Professional Documents
Culture Documents
-III-
1 SEBİL YAYINLARINu: 281
DİZGİ: ÖaerFİnık LERMİOĞLV
BASKI-CİLD: Bayrak Matbaası
Davutpaşa Cad. No:14/2
, Topkapı/İstanbui
YAYINA HAZIRLAYAN: Ali İhsan BAHADIR
KAPAK: Mfhaed Emin KÖSE
İSTANBUL
2012
KADİR MISIROĞLU
MUHTASAR
İSLÂM TÂRİHİ
CİLD
III
I BİRİNCİ BASIM |
SEBİL YAYINEVİ
Tunusbağı cad. Nu: 16 Doğancılar
ÜSKÜDAR-İSTANBUL
Tel: 0216 553 51 51
www.sebilyayinevi.com
KISALTMALAR
ÖNSÖZ 15
BİRİNCİ BÖLÜM
SELÇUKLULAR
İKİNCİ BÖLÜM
AKKOYTJNLULAR
A-SİYÂSÎ TÂRİHLERİ................................................ 377
a-Kuruluş Devri....................................................................... 377
b-Yükseliş Devri...................................................................... 390
c-Yıkılışları................................................................................ 404
B-KÜLTÜR VE MEDENİYETTEKİ YERLERİ 408
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KARAKOYUNLULAR
A-SİYÂSİ TARİHLERİ......................................................4 j (
a-Kuruluş Devri........................................................................... 41J
b-Yükseliş Devri.......................................................................... 434
c-Yıkılışları 441
B- KÜLTÜR VE MEDENİYETTEKİ YERLERİ ....442
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
HİNDİSTAN
DELHİ SULTANLIĞI.............................................................. 445
A-MUİZZİLER.........................................................................445
B-HALLACÎLER..................................................................... 451
C-TUĞLUKLULAR............................................................... 454
Ç-BÂBURLULAR................................................................... 460
a-Bâbur Şah’ın Şahsiyeti ve Hükümdarlığı................... 460
aa-Bâbur Şah’ın Şahsiyeti...............................................460
bb-Bâbur Şah Devrinin Hâdiseleri................................. 462
b-Hümâyun Şah’ın Şahsiyeti ve Hükümdârlığı
(1530-1540, 1555-1556)................................... 467
aa-Hümayun Şah’ın Şahsiyeti...................................... 467
bb-Hümâyun Şah Devrinin Hâdiseleri
c-Ekber Şah’ın Şahsiyeti ve Hükümdarlığı
(1556-1605)....................................................471
aa-Ekber Şah’ın Şahsiyeti................................................471
bb-Ekber Şah Devrinin Hâdiseleri............................... 475
ç-Cihangir Şah......................................................................... 478
d-Şah Cihan............................................................................481
e-Âlem gır Şah........................................................................ 484
f Yıkılış.................................................................................. 485
JINGAL SULTANLARI (1337-1576)................................... 487
KÜLTÜR VT MEDENİYETTEKİ YERLERİ................. 491
ÖNSÖZ
A
2-Btnnci Ttvâif-ı Mülûk
j J-Osmanh Hanedanı
i] Mhmanlt Hanedanı
^Cunhunyeı
V ®b-Vh.knAN«-A on «bin
KADİR MISIRUÛLU 19
------ yazir
--------DÖĞER
-------- DODURGA
-------- YAPARU
- AVŞAR
..........KIZIK
.......... BEG-DlLİ
.......... KARKIN
-------- SALUR
-------- EYMÜR
.......... ALA-YUNTLU
-------- ÜREGİR
-------- YIĞ Dİ R
.......... BUĞDÜZ
.......... YlVA - KARAKOYUNLU
.......... KINIK - SELÇUKLU
O Y U N A P 1 D A M c A S ,
B
Kınık (Anadolu Selçuklu) v54
1
7T
KayıR (Osmanlı) ıvı
gayundur (Akkoyunlu)
Ivva, Ytwa (Karakoyunlu) U* »Ul X
*T ~~Salğur
UN
Afşar U-il 'V
Beg-Tili____________
-------------
Bugdüz
Bayat
Yazğır _________
7o
Eyrrıür
1i
Kara-Bölük ^uı>
7?
Alka-Bölük
77
77 lgdı'r _______
77
~Üreğîr? Yüregir ZZ» J?ı
Tatırka________
77
Ula-Yurtlug
77
77 Töker__________ -Z/ IV
77 Beçenek_______ f-^XLr.
77 Çuvaldar <Aıe
77 Çepni__________
22 Çaruklug_______
rmn yüksek rütbeli bir askerdi. Güçlü kuvvetli olduğundan
dohyt Omuzlar arasında Tenıir Yalıg (demir yaylı) olarak
anılmaktaydı.'1 Selçuklu Devleti’ni kuran O’nun oğlu SeL
çukBty dir.
)
I
oldu.
Selçuklular federatif bir yapıya sahiptiler. Ars]^
1
W f"*-®'.Oı«ı»'hnt-\.g.t.üL9o
KADİR MISIROÛLU 35
c-Dudıukıo Harbi
Nışıbur ı çekilen Sultan Mes’ud, Selçuklular’ı tâ-
âta'izgeç’Deyerek baharın gelmesiyle Serahs’a doğru
■ka eeçt:. Selçuklular bir kurultay toplayarak Sultan
blM ı k yapmak gerektiği hususunu görüştüler.
b*tn f-jace çebldikkri dağlar ve çöllerden geri
KADİR MISIROĞLU 4İ
ğım1^
Bu sûrede Oğuzlar’a yeni bir fetih hedefi olarak Ana
dolu gösterilmiş oluyordu. Bununla beraber Selçuklu hu-
dudlanndan dışarıya taşarak diğer İslâm beldelerine hicret
* OMiıTVu-A.g.e. sh 113
3 thlIS
KADİR MISIROĞLU 47
boğularak öldürüldü.
Bağdad'daki kuvvetlerin Tkığrul Bey’e yardıma koş-
maları üzerine tekrar harekete geçen Arşları Besâsîri, 27
Aralık 1058 günü bağdad’ı ele geçirmeyi başardı. Hutbeyi
Fâtımı halîfesi El-Mustansir Billah El-AJevî adına okut
tu. Abbasi halîfesi Kâim Bi-Emrillâh, şehirden kaçırıldı.
Bağdad'daki halifelik sarayı günlerce yağmalandı.”
Bu sırada Gazneliler’le oğlu Alparslan ile birlikte
uzun mücâdelelere girişmiş olan Çağrı Bey, 1060 Yılı’nda
vefat etti. O, devletin birliği hesabına Tuğrul Bey’in sultan
lığını kabul edip O’nun emrinde çalışmakta bir beis görme
mişti. Hâlbuki hem askerî dehâsı ve hem de elde ettiği başa-
nlar itibâriyle Tuğrul Bey’den geri kalır bir yanı yoktu.
I
I meşgul bulunmaktaydı. Hârice kız vermek âdeti olmayan
?iz hır müddet sonra v efflt edip de yerine Çağn Bey'in oğlu
Alpın lan, sultan olunca Kuta İmiş Bey, saklandığı kaleden
»
f 2-Suhın Alparslan (1063-1073) Devri
b Tuğrul Bey'in erkek evlâdı yoktu. İslâm Âlemi’nde
Lükselen itibârını halîfe Kâim Bi-Emrillah’ın kızı ile ev-
verdi.
bb-Anadolu Akınlan
Oğullarından her birini hâkimiyeti altındaki şehir-
Sultan Alparslan,
üzere Sultan'a itaat dâiresinden çıktı.
! Anadolu içlerine dalan Kurtçu Bey 'in tâkibin e Afşin Bey i
memur etti. İki ateş arasında kalan Kurtçu Bey, Man uel
Komnen dâhil olmak üzere elindeki esirleri Bizans ’a idde
etti ve keıdı devletine karşı onlarla anlaştı. Bu maksatla
IoanbuTa kadar giderek Bizans hükümdânna tâbi oldu.
Alpa Beş ise Onu tâkibte giriştiği akınlarla Ege sahiİle
me kadar birçok Bizans şehir ve kasabalarını vurduktan
T annryede geri döndü. Dönüş yolunda Anıuriyye
t* "7nr oüvTÜn dahû önce aşağı-yukorı yirmi beş yılda deni-
* teatnar Diogenes in ölümünde sâdece iki yd
ip w tPtllerınf indiler ve Üsküdar ’a kadar bürün
KADİR M1SIROĞLU 63
cc-Suriye Seferi
Gün be gün zayıflamakta bulunan Mısır’daki şiî Fâ-
tunî Devleti tarafından üst Üste davet teklifi almış bulunan
Alparslan Bey, 1070 Yılı’run Temmuz ayında Suriye sefe
rine çıktı. Güzergâhta bulunup daha önce Tuğrul Bey tara
fından kuşatıldığı hâlde ele geçirilemeyen Malazgird Kale
si ile Erciş'i fethettikten sonra yoluna devam etti. O târihte
Diyarbekir’de Mervânîler hâkimdi. Selçuklu Devleti’nin bir
nevi vasalı olan Mervânîler’in em iri Nizâmüddin’in kar
deşi Said, Alparslan'a müracaat ederek Diyarbekir emir
liğinin kendisine verilmesini taleb etti. Sultan Alparslan,
Mervânı emir! Nizâm ü d din'den memnun olmadığı için bu
teklifi kabul ile Diyarbekir önlerine geldi. Nizâmüddin’e
bir elçi gönderererk O'nun yerine kardeşi Said’i tâyin et
tiğini bildirdi. Durumunu tehlikede gören Nizâm üddin,
Alparslan'ın elçisine fevkalâde hüsn-ii muâmele ettikten
Anadolu da ayak basmadıkları yer kalmadı. " (Prof. Dr. M. Altay Köy-
men —Selçuklu İmparatorluğu Târihi, C.HI, Ankara 1992 sb.39)
MUHTASAR ISLÂM TÂRİHİ.|||.
İ*
ı
Dıyvbddr’denharekctedenSultan Aiparst,
ztrahdakt itfa şehrini kuşattı. Bu şehir Bulgar aJ ‘ h
Mibirtantaidâröiataüidivejefii
müstahkemdi. İki ay süren bir kuşatmadan sonra
kumandanuıuı teklif ettiği elli bin dinarı alarak myAı
tan kaldırdı. Buradan Haleb'e gelen Sultan Alp^
1 W»wCWQ
KADİRM1SIR0ĞLU
İMMutolleban:
| de Türk elçisinin:
neıicesiz kaldı.
43 İbn'üi Esir, a.g.e. C.X, sh.23’den naklen Prof. Dr. Osman Tu
ran -A.g.e. (1980 basımı) sh.182
MUHUSAR ISLÂM İARJHİ -III-
Romuts Diogenes:
Türklerle savaşmak için hâzinesindeki bütün pa
tayı sarfeniğini. fazladan olarak halktan da ağır vergiler
topladıklarını, bu sebeple fakirleştiklerinden dolayı bu pa
tayı veremeyeceğini” bildirmesi üzerine Sultan “ne kadar
k fidye” ödeyebileceğini sordu. O da şahsı ve arkadaş
tanım fidyesi olarak ancak bir milyon beş yüz bin dinar
«retüecefanı. buna ilâveten de tekrar tahtına oturabil
ip uLlıri her yıl üç yüz altmış bin dinar ödeyebilece-
KADİR. MİS1ROĞLU 77
sebep olmuştur.
İşte bu yüzden Sultan Alparslan, 1072 Yılı’nm
lül ayında büyük bir ordu ile Nâsır Hân'ı cezâlandınn^ı
üzere Türkistan seferine çıktı. Karahanlılar’a âid topr^
tarda hiçbir ciddî mukavemetle karşılaşmadan Sult^
Alparslan'ın önünde sâdece Barzam Kalesi kumanda^
Yusuf Haraminin direndiği görüldü. Fakat O da son^
m kadar dayanamayacağını anlayınca bir hile düşünerek
(eslim oldu. Teslim olmadan önce karısı ve üç çocuğu^
Sultan Alparslan'ın eline geçip de işkence gönnesinJer
düşüncesiyle öldürtmüştü. Halbuki Alparslan “Sultân’tjj
âdil" olarak meşhur olmuş bir kimseydi.
