You are on page 1of 254

Carlos Castaneda - Sihirli Geçişler

www.CepSitesi.Net
C A R L O S C A S T A N E D A D İ Z İ S İ

Don Juan’ın Öğretileri Gelen Ateş

Bir Başka Gerçeklik Sessizliğin Erki

lxtlan Yolculuğu Rüya Görme Sanatı

Erk Öyküleri ihirli Geçişler

İkinci Erk Çemberi Zamanın Çarkı

Kartal’ın Armağanı Sonsuzluğun Etkin Yanı

"Benim için dünya esrarengizdir— harikulade, ürkütücü, gizlerle dolu, kavranılamazdır o


zira; ben senin burada, bu görkemli âlemde, bu görkemli çölde, bu görkemli zamanda
olmanın sorumluluğunu üstlenmen gerektiğine inanmanı istedim hep. Her bi eyleminin
sonucunu hesaba katmayı öğrenmen gerektiğine inanmanı istedim; zira sen burada kısa—
aslında, onun tüm görkemlerine tanık olamayacağın denli pek kısa— bi süre kalacaksın
yalnızca."
— Don Juan

"Carlos Castaneda'nın kitaplarına sahip olmamız inanılmaz bir şans. Tümü ele alındığında,
antropoloji biliminin ürettiği en iyi yapıtlardan biridir onlar. Onların bize anlattığı öykü öyle
sa ğ lam , b e tim le m e le r öyle ca p ca n lı ki, okudukça ö lçüsüzce b ü y ü le n d im ."
— Paul Riesman, The New York Times
— Sunday Times

“ Don Juan, Carlos Castaneda'ya büyücünün sanatına ilişkin öğretisini bu en erkli ve


esrarengiz dersleriyle noktalıyor— aynı anda hem bir tanışma hem de insanı derinden
sarsan bir vedalaşma olan bir dizi göz kamaştırıcı görüntüler... Sözcüklerin ardında
parıldayan muammalar sizleri tekinsizcesine kavrayacak... sonuna dek capcanlı, kusursuz,
ve erk dolu."
— Chicago Daily News

“ Hayret verici güzellikte kitaplar. Hele lxtlan Yolculuğu, zamanımızın önemli mesajlarından
biri."
— Barry Corbert, Book VZorld

ISBN 9 7 5 - 7 1 9 0 - 2 6 - 8
9789757190264

[söz]
I Y A Y I N I 789757 90264
On İki Yapıtın Yazarı C arlos C astaneda

On iki yapıtın 4 .’sii olan bu kitabın yazarı C arlos C astaneda,


Los A n g eles’teki C alifornia Ü niversitesi’nde insanbilim dalın­
da doktora öğrencisiyken M ek sik a’nın S onora bölgesindeki
Kızılderililer tarafından kullanılan birtakım tıbbi bitkilere iliş­
kin bilgi devşirdiği sırada yaşlı Yaqui K ızılderilisi don Ju a n ’la
tanıştı.
İlk kitabı Don Juan ın Ö ğretileri, bu iki insanın usta ve çö ­
m ezi olarak birlikte geçirdikleri ilk dönem in öyküsüdür. İkinci
kitabı Bir Başka G erçeklik ise bu öykünün devam ıdır. Ü çüncü
kitap, Ixtlan Yolculuğu, yazarın büyücülüğün gizlerini öğrendi­
ği yılların— insanbilim araştırm aları yaparken kuzeybatı M eksi­
k a ’da tanıştığı şaşırtıcı bir kişilik olan Yaqui K ızılderilisi don
Ju an ’ın kılavuzluğunda bir “bilgi adam ı” olm asının son kerte il­
ginç öyküsüdür.
C astaneda’nın bu üç kitabı, ve kimi öbür kitapları, gizem ­
ci bir yazar olan, ve Jam es Jo y ce’un U lysses adlı yapıtını Tiirk-
çeye kazandıran— don Juan öğretilerinin hem çevirm eni hem de
uygulayıcısı olarak okurlarıyla yakın çalışm alarını sürdüren—
G eştalt Yaklaşımı uzm anı pedagog N evzat Erkm en tarafından
Tıirkçeye çevrilmiştir. D on Ju a n ’ın içgöriileri, D on Juan ın Ö ğ­
retileri, Bir Başka G erçeklik ve lxtlan Yolculuğu adlı kitapların
yayım lanır yayım lanm az birer klasik olm asına yol açmıştır. Ixt-
lan Yolculuğu’n&d Carlos C astaneda, “alışkanlıkların tutsaklı­
ğından arınmış, özgür, seyyal, ne yapacağı önceden kestirilem e­
yen” avcı, savaşçı ve bilgi adam ı don Ju a n ’ın bilgeliğini, bilin­
m eyenle bir dizi heyecan verici karşılaşm alar aracılığıyla öğ­
rendikten sonra, E rk Ö yküleri’nde, don Ju a n ’la serüveni, “ son
kerte ilginç ve dokunaklı bir vedalaşm ayla sonuçlanıyor.”
C arlos C astaneda yapıtlarının çevirm eni N evzat Erkm en

A m erik alı y az ar M ark L ie b e rm a n ’ın N e v zat E rk m e n ’le


1998’de yaptığı bir röportajın giriş bölüm ünden:

U L Y SSE S’Î Ç E V İR M E N E D E N İN İZ İ A Ç IK L A R M ISIN IZ?

G erçekten bilm iyorum . Kim ne biliyor ki? Bu soruyu ya da baş­


ka som ları yanıtlarken, hep yeni yanıtlar, değişen yanıtlar bul­
duğum sonucuna vardım . A m a, size, şim diye kadar ne yanıtlar
venniş olduğum u anlatabilirim . O kitabı bana 1960’ta karım
Eileen Riley, N ew York C ity ’de verm işti. Ç eşitli bölüm lerini
okum aya çalışm ış, am a bir şey anlayam am ıştık. Y ıllar sonra,
İstanbul’da, 1992 yılında, Yapı K redi K ültür Sanat, Kâzım Taş­
kent K lasik Yapıtlar Ç eviri Yarışması ’na katıldım . Kazandım ,
çok m utlu oldum . ... Şim diyse herkes benim büyük bir çevir­
m en olduğum u söylüyor— am a ben ne bu etiketi ne de bir baş­
kasını üstüm e takm ak istem iyorum . Evet, birçok kim se bana çe­
şitli etiketler yapıştıragelm iştir: genel m üdür (the Coca-Cola
Export C o rp o ration’ın Türkiye pazarlam a m üdürü, sonra da
S chw eppes’in genel m üdürüydüm ); Z en ustası (bir Zen uygula-
yıcısıyım , ve bu öğretiyi işleyen kim i kitapları Tiirkçeye çevir-
m işim dir); Türk don Ju a n ’ı, çağdaş şam an (Carlos Castane-
d a ’mn, Yaqui K ızılderili büyücü don Juan M atus’un öğretilerini
anlatan on iki yapıtını çevirm ekte ve yayım lam aktayım ); Türk
Beyin Takımı K aptanı (W orld P uzzle F ederation-D ünya Zekâ
Oyunları F ed erasyonu’nun T ürkiye tem silcisi olarak, Zekâ
Oyunları K u lü bü’nti kurdum ; her yıl dört kişilik yeni bir Türk
Beyin Takımı seçerek uluslararası yarışm alara götürüyoruz.)
B aşka kitaplar da çevirdim — örneğin, F ritz (Frederick S.)
P e rls1, Jack K erouac2. Ne var, don Ju a n ’ın öğrettiği içsel ses­
sizliğin ve sözciiksüz sezginin önem ini vurgulayan bir Z en ve
G eştalt Yaklaşımı öğrencisi de olarak, bu yaşam daki rolüm ün
bir çevirm en ya da herhangi başka bir şey olduğunu düşünm ü­
yorum . O lsa olsa, bir problem çözücüsüyüm dür-— başka herkes
de öyledir ya. Ancak, şu son yıllarda, tüm varlığım la, bir algı­layıcı
olduğumu düşünm eye başladım. N.E

1 Geştalt Yaklaşım ı’nı Türkiye'ye ben getirdim. Geştalt Terapisi - İÇİM İZDEKİ

ÇOCUK 1 (İnsan Kişiliğinde Heyecan ve Büyüme— Özün Harekete Geçirilm e­


si) ve Geştalt Terapisi - İÇİM İZDEKİ ÇO CUK 2 (insan Kişiliğinde Heyecan ve
Büyüme— Yenilik, Heyecan ve Büyüme; yazanlar: Perls, Hefferline, ve G ood­
man) adlı 2-ciltlik yapıtı Türkçeye çevirdim; bir pedagog olarak, bu öğreti üze­
rinde bireysel ve grup çalışmalarımı sürdürmekteyim.

2 Jack Kerouac’ın Dharma Bums adlı yapıtını Zen Kaçıkları adıyla Türkçeye çe­

virdim. Beat G eneration’m (Beat Kuşağı) Türkiye temsilcisi, diye tanıyorlar be­
ni. Geçenlerde NTV bu konuda bir program yapınca, beni de çağırdılar. Hafta­
lık “Şehir Işıkla rın ın bir bölümü olarak sunulan bu program, 20 Ekim 2000 ,
Cuma günü 21:10 ’da yayınlandı.
Don Juan M atus'un ya da onun çizgisindeki şam anlann
asla ulaşam adıkları Tensegrity çevresinde
güçlerini bir araya getirerek bu öğretinin
enerjiye ilişkin alıştırm alarını bana öğreten
Tensegrity uygulayıcılarının her birine
İÇ İND EK İL ER

Sunu • II

G iriş • 13

Sihirli G eçişler • 23

T ensegrity • 35

T en segrity’nin Altı D izisi • 44


B irinci Dizi: N iyeti H azırlam a Dizisi • 53
B irinci Grup: E nerjiyi N iyet için Ezm e • 57
İkinci Grup: Enerjiyi N iyet için H arekete G eçirm e • 67
Ü çüncü Grup: E nerjiyi N iyet için Toplam a • 75
D ördüncü Grup: Enerjiyi N iyet için Solukla İçine Ç ekm e • 85

İkinci Dizi: D ölyatağı D izisi • 89


Birinci Grup: Taisha A b e la r’a A it Sihirli G eçişler • 94
İkinci Grup: F lorinda D onner-G rau ile D oğrudan İlintili
Sihirli G eçişler • 99
Ü çüncü Grup: Carol T ig g s’e Özgü Sihirli G eçişler • 101
D ördüncü Grup: M avi Ö ncii’ye A it Sihirli G eçişler • 104

Ü çüncü Dizi: Beş İlgi-A lanı Dizisi:


W estw ood D izisi • 110
Birinci G rup: K ararlar M erkezi *111
İkinci G rup: Özetle Yineleme • 124
Ü çüncü Grup: R ü ya G örm e • 139
D ördüncü Grup: İçsel Sessizlik • 152
D ördüncü Dizi: Sol B eden ile Sağ B edeni Ayırm a:
K ızışm a Dizisi • 164
Birinci Grup: Enerjiyi Sol Beden ve Sağ B edende H arekete
G eçirm e • 169
İkinci Grup: Sol Beden ve Sağ B edenden G eçen Enerjiyi
K arıştırm a • 180
Üçüncü Grup: Sol B eden ve Sağ B edenin E nerjisini Solukla
D evindirm e • 192
Dördüncü Grup: Sol Bedene ya da Sağ B edene Eğim i ilik • 199
Sol Beden için Beş Sihirli G eçiş • 200
Sağ B eden için Üç Sihirli G eçiş • 215

Beşinci Dizi: E rkeklik D izisi • 222


Birinci Grup: Ellerin B irlikte H areket Ettirildiği, A ncak
B irbirinden Ayrı Tutulduğu Sihirli G eçişler • 226
İkinci Grup: Tendim Enerjisini O daklam a için Sihirli G eçişler
• 233
Üçüncü Grup: D ayanm a G ücü O luşturm a için Sihirli G eçişler
• 239

A ltıncı Dizi: Belirli G eçişler ile B irlikte K ullandan


Aygıtlar • 246
B irinci B ölüm • 249
İkinci Bölüm • 254
Sunu

Otıız yıl önce C arlos C astaneda bilinm eyene yapılan yolculu­


ğun büyüleyici öyküsünü, D on JuaıT m Ö ğretiler T m yayım la­
dı. G enç antropolog, don Ju a n ’ın eğitim inde farklı bir dünyaya
adım atm ış, ilk kitabında okuyucularına bir Yaqui K ızılderilisi
olan bu büyücünün “ sıradışı gerçekliğinden” kısa görüntiileı
iletm eye girişm işti. C arlos C astaneda, en sonuncusu yakın g eç­
m işte yayım lanan R üya G örm e Sanatı olm ak iizeıe, sekiz kitap
daha yazm ış, don Ju a n ’m öğretim yöntem leri üzerinde olduğu
kadar, onun kendisine uygulattığı büyücülük sanatları hakkın­
da da bilgiler verm iştir.
12 SİHİRLİ GEÇİŞLER

C astaneda, kendim izinkinin dışında var olan dünyaları al­


gılayabilm ek için yalnızca bunu arzulam anın yetm ediğini, on­
ları kavrayabilm ek için yeterli enerjiyi bulm anın da önkoşul o l­
duğunu öğrenm işti. Sihirli G eçişler’âz, C astaneda, okuyucu­
lara ilk kez, bu enerji koşulunun da anahtarını sunuyor. D evrim
yaratacak bu yeni kitabında, birçok şam anla öğrencilerinin
kendi büyüleyici yolculuklarını yönetm elerini sağlayan belirli
beden konum larıyla fiziksel devinim leri açıklıyor. C astaneda
yirm i yedi kuşak geriye uzanan bir gelenekten kaynaklanan,
çağlar boyu var olm uş bu bilgeliği paylaşarak, okuyucuların
kendi dünyam ız kadar gerçek, eşsiz, inanılm az, ve insanı bir
girdap gibi yutan başka âlem lerin kim ilerine yolculuk etm ele­
rini m üm kün kılıyor.
Bu olağandışı yeni kitapta betim lenen sihirli geçişleri uy­
gulayanlar, M eksikalı büyücülerle onların çöm ezlerinin— ki
don Ju a n ’ın C arlos C astaneda dışındaki öğrencileri Florinda
D onneı-G rau, Taisha A belar, ve C aıol T ig g s’den oluşm akta­
dır— kat ettikleri yolun aynısını izleyebilecek, bilinm eyen dün­
yalara yaptıkları kendi k eşif yolculuklarına çıkarken, bir yan­
dan da don Ju a n ’ın tinsel-bedensel yolculuğunu sürdürecektir.
Sihirli G eçi§1e r'd e tanım lanan hareketler, uygulayıcıyı fiziksel
ve zihinsel canlılık alanında yepyeni düzeylere çıkarır. C asta­
neda, eski çağlardan kalm a hareketleri herkese uyacak şekilde
genelleştirm ek, ve, bir m im ari terim i ödünç alarak, gerilim ve
bütünlük sözcüklerini birleştiren Tensegrity adını verdiği çağ­
daş bir yorum oluşturm ak için on yılını harcam ıştır.
S ih iıii G e çişle r'de C astaneda, sihirli geçişlerin felsefi ta­
rihçesinin yanı sıra 4 5 0 ’den fazla bilgisayar çıkışlı resim ile
desteklenen, yenilikçi ve kolay anlaşılır bir yönergeler düzen­
lem esini de sunm akta. E ğlenceli, açık ve yetkin bir biçim de k a­
lem e alınm ış olan Sihirli G eçişler, büyücülük ile büyünün ger­
çek anlam ına daha fazla ışık tutuyor.
C arlos C astan ed a’nın, bir klasik olan D on Jııa n ’ın Ö ğreti­
leri ile yakın geçm işte yayım lanan R üya G örm e Sanatı dahil,
satış rekorları kıran on iki kitabı bulunm aktadır.
Giriş

Bir usta büyücü, bir büyücüler grubuna önderlik eden usta bü­
yücülere verilen adla bir nagual olan don Juan M atus, beni es­
ki çağlarda M ek sik a’da yaşam ış olan şam anların bilişsel d ü n ­
yasıyla tanıştırdı. Don Juan M atus, A rizo n a’nın Yum a k entin­
de doğm uş bir K ızılderili idi. B abası, M ek sik a’daki Sono-
ra ’dan bir Yaqui K ızılderilisi, annesi de tahm inen A riz o n a’lı bir
Yuma K ızıldeıilisiydi. D on Juan on yaşm a dek A riz o n a’da y a­
şadı. Sonra babası tarafından S o n o ra’ya (M eksika) götürüldü;
orada M eksikalIlara karşı sürdürülen yerel Yaqui savaşlarına
14 SİHİRLİ GEÇİŞLER

yakalandılar. B abası öldürüldüğünde on yaşında bir çocuk olan


don Juan kendisini akrabaları tarafından büyütüleceği G üney
M ek sik a’da buldu.
D on Juan yirm i yaşındaykan bir usta büyücü ile karşılaştı.
Adı Julian O sorio idi. O, don J u a n ’ı y in n i beş kuşaktır süregel­
diği iddia edilen bir büyücüler silsilesinin içine kattı. K endisi­
nin K ızılderililikle hiç ilgisi yoktu; M ek sik a’ya göç etm iş Av­
rupalI bir ailenin oğluydu. D on Juan bana nagual Ju lian ’m bir
aktör olduğunu anlatm ıştı; çok gösterişli bir kişiydi bu adam —
bir m eddah, bir pandom im ci, herkesin hayran olduğu, sözü g e­
çen, etkili bir kişilikti. E yaletlerde çıktığı tiyatro turnelerinden
birinde aktör Julian O sorio bir başka nagualm , Elias U lloa’nm
etkisi altına girm iş, bu adam da ait olduğu büyücüler silsilesi­
nin bilgisini ona aktarm ıştı.
Don Juan M atus kendi şam an silsilesinin geleneğine uya­
rak dört öğrencisine— Taisha A belar, F lorinda D onneı-G rau,
Carol Tiggs ve bana— sih iıii geçişler, diye adlandırdığı birta­
kım beden hareketlerini öğretti. B ize bunları kuşaklar boyu öğ­
retildikleri tem el biçim den ayrılm adan aktardı; tek bir kayda
değer sapm ayla: k uşaklar boyunca bu sihirli geçişlerin öğretim
ve uygulanışına eşlik etm iş olan aşırı ölçüdeki törenselliği kal­
dırarak. D on Ju a n ’ın bu konudaki yorum u, yeni kuşak uygula­
yıcıların daha ziyade verim lilik ve işlevsellikle ilgilenm eleri
yüzünden törenselliğin itici gücünü yitirdiği yönündeydi. B u­
nunla birlikte, bana öğrencileri ile, genel olarak da insanlarla
hiçbir koşulda sihirli geçişler hakkında konuşm am am ı salık
verm işti. N edenlerine gelince, ona göre sihirli geçişler yalnız­
ca kişiye özeldi, etkileri de öyle sarsıcıydı ki, onları tartışm ak
yerine sadece uygulam ak daha yerinde olurdu.
Don Juan M atus bana kendi silsilesinin büyücüleri hakkın­
da bildiği her şeyi öğretti. B ilgisinin her ince ayrıntısı üzerinde
durdu, her birini belirleyerek açıkladı. Bu yüzden, sihirli geçiş­
ler hakkında söylediğim her şey onun yönergelerinin dolaysız
sonucudur. Sihirli geçişler icat edilm iş değildi. Eski çağlarda
M ek sik a’da yaşam ış olan, don J u a n ’ın silsilesine ait şam anlar
tarafından, şam ancılığa özgü yükseltilm iş fa rkın d a lık durum la­
rı esnasında keşfedilm işti. Sihirli geçişlerin keşfi oldukça rast­
GİRİŞ 15

lantısaldı. H er şey bu şam anların yü kseltilm iş fa rk ın d a lık du­


rum larında iken belirli bedensel pozisyonları aldıklarında, ya
da kol ve bacaklarını kim i belirli biçim lerde hareket ettirdikle­
rinde deneyim ledikleri akıl alm az bir esenlik duyum unun do­
ğasına ilişkin çok basit arayışlar olarak başlam ıştı. Bu esenlik
duyum ları öylesine yoğundu ki, bu devinim leri norm al farkın-
dalıkta da yinelem ek tüm uğraşılarının odak noktası haline gel­
mişti.
G örüldüğü kadarıyla başarılı oldular; kendilerini zihinsel
ve fiziksel üstünlük açısından m üthiş sonuçlar doğuran çok
karm aşık bir devinim ler dizisinin sahibi buldular. A slında bu
hareketleri uygulam anın sonuçları öyle çarpıcıydı ki, onlara si­
hirli geçişler adını verdiler. B unları kuşaklar boyu nca ayrıntılı
ayinler, gösterişli törenler eşliğinde sürdürerek, sadece yetiştir­
dikleri şam anlara kişisel düzeyde öğrettiler.
Don Juan M atus sihirli geçişleri öğretirken gelenekten ra­
dikal biçim de ayrılm aktaydı. Bu tür bir ayrılm a, don Ju a n ’ı si­
hirli geçişlerin pratikteki am acını yeniden biçim lendirm eye
zorlam ıştı. Bana sözü edilen am acı, geçm işte olduğu şekilde
zihinsel ve fiziksel dengeyi arttırm aktan çok, pratikte enerjiyi
yeniden konuşlandırm a olasılığı olarak sundu. K endisinden
önce gelen iki nagnahn etkisi ile açıklıyordu bu ayrılığı.
Don Ju an ’ın silsilesinin büyücüleri, her birim izin içinde ya­
pısal olarak bir m iktar enerji bulunduğu, bu m iktarın azalm ası
ya da çoğalm ası konusunda dış güçlerin saldırılarına m aruz ol­
m adığı inanandaydılar. Bu enerji m iktarının, büyücülerin yer-
yiiziindeki her insanın saplantısı olduğunu varsaydıkları bir şe­
yi gerçekleştirm eye yeteceğine inanıyorlardı: norm al algılam a­
nın sınırlarını aşm aktı bu. Don Juan M atus, bu sınırları aşm ada­
ki güçsüzlüğüm üze kültürüm üzle toplum sal çevrem izin neden
olduğu kanısındaydı. K ültürüm üzle toplum sal çevrem izin, nor­
mal algılam anın sınırlarını aşm am ıza izin verm eyen, belirlen­
miş davranış biçim lerini bize uygulatırken içsel enerjim izin her
kırıntısını harcam am ıza neden olduğunu savunuyordu.
“Ne dem eye ben, ya da bir başkası, bu sınırları aşm ak is­
teyelim ki?” diye sordum don Ju a n ’a bir keresinde.
“O sınırları aşm ak insanlığın kaçınılm az sorunudur,” diye
16 SİHİRLİ GEÇİŞLER

yanıtladı. “O nları aşm ak dem ek, pratikte değeri giinliik yaşa­


m ım ızdaki dünyam ızın değerinden hiç farklı olm ayan, düşünü­
lem eyecek dünyalara giriş dem ektir. Bu önerm eyi kabul etsek
de, etm esek de, o sınırları aşm ak bizim saplantım ızdır, ve bun­
da acınası biçim de başarısız oluruz; çağdaş insanın yaşantısın­
daki uyuşturucuların, uyarıcıların, dinsel ayinlerin, törenlerin
bolluğu hep bundandır.”
“N eden böyle acınası biçim de başarısız olduk dersin, don
Ju an ?” diye sordum .
“B ilinçaltındaki dileğim izi gerçekleştirm ekteki başarısız­
lığım ız,” dedi don Juan, “onu apar topar halletm eye çalışm a­
m ızdan. A raçlarım ız çok acem ice. Bi duvarı kafam ızla vura
vura yıkm aya çalışm ak gibi bi şey bizim kisi. İnsanoğlu bu yı­
kışı hiçbi zam an enerji açısından ele alm ıyor. B üyücüler için
başarıyı tayin eden yalnızca enerjinin erişilebilirliği ya da eri-
şilmezliğidir.
“İçsel enerjim izi çoğaltm ak m üm kün olm adığına göre,”
diye devam etti, “eski çağ M ek sik a’sı büyücüleri için açık olan
tek yol, bu enerjinin yeniden konuşlandırılm ası idi. O nlar için
bu yeniden konuşlandırm a süreci sihirli geçişler, ve onların fi­
ziksel beden üzerindeki etkileri ile başlam ıştı.”
Don Juan yönergelerini aktarırken, kendi silsilesinin şa-
m anlarının fiziksel üstünlük ve zihinsel esenliğe verdikleri bü­
yük önem in günüm üze dek sürdüğünü olası her yolla vurgula­
mıştı. Söylediklerini, don Juan ile on beş yoldaşını gözlem le­
yerek doğrulayabiliyordum . E n belirgin özellikleri m ükem m el
fiziksel ve bedensel dengeleriydi.
B ir keresinde ona büyücülerin neden insanın fiziksel yanı­
na bu denli yatırım yaptıklarını sorduğum da don Ju a n ’ın yanı­
tı benim için tam bir sürpriz oldu. B en onu hep tinsel bir kişi
olarak düşünm üştüm .
“Ş am anlar hiç de tinsel değildirler,” dedi. “O nlar çok pra­
tik varlıklardır. B ununla birlikte, onların genelde ayrıksı, hatta
deli sayıldıkları bilinen bi gerçek. B elki de onların tinsel olduk­
larını düşünm en bundan kaynaklanıyor. D eli gibi görünüyorlar,
çünkü hep açıklanam ayacak şeyleri anlatm akla uğraşıyorlar.
E ksiksiz anlatılar için çabalıyorlar, oysa hiçbi koşulda tam am -
GİRİŞ 17

Ianam ayacak açıklam alar bunlar; işte bu sonuçsuz girişim leri


yüzünden bütün tutarlılıklarını yitiriyorlar, ve anlam sız şeyler
söylüyorlar.
“Esnek bi bedene gereksinim in var; eğer fiziksel üstünlük
ve zihinsel denge istiyorsan,” diye sürdürdü don Juan. “B unlar
sam anların yaşam ındaki en önem li iki unsurdur; çünkü aklı ba-
şındalıkla pratikliği getirirler; yani başka algılam a âlem lerine
girm ek için en vazgeçilm ez iki zorunluluğu. B ilinm eyene ger­
çek anlam da yolculuk etm ek yürekli bi tutum u gerektirir; am a
pervasızlığı değil. C esaretle pervasızlık arasında bi denge kur­
mak için bi büyücünün son derece aklı başında, tedbirli, hü n er­
li, fiziksel açıdan da m ükem m el durum da olm ası gerekir.”
“A m a fiziksel açıdan m ükem m ellik neden gereksin ki, don
Juan?” diye sordum . “ B ilinm eyene yolculuk için arzu ve istenç
yetm ez m i?”
“ Senin boktan yaşam ında yetm ez,” diye yanıtladı, epeyce
ters bir tavırla. “ B ilinm eyenle yüz yüze gelm eyi hayal etm ek
bile— bırak içine girm eyi— çelikten sinirler ister, bi de bu sinir­
leri taşım aya yeterli bi beden. Zihinsel çevikliğin, fiziksel üs­
tünlüğün, uygun kasların yoksa, yürekli olm anın ne anlam ı k a­
lır ki?”
İlişkim izin ilk gününden beri don Ju a n ’ın şiddetle savun­
duğu fiziksel m ükem m ellik, sihirli geçişlerin titizlikle u y g u ­
lanm asının ürünü olan, tüm belirtileriyle doğuştan (Tanrı ver­
gisi) enerjim izin yeniden konuşlandırılm asına doğru atılan ilk
adım dı. Bu edim , don Jııan ’ın görüşüne göre, her bireyin oldu­
ğu kadar şam anların yaşam ında da en önem li m eseleydi. E n er­
jinin yeniden konuşlandırılm ası, içim izde zaten var olan en er­
jinin bir yerden öbürüne aktarılm ası sürecinden oluşur. Bu
enerji, bedende bulunan, zihinsel çeviklik ile fiziksel üstünlük
arasında bir denge kurm ak için onu gereksinen canlılık m er­
kezlerinden çıkarılm ış olan enerjidir.
Don Ju an ’m silsilesindeki şam anlar doğuştan (Tanrı vergi­
si) enerjinin yeniden konuşlandırılm asıyla ciddi biçim de uğ­
raşm ışlardı. Bu entelektüel bir uğraş değildi; tüm evarım ya da
tüm dengelim , ya da m antıksal bir sonuçlandırm anın ürünü de
değildi. E vrendeki akışı esnasında enerjiyi algılam a hünerleri­
18 SİHİRLİ GEÇİŞLER

nin bir sonucuydu bu.


Don Juan, “B üyücüler, evrende akış halindeki enerjiyi al­
gılam a hünerine görm e adını verdiler,” diye açıkladı bana.
“G örm eyi, insan bedeninin enerjiyi bi akış, bi akım , yelim si bi
titreşim olarak algılam a yetisine sahip olduğu bi yükseltilm iş
fa rkın d a lık durum u olarak betim lediler. Evrende akış halinde­
ki enerjiyi g ö rm ek, insanoğluna özgü yorum lam a sistem inde
anlık bi duraklam anın ürünüdür.”
“Bu yorum lam a sistem i nedir, don Ju an ?” diye sordum .
“Eski çağ M ek sik a’sının şam anları şunu keşfettiler,” diye
yanıtladı don Juan, “ insan bedeninin her parçası, şu ya da bu
şekilde, bu titreşim li akışı, bu titreşim akım ını bi tür duyusal
girdiye dönüştürm ekle uğraşır. Bu duyusal bilgi bom bardım a­
nının tüm toplam ı sonradan, kullanım yoluyla, insanoğluna
dünyayı kendisine özgü biçim de algılam a yetisi sağlayan bi
yorum lam a sistem ine dönüşür.
“Bu yorum lam a sistem inde bi duraklam a yaratm ak,” diye
devam etti, “eski çağ M ek sik a’sı büyücülerinin m üthiş disip­
linleri sonucunda gerçekleşm işti. Bu duraklam aya görm e adını
verdiler, onu bilgilerinin tem el taşı yaptılar. Evrende akış halin­
deki enerjiyi g ö rm ek, onlar için, sınıflandırm a dizgelerini ya­
parken kullandıkları ana araçtı. Bu yeti sayesinde, örneğin, in­
sanoğlunun algısına açık tüm evreni, binlerce katm andan olu­
şan bi soğana benzer biçim de tasarlıyorlardı. İnsanoğlunun
gündelik dünyası, inancına göre, katm anlardan yalnızca biriy­
di. Sonuç olarak, öbür katm anların da sadece insan algısının
ulaşm asına uygun olm akla kalm ayıp, aynı zam anda insanın
doğal kalıtım ının bi parçası olduğu in an an d a y d ıla r.”
Bu büyücülerin bilgisinde çok büyük değer taşıyan, ener­
jiyi evrendeki akışı esnasında görm e yetilerine bağlı olan bir
başka konu da, insanoğlunun enerjiye ilişkin biçim inin keşfiy­
di. İnsanın enerjiye ilişkin biçim i, onlar için, titreşim li bir güç
tarafından birbirine bitiştirilen, böylece ışıltılı bir enerji küresi
haline getirilen enerji alanları küm eleriydi. Don Ju a n ’ın silsile­
sindeki büyücüler için bir insanoğlu ya bir yum urta gibi boyu­
na doğru uzun bir biçim e, ya da bir top gibi yuvarlak bir biçi­
m e sahiptir. Bu yüzden, onları ışıltılı yum urtalar ya da ışıltılı
GİRİŞ 19

kiirclcr olarak adlandırdılar. Bu ışıltı küresi onlar tarafından öz


benliğim iz sayıldı— enerji açısından azaltılam az olm ası nede­
niyle doğruydu bu. A zaltılam az, zira insan kaynaklarının tüm ü,
onu doğrudan enerji olarak algılam a edim inde kullanılır.
O şam anlar, bu ışıltılı kürenin arka yüzünde daha yoğun
parlaklıkta bir nokta keşfettiler. E nerjiyi doğrudan gözlem lem e
yoluyla, bu noktanın enerjiyi duyusal veriye dönüştürm e, son­
ra da onu yorum lam a edim inde anahtar olduğunu kavradılar.
Bu nedenle ona birleşim noktası adını verdiler; algılam anın da
aslında orada toplandığı görüşüne vardılar. B irleşim noktasının
yerini kürek kem iklerinin arasında, onlardan bir kol boyu
uzaklıkta olarak betim lediler. Aynı zam anda, birleşim noktası­
nın tüm insan soyunda aynı noktada yer aldığını, böylece her
insanoğluna verdiği dünya görüntüsünün tüm üyle benzeş oldu­
ğunu da keşfettiler.
O nlar için de, kendilerini izleyen şam an kuşakları için de
çok değerli bir başka buluş da, birleşim noktasının o belirli y er­
deki konum unun, kullanım ve toplum sallaşm anın sonucu ol­
m asıydı. Bu nedenle o yeri, nihai ve değiştirilem ez olduğu ya-
nılsam alı izlenim ini veren, keyfi bir konum saydılar. Bu yanıl­
sam anın ürünü, insanoğlunun gündelik dünyasının var olan tek
dünya, nihailiğinin de yadsınam az olduğuna ilişkin görünüşte­
ki sarsılm az inançlarıydı.
“ İnan bana,” dem işti don Juan bir zam anlar, “dünyanın ni­
hailiğine ilişkin bu duygu sadece bi yanılsam a. K endisine hiç
m eydan okunm am ası gerçeğinden ötürü, tek olası görüş olarak
varlığını sürdürüyor. E vrende akış halindeki enerjiyi görm ek,
ona m eydan okum anın aracı. Bu aracın kullanım ıyla, silsile­
min büyücüleri insan algısına açık dünyaların gerçekten inanıl­
maz sayıda oldukları sonucuna vardılar. O dünyaları her şeyi
kapsayan, kişinin içinde edim de ve m ücadelede bulunabilece­
ği âlem ler olarak betim lediler. B aşka bi deyişle, onlar tıpkı
günlük yaşam ım ızın bu dünyası gibi, insanın içinde yaşayıp
ölebileceği dünyalar.”
O nunla on üç yıl süren ilişkim boyunca, don Juan bana bu
görm e hünerini başarm aya yönelik tem el adım ları öğretti. Bu
adım ları daha önceki çalışm alarım ın tüm ünde irdelem iş, ancak
20 SİHİRLİ GEÇİŞLER

bu süreçteki anahtar noktaya, sihirli geçişlere hiç değinm em iş-


tim. D on Juan bana bunlardan çok sayıda öğretm iş, ne var ki
bu bilgi zenginliğinin yanı sıra, beni aynı zam anda kendi silsi­
lesinin son halkası olduğum a inandırm ıştı. O nun silsilesinin
son halkası olduğum u kabullenm ek, artık sürekliliği söz konu­
su olm ayacağına göre, bilgisini yaym ak için kendiliğim den ye­
ni yollar bulm ayı üstlenm em i gerektirdi.
Bu k onuda çok önem li bir noktayı açıklığa kavuşturm am
gerekiyor: don Juan bilgisini öğretm ekle asla ilgilenm em işti;
onun için önem li olan şey, silsilesinin sürdüriilm esiydi. Ö bür
üç öğrencisi ve ben, bu sürekliliği sağlayacak olan— kendisinin
bunda hiç etkin rolü olm adığı için, onun deyim iyle tin tarafın­
dan seçilm iş— araçlardık. B öylece, bana büyücülük ya da şa-
m ancılık ile silsilesinin gelişim i hakkında bildiği her şeyi b el­
letm ek için m uazzam bir çabaya girişm işti.
Beni eğitm e sürecinde, enerji açısından biçim lenm em in
kendisininkinden çok farklı olduğunu anlam ıştı; bu öyle engin
bir farklılıktı ki, ona göre bunun anlam ı çizgisinin sona erm e­
sinden başka bir şey olam azdı. A ram ızda olduğunu iddia ettiği
bu görünm ez farklılık her ne ise, buna getirdiği yorum un beni
son derece gücendirdiğini ona söyledim . Ç izgisinin sonu olm a­
nın yüklediği ağır sorum luluktan hoşlanm am ış, yürüttüğü us­
lam lam ayı da anlam am ıştım .
“Eski çağ M ek sik a’sının şam anları,” dedi bana bir defasın­
da, “insanoğlunun anladığı şekliyle seçim yapm anın, insanın
bilişsel dünyasının ön koşulu olduğuna inanm ışlardı; am a bu
yalnızca farkındalığım ız, dünyam ızın korunaklı sınırlarının
ötesine geçm eyi göze aldığında keşfedilen bi şeyin iyim ser bi
yorum udur— rıza g ö sten n en in iyim ser şekilde yorum lanm ası­
dır. İnsanoğlu kendisini her yöne doğru çekiştirip duran güçler­
le m ücadele halinde. B üyücülerin sanatı da seçm ek değil aslın­
da; rıza gösterecek kadar kurnaz olm ak.
“B üyücüler, ha bire karar verm ekle m eşguller imiş gibi
görünm elerine karşın, karar falan verm ezler hiç,” diye devam
etti. “Ben seni seçm eye karar verm edim , senin böyle olm ana
da karar verm iş değilim . B ilgim i kim e aktaracağım ı seçeıuedi-
ğim e göre, tinin bana önerdiği her kim ise kabullenm ek zorun-
GİRİŞ 21

elaydım. Bu kişi şendin; sen de, enerji açısından, yalnızca sona


erdirm eye uygunsun, sürdürm eye değil.”
Ç izgisinin sona erm esinin, kendisiyle ya da çabalarıyla, ya
da m utlak özgürlük arayışı içindeki bir büyücü olarak kişisel
başarısı yahut başarısızlığı ile hiç ilgili olm adığını savunuyor­
du. Bunu insan düzeyinin ötesinde uygulanm ış bir seçim in so­
nucu olarak anlıyordu; varlıklar ya da oluşum lar tarafından de­
ğil, evrenin doğa güçlerince yapılm ış bir seçim di bu.
Sonunda, don Ju a n ’ın yazgım olarak adlandırdığı olguyu
kabul edebildim . Onu kabullenm ek, don J u a n ’ın çıkarken ka ­
pıyı kilitlem ek dediği bir başka konuyla yüz yüze getirm işti be­
ni. Bunun anlam ı, bana öğretm iş olduğu her şey ile hem ne ya­
pacağım a kesin olarak karar verm em , hem de kararım ı k u su r­
suz biçim de uygulam anın sorum luluğunu üstlenm em dem ekti.
İlk önce, kendim e sihirli geçişlerle— don Ju a n ’ın en fazla pra­
tiklik ve işlevsellikle dolu bilgisi olan sihirli geçişlerle— ilgili
olarak can alıcı soruyu sordum . Ve onları kullanm aya, isteyen
herkese öğretm eye karar verdim . Belirsiz uzunlukta bir süre
boyunca onları çevrelem iş olan gizliliği sona erdirm e kararım ,
doğal olarak, benim gerçekten don Ju a n ’ın silsilesinin son hal­
kası olduğum a ilişkin m utlak inancım ın sonucuydu. B enim bi­
le olm ayan sırları taşım am gerektiği fikri bana olanaksız geli­
yordu. Sihirli geçişleri gizlilik içinde saklam ak benim kararım
değildi. Bu durum u sona erdirm ekse, benim kararım oldu.
O andan başlayarak, her bir sihirli geçiş için daha geniş
kapsam lı, herkese uyabilecek bir biçim ortaya koym a çabasına
giriştim . Bu çaba sihirli geçişlerin her birinin hafifçe değiştiril­
miş bir şekilde biçim lendirilm esiyle sonuçlandı. H areketlerin
bu yeni biçim lenm esine, bir m im ari terim i olan, “ aralıksız g er­
m e” üyeleriyle “ aralıklı sıkıştırm a” üyelerinin, her üyenin en
yüksek verim le ve ekonom ik olarak çalışacağı şekilde kullanıl­
dığı yapı iskeletlerinin nitelikleri anlam ına gelen Tensegrity
adını verdim .
Eski çağlarda M ek sik a’da yaşam ış olan büyücülere ait si­
hirli geçişlerin ne olduklarını açıklam ak am acıyla, bir aydınlat­
ma yapm ak isterim; “eski çağlar” , don Juan için, on bin yıl ön­
ce ve ötesi dem ekti; çağdaş bilginlerin sınıflandırm a dizgeleri
22 SİHİRLİ GEÇİŞLER

açısından bakıldığında aykırı bir sayı bu. K endisinin fikriyle


benim daha gerçekçi saydığım bir başka tahm in arasındaki çe­
lişkiyi işaret edip don Ju a n ’a karşı çıktığım da, kendi inancın­
dan caym adı. O n bin yıl önce yeni dünyada yaşam ış olan in­
sanların, çağdaş insanın henüz kavram aya bile başlam adığı ev ­
ren ve algı konularıyla derinden ilgili olduklarına inanıyordu.
K ronolojik yorum lam alarım ızdaki farklılık ne olursa ol­
sun, sihirli geçişlerin etkinliği benim için yadsınam az; ben, k o ­
nuyu bana sunulduğu biçim iyle, harfi harfine izleyerek anlat­
m aya kendim i zorunlu hissediyorum . Ü zerim deki etkisinin
doğrudanlığı, onları ele alış biçim im i derinden etkilem iştir. Bu
çalışm ada sunduğum , bu etkinin yürekten bir yansım asıdır.
Sihirli Geçişler

Don J u a n ’ın sihirli geçişler hakkında benim le uzun uzadıya k o ­


nuştuğu ilk kez, kilom la ilgili aşağılayıcı bir yorum yaptığı za­
m ana denk gelir.
“A dam akıllı tom bulsun,” dedi, beni tepeden tırnağa süzüp
başını hoşnutsuzlukla sallayarak. “Şişm an olm ana bi adım k al­
dı. Y ıpranm ışlık kendini gösterm eye başlıyor sende. Soyunun
bütün öbür üyelerine benzeyerek, ensende bi yağ topağı büy ü t­
m eye başladın; tıpkı bi boğa gibi. B üyücülerin en büyük buluş­
larından birini ciddiye alm anın zam anı geldi: sihirli geçişleri.”
24 SİHİRLİ GEÇİŞLER

“H angi sihirli geçişlerden bahsediyorsun, don Juan?” diye


sordum . “ D aha önce bana bu konudan hiç söz etm em iştin. Ya
da ettiysen bile çok üstünkörü olm alı, zira aklım da hiçbir şey
k alm am ış.”
“Sana sihirli geçişler hakkında bi sürü şey anlatm akla kal­
m adım , onların biçoğunu biliyorsun bile. Sana onları baştan
beri öğretiyordum .”
B ana kalırsa, baştan beri bana sihirli geçişler filan öğretti­
ği doğru değildi. Şiddetle karşı çıktım .
“O harika benliğini savunm akta bu denli ateşli olm a,” di­
ye dalga geçti, kaşlarıyla gülünç bir özür dilem e işareti yapa­
rak. “Söylem ek istediğim şuydu: yaptığım her şeye öykünü­
yorsun, bu yüzden ben de senin öykünm e yeteneğinden yarar­
lanıyordum . S ana çeşitli sihirli geçişler gösterdim baştan beri,
sen de bunu hep eklem lerim i kütürdetm ekten zevk aldığım bi­
çim inde anladın. Y orum un hoşum a gidiyor: eklem lerim i kiitiir-
detm ek! O nlardan bu şekilde söz etm eye devam edeceğiz.
“Sana eklem lerim i kütlirdetm enin on değişik yolunu gös­
terdim ,” diye devam etti. “H er biri benim ve senin bedenim ize
m ükem m el şekilde uyan bi sihirli geçiştir. K işisel ve bireysel
olarak bize aitler; bizden önce gelen yirm i beş kuşaktaki, tıpkı
ikim ize benzeyen öbür büyücülere ait oldukları gibi.”
Don Ju a n ’ın sözünü ettiği sihirli geçişler, kendisinin de
söylediği gibi, eklem lerini kütürdetm e yolları zannettiğim ha­
reketlerdi. K aslarını, kem iklerini, ve bunları birbirine rapteden
bağlarını azam i şekilde germ ek için olduğunu düşündüğüm be­
lirli biçim lerle kollarını, bacaklarını, gövdesini ve kalçalarını
hareket ettiriyordu. B ana kalırsa bu germ e devinim lerinin so­
nucu, hareketleri izleyen, ve h er zam an beni şaşırtıp eğlendir­
m ek am acıyla çıkarttığını sandığım kütürdetm e sesleri idi.
G erçekten de kendisini taklit etm em i sık sık isterdi benden.
M eydan okuyan bir tavırla, hareketleri ezberlem em i, eklem le­
rim le tıpkı kendisi gibi kütürdetm e sesleri çıkarm ayı başarana
dek evde tekrarlam am ı bile istem işti.
Sesleri çıkartm ayı asla başaram am ış, am a bu arada hiç far­
kında olm adan tüm hareketleri iyice öğrenm iştim . Şim di bili­
yorum ki ses çıkartm ayı becerem eyişim çok da iyi olm uştu; zi­
SİHİRLİ GEÇİŞLER 25

ra kollarla sırtın kas ve tendonlarının hiçbir zam an o noktaya


kadar zorlanm am ası gerekir. Don Ju a n ’ın kol ve sırt eklem leri­
ni kütürdetm e hüneri doğuştandı; tıpkı kim i insanların parm ak
eklem lerini kütürdetm e hünerleri gibi.
“ Eski büyücüler o sihirli geçişleri nasıl icat etm işler, don
Juan?” diye sordum .
“ K im se icat etm edi onları,” dedi sertçe. “O nların icat edil­
diğini düşünm ek, zihnin işe karıştığını sezindiriyor anında, oy­
sa sihirli geçişlerde durum bu değil. O nlar daha çok keşfedil­
m işlerdi, eski şam anlarca. B ana anlatıldığına göre, onların şa­
m alılara özgü yükseltilm iş farkındalık durum larında deneyim -
ledikleri olağanüstü bi esenlik duyum u ile başlam ıştı her şey.
Ö ylesine m üthiş, büyüleyici bi dinçlik hissetm işlerdi ki, bunu
ibadet saatlerinde tekrarlam aya çabaladılar. “
Don Juan bir keresinde, “ İlk başta,” diye anlatm ıştı bana,
“o şam anlar bu esenlik duyum unun, yükseltilm iş farkındalığın
genel anlam da yarattığı bi ruhsal durum olduğuna inanm ışlar­
dı. Çok geçm eden, girdikleri her şam ancılığa özgü yükseltil­
miş farkındalık durum unun kendilerinde aynı esenliği yarat­
m adığını keşfettiler. Daha dikkatli bi irdelem e, bu duyum her
ortaya çıktığında m utlaka belli bi bedensel hareket içinde ol­
duklarını gösterdi. A nladılar ki, yükseltilm iş farkındalık du-
rum larındayken, bedenleri irade dışı olarak belirli bazı biçim ­
lerde durm aktaydı; bu belirli biçim ler de aslında o olağandışı
fiziksel ve zihinsel bütünlük duyum unun nedeniydi.”
Don Ju a n ’ın söylediğine göre, o şam anların bedenlerinin
yükseltilm iş farkındalık durum larında kendiliğinden gerçek­
leştirdiği hareketler, tüm insanlığın taşıdığı gizli bir kalıtm ış gi­
bi geliyordu kendisine; yalnız onu arayanlara açığa vurulm ak
üzere derinlerde saklanm ış bir şeydi bu sanki. O büyücüleri d e­
rin denizlerdeki dalgıçlara benzetiyordu; farkında olm adan ya­
rarlı şeyler bulup çıkarm ışlardı derinliklerden.
Don Juan o büyücülerin, anım sadıkları kim i hareketleri
büyük çabalar harcayarak bir araya getin n ey e başladıklarını
söyledi. G ayretleri başarılı olm uştu. Y ükseltilm iş farkındalık
durum unda bedenin kendiliğinden tepkileriym iş gibi görünen
devinim leri yeniden yaratm a becerisini gösterdiler. B aşarıla­
26 SİHİRLİ GEÇİŞLER

rıyla yüreklenerek, yüzlerce hareketi yeniden yaratm ayı becer­


m işlerdi; am a yaptıklarını anlaşılabilir bir dizge halinde sınıf­
landırm ayı denem em işlerdi bile. O nların düşüncesi, hareketle­
rin yükseltilm iş farkındalıkta kendiliğinden oluştuğu yönün­
deydi; istençleri işe karışm adan hareketlerin etkisini yönlendi­
ren bir güç vardı, onlara göre.
Don Juan, eski çağ büyücülerine ait buluşların doğasının,
kendisini daim a onların olağanüstü insanlar olduğuna inanm a­
ya yönelttiğini söylüyordu, zira keşfettikleri hareketler çağdaş
şam anlara— onlar da yükseltilm iş farkındalık durum una gir­
dikleri halde— asla aynı biçim de açım lanm am ıştı. B unun ne­
deni belki çağdaş şam anların hareketleri seleflerinden şu ya da
bu şekilde öğrenm iş olm aları, ya da ola ki eski çağ büyücüleri­
nin daha fazla enerji kütlesine sahip olm alarıydı.
“O nların daha fazla enerji kütlesine sahip olduklarını söy­
lerken ne dem ek istiyorsun, don Ju an ?” diye sordum . “D aha iri
adam lar m ıy d ılar?”
“Fiziksel olarak daha iri olduklarını zannetm iyorum ,” de­
di, “ am a enerji açısından bi görücünün gözüne ince uzun görü­
nüyorlardı. K endilerini ışıltılı yum urtalar olarak adlandırıyor­
lardı. Ben h ayatım da hiçbi ışıltılı yum urta görm edim . Tüm
gördüklerim ışıltılı kürelerdi. Bu yüzden, insanoğlunun nesiller
boyunca bi m ik tar enerji kütlesi yitirm iş olduğu varsayılabilir.”
Don Juan b an a bir görücü için evrenin sonsuz sayıda ener­
ji alanlarından oluşm uş olduğunu açıkladı. B unlar görücünün
gözlerine her yönde ok gibi fırlayan ışıltılı lifler olarak görü­
nürler. D on J u a n ’m dediğine göre, bu lifler, insanoğlunu oluş­
turan ışıltılı küreyi çeşitli yönlerde keserler, şayet bir zam anlar
insanlar yum urta gibi uzunlam asına şekillerde idiyse, bunların
bir küreden çok daha yükseğe ulaştığını varsaym ak akla uygun
olabilir. B öylelikle, şim di artık ışıltılı küreler olduklarına göre,
ışıltılı yum urtaların tepelerine değm ekte olan enerji alanları ar­
tık onlara tem as etm em ekte. D on Juan bunun kendisi için ener­
ji kütlesi yitim i dem ek olduğunu, bunun da gizli hâzinenin, ya­
ni sihirli geçişlerin ortaya çıkarılm asındaki am acın can alıcı
noktası olduğunu söylüyordu.
“N eden eski şam anların geçişlerine sihirli geçişler deni­
SİHİRLİ GEÇİŞLER 27

yor?” diye sordum ona bir keresinde.


