Professional Documents
Culture Documents
TERS LALE
İÇİNDEKİLER
Özgeçmişler
Alev ALATLI ...... . . . . .............................. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....................... 133
Attila iLHAN ..... ....................... . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . ........... . . . . ............. 135
İlber ORTAYLI . . . .. . . . ............ . . . . . . ..... . . . . . ........ . . . . . .. . . . . . . .............. . . . . . . . ...... 138
Oktay SİNANOÔLU ...... . . . . . . .. . . . ................... . . . . . . . . ....... ............... ....... . . . 1 40
Sencer İMER .............. . . . . . . .................. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . ............... . . . . . . 144
Taha AKYOL ..................... .................. . . . . ..... . . . . .. . . . . . .. . . . . . ......... . . . . . . . . .. . . . 146
5
ÖN SÖZ
7
mizde bizi iki letmedi. Geldi, konuştu ve gönüllerimiz bir kez daha
fethetti.
O zamanlar, Oktay SİNANOÔLU Amerika'daydı. Programı
yüklü olmasına rağmen, sevgi li Hocamız koştu, geldi . Onun, ulus
lar arası ölçekte ünlü bir bi lim insanı olduğunu herkes biliyor. Bu
yönü ile eskiden beri kendisi ile iftihar ettiğimiz Oktay SİNANOÔ
LU, ülkemizin sorunlarının çözümünde elini taşın altına koyanlar
dan olmasıyla da dikkati çekmiştir. Yazılarında, kitaplarında ve
medyada Türkiye ve Türkçenin düşmanlarına karşı açtığı savaş
unutulmayacaktır. O kendine has üslubu ile ve doğrudan hedefe yö
nelttiği ifadeleri ile muhataplarını geriletti . Türkçeyi küçümseyen
lerle de bozmaya çalışanlarla da, "Türkçe bilim dili değildir" diyen
lerle de en etkili mücadeleyi yaptı . Şahsen kendisine borçlu oldu
ğumu hissediyorum. Bu kitapta Oktay SİNANOÔLU 'nun "Nerde
yiz? Nasıl Dirileceğiz?" adlı konferansını zevkle okuyacak ve o ce
sur, atak bilim insanını bir kez daha saygıyla hatırlayacağız.
Türk tarihinin manası, ağırlığı, onca çalkantılara rağmen sakin
liği, esrarlı sayfaları, yüklendiği misyonu ve geleceği merak konu
su olmaya devam ediyor. Tarihe ne yazdık , neyi iyi yaptık, neyi kö
tü yaptık, ondan ders alabildik mi? Değerli tarihçimiz İlber OR
TAYLI işin sosyoloj isini de unutmadan bize tarihimizi anlatıyor.
Yavaş yavaş anlayacağımız bir dille ve düşündürerek . . . İlber Bey'e
ihtiyacımız var. Onunla daha çok beraber o lacağız. Ç ünkü Türk
Milleti 'nin geleceğine yönelik projeler üretmede tarihimizden şevk,
güç ve ders almak istiyoruz. Sunulan bu kitapta İlbcr Ortaylı 'nın
çok değerli yorumlarını bulacaksınız.
Ü lkemizde demir-çelik denilince ilk hatırlanacak isim şüphesiz
Sencer İMER 'dir. Onun iyi bir mühendis ve bilim insanı olduğunu
bilmeyen azdır. O, sosyal konularda da iyi bir gözlemci, analizci ve
sentezcidir. Sencer İMER, ülke ve dünya gündemini yakından takip
8
eder. Global süreçlerin ülkemizdeki gelişmeleri nasıl etkileyeceği
ne dair yorumları ve uyarıları her zaman ilgimi çekmiştir. El inizde
ki bu kitapta Sencer Bey, uluslararası şirketlerin ulus devletleri na
sıl etkisiz hale getirmekte olduğunu tartışıyor.
Kitabımızda Türkiye'nin sayılı fikir adamlarından Taha
AKYOL ve rahmetli Attila İLHAN'ın da konuşma metinleri yer al
maktadır. Taha AKYOL, Osmanlı modernleşmesini ve ardından ge
len Atatürkçü modernleşmenin sosyoloj ik temellerini ve ikisi ara
sındaki i lişkinin tarihsel sebep lerini gözler önüne seriyor.
Yakın tarihimizi her türlü kaygıdan uzak bir duruşla; sakinliği,
olgunluğu ve güzel Türkçesiyle bize anlatagelen Attila İLHAN ne
yazık ki artık aramızda yok. Mutlak yolculuğunun hemen öncesin
de Akademisyenler Birliği 'nin davetine katılmayı çok istedi. Ama
sağlık yönünden buna imkan bulamadı. Her şeye rağmen konuşma
metnini bize ulaştırdı. O şimdi gönüllerimizde müstesna bir yer iş
gal ediyor.
Değerli okurlar, burada sizlere Türkiye'nin yetiştirdiği altı
önemli şahsiyetten söz etmeye çalıştım. Onları yeterince anlatama
dığımı düşünüyor ve yorumları i le sizleri baş başa bırakıyorum.
9
GİRİŞ
11
Değişim hayatın kendisinde vardır. Canlı veya cansız her şey
her an değişmektedir. Her değişme, gelişme anlamına gelmez.
Önemli olan değişmenin gelişme yönünde kontrolüdür.
Halbuki geli şme bir hayat tarzıdır. Başkasından alınamaz,
kopyalanamaz veya yüzlerce yıl önce keşfedilmiş olanları, uygulan
mış olanları yeni keşfediyormuş gibi ortaya koymakla sağlanamaz.
Gelişme her ferdin, toplumun, milletin kendi özünden meydana
gelen unsurlardan kaynaklanan, bu ana kaynağa dayanan, milleti
devre dışı bırakmayan, geleceğin neler getirebileceğini planlayarak
büyük hedeflere yönelen uygulamalarla gerçekleşebi lir.
Bu uygulamalarda, insan önce kendi varlığı sonra çevresi ve
hedefleriyle ilgili birtakım değerlere sahiptir. Değerler en geniş an
lamı ile "her türlü amaç ve hedefler, her türlü ilgi ve çıkarlar, ideal
ler, hırs, sevgi gibi." doğuştan var olan ve sonradan kazanılan duy
gu ve düşüncelerdir. Kişiler bunlara ait tarzlara sahiptir. Bu tarzlar
insanın ve toplumların yerini belirler ve değerini ortaya koyar.
Bu değerler insana sorumluluk yükler ve davranışlarına anlam
kazandırır.
Toplumlara kişilik veren, onları birbirinden ayıran, bağlı ol
dukları yüksek değerlerin meydana getirdiği tutum ve davranış bi
çimleridir. Bunlar toplumların "öz" değerleridir.
Milletleri birbirinden ayıran bu "öz" değerlerdir.
Bu yüksek değerler; inançlar, idealler, sevgi, dürüstlük, dost
luk, sözünde durma, iyi lik, yardımlaşma, saygı gibi etik değerlerdir.
Bu değerlere güç katan, gözlemlenebilen ancak elle tutulamayan,
yaşanabilen, hissedilebilen, huzur veren ve temelini insanın doğa
sından ve yaşamın kaynağından alan yapısındadır. Elle tutulamayan
gözle görülemeyen bu değerler sayesinde, zaman,mekan ve şartlar
dan bağımsız, aklın anlamlandınnakta güçlük çektiği başarılı so
nuçlar elde edilebi lir. Bu güç yalnızca onlarda vardır.
12
Araç değerler ise, kişisel menfaat, kuralsız ilgi, maddi değer
ler, tutkular, güç ve iktidar, ün ve kıskanç lık hırsları gibi kısa vade
li ve dar kapsamlı değerlerdir. Araç değerlerin ve değişimin yönlen
dirdiği insan, hayatı anlamlandıramaz. Kısa ve dar hedeflerde ana
liz yeteneğini kaybeder ve yanlış yol larda doğruyu aramaya başlar.
Aslında her çağın kendine özgü değerleri vardır. Bugün de,
toplumları maddi refah alanındaki "araç değerler" yönlendiriyor.
Kontrolsüz değişmelerin hızı da, insanları araç haline getiriyor.
Hareket noktası, araç değerler ise "öz" değerlerden uzaklaşan
bir değişim yaşanır. Hareket noktası "öz" değerlerin sorumluluğu
altındaki değişimler olur ise, bu değişimler gelişme çerçevesinde
kalmak mecburiyetindedir.
Öyleyse düşüncedeki gelişme, eylemlerdeki sınırları da belir
lemektedir. Bu da fert iradesi haricinde toplumsal irade sınır ve yü
kümlülüklerini oluşturur.
Bu gücün varlığı, bu olgunun kendisinin varoluşunu tehdit ede
bilecek bireysel eylemlere karşı uyguladığı yaptırımlarda somut
olarak görülebilir.
Özünde kendi olmayan fert ve toplum, taklit olmaktan ileriye
gidemez. Bu durumda da, egemenlik ve öz değerler, taklit edilenin
altında sınırlanmaya ve bozulmaya mahkumdur. Gelişmeyi ve me
deniyeti yalnız maddi ve ekonomik bil inen şekliyle "araç değerler
de" görenler, bu değerlerle uygulamaya çalışanlar, çelişkiden güç
ve kuvvet almak istemekteler. Bu toplumun temel "öz" değerlerini
yıpratmaktadır. Bunlar asıl hedefe giderken kullanılan ara değerler
dir. Bu sebeple de araçtırlar. Asla hedef veya amaç değildirler. Bun
ların amaç veya hedef olabilecek bir değeri de etkisi de yoktur.
Araç değerleri amaç olarak görmek kendimizin, zayıf, araçsız
ve hükümsüz olduğumuzu hissettirir. Nasıl insan için zenginlik baş
lı başına bir gelişme, bir refah ö lçüsü olamıyor ve ancak araç ola-
13
rak kullanılabilecek meta sağlıyorsa, toplumlar için de durum aynı
dır. Önemli olan bazı araç değerler kul lanılarak öz değerlerin geliş
tirilmesidir. Bu, hem yeni hareket noktasını daha ileriye taşıyacak
hem de hızlı ve kökten ayrımcı bir değişim oluşturmayacaktır.
Kendimizi iyi tanıyamayıp, konumlandıramadıkça ve dünyada
yaşanan gelişmeler içinde hak ettiğimiz yeri alamadıkça, bu geliş
melerin yönlendirdiği değişmelerin etkisinden kurtulamıyoruz.
Millet egemenliğine anlamlar vermeye çalışan ve başka toplumlara
benzetme özentileri taşıyan görüşler, düşünceler ve hatta uygula
malar, biler.ek veya bilmeyerek binlerce yıllık tarihimizi, inanç sis
temimizi ve özümüzde olan değerlerimizi, Cumhuriyetin yapısını,
ruhunu ve dayanağını hedef almıştır. Bu durum yakın tarihimizi ye
niden yaşatacak tehlikeleri bünyesinde taşıyan bir tehdittir.
Dünyanın gidişatını doğru anlayan, ona göre vaziyet alan ve
geleceğe dair plan ve programları yapan, yeni bir medeniyetin müj
decisi, insanlığın öncüsü bir toplum olmak ümidindeyiz. Dünyanın
barış, huzur ve özgürlük içinde yaşanacak bir düzene bizim mede
niyetimizle kavuşacağına inanıyoruz. Topl1=1mumuz; yalnız kendisi
için değil, tüm insanlık için bu misyonu yüklenecek ve bu sürece
uygun hareket edecek sorumluluğu taşımaktadır.
Bu sürecin başındaki Türkiye, kalkınma, modernleşme ve top
lumsal değişmelerle ilgili yoğun sosyal sorunlarla yaşayan bir ülke
dir. Bu sorunların anlaşılıp, aşılması için üretilecek politikalar bi
limsel bilgi temeline dayanmalıdır. Uygulanabilir politikalar üreti
lebilmesi ancak bi lim ve teknoloj inin sağladığı imkanlarla daha
güçlü şekilde hayata geçebilir.
Elinizdeki kitap, insanlığı huzura kavuşturacak bir medeniyeti
özleyen, kurulması için çaba sarf eden çok değerli bilim ve fikir in
sanlarının görüşlerini yansıtmaktadır. Onlar görüşlerini sizlere ulaş
tırmamız için destek verdiler. Bize gösterilen teveccüh ve güven
14
için kendilerine teşekkür ediyoruz. Ayrıca Attila İLHAN Bey ' i sa
ygı ve rahmetle anıyoruz. Çok değerli tespit ve çözüm önerilerinin
yer aldığı bu eserin tüm okuyucularımız ve onların etki alanlarına
faydalı olmasını diliyoruz.
levent ÖZMEN
Ankara, Temmuz-2006
15
MANKEN
17
Alev Alatlı
18
Manken
Böyle bir şeyi bu çocuğa söylemek demek; sen git detay ol, se
ni vursunlar demekle aynı. Askerden dönen birine hedefi tutturama
masını telkinde bulunmak, ne demek!? Bu nasıl bir şey !? (Neden,
şimdi ben hadiseleri üst üste anlatıyorum. Çünkü; ciddi bir dağınık
lık olduğunda hepimiz hemfikiriz. Zaten böyle olmasa bu sempoz
yuma da gerek kalmazdı . ) Ne değişti ki, Çanakkale'den bu yana?
Evet ölmem gerekir diye gidiyorsunuz, gerekçelerini istiyorsunuz
ve de tersini konuşuyorsunuz. Bu çok tuhaf bir geri dönüş.
Bugünkü konumuzun bunla ne ilgisi var? Şöyle bir ilgisi var.
Sosyal Bilimler, üniversite, eğitim; eğitmek için eğitilmez. Özellik
le sosyal bilimlerde niye eğitirsiniz insanları? Bir insan türü yetiş
tirmek için yaparsınız o işi. Bir cins insan! Yani mah1mat değil.
Yönlendirilmiş, bir hedefe dönük bilgilendirilme ile malumat istif
çiliği arasında büyük fark vardır.
19
Alev Alatft
20
Manken
21
Alev Alatlı
22
Manken
23
Alev Alatlı
24
Manken
25
Alev Alatlı
26
Manken
27
Alev Alatlı
28
Manken
29
Alev Alatlı
30
Manken
31
Alev Alatlt
32
Manken
33
VATAN ve NAMUS
35
A ttilii İlhan
Biz, 20. yüzyılın iki büyük devriminden birini yapmış bir dev
letiz. Öteki, Sovyet Devrimi ve bunların arasında çok kısa bir dö
nem vardır. Her ikisi 20. yüzyılın başında, öyle bir hareket geliştir
mişlerdir ki 1 9. yüzyı ldan tam mutlak bir hakimiyetle çıkan Batı,
ciddi bir sarsıntı geçirmiştir. Bu sarsıntı nedense ne bizim tarihçile
rimiz tarafından anlatılır ne de bizim okul kitaplarımızda yer almış
tır. Halbuki, önce Sovyet ihtilii!i arkasından, Anadolu ihtilali ki za
ten üç sene arayla falan olmuştur bunlar ve her ikisinde de Batı 'nın
mağlup edilmesi, biliyor musunuz Dünya tarihinde ilk defa oluyor
ve bunu biz gerçekleştirdik. B ununla övünmemiz liizım gelirken,
nedense bizim tarih k itaplarımızda saf bir Anadolu ihtiliili ve Cum
huriyet, daha önce Osmanlı zamanında başlamış olan Meşrutiyet
hareketinin bir devamı gibi anlatılır. Aliikası yok. Cumhuriyet,
36
Vata11 ı•e Namus
37
Attila İlhan
doğru çok net bir şekilde iki blok halinde gördük. B ir tanesi Sovyet
B loku ' dur, Varşova Bloku31 dendi. Ötekisi üçüncü dünya hareketi
dir, o da üçüncü dünya hareketinin mazlumları tarafından yapılan
kurtuluş hareketlerinde oluşmuş bir cephe idi. Bu ikisi Batı 'yı öy
lesine sıkıştırdı ki 20. yüzyılda bir ara sadece Batı Avrupa ile Ku
zey Amerika'dan ibaret kalmıştır. Bunları nedense biz saklıyoruz.
Bu bir gerçek. Sonra başardılar, yeniden dünyaya hakim olmanın
kapısını açtılar. Her yerde kendileri için birtakım insanlar buluyor
lar ve onlarla çalışıyorlar. Şimdi Batı , dünyayı tekrar ele geçiıınek
için küreselleşme diye bir şey ortaya attı, küreselleşmeyi gerçekleş
tirmek için de demokrasiyi kullanıyor. Demokrasiyi nasıl kullanı
yor? Çok basit bir şekilde. Çeşitli ülkelere biz demokrasiyi yaparız
diyor. Demokrasiyle herkes yapmak istiyor. Fakat kendi demokra
sisini yapmak istiyor. Hayır o, başka bir demokrasi istiyor. Onun is
tediği demokrasi kendi demokrasisidir. Onun kendi demokrasisin
de, demokrasinin kuruluş döneminde ortaya çıkmış gerçekler ve
müesseseler yok.
38
Vatan ve Namus
rın, hiçbir hakkı yoktur. Onun için ona demokrasi falan denmez;
ona, oligarşi33 denir. Orada küçük bir azı nlığın hakimiyeti vardır.
Halbuki demokrasi, bilahare, Avrupa' da isyanla doğdu. O doğan
demokrasiden iki güç karşıl ıklı idi; soylulara karşı, kötü soylular,
dünyaya hakimdiler o zaman. Batı Avrupa' da onların hakimiyeti bi
zimkilerin hakimiyetine benzemiyordu. Yani , bizde de soylular ya
ni, ağalar, ayan veyahut padişah ve takımı ·hakimdir diye düşünürüz
ve benzetme yaparız, aynı şey deği l. Derebeylikle, o krallıklarla
Osmanlının yapısı, tımar ve zeamet sistemi34 ve bunların çalışma
şekli aynı değil. Osmanlının girdiği topraklardaki hareket tarzı ile
onlarınki aynı değil. Onlar girdikleri topraklardaki insanların önce
dinini sonra dilini mutlaka değiştiriyorlar ve bunu zorla yapıyorlar.
Onların prensibi . Şimdi diyeceksiniz ki, siz bunu nerden çıkardınız,
çok basit bir yerden çıkardım. Bunu söyleyen, Alphonse de Lamar
tine.35 Yani, Fransızların çok ünlü bir yazarı , bir devrimcisi ve bir
büyük adamı. Alphonse de Lamartine, bilir misiniz bizim bir dostu
muzdu. Daha doğrusu, Abdülmecit padişahımız annesi Fransız ol
duğu için, o da yarı Fransızdır. Fransızlara çok hayrandır, bu yüz
den aralarında bir temas kurulmuştu. Alphonse de Lamarti ne, Fran
sa'da eski durumunu kaybedince onu Türkiye 'ye çağırmıştır. Adam
geldi, gelmekle kalmadı Osmanl ı hazinesinden ona 77 kuruş maaş
bağlandı ve bu bizim Ege bölgesinde çiftlik işletti. Uzunca zaman
da kaldı; bilahare, devleti batırdı zaten, çiftliği de batırdı ve tekrar
Fransa'ya döndü. Öl ünceye kadar, Osmanlı Devleti maaşını öde
miştir. O da bu maaşa mukabil, bir hizmet yapmak amacıyla Os
manlı Tarihi diye bir kitap yazdı. Osnıanb Tarihi, çok güzel bir ki
taptır. Türkçeye çevrilmiştir. Tavsiye ederim bulursa,nız mutlaka
okuyun. Bu kitabın içinde uzun uzun Osmanlı saltanatını, gelişme
sini, sebeplerini ve neticelerini anlatır. Sonlarına doğru bir yerde
neden battığını da anlatır. Diyor ki, siz bu işi bilemediniz. Bakın di-
39
Attila İlhan
yor Roma'da nasıl yaptı lar. Roma'dan daha evvel de yapıldı bu di
yor. Mısır 'da da var. Mısır saltanatı da böyledir Roma da böyledir.
Milli değerlerden, dini değerlerden o halkı temsil edecek. Onlar bi
zim adamları mız olacaktı. Halbuki, siz serbest bırakıyorsunuz. Bu
olmaz. Halbuki, biz onları serbest bırakmakla iftihar ediyoruz. Ya
ni, Osmanlı birçok yere gitti, tamam, O çok büyük bir saltanat oldu
tamam ama tarih meraklıları bi lecek ler. Yani, Ulak Beyinin kızı bi
zimle savaşta şehit düştüğü için öksüz kalmıştı, yetim kalmıştı fa
kat hala orada Beyliğin başında bulunuyordu. Evleneceği zaman
padişah ona çeyiz düzüyor ve gidip ona babalık ediyor. Bizim tar
zımız bu. Yani, biz o insanlarla iktisadi bir i lişki içine giriyoruz, on
lardan bir para al ıyoruz, bir vergi alıyoruz. Bu doğru ama başka hiç
bir şeye karışmıyoruz. O yüzden şöyl e bir şey oluyor, şöyle bir ger
çek ortaya çıkıyor.
40
Vatan ve Namus
manlı garpl ı laştığı için battı.37 Osmanlı garplı deği ldir. Tanzimat ' la
garplı oldu. Bu işi yapan da maalesef, kendisine Koca dediğimiz
Reşit Paşa' dır. Ama şimdi biliyoruz ki, Reşit Paşa 'nın hazırladığı o
meşhur Tanzimat belgesi, İ ngiliz elçisiyle hazırlanmıştır.38 Oradaki
kuralları koyan İ ngiliz e lçisidir. İngi liz elçisi o kadar yakın dosttu
ki karısına yazdığı bir mektupta diyor ki; Reşit'i diyor, padişah az
letti. Huzura çıktım, torpil yaptım, yerine getirdim. Durum bu ve
biz bunu bir gelişme aşaması olarak tarihlerimize yazıyoruz.
Ayıp . . ! Bu gelişme aşaması falan değil teslim olmadır. Tanzi
.
Çağdaş olmak başka şey, Batılı olmak başka bir şey. Çağdaş ol
mak, Batılıyı Batı yapan silahlara ve imkanlara sahip ol maktır. Bu
da her şeyden önce bi limsel düşünceye sahip olmak demektir. Yani
önce, rasyonalizm bununla beraber pozitivizm bugünkü Batı 'yı Ba
tı yaptı. Ondan önce, yani, onlarda ateşli si lahlar )'okkcn ne dünya
ya hakim olabiliyorlardı ne de güçlü idiler. Neyle hakim oldular?
41
Attila İllıa11
42
Vatan ve Namus
43
A ttila İllı a11
44
J,·aıan ve J\'amu.�
45
A ttila İlhan
sosyal sınıfları temsil etmesi tabi idir diyor. Bunu Mustafa Kemal
Paşa söylüyor. Bu bakımdan diyor, işçi partisi de olur, burjuva par
tisi de olur, liberal partisi de olur. Bununla beraber bizim özel bir
durumumuz var diyor. Bizde işçi sınıfı yok. Çünkü biz, yarı sömür
ge bir ülkeyiz diyor. B izde sanayi yok. Sanayi ecnebinin. Şimdi on
ları kovduk. Ş imdi çalışmak için kendimiz fabrika kurup i şçiler ye
tiştiımemiz gerek diyor. Bizim esnafımız yok. Bu bakımdan bizim
zenginimiz de yok. B izim zenginimizin o zamanki sermayesine
baktığın zaman gülersin. Gayet küçük paralar. Bu bakımdan diyor
bizde o manada sınıf partisi kurmak mümkün değil . Onun için ön
ce biz hepsini bir araya getirip, biz halk diyelim ve bir halk partisi
kural ım. Bu halk fırkası olsun, herkesin fırkası olsun. Hareket no
ktası budur. Yoksa, birçoğu bilmiyor gençlerin onlar için söylüyo
rum. Birinci kurulan mecliste ilk kurulan iki paıti ne partisiydi bi
liyor musunuz? Komünist partisidir. Bunu da saklarlar. TBMM 'de
iki komünist partisi. Şimdi büyük şakayı yapalım ama bir gerçek.
Bir tanesini kuran da Mustafa Kemal Paşa' dır. Şimdi böyle bir ada
mın işçi sınıfını, sendikaları, partileri yasaklaması, onları yok etme
si söz konusu olamaz.
46
Vatan ve Namus
47
Attilli İllıa11
48
Vatan ve Namus
49
A ttilô. İlhan
50
Vatan ve Namus
Tanzimat 'taki gibi. İş o hale gel iyor ki, Türkiye 'de okumuş yazmış
ları kendilerinin yeniden bir Tanzimat yaşadığının farkına bile var
madan hayatlarından memnun yaşıyorlar. İnanılır gibi deği l ve iş o
mertebededir ki, sizinle bunu konuşup size tamam haklısınız diyen
bazıları hayatlarını h.iç değiştirmiyorlar, aynı hayatı sürüyor. Çocu
ğunu gene Amerikan mektebine gönderiyor. Yahu, bu çocuk yaban
cı olacak. Benim bir uzun yol kaptanı dostum vardır. Üç tane kızı
nı Amerika 'da okuttu. Kızlar gelmiyor. Ş imdi "ne yapayım ben" di
ye, saçını başını yoluyor. Artık gelmiyorlar, artık Türk değiller.
Şimdi, bu vahim bir şeydir. Başka bir vehameti bir arkadaşım anlat
tı. Siz de onu tanıyorsunuz ismini söylemeyeceğim. Soruyu soran
kişiyi ben tanımıyorum fakat ismini cismini söyledi. Onu da söyle
meyeceğim. Bir toplulukta, böyle bir toplulukta konuşmasını bitir
dikten sonra, sual soracak olan var mı diyor. Birisi kalkıyor, yaşl ı
başlı bir zat. Diyor ki : "Efendim ç ok güzel söylediniz. Şimdi biz
çok zor bir yerdeyiz. B ir tarafta Amerika var, bir tarafta Avrupa Bir
liği var. Şimdi biz bunların hangisini seçmek zorundayız?" Durum
budur. Arkadaşım birden öfkelenip, siz ne sorduğunuzun farkında
m ısınız? Siz İngiliz mandası mı, Amerikan mandası mı, diye soru
yorsunuz. Biz bunun için harp ettik. Biz bunun için İstiklal Savaşı
yaptık. Durum buradadır. Onun içindir ki, ben uzun zamandır, ısrar
la ve inatla, aıiık sağcılık, solculuk, İslamcılık vs. şeyleri bir yana
bırakıp, her şeyden Müdafaa-i Hukuk07 zamanındaki gibi aynı safta
toplanmak gerektiğini savunuyorum.
Hepimiz bir araya gelmezsek bizi dağıtırlar, diye bir araya gel
mememiz için ellerinden geleni yapıyorlar. Bakın ası l mesele bu
dur. Çünkü şöyle bir baktığınız zaman neyi görüyorsunuz? Müda
faa-i Hukuk Ankara'sında Mustafa Kemal Paşa buradaydı. Bir tara-
51
Attilii İ/lıan
fında Z iya Gökalp68 var, bir tarafında Yusuf Akçura69 var, arkasında
Mehmet Akif7° duruyor, Mustafa Suphi de geliyor çağrılmış. Hepsi
beraberler. Böyle olmasaydı, kazanamazdık. M ümkün değil . Hepsi
bir araya geldiler. Ondan sonra kozlarınızı paylaşırsınız, o ayrı so
run. Özgür, tam bağımsız, her şeyine hakim bir Türkiye'de herkes
çıkar fikrini söyler. Hatta işçi sınıfına da hakkını verirsin, burjuva
ziye de hakkını verirsin. Yabancıyla bu çeşit acayip ilişki lere gir
men şart değil . Şimdi sen yabancının Türkiye ' deki adamı haline ge
lirsen scninkisi milll bir iktisat olmuyor, o zaman kötü bir iktisat
o luyor. Bizi oraya doğru götürüyorlar. Götürdüler, götürdüler. O
bakımdan ben yakın tarihimizi çok rahat bir şekilde ikiye ayırıyo
rum: Cumhuriyet tarihi, Demokrasi tarihi. Demokrasi tarihini alıp
olduğu gibi denize atabilirsiniz. Bizi çok kötü bir yerlere getirmiş
tir. Cumhuriyet tarihi ile elde ettiğimiz her şeyi kaybediyoruz. Ye
niden Tanzimat' ın bir başka çeşidini, modemini yaşıyoruz. Ama bi
zim sorunumuzun benzerini yaşayan başka ülkeler var. Rusya, aynı
şeyi yaşıyor. Bugün, Rusya'daki çözülmeyi kimseye doğru dür:ist
açıklamadı. Rusya niye birdenbire dağıldı? Rusya' nın dağılmasının
sebebi, Soros71 denen adamdır. Soros, orada mi lyonlarca dolar sarf
etmiştir. Ruslara demokrasiyi getirelim, diye yapıldı ve bizde de
şimdi her kaldırım taşının altında gördüğümüz o sivil toplum kuru
luşları var ya onları kurdurdu. Bu sivil toplum kuruluşlarının hepsi
Soros'tan para alıyordu. Soros 'tan para alan bu kişiler bir müddet
sonra "biz demokrasi isteriz" demeye başladılar. İyi niyetli bir
adam olan Gorbaçov,71 "tamam" dedi, "ben de demokrasi istiyo
rum." Çünkü sosyalizm aslında demokrasiyi içerir. Doğrudur. O ni
yetle kalkıştı. Çünkü Stalin demokrasiyi falan sepetlemişti. Bu işe
kalkıştı fakat öyle bir oyuna getirdiler ki adamı, bu işi yapan da
Ycltsin 'dir.73 Onların Özal ' ı . Böylelikle bu işi bir güzel hallettil er.