Yusuf Harezmi teslim olduktan sonra Sultan
Alparslan'ın huzûıuna çıkarıldı. O önceden plânladığı üze
re çizmesine sakladığı bir hançerle sultana saldırarak O’nu
yaraladı * 0. yakalanıp öldürüldüyse de Sultan Alparslan
aldığı yaradan kurtulamayarak dört gün sonra,. 24 Kasım
1072 târihinde vefit etti. O sırada kırk üç yaşında idi. Ha
yatının en verimli olacağı bir çağında bu tâlİhsiz vak’a ile
vefat eden Sultan Alparslan. Merv Şehri ’nde defnedildi.
O’nunbu genç yaşında vefatı Âlem-i İslâm’da büyük
• fevte cm
KADİR MISIROĞLU 79
»-Devrinin Vak'alan
aa-Kavurd Bey’in İsyânı
İlk olarak yeni Selçuklu sultanının genç ve tecrü
besiz bir lomse telâkki olunmasından doğan bir hareketle
komşu Karahanhlar ve Gaznetiler fitne çıkarma teşebbü-
knde bulundular önce Karahanlılar'ın batı bölgesinde
ki SanerirafKİ'da hâkim olan II. NAsır 1072 Yılı’nm son
ftamndc hır Selçuklu şehri olan Tirmiz’e saldırdı. Arka-
rata vilı Ayaz’ın Curcan’da bulunmasından istifâde ile
kk tarar yürüdü Belh halkı başlarında vâlileri olmadı-
> ta lk Nİmt Hân'a şehn teslim etmişlerse de geriye ge-
k Ata ky kı şehri Karahanlıiar’dan kurtardı. Bununla
k tak Mrytrek D. Niıır a bir ders vermek üzere on
KADİR MISIROÖLU 81
İ
Hanedan dağlarında saklanıp yeniden asker
in Ur ut CXsh.92vd.
KADİR MIS1ROÖLU 85
dd-Diyarbekir’in Fethi
Melikşah’ın kardeşi Tiıtuş’un Suriye ha vârisindeki
başarılan Musul hâkimi Müslim'in rekabet hissini tahrik
etti. Durumunu tehlikede gören Müslim, Fâtımıler’den
yardım talep etti. Bu yardıma güvenerek Şam’ı kuşattı.
Beklediği yardımı alamayınca da Mayıs 1083 ’de müthiş
I* surette mağlûbiyete uğratıldı. Müslim’in Fâtımîler’le
■şbohgme kızan Harran kadısı bu şehri diğer bir Türkmen
W uı« C.KA.136
KADİR MISIROÛLU 91
«: »mixr.H.E CX,sh.l97
KADİR MISIROĞLU 101
1 ket etti. Ancak O, Anatakya *ya vâsıl olmadan bir gün önce
9 Haçlılar şehre girmiş bulunuyorlardı. Şehrin iç kalesinde
t bir mukâvemetJc karşılaşan Haçlılar, Kürboğa’nın buraya
f gelişiyle iki ateş arasında kaldılar. Uzayan kuşatma sonun-
I da şehirde açlık baş gösterdiğinden büyük bir sıkıntıya dû-
V çar olan Haçlılar. selâmetle çıkıp gitmelerine müsaade edil-
f diği takdirde şehri terk edeceklerini bildirmelerine rağm en
i Ktirboğa. bu müsâid teklifi kabul etmedi. Yanındaki diğer
b-DevriniııVık’ılın
la-MeoguPara’m İsyanı
f tto‘llür.B|.t.CXsb345
' 8 VaHtaculuk ttfctnnunfikirleriyle bâzı tasavvuf) düşün-
* k eta feteefl b? coryânm adıdır.
KADİR MÎSİROĞLU İH
fertfür m e CX SİÜ57 vd
KADİR MISHIOÖI U 113
dd-Gürcii Gâilesi
Sultan Tapar’m Haçlılar’la başının derde girdiği
hengâmda devletin mâruz kaldığı zaafı fırsat bilen küçü
cük Gürcistan’ın kralı David (1039-1125), devletine komşu
120 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -Jll-
b-Devrin Vak’alan
Sultan Sencer henüz Selçuklu tahtına oturmazdan
evvel meliklik devrinde Selçuklu Devleti karşı karşıya kal
dığı saltanat mücâdeleleri sebebiyle bir hayli zaafa uğramış
bulunuyordu. O, bu durumdan istifâde ile birçok Selçuklu
şehir ve kasabasını ele geçiren Karahanlı hükümdârı Kadir
Han’ı 1102 târihinde mağlub ederek Selçuklular’a tâbi bir
hâle getirmeye muvaffak olmuştur. O’nun bu ilk icraatın-
124 .. -Hl-
mıştı.
Sencer. Selçuklu tahtına oturur oturmaz devletin
merkezini Horasan’a nakletti. Tahttan indirdiği Mahmud’u
Irak’a melik sıfatıyla tâyin etmesine, O’nun kardeşi Mes’ud
itiriz ederek isyan etti. Sultan Sencer’in yeğeni Melik
Mahmud’a verdiği destekle 1120 târihinde Mes’ud’un
isyânı bastırılarak bu gaile bertaraf edildi. Fakat az son
ra halife El-Müsterşid. kendi adına bir ordu kurmaya te
şebbüs edince bundan kuşkulanan Sultan Sencer, yeğeni
Mahmud'a bu defa Bağdad üzerine yürüyerek halîfenin
emeline mâni olmasını emretti. Çünkü Bağdad’ın emniyeti
Selçuklulara âid olduğu cihetle halîfenin asker beslememe
si yerleşik bir tcâmüldü. Mabmud 1126 Yılı’nda Bağdad’a
girdi ve halîfeye son derece hürmetkâr davranmakla bera
ber O’nun ordu kurmasını engelledi.
Sultan Sencer yeğeni Mahmud’a Irak bölgesini ver
diği gibi O'nun diğer kardeşlen Tuğrul ve Selçukşah’a
da aynı şekilde tevcihler yapmıştı. Irak: Irak-ı Acem ve
lrak-ı Arab olarak iki ayn bölgeydi. Sultan Sencer, Irak-ı
Acem in doğu yansı ile İran bölgesini TUgrul’a, îsfehan
ve Huzısıan’ın yansını da Selçukşah’a vermişti. Tuğrul,
lak m tamamında kendi hükümdarlığını tesis etmek is
tediğinde Melik Mahmud'a cephe aldı. Sultan Sencer
nezdmde O nu halifeyle işbirliği yapmakla itham etti. Bu
KADİR M1SIROÖLU 125
16 lbn’MEsır.a.gx.C.X, sh.532
■n İba'fU Erir, a.g.e C.X1, sh.32 vd.
KADİR MLSIROÖLU 127
UMAN
ı muhtasar Islâm târihi -ııı-
dd-Gurlular’la Mücâdele
Târihte Gurluiar diye anılan insanlar Afganistan’ın
ulaşılması güç dağlık bir bölgesinde yaşamaktaydılar ki,
buraya Gur denilmekteydi. Bu sebeple oranın halkı Gurlu
iar veya Guriler adıyla anılagelmiştir. Bu halk Acem asıl
lıydı. Putperest iken on birinci yüzyılda İslâmiyet’i kabul
etmişler ve on ikinci yüzyılda târih sahnesine çıkmışlardır.
Önceleri Gazneliler’e tâbi idiler. Gazneliler’in zayıflaması
ölroşoldu.
Sultan Sencer’in Katvan mağlûbiyetinden sonra elde
eniği bu zafer Onun itibârının yeniden canlanmasına vesi
le oldu.
A-SURfYE SELÇUKLULARI
anlaşma imzalanmıştır.
Hânın ve askerlerinin giderleri için her ay on bir
altın ödeyen emir Atiyye. yeğeninin çıkardığı gâiJeyi ber,
taraf ettikten sonra müttefiki Harun ile birlikte Antakya
civânndaki Bizans topraklarına karşı bir sefere girişerek
Kemnun Kalesi’ni fethederek birçok ganimet elde ettik,
ten sonra birlikte Haleb'e dönmüşlerdir. Emir Atiyye’nirj
Arap olmayan bir toplulukla ortaklaşarak Kilâpoğulla.
n Kabilesinin büyük bir kısmının taraftar olduğu yeğeni
Mahmud’u bertaraf etmiş olması O’nun kendi kabilesi
efrâdı arasında itibârını sarsmıştı. Hem bu durumu düzelt
mek istemesi ve hem de emir Hânın’un silâhlı adamlarıy.
la şehir dâhilinde bulunmasını tehlikeli görmesi sebebiyle
bir gece ansızın Harun ve askerleri üzerine âni bir baskın
tertib ederek onların pek çoğunu öldürdüğü gibi silâh ve
atlarını dayağmalamıştır.
Bu ihanet Üzerine kurrulabildiği askerlerle Haleb’i
terk eden emir Hânın. Fırat Nehri’ni geçerek El-Cezi-
re topraklarına girdiğinde bu defa yine Arap asıllı olan
NümeyToğullan’nın tecâvüzüne mâruz kaldı. Kurtulabilen
askerleriyle Fırat nehrini geçince de karşılarında bir Bizans
ordusunu bulan Hânın ve emrindeki kuvvetler Bizanslılar’ı
yenmeye ve Bizans askerlerinin çoğunu kılıçtan geçirmeye
muvaffak oldular.
Haleb hâkimi Afiyye’nin ihanetinin intikamını al
mak isteyen emir Harun bu defa bu yeni basınının yeğe
ni Mıbmud’a dostluk teklif ederek O’nun amcasına karşı
birlikte hareket etme talebinde bulundu. Hânın, amcasıyla
mücâdele ederek Haleb tahtını ele geçirmek emelini muhâ-
KADİR MIS1R0ĞLU 137
truğramlar.
Bu mağlûbiyet tae emrindeki bakiye kuvvetlerle
f
'
Ojeline yürüdü. Şehri kuşalmışsa da başarı-
Vjı
rtF^ıKahire önlerindeki mağlûbiyeti üzerine du-
r ^|({D Bedr’iil Cemâli, Suriye üzerine bir ordu
Indatt ıhMı ile veşkıt eniği kalabalık bir ordu ile gelip
İM t ÛM a\\ık bir muhasaradan sonra şehirde
0 w Wı Mayıs tân-
** * W TuiAk ^taB-her. hto süren
KADİR MJSIROOLU M7
^Haleb'e döndü.
/
!
trfDcvleti'ni metbû (tâbi olunan) olarak tanımış oldu.
Bu anlaşmanın hutbede Fatımî halîfesinin adının
^masından başka hiçbir maddesi gerçekleşmemiş, bu
‘ bile bütün bir İslâm Âlemi tarafından büyük bir nef-
ı karşılanmış ve kınanmıştır. O derecede ki Rıdvan,
■ £ tatbikâü ancak dört hafta kadar devam ettirebildikten
! ıfinJ bundan vazgeçmek mecbûriyetinde kalmıştır. Hattâ
\jod’daki halîfeye elçiler göndererek O’ndan özür bile
Jilemiştir.
cc-Haçhlar’la Muhârebeler
Haçlılar Antakya’yı aldıktan sonra civardaki şehir ve
^baları işgâl ve istilâya başladılar. Ekim 1098’de kalaba-
lıkbir Haçlı ordusu Haleb Melikliği ’ne bağlı olan El-Bâre ’yi
kuşattı. Uzun süren bu kuşatma esnasında Haleb’den bek
ledikleri yardımcı kuvvet de gönderilmediğinden şehirde
jçlık baş gösterdi. Bu sebeple halk düşmandan eman dile
yerek teslim oldu. Fakat Haçlılar verdikleri emana riâyet et-
'ujverek müslüman halkın kahir ekseriyetini kılıçtan geçir-
oldukları gibi mallarını da yağmalamış, üstelik pek çok
^lümanı esir ederek Antakya’ya sevk etmiş, esir pazarın-
sartınnışlardır. Reisleri Raymond, burada “Ulu Câmi”
^vla mâruf olan büyük camii kiliseye çevirmiş, mallarını
^alayıp canlarını telef ettiği müslümanlarm yerine bir
^ımhristiyanlan yerleştirmiştir.
