You are on page 1of 61

BÖLÜM 9: ATOMUN ELEKTRON YAPISI

İçindekiler
Elektromanyetik Işıma
Atom Spektrumları
Kuantum Teorisi
Bohr Atom Modeli
Yeni Bir Kuantum Mekaniğine Yol Açan İki Kavram
Kuantum Sayıları ve Elektron Orbitalleri
Elektron Spini: Dördüncü Kuantum Sayısı
Çok Elektronlu Atomlar
Elektron Dağılımı
Elektron Dağılımları ve Periyodik Tablo
Elektromanyetik ışıma, elektrik ve manyetik alanların dalgalar şeklinde
yayıldığı bir ortam (örneğin cam) veya vakumdan yayınlanan enerji şeklidir.

Dalga, bir ortamda enerji taşıyan bir uyarıcıdır. Bir dalganın tanımladığı özellikler
dalga boyu, frekans ve genliktir.

Frekans (); birim zamanda geçen tepe ya da dalga sayısıdır. SI biriminde birimi
(s-1) Hertz (Hz)’ dir.

Dalgaboyu (λ); birbirini izleyen iki tepenin en üst noktaları arasındaki uzaklıktır,
birimi metredir (m).
Genlik; dalganın orta çizgisinin üstündeki maksimum yüksekliktir. Başka bir
değişle, denge noktasının yayılma ekseninden sapabileceği en büyük uzaklıktır.
Yani bir dalganın tepesinden çukuruna kadar olan düşey uzaklığın yarısıdır.

Bir dalganın hızı, frekans () ile dalga boyunun (λ) çarpımıdır. Hız, dalganın
birim zamanda aldığı yoldur.

Hız =  ᵡ λ

Gerçekte elektromanyetik dalgayı, bir ipte hareket eden dalgayı gördüğümüz


gibi göremeyiz. 1865 yılında James Clerk Maxwell, elektromanyetik ışımanın
(elektrik ve manyetik alanların bir yayılımı) hızlanan bir elektrik yüklü tanecik
tarafından üretildiğini tespit etmiştir. Örneğin, radyo dalgaları, özel olarak
tasarlanmış elektrik devresinde elektrik akımının salınımı sonucunda meydana
gelen elektromanyetik ışıma şeklidir.

SI biriminde, frekans birimi s-1 hertz (Hz), dalga boyu metre (m) dir. Ancak daha
kısa dalga boyuna sahip ışımalar için aşağıdaki birimler kullanılmaktadır.

Angstrom bir SI birimi değildir.

Elektromanyetik ışımanın vakumda 2,997925 ᵡ 108 m/s’ lik sabit bir hız da yayılır.
Bu değere ışık hızı denir ve (c) ile gösterilir.

c=λᵡ
Örnek: Tipik bir LED 690 nm dalga boyunda ışık üretir. Bu ışığın frekansı nedir?
Çözüm:
c = λ ᵡ  →  = c / λ →  = (2,997925 ᵡ 108 m.s-1/ 690 nm) ᵡ (109 nm / 1 m) =
4,34 ᵡ 104 s-1= Hz

Spektrum: Işığın kırılma indisi büyük olan bir prizmadan geçirildiğinde sahip
olduğu dalga boylarına ayrılması olayıdır.

Bütün frekansları kapsayan elektromanyetik ışınım dizisine, elektromanyetik


spektrum veya ışık spektrumu denir.
Birbiri Üzerine Binen İki Işık Dalgasında Girişim

Şiddetlendirici girişimde, her iki dalganın tepeleri


ve çanakları birbiri ile çakışmıştır (aynı fazda) ve
bunun sonucu iki dalganın tepe ve çanakları
birbirine eklenmiştir.

Yok edici girişimde iki dalganın tepe ve çanakları


birbiriyle çakışmaz (aynı fazda değil) ve dalgalar
söner.
Işığın bir prizmadan dağılımı: Işığın herhangi bir ortamdaki (cam, su, vb) hızı
vakumdaki hızından daha düşüktür. Bu nedenle ışık bir ortamdan diğer bir
ortama geçtiğinde kırılır. Beyaz ışık bir cam prizmadan geçirildiğinde ışık kırılır.
Bu kırınım bir yüzeye yansıtılırsa, görünür bölge spektrumunun renkleri kırmızı
ile mor arasında kesintisiz bir renk bandı gözlenir. Beyaz ışığın spektrumu
süreklidir.
 Dağılıma uğrayan ışık çok sayıda ve kesintisiz dalga boyu bileşeninden
oluştuğundan, görünür bölge spektrumu sürekli spektrum olarak
tanımlanabilir.

 Spektrumu meydana getiren ışık göreli olarak az sayıda ve aralıklı (renkli


çizgiler arası karanlık çizgiler) dalga boyu bileşeni içerirse kesikli spektrum
gözlenir.

 Eğer ışık kaynağı bir gaz içerisinden geçen elektrik boşalımından


oluşuyorsa, spektrumda yalnızca belirli renkler gözlenebilir. Ya da ışık
kaynağı, içerisinde bir iyonik bileşik bulunan gaz alevi ise alev, ortamdaki
metal iyonuna özgü bir renge boyanır. Bu durumlarda spektrumlar sınırlı
sayıda kesikli dalga boyu bileşeninden oluşur ve aralarında karanlık
boşluklar bulunan renkli çizgiler gözlenir. Bu spektrumlar atom ya da çizgi
spektrumları olarak adlandırılır. Bu spektrumlar elementlerin parmak izi
olarak düşünülebilir.