Şimdi, Ruslar da farkındalar, çıkış yolu arıyorlar. Ruslar bizden
daha tecrübeli sanıyorum. B izim Türk Cumhuriyetleri de ilk heye-
52
Vatan ve Namus
53
Attila İllıan
54
Vatan ve Namus
yor, sen de kaz gibi inanıyorsun. Olay bu kadar basit. Türkiye' nin
çoktan nükleer güç olması lazımdı. Bu bizi hiçbir şeki lde kirlet
mezdi . Biz şimdiden dünya devletleri içinde iktisat yönünden onal
tıncı devletiz ve i lk on arasında altıncı savunma gücüne sahibiz.
Çocuklar şimdi bir düşünün. Biz çok güçlüyüz ve ısrarla şunu söy
lüyorum. Bu güce sahip çıkıp kullanan adam yok Türkiye'de. Asıl
somn bu. Ellerinde böyle bir imkan varken avuçlarını ovuşturarak
para dileniyorlar sağdan soldan. Mustafa Kemal Paşa'nın beş para
sı yokken biz 2 0 ' l i 3 0 ' lu yıllarda yüzde 7 ' lik, 8 ' lik l O ' luk kalkın
ma hızları yakalıyorduk ve Osmanlı ' nın bütün borçlarını tıkır tıkır
ödedik. Peki bunu n�sı l yapıyorsun 1 5 milyon nüfusla, teknoloj i ol
madan elinde? Bu millet, çok güçlü bir mi llet. Zaten, B atı ' nın kork
tuğu da bu. Bu millet biraz güçlenirse, hele Ruslarla anlaşırsa, hele
Avrasya 'ya açılırsa ben ne yaparım, diyorlar.
Çünkü, daha bir iki gün önce konuştum Batı ' da tahsil yapmış,
Batı ile devamlı i lişkisi olan bir arkadaş. Benim bir fikrim var katı
lacak mı diye sordum. Bence, Batı , 1 9 . yüzyıldan itibaren bitmiştir.
Yeni hiçbir şey getiremiyor ve Batı, tamamen kendi kendini tekrar
lıyor ve hakimiyetini kaybetmemek için de diğer ülkeleri böyle
uyutmaya çalışıyor. Baskılarla, hilelerle, adam satın almalarla . . .
dedim. O kişi, daha ziyade tıbbi' sahada çalışıyor. Tıbbi alanda hiç
bir yeni keşif yok, dedi. En son geçen yüzyılda antibiyotiği buldu
lar. Buna mukabil, Doğu ' da çok büyük bir hareketlenme var. Doğu
lu ülkeler hepsi birden bir kalkınma içindeler, hepsinde bir hareket
lenme var. Evet, henüz B atı kadar güçlü değiller. Ama biz zamanın
da Batı kadar güçlü müydük? Bizim adamlarımızın çok güzel akıl
larını çelip kullanabiliyorlar. B en bahsettiğim romanları yazarken
55
A ttila İlhan
56
Vatan ve Namus
57
A ttilii İlhan
dır. Bi zzat kendisi fasıl heyetine katılıp şarkı söyleyebi len bir kişi.
Bunları Burhanettin Ökten hatıralarında anlattı, yazdı ve bunu Har
biye' de öğrenmiş. Fakat Batı müziğiyle de i lgilenmi ş . Operaya
eğilmiş. Daha sonra Ankara merkez olduktan sonra, "biz de opera
yapmalıyız" demiş, fakat Kemal Paşa ' nın uygulama biçimi çok
farklı . Evvela, operadan anlayan bir Türk aramış. Operadan anlayan
Türk'ü bulmuş : Adnan Saygun. Adnan Saygun, hem Türk musiki
sini çok iyi biliyor hem Batı musikisini çok iyi biliyor. Ondan son
ra "opera yapalım" demiş. O da demiş ki evvela sözler ve konu la
zım. Zannediyorum Behçet Kemal Bey, tam emin değilim onu söy
leyeyim bunu yazıyor. Konu tamamen Türkiye'nin geçmişine ait
bir konu, Özsoy ismini taşıyor. Bunun arkasından meşhur tenor Nu
rullah Taşkıran, Almanya' dan henüz gelmiş. Onu da çağırmışlar ve
böylelikle operanın kadrosu yavaş yavaş oluşturulmuş. Opera sah
neye koyulmuş, elçiler de çağrılmış fakat Mustafa Kemal daha bi
rinci perdede iyi yapamadıklarını düşünmüş ve bırakıp kaçmış. Bu
nun üzerine operanın geliştirilmesini düşünmüş, edebiyattaki dü
şüncesi de budur, resimdeki düşüncesi de budur, genel olarak sanat
taki düşüncesi de budur. Yani, mayası bu ülkenin mayası olan, bu
toprağın mayası olan ve tarihi bu insanların tarihine ait olan eserler
ortaya koymak ve bunları halka ulaştırmak istemiştir. Gazi öldük
ten sonra onun emekleriyle kurulan devlet konservatuvarı yavaş ya
vaş gel i ştirildi.
Ona bir müdür bulunmak istendi . İsmet Paşa'nın bulduğu mü
dür Kari Ebert isminde bir Almandır. Kari Ebert'i onun başına ge
çirm iştir. Kari Ebcrt'in Türkiye'ye sunduğu ilk opera da Sineta
na'nın "Satılmış Nişanlı"sıdır79 ve bizim bir Türk operasını seyret
memiz için yılların ve yılların geçmesi lazım gelmiştir. Aradaki
fark da budur.
58
Vatan ve Namus
59
K İ M L İ K M ESELESİ
61
İlber Ortaylı
leri mümkün değildir. B unun örnekleri vardır. Mesela 7-8 yaşını ge
çiyor isen, Hollandalı olamazsın. Yani gidip Hollanda di lini çok iyi
öğrensen de Hollandalı olamazsın. Çünkü en müzikal kulaklar en
kabiliyetli insanların bile aksan hataları vardır. Ve bunlar senin o dil
içinde alaya alınmana neden olur. Hollandaca konuşmaya çal ışan
böyle birtakım Almanlar vardır. Herkes onların Alman olduğunu
anlar ve Alman Hollandalılar bizim gibi konuşamıyor diye, alay
ederler. Bu bi linen birşeydir. Bazı kültürler için bu çok daha bariz
dir. Mesela, insan o toplumda doğmamışsa ve kulağı ona al ışkın de
ğilse Çerkez olamaz hele Ibıh dilini hiç öğrenemez. Çünkü seksene
yakın sessiz harften oluşan, sesli harfte yarım, bir veya bir buçuk
bulunan fi lologlar arasında bile münakaşalı olan bu dili, insan do
ğumdan itibaren orada değil ise öğrenmesi mümkün olmayan bir
dildir.
Dolayısıyla Alcxander Dünezil gibi olsan bile ki , kendisi bugü
ne kadar gelmiş geçmiş fi lologlarınH3 en muhteşemidir. Türkçe'yi
neredeyse kusursuz bir aksanla konuşuyordu. O bile bu Ibıh dilini
öğrenememiştir. Ibıhçayı kaydedip üzerinde Ibıh 'lar yardımıyla in
celeme yapıyordu. Oktay S inanoğlu hocamızın çok kesin hatlarla
verdiği gibi, Türkiye'de böyle bir medeniyet değiştirme çabası ko
miktir. Türkler, belki bazılarına göre telaffuz imkanları daha geniş
bir halktır. Bir İngilizceyi bir Fransızcayı öğrendiklerinde bir Fran
sız bir Yunanlı bir Arap kadar komik olmazlar. Ama şunu açıkça be
lirtmek gerekir ki, insanların bugünkü Türkiy e ' de bilhassa bir dili
sonradan öğrenerek kültür değiştinneleri mümkün değildir. Bunun
herkese anlatılması lazımdır. Böyle Anadolu ' nun kasabalarından,
şehirlerinden, İstanbul ' un liselerinden (bunların arasında hemen
hemen hiçbir fark yoktur) gelen insanların birtakım üniversitelere
doldurularak, (bunlara devletin kurduğu Ortadoğu da dahildir, vak
fın kurduğu başka üniversiteler ve Fethullah Hoca'nın kurduğu Fa-
62
Kimlik Meselesi
63
İlber Ortaylt
64
Kimlik Meselesi
cak. Bu çok önemli bir şeydir ve tabi bu dili tespit edebi lmek için
ortak Türkçemiz için bizim ses li bir alfabeye i htiyacımız vardı.
Onun için geçen asırda Azerbaycan'da Türkiye'nin büyük adamla
rı bu harf devrimini yapmışlardır. Bu kaçınılmazdır.
65
İlber Ortaylı
66
Kimlik Meselesi
67
İlber Ortaylı
daha iyi dönesin. Dünyayı bilmek de, tek yönlü olmaz. Atlantik öte
sine gidene kadar etrafını öğrenirsin, sağına soluna bakarsın gider.
Ben zannediyorum ki insanlar Türkçe düşünemiyor, konuşamı
yor ve Türkçe okumayı-yazmayı öğrenememiş, onun için Rusça
konuşuyor. Sonra baktık ki bunlar İngilizce öğrendiler süratle, zeki
milletiz. Bu sefer İngil izce konuşmaya başladılar.
Ne kadar üzücü bir tutum. Demek ki biz sadece cahil değil,
başkalarını kendimizden üstün görme duygusu olan insanlarız ve
cehalet oradan beslenir. Hakikaten ne kadar hoş bir şeydir, bir Türk
kurultayında insanların bir araya gelip Türkçe konuşması. Ve mese
la o konuşurken ordan bir deyim kapacaksın, ondan bir şey ka
pacaksın "Vay be! B izde yokmuş onlarda varmış ! " diyeceksin.
"Destelemek" diyorsun, "desteklemek" diyor, "kömekleşmek,
kömek etmektir" diyor. Kardeşim o, "yardım", desteklemek başka
bir şey diyorsun; bu da burada muhteşem bir durum, "Görkemli"
dersin. O zaman at Arapçayı ya da ikisini birlikte kullan. Bu imka
nı, bu zenginliği göremeyecek adamlar yaratmışız. Ne kadar feci
görünümdür bu ! Bunun düzelmesini ümit ediyoruz. Kurumlaşma
tabi ki bunun için kaçınılmazdır.
Eğer, biz böyle gitmeye devam edersek, devletler hiçbir şey
yapmayacak; hükümetler, Asya Cumhuriyetlerimiz, Kafkasya' daki
gruplar ve Türkiye kurum olarak h içbir şey yapmayacak. İnsanlar
ancak sivil toplum kuruluşlarının girişimiyle belki bir araya gele
cek. Bu olamaz! Bu yeterli değildir! İnsanların çok daha derin kar
deşlik örgütlerine ihtiyacı vardır.
Şurası açık ki 1 2. asır ortaçağının toplumları, bugünkü Türk
Dünyası 'ndan çok daha derin, çok daha sıcak, çok daha sade fakat
devam lı kuruluşlara sahipti ler. Bu çok önemli bir konudur. Bunu te
min edemediğiniz ölçüde hiçbir şey yapamazsınız.
68
Kimlik Meselesi
69
İlber Ortaylı
70
Kimlik Meselesi
71
İlber Ortaylı
öpüp refakat ediyor, 200 metre uğurluyor, geliyor. Böyle bir numa
ra, tabii gülmekten yerlere yattık.
Ben bundan daha iyisini biliyorum. Bizimkiler de Almanya 'da
buzdan Mark kesip makineleri boşalttılar. "Aaa", "Bak buna şapka
mı çı kartırım", dedi. Böyle, ahlaksızlığında bile yaratıcılık olan bir
kitle çıkıyor. Şimdi bu kitleyi siz durduramazsınız. Bunlar sanayi
kurar, yol yapar, her şeyi yapar.
Sefalet içinde terk ettiğimiz Trab lusgarb 'a 50 sene sonra dö
nerler, orada öyle vinçler kurarlar, limanda mühendislik harikası
şeyler yaratırlar, çalışırlar. Kaddafi;92 "Ben bu Türkleri size hizmet
çi yaptım" diye nutuk attığı zaman, "hadi be" diye bu lafları süpür
geyle süpürür. Çünkü limanda STFA93 firmasının vinçleri var, mü
hendislik harikası yaratıyor. Böyle nutku dinlemez adam. Bu toplu
mun müthiş solidaritesi olur, böyle abuk sabuk sınıf kavgalarına da
bir yere kadar gider. B ir yerden sonra da orada "stop" der, uyanır.
Çünkü realite ile ilgisi vardır. Militar, askeri, hareketli, göçebe bir
toplumun insanıdır. (Bilmeden, anlamadan "Göçebe" diyorlar ya,
peki " göçebe" olsun.) Bu çok önemlidir. Bu millet, bir yerden gider,
onu tutamazsınız. Böyle giden, kazanan, yapan bir milletin eğer eği
timini belirli esaslar üzerinde inşa etmezseniz, ortaya hakikaten kor
kunç mahluklar çıkar. Yani bu başkasını da yer, kendini de yer. Müt
hiş dejenere de olur. Ve on ya da yinni senenin içinde, bizim hayatı
mızın içinde bütün değerlerin altüst olduğunu görürsünüz.
Bu kültürel kırılmalar dolayısıyla da başka türlü çatışma çıkar.
Türkiye 'de bugün öyle İspanya iç harbindeki gibi zenginle fakirin
kavgası, Sovyet devrimindeki gibi bilmem nenin kavgası değil.
Çok komik bir şey, başörtüsü ile ifade edi len, yok tarifi yapılama
yan mezhepler nedir? Sünni lik, Alevi lik. Oturuyoruz oturuyoruz bir
tarifini yapamıyoruz. Tarifini yapan varsa gelsin anlatsınlar bana,
önce bir kendimizi tarif edelim, sonra kavga edelim.
72
Kimlik Meselesi
73
İlber Ortaylı
ma noktalarına sahip insan olacak. Bir kere neyi nasıl tarif ettiğini
bilecek. Bunları yaptıktan sonra müzik kültürün de ona göre gelişir,
fizik kültürün de ona göre bağdaşır. Kavga noktaları kalkar. Çeşit
lilik o zaman söz konusudur. Yoksa bugün çeşitlilik ortada yok. Ne
çeşitliliği var? Nereden çeşitlilik var? Efendim, "mozaik bir top
lum" diyor. Ne mozaiği? Nerede o mozaik? Aramaya kalksan bula
mazsın. Ana dilde eğitim yapacakmış, öğretmenin varsa buyur yap.
Okulu açması benden. Ama ana dilde eğitim yapalım, mozaik der
ken, o arada bazı numaralar çekiyor. Ortaokulda ders verebilecek
seviyede derinliğin ve bu seviyede bir öğretmenin yoksa sen bana
hangi mozaikten bahsediyorsun. Ondan söz edelim. Bunlar çok
önemli şeylerdir ve Türkiye'de bir takım şeyler yanlış tarif ediliyor.
Yanlış tarif edildiği için de sahte çatışma mihrakları ortaya çıkıyor.
Bunların hiçbirinin temeli yoktur. Temeli yoktur. O zaman görece
ğiz ki bazı konuları halletmiş olacağız.94
74
NEREDEY İ Z? NASIL D İ Rİ LECEG İ Z?
75
Oktay Si11a11oğlu
76
Neretleyiz? Nasıl Dirileceğiz
tutun" diyor. Her tarafta böyle bir ' AB ' dir, ama bir yandan da
1 945 'ten beri gelen bir 'ABD 'dir gidiyor. Herkesin zihni karışmış
olmalı: AB 'nin mi kuyruğu olmak istiyoruz, ABD 'nin kuyıuğu ola
rak mı kalacağız? Daha buna karar verilmemiş sanki. Bu ikisi aynı
şey mi? Yoksa AB ile ABD birbirine zıt, birbirine rakip değil midir?
Böyle bir durum inanılmaz bir şey. Orada Avrupalıların kendi
lerinin başı dertte. Almanya, (Asya 'da da Japonya) resmen "Ame
rika'nın işgali altında ülke(ler)" sayı lıyorlar (uluslararası sınıflan
dırmada).
Almanlar bana diyor ki; "Biz sömürge olduk".
Ne demeli? "Sen sömürge görmemişsin."
Avrupa diye bir şey var zannediyorlar Türkiye 'de. Avrupa ne
ki . . . Ufak tefek birkaç milyon kişilik devletçikler, mil letçiklcr; ço
ğu Konya ' nın yansı olamaz. Avrupa' dan biri geliyor, bazen diplo
matik bir sıfatı da yok. "Siz işte şöyle yapın, böyle yapın . . . " diyor.
Onun karşısında hemen "Aman efendim affedersiniz". Eski Fransa
Başkanının Hanımı meclise gelirdi; dikkat kendisi de deği l , resmi
bir sıfatı olmayan hanımı! Bizimkiler kuyruğa giriyor. Bizimkiler
dediysek, o hükümet bu hükümet, o parti bu fırka değil, elli senedir
biliyoruz, her dönemde hep aynı ol ay. Hiç kimse alınmasın. (Bir ke
resinde böyle bir şey dedim. Oradan ızbandut gibi bir adam çıktı;
dedi ki: "Sen bizi onlarla aynı kefeye nasıl koyuyorsun ? ". Her biri
kendi fırkası için öyle der ya. O zaman hepsi eşit oluyor zaten. Bi
raz matematik öğretseler kimse böyle abuk sahuk konuşmaz.)
77
Oktay Sinanoğlu
78
Neredeyiz? Nasıl Dirileceğiz
İşte ilk hakiki 'Türk Dünyası Kurultayı ' ve Türk Dünyası ortak
Türkçe bilim dili
İlk defa bir tarihi olay oldu. Onu anlatmam uzunca sürer ama,
biraz bahsedeyim: 2000 yılında '/. Türk Dünyası Matematik Kurul
tayı ' yapıldı . Bil iyorsunuz Sovyetlerde (Türk elleri dahil) pek çok
dosdoğru bilim adamı, matematikçi yetişmişti; bizde de popçu, top
çu. Fark o. Yoksa iki taraftaki egemen güçlerin yaptıkları biri biri
ne benziyor. İşte o ilk kurultaya Türk Dünyası 'nın her bir yanından
bilim adamları geldi . Bu işin oluşu geçen üçlü hükümet zamanında
Üçlünün birine bakıp ta, matematik kurultayını, o hükümetin elin
de olan devlet destekledi zannedi lmesin. Türk Dünyası'yla i lgili
kuruluşların vaatleri hep boş çıktı . Her neyse, son dakika devreye
girip özel bir kaynak buldum da çok şükür kurultay kurtuldu; yok
sa yapılamayacaktı . Elazığ da oldu.
Elazığ'ın ev sahipliği ettiği toplantıya Tatar Türk'ü, Azeri
Türk 'ü, Türkmen, Kırgız, Kazak Türkleri, derya matematikçiler
geldiler. Dedim ki, burada herkes kendi Türkçesiyle tebliğini ver
sin; öyle İngilizce, Rusça yok. Toplantıyı düzenleyenler de bilinçli
kişilerdi; herkesi kendi Türkçe 'sinden konuşturduk. Bir hafta sonra
79
Oktay Si11a11oğlu
herkes birbirinin ne dediğini gayet iyi anladığı gibi, ilk defa, Türk
Dünyası 'nın çeşitli yerlerinden gelenler birbirleriyle kaynaştılar.
Toplantılar başlayalı iki gün kadar olmuştu ki, bir ara, tebliğler ara
sı, birkaç kişi bahçede duruyor, Türk lehçelerini alaşıml ayarak soh
bet ediyorduk. Yaşlı bir Özbek matematik profesörü yanımıza gel
di, bana İngilizce bir şeyler söylemeye çalışıyor.
Ben de, İngi l izce bilmeyen İtalyanların deyişini taklit ederek
"No spikidi İngi lişi" (İngilizce bilmiyorum)" dedim. Özbek Hoca;
"Nece konuşayım" der gibi baktı. "Türkçe konuş" dedim .
-Özbek Hoca: "Türkçe bilmiyorum, Özbekçe biliyorum".
"Peki Özbekçe konuş" dedim. "Özbekçe" konuştu, ve gayet
güzel anlaştık.
Özbek Hoca bu sefer: "Aa, hayret! Ruslar bize sizler (yani
Türkistan ahalisi) ayrı ayrı milletlersiniz, dilleriniz de ayrı. demiş
ti. [Tabii Türkiye 'nin ise hiç lafı edilmemiş}. Meğer, Özbek, Kazak,
Kırgız, Azeri, hem de Türkiyelilerin dilleri (dillerimiz yani) aynıy
mış!" dedi .
Günaydın! [Onlara 'günayd111 · ama, bizde de A tatürk 'ün vefa
tından sonra Türk Dünyası 'nın diğer Türklerinden, ve de 1 920 '!er
den sonra dışarıda kalan Osmanlı dış Türklerinden bahsetmek ya
saklanmamış mıydı ? 1 9 70 'ferde de 'Türk 'ten bahsetmek son derece
zorlaşmamış mıydı ?}
Sovyetler dağıldığından beri hani, özel dallarda değil de, genci
Türk Kurultayları98 yapılıyordu ya ! . [Gerçi bir önceki "üçlü " hükü
met, sonımcusıına engel olmak istemişti . . . ] . Ama o resmi "Türk Ku
rultay"larına "Türk" demek zordu: Biri leri kalkıyor, Rusça konuşu
yor, Türkiye 'dcn katılanlar ise sevgi li Tarzan İngilizcelerini teşhire
uğraşıyorlardı . Buna "Türk Kurultayı" denebilir mi? Unutmayalım
ki, topluınbilirn açısından, Atatürk 'ün de üzerinde durduğu gibi,
"Türk demek Türkçe demektir."
80
Neredeyiz? Nasll Dirileceğiz
Şimdi geriye dönüp bundan yüz sene evvelki Türk Dünyası 'na
bir bakalım: Bütün Türk dünyasında aynı dergi ler, aynı kitaplar do
laşıyordu. Hepsi hemen hemen aynı yazıyı hepsi aynı Türkçe 'yi
kul lanıyordu. Ve orada yayınlanan burada okunuyordu. Türkiye 'de
ki bazı fikriyat hareketleri de Tataristan' dan, Kırım' dan, Azerbay
can' dan başlamıştı. [Bizim nesil hala biliyor Yeni nesle ise böyle
şeyleri öğretiyorlar mı dersiniz?J
İşte yüz yı l öncesi, hatta 1 92 0' lcre kadar, durum böyleydi.
Türk Dünyasının herhangi bir yerinde biri leri, (örn . Ruslar), birile
rine katliam, mezalim yapınca, oralardan kaçabilcnleri; şanlı Os
manlı Sultanı , Büyük Sultan Abdülhamit Han (Allah Rahmet eyle
sin) Türkiye'ye getirip bir yerlere yerleştiriyordu. Kafkasya'dan,
Kırım' dan, Tataristan 'dan . . . Şimdi Türkiye'nin her tarafında onlar
var. Yoksa kim olacaktı? Türk ler 'in işe yarayanlarının pek çoğu
Balkanlara, (Rumel i 'ye) gitmişti; oralarda hezimetler başlayınca da
(babam dahil) elde kalan Türk topraklarına geldiler.
Demeli, doksan, doksan beş sene evvel dünyanın neresinde bir
Türk 'ün kılına dokunulsa, h.atta herhangi bir Müsl üman'ın kılına
dokunulsa, Büyük Türk Devleti, Devlet-i A liyye-i Osmaniye, Sul
tan Abdülhamit (ve önceki ve sonraki Han ' larımız) devreye girer
(ne olacağını da önceden haber alırlardı); onlarla meşgul olur, onla
rı kurtarırdı. Hiç olmazsa alır buraya yerleştirirdi. Atatürk de tüm
dış Türklerle hep meşgul olmuştur. Bir de şimdiki halimize bakın!
Aman ne çağdaşlaştık ne batıl ılaştık ! Şu hale bak !
81
Oktay Sinanoğlu
82
Neredeyiz? Nasıl Dirileceğiz
giliz yapsaydı; daha insaflı olurdu, belki bazı doğru şeyleri söyler
di. Özal, Türk filmci liğini Amerika için yok ettikten sonra,
1 9 80'ler, ve ' 90 ' larda yapılan tek tük yerli fi limlerin hemen hepsi
Türk düşmanı filimlerdi. Onları da bizim Kültür Bakanlıkları des
tekler, Avrupa B irliğinden Fransa, Avrupa ' daki Enneniler vb. des
teklerdi . . . .
Örovizyon'a Türkiye'den İngilizce şarkı ile giriliyor. Hatta gu
rubun adı da Türk değil . "Küresel Kral iyetçiler"in amaçlarına hiz
met ettikleri için olmalı, veya o amaçlara doğru teşvi k için bunlara
da ödül vermişler; Türkler dillerini bir an önce unutsunlar da tarih
ten sil insinlcr diye . .
Dünyanın neresine gidersen git, birisi çıksın başka bir dilden
özenerek bezenerek şarkı söylesin, böyle bir şey olsun! Bütün dün
ya tahkir edici şekilde bakar.
Şu, dış ardan bizi devamlı düşman etmeğe çalıştıkları İran ' ın
nüfusunun çoğu (%70 kadarı) Türk olup, Kaşkay ' ı , Azeri 'si, Türk
men ' i vs. 1 9 1 8 ' e kadar en az bin yıl bir Türk devletiydi. 1 9 1 8 'de
İngilizler arabacı bir adamı (Farisi azınlıktan olduğu için) getirip
Şah diye oturttular. . O ve sonra oğlu bugüne kadar Türkçe'yi, Türk
çe ile eğitimi yasaklattığı gibi Türkleri kestiriyordu ( 1 950 'de 50 bin
Kaşkay Türk'ü)'01 • Şah ' ın devrilmesiyle başlayan devrimde Türk
unsur önemli olduğu halde, kısa sürede Türk önderler devre dışı bı
rakılıp devrim koyu mutaassıp bir yön almıştı. Böylece Türklere
baskı lar, onların di lini engelleyip Farslaştırma faa liyetleri bu güne
dek devam etti . Her halükarda İran 'a bir bakın: Selçuk- Türk kültü
rü İran ' da hata yaşıyor. Son yıllarda fi limler yapıyorlar. (Burada
göremezsin ! ) Dört beş tane videosunu Avrupa'da Amerika'da gör
dük, aldık, İran filmi seyrettik. U luslararası Filim ödü lleri alıyorlar.
Herkes hayran. Dış basında boy boy methediliyorlar. Çok sanatlı,
tam da İran ve Türk kültürünü yansıtan filimler (onun için beğeni-
83
Oktay Sinanoğ/11
84
Neredeyiz? Nasıl Dirileceğiz
85
Oktay Sinanoğlu
Ve Yeniden Yönümüz
Türk Dünyası ile usul usul, ne kadar kurabilirsek o kadar kül
tür, eğitim, bilim, sanayi ve ticaret ilişkilerimizi kurmaya, yeniden
kaynaşmaya devam edeceğiz. İsliim dünyasıyla bağlarımıza da ufak
ufak ses çıkarmadan devam edeceğiz. Bir taraftan Atatürk'ün dedi
ği gibi Türk kalarak, bilim ve teknikte B atı 'nın önüne geçeceğiz.
Zaten Batı inişte. Her şey, Atatürk 'ün dehasıyla öngördüğü.gibi,
Doğu ' ya geçiyor. Asya ile Avrasya ile bağıntılarımızı güçlendire
cek, ama Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Amerika, Afrika, hatta
Avustralya ile milletimizin çıkarlarına, Devlet' imizin uzun vadeli
denge siyasetine uygun ilişkiler içinde olacağız. 1112
86
TÜRKİYE'Y İ NE BEKLİYOR?