Bu başarıdan cür’et alan Haçlılar, civardaki Ermeni ve
Sasrâniler’in de katılmasıyla kalabalıklaşan ordularına gü
venerek Kudüs’ü ellerine geçirmek üzere harekete geçtiler.
İM MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ.m.
«I ItoHEarıp C.X.sb278
f kaDİR MlSlKüuuv 167
J
0 m j rçuteış olan açlaşma Haçlılar a karşı bir b^
ak Erm «udin kalkmış oldu.
ff^u'ıötuö
Tanın dltaîndc sonra O'nun iki oğlu arasında
> sni4ı vt Hıltb Emıriifj olarak ikiye aynlmış bulu.
^«SBOGlU 115
e-Sultanşah Devri
Melik Alparslan’ı öldürdükten sonra devlet dizgin-
İHİni mutlak mânâsıyla ele geçirmiş olan Atabeg Lu’lü,
tendi hükümdarlığını ilâna cesâret edemediğinden O’nun
\enne henüz altı yaşında bir çocuk olan Sultanşalı’ı ge-
jrİLBudefa O’nun adına devleti idare etmeye koyuldu.
W hm'ûlEsir, a.g.e. C.X, sh.5O8
m MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -11b
^ipOnnedi.
* Bu sebeple Tu ğt ek in, bir yıl sonra Buğdad'a bizzat
«tk sultana Huçh tehlikesinin büyüklüğünü anlatmaya
'^Shliğınm devamını tc’yid etmek istedi Yanına
' ^hıs un eski kumandanı İbni Amnıur’ı da alarak büyük
^Vyelcrlc y°lû Ç>^un Tiıfttckin, henüz Buğdad’u vâsıl ol-
yolda bütün Suriye’nin ıktâının bir Selçuklu kuman-
^1011 verildiğine dâir yanlış bir haber alması sebebiyle he-
^elerini adumlunndan biriyle göndererek kendisi Şam’a
' * ” , ----------— -
ederek Suriye'ye şevketti. Ancak evvelce hikâye edilmiş n)
duğu üzere bu orduya katmanlardan önce emir Sökmeu*?k
sonra da emir Ahmedîli'nin hastalanıp ölmeleri üzerine
sağlamûlıydı.
Böri. ajToı zamanda Musul ve Haleb’de hâkimiyet te
sis edenZengiler*in de tehdidi altındaydı. İmâdüddin Zcn-
gi. Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’un oğlu Alparslan’a
afabeg tayin edildikten sonra hâkimiyeti altındaki toprak
lan genişletmiş, Şam Atabegliği’nin kuzeyinde bir tehlike
olarak ortaya çıkmıştı. O'nun da Irak ve Suriye’yi kendi
hâkimiyeti altında birleştirmek ve bu sûretle Haçlı ilerle
yişini durdurmak gibi bir emeli olduğunu bilen Böri, gayet
tehlikeli bir durumdaydı. Babasından kendisine miras kalan
vezir Mezdeganî’yi yerinde bırakmıştı. O’na büyük bir iti
mat besliyordu. Iktâlarını artırarak gelirini çoğaltmıştı.
Tam bu sırada Haçlılar Müslümanlar’ın deniz
den irtibatlarını kesmiş ve gözlerini Şam’a dikmişlerdi.
Tuğtekin’in ölümünü fırsat bilerek Şam civârındaki şehir
ve kalelere saldıran Haçlılar’m Şam’a tecâvüz edeceklerin
den şüphe edilmemekteydi. Bu sırada devletin istihbârâtı
bir komployu açığa çıkarmasıyla Böri, Haçlılar’dan evvel
kendi bünyesindeki Bâtınî terörü temizlemek ihtiyacını
hissetti. Zirâ öğrenilmişti ki Bâtınîler Haçlılar’ la anlaşarak
onların Şam'ı kuşatmaları hâlinde gizlice şehrin kapıları
nı açmak suretiyle ihânet edeceklerdi. Haçlılar da bu ihâ-
neıleri mukabilinde onlara ellerindeki Sur şehrini vermeyi
vaad etmişti. Böri hiç tereddüd etmeden âni bir kararla gü
vendiği veziri Mezdegânî’nin de bu tertibe dâhil olduğunu
öğrenince tertiblediği bir toplantıda O’nu emirlerin ve sa
ra) mensuplarının gözleri önünde öldürmekle işe başladı.
BâtmîleT evvelden şahıs be şahıs tesbit edilmişlerdi. Hazır
lanmış olan bir plânla bunlar sabahtan akşama kadar birer
birer yakalanıp katledildiler, kaynakların rivâyetine göre
bu cüretle katledilen Bâtınîler’ in sayısı altı bin ile yirmi v ’
KADİR MISIROÖLU 195
taaktajtb.
Bu mlsdlfi gmjtigı propaganda aleyhine
| ÛrifÜ töü bir talihsizlik esen' olarak Bizans iJS
ıv U. Yiiiu«İD büyük bir ordu ile Antakya'ya 2*^
tuafc 110 Mart ayında Haçlılarla birleş ip
hcş doğusıadaki Buzaa şehri üzerine yürümesi 0‘
plalarn a!t üst ew Buzaa. Haleb’in otuz beş kil^
Uta tay detaydı. Burayı ele geçiren müt^
/*
Aübegliği'nde Cenileddio Mdnmned
(1139-1141) Devri
geddin MÛBid’un bu süratle ortadan kal-
üzerine yerine üvey kardeşi Cemâleddin Mn-
/Çito.ıttcjaÂsî
TÂRİHİ -III-
fgf Anıanyu
AnidKya nın da Urfa gibi Müslümanlar tara-
/p^fid edilebileceği ümidini doğurduğundan Nu-
AKDENİZ
r
UMMANDEN&
216 MUHTASAR ISLÂM TÂRİHİ -III-
nasıl 1 1 Malazgird
225
•f vc hatta Çukurova’”
vc flUrt" da --
hâkim olan
----- — — Ermeni------------
- — ---------------- Devleti 9 ni
-------
Kendi davasına imâle ederek harekete geçmesi üzerine
P*11 birlikte teşkil etti&i ordu ile aelİD Kavseri9vi
b-Dcvrindeki Hâdiseler
Kardeşini bertaraf ettikten sonra ülkesinden geç^
ticâret yollarının emniyetini sağlamak gâyesine yöneletî
Keykâvus. 1213 Yılı’nda bu maksadla Kıbrıs kralı j|€
bir ticâret anlaşması imzaladığı gibi Avrupa devletleriyle
de ticâretini geliştirdi. Ancak Trabzon’da hükümrân olan
Komnenoslar'la İznik’deki Laskaris arasında Karadeniz
sâhıl boyunca sık sık çatışmalar oluyor ve bu durum ticâret
yollarını tehlikeye sokuyordu. Sultan Keykâvus, iki rum
hükümdar arasındaki rekabetten de istifâde ile buraları em-
niyet altına almak maksadıyla Sinop üzerine bir sefer ter-
tib etti Bu sırada Trabzon hâkimi Alesios Komaenos da
burasını ele geçirmek için harekete geçmiş bulunmaktaydı.
O Sinop üzerine yürürken emrindeki kuvvetlerin bir kıs
mını sâhıl boyunca Sinop'a doğru ilerlemekte olan Al***05
kadir mjsiroölu 281
b-Devrindeki Hâdiseler
Alâaddin Keykubat henüz Sivas’tan ayrılmamış
ken Moğol istilâları başlamış bulunuyordu. Moğollar’ın
Bağdad’a saldıracaklarına dâir bir haber alınması üzerine
halife, yeni sultandan yardım taleb etmiş ve bu maksadla
heş bin kişilik, bir Selçuklu ordusu Bağdad’a gönderilmiş-
2R6 MUHTASAR İSLÂM TÂRİH! -III-
,ırJım>'«Pl^'^^'mW>okkl
£,rtf ■)«“ “i™4 Blcrke" AJusi«i,SIk
ö|®*«> i™< Anadolu Stlç,J\\
^M^lbr'^birsetttikil^
«adan Kimili ofc
Yassıçimen zaferinden sonra Alâad^r
Enınun üzerine yürüdü- Burada Cihao^?* V '
kundL 0, önce mukavemete teşebbüs etıiySe i.\X
teşanh olunamayacağını Anlayınca Sulta^*
dişi yani Cihansak olmak Özere O’nun baZSX
ileri gelenlerinin afvedilmesi mukabilinde ş^’ v« A
Bu süetle tâ 1202 Yılında I. Süleyman^ ‘
hedilerek oğlu Tuğnılşah’a melik sıfeuyia
Enuıuffj'un fethi ile Saltuklu ülkesi tekrar 5
.......................
jfurıda--
r "Tanrı bizi yücelttiği için Dünyayı bizim uruğumuz
^miız)a lâyık gördü. Sen beğenilen yolda bulunduğun-
r ^ibişimle «il» yolunda olmaya veferman tutmaya dâ-
/ faydalı buluyoruz. Çünkü bizimle «il» olmayanlara ve
^tanlara zararımız dokunun ordumuzu onların mem-
zn'rt^ gönderir, kendilerini keser, kadın ve çocuklarını
*' Jırız yurtlarım harap, mallarını yağma edter/z”,2ûdedi.
^J^bu “il olma” tâbirinin mânâsını sorunca da elçi bu-
‘ hâkimiyet kurma veya istilâ demek olmadığını, her
Kağan’a armağanlar göndererek dostluğun devam et-
fitnesi bulunduğunu söyledi.
"Cihan hâkimiyeti mefkuresi ve gücü ile târih sahne-
çıkan Moğollar ’m Keykubat'a karşı bu özel müsama-
^muamelelerinde, sultanın siyâseti ve şöhreti yanında.
Devleti ’nin gösterdiği kudret, kazandığı zaferler
^ellikle Harezmşah ’ın yenilgisi başlıca sebep oldu.”™
Sultan Alâaddin Keykubat’ın Harezmşah sultanı
felâleddin’e yaptığı nasihatte kendisinin riâyet edeme
mesinin bir başka tezahürü de Eyyûbî Devleti’yle münâ
sebetlerinde görülür. O, cülûsunun ilk yıllarında komşusu
Eyyûbî meliki EşreFle dosttu. Bu dostluk daha önce an
latıldığı üzere Sultan’ın Fırat boylarındaki fütühâtıyla bo
zulmuşsa da sonradan bir Eyyûbî melikesiyle evlenmesiyle
tekrar tesis edilebilmişti. Hatta Yassıçemen zaferini melik
Eşrefin ordusuyla birlikte kazanabilmişti. Bu zafer sonun
da Ahlat’ı melik EşreFe bırakmış olmasına rağmen O daha
sonra Şam’da hükümdâr olunca burasını ihmâl etmiş, hem
bu sebeple ve hem de yaklaşan Moğol tehlikesi yüzünden
1232 Yılfnda Ahlat’ı geri alınca bu dostluk yeniden bozul-
1-6 Prof. Dr. Osman Turan, a.g.e. sh.386
1-7 Prof. Dr. Osman Turan, Keykubad I, t.A. VI. sh.655
298 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -III-
muşru.
