You are on page 1of 122

C E P Ü N İ V E R S İ T E S İ

Anarşizm HENRI ARVON

İletişim Yayınları • PRESSES UNIVERSITAİRES DE F r a n c e


C E P Ü N İ V E R S İ T E S İ

Anarşizm
Uanarchisme
HENRI ARVON
Paris X Ühiveraitesi'nde Öğretim Üyesi

Çeviren
AHMET KOTİL

iletişim Yayınları • Presses Universttaires de France


İletişim Yayınları »PRESSES Un iv e r s it a ir e s DE FRANCE
C E P Ü N İ V E R S İ T E S İ
İletiyim Yayıncılık A.Ş. Adına Sahibi: Murat 8elge
Banal Yayın Yftnatmanl: Fahri Aral
Yayın Y6natmanl:Erkan Kayılı
Yayın Danışmanı: Ahmet Insel
Yayın Kurulu:
Fahri Aral, Murat Belge, Tanıt Bora, Murat Gûltekîngil,
Ahmet Insel. Erkan Kayılı, Ümit Kıvanç,
Tuflrul PaşaoOlu, Mete Tunçay.
BAraal Tatarım: Ümit Kıvanç
Dizgi va Sayfa Dfizanl: Hüsnü Abbas - İsmail Abbas
Batkı: Şefik Matbaası (İç) / Seda Matbaası (kapak)
Dabıtım: Hür Basın Dağıtım A.Ş.
İletişim Yayıncılık A.Ş. - Cep Üniversitesi 17 • ISBN 975-470-097-4
1. Basım • İletişim Yayınları, Şubat 1991.
Şubat 1987 Tarihli 9. Baskısından Çevrilmiştir.
© Ûue sals-Je?, Presses Universitaires de France, 1951
108, Boulevard Saint-Germain, 75006, Paris-France
© İletişim Yayıncılık A.Ş., 1991
Klodfarer Cad. İletişim Han. No:7 34400
Caflatofllu-İSTANBUL. Tel: 516 22 60 * 61 * 62

YAZARIN DİĞER ESERLERİ

Le bouddhlsme, Paris, PUF, 19$1.


Aux sources de rexJstentiallsme: Max Stirner, Paris, PUF, 1954.
Le marxisme, Librairie Armand Colin, 1955.
Ludwig Feuerbach ou la Transformation du sacr6t Paris, PUF, 1957.
La philosophle du travail, Paris, PUF, 1961.
Ludwlg Feuerbach, Paris, PUF, 1964.
Mlchel Bakounine ou la Vie contre la Science, Paris, Editions Seghers, 1966.
L'athĞIsme, Paris, PUF, 1967.
Georges Lukacs ou le Front popuiaire en littörature , Paris, Editions Seg­
hers, 1968.
La philosophle allemande, Paris, Editions Seghers, 1970.
L festhûtique mantiste, Paris. PUF. 1970.
Linine, Paris, Editions Seghers, 1970.
Le Bouddha. Paris, PUF, 1972.
Bakounine. Absolu et RĞvolutİon, Paris. Editions du Cerf, 1972.
Max Stirner. Le Faux Principe de nötre Ğducation ou rhumanisme et le ria *
lisme. L ’Anticritigue , Paris. Aubier-Montaigne, 1973.
Max Stirner ou L 'expörlence du nöant, Paris, Editions Seghers, 1973.
Legauchlsme, Paris, PUF, 1977.
Les Juifs et l'idâologle, Paris, PUF. 1978.
L ’anarchisme au 20. s lic le , Paris, PUF, 1979.
L'autogestion , Paris, PUF, 1980,
La Rivolte de Cronstadt, Paris, Editions Comp!exe, 1980.
Önsöz

Günümüzde bilgi bir yandan en önemli değer haline gelirken


diğer yandan da artan bir hızla gelişiyor, çeşitleniyor. Ama kat­
lanarak büyüyen bilgi üretiminden yararlanmak, özellikle gün­
delik yaşam kaygılarının baskısı altında, zorlaşıyor. Her şeye
rağmen bilgiye ulaşma çabasını sürdürenler için de imkânlar
pek fazla değil.
Ayrıca, özellikle Türkiye gibi ülkelerde bir konuda kendini ge­
liştirmek ya da sırf merakını gidermek için herhangi bir konuyu
öğrenmek isteyenlerin şansı çok az. Üniversitelerimiz, toplumu-
muzun yetişkin bölümüne katkıda bulunmak için gerekli imkân­
lardan yoksun.
Cep Üniversitesi kitapları işte bu olumsuz ortamda, evlerindr
kendilerini yetiştirmek, otobüste, vapurda, trende harcanan za­
mandan kendileri için yararlanmak isteyenlere sunulmak üzere
hazırlandı.
20. yüzyıl Fransız kültür hayatının en önemli ürünlerinden olan,
bugün yaklaşık 3000 kitaplık dev bir dizi oluşturan "Que sais-
je" ( Ne Biliyorum?) dizisini İletişim Yayınları Türkçe’ye kazan­
dırıyor. iletişim’in Cep Üniversitesi, bu büyük diziden seçilmiş,
Türkiyeli okurlar için özellikle ilgi çekici olabilecek eserlerin ya­
raşıra, Avrupa’nın başka yayınevlerinin benzer bir çerçevede ya­
yımladığı kitapları da içeriyor.
Ayrıca, Türkiye'nin siyaset, kültür, ekonomi hayatıyla ilgili ko­
nularda özel olarak bu dizi için yazılmış telif eserler "üniversi­
t e l i n “öğrenim programım” tamamlayacak.
Cep Üniversitesinin her kitabı alanının öndegelen bir uzmanı
tarafından yazıldı. Kitaplar, hem konuya ilk kez eğilen kişilere
hem de bilgisini derinleştirmek isteyenlere seslenebilecek bir kap­
sam ve derinlikte. Bilginin yeterli ve anlaşılır olması, temel kıs­
tas. Cep Üniversitesi kitaplarını lise ve üniversite öğrencileri yar­
dımcı ders kitabı olarak kullanabilecek; öğretmenler, öğretim üye­
leri ve araştırmacılar bu kitaplardan kaynak olarak yararlanabi­
lecek; gazeteciler yoğun iş temposu içinde çabuk bilgilenme ih­
tiyaçlarını Cep Üniversitesinden karşılayabilecek; çalıştığı meslek
dalında bilgisini geliştirmek isteyen, evinde, kendi programlaya­
bileceği bir meslekî eğitim imkânına kavuşacak; ayrıca, herhangi
bir nedenle herhangi bir konuyu merak eden herkes, kolay oku­
nur, kolay taşınır, ucuz bir kaynağı Cep Üniversitesinden te­
min edebilecek.
Cep Üniversitesi kitapları sık aralıklarla yayımlandıkça, ben­
zersiz bir genel kültür kitaplığı oluşturacak. İnsan Haklarindan
Genetik e. Kanser'den Ortak Pazar’a, Alkolizm’den Kapitalizm’e,
İstatistikken Cinsellik’e kadar uzanan geniş bir bilgi alanında
hem zahmetsiz hem verimli bir gezinti için ideal “ mekân", Cep
Üniversitesi.

iletişim
Yayınları
İçindekiler

GİRİŞ ................................................... ........................................................................ 7


BİRİNCİ KISIM
Anarşizmin Kökenleri ....................................................................... 10
I. BÖLÜM
Tarihsel T e m e lle r................................................................................. 10
Devlet ve Toplum ............................................................................ 10
Sosyalizm ve A narşim ....................................................... - ............ 13
II. BÖLÜM
Felsefi T e m e lle r....................................................................................17
Rasyonalizm......................................... 17
idealizm ........................... 19
Hıristiyanlık....................................................................................... 21
İKİNCİ KISIM
Anarşizmin K u ra m c ıla rı..................................................................... 23
I. BÖLÜM
VVilliam Godvvin (1 7 5 6 -1 8 3 6 ).................................................... 25
Mutlak Tekçilik......................... 28
Godvvin'in Etkisi................... 31
ıı. BÖLÜM
Max Stirner (1 8 0 6 -1 8 5 6 )................................................................ 33
Mutlak Tekçilik..................................................................... 36
Stirner ve Nietzsche............................................................................39
III. BÖLÜM
Pierre-Joseph Proudhon (1 8 0 9 -1 8 6 4 )........................................ 41
Pozitif Anarşi........................................................................................ 44
Proudhon ve Özyönetim.....................................................................48
IV. BÖLÜM
Mihail Bakunin ............. ......... ............ .................................. f...........49
Komünist Anarşizm.... .................... 52
Bakunin ve Federalist K uram ............................................... 56
V. BÖLÜM
Leon Tolstoy (1 828-1910) ............................................................ 57
Tolstoy Anarşist m idir?...................................................................... 57
Dinsel anarşizm ..................................................................................59
ÜÇÜNCÜ KISIM
Anarşizmin Genel G ö rü ş le ri......................... 64
ı. BÖLÜM
Siyasal G ö rü ş le r........................................................................— 66
Anarşist Sözleşme ve Toplumsal Sözleşme ...................................66
Federalizm................................................................................. 6
II. BÖLÜM
Toplumsal G ö rü ş le r.............................................................................73
Ortaklaşmadık (Dernekçilik).............................................................-74
Yardımlaşmadık....................................... 76
Komünizm.............................................................................. 79
III. BÖLÜM
Ahlâki G ö rü ş le r................................................................
Bencillik............................................................................................... 82
Yardımlaşma.........................................................................................84
DÖRDÜNCÜ KISIM
Anarşist H a re k e t.............................................................................. 87
I. BÖLÜM
I. Enternasyonal...............................................................
Stirner ve M a rx .................................................. .......... 88
Proudhon ve M a rx ..........................................................
II. BÖLÜM
Eylem Yoluyla P ro p ag a n d a..................................... =.... 97
Siyasal Cinayet ve Anarşist Cinayet..................................... 9
Neçayevstina............................................................................. — 97
Eylem Yoluyla Propaganda..................................................... 9
ııı. BÖLÜM
Devrimci S e n d ik a lizm .......................................................................107
İşçi Hareketi........................................................................................107
Doğrudan Eylem ............................- ..... ...........................................110
Genel G rev............................................................
jV. BÖLÜM
İspanyol D e v rim i............................................................- ................1T4
Devletleştirmeye Karşı Sosyalleştirme................................ 114
İspanyol Anarşizminin Bozgunu.......................................... ,........ 116
sonuç ............................................. „......................... ............................ 118
BİBLİYOGRAFYA .............................................................
G İR İŞ

Isp an ya’da ö zellik le gü çlü olan C N T (U lu sal


E m ek K onfederasyonu) v e FA I (İspanyol A n a rşist
F ederasyonu) gib i a n a r şist örgütlerin önem li bir rol
oynadıkları İsp a n y a İç S a v a şı’nın 1939’da sona er­
m esinden b u y a n a , an arşizm , tarih in k aran lık ları­
n a g öm ü lm ü ş gibiydi. A narşizm ’den esin le n e n bir­
kaç y a zın sa l y a d a felsefi g irişim özsu yu n gıd ım g ı­
dım çıkabildiği b ir ağaç gövd esin in son dip sürgün­
leri gibi gözüküyorlardı.
’60Hı y ılla rd a ü n iv ersite gen çliği arasın d a birden
ortaya çıkan "düzen k a rşıtı hareketler" sayesin d e,
anarşizm y en i bir u y a n ış y aşad ı. 1964’te B erk eley1-
de ortaya çıkan, ik i y ıl son ra B erlin’de sağlam bir
biçim de kök sa la n öğrenci h a rek eti M ayıs 1968’de
P aris’te a n arşin in k ara b ayrağın ı b arik atlarda dal­
galandırdı v e b u b ayrak lar 27 M ayıs’t a C harlöty’de-
k i büyük gösterid e ortalığı k ap lad ığı zam an , zirve
n ok ta sın a y ü k seld i.
M ayıs g ü n lerin d e özgül olarak ik i a n a rşist tem a
tekrar tek rar d ile getirild i: H er tü rlü parti a y gıtın ­
dan v a zgeçen d evrim ci k en d iliğin d en cilik ile , "genel
meclis" k u ru m un d a som u tlan an aşağıd an yu k arıya
doğru bir itilim sağlayan doğrudan dem okrasi. B u
doğrudan dem ok rasid e, etk in azınlık lar tarafın d an
örgütsüz v e d a ğ ın ık bir k itle ü zerin de u ygu lan an
m u tlak bir ik tid a rın ve h e r tü rlü otoritenin redde­
dilm esi B ak u n in ’in önerdiği ve sık sık uygu lad ığı
bir tak tik tir.
A ncak dar an lam d a a n a r şist harek et, h a zır lık sız

7
yak a la n ır v e a n a rşizm e duyulan bu ani ilgid en y a ­
rarlanam az. A n arşistlerin yayım lad ığı b ü lten lerd en
birinde, lib erter (sa lt erk in lik y an lısı) fik irlerin y e ­
niden ca n la n m a sın a k o şu t olarak, an arşizm in bir
h arek et olarak ortadan kayb old u ğu b elirtilm ek tey ­
di.
Birkaç y ıld ır ve ö zellik le esirgeyici d ev leti v e bu
d evletin y u rtta şla rın ik tisa d i, toplum sal v e özel y a ­
şam ın a m ü d a h a lelerin i yad sıyan ekonom ik b u n a ­
lım dan bu y a n a , neo-liberal ek on om istlerin gitgid e
daha k e sk in leşen eleştirileri, en öldürücü sila h la rı­
nı a n a r şist d ü şü n ü rlerd en alm ak tan k açın m am ak ­
tadır. Ö zellik le A B D ’de, liberalizm in ra d ik a lleşm iş
bir tü rü n d en b a şk a bir şey olm ayan "bireyci an ar­
ş iz m in gü n ü m ü zd e "anarko-kapitalizm " olarak gö­
rü n ü şte çelişk ili, gerçek te tam am layıcı b ir biçim de
geri d ön üşü sözkonusudur; "anarko-kapitalizm " b ü ­
tün d ev le tsel ta h d itlerin k ald ırılm asın ın , tem eld e
a n a rşist olan g irişim ruhu ve k işise l soru m lu lu k g i­
bi değerlere d ön ü lm esin e yol açtığı bir ek on om ik re­
jim dir. B u a n d an itibaren , o zam an a k a d a r ih m a l
ed ilm iş olan y en i b ir a n a r şist çizgi ortaya çıkar; bu
yen i a n a r şist çizgi J u stic e P olitique’in (S iy a sa l A da­
let, 1793) y a za rı W illiam G odw in’de b aşlar, In ste a d
o f a B ook 'un (B ir K itabın Y erine, 1893) y a z a n B en -
jam in T ucker’den geçer. T ucker’in esa s iy i yön ü , b i­
reyci A nglo-S ak son g elen eğ in i L ‘Unique e t sa Prop-
riete ’nin (B iricik v e M ü lk iyeti, 1844) y a z a n M ax
S tirn er’den ve Proudhon'dan alın m ış bir d izi fik irle
zen g in leştirm iş olm asıdır. B u akım "liberterler"e
kadar u zan ır. L iberterlerin a n a rşist d eğ ilse b ile en
azından a n a r ş is t e sin li h a rek eti, ’70’li y ılla rd a n beri
A m erika’n ın ideolojik tab losu n d a y erin i alm ıştır.
B ü yü k ölçüde birbirinden h ab ersiz olan bir A vru­
pa a n a rşizm i ile bir A m erik a an arşizm in in birarada
varlığı, a n a rşizm in 19. yü zyılın son u n d a b ü rü nd ü ­

8
ğü iki biçim e yen id en g ü n cellik kazandırır. O sıra­
lar a n arşizm , için d e b u lu n d u ğu ve lib eralizm le sos­
yalizm a rasın d a y a lp a la y a n bir toplum dan d a e sin ­
lenerek ik i ak ım a b ölü n m ü ştü . B ak u n in ve Kropot-
kin lib eralizm e y ö n eltilen so sy a list eleştiriy i k en d i
özgü llük lerin i k oru yarak b en im seyen k o m ü n ist bir
an arşizm in öncüleri olarak tan ın ıyorlard ı. M ax
S tim e r ’in a d ıy la an ılan bireyci an arşizm is e , so sy a ­
lizm in liberal e le ştir isin i en uç n o k ta sın a vard ırı­
yor, so sy a listlerin isted iğ i k atı top lu m sal ve siy a sa l
örgü tlen m eyi bireyin özerkliğin e yer verm em ek ve
bireyi ezm ek le suçluyordu.

9
B İR İN C İ K ISIM
A N A R Ş İZ M İN K Ö K E N L E R İ

BİRİNCİ BÖLÜM
TARİHSEL TEMELLER

D e v le t ve T o p l u m - T arihçiler an arşizm in sa d e­
ce şid d etli s p a z m a la n n ı, "fiil yolu yla propaganda"
suçlarını d ik k a te a lm ışlar, diğer ya n la rıy la a n a rşiz­
m i ih m al ed ileb ilir n itelik te görüşlerdir. A narşizm
belirli bir s iy a sa l ve top lu m sal çerçeveye girm eye
pek y a tk ın d eğildir. A narşizm h ak k ın d a y a zıla n la r
okununca, a n a rşizm in k en d iliğin d en bir k u şa ğ ın
yarattığı m u cize son u cu n d a 19. y ü zy ıl son u n u n
sk an d a lla rla çü rü m ü ş top rağın d a b iten v e o lu ştu ğ u
gibi aynı h ız la ortad an kaybolan b ir tü r zeh irli
m an tar old u ğ u san ılır. O ysa hiçbir şey g erçeğe bu
sap tam a k a d a r a y k ın değildir. Y üzyılın g e n e l d ev i­
nim inin d ışın d a k a lm ayan anarşizm , bu d evin im in
en h ak ik i g örü n ü m lerin d en biridir. S a lt ideolojik
b ak ış a çısıy la soruna ya k la şın ca , an arşizm in bir
m an tık i g erek lilik n iteliğ i de vardır. O ysa 19. y ü z y ı­
lın evrim in in k o şu lla n d ığı diğer öğretilerd e böyle
bir n itelik ay n ı d erecede yoktur.
F ran sız D ev rim i’n in liberalizm in zaferi olduğu
bilinir. F ra n sız D evrim i bireyin kendi b a şın a bir
am aç o ld u ğu n u v e b ü tün toplum sal ve siy a sa l bi­
çim lerin bireyin tam ve ek sik siz g elişim in e k a tk ıd a
bulunm ak için varoldu ğu n u ilan etm iştir. K u tsal
özgürlük ilk e sin i yü celtir. A ncak bu özgürlük sa d e ­
ce bir' serap tır, bir y an d an serb est rek ab et oyunu
m ücadele için y eterin ce sila h la n m ış olm ayanı ezer,
öte yan d an özel m ü lk iyetin korunm ası m ü lk sa h ip ­
lerinin b a ğ ım sızlığ ın ı gü ven ceye k avu ştu ru r, am a

10
m ülk sahibi olm ayan ları d a b ağım lılığa, b a tta k ö le­
liğ e m ah k u m eder. B u k a rşıtlık h em en h em en çö­
zü lm ez n itelik ted ir v e lib eralizm i a ğ ır b ir ip otek a l­
tın a sokm aktadır.
S iy a sa l örg ü tlen m e eb ed i özgürlük, e şitlik v e
kard eşlik ilk elerin e d ayan ır. T oplum sal y a şa m d a
ise ik tisa d i k ölecilik, top lu m sal eşitsiz lik v e s ın ıf
m ü cad elesi egem end ir. F ra n sız D evrim i ile ilg ili
olarak H egel şu n la rı söylüyordu: "Gök y ere in m iş
olacaktır". N e y a z ık k i, d e v le t b içim in i a lm ış olan
b u gök, h erk esin erişeb ileceği bir y erd e id i v e top ­
lu m sa l y a şa m ın se fil k oşu lların ı d a h a fa z la g ü n ış ı­
ğ ın a çıkarıyordu.
L ib eralizm e içk in olan b u çelişk i, y a n i an cak so­
y u tta g erçek leştirileb ilir olan v e gerçek y a şa m a u y ­
gu lan ın ca k en d i k en d isiy le çelişen lib eralizm in h a ­
rek ete geçirici ilk e sin in ik ircilik li n iteliğ i, h em en li­
b eralizm e ilk e se l k a rşı çık ışlara yolaçtı. L ib eraliz­
m e ilk esel olarak k arşı çık an lar ik i k a r şıt gru p ta
yer alır.
B ir yandan, B urke (R eflections on the revolution
in France, [F ransa’da D evrim Ü zerin e D üşü n celer],
1790) ve Josep h de M aistre (S o irte s de S a in t-
Petersbourg [S ain t-P ötersb u rg A kşam ları], y a da Le
G ouvernem ent Tem porel d e la Providence, [T a n n ’-
m n C ism ani H ü k ü m eti], 1821) gibi k arşı-devrim ci-
ler vardı. B u n lar T a n n ’n ın kurduğu irrasyon el bir
düzeni m u tlak bir en telek tü alizm in d in siz sa ld ırıla­
rına k arşı, m odern d ev letin soyu t ve rasyon el k u ru ­
lu şu n u şid d etle reddederek, korum aya çalışırlar.
H erkesin olan D ev let’le m alların m iras y a sa la rın a
göre d ağılm ış olduğu T oplum arasın d a gid erek bü­
yüyen uçurum un b ilin cin d e olan karşı-devrim çiler,
organik ve g elen ek sel gelişm ed en çıktığı şek liy le
Toplum ’u n , y en id en , D ev let’in içinde y a n sım a sın ı
istem ek ted irler.

11
Ö te y an d an , "süper-devrim ciler" olarak adlandır­
m ak isted ik lerim iz vardır. B u n lar öd ü nsü z m an tık ­
çılardır, F ran sız D ev rim i’n in id eologlarını in sa n a k ­
im ın in sa n i v e e şitlik ç i gerek lerin i sad ece D ev let’in
in şa sın a u y g u la y a ra k d ü şü n celerin in son u n a k ad ar
gitm em ek le su çlam ak tad ırlar. H iyerarşik top lu m ­
sal y a şa m ın egem en o lm asın ı iste y e n gelen ek çilerin
a k sin e, s iy a sa l d ü zeyd e k ab u l ed ilen v e u ygu la n a n
ilkelerin a y n ı za m a n d a Toplum ’u d a y ö n len d irm esi­
ni, siy a sa l ö zgü rlü ğü n on su z a n la m sızla şa ca ğ ı top­
lu m sa l e ş itlik le d ile g elm e sin i, k ısa ca sı T op lu m ’un
D ev let’e b en zem esin i istem ek ted irler.
19. y ü zy ıl d evrim cilerin i b esleyen , çoğu zam an
gözü k m eyen v e a ltta n a lta işley en , g ü cü n ü v e sü ­
rek liliğin i k o ru yan bu son fik ir akım ıdır. B u d ü şü n ­
ce ak ım ın ın ilk teza h ü rü k u şk u su z, B a b e u fü n yö ­
n ettiğ i E şitle r K om plosu’dur. L a C onspiration de
B a b e u f [B a b e u fü n K om plosu] (1828) a d lı y a p ıtıy la
k am u ya duyurulan ü n lü M an ifesto’ların d a E şitler,
D evrim ’in getird iği e şitliğ e karşı çıkıyorlar, bunun
"yasanın g ü zel v e k ısır bir yaratıcısı" old u ğu n u ileri
sürüyorlardı. İn sa n v e Y u rttaşlık H a k la n B ild irge­
sin d e ila n ed ilen eşitliğ in , yan i siy a sa l eşitliğ in y e ­
rine "gerçek eşitliği", y a n i top lu m sal e şitliğ i koym a­
yı öneriyorlardı. "Çağa özgü içten bir ton la, in sa n ı
isyan ettirici zen gin v e yok sul, büyük v e küçük,
efendi ve u şa k , y ö n eten ve y ö n etilen a y n m la n ‘k a y ­
bolun’ diye bağınyorlardı". M odem d ü n yan ın en
önem li soru n u n u ilk h issed en ler süper-devrim ciler
olm uştur: B irey sel özgürlük h erk esin özgü rlü ğü ile
n asıl u zla ştın la b ilir ? B u sorun son derece çetin bir
sorundur, çü n k ü h erk esin özgürlüğünün gü ven cesi
olan top lu m sal eşitlik b ireysel özgürlüğün bir ölçü­
de sın ırla n m a sı p o stü la sı ile ortaya çıkm aktadır.
O ysa siy a sa l e ş itlik tam an lam ıyla b ireysel özgür­
lükten ayrılam az.

12
B u an ti-liberal tu tu m a , y a n i m addi y a şa m ın ın
gü ven ce a ltın a a lın m ad ığı bir toplum da y u rtta şın
gerçekten özgür sayılam ayacağı görü şü ne, so sy a liz­
m in öncüleri sa y ıla n b ü tü n düşü n ü rlerde rastlan ır.
B u görüşü V ictor C on sid öran t L e Socialism e D evant
le V ieux M onde' d a [E sk i D ü n ya K arşısın d a S o sy a ­
lizm ], L ou is B lan c L ’O rganisation d u TravaiFda.
[E m eğin Ö rgü tlen m esi] geliştirir. K ari M anc’ın ön­
cü lü olan M oise H e ss, erk en dönem so sy a listlerin in
bu g elen ek sel te m a s ın a sa d ık k alır. P hilosophie de
l'oction adlı y a p ıtın d a [E ylem in F elsefesi] D e v r im le
ilgili su sap ta m a y ı yapar: "Zorbalar d eğ işti, am a
zorbalık devam ediyor."
A m a b u d ü şü n ce d ü zen i için de, k on u yu en iy i or­
taya koyan y a z ı K ari M anc’ın Q uestion J u iv e [Y ahu­
di Sorunu] adlı y a p ıtıd ır. D evrim ’in d ah a ön cek i
eleştirilerin in bir d em etin i su n d u k tan son ra, b u d e­
m eti derli top lu b ir biçim e sokar.
M arx u sta sı H eg el’den ald ığı bir d ü şü n ceyle, feo­
d aliteyle liberal rejim i k a rşı k a rşıya koyarak, k on u ­
nun an ah ta rla rın ı sergilem eyi b a şa n r . F eod alite
devrinde D e v le t T oplum ’un sadık bir kopyasıydı:
Toprak m ü lk iy etin in d ağıtım ı senyörlük rejim inde
kendini gösterir. A m a ü retim araçların ın h ız la g e­
lişm esi ve zen g in lik lerin h ızlı dolaşım ı feodal te h ­
d itlerin son a erd irilm esi v e daha g en iş bir özgü rlü ­
ğe g eçilm esi a rzu su n u u yan d ırın ca, O rtaçağ’ın k en ­
di için de u y u m lu y a p ısı ik i birbirine b en zem eyen
parçaya a y n lır: B ir y a n d a b ü tü n b ireycilik lere ve
bütün b en cillik lere sın ırsız b ir etk in lik a la n ı sa ğ la ­
yan burjuva T oplum , ö te yan d a özgeciliğin a la n ı
olan D ev let (çü n k ü D ev let’te bireyin a m a ç la n top lu ­
luğun a m a ç la n ile u y u m lu laşır).
H egel’in y a b a n cıla şm a kavram ı Manc’m b u düa-
lizm in ön em i v e a n la m ım a y d ın latm asın ı sa ğlar. İn­
san ın öz olarak to p lu m sa l bir varlık old u ğu n u k a ­

13
bul eden M arx, to p lu m sal idealin D ev let b a ğ la m ın ­
da tan ıd ığı k u ra m sa l v e y a n ıltıcı g erçek lik te, in san
özünün y a b a n cıla şm a sın ı görür. D e v le t top lu m sal
id eali en g elled iğ i için, Toplum böyle b ir id ealin yok ­
lu ğu n u acı bir biçim de h issed er.
"Kari M arx çelişk ili olarak, siy a sa l k u ru lu şu n bir
yandan in sa n ın burjuva T oplum u’nun ü y eliğ in e in ­
d irgenm esi, öte yan d an y u rttaşın m an evi şa h siy e te
in d irg en m esi o ld u ğu n u ifad e eder."
D ev let ve Toplum d ü alizm i M arx’a göre, İnsan
H a k la n ile Y u rtta şlık H a k la n ’m n birbirinden ayrıl­
m asın d a k en d in i gösterir. İn san ın özel h ak ları n e ­
lerdir: e şitlik , özgürlük, g ü v en lik v e m ü lk iy et. Öz­
gürlük k en d i k en d isiy le sın ırlan m ış b ireyin h a k k ı­
dır, dem ek k i b en cilliğin h a k lıla ştın lm a sıd ır . B u öz­
gürlü k a d ın a in sa n ın özel m ü lk iy et sa h ip liğ i gü ven ­
ce altın a alınır. E şitlik h erk esin b a ğ ım sız v e bencil
bir ya şa m sü rm e h a k k ın ın tan ın m asıd ır. N ih a y et
gü ven lik b en cilliğ in yararlan d ığı korum adır.
Kari M arx’m ön erd iği çözüm , y a p tığ ı k a n ıtla m a ­
nın H egelci ta sla k la rın d a n çıkarsan ır. Ç ü n k ü R u ­
h u n Fenom enolojisV n in yaza rın a h a s d iy a le k tiğ e gö­
re, h er b ölü n m e, h er yab a n cıla şm a y ı b ir yen id en
edinm e, y en id en u zla şm a izlem elid ir. M arx D evlet’i
T o p lu m ’d a y en id en b ü tü n leştirm en in , y u rtta şla
b u rjuvayı y en id en u zla ştırm an ın g erek liliğ i sonucu­
n a v a n r . id e a l g erçek lik ten ayrıld ık tan son ra, ru­
h u y la gerçeğ i can lan d ırıp y in e gerçek liğ e geri dön­
m elidir.
M arx’m b u m etn i ü zerin d e b ilin çli olarak u zu n
uzad ıya durduk. A n arşizm in ta rih sel k ö k en leri ü ze­
rine d ah a a y d ın la tıcı b ir açık lam a n ered e b u lu n ab i­
lir? Manc’m y a p tığ ı gib i, lib eralizm in eg em en liğ i a l­
tın d a in sa n y a şa m ın ın D ev let ve b u ıju v a T oplum u
k a rşıtlığ ın a uygun o larak birbirine k a r şı çizgiler
h alin d e b ir d ü zen e k a v u ştu ğ u ak siyom u n d an h are­

14
k et ederek, sonuçlar y elp a zesin i açm ak ve soruna
ikinci bir çözüm bu lm ak olanaklıdır. K arşıtlığı aşa-
m ak ve iki k a r şıt terim i u zlaştırm ak yerin e, D ev-
let’in açıkça reddini ve Toplum 'un d evlet-d ışı ilkeler
u ya n n ca yen id en k u ru lm a sın ı d ü şü n m ek olan ak lı­
dır. A n arşistlerin tercih ettiğ i gerçekte budur.
S o s y a liz m ve A n a r ş i z m - B öylece sosyalizm le
anarşizm i b irleştiren m a n ev i akrabalık v e ayn ı za ­
m anda onları ayıran d erin uçurum y a k a la n m ış
olur. D ev let’in e leştirisin d e ik i h a rek et birbirine
bağlanır ve birbirini ta m a m la rsa da, bu ik i h arek e­
tin toplum sal y a şa m ı yen id en kurm a yön ü n d ek i ça­
baları birbiriyle çelişir. A narşizm özgürlük serapı-
nın bir neb ze gösterild iği ve m aruz k aldığı top lu m ­
sal eşitsizlik leri isyan ettirici bulan 19. yü zyıl in sa ­
nının tep k isin i dile getirir. D ev let tarafın d an ald a­
tıldığını h issed en bu in sa n , D evlet’ten u za k la şır ve
kendi için e k apanır. U ğrad ığı d ü ş k ırık lığı D ev let
gerçekliği ön ü n d e k a çm a sın a yolaçar. B u n a k a rşılık
sosyalizm , D e v le r in b ireyi k en d i gerçek özünden
u zak la ştırd ığ ın ı k ab u l e ts e b ile, y in e d e çelişk ili
gerçekliğin g erisin d e v e D e v le tle T oplum arasın d a­
k i k a rşıtlığ ın ö tesin d e yen id en kurm ayı v a a t ettiğ i
birliği b u lm a k am acıyla, tarih in a k ışın ı k en d in e
bağlam aya çalışır.
T üm üyle ta r ih se l açıdan an arşizm , sosyalizm in
bir ep ifen om en i111 g ib i gözükür. A narşizm I. D ü n ya
S avaşı’nın b a ş ın a k ad ar, so sy a lizm e k arşı bir güç
olu ştu rd uk tan son ra, 1920’d e N esto r M akhno’nun
U krayna’d a B o lşev ik lere k a rşı an ark o-k om ü n ist
tip te bir fed ere b ele d iy eler sistem in i a y a k ta tu tm a
çabası, y a d a İsp a n y a İç S a v a şı’n a a n arşistlerin k a ­
tılım ı gibi 2 0 . y ü zy ılın ilk yarısın d a görülen b azı
ab lım la ra k a rşın , so sy a lizm tarafından tü m ü yle
m a ssed ilm iştir.
(*) Epifenomen: Bir olaya dilendiği halde onu etkilemeyen olay
(Ç -n.)

15
A ncak b u v a rsa y ım giderek d a h a a z g erçek leşeb i­
lir olm ak tad ır. S o sy a lizm in yolaçtığı h a y a l k ırıklık ­
ları v e b u n ed en le so syalizm in e le ştirilm esi an a rşiz­
m e d u yu lan ilg in in y en id en a rtm ası son u cu n u ver­
di. B u ilg in in n ed en i a n arşizm in so sy a lizm tarafın ­
dan d estek len en m ev cu t D ev let’in a ş ın g ü çlü lü ğ ü n e
k arşı çıkm asıd ır. A narşizm D evlet’e ve D ev let’in
içinde zo ru n lu olarak yeralan b ü rok rasiye siy a sa l
ve ekon om ik y etk ilerin tü m ü n ü v erm ek ten çek in ­
m ez.

