You are on page 1of 37

ÂLI BEY / ESKi TÜRK OYUNLARI 2

BM kitaptaki oyunların Fikir ve Sanat Mitos&Boyut Tiyatro Yayınlan • Tiyatro/Oyun Dizisi 121
Eserleri Yasasından ve yasalardan
kaynaklanan tüm hakları uyarlayana aittir.
Yayınlanan oyunların sahnelenmesi,
oynanması, herhangi bir amaçla
eserlerden yararlanılması ancak ÂLİ BEY
eser sahibinin iznine bağlı olduğundan, ,
kişi veya kurumlarla, kuruluşların
bu kitaptaki günümüz Türkçesine uyarlanmış
oyun metinleri için
uyarlayana doğrudan (veya yayınevimiz aracılığı ile)
ESKİ TÜRK OYUNLARI 2
başvurmaları zorunludur.

AYYAR HAMZA
[Moliere'in Leş Fourberies de Scapin adlı oyunundan]

KOKONA YATIYOR
[Eugene Grange ve Vıctor Bernard'ın
Madame esi couchee adlı oyunundan]

MitosBoyut Tiyatro Yayınlan


Oyun Dizisi 121 Eski Türk Günümüz Türkçesine Uyarlayan:
Oyunları 2 / Âli Bey 1. Basım: T. Yılmaz Öğüt
Ekim 2001

Baskı: Yeni Güven Matb.-Topkapı-İstanbul; Tel 567 69 20

ISBN 975-8106-98-3

TEM. Yapım Yayıncılık Ltd. Şti. Mitos


B OYU
Ağa Çırağı Sok. 7/2 Gümüşsuyu-80090 İstanbul T
Tel: 212. 249 87 37-38; Fax: 212. 249 02 18
"ESKi TÜRK OYUNLARI DİZİSİ"
ÜZERİNE...
T. Yılmaz Öğüt
"Eski Türk Oyunları" adlı yeni dizide, tiyatro edebiya-
tımızın günümüzden ne yazık ki 150 yıl kadar bile geriye
gitmeyen başlangıç dönemiyle, Cumhuriyet dönemimizin
iÇiNDEKiLER 'Eski Türk ilk yıllan arasındaki kısa bir zaman aralığında yazılmış
eserler yayınlanacaktır.
Oyunları Dizisi" Üzerine, ...5
Sözü edilen bu sürece ilişkin oyunlar. Cumhuriyet dö-
nemi ve çağdaş tiyatromuzun gelişmesini hazırlamış ve
Ayyar Hamza,... 7
günümüz Türk tiyatro edebiyatının kişiliğinin oluşmasına
yardımcı olmuş, edebiyat tarihi açısından göz ardı edile-
Kokana Yatıyor,... 67
meyecek çalışmalardır. Ne yazık ki, bir iki istisna dışında,
Âli Bey'in Yaşamı-Oyunları,... 93 artık en azından 60 yıldır bu oyunlar yayınlanmamakta-
dır. Eski baskılar bulunup yararlanılmak istendiğinde ise,
dil nedeniyle, okunma ve sahnelenme zorluklan ortaya
çıkmaktadır. Böylece, genç kuşaklar bu eserleri okuyama-
makta, yakından tanıyamamakta ve izleyememekte, an-
cak varlıklarını bilmekle yetinmektedirler.
Bugün, yaklaşık 2500 yıllık bütün dünya tiyatro edebi-
yatına ait eserleri, günümüz Türkçesiyle okuyup izleyebi-
lirken, 150 yıllık kendi tiyatro edebiyatımızın geçmişinden
uzak kalmaktayız. Yeni diziye, işte bu eksikliğin gideril-
mesine yardıma olmak amacıyla başlandı.
Bu yayınla, eski oyunlanmızın tiyatro yaşamımızda
tekrar gündeme geleceğini, bunlardan çağdaş uyarlamalar
yapılarak, yepyeni oyunlann ortaya çıkanlması yolunun
deneneceğini umut ediyoruz.
Oyunlan günümüz Türkçesine uyarlama çalışmamız-
da şu ana ilke göz önünde tutulmuştur:
Özeün yazımında olmayan hiçbir diyalog, sahne, rep-
lik bu oyunlara eklenmemiş ya da özgün metinden her-
hangi bir pasaj çıkarılmamıştır. Sadece, o döneme ilişkin
konuşma biçimi, cümle kuruluşu ve sözcükler, günümüz
konuşma ve sahne diliyle sözcüklerine uyarlanmıştır.
Özetle, oyunun konusunda, gerek anlam gerek eylem ba-
kımından hiçbir sapma, boşluk ve fazlalık yaratılmamıştır.
Yayınlanacak oyunlar, bu dönem yazarlarımızın özgün
oyunlarıyla, Batı'dan, genellikle Moliere'den alınmış eser-
lerden yaptıkları ve Türk yaşam biçimine oturtulmuş
uyarlama oyunlan olacaktır. (Yazarların oyun çevirileri AYYAR* HAMZA
yayınlanmayacakhr.)
Bu yeni dizinin ilk oyunlan olarak, Ahmet Vefik Paşa'-
dan Zoraki Tabip, Âli Bey'deh Ayyar Hamza ve Kokona Yatı- Üç Bölüm
yor, Recaizade Ekrem'den Çok Bilen Çok Yanılır, Teodor Ka-
sap'tan İşkilli Memo ve Pinti Hamit, Feraizcizade Mehmet
Şakir'den İlk Göz Ağrısı adlı eserlerin basımı kararlaştırıl-
mıştır.
Türk tiyatro sanatçılarının, genç tiyatro oyuncu ve yö-
netmenlerinin, geleneksel tiyatromuza yakınlık duyan bü-
tün tiyatroseverlerin bu diziye gösterecekleri ilgi, yayıne-
vimizin bu döneme ilişkin oyunların yayınını sürdürme-
sinde etkili ve yönlendirici olacaktır.
Ayyar Hamza

BiRiNCi BÖLÜM

SENA İşte bu kötü bir haber! Demek babam geliyor ha?


YAVER Evet efendim.
SENA Bu sabah mı?
KiŞiLER YAVER Bu sabah.
SENA Beni de evlendirecek öyle mi?
MUHTEREM : Sena ve Eda'nın babası. YAVER Evet efendim.
ZUHURİ : Nimet ve Ziba'nın babası. SENA Zuhuri Efendinin kızını mı almak istiyor?
SENA : Muhterem'in oğlu, Ziba'nın sevgilisi. YAVER Evet, Zuhuri Efendinin kızını.
NİMET : Zuhuri'nin oğlu, Eda'nın sevgilisi. SENA Kızı Mısır'dan geliyor mu dedin?
EDA : Muhterem'in kızı, Nimefin sevgilisi. YAVER Evet efendim; özellikle bu iş için.
ZİBA : Zuhuri'in kızı, Sena'mn sevgilisi. SENA Bunları sana amcam söyledi, öyle mi?
HAMZA : Nimefin uşağı. YAVER Evet efendim, amcanız söyledi.
YAVER : Sena'ran uşağı. SENA Babam kendisine yazmış demek.
HALİME : Ziba'nın sütninesi.
YAVER Evet efendim.
ZİVER : Esirci'nin adamı.
SENA Amcam bizim işleri duymuş ha?
YAVER Evet efendim, olan biteni biliyor.
Olay İstanbul'da geçer.
SENA (Kızarak) Sen de söz söylemeye nazlanıyorsun!
Hepsini anlatsana!
YAVER Başka anlatacak bir şey yok ki, siz hepsini söyle-
diniz, her şeyi benden iyi biliyorsunuz.
SENA (Kaygıyla) Aman Yaver! Ben şimdi ne yapayım? Ba-
na bir akıl ver.
YAVER Vallahi efendim, ben de sizin gibi ne yapacağımı
bilmiyorum, şaşırdım kaldım. Biri olsa da ikimize
akıl verse.
SENA Babamın bu dönüş haberi çok kötü oldu.
YAVER Bir de bana sorun!
SENA Babam yaptıklarımı duyunca kim bilir nasıl azar-
layacak bizi.
YAVER Yalnız azarlasa canıma minnet! Allah vere de o
ne iş olursa olsun elimden zor kurtulur. Ama ne
10 Ayyar Hamza var ki, insanlar bu becerimin değerini doğru takdir
kadarla yakayı kurtarsak! Çocuklan için yaptığım edemediklerinden benim hakkımda ileri geri
görevin karşılığı biraz acı olacak her halde. Yiyeceğim konuşuyor-
sopaların aasıru sırtım şimdiden hissediyor.
SENA Aman yarabbi! Bu beladan yakayı nasıl kurtaraca-
ğım ben!
YAVER Bunu önceden düşünseydiniz de yakayı ele ver-
meseydiniz siz de...
SENA Canımı sıkıp durma sen de şimdi! Araba bozul-
duktan sonra yol gösteren çok olur.
YAVER Daha çok sizin sevgililerinizin durumu canımı sı-
kıyor benim.
SENA Şimdi ben ne yapayım? Ne halt edeyim?
(Hamza girer)
HAMZA Hayrola Sena Beyefendi, ne var, ne 'oluyor? Si-
zi üzüntülü görüyorum.
SENA Ah Hamza'ağım sorma! Aklım başımda değil, ne
yapacağımı şaşırdım. Ne şanssız adamım ben...
HAMZA Ne oldu?
SENA/ Başıma gelenlerden haberin yok mu?
HAMZA Hayır.
SENA Zuhuri Efendi ile babam geliyormuş Mısır'dan;
beni evlendireceklermiş.
HAMZA İyi ya. Bunda üzülecek ne var?
SENA Ah, sen benim neden üzüldüğümü bilmiyorsun.
HAMZA Bilmiyorum, ama söyleyin bakalım ne var? Bir
çaresini buluruz herhalde. Bilirsiniz, ben sizin gibi
genç beylerin işlerini halletmeyi severim.
SENA Ah Hamza, eğer sen benim derdime çare bulursan,
bana büyük bir iyilik yapmış olursun.
HAMZA Allah bana zorluklan çözme becerisini vermiş,
Ayyar Hamza insanlar alınıp satılırdı; bu işleri yapanlara da "esirci" denirdi.
11
lar. Bu yoldaki ustalığım sayesinde birçok zorda
kalmış insanın işlerini yoluna koydum. Yani,
övünmek gibi olmasın, benim hallettiğim işleri
becerecek kimse yok gibidir. Ama ne yazık ki, artık
zamanımızda böyle şeylere değer veren kalmadı.
Geçende böyle bir iş yüzünden bayağı canımı sıktılar;
o günden beri hiç kimsenin işine bakmıyorum artık.
SENA Ne zaman? Nasü iş?
HAMZA Resmi daireye bir işim düşmüştü de...
SENA Resmi daireye mi?
HAMZA Evet, nasıl olduysa bir kargaşaya gelmiştik.
SENA Sen mi?...
HAMZA Evet, hokkabazlık yapalım derken, nerdeyse
hokkanın altında kalıyorduk; bu yüzden o günden
beri artık dünyaya küstüm. Her neyse... sözünüzü
kestim, affedersiniz. Buyrun bakalım, derdiniz ne
imiş anlayalım...
SENA Biliyorsun, babamla Zuhuri Efendi ticaret amacıyla
Mısır'a gitmişlerdi.
HAMZA Evet, biliyorum.
SENA Zuhuri Efendi, oğlu Nimef in gözetimini sana, ba-
bam da benim gözetimimi Yaver'e bıraktı.
HAMZA Evet, ben görevimi hakkıyla yerine getirdim.
SENA Onlar gittikten kısa bir müddet sonra Nimet, nasıl
olduysa, Esirci* Emine Molla'nın evinde bir Çerkeş
kız görüp ona abayı yakti değil mi?...
HAMZA (Öksürerek) Evet, öyle oldu.
SENA Onunla nasıl teklifsiz görüştüğümü, birbirimizi
çok sevdiğimizi bilirsin. Bir gün derdini bana açtı; beni
Emine Molla'nın evine götürüp kızı gösterdi. Güzel
sayılır; ancak ben onun kadar güzel bulmadım kı-
* Esirci: Osmanlılar döneminde, başka ülkelerden getirilen
gibi görünürdü. Sırtında bin yerinden yamalı
12 Ayyar Hamza rengi atmış bir elbise, ayağında yırtık yün
zı. Her neyse, ondan sonra her gün, başka laf yok çoraplar, başında ise paçavra gibi bir yemeni...
hep bu kızdan söz eder olduk. "Bana bunu dedi, öyle iken bile, ona bakanın
•'-;i-_.
şunu söyledi," filan gibi konuşmalar işte...
Anlayacağın, gece gündüz hep o konuştu, bana kafa
sallattı. Bazen de, "Can kulağıyla dinlemiyorsun,
beni baştan savu-yorsun, sen aşk, sevgi nedir
bilmiyorsun," diye sitem
ederdi.
HAMZA Buraya kadar üzülecek bir şey görmedim;
sonucunu anlayalım hele.
SENA Bir gün yine her zaman yaptığımız gibi esirci
Emine Molla'nın evine giderken, yolda
Şehzadebaşı'nda Acemoğlu Sokağındaki evlerin
birinden gelen acı bir ağlama sesi işittik. Yandaki
komşusu, yaşlı kadına sebebini sorunca, kadın içini
çekerek, "Ah evladım, bu zavallıların halini Allah
kimseye vermesin. Pek acınacak haldeler, istersen
gidip görün," deyince ben de merak ettim.
HAMZA Bakalım sonu nereye varacak, Eee? SENA
Nimef i zorladım, eve girdik. Bir de baktık ki, yaşlı bir
kadın can çekişiyor. Yanında bir yaşlı bakıcı ka-
. _ dmla bir kız ağlayıp duruyorlar. Bizi görünce
başlan-
m örttüler; çok üzüntü içinde olduklarından fazla
örtünmediler. Kıza dikkat ettim. Bir de ne göreyim?
Kız bir dünya güzeli, bir afet!... Üzüntüden
güzelliği ve çekiciliği azalacağına aksine artmış!
Bunu görünce aklım fikrim karıştı, ne yapacağımı
şaşırdım kaldım.
HAMZA Eeee?
SENA Ancak o kadar fakirdiler ki, anlatması mümkün
değil. O perişanlık içinde melek olsa cadaloz biri
Ayyar Hamza 13