O sırada Eyyûbî Devleti federal bir bünye arzediyor-
du. Birçok melikliğe ayrılmıştı. Bunlardan on altısı Anado
lu Selçuklu Devleti’ne karşı melik Eşrefin teşvikiyle itti,
fok edip yüz bin kişilik bir ordu oluşturdular. 1234 târihinde
EyyÛbîmeliki Kâmil kumandasında harekete geçen bu ordu
Göksu vadisinden ilerlerken Akça derbendine geldiklerinde
bu geçilin Selçuklu kumandanı Kemâleddin Kâmyar tara
fından tutulmuş olduğunu gördüler. Yollarını değiştirdilerse
deyine geçitlerin Selçuklu askerleri tarafından tutulmuş o|.
ması sebebiyle bu kalabalık orduda iâşe sıkıntısı başgöster-
di. Melik Kâmil'i metbû tammış olan Harput’daki Artuk-
lu hükilmdân Anadolu’ya Harput istikametinden girildiği
takdirde bu ülkenin baştanbaşa ve kolaylıkla zabtedilebi-
leceğini söylemesi üzerine Eyyûbî ordusu o tarafa yöneldi.
Selçuklu ordusu da aynı istikamete meyletti. 1234 Yılı’nın
Temmuz ayında yapılan savaşta Eyyubîler yenildiler. Har
put kalesi teslim alınarak Artuklular’ın bu kolu da târihe in
tikal etti. Bozguna uğrayan Eyyûbî ordusu Mısır’a dönünce
Alâaddin Keykubat da kışı geçirmek üzere kendi adıyla
anılan Alâiye’ye döndü.
Ertesi yıl Kemâleddin Kâmyar’ı Urfa, Harran, Su
ruç, Siverek ve Diyarbekir şehirlerinin fethine memur eni.
Divarbekir hariç olmak üzere bütün bu şehirler Anadolu
Selçuklu Devleti’ne katıldı. Eyyûbîler uğradıkları mağlû
biyeti bir türlü hazmedemediler ve ertesi yıl büyük bir ordu
ile tekrar bu bölgeye geldiler. İntikam duygularıyla hareket
eden bu ordu ele geçirdiği Urfa, Mardin ve Koçhisar şe
hirlerinde taş üstünde taş bırakmadılar. Bu durum üzerine
Saltın Alâaddin Keykubat, Tâceddin Pervane kuman
dasında bir orduyu bölgeye şevketti. Harezm askerlerinin
de kaiıldığı bu ordu önce Diyarbekir’i kuşattıysa da netice
KADİR MISIROÖLU 299
b-Devrinin Hâdiseleri
Saltanatının ilk günlerinde Mısır sultanı melik Kâmil,
Haleb üzerine bir ordu gönderdi. II. Gıyâseddin Keyhüs
rev bir taraftan Haleb şehrini tahkim ederken diğer taraftan
da O'nu bu tecâvüzden vazgeçirmeye çalıştı. Melik Kamil
yapılan teklifleri kabul etmeyerek Haleb üzerine yürüdüyse
de henüz oraya varmadan 1238 Yılı’nda yolda vefat etme
siyle bu teşebbüs akim kaldı.
Yıkılan Harezm Devletfnin bakiyesi, bir takım küçük
küçük beylikler hâlinde hâkimiyetlerini devam ettirmeye
çalışıyorlardı. Bunlar Selçukluya tâbiydiler. II. Gıyâsed-
dİD KeyhÜsrev'in kumandanlarından Saadeddin Köpek,
tesiri altına aldığı Sultan’ı Harezm beylerinin başı olan Ka
yır Han'a karşı tahrik etti. Sultan, bu tahrikler neticesin
de Kayır Han'ı Pınarbaşı kalesinde zindana attırdı. O’nun
ağır zindan şartlarına dayanamayarak burada vefât etme
si üzerine Harezmli beyler Kayseri’den ayrıldılar. Sultan,
ordu kumandam Kemaleddin Kâmyar’ı Harezm beyleri
ni geri çevirmeye memur etti. İkna olmayan Harezmliler
ik Kemaleddin Kâmyar arasında ihtilâf çıktı. Haksızlığa
uğradıklarını düşünen Harezmliler’e Dudioğlu adında bir
KADİR MISIROĞLU 301
.ip A
.Adan ortadan kaldırılmıştı. Buna rağmen Alâaddin
Anadolu Selçuklu Devleti’ni bir hayli genişle-
^jç|ü bir hâle getirmiş bulunduğundan O’nun bıraktığı
^hâlâ devam etmekteydi. Fakat Saadeddin Kopek’in
huzursuzluk bertaraf edildikten sonra devlet yeni
isyan ve kargaşa ile karşı karşıya geldi. O da Baba İs-
I —i— \
Gök Atılan Ar<p l 3. Şehtn^h Tutyırt-Acalan
(Göksün Mefikı) (Ankara-Çankm \ (1110-1116) (Malatya suUıu)
Metei)
4 .MtCUt
(1116-1155)
—l—
I ı
5. Kılıç Anlan II. Şehın-şâh
(1155-1192) (Mam Çmbn tınHoj
“ T~ takyaLk-şâh “ I---------- 1
Sullan-şâh
Mes'öd
7. Sûleyman şâh II.
Arslanşâh ,1 Kaper-şâh ArgtJn-şâL
I
(1196-1204)
I
8 Kılıç Arslan III. 6 Gıyâseddm Keyhûsmv I.
(1204-1205) (11921196) (1205-1211)
/------ ------------
CslAleddın Keyfondûn /
7
9 frzeddin/tedris/
/ f&f'M
S)rr'a/v/Âwy/ so/uMc
I ”T
AJpIlig
Mansû»
Adı meçhul Ootat
(Melikşâh nezdinde (Devlet)
mevkuf)
Sûleyman-şâh I.
(1075-1066)
“ 7
Kılıç Arslsn
I
13 Rûknedöin Kılıç Arsian IV 12. Izzeddin Keykâvûs II. Alâeddın
(1254-12S7, 1259-1262) (1246-1249,1249-1254. (124
(Müşteri ire mûsiati) 1257-1259.1259-1262) (Müşter
(1262-1266) (MûsiM vo müşterek)
Fakat Berke Han daha sonra 1266 Yıh'nda diğer bir İlhanlI
■'tâjrt olun Abuk a Han ile yaptığı savaşı kaybetti. Mağlubiyetle
j^prıc dönerken yolda vefSt etti.
/Af Han’dan sonra Altuıorda Devleti’nin başına MengO Timur
r^SO) geçti. O’nun vefatından sonra devletin başına geçen Tbda
H^n znmanuıda (1280-1287) devletin birliği sarsıldı ve yirmi
^p10ddc(le bir fetret devri yaşandı. 1315-1341 yılları arasında Han
Özbek ve O’nu tâkib eden Caoıbeg Han zamanlarında devlet
^^jetine kavuşturulduysa da 1357-1359 yılları arasında devletin
bıiluMn Berdibeg Han zamanında yeniden karışıklıklar ortaya
Ydı’na kadar devam eden bu karışıklıklar esnasında dört ayrı
htlkümdâr oldukları hâlde devletin birliği sağlanamadı.
^un,süfîde eden L,rvanya Dukalığı ile Polonya Prensliği istiklâlle*
- ertilffr- ®unun ikasından Tatarlar’ın ve hatta Ruslar’ın isyanla-
oWu
Yerine geçen A/ımed Han zamanında Kırım, OsmanJı idâresine geçi£
Bu sebeple O, Kırım üzerindeki ısrarından vazgeçerek Lehlerle anlaşıp
1480 Yılı nda Ndoskova üzerine yürüdü. Ruslar korkup Moskova’yı terk
etuler Fakat Ruslar la ittifak yapmış olan Kırımlılar, Lehistan üzerine
sefere çıkarak AJrmordu merkezini top ateşiyle yerle bir ettiler. Buna en
gel olamaman Ahmed Han, üzüntüsünden vefat etti.
Yerine oğlu Şeyh Ahmed Han (1481-1502) geçti. Bu dirayetsiz bir
hükümdardı Devlen parçalanmaktan koruyamadı. Hanedan mensupla-
n ırasındaki taht kavgası neticesinde Altınordu Devleti yerine birçok
küçük küçük beylikler teşekkül etti. Daha önce kurulmuş olan Kırım,
Kazan ve Nogay Hanlıklan’na ilâveten Astrahan ve Sibir Hanlıkları
orr»>ı çıktı Bu hanlıkların aralarında bitip tükenmek bilmeyen kavgalar
tcbcbryk her bin Tok ta m ış Han'ın bertaraf edilmesinden sonra büyük
bo* fetaşme kav deden Rus Knezliği’nin hâkimiyeti altına düşüp birerbi-
rrr ortadac kalkmaları önlenemedi.
Frt»f Dr. Osman Tlıran, a.g.e. sh.471
KADİR MISfROĞLU 321
b-Dcvrin Hâdiseleri
Moğol istilâları üzerine Selçuklu topraklan yeni yeni
Türkmen göçmenlerinin akınına mâruz kaldı. Bu yeni ge
lenler kendilerine yurt bulmak maksadıyla yağma ve baskın
hareketlerinde bulunuyorlardı. Selçuklu Devleti bunların
çıkardığı gailelerle uğraşırken Moğol elçileri habire gidip
geliyor ve her seferinde taleb ettikleri vergileri artırıyor
lardı. Bu sûretle yoksullaşan ülkeyi bu Moğol zulmünden
kurtarmak âcil bir duruma gelmiş bulunuyordu. Haraç mâ
hiyetindeki bu vergilerden kurtulmak için yapılan bütün
tenkis (noksanlaştırma) teklifleri reddedilmekte ve aksine
taleb edilen vergi habire artırılmaktaydı. Anlaşma dışı vâki
olan bu taleblerin arkası kesilmemesi üzerine Moğollar’la
bir kere daha çarpışılması kaçınılmaz görünüyodu.