16
İKİNCİ BÖLÜM
FELSEFİ TEMELLER

A n arşizm , çelişk ili n iteliğ in i ortaya k oyduğu lib e­


ralizm in bir eseridir. A ynı şek ild e an arşizm in fe ls e ­
fî tem elleri de, liberal yap ın ın ideolojik te m e li işle ­
v in i gören fik ir h a rek eti erindedir. A narşizm y a da
fik ir h a rek etlerin e k a rşı bir tu tu m tak ın ır, y a d a bu
fik ir h a rek etlerin i en u ç n o k ta sın a vardırarak çı­
k a rsa m a la r yap ar. A narşizm in fe lse fi tem elleri ba­
zen çok k ara n lık tır, "bilm ediğim iz g izli bir geçmiş"-
le ilg isin d en sözed ilir. A ncak a n arşizm in felsefi te ­
m ellerin i, k e n d isin e y ak ın büyük ideolojik a k ım la ­
rın in celem esiy le çıkartm ak m üm kündür: B ir y a n ­
dan F ran sız r a sy o n a list bireyciliği, d iğer yan d an
za ten büyük ölçüde F ran sız ra sy o n a list b ireyciliğin ­
den k a y n a k la n a n A lm an m u tlak id ealizm i.
R a s y o n a li z m - F ran sız rasyon alizm in in tem el
öğesi m oral bir apriorizm dir: İn san diğer b ü tü n var­
lıklardan farklı olarak ak la sah ip old u ğu n dan , kö­
k en i, to p lu m sa l durum u ve y eten ek leri n e olu rsa ol­
sun d oğuştan bazı dokunulm az v e zam an a şım ın a
u ğram ayan h a k la n vardır, bu h ak lar h e r tü rlü si­
y a sa l örgü tlen m ey e önceldir. B u a n la y ış 1789 İnsan
H a k la n B ild irg esin in dayandığı eşitlik çi ve evren ­
sel doğal h a k an la y ışıd ır.
A m a ev ren sel ak la k a tıla n ve bu n ed en le özgür­
lü ğ e h a k k ı olan bir birey, ik i k a rşıt duygu arasın d a
kalır: B ir y a n d a n m u tlu lu ğ u gen el m u tlu lu k la b u l­
m a sın ı sa ğ la y a n top lu m sal içgüdü, y a n i özgecilik,
öte y a n d a n onu b en zerleriyle k arşı k a rşıy a getiren
k en d in i koru m a içgüd ü sü, y en i b en cillik . İn san lığın

17
evrim i sü recin d e, b en cillik özgeciliğe ağır b astı: İn ­
san in sa n ın "kurdu" oldu.
B en cilliğin zaferi h erk esin h erk ese k a rşı m ü ca d e­
le ettiğ i bir ortam y a ra ttı. B u m ü cad elen in te h d it
e ttiğ i b ire y sel özgü rlük lere saygı d u y u lm a sın ı sa ğ ­
lam ak için d e v le t k u ru ld u . İn san ların b irarada y a ­
şam a sı zo ru n lu lu ğu n d an k a y n ak lan an b u d evlet,
devleti o lu ştu ra n la rın k en d i araların d a y a p tığ ı söz­
leşm ey e, C ontrat SociaTe (T oplum sal S ö zleşm e) d a­
yanır. R o u ssea u b u T o p lu m sa l S ö z le ş m e n in doğu­
şu n u şöyle açıklar: "İnsanlar h er ortağın şa h sın ı ve
m alların ı b ü tü n g ü cü yle koruyan v e sa v u n a n b ir ör­
gü tlen m e tarzı" olu ştu rm ak için b iraraya gelirler,
"bu ö rgü tlen m e etra fın d a h erk es birleşir; a m a bir
birey k en d i ira d esiy le h a rek et etm eye v e e s k is i k a ­
dar özgür o lm aya devam eder".
B u d ev letin y etk ileri nelerdir? ön celik le, bu d ev­
le te v erilm iş v e bu d evletin b ireysel m u tlu lu ğ u , h er­
h angi bir y ü k se k , a şk ın d a v a u ğ ru n a fed a e tm e sin e
izin veren ta n rısa l m isyon fikri b erta ra f ed ilm elidir.
B u d evletin tek varlık n ed en i T o p lu m sa l Sözleşme*-
nin sa v u n u lm a sı, b ireysel özgürlüklerin sa v u n u l­
m asıdır. B u rolü etk in bir biçim de y erin e g etireb il­
m esi için , d ev lete bir ölçüde ta h d it h a k k ı verilir.
B ütün y a sa la r ın tek m an evi yap tırım ın ın , bireyin
sa v u n u lm a sın a getird ik leri yardım old u ğu n u u n u t­
m ayalım . O rtak bir örgü tlen m en in olm a sın a rağ­
m en, in sa n tem eld e tek b a şın a v e a to m la şm ış bir
varlıktır.
A ncak d ev le tin ü zerin d e y ü k seld iğ i b u te m e l, s a ­
dece son d erece sın ırlı olm ak la k alam az, ayn ı za ­
m anda çok k ırılg a n d ır da. H er bireyin z a m a n la d e­
ğişm ey en b ir özgürlük h a k k ı o lsa b ile, sö zleşm e (bi­
reyin sa v u n u lm a sı bir y a p ılm ış o lsa dahi) geçici, k o ­
şu llara b a ğ lı v e d eğ iştirileb ilir bir bağd an b a şk a bir
şey değildir. B irey k e n d isin i eşd eğer b ir k a rşılık

18
verm eden bir h a k ta n m ah ru m ettiğ in i d ü şü n d ü ğü
bir örgütten h e r an çek ilm ek te özgürdür. A y n c a
h ak sız bir sö zleşm ey e k arşı çıkm ak birey açısınd an
k u tsa l bir görevdir, çünkü in sa n ın görevi k en d i bi­
reysel g elişm esin i r a h a tsız ed en v e en gelleyen h er
şeye karşı m ü ca d ele etm ek tir. F ich te top lu m sal söz­
leşm e h ak k ın d a ş u n la n söylem ek ten çekinm ez: "Bir
sözleşm e a ley h in d e işle y e n b ir yurttaş,, bir sözleş­
m enin leh in d e olduğu y u r tta ş k arşısın d a leh in d e ol­
m ayan bir k o n u m a d ü şü rü ld ü ğü n ü farkedince, k e n ­
di aleyhind e olan sö zleşm ed en caym ak h a k k ın a sa ­
hiptir".
R a sy o n a list b ireycilik ten k ayn ak lan an T o p lu m ­
sal Sözleşm e k a vram ı d olayısıyla, zoru n lu olarak,
d eğiştirileb ilirlik fik rini içerir. B unun tam am en far­
kında olan R o u ssea u , bu p a k tın m ad d elerin in "hiç­
bir zam an form el olarak ifad e edilm ediğini" b elirtti
ve T oplum sal Sözleşm e 'nin g en el ve k esin bir d eğe­
rinin olm ası için bu T o p lu m sa l Sözleşm e ’n in b ir
kurgu olarak görü lm esi gerek tiğ in i b elirtti. B u, d a­
y a n ık sız v e h a y a li b ir kork u lu k tu r. T o p lu m sa l S ö z ­
leşm e'öen k a y n a k la n a n d e v le t nosyonu , m a n tık sa l
olarak d evletin tü m ü y le çözü lm esiyle sonuçlanır.
T ek g eriye k a la n , b ireylerin ih tiyaçları v e arzu ları­
n a göre k ayb olan v e y en id en ortaya çıkan serb est
b irleşm e nosyonu d u r. R a sy o n a list b ireycilik , hab eri
olm adan v e a rzu su h ila fın a , bağrında a n arşizm i ta ­
şır.
i d e a l i z m - A n arşizm F ra n sız rasyon alizm in den
daha fazla, A lm an m u tla k id ealizm iyle ilişk ilidir.
H egelci tek çiliğ in d ayan d ığı tem el fikrin n e olduğu
bilinir. N e sn e l gerçek lik A k ıl’ın bir eseridir, ya da
daha doğru bir d ey işle , birbirinden b ağım sız gibi
gözüken ö zn e v e n esn e, m u tla k Fikir’in m eyd an a
getirdiği b u b irlik te, A kıl’d a biraraya gelir.
H er şeyin k a y n a k la n d ığ ı v e h e r şey in d ü nyan ın

19
tarih i olan bir sın a v dönem inden sonra y erin e dön­
düğü b u H egelci A kıl nedir? K işisel T anrı’nın felsefî
su reti o la n , so n lu ö zn elere ü stü n gelen so n su z bir
A kıl m ıdır? F a k a t H egelci A kıl son lu ak ılların bir
sü reç için d e b ilin cin e v a rılm a sı sa y e sin d e gerçek le­
şir; bu A k ıl’m sa d ece k en d i k en d isin in b ilin cin e var­
m ış İn san A k ıl’ı olup olm ad ığın ı sorduracak ölçüde,
H egelci A kıl so n lu a k ılların k en d i k en d ilerin in b i­
lin cin e varm aları ile ilgilid ir.
H egel’in a rd ılla rın ın ön em li bir bölü m ü b u görü­
şe k atılır. H eg el’in sistem in d e a şk ın lık la içk in lik
arasın d a k u rd u ğ u d en ge, ölüm ünden h em en son ra
içkinlik y ö n ü n d e bozulur. H egelci so l -H egelci
O kul’un içkinci k a n a d ı b öyle ad lan d ırılır-, H egelci
tek çiliği en uç m a n tık sa l u za n tıla rın a k a d a r g ö tü ­
rür.
B u ra d ik a lleşm e birbirini k o şu lla y a n ik i y o ld a
gelişir. B ir y a n d a n , H egelci A kıl gid erek "insanile­
şir". L udw ig F eu erb ach ’ın H ır is tiy a n lık ’m E sası ad ­
lı ü n lü y a p ıtın d a in sa n , y en i k elim en in g en el a n la ­
m ında in sa n d en ilen varlık B runo B au er’in S a f
E le ştir is in d e İn san A kıl’ı h a lin e gelir. B u öğreti d e­
ğ işik bir b içim d e de o lsa bazı çizgileriyle M arx’m
K u tsa l A ile k ita p çığ ın d a b u lu n ur. M ax S tim e r ’in
y ap ıtın d a şa şırtıcı bir biçim de özgün B en , "tek" Ben
özelliğin i k a za n ır. Ö te yan d an , H egelci Akıl için d e
gerçek leşen b irlik a ra yışı g itgid e d aha zorla şm a k ta ­
dır. B ü tü n d ü a lizm lere k a rşı, okul k avram ları ile
k on u şm ak g erek irse b ü tün yab an cılaşm alara, d in ­
sel y a b a n cıla şm a y a , y a n i K ilise’y e k arşı, siy a sa l y a ­
b a n cıla şm a y a , y a n i D ev let’e k arşı, in sa n i yab an cı­
la şm a y a , y a n i B en ’in b ü tün em ellerin e k a rşı B iz’in
ya sa la rın ı kab ul ettirm ey e çalışan h ü m a n izm e k ar­
şı, b ir im h a sa v a şı b aşlatıld ı.
L . Feuerbach y a d a K la sik A lm a n F elsefesi’n in
S o n u ’n d a Friedrich E n g els, H egelci fe lsefe n in m a n ­

20
tık sa l olarak ta r ih se l v e d iyalektik m ateryalizm e
u la ştığ ın ı k a n ıtla m a y a çalışır. A m a "biricik" B en ’in
egem en liğin i sa v u n a n v e B en ’in kurbanı old u ğu bü ­
tün "yabancılaşm alar"a k a rşı isy a n a ç a ğ n çıkaran
anarşizm d e, H egelci felsefed en k ayn ak lan ır. B u
durum ik i h a r e k e t arasın d ak i derin b a ğ la n tıy ı bir
k ez daha k a n ıtla r. H egel-F eu erb ach -S tim er-B a k u -
n in çizg isi H eg el’den M anc’a götü ren çizgid en d ah a
az m eşru d eğild ir. H a tta sistem e sa d a k a ti n ed en iy­
le , ilk sıra n ın a n a rşizm e verilm esi gerek tiğ i d e söy­
lenebilir. K la sik A lm an felsefe sin in en ü s t a şa m a sı,
zincirin en son h a lk a sı, o la sı en son u za n tısı an ar­
şizm dir. O y sa ta r ih s e l m a te ıy a liz m k la sik A lm an
felsefesin in a şılm a sın ı ifa d e eder, çü n k ü 18. y ü zy ıl
F ran sız m a tery a lizm i v e İn giliz ekonom i politiği
H egelciliğe y a b a n cı u n su rla rı b ü n y e sin e k ab u l eder.
B u b a ğ la n tıla r ta b lo su zoru n lu olarak ek sik tir.
B ütün bir y ü z y ılı (ve 19. y ü zyılın n e ölçüde tohum
ekicisi olduğu b ilin ir) etk iley en b ir h arek et; birbi­
rinden farklı etk ilen m elere m aruz k alm ad an ed e­
m ezdi. A narşizm in tam v e ayrın tılı bir in ce lem esin ­
de belki, C om te p ozitivizm in e ve D arw in evrim cili­
ğin e daha ön em li bir y e r ayırm ak gerekecektir.
Ama bu nlar öğretinin d a h a sonraki gelişim in d e or­
taya çıkan etk ilerd ir ve belirleyici bir rolleri olm a­
m ış gibidir.
H ı r i s t i y a n l ı k - B öyle bir girişim küfür sa y ılsa
bile, bu h ız la y a p ılm ış esk izi son bir çizgiyle ta ­
m am lam ak istiyoruz. T an rıtan ım az ve din k arşıtı
esin li sözel a şırılık la rın a k arşın , h em en h em en b ü ­
tün a n a r şist m etin lerd e Incil’den v e h a tta H ıristi­
yan lık ’ta n e sin tile r vardır. H . de L ubac P roudhon et
le C h ristianism e (Proudhon v e H ıristiyan lık ) adlı
in celem esin d e, P roudhon’la ilgili olarak, ayn ı za ­
m anda h em a n ti-k lerik al h em teolog b ir öğreti ad a­
m ı, "Kader efsan esi" ne k arşı çıkan ve M u tlak ’a

21
A d a let olarak tap an bir doktrin er portresi çizer.
A narşizm d in le, D e v le tin birey üzerinde k u rd uğu
b a sk ıy a b en zer bir sın ırla m a olu ştu rd u ğu için m ü ­
cadele eder, am a İsa ’n ın şu ü n lü sözü n e de uyar:
"Sezar’m h a k k ın ı S ezar’a, T a n n ’nm h a k k ım da
T anrı’y a v erm ek gerekir." D ün yevi ik tid a rla u h revi
ik tid ar (d in sel ik tid ar) arasın d ak i ayırım ı ortaya
koyan b u cü m ley e a n a rşistler, açık bir b içim de D ev ­
le t k a rşıtı b ir a n la m verirler. İsa’da v u rg u d ev let
y erin e in s a n v a rlığ ı d en ilen m u tlak değerdedir.
İsa’da D e v le t le b irey ayn ı şey değildir, ik i farklı ev ­
ren olu ştu ru rla r. Ç abaların ı sadece b ire y sel evri­
m in sa v u n u lm a sın a h a sred en İsa , D e v le ti m isy o n u ­
n a v erd iği a n la m n ed en iy le m ahkûm eder. S tirn er,
D e v le ti b ilm e zlik ten g elerek aşan İsa’n ın d avran ı­
şıy la k en d i d a v ra n ışı ara sın d a u ygu n lu k old u ğu n u
ileri sü rm ek ten çek in m ez. Proudhon H ır istiy a n lık ’-
ın ıp o litik n ite liğ in i ortaya koyar, “İsa’n ın ö ğ retisi­
nin ne siy a sa l n e de teolojik olduğunu, tü m ü y le top ­
lu m sa l bir n ite lik ta şıd ığ ın ı” ileri sürer. A n a r şistle ­
rin en H ıristiy a n ı olan T olstoy ise, H ır istiy a n lık ’ın
"kişilikçi" n ite liğ in i y ü celtir, "İsa’nın öğretisin in k i­
şi y a şa m ın ı te h d it ed en k açın ılm az y o k olu ştan k u r­
tu lm a k için tek k u rtu lu ş şansı" olduğunu b elirtir.
A n arşizm in ayd ın latm ak tan çok k ö rleştiren , tu ­
tarsız ve b elirsiz bir öğreti olduğunu ileri sürm ek
adettir. A m a d a h a y a k ın d an incelen in ce, b u h a rek e­
tin k ök lerin in 19. y ü zy ılın derinlik lerin d e yerald ığı
görülür. B ü tü n özsu y u n u oradan alır. S o y u t özgür­
lük fik rind en y o la çıkarak gerçek özgürlük fik rine,
egem en A kıl k avra m ın a, "biricik" B en fik rin e u la ­
şır.

22
İK İN C İ K ISIM
A N A R Ş İZ M İN K U R A M C IL A R I

A n arşizm in b elli b aşlı ku ram cıların ı tan ıtm ak ,


h em en ön em li b ir seçim soru n u n u gü n d em e getirir.
A narşizm in ön cü olan çok sayıd a k işi arasın d a, b a ş­
lıca ku ram cılar n a sıl ve h a n g i ölçütlere göre seçile­
bilir?
S ad ece k a m u o y u ön ü n d e elde ed ilen b a ş a n dik­
k ate a lın sa y d ı, seçim yap m a k n isb eten kolaylaşırd ı.
19. y ü zy ıl son u n u n a n a r şist açılım ı sırasın d a, ü n lü
coğrafyacı E lisö e R eclus, ö zellik le L 'E volution, la
R iv o lu tio n et V id ia l A n a rch iq u e (E vrim , D evrim ve
A n a rşist îd e a l) adlı y a p ıtı, L ’A narchie. S o n B u t. S e s
M oyens (A narşi. A m acı. A raçları), L i n d iv i d u et la
Soeiâtâ (B irey v e T oplum ), L a S o ctttâ M ourante et
l’anarchie (Ö lüm H a lin d ek i T oplum v e A n arşi) v e
diğer y a p ıtla rıy la sen d ik acı Jean G rave, L a Con -
q u ite d u p a in (E k m eğin K azan ılm ası) ad lı y a p ıtıy la
Prens K ropotkin göze çarpar. A m a sad ece b u n larla
yetin m ek , farklı k a tk ıla rıy la zen gin bir öğretinin
a y ın cı ö zellik lerin i g ölged e bırakm ak olurdu. Bu
yazarlar olgu n lu k çağının adam larıdır, çoğu zam an
öncülerinin cöm ertçe etrafa saçtık ların ı a ş ın bir ek ­
lek tizm le to p lam ak la y etin irler. B u n lar k u şk u su z
önem li kuram cılardır. E s a s değerleri h en ü z koordi­
ne ed ilm em iş ilk eleri bir sistem h alin d e ortaya koy­
m alıdır.
Kubbeyi k o yan larla y etin m ek yerin e, ta ş taş, di­
rekleri y erleştiren leri gözden geçirm ek bize daha
uygun gibi gözüküyor. B öyle bir seçim yap m an ın n e
kadar sü b jek tif old u ğu n un fark ın a vararak, an ar­

23
şizm in özgü n d ü şü n ü rlerin in sa y ısın ı b e ş le sın ırla ­
dık: İn giliz W illiam G odw in, A lm an M ax S tirn er,
F ran sız P .-J. Proudhon, R u s M ihail B a k u n in ve
Leon T olstoy.

24
BİRİNCİ BÖLÜM
WELLIAM GODWIN (1756-1836)

B iy o g r a fi - W illiam Godvvin 1756’d a W isbeach’-


de (C am bridgeshire) doğdu. K ilise’y le a n la şm a zlığ a
d ü şm ü ş bir P ro testa n p ap azın ın oğlu olan v e k en d i­
si d e v a izlik için y e tiştir ile n G odw in, K alvinizm ’den
d erin lem esin e ek ilen ir. G odw in’in e n tele k tü el g e li­
şim inin h a rek et n o k ta sı, ah lâ k ın k esin k u ralların a
uym ası k o şu lu y la h e r m ü m in in serb estçe k arar ver­
m e, y a n i k en d i k iş is e l in an cın ı tayin etm e h a k k ın a
sah ip olm ası g erek tiğ i görüşüdür. G odw in’in biyog­
rafisini y a za n F ra n sız y a z a r H enri R oussin h a k lı
olarak şu h u su s u saptar: "Godwin’in K a lv in ist so ­
yuna ve eğ itim in e borçlu old u ğu dört n itelik vardır:
N eredeyse sıfır n ok tasın d a bir du yarlılık , felsefî
tartışm a a şk ı, tam a n lam ıyla a priorist bir zek a, k e ­
sinlik ve d ü rü st bir karakter."
1778’de W are’e papaz olarak atan ır. O kum aları
sırasında 178 l ’e doğru tesad ü fen , R ousseau , M ably
ve H elv etiu s’u k eşfed er. B u yazarlar K a lvin ist in a n ­
cını sarsar ve onu b elirsiz b ir d eizm e sürükler.
1782’de görevinden ayrılır ve Londra’y a gider. O ra­
da k alem iy le W h ig (liberaller) partisin in sol k an ad ı
için çalışır. A m a 1789’da, devrim in ilk ışık la n F ran ­
sa sem a la n n ı k ap la d ığın d a sarsın tıyı tam olarak
hisseder. 1789’da G ü n liik'ü nde, y aşam an ın bu b elir­
leyici dönem ecini şu sözlerle anlatır: "Fransız D ev-
rim i’nin olduğu yıldı. K albim özgürlük d u ygu su yla
k u vvetle çarpıyordu. R ou sseau , H elv etiu s ve diğer
Fransız y a za rla rın en ta n m m ışla n n ın y a z ıla n n ı bü­
yük b ir ta tm in h is s iy le oku m uştu m . O nlarda aynı

25
k o n u la n iş le y e n İn g iliz y a z a r la n n çoğu n a göre, da­
h a g en el v e d a h a sa d e bir biçim de fe lse fi bir siste m
gözlem liyordum . B u y a za rla n n m üjdecisi old u ğu bir
D evrim b en d e b ü yü k u m u tlar u yan d ırm am azlık
ed em ezd i.”
A klında h em en büyük bir fik ir b elirir. S ad ece,
F ra n sız D evrim i Ü zerine D ü şü n celerd e B u rk e’ün bu
devrim e y ö n elttiğ i s a ld m la n n geçersizliğin i k a n ıt­
layarak F r a n sız D evrim i’nin sa v u n m a sın ı ü stlen en
bir k ita p d eğ il, ayn ı zam an d a h e r za m a n için d ev­
rim ci fik irlerin zaferin i sağlayacak tem el bir y a p ıt
yazm a iş in i ü stlen ir. Ş u n ları yazar: "Coşkunun ilk
a teşiy le, k a y a d a n öyle bir ta ş çıkarm a u m u d u ta şı­
yordum k i, bu ta ş en erjisi ve ağırlığıyla h er tü rlü
m u h a lefeti ezsin v e siy a sa l ilk eleri d eğ işm ez bir te ­
m ele oturtsun." İlk devrim ci a te şle a lın a n ve iz le ­
yen y ılla rd a b ağlı k a lm a n bu karar, Ş u b a t 1793’te
u zun sü red ir b ek len en bir y a p ıta h a y a t verdi: A n
enquiry concerning p o litica l ju stic e a n d its influence
on general virtue a n d happiness (S iy a sa l a d a le t ve
siy a sa l a d a letin ev ren sel erdem v e m u tlu lu k ü z e ­
rind e e tk is in e ilişk in b ir araştırm a). O ysa bu sıra ­
lar, İn giliz k am u oyu n u n ön em li b ir bölü m ü h e r tü r­
lü a şır ılığ a yolaçan b ir siy a sa l o laya k arşı m esafeli
d avran m ayı yeğliyord u . G odwin is e o sıralard a ü n ü ­
n ün z ir v e sin e u la şm ıştı. Ç evresin d e İn g iliz kom uo-
y u n u h em çek en h em d e iten bir k u tu p o lu ştu rm u ş­
tu . B a zıla rı, ö zellik le G odw in’in öğ retisin e k en d i
N ü fu s İlk e s i Ü zerine D enem e’si ile k a rşı çıkan M al-
h u s, G odw in’le m ü ca d ele ediyordu. B a zıları, ö zellik ­
le ü n iv e r site g en çliğ i is e G odwin’i gök lere çıkarıyor­
du.. B ir b a k ım a ü n iv ersite gen çliğin in fik ri y ö n len ­
diricisi o lm u ştu . N itek im 1794’te , h er b iri şa ir olan
S ou th ey , C ollerid ge v e W ordsworth G odw inci T op-
lu m ’u k u rm a k için A m erik a’y a g itm ey i tasarlarlar.
A ncak b u geçici şa n v e şerefi, u n u tu lm u şlu k , çö­

26
k ü ş, h a tta se fa le t iz le m e k te gecikm ez. K ısa bir süre
sonra, b ü tün İn g iltere F ra n sız D evrim i’n den n efret
etm eye b aşlar. A ynı n e fr e t F ran sız D evrim i’n i sa v u ­
nan G odw inci fik irlere yön elir. 1836’da ölü m ü n e k a ­
dar G odwin, on ik i k a d a r ese r yazarak k am u oyu ­
nun d esteğ in i y en id en k a zan m aya çalışır. A ncak
bütün b u em eğ i b oşun ad ır, çünkü o, te k b ir k itab ın
adam ı olarak k alacak tır.
Y aşam ı da fik irleriyle çelişk i h alin d ed ir. B u da,
bir k uram cının b a şm a geleb ilecek en ü zü cü olaydır.
Aklı h er tü r lü ta h d itten v e b a şk a ilk elerin çek icili­
ğinden korum a tu tk u su y la , "evlilik b ir y a sa d ır ve
yasaların en k ötüsüdür; e v lilik m ü lk iy ettir v e m ü l­
k iyetlerin en kötüsüdür" sözlerin i etm ek ten kork­
m ayan k işi, 1797’de g izlice M ary W ollston ek raft’la
evlenir. D a h a sonra S h elle y ’in n ik a h sız e şi olacak
olan k ızın ın doğum u sıra sın d a , k a n sı ölür. K arısı­
nın bu erken ölü m ü ü zerin e Godwin 1801'de ik in ci
kez evlenir.
K ızıyla b irlik te kaçan S h elley’e k a rşı ta v rı d a
eleştirilir n itelik ted ir. K endi m ahkum e ttiğ i sa y g ın ­
lık k a y g ısıy la , aşık la rın e v in e girm esin i yasak lar.
Ü stelik hiç de h o ş olm ayan bir ton la, k ızın ı b aştan
çıkartanın p arasal yard ım ını istem ek ten çekinm ez.
B attık tan v e şerefin e lek e sü rü ld ük ten sonra, son
gü n lerind e, 1832’de M aliye B a k a n lığ ın d a bir görev
alır. Y eni bir d ü nyan ın y ü k se k ten bakan k u ru cu su
küçük bir m em u rlu k la yetin ir. H aziran 1836’da ölü ­
m ünün h em en erte sin d e, G entlem an M agazine ’de
şu görüş ileri sürülür: "İnsanlık açısınd an böyle bir
adam ın hiçb ir za m a n y a şa m a m ış olm ası d ah a iyi
olur." B u görüş b iraz a ş ın sayılabilir. Ç ünkü God-
vrin’in öğretisin in in sa n lığ a bir za ra n d okunm am ış-
tır. Ü ste lik b izz a t G odw in’in k en d isi, öğretisin in ne
ölçüde y a şa m ın g erek lerin e uym ad ığın ı g ö sterm iş­
tir.

27
R a s y o n a li s t A n a r ş i z m - F ran sız D evrim i’nin il­
k elerin in a n a rşizm e götü reb ileceğini gösterm ek için
bir k a n ıt gerekli olsayd ı, G odw in’in S iy a sa l Adalet*-
in d e b u türden k a n ıtla ra bolca rastlard ık . B u k a n ıt­
la m a n ın G odw in’in k işiliğ i ile ilg ili ik i özel faktörün
yard ım ı gerek tird iğ i doğrudur.
Bir kez Godwin İngiliz’dir. F ran sa’d a cereyan
eden olayları sadece ideolojik yönüyle farkeder. Tec­
rübenin şoklarına karşı korunm adadır. Devrimci
gerçeklikle dolaysız b ir iletişim den yoksun olduğu
için, olayların getirdiği hiçbir çelişkinin sarsam aya-
cağı yaratıcılıklar yapabilir. Onu değişken, uçarı ve
k arm aşık b ir yaşam dan ayıran, en azından 40 ya­
şında M ary VVbllstonekrafVla evliliğine k ad ar, ken ­
di k arak terid ir. Sarsılm az m antığının hapisanesine
kapanm ış gibidir. Onu bireysel akılla ilgili olmayan
h er şeye karşı tam b ir kayıtsızlıktan çekip alabile­
cek hiçbir şey yoktur.
"Man is a ration al being" (İn san ra syon el b îr var­
lıktır), iş te ö ğ retisin in a lfa ve om egası budur. Aklın
m u tla k e g em e n liğ i v e son su z b ilg e liğ in e in a n m ış
olan G odw in, h içb ir iç v e d ış ta h d itin a k lın ı serb est­
çe k u lla n ım ın ı en g elley em ey eceğ i bir to p lu m sa l du­
rum arar. A kla y ab an cı gü çler varoldu ğu sü rece ak ­
lın k arşı k a rşıy a b u lu n d u ğu ölüm cül teh lik e n in bi­
lin cin d e olan G odw in, tam b ir yık ım e se r in i b a şla ­
tır. S a d ece b ireyi ezen d ış gü çlere sa v a ş açm akla
k alm a z, ay n ı za m a n d a ak lın d in gin liğin i v e olağan
işle y işin i bozan in sa n içgü d ü lerin e k a rşı d a sa v a ş
açar.
G odw in’in en şid d etli sa ld ır ıla n D ev let’e y ön elik ­
tir. D e v le te te m e l olan fik irler g erçek te nelerdir?
Ya D ev let gü ce d ayan ır, a m a b u d a h er tü rlü m u t­
lak a d a lete b ir m eyd an okum adır, çü n k ü zorla k a ­
bul ettir ile n h e r h ü k ü m et m eşru ila n ed ileb ilir. Ya
da D ev let T a n n sa l H ukuk’tan k ayn ak lan ır. B öyle

28
bir h a k lıla ştırm a T a n n ’n ın onaylad ığı h ü k ü m etler
T anrı’n ın o n aylam ad ığı h ü k ü m etlerd en a y ırt ed il­
m ediği sü rece, k a b u l ed ilem ez. V eya, D ev let bir söz­
leşm en in ürünüdür; a m a D evlet’in m an evi özerkli­
ğinden v azgeçilm ez; özel yargım ızın d eğiştirilm ezli-
ği d ik k ate a lın ırsa , h e r tü r lü sö zleşm e geçersizdir.
D em ek ki D ev let, is te r d esp otik , iste r dem okratik
olsun, a k la k arşıd ır. G odw in şöyle der: "Her tü rlü
h ü kü m etin b ir k ö tü lü k olduğunu hiçbir zam an
u nutm ayalım ; b u , k en d i yargım ızın v e b ilin cim izin
feragatidir."
H ukuk da ak lın d ü şm an ıd ır. H ukuk çoğu zam an ,
babalarım ızın b ilg e liğ in in d eğil, tu tk u ve k orkuları­
nın ürünüdür, h u k u k a m u tla k b ir d eğer v erilirse
baskıcı olur. H u k u k u n h ü k ü m ran lığı ak lın se r b e s t-.
çe g elişm esiy le u ygu n d ü şm ez. G erçekte "biri ita a ­
tin ağın a u zu n süre ta k ılı k a ld ığ ı, ad ım ların ı bir
başkasın ın ad ım la rın a u yd urm aya ça lıştığı sü rece,
aklı v e zek a sı k a çın ılm a z olarak u ykuda kalır."
Y ine aynı n ed en ler le G odw in, özel m ü lk iy eti k a l­
dırır. G odw in’e g ö re özel m ü lk iy et, ta h a y y ü l ed ileb i­
lecek en saçm a, en tik sin d irici m ü lk iy et d ağılım bi­
çimidir. B ir y a n d a , g ü n lü k ek m ek için k a v g a derdi­
ne d ü şm ü ş y o k su lla r vard ır, b u n lar varlık ların ın en
değerli parçası olan a k ılla rın ı k u llan acak n e za m a ­
na, n e de g ü ce sa h ip tirler. Ö te yan d an k en d ilerin e
düşen m alların fa zla lığ ın ın b aştan çıkardığı zen gin ­
ler vardır. B u n la r z ih in se l u ğraşlar y erin e k en d ile­
rini bayağı zev k lere v erirler. "M ülkiyet b irikim i fik ­
rin g ü cü n ü k ırar, d eh a n ın k ıvılcım ın ı söndürür, in ­
san ların çoğu n u p is e n d işele re e sir eder. Z engini en
iyi v e en e tk ili etk in lik lerd en yok su n bırakır.”
En son o larak , G odw in ev liliğ e d e k a rşı çıkar.
D ah a g en el olarak, h e r tü r lü k a rşılık lı b a ğ a k a rşı­
dır. B a şk a la n m n e tk isin in bireyin se sin i b oğm asın ­
dan, h a tta d a h a fa z la sı, içgüdülerin v e d u yguların

29
kör tep k ilerin in ak lın em irlerin e ü stü n g e lm e sin ­
den çekinir.
Godvvinci T oplum ’un görünüm ü n asıl olacaktır?
R a sy o n a list b ireyciliğe uygun olarak Godvvin, Dev-
let’in in sa n la rın k ötü lü ğü n ü n bir eseri old u ğu n u,
D evlet’e k a rşı k oru n u lm ası gerektiği k an ısın d ad ır.
A m a ak lın za feri b ü tün k ö tü içgüdüleri yokeder.
Ö yle k i D e v le t g ere k siz h a le gelir. T op lu m ’a döner­
sek , T oplum ’un tek b oyutu özgeciliktir (b aşk aların ı
d ü şü n ü rlü k ç.n.). B irbirim ize ih tiyacım ız old u ğu sü ­
rece, ya şa m bizden özgecilik ister. G odwin şu nları
söyler: "D evlet ve Toplum sad ece n itelik leriy le d e­
ğil, k ö k en leri n ed en iy le de birbirinden farklıdır.
Toplum ih tiy a çla rım ızın ü rünüdür, D evlet ise k ö tü ­
lü k lerim izin . Toplum iyi bir şeydir, D e v le t is e en
fa zla sı, g erek li bir kötülüktür."
Y ard ım la şm a ih tiy acın d an doğan T oplum so n su ­
za kadar p arçalan m ah d ır. S ad ece tek b ir T oplum
değil, k a r şılık lı ilişk ilerin m üm kün old u ğu n ca az ol-
' duğu çok sa y ıd a toplum olacaktır. İtidal v e h a k k a ­
n iy e t an cak sın ırlı v e k ısıtlı bir alan d a gerçek olab i­
lir.
B u to p lu m la n n için d e m alların e ş it d a ğ ılım ın a
gid ilecek tir. G ü n d elik k aygılard an k u rtu la n v e g e­
rek siz m a lla rın a lın m a sıy la pek ilg ili olm ayan in ­
san lar, k ısa b ir sü re son ra çalışm ayı bir te n e ffü s y a
da fizik sel g ü çlerin i koru m alarını sağ la y a n b ir id ­
m an olarak göreceklerdir. Z aten yarım sa a tte n faz­
la kol işi yap ılm a y a ca k tır.
G ü n ü m ü zd e D ev let’e d ü şen görevlere g elin ce,
bu nların sa d e c e ik isi T oplum ’ca korunacaktır: T op­
lu m ’un te k te k ü yelerin in T oplum ’un b a şk a bir ü y e­
sinden g elen sa ld ırıla ra k arşı k oru n m ası v e b izza t
T oplum ’un b ir b a şk a T oplum ’d an g elecek m u h tem el
sald ırılara k a r şı k oru n m ası. İlk görevle ilg ili olarak
G odwin, y a r g ıla n hiçb ir y a sa y a b ağlı olm ayan , sa ­

30
dece a k ılla h a r e k e t ed en b ir jü rin in k u ru lm a sın ı Ön­
görür. İkinci görevle ilg ili olarak, arad a b ir alın acak
Önlemleri b elirleyecek u lu sa l m eclislerin top lan m a­
sı gerekecektir.
Godvvinci T oplum ’un k u ru lu şu n d a şid d ete b a şv u ­
rulam az. A klın za feri k a çın ılm a z old u ğu n dan , h er­
k esin refa h ın ın a k lın za ferin e b ağlı old u ğu n u ilk
kabul ed en in sa n la rın , d iğ er in sa n la rı y a k ın b ir g e ­
lecek te y en i bir çağın b a şla y a ca ğ ın a ik n a etm eleri
yeterli olacaktır.
İki özellik G odwinci ü top yaya k en d in e özgü b ir
fizyonom i kazandırır: B ir y a n d a n u çsu z b u cak sız
bir iy im serlik , özel bir yargın ın d eğerin e d u yu lan
kör bir in a n ç, in sa n ın so n su za dek m ü k em m elleşe-
ceğine ilişk in sa rsılm az b ir um u t. T oplum ’un d a­
yandığı tek tem el yap tırım ları olm ayan b a ğım sız
bir ahlâktır. A kıl h er tü rlü ta h d ite e sin k a y n a ğ ı ol­
m akla k alm az, ayn ı za m an d a k en d isi d e b ir ta h d it
oluşturur. Ö te y a n d an , b ireysel b ilin cin oyn ad ığı
ağırlıklı rol n ed en iy le, ta v iz siz bir ah lâ k i cid d iyet
gereklidir. Godwin'in b ağlarından k opardığı s a lt e k ­
siksiz birey değildir, a k ıl cisim len d iren , y a n i içg ü ­
dülerini b a stıra n v e ta m a m en ak lıyla h a r e k e t ed en ,
karar veren bir bireydir a y n ı zam anda. B ireye h a k ­
lar sa ğ lam a k y erin e vazife yü k lem ek ten b a şk a bir
şey d ü şü n m eyen ra sy o n a list G odwin’in an arşizm i
için tu h a f bir an arşizm d en ilecek tir, oysa ilerd e gö ­
receğiz ki an arşizm in özü budur.
G o d ıv in ’i n E t k i s i - S iy a s a l A d a le t h em en etk i
yarattı, am a b a şa rısı sın ırlı k ald ı, çünkü k o y u k a p i­
ta list bir ü lk ed e m ü lk iyet ü zerin e tezleri sk an d al
yaratm ıştı. Ü n iv ersite gen çliğin in G odw in’in anti-
otoriter ö ğ retisin i coşk u yla b en im sed iği ve h em en
d esteklediği doğrudur. 1 794’te şair Southey; C olle-
ridge ve W ordsw orth G odw inci bir Toplum kurm ak
üzere A m erika’y a göçetm eyi h ayal ederler. A m a k ı­

31
sa bir sü r e son ra, F ra n sız D evrim i fik irlerin in İn gil­
tere’de e tk isin i y itirm esiy le , Godvvin’in eserleri
u n u tu lu r. Godvvin’in eserin in m odern an arşizm in
ilk örneği olarak k eşfed ilm esi için bir y ü zy ıl geçm e­
si gerecek tir. B öylece Godvvin’in oyn ad ığı önder rol
kab ul ed ilm iştir.
G eç de o lsa b öyle bir rol oynadığının kabul ed il­
m esin d en önce S h e lle y ’in b a ş döndürücü şiirleri g el­
m iştir. S h e lle y ’in_ şiirleri Godvvin’in öğretisin in d ev­
rim ci ö n em in i a y d ın latır. S h e lle y Ö zgürlüğüne K a ­
v u şm u ş P ro m eth eu s ’d a a n a r şist in sa n ın çarpıcı bir
p ortresini çizer.

Y üzdeki iğren ç m a sk e d ü şü n ce, geriye in sa n k ald ı


K rallık a s a s ı o lm ad an , özgür, sın ırlar k a lk m ış bir
biçim de
E şit, sın ıfsız, k a b ilesiz, u lu ssu z,
K orkusuz, y a p m a cık sız, h iy era rşisiz, k ra lsız
Kendi b a şın a , ad il, y u m u şa k , b ilge, h a tta
T u tk u su z? T u tk u su z d eğil, am a su ç ve acıdan
k u rtu lm u ş,
B u n lar on u n esk i efen d ileriyd i, çünkü ifa d esi onları
y a ratıyord u y a da o n la n çekiyordu
Ü zerlerin d e h a k im iy e t k u rm u ş olsa b ile , h en ü z b azı
şeylerden k u rtu lam ad ı
T esa d ü ften , ölüm den ve d eğişik lik ten ,
B u e n g eller olm asayd ı g elişm esi içinde
Ş im d iye k a d a r h iç u la şılm a m ış bir g öğü n en
u za k ta k i y ıld ız ın a u laşırd ı
Ki bu, za r zor g örü leb ilen y ıld ız, so n su z boşluğun
en derinlerin d ed ir.