şıyordu. 14 Ayyar Hamza


HAMZA Bela baş göstermeye başladı. ziyaretlerinden illallah demeye, sonunda onu tersle-
SENA Ah Hamza'ağım, onu görsen, benim anlattıkla- meye başladı. Beyimiz dadıya hoş görünmek için şi-
rımdan fazlasını görürdün onda. rinlikler yaptıysa da fayda etmedi. Bir gün ona kızın
HAMZA Gerek yok, görmüş kadar oldum. yakınları, "Kız her ne kadar yoksulsa da ailesi na-
SENA Göz yaşlan onun güzelliğini örtemesi gerekirken, muslu kimseler; evlerine sıkça girip çıkması doğru
tam tersi, ağladıkça inci gibi dökülen o gözyaşlan değil, eğer seviyorsa nikâhla alsın/' dediler. Bizimki
adeta onu süslüyordu. işin zorluğunu görünce tam anlamıyla fitili aldı; bir
HAMZA Evet, tahmin edebiliyorum. hayli süre düşündü, taşındı; çıkar yol olarak sonunda
SENA "Ah anacığım," diye can çekişen yaşlı kadının üs-
Allahm emriyle kızı almaya karar verdi, işte üç gün-
tüne kapandıkça, yüreğim parça parça oluyordu.
den beri de güvey girdi ve muradına erdi. Anladın
Böyle bir durumu kim görse üzülmez ki?
mı şimdi?
HAMZA Evet, oldukça dokunaklı bir durum. Gördükleriniz
HAMZA Anlaşıldı.
acıma duygularınızı o kadar uyandırmış ki, kızı adeta
YAVER Şimdi de, daha iki ay sonra geleceğini
sevmişsiniz.
sandığımız babası da bugün çkageldi. Üstelik, Zuhuri
SENA Ah Hamza, en duygusuz, kaba adam bile onun du-
Efendi, Mısır'dan aldığı ikinci karısından olan kızını
rumunu görseydi, ona sevgi duymaktan başka bir
onunla evlendirmek istemiyor mu? Oysa adam daha üç
şey yapamazdı.
gün önce evlenmiş... Aman durumu babasından sakla,
HAMZA Elbette. ancak amcası işi duymuş, olanı biteni biliyor. SENA Bu
SENA Her neyse, bir iki söz söyleyip kızı teselli ettikten belaların üstüne bir de kızın yoksulluğu ile benim
sonra evden çıkak. Yolda bizim Nimet'e, "Kızı nasıl güçsüzlüğümü düşün.
buldun," dedim. Ne cevap verse beğenirsin, "Ah, yü-
HAMZA (Bir süre sessiz kalır) Bu kadar mı? Vay canına, o
züne bakılmaz değil, oldukça güzel," demesin mi! Bir
kadar telaşınız bu kadar küçük, önemsiz şeyler için
gücüme gitti ki, tarif edemem. Ben de, bir daha ağzımı
hs? Geçin, geçin beyim! Bense sorunun çıkmaz nok-
açıp ona bir şey söylemedim.
tası var diye düşünmüştüm. Ah, ah Yaver! Ben seni
YAVER Ama beyefendi siz böyle bütün ayrıntılarıyla an-
bir şey sanırdım, meğer pek kararsız ve tabansız
latmaya kalkarsanız, bu sabaha kadar bitmez. İzin ve-
mış-sın sen. Şu kalıbına bak da utan, utan! Hiç senin
rirseniz, gerisini ben iki kelime ile anlatayım. (Hanı-
gibi bir adam, böyle çocuk oyuncağı şeyleri
za'ya) İşte o günden beri beyefendi fitili aldı; her gün
halletmek için çare bulamaz mı! Yazık, yazık! Beni
gidip üzgün kızcağızı teselli etmedikçe rahat edemez
bilmez misin, nice şeytan gibi akıllı geçinen herifleri
oldu; sonunda adeta kendi teselliye muhtaç duruma
parmağımın ucunda oynatırım.
düştü. Ancak annesinin ölümünden sonra, kıza karış-
YAVER Ne yapalım? Allah bana o gücü vermemiş. Zorla
maya başlayan dadısı, bu beyin ardı arası kesilmeyen
olmaz ya. Olsaydı, benim de senin gibi Adliye'de
si- Ayyar Hamza 15

SENA Ha işte, benim Ziba'cığım geliyor.


(Ziba girer)
ZİBA Ah Sena Bey, Yaver Ağanın söyledikleri doğru mu
acaba? Babanız geliyormuş; hem de sizi evlendirmek
istiyormuş?
SENA Evet Ziba'cığım; bu haberi duyunca ne hale geldi-
ğimi anlatmaya gerek yok, çok iyi bilirsin...Ne oluyor,
ağlıyorsun! Niçin? Sevgime güvenmiyor musun yoksa?
Sana olan bağlılığımdan kuşkun mu var? ZİBA Hayır,
beni sevdiğinizi çok iyi biliyorum, ancak bu
aşkın süreceğini pek sanmıyorum da... SENA Sana âşık
olan, bu dünyayı senin sevginle yaşamak için âşık olur;
seni sevmemek elde midir ki böyle söylüyorsunuz.
ZİBA Küçüklükten beri duyarım, erkekler, kadınlar ka-
dar aşklarına sadık olmaz derler. Erkeğin ateşi ani
parlar, ama çabucak sönermiş.
SENA Hayır Ziba, öyle değil; erkeklerin karakteri böyle
bile olsa, ben değilim. Beni kaplayan aşk ateşi o kadar
güçlü ki, ancak benimle toprağa gömüldüğünde sö-
necek.
ZİBA Ah ne bileyim! Ne söyleyeyim! Sözünüze, aşkınıza
inanmak isterim, ama iradeniz elinizde değil ki. Sizi
tamamen etkisi altoda tutan bir babanız var; o da si-
zi başka biriyle evlendirmek istiyor. İşte bu aklıma
geldiğinde...
SENA Yok Ziba'ağım korkma, babamın etkisi, hiçbir za-
man size verdiğim sözü bana bozduracak güçte ola-
maz. Sizden ayrılmamak için, gerekirse ailemi de
memleketimi de terk ederim ben. Bana almak istedik-
leri kızın adını bile bilmiyorum. Babamın bu niyeti,
benim onu o kadar düşman görmeme neden oluyor
A ıı_L ı_:ı:
yeceğim sanırım.
16 Ayyar Hamza - ~ u-,o,nrian çnffukkanlı olma-
rA u

sın diye dua ediyorum. Allah aşkına, artık ağlamayın,


rica ederim. Gözyaşlannız bana çok dokunuyor, her
damlası adeta yüreğime iniyor.
ZİBA Madem ki endişelenmemi istemiyorsunuz, ben de
kendimi tutarım, ağlamam. Bakalım Allah ne göstere-
cek.
SENA Allah elbette yardımcımız olacak... ZİBA Tabii,
hareketleriniz sözünüz gibi doğru oldukça,
bundan kuşku duyulmaz. SENA İnşallah öyle
olduğunu ispat ederim. HAMZA (Kendi kendine) Eh, öyle
sıradan bir kız değilmiş,
hem oldukça da güzel!
SENA (Hamzn'yı göstererek) Bak bu adam, eğer isterse bizi
bu beladan kurtarır.
HAMZA Ben de, bir daha başkalarının işine karışmaya-
cağım diye yemin etmiştim. Ancak ikiniz de biraz
yalvarm bakalım, belki beni merhamete getirirsiniz...
SENA Öyleyse şu halimize acı da bizi bu beladan çıkara-
cak bir çare bul Hamza! HAMZA (Ziba'ya) Siz bir şey
demiyorsunuz... ZÎBA Ne diyeyim, sevdiğinizin başı için
bizi murada er-
dirin derim.
HAMZA Eh, baslca çare yok demek; insanlığımızı yapa-
lım yine, yardımcı olmaya çalışalım.
SENA Şunu bil ki...
HAMZA Susun! (Ziba'ya) Hadi siz gidin, gönlünüz rahat
olsun. (Ziba
çıkar)
Şimdi siz babanızı gayet soğukkanlı karşılamahsınız.
SENA Doğrusunu söyleyeyim mi, babamı karşılamak ak-
lıma geldikçe tirtir titriyorum; bu korkuyu yeneme-
Ayyar Hamza 17

lısımz; sonra baskı yaparak sizi çocuk gibi kullanmaya


kalkışır. Mutlaka biraz cesur olmalısınız ki, size ne derse
desin, kekelemeden cevabını vermeyi başarabi-lesiniz.
SENA Bakalım, elimden geldiğince çabalarım.
HAMZA İsterseniz bir deneme yapalım, bakalım yapabilecek
misiniz? Yüzünüzün ifadesi cesur, başınız yukarda,
bakışlarınız kararlı olmalı...
SENA Böyle mi?
HAMZA Biraz daha...
SENA Böyle?
HAMZA Hah öyle! Çok güzel... Şimdi beni babanız kabul
edin de cesaretle cevap verin bakalım: "Seni utanmaz,
serseri, alçak... benim gibi bir babanın hayırsız evladı!
Burada olmadığımı fırsat bilip birtakım ahlaksızlıklar
yaptıktan sonra nasıl karşıma çıkıyorsun bakayım? Sana
verdiğim emeklerimin karşılığı bu mu? Haylaz! Senin
söz dinlemen bu kadarmış demek? Alçak! Cevap
versene... Babanın olurunu almadan, kendi başına sen
kalk, adı sanı belli olmayan bir kızı al! Bir de nikâh
kıydır! Cevap versene yüzsüz, cevap versene! Görelim
bakalım ne bahane gösterip ne yalan söyleyeceksin..."
Ama ne yapıyorsunuz... Diliniz mi tutuldu? Böyle olur
mu ya!
SENA Tpkı babam söylüyor sanki... Şaşırdım kaldım.
HAMZA îyi ya işte... Cevap vermeye çalışın... haydi bakalım.
SENA Yok yok... Hele ben kendi kendime bir çalışayım,
mutlaka cesur olurum, sen korkma.
HAMZA Mutlaka mı?
SENA Evet, mutlaka.
HAMZA Ha işte babanız da geliyor!
SENA Gerçek mi? Aman ben kaçayım. (Hızla çıkar)
18 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 19
HAMZA Durun, durun! Bana bakın hele... Kaçü, gördün MUHTEREM Merhaba Hamza Ağa. (Yaver'e) Doğrusu
mü! Böyle erkeklik mi olur? benim uyanlarımı çok güzel tutmuşsunuz; hele oğ-
YAVER Ben ne cevap vereceğim? lum, benim öğütlerime uygun hareket etmiş, Allah
HAMZA Sen sus, ben konuşurum. Sen benim sözlerime var ya!
uygun konuşursun. HAMZA Efendim, inşallah sağlığınız yerindedir?
MUHTEREM (Kendini yalnız sanarak) Hiç dünyada işitil- MUHTEREM Çok şükür. (Yaver'e) Senin sesin çıkmıyor,
miş şey midir bu? şeytan! Sesin çıkmıyor!
HAMZA (Yaver'e) İşi duymuş! Hem de onu çok etkilemiş HAMZA Seyahatinizde sıkıntı çekmediniz ya efendim?
ki kendi kendine söyleniyor. MUHTEREM Hayır, çok rahat ettim... Yalnız sen de beni
MUHTEREM (Kendi kendine konuşması ötekilerini görene bırakmıyorsun ki şu çapkını biraz paylayayım.
kadar sürer) Bu ne cesaret! HAMZA Paylıyacak mısınız?
HAMZA (Yaver'e) Biraz dinleyelim bakalım. MUHTEREM Evet paylayacağım, belki de pataklayaca-
MUHTEREM Bakalım şimdi bana rie cevap verecekler?... ğım!
HAMZA Korkma biz orasını düşündük... HAMZA Kimi?
MUHTEREM Benden saklayıp inkâr mı edecekler? MUHTEREM (Yaver'i gösterir) İşte bu alçak haini.
HAMZA Bu olasılık mümkün. HAMZA Niçin efendim?
MUHTEREM Ya da masal uydurup beni atlatmak mı is- MUHTEREM Niçin olacak, ben burada yokken olan bite-
teyecekler? ni duymadın mı?
HAMZA O da olabilir, mümkün... HAMZA Evet, gerçi bazı önemsiz şeyler duydum ama...
MUHTEREM Ne söyleseler hiç fayda etmez. MUHTEREM Nasü önemsiz? Bundan daha önemli ne
HAMZA Görürüz bakalım. olabilir?
MUHTEREM Ben öyle çapkınlık numaralarını yutmam. HAMZA Belki başka nedenleri vardır...
HAMZA Ne olur ne olmaz, sen yine de yeminsiz konuş. MUHTEREM Bu ne cesarettir]
MUHTEREM Bu azgın oğlanı sağlam bir kazığa bağla- HAMZA Orası öyle.
manın yollarını bilirim ben... MUHTEREM Bir oğul babasının iznini almadan nasıl ev-
HAMZA Biz de onu düşünüyoruz. lenir, nasıl hanım alır! •
MUHTEREM Hele önce Yaver köpeğinin kemiklerini bir HAMZA Gerçi bu işte bir küçük yanlışlık var, var ama bu
kadar da gürültüye değecek şey değil.
kırayım da görsün...
MUHTEREM Bence kıyameti koparak şeydir. Ne demek!
YAVER Beni unuttu diye hayret ediyordum...
Vay! Sen bu işte öfkelenecek bir şey göremiyor mu-
MUHTEREM (Hamza ile Yaver'i görerek) Maşallah, maşal-
sun?
lah! Akıllı uslu adamlar...
HAMZA Hakkınız var efendim. Ben bile, ilk işittiğimde
HAMZA Efendim, teşrifinizden ne kadar mutluluk duy-
Ayyar Hamza 21
20 Ayyar Hamza
beye bazı acı sözler bile söyledim. Kendisine sorun yanlış bir şey halt etmedim.
da bakın, sizin gibi gece gündüz varlığına dua edile- HAMZA Ne yapsın? Genç bir kız karşısına çıkıyor, ken-
cek bir babanın isteğinin tersi davrandığı için neler disine güzel güzel davranıyor, kadınlar tarafından
söylemedim; yani benim söylediklerimi siz bile söyle- beğenilmesi size çekmiş, o da kızı kendine uygun bu-
yemezsiniz. Ancak sonradan hak verdim ona, çünkü lur, sıkça gidip gelmeye başlar, bu arada içini çeker,
sanıldığı kadar haksız değilmiş..-: gözünü süzer, yani ne yapılmak lazımsa onu yapar,
MUHTEREM Ne diyorsun sen! Kendi başına adı sanı kızın gönlünü çeler, kız bunu görünce uçkurunun ba-
belli olmayan bir kızla evlenecek de haklı mı olacak? ğı çözülecek hale gelir, yazılır, çizilir, bozulur... So-
nunda kızın ailesi duyar ve tabii kıyamet kopar...
HAMZA Ne yapılır? Kısmeti buymuş. Kader...
YAVER (Kendi kendine) Vay geveze şeytan vay!
MUHTEREM Kısmet mi? Doğrusu güzel bir özür! Öyley-
HAMZA O zaman oğlanın üzerine gelsinler de onu öl-
se, dünyanın cinayetini işle, hırsızlık yap, adam öl-
dürsünler miydi? Durup dururken ölmektense evlen-
dür, dolandır herkesi, sonra da "Kader böyleymiş,
mek evladır elbet.
kaderim yaptırdı," diye özür dile ha. Oh, nerede bu
MUHTEREM Ya, öyle mi, bana işi böyle anlatmadılar...
bolluk! HAMZA (Yaver 'i göstererek) İşte buna da sorun isterseniz,
HAMZA Siz de efendim, sözümden bilgece anlamlar çı-
beni doğrulayacaktır.
karıyorsunuz. Amacım o değil. Kendisi nasıl olduysa, MUHTEREM (Yaver'e) Sahiden böyle mi oldu?
bu işe mecbur kaldı demek istiyorum. YAVER Evet efendim.
MUHTEREM Eee, niçin mecbur oldu peki? HAMZA Size yalan mı söyleyeceğim?
HAMZA Şaşılacak gibi konuşuyorsunuz. Sizin gibi aklı MUHTEREM Güzel, ama kendisini öldürmeye kalkıştık-
başında mı olsun yani, onlar genç adamlar... Öyle larını gidip zaptiyeye bildirebilirdi.
her şeyi akıla, hesaba uyduracak kadar becerileri ol- HAMZA İşte bunu yapmak istemedi.
maz ki onların, işte size bir örnek daha, bizim Nimet MUHTEREM Eğer o zaman öyle yapmış olsaydı, şimdi
Bey...-QJcadar nasihat, o kadar paylamışken o da bir onu boşatmak benim için daha kolay olurdu.
şey yaptı ki, sizin oğlunuzun yaptığı onun yanında HAMZA Boşatmak mı?
hiç kalır. Hem Allanınız severseniz, bir kez de size so- MUHTEREM Evet.
rayım, siz genç olmadınız mı? Şimdikiler gibi gençli- HAMZA Boşatamazsınız.
ğinizde hiç havailik yapmadınız mı? Benim duydu- MUHTEREM Boşatamaz mıyım?
ğuma göre siz gençliğinizde az hovardalık yapma-
HAMZA Evet, boşatamazsınız.
mışsınız... Bütün gün kadınların yanından ayrılmaz,
MUHTEREM Ne demek! Oğlumu öldürmeye kalkışsın-
nerede güzel görseniz, ele geçirmek için peşini bırak-
lar da ben babalık görevimi yapmayayım?
mazmışsınız. MI IHTEREM Doğru, orası öyle, ancak HAMZA İyi ama, o istemez ki...
benim yaptıklarım
22 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 23

