You are on page 1of 217

MEMLÜKLER

(1250-1517)

Fatih Yahya Ayaz


Fatih Yahya Ayaz, Prof. Dr.
1971 yılında İstanbul'da doğdu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden
mezun oldu (1995). Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde, "Bahri
Memlültleri Döneminde Harameyn Hizmetleri" konulu teziyle yüksek lisansını
(1998); "Memlültler Döneminde Vezirlik (1250-1517)" isimli çalışmasıyla doktora­
sıru (2004) tamamladı. 2002 yılında Çukurova Üniversitesi !lihiyat Fakultesi lsimı
Tarihi Anabilim Dalı'na araştırma görevlisi olarak tayin edildi. Ayru fakültede 2008
yılında yardıma doçent, 2009'da doçent, 2014'te profesör ünvarunı aldı. Halen ayru
fakultede öğretim üyesidir.

!SAM Yayınlan 165


Temel Kültür Dizisi 35

MEMLÜJCLER (1250-1517)
Fatih Yahy.a Ayaz.

Bu kitap
Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin
28.12.2004 gün ve 1163 sayılı kararıyla. basılmıştır.

© Her hakkı mahfuzdur.


Birinci Basım: Haziran 2015
lSBN 978-605-4829-23-1

- !SAM Yayınalık Sosyal Hizmetler San. ve Tic.Ltd.Şti.


lcadiye Bağlarbaşı Cad. No. 40 34662 Üsküdar/İstanbul
Tel: (0216) 474 08 50 Faks: (0216) 474 08 74
www.isam.com.tr bilgi�.com.tr
Sertifika No. 15734

TDV Yayın Matbaaalık ve T ic.Ltd.Şti


Ahnteri Bulvarı 1256. Sk. No. 11
OSTIM Yeni Mahalle/Ankara
Tel. (0312) 354 91 31
Sertifika No. 15402

Ayaz, Fatih Yahya


Memlültler (1250-1517) I Fatih Yahya Ayaz. - İstanbul: !SAM Yayınlan, 2015.
218 s. ; hrt. . 20 . (!SAM Yayınlan ; 165. Temel Kültiir Dizisi ; 35)
; res ; varcm -
Dizin ve kaynakça .
JSBN 978-605-4829-23-1
İçindekiler

Önsöz • ıı

Kısaltmalar • 15

Giriş • 17
1. Kelime ve Kavram Olarak Memlük
ve Memlük Sistemi • 19
A. Kelime ve Kavram Olarak Memlük • 19
B. Memlük Sistemi • 20
il. Memlük Devleti'nin Kuruluşu • 25

Birinci Bölüm
TÜRK (BAHRİ) MEMLÜKLERİ DÖNEMİ
(648-78411250-1382) • 29
1. Kuruluş Dönemi • 31
A. el-Melikü'l-Muiz İzzeddin Aybek et-Türkmani
(648-65sf1250-1257) • 31
B. el-Melikü'l-Muzaffer Seyfeddin Kutuz
(657-658/1259-1260) • 32
il. Gelişme ve Teşkilatlanma Dönemi • 34
A. el-Melikü'z-Zahir Baybars el-Bundukdari
(658-676/1260-1277) • 34
B. el-Melikü'l-Mansur Seyfeddin Kalavun
(678-689/1279-1290) • 36
C. el-Melikü'l-Eşref Halil (689-69J/1290-1293) • 37

5
III. el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kalavun'un Üçüncü
Saltanatına Kadar Geçiş Dönemi • 38
A. Muhammed b. Kalavun'un Birinci Saltanatı
(693-694/1293-1295) • 38
B. el-Melikü'l-Aclil Zeynüddin Ketboğa
(694-696/1294-1296) • 38
C. el-Melikü'l-Mansılr Hüsameddin Laçin
(696-698/1296-1299) • 39
D. Muhammed b. Kalavun'un İkinci Saltanatı
(698-708/1299-1309) • 39
E. el-Melikü'l-Muzaffer Baybars el-Çaşnigir
(708-709/1309) • 41
rv. Yükselme Dönemi: Muhammed b. Kalavun'un Üçüncü