ülkeler
ülkeler
ülkeler
87
Se11cer İmer
"pek çok uluslararası şirket satış gelirleri itibari ile birçok ulus
devletin milli geliritıde11 daha fazla gelire sahiptir"
88
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
Tablo 2: 200 l yılı için ulus lararası şirketlerin satış gelirleri ve ülkelerin
G S Y İ H değerleri.
Sıra Ulke/Şirkeı GSYİll \'eya Sıra Uıke/Şirkel GS Y I H ''eya
satış geliri satış geliri
( m il�·arS) (milyarS)
Tablo 2 'de görüldüğü gibi pek çok uluslararası şirket satış ge
l irleri itibari ile birçok ulus devletin milli gelirinden daha fazla ge
l ire sahiptir. Örneğin 200 1 yılı itibari ile Wal-Mart Stores, Exxon
Mobi l, General Motors, BP, Ford Motor'un o yılki satış gelirleri
Türkiye ' nin mi l li gelirinden fazladır. Özellikle dünya milli gel ir sı-
89
Sencer İmer
90
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
91
Sencer İmer
92
Tiirkiye 'yi Ne Bekliyor?
93
Sencer İmer
94
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
95
Sencer İmer
96
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
"çelik,e11erji,11üf11s "
97
Sencer İmer
98
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
timi ABD+ Japonya' dan 220 milyon ton ile daha fazladır. 100 2003 'te
AB ' nin çelik üretiminin 1 60 milyon ton olduğu düşünülürse, eğer
Çin Halk Cumhuriyeti 200 1 -2003 yılları arasındaki çelik üretimin
de gösterdiği artışları devam ettirirse, üç yıl içerisinde Çin Halk
Cumhuriyeti, ABD+Japonya+AB 'den daha fazla çelik üreten bir
ülke olur ki, bu Çin'in dünyada mutlak sanayi gücü olması anlamı
na gelir. Zira çelik, çelik olarak kalmamakta alt yapıya, üst yapıya,
endüstriyel ürünlere tabi bu arada silahlara da dönüşmektedir. Bu
da 2 1 yüzyılın bir Çin çağı olması anlamına gelmektedir. Acaba
Çin'i kuşatmaya çalı şan ABD'nin kaygısı dünya hakimiyetini bu
çağda Çin'e kaybetmek korkusundan mı gelmektedir?
Türkiye 'de çelik üretimi Atatürk döneminde 3 Nisan 1 937 'te
kurulan Karabük Demir-Çelik Fabrikası ile ciddi ölçüde başlamış,
1 965 'te açılan Türkiye 'nin ilk ve tek yassı mamul fabrikası Erde
mir ve 1 972'de kurulmaya başlanılan, 1 98 0 ' li yıllarda desteklenen
özel şirketlere ait çelik üreten tesisler ile büyümesini sürdürmüştür.
Türkiye, 2003 yı lında 1 8,3 milyon ton sıvı çelik üreterek dünyada
1 3 . sırada yer almıştır. 2004 yılının ilk dokuz aylık verilerine göre
de 20 milyon ton sıvı çelik üreterek dünyada onikinci sırada yer al
mıştır. 1 98 8 ' de Türkiye 2.8 milyon ton/ yıl sıvı çelik üreterek Bul
garistan'ın önünde dünya çelik üretiminde 3 3 . sırada yer alan bir ül
ke idi. Bazı i lke hatalarına rağmen Türkiye, çelik üretim artışını en
çok son 25 yıl içerisinde gerçekleştirmiştir.
Ağustos 1 996 tarihinde AB ile Türkiye arasında imzalanan
Gümrük B irliği Anlaşmasına ek olarak Avrupa Kömür Çelik Toplu
luğu (AKÇT) ile imzalanan antlaşmaya göre Türkiye' nin bir Al
manya veya Güney Kore üretim seviyesi olan 45 milyon ton/yıl sı
vı çelik üretim seviyesine yükselmesi mümkün değildir. Bu antlaş
maya göre Türkiye, çelik sanayisine verdiği her türlü desteği orta
dan kaldırmaktadır; üretimini de mevcut kapasitesinde dondurmak-
99
Sencer İmer
1 00
Türkiye yi Ne Bekliyor?
'
ürettiği levhalar ile kendi çıkartma gemilerini imal edip 1 964 Kıb
rıs Barış Harekatını gerçekleştinniştir. Erdemir ve Erdemir gibi te
sislerin Türkiye ' nin savunma sanayisi için vazgeçi lmez yönleri var
dır. Türkiye Demir Çelik İ şletmeleri ( TDÇ İ ) bünyesinde faaliyet
gösteren Kardemir' in 1 995 yılın da özelleştirilmesinden sonra İ sde
mir de 2002 ' de 50 milyon dolar karşılığında Erdemir ' e verilmiş
tir. İ sdemir ' in yeniden kurulma değeri 2.2 milyon ton/ yıl sıvı çelik
kapasitesine göre 4 milyar dolardır. Erdemir ' in kendi 6 milyar do
larlık kurulma değeri buna eklenirse, Erdemir ve İ sdemir' in toplam.
yeniden kurulma değeri 1 0 mi lyar dolar olur. Erdemir' e ayrıca Ma
kine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (M KEK) Kırıkkale tesislerine
ait "Dikişsiz Boru Fabrikası" da veri lmiştir. MKEK' in "Dikişsiz
Boru Fabrikası" Türkiye' nin yegane dikişsiz boru üreten tesisid ir.
MKE K ' de ürettiğimiz havan topları bu dikişsiz borulardan üretil
mektedir. Ayrıca TDÇ İ ' ye ait olan ve bugün görünür rezervi takri
ben 60 milyon ton olan Divriği ve Hekimhan demir cevheri yatak
ları da Erdemir'e verilmiştir. Jeologların tahminlerine göre bu hav
zada başka zengin demir cevheri yatakları da bulunmaktadır. Ayrı
ca Erdemir' in silisli sac yapan Romanya' da bir tesise iştiraki ve
Gemlik' teki Borçel soğuk sac haddehanesinde de iştiraki bulun
maktadır. Bütün bu yapısı ile Erdemir, İ MK Borsasında 2 m ilyar
dolar bir değere sahip görünmektedir. Eğer Erdemir, öngörüldüğü
gibi 2005 yılında %46 kamu h isseleri karşılığı bir yabancı deınir
çelik şirketine veril irse, takriben l mi lyar dolar karşılığı yeniden
kurulma değeri l O mi lyar doların üzerinde olan tekel konumundaki
tesisler, yabancı bir tekele veri lmiş olacaktır. Bu durum Türkiye'
nin sanayileşme, demir-çelik sanayinin ilerleme hedeflerini tama
mıyla yabancı bir tekelin eline bırakmak anlamına gelecektir ki, ka
bul edilmesi Türkiye'ye uzun yıllar kaybettirebilir. Şu anda Türki
ye 'nin önündeki en ciddi sorunlardan biri Erdemir ' in kamu hisse-
101
Sencer İmer
1 02
Türkiye :vi Ne Bekliyor?
1 03
Sencer İmer
mi lyon ton TKE (taşkömürü eşdeğeri) olan Türkiye 'nin toplam bi
rincil enerj i tüketiminin takriben 3 0 ila 45 milyon ton TKE ' lik kıs
mının nükleer enerj i ile karşılanması demektir ki 20000 MW, 1 5 5
milyar KWh arasında, yani Türkiye 'nin bugün takriben ürettiği top
lam elektrik enerj isi kadar bir miktarı nükleer santrallerden karşı
lanması demek olur; yani bugün için ileri ülkelerde en yüksek bi
rim kapasite olarak ka�şımıza çıkan 1 400 MW' !ık nükleer santral
lerden 1 4 tanesine 202 0 ' ye kadar ihtiyaç var demektir. Bu çok cid
di bir nükleer enerj i programı demektir. Bugün için böyle bir pro
gram ortada görülmemektedir. Yalnızca iki adet nükleer santral in
kurulacağından bahsedilmektedir. B i lindiği gibi l 970 ' li yılların ba
şında yapılması için başlanılan nükleer santraller, geçen 30 yıl içe
risinde kurulamamıştır. Bu süre içerisinde bütün çalışmalar akim
kalmıştır. Yani Türkiye, nükleer enerj iden uzak tutulmuştur. Son
İran örneğinde bazı büyük güçlerin nükleer enerj inin kullanılması
konusunda kısıtlayıcı davrandıklarını apaçık görmekteyiz. Türkiye
enerj ide dışa bağımlıl ığını, COı gazı emisyonunu artırmayan enerj i
üretimini büyük çapta ancak nükleer enerj i kullanarak aşabil ir. Ay
rıca Türkiye dünyadaki en büyük Thorium rezervlerine sahip ki,
Thorium, nükleer santral atıklarını ciddi boyutta azaltacak ve böy
lece nükleer santral lerin en büyük problemi olan nükleer atık depo
lama sorununu da çözmektedir. Fakat maalesef Türkiye, Thorium
reaktörleri konusunda ciddi bir çalışma yürütmemekte ve dünyada
bu konuda yapılan çalı şmalara da katılmamaktadır.
Türkiye 'nin kalkınmasında ve içine düştüğü sıkıntılı dönemi
atlatabilmesi için Atatürk döneminin tekrar hatırlanmasında ve bu
güne yeni şartlara göre uyarlanmasında büyük yararlar vardır. Özel
sektörün yapamadığını devletin yapması, yani karma ekonomi Ata
türk döneminin en önemli özelliğidir. Mümkün olduğunca iç kay
nakları kullanmak, tasarrufa önem vermek, yerli üretimi tüketmeye
özen göstermek, sanayileşmeye önem vermek, Türkiye'de üretilen
1 04
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
1 05
Sencer İmer
1 06
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
şan lı oldu ve bazı başarı lı olanlar da, yatırımı yapanların elinden çı
karılarak el değiştirdi . Devlet yaptığı hatayı anlayarak daha sonra,
DES İ YAB ' ı (bugünkü adı ile "Türkiye Kalkınma Bankası"nı), kur
·
du. Fakat başarı sızlığa uğrayan yurtdışındaki vatandaşlarımızın,
güveni sarsıldı ve sanayi yatırımı yapma hevesi kırıldı . Daha sonra
saadet zincirine benzeyen bazı yatırımlar yapı ldı. Bunlar da yuıidı
şındaki yatırımcılarımızın güvenini sarstı, hevesini kırdı. Bu arada
yurt dışındaki bazı vatandaşlarımızın, inançları gereği faizsiz yatı
rım yapmak istediği bazı kuruluşlar, ' yeşil sermaye' diye vasıflan
dırılırken, yatırımcıyı güvence altına alan girişimler geliştirilmeden
bu tip yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bir sermaye ve bilgi +
teknoloj i kaynağı da ülke kalkınması için usulüne uygun ve akıllı
ca değerlendirilemedi. Yurt dışında yaşayan Türklerin özellikle Av
rupa ve Almanya' da bulunan Türklerin birikmiş sermaye, b ilgi ve
teknoloj i potansiyeli,tabi i ABD, Avustralya gibi dünyanın başka
yerlerinde yaşayan Türklerin imkanları da dahil, Türkiye'nin ulus
devlet olarak hızlıca kalkınması ve güçle�esi için kullanılabilir ve
sistemli bir şekilde kullanılmalıdır.
Dünyanın mevcut su kaynakları bakımından en fakir bölgesi
Orta Doğu ve Kuzey Afrika' dır. Bu bölge dünyada en fazla çatış
maların olduğu bölgelerden biridir. Türkiye, bu bölge içerisinde di
ğer devletlere göre göreceli olarak en fazla tatlı su kaynaklarına sa
hip olan ülkedir. Ancak Türkiye ' nin tatlı su kaynakları kendi vatan
daşlarının bugünkü ve gelecekteki ihtiyacını karşılamaya yetmekte
dir. Diğer taraftan, bugün nüfusu takriben 300 milyon olan Orta
Doğu ' nun 20 yıl sonraki nüfusu 600 mi lyon olacaktır ki, bu önü
müzdeki 20 yıl içerisinde Orta Doğu ' da yaşam için hayati olan su
yun azlığı daha çok hissedilecektir.
1 07
Se11cer İmer
1 08
Türkiye 'yi Ne Bekliyor?
vermesi gerekir. Böyle bir taviz gelecek nesi ller adına verilemez.
Ayrıca AB ile yürütülen bir başka uygulamaya göre de tatlı su kay
naklarımız özell eştirilecek, su tüketiminin fiyatlandırılması gelir
düzeyi bizden çok yüksek AB 'ye göre düzenlenecek, böylece insa
nımız suyu az kullanan veya kullanamayan bir hale getirilmiş ola
caktır. Bu uygulamanın, insan sağlığımız ve zaten sıkıntı içerisinde
olan ve kullanılan tatlı suyun takriben % 70 ini kullanan tarı mımız,
sanayimiz, yani toplam ekonomimiz için ne kadar sıkıntı yaratan
bir durum ortaya koyacağı açıktır. Mal ' esef AB ile her konuda yü
rütülen sözleşme hızla, hatta bu yıl sonuna kadar uygul anmaya
konmak istenmektedir. Bir çok tüketici ve bürokrat, bu su özelleş
tiıme ve fiyatlandırma uygulamasının hiç olmazsa 20 1 5 yılına ka
dar geciktirileceğini umuyordu ama umulan olmadı .Yapılması ge
reken bu uygulamanın derhal durdurulmasıdır. Kamu, bütçesi faiz
ve borç,ana para ödemesinin bir kısmı ancak karşılayan gelirlere sa
hip olduğu için yapılması gerekli su yatırımlarını kend isi yapama
dığı için özel sermayeye daha doğrusu yabancı sermayeye açmak
istemektedir. Yabancı sermaye de yapacağı su yatırımlarından para
kazanabilmek için AB ile imzaladığımız su özelleştirme ve fıyat
landınna sözleşmesinin bir an önce yürürlüğe girmesini istemektedir.
Sovyetler Birliği 'nin 1 990' da ortadan kalkmasından sonra or
taya çıkan tek kutuplu dünyada ABD tek süper güç olarak kaldı .
Dünyada eski Roma devrinde Roma' nın güç kullanarak başka mil
letlere kabul ettirdiği bir Pax Romana = Roma Barışı 1 1 1 diyebilece
ğimiz bir durum vardı. Bugün de aynı yola ABD, Başkan Bush ' un
liderliğinde yeni tutucular diye çevirebileceğimiz Neoconlar ile bir
likte Pax Americana = Amerikan B arışı 'nı diğer milletlere kabul et
tirmek için dünya çapında askeri faal iyetlere girmiş bulunuyor: Af
ganistan, Irak bakalım bundan sonra hangi ülke sırada?
1 09
Sencer İmer
1 10
Tiirkiye 'yi Ne Bekliyor?
ABD, Afganistan ' ı ve Irak ' ı işgal ederken oraya demokrasi ge
tireceğini söylemişti. Bağımsızlığı olmayan bir . ülke, nasıl hür ola
bilir? N asıl demokrasi uygulayabilir? Roma da, dünyaya kendi dü
zenini getirmek için, o ülkeleri işgal ediyordu.
AB ' de kendi yöntemleri ile Türkiye'ye kendi istediklerini yap
tırmaya çalışıyor. Bunu yapmaz isen, üyelik görüşmelerini başlat
mam, diyor. Yani milli bağımsızl ı ğımıza ve hürriyetimize engel ko
yuyor. O da bunu demokrasileşme adına yapıyor. B iri silahlı biri de
silahsız olarak aynı şeyi yapıyor.
Türkiye, bugün adı konmamış gizli bir çatışmanın içerisinde
bulunuyor, bağımsızlığını kaybetmek, başka bir gücün hakimiyeti
altına girmek durumunda kalıyor. İçimizde direnenler, ulusal çıkar
ları savunarak bağımsızlığımızı korumak için mücadele edenler ve
teslim olanlar var. Atatürk, Türk gençliğine seslenişinde:
"Ey Türk gençliği ! B irinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cum
huriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel
senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden
mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. . .
Vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtannaktır! Muhtaç
olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" derken 75
yıl önce şu anda içinde bul unduğumuz duruma işaret etmekte idi.
Türkiye'nin bağımsızlığını savunanlar hiç şüphesiz başarılı
olacaktır. Aksi gerçekleşirse Türki ye bir gücün koruması altında bir
devlet protektorat ( =manda) veya koloni olur. Allah bu duruma düş
mekten korusun ı
İçinde bulunduğumuz gizli çatışma, kriz ve savaş basamakları
na kadar tırmana bil ir, hep taviz verilerek çatışma kazanılmaz.
Tek kutuplu olan �u andaki dünyada, Türkiye çok kutuplu bir
oluşumu tercih etme li ve bunu desteklemelidir. Türkiye'nin ulusal
1 1 1
Sencer İmer
1 12
Tiirkiye 'yi Ne Bekliyor?
Fransa ikilisi ile işbirliği yapabilir. Türkiye çok kutuplu bir dünya
da rahat eder, dünya da rahat eder. Şu anda Avrupa Birliği diye bir
şey yoktur. Ancak fikir olarak böyle bir proje vardır. Hatta Rus
ya ' da bu fikri savunan, tabii Rusya nın geleceği açısından Alexan
der Dugin vardır. 120 A. Dugin, Rusya'daki Avrasya Hareketi ' nin de
başkanıdır. Rusya'nın var olabilmesi için de çok kutuplu bir dünya
ya ihtiyaç vardır. Bu anlamda Türkiye'nin talebi ile Rusya ' nın tale
bi örtüşmektedir. Ama bu Rusya'nın Avrasya düşüncesi ile Türki
ye'nin Avrasya düşüncesinin aynı olması anlamına gelmez. İki ül
kenin farklı çıkarları sebebiyle, farklı Avrasya modelleri olması do
ğaldır. Ancak bu farklılık, Türkiye ve Rusya' nın tek kutupluluğu
aşma konusunda Avrasya Projesi 'nde işbirliği yapmasını engelle
mez. Avrasya proj esi, aynı zamanda Rusya'nın geleceğini güvence
altına alma çabasıdır. Türkiye ' nin bağımsızlığını korumada, Avras
ya Birliğine yaklaşmak Türkiye'nin çıkarınadır.
Türkiye, komşusu ile iyi olan il işkilerini daha güçlendirmek,
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik ve stratejik işbirliğini
kuvvetlendirmek zorundadır. N ATO üyeliği, ABD ile müttefiklik
ve AB üyeliği için çabalar göstermek Türkiye 'ye yetmemelidir.
Türkiye, Ankara-Moskova, Ankara-Brüksel, Ankara-Arap İslam
Ülkeleri, Ankara-Pekin, Ankara-Tahran ilişkilerini mevcut ikili iliş
kilerinin yanı sıra özel likle güçlendirirse, ihtiyaç duyduğu çok ku
tuplu dünyanın oluşmasını hızlandırmış olur. Ancak, her şeyden ev
vel Türkiye'nin içeride güçlü bir devlet olmaya, ulusal bağımsızlı
ğın ulusal ekonomik bağımsızlıktan geçtiğine inanarak Atatürk dö
nemindeki hızla, çok çalı!;imaya mil let olarak ihtiyacı vardır. Bütün
dünyadaki Türk potansiyel ini de bu ulusal kalkınma hareketimizde
seferber etmemiz gerekir. 121
1 13
MODERNLEŞME
1 15
Talıa Akyol
Ama Türkiye İran' dan ileride, acaba neden? Türkiye, Arap ül
kelerinden daha i leride acaba neden? Türkiye, birçok Asya ülkesin
den ve de Afrika ülkelerinin tamamından çok daha ileride acaba ne
den? Ve Türkiye 'de acaba Atatürkçü modernleşme modeli tek doğ
rudur diyebilir miyiz? Hayır Atatürk'ünki yanlıştı, Osmanlı mo
dernleşmesi daha doğruydu diyebilir miyiz? Hayır, ikisi de yanlış
tı, liberal modernleşme yahut şu tarz modernleşme daha doğru olur
du diyebilir miyiz? Bugün bunlar, Türkiye de hem siyasi tercihleri
miz ve değer yargılarımız açısından tartışılıyor, hem de bizim mo
dernleşme konusunda dinamik bir anlayışa vaıınamız bakımından
önemli konulardır.
Türkiye 'nin neden daha gelişmiş olduğunu kendi çapımda
araştırırken şunlar benim dikkatimi çekti: Türkiye, 1 850 yılında
Türklerin padişahı, Müslümanların halifesi, Hıristiyan tebaanın da
hükümdarı olan Sultan Abdülmecit12• zamanında, Avrupa'dan Tica
ret Kanunu almış. 1 85 8 'de Modern Ceza Kanununu çıkarmış. Şer
i cezalar yürürlükten kaldırılmıştır. 1 86 1 Ceza Muhakemeleri Usu
lü Kanunu çıkarılmıştır. Bu liste uzayıp gidiyor. Neden Osmanlı
bunları başardı? Mesela bir İran, Fransız yönetimi altındaki bir Fas,
Tunus, bağımsızlığına kavuşmuş sayabileceğimiz Mısır bunları ya
pamadı da Türkiye bunları neden yaptı?
Önce dikkatimizi çeken, Osmanlı Devleti'nin bürokratik'25 bir
devlet olmasıdır. Bunun için, Türk modernleşmesi, bürokrasi tara
fından başlatı lmış, bürokratik modernleşme olarak yürümüştür. Os
manlı ' da yönetenler İlmiye, 126 Seyfıye 121 ve Kalemiye ' den128 oluşu
yordu.Yani mülki kesim, askerler ve bürokrasi . . . İlmiye dediğimiz
de hukukçulardı. Bugünkü Yargıtaylar, Sayıştaylar, Danıştaylar,
Barolar Birliği, mahkemeler laik cumhuriyetin savunucusu olan bu
kurumlar i lmiye geleneğinden geliyorlar.
116
Modernleşme
1 17
Talıa Akyol
1 18
Modernleşme
1 19
Taha A kyol
1 20
Modernleşme
121
Taha Akyol
1 22
Modernleşme
1 23
Taha A kyol
1 24
Modem/eşme
1 25
Taha A kyol
1 26
Modernleşme
1 27
Taha A kyol
1 28
Modernleşme
!erini ifade ediyorlar. Ama bunun yanında bir şeyler daha var. 1 950
yılında Diyarbakır'da 2 1 1 olan, kamyon sayısı, 1 960'da 587 'ye,
200 1 yılında 4500'e çıktı . 1 950-200 1 yılları arasında Diyarba
kır' daki otobüs sayısı 1 1 'den 5 78 ' e, toplam motorlu kara taşıt araç
larının sayısı ise 260 'tan 34.000 ' e çıktı. Diyarbakır Havaalanı 'ndan
Türkiye 'nin muhtelif illerine giden yolcu sayısı 1 980'de 30 bin
iken, 2000 yılında bu sayı 1 3 7 bine ulaştı. Bu gün pek çok Diyar
bakırlının, Vanlının, Siirtlinin; İstanbul 'da Antalya 'da, Ankara'da,
şurada burada evleri var, i şyerleri var. Bunların bir kısmı Vehbi
Koç 'un bayii yahut da onların bir kısmının açtığı şirketler İstan
bul ' da şube açıyorlar. Dikkat ederseniz Kürt kimliği ve mezhep
kimlikleri bir taraftan ortaya çıkarken, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaş
mış milletiz amacının altındaki bu farklılıklar ortaya çıkarken; beri
yanda şehirleşme, ticarileşme orta sınıf teşekkülü gibi süreçler in
sanlarımızı ve değerleri birbirine bağlıyor, kopamaz bir hale getiri
yor.
O sebeple, Mısırlı iktisat tarihçisi Charles Isawi 'nin söylediği
gibi; Türkler Ortadoğu 'da modernleşmenin öncüsüdür. Şimdi mo
dernleşme tarihimizin en önemli aşaması olan ekonomik ve sosyal
modernleşmeyi başarma sürecindeyiz, ' uzun ince bir yol 'dur bu.
Bir de Azerbaycan ' dan petrol fışkırtıp da el ele verip beraber şirket
ler kurduğumuzda, A ze rba yc a n ın bir Kuveyt kadar zengin olduğu
'
1 29
ÖZGEÇMİŞLER
ALEV ALATLI
ı _n
ceci" kendisini izleyen "Or 'da Ki�se Var mı?" (Is there anybody
out there?) dörtlüsünün öncüsüydü. 1 992 ' de yayınlanan "Viva la
Muerte" yi, 1 993 'te " Nuke Türkiye " (Nuke Turkey!), "Yalla Kur
da Yedirdin Beni" ( You Sure Made Me a Prey to the Wolves ) ve
"OK Musti, Türkiye Tamamdır! " (OK Mustafa, Turkey is Dealt
With !) izledi. "Kadere Karsı Koy A.S." (Resist Your Fate, Incorpo
rated) l 995 'te yayınlandı. l 999'da "Eylül 1 998" (September 1 998)
isimli küçük bir nesir-nazım denemesini, 2000 yılında " Schrödin
gerin Kedisi, Kabus ", 200 1 yılında " Schrödingerin Kedisi, Rüya "
izledi.
Alatlı halen " Gogol'un İzinde " (On the Footsteps of Gogol)
baslıklı bir nehir roman üzerinde çalışmaktadır. 2004 Haziran ayı
sonunda dörtlünün i lk cildi olan "Aydınlanma Değil, Merhamet!"
okurlarla buluştu. 2004 sonbaharında d a "Dünya Nöbeti" isimli
ikinci cilt yayımlandı. " Suya Yazılı" ( Written on the water ), "Ak
ma Volga'm" ( Flow no more, Volga of mine!) adlı kitaplarla dört
lü nehir roman serisi tamamlanmış olacak.
Alev Alatlı 'nın ayrıca gazete makalelerinin derlendigi "Şimdi
Degilse, Ne Zaman?" 2002 (If not now, when?) ve röportajlarından
oluşan "Alev Alatlı ile Türkiye ve Dünya" 2003 (Turkey and the
World with Alev Alatlı), "Hayır Diyebilmeli İnsan" isimli üç kitabı
daha bulunmaktadır.
Kapadokya Üniversitesi kurucusu, İlke Eğitim ve. Sağlık Vak
fı 'nın Mütevelli Heyet Yönetim Kurulu Başkan Vekili'dir.
1 34
ATTİLA İLHAN
1 35
tehlike, geri lim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oyna
mış. Bir kaç kez gözaltına alınmıştır.
1 95 1 yılında Gerçek gazetesindeki bir yazısından dolayı ko
vuşturınaya uğrayınca Paris ' e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem
Attila İlhan 'ın Fransızca'yı ve Marksizm ' i öğrendiği yıllardır.
1 95 0 ' li yılları İstanbul,İzmir, Paris üçgeni içerisinde geçiren Attila
İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyunnaya
başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi 'ne devam etti.
Ancak son sınıfta gazeteciliğ� başlamasıyla beraber öğrenimini ya
rıda bıraktı. Sinemayla olan i lişkisi, yine bu dönemde, 1 953 'te Va
tan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.
1 95 7 ' de gittiği Erzincan' da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar
İstanbul'a dönüş yapan Attilii İ lhan sinema çalışmalarına ağırlık
verdi. On beşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı . S i
nemada aradığını bulamayınca, 1 960'ta Paris'e geri döndü. Sosya
l izmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem,
babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz
yıl İzmir ' de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başya
zarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir
kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bı
çağın Ucu ' nu yayınladı. 1 968'te evlendi, 1 5 yıl evli kaldı.
1 973 'te B i lgi Yayınevi ' nin danışmanlığını üstlenerek Anka
ra' ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak 'ı Ankara' da yaz
dı. 8 1 'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı roma
nını tamamladıktan sonra İstanbul ' a yerleşti . İstanbul ' da gazeteci
lik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre
Güneş gazetesinde yazan Attilii İ lhan, 1 993- 1 996 yılları arasında
Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1 996 yılından itibaren
köşe yazılarını Cumhuriyet Gazetes i' nde sürdürdü. l 970' lerde Tür
kiye 'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlele_re ulaş-
1 36
masıyla beraber Attila İ lhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı.
Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugün
dür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.
Bütün çalışmalarında, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk halkıy
la gerçekleştirdiği Anadolu İhti lali ve arkasından gelen Cumhuriyet
Mücadelesini l 950'den beri inceleyen Attila İlhan Kurtuluş Savaşı
ve Cumhuriyetimiz i le ilgili pek çok bilmediklerimizi belgelerle
bizlere yıllarca anlattı. Gerek gazete yazıları gerek romanları gerek
TRT ' deki konuşmaları buna vesile oldu.
Son yıllarında "Bir Millet Uyanıyor" ile Cumhuriyetimiz için
ulusal bir cephenin nasıl oluşturulması gerektiğini b izlere gösterdi .