Buna göre,

 Işık ile madde etkileşmektedir.


 Bir maddenin elektromanyetik spektrumun belirli enerjilerine karşılık olan
bölgelerini soğurabilmektedir.
 Madde kızdırıldığında, soğurma spektrumundaki çizgilere karşılık olan enerji
veya renklerde ışın yayar.
 Soğurma ve ışıma spektrumları kesikli olduğu için bunlara çizgi
spektrumları denir.
Spektral çizgilerin fotoğraflandığı şekilde görülen düzeneğe spektrograf adı
verilir. Eğer gözlem sadece çıplak gözle yapılırsa düzenek spektroskop adını
alır. Eğer çizgilerin konumu ve parlaklığı ölçülür ve kaydedilirse, bu kez
düzenek için spektrometre adı kullanılır.
Kırınım (difraksiyon): Bir ışın demetinin, bir yüzeyden yansımasıyla oluşan
girişimden kaynaklanan, farklı dalga boyundaki bileşenlerinin saçılmasına
denir. Diğer bir deyişle, dalgalar küçük yarıklarda veya keskin kenarlı
yerlerden geçerken ilerleme doğrultularında sapmalar olur. Buna kırınım denir.
Bunun olabilmesi için dalganın geçtiği yarığın boyutunun, dalga boyuna yakın
veya ondan küçük olması gerekir.

Kırılma; ışığın saydam bir ortamdan başka bir ortama geçerken ilerleme
doğrultusunda veya hızında değişme meydana gelir. Bu olaya kırılma denir.

Atom Spektrumlar:
Atom spektrumları en geniş şekilde incelenen atom hidrojendir. 1885 yılında
Johann Balmer hidrojen atomunun spektrumu için bir formül önermiştir.
Balmer denklemi:
 = 3,2881 ᵡ 105 s-1 [(1/22) - (1/n2)] n= 2’ den büyük tamsayı

Atom spektrumları, dalga boyu kesin olarak bilinen belirli sayıda çizgilerden
oluştuğu için, atomların yapıları hakkında bilgi edinilmesinde büyük yarar
sağlar.

Kuantum Kuramı

Siyah cisim ışıması:

Isıtılan her cisim yapıldığı maddenin cinsinden bağımsız olarak, sadece


bulunduğu sıcaklığa bağlı bir fonksiyona göre ışıma yapar. Bu ışımaya siyah
cisim ışıması denir. Işıma çok özel bir spektruma ve sadece cismin sıcaklığına
bağlı olan bir yoğunluğa sahiptir. Örneğin, termal ışıma, birçok sıradan obje
tarafından kendiliğinden yayılan bir siyah cisim ışıması sayılabilecek türden
bir ışımadır. Siyah cisim ışıması karakteristik ve cismin sadece sıcaklığına
bağlı olan tayfsal enerji dağılımı yapan Planck Spektrumu gerçekleştirir.
Spektrum kendi karakteristik frekansında zirvededir ve artan sıcaklıkla birlikte
daha yüksek frekanslara geçiş yapar ve oda sıcaklığında ışımaların çoğu
elektromanyetik spektrumun kızılötesi bölgesi gibidir.
• 1900 yılında Max Planck (1858-1947), siyah cisim ışımasıyla yayılan ışığın,
klasik kuramdaki gibi sürekli bir elektromanyetik dalga olmadığından yola
çıkarak, devrim niteliğinde bir sav ileri sürdü: «Enerji de madde gibi sürekli
değildir».

• Klasik fizik bir sistemin sahip olabileceği enerji miktarı için bir sınırlama
getirmezken, kuantum kuramı bu enerjiyi belirli değerlerdeki özel paketler
şeklinde sınırlamıştır.

• Bir sistemin izin verilen iki enerji düzeyi arasındaki fark belirli bir değere
sahiptir ve bu fark, enerji kuantumu olarak adlandırılır.
Planck’a göre enerjide madde gibi kesiklidir. Bir fotonun enerjisi;

E = h → E = h.c/λ E: Enerji, h: Planck sabiti, 6,62 x 10-34 J.s, : Frekans


Örnek: Oksijenin foto ayrışmasını sağlayacak en uzun dalga boylu ışımanın
dalga boyu 242,2 nm’ dir. Bu ışığın;
a) bir fotonunun
b) bir mol fotonunun enerjisi nedir?
Cevap:

a) υ = c / λ υ = 2,99 x 108 m.s-1 / 242,2 x 10-9 m = 1,237 x 1015 s-1

E= h.υ E = (6,62 x 10-34. 1,237 x 1015) = 8,196 x 10-19 J/foton

b) 1 mol foton için; E = N. h. υ

= 6,022 x 1023 x 8,196 x 10-19

= 4,936 x 105 J/mol


Fotoelektrik Olayı
1888’de Heinrich Herz, belirli metallerin yüzeyine ışık çarptığında metalden
elektron boşalımı (elektron fırladığı) olduğunu keşfetti. Bu olgu fotoelektrik
olayı olarak adlandırılır ve bu olayda göze çarpan olgular şunlardır:
• Elektron yayınlanması yalnızca gelen ışığın frekansı belirli bir eşik değerin
üzerine çıktığında gerçekleşir ( >o).
• Yukarıdaki koşul sağlandığında yayınlanan e- sayısı gelen ışığın şiddetine
bağlıdır (e-  I).
• Yayınlanan e- ların kinetik enerjisi ışığın frekansına bağlıdır (ek  ).
Klasik dalga modeli ile siyah cisim ışıması ve fotoelektrik olayı açıklamak
mümkün değildir. Albert Einstein elektromanyetik ışımanın tanecik (foton)
özelliğine sahip olduğunu ileri sürmüş ve tanecik modelini geliştirmiştir.
Albert Einstein’in tanecik modelinde, hv enerjisine sahip bir foton (belli enerjideki
ışık paketleri) bir bağ elektronuna çarptığında fotonun enerjisi elektron
tarafından soğurulur.