Saltanatı (709-74ı/1309-1341) • 41
V. İstikrarsızlık ve Duraklama Dönemi • 43
A. el-Melikü'l-Mansılı Seyfeddin Ebıl Bekir (741-742/1341)
ve el-Melikü'l-Eşref Alaeddin Küçük (742/ı341) • 43
B. el-Melikü'n-Nasır Şehabeddin Ahmed
(742-743/1342) • 44
C. el-Melikü's-Silih İmadüddin İsmail
(743-746/1342-1345) • 44
D. el-Melikü'l-Kamil Seyfeddin Şaban 1
(746-747/1345-1346) • 45
E. el-Melikü'l-Muzaffer Zeynüddin Hacı 1
(747-748/1346-1347) • 45
F. el-Melikü'n-Nasır Nasırüddin Hasan

(birinci saltanatı: 748-752/1347-1351) • 45


G. el-Melikü's-Silih Selahaddin (752-755/1351-1354) • 46
H. el-Melikü'n-Nasır Nasırüddin Hasan
(ikinci saltanatı: 755-762/1354-1361) • 46
1. el-Melikü'l-Mansılr Selahaddin Muhammed
(762-764/1361-1363) • 47
J. el-Melikü'l-Eşref Zeynüddin Şaban il
(764-778/1363-1376) • 47

6
K. el-Melikü'l-Mansılr Alaeddin Ali
(778-783/1376-1381) • 48
L. el-Melikü's-Salih Zeynüddin Hacı il
(birinci saltanatı: 783-784/1381-1382;
ikinci saltanatı: 791-792/1389-1390) • 48

İkinci Bölüm
ÇERKEZ (BURCİ) MEMLÜKLERİ DÖNEMİ
(784-923/ı382-1517) • 51
1. Çerkez Mernlükleri'nin Teşekkülü • 53
il. Kuruluş Dönemi • 55
A. el-Melikü'z-Zahir Berku.k
(birinci saltanatı: 784-79ı/1382-1389;
ikinci saltanatı: 792-8oı/1390-1399) • 55
8. el-Melikü'n-Nasır Ferec (801-815/1399-1412) • 56
C. el-Melikü'l-Müeyyed Şeyh el-Mahmıldi
(815-824/1412-1421) • 57
III. İstikrar Dönemi • 59
A. el-Melikü'l-Eşref Barsbay (825-8 4ı/1422-1438) • 59
8. el-Melikü'z-Zahir Çakmak (842-857/1438-1453) • 60
C. el-Melikü'l-Eşref İnal (Aynal) (857-865/1453-1461) • 60
D. el-Melikü'z-Zahir Hoşkadem (865-872/1461-1467) • 61
E. el-Melikü'l-Eşref Kayıtbay (872-9oı/1468-1496) • 62
IV. İstikrarsızlık Dönemi • 64
V. Gerileme ve Yıkılış Dönemi • 65
A. el-Melikü'l-Eşref Kansu Gavri (906-922/1501-1516) • 65
8. el-Melikü'l-Eşref Tomanbay (922-92311516-1517) • 70

Üçüncü Bölüm
MEMLÜKLER'İN DIŞ İLİŞKİLERİ • 73
1. Memlük-Osmanlı İlişkileri • 75
il. Memlük-İlhanlı İlişkileri • 77
III. Memlük-Anadolu Selçuklu (468-707/1075-1308)
Münasebetleri • 77

7
rv. Memlük-Altın Orda (1241-1502) İlişkileri • 79
V. Memlük-Timurlu (1370-1507) İlişkileri • 80
VI. Memlük Devleti'nin Komşu Müslüman
Beyliklerle İlişkileri • 81
VII. Memlükler'in Hıristiyan Devletlerle İlişkileri • 84

Dördüncü Bölüm
MEMLÜK DEVLETİ'NDE İDARİ ve MEDENİ YAPI • 87
I. İdari Yapı • 89
A. Sultan • 89
B. Halife • 90
C. Merkez Teşkilatı ve Divanlar • 91
1. Askeri Görevler • 91
2. Sivil Bürokratlann Üstlendiği Divani Görevler • 95
3. Adli/Hukuki ve Dini Görevler • 96
4. Divanlar • 98
D. Taşra Teşkilatı • 101
1. Suriye (Şam) • 101
2. Mısır • 102
il. Askeri Yapı • 103
A. Ordu Teşkilatı • 103
B. Deniz Kuvvetleri • 105
C. Savaş Nizamı ve Silahlar • 107
III. Ekonomik Yapı • 109
A. Ziraat • 109
B. Sanayi ve Ticaret • 110
C. Devletin Gelirleri ve Para • 114
rv. Sosyal Yapı • 115
A. Sosyal Sınıflar • 115
1. Askeri Aristokrasi • 117
2. Halk • 120
3. Azınlıklar • 122
4. Memlük Toplumunda Kadın • 123