Kurtuluş savaşı sırasında Mustafa Kemal Paşa'nın yanında bulunan
mücadeleci aydınların oluşturduğu ulusal cephenin şimdi de sağ sol
ayrımı olmaksızın yapılması gerektiğini savundu. Dip dalgası dedi
ği, Türk halkının doğru tepkisi; söylediklerinin haklı olduğunu gös
terdi.
1 37
Prof. Dr. İ LBER ORTAYLI
1 38
rısı (2003), Osmanlı İmparatorluğu İktisadi ve Sosyal Değişim:
Makaleler 1 (200 1 , Gelenekten Geleceğe (200 1 ), İlber Ortaylı ile
Tarihin Sınırlarına Yolculuk (2002), Osmanlı Mirasından Cumhuri
yet Türkiyesi ' ne (Taha Akyol ile birlikte 2002)
1 39
Prof. Dr. OKTAY S İNANOGLU
1 40
ne atandı . l 973 'te Almanya'nın en yüksek bilim ödülü olan "Alek
sander von Humboldt Bilim Ödülü"nü ilk kazanan kişi oldu.
1 975 'te Japonya'nın "Uluslararası Seçkin B ilimci Ödülünü" kazan
dı . 1 975 yılında özel kanunla Oktay S inanoğlu 'na ilk ve tek "Tür
kiye Cumhuriyeti Profesörü" unvanı verildi. 1 976'da Japonya 'ya
Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi . Bu görevi sıra
sında, Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişki lerinin temellerini at
tı. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir.
Hindistan 'ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhur
başkanıyla görüşmüştür. Meksika 'da aynı seviyede, Üçüncü Dünya
Ülkelerinin Bağımsızlığı için çalışmıştır. Meksika hükümeti tara
fından yüksek Bilim Ödülü "Elena Moshinsky" ile ödüllendirilmiş
tir.
Bu sırada Türkiye'deki faaliyetlerini daha da yoğunlaştırdı.
1 994-200 1 yılları arasında Yıldız Teknik Evrenkenti, Fen-Edebiyat
Bölümünde profesör olarak gençlere, fizik kimya, mastır, doktora
araştınnaları, bitirme tezleri yaptırdı; "Fizik ve Kimyanın Yeni Ma
tematik Temelleri" konulu üst düzey seminer derslerinde yeni çalış
malarını anlattı [Elbette ki, "Doğal olarak Türklerle Türkçe konu
.
şulur; başka türlü bir garabet düşünülebilir mi? " diyen Prof O. Si
nanoğlu 'nun Türkiye 'deki 43 yıl boyunca istisnasız her konuşması
Türkçe olmuştw:] Bu dönemde, Türkiye 'den çeşitli ülkelere bilim
sel faaliyetler için gidip gelmeğe devam etti.
Sovyetler Birliği Bilim ve Sanat Akademisi davetlisi olarak
Rusya'da kuramlarını anlattı . M oskova ve Leningrad evrenkentle
rinde bilim kitapları Rusçaya çevirtilerek okutuldu. Çekoslovak B i
l im ve Sanat Akademisinin defalarca özel misafiri oldu ve kuram
ları üzerinde ça lışan ekoller kuruldu. Kore, Japonya, Hindistan,
Hong Kong, Kanada, Romanya, Fransa, Hollanda, İsviçre, Alman
ya ve daha birçok ül kede bilim konuşmaları yaptı. Genç yaşta bi-
141
limde gösterdiği başarılarıyla milyonlarca gencin bilime heveslen
mesine vesile oldu. Miami evrenkentinde "Kuramsal B ilimler Mer
kezini" kurdu. Türkiye ' de ilk yaz okulları düzenleyerek sahalarının
en ünlü bilim adamlarını Türkiye'ye davet etti .
Halen, bir yandan bilimsel araştırmalarına dış ülkelerde devam
ederken, bir yandan da Türkiye' de yazılar yazıyor. Çeşitli evren
kentlerde, tıp ve bilim kurultaylarında bilimsel, ayrıca Türkiye'nin
her köşesinde yıllardır halka genel konuşmalar yapmaktadır. [Ma
nisa, Malatya (2 kez), Gaziantep (2 kez), Tekirdağ (2 kez), Amasya,
Sivas, Tokat, Trabzon, Samsun, Mersin, Kastamonu (2 kez), Antal
ya, Kayseri, Elazığ, Çorum, İzmir, Van, Bodrum, Edirne, Kaş, Kü
tahya, Konya (2 kez), Çanakkale, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Di
yarbakır, Ankara, İstanbul, Kozan, Sakarya, Kocaeli}.
1 962' den günümüze dek i lk TÜBİTAK B ilim Ödülünü, i lk Se
dat S imavi Fen ödülünü, 1 992 ' de B i lgi Çağı, 1 995 'te İLESAM Üs
tün Hizmet Ödülünü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın B ilim Adamı
ödüllerini aldı. Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi ve benzeri
bir çok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür
Kurumu asl i üyesi oldu. 200 1 'de Yerel TV' ler Birliğinin yurt çapın
da yaptığı halk oylaması sonucunda "Halk Kahramanı" seçildi.
2002 yılında Antalya' da Uğur Mumcu B ilim Ödülü, TÜRKSAV
Türk Dünyası 'na Hizmet Ödülü veri ldi. 250 kadar uluslararası bi
limsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları var
dır. Türkiye' de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır.
2005 yılında tüm Y.T.Ü. öğrencilerinin oylamasıyla "Yılın Yıl
dızları En Beğenilen Bilim Adamı Ödülüne" layık görüldü.
2005-2006'da O.D.T.Ü, İ.T.Ü., Yıldız Teknik, B ilkent Evren
kentlerinde Moleküler B iyoloji, Kimya, Matematik dallarında ken
di kuramlarını anlatan bilimsel konuşmalar yaptı. Eylül 200 1 Kalp
Uzmanları Kurultayı, Mart 2005 İstanbul 'da Avrupa B irliği Bevli-
142
yeciler Kurultayı, Eylül 2005 Çocuk Cerrahisi Kurultayı, 2005 ve
2006 D iyabetik Kurultaylarında hekimlere bilimsel konuşmalar
yaptı. 2006 Mart ANSİAD Antalya İşadamları Derneği 'ne, Antalya
Barosuna ve 2006 'nın ilk yarısında daha birçok konuşmalar yaptı.
Mayıs 2006 ' da kendisine Karaman Valisi ve Karaman Belediye
Başkanınca "Karamanoğlu Mehmet Bey- Türk D iline Üstün Hiz
met Onur ödülü, Türk Dil Kurumu'nda verildi.
Mayıs 2002 ' de Hollanda'da, Mart 2004 Ft. Lauderdale, Flori
da, 2004 Haziran Köln Türk Üniversiteliler Derneği, 2005 Kasım
Tampa, FL, 2006 Ocak Viyana' da Türk Akademisyenler Derneğin
de, 2006 Şubat Voralberg-Avusturya'da yaşayan yurttaşlarımıza ve
öğrencilerimize; bilimsel konularda, Türkçe konusunda, Türkiye ve
dünya konularında konuşmalar yaptı. Ayrıca Avrupalılara "Dünya
nın Gidişatı ve Avrupa Birliği" hakkında da konuşmalar yapmıştır.
Eğitim-Bilim dergisinde ve Bilim Ütopya dergisinde bilimsel
konulu makaleleri yayınlanmaktadır. l 978 'de eski TDK'dan Fizik
sel Kimya Terimleri sözlüğü yayınlanmıştı. Şimdi de Açıklamalı
Fizik-Kimya- Matematik Seçme Ana Terimleri Sözlüğü yayına ha
zırlanmaktadır. (Oktay Sinanoğlu 'nun ayrıntılı yaşam öyküsü için
Emine Çaykara 'nın söyleşisiyle hazırlanmış Alfa yayınlarından ya
yınlanan "Türk Aynştaynı Oktay Sinanoğlu Kitabına " başvurunuz.)
1 43
Doç. Dr. C. SENCER İMER
1 44
kanlıklarına danışmanlık görevini yürüttü. 1 996 'da KİGEM (Kamu
İktisadi Kuruluşlarını Geliştirme Merkezi) isimli vakfın kurucuları
arasında yer aldı . Batı Berlin Demir Çelik Fabrikası Kurucusu ve
Yönetim Kurulu Başkanlığı, T. C. Demir Çelik İşletmeleri Genel
Müdürlüğü, Erdemir ve Asil Çelik Yönetim Kumlu Başkan Vekil
l iği, Sivas Demir Çelik İ şletmeleri Yönetim Kurulu üyeliği görev
lerini yürüttü. Bu sırada OECD Çelik Komitesinde Türkiye Temsil
cisi görevini yürüttü. Karabük Demir Çelik Fabrikalarını kapatıl
maktan kurtarma çalışmalarında bulunduğu Karabük Demir Çelik
Fabrikaları Kurucuları arasında yer aldı ve KARDEMİ R Karabük
Demir Çelik Sanayi ve Ticaret A . Ş . ile KARDÖKMAK (Kardemir
Döküm ve Makine Fabrikaları A.Ş.), KARÇEL (Kardemir Çelik
Konstrüksiyon A.Ş.), KARLİMAN (Kardemir Liman A.Ş.), Karde
mir Çalışanları Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. MEKSA
(Mesleki Eğitim ve Küçük ve Orta Boy Sanayi Destekleme Vakfı)
Vakfı kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, TİSAV (Türk Dünyası
İktisadi ve Sosyal Kalkınma Vakfı ) yönetim kurulu üyesi, Türk
Devletleri ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İ şbirliği Kurultayı
Vakfı kurucusu ve yönetim kurulu üyeliği yaptı. Zonguldak Kömür
Maden Ocaklarının analizini ve yeniden yapılandırılmasını gerçek
leştirmek üzere Türk l l ükümeti tarafından oluşturulan Zonguldak
Taşkömürü Kurumu İnceleme Komisyonu Başkanlığını yürüttü.
Ankara Üni versitesi Fen Fakültesi ve Siyasal B i lgiler Fakültesinde
öğretim üyeliği yapt ı. Farklı alanlarda, çeşitli ülkelerde yayımlan
mış birçok bi limsel makalesi bulunmaktadır. Halen Hacettepe Üni
versitesi Uluslararası İl i�ki lcr Bölümünde öğretim üyeliliği yap
maktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
1 45
TAHA AKYOL
1 46
1 1 - Osmanlı' da ve İran ' da Mezhep ve Dev Jet
1 2- Hariciler ve Hizbullah
1 3 - Kitaplar Arasında
1 4- Politikada Ş iddet (düzenlenmiş haliyle yeniden basım)
147
DİPNOTLAR
1- "2 1 . Yüzyılda Türkiye'de Sosyal B ilimler ve Toplum Sorun
ları Sempozyumu" Bi ldiriler Kitabı, Ankara Mart 2006, Editör: Le
vent ÖZMEN-M.Akif SÖZER, ISBN 975-00888-0-8
2- Tavuk Kümesinde Tilki: Ephraim Kischon; Çeviren: Moşe
Beraze, B ilgi Yayınevi; Ankara, 1 982, 1 1 x 1 9 cm., 256 sayfa, Türk
çe.
3- İmam-ı Gazzali: Ebu Hamid Muhammed Ahmed ( 1 058-
1 1 1 1 ) Tus şehrinde doğdu. Yasadığı yüzyıl siyasi bakımdan çalkan
tılı, fakat ilmi ve dini hayat bakımından İslam dünyasının ve tüm
dünyanın en parlak dönemini teşkil eder. Ayrıca Gazzali, yalnız dö
neminin değil , bütün İslam düşüncesi tarihinin en önde gelen düşü
nürlerindendir. Ehl-i sünnet inancına yaptığı hizmet, kendisine
Huccetü 'l-Islam lakabının verilmesine sebep oldu. Fıkıhta Safi!,
kelamda Es 'ariyye ekolünü benimsemiş olan Gazziill ömrünün son
larını tasavvufi bir hayat içinde geçirmiştir.
Gazzali; Kelamcılar, süfiyye, batinller ve özellikle yunan kay
naklı felsefe dahil, devrinin bütün düşünce şekillerini olabildiğince
tahlil ve tenkitten geçirdi (De Boer, Islam'da Felsefe tarihi, Çev,
Yasar Kutlay s. 1 09).
4- 57. ALAY: Çanakkale'yi denizden geçemeyen İtilaf Devlet
leri 'nin 25 Nisan 1 9 1 5 günü Gelibolu Yarımadası ' na ve Kumka
le'ye asker çıkarmalarıyla Çanakkale kara savaşları başlamıştı. 25-
26 Nisan 1 9 1 5 tarihlerinde Arıbumu 'nda karaya çıkıp Conkbayı
rı ' nda i lerleyen çıkarma kuvvetleri Türk birliklerince durduruldu.
Bu birliklerden biri de Yb. Hüseyin Avni Bey ' in komutasındaki 57.
Alay 'dı. 57. Alay ' ın komutanları da dahi l olmak üzere 628 kişilik
mevcudunun tamamı 25-28 Nisan 1 9 1 5 tarihleri arasında şehit düş-
1 49
müştür. 57 . Alay adına yaptırılan şehitlik, Gel ibolu Yarımadası'nda
Kanlısırt 'tadır.
5- "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum."
1 9.Tümen K.Kur.Yb.Mustafa Kemal 25.Nisan. 1 9 1 5 ,Conkbayırı
6- Şükrü Koç (Konya 1 952): Prof. Dr. Ankara Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi. Akademisyenler B irliği Ge
nel Başkanı.
7- Malazgirt Meydan Muharebesi: Türklere Anadolu'yu yurt
yapan Selçuklu-Bizans Savaşıdır. Büyük Selçuklu Devleti Sultanı
A lparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen kuvvetleri arasın
da, 26 Ağustos 1 07 1 tarihinde, Doğu Anadolu' da Malazgirt Ovasın
da meydana geldi. Bu muharebe, dini, mi lll, siyasi, askeri neticele
ri ve Türk-İslam tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakı
mından önemlidir.
8- Zürih: İsviçre 'nin en büyük kentidir. Ticaret başkentidir.
Nüfusu 366,809 ' dır ve alanı: 9 1 . 8 8 km2 . Zürih adının kökeni Kelt
kelimesi Turus 'tan gelmektedir. 2. yüzyıldaki Roma işgalinde şehir
Turicum diye adlandırılmıştır. FIFA merkezi Zürih 'te bulunur.
9- Tsunami: Tsunami kelimesinin kökeni Japonca'dır. Etimo
loj i k olarak incelendiğinde "tsu" liman, "nami" dalga anlamlarına
gelmektedir. Deprem, toprak kayması, meteor düşmesi, volkanik
patlamalar gibi nedenlerle oluşan uzun periyotlu ve güçlü deniz
dalgalarıdır.
1 0- Paradigma: 1 - Belirli bir alanda çalışan bilim adamlarının
paylaştığı ortak değerler ve anlayışlar dizisi . 2- Aynı söz dizimsel
bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıt
lık bağlantısı kuran ögelerin oluşturduğu bütün, dizi.
1 1 -Totoloji : Anlamdaş kelimelerin ardarda söylenmesiyle olu
şan pekiştirme sanatıdır. Aynı düşüncenin farklı sözcüklerle tekrarı
şeklinde ifade edilir.
1 50
1 2- Al Gore: 2000 Yılı ABD Demokrat Parti Başkan Adayı .
Ülke genelinde rakibi Cumhuriyetçi Parti Başkan adayı George W.
Bush 'tan 500.000 ci varında fazla oy almasına rağmen seçiciler ku
rulunda 266-27 1 'e karşı başkanlık seçimlerini kaybetmiştir.
1 3- Harvard Üniversitesi: Massachusetts, Amerika Birleşik
Devletleri 'nde bulunan özel bir üniversitedir. 8 Eylül 1 636 'da ku
rulmuştur. Amerika 'nın en eski ve en prestij li okullarından biridir.
1 4- CIA (Central lntelligence Agency): Amerikan Merkezi Ha
beralma Teşkilatı. 1 947 'de ABD başkanlarından Truman tarafından
kurulmuştur. ABD dışı ülkelerden, Amerikan devleti için gereken
istihbaratı toplayan kurumdur. Merkezi Virginia eyaletinde Lang
ley' de bulunmaktadır.
1 5- Prof. Dr. Özer ERTUNA: Boğaziçi Üniversitesi İ.İ.B .F.
İşletme Bölümü Öğretim Üyesidir. 1 963 Robert Kolej ve 1 965 Cor
nell Üniversitesi mezunudur. Uzmanl ık alanları Ekonomi Yönetimi
ve Finans' dır.
1 6- Gazi Üniversitesi: Ankara 'da kurulmuş olan bir devlet
üniversitesidir. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Mustafa Ke
mal Atatürk ve arkadaşlarının giri şimiyle 1 926 yıl ında "Orta Mual
lim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü" kurulmuş, 1 929 yılında "Gazi
Orta Mual lim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü", 1 976 yılında ise Ga
zi Eğitim Enstitüsü adını alan bu kurum, 1 982 yılında Ankara İkti
sadi ve Ticari İlimler Akademisi'nin de katıl ımı ile Gazi Üniversi
tesi 'ne dönüştürülmüştür.
1 7- George Washington Üniversitesi: ABD eski başkanının
adını taşıyan Washington Eyaletine ait en büyük yüksek öğrenim
kurumu Seattle' deki Üniversitedir.
18- Bing Bang Teorisi: Tel eskop ile bakıldığında yı ldızların
dünyadan gitti kçe uzakla�tığım ilk defa keşfeden Amerikalı astro
nom Edwin 1 hıbhle o l d u . Y ı ldızların, uzaklı klarına bağlı olarak kı
zıl renge doğru kayan bir ı � ık yaydıkları m saptadı.
151
Bilinen fizik kura lına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru
hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yap ıldığı no
ktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kaymaktaydı.
Bu bulgular Einstein'ın genel görecelik kuramının işaret ettiği ge
nişleyen kainat modeli ile ilgili tahminlerinin doğru olduğunun ilk
delilleridir.
Buna göre, evren sürekli genişliyorsa ve bunu tersten ele alır
sak, geçmiş bir zamanda kainattaki bütün madde çok küçük bir ye
re sıkıştırılmıştı. Basit bir mantıkla anlaşılan bu gerçeği ilk olarak
bir roket bilimcisi gündeme getirdi. Bu "Bing Bang" teorisinin baş
langıcıydı. Buna göre kainat sonsuz yoğunluktaki bir noktanın bir
denbire büyük bir patlama ile genişleyip yayılması sonucu oluştu.
Başka bir ifade ile tüm evren hiçbirşey yok iken (içinde bulunduğu
muz dünya dahil olmak üzere) bir anda yoktan varoldu.
1 9- Linguist: Dilbilim Uzmanı
20- Türk Dil Kurumu: Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 1 2
Temmuz l 932'de Mustafa Kemal Atatürk 'ün talimatıyla kurulmuş
tur. Cemiyetin kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanın
mış edebiyatçıları olan Samih Rif'at, Ruşen Eşref, Celal Sahir ve
Yakup Kadri ' dir. Kurumun ilk başkanı Samih Rif'at'tır. Türk Dili
Tetkik Cemiyetinin amacı; "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginli
ğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine ya
raşır yüksekliğe eriştirmek" olarak tespit edilmiştir. Atatürk'ün sağ
lığında, 1 932, 1 934 ve 1 936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem
Kurumun yönetim organlan seçilmiş hem dil politikası belirlenmiş,
hem de bilimsel bildiriler sunulup tartışılmıştır 1 934 'te yapılan ku
rultayda cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; l 936'daki ku
rultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur.
2 1 - Şovenizm : Etnik bir zümrenin üstünlüğünü öne çıkaran
akımların genel adı. Fransız bir politikacı olan Shoven ' in genel po
litik yaklaşımından türeti lmiş terimdir.
1 52
22- Eklektik: (yazıda kullanıldığı anlam): Tüm konularda
uzun bir dönemi kapsayacak yaklaşım tarzı.
23- Etik: İnsanlar arasındaki ilişkilerin temelinde yer alan de
ğerleri ahlaki, geleneksel, kültürel bakımdan iyi ya da kötü, doğru
ya da yanlış olanın niteliğini ve temellerini araştıran felsefe dalı, üs
tün değerler bilimi.
24- Rasyonalist: Akılcı, usçu.
25- Parasetamol: Ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak etki gös
teren 1 00 yılı aşkın süredir tüm dünyada güvenle kullanılan bir
üründür. 2-3 aylık çocuktan itibaren her yaş grubunda kullanılır.
26- Avrupa Birliği (AB): 1 95 2 ' de Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu (AKÇT) kuruldu. AKÇT'yi Avrupa Atom Enerjisi Top
luluğu izledi . 1 95 7 ' de Roma Anlaşması i le Avrupa Ekonomik Top
luluğu kuruldu. Kurucu altı Avrupa ülkesi Batı Almanya, Fransa,
Belçika, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg 'tan oluşuyordu. Aynı ül
keler 1 952 tarihli AKÇT'nin de kurucusuydu. Avrupa Topluluğu'na
üye 1 2 devlet tarafından l 992 ' de imzalanan Maastricht Anlaşması,
Avrupa B irliği biçimlendirildi. 1 Mayıs 2004 'te AB 1 0 yeni ülkeyi
üyeliğe kabul etti. AB tarihinin bu en büyük genişleme hamlesinin
ardından birliğin üye sayısı 25 'e yükseldi.
27- Alev Alath: 1 8 Mart 2005, Ankara.
28- Etibank: Madencilik,Metalurji ,kimyasal ürünler ve ban
kacılık alanlarında faaliyet göstermek üzere 1 4. 06. 1 935 tarihinde
2805 sayılı Kanunla kurulmuş Kamu İktisadi Teşebbüsüdür. 1 998
yılının başında yeniden yapılandırılarak Eti Holding A . Ş . , Ocak
2004 yı lında tekrar yeniden yapılandırılarak Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğü adını almıştır. Dünyanın en büyük Bor Madenle
ri işleticisi ve Bor Rafine Ü ıünlerinde dünya lideridir.
29- Sümerbank: Sümerbank tarihi, Türkiye'de sanayileşme
nin tarihidir.
1 53
1 925 yılında 633 sayılı Yasayla Sanayi ve Maadin Bankası ku
ruldu. Devletin elindeki sanayi kuruluşları bu bankaya devredildi.
Sanayi ve Maadin Bankası 1 93 2 yılında Devlet Sanayi Ofisi ve
Türkiye Sanayi Kredi Bankası o larak ikiye ayrıldı. Bu iki kuruluş,
3 . 6. 1 933 gün ve 2262 sayılı Yasa ile birleştirilerek Sümerbank ku
ruldu. Sümerbank (Sümer Holding) ve bütün fabrikaları 30. l 0. 1 987
tarihinde özelleştirme kapsamına alındı.
Sümerbank'ın pamuklu sektöründe 20, yünlü ve halı sektörün
de 1 O, deri ve kundura sektöründe 4, kimya sektöründe 6, toprak ve
seramik sektöründe 6, ticaret sektöründe 4, çimento sektöründe 1 ,
kağıt sektöründe 3, demir - çelik sektöründe 1 işletmesi ve araştır
ma ve geliştirme yapan 1 kuruluşuyla toplam 56 tesisi mevcuttu.
Ayrıca 49 şubeli bir bankası vardı.
30- Vladimir İliç Lenin: Politik teoriysen, aktivits ve devlet
adamı. 1 870 Simbirsk'te doğdu ve kentinde doğdu 1 924 'te Gorki
kentinde öldü. Orta halli bir öğretmen ailesinin altı çocuğundan
ikincisidir. Ağabeyi Alexander Ulyanov, Çar III. Alexander 'a karşı
suikast girişimine katı ldığı için kurşuna dizilmiştir. Kazan Üniver
sitesi Hukuk Fakültesi ' ne girdi ve üç ay sonra devrimci öğrenci ha
reketi içinde yeraldığı için üniversiteden atı ldı. 1 89 1 'de St. Peters
burg Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni dışarıdan birincilikle bitir
miştir. Nisan 1 895 'te Avrupa 'ya gitmiş ve orada Çalışan Sını fın Öz
gürlüğü Grubuna başkanlık eden P lekhanov ile görüşmüş ve onun
devrimci fikirlerinden yararlanmıştır. Aynı yıl Rusya'ya geri dön
müş fakat tutuklanıp 1 5 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Devrimci
fikirlerinden vazgeçmeyip hapishanedeki mahkumları örgütlediği
için 1 897 yılında Sibirya'ya sürgüne gönderi lmiştir. 1 899 yılında
ilk makalesini "Lenin" takma adıyla yazmıştır. Daha sonra Ulyanov
soyadım kullanmadı ve Vladimir Lenin olarak tanındı. Gençliğinin
büyük kesri sürgünde geçen Lenin, 1 9 1 7' de, İsviçre' de sürgünde
1 54
iken gizlice ülkesi Rusya'ya döndü ve meşhur Ekim İhtilaline ön
cülük etti.
31- Varşova Paktı: 14 Mayıs 1 95 5 ' ten 1 99 1 yı lına kadar,
S SCB önderliğinde Doğu Bloku ülkelerini savunmada ittifak için
oluşturduğu birlik. Varşova Paktına üye ülkeler; Arnavutluk
( 1 968 'de çıktı), Bulgaristan, Doğu Almanya (Almanya 'nın Birleş
mesiyle 1 990'da çıktı), Polonya, Romanya, Macaristan, Çekoslo
vakya ve SSCB 'dir. 3 1 Mart 1 99 1 ' de askeri yapılanması sonlandı
rılmış ve 1 Haziran 1 99 1 'de Varşova Anlaşması feshedilmiştir.
32- Fransız İhtilali: 1 787'den başlayarak Fransa'yı sarsan, ilk
doruk noktasına 1 789 'da ulaşan ve değişik aşamalardan geçerek
l 799'a değin süren devrimci hareket. Fransa'da eski rejime son
vermiş ve Avrupa tarihinde yeni bir dönem açmıştır. Fransız ihtila
li, Fransız Devrimi ve 1 789 Devrimi olarak da bilinir.
33- Oligarşi: Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde
toplandığı yönetim, aristokrasinin daralmış biçimi .
34- Tımar ve zeamet teşkilatı: 1 . Murat zamanında 1 3 76 yı
lında Anadolu 'da, kurulan toprak kullanım ve yönetim sistemi.
Osmanlı Devletinin; geçimlerine ve hizmetlerine ait masrafla
rı karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara, muayyen bölge
lerde, kendi nam ve hesaplarına tahsil selahiyetiyle birlikte tahsis
etmiş mülk ve vergi kaynaklarına verilen umumi isim Tımar ve
Zeamet'dir. İkta ve dirlik diye de anılır. Bu sistemde arazi, tımar ve
rilen kimsenin mülkü değildir. Tımar sahibi (siihib-i arz), araziyi,
reayaya (vergi vermekle mükellef o lan vatandaşa) i şletmek üzere
verir, mahsfılden ve reayanın şahsından devletin alacağı vergileri
toplar.
35- Alphonse Maric Louise Prat de Lamartine: ( 1 790 -
1 869) Fransız yazar, şair ve politikacı . Osmanlı zamanında İzmir 'in
Tire ilçesine gelmiş ve bir süre burada yaşamıştır.
1 55
36- Süleyman Demirel: 2 1 . Yüzyılın Yol Haritası : Demokrasi
ve Kalkınma, ABC Basım Aj ansı 2003, syf 3 1 4.
37- Garp : Batı
38-Tanzimat Fermanı: 3 Kasım 1 83 9 ' da Sultan Abdülme
cid'in sadrazamı Mustafa Reşid tarafından Gülhane P arkı 'nda ya
bancı devletlerin elçileri ve büyük bir halk topluluğunun huzurun
da okunan, kişi lerle devlet arasındaki ilişkilere hukuki yönden ye
nilikler getiren, eski yasaları tamamen değiştirmeyi öngören, Tan
zimat-ı Hayriye adı verilen ıslahat hareketini siyasal ve hukuki yön
den teminat altına alan belge.
39- Deli Petro ( 1 672 - 1 725): Rusya' nın modernleşmesine bü
yük katkıları olmuş Büyük Petro adıyla maruf çar. 1 672 yılında
Moskova'da doğdu ve kendi kurduğu Saint-Petesburg (Leningrad)
da 1 725 yılında öldü. Rusya'yı Avrupalılaştırmak için çalışmalar
yaptı. Petro ' nun ilk işi bir ordu ve donanma meydana getirmek ol
muştur. İngiliz gemilerinin nasıl yapıldığını öğrenmek için iki defa
Arkanjel'e seyahat etmiş, mühendisler getirterek Voronej ve Don
nehirleri üzerinde ilk Rus donanmasını yaptırmıştır.