HAMZA Evet. HAMZA Evet, bu gaddarlığı yapmaya gönlünüz izin ver-


MUHTEREM Oğlum mu? mez.
HAMZA Evet oğlunuz, öyle bir şey yapsın da, o zaman MUHTEREM Korkma, verir.
kızı korkusundan aldığını mı itiraf etmiş olsun. Hayır HAMZA Şaka yapıyorsunuz.
hiçbir zaman olmaz! Bu, hem kendini küçük düşür- MUHTEREM. Ben şaka yapmam.
mek, hem de sizin gibi bir insanın evlatlığına layık ol- HAMZA Babalık duygulan sonunda etkisini gösterir.
mamak demektir. MUHTEREM Hayır, bir şeyin etki yapacağı yok.
MUHTEREM Benim de çok umurumdaydı... HAMZA Evet, evet...
HAMZA Hayır efendim... İkinizin de namusu için oğlu- MUHTEREM Sana yapacağım diyorum.
nuz, kendi istediğiyle kızı aldığını herkese gösterme- HAMZA Boş söz bence.
lidir. MUHTEREM Sen hiç durma, işin yoksa boş söz de!
MUHTEREM Tam tersi... ben ikimizin namusu için bu- HAMZA Efendim, ben sizi bilirim; siz kendinize iftira
nun tam tersini söylemesini istiyorum. ediyorsunuz. Kıyamazsınız, tabiatınız böyle değil.
HAMZA Hayır söyleyemez. MUHTEREM Görürsün, gerektiğinde kıyıcılığı nasıl ele
MUHTEREM Dedirttinceye kadar uğraşırım ben de. alıyörmüşüm, anlarsın... Tamam artık bu konuyu ka-
HAMZA Diyemez diyorum ben de size! payalım. Canımı sıkıyor, bak kanım başıma sıçradı.
MUHTEREM Der, yoksa mirasımdan yoksun bırakırım (Yaver'e) Haydi edepsiz herif, git şu hayırsız oğlanı
onu! buraya çağır. Ben de gideyim, Zuhuri Efendiye işi an-
HAMZA Siz mi? latayım.
MUHTEREM Evet, ben. HAMZA Efendim, bir işiniz varsa kulunuza da emir bu-
HAMZA Oh! yurun.
MUHTEREM Nâsüoh? MUHTEREM Hayır yok, teşekkür ederim. (Kendi kendine)
HAMZA Hiçbir şekilde mirasçı olmasını önleyemezsiniz. Ah, ah... ne olurdu, yüce Allanın elimden aldığı kız-
MUHTEREMN.Mirasçı olmasını önleyemez miyim? cağızım sağ olsaydı da, şu alçak oğlanı mirastan yok-
sun bırakabilseydim. (Çıkar)
HAMZA Evet önleyemezsiniz.
YAVER Şenin gibi biri daha var derlerse, sakın inanma!
MUHTEREM Evet mi?
Aşk olsun doğrusu! Şöyle böyle herifi yumuşattın.
HAMZA Evet.
Ancak, bir taraftan da para sıkıntısı var, buna ne çare
MUHTEREM Allah'akıl versin sana! Ben oğlumu mira-
bulacaksın?
sımdan mahrum bırakamazmışım!
HAMZA Sabret sen. Önce herifin zayıf noktasını bulmak
HAMZA Bırakamazsınız diyorum.
gerekiyordu, buldum. Şimdi bana bir adam lazım,
MUHTEREM Beni kim engelleyecek be herif?
onu düşünüyorum... Dur bakayım, sen olur musun?
HAMZA Siz kendiniz. • *• l*.«^L--*«rı*>t C o v-ıL-<-» m L"i*î1Vıoı-ıî rriVvi *7*a_
24 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 25

na ey, tek ayağının üstünde dur, eline belini koy; göz-


lerine şöyle öfkeli bir bakış yerleştir, tiyatrodaki kral-
lar gibi yürü... ha şöyle. Tamam gel arkamdan... Şim- iKiNCi BÖLÜM
di ben senin suratını ve sesini değiştirmenin çaresini ZUHURİ Evet, geçen hafta Mısır'dan gelmiş birini gör-
de bulurum. düm, bu vapurla gelmelidir diyordu. Hava uygun,
YAVER Ancak bana bak, sakın kendiri gibi benim de ya- Mısır vapuru bugün gelir. Ancak onlar bizim arka-
kamı zaptiyeye kaptirmayasın! mızdan çıkacaklardı. Oysa biz Mısır'dan çıkalı üç ay
HAMZA Korkma, korkma; bir tehlike olursa kardeş payı oluyor; ancak bugün İstanbul'da olabildik. Yolda o
bölüşürüz. Kodes üç yıl çok olmuş az olmuş diye, in- malum iş için Rodos'ta, İzmir'de epey kalıp sürün-
sanlıktan vazgeçmeye değmez. Gel benimle... dük. Eğer gelmişlerse beni nasıl bulacaklar? Çünkü
biliyorsunuz, bazı nedenlerden Mısır'da adımı Niha-
PERDE
li Efendi diye kullanmıştım... hatta bizimkiler de bi-
lirler bunu. Yanlarına, buradan götürdüğüm adam-
lardan birini bırakmadığıma çok hata ettim. Allah ve-
re de, o adamın dediği gibi, şimdiye kadar orada ge-
cikmiş olsunlar. Hem bundan başka, sizin oğlunuz
hakkında verdiğiniz haber de bizim kararı alt üst
edecek.
MUHTEREM Bunun için hiç merak etmeyin, işi yine es-
ki duruma getireceğime söz veriyorum. Ben şimdi gi-
der, yaptıklarını onların burunlarından getiririm.
ZUHURİ Vallahi birader, size bir şey söyleyeyim mi? Şu
evlat terbiyesi gibi güç şey yoktur. Çok dikkat gerek-
tiriyormuş, ben onu bilir, onu söylerim.
MUHTEREM Elbette öyledir.
ZUHURİ Bütün suç babalarında. İyi terbiye etseler, böy-
le yanlışlar yapmazlar.
MUHTEREM Çaresiz, ara sıra böylesi de oluyor, olmu-
yor demek yanlış. Peki bununla ne demek istiyorsu-
nuz?
ZUHURİ Ne demek mi istiyorum?
MUHTEREM Evet.
•7i IHI İRİ Ne olacak, eğer küçük beyin terbiyesine dikkat
26 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 27
etmiş olsaydınız, bu oyunu oynayamazdı size! ZUHURİ (Gülerek) Maşallah sen misin?
MUHTEREM Çok güzel, siz küçük beyinizi daha iyi ter- NiMET (Babasının elini-öpmek ister) Efendim, apansızın
biye ettiniz demek. teşrif buyurdunuz da...
ZUHUREİ Ona ne şüphe! Hiç böyle haltlar karışlıyor mu ZUHURİ (Elini vermez, yavaşça iter) Öyle telaş etme. Ön-
o? ce bir parça işten konuşalım.
MUHTEREM Ya bu kadar terbiyesine güvendiğiniz kü- NİMET (Yine elini öpmek ister) Elinizi öpmek borcunu...
çük bey, bizimkinin yaptığının iki katını yapmışsa!... ZUHURİ (Engel olarak) Yavaş diyorum sanat..
Buna ne buyurursunuz, ha? NiMET (Utanarak) Ne demek, elinizi öpmemi istemiyor
ZUHURİ Ne demek oluyor bu? musunuz efendim?
MUHTEREM Ne demek mi? ZUHURİ Evet, önce seninle görülecek bir hesabım var.
ZUHURİ Ne anlatmak istiyorsunuz sanki? NİMET Nedir efendim?
MUHTEREM Anlatmak istediğim şu ki, insanın iyiliğine ZUHURİ Hele şöyle dur, yüzünü göreyim.
kötülüğüne öyle çarçabuk karar vermemelisiniz. Meş- NİMET Ne var efendim?
hur sözdür, buria, "Karşısındakinin gözündeki çöpü ZUHURİ Gözlerim içine bak bakayım!
görüp de kendi gözündeki merteği görmemek," der- NİMET Peki, baktım?
ler. ZUHURİ Bu olanlar nedir?
ZUHURÎ Ben bu karışık laflardan bir şey anlamadım. NiMET Ne olanlar?
MUHTEREM Sonra duyar anlarsınız. ZUHURİ Ben yokken olan bitenleri soruyorum.
ZUHURİ Yoksa, oğlum için bir şeyler mi duydunuz? NiMET Ne olsun istersiniz?
MUHTEREM Olabilir. ZUHURİ Ben bir şey olsun istemiyorum, yaptıklarınızı
ZUHURİ Peki neymiş, ne olmuş? soruyorum.
MUHTEREM Sizin Hamza Ağa, kızgınlığım arasında öy- NİMET Ben mi yapmışım? İsteğiniz dışında hiçbir şey
le bir şeyler çıtlattı, ama ayrıntılarım öğrenemedim. yapmadım.
Artık ister kendine, ister işi bilen birine sorup öğrene- ZUHURİ Hiçbir şey?
bilirsiniz. Hele şu işi yola koymak için bir avukata gi- NİMET Hiç, zerre kadar bile.
deyiıfbsŞ imdilik hoşça kalın. (Çıkar) ZUHURİ Çok emin konuşuyorsun.
ZUHURİ (Yalnızdır, kendi kendine) Bu ne demek? Kendi NİMET Çünkü, yanlış bir hareket yapmadım.
oğlunun yaptığından daha kötü ne olabilir? Doğrusu ZUHURİ Ya Hamza bana söylediyse?
bundan çirkinini görmedim. Bir adam babasının izni- NUİMET Hamza mı?
ni almadan nasıl evlenir? Bundan kötü başka ne var ZUHURİ Bak Hamza lafını işitir işitmez kızardın!
ki.. NİMET Hamza benim için size bir şey mi söyledi?
ZUHURİ Şimdi bu işi burda halledemeyiz, hele bir eve
de konuşuruz. Seni gidi utanmaz, seni. Yap-
28 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 29
hklann namusa dokunacak ölçüdeyse başına çorap HAMZA Bu kadar merhametsiz misiniz?
öreceğimi bilirsin. Bak düşün, kaçıp gitmek senin için NİMET Söyle diyorum!
kurtulmak olacaksa, hadi hiç durma öyie yap. HAMZA Ben size bir şey mi yaptım efendim?
(Çıkar) NİMET Yaptığın saçmalıkları bilmiyor musun, yüzsüz!
NİMET (Kendi kendine) Yaa, sen beni böyle ele verirsin ha! HAMZA Eğer biliyorsam Allah canımı alsın.
Sırrımı benden bile çok saklı tutacağını söyle, sonra NİMET (Yine üzerine saldırır) İnkâr mı ediyorsun?
git herkesten önce babama anlat! Seni alçak herif! Ben SENA (Engel olur) Nimet!
de senin hakkından gelmezsem Allah canımı alsın! HAMZA Madem ki açıklamamı istiyorsunuz, durun söy-
(Sena ile Hamza girer) leyeyeyim. Geçen gün gelen Ağustos şarabını birkaç
SENA Ah Hamza'ağım! Seni bana Allah gönderdi. Sen arkadaşla ben içtip bitirmiştim; sonra da size fıçı de-
olmasaydın benim halim ne olurdu? Bana yeni bir ha- linmiş diye yalan söyledim. Gerçi hata ettim ama
yat verdin doğrusu! doğrusu böyleydi.
NİMET (Hamza'ya) Maşallah! Çapkın bey hazretleri buy- NİMET Vay! O şarabı içip, sonra aşçıyı azarlamama ne-
run bakalım. den olan sendin ha?
HAMZA Estağfurullah! Efendim iltifatınızla beni azarlı- HAMZA Evet efendim, affatmenizi dilerim.
yorsunuz adeta. Ben sizin kulunuzum. NİMET Pekâlâ, bunu öğrendiğime de memnun oldum.
NİMET (Cebinden bir hançer çıkarıp saldırır) Seni iki yüzlü Ancak benim sorduğum o değil!
hain! Ben sana ihanet etmeyi göstereyim de... HAMZA Vay, bu değil mi?
HAMZA (Diz üstü çöker) Aman efendim! NİMET Değil! Bundan daha büyük olan ihanetini soruyo-
SENA (Aralarına girip karşı koyar) Ne yapıyorsun? rum ben alçak herif!
NİMET Hayır, bırak beni! HAMZA Efendim, bunlardan başka bir şey yapmadım ki
HAMZA Günahım ne? ben.
SENA (Karşı durur) Bana bağışla... NİMET (Üzerine saldırır) Söylemeyecek misin?
NİMET Bırak diyorum, şu alçaktan alayım öcümü! HAMZA Aman!
SENA Sevdiğinin başı için... SENA (Nimet'i önleyerek) Aklını mı kaçırdın sen!
HAMZA .Efendim, ben size ne yaptım? HAMZA Ha! Bir de hani Esirci Emine Mollanın evine gö-
NİMET (Vurmak için yine üzerine yürür) Daha ne yapacak- tür diye geçen gece bir saat vermiştiniz. Ben üstüm
sın! başım çamur içinde geri geldim de, size "Yolda giderken
SENA (Engel olmaya çalışır) Yavaş! viranenin birinde beni hırsızlar soydu," demiştim; işte
NİMET Hayır, yaptığı ihaneti kendi ağzıyla açıklayacak! bunun da aslı yok. Saati ben kullanmak için kendim
Söyle bakayım nankör köpek, söyle! Sen benim habe- alıkoydum. NİMET Vay! Saati çaldırdığımın aslı da mı
rim olmaz mı zannettin, alçak herif! Söyle bakayım yoktu?
30 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 31