8
B. Tasavvuf • 125
C. Dini Bayramlar, Merasim ve Kutlamalar • 128
ı. Dini Bayramlar • 128
2. Diğer Merasim ve Kutlamalar • 130
V. Kültürel Yapı • 133
A. Eğitim Öğretim • 134
ı. Mektep ve Medreseler • 134
2. Cami, Hankah, Ribat, Zaviye ve Hastaneler • 136
B. Dini, Beşeri İlimler ve Önemli Temsilcileri • 137
C. Sanat ve Mimari • 140

Sonuç · 143
Notlar • 147
Sözlük • 163
Kronoloji • 171

Kaynakça • 177

Dizin • 193
Resimler ve Harita • 199

9
Önsöz

Memlükler, tarihteki en büyük müslüman-Türk devlet­


lerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde
yaşamış tarihçilerin "Türk Devleti" olarak isimlen­
dirdikleri Memlükler'i büyük devlet yapan unsurlar;
Moğollar'a ve Haçlılar'a karşı iz bırakan başarılara
imza atmaları ve yaklaşık iki buçuk asır boyunca Mısır,
Şam, Hicaz gibi İslam dünyasının en önemli bölgelerini
hakimiyetleri altında tutmalarıdır. Askeri yapıya sahip
bir devlet kuran Memlükler, bu çalışmada ayrıntılarıy­
la ele alınacak olan kendilerine özgü saltanat sistemi
ve güçlü ordularıyla da dikkat çekerler. Hanedan usu­
lünün yerleşemeyişi ve Moğollar'ı dize getiren mem­
lük sistemine göre kurulmuş güçlü süvari birlikleri, bu
devletin belirgin özellikleri olarak öne çıkar.
Memlükler'in kurduğu teşkilat ve müesseseler, bu­
lundukları coğrafyada daha sonraki süreçte de ana
hatlarıyla varlığını sürdürmüş, hatta bazı müessesele­
ri Osmanlı Devleti'ni de etkilemiştir. Özellikle ilmiye
alanındaki kurumları Osmanlı Devleti'nin ilk dönem
uleması üzerinde önemli tesirler yapmış, ilk Osmanlı
müderrisleri Mısır'da eğitim görmüştür. Yine İslam
dünyasının manevi lideri olarak kabul edilen halifenin
Mısır'da bulunması, Memlükler'i konum olarak daha
önemli bir noktaya yükseltmiş, bu sebeple Osmanlılar

11
İstanbul'un fethine kadarki süreçte Memlükler'i bir
anlamda "üst otorite" olarak görmüştür. Diplomatik
yazışmalarda bu durumun izlerini görmek mümkün­
dür. Aynca belirtmek gerekir ki, İstanbul'un fethi gibi
Osmanlı ve Türk tarihi için büyük öneme sahip bir ha­
disenin tam tarihinin tespitinde de muasır Memlük
tarihçilerinin rivayetleri etkili olmuştur.
Memlük Devleti, bahsedilen özelliklerine rağmen
hak ettiği ilgiyi ülkemizde bugüne kadar görmemiştir.
Bunun çeşitli sebepleri bulunmakla birlikte bu devletin
tarihiyle ilgili kaynaklann Arapça olması başlıca etken­
lerden biridir. Ülkemizde Türk tarihiyle ilgili çalışma­
lar yapan araştırmacılar, dil sorunu sebebiyle Memlük
Devleti'ne yeterince alaka göstermemiştir. Bununla
birlikte İsmail Hakkı Uzunçarşılı başta olmak üzere
Şehabeddin Tekindağ, İsmail Yiğit, Kazım Yaşar Kop­
raman, Samira Kortantamer, Cüneyt Kanat, Süleyman
Kızıltoprak, Altan Çetin ve Cengiz Tomar gibi az sayıda
tarihçinin ilgi ve himmetleriyle bu devletle alakalı bir­
takım çalışmalar yapılmıştır. İstifade ettiğimiz bu çalış­
malann yazarlanna şükran borçluyuz. Son zamanlarda
genç araştırmacıların alana yönelik yaptıkları lisans
üstü tezleriyle bu konudaki çalışmalann hız kazandığı­
nı memnuniyetle müşahede etmekteyiz. Bunlar saye­
sinde söz konusu alanın daha çok ilgi çekeceği ümidini
taşımaktayız. Bu çalışmanın temel hedefi de, Memlük
Devleti'nin ülkemizdeki tanınırlığını arttırmak ve alan
üzerine çalışma yapan araştırmacılan teşvik etmektir.
Çalışma, memlük sisteminin mahiyeti ve Memlük
Devleti'nin kuruluşundan bahsedilen bir giriş kısmıy­
la dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Türk
(Bahri) Memlükleri, ikinci bölümde de Çerkez (Burci)
Memlükleri dönemlerinin siyasi olaylan ele alınmıştır.