O sırada Moğolların başına geçen Mengü Kağan,
kardeşi Hülâgu'ya kışlak olarak Mugan’ı verince buradaki
kumandan Baycu Noyan ve askerleri Anadolu istikametin
de ilerlemeye başladılar. Baycu Noyan 1256 Yılı’nda Sul
tan Keykâvus a bir mektup göndererek O’nun hâkimiyeti
altındaki topraklarda mekân tutmak istediğini bildirince bu
durumun bir harbe müncer olacağını düşünen Selçuklular
hazırlıklara başladılar. Moğol istilâları önünden kaçan bazı
Türkmenlcr’in de iştiraki ile teşekkül ettirilen Selçuklu or
dusu Konya’dan Aksaray’a doğru hareket etti. Sultanhanı
mevkiinde Selçuklular, Baycu Noyan’a 15 Ekim 1256 tâ
rihinde bir kere daha yenildiler. Selçuklu ordusunun bir
çok kumandan ve askeri şehid oldu. Sultan Keykâvus,
Aliıye’yc sığındı. Moğollar'sa kazandıkları bu zafer üzeri-
KADİR MISIROĞLU 323
I^mbkv^
Dİ KtşW Konya’ya. MogoJIar * T%X\
lı ^harkeîtgtttıtkSioop’agtldi.Bu-
' il &ıyi kâf?llînılt kyseri *e imtal
kuroandaııhnylagöriişenMeı'Bd’u
.Çy’Ldân Abtk® Haa gönderdiler. Orada
; ^'ud'a Abaka Hm vesayeti alımdaki
W
7 ,l-t a,ibıltçe?tıHiliçi.)llı«url)Dıb|İIJ(orih
fc!S^ob’ Kaahran<ta b^le Wıi« w-
//^K fclîlits Çlkffl tw sgttl 'İl )İIik te
.»Sî BiniİB İ bennT etmijiı. Bu tapn
j'/.fjdı loü^bBittı paılnta Itetû Dtvlni’nj
/ ^\pj. ı®10 Vıb’n* i|§U ederekAb-
A * a jflinijMAdaşata Jıak. Affitoy.-aı ve Suniyi
**urlda *büh' flln '“ l’hii
.'z*J0. töa m ıtUw moteliyle
/ Moğolhf ’n Kuboji Novıa kımaufeiiB-
Câl<< Savaşında Mmluklr’a yeniti}
'■/ f« M b* Mcjcfe’ıkı irilire edikn^i
Onun kurduğu dntein tayına oi j
M°gol Kam urafudu «•
tftiöınldıiijda) ırak bö*k bir geciluneyk [(hanlı
,D$J®^ C^10? Hanimi, telamda istAtoııadu Dev-
«W F?i- Çîgaüy Hanlıgr (127-11)0),
' filimi® Ç#fh Haı (»rindin kunılaıus oln ügn
/’v ıS bie gibi mûılûnBalm karçı alûm-
Bj «teple O ıh Ctıja ve Hûlâçâ gibi Muİİûdb-
■■'■ mxı silmeyecek cta zulümleriyle bjlınmektt-
MUHTASAR İSLÂM TÂRİHÎ 4//-
devletin
w*
başına
«"Y
geçen
C r
Teküdar Han da İslâmiy^ı lt|
ederek Abmed ismini almıştı. Bu yeni han teb'^
Müslümanlığa sokmaya çalışmış ve Moğollar’m
binlen
m oku
O’nun
- —A
tarafından tahttan indirilerek öldürüldü. Argun Han’ın genç yaş^
tarafından Öldürüldü. Tahta geçen Gazan Ham, yüz bin askeriyle birljL/
mOslilman oldu. İslâmiyet'i devletin resmî dini olarak ilân etti. Ga^*
Hin. llhanlı Devleıi'nin gerçek kumcusu sayılır. Zira mâlî sıkmuı^
hallederek ülkeyi huzura kavuşturduğu gibi karşılaştığı birçok isyanj^
bastırmış ve devlet teşkilâtını İslâmî esaslara göre yeniden tesis etmişty
O'nun 1304 târihinde ölümü üzerine llhanlı tahtına kardeşi Olcay^
geçti Zayıf bir şahsiyeti olmasına rağmen ağabeyisin in tesis ettiği huzu,
ve sükûn O'nun zamanında da devanı etti. Meşhur târihçi Reşid-üd-dj^
‘'CAmi-üt-TevâriK* isimli eserini Olcaytu zamanında yazmış ve O’na
takdim etmiştir.
EM Saıd'ın 1335 Yılı'nda henüz otuz yaşında İken ölmesi veya baş
j KADİR M1SİROÖLU 339
d' r*
•(P f)ir orduyu Malatya’ya gönderdi. Bu ordu Müslüman
T w f{raânjy|a ^nlaruı
/>< aim
r odamı ®6V'™> kaybederdi. Saltanat
ffjf jjvjetkrc ve Bagdad’daki Abbasi halifesi-
IDenîûnı M’31- w
i5'^aDinbükûmdâriığını tasdikedcr-
fbÇr lujÜu Sultanı'run bûtiin mûslümanlar için
' >‘zJ2^®in **
^Saray Teşkilatı
başlangıçta çok sade olan Selçuklu sarayı Melik-
^naıında Nizâm’ül-Mülk tarafından İranlılar’ı tak-
ihtişamlı bir duruma getirilmiştir. Bununla beraber
ianeleri de bu ihtişama rağmen devam ettirilerek
^ün ziyafet mâhiyetinde halka yemek ikram edilirdi ki,
^hlar'm “Aan-/ yağma ' (yağma sofrası) adını verdikleri
^âfetler zaman zaman kargaşa ve hafta isyanlara bile
öpebiliyordu. Tuğrul Sey’in her sabah sofrası halka (
J56 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -IH-
aa-Hacib’Ül Hüccab
Bir nevi kâtiplik demek olan hacîblik, pekç<^
1 den teşekkül eder, hükümdarla halk veya sair devlet
cuun arasındaki münâsebeti idare ederlerdi. Bu Osrn-^%
resindeki bir nevi mâbeyn-i hümâyun” (padişah^1 Q
bb-Yasacıhk
Nizâm’ûl-Mülk'ün meşhur eseri “Siyâsetnâme”ye
göre Selçuklu sarayında hacîb’ül hüccablıktan sonra en yük.
sek mevki yasacılıktı. Bunlar kırk kişiden ibâretti. Yirmisi
altın. yirmisi ise gümüş âsa taşırdı. Bunlar bayrak ve növbet
takımını muhafaza ve idare eden saray hademeleriydi.
cc-Emir Çandar
Sarayın muhafazasıyla mükellef olanlara çandar de
nirdi. Bunlar bir nevi muh&fız kıtasıydı. Amirlerine ise
Emir Çandar denilmekteydi. Bunlar Sultan’ın çok itimad
etugi insanlar arasından seçilirdi.
i
* çç-Eraw-i Silah
Saravda s\\İih de^jolarmı mxû\aîaz.a aYunda.
KADİR MISIROĞLU 357
' .flnir-İAtem
^uldu sultanları değişik renklerde sancak kullan-
* fldydf’i saltanat veya sancâk-ı saltanat gibi adlarla
sancağına büyük hürmet gösterilir ve O’nun
idnâ edilirdi. Bu sancakları sefer hâlinde taşı-
/£r hâlinde muhafaza eden kimselere sancakdar de-
kürdanlarına da emir-ı alem denilirdi,
r
(f^rapdâr-i Has
jarap kelimesi Arapça’da. Türkçe’deki gibi muayyen
^njn adı olmayıp içilecek her şeyi ifâde eder. Biz bu
ju şurup veya meşrubat kelimelerini kullanırız. Selçuk
lumda verilen ziyafetlerde çok çeşitli meşrubatlar içil
di. Bu içeceklerin hazırlanmasında, muhafaza edil-
ve ikram olunmasında vazifeli insanlara şarapdâr
U], Şarapdâr-ı has ise, padişahın dâhil olduğu ziyâfet-
içeceklerin ikram edilmesine nezâret eden adama
' tli( unvandı. Şarapdâr-ı has riyâsetinde mahdud in-
tante padişah ziyafetinde bu içecekleri saki denilen
şarapdâr-ı has ise onlara nezâret ederdi.
hh-Emir-i Âhur
Saray ahırlarına bakan, padişahın atlarını tımar eden
hizmetkârların başındaki kimseye emir-i âhur denirdi. Âhur
bugünkü ahır mânâsında bir kelimedir.
c-Hükûmet İşleri
aa-Divan
Selçuklular’da zaman zaman sultanında iştirak ettiği
üst kademe devlet adamlarından teşekkül eden büyük divan
toplantıları yapılırdı. Sultan’ın katılmadığı zamanlarda di
vana vezirlerin en kıdemlisi riyâset ederdi. Bu sebeple O’na
‘'sâhib-i divân-ı devlet”141 denirdi. Bu divanda padişahın
havâle ettiği meseleler görüşülür ve karara bağlanırdı.
Selçuklular’da müstevfi divanı denilen ve sadece
mâlî işlere bakan bir divan daha vardı. Bunun gibi ikinci
derecede ehemmiyetli başka divanlarda mevcuddu. Me
selâ tuğra veya inşa divanı gibi. Bu divanda yazı işleriyle
meşgul saray adamlarından müteşekkil olup ferman, berat
menşur ıstar edileceği zaman bunları görüşüp karar altına
alır veya tâyin ve azil kararlarının yazılarını tesbil ederdi.
Bir diğer talî divan da müşrif divanı veya divân'ül işraf
bb-Devlet Ricali
Sultandan sonraki en selâhiyetli devlet memuru vezir
dir. Buna Selçuklular’da "hâce” denilmekteydi. Bu kelime
bugünkü Türkçemizde ’ hoca” haline gelmiş olan kelime
nin aslıdır. Meşhur vezir Nizam’ül-Mülk bile bu nam ile
anılmıştır. Bu kelime Selçuklular’da muhterem veya mu
azzam mânâlarında kullanılmıştır. Padişah tarafından tâyin
edilen vezirin, vezâret alâmetleri altın divit ile tac, külah ve
husûsî bir hil’atti. Kendisinden sâhib-i azam veya sadece
sâhib diye bahsedilirdi. Maaş olarak kendisine ıktâ verilir
di. Devlet ricâli arasında vezirden sonra en itibarlı kimseler
alabeglerdi. Bunlar evvelce ifâde edildiği gibi şehzadelerin
. yetiştirilmesinde rol oynayan sultanın güvenini kazanmış
I kimselerdi. OsmanlIlar’da bu hizmeti ifâ edenlere sadece
lala denilmiştir.
ç-İdârî Teşkilât
Büyük Selçuklu Devleti siyâsî tarihi izah edilirken
tebarüz ettirildiği üzere merkezî bir otoriteden mahrum fe-
360 ___ TÂRİHİ-III-
d-Adâlet Teşkilâtı
Selçuklularda adliye teşkilâtı biri"şer’î”, diğeri ise
hukuk olmak üzere iki istikamette yürütülürdü. Şer’î
jjvâlara İslâm fıkhına vâkıf kadılar bakardı. Bunların en
j.4 kademedeki âmirine “kadı'l kınlat” yani kadılar kadısı
^nirdi. Bunlar kendilerine arz edilen dâvaları şeriate göre
(1İ.C.X11. sh.441).
Renkli bir şahsiyeti olan Behraoışah 1225 Yılı’nda Erzincan'da vefât
fiştir. Yerine oğlu Alâaddı'n Davudşah geçti. Diğer oğlu Muzaffe
rdin Muhammed ise Şarkî Karahisar meliki oldu. Davudşah ilmi ba
bından çok iyi veriştirilmiş olmasına rağmen kötü bir idâreci oldu. Bir-
değerli kumandanı sudan bahanelerle Öldürmirüp mallarına el koydu.
\loiol istilâları başlayınca kendisini güçsüz hisseden Mengücekler’ın
\|tığollar’a meyletmesi üzerine Anadolu Selçuklu hükümdarı Alâad-
jja Keykubat ile aralan açıldı. Bir iki defa sadâkat yeminleri etmişse
.. __ TÂRİHİ -HI-
ı
hükme bağlarlardı. Bîr kadının hükmü kat'i idi. Yani ıCn
yiz sistemi yoktu. Ancak herhangi bir kadının verdiği h^
me karşı diğer kadılar yazılı olarak itiraz ederlerse dur^
sultana arz edilir ve müzâkere ile icabında hüküm dcğj^
ri lirdi.
Şer'i mahkemelerin yanında bir de örfe göre h(|^
meden mahkemeler vardı. Bu mahkemeler asayişsizlik
devletin emirlerine itaatsizlik ve siyâsî mâhiyetteki hukı^
ihlallerine bakar ve bu meseleleri örfen ve mâruf olan mas.
/aharlara istinaden hükme bağlarlardı. Bunların âmirine ise
"emirdi dâd” yani adâlet emiri denirdi. Her iki teşkilât da
devletin en küçük birimlerine kadar yaygınlaştırılmıştı.
Askerî şahısların şer’î meselelerine “kadı leşkef
adındaki İslâm âlimleri bakarlardı. Bu Osmanlılar'daki
“kazaskerliksin yani asker kadıların aynısıydı. Bütün ad
liye teşkilâtı mensupları hükümet işlerine karışmaz, sadece
asayiş ve inzibatla meşgul olurlardı. Vakıflarla ilgili dâva-
lara da kadılar bakardı.______
de sözünde durmadığından. Alâaddin Keykubat Erzincan üzerine yü
rüyüp burasını ele geçirdi. BÖylece MengÜcekler’in Erzincan Kemah
kolu 10 Kasım 1228 târihinde sona ermiş oldu (Bkz. İbn’üi Esir, C.XII,
sh.441).
Divriği Mengücekleri’nin ilk beyi İshak’ın oğlu Süleyman’dır
Süleyman’dan sonra bu beyliğin başına Şâbinşab geçmiştir. Târih
te hayırseverliği ve mazlumları himayesiyle tanınmış olan ŞâhİDşaİj.