“ Sadece denm ekle kalm ıyor,” dedi don Juan, “onlar ger­
çekten sihirli! Sıradan açıklam alarla anlatılam ayacak bi etki
yaratıyorlar. Bu hareketler fiziksel alıştırm alar ya da salt belir­
li bedensel duruşlar değil; onlar arzulanan benlik durum una
erişm ek için gerçek girişimler.
“ Hareketlerin sihri,” diye devam etti, “onları gerçekleşti­
ren uygulayıcıların deneyim ledikleri ince bi değişim . Fiziksel
ve zihinsel durum larına hareketin getirdiği geçici bi üstün nite­
lik, bi tür pırıltı, gözlerde bi ışık. Bu ince değişim , tinin doku­
nuşu. Sanki hareketler yoluyla uygulayıcılar kendilerini taşı­
yan yaşam gücü ile aralarındaki kullanılm ayan bağlantıyı yeni­
den kurm uşlar gibi.”
D aha sonraki açıklam alarına göre, hareketlerin sihirli g e­
çişler olarak adlandırılm asının bir başka nedeni de, şam anların
onları uygulayarak, algısal açıdan dünyayı betim lenem ez bir
biçim de hissedebildikleri farklı varoluş durum larına aktarıla-
bilm eleriydi.
Don Juan bana, “ Bu nitelik, bu sihir y ü zünden,” dedi, “g e­
çişler alıştırm alar olarak değil, erk çağırm a yolları olarak uygu­
lanm alı.”
“ A m a fiziksel hareketler olarak kabul edilebilir mi, hiçbir
zam an öyle kullanılm am ış olsalar d a?” diye sordum .
“Onları dilediğin biçim de uygulayabilirsin,” diye yanıtladı
don Juan. “Sihirli geçişler farkındalığı arttırır, onları nasıl ka­
bul edersen et. A kıllıca olan, onları oldukları gibi ele alm aktır:
uygulandıklarında, uygulayıcılarını toplum sallık m askesini dü­
şürm eye yönelten sihirli geçişler olarak.”
“Toplum sallık m askesi nedir?” diye sordum .
“ H epim izin savunup uğrunda öldüğü cila,” dedi. “ D ünyada
edindiğim iz cila. T üm potansiyelim ize erişm ekten bizi alıko­
yan şey. Bizi ölüm süz olduğum uza inandıran şey. B inlerce bü­
yücünün niyeti, bu hareketlerin içine nüfuz ediyor. O nları uy­
gulam ak, gelişigüzel bi biçim de de olsa, zihni durdurur.”
“Zihni durdurur dem ekle ne kastediyorsun?” diye sordum .
“ D ünyada yaptığım ız her şeyi,” dedi, “benzerlik dizileri­
ne, am aç açısından birbirlerine bağlı şeylerin dizilerine çevire­
28 SİHİRLİ GEÇİŞLER

rek tanır ve tanım larız. Ö rneğin, sana çatal, dersem , bu senin


aklına hem en şunları getirir; kaşık, bıçak, m asa örtüsü, peçete,
tabak, fincan ve sosluk, şarap bardağı, acılı kuru fasulya, ziya­
fet, doğum günü, yortu. A m aç açısından birbirine bağlı şeyleri
saym ayı kesinlikle sürdürebilirsin, nerdeyse sonsuza dek. Yap­
tığım ız her şey, böyle birbirine bağlı. B üyücüler için garip
olan, onların bütün bu benzerlik dizilerinin, am aç açısından bi
araya toplanm ış şeylerin dizilerinin, insanın her şeyin değiş­
m ez ve ebedi olduğu hakkındaki fikri ile çelişkili olduğunu
görm eleri— tıpkı Tanrı kavram ı gibi.”
“Bu açıklam anın içine Tanrı kavram ını neden kattığını an­
lam ıyorum , don Juan. A çıklam aya çalıştığın şeyle Tanrı kavra­
m ının ilgisi n e?”
Don Juan, “JJer şey!” diye yanıtladı. “Z ihinlerim izde tüm
evren Tanrı kavram ı gibidir sanki: m utlak ve değişm eyen. K en­
dim izi yönetm e yolum uz budur. Z ihnim izin derinliklerinde bi
denetim aygıtı vardır; Tanrı kavram ının kabul ettiğim iz ve
inandığım ız şekliyle ölü bi dünyaya ait olduğunu durup düşün­
m em ize izin verm eyen. Canlı bi dünya, öte yandan, sürekli bi
akış halindedir. Devinir. Değişir. K endini tersyüz eder.
“B enim silsilem in sihirli geçişlerinin sihirli olm asının en
soyut nedeni şudur,” diye devam etti, “onları gerçekleştirirken,
uygulayıcının bedeni anlar ki her şey birbirine bağlantılı kırıl­
m az bi zincir değil, bi akım , bi akıştır. Şayet evrendeki her şey
bi akış, bi akım ise, bu akım durdurulabilir. Ü zerine bi bent ya­
pılabilir, bu yolla da akışı durdurulabilir ya da saptırılabilir.”
Don Juan bir keresinde bana sihirli geçişleri uygulam anın
kendi silsilesinin büyücüleri üzerindeki toplu etkisini açıkladı,
sonra da bunu çağdaş uygulayıcıların üzerindeki olası etkiyle
karşılaştırdı.
“B enim çizgim in büyücüleri,” dedi, “sihirli geçişlerini uy­
gulam anın, başka koşullarda kesintisiz olan akışı durdurduğu­
nu anlayınca ölüm üne şaşırm ışlardı. Bu duruşu betim lem ek
için bi m ecazlar dizisi kurguladılar, am a bunu açıklam a ya da
yeniden gözden geçirm e çabalarında çuvalladılar. Ayinlere, tö­
renlere göm üldüler. A kışı durdurm a edim ini tem sil etm eye
başladılar. Belli törenler ve ayinler sihirli geçişlerin belirgin bi
SİHİRLİ GEÇİŞLER 29

■cephesi üzerinde odaklanırsa, sihirli geçişlerin kendilerinin de


belirli bi sonucu getireceğine inandılar. Ç ok geçm eden, ayinle­
riyle törenlerinin sayısı ve karm aşıklığı sihirli geçişlerin kendi­
sinden çok daha külfetli olm aya başlam ıştı.
“ U ygulayıcının dikkatini sihirli geçişlerin belirli bi yanı
üzerinde odaklam ası aslında çok önem li,” diye devam etti don
Juan, “ A m a bu sabitlenm e hafif ve eğlenceli tutulm alı, onu m a­
raz i ve sıkıcı bi hale getirm ekten kaçınılm alı. Yani, bi karşılık
beklem eksizin zevk için yapılm alı.”
A rdından don Juan kendi yoldaşlarından birini örnek gös­
terdi; zevki ve tutkusu, eski çağ büyücülerinin sihirli geçişleri­
ni kendi çağdaş dansının adım larına uygulam ak olan Silvio
M anuel adındaki büyücüyü. Don Juan, Silvio M an u e l’i sihirli
geçişleri aslında dans halinde uygulayan üstün bir akrobat ve
dansçı olarak tanım lıyordu.
“N agual Elias U lloa,” diye sürdürdü don Juan, “benim sil­
silem in en göze çarpan yenilikçisiydi. Bütün ayinleri, deyim
yerindeyse, fırlatıp atan o olm uştu, sihirli geçişleri de yalnızca
uzak geçm işte özgün olarak kullanıldıkları am aç için uygula­
mıştı; enerjiyi yeniden konuşlandırm a am acı için.”
Don Juan, “O ndan sonra gelen nagual Julian O sorio,” di­
ye sözlerini sürdürdü, “ ayinlere son öldürücü darbeyi indiren
kişi oldu. Bi zam anlar yaşam ını sahnede rol yaparak kazanan
gerçek bi profesyonel aktör olduğu için, büyücülerin şam an ti­
yatrosu dedikleri şeye m üthiş em ek verdi. O bunu sonsuzluğun
tiyatrosu olarak adlandırm ış, bildiği tüm sihirli geçişleri ona
aktarm ıştı. K arakterlerinin her hareketi tepeden tırnağa sihirli
geçişlerle doluydu. Sadece bununla da kalm adı; tiyatroyu on­
ları öğretm ek için yeni bi yol haline getirdi. S onsuzluğun aktö­
rü nagual Julian ile sonsuzluğun dansçısı Silvio M anuel arala­
rında olayın tüm ünü çözüm lediler. Yeni bi devir vardı ufukta:
kusursuz bi yeniden konuşlandırm a devri!”
Don Ju an ’ın yeniden konuşlandırm a açıklam ası şöyleydi:
enerji alanları küm eleri olarak algılanan insanoğlu, enerji giriş
çıkışına izin verm eyen kesin sınırlara sahip kapalı bir birimdir.
Bu yüzden, bir enerji alanları küm esinin içinde var olan enerji,
o insan bireyinin bel bağlayabileceğinin tüm üdür.
30 SİHİRLİ GEÇİŞLER

“İnsanoğlunun doğal eğilim i,” diyordu, “enerjiyi canlılık


m erkezlerinden— ki bunlar bedenin sağ tarafında, göğüs kafe­
sinin tam kenarında karaciğer ve safrakesesi bölgesinde; sol ta­
rafta, gene göğüs kafesinin kenarında pankreas ve dalak bölge­
sinde; sırtta, öbür iki m erkezin tam arkasında, böbreklerin çev­
resinde ve onların tam üzerinde, böbreküstü bezleri bölgesin­
de; boynun alt kısm ında, göğüs kem iği ile köprücük kem iğinin
oluşturduğu V noktası üzerinde; ve kadınlarda rahim ve yu­
m urtalıklar çevresindedir— uzağa itm ektir.”
“İnsanlar bu enerjiyi nasıl itiyorlar, don Ju an ?” diye sor­
dum.
“K aygılanarak,” diye yanıtladı. “G iinlük yaşam ın stresine
yenik düşerek. G ündelik eylem lerin baskısı vücuda bedelini
ödetir.”
“Peki bu enerjiye ne olur, don Ju an ?” diye sordum .
“Işıltılı kürenin dış yüzeyinde birikir,” dedi, “bazen kalın,
kabuk gibi bi tortu haline gelene dek. Sihirli geçişler, insanoğ­
lunun tüm ünü bi fiziksel beden ve bi enerji alanları küm esi ola­
rak ele alır. Işıltılı küreye yığılm ış olan enerjiyi dalgalandırarak
fiziksel bedene geri döndürür. Sihirli geçişler, hem enerjinin
dağılm asından acı çeken bedenin kendisini fiziksel bi varlık
olarak, hem de o dağılm ış enerjiyi yeniden konuşlandırm a ye­
tisine sahip aynı bedeni bi enerji varlığı olarak çalıştırır.
“Işıltılı kürenin yüzeyinde enerjisi olm ak,” diye devam et­
ti, “yani yeniden konuşlandırılm ayan enerjiye sahip olm ak, hiç
enerjisi olm am akla eşdeğer. Pratik am açlar için ulaşılam ayan,
gizlice birikm iş, yararsız bi enerji fazlası olm ak, gerçekten
dehşet verici bi durum . H iç aletin olm adığı için açam adığın bi
su tankıyla çölde susuzluktan ölm eye benziyor bu. Bi taş bile
bulam ıyorsun o çölde, tankı kırm ak için.”
Sihirli geçişlerin gerçek sihri, tortıılaşm ış enerjinin yeni­
den canlılık m erkezlerine girm esi, böylelikle uygulayıcının
esenlik ve üstünlük duyguları hissetm esine neden olm asında.
Don Ju a n ’ın silsilesinin büyücüleri, aşırı ayin ve törensellikle­
rine dalm adan önce, bu yeniden konuşlandırm anın tem elini bi­
çim lendirm işlerdi. B una doym a dediler; yani, bizi bir arada tu­
tan gücün, o sihirli geçişlerin m aksim um enerjiyi yeniden ko-
SİHİRLİ GEÇİŞLER 31

ululandırm asını sağlayacak biçim de bedenlerini bol bolam at


sihirli geçişlere gark ettiler, anlam ında.
“A m a don Juan, eklem lerini her kütürdetişinde, ya da seni
taklit etm eye her çalıştığım da, gerçekten enerjiyi yeniden ko ­
nuşlandırıyor m u yu zV ’ diye sorm uştum bir keresinde, aslında
alaycı olm ayı düşünm eden.
“ Bi sihirli geçişi her yaptığım ızda,” diye yanıtladı, “ ger­
çekten benliğim izin tem el yapısını değiştiriyoruz. N orm alde
tortulaşm ış olan enerji serbest kalarak bedenin canlılık girdap­
larının içine girm eye başlıyor. B aşka türlü zaptedilem eyen, ve
daim a zararlı olan akışın önüne, yalnızca bu geri döndürülm üş
enerji aracılığıyla bi set, bi engel koyabiliriz.”
Don Ju an ’dan, zararlı bir akış olarak söz ettiği şeyin önü­
ne bir bent koym a konusunda bana bir örnek verm esini iste­
dim. Bunu zihnim de canlandırm ak istediğim i söyledim ona.
“ Bi örnek vereceğim sana,” dedi. “Ö rneğin, bu yaşım da
benim yüksek tansiyonun pençesinde olm am gerekir. Bi dok­
tora gitseydim , doktor beni görür görm ez, kararsızlıklardan,
düş kırıklıklarından, bi de kötü beslenm eden rahatsız, ihtiyar bi
Kızılderili olduğum a kanaat getirecekti; bütün bunlar doğal
olarak, tam beklenebileceği ve kestirilebileceği gibi, yüksek
tansiyon tablosuyla sonuçlanacaktı— yaşım a uygun, doğal bi
sonuç.
“Yüksek tansiyonla ilintili hiçbi sorunum y o k ,” diye de­
vam etti, “ortalam a bi insandan daha güçlü olduğum dan, ya da
kalıtsal yapım dan ötürü değil; sihirli geçişler bedenim in yük­
sek tansiyonla sonuçlanacak herhangi bi davranış biçim inin üs­
tesinden gelm esini sağladığı için. Şunu içtenlikle söyleyebili­
rim ki, bi sihirli geçişin ardından eklem lerim i her kiitürdetişim -
de, benim yaşım da norm al olarak yüksek tansiyonla sonuçla­
nacak olan beklenti ve davranışların akışını kesiyorum .”
“Sana verebileceğim başka bi örnek, dizlerim in çevikliği,”
diye devam etti. “ Senden ne denli daha çevik olduğum u fark et­
medin mi? Dizlerimi hareket ettirm eye gelince, gencecik bi ço ­
cuğum ben! İnsanların, erkeklerin de kadınların da, yaşlandıkça
dizlerinin kaskatı kesilm esine neden olan davranış ve fizikselli­
ğin akışı önüne, sihirli geçişlerim le bi bent koyuyorum .”
32 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Y aşadığım en can sıkıcı duygulardan birinin nedeni, don


Juan M atu s’un, büyükbabam olabilecek yaşta olm asına karşın,
benden sonsuz ölçüde daha genç olduğu gerçeğiydi. K ıyasla­
nacak olursak, ben katı, dik kafalı, tekrarcıydım . D erm ansız­
dım. Ö te yandan o, dinç, yaratıcı, çevik, becerikliydi. Kısacası,
benim yaşça küçük olm am a karşın sahip olm adığım bir şeye
sahipti: gençliğe. G enç yaşın gençlik dem ek olm adığını, ve
genç yaşın hiçbir şekilde kocam ışlığı engelleyici olm adığını
bana tekrar tekrar söylem ekten hoşnuttu. H em cinslerim i dik­
katle, tarafsız biçim de izlersem , daha yirm i yaşlarına geldikle­
rinde kocadıklarını, kendilerini aptalca tekrar etm eye başladık­
larını görebileceğim i söylüyordu.
“Bu nasıl m üm kün olabiliyor, don Ju an ,” dedim , “ sen na­
sıl benden daha genç olabiliyorsun?”
“B en zihnim i alt ettim ,” dedi, gözlerini hayret ifadesiyle
kocam an açarak. “B ana yaşlanm a zam anının geldiğini söyle­
yen bi zihnim yok. Ben katılm adığım anlaşm aların bedelini
ödem iyorum . Bunu unutm a: katılm adıkları anlaşm aların bede­
lini ödem ediklerini söylem ek büyücüler için salt bi slogan d e­
ğil. Y aşlılıktan ötürü rahatsızlanm ak, bu türden bi anlaşm adır.”
U zun süre sessiz kaldık. D on Juan sözlerinin bende yara­
tabileceği etkiyi görm ek için bekliyor olm alı, diye düşündüm .
Psikolojik bütünlüğüm olduğunu düşündüğüm şey, gösterdi­
ğim bariz biçim de iki yanlı tepkiyle daha da parçalanm ıştı. Bir
yanda, don Ju a n ’ın dile getirdiği saçm alıkları bütün gücüm le
yadsıyordum ; oysa öbür yanda, gözlem lerinin ne denli hatasız
olduğunu fark etm em em m üm kün değildi. Don Juan yaşlıydı;
am a gene de kesinlikle ihtiyar değildi. Benden yıllarca daha
gençti. K östekleyici düşüncelerden ve alışkanlık kalıplarından
uzaktı. İnanılm az dünyaların içinde dolaşıyordu. O özgürdü;
bense tutsak edilm iştim , ağır düşünce kalıpları ve alışkanlıklar­
la, kendim e ilişkin önem siz, yararsız ölçüp biçm elerle; üstelik
bunların bana bile ait olm adıklarını daha ilk kez o anda hisse­
diyordum .
B ir başka sefer don J u a n ’a beni uzun zam andır rahatsız
eden bir şeyi sordum . Eski çağ M e k sik a ’sı büyücülerinin, insa­
nın bulm ası için depolanm ış bir tür gizli hazine olan sihirli g e­
SİHİRLİ GEÇİŞLER 33

çişleri keşfettiklerini söylem işti. Böyle bir şeyi insanoğlu için


kim in saklayabileceğini bilm ek istiyordum . O rtaya koyabildi­
ğim tek fikir, Katoliklikten türem işti. Tanrının yaptığını düşü­
nüyordum , yahut koruyucu m eleğin, ya da K utsal R uhun.
“K utsal Ruh değil,” dedi, “ki o sadece senin için kutsal; zi­
ra sen gizli bi Katoliksin. K esinlikle Tanrı da değil— h ayırse­
ver bi baba olarak yani, senin anladığın biçim de. Bi Tanrıça da
değil, yani besleyip büyüten, insanların işlerine göz kulak olan
bi anne— biçok kişinin inandığı gibi. O daha çok, aram a yürek­
liliğini gösterenler için daha sonsuz şeyler saklayan bi doğal
güç. Evrende bi güç; ışık ya da yerçekim i gibi. Birleştirici bi et­
men, enerji alanları küm esi olan insanoğlunu tek bi öz, birleşik
bi ünite halinde bitiştiren titreşim li bi güç. Bu titreşim li güç,
enerjinin ışıltılı kürenin içine girişini ya da dışına akışını engel­
leyen etm en.
“Eski çağ M ek sik a’sının büyücüleri,” diye devam etti, “ si­
hirli geçişleri uygulam anın, bedeni o birleştirici gücün varlığı­
nın fizikötesi düzeyde doğrulanm ası için hazırlayarak ona yol
gösteren tek etm en olduğuna inandılar.”
Don Ju an ’ın açıklam alarından çıkardığım sonuca göre,
enerji alanlarım ızı bir arada tutan, sözünü ettiği titreşim li güç,
m odern çağ astronom larının evrende var olan tüm galaksilerin
m erkezinde olm ası gerektiğine inandıkları şeye çok benziyor­
du. Onlar, o m erkezlerde ölçülem eyecek yoğunlukta bir gücün
yıldızları ve galaksileri yerinde tuttuğuna inanırlar. “K arade-
lik” denilen bu güç, yıldızların kendi dönm e hızlarıyla nasıl
uçup gitm ediklerine getirilen en akla yakın açıklam a gibi görü­
nen bir kuramdır.
Don Juan, eski büyücülerin, enerji alanları küm eleri olarak
ele alınan insanoğlunun bir enerji sargısı ya da enerji bağlarıy­
la değil, her şeyi bir anda canlı ve yerinde kılan bir tür titreşim ­
le bir arada tutulduğunu bildiğini söyledi. Don J u a n ’ın açıkla­
masına göre bu büyücüler, uygulam aları ve disiplinleri yoluy­
la, kendilerinin tam olarak bilincine vardıkları anda bu titre­
şimli giicü kullanm a yetisini de edindiler. O nunla uğraşm akta­
ki ustalıkları öyle olağanüstü hale geldi ki, eylem leri destanla­
ra, yalnızca m asallar olarak var olan m itolojik olaylara dönüş­
34 SİHİRLİ GEÇİŞLER

türüldü. Ö rneğin, don Ju a n ’ın eski çağ büyücüleri hakkında an­


lattığı öykülerden biri, onların sadece tüm bilinçliliklerini ve
niyetlerini o gücün üzerine toplayarak fiziksel kütlelerinin eri­
yip dağılm asına yol açabildikleri hakkındaydı.
Don Ju a n ’ın deyişine göre, gerekli gördükleri takdirde iğ­
ne deliğinden bile geçebilecek yeteneğe sahip olm alarına k ar­
şın, bu kütlelerini eritm e m anevrasının sonuçları onları asla
fazla tatm in etm em işti. B unun nedeni, kütleleri eridiğinde
edim de bulunm a yeteneklerinin yok olm asıydı. Katılım güçle­
rinin olm adığı olayları sadece izlem e seçeneğiyle kalakalıyor­
lardı. S onuçta eylem yetisinden yoksun kalışlarının getirdiği
düş kırıklığı, don J u a n ’a göre, kahrolası hatalarını doğurm uştu:
yani, o titreşim li gücün sırrını öğrenm e saplantısını; som utluk­
larıyla yönlendirilm iş, içlerinde o gücü tutm a ve denetlem e is­
teği uyandıran bir saplantıyı. C oşkulu tutkuları, klitlesizliğin
hayaletim si durum unda da edim de bulunabilm ekti; don Ju-
a n ’ın dediğine göre asla başarılam am ış bir şeydi bu.
O eski çağ büyücülerinin kültürel m irasçıları olan m odern
çağ uygulayıcıları, hem som ut olunup hem de bu titreşim li
güçten yararlanılam ayacağım keşfederek, tek akla uygun seçe­
neği yeğlediler: bilgiyle gelen üstünlük ve esenlik durum u
dışında hiçbir am aç gütm eden, o gücün bilincine varmayı.
D on Juan bir keresinde bana, “ M odern çağ büyücüleri
için,” dem işti, “ bu titreşim li bağlayıcı gücün kullanım ına yöne­
lik iznin verildiği tek an, bu dünyayı terk etm e vakitleri gel­
diğinde, içten gelen ateşle yandıkları zam andır. B üyücüler için
m utlak ve tam bilinçliliklerini bağlayıcı gücün üzerinde yanm a
niyeti ile toplam ak son derece basit bi iştir; ve uçup giderler, bi
yel esintisi g ibi.”
Tensegrity

Tensegrity, eski çağ M ek sik a’sı şam anlarına ait sihirli geçişle­
rin çağdaş uyarlam asıdır. Tensegrity sözcüğü en uygun tanım ­
lamadır, zira iki terim in karışım ıdır: sihirli geçişlerin iki itici
gücünü çağrıştıran terim ler— gerilim ve bütünsellik. B edenin
tendon ve kaslarının gerilip gevşetilm esiyle yaratılan etkinlik,
gerilim dir. B ütünsellik ise bedeni sağlam , tam , m ükem m el bir
birim olarak ele alm a edim idir.
Tensegrity bir hareketler sistem i olarak öğretilm ektedir;
çünkü giz dolu, engin bir konu olan sihirli geçişlerle çağdaş bir
36 SİHİRLİ GEÇİŞLER

çevrede yüz yüze gelm enin tek yolu budur. Z am anım ızda Ten­
segrity uygulayan insanlar, zahm etli bir disiplin, gayret ve m e­
şakkat içeren şam ancılığa özgü seçenekler peşinde olan şam an
u ygulayıcılar değiller. Bu yüzden, sihirli geçişlerin hareketler
olarak değeri, ve bu hareketlerin doğurduğu sonuçlar vurgulan­
malıdır.
Don Juan M atu s’un açıklam asına göre, eski çağlarda M ek­
sik a’da yaşam ış olan kendi silsilesine ait büyücülerin sihirli ge­
çişlere ilişkin ilk güdüleri, kendilerinin harekete doym alarım
sağlam aktı. B edenin, anım sayabildikleri her duruşunu, her d e­
vinim ini gruplar halinde düzenlediler. G rupların uzunluğu ora­
nında doym a etkisinin çoğaldığına, uygulayıcıların onu anım ­
sam ak için belleklerini kullanm aya gereksinim lerinin arttığına
inanıyorlardı.
D on J u a n ’ın silsilesinin şam anları, sihirli geçişleri uzun
gruplar halinde düzenledikten, onları sıralarına göre uygula­
dıktan sonra, bu doym a ölçütünün am açlarına ulaştığı yargısı­
na varıp bunu bıraktılar. O andan sonra, bunun tam tersi üze­
rinde çalışıldı: bireysel ve bağım sız birim ler halinde uygulan­
m ak üzere uzun grupların tek tek bölüm lere ayrılm ası. Don Ju ­
an M atu s’un sihirli geçişleri dört öğrencisine— Taisha Abelar,
Florinda D onner-G rau, Carol Tiggs ve bana— öğretm e yönte­
mi, bu bölünm e girişim inin sonucuydu.
Don J u a n ’m kişisel düşüncesine göre, uzun grupları uygu­
lam anın yararı çok açıktı; bu tür uygulam a, şam an öğrencileri
devinduyum sal (kinestezik) belleklerini kullanm aya zorluyor­
du. O, şam anların rastlantı eseri buldukları devinduyum sal bel­
leğin kullanım ım gerçek bir ödül sayıyordu; bunun zihnin gü­
rültüsünü kesm ek gibi olağanüstü bir etkisi vardı: içsel söyleşi­
yi susturuyordu. ■
Don Juan, dünyayı algılam a biçim im izi desteklem ek, sabit
bir verim lilik ve işlevsellik düzeyinde tutm ak için yaptığım ız
şeyin, kendim izle konuşm ak olduğunu açıklam ıştı bana.
B ir keresinde bana, “T üm insan soyu,” dedi, “ içsel söyleşi
yoluyla kararlı bi işlev ve verim düzeyini korur, iç se l söyleşi,
birleşim noktasını tüm insan soyunca paylaşılan konum unda,
kürek kem ikleri hizasında ve onlardan bi kol boyu uzaklıkta
TENSEGRİTY 37

sabit tutabilm enin anahtarıdır. »


“içsel söyleşinin aksini başararak,” diye sürdürdü don Ju­
an, “yani içsel sessizlikle, uygulayıcılar birleşim noktalarının
sabitliğini bozabilir, böylece olağanüstü bi algılam a alışkanlığı
edinebilirler.”
Tensegrity uygulam ası, uzun gruplar halinde gerçekleşti­
rilmesi tem eline dayalı olarak düzenlendi, ve don J u a n ’ın onla­
rı adlandırdığı şekliyle sadece gruplar denilerek küm esel çağ­
rışım lar yaratm aktan kaçınm ak am acıyla, diziler olarak yeni­
den adlandırıldı. Bu düzenlem eyi başarm ak am acıyla, uzun
grupların yaratılm asına yol açan doym a ölçütlerini yeniden
saptam ak gerekti. B ölünm üş olan çok sayıda grubun yeniden
birleştirilm esi, Tensegrity uygulayıcılarının titiz ve yoğun ça­
lışm alarla dolu yıllarını aldı.
Uzun dizileri gerçekleştirm e yoluyla doym a ölçütlerini ye­
niden saptam ak, don Ju a n ’ın sihirli geçişlerin çağdaş am acı
olarak zaten tanım lam ış olduğu bir sonucu verm işti: enerjinin
yeniden konuşlandırılm ası. Don Juan bunun hep sihirli geçiş­
lerin sözü edilm eyen am acı olduğuna inanıyordu— eski b üyü­
cülerin zam anında bile. G örünüşe bakılırsa eski büyücüler bu­
nu bilm iyorlardı; ya da biliyor idiyseler bile, bu terim lerle kav-
ram laştırm am ışlardı. B ütün belirtilere göre, eski büyücülerin
tutkuyla aradıkları, ve sihirli geçişleri gerçekleştirdiklerinde
deneyim ledikleri esenlik ve bereketlilik duygusu, bedendeki
canlılık m erkezleri tarafından yeniden değerlendirilen kullanıl­
mam ış enerjinin etkisiydi aslında.
T ensegrity’de uzun gruplar yeniden birleştirilm iş, çok sa­
yıda bölüm tek başına işlevsel olan birim ler halinde bırakılm ış­
tır. Bu birim ler birbirlerine am açları açısından bağlanm ış— ö r­
neğin, niyetlenm e am acı, ya da özetlem e am acı, ya da içsel ses­
sizlik am acı, vb.— bu yolla tensegrity dizileri oluşturulm uştur.
Bu yöntem le, uygulayıcıların devinduyum sal belleklerini k e­
sinlikle zorlayan uzun hareket dizileri gerçekleştirilerek en iyi
sonuçların alındığı bir sistem elde edilm iştir.
Tüm başka açılardan T ensegrity’nin öğretim biçim i, don
lu an ’ın sihirli geçişleri kendi öğrencilerine öğretm iş olduğu
yöntem in sadık bir kopyasıdır. O nları ayrıntıya boğm uş, zihin­
38 SİHİRLİ GEÇİŞLER

lerinin kendilerine öğretilen sihirli geçişlerin çeşitliliğiyle, ve


her birinin tek b aşına sonsuzluğa bir geçit olduğu im asıyla kar­
m akarışık olm asına izin verm işti.
Ö ğrencileri bunalm ış, allak bullak olm uş bir durum da yıl­
larını harcadılar, hepsinden fazla da karam sarlığa kapıldılar; zi­
ra bu biçim de boğulm anın kendilerine haksız bir saldırı oldu­
ğunu düşünüyorlardı.
Bir zam anlar onu bu konuda sorguladığım da, “Sana sihir­
li geçişleri ö ğretirken,” diye açıklam ıştı, “ büyücülerin gelenek­
sel hilesini kullanıyorum , tek yönlü görüş açını bulandırıyo­
rum. D evinduyum sal belleğini doym a durum una getirerek, iç­
sel sessizlik için sana bi geçit yaratıyorum .
“ H epim iz,” diye devam etm işti don Juan, “ günlük yaşa­
m ın “şunu yapm alı, şunu yapm am alı Harı ile tepeden tırnağa
dolu olduğum uz için, devinduyum sal bellek için çok az yeri­
m iz var. Senin hiç yerin olm adığını fark etm işsindir. H areket­
lerim i taklit etm ek istediğinde, karşım da duram ıyorsun. Kendi
bedeninde sağını solunu ayarlayabilm en için benim le yanyana
durm an gerekiyor. Şim di, sana uzun bi hareketler dizisi verilir­
se, bunların tüm ünü anım sayabilm ek için yapacağın tekrarlar
haftalar alır. H areketleri ezberlem eye çalışırken, başka şeyleri
dışarı itip onlar için belleğinde yer açm an gerekir. Eski büyü­
cülerin peşinde oldukları etki buydu.”
Don J u a n ’ın iddiası şuydu: öğrencileri, eğer azim li bir şe­
kilde uygulam ayı sürdürürlerse, zihinlerinin karm aşıklığına
karşın, yeniden konuşlandırılm ış enerjilerinin ibreyi döndüre­
ceği bir eşiğe ulaşarak, sihirli geçişleri m utlak bir berraklıkla
gerçekleştireceklerdi.
Don Juan bunları söylediğinde, pek inanam am ıştım . Lâkin
bir an geldi ki, tıpkı söylem iş olduğu gibi, kafam ın karışıklığı
da um utsuzluğum da son buldu. Hiç anlaşılm az bir biçim de, si­
hirli geçişler, sihirli oldukları için, kendilerini her şeye bir çe­
kidüzen veren olağanüstü sıralar halinde düzenlediler. Don Ju ­
an, yaşam akta olduğum berraklığın, enerjim in yeniden konuş­
landırılm asının sonucu olduğunu açıkladı.
G ünüm üzde T ensegrity uygulayan insanların kaygısı, be­
nim ve don Ju a n ’ın öbür öğrencilerinin sihirli geçişleri gerçek­
TENSEGRİTY 39

leştirm eye ilk başladığım ızdaki kaygım ızla tam am ıyla aynı.
H areketlerin çokluğu onları şaşkına çeviriyor. O nlara don Ju­
a n ’ın bana defalarca yinelediği şeyi tekrar ediyorum : en ö nem ­
li olan, anım sanan Tensegrity sırası ne ise, onun uygulanm ası­
dır. Sürdürülen d oym a , sonunda, eski çağ M ek sik a’sı şam anla-
rının peşinde olduğu sonuçları verecektir: enerjinin yeniden ko ­
nuşlandırılm ası ile onun üç doğal sonucu; içsel söyleşinin ke­
silmesi, içsel sessizlik olasılığı, ve birleşim noktasının akışkan-
lığı.
K işisel değerlendirm em e göre, don Juan beni sihirli geçiş­
ler ile doym a durum una getirerek, iki m üthiş şey başarm ıştı.
Birincisi, sahip olduğum , ancak varlıklarından haberli olm adı­
ğım bir sürü gizli kaynağı yüzeye çıkarm ası, İkincisi de tek
yönlü yorum lam a tarzım la ilgili saplantım ı yavaşça yok etm e­
siydi.
“ Sana olan şu,” diye açıkladı, kendisini bu konudaki dene­
yim lerim hakkında sorguladığım da, “içsel söyleşinin asgari öl­
çüde dengelenm eye başladığı andan beri, içsel sessizliğin beli­
ririni hissetm ektesin. A lgılam a alanına yeni bi şeylerin akışı
girm eye başladı. O şeyler hep oradaydılar; genel farkındalığı-
ııın sınırları içinde; am a onların gerçekten farkına varacak k a­
dar enerjin hiç olm am ıştı. Sen içsel söyleşini uzaklaştırdıkça,
bi bakım a, farklı algılam a öğeleri ondan boşalan yeri doldur­
m aya başlıyorlar.
“Sihirli geçişlerin senin canlılık m erkezlerine getirdiği y e­
ni enerji akışı,” diye devam etti don Juan, “birleşim noktanı da­
ha akışkan yapıyor. A rtık katı biçim de korunm uyor. A taları­
mızdan kalm a korkularla, hiçbi yöne adım atm am ıza izin v er­
m eyen korkularla güdülm üyorsun artık. B üyücüler, enerji bizi
özgür kılar derler— gerçeğin ta kendisidir b u .”
Tensegrity uygulayıcılarının hareketlere ilişkin ideal duru­
mu, bir şam ancılık uygulayıcısının sihirli geçişleri ifa etm esine
ilişkin ideal durum u ile aynıdır. Her ikisi de, hareketlerin k en ­
dileri tarafından benzersiz bir doruğa doğru yönlendirilm ekte­
dir. O noktadan sonra, Tensegrity uygulayıcıları uygun gördük­
leri herhangi bir etki için, ve bir dış kaynak tarafından çalıştı­
rılm ak sam , doym a durum una getirildikleri hareketler yığının­
40 SİHİRLİ GEÇİŞLER

dan herhangi bir hareketi kendi kendilerine uygulayabilecekler,


bunu yürürken, yem ek yerken, dinlenirken ya da herhangi baş­
ka bir şeyle m eşgulken isabet ve süratle yapabileceklerdir; çü n ­
kü buna yetecek enerjileri olacaktır.
Sihirli geçişlerin uygulanm ası, T ensegrity’de gösterildiği
üzere, belirli bir yer ya da önceden program lanm ış zam an ge­
rektirm ez. B ununla birlikte, hareketler keskin hava akım ların­
dan uzakta yapılm alıdır. D on Juan terleyen bir beden üzerinde­
ki hava akım larından çok ürkerdi. H er hava akım ının atm osfer­
deki ısı yükselm e ve alçalm alarından kaynaklanm adığına, kimi
hava akım larına aslında uzayda am açlı bir şekilde devinen bir­
leşm iş enerji alanları küm elerinin neden olduğuna kesinlikle
inanıyordu.
D on Juan bu enerji alanları küm elerinin belirli bir tür far-
kındalığa sahip oldukları kanısındaydı, bunlar özellikle zarar­
lıydılar; zira insanlar norm alde onları fark edem ezler, etkileri­
ne körü körüne m aruz kalırlardı. B öyle enerji alanları küm ele­
rinin zararlı etkileri özellikle büyük bir m etropolde yaygındır,
zira başka hiçbir şey zannedilm ese, geçen otom obillerin süra­
tinin yarattığı sanılarak gözden kaçabilir.
Tensegrity uygulanırken akılda tutulm ası gereken başka
bir şey de şudur: sihirli geçişlerin am acı batılı insana yabancı
olduğu için, bu uygulam ayı gündelik dünyam ızın kaygıların­
dan ayrı tutm ak için çaba sarf edilm eli. Tensegrity uygulam a­
sı, bizim zaten tüm üyle aşina olduğum uz unsurlarla karıştırıl­
m am alı; örneğin çıkardıkları sesler ne denli alçak tonda olursa
olsun sohbet, m üzik, bir radyo ya da haberleri okuyan TV spi­
kerinin sesi gibi.
Ç ağdaş kent yaşam ı çevre grupları oluşturulm asını kolay­
laştırır; bu koşullar altında, T ensegrity’nin sem inerlerde, atölye
çalışm alarında öğretilebileceği ve uygulanabileceği tek yön­
tem, gruplar halinde çalışm aktır. G ruplar halinde uygulam a k i­
m i yönlerden yararlı, kim i yönlerden de zararlıdır. Yararlıdır,
çünkü bir hareket birliği yaratılm ası, incelem e-kıyaslam a yo­
luyla öğrenm e fırsatı verir. Zararlıdır, çünkü başkalarına d a­
yanm a duygusunu, hiyerarşik sözdizim sel kom utların ve talep­
lerin belirm esini teşvik eder.
TENSEGRİTY 41

Don Juan, insan davranışı tüm üyle dille yönetildiği için,


insanoğlunun sözdizim sel kom utlara tepki verm eyi öğrendiği­
ni düşünüyordu; dil içine tesbit edilm iş övgü ve eleştiri form ül­
leriydi bunlar; örneğin, Sorun değil, Ç ocuk oyuncağı, Tasalan­
ma zam anı, Daha iyisini yapabilirsin, B ecerem iyorum , En iyi
benim. D ünyada benden beteri yoktur, B ununla yaşayabilirim ,
İdare ediyorum , H er şey düzelecek, vesaire gibi, her bireyin
verdiği karşılıklar. B üyücülerin pratik bir yol olarak hep iste­
miş oldukları şeyin, sözdizim sel kom utlardan elde edilen et­
kinliklerden kaçm ak olduğunu ileri sürüyordu.
Don Ju a n ’ın anlatısına göre, sihirli geçişler özgiin olarak,
eski çağ M eksika’sı şam anları tarafından bireysel olarak, yal­
nızlık içinde, program sız olarak, ya da gerektiği zam an uygu­
lanıyordu. O da öğrencilerine aynı yöntem le öğretm işti. Don
Juan, şam an uygulayıcılar için sihirli geçişleri gerçekleştirm e­
nin ana am acının, her zam an onları m ükem m el biçim de yap­
mak, bu m ükem m el edim i yalnızca soyut açıdan akılda tutm ak
olduğunu söylüyordu. İdeal olarak, T ensegrity de aynı tarzda
öğretilm eli ve uygulanm alıydı. B ununla birlikte, çağdaş y aşa­
mın koşulları, ve sihirli geçişlerin çok sayıda insana hitap ed e­
cek şekilde biçim lendirildiği gerçeği yeni bir yaklaşım ı zorun­
lu kılıyor. Tensegrity hangi biçim daha kolaysa o şekilde uygu­
lanmalı: ister gruplar halinde, ister yalnız, ya da her iki şekilde
birden.
Benim özel durum um da, T ensegrity’nin çok büyük grup­
lar halinde uygulanm ası m ükem m elden de öte sonuç verm işti;
çünkü bu bana don Ju a n ’la onun silsilesinin tüm büyücülerinin
asla yaşam adıkları bir şeye tanıklık etm enin eşsiz fırsatını ka­
zandırdı: insan kitlesinin etkilerini. Don Juan, ve yirm i yedi
kuşak olduğunu düşündüğü silsilesinin şam anları, insan kitle­
sinin etkilerine hiç tanık olam am ışlardı. Sihirli geçişleri tek
başlarına, ya da ancak beş kişiye kadar varan gruplar halinde
uyguluyorlardı. O nlar için sihirli geçişler alabildiğine bireysel­
di.
Y üzlerce Tensegrity uygulayıcısı bir arada olduğunda, ara­
larında neredeyse anında bir enerji akım ı oluşuyor. Bir şam a­
nın kolaylıkla görebileceği bu enerji akım ı, uygulayıcılarda bir
42 SİHİRLİ GEÇİŞLER

kaçınılm azlık duygusu yaratıyor. Bu sanki onların arasında


hızla esen, onlara am acın ana öğelerini dağıtan titreşim li bir
rüzgar gibi. O lağanüstü olduğunu düşündüğüm bir şeyi görm e
ayrıcalığına eriştim : irade gücünün uyanışı, insanın enerji bağ­
lam ındaki tem eli. D on Juan buna kararlı niyet derdi. B ilinm e­
yene yolculuk edenleriiı tem el aracının kararlı niyet olduğunu
öğretm işti bana.
Tensegrity uygularken akılda tutulacak çok önem li bir
nokta, sihirli geçişlerinin yararlarının kendiliğinden oluşacağı
düşüncesi ile hareketlerin gerçekleştirilm esidir. Bu fikir her ko­
şulda vurgulanm alıdır. B aşlangıçta, T ensegrity’nin vücut geliş­
tirm ek için standart bir hareketler sistem i olm adığını anlayabil­
m ek çok güçtür. V ücudu gerçekten geliştirir; am a daha ziyade
fizikötesi bir etkinin yan ürünü olarak. Sihirli geçişler, kullanıl­
m ayan enerjinin yeniden konuşlandırılm ası ile, uygulayıcıyı
norm al, geleneksel algılam a sınırlarının genişlem eleri gerçeği­
ne bağlı olarak devreden çıktıkları bir farkındalık düzeyine ta­
şıyabilir. B öylece, uygulayıcının hayal edilem eyecek dünyala­
ra girm esi bile m üm kün kılınabilir.
“A m a neden o dünyalara girm ek isteyeyim ki?” diye sor­
dum don J u a n ’a, sihirli geçişlerin bu sonraki-etkisini tanım la­
dığında.
“Ç ünkü sen bi farkındalık varlığısın, bi algılayıcısın, hepi­
m iz g ib i,” dedi, insanoğlu, anlık olarak dış güçler tarafından
durdurulan bi farkındalık yolculuğundadır. İnan bana, biz sihir­
li farkındalık varlıklarıyız. Eğer buna inanm ıyorsak, hiçbi şeyi­
m iz yok dem ektir.”
B unun yanı sıra şunu açıkladı: insanoğlu, fa rkın d a lık y o l­
culukları durdurulduğu andan itibaren, deyim yerindeyse bir
anafora kapılarak, kendi çevresinde fırıl fırıl dönüyordu— as­
lında yerinde saydığı halde, akım la devinm e izlenim i uyandı­
ran bir dönüştü bu.
“Sözlerim e g ü v en ,” diye devam etti don Juan, “çünkü rast-
gele sözler değil benim kiler. Onlar, eski çağ M eksika’sı büyü­
cülerinin keşfettikleri şeyi kendi adım a doğrulam am ın sonucu:
biz insanoğulları, sihirli varlıklarız.”
D on Ju an ’ın sözlerinin hakkını teslim ettiğim , geçerliliğini
TENSEGRİTY 43

hiçbir kuşkuya yer bırakm ayacak şekilde saptadığım bir idrak


alanına varabilm em , sıkı disiplinle geçen otuz yılım ı alm ış
bulunuyor. Şim di artık biliyorum ki, insanoğlu, evrensel bir
farkın d a lık yolculuğu içindeki farkındalık yaratıklarıdır; hiç
kullanılm ayan kaynaklarla ağzına kadar dolu olan, ve aslında
kendisini tanım ayan varlıklar.
Tensegrity’nin Altı Dizisi

İncelenecek olan altı dizi şunlardır:

1. N iyeti H azırlam a D izisi


2. D ölyatağı D izisi
3. Beş İlgi-A lanı D izisi: W estw ood Dizisi
4. Sol B eden ile Sağ B edenin Ayrılm ası: K ızışm a Dizisi
5. E rkeklik D izisi
6. B elirli Sihirli G eçişlerle B irlikte K ullanılan Aygıtların
D izisi
T E N S E G R I T Y ’Nİ N ALTI DİZİSİ 45

Altı dizinin her birisini içeren belirli Tensegrity sihirli ge­


çişleri, en yüksek verim lilik ölçütüne uygundur. B aşka bir de­
yişle, her sihirli geçiş bu form ülün tam tam ına bileşim ine giren
bir unsurdur. Bu da, sihirli geçişlerin uzun dizilerinin özgün
olarak kullanıldıkları biçim in bir kopyasıdır; her dizi, en yük­
sek ölçüde yeniden konuşlandırılan enerjiyi serbest bırakm ak
üzere kendi içinde yeterli olm aktaydı.
Sihirli geçişleri uygularken, hareketleri en yüksek verim le
yapabilm ek için dikkate alınm ası gereken birtakım şeyler var­
dır:
1. Altı dizinin tüm sihirli geçişleri, aksi belirtilm ediği tak­
dirde, arzu edildiği kadar tekrar edilebilir. H arekete bedenin sol
yanıyla başlandığında, sağ tarafla da eşit sayıda tekrarlanm alı­
dır. K ural olarak, altı dizinin tüm sihirli geçişleri sol yanla baş­
lar.
2. Ayaklar, om uz genişliğine eşit bir aralıkla birbirinden
açık tutulm alıdır. Bu, bedenin ağırlığını eşit ölçüde dağıtm ak
içindir. B acaklar çok açılırsa, bedenin dengesi bozulur. B irbir­
lerine çok yakın tutulursa da aynı şey olur. U ygun m esafeyi
bulm anın en iyi yolu, iki ayağın bitişik olduğu pozisyondan
başlam aktır (res. 1). Ayak uçları, topuklar sabit tutularak d ö n ­
dürülür, bir V harfi şeklinde âçılır (res. 2). A ğırlık ayak uçları­
na aktarılarak topuklar eşit m esafede dışarı döndürülür (res. 3).
Ayak uçları bir hizaya getirilir; böylece ayakların arasındaki
m esafe yaklaşık olarak om uzların genişliğinde olur. U ygun be­
den dengesine ulaşm ak için burada daha fazla ayarlam a gere­
kebilir.

Resim / Resim 2 Resim 3

3. T ensegrity’nin tüm sihirli geçişlerinin uygulanm ası sıra-


46 SİHİRLİ GEÇİŞLER

sında dizler hafifçe kırılm ış vaziyette tutulur; öyle ki kişi aşağı


baktığında dizkapakları ayak uçlarının görüntüsünü kapatır
(res. 4 ve 5); yalnızca dizlerin gergin durum da tutulacağı bazı
sihirli geçişler bunun dışındadır. Bu tür durum lar o geçişlerin
tanım ında gösterilm iştir. D izleri germ ek, diz arkasındaki ten-
donların zararlı olacak kadar gerilm esi dem ek değil, gereksiz
güç bindirm eden, yum uşak bir biçim de germ e anlam ındadır.
Bu diz kırm a pozisyonu, sihirli geçişlerin gerçekleştiril­
m esine çağdaş bir ilavedir, ve yakın zam anların etkilerinden
doğm uştur. D on Juan M atu s’un silsilesinin önderlerinden bi­
ri nagual L u ja n ’dı; asıl ismi L o-B an gibi bir şey olan Çinli bir
denizciydi bu adam . On dokuzucuncu yüzyıla girilirken Mek-

Resim 4 Resim 5
sik a’ya gelm iş, öm rünün sonuna dek orada kalm ıştı. Don Ju ­
an ’ın kendi grubunun kadın büyücülerinden biri de Uzak D o­
ğuya gitm iş, orada dövüş sporları çalışm ıştı. Don Ju a n ’ın ken­
disi de öğrencilerine herhangi bir dövüş sporu eğitim i alarak
disiplinli bir biçim de hareket etm eyi öğrenm elerini salık verir­
di.
H afifçe kırık dizlerle ilgili akılda tutulacak bir başka
nokta da, bacaklar bir tekm e hareketi ile öne doğru savruldu­
ğunda, dizlerin asla bir ham lede fırlatılm am asıdır. B unun yeri­
ne tüm bacak, uyluktaki kasların gerilm esiyle oynatıl malıdır.
T E N S E G R I T Y ’Nİ N ALTI DİZİSİ 47

Bu biçim deki hareket, diz tendonlarına hiç


zarar verm ez.
4. B acakların arka kasları gerilm elidir
(res. 6). Bu çok zor bir iştir. B irçok insan
bacaklarının ön kaslarını germ eyi kolayca
öğrenir, am a arkadaki kasları gevşek kalır.
Don Juan, arka uyluk kaslarının daim a ki­
şisel tarihin bedende biriktirildiği bölge ol­
duğunu söylerdi. O na göre, duygular ora­
da yerlerini bulur ve hareketsiz kalırlar.
D avranış şablonlarını değiştirm ekte zorlan­
manın, kolayca arka uyluk kaslarındaki
gevşekliğe bağlanabileceğini ileri sürüyor­
du.
5. Bütün bu sihirli geçişleri uygular­ Resim 6
ken, kollar daim a dirseklerden hafifçe kırıktır— asla iyice uza­
tılm az— böylece, darbe vurm ak için hareket ettirildiklerinde
dirsek tendonları tahrişten korunur (res. 7).
6. B aşparm ak daim a kenetlenm iş pozisyonda bulunm alı;
yani elin kenarında bükülm üş olm alıdır. H içbir zam an dışarı
çıkık konum da durm am alıdır (res. 8). D on Ju a n ’ın silsilesinin
büyücüleri başparm ağı enerji ve işlevsellik açılarından çok

Resim 7 Resim 8
48 SİHİRLİ GEÇİŞLER

önem li bir öğe sayarlardı.


B aşparm ağın dibinde enerjinin hareketsizleştiği noktalar,
ve ayrıca bedendeki enerjinin akışını ayarlayabilen noktalar
bulunduğuna inanırlardı. B aşparm ak üzerinde gereksiz baskı­
dan ya da elin sert darbeleri sonucu oluşabilecek incinm elerden
kaçınm ak için, başparm akları ellerin iç yanm a dayam a önlem i­
ni benim sediler.
7. El yum ruk haline getirildiğinde, orta, dördüncü, ve b e­
şinci parm akların aşağı sarktığı köşeli bir yum ruk yapm aktan
kaçınm ak için, küçük parm ak yükseltilir (res. 9). Am aç, kare
bir yum ruk yapıldığında (res. 10), dördüncü ve beşinci parm ak­
ları kaldırm ak zorunda kalınır ki, bu da koltuk altında özel bir
gerilim oluşturur— bu gerilm e genel anlam da esenlik için çok
istenen bir şeydir.
8. Eller, açık olm aları gerektiği zam an tüm üyle açıktır.
Elin arkasındaki tendonlar çalışır ve el ayasını düm düz bir yü­
zey olarak tutar (res. 11). D on Juan, eli, ortası çukur bir avuç
biçim inde sergilem e eğilim ini (ki bunun toplum sallaşm a yo­
luyla yerleştiğini düşünm ekteydi) önlem ek için düz bir avucu

Resim 9 Resim 10

yeğliyordu (res. 12). Boş avuç dilencinin avucudur, der, sihir­


li geçişleri uygulayan kişinin bir savaşçı olduğunu, asla bir di­
lenci olm adığını söylerdi.
9. P arm aklar ikinci eklem den kasılıp avuç üzerine sıkıca
büküldüğünde, elin arkasındaki tendonlar azam i şekilde geri-
T E N S E G R I T Y ’Nİ N ALTI DİZİSİ 49

Resim I I Resim 12

lir— özellikle de başparm ak tendonları (res. 13). Tendonların


bu gerilim i, eski çağ M eksika’sı büyücülerinin sağlık ve esen­
lik duygusunun gelişm esinde anahtar olduğuna inandıkları böl­
gelerin, bileklerin ve önkolların üzerinde bir baskı oluşturur.
10. Birçok Tensegrity hareketinde önkolun tendonları ge­
lilip, bilekler yaklaşık doksan derecelik açı oluşturm ak üzere
öne ya da arkaya bükiilm elidir (res. 14). Bu bükülm e yavaş ya­
vaş yapılm alıdır; çünkü bilek çoğu zam an pek esnek değildir;
ayrıca, bileğin, elin arkasını önkolla azam i açı oluşturacak şe­
kilde döndürecek esnekliği kazanm ası önem lidir.

Resim 13 Resini 14

11. Tensegrity uygulam asında bir başka önem li husus, b e­


tleri i uyarm ak diye adlandırılan harekettir. B edenin tüm kasla­
rının, özellikle de diyafram ın bir an içinde kasıldığı eşsiz bir
harekettir bu. M ide ve karın kasları aniden kasılır; om uzların
ve kürek kem iklerinin kasları da. K ollar ve bacaklar birlikte,
50 SİHİRLİ GEÇİŞLER

eşit güçle gerilir— ancak yalnızca bir an için (res. 15, 16). Ten­
segrity uygulayıcıları ilerledikçe, bıı gerilim i daha uzun bir sü­
re tutm ayı öğrenebilirler.
B edenin uyarılm asının, zam anım ızın göstergesi gibi görü­

nen ve sürekli olan bedensel gerilim le hiçbir ilgisi yoktur. F az­


la kaygı ya da fazla çalışm adan ötürü beden gerginleştiği, b o ­
yun kasları aşırı sertleştiği zam an, beden hiçbir şekilde uya­
rılm ış dem ek değildir. K asları gevşetm ek ya da bir huzur du­
rum una girm ek de uyarının son bulm ası dem ek değildir. Eski
çağ M ek sik a’sı büyücülerinin düşüncesi, sihirli geçişleri ile be­
denlerini alarm a geçirip, eylem için hazır durum a getirdikleri
yönündeydi. D on Juan M atus bu olguya bedeni uyarm ak adını
verdi. O nun dediğine göre, bedeni uyarm adaki adali gergin­
lik bittiğinde, doğal olarak uyarı da son buluyordu.
12. D on J u a n ’a göre, eski çağ M ek sik a’sı büyücüleri, so­
luğa ve solum aya büyük önem verm ekteydiler. Soluğu üçe
ayırm ışlardı: akciğerlerin üst bölüm üyle solum a, orta bölü­
m üyle solum a, ve karından solum a (res. 17, 18, 19). Don Juan
onların diyafram ı şişirerek solum aya hayvan soluğu dedikleri­
ni, ve uzun bir ö m ür ve sağlık için bunu özenle uyguladıkları­
nı anlatırdı.
Ç ağdaş insanın sağlık sorunlarından çoğunun derin solu-
T E N S E G R I T Y ’Nİ N AL TI DİZİSİ 51

Resim 17 Resim /<S’ Resim 19


ma ile kolayca önlenebileceği, don Ju a n ’ın inancıydı. İnsanoğ­
lunun günüm üzde derin olm ayan soluklar alm a eğilim inde ol­
duğunu ileri sürüyordu. Eski çağ M ek sik a’sı büyücülerinin h e­
deflerinden biri, bedenlerini sihirli geçişler aracılığıyla derin
soluk alıp verm e konusunda eğitm ekti.
Bu yüzden, derin soluklar gerektiren T ensegrity hareketle­
rini yaparken, bunların hava giriş çıkışını yavaşlatarak gerçek­
leştirilm esi, böylelikle soluk alıp verm elerin daha uzun ve iyi­
ce hissedilir olm alarının sağlanm ası özellikle önerilir.
T ensegrity’de solum a ile ilgili bir başka önem li husus da,
bir sihirli geçişin betim lem esinde aksine bir yönerge olm adığı
takdirde, hareketleri yaparken solum anın norm al olm asıdır.
13. H areketleri uygularken göz önünde tutulacak başka bir
konu da şudur: T ensegrity’nin aslında bedenin seçilen bölgele­
rinin kaslarını gevşetm e ve germ e arasındaki etkileşim olduğu,
ve bunun eski çağ M ek sik a’sı büyücülerinin sadece tendonla-
rın enerjisi diye bildiği, ve en çok arzulanan fiziksel patlam aya
varmak için yapıldığı gerçeği, uygulayıcıların kavram aları ge­
reken noktadır. K asların özünde, ya da altındaki sinirlerin ve
lendonların gerçek bir patlam asıdır bu.
T ensegritiy’nin, kasların gerilm esi ve gevşem esi olduğu
göz önüne alınırsa, herhangi bir sihirli geçişte kas gerginliğinin
52 SİHİRLİ GEÇİŞLER

yoğunluğu ve kasın o durum da tutulduğu sürenin uzunluğu uy­


gulayıcının gücüne bağlıdır. U ygulam anın başında gerilm enin
en az, ve sürenin de m üm kün olduğu kadar kısa tutulm ası öne­
rilir. V ücut ısındıkça gerilm e arttırılm alı ve süre uzatılm alı,
am a bu daim a ılım lı ölçüler içinde olm alıdır.
Birinci Dizi
Niyeti Hazırlama Dizisi

Don Juan M atu s’un dediğine göre, organizm a olarak insanoğ­


lu harikulade bir algılam a m anevrası gerçekleştirir, am a ne ya­
zık ki bu bir yanlış yorum lam a, hatalı bir görünüm yaratır; çü n ­
kü insanlar evrendeki salt enerji akışım olduğu gibi alarak du­
yusal veriye dönüştürürler, bunu da büyücülerin insan biçim i
dediği katı bir yorum lam a sistem ine göre yorum larlar. S af
enerjiyi yorum lam anın bu büyülü edim i, yanlış bir kanıya, in­
sanoğlunun kendi yorum lam a sistem inin var olan tek sistem
54 SİHİRLİ GEÇİŞLER

olduğu garip kanısına yol açar.


Don Juan bu olguyu bir örnekle açıklam ıştı. Ağaç, dem iş­
ti, insanoğlu tarafından bilindiği şekliyle ağaç, algılam adan
çok yorum lam adır. İnsanoğlunca bir ağacın varlığını saptam ak
için tüm gerekenin, onlara nerdeyse hiçbir şey anlatm ayan üs­
tünkörü bir bakış olduğunu belirtm işti. Geri kalan ise niyetin
çağrılm ası, diye tanım ladığı bir olgudur, ağaç niyeti, yani insa­
noğlunun ağaç, dediği belirli olguya ait duyusal verinin yo­
rum lanm ası. Söylediğine göre insanoğlunun tüm dünyası, tıp­
kı bu örnekte olduğu gibi, insan duyularının asgari rol oynadı­
ğı sonsuz bir yorum lar dağarcığından m eydana gelmiştir. B aş­
ka bir deyişle, evrenden gelen enerji akışına olduğu gibi doku­
nan yalnızca görsel duyudur— o da bunu baştan savm a bir bi­
çim de yapar.
Don Juan, insanların algısal etkinliğinin büyük kısm ının
yorum lam a olduğunu, insanların kendi dünyasını yaratm ak
için yalnızca asgari ölçüde saf algı girdisine gereksinim duyan
türden organizm alar olduklarını, ya da sadece yorum lam a sis­
tem lerini harekete geçirm eye yetecek kadarını algıladıklarını
ileri sürüyordu. D on Ju a n ’ın en hoşlandığı örnek, Beyaz Saray
gibi önem li ve ezici üstünlüğü olan bir şeyi, niyetlenm e yoluy­
la olduğunu söylediği kurm a biçim im izdi. B eyaz S aray ’a gü­
nüm üz dünyasının erk alanı diyordu; insanoğlunun küresel bir
yığışım ı olarak çabalarım ızın, um utlarım ızın, korkularım ızın,
vesairenin m erkezi— aslında uygar dünyanın başkenti. B ütün
bunların soyut âlem de var olm adığını, hatta zihinlerim izin âle­
m inde bile var olm adığını, yalnızca niyetlenm e âlem inde yer
aldığını söylüyordu; çünkü duyusal veri girişi açısından bakıl­
dığında B eyaz Saray hiçbir şekilde B eyaz Saray kavram ının
içerdiği zenginliğe, etkinlik alanına, ve derinliğe sahip değildi.
Şunu da ekliyordu don Juan: duyusal veri açısından bakıldığın­
da B eyaz Saray d ünyam ızdaki bütün başka şeyler gibi, sadece
görsel duyularım ız tarafından üstünkörü kavranm ıştı; dokun­
m a, koklam a, işitm e ve tatm a ile ilgili duyularım ız hiçbir şekil­
de kullanılm am ıştı. O duyuların, B eyaz S aray ’ın bulunduğu
yerdeki binaya ilişkin duyusal verilere getirecekleri yorum ların
hiçbir anlam ı olm ayacaktı.
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 55

Bir büyücü olarak don Ju a n ’ın sorduğu soru, B eyaz Sa­


ray’ın nerde olduğuydu. K endi sorusunu yanıtlayarak şöyle de­
di: kesinlikle algım ızın içinde değildi, düşüncelerim izde bile
değildi, aksine, ona uygun olan her şeyle beslendiği özel niyet­
lenme âlem indeydi. Don Ju a n ’m kesin ifadesine göre, bu şekil­
de tam bir niyetlenm e evreni yaratm ak, bizim sihrim izdi.
T ensegrity’nin ilk dizilerinin konusu uygulayıcıları niyet­
lenme için hazırlam a olduğuna göre, büyücülerin niyetlenm e
lanım lam asını tekrar gözden geçirm ek önem taşıyor. D on Juan
için niyetlenm e, doğrudan duyusal algılam anın bıraktığı boş­
lukları doldurm anın üstü kapalı edim iydi, ya da gözlem lenebi­
lir olguları, saf algılam a açısından var olm ayan bir tanrılığı ni­
yetlenm e yoluyla zenginleştirm e edimi.
Bu tam lığa niyetlenm e edim inden, don Juan niyetin çağrıl­
ması olarak söz ediyordu. N iyet hakkında açıkladığı her şey n i­
yetlenm enin fiziksel âlem de bulunm adığına işaret etm ekteydi.
Başka bir deyişle, beyin ya da başka bir organın fizikselliği
içinde değildi. Niyet, don Juan için, bildiğim iz dünyanın sınır­
larının ötesindeydi. B ir enerji dalgası gibi bir şeydi bu— sanki
kendini bize iliştiren bir enerji ışını.
N iyetin dışınlı niteliğinden ötürü, don Juan günlük y aşa­
mın bilişinin bir parçası olan beden ile, bu bilişin parçası olm a­
yan bir enerji birimi olarak bedeni birbirinden ayırıyordu. Bu
enerji birim i, bedenin, iç organlar ve onların içinden akıp giden
enerji gibi, görünm eyen kısım larını içine alıyordu. D on Juan
enerjinin doğrudan algılanm asının bu kısım lar ile yapıldığını
ileri sürüyordu.
Dünyayı alışageldiğim iz biçim de algılam am ızda görüntü­
nün ağır basm asının, eski çağ M ek sik a’sı şam anlarının enerji­
yi doğrudan kavram a edim ini görm e olarak betim lem elerine
neden olduğuna işaret ediyordu. O nlar için evrendeki akışı es­
nasında enerjiyi algılam ak dem ek, enerjinin kişiye özgü olm a­
yım, belirli, kendilerini düzenli biçim de yineleyen biçim ler al­
ınası, ve bu biçim leri gören kim olursa olsun aynı terim lerle al­
gılanm ası dem ekti.
Enerjinin belirli biçim ler alm aktaki bu tutarlılığına don Ju-
iiıı’m verebildiği en önem li örnek, insan bedeninin doğrudan
56 SİHİRLİ GEÇİŞLER

enerji olarak görüldüğü zam anki algılanm asıydı. D aha önce de


belirtildiği gibi, don Jııan gibi şam anlar, insanoğlunu tüm üyle
kesin hatlı bir ışıltı küresi izlenim i veren bir enerji alanları k ü ­
m esi olarak algılarlar. Bu yüzden enerji, şam anlar tarafından,
kendisini kenetlenm iş birim ler halinde bitiştiren bir titreşim
olarak betim lenir. Ş am anlar bütün evreni, gören göze, birbirle­
rine hiç dolaşm adan her yöne doğru dizili lifler, ya da ışıltılı
telcik ya da iplikçikler olarak görünen enerji biçim lenm elerin­
den oluşm uş olarak tanım larlar. Tek yönlü zihin için bu akıl er­
m ez bir önem ledir. Ç özülem eyecek bir çelişki içerir: bu lifçik-
ler her yöne doğru uzandıkları halde nasıl olur da birbirlerine
dolaşm azlar?
Don Juan şam anların olayları sadece betim leyebildiklerini
vurguluyordu; şayet tanım lam a terim leri yetersiz ve çelişkili
ise, bu, sözdizim inin yetersizliğindendi. G ene de betim lem ele­
ri olabildiğince kesindi.
Eski çağ M ek sik a’sının şam anları, don Ju an ’a göre, niyeti
bütün evrenin her noktasını kaplayan sürekli bir güç olarak be­
tim lediler— şam anların çağrı ve kom utlarına yanıt verecek k a­
dar kendinin farkında olan bir güçtü bu. N iyet aracılığıyla sa­
dece algılam anın değil, eylem in de insansal olasılıklarının tü­
m ünü serbest kıldılar. N iyet yoluyla, en inanılm az düşünceleri
kavradılar.
D on Juan, bana, insanın algılam a yetisinin sınırına insan
bandı dendiğini, bunun da insan organizm asının insan kapasi­
tesinin sınırını belirlediği anlam ına geldiğini öğretti. Bu sınır­
lar, salt düzenli düşüncenin geleneksel sınırları değil, insan o r­
ganizm ası içinde kilitli bulunan kaynakların tüm üne ait sınır­
lardır. D on Ju a n ’ın inancına göre, bu kaynaklar asla kullanılm ı­
yor, am a insan sınırlarına ait önyargılı fikirlerin içindeki özgün
yerlerinde duruyorlardı, o sınırların gerçek insan potansiyeli ile
de hiç ilgileri yoktu.
D on J u a n ’ın elinden geldiğince kesin surette belirttiğine
göre, evrende akışı içindeki enerji kişisel görüşe dayalı ya da
kişiye özgü olm adığı için, görücüler, kendiliğinden oluşan ve
insan m üdahalesi olm adan şekillenm iş enerji biçim lenm elerine
tanıklık ediyorlardı. Bu yüzden, böyle bir biçim lenm enin algı­
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 57

lanm ası, kendi içinde, ve kendi başına, hiç sahneye çıkm am ış


olan, ve kilitli duran insan potansiyelini açığa çıkaran anahtar­
dır. Bu enerji biçim lenm elerini ortaya çıkarabilm ek için insa­
nın algılam a yetilerinin tiimü işe koşulm alıdır.
N iyeti H azırlam a D izisi dört gruba ayrılm ıştır. İlki N iyet
için Enerjiyi E zm e adını taşır. İkinci gruba N iyet için Enerjiyi
H arekete G eçirm e denir. Ü çüncü grup N iyet için E nerji Top­
lama, dördüncü grup da N iyet için E nerjiyi Solukla İçine Ç ek­
m e ’d ir.