12
Üçüncü bölümde Memlük Devleti'nin dış ilişkileri ince­
lenmiştir. Dördüncü ve son bölümde ise Memlükler'in
idari, medeni, sosyal ve kültürel hayatlanyla alakalı
bilgiler sunulmuştur.
Memlük Devleti'ni bütün yönleriyle ve eksiksiz bir
şekilde ele aldığı iddiasında olmayan bu çalışma, iyi
niyetli çabalanmıza rağmen eksi.klikler ve hatalar içe­
riyor olabilir. Bu eksiklik ve hataların giderilebilmesi
için başta tarihçi meslektaşlanmız olmak üzere her
sahadan araştırmacı ve okuyucunun katkı ve eleştiri­
lerini büyük bir memnuniyetle karşılayacağımızı ifade
etmek isteriz.
Araştırmamız sırasında birçok kişi ve kuruluştan
önemli yardım ve destek gördüğümüzü de aynca be­
lirtmeliyiz. Bu kişilerin başında, yüksek lisans ve dok­
tora aşamalannda sadece danışmanlığımı yapmakla
yetinmeyerek akademik kariyerim boyunca ilmi ve
manevi desteğini esirgemeyen hocam Prof. Dr. İsma­
il Yiğit gelmektedir. Kendisine şükranlanmı sunmayı
öncelikli bir görev addetmekteyim. Yine İslam tari­
hi sahasında yetişmemiz için emek veren Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim
Dalı'nın emekli öğretim üyeleri, hocalanm Prof. Dr.
Mustafa Fayda, Prof. Dr. Ziya Kazıcı, Prof. Dr. Cahit
Baltacı ve Prof. Dr. Hulusi Yavuz'a da teşekkürlerimi
ifade etmek isterim. Çalışmamın her aşamasında gö­
rüşleri ile katkıda bulunan ve özellikle son tashihlerin
yapılmasında emek sarfeden mesai arkadaşlanm Prof.
Dr. Asım Yapıcı ve Doç. Dr. Hayri Kaplan ile Araştırma
Görevlisi Aygül Düzenli'ye şükranlanmı belirtmeliyim.
Önemli yardımlannı gördüğüm Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Araştınnalan Merkezi (İSAM) Kütüphanesi'nin
kurucularına, katkıda bulunanlarına ve mevcut

13
yöneticilerine, yine usanmadan ve şikayet etmeden
bana kitap temin etmek için gayret gösteren başta Ab­
durrahman Hacıismailoğlu olmak üzere bütün kütüp­
hane personeline de teşekkürlerimi belirtmek isterim.
Son olarak, kitabın basımını üstlenen İSAM'a hem bu
açıdan hem de ülkemizdeki ilmi araştırmalara yönelik
kıymetli katkılanndan dolayı şükran borçlu olduğumu
ifade etmeliyim.
Gayret bizden, başarı Allah'tandır.

Fatih Yahya AYAZ


Adana, Temmuz 2014

14
Kısaltmalar

a.e. Aynı eser


a.rnlf. Aynı müellif
Alın. Almanca
Ar. Arapça
AÜ Ankara Üniversitesi
b. Bin, ibn ( oğlu)
bk. Bakınız
BSOAS Bulletin of the School of Oriental and
Afri.can Studies
DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
ed. Editör
EI2 The Encyclopaedia of Islam (New Edition)
Fr. Fransızca
FÜSBD Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
DGBİT Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi
HJAS Harward Joumal ofAsiatic Studies
IJMES Intemational Joumal of Middle East Studies
iA İslam Ansiklopedisi
ing. İngilizce
JAOS Joumal of the American Oriental Society
JESHO Joumal of the Economic and Social History
of the Orient
JSAJ Jerusalem Studies in Arabic and Islam