Selçuklularda iyi geçindiğinden MengÜcekler’in diğer kolunun akıbetine
uğramamıştır. Şâhinşah'dan sonra yerine oğlu Ahmedşah geçmiştir ki,
dünyaca meşhur Divriği’deki Ulu Câmi O’nun eseridir. Uzun yıllar beyli
ğin başında bulunmuş olan Ahmedşah ’ın yerine Melik Sâlib geçmiş.
MengÜcekler’in bundan sonraki emirleri hakkında kaynaklarda fazla
bilgi yoktur. 1277 YıiTnda Divriği'ye giren İlhanlı hükümdarı Abaka
Han. burasını tahrib etmiştir. Bir müddet Moğol hâkimiyetinde kalan bu
beylik daha sonra Anadolu’da kurulan diğer bir Türkmen beyliği olan
Eretnaoğullan'nın hâkimiyeti altına girerek ortadan kalkmıştır. (Fazla (
bilgi için bkz. Necdet Sakaoğlu — Türk Anadolu’da Mengücekoğullan.
İstanbul 1971)
KADİR MISIROĞLU 365
/ Askerî Teşkilât
I Büyük Selçuklu Devleti’nde sadece kara ordusu var-
I ^uıadolu Selçuklularında bunun yanı sıra bir de Bah-
I Teşkilâtı ihdas edilmişti. Diğer askerî sınıflar her iki
ı *v|ene de aşağı yukarı aynıydı. Askeri teşkilât gerek
ı puldular*da gerekse onlardan evvelki Türk devletlerin-
ı ehemmiyetli bir müesseseydi. Devletin bekaası ve
filetin huzuru ordu ile temin olunurdu. Büyük Selçuklu
pevleti genişleyip asker ihtiyâcı arttıkça ıktâ sistemi geliş-
fjfiimiş ve bu suretle yeni fethedilen yerler, oraları fetheden
pandan lara gelirleri kendilerine âid olmak üzere tahsis
şiirdi. Bu durum Nizâm’ül-Mülk’ün tanzimiyle ortaya
çıkmışve ordunun yükünün büyük ölçüde devlet üzerinden
aldırılması bu suretle temin edilmiştir. Iktâ sâhibi ölünce
t1nflâid yerlerin ıktâı normal olarak evlâdına kalır veyahut
jg bir başkasına verilirdi. Iktâ sahihleri geliri kendisine tah
sis edilen yerlerin gelirine göre muayyen bir miktarda asker
beslemeye ve bu askerler sefere çıkan Selçuklu sultanına ii-
flhak etmeye mecburdu. Bu sistem Osmanhlar’da ‘ timar”
‘zeâmef’ olarak devam ettirilmiştir.144
Selçuklular’da aynen OsmanlIlar’daki gibi bir hassa
ordusu veya kapıkulu askerleri sınıfı vardı. Bunlar merkez
de veya merkeze çok yakın bir yerde ikamet ederek padi-
phı korurlardı. Fakat padişahın etrafında bulunan askerler
144 Osmanhlar’da tımar bir kumandana tahsis edilen ve geliri yıllık
olarak yirmi bin akçe olan yerler için kullanılmıştır. Geliri bundan fazla
olanlar ise "zeâıuet” veya “hâs” denilirdi. Tımarlar sonradan iki kısma
a>Tilarak küçük kısmına zeâmet, büyüklerine ise hâs tabir olunmuştur.
Bu iki tâbir Osmanlılar’dan evvel mevcud değildi. Selçuklular’da tımar,
îfâmet ve hâsın hepsine birden ıktâ denilmekteydi. Sadece hâs tâbiri
Harzemşahlar, Memluklar ve Anadolu Selçuklulan’nda da kullanılmıştır.
Tuzla bilgi için bkz. Mehmet Zeki Pakalın, OsmanlI Târih Deyimleri
e Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993 C.III, sh.497)
366 MUHTASAR ISLÂM TÂRİHİ -111-
B-İLMÎ HAYAT
Selçuklular zamanında şiî ve bâtını 1 erin azgın faa^
liyetlerinin önlenmesi için bir taraftan askerî tedbirler itti,
haz olunurken diğer taraftan da bu bâtıl görüşlerin fikren
çürütülmesi için Ehl-i Sünnet âlimleri desteklenmiş, İslâm
Dünyasında ilk defa olarak müderrisleri devletten maaş,
lı ve erzak tahsisli medreseler kurulmuş, ders programlan
tesbit edilmiş, bu medreseler devlet eliyle zengin kütüpha
nelerle takviye edilmiş ve eğitim parasız olarak gerçekleşti
rilmiştir. Bu medreseler arasında Sultan Alparslan tarafın
dan kurulan Nizâmiye Medresesinin ilim târihinde büyük
bir yeri vardır. Nizâmiye Medresesinin ayakta kalabilmesi
için çarşılar, hanlar, hamamlar vakfedilerek büyük bir mâlî
destek sağlanmıştır. Böyle medreseler ülkenin büyük şe
hirlerinin her tarafında tesis edilmiştir, bağdad’daki Nizâ
miye Medresesi örnek alınarak tesis edilen bu medreseler
sadece Ehl-i Sünnet itikadı üzere İslâm âlimi yetiştirmemiş,
dünyevî ilimlerde de sayısız ilim adamı yetiştirmiştir. Ma
tematik, astronomi, filoloji ve târih ilimlerine dâir çeşitli
ilimlerde değerli eserler vücûda getirildiği gibi Sultan Me-
likşah zamanında bir de takvim yapılmıştır ki, “takvim-i
melikşâhr* diye meşhurdur. Bu milâdî gregoryan takvi-
KADİR MISIROÖLU 369
C-DİNİ HAYAT
Selçuklu Devleti aynen Osmanİılar’da olduğu gibi
Sünnî mezhepleri tutmuş, Şia ve Bâtınîliğe karşı mücâdele
etmiştir. Nüfusun çoğunluğu Hanefî ve Şâfii olmakla be
raber Mâliki ve Hanbelî mezhepleri mensupları da vardı.
Hiç şüphesiz idâreleri altında gayr-i müslimler de vardı.
Onlar hakkında adaletle muâmele etmekten bir an bile ay
rılmamışlardır. İslâm hukukunun gayr-i müslim teb’aya
tanıdığı hak ve mükellefiyetlere riâyet hususunda en kü
çük bir inhiraf gösterilmemiştir. Bu sebepledir ki, Sultan
M elikşah için “kalbi Hristiyanlara karşı da şefkatle dolu
idi” denilmiştir.14* Selçuklular gayret-i diniye ile meşbu bu
lunduklarından Haçlılar’a karşı canhıraş bir mücâdele ver
mişler, sünnı Abbasî hilâfetini, şiî Fatımî Devleti’ne karşı
sonuna kadar korumuşlardır. Muhalledât-ı Islâmiye (İslâm
klasikleri)nin çoğu Selçukîler devrinde yazılmıştır. İmâm-ı
Gazali (v. 1111) bu devrin meşhur müellifleri arasında ilk
akla gelen büyük İslâm âlimidir. Ne yazık ki gerek dinî ve
gerekse dünyevî sahada Selçuklular devrinde vücûda geti-
46 ProL Dr. Osman Tûran, a.g.e. sh.249
KADÎR MISIROGLU 371
Ç-SELÇUKLU SANATI
Selçuklular Çin hududundan Ege sâhillerine kadar
niş bir sahada hüküm sürmüşler ve bu coğrafyada yer
şehir ve kasabaları cami, medrese, kervansaray, tür-
kümbet, çeşme, imâret, han, hamam, sebil, kale, sur,
tekke ve ribat (otel), şifahâne (hastahâne), mescit gibi çe
kili mimârî eserlerle bezemişlerdir. Bu eserlerde kullanı
lan tezyini sanatlar ve çiniler hâlâ hayranlık uyandıran bir
mükemmeliyettedir. Binaların cepheleri, kapılan, pencere
kenarları renkli yazılarla birbirinden güzel tezyinatla be
zenmiş, minber ve mihrabları, şadırvanları mermer ve taş
işçiliğinin Selçuklular’da zirveye ulaştığını göstermekte
dir. Kakmacılık ve oymacılığın sanat târihindeki en güzel
örnekleri bütün bu Selçuklu eserlerinde sergilenmiştir. Di
ğer taraftan onlardan kalmış halı, kilim ve kumaş örnekle
ri dünya müzelerinin en değerli materyalleri arasında yer
almış bulunmaktadır.
Bütün bu eserler Türk tezyini sanatının çeşitli örnek-
372 MUHTASAR ISLÂM TÂRİHİ -fil
149 l.A.a.y.
150 Tafsilât için hk? Hüseyin Saadeddîn Arel — Türk Mûsikisi Ki-
nündû'?. Türklük Mecmuftsı, İstanbul 1939, sayı 2, sh.150 vd.
376 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -İli-
151 Tafsilâtiçinbkz.İ.K>fesoğlu.BüyükSelçukluİmparatorluğu’nun
Dünya Târihindeki Rolü, V. Türk Tarih Kongresi Zabıtları, Ankara 1960,
sb. 267-278
152 l.A. a.y.
İKİNCİ BÖLÜM
AKKOYUNLULAR
(1340-1514)
A-SİYÂSÎ TARİHLERİ
a-Kunıluş Devri
Akkoyunlular, Oğuzlar’ın Bayındır boyuna mebsup-
lUîltf’ scbeple kendilerine “Bayındırhanoğulları” veya
^ayındıriyye” adlan da verilir. Doğrudan Akkoyunlu
s(jlyla bir Türkmen oymağı hiçbir zaman mevcud olmamış-
Uf. Akkoyunlu Devleti’ni oluşturan birçok oymak belli bir
faüddet kendi adlarıyla anılmışsa da zamanla “Akkoyun-
lıf adı altında birleşmişlerdir. Bunlar “Pürmek, Musullu,
tCoca Hacılu, Hamza Hacılu, Tabanlu (Dabanlu), Ah-
medlu. İzzeddin Hacılu, Haydarlu, Emirlu, Yurcu”dur.
“4/e Akkoyunlu Devleti ’nin kuvvet kaynağını ve Ak-
foyunlu elinin asıl çekirdeğini teşkil eden oymaklar bunlar
dır. Bunlara Şeyhlü, Süleyman Hacılu, Çavundur, Dodur-
ga, Döğer, Karkın, Avşar, Beğdili gibi daha az ehemmiyetli
olan oymaklar ilâve edilebilir. Bu oymaklar el hâlinde ya
şamakta olup yazın Erzincan-Erzurum arasında yaylamak
la, kışın da Urfa, Mardin yörelerinde kışlamakta idiler.
Bütün bu oymaklar içinde en kalabalık olanları ve
dolayısıyla en mühim siyâsî roller oynamış bulunanları
Pürnekler ile Mus utlular'dır Adları geçen oymakların
378 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -III
su addedilir.'5’
1403 Yılfnda Akkoyunlu Devleti-ni yeniden tesise
muvaffak olan Yülük Osman Bey, ölümüne kadar Timura
bağlı kalmış. O’nun ölümünden sonra yerine geçen oğlu
Şah ruh" a karşı aynı bağlılığı devam ettirmiştir. Timur'a
yardım ederek Osmanlvya hâinlik etmiş bulunan Kara Yü
lük Osman Bey ince bir siyâset tâkib ederek aynı zaman
da Osmanlılar'la da iyi geçinmeye de gayret etmiştir. Hatta
Memluklar’labile böyle bir siyâset tâkib etmiş olmasına rağ
men Sultan Faracın vefatından sonra yerine geçen Sultan
Barsbayın zamanında bu iyi münâsebetler bozulmuştur.