Rusya'nın sahili olmadığı,Karadenize inmek üzere Petro,
1 696 'da Azak kalesine hücum ederek Osmanlının elinden aldı .
1 709'da da İsveç kralı XII. Charles'e karşı Poltava zaferini kazana
rak onu Osmanlıya sığınmaya mecbur etti. Petro İsveç kralının ken
disine teslim edilmesini istemişti. Osmanlı bunu kabul etmeyerek
kralı beş sene muhafaza etmiş ve sonra memleketine dönmesine
imkan vermiştir. Osmanlıyla bu sebepten dolayı muharebeye giriş
ti fakat Baltacı Mehmed Paşa'nın kumandası altında bulunan Os
manlı ordusu tarafından Prut'ta 1 7 1 1 ' de mağlup edilmiştir.
40- Burj uvazi: XVII-XIX. asırlarda ticaret ve endüstri yoluy
la zengin olmuş, asil olmadıkları halde soylulardan daha nüfuzlu
hale gelmiş ailelerin topluluğu.
1 56
4 1- Konvansiyon : Anlaşma. Bir anayasa yapmak veya bir ana
yasayı değiştirmek için toplanan olağanüstü geçici meclis.
42- Lev Davidoviç Troçki: ( 1 879 - 1 940 ) Rusyalı kominist
aktivist ve devlet adamı . 1 9 1 7 Ekim Devrimi önde gelen isimlerin
dendir. Sovyetler Birliği 'nin kurulmasında, ihtilal sonrası iç isyan
ların ve ayaklanmaların bastırı lmasında birinci derecede rol oyna
mıştır. Kızılordu' nun kurucusu olarak kabul edilmektedir. Özellik
le iç karışıklıklarda baş vurduğu sert ve acımasız tedbirleriyle dik
katleri üzerine çekmiştir. Lenin' den sonra Sovyetlerin en güçlü
ikinci adamı olmuştur. Lenin 'in ölümünden sonra Stalin ile girişti
ği iktidar mücadelesini kaybetmiş ve ülkeyi terk etmek zorunda
kalmıştır. Troçki 'nin asıl adı Leon Davidoviç Bronştayn'dır. Troç
ki, takma adı olup 1 902 yılından itibaren kullanmaya başlamıştır.
43- Kazım Karabekir ( 1882 - 1 948): Kurtuluş Savaşı komu
tanlarından Kazım Karabekir İstanbul ' da doğdu. Mehmed Emin
Paşa'nın oğludur. İlköğrenimini İstanbul, Van, Harput ve Mekke 'de
tamamladıktan sonra, l 896 ' da İstanbul Fatih Askeri Rüştiyesi ' ni,
1 899 'da Kuleli Askeri İdadisi 'ni, 1 902 'de Harbiye Mektebi'ni ve
1 905 'te de Erkiin-ı Harbiye Mektebi 'ni bitirerek yüzbaşı rütbesiyle
orduya katıldı. İttihat ve Terakki İstanbul örgütünün kurulmasında,
3 1 Mart 1 909 ayaklanmasında Hareket Ordusu ' nda, Balkan ve Ça
nakkale Savaşlarında görev aldı. 1 9 1 8 'de Erzincan ve Erzurum 'u,
Ermenilcr'den ve Ruslar 'dan geri aldı. Ardından Sarıkamış, Kars
ve Güınrü kalelerini ve Ağrı 'yı kurtardı . 1 5 Kasım 1 920 'de Erme
ni ordusunu kesin olarak yendi. Erzurum Kongresi'nin toplanma
sında önemli rol oyn ad ı Kurtuluş Savaşı 'nda Edime milletvekilli
.
l 'i 7
le birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi yaşamına on iki yıllık
aradan sonra, 6 Ocak l 93 9'da İstanbul milletvekili olarak devam
etti. 1 946 ' da TBM M başkanlığına seçildi ve bu görevde iken 26
Ocak 1 948 ' de öldü.
44- Ali Fuat Paşa ( 1 882-1 968): Kurtuluş Savaşı 'nda görev al
mış asker ve devlet adamı. 1 882 yılında İstanbul ' da doğdu. Cebe
soy'un Beyrut'ta başlayan kıta hizmetleri, l 908 'de Roma Askeri
Ateşeliği yaptı. Tarblusgarp, Balkan Savaşları ve I.Dünya Savaşın
da çarpıştı . Sivas Kongresi sonrasında Cebesoy, Umum Kuvayı
Milliye komutanı olarak görevlendirildi. Müdafaa-i Hukuk Cemi
yeti başkanlığını yaptı. 1 92 5 'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
nın kurucuları arasında yer aldı. Ertesi yıl ( 1 926) İzmir Suikasti do
layısıyla Kazım Karabekir i le birli kte tutuklandı, yargılandı ve be
raat etti. Cebesoy'un ikinci dönem siyasi hayatı İnönü'nün Cum
hurbaşkanlığı yıllarında başladı. Milletveki li olarak tekrar Meclise
girdikten sonra Bayındırlık Bakanlığı ( 1 939- 1 943) ve bir ara
TBMM Başkanlığı da yaptı. 1 968 yılında öldü.
45- Fevzi Çakmak: XX. Yüzyılın ilk yarısında hizmet vermiş
asker, devlet adamı. 1 876'da İstanbul ' da doğdu. 28 Ocak 1 896'da
Harp Okulundan Piyade Teğmen rütbesiyle mezun olarak kurmay
sınıfına ayrıldı. 25 Aralık 1 898 ' de Harp Akademisini bitirdi. Met
roviçe,Taşlıca,Kosova ve İşkodra'da görev yaptı. Balkan Savaşı 'na
katıldı. Birinci Dünya Savaşında; 2 'nci Kafkas Kolordusu Komuta
nı, Diyarbakır 2 'nci Ordu Komutanı, Filistin Cephesinde 7'nci Or
du Komutanı olarak görev yaptı. 24 Aralık 1 9 1 8 ' de Genelkurmay
Başkanlığına getirildi. 3 Şubat 1 920'de Ali Rıza Paşa Kabinesinde
Harbiye Nazırı oldu. 3 Eylül 1 922'de Mareşalliğe yükseltildi. 27
Ekim 1 922 'de Genelkurmay Veki lliğini koruyarak B atı Cephesi
Komutanlığına atandı . 1 923 ve l 92 7' de İstanbul ' dan 2 kez Millet
vekili seçi ldi. 3 0 Ekim 1 924 'te milletvekilliğinden çekildi. 23 yıl
158
Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunduktan sonra 1 2 Ocak
1 944 'te emekliye ayrıldı. 1 946 seçimlerinde Demokrat Parti liste
sinden Bağımsız İstanbul Milletvekili seçilerek Meclise girdi.
1 94 8'de Millet Partisini kurdu. 1 0 Nisan 1 95 0 'de vefat etti .
46- İ brahim Refet Bele: Kurtuluş Savaşına katı lmış asker.
1 8 8 1 'de Selanik'tc doğdu. 26 Aralık 1 898 'de Harp Okulundan Pi
yade Teğmen rütbesiyle mezun olarak 3 'üncü Ordu emrine verildi.
29 Aralık 1 903 'te Üsteğmenliğe yükseltilerek Redif 1 07 ' nci A laya
atandı. 1 2 Ocak 1 904 'te Selanik Merkez Jandarma Taburunun Va
dine Bölüğüne nakledi ldi . 1 0 Şubat 1 906 ' da Yüzbaşı oldu. Ekim
1 909 'da Harp Akademisine başladı. 1 9 1 2 Haziranında Trablusgarp,
1 6 Eylülde de Balkan Savaşı 'na katıldı. B irinci Dünya Savaşı sefer
berliğinde 4 ' üncü Ordu Haber Alma Şubesi Müdürü oldu. 1 9 1 7 ' de
2 2 ' nci Kolordu Komutanı oldu. 1 7 Ekim 1 9 1 8 ' de Jandarma Genel
Komutanlığına getirildi. Mustafa Kemal Paşa ile birlikte l 9 Ma
yıs 'ta Samsun'a geldi. 1 0 Aralık 1 9 1 9 ' da Nazilli 'de Aydın Kuvayı
Mil liye Komutanlığını üstlendi . l 8 Ağustos'ta Ankara 'ya geldi ve
İzmir Mil letvekili olarak TBM M ' nin Genel Kuruluna takdim edil
di. 6 Eylül l 920'de Dahiliye Vekilliğine seçildi. III,VI ve VII. Dö
nemlerde İstanbul Milletvekili seçildi. 9 Kasım 1 924 'te Halk Fırka
sından istifa etti. 1_ 7 Kasım'da kurulan Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. 8 Nisan 1 950 'de Beyrut'ta
ki Birleşmiş Milletler Ortadoğu Filistin Mültecilerine Yardım ve
Bayındırlık Ajansı Türkiye Delegeliğine atandı. 22 Şubat 1 96 1 'de
bu görevden ayrıldı. 2 Ekim 1 963 'te İstanbul 'da vefat etti.
47- RaufOrbay ( 1 881 - 1 964): Osmanlının son döneminde ve
cumhuriyetin kuruluşunda hizmet vermiş bahriyeli ve devlet adamı.
Rauf Orbay 1 8 8 1 yılında İstanbul ' da doğdu. Milli Mücadele ' ye ka
tı lmak üzere Anadolu 'ya geçtiğinde imparatorluğun hemen her ya
nına ün salmış mil l i kahramanlardan biriydi . Bahriye Mektebi'ni
1 59
bitiımiş, Balkan Savaşı sırasındaki deniz savaşlarında büyük başa
rılar göstermiş ve bu nedenle "Hamidiye Kahramanı" ünvanını ka
zanmıştı. İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nazırlığı yaptı, bütün bu
parlak başarıların sonunda Osmanlı İ mparatorluğu 'nun çöküş bel
gesi olan Mondros Mütarekesi 'ni imzalamak zorunda kaldı.
Malta sürgününden dönen Rauf Orbay 1 92 1 'de Ankara 'ya git
tiğinde kendisine Nafia veki lliği verildi. Bakanlıktan ayrı ldığı yıl
Meclis ikinci başkanlığına seçi ldi. l 922- 1 923 arasında bir kaç ay
Başbakanlık yaptı . l 924 'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ku
rulduğunda Rauf Orbay, daha önce İkinci Grupta başlattığı muhale
fetini bu toplulukta sürdürmeyi daha uygun buldu. l 942- 1 944 yılla
rı arasında Türkiye ' nin Londra büyükelçisi oldu. 1 964 yılında öldü.
48- Equrum Kongresi (23 Temmuz 1 9 1 9 - 7 Ağustos 1 9 1 9)
Yaklaşık 50 yıldır süregelen zulme karşı 1 2 Mart 1 9 1 8 'de Er
zurum 'da kurtuluş mücadelesini veren Erzurum Halkı 'nın, Anado
lu 'da başlattığı Kurtuluş Hareketinin temsilcilerinin toplandığı
kongredir. Böylelikle, Anadolu'da milli mücadele birliğinin kurul
masının adımı Erzurum Kongresi ile atılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu 'nun i mzalamak zorunda kaldığı
Mondros Mütarekesi'nin 24. Maddesi: Erzurum, Elazığ,Van, Bitlis,
Diyarbakır ve Sivas vilayetlerini "Ermeni Vilayetleri" olarak ifade
edilmiştir.
23 Temmuz'da 54 delege ile çalışmalarına başladı. Mustafa
Kemal'in davetli o larak katıldığı bu kongreye asil üye olabilmesi
için, Erzurum delegesi Cevat Dursunoğlu istifa ederek, kendi yeri
ne Mustafa Kemal 'in seçilmesini sağladı . İlk gün, Mustafa Kemal
kongre başkanlığına seçildi. Erzurum Kongresi, l 7 çi ftçi ve tüccar,
5 emekli subay, 4 emekli memur, 5 öğretmen, 4 gazeteci , 5 hukuk
çu, 2 mühendis, 1 doktor, 6 din adamı, 3 eski milletvekili, l gene
ral ve l eski bakan olmak üzere 54 delegeden oluşmuştur.
1 60
Alınan önemli kararlar:
Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalana-
maz.
Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün
kendisini savunacak ve direnecektir.
Kuva-yı Mi lliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim
kılmak temel esastır.
Manda ve himaye kabul edilemez.
Milli Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin Mec
lis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.
49- Sivas Kongresi ( 1 1 Eylül 1 9 1 9): Mustafa Kemal'in yaptı
ğı çağrı üzerine, 1 . Dünya Savaşı 'ndan sonra işgale uğrayan Türk
topraklarını kurtarmak ve Türk mil letinin bağımsızlığını sağlamak
için çareler aramak amacıyla seçilmi ş mil let temsilcilerinin Sivas'
ta biraraya gelmesiyle, 4 Eylül 1 9 1 9 - 1 1 Eylül 1 9 1 9 tarihleri ara
sında gerçekleşen milli kongredir.
S ivas Kongresi ' nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen
Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek yeni bir Türk Devle
ti'nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi 'nin
Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.
50- Enver Ziya KARAL (Ord. Prof.) Tarihçi.
5 1 - Zağanos Paşa (veya Zağnos Paşa), Fatih Sultan Mehmet
devrinde önemli rol oynamış, Gelibolu sancak beyliği ve kaptan-ı
deryalık görevlerinde bulunmuş, 1 467- 1 469 yılları arasında i se
Trabzon Sancak Beyliği yapmış bir Osmanlı Paşasıdır. Babası Ab
dullah ' ın bir esir olduğu bilinen Paşa, İstanbul'un fethi öncesinde
Rumeli Hisarı ' nı yaptırmış, Osmanlı donanmasının kara yolu ile
Kasımpaşa 'ya indirilmesinde de emeği geçmiştir.
161
Fatih Sultan Mehmet 'lc yakınlık derecesi ve mevkisine rağ
men, bugünkü adı ' Zağnos Paşa Camii' olan ve Balıkesir Merkezin
de bulunan caminin inşaatıııda, ustalarla birlikte çalı şacak derecede
alçak gönüll üdür.
52- Fırka: 1 . İnsan topluluğu. 2 . Siyasal topluluk, parti
53- Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Ali Fuat Ccbesoy,
Kazım Karabckir, Refet Bele, Rauf Orbay ve Adnan Adıvar 'ın ön
cülüğünde 1 7 Kasım 1 924 'tc kurulan Türkiye Cumhuriyeti 'nin 2.
siyasi partisidir. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 5 Haziran
l 925 'te kapatılmıştır.
54- Emperyalizm: Bir milletin sömürü temeline dayanarak
başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılma
yı isterı:esidir.
55- Josef Stalin ( 1 879-1 953): Gürcistan asıllı Rus devlet ada
mı. l 922 ' den, 1 953 'te ölene kadar Sovyet Rusya'nın liderliğini ve
Sovyetler Birliği Komünist Partisi 'nin liderliği anlamına gelen Ge
nci Sekreterliğini yapmıştır. Lakabı olan ' Stal in' Rusçada "çelik"
anlamına gelir.
2 1 Aralık 1 879 'da Gürcistan 'da doğdu. Babası kunduracıydı.
Papaz okulundan devrimci militanlara katılmak üzere ayrıldı ve
Rusya Sosyal Demokrat İşçi Parti si ' nin "bolşevik" kanadı safların
da yer aldı. Uzun yıllar Sibirya'da sürgünde kaldı. Lenin'lc birlikte
çalıştı. Lenin'in ölümünden az önce Komünist Partisi genel sekreteri
oldu.
Planlı ekonomi, kollektivizasyon ve endüstrileşme uygulamala
rı ile 1 928- 1 936 yıl ları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Bir
liği 'nde köklü dönüşümlerin gerçekleştirilmesini sağladı. Özellikle
Ukrayna'da zorunlu kollektivizasyon kıtlık ve ölümlere yol açtı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında parti liderliği, hükümet başkanlı
ğı ve Sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini bir arada yürüttü.
1 62
l 939 'da Molotov-Ribbentrop paktı diye de bilinen bir saldırmazlık
anlaşmasını Hitler 'in Nazi Almanyası ile imzaladı. Bu anlaşma et
kili olmadı. Stalin, İngiltere ve Fransa' nın yanında il. Dünya Sava
şı' na girme kararı almak zorunda kaldı . Savaştan sonra SSCB için
de çok sert bir iç siyaset izledi. M i lyonlarca azınlığı sürgün etti . Dü
rüst bir kominist, zalim bir idareci idi. Öldükten sonra da kısa za
manda unutuldu.
56- Kral VIII. Edward: l 936'da İngiltere Kralı 5 .George 'nin
ölümü üzerine, varisi olarak 42 yaşında tahta çıktı.Ekim l 936 'da
Atatürk'ü de ziyaret eden İngiltere Kralı, l l .Aralık. 1 936 tarihinde
325 gündür oturduğu tahtı kardeşine bıraktı. 3 Haziran 1 937 'de
Fransa'da Conte Şatosu'nda Amerikalı Wallis Simpson ile evlendi.
1 972'de öldü.
57- Şeyh Sait İ syanı: Kürt Teali Cemiyeti, İ ngiltere 'nin man
dası altında bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı öngörüyordu. 1 3
Şubat 1 925 'te Ergani ilçesine bağlı Eğil bucağının Piran köyünde
i l k defa isyana başlamıştır. Önce Genç il inin merkezi Darhani 'yi ele
geçirmiş, daha sonra, Elazığ'ı almıştır. İsyan hızla yayılarak; Diyar
bakır, Elazığ ve Genç vi layetlerini içine almıştır. Bunun üzerine
bölgede sıkıyönetim i lan etmiştir.
Suçluların, İ stiklal Mahkemesinde yapılan muhakemeleri
esnasında, memleketi parçalayıp bir Kürt devleti kurmak amacıyla
harekete geçtikleri bel irlenmiştir. Sonuç olarak, Şeyh Sait ve Sey
yit Abdülkadi r de dahil olmak üzere bütün elebaşılar idam edilmiş
tir.
Suçl u l ar ı n , İ s t i k l a l Mahkemesi huzurunda yaptıkları itirafları
dikkate alan ( 'umh ııriyct hiikiime t i , Takrir-i Sükun Kanununa daya
narak, Tcrakk i pcrvcr < 'u ıııhııriycı Fı rkası 'ıı ın bütün şube ve mer
kezlerinin k apa t ı l ıııası ııa 1 l l a z i ra ı ı 1 92 5 t a ri h i nde karar vermiştir.
1h\
58- Kubilay Olayı: Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüse
yin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1 906 doğumlu bir
öğretmen. 1 93 0 yılında İzmir ' in Menemen İlçesi ' nde askerlik göre
vını yapıyor.
Derviş Mehmet ve altı silahlı arkadaşı 23 Aralık 1 930 günü
Menemen' e gelmişler ve camiye girerek üzerinde dini ibareler ya
zılı bir bayrakla, camide bulunanları ve merakla cami önüne topla
nanları, kendi leriyle birlik olmaya davet etmişlerdir. Göstericiler
Hükümet Konağı önündeki meydanda toplanmışlardır. Toplanan
halkı dağıtıp, ayaklanma çıkaranları yakalamaya, mesleği öğret
menlik olan Yedek Asteğmen Kubilay Bey'in askeri müfrezesi gö
revlendirilmiştir. Kubilay B ey kendisini korumak için tabancasını
çekmiş ise de, bir kurşunla yaralanarak yere düşmüş, yaralı Kubi
lay Bey 'in boğazı kesilmiştir. Bu arada iki mahalle bekçisini de şe
hit etmişlerdir. Olay yerine yetişen askeri birlik ve jandarmalar
ayaklanma çıkaranları çatışma sonucu ele geçirmişler, 3 Şubat
1 93 1 'de asmışlardır.
59- Dersim İ syanr: Fransızların Suriye'den çekilmesi süreci
içinde Hatay ' ın akıbetinin tartışıldığı zamanlara denk gelen bir dö
nemde ( 1 93 8), ülke içinde sivil rahatsızlıklardan yararlanmak iste
yen mihrakların tertip ve tahrikleri sonucu bugünkü Tunceli sınırla
rı içinde başlamış ve Türk Ordusunca bastırılmış bölücü kalkışma
hareketidir.
60- H atay Meselesi: Hatay Mondros Mütarekesinden sonra
Fransızlar tarafından işgal edildi . Yunanlılara karşı kazanılan Sa
karya Meydan Muharebesinden sonra, TBMM ile Fransa arasında
20 Ekim 1 92 1 ' de imzalanan Ankara Antlaşmasına göre Hatay, Su
riye içinde kalarak Fransız yönetiminde kaldı. Fakat Suriye'den
ayrı bir yönetime sahip olarak, buradaki Türklere kültürel haklar
veri ldi.
1 64
1 93 6 ' da Fransa Suriye'den çekilmek isteyince, Hatay'ın da
Suriye içinde kalma tehlikesi ortaya çıktı. Türk Hükümeti, Fransa
Suriye'den çekilecekse Hatay da Suriye gibi bağımsız olması ge
rektiği tezini savunuyordu. Atatürk, Fransa'ya Türkiye'nin kararlı
lığını göstermek için, !}asta olmasına rağmen Hatay sınırındaki bir
liklerimizi denetlemeye gitti. Yaklaşan yeni savaş tehlikesini de
dikkate alan Fransa, en sonunda Hatay 'ın bağımsızlığını kabul etti.
2 Eylül 1 93 8 'de kurulan Hatay Devletinin parlamento başkanlığına
Abdülgani Türkmen, devlet başkanlığına ise Tayfur Sökmen seçil
di. 1 0 ay kadar yaşayan bu devlet 23 Haziran 1 93 9 'da Türkiye ye
katı ldı. 7 Teınrriuz 1 93 9 ' da 3 7 1 1 sayılı kanun ile de Hatay, Türki
ye'nin bir ili oldu.
61- Oniki Ada Meselesi: Oniki Ada" ismini, Osmanlı 'nın im
paratorluğun belli bölgelerinde uyguladığı yönetim şeklinden al
mıştır. 1 2 ' 1i denen bu sisteme göre her "on hane" birer temsi lci çı
karır, bu temsilcilerde aralarından bölgeyi yönetecek " 1 2 kişilik bir
ihtiyar heyeti" seçerdi . Türkçe "Oniki Ada" ismi ilk önce Yunan
ca'ya daha sonra birebir çevrilerek diğer batı dillerine girmiş
tir.Oniki Ada kelimesi, sadece on iki adet adayı hatırlatmasına rağ
men; bu ad, güney Ege'de ada görünümündeki �ok sayıda adalar
grubunu işaret etmekte ve güney Ege kıyı larındaki iri li ufaklı
20'den fazla adayı i fade etmektedir.
1 9 1 2 'de Trablusgarp 'ta İtalyanlara karşı büyük başarılar kaza
nan Osmanlı ' nı ıı barışa zorlanabilmesi için İtalyanlar oniki adayı
işgal etti. Ardından, Uşi Antlaşması i le İtalyanlar işgal ettikleri yer
leri muhafaza etti ler. 1 . Dünya Savaşı sonrasında Sevr Antlaşmasıy
la Oniki Ada ve Meis İtalyan' lara bırakıldı. Lozan Antlaşması 'nda
da Oniki Ada 'ııın İtalyan yönetiminde kalması onaylandı. 2.Dünya
Savaşında i tal ya 'nı n 1 94 1 'tc teslim olmasından sonra İngi lizlerin
adaları alımı giri�imi ha�ansızlığa uğradı . Denetimi ele geçiren Al-
1 65
man birlikleri Mayıs 1 945 'te adalardan çıkarıldı. Adalar Paris Ant
laşmasıyla, 1 947 ' de resmen Yunanistan 'ın yönetimine veri ldi.
Paris Barış Anlaşması 'nın 1 4 . maddesi gereğince, söz konusu
1 4 Yunan adası üzerinde ancak asayişi sağlayacak kadar kuvvet bu
lundurulabilecektir. Anlaşma hükümlerine rağmen Yunanistan,
1 960 yılından başlayarak, anılan adaları si lahlandırmı ştır.
Türkiye, anlaşma hükümlerine uymayan Yunanistan'a ilk notayı 29
Haziran 1 964 tarihinde venniştir. Bu konudaki notalar ve inkar ce
vapları, 1 974 'e kadar sürdükten sonra, bu tarihten itibaren Yunanis
tan silahlanmayı açık şekilde yaparak, haklı olduğunu uluslararası
kamuoyunda savunmaya çalışmaktadır.
62- Bitler: Nazizmin kurucusu, Alman politikacı ve devlet
adamı. 20 Nisan 1 8 89 günü Avusturya' nın Alman sınırındaki küçük
Braunau kasabasında dünyaya geldi. 1 9 1 2 'de Viyana'dan Münih'e
geldi. 1 9 1 4 ' de 1 . Dünya Savaşı çıkınca Hitler, Bavyera ordusuna
gönüllü olarak girdi. Alman mağlubiyetinden sonra Hitler, arkada
şı mühendis Feder ve altı kişi tarafından kurulmuş olan Alman işçi
Partisi isimli gizli bir fırkaya katıldı ve kısa sürede bu fırkanın baş
kanı oldu. Fırkanın adını NSDAP (Nationa/sozialistische Deutsche
Arbeiter Partei, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) olarak de
ğiştirdi ve nüfuzunu arttırdı. Taraftarlarına kısaca "Nazi", kendisi
ne de rehber anlamına gelen "Führer" lakabını verdiler. Parti 25
maddelik bir program hazırladı. Bu programın ilk maddesi Alman
ya 'yı Versay'ın zilletinden kurtarmak idi. Alman vatandaşlığının
yalnız Alman kanını taşıyanlara hasredilmesi lazım geleceği pro
gramın temel maddelerindendi. Aynı zamanda büyük sennayeyi
devleştirmek de yine programın esaslarından birini teşki l eder.
1 924'de Münih'ten hükümeti devirmek için teşebbüslerde bulundu
fakat başarılı olamadı . Bunun üzerine 1 O ay hapse mahkum edildi
ve bu zaman içinde "Mein Kampf' (Kavgam) isimli bir kitapta fi-
1 66
kirlerini yazdı. 1 929 Dünya Ekonomik Krizinden sonra partisi 1 930
seçimlerinde yüzde 1 8 o y ile SPD'den sonra ikinci büyük parti ol
du. Daha sonra tek başına iktidar olan Adolf Hitler, il. Dünya Sava
şını başlatmış ve ardından kaybedince Ni san 1 945 'te intihar etmiş
tir.
63- Faranco: (Francisco Paulino Hermenegildo Te6dulo
Franco y Bahamonde) İspanyol General ve Devlet adamı ( 1 892 -
1 975). 1 947 de "Katolik ve Sosyalist bir devlet" olarak tanımlanan
İspanyayı yeniden bir krallığa dönüştüren veraset yasasını kabul et
tirdi ve kendisini devletin ömür boyu koruyucusu ve kral naibi
atadı. 1 969 da tahtının varisi olarak Alfonso XIII ün torunu Juan
Carlos u gösterdi. İkinci Dünya Savaşı çıkınca İspanyanın tarafsız
l ığını i lan ettiyse de 1 940'ta Hendaye de Hitlerle görüştü ve Tan
ca'yı işgal etti. 1 942 de Doğu Cephesine Sovyetlere karşı "Mavi
Tümen"i yolladı, Almanlar gerilemeye başlayınca Müttefiklere
yaklaşmak için Tancayı boşalttıysa da müttefiklerin kendisine düş
manca davranmaları İspanya'nın BM e girmesini önledi. 1 953 'te
ABD ile İspanyanın 1 955 'te BM ye 1 95 8 de Avrupa Ekonomik İş
birliği Teşkilatına girmesini kolaylaştıran iktisadi ve askeri anlaş
malar imzalayarak ABD ye askeri üsler verdi .
64- Benito Mussolini ( 1 8 83 - 1 945) : Faşist ideoloj isinin öncü
sü, İtalyan politikacı ve devlet adamı. Avrupa'nın ilk faşist lideri
olan Benito Mussolini Forli 'de doğdu. Gençliğinde öğretmenl ik
yaptı . l 902 'de askerlik yapmamak için İsviçre'ye gitti. l 904'te ge
ri dönerek 1 O sene boyunca gazeteci lik yapar. B irinci Dünya Sava
şı ' nın başlaması üzerine orduya yazıldı. Savaşta yaralanan Musso
lini Mi lano'ya döndü ve burada aşırı sağ görüşlü ve Faşizm tarafta
rı "il Popolo d' Italia" gazetesinin editörü oldu. Birinci Dünya Sa
vaşı sonrasında İtalya 'da çıkan kaosu kendi lehinde değerlendirdi.