32
İKİNCİ BÖLÜM
MAX STEEINER (1806-1856)

B iy o g r a fi - M ax S ü m e r ’in gerçek ad ı J o h an n
Caspar S ch m id t’tir. B u a d A lm anya’d a çok y a y g ın ­
dır. A lnı h ad din den fa zla u zu n olduğundan (S tim =
alın) m eslek ta şla rı k en d isin e S ü m e r ad ın ı ta k m ış­
lardır. D a h a son ra bu ad ı y azıların d a k u lla n m ışü r.
Bu, "önem siz b ir ayrıntı" d en ilecek tir. A ncak bu ay ­
rıntı bir b ak ım a, sö zk o n u su k işin in için d ek i parça­
lanm anın y a n sım a sıd ır. S tim e r b ir y a n d an son d e­
rece özgün bir d ü şü n ü rd ü , öte y a n d an y a şa m ın d a
her şeyin ve h erk esin k urbanı, pısırık v e irad esiz
berbat bir "küçük buıjuva" prototipi olu ştu ru yord u.
S tim e r 1806’d a , p ek zen g in olm ayan b ir flü t im a ­
latçısın ın oğlu o larak B ayreu th ’de (B avyera) doğdu.
B abası gen ç y a ş ta ölür, a n n e si y en id en ev le n ir ve
B ayreuth’ü terk ed er, o ğ lu n u ak rab aların a bırakır.
O rtaöğrenim ini doğd uğu k e n tte k i lise d e ta m a m la ­
yan S tim e r ü n iv ersite y e b aşlar. A lm an öğren ciler
arasında y a y g ın olan b ir ad ete u yarak birçok ü n i­
versite k en tin i d olaşır. H eg el’in derslerin i izled iğ i
Berlin’de, E rla n g en ’d e v e K onigsberg’de bulunur.
Ö ğretm enlik k a riy erin i seçer. Ç alışm aları em ek
ürünüdür; h a zır la n m a sı b e ş söm estr gerek tiren bir
sın avın h a z ır la n m a sın a y ed i yıld a n fa zla zam an
a y ın r. N ih a y e t 1 8 3 3 ’t e araların d a din eğ itim in in de
bulunduğu b e ş d a ld a ders verebilm ek için , k en d in i
pro fa cu lta te docendi sın a v ın a girm eye h a zır h is s e ­
der. M a a lese f jüri ona, sa d ece sın ırlı b ir fa cu lta s do­
cendi verir. S tim e r hiçb ir zam an d ev let profesörü
olm ayacaktır. B u d ik iş tu ttu ru lm a m ış a yd ın a iş

33
verm ey i, B erlin ’deki özel b ir gen ç k ız k u ru m u n u n
kab ul e tm iş olm ası a cı b ir a la y n iteliğin d ed ir. 1839’-
dan 1844’e b e ş y ıl boyunca, S tim e r m ü d iren in v e
öğren cilerin in h o şn u t o lm a sın ı sa ğ layarak görevin i
y erin e g etirir.
B iyo g ra fisin i yazan lard an b irinin sö zleriy le, bu
"kan v e a t e ş d ü şk ü n ü a n a r şist” n ereye sa k la n ıy o r­
du? G ü n d ü z genç burjuva h a n ım ların iy i b ir eğitim
görm esin e n e z a r e t e ttik ten sonra, a k şam "Hür İn­
sanlar" m a h filin e gidiyordu. "Hür İnsanlar" m ah fili
h erk ese n e ş e veren b ir k işi olan gen ç H eg elci, Kari
M arx’ın ü n k azan d ırd ığı b ir d eyim le E leştirel E leş­
tir e n in y a da S a f E le ştiri’nin g elecek tek i p ap ası
B runo B a u er’in y ö n ettiğ i bir tü r n eşeli b ir bohem di.
O rta ra d ik a lizm in k rem a sıy la k arşılaşıyord u : K u t­
sa l A ile ’n in ü y eleri B runo, E dgar v e E g b ert B au er
k a rd eşler, H eg elci P a trio t d ergisinin m ü d ü rü L ou is
B u h l, II. F riedrich ve H a s ım la n k ita b ın ın y a z a n
K öppen, o sıralar B erlin ’de ask erlik h iz m e tin i y a ­
pan E n g els. Az bir zam an fark ıyla K ari M anc’la
k a rşıla şa m a d ı. S tirn er m ah fille ilişk iy e geçm eden
önce M arx B erlin ’den a y n lm ıştı. D iğerleri s e s li k o ­
n u şa ra k v e p a tırtılı d avran ışlar serg ileyerek b u ıju -
v a la n k ork u tm ad an zevk alırk en , S tirn er p u rosun u
tü ttü rerek (y aşam ın d ak i tek lü k stü ) d ü şü n celerin i
sigara d u m a n la n n ın k ıv r ım la n n a iliştiriyor, ark a­
d aşla rın ı g ü lü m seten sü k u n et ve çek in gen liğin i sü ­
rekli koruyordu. E n g els’in şu m uzip m ısraları m e ş­
hurdur:

S tirn er’e b a k ın , o b ü tün sın ırla m a la n n k en d i


h alin d e d ü şm a n ın a b akın,
Şim di bira içiyor, y ak ın d a su ym u şçasın a kan
içecek,
Ö tek iler "kahrolsun kral" diye v a h şi çığlık larım
a ta r atm az,

34
S tim e r h em en "yasalar da kahrolsun" diye
tam am lar.

K arışm a d a b u m ah fild e rastlar. K a n sı M arie


D aeh nh ard t serb est y a şa m ıy la G eorge S an d ’n ın si­
lik b ir ta k liti id i. S tim e r h iç e sa y ıla n b ir kocaydı.
A ncak B iric ik ve M ü lk iy e ti k itab ın ı k a rısın a ith a f
etti. Y a şa m ın ın en fa zla yoru m a yolaçan olayı e v lili­
ği oldu. B iyografisin i y a za n F ran sız y a za r V ictor
Basch’ın bu k on u d a a n la ttık la rın a bakalım : "Evlilik
töreni k ilise d e d eğ il, S ü m e r 'in evin d e oldu. P ap az
geldiğin d e, S ü m e r ’i v e ta n ık la n cek etsiz, k a ğ ıt oy­
narken b u ldu. K a n s ı tören e g eç k ald ı ve a d e t olan
giysileri g iy m em işti. A ly a n s tak m a v a k ti g elin ce, a l­
ya n s a lm ayı u n u ttu k la n fark ed ildi. B unun ü zerin e
tanıklardan biri ola n B runo B auer, k esesin in uçla-
n n ı tu ta n ik i b a k ır h alk ayı çıkardı v e papaz gen ç
evlilerin p arm ak ların a bu h a lk a la n geçirdi." B ü tü n
ön b elirtilere u y g u n olarak, ik i e ş birkaç y ıl son ra
boşandılar.
1844 so n u n d a M ax S ü m e r ’in b aşyap ıtı B iricik ve
M ü lkiyeti y a y ım la n ır. B ir tü r gü n lü k olan bu k itap ,
m an tığın ın k esin liğ i v e ü slu b u n u n b errak lığı ile
gerçek ten b ü yük b ir y a p ıtü r. B u y a p ıtta çarpıcı bir
k ısa lık la , tayin , ed ici y ılla r olan 1843 ve 1844 d ön e­
m inde b ü tün H eg elci sol h a rek et b etim len ir. M ax
S tim e r ü n e k a v u şu r. A m a ü n ü u zun sü rm eyecek tir.
B ir sü re son ra u n u tu lu r v e se fa le t için e d ü şer, a d e­
ta diri diri top rağa göm ülür. F ilo zo f elin d e k a la n
son p arayla bir iş k u rm aya çalışır, b ir sü tçü d ü k k a­
nı açm a ça b a sın a girer. A ncak s ü t toplam ak fa zla
zor olm asa d a , s ü tü sa tm a k çok d ah a zordur. İfla s
eder v e a ş ın b ir y o k su llu k için e d üşer. B irkaç çeviri
ve d erlem eyle y en id en k am u oyu n u n ilg isin i çek m e­
y e çalışır. A ncak ça b a la n b o şa gider. T oplum 1853’-
de o n u h a tırla r, a m a borç yü zü n d en ik i k ez h a p se

35
atm ak için . Ö lü m ü n d e b ile gü lü n ç bir öge vardır.
Zehirli b ir sin ek on u en sesin d en sokar. N ü fu sta ölü ­
m ü y le ilg ili şu n la r y azılıd ır: "Ne a n n e si, n e k a rısı,
n e çocuğu var."
M u t l a k T e k ç i l i k - B iric ik ve M ü lk iy e tin d e n d a­
h a y a n lış a n la şılm ış b ir k ita p zor b u lu n u r. B u k ita p
sö y len ild iğ i gib i, k ö k en i b ilin m eyen v e hiçb ir y ıld ız
k ü m e sin e d ah il olm ayan b ir tü r "felsefî k u y ru k lu
yıldız" d eğild ir. K orkunç y a n ş ın so n u n a g e lm iş H e-
gelciliğ in şa şırtıcı o lm a sın a şaşırtıcı, a m a h ak ik i bir
ürü n üd ü r. O rada g eliştir ile n ö ğ retin in m an tığ ı bu
felsefî h a rek etin çek ici öğelerin e, y a n i y a b a n cıla ş­
m a ve y en id en ed in im k avram ların a b a şv u r u lm a sı­
n ı g erek li k ılm a k ta d ır. S ü m er'd e y a b a n cıla şm a bi­
reyd en k a y n a k la n m a y a n b ü tün gü çleri kap sar,
ö zellik le d e F euerbachcı in sa n ı, y a n i ö zel in san d an
üstü n ola n k ategori olarak in sa n ı. Y en id en ed in im
ise, b ü tü n bu güçleri özgün b ireyin k a lb in e döndür­
m ek için sarfedilen u m u tsu z bir çabadır. B undan
böyle, k e n d isin e k a rşı duran h er şeyi m ü lk iy eti o la ­
rak gören, o n la n k en d i ira d esin e b ağlı sayan B iri­
cik vard ır sadece. A m a y in e de d ik k a t etm ek g ere­
kir. S tim e r m u tla k özgürlüğü y ü celtm e z, sad ece
m u tlak olarak ö zgü n lü k h ak k ın a sa h ip olm ak ister.
S tim e r ta m k u ra lsızlık önerm ez, a m a hiçb ir soyu t
norm un ortadan k ald ıram ayacağı te k liğ i (biricikli-
ği) sa v u n u r. S ü m e r 'in önerdiği isy a n b ir iç isy a n ­
dır, b a k ış a çısı d eğ iştirm em izi olan ak lı k ıla ca k biri-
cik liğ im izin b ilin cin e varılm asıd ır. G ü çlerin i e g e ­
m en v e m u tla k y a ra tıcı rolüm ü zü n b ilin cin d e o lm a­
m ızd an a la n b a sk ıcı gü çlerin fark ın a v a rd ığ ım ız öl­
çü d e, b u g ü çleri y en eceğiz.
B ir ic ik ve M ü lk iy e ti ik i bölüm dür. B irin ci bölüm
"İnsan", ik in ci bölüm "Ben" b aşlık lıd ır. Y a za n n
am acı h a k k ın d a en u fak bir k u şk u o lsa y d ı, b a şlık ta
k u lla n ıla n cü m le b ize d ü şü n cesin in izled iğ i y o lu

36
g ö sterm iş olu rd u . S tim e r Feuerbach’ın şu ü n lü sö­
zü n ü a k ta n r : "İnsan in sa n için , ü stü n varlıktır" ve
şöyle d evam eder: "Bu ü stü n v a rlığ a bakalım ." Y a­
zarın am acı ilk a şa m a d a bütün yab an cılaşm alara,
ö zellik le en y e n i y a b a n cıla şm a tü rü olan Feuer-
bachcı h ü m a n iz m e k arşı m ü cad ele etm ek , ikinci bir
a şa m a d a b irb iri ard ı sıra yen id en ed in im lere (y en i­
den k a za n m a la ra ) g irişm ek tir. D evlet’e k arşı m ü ca­
d ele v e D e v le t’in "Benim gücüm" tarafın d an a lın ­
m ası, T op lu m ’a k a r şı m ü ca d ele v e T oplum ’u n "Tica­
retim" ta ra fın d a n a lın m a sı v e h ep sin i taçlan d ıran
h ü m a n izm e k a r ş ı m ü ca d ele v e h ü m an izm in "Benim
k işise l zevkim " ta r a fın d a za p tı.
D e v le t v e D e v le t’in d ay a n d ığ ı h u k u k B en ’e k a rşı­
dır. D e v le t k u ts a l b ir k u ru m d u r, çü n k ü k en d in i ü s ­
tün b ir özd en , ta n ım icabı d eğişm ez bir özden sayar,
çü n k ü sü rek li v e ebedi old u ğu ölçüde h ü k ü m ran lığı
sağ la m a b a ğ la n m ış olur. B u n ed en lerle D ev let, sü ­
rekli d eğ işen ve y a ra tıcı olan B en'in d in am izm in i
sın ırlar. S ü m e r 'e göre, "D evlet’in tek b ir am acı var­
dır: B irey i k ıs ıtla m a k , b astırm ak , tab i k ılm ak , onu
h erh an gi b ir g en el şe y e b a ğ ım lı kılm ak; D ev let b i­
rey h e r ş e y o lm a d ığ ı sü rece varlığın ı sürdürebilir;
D ev let b e n im k ıs ıtla n m a m ın , sın ırlan m am ın , k ö leli­
ğim in so m u t g ö rü n ü m ü d ü r. H içbir za m a n bir D ev ­
le t b irey in se r b estçe fa a liy e t gö sterm esin i sağla m a­
yı sü rek li a m a cı h a lin e g etirm ez, bireyin etk in liğ in i
kendi a m a c ın a bağlar."
D ev let’in b izi a ld a tm a sın a iz in verm eyelim ; onda
bir h a y a le t, B en ’in b ir e se r in i görm esin i bilelim ;
k en d i sa h ip o ld u ğ u m u z b ir h a k k ı onun b ize verm e­
sin i iste m e y e lim . S a d ece k en d i "gücümüze" g ü ven e­
lim . S tir n e r şö y le h ayk ırır: "Ben h içb ir h a k iste m i­
yorum , bu n e d e n le d e h içb ir h a k ta n ım a y a m ecbur
d eğilim . E ld e e tm e y e m u k ted ir olduğum u eld e e d e­
rim. E ld e ed em ed iğ im b en im h a k a la n ım ın d ışm d a-

37
dır. E ld en a lın a m a z h a k k ım la n e övü n ürüm n e de
kendi k en d im i avuturum ."
S tim e r , to p lu m sa l y a şam ın doğal h a lim iz old u ğu ­
nu kab ul eder. B u n u n için an n e b a b a sın a g ere k si­
nim duyan çocuğa b ak m ak yeterlidir. B u, T op lu m ’-
un onun g özü n d e b ağışlan m aya m azh ar olm a sın a
yeter m i? A m a Toplum gerçek te, B en ’e h iz m e t e t­
m ek y erin e B en ’i b ask ı altın d a tu tan d onuk, h a re­
k etsiz, tık a n m ış bir toplum sal yaşam d ır. T op lu m ’a
aşkın bir n ite lik tan ım ayalım , bu n iteliğ in i kopartıp
alalım , bu g a sb a bir son verelim . B ize to p lu m sa l v a ­
zifeler v erm ek T oplum ’a düşm ez, bizim T op lu m ’dan
ih tiy a çla rım ızı tay in etm esin i istem em iz gerekir.
"Toplum 'ü "demek" h alin d e d ön ü ştü relim . S tim e r
şu h u su s u vurgular: "Dernek h a lin d e (birlik h a lin ­
de) b ü tün g ü cü n ü , y eten ek lerin i ve k e n d in i T oplum
içinde, T o p lu m ’a k a rşı gösterirsin; b u n a k a r şılık iş­
gücün sö m ü rü lü r; T oplum ’da b en cil olarak , d e m e k ­
te in sa n olarak, y a n i d in sellik le y a şa rsın ; d e m e k
sen in iç in v e ş e n le vardır, b u n a k a rşılık T op lu m s e ­
n i m a lı g ib i görü r v e se n siz b ile v a rlığ ım sürdürür;
k ısa ca sı T op lu m k u tsa ld ır, d e m e k is e se n in m a lın ­
dır; to p lu m s e n i tü k etir, a m a d e m e ğ i s e n tü k etir­
sin."
D iğ er b ü tü n y a b a n cılaşm aları içeren h ü m a n izm
ise , ça b a la rım ızı k en d in d e b ü tü n m ü k em m ellik leri
b irleştiren id ea l bir in sa n ın y a ra tılm a sın a y ö n e lt­
m em izi iste r . B u d a b oşu n a b ir çabadır, ç ü n k ü n ite ­
lik lerim izle d o n a ttığ ım ız b u in sa n b ile b ü tü n özgü n ­
lü ğ ü m ü zü y a n sıtm a z , varlığım ızın d iğ e r B en ’lerle
p a y la ştığ ım ız b ölü m ü n ü içerir. B u , p is b ir iştir , çü n ­
k ü g e r ç ek leştirilm esi m üm kün olm ad ığın d an b izi
sürekli e n d iş e için d e tu tar. B en ’im in b ilin cin d e ol­
m ak , a m a d iğer B en ’ler arasın d a b ir b en olarak d e­
ğil, ta n ım la n a m a z b ir B en , "biricik" b ir B en , hiçb ir
ortak ö n v a rsa y ım ı k ab u l etm eyen bir B e n olarak bi-

38
linçinde olm ak, S tim e r ’in "Benim k iş is e l zevkim"
dediği şey e erişm em izi sağlar. S tirn er şu n u der:
"Kendi b ilin cim e vardığım zam an kendi k en d im i
aram am , g erçek ten k en d i k en d im in m ü lk iyeti olu ­
rum: K endim e sah ib im d ir, d olayısıyla k en d im i k u l­
lanırım v e k en d i k en d im d en yararlanırım . B u n a
karşılık, gerçek B en ’im i b u lm am gerek tiğin i, B en ’de
gerçek B en’in d eğil de İsa ’n ın , ya da b aşk a tin sel,
yani d ü şsel B en ’in , örneğin gerçek in sa n ın , in san ın
özünün, vb. y a şa d ığ ın ı düşü n d üğü m sürece, B en ’-
imden hiçbir zam an zevk alamam."
S t i r n e r ve N ie tz s c h e - S tirn er’in öğretisinin
çok tu h a f bir kad eri olm u ştu r. B iricik ve M ü lkiyeti
yayım lanm asın d an k ısa bir süre sonra unutulur,
buna k a rşılık y ü zy ılın son u n a doğru şaşırtıcı bir
üne k avu şu r. 4 8 öncesinin bir yazarında köklü bir
biçimde bireyci bir felsefe n in ilk seslerin i duyun ca
şaşıran ve sev in en k o n un u n en y etk ili a ğ ız la n , S tir-
ner'i N ietzsch e'n in ön cü sü olarak k u tsarlar. O ysa
hiçbir gerçek k a n ıta d ayan m ayan b u b ağlan tı pek
ciddi sa y ıla m a z. B u ik i d ü şü n ü rü n felsefi soyağaçla-
n farklıdır. B irin in fe lse fi a ta sı H egel, ötek in in k i
ise H egel’in öfk eli h a sm ı S chopenhauer’dir. S tir ­
ner’in B iricik’i H e g el’in M u tlak A kıl’ın ın (M utlak
Ruh) d v a ta la n n ı y erin d en oynatır. M u tlak A kıl'm
özelle g en el a ra sın d a k u rd u ğu ilişk ileri te r sin e çevi­
rir. B u n a k a rşılık , N ie tz sc h e ’nin Ü stün İnsaıCı
Schopenhauer’in y a ş a m a iste ğ i k avram ın d an k a y ­
naklanır, b u k a vram ı ortad an k ald ırm az, özüm ser.
B u ik i fe ls e fe a ra sın d a k i tem el fa ik ı 1899’d a
Angöle’e gön d erd iği b ir m ek tu p ta açık seçik b ir b i­
çimde ortaya k oyan A ndrö G ide’dir. S eçk in ci G ide
başkaları k ö le old u ğu için efen d i olan N ietzsch e’n in
Ü stün İn sa n ’m a k en d in i y a k ın h issed er; h içb ir a y ­
rım gü tm ed en h erk ese b a h şed ilen S tim e r ’in b iricik ­
lik k avram ım horgörür. S tim e r ’le N ietzsch e’y i a y n ı

39
düşünce a ilesin d en ik i dü şü n ü r olarak görm ek y eri­
ne, A ndre G ide bu iki dü şü n ü rü birbirine taban ta ­
bana k a r ş ıt d avaları savu n an iki k a r şıt k iş i olarak
ad d etm eyi uygun görür.
S a f a n a r ş is t b ireycilik le, y a n i k işilera ra sı ilişk i­
lerde h er tü r lü otoriteye k arşı çıkan b ireycilik le, sı­
n ırsız b ire y sel iradeyi v e B en ’in k en d in i b aşk aları­
n ın za ra r ın a da o lsa m u tla k bir biçim de isp a tın ı y ü ­
celten N ie tz sc h e ’n in aristok ratik b ireyciliğin in b ir­
birinin za ra rın a d a olsa birbirine k a rışm a sı, 19.
yü zyıl so n u n u n a n a r şist cinayetlerind en k ısm en so­
rum ludur. B u cin a y etler h a k sız bir b içim d e h em
N ietzsch e h em de M ax S ü m e r 'i b en im sed ik lerin i
ilan ed en b ireyci a n a rşistlerce, "eylem le propagan­
da" olarak n itelen iyord u .

40
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
PEERRE-JOSEPH PROUDHON
(1809-1864)

B iy o g r a fi - A narşizm kuram cıları arasın d a


Proudhon’un özel bir veri vardır. Proudhon’u n dü­
şünce sistem i d iğer a n a r şist d ü şü n ü rlerin k in d en
daha özgün y a da daha g ü çlü değildir. A k sin e b azen
silinip g ittiğ i, b azen te h lik e li b elirsizlik ler için e
d ü ştüğü olur. A m a k am u oyun u n ilg isin i çek m esin i
sağlayan özel bir ü slu b u da vardır. Proudhon b u
olağan ü stü serv eti k ö k en in e ve k ök en in d en k a y ­
naklanan y a şa m ın a borçludur.
Proudhon bir en telek tü el değildir. D oym ak b il­
m eyen bir en tele k tü el a ç lığ a v a rsa da, y ü zy ılın ın
bütün k a yn ak ların d an b eslen m iştir. B ir fiçıcı v e bir
ahçınm oğluydu. B ütün y a şa m ı boyunca m addi zor­
luklarla b oğu ştu . H içbir zam an sak in b ir öğretim
görebilm esine y etecek bir zen g in liğ e k avu şam ad ı.
Y aşam ının m addi yö n ü n ed en iy le d ü şü n cesi ideolo­
jik derinlik b ak ım ın d an k ayb a uğrad ı, am a bu k ay­
bım etk in liğ i sa y esin d e gid ereb ild i. Proudhon dü­
şüncelerinin m eyvelerin i y a şa m ağacından topladı.
A narşizm eylem öğretisi olarak ortaya çıkınca,
adım larını n a sıl ata cağın ı b ilen bir tek Proudhon
vardı. Proudhon ö ğ retisin in p ratik yön ü n ü ih m al
etm eyen te k a n a r şistti, z a te n a n a r şist öğretin in
zaafı yık ıcı b ir eleştirin in ta m egem en lik k u rm u ş
olm asından k ayn aklan ır.
Proudhon sa d ece h a lk k ök en li olm ak la k alm az,
h a lk a vü cu d un u n v e a k im ın b ü tün telleriy le b ağlı
kalır. O, isy a n ın b ü tü n d eğerleri reddeden b ir n ih i­
lizm e iteceğ i k işilerd en d eğild ir. A k sin e ita a tsiz lik

41
b ayrağım , F ra n sa ’d a b a sit h a lk ın çok sev d iğ i v e m o­
d e m T oplum ’daki b ozu lm ayla te h d it a ltın d a olan
esk i a h lâ k i d eğerleri savu n m ak için k ald ırır. A ynı
zam a n d a h em devrim ci, h em gelen ek çi olan öğreti­
sin in son derece şa şırtıcı olan ikili n ite liğ i b öyle
açıklanab ilir. H eg el gibi Proudhon da ik i okul ya ra ­
tır: B ir sa ğ okul b ir de sol okul. Proudhon gib i yönü
tam b elli olm ayan b ir d ü şü n ü re a şk la y a d a ilg iy le
eğ ilen ler arasın d a , d in sizlerin y a n ı sıra H ıristiyan -
lar, fa şistlerin y a n ı sıra sen d ik acılar vardır. H ep si
Proudhon’u k en d ilerin e çek m eye çalışır, on a b elk i
d e on ayla m a y a ca ğ ı şeyleri söyletm ek ister. A m a b ü ­
tü n bu a ra ştırm a la rın sonucunda k en d i k en d in e
b en zeyen b ir Proudhon ortaya çıkar: H alk k a h ra­
m a n ı, d iğerlerin d en d ah a fazla d a F ran sız h alk ın ın
k ah ram an ı olan Proudhon b ireysel değer k avram ın ı
k oru yab ilm iştir.
1809’d a B esa n ço n ’d a doğan Proudhon’un gen çliği,
yok sullu k v e çoğu zam an se fa le t için de geçer. On
sek iz y a şın d a , doğduğu- k e n tte b asım evi y ö n eticisi
olur, a m a işsizlik yü zü n d en çok k ısa bir sü re sonra,
ailesin i geçin d irm esin i sağlayan bu işin i y itirir. Y ir­
m i dokuz y a şın d a b ak aloryayı a lır ve B esan çon ak a ­
d em isin d en S u ard p an siyon u n u ister. B u p an siy o n u
elde ed er ve 1838’de P aris’e gider.
H er tü rlü k on uya, alan a y en i giren birinin a te­
şiy le sarılır. A m a e s a s ilg isin i çeken ekonom i poli­
tiktir. 1839’d a De l ’U tilite de la câlibration d u di-
m anche (P azar G ü n ünün K u tlan m asın ın Y a ran
Ü zerine) b a şlık lı bir in celem e yazar. B u k on u yla
B esan çon a k a d em isin in y a n şm a sm a k a tılır. B u in ­
celem eden son ra, 1840’da, kam u oyun d a ta n ın m a sı­
nı sa ğlayacak olan bir broşür yayım lar. B u broşü­
rün ilg in ç b ir b a şlığ ı vardır: Q u ’est-ce que la prop-
riete? (M ü lk iyet nedir?) y a da R echerches s u r le
principe d u d ro it et d u gouvernem ent (H u k u k ve

42
H ü k ü m et İlk esi Ü zerin e A raştırm alar). V e d ah a az
a n la m lı olm ayan şu cevab ı verir: M ü lk iy e t h ırs ız lık -
tır . K endi bağlam ı içinde yerleştirild iğ in d e d a h a az
p a tla m a ya eğ ilim li olan v e daha son ra ü zerin d e du­
racağım ız bu cüm le, Proudhon’un ü n e k a v u şm a sın ı
sağlar, aynı zam an d a onun k e sin bir biçim de
T oplum ’un d ü şm a n la n arasın d a sa y ılm a sın a d a yo-
laçar. İste sin y a da iste m e sin , Proudhon a rtık b u
form ülün esiri olacaktır.
Proudhon k üçük bir b a sım evin in ortağı olur, a m a
b u b asım evin in sa tılışı sırasın d a 7.0 0 0 fran k açık
verilin ce, y en id en m addi gü çlü k için e düşer. 1843’te
Lyon’d a bir çocukluk d ostu n u n yan ın d a k ü çü k bir
işi kab ul etm ey e m ecbur olur. A ynı yıl için d e, ilk
büyük y a p ıtı olan De la c ritio n de Vordre d a n s
l’hum anit& yi (İn sa n lık D ü zen in in K urulm ası Ü z e r i­
ne) yayım lar. Proudhon evin in işleri n e d e n iy le sık
sık P a ris’e g itm ek zorunda k ald ığın d an , orada bazı
en telek tü el b ağlarım sürdürebilir. 1844’te P a ris’te
A lm an m ü ltecilerle, b u nlar arasın d a da Kari
M arx’la ta n ışır. 1846’da S ysÜ m es des contradictio -
na 6conom iques (E konom ik Ç elişki S istem leri) y a
da P hilosophie d e la m iskre (S efaletin F elsefesi)
b aşlık lı iki ciltlik y en i b ir y a p ıtı yayım lan ır. B u son
eserle ilg ili M arx’ın ele ştir isi m eşhurdur. F elsefenin
Sefa leti ad lı bu e leştirin in n ü k teci b a şlığı k a tılığ ın ı
affettirm eye yetm ez.
1846’d a Proudhon yen id en P aris’e yerleşir. O ra­
da, yönlen d irici fikirleri k en d i fik irleriyle u y u şm a ­
yan ’4 8 D evrim i’n e ta n ık olur. B u n u n la b irlik te, 4
H aziran 1848’de on yed i b in oyla m illetv ek ili seçilir.
M illet M eclisi’n d e y a p tığ ı bir k on uşm ad a, burjuva­
zin in k u rb anı olarak n iteled iğ i h a lk ı yü celtir. B u
k on u şm a g en el bir tep k iyle k arşılaşır: Proudhon ar­
tık "terör adam" olacaktır. P ren s-B aşk an ’a sald ırı­
ları y ü zü n den 1849’da, ü ç yıl h a p se ve 3 .0 0 0 frank

43
para c e z a sın a çarptırılır. B elçik a’y a kaçar, a m a k ısa
bir sü re so n ra ev len m e iste ğ iy le F ran sa’y a g eri dö­
ner. A tıld ığ ı S a in te-P ö la g ie h a p isa n esin d e m ü tev a zi
bir k a d ın iş ç i olan E u p h ra sie Piögard’la evlen ir.
Piögard b u s e r t m ü cad eleci in sa n a a ile y a şa m ın ın
sev in çlerin i ta ttır a n son derece fed ak âr b ir k ad ın ­
dır. G u sta v e C ourbert’n in P roudhon et ses fille s
(Proudhon v e K ızla n ) ad lı ü n lü tab losu bu y a şa m ın
dokunaklı b ir şah id id ir. Proudhon, S a in te-B eu v e’ü n
ya rg ısın a k a tılm a k g ere k irse bir edebi b a şy a p ıt
olan C onfessions d ’u n rivo lu tio n n a ire (B ir D evrim ­
cinin İtirafları) ad lı e serin i h a p isa n e d e yazar.
1852’d e serb est b ırak ılan Proudhon L a R iv o lu -
tion sociale d im o n tr ie p a r le caup d ’E ta t (H ü k ü m et
D a rb esiyle İsp a tla n a n S o sy a l D evrim ) adlı y a p ıtıy la
P ren s-B a şk a n ’a se sle n ir v e ondan top lu m sal d ü şü n ­
celerini g erç ek leştirm e sin i ister. 1858’de B esan çon
b aşpisk o p u su n u n k e n d isin e s a ld m la n ü zerin e, De
la J u stic e d a n s la R iu o lu tio n et d a n s l'E glise (D ev-
rim’de v e K ilise’de A d a let Ü zerin e) ad lı y a p ıtıy la
K ilise’y e saldırır. "Dine ve a h lâk a bu hareketi" n e ­
d eniyle, üç y ıl h a p is v e 4 .0 0 0 frank p ara cez a sın a
çarptırılır. Proudhon y en id en B rü k sel’e k açar v e
İ8 6 2 ’y e kadaT ortad a k alır. İm parator tarafın d an
affed ilin ce P a ris’e döner. Yoğun çalışm a y a şa m ın ın
erken y a ş ta tü k ettiğ i Proudhon, P aris’te 1864’de
ölür. B u yoğu n ça lışm a y a şa m ın ın son ön em li ü rü n ­
leri L a G uerre et la P a ix (S a v a ş v e B a n ş) [1861], D u
Principe f i d i r a t i f et de l ’u n iti en Ita lie (İtalya’da F e ­
d era tif İlk e v e B irlik Ü zerin e) [I863]*dir.
P o z i t i f A n a r ş i - Proudhon d ü şü n cesin in çelişk i­
leri ile a la y etm ek k a d a r k olay bir şey yok tu r. Ü s te ­
lik y a şa m ı k a v ra m a y a ça lışan b ir d ü şü n cen in , y a şa ­
m ın çok d eğ işik y ö n leriy le ilg ilen m esi doğaldır.
A m a P roudhon’un d ü şü n cesin in sey rin i y ön len d iren
ve Proudhon’u n d ü şü n cesin e ta r tışm a sız b ir b ü tü n ­

44
lük k azan d ıran b ir ilk e vardır. B u ilk e A d a let ilk e­
sidir.
N ed ir b u A dalet? B iz za t Proudhon, A d a let ilk e si­
nin içkin n iteliğ i ü zerin d e durm uş, b u ilk en in h er­
h an gi d ah a ü stü n bir otoriteye gönderm e y a p m a sı­
n a k arşı çık m ıştır. A m a n e olursa olun Proudhoncu
A d alet b irey sel çerçeven in d ışın a ta şa r ve ancak
top lu m sal y a şa m d ü zeyin d e an laşılab ilir. Proud-
h on ’un A d a let ilk e si k u şk u su z, b elli bir aşk ın lığ a
sah ip tir. D e Lubac d ah a önce sözü n ü ettiğim iz
P roudhon e t le C h ristia n ism e (Proudhon ve H ıristi­
yan lık ) adlı y a p ıtta , "Proudhon’daki A d alet h a y ra n ­
lığ ın d a n söz eder. H em en h em en ta n rısa l bir
A dalet’e göre k u ru lan Proudhon’u n a n arşizm i, d in ­
sel olarak n itelen eb ilir.
"Toplum lan y ö n eten m erkezdeki y ıld ız, siy a sa l
dünyanın ü zerin d e d ön dü ğü ku tup , b ü tü n işle m le­
rin ilk e si v e k u ra lı” olan b u A dalet’in gerek leri özel
m ü lk iy ete sert bir ele ştir i yö n eltm esin in d e n ed en ­
leridir. İşg a l h a k k ı ad il olm ayan ve vah şi b ir h a k tır,
çünkü ilk g elen in sonradan gelen lerin h a k la rın a el
k oym asın a yolaçar. M ü lk iyetin bir k am u yararı da­
hi yoktur, çünkü p eşin d en bir dizi sefa leti sürükler:
işsizlik , aşırı ü retim , ifla s v e çöküntüler, ö z e l m ü l­
kiyeti m ahkûm ed en Proudhon, ortak m ü lk iy et k a v ­
ram ına k a rşı d a h a az a cım asız değildir. L iberal re­
jim d e gü çlü ler za y ıfla n söm ürür, k o m ü n ist rejim de
ise zayıflar g ü çlü leri söm ürür. D olayısıyla m ü lk iy e­
tin yerini tem ellü k (p ossession ) alm alıdır. T em ellü k
Toplum ’un h a k k a n iy etli bir d en etim i sayesin d e, her
türlü kötü ye k u lla n m a n ın yasak lan d ığı göreli bir
m ü lk iy et biçim idir. M ü lk iyet, k u llan m a ve kötü ye
k u llan m a h ak k ın ı verd iği ölçüde h ırsızlık tır. B u n a
k arşılık , tem ellü k bireyin gelişeb ilm esi için gerek li­
dir: "Tem ellük in sa n ın yü reğin d e çalışm ayı sü rek li
teşv ik eden öge, yok lu ğu em eği a ta lete ve ölüm e dü­

45
şürecek bir k a r ş ıt öge olarak yaşam alıdır".
D evlet’in m a h k û m ed ilm esi A d alet’in k e sin bir
biçim de u y g u la n m a sın ın sonucudur. K arşılık lı öz­
gü rlü k lerin e sa y g ı duyan in sa n la r arasın d ak i tek
ilişk i, özgürce a k ted ilm iş bir sö zleşm ey e v e b u söz­
leşm ed en k a y n a k la n a n yü k ü m lü lü k lere d ayan an
bir ilişk i o ld u ğu n a göre, k en d in e özgü h u k u k sa l
norm lar ü zerin d e y ü k selen ve bireylerin ü zerin d e
hiçbir ik tid a rın ın olm adığı D evlet’in y a sa l bir te m e ­
lin in olm ayacağı açıktır. O toritenin savu n u cu ları
iste r m u h a fa za k â r olsu n iste r so sy a list, k im otorite­
den söz ed iy o rsa aynı zam an d a b askıdan sö z ediyor
d em ektir, k im ü stü n bir ik tid ard an sözed iyorsa ay ­
nı zam an d a m u tla k bir iktidardan söz ediyordu.
"İnsanın in s a n tarafın d an yön etim i esarettir."
Proudhon a çık ça a n a r şist olduğunu açıklar. "Ne
parti olacak n e de otorite, in sa n ın ve y u rtta şın m u t­
lak özgü rlü ğü o lm alı. Ü ç sözcü k le siy a sa l v e top­
lu m sal in a n cım ı açıkladım ."
A ncak Proudhon'un M ü lk iyet ü zerin e d en em esin ­
den sonra gu ru rla savu n d u ğu an arşi, ta m bir ilk e ­
sizlik değildir. Proudhon’un an a rşisi özgü rlüğü n
d ü zen in kızı d eğil, d ü zen in an n esi olduğu " p o z itif
bir anarşidir. P roudhon’un in celed iği, H egelci fe ls e ­
fen in k a rşısın d a yera ld ığı ve k arşısın d a y er alarak
değer k azan d ırd ığı verim li bir fikirdir.
H egelci d iy a lek tik ile Produhoncu d iyalek tik ara­
sında tem eld e bir çelişk i vardır. H egel çelişk ilerin
daha üstü n b ir se n te z le u zla ştın ld ığ ı ön erm esiyle
ortaya çıkıyordu, öyle ki bu srn tez bu çelişk ilerin
hem ortadan k a ld ırılm ası hem . orunm ası h em de
geliştirilm esi a n la m ın a gelm ektedir. A lm an ca a şm a
(A ufhebung) sözcü ğ ü bu üç an lam ı da içerm ek ted ir.
Toplum ’u o lu ştu ra n çok sayıd a unsurun h erh a n g i
bir b ü tü n lü ğ e in d irgen em eyeceğin i, sürekli k a r şıtlı­
ğın bütün y a şa m ın d eğişm ez y a sa sı old u ğu n u d ü şü ­

46
nen Proudhon, a şa m a n ın ü ç y ö n ü arasın d a sad ece
özelin keyfi olarak ortad an k ald ırılm asın ı d ik k ate
alır. B irey sel özgü rlük a d ın a H egelci b ü tün lü k çü lü -
ğ e b ilin çli b ir b içim de k a rşı çıkan Proudhon, "kar­
şıtlığ ın çözüm lenem eyeceği" görüşündedir. S en tezi
yönlendiren A d a let d eğildir. S en tezi sad ece gü ç sa ğ ­
layabilir. A d a let, m ü d a h a lesi son u cu n d a etk ileri
b erta ra f ed ilen çelişk ili öğeler arasın d ak i b ir d en ge­
dir. O ysa se n te z y ö n etim le ilgilid ir -D ev let k a r şıt
top lu m sal g ü çlere egem en olab ilm ek için b ü tü n özel
in siyatifleri y o k etm ey e ça lışır, d en ge is e a k sin e h er
tü rlü yabancı v e sa y e tte n k u rtu lm u ş b ir top lu m d a
kurulabilir. P o z itif a n a rşi o h a ld e E konom ik’in
Politik’e g a leb e çalm ası, h ü k ü m etin ik tisad i orga­
nizm a için d e çözü lm esi a n la m ın a gelir. Proudhon
şu peygam berce görü şü açıklar: "Atölye h ü k ü m etin
yerini alacaktır."
A m a Proudhon’un T op lu m ’a sok m ak isted iğ i bu
A dalet, her birim izin y a şa m ın ı b elirlem eseyd i ger­
çek leştirilem ez olurdu. A ilen in ve g elen ek lerin bu
denli sald ırılara u ğram ış devrim ci k ad ar a te şli bir
sav u n u cu su n u b u lm ak zordur. Ö rf v e ad aletlerin
safiy eti, ev liliğ in v e a ile d isip lin in in k u tsa llığ ı söz-
k on usu olu n ca, Proudhon a ş ın h ırçın laşır. "Aileye
k arşı h er d avran ışın a d a le tin ih la li, h a lk a v e özgür­
lü ğ e k a rşı ih a n et, D evrim ’e hakaret" old u ğu n u ilan
eder. B u ıju v a ziy i a h lâk ı k oruduğu için eleştirm ez,
a k sin e b u rju vaziyi ah lâk i içerik ten yok su n b ırak tı­
ğı, a iley i "evliliğe d u yu lan inanç"tan yok su n b ırak a­
rak g ü lü n ç b ir h a le g etird iği için suçlar.
Ş u n u d a ek leyelim : A d alet’e k a rşı duyduğu sar­
sılm a z in a n ç şid d etli bir devrim i sa v u n m a sın ı e n ­
geller.. 'İşle r i a c eley e getiren biri d eğilim ” dem eyi
severdi. P o z itif a n a rşi b a n şç ıl evrim in ü rü n ü olm a­
lıdır, b ize d ü şen şim d id en im k ân larım ız ölçüsü n de
A dalet'in ü stü n lü ğ ü n ü sa ğ layarak b u evrim i h ızla n ­

47
dırm aktır.
P r o u d h o n v e Ö z y ö n e tim - Proudhon’u güncel
k ılan d ü şü n cesi, a n a h a tla rın ı çizdiği özyön etim ci
F ederalizm dir. T a n rısa l h u ku k u n o to ritesin e oldu­
ğu k ad ar R o u ssea u ’n un top lu m sal sö zleşm e d ü şü n e
de k arşı olan P roudhon, h em siy a sa l a la n a h em de
ik tisa d i y a ş a m a u y g u lan ab ilecek b ir sö z le şm e v e
d ay a n ışm a s is te m i kurar. Proudhon’d a e şa n lı ola­
rak, biri s iy a sa l, d iğeri ik tisa d i ik i ya p ın ın k u ru l­
m a sın a ta n ık olu n u r, öyle k i b u yap ıların özerkliği
çoğulcu bir b ü tü n ü n d in am izm in in k oşu lu d u r. Ü r e ­
tim top lu m u s iy a sa l ilişk ile r toplum undan fark lıdır,
am a ay n ı za m a n d a b u ik isi birbirini tam am lar. B u
ik i yap ın ın k a rşılık lı birbirine u y arlan m ası zorunlu
olarak, h er ik i y a p ın ın tep ed en itibaren d eğ il de, ta ­
b andan itib a ren , y u k arıd an a şa ğ ıy a d eğil d e, a şa ğ ı­
dan y u k a rıy a ö rg ü tlen m esin in sonucudur.
İktidarı tep ed en ta b a n a in d irm eyi am açlayan öz­
yön etim in ilk v e en ön em li k u ram cısı P roudhon’dur.
En azından D o ğ u ü lk elerin d e Ç ağım ızın b a şlıca so­
runlarından biri h a lin e gelen özyönetim ci so sy a ­
lizm le d ev let so sy a lizm i arasın d ak i k a rşıtlık , rakibi
ve siy a si h a sm ı L ouis B lan c’dan farkını ortaya k o­
yarken açık-seçik görülür. Ş u satırları yazar: "Louis
B lanc h ü k ü m e t so sy a lizm in i, iktidarın devrim in]
tem sil eder, b en is e dem okratik so syalizm i, halkın
devrim ini te m s il ediyorum."