Birinci Grup:

Enerjiyi Niyet için Ezm e

Don Juan bana uzun Tensegrity D izileri’nin özünü oluşturan


her sihirli geçiş grubuna ait tüm ayrıntıları kapsayan açıklam a­
larda bulunm uştu.
Bu grubun enerji açısından olası etkilerini bana açıklarken,
“N iyet ile uğraşırken gerekli olan enerji,” dedi, “ sürekli olarak
karaciğer, pankreas, ve böbreklerin çevresindeki canlılık m er­
kezlerinden uzaklaşarak, bizi oluşturan ışıltılı kürenin dibine
yerleşir. Bu enerjiyi sürekli olarak harekete geçirm ek ve yeni­
den yönlendirm ek gereklidir. Benim silsilem in büyücüleri, bu
enerjinin bacaklar ve ayaklarla sistem atik ve denetim li olarak
harekete geçirilm esini önem le salık veriyorlardı. O nlar için,
yaşam larının kaçınılm az bi parçası olan uzun yürüyüşler hiçbi
işe yaram ayan enerjinin, aşırı ölçüde harekete geçm esine yol
açıyordu. Bu yüzden uzun yürüyüşler başlarının belasıydı;
onun için, aşırı enerji girişini, yürürken uyguladıkları belirli si­
hirli geçişler yoluyla dengelem ek zorundaydılar.”
Don Juan bana bacaklar ve ayaklarla enerjiyi harekete g e­
çirm ek üzere yapılan on beş sihirli geçişten oluşan bu setin, şa­
malıların enerjiyi ezm e-olarak adlandırdıkları edim için en et­
kin yol sayıldığını söyledi. D ediğine göre, adım ların her biri
58 SİHİRLİ GEÇİŞLER

enerjiyi ezm e için iç-denetim e sahip bir sihirli geçişti, yani uy­
gulayıcılar dilerlerse enerjinin aşırı harekete geçirilm esinden
korkm aksızın bu sihirli geçişleri yüzlerce kez tekrarlayabilir­
lerdi. Zira D on J u a n ’ın görüşü, niyet için aşırı olarak harekete
geçirilen enerjinin sonunda canlılık m erkezlerinin gücünü
önem li ölçüde azaltacağı yönündeydi.

1. E nerjiyi A yaklarla Ö ğütm e


B eden dengeyi sağlam ak için ayakların tabanları üzerinde sol­
dan sağa ve sağdan sola uyum içinde döner. Sonra bedenin
ağırlığı topuklara aktarılır; ardından, dönm e, onların üzerinde,
dönerken p arm aklar hafifçe yerden kaldırılarak, ve bacaklar
azam i eğim e eriştiğinde yere değdirilerek yapılır.
K ollar dirseklerden bükülür, eller ileriye doğru, avuçlar ise
birbirine bakar biçim de tutulur. Kollar, om uzlar ve kürek ke­
m iklerinden gelen bir itme ile hareket eder. K olların yürüyüşte
olduğu gibi bacaklarla uyum içindeki bu hareketi (sağ kol sol
bacak ile devinir, ve bunun tersi), kolların, bacakların ve iç or­
ganların çalıştırılm asını sağlar (res. 20, 21).

Resim 20 Resim 2 1

Bu yöntem le enerjiyi öğütm enin fiziksel bir yan ürünü


ayaklarda, baldırlarda, ve kasıklara kadar uyluklarda dolaşım ın
artm asıdır. Y üzyıllar boyunca şam anlar bunu aynı zam anda
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 59

gündelik kullanım da hırpalanan kol ve bacakların esnekliğini


yeniden kazanm ak için uygulam ıştır.

2. E nerjiyi Ayakların Üç K ez K aydırılm ası ile Ö ğütm e


Ayaklar topuklar üzerinde önceki sihirli geçişte olduğu şekilde
üç kez döndürülür. B ir an süren bir ara verilir, sonra üç kez da­
ha döndürülür. Bu dizinin ilk üç sihirli geçişinin tüm ünde, öne
ve arkaya canlı bir şekilde devinen kolların çalıştırılm asının
anahtar noktayı oluşturm ası önemlidir.
E nerjiyi öğütm eyi sürekli olm ayan bir eylem olarak yap­
mak etkisini arttırır. Bu sihirli geçişin yan ürünü, koşm a ya da
tehlikeden kaçm a, ya da ani bir m üdahale gerektiren bir an
için, hızlı bir enerji taşm asıdır.

3. Enerjiyi Ayakların Yana D oğru K ayışı ile Ö ğütm e


Her iki ayak, topukların üzerinde dönerek sola doğru devinir;
ayak parm aklarının köküne basarak tekrar sola döner. Sonra
üçüncü kez tekrar sola doğru döner— ancak bu kez gene başta­
ki gibi topukların üzerinde (res. 22, 23, 24). Aynı dizi, tersine
çevrilerek, önce topuklar üzerinde sağa, parm akların köküne
basarak gene sağa, sonra tekrar topuklar üzerinde sağa dönülür.

Resim 22 Resim 23 Resim 24

Bu üç sihirli geçişin fiziksel sonucu, tüm bedendeki dola­


şımın harekete geçirilm esidir.
60 SİHİRLİ GEÇİŞLER

4. E nerjiyi Topukları Yere Vurarak K a­


rıştırm a
Bu sihirli geçiş, yerinde yürüm eyi andırır.
Ayağın ucu yerde dururken diz canlı bir şe­
kilde yukarı kalkar. B edenin ağırlığı öteki
bacak üzerindedir. B ir bacak devinim i ya­
parken, hareketsiz duran bacağın üzerinde
duran beden, öne arkaya döndürülür. K olla­
rın hareketi bir önceki sihirli geçişteki ile
aynıdır (res. 25).
Bu, ve bunu izleyen sihirli geçişin fizik­
sel sonucu, bundan önceki üç sihirli geçi-
şinkine çok benzer: hareketleri gerçekleş­
tirdikten sonra pelvis bölgesinde bir rahat­
lam a duyum udur bu.

5. E nerjiyi Topukları Yere Ü ç K ez Vurarak K arıştırm a


Bu sihirli geçiş tıpkı bir önceki gibidir— ancak dizlerin ve
ayakların devinim i sürekli değildir. Topuklar, sırayla, üç kez
yere getirildikten sonra hareket kesilir. Sıralam a sol, sağ, sol—
duraklam a— sağ, sol, sağ, vb.dir.
Bu grubun ilk beş sihirli geçişi, bedenin orta bölüm ünde
ve kasıkta enerjiye gereksinim olduğunda, ya da örneğin bir
uzun m esafe koşusu, kayalara ya da ağaçla­
ra tırm anm a öncesi, uygulayıcılara hızlı bir
enerji taşm ası sağlar.

6. E nerjiyi, Ayak Tabanları ile, ve O nları


B acak ların İç K ısm ından Yukarı D oğru
Ç ekerek T oplam a
Sağ ve sol ayak tabanları, sırayla, öteki ba­
cağın iç kısm ından onu yalarcasına yukarı­
ya doğru çekilir. D izler kırık biçim de duru­
larak bacaklarla h afif bir yay çizm ek önem ­
lidir (res. 26).
Bu sihirli geçişte, niyetlenm e için enerji
bacakların iç yanından yukarı doğru zorla-
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 61

ıur; bu kısım şam anların devinduyum sal bellek için depolanm a


yeri saydıkları bölgedir. Bu sihirli geçiş, hareketleri anım sa­
mak ya da yeni hareketleri bellekte tutm ak için bir destek ola­
rak kullanılır.

7. E nerjiyi Dizlerle K arıştırm a


Sol diz bükülür, sağa doğru erişebildiği yere kadar savrulur, bu
arada gövde ve kollar gidebildiği kadar ters yöne döndürülür
(ıcs. 27). Sol bacak bundan sonra ayakta durm a pozisyonuna
getirilir. Aynı hareket sağ dizle yapılır, sonra da sırayla devam
edilir.

Resim 27

S. H arekete G eçirilen E nerjiyi D izlerle G övdeye D oğru İt­


me
Bu sihirli geçiş bir öncekinin enerji bağlam ındaki devam ıdır.
Sol diz olabildiğince bükülerek gidebildiği kadar yukarıya,
gövdeye doğru çekilir. G övde hafifçe öne doğru eğilir. Diz kal­
dırıldığı anda ayağın parm ak uçları yere doğru bakm aktadır
(res. 28). Aynı hareket sağ dizle yapılır— sonra sırayla devam
edilir.
Ayağın yere doğru nişan alm ası, ayak bileği tendonlarını
germ eyi sağlar; bu da enerjinin toplandığı ufak m erkezleri sar-
62 SİHİRLİ GEÇİŞLER

m*

Resim 28

sar. Ş am anlar bu m erkezlerin belki de bacaklardakilerin en


önem lileri olduğunu düşünüyorlardı; öyle ki, bu sihirli geçişin
uygulanm asıyla bedendeki öbür ufak enerji m erkezlerini de
uyandırabiliyorlardı. Bu sihirli geçiş, ve bundan önceki, dizler
yukarıya doğru çekilirken toplanan niyetlenm e enerjisini kara­
ciğer ve pankreas çevresindeki iki canlılık m erkezine yükle­
m ek am acıyla birlikte yapılır.

9. E nerjiyi B edenin Ö nüne ve A rkasına T ekm eyle Savurm a


Sol bacağın öne doğru tekm esini sağ bacağın arkaya doğru k a­
visli tekm esi izler (res. 29, 30). S onra sıra değiştirilerek sağ ba­
cakla bir ön tekm e, sonra sol bacakla arkaya kavisli bir tekm e
savrulur.
K ollar yanlarda tutulur, çünkü bu sihirli geçiş yalnızca ba­
caklara esneklik verm ek içindir. A m aç, hem öne hem de arka­
ya doğru tekm e atan bacakların olabildiğince yukarıya doğru
kaldırılm asıdır. A rkaya doğru savrulan tekm eyi uygularken ha­
reketi kolaylaştırm ak için gövde hafifçe öne doğru eğilir. Bu
hafif eğilm e, bacaklarla karıştırılm ış olan enerjiyi em m enin
doğal bir aracı olarak kullanılır. Bu sihirli geçiş, beslenm edeki
farklılıklar sonucunda sindirim sorunları baş gösterdiğinde ya
da uzak m esafelere yolculuk etm e gereği doğduğunda bedene
yardım cı olm a am acıyla yapılır.
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 63

10. Enerjiyi Ayak Tabanlarından Yukarıya Doğru K aldırm a


Sol diz iyice bükülüp, gövdeye yaklaştırılarak, olabildiğince
yukarıya doğru çekilir. G övde dize nerdeyse değecek şekilde,
hafifçe öne doğru eğilir. Kollar, ayak tabanını kavrayan bir
m engene biçim i alacak şekilde aşağıya doğru uzatılır (res. 31).
İdeal olan, ayak tabanını çok hafifçe kavram ak, ve sonra he­
men bırakm aktır. Ayak yere inerken kollar ve eller, om uzları ve
göğüs kaslarını çalıştıran güçlü bir sarsılm ayla bacakların ya­
nından yukarı doğru kaldırılarak pankreas ve dalak hizasına

Resim 3 1 R esim 32
64 SİHİRLİ GEÇİŞLER

getirilir (res. 32). Aynı hareketler sağ ayak ve kolla, elleri ayak­
tan karaciğer ve safrakesesi hizasına doğru kaldırarak yapılır.
H areketler bacak değiştirilerek sürdürülür.
B undan önceki sihirli geçişte olduğu gibi, bedenin öne
doğru eğilm esi enerjinin ayak tabanlarından karaciğer ve pank­
reas çevresindeki iki canlılık m erkezine aktarılm asını sağlar.
Bu sihirli geçiş, esneklik kazanm aya yardım cı olm ak, sindirim
sorunlarını rahatlatm ak için kullanılır.

11. Bir E nerji D u varın ı A şağıya D oğru İtm e


Sol ayak, diz iyice bükülii durum dayken kalça hizasına kaldı-
rılar, sonra ayağın ucu yukarıya doğru bakacak şekilde kavisli
biçim de tutularak, katı bir nesneyi uzağa iter gibi ileriye doğru
itm e hareketi yapılır (res. 33). Ayak aşağı indirildiği anda, bu
kez sağ ayak aynı biçim de kaldırılarak hareket tekrar edilir,
böylece ayak değiştirilerek sürdürülür.

Resim 33

12. Bir E nerji E ngelin i A şm a


B edenin önünde yanlam asına duran bir engelin üzerinden ge­
çiyorm uş gibi, sol bacak çevikçe kaldırılır. B acak soldan sağa
doğru bir daire çizer (res. 34), ve yere değdiği anda öteki bacak
aynı hareketi yapm ak üzere kaldırılır.
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 65

Resim 34

13. Yandaki Bir K apıyı Tekm elem e


Bu, ayak tabanlarıyla yapılan bir tekm e-itm edir. Sol bacak bal­
dırın ortası hizasına kaldırılır; ayak, tüm tabanı bir vurucu yü­
zey olarak, katı bir nesneye vurur gibi bedenin sağ tarafına
doğru itilir (res. 35). Sonra ayak sol yana geri getirilir, ve aynı
hareket sağ bacak ve ayakla yinelenir.

Resim 35

14. Bir Enerji K ülçesine Vurm a


Sol ayak, burnu iyice yeri nişan alacak biçim de tutularak kal-
66 SİHİRLİ GEÇİŞLER

dirilir. D iz de iyice bükülm üş durum da, tam ileriye doğru çı­


kıntı yapar. Sonra ayak denetim li bir hareketle aşağı iner ve
sanki bir nesneyi kırıyorm uş gibi yere vurur (res. 36). Ayağın
burnu yere vurduğu anda, baştaki ayakta durm a pozisyonuna
geri getirilir— aynı hareket öteki bacak ve ayakla yinelenir.

15. Enerji Ç am u ru n u Sıyırm a


Sol ayak yerden beş-on santim yukarı kaldırılır; bacağın tüm ü
öne getirilip sonra, ayak sanki tabanından bir şeyi siliyorm uş-
çasına hafifçe yere sürtülürek, sertçe geriye doğru itilir (res.
37). B edenin ağırlığını öbür bacak taşır, ve sihirli geçiş yapılır­
ken m idedeki kasları çalıştırm ak am acıyla gövde biraz öne
doğru eğilir. Sol ayak norm al konum una dördürüldüğü anda,
aynı hareket sağ ayak ve bacakla tekrar edilir.

* **
Ş am anlar son beş sihirli geçişe D oğadaki A dım lar adını ver­
m işlerdi. B unlar uygulayıcıların yürürken, işlerini sürdürürken,
hatta oturm uş sohbet ederken bile gerçekleştirebilecekleri si­
hirli geçişlerdir. İşlevleri, konsantrasyon ve belleğin süratli kul­
lanım ım gerektiren durum larda ayaklarla enerji toplam a ve b a­
caklarla onu kullanm adır.

Resim 36 Resim 37
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 67

İkinci Grup:

Enerjiyi N iyet için H arekete G eçirm e

İkinci grubun on sihirli geçişi, dizlerin hem en altındaki, başın


üzerindeki, böbrekler, karaciğer, pankreas, güneş sinirağı (ka­
rın boşluğu) çevresindeki bölgelerle boyunda enerjiyi harekete
geçirm ekle ilgilidir. Bu sihirli geçişlerin her biri, bu bölgelerde
toplanan, ve sadece niyetlenm e ile ilgili olan enerjiyi hareket­
lendirm ek için bir araçtır. Şam anlar bu sihirli geçişleri günde­
lik yaşam için gerekli sayarlar, zira onlara göre yaşam niyet ta­
rafından yönetilir. Bu sihirli geçişler grubu, şam anlar için, her­
halde çağdaş insan için bir fincan kahve ne ise onu ifade eder.
G ünüm üzün sloganı, “K apuçinom u içm eden kendim e gelem i­
yorum ,” ya da geçen kuşaklardan birinin sloganı olan, “Javam ı
(bir tür Java kahvesi) içm eden açılam am ,” onlar için, “ Bu si­
hirli geçişleri yapm adan hiçbir şey için hazır o lam am ,” dem ek-
li. Bu dizinin ikinci grubu, bedeni uyarm a adı verilm iş olan
edim le başlar. (Bkz. sayfa 50, res. 15, 16.)

16. E nerjiyi Ayaklar ve K ollarla H arekete G eçirm e


Beden uyarıldıktan s o n ra /h a fifç e öne doğru eğilm iş şekilde

İtesim 3 8 R e sim 3 9 R e sim 4 0


T

68 SİHİRLİ GEÇİŞLER

durulur (res. 38). A ğırlık sağ bacağa verilir; sol bacak da—
ayak parm ak uçları yeri süpürür, ayak parm aklarının köküyle
de bedenin önünde yere basarken— tam bir daire çizer (res.
39). K ısa bir duraklam adan sonra, bacak ve kol art arda iki d a­
ire daha (toplam üç daire) çizerler (res. 40). Bu sihirli geçişin
tem posu şöyle tutulur: bir, kısa duraklam a, bir-bir, sonra çok
kısa bir duraklam a, iki, duraklam a, iki-iki, sonra çok kısa bir
duraklam a, ve devam ı. Aynı hareket sağ bacak ve kolla tekrar­
lanır.
Bu sihirli geçiş ışıltılı kürenin dibindeki enerjiyi ayaklarla
harekete geçirerek, kollarla başın hem en üzerine yansıtır.

17. E nerjiyi B öbreküstü Bezleri Ü zerinde Yuvarlam a


O nkollar bedenin arkasına, böbrekler ve böbreküstü bezleri
bölgesi üzerine getirilir. D irsekler doksan derecelik bir açıyla
bükülür, eller yum ruk yapılarak, bedene değm eyecek şekilde,
birkaç santim m esafede tutulur. Y um ruklar birbirlerinin üzerin­
den dönüş yapacak şekilde aşağıya doğru hareket ettirilir; önce
sol yum ruğun aşağıya hareketiyle başlanır, o yum ruk tekrar yu­
karı kalktığında sağ yum ruk onu izler' G övde hafifçe öne doğ­
ru eğiktir (res. 41). Sonra hareket ters çevrilir; gövde hafifçe ar­
kaya doğru eğilirken yum ruklar ters yönde devir yapm aya baş­
lar (res. 42). B edenin bu biçim de öne ve arkaya eğilm esi, üst

Resini 4 1 Resim 42
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 69

kollarla om uzların kaslarını çalıştırır.


Bu sihirli geçiş böbreküstü bezlerine ve böbreklere niyet­
lenme enerjisi sağlam ak am acıyla uygulanır.

IS. E nerjiyi Böbreküstü Bezleri için H arekete G eçirm e


G övde öne doğru eğilm iş, dizler ayak parm akları hizasından
ileriye çıkacak konum dadır. P arm aklar dizkapaklarının üzerine
sarkacak şekilde, eller dizlerin üstüne konulur. D irsek sol dizle
bir hizada, olabildiğince ileriye çıkıntı yapacak bir şekilde tu­
tularak sol el dizin üzerinde sağa doğru bir dönüş yapar (res.
1-3). Aynı anda sağ öııkol, el hâlâ dizkapağı üstünde dururken,
bütün uzunluğuyla uyluk üzerinde dinlenir; bu arada sağ diz
gergin tutulup diz
arkası tendonu ça­
lıştırılır. Ö nem li
olan k alçaları iki
yana k ıvırm ad an
yalnızca dizleri ha­
reket ettirm ektir.
Aynı hareketler
sağ kol ve bacakla
yinelenir (res. 44).
Bu sihirli geçiş, Resini 41 Resim 42
böbrekler ve böbre­
küstü bezleri çevresindeki niyetlenm e enerjisini harekete geçir­
mek için yapılır. U ygulayıcıya uzun süreli dayanm a gücü ve
cesaret ile özgüveni duyum u verir.

19. Sol ve Sağ E nerjiyi K aynaştırm a


Derin bir soluk alınır. Sol önkol, dirsek doksan derece açı ya­
pacak şekilde biikiilü durum da om uzların önüne getirilirken,
çok yavaş bir biçim de nefes verm eye başlanır. Bilek olabildi­
ğince keskin biçim de geriye doğru bükülm üş, parm aklar ileri­
ye doğru uzatılm ış, elin ayası da sağa doğru dönük durum dadır
(res. 45).
Kol bu durum da iken gövde sertçe öne doğru eğilir, öne
doğru çıkık olan sol kol ise dizlerin hizasına getirilir. Sol dirse­
70 SİHİRLİ GEÇİŞLER

ğin yere doğru sarkm am ası, dizlerden olabildiğince uzak tutul­


m ası gereklidir. Sağ kol, başın üzerinden tam bir daire çizip sağ
el sol elin parm aklarına üç-beş santim uzaklıkta durana dek,
yavaş nefes verm e sürdürülür. Sağ elin ayası bedene dönük,
parm akları da yere doğru uzatılm ış konum dadır. Y üz yere bak­
m akta, boyun düz tutulm aktadır. Soluk v em ıe sona erer— bu
konum da derin bir soluk alınır. H ava yavaş ve derin bir şekil­
de içe çekilirken, bütün sırt, kol ve bacak kasları gerilir (res.
46).
Soluk verilirken beden doğrulur, tüm sihirli geçiş bu kez
sağ kolla baştan alınır.

Resini 45 Resim 46

K olların olabildiğince gerilm esi, böbreklerin ve böbreküstü


bezlerinin m erkezindeki enerji girdabında bir açılm a yaratır; bu
açılm a da yeniden konuşlandırılan enerjiden en uygun biçim de
yararlanılm asını sağlar. Bu sihirli geçiş, anılan m erkeze doğru
enerjinin yeniden konuşlandırılm ası için gereklidir; bu da genel
anlam da bedenin baştan başa canlılığını ve gençliğini sağlar.

20. B ir E ner ji Işınıyla B edeni D elm e


Sol kol, göbek çukurunun önünde bedene yaslanır; sağ kol da
bedenin tam arkasında aynı hizaya yerleştirilir. Bilekler sertçe
bükiilü, parm ak uçları yere doğru dönüktür. Sol elin ayası sa­
ğa, sağ elin ayası sola bakm aktadır (res. 47). H er iki elin par-
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 71

inak uçları canlı bir şekilde kaldırılıp, öne ve arkaya yönelik


durum a getirilir. Bu yapıldığı anda da beden gerilir ve dizler
bükülür (res. 48). Eller bu konum da bir an tutulur. S onra kas­
lar gevşetilir, bacaklar dikleştirilir; kollar, sağ kol öne, sol kol
da arkaya gelecek şekilde döndürülür. Bu sihirli geçişin en b a­
sında olduğu gibi parm ak uçları yere yöneliktir, öne ve arkaya
düz bir çizgi oluşturacak biçim de, canlı bir hareketle tekrar k al­
dırılır, gene h afif bir nefes verişle dizler bükülür.

Resim 47 Resim 48

Bu sihirli geçişle, bedenin ortasında sol enerji ile sağ ener­


jiyi birbirinden ayıran bir bölm e çizgisi m eydana getirilm iş
olur.

21. E nerjiyi İki Canlılık M erkezinin Ü zerinde Ç evirm e


Elleri aynı hizada tutabilm ek için, ayalarını birbirine bakar bi­
çime getirerek başlam ak iyi olur. P arm aklar açık, ve sanki el
büyüklüğünde bir kavanozun kapağını kavrayacakm ış gibi
pençe biçim indedir. Sağ el pankreas ve dalağın bulunduğu ye­
te, ayası bedene dönük biçim de yerleştirilir. Sol el de bedenin
arkasına, sol böbrek ve böbreküstü bezinin olduğu yere, gene
el ayası bedene dönük şekilde konur. Sonra iki bilek de sertçe
periye doğru bükülür; bu arada dizler yerinde tutularak gövde
olabildiğince sola doğru çevrilir. Bundan sonra her iki el, biri
72 SİHİRLİ GEÇİŞLER

pankreas ve dalağın, öteki ise sol böbreğin üzerinde olm ak üze­


re, sanki iki kavanozun kapaklarını açıyorm uş gibi bileklerini
uyum içinde döndürerek bir yandan öbür ya­
na devinirler (res. 49).
Aynı hareket sıra değiştirilerek, sol el
öne, karaciğer ve safrakesesi hizasına, sağ
el de arkaya, sağ böbrek hizasına getirilerek
yapılır.
Bu sihirli geçişin yardım ıyla, üç ana can­
lılık m erkezinde enerji harekete geçirilir:
karaciğer ile safrakesesi, pankreas ile dalak,
ve böbrekler ile böbreküstü bezleri. Tetikte
olm a durum undakiler için vazgeçilm ez bir
sihirli geçiştir bu. Çok yönlü bir farkındalık
sağlar, uygulayıcının çevresine duyarlılığı­
nı arttırır.
Resim 49
22. E nerji Yarım -dairesi
Y üzün önünden başlanarak, sol elle bir yarım -daire çizilir. El
sağ om uz hizasına gelene dek hafifçe sağa doğru devinir (res.
50). Sonra dönerek bedenin sol yanına yakın bir yarım -daire -
nin iç kenarını çizer (res. 51). A rkada tekrar döner (res. 52), ve
yarım -dairenin dış kenarını çizer; sonra ilk başladığı konum a

R esim 5 0 R e sim 5 / R e sim 52 R esim 53


NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 73

geri döner (res. 53). Tam bir yarım -daire, önde gözlerin h iza­
sından arkada kalçanın altında bir yere kadar yandan indirilir.
İdin hareketini gözlerle izlem ek önem lidir.
Sol kolla yapılan yarım -daire tam am landığında, aynısı,
bedeni aynı biçim de iki yarım -daire ile çevreleyerek, sağ kolla
da yapılır. Bu iki yarım -daire enerjiyi harekete geçirm ek, ve
başın üzerinden böbreküstü bezleri bölgesine kaym asına yar­
dımcı olm ak için çizilir. Bu sihirli geçiş yoğun, kalıcı bir aklı
başındalık durum u elde etm ek için bir araçtır.

23. Enerjiyi Boyun Ç evresinde H arekete G eçirm e


Sol el, ayası yukarıya, sağ el de ayası aşağıya bakar biçim de,
bedenin önünde güneş sinirağı (karın boşluğu) hizasında tutu­
lur. Sağ el sol elin üzerinde, değdi-değecek konum dadır. D ir­
sekler keskin bir şekilde bükülm üştür. D erin bir soluk alınır,
kollar hafifçe kaldırılır; bu arada gövde sol tarafa doğru olabil­
diğince döndürülür; yalnız bu arada bacaklar, özellikle de ten­
donlar üzerinde aşırı baskıyı önlem ek için hafifçe bükülii du­
rumdaki dizler kım ıldatılm az. Baş da gövde ve om uzlarla aynı
hizada tutulur. Sonra bilekler düz tutularak dirsekler birbirin­
den yavaşça uzaklaştırılırken nefes verm eye başlanır (res. 54).
Nefes alınır. Baş çok yavaşça arkaya, sol dirseğe bakacak bi­
çim de, sonra da öne, sağ dirseğe bakacak şekilde döndürülür­
ken nefes verm e başlar; başın arkaya ve
öne dönüşü iki kez daha tekrarlanınca nefes
verm e sona erer.
G övde öne doğru döndürülür, eller o ra­
da pozisyon değiştirir. Sağ el yukarı baka­
cak şekilde çevrilir, sol el aşağı bakacak bi­
çim de sağ elin üzerine konur. Tekrar nefes
alınır. Bundan sonra gövde sağa döndürü­
lür— aynı hareketler sağda yinelenir.
Şam anların inanışına göre, niyetlenm e
için özel bir tür enerji, boynun dibindeki
boş V noktasında bulunan kararlar m erke-
iııtlen yayılır; bu enerji yalnızca bu sihirli
geçişle toplanır.
74 SİHİRLİ GEÇİŞLER

24. E nerjiyi K ürek K em iklerinin B ir İtişi ile Yoğurm a


İki kol yüzün önünde ve gözler hizasında, dirsekler kollara yay
biçim inde b ir görüntü verecek kadar bükülerek tutulur (res.
55). G övde, kürek kem iklerinin yana doğru genişlem elerine
olanak verm ek için hafifçe öne doğru eğilm iştir. H areket sol
kolun yay şeklinde ve gergin tutularak öne doğru itilm esiyle
b aşlar (res. 56). Sağ kol bunu izler, ardından kollar sırayla de-

Resim 55 Resim 56

vinir. K olların son derece gergin olm ası önem lidir. Ellerin avuç
içleri ileriye doğru, parm ak uçları da birbirlerine bakar konum ­
dadır. K olların itm e gücünü, kürek kem iklerinin derinden g e­
len hareketiyle m ide kaslarının gerginliği yaratm aktadır.
Şam anların inancına göre kürek kem ikleri çevresindeki si­
nir düğüm leri kolayca sıkışarak hareketsizleşir; bu da boyun
dibindeki V noktasında bulunan kararlar m erkezinin gücünü
yitirm esine neden olur. Bu sihirli geçiş o enerjiyi harekete ge­
çirm ek içindir.

25. E nerjiyi B aşın Ü zerin de H arekete G eçirm e ve Onu Yar­


ma
Sol kol gevşek b ir biçim de devinerek başın üzerinde ve çevre­
sinde iki buçuk daire çizer (res. 57). Sonra bu daireler önkolun
dış kenarının kuvvetli, am a çok yavaş bir hareketiyle yarılır
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 75

(res. 58). D arbenin şiddeti o anda gergin olan m ide kasları ta-
ıalından emilir. Kol kasları gevşek tutulduğu ya da kol ani ola­
rak savrulduğu takdirde tendonlar incinebileceğinden dolayı,
kolların kasları gergin tutulur. Kol aşağıya doğru indikçe nefes
yavaşça verilir. Aynı hareket sağ kolla yinelenir.

Resini 57 Resim 58

Bu biçim de harekete geçirilip yarılan enerji aşağıya doğru


liim bedene sızar. U ygulayıcılar yorgun olduklarında, uyum a
İnşatları yoksa bu sihirli geçiş uykuyu dağıtarak geçici bir
uyanıklık sağlar.

Üçüncü Grup:

Enerjiyi Niyet için Toplam a

Üçüncü grubun dokuz sihirli geçişi, karaciğer, pankreas ve


böbrekler çevresindeki üç canlılık m erkezine bir önceki sihirli
geçiş grubu ile harekete geçirilm iş bulunan özel enerjiyi getir­
mek için yapılır. Bu grubun sihirli geçişleri yavaşça, ve en yük­
sek dikkatle uygulanm alıdır. Şam anlar, bu geçişleri gerçekleş-
76 SİHİRLİ GEÇİŞLER

tirm e sırasında zihnin m utlak sessizlik, ve niyetlenm e için ge­


rekli enerjiyi toplam ak üzere kararlı bir niyet içinde olm asını
salık verirler.
Ü çüncü grubun tüm sihirli geçişleri, kollar bedenin iki ya­
nında norm al biçim de sarkar durum dayken ellerin hızlı bir sil-
kilişi ile başlar. P arm aklar sanki bir ürpertiye kapılm ış da aşa­
ğıya doğru titriyorm uş gibi, eller silkilir. Bu türden bir titreşim ,
hem kalçaların çevresindeki enerjiyi harekete geçirm ek, hem
de ellerin arkasında ve bileklerde, enerjinin hareketsiz kalabi­
leceği ufak m erkezleri uyarm ak am acıyla düşünülm üştür.
Bu grubun ilk üç sihirli geçişinin toplu etkisi— enerji, b e­
denin alt kısm ındaki üç canlılık m erkezine taşındığı için— g e­
nel bir canlılık ve esenlik duyum udur.

26. D izlerin A ltındaki H arekete G eçirilm iş Ener jiye U zan ­


ma
Sağ bacağın ivm esinden yararlanarak, sol bacakla ileriye doğ­
ru küçük bir sıçram a yapılır. G övde belirgin biçim de öne doğ­
ru eğilm iş, sol kol nerdeyse yer düzeyinde bulunan bir şeyi
kavram ak için gergin biçim de uzatılm ıştır
(res. 59). Sol bacak ayakta durm a konum u­
na geri getirilirken, sol elin ayası derhal
sağdaki canlılık enerji m erkezi karaciğer
ve safrakesesi bölgesini sıvazlam a hareke­
ti yapar.
Aynı hareket sağ bacak ve sol kol­
la tekrarlanır, el ayasıyla bu kez sol tarafta­
ki canlılık m erkezi pankreas ve dalak böl­
Resim 59
gesi sıvazlanır.

27. Ö ndeki E nerjiyi B öbreküstü B ezlerine Taşım a


E ller silkilirken derin bir soluk alınır. Sonra sol kol, el ayası so­
la dönük durum da, om uz hizasında bedenin önüne doğru fırla­
tılırken olanca nefes keskin bir şekilde verilir (res. 60). Sonra,
bilek sanki katı m addeden yapılm ış bir topu kepçeliyorm ıışça-
sına tam bir daire yaparak soldan sağa doğru dönerken, çok y a­
vaş bir soluk alm a başlar (res. 61). Bilek tekrar geri dönüp el
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 77

ayası gene sola bakacak biçim de eski konum una gelirken soluk
alm a devam eder. Sonra, sol kol om uz hizasında kalarak, san­
ki bir top takıyormuş gibi, bir yarım -daire yapar; bu hareket bü­
külen bileğin arkası böbreğin üzerine konulduğunda sona erer.
K olun önden arkaya doğru döndürülm esi süresince soluk al­
m anın sürdürülm esi önem lidir. Bu dönüş sırasında sağ kol, be­
denin önüne doğru, bükülü bileğin arkası kasığın hem en üzeri­
ne değdirilince sona eren dairesel bir hareket yapar. Baş geri­
ye bakacak biçim de sola doğru döndürülür (res. 62). S onra to­
pu tutan sol el, bedene bakacak şekilde dönerek, topu sol böb­
rek ve böbreküstü bezinin üzerine çarpar. A rdından, nefes v e­
rilirken el ayasıyla o bölge hafifçe ovuşturulur.
Aynı hareket, kollar değiştirilerek, baş da sağa doğru dön­
dürülerek uygulanır.

Resim 60 Resim 6 1 Resim 62

28. E nerjiyi Soldan ve Sağdan K epçelem e


Kollar bedenin yanlarına getirilir, ardından derin bir nefes alı­
nırken, eller içe bükülü vaziyette bedene doğru, gövdenin üst
kısm ını yalayarak koltuk altlarına ulaşacak şekilde yukarıya
doğru kaldırılır (res. 63). Soluk güçlü bir şekilde verilirken, el
ayaları aşağı bakacak biçim de tutularak kollar iki yana açılır.
A rdından, derin bir soluk alınırken avuçlar çukurlaştırılır, ve
78 SİHİRLİ GEÇİŞLER

sanki katı bir şeyi kepçeliyorm uş gibi tutularak, yukarı baka­


cak konum a gelene kadar bileklerden döndürülür (res. 64).
Sonra, soluk alm aya devam edilirken, dirsekler keskin şekilde
bükülüp eller om uzların hizasına geri getirilir (res. 65). Bu ha­
reket kürek kem iklerini ve boyun kaslarını çalıştırır. Bu ko­
num da bir an durulduktan sonra, güçlü bir nefes verilirken,
kollar yeniden yana doğru açılır. El ayaları öne bakm aktadır.
Avuçlar çukurlaştırılm ak gene sanki katı bir m adde kepçelen i-
yolm uşçasına geriye doğru döndürülür. H afifçe çukurlaştırıl­
m ış eller önceki gibi om uz hizasına geri getirilir. Bu hareketler
bir kez daha yapılarak, üçe tam am lanır. Sonra, nefes verilirken
avuçlar karaciğer ile pankreas çevresindeki iki canlılık m erke­
zini hafifçe ovuşturur.

Resim 63 Resim 64 Resini 65

29. Enerji H alkasını Yarm a


Sol kol sağ om za doğru götürülür (res. 66), sonra bedenin he­
m en önünden geçirilip arkaya döndürülerek (res. 67), ve tekrar
dışarıya doğru alınıp yüzün önüne getirilerek (res. 68) bir daire
çizilir. Sol kolun bu hareketi eşgüdüm lü bir biçim de sağ kol ta­
rafından da yapılır. H er iki kol da tüm bedenin çevresinde eğik
bir daire çizerejfc: dönüşüm lü şekilde devinirler. Sonra, sağ
ayakla arkaya sola doğru bir adım atılır; ardından, yüz aksi yö­
ne bakacak şekilde, sol ayakla sağa doğru bir adım daha atılır.
B undan sonra, sanki daire sol kolun koltuk altı ve göğüs
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 79

Resim 66 Resim 67 Resim 68


bölgesine bastırdığı katı bir nesneym iş gibi,
sol kolla dairenin sol yanında bir kavis çizi­
lir. Sonra da, daireyi gene katı bir nesne farz
ederek, sağ kol ile aynı devinim sağ yanda
yapılır (res. 69). Derin bir soluk alınır, ve
özellikle, göğiis üzerinde buluşan kollar o l­
mak üzere, tüm beden kasılarak daire iki
yandan yarılır. Sonra nefes verilirken el
ayaları bedenin önünde kendi tarafındaki
canlılık m erkezini hafifçe ovuşturur.
Karar alm a için gereksinilen niyetin
berraklığı ile ilgili bu geçişin büyücülükteki
yararları çoktur. Bu sihijji geçiş, boyun
çevresinde toplanan kararlar enerjisini da- Resim 69
ğıtm ak için kullanılır.

30. Enerjiyi Bedenin Ö nünden, B aşın Tam Ü zerinden T op­


lam a
Eller silkilirken derin bir soluk alınır. H er iki kol, eller sıkıca
yum ruk yapılarak, yum rukların iç kısım ları yüze doğru b ak a­
cak, sol kol da yüze yakın olacak biçim de, X şeklinde çapraz-
lanarak yüz hizasına getirilir. Sonra, kollar üç-beş santim öne
doğru uzatılarak, yum ruk yapılm ış eller ayaları yere bakacak
80 SİHİRLİ GEÇİŞLER

durum a gelene kadar bilekler kendi etrafında döndürülür (res.


70). Bu konum dan sol om uz ve kürek kem iği ileriye doğru
uzatılır, nefes verm e başlar. Sağ om uz öne çıkarken sol om uz
geri çekilir. Sonra, çaprazlanm ış kollar başın üzerine kaldırıla­
rak nefes verm e sona erdirilir.
Ç aprazlanm ış kollar bedenin önünde önce sağa doğru, ner-
deyse dizlerin hizasına kadar inip, sonra sola doğru tekrar ba­
şın hem en üzerindeki başlangıç konum una dönecek biçim de,
tam bir daire çizerken, yavaş ve derin bir soluk alınır (res. 71).
Sonra kollar güçlü bir şekilde birbirinden ayrılırken uzun bir
nefes verm e başlar (res. 72). O radan k ollar olabildiğince arka-

Resim 70 Resim 71 Resim 72

ya doğru götürülerek, nefes verm e devam ederken bir daire çi­


zer— bu daire yum ruk içleri yüze dönük olacak biçim de eller
öne, göz hizasına getirildiği zam an tam am lanır (res. 73). Son­
ra kollar tekrar çaprazlanır. Sağ el pankreas ve dalak, sol el de
karaciğer ve safrakesesi üzerinde olm ak üzere, eller açılıp be­
dene yaslanırken bilekler birbirinin üzerinde döner. Soluk ver­
m e sona ererken, beden doksan derecelik bir açı ile belden aşa­
ğı doğru bükülür (res. 74).
Bu sihirli geçişin yararı iki yönlüdür: ilki, kürek kem ikle­
ri çevresindeki enerjiyi harekete geçirerek başın üzerindeki
bölgeye nakleder. O radan başlayarak, enerjiye ışıltılı kürenin
kenarlarına değecek şekilde geniş bir daire çizdirir. İkincisi, her
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 81

Resini 73 Resim 74
iki el iki zıt m erkez üzerine konarak, sol ve sağ enerjiyi pank­
reasla karaciğer çevresindeki iki canlılık m erkezine taşıyıp bir-
biriyle kaynaştırır.
Enerjiyi bu biçim de kaynaştırm ak, ayrı ayrı her canlılık
m erkezine, çekim gücü büyük olan bir sarsıntı sağlar. U ygula­
yıcılar ustalaştıkça bu sarsıntı keskinleşerek bir enerji filtresi
özelliği kazanır ki, bu geçiş uygulanm aya başlanm adan bunu
kavrayabilm ek m üm kün değildir. Buna eşlik eden duyum ,
m entollü hava solum ak olarak betim lenebilir.

31. E nerjiyi Dizlerin A ltından ve Başın Ü zerinden H arek e­


te G eçirm e ve K apm a
Eller sallanırken soluk alınır. Her iki el bedenin yanlarına, bel
hizasına getirilir, ve gevşek tutulur. D izler bükülürken, sol el
ayası bedenden uzağa, dışarı bakacak şekilde bilek kıvrılarak,
sanki içi sıvı dolu bir kovanın içine uzanıyorm uş gibi aşağı
doğru itilir. Bu hareketle aynı anda sağ el eşit güçle başın ü ze­
rine kaldırılır; gene ayası dışa bakacak biçim de bilek kıvrılm ış
durum dadır (res. 75). İki kol da azam i gerginliğe ulaşınca y a­
vaş bir nefes verm e başlar. B ilekler büyük bir güçle düz k onu­
ma getirilirken eller katı bir şeyi kapıyorm uş gibi yum ruk şek­
linde sıkılır. Yum ruklar sıkılı olarak, ve nefes verm eye devam
edilerek, sağ kol aşağı indirilir, sol kol ise yavaşça, ve büyük
bir güç sarfederek, sanki ağır bir sıvının içinde ilerliyorm uş gi­
bi bel hizasına çıkarılır (res. 76). Sonra avuç içleriyle karaciğer
ve safrakesesi ile pankreas ve dalak bölgeleri ovuşturulur. D iz­
ler dikleştirilir— bu noktada nefes verm e sona erer (res. 77).
Aynı hareket kol değiştirilerek yapılır; sağ kol aşağıya dal-

Resim 75 Resim 76 Resim 77

dirilirken sol kol yukarı doğru çıkarılır.


Bu sihirdi geçişle dizlerin altından ve başın üzerinden çıka­
rılıp alınan enerji, sol ve sağ böbreklerin bulunduğu bölge üze­
rine de ovalanabilir.

32. Sol ve Sağ E ner jiyi K aynaştırm a


E ller sallanırken bir soluk alınır. Soluk verm e başlarken, sol
kol çaprazlam a olarak gidebildiği kadar sağa doğru, başın üze­
rinde, ve sağ om uzla bir hizaya gelecek şekilde uzatılır (res.
78). El, avuç dolusu b ir şeyi sıkıca tutarm ış gibi bir kapm a h a­
reketi yapar, hızla çekip başın üzerine, sol om uzla bir hizaya
getirir— bu rad a nefes verm e sona erer. Sol el sıkılı kalır, sol kol
geriye doğru daire çizerken keskin bir soluk alınır (res. 79);
yum ruk sıkılı biçim de göz hizasına geldiğinde soluk alm a bi­
ter. Sonra nefes verm e ile birlikte yum ruk ağır ağır, am a büyük
bir güçle aşağıya, pankreas çevresindeki canlılık m erkezine in­
dirilir; elin iç kısm ı bu bölgeyi hafifçe ovuşturur (res. 80).
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 83

Resim 78 Resim 79 Resim 80


Aynı hareket sağ kolla tekrar edilir, ancak geriye doğru bir
daire çizm ek yerine, sağ kol öne doğru bir daire yapar.
Şam anların inancında bedenin iki yanının enerjisi farklı­
dır. Sol tarafın enerjisi dalgalı olarak, sağ tarafın enerjisi ise d a­
iresel olarak tanım lanır. Bu sihirli geçiş, karaciğer ve pankreas
çevresindeki canlılık m erkezlerini biraz farklı enerji akışı yara­
tarak canlandırm ak üzere, dairesel enerjiyi sola, dalgalı enerji­
yi de sağa uygulam ak için yapılır.

33. E nerjiyi İki C anlılık M erkezi için B aşın Ü zerinden


K apına
Sol kol, kulak hizasından
başlayarak öne doğru iki kez
daire çizer (res. 81), sonra
sanki bir şeyi kapacakm ış
gibi başın üzerine uzan ır
(res. 82). Bu arada soluk alı­
nır; el sanki başın üzerinde­
ki bir şeyi yakalayacakm ış
gibi yukarı doğru çıkıp k ap ­
ma hareketi yaparken soluk
alm a sona erer. Don Juan,
yukarıya doğru kısa bir b a­
R e sim 81
84 SİHİRLİ GEÇİŞLER

kış atarak, elin kapacağı hedefi gözle belirlem eyi salık verirdi.
B elirlenip kapılan şey ne ise, hızla aşağı doğru çekilir; pankre­
as ile dalak çevresindeki canlılık m erkezinin üzerine konur. Bu
noktada nefes verilir. Aynı hareket sağ kolla da yapılarak, ener­
ji karaciğer ve safrakesesi civarındaki m erkezin üzerine getiri­
lir.
Ş am anlara göre, niyet enerjisi aşağı doğru çekilm eye eği­
limlidir, ancak aynı enerjinin daha özel bir bölüm ü başın üze­
rindeki bölgede kalır. O enerji bu sihirli geçişle toplanır.

34. Başın Ü zerin deki E nerjiye U zanm a


Sol kol, el bir şeyi kapacakm ış gibi açıla­
rak, olabildiğince yukarıya uzatılır. Aynı an­
da beden, sağ bacak üzerinde yukarı doğru
zıplar. Sıçrayış en yüksek noktasına ulaştı­
ğında, el bilekten içeri doğru dönerek ön-
kolla bir kanca biçim i oluşturur (res. 83),
sonra ağır ağır ve güçlü bir şekilde aşağıya
doğru kepçelem e hareketi yapar. Sol el he­
m en pankreasla dalak çevresindeki canlılık
m erkezini ovuşturur.
Bu hareket sağ kolla da, tıpkı sol kolla
yapıldığı gibi tekrarlanır. Sağ el hem en k a­
raciğer ve safrakesesi çevresindeki canlılık ^csim 83
m erkezini ovuşturur.
Şam anlar, ışıltılı küreler olan insanoğlunun güçlü bir şekil­
de yukarı sıçram asıyla, kürenin dış kenarında biriken enerjiyi
harekete geçirip toplayabileceklerine inanırlar. Bu sihirli geçiş
belirli bir iş üzerinde uzun zam an süresince yoğunlaşm adan
ötürü oluşan sorunların giderilm esine destek olarak kullanılır.
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 85

Dördüncü Grup:

Niyet Enerjisini Solukla İçine Çekine

Bu grubun iiç sihirli geçişi, üç m erkezden— ayaklar, ayak bi­


lekleri ve dizkapaklarının hem en altı— niyet için enerjinin ha­
rekete geçirilm esi, toplanm ası ve aktarılm ası ile, bunun böb­
rekler, karaciğer, pankreas, dölyatağı ve cinsel organlar çevre­
sindeki canlılık m erkezleri üzerine yerleştirilm esi içindir. Bu
sihirli geçişlere soluklar eşlik ettiğinden, bunları gerçekleştiren
uygulayıcılara soluk alış ve verişlerin ağır ağır ve derin yapıl­
ması salık verilir; derin nefesler alınırken böbreküstü bezleri­
nin hem en destek alm ası için uygulayıcıların kristal berraklı­
ğında niyetine gereksinim vardır.

35. Enerjiyi U ylukların Ön K ısm ı B oyunca S ürük lem e


Kollar yanlarda ve eller sanki gaz halindeki bir m addeyi karış-
tırıyorm uş gibi sürekli bir titreşim le dalgalanırken, derin bir so­
luk alınır. Eller bele doğru kaldırılırken soluk verm e başlar;
avuçlar uyum içinde, ve büyük bir güçle, bedenin her iki yanın­
dan aşağı doğru darbe indirir (res. 84). K ollar yalnızca hafifçe
bükülm üştür; öyle ki avuçlar m idenin sadece üç-beş santim al­
ıma gelm ektedir. E ller beş-on santim açıkta, önkollarla doksan
derece açıda, ve p arm aklar ileriye doğru dönüktür. A ğır ağır, ve
dokunm aksızın, eller içe, bedenin önüne doğru bir daire çizer;
kolların, m idenin, ve bacakların kasları tüm üyle gerilm iştir
(res. 85). Aynı biçim de ikinci bir daire yapılırken, soluk kenet­
lenmiş dişlerin arasından tüm üyle dışarı verilir.
Yeni bir nefes alınır; bedenin önünde içe doğru üç daire
daha yapılırken hava ağır ağır dışarı verilir. S onra eller uyluk­
ların ön kısm ına geri getirilir; parm aklar hafifçe yukarıya doğ­
ru dönük şekilde, diz kapaklarına kadar tüm uyluklar boyunca
avuçların alt kısım ları ile kaydırılır. O zam ana kadar soluk tü­
müyle verilm iş olur. D izkapaklarının altına parm ak uçları ile
bastırılırken üçüncü bir derin soluk alınır. Baş, aşağıya doğru
bakm aktadır, ve bel kem iği ile bir hizadadır (res. 86). S onra
86 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 84 Resim 85 Resim 86


dizler dikleştirilirken, parm akları pençe şeklinde kıvrılm ış eller
uyluklardan kalçalara kadar çekilir, ve bu arada soluk ağır ağır
verilir. Verilen nefesin son bölüm ü ile, eller pankreas ve kara­
ciğer çevresindeki iki ayrı canlılık m erkezi üzerini sıvazlar.

36. E nerjiyi B acakların Y anlarından Ç ekm e


B edenin iki yanındaki eller sürekli bir titrem e ile sallanırken
derin bir soluk alınır. Tıpkı bir önceki sihirli geçişte yapıldığı
şekilde eller aşağıya vurulur. O anda soluk verm e başlar, bu
arada eller bedenin iki yanında benzer biçim de, ancak bu kez
dışarıya doğru iki küçük daire çizer. K olların, m idenin, ve ba­
cakların kasları aynı derecede gerilm iştir. D irsekler sıkı tutulur,
am a hafifçe bükülüdiirler (res. 87).
İki daire çizildikten sonra tüm soluk verilm iştir; burada
derin bir soluk alm a başlar. H ava yavaşça dışarıya verilirken
dışarıya doğru üç daire daha yapılır. Sonra eller kalçaların yan­
larına getirilir. P arm aklar biraz yukarıya doğru kaldırılır; elle­
rin alt kısm ıyla bacakların dış kısm ı sıvazlanarak aşağıya doğ­
ru, parm aklar ayak bileğinin yan tarafındaki çıkık kem iğe ula­
şana dek inilir. B aş bedenle bir hizada, aşağıya doğru bakm ak­
tadır (res. 88). S oluk verm e orada sona erer; işaretparm ağı ve
ortapaırnak ile çıkık kem iğin altına bastırılırken derin bir soluk
alınır (res. 89). Eller, parm aklar pençe biçim inde kıvrılm ış ola-
NİYETİ HAZIRLAMA DİZİSİ 87

Resim 87 Resim 88 Resim 89


rak bacakların yanlarından kalçalara kadar çekilirken yavaş bir
soluk verm e başlar. Avııç içleri iki ayrı canlılık m erkezini sı­
vazlam a hareketi yaparken soluk verm e tam am lanır.

37. E nerjiyi B acakların Ön K ısm ından Ç ekm e


Tekrar, derin bir soluk alınır— bu arada bedenin iki yanında d u ­
ran eller sallanır. H er iki kol, geriye doğru başlayarak, ve başın
üzerinden geçerek iki daire çizer (res. 90); sonra bedenin ö nün­
de, avuç içleri yere, parm ak uçları ileri doğru bakar durum da

R esim 90 R esini 91 R e sim 92


X8 SİHİRLİ GEÇİŞLER

güçlü bir darbeyle durur. O rada yavaş bir soluk verm e başlar;
eller solla başlayarak, sırayla üç kez öne ve arkaya, sanki düz
bir yüzey üzerinde kayıyorm uş gibi hareket eder. Soluk verm e
her iki avucun alt kısm ı göğüs kafesine değdiği anda sona erer
(res. 91). O rada derin bir soluk alınır. Sol el bir kaym a hareke­
tiyle sola doğru, onu izleyen sağ el de sağa doğru götürülür; bu,
üç kez sırayla yapılır. Bu hareket avuçların alt kısım ları göğüs
kafesine dayalı, başparm aklar da nerdeyse birbirine değecek
konum a getirilince sona erer (res. 92). Sonra her iki el bacak­
ların ön kısm ında aşağı doğru kaydırılarak bileklerin önündeki
tendonlara ulaşana dek inidirilir (res. 93). Soluk verm e burada
sona erer. D erin bir nefes alınır, bu arada ayak başparm ağı, ten-
don fırlayacakm ış gibi gerilene kadar kaldırılır, her iki elin işa­
ret ve ortaparm akları tendonların üzerine bastırarak onları tit­
reştirirler (res. 94). P arm aklar pençe biçim inde kıvrılarak, eller
bacakların ön kısm ından kalçalara doğru çekilirken ağır bir so­
luk verm e başlar. Soluk verm e biterken avuçlar canlılık m er­
kezlerini hafifçe ovuşturur.