Mussolini Ekim 1 922 'de, 26.000 taraftarı ile Roma 'ya yürüyeceği-
1 (ı7
ni söyl eyerek Kral Viktor Emmanuel III ' ü yönetimi kendisine dev
retmeye zorladı. Ülkedeki Komünist hareketin de önüne geçmek is
teyen. Kral bu teklifi kabul etti ve İtalya'da Duçe dönemi başladı.
Mussolini 1 93 5 'te Habeşistan ' ı n işgaline başladı. 1 936 'da Habeşis
tan'ın işgalini tamamladı ve aynı yıl Adolf Hitler 'le Roma-Berlin
mihverini kurdu. Bu tarihten sonra devamlı Hitler ' le ittifak yapan
Mussolini, 1 O Temmuz 1 940 ' da savaş ilan etti . 1 943 'te İtalya işga
le uğrayınca Emmanuel III Mussolini 'yi görevden aldı. İtalya'da
kendine bağlı birliklerle mücadeleyi sürdüren Mussolini Nisan
1 945 ' de yani savaşın son günlerinde kaçmaya çalışırken İtalyan
Mukavemet' ine mensup savaşçılar tarafından öldürüldü.
65- İ smet İ nönü: Asker, siyasetçi ve Türkiye Cumhuriyeti 'nin
ikinci Cumhurbaşkanı . 24 Eylül 1 8 84'te İzmir'de doğdu, 25 Aralık
1 973 'te Ankara'da öldü. İnönü Lozan Antlaşması ' nı imzalamış,
birçok kez de başbakanlık görevini yapmıştır
Ortaöğretimini S ivas Askeri Rüşdiyesi ' nde 1 895 yılında ta
mamlayan İnönü, Mühendishane-i Berri-i Hümayun 'u 1 903 yılında
topçu teğmeni olarak birincilikle bitirdi. 1 906 ' da Erkan-ı Harbiye
Mektebi 'ni gene birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı rütbesiyle
Edime'deki 2. Ordu' nun 8. A lay ' ında bölük komutanlığına atandı.
Bu görevi sırasında, Makedonya'daki örgütlenmesinden etkilene
rek İttihat ve Terakki Cemiyeti ' ne üye oldu. 1 908 'de kolağası (ön
yüzbaşı) oldu ve 3 1 Mart Olayı ( 1 3 Nisan 1 909) olarak bilinen
ayaklanmayı Selanik'ten gelerek bastıran Hareket Ordusu ' nda gö
rev aldı.
66- Tevhid-i Tedrisat Kanunu: M i l li Eğitimin temel kanunu.
3 Mart 1 924 'te Eğitim ve öğretimin birliğini sağlamak amacıyla çı
k arılmıştır.
_
. Madde 1 - Türkiye dahilindeki bütün müessesatı i lmiye ve ted
risi ye Maarif Vekaletine merbuttur.
1 68
67- Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti: 1 1 Eylül 1 9 1 9
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 'nin resmen kurulu
şu. İsminden de anlaşılacağı üzere, vatani müdafaa etmek için ku
rulan derneklerden birisidir.
68- Ziya Gökalp ( 1 876- 1 924) Özellikle milliyetçilik ve Türk
çülük üzerine kaleme aldığı eserleri ile ün kazanmıştır. Milli edebi
yatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı.
23 M art l 876'da Diyarbakır ' da doğdu. 25 Ekim l 924'te İstan
bul' da vefat etti . Asıl ismi Mehmet Ziya. Eğitimine Diyarbakır 'da
başladı . Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi . 1 895 'te İs
tanbul'a gitti . Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. İttihat ve Terakki
Cemiyeti ' ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle l 898 'de tutuklan
dı. B ir yıl cezaevinde kaldı. Serbest bırakıldıktan sonra 1 900'de Di
yarbakır ' a sürgüne gönderildi. l 908 ' e kadar Diyarbakır 'da küçük
memuriyetlerde bulundu. II. Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terak
ki 'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" ga
zetesini çıkardı. 1 909 ' da Selanik 'te toplanan İttihat ve Terakki
Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. B ir yıl sonra, örgü
tün Selanik'teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1 9 1 O'da ku
rulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi 'nde sosyoloj i
dersleri verdi. Bir yandan d a "Genç Kalemler" dergisini çıkardı.
1 9 1 2 'de Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan ' a seçildi, İstanbul'a
taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin ya
yın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere "Halka Doğru, İslam
Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçti
maiyat Mecmuası, Yeni Mecmua"da yazılar yazdı. B ir yandan da
Darülfünun-u Osmani 'de (İstanbul Üniversitesi) soş_yoloji dersleri
verdi. Birinci Dünya Savaşı 'nda Osmanlı Devleti 'nin yenilmesin
den sonra tüm görevlerinden alınd ı . 1 9 1 9 ' da İngilizler tarafından
Malta Adası 'ııa sürgüne gönderi ldi . 2 yıllık sürgün döneminden
1 (ı!J
sonra Diyarbakır'a döndü. Küçük Mecmua 'yı çıkardı. 1 923 'te
Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı 'na atandı, An
kara 'ya gitti . Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Mi llet Mecli
si 'ne Diyarbakır mebusu olarak girdi. 1 924 'te kısa süren bir hasta
lığın ardından vefat etti.
69- Yusuf Akçura ( 1 8 76- 1 93 5 ) Türkçülük akımının öncülerin
den tarihçi ve siyaset adamı.
1 876'da Rusya' nın Kazan ' a bağlı Simbirsk kentinde doğdu.
Babasının ölümü üzerine ailesiyle birlikte 1 8 83 'de İ stanbul 'a göç
etti. Harbiye ' deki öğrenimini bitirdi ve kurmay sınıfına ayrıldı. Bu
sırada Jön Türklerle ilişkisi olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve
1 897' de Fi zan' a sürülmek üzere Trablusgarp' a gönderildi; daha
sonra serbest bırakıldı ve rütbesi iade edildi. Bir süre Trablusgarp '
ta çalıştıktan sonra 1 899'da Tunus üzerinden gittiği Paris 'te "Ecole
Libre des Sciences Politiques"i bitirdi. Jön Türklerin çıkardığı Şu
rayı Ümmet ve Fransızca yayınlanan Meşveret'te makal eler yayım
ladı.
1 903 'te Kazan ' a gitti, Rusya' daki Türklerin düzenlediği siya
sal ve kültürel etkinlikler içinde yer aldı; Rusya Müslümanları Ha
reketi 'ne katıldı ( 1 905). Kazan Muhbiri adlı gazeteyi, Ulum ve Ta
rih adlı kitabını yayımladı. ( 1 906)
il. Meşrutiyet' in ilanından sonra İstanbul ' a döndü ( l 908). İs
tanbul' da kurulan Türkçülük ile ilgili derneklerin tümünde kurucu
lar arasındaydı. 1 9 1 l - 1 9 1 7 yılları arasında Türk Yurdu Cemiye
ti ' nin yayın organı olan Türk Yurdu dergisini yönetti, Türk Ocakla
rı 'nın kurucuları arasında yer aldı. İstanbul Üniversitesi 'nde ve
Harp Okulu 'nda tarih dersleri verdi; Müslüman Türk-Tatar Halkla
rı Koruma Komitesi üyesi olarak İsviçre ' deki Milletler Konferansı
na katıldı. 1. Dünya Savaşı ' ndan sonra 1 9 1 7- 1 9 1 9 yıl ları arasında
Türk esirlerin değişimi için, Kızı lay tarafından çeşitli Batı ülkeleri
ne ve Rusya 'ya gönderildi.
1 70
İstanbu l ' a döndükten sonra Milli Mücadele 'ye katılmak üzere
Anadolu 'ya geçti ( 1 920). Milli Eğitim bakanlığında ve Doğu Cep
hesi komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın karagahında çalıştı .
1 924 'te İstanbul mil letvek ili olarak girdiği meclisteki yerini ve
1 932 'de seçi ldiği Türk Tarih Kurumu başkanlığı görevini ölümüne
değin sürdürdü. l 934 'te İ stanbul Üniversitesi 'nin yeniden yapılan
ması sırasında Yakınçağ Tarihi profesörü olarak görevlendirildi.
Siyasi tarihe ilişkin birçok yapıtı vardır. Osmanl ılık fikrinin
sağlam bir dayanaktan yoksun olduğunu halk içindeki ırk ve toplu
luklarla uzlaşma olanağı bulunmadığını, Türk milliyetçiliği dışında
hiçbir kurtarıcı fikrin olamayacağını savundu. Kitaplarındaki gö
rüşleriyle Türkçülük akımını benimseyenlerce "Pantürkizmin baba
sı" olarak nitelendi .
Yusuf Akçura 1 1 Mart 1 93 5 ' de İ stanbul ' da vefat etti.
70- Mehmet Akif Ersoy ( 1 873 - 1 936): Türk şair. İstiklal Mar
şı 'nı yazmış, günlük konuşma dilinin şiirle kaynaşmasını sağlaya
rak halkçı bir nazmın doğuşuna ön ayak olmuştur. İstanbul 'da doğ
du, 27 Aralık 1 936' da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan ba
bası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf' adını
vermiş, ancak bu yapma ke lime anlaşılmadığı için çevresi onu
"Akif' diye çağırmıştır. l 889'da girdiği Mülkiye Baytar Mekte
bi 'ni 1 893 'te birincilikle bitirdi. Teşkiliit-ı Mahsusa'nın bir görevli
si olarak çöl yoluyla Nccid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail
Hakkı İzmirli 'yle birlikte Lübnan'a gitti . Mehmed Akif bu vilayet
te halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sür
dürdü. Nasrullah Cami i ' nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır 'da
çoğal tılarak hütiin ülkeye dağı t ı l d ı . 1 7 Ş ubat 1 92 1 'dc yazdığı İstik
lal Marşı, 1 2 Mart ' t a h ı r i n c i T B M M tara fından k a b u l edildi . Sakar
ya zaferinden sonra k ış l a rı M ı s ı r 'da geçiren Melııııed Akif, Türki
ye Cumhuriyeı i ' n in k ı ı n ı l ı ı ı a s ı ı ıdaıı sonra M ıs ı r 'da siirek li olarak
171
yaşamaya karar verdi. 1 926 'dan başl ayarak Camiü' l-Mısriyye 'de
Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yaptı. Hastalığa yakalandı ve ha
va değişimi için l 935 'te Lübnan ' a, l 936'da Antakya'ya birer gezi
yaptı. "Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye 'ye döndü ve İstanbu l' da
öldü.
7 1 - George Soros: 1 930 yıl ında Macaristan ' ın Budapeşte ken
tinde doğan George Soros 1 947'de İngi ltere 'ye göç etti ve London
School of Economics'ten mezun oldu. Öğrencilik yıl larında düşü
nür Kari Popper'ın çalışmalarını tanıyan Soros'un düşünce gelişi
minde ve toplumsal çal ışmalarında Popper' ın önem li bir etkisi ol
du. Soros, 1 956 yılında ABD ' ye taşındı ve kurduğu uluslararası ya
tırım fonundan büyük bir gelir e lde etti. George Soros, 1 979 yılın
da ilk vakfı olan Açık Tofllum Fonu'nu New York'ta, Doğu Avru-.
pa'daki ilk vakfı olan Avrupa Vakfı ' nı 1 984'te Macaristan 'da kur
du. Bugün 60 kadar ü lkede açık toplumların gelişimini ve devamlı
lığını sağlayacak kurumların örgütlenmesi ve güçlendirilmesi gö
rüntüsü ile (Orta ve Doğu Avrupa, eski S SCB ülkeleri Guatemala,
Haiti, Moğo listan, Güney Afrika, ABD, Türkiye' de bulunan) vakıf
lar ağını fon lamaktadır. Soros, Orta Avrupa Üniversitesi ve Ulusla
rarası B ilim Vakfı ' nın da kurucusudur. 1 994 yı lında ağ kapsamın
daki vakıflara 300 milyon dolar destek vermiştir. 1 995 yıl ında bu
miktar 3 5 0 milyon, 1 99 7 yı lında 428 mi lyon, 2000 yılında 494 mil
yon dolara çıkm ıştır. Doğu Avrupa ve eski SSCB ülkelerindeki si
yasi ve ekonomik değişimler ile ilgili birçok makalesi bulunan So
ros aynı zamanda şu kitapların yazarıdır: Simon Schulter tarafından
1 9 87 yılında ilk basımı yapılan ve 1 994 yılında John Wiley & Sons
tarafından tekrar basılan 'Finansın Simyas ı ' ; Weidenfeld & Nichol
son tarafınd�n 1 990 yılında basıian ' Sovyet Sistem ini Açmak'; Free
Press tarafından 1 99 1 yıl ında basılan ' Demokrasiyi Sağlamlaştır
mak' ; John Wi ley & Sons tarafından 1 995 yılı Eylül ayında basılan
1 72
' Soros, Soros üzerine yazıyor' ve 1 998 yılında Public A ffairs tara
fından basılan ' Evrensel Kapitalizm Krizde ' . Soros 'un ·Açık Top
lum: Küresel Kapitalizmin Reforme Edi lmesi', başlıklı kitabı Per
seus tarafından 2000 yıl ında basılm ıştır.
72- Mihail Sergeyeviç Gorbaçov ( 1 93 1 - ): 1 9 8 5 ' ten
. . .
1 71
güçlendirdi. Bağımsız uygulamalara girişti Komünist partiyi yasak
ladı ve bütün parti mallarına el koydu .
Yeltsin, SSCB Başkanı olan Gorbaçov ile birl ikte Bağımsız
Devletler Topluluğu'nun (BDT) yıl sonunda Sovyetler B irliğinin
yerini alacağını açıkladı. 8 Aralık 1 99 1 'de Ukrayna ve Beyaz Rus
ya cumhuriyetlerinin devlet başkanları BDT'nin kuruluşunu i lan et
tiler. 2 1 Aralıkta geri kalan 1 2 Cumhuriyetin 1 1 'i de BDT'ye katıl
dı. Devlet Baş�anlığı görevinden 3 1 Aralık 1 999'da istifa etmesinin
ardından, başkanlık seçim lerinde %50'nin üzerinde oy toplayan Pu
tin devlet başkanı seçildi. 23 Nisan 2007 tarihinde kalp yetmezliğin
den vefat etmiştir
74- NATO: Kuzey At lantik İttifakı' nın (NATO) kuruluşuna
ilişkin antlaşma, 1 2 ülkenin katı l ımıyla 4 N isan 1 949 'da Washing
ton 'da imzalandı. "Washington Antlaşması" olarak da anı lan antlaş
ma, bütün imzacı devletlerin onayları veri ld ikten sonra 24 Ağustos
l 949 'da yürürlüğe girdi.
Antlaşmayı imzalayan 12 ülke şunlar: ABD, Kanada, Norveç,
Dani marka, Hollanda, Belç ika, Lüksemburg, İngiltere, Fransa, Por
tekiz, İzlanda, İtalya. Türkiye ve Yunan istan ' ın NATO'ya katılımı
na il işkin Kuzey Atlantik Antlaşması Protokolü, 22 Ekim 1 95 1 'de
Londra'da imzalandı. Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması 'nı 1 8
Şubat 1 952 'de onaylayarak NATO 'ya üye oldu.
75- Vladimir Potin (1 952 - ... ): Rusya Devlet Başkanı 7
Ekim 1 952 tarihinde, SSCB döneminde adı Leningrad olan St. Pe
tersburg Kenti'nde doğdu. Leningrad Devlet Üniversitesi Hukuk
Bölümü' nden l 975'te mezun olan Putin, yüksek lisansın ı ekonomi
alanında yaptı. Mezuniyetinin ardından, 1 975 ' ten itibaren KGB'de
çal ışmaya başlayan Putin, bir süre Almanya' da görev yaptı, Lenin
grad ' a dönmesinin ardından da üniversite yönetiminde görev aldı.
1 996- 1 997 yıl larında St. Petersburg ve Kremlin Sarayı'nda çeşitl i
görevlerde bulundu.
1 74
Putin. 1 998- 1 999 yıllarında, Rusya İ ç İstihbarat Servisi
FSB'nin başkan lığını yaparken. aynı zamanda, yen i Rusya 'nın "po
litbürosu" olarak da adlandırılan Rusya Güvenlik Konseyi'nin sek
reterliği görevini yürüttü. Putin, 9- 1 6 Ağustos 1 999 tari hleri arasın
da başbakan yardımcısı ve başbakan veki l l iği, 1 6 Ağustos'tan iti ba
ren de başbakan olarak görev yapmaya başladı. Devlet Başkanı Bo
ris Yeltsin ' in 3 1 Aralık 1 999'da istifa etmesinin ard ından, başkanlık
seçimlerinde %50'nin üzerinde oy toplayarak, birinci turda devlet
başkanı seç ildi. 7 Mayıs 2008'de görev süresi dolarak yerini yeni
devlet başkanı Dmitri Medvedev'e bıraktı ve Rusya 'nın başbakanı
oldu.
76- Aleksandr Dugin (Aleksandr Gelyeviç Dugin 1962- . . . )
Rus siyaset bilimci ve teolog. Moskova 'da doğdu. Ev li iki çocuk sa
hibidir. . F i loloj i Fakültesi mezunudur. İngilizce, A lmanca ve Fran
sızca bilmektedir. 1 99 1 yıl ından beri "Aziz Melek" Ortodoks Al
manağı ve Elementler dergi lerinin başyazarı ve Arktogey Ortodoks
( D ini) Araştırmaları Derneği Başkanı 1 996- 1 997 arasında Mosko
va'da yayın yapan FM 1 O 1 Radyosu 'nda "Fin us Mundi" program ı
nın yapımc ısı ve sunucusudur. Ayrıca; 1 997- 1 999 tari hleri arasında,
Özgür Rusya Radyosunda Jeopolitik Yorum program ının yapımcı
sı ve sunucusudur. 1 998 yıl ından beri Rusya Parlementosu'nun Alt
Kanadı Duma Başkan Danışmanı ve özel Yeni Rusya Üniversitesi
Rektörü. 1 999' dan beri Rusya Parlemantosunun Alt Kanadı Duma
nezdindeki Milli Güven lik Konseyi Jeopol itik Ekspertiz Merkezi
Başkanl ığını yapmaktadır. 200 1 yıl ından beri Tüm Rusya Avrasya
Toplumsa l Siyasi Hareketi liderid ir. 2002 yıl ından beri Avrasya
coğrafyasında eski ve yeni tüm Rus Ortodoks mezhebi gelenekle
riy le barışık Rus hcgoınonyasına dayalı bir emperyal devleti savu
nan "Neo-avrasya" hareketini n siyasi yapı lanması konumundaki
"Avrasya Partisi" ( icncl Başkanıdır.
Yayımlanmış Başlıca Eserleri; Mııtlak iyet Yo lları ( 1 990),
Konspiroloj i ( l 99 3 ), 1 1 iıll·rborey Teorisi ( 1 994 ), Muhafazakar Dev-
1 75
rim ( 1 994 ), Proletaryanın Tapınakları ( 1 996), Avrasya 'nın Dinsel
Dramı ( 1 996), Kilise Çanının Metafiziği ( 1 996), Jeopolitiğin Esas
ları ( 1 997), Mutlak Anavatan ( 1 999), Yolumuz ( 1 999).
77- Slav: Rus, Beyaz Rus, Ukraynalı, Leh, S ırp, Hırvat, S lo
ven, Bulgar, S lovak ve Çek halklarına dillerindeki yakınlık dolayı
sıyla verilen ortak ad.
78- Sivil Ö rümceğin Ağında: Mustafa Yı ldırım, UDY Ulus
Dağı Yayınları.
·
1 76
80- Falih Rıfkı Atay: Gazeteci ve yazar. Darülfünunun Edebi
yat bölümünü bitirdi. 1 894 yılında İstanbul ' da doğdu. Fıkra, maka
le, gezi türlerindeki gazete yazılarıy la ve özellikle Atatürk'ü yakın
dan tanıtan anılarıyla ün kazandı .
Kurtuluş Savaşı sona erdiği sırada İzmir 'de Atatürk ile görüş
meğe gelen gazeteciler arasındaydı. Atatürk 'ün isteği üzerine İkin
ci Büyük Millet Meclisi ' ne Bolu 'dan milletvekili seçildi ( 1 922).
Daha sonra uzun yıllar Ankara Milletvekili olarak T.B .M . M. 'de bu
lundu. Hakimiyeti Milliye, Milliyet ve Ulus gazetelerinin başyazar
lığını yaptı .
Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında
Dil Encümeninde görev aldı. Serbest Cumhuriyet Fırkası ' nın tutu
muna şiddetle karşı çıktı .
l 946 ' da çok partili döneme geçildikten sonra Ulus gazetesinde
CHP ' nin savunuculuğunu sürdürdü. Demokrat Parti 'nin 1 950'de
iktidara geçmesinden sonra Dünya Gazetesini kurarak ( 1 952) mu
halefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu.
81- Sayın Attila İ LHAN, Sempozyumuza sağlık sorunları se
bebiyle bizzat katılamadığı için, 3 0.Ağustos 2004 tarihli İzmir Fu
arı 'nda yaptığı halka açık konuşması, sempozyum gündemine alın
ması dileğiyle bizlere ileti lmiştir.
82- Tevarüs: 1 .Bir kimseden miras kalma, mirasa konma. 2.
Kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme.
83- Filôlog: Filoloj i ile uğraşan bilgin.
84- Yale Ü niversitesi: New Haven ' de kurulmuş ABD 'nin,
dünya çapında isim yapmış üniversitelerinden birisidir.
85- Princeton Üniversitesi: New Jersey 'de kuru lmuş, Ameri
kanın ön<le gelen üniversitelerinden biri sidir.
86- Çin 'den M açin'e (Deyim): "Dünyanın her köşesinden ve
her kültüriindcn" anlamına gelen.Osmanlı'dan günümüze gel-
1 77
miş,tüm Osmanlı coğrafya ve kültür özelliklerini bi lmek,insanları
nı tanımak anlamına gelen deyim.
a) Çin: Güney Doğu Asya 'da yerleşik Çin Halk Cumhuriyeti
devleti.
b) Maçin (Macin, Romanya)
Kuzey Dobruca bölgesinin Romanya 'da kalan kısmında Baba
dağ olarak anılan 9 bin nüfüslu küçük bir kasabadır
87- il Abdülhamid Han ( 1 842- 1 9 1 8): Osmanl ı padişahlarının
otuz dördüncüsü ve İslam halifelerinin doksan dokuzuncusu. 1 876
i le 1 909 arasında Osmanlı Padişahlığı yapmıştır. Batıya karşı du
yarlı,doğuya karşı İslamcı politika izlemiştir. Ülke içindeki mutla
kiyet yönetimini güçlendirmiştir. l 876'da !.Meşrutiyet ve l 908 'de
il. Meşrutiyet onun zamanında i lan edilmiştir.
Sultan Abdülmecid'in ikinci oğlu olup 1 842'de doğdu. İyi bir
eğitime tabi tutuldu. Arapçayı, Ferid ve Şerif efendilerden, Fars
ça'yı kazasker Ali Mahvi Efendi ve Sadrazam Safvet Paşadan; tef
sir, hadis, fıkıh i limlerini Gümüşhaneli Ömer Hulusi Efendiden;
Fransızca 'yı Gardet, Edhem ve Kemal paşalardan ve diğer din ve
fen i limlerini de sahasının en iyisi olan hocalardan öğrendi. Dünya
daki politik gelişmeleri yakından takip etmek üzere sarayda merkez
kurdu .
İslam dünyasındaki itibarı yüksekti. Doğu Türkistan ve Orta
Afrika' daki Sultanlıklar bile onun adına hutbe okutup, para bastırı
yor ve ona tabi oluyorlardı. Yanya ve Girit vilayetlerine göz diken
ve Osmanlı hududunda tecavüzkar faaliyetlerde bulunan Yunanis
tan' a 1 8 Nisan 1 897 ' de harp ilan edildi. Başkumandan Edhem Pa
şa komutasında, Tırhala-Çatalca hattını bir kaç günde aşan Osman
lı birlikleri, Dömcke önlerinde Yunan ordusunu büyük bir bozguna
uğrattılar. Artık Atina'ya 1 50 km kalmış ve yol açılmıştı. Ancak
Rusya başta olmak üzere Avrupa devletleri, Sultan Abdülha-
1 78
mid ' den harbin durdurulmasını rica etti ler. Mütareke sırasında işe
karışan Avrupa devletleri, tazminatın 4 m i lyon altına indirilmesini
ve Türkiye 'nin küçük bazı toprak parçaları ile yetinmesini sağladılar.
Arabistan Yarımadasında bedevi kabi lelerini ve Doğu Anado
l u ' da Ermeni ler, Osmanlı Devletine karşı ayaklanmaya teşvik edil
di. Anadolu ' yu Ermenistan olarak görmek isteyen Fransız yazar Al
bert Vandal, bu Türk Hakanı 'na "Le Sultan Rouge=Kızıl Sultan"
d iyerek i ftiralar yağdırdı .
İttihcıt ve Terakki Partisi 'ne mensup bazı Türk subayları, Ka
nun-i Esasi 'yi i lan etmeye zorladılar. Abdülhamid Han da 23 Tem
muz 1 908 ' de anayasayı tekrar yürürlüğe koyduğunu ilan etti. İkin
c i Meşrutiyet adı verilen bu olay, beklenenin aksine Osmanlı Dev
leti ' nin dağılmasını hızlandırdı.
27 N isan 1 909 günü Ayan ve Mebuslar meclisi toplandı . Ayan
Meclisi üyesi Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Padişah ' ın hal ' edilmesini
teklif etmiş ve hal ' fetvasının ilk müsveddesini mebuslardan E lma
l ı Hamdi Yazır Hoca yazmıştır.
Abdülhamid Han, I . Dünya Savaşı ' nın sonuna yaklaşı ldığı 1 0
Şubat 1 9 1 8 günü Yetmiş yedi yaşında vefat etti . Çemberli taş 'taki
Sultan Mahmud türbesine defnedilmiştir.
Sultan Abdülhamid zamanında; her vilayette mektepler, hasta
neler, yollar, çeşmeler, yapı ldı. Askeri Tıbbiye Mekteb-i Şahanesi
ve Beyoğlu Kadın Hastanesini yaptırdı. Mekteb-i Mülkiye, Hukuk
Mektebi, Yüksek Ticaret Mektebi , Yüksek Mühendis Mektebi, Gü
zel Sanatlar Akademisi, Bursa' da İpekçilik Mektebi, Halkalı Ziraat
Mektebi ve Yatılı Kız Lisesi onun zamanında açıldı. D ivan-ı Muha
sebatı (Sayı ştay ) kurdu. Hamidiye H icaz, Beyrut-Şam, Bursa, Şam
Horan, İstanbu l-Eskişehir-Ankara, Eskişehir-Adana-Bağdat, Ada
na- Şam-Medine Dcmiryollarını yaptırdı. Üstün evsaflı kruvazör
ler, zırhlılar ile donanmayı kuvvetlendirdi. Barajlar ve su yolları i le
1 79
havagazı fabrikası yaptırdı. Ereğli kömür ocakları çalıştırıldı. Me
dine-i Münevvere 'ye kadar telgraf hattı yaptırdı
88- Umberto 1 ( 1 844- 1 900): İtalyan kral. 1 878 'de tahta çıktı.
Milano ' da bir terörist tarafından öldürüldü.
Umberto il ( 1 904- 1 983 ) : İtalyan kraliyet hanedanının son hü
kümdarı . U mberto I ' in kardeşidir. l 946 ' da İtalya kralı oldu. İtal
ya'da referandumda İtalyan halkı cumhuriyet lehinde oy kullandı .
Bunun üzerine varisleriyle birlikte İtalya' dan uzaklaştırı ldı.
89- Renata Tebaldi: ( 1 922-2004) İtalyan opera sanatçısı. 2.
Dünya Savaşı sonrasının en büyük opera sanatçılarından sayılan
İtalyan sopranodur. İtalyan Lirik Soprano Renata Ersilia Clotilde
Tebaldi 1 Şubat l 922 ' de Pesaro 'da doğdu.Tebaldi dünyanın en bü
yük sesleri arasında yer aldı. Maria Callas ' la olan rekabeti ile de il
gi odağı oldu. Tebaldi devasa bir diskografiye de sahiptir. Dünya
nın en önemli operalarında başrolleri yorumladığı plaklarının yanı
sıra, seçme eserlerin yer aldığı sayısız kayda da imza atmıştır.