Eğer hv foton enerjisi elektronu yüzeye bağlayan enerjiden (iş fonksiyonu) daha
büyükse elektron serbest hale geçer. Bu şekilde fotoelektrik olayı oluşturan en
düşük ışık frekansına eşik frekansı denir ve iş fonksiyonunun enerji fazlası
yayınlanan foto elektronlardaki kinetik enerji şeklinde ortaya çıkar. Çarpan ışığın
frekansı ne kadar yüksek ise elektrona geçen enerji o kadar yüksek olur. Bu da
elektronların kinetik enerjisini arttırır.
E → fotonun enerjisi
E= h.υ = (½ x m x u2) + eVo (½ x m x u2) → elektronların kinetik enerjisi
eVo → elektronların potansiyel enerjisi
Bohr Atom Modeli

Rutherford’ un atom modeli, çekirdek etrafında elektronların nasıl yerleştiğini


göstermez. Rutherford’ un modeli iki yönden yetersiz kalmıştır:

1. Çekirdek etrafında dönen elektronlar zamanla enerjisini kaybedip, çekirdek


üzerine düşmek zorunda kalırlar.

2. Yörüngede döndüğü kabul edilen elektronlar için hesaplanan dönme


frekansı ile spektrumdaki çizgilerin frekansları arasında hiçbir ilişki yoktur.

Danimarkalı fizikçi Niels Bohr hidrojen atomunun yayılma spektrumuna yönelik


kuramsal bir açıklama yapmıştır. Bohr’ un atom modeli de dairesel yörüngelerde
hareket eden elektronları içermesine karşın, Bohr buna çok önemli bir sınırlama
getirmiştir. Buna göre,
1. Elektron, çekirdeğin çevresindeki dairesel yörüngede, klasik fiziğin tarif ettiği
şekilde hareket eder.

2. Elektron izin verilen sabit bir yörünge dizisinde bulunabilir ve buna “durağan
hal” denir. İzin verilen yörüngeler, elektronun belirli özelliklerinden kendine
özgü değerler aldığı yörüngelerdir. Bir elektron belirli bir yörüngede ne kadar
kalırsa kalsın, enerji yayınlamaz ve enerjisi sabit kalır. Elektronun belirli
yörüngeler dizisine yol açan ve sadece izin verilen değerleri alabilen
özelliğine “açısal momentum” denir ve “nh/2π” değerini alır.

n = tam sayılar → n = 1 ise 1. yörünge; n =2 ise 2. yörünge ….

3. Elektron yalnızca izin verilen bir yörüngeden, izin verilen diğer bir yörüngeye
geçebilir. Bu tür geçişte Planck eşitliği ile hesaplanabilen, belirli değere
sahip bir enerji paketi (kuanta) alınır ya da verilir.
∆E=E2-E1= h.υ

Şekilde hidrojen atomunun bir kısmı çizilmiştir. Çekirdek merkezde, elektron ise
bağımsız yörüngelerden (n = 1, 2, …) birinde bulunur. Atom uyarıldığında
elektron siyah oklarla gösterildiği gibi, daha yüksek sayılı yörüngelere çıkar.
Elektron tekrar daha düşük sayılı bir yörüngeye dönerken ışık yayınlanır.
Hidrojen atomunun tek elektronunun sadece belirli yörüngelerde yer
alabileceğini söylemiştir. Her yörüngenin belirli bir enerjisi olduğundan, izin
verilen bu yörüngelerde hareket eden elektronların enerjileri de sabit değerlerde
olmaları, yani kuantlaşmaları gerekir. Bu haller, n=1, n=2, … gibi
numaralandırılmıştır. Bunlara kuantum sayıları denir. Bohr atom modeli ile H
atomunun izin verilen yörüngelerin yarıçapları hesaplanabilir.

rn = n2.a0 (n=1,2,3…); a0 = 0,53 Å veya 53 pm

Bohr, enerji yüklenmiş bir hidrojen atomunun ısıma yapmasını, uyarılmış


hidrojen atomundaki bir elektronun yüksek enerjili bir yörüngeden daha düşük
bir yörüngeye düşmesiyle bir kuantum enerjisini ışık olarak yayınlamasına
bağlamıştır. Bohr, hidrojen atomuna ait elektronun enerjilerini aşağıdaki eşitlik
ile vermiştir.
Eşitlikteki “ –“ işareti kabul gereğidir ve çekirdeğe sonsuz uzaklıktaki serbest bir
elektrona göre atomdaki elektronun daha düşük enerjili olduğunu belirtir.
Serbest elektrona ilişkin enerjinin ise, sıfır olduğu varsayılır. Matematiksel olarak
serbest elektronun enerjisinin sıfır olması, n’ nin sonsuz ve E∞= 0 olmasını
gerektirir.

Örnek: Hidrojen atomu için En = -2,69 x 10-20 J değerinde bir enerji düzeyi var
mıdır?

Çözüm: n için Ryberg eşitliğini çözeriz.