48
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MİHAİL BAKUNİN (1814-1876)

B iy o g r a fi - F ikirlerin içinden çıktıkları en te le k ­


tü el çevreden çok, o fik irleri tasa rla y a n v e derinler­
de y a ta n arzu ların ı o fik irlerle ifad e eden b ireyle il­
gili olduğu doğru is e , B ak u n in ’in an arşizm in d en da­
h a iyi bir örnek b u lm ak zordur.
A tletik bir y a p ısı olan, "tüyleri diken diken olm u ş
n efis y e le si ile bu a sla n b a şlı dev adam", k elim en in
tam a n la m ıy la doğanın b ir gücüdür. K endi ilk e l ve
vah şi g ü cü n ü n d ü zeyin e erişem em iş olan b ir u ygar­
lığın ilm ek leri a ra sm d a sık ışm ış taşk ın b ir h a y a ti­
y etle dolu olan B ak im in , sü rek li devrim ci fa a liy etle
y a v a ş bir b oğu lm ad an k u rtu lm aya çalışır. K endisi
gibi bir R us d evrim cisi olan d ostu H erzen, B ak u ­
n in ’in an arşizm in psikolojik v e n ered eyse psikolojik
n ed en in i görebildi. H erzen B ak u nin h ak k ın d a şu n ­
ları der: "Bu adam ın d oğasın ın tem elin d e, d ev a sa
bir etk in liğ in tem elleri b u lu n ur, a m a bu d ev a sa e t­
k in lik için iş yoktur."
B ak u n in R us, tam a n la m ıy la bir R us’tur. Y a şa ­
m ın tesa d ü fleri sonucu B a tı u ygarlığın ın tam orta­
sın a a tılm ış bir k işi, B atı u ygarlığın ın b ağrın d a g iz ­
len m iş olan çözülm enin k a yn ak ların ı keşfed er. H e-
gelci solun cesu r eleştirileri onu öylesin e e tk ile r k i,
bu eleştirileri ben im ser, am a b u ıju v a u ygarlığın ın
iğd iş ettiğ i B a tı’n ın b u eleştirileri u ygu lam aya
m u k tedir olm ayacağı görüşündedir. Ç öküşü y a şa ­
m ad ık ları için sad ece S la v la r, D evrim ’in şid d eti yo ­
lu yla d ü nyayı y en id en canlandırabilirler. Ç ılgınca
bir m illiy etçiliğ in titre ştiğ i S la v la ra Ç a ğ n sı’m n şu

49
birkaç satırım tek rard an okuyalım : "Rus h a y a le ti­
nin boyun eğd irdiği h a lk la rın v e b ü tün S la v h a lk la ­
rının k öleliğ i M osk ova’d a kırılacaktır; A vru pa’daki
b ü tün k ölelik y in e b u rad a, kendi yık ın tıları a r a sın ­
da göm ülecektir. M oskova’da göklerin y ü k se k liğ in ­
de, k a n ve a te ş d en izi için d e D evrim ’in y ıld ız ı çık a­
cak ve b u y ıld ız ö zg ü rlü ğe k a v u şm u ş in sa n lığ ın k ı­
lav u zu olacaktır." D evrim ci P an slavizm ’in m u ştu cu ­
su olan B ak u n in R u s S a m so n ’u olm ayı h a y a l eder;
tap ın ağın k olon larım y ık a ra k çü rü m ü ş bir u yg a rb ğ ı
ortadan kald ıracaktır. K en d isi b u uygarlığın y ık ın ­
tıları altın d a k a lsa b ile...
M ihail B ak u nin 1814’te, o sıralar T ver e y a le tin e
(şim dilerde K alin in ) a it olan P rem ukino k öyü n d e
doğdu. B üyük b ir sen yör olan babası F lo ran sa’d a ve
N apoli’de elçilik a ta şe si o lm u ştu ve liberal fik irler­
den etk ilen m işti. 1831’de S ain t-P etersb u rg’da A sk e­
ri O kul’a girer. 1835’te topçu subayı olur. A ncak
birkaç ay sonra is tifa s ın ı verir v e M oskova’y a gider.
O rada h er tü rd en öğren im görür (H egelci fe lse fe y le
ilk tem a sla rı b u tarih ted ir). B ağım sız k a ra k terin e
uygun d ü şen b ir bohem h a y a tı sürdürür v e b u , ölü­
m ü n e k ad a r sü rer. 1840’t a B erlin ’e gider.
P ru sya’n ın b a şk e n tin d e g en ç H egelcilerle h a şır
n eşir olur v e b u sa y ed e "isyancı yönelim i" h ız la b i­
çim lenir. 1842’d e J u le s E lysard tak m a adı a ltın d a ,
H egelci solun k ü r sü sü işle v in i gören, A m old R uge’-
nin y ö n ettiğ i A lm a n Y ıllık la rı d ergisin d e "Alm an­
ya ’da Gericilik" a d lı d ik k a t çekici b ir d en em e yazar.
B u d en em ed e B a k u n in ’in H egelci d iyalek tiği artık
özü m sen diği görülür: B a k u n in ’e göre p o z itif öge
olan gericilik g erek lid ir, çü n k ü n e g a tif öğeyi o lu ştu ­
ran d em ok ratlar k en d i k en d ilerin i "aşm alan"nı
sağlayan bu k a r şıtlık sa y e sin d e özgürlüğün za ferin i
sağlayab ilirler, d iy e d ü şü n ü r.
1844’te B a k u n in , ilk k e z Paris’e gider. O rada ara-

50
la n n d a Kari M arx’ın da b u lu n du ğu A lm an m ü lteci­
lerle v e çok sa y ıd a F ran sız’la, özellik le de "zam anı­
m ızın en d ik k ate d eğ er F ran sızlar’m dan biri olarak
n iteled iğ i Proudhon’la ah b aplık kurar. 1848’de bari­
katlard ad ır. G erçek b ir D evrim d eh ası olan Baku-
n in , sa v a şıla n h e r y erd e olm ak ister. P aris’e geld i­
ğin d e ça tışm a la ra k a tılm a k için çok geçtir. A lm an ­
y a ’da birçok yeri d olaşır. D resd en ’de sonradan A l­
m an m ü zisy en lerin in en m illiy e tç isi h a lin e gelecek
olan Richard W agn er’le b irlik te bir ayak lan m a ör­
gü tler. B u devrim ci g irişim in b a şa rısızlığ a u ğram a­
sın d an sonra tu tu k la n ır (R ichard W agner is e kaç­
m ayı başarır), zin d an zind an d olaştırılır v e son un d a
R usya’y a teslim edilir. Ö nce m ü eb b et h a p se m ah ­
k û m edilir, Ç ar ceza sın ı h a fifletir v e onu Sib irya’da
gözetim a ltın d a b u lu n d u ru lm a cezasın a çarptırır.
B u ceza fazla a ğ ır g elm ez, k atılık ların d an arınd ırıl­
m ış bir sü rg ü n e b en zer. B a k u n in ’in Çar’a gönderdi­
ği tu h a f İ tir a f R u sy a ’daki esa retin in ilk zam an ları­
n a rastlar. B a şeğ m ez devrim cinin geçm iş h a ta la rın ı
h erk esin önünde k a b u l ettiğ i bu yap ıt, R us D evri-
m i’n den sonra im p aratorlu k arşivleri açıld ığın d a
bulunur. B u içler a cısı an i d ön ü ş n a sıl m azu r görü­
lü rse görü lsü n , Kari M arx’m B akunin h ak k ın d a y a ­
rattığı k u şk u y u h a k lı çık arm asa b ile, y in e d e fa zla ­
sıy la şaşırtıcıd ır.
1861’d e B ak u n in S ibirya’dan kaçar, Jap on ya ve
A BD üzerinden Londra’y a girer. A kıl a lm a z bazı
m aceralardan (1 8 6 3 ’te P olonya ayak lan m ası sıra­
sın d a lejyon erlerle b irlik te R usya’nın B altık k ıy ıla ­
rın a çıkm ayı önerir, am a k iraladığı gem in in k a p ta ­
nı korkar, g em isin d ek i teh lik eli yü k ü Stocholm ’da
b oşaltır, şefi ve tak ip çilerin i İsveç otoritelerin e t e s ­
lim eder) sonra, B ak u n in I. E n tern asyon al ad ıyla
ta n ın a n U lu sla ra ra sı E m ekçiler D erneği’n e girer.
K endisi de S o sy a list D em okrasi İttifak ı’n ı kurar.

51
G izli b ir d ern ek ola n İttifak ’m p rogram ını bir D ev ­
rim c in in D in k ita b ı şek liy le k en d isi yazar.
1870-1871’d e B ak u n in A lm an ya’ya k arşı F ra n sa ’­
y ı destek ler: G erm en İm p a ra to rlu ğ u ve S o sya l D ev­
rim adlı y a p ıtı, b a h tsız F ran sa’y a d u ydu ğu sev g in in
bir ifad esid ir. B ir op eret d arb esin e b en zey en Lyon
m a cera sın ı da b elirtm ek gerekir. 28 E ylü l 1870’de
K om ün’den a ltı ay önce, B ak u n in Lyon’a gid er ve
orada bir K am u S elâ m eti K o m itesin in b a şın a g e ­
çer. H em en o a k şa m tu tu k lan ır, am a k a rışık lık la r­
dan yararla n a ra k k açm ayı başarır. İk tid ar sah ib i
olabildiği b u te k gü n a n a rşist fik irleriyle çelişk i içi­
ne d ü şm esin e y eter. Lyon’da k u rm aya ça lıştığ ı b ir
serb est fed era sy o n rejim i d eğil, k elim en in ta m a n ­
la m ıy la b ir d ik tatörlü k tü .
M arx 1 8 7 2 ’de B a k u n in ’i I. E n te m a sy o n a l’den a t­
tırır. K en d isin i h ep h a y a l k ırık lığın a u ğ ra ta n siy a ­
sal m ü ca d elelerd en yoru lan B ak u n in , L ocam o’da
ard ılların ın b irin in m ü lk ü n e çekilir. A ncak b u ard ı­
lın ın m ira sın ı d ü şü n cesizce çarçur e ttik te n son ra
(B ak u nin y a şa m ın m addi y ö n lerin e h ep b ir b ü yü k
senyör k ü çü m sem e si ile b ak m ıştı), sığ ın d ığ ı b u y eri
terk etm ek zorunda kalır. A lacak lıları tarafın d an t e ­
dirgin ed ild iğ i için , ö lü m ü n e kadar d iyar d iy a r d ola­
şır. 1876’d a B ern’d e ö lü m ü bu za h m etli d ü şk ü n lü ğ e
bir son verir.
K o m ü n i s t A n a r ş i z m - B ak u n in ’in öğretisi H e-
gelcilik ’te n d erin lem esin e etk ilen m iştir. A slın d a
B akunin siste m in in tü m k a rm a şık lığ ın ı b en im se-
m em iştir. Z aten s iste m kuruculardan p ek h o şla n -
m azdı. A m a k en d i "kavga n ih ilizm i’'ne g erek li olan
k a n ıtla n b u sistem d en çıkarm asını da b ilm iştir.
H egelci d iy a lek tiğ in ik i yön ü , y a n i k a rşıtlık v e se n ­
tez b irbirini tam am lar. B ak u n in b u ik i y ö n d en s a ­
dece ilk in i, y a n i m ü cad ele k avram ın ı k a p sa y a n ın ı
d ik k ate a lm ıştır. S en tezd e tem sil ed ilen siste m in

52
yap ıcı y ö n ü n ü ih m a l eden B ak u nin , k arşıtların k a ­
çın ılm az ça tışm a sın d an k ayn ak lan d ığı için sü rek li
b ir y ık ım ın g erek liliğ in i vurgular. H egel’in ü çlem e­
sin in sad ık b ir k op y a sı olm ak la b irlik te, B ak u n in ’in
ü çlem esi g erçek te ik i k avram d an oluşur: O lum lam a
in sa n ın h ayvan sa llığ ıd ır, y a n i gorilin k u zen i olan
in sa n ın k ö tü içgü d ü lerin in esiri old u ğu çağdır;
olu m su zlam a in s a n a ö zgü olan v e tedricen bütün
esa retleri ortad an k a ld ıran d ü şü n m e y e tisin in ola­
n ak lı k ıld ığ ı isyan d ır; olu m su zlam an m olu m su zlan -
m a sm a g elin ce, H egelci ü çlem en in ü çüncü kavram ı
sad ece itici g ü ç iş le v i görür; b u kavram in san lık , y a ­
n i gerçek leşm esi b ü tü n isy a n la rın am acı olan in sa n
özgürlüğüdür. B a k u n in , 'T arih in sa n ın ilk h ayvan -
sa llığ ım n in sa n lığ ın ın g e lişm e siy le ted ricen olum -
su zla n m a sıd ır” der. B öylece yab an cılaşm alara, y a n i
in sa n lığ ın k e n d isin e ya b a n cı ve esa sen h a y a li olan
gü çler yararın a uğradığı b ü tü n y o k su n laştırm alara
karşı m ü cad ele için e girer.
B ak u nin a n a rşistlerin belk i de en ta n rıta n ım a zı­
dır. K endini T a n n ’m n k işise l d ü şm an ı ilân eder.
B ak u nin ci İttifak ’m b ild irgesin in ilk n ok tası tan rı­
ta n ım a zlığ a olan in an cı açıklanm asıd ır. A m a bu
tan rıta n ım a zlığ ın k ab a ve zevk d ü şk ü n ü bir m ad d e­
ciliğin eseri old u ğu n u d ü şü n m em ek gerekir. İn san ­
lığın evrim in e k a rşıtla ra d ayalı bir y a k la şım g e ti­
ren B ak u nin , d in in in sa n ı h ayvan lık tan kurtar­
m a k ta yararlı o ld u ğu n u in k â r etm ez. A m a h a y v a n ­
sal k ölelik ten çıkm ak gerek tiğ i gibi, in sa n ın tan rı­
sa l k ölelik ten k u rtu lm a sı d a zorunludur. T a n n ’ya,
in sa n i, n itelik lerin d en b u n itelik lerin e el koyarak
yok sun b ırak tığı v e in sa n ın özgürlüğüne k en d i y a ­
rarın a g a sb ettiğ i için k arşı çıkan bu tan rıta n ım a zlı­
ğın an a h ta rın ı, F eu erb ach ’m H ıristiy a n lığ ın Ö zü
a d lı y a p ıtın d a aram ak gerekir. D üğüm yerleri 19.
yü zyıld a y er ala n "T anrıtanım az h ü m an izm in dra­

53
mı"njla, B a k u n in F euerbach’ın en radikal v e en k a ­
rarlı ardılı olarak yeralır. Feuerbach’m 'T a rih in dö­
n ü m n o k ta sı in sa n ın , in sa n ın tek T a n n s ı’n m in sa ­
nın b izza t k e n d isi olduğunun b ilin cin e va rd ığ ı an
olacaktır. H o m o k o m in i deus" yolu n d ak i y a rg ısı,
B ak u n in ’in şu a çık la m a sıy la daha bir g ü ç kazanır:
"Tanrı v a rsa , in sa n köledir; oysa in sa n özgü r olabi­
lir ve olm alıdır: D o la y ısıyla T anrı yok tu r.”
D ev let d in d en k a y n a k la n d ığ ın a göre v e yery ü ­
zü n d e ta n r ısa llığ ın tem silcileri m u tla k v e n ered ey­
se ta n rısa l bir ik tid a ra sah ip oldukları için , ayn ı
eleştirilere o d a uğrar. D ev let h a y v a n lığ ı in sa n lığ a
b ağlayan zin cirin gerek li h alk asıd ır. A m a D e v le t
kopm az b ir b içim d e d in le b a ğlan tılı old u ğu için , din
gerek siz h a le geld iğ i zam an D ev let d e ortad an k a lk ­
m aya m ah k û m d u r. D e v le t m u tlak , k esin b ir şe y d e­
ğildir. "T arihsel, g e ç işse l n itelik ta şıy a n b ir k u ru m ,
Toplum ’u n geçici biçimidir."
D ev let y a b a n cıla şm a y a içkin olan b ü tü n k ötü lü k ­
leri için de ta şır. B ir yan d an, y ö n etilen leri k ö le le şti­
rir ve alçaltır. D e v le t’in gücünün sad ece iy iliğ in h iz ­
m etin d e k u lla n ıld ığ ın ı kabul edelim . A m a iy iliği zo­
raki b en im settird iğ i için onun n iteliğ in i d eğiştirir,
çünkü bir em ir özgürlüğün m eşru bir tep k isin e yo-
laçar. A yrıca iy ilik em irle gelirse k ötü lü ğe dönüşür,
çünkü in sa n vak arı iy iliğ e özgürce ister.
Ö te y an d a n , D ev let yön eticilerin m a n ev iy a tın ı k ı­
rar ve o n la n b a şta n çıkartır. Y öneticiler donm uş,
d eğişm ez b ir d ü zen i savu n m ak la yü k üm lüd ü rler.
B u n ed en le, ta rih sel gelişim in g erisin d e k alm am ak
için gerekli olan y aratıcı cesareti, büyük en erjiyi y i­
tirirler. Y ararlan d ık ları ayrıcalık lar sa d ece ru h ları­
nı k ö h n eleştirm ek le k alm az, k alp lerin i d e se r tle şti­
rir. "Siyasal b ak ım d an olsun, ik tisad i b ak ım d an ol­
sun ayrıcalık lı in sa n ru hunu ve k alb in i y itir m iş in ­
sandır. B u , hiçb ir istisn a sı olm ayan, u lu sla ra oldu­

54
ğu gibi, sın ıflara, şirk etlere ve b ireylere de u y gu la­
n ab ilen bir top lu m sal yasadır."
B a k u n in ’in yak ın bir g elecek için öngördüğü dev­
letin yok olu şu da özgürlük ad ın a olacaktır. Ama
B ak u n in ’in an a rşizm in i S tirn er’in anarşizm inden
ayıran tem el bir olgu vardır. B ak u n in ’in an a rşiz­
m inde, tek b a şın a bireyin k en d i özgü rlüğü n ü tam
an la m ıy la gerçek leştirm esi değil, bütün T oplum ’a
evren sel bir özgürlüğü y a şa tm a k tır sözk on u su olan.
Ö yle ki bu özgürlük b ireysel özgürlüğe saygılıdır,
çünkü h erk esin özgürce ak d ettiği bir sözleşm eye
dayanır. B en im özgürlüğüm h erk esin özgürlüğünün
işlevid ir. B azılarının ezilm esin in doğal u z a n tısı, di­
ğer b azıların ın k öleliğidir. E fendi de k öleleri kadar
özgürlükten yoksundur. "Ben, çevrem deki bütün in ­
sanların özgürlüğünü v e in sa n lığ ın ı kabul ettiğim
ölçüde in san ve özgür olurum." B ak u n in ’in an a rşiz­
m i onu, birden fa zla n ok tad a so sy a lizm e y a k ın la ştı­
ran top lu m sal gerek lilik ler içerir.
B a k u n in ’in öğ retisin in b u özgü llüğü , m alların
p a y la şılm a sı için ön erdiği çözüm de d aha açık seçik
bir biçim de ortaya çıkar. D ev let’in m ah k ûm ed ilm e­
si D ev let’in doğal te m e lin i olu ştu ran özel m ü lk iye­
tin de m ah k û m ed ilm esin i gerektirir. A m a D ev let’in
yerin i h erk esin özgürlüğünün gü v en cesi olan Top-
lu m ’un a lm a sı g erek tiği gib i, özel m ü lk iy et d e ko­
le k tif m ü lk iy ete d ön üştü rü lm elid ir. B ak u nin tü k e­
tim m alların ın özel m ü lk iy etin in devam etm esin e
k arşı çıkm az, b u n a k a rşılık ü retim araçların ın , top­
rağın, iş araçlarının ve g en el olarak h er tü rlü ser­
m ayen in b ü tün Toplum ’u n ortak m ü lk iy eti h a lin e
g elm esin i ister.
B u k olek tivizm k om ü n izm e o kadar y a k ın d ır k i,
b izza t B a k u n in ’in k en d isi kendi top lu m sal an a rşiz­
mi ile D ev let sosyalizm i ara sın d a ayrım y ap m a ih ti­
yacını duyurm uştur. B ak u nin k o le k tiv iz m in in bi­

55
reysel özgü rlüğü n k o ru n m asıyla u y u şm a sın ı sa ğ la ­
yan , h içb ir b a sk ıy a b aşvu ru lm ayışıd ır. T op lu m sal
p iram it h erk esin özgürce an laşm ası tem elin d e y ü k ­
selir, y o k sa ü stü n b ir gü cü n em ri tem elin d e k u ru l­
m az. B a k u n in ’d e tep ey i tab an b elirler, ta b a n ı tep e
değil. "Ben T oplum ’u n ve k o lek tif ya d a to p lu m sa l
m ü lk iy etin , a şa ğ ıd a n yu k arıya, özgürce a n la şm a
yolu y la ö rg ü tlen m esin i isterim , yok sa yu k arıd an
aşa ğ ıy a h erh a n g i bir otorite yolu yla değil" d iye k o­
n u şu r B ak u n in .
B d k u n i n v e F e d e r a li s t K u r a m - B a k u n in ’in
d ü şü n cesi P roudhon’u n çalışm aların d an esin le n e n
siya sa l ve ek on om ik fed eralizm i v a sıta sıy la , çağı­
m ızla sık ı b ir ilişk i içindedir. S iy a sa l a la n a u y g u ­
lan d ığınd a B a k u n in ci fed eralizm kom ün al özgür­
lü k leri savu n u r; b u özgürlüklerin yen id en can lan d ı­
rılm a sın ı, m o n a rşin in ya sa cıla rı tarafın d an ön eri­
len m erk eziy etçiliğ e (bu görü ş F ran sız D ev rim i’nin
Jak ob en leri tarafın d an gü çlen d irilm iş, d a h a se r t bir
biçim de D e v le t so sy a listlerin ce b en im sen m iştir)
karşı h e r n e p a h a sın a olu rsa olsu n sa v u n u lm a sın ı
ta v siy e eder.
B ak u n in ci fed eralizm ekonom ik a la n a u y g u la n d ı­
ğın d a tercih en b irb irin e b ağlı, am a k a ra r alm ad a
b ağım sız ve özgü r işçi şirk etleri y a da d ern ek lerin e
dayanır. İşçilerin ta b an d ak i örgü tlen m elerin i sa v u ­
nur, tep ed en a ld ığ ı ik tid arı onlara ak ta n r.

56
BEŞtNCÎ BÖLÜM
LEON TOLSTOY (1828-1910)

T o ls to y A n a r ş i s t M id i r ? - L eon T olstoy’u , gerek


yazarın k en d isi h a k k ın d a, gerek se öğretisi h a k k ın ­
da önceden birkaç d eğin m e yap m ad an , a n a r şist k u ­
ram cılar g a le risin e sokam ayız.
R om ancı olarak T olstoy’u n a n a r şist ta n ım ın a u y ­
m adığı açıktır; edebi ü retim i burada b izi ilgilen d i-
rem ez. A y n c a filo zo f T olstoy’u n , y a n i 1874 son ra­
sındaki T olstoy’un "fikir d eğiştirm e”sin d en önceki
rom anlarından k en d isin e sözed ilin ce sin irlen d iği
doğrudur.
B ütün b ask ıcı gü çleri m ah k û m etm e si a n lam ın d a
an arşist olan ö ğ retisin e gelin ce, b u öğreti zam an
kavram ı olm ayan b ir gizem cilik ta şır. T o lstoy sad e­
ce Incil’in gerçek ru h u n u y a şa tm a k ister. B ü tü n d i­
ğer a n a rşist k u r u m la n n h a r e k e t n ok tası olan F ran ­
sız D evrim i’n d en k a y n ak lan an T oplum ile D e v le t
arasındaki k a rşıtlık , onu p ek ilg ilen d irm em işe b en ­
zem ektedir. B u d a şa şırtıcı değildir. L iberal A vru­
pa’da egem en olan bu k a rşıtlık otokratik R u sya’d a
henüz yoktur. T olstoy, siy a sa l özgü rlük le ekonom ik
köleliği k a rşı k a rşıy a getirm ek yerin e, kendi ü lk esi
düzeyinde in sa n özgü rlüğü soru n un u in celer, k e n t­
lerin in celm iş ve y o zla şm ış u ygarlığı ile k ırların öz­
gür ve s a f y a şa m ın ı k arşı k a rşıya getirir, b u k a r şıt­
lığı g en elleştirerek sa n a tı ah lâk ad ın a reddeder.
B u n ed en le T olstoycu lu k b ize çağa a y k ın gib i gö­
zükm ektedir. T olstoy’un " b u la n tısın d a k en d in i g ö s­
teren R us a risto k ra sisin in m an evi ra h a tsızlığ ın ın
eseri olan bu öğreti, b ize tu h a f bir biçim de F ran sız

57
D evrim i’n e ön gelen d u yarlılık v e k öylü lü k çağını
h a tırla tm a k ta d ır. K us D evrim i’nin ön b elirtisi ola*
rak ilg in çlik ta şıy a n an arşizm , diğer b en zer öğreti*
lerin y a n ın d a k en a rd a k öşed e kalır. T a rih sel evrim*
ce a ş ılm ış v e p ek özgün olm ayan T olstoy’un felsefî
d ü şü n cesi, p a rıltısın ı, d ü şü n ü rü n k işiliğ in in b ü yük ­
lü ğ ü n e borçludur.
B i y o g r a f i - T olstoy’un y a şa m ın ın ilk y a n s ı za­
m a n ın ın h erh a n g i b ir R us soy lu su n u n ya şa m ın a
b en zer. İa sn a y a -P o lia n a ’daki (M oskova’n ın y ü z k ilo­
m etre k a d a r u za ğ ın d a y er alır) a ile m ü lkünde
1828’d e d ü n y a y a g elir v e orada yetişir. B ir sü re Ka­
zan ü n iv e s ite s i’n d e öğrenci old u k tan son ra, F ran sız
v e A lm a n ö ğretm en lere te slim edilir. B u öğretm en ­
ler o n a k en d i u lu sa l e d eb iy a tla n n ı tan ıtırlar. Genç
T olsto y R o u ssea u ’n u n e tk isin d e k alır. R ou sseau ’-
nun resm in i ta şıy a n b ir m ad alyon u göğ sü n d e taşır.
Ia sn a y a -P o lia n a ’d a sık ıld ığı için , K afk asya’d a ü s­
len m iş bir topçu a la y ın a su b ay olarak k a tılır. S iv a s­
topol’ün k u şa tılm a sın ı izler. S on ra is tifa ed er v e bir
süre S a in t-P eter sb u rg sarayın d a kalır. İsviçre ü ze­
rinden F r a n sa y e A lm an ya’y a u zu n yo lcu lu k la r y a ­
par. S erflerin özgü rlüğe k a v u ştu ğ u y ıl o la n I 8 6 l ’de,
İa sn a y a -P o lia n a ’y a döner. 1862’de evlen ir: B u m u t­
lu ev lilik te n on ü ç çocuk doğacaktır. T olstoy’un kö­
y ü n e d ö n d ü k ten sonraki m u tlu lu ğ u y o ğ u n edebi
fa a liy etin d en b ellid ir. B u yoğu n edebi ü r e tim e özel­
lik le S a v a ş ve B a rış v e A n n a K a ren in a 'yı borçluyuz.
D e ğ işik evrelerin i T olstoy’u n İtiraflarım !d a orta­
y a k o y d u ğ u v icd a n i bir b u n alım , 1874’e doğru k a l­
b in d e p a tla k verir. K aderin öd ü llen d irdiği b u a r is­
tok rat, b u ü n lü y a za r, b u m u tlu a ile b a b a sı in tih arı
d ü şü n m ey e başlar: Y aşam ın a n la m ı ü zerin e k en d i­
n e soru so rm a y a b aşlar. B u k on ud a so ru la r o kadar
ısra rla a k lın a g elm ek ted ir ki an cak k e sin b ir y a n ıt
onu, bu b oğu cu sık ın tıd a n k u rtarab ilecek tir. N e bi­

58
lim ler n e de fe lse fe on u ta tm in etm ez. S on u n d a kur­
tu lu şu , a şk k avram ın d a ve bu k avram d an doğal
olarak k a y n a k la n a n "kötülüğe k arşı şid d et y olu yla
direnm em e" k avram ın d a bulur. T olstoy H ıristiy a n ­
lık öğretim in in ilk el oldu ğu n u d ü şünür. B undan
böyle, b a şk a sın ın sırtın d an y a şa m a sın a y a sa k ko­
yan bu a şk ad ın a, b ü tün ih tiy a çla rım k en d i k a rşıla ­
m aya çalışır: K öylü gibi y a şa r, b ü tün toprak işlerin i
yapar; g iy silerin i v e ayak k ab ıların ı sad ece k en d i el
em eğine borçlu olm ak istem ek ted ir. T olstoy’u n m u ­
jik g iy sileri için d e çalışırk en çek ilm iş fotoğrafı b ili­
nir. S a n sü rü n y a sa k la d ığ ı, am a b u na rağm en R us­
ya’da v e y u rtd ışın d a ellerd e d olaşan bir dizi y a p ı­
tın d a (sonu n d a K ilise tarafın d an aforoz ed ilir) ik i
bin y ıla y a k ın bir süre h a ta v e yalan -d olan d an son ­
ra y en id en k eşfed ilen H ıristiy a n lık ’ı d ile getird iği
ileri sü rü len ö ğ retisin i sergiler. E n ü n lü yap ıtları
arasında şu n la r sayılabilir: İtira fla rım , K u tsa l K i­
taplar, D in im , K u r tu lu ş K en d in izd ed ir, S a n a t N e ­
dir? B ütün gü cü y le A şk’la g itg id e d ah a sık ı b ir duy­
gu ve d ü şü n ce b irliğin e y ö n elen b u m istik d ü şü n ü re
göre, a şılm a sı gereken son bir en g el vardır. A ristok­
ratik köklerini, edebi şan ın ı ve sa n a tk â r y ete n e k le ­
rini in k ar e ttik ten sonra, en d eğerli v a rlığın ı, a ile si­
ni feda e tm e si gerekiyordu. S ek sen ik i y a şın d a
T olstoy evden kaçar. Küçük A postow o ista sy o n u n d a
ölüm onu bulur. T rende h a sta la n a n T olstoy, bu
M utlak’m a rayıcısı gar şefin in bürosunda b a sit bir
karyolada ölür.
D in s e l A n a r ş i z m - T olstoy b ir H ıristiyan , a te şli
bir H ıristiy a n old u ğu n u id d ia eder. A ncak İsa ’nın
ardılı old u ğu için , k en d in i H ıristiyan K iliseleri’ne
k arşı sa v a ş açm aya m ecbur h issed er. B u K iliseler
İsa’nın ilk el ö ğ retisin i n e h a le getirm işlerd ir? Y al­
nızca bu öğretiyi h erk esin iste ğ in e göre d ü zen le­
m ekle k a lm a m ışla r, ayn ı zam an d a on u gerçek H ı­

59
ristiy a n lık ’la d o g m a tik H ıristiyan lık ’ı k arşı k a rşıy a
getirecek şek ild e d eğiştirm işlerd ir, "anlaşılm az ve
bu n ed en le y a ra rsız dogm alara" b ağlan acak yerd e,
İsa’nın öğ retisin in "aklın kendisi" olduğunu, y a şa ­
m ın gerçek a n la m ın ı ortaya k oyan tek d ü şü n ce ol­
duğunu kabul e tm e s in i b ilelim . İsa’n ın b ize a şıla d ı­
ğı v e on su z y a şa m ın b ü tün a n lam ın ı yitireceği y a sa ,
A şk’tır.
T olstoy b en cil aşka, k u şk u su z k arşı çıkar. B encil
aşkın geçici v e ölü m lü n iteliğ i b izim le b irlik te k a y ­
bolur ve y a şa m a m u tla k bir değer verm ez. H er y a ­
şam ın zem b ereği olan ve etk isi ölüm e k a d a r süren
özgeci y a şa m d a durum tam am en farklıdır.
T olstoycu lu ğu n tem el y a sa sı olan "kötülüğe şid ­
d et y o lu y la direnm em e" ilk e si doğrudan doğruya bu
aşk ta n türer. İsa şu sözleri etm em iş midir: "Kötüye
karşı direnm e." T olstoy b u n u şöyle açıklar: "Kötüye
karşı direnm e g ö sterm em e şu a n lam a gelir: H içbir
zam an d iren iş g ö sterm e, yan i hiçbir zam an şid d et
yolu yla cevap v erm e, bir b a şk a d eyişle a şk a k arşı
olan hiçbir şey yapm a." T olstoy k ötü lü ğe k a rşı h er
türlü m ü cad eleye k a rşı çıkıyor değildir. A k sin e , k e ­
sin lik le k arşı çık tığ ı k u v v e t k u llan ılm asıd ır. Ş id d et
k u llan m am a ezilen le rin izled iği bir tevek k ü l okulu
da değildir. T olstoy'u n dersleri kölelerden çok efen ­
dilere, "her in sa n a , d o layısıyla iktidarı elin d e tu ta n ­
lara da, h a tta ö zellik le bunlara" seslenir.
D evletin v a rlığ ı H ıristiy a n öğretisin in u y g u la n ­
m ası ile b ağd a şm a z. H er D ev let’in , onu İsa ’n ın öğ­
retisin i izlem ek ten m u a f tutar, bir özerkliği old u ğu
doğru değildir. İsa ’n ın sunduğu T a n n ’nm oğu lları
ara sın d a e ş itliğ e siy a sa l h iyerarşid e u yu lm az. H ı­
ristiy a n a şk ı h e r D ev let’in b aşvurm ak zoru n d a ol­
d u ğu şid d et ey lem le r iy le hiçb ir zam an u yu şam az.
D ola y ısıyla "m utlak m on arşi, K onvansiyon, K on sü l-
lü k , I. y a da II. im p aratorlu k , B oulanger'nin h ü ­

60
k ü m ran lığı, a n a y a sa l m on arşi, K om ün v ey a C um ­
huriyet" n e olu rsa olsu n , h er tü rlü d ev letsel örgüt­
len m ey e k a rşı çıkılm alıdır.
T olstoy d ev le t ik tid arın ın bürü nd ü ğü h er tü rlü
b içim e k a rşı, k esk in v e zeh irli oklar atm ak tan b ık ­
m az. B ü tü n a n a rşistler ara sın d a D evlet’e en yü rek
tu tu ştu ru cu sözleri y ö n elten y in e k o şk u su z T ols­
toy’dur. Ö yle k i b u nların b irçoğunu kopya etm ek ten
dahi çek inilm ek ted ir. İktidarın b a şta n çıkartıcı, yö ­
n etilen ler için olduğu k ad ar y ö n eten ler için de za ­
rarlı etk isi v e h er tü r D evlet’e içkin olan ve D evlet’i
k açın ılm az olarak en korkunç aşırılık lara sü rü k le­
yen gü ç isten ci ü zerin d e b u k ad ar tu tk u ve bu k a ­
dar öfke ile, h iç k im se T olstoy k ad ar d urm am ıştı.
D em okratik bir h ü k ü m etin b ile b u tü r aşırılık ları
k olay k o la y k ab u l etm eyeceği d ü şü n ü lü rse, T ols­
toy’u h iç ra h a tsız etm eyen Ç arlık h ü k ü m etin in h o ş­
görü sü nü n te k bir a çık lam ası vardır. B u görüşleri
ileri süren şa h ıs daha önceden b ü yü k bir ed eb i ü n e
k av u şm u ştu . T olstoy’un öğretisi k on u su n d a ödün
verm ezliği hak kın da soluk da k a lsa bir fik ir verm ek
için, T olstoy’un D ev let’i için e sok tu ğu ceh en n em i
döngüyü çizelim .
D ev let dört etk i aracı sa y esin d e varlığın ı sü rd ü ­
rür. B u dört araç bir zincirin h alk aları gibi birbiri­
ne bağlıdır. B irinci araç D evlet’in din ve yu rtsev er­
lik sa y esin d e birey ü zerin d e u ygu lad ığı b ir tü r ip ­
nozdur. D ev let k am u oyu n u n h ile y le y a m ltılm a sm a
dayanır. İkinci araç su istim ald ir. V ergiler sa y e sin ­
de d evlet, görevleri h a lk ı k öleleştirm ek olan m e ­
m urlar besler. Ü çü n cü araç göz korkutm adır. D ev ­
le t m u tla k b ir sa y g ıya v e h erk esin y ü celtm esin e
h ak k ı olan k u tsa l bir şey gib i su nu lu r. N ih a y e t dör­
düncü araç zoru n lu ask erlik hizm etid ir. T olstoy’a
göre b u araç, D ev let’in ezd iklerin in yard ım ıyla b a s­
k ıy ı sü rd ürm esin i sağlar. Tolstoy’un in an cı n ed e­

61
n iyle ask erlik h izm eti yap m am ayı n asıl şev k le s a ­
vunduğu bilinir.
H er tü rlü b a sk ıy a k a rşı olan T olstoy, m ü lk iy e t
k u ru m un a an ca k isy a n edebilirdi. Z enginlik bir suç­
tur, çünkü m ü lk ü ola n ın m ü lk ü olm ayan ü zerin d e
egem enlik k u rm a sın ı sağlar. M ülkiyetin b u son ucu,
ü retim araçları, toprak ve a letler sözk on u su oldu­
ğunda, ö zellik le belirgin d ir. Ü retim araçların ın s a ­
hibi işçiyi sa d ece k en d i h esa b ın a çalışm aya zo rlaya­
bilir.
T olstoy’un ön görd ü ğü çözüm aşk p ostü lasm d an
k ayn ak lan ır. H er in sa n k en d i k u v v etin e göre çalı­
şır; am a k en d i için g erek li olandan d ah a fa zla bir
şey elde etm ez. B öylece in sa n sad ece k en d i g eçim in i
sağlam ak la k a lm a z, h a sta la rın , y a şlıla rın v e çocuk­
ların g eçim in i d e sa ğ lar. Tolstoy h e r tü rlü k iş is e l çı­
kardan v a zg eç ilm esin i İncil ad ın a ister. B u iste ğ i­
nin bir b a şk a tem e li d ah a vardır: R u s k ırsa l kom ü ­
nü m ir’in iş le y iş ilk eleri. M ir'de h erk es k en d i k işise l
yararına b ak m ad an ortak laşa bir çaba için d e ça lı­
şır.
R us g erçek liğ in e y a p ıla n bu gönderm e T o lstoy’un
m ü lk iyet k u ra m ın ı ifade etm esin in yan ı sıra, aynı
zam an d a T olsto y ’un b ü tün öğretisin i an lam am ızd a
an ah tar işle v in i de görür. T olstoy’un h a v a risi old u ­
ğu m istik doğacılık R ousseau cu lu ğu n g ecik m iş bir
m eyvesi olduğu gibi, daha fa zla R usya’y a özgü bir
M esihçiliktir. T olstoy’un n efret ettiğ i D ev let B a tı’-
nın liberal D e v le t’i değil, keyfi ve zorba Ç arlık D ev-
leti’dir. H ayal ettiğ i Toplum b ilim lerin ve tek n iğ in
gelişm esin in y a r a ttığ ı san ayi Toplum ’u d eğil, m er­
k eziyetçi b ir ik tid a ra ih tiyacı olm ayan ilk e l tarım ­
sal K om ün’dür. T olstoy’un M esih çiliği k a y b ed ilm iş
m u tlu lu ğu n a ra n m a sın d a n b aşk a bir şey olm ayan
ve b ü y ü k lü ğ ü sad ece h a y ran lık u yan dırıcı m an evi
gücünde y a ta n çocuksu bir M esih çilik ’tir.