90- Maveraünnehir (MAVERA): Art, geri, bir şeyin ötesinde
bulunan.) 447 bin kilometrekareyi bulan topraklarının önemli bir
bölümü Orta Asya 'nın iki büyük akarsuyu Ceyhun (Amuderya) ve
Seyhun (Sirderya) nehirlerinin arasında bulunan yer. Burada Özbe
kistan' da Özbek çoğunluğun yanı sıra Kazaklar, Kırgızlar, Türk
menler, Tacikler, Karakalpaklar, Ukraynalılar ve Koreliler de yaşı
yor. İki nehir arasında bulunan bu topraklara tarihte "Maveraünrıe
hir" denmiştir.Burası, Tian Şan 'dan yani Tanrı Dağlan 'nda doğan
Seyhun Nehri 2 bin 1 3 7 kilometre boyunca, H indikuş dağlarından
doğan Ceyhun Nehri de 1 437 kilometre boyunca akarak, yolları
üzerinde verimlilik ve hayat saçarak bir iç deniz olan Aral Deni
zi 'ne ulaşan bölgedir.
1 80
dağlarının eteğinde kurulmuştur. Şeki Han Sarayı Türk sanatının ih
tişamını yansıtır. Şeki Azerbaycan ' ın dokuz hanlığından birisi ve en
öneml isidir. Ünlü Azerbaycanlı Şair Bahtiyar Vahapzade 'nin mem
leketidir. Şeyh Şamil 'in naibi olan Hacı Murat, Şeki yakınlarındaki
Ruh bölgesinde şehit olmuştur.
92- Kaddafı ( 1 942- . . . ) : l 970'den bu yana Libya devlet başka
nı. Sirte yakınlarında bir çölde doğdu. Dedesi İtalyan işgalci ler ta
rafında 1 9 1 1 'de öldürülmüştür. Babası ve amcası da işgalcilere kar
şı mücadeleden uzun yıllar hapiste kalmışlardır. Eğitimini, Libya
Üniversitesi ve Libya Askeri Akademisinde tamamladı . Eylül
1 969 'da Kral İdri s ' in tahtan indiri lmesinde etkin rol oynadı . İslam
i lkelerine dayalı ve sola dönük bir yönetim biçimi benimsedi.
93- STFA İnşaat A.Ş. (Sezai Türkeş Fevzi Akkaya ) 1 93 8 yı
lında kurulan ve ismini kurucu ortaklarının isim ve soyisim baş
harflerinden alan, merkezi Üsküdar/İstanbul 'da bulunan Türk Mü
teaahitlik şirketidir.
Sezai Türkeş: İnş. Yük. Müh. 1 908 yılında Kıbrıs 'da doğmuş
tur. 1 932 yılında İ .T.Ü . İnşaat Fakültesinden mezun olmuştur
Fevzi A kkaya: 23 Aralık 1 907 'de İstanbul ' da doğdu. Osmanlı
Paşalarından Tatar Osman Paşa' nın torunudur. İstanbul Yüksek
Mühendis Mektebi ' nden (İstanbul Teknik Üniversitesi) 1 932 'de
İnşaat Yüksek Mühendisi olarak birincilikle mezun oldu.
Özellikle, 1 943- 1 973 döneminde Türkiye'de yabancı firmala
rın tekelinde bulunan "Ağır İnşaat Sektörü" nün Türk müteahhitle
rine açı lmasına öncülük etmiştir. 1 943- 1 973 döneminde, yurtiçinde
çeşitl i köprü, iskele, liman, baraj , tünel ve yüksek gerilim hatları
STFA tara fından inşa ed i ldi. Bunlar arasında Sivas-Erzurum demir
yolu köprüleri , K uşadası , Baı1 ın ve Ereğli limanları ve Kadıncık
Hidroelektrik Santralı yer alıyor.
94- Prof. l >r. l ıtu·r Ort ııy lı, 20 Marı 2005, A n k ara
IXI
95- Ergenekon Destanı: Göktürkler ' in türeyişini anlatan bir
Türk destanıdır. Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye
uğratı lan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar
eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır.
Destan özetle şöyledir:
Türk il lerinde Göktürk oku ötmeyen, Göktürk kolu yetmeyen
bir yer yoktu. Bütün kavimler birleşerek Göktürklerden öç almaya
yürüdüler. Türkler çadırlarını, sürülerinin bir yere topladı lar. Çevre
sine hendek kazdılar, beklediler. Düşman geld i. Cank başlad ı. On
gün vuruştu lar, Göktürkler üstün geld i . Düşman, Türkleri er mey
danında yenemeyeceklerini anladığından hi leye başvurur ve Gök
türkleri gafi l avlayıp, çadırlarını basar. Büyük bir katliam gerçekle
ş ir. İl Han'ın küçük oğlu Kayan (Kıyan) ve ye�eni Tukuz (Negüz)
kadınlarıyla birl ikte düşmanın el inden kaçar ve onların bulamaya
cağı bir yere ' Ergenekon' a (Sarp Dağ Beli) gelirler. Burası geçit
vermez, sarp dağlarla çevrili orta yeri düz, verimli bir ovadır. Bura
da bir müddet sonra nüfusları gittikçe çoğaldığında, birbirine akra
ba, ayrı ayrı 'oba' lar oluşturdular. N ihayet dört yüz yıl sonra kendi
leri ve sürüleri Ergenekon ' a sığamaz oldu. Kurultay toplayıp, Erge
nekon'dan çıkma kararına vardılar. Çıkış için tek bir geçit vardı fa
kat burası da demirdendi. Bir demirci ustasının fikriyle dem ir dağ
büyük bir ateş yakıl ıp, devasa körüklerle harlandırı larak eritildi. N i
hayet, Börteçene (Bozkurt) ad lı bir başbuğun liderliğinde, Türkler
Ergenekon'dan çıkıp bütün dünyaya yayıldılar.
96- Bkz.O.Sinanoğlu, "Büyük Uyanış". Yenilenm iş Alfa Ya
y ınları, İstanbul Haziran 2006 (2 1 ' den fazla eski baskısı: Otopsi
Yayınları, İstanbul 2002-0cak 2006)
97- IMF: ( lnternational Monetary Fund): U luslararası Para Fo-
nu.
1 82
98- Türk Ku rultayı: Tüm dünyadan gelen üst düzey temsilci
lerle 1 993 Yıl ından itibaren birincisi Antalya' da ve en son L iarak
1 1 .si 2007 yıl ında Azerbaycan 'da Bakü 'de, Türk Devlet ve Toplu
lukları İşbirliği ve Kalkınma Vakfı (TÜDEV) tarafından düzenle
nen kurultaylardır.
99- Prof. Dr. Turan YAZGAN: Türk Dünyası Araştırmaları
Vakfı Başkanı.
1 00- Gallipoli: Çanakkale Savaşlarını konu alan belgesel film.
Gösterim Tarihi 1 8 Mart 2005, Yönetmen Tolga Örnek. Senaryo Tol
ga Örnek. Yapım 2005 Türkiye. Süre 90 dk. Anlatıcı Jeremy Irons.
1 0 1- "Bu yazıyı düzeltirken dün gördüğüm habere göre Azeri
Türklerine yeni yapılan aşağılamalar, hakaretlere karşı dün Tebriz'de
Türkler büyük nümayişler yapm ışlar, çatışmalar bile olmuş." Prof.
Dr. Oktay Sinanoğlu, 24 Mayıs 2006
1 02- Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, 20 Mart 2005, Ankara. Son
düzeltme Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, 24 Mayıs 2006, Ankara. (Prof.
Dr. Oktay S inanoğlu'nun bu konferans metni, Ekim 2007 tarihinde
yayımlanan "İ lerisi İçin" adlı kitabında da dipnot verilerek 1 . ma
kale olarak yer alm ıştır.)
1 03- Gareth Morgan, Images of Organization, Sage Publ,
Thousand Oaks, 1 997, s, 3 26-344.
104- Şükrü S. Gürel, Tarihsel Boyut İçinde Türk Yunan İliş
ki leri, Ümit Yayıncıl ık, Ankara, 1 993, s, 74
105- Ekümenik: Sıfatta aynı şey demektir. Ekümenik sıfat,
patriklere verilen, siyasi bir kariyerdir. Ekümen ikliğin en önemli
özelliği, Ekümenik sıfatı, hangi kilisedeki patriğe veri lmişse, o ki
lisenin ?u lunduğu şehir Hıristiyanlarındır anlamına gelir ve o patri
ğe bağlı olan Hıristiyan taba, Ekümenik sıfata haiz olan patrikten
daha etkin ve yetkin hukuk tanımaz. (Geniş bilgi için bakınız: Çe
lik, Doç. Dr. Mehmet, Fener Patrikhanesi 'nin Ökümenikhk İddiası
Tarihi Seyri, sh. I ?. Akademi Kitabevi).
1 83
Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı,yayın nu:49-5 0,
Ankara 200 l . ISBN 975- 1 9-2655-6, 975- 1 9-2657-2
b) Osmanlı Belgelerinde Ermeni-İngiliz İlişkileri Cilt I-II, T. C.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, yayın nu:68, An
kara 2004. ISBN 975 - 1 9-3625-X, 975- 1 9-3674-8
1 07 F.R. Pfetsch, Intemationale Politik, Verlag Kohlhammer,
s. 5 6
1 08- Der Fischer Weltalmanach 2005, Fischcr Verlag Frankfurt
a.M.,2004 s,642
1 09- World Stecl in Figures, IISI, 2004 Edition, http ://world
steel.org ; Demir-Çelik Üreticileri Derneği Bülteni, No: 37, No:38,
2004, Ankara
1 1 0- S. İ mer, " Türkiye' nin Demir- Çelik Sanayii Nereye Gi
diyor? ", Metalurji, Haziran l 997/ 1 08, s.52-59
1 1 1 - S. İmer, Strategic lmplications of Energy, Economic
Committee of 48th ATA General Assembly, Conrad Hotel, l 1 Octo
ber 2002 .
l l 2- Fischer weltalmanach, 2005, s . 5 09,5 1 2,64 1
1 13- Kyoto Protokolü : Sera etkisi yaratan gazların salınımını
sınırlamayı ve azaltmayı hedefleyen uluslararası bir anlaşmadır. Bu
Protokol, 1 1 Aralık 1 997 tarihinde Japonya'nın Kyoto kentinde dü
zenlenen bir zirvede oluşturulmuştur.
Protokol, 9 Mayıs l 992 'de N ew York 'da kabul edilen, İklim
Değişikliğine Yönelik Birleşm iş M illetler Çerçeve Sözleşmesi ' nin
belirlediği i lkelere dayanmaktadır. Protokol, ancak 2005 yılı Şubat
ayında 55 ülkenin protokole onay vermesi ile yürürlüğe girebilmiş
tir. Ancak, atmosfere en fazla sera gazı salan Amerika Bi rleşik Dev
letleri protokolü imzalamıştır.
1 1 4- Uğur Korum, l 923 - 1 93 9 Döneminde Türkiye ' de İmalat
Sanayi ve Sanayi politikası, Atatürk Dönemi Ekonomi Politikası ve
1 84
Türkiye' nin Ekonomik Gelişmesi, Türkiye Ekonomik Kurumu,
Ankara, 1 982, s.63-78
1 1 5- Uğur Korum, 1 923- 1 939 Atatürk Dönemi Ekonomi
Politikası ve Türkiye'nin Ekonomik Gelişmesi, Türkiye Ekonomi
Kurumu, Ankara 1 982, s. 76.
1 1 6- Der Fischer Weltalmanach, 2005, s.595
1 1 7- Augustus,Caesar,OCTAVIANUS (M.Ö. 27'ye kadar) :
Roma İmparatoru Ası l adı Goius Octavius. Roma İmparatoru. Gö
rünüşte cumhuriyetçi kurumlara dayalı otokratik bir rejim kura
rak,Roma düzenini baştan sona onarmış, Yunan-Roma dünyasına
kalıcı barış (Pax Romana) ve refah getirmiştir. Annesi Atia, Julius
Caesar 'ın kız kardeşi Iulia'nın kızıydı . Caesar vasiyetinde kendisi
ni evlat edinmiş ve baş varis i lan etmiştir.
1 1 8- Helmut Schmidt, "Die Machte de Zukunft, S iedler Verlag,
München, 2004, s.238-239
1 1 9 Sencer İmer, 2 1 . Yüzyılda Dünya ve Türkiye' de muhtemel
gelişmeler, Yinninci yüzyıldan Yirmi birinci Yüzyıla Türkiye ve
Dünya, İlke Emek Yayınları, Ankara, 2004, s. 1 89-207.
1 20 A. Dugin, Türkiye 'nin Avrasyacılık Stratej isi, Teori, İstan
bul, Aralık 2004, s.44-62 .
1 2 1 - Doç. Dr. C. Sencer İmer, 1 9 . Mart.2005 Ankara. Son dü
zeltmeler Doç. Dr. C. Sencer İmer 1 6 Mayıs 2006, Ankara.
1 22- Marx WEBER:Alman düşünür ve sosyolog.( 1 864 -
1 920) Marx 'tan sonra en zengin ve tarihsel sosyoloji sentezini oluş
tunnası, bu çerçevede, kapitalizmin gelişimini "Protestan ahlakına"
bağlayan tezi ve bürokrasi üzerine görüşleri ile tanınır. Kalve
nizmden önce kapitalist girişimlerin hep egemen dinsel düzenin
doğrudan ya da dolaylı baskısıyla karşılaştığını savundu.
1 85
Emile Durkheim ' la birlikte ayrı ve bağımsız bir disiplin olarak
modern sosyoloj inin kurucusudur. Weber, bir bilim olarak sosyolo
j inin genel kavramsal çerçevesini en iyi bir biçimde ortaya koyan
düşünürdür.
Sosyoloj inin konusunun sosyal eylem olduğunu öne süren We-
ber, sosyal eylemi dört başlık altında sınıflamıştır.
Geleneksel eylem,
Duygulara dayalı eylem,
N ihai ve en yüksek değerlere yönelmiş değer temelli rasyonel
eylem,
Araçsal eylem.
Rasyonalizasyonun her alanda izlerini süren bu ünlü düşünür,
söz konusu rasyonalizasyonun bir kaynağının Protestan ahlakının
yol açtığı kültürel değişmelerde bulunduğunu savunmuştur. Buna
göre, Protestan ahliikı, kapitalizmin ilk ve temel nedeni olmasa da,
b ireyci liğin, sıkı çalışma ve disiplinin, rasyonel davranış ve özgü
venin önemini vurgulayan bir kültür doğurduğu için, kapitalizmin
doğuşunda ve gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
1 23- Vedat Bilgin: Doç . Dr. ,Gazi Ü niversitesi İkitisadi ve İda
ri B ilimler Fakültesi Öğretim Üyesi. Haccttepe Üniversitesi Sosyal
ve İdari Bilimler Fakültesi mezunudur. İktisat doktorası yapmıştır.
Başbakanlık baş danışmanlığı ve TCDD Genel Müdürlüğü görevle
rinde bulundu. Modernleşme ve sanayileşme sorunları üzerinde ça
lışmaları bulunmaktadır.
124- Sultan Abdülmecid Han: Osmanlı sultanlarının otuz bi
rincisi ve İslam halifelerinin doksan altıncısı. Sultan İkinci Mah
mud Han ' ın oğlu olup, 25 Ni san 1 823 tarihinde doğdu. Şehzadeli
ğinde iyi bir tahsil gördü. Fransızca öğrendi . Yenilik taraftarıydı .
Babasının 1 Temmuz 1 8 39 'da vefatı üzerine on yedi yaşında tahta
çıktı.
186
Sultan Abdülmecid Han, devleti içinde bulunduğu zor durum
dan kurtarmak için çareler aradı. Bu sırada Avrupa'dan yeni dönen
Mustafa Reşid Paşa, Sultan ' a Avrupa'nın yardımını sağlamak gibi
bir bahaneyle "Gülhane Hatt-ı Hümayunu" adı ile meşhur olan Tan
zimat Fermanı 'nı yayınlatmıştır.
Abdülmecid Han devrinde başarılı işler de yapı ldı . l 840 'ta ilk
olarak kağıt para çıkarıldı. 1 844 'te Mecidiye (Galata) Köprüsü ya
pıldı. l 848'de Beşiktaş' la Ortaköy arasında Küçük Mecidiye Cami
ini, Ortaköy iskelesi yanında Büyük Mecidiye Camiini yaptırdı.
1 85 1 'de Şirket-i Hayriyye denilen Boğaziçi vapurları işletilmeye
başlandı . 1 853 'te başlayan Kırım Harbi sırasında ilk telgraf hattı İs
tanbul-Yama-Kırım hattı olarak döşendi. 1 854 'te Beykoz Kasrı,
l 856 'da Küçüksu Kasrı ile Dolmabahçe Sarayı yaptırı ldı. Ayrıca İs
tanbul'un pek çok yerinde çeşmeler yaptırıp, eski eserleri tamir et
tirdi.
1 25- B ü rokrasi: Devletle i lgili işlerin yürütülmesinde görev li
atanmış, maaşlı, üst düzey sivil görevliler topluluğu. Bürokrasi te
rimi, gereksiz şekilci ve baştan savmacı yönetim anlayışı anlamın
da da kul lanıl ır.
J 26- İlmiyye (Akademisyenler): Şeyhülislam, kadıasker, def
terdar, nişancı, kadı lar, müftüler, müderrisler, cami görevlileri bu teş
kilata mensuptu ve bunların tamamı medreseden mezun oluyordu.
1 27- Seyfiyye: Osmanlı 'da asker sınıfı
1 28- Kalemiyye: Osmanlı ' da bürokrat sınıfı
1 29- Reaya: Osmanlı toprak düzeninde emekçilerin genci adı.
Arazi-i emiriyye veya arz-ı memleket denilen yerler devlete ait top
raklar olup bunlar öşür ve hizmete göre büyük, orta ve küçük par
çalara bölünmüştü; bu araziyi ekip biçen halka da reaya denilirdi;
fethedilen bir memleketin yerleri (şehir ve kasabalardaki bağ ve
bahçe ve mer 'alar hariç) arazi-i emiriyye sayı larak kayda alınmış
1 87
ve o topraklar, ekilmek ve boş bırakı lmamak şaıtiyle yine eski sa
hipleri üzerinde bırakılmıştı . Bunlar şeraite riayet ederek o toprağı
ekip, biçerler ve öldükleri zaman yerleri evlatlarına da intikal eder
di. Arazi; has, zeamet ve tımar olarak üç kısma ayrılmıştı . Miri ara
ziyi bu suretle ekip biçenler, tarlalarının öşür ve resmi olarak her se
ne devlet hazinesine verecekleri zahire veya bedelini bizzat hazine
ye vermeyip hükümet o öşür ve resmi hizmet mukabili olarak kime
ve neye tahsis etmişse reaya onu oraya verirdi .
1 30- Aristokrasi: Soylular sını fı .
1 3 1 - i l . Mahmut (20 Temmuz 1 785 - 2 Temmuz 1 83 9 ) : 3 0 .
Osmanlı Padişahıdır. .
20 Temmuz 1 785 tarihinde İstanbul ' da doğdu. Öğrenimi ile
Sultan III. Selim padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştur.
Sultan II. Mahmut 28 Temmuz 1 808 tarihinde tahta çıktığında
23 yaşındaydı . Avrupa'daki yenileşme hareketlerini benimsemişti.
Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazır
lattı ve bu sebeple kendisine "Adli" sanı verildi. Hükümet teşkilatı
usulleri ve kıyafet nizamında yenilikler yaptı. Mekteb-i Bahriye
açıldı. 1 826 'da Yeniçeri Ocağı ' nı kapatarak ( Bu olaya Osmanlı ta
rihinde "Yakayı Hayriye" denir. ) . Yeniçeri ocağının yerine ASA
KİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE adında yeni bir ordu kur
du.
Sultan II. Mahmut yakalandığı verem hastalığından kurtulama
yarak . 1 Temmuz 1 83 9 günü 54 yaşında vefat etti. Divan Yolu'nda
ki türbesine defnedildi.
1 32- Asakir-i Mansure-i M uhammediye (7 Temmuz 1 826):
Yeniçeri Ocağı 'nın yerine kurulan Osmanlı Askeri Örgütü. i l . Mah
mud, Vaka-i Hayriye' den üç gün sonra, 1 8 Haziran. 1 826 'da bir fer
manla bu ordunun kurulacağını duyurdu. Hüseyin Paşa 'yı serasker
atadı. Beyazıt'taki eski saray seraskerlik oldu. 1 834 'te açılan Mek-
1 88
teb-İ Harbiye, Asakir-i Mansure Ordusuna subay yetiştirdi. Son dö
nemlerde adı Asakir-i Nizamiye olarak değiştiri ldi.
1 33- Maarif: 1 . Bi lgi ve kültür 2. Öğretim ve eğitim sistemi
1 34- Halil İnalcık ( 1 9 1 6,-), ( Prof.Dr. ) Türk tarihçi. 26 Mayıs
1 9 1 6 'da İstanbul ' da doğan İnalcık, aslen Kırımlıdır. Ankara Üni
versitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeni Çağ Tarihi bölümü
mezunudur. 1 972 yılında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü'ne
"Osmanlı Tarihi Üniversite Profesörü" olarak davet edildi. 1 973 yı
lında meşhur kitabı "The Ottoman Empire The Classical Age 1 300-
1 600" yayımlandı. 1 993 yılında Bilkent Üniversitesi 'ne davet edil
di ve tarih bölümünü kurdu. Halil İnalcık halen Bilkent Üniversite
si Osmanlı Tarihi Bölümü'nde yüksek lisans ve doktora ögrencile
rine seminer dersi vermektedir.
1 35- Kanuni Sultan Süleyman (Süleyman 1): (Trabzon 1 494-
Zigetvar 1 566) 1 5 20- 1 566 yılları arasında, en uzun süre saltanat sü
ren Osmanlı Padişahıdır. Onun zamanında, Osmanlı İmparatorluğu
dönemin en güçlü imparatorluğu oldu. İmparatorluk tarihinin en
geniş hakimiyet alanına ulaşıldı. Yönetim ve maliye alanlarında ye
ni yasalar koyarak önemli düzenlemeler yapıldı.
1 36- Ziya Paşa ( 1 825- 1 880): Osmanlı devlet adamı, şair ve
yazar. Batılı laşma yolundaki Türk Edebiyatının kurucuları arasın
dadır. İ stanbul ' da doğdu, 1 7 Mayıs 1 8 80'de Adana Valisi iken öldü.
Asıl adı Abdülhamid Ziyaeddinadir. Ziya Paşa, Namık Kemal ve
Ş inasi 'y le birlikte, Tanzimat' la başlayan Batılılaşma hareketinin et
kisinde gelişen ve çağdaş Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan
üç yazardan biridir.
1 37- Şinasi ( 1 826-1871): Şair, yazar. Tanzimatla başlayan Ba
tılılaşma hareketinin öncülüğünü yapmıştır. İbrahim Şinasi 5 Ağus
tos 1 826 'da İstanbul 'da doğdu, 1 3 Eylül 1 87 1 'de İstanbul 'da öldü.
1 89
1 9. yüzyıl başları, Osmanlı İmparatorluğu ' nun bir çöküşün eşi
ğine geldiği yıl lardı. Batı 'ya yönelerek ve Batı 'nın desteğiyle çökü
şün önlenebileceğine inanmıştı. Batı lılaşma sorununa yaklaşımında
savunduğu düşünceleri, gazeteci liği aracılığıyla halka i letmiştir.
İmparatorluğun iktisadi ve toplumsal yapısının gelişimine ilişkin
sorunlara değinerek, halkın yönetiminde söz sahibi olması düşün
cesini savunmuş, "ulus", "özgürlük", "kamuoyu", "yasal haklar",
"basın özgürlüğü gibi", o günün düşün yaşamına henüz girmemiş
birtakım yeni kavramları tartışma gündemine getirmiştir.
1 38- Namık Kemal (1 840-1 888): Şair ve yazar. Batı edebiya
tının yazın türlerini ilk kez Türk toplumsal yaşamına sokmuştur. 2 1
Aralık 1 840'ta Tekirdağ ' da doğdu, 2 Aral ık 1 8 8 8'de Sakız Ada
sı'nda öldü. Asıl adı Mehmed Kemal ' dir. Namık adını ona şair Eş
ref Paşa vermiştir.
Tiyatro türüne özellikle önem veren Namık Kemal, altı oyun
yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan "Vatan Ya
hut Silistire" beş dile çevrilmiştir. İlk romanı olan "İntibah"
1 876 'da yayımlanmış ve tam anlamıyla Avrupa romantizmi'nin et
kisinde kaleme alınmıştır. Namık Kemal ' in, gazeteci olarak da tari
himizde önemli bir yeri vardır.
1 39- Mizancı Murat: Romancı,gazeteci,tarihçi yazar.
1 40-Recaizade Mahmud Ekrem: Şair ve yazar. ( 1 Mart 1 847,
İ stanbul - 3 1 Ocak 1 9 1 4) 1 9. yüzyıl. Osmanlı edebiyatının önde ge
len isimlerindendir.
1 4 1 - Tevfık Fikret ( 1 867-1 9 1 5): Şair. Servet-i Fünun edebiya
tının önde gelen şairi olarak başladığı sanat yaşamını, çağının so
runlarına yönelen toplumsal içerikli şiirlerle sürdürmüştür.
24 Aralık 1 867' de İ stanbul ' da doğdu, 1 9 Ağustos 1 9 1 5 'te aynı
kentte öldü. Asıl adı Mehmet Tevfik'tir.
1 90
1 42- Hariciye (Dışişleri): 1 9 . yüzyıla kadar Osmanlı İmpara
torluğu 'nun dışişleri, Reis-ül Küttap 'ın yönetiminde idare edi lmek
teydi. Ancak Reis-ül Küttap aynı zamanda devlet yazışmalarını
yapmak ve devletin ana kayıtlarını tutmak gibi başka görev ler de
üstlenmişti. 1 793 'te III. Selim döneminde ilk sürekli büyükelçilik
Londra 'da açılmış ve Yusuf Agah Efendi ilk sürekli Osmanlı Büyü
kelçisi olarak atanmıştır. Reis-üt Küttaplık sisteminin günün diplo
matik ihtiyaçlarına ve koşullarına uygun olarak yapılandırılması
çerçevesinde II. Mahmut döneminde önce Tercüme Odası kurul
muştur. 1 835 yıl ında ise Padişah, harici işlerin çok artmış ve önem
kazanmış olması sebebiyle, Reis-ül Küttaplık makamını nezaret se
viyesine yükseltmiştir. Son Reis-üt Küttap Yozgatlı Akif Efendi,
müşirlik rütbesiyle ilk Umur-ı Hariciye Nazırı yapılmıştır.
Cumhuriyet dönemi dış politikamızın temelleri Mi lli Mücade
le yıllarında atılmıştır. 23 Nisan 1 920 ' de Türkiye Büyük Mi llet
Meclisi'nin açı lışının hemen ardından oluşturulan ilk Milli Hükü
metle birlikte "Hariciye Vekaleti" de 2 Mayıs 1 920 tari hinde res
men kurulmuş ve başına Bekir Sami Bey getirilmiştir. 1 927 yılında
Hariciye Vekaleti teşkilatına dair ilk kapsamlı hukuki düzenleme
yapılmış ve 1 1 54 sayılı Kanun 'la Dış İşleri Bakanlığının günümüz
deki yapısının temeli atılmı ştır.
143- Babıali: Osmanlı Devletinin son döneminde sadrazamlık
makamına ve hükümete verilen isimdir .. Babıali "yüce kapı" mana
sına gelmektedir. Osmanlılarda "kapı" kelimesinin yanısıra aynı
anlama gelen Farsça "der" ve Arapça "bab" kelimeleri "padişah ve
sadrazam sarayı, devlet ve hükümet dairesi" manasında kullanıl
mıştır. İ slam ve Türk tarihinde birliğin ve kuvvetin temsi lcisi ola
rak kabul edilen devletin ve hükümetin merkezleri yüksek ve yüce
olarak bilinmiş, dolayısıyla buralara aynı manada olmak üzere Der
gah, Bab-ı Saray, El-Bab-üs-Sultaniye, Bab-ı Hümayun, Bab-ı Ali,
Bab-ı Asafi ve Paşa Kapısı gibi isimler verilmiştir.
191
Padişahın başkanlığında devletin ve halkın işlerine "divan" de
ni len bir mecliste bakılırdı . Divan Osmanlıların ilk kuruluşundan
beri vardı. Fatih Sultan Mehmed, çıkardığı Kanunname'yle bunu
esaslara bağladı. Önceleri padişahlar divana başkan lık ederken bu
görev sadrazamlara geçti . Ancak mühim kararlar alınacağı zaman
yine padişah divana katı lır ve başkanlık yapardı. Bu durum 1 7. yüz
yılın ikinci yarısına kadar devam etmiştir.