Resim 93 Resim 94
İkinci Dizi
Dölyatağı Dizisi

Don Juan M atu s’a göre, eski çağ M ek sik a’sı şam anlarının k en ­
dilerine özgü ilgi alanlarından biri de, dölyatağının özgür kılın­
ması olarak nitelendirdikleri olguydu. A çıklam asına göre, döl-
yatağının özgür kılınm ası onun ikincil işlevlerinin ayırdına va­
rılm asını gerektiriyordu; noıınal şartlarda rahm in birinci işlevi
ürem e olduğuna göre, o büyücüler onun ikincil olduğunu kabul
ettikleri işleviyle ilgileniyorlardı sadece: evrim ile. D ölyatağı
bağlam ında evrim , onlar için, dölyatağının dolaysız bilgiyi iş­
90 SİHİRLİ GEÇİŞLER

lem e kapasitesinin uyandırılm ası, ve ondan tam yararlanılm a-


sıydı. B aşka bir deyişle, bizim aşina olduğum uz yorum lam a
sürecinin desteği olm adan duyusal verileri kavram a, ve doğru­
dan yorum lam a olasılığıydı.
Şam anlar için, uygulayıcıların ürem ek üzere toplum sallaş­
mış varlıklar olm aktan çıkıp evrim yetisi olan varlıklara dönüş­
m eleri, enerjiyi evrendeki akışı içinde görm enin bilincine var­
dıkları andır. Şam alıların görüşüne göre dişiler, dölyatağının et­
kisi yüzünden, enerjiyi doğrudan görm e konusunda erkekler­
den daha hazırlıklıdırlar. G ene şam anlara göre, norm al koşul­
lar altında, kadınların sahip olduğu bu yatkınlığa karşın, ne ka­
dınların ne de erkeklerin enerjiyi doğrudan gördüklerinin düşü­
nüp taşınarak bilincine varm aları nerdeyse olanaksızdır. Bu ye­
teneksizliğin nedeni, şam anların hicivci biçim de değerlendir­
dikleri bir şeydi; insanoğluna enerjiyi doğrudan görm esinin do­
ğal olduğunu işaret edecek kim senin bulunm am ası gerçeğiydi
bu.
Şam anların ileri sürdüğüne göre kadınlar, bir dölyatağına
sahip oldukları için, enerjiyi doğrudan görm e yetenekleri ko­
nusunda son derece çok yönlü ve kendi başlarına buyruk iseler
de, insan ruhunun bir zaferi olm ası gereken bu başarının değe­
ri genellikle pek takdir edilm ez. K adınlar asla yeteneklerinin
bilincinde değildir. E rkekler bu konuda daha beceriklidir. O n­
lar için enerjiyi doğrudan görm ek daha güç olduğu için, bu ba­
şarıyı elde ettiklerinde değerini bilirler. Bu yüzden enerjiyi
doğrudan algılam anın sınırlarını saptayan, ve bu olguyu betim ­
lem eye çalışanlar erkek büyücülerdir.
D on Juan bana bir gün, “ B üyücülüğün tem el önerm esi,”
dedi, “bizim a lg ılayıcılar olduğum uzdur:; eski çağlarda M eksi­
k a ’da yaşayan benim silsilem in şam anları tarafından keşfedil­
m iştir bu. İnsan bedeninin tam am ı algılam a için bi araçtır. B u­
nunla birlikte, görselliğim izin ağır basm ası, algılam aya genel­
de gözlerin üstünlüğünü getirir. Bu durum , eski büyücülere gö­
re, saf bi yırtıcılık dönem inin kalıtıdır sadece.
“Eski büyücülerin günüm üze dek gelm iş olan çabaları,”
diye devam etti, “kendilerini yırtıcının gözüyle görülen âlem in
ötesine yerleştirm e üzerine kurulm uştu. Y ırtıcının gözünün
DÖLYATAĞI DİZİSİ 91

m ükem m ellik ölçüsünde görsel olduğunu; bunun ötesindeki


âlem in ise saf algılam a âlem i olduğunu, oysa onu görselliğin
saptam adığını düşünüyorlardı.”
Bir başka seferinde, saf algılam a âlem ine girm elerini ko­
laylaştıracak organik çatıya, yani dölyatağına sahip olm alarına
karşın, kadınların bunu kullanm akla ilgilenm em elerinin eski
M eksika büyücüleri arasında tartışm a konusu olduğunu söyle­
mişti. O şam anlar, em rine am ade sonsuz erk bulunduğu halde
bunu kullanm akla hiç ilgilenm em esini, kadının çelişkisi olarak
görüyorlardı. Bununla birlikte, don Juan ilgi eksikliğinin doğal
değil, öğrenim sonucu edinilm iş bir şey olduğundan em indi.
D ölyatağı ile ilgili sihirli geçişlerin am acı Tensegrity uy­
gulayıcılarına birazcık ipucu verebilm ektir; ve bu am aç, kadı­
nı kayıtsızlaştıran zararlı toplum sallaşm anın etkisini geçersiz
kılabilm e olasılığına ilişkin entellektiiel bir heyecandan çok
daha fazlasını kapsıyor olm alı. A ncak, bir uyarı da yapm ak ge­
rekiyor; don Juan M atus kadın öğrencilerine bu sihirli geçişle­
ri uygularken büyük özenle ilerlem elerini öğütlüyordu. D ölya­
tağı ile ilgili sihirli geçişler rahim ile yum urtalıkların ikincil iş­
levlerini destekleyen geçişlerdir; bu ikincil işlevler, duyusal v e­
rilerin kavranm ası ve yorum lanm asıdır.
Don Juan dölyatağına algılam a kutusu diyordu. O da ken­
di silsilesinin öbür büyücüleri gibi, rahim ve yum urtalıkların
ürem e döngüsünden çıkarıldıklarında algılam a araçları haline
gelerek evrim in m erkezini oluşturabileceklerinden em indi. E v­
rimin ilk adım ının, insanoğlunun algılayıcı olduğu önerm esini
kabullenm ek olduğunu düşünüyordu. H er şeyden önce bunun
yapılm ası gerektiğini durm adan ısrarla tekrarlam ak hiç de g e­
reksiz sayılm azdı, ona göre.
“A lgılayıcılar olduğum uzu zaten biliyoruz. B aşka ne o la­
biliriz k i?” diye karşı çıkardım , her üsteleyişinde.
“ Düşün bunu,” diye yanıtlardı, her karşı çıkışım da. “A lgı­
lama, yaşam ım ızda çok ufak bi rol oynuyor; oysa ne olduğu­
m uzun tek yanıtı; algılayıcı olm am ız gerçeği. İnsanoğlu ener­
jiyi bütün olarak kavrayıp duyusal veriye dönüştürür. S onra bu
duyusal verileri günlük yaşam a göre yorum lar. Bu yorum lam a,
bizim algılam a dediğim iz şeydir.
92 SİHİRLİ GEÇİŞLER

“Eski çağ M ek sik a’sı şam anları, bildiğin gibi,” diye sürdü­
rüyordu, “ yorum lam anın, insan bedenini bi ışıltı küresini andı­
ran enerji alanları küm esi olarak gördüklerinde keşfettikleri
yoğun parlaklık noktasında, yani birleşim noktasında oluştu­
ğundan em indiler. K adınların üstünlüğü, birleşim noktasının
yorum lam a işlevini dölyatağına aktarabilm e yetenekleridir. Bu
işlev aktarılm asının sonucu hakkında konuşulam az, yasaklan­
dığı için değil; betim lenem eyecek bi şey olduğundan.”
Don Juan, “D ölyatağı,” diye sözlerini sürdürüyordu, “ger­
çekten bi kargaşa içinde; doğum anından ölüm anına dek yatış­
tırılm ış olarak var olan, ve hiç kullanılm ayan bu üstü örtülü y e­
teneği yüzünden. Bu yorum lam a işlevi hiç durm adığı halde,
tam bilinçlilik düzeyine de hiçbi zam an çıkarılm am ıştır.”
Don J u a n ’ın savına göre eski çağ M ek sik a’sı şam anları, si­
hirli geçişleri vasıtasıyla kadın uygulayıcılarında dölyatağının
yorum layıcı yeteneğini bilinçlilik düzeyine çıkarm ışlar, ve bu
yolla aralarında evrim sel bir değişim başlatm ışlardı; yani döl-
yatağını bir ürem e organından evrim in aracına dönüştürm üş­
lerdi.
Ç ağdaş insanın dünyasında evrim , değişik türlerin, kendi­
lerinde m eydana gelen farklılıkları döllerinde gerçekleştirecek
şekilde başarılı ürem e yapana dek, doğal ayıklanm a süreciyle
ya da ayırdedici niteliklerin aktarılm asıyla kendilerini değiştir­
m eleri olarak tanım lanır.
Y üzyıldan fazla bir süre önce biçim lendirilm iş ve günü­
m üze dek süregelm iş olan evrim kuram ı, yeni bir tür hayvan ya
da bitkinin devam lılığına, çevresine en iyi uyum sağlayan özel­
liklere sahip bireylerin sağ kalm asını destekleyen doğal ayıkla­
m a sürecinin neden olduğunu; ve evrim in şu üç ilkenin etkile­
şim iyle oluştuğunu söyler: bir, soyaçekim ; benzer organik b i­
çim leri bir kuşaktan öbürüne aktaran tutucu güç, iki, çeşitlem e;
tüm yaşam biçim lerinde m evcut olan farklılıklar, ve üç, belirli
bir ortam da hangi çeşitlem elerin üstünlükler bağışlayacağını
saptayan varoluş m ücadelesi. Bu son ilke, hâlâ geçerliliğini ko­
ruyan düsturun doğm asına yol açm ıştı: “en çok uyum sağlam ış
olanın hayatta k alm ası.”
E vrim , bir kuram olarak m uazzam boşluklar içeriyor; çok
DÖLYATAĞI DİZİSİ 93

fazla kuşkulanılacak yanı var. Bilim adam larının hiç duım am a-


casına yarattıkları sınıflandırm a dizgeleri için sonu açık bir sü­
reç, olsa olsa. Ne var, kuram ın boşluklarla dolu olduğu gerçe­
ği değişm iyor. Evrim hakkında bildiklerim iz, bize evrim in ne
olduğunu açıklamıyor.
D on Juan M atu s’un inancı, evrim in çok derin düzeyde n i­
yetlenm enin ürünü olduğuydu. B üyücüler söz konusu olduğun­
da, bu derin düzey, onların içsel sessizlik olarak adlandırdıkla­
rı olguyla işaretleniyordu.
“Ö rneğin,” dem işti, bu olguyu açıklarken, “büyücüler, di­
nozorların uçm aya niyetlendikleri için uçtuklarına inanırlar.
A m a bırak kabullenm eyi, anlam ası bile zor olan şu: kanatlar
uçm a yollarından sadece birisi; bu olayda dinozorların çözü­
mü. B ununla birlikte bu çözüm tek olasılık değil. Ö ykünm e yo­
luyla kullanım ım ıza açık olan tek olasılık, sadece. U çaklarım ız
dinozorlara öykünerek kanatlarla uçuyorlar, belki de dinozor­
ların zam anından bu yana uçm aya bi kez daha hiç niyetlenil­
m em iş olduğundan. Belki de kanatların alınm asının tek nedeni
bunun en kolay çözüm olm ası.”
Don Juan, şimdi buna niyetlenm em iz durum unda uçm ak
için kanatlar haricinde başka ne seçenekler olabileceğini bil­
m enin yolu olm adığı görüşündeydi. Israrla belirttiğine göre, n i­
yetlenm e sonsuz olduğuna göre, zihnin, akıl yürütm e ve sonuç
çıkarm a süreçlerini izleyerek uçm a konusunda var olabilecek
seçenekleri hesaplam a ve saptam asının hiçbir m antıksal yolu
yoktu.
Dölyatağı serisinin sihirli geçişleri aşırı derecede etkileyi­
ci olduğu için, tutum lu biçim de uygulanm aları gereklidir. Eski
çağlarda erkeklerin onları uygulam aları yasaktı. D aha yakın
zam anlarda, büyücüler arasında bu sihirli geçişleri daha çok
küm esel olarak kabullenm e eğilim i doğdu; böylece onların e r­
keklerin de hizm etine sunulm ası olasılığı arttı. Yalnız bu olası­
lık gene de çok nazik olduğu için dikkatle ele alınm alıdır— bu,
büyük konsantrasyon ve kararlılık gerektirir.
Sihirli geçişleri öğreten erkek Tensegrity uygulayıcıları,
çok güçlü etkileri yüzünden, ortaya çıkardıkları enerjiyi cinsel
bölgelerinin üzerinden sadece yavaşça geçirerek uygulam ayı
94 SİHİRLİ GEÇİŞLER

yeğlediler. Bu ölçü, derin ya da kötü etkiler yaratm adan, yarar­


lı bir sarsıntı sağlam ada yeterli olm uştur.
D on Ju a n ’ın açıklam asına göre, kendi silsilesinin büyücü­
leri, belirli bir noktada erkeklerin bu sihirli geçişleri uygulam a­
larına izin veriyorlardı; çünkü bunların ortaya çıkardığı enerji­
nin erkek cinsel organlarının ikincil işlevlerini uyandırm a ola­
sılığı vardı. O büyücülerin, erkek cinsel organlarının ikincil iş­
levinin dölyatağınınkine hiç benzem ediğine inandıklarını söy­
lüyordu; çünkü erkeklerde cinsel organlar bedenin dışına doğ­
ru sarktığı için duyusal verilerin yorum lanm ası m üm kün ola­
m azdı. Bu özel koşullardan ötürü, onların vardığı sonuç şuydu:
erkek cinsel organlarının ikincil işlevi, evrim sel destek olarak
adlandırdıkları şeydi; eski çağ M ek sik a’sı büyücülerinin bü­
külm ez niyet, ya da berrak zihinli am aç ve konsantrasyon d e­
dikleri olağanüstü başarılara ulaşm aları için erkekleri ileriye
fırlatan bir sıçram a tahtasıydı bu.
D ölyatağı serisi dört bölüm e ayrılm ıştır— bunlar don Juan
M atu s’un dört öğrencisine aittir: Taisha Abelar, Floı inda Doıı-
ner-G rau, C arol Tiggs, ve bir de don Ju a n ’ın dünyasına doğ­
m uş olan M avi Ö n c ü ’ye. İlk bölüm Taisha A b e la r’a ait olan üç
sihirli geçişten oluşm uştur; ikinci bölüm de doğrudan Floıinda
D onner-G rau ile ilintili bir sihirli geçiş vardır; üçüncü bölüm
Carol T ig g s’e özgü olan üç sihirli geçiş içerir; dördüncü bölüm
ise, M avi Ö n cii’nün beş sihirli geçişinden ibarettir. H er bölü­
m ün sihirli geçişleri belirli bir tip bireye uygundur. Tensegrity
onları herkesin yararlanm asına elverişli kılmıştır, ancak gene
de bu dört kadının tem sil ettiği türde kişilik yapılarına göre ay­
rılan eğilim ler gösterirler.

Birinci Grup:

Taisha A belar’a Ait Sihirli Geçişler

Bu grubun üç sihirli geçişi, altı belirli bölgeden dölyatağı için


DÖLYATAĞI DİZİSİ 95

enerji toplam ak üzere düzenlenm iştir; bu bölgeler şunlardır:


bedenin sol ön ve sağ ön bölüm leri, kalçalar hizasında bedenin
solu ve sağı ile kürek kem iklerinin arkası, ve başın üzeri. Eski
çağ M ek sik a’sı şam alılarının açıklam ası, dölyatağı için uygun
enerjinin özellikle o bölgeler üzerinde biriktiği, bu sihirli geçiş­
lerdeki hareketlerin sadece bu enerjiyi toplam aya uygun anten­
ler olduğu yönündeydi.

1. Enerjiyi İşaret Parm ağı ve O rtap arm ak ile B edenin


Ö nünden Ç ıkarm a
Bu sihirli geçişi gerçekleştiren bir Tensegrity uygulayıcısının
peşinde olduğu ilk duyum , elin arkasındaki tendonlarda bir
baskıdır; bu da işaretparm ağı ve ortaparm ak dim dik uzatılm ış
durum dayken aralarını olabildiğince açm a ile elde edilir. Son
iki parm ak avuç içine doğru bükülm üştür ve başparm ak onları
tutm aktadır (res. 95).
Sihirli geçiş, sol ayağı sağ ayağa dik açı yapacak şekilde
bir T konum unda bedenin önüne koym akla başlar. Sol kol ve
sol bacak eşzam anlı olarak öne doğru bir seri dairesel hareket­
ler yapar. Sol bacak daireyi, önce ayak parm aklarının dibinde­
ki kısm ı, sonra tüm ayağı kaldırarak başlatır; parm aklar yukar­
da tutularak havada öne doğru daire çizen, ve topuk üzerinde
sona eren bir adım atılır; beden öne doğru eğilerek sol uyluğun
96 SİHİRLİ GEÇİŞLER

önündeki bir kas üzerinde baskı yaratılm ış olur.


Bu hareketle eşzam anlı olarak, sol kol da tam bir daire çi­
zecek şekilde başın üzerinden öne doğru döner. İşaretparm ağı
ve ortaparm ak düm düz uzatılm ıştır, elin ayası sağ tarafa dö­
nüktür. Tüm hareket boyunca elin arkasındaki tendonların üze­
rinde azam i baskıyı sürdürm ek gereklidir (res. 96). Kol ve aya­
ğın üçüncü dairesel hareketinin sonunda bedenin ağırlığı öne
aktarılarak ayağın tüm tabanı hızlı bir vuruşla yere basar. Aynı
anda, işaretparm ağı ve ortaparm ak düm düz uzatılm ış, elin aya­
sı da sağa dönük olacak şekilde, kol sanki bir bıçak saplıyor-
m uş gibi ani bir hareketle öne doğru fırlatılır; bu arada bedenin
sol yanının tüm kasları gergin ve kasılı durum dadır (res. 97).
İleriye doğru uzatılm ış parm aklarla, yana yatık bir S haıfi
çiziliyorm uş gibi bir dalgalanm a hareketi yapılır. S tam am lan­
dığı anda, bilek, p arm ak uçlarının yukarıya bakm asını sağlaya­
cak biçim de bükülür (res. 98). Sonra bilek bu kez parm aklar
tekrar ileriye bakacak şekilde bükülür, iki parm ak sağdan sola
doğru yatay bir darbeyle S ’yi ikiye böler. P arm ak uçları yuka­
rıya bakacak şekilde, bilek bir kez daha bükülür, ve elin ayası
yüze doğru dönük olacak biçim de soldan sağa doğru bir süpür­
m e hareketi yapar. Elin ayası dışa bakm ak üzere döndürülür, ve
bu arada kol sağdan sola doğru süpürm e hareketi yapar. Sol kol
göğüs hizasına geri getirilir; parm aklar düm düz uzatılm ış, ve

R esim 9S R e sim 99 R esim 100


DÖLYATAĞI DİZİSİ 97

elin ayası aşağı dönük biçim deyken ileri doğru iki bıçaklam a
hareketi yapılır. Elin ayası bir kez daha yüze doğru döndürülür,
ve el tıpkı bir önceki gibi tekrar soldan sağa ve sağdan sola
doğru süpürm e hareketi yapar.
A ğırlık arkadaki ayağa aktarılarak, beden öne doğru hafif­
çe eğilir. Sonra parm aklar pençe biçim inde kıvrılm ış olarak,
bedenin önündeki bir şeyi kapm ak istiyorm uş gibi, bel hizasın­
dan ileri doğru uzanır; sert bir m addeyi güç sarl'ederek çıkarı-
yonnuşçasına, önkolun ve elin kasları ile tendonları gerilm iştir
(res. 99). Pençe şeklindeki el geriye, bedenin yanına çekilir.
Sonra elin parm akları düm düz uzatılır, başparm ak elin içine
dönük ve öbür parm aklar orta ve dördüncü parm ak arasından
bir V harfi yapacak şekilde açılm ış olarak dölyatağı üzerini, ya
da erkeklerde cinsel organların üzerini sıvazlar (res. 100).
B acakları değiştirm ek için hızlı bir sıçram a yapılır; böyle-
ce sağ ayak tekrar bir T m eydana getirecek şekilde sol ayağın
önüne getirilir. Aynı hareketler sağ kol ve bacakla tekrar edilir.

2. E nerjiyi Dölyatağı için H arekete G eçirm ek Üzere Z ıpla­


ma, ve Onu Elle K apm a
Bu sihirli geçiş sağ ayağı sol ayağın önüne bir T konum unda
dik olarak yerleştirm ekle başlar. Sağ topukla yere h afif bir v u ­
ruş yapılır—-bu vuruş sağ ayağın yaptığı küçük sıçram a için bir
itici güç işlevi görür; bu sıçram a sağ ayağın pannakları öne
doğru bakarken sona erer; hem en arkasın­
dan sol ayak yana doğru bir adım lık sıçra­
ma yapar; bu da topuğu sağ ayağa dik gele­
cek şekilde yere basarken sona erer. Sol
ayağın geri kalan bölüm ü, ağırlığı sol baca­
ğa aktararak yere değer; bu arada el, pençe
yapılarak, sol kol bedenin önündeki bir şe­
yi kavrıyorm uş gibi bir kapm a hareketi y a­
par (res. 101). Sonra el sol yum urtalığın ol­
duğu bölgeyi yavaşça sıvazlar.
Sol topuğun bir sıçrayışı, bu kez önce­
ki hareketlerin izdüşüm ü olan bir hareketler
dizisi için itme gücü oluşturur. Resim 101
98 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Bu sihirli geçişte, ayağın devinim i ile harekete geçirilen


enerji yukarıya doğru seker, ve her iki elle sırayla yakalanıp,
rahim ile sol ve sağ yum urtalıklar üzerine yerleştirilir.

3. E nerjiyi Y um urtalıklar Ü zerine Şam arlam a


Ü çüncü sihirli geçiş, sol kolu başın üzerinden çevirip geriye,
kürek kem ikleri yönünde içeriye doğru, ve elin ayası yukarı
bakacak şekilde çene hizasına ulaşana dek tekrar dışarıya dön­
dürm ekle başlar. El yukarıya kalkıp sağa doğru dönen bir daire
çizer; belin sağ yanm a gelene dek aşağıya doğru yoluna devam
eder, sonra tekrar yukarıya dönüp başın üzerinden geçerek bir
sekiz çizim ini tam am lar. E lin ayası döndürülerek ileriye bakar
k onum a getirilir (res. 102). El güçlü bir şekilde aşağı indirilip
sol yum urtalığın hem en önündeki bölgeyi adeta şam arlar (res.
103). Sonra sol yum urtalığın çevresindeki bölge elle hafifçe sı­
vazlanır.
Aynı sıralam a sağ kolla tekrar edilir.

Resim 102 Resim 103


DÖLYATAĞI DİZİSİ 99

İkinci Grup:

Florinda Donner-Grau ile Doğrudan İlintili Bir


Sihirli Geçiş

Bu grupta yalnızca bir tek sihirli geçiş var. B u sihirli geçişin et­
kisi, Florinda D o nner-G rau’nun kişiliği ile m utlak şekilde
uyumlu. Don Juan M atus onu çok açık sözlü sayardı; öylesine
açık sözlüydü ki, bu özelliği bazen dayanılm az olurdu. Bu doğ­
ruculuğun bir sonucu olarak, onun büyücülerin dünyasındaki
etkinlikleri, her zam an evrim leşm e hedefine, ya da dölyatağı-
nın bir üretkenlik deposu ya da destekleyicisi olm aktan çıkıp,
normal bilişim izin parçası olm ayan düşüncelerin ele alınabile­
ceği bir farkındalık organına dönüşm esi am acına yönelikti.

4. Sfenks Pençeleri
Bu sihirli geçiş hızlı, derin bir soluk alm a ile başlar. B ileklerin
bedenin ön kısm ına güçlü bir darbesiyle, keskin bir biçim de
nefes verilir. Bu darbeyi yapm ak için eller önkollara dik açı ya­
pacak şekilde, sertçe aşağıya doğru çevrilir, parm aklar yere
doğru tutulur, darbe yüzeyi de bilek bölgesinde ellerin arka kıs­
mı olur.
E ller om uzların hizasına dek çıkarılır; önkollarla düz bir
çizgi oluşturacak biçim dedir, avuçlar ileriye bakm aktadır. D e­
rin bir soluk alınır. Sonra avuçlar aşağıya doğru dönük olarak,
eller bir darbe ile kalçaların hizasına kadar iner (res. 104). S o­
luk sertçe verilir. Eller tekrar om uzların üzerine kaldırılırken
gövde öne döner, ve derin bir soluk alınır. E ller hâlâ om uz h i­
zasının üzerinde iken gövde sağa çevrilir. Sonra avuçlar aşağı
bakar biçim de, her iki el de kalça hizasına kadar bir darbeyle
iner, ve bu arada soluk verilir.
H er iki el de sonra bedenin sağ yanına yönelir; el ayaları
sola dönük, sanki sıvı bir m addeyi avuçlar gibi hafifçe çukuı-
laştırılmıştır. H er iki kol da, sağdan sola, sonra tekrar sağa doğ­
ru, bedenin önünde yatay bir sekiz çizerler. Bunu yapm ak için
önce belin bir kıvrılışını izleyerek kollar iyice sola doğru götü-
100 SİHİRLİ GEÇİŞLER

rülür, sonra belin ters yöne kıvrılışıyla sağa doğru döndürülür.


El ayaları bu kez ters taraftaki bir sıvıyı avuçlarm ış gibi gene
hafifçe çukurlaştırılm ıştır— bu kez avuç içleri sağa doğru dö­
nüktür (res. 105).
Sekiz çizm e tam am landığında sol el sol kalçanın üzerinde­
dir, bu arada sağ kol sağa doğru ilerlem eye devam eder; başın
üzerine çıkar, ve geriye doğru büyük bir halka çizerek öne, çe­
ne hizasına gelir; elin ayası yukarı dönük olarak halkayı bitirir.
El harekete devam ederek sola doğru, yüzün önünden ve sol
om zun üzerinden bir halka daha yapar. Sonra kalça hizasında
bedeni düz bir çizgi halinde keserek sekiz figürünü ikiye böler
(res. 106). O radan elin ayası bedene döner; sağ yum urtalığın
üzerinde, sanki kınına giren bir bıçakm ış gibi kaydırılır.
Ayni hareketler tüm üyle tekrarlanır; yalnız bedenin önce sağ
yanına darbe ile başlanarak bu kez son hareketi sol kolun yap­
m ası sağlanır.

Resim 104 Resim 105 Resim 106


DÖLYATAĞI DİZİSİ 101

Ü çüncü Grup:

Carol Tiggs’e Özgü Sihirli geçişler

Ü çüncü gurubun üç sihirli geçişi, doğrudan dölyatağı bölgesin­


deki enerji ile ilgilidir. Bu özellik, bu üç sihirli geçişi olağanüs­
tü etkili yapar. D ölyatağı duyum larının uyanışını idare edilebi­
lir bir düzeyde tutabilm ek için, ılım lılık şiddetle salık verilir.
A ncak bu şekilde davranılarak, bu duyum ların âdet öncesi san­
cıları ya da yum urtalıklarda ağırlık duygusu gibi tek yönlü yo­
rum lanm alarından kaçını labil ir.
Don Juan M atııs’un üç kadın öğrencisine anlattığına göre,
dölyatağının uygun sihirli geçişlerle uyandırılm ış olan ikincil
işlevleri, duyusal veri olarak rahatsızlık verir; am a enerji düze­
yinde gerçekleşen olgu, dölyatağının burgacına enerji akışıdır.
O ana dek ışıltılı kürenin yüzeyinde kullanılm adan duran ener­
ji, aniden o burgacın içine düşm ektedir.

5. E nerjiyi D ölyatağında Y ığm ak


Birinci sihirli geçiş, iki eli dölyatağı bölgesine koym akla baş­
lar. B ilekler keskin biçim de biikiilü, el ayaları çukurlaştırılım ş-
tır— parm aklar dölyatağına yöneliktir.

R esim 107 R esim 108 R esim 100


102 SİHİRLİ GEÇİŞLER

E ller açılır, parm ak uçları birbirine doğru döndürülür. S on­


ra önce yukarıya ve dışarıya, sonra da aşağıya doğru gelerek,
dölyatağının tam üzerinde bitecek şekilde geniş bir daire çizer­
ler (res. 107). B undan sonra eller birbirinden bedenin genişliği
kadar m esafede ayrılır (res. 108); sanki ağır bir topu yam yassı
eziyorm uş gibi dölyatağının m erkezine doğru güç sarfedeıek
getirilir. Aynı hareket tekrar edilerek, eller birbirine daha da ya­
kına konum a getirilir— top daha da fazla eziliyoım uş gibi.
S onra top, kavrayan ve yırtan ellerin güçlü bir devinim iyle p ar­
çalanır (res. 109). E ller bundan sonra rahim ve yum urtalık böl­
gesini sıvazlar.

6. E nerjiyi H arekete G eçirip D oğrudan D ölyatağına Y ö­


neltm e
Bu sihirli geçiş, kollar bedenin önünde gerili durum da, ve elle­
rin arkaları birbirine değer biçim de iken nefes verm eyle başlar.
D erin bir soluk alınırken kollar yanlara doğru açılarak birbirin­
den ayrılır; önkollar bedenin önünde, göğüs hizasında birbirine
değerken, dirsekler hafifçe bükük, kollar öne doğru uzatılm ış
konum da iken sona eren yarım -daireler çizerler. Avuç içleri yu­
karıya doğrudur. Sonra gövde hafifçe öne doğru eğilir, bu ara­
da önkollar geriye doğru çekilir, önkollar yanyana, ve birbirine
değecek biçim de iken dirsekler karın boşluğu üzerinde tutulur

R esim 110 R e sim I I I R e sim 112


DÖLYATAĞI DİZİSİ 103

(res. 110). Sonra yavaş bir soluk verm e başlar, ve şu hareketler


boyunca sürer: sol bileğin arkası sağ bileğin iç kısm ı üzerine
yerleştirilir, bir X harfi yapacak biçim de kollar hareket ettirilir;
avuç içleri önce beden yönünde içe doğru, sonra ileriye baka­
cak şekilde çevrilerek bilekler döndürülür— bu arada bileklerin
X şekli bozulm az; sol el sağ elin üzerinde hareketi bitirir (res.
111). Eller yum ruk yapılarak şiddetle birbirinden ayrılır (res.
112); sonra soluk verm e sona ererken sağ ve sol yum urtalıkla­
rın üzerine getirilir.

7. Zararlı E nerjiyi Sıkarak D ölyatağm dan D ışarıya Ç ık ar­


ına
Sol el, ayası yukarı gelecek şekilde bedenin önünde tutulur.
Dirsek dik açı yapacak şekilde büklilü ve göğüs kafesine d ay a­
lı durum dadır. Sol elin işaret ve ortaparm akları düm düz uzatıl­
mış, öbür iki parm ak ise başparm ak tarafından avuç içine bas­
tırılmıştır. Sol elin uzatılm ış iki parm ağı, sağ el tarafından alt­
tan kavranır, ve sanki köklerinden bir şey çıkarılıp uca doğru
getiriliyorm uşcasına sıkılır (res. 113). Sonra sağ el o iki p ar­

R esini 113 Resim 114

m aktan çıkardığı şeyi şiddetle silkeliyorm uş gibi, bedenin sağ


yanında, elin arkasından aşağıya doğru bir şaklatm a hareketi
yapar. Sol elin başp annağı tuttuğu iki parm ağı bırakır, ve işa-
104 SİHİRLİ GEÇİŞLER

retparm ağı ile ortaparm ak birlikte; dördüncü ve beşinci p ar­


m aklar da birlikte olm ak üzere el bir V harfi biçim ine getirilir.
Elin ayası sol yum urtalık bölgesini hafifçe sıvazlar. Aynı hare­
ketler sağ elle tekrar edilir.
Bu sihirli geçişin ikinci kısm ı için, gövde şiddetli bir b i­
çim de öne doğru eğilir. Sol kol bacakların arasına sarkıtılır;
dirsek göbek bölgesine yaslanm ış durum dadır. Sihirli geçişin
ilk bölüm ündeki hareketler tüm üyle tekrar edilir, yalnız bu kez
sol elin uzatılan iki parm ağı sağ el tarafından üstten kavranır
(res. 114, 115). Aynı hareketler sağda tekrarlanır.

D ördüncü Grup:

Mavi Ö n cü ’ye Ait Sihirli geçişler

Bu grubun sihirli geçişleri, tüm serinin doğal bir sonucudur. Bu


geçişler grubunun itici gücü, insani olm ayan bir ruh durum u­
dur. Soluk alıp verm eler keskin, am a derin değildir, ve hareket­
lere, dışarıya verilen soluğun şiddetli tıslam a sesi eşlik eder.
M avi Ö n c ü ’nün sihirli geçişlerinin değeri, her birinin, döl
yatağının ikincil işlevlerine erişm ek için gereksindiği sertliği
verm e özelliğidir; bu özellik M avi Ö n c ü ’nün durum unda ko­
laylıkla; duraklam adan tetikte olm ak biçim inde tanım lanabilir.
Bizim norm al var olm a durum um uz hakkında büyücülerin
yaptıkları eleştiri, daim i olarak otom atik pilottaym ışız gibi gö-
rünm em izdir; söylem ek istem ediklerim izi söyler, görm ezlikten
gelm em em iz gereken şeyleri görm ezden geliriz. B aşka bir d e­
yişle, bizi çevreleyenlerin ancak ani ve çok kısa çıkışlar halin­
de farkına varırız. Ç oğu zam an sadece anlık olarak, alışkanlı­
ğım ız üzere davranırız; işte bu alışkanlık aslında her şeye aldı­
rışsız olmaktır. Eski çağ M ek sik a’sı büyücülerine göre, kadın­
larda dölyatağı bu açm azı giderecek organdır— bunun için sert­
lik kazanm aya gereksinim i vardır.
DÖLYATAĞI DİZİSİ 105

8. E nerjiyi Böcek A ntenleriyle Ön Taraftan Ç ekm e


İşaretparm ağı ve ortaparm ak göğsün iki yanında V harfi konu­
m unda tutulur; bu arada başparm ak öbür iki parm ağı avuç içi­
ne bastırm aktadır ve elin ayası yukarı dönüktür (res. 116). S on­
ra avuçlar aşağıya doğru döner, iki parm ak bedenin önüne doğ­
ru fırlar, bir yandan da kenetlenm iş dişlerin arasından tıslayan,
ıslık gibi bir ses çıkarılarak keskin bir şekilde nefes verilir (res.
117). Derin bir soluk alınırken eller avuç içleri yukarı dönük
konum da göğsün iki yanına getirilir. Aynı hareket bir kez daha
tekrar edilir, eller orta ve dördüncü parm akların arasından ay­
rılmış biçim de tutularak avuç içleriyle yum urtalıklar bölgesi sı­
vazlanır.

Resim 116 R esini 117

9. E nerjiyi Yanlardan Bir A çıyla Ç ekm e


Bu sihirli geçiş, sağ ayağın üzerinde dönülüp, sol bacak kırk
beş derecelik bir açıyla öne doğru konarak başlar. Sağ ayak T
harfinin yatay çubuğu, sol bacak da dikey çubuğudur. Beden
öne ve arkaya sallanır. Sonra sol dirsek bükülür, el ayası yu k a­
rıya dönük biçim de göğüs hizasına kaldırılır. İşaretparm ağı ile
ortaparm ak V harfi biçim inde tutulur. B aşparm ak öbür iki p ar­
mağı avuç içine bastırır (res. 118). Bir darbe şeklinde, beden
106 SİHİRLİ GEÇİŞLER

keskin biçim de öne doğru eğilir. P arm aklar öne fırlatılırken


elin ayası aşağı döndürülür. N efes bir tıslam a sesiyle dışarı ve­
rilir (res. 119). El, ayası yukarı dönük olarak göğsün iki yanına
çekilirken soluk alınır. Sonra elin ayası sol yum urtalığın üzeri­
ni yavaşça sıvazlar; bu arada orta ve dördüncü parm aklar bir­
birinden ayrılm ış durum dadır.
Ayak değiştirm ek için bir sıçram a yapılır; kırk beş derece
r açı korunarak sağa doğru, yeni bir yöne dönülür. Aynı hareket­
ler sağ kollla tekrar edilir.

Resim II(S Resim 119

10. E nerjiyi B öcek K esm esiyle Y anlam asına Ç ekm e


E ller göğsün iki yanındadır; işaretparm ağı ile ortaparm ak bir V
biçim i alm ıştır; başparm ak öbür iki parm ağı avuç içine bastır­
m aktadır. El ay a la rı y u k a rıy a doğrudur. G öğüs hizası
korunarak, eller avuçların gerisindeki kısım üzerinde dön­
dürülüp birbirine doğru çevrilir. Sonra tıslayarak soluk veri­
lir— bu arada her iki kol yanlara doğru sonuna kadar açılır;
avuç içleri öne doğru dönüktür. İşaretpannağı ve ortaparm ak
sanki bir m akasın kolları im iş gibi kesm e hareketi yaparak
açılıp kapatılır— bu arada ıslık sesi çıkarılarak nefes verm e
sona erer (res. 120).
K ollar geri getirilirken soluk alınır, dirsekler indirilir, kol­
DÖLYATAĞI DİZİSİ 107

lar göğüs hizasında bedenin iki yanında dinlenm e konum una


getirilir; eller yanlara doğru işaret eder biçim dedir (res. 121).
Sonra eller bileklerin iç kısm ı üzerinde döndürülerek, işaret-
parm ağı ile ortaparm ak öne doğru bakar durum a getirilir. O rta
ve dördüncü parm aklar bundan sonra birbirinden ayrılarak,
yum urtalıkların bulunduğu bölgenin üzeri avuç içleriyle sıvaz­
lanırken tıslayarak soluk verilir.

Resim 120 Resim 121

11. Enerjiyi Her İki Elle B acakların A rasından D elerek


Ç ıkarına
Derin bir soluk alınır. Islık sesiyle uzun bir soluk verm e bunu
izler; bu arada sol el, bileği kendi çevresinde dönüş hareketi
yaparken aşağıya doğru iner; sanki bir m atkapm ışçasına,
bedenin önünde, bacakların arasındaki bir m addeyi deliyorm uş
gibidir. Sonra işaretparm ağı ve ortaparm ak iki uçlu bir pençe
oluşturur, bacakların arasındaki bölgeden bir şey kapar (res.
122), ve yukarıya doğru çeker; derin bir soluk alırken kalça
hizasına getirir. Kol, başın üzerinden bedenin arkasına doğru
döner, sol böbrek ile böbrekiisktü bezi bölgesine konur (res.
123).
Sol el orada tutulurken sağ el aynı hareketleri yapar. Sağ el
sağ böbrek ile böbreküstü bezi bölgesine getirildiği anda soluk
108 s i h i r l i g e ç i ş l e r

alınır. Sol el başın üzerinden bedenin önüne doğru döndürülür;


ortaparm ak ile dördüncü parm ak birbirinden ayrılm ış biçim de
sol yum urtalığın üzerini sıvazlar. K olun bu arkadan öne doğru
hareketine, ıslık sesiyle yapılan keskin bir soluk verm e eşlik
eder. Tekrar derin bir soluk alınır— sağ el aynı yöntem le sağ
yum urtalık üzerine getirilir.

R esim 122 Resim 123

12. E nerjiyi İki E lle Birden B acakların A rasından Delerek


Ç ıkarm a
Bu sihirli geçiş bir öncekine benzer; ancak
hareketleri ayrı ayrı yapm ak yerine, eller
delm e hareketlerini birlikte yapar. Sonra
her iki elin işaret ve ortaparm akları iki uçlu
bir pençe oluşturup, bacakların arasından
bir şey kapm a hareketini aynı anda yapar­
lar. K alça hizasına geri döner, sonra da
bedenin iki yanından geriye doğru daire
çizerek böbrekler ile böbreküstü bezlerinin
bölgesine gelirler; avuç içleri bu bölgeyi
sıvazlarken derin bir soluk alınır (res. 124).
Soluk verilirken kollar bedenin yanlarından
öne doğru yeni bir daire çizer, her iki elin
DÖLYATAĞI DİZİSİ 109

parm akları ortadan ayrılm ış şekilde sol ve sağ yum urtalıkların


üzerini sıvazlar. Kolların bu arkadan öne doğru hareketine
gene ıslık sesi çıkaran bir soluk verm e eşlik eder.
Üçüncü Dizi
Beş İlgi-Alanı Dizisi:
Westwood Dizisi

B e ş Ilg i-A la n ı D iz is i, T e n se g rity uygulayıcıları için en


önem li dizilerdendir. Takm a adı W estw ood D izisi’dir; bu ismin
takılm a nedeni, toplu olarak ilk kez Los A n g eles’daki Califor-
nia Ü n iv ersitesi’nin Pauley Salonunda öğretilm eleri, ve bu b ö l­
genin W estw ood adını taşım asıdır. Bu dizi, don Juan M atu s’un
eski çağ M eksika'sı şam an/arının beş ilgi-alanı olarak adlan­
dırdığı olguları bütünleştirm e girişim i olarak düşünülm üştü. O
büyücülerin yaptığı her şey, beş ilgi-alanı etrafında dönüyordu:
BEŞ İ LG İ- AL AN I D İ Z İ S İ : WESTWOOD DİZİSİ III

bir, sihirli geçişler; iki, kararlar m erkezi, denilen, insan bede­


ninin enerjiye ilişkin m erkezi; üç, insan farkındalığının kapsa­
mını genişletm e yöntem i olan özetlem e; dört, norm al algılam a­
nın sınırlarını yıkm anın gerçek sanatı olan rüya g ö rm e; beş, in­
san algılam asının içsel sessizlik aşam ası; o büyücülerin tüm al­
gısal ustalıklarının başlam a alanı. Beş ilgi-alanının bu dizim i, o
büyücülerin çevrelerindeki dünyayı anlam a biçim lerine göre
çizilm iş bir düzenlem eydi.
Don Ju a n ’ın fikrine göre o şam anların şaşırtıcı keşiflerin­
den biri, enerji alanlarını som ut, işlevsel birim ler halinde birbi­
rine bağlayan bir bitiştirici gücün evrendeki varlığıydı. Bu gü­
cün varlığını keşfeden büyücüler, onu enerji alanları küm eleri­
ne nüfuz edip onları birbirine yapıştıran bir titreşim , ya da bir
titreştirici koşul olarak betim lediler.
Eski çağ M ek sik a’sı şam anlarının beş ilgi-alanının bu dü­
zenlem esi bağlam ında, sihirli geçişler, o şam anların söz ettiği
titreşim durum unun işlevini yerine getirirler. O büyücüler beş
ilgi-alanının şam ancılığa özgü dizinini bir araya getirirlerken,
enerjiyi evrendeki akışı içinde görm e yeteneğini edindiklerin­
de gözlerinin önüne serilen enerji şekillenm esini kopya ettiler.
Bağlayıcı güç, sihirli geçişlerdi. Sihirli geçişler, geri kalan dört
birim e nüfuz edip onları işlevsel bir bütün halinde toparlayan
birimdi.
W estw ood Dizisi, eski çağ M eksika’sı şam anlarının m ode­
li izlenerek sonuçta dört gruba ayrılm ış; bu gruplar onları bi­
çim lendiren büyücülerin öngördüğü önem sıralarına göre dü­
zenlenm iştir: bir, kararlar merkezi', iki, özetleme', üç, rüya g ö r­
me', dört, içsel sessizlik

Birinci Grup:

Kararlar M erkezi

Eski çağlarda M ek sik a’da yaşam ış olan şam anlar ile don Ju-
SİHİRLİ GEÇİŞLER

a n ’ın silsilesinin tüm şam anları için en önem li konu, kararlar


m erkezi idi. Ş am anlar uğraşlarının eylem sel sonuçlarına göre
şuna inanırlar; insan bedeninde karar verm e için bir nokta var­
dır: V noktası— boynun alt kısm ında, köprücük kem iklerinin
bir V harfi oluşturacak biçim de bir araya geldiği göğüs kem i­
ğinin tepe bölgesindedir bu nokta. B urası enerjinin yoğunluğu­
nun nerdeyse farkedilem eyecek ölçüde inceldiği bir m erkezdir,
ve öyle özel bir tür enerjiyi depolar ki, şam anlar onu betim le­
m ekten âciz kalm ışlardır. B ununla birlikte, bu enerjinin varlı­
ğını ve etkilerini duyum sadıklarından tüm üyle em indirler. Şa-
m anların inancına göre, bu özel enerji daim a insanoğlunun ya­
şam ının çok erken evrelerinde o m erkezden dışarı itilir, ve hiç
geri dönem ez, bu da insanoğlunu belki de tüm öbür bölgelerin
toplam enerjisinden daha önem li bir şeyden yoksun bırakır: ka­
rar verm e yeteneği.
K arar verm e konusuna ilişkin olarak, don Juan, silsilesinin
büyücülerinin y ad sınam ayacak kanılarını dile getiriyordu.
Y üzyıllar süren gözlem leri, insanların kararlar alabilm e yete­
neğine sahip olm adığı, ve bu nedenden dolayı karar alm a so­
rum luluğunu yüklenecek devasa kurum lar içeren bir toplum sal
düzen yarattığı kanısına yöneltm işti onları. Bu devasa kurum ­
lar onlar için kararlar alır, insanlar da kendileri adına alınm ış
olan bu kararlara uyarlar, sadece.
B oynun altındaki V noktası o şam anlar için öylesine
önem li bir bölgeydi ki, elleriyle oraya çok ender olarak doku­
nurlardı; ve dokunulduğunda da ayinsel biçim de, daim a bir
başkası tarafından, ve bir nesnenin yardım ıyla olurdu bu. Çok
iyi cilalanm ış sert tahta parçaları ya da hayvan kem ikleri kulla­
nırlardı; kem iğin yuvarlak ucundan boyundaki çukur noktanın
boyutlarına uyan m ükem m el dış çizgilere sahip bir nesne ola­
rak yararlanılırdı. O kem ikler ya da tahta parçalarıyla bastıra­
rak, bu çukur bölgenin kenarlarında baskı oluştururlardı. Bu
nesneler, ender olarak da olsa, kendi kendine m asaj için, yani
günüm üzde acupressure3 olarak anladığım ız edim için de kul­
lanılırdı.

3 Parmaklarla belli noktalara bastırılarak yapılan masaj vb.


BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 113

“O çukur noktanın kararlar m erkezi olduğunu nasıl keşfet­


m işler?” diye sordum bir keresinde don J u a n ’a.
“B edendeki her enerji m erkezi,” diye yanıtladı, “ bi enerji
yoğunluğu sergiler, bi tür enerji burgacı; içine bakan görücü­
nün perspektifinden saatin aksi yönüne doğru dönüyorm uş gi­
bi görünen bi huni gibidir. Belirli bi m erkezin kuvvet derecesi,
o hareketin gücüne bağlıdır. Z ar zor deviniyorsa, m erkez tü­
kenm iş, enerjisi önem li ölçüde azalm ıştır.
“ Eski çağ büyücüleri,” diye don Juan devam etti, “gören
gözleriyle bedeni tararlarken, o burgaçların varlığını fark etti­
ler. Bu çok ilgilerini çekti— onların bi haritasını çıkardılar.”
“ B edende bu m erkezlerden çok var mı, don Ju an ?” diye
sordum.
“Y üzlerce var,” diye yanıtladı, “hatta binlerce! İnsanoğlu­
nun fırıl fırıl dönen binlerce burgaçtan oluşm uş bi küm eden
başka bi şey olm adığı söylenebilir; bazıları son derece küçük
burgaçlardır bunların; diyelim iğne delikleri gibi, am a çok
önem li iğne delikleri. Bunların çoğu enerji burgaçlarıdır. E ner­
ji serbestçe içlerinden akıp geçm ektedir, ya da içlerinde sıkışık­
tır. Yalnız altısı öyle büyüktür ki, özel ilgiyi hak eder. B unlar
yaşam ve canlılık m erkezleridir. Enerji onlarda asla takılm az,
am a bazen enerji stoku öyle kıttır ki, m erkez güçbela döner.”
Don Juan, bu büyük canlılık m erkezlerinin bedenin altı ay­
rı bölgesinde bulunduklarını açıkladı. Şam anların verm iş ol­
dukları önem e göre sıralıyordu onları. B irincisi, karaciğer ve
safrakesesi bölgesindeydi; İkincisi, pankreas ve dalak; iiçüncii-
sii, böbrekler ve böbreküstü bezleri; dördüncüsü, bedenin ön
kısm ında, boynun dibindeki çukur noktadaydı. B eşincisi, döl­
yatağı çevresinde, ve altıncısı da, başın üzerindeydi.
Yalnız kadınlara özgü olan üçüncü m erkez, don J u a n ’ın
dediğine göre büyücülere akışkanlık izlenim i veren özel bir tür
enerjiye sahipti. Bu sadece bazı kadınların sahip olduğu bir
özellikti. G ereksiz etkileri engelleyen bir tür doğal filtre göre­
vi yapıyor gibiydi.
Başın üzerinde yer alan altıncı m erkez, don J u a n ’a göre bir
anorm allikten de öte bir şeydi, ve bununla ilgilenm ekten kesin­
likle kaçınıyordu. Onu öbürleri gibi dairesel bir enerji burgacı­
SİHİRLİ GEÇİŞLER

na değil, bir sarkaç gibi, sanki bir kalbin atışını andıran ileri ge­
ri bir devinim e sahip olarak tanım lıyordu.
“N eden bu m erkezin enerjisi bu denli farklı, don Juan?”
diye sordum ona.
“A ltıncı enerji m erkezi,” dedi, “tam olarak insana ait sayıl­
maz. G örüyorsun, biz insanoğulları kuşatm a altındayız, deyim
yerindeyse. O m erkez, bi istilacı, görünm eyen bi yağm acı tara­
fından devralınm ış bulunuyor. Ve bu yağm acıyı yenm enin tek
yolu, öbür m erkezlerin tüm ünü güçlendirm ek.”
“K uşatm a altında olduğum uzu düşünm ek biraz parano­
yakça olm uyor m u, don Juan?” diye sordum .
“Eh, belki senin için öyledir, am a benim için kesinlikle d e­
ğil,” diye cevap verdi. “B en enerjiyi g ö rü rü m , ve başın üzerin­
deki m erkezde, enerjinin, öbür m erkezlerde bulunanlardan
farklı biçim de dalgalandığını görüyorum . İleri-geri bir devini­
mi var; çok itici, ve bi o kadar da yabancı. Aynı zam anda şunu
da görüyorum : büyücülerin yabancı d ü zen , diye adlandırdıkla­
rı zihni alt etm e yeteneğini gösterm iş olan bi büyücüde, o m er­
kezin dalgalanışı tam am ıyla öbür m erkezlerin dalgalanm ası gi­
bi oluyor.”
D on Juan, tüm çöm ezlik yıllarım boyunca, altıncı m erkez
hakkında konuşm ayı düzenli biçim de reddetm işti. Bu kez de,
bana canlılık m erkezlerini anlatırken, heyecanlı kurcalam aları­
mı bir hayli kabaca geçiştirerek, dördüncü m erkez olan karar­
lar m erkezi hakkında konuşm aya başladı.
“D ördüncü m erkez,” dedi, “ görücünün gözüne eşsiz bi
şeffaflıkta görünen özel bi tür enerjiye sahiptir; ancak suya
benzetilerek betim lenebilecek bi şey; sıvı görünecek kadar akı­
cı bi enerji. Bu özel enerjinin sıvısal görünüm ü, kararlar m er­
kezinin kendine doğru gelen enerjiyi süzen, ve içinden yalnız­
ca akışkan tarafını ayırıp çeken kendine özgü filtrem si niteliği­
nin bir işaretidir. Bu sıvısallık niteliği, bu m erkezin bağdaşık ve
tutarlı bi özelliğidir. B üyücüler ona sulak m erkez de derler.
“K ararlar m erkezindeki enerjinin dönüşü, hepsinin arasın­
da en zay ıf olanıdır,” diye devam etti. “ Bu yüzden insanın bi
şey için karar alabilm esi çok enderdir. B üyücüler belirli geçiş­
leri uyguladıktan sonra bu m erkezin etkin durum a geldiğini gö-
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 115

riirler; daha önce ilk adım ı bile atam azken artık diledikleri ka­
dar karar alabilirler.”
Don Juan, eski çağ M eksika’sı şam alılarının, kendi boyun­
larının altındaki çukur bölgeye dokunm a konusunda fobi sınır­
larına varan bir çekince duydukları gerçeğini hep vurguluyor­
du. O noktaya herhangi bir m üdahale için kabul ettikleri tek
yol, sihirli geçişlerin kullanım ıydı; dağılm ış enerjiyi bu yön­
tem le oraya getirerek o m erkezi güçlendiriyor, günlük yaşam ın
yıpratıcı etkisiyle dağılan enerji yüzünden karar alm a konusun­
da doğan duraksam aları bu yolla ortadan kaldırıyorlardı.
“ Bi insanoğlu,” dedi don Juan, “bi enerji alanları küm esi
olarak algılandığında, içine enerjinin girem eyeceği, ve dışına
enerjinin kaçam ayacağı som ut ve kapalı bi birim dir. Zam an za­
m an hepim izin yaşadığı enerji yitirm e duyum u, enerjinin beş
büyük yaşam ve canlılık m erkezinden dağılıp uzağa sürülm e­
sinden doğar. H erhangi bi enerji kazanm a duyum u ise, daha
önce bu m erkezlerden dağılm ış olan enerjinin yeniden ko n u ş­
landırılm asının sonucudur. Yani enerji, o beş yaşam ve canlılık
m erkezine yeniden yerleşm iş olm aktadır.”

K A R A R L A R M E R K E Z İ İÇİN SİH İR L İ G E Ç İŞL E R

L E nerjiyi, Avuçlar A şağı D önük O larak, E llerin ve K olla­


rın A rkaya-Ö ne Bir H areketiyle K a ra rla r M erkezin e G etir­
me
Bir yandan nefes v e­
rilirken, eller avuçla­
rı aşağıya dönük b i­
çim de tutularak, k o l­
lar kırk beş derecelik
bir açıyla öne doğru
u za tılır (res. 125).
Sonra soluk alınırken
göğsün iki y an m a,
koltuk altlarına geri
çekilir. Eğim açısının
SİHİRLİ GEÇİŞLER

aynen korunm ası için om uzlar yukarıya kaldırılır (res. 126). Bu


hareketin ikinci bölüm ünde kollar soluk alınırken aşağıya doğ­
ru uzatılır, ve soluk verilirken geriye çekilir.

2. E nerjiyi, A vuçlar Yukarıya D önük O la­


rak, Ellerin ve K olların A rkaya-Ö ne Bir
H areketiyle K a ra rla r M erkezin e G etirm e
Bu sihirli geçiş, bundan önceki gibidir— ta­
m am ıyla aynı yöntem le yapılır; yalnızca
avuçlar yukarı doğru dönük olacaktır (res.
127). Soluk alıp verm eler de tıpkı bir önce­
ki hareketteki gibidir. E ller ve kollar öne
doğru kırk beş derecelik bir açıyla eğilirken
soluk verilir; kollar geri çekilirken soluk alı­
nır. S onra eller ve kollar aşağı doğru indiri­
lirken soluk alınır, ve geri çekilirken soluk
R esini 127
verilir.

3. E nerjiyi, A vuçlar A şağıya D oğru D ö­


nük O larak, E ller ve K olların Dairesel
Bir H areketiyle K ararlar M erkezin e G e­
tirm e
Bu sihirli geçiş, bu grubun birinci geçişi ile
tüm üyle aynıdır, yalnızca eller tüm üyle uza­
tılm ış konum da iken eller ve kollarla dışarı­
ya doğru, ve göğüs kafesinden yaklaşık on
beş santim etre uzaklığa kadar açılan iki tam
daire çizilir. E ller daireleri tam am ladığında
(res. 128), kollar göğüs kafesinin iki yanın­
da koltuk altlarına doğru çekilir.
Resim 128
B u sihirli geçiş iki bölüm den oluşur. B i­
rincisinde daireler çizilirken soluk verilir, ve kollar geriye çe­
kilirken alınır. İkincisinde eller ve kollar daireleri çizerken so­
luk alınır, k o llar geri çekilirken verilir.

4. E ner jiyi, A vuçlar Y ukarıya D oğru D önük O larak, Eller


ve K olların D airesel Bir H areketiyle K ararlar M erkezin e
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 117

G etirm e
Bıı sihirli geçiş tüm üyle bir önceki gibidir;
aynı soluk alıp verm eleri içerir, am a eller
ve kollar iki daireyi çizerken avuçlar yuka­
rıya doğru dönüktür (res. 129).