Şekil : H atomunun enerji düzeyi diyagramı
Eğer elektron 2,179 x 10-18 J değerinde bir enerji kazanırsa, n=  yörüngesine
geçer, yani hidrojen atomu iyonlaşır. Elektron yüksek sayılı bir yörüngeden n=1
yörüngesine inerse morötesi ışık şeklinde enerji yayınlar ve bu da Lyman serisi
olarak adlandırılan bir spektral seri meydana getirir. Elektron geçişi n=2
yörüngesinde olursa, meydana gelen çizgiler Balmer serisinde olur. Bu
çizgilerden üçü burada görülmektedir. n=3 yörüngesine geçişler ise, kızılötesi
bölgede spektrum çizgileri oluşturur.
Normal olarak, hidrojen atomundaki elektron çekirdeğe en yakın yörüngede
bulunur (n=1). Bu, en düşük izin verilen enerji düzeyi, yani “temel hal” dir.
Elektron bir enerji kuantumu kazandığında daha yüksek enerji düzeyine geçer
(n=2,3,..) ve hidrojen atomu “uyarılmış hal” e gelir. Elektron çekirdeğe yakın bir
yörüngeye indiği zaman, iki enerji düzeyi arasındaki fark kadar enerji yayınlanır.
Örnek: Hidrojen atomunun bir elektron 1. enerji düzeyinden 3. enerji düzeyine
geçerse ∆E kaç joule olur?
Çözüm:

Sonuç (+) olduğundan bu olay endotermiktir. (-) olsaydı ekzotermik olurdu.

Not: Sonuçların (+) veya (-) olmasına dikkat ediniz.


Örnek: Hidrojenin Lyman serisinde n=5’ ten n=1’ ye geçiş sırasındaki elektronun
oluşturduğu spektrum çizgisinin frekansı ve dalga boyunu hesaplayınız?

Çözüm:
Önce bu olay sonucu açığa çıkan enerjiyi hesaplayalım.
ΔE = RH (1/ni2 – 1/ns2) = 2,179 x 10-18 J (1/52 – 1/12) = -2,09 x 10-18 J (enerji yayılıyor)

ΔE = Efoton = hυ → υ = Efoton/h = 2,09 x 10-18 J /6,626 x 10-34 J.s → υ = 3,15 x 1015 s-1

c = λ.υ → λ = c/υ → λ = 2,99 x 108 m.s-1/ 3,15 x 1015 s-1

λ = 9,46 x 10-8 m = 94,6 nm

* Bohr atom modeli, hidrojen gibi tek elektron içeren He+ ve Li2+ gibi iyonlar için
de kullanılabilir. Ancak bu tür iyonların enerji düzeyi hesaplanırken, çekirdek
yükü (atom numarası) da göz önüne alınmalıdır. Yani ;
En = - (Z2.RH) / n2 (Z → Atom numarası) şeklinde revize edilir.

Örnek: Be+3 iyonunda, bir elektronun n=5’ ten n=3’ ye geçiş sırasında
yayınlanan ışığın dalga boyunu hesaplayınız?

Çözüm:

Es = - (Z2.RH)/n2 = -(42 x 2,179 x 10-18 J)/32 = -3,874 x 10-18 J

Ei = - (Z2.RH)/n2 = -(42 x 2,179 x 10-18 J)/52 = -1,395 x 10-18 J

ΔE = Es - Ei = (-3,874 x 10-18 J) – (-1,395 x 10-18 J) = -2,476 x 10-18 J

E = hυ = h.(c/ λ) → λ = h.c/E

λ = 6,626 x 10-34 J.s (2,99 x 108 m.s-1/ 2,476 x 10-18 J) = 8,013 x 10-8 m = 80,13 nm
Bohr Modelinin Yetersizliği

Deneysel veriler, çok elektronlu atom ve iyonların yayılma spektrumlarının çok


uğraşılmasına karşın, Bohr modeli ile açıklanamayacağını göstermiştir. Bohr
kuramı, manyetik alanın yayılma spektrumlarına etkisini de açıklayamamaktadır.
Bu nedenle yeni bir kuantum kuramına ihtiyaç duyulmuştur.

Yeni Bir Kuantum Mekaniğine Yol Açan İki Kavram

Dalga-Tanecik İkiliği

Einstein, fotoelektrik olayı açıklayabilmek için, ışığın fotonlardan oluşan tanecikli


bir yapıya sahip olduğunu ileri sürmüştü. Oysa, örneğin ışığın bir prizma
tarafından spektrum şeklinde saçılması gibi olaylar, ışığı dalga olarak kabul
etmekle daha iyi açıklanıyordu. Bu da ışığın hem dalga hem de tanecik özelliğine
sahip olabileceğini göstermektedir.
Louis de Broglie 1924 yılında; “küçük tanecikler bazen dalgaya benzer özellikler
gösterebilirler”, şeklinde bir düşünce ileri sürdü. Böylece madde dalgalarını
matematiksel terimle ifade etmiştir. De Broglie, bir fotonun enerjisini hesaplamak
için Einstein’ in enerji eşitliği, Plank bağıntısı ile beraber kullanmıştır.

E = mc2 (Einstein) ; E = h (Planck)

h = mc2

h/c = mc = P (P (momentum) = e-’ nun kütlesi (m) x hızı (u))

P = h/λ

λ = h / P = h / mu (De Broglie Bağıntısı) (m: taneciği kütlesi; u: taneciği hızı)


Örnek: 10,0 pm’ lik de Broglie dalga boyunun ortaya çıkması için bir proton
demeti hangi hıza sahip olmalıdır? mproton = 1,673 x 10-27 kg

Çözüm:

λ = h/p = h/mu → u= h/m λ = 6,626x10-34/ 1,673x10-27 kg. 0,01x10-9 m

u = 3,96 x104 m/s

1 J = kg.m2.s-2 ; 1 nm = 10-9 m ; 1 g = 10-3 kg olarak kullanılmalıdır.

De Broglie bağıntısına göre büyük cisimlerin dalga boyu önemsenmeyecek


kadar küçüktür. Bu nedenle ancak elektron gibi çok küçük parçacıkların
dalga özelliği önem kazanır.