da... NİMET Yaptığın boşboğazlığı kendisi söyledi ama bana.


NiMET Yaaa! Birtakım bilmediğim şeyleri öğrendiğimi HAMZA Affedersiniz ama babanız adeta başından bü-
memnun oldum. Doğrusu bana çok sadık bir uşağa yük. . . yalan söylemiş size. (Ziver girer)
sahipmişim. Ancak, ne yazık ki, benim sorduğum bu ZİVER (Nimet'e) Efendim, size kötü bir haber getirdim.
da değil. NİMET Hayrola, nedir?
HAMZA (Telaşla) Vay! Bu damı değil? ZlVER Sizin sevdiğiniz esir kıza müşteri çıktı. Mısır'a gö-
NİMET Yok, namuzsuz köpek, bu da değil! Asıl saçmala- türmek için satın alacaklar, bugün vapurla götürecek-
ğının en büyüğünü soruyorum. ler. Esirci Emine Molla beni onun için gönderdi. Sela-
HAMZA (Kendi kendine) Hay Allah cezamı versin! mı var, eğer iki saate kadar beş yüz altın gönderip kı-
NİMET Çabuk söyle bakayım edepsiz! zı aldırmazsanız yediyüz elli altına alıp götürecekler,
HAMZA Efendim, bunlardan başka bir şey yapmadım haberiniz olsun.
ben. NİMET İki saate kadar mı dedin? ZİVER Evet efendim,
NİMET f Yine üzerine saldinr) Bak, hâlâ inkâr ediyor! iki saate kadar. (Çıkar) NİMET Aman Hamza' ağım,
SENA (Engel olarak) Eee, yeter artık! duydun ya! Şimdi ben ne
HAMZA Durun efendim, söyleyeyim. Hani, hatırlar mı- yapacağım? Bana bir çare... HAMZA (Yerden kalkar,
sınız, geçenlerde bir hayalet çıkmıştı da karşınıza sizi göğsünü gererek ve öksürerek Ni-
dövmüştü. Siz de kaçayım derken mahzene düşmüş- met'in önünde aşağı yukarı dolaşmaya başlar) Şimdi
tünüz, az kalsın başınız yarılıyordu? aman Hamza'ağım ha! Galiba şimdi ihtiyaç duydu-.
NİMET Eee! nuz da Hamza'ağım oldum, öyle mi? NİMET Bak,
HAMZA İşte o hayalet kıyafetine giren bendim. bütün bana yaptıklarını affettim, aman ne
NİMET Vay! Hayalet diye sen miydin beni döven alçak? olur! HAMZA Hayır, hayır istemem efendim,
HAMZA Evet efendim, korksun da bir daha bizi gece ya- affetmeyin, bana
rılarında kadınların evlerine koşturmasın diye. lazım değil. Öldürün, bağırsaklarımı dışan dökün,
NİMET Seni gidi utanmaz seni! İnşallah bütün bunların bağışınız olur! NİMET Hayır, bu işimi becer de,
acısını da birer birer burnundan getiririm. Ben sana yeniden beni yaşama
şimdi, babama yaptığın boşboğazlığı soruyorum. döndür, ne olur. HAMZA Yok efendim, öfkeniz
HAMZA Babanıza mı? Vallahi ben daha onun yüzünü boşa gitmesin, vurun öl-
görmedim. dürün. NİMET Şimdi benim hayatim senin elinde,
NiMET Bak, daha görmedim diyor! seni nasıl öl-
HAMZA Evet, görmedim efendim. dürebilim? HAMZA Hayır,
NiMET Ne halt ediyorsun, beni mi atiacaksın? öldürün diyorum.
HAMZA Kör olayım görmedim. İsterseniz onun yanında rr, . — r. nl anı l mi lf Ha SU
32 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 33

derdime bir çare bul. HAMZA Bakın, ben bu paralan babalarınızdan alacağım.
SENA Hamza Ağa, artık bu işin çaresini bulmak gerek. (Sena'ya) Sizinkinin hemen tuzağını kurdum. (Ni-
HAMZA Bu kadar hakaretten sonra mı? tnet'e) Sizinkine gelince, her ne kadar cimrinin biriyse
NİMET Aman Hamza'ağım, ocağına düştüm, bak yalva- de, diğeri kadar zor olmayacak; bilirsiniz ya, Allaha
rıyorum. şükür, akıldan yana sermayesi biraz kıttır. Kavrama
SENA Hamza Ağa ben de rica ediyorum, hadi... yeteneği hiç semtine uğramadığından, onunla olan
HAMZA Ben bana yapılanı hiç unutmam; ok gibi ciğeri- işi çözmek çocuk oyuncağı kadar kolay benim
me işledi. için...Ancak bu sözden de alınmayın sakın... Her ne
SENA Unut arak, görüyorsun aman diyor, sana yalvarı- kadar babamzsa da, onunla sizin aranızda dağlar ka-
yor işte. dar fark var; bunu herkes bilir. Sanki sizin babanız
NİMET Beni bu ateşin içinde bırakıp gitmek mi istiyor- değilmiş gibi, sanki sözde babanız gibi biri o...
sun? İnsafın merhametin yok mu? NİMET Sağ ol, var ol Hamza'cığım, eksik olma...
HAMZA Hiç aslı yokken bana çok kötü davrandınız ama. HAMZA Boşver, bırak şimdi bunlan, gerek yok... Bakın
NİMET Hata ettim, suçluyum, kabul ediyorum. Sena Beyin babası geliyor, önce ondan başlayalım.
HAMZA Ne çapkınlığım kaldı, ne alçaklığım, ne köpek- Çabuk ikiniz de kaybolun. (Sena'ya) Hemen sizin Ya-
liğim, ne edepsizliğim ne de hainliğim... ver'e söyleyin, tarif ettiğim kıyafeti giysin de gelsin,
NİMET Şimdi köpek gibi pişman oldum bak... dediğim şeyi yapsın, hemen gelsin... (Sena ve Nimet
HAMZA Yok öldürürüm, yok keserim, bağırsaklarını dı- çıkar)
şarı dökerim... HAMZA (Kendi kendine) Yine kendi kendine homurdanı-
NİMET Aman diyorum, daha ötesi var mı bunun? Vet eli- yor!
ni eteğini öpeyim. Affet, eşeklik ettim işte... MUHTEREM (Kimse yok sanarak) Bu kadar da düşünce-
HAMZA f Yarım ağızla) Estağfurullah... sizlik duyulmuş mu hiç? Sen git, kendi kendine başı-
SENA Ehh, Hamza Ağa... Bundan daha ötesi yok artık... nı belaya sok! Bu aptallık... Ah gençlik, ah gençlik iş-
HAMZA Bir daha böyle tamı tamına emin olmadığınız te!
bir şey için, insanların günahına girmeyin. HAMZA Efendim.
NİMET Peki, şu işin altından kalkacağına söz veriyorsun MUHTEREM Ooo, merhaba Hamza Ağa.
değil mi? HAMZA Küçük beyin işini düşünüyorsunuz galiba.
HAMZA (Ciddi) Bakalım, bir çaresine bakarız elbet MUHTEREM Doğrusu, aklımı karmakarışık etti.
NİMET Ama duydun bak, hiç zaman yok. HAMZA Efendim, dünyanın hali bu, böyle şeyler olağan-
HAMZA Merak etmeyin. Şimdi ne kadar para lazım size. dır. Allah rahmet etsin, büyük babamın bir sözü var-
NİMET Beş yüz altın. dı hiç unutmam.
HAMZA (Sena'ya) Size? MUHTEREM Nasüdı?
34 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 35
dünyada ne kadar kötü şey varsa çoluğunun çocuğu- nında kızımızı baştan çıkardı lafı para etmez.
nun başına o şeylerin gelmiş olacağını farz etmelidir Ayrıca onlar zengin insanlar, para kuvvetiyle her işi
derdi. Mesela, evleri yanmış, paralarını hırsıza kap- gördürürler," filan diye biraz gözdağı verdim.
tırmışlar, karısı ölmüş, oğlunun bir yeri kırılmış, kızı Sonuçta kendisine biraz para verilirse, dava açmaya
baştan çıkmış...gibi. Eğer bunlardan biri olmamışsa, gerek kalmadan kızı boşatmaya razı oldu.
kendini kazançlı saymalıdır derdi. İşte ben de daima MUHTEREM Eee, ne diyor?
bu söze göre hareket ederim. Eve gireceğim zaman, HAMZA Ona kalırsa anasının nikâhım istiyor.
efendilerimden sövüp sayma, sille tokat, yumruk, MUHTEREM Peki, ne diyor?
tekme, süpürge sopası, yani her şey beklerim. Bunlar- HAMZA Olmayacak şeyler işte...
dan biri eksik olursa, şansım varmış diye şükreder, MUHTEREM Yani neler?
otururum. HAMZA Beş altı yüz altın etfrafmda geziniyor.
MUHTEREM Söylediklerin çok güzel, diyecek yok da, MUHTEREM Ne dedin?! Aklını mı kaçırmış o?
ama şu yanlış evlenme işi, Zuhuri Efendiyle verdiği- HAMZA işte ben de onu söylüyorum ya... Nerede bu
miz karan bozuyor, bu gücüme gidiyor. Avukata sor- bolluk? Sizin öyle kuru gürültüye pabuç bırakmaya-
dum, şimdi onun yanından geliyorum. cak bir adam olduğunuzu anlattım ona; herifi kandı-
HAMZA Vallahi efendim, bana sorarsanız, işi öyle mah- racak daha bir yığın şey de söyledim. Sonunda, bu-
kemeye falan düşürmeden düzeltseniz iyi edersiniz. günlerde Edirne'ye gidecekmiş, yol masrafına razı ol-
Böyle avukat işlerinin zorluklarını çok iyi bilirsiniz. du. Bunun için de bir at satın almak istiyor, o da alt-
MUHTEREM Hakkın var, orası öyle ama ben ne yapa- mış liraya halledilir.
yım? MUHTEREM Eh, altmış lira ise veririm.
HAMZA Ben bir yol buldum gibi sayılır. Biraz önceki te- HAMZA Altmış lira ama ata eyer lazım, adam yola gidi-
laşınız, bu konuya bir çare bulmak için beni düşün- yor, Kâğıthane'ye gider gibi olmaz ya, bir çift de ta-
meye zorladı; zira sizin gibi saygıdeğer birini üzüntü- banca istiyor. Bunlar da en aşağıdan yirmi lira eder.
lü görmeyi hiç istemem. Allah biliyor ya, bu iş, sizden MUHTEREM Peki, yirmi altmış daha seksen lira.
çok benim gücüme gitti. HAMZA Evet, seksen lira.
MUHTEREM Eksik olma Hamza Ağa. MUHTEREM Çok ama hadi neyse veririz, çare yok, ne
HAMZA Biraz önce özellikle gittim, kızın erkek kardeşi- yapalım.
ni buldum. Bu herif eski külhanbeyler gibi beli piş- HAMZA Bir de yeğenini götürüyormuş, onun için de
tovlu zirzopun biri. Adam öldürmek onun için sinek otuz liralık bir hayvan istiyor.
öldürmek gibi bir şey. Ordan burdan konuşarak bu işi MUHTEREM Yok artık, devenin başı! Cehenneme kadar
açtım. "Tatlılıkla işi bitirmek yolunu seçmezseniz, si- yolu var! On para bile vermem ben.
ze dava açmaya kalkışacak, eğer iş mahkemeye dü- HAMZA Aman efendim...
MUHTEREM Havır olmaz, ne derdi varsa görsün.
36 Ayyar Hamza bile, mahkeme ilamını yazan yanlış yapar; yani anla- Ayyar
HAMZA Efendim, yeğeni yaya mı gitsin? Hamza
37
MUHTEREM Nasıl giderse gitsin, ben para vermem.
HAMZA Aman efendim, böyle küçük bir şey için gürül- d
tü çıkarmak size hiç yakışır mı? tşi mahkemeye dü- ü
şürmek mi iyi, yoksa küçük bir şeyle tatlıya bağla- ş
mak mı? ü
MUHTEREM Peki, peki haydi öyle olsun. Otuz daha ve- n
ririz. (Kendi kendine) Ne Allanın belası adammış! d
HAMZA Bir de eşyalarını taşıtmak için bir katır... ü
MUHTEREM (Kızgınlıkla) Yoo, artık tam halt ediyor! Para k
mara vermem ben. İşi mahkemeye düşürmek daha ç
iyi... Ne bu canım? e,
HAMZA Aman efendirh, bu işi bozmayın... d
MUHTEREM Hayır, olmaz, ne halt edecekse etsin, beş e
kuruş vermem... ği
HAMZA Bir tane, küçük dolap döndüren katırlardan l
efendim... d
MUHTEREM Bir eşek bile almam. a
HAMZA Ama... v
MUHTEREM Hayır dedik ya! Bu işi artık mahkeme te- a
mizler. a
HAMZA İyi arta bir kez düşünsenize, böyle bir dava açı- ç
lılırsa ne zahmetlere gireceksiniz. Davası olanların m
halini görmüyor musunuz? Küçük bir işi nasıl da bü- a
yütüyorlar. Bre mübaşirdi, bre avukattı, bilmem zabıt k,
kâtibiydi, yazı işleri memuruydu, şahitti, bilirkişiy- bi
di... Bu kadar gürültünün içinde haklı olduğunuzu r
kime anlatacaksınız? Dünya bu, her şey olur. Bakarsı- d
a
nız avukat ters bir halt eder, kabak sizin başınıza pat-
v
lar; ya da karşı tarafla anlaşır, sizi haksız çıkanverir-
a
ler; zabıt kâtibi karan yanlış yazar; o doğru yazmışsa