5. E nerjiyi, Bedenin O rta B ölüm ünden


K ararlar M erkezin e G etirm e
Kollar dirseklerden bükülii ve yukarıda,
om uzların hizasındadır. P arm aklar gevşek
biçim de, V noktasına yönelik olarak am a
oraya değdirilm eden tutulur (res. 130). Resim 129
Kollar bir tahterevalli gibi sağdan sola ve
soldan sağa hareket ettirilir. Bu hareket
om uzlar ya da kalçalar oynatılarak değil,
beli sağa, sola, tekrar sağa, vb. şeklinde d e­
vindiren m ide kaslarının kasılm asıyla ger­
çekleştirilir.

6. E nerjiyi, K ürek K em ikleri B ölgesin ­


den K a ra rla r M erkezin e G etirm e
Bir önceki hareketteki gibi kollar bükülü-
diir, am a dirsekler iyice öne doğru çekile­
cek şekilde om uzlar yuvarlanm ıştır. Sol el
sağ elin üzerindedir. P arm aklar gevşek ola- Resım İJ<>
rak, ve değm eksizin V noktasına doğru yö­
nelik biçim de, ileriye doğru çıkarılan çene,
sol elin baş ve işaretparm akları arasındaki
çukur bölge üzerindedir (res. 131). Bükülii
dirsekler öne doğru itilerek, kürek kem ik­
leri birer birer azam i şekilde gerilir.

7. E nerjiyi, B iikülü B ilekle K a ra rla r


M erkezi Ç evresinde K arıştırm a
Her iki el boynun altındaki V noktasına g e­
tirilerek, değdirilm eden tutulur. E ller hafif­
çe kıvrılm ış, parm aklar kararlar m erkezi­ Resim 131
118 SİHİRLİ GEÇİŞLER

ne doğru yöneliktir. Sonra önce sol, sonra sağ olm ak üzere, el­
ler bölge çevresinde sanki sıvı bir m addeyi karıştırıyorm uş gi­
bi, ya da her elin bir dizi yum uşak devinim iyle V noktasına h a­
va yelpazeliyorm uş gibi hareket ettirilm eye başlanır; bu hare­
ketler tüm kolu yana doğru uzatarak, sonra da V noktasının
önündeki bölgeye geri çekerek gerçekleştirilir (res. 132). B un­
dan sonra, el keskin biçim de içe dönük, ve elin arkası bir dar­
be yüzeyi olarak kullanılıp, sol kol V noktasının önünde dışarı
savrulur (res. 133). Sağ kol da aynı hareketi yapar. Bu yöntem ­
le V noktasının önündeki bölgeye bir dizi güçlü darbe yapılm ış
olur.

Resim 132 Resim 133

8. E nerjiyi, B edenin Ö nü n deki İki C anldık M erkezinden


K ara rla r M erkezin e A k tarm a
H er iki el bedenden beş-altı santim etre uzakta tutularak, pank­
reas ve dalak bölgesine getirilir. Sol el, ayası yukarıya dönük
olarak, ayası aşağıya dönük olan sağ elin beş-altı santim etre al­
tındadır. Sol önkol doksan derece açı yapacak şekilde dosdoğ­
ru öne uzatılm ış durum dadır. Sağ önkol da doksan derecelik
açıdadır, ancak parm ak uçları sola bakacak şekilde bedene ya­
kın tutulm uştur (res. 134). Sol el, pankreas ve dalak bölgesi
üzerinde, yaklaşık otuz santim etrelik çapta, ve içeri doğru ol-
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 119

inak üzere iki daire çizer. İkinci daireyi tam am ladığı anda, sağ
el öne fırlar, ve kenarı ile karaciğer ve safrakesesinin önünde­
ki bölgede bir kol boyıı m esafede bir darbe yapar (res. 135).

Resim 134 Resim 135

Tam am ıyla aynı hareketler bedenin öbür yanında, ellerin


konum u tersine çevrilerek uygulanır; bu kez karaciğer ve saf­
rakesesi bölgesine getirilirler; sağ el daire çizerken, sol el
pankreas ve dalağın önündeki bölgeye bir kol boyu m esafede
öne doğru darbe yapar.

9. E nerjiyi, D izlerden K ararlar M erk ezin e G etirm e


Sol el ve kol V noktasının önünde, biraz
sol tarafa doğru yaklaşık otuz santim etre
çapında iki daire çizer (res. 136). Elin aya­
sı aşağıya doğru dönüktür. D aire çizilince
önkol om uz hizasına kaldırılır— el, sanki
bir kırbaç tutar gibi, bileğin bir hareketiy­
le V noktasının hizasında, çaprazlam a ola­
rak sağ tarafa ve yüzden uzağa doğru bir
darbe yapar (res. 137).
Sonra derin bir soluk alınır; ellerle
kollar, avuçlar yukarıya dönük biçim de,
dizlerin tepelerine erişene dek aşağıya
doğru kayarken soluk verilir. O rada derin R esim 13 6
120 SİHİRLİ GEÇİŞLER

bir soluk alınır, ve kollar kaldırılır; önce sol kol, sonra da onun
üzerinden geçirilen sağ kol, parm aklar enseye gelecek şekilde
başın arkasına getirilirler. Soluk tutulur, ve gövde sırayla üç
kez tahterevalli hareketiyle devinir; önce sol om uz iner, sonra
sağ, vb. (res. 138). S onra soluk verilirken kollar ve eller tekrar
geriye, dizlerin üstüne indirilir; avuç içleri gene yukarı dönük­
tür.
Derin bir soluk alınır, sonra soluk verilirken eller dizlerden
V noktası hizasına kaldırılır, parm ak uçları ona yönelik olarak
am a değdirilm eden tutulur (res. 139). E ller bir kez daha nefes
verm e esnasında dizlere getirilir. Son bir derin nefes alınır— e l­
ler gözlerin hizasına kaldırılır, sonra nefes verilirken yanlara
indirilir.

B undan sonraki üç sihirli geçiş, don J u a n ’a göre, ışıltılı küre­


nin ön yüzünde yıllardır birikm iş, ve sadece kararlar m erkezi­
ne ait olan enerjiyi arkaya, sonra da ışıltılı kürenin arkasından
önüne aktarır. D ediğine göre, arkaya-öne aktarılan enerji V
noktasının içinden geçer, ve burası sadece uygun olan enerjiyi
kullanıp gerisini atan bir filtre işlevi görür. V noktasının bu se­
çici işlem inden ötürü, bu üç sihirli geçişi m üm kün olduğu k a­
dar çok sayıda uygulam anın gerekli olduğunu don Juan özel­
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 121

likle vurgulam aktaydı.

10. Enerjinin İki D arbe ile Ö nden A rkaya ve A rkadan Ö ne


K ararlar M erkezinin İçinden G eçm esi
Derin bir soluk alınır. Sonra yavaşça verilirken sol kol karında­
ki güneş sinirağı bölgesi hizasında dışarıya doğru uzatılır; elin
ayası yukarıya dönük, el ayası düm düz, parm aklar bitişiktir.
Sonra el yum ruk yapılır. Kol kalça hizasından geriye doğru,
elin tersiyle bir darbe yapar (res. 140). El açılırken nefes v er­
me sona erer.
Derin bir soluk daha alınır. Y avaşça soluk verilirken, hâlâ
bedenin arkasında bulunan, ve açık durum daki elin ayasıyla,
sanki katı, yuvarlak bir nesneye vuruluyorm uş gibi on kez h a­
fifçe darbe indirilir. Sonra el yum ruk yapılıp, kol bir salıncak
hareketiyle öne doğru getirilerek V noktasının önünde, ona bir
kol boyu uzaklıktaki bölgeye bir darbe vurulur (res. 141). El
sanki içindeki bir şeyi bırakıyorm uş gibi açılır. Kol aşağı iner,
arkaya döner, sonra başın üzerinden aşıp elin ayası aşağıya d ö ­
nük olm ak üzere V noktasının önüne gelir— sanki biraz önce
bırakm ış olduğu şeyi kırıyorm uş gibi bir darbe indirir. N efes
verm e orada sona erer (res. 142).
Aynı hareketler sağ kolla tekrar edilir.

Resim 141 Resim 142


122 SİHİRLİ GEÇİŞLER

11. E nerjiyi, K olun Bir Ç engeli ile Ö nden A rkaya ve A rk a­


dan Ö ne A ktarm a
D erin bir soluk alınır. S onra ağır ağır verilirken, sol kol el aya­
sı yukarıya dönük biçim de ileriye doğru devinir. El hem en
yum ruk yapılır. Yum ruk, elin arkası yukarıya dönüp om uz üze­
rinden arkaya darbe indirecek şekilde kendi çevresinde döndü­
rülür. Yum ruğun içi yukarıya bakar durum dadır. El açılır, aşa­
ğıya doğru bakacak şekilde çevrilerek, soluk verm e sona erer.
Yeni bir derin nefes alınır. Sonra yavaş bir nefes verm e
başlar; bu arada el aşağıya doğru bakacak biçim de çengel ya­
pılarak, katı bir m addeyi bir top haline getiriyorm uşçasına üç
kez kepçelem e hareketi yapar (res. 143). El ile önkolun h afif ve
çabuk bir hareketiyle, top yukarıya, baş hizasına fırlatılır (res.
144), sonra tekrar bilekten bir kanca şeklinde bükülm üş olan el
ile hızla kapılır (res. 145). Kol önce öne, sonra sağ om zun hi­
zasına getirilerek, bilek ile elin arkası ile V noktasının tam
önünde, ve ona bir kol boyu m esafede ileriye doğru bir darbe
yapılır (res. 146). S onra el, tuttuğu şeyi bırakacakm ış gibi açı-

Resim 143 Resini 144 Resini 145 Resim 146

lir, kol aşağıya ve arkaya doğru, başın üzerinden, düzleştirilm iş


el ayası ile çok güçlü bir darbe yapar. Bu darbenin şiddetiyle
beden sarsılırken soluk verm e sona erer.
Aynı hareketler öbür kolla tekrar edilir.
BEŞ İLG İ- ALA N I D İZ İSİ: WESTWOOD DİZİSİ 123

12. E nerjiyi, Üç D arbe ile Ö nden A rkaya, ve A rkad an Ö ne


A ktarm a
Derin bir soluk alınır. A ğır ağır soluk verilirken, sol el açık, ve
ayası yukarıya dönük biçim de ileriye doğru bir darbe yapar. El
hızla yum ruk yapılır, ve kol sanki geriye doğru bir dirsek dar­
besi yapıyorm uş gibi arkaya doğru gider. Sonra yan tarafa, sa­
ğa doğru bir yum ruk atar, ve bedeni önkolla oğuşturur (res.
147). Dirsek sanki gene arkaya bir darbe yapıyorm uş gibi g e­
riye çekilir. Kol uzatılır, sol yana ve arkaya doğru açılır— yum ­
ruk yapılm ış elin arkasıyla dördüncü bir darbe yapılır. El açılır­
ken soluk verm e sona erer (res. 148).
Tekrar derin bir soluk alınır. Yavaş bir soluk verm e siirer-

Resim 150 Resim 151


124 SİHİRLİ GEÇİŞLER

ken, aşağıya doğru bir çengel biçim inde kıvrılm ış olan el önce
üç kez kepçelem e hareketi yaparak devinir. Sonra da sanki ka­
tı bir m addeyi kavrıyorm uş gibi bir kapm a hareketi yapar (res.
149). El öne doğru savrularak kararlar m erkezinin hizasına ka­
dar çıkar. Sağ om za doğru yoluna devam eder; bu arada önkol
yukarıya doğru bir halka çizer— V noktasının önünde, ona bir
kol boyu uzaklıkta bir yum ruk arkası darbesi yapar (res. 150).
El, tutm akta olduğu bir şeyi bırakıyorm uş gibi açılır. Sonra
aşağı iner, bedenin arkasına geçer ve ayası aşağı dönük olarak,
bırakm ış olduğu şeyi açık elle güçlü bir darbe yaparak ezer.
A ğır soluk verm e orada sona erdirilir (res. 151).
Aynı hareketler sağ kolla tekrar edilir.

İkinci Grup:

Ö zetlem e

Ö zetlem e, don Ju a n ’ın öğrencilerine öğretisine göre, eski çağ


M ek sik a’sı büyücülerince keşfedilen, sonraları da her şam an
uygulayıcı tarafından kullanılm akta olan, yaşam larının tüm d e­
neyim lerini gözden geçirm eyi, ve yeniden yaşam ayı içeren bir
teknikti, ve iki deneyüstıi am aca yönelikti: bir, farkındalığın
ölüm anında terk edilm esini talep eden bir evrensel şifreyi ta­
m am lam aya ilişkin soyut hedef; ve iki, algısal akışkanlık edin­
m eye ilişkin son derece yararcı hedef.
Birinci hedefi biçim lendirm enin, o büyücülerin enerjiyi
evrendeki akışı içinde doğrudan görm e yetenekleri aracılığıyla
yaptıkları gözlem lerin sonucu gerçekleştiğini söylüyordu. E v ­
rende devasa b ir gücün var olduğunu görm üşlerdi; K artal; ya
da fa rkın d a lığ ın karanlık denizi adını verdikleri m uazzam bir
enerji alanları küm esi idi bu. V irüslerden insanoğluna kadar,
tüm yaşayan varlıklara bu farkındalığı sunan gücün, fa rk ın d a -
lığın karanlık denizi olduğunu gözlem lem işlerdi. Yeni doğan
bir varlığa farkındalığı onun sunduğuna; ve iadesini talep etti­
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 125

ği ana dek, o varlığın, yaşam deneyim leri aracılığıyla bu far-


km dalığı çoğaltıp zenginleştirdiğine inanıyorlardı.
O büyücülerin anlayışına göre, tüm yaşayan varlıklar, ken­
dilerine ödünç verilen farkındalığı iade etm eye zorlandıkları
için ölürler. B üyücüler çağlar boyunca anlam ışlardır ki, çağdaş
insanın bizim doğrusal düşünm e yöntem im iz olarak adlandır­
dığı özelliğim izle böyle bir olguyu açıklam anın hiç yolu yok­
tur; çünkü bu yöntem farkındalığın neden ve nasıl ödünç veri­
lip de sonra geri alındığına dair bir neden-sonııç ilişkisi uslam ­
lam asına yer bırakm az. Eski çağ M ek sik a’sı büyücüleri bunu
evrenin enerji bağlam ındaki bir gerçeği olarak görüyorlardı;
neden-sonuç ilişkisi yönünden, ya da önsel bir am aca dayanı­
larak açıklanabilecek bir gerçek değildi bu.
Don Ju a n ’ın silsilesine ait büyücülerin inanışına göre özet­
lem enin imlamı, farkındalığın karanlık denizine peşinde oldu­
ğu şeyi verm ekti: yaşam deneyim lerini. B ununla birlikte, ya­
şam deneyim lerini yaşam güçlerinden ayırabilm elerine izin ve­
recek ölçüde bir denetim i de özetlem e aracılığıyla kazanabile­
ceklerine inanıyorlardı. O nlara göre bu ikisi ayrılam ayacak d e­
recede iç içe geçm iş değildiler; sadece koşullara bağlı olarak
bir araya gelm iş bulunuyorlardı.
O büyücülerin iddiası, farkındalığın karanlık denizinin in­
sanoğlunun yaşam ını alm ak istem ediği; onun talebinin sadece
yaşam deneyim leri olduğu idi. İnsanlardaki disiplin eksikliği,
insanların iki gücü birbirinden ayırm alarını engelliyordu, ve
sonunda yaşam larını yitiriyorlardı; yani yaşam deneyim lerine
ait gücü yitiriyorlardı yalnızca. O büyücüler, özetlem eyi, fa r -
kındalığın karanlık denizine yaşam larının yerini tutacak bir şey
verebilm eleri için bir yöntem olarak görüyorlardı. Y eniden
üzerlerinden geçerek yaşam deneyim lerini terk ediyorlar, am a
yaşam güçlerini alıkoyuyorlardı.
Batı dünyasının tek yönlü kavram ları açısından bak ıld ı­
ğında, büyücülerin algısal iddiaları hiçbir anlam taşım ıyor. B a­
tı uygarlığı, Yeni D ünya şam anları ile beş yüz yıldır ilişkidedir;
bu şam anlarm ifadelerini tem el alan ciddi bir felsefi çalışm a
konusunda bilim adam ları hiçbir gerçek girişim de bulunm a­
mıştır. Ö rneğin ö zetlem e, batı dünyasının bir üyesine, psikolo­
126 SİHİRLİ GEÇİŞLER

jik yöntem ler içinde psikanalize uygıın olan, bir tür kendi ken­
dine yardım tekniği olarak görünebilir. H içbir şey gerçeğe bun­
dan daha uzak olam az.
Don Juan M a tu s’a göre, insan daim a hükm en m ağluptur.
B üyücülüğün önerm eleri açısından, batılı insanın, farkındalığı-
nı arttırm a konusunda çok büyük bir fırsatı kaçırm akta olduğu­
na, ve batılının evren, yaşam ve farkındalık ile olan bağlarını
kurarken tutm uş olduğu yolun, çok çeşitli seçeneklerden yal­
nızca biri olduğuna inanıyordu.
Ö zetlem enin şam an uygulayıcılar için anlam ı, kavranam a-
yacak bir güce—-farkındalığın karanlık denizine— tam da gö­
rünüşte peşinde olduğu şeyi verm ektir: yaşam deneyim lerini;
ya da işte o yaşam deneyim leri sonucunda çoğalttıkları farkın-
dalığı. B ana bu olguları standart m antıkla açıklam ası m üm kün
olm adığı için, don Juan, büyücülerin am aç edinebileceği tek
şeyin, nasıl yapıldığını bilm eseler de, yaşam güçlerini alıkoy­
m a ustalığını gösterm ek olduğunu söylüyordu. Bu başarıyı el­
de eden binlerce büyücü olduğunu da söylem işti. Farkındalı-
ğın karanlık denizine yaşam deneyim lerinin gücünü verdikten
sonra yaşam güçlerini korum uşlardı. D on Ju a n ’a göre bunun
anlam ı, o büyücülerin bizim anladığım ız m anada ölm edikleri,
am a ölüm ün sınırlarını aştıkları idi; yaşam güçlerini alıkoya­
rak, nihai bir algı yolculuğuna girişm ek üzere dünya yüzünden
kayboluyorlardı.
Don J u a n ’ın silsilesindeki şam anların inancına göre, ölüm
bu yöntem le gerçekleştiğinde tüm varlığım ız enerjiye dönüşü­
yordu; bireyselliğim izin işaretini koruyan özel bir tür erkeydi
bu. Don Juan bunu m ecazi anlam da açıklam aya çalıştı; bizim
ayrı uluslardan oluştuğum uzu söyledi: akciğerler ulusu, kalp
ulusu* m ide ulusu, böbrekler ulusu, vb. Bütün bu uluslar bazen
birbirlerinden bağım sız çalışm alarına karşın ölüm anında tek
bir varlık halinde birleşir. Don J u a n ’ın silsilesindeki büyücüler
bu durum a m u tlak özgürlük adını veriyordu. O nlar için ölüm
bir birleştiricidir; yoksa sıradan insan için olduğu gibi bir imha
edici değil.
“Bu ölüm süzlük m ü, don Ju an ?” diye sordum .
“H içbi şekilde ölüm süzlük değil,” diye yanıtladı. “ Bu sa­
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 127

dece bi evrim sel sürece giriş; ve bu evrim insanın em rindeki


tek ortam kullanılarak yapılıyor: farkındalık. B enim silsilem in
büyücüleri insanın biyolojik olarak daha fazla evrim leşem eye-
ceğine inanıyorlardı; bu yüzden, insanın farkındalığının evrim
için var olan tek ortam olduğunu düşündüler. Ö lüm anında, bü­
yücüler ölüm tarafından yok edilm ez; bunun yerine organik o l­
m ayan varlıklara dönüşürler: farkındalığı olan, am a organiz­
m aya sahip olm ayan varlıklara. O rganik olm ayan bi varlığa
dönüşm ek onlar için evrim di, ve onlara yeni, betim lenem eye-
cek bi tür farkındalık verilm esi anlam ına geliyordu; gerçekten
m ilyonlarca yıl sürecek bi farkındalıktı bu, am a o da sonunda
bi gün iade edilecekti vericisine: fa rkın d a lığ ın karanlık denizi-
ne.”
Don Ju an ’ın silsilesindeki şam anların en önem li buluşla­
rından biri, evrendeki başka her şey gibi, dünyam ızın birbirinin
karşıtı, am a aynı zam anda tam am layıcısı olan iki gücün birle­
şimi olduğuydu. Bu güçlerden biri, büyücülerin organik varlık­
ların diinyası dedikleri, bildiğim iz dünyadır. Ö teki gücü ise,
organik olm ayan varlıkların diinyası, diye adlandırm ışlardı.
Don Juan, “O rganik olm ayan varlıkların dünyasında,” de­
di, “farkındalığa sahip, am a organizm ası olm ayan varlıklar ya­
şar. O n la rd a enerji alanlarından oluşan küm elerdir, tıpkı bizim
gibi. Bi görücünün gözüne, insanoğlu gibi ışıltılı değil, olduk­
ça donuk görünürler. Yuvarlak olm ayan; uzun, m um a benze­
yen enerji biçim lenm eleridir. A slında tıpkı bizler gibi, birleşik-
liğe ve sınırlara sahip enerji alanları küm eleridirler. Bizim
enerji alanlarım ızı bi arada tutan birleştirici gücün aynısı onla­
rı da bi arada tutar.”
“ Bu organik olm ayan dünya nerede, don Ju an ?” diye sor­
dum.
“O bizim ikiz dünyam ız,” diye cevap verdi. Bizim dünyam ız­
la aynı zam anı ve m ekânı işgal ediyor; am a bizim dünyam ızın
farkındalık türü, organik olm ayan dünyaya ait farkındalığın tü­
ründen öylesine farklı ki, onlar bizim kinin farkında olsalar bi­
le, biz organik olm ayan varlıkların m evcudiyetini asla fark e t­
m iyoruz.”
“ Bu organik olm ayan varlıklar evrim leşm iş insanoğulları
128 SİHİRLİ GEÇİŞLER

m ı?” diye sordum .


“K esinlikle değil!” diye bağırdı. “İkiz dünyam ızın bu var­
lıkları baştan beri, yani yaradılıştan organik olm ayan varlıklar­
dır; tıpkı bizim yaradılıştan organik olduğum uz gibi. O nlar da
bizim gibi varlıklardır; farkındalığı evrim geçirebilen türden—
bunun nasıl olduğuna ilişkin doğrudan bilgim yoksa da, kuşku­
suz geçirirler. B ununla birlikte benim bildiğim bi şey var ki, o
da, farkındalığı evrim geçirm iş bi insanoğlu parlak, ışık saçan,
yuvarlak, özel bi tür organik olm ayan varlığa dönüşür.”
Don Juan bana bu evrim süreci ile ilgili bir dizi betim lem e
yapm ıştı, am a ben bunları hep şiirsel m ecazlar olarak alm ıştım .
En fazla hoşlandığım , m utlak özgürlüktü. M utlak özgürlüğe
ulaşan bir insanı, olabilecek en cesur, en yaratıcı varlık olarak
hayal ediyordum . D on Juan hiç de hayal kurm uş olm adığım ı
söyledi; m utlak özgürlüğe ulaşm ak için, insanın sahip olduğu,
am a kullanm ayı asla akıl etm ediği yüce yanını işe koşm ası g e­
rekiyordu.
Don Juan, özetlem enin ikinci ve yararcı hedefini a kışkan­
lık edinm e olarak tanım lıyordu. B unun dayandığı tem el, büyü­
cülüğün en ele avuca sığm az konularından biriyle ilgiliydi: b ir­
leşim noktası; büyücülerin insanı bir enerji alanları küm esi o la­
rak gördüklerinde algılanabilen, tenis topu büyüklüğünde, yo­
ğun bir ışıltı noktası.
Don Juan gibi büyücüler, evrende serbest dolaşan ışık lif-
çikleri biçim indeki trilyonlarca enerji alanının, birleşim nokta­
sında bir araya geldiğini ve onun içinden geçtiğini görürler.
B irleşim noktasına sahip olduğu parlaklığı veren, lifçiklerin
birlikteki bu akışıdır. Bir insanın bu trilyonlarca enerji lifçiğini
duyusal veriye dönüştürerek algılam asını birleşim noktası sağ­
lar. Sonra bu veri gene birleşim noktası tarafından günlük ya­
şam ın dünyasına göre, yani insan toplum sallığına ve insan po­
tansiyeline uygun olarak yorum lanır.
Ö zetlem e, yaşam ış olduğum uz deneyim lerin tüm ünü, ya
da yaklaşık olarak tüm ünü yeniden yaşam ak, ve bunu yaparken
birleşim noktasını, özetlenen olayın geçtiği zam andaki konu­
m unu alm ası için belleğin gücüyle ilerletip, çok hafifçe ya da
büyük ölçüde yerini değiştirm ektir. G eçm işteki konum larla o
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 129

andaki konum u arasındaki bu ileri-geri gidiş geliş edim i, şa­


man uygulayıcılara, sonsuzluğun içine yolculuklarındaki ola­
ğandışı olasılıklara karşı koyabilm eleri için gerekli akışkanlığı
verir. Tensegrity uygulayıcılarına da, ö zetlem e, alışılm ış biliş­
lerine hiçbir şekilde uym ayan olasılıklara dayanm aları için ge­
rekli akışkanlığı sağlar.
Eski çağlarda özetlem enin kurallara uygun yapılm a yönte­
mi, uygulayıcıların tanıdıkları her insanı, ve o insanların içinde
yer alm ış olduğu her olayı anım sam alarından geçiyordu. Ç ağ­
daş insanın örneği olan benim olayım da, don J u a n ’ın önerisi,
anım satıcı bir araç olarak, yaşam ım da tanıdığım her insanın
yazılı bir listesini yapm am dı. Listeyi tam am ladığım da, bana
onu kullanm ayı öğretti. G ünüm üzden geriye doğru, ilk deneyi­
m im in yaşandığı zam ana gidecek, listem deki ilk insanla olan
son etkileşim im i belleğim de kuracaktım . Bu edim , özetlenen
olayın düzenlenm esi olarak adlandırılm aktadır.
İnsanın anım sam a yeteneğini bilem ek için en küçük nok­
taların ayrıntılı şekilde hatırlanm ası zorunludur. Bu anım sam a,
örneğin olayın geçtiği yerin çevresi gibi, konuyla ilgili tüm fi­
ziksel ayrıntıların hatırlanm asını gerektirir. O layın düzenlen­
m esi bittiğinde, insanın kendisi sanki gerçekten oraya gidiyor­
muş gibi o yerin içine girm eli, ve doğrudan konuyla ilgili her
fiziksel biçim lenm eye özel bir dikkat sarfetm elidir. Eğer etki­
leşim, örneğin bir büroda olm uşsa, anım sanacak şeylerin ara­
sında zem in kaplam ası, kapılar, duvarlar, resim ler, pencereler,
masalar, m asaların üzerindeki nesneler, bunlar gibi bir bakışta
gözlem lenip sonra unutulacak olan her şey vardır.
Kurallı bir işlem olarak özetlem e, henüz olm uş olayların
üzerinden tekrar geçilm esi ile başlam alıdır. Bu yöntem le, k ı­
dem açısından yeni olan olaylar öncelik kazanır. H enüz olm uş
bir şeyi insan eksiksiz biçim de anımsar. B üyücülerin daim a g ü ­
vendikleri gerçek, insanoğlunun farkında olm adan ayrıntılı b il­
gi depolam a yetisine sahip olm ası, ve fa rkın d a lığ ın karanlık
denizinin peşinde olduğu şeyin de bu ayrıntı olm asıdır.
Bir olayın gerçek özetlenm esi şu biçim de olur: kişi derin
bir soluk alır, başını sağdan ya da soldan başlayarak bir yandan
öbür yana yavaşça, hafifçe, adeta yelpazeliyorm uş gibi sallar.
130 SİHİRLİ GEÇİŞLER

U laşılabilen her ayrıntı anım sanırken, başın sallanm ası gerek­


tiği kadar sürdürülür. D on Ju a n ’ın söylediğine göre, büyücüle­
rin bu edim i tanım lam ası şöyleydi; kişi, anım sadığı olaya iliş­
kin yaşam ış olduğu tüm duyguları soluğuyla birlikte içine çe­
ker, içinde kalm ış tüm istenm eyen ruh durum larını ve konu dı­
şı duyguları soluğu ile birlikte dışarı verir.
Büyücüler, özetlem enin gizem inin soluk alıp verm e edi­
m inde yattığına inanırlar. Soluk alm anın işlevi yaşam ı sürdür­
m e olduğuna göre, büyücüler onun aracılığıyla insanın aynı za­
m anda fa rkın d a lığ ın karanlık denizine kendi yaşam deneyim ­
lerinin tam bir kopyasını da teslim edebileceğinden em indirler.
Don Ju a n ’ı bu fikrin ussal bir açıklam asını yapm ası için zorla­
dığım da, bana özetlem e gibi şeylerin açıklanam ayacağını, yal­
nızca yaşanabileceğini söyledi. D ediğine göre insan, özgürlü­
ğe, yapm a edim inde kavuşabilirdi ancak; açıklam alar yapm aya
çalışm ak enerjim izi sonuçsuz çabalarla boşa harcam ak olurdu.
Ç ağrısı, bilgisine ilişkin her şey ile uyum içindeydi: harekete
geçm e çağrısıydı bu.
İsim listesi, özetlem ede belleği inanılm az bir yolculuğa sü­
rükleyecek anım satıcı bir araç olarak kullanılır. Bu hususta bü­
yücülerin kanısı, yeni yaşanm ış olan olayların anım sanm ası­
nın, daha gerilerde kalanların da aynı netlik ve yakınlıkla hatır­
lanm asına zem in hazırladığı yönündedir. Bu yöntem le dene­
yim leri anım sam ak, onları yeniden yaşam ak, ve canlılık m er­
kezlerim izden uzağa dağılm ış olan enerjiyi harekete geçirip
yerine geri döndiirebilecek yetiyi taşıyan olağanüstü bir itme
gücünü bu an ım sam a işlem inden çıkarm ak dem ektir. Ö zetle­
m enin sağladığı bu enerjinin yeniden konuşlandırılm asını, bü­
yücüler, fa rkın d a lığ ın karanlık denizine istediği şeyi verdikten
sonra akışkanlık kazanm ak olarak tanım larlar.
D aha dünyasal açıdan bakarsak, özetlem e uygulayıcılara
yaşam larındaki tekrarları gözden geçirm e yeteneği verir. Ö zet­
lem e, hepim izin, nihai olarak hiçbir anlam ı olm ayan güçle­
rin— ilk bakışta akla yakın görünseler bile; örneğin karşı cins­
le ilişkiler gibi— elinde olduğum uza hiçbir kuşkuya yer bırak­
m aksızın ikna olm am ızı sağlar. Bazı insanlar için karşı cinsle
ilişkiler tüm bir öm ür boyunca peşinden koşulan tek şeydir. İle­
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 131

ri yaşlardaki insanlardan hayattaki tek ideallerinin m ükem m el


bir eş bulm ak olduğunu, tüm em ellerinin aşkla dolu belki tek
bir yıl geçirebilm ek olduğunu kulaklarım la duym uşum dur.
Don Juan, bütün ateşli itirazlarım a karşı koyarak, sorunun
aslında hepim izin gerçekte birisini sevm eyi değil, sevilm eyi is­
tem em izde olduğunu söylerdi. Bu aşk takıntısı, yüzeysel değe­
ri açısından bizim için dünyadaki en doğal şeydi, ona göre. Yet­
miş beş yaşındaki bir erkek ya da kadından, hâlâ m ükem m el
bir eş arayışı içinde olduğunu duym ak, idealist, rom antik, gü­
zel bir şey gibi görünebilir. A m a bu saplantıyı tüm bir öm rün
sayısız yinelem eleri bağlam ında incelem ek, onun gerçek nite­
liğini göz önüne serer; tuhaf, gülünç bir şeydir bu.
Don Ju a n ’ın savına göre, herhangi bir davranışa ilişkin de­
ğişiklik yapılacaksa bunun özetlem e yoluyla yapılm ası gereki­
yordu, çünkü bu yöntem insanı norm al koşullarda farkında bi­
le olm adığı, doğal karşıladığı, toplum sallaşm anın kendiliğin­
den işleyen ve sözü edilm eyen taleplerinden kurtararak farkın­
da! ığını arttırabilecek tek araçtı.
Özetlem e edim i aslında öm ür boyu süren bir uğraştır.
Ö zellikle binlerce kişiyle tanışm ış ve etkileşim de bulunm uş
olanlar için insanların listesini bitirebilm ek yıllar alır. Bu liste
kişisel olm ayan, ve içinde insanların yer alm adığı, am a ö zetle­
nen kişi ile bir şekilde ilintili olduğu için incelenm esi gerekli
olayların anılarıyla daha da genişler.
Don Juan, eski çağ M ek sik a’sı şam anlarm ın özetlem e es­
nasında hırsla peşine düştükleri şeyin aslında etkileşim in anısı
olduğunu ileri sürüyordu; zira etkileşim in içinde toplum sallaş­
m anın derin etkileri yatm aktaydı, ve onların bulabildikleri her
yöntem le üstesinden gelm eye uğraştıkları da buydu.

Ö Z E T L E M E İÇİN SİH İR L İ G E Ç İŞL E R

Özetlem e, don Ju a n ’m enerji bedeni, diye adlandırdığı şeyi et­


kiler. Onun enerji bedeni açıklam ası şuydu: insan bedeni doğ­
rudan enerji olarak görüldüğünde onu oluşturan enerji alanları­
nın izdüşüm ü olan küm e. O na göre, büyücülerin örneğinde fi­
132 SİHİRLİ GEÇİŞLER

ziksel beden ve enerji bedeni tek bir birim dir. Ö zetlem e ile il­
gili sihirli geçişler, enerji bedenini fiziksel bedene getirir ki, bu
da bilinm eyene yolculuk için şarttır.

13. E nerji B eden in in G övdesini Şekillendirm e


Don Juan, enerji bedeninin gövdesinin, ellerin avuçları ile ya­
pılan üç darbe ile şekillendirildiğini söylüyordu. Eller avuç iç­
leri ileriye bakacak biçim de kulakların hizasında tutulur; o ko­
num dan öne, om uz hizasına doğru, sanki
çok gelişm iş bir vücudun om uzlarına vuru­
yorm uş gibi darbe yapar. Sonra kulak çev­
resindeki ilk k o n u m u n a getirilen eller,
avuçlar aşağıya dönük şekilde, im gesel vü­
cudun gövdesinin ortasına, göğüs hizasına
bir darbe yapar. İlk darbe ilki kadar geniş
değildir— üçüncü darbe çok daha dar tutu­
lur; çünkü bu kez üçgen gövdenin bel böl­
gesi darbelenm ektedir (res. 152).

14. E n erji B eden in i Ş am arlam a


Sol ve sağ eller başın üzerinden aşağıya
indirilir. H er iki elin avuçları, enerji bede­
ninin kolları, önkolları ve ellerinin yerini
saptayan bir enerji akım ı yaratıp aşağı
doğru taşır. Sol el, enerji bedeninin sol k o ­
lunu darbelem ek üzere bedenin yanına v u ­
rur (res. 153), sonra sağ el de aynısını ya­
par: enerji bedeninin sağ elini darbelem ek
üzere bedenin yanına vurur.
Bu sihirli geçiş, enerji bedeninin
kol ve önkollarının, özellikle de ellerinin
yerini saptar.
Resim 153
15. E n erji B eden in i Yanlara D oğru Yaym a
B ilekler X şeklinde çaprazlanarak bedenin önünde, ona değdi
değecek biçim de tutulur. K arın boşluğu hizasında, önkola dok­
san derecelik bir açı yapacak şekilde geriye bükülm üşlerdir
BEŞ İLG İ-A L A N I D İZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 133

(res. 154). O konum dan eller uyum içinde yanlara doğru açılır;
bu yavaş bir şekilde, sanki m uazzam bir dirençle karşı karşı-
yaym ış gibi yapılır (res. 155). K ollar azam i açıklığa ulaştıkla­
rında, avuçlar önkollara doksan derecelik açıyla dönük olarak,
ve iki yandan bedenin ortasına katı bir m addeyi it iyorm uş gibi
bir duyum yaratacak şekilde tekrar m erkeze getirilir. Sol el sağ
elin üzerinden geçerek, yanlara doğru yeni bir darbe için hazır­
lanırlar.
Fiziksel beden, enerji alanları küm esi olarak kesinlikle be­
lirlenm iş sınırlar taşırken, enerji bedeninin bu özelliği yoktur.
Enerjiyi yanlara doğru yaym ak, enerji bedenine yoksun oldu­
ğu belirlenm iş sınırları sağlar.

R esini 154 Resim 155

16. E nerji B edeninin M erkezini Saptam a


Ö nkollar dik konum da göğüs hizasında, dirsekler bedene ya­
kın, ve gövde eninin açıklığındadır. B ilekler önkolları oynat­
m adan, önce yavaşça arkaya, sonra büyük bir güçle öne doğru
bükülür (res. 156).
Bir enerji alanları küm esi olarak insan bedeni yalnız kesin­
likle belirlenm iş sınırlar taşım akla kalm az, aynı zam anda şa­
malıların insan bandı, diye tanım ladığı, insanın en aşina o ldu­
ğu enerji alanlarından oluşan yoğun bir ışıltı m erkezine de sa­
134 SİHİRLİ GEÇİŞLER

hiptir. Şam alıların düşüncesine göre, insa­


nın enerji bağlam ındaki olanaklarının tü­
m ünü oluşturan ışıltılı kürenin içinde, in­
sanoğlunun tam farkında olm adığı enerji
bölgeleri de vardır. B unlar insan bandına
en uzak m esafede yer alan enerji alanları­
dır. E nerji bedeninin m erkezini saptam ak,
o bilinm eyen enerji bölgelerine girm eyi
göze alm ak üzere enerji bedenini güçlen­
dirm ek içindir.

17. E n erji B eden in in Topuklarını ve


Resim 156
B aldırlarını Ş ekillendirm e
Sol ayak bedenin önünde, topuğu baldırın orta hizasına kadar
kaldırılm ış olarak tutulur. Topuk öbür bacağa dik açı oluştura­
cak konum a getirilm iştir. Sonra sağa doğru, sağ bacağın incik
kem iğine on beş-yirm i santim etre uzaklıkta olm ak üzere, san­
ki topukla tekm e atıyorm uş gibi bir darbe yapılar (res. 157,
158).
Sonra aynı hareket öbür bacakla uygulanır.

Resim 157 Resim 158

18. E n erji B eden in in D izlerini Şekillendirm e


Bu sihirli geçiş iki bölüm lüdür. İlk bölüm de, sol diz bükülerek
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 135

Resim 159 Resim 160

kalça hizasına, eğer m üm künse daha da yukarı kaldırılır. B ede­


nin tüm ağırlığı, hafifçe öne doğru bükülü duran sağ bacağın
üzerindedir. Sol dizle, kasık yönünde ve içe doğru üç daire çi­
zilir (res. 159). Aynı hareket sağ bacakla tekrar edilir.
Bu sihirli geçişin ikinci bölüm ünde hareketler her iki
ayakla tekrar edilir; ancak bu kez diz dışa doğru bir daire çizer
(res. 160).

19. E nerji B edeninin U yluklarını Ş ekillendirm e


Soluk verm e ile başlayarak, eller uyluklar boyunca aşağı ka­
yarken beden dizlerden hafifçe bükülür. E ller dizkapakları üze­
rinde durur; sonra bir soluk alınırken, katı
bir m addeyi sürliklüyorlarm ış gibi, kalça
hizasına kadar uyluklar boyunca çekilir.
Her iki el de pençeyi andırır biçim de hafif­
çe bükülm üştür. H areketin bu bölüm ü uy­
gulanırken beden dikleştirilir (res. 161).
Yukardakinin aksi bir soluk alm a m o ­
deliyle hareket tekrar edilir; soluk alınır­
ken dizler kırılarak, eller diz kapaklarının
üzerine doğru indirilir; soluk verilirken
geriye çekilir. R esim 161
136 SİHİRLİ GEÇİŞLER

20. K işisel Tarihi E snekleştirerek H are­


kete G eçirm e
Bu sihirli geçiş, her bacağın teker teker diz­
den kırılıp topuğun yum uşak bir vuruşuyla
kaba etlere değdirilm esiyle, diz arkası kiri­
şini kasar ve gevşetir (res. 162). Sol topuk
sol kaba ete, sağ topuk sağ kaba ete vurulur.
Ş am anlar uylukların arkalarındaki kasla­
rın sıkıştırılm asına büyük önem verirler.
O nların inancına göre bu kaslar ne denli sı­
kı olursa, uygulayıcı yararsız alışkanlık
şablonlarım tanım lam a ve onlardan kurtul­
m a konusunda o denli hünerli olur.

21. Topuğu D evam lı Yere Vurarak


K işisel Tarihi H arekete G eçirm e
Sağ bacak sol bacağa doksan derecelik
açı yapacak konum a getirilir. Beden
adeta sağ bacağın üzerinde oturur du­
rum dayken, sol bacak bedenin önünde
olabildiğince uzatılm ıştır. H er iki baca­
ğın da arka kaslarındaki gerilim ve k a­
sılm a azam i düzeydedir. Sağ bacak to ­
puğuyla sürekli olarak yere vurur (res.
İ63).
S onra aynı h areketler öteki bacak- Rcs,m yVu
la yapılır.

22. Topuğu Yerde Tutarak, ve Bu K onum u Sürdürerek K i­


şisel Tarihi H arekete G eçirm e
B ir önceki sihirli geçişin hareketleri gene her bacakla ayrı ayrı
uygulanır; ancak bu kez topukla vurm a yerine, bacağın gergin­
liği korunarak bedenin gerilim i sabit bir düzeyde tutulur (res.
164).

İzleyen dört sihirli geçiş, derin soluk alıp verm eler içerdiğin­
den, idareli yapılm alıdır.
BEŞ İLG İ- A L A N I DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 137

23. Ö zetlem e K a n atlan


Eller kulak hizasında, avuçlar öne dönük ol­
m ak üzere, her iki önkol om uz hizasına k al­
dırılırken derin bir soluk alınır. Ö nkollar
diklem esine, ve birbirinden eşit uzaklıkta
tutulm alıdır. Soluk verilirken, önkollar h iç­
bir yönde yana kaym adan, olabildiğince ar­
kaya çekilir (res. 165). Yeni bir derin soluk
alınır. Uzun bir soluk verm e boyunca, önce
sol kol öne doğru olabildiğince uzatılıp son­
ra da yana açılarak m üm kün olduğu kadar _ . . , .
. v, . . . Resim 164
geriye doğru dönüp bir yarım -daire çizer, ar­
dından sağ kol bunu izler; böylece her iki
kol da kanada benzeyen birer yarım -daire çizm iş olurlar. Kol
geriye doğru uzatıldıktan sonra bir kavis yaparak (res. 166)
öne, bedenin önündeki başlangıç konum una geri döner (res.
167). Sonra sağ kol aynı m odeli izleyerek, aynı nefes verm e
süresinde o da devinim ini bitirir. Bu hareketler tam am landığın­
da karından derin bir soluk alınır.

Resim 165 Resim 166 Resim 167

24. Ö zetlem e Penceresi


Bu sihirli geçişin ilk bölüm ü tam am ıyla bir önceki gibidir; e l­
138 SİHİRLİ GEÇİŞLER

ler avuçları öne dönük biçim de kulak hizasına kaldırılarak de­


rin bir soluk alınır. Ö nkollar tam bir dikeyi iği korurlar. Kollar
geriye doğru çekilirken uzun bir soluk verm e bunu izler. Sonra
dirsekler om uz hizasında yanlara açılırken derin bir soluk alınır.
Eller önkollara göre doksan derecelik açıdadır, parm ak uçları
yukarı dönüktür. Ö nkollar birbirinin üzerine çaprazlanana dek,
eller bedenin ortasına doğru yavaşça itilir. Sol kol bedene daha
yakındır; sağ kol onun üzerindedir. Bu durum da eller don Ju-
a n ’ın özetlem e penceresi, diye adlandırdığı konum u yaratırlar:
don Ju an ’ın belirttiğine göre, bir uygulayıcının içinden sonsuz­
luğu gözleyebileceği küçük bir pencereye benzeyen, gözlerin
önündeki bir açıklıktır bu (res. 168). Beden dikleşirken derin bir
soluk v en n e başlar; dirsekler yanlara açılm ış, eller düm düz uza­
tılmış, dirseklerle aynı hizaya getirilm iştir (res. 169).

Resim 168 Resim 169

25. Beş D erin Soluk


Bu sihirli geçişin başlangıcı bundan önceki iki geçişin tüm üy­
le aynıdır, ikinci soluk alışta kollar aşağıya, dizlerin hizasına
iner— uygulayıcı yarı çöm elm iş bir şekilde durur. E ller dizlerin
arkasına konur; sağ el sol dizin arkasındaki tendonu; sol el de,
önkolu sağ önkolun üzerinde olm ak şartıyla, sağ dizin arkasın­
daki tendonu kavrar. İşaretpaım akları ve ortapaırnaklarla dışta­
ki tendonlar tutulm uş; başparm aklar da dizlerin iç kısm ının
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 139

çevresine sarılmıştır. Soluk verm e orada


sona erer, ve derin bir soluk daha alınır; bu
arada tendonlara bastırılır (res. 170). Bu şe­
kilde beş kez soluk alınır.
Bu sihirli geçiş sırtın düz, başın da
om urga ile bir hizada olm asını sağlar; di­
yafram ı aşağı iterek, akciğerlerin alt kısm ı­
nı olduğu kadar üst kısm ını da dolduracak
derin nefesler alm ak için uygulanır.

26. Enerjiyi B acaklardan Ç ekm e


Resim 170
Bu sihirli geçişin ilk bölüm ü de bu dizinin
öbür üç geçişinin başlangıcı ile tüm üyle ay ­
nıdır. İkinci soluğu alırken önkollar aşağıya
indirilir— uygulayıcı çöm elerek, içten dışa
olm ak üzere ayak bileklerini kavrar. Ellerin
arkaları ayak parm aklarının üzerine konur;
bu durum da üç derin soluk alınır, üç derin
soluk verilir (res. 171). Son soluk verişin
ardından, derin bir soluk alm a eşliğinde si­
hirli geçişi bitirm ek üzere beden dikleştiri­ R esin i 171
lir.
İnsanoğlunda kalan tek farkındalık pırıltısı, ışıltılı kürele­
rinin dibinde bir halka biçim inde yayılan ve ayak parm akları
düzeyine kadar uzanan bir saçak gibidir. Bu sihirli geçişle sa­
çağa parm ak arkaları kullanılarak hafifçe vurulur— soluk ile de
harekete geçirilir.

Üçüncü Grup:

R üya Görm e

Don Juan M atus, rüya görm eyi insan farkındalığının başka al­
gılam a âlem lerine yapacağı gerçek bir giriş için norm al rü y ala­
140 SİHİRLİ GEÇİŞLER

rın kullanılm ası edim i, diye tanım lıyordu. Bu tanım onun için,
sıradan rüyaların, günlük yaşam ım ızın dünyasındaki enerjiden
farklı olm akla birlikte tem el özünde düpedüz benzer olan ener­
ji alanlarını algılam aya açılan bir kapı olarak kullanılabileceği
anlam ına geliyordu. B üyücüler için böyle bir girişin sonucu,
içinde yaşayıp ölebilecekleri gerçek dünyaların algılanm asıy-
dı; bizim kinden şaşırtıcı ölçüde farklı, ancak tem elde benzer
dünyalardı bunlar.

Bu çelişkiye doğrusal bir açıklam a getirm esi için sıkıştırıl-


dığında, don Juan M atus büyücülerin alışılm ış konum unu yi­
neliyordu: yani, bütün bu soruların yanıtının uygulam ada oldu­
ğu— entelektüel soruşturm ada değil. D ediğine göre, bu tür ola­
sılıklardan söz etm ek için dilin sözdizim ini kullanm ak zorunda
kalıyorduk, hangi dili konuşuyorsak onunkini; bu sözdizim i,
kullanım ın zorlam asıyla, anlatım olanaklarını kısıtlıyordu. Z i­
ra bir dilin sözdizim i, yalnızca içinde yaşadığım ız dünyada bu­
lunan algısal olasılıklara ilişkindir.
Don Juan İspanyolcadaki iki fiil arasında bulunan dikkate
değer bir ayrım a işaret ediyordu: bunlardan biri rüya görm ek
anlam ına gelen sonar idi; öteki ise, büyücülere ait olan rüya
görm e biçim ini ifade eden ensohar. N orm al rüya görm ek olan
sııeho ile daha karm aşık olan ve büyücülerin ensueno olarak
adlandırdıkları durum u birbirinden net bir şekilde ayırm ak İn­
gilizcede m üm kün değildi.
R üya görm e sanatı, don Ju a n ’ın öğretisine göre, eski çağ
M ek sik a’sı şam anlarının uyuyan insanları gördüklerinde yap­
tıkları çok sıradan bir gözlem den kaynaklanm ıştı. Uyku esna­
sında birleşim noktasının çok doğal ve kolay bir biçim de yerin­
den oynayıp alışılm ış konum unu değiştirdiğini, ışıltılı kürenin
dış çevresi boyunca ya da onun iç kısm ında her yana devindi­
ğini fark etm işlerdi. K endi gördükleri ile uyurken gözlem ledik­
leri insanların anlatılarını bir araya getirdiklerinde şunu anladı­
lar: birleşim noktası yerinden ne denli uzağa kayarsa, rüyalar­
da yaşanan olaylar ve görüntüler de o denli şaşırtıcı oluyordu.
Bu gözlem den sonra, o büyücüler kendi birleşim noktala­
rını yerinden oynatm ak için fırsat kollam aya başladılar. Bunu
BEŞ İLGİ-ALAN1 DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 141

başarm ak için sanrılandırıcı bitkiler kullanm aya giriştiler so­


nunda. Ne var ki, bu bitkileri kullanm anın, sonucu belli olm a­
yan, zorlam a ve denetim dışı bir eylem olduğunu çok çabuk
anladılar. Gene de, bu başarısızlığın ortasında çok değerli bir
şey keşfetm işlerdi. B una rüya görm e dikkati adını verdiler.
Don Juan bu olguyu açıklam aya, ilk etapta, günlük yaşan­
tım ızın dünyasındaki öğeler üzerinde konum lanan dikkat ola­
rak söz ettiği, insanoğlunun gündelik farkındalığı ile başlam ış­
tı. İnsanların kendilerini çevreleyen her şeye üstünkörü, ancak
kalıcı bir bakış attıklarına işaret ediyordu. N esneleri incele­
m ekten çok, onların varlığını sadece saptıyordu insanoğlu; g e­
nel farkındalığının belirli bir cephesini oluşturan özel bir tür
dikkat ile. Onun kanısına göre, aynı tür üstünkörü, ancak kalı­
cı olan— deyim yerindeyse— ’b ak ış’, sıradan bir rüyanın öğe­
lerine de uygulanabilirdi. Genel farkındalığın bu öbür belirli
cephesini, rüya görm e dikkati; ya da farkındalıklarm ı rüyaları­
nın unsurları üzerinde kararlı bir biçim de odaklanm ış olarak
tutabilm ek için uygulayıcıların edindikleri yetenek olarak ta­
nım lıyordu.
Rüya görm e dikkatinin geliştirilm esi, don Ju a n ’ın silsilesi­
ne ait büyücülerin rüyalara ilişkin bir tem el sınıflandırm a yap­
m alarını sağladı. R üyalarının çoğunun im gesel; gündelik dün­
yalarına ait bilişin ürünleri olduğunu keşfetm işlerdi; am a bu sı­
nıflandırm anın dışında kalan bazı rüyalar da vardı. Bu tür rü­
yalar salt im gesel değildi; enerji-üretici olgulardan oluşan, ger­
çek yükseltilm iş fa rkın d a lık durum ları idiler. O şam anlar için
enerji-üretici öğeleri olan rüyalar, içlerinde evrende akış halin­
deki enerjiyi görm e yeteneğine sahip oldukları rüyalardı.
Bu şam anlar rüya görm e dikkatlerini rüyalarındaki h er­
hangi bir öğe üzerinde odaklayabiliyorlardı; bu yolla iki tür rü­
ya olduğunu keşfetm işlerdi. Birisi hepim izin aşina olduğu, tu ­
tarsız hayallere ilişkin unsurların rol oynadığı rüyaydı; zihni­
mizin, ruhum uzun bir ürünü olarak sınıflandırabileceğim iz,
belki sinir sistem im ize ilişkin bir olgu. B aşka tür rüyalara ise
enerji üretici rüyalar adını verdiler. D on Ju a n ’m dediğine g ö ­
re, o eski çağ büyücüleri kendilerini aslında rüya olm ayan, bu
dünyanın dışında bulunan gerçek yerlere ziyaretler yaptıkları
142 SİHİRLİ GEÇİŞLER

rüya-benzeri durum lar içinde bulm uşlardı; tıpkı içinde yaşadı­


ğım ız dünya gibi gerçek dünyalardı bunlar; gören bir büyücü
için bu rüyalardaki nesneler de, tıpkı gündelik dünyam ızdaki
ağaçların, hayvanların, hatta kayaların bile yaptığı gibi enerji
üretiyordu.
Lâkin bu tür yerlerin görüntüleri o şam anlar için bir değer
taşıyam ayacak kadar süreksiz ve geçiciydi. Bu kusuru birleşim
noktalarının yer değiştirdiği konum da kayda değer bir süre sa­
bit kakım am asına bağladılar. Bu durum u düzeltm e girişim leri,
büyücülüğün b ir başka yüksek sanatının doğuşuyla sonuçlan­
dı: iz sürm e sanatı.
Bir gün don Juan bana, rüya görm e sanatının, birleşim
noktasını alışılm ış konum unun dışına am açlı olarak çıkarm ak­
tan oluştuğunu söylem iş, ve böylelikle iki sanata da çok net bir
tanım getirm işti. Iz sürm e sanatı da, onu yerleştirildiği yeni ko­
num da istençli olarak sabit tutm aktan ibaretti.
Bu sabitlem e, eski çağ M eksika’sı şam anlarına başka dün­
yaları tam anlam ıyla gözlem e fırsatı verdi. D on Juan o büyücü­
lerden bazılarının yolculuklarından hiç dönm ediklerini söylü­
yordu. B aşka bir deyişle, orada kalm ayı yeğlem işlerdi; “orası”
her neresi ise.
Don Juan b ir keresinde bana, “Eski büyücüler, insanoğlu­
nun ışıltılı küreler olarak ayrıntılarını çıkarm ayı tam am ladıkla­
rında,” dedi, “ ışıltılı kürenin tüm ünde, gerçek dünyaların alanı
olan altı yüz civarında nokta keşfetm işlerdi. Yani birleşim nok­
tasının o noktalardan birine bağlanm ası, uygulayıcının tüm üyle
yeni bi dünyaya girişiyle sonuçlanıyordu.”
“A m a o altı yüz değişik dünya nerede, don Juan?” diye sor­
dum.
“Bu som ya verilecek tek yanıt, bunun akıl erm ez olduğu­
dur,” dedi, gülerek. “Bu, büyücülüğün özüdür; oysa sıradan zih­
ne hiç anlam ifade etm iyor. O altı yüz dünya, birleşim noktası­
nın konum larındadır. Bu yanıttan anlam çıkarabilm ek için ölçü­
süz m iktarda enerjiye gereksinim var. Enerjiye sahibiz biz. Sa­
hip olm adığım ız, onu kullanacak hüner ya da heves.”
H içbir ifadenin bu cüm lelerden daha doğru olam ayacağını
ekleyebilirdim , gene de bundan daha anlam sız bir şey olam azdı.
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 143

Don Juan, olağan algılam ayı kendi silsilesinin anladığı te­


rim lerle açıklıyordu: Birleşim noktası, daim i konum unda, ev ­
renden sayıları trilyonlara varan ışıltılı lifler biçim inde bir
enerji alanları akışı alır. K onum u sürekli aynı olduğundan, bü­
yücülerin uslam lam asına göre, aynı enerji alanları, ışıltılı lifler
olarak birleşim noktası üzerinde toplaşıp onun içinden geçer,
ve bize sürekli bir sonuç halinde bildiğim iz dünyanın algılam a­
sını sunar. B üyücüler buradan şu kaçınılm az sonuca ulaşm ış­
lardı: birleşim noktasının yeri değiştirilip başka bir konum a ge­
tirilirse, başka bir enerji lifleri takım ı onun içinden geçecek; bu
da günlük yaşam daki dünya ile aynı olm ayan, farklı bir dünya­
nın algılanm asıyla sonuçlanacaktı.
Don Ju an ’ın kanısına göre, insanoğlunun genelde algılam a
saydığı, daha çok duyusal verinin yorum lanm asıdır. Doğum
anından başlayarak, çevrem izdeki her şeyin bize bir yorum la­
ma olasılığı sağladığını, ve zam anla bu olasılığın dünyadaki
tüm algısal işlerim izi yönettiğim iz tam bir sistem haline dönüş­
tüğünü ileri sürüyordu.
B irleşim noktasının sadece algım ızın toplandığı m erkez
olm akla kalm ayıp, aynı zam anda duyusal verilerin yorum lan­
m asının da tam am landığı yer olduğuna işaret etm ekteydi; bu
yüzden yer değiştirdiğinde, yeni enerji alanları akışını yorum -
layışı da günlük yaşantım ızın dünyasını yorum lam a biçim iyle
hem en tüm üyle aynı biçim de olacaktır. Bu yeni yorum un sonu­
cu, bizim kine garip biçim de benzeyen, oysa özgül olarak fark­
lı bir dünyanın algılanm ası olacaktır. Don J u a n ’ın dediğine gö­
re, bu başka dünyalar enerji açısından bizim kinden olabildiğin­
ce farklıdır. G örünürdeki benzerlikleri yaratan sadece birleşim
noktasının yorum lam asıdır.
Don Juan, birleşim noktasının bu olağandışı niteliği ile rü ­
ya görm enin ortaya çıkardığı algılam a olasılıklarını ifade ed e­
bilm ek için yeni bir sözdizim ine gereksinim olduğunu söylü­
yordu. Gene de, bu deneyim salt şam anlara özgü kalm ayıp h e­
pim ize uygun durum a gelirse, belki dilim izin m evcut sözdizi-
m inin bunları içerm esi için zorlanabileceği kanısındaydı.
R üya görm eye ilişkin bir şey vardı ki, m üthiş ilgim i çeki­
yor, am a aynı zam anda da beni alabildiğine şaşkına çeviriyor­
144 SİHİRLİ GEÇİŞLER

du; don J u a n ’ın kim seye rüya görm eyi öğretebilecek bir yön­
tem bulunm adığını söylem esiydi bu. R üya g ö rm e, her şeyden
önce, diyordu, eski çağ M ek sik a’sı büyücülerinin adına niyet
dedikleri, ve her yana nüfuz eden o tanım lanam az güç ile tem a­
sa geçebilm ek için zahm etli bir çabadır. Bu bağlantı kurulduğu
anda, rüya görm e de akıl alm az bir şekilde başarılm ış oluyor­
du. D on Juan bu bağlantının disiplin gerektiren herhangi bir
m odel izlenerek başarılabileceğini belirtiyordu.
A nılan yöntem lerle ilgili özlü bir açıklam a istediğim de,
güldü bana.
“B üyücülerin dünyasına doğru yola çıkm ak,” dedi, “araba
sürm eyi öğrenm eye benzem ez. A raba kullanm ak için kılavuz
kitapçıklara, yönergelere gereksinm en vardır. Rüya görm ek
için ise, ona niyetlenm en yeter.”
“A m a buna nasıl niyetlenebilirim k i?” diye üsteledim .
“N iyetlen eb ilm ek için sahip olduğun tek yol, buna niyet­
lenm ekten geçer,” dedi. G ünüm üz insanı için kabullenilm esi en
zor şeylerden biri bu; yöntem yoksunluğu. Ç ağdaş insan kıla­
vuzların, uygulam aların, yöntem lerin, başlangıç adım larının
pençesinde. Hiç durm aksızın notlar alıyor, çizelgeler yapıyor,
yol-yordam tekniklerine iyice göm ülm üş durum da. A m a büyü­
cülerin dünyasında yöntem ler de ayinler de yalnızca dikkati
çekm e, odaklam a am acına yöneliktir. İlgi ve kararlılıkta odak­
lanm aya zorlam a için araçtırlar sadece. B aşka hiçbi değerleri
yoktur.”
Don Juan sihirli geçişlerin özenle uygulanm asının rüya
görm e için çok büyük önem taşıdığını düşünüyordu; silsilesine
ait büyücülerin birleyim noktasının yerini değiştirm e konusun­
da destek olarak kullandıkları tek araçtı bu. Sihirli geçişlerin
uygulanm ası, o büyücülere gerekli dengeyle enerjiyi sağlıyor­
du, rüya görm e dikkatlerinin ortaya çıkm ası için gerekliydi bu;
bunlar olm aksızın rüya görm e olasılığı söz konusu olam azdı
onlar için. R ü ya görm e dikkati belirm edikçe, uygulayıcılar tu­
tarsız hayal d ü nyalarına ilişkin aklı başında rüyalar görm eyi
bekleyebilirlerdi en fazla. B elki enerji üreten dünyaların görün­
tüleri ile karşılaşabilirlerdi; am a bunları uygun biçim de sınıf­
landıracak, her şeyi kapsayan bir tem el olm adan, bütün bunlar
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 145

onlar için hiçbir anlam ifade etm ezdi.