Sultan Faracın dirâyetsizliğinden istifâdeye kalkı
şan Haleb’deki Memluk emiri Çekim isyan etmiş. Mardin
hükümdân Necmeddin İsa ile birlikte Diyarbekir’i kuşat-
naya kalkıştı. Kara Yülük Osman Bey, onları Diyarbe-
kir önünde büyük bir bozguna uğratarak Emir Çekim ve
Necmeddin İsa’yı öldürmüştür. Lâkin kendisi de bu sa
vaşta genç oğlu İbrahim'i kaybetmiştir.151 Bu muharebe
O’nun şöhret ve itibarını artırdıysa da bu defa ezelî rakibi
Karakoyunlular’ın tehdidiyle karşı karşıya gelmiştir.
Timur’un torunu Ebûbekir’e karşı parlak bir zafer
kazanarak Azerbaycan-1 eline geçirmiş bulunan Karakoyun-
lu hükümdarı Kara Yusuf 1409 Yılı’nda Mardin’i, 1410’da
ise Erzincan’ı ülkesine katarak Akkoyunlular’ı çepeçevre
kuşatmış bulunuyordu. Kara Yülük Osman, Timur’un
kumandanlarından Şemseddin Bey’in elindeki Kemah
Kalesi’ni almaya muvaffak oldu. Zirâ Akkoyunlular’m
mağlûbiyeti hâlinde Karakovunlular’la karşı karşıya gele
ceğini düşünen Memluklular kendisini destekliyorlardı. Ay
rıca O, Çağatay hükümdarı Şahruh ile de iyi münâsebetler157 158
b-Yükseliş Devri
Akkoyunlu hükümdarı Cihangir’in Karakoyunlular’a
tâbi olmasını kabul etmeyen ve târihte “Uzun Haşan” nâmıy
la büyük bir şöhreti olan Haşan Bey kabul etmeyerek ağabe
yine karşı cephe aldı. Bu sırada Cihangir’in Çağataylılar’la
uğraşmasından istifâdeyle Erzincan ve Van Gölü çevresi
ni yağmaladıktan sonra amcası Ahm ed Bey’in oğlu Kılıç
Arslan ile diğer bazı emirleri itaat altına alarak nüfuzunu
genişletti. Cihangir, kardeşi Üveys Bey’le beraber Uzun
Hasan’a karşı birkaç kere savaştıysa da başarılı olamadı.
Nihayet Karakoyunlular’Ia ittifak ederek kardeşinin üzerine
yürüdüyse de Uzun Haşan, Diyarbekir yakınında bu mütte
fik Karakoyunlu-Akkoyunlu ordusunu büyük bir hezimete
uğrattı. Birçok kumandanları esir etti. Bazıları Öldürüldüler.
Zira Cihangir Bey’in elindeki kuvvetler bir elmanın yarısı
gibiydi. Uzun Haşan’m askerlerine karşı isteksiz savaşmış
lardı. Hatta Uzun Haşan’ın bu zaferi kazanmasından son
ra birçoklan O’nun emrine girdiler. Bu durumda Cihangir
Bey, oğullarından Ali Mirza’yı kardeşi nezdine göndererek
O’nun metbûluğunu tanıdı. 1469 Yılı’nda ölünceye kadarda
Haşan Bey’e sadâkatten ayrılmadı.
Bu zaferi müteâkib Erzincan’ı da hâkimiyeti altına alan
Uzun Haşan, Akkoyunlu Devleti’ne büyük bir imparatorluk
olma yolunu açmış oldu. O’nun otuz sene süren hükümranlığı
sırasında Akkoyunlular, hem teşkilât ve hem de arazi genişliği
itibariyle büyük bir imparatorluk hâline geldiler. Arka arkaya
A K K O Y U N L U P A DİŞ A H I H AŞ A N BEY
(1 4 5 3 1 4 7 8 )
civardaki birçok emirlikleri itaat altına aldı. 1450 Yılı’ nda son
Eyyûbî Devleti’ni ortadan kaldırdığı gibi 1458’ de de mütte
fiki Karamanoğullan’nın üzerine saldıran Dülkadirli Arslan
Bey i mağlub etti. Çoruh havzasından ilerleyerek Gürcistan
üzerine yürüdü. Burada Selçuklular m soyundan geldiğini id
dia eden Eğil Beyliği’ni ortadan kaldırdı.
Bu suretle Osmanlılarca hemhudud bir hâle gelin
miş olduğundan Akkoyunlu Devleti’nin karşısına büyük
ve rakib bir güç olarak OsmanlIlar ortaya çıkmış oldu. Bu
sırada Osmanlı Devleti’nin başına genç ve dinamik bir hü
kümdar olarak Fâtih Sultan Mehmed Han geçmiş bulu
nuyordu. O’na karşı kendisini, tehlikede hisseden Uzun
Haşan Bey müttefrik aramaya başladı. En tabii olanı
OsmanlIların rakibleriyle birleşmekti. Bu rakiblerin başın
da Karamanlı Beyliği gelmekteydi. O’nunla başlangıçtan
itibaren müttefik olan Uzun Haşan, ayrıca İsfendiyaroğlu
Beyliği Avrupa’daki Venedik Cumhuriyeti ve Trabzon Rum
İmparatorluğuyla ittifaklar tesis etti?60
Trabzon Rum İmparatru IV. Yuannıs’in kızı ile de
evlenerek akrabalık tesis eden Uzun Haşan O’nun devleti
ni Fâtih’e karşı korumayı taahhüd etti. Bu maksadla 1460
Yılrnda İstanbul'a bir heyet gönderdi. Bu heyet Fâtih’den
Trabzon'u vergiden muaf tutulmasını istedi. Ayrıca Osman
lIlar tarafından vaktiyle Akkovunlular’a Ödenmesi taahhüd
edildiği hâlde ödenmemiş olan parayı taleb etti. Fâtih bu
elçilere siyâsî bir cevap verdi:
“• Haydi siz rahatça gidiniz. Gelecek sene ben ken
dim gelir, borcumu öderim.” dedi.
Bu teşebbüsten bir netice alamayan Uzun Haşan,
Osmanlı topraklarına karşı tecâvüze kalkışıp, Koyulhisar’ı
zaptetti?6*
Fâtih, Uzun Haşan'ın bu tecâvüzüne karşı Koyul
hisar üzerine Haraza Bey kumandasında bir kuvvet sev-
kettiyse de bu kuvvet başarılı olamadı. Hamza Bey, Uzun
Hasan'a âid bazı şehir ve kasabaları yağmalayarak geri
döndü. Uzun Haşan bunun intikamını almak maksadıyla
harekete geçip Tokat çevresinde birçok yağma ve tahrip ha
reketi yaptı.1"
Bu durum da Fâtih için Uzun Haşan11 tepelemek bir
zaruret haline gelmiş oldu. Esasen O, İstanbul’un fethin
den sonra Trabzon’u da ele geçirerek Anadolu’daki Rum
varlığına bir nihayet vermek istiyordu. Bunu ta’cil eden bir
sebep de zuhûr etti. Şöyle ki:
Azerbaycan’ın Erdebil şehrinde kurulmuş olan Safevî
Tarikatı aslında sünnî bir tarikattı. O’nun şeyhlerine Osman
lIlar “çerağ akçesi” adıyla her sene muayyen bir yardım gön
derirlerdi. Osmanlı Sultanı II. Murad zamanında bu tarikatın
şeyhlerinden Şeyh Cüneyd tekkesini Osmanlı ülkesine ta
şımak istemiş ve bu taleb kabul edilmemişti. Bunun üzerine
Osmanlılar’ın düşmanı olan Uzun Hasan’ın yanına gitmiş ve
burada O’nun kız kardeşi Hatice Begüm ile evlenmişti. Meşhur
Şah İsmâü’in babası olan Haydar bu evlilikten Diyarbekir’de
doğmuştur. Sonradan O da Uzun Hasan’ın kızı Âlemşah
Bânu ile evlenerek bu akrabalık takviye olunmuştur.
Şeyh Cüneyd de Uzun Haşan gibi ayrı bir devlet ha
line gelmek düşüncesinde olduğundan uzun bir ikametten
sonra O’nun yanından ayrılıp Canik (Samsun) Sancağı’na
gelip yerleşmiş ve burada bir tekke kurarak bir hayli mürid
edinmişti. 1461 Yılı’nda Şeyh Cüneyd, dört bin müridiyle
gelip Trabzon şehrini kuşattı. Fâtih, Canik mutasarrıfı Yu-
c-Yıkılışları
Sultan Yâkub’un vefatı üzerine Akkoyunlu tahtına
henüz buluğa ermemiş bir çocuk olan Baysungur geçirildi.
Lâkin ülkenin diğer bölgelerinde birçok hanedan mensubu
bu durumu kabullenmeyerek isyan ve kargaşalıklar çıkar
dılar. Bu isyanlar büyük bir kumandan olan S ûfî Halil Bey
tarafından kısa zamanda bertaraf edildiyse de O’nun dikta
törce tavırlarına cephe alan Akkoyunlu beyleri, Diyarbekir
valisi Süleyman Bey’le birleşerek O’na karşı harekete geçti
ler. Kendisini mağlub ve katlettiler. Süleyman Bey, devlete
hâkim bir atabeg oldu. Lâkin O’nun idaresinden de memnun
olmayan bir kısım Akkoyunlu emirleri harekete geçerek bir
kalede esir olan Rüstem Bey’i Akkoyunlu hükümdarı ilân
ettiler. O’nun kumandası altında Süleyman Bey’le savaşıp
O’nu mağlub ettiler. Hamisiz kalan Baysungur, dedesi olan
Şirvanşahlar hükilmdân Ferruh Bey’e sığınmak zorunda
kaldı. Böylece O’nun saltanatı sadece bir sene sürmüş oldu.
Rüstem Bey’in beş sene süren hükümdarlık zamanı
da tamamen siyâsî karşıklıklar içinde geçmiştir. İsfehan’da
çıkan bir isyan bastırılmış, ortadan kalkmış bulunan Kara-
koyunlu beylerini kendine mürid yaparak biraraya toplayan
>eyb Haydarın oğlu Ali’nin isyanı da bastırılıp kendisi
dam edilmiştir.
KADİR MISIROÖLU 405
fahrcddln Kullu
Yaİmb .Haşan
Ak Koyunlular ın Şeceresi
408 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -III-
KARAKOYUNLULAR
(1351-1469)
A-SİYÂSÎ TARİHLERİ
a-Kuruluş Devri
Kuzeyde Azerbaycan ve Erzurum havâlisinden, gü
neyde Van ve Erciş havalisine kadar olan bölgede iki yüz
seneden ziyâde bir müddetle hükümrân olmuş bulunan
Karakoyunlular’ın yirmi dört Oğuz boyundan hangisi
ne mensup oldukları kat’î olarak tesbil edilememiştir. XV.
Yüzyıl Osmanlı müverrihlerinden Şükrullah, Karakoyunlu
hanedanının Oğuz Han’ın oğlu Deniz Han’a dayandığım
Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah’a istinâden nakletmesi
sebebiyle176 târihçiler onların “Yiva” boyuna mensub oldu
ğunu kabule meyyâldirler. Lâkin Karakoyunlular da aynen
Akkoyunlular’da olduğu gibi bir tek boydan ibaret değildi
ler. Bununla beraber onları teşkil eden asıl kabilenin ;‘Ba-
ranlu” veya ‘Barauîler” olduğu kabul edilmektedir. Lâkin
bu kelimenin bir şahıs adından mı yoksa bir yerin isminden
dolayı mı kullanıldığı tesbit edilememektedir. Böyle olduğu
hâlde Muş’un Varto kazasına ve Çapakçur (Bingöl)’a bağlı
olarak hâlâ bu ad ile anılan iki köy mevcuddur.177 Meşhur Ka-
176 ŞOknıllab - Behçet’Ot Tevârih (Nihal Atsız neşri), İstanbul
1939, sh.27
177 Köylerimiz- Dâhiliye Vekâleti fc*-1-’ ’' ’'
412 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -III-
b-Yükseliş Devri
İskender Mirza* nın ölümü üzerine Karakoyunlu
Devleti’nde ihtilâfsız bir hâkimiyet tesisine muvaffak olan
Cihanşah, İrak bölgesi hâriç bütün Karakoyunlu ülkesinin
yegâne hâkimi olmuş ve bu devletin büyük bir imparator
luk hâline getirmiştir. İleride görüleceği üzere Karakoyunlu
Devleti’nin bu parlak devresi O’nun ölümüyle nihayete erecek
ve Karakovunlular’ın yıkılış vetiresi (süreci) başlayacaktır.