62
T o ls to y ve G a n d h i - 1900 y ılı d olaylarında
T olstoyculuk’un bir etk isi olduğu ta rtışılm az. B u
m oda da za ten , o sıralar a n a r şist fikirlerin u yan dır­
dığı g en el işta h la ilgilid ir. A ydınlara "basit bir y a ­
şam sürm eleri" için yap ılan çağrı, san atçılara sa n a ­
tı bir zevk olarak d eğil de, duyguyla in san ların b i­
lincin i dile g etiren in sa n lık y a şam ın ın bir organı
olarak görm eleri için y ap ılan çağrı B atılı çevreler­
de, T olstoy’un D e v le t k a rşıtı u zun açık lam aların ­
dan d aha fa zla y a n k ı u yan dırm ıştır. B u n a k arşılık ,
şid d et aleyh tarı p o stü lası A vrupalı zih n iy e te çok
yabancıydı; b u n ed en le u zu n süre d ik k at çekm edi.
K ötülüğe k arşı d irenm en in a d a letsizliğ i ortadan
kaldırm ak y erin e a d a letsiz liğ i daha da p ek iştird iği­
n i k a n ıtla m a k kolaydı.
B u n u n la b irlik te, bu çok çelişk ili tu tu m A sya
b ağlam ın a otu rtu ld u ğun d a tam bir zafer k azan ır.
B u zaferi T olstoy önceden görm ü ş v e açık lam ıştı.
1910’da ölüm ünden ik i ay önce, ezilen ırk d aşların a
şid d ete b aşv u rm a m a yı v e p a s if d irenişi sa lık veren
G andhi adlı JohannisbourgH u (T ransvaal) gen ç bir
H in d u a v u k a ta şu satırları yazıyordu: "Bize d ü n ya­
n ın bir ucunda gibi gözü k en T ran svaal’deki fa a liy e­
tin iz bizim ilg im izin m erkezindedir; şu anda yery ü ­
zü n d e b ü tün fa a liy etler arasın d a en önem lisidir."
"Kötülüğe k arşı şid d ete b aşvurm ad an direniş" H in ­
d ista n ’da da b a şa rılı oldu. T olstoy bütün fe lse fe si­
nin tem el ta ş ı olan bir ilk e için daha çarpıcı bir k a ­
n ıt b u lm ayı h a y a l ed eb ilir m iydi?

63
ÜÇÜNCÜ K ISIM
A N A R Ş İZ M İN G E N E L G Ö R Ü Ş L E R İ

B ir e y c i A n a r ş i z m v e K o m ü n is t A n a r ş i z m -
A narşizm ona ta rtışılm a z biçim de bir b ak ış açısı
birliği k a za n d ıra n ta r ih se l y a sa la ra b a ğ lı olm asın ın
(liberalizm in d oğu ştan g elm e çelişm elerin in bir
ü rü n ü o ld u ğ u n u k a n ıtla m a y a çalıştık ) y a n ısıra , bir*
birine b en zey en , am a birbirinin aynı olm ayan çok
sayıd a öğretin in eseri olduğu için , d eğişik k urucu
d eğerlerine ortak bir payda b u lm an ın m ü m kün
olup olm ad ığın ı sorm aya v e bilinçli y a da b ilin çsiz
çoğu za m a n fa rk lıla şm a y a çalışan bu siste m le r b ü ­
tü n ü n d en g en el gö rü şler çıkarm aya h a k k ım ız var­
dır. Ö zetlersek: D eğ işik a n a r şist a k ım la n ayn ı siy a ­
sal, top lu m sal v e a h lâ k i u fk a y ö n eltm ek ola n a k lı
mıdır?
19. y ü zy ılın s o n la n n a doğru g e n e llik le bireyci
an arşizm k o m ü n ist an arşizm d en ayırdedilirdi. İlk i­
nin te m silc isi o larak ö zellik le Proudhon v e m u h te ­
m elen S tir a e r (S tim e r d a h a çok bir a n a r şist bireyci
olarak görü lü rd ü , çü n k ü ik tid ar yok lu ğu n d an çok
B en ’in sa v u n u lm a sın ı vurguluyordu), ik in ci ak ım ın
te m silc isi olarak is e B ak u nin v e ard ılı Kropotkin
b elirtileb ilir. B u ik i a n a r şist okul siste m y ık ıc ısı
olu m su z y ö n leriy le birbiriyle u y u şsa b ile , T op lu m ’-
un y e n id e n k u ru lu şu sözk on u su olunca birbirinden
d erin lem esin e ayrılıyorlardı. Y u m u şa tılm ış b ir bi­
çim de d e o lsa b ireyci an arşizm özel m ü lk iy eti k o ­
rur, o y sa k o m ü n ist a n arşizm ortak m ü lk iy eti sa v u ­
nur. B u n e d en le a n a rşizm i, birbirine d ü şm a n d eğil­
se de, ik i farklı frak siyon h a lin d e d ü şü n m ey e h ak -

64
k ım ız vardır. A ncak b ize öyle gözü k m ek ted ir k i, sa ­
dece top lu m sal ütop yaya gönderm e yap arsak soru­
n a b ir y a n ıy la y a k la şm a te h lik e si vardır. B ir öğreti
h er za m a n a z y a d a çok d ış faktörlerin etk isin d e k a ­
lan u ygu la m a la rın d a n (n itek im k o m ü n ist an arşizm
rad ik al b ir biçim de k arşı çıktığı h ald e, sosyalizm in
etk isi a ltın d a k alır) çok, h a rek et ettirici ilk esin d en
tan ın ır. O y sa b ir öğreti te k bir m erk ezî n ok taya in ­
d irgenm e a jan tajın a sa h ip olsaydı, bu, an arşizm
olurdu. A n arşizm bütün yön leriyle tek bir en d işe­
den k ay n a k la n m ıştır: B irey sel iradenin özerk liğin i
korum a.
A n arşizm in d eğ işik yön leri ü zerin d e d u ru lu n ca
fark ın a v a rılm a y a n öğreti b irliği, an arşizm in özü n e
in ilin ce h em en fark ed ilir. A narşizm in siy a sa l, top ­
lu m sa l ve a h lâ k i görü şlerin de, b ireysel özerkliğin
sa v u n u su n u b u lm aya çalışacağız.

65
BİRİNCİ BÖLÜM
SİYASAL GÖRÜŞLER

A n a r ş i s t S ö z le ş m e v e T o p l u m s a l S ö z le ş m e -
A narşizm b irey sel özgü rlük k avram ın a a y k ın old u ­
ğu için h er tü r lü o torite fik rin e k arşı çık tığ ın a göre,
korkulu bir problem i çözm esi gerekm ekted ir. S ited e
b askı v e zorlam a d ışın d a h a n gi araçla, d ü zen ve
ad aleti k oru m ak o lan ak lı olabilir? B u soru n u n y a n ı­
tı biliniyor: T op lu m sal y a şa m g ö n ü llü h u k u k sa l iliş ­
kilere, y a n i ilg ili taraflarca özgürce a k ted ilen v e b ü ­
tün taraflar için yararlı olan m ad d elerin e özgü rce
u yulan gö n ü llü h u k u k sal ilişk iler e d ayan m alıd ır.
B öyle bir öğreti h em en R ou sseau ’n u n C o n tra t S o ­
d a l ı m (T oplum sal S ö zleşm e) a k la getirm ek ted ir.
A ncak a n a r ş is t sö zleşm e bu öğretiden farklıdır. B u
farkı açık lam ak için Proudhon’dan daha iyi b ir k ıla ­
vuz yoktur. Proudhon idde gdndrale de la R d vo lu tio n
a u X X . nitele (1 9 . Y ü zyıld a D evrim G enel F ik ri) adb
yap ıtın d a, k en d i sö zleşm e k avram ıyla R o u ssea u ’­
nun sö zleşm e k a vram ın ı ayıran n o k ta la n k e sin bir
biçim de ortaya koyar.
Proudhon çok y erin d e olarak, R ousseau ’n u n söz­
leşm esin in sa d ece ad ın ın top lu m sal old u ğu n u b elir­
tir. R o u sseau ’n u n sö zleşm esi gerçek te, b ü tü n k u ­
su rlarıyla b u g ü n k ü to p lu m sa l durum u a posteriori
m eşru la ştırm a y a y ö n elik b ir h u k u k çu yara tısıd ır.
B ilgiççe bir k u rn a zlık la ş u n ok tayı belirtir: "Tek k e ­
lim ey le to p lu m sa l k a o su n y a sa lla şm a sı, h a lk eg e­
m en liğ in e d a y a n ıla ra k sefa letin ku tsan m asıd ır."
B u ilk fark lılığ a , y a n i a n a r şist sö zleşm en in po­
ta n siy el d eğil d e gerçek olduğu, siy a sa l bir so y u tla ­

66
m an ın sonucu d eğil, ilg ili tarafların çıkarlarının
birbirine u y d u ru lm a sıyla (öyle ki bu a n laşm a çıkar­
larda d eğişik lik olu n ca değiştirileb ilir) sonuçlanan
tartışm aların ü rü n ü old u ğu h u su su n a , daha az
önem li olm ayan ik in ci bir farklılık eklenir. A nar­
şizm kaderin bir oyu n u olarak toplum sal y a şam ın
k arm aşık lığın ı ve çok yön lü lü ğü n ü bozan tek bir
sözleşm eye d eğil, bireyin binbir türlü gerek sin im in e
en iyi biçim de tek ab ü l eden sın ırsız sayıda sözleşm e
b ü tü n ü n e dayanır.
Son olarak şu n u b elirtelim , a n a rşist sözleşm en in
etki alan ı k e sin lik le sın ırlıd ır. R ousseau top lu m sal
sözleşm e g ereğin ce y u rtta şla rın özgürlüğünün ta ­
m am en artad an k a lk m a sın ı, "her ortağın b ü tün
h ak la rıy la h er tü rlü top lu lu k tan tam am en yab an cı-
laşm ası"nı isterk en , Proudhon b ir sözleşm e y a p ılın ­
ca sözleşm ed e ta r a f olan heT b ir k işin in verd iği k a ­
darını ala ca ğ ın ı, sö zleşm e m ad d elerin de k esin o la ­
rak b elirlen m iş y ü k ü m lü lü k ler d ışın d a, tam am en
özgür ve eg em en o lm aya d evam ed eceğin i belirtir.
K ısacası, a n a r ş is t sö zleşm en in hed efleri sınırlıdır;
bireye ald ığın dan d a h a fazla'özgü rlü k verir v e ü s te ­
lik bireye bazı g ü v en celer getirir.
F e d e r a liz m - S ö zleşm en in k ap sad ığı ala n ın g e ­
n işletilm esin in so n u cu federalizm dir. A narşizm bu
b ü yülü form ülle d e v le t örgütünün çözüleceğini ve
an arşizm in b u örgütün y erin i alacağın ı d ü şünür.
Birbiri ardı sıra g elen v e d eğişm ez v e k esin olm a­
dıkları için , iste r p rofesyon el düzeyde olsu n , iste r
b ölgesel vey a u lu sa l, h a tta u lu slararası d ü zeyd e o l­
sun k olayca d en g ey e k a v u şa n son su z sayıd a sö zleş­
m e. İşte g ö rü n ü şte k aotik v e tu tarsız, am a b ü tün
k ad em elerde b irey sel irad en in özerkliği ilk esin in
korunm ası sa y esin d e serb estçe karar v erilm iş bir
birlik le son uçlan an (bu b irliğin varlığı zorla k ab u l
ettirilm iş bir b irlik ten daha fa zla güvencededir) bir

67
yapı.
F ederalizm d ev letin yap tığı gibi b ireysel iradeyi
b askı a ltın d a tu tm a k yerin e, b ireysel irad en in so n ­
su za kadar ço ğ a lm a sın ı sağlar. B u b irbirini izleyen
fed erasyon lar, k o rp o ratif fed erasyon , k o m ü n al fed e­
rasyon, vb. b ir ta şın su y a d ü şü ş n o k ta sın ı çev rele­
yen v e h e r birinin m erk ezi ayn ı yerd e olan çem ber­
lere benzer: En g e n iş fed erasyon u n kök en i b ile b ire­
yin özerk iradesind ed ir. Proudhon bu k on ud a şu n ­
ları söyler: " B in leriy le yap tığım sö zleşm eyi h erk es­
le y a p a b ilsey d im , h erk es bu sözleşm eleri k en d i ara­
ların d a y en iley eb ilsey d i; birbirine b en zeyen sö zleş­
m elerin o lu ştu rd u ğ u v e m an evi şa h siy e t olarak gö ­
rü len h e r y u r tta ş gru b u , b eled iye, ilçe, il, korporas-
yon, şirk et, vb. son rad an v e y in e ayn ı çerçeve için d e
diğer g ru p la n n h e r b iriy le v e h e rk esle ilişk i için e
gireb ilsey d i, iradem so n su za k ad ar tek rarlan ıyor g i­
bi olurdu. C u m h u riy et’in b ü tün n o k ta la n n d a v e
m ilyonlarca fark lı in s iy a tif şek lin d e b öylece y ap ılan
y a sa n ın , b en im y a sa m d a n farklı bir şey o lm ayacağı­
na em in olurdum."
K o m ü n - Çok sa y ıd a v e k ad em eli gru p laşm alara
dayanan b u fed era lizm , Jak ob en ler tek b ir b ölü n ­
m ez bir b ü tü n o lm a sın ı isted iğin d en beri aşırı dü ­
zey d e m erk ez ileşm iş b ir ü lk e olan F ra n sa ’da, ö zel­
lik le ta ra fta r b u ld u . F ed eralizm , Proudhon’un d eyi­
m iy le "pozitif anarşi" ilk k e z P aris’te u y g u la m a y a
k on u lm u ştu r, d en ileb ilir. 1871 P a ris K om ünü’n ü n
ideolojik te m e li, g erçek te sö zleşm e fik ridir. B u n a
ik n a olm ak için , 2 3 M art’ta K om ün seçim leri arife­
sin d e P a r isli E n tern a sy o n a lcilerin y a y ım la d ığ ı m a­
n ifesto y u tek ra rd a n ok u m ak yeterlid ir. B u bildirge­
de şö y le deniliyor: “K om ün’ü n b a ğ ım sızlığ ı, serb est-
çe ta r tışıla n m a d d eleri u ygu lan ın ca s ın ıf ça tışm a la ­
r ın a son v erecek v e top lu m sal e şitliğ i sa ğ layacak
bir sö zleşm en in güvencesidir." B irkaç sa tır ilerd e d e

68
şunlar yazılıdır: "Her k om ünün özerk olm ası b u k o­
m ünlerin talep lerin in b askıcı bir n itelik k a za n m a sı­
nı önler ve C um h u riyet’i en yüce ifad eyle d ile g e ti­
rir."
O ysa b u m a n ifesto ölü bir belge olarak k alm adı.
G enel k a rg a şa lık K om ün’ün som u t eserleri y a r a t­
m asın ı sağ la d ığ ı ölçüde, K om ün’ün birkaç fed era list
girişim i oldu. K am u h izm etlerin in , ilg ili tarafların
serbestçe işb irliği tem elin d e yen id en örgü tlen m esi
için k a rarn am eler y ayım lan d ı. B u u ygu lam a ö zel­
likle top m a lzem esi atölyelerind e v e öğrencilerle
profesörlerin k a rşılık lı a n la şm a tem elin d e örgü tlen ­
diği T ıp F a k ü ltesi’n d e yaşan d ı.
K om ün’ün ağlan acak y en ilg isin in fed era list for­
m ülün k esin ifla sı d em ek olduğu söylen eb ilir mi?
Her tü rlü m erk eziyetçi ik tid arın ortadan k ald ırıl­
m ası K om ün’ün direncini büyük ölçüde za y ıfla tm ış
ve h ızla çök m esin e k u şk u su z k a tk ıd a b u lu n m u ştu r.
A m a fed eralizm e gerçek değerinin v erilm esi için ,
bütün F ra n sa ’d a v e belk i de ev ren sel ölçüde u y g u ­
lan m a sı gerekirdi. T ecrit ed ilm iş P aris, tercih ettiğ i
rejim n e o lu rsa o lsu n b oğulm aya m ah k ûm d u .
Proudhon şu son sa tırla rı yazark en fed era list for­
m ülün h e r tü r lü k ısm i u y g u la m a sın ın iflasın ı önce­
den görm üştü: "Paris d u varlar ark asın d a devrim ler
yap sın . İyi, a m a Lyon, M arsilya, T ou lou se, Bor-
d eaux, N a n te s, R ouen, L ille, Strasbourg, D ijon, vb.
iz lem ezse, k en d i k en d ilerin in efen d isi olan ille r iz le ­
m ezse, P a ris b u d evrim lerin zararın ı görecektir."
B a şa rısız P a ris K om ünü d en eyin e rağm en v ey a
ütopyacı n ite liğ in i ortadan k aldırdığı için b u ilk d e­
n em e sa y esin d e, fed era lizm fikri III. C um h u riyet’te ,
a n a rşist prop agan dan ın te m e l ta ş ı oldu. D evletin
feth ed ilm esi fik rin i sa v u n a n M arx’m b ile K om ün’-
den etk ilen d iğ i d ü şü n ü lü rse, K om ün y e n ilg isin in
bu olayın te m s il ettiğ i yön len d irici fik ir olan fed era­

69
lizm i ne ölçüd e sa y g ın k ıldığı kolayca an laşılab ilir,
M arx şu sö zlerle fed eral form ülün övgü sü n ü y a p ı­
yordu: "G erçekte K om ün a n ayasası, o zam a n a k a ­
dar T oplum ’un cevh eriyle b eslen en ve T op lu m ’un
serb estçe h a r e k e t etm esin i en gelleyen D e v le t’in g e ­
lişm esin i tık a d ığ ı b ü tün biçim lerin, top lu m sal b ü n ­
yed e boy a tm a sın ı sağlad ı. Sadece bu n ed en le,
F ran sa’nın y en id en can lan m asın d a h a r e k e t n ok tası
oldu."
A n t i- D e m o k r a t iz m - A n a rşist fed eralizm , yan i
farklı g ru p la şm a la r a rasın d a sü rek li y e n ilen en bir
denge a ra y ışı, s e n te tik v e birlikçi eğilim ta şıy a n h er
türlü d em okratik form ülün k esin lik le red d ed ilm esi­
ni g erek tirm ek ted ir. S ü m e r 'e göre, E sk i R ejim ’le
D evrim ’in k ız ı olan egem en U lu s arasın d ak i fark,
gerçekte nedir? E sk i R ejim ’de m onarşik ik tid a r te-
banın ü zerin d e doğrudan uygu lan m ıyord u . K ralla
teb ası a ra sın d a , ara u n su r olarak korporasyon y e r
alıyordu. K işiler ön celik le b ir top lu m sal gru b a m en ­
su ptu , öyle k i sözde "m utlakçılığı” sın ırla y a n çok
sayıd a ik in cil ik tid a r vardı. U lu s eg em en liğ in i ilan
edince, te b a ik tid a ra doğrudan b ağım lı h a le geld i.
E ski R ejim ’d ek i ayrıcalık ların h ü k ü m ran lığı h iç
k im sen in isy a n etm e h a k k ın a sah ip olm adığı h u k u ­
k u n h ü k ü m ra n lığ ı h a lin e dönüştü. D oğru k o n u ş­
m ak g erek irse, n e k ad ar çelişk ili gözü k ü rse gözü k ­
sü n, D evrim E sk i R ejim ’in ılım lı m on arşisin in y e r i­
n e m o d em D ev let'in m u tlak m on arşisin i koydu. E s­
k i Rejim ’d ek i d ışsa l k ölelik içsel bir k ölelik , y a n i
m eşru iy eü n i k ab u l e ttiğ im iz bir k ölelik h a lin e dö­
n ü ştü . M ax S ü m e r ’e göre, E ski Rejim b ir b a k ım a
K atolik’ti, çü n k ü ü s t ik tid arı kabul etm e si sad ece
d ışsa l n itelik liy d i; b u n a k arşılık , m odern dem ok rasi
Protestan ’dır, çü n k ü y u rtta şla U lu s’un iç sel bir a n ­
la şm a sın ı gerek tirir.
Proudhon d a k en d i yan ın d an , eşitlik çi ve evren-

70
selci dem okrasi ile b ireyin özgü n lü ğü arasın d ak i in ­
d irgenem ez k a rşıtlık ü zerin d e durur. S oru n u n pra­
tik y ö n ü y le d a h a fa zla ilg ili olduğundan, dem okra­
sin in ö zellik le p a rla m en ta rist y ö n ü n ü m ahkûm
eder. Proudhon’a göre in sa n bir üreticidir, y a n i fa a ­
liyetleri k en d in d en son rak in in faaliyetlerin d en
farklıdır. Y oksa oy p u su la sı h erh an gi b ir b aşk a
y u rtta şın oy p u su la sın ın ağırlığın d a bir seçm en de­
ğil. K ısacası M erovenj çağın d a ü retilm iş k u tsa l şi­
şeyi oy sa n d ığ ın a tercih eder.
A narşizm in h e r tü rlü dem okratik h ü k ü m et biçi­
m in e k arşı b esled iği horgörü iyice a n la şıld ığ ı za ­
m an, ancak o za m an , an arşizm in en ta rtışm a lı te ­
zahürleri ve en b ek len m ed ik u zan tıları a n la şıla b i­
lir. N için Proudhon L a R euolution sociale dâmontrâe
parle Coup d 'E ta t d u 2 decem bre (2 A ralık H ükü­
m e t D arb esin in K an ıtlad ığı S osyal D evrim ) adlı y a ­
p ıtın d a L ouis-N apolöon’a seslen ip so sy a l devrim i
g erçek leştirm esin i istem ek ten çekinm edi? B ak u nin
İtira fla r 'ında Ç ar’a g ü v en ileb ileceğin i n a sıl d ü şü n ­
dü? B u örnekler kendi h a y a lle ri için de kayb olm u ş
doktrin ad am ların ın y e r siz girişim lerid ir. A m a aynı
zam an d a, s a lt siy a sa l biçim e k arşı d u ydu k ları m u t­
lak horgörünün teza h ü rleri, top lu m sal görüşlerini
gerçek leştirem ey eceğ in i d ü şü n d ü k leri dem okrasiye
k arşı g ü v en sizlik lerin in son u çlan d ır.
Proudhon’d a b azı n ed en lerle, 19. y ü zy ıld a k a rşı­
devrim in b ü yü k u sta la rın d a n biri görü lm ek iste n ­
m iştir. A ncak Proudhon için doğru olan , b elli bir
n ok taya k ad a r b ü tü n a n a r şistle r için d e doğrudur.
Lenin bir g ü n , ‘'A narşist bir gericidir" d em işti. B u
söz çelişk ilid ir, am a d erin bir an lam ta şır. A n a r şist
an ti-d em ok ratizm d em ok rasin in gerçek olan , am a
d ü zeltileb ilir e k sik lik lerin e çare olacak yerd e, h a l­
k ın h a lk için ik tid a n n a , b u n u n iğren ç b ir a ld atm a­
ca olduğu g erek çesiy le tem eld en k arşı çıkar. B u n e­

71
d en le, ta m a m en b a şk a k ayn aklard an e sin le n e n an -
ti-dem okratik eğ ilim lerle k a n ş tm lm a s ı te h lik e si
vardır. B en ito M u sso lin i Proudhoncu G eorges So-
rel’in ardılı o ld u ğ u n u ila n etm em iş m iydi?
A n t i- S o s y a li z m - A n arşistlerin a n ti-sosyalizm i
daha az k a ra rlı, d a h a a z sald ırgan değildir. A nar­
şizm in h er tü r lü k o lek tiv izm e k arşı d u yd u ğu d ü ş­
m an lığı en çarpıcı b içim de d ile g etiren , S tirn er’dir.
Stirn er’e göre, lib eral d ev let bireye sığ ın ılab ilecek
son bir alan b ırak m ıştır. B u alan özel m ü lk iyettir.
O ysa k om ü n izm b ire y sel özerkliğin bu son k a lın tısı­
nı T oplum a d ın a ta le p eder. B öylece k u tsa l T oplum
h er şey in sa h ib i o lacak , bireyin hiçbir şey i olm aya­
caktır. K om ünizm (ve b u form ül tu tm u ştu r) "evren­
sel bayağılığın" h ü k ü m ran lığıd ır. A ynı a n la m d a ol­
m ak ü zere P roudhon, h e r tü rlü özgü n lü k ten yok sun
b ırak ılm ış in sa n la rın o lu ştu rd u ğu b elli b elirsiz b ir
k itle olan p roletarya ile , çok sa y ıd a d eğ işik v e b a­
ğım sız bireyden oluşan h alk ı k a rşı k a rşıy a getirir.
A nonim v e fa rk sızla ştırılm ış bir b irliğin tira n lığ ı
onu d eh şete düşürür. Z anaatkâr, k öylü v e h a tta
burjuvalardan olu şa n , özerkliğin i v e özgü rlü ğü n ü
korum ak için m ü ca d ele eden h a lk ın y a n ın d a yera-
lır.
19. y ü zy ılın ik in ci y a n s ın d a a n a rşistlerle so sy a ­
listle r ara sın d a k i m ü cad elelerd e, b u öğreti fark lılığı
bütün ta r tışm a la n n tem elin d e olm u ştu r. G erçek te
iki farklı d ü şü n ce a ile si sözkonusudur. B ir y an d a,
düzeyleri eşitle y e n b ü yü k san ayin in h a d d e h a n esin ­
den g eçm em iş za n a a tk â rla r, M arx’m d ey im iy le "kü­
çük burjuvalar"; öte y a n d a , onlar açısın d an b ireysel
özgürlüğün a n la m sız b ir kavram h a lin e g e ld iğ i v e
sad ece to p lu m sa l özgü rlü k le ilg ilen en p roleterler
yeralır.

72
İKİNCİ BÖLÜM
TOPLUMSAL GÖRÜŞLER

D ev lete k a rşı tü m ü y le olu m su z bir tu tu m belki


olan ak lı d eğildir, am a an la şıla b ilir. B ü tü n y ö n etsel
çarkların dosdoğru ta sfiy e si, b ü tün d ev le tsel ta h d it­
lerin top tan ortadan k a ld ırılm a sı, k u şk u su z , in sa n
ilişk ilerin d e g itg id e artan k a rm a şık lığ ı h e sa b a k a t­
m ayan ta rih d ışı bir görü ştür, a m a ak lın a prio ri
yad sıd ığ ı saçm a b ir g örü ş olm ad ığı d a açıktır.
T oplum ’a g elin ce durum d ah a farklıdır. D ü n ya­
dan el etek çek m ed iği tak d ird e, in san ın b aşk aların a
ih tiyacı vardır. T op lu m sal b ir d ü zen le b ü tü n leşm ek
zorundadır. A ynı za m an d a h em b irey sel h em top ­
lu m sal olm ak sözkonusudur. B aşk aların a k a r şı k o ­
ruduğu ö zsa y g ısın a ve ancak b aşk aların ın gü ven ce
altın a alabileceği y a şa m ın a düşkün olan in sa n sü ­
rekli olarak, doğasının bu birbirine k a rşıt ik i eğ ili­
m i arasın d a d en geyi koruyacak bir top lu m sal biçim
arayışı içindedir.
O ysa bireyin m u tlak eg em en liğ in i k o şu lsu z ola­
rak savu n an a n arşizm in , h e r tü rlü u zla şm a çözü­
m ü n ü red d etm ek ten b a şk a çıkış yolu yoktur. Am a
buna k arşın , y en i bir top lu m sal örgü tlen m en in
olu ştu ru lm asm a d a k arşı çıkm az. B ireysel özerkliği
top lu m sal g erek le u yu m lu kılarak korum ak iste ­
m ek, tu h a f bir iddiadır. B u ilginç girişim i, b ize tem ­
sil y eten eğ in e sah ip gibi gözü k en üç a n a r şist çözü­
m ün ışığ ın d a in celem ek istiyoru z. B u üç çözüm şu n ­
lardır: S tirn er’in ortak laşm acılığı (dernekçiliği),
Proudhon’un yard ım laşm acılığı, daha önce sap tam a
fırsatı bulduğum uz gibi a n arşizm in d eğişik liğe u ğ ­

73
ram ış b ir b içim i o lsa d a B ak u n in ’in k om ü nizm i.
O r t a k l a ş m a c ı l ı k ( D e r n e k ç ilik ) - S t im e r şu
anda varolan b içim iyle T oplum ’la k u ru lm asın ı
önerdiği d e m e k a ra sın d a tem eld e bir fa rk lılık old u ­
ğu n u d ü şü n ü r. T oplum b ireylerce y aratılm am ıştır;
Toplum bireylerin d ışın d a ve üstü n d ed ir. K esin ola­
rak k u ru lm u ş, istik rarlı, h a tta kabuk tu tm u ş bir
şeydir. K endi yara tıcı ik tid arların ın son u cu old u ğu ­
n u , k en d i elleriy le.y o ğ ru ld u ğ u n u an lam ad ık ları s ü ­
rece, k u rg u sa l olduğu k a d a r gerçek de olan egem en ­
liğiy le g ü ç lü T oplum , b ireysel iradeyi bozar, ezer ve
yokeder. B u n a k a rşılık d em ek , b ireylerin istik ra r­
sız ve sü rek li d eğ işen birliği, an lık k arşıla şm a sıd ır,
öyle ki b irey ler bu d e m e ğ in k ontrolünü h içb ir za ­
m an k a yb etm ezler. D ern ek B en’lerin eg em en liğ in e
tabidir; b ireylere h iz m e t edebildiği sürece y a şa r ve
yararsız h a le g elir gelm ez ortadan kalk ar.
B u n u n la b irlik te, S tim e r em eğin örg ü tlen m esin e
karşı çıkm az. A k sin e, lib eralizm in e rişm e sin e o la ­
nak tan ıd ığı h er şeyi eld e etm eye s u sa m ış olan in ­
sanın, k ü çü ltü cü bir m ateryalizm in k u rb anı h a lin e
geldiği se r b e st rek a b et rejim in e b ir son verm en in
zam an ı g eld iğ in i d ü şü n ü r. E m eğin örgü tlen m esi in ­
san ın y a şa m ın s a lt m addi gerek lerin e, y a n i S tir-
ner’in "insani" olarak n iteled iğ i işlere d ah a az z a ­
m an a y ırm a sın a o la n ak sağlar.
B ireyi "in san a özgü i ş l e r i n ağır ve b u n altıcı y ü ­
künden k u rta ra n d em ek , onun, tü m ü yle, "biricik iş ­
le r c e , y a n i sa d ece k en d isin e bağlı olan , sa d ece k e n ­
dinin g erçek leştireb ileceği, sa n a tsa l ve edebi işlerle
u ğ ra şm a sın ı sağlar. D e m e k te sadece "insan" em eğ i­
nin ö rg ü tlen m iş olduğu d ü şü n ü rlerse, b en in birey­
selliği h e r tü rlü k o le k tif d en etim in d ışındadır.
D e m e ğ in için d e para d olaşım ın a izin verm ek g e­
rekir mi? BİTeyi k en d in d en b ağım sız bir gü cü n kör
ve an on im ir a d e sin e terk etm ek doğru olu r m u?