Don Ju an ’ın silsilesinin şam anları, rüya görm e dikkatleri­
ni geliştirdikleri anda, sonsuzluğun kapılarını tıklatm ış olduk­
larını anladılar. Kendi norm al algılarının param etrelerini geniş­
letmeyi başardılar. R üya görm e dikkatlerinin ortaya çıkışın­
dan sonra, norm al farkındalık durum larının da önceye oranla
sonsuz ölçüde daha değişken olduğunu keşfettiler. O andan
sonra, o büyücüler bilinm eyene doğru gerçekten yol alabilirler­
di artık.
Don Juan bir keresinde bana, “G ökyüzünün uçsuz b u cak ­
sız olduğu özdeyişi,” dedi, “eski çağların büyücülerine tam an­
lam ıyla uygundu. K uşkusuz kendilerini aşm ışlar.”
“ G ökyüzü gerçekten uçsuz bucaksız m ıydı onlar için, don
Ju an ?” diye sordum .
“ Bu soru ancak her birim izce bireysel olarak yanıtlanabi­
lir,” dedi, kocam an bir gülüm sem eyle. “ Bize araçları bıraktılar.
Bireysel olarak bize kalm ış bi şey; onları kullanm ak ya da red­
detm ek. Aslında sonsuzluğun önünde tek başınayız— sınırları­
mızı zorlayacak yeteneğim izin olup olm adığı sorusu kişisel
olarak yanıtlanm alı.”

RÜYA G Ö R M E İÇİN SİH İR L İ G E Ç İŞL E R

27. B irleşim N oktasını G evşetm e


Sol kol, elin ayası yukarı dönük olarak, kürek kem iklerinin ar­
kasındaki bölgeye uzanır; bu arada gövde biraz öne doğru eğil­
miştir. Sonra kol bedenin sol yanından öne doğru alınır, ve ani
bir ham le ile el ayası sola dönük olacak şekilde yüzün önüne
getirilir. P arm aklar bitişiktir (res. 172, 173).
Bu sihirli geçiş her kolla sırayla yapılır. D izler daha iyi
denge ve ham le gücü için kırık tutulur.

28. B irleşim N oktasını A şağı D üşm esi İçin Z orlam a


Sırt olabildiğince diktir. D izler gergindir. Sol kol, iyice uzatıl­
mış olarak arkada, bedenden üç-beş santim etre uzakta tutulur.
Li , önkola doksan derecelik açı yapacak şekilde bükülm üş, elin
146 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 172 Resim 173

ayası aşağı dönük, ve iyice uzatılm ış par­


m akların uçları arkaya doğru bakar durum ­
dadır. İyice gergin olarak uzatılm ış sağ kol
da ön tarafta aynı konum dadır; bilek dok­
san derecelik açı yapacak kadar btikülii,
elin ayası aşağıya doğru, ve parm ak uçları
öne dönük vaziyettedir.
Baş arkada tutulan kola doğru
döndürülür, o anda bacakların ve kolların
tendonlarında tam bir gerilm e olur. Bu g e­
rilim bir an korunur (res. 174). Aynı hare­
ket sağ kol arkada, sol kol da önde tutula­
rak tekrarlanır.
Resim 174

29. E nerjiyi B öbreküstü B ezlerinden Çekip Ö ne A larak


B irleşim N oktasın ı D ü şm esi İçin A yartm a
Sol kol bedenin arkasına, böbrekler hizasında erişebildiği k a­
dar uzağa yerleştirilir; el, pençe biçim indedir. Pençe yapılm ış
el, böbrek bölgesinde sanki katı bir m addeyi sürüklüyorm uş gi­
bi sağdan sola doğru devinir. Sağ kol uyluğun yanında, norm al
konum undadır.
Sonra sol el öne doğru gelir, avuç açılır, ve sağ tarafta, k a­
raciğer ve safrakesesi üzerine konur. Sol el sert bir m addenin
BEŞ İL G İ- A L A N I D İ Z İ S İ : WESTWOOD DİZİSİ 147

yüzeyini düzlüyorm uş gibi yaparak bedenin üzerinden sola,


pankreas ile dalak bölgesine gelir; aynı anda pençe biçim ine
getirilm iş sağ el bedenin arkasında, böbreklerin üzerinde sanki
katı bir m addeyi stirüklüyorm uş gibi yaparak soldan sağa doğ­
ru ilerler.
Sonra sağ el bedenin önüne getirilip avuç açılarak pankre­
as ve dalak üzerine konur. El bedenin önünde, sert bir m adde­
nin yüzeyini düzlüyorm uş gibi yaparak karaciğer ve safrakese­
si bölgesini geçer; bu arada pençe yapılm ış sol el, gene böbrek­
ler bölgesinde sert bir m addeyi sürükler gibi sağdan sola hare­
ket etm ektedir (res. 175, 176). D izler daha çok denge ve güç
için kırık vaziyettedir.

Resim 175 Resim 176

30. A ve B Tipi Ener jinin M ücadelesine Son Verme


Sağ önkol, doksan derecelik açı ile diklem esine bükülm üş ola­
rak bedenin önüne yerleştirilir; dirsek yaklaşık om uz hizasın­
da, elin ayası ise sola dönük durum dadır. Sol önkol dirsekten
yatay olarak bükülm üş, elin arkası sağ dirseğin altına yerleşti­
rilmiştir. G özler önkolların hiçbiri üzerinde odaklanm adan, iki­
sini birden görüş alanı içinde tutar. Sağ kol aşağı, sol kol da yu­
karı baskı yapar. İki güç de eşzam anlı olarak her iki kolun üze­
rindedir— bu gerilim bir an için korunur (res. 177).
148 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Sonra aynı hareket, sırası, ve kolların k o ­


num u ters çevrilerek tekrar yapılır.
Eski çağ M ek sik a’sı şam anları, evrendeki
her şeyin iki yanlı güçlerden oluştuğuna,
insanoğlunun bu iki yanlılık ile yaşam ının
her cephesinde karşı karşıya olduğuna ina­
nırlardı. Enerji düzeyinde de iki gücün iş
başında olduğunu düşünüyorlardı. Don Ju ­
an bunlara A ve B güçleri diyordu. A Gücü
norm alde gündelik olaylarım ızda iş başın­
dadır, ve düz bir dikey çizgi ile sim gelenir.
B gücü ise ender olarak eylem e geçer—
gizli kalan karanlık bir güçtür. D ikey çizgi­
nin tabanında, sola doğru çizilm iş bir yatay
çizgi ile sim gelenir; bu yöntem le ters bir büyük L harfi çizilm iş
olur.
D on J u a n ’a göre şam anlar, erkek olsun, kadın olsun, B gü­
cünü, genelde kullanılm ayan yatay çizgiyi, etkin bir dikey çiz­
gi haline getirebilen yegâne insanlardır. Bunun sonucu olarak,
A gücünü dinlenm eye bırakm ışlardır. Bu süreç de dikey çizgi­
nin tabanına, bu kez sağ yanına bir yatay çizgi çizerek, ve böy-
lece bir büyük L harfi yapılarak sim gelenir. Don Juan bu sihir­
li geçişi iki yanlılığı, ve onun etkilerini ters çevirm ek için bü­
yücülerin harcadığı çabayı en iyi örnekleyen geçiş olarak ta­
nım lıyordu.

31. E n erji B ed en in i O ne Ç ekm e


K ollar dirsekten bükiilü olarak om uz hizasında tutulur. Eller
birbirinin üzerinde, avuçlar aşağıya dönüktür. H areket iç tara­
fa, yüze doğru dönük olm ak üzere, eller birbirinin çevresinde
döndürülerek bir daire yapılır (res. 178). B irbirleri çevresinde
üç tur atarlar; sonra sol kol, eli yum ruk şeklinde olm ak üzere
bedenin önünde, ve ondan bir kol boyu uzaklıktaki görünm ez
bir hedefi vuruyorm uşçasına, öne doğru bir ham le yapar (res.
179). H er iki elle üç daire daha yapılır, sonra da sağ kol, sol kol
ile aynı biçim de öne ham le yapar.
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 149

R csiıv 178 R esini 179

32. B irleşim N oktasını Bir Bıçak G ibi O m u z Ü zerinden S a­


vurm a
Sol el başın üzerinden arkaya, kürek kem ikleri bölgesine dö­
ner— katı bir m addeyi kaparm ış gibi yapar. S onra bir şeyi öne
doğru fırlatm a hareketi gibi, başın üzerinden öne doğru atılır.
Fırlatırken denge sağlanm ası için dizler kırıktır. Aynı hareket
sağ kolla tekrar edilir (res. 180,181).
Bu sihirli geçiş, birleşim noktasını savurm ak için gerçek
bir girişim dir— onun alışılm ış konum unu değiştirm e am acını
taşır. U ygulayıcı, birleşim noktasını sanki bir bıçakm ış gibi tut-

R esim 180 R esim 181


150 SİHİRLİ GEÇİŞLER

m aktadır. B irleşim noktasını savurm a niyeti içinde yer alan bir


şey, onun yerini gerçekten değiştirm eye yönelik esaslı bir etki
yapar.

33. B irleşim N oktasını Bir B ıçak G ibi A rkadan, Bel H iza­


sından Savurm a
B eden öne eğilirken dizler kırık tutulur. Sonra sol kol yandan
arkaya, kürek kem iklerinin arkasındaki bölgeye uzanır, oradan
sanki katı bir şeyi kapar, ve belden öne doğru, bileğin h afif bir
darbesiyle düz bir disk, ya da bıçak fırlatıyorm uş gibi yapar
(res. 182, 183). Aynı hareketler sağ elle tekrar edilir.

Resim 182 Resim 183

34. B irleşim N o ktasın ı Bir D isk G ibi O m uzdan Savurm a


B elden sola doğru— sağ kolu itip sol bacağın yanına dönm esi­
ne olanak verecek kadar— esaslı bir dönüş yapılır. Sonra belin
aksi yöne hareketi, sol kolun sağ bacağın sağ yanına kadar dön­
m esini sağlar. B elin yeni bir dönüşü, tekrar sağ kolu itip sol ba­
cağın sol yanına getirir. Bu noktada sol el dairesel bir hareket­
le aniden arkaya uzanarak, kürek kem iklerinin arkasındaki b ö l­
geden katı bir m addeyi kavrıyorm uş gibi yapar (res. 184). Sol
el bu nesneyi dairesel bir devinim le bedenin önüne getirip, sağ
om zun hizasına çıkarır. Pençe biçim indeki elin içi yukarı dö-
BEŞ İLG İ - A L A N 1 D İ Z İ S İ : WESTWOOD DİZİSİ 151

ntiktür. Sol el bu konum dan— bir disk gibi katı bir nesneyi sa-
vuruyorm uşçasına— bileğin h afif bir darbesiyle öne doğru bir
savurm a hareketi yapar (res. 185).

Resim 184 Resini 185

D izler hafifçe kırıktır— uylukların arka kısm ı üzerinde b ü ­


yük bir baskı vardır. Sağ kol, diski savurm a hareketine denge
sağlam ak am acıyla, dirseği hafifçe bükülii olarak bedenin ar­
kasına uzatılm ıştır. Bu biçim de bir an durulur; bu arada sol kol
bir nesneyi henüz fırlatm ış durum daki konum unu korum akta­
dır.
Aynı hareketler öbür kolla yinelenir.

35. B irleşim N oktasını Bir Top G ibi B a­


şın Ü zerinden Savurm a
Sol el hızla geriye, kürek kem iklerinin ar­
kasındaki bölgeye dönerek, katı bir şeyi
kapıyorm uş gibi yapar (res. 186). Kol, ba­
şın üzerinde itme gücü kazanm ak ister gibi
iki büyük daire çizerek (res. 187), ileriye
doğru bir top fırlatm a hareketi yapar (res.
188). D izler kırık durum dadır. Bu hareket­
ler sağ elle tekrar edilir.
I R e sim 186
152 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 187 Resim 188

D ördüncü Grup:

İçsel Sessizlik

D on Juan, içsel sessizliğin, eski çağ M ek sik a’sının şam anları


tarafından en fazla peşine düşülen durum olduğunu söylüyor­
du. O nun tan ım lam asına göre bu insan algılam asının doğal bir
durum udur; bu durum da düşüncelerin önü kesilir— kişinin tüm
m elekeleri bizim gündelik bilişsel sistem im izin kullanılm asını
gerektirm eyen bir farkındalık düzeyinde işler.
içsel sessizlik, don J u a n ’ın silsilesindeki şam anlara hep k a­
ranlığı çağrıştınnıştır; belki de insan algısı, alışılm ış yoldaşın­
dan, içsel söyleşiden yoksun kalınca karanlık bir kuyuya düş­
m üş gibi olduğu için. D on Ju a n ’m dediğine göre, beden her za­
m anki gibi işler; am a farkındalık keskinleşm iştir. K ararlar ani­
dir— sanki dile getirilen düşünceler içerm eyen özel bir tür bil­
giden kaynaklanıyorm uş gibidir.
İçsel sessizlik durum unda işleyen insan algısı, don Ju a n ’a
göre, tanım lanam ayacak düzeylere erişm e yetisine sahiptir. O
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 153

algı düzeylerinden bazıları kendi içlerinde dünyalardır; bunlar


rüya görm e yoluyla erişilen dünyalara hiç benzem ezler. Betim -
lenem eyecek durum lardır onlar; alışılm ış insan algısının evre­
ni tanım lam ak için kullandığı terim lerin tek yönlü sınırları
içinde izah edilem ezler.
Don Ju a n ’ın yorum una göre, içsel sessizlik, evrim in dev
bir adımı için ortam ı oluşturur; suskun bilgi için, ya da bilm e­
nin kendiliğinden ve ansızın olduğu insan farkındalığı düzeyi
için. Bu düzeydeki bilgi, beyinsel biliş ya da m antıksal tüm e­
varım ve tüm dengelim ya da benzerlikler ve benzem ezlikleri
tem el alan genellem elerin ürünü değildir. Suskun bilgi düze­
yinde önsel hiçbir şey yoktur; bir bilgi kitlesi oluşturabilecek
hiçbir şey bulunm az, çünkü her şey hem en şim didir. K arm aşık
bilgi parçaları, herhangi bilişsel bir ön hazırlık olm aksızın k av ­
ranabilir.
Don Juan, eski çağ insanının, kendilerine suskun bilginin
anıştırılm asına karşın, ona aslında tam olarak sahip olam adık­
larına inanıyordu. B öyle bir anıştırm a, bilginin büyük kısm ının
ezber ürünü olduğu çağdaş insan deneyim lerine oranla, sonsuz
ölçüde daha güçlüydii. Bu anıştırm ayı yitirm iş olm am ıza k ar­
şın, insanoğlunu suskun bilgiye götüren yolun her zam an içsel
sessizlik aracılığıyla açık olacağı, büyücülüğün bir tem el ö n er­
mesi idi.
Don Juan, silsilesinin değişm ez görüşünü öğretti: içsel
sessizlik tutarlı bir baskı ve disiplin yoluyla edinilm eli. Ç oğal­
tılmalı ve biriktirilm eli— yavaş yavaş, azar azar. B aşka bir d e­
yişle, insan kendini sessiz olm aya zorlam alı; birkaç saniye için
olsa bile. Kişi eğer bunda ısrarlı davranırsa, bu ısrarın bir alış­
kanlık haline gelip, insandan insana değişen bir süre ile, sani­
yeler ya da dakikalar süresince gerçekleşen bir eşiğe ulaşılabi­
leceği, büyücüler arasında yaygın bir kanıydı, don Ju a n ’a göre.
Ö rneğin bir kişinin içsel sessizlik eşiği on dakikaysa, bu eşiğe
ulaşıldığında içsel sessizlik bir bakım a, istenm eden, kendiliğin­
den gerçekleşir.
Kendi eşiğim in ne olabileceğini bilm enin m üm kün o lm a­
dığı, ve bunu öğrenm enin tek yolunun doğrudan deneyim ol­
duğu konusunda önceden uyarılm ıştım . Y aşadığım da tam ola­
154 SİHİRLİ GEÇİŞLER

rak buydu. D on Ju a n ’ın önerisine uyarak kendim i ısrarla sessiz


kalm aya zorluyordum ki, bir gün U C L A ’da yürürken gizem li
eşiğim e ulaşıverdim . Bunu hem en anladım ; zira don Ju an ’ın
bana uzun uzadıya betim lem iş olduğu şeyi yaşam ıştım bir an­
da. O buna dünyayı durdurm ak derdi. G öz açıp kapayana dek,
dünya daha önce olduğu şey olm aktan çıktı; öm rüm de ilk kez
enerjiyi evrendeki akışı içinde görm ekte olduğum un bilincine
vardım . T uğla basam aklar vardı; onların üzerine iliştim. T uğla­
ların üzerinde oturduğum u biliyordum , am a bunu salt zihinsel
olarak bilm ekteydim — bellek yoluyla. D eneysel olarak ise,
enerji üzerinde idim. K endim de enerji idim, çevrem deki her
şey de. Y orum lam a sistem im i iptal etm iştim .
E nerjiyi doğrudan gördükten sonra, günüm ün kâbusuna
dönüşen bir şeyi kavradım ; bu öyle bir şeydi ki, don Jıuın’dan
başka kim seye uygun şekilde açıklayam azdım . H ayatım da ilk
kez görm em e karşın, enerjiyi evrendeki akışı içinde tüm öm -
rüm ce g ö rm ü ş, ancak bunun bilincine varam am ış olduğum u
anlam ıştım . E vrendeki akışında enerjiyi görm ek değildi alışıl­
m adık olan. Asıl ilginci içim de öfkeyle yükselen soruydu; öy­
le bir öfkeydi ki bu, günlük yaşam düzeyine geri döndürm üştü
beni. E vrendeki akışı içinde enerjiyi tüm öm rüm ce görm ekte
olduğum u fark etm ekten beni neyin alıkoyduğunu soruyordum
kendi kendim e.
Bu çıldırtıcı çelişkiyi don Ju a n ’a sorduğum da, “ B urada iki
ayrı konu var,” diye açıkladı bana. “ Biri genel farkındalık. Ö te­
ki ise apayrı; üzerinde düşünülüp taşınılm ış ölçünm eli bilinçli-
lik. D ünyadaki her insan, genelde, evrendeki akışı içinde ener­
jiy i görm e açısından farkındalıklıdır. A m a sadece büyücüler
eksiksiz ve am açlı bi şekilde bunun bilincindedir. G enel an­
lam da farkında olduğun bi şeyin bilincine varm an, enerjiyi ge­
rektirir; bunu elde etm ek için de dem ir yum ruklu bi disiplin.
D isiplin ve enerji ürünü olan içsel sessizliğin, genel farkındalı-
ğınla özel bilinçliliğin arasındaki gediği kapattı.”
Don Juan, pratik bir tutum un içsel sessizliğin belirişini
desteklem edeki değerini, bulabildiği her yolla vurgulam ıştı.
Pratik tutum u, yol boyu karşılaşılacak her türlü beklenm edik
engeli yok etm e yeteneği olarak tanım lıyordu. K endisi benim
BEŞ İLGİ-ALANI DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 155

için bu tutum un yaşayan bir örneğiydi. Salt varlığının y etm e­


diği hiçbir belirsizlik, hiçbir engel yoktu.
Bana her fırsatta tekrarladığına göre, içsel sessizliğin etki­
leri çok sarsıcıydı; bu durum u önleyebilecek tek olgu, m ükem ­
mel şekilde esnek, çevik ve güçlü bir bedenin ürünü olan pra­
tik tutum du. B üyücüler için anlam ifade eden tek varlığın fizik­
sel beden olduğunu; ve onlar için beden ile zihin arasında bir
ikiliğin söz konusu olm adığını belirtiyordu. D aha da ileri gide­
rek, fiziksel bedenin bizim bildiğim iz şekildeki bedeni ve zih­
ni aynı anda içerdiğini; fiziksel beden bütünsel bir birim olarak
değerlendirildiğinde, büyücülerin karşı denge olarak, içsel ses­
sizlik yoluyla ulaşılan bir başka enerji biçim ini; enerji bedeni­
ni ortaya koyduklarını söylüyordu. D ünyayı durdurduğum an­
da yaşadığım deneyim in, enerji bedenim in yeniden canlanm a­
sı olduğunu, evrendeki akışı içindeki enerjiyi h er zam an göre­
bilm iş olanın da bu enerji biçim lenm esi olduğunu açıklam ıştı.

İÇ S E L S E S S İZ L İĞ E E R İŞ M E Y E D E S T E K O L A N S İ­
H İR L İ G E Ç İŞ L E R

36. Her İki Ayakla İki Y arım -daire Ç iz­


me
Bedenin tüm ağırlığı sağ bacaktadır. Sol
ayak onun yarım adım önüne konur; yerde
kayarak sola doğru bir yarım -daire çizerek,
tabanı sağ topuğa nerdeyse değecek biçim ­
de durur. O radan geriye doğru yeni bir ya-
rım -daire çizer (res. 189). Bu daireler sol
ayağın tabanıyla yapılır. H areketi düzgün
ve ahenkle yapm ak için topuk yere değdi­
rilmez.
H areket ters çevrilir— bu kez geriden
başlanıp öne gelinerek iki yarım -daire da­ F Resim 189
ha çizilir.
Aynı hareketler sağ ayakla da tekrarlanır; bunun için önce
bedenin tüm ağırlığı sol bacağa aktarılır. A ğırlığın üzerinde ol-
156 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

duğıı bacağın dizi, güç ve denge için kırık biçim de tutulur.

37. Her İki A yakla Birer Yarım-Ay Ç iz­


me
B edenin ağırlığı sağ bacağa verilir. Sol
ayak sağ ayağın yarım adım önüne çıkarı­
lır— önden sola, oradan da bedenin arka­
sına doğru yerde geniş bir yarım -daire çi­
zer. Bu yarım -daire ayağın tabanı ile çizi­
lir (res. 190). B aşka bir yarım -daire de ay­
nı yöntem le, am a bu kez arkadan öne doğ­
ru çizilir. Aynı hareketler sağ bacakla da
uygulanır; bunun için ağırlık sol bacağa
verilm iştir.

38. K olları A şağı K onu m d a R üzgârdaki K orkuluk


K ollar yanlara doğru om uz hizasında açılır; dirseklerden bükü­
lüp önkollar aşağıya doğru doksan derece açı yapacak şekilde
sarkıtılır. Ö nkollar sanki rüzgârda hareket ediyorlarm ış gibi,
bir yandan öbür yana serbestçe sallanırlar. Ö nkollarla bilekler
düm düz ve dikey biçim de tutulm aktadır. D izler kırık değil,
gergindir (res. 191).

R e sim 191
BEŞ İLG İ-A L A N I D İZ İ S İ: WESTWOOD DİZİSİ 157

39. K olları Yukarı K onum da R üzgârdaki K orkuluk


Tıpkı bir önceki sihirli geçişte olduğu gibi, kollar om uz h iza­
sında yanlara açılır; yalnız bu kez önkollar doksan derecelik bir
açı ile yukarıya dönük konum dadır. Ö nkollarla bilekler düz ve
dikey tutulur (res. 192). Sonra serbestçe önden aşağıya doğru
dönerek (res. 193), tekrar yukarıya doğru kalkarlar. D izler ger­
gindir.

Resim 192 Resim 193

40. E nerjiyi Tiim K olla A rkaya İtm e

R esim 194 R esim 195


158 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

D irsekler iyice bükiilii, önkollar da bedenin iki yanına sıkıca


bastırılm ış biçim de, olabildiğince yüksekte tutulur— eller yum ­
ruk yapılm ıştır (res. 194). Soluk verilirken önkollar aşağıya ve
geriye doğru gidebildiğince uzatılır. D izler gergin, gövde öne
doğru hafifçe eğik durum dadır (res. 195). Soluk alınırken kol­
lar dirseklerden bükülüp öne alınarak baştaki konum larına ge­
tirilir.
Sonra soluk alıp verm e tersine döndürülerek hareket tekrar
edilir; kollar geriye uzatılırken soluk verm e yerine bu kez so­
luk alınır. Bunu, dirsekler bükülüp, önkol­
lar yukarı, koltuk altlarına doğru çekilir­
ken, soluk verm e izler.

41. Ö nkolu Ç evirm e


K ollar bedenin önünde, dirseklerden bü-
ktilü, önkollar ise dikey durum dadır. Her
iki el de bilekten bükülm üş, bir kuş başı
gibi, göz hizasında, parm ak uçları yiize
dönük biçim de tutulur (res. 196). Dikey-
likleri korunan dirsekler kıpırdatılm aksı-
zın, bilekler önkolların üzerinde öne ve ar­
kaya döndürülerek, parm ak uçları bir yüze
doğru, bir ileriye bakar konum a getirilir
(res. 197). D izler güç ve dengeyi korum ak
için kırıktır.

42. E nerjiyi D algaland ırm a


D izler gergin, gövde öne doğru eğiktir.
H er iki kol yanlarda sarkık durum dadır.
Sol kol, elin üç küçük dalgası ile öne doğ­
ru gider; el, sanki üzerinde üç yarım -daire
olan bir yüzeyin dış çizgilerini izler gibidir
(res. 198). Sonra el bedenin önünde önce
soldan sağa doğru, sonra da sağdan sola
doğru düz bir çizgi çizer (res. 199), sonra
geriye, bedenin yanm a doğru ilerleyerek
R esim 197
üç dalgacık daha yapar; bu yöntem le ters
BEŞ İLG İ-A LA N I DİZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 159

çevrilm iş kalın— en az on beş santim etre kalınlığında— bir bü­


yük L harfi çizm iş olur.
Aynı hareketler sağ kolla yinelenir.

Resim 198 Resini 199

43. Ellerin T E nerjisi


İki önkol, karın boşluğunun önünde bir T harfi m eydana geti­
recek şekilde birbirine dik açı ile tutulur. Sol el, T harfinin ya­
tay çubuğudur, ayası yukarıya doğru bakm aktadır. Sağ el ise T
harfinin dikey çubuğunu oluşturur, avuç içi aşağı dönüktür

R e sim 2 0 0 R e sim 201


160 s i h i r l i g e ç i ş l e r

(res. 200). Sonra eller oldukça güçlü bir


şekilde aynı anda öne arkaya döndürülür.
Sol elin ayası aşağıya, sağ elin ayası ise
yukarıya döner— her iki el aynı T harfi bi­
çim ini korur (res. 201).
Bu hareketler bir kez de sağ el T harfi­
nin yatay çubuğunu, sol el de dikey çubu­
ğunu oluşturacak şekilde tutularak tekrar
uygulanır.

44. E nerjiyi B aşparm ak larla E zm e


Ö nkollar dirseklerden bükülm üş olarak
bedenin tam önünde, gövdenin eni ölçü­
Resin) 202 sünde kusursuz bir yatay konum da tutu­
lur. P arm aklar gevşek bir yum ruk biçi­
m inde kıvrılm ış, ve başparm aklar kıvrık durum daki işaretpar-
m akları üzerine düz biçim de yerleştirilm iştir (res. 202, 203).
B aşparm ak, işaretparm ağı ve kıvrılm ış parm aklar arasında elin
ayasına yönelik olarak aralıklı bir baskı uygulanır. İtici gücü
kollara doğru yayarak kasılır ve gevşerler. D enge için dizler kı­
rıktır.

Resim 203

45. B acakların A rasındaki K ollarla Bir Dar Açı Ç izm e


Diz arkası kirişleri olabildiğince kasılarak, dizler gergin tutu­
lur. G övde öne eğilm iş; baş yaklaşık olarak dizlerin hizasına
gelm iştir. K ollar bedenin önünde sarkık durum dadır-—süre Vb
arkadan öne doğru hareket ederek tepe açısı bacakların arasın­
da bulunan bir dar açı çizerler (res. 204, 205).
BEŞ İLG İ-A LA N I D İZİSİ: WESTWOOD DİZİSİ 161

Resim 204 Resim 205

46. Y üzün Ö nündeki K ollarla Bir D ar Açı Ç izm e


Diz arkası kirişleri olabildiğince kasılarak, dizler gergin tutu­
lur. G övde öne eğilm iş; baş yaklaşık olarak dizlerin hizasına
gelm iştir. K ollar bedenin önünde sarkık durum dadır; sürekli
arkadan öne doğru hareket ederek tepe açısı yüzün önünde olan
bir dar açı çizerler (res. 206, 207).

Resim 206 Resim 207

47. Bacakların A rasında ve B edenin Ö nü n de Bir E nerji


Halkası Ç izm e
Diz arkası kirişleri olabildiğince kasılarak, dizler gergin tutu­
lur. G övde öne eğilm iş; baş yaklaşık olarak dizlerin hizasına
162 SİH İRLİ G EÇİŞLER

gelmiştir. K ollar bedenin önünde sarkık durum dadır. İki kol,


sol önkol sağın üzerinde olm ak üzere bileklerde çaprazlanır.
Ç aprazlanm ış kollar bacakların arasından arkaya doğru savru­
lur (res. 208). O radan, her ikisi de yüzün önünde dışa doğru bi­
rer halka çizerler. H alkanın sonunda, kollar öne uzatılm ış, sol

Resim 208 Resini 209


bilek sağ bileğin üzerine gelm iştir (res. 209). O radan da içe
doğru iki halka çizerek, bunları bacakların arasında tam am lar­
lar; bilekler bir kez daha baştaki konum da çaprazlanm ıştır.
Sonra sağ bilek sol bileğin üzerine konarak aynı hareket­
ler yinelenir.

48. Yerde Üç Parm ak


D erin bir soluk alınırken kollar yavaş­
ça başın üzerine kaldırılır. A ğır bir so­
luk verm e başlar— bu arada kollar yere
kadar indirilir; dizler gergin, diz arkası
kirişleri olabildiğince kasılıdır. H er iki
elin önce işaret ve ortaparm akları be­
denin bir ayak m esafesi önünde yere
değdirilir, sonra başparm ak da yere k o ­
nur (res. 210). Bu konum da derin bir
soluk alınır. B eden dikilir, ve kollar ba­
şın üzerine kaldırılır. K ollar bel hizası­
na indirilirken soluk verilir.
BEŞ İLG İ-A LA N I DİZİSİ: WESTWOOD D İZİSİ 163

49. Ayak Parm akları Ü zerinde El P ar­


m akları Eklem leri
D erin bir soluk alınırken kollar başın üze­
rine kaldırılır. Soluk verilirken, kollar yere
kadar indirilir; bu arada dizler gergin, diz
arkası kirişleri de olabildiğince kasılıdır.
Soluk verm e biterken parm ak eklem leri
ayak parm aklarının üzerine konur (res.
211). Bu konum da derin bir soluk alınır.
Beden dikilir— kollar başın üzerine kaldı­
rılır. K ollar aşağıya, bel hizasına getirilir­
ken soluk verm e başlar.

50. E nerjiyi Soluk ile Yerden Ç ekm e


K ollar başın üzerine kaldırılırken derin bir
soluk alınır; dizler kırık durum dadır. S o­
luk verm e başlar— bu arada gövde sola
dönüp olabildiğince aşağı eğilir. Eller,
avuç içleri aşağıya dönük olarak, sol aya­
ğın çevresine getirilir; sağ el ayağın önün­
de, sol el de arkasındadır; soluk verm e b i­
terken arkaya ve öne beş kez gider gelirler
(res. 212). Sonra derin bir soluk alınır—-
beden dikilerek kollar başın üzerine kaldı­ Resim 212
rılır. G övde sağa doğru dönerek olabildi­
ğince eğilirken soluk verm e başlar. E ller sağ ayak etrafında beş
kez arkaya ve öne gidip gelirken soluk verm e sona erer. Yeni
bir derin soluk alınır; beden dikilirken kollar başın üzerine k al­
dırılarak gövde öne doğru döner; sonra kollar aşağı indirilirken
soluk verilir.
Dördüncü Dizi
Sol Beden ile Sağ Bedeni Ayırma:
Kızışma Dizisi

Don Juan öğrencilerine, insanoğlunun biri solda ve biri sağda


olm ak üzere iki tam işlevsel bedenden oluşm ası kavram ının,
eski çağlarda M e k sik a ’daki şam anlara özgü büyücülük uğraş­
larının tem elini teşkil ettiğini öğretm işti. O büyücüler açısın­
dan bu tür bir sınıflandırm a düzeninin, zihinsel konum larla, ya
da bedendeki kütle dağılım ı olasılıklarıyla hiç ilgisi yoktu.
D on Juan b an a bunu açıkladığında, çağdaş biyologların iki
cepheli sim etri diye b ir kavram ları olduğunu, ve bunun “bir oı -
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 165

ganizm anın sol ve sağ yanlarının ortadan bir çizgi boyunca bö­
lündüğünde birbirinin yaklaşık izdüşüm lerini verebileceği bir
temel beden p lan ı” anlam ına geldiğini söyleyerek karşılık ver­
dim.
“Eski çağ M ek sik a’sı şam anlarm ın sınıflandırm ası,” dedi
don Juan, “çağdaş bilginlerinkinden daha derinlem esineydi;
çünkü onların çıkış noktaları, evrende akış halindeki enerjiyi
doğrudan algılam a idi. İnsan bedeni enerji olarak algılandığın­
da, iki kısım dan değil, iki farklı tür enerjiden oluştuğu düpedüz
bellidir; iki ayrı enerji akım ıdır bu; iki zıt, am a aynı zam anda
birbirini tam am layan güçtür— bunlar, genel anlam da, evrende­
ki her şeyin ikili yapısının aynası olarak birlikte var olurlar.”
Eski çağ M eksika’sı şam anları, bu iki farklı tür enerjinin
her birini tüm bir beden gibi ele aldılar— sol beden ile sağ be­
den olarak ayrı ayrı anlattılar. Sol bedene verdikleri önem da­
ha büyüktü; çünkü onu, enerji bağlam ındaki biçim lenm esinin
doğası açısından, şam ancılığın nihai am açları için en etkin yan
saym ışlardı.' İki bedeni enerji akım ları olarak betim leyen o şa­
m anlar, sol yandaki akım ı daha çalkantılı ve saldırgan olarak;
dalgacıklar halinde alçalıp yükselen ve enerji dalgaları fırlatan
biçim de tanım lıyorlardı. A nlatm ak istediğini örnekler vererek
açıklarken, don Juan sol bedeni gözüm ün önünde yarım bir gü­
neş olarak canlandırm am ı istem işti; bütün alevlenm eleri o ya­
nında oluşan bir güneş olacaktı bu. Enerji dalgaları sol b eden­
den dışarıya doğru, çıktıkları yuvarlak yüzeye her zam an dik
olarak, tıpkı güneşin alevleri gibi fırlıyordu.
Don Ju an ’ın anlattığına göre, sağ bedenin enerji akışı yü­
zeyde hiç çalkantılı değildi. Ö ne arkaya hafifçe eğilen bir kaza­
nın içindeki su gibi deviniyordu. Hiç dalgalanm ıyordu; bunun
yerine sürekli bir sallanm a hareketi içindeydi. A m a daha derin­
lerde, sarm allar halinde, anaforlar yaparak dönüyordu. Don Ju­
an çok geniş, sakin görünüm lü bir tropikal nehir canlandırm am ı
istedi gözlerim in önünde; yüzeydeki suyu nerdeyse hiç hareket
etm eyen, am a yüzeyinin hem en altında çırpıntılı gelgitleri olan
bir nehir. G ünlük yaşam ın dünyasında, bu iki akım tek bir birim
halinde birleşiyorlar: bildiğim iz insan bedeni.
Bununla birlikte, bir görücünün gözüne tüm bedenin en er­
166 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

jisi dairesel biçim de görünüyor. Don Ju a n ’ııı silsilesindeki bü­


yücüler için bu, sağ bedenin baskın güç olduğu anlam ına geli­
yordu.
“Solak insanların durum u ne, p ek i?” diye sordum bir kere­
sinde. “ O nlar büyücülerin uğraşları için daha mı uygun?”
“N eden öyle olsunlar k i?” dedi, sorum a şaşırdığı belliydi.
“Ç ünkü besbelli, sol tarafları daha baskın,” dedim .
“Bu baskınlık büyücüler açısından hiçbi önem taşım ıyor,”
dedi. “Evet, sol elleriyle örneğin bi çekici gayet etkin biçim de
kullanabildiklerini düşünürsek, sol tarafları baskın. Sol elleriy­
le yazabilirler. Sol elleriyle bi bıçağı tutabilirler, hem de gayet
ustaca. E ğer dansçıysalar, sol dizlerini çok ahenkli bi şekilde
sallayabilirler. B aşka bi deyişle, sol bedenlerinde uyum vardır,
am a bu türden bi üstünlük büyücülüğün konusu değil. Sağ be­
den, gene de dairesel devinim iyle her iki tarafa hükm eder.”
“A m a solakların büyücülük için hiçbir avantajı ya da de­
zavantajı yok m udur?” diye sordum . H int-A vrupa dillerinden
birçoğunda yer alan, solaklığın netam eli olduğuna ilişkin se­
zindirm elerin etkisi altında kalm ıştım .
“Bildiğim bi avantaj ya da dezavantaj yok,” dedi. İki beden
arasındaki enerji bölüşüm ü, el becerisinin fazlalığı ya da eksik­
liği ile ölçülm ez. O eski çağlardaki şam anların karşılaştığı sağ
beden baskınlığı, enerji açısından bi üstünlüktü. Zaten bu bas­
kınlığın nedenlerini açıklam aya kalkışm am ışlardı hiç; işin fel­
sefi boyutunu da kurcalam am ışlardı. O nlar için bu bi gerçekti;
am a çok özel bi gerçek. D eğiştirilebilecek bi gerçekti bu.”
“N eden değiştirm ek istediler ki, don Ju an ?” diye sordum.
“Ç ünkü sağ bedenin enerjisinin baskın dairesel hareketi la­
net bi şekilde sıkıcı!” diye bağırdı. “ Bu dairesel hareket, gün­
delik dünyadaki h er türlü olaydan sorum lu— ne dediğim i anlı­
yorsan şayet.”
“Ne dediğini anlam ıyorum , don Ju an ,” dedim.
“Y aşam daki her durum bi dairesel yöntem le karşılanır,”
diye yanıtladı, eliyle küçük bir halka çizerek. “D urm adan, dur­
m adan, durm adan, durm adan, durm adan. Bu öyle bi dairesel
hareket ki, enerjiyi daim a içeri doğru çeker, ve özekçil4 bi de-
4 cerıtripetal = merkezcil
S O L B E D E N İ L E S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Zİ S İ 167

vinim le çevirir de çevirir. Bu koşullar altında, hiçbi genişlem e


olam az. Hiçbi şey yenilenem ez. Kendi içinde hesabı verilem e­
yecek hiçbi şey yok. Ne yavan!”
“Bu durum nasıl değiştirilebilir ki, don Ju an ?” diye sor­
dum.
“G erçekten değiştirm ek için çok geç,” diye yanıtladı. “H a­
sar zaten oluşm uş durum da. Sarm al nitelik, kalıcı. A m a sürek­
li olm ası gerekm ez. Evet, tek biçim de yürüyebiliyoruz; bunu
değiştirenleyiz, am a aynı zam anda koşm ayı da isteyebiliriz, ya
da geri geri yürüm eyi, ya da bi m erdivene tırm anm ayı da arzu­
layabiliriz; yalnızca yürüm ek, yürüm ek, yürüm ek— yürüm ek
çok etkin olabilir, am a anlam sızdır. O ysa, sol bedenin katılım ı
o canlılık m erkezlerini daha esnek hale getirirdi. S arm allar h a­
linde devinm ek yerine dalgalanabilselerdi, yalnızca bi an için,
farklı enerji içlerine girecek, ye akıl durdurucu sonuçlar yara­
tacaktı.”
Neden söz ettiğini anlıyordum ; düşünce ötesi bir düzeyde
oluyordu bu; zira, bunu doğrusal bir boyutta anlayabilm em in
hiç yolu yoktu.
“ İnsanoğlunun kendisinden adam akıllı sıkılm asının nede­
ni,” diye devam etti, “ sağ bedenin bu üstünlüğü. Evrensel açı­
dan insanoğlu için tek çıkar yol, kendisini sıkıntıdan kurtaracak
yöntem ler keşfetm esi. Sonunda bulabildikleri hep zam an öl­
dürm e yolları oluyor: kim sede yeterince bulunm ayan tek şeyi
öldürm e yolları. Ne var, daha da beter olan şey, enerjinin bu
dengesiz dağılım ına gösterilen tepki. İnsanların şiddet dolu
tepkileri bu dengesiz dağılım dan doğuyor. G örünüşe göre za­
man zam an çaresizlik, insan bedeninde azgın enerji akım ları
oluşturuyor, bunlar da şiddet dolu davranışlar biçim inde patlı­
yorlar. Şiddet, sanki insanoğlu için başka bi zam an öldürm e bi­
çim i.”
“A m a niye, don Juan, eski çağ M ek sik a’sı şam anları bu
durum un nedenini hiç öğrenm ek istem ediler ki?” diye sordum ,
hayretler içinde. Bu içe dönük devinim i büyüleyici bulduğum u
fark etm iştim .
“ Hiç araştırm aya kalkışm adılar;” dedi, “çünkü soruyu ifa­
de ettikleri anda, yanıtı da biliyorlardı.”
168 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

“Yani neden olduğunu biliyorlar m ıy d ı?” diye sordum .


“Hayır, nedenini bilm iyorlardı; am a nasıl olduğunu bili­
yorlardı. A m a bu başka bi öykü.”
O rada havada bırakm ıştı konuyu, am a onunla olan ilişkim
boyunca, bu görünüşteki çelişkiyi açıklam ıştı bana.
“Farkındalık, insanoğlunun evrim için sahip olduğu tek
y ol;” dem işti bana bir kez, “ve bize yabancı olan bi şey; evre­
nin yırtıcılığıyla ilgili bi şey bizim farkındalığım ızı eline geçi­
rerek evrim olasılığım ıza ket vurm uş. Y ırtıcı bi gücün pençesi­
ne düşm üş insanoğlu; bu güç kendi yararı için sağ bedene ait
enerjinin özelliği olan edilgenliği zorla kabul ettirm iş ona.”
Don Juan, evrim olasılığım ızı, farkındalığım ızın eski çağ
M ek sik a’sı ş am ani arınc a fa rk ı nda lığı n karanlık denizi adı veri­
len bir olgu boyunca yaptığı bir yolculuk olarak tanım lıyordu;
onlar bu olguyu evrenin gerçek bir niteliği olarak kabul etm iş­
lerdi; evrenin her noktasına nüfuz eden, kıyas kabul etm ez bir
şeydi bu; kitlesel m adde, ya da ışık gibi.
D on Juan, sağ ve sol bedenlerin bu dengesiz birleşim inin
içinde sağ bedenin egem enliğinin, h ızım fa rkın d a lık yolculu­
ğum uzun önündeki engeli işaret ettiğinden em indi. Bir yanın
ötekine olan doğal üstünlüğü gibi görünen şey, onun silsilesin­
deki büyücüler için, düzeltm eye uğraştıkları bir sapkınlıktı.
O şam anlar, sol ve sağ bedenler arasında ahenkli bir bö­
lünm e oluşturabilm ek için uygulayıcıların farkındalıklarını art­
tırm aları gerektiğine inanıyorlardı. Yalnız insan farkındalığın-
daki herhangi bir artm a, son derece dikkatli bir disiplinle des­
teklenm eliydi. A ksi takdirde, acılı bir biçim de edinilm iş bu ar­
tış, psikolojik sapm alardan enerjiye ilişkin incinm elere dek bir­
çok şeyle sonuçlanabilecek bir saplantıya dönüşürdü.
Don Juan M atus, yalnızca sol bedenle sağ beden arasında­
ki ayrılm a ile uğraşan, ve eski çağ M ek sik a’sı şam anlarının
eğitim inde en can alıcı unsur olan sihirli geçişler topluluğuna
K ızışm a G ru b u , diyordu. Sağ bedenin enerjisini biraz daha çal­
kantılı hale getirdiği için, bu sihirli geçişler grubuna verilm iş
olan bir takm a addı bu. D on Juan M atus bu olguya ilişkin şa­
kalar yapar, sol beden için olan hareketlerin, doğum anından bu
yana hiçbir m uhalefetle karşılaşm adan hükm etm eye alışm ış
S O L B E D E N İLE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Zİ Sİ 169

olan sağ beden üzerinde m üthiş bir baskı oluşturduğunu söyler­


di. Karşı koym a ile yüz yüze geldiği anda öfkeden kızışıyordu.
Don Juan tüm çöm ezlerini, K ızışm a G rubunu bıkıp usanm adan
uygulam aları, böylece onun saldırganlığını zay ıf sol bedeni
güçlendirm e am acıyla kullanm aları için teşvik ederdi.
T ensegrity’de, bu gruba K ızışm a D izisi adı verilm iş; bu ad­
landırm a onu T ensegrity’nin bir açıdan son derece pratik, bir
açıdan da son derece soyut olan— örneğin esenlik için enerji­
den pratikte yararlanm a yolları ile, bunlara eşlik eden, o ener­
jinin nasıl elde edildiğine ilişkin soyut düşünce gibi— hedefle­
rine daha uygun kılm ak üzere yapılm ıştır. Bu dizinin her sihir­
li geçişinde, bedenin sol ve sağ yanları yerine, sol beden ve sağ
beden şeklinde bir ayrım ın benim senm esi salık verilir. Bu k u ­
rala uym anın nihai sonucu olarak şu söylenebilir: hareketleri
uygulam ayan beden, sabit tutulur. A ncak onun tiim kasları da
işin içinde olm alıdır— etkinlik değil, farkındalık açısından. H a­
reketleri yapm ayan bedenin bu kım ıltısızlığı başı da kapsaya­
cak şekilde yayılm alıdır; yani başın aksi yanını. Y üzün ve ba­
şın yarısında bu türden bir hareketsizliğe ulaşm ak daha zordur;
am a uygulam a yoluyla başarılabilir.
Dizi dört gruba ayrılm ıştır.

Birinci Grup:

Enerjiyi Sol Beden ve Sağ Bedende


H arekete G eçirm e

Birinci grup, her biri sol beden ve sağ bedende birbirinden b a­


ğım sız olarak enerjiyi harekete geçiren on altı sihirli geçiş içe­
rir. H er sihirli geçiş ya sol kol, ya da sağ kolla, kim i durum lar­
da aynı anda her iki kolla birden yapılır. A ncak kollar hiçbir za­
man iki bedeni ayıran dikey çizginin öte yanm a geçm ez.
170 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

1. E nerjiyi Sol ve Sağ B eden lerd en Bir K üre İçinde T opla­


m a, ve Elin A rkasıyla O nu K ırm a
E lin ayası hafifçe kıvrık ve sağa dönük durum da olm ak üzere,
sol kol bedenin önünde içe doğru iki daire çizer (res. 213). Bu
dairesel hareket yapılırken kolun bütün kasları gergin tutulur.
Sonra elin arkası, sanki kolun hareketiyle oluşturulan bir küre­
nin tepesini kırıyorm uş gibi, sola doğru güçlü bir darbe yapar
(res. 214).

R esim 213 Resim 214

E lin darbesinin indirdiği nokta bedene bir kol boyu uzak­


lıkta olup, om uzların üzerinde ve onlara kırk beş derecelik açı­
dadır. Bu darbe yapılırken, kolların kasları da dahil olm ak üze­
re tüm kaslar, darbeyi denetlem eye izin verecek ölçüde gergin
tutulur. Vuruş, pankreas ile dalak, ve sol böbrek ile böbreküstü
bezi bölgesinde hissedilir.
Aynı hareketler sağ yanda tekrarlanır— darbe karaciğer ve
sağ böbrek ile böbreküstü bezi bölgesinde hissedilir.

2. E nerjiyi Sol ve Sağ B edenlerden Bir D aire İçinde T opla­


m a, ve P arm ak U çları ile O nu Delm e
Sol önkol bedenin önünde, ona doksan derecelik açıdadır. Bi­
lek düz durum dadır. E lin ayası sağa, parm aklar ileriye dönük­
tür. B aşparm ak kenetlenm iştir. B ir önceki sihirli geçişte oldu-
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 17!

ğu gibi, önkol iki daire çizer; bunları soldan yukarıya, om uz h i­


zasına dek çıkarak, ve oradan bedenin ortasına dönerek yapar
(res. 215). Sonra dirsek hızla gidebildiği kadar geriye çekilir,
ve ileriye doğru bir ham leyle, önkolla çizilm iş olan daire par­
mak uçları ile delinir (res. 216). Dirsek, darbe için güç kazan­
m ak üzere bir kez daha olabildiğince geriye çekilir— sonra el
tekrar öne fırlar.
Aynı hareketler dizisi sağ kolla yapılır.

Resim 215 Resim 216

3. E nerjiyi Sol ve Sağ Yukarı Ç ekm e


D izler hafifçe kırılır. Sonra sol diz tüm üyle
bük ü lerek pan k reas h izasın a kaldırılır;
ayak, parm ak uçları yere doğru bakacak şe­
kilde tutulm aktadır. Bu hareket sırasında
bir yandan da dirsek bedene sıkıca yaslan­
mış biçim de tutulurken, sol önkol yukarıya
fırlayıp bedenle kırk beş derecelik bir açı
yapacak bir noktaya gelir. Bacak ve kol,
tam bir eşzam anlılıkla hareket ederek bel
bölgesini sarsarlar (res. 217).
Aynı hareketler sağ bacak ve sağ kolla
tekrarlanır. R e sim 2 1 7
172 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

Enerjinin eğilim i dibe çökm ektir— onu yukarıya, bedenin


bel bölgesine doğru kaldırm ak büyiik önem taşır. Şam anların
inancına göre, sol beden pankreas ve dalak bölgesi tarafından,
sağ bedense karaciğer ve safrakesesi bölgesi tarafından yöneti­
lir. Şam anlar bu enerji yükseltm e işlem ini bu iki bölgeye ener­
ji sağlam ak için bir m anevra olarak kabul ederler.

4. Bir A şağı-B ir Yukarı B askı


Sol dirsek bedenin önünde om uz hizasına, önkolla doksan d e­
recelik açı yapacak şekilde kaldırılır. El yum ruk yapılır— bilek
aşağıya doğru m üm kün olduğu kadar keskin bir biçim de bükü­
lür (res. 218). D irseği aynı konum da tutup bir pim gibi kulla­
narak, önkol aşağıya, güneş sinirağı bölgesinin önüne kadar
gelecek şekilde bükülür (res. 219). Onkol bundan sonra dik ko­
num una geri döner.
Aynı hareket sağ kolla yapılır.
Bu sihirli geçiş, başın tam üzerinde, sol om uz hizasındaki
bir noktadan başlayıp, karın boşluğunun hem en üzerindeki bir
noktaya uzanan bir çem ber şeklindeki enerjiyi harekete geçir­
m ek üzere yapılır.

K e sim 2 I S K e sim 2 1 9

5. İçe D oğru D önüş


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 173

Bu sihirli geçişin ilk kısm ı, tüm üyle bir ön­


ceki sihirli geçişin başlangıç bölüm üyle ay­
nıdır; ancak önkol aşağıya doğru bükülm ek
yerine, dirsek üzerinde bedene kırk beş d e­
recelik bir açıyla dönerek, tam bir daire çiz­
mek üzere içe doğru devir yapar. D airenin
tepe noktası kulağın hem en üzerinde, om uz
ile bir hizadadır. D aire yapılırken bilek de
döndürülür (res. 220).
Aynı hareket sağ elle yinelenir.

6. Dışa Doğru Dönüş


Bu sihirli geçiş bir öncekinin eşi sayılır; Resim 220
yalnızca sol önkol daire çizm ek için sağa
doğru dönm ek yerine, sola doğru döner (res. 221). B ir önceki
geçişte yapılan, don J u a n ’ın deyişiyle iç halkanın karşıtı ola­
rak, gene onun deyim iyle bir dış halka yapar.
Aynı hareket sağ elle tekrarlanır.
Bu sihirli geçişte harekete geçirilen enerji, bundan önceki
iki sihirli geçişte anılan enerji çem berinin bir parçasıdır. Bu
grubun dördüncü, beşinci ve altıncı sihirli
geçişleri birlikte uygulanır. Şam anlar, g ö ­
rüleri sonucunda, insanoğlunun ışıltılı k ü ­
resinin içinde m uazzam m iktarlarda kulla­
nılm am ış enerji barındırdığını keşfetm iş­
lerdi. Gene bu yolla, karaciğerin ve pankre­
asın çevresindeki canlılık m erkezlerinden
ayrı ayrı dağılıp, ışıltılı kürenin dibine çö k ­
m eye başlam adan önce oldukça uzun süre
boşlukta asılı kalan enerjiyi, bu sihirli g e­
çişlerin harekete geçirdiğini de ortaya çı­
karm ışlardı. Resim 22!