Örnek: Süpermen’ in kütlesi 91 kg kabul edilirse, Süpermen ışık hızının beşte


biri bir hızla hareket ederken ona eşlik eden dalganın dalga boyu ne olur?
Çözüm:

λ = h/P = h/mu → λ = 6,626 x 10-34 j.s / 91 kg. (1/5). 2,998 x 108 m.s-1

λ = 1,21x10-43 m

Heisenberg Belirsizlik İlkesi

Elektronların dalga özelliklerinin keşfi, bir dalganın konumunu belirleme


problemini de beraberinde getirmişti. Bir dalga gibi davranabilen atom
boyutunda taneciklerin konumunun belirlenmesine yönelik olarak, Alman fizikçi
Werner Heinsenberg, adı ile anılan ünlü Heinsenberg belirsizlik ilkesini ortaya
attı: “Bir taneciğin konumu ve momentumu aynı anda büyük bir duyarlılıkla
ölçülemez”. Konumunu belirlemeye çalışırken, momentumunda, momentumunu
belirlemeye çalışırken konumunda belirsizlik oluşur. Benzer şekilde bir taneciğin
nasıl hareket ettiğini biliyorsak nerede olduğunu belirleyemeyiz (ya da tam tersi).
Bu nedenle elektronun, tam olarak tanımlanmış yörüngelerde dönen bir tanecik
olarak tasarlanması doğru değildir.

Heinsenberg’ e göre bir taneciğin konumdaki belirsizlik (Δx) ile momentumdaki


belirsizlik (ΔP) çarpımı h/ 4π ‘den küçük olamaz.

Δx.ΔP ≥ h / 4π
Örnek: 12 eV’ luk bir e-, 2,05 x 106 m.s-1 lik bir hıza sahiptir. Bu değerin belirsizliği
%1,5 kabul edilirse e- nun o andaki konumu ne kadar bir duyarlılıkla ölçülebilir?

Çözüm: Elektronun hızındaki belirsizlik.

Δu = 0,015 x 2,05 x 106 m.s-1 = 3,10 x 104 m.s-1 ; me = 9,109 x 10-31 kg →

ΔP = Δu x me = 3,10 x 104 m.s-1 x 9,109 x 10-31 kg = 2,8010 x 10-26 kg.m.s-1


Δx.Δp ≥ h / 4π → Δx = h / (4π. Δp) = 6,63 x 10-34 kg.m2.s-1 /(4 x 3,14 x 2,8010 x 10-26 kg.m.s-1)

Δx = 1,9 x 10-9 m = 1,9 x 103 pm

Bu değer atom çapının yaklaşık 10 katıdır. Hızdaki belirsizlik göz önüne


alındığında, elektronun yerini daha doğru bir şekilde tespit etmek mümkün
değildir.
Örnek: Konumu 24 nm belirsizlikle bilinen bir proton demetinin, hızındaki
belirsizlik nedir?

Çözüm:

24 nm = 2,4 x 10-8 m = Δx = h / (4π. ΔP) = 6,63 x 10-34 kg. m2.s-1 /(4 x 3,14 x 2,8010 x ΔP)

ΔP = 2,2 x 10-27 kg.m.s-1

ΔP = Δu x mp → Δu= ΔP / mp = 2,2 x 10-27 kg.m.s-1 / 1,67 x 10-27 kg → Δu= 1,3 m.s-1

Dalga Mekaniği Kavramları

De Broglie ışık dalgalarının parçacık seli gibi davranabilmesinden yola çıkarak;


e- gibi parçacıkların da dalga özelliği gösterebileceğini öne sürmüştür. De
Broglie’ ye göre çekirdeğe bağlı durumdaki bir e-, duran bir dalga gibi
davranmaktadır. Örneğin bu dalgalar gitar teli gibi gergin bir telin çekilmesi ile
oluşturulabilir. Bu dalgalar tel boyunca hareket etmezler ve bu nedenle duran
dalga olarak adlandırılırlar. Bu durum Bohr Kuramında niçin yalnızca tam
sayıda e- yörüngesine izin verildiği açıklamaktadır. Bohr yörüngeleri tek
boyutludur. Bu da Bohr kuramının yetersiz olmasının sebebidir.
Titreşen telin üzerinde düğüm olarak adlandırılan bazı noktalar ise bütünüyle
hareketsizdir ve bu noktalardaki dalga genliği daima sıfırdır. Telin her iki ucunda
birer düğüm bulunmalıdır ancak uçlar arasında da düğüm bulunabilir. Titreşim
frekansı ne kadar büyükse, durgun dalgaya ilişkin dalga boyu o denli kısa ve
düğüm sayısı da fazla olacaktır.

1926 yılında, karmaşık bir matematiksel teknikten yararlanan Avusturyalı fizikçi


Erwin Schrödinger, Newton’ un makroskopik cisimleri için hareket yasalarına
benzer bir şekilde, mikroskobik taneciklerin enerjilerini ve genel davranışlarını
betimleyen bir denklem geliştirmiştir. Bu eşitlik Schrödinger eşitliği olarak
bilinir. Bu eşitlik, e- gibi küçük taneciklerin hem kütle (m) ile ifade edilen tanecik
davranışlarını, hem de dalga fonksiyonu ψ (psi) ile ifade edilen dalga davranışını
birleştirmektedir.