ıs
krş. Karşılaştınnız
ktp. Kütüphanesi
MÜ Marmara Üniversitesi
nşr. Neşreden ( tahkik eden)
ö. Ölümü
RE! Revue des Etudes Islamiques
s. Sayfa
SBE Sosyal Bilimler Enstitüsü
sy. Sayı
TD İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Dergisi
trc. Tercüme eden
ts. Tarihsiz
TTK Türk Tarih Kurumu
tür. yer. Türlü yerler
vb. Ve benzeri
vd. Ve devamı
v.dğr. Ve diğerleri
yk. Yaklaşık
GİRİŞ
1. Kelime ve Kavram Olarak Memlük
ve Memlük Sistemi

A. Kelime ve Kavram Olarak Memlük


Memlükler'in kölelikten gelme askerler olarak kendile­
rine özgü bir devlet kurmalarının arka planında uzun­
ca bir tarihi süreç bulunmaktadır. Dolayısıyla Memlük
Devleti tarihini ele almadan önce, bu köle-askerlerin
bir devlet kuracak ölçüde siyasi ve askeri nüfuz kazan­
malarını sağlayan tarihi süreçteki memlük sistemini
bütün yönleriyle incelemek, memlük tabirini kelime
ve kavram olarak tahlil etmek gerekir.
Memlük (çoğulu: memalik) kelimesi "bir şeye sahip
olmak" manasındaki Arapça "meleke" fiilinden türe­
tilmiş ism-i mef'uldür. Sözlük anlamı "sahibinin mül­
kiyet ve tasarrufundaki şeyler" olan memlük kelimesi,
özellikle "bir kimsenin mülkiyetindeki kadın veya er­
kek esir" karşılığı olarak kullanılmıştır. Hür bir anne
babadan dünyaya gelen esirler için kullanılan memlük
kelimesi, esir bir anne babadan dünyaya gelmiş diğer
köleleri ifade eden abdü kinn ve rakik gibi tabirlerden
ayrılmaktadır. 1 Memlük tabiri, İslam tarihinde zaman­
la daha özel bir mana kazanarak "herhangi bir şekilde

19
esaret, satın alınma veya toplanma yoluyla elde edi­
len beyaz köle"yi ifade eden bir anlamda kullanılma­
ya başlanmış,2 daha sonra da "halife, hükümdar veya
emirlerin köle olarak alıp özel bir eğitimle yetiştire­
rek kendi muhafız birliklerini oluşturdukları, özel bir
hukuki ve toplumsal statüye sahip olan ücretli askerler"
için kullanılan bir kavram haline gelmiştir.
Memlüklerin sahip oldukları kendilerine has
hukuki ve toplumsal statü, onları diğer kölelerden
belirgin bir şekilde ayırmaktadır. Zira bu kişiler köle
olarak satın alınmalarına rağmen askeri eğitimlerini
tamamladıktan sonra özgürlüklerini kazanmaktaydı­
lar. Toplumsal statü bakımından diğer kölelerle muka­
yese bile edilmeyecek şekilde üst seviyede kabul edilen
Memlükler, hor ve hakir görülmemiş, ağır ve kötü işler­
de çalıştırılmamıştır. Hukuki statü açısından da farklı
olan Memlükler, kendi iradeleriyle ve tercihlerine göre
evlenebilmekte, çocuklan (evladü'n-ntis) hür kabul edil­
mekteydi. Aynca kendi adlanna mal mülk edinme hak­
kına da sahiptiler.3

B. Meınlük Sistemi
Memlük sistemi, hükümet hesabına satın alınan özel­
likle beyaz kölelerin çeşitli kışla ve mekteplerde askeri
gayelerle yetiştirilmeleri ve bunları satın alan halife,
sultan veya emirin amaçlarını gerçekleştirmek üzere
ordularda birlikler halinde istihdam edilmeleri olarak
ifade edilebilir. İslam dünyasında III. (IX.) yüzyılın ilk
yansından başlayarak XIII. (XIX.) yüzyılın başlanna ka­
dar çeşitli gelişmeler gösteren bu sistem, temel amaç­
lan değişmeden varlığını devam ettirmiştir. Özellikle
Mısır'da önemli yeri olan memlük sistemi, Memlükler
zamanında zirve noktasına ulaşmıştır. Bu sistemin