in mecbur kalsa bırakıp Hindistan'a kadar kaçmayı
bile göze alır. Bakın, bir düşünün hele...
-: :r-l
MUHTEREM Peki, peki... Kanr için ne verilecek?
HAMZA Vallahi efendim, katır, kendisiyle yeğeninin
hayvanları, eyer, silah filan, bir de burada ufak tefek
borçlan için toplam iki yüz alhn istiyor.
MUHTEREM İki yüzaltm mı?
HAMZA Evet.
MUHTEREM (Kızgın halde gezinerek) Anlaşıldı, bu işi
mahkemeden başkası temizlemeyecek...Boşuna yo-
rulmayalım.
HAMZA Ama efendim, bir kez daha düşünün...
MUHTEREM Anlaşıldı, dedik ya!.. . ,--•
HAMZA Boşu boşuna birtakım serseri...
MUHTEREM Dava açacağım diyorum, anlatamadık mı?
HAMZA Peki, dava açınca para harcayacak mısınız? Mü-
başire, kâtibe, avukata para vermiyecek misiniz? Ha-
ni bunun mahkeme harcı, kâtibin, mübaşirin bahşişi,
bilirkişi ücreti, ilam hara, posta ücreti, tebliğ masra-
-
fı?... Aynca, kodamanlara şöyle el altından hediye gi-
bi vereceğiniz şeyleri de düşünün bir...Görüyorsu-
nuz ya, iki yüz altını verip de kurtulmaktan daha uy-
gunu ve ucuzu yok.
MUHTEREM Nasıl ikiyüz altın? Ne söylüyorsun sen de?
HAMZA Evet, hem Allah bilir ya bu işten siz kârlı çıka-
bilirsiniz. Ben hesabımı yaptım, böylelikle yüz elli al-
nn kadar kazanmış olacaksınız. Birtakım can sıkıntı-
lanyla, oraya buraya koşuşturma yorgunluklan da
caba... İnsanın bunları düşündükçe, değil iki yüz, üç
yüz lira bile vereceği geliyor.
MUHTEREM Dava açanlann canı yok mu? Madem ki.
38 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 39

HAMZA Siz bilirsiniz. Ben size dostça söylüyorum, ister herifin düşmanı mısın? —

yapın ister yapmayın; orası sizin bileceğiniz şey. Ama HAMZA Evet, evet; bulsa bir avuç suda boğar onu. -

yine de söylüyorum, ben sizin yerinize olsam, böyle YAVER (Muhterem'in omzuna kuvvetle vurarak) Memnun
iki yüz lira için dava açmam. oldum be! öyleyse gözlerimin içine bak, eğer ben de ,.

MUHTEREM Siz bilirsiniz... Ha kendisi de buraya geli- onun kanını sana bugün içirmezsem erkeklik bana
yor işte. haram olsun! Sen korkma, akşama kalmaz onun canı- - --

(Yaver, Hamza'nm önceden istediği küllıanbeyi kıyafette nı cehenneme göndereceğim.


gelir) HAMZA Yahu, neredeyiz? Dağ başında mı? Burası İstan- 93?

YAVER Hamza Ağa, Sena Beyin babası Muhterem Efen- bul, öyle kaz boğar gibi, kolayca adam öldürtmezler
diyi bana göstersene. HAMZA Niçin, ne yapacaksın? burada.
YAVER Kardeşimi boşatmak için dava açacakmış diye YAVER Ben öcümü alayım da, sen artık işin yoksa bura-
işittim de, kendisiyle bir görüşmek isterim. HAMZA sı İstanbul de dur.
Öyle bir niyeti olup olmadığını bilmiyorum, HAMZA Vay, size onu kolayca öldürttürler mi sanıyor-
ama istediğin iki yüz altına çok fazla diyor. YAVER İyi sun. Onun bu kadar uşakları, adamları, dostları var...
halt ader! Bizi kim sanıyor o? Şimdi ben ona gösteririm, Onun tırnağına bile dokundurtmazlar size...
nerde o, söyle hadi! (Muhterem, kendini görmesin diye YAVER İyi ya, iyi ya işte, benim de istediğim bu.fBıçağmı
titreyerek Hamza'nm arkasına gizlenmiştir) çeker) Gelsin bakalım, isterse bir ordu asker alsın ya-
HAMZA Sena Beyin babası öyle bildiğiniz adamlardan nına, o zaman belli olur her şey. Ben öyle ne akraba
değildir, öyle gürültüye pabuç bırakmaz o, bunu iyi dinlerim, ne de ordu. (Bıçağını iki yana sallayarak) Ba-
bilmiş ol... kalım akrabası, adamları, uşakları elimden kurtara-
YAVER Kim? O herif mi? Hele bir elime geçsin, pabuç gü- cak mı onu? Öyle bir köpeği benim için öldürmek im-
rültüsü mü, gerçek mi anlar. Sen galiba benim kim ol- kânsızmış! (Dişlerim sıkarak konuşur) Alimallah yemin
duğumu tam bilmiyorsun. Ben öyle pabuç gürültüsü filan billah ederim ki, topunu ayağımın altına alıp ezmez-
bilmem, düpedüz adamı öldürürüm. (Muhte- sem (Bıyığını tutar) şunları tıraş edip kan diye geze-
rem'igörerek) Bu adam kim? HAMZA O değil efendim, o rim! Görürsün bugünden tezi yok, ben ona benim gi-
değil... YAVER Akrabasıdan biri mi yoksa? HAMZA bi bir adamla eğlenmeyi gösteririm. (Çıkar)
Hayır, tam tersi, onların düşmanı sayılır. YAVER Düşmanı HAMZA İşte efendim, gördünüz değil mi? Şu iki yüz al-
mı? HAMZA Evet. tın için, kaç kişinin kanı akacak, anladınız mı?Hadi
Allah yardımcınız olsun!
MUHTEREM Hamza Ağa.
HAMZA Buyrun efendim.
> -. T. Trr-r>r?\ ı ti,: .,„••,„ -,!».,„, ,,oı-movp ra71 oldum ben.
40 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 41

HAMZA Ha şöyle! İşte gördünüz, işi tatlıya bağlayıp bi- HAMZA Peki efendim, verdikten sonra doğru size gelir
tirmekten başka çare yok, dediğim gibi... MUHTEREM haber getiririm. (Muhterem çıkmıştır. Hamza, kendi ken-
Yanımda o kadar para var. Haydi gidelim dine) Hele birini becerdik! iş ötekine kaldı... İşte o da
şu herifi bulalım. geliyor. Yahu bunları buraya şeytan mı gönderiyor?
HAMZA Gerek yok, ben veririm. Hem sizi gördü, baş- (Zuhuri girer)
kası dedik. Şimdi bunun üstüne gidip parayı siz ve- HAMZA (Zuhuri'yi gömezliğe gelerek telaşla aklını şaşırmış
rirseniz çok çirkin bir şey olur. Aynca, sizi görürse daha gibi dört tarafa koşmaya başlar) Aman yarabbi! Adamın
çok para koparmaya da kalkışır, başınız belaya girer. yüreğine inecek...
MUHTEREM Evet, ama böyle bir ödemeyi kendi elimle ZUHURİ Buna ne oluyor?
yapmak isterim. HAMZA (Görmezliğe devam eder) Acaba nereye gitti? Ne-
HAMZA Yoksa bendenize güveniniz mi yok? rede bulacağım ben onu şimdi?
MUHTEREM Hayır, öyle değil, ancak... HAMZA ZUHURİ Ne var? Ne oluyor Hamza?
Durun efefıdim, beni ya namuslu biri kabul edersiniz ya HAMZA (İşitmezliği oynayarak sağa sola koşar) Bu belayı
da dolandırıcı. Ben, benim efendime hısım olacaksınız naşı anlatmalı?
diye böyle bir iş üstlenmiştim. Madem bana güveniniz ZUHURİ (Hamza'ya yaklaşarak) Canım ne oluyor? Ne be-
yok, artık ne yaparsanız yapın. Gidin, o herifi bulun, lası?
parayı verin, vermeyin, bir daha hiçbir işinize karışmam. HAMZA (Aynı şekilde) Neredesin? Yerin dibine mi girdin?
MUHTEREM Hayır canım, onun için değil... Tamam, al Gel de başına gelen belayı öğren!
sen götür parayı. ZUHURİ Oğlum, bak ben bundayım, söylesene ne var?
HAMZA Hayır efendim, boşuna güven duyup bana ver- HAMZA (Aynı şekilde) Ara ki bulasın adamı! Zavallı ihti-
meyin, başkasıyla gönderirsiniz, daha memnun olu- yar! Nedir bu başına gelenler!
rum. ZUHURİ (Hamza'yt tutarak) Hey oğlum, görmüyor mu-
MUHTEREM Hayır, al şunu diyorum, sen götüreceksin. sun? Kör mü oldun?
HAMZA Hayır, hayır bana güvenmeyin diyorum. Kim HAMZA (Telaşlı, sık sık nefes alarak) Aman efendim sizi
bilir, belki paranızı alır kaçarım? araya araya helak oldum!...
MUHTEREM Hadi günaha sokma beni şimdi, al diyo- ZUHURİ Yarım saattir sana sesleniyorum! Ne var, ne olu-
rum sana! Ancak dikkat et, herif başka terslik yapma-
yor?
sın. (Parayı verir)
HAMZA (Heyecanlı) Sizin...
MUHTEREM Merak etmeyin, ben bilirim ne yapacağımı.
ZUHURİ Eee?
MUHTEREM Seni evde bekliyorum.
HAMZA Küçük bey...
ZUHURİ Peki?...
HAMZA Bir büyük... kazaya uğradı!
ZUHURİ Ne? Nasıl kaza?
42 Ayyar Hamza Ayyar Haınza 43
HAMZA Bugün neden bilmiyorum, kendisini azarlamış- ZUHURİ O da ne halt etmeye gemiye bindi ha?
sınız, çok üzgündü. Galiba işin içine beni de karıştır- HAMZA Ne bilsin? Başına gelecek varmış.
mışsınız. Belki biraz kendine gelir eğlenir diye, kalk- ZUHURİ Beni dinle Hamza, işte şimdi efendine göstere-
tık birlikte Sarayburnu'na Yalı Köşk'ünün oraya do- ceğin bağlılığın zamanı geldi.
laşmaya gittik. Oradaki Akdeniz'den gelen kayıkları HAMZA Nasıl efendim?
seyredip dururken, kaptanın biri Kefalonya mı Malta ZUHURİ Sen şimdi gider kaptana söylersin, istediği para-
Adası mı bilmiyorum, kılık kıyafetinden Ege adala- yı bulup gönderene kadar oğlumu serbest bıraksın,
rından olmalı, bizi geminin içine davet etti. Biz de gir- onun yerine de seni rehin alsın, seni alıkoysun gemi-
dik. Kamarada meyveler, kahveler, şerbetler ikram sinde. Korkma, ben inşallah parayı bulup seni ordan
ederek bizi onbeş yirmi dakika alıkoydu. kurtarırım.
ZUHURİ İyi ya, bunda telaş edecek ne var? HAMZA Düşünmeden konuşuyorsunuz! Herif deli mi?
HAMZA Sonra yukarda gezinmeler çoğaldı, merak etme- Bal alacağı çiçeği bırakır da benim gibi herifi rehin
ye başladım. Bir aralık kamaranın dışına çıkıyım de- alır mı hiç?
dim, bir de bakayım ne göreyim? Kumkapı açıklarm- ZUHURİ Off... O da ne halt etmeye gemiye bindi ki?
dayız. Aman! Hemen telaşla kaptanın yanma gittim, HAMZA İşte bir kaza oldu dedik ya... Ancak zaman ge-
bizi nereye götürüyorsunuz der demez, beni tuttuk- çirecek sıra değil şimdi, iki saate kadar müsaadesi ol-
ları gibi bir sandalın içine koydular ve "Hadi git, bu duğunu söyledik ya...
beyin babasına söyle, seninle iki saate kadar beş yüz ZUHURİ Ne istiyor dedin?
altın göndermezse, oğlunu alıp gideceğiz," diyerek HAMZA Beşyüzalbn.
beni karaya çıkardılar. ZUHURİ Beş yüz altın! Bu herifte hiç insaf yok mu?
ZUHURİ Neee? Beş yüz altın mı? HAMZA Tamam, korsanda insaf ara... Ondan ne kadar
HAMZA Evet efendim, hem de iki saate kadar... uzak şey...
ZUHURİ Aman yarabbi! Ne bela bu başımıza gelen! Ye- ZUHURİ İyi ya, kolayca istediği beş yüz altın ne kadar
rin dibine gecesi kaptan! Yüreğime mi indirecek? para, onu biliyor mu?
HAMZA Aman efendim, ne yaparsanız yapın işte, oğlu- HAMZA Evet efendim, elli bin kuruş ettiğim elbet bili-
nuzu kurtarmaya bakın. yor.
ZUHURİ Peki siz ne halt etmeye gemiye bindiniz! ZUHURİ Bu kadar para, ha dediğinde bulunur mu zan-
HAMZA Kim bilirdi ki böyle olacağını? nediyor o?
ZUHURİ Haydi çabuk Hamza koş, o kaptan olacak hay- HAMZA Hiç böyle haydutlar orasını düşünür mü?
duda söyle, şimdi hemen oğlumu bıraksın, yoksa ZUHURİ Ne halt etmeye bindi o gemiye peki?
zaptiyeye haber veririm. HAMZA Hakkınız var, ama oldu bir kere. Buna görün-
HAMZA Zaptiye mi? Tuhaf konuşuyorsunuz! Denizin mez kaza derler. Çare yok! Aman çabuk olun, vakit
44 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 45