7. Yum ruklarla Bir Y üksek İtm e


K ollar bedenin önünde, om uzlar hizasında tutulur. E ller y um ­
ruk yapılm ış, avuçlar yere doğru döndürülm üştür. D irsekler
bükülüdiir. Sol el güç kazanm ak için önce dirseği geriye çek ­
174 SİH İRLİ G EÇİŞLER

m eden, kısa bir ham le ile bir yum ruk atar.


Sol el baştaki konum una geri getirilir; sağ
el benzer bir yum rukla onu izler— sonra ilk
konum una geri çekilir (res. 222). Yum ruk­
ların darbesi kollar, kiirek kem ikleri bölge­
si ve karın kaslarının kasılm asıyla oluşur.

8. Y um ruklarla Bir A lçak İtm e


D irsekler doksan derecelik bir açıyla bükü­
lerek bel hizasında tutulur. B edene değ­
m ezler— ondan iiç-beş santim etre uzakta­
dırlar. E ller avuç içleri birbirine bakacak
Resim 222 şekilde yum ruk yapılm ıştır. Sol önkol, kol
ve kürek kem ikleri bölgesinin kaslarıyla
birlik içinde kasılan m ide kaslarıyla itilerek
kısa bir yum ruk ham lesi yapar (res. 223).
D arbeden sonra, sanki yum ruklam a hare­
keti kolu geri itecek gücü üretm iş gibi, ön­
kol anında geri çekilir. Hem en arkasından,
sağ önkol aynı biçim de ileri fırlar. Aynı bir
önceki geçişte olduğu gibi, dirsekler darbe
gücü kazanm ak üzere geriye gitm ezler;
güç yalnızca karın, kollar, ve kürek kem ik­
leri bölgesinin kaslarının gerilm esinden el­
de edilm ektedir.

9. O rta E klem lerd e K asılm ış P arm ak ­


Resim 223
larla Bir Ç ark
D irsekler bel hizasında, pankreas, dalak-
ve-karaciğer ile safrakesesi bölgesi üzerinde tutulur. Bilekler
düz, avuçlar birbirine bakar konum da, parm aklar ikinci bo­
ğum dan sıkıca kapanm ış durum dadır. B aşparm aklar kenetlen­
m iştir (res. 224). D irsekler ileriye, bedenden uzağa doğru hare­
ket eder. Sol el dikey bir törpülem e hareketiyle döner— bükül­
m üş boğum larla bedenin önündeki bir yüzeyi törpülüyorm uş
gibidir. Sonra sağ el de aynısını yapar. İki el dönüşüm lü olarak
bu yöntem le devinir (res. 225). K arın kasları bu harekete itiş
SOL BEDEN İLE SAĞ BEDENİ AYIRMA: KIZIŞMA DİZİSİ 175

gücii kazandırm ak için olabildiğince gergin tutulur.

10. B edenin Ö nündeki E nerjiyi D üzlem e


Sol elin düz tutulan ayası öne doğru dönük olarak, bedenin
önünde başın hem en üzerine kaldırılır. Ayası, dikey bir yüzeyi
düzlerm iş gibi, m eyilli bir çizgi üzerinde aşağıya doğru, pank­
reas ve dalak bölgesine kayar. O rada durm adan, arkaya doğru
devinm eyi sürdürür; beden sola doğru dönerek kolun başın tam
üzerine kadar çıkm asına izin verir. Sonra el,
ayası yere dönük olarak büyük bir güçle aşa­
ğı iner ve pankreas ile dalak bölgesi önünde
sanki lastiğim si bir m addeyi şam arlıyorm uş
gibi yapar (res. 226).
Aynı hareketlerin tüm ü sağ kolla da y a­
pılır; am a bu kez vurm a noktası karaciğer ve
safrakesesi bölgesidir.

11. E nerjiye, Yum ruğun Yukarıya D oğru


Bir H am lesi ile Y üzün Ö nünde Vurm a
G övde hafifçe sola doğru döner; böylelikle
sol kol önce öne, başın üzerine, sonra arka­
ya doğru— ki burada elin ayası hafifçe içe R esin ı 2 2 6
176 SİH İRLİ G EÇİŞLER

Resim 227 Resim 228


dönüp arkadan bir şeyi avuçlayarak alıyorm uş gibi yapar— iki
tam dönüş gerçekleştirm iş olur (res. 227). H areket, ikinci dö­
nüşte yum ruk yapılm ış elin yukarı doğru, yüzün önüne bir
ham lesi ile sona erer (res. 228).
Bu sihirli geçiş tam am ıyla aynı sıra izlenerek sağ kolla
tekrar edilir.

12. E nerjiyi, Sol ve Sağ B ed enlerin Ö nünde Ç ekiçlem e


K olla bir buçuk daire yapılır, bunu aşağı doğru bir daire izler;

R e sim 2 2 9 R e sim 2 3 0
S O L B E D E N İLE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Zİ Sİ 177

beden hafifçe dönerek, sol kolun uyluğun yanındaki ilk kon u ­


m undan başlayarak arkaya, başın üzerine, oradan öne, ve tek­
rar uyluğun önüne gelerek tam bir dönüş yapm asını sağlar. Bu
daire yapılırken, el sanki koyu kıvam lı bir m addeyi avuçluyor-
m uş gibi el ayası bilek üzerinde döndürülür (res. 229). İlk k o ­
num undan, kol tekrar arkaya, ve başın üzerine getirilir— bura­
da el yum ruk yapılarak büyük bir güçle aşağı doğru bir darbe
yapar; pankreas ile dalağın önünde ve yukarısında bir noktaya
elin yum uşak kenarını bir çekiç gibi kullanarak vurur (res.
230).

13. Dışa Doğru İki Enerji H alkası Ç izm e, ve O nları G öbek


H izasında Ezm e
İki kol uyum içinde, bedenin önünden yukarıya, ve yanlardan
dışa doğru yuvarlak bir çizgiyle, kulaç atar gibi açılır; bedenin
ön kısm ına kırk beş derecelik açı yapacak şekilde iki kanadım -
sı halka çizerler (res. 231). Sonra bu halkalar aşağıda, göbek
hizasında iki elin güçlü bir darbesiyle dipten kırılır. E ller ön-
kollara doksan derecelik açıyla bükülm üş, parm ak uçları ileri
bakar durum dadır. D arbenin gücü ellerin avuçlarını aralarında
3-5 santim etre kalacak kadar birbirine yaklaştırır (res. 232).

Re,sin] 2 3 ! R e sim 232


178 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

14. U zanm ış İşaretparm akları ve O rtaparm aklarla Yana


D oğru İki E nerji H alkası Çizm e
H er iki elin işaret ve ortaparm akları düm diiz uzatılır; bu arada
üçüncü ve dördüncü parm aklar, başparm aklar tarafından avuç
içinde tutulm aktadır.
K ollar yanlarıdaki norm al duruşlarından uyum içinde kal­
kıp başın üzerine, sonra bedene kırk beş derecelik bir açı oluş­
turacak şekilde yanlara ve arkaya doğru daire çizerler (res.
233). Bir tam daire yaklaşık olarak tam am landığında, parm ak­
lar, ortaparm ağın ikinci boğum u dışa çıkıntı yapacak şekilde
bir yum ruk biçim ini alır. Yum ruklar, avuç içleri bedene dönük
olarak ileri ve yukarı, çene hizasına doğru ham le yaparken h a­

Resim 233 Resim 234

reket sona erer (res. 234).

15. E nerjiyi, Ş akak lar Ç evresinde E zm e


D erin bir soluk alınır. K ollar başın üzerinde bir noktaya getiri­
lip, eller içleri bedenin ön tarafına dönük olacak şekilde yum ­
ruk biçim inde sıkılırken soluk verm e başlar. K ollar oradan aşa­
ğıya inerek, kalçaların hem en üzerindeki bir noktaya bir yum ­
ruk arkası darbesi indirir (res. 235). Yum ruk halindeki eller be­
denin yanlarına doğru açılıp iki yarım -daire çizerek, yukarıya,
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 179

alnın 3-5 santim etre öntine gelip birbirlerinden 10-15 santim et­
re uzaklıkta durur (res. 236). Yum ruk içleri dışa doğru dönük­
tür. Nefes verm e hâlâ devam ederken, yum ruklar bir an için şa­
kaklar üzerinde dinlenir. B eden, güç ve hız kazanm ak için diz­
leri hafifçe kırarak, bir parça geriye doğru eğilir; sonra kollar,
dirsekleri germ eden güçlü bir şekilde aşağıya doğru indirile-

Resirn 235 Resim 236 Resim 237

rek, bedenin arkasında her iki yanda yum rukların arkalarıyla


darbe yapılır (res. 237). Soluk verm e orada sona erer.

16. Bedenin Ö nünden D ışarıya K üçük Bir E nerji H alkası


Ç ıkartm a
Sol kol, uyluk yanındaki doğal konum undan yana ve dışa doğ­
ru açılır; el ayası sağa dönüktür. Elin ayası aşağı dönerken kü­
çük bir halka çizer; pankreas ve dalak bölgesine gelerek, sola
doğru, bel hizasında ilerlem eyi sürdürür. D irsek iyice çıkık du­
rum dadır (res. 238 a); el yum ruk yapılır. Avuç yere dönüktür.
Yumruk, çizm iş olduğu halkayı yarıp geçm ek ister gibi, öne
doğru kısa bir darbe yapar (res. 238 b). H areket süreklidir; el
yum ruk yapılırken durulm az, ancak ileri doğru yum ruk atıldı­
ğında sona erer. Bu darbe pankreas ve dalak civarında yer alan
canlılık m erkezinde yoğun bir sarsıntı yaratır. Aynı hareket sağ
180 SİH İRLİ G EÇİŞLER

elle yapılır— bıı kez darbe karaciğer ile safrakesesini sarsar.

Resim 238a Resim 238b

İkinci Grup:

Sol Beden ve Sağ Bedenden Gelen


Enerjiyi K arıştırm a

İkinci grup, her iki bedenin enerjisini, sırayla kendi canlılık


m erkezlerinde karıştıran on dört sihirli geçişten oluşm aktadır.
E ski çağ M ek sik a’sı şam anlarının inancına göre enerjiyi bu bi­
çim de karıştırm ak, içlerine yabancı enerji bırakarak iki bede­
nin enerjisinin daha kolaylıkla birbirinden ayrılm asını m üm ­
k ün kılıyordu— onlar bu yöntem i canlılık m erkezlerini kızıştır­
m a olarak tanım lıyorlardı.

17. G erekli E nerjiyi T oplam a, ve G ereksiz E nerjiyi D ağıt­


ma
Bu sihirli geçişte yapılm ası gereken hareketler en iyi şu şekil
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 181

Resim 239 Resim 240


de betim lenebilir: katı bir m addeyi elin ayasıyla bedenin ön
kısım boyunca bir yandan öbür yana itmek, ve elin arkası ile
bedenin önünden tekrar geriye sürüklem ek.
Bel bölgesinde bedene yakın m esafede tutulan sol kolla
başlanır— önkol doksan derecelik açıyla bükülm üştür. H areket
başlarken önkol bedene daha yakın durum a getirilerek, el bi­
lekten geriye bükülür. Elin ayası sağa bakm aktadır— başpar­
m ak kenetlenm iştir. Sonra el sanki büyük bir güce karşı k o y u ­
yorm uş gibi, bedeni bir yandan öbür yana kat edip en sağa ge­
çer; bu arada dirsek doksan derecelik açısını korur (res. 239).
O radan, gene karşısında büyük bir güç varm ış gibi, el ayası sa­
ğa bakarak, ve dirsek açısını bozm adan, el sürüklenerek u laşa­
bildiği yere kadar sola doğru götürülür (res. 240).
Tüm bu hareketler sırası boyunca, sol bedenin kasları aza­
mi derecede kasılm ış, sağ kol sağ bacağa hareketsiz biçim de
yaslanmıştır.
Aynı hareketler dizisi sağ kol ve el ile tekrarlanır.

18. E nerjiyi, Sol ve Sağ B eden Ü zerine Y ığm a


A ğırlık sağ bacağa verilir. Diz, destek ve denge için hafifçe k ı­
rıktır. Sol bacak ve kol yarı gergin tutularak, uyum içinde b e­
denin önünde soldan sağa doğru bir yay biçim inde sallanır. Sol
ayak ve sol el bedenin hem en sağ yanında durur. Sol ayağın dış
SİH İR Lİ G EÇİŞLER

kısm ı yere değm ektedir. Sol elin parm ak u ç­


ları, sallam a hareketi yapılırken yere bakar
(res. 241). S onra sol bacak ve sol kol normal
konum larına geri döner.
Aynı sıra bu kez sağ bacak ve kol sola
doğru sallanarak tüm üyle tekrar edilir.

19. E nerjiyi, B ir K olla Toplayıp Ö tekiyle


O nu D arbelem e
D on Juan, bu sihirli geçiş ile enerjinin kol­
lardan birinin hareketiyle toplandığını, öte­
kiyle de daıbelendiğini söylerdi. Bir elle
toplanan enerjinin üzerine öbür elle darbe
indirm enin, bir bedene ait kaynaklardan çık­
m ış olan enerjinin öteki bedene girm esini sağladığına inanıyor­
du ki, bu norm al koşullarda hiçbir zam an yapılm ayan bir şey­
di.
Sol kol yukarıya, göz hizasına kadar çıkar. Bilek hafifçe
geriye bükülüdür; el bu konum da soldan sağa, sonra tekrar ge­
riye, bedenin eni kadar, yaklaşık yarım m etre genişliğinde bir
oval şekil çizer (res. 242). Sonra da ayası aşağıya bakarak, par­
m ak uçlarıyla sanki çizdiği bu şekli enine kesiyorm uş gibi göz

R esim 242 R e sim 2 4 3 R esini 2 4 4


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 183

hizasında soldan sağa doğru geçer (res. 243).


Sol el om uz hizasına ulaştığı anda, sağ el çukurlaştırılm ış
avucu yukarıya bakar biçim de, bel hizasında tutulduğu yerden
kalkıp ileri fırlar, sol elin çizdiği oval şeklin orta noktasına elin
topuğuyla bir darbe vurur; bu arada sol el yavaşça aşağı indiri­
lir (res. 244). D arbeyi indirirken sağ elin avucu öne dönük, par­
m akları hafifçe içeriye doğru kıvrıktır; böylece yuvarlak bir
yüzeye vurm ak için gerekli çevre çizgisi avuç kenarlarında
sağlanm ış olur. Vuruş, dirsek hafifçe bükülm üş olarak sona
erer; bu, tendonları aşırı gerilm ekten korum ak içindir.
Aynı hareketler sağ kolla başlanarak uygulanır.

20. Ener jiyi K ollar ve B acaklarla T oplam a


Beden, sağ ayak parm aklarının kökü üzerinde hafifçe sağa
döndürülür; sol bacak, dizi bedene öne doğru bir eğim verecek
şekilde kırılarak, kırk beş derecelik bir açıyla öne çıkar. Beden
üç kez, sanki hız kazanm ak ister gibi sallanır. S onra sol kol, sol
diz hizasında bulunan bir şeyi avuçlam ak istiyorm uş gibi aşa­
ğı eğilir (res. 245). B eden geriye doğru eğilir— kazanılan o
güçle sol bacağın dizden altta kalan kısm ı kasığa doğru çekilip,
topuğuyla ona nerdeyse değecek durum a getirilir; sol el sağda­
ki karaciğer ve safrakesesinin canlılık bölgesini hızla sıvazlar
(res. 246).

R esim 2 3 8 a R esim 2 3 8 b
184 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

Aynı hareketler dizisi sağ bacak ve kolla tekrarlanır; bun­


lar toplanan enerjiyi solda, pankreas ve dalak civarındaki can­
lılık m erkezine getirir.

21. E nerjiyi Sol ve Sağ O m u zlardan Taşım a


Sol kol, sol uyluğun yanındaki norm al konum undan kalkıp sağ
om uza gelir; burada bir şeyi kapıyorm uş gibi yapar, ve el yum ­
ruk haline getirilir. H areket belin sağa doğru keskin bir dönü­
şüyle desteklenir. Bu dönm eyi sağlam ak için dizler hafifçe kı­
rıktır. İyice bükülm üş dirsek sarkıtılm az; om uzlar hizasında tu­
tulur (res. 247). B elin doğrulm asıyla itilen yum ruk, bundan
sonra sağ om uzdan yukarı doğru bir yay çizerek uzaklaşır ve
elin tersiyle başın biraz üzerinde, sol om uz hizasındaki bir nok­
taya darbe v urur (res. 248). Yum ruk orada, tuttuğu şeyi bırakır­
mış gibi açılır.
Aynı hareketler dizisi sağ kolla yinelenir.

Resim 247 Resim 248

22. E nerjiyi B ir B edenden T oplayıp Ö tekinde D ağıtm a


Sol kol, sol uyluğun yanındaki doğal konum undan kalkıp, sol­
dan sağa doğru bir yay çizer, cinsel organlar bölgesinin önün­
den geçerek ulaşabildiği yere kadar sağa doğru gider. Bu hare­
ket belin h afif bir dönüşü ile desteklenir. Kol, oradan yoluna
S O L B E D E N İ L E S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Z İ S İ 185

devam ederek başın üzerinden sol om uz hizasına kadar bir hal­


ka çizer. Sonra sağ om uza kadar aynı hizada enlem esine bir
kesm e yapar. O rada el, ayası aşağıya dönük, sanki bir şeyi ka-
pıyorm uş gibi yum ruk yapılır (res. 249). B undan sonra yum ­
ruk, baş yüksekliğinde, ve ondan bir kol boyu uzaklıkta bir
noktaya vurur. D arbe elin yum uşak kenarı ile, eli bir çekiç bi­
çim inde kullanarak yapılır. Kol iyice uzatılm ış, yalnız dirsek
bölgesinde hafifçe kıvrılm ıştır (res. 250).

Resim 249 Resim 250

Aynı hareketler sağ kolla tekrarlanır.

23. Enerjiyi, Y üzün Ö nündeki O rta N oktada, Sol O m uz ve


Sağ O m uzdan Ç ekiçlem e
Sol kol başın üzerine kaldırılır. D irsek doksan derecelik bir
açıyla bükülm üştür. El orada ayası yukarı dönük olarak yum ­
ruk yapılır. Sonra soldan, elin yum uşak kenarını kullanarak,
yüzün önünde sol ve sağ bedenleri birbirinden ayıran çizgiye
vurur. D arbe yapılırken beden hafifçe sola doğru eğilir (res.
251). Yumruk yapılm ış el sağ om uza değene dek yoluna devam
eder; el ayası orada yere doğru döndürülür. Sonra, bu kez sağ­
dan benzer bir darbe daha yapar, beden de sağa doğru eğilir
(res. 252).
Aynı hareketler sırayla sağ kolla yinelenir.
186 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

Bu sihirli geçiş uygulanarak bir yansız enerji; yani hem


sol, hem de sağ beden tarafından rahatlıkla kullanılabilecek bir
enerji deposu oluşturulabilir.

Resim 2 5 1 Resim 252

24. İkinci B oğum da Yum ruk Yapılm ış El ile Bir Darbe


İki kol da boyun hizasına kaldırılır; dirsekler doksan derecelik
açı ile tutulm aktadır. Eller, parm akları ikinci boğum lardan bii-

Resirn 2 5 3 R e sim 2 5 4 R e sim 255


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Zİ S İ 1X7

kiilmiiş, ve avuca sıkıca yaslanm ış durum dadır (res. 253, 254).


Bu konum da, el bir darbe indirir. D arbe yana doğru güçlü bir
sallanışla, sağ om uz hizası boyunca yapılır, am a kol çok fazla
hareket ettirilm ez. Kolu devindiren, belin sağa doğru güçlü bir
kıvrılışıdır (res. 255).
Sağ kol da aynı biçim de, belin sola doğru anlık bir dönü­
şüyle itilerek, sol om uz hizasının ötesine dek gider.

25. Enerjiyi O m uzlardan K apıp C anlılık M erkezleri Ü zeri­


ne Ç arpm a
Sol kol om uza doğru gider, el bir şeyi kapacakm ış gibi yum ruk
yapılır (res. 256). D irsek doksan derecelik bir açıyla bükülm üş­
tür. Sonra yum ruk güçlü bir şekilde sol tarafa, belin yanm a
doğru çekilir (res. 257). O rada itm e gücü kazanm ak için bir an
durur, sonra yum ruğunun iç kısm ı bedene dönük olarak sağa
doğru fırlar— karaciğer ve safrakesesi bölgesinde bir noktayı
darbeler (res. 258).

Resim 255 Resim 257 Resim 258

Aynı hareket sağ kolla tekrarlanır; bu kez pakreas ve dalak


bölgesine darbe yapılır.

26. E nerjiyi D irseklerle Yana D oğru İtm e


188 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

İki kol da om uz hizasına çıkarılır; dirsekler keskin şekilde bii-


külü ve dışa doğru çıkıntı yapm ış durum dadır. B ilekler bir X
harfi oluşturacak biçim de çaprazlanm ış; sol önkol sağ önkolun
üzerine konulm uştur. Yum ruk biçim inde sıkılm ış eller, koltuk
altlarının bitim indeki göğüs kaslarına değer; sol yum ruk sağ
koltuk altı bölgesinde, sağ yum ruk da sol koltuk altı bölgesin­
dedir (res. 259). S onra dirsekler yanlara doğru bir darbe yapı­
yorm uş gibi güçlü bir şekilde açılarak om uzların hizasına geti­
rilir (res. 260).
Bu hareket, sağ kol sol kolun üstüne gelecek şekilde tutu­
larak tekrarlanır.

■yr

s
ğm
W
1mf m
V
1 m
Resim 259 Resim 260

27. B edenin Ö nü n de İçe D oğru İki Enerji H alkası Ç izm e ve


O nları Yanlara D oğru E zm e
D erin bir soluk alınır; kollar uylukların yanındaki doğal ko­
num larından kalkıp, birlik içinde devinerek sol ve sağ bedenle­
ri ayıran çizgiye doğru daire çizerler. Bu hareket önkollar gö­
ğüs üzerinde çaprazlandığında sona erer. Parm aklar birbirine
iyice bitişik ve yukarıya doğru bakar durum da, başparm aklar
kenetlenm iş, bilekler doksan derecelik açıyla bükülüdür. Sol
kol, sağ kolun üzerindedir. Sol elin kenetlenm iş başparm ağı
sağ bedenin göğüs kasm a, sağ elin kenetlenm iş başparm ağı da
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A DİZİSİ 189

sol bedenin göğüs kasına değm ektedir (res. 261). Soluk alm a
orada sona erer. Hızlı bir soluk verm e başlarken, eller yum ruk
yapılarak kollar birbirinden güçlü bir şekilde ayrılır; sonra her
ikisi de ellerinin tersiyle, başın üzerinde iki yanda iki ayrı nok­
taya birer darbe indirirler (res. 262).
Aynı hareketler, sağ kol sol kolun üstünde olm ak üzere
tekrar edilir.

8*

Rcsiıv 26! Resim 262

28. Enerjiyi Her İki Y um rukla Bedenin Ö nünde, ve Sağda


ve Solda D arbelem e
Eller bel hizasında yum ruk yapılır. Avuç içleri birbirine doğru
bakar. H er iki el göz hizasına kaldırılarak aşağıya, kasıkların
önünde iki noktaya doğru, birlik içinde güçlü bir darbe indirir;
hedefe yum rukların yum uşak kısm ıyla vururlar (res. 263). K ol­
lar oradan gene birlik içinde sallanarak yukarıya doğru bir yay
çizerler, bu arada gövde, kolların itm e gücünü izleyerek sola
doğru eğilir. Yumruklar, parm ak boğum larıyla darbe indirirler
(res. 264). D önerek, kasıkların önündeki aynı noktalara birer
darbe daha vururlar. O radan gene uyum içinde yukarıya ve sa­
ğa doğru bir yay çizerler, bu arada tüm gövde, kolların itkisini
izleyerek sağa doğru eğilir. Y um ruklar boğum larıyla darbe y a­
parlar. Sonra bir kez daha ellerin yum uşak kenarıyla kasıkların
190 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

önündeki aynı noktalara darbe indirilir.

29. E nerjiyi H er İki Y um rukla B edenin Ö nünde, ve Solda


ve Sağda D arbelem e
Bıı sihirli geçişin başlangıcı tam am ıyla bir önceki gibidir (res.
265). D arbe tam am landığında, her iki kol birer çekiç gibi baş
hizasına kaldırılır— gövde sola doğru keskin bir dönüş yapar.
İki yum ruk, sol kalçanın önündeki iki noktayı darbeler (res.
266). K ollar tekrar baş hizasına kalkar, ellerin avuçları açıla-

R e sim 2 5 5 R e sim 2 6 6 R e sim 2 6 7


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 191

rak, aynı noktaları tekrar darbelem ek üzere inerler (res. 267).


Kollar gene başın hizasına kaldırılır. T ekrar yum ruk yapılarak
bir kez daha aynı noktalara darbe indirilir. Ö nkollar baş hizası­
na çıkarılır, beden öne döner—-yum ruklar kasık önündeki aynı
noktalara darbe vururlar.
Aynı hareketler dizisi gövdeyle sağa doğru keskin bir dö­
nüş yapılıp tekrar edilir.

30. Enerjiyi Bileklerle Başın Ü zerinde, ve Sol ve Sağda E z­


me
İki el başın üzerine kaldırılır; bilekler birbirine değer durum da,
avuç içleriyse bir topu tutar gibi kıvrıktır (res. 268). Sonra göv­
de sola dönerken, her iki kol bedenin sol yanm a sert bir biçim ­
de indirilir, bu arada bileklerin duruşu bozulm az; yalnız ellerin
yeni konum una uyabilm ek için birbirleri üzerinde dönüş ya­
parlar. Sol elin ayası yukarıya, sağ elin ayası ise aşağıya dönük­
tür (res. 269). İki kol da tekrar başın üzerindeki noktaya kaldı­
rılır, gene bileklerin duruşu bozulm az— bunun yerine, ilk ko­
num larına getirilm ek üzere birbirleri üzerinde döndürülür.
Aynı hareketler dizisi, eller sert bir biçim de belin bu kez
sağ yanına indirilerek yapılır. H areket, eller başın üzerindeki
başlangıç konum larına getirildiğinde sona erer.

R esin i 2 6 fi R e sim 2 6 9
192 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

Üçüncü Grup:

Sol Beden ve Sağ Bedenin Enerjisini


Solukla D evindirm e

Ü çüncü grup, iki bedeni birbirinden daha çok ayırm ak ya da


birleştirm ek için itici güç olarak soluk alıp verm eyi kullanan
dokuz sihirli geçiş içerm ektedir. D aha önce de belirtildiği gibi,
don Ju a n ’ın silsilesine ait büyücülerin görüşüne göre, bir be­
denden bir parça enerji alıp öteki bedenin canlılık m erkezlerin­
den birine aktarm ak, o m erkezde çok aranılan anlık bir tahrik
oluşturur. D on Juan, eski çağ M ek sik a’sı büyücülerinin bu ka­
rışm anın son derece yararlı olduğuna inandıklarını anlatm ıştı;
çünkü o m erkezlere sabit ve kalıplaşm ış olan girişler bu yön­
tem le kırılm ış oluyordu. O büyücüler, nefes alıp verm enin, sol
bedenle sağ bedenin ayrılm asında bir anahtar unsur olduğunu
düşünüyorlardı.

31. A kciğerlerin Ü st Ç eperleri İçin Soluk


Kollar, eller yum ruk biçim inde sıkılı olarak, derin bir soluk al­
m a eşliğinde alın hizasına kaldırılır; yum rukların avuç içleri
aşağı dönüktür. Soluk alm a sona ererken, yum ruklar alnın tam
önünde ve birbirinden dokuz-on santim etre uzaklıktadır (res.

il; ■#

n A
R esim 2 7 0 R e sim 2 7 !
t
R e sim 272
t
R esim 273
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 193

270). Soluk verilirken kollar güçlü bir şekilde yanlara, om uz


hizasında iki noktaya doğru ayrılır (res. 271). E ller gevşer ve
açılır. Bilekler başın üzerinde çaprazlanır; derin bir soluk alı­
nırken kollar önden başın üzerine, oradan da yanlara doğru,
boyları elverdiğince iki büyük daire çizer. E ller belin iki yanın­
da, avuç içleri yukarıya dönük olarak durduğunda soluk alm a
sona erer (res. 272). Sonra yavaş bir soluk verilir; bu arada el­
ler göğüs kafesinin yanlarından yukarıya doğru, koltuk altı hi­
zasına dek çıkarılır. Om uzlar, sanki ellerin gücü onları yukarı­
ya doğru itiyorm uşçasına kaldırılırken soluk verm e sona erer
(res. 273).
Bu soluk gerçek bir ödüldür; çünkü norm al koşullarda çok
ender olarak gerçekleşen bir şeyi, akciğerlerin üst kısm ının h a­
rekete geçirilm esini sağlar.

32. Soluğu Sunm a


Derin bir soluk alınırken sol kol bir halka çizer. Ö nden başın
üzerine, oradan arkaya gider, ve tekrar öne gelir; gövde de ko­
lun tam bir daire çizm esine olanak verm ek için onunla birlikte
sola döner. H alka tam am landığında soluk alm a sona erer. Elin
ayası çene hizasında, ve yukarıya dönüktür; bilek de doksan
derecelik bir açıyla bükülm üştür. U ygulayıcının duruşu, avu­
cunda bir şey tutarak bunu sunan birinin duruş biçim idir. G öv­
de öne doğru eğiktir (res. 274). Sonra elin ayası aşağıya dön-

Resirn 2 7 4 R esim 275


194 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

dürülür; kol yavaş ve güçlü bir şekilde aşağıya doğru inerken


soluk verm e başlar (res. 275), el sol uyluğun yanında durur;
elin ayası hâlâ aşağıya dönüktür— elin arkası önkola göre dok­
san derecelik açısını korum aktadır.
Aynı hareketler dizisi sağ kolla da tekrarlanır.

33. E nerjiyi Solukla B aşın Ü zerinden C anlılık M erk ezle­


rine Taşım a
H er iki kolun bilekleri hafifçe bükülür— ellerin avuçları yarı
yarıya çukurlaştırılır. E ller bu konum dayken, parm ak uçları be­
deni önden yukarıya doğru, ve başın üzerine kadar hafifçe sür­
tünerek sıvazlar; bu arada derin bir soluk alınır (res. 276). K ol­
lar başın üzerine tam olarak uzandıkları anda, eller düzeltilerek
bilekler doksan derecelik açı yapacak şekilde bükülür. Soluk
alm a orada sona erer. E ller aşağıya indirilirken nefes tutulur;
her iki elin işaretparm akları kaldırılır, öbür parm aklar ikinci
boğum dan bükülm üş biçim de avuç içine doğru tutulup başpar­
m ak kenetlenir. H er iki kol göğüs hizasına geri çekilir; ellerin
arkaları koltuk altlarına doğrudur.
D erin bir soluk verm e başlarken kollar ağır ağır tam ileri­
ye doğru uzatılır— dirsekler yavaşça gerginleştirilir. Sonra de­
rin bir soluk alınırken eller koltuk altlarına doğru eski konum ­
larına geri getirilir; işaretparm akları hâlâ kalkık, bilekler geri-

R e sim 2 7 6 R e sim 2 7 7
S O L B E D E N İLE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A DİZİSİ 195

ye bükiilü, avuç içleri ileriye dönüktür. Yavaş bir nefes verm e


başlarken, eller işaretparm aklarının duruşunu bozm adan bir
halka çizerek önce başın üzerine uzanır, sonra aşağıya doğru
yoluna devam eder— böylece tam bir daireyi tam am lam ış olur.
G öğüs kafesinin yanlarında dururlar (res. 277). E ller aşağıya,
kalçaların yanlarına doğru itilirken nefes verm e sona erer.

34. Enerjiyi Solukla P arçalam a


Derin bir soluk alınırken, sol el geniş bir yan halka çizerek ön­
den başın üzerine, ordan da geriye doğru gider. G övde kolun
tam dönüşünü kolaylaştırm ak için sola doğru döner. Kol tam
bir dönüş yapıp başın üzerinde, yan tarafta bir noktada durdu­
ğunda soluk alm a sona erer. Elin ayası ileriye doğru dönük, bi­
lek hafifçe geriye büküliidür (res. 278). Yavaş bir nefes verm e
başlarken, kol bu kez önden aşağıya, ve ordan arkaya, sonra
başın üzerine, ve tekrar öne dönerek aksi yöne doğru geniş bir
yan halka çizer. D aire tam am landığında, nefes verm e sürerken,
kol sağ om zun hem en önündeki bir noktaya getirilir (res. 279).
Sonra kol yana doğru fırlayıp, yum ruk yapılm ış eliyle bir dar­
be indirir; bunu elinin tersiyle, baş hizasında, ve sol om uzdan
bir kol boyu uzaklıkta bir noktaya yapar (res. 280). Soluk v er­
me orada sona erer.
Aynı hareketler sırayla sağ kolla da tekrarlanır.
196 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

35. M aym un Soluğu


D izler hafifçe kırılır. K ollar yavaşça başın
üzerine kaldırılırken, akciğerlerin üst kısmı
ğ £ 1H n havayla doldurulur. Sonra dizler gerginleşti­
rilerek beden yukarıya doğru iyice uzanır.
Bu soluk, topuklar yere basarken, ya da p ar­
m ak uçlarının üzerinde durulurken alınabilir.
Soluk tutulurken kollar aşağıya iner; b e­
den diyafram ı kasarak hafifçe öne doğru eği­
lir— dizler tekrar kırılır. E ller bel hizasına
ulaştığında nefes verm e başlar. Aynı anda,
Resim 281
işaretparm akları uzatılm ış— yere doğru bak­
m aktadır; öbür parm aklar ellerin avuçları
üzerinde kasılm ıştır. Soluk verilirken eller aşağıya doğru inm e­
ye devam eder (res. 281). Soluk verilirken dışarıya verilen b a­
va ile aşağıya itilm em esi için, diyafram gergin tutulur.

36. Y ükseklik Soluğu


B acaklar olabildiğince düz tutulur. K ollar dirseklerden bükül­
m üş olarak, om uzlar önden arkaya doğru yavaşça dönerken ne­
fes alm a başlar. D önüş ve nefes alm a sona erdiğinde, kollar ilk
konum larında tutulm aktadır (res. 282). E ller om uz hizasına
kaldırılıp, el ayaları yere doğru dönük olm ak üzere kollar ola-

0
jyı^—^
ÂL

}
R esirn 2 8 2 Resini 283
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 197

bildiğince ileriye uzatılırken soluk verm e başlar.


Sonra ellerin ayaları yukarıya döndürülürken soluk alınır.
D irsekler bükülii, olabildiğince geriye çekilidir; om uzlar kal­
kıktır. O m uzların yukarıya doğru azam i şekilde gerilm esiyle
soluk alm a sona erer (res. 283).
Soluk verm e başlar, bu arada ayaları yere dönük biçim de
olm ak üzere eller ve om uzlar aşağı doğru itilir, eller bilekler­
den olabildiğince geriye bükülm üş, kollar bedenin yanlarında
düz tutulm aktadır.

37. Yanal Soluk


Soluk alm a başlarken, kollar uylukların yanındaki norm al k o ­
num larından kalkıp bir halka çizerek bedenin ortasına doğru
gelir; kollar çaprazlanm ış, avuç içleri dışarıya doğru, bilekler
parm ak uçları yukarı dönük olacak şekilde tüm üyle bükiilüdür
(res. 284). İki kol yanlara doğru açılırken soluk alm a devam
eder. Kollar hareket ederken, el ayaları önce ileriye doğru dö­
ner; hareket sona erdiğinde ise birbirlerinin aksi yönüne bak­
m aktadırlar. K ollar olabildiğince açıldığında soluk alm a sona
erer. Beden m üm kün olduğu kadar diktir (res. 285).
Soluk verilirken kollar dirseklerden bükülür; parm ak uçla­
rı yukarıya doğru kaldırılıp, ellerin ayaları bedenin ortasına
doğru getirilir, onu geçer, ve çaprazlanarak bedenin karşıt yan­
larında dururlar. Sol önkol, sağ önkolun üzerindedir. B eden,
bel bölgesinde kasılm ış ve dizler kırılm ıştır (res. 286).

R esim 284 R esim 285 R e sim 2 8 6


198 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

38. K elebek Soluğu


K ollar dirseklerden bükülerek göğsün önünde tutulur. Sol ön­
kol sağın üzerinde, ona değm eden durm aktadır— bilekler düz­
dür, eller yum ruk yapılm ıştır. D izler kırılır— beden belirgin bi­
çim de öne doğru eğilir (res. 287). Soluk alm a başlarken kollar
ayrılarak başın üzerine, sola ve sağa doğru kalkar. Soluk alm a
devam ederken, kollar uzatılıp aşağıya, yanlara doğru, ve
om uzların çevresinde daire çizip sonra tekrar kıvrılarak göğsün
üzerindeki başlangıç konum larına getirilir. K onum ları koruna­
rak, kollar başın üzerine kaldırılır, bu arada soluk tutulur— b e­
den bel bölgesinde dikleştirilir (res. 288). S onra kollar aşağıya,
göbek hizasına indirilirken, beden baştaki öne eğik ve dizleri
kırık konum una geri döndürülür.
B eden bu öne eğik konum unu kım ıldam adan korurken,
kolların soluk alm a esnasında yaptığı hareketler bu kez soluk
verm e eşliğinde tekrarlanır. Soluk verilirken diyafram gergin
tutulur.

Resim 287 Resim 288

39. D irseklerin A rasın d an Soluk Verm e


Bu hareketin b aşlangıcında bacaklar gergin tutulur. Derin bir
soluk alınırken, kollar başın üzerinde ve bedenin yanlarından
dışa doğru daireler çizer. K ollar tam ileriyi işaret eder biçim de,
ve dirseklerden bükülü olarak bel hizasında iken soluk alm a
SOL BE DE N İLE SAĞ BE DE Nİ AYI RM A: K I Z I Ş M A DİZİSİ 199

sona erer. El ayaları düz ve birbirine bakar durum da; parm ak­
lar bitişiktir.
Eller kırk beş derecelik açıyla yere doğru bakar durum a
getirilirken soluk verm e başlar. D izler kırılarak, beden öne
doğru eğilir (res. 289). Kollar, dirsekler doksan derecelik açıy­
la bükülü olarak başın üzerine kaldırılırken soluk verm e sürer.
Beden dikleşir— hafifçe arkaya doğru eğilir. Bu eğilm e sırtı ka-
vislendirm ek yerine dizler kırılarak yapılır. K arın kasları son
kerte kasılıp, baş hafifçe geriye atılırken soluk verm e sona erer
(res. 290).
Bu soluğu uygulam a, hava dirseklerin arasından dışarı ve­
riliyorm uş duyum u verir.

Resim 289 Resim 290

Dördüncü Grup:

Sol Beden ya da Sağ Bedeni Yeğleme

Bu grup, sol beden için sırayla uygulanacak beş sihirli geçiş ile
200 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

sağ beden için üç sihirli geçiş içerm ektedir. D on Juan M atus,


sol bedenin seçim inin sessizlik; sağ bedenin seçim inin ise ge­
vezelik, gürültü, ardışık düzen olduğunu söylerdi. Dediğine
göre, bizi asker yürüyüşüne zorlayan sağ bedendir; çünkü ge­
çit törenlerinden hoşlanır— koreografi, ardışıklık ve boyutlara
göre sınıflandırm alar içeren düzenlem eler onu çok fazla keyif­
lendirir.
Don Juan sihirli geçişlerin her hareketinin, uygulayıcılar
bir yandan sayarken birçok kez yinelenm esini salık verirdi;
onun dediğine göre her hareketin kaç kez tekrarlanacağının ö n ­
ceden saptanm ası büyük önem taşıyordu; çünkü önceden kes­
tirm e, sağ bedenin asıl hüneriydi. U ygulayıcılar baştan bir sayı
saptayıp onu tam am ladıklarında, sağ bedenin keyfi anlatılır gi­
bi değildi.
B ununla birlikte, Tensegrity uygulam asında hem sol be­
den, hem de sağ beden için sihirli geçişler tam bir sessizlik
içinde yapılır. E ğer sol bedenin sessizliği-sağ bedenin üzerine
geçirilebilirse, doym a edim i, don Ju a n ’ın tüm kuşaklardaki şa­
m alıların peşinde oldukları, en fazla gıpta edilen durum oldu­
ğunu söylediği içsel sessizliğe girebilm ek için doğrudan bir yol
oluşturabilir.

SO L B E D E N İÇİN B EŞ SİH İR L İ G E Ç İŞ

Sol beden için verilen sihirli geçişlerin ayrı ayrı adları yoktur.
Don Juan, eski çağ M ek sik a’sı şam anlarının onlara sadece sol
beden için sihirli geçişler dediklerini söylerdi.

B irinci sihirli geçiş, dikkatle uygulanan on beş kısa hareketten


oluşur. Sol beden için sihirli geçişler sıra ile yapıldığından, ar­
dışık olarak num aralandırılm ışlardı.
1. Sol kol uyluk yanındaki doğal konum undan yaklaşık
otuz santim etre kadar yana doğru açılır (res. 291).
2. Avuç sertçe çevrilerek ileriye döndürülürken dirsek h a­
fifçe bükülür (res. 292).
3. El göbek hizasına kaldırılarak sola doğru bir kesm e ya-
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 201

Resim 291 Resini 292 Resini 293


par (res. 293).
4. Elin ayası aşağıya doğru dönene kadar el sertçe çevrilir
(res. 294).
5. El, ayası aşağıya doğru dönük olarak sağdan sola bir
kesm e yapar (res. 295).
6. Bilek sertçe sağa çevrilir; el bir şey avuçlanıyorm ıış gi­
bi çukurlaştırılır, ve bileğin hareketi sonucu, bir sarsıntı ile yu­
karı çıkar (res. 296).

Resim 294 Resim 295 Resim 296

7. Kol, göz hizasında, ve ondan otuz santim etre uzaklıkta,


iki bedeni ayıran çizginin önünde bir yay çizerek kaldırılır; el
202 SİH İRLİ G EÇİŞLER

ayası sola dönüktür (res. 297).


40£

% M
f
')

kjğ im )

Resim 297

298).
f n A Resim 298 Resim 299

8. B ilek döner; el ileriye doğru bakar konum a gelir (res.

9. Kol başın üzerine çıkar, yana doğru bir halka çizer—


elin ayası sola dönük olarak gene gözlerin önündeki konum a
geri döner (res. 299).
10. Bilek tekrar dönüp el ayasını ileriye doğru çevirir (res.
300).

Resim 300 Resim 301 Resim 302

11. El h afif bir kavisle sola ve aşağıya doğru, om uz hiza-


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 203

sına devinir; ayası yere dönüktür (res. 301).


12. Bilek döndürülerek elin ayası yukarıya çevrilir (res.
302).

Resim SOS Resim 304 Resim 305

13. El sağ tarafa, sağ om zun önündeki bir noktaya doğru


bir kesm e yapar (res. 303).
14. Bilek tekrar dönerek el ayasını aşağı çevirir (res. 304).
15. El aşağı, sol kalçanın yaklaşık 30 santim etre uzağında
bir noktaya iner (res. 305).

ikinci sihirli geçiş dokuz hareketten oluşur.

R esim 3 0 6 R e sim 3 0 7 R e sim 30(3


204 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

16. El geri çekilip, kalçanın üst kısm ına değer (res. 306).
17. D irsek yana doğru açılır— bilek aşağı doğru keskin bir
hareketle elin ayasını sola çevirir. Elin ayası çukurlaştırılır;
p arm aklar birbirinden hafifçe açık tutulur (res. 307).
18. Kol önden arkaya doğru; başın üzerinden geçerek tam
bir daire çizer. El ayası yukarıya dönük olarak kalçanın üst kıs­
m ına geri döner (res. 308).
19. D irsek tekrar yana doğru açılır; gene bileğin hızlı bir
hareketiyle, el ayası tekrar sola döner (res. 309).
20. El yana açılıp bir şeyi avuçluyorm uş gibi bir halka çi­
zer. H areket sona erdiğinde, el ayası yukarıya dönük olarak
kalçanın üzerindeki noktaya geri döner (res. 310).
21. B ükülm üş dirsek sertçe sola döner, aynı anda bileğin
hızlı bir dönüşü ile eli geri çevirir; parm aklar hafifçe kıvrılm ış
olarak arkaya doğru çevrilidir; avuç içi boş ve yukarı bakm ak­
tadır (res. 311).
22. Sonra dirsek tüm üyle arkaya uzatılır; çukurlaştırılm ış
elin avucu hâlâ yukarıya bakar konum dadır (res. 312).

Resim 309 Resini 310 Resim 311

23. Kol hâlâ tüm üyle uzanm ış durum dayken, bilek yavaş­
ça dönerek el ayası tekrar yukarıya bakana dek tam bir tur y a­
par (res.313).
24. Bu hareket, giysinin yeninden kolu çıkarm ayı andırır.
D irsek tarafından yol gösterilerek, kol arkadan öne doğru bir
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A D İ Z İ S İ 205

halka yapar, ve el, ayası yukarı dönük olarak göğüs kafesinin


kenarı ile bir hizada, bükülii dirsek de kaburga kem iklerinin
kenarına değer konum da iken hareket sona erer (res. 314).

Resim 312 Resim 313 Resim 314

Üçüncü sihirli geçiş on iki hareketten oluşm uştur.


25. El, ayası yukarıya dönük olarak, sanki parm ak uçları
ile bir şeyi kesiyorm uş gibi sağa doğru bir yay çizer— göğüs
kafesinin sağ kenarını otuz santim etre geçince durur (res. 315).
26. El ayası çevrilerek yere bakar konum a getirilir (res.
316).

R esim 3 1 5
206 SİH İR Lİ G EÇİŞLER

27. Kol bir yay çizerek önce sola, sonra da gidebildiği ye­
re dek arkaya doğru döner (res. 317).
28. E lin avucu boş, kol iyice uzatılm ış, bileğin dönüşü ile
el bir kepçe biçim ine getirilm iştir (res. 318).
29. El, başın üzerine doğru, arkadan öne uzanan, ve başla
aynı düzeyde, sağ om zun üzerinde biten çaprazlam a bir yol çi­
zer (res. 319).

Resim 318 Resim 3 /9 Resim 320

30. El düzeltilir— bilek kasılarak, eli önkolla doksan dere­


celik bir açıya getirir. El bu durum da başın üzerinden aşağıya,
belin sağ yanına iner (res. 320).

R esim 321 R e sim 3 2 2 R e sim 323


S O L B E D E N İ L E S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Zİ S İ 207

31. El ayası çevik bir hareketle aşağıya döndürülür (res.


321).
32. El bir yarım -daire çizerek iyice sola, oradan da arkaya
doğru gider (res. 322).
33. El ayası yukarıya doğru döner (res. 323).
34. Kol öne doğru dönerek, sağda, göğüs kafesinden otuz
santim etre uzaklıktaki aynı konum a gelir (res. 324).
35. El döndürülerek elin ayası tekrar yere doğru çevrilir
(res. 325).

Resim 324 Resini 325 Resini 326

36. Kol sola doğru devinerek, arkada, sol yandaki aynı

Resim 327 Resini 328 Resim 329


208 SİHİRLİ GEÇİŞLER

noktaya geri döner (res. 326).

D ördüncü sihirli geçiş on beş hareket içerir.


37. Kol öne, başın üzerine ve arkaya doğru büyük bir hal­
ka çizerek bıınıı sol uyluğun yaklaşık otuz santim etre uzağında
bir noktada b itirir (res. 327).
38. B aş sola çevrilir. D irsek iyice bükülür; el ayası dışarı­
ya dönük olarak, önkol, sanki gözleri kam aştıran bir pırıltıdan
korum ak ister gibi göz hizasına kaldırılır. Beden öne doğru eği­
lir (res. 328).

Resim 330 Resim 33 /

39. Baş ve gövde ağır ağır iyice sağa doğru çevrilir; sanki
gözlerin önünde bir siperle uzaklara bakılıyorm uş gibidir (res.
329).
40. Baş ve gövde, bu kez sola doğru tekrar döner (res.
330).
41. Baş ve gövde tam öne doğru dönerken el ayası hızla
yukarıya çevrilir (res. 331).
42. Sonra el bedenin önünde soldan sağa doğru bir kesm e
yapar (res. 332).
43. El ayası aşağıya çevrilir (res. 333).
44. Kol sol tarafa doğru döner (res. 334).
45. B ilek tekrar çevrilip el ayası yukarıya döndürülür (res.
335).
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Z İ S İ 209

Resim 333 Resim 334


46. Kol bedenin önünde, bu kez sağa doğru yeni bir yay çi­
zer (res. 336).
47. Elin duruşu gene değişir— ayası aşağıya döner (res.
337).
48. Kol tekrar sol tarafa doğru döner (res. 338).
49. El ayası yukarıya doğru döndürülür (res. 339).
50. Kol, bedenin önünde, sağa doğru bir çizgi çizer (res.
340).
5 1. El ayası aşağıya doğru çevrilir (res. 341).

Beşinci sihirli geçiş yirm i beş hareketten oluşm aktadır.

Resim 336 Resim 337 Resim 338


210 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 339 Resim 340 Resim 341

52. El bedenin önünde büyük bir daire çizer; elin ayası daireyi
çizerken ileriye bakm aktadır. H areket sağ om zun önünde bir
noktada sona erer; el ayası yukarıya bakar konum a gelm iştir
(res. 342).
53. D irsek yukarıya çıkarken, bilek ve el aşağıya bakacak
konum a döner. Elin ayası hafifçe çukurlaştırılır (res. 343).
54. El sanki bir m adde kütlesini avuçluyorm uş gibi yapa­
rak, sağdan sola doğru oval bir çizgi çizer. Başladığı konum a
geldiğinde, elin ayası yukarıya doğru bakm aktadır (fes. 344).
55. El kasık hizasına düşer; parm ak uçları yere doğru dön­
m üştür (res. 345).

R esim 3 4 2 R e sim 3 4 3 R e sim 344


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Z İ S İ 211

Resim 345 Resim 346 Resim 3 4 7


56. Elin ayası dönerek bedene bakar durum a gelir (res.
346).
57. Sonra elin ayası hareket ederek, parm ak uçları yere dö­
nük olarak bedenin dış çizgilerini izler; sol uyluğun on-on beş
santim etre açığında bir yere kadar gider (res. 347).
58. Bileğin hızlı bir dönüşü, el ayasını uyluğa çevirir (res.
348).
59. Baş sola dönerken, el, sanki parm aklarla düz bir y ü ze­
yi ovalıyorm uş gibi yapılarak yüz hizasına kaldırılır (res. 349).
60. El, oradan kasığın biraz solunda bir noktaya doğru, bir
açı yaparak iner. Baş elin hareketini izler (res. 350).
61. El, gene bir açıyla, göz hizasına kaldırılır. Tam gözle-

R esim 3 4 8 R esim 3 4 9 R e sim 3 5 0


212 s i h i r l i g e ç i ş l e r

Resim 35 / Resim 352 Resim 353

rin önünde, onlardan yarım m etre uzaklıkta; sol ve sağ beden­


leri ayıran çizginin tam üzerinde bir noktaya ulaşır (res. 351).
62. El gene bir açıyla aşağıya; önde ve kasık bölgesinin bi-

Resim 354 Resim 35 5 Resim 3 5 6

raz sağında bir noktaya iner (res. 352).


63. El tekrar kaldırılıp, eğim li bir çizgi daha çizerek om uz
hizasında, gözlerin önünde bir noktaya getirilir; baş, sağa doğ­
ru yapılan hareketi izler (res. 353).
64. D üz b ir çizgiyle aşağıya inen el, sağ uyluktan otuz san­
tim etre uzaklıkta bir noktada durur (res. 354).
Son yedi harekette üç doruk çizilm iştir; ilki solda, İkincisi
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Z İ S İ 213

Resim 3 5 7 Resim 358 Resim 359


tam ortadaki ayrım çizgisinde, üçüncüsü de sağdadır.
65. El konum değiştirerek, ayası sola döner (res. 355).
66. El kaldırılıp, daha önce çizilm iş olan sağ ve m erkez
dorukların tam arasına uyan kavisli bir çizgi çizer (res. 356).

IM

n n
pjjjL
I rh
mt
JL

Resini 3 6 0 Resim 361 Resim 362


67. O rada elin ayası sağa döndürülür (res. 357).
68. El aşağıya, kasık hizasına iner— sol ve sağ bedeni ayı­
ran çizgide durur (res. 358).
69. Elin ayası orada gene yön değiştirerek sola döner (res.
359).
70. El, göz hizasında, orta ve sol dorukların arasında bir
noktaya kaldırılır (res. 360).
SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 363 Resim 364

71. El ayası sağa doğru döndürülür (361).


72. El, başladığı yere, uyluk önündeki noktaya dek iner
(res. 362).
Bu ikinci aşam anın sekiz hareketindeki doruklar, önceki keskin
açılı dorukların aksine, hafifçe yuvarlaktır.
73. El, bir kez daha döndürülerek, ayası ileriye çevrilir
(res. 363).
74. Kol, başın üzerine çıkarak, sanki görünm eyen bir m ad­
deyi yüzün sağ yanm a ve bedene döküyorm uş gibi yapar (res.
364).
75. El aniden indirilir (res. 365). D irsek geriye doğru bir

R esim 3 6 5 R e sim 3 6 6 R e sm i 3 6 7
S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Z İ S İ 215

yarım tur yapar (res. 366).


76. El, sanki kınına giren bir bıçak gibi, pankreas ve dalak
civarındaki canlılık m erkezinin üzerinden kayar (res. 367).

SA Ğ B ED EN İÇİN ÜÇ SİH İR L İ G E Ç İŞ

Sağ beden için ilk sihirli geçiş beş hareketten oluşur.


1. Sağ el, önkola doksan derecelik açıda, ve ayası öne dö­
nük olarak, soldan sağa doğru, sağ kulağın hizasına kadar tam
bir daire çizerek başladığı konum a, belin yaklaşık otuz santi-
m etre önündeki noktaya gelip durur (res. 368).
2. O radan, kol, dirseği iyice bükerek göğüs hizasında kes­
kin bir yay çizer. El ayası yere dönük, parm aklar düz ve bitişik,
başparm ak kenetlenm iştir. İşaretparm ağı ile başparm ak göğse
nerdeyse değer durum dadır (res. 369).
3. Ö nkol, göğüsten çevik bir hareketle uzaklaşarak, dirse­
ğin kırk beş derecelik bir açıyla bükülm esini sağlar (res. 370).
4. El, bilek üzerinde bir tur yapar, parm ak uçları bir an için
yere bakar ve sonra dönüp, sanki bir bıçakm ış gibi başın üzeri­
ne fırlar (res. 371).
5. El aşağıya iner. Dış kenarım bir kesm e aygıtıym ış gibi

R esim 3 7 6 R e sim 3 7 7 R esim 3 7 8


S O L B E D E N İ L E S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Zİ S İ 217

kullanarak, göbek hizasına bir kesm e yapar (res. 372).


İkinci sihirli geçiş, şu izleyen on iki hareketi içerm ektedir.
6. El, belin yan tarafından bedenin önündeki bir noktaya
fırlar. Kol tüm üyle uzandığı anda parm aklar birbirinden ayrılır
(res. 373, 374).
7. Kol, bel hizasına geri çekilir. D irsek iyice bükülm üş, ve
geriye çıkıntı yapar konum dadır (res. 375).
8. El döndürülerek ayası yukarı çevrilir (res. 376).
9. Kol ileriye uzatılır; avuç açık ve yukarı bakm aktadır
(res. 377).
10. Elin ayası hâlâ yukarıya dönük olarak, kol tekrar bel

R esim 382 R esim 3 8 3 R e sim 3 8 4 R e sim 3 8 5


218 SİHİRLİ GEÇİŞLER

hizasına geri döner (res. 378).


11. Elin ayası aşağıya döndürülür (res. 379).
12. Kol arkaya, başın üzerine, oradan da öne gelerek tam
bir yan daire yapar; hareket göbeğin önünde, el ayasını sanki
sert bir şeye vuruyorm uş gibi aşağı doğru şam arlayarak bitiri­
lir (res. 380).
13. Elin ayası, sanki sağ bedenin üzerine bir şey toplanı-
yorm uş gibi b ir hareket yapılarak bedene doğru döndürülür
(res. 381).
14. El sanki bir bıçakm ış gibi, kol başın üzerine kaldırılır
(res. 382).
15. El, bedenin önündeki orta noktanın yarım m etre açı­
ğında bir yere doğru çaprazlam a bir kesm e yapar. El ayası so­
la dönüktür (res. 383).
16. Ayası düz tutulan el, düz bir çizgi üzerinde yüz hizası­
na kaldırılır (res. 384).
17. Avucu hafifçe aşağıya doğru m eyilli tutulan el, sağ be­
denin yanında öne doğru, ve ondan yarım m etre uzaklıkta bir
noktaya bir çapraz kesm e yapar (res. 385).