Bir elektronun uzayda herhangi bir bölgede bulunabilme olasılığı, dalga


fonksiyonunun karesi ψ2 ile doğru orantılıdır. Buna göre, foton yoğunluğunun en
yüksek olduğu yer, fotonun bulunma olasılığının en yüksek olduğu, yani ψ2
değerinin en yüksek olduğu yer olacaktır.

Schrödinger denkleminin çözümü, elektronun dalga fonksiyonlarını verir. Uygun


dalga fonksiyonlarının çıkarılması sırasında kuantum sayıları denilen üç integral
değişkeninin kullanılması gerekmektedir. Bu üç kuantum sayısına özel değerler
vererek elde edilen dalga fonksiyonuna orbital denir.
Orbital: Atom içerisinde elektron bulunma olasılığı yüksek bir bölgeyi temsil
eder (elektron tanecik olarak düşünülürse). Orbitallerin kesin sınırları olmamakla
beraber, elektronun zamanının %90-95’ ini geçirdiği bölgeye orbital
denilmektedir.

Schrödinger denklemini;

Bu denklem, elektronların dalga özelliğine sahip olduğu gerçeğinden hareket


ederek, elektron gibi çok küçük taneciklerin üç boyutlu uzaydaki hareketini
tanımlar.
Schrödinger denkleminin çözümünden, n, l, ml şeklinde üç kuantum sayısı
bulunur.
Bu kuantum sayılarının üçünün belli değerleri, elektronların bulunma
ihtimalinin yüksek olduğu yerlere karşılık gelir.

Schrödinger denkleminin çözümüyle elde edilen hidrojen atomuna ait bilgilerde


artık yörünge kavramı tamamen çürütülmüştür. Yeni atom modelinde, elektron,
kesin yörüngeler üzerinde değil, orbital adı verilen uzay parçalarında hareket
etmektedir.

Kuantum Sayıları ve Elektron Orbitalleri

1) Baş kuantum sayısı (n): Enerji seviyesini (katmanını) gösterir. Elektronun


çekirdeğe uzaklığını belirtir. Baş kuantum sayısı (n) sadece 1, 2, 3, … gibi
tam sayılarla ifade edilir. Baş kuantum sayısı ne kadar büyük olursa,
orbitaldeki elektronun çekirdeğe olan ortalama mesafesi ve buna göre de
orbital o kadar büyük olur.

2) Açısal momentum kuantum sayısı (l): Orbitalin türünü gösterir.

l = 0, 1, 2…(n-1)

Açısal momentum kuantum sayısı (l) orbitallerin şekillerini açıklar. Açısal


momentum kuantum sayısının (l’ nin) alabileceği değerler, baş kuantum
sayısının değerine bağlıdır. Herhangi bir n değeri için l’ nin alabileceği değerler
0 ile n-1 arasındaki tamsayılardır. Genellikle l’ nin değerleri aşağıda gösterildiği
gibi s, p, d, …. harfleri ile belirtilir.
3) Manyetik kuantum sayısı (ml): Orbitalin yönünü belirtir.
ml = - l …,-2, -1, 0, 1, 2,…+l
Manyetik kuantum sayısı (ml), orbitalin uzaydaki yönlenmesini gösterir. Bir alt
kabuk için ml’ nin alabileceği değerler açısal momentum kuantum sayısına
bağlıdır. Verilen bir l değeri için toplam (2 l + 1) adet farklı ml değerleri bulunabilir.

Örnek: Söz konusu bu üç kuantum sayısına yönelik incelemeyi, n= 2 ve l = 1


durumunu ele alarak tanımlayalım. Verilen n ve l değerleri, 2p alt kabuğunu
göstermektedir. Bu alt kabukta üç tane 2p orbitali bulunur. Çünkü ml nin
alabileceği değerler -1, 0 ve 1’ dir.

n, l, ml → Schrödinger denkleminin çözümünden elde edilen kuantum sayılarıdır.


Elektron Spin Kuantum Sayısı (ms): Hidrojen atomlarının yayılma
spektrumlarına yönelik yapılan deneyler, dış bir manyetik alan uygulandığında
spektrum çizgilerinin yarıldıklarını göstermektedir. Fizikçiler bu olayı ancak
elektronları minik birer mıknatıs gibi varsayarak açıklayabilmişlerdir.

Dirac (1918) yılında elektronların çekirdek çevresinde dönme hareketinden


başka kendi eksenleri çevresinde döndüklerinin varsaydı. Bu dönme olayına
“spin” denilmektedir. Buna göre, spin hareketi, saatin dönme yönünde ve tersi
yönünde olmak üzere iki türlüdür. Bu nedenle, spin kuantum sayısı ms = ± ½
şeklinde iki değer almaktadır. Böylece, dördüncü bir kuantum sayısını
tanımlamış olur. Elektron spin kuantum sayısı (ms) değeri diğer üç kuantum
sayısına bağlı değildir.
Elektron spininin iki olasılığı ve bunlara eşlik eden manyetik alanlar
görülmektedir. Oluşan manyetik alanın yönü eşleşmemiş olan elektronun
spinine bağlıdır. Zıt spinli iki elektron, birbirini söndüren zıt manyetik alanlara
sahiptirler. Bunun sonucu olarak elektron çiftlerinde net manyetik alan söz
konusu değildir. Bu üç durum elektron spininin varlığını kanıtlar.
Örnek:

n = 1 ise l = n-1= 0; Alt kabuğu sayısı = 1; ml = 0

n = 2 ise l =0 veya l = 1; Alt kabuğu sayısı = 2; ml = -1, 0, +1

n = 3 ise l =0, l = 1 ve l = 2; Alt kabuğu sayısı = 3; ml = -2, -1, 0, +1, +2

Örnek: Bir orbitalin kuantum sayıları n = 2, l = 2 ve ml = 2 olur mu?