ZUHURİ (Cebinden bir anahtar çıkarır, Hamza'ya uzatır) Al HAMZA Çok doğru, aman acele edin. ZUHURİ Ah,
şu dolabın anahtarını. yerin dibine gecesi gemi! HAMZA (Kendi kendine) Gemi
HAMZA Verin. adamın yüreğine demir attı.
ZUHURİ Gider açarsın. ZUHURİ Al işte Hamza, biraz önce bana beş yüz altın
HAMZA Peki. getirmişlerdi, hâlâ cebimde duruyor. (Cebinden bir ke-
ZUHURİ Sol tarafta bir büyücek anahtar duruyor, sandık se çıkarıp Hamza'ya uzatır) Al da çabuk git, kurtar oğ-
odasının anahtarı. lumu.
HAMZA Evet. HAMZA (Almak için elini uzatır) Peki efendim. ZUHURİ
ZUHURİ Onu ahr, sandık odasını açarsın; içinde benim (Kese elindedir, vermez) Ancak o korsan olacak hain herife
çok sayıda eski giyeceklerim var, onları alır, ya bir es- söyle, kendisi edepsiz haydutun biriymiş. HAMZA Evet
kiciye, ya bir Yahudiye ya da Bitpazar'ında mezatta efendim. ZUHURİ Gaddarın biriymiş. HAMZA Peki
efendim. ZUHURİ İmansızın biriymiş! HAMZA Peki
satıp parasıyla oğlumu kurtarırsın. Anladın mı?
efendim, bırakın ben onları söylerim. ZUHURİ Benden
HAMZA (Anahtarı geri verir) Efendim rüya mı görüyor-
haksız yere beşyüz lira almak! Bu ne
sunuz siz? Sizin eskileriniz elli kuruş etmez. Ayrıca
büyük haksızlık!
böyle satış yapacak vaktimiz de yok.
HAMZA Evet efendim.
ZUHURİ Off! Ne halt etmeye gemiye bindi ki?
ZUHURİ inşallah haynnı görmez! Haram olsun! Yarın
HAMZA Ne halt etmeye! Ne halt etmeye! Şimdi bunun
ahirette on parmağım yakasında olacak dedi dersin,
sırası mı? Oğlunuzu kaybedeceksiniz. Benim zavallı
anladın mı?
beyim! Bu gidişle galiba senin yüzünü bir daha göre-
HAMZA Peki efendim.
meyeceğim ben. Kim bilir belki şu an seni götürüyor-
ZUHURİ Ah bir kezo korsanı ele geçirsem, ben bilirim
lar. Ancak bende hiç suç yok. Ne yapayım? Allah da
öcümü almanın yolunu! Böyle söyle kendisine, unut-
biliyor ya, ben yapacağımı yaptım, Eğer götürürlerse
ma!
seni, suçu babana bul.
HAMZA Evet efendim.
ZUHURÎ Dur Allahım seversen! Gideyim de para bula- ZUHURİ (Keseyi cebine koyar ve arkasını dönüp çıhnaya
yım. davranır) Haydi kuzum, çabuk koş, oğlumu al da gel.
HAMZA Aman! Acele edin, çünkü vakit geçiyor. HAMZA (Zuhuri'nin ardından koşarak) Efendi, durun, bir
ZUHURİ Dört yüz altındı değil mi? baksanıza!
HAMZA Hayır, beş yüz altın. ZUHURİ Ne var?
ZUHURÎ Beş yüz altın mı! HAMT1. A Hani nara?
HAMZA Evet.
ZUHURİ Şu oğlan, ne halt etmeye bindi o gemiye?
HAMZA Hakkınız var, ama acele edin.
46 Ayyar Hatnza Ayyar Hatnza 47

ZUHURİ Vermedim mi? HAMZA Ne gezer! Gene bir oyun oynayacağım. Çünkü söylediği lafların
cebinize koydunuz. ZUHURİ Yahu ben yüreğimin acısını ondan çıkarmam gerek.
acısıyla ne yaptığımı biliyor muyum ki? HAMZA Evet, NİMET Ne istersen yap.
gözüküyor. HAMZA Sena Bey şahit olsun mu?
ZUHURİ (Parayı verir) Ah, ah ne halt' etmeye o gemiye NİMET Olsun.
bindi ki! Yerin dibine gecesi gemi! İnşallah giderken HAMZA Öyleyse, alın işte istediğiniz beş yüzalnnı.
yolda batar da verdiğim paranın hayrını görmez o NİMET Koşayım, Eda'çığımı kurtarayım.
haydut! (Çıkar)
HAMZA (Yalnız) Beş yüzü kolay hazmedemiyor. Ama ne PERDE
ye yarar? Ben hâlâ kendi öcümü alamadım. Oğlunun
yanında bana bu kadar ileri geri konuşsun! Yanına bı-
rakmam ben onun. (Sena ve Nimet girerler)
SENA Eee, nasıl hallettin Hamza Ağa?
NİMET Nasıl? Beni bu beladan kurtaracak bir şeyler yap-
tın mı?
HAMZA (Sena'ya) Alın efendim siz, bu, babanızdan aldı-
ğım iki yüz altın.
SENA Şimdi sana nasıl teşekkür edeyim Hamza'çığım?
HAMZA (î\iıııet'e) Sizin için bir şey yapamadım.
NİMET Onu söyleyeceğine, desene git kendim surdan
denize at diye; (Giderken) Artık bundan sonra bana
yaşamak lazım değil.
HAMZA Yahu! Beyefendi, nereye gidiyorsun? Telaş et-
me, dur hele!
NİMET Gitmeyeyim de ne yapayım?
HAMZA Korkma, korkma... seninkini de kopardım, bo-
şuna üzülme.
NİMET (Hatnza'nın boynuna sarılır) Ah Hamza, bana ye-
niden can verdin!
Ayyar Hamza 49
48 Ayyar Hamza
EDA Madem ki böyle olduğuna söz veriyorsunuz, ben de
buna inanırım. Ancak babasının güçlük çıkaracağını
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM çok iyi biliyorum.
HAMZA Korkmayın, ona da bir çare bulunur.
YAVER Evet, kocalarınız sizin birlikte arkadaşlık etmeni- ZİBA Bu durum benim de başımda... Şanssızlıktan yana
zi uygun gördüler, onun için bizde sizi biraraya getir- hiç farkımız yok.
dik. EDA Hakkınız var, ama siz hiç olmazsa ananızı babanızı
biliyorsunuz, onlar meydana çıkına korkunuz kal-
ZİBA (Eda'ya) Doğrusu buna ne kadar memnun olduğu-
maz. Ben ne yaparım? Benim hiç kimsem yok. Nimet
mu anlatamam. Beylerin birbirlerini ne kadar sevdiklerini
Beyin babası, oğluna zengin bir şehir kızı almak dü-
bilirsin; inşallah biz de onlar gibi iyi geçiniriz. EDA
şüncesinde; hiç esir bir kıza nikâh kıydırır mı?
İltifatınıza teşekkür ederim. Benim gibi esirci evinden
ZİBA Öyle ama hiç olmazsa Nimet Beye daha kimi almak
kurtulmuş birine bundan büyük nimet olmaz. Bu
istedikleri belli eğil. Oysa bizim beye söz kesilmiş bi-
dostluğunuz karşılığında benden dostluk göreceğinize
le.
kuşkunuz olmasın. Çünkü bana nasıl davramlırsa ben de EDA Bir erkek, âşığının sevgisinden korkmamalı, çünkü
öyle davranırım. o sevgiyi kaybetmemek kendinin elinde sayılır. An-
HAMZA Ya seni seven olursa, karşılık verir misin? EDA cak babanın yetkileri araya girerse, ona karşı gelecek
O başka, aşk konusu biraz incedir. O konuda biraz bir şey olmaz.
ağır davranmak gerekir. ZİBA Aman yarabbi! Birbirlerini sevenler neden bu kadar
HAMZA Peki, benim beyime ağırca davranmâdınız sa- sıkıntı çekerler? Sevmek tatlı bir şey, birbirine bağlan-
nırım. Doğrusu da böyle olmalıdır ya... Özellikle size mak isteyen iki gönül arasına anlamsız engeller gir-
yaptığı bu iyiliğe karşılık kendisini son derecede sev- mese...
meye mecbursunuz. HAMZA Çok yanlış bir düşünce. Sıkıntısız sevgide de
EDA Doğrusunu isterseniz, ben şansıma pek güvene- lezzet olmaz. Adamın içini sıkar. Sıkıntı ve engel gör-
mem. Onun için bu yaptığı iyilik bana tam olarak daha meyen adam yaşamın lezzetini duyamaz ki... Ara sı-
güven vermiyor. Görünüşte memnunum, çünkü, neşeli ra evdeki pazar çarşıya uymamalıdır ki, sevgide hırs
biriyim; ancak çok zaman da gülerken ağlarım. Eğer ve ateş çoğalsın. Böyle gerçekleşen sevginin tadı da
Nimet Bey beni satın aldığı gibi gönlümü de aldım sanırsa çok olur.
yanılır. Bunun için daha başka özverilerde bulunması EDA Aman Hamza Ağa, benim için bu cimri adamdan
gerekir. Bana istediği gibi davranması için, Allanın beş yüz altını nasıl aldın? Anlatsana. Böyle komik, tu-
emriyle isteyip benimle evlenmesi gerekir. HAMZA haf şeylere çokgülerim ben.
Korkmayın, onun da düşünceleri öyle. Eğer öy- HAMZA Yaver anlatsın. Şimdi benim işim var, birinden
inHWam almavı rlıisıiniivorum. aldım karışık.
Ayyar Hamza 51
50 Ayyar Hamza
YAVER Böyle intikam alacağım diye insanların canını ZUHURİ Benimi?
yakman doğru değil ki... HAMZA Evet.
ZUHURİ Kim arıyor, niçin?
HAMZA Bu bir hastalık... Böyle şeyler için her türlü be-
HAMZA Sena Beyin aldığı kızın erkek kardeşi. Çünkü
layı göze alırım ben. Elimde değil, ne yapayım...
kız kardeşi yerine sizin kızınızı alacaklarını, kız kar-
YAVER Sana söyledim, beni dinlersen bu düşünceden deşinin boşanması için de herkesten çok sizin uğraş-
vazgeç, iyi olur. tığınızı işitmiş; bu yüzden açıktan açığa sizi öldürece-
HAMZA Doğru ama ben yalnız kendimi dinlerim. ğini söyleyip geziyor. Bütün ipten kazıktan kurtul-
YAVER Peki ama bu eğlenilecek bir şey değil. muş ne kadar arkadaşı varsa hepsi birlikte sizi arıyor-
HAMZA İyi de bu senin üstüne vazife değil ki? lar. Biraz önce birkaçına rastladım, sizi tanıyanları
YAVER Senin için söylüyorum ben; kendine süpürge so- sorguya çekiyorlardı. Bundan sağ salim eve kapağı
pasıyla dayağı zorla çağınyorsun. atabilseniz iyi olur, artık hiçbir yere çıkmazsınız.
HAMZA Bu işte süpürge sopası da olsa onu ben yiyece- Çünkü dört tarafı fena sarmışlar.
ğim, sana ne oluyor? , ZUHURİ Aman Hamza söyle, ben ne yapayım şimdi?
HAMZA Vallahi bilmem efendim, iş kötü! Şaşırdım kal-
YAVER Gerçekten öyle! Madem canın istiyor, afiyet ol-
dım, her tarafım titriyor. Hem de... aman durun! (İle-
sun, Allah sırtına kuvvet versin.
riye doğru gider, biri gözüne ilişmiş gibi etrafa bakmır)
HAMZA Böyle şeyler benim gözümü korkutmaz. Öyle
ZUHURİ (Telaşla ve yavaşça) Kim o?
senin gibi, her şeyin önünü ardını düşünüp de hiçbir
HAMZA (Geri gelir) Hayır, hayır, kimse yokmuş.
şeyle başa çıkamayanları, elimden gelse dünyadan
ZUHURİ Eee, Hamza, bu beladan şimdi yakayı nasıl
kaldırırım. kurtaracağız?
EDA Biz artık gidelim. Ancak bu işleri böyle yüz üstü bı- HAMZA Vallahi efendim, bir çare düşünüyorum, ama
rakmak olmaz, desteğine muhtacız. sonra arılarlarsa ikimizin de canına okurlar.
HAMZA Peki eîendim, ben gelir sizi tekrar görürüm. Ba- ZUHURİ Kuzum Hamza, bana olan bağlılığını şimdi gös-
kın ihtiyar da geliyor. (Diğerleri çıkar) ter, beni şu belanın içinden çıkar.
(Zuhuri girer. Hmnza kendi kendine) Gel bakalım şaşkın HAMZA Elimden geleni hiç esirger miyim? Ama ne ya-
ihtiyar! Sana benim sırlarımı ortaya dökmenin ne ol- payım bilmiyorum. Sizin uğrunuza canımı fede ede-
duğunu göstereyim. ceğimi bilirsiniz, ancak bela çok güçlü!
ZUHURİ Nasıl oldu oğlumun işi, ne yaptın Hamza? ZUHURİ Aman! Umduğundan çok seni memnun ede-
HAMZA Oğlunuz yakayı kurtardı, ama şimdi başınızda rim. Allah canımı alsın yalan söylüyorsam! Bak, bu
bir bela var. Bir an önce eve kapağı atmanın kolayına üzerimdeki hırkayı biraz daha eskiteyim sana veri-
baksanız iyi ola-ak, çünkü iş çok kötü! rim.
ZUHURİ Ne oluyor, ne var gene? UA\/f7A Dnnın pfpnrlim aklıma hir rare eeldi. Simdi siz
• ' ı • • __1-------
52 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 53
şu çuvalın içine girin, ben... (Birini görmüş gibi çevre- - Evet, onu dedik ya...
sine bakar) - Ne yapacaksınız?
ZUHURİ Ha? Biri mi var? - Ne mi yapacağım?
HAMZA Hayır, hayır kimse yok... Şu çuvalın içine girin, - Evet.
hiçbir tarafa kımıldamaz, içinde ölü gibi durursunuz. - Bu sopa ile kemiklerini kırıp cehenneme gönderece
Ben çuvalı sırtıma alır, sizi öldürmek isteyenlerin ğim onu.
önünden geçip eve götürürüm; sorarlarsa içinde ken- - Efendim yanlışınız olmalı, o öyle dayak atılacak bir
di öteberim var derim. Bir kere eve kapağı attık mı, adam değildir; ona böyle davranılmaz.
artık korkmayın. Sonra zaptiyeye haber verir, nasıl - Kim, şu alçak, yüzsüz, namussuz herif mi?
olsa heriflerin hakkından geliriz. - Affedersiniz, Zuhuri Efendi ne alçaktır, ne yüzsüz,
ZUHURİ Hah! Bu iyi bir yol... ne de namuzsuz... Sözünüzü bilerek söyleyin.
HAMZA Elbette! Bundan başka çaresi yok gibi. (Kendi - Ne dedin, ulan kim oluyorsun sen bakalım?
kendine) Dur bak şimdi senin hakkından naşı gelece- - Ben kim olursam olayım, öyle şerefli adamlara ha
ğim. karet edersen benden böyle cevap alırsın.
ZUHURİ Ne dedin? - Vay, o senin tanıdığın mı?
HAMZA Heriflerin hakkından kolayca geliriz diyorum. - Evet, ne olacak?
Ancak dikkat edin, aman! Hiç kımıldamamalısmız. - Ya! Al öyle ise! (Çuvala sopayla birkaç kez vurur) Al ba
Sakın başınızı dışarı çıkarmaya kalkmayın, sonra iki- kalım onun yerine sana!
miz de yakayı ele verirsek okkanın altına gideriz ha! - (Bağırır) Ay, ay, ay! Yavaş, aklını mı kaçırdın sen?
ZUHURİ Korkma, nefes bile almam. - Haydi git de yediğin sopayı ona hediye et! Eyval
(Çuvala girer) lah!
HAMZA Amah, aman, saklanın! İşte heriflerden biri... - Hay yerin dibine batası, eli kırılası köpek!
(Külhanbeyi ağzıyla) Ne demek Zuhuri Efendinin işini ZUHURİ (Başını çuvaldan çıkarır) Aman!... Aman!... Ölü-
bir bıçakla halletmemek! Hele nerde olduğunu bir yordum!... Nefesim kesildi! HAMZA Kör olasıca
göstersinler! herif! Az daha belimi kırıyordu.
- (Kendi sesiyle) Aman kımıldamayın. Omuzlarım yara bere içinde. ZUHURİ Sen ne
- (Taklitle) Alimallah, ben bilirim ne yapacağımı! El diyorsun, herif beni de dövdü, kemikle-
bette ele geçireceğim seni! Yerin yedi kat dibine insen rimi kırıyordu.
de bulur çıkarırım ben! HAMZA Nasıl sizin kemikleriniz? Herif beni dövdü.
- Amanın kendinize dikkat! ZUHURİ Oğlum, hâlâ acısını duyuyorum. HAMZA Ne
- Ey bana bak çuvallı adam! Sana bir lira, şu Zuhuri gezer, dayağı ben yedim, ama besbelli bana
dedikleri köpek nerde bulunur? vuran sopanın ucu size dokunmuş. •71 TUT TPİ c<ar. AO
hiraT nt-pvp oiHpvHitv hpnim vanutıa so-
54 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 55