Cihanşah, İskender Mirza’nın ortadan kalkma
sından sonra ilk seferini Gürcistan üzerine tertîb ederek
Tiflis’i ele geçirmiş, 1440 Yılı’nda tekmil Gürcistran’ı yağ
malayıp talan ettikten sonra Tebriz’e dönmüştür. Bu sırada
ülke dâhilinde kargaşa çıkaran Bâtınîler’in şeyhi Fazlullah
Astarabâdî’nin bütün müridlerini toplatıp Tebriz’de kâmi-
KADİR MIS1ROĞUJ 435
c-Yıkılışları
Haşan Ali’nin Karakoyunlu hükümdarlığı bin bir
eâile ile başlamıştır. Zira İskender Bey’in oğlu Hüseyin
^Tebriz’de bir kısım devlet erkânının desteğiyle kendisini
karakoyunlu hükümdarı ilân etmiştir. Üzeri ene gönderilen
Kasım Bey kumandasındaki bir ordu Hüseyin Ali’yi mağ
lub ederek öldürdü. Kardeşinin isyanını bu suretle bastıran
Haşan Ali. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Haşan’ı mağlub
etmedikçe saltanat süremeyeceğini anladığından O’na karşı
yüz seksen b'ın kişilik büyük bir ordu teşkiliyle harekete geç
ti. Lâkin kendisinin tahta çıkmasında büyük bir rol oynamış
bulunan analığı Can Begim ile kardeşlerini âni bir sûrette öl-
dürtmesi bir kısım kumandanların O’ ndan yüz çevirerek mu
halif bir tavır almalarına sebep olmuştur. Bir takım nâlâyık
insanlarla düşüp kalkmasını da bahane eden kumandanlar
O’na karşı muhalif bir tavır aldıklarından O’nun teşkil ettiği
muazzam ordu Merent’de düşmanla karşı karşıya geldiğin
de savaş için isteksizdiler. Bu sebebledir ki bu ordu, Uzun
Haşan tarafından ağustos 1468 târihinde müthiş bir sûrette
bozguna uğrayarak dağıldı?” Canını güçlükle kurtaran Ha
şan Ali. Önce Karamanlı kabilesine sığınmış, daha sonra Mâ-
veraünnehr hükümdarı Ebû Said’in yanına gitmiştir.
Ebû Said, Haşan Ali’nin tahrikiyle Uzun Haşan
üzerine yürümüşse de O’nun tarafından mağlub edilip kat
ledilmiştir. Hemedan istikametinde kaçmaya çalışan Haşan
Ali ise, kendisini tâkib eden Akkoyunlu kuvvetleri tarafından
yakalanacağı sırada intihar ederek hayatına son vermiştir.
B-HALACÎLER
Halacîler eski bir Türk kabilesidir. Tesbiti mümkün
olmayan bir târihte Türkistan’dan hareket ederek Afganis
tan ve Hindistan’ın kuzey bölgesine gelip yerleşmişlerdir.
Bölgenin Gazneliler’den istirdad olunarak Gurlular’ın eli
ne geçmesinde Muîzeddin’in emrinde bulunmuşlardır. O
zamanki reisleri İhtiyârüddin Muhammed Halacî idi.
Fîruz Şah, tahta geçerek Halacîler devrini başlattı
ğında yetmiş yaşmda bulunuyordu. İyi kalpli ve dindar bir
kimse idi. Sertlikten hoşlanmazdı. Bu sebeple kendi hâne-
dânını kurduğunda Delhi halkı bunu kabullenmek isteme
diğinden, onlara karşı sert davranmayıp bir müddet başka
bir şehirde oturduktan sonra halkın iknâ ve teskin edilme
sinden sonra Delhi’ye geldi.
Hükümdarları sert mizaçlı ve otoriter olarak görme
ye alışmış olan insanların bir kısmı, O’nun hükümdarlı
ğından hoşlanmadılar. Bu sebeple muhaliflerin başını çe
ken Balaban’ın yeğeni Çahçu, 1291 Yılı’nda isyan etti.
Fîruz Şah, O’nu bertaraf ederek yerine yeğeni ve damadı
Alâaddin’i tâyin etti. Bunun arkasından Delhi’de çok nü
fuzlu bir tarikat şeyhi olan Sîdi Mevlâ, Fîruz Şah’a karşı
başarısız bir sûikast teşebbüsünde bulundu. Bunu da atlatan
•152 MUHTASAR İSLÂM TÂRİHİ -111-
C-TUĞLUKLULAR
Babası Türk, anası ise, hintli olan Gazi Melik’in, Gıyâ-
şeddin mahlasıyla Delhi Sultanlığı’m elde etmesiyle ülkede
KADİR M1SIR0ĞLU 455
Ç-BÂBURLIILAR
a-Babur Şah'ın Şahsiyeti ve Hükümdârlığı
aa-Bâbur Şah'ın Şahsiyeti
Delhi Sultanlığrnı ele geçirerek burada “Bâburlu-
lar” devrini başlatan Bâbur Şah 1483 Yılı’nda Fergana’da
doğmuştur. Babası Timur’un torunlarından Fegana hâkimi
Ömer Şeyh’tir. Annesi ise Cengiz'in torunlarından Yunus
Han ■ ın kızı Kutluğ Nîgâr Hanım dır 87 Babasının bir kaza
sonucu vefâtı üzerine 1494 Yılı’nda henüz on iki yaşında
iken FerganaTda babasının yerine hükümdar oldu. Bu iti
barla Bâbur'un siyâsî hayatı üç safha arzeder. Bunların
birincisi Fergana hâkimliği (1494-1504) devresidir. İkinci
safha ise 1504-1526 arasındaki Kâbil hâkimiyetidir. Üçün
cü ve son safha ise, 1526-1530 yılları arasındaki Hindistan
hâkimiyetidir. Bizi burada alakadar eden O’nun siyâsi ha
yatının bu son safhasıdır.
Bâbur Şah, Türk-İslâm târihinin ender rastlanan şah
siyetlerinden biridir.
“Bâbür kılıç kullanmakta, ok atmakta, ata binmek
le mâhir olduğu kadar insan ruhunu tanımakta, fertleri ve
186 D.l.A. C.XVIII. sh.76
1 87 Bâbur Şah'ın kurduğu devlet bazı Batılı tarihçilerce anası dola
yısıyla Cengiz Han'la akrabalığı sebebiyle bir Moğol devleti olarak gös
terilmekteyse de. bu tavsif asla doğru değildir. Baba cihetinden mensub
olduğu Timur'un sonradan asil gösterilmek maksadıyla soyunun Cengiz
Han'a bağlanması gibi, bu telâkki tarzı da târihi bir yanlıştır. Ne Timur'un
ne de Bâbur Şah'ın Moğolluk'la bir alâkası vardır. Zirâ sülâlenin ana ta
rafından devam ettirilmesi sadece Yahudiler’e mahsus istisnâı bir görüş ol
duğundan babası bir Çağatay türkü olan Bâbur'u ve O’nun kurduğu devleti
Moğoilukla tavsif etmenin hakikatle bir alâkası olamaz!..
KADİR MISIROGLU
191 Şeydi Ali Reis, Mir’ât-ı Memâlik, İstanbul 1313, sh.43 vd.
192 Şeydi Ali Reis, a.g.e. sh.5 1
KADİR MISİROÖLU 471
ç-Cihangir Şah
1569 Yılı’nda Fetihpur’da doğmuş olan Cihangir,
Ekber Şah’dan sonra Bâburlular Devleti’nin en ehemmiyetli
hükümdarlarından biridir. Anası yukarıda ifâde edilmiş oldu
ğu üzere Hint asıllı olup, sonradan Meryem adını almış olan
bir kadındır. Ekber Şah, bu oğluna çok sevdiği Şeyh Selim
b. Bahaeddin-i Çîşti’nin adını koymuştur. Fakat O, meşhur
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’le karıştırılmaktan
korktuğu için Selim adını kullanmamış ve hükümdarlara
lâyık gördüğü “Cihangir” kelimesini tercih etmiştir. Tahta
KADİR M1SIROĞLU 479
d-Şah Cihan
Asıl adı Hiirrem olduğu hâlde ve yukarıda ifâde
edildiği üzere bastırdığı bir isyan sebebiyle kendisine Şah
Cihan lakâbı verilmiştir. Küçük yaştan itibaren iyi eğitim
alan ve birçok askeri faaliyete katılarak tecrübe sâhibi ol
muş bulunan Şah Cihan, babasının ölümü sırasında O’nun
hayatta olan iki evlâdının büyüğüydü. Cihangir Şah dola
yısıyla anlatılmış olduğu üzere şehzadeliğinde önce kardeşi
Hüsrev'i öldürmüş, sonra da babasına karşı ayaklanmış fa
kat başarı elde edemeyerek afva nail olmuştu. O da babası
gibi tahta geçer geçmez bir takım isyanlarla karşı karşıya
kaldı. Daha evvel ölmüş bulunan kardeşi Hüsrev’in oğlu
Daver Bahş. o hükümet merkezine gelinceye kadar geçici
olarak hükümdar ilân edilmişti. Fakat asıl ehemmiyetlisi Ci-
482 MUHTASAR ISLÂM TÂRİHİ -111-
e-Âlemgir (Evrengzîb)
Asıl adı Evrengzîb olan Âiemgir, yukarıda anlatıldığı
şekilde tahta geçer geçmez kardeşlerinin isyanlarıyla uğraş
mak mecbûriyetinde kaldı. Önce Dârâ, daha sonra da Murad-
bahş ve Şah Şuca'yı mağlub ederek öldürttü. 1659 Yılı’nda
kardeşlerine karşı mücâdelesini tamamlayarak Bâburlu tahtı
nın tek hâkimi olan Âiemgir, tahta çıkışım ikinci defa olarak
bir merasimle tes’id etmek ihtiyacını hissetti. O, yanm yüzyı
la yakın (1658-1707) Bâburlu tahtında kalarak bu devletin en
uzun süre saltanat süren bir hükümdân olmuştur.
Hükümdarlığının ilk günlerinde Mir Cumla kuman
dasındaki bir ordu Âsam’ı fethetti. Lâkin O’nun başlattığı
bu fetih hareketleri devam edemedi. Zira 1 667’de Yusuf-
zaylar, 1672’de ise Afridîler’in çıkarmış oldukları isyanlar
devleti bir hayli uğraştırdı. Bunun arkasından Hintliler’le
Bâburlular arasında ihtilâf çıktı ve Âiemgir onlarla savaşır-
KADİR. MISIROÖLU 485
f-Yıkılış
Âlemgir’den sonra takriben on- on beş sene zarfın
da, on şehzade birbiri arkasınca Bâburlu tahtına geçtiği hâl-
486 MUHTASAR İSVAM TÂRİHİ -111-
....
...... ........
i Z ..... r 1
..... 4
••••' •
.......
Hin
t '. •S • „• ......
mü
..... '!) .....,,
us; (* Jc / Do
•İ ....... *
H
İ • ......
.... »f s
.... 1.' .......
X C’j'o / ‘ A ’ .... ıj O
.....4 ...... V
O
.... 'I
.....
y
İ
! fW . ••••'•; .......
...... c .'r u y Ll jjj r ...... *î
..... ,! ••Z l 'wV ' iJ s . .....
* ?
/ / /
......
.....’
s
494 MUHTASAR ISLÂM TÂRİHİ -III-