Çözüm: Olamaz. Çünkü l kuantum sayısı hiçbir zaman n-1 değerinden büyük
bir değer alamaz.

n = 2 → l = 0 ya da 1 olabilir. Bu durumda, ml = 2 olamaz. Çünkü ml = -l, 0, +l


olabilir.

*Alt kabuk sayısı, baş kuantum sayısı n’ ye eşitti. Bir alt kabuğa verilen ad,
bulunduğu baş kabuğa bağlı olmayıp l kuantum sayısına bağlıdır.
 l = 0 olduğunda sadece 1 ml değeri söz konusudur. (2l +1) = 1 sadece 1 tane
s orbitali olur.
 l = 1 olduğunda 3 ml değeri söz konusudur. (2l +1) =3, 3 farklı p orbitali
ortaya çıkar.
 l = 2 olduğunda 5 ml değeri söz konusudur. (2l +1) =5, 5 farklı d orbitali
ortaya çıkar.
 l = 3 olduğunda 7 ml değeri söz konusudur. (2l +1) =7, 7 farklı f orbitali ortaya
çıkar.
Örnek: n = 4, l = 2 ve ml = 0 kuantum sayılarına karşılık gelen bir orbital
gösterimini yazınız?

Çözüm:

l = 2 → d orbitalidir.

ml değeri orbital gösteriminde yer almaz.

n = 4; l = 2 → 4d orbitalidir.
Örnek: n = 3, l = 1 ve ml = 1 kuantum sayılarına karşılık gelen bir orbital
gösterimini yazınız?

Çözüm:

n = 3 ; l = 1 → 3p orbitalidir.

s Orbitali: s orbitali için elektron dağılımı küresel simetridedir. İlke olarak bir
elektronun her yerde bulunabilmesine karsın, çoğunlukla çekirdeğe oldukça
yakın bulunduğu bilinmektedir. 1s, 2s ve 3s orbitallerinin elektron olasılığı ve yük
yoğunluğunun üç farklı gösterim şeklini şekilde görebilirsiniz.
p Orbitali: p orbitalleri n = 2 baş kuantum sayısı ile başlar. l = 1 olduğundan,
manyetik kuantum sayısı ml -1, 0, 1 değerlerini alabilmektedir. n = 2 ve l = 1
durumunda, 2px, 2py, 2pz olmak üzere üç tane p orbitali ortaya çıkar. p
orbitallerinin alt indisleri, orbitallerin yönlendikleri eksenleri göstermektedir. Bu
üç orbitalin enerjileri, büyüklükleri ve şekilleri özdeş olmasına karşın, yönlenişleri
farklıdır. Aşağıdaki şekilde, bir 2p orbitalinin yük yoğunluğu ve elektron olasılığı
gösterilmektedir.
Düğüm Noktası: Elektronun bulunma olasılığının sıfır olduğu noktalara denir.

n – l – 1 bağıntısı ile bulunur.

d Orbitali: Açısal momentum kuantum sayısı l = 2 olduğunda, beş farklı ml


değeri ve buna bağlı olarak beş d orbitali ortaya çıkar. d orbitallerine ilişkin en
küçük n değeri 3’ tür. Şekilde görüldüğü gibi beş adet 3d orbitali ortaya çıkar.
Aynen p orbitallerinde olduğu gibi ml değerine bağlı olarak, d orbitallerinin de
farklı yönlenişleri söz konusudur. Bir atoma ilişkin tüm 3d orbitallerinin enerjileri
özdeştir. Baş kuantum sayısının 3’ ten büyük olduğu diğer d orbitallerinde de
benzer durum söz konusudur.

dxy, dxz, dyz ve diğerlerinin gösterimi ml kuantum sayılarına bağlıdır. Bir orbitalin
düğüm yüzeyi sayısı, l kuantum sayısına eşittir. d orbitalleri için, bu tür iki düzlem
vardır. Bu şekilde dxy orbitalinin düğüm düzlemleri gösterilmiştir (dz2 orbitalinin
düğüm yüzeyleri gerçekte koni şeklindedirler).
Örnek: Hidrojen atomunun elektron yapısını 4 kuantum sayısı ile gösteriniz?

Çözüm: n = 1; l = 0; ml = 0; ms= +1/2 ya da ms = -1/2 → Temel hal → 1s1


Uyarıldığı zaman n değişir. 2s1 ya da 2p1 olur.

Çok Elektronlu Atomlar

Schrödinger denklemi tek elektronlu hidrojen atomu için geliştirilmiştir. Çok


elektronlu atomlarda çekirdeğin yükü arttıkça çekirdek ile elektron arasındaki
çekim kuvveti de artar. Bunun sonucu olarak atom numarası arttıkça orbital
enerjileri azalır yani negatiflik artar. Hidrojen dışındaki çok elektronlu atomlara
ilişkin enerji tablosu daha karmaşıktır. Bu tür atomlardaki elektronların enerjileri,
baş kuantum sayısının yanı sıra açısal momentum kuantum sayısına da bağlıdır.
Bir baş kabuktaki farklı “ l ” kuantum sayılarına sahip orbitaller eş enerjili değildir.
Perdeleme: Çekirdeğin değerlik elektronlarını çekme gücünün iç elektronlar
tarafından engellenmesidir. Perdeleme etkinliği, perdelenen ve perdeleyen
elektronların bulunduğu orbital türüne göre değişir. Girginlik arttıkça perdeleme
gücü artar.