kulacak ne vardı? çaksın?


HAMZA (Zuhnri'nin başım çuvalın içine iter) Aman!... Bi- - Göreceğim diyorum sana!
ri daha geliyor! (Yine takîite başlar) - Hayır göremeyeceksin.
- Bu kadar arayayım da, şu Zuhuri denen köpeği ele - Göremeyecek miyim?
geçiremeyeyim! - Evet, göremezsin.
- Aman, anlamasın, dikkat! - Ama bak bu sopayı sırtında parçalarım.
- Bana bak ahbap, Zuhuri Efendi nerdedir, bilir mi - Herhalde korkacağımı sanıyorsun ha?
sin? - Ya! Al öyleyse, al!
- Hayır efendim, nerde olduğunu bilmiyorum. (Çuvalı döver. Kendisi de dayak yiyonnuuş gibi bağırır) -
- Doğru söyle, eğer bilirsen sakın saklama benden. Ay, ay, ay! Aman! Çıldırdın mı! Ayy...
Bir şey yapacak değilim; yalnızca beş on süpürge so - Aldın mı şimdi payını? Hadi eyvallah!
pası vurduktan sonra şu kamayı karnına sokacağım, - Allah belanı versin, elin kinisin! Yerin dibine bat
o kadar. haydut herif!
- Yemin ederim ki bilmiyorum efendim, bilsem söy ZUHURİ f Başını çuvaldan çıkarır) Aman!... Öldüm!...
lerdim. HAMZA Aman!... Kemiklerim!...
- Bu çuvalın içinde ne var? Kımıldıyor gibi geldi ba ZUHURİ Canım bu herifler niye çuvala vururlar, onu an-
na. lamıyorum.
- Bir şey yok. HAMZA (Yine Zuhnri'nin başını çuvalın içine iter) Sus
- Yok, yok, mutlaka bir şeyler olmalı. aman! İşte bu kez de birkaçı birden geliyor. (Birkaç
- Hayır efendim, öyle kımıldayacak bir şey yok. kişinin sesini taklit ederek)
- Şeytan bana ne diyor biliyor musun? Git de şu çu - Haydin bakalım, muhakkak ele geçirmeliyiz. Hay,
vala bir kama sapla diyor. hay... Ne demek yok olsun. Bize böyle oyun oyna
- Öyle şey mi olur, çuvalımı mı deleceksiniz? mak istesin ha, arar buluruz. Hay hay! İstanbul kazan
- Öyleyse göster bakalım içinde ne var, merak ettim. biz kepçe, gene arar buluruz. Şuradan mı gitsek. Ha
- Eee, bu kadar da olmaz. yır hayır, sağa gidelim. Yok, soldan daha kestirmedir.
- Ne olmaz! Evet sağa. Hayır sola sap. Yok yok, evet.
- Ne hakla çuvalımı yoklamak istiyorsun? - (Znhııri'ye yavaşça) Aman, sakın kımıldama!
- Ne hakla mı? İstiyorum o kadar... -Tamam arkadaşlar, işte uşağı. Vay, uşağı bu mu? Gel
- İstiyorsan ben de göstermem o kadar... bakim buraya. Çabuk söyle, efendin olacak herif ner
- Ne halt var onda. de?
- Bana ait bazı eşyalar var. Sana ne? Anamın örekesi - Benden ne istiyorsunuz?
- Söyle diyorum, nerde?
^-.ı ---- „„„ M«,,0iim Hav Vıav Relini kıranz. Elbet-
56 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 57
te. ZUHURİ Evet.
- Ben ne bileyim efendim. EDA Tuhaf şey! Ben sizinle mi eğleniyorum yani...
(Zuhuri başını çuvaldan çıkarıp şaşkın şaşkın seyreder) ZUHURİ Burada benden başka biri mi var?
- Eğer şimdi bize efendin olacak o herifin nerde oldu EDA Birine bir oyun oynamışlar da... şimdi anlattılar,
ğunu haber vermezsen kemiklerini kırarız, bilmiş ol. ben ona gülüyorum. İşin içinde ben olduğumdan mı
- Ne yaparsanız yapınız, ben efendimi ele vermem. bilmem, çok hoşuma gitti. Biri, babasından para ko-
- Ama seni öldürürüz. parmak için bir gülünç hile yapmış da...
- İstediğinizi yapın. ZUHURİ Babasından para koparmak için mi?
- Kaşınıyorsun galiba. EDA Evet. İsterseniz size anlatayım. Ben böyle gülünç
- Söyledim ya, ben efendimi ele veremem. şeyleri anlatmayı çok severim.
- Ya öyle mi, al öyleyse... ZUHURİ Buyur, zahmet olmazsa anlat bakalım.
(Vurmak isterken Zuhuri'nin kendini seyrettiğini görür, EDA Niçin zahmet olsun? Hem bu öyle bir şey ki, yarın
"vay" deyip duraklar)' ZUHURİ (Çuvaldan çıkar, mutlaka İstanbul'da duymadık kimse kalmaz; bari
Hamza kaçar) Seni gidi yalana! şimdiden duyunuz. Ben küçükken her nasılsa Cer-
Seni gidi hain! Seni gidi utanmaz köpek! Sen beni kesler'in eline düşmüşüm. Beni esir diye satmışlar.
böylece öldürmek istiyorsun ha? Döne dolaşa Esirci Emine Molla'nın eline geçtim. Bir
(Eda girer) EDA (Zuhuri'yi görmeden kendi kendine gün bir genç bey esircinin evine gelip beni gördü; na-
gülerek) Hah, •
sıl olduysa sevdi beni. Ancak serbest, kendi kararı ile
hah,hah, biraz hava alayım. ZUHURİ (Eda 'yi hareket eden biri olmadığımdan, yalnızca benim kal-
görmemiştir, kendi kendine) Dur bak, senin bimi kazanmakla bana kavuşamazdı; para verip beni
hakkından nasıl gelirim ben! Seni gidi alçak, edepsiz satın almak zorundaydı. Ancak hiç parası yoktu.
herif seni! EDA (Hâlâ görmemiştir) Hah, hah, hay! Çünkü İstanbul'daki hemen bütün küçük beyler, ken-
Aklıma geldikçe dileri kazanmaya başlayıncaya kadar, babalarının eli-
güleceğim geliyor. Vah zavallı ihtiyar! Kurt kocayın- ne bakmak zorundalar; babalar da onlara hep sıkıntı
ca köpeklerin maskarası olur derler, doğruymuş. ZUHURİ çektirirler. İşte bu da onlar gibi. Ayrıca da babası ol-
Affedersiniz hanımefendi! Böyle insanın yüzüne alay dukça cimri. Oğluna öyle para vererek kız almak şöy-
edilmez. Ayıp denen bir şey var. EDA Ne dediniz, bana le dursun, zengin olmayan şehir kızı bile almayan
mı söylüyorsunuz? ZUHURİ Evet, size söylüyorum, cinsinden biri. Dur hele, adı aklıma geliyor mu? Hay
öyle herkesin yüzüne Allah cezasını versin! Dilimin ucunda ama... Canım,
karşı eğlenmek ayıptır. EDA Kimin yüzüne İstanbul'da ondan daha cimri başkası yokmuş. Hatır-
karşı? Anlayamıyorum. ZUHURİ Benim, işte... ladınız mı?
ZUHURİ Hayır.
T T ____l _____ •7..U.... »H 7ı ı-
58 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 59