74
A m a in sa n p aran ın m u tlak d eğerine in an d ığı için ,
paraya desp otik b ir ik tid a r verir. P ara, in sa n onu
ödem e aracı olarak k ab u l ettiğ i v e p ara k azan m ak
isted iğ i ölçüde d eğerin i korur. B u n ed en le, paranın
elin d e tu ttu ğ u ik tid arı y itirm esi v e h er zam an ola­
geldiği ü zere in sa n ın y a ra ttığ ı bir ş e y h a lin e g elm e­
si için , paranın b ü tü n k red isin in geri a lın m a sı y e ­
terli olacaktır. B ir k e z B en ’in egem en liği a ltın a gir­
d ik ten sonra, p ara b a sk ı aracı olm aktan çok, h a re­
k etliliğ i sa y esin d e d in am ik b ir y a şa m ın , dern eği sü ­
rek li bir g it-g el için d e tu ta n b ir yaşam ın en iyi gü ­
vencesidir.
D ernek b a ğlam ın d a b ireyler arasın d ak i ilişk iler
nasıldır? T oplum ’d a in san lar, birbirlerine k arşı "in­
sa n i” bir a şk , y a n i te k n e sn e si özel birey d eğil d e so­
y u t ve n o rm a tif in sa n olan b ir aşk duyarlar. B u aşk
k olaylık la n efrete d ön ü şeb ilir, yeterk i özel birey, g e ­
nel olarak in sa n h a k k ın d a olu ştu ru lm u ş im aja u y ­
m asın . Bu a şk b ü tün zu lü m leri h a k lılaştırır. D er­
n ek te sadece "bencil" aşk , y a n i sevilen varlığı bencil
bir tatm in n e sn e si, "Ben’in tu tk u ların a su n u lm u ş
bir gıda" olarak gören aşk tanınır. N itek im duygu­
lar alan ın d a b ile, birey iradesinin özerkliğini korur.
D ernek bireyin özgürlüğünü gü ven ce altın a alır
mı? B ir noktaya kadar d iy e y a n ıtlar S tirn er, çünkü
d em ek te to p lu m sa l ta h d itler kaldırılacaktır. A m a
şunun iyice b ilin cin d e olunm alıdır v e S tirn er in sa n
sorununun bu y ö n ü ü zerin de özellik le durur: în sa n
özgür olam az, en azından b edeninin k en d in e koydu­
ğu sın ırlam alar n ed en iyle. D erneğin avan tajı h ep
k u rgu sal olm uş bir özgürlüğün ele geçirilm esi değil,
b ireyselliğim izin k orunm asıdır. D em eğ in getirdiği
b ü tün k ısıtla m a la r sö zleşm e tem elli old u ğu için , b i­
rey tam am en egem en bir biçim de, bazı h ak ların ı
k u llan m ak tan geçici olarak vazgeçer.
Ö zetlersek , S tim e r ’in d ernekçiliği oldukça m u h a ­

75
fazakârdır; ö zel m ü lk iy eti, em eğin örgü tlen m esin i,
para d olaşım ın ı ortadan k ald ırm az. G erçek te b a sit
bir im d eğ işik liğ i olm uştur: T oplum d eğiştirilm ez,
am a bireyci b ir b içim d e yorum lanır. S o n F ilo zo fla r
adlı k ita p çığ ın d a M oise H e ss S ü m e r 'e h a k lı olarak,
sad ece burjuva T op lu m ’u n u n tab losu n u çizd iği su ç­
lam a sın ı y ö n eltir. Kari M arx h a k lı olarak, S tir-
n er’in b en ciller d e m e ğ in d e varolan d ü n yan ın yen i
bir yoru m u n u görür.
Y a r d ı m l a ş m o c i l i k - S ü m e r 'in d e m e ğ i, ta m a ­
m en ahlâk i v eriler e d ayan an , ak lın k u rd u ğu b ir y a ­
pıdır. O ysa P roudhon’u n yard ım laşm acılığı sağlam
bir biçim de to p lu m sa l gerçek liğin içinde yeralm ak -
tadır. Ü ste lik b u n u n için de, an arşizm in a n a fikri
olan b ireysel özerkliğin sa vu n u lm asın d an so y u tla ­
n am az. Proudhon g erek fa zla b ir şey elde ed em ed iği
kendi b a sım ev in in y ö n etim i sayesin d e, g ere k se bir­
kaç y ıl boyunca y ü rü ttü ğ ü m u h aseb ecilik görevi n e ­
d eniyle, fik irleriy le olguları k arşıla ştırm a k olan ağı
buldu. Bu n ed en le, Proudhoncu yard ım laşm acılık
yan ılsa m a la rd a n ta m am en k u rtu lam asa b ile s a f
ideoloji d eğildir.
B u to p lu m sa l g ö rü şü n h a rek et n ok tası çok açık ­
tır. Proudhon ü stü n b ir ik tid arın k e n d isin e tabi
olan lara k arşı an cak b askıcı v e yıldırıcı b ir rol oy­
n ay a b ileceğ in e k a n i old u ğu n dan , b ireyleri b u ü stü n
iktidarın v e sa y e tin d e n ku rtarm ak ister. A y n ı şek il­
de, n esn eleri n orm ald e araların d a k u ru lab ilecek
olan ilişk ileri b oza n v e çarpıtan zorbalıktan k u rtar­
m aya çalışır. D e v le t’in in sa n i varlık lar a ra sın d a s a ­
h ip olduğu k o n u m , Proudhon’a göre, ü rk ü tü cü bü ­
y ü lü bir gü cü ola n a ltın ın em eğin ü rü n leri k a r şısın ­
d a sah ip old u ğ u k on u m u n ayn ısıd ır. S iy a sa l ik tid ar
k arşılık lı o y u n la rın ı çarp ıtm am ış olm asayd ı, birey­
lerin d eğişik çık arları a ra sın d a son un d a k u ru lacak
olan d en ge, e ğ e r serm aye sü rek li olu m su z o la n e tk i­

76
sin i sürdürm üyor olsayd ı, ayn ı zam anda n esn elerin
uyu m lu dolaşım ı b içim in d e gerçekleşecekti.
Proudhon’un g ü n d em in d ek i sorun şudur: S erm a­
yeye b aşvurm adan m a lla rın dolaşım ı n asıl örgüt­
lenm elidir? B u n un için Proudhon iki araç öngörür.
B u araçlardan biri ö tek in in tam am layıcısıd ır. B ir
yan d an, m ad en i para k ald ırılarak dolaşım sağlık lı
bir ya p ıya k avu ştu ru lacak tır; öte yan d an , kredi ve
iskonto b ed ava h a le getirilecek tir. P aran ın yerin i,
değeri m al oldukları em ek m ik tarın a göre b elirlen e­
cek ürünlere k a rşılık gösterilen kredi k ağıtları a la ­
caktır. Kredi v e isk on to, y ü k se k faizlerle em eğin
ürünlerinden a sla n p ayın ı a la n k a p ita list b an k ala­
rın y etk i alan ın d a n alın acak , yardım laşm am bir
toplum un, y a n i ü reticilerin k arşılık lılığ ın a dayanan
bir toplum un y etk i a la n ın a girecektir.
Proudhon k u ram d a k ala ca k adam değildi. 1848
devrim ci b u n a lım ın ın ta m ortasın d a, ü n lü "Halk
Bankası"m k u rarak top lu m sal görü şlerin i u y g u la ­
m aya geçirecektir.
"Halk Bankası" ilk ilk e y e dayanır: B ir yan d an
bankanın k en d i m ü şterileri h isse alarak b an kayı fi­
n a n se ederler; öte y a n d an ödünç alın an paranın fai­
zi idare m asrafların ı k a rşıla m a k için gerekli rak a­
m a, y a n i y ü zd e 1/2 v ey a h a tta yü zd e 1/4’e in d irge­
nir. B u n un son u cu em ek le serm aye arasın d ak i iliş ­
kilerde, d erin lem esin e b ir dönüşüm dür.
Toprak m ü lk iy eti örn eğini alalım . B u g ü n k ü top­
lu m sal örgü tlen m ed e, m ü lk sah ib i ile k iracı d a s ü ­
rekli bir k ira b ed eli öder. K iracıyı işled iğ i top rak la­
rın sahibi olm ayı hiçb ir zam an u m u t ed em ed en ,
em eğin in ü rü n lerin in b ü y ü k bölüm ünü b a şk a sın a
verm eye m ah k û m ed en b u sistem a d il değildir.
A m a y ü zd e 3’le otu z dört y ıl k iracılık ta ödenen para
aşa ğ ı y u k a n m ü lk iy etin d eğerin e e ş it olduğundan,
kiracı eğ er fa iz siz p ara b u la b ilse, işled iğ i toprağın

77
değerini h em en h em en e ş it bir sürede k a rşıla y a b i­
lirdi. G erekli m ik ta n k en d isin e H alk B a n k a sı borç
olarak verecek tir, sonra bu parayı yıldan y ıla öde­
yecektir. B ö y lece k ira tu ta n m ü lk iy et b elg e sin e b e­
del olm aktadır.
S a n ayiye g elin ce, serm aye faizin in k a ld ın lm a sı
sosyal yapıyı da d eğiştirir. A rtık serm a y esin i bir iş ­
çi ordusunun em eği sa y esin d e değerlendiren sa n a ­
yici olm ayacak tır, öyle k i bundan önce san ayici işçi­
ye em eğinin gerçek fiy a tın ı ödem ek şöyle dursun,
sadece geçim i için gerekli olan ücreti veriyordu.
B undan b öyle sa n a y i, çifte sözleşm eyle y ö n len d iri­
len işçi k oop eratiflerin in yön etim in d e olacaktır.
K endilerine g erek li serm ayeyi sağlayan H alk B an-
k a sı’n a ise, işçi şirk eti, ü rü n lerin i m a liy et fiy atın a
verm eyi ve tü k eticilerin tek n ik tek i b ü tün g e lişm e ­
lerden ve d ü zelm elerd en yararlan m asın ı sa ğ la m a y ı
taa h h ü t eder. B ir b ak ım a rek ab etin serb estçe işle ­
y işin i bozm am a v e d efterlerin i d ü zen li b ir d en etim e
tabi tu tm a y ü k ü m lü lü ğ ü a ltın a girer. Ş ir k e tte yera-
lan k işilere g e lin c e , şir k e t on lara şir k e t iç in d e bö­
lü n m ez m al p a y d a şlığ ı, b ü tü n görevlerin seçim le
b elirlen m esi, k u ra lla rın b irlik te sa p ta n m a sı, k â ra
ve şirk etin m a sra fla rın a k a tılm a h ak k ın ı ta n ır. H er
biri şirketi iste d iğ i a n d a terk ed eb ilir. A y n c a şir k e t
de y en i ü y ele re açıktır.
Proudhon’u n d ü şü n cesin e göre, h a lk g irişim ciliğ i­
nin bir örn eğin i su n m a sı v e siy a sa l v e sin a i özgür­
lüğün tem ellerin i a tm a sı gerek en "Halk B a n k a s ı­
nın fa a liy et g ö sterecek za m a n ı olm adı. Y ard ım laş-
m acılık te m e lin e d ayan an bir k u ru m un k u ru lu ş tü ­
zü ğü n ün y e tk ili m ercilere su n u lm a sın d a n ik i ay
sonra, Proudhon b ir m a h k û m iyet a lır v e projesin i
terk etm ek zoru n d a k alır. B u h ız lı son , ü top ik olan
işin ele a lın ış b içim in d en d e an la şıla ca ğ ı g ib i u zun
bir can çek işm e ve son un d a ifla s etm ek ten b elk i de

78
daha iy i oldu.
O ysa gerek m ü b adele gerek se kredi yön ü yle ol­
sun yard ım la şm a cıb k , sonradan bazı k ısm i b aşarı­
lar eld e eti. B ir y a n d an kooperatifler, öte yan d an
yard ım laşm a sa n d ık la n bu fikrin n e kadar h a rek et­
li olduğunun k a n ıtıd ır. B ouglâ Socialism es Frarıçais
(F ran sız S o sy a lizm leri) adlı yap ıtın d a, k alk ın m an ın
bir bakım a "Proudhon’un intikam ı" olduğunu doğru
olarak saptar.
K o m ü n iz m - S o sy a lizm le çetin bir çek işm e için ­
de olan v e devrim ci k itlelerin kontrolü için bu rakip
h arek etle öd ü nsü z bir m ü cad ele içine giren an ar­
şizm , y a v a ş y a v a ş şid d eti sa v u n a n top lu m sal görü ş­
lere kayar. B u görü şlerin de a n a fikri b ireysel öz­
gürlüğün koru n m asıdır, a m a özellik le so sy a list h a-
sım la n n ın önerdiği top lu m sal çözüm leri aşm a y a yö­
neliktirler. K o m ü n ist an a rşizm e atfed ilen ve g er­
çekte bireyin ö n celiğin i d eğil de h erh an gi bir ü stü n
iktidarın olm a sın ı ifade e ttiğ i ölçüde a n a r şist olan
bu görüşler, y ü zy ılın son u n d ak i doktrin ad am ları
tarafından g eliştirilm iştir: E m eğ in K a z a m lm a sı’n-
da K ropotkin, E v rim , D evrim ve A n a rşik İd e a l’de
E lisâe R eclus tarafın d an g e liştirilen görüşler. B u
çağdaş an arşizm in u y a n d ır d ığ g en iş ilgi sayesin d e,
k om ü n ist form ül an a rşizm in gerçek ifad esi olarak
görülebilm iştir. A narşizm in o sıralar y a ra ttığ ı ve
son y a n k ıla n h â lâ k afam ızd an çıkm am ış olan kor­
ku, büyük ölçüd e bu y a n lış an lam d an k a y n a k la n ­
m aktadır.
A narşizm in iki bü yük k u ram cısı bireyin "mülki-
y e f's iz olm ayacağı d ü şü n cesiy le özel m ü lk iyetin k o ­
runm asını savu nm u ştur: B iri özgünlük şek lin d e, d i­
ğeri de tem ellü k biçim in d e. K om ü n ist a n a rşistler
ise h er tü rlü m ü lk iy eti, a d a letsizlik ten k ayn ak lan -
d ığ ve y en id en a d a le tsiz liğ e yolaçtığı b a h a n esiy le
kaldırm ışlardır. "H erkese em eğin in bütün ü rü n ü ­

79
nü" v erm ek le ö vü n ü n sosyalizm i a şm ak isted ik leri
için d e, "yaşam h a k k ı, zen gin lik h ak k ı, h erk es için
zen g in lik ” ta lep etm ek ted irler. S erm a y en in acım a­
sız e sn ek lik ten y o k su n lu ğ u v e b askı g ü cü n e k arşı
isy a n ed erek , m ü lk sa h ib i olm ayan ları şid d et yolu y­
la m ü lk sü z leştirm ey i g erçek leştirm eye çağırırlar.
K ropotkin şu n la rı söyler: "Köylüler b ü yü k m ü lk sa ­
h ip lerin i k ovacak , m ü lk lerin i ortak m ü lk iy e t h a lin e
getirecek lerd ir, tefecileri y ık acak , ip otek leri k a ld ı­
racak v e ta m b ağım sızlık ların ] ila n edeceklerdir."
K om ünizm b ir k e z k u ru lu n ca, h erk esin "yaşam
şöleni"ne d a v e t ed eb ilecek tir. G erçek te, n ü fu su n
yirm i b e ş y ıld a n y irm i b e ş y ıla ik i k a tm a çıktığın ı,
b u n a k a rşılık ü retim in bu h ızlı ritm i izley em ed iğ in i
sav u n a n M a lth u s’u n y a sa sın a k arşı çık an k o m ü n ist
a n a rşistler, b ilim d ek i şa şırtıcı ilerle m eler sa y e sin ­
de, ü retim g ü cü n ü n n ü fu stan d a h a h ız lı arttığın ı
savu n m a k ta d ırla r. B öylece top lu m sal soru n u n çö­
zü m ü b a s it b ir ad il b ölü şü m soru n u n a in d irgen ­
m ektedir. M alların b ollu ğu n a u la şılın ca , b u b ölü ­
şü m y ete n e k le r e göre d eğil, h erk esin ih tiy a c ın a gö­
re y a p ılacak tır.
B ü tü n ih tiy a çla rın k arşıla n m a sı am acıyla y ö n ­
len d irilm iş ekonom inin ilk u y g u lam aların a çağım ız­
da ra stla m ıy o r m uyuz? B öyle bir ekonom i sadece
sosy a lizm in açık am acı olan ü retim araçların ın or­
tak m ü lk iy etin i d eğil, tü k etim araçlarının ortak
m ü lk iy etin i de gerektirir. G eçm işte bir köprüden
vey a y old an geçm ek için öd en m esi gerek en ay a k ­
b astı p a ra sı ta m a m en ortadan k alk tı; h erk esin k u l­
la n ım ın a açık b ed ava k ü tü p h an eler ve okullar, tü ­
k etilen m ik ta r pek d ik k ate alınm ad an evlere kadar
d ağıtıla n su , b ü tü n b u n lar a n a r şist çağın m üjdecisi
olan b elirtilerd ir. A n a r şist çağda sadece şu ilk e g e­
çerli olacaktır: "Size g erek en i alın."
Ü retim araçların d ak i o lağan ü stü g elişm ed en

80
k ay n ak lan an a y n ı iy im serlik , işgücünün dağılım ını
da b elirler. Ö nce ça lışm a sü resi gerçek bir zam an
ve m a l tü k eticisi olan rek ab etin ortadan k alk ışıyla
b irlik te ve tü k etim m a lların ın en iy i k oşu llard a ü re­
tilm esin i sağ la y a ca k organizasyon sa y esin d e, a za la ­
caktır. Kropotkin yirm i ile kırk b eş y a da elli y a ş
arasın d ak i b ü tün y etişk in nü fusu n gü n de dört y a
da b e ş sa a t ça lışm a sın ın , h erk esin m addi ya şa m ın ı
gü ven ce a ltın a a lm a k için y eterli olacağını düşünür.
G eri k alan zam an ise, sa n a tsa l v e b ireysel ih tiyaç­
ları ta tm in etm ek için k u llan ılacak tır. Z am anın bu
ik ili k u lla n ım ın ın m an evi avantajı m u azzam d ır. B i­
reyin k en d isi ay n ı zam an d a hem m addi h em m a n e­
vi ih tiy a çla rıy la ilg ilen d iği zam an , kol em eği ile k a ­
fa em eği a ra sın d a a şılm a z duvar k alm ayacak tır. Gi­
derek s ın ıf fark ları, eşitsiz lik , ad a letsizlik ortadan
kalk acak tır. Ö te y a n d a n , çalışm ak zevk li bir şey
h a lin e gelecek tir. E konom inin m otor gü cü b azıları­
nın k â n d eğil de h erk esin refah ı olunca, çalışm an ın
in sa n ı alçaltıcı v e k ötü y a n ın ı ortadan kald ırm ak
için, b ilim sel ilerlem ed en yararlan ılacak tır. B u dö­
n ü şü m son d erece yararlıd ır, çünkü zevk li çalışm a
"bu çağa kadar k ö lelik , serflik ve ü cretlilik k oşu lla-
n n d a gerçek leştirilen ü retim d en çok daha ü stü n ve
büyük" olacaktır.

81
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AHLAKİ GÖRÜŞLER

B e n c il li k - A n a rşizm e b ü tün k arşı çık ışların h a ­


rek et n ok tası g e n e llik le , an arşizm in ahlâki g örü şle­
rinin m ah k um ed ilm esid ir. B en’in m u tlak h a k la rı­
nın k o şu lsu z açığ a vu ru lm asın d an daha ah lâk -d ışı
bir şey yok gib i gözü k m ek ted ir. B ireyin çılg ın ca sın a
y ü celtilm esi en sın ırsız başıbozukluğu, en zorba
keyfiliği h a k lıla ş tın r gibidir. A narşizm in sa v u n d u ­
ğu bencillik b ü tü n içgüd ü lerin , bütün k ap rislerin
dizginden ç ık m a sın a yolaçıyora b en zem ek ted ir.
A n arşizm leriyle ö vü n en lerin d avran ışı d oğru su, ço­
ğu k ez böyle b ir y oru m u doğruluyordu. K öklerinden
kopm uşlar -b u n la r k en d ilerin i "dıştakiler” olarak
adlandırıyorlardı- tercih en b u b en cilliğe sa h ip çıkı­
yorlar, b u ıju v a ön yargıları old u ğu b a h a n e siy le bü ­
tün m an evi v e to p lu m sa l bağlard an p a tırtılı b ir b i­
çim de k u rtu ld u k ları zam an bu ben cilliği h a y a ta g e ­
çirdiklerini san ıyorlard ı.
O ysa a n a rşizm k u ram cıların ın n e yazd ık ların ın
ok u nm ası k ö k lerin d en k op m u şlara a n a r şist etiğ in ,
bireyin k en d in i k a n ıtla m a k y erin e yokolup g ittiğ i
ta k a tsiz b ir g e v şe k lik yön ü n d e d eğil de, a rta n bir
b ireysel so ru m lu lu k yön ü n d e g elişm e g ö sterd iğ in i
k a n ıtla y a ca k tır. G odw in’in a n a r şist ra sy o n a lizm i­
nin n e ölçü d e p ü riten b ir erdem i sa lık verd iği,
Proudhon’un n a sıl c a n i» b a şla a ile ah lâk ı v e u lu sa l
gelen eğ in k e s in lik le k oru n m asın ı isted iğ i bilinir.
Y üzyıl so n u n u n a n a rşistlerin in b u ik i d ü şü n ü rd en
çok S tim e r ’e g ö n d erm e yap tık ları doğrudur. S tim e r
k itab ın ın g ir işin e , b ü tü n ta h d itleri yık ıp g eçen şu

82
sözleri koym am ış m ıydı? "Davam ı dayandırdığım
hiçbir şey yoktur? "Stirner D ev let’i, T oplum ’u v e a h ­
lâk ı p u t saya ra k yık m ıyor m uydu? "Biricikler'i
"M ülkiyetler"ini a lm a ya teşv ik etm iyor muydu?
A m a S tirn er erdem e, B en ’e dışardan d ayatılan
bir ta h d it olduğu için k arşı çıktığı gibi, günah e ğ ili­
m in e de aynı şek ild e k arşı çıkar; içgüdüler B en ’in
bir parçasını olu ştu ru rlar, ancak B en ’in esası d eğil­
dirler. G ünah k ö leliğ i B en’e egem en olunca, erdem
köleliği kadar çek ilm ez ve k ın an ılacak bir olgudur.
B unun k a n ıtla n m a sın d an güdülen gerçek am aç, bi­
reye özgün y a p ısın ı gösterm ek tir.
Stirner ah lâk a n la y ışın ı "kişisel zevk" olarak n i­
teler. S tim e r ’in y ü celttiğ i k en d in in zevk in e varm a,
hangi açıdan s a n a tsa l zevk alm adan ayn lır? O s a ­
n a tsa l zevk k i özgü n lü k b ilin ciyle B en’in gizlerin i
B en’den kopartıp alm ayı başarır, böylece n o rm atif
in san varlığı a n la y ışın ı aşa n açm lam alar getirir, b u
açm lam alar sa n a tçın ın b iricik liğin i vurgulayarak
her birim izd e y a d sın a m a z özgünlük v e özsaygıyı
d u ygusu n u güçlendirir.
R ousseau ’y a can veren de ayn ı duygudur. B u
duygu ona C onfessions ’u n (İtiraflar) b aşların d a şu
satırları yazdırtır: "Ben te k b aşın a. K albim i d u yu ­
yorum ve in sa n la rı tan ıyoru m . V arolanlardan hiçb i­
ri ben im gibi d eğil. B aşk aların d an daha iy i d eğ il­
sem de, en a zın d an başkayım ."
W ilhelm M eİ9ter’in y a zarın ın in an çların d an fark­
lı olan in a n çla rı, an arşizm in ah lâk i görü şlerin e
özellik le yak ın d eğil midir? "Goethe k ah ram an ı v a ­
sıta sıy la şöyle der: D oğanın beni yap tığı şek il tem e­
lind e k en d i k en d im i g eliştirm ek genç yaşım d an b e ­
ri, b elli b elirsiz bir şek ild e arzum ve am acım o lm u ş­
tu r.”
A n a rşist b en cillik 19. y ü zyılın gen el d evin im i
içinde iy i oturur. 19. y ü zyılın g en el d evin im i top-

83
Ium$al d eterm in izm v e so y u t id ealizm y ü c e ltm e k li­
ğ in e cevap v ereb ilm ek için , in sa n ı k e n d i özgü n lü ğü ­
nü h a tır la m a y a v e çağd aş uygarlığın v e sarih son u ­
cu gib i g ö zü k en sü reç için d e in sa n lığ ın ı y itir m e ol­
g u su n a k a rşı d iren m eye çağırır. A n arşizm in siy a sa l
ve to p lu m sa l g ö rü şleri n e k ad ar ü top ik v e k ab u l
ed ilem ez g ö zü k ü rse gözü k sü n , olu m lu y ö n leriy le
a n a rşist e tik b ize oldukça çek ici ren k lerd e gözükür.
1914 ö n cesin in Proudhoncu fikirlerden e tk ile n m iş
F ran sız iş ç isi anonim bir proletarya d eğ il, g e le n e k ­
leriyle ö v ü n en b ir h a lk olm ak ister. E ğ itim v e in ce­
lem e çevrelerin e d evam ed en ve a te şli bir otod id ak t
olan F r a n sız işç isi, sa d ece k en d i ça b a sıy la k u rtu lu ­
şu arar. Y a şa d ığ ı a lçalm ad an T oplum v e D ev let’i so­
rum lu tu ttu ğ u olu rsa da, y ü k se lişin in ilk k o şu lu ­
nun kendi k en d in i y e tk in le ştirm e ça lışm a sı olduğu­
nu hiçbir za m a n u n u tm az.
Böyle bir a h lâ k ın zorlu ğu egem en olm ak istey en
ve a n la şm a la rın a zem in olu ştu racak h içb ir norm
kabul etm ey en b ireyler arasın d a uyu m sa ğ la m a k
sözkonusu old u ğ u zam an başlar. S tirn er, b izi h o ş­
görülü o lm a y a iten in fa rk lılık du ygum u z old u ğu n u
belirtir. A d ın a onlara u ym ayan ları cezalan d ırm a­
nın ve bu k iş ile r e zu lm etm en in serb est o ld u ğ u or­
tak id ea ller o lm ayacağın a göre, hoşgörü ilk em izin
farklılık d u ygu m u zd an k ayn ak lan d ığın ı d ü şünür.
Proudhon’a g elin ce, o, h er zam an baskıcı v e y a p a y
olan bir sentezden çok birbirine k a r şıt B e n ’le r ara­
sın d aki d en g ey e d a h a fa zla gü ven ir. B a şk a an ar­
şizm k u ra m cıla rı d a bu ego-özgeciliğe b ilim se l bir
tem el sa ğ la n m a sı g erek tiğ in i dü şü n ü rler. Ö zellik le
Kropotkin Y a r d ım la şm a adlı y a p ıtın d a a n a r ş is t d a­
y a n ışm a k a v ra m ın ı g eliştirm ey e, b u k avram ı D ar-
w in’in evrim ci k u ra m ın a y a k ın la ştırm a y a çalışır.
Y a r d ı m l a ş m a - D a m in c i evrim cilik ten özgecili­
ğ e d ayalı b ir e tik çık arsam ak ep eyce çelişk ili gibi

84
gözüküyor. D oğa-d ışı yasa la rd a n yok su n b ırak ılm ış
in sa n ın y a rd ım la şm a ve d ayan ışm aya d ayalı bir
top lu m sal y a ş a m a erişem eyeceğin i ü stü k a p a lı bir
biçim de k a n ıtla y a ra k , varlık için m ü cad ele k u ram ı­
nı g eliştiren D arw in d eğil m idir? O ysa Kropotkin
T ürlerin K okenFni in celey en D arw in’in ilk k ita b ın ın
böyle b ir yoru m a o lan ak ta n ıd ığ ın ı kabul etm ek is ­
te s e de, İn s a n ın S o y u adlı ikinci k itab ın ın b u yoru­
m a k e sin bir b içim de k a rşı çık tığın ı ileri sürer. D ar-
win ay n ı tü r için d e bir d ay a n ışm a d u ygu su olduğu­
n u k a n ıtla r. B u d a y a n ışm a d u ygu su türün devam ı
ve refah ı için zorunludur. T ürler b irbiriyle çelişk i
içindedir, am a sa d ece k en d in i korum a d u ygu su a y ­
nı tü rd en ola n la r a ra sın d a d ayan ışm anın k u ru lm a­
sın ı g erek li k ıla r. K ropotkin’e göre, "Yardım laşm a
doğada egem en olan olgudur.” D a n v in ’e göre, yar­
d ım la şm a içg ü d ü sü sü rek li bir içgüdüdür. İn sa n d a
ahlâki b ilin ci doğuran bu içgüdüdür.
Y ard ım laşm a d u y g u su b ir k ez b ilim sel b ir tem ele
k a v u ştu ru ld u k tan sonra, in sa n tü rü n ün y a v a ş am a
sürekli g elişm esi sa y esin d e, b aşlan gıçtak i top lu m ­
sal y a k ın la şm a n ın d ü şü n cen in etk isiy le ad a lete ve
sonunda cöm ertliğe d ön üşeceğin i k a n ıtlam ak k olay­
dır. B undan sonra, cöm ert ve çıkar gü tm eyen bir
ahlâkın d oğu şu n u açıklam ak için, m etafizik v eriler­
den yola çıkm aya artık gerek yoktur.
'Y ard ım laşm a, ad a let, ahlâk: H ayvan lar d ü n yası
ve in sa n ı in celeyerek öğrendiğim iz p sişik h alin y ü k ­
selen d izisin in dereceleri bunlardır. B unlar h a k lılı­
ğı ken d in d en k ayn aklan an ve h ayvan lar d ü n y a sı­
nın ilk k ad em elerin d en (p rotist kolonileri biçim in-
. de) b aşlayarak en m ü k em m el in san to p lu m la n n a
kadar derece d erece y ü k se len evrim inin k an ıtlad ığı
organik bir g erek lilik oluştururlar. V e bunun, orga­
nik evrim in g en el v e ev ren sel bir y a sa sı oldu ğu n u
söyleyebiliriz. B u y a sa y a göre, yard ım laşm a, a d a let

85
ve a h lâ k d u y g u la n d oğu ştan işg ü d ü lerd e olan bir
gü çle, in sa n d a d erin lem esin e y er etm iştir. B u ü çü n ­
den ilk i, y a rd ım la şm a içgü d ü sü en g ü çlü olanıdır;
en geç ortaya çıkan ü çü n cü sü k ararsız b ir duygudur
ve en a z zoru n lu olanıdır."
A n a r şist b ak ış a çısın a göre, evrim in doğal bir ol­
g u su olarak y a rd ım la şm a k avram ın ın g elen ek sel
ah lâk ü zerin d e ta rtışılm a z bir a van tajı vardır. A h ­
lâk ın gerçek k ayn ağı h erh a n g i bir ü stü n güç d eğil,
in sa n d oğası, B en ’dir. D oğal içgü d ü lerin b u içgüd ü ­
leri aşan bir ilk e tarafın d an m a sse d ilm e si artık söz-
k on u su d eğildir.
B u n a k a rşılık , in sa n ın için d e varolan iyiliği bir
sav k a n ıtı h a lin e g etiren an arşizm , ön ced en k u ru l­
m u ş uyum y a n ılsa m a sın a v e 18. y ü zy ılın iy im serli­
ğ in e geri döner. Y ard ım laşm a fik riy le K ropotkin,
bir b a k ım a "iyi vahşi" im g esin e döner. B en ’in öz­
gü n lü ğ ü n ü ortaya çıkarm ayı görev ed in en an ar­
şizm , in sa n varlığ ın ın a ş ın ölçüde k u ra lcı bir ta s a ­
rım ın a düşer.

86
DÖ RDÜ NCÜ K ISIM
A N A R Ş İS T H A R E K E T

BİRİNCİ BÖLÜM
I. ENTERNASYONAL

A narşizm i so sy a lizm d en ayıran öğreti fark ları n e


k ad ar büyük o lu rsa o lsu n , ta rih te b u ik i h arek etin
birbirine sık ı sık ıy a bağlı gözü k m esi hiç de şaşırtıcı
sayılm az. O rtak k ök en leri, ortak h a s ım la n vardır.
B u, yolların ın b irleşm e eğ ilim i gösterm esi için g ere­
k en d en fa z la b ir nedendir.
B u n ed en le, I. E n tern a sy o n a lin tarih i so sy a list
h a rek et k ad ar, a n a r şist h a rek ete d e aittir. 1. E n ter­
n a sy o n a lin F ra n sa şu b esin in ise, h em en h em en tü ­
m ü yle a n arşizm in ta rih in e a it oldu ğu n u söylem ek
pek ab artılı sayılm az. I. E n tem a sy o n a l’de farklı,
am a tek bir am aç için b irleşm iş frak siyon lar a ra sın ­
da g ü ven e d ayalı bir işb irliğin d en çok, birbirine ta ­
ban tab an a k a rşıt, her biri ortak örgütün y ö n etim i­
ni ele geçirm eyi u m u t ed en iki eğilim arasın d a b a­
zen gizli v e se ssiz , bazen açık ve şid d etli bir m ü ca­
dele vardı: B ir y an d a fed era list ve otoriterlik k arşıtı
k a n a t olan an arşizm , öte y a n d a sosyalizm in m erk e­
ziyetçi v e otoriter kanadı yeralm aktayd ı.
G erçekte, I. E n tern asyon al tarih in in ortaya çı­
kardığı k a rşıtlık y en i değildir. Çok u zun süreden
beri, taraflar tavırların ı belirlem işlerdir. İki rakip
devrim ci güç arasın d a bu ik i gerçek çatışm an ın dra­
m atik n iteliğ in i daha iyi an lam ak için , onları d ah a
önce k arşı k a rşıy a g etiren tartışm alara değinm ek
iyi olur; bu ta rtışm a la r a slın d a I. E n tern a sy o n a lin
dram ında gerçek bir p eşrev olduğu gibi, b u dram ın
g elişim in i de aydınlatır.

87
S t i m e r v e M a r x - M ax S tim e r B iric ik ve M ü lk i­
y e tin d e b irey in gerçek an lam d a sa v u n u lm a sı ile ,
sosyalizm in b irey e v a a d ettiğ i h a y a li sa v u n m a ara­
s ın d a k i fark ı, k en d in e özgü b ir k esin lik v e am a n sız
bir m a n tığ ın yard ım ıyla ortaya çık arm ıştı. B ireyin
serp ilip g e liş m e si an cak özgü n lü ğü g ü v en ce a ltın a
alınd ığı ölçü d e olan ak lıdır. S osyalizm is e , b u n a pek
önem verem ez, öyle k i b ü tü n b irey sellik leri soyu t
bir k o llek tiv izm in te k d ü zeye in d irg ey iciliğ in e tabi
tu tm a k ta n çek in m ez. S tim e r ’in de ay d ın lık z e k a sı­
nı b eğen d iği K ari M arx, A n n a le s F ranco-A llem an-
des’d a (A lm an -F ran sız Y ıllık ları) y a y ım la d ığ ı çok
d ik k at çekici ik i m a k a lesin d en sonra, gerçek in sa n ı
es geçip so y u t in sa n ı, L. F euerbach’ın H ıristiy a n ­
lık 'la Ö zü’n d e ta n rısa lla ştırd ığ ı in sa n ı ön p la n a çı­
karm ak iste m e k le suçlandı. İyi b ir H eg elci olan
S tim e r , M arx’ı B en ’i özellik lerin d en y o k su n bırak­
m ak ve esk i k iş is e l T an rı’dan d ah a a z h a y a li v e a ş­
kın olm ayan y e n i bir varlık ya ra tm a k la eleştiriy o r­
du. B u eleştirilerd en çok r a h a tsız olan M arx, ü s te ­
lik su çlan an m etin in celen d iğin d e e leştirilerin doğ­
ruluğu y a d sm a m a y a cağı için (B iricik ve M ü lk iy e ti­
nin y a y ım la n m a sın d a n sonra F eu erbachcı olm ak ­
tan vazgeçer, öyle ki S tirn er’in sa ld ırısın ın b u v a z­
geçişte etk ili olup olm ad ığı sorulabilir), sa d ık d ostu
E n gels’in de y a rd ım ıy la A z iz M ax b aşlık lı u zu n ve
sert bir ele ştir iy le cevap verir. A lay öğesi d e içeren
bu ad, M arx’m B runo B au er v e ya n d a şla rı gibi Ber-
lin li gen ç H e g elcilere verdiği ad olan "K utsal A ile"
ile a k rab alığın ı ortaya koym ak için M arx S tirn er’e
atfed ilm iştir. B u m etin tam olarak 1932’de y a y ım ­
lan d ı. A lm a n id e o lo jis in in en ön em li p a rça sı ol­
m a k la b irlik te, bu k ita p çılık la y eterin ce ilg ile n ile-
m em iştir. B u k itap çık gerçi can sık ıcıd ır (a y n c a
ok u nm ası sa d ece B iricik ve M ü lk iy e tin i ok u m a m ış
olan lar için zordur), am a son derece ön em lidir, çü n ­

88
k ü -geçerken b elirtelim - o zam an a k ad ar M arx’m
sav u n m u ş olduğu F euerbachcı h ü m anizm d en ta rih ­
sel m ad d eciliğe g eçişi an la m a d a yardım cı olur. Ko­
nudan pek u zak la şm a m ak için, bu yazıd an an a rşiz­
m e getirilen şa şırtıcı b içim de berrak eleştiriy i a k ­
tarm ak la yetin eceğ iz.
M arx’a göre a n arşizm , a n a rşist k u ram cılar h er
tü rlü siy a sa l v e to p lu m sal b ağlılık tan k u rtu lm u ş ol­
duklarını ilan etse le r de, top lu m sal y a şam ın bir ol­
gusudur. A narşizm in d oğm u ş olm ası, y a n i in san ın
k en d i bilin cin in m u tlak ve egem en olduğu y a n ılsa ­
m a sın a k a p ılm a sı için, k a fa em eğin in kol em eğin ­
den tü m ü y le ayrılm ış o lm a sı gerekir, öyle k i filozof­
lar fik irlerin in to p lu m sal k ök en in i u n u tab ilsin ler.
Ö te yan d an, filozofun ek on om ik evrim tarafın d an
a şılm ış, y en i ü retici g ü çlerin sald ırısın a k a rşı k u l­
lan m ak am acıyla, hiçb ir top lu m sal alty a p ısı olm a­
yan bir b ilin ce sa rılm aya çalışan bir sın ıftan olm ası
gerekir. O ysa bu ta n ım ı K ari M arx, B iric ik ve M ü l­
kiyeti1nin y a za rın a u ygu lam aya çah şır. U fk u "Öz­
gürler" m ah filind en ö teye gitm ey en , ak ıl yü rü tm ek
için H egelci k ategorileri k oltu k d eğn eği gibi k u lla ­
n an , ü stelik A lm an k üçük burjuvası, y a n i 19. y ü z y ı­
lın ekonom ik devrim inin k açın ılm az sonuçlarından
u m u tsu zca k u rtu lm a ya ça lışa n bir sın ıfin ü yesi
olan, ekonom ik g erçek lik leri b ilm eyen ve m ah k u m
e ttiğ i b ü tün h ayallerd en d a h a fazla h a y a let olan bir
Ben'e tap an "aziz Max", b aşk aların ı işle m ek le su ç­
ladığı bir su çu işler; boş b ir iddialı b ir retoriğin s u ­
n ağın d a gerçek v arlığı ku rb an eder.
S t im e r le P olem iğin d e M arx, so sy alistlerin a n ar­
şistlere sü rek li y ö n eltecek leri eleştiriy i form ü le
eder: T arihsel g elişim e açılm aların ı en gelleyen öğ­
retilerin in dayandığı tarih d ışılık .
P r o u d h o n v e M a r x - Proudhon'la M arx a ra sın ­
daki polem ik ü zerin e birçok in celem e yapıldı. K u t­

89
sal A ile1de P rou d h on ’u n M ü lk iye t N edir? adlı y a z ı­
sıy la Sieyfcs’in Ü çüncü E rk â n N edir? ad lı ya zısın ı
k a rşıla ştıra n ve S iey ö s’in F ran sız b u rju vazisin in ta ­
leplerin i ilk k ez ortaya koyan k işi olm a d eğerin e s a ­
hip old u ğu n u, Proudhon’un ise proletaryanın ilk b i­
lim sel m a n ifesto su n u yazm ak la övü n eb ileceğim b e­
lirten , iki y ıl son ra da aynı yazarın System e des
C ontradictions E conom iques ou P hilosophie de la
Mis&re (E konom ik Ç elişk iler S istem i veya S efaletin
F elsefesi) ad lı y a p ıtın ı M isöre de la P hilosophie
(F elsefen in S efa leti) adlı kitap çığın da g ü lü n ç le şti­
ren Kari M arx’ın bu an i fik ir d eğişik liği ü zerin e
u zu n uzun k o n u şu lm u ştu r.
B u ü n lü p olem iğin y en i bir tü rü n ü çizik tirm e g ü ­
lü n çlü ğ ü n e d ü şm eyeceğiz. Y ine de birkaç h ızlı d e­
ğin m ed e b u lu n alım . Proudhon’un Q u’est-ce que la
propriĞU (M ü lk iy et N edir?) adlı ince k ita b ın d a ta ­
n ım lad ığı a n a rşin in , 1842’den sonra A lm an ya’d a
birçok in sa n ın k a fa sın ı k u rcalam ış o lm a sı şaşırtıcı
olab ilm ek ted ir. L orenz von S tein 1842’d e y a y ım la n ­
m ış B u g ü n k ü F ra n sa ’d a S o sy a lizm ve K o m ü n izm
ad lı, F ra n sız so sy a lizm in in çeşitli yö n lerin i A lm an
k am u oyu n u ta n ıttığ ı ü n lü in celem esin d e, Proud-
h on ’u ik in cil b ir y a z a r olarak görür. A m a 1843’ten
beri, M oise H e ss P roudhon’u F ran sız F eu erbach ’ı
olarak görü r v e E n g els b ir İn giliz g a z e te sin d e y a ­
y ım la n a n m a k a lesin d e b u k itap çık h ak k ın d a şu n la ­
rı yazar: "İngilizce’y e çevrilm esin e sev in eceğ im bir
F ra n sız k ita b ı v a rsa , o d a b u k itap tır.” D a h a h en ü z
y e n i ta n ın a n bir y a za ra yön eltilen b u övgü lerin y in e
d e bir s ın ın vardı. D a h a b u çağda, gen ç H egelciler
Proudhon’u n o la ğ a n ü stü ön em in i k ab u l ediyor, am a
onu, a n a rşin in te m e li yap m ak isted iğ i A d a let’e y en i
b ir a şk ın lık a tfed erek d in sel y a b an cılaşm ayı y en i
bir biçim a ltın d a y en id en can lan d ırm ak la eleştiri­
yorlardı. G en ç H egelciler’den biri şö y le yazar:

90
"Proudhon m u tla k bir şe y , ta rih e ebedi bir tem el,
in sa n lığ ı y ön len d iren b ir Tanrı bulur: B u, in san
T oplum u’nun m erk ezin d ek i yıld ız, kutuptur." M arx
K u tsa l A ile ’de kab ul etm ed iğ i bu a şk ın lık e leştirisi­
ni F elsefenin S efa leti ’n d e yen id en ele alır ve b ü yü l­
tür. D em ek k i Proudhoncu an arşin in e leştirisi özel
olarak M arx’a a it değildir. M arx’tan uzun süre ön­
ce, Proudhoncu a d a letin a şk ın n iteliğ in i ortaya k o­
yan a n arşizm e y a k ın G enç H egelcilere aittir.
F elsefenin S efa leti 'nin an a tem a sı nedir? M arx
Proudhon’u so y u t sp ek ü lasyon lara k ap ılm ak ve bu
soyu t sp ek ü lasyon ların b ir aşk m lığı varsayd ığın ın
b ilin cin e v a rm am ak la su çlar. B u su çlam a G enç H e-
gelcilerin y ö n elttiğ i su çlam an ın aynısıdır. Ancak
M arx Proudhon’u n bir ekonom ik k ategoriler b ü tü ­
n ü n ü k a tı bir siste m e d ön üştü rerek yan ıld ığın ı g ös­
tererek su çlam an ın k a p sa m ın ı g en işletir. O ysa bu
ekonom ik k ategoriler e s a s itib arıyla geçicidir ve s ü ­
rekli bir ta rih sel h a rek etin etk isiy le d evam lı d ön ü ­
şürler. T oplum sal sorunu d evletin k oyduğu sın ırla ­
rın d ışın d a çözm ek iste m e k derin bir hatadır.
Proudhon’un b elirttiğ i gib i, hiçbir şek ild e sosyal ve
siy a sa l h a rek etleri birbirinden ayırm am ak gerekir.
M arx şöyle der: "Toplum sal h arek etin siy a sa l h a re­
k eti d ışla d ığ ın ı söylem eyin ; hiçbir zam an ayn ı z a ­
m anda top lu m sal olm ayan bir siy a sa l h a rek et ol­
m am ıştır."
Ö zet olarak, M arx’m ik ili polem iği I. Enternasyo­
nal ta rih in i k ap sa y a cak olan ik ili ta rtışm an ın bir
önbelirtisi gibi gözükür. S tirn er B en ’in biricik oldu­
ğu n u a çık lam ıştı; b u n a k a rşılık M arx, bireyin tarih ­
sel bağlam ın ın d ışın d a d ü şü n ü lem eyeceğin i açık la­
dı. Proudhon E konom ik d ü zeyin P olitik d ü zey ü ze­
rinde ön celiğin i ila n etm işti; M arx is e bu yap a y ay ­
rılığa k a rşı çıktı. H em çek im h em geri itim k u tbu
işle v i gören bu ik i tem ayı yen id en ele alan en ter­

91
n a sy o n a l a n a r şistle r i, b ir yan d an bireye k en d i öz
d eğerin in b ilin cin i verm eye, öte yan d an D ev let’i or­
tad an k a ld ırarak T op lu m sal D evrim ’i g erçek leştir­
m ey e çalışırlar. B u n a k a rşılık so sy a listler k u rtu lu ­
şu sad ece, p ro leter k itle n in örgü tlen m esin d e v e si­
y a s a l ik tid a rın e le g eçirilm esin d e görürler. B u in ­
d irgenem ez n ite lik te k i ik ilem I. E n tern asyon al’de
sü rek li iç m ü ca d elelere n ed en olacak, I. E n tero a s-
yon a l’in ted ricen za y ıfla m a sı v e son u n d a çö zü lm esi­
n e yolaçacaktır.
I . E n t e r n a s y o n a l - I. E n tern asyon al 28 E ylü l
1864’te L ondra’daki S aint-M artin-H alF de, U lu sla ­
rarası E m ek çiler D e m e ğ i ad ıyla kuruldu. Y er seçi­
m in in y a ra ta ca ğ ı k u şk u n u n ak sin e, fik ir İn giliz
tra d e-u n io n cu la n n d a n d eğil F ran sız d elegelerin d en
geldi. I. E n tern a sy o n a l "Paris atölyelerin d e d oğm u ş
ve Londra’d a s ü ta n n e y e verilm iş bir çocuktur" d e­
m eye h a k k ım ız vardır. Y en i örgütün tü zü ğ ü n ü n h a ­
zırla n m a sın d a F ra n sız d elegasyon u n u n b ild irgesi
tem el o lu ştu rm u ştu r.
B u b ild irg en in a s ıl ya za rın ın adı T olain ’dir. B u
P arisli za n a a tk â r -bronz m aden işlem ecisid ir-
Proudhoncu fik irlerd en etk ilen m iştir. 1861’de
Londra S erg isi’n e b ir işçi h ey eti gönderm ek sözko-
n u su olunca, T olain P arisli işçilerin sö zcü sü oldu.
D ik k at çek en bir m a k aled e bu d elegasyon u n seçim i­
nin b izzat işç ile r tarafın d an y ap ılm ası gerek tiğ in i
açık lad ık tan son ra, P ren s N apoleon ’dan işçilerin
özerkliğine sa y g ı d u y u lm a sın ı isted i v e b u iste ğ in i
kabul ettird i. T olain ’in o sırad a patron lara yazd ığı
cüm le şöyle idi: "Tek bir yol vardır. O da şu n u söy­
lem ektir: S e rb estsin iz, örgü tlen in, işle rin iz i k en d i­
n iz yap ın , b iz b u n a en gel olm ayacağız". F ra n sız iş ­
çisinin k en d i k ad erin i b elirlem e isteğ in i o lağan ü stü
bir n etlik le y a n sıta n bir cüm le, bütün bildirgede iş ­
lenecek tem a y ı V erm ektedir.

92
Proudhoncu a n la y ış örgütün tü zü ğü nü n g iriş bö­
lü m ü n de görülür. K endi k en d in i k u rtarm a ilk e si ile
gerekçede ila n edilir; gerek çen in m etn i şöyledir: "İş­
çilerin k u rtu lu şu işçilerin eseri olm alıdır; işçilerin
k en d ilerin i ku rtarm ak için çabaları y en i ayrıcalık ­
lar ya ra tm a m a lı, h e rk ese ayn ı h ak v e vazifeler v e ­
rilmelidir."
B u paragrafın ayn ı zam an d a s ın ıf m ü cad elesin e
bir çağrı olarak yoru m lan ab ileceği, M ark sistlerin
sözkonusu paragrafı sonradan böyle yorum ladıkları
doğrudur. E konom ik olgu ya öncelik verilm esi ikinci
ve üçüncü gerekçededir; b u öncelik hiçbir y a n lış a n ­
lam a y a m ah al verm eyecek bir biçim de ifad e ed il­
m iştir: "İşçinin serm a yeye tabi k ılın m a sı h er tü rlü
k öleliğin kaynağıdır: S iy a sa l olsu n , ah lâk i olsu n ,
m addi olsun; bu n e d en le, işçilerin ekonom ik k u rtu ­
lu şu h er tü rlü siy a sa l h a rek etin tabi k ılın m a sı g ere­
ken bü yük bir am açtır."
A m a E n te r n a sy o n a lin tü zü ğü nd e görülebilen
Proudhoncuların ağ ırlığı yıldan y ıla törpülendi.
Y ardım laşm acılar olarak adlandırılan Proudhoncu-
larla k o lek tiv istler olarak adlandırılan so sy a listler
arasındaki ve p eş p eşe yap ılan ku ru ltaylard a cere­
yan eden m ü cad ele b ireysel m ü lk iyet sorunu çevre­
sin d e y o ğ u n la ştı. T olain h er bireyin özerkliği adına
b ireysel m ü lk iyeti savu nu rk en , k olek tivistler topra­
ğın k o lek tif m ü lk iy etin i T oplum için gerekli görür­
ler. T olain a n a rşist tezi çok gü zel bir biçim de serg i­
leyerek şöyle der: "İşçilerin k u rtu lu şu n u gerçek leş­
tirm ek için, in sa n ın ü rettiği ürünün tü m ü n e te m e l­
lük etm e ve b ü tün kira sözleşm elerin i sa tış sö zleş­
m elerin e dön üştü rm e h ak k ı vardır: O zam an sü rek ­
li ted avü l h a lin d e olan m ü lk iy et b izza t bu n ed en le,
kötüye k u llan ılm az; d olayısıyla ta n m d a olsun sa n a ­
yide olsun b ü tün işçiler, uygun gördükleri biçim de
ve uygun gördükleri zam an , özgürce ak ted ilen bir

93
sözleşm en in g ü v en cesi altın d a, bireyin ve grupların
özgürlüğü k oru n arak birleşeceklerdir."
B rüksel K u ru lta y ı’n d a k olek tıvistlerin tezi k a za ­
nır (1868). E n tern a sy o n a l b ireysel m ü lk iy et k avra­
m ını k esin olarak reddeder. K u rtuluşu "özgürce bir­
leşm ed e, b ü tü n biçim leriyle işbirliğinde" aram az.
Toprak m ü lk iy etin in k olek tifleştirilm esin d e, k ısa ­
cası k om ü nizm d e arar.
Proudhon’u n etk isi kırıld ık tan sonra b ile , an ar­
şizm so sy a lizm e k arşı çıkm aya devam eder. E n ter­
n a s y o n a lc e y en i bir a n a r şist k a n a t ortaya çıkar,
am a k o lek tif m ü lk iy eti kab ul eden bu k a n a t federa-
list ö rgü tlen m e a n la y ışın a k esin k es b ağlı kalır.
M arx’m iste d iğ i m erk ezileşm e "özgür sa n a y i ve ta-
' n m dern ek lerin in özgür federasyonu" a n a r şist id ea ­
liy le k arşı çıkarlar. Ş efleri İsviçreli J a m es G u illau -
m e, B elçikalı D e P aep e ve F ran sız V arlin olan b u
a n a rşistler oto riter olm ayan k om ü n istler olarak ad-
lan d ın lırler. O y sa M arx’ın taraftarların a otoriter
k om ü n istler d en ilir. İki fraksiyon arasın d ak i m ü ca­
d ele, a n a r şistle r 1868’de E n te r n a sy o n a li k a tıla n
gü çlü bir k iş ilik ola n B ak u n in ’i liderleri yap ın ca,
daha da sertleşir.
M arx’la B a k u n in arasın d ak i epik m ü cad ele E n-
tem a sy o n a l’in ik in ci evresin e d am gasın ı vurur.
M arx’la B ak u n in a rasın d ak i m ü cad ele sa d ece ik i
öğreti a rasın d ak i m ü cad ele değildir, aynı za m a n d a
iki m izaç a ra sın d a k i m ü cadeledir. M arx’d a soğuk
akıl eg em en k en B a k u n in ’de. tu tk u egem end ir. A ynı
zam an d a ik i m illiy e t a rasın d ak i m ü cad eled ir sözko-
n u su olan: "Kızıl Prusyalı" ile P an slavizm ’in sa v u ­
n u cu su a ra sın d a k i m ü cad ele. B u m ü cad ele L a H ave
K urultayı’n d a (1 8 7 2 ) B ak u nin ve J a m e s G u illau -
m e’un k o v u lm a sı v e E n tem a sy o n a l’in m erk ezin in
N ew York’a ta şın m a sıy la sonuçlanır.
E n te m a sy o n a l’den a tılm asın d an h em en sonra

94
a n a rşist h a rek et, B ern Ju ra’sın d aki k ü çü k bir İsviç­
re k en ti olan S a in t-Im ier’d e yen i bir federasyonun
tem ellerin i atar. D eğ işik m illiyetlerd en tek tek d e­
legelerin y a n ı sıra , üç federasyon bu top lan tıd a
tem sil ediliyordu: İspanyol fed erasyon u , İtalyan fe ­
derasyonu, Ju ra fed erasyon u .
İ s p a n y o l F e d e r a s y o n u - A narşizm İsp an ya’da
gelişm ek için elv erişli bir ortam bulur, çü n k ü b u ü l­
k ed e fed era list k a n a t ü lk en in çeşitli bölgelerin d e,
özellik le K atalonya’da h ak im olan ayrılıkçı istek le r­
le özdeşleşir. N itek im federasyonun ağırlık m erkezi
B arselona’dır. 1872’den itibaren İspanyol a n a r şist
h arek eti büyük bir h a y a tiy e t gösterir. E douard
D ollöans’ın İşçi H a reketin in T a rih i’n d e verd iği ra­
kam lara göre, k en d in i "özgür üreticilerin özgü r d er­
n ek lerin in özgür federasyonu"u olarak ta n ıta n fed e­
rasyon o sıralar, 2 3 6 sen d ik a ve 2 0 .0 0 0 ü yed en olu ­
şuyordu. D evrim ci sen d ik alizm in yok olu şun d an
sonra, a n a rşist id ea le sad ık k alan te k işçi örgütü,
U lu sa l Em ek K onfederasyonu, C N T d ir. İsp a n y a İç
S a v a şı’nın b a şla rın d a , C NT’nin bir m ilyon a yak ın
ü yesi vardı; ü y e sa y ısı so sy a list esin ti U G T n in ü y e
sayısın d an üç k az fazlaydı.
İ ta l y a n F e d e r a s y o n u - İtalyan fed erasyon u
önem bakım ından İspanyol k ard eşin e y ak laşır.
B ak u n in ’in etk isi en fazla bu fed erasyon d a k en d in i
gösterm işti. C osta, M a la te sta ve Cafiero gibi değerli
şefleri olm uştur. T arihi, ayak lan m aya yön elik
kom plolar ve g irişim lerle doludur. A m a h ü k ü m etle
a n a rşistler ad eta kib ar ve h em en h em en tiyatro
özelliği ta şıy a n bir tü r d an s yaparlar. Y öneticiler
son derece h oşgörü lü d avranırlar, d evrim ciler is e
teh lik eli olm aktan çok g österişli isyan jestle r iy le
yetin irler. B ön öven t’ın serü ven i bu bakım dan çok
anlam lıdır. 1877 ilk b ah arın d a, Cafiero ve M a la te s­
ta isy a n ı b a şla tm a y a karar verirler. Ç evrelerinde

95
ancak 4 0 k a d a r m ilita n olm asın a k a rşın , B ön öven t
ey a letin d e ik i k öyü is tila ederler ve M ü lk iy et h a k k ı­
nı k a ld ırm a k a m a cıy la arşivleri m eyd an d a y ak ar­
lar. B irkaç gü n sonra, kollu k gü çlerin e teslim ol­
m ak zoru n d a k alırlar. K om ploya k a rıştık la rı için
d eğil de (son olarak çıkarılan a f siy a sa l su çları k a l­
dırıyordu), b ir jan d a rm an ın ölüm üne n ed en olduk­
ları için y a rg ıç ö n ü n e çıkarıldıklarında, k en d ilerin i
serb est b ıra k tırm a k ta pek zorluk çekm ezler.
J u r a F e d e r a s y o n u - J u ra fed erasyon u ise iki
k an ad a b ö lü n m ü ştü : B ir k a n a t P roudhonculuk’tan
esin le n m işti, p ek p a tırtısı yok tu , ö zellik le fed eras­
yon ü y elerin in m ad d i ve m an evi y ü k se lişi için elv e­
rişli k o şu lla r y a ra tm a k la ilgileniyordu; ö tek i k a n a t
B ak u n in cilik ’ten esin le n m işti, aya k la n m a v e g en iş
çapta şid d et k u lla n ım ın ı öneriyordu. B irin ci k a n a ­
dın şefi J a m e s G u illau m e, ikinci k a n a d ın şefi ise
U A va n t-G a rd e *ın (Öncü) ya zıişleri m ü d ü rü Bro-
u sse ’du. B a şla n g ıç ta gü çlen en fed erasyon , y a v a ş y a ­
v aş ü y elerin in çoğ u n lu ğu n u yitirir; bu ü y e le r so sy a ­
lis t h a rek ete k a tılm a y ı tercih ederler. F e d e r a sy o n ­
un son k u ru lta y ı 1880'de C haux-de-Fonds'da y a p ıl­
dı. B u a n d an itib a ren , İsviçre a n a rşizm in in m erkezi
C enevre'ye k ayar; b u k e n tte E lisöe R eclu s v e p ren s
Pierre K ropotkin taraftarların ı L e R iv o lte (İsyan )
g a zete si çev r esin d e toplarlar.

96
İKİNCİ BÖLÜM
EYLEM YOLUYLA PROPAGANDA

S i y a s a l C in a y e t ve A n a r ş i s t C in a y e t - S iyasal
cinayetin y ü celtilm esi sad ece a n a r şist h arek ete öz­
gü bir olay d eğildir. İm parator I. W ilhelm ’e yap ılan
su ik a stten sonra, a n a r şist şeflerden biri olan
B rousse, g a z e te si L ’A vant-G arde’da, kral k a tlin i y ü ­
celtm ek le su çlan ın ca, geçm iştek i siy a sa l cin a y e tle­
rin a rk a sın a sak lan m ak v e bu cin ayetlerin çoğu za­
m an tarih in en g ü zel sa y fa la n arasın d a y e r ald ığın ı
söylem ek onun a çısın d an kolaydı. S eza r’ın k a tille ­
rinden biri olan B ru tu s, P lutarcos tarafın d an tek
eylem saiki "erdem" olan R om alı tip i olarak n ite le ­
nir. G essler’i öldüren W ilhelm T eli İsviçrelilerin
u lu sal k ah ra m a n ı h a lin e geldi. C h arlotte Corday
M arat’yı cesu rca h a n çerled iği için efsa n e k a h ram a­
nı oldu.
N e ç a y e v s tin a - A n a r şist cin ayet R u s n ih ilizm i­
nin b ağrından çıktı. Ç evrede büyük y a n k ıla r u y a n ­
dıran su ik a stler d izisin i 1865’de II. A lek san dr’a
a teş açarak b a şla ta n R us teröristi K arakazoVdur.
A narşizm k e n d isin i k esin olarak şid d et y o lu n a sü ­
rükleyecek olan k ötü lü k m eleğin i S erge N eçayev’de
bulur. G enç bir devrim ci R us öğrenci olan v e k aran ­
lık bir fan a tizm in yön len d ird iği N eçayev, 1869’da
İsviçre’de B a k u n in ’in y a n ın a gider ve ondan bir tür
berat ister. Y a şlı devrim ciyi kendi terörist görüşüne
k azan d ık tan sonra, birkaç ay için de R usya’ya dö­
ner, M oskova ve S ain t-P etersb u rg’da iki aşırı öğ­
renci grubu örgütler. N eçayev örgütsel çalışm a sın ­
da Çarlık otok rasin in yarattığı k arışık ve baskıcı

97
atm osferden yararlanır. Ç arlık otok rasisi rejim k ar­
şıtla rın a h içb ir g ü ven ce sağlam ıyor, onları kom plo­
ya b aşvu rm ak zorunda bırakıyordu. B u çağın tan ığı
ve oy u n cu su olan D ostoyevsk i’nin "Cinler"de tu ttu ­
ğu ay n a sa y e sin d e b u atm osfer k o la y lık la a n la şıla ­
bilir. S ö zk o n u su dönem ta rih e, b u y era ltı m ü ca d ele­
sin in şey ta n i ön d erin in a d ıyla N eça y ev sk tin a a d ıy la
geçecektir.
N eçayev’in y a n d a şla n n a b en im settiğ i d avran ış
k u ralları nelerdir? tu tu k la n d ığ ı sırad a ü zerin d e b u ­
lu n acak v e b izza t B ak u n in ’in yazd ığı k a n ıtla n a ca k
olan d evrim ci K a teşizm ’e (ilk eler k itab ı) göre, bu
k u ra lla r k ork u tu cu bir k a rşı-ah lâk çılık tan esin le n i­
yordu. N a ç a y e v k a v g a ark ad aşların ı, d ü zen ad am ­
ların ı en iğren ç y o lla r da d ah il olm ak ü z e r e h er tü r­
lü yo lu d en ey erek gözden d ü şü rm eye, m ü cad elen in
sü rd ü rü lm esi için gerek li araçları'sağlayab ilecek b i­
ricik yol olan h ırsız lık fik rini cesu rca k a b u l etm ey e,
gerek irse c in a y e t işle m ey e v e k a n u n -d ışı b ir yaşam
sürdükleri için k a n u n la rın alçaltıcı e tk isin i y a şa ­
m am ış ve b u n ed en le k a n u n la n n ü zerin d e olan
h ayd u tla rla işb irliğ in e gitm ey e çağırır.
P olis h e sa b ın a çalıştığın d an k u şk u la n d ığ ı öğren­
ci İvanov’u k en d i elleriyle öldürm ekten çekinm ez.
Y eniden İsv içre’y e sığın d ık tan sonra, h ır sız lık ve
su istim a l ilk elerin i kendi silah ark ad aşların a u y g u ­
lam aya d evam eder. 1872’de İsviçre tarafın d an R u s­
ya ’y a iad e ed ilir. On y ıl sonra S a in t-P etersb u rg ha-
p isa n esin d e ölür. A m a fikirleri ölü m ü n den sonra da
etk isin i sürdürür. Terör doktrineri N eça y ev ’in m ili­
tanların ruhu ü zerin d e e tk isi, an arşizm in geleceğ i­
ni ağır bir b içim d e ipotek altın a sokar.
E y le m Y o l u y la P r o p a g a n d a - A n ten leri k u v ­
v etli bir filo z o f olan N ietzsch e, 1887’de G üç İsten-
ci’nde ş u p ey g a m b eran e sözleri ediyordu: "Benim
a n la ttığ ım g elecek ik i yü zyılın tarihidir. B en neyin

98
olacağını ve neyin olm am azlık ed em eyeceğin i an la­
tıyorum . B u, n ih ilizm in yükselişidir."
N ietzsch e tarafın d an k en d isin e ola ğ a n ü stü bir
y azg ı çizilen bu n ih ilizm zeh ri, N ietzsch e’den on y ıl
k ad a r önce b eyin lere işle n m e y e b aşlam ıştı. N ih i­
lizm fikri 1877 S a in t-Im ier K u ru lta y ın d a B atı dün­
y a sın a girer. N e sözlü n e de y a zılı propagandanın
a n a rşist fik rin i k itlelerin d esteğin i sağ la m a y a y e t­
m ed iğin e k an i olan J u ra fed erasyon u , ü yelerin e ey­
lem y o lu y la propagandayı ta v siy e etm ek ten çek in ­
m ez.
R üzgar ek ilm iştir, fırtın a p atlak verm ek te gecik ­
m ez. B ir y ıl sonra, A vrupa’n ın b ü tün taçlı k afaları
te h d it altındadır. A lm an ya’da ten ek eci H oedel v e
doktor N o b ilin g im paratorun can ın a k asted erler. İs­
panyol işç i O live M oncasi İsp a n y a k ra lın ı öldürm e­
y e k alk ışır. Ahçı P a ssa m a n te İta ly a k ra lın a el k a l­
dırır. A n a rşistler bu çılgın ca ve can iyan e girişim leri
yad sım a k şöyle du rsun , soru m lu lu ğu n u ü stlen irler.
U zun y ılla r boyunca A vrupa, a n a rşistlerin attığ ı
bom baların s e siy le çm layacaktır. B ir N e ssu s göm le­
ğ in e b en zeyen ey lem y o lu y la propaganda, gitgid e
d ah a çok an a rşizm le b a ğ la n tıla n d ın la ca k (öğretiyle
olduğu k ad a r anarşizm y a n lıla rla da) ve son uçta
an arşizm i tü k etecek tir.
A n a r ş i s t T e r ö r iz m v e B e lle E p o q u e (G ü z e l
Ç a ğ ) - A n a r şist terörizm son d erece m erak u yan d ı­
ran v e B elle Epoque d en ilen dönem e özgü bir olay­
dır: A n a rşistten kork u lu r, am a d ah a çok ona h a y ­
ran lık duyulur. A narşizm in yap ıcı n iteliğ in i tü m ü y­
le yitird iği ve kör şid d et k u lla n ım ın a kaydığı b ir sı­
rada, bu derin sem p ati n ered en k ayn ak lan m ak ta­
dır? B u n un soru m lu su, dön em in k olaylığın d an k a y ­
n ak lan an ü stü y a ld ız la n m ış y etersizlik midir? B u
y a ld ızı k ald ırm aya birkaç san sa sy o n el cin ayet y e t­
m iştir. Y oksa, n isb eten cesu r birkaç güçlü k işiliğin

99
Toplum ’a ilk e se l b ir h a y ırla değil de, can lı bir ey-
le m sel h a y ırla k a rşı çıkan m ü cad elesin d e h er der­
din d evasın ı b u la ca ğ ın ı sa n a n bıkkın b ir e litin u y a ­
n ışı m ıdır? Y a d a sa d ece h er birim izde u y u y a n is ­
yan rom an tizm in i m i su çlam ak gerekir? Ö yle ki bu
rom antizm g en ç S ch iller’in b ü tü n isyan cıların pro­
totipi olan K ari M oor’u ya ra tm a sın ı olan ak lı k ılm ış
ve S icilyalı e şk iy a G iulian o’n un gü n ü m ü zd e k ah ra­
m an sa y ılm a sın ı sa ğ la m ıştır. Am a h er şeyin ö tesin ­
de, a n a rşistlerin en te le k tü e l çevrelerde b aşa rısın ı
sağlayan ey lem leri için "bir k arşılık b ek lem em ele-
ri"dir. H a rek et h a lin d ek i bir trenden zara rsız bir
ih tiyarı sad ece özgür old u ğu n u k a n ıtla m a k için
atan Andrö G ide’in L afcadio’su n u n ön cü lleri y ü zy ıl
sonunun bazı a n a rşistlerid ir. B u n lar g elişig ü zel
bom balar a ta ra k ça ğ d aşların ın gözünde, tercih öz­
gü rlü ğü n ü v e d o la y ısıy la b ireyin eg em en liğ in i k a ­
n ıtla m a y a ça lışm a k ta d ırlar.
A narşizm y a n lısı elitin k on u m u r a h a t v e h iç de
teh lik eli değildi; bu e lit a n a r şist eylem leri alk ışlar­
ken birkaç b irey sel ey lem in Toplum ’a v u ru lm u ş bir
fiskeden b a şk a bir şey olm ad ığım bilir. Y a n m y ü z­
yıl öteden b a k ıld ığ ın d a terö rist an arşizm , çözülm e
tohum larından etk ilen m ey eceğ in i bilen v e bu n e­
denle istik ra rın ı sın a m a y ı seven b ir çağın lü k sü
olarak gözükür.
B u toplum k en d isin d en öylesin e em in d ir k i Lau-
ren t T ailh a d e’ın b a h tsız m acerasıyla alay etm iştir.
A n a rşist eğ ilim li bir şa ir olan ve S tirn erci fe lse fe si­
nin coşturduğu T a ilh a d e iğ n eli bir m ısrad a şöyle
der: "Biricik ve M ü lk iyeti y a z m evsim im i sü slem ey e
yetiyor." O ysa a n a r ş ist bir su ik a stle iligili olarak
e ste t şair, şu m u h te şe m sözleri etm işti: "Jest gü zel
olunca k u rb an lar ön em li değil. B elirsiz in san ların
ölüm ü önem li d eğil, y e te r ki b ireysellik k en d in i k a ­
nıtlasın." N e y a zık k i tesad ü f, bir sü re son ra onun

100
da bu "belirsiz insanlar" arasın d a y era lm a sm a yola-
çacaktır. B ü tü n P a ris’in g ittiği bir yer olan Foyot
restoran ın d a d o stla rıyla ak şam yem eği yerken,
a n a rşistlerin a ttığ ı bir bom bayla ağır bir biçim de
yaralanır. A ltı y ıl gibi u zun bir süre acı çek tik ten
sonra, b aru t ta n elerin in k ald ığı sa ğ gözü alınır.
S özk on u su olan bir b eğen id en çok snobizm di. Gi­
r işte de b elirttiğ im iz g ib i, an arşizm fikri zam anın
en tele k tü el y a şa m ın d a çok etk ili oldu. Ö zellik le
an a rşizm le sem bolizm ara sın d a çok sıkı bir b a ğ k u ­
ruldu. V ielö-G riffin E n tretie n s Politiqu.es et Littârai-
res (S iy a sa l v e E debi G örüşm eler) d ergisin i çıkarır.
B u dergi sem b o list o k u lu n zaferin e k a tk ıd a b u lu n ­
d u ğu gibi, aynı za m a n d a a n a r şist şiarları da yayar.
A m erikan k ök en li olan bir diğer sem b o list şair,
S tu a rt M errill m odern T oplum ’u k ötü y a z ılm ış bir
şiire b en zetir v e ik i görev ü stlen ir: Ş iiri sem b o list
öğreti, T oplum ’u is e a n a rşi ile kurtarm ak.
D aha sonra a k a d em isy en olacak olan J ea n R iche-
pin ise, C hanson d es G ueux ’de (S erserilerin Ş ark ısı)
"Toplum’un h ep ü v e y a n a lık yap tığı, k ötü sü ta n n e ­
n in m em elerin d e s ü t b u lam ayın ca, açık lık ların ı g i­
derm ek için eti ısır a n bu isyan h alin d ek i çocukla­
rın, bu cesu r in sa n la rın , b u m aceracıların v a h şi şii-
ri”n i yü celtir.
H em en h ep si 1892 ile 1894 arasın d a g erç ek leşti­
rilen en ü n lü a n a r ş ist su ik a stleri sıralayarak , ey ­
lem y o lu y la prop agan dayı b etim lem eye sır a geldi.
R a v a c h o l O la y ı - Ş id d etli k esitleri v e öngörüle-
m eyen g elişm eler i, k ork u nç v e k om ik ö ğeler a ra sın ­
da gerçek leştird iğ i k a r ışım la Ravachol olayı, m elod ­
ram ı çok h atırla tıy o r. D ola y ısıy la b u olayı, h e r biri
diğerinden d a h a şa şırtıcı p erd elere böleceğiz.
B irin ci perde: R avachol S a in t-E tien n e d olayların ­
d a ik i c in a y e t işle r. C in ayetler ateizm a d ın a işlen ir,
çü n k ü öld ü rü len ler sofu k işilerd ir. A ncak öldürü­

101
len lerin sa k lı p arasın ın k a til tarafından a lın m ası,
bu a te Tıaçlı seferi’n in sam im iyeti açısın d an can sı­
kıcıdır. Y a şa m a say g ı duym adığı gibi ölü m e de say­
gı d uym ayan R avachol, m ezarlara saldırır, cesetler­
den m ü cevh er alır. S a in t-E tien n e’de p olis tarafın ­
dan tu tu k la n ır, am a kaçm ayı b aşan r.
İkinci perde: P a ris’e gelir. Bir süre, a n a rşistlerle
işi olm u ş yargıçların oturduğu evlerin sa h a n lık la rı­
na bom balar y erleştirerek bütün k en ti soluk solu ğa
bırakır.
Ü çü ncü perde: V ûry restoran ın d a öğle yem eği
yerken garson Lh^rot b asın ın verdiği eşk a ld en onu
tan ır ve p olise h a b er verir. R estorandan ta m ayrı­
lırken R avachol tu tu k lan ır. A ncak ih b arcının b a şı
belaya girer, k ıs a bir sü re sonra a n a r şist in tik a m cı­
lar olayın cereyan ettiğ i restoran ı h a v a y a uçurur­
lar. Lhörot k o rk tu ğ u y la k alır, am a resto ra n ın sa h i­
bi olan k ayın b irad eri Vâry v e o sıra d a restoran d a
b u lu n an bir m ü şte ri ağır şek ild e yaralan ırlar.
D ördüncü perde: B irbiri ardı sıra ik i k e z ağır ce­
za m a h k em esin d e yargılan ır: S u ik a stlerin i y a rg ıla ­
yan P a ris m a h k em esin d e v e cin ayetlerin i y a rg ıla ­
yan M ontbrison m ah k em esin d e. İd am a m ah k u m
ed ilir ve g iy o tin e şark ı söyleyerek gider.
B eşin ci v e son p erd e en ü rk ü tücü olanıdır: İdam ı
k u tsa m a izler. B oğucu v e gü n ah özellik lerin i ta ş ı­
yan R avachol, b öylece k u tsa lla ştırılır. R avach ol’da
ya şa m ın ı d ü n y a n ın iy iliğ i için cesurca fed a ed en bir
şe h it görülür. N a m u slu bir bilgin olan E lisö e R eclu s
bu m o d em za m a n la rın şövalyesin in cesa retin i, ruh
yü celiğ in i ve cö m ertliğin i yü celtir. R avachol’un suç
ortak ların dan b irin in çocukları için para v eren ler
arasın d a L ucien D esca v es, O ctave M irbeau, M ichel
Zövaco, H en ri de R ögnier, C am ille P issa ro , S a in t-
Pol Roux, J e h a n R ictu s, T ristan B e m a r d , E m ile
V erhaeren vardır. A n arşizm en gu d u b et çeh resin e

102
h ü rü n se b ile, ü lk e elitin in onun h ak kın da olum lu
bir önyargısı vardır.
V aillant Olayı - 9 A ralık 1893’de Bourbon S ara­
y ın d a "müthiş" b ir p a tla m a duyulur. Işık lar y a n ın ­
ca 8 0 ’den fa zla y a ra lı old u ğu an laşılır. Y aralı sa y ısı­
nın fa zla lığ ı, d ah a sonra çivili çorba d en ilecek olan
bu bom bada çok sayıd a çivi olm ası ve p a tla m a y la
bu çivilerin sa lo n a y a y ılm a sı ile açıklanır. K argaşa­
lığın en b erb at a n ın d a, soğu k k an lılığın ı koruyarak
şu ta rih sel sözleri eden M eclis B aşk an ı C h arles
D u p u /e , k en d i za m a n ın d ak i in san ların d a y a p tığ ı
gibi, sa ygım ızı ifa d e edelim : "Baylar, to p la n tı d e­
vam ediyor." M eclis’in b ü tü n çıkışları h em en k ap a­
tılır ve bu sa y ed e su çlu yak alan ır: B u k işi, h e r tü rlü
m esleği d en em iş, o sıralar şa ir olan v e a n a r şist çev­
relerle ilişk isi b u lu n an A u g u ste V a illa n t ad lı y a ­
şam da dik iş tu ttu r a m a m ış biridir. B om b ası h iç
k im sey i öldürem ediği h a ld e ölüm e m ah k um ed ilir
ve giyotind en k u rtu lam az. M ezan bir h a cılık y eri
h a lin e gelir. K ara tü lle r e b ü rü n m ü ş n ered ey se d in ­
sel bir a te şle tu tu şa n g ü zel h an ım lar m ezarın a şe ­
h itlik zey tin d a lla n bırakır.
S a d i C a r n o t ’r ıu n Ö l d ü r ü lm e s i - A n a r şist terö­
rizm C u m h u rb a şk a n ın ın öld ü rü lm esiyle zirve nok­
ta sın a çıkar. B ir sın a i ve ticari sergiyi açm ak için
g ittiğ i Lyon’da, o sıralar C um h u riyet’in en yü k sek
şa h siy eti olan S a d i C arnot 24 H aziran 1894’te öldü­
rülür. C aserio adlı genç b ir İtalyan a n a r şist b a ş­
k an lık ara b a sın ın b a sa m a ğ ın a sıçrar ve kurbanı
"Yaşasın D evrim ” çığ lığ ıy la h ançerler. B u k ez ölçü
kaçırılm ıştır. U zu n sü re birkaç ken d in d en g eçm iş
k işin in m a n tık sız terörizm iyle flört eden ü lk e, en er­
jik ön lem ler a lın m a sın ı iste m e y e başlar.
" Ş e r ir " Y a s a l a r - A n a r şist terörizm le m ü cad ele
am acın ı ta şıy a n b ir ilk y a sa , V aillan t su ik a stin in
h em en ardından 12 A ralık 1 893’te kabul edilir. Sadi

103
C arnot’un trajik ö lü m ü h ü k ü m eti "anarşist girişim ­
leri b a stırm a y a yönelik" ik in ci bir y a sa h a zırlam aya
zorlar. Y a sa 2 6 T em m u z 1894’te kabul edilir.
T erörizm in b a şlıca k ayn ağın ın o sıralar çok sa y ı­
da y a y ın d a n (en ön em li y a y ın la r şunlardır: Jean
G ravi’in h a fta lık d ergisi tem s N ouveaux, L e L iber-
taire, L 'E d u c a tio n L ibertaire, L e R iv o ltâ , E m ile
P ouget’n in L e P&re P ein a rd ’ı) oluşan a n a r şist b a sı­
nın cin a y etleri te şv ik etm e si olduğuna k a n i olan
h ü k ü m et, b a sın su çları ile ilg ili önlem leri artırm aya
karar verir. A m a m u h a lif b asın ı su stu rm a k için bu
y asa la rd a n y a ra rla n ılacağı kork u su n a k a p ıla n sos­
y a listle r , şerir olarak n iteled ik leri bu y a sa la r a k arşı
şid d etli bir k a m p a n y a b aşlatırlar.
B u k on u d a, J ea n J a u res ve M illerand’n ın M eclis’-
te verd ik leri söylevler ünlüdür. J ea n J a u rö s a n ar­
şizm in g e lişm e sin i siy a si-m a li sk a n d a lla n n sa y ısın ­
daki a rtışa b ağ la r v e b u n ed en le hoşgörür: W ilson
olayı (W ilson k ayın p ed erin in cu m h u rb aşk an ı olm a­
sın d an yararla n a ra k n işan -m ad alya tica r etin e g iri­
şir), G üney d e m iıy o lla n sk an d ali ve özellik le P a n a ­
m a K u m p a n y a sın ın çok büyük dolan d ırıcılığı.
Jau rös’in h ita b e t y eten eğ i çok se r t ele ştir ile r y ö n e l­
tirken k en d in i b ü tün p arlak lığıyla gösterir: "Karan­
lık işle r çeviren p o litik acı ile cani a n a r şist a teşli
sürgün top rak ların a ayn ı gem i ile gid erk en , birbi-
riy le k o n u şa ca k la r ve birbirlerinin aynı top lu m sal
d ü zen in ta m a m la y ıcı ik i yön ü old u k ların ın fark ın a
varacaklardır."
M illeran d da ay n ı tem a y ı işler, am a d a h a çok b a­
sın özgü rlü ğü n ü n g erek liliğ i ü zerin de durur. B asın
özg ü rlü ğ ü n ü son d erece gerekli görür, ö y le k i top­
lu m sa l b ed en d ek i çok sa y ıd a çıban h em en b o şa ltıl­
m alıdır. Ş ö y le k on uşu r: "Basın özgü rlüğü , y ü zy ıl
önce C a m ille D esm o u lin s’n in Vieux C ordielier (İh ti­
y a r E rm iş) adlı ö lü m sü z y erg isin d e "düzenbazların

104
terörü" d iy e ad lan d ırd ığı şeydir." B u yasa la rd a n du­
y u la n k ork u pek h a k lı çıkm adı; bu özel y a sa la r a çok
az b aşvuruldu; ü ste lik sad ece a n ti-m ilita rist propa­
gan d a y la m ü cad ele etm e am acıyla başvuruldu .
B u b ask ıcı y a sa la rın e tk isi tam oldu. E ylem yo ­
lu y la propaganda o k a d a r h ızlı bir b içim de kayb ol­
du k i, y en i y a sa la r gereğin ce a n a r şist şefler v e adi
su ç lu la n n aynı davada birarada b u lu n d u ğu O tuzlar
M ah k em esi (M ahkem e za ten gerekli ayrım ı y ap tı
v e sad ece adi su çlu ları cezalandırdı) istisn a sıy la , bu
y a sa la rı u y g u la m a y a gerek b ile olm adı. T eröristler
h ed efled ik leri am acı aşm ışlard ı. K iteleri ayak lan d ı­
racak ların a b ezd irm işlerd i. A narşizm in yokolm adı-
ğı doğrudur, a m a y en i bir serü ven d en , devrim ci
sen d ik alizm d en geçerek sa flık k azan m ıştır.
E ylem leri 1911-1913 yılların ın ga zetelerin i ren k ­
lend iren "trajik haydutlar"a gelin ce, b u nlar sad ece
su ç-cin ayet tarih i ile ilgilid irler. İlan ettik leri a n ar­
şizm leri h erh an gi bir ideolojik k aygıd an yok su n ci­
n a y et eylem lerin i pek örtem eyen b ir b ayraktı.
U lu s la r a r a s ı A n a r ş i s t T e r ö r iz m - B ern’deki
J u ra dağlarınd a a lm a n eylem yolu yla propaganda
k ara rın ın zararları sad ece F ran sa’da değil, b ü tün
A vrupa’da, h a tta B irleşik A m erika’da h issed ild i.
A deta u lu sla ra ra sı çapta bir çılgın lık yaşanıyordu.
H ızlı bir d ü nya tu ru bu çılgın lığın boyutlarını ölç­
m em izi sağlayacak tır.
1898’de d ünya, a n a r şist L ucchesi’nin iy ilik sev er­
liği v e ö zverisiyle h a yran lık uyandıran A v u stu ıy a
im paratoriçesi E lisa b eth ’i öldürm esini şa şk ın lık la
öğrendi. 1882’de E n d ü lü s’de, "Kara El" a d ıyla ta n ı­
nan bir a n a r şist çeten in eylem leri yaşa n d ı. 1893,
1894 v e 1896’da B a rselon a çok sa y m a a n a r şist su i-
k a ste ta n ık oldu. 8 A ğu stos 1897’de İsp an ya K onse-
y i’nin b a şk a n ı C an ovas del C astillo öldürüldü.
İtalya’da, 20 T em m uz 1900’de a n a rşist B resci Kral

105
H um bert’i öldürür. A lm an an a rşist şefi Joh an n
M ost’un A B D ’y e g elm e siy le, terörist d a lg a A tla n ­
tik ’in ötek i k ıy ıs ın a sıçradı. K an lı grevlerin ardın­
dan, 1887’e C hicago’da an a rşistler idam ed ild i. N i­
h a y e t 6 E ylü l 1901’de, A m erika B irleşik D ev letleri
B a şk a n ı da b ir a n a r ş ist su ik a ste kurban g itti.