Girginlik: Dıştaki orbitallerin iç elektron bulutundan geçerek, çekirdeğe


sokulabilme özelliğidir.

Girginlik sırası: ns> np > nd > nf (n: sabit)

Radyal düğüm sayısı arttıkça, girginlik artar. Girginlik arttıkça, enerji azalır.

Orbital enerjileri: ns < np < nd < nf (n: sabit)


Elektron Dağılımları

Elektronların Orbitallere Yerleşim Kuralları

Elektronlar her zaman enerjisi en düşük orbitallere yerleşmeyi tercih ederler.


Böylece atomun enerjisi düşer. Orbitallerin elektronlar tarafından doldurulması
aşağıdaki şekilde olur.

1s 2s 2p 3s 3p 4s 3d 4p 5s 4d 5p 6s 4f 5d 6p 7s 5f 6d 7p
Orbital enerjilerinin artış sırası ile elektronların orbitallere yerleşme sırası tam
olarak uyum içinde olmayabilir. Çok elektronlu atomlarda, 3d enerji düzeyi 4s
enerji düzeyine çok yatkındır. Bir atomun toplam enerjisi sadece orbital
enerjilerinin toplamına bağlı değildir, aynı zamanda bu orbitallerde yer alan
elektronlar arası itme kuvvetine de bağlıdır. Buna göre bir atomda 4s orbitalinin
3d orbitalinden önce doldurulması, toplam enerjinin daha düşük olmasına neden
olur. Yani önce 4s daha sonra 3d orbitaline elektron yazılır. Elektron verilirken
ise önce 4s daha sonra 3d orbitallerinden verilir.

Elektron Dağılımının Gösterilmesi

Örnek: Karbon atomunun elektron dağılımının gösteriniz (6C)

spdf gösterimi (kısaltılmış) : C: 1s2 2s2 2p2

spdf gösterimi (ayrıntılı) : C: 1s2 2s2 2px1 2py1


orbital dağılımı diyagramı: C:

Elektronların Orbitallere Yerleşim Kuralları

• Pauli dışlama ilkesi: Bir atomda hiçbir zaman dört kuantum sayısı da aynı
olan iki elektron bulunamaz.

Bu prensibe göre, bir atomun iki elektronu da aynı n, l ve ml değerlerine sahip


olsalar bile, ms değerleri mutlaka farklı olacaktır. Bir orbitalde yalnızca iki
elektron bulunabilir ve bu elektronlar zıt spinlere sahip olmalıdırlar. Buna göre,

s orbitali → 2 elektron alır.

p orbitali → 6 elektron alır.

d orbitali → 10 elektron alır.

f orbitali → 14 elektron alır.


 Hund kuralı: Elektronlar eş enerjili orbitallere öncelikle birer birer yerleşirler.
Hund kuralına göre, bir alt kabuktaki elektronların en kararlı dağılımı, paralel
spinin en fazla olduğu haldir. Bütün elektronlar paralel spinli olduktan sonra,
ikinci elektronlar ters spinli olarak almaya başlarlar.

Örnek: Karbonun elektron dağılımı (Z=6) 1s2 2s2 2p2 dir. Aşağıda bu atomun p
orbitalindeki elektronların olası dağılımı verilmiştir.

Verilen düzenlemeler arasında sadece (c) Hund kuralına uygun ve bu koşulu


sağlamaktadır.
p ve d orbitallerinin doldurulması

 Çok elektronlu atomlarda 3d alt kabuklarından önce 4s alt kabukları dolar.


Buna göre potasyum (K) (Z = 19) elektron dağılımı kısaca [Ar]4s1 olarak
yazılabilir. Bu yazım tarzında [Ar], "argon göbeğini" temsil etmektedir.
 Aufbau ilkesi: Elektronlar her zaman enerjisi en düşük orbitallerden
başlayarak yerleşmeyi tercih ederler. Böylece atom en kararlı yapıya
ulaşmış olur.
1. Kural: n + l değeri arttıkça orbitalin enerjisi artar (Madelung Kuralı).
4s < 4p < 4d < 4f (Enerji bakımından)
2. Kural: n + l değeri aynı ise, n sayısı büyük olan orbitalin enerjisi daha
büyüktür.
3d < 4p < 5s (Enerji bakımından)

 Aufbau ilkesine aykırı elektron dizilişi

Geçiş metallerinde iki düzensizlik söz konusudur. Kroma (Cr) (Z = 24) ilişkin
elektron dağılımı beklenen [Ar]4s2 3d4 dağılımı yerine [Ar]4s1 3d5 dağılımında
olur. Aynı durum bakır (Cu) (Z = 29) içinde geçerli olup elektron dağılımı
beklenenin aksine [Ar]4s2 3d9 değil [Ar]4s1 3d10 dur. Bu düzensizliklerin nedeni
yarı dolu 3d5 ve tam dolu 3d10 alt kabuklarının biraz daha fazla kararlılık
göstermesiyle açıklanabilir.

Bir atom veya iyonun, eş enerjili orbitallerinden her biri tam dolu veya yarı dolu
olduğunda küresel simetri özelliği gösterir. Küresel simetri özelliği gösteren atom
daha kararlıdır.

You might also like