huri! Evet, Zuhuri Efendi, tamam, tamam... Kendi gi- hin kal," der. (Güler) Uşak bununla dalga geçer. Bu
bi de ters bir adı var. Her neyse, biz sözümüze baka- kez, tutar hepsini toplasan otuz kuruş etmez dört beş
lım. Ne diyordum? Ha, evet. Bu sabah bana bir müş- pantolon, yelek gibi eski giyeceklerini verip, bunları
teri çıkmış. Mısır'a götürmek için satın almak istiyor- sat da parasıyla oğlumu kurtar der. (Güler) Sonunda
muş. Ancak Emine Molla, beni seven beye, "Başkası- böyle saçma şeylerle işi halledemeyeceğini anlar, bu
na satmam, merak etme," diye söz vermişmiş. Bu sefer de ağzım açıp kaptana sövüp saymaya başlar.
yüzden hemen ona çabucak haber göndermiş. Bu ha- Asıl tuhafı, bulduğu çarelerin hiçbiri işe yaramayaca-
beri alan beyin etekleri tutuşur. Şansı var ki, Hamza ğını uşak kendine söyledikçe, kızgınlığından durma-
adında gayet becerikli, şeytan gibi kurnaz bir uşağı dan, "Ne halt etmeye o gemiye bindi ki," der durur-
varmış. Yoksa değil almak, bir daha hiç göremeyecekti muş... (Güler) Zavallı adam, yüzünü ekşite ekşite, içi-
beni. ni çekerek, bu arada kaptana epeyce sövdükten son-
ZUHURİ (Kendi kimdi) Yerin dibine gecesi haydut! ra beş yüz altını... Ama siz gülmüyorsunuz... Nasıl
EDA Ama bakın nasıl bir hile bulmuş. (Güler) Aklıma gel- buldunuz hikâyeyi, komik değil mi?
dikçe gülmekten kınlıyorum... (Güler) Adama, "Oğ- ZUHURİ Nasıl mı buldum? O bey her kimse çapkının bi-
lunuzla birlikte Sarayburnu'nda Yalı Köşkü'ne doğru riymiş, muhakkak babasına oynadığı oyunun cezası-
gezerken bir gemi kaptanı bizi gemisine davet etti," nı çekecektir. O kız da terbiyesiz şıllığın biriymiş ki,
der. (Güler) "Biz de gemiye bindik. Kamarada meyve Zuhuri Efendi gibi onurlu, şerefli bir adamı diline do-
filan ikram ederek ordan burdan konuşurken gemiyi lamış orda burda konuşuyor. Zuhuri Efendi ona, mil-
hareket ettirmişler. Bir de bakalım ki, Kumkapı açık- letin bir evladını baştan çıkarmanın ne olduğunu öğ-
larmdayız. Aman demeye kalmadan kaptan beni bir retecektir. Hele o uşak, bugünden tezi yok prangaya
sandala bindirerek, git küçük beyin babasına söyle, vurulmayı hak etmiş demektir. Allaha ısmarladık!
eğer iki saate kadar beş yüz altın göndermezse oğlu- (Çıkar. Yaver gelir)
nu götüreceğiz, diyerek karaya çıkardı," dediğini ih- YAVER Niçin dışarı çıktınız siz? Konuştuğunuz adam
tiyara anlatır. (Güler) Biçare ihtiyar bu haberi işitince, kimdi biliyor musun? Sizin beyin babası...
ne yapacağını bilemez, şaşırır kalır. Çünkü oğlunu EDA Sahi mi? Aklıma da gelmişti. Bilmeyerek kendi hi-
sevdiği kadar parayı da seven biridir. Serden mi geç- kâyesini kendine anlattım demek.
sin yardan mı? (Güler) Ondan beşyüz altın istemek, YAVER Nasıl kertdi hikâyesini?
kafasına beş yüz kurşun sıkmak gibi bir şey... Bu ka- EDA Aklıma geldikçe kendimi tutamıyor gülüyorum,
dar parayı kasadan çıkarıp vermeye eli varmaz. Oğ- kendine gülüyorum sandı. Tabii doğrusu, kendine
lunu kurtarmak için, bin türlü saçma düşünceye ka- ama o olduğunu nerden bileyim. Dayanamadım, an-
pılır... (Güler) Mesela, denizin orta yerine zaptiye lattım. Ne yapayım, kıyamet kopmadı ya! Aslında bi-
göndermeye kalkışır. Bakar ki olmayacak, uşağına, zim işimiz başından beri bozuk zaten; bu boşboğaz-
1.U1« no ',•,,', r»lıır np Hp kfttü.
60 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 61
YAVER Tamam da, insan dilini tutamaz mı? üç ay olmuş. Bugün bizim ortaktan bir mektup aldım,
EDA Ne zaran var? Nasılsa başkasından duyup öğrene- yazdığına bakılırsa bunlar, geçende kazaya uğramış olan
cek değil mi? (Muhterem'in sesi kulisten gelir) İskenderiye vapuruna binmişler. MUHTEREM Siz de
MUHTEREM Yaver! Yaver!. gelirken birlikte neden getirmediniz? Bırakmanızın
YAVER (Eda'ya) Aman, bizimki geliyor! Çabuk eve girin! anlamı yoktu.
(Eda çıkar) ZUHURİ O zaman öyle gerekti. Çünkü Mısır'da evlendi-
MUHTEREM (Sahneye girmiştir) Oğlum, siz Hamza'yla ğimi bazı nedenlerle saklamıştım. (Halime gelir)
beni soymak için birlik mi oldunuz? Aman! Bizim Sütnine mi o? Evet, evet ta kendisi. Ner-
YAVER Ne demek efendim, asla! Eğer Hamza öyle bir şey desiniz? Aklım başımdan gitti, çabuk söyle.
yapmışsa ben ne karışayım? Bana ne yaran olur ki? HALİME (Zuhııri'nin eteğini öper) Ah Nihali Efendi, bizi
MUHTEREM Görürüz, köpek, görürüz. Ben size dolan- böyle...
dırıcılığı gösteririm. (Zuhuri girer) ZUHURİ Benim adım burda Zuhuri, artık bir daha Nihali
ZUHURİ Ah kardeşim, başıma gelenleri sorma! deme, Mısır'da adımı öyle değiştirmem gerekiyordu,
MUHTEREM Ya benim başıma gelenler... aman hiç sor- unut onu.
mayın. HALİME İlahi yerin dibine geçsin bu ad değişikliği. Biz
ZUHURÎ Hamza olacak köpek, beni beş yüz altın dolan- de Nihali Efendiyi bulacağız diye neler çektik!
dırdı. ZUHURİ Kızımla ninesi nerde?
MUHTEREM Yaa, o Hamza olacak köpek beni de iki yüz HALİME Uzakta değiller, ama önceden üç aydır çektiği-
altın dolandırdı ya... miz sıkıntı yüzünden onu kocaya verdiğim için affı-
ZUHURİ Yalnız beş yüz altında kalsa yüreğim... gene de nızı istiyorum.
yanar tutuşur ya... neyse. Ancak fazla olarak bir şey ZUHURİ Ne!? Kızım kocaya mı vardı?
daha yaptı ki söylemekten utanıyorum... HALİME Evet efendim.
MUHTEREM Bana oynadığı oyunu asla onun yanına bı- ZUHURİ Eee, kime verdiniz peki?
rakmayacağım. HALİME Muhterem Efendi adında tüccardan bir adamın
ZUHURİ Ben de istediğim gibi öcümü almazsam, bana oğluna, Sena Beye.
da adam demesinler! ZUHURİ Aman!
YAVER (Kendi ketıdine) Allah vere de işin içine ben girme- MUHTEREM Bu ne tuhaf bir rastlantı!
sem. ZUHURİ Haydi çabuk, bizi onların yanına götür!
ZUHURİ Daha kötüsü var. Bela geldi mi adamın başına HALİME İşte efendim, şu karşıdaki evde oturuyoruz,
yalnız gelmiyor. Ben bugün kızım gelecek diye se- buyrunuz.
ZUHURİ Düş önüme. Muhterem Efendi, siz de gelin pe-
şimden bakalım
62 Ayyar Hamza Ayyar Hamza 63

(Çıkarlar) YAVER (Kendi kendine) Ne tuhaf şey, MUHTEREM A oğlum, işte bu Zuhuri Efendinin kızı...
adeta rüya gibi... SENA Zuhuri Efendinin kızı değil, Sultan olsa boşuna...
(Hamza girer) ZUHURİ Canım benim kızım...
HAMZA Bizimkilerden ne haber Yaver? YAVER Sana SENA Hayır efendim... Belki kabalık olacak ama ben si-
verecek iki haberim var. Birincisi, bizim Sena Beyin işi zin damadınız olmayacağım.
yoluna girdi; Ziba Hanırrt Zuhuri Efendinin kızı çıktı. YAVER Beyefendi, dinleyin bir kere...
Babalan bu işe razı. İkinci haber, bizim ihtiyarların ikisi SENA Hayır dinlemem, hem sen karışma.
de sana fena halde kızgınlar, hele seninki küplere binmiş. MUHTEREM Canım, işte senin karın...
HAMZA Olsun, hiç zaran yok. Sen korkma, hiçbiri diş SENA Hayır efendim, ne deseniz boş. Ölürüm de ben Zi-
geçiremez bana. Umurunda olmasın. ba'mdan ayrılmam. (Ziba'nın yanına gider) Evet, işte
YAVER Aklım başına al. Senin güvendiğin küçük beyler benim aklım fikrim, hayatım bunun elinde. Boşuna
yarın babalarıyla uzlaşırfar, sen açıkta kalırsın, kabak başka bir hanım alacağım diye kendinizi üzmeyin.
senin başında patlar sonra. MUHTEREM İyi ya işte, sersem çocuk, biz de sana bu kı-
HAMZA Sen hiç tele$ etme. Ona da bir çare bulurum ben, zı veriyoruz; ne aptal olmuş be!
görürsün. Hem de... ZİBA Sonunda kaybettiğim babamı buldum; artık üzüle-
YAVER Ha işte geliyorlar. Kaç, sakın gözlerine görünme. cek bir şeyimiz kalmadı.
(Hamza çıkar. Zuhuri, Muhterem ve Ziba gelir) ZUHURİ Haydi, bizim eve gidelim de orada rahat rahat
ZUHURİ Haydi kızım eve gidelim. Ah anneni de dünya konuşuruz.
gözüyle bir kerecek görmüş olsaydım o kadar üzül- ZİBA (Eda'yı gösterir) Ama baba, ben bu arkadaşımdan
mezdim. ayrılmak istemiyorum. Kendisini benim kadar tanışa-
MUHTEREM İşte oğlum da geliyor. nız, onu siz da kızınız gibi seversiniz.
(Yaver, Sena, Eda ve Halime gelirler) ZUHURİ Maşallah, yüzüme karşı bana hakaret eden kar-
MUHTEREM Gel oğlum, gel. Kısmetin ayağına dolaşmış deşinin sevgilisini evime mi sokmak istiyorsun?
da haberimiz olmamış. Mısır'dan... EDA Efendim affınızı rica ederim, eğer sizin olduğunuzu
SENA Hayır efendim, artık benim evlendiğimi öğrendi- bilseydim öyle kabalık eder miydim?
niz, ne yapsanız boşuna. Ben kısmetimi buldum. Uğ- ZİBA Babacığım, kardeşimin bu arkadaşa olan sevgisi,
raşınız boşuna, gerçekleşmeyecek. Allah biliyor ya, namusuna leke getirecek sevgiler-
MUHTEREM İşte iki gözüm, ben de... den değil. İffetini koruduğuna ben kefilim.
SENA Evet efendim, babamsınız, sizi dinlemek boynu- ZUHURİ Tamam! Yani şimdi kalkıp da oğluma bunun gibi
mun borcu, ancak bu konuda haksızlık ediyorsunuz. adı sanı bilinmeyen, namusu belirsiz bir hanım
MUHTEREM Canım bilmiyorsun... alacağım, öyle mi? Yağma yok! (Nimet girer)
nt^Aim hana alaraöın.17 hanımın şehirli olması-
64 Ayyar Hamza Hamza 65
tu düşünüyorsanız, Eda da şehirli, anasa babası da olur... Ah!
belli, yeni haberini aldım. Ancak kim olduğunu kimse MUHTEREM Ben kendi adıma affettim, helal olsun.
bilmiyor. Onu dört yaşındayken çalmışlar; kendi de HAMZA (Zuhuri'ye) Efendim, sizin hakkınız bende çok-
hatırlamıyor. Ancak o zaman kolunda bir bilezik tur. Zira, süpürge, sopa ... ZUHURİ Geçmiş
varmış, elime geçti, işte... Belki bununla bulabiliriz... olaylardan söz etmeyelim şimdi, ben
MUHTEREM Aman! Bakayım! Dört yaşındayken benim bir de affettim. HAMZA Allah bilir ya, içimde bir
kızımı kaçırmışlardı, kolunda da bu bilezik vardı! büyük dertti, size el
ZUHURİ Aman! Bu sizin kızınız mı yoksa? kald...
MUHTEREM Bakayım iyice, ta kendisi! Ta kendisi! Ah ZUHURİ Bırak artık, geçmiş şey onlar... HAMZA Can
evladım!... (Eda 'ya sarıltr) çekişirken, aklıma geliyor, sizi nasıl döve. . . ZUHURİ
ZİBA Aman yarabbi, bu ne iyi bir rastlantı böyle! Canım sus artık... HAMZA Ah, ah o süpürge sopası ne
(Ziver girer) olaydı ben. . . ZUHURİ Sus dedik ya, unuttuk hepsini
ZlVER (Zuhuri'ye) Ahh efendim, sizin adamlardan biri işte ... HAMZA Allah ömrünüzü artırsın! Ancak canı
büyük bir kaza geçirdi! gönülden
ZUHURİ Kim? Ne kazası? mi affediyorsunuz? Zira o süpürge sopalan...
ZİVER Hamza Ağa'ya... ZUHURİ Tamam dedik yahu, kes sesini artık. Ne kadar
ZUHURİ Hamza Ağa mı? Yerin dibine batsın, haydut! Zaten hakkım varsa hepsi helal olsun, affettim.
ben onu prangaya vuracaktım. HAMZA Allah evladınıza bağışlasın. ZUHURİ
ZİVER Artık o zahmete girmenize gerek kalmadı. Şu köşe Evet affettim, ama ölmen şartıyla. . . HAMZA
başında yapılan ev inşaatının altından geçerken, nasıl Nasıl olur efendim?
olduysa, en üstteki taşçının çekici Hamza'nın başına ZUHURİ Eğer iyileşirsen, bütün sözlerimi geri alırım.
düşmüş, bütün beyni dışarı fırlamış. Zavallı şimdi can HAMZA Ay! Ay! Ay! Bakın yine canım çıkacak gibi olu-
çekişiyor. Beni özellikle gönderdi, ölmezden önce sizi yor! MUHTEREM Zuhuri Efendi, artık hepimizin
görmek istiyor. bugünkü
MUHTEREM Nerde şimdi? sevinci hürmetine şartsız affet canım... ZUHURİ
ZİVER Hah işte getiriyorlar. Peki, öyle olsun hadi . . . MUHTEREM Haydi, gidelim,
(Hamza, başı bezle sarılmış, iki kişinin taşıdığı bir sedye gönül hoşluğu ile hep be-
içinde getirilir) raber güzel bir yemek yiyelim. HAMZA Artık canım
HAMZA Ay! Aman... Ay! Halime bakın!... Ölüyorum... çıkıncaya kadar beni de bu sofranın
Aman, hakkınızı helal edin... İçinizde kalbini kırdığım bir kenarına oturtursunuz herhalde...
kişiler var. Kusurlarımı ne olur affedin... Ah, aman...
özellikle Zuhuri Efendi ve Muhterem Efen- SON

You might also like