106
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DEVRİMCİ SENDİKALİZM

İ ş ç i H a r e k e t i - E ylem y olu yla propagandanın if­


la sıy la b irlik te, a n a r şist h a rek et y en i b it b a şa rısız­
lığa uğrar. A n a r şist h a rek et I. E n tern asyon al için ­
de, so sy a list h a rek ete k arşı koym uştu; sek iz y ıla
yakın bir süreyi k ap sayan bu m ücadeleden sonra,
E n tern a sy o n a ld en kovulur. Sosyalizm d en a y n ola­
rak gerçek leştirilen ikinci bir girişim , şid d et k u lla ­
nım ı da d ah a fa zla sonuç getirm em iştir: a n a r şist te ­
rörizm kendi a şırılık ların ın kurbanı olur. B u du­
rum da a n a rşistlerin ön ü nd e üçüncü ve y en i bir yol
açılır. N e so sy a lizm e k arşı ne de so syalizm siz h a re­
k etleri son u çsu z k alın ca, sosyalizm le ortak bir yol
izlem ek d ah a iy i olm az m ıydı? B u bir a k ıl evliliği
idi. S ö zleşm e y a p a n taraflar ev liliğe m a lların ın tü ­
m ü y le geliyorlardı, a m a ta m b ir k ayn a şm a y a k ar­
şıydılar. B u ittifa k son derece verim li bir ittifa k ola­
caktır, y a p ıla n k a tk ılar, son u n d a k a tk ı yap an ların
zen g in leşm esin d e k en d in i gösterecektir.
S o sy a lizm le a n a rşizm in k avşağın d a devrim ci
sen d ik alizm y eralır. S en d ik alizm in so sy a lizm e borç­
lu olduğu şey leri b elirlem ek bizim k on u m u z d eğil­
dir. D ayandığı ö rgü tlen m e v e d isip lin ilk e sin in s a ­
dece so sy a lizm in m ü lk iy eti olduğunu belirtelim .
A narşizm böyle bir ilk ed en yoksundu, bu ilk en in
b en im sen m esi kök sa lm a sın ı sağladı. B izi burada
ilgilend iren sen d ik a l h a rek etin sa lt a n a rşist n ite li­
ğidir. B u k a tk ın ın ön em in i an lam ak için , önce
F ran sa’daki işçi h a rek etin in h ızlı bir esk izin i çiz­
m ek gereklidir.

107
Edouard D olld an s d aha önce zik red ilen H istoire
d u M ouvem ent O uvrier (İşçi H areketinin T a rih i) a d ­
lı g ü zel y a p ıtın d a , üç evre ayırdeder. İlk evre
1872’den 1 8 7 9 ’a k a d a r sürer. K om ün’ün y e n ilg isi iş ­
çi h a rek etlerin e son derece ağır Bir darbe indirir.
E n tern a sy o n a l y a s a s ı d en ilen 12 M art 1872 y a sa sı
E n te r n a s y o n a li ü y eliğ i yasak lar, am a b u n a rağ­
m en, işçiler gru p la şm ak tan caym azlar. A ncak der­
nek leri tem k in li bir ılım lılık örneği sunar. T alep leri
sadece ça lışm a k o şu lların ın iy ileştirilm esi ile ilg ili­
dir ve b u nu da m ü ca d eleyle değil, sın ıf işb irliği ile
eld e etm ey i u m u t ederler. B u, korporatizm in zaferi­
dir. A m a 1 8 7 9 ’d an itibaren talep lerin to n u v e der­
n eklerin y ö n elim i d eğ işm ey e b aşlar. J u le s G uesde-
’in gü çlü k işiliğ i sa y esin d e, ayn ı za m an d a K om ün­
cülerin s iy a s a l m ü cad eleler aren asın a g irm esin i
sağlayan a f sa y e sin d e , işçi h arek eti artık siy a sa l ik ­
tidarın ele g eçirilm esin i h ed eflem ek ted ir. T e k credo
(ilke) olarak so sy a lizm i kabul eden işçi h arek eti,
sa lt siy a sa l eylem d en b aşk a k avga aracı tan ım az,
siy a sa l m ü ca d elen in gü çlü k lerin in k en d ilerin i zor­
lad ığı u zla şm a la rd a n bıkan m ilitan lar, b u m elez
devrim ci ey lem b içim in d en vazgeçerler v e G enel
E m ek K on fed erasyon u ’n u n k urulduğu y ıl olan
1895’e doğru devrim ci sen d ik alizm gö rü şü n e varır­
lar. Ç oğu b u form ü le 1914’e k ad ar sa d ık kalır.
A n a rşistler a n ti-d ev letçilik lerin in m ü h rü n ü işçi h a ­
rek etin in b u ü çü n cü d evresin e vururlar. H er tü rlü
soy u t oto ritey e k a rşıd ırlar. B ireyin ru h u n u n d erin ­
lik lerin d en k a y n a k la n m a y a n , b ireylere d ış bir güç
tarafından k a b u l ettir ilm iş olan bir k u ru lu şu horgö-
rürler. A n a r şistle r işç i h a rek etin i d ü ştü ğ ü zor du­
rum dan k u rta rırla r. S en d ik alizm in ap olitik n ite liğ i­
n i a şa ğ ıd a k i te rim lerle ortaya k oyan 1 9 0 6 A m ien s
B elgesi a n a r şistle r in etk isiy le kabul ed ilm iştir.
" Ö rgü tlere. g elin ce, K urultay sen d ik a lizm in en

108
fa zla etk iy i y a ra tm a sı için* ekonom ik ey lem in doğ­
rudan p atronları h e d e f a lm a sı gerek tiğin i ilan eder.
K onfedere örgütler sen d ik al top lu lu k lar olarak p ar­
ti ve ta rik a tla rla ilgilen m ezler; onlar dışarda ve yan
ta ra fla ta m a m en özgür olarak top lu m sal d ön üşü m ü
sürdürebilirler."
B u etk i k alıcı olacaktır, çünkü farklı n ed en lerd en
ötürü burada su n u lm a sı uzun zam an alacak olan
bu m etin , 1936 T ou lou se K urultayi’n d a on aylandı.
İ ş ç i L o k a l i (B o u ra e d u T r a v a il) - D evrim ci
sen d ik a lizm e a n a r şist fizyon om isini veren sen d ik a­
dan çok, İşçi L okali’dir, S en d ik a aynı m eslek ten iş ­
çileri önce y erel d ü zeyd e, sonra b ölgesel d üzeyde,
n ih a y et u lu sa l düzeyde b iraraya getirirk en , İşçi Lo­
k a li aynı k en ttek i d eğ işik m eslek lerd en işçileri b i­
raraya toplar. S en d ik aların dikey y ap ısı sağlam ca
örgü tlen m iş bir k itle olarak daha iy i h a rek et ed il­
m esin i sağlar. B u n a k a rşılık İşçi L okali’n in y a ta y
y ap ısı işçin in b irey sel k u ru lu şu açısın d an elv e r işli­
dir.
G erçekte İşçi L okali’n in e s a s rolü nedir? İşçiye
eğitim sa y esin d e in sa n onurunun b ilin cin i yen id en
verm ektir. V erilen g ü zel tan ım a göre İşçi Lokali,
"işçinin ü n iv e r s ite s id ir . B u İşçi L okallerini g e liş ti­
ren k işi, 3 2 y a şın d a görevi b aşın da ölen v e ölü m ü n ­
den bir y ıl son ra y a y ım la n a n H istoire des Bourses
(İşçi L okallerinin T a rih i) adlı yap ıtı k la sik le şm iş
g ü zel bir m ilita n örneği olan F e m a n d P ellou tier’dir.
B u an a rk o -sen d ik a listin en çok b ağlı old u ğu fik ir
"kendi k en d in in kültürü", sürekli bir iç m ü k em m el­
le şm e ça lışm a sı sa y esin d e k en d i k en d in in k u rtu lu ­
şu n u n sa ğ la n m a sıd ır. G erçekte devrim ci sen d ik a-
lis t a çısın d a n , M ark sizm ’in k u şk u su z y a n lış, am a
çok sık b en im sen en bir yoru m u n un d ü şü n d üreb ile-
ceği gib i, to p lu m sa l D evrim k açın ılm az b ir evrim in
m ukadder so n u cu d eğildir. İşçi böyle bir k u ru lu şa

109
la y ık old u ğu ölçüde k en d i k en d in i gerçek leştirecek ­
tir. D evrim ci sen d ik a lizm d oktrinerlerinden biri
olan E douard B erth , bu öğretici çabanın "Kant’a g e­
ri dönüş"le eşd eğ er olduğunu d ü şü n ü r. "Eğer
K ant’a geri d ö n ü ş so syalizm in n esn el g erek liliğ in i
red d etm e v e b u nu n son u cu olan h er tü r lü a h lâk i
kaygıyı k ü çü m sem e a n la m ın a geliyorsa..."
İşçi L okalı’n d en öğren ilen ler ö zellik le m ilita n la ­
rın çocukları için ya rarlı olacaktır. S a d ece k a fa
em eğ in e d a y a lı olan v e b u n ed en le işçid e a şa ğ ılık
d u y g u su u y a n d ıra n k la sik bir eğitim d eğ il d e, ço­
cukların kol em eğ iy le gu ru r du ym aların ı sa ğ la y a n
bir eğ itim , k o l işçilerin in öğren ilm esin in so n u cu b i­
lim sel b ir eğ itim d ir sö zk on u su olan. S e n d ik a list h a ­
rek etin yoru m cu ların ın en b ü yüğü olan G eorges
Sorel’in , g ü n ü m ü zd e tek n ik eğitim in h a y a l ed eb ile­
ceği en g ü zel y ü celtm e olan pek az ü topik gö rü şleri­
ni dile g etird iğ i şu sa tırlar, sen d ik al e ğ itim in am aç­
larını saptar: "G elecekteki k u rtu lu şu sa ğ la m a k için
genç in sa n la ra çalışm ayı sevd irm ek , y a p tık la rı h er
şeyi d ü zeltilem ez bir sa n a t eseri olarak görm ek,
atölyede olup b iten h er şey i k avram aya çalışm ak
gerekir. O n ların ü retim le ilg ili olan h er şeyd e, bi­
linçli, sa n a tçı ve bilgin k ılm ak gerekir."
D o ğ r u d a n E y le m - E ğitim eylem in g ü v e n c e si­
dir. K uram da İşçi L okali b ü tün işçilere açık tır, am a
gerçek te araların d an sad ece bir bölü m ü T oplum ’da
k en d ilerin e v erilen alçaltıci konum dan k u rtu lm ak
için gerekli çabayı gösterm ek isteyecek tir. N itek im
a n a rk o -sen d ik a listler ken d iler ni, p roleter dram ı­
nın koro b a şı olarak görm ektedirler. İrad esin i doğ­
rudan eylem yo lu y la , y a n i dem okrasinin norm al
yolların ı (p arlam en tarizm yolu) tu tm a y a n , şid d ete
başvuran bir eylem y o lu y la kabul ettireb ilecek e tk i­
li bir a zın lık old u k larının bilincindedirler.
A n ark o-sen d ik alist, çoğunluğun ele geçirilm esin e

110
önem verm ez; a k sin e çoğunluğun e le geçirilm esi
ona g en el bir gü çsü zlü k ve ceh a letin ifad esi olarak
gözükür. D em ok ratik h ak k a sen d ik al h a k la , köle
k ala b a lığa özgür in sa n la , b ilin çsiz çoğu n lu ğu bilinç­
li a zın lık la k arşı çıkar. A ntâ-dem okrat v e seçim lere
k a tılm a y a k a rşı olan sen d ik a list m ilitan y e tk i veril­
m iş h erh an gi bir tem silcin in k en d i görü şlerin i b a şa ­
rıya u la ştıra ca ğ ın a gü ven m ez. H erbert L agerdelle
şöyle der: "İşçi h a rek eti geleceğin y a zg ısın ı taşır.
K ültürün edebi öğeleri olan onur d u ygu su , özgür­
lü k ten alm a n tad , b a ğım sızlık , fed ek ârlık ve m ü ca­
d ele ruhu sad ece v e sadece işçi h arek etin d e yaşar."
G e n e l G r e v - D oğrudan eylem , y a n i b izza t
em ekçilerin çab ası k endini en çarpıcı biçim de grev­
de gösterir. G rev hak kı k ab u l ed ild iğin d en beri, da-
m şm a lı olarak i ş d u rdurm aları p a s if bir k itle g ö ste­
risi olarak görm eye a lıştığım ızd an , p roletaryaya öz­
gü bu silah ın icadını o p rio ri olarak proletaryaya
atfetm iyoruz. O ysa devrim ci sen d ik alizm siy a sa l
sosyalizm i önce, g en el g rev fikrini k ab u l ederek
aşar. G uesde taraftarları g en el grevi bir ütopya ola­
rak görüyor ve b ü ıju v a zi iktid arı elin d e tu ttu ğ u sü ­
rece gen el grevin geçek leştirileb ilirliğin e in a n m ı­
yorlardı. B u n a k arşılık , P ellou tier bu fik ri 1892
Tours K u ru ltayı’n a, A ristid e B riand ise aynı yıl
M arsilya sen d ik a la r F ed erasyon u ’n u n K u ru ltayı’n a
kabul ettirir. Y üzyılın b a şın d a III. C u m h u riy etin
tarih ini dolduran çok sayıda grevi anarko-
sen d ik a listler b a şla tm ıştır. İki örnek verm ek gere­
kirse, 1906’da C lem an ceau ’nun b astırd ığı Pas-de-
C alais’deki m ad en cilerin grevi an ark o-sen d ik alist
Broutchoux, 1907’de P aris’te elek rikçilerin grevi y i­
ne bir an ark o -sen d ik alist olan P ataud tarafından
yön etilm iştir. P a ta u d P ou get ile b irlik te C om m ent
N ous Ferons L a R âvolution (D evrim i N a sıl Y apaca­
ğız) adını ta şıy a n bir broşür y a yım lam ıştı. B u bro­

111
şürde y azarlar, p a rla m en ter sosyalizm e şid d etle
saldırıyorlardı.
G revin leg a lited en a y rılm a sı n ered eyse m ukad­
der old u ğu n a ve şid d et ey lem leriyle b irlik te g e lişti­
ğin e (öyle ki grevi ö rgü tleyen ler açısın d an gerçek
bir devrim ci k a h ra m a n lık gerektirir) göre, grev h er
türlü b ireysel eylem i o lan ak sız k ılan k o lle k tif bir
eylem sa y ıla m a z, am a a k sin e k iş is e l cesa re t v e ve
özverinin m ü k em m el b ir d en ek taşıd ır. G eorges So-
rel Reflexiorıs S u r L a Violence (Ş id d et Ü zerin e D ü ­
şünceler) a d lı te m e l k itab ın d a, genel grev ü zerin e
bölüm de şö y le der: "Genel grev bireyci gü cü n en
çarpıcı ifadesidir." T am bir savaşçı olan işçid en is te ­
diği cesaret, işçiy e k en d i k u rtu lu şu n u n y a ra tıc ısı
olarak verd iği gu ru r d u y g u su y la grev, eğ ittiğ i k a ­
dar işçiyi p işirir de. G rev, p roletaryanın okuludur.
E ski a n a rşistlerin a n la y ışıy la soruna y a k la şılır ­
sa, grevin le h in d e b ir b aşk a etm en d a h a vardır.
G rev yerin e grevi so n a erd irsin ler d iye jan d arm a
göndererek p atro n la rı d estek ley en D e v le t, böylece
gerçek d oğasın ı ortaya koyar. B u, d em ok rasin in h ü ­
k ü m ran lığını sü rd ü rd ü ğü n ü id d ia ettiğ i top lu m sal
barışın b ittiğ i a n la m ın a gelir. D em ok ratik rejim in
yap ay olarak koru d uğu sın ıfların birbirine k a rışm a ­
sı h a lin in d e son a erdiği an la m ın ı ta şır. D ev let
m ü lk sa h ip lerin in elin d e bir b askı aracı g ib i g özü ­
kür. G rev sa d ece işçiyi y ü celtm e k le k a lm a z, aynı
zam an d a on u k en d i gerçek d ü şm an ı olan D ev let’le
k arşı k a rşıy a getirir.
Sorel’in g e n e l g rev efsa n esi fikri bu tüftıüyle
a n a r şist g ö rü şte b ir a çık lam a bu lu r. G erçekte Sorel
grevin p ra tik son uçların d an çok, b u olayın m ilitan ­
ların y a şa m ın d a o yn ad ığı önem li m an evi rol ü zerin ­
de durur. E fsa n elere, "bugünkü d avran ışın d ayan ­
dığı u m u tla ra bir gerçek lik görü n ü m ü verm ek am a­
cıyla sa n a tk â ra n e y a p ılm ış kom pozisyonlara" b en ­

112
zeyen g en el grev, hiçb ir zam an gerçek leşm em iş olsa
da, proletaryada "sahip old u ğu en a sil, en derin ve
en teşvik edici duygulan" uyandırır.
Şim di sıra a n a r şist fik rin b u ü çüncü tecessü m ü -
n ün b ilan çosu n u çıkarm ak ta. B u b ilanço oldukça
olum lu gibi gözü k m ek ted ir. A narşizm sen d ik aliz-
m e, bütün sen d ik a list h a rek etlerin tem elin d e yera-
lan ik i yön len d irici ilk e kazan d ırm ıştır: S en d ik al
eylem le siy a sa l ey lem in birbirinden a y n lm a sı ve
sen d ik anın m ilita n la n ara sın d a gerçek leştirm esi
gereken eğ itsel ça lışm a n ın önem i.
A m a a n arşizm b u k a lıc ı b a ş a n la n n m m eyveleri­
ni to p la y a m a m ıştır, çü n k ü tek tek isy a n ey lem le­
rinden vazgeçerek v e ik tisa d i d ü zeyle siy a sa l d ü zey
arasın d a b u ld u ğ u n u sa n d ığı k a rşıtlığın (ki b u k ar­
şıtlık d ev lete k a rşı m ü cad elesin i h a k lıla ştın y o rd u )
yerin e, ik tisa d i e y lem le siy a sa l eylem i k arşı k a rşıya
getireceği yerd e b u ik isin i ü s t ü s te koyan b a sit bir
düalizm i koyarak ödün verm ezlik ten y a v a ş y a v a ş
u zak laşm ıştı.

113
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İSPANYOL DEVRİMİ

D e v le tle ş tir m e y e K a r ş ı S o s y a lle ş tir m e - D ev ­


rimci sen d ik a lizm in , bir seviyeye gelm iş olduğu ü l­
kelerde n ered ey se ta m am en ortadan k a lk m a sın a
yolaçan I. D ü n y a S a v a şı’ndan sonra, an arşizm s a ­
dece İsp an ya’da a y a k ta kalabildi; sen d ik al örgütler
sayesin d e a n a rşizm in İsp an ya’da önem li bir yeri
vardır. A n arşizm d en esin len en CNT (U lu s a l E m ek
K onfederasyonu) ve vurucu gü cü FAI (İberya A nar­
şis t F ed erasyon u ), C um huriyetçi İsp an ya’d a çoğun­
lu k ta olan se n d ik a lis t gruplardır; so sy a list eğ ilim li
UGT’nin (G en el E m ek B irliği) ü ye sa y ısı C N T n in
üye sa y ısın ın ü çte b iri kadardır.
İspanyol D ev rim i a n arşizm in u zu n ta r ih i b oyu n ­
ca, ilk elerin i ilk k e z g e n iş çap ta ve b elli b ir sü re u y­
g u la m a sın a o la n a k ta n ıd ı. M adrid, V a len sia , B a rse­
lon a gibi b ü y ü k k e n tlerin çoğunda, iç çek işm elerin
yıp rattığı ve z a y ıf y a sa l ik tid arın m ü d a h a lesin in
değil de, İsp a n y o l h a k k ın ın k ah ram an lığın ın , özel­
lik le a n a rşistlerin in s a n ü stü cesaretin in ü rü n ü olan
ask eri a y a k la n m a n ın b a şa rısızlığ a u ğram asın d an
sonra, s iy a sa l v e b ürokratik iktidarın n ered ey se ta ­
m am en ortad an silin m e sin e tan ık olunur. P atron la­
rın v e id a recilerin çoğunun k açm ası ü zerin e, fab ri­
k a şu beleri, sa n a y i sen d ik aları v e ta n m işç isi örgü t­
leri k en d ilerin i için e çeken ekonom ik bir b o şlu ğa g i­
rerler. S iy a sa l ik tid a r en g eli k alk ın ca m u zaffer
em ek çiler ek o n o m ik ik tid arı da ele geçirirler; sen d i­
k a y a p ıla n g eçm işte k i k a p ita list y a p ıla n n y erin i
alır, H alkın pronurıciam ento’y a k arşı zaferin in ta ri­

114
hi olan 19 T em m u z 1936’dan 1937 b a şın a kadar,
İsp an ya’da b ir tü r "örgütlü d isip lin sizlik ” hüküm
sürer. "La Passionaria" iç sa v a şın lib erter özellik ler
ta şıy a n ilk g ü n leriy le ilg ili şu sap tam ayı yapar:
"Bütün D ev let aygıtı y ık ıld ı, ik tid ar sokağın elin e
geçti."
M erkeziyetçi v e p la n lam acı d evletle a n a r şist dü­
şü nü rlerin sü rek li vu rgu lad ığı çok m erk ezli ve fede-
r a list özyönetim ara sın d ak i k arşıtlık , hiçbir zam an
bu kadar saydam bir biçim de gözü k m em işti. A nar­
ş is t Frödörica M on tsen y’n in İspanyol D evrim i’nin
b aşlan gıçtak i k a z a m m la n n ı savu nm aya ça lıştığ ı 21
T em m uz 1937 ta rih li söylevin d e altın ı çizdiği, dev-
le tsel otoriterizm le b ireysel özerklik tem elli özyöne­
tim i birbirinden ayıran, bu aşılm az uçurum dur.
Şöyle der: "Bir yan d an, otorite ve totaliter D ev let’in,
D ev let tarafından y ö n etilen ekonom inin, b ü tün in ­
san ları a sk erleştiren , D ev let’i büyük b ir patron, b ü ­
yü k bir aracı h a lin e g etiren bir top lu m sal organi­
zasyonun ta raftarları, ö te yan d an m ad en lerin , ta r­
laların , fabrikaların v e atölyelerin b izzat, sen d ik al
bir fed erasyon d a ö rg ü tlen m iş çalışan s ın ıf tarafın ­
dan işletilm esi."
A n a rşist fik irler ta şıy a n İspanyol sen d ik acılar
gerçek te, in a n çla rın a u y gu n olarak, d e v le t so sya­
listlerin in ön erdiği d evletleştirm ed en fark lı bir ey ­
lem olan so sy a lleştirm ey e, y a n i ü retim araçların ın
o n la n ça lıştıra n la r tarafın d an ed in ilm esin i sa ğ la ­
m aya ça lıştık la rın ın tam am en bilincindedirler. B azı
yön leriyle so sy a lleştirm e d ev letleştirm en in k a r şıtı­
dır, çünkü d ev letleştirm ey le üretim araçları D ev-
le t’e verilir, d o la y ısıy la y e n i bir söm ürücü m ü lk s a ­
hib i sın ıfı olm a eğ ilim i gösteren b ürokrasiye veril­
m iş olur. N itek im birkaç a y sonra, h ü k ü m et toprak­
ları m illileştirm ek istey in ce, devrim ci sen d ik acılar
bu na, şu k a ça m a k sız sözlerle k arşı çıkarlar: "Tarım

115
işçisi sen d ik a la rı top rağı v e üretim i k o lek tifleştird i­
ler, oysa şim d i h ü k ü m e t toprağa D evlet y a ra rın a el
k on u lm ası g erek tiğ in i ila n ediyor. Bu, k itlelerin
devrim ci ira d esin in ta n ım azlık tan g elin m esid ir...
S ü rek li ş u şia r d u yu lm u ştu r: Toprağın em ekçiler ta ­
ra fın d a n ve em ekçiler a d ın a sosyalleştirm esi! S o s ­
yalleştirm e, d ev le tleştirm e değil! ü retim in işçilerin
s ın ı f örgütlerince gerçekleştirilm esi!"
İ s p a n y o l A n a r ş i z m i n i n B o z g u n u - B u n u n la
birlik te, D ev let’in a n id en ortadan k a lk m a sı an ar­
şistlerin iste k le r in e uyuyordu, am a on ları zor d u ­
rum da da bırakıyordu; gelen ek se) olarak D ev let’in
ü zerin e d ü şen b azı görevleri y erin e g etirm eleri gü ç­
lerini a şar. B u g ö revler şunlardır: U lu sa l m aliye,
diplom asi, d ış tica ret, ö zellik le sav a şın y ü rü tü lm e­
si. 19 T em m u z 1936 zaferin in ardından şa şk ın lık la ­
rı öyle bir n o k ta d a d ır k i, k açın ılm az b ir gerek liliğ in
verdiği itilim le d ev letten duydukları içg ü d ü sel d eh ­
şe ti a şa rla r v e g en el sü rp rize karşın ik tid a r y o lla ­
rında d olaşm ayı k ab u l ed erler. M ayıs 1 937’y e k a d a r
k o m ü n istlerle a n a r şistle r arasındaki k an lı ça tışm a ­
lara k adar, K a ta lo n y a h ü k ü m etin d e v e M adrid’deki
Frente P o p u la r h ü k ü m etin d e a n a rşist b a k an lar yer
alacaktır. A ncak b ak an olan a n a rşistler çözülm ez
çelişk iler iç in düşerler: Gerçek siyasal g ü cü , e s a s
rolü siy a sa l gü cü y a d sım a k olan bir sen d ik a l h a re­
k etin h izm etin e k o şm a d a ısrar.ederler.
1937’de a n a r ş is tle r bozgu n a uğrar, S ta lin c i k o ­
m u tan lık a ltın d a k i g ü v en lik güçleri a n a rşistleri si­
lah sızlan dırır; b u n u n son ucun d a so sy a lleştirm e du­
rur ve so sy a lleştir m e n in durm asını gid erek h ız la ­
nan bir g erilem e izler; sa v a şı m erk eziyetçi v e b ü ­
rokratik ak ım k a zan ır. 22 A ğu stos 1937 ta rih li bir
kararnam e, E kim 1936’da K atalan h ü k ü m etin in çı­
k ardığı to p lu m sa lla ştırm a k ararn am esin in , "Ana-
y a sa ’n m r u h u n a ay k ırı olduğu" b a h a n e siy le, m eta ­

116
lürji ve m aden işletm elerin d e u y g u la n m a sın ı ask ıya
alır. N ih a y et 11 A ğ u stos 1938 k ararn am esiyle, sa­
vaş san ayileri S ila h la n m a B ak an lığı’n a verilip a s­
kerileştirilerek, sosyalleştirm ed en d evletleştirm eye
tedrici geçiş tam am lan ır. D iğer san ayi d alların d a
K atalan özyönetim ciliği, C um huriyetçi İsp an va’nm
yık ılm a sın a kadar, şöyle b öyle ayak ta kalır.

117
SO N U Ç

A narşizm , o n u so sy a liz m e y a d a lib eralizm e y a k ­


laştıra n d eğ işik y ö n lerin e ra ğ m en , tem el b ir gerek ­
liliğ e b ağlan ab ilir: F ra n sız D evrim i’nden k a y n a k la ­
nan D e v le t ile T oplum a rasın d ak i ayrılığın ü rü n ü ­
dür, D ev let’e k a r şı çık ar v e T oplum ’u özerk b ireysel
irade tem elin d e k u rm a y a çalışır. O ysa B e n ’in öz­
gü n , özel, te r sin m e z d eğerin i ısrarla vu rg u la m a sı,
h er birim izin h e r a n için egem en liğin i k u rm a sın ı
sağlayan k o p m a g ü cü n ü y ü celtm e si a n a rşizm i ta ­
nım icabı, a c ım a sız v e an on im m odern d ü n y a y la
ilin tili top lu lu ğ u n ö lçü sü n e göre d ü şü n ü lm ü ş b ü tün
ideolojilere d ü şm a n yap ar.
A narşizm in bir n o k taya kadar geleceğin yolu n u
gösterd iğini ile r i sü rm ek , acaba aşırıya kaçm ak m ı
olur? A narşizm m erk eziyetçi, totaliterizm ya ra tıcısı
bürokrasiye, soru m lu lu k ları h erk es arasın d a pay­
laştıran fe d e r a list ilk ey le, bilim deki g e lişm e sa y e­
sin d e olan ak lı h a le g elen , in sa n ı in sa n lık ta n çıkarı­
cı tek n ok rasiye k a rşı h er k e sin onurunu ve özgü rlü ­
ğünü gü ven ce a ltın a a la n özyön etim le k a rşı çıkar.
Sadece in sa n a özgü b oyu tları d ikkate alan a n a r şist
bir siy a sa l ve to p lu m sa l örgü tlen m e a n layışı k a r şı­
sında g erilem esin e k a rşın gü n dem de k alan adem i
m erk eziyetçilik ve k a tılm a ilk eleri, bir yü zy ıld ır du ­
yulm adan çın la y a n seslere y an k ı verir gibidir.
H er h a lü k â rd a a n a r şist m esaj, b izza t a şırılığı n e ­
d en iyle k u şk u su z , k a m çılayıcı bir etki yaratır. T ari­
hin h ızla n d ığ ı v e b u n ed en le d ü şü n cen in sü rek li
eleştiriy e u ğrayarak y en ilen d iğ i, gen çlik çeşm esin e

118
sık sık d a lış y a p tığ ı bir çağda, in san h ak k ın d a çar­
pıcı bir k a v ra y ışa sa h ip olan , yerleşik değerleri bü­
tün yön leriy le in celem ek ten hiçbir zam an vazgeç­
m eyen , "ne T a n rı ne Efendi"den k orkan, düşünce­
nin b ü tün a la n la rın d a son u n a k ad ar giden a n a rşist
düşünürlerin b ilg isi, k ışk ırtıcı bir teh lik e, bir red ya
da sa v u n m a tu tu m u n d an çok, h erk esin olu m su z so­
n u çla n ü zerin de h em fik ir olduğu bir top lu m ve
dünyadaki tık a n lık lığ a bir son verm eye, palam arla-
n k oparm aya ardı ark ası k esilm eyen bir çağrıdır.

119
B İB L İY O G R A F Y A

Arvon, Henri; Aux sources de Texistentialisme. Max Stim er,


Presses Universitaires de France, 1954.
Arvon, Henri; M arti, Casimir; UAnarquisme; Lfanarquisme
en el moviment obrer a Catalunya, Edicions 62, Barselona, 1964.
- N i Dieu n i Mattre, anthologie kistorique du mouvement
anarckiste, Editions de Delphes, Paris.
Arvon; Henri; Michel Bakounine ou la vie contre la Science,
Editions Seghers, 2. baskı, 1970.
Arvon, Henri; Uanarchisme au XX. si&cle, Presses Universi-
taires de France, 1979.
Basch, Victor, Uindividualisme anarckiste. Max Stim er, Pa­
ris, 1904.
Carr, E.H.; Michael Bakunin, Londra, 1937.
Gu6rin, Daniel; UAnarchİsme, Gallimard, 1965.
Gurvitch, Georges; P^oudhon, Presses Universitaires de
France, Paris, 1965.
de Lubac, Henri; Proudhon et le christianisme, Editions du
Seuil, Paris, 1945.
Helms, Hans G.; Die İdeologie der anonymen Gesellsckaft.
Max Stimers "Eiwlger”und der Fortschritt des demokratisehen
Selbst-bewusstseins uom Vormdrz bis zur Bundesrepublik, Verlag
M. Dumont Schauber, Köln, 1&66.
Hepner, Benoit-P.; Bakounine* et le panslaoisme rCoolutİon-
naire, Marcel Rivi&re, 1950.
Kaminski, HJE.; Bakounine, la vie d’un rtvolutionnaire, Paris,
1938.
L4vy, Albert; Stim er et Nietzsche, 1904.
Horowitz, Irving L.; The Anarchists, New York, 1964.
JalI, James; The Anarchists, Ojtförd, 1964.
Maltron, Jean; Histoire du mouvement anarckiste en France
(1880-1914), 1955.
Roussin, Henri; William Godwin, Plon-Nourrit, 1913.
Sergeni, Alain; Harmel, Claude; Histoire de VAnarchie, 1949.
Weisbein, Nicolas; Tolstol', Presses Universitaires de France,
1968.
Woodcock, George; Anarchism, Londra, 1962.

120
İletişim Yayınları • P r e s s e s Un iv e r s it a ir e s DE F r a n c e

C E P Ü N İ V E R S İ T E S İ
1990-91 YAYIN PROGRAMI

P BURNEY P GAILLARD
Aşk Ç IK T I G azetecilik Ç IK T I

C. BETTON P BEN ETON

Sinem a Tarihi Ç IK T I M uhafazakârlık Ç IK T I

H. M ICH EL H. ARVO N

Faşizm ler Ç IK T I A n arşizm Ç IK T I

M SÖ N M EZ T. PARLA

G elir Eşitsizliği Ç IK T I T ü rk iy e ’de


J M ORGEON A nayasalar
İnsan H aklan Ç IK T I J.M . C O T T E R E T / C EMERİ

D S tM O N N E T Seçim
Ç evrecilik Ç IK T I Sistem leri
M TUBIANA D. BUICAN

Kanser Ç IK T I D arw in ve
N. BENSADON
Darvvinizm
Kadın H aklan Ç IK T I A. M ATTELART

R eklam cılık
J.F DRUESNE

Ortak Pazar Ç IK T I L G ALLI EN

T. TİM UR
C in siyet
Ç o k Partili A. D ECO UFLE

Hayata G eçiş Ç IK T I D evrim ler


B. ROSIER
S o sy o lo jisi
İktisadî Kriz J,P. H A TO N

Kuram ları Ç IK T I Y apay Zekâ


R. PERN O U D F.BALLE / G.EYMERY

Burjuvazi Ç IK T I Yeni M edyalar


M ARVON L D O L LO T

Ö zyön etim Ç IK T I Bireysel Kültür


C. D AVID
ve Kitle Kültürü
Hitler ve J. CO RRAZE
N azizm Ç IK T I E şcinsellik

ISBN 9 7 5 - 4 7 0 - 0 9 7 - 4

You might also like