Sadrazam başkanlığındaki teşki lata önceleri Vezir Kapısı, Bab
ı Asafi ve Paşa Kapısı gibi isimler verilmiş ve 1 8 . yüzyılın sonla
rında ise Babıall denilmeye başlanmıştır.
1 44- Darülfünun: Türkiye' de, üniversiteye, 1 93 3 senesine ka
dar verilen isim. 1 845'te toplanan Maarif Komisyonunun kararıyla
devlet dairelerine memur yetiştirmek gayesiyle, 1 4 Ocak 1 863 'te
Darülfünun öğretimi başladı. Laboratuarı ve çok geniş bir kütüpha
nesi olan Darülfünı1nun ' da, devrin kıymetli ilim adamları ders ve
riyorlardı.
1 865 'te, Çemberlitaş semtinde Nuri Paşa Konağına tcı.şınan
Diiıiilfüı;ıun, 1 87 1 'de karışıklıkların merkezi olması sebebiyle ka
patı ldı.
1 896 'da Sadrazam Said Paşanın Sultan İkinci Abdülhamid Ha
na sunduğu bir liiyiha ile Darülfünun'un tekrar tesisine başlanmış,
fakat Osmanlı-Yunan savaşının çıkmasıyla, iş yine tehir edilmişti. 1
Eylül 1 900'de Sultan İkinci Abdülhamid Han ' ın isteği ile Darülfü
nı1n-ı Şahane adıyla tekrar tesis edildi. Edebiyat, Fünı1n, Mülkiye,
Hukuk, Tıbbiye mekteplerinin yanına U lı1m-ı Aliyye-i Diniyye,
Edebiyat, U lum-i Riyaziye ve Tabiiye kolları ile Türkçe, Arapça,
Farsça'dan başka Fransız, A lman, İngi liz ve Rus filoloji lerini top
layan bir bölüm i lave edildi. Yeniden kurulan okulda, yerli hocalar
dan başka Avrupalı hocalar da ders veriyordu.
1 92
Cumhuriyetin ilanından sonra Darülfünı1n'a, eski Harbiye Ne
zareti binası (İstanbul Üniversitesi merkez binası) öğretim için ve
rildi ve ilk rektör İsmail Hakkı Baltacıoğlu oldu. 1 924 'tc çıkan ka
nunla, Darülfünı1n'a hükmi şahsiyet (tüzel kişilik) verildi. 3 1 Mart
1 93 3 tarihli ve 2252 sayılı Üniversite Kanunu ile Darülfünun kapa
tılmış ve yeni üniversite kurma görevi, Maarif Vekaletine (Milli
Eğitim Bakanlığı) verilmiştir.
1 45- Sakızlı Ohannes Efendi (Paşa) ( 1 836- 1 9 1 2) : 1 8 8 1 ba
sıın tarihli "Mebadi-i Ilm-i Sen'et-i Milef '(Mihran Matbaası,İstan
bul) ismini taşıyan ve Türk tarihindeki ilk klasik ekonomi kitabının
yazarı ve ekonomik liberalizmin Osmanlı ' daki öncülerindendir.
Osmanlıda Mekteb-i Hukuk'ta i lk defa Abdülhamit döneminde
ekonomi dersi konulmuştur. Hocası Sakızlı Ohannes Efendi 'dir.
Okutulan İlm-i Servet kitabı da batıda halk için yazılmış popüler ik
tisat kitaplarındandır. İmparatorluğun kalkınması için serbest reka
beti gerekli gören Paşa, himayecilik,devletçilik, tekel usulüne ve
devletin fiyatları belirlemesi ilkesine karşıdır.
146- Cavit Bey: İttihat ve Terakki liderlerinden olup, II. Meş
rutiyet döneminde Maliye Nazırlığı yapmış bir Türk siyasetçidir.
Selanik doğumludur. 1 925 'de İzmir Suikasti hadisesi sonrasında İs
tiklal Mahkemesi tarafından yargılanarak idam edilmiştir.
Tarihçi Murat BARDAKÇI konu ile ilgili olarak 2 Temmuz
2006 tarihli Hürriyet Gazetesindeki köşesinde şun/an yazdı.
"Suçları, "fzmir Suikasti " denilen komploya kanşmak, yani
Reis-i cumhur Gazi Mustafa Kemal 'e karşı suikast hazırlığı yap
maktı. idam edilenler arasında ittihad ve Terakki Partisi 'nin lider
kadrosundan olan Maliye Nazın Cavid, Dahiliye Nazırı ismail
Canbolat ve partinin perde arkasındaki gücü Doktor Nazım Beyler
de vardı. Savcı, her üçünün de daha önceleri hiç durmadan mektup
laştıklarım iddia etmiş ama bu mektuplar bir türlü bulunamamıştı.
1 93
Mektupları bulrnak, hadisenin üzerinden 70 küsur sene geçmesin
den sonra, kapı kapı dolaşıp aramam sayesinde bana nasip oldu!
Şimdi arşivimde bulunuyor ve ileri bir tarihte yayınlanmayı bekli
yorlar. Ama, bu mektuplar okunduğunda, ortaya başka bir görüntü
çıkıyor: Mustafa Kemal Paşa ya karşı izmir 'de hakikaten bir sui
kast hazırlrğında bulunulduğu fakat ittihad ve Terakkı 'nin lider
kadrosunun bu işle pek bir alakasının olmadığı ve suikast bahane
siyle ortadan kaldırıldıkları. . .
"
1 94
maktan çok Stratej ik bir kongre olmuştur. Kongrenin önemli eksi
ği, küçük çiftçilerin, ortakçı ve yarıcıların, tanın işçilerinin temsi l
edilmemesiydi.
Ahnan kararlann başhcalan şunlardır:
Hamrnaddesi yurt içinde olan endüstri kollarının kurulması.
Özel girişimcilerin desteklenmesi.
Yatırımcı lara kredi sağlayacak bankaların kurulması.
Günlük tüketim mallarına öncelik verilmesi .
Önemli kuruluşların ulusallaştırılması.
Sanayiyi özendirici yasaların çıkarılması, özellikle gümrük ta
rifelerinin ulusal sanayinin kalkınma gereksinimlerine göre değişti
rilmesi .
Yerli malların karada ve denizde ucuz tari fe ile taşınması.
1 48- Şevket Pamuk: İktisatçı akademisyen, 1 947'de İstan
bul 'da doğdu. Liseyi İstanbul ' da okuduktan sonra Yale Üniversite
si ' ni bitiren ( 1 972) Pamuk, iktisat dalındaki doktorasını Kali fomi
ya Berkeley Üniversitesi ' nden aldı. Ankara, Orta Doğu, Pennsylva
nia, Villanova, Princeton, Michigan ve B en Gurion üniversitelerin
de öğretim üyesi olarak görev yaptı . Osmanlı-Türkiye iktisat tarihi
üzerine uluslararası dergilerde yayımlanan çok sayıda makalesinin
yanı sıra çok sayıda yayımlanmış eseri de olan Şevket Pamuk, Ta
rih Vakfı ve U luslararası İktisat Ta�ihi Derneği yönetim kurulu üye
sidir. Prof. Dr. Şevket Pamuk, romancı Orhan Pamuk'un ağabeyisi
dir.
149- Bolşevik: Çoğunluktan yana anlamına gelen Rusça keli
me. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi 'nin (RSDIP) 1 902'de yapılan
2. Kongrcsi ' ndeki ayrı lıkta Lenin ile aynı görüşü savunanlar kon
grede çoğunluğu sağlamışlar ve bu tarihten sonra Leninist görüşle
ri savunmanın diğer adı Bolşevizm olmuştur.
1 95
150- Sultan Galiyev ( 1 882- 1 94?) : 1 9 1 7 Bolşevik devriminin
dört büyüklerinden biri olan Sultan Galiyev (diğerleri Lenin-Stalin
Troçki) Kazanlı bir Tatar Türk 'ü ve Müslüman kökenli bir mark
sisttir.
Galiyev 1 3 Temmuz 1 8 82 yılında bugünkü özerk Başkırdistan
dünyaya geldi. İlk eğitimini öğretmen olan babasından aldıktan
sonra Kazan ' daki Tatar Pedagoji Enstitüsü 'ne girdi. Sultan Galiyev
bu okulu bitirdikten sonra bir süre öğretmenlik yaptı ve daha sonra
Ufa Belediye Kütüphanesi 'nde çalışmaya başladı. B uradan ayrılan
Galiyev çeşitli gazetelerde çalıştıktan sonra 1 9 1 5 'te öğretmenlik
mesleğine geri döndü. Bu sırada Bakü'de bulunan Galiyev Azer
baycan Ulusal Hareketine katıldı.
1 9 1 7 Şubat Devrimi esnasında B akü 'de bulunan Galiyev, Müs
lüman Kongresi Yürütme Komitesi Sekreterliği için çağrılmış oldu
ğu Moskova'ya gitti ve kongrenin bitiminden sonra Kazan 'a geçti.
Böylece aktif olarak siyasi hayatı başlamış oldu. Sultan Galiyev
Kazan' da Müslüman Sosyalist Komitesi 'ne katıldı (Muskam). Bu
komitenin lideri Molla Nur Vahitov, ileriki günlerde Galiyev 'e reh
berlik etmiştir.
Lenin'in hastalanmasından sonra, Rus liderler arasında ege
menlik mücadelesi başladı. Stalin bu mücadeleyi kazandı . Stalin,
bu mücadele sırasında S ultan Galiyev ' i de kendisine rakip olarak
görüyordu . Karşı-devrimci, burjuva milliyetçisi suçlamalarına ma
ruz kalarak 1 940'lı yıllarda kurşuna dizilip öldürüldü. Ölüm tarihi
net olarak bilinmemektedir. Galiyev ' in uğruna mücadele ettiği ve
uğrunda hayatını yitirdiği ve ideoloji olarak ortaya koyduğu siyase
tin özünde Avrasya vardır.
1 51- Lozan Antlaşması: 24 Temmuz 1 923 'te İsviçre, Lo
zan 'da Ouchy Şatosunda imzalandı . Antlaşma 1 920 'de imzalanmış
olan Sevr Antlaşması ' nı geçersiz kıldı ve yerini aldı. Bu antlaşma
ile bugünkü Türkiye ve Yunanistan 'ın sınırları belirlendi.
1 96
Türkiye Cumhuriyeti ' nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşma
sı'nda da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir
bütün oluşturan Türkiye 'de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık
bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu
oluşturmaktadır. Antlaşmada Türkiye ' de yaşayan Hıristiyan köken
li Rum ve Ermeniler ile Museviler azınlık olarak tanımlanmış ve
mal, mülk ve ibadet hakları güvence altına alınmıştır.
Antlaşma ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadele
si yapılmasına karar veri lmiş, bunun sonucunda 1 924 yılında yak
laşık 1 milyon H ıristiyan-Rum Yunanistan'a, 500 bin Müslüman
Türk de Türkiye'ye göçetmiştir.
1 52- İ ttihat ve Terakki: "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiye
ti'', 1 889 yılının Mayıs ayında, İ stanbul Askeri Tıbbiye Mektebi öğ
rencilerinden Arnavut İbrahim Tema Bey tarafından kurulmuştur.
Bu cemiyetin amacı, Osmanlı Devleti'ni kurtarmak için, çökmesi
ne neden olan il. Abdülhamid'in istibdadını kaldırmak idi. Fakat bu
cemiyetin dışında kalanlar da istibdada karşı harekete geçiyorlardı.
Bunun için cemiyetin mensubu olmasa da istibdadı protesto eden
lere "Jön Türkler" adı verilmekteydi . Onların düşüncesi, istibdadı
kaldırdıktan sonra, 1 8 78'den beri tatil edilen Kanun-ı Esasi 'yi tek
rar canlandırmak idi.
Bu cemiyetin ilk kurucuları, başta İ brahim Tema Bey olmak
üzere, onun Tıbbiyeli arkadaşlarından İ shak Sükilti, Abdullah Cev
det ve Mehmet Reşit Beyler idi.
1 53- Şevket Süreyya Aydemir ( 1 897-1 974): Yazar ve İktisat
çı. 1 897 yı lında Edime 'de doğdu. Edime Muallim Mekteb i 'ni bitir
di. Azerbaycan, Dağıstan ve Gürcistan 'da öğretmenlik yaptı. Mos
kova İktisadi ve Sosyal Bilimler Okulu'nu bitirdi. Kafkas cephesin
de şavaştı, Sarıkamış 'ta yaralandı . Ağabeyi, I . Dünya Savaşında öl
dü. 1 924 yılında Türkiye ' ye döndükten sonra, siyasal faaliyetlerin-
1 97
den dolayı Ankara İstiklal Mahkemesi ' nce 1 O yıl hapse mahkum
edildi ve 1 925 'de 1 8 ay sonra aftan yararlandı. Kadro dergisinin ya
zı kurulunda yer alan Şevket Süreyya, bu dönemdeki siyasal ve
ekonomik görüşlerini İnkılap ve Kadro adlı kitabında dile getirdi.
1 924 yayınlanan Lenin ve Leninizm, 1 93 0 yayınlanan Cihan İktisa
di yatında Türkiye, kendi hayat hikayesini de 1 95 9 'da yayımladığı
Suyu Arayan Adam adlı kitabın da anlattı. Tek Adam Mustafa Ke
mal İkinci Adam, İsmet İnönü ' nün hayat hikayesi Menderes 'in dra
mı ( 1 969), Makedonya' dan, Orta Asya ya Enver Paşa adlı biyograf
ya eserleri, kahramanlarının ayrıntılı hayat hikayeleriyle birlikte
Birinci Meşrutiyetten günümüze kadar Türk toplumunun geçirdiği
değişmeleri ve yaşanan olayları dile getirir. Cumhuriyet gazetesin
de makaleleri düzenli olarak yayımlanan Aydemir, ihtilallerin man
tığı adlı eserinde, toplumda yapı değişikliklerini, Türkiye 'dcki dev
rim ve ihtilal hareketlerini incelemiştir.
1 54- Büyük Buhran: K. Amerika, Avrupa ve dünyanın sana
yileşmiş bölgelerini l 929 ' da saran ve tüm dünyayı etkileyerek
l 939'a kadar süren ekonomik çöküntüdür. Batı dünyasının günü
müze değin yaşadığı en uzun ve en ağır ekonomik bunal ımdır.
A.B.D. ! . Dünya Savaşından, Avrupa'nın en büyük alacaklısı
ve finans kaynağı olarak çıkmıştır. Ekim 1 929 'da New York Borsa
sı 'nda hisse senedi fiyatlarının sarsıcı biçimde düşmesiyle başla
mıştır. Almanya' da bayındırlık proj eleri ve hızlı silahlanma ile
l 936 'da sona ermiştir. ABD'de ise 1 94 1 ' de il. Dünya Savaşı'na gi
rilmesi ile kriz sona ermiştir.
1 55- John Maynard Keynes ( 1 883 - 1 946): Ekonomide ken
dine özgü radikal düşünceleriyle tanınan İngi liz iktisatçıdır. Ekono
mik d.urgunlukla mücadelede müdaheleci para ve maliye politikala
rını savunmasıyla tanınır. Bu düşünceleri özellikle 1 929 Büyük
Ekonomik Buhran sırasında Keynesci ekonomi akımı içinde biçim
lendirdi.
1 98
Keynes'in en ünlü eseri 1 936 yılında yayımlanmış olan, İstih
damın, Paranın ve Faizin Genel Teorisi (The General Theory of
Employment, Interest and Money) ya da kısa adıyla Genel Teori di
ye bilinen kitaptır. Klasik istihdam teorisine karşı çıkmıştır. I. Dün
ya Savaşı sonunda toplanan Paris B arış Konferansı 'na İngiltere Ha
zinesi ' ni temsilen katılmıştır.
Savaş sonrasında danışmanlık ve gazeteci lik yapan Keynes, II.
Dünya Savaşı yıllarından sonra 1 944 yılında toplanan Bretton Wo
ods Konferansı 'nda İngiliz Heyeti ' ne başkanlık yapmıştır. Keynes,
ABD tezlerine karşı İngiliz tezlerinin savunucusu olmuş ve konfe
ransta kendi adı ile anılan, Keynes Planı nı sunmuştur.
Liberal, sınırlı devlet anlayışından vazgeçilerek devletin eko
nomiye müdahale etmesi gerektiğini söylemiştir. Görüşleri uzun
yıllar ekonomiyi etkilemiştir. Nobel Ekonomi ödülü almıştır.
1 56- Güneş Dil Teorisi: Güneş-Dil Teorisi Atatürk 'ün dil teo
risidir. Bu teorinin kaynağı Atatürk tarafından not olarak hazırlan
mış olan Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımdan Türk Dili isim
li kitabın 7. sayfasında da söylenildiği üzere Dr. Phil. Hermann F.
Kvergitsch 'in La Psychologie de Quelques Elements des Langııes
Tıırques (Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi) isimli,
Fransızca yazılan 41 sayfalık basılmamış eseridir. Bu tez, yazarı ta
rafından 1 93 5 yılında Viyana 'dan Atatürk 'e gönderi lmiştir. Teori
deki esas fikir bizzat Atatürk tarafından geliştirilmiş ve teori, yeni
şekli ile (24 Ağustos 1 936 Pazartesi günü toplanan ve 3 1 Ağustos
1 93 6 Pazartesi gününe kadar süren) 3 . dil kurultayında iliin edilmiş
tir. (Bu kurultayda kurumun adı değiştirilerek Türk Dil Kurumu ha
l ini almıştır. ) Hermann Kvergitsch ' in teorisinin ana fikri "Türk di
linin dünyada esas bir dil olduğu ve dünya dillerindeki birçok keli
menin de Türkçe 'den türediği" şeklindedir. Atatürk iyi Fransızca bi
l iyor. Bu teoriyi okuduğu zaman 'tamam ' diyor. ' aradığımı bul
dum ' . Madem ki Türk dili dünyanın temel dillerinden birisidir, ki
1 99
gerçek de budur. Dünya dillerindeki birçok kelime bu teoriye göre
Türkçe ' den çıkmıştır. O halde bizim dilimizin içerisinde kullanılan
ve yabancı asıllı olduğu iddia edilen kelimeleri atmamıza gerek var
mı? Yok. Onlar da dilde kullanılsın' .
Güneş-Dil Teorisi'nin özü, Türkçe'nin eskiliği ve başka dillere
kaynaklık ettiğinin bazı ses gelişme ve değişmeleri ile açıklanmasıdır.
1 57- Mehmet Recep Peker: Cumhuriyet dönemi l .nesil siyaset
adamı. 5 Şubat 1 8 89 İstanbul 'da doğdu. Orta öğrenimini Kocamus
tafa Paşa Askeri Rüştiyesi İdadisi 'nde yaptıktan sonra 1 907 yılında
Harbiye Mektebi 'ni bitirdi. 1 9 1 1 - 1 9 1 2 yıllarında Yemen'de Trab
lusgarp ve 1 9 1 2- 1 9 1 3 yıllarında da Balkan Savaşlarında çarpıştı.
23 Nisan l 920'de açılan TBMM 'nin Genel Sekreterliğine ge
tirildi. 1 923 'te Kütahya Mebusu seçilerek iki dönem TBMM 'ye
girdi. Aynı yıl Halk Fıkrası Katibi Umumisi seçildi. Bir süre Haki
miyet-i Milliye gazetesinin baş yazarlığı yaptı.
1 924 - 1 925 yıllarında dahiliye vekilliğine getirildi. Ayrıca mü
badele İmar ve İskan Bakanlıklarına vekalet etti. 3. ve 4. İsmet Pa
şa (İnönü) hükümetlerinde 1 925- 1 92 7 yılları arasında Müdafaa-i
Milliye vekilliği ve 1 928- 1 93 0 yıllarında Nafıya Vekilliği yaptı .
l 927 ' de ikinci kez Cumhuriyet Halk Fırkası genel sekreterliğine
seçildi.
1 92 8 ' de Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis grubu başkan vekil
liğine getirildi. Ağustos l 946 'da çok partili dönemin ilk hükümeti
ni kurdu. Recep Peker ' in Halk Evleri ' nin yayın organı Ülkü Dergi
sinde çıkan İnkılap Tarihi ders notları, 1 93 5 ' de İnkılap dersleri adı
ile kitap olarak yayımlandı. 1 Nisan 1 95 0 ' de İstanbul' da öldü.
1 58- Adnan Menderes ( 1 899- 1 96 1 ): 1 95 0- 1 960 yılları arasın
da Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı görevinde bulunmuştur. Kur
tuluş Savaşı 'nda savaştı İstiklal Madalyası aldı.
1 899 ' da, Aydınlı zengin bir çiftçinin oğlu olarak doğdu. Büyük
babası Hacı Ali Paşa Kırım Tatarlarından olup Eskişehir çevresin-
200
den Tire taraflarına göç etmiştir. İlkokuldan sonra, Kızılçulu Ame
rikan Koleji ' nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülte
si 'nden 1 93 5 yılında mezun oldu.
Aydın'da 1 93 0 ' da, kısa süreli "Serbest Fırka"nın bir kolunu or
ganize etti . Bu partinin kapatılmasından sonra 1 93 1 ' de Cumhuriyet
Halk Partisi ' ne (CHP) katıldı. 1 945 yılında parti içi muhalefetten
dolayı ihraç edildi.
Türkiye 'deki ilk yasal muhalefet partisi olan Demokrat Parti 'yi
7 Haziran 1 946 'da kurdu. 1 946 seçimlerinde Celal Bayar ' dan son
ra partideki ikinci önemli adam haline geldi.
1 O yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında
büyük değişimler meydana geldi. 27 Mayıs 1 960'da General Cemal
Gürsel yönetimindeki askerler, yönetime el koydu ve DP üyeleri çe
şitli suçlardan Yassıada'da yargılandılar Anayasa'yı ihlal suçundan
Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zor
lu idama mahkum edildiler. Celal Bayar ' ın cezası yaş haddi nede
niyle mühebbed hapse çevrildi. Adnan Menderes ise 1 7 Eylül
1 96 1 'de İrnralı Adas ı ' nda asılarak idam edildi. Mezarı ölümünden
29 sene sonra 1 7 Eylül 1 990 'da İmralı 'dan alınarak İstanbul ' daki
Anıtmezara taşındı. .
1 59- Menderes'in Dramı? Şevket Süreyya Aydemir, Remzi Ki
tabevi, 2. Baskı, 1 976, Syf 234
1 60- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB): Türkiye
Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsalarının bir
leşmesiyl� , özel kanunla kurulmuş, tüzel kişiliğe sahip, kamu kuru
mu niteliğinde mesleki üst kuruluş.
Mart 1 950 tarih ve 5 5 90 sayı lı kanunda belirtilen esaslara gö
re, o tarihte mevcut olan oda ve borsaların yetkilileri Şubat 1 95 2 ' de
bir araya gelerek teşkil ettikleri genel kurulla Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği resmen kurulmuştur.
20 1
1 6 1- Turgut Özal: Türk devlet adamı ve siyasetçi. ( 1 3 Ekim
1 927 - 1 7 Nisan 1 993): Türkiye Cumhuriyeti 'nin 45. ve 46. dönem
hükümetlerinde Başbakanlık yapmış ve ardından 8. Cumhurbaşka
nı seçilmiştir. Görevi başında hayatını kaybetmiş siyasetçi ve dev
let adamıdır.
1 927 yılında Malatya' da doğdu. Babası Mehmed Sıddık banka
memuru, annesi Hafize Hanım ilkokul öğretmeniydi. Öğrenim ha
yatına Bilecik 'in Söğüt i lçesinde başladı.
Babasının görevi nedeniyle sık sık il değiştiren Özal, Kayseri
Liscsi ' nde lise eğitimini ve İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik
Mühendisliğini bitirdi. Amerika' da ekonomi alanında ihtisas yap
tı.Geri döndüğünde EİEİ, Planlama Komisyonu, Devlet P lanlama
Teşkilatında çeşitli görevlerde bulundu . 1 965 seçimlerinden sonra
Başbakan Süleyman Demirci 'in danışmanı olarak görev yaptı.
1 967 yılında DPT Müsteşarı olan Özal, 1 2 Mart 1 97 1 darbesinden
sonra 1 973 yılına kadar Dünya Bankası Sanayi Daire si 'nde danış
man görevini yürüttü. 1 2 Eylül 1 980 askeri darbesinden sonra, Bü
lend Ulusu Hükümeti 'nde ekonomiden sorumlu Başbakan yardım
cılığı görevine getirildi. Bu görevinden ayrılarak, 20 Mayıs
1 983 'de Anavatan Partisi 'ni kurdu. 2 dönem başbakanlık yaptı ve 9
Kasım 1 989 tarihinde 8. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı . 1 7
N isan 1 993 tarihinde kalp krizi geçiren Turgut Özal, Adnan Men
deres anıtının karşısında İstanbul ' da özel bir anıtta toprağa veril
miştir.
1 62- Marks & Spencer plc.: 1 8 82 y ı l ında İngiltere 'de temel
leri atılan dünyaca ünlü gıda-giyim-aksesuar ve ev eşyaları alanın
da perakende mağazacıl ı k markasıdır.
1 63-Maraş Olaylan: 1 9 Aralık 1 978 günü Maraş 'ta bir sine
manın bombalanması ile başlayan, Türkiye' nin dirlik ve düzenine
karşıt güçlerin tertip ve tahrik ettiği anlaşılan, giderek bir mezhep
202
çatışmasına dönüşmüş ancak güvenlik güçlerince kontrol altına
alınmış çok sayıda üzücü can ve mal kaybı i le sonuçlanmış mües
sif olay.
164- Gasp ıralı İsmail Bey: ( 1 85 1 -?) Gazeteci, yazar ve siya
set adamı. Kırım' da, Bahçesaray ' ın Gaspıra köyünde doğdu. İlk
tahsilini Bahçesaray'da yaptı ; ortaokulu, Akmescit'teki Rus ortao
kulunda okudu ve daha sonra Veronej ' deki Rus askeri okuluna de
vam etti . Bu okuldan Moskova askeri okuluna nakledildi. Burada
Türkçülük fikrine yöneldi. Okuldan da ayrıldı. Bir sene Bahçesaray
ve Yalta 'da öğretmenl ik yaptı. 1 872'de Paris'e gitti. 1 874 'te İstan
bul ' a geldi. Subay olmak istedi. Bu mümkün olmayınca, 1 875 'te
tekrar Kırım'a döndü. Kırım'da yazı hayatına başladı. 1 878 'de
Bahçesaray Belediye Reisliğine seçildi . Eğitim meseleleriyle de il
gilenen İsmiiil Bey, Rusya'daki Türklerin kolay okuyup yazmaları
nı sağlamak için "usı11-i cedid" denilen bir usı11 geliştirdi.
Dilde ve fikirde birlik, İsmiiil Bey ' in temel görüşüydü. Rusya
Türklerinin, varlıklarını korumaları için, ortak bir yazı diline sahip
o lmaları tezini, ortak hareketin ancak bu birlik sağlandıktan sonra
gerçekleşebileceği fikrini, hayatı boyunca savunmuş ve bunun için
çalışmıştır.
Eserleri; Rusya Müslümanları (Rusça, 1 88 1 ), Mir 'at-ı Cedid
( 1 882), Avrupa Medeniyetinde Bir Nazar-ı Muvazene ( 1 885), Ha
ce-i Sıbyan ( 1 893), Atlaslı Cihannüma ( 1 894), Mekteb ve Usı11-i
Cedid Nedir ( 1 894).
1 65- Taha Akyol, 1 8 Mart 2005, Ankara. Son düzeltmeler
Taha Akyol, 2 Ağustos 2006, İstanbul .
203
"8erı Turkiye'nın. Türk İslam toplumunun dünyanın emniyet sibobti olabileceginı dair bir
var ·
"Şimdi biJ nasıl bir batı medeniyetidir ki, kencine hem medeniyet der, hem de bir gz nl yOk
etmek pahasına, ede� bir üretim ve tOkebm yürütOr." (Alev ALATU)
"Bizleri yooeten po1ti1 partilef', mal' esef bizi sıkıntılardan kurtaracak ulusal hedell8fe g0tv
olmuyorlar."
"Mılli birlik ve devlet zayıflatılmak ısteniyor: hedef 'Türx Mılleli diye bır mıllet yoktur, ı
ıa Kültür Sanat
Yayıncılık toplumu
"Bilgı ışıQında aydınlanmaya•
çağınyor
O K Ü l T Ü R S A N A T y A
www.ıqkultursanat.com
��