Sağ beden için üçüncü sihirli geçiş on iki hareketten oluş­


m aktadır.
18. Sağ kol, dirseği sağa doğru sertçe bükülüp, el ayası b e­
dene doğru tutularak, sağ taraftan karın boşluğu önündeki bir

R e sim 3 8 6 R e sim 3 8 7 R e sim 3 8 8 a R esim 3 8 8 b


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Zİ S İ 219

noktaya doğru bir yay şeklinde ilerler (res. 386).


19. Önkol, dirsek üzerinde dönerek aşağıya doğru bir çey­
rek daire çizer; el ayası sağ tarafa dönm üştür (res. 387).
20. Kol dışa doğru küçük bir daire çizer; önce soldan sağa
doğru yukarıya çıkar, sonra aşağıya dönüp, elin ayası bel üze­
rinde, ve yukarı bakar konum dayken daireyi tam am lar (res.
388a, 388b).
21. Önden arkaya doğru yeni bir daire yapılır. Elin ayası
yukarı dönük olarak, başladığı yerde bitirir (res. 389).
22. El ayası aşağıya doğru çevrilir (res. 390).
23. Sonra el ağır ağır öne doğru ilerler (res. 391).

R esim 392 R e sim 393 R esim 3 9 4 R esim 3 9 5


220 SİHİRLİ GEÇİŞLER

24. Bilek, elin ayası sola bakacak şekilde döndürülür. Avuç


düz, parm aklar sıkıca bitişik, ve başparm ak kenetlenm iş ola­
rak, el bir bıçakm ış gibi dosdoğru yukarıya kaldırılır (res. 392).
25. Sonra sola doğru küçük bir dışbükey yay çizer; böyle-
ce el ayası dönerek sağa doğru bakar, ve aşağıya, göbek hiza­
sına doğru, daha önce çizm iş olduğu çizginin hem en sol yanı­
na düm düz iner (res. 393).
26. El hâlâ sağa dönük olarak yukarıya çıkar— önce çizdi­
ği çizginin üzerinden geriye doğru geçer (res. 394).
Son üç harekette, uzun bir oval şekil çizilm iştir.

AA
27. Sonra el sanki bu uzun şeklin üçte birini kesip ayırıyorm uş

Resim 396

f\ 1|
Resim 3 9 7 Resim 3 9 8 Resim 399

R esim 4 0 0 R esin i 4 0 / R esim 4 0 2 R esim 403


S O L B E D E N İ LE S A Ğ B E D E N İ A Y I R M A : K I Z I Ş M A Dİ Zİ S İ 221

gibi, aşağıya doğru bir kesm e yapar (res. 395).


28. El ayası tekrar sağa doğru döner (res. 396).
29. Kestiği şeyi avuçlayıp bir top haline getirerek, sağ b e­
denin önüne serpiştirir (res. 397, 398).
30. El sağ kalçanın üst kenarına düşer (res. 399).
31. Kol önden (res. 400) arkaya, sağ om zun gerisinde du­
racak şekilde bir yarım -daire çizerken, el de tur yapar (res.
401).
32. El, kınına giren bir bıçak gibi, karaciğer ve safrakese­
si civarındaki canlılık m erkezi üzerinden kayar (res. 402, 403).
Beşinci Dizi
Erkeklik Dizisi

E rkeklik, özel bir grup sihirli geçişe, onları keşfeden ve uygu­


layan şam anlar tarafından verilm iş bir addı. D on Juan bunun
olasılıkla, herhangi bir grup sihirli geçişe verilm iş en eski ad
olduğunu düşünüyordu. Bu grup başlangıçta kuşaklar boyunca
sadece erkek şam an uygulayıcılar tarafından kullanılm ış, ge­
reksinim den çok, törensel nedenlerle ve erkek üstünlüğüne iliş­
kin özgün güdüyü tatm in için yapılagelm işti. A ncak bu güdü,
çoğaltılm ış algının etkisi altında kısa zam anda yok olup gitti.
Bu sihirli geçişler grubunun yalnızca erkekler tarafından
ERKLİK DİZİSİ 223

uygulanm asına ilişkin iyice yerleşm iş gelenek, kuşaklar bo­


yunca sahte bir resm iyetle sürüp gitti; bu arada kadın uygula­
yıcılar tarafından da el altından kullanılm aya devam edildi. E s­
ki büyücülerin kadınları da buna dahil etm e gerekçeleri, çevre­
lerindeki çekişm e ve sosyal düzensizliklerden ötürü kadınların
fazladan güç ve canlılık gereksinm eleri, ve büyücülerin bu
güçle canlılığın sadece bu sihirli geçişleri uygulayan erkekler­
de bulunduğuna inanm alarıydı. Bu yüzden, bir dayanışm a sim ­
gesi olm ak üzere, kadınların da hareketleri uygulam asına izin
verildi. Don Ju an ’ın zam anında ise, erkekler ve kadınlar ara­
sındaki ayrım çizgileri büsbütün silinm işti. Eski büyücülerin
sahip olduğu gizem ve seçkinlik tüm üyle dağılm ıştı— kadınla­
ra bu özel sihirli geçişleri kullanm a izni verilm esi için bulun­
muş eski gerekçeler bile artık gerekli değildi. K adın uygulayı­
cılar bu sihirli geçişleri açıkça kullanıyorlardı.
Bu sihirli geçişler grubunun— var olan en eski adlandırıl­
mış grubun— değeri, sürekliliğinden kaynaklanm aktadır. B ü­
tün bu sihirli geçişler baştan beri bir cinse aitti; ve don Ju a n ’m
silsilesindeki büyücüler için bu durum un özelliği, bir şam an
uygulayıcılar topluluğunun tüm ünün, sayıları ne olursa olsun,
topluca hareket etm elerine izin verilm iş olan tek an oluşundan
geliyordu. H erhangi bir büyücü grubu için, katılım cıların sayı­
sı çağlar boyunca asla on altıyı geçem em işti. Bu yüzden o bü­
yücülerin hiçbiri insan kitlesinin enerji bağlam ındaki o m uaz­
zam katkısına tanık olam adı. O nlar için var olan, sadece birkaç
üye tarafından özel olarak geliştirilm iş bir fikir birliğiydi— bir­
kaç kişinin tercihi, ve daha fazla yalnızlık olasılığını getiren bir
fikir birliği.
Tensegrity hareketlerinin sem inerlerde ve çalışm a atölye­
lerinde yüzlerce katılım cı tarafından aynı anda uygulanm ası ol­
gusu, daha önce de belirtildiği gibi, insan kitlesinin enerjiye
ilişkin etkilerini denem e olasılığı yaratm ıştı. E nerji bağlam ın­
da bu tür bir etki, ikiye katlanm akta: Tensegrity uygulayıcıları
yalnızca onları enerji açısından birleştiren bir eylem de bulun­
m akla kalm ıyor; aynı zam anda eski çağ M eksika’sı şam anla-
rınca ancak arttırılm ış farkındalık durum larında resm edilen bir
arayışın, enerjinin yeniden konuşlandırılm asının da içinde yer
2 24 SİHİRLİ GEÇİŞLER

alm ış bulunuyorlar. Tensegrity sem inerlerinde bu sihirli geçiş­


leri uygulam ak, benzersiz bir deneyim dir. G erek sihirli geçiş­
lerin kendileri tarafından, gerekse insan kitlesince yönetilm ek,
uygulayıcıların don Ju a n ’ın öğretilerinde hiç sözü edilm eyen
enerji bağlam ındaki sonuçlara varm alarını sağlıyor.
Bu hareketler grubuna E rkeklik adı verilm esinin nedeni
saldırgan niteliğidir; bu sihirli geçişler çok çevik ve güçlü bir
biçim de gerçekleştirildiğinden, özellikleri kolaylıkla erkeklik­
le özdeşleştirilir. D on Ju a n ’ın dediğine göre, bunların uygulan­
m ası esenlik duyum unun gelişm esine yardım cı olm akla kalm ı­
yor, aynı zam anda bir özel duyusal nitelik kazandırıyordu ki,
bu nitelik yakından incelendiğinde didişm e ve saldırganlık du­
yum uyla kolayca k arı ş11r 11ab i 1ir d i. B ununla birlikte, dikkatlice
irdelendiğinde bunun apaçık bir hazır olm a duygusu olduğu
anlaşılır; bu duygu uygulayıcıları bilinm eyene doğru ilerleye­
bilecekleri bir düzeye yerleştirir.
Eski çağ M ek sik a’sı şam anlarının bu gruba E rkeklik adını
verm elerinin bir başka nedeni de, onları uygulayan erkeklerin,
ellerinden tutulm asına gerek kalm ayan özel bir tip uygulayıcı
haline gelm eleriydi. Yaptıkları her şeyden dolaylı yoldan yarar
sağlayan erkekler olm uşlardı. İdeal olarak, bu sihirli geçişler
grubunun ürettiği enerji canlılık m erkezlerine ulaşır; sanki her
m erkez kendiğilinden bir çağrı yaparm ış gibi, enerji önce k en ­
disine en çok gereksinim duyulan m erkeze gider.
Bu sihirli geçişler grubu, don Ju a n ’ın öğrencileri için eği­
tim lerindeki en can alıcı nokta idi. Don Ju a n ’ın kendisi onlar
için bunu bir ortak payda olarak ortaya koym uş, bu anlam da
onları bu grubu değiştirm eden uygulam aya sevk etm işti. Yap­
m ak istediği, öğrencilerini bilinm eyene yolculuğun zahm etle­
rine direnm eleri için hazırlam aktı.
T ensegrity’nin öbür dizileri ile eşit düzeye getirm ek için,
burada E rkeklik adına D izi sözcüğü eklenm iştir. Erkeklik D izi­
si her biri on sihirli geçişten oluşan üç gruba ayrılmıştır. B irin­
ci ve ikinci grubun am acı, tendon enerjisinin ayarlanm asıdır.
Bu yirm i sihirli geçişin her biri kısa; ancak aşırı ölçüde yoğun­
dur. Eski çağların şam an uygulam acıları gibi, Tensegrity katı­
lım cıları da her uygulayışlarında bir tendon enerjisi sarsıntısı
ERKLİK DİZİSİ 225

koyverm eyi hedefleyerek, kısa hareketlerden azam i etkiyi elde


etm ek konusunda ciddi biçim de yüreklendirilirler.
“A m a bu enerji sarsıntısını her koyverişim de, aslında ken­
di tendon enerjimi israf edip, içimi boşaltm ış olm uyor m uyum ,
sence de?” diye sordum ona bir keresinde.
“ Kendi içinden enerjiyi boşaltam azsın,” dedi. “H avaya bi
sarsıntı bırakarak görünürde israf ettiğin enerji, aslında israf ol­
muyor; çünkü hiçbi zam an senin sınırlarının dışına çıkm ıyor—
artık o sınırlar nerdeyse. Yani senin aslında yaptığın, eski çağ
M eksika’sı büyücülerinin bizim ‘dış tab ak am ız’; ‘k ab u ğ u m u z’
olarak adlandırdıkları şeyin içine bi enerji sarsıntısı bırakm ak.
O büyücülerin dediğine göre, insanoğlu üzerinde kalın bi kabu­
ğu olan ışıltılı bi küredir; sanki bi portakal gibi; bazılarının k a­
buğu ise daha da sert ve kalındır— yaşlı bi ağacın kabuğu gi­
bi.”
Don Juan, insanoğlunun bir portakal gibi olduğu benzet­
m esinin aslında yanlış yönlendirici olduğunu da dikkatle açık­
ladı; zira sahip olduğum uz dış tabaka ya da kabuk, sınırlarım ı­
zın içinde yer alır; yani kabuğu kendi içinde olan bir portakal
gibi. Bu dış tabaka ya da kabuğun, tüm öm rüm üz boyunca
gündelik yaşam ın yıpratışı yüzünden canlılık m erkezlerim iz­
den ıskartaya çıkarılan enerjinin kabuk bağlam ası sonucunda
oluştuğunu söylüyordu.
“ Bu kabuğa vurulm ası yararlı m ıdır, don Ju an ?” diye sor­
dum.
“Son derece yararlıdır,” diye yanıtladı. “Ö zellikle, uygula­
yıcılar olanca niyetleriyle o kabuğa ulaşırlarsa. Şayet bu kabuk
bağlam ış enerjiyi sihirli geçişlerin aracılığıyla kırıp parçalar­
larsa, o parçalanm ış enerji, enerjinin canlılık m erkezlerince
em ilebilir.”
Erkeklik D izisinin üçüncü grubundaki sihirli geçişler daha
yaygın ve geniş kapsam lıdır. Ü çüncü grubun on sihirli geçişini
gerçekleştirm ek için uygulayıcıların gereksindiği, ellerin, ba­
cakların. ve bedenin geri kalan kısm ının dengesi ve sağlam lı­
ğıdır. Eski çağ M ek sik a’sı şam anları için bu üçüncü dizinin h e­
defi, dayanıklılığı ve dengeyi oluşturm aktır. O şam anlar, bu h a­
reketleri uygularken bedeni dengeli bir şekilde yerinde tutm a-
226 SİHİRLİ GEÇİŞLER

nın, uygulayıcılara kendi ayakları üzerinde durabilm eleri için


güvenli bir tem el sağladığına inanıyorlardı.
Ç ağdaş Tensegrity uygulayıcılarının kendi deneyim leri so­
nucu ulaştıkları gerçek, kolların ve sırtın tendonlarını aşırı yor­
m aktan kaçınm ak için Erkeklik D izisinin yalnızca ılımlı biçim ­
de uygulanm ası gereğidir.

Birinci Grup:

Ellerin Birlikte H areket Ettirildiği, Am a Birbirle­


rinden Ayrı Tutulduğu Sihirli Geçişler

1. Y um ruklar O m uzların Y ukarısında


E ller iki yanda, yum ruklar sıkılı, avuçlar yukarıya bakar biçim ­
dedir. Sonra dirsekler, önkollar ile kolların üst kısm ı doksan
derecelik açı oluşturacak şekilde bükülerek, eller başın üzerine
kaldırılır. Bu hareketin itm e gücü, kol kasları ile, kasılan karın
kasları arasında bölüşülür. Y um ruklar kaldırılıp, bedenin ön
kısm ının kasları gerildiğinde, dizler kırılarak beden hafifçe ar-

R e sim 4 0 4 R e sim 4 0 5
ERKLİK DİZİSİ 227

kaya doğru eğilir (res. 404). D irsekler biraz düzeltilerek kollar,


yum rukları sıkılı olarak uylukların yanlarına getirilir; kollar
aşağı indirilirken beden öne eğilir, sırt kasları ile diyafram k a­
sılır (res. 405).

2. Her İki Elde Bir K esm e Aygıtı K ullanm a


Eller yum ruk yapılır, avuçlar karşı karşıya ve bel hizasındadır
(res. 406). B uradan hareket edip kasık hizasında, yarım m etre
açıkta bir noktaya bir darbe indirirler; bu arada iki yum ruk ara­
sında bedenin eni ölçüsünde bir m esafeyi korurlar (res. 407).
Yum ruklar darbeyi indirdiği anda başladıkları yere, göğüs k a­
fesinin yanlarına geri çekilir.

Resim 406 Resim 4 0 7

3. Avuç İçleriyle Y üksek Bir M asayı C ilalam a


K ollar koltuk altı hizasına kaldırılır. E llerin ayaları aşağıya dö­
nüktür. D irsekler iyice btikülü, arkaya doğru keskin biçim de ç ı­
kıntı yapar durum dadır (res. 408). İki kol çevik bir hareketle
öne doğru olabildiğince uzatılarak, avuçlar sanki sert bir y ü ze­
yi cilalıyorm uş gibi hareket ettirilir. Eller, bedenin eni ölçüsün­
de birbirinden açık tutulur (res. 409). O radan, harekete başla­
dıkları konum a aynı derecede güçlü bir şekilde geri çekilirler
(res. 408).
228 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 40 8 Resim 409

4. E nerjiye, H er İki Elle H afifçe Vurm a


İki kol öne, om uz hizasına kaldırılır. E ller köşeli biçim de yum ­
ruk yapılır; yani avuç içine yaslanm ış parm aklar aşağı doğru
iyice eğim yapar. B aşparm aklar, işaretparm aklarının dış kenar­
ları üzerinde tutulm aktadır (res. 410). A vuçlar birbirine dönük­
tür. B ileklerin keskin bir sarsılışıyla yum ruklar hafifçe, am a
büyük bir güçle aşağıya iner. B ileklerin düzeyi hiç değişm ez;
yani sadece eller bileklerden aşağıya dönm ektedir. Bunun tersi

R esim 4 1 0 R e sim 411


ERKLİK DİZİSİ 229

hareket de, bileklerin konum unu değiştirm eden yum rukları bir
sarsıntı ile yukarı kaldırm adır (res. 411).
Bu sihirli geçiş, şam anlar için, kolların tendon enerjisini
alıştırm ada en iyi kaynaklardan biridir; çünkü bileklerin, elle­
rin arkasının, avuçların ve parm akların civarında çok sayıda
enerji noktası bulunm aktadır.

5. E nerjiyi Sarsm a
Bu sihirli geçiş bir öncekinin eşlikçisidir.
Kolları önde, om uz hizasına kaldırm akla
başlar. Bir önceki sihirli geçişte olduğu gi­
bi, eller köşeli yum ruk biçim indedir; yalnız
bu kez avuçlar aşağıya doğru dönüktür.
Yumruklar, bileklerin bir sarsılışıyla iç tara­
fa, bedene doğru hareket ettirilir. Bunu d en ­
geleyen hareket, bileklerin başka bir sarsılı­
şıyla yum rukların dışa doğru, başparm aklar
önkolun geri kalan kısm ıyla düz bir çizgi
oluşturacak şekilde döndürülüşüdiir (res.
412). Bu sihirli geçişi uygulam ak için karın
kaslarının yoğun şekilde kullanılm ası gerekir. A slında bilekle­
rin sarsılm alarını yöneten, o kasların hareketidir.

6. Bir Enerji İpini


Ç ekm e
Eller bedenin önü n­
de, sol ve sağ bedeni
ayıran çizgide, yuka­
rıdan sallanan kalın
bir ipi tutuyorlarm ış
gibidir; sol el sağın
ü zerin d ed ir (res.
413). Sihirli geçiş,
her iki bileğin sarsı­
larak, ellerin kısa ve
güçlü bir hareketle
R esin ı 4 1 3 Resini 414
aşağıya doğru silkin-
230 SİHİRLİ GEÇİŞLER

m eşinden oluşur. Bu hareket yapılırken karın kasları kasılır, ve


dizler kırılarak kollar hafifçe aşağı düşer (res. 414).
Bunu dengeleyen hareket, dizler ve gövde bir parça dikle­
şirken bileklerin silkinişiyle ellerin yukarı doğru sarsılm asıdır
(res. 413).

7. Bir E nerji Sırığını A şağıya İtm e


E ller bedenin soluna doğru tutulur; sol el kulak hizasında, ve,
om uzda tutulan sağ elin yaklaşık yirm i santim etre üzerindedir.
K alın bir sırığı tutar konum dadırlar. Sol elin ayası sağ, sağ elin
ayası ise sola dönüktür. Sol el, üstte olm asından dolayı hareke­
ti yönetir (res. 415). B öbreküstü bezleri bölgesindeki sırt kas­
ları ile karın kasları kasılır; güçlü bir itme, kolları gerçekten bir
sırığı tutuyorlarm ış gibi aşağıya; sağ uyluk ve bele doğru yol­
lar (res. 416). E ller orada konum değiştirir; sağ el sağ kulağın
yanında bir yere geçerek, yönetim i alır; sol el ise aşağıya, om uz
hizasına iner; sanki eller sırıkları değiştiriyorm uş gibidir. Aynı
hareketler tekrar edilir.

Resim 4 1 5 Resim 416

8. E nerjiyi Teker Teker E llerle K esm e


Y um ruklar göğüs kafesinin kenarına değene dek yanlardan kal­
dırılır; avuçlar birbirine dönüktür (res. 417). Sol kol çaprazla-
ERKLİK DİZİSİ 231

m a bir çizgi çizerek aşağıya, uyluktan yaklaşık altm ış santi­


m etre uzaklıkta bir noktaya kadar iner (res. 418); sonra geri çe­
kilir (res. 417). Hem en ardından, sağ kol aynı hareketleri yapar.

9. Bir Enerji D üzlem i K ullanm a


Sol el göbek hizasına kaldırılarak yum ruk yapılır; dirsek dok­
san derecelik bir açıyla bükülü olarak göğüs kafesine yakın tu­
tulm aktadır (res. 419). Sağ avuç sol yum ruğun üzerine v u ra­
cakm ış gibi devinir. Sağ el, sol ele iki-iiç santim etre m esafede
durur (res. 420). Sonra elin kenarıyla kesm e yapar gibi, yum -

R esi m 4 1 9 R e sim 4 2 0
232 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 42 / Resim 422

ruğun yaklaşık on santim etre önüne keskin bir hareket yapar


(res. 421). Sol kol, dirseği arkaya doğru iyice çıkıntı yapacak
biçim de gidebildiği kadar geriye götürülür; bu arada sağ kol da
sol kolu izleyerek, ve m esafeyi koruyarak geri çekilir (res.
422). Sonra, eller arasındaki uzaklık aynen korunm a koşuluy­
la, sol ve sağ kollar belin yarım m etre uzağında bir noktaya fır­
larlar.
Aynı hareketler sağ kolun yum ruğu ile tekrar edilir.

10. E nerjiyi Bir E nerji Ç ivisi İle D arbele-


me
Sol kol, dirseği doksan derecelik bir açıyla
bükülm üş olarak om uzlar hizasına kaldırılır.
El bir hançerin kabzasını tutar gibi, ve avuç
içi dışarıya bakar durum da tutulm aktadır.
D irsek, sol om zun yüksekliğinde ve onun
kırk beş derecelik açı ile gerisine düşen bir
noktada, arkaya doğru yay çizerek bir darbe
yapar (res. 423). S onra kol aynı yay üzerin­
de dönüp başlangıç noktasına bir darbe in­
dirir.
Aynı hareket öteki kolla tekrarlanır.
R esim 4 2 3
ERKLİK DİZİSİ 233

İkinci Grup:

Tendon Enerjisini O daklam a için Sihirli geçişler

11. Elleri K avuşturm a


Her iki önkol öne, göbek hizasına getirilir.
Bükülii dirsekler göğüs kafesine değdi-de-
ğecek konum dadır. Eller kavuşturulur; sol
el üsttedir. Her iki elin parm akları, öbür eli
sıkıca kavrar (res. 424). K olların ve sırtın
tüm kasları kasılm ıştır. Sonra gergin kaslar
gevşetilerek eller konum değiştirir; sağ el
solun üzerine çıkar; bunu avuç içinde, par­
m akların dibindeki sert kısm ı dönm e yüze­
yi olarak kullanıp birbirlerinden ayrılm a­
dan yaparlar; sonra kol ve sırt kasları yeni­
den kasılır. Resim 424
Aynı hareketler, bu kez sol el üstte ol­
m ak üzere başlanarak tekrar edilir.

12. Sol ve Sağ Beden K avuşturm ası


Ö nkollar gene bedenin önüne, göbek hiza­
sına getirilir. A ncak bu kez, sağ önkol kal­
ça ile düz bir çizgi üzerinde uzatılm ıştır.
Sağ önkol göğüs kafesine yakın konum da
tutulurken, sol önkol, dirseği bedenden
uzak olarak, sol eli sağ elin üzerine kavuş­
turur. Kolların, sırtın ve karın bölgesinin
kasları gerilerek, her iki elin avuç ve par­
m aklarına büyük güç uygulanır. G erginlik
gevşetilir, eller birbirlerinin avuçları ü ze­
Resim 425
rinde döner; bu arada bedenin sağından so­
luna doğru geçerler. O rada, aynı kasları kullanarak, tekrar g ü ç­
lü bir şekilde kavuşurlar; bu kez sağ el üsttedir (res. 425).
Bu konum dan başlanarak aynı hareketler yinelenir.
234 SİHİRLİ GEÇİŞLER

13. İki B edenin K eskin D önüşü


E ller bel hizasında ve sağa doğru kavuştu­
rulur. Sol el sağ elin üstündedir. Bu sihirli
geçişte, ellerin sıkılışı bundan önceki iki
geçişte olduğu kadar kuvvetli değildir; çü n ­
kü bu kez istenen, o iki geçişteki keskin
darbelerden çok, iki bedenin keskin bir dö­
nüşüdür.
K avuşturulm uş eller önden arkaya gidip
başladığı yerde son bulan, sağa doğru kü­
çük bir daire çizerler. Ü stte oluşundan dola­
yı sağ el yöneten durum da olduğu için, çi­
zilen daire, elleri önce dışarıya, sağa doğru,
Resim 426
ve bir halka biçim inde bedenin sağ yanına
doğru iten sol elin itici gücü izlenerek yapılır (res. 426).
Sonra kavuşturulm uş eller bedenin önünden sol tarafa
doğru geçerler. O rada gene sol elin itici gücü izlenerek bir da­
ire daha yapılır. Ü stte olduğundan, sol el önce geriye, dışa, so­
la doğru, ve başladığı yere geri dönm ek üzere ötekini çekerek
yönlendirir (res. 427).
Aynı hareketler dizisi, sağ elin öncülüğünde, belin sol ya­
nında başlanarak tekrarlanır. Bu kez daireyi çizm ek için sağ
elin itici gücü izlenir; önce sola, sonra arkaya gidilerek, başla-

R esim 4 2 7 R esin i 4 2 8 R esim 4 2 9


ERKLİK DİZİSİ 235

nıhın yere geri dönülür (res. 428). K avuşturulm uş eller bedenin


önünden belin sağ yanına geçer. O radan, öncülük eden elin iti­
ci güciinii izleyerek arkaya doğru çekilir; sonra sağa, ve niha­
yet başladıkları yere geri gelerek bir daire çizm iş olurlar (res.
429). D aireler yapılırken gövdenin keskin biçim de yana doğru
dönm esi önem lidir. B acaklar aynı konum da tutulur; dönüşü
dengelem ek için dizler kırılmaz.

14. K avuşturulm uş E nerjiyi D irsek ve Ö nkol ile İtm e


Eller sağ tarafta, om uz hizasında kavuşturulur. Sağ kolun üst
kısmı göğse sıkıca bastırılm ış, dirsek, önkol dik konum da du­
racak şekilde keskince bükülm üştür. Sağ elin ayası yukarıya
bakacak şekilde, elin arkası da önkolla doksan derecelik bir açı
oluşturacak biçim de tutulur (res. 430).
Sol kolun dirseği sol om zun önünde, doksan derecelik açı
yapacak konum da uzatılm ıştır. İki el güçlü bir şekilde kavuştu­
rulur (res. 431). Sağ kol dirseğini epeyce düzelterek sol kolu
öne doğru iter. K avuşturulm uş eller öne doğru itilirken, aynı
anda sol om uz ve kürek kem iği de sol dirsekle doksan derece­
lik açı oluşturacak biçim de öne itilirler (res. 432). Sağ kol, sol
eli ilk konum una geri çeker.
Eller avuçlar üzerinde döndürülerek sola aktarılır— aynı
hareketler orada tekrarlanır.

R esim 4 3 0 R esim 43 / R esim 432


236 SİHİRLİ GEÇİŞLER

15. K avuşturulm uş EJlerle K ısa S aplam a


E ller tıpkı bir önceki sihirli geçişte olduğu gibi, sağ tarafta k a­
vuşturulur. A ncak bu kez eller bel hizasındadır; sağ kol, sol ko­
lu ağır ağır öne doğru itm ek yerine, hızla bir delm e hareketi ya­
par (res. 433). Bu, kol ve sırt kaslarının kasılm asını gerektiren
güçlü bir harekettir. O labildiğince geriye itilm iş olan sol dirse­
ğin itm e gücünü arttırm ak ister gibi, kavuşturulm uş eller kuv­
vetli biçim de sola geçirilir (res. 434). K avuşturulm uş eller, san-

Resinı 433 Resim 434

ki olabildiğince geriye atılm ış sağ dirseğin güçlü hareketini ge­


ne desteklem ek içinm iş gibi, bedenin önünü çevreleyerek sağa
geçer.
Aynı hareketler dizisi, sağ elin öncülüğünde, ve sol yanda
başlanarak uygulanır.
K avuşturulm uş eller öne doğru saplam a yaparken, alttaki
elin yönü saptadığını, am a gücü sağlayanın üstte bulunan öncü
el olduğuna dikkat etm ek önem lidir.

16. E nerjiyi K avuşturulm u ş E llerle Sarsm a


E ller sağa doğru kavuşturulur; sağ dirsek, ve kolun üst kısm ı,
göğüs kafesinin yan tarafına yaslanm ış durum dadır. Sağ kolun
dirseği, uzatılm ış sağ önkola doksan derecelik açıdadır. Sol gö­
ğüs kasına m esafesi düz bir çizgi oluşturan sol dirsek de dok-
ERKLİK DİZİSİ 237

Resim 435 Resim 436 Resim 4 3 7 Resim 438

san derecelik açıdadır (res. 435). Sağ kol, dirseklerin yerini


doksan dereceden kırk beş derecelik açıya inecek şekilde de­
ğiştirerek sol kolu kaldırır. K avuşturulm uş eller sağ om uz h iza­
sına ulaşır (res. 436). Sonra yalnız bileğin oluşturduğu çok k ı­
sa bir hareketle sarsılırlar. K avuşturulm uş eller aşağıya vurur,
ancak bunu bulundukları konum un hizasını bozm adan yaparlar
(res. 437). Oradan, eller belin yakınında sol yana çekilir; bunu
sol dirsek arkada çıkıntı oluşturacak şekilde güçlü bir hareket­
le yapar (res. 438). B ilekler döndürülür— eller birbiri üzerinde
dönerek konum larını ters çevirir. Aynı hareketler solda yinele­
nir.

17. Ener jiyi D izlerle


Sarsm a
E ller sağda, uyluk
y an ın d a k a v u ştu ru ­
lur. Sol elin baskısıy­
la denetim de tutulan,
ve bileğin bir dön ü ­
şüyle biraz daha dik­
leşen alttaki sağ eli
destekleyerek, hafif­
çe konum değiştirir­
ler (res. 439). Resim 439 Resim 440

i
238 SİHİRLİ GEÇİŞLER

H er iki el, dizlerin dış yüzeyini izleyerek sola doğru döner, ve


bileklerin aşağıya doğru çekişiyle etkisi artan bir darbe indirir
(res. 440).
Eller birbirinin avuçları üzerinde dönerek konum değişti­
rir— aynı h areketler soldan sağa doğru tekrarlanır.

18. Bir E nerji Ç ivisini A şağı Sürm e


E ller göbekten otuz santim etre açıkta, ve sol
ile sağ beden arasındaki ayrım çizgisinin
tam üzerinde bir noktada, sol el öncü olacak
biçim de dikine kavuşturulur. H er iki el, ön­
kollar kım ıldatılm adan bilekler bükülerek
yapılan h afif bir sarsılışla iiç-beş santim etre
yukarı kaldırılır. Sonra bileklerin aynı sar­
sıntısıyla aşağıya indirilirler (res. 441).
Bu sihirli geçiş, derinlerdeki karın kasla­
rını çalıştırır. Sağ elin öncülüğünde aynı ha­
Resim reketler tekrar edilir.

19. Elleri Bir B alta gibi K ullanm a


Eller sağda kavuşturulur. H er ikisi om uz hizasına kaldırılır
(res. 442). S onra sol kalça hizasına inecekleri çaprazlam a bir

R esim 4 4 2 R e sim 4 4 3
ERKLİK DİZİSİ 239

darbe yaparlar (res. 443).


Aynı hareketler solda yapılır.

20. Bir Enerji Çivisini Ç ekiçlem e


Eller sağda kavuşturulur. G övdenin sağa
doğru döniişii ile desteklenerek, om uz h iza­
sına kalkarlar. Eller, sağ om zun önünde k ü ­
çük bir dik daire çizerek, iki bedenin arasın­
daki ayrım çizgisine, ve aşağıya, bel hizası­
na iner— orada sanki bir enerji çivisini çe-
kiçlerler (res. 444).
Aynı hareketler sol yanda uygulanır. Resim 444

Üçüncü Grup:

Dayanm a Gücü O luşturm a için Sihirli geçişler

21. Enerjiyi Bir Yay Biçim inde K esm e


Eller sağ tarafta, kalça kem iğinin kenarına
sıkıca bastırılarak kavuşturulur. Sol el, sağ
elin üstündedir. Sağ dirsek geriye doğru çı­
kıntı oluşturm uştur— sol önkol m idenin
üzerindedir. Kavuşturulm uş eller, bedenin
önündeki bölgede sanki ağır bir m addenin
içinden geçer gibi, güçlü ve geniş bir dar­
beyle yay biçim inde enine bir dilim lem e h a­
reketi yapar. Eller bir bıçak, kılıç, ya da be­
denin önündeki katı bir m addeyi yaran kes­
kin bir araç tutuyorm uş gibidir (res. 445).
Kol, karın, göğüs, ve sırt kaslarının tüm ü
kullanılm aktadır. B acak kasları, harekete
denge sağlam ak üzere gerilmiştir. Sol tarafta eller döndürülür.
Sağ el üste çıkıp yönetim i alarak, güçlü bir kesm e daha yapılır.
240 SİHİRLİ GEÇİŞLER

22. E nerjiyi Bir K ılıç K esm esi ile B içm e


E ller sağ om zun önünde, sol el sağ elin üzerinde olm ak üzere
kavuşturulur (res. 446). B ileklerin ve kolların güçlü bir sarsılı­
şı ile eller yaklaşık otuz santim etre kadar öne çıkarak kuvvetli

Resim 446 Resim 4 4 7

bir darbe vurur. O radan, solda, om uz hizasında bir noktaya


doğru kesm e yaparlar. Sonuç, sert bir m addeyi kılıçla kesm eyi
andıran bir harekettir. Sol tarafta o noktadan sonra kollar döne­
rek konum değiştirir— bu arada kavuşm uş
durum larını bozm azlar. Sağ el yönetim i
alarak üste çıkar; sağ om zun yaklaşık alt­
m ış santim etre önündeki bir noktaya bir
kesm e daha yapar (res. 447).
E llerin başlangıç konum u değişti­
rilerek, hareketler solda başlar.

23. E nerjiyi Ç apraz Bir K esm eyle B iç­


me
K avuşturulm uş eller sağ kulak hizasına
kaldırılıp, bedenin önünde bulunan katı bir
m addeyi bıçaklam ak isterm işçesine, ileri­
R esim 4 4 8 ye itilir (res. 448). O radan, sol dizkapağı-
ERKLİK DİZİSİ 241

nın yaklaşık otuz santim etre yanında bir noktaya bir biçm e ha­
reketiyle inerler (res. 449). O noktada, eller bileklerden döne­
rek yer değiştirir— sağ el üste çıkıp yönetim i alır. Ellerin tutar
gibi göründüğü kesici araç, sanki soldan sağa doğru biçm e
yapm adan önce, dizlerin dış çizgisini izleyerek yön değiştiri-
yorm uş gibidir (res. 450).
Eller yer değiştirir, ve bu kez soldan başlanarak tüm sıra
tekrarlanır.

Resini 449 Resini 450

24. Ener jiyi Sağ O m uzdan Sol D ize Taşım a


K avuşturulm uş eller sağ tarafta, bel hizasında tutulur. A ğır ağır

R esim 4 5 1 R esim 452


242 SİHİRLİ GEÇİŞLER

konum değiştirirler; bunu, sol elin baskısıyla tutulan sağ bile­


ğin bu dönüşü ile hafifçe dikleşen alttaki sağ elin desteğinde
yaparlar. E ller hızla sağ tarafta, başın üzerinde bir noktaya kal­
dırılır (res. 451). D irsekle yönetilerek, büyük bir güçle om uz
hizasına indirilirler. O radan çapraz bir kesm e ile, dizkapağının
sol tarafından yaklaşık otuz santim etre açıklıkta bir yeri biçer­
ler. D arbe, bileklerin aşağıya doğru hızlı bir dönüşüyle destek­
lenir (res. 452).
E ller dönerek konum değiştirir— tüm sıra bu kez soldan
başlanarak tekrar edilir.

25. E nerjiyi D izlerin Yanında K am çılam a


E ller belin sağ yanında kavuşturulur (res. 453). G övde hafifçe
öne eğilirken, eller güçlü bir darbeyle aşağıya, dizlerin hizası­
na indirilir. D izlerin önünde sağdan sola doğru bir yay çizer,
dizkapağının sol yanm a on santim etre uzaklıkta bir noktada
dururlar (res. 454). Sonra kavuşturulm uş eller sağ dizin sağ ta­
rafında, beş-altı santim etre açıklıkta bir noktaya güçlü bir şe­

Resim 453 Resim 454

kilde geri çekilirler. H er iki kesm e darbesi de, bileklerin kuv­


vetli şekilde sarsılm asıyla desteklenir.
Aynı hareket belin sol yanında başlanarak uygulanır. Bu
sihirli geçişi doğru biçim de uygulayabilm ek için, uygulayıcıla­
rın kol ve bacak kaslarından ziyade derinlerdeki karın kasları­
nı çalıştırm aları gereklidir.
ERKLİK DİZİSİ 243

26. Enerjiyi K azm a Çubuğu


K avuşturulm uş eller m idenin önünde tu tu ­
lur; sol el üstte ve yönetim dedir. S onra m i­
denin önünde, iki bedeni ayıran çizginin
üzerinde dik bir konum a getirilirler. Hızlı
bir hareketle, aynı çizgiyi izliyorm uş gibi
başın üzerinde bir noktaya kaldırılırlar.
O radan, sihirli geçişin başladığı yere düz
bir çizgi üzerinde bir darbe indirirler (res.
455). Eller yer değiştirir, sağ el yönetim i
alır, ve hareket tekrarlanır. Don Juan bu h a­
rekete enerjiyi bir kazm a çubuğuyla hare- RCSnn 45Ş
kete geçirm e, diyordu.

27. Büyük Biçm e


K avuşturulm uş eller, harekete belin sağ yanından başlar. Sağ
om uz üzerinden, hızla başın üzerine kaldırılırlar (res. 456). Bi­
lekler güç kazanm ak için geriye doğru bir sarsılm ayla bükü­
lür— sonra, güçlü bir çapraz darbe, bedenin önünde, sanki ince
bir tabakayı yarıyorm uş gibi enerjiyi biçerek iner. D arbe sol di­
zin on santim etre solunda bir noktada sona erer (res. 457).
Aynı hareket soldan başlanarak yinelenir.

R esim 4 5 6 R e sim 4 5 7
244 SİHİRLİ GEÇİŞLER

28. Balyoz
Eller, sol elin öncülüğünde, m idenin önünde, sol ile sağ beden­
leri ayıran dikey çizginin üzerinde kavuşturulur. Avuçlar bir an
için dikey k o num da tutulur, sonra sağ bedene getirilir, oradan
boynun yanında da bir an duraksayıp, ağır bir balyoz tutuluyor-

Resirn. 4 5 8 Resini 459

m uş gibidi, başın üzerine çıkarılır. E ller başın üzerinde telaşsız


ve güçlü bir »şekilde sallanır (res. 458), ve harekete başladıkla­
rı noktaya getirilip dururlar; ellerin kendisi
sanki tam olarak ağır bir balyozm uş gibidir
(res. 459).
E ller yer değiştirir— aynı hareketler solda
başlar.

29. B ir E nerji H alkası K esm e


Bu sihirli geçişe başlam ak için eller sağ
om zun yanında kavuşturulur (res. 460).
S onra dirseği tam uzatm adan sağ kolun gi­
debildiği yere kadar, ileriye doğru itilirler.
O radan, kavuşturulm uş eller sanki gerçek­
ten kesici bir araç tutuyorlarm ış gibi, bede­
nin genişliğinde bir halkayı sağdan sola
doğru keserler. Bu hareketi yapm ak için,
ERKLİK DİZİSİ 245

iistte, ve öncü olan sol el, halkanın soldaki


dönüşüne geldiğinde konum değiştirm elidir;
eller birbirinden ayrılm adan halkanın dönü­
şünde ters çevrilerek sağ eli üste çıkarır, ve
yönetim i alm asını sağlar (res. 461), sonra da
halkayı çizm eyi tam am larlar.
Aynı hareketler dizisi, solda ve sağ elin
öncülüğünde başlanarak tekrar edilir.

30. İleri-G eri B içm e


E ller sağda, sol elin öncülüğünde kavuşturu­
lur. G üçlü bir darbeyle öne, göğsün yaklaşık
altm ış santim etre önüne doğru itilirler. S on­ Resini 461
ra, sanki bir kılıç tutuyorlarm ış gibi, dirsek­
leri tam olarak uzatm adan kolların onlara izin verdiği yere ka­
dar sola doğru giderek biçm e hareketi yaparlar (res. 462). O ra­
da, eller konum larını değiştirir. Sağ el yönetim i alır, ve bir kar-
şı-biçm e yapılır; hareket eli gidebildiğince sağa, bu sihirli ge­
çişin başladığı noktanın beş-altı santim etre sağında bir noktaya
dek götürür (res. 463).
Aynı hareketler dizisi solda, ve sağ elin öncülüğünde baş­
lanarak tekrar edilir.

R esini 462 R esini 463


Altıncı Dizi
Belirli Sihirli Geçişlerle Birlikte
Kullanılan Aygıtlar

D aha önce de belirtildiği gibi, eski çağ M ek sik a’sı şam anları
tendon enerjisi, dedikleri güce özel bir önem veriyorlardı. Don
Ju an ’m dediğine göre, yaşam enerjisinin beden boyunca ten-
donlar tarafından oluşturulm uş özel bir yol üzerinde hareket et­
tiğini öne sürm ekteydiler.
D on Ju a n ’a tendon derken kastettiği şeyin kasları kem ik­
lere bağlayan doku olup olm adığını sordum .
“Tendon enerjisini nasıl açıklayacağım ı bilem iyorum ,”de-
di. “B asit olduğu için kullanım yolunu izlem ekteyim . Çok ay-
B E L İR L İ S İ H İ R L İ G E Ç İ Ş L E R L E B İ R L İ K T E K U L L A N I L A N A Y G I T L A R 247

rıntıya inm ezsek, tendon enerjisinin ne olduğunu anlıyorsun,


değil m i?”
“Belli belirsiz biçim de, evet, don Ju an ,” dedim . “K afam ı
karıştıran, senin tendon sözcüğünü kem iklerin olm adığı yerler­
de, örneğin karın bölgesinde de kullanm an.”
“Eski büyücüler,” dedi, “ boyundan aşağıya, göğüs ile kol­
lara, ve om urgaya inen derinlerdeki kaslar boyunca devinen bi
enerji akım ına tendon enerjisi adını verdiler. G öğüs kafesinin
kenarından uyluğa kadar giderek üst ve alt batın bölgesini kat
ediyor, ve oradan ayak parm aklarına uzanıyor.”
“ Bu akım başı kapsam ıyor mu, don Ju an ?” diye sordum ,
hayretler içinde. B ir batılı olarak, bu türden herhangi bir şeyin
beyinden kaynaklanacağını bekliyordum .
“H ayır,” dedi, kesin bir ifadeyle, “başı kapsam ıyor. B aştan
gelen, farklı bi tür enerji akım ıdır; sözünü ettiğim o değil. B ü­
yücülerin en zorlu hünerlerinden biri, en sonunda, başlarının
üzerinde yer alan enerjinin m erkezinde var olan şey ne ise onu
dışarı atıp, bedenlerinin geri kalanındaki tendon enerjisini ora­
ya dem irlem eleridir. A m a bu, kusursuz bi başarı örneği. Şu an­
da elim izde olan, senin örneğinde olduğu gibi, boynun baş ile
birleştiği yerde başlayan tendon enerjisinin sıradan durum udur.
Bazı durum larda tendon enerjisi elm acık kem iklerinin altında
bi yere kadar yükselebilir; am a asla o noktadan yukarıya çıka­
maz.
“Bu enerji,” diye devam etti, don Juan, “ daha iyi bi ad b u ­
lam adığım için tendon enerjisi, dediğim bu enerji, sonsuzluğa
yolculuk eden, ya da etm ek isteyenlerin yaşam ında dehşetli bi
ihtiyaçtır.”
Don Juan, tendon enerjisinden yararlanm ada geleneksel
başlangıcın, eski çağ M eksika’sı şam alılarınca iki yönlü kulla­
nılan biıtakım basit aygıtlar ile oluştuğunu söylüyordu. B unlar­
dan biri, tendon enerjisinin belirli m erkezlerinde bir titreşim et­
kisi yaratm ak, ötekiyse aynı m erkezler üzerinde bir basınç etki­
si oluşturm ak içindi. A çıklam asına göre o şam anlar, titreşim et­
kisinin, hareketsizleşen enerjinin çözülüp serbest kılınm ası için
bir araç olduğunu düşünüyorlardı. İkinci etki olan basıncın ise,
enerjiyi yayarak dağıtm ak için araç olduğu kabul ediliyordu.
248 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Ç ağdaş insan için bilişsel bir çelişki gibi görünen bu ger­


çek— tutulan bir şeyi titreşim in gevşeteceği, basıncın ise onu
yayacağı gerçeği— don Juan tarafından derinlem esine vurgu­
lanm ıştı; o, öğrencilerine dünyadaki bilişim iz içinde bize doğal
görünenlerin enerji akışı söz konusu olduğunda hiçbir şekilde
doğal olam ayacağını öğretm işti. G ünlük yaşam ın dünyasında,
diyordu, insanoğlu herhangi bir şeyi bir darbe ile ya da basınç
uygulayarak kırar, ve titreştirerek yayar. A ncak bir tendon m er­
kezinde takılıp kalm ış olan enerji, titreşim yoluyla akışkan kı­
lınm alı, ve sonra basınç uygulanm alı ki akm aya devam edebil­
sin. B edendeki enerji noktalarına bir ön hazırlayıcı olan titre­
şim uygulam adan, doğrudan bastırm a fikri don Juan M atu s’u
dehşete düşürüyordu. İddiası, sıkışıp kalm ış olan enerjinin,
üzerine baskı uygulandığında daha da haıeketsizleşeceği idi.
Don Juan öğrencilerini iki basit aygıtla başlatm ıştı. Eski
çağlardaki şam anların bir çift yuvarlak çakıl taşı, ya da kuru­
m uş tohum kesesi arayıp bulduklarını, ve bunları, belirli aralık­
larla tendon yolu üzerinde takılıp kaldığına inandıkları bedenin
enerji akışını m anipüle etm ede destek olacak titreşim ve basınç
aygıtları olarak kullandıklarını anlatıyordu. A ncak şam an uy­
gulayıcıların norm alde kullandıkları çakıl taşları çok sert, to­
hum keseleri de fazla kırılgandı. O şam anların ısrarla aradıkla­
rı öbiir nesneler, sırtüstü yattıklarında karınlarındaki belirli ten­
don enerjisi bölgelerine koyacakları el büyüklüğünde düz taş­
lar ya da sert tahta parçalarıydı. Bu bölgelerin ilki göbeğin he­
m en altında; bir öbürü göbeğin hem en üstünde, bir başkası da
güneş sinirağı bölgesindedir. Taşlar ve benzeri nesnelerin kul­
lanım ındaki zorluk, bunların yaklaşık vücut ısısına uyacak şe­
kilde ısıtılm aları yahut soğutulm aları gereğidir; üstelik bu nes­
neler genellikle çok serttirler; kayar ve sabit durm azlar.
Tensegrity uygulayıcıları, eski çağ M ek sik a’sı şam alıları­
nın aygıtlarına eşdeğer ve çok daha iyi araçlar buldular: bir çift
top, ve küçük, yuvarlak, ve yassı bir deri ağırlık. Toplar şam alı­
ların kullandıklarıyla aynı ölçülerde; am a hiç kırılgan değiller;
bir seram ik alaşım ıyla takviye edilm iş Teflon karışım ından ya­
pılmışlar. Bu karışım toplara sihirli geçişlerin hedefleriyle tü­
m üyle uyum lu bir ağırlık, sertlik, ve pürüzsüzlük sağlıyor.
B E L İR L İ SİHİRL İ G E Ç İ Ş L E R L E B İ R L İ K T E K U L L A N I L A N A Y G I T L A R 249

Ö bür aygıt; deri ağırlık, tendon enerjisi m erkezleri üzerin­


de sıkı bir basınç yaratm ak için en ideal araç olarak saptandı.
Taşların aksine, bedenin dış çizgilerine uyum sağlayabilecek
bir esnekliğe sahip. Deri yüzeyi, ısıtılıp soğutulm aya ihtiyaç
gösterm eden doğrudan bedenin üzerine konabilm esini m üm ­
kün kılıyor. A ncak en dikkate değer özelliği, ağırlığı. R ahatsız­
lık verm eyecek kadar hafif, ve karındaki m erkezlere baskı uy­
gulayarak içsel sessizliği geliştiren belirli birtakım sihirli geçiş­
lere destek olacak kadar da ağır. D on Juan M atu s’un dediğine
göre, yukarıda belirtilen üç bölgeden herhangi birine yerleştiri­
len bu ağırlık, kişinin enerji alanlarının bütünlüğünü faaliyete
geçirir, ve bu içsel söyleşinin anlık olarak kesilm esi anlam ına
gelir ki, içsel sessizliğin ilk adım ı da budur.
Belirli sihirli geçişlerle birlikte kullanılan çağdaş aygıtlar,
doğalarından ötürü iki bölüm e ayrılır.

Birinci Bölüm

Bir aygıtın yardım ıyla uygulanan sihirli geçişlerin bu ilk bölü­


mü, Teflon toplarla desteklenen on altı sihirli geçişten oluşur.
Bunların sekizi sol kol ve bilek üzerinde; öbür sekizi ise kara­
ciğer ile safrakesesi, pankreas ile dalak, burun kem eri, şakak­
lar, ve başın tepesi üzerindeki noktalarda uygulanır. Eski çağ
M eksika’sı büyücüleri, ilk sekiz sihirli geçişi sağ bedenin h ak ­
sız egem enliği altında bulunan sol bedenin bundan kurtulm a­
sında ilk adım sayıyorlardı.

1. Birinci hareket, sol kolun pazısındaki ana tendonun dış


kısm ına aittir. O çukur noktaya bir top konup h afif bir baskıy­
la öne arkaya yuvarlanarak titreşim sağlanır (res. 464, 465).
2. İkinci harekette, sağ elin çukur avucuna bir top konarak,
başparm ak tarafından güvenli bir şekilde tutulur (res. 466). Sol
bilekten başlanıp, bir el genişliği kadar m esafeye sürülerek gö­
türülen topa sıkı am a h afif bir basınç uygulanır (res. 467). Top,
bileğin tendonları ile oluşturulm uş bir kanal üzerinde öne arka­
ya yuvarlanır (res. 468).
250 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 466 Resim 46)7 Resim 468

3. Top, sol önkolda, bilekten bir el genişliği uzaklıkta bir


noktaya hafifçe bastırılır (res. 469, 470).
4. Sağ elin işaretparm ağıyla, sol kolun bileğinde, önkol ke­
m iğinin baş kısm ı yanında bir noktaya ölçülü bir basınç uygu­
lanır (res. 471). Sağ başparm ak eli bileğin içinde sabitler (res.
472), ve arkaya öne hareket ettirir (res. 473, 474).
5. Top, sol pazıdaki tendonun iç kısm ına konarak, h afif bir
basınçla titreştirilir (res. 475, 476).
B E L İR L İ S İH İR L İ G E Ç İ Ş L E R L E B İ R L İ K T E K U L L A N I L A N A Y G I T L A R 251

Resim 4 7 ! Resim 472 Resim 473 Resim 4 7 4

6. Dirseğin arkasında, sol taraftaki çukur noktaya bir titre­


şim uygulanır. Sol elin ayası çevrilerek o bölgenin azam i şekil­
de açılm ası için dışa döndürülür (res. 477). Top o nokta üzerin­
de yuvarlanarak ovuşturulur.
7. Sol kolun üst kısm ının ortasında, kol arkası kasının k e­
m ikle birleştiği yerdeki çukur noktaya ölçülü bir basınç uygu­
lanır (res. 478, 479).
8. Sol dirsek keskin biçim de bükülerek öne doğru çevrilir;
böylece sol kürek kem iğinin tüm sol bedene tendon enerjisi
252 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 47 8 Resim 4 7 9 Resim 480

yaym asını sağlar (res. 480).

B irinci bölüm ün öbür sekiz sihirli geçişi bedenin üst kısm ına,
ve üç enerji m erkezine aittir: safrakesesi ile karaciğer, pankre­
as ile dalak, ve baş.
9. T oplar iki elle tutulur, göğüs kafesinin yan kısım larının
hem en altında, karaciğer ile pankreasın yanlarında bastırılır, ve
derinlem esine yukarıya doğru itilir; ancak bu yalnızca hafif bir
basınç uygulanarak yapılır (res. 481). S onra toplar o bölgelerin
B E L İR L İ S İH İR L İ G E Ç İ Ş L E R L E B İ R L İ K T E K U L L A N I L A N A Y G I T L A R 253

Resim 4 8 1

üzerinde sıkıca, am a h afif biçim de titreştirilir.


10. Sağ elle tutulan top, hafif bir basınçla, kaşların arasın­
da, sinüsün tam üzerindeki bölgeye konur— orada titreştirilir
(res. 482).

Resim 482

11. Her iki top şakaklara konur— hafifçe titreştirilir (res.


483).
12. Sağ elle tutulan top başın tam üzerine konur— orada
titreştirilir (res. 484).
13-16. Aynı dizi tekrarlanır; ancak titreştirm ek yerine, top­
lar aynı enerji m erkezlerinin üzerine bastırılır. Bu ikinci grup
254 SİHİRLİ GEÇİŞLER

Resim 483 Resim 484

hareket esnasında, her iki top göğüs kafesinin yanlarına, kara­


ciğer ve pankreasın üzerine basınç yaparlar. Sonra sol elle tu­
tulan top sinüsün üzerindeki bölgeye bastırılır. H er iki top da
şakaklar üzerine basınç yaptıktan sonra, sol elle tutulan top ba­
şın üzerine bastırılır.

İkinci Bölüm

İkinci bölüm , tendon enerjisinin daha geniş bir bölgesi üzerin­


de sıkı bir baskı oluşturm ak için deri ağırlığın kullanım larını
içerir. Deri ağırlık ile birlikte yapılan iki sihirli geçiş vardır.
Bu iki sihirli geçiş için el hareketleri, burada uygulayıcı
ayakta durur konum dayken gösterilm iştir. Bu geçişlerin asıl
uygulam ası, sırtüstü yatar durum da, ve deri ağırlık göbeğin he­
men yukarısında iken; ya da, ağırlığın onların üzerine konm a­
sı daha rahat ise, göbeğin hem en altında ya da güneş sinirağı
bölgesinin yukarısında bulunan karındaki öbür iki nokta seçe­
neğinden birinin üstündeyken yapılır.

17. G öğüs Ç evresin deki Beş Sessizlik N oktası


H er iki elin küçük parm akları göğüs kafesinin kenarlarında,
göğüs kem iğinin ucuna yaklaşık beş santim etre m esafede; baş-
B E L İR L İ S İH İR L İ G E Ç İ Ş L E R L E B İ R L İ K T E K U L L A N I L A N A Y G I T L A R 255

parm aklar da göğüs üzerinde m üm kün ol­


duğu kadar yukarıya uzatılm ış biçim de yer­
leştirilir. K alan üç parm ak, başparm ak ve
küçük parm ak arasındaki bölgede eşit ara­
lıklarla yayılm ış durum dadır. Her iki elin
tüm parm aklarıyla titreştirici bir güç u ygu­
lanır (res. 485).

18. G öğüs K afesi ile K alça K em iğinin


Tepesi A rasındaki O rta N oktayı B astır­
ma
Her iki elin küçük parm ağı ve yüziikpanna- Resim 485
ğı kalçaların üzerindedir; bu arada başpar­
m aklar her iki yanda, göğüs kafesinin alt
kenarlarında durm aktadır. Bu iki noktaya
hafif baskı uygulanır. İşaret parm akları ve
ortaparm aklar kalçaların tepesi ile göğüs
kafesinin kenarı arasındaki orta noktalara
kendiliğinden bastırır (res. 486).

Resim 486
Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında liğin

5. Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir.

………SON……..
Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız.
Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan
Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım.
Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi
Beğenirseniz
Kitapçılardan Almanızı Ya Da E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm.
Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir
Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir.
Benim Bu Kitaplar Da Herhangi Bir Çıkarım Ya Da Herhangi Bir Kuruluşa Zarar
Verme Amacım
Yoktur.
Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz.
Daha Sonrası
Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır.
1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı
2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi
3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur
4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız
Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz
5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne
Yazmanızı
Tavsiye Ederiz
Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından
www.CepSitesi.Net - www.MobilMp3.Net - www.ChatCep.Com -
www.İzleCep.Com
Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem
Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp Ebook Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı
Gösterin.
Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler
Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım .
Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı
Gerçek Adreslerinden Takip Ediniz.
Not Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki
Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin.
Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi YönetimeBildirin
Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara.
By-Igleoo www.CepSitesi.Net

You might also like