20
daha değişik bir tarzda (devşirme) Osmanhlar (1300-
1922) tarafından da uygulandığı bilinmektedir.
İslam tarihinde sistemli bir şekilde askeri amaçlı
memlük satın alıp bunları ordularda istihdam etme
usulü Abbasiler'le (132-656/750-1258) başlamıştır.4
Ülke yönetimindeki İranlı nüfuzunu dengelemek is­
teyen Abbasi halifeleri, özellikle de Me'miin (198-
218/813-833), devletin sınırları dışından Türkler'i
getirterek bunlardan askeri birlikler kurmuştur.
Me'miin'un Semerkant ve civarından 3000 köle-asker
satın aldırdığı, kardeşi Mu'tasım-Billah'ın da (218-
227/833-842) halife olduktan sonra bu faaliyeti sür­
dürdüğü rivayet edilmektedir. Mu'tasım-Billah'ın ken­
di döneminde sayıları çok artan Türk Memlüklerin
Bağdat'ta çeşitli sıkıntılara sebep olması üzerine onları
yerleştirmek için Samerra şehrini kurdurduğu nakle­
dilmektedir. Halifenin, Türk kumandarılarca idare edi­
len bu Memlüklere iktalar tahsis ettiği, başkalarıyla
hısımlık kurmalarını yasakladığı ve onları evlendir­
mek için Türk cariyeler satın aldığı, hatta bu cariyelere
maaş bağlattığı nakledilmektedir.5 Türk Memlüklerin
Abbasi halifeleri tarafından tercih edilme sebepleri ise;
askeri kabiliyetleri, kuvvet ve cesaretleri ile reislerine
olan itaat ve bağhlıklandır.
Abbasi Devleti'nde zamarıla ordu kumandanlığı gibi
önemli konumlara yükselen Türk Memlükler savaşlar­
da büyük yararhlıklar göstermişler, valiler de onların
bu özelliklerinden istifade etmek amacıyla kendi bir­
likleri için çok sayıda memlük satın almıştır. Böylece
Memlükler ülkenin her tarafına yayılmaya başlamış­
tır. Bu durum Abbasiler'in aleyhine olmuş, valilik vb.
önemli mevkileri elde eden Türkler, Mısır gibi mer­
kezden uzak bölgelerde bağımsız devletler kurmuştur.

21
Buralarda kurduklan devletlerin askeri teşkilatlanması
konusunda Abbasi örneğini takip eden Türk asıllı va­
liler, çok sayıda memlük satın almak suretiyle bu sis­
temin gelişmesine katkı sağlamıştır. Söz konusu siste­
min en bariz örnekleri Mısır'da ortaya çıkmış, Halife
Me'mıln'un Memlüklerinden Türk asıllı Ahmed b. To­
lun (254-270/868-884) burada Türk Memlüklerinin
desteğiyle Tolunoğlu Devleti'ni (254-292/868-905)
kurmaya muvaffak olmuştur. Onun Türk Memlük­
lerinin sayısının 24.000'i aştığı rivayet edilmektedir.6
Tolunoğulları'nın yıkılmasından sonra Mısır'da
bir başka Türk asıllı vali Muhammed b. Tuğc (323-
334/935-946) tarafından kurulmuş olan İhşidi Dev­
leti de (323-358/935-969) askeri yapı bakımından
Türk memlük satın alma sistemine dayanmaktadır.
Bu devlet de Memlükler sayesinde varlığını sürdür­
müştür. İhşidiler'i ortadan kaldırarak Mısır'a hakim
olan Fatımiler de (297-567/909-1171), düşmanlarıyla
mücadele edebilmek için askeri açıdan güçlü olma ih­
tiyacı hissettiklerinden, memlük sistemini uygulamak
zorunda kalmıştır. Önceleri Berberi ve Zenciler'den
oluşan ordularına Müstansır-Billah (427-487/1036-
1094) zamanından itibaren sadece Türkler'den oluşan
memlük birliklerini de ilave etmişlerdir. Ancak Türk
Memlüklerin hem kendi aralanndaki çekişmeleri hem
de ordunun diğer unsurları olan Berberi ve Zenciler'le
giriştikleri iktidar mücadeleleri devletin çökmesine se­
bep olmuştur. 7
Bu durumdan istifade ederek Mısır'a hakim olan
Selahaddin-i Eyyılbi de (567-589/1171-1193) kurucu­
su olduğu Eyyılbi Devleti'nin (567-866/1171-1462) or­
dusunu ağırlıklı olarak Türk Memlüklerden oluşturmuş
ve bu sistemin Mısır'da iyice yerleşmesini sağlamıştır.

22
Haleflerinin birbirleriyle olan mücadelelerinde ve
dış düşmanlarına karşı gerçekleştirdikleri savaşlarda
yegane dayanak olarak Memlükleri görmeleri ve bu
sebeple çok sayıda memlük satın alarak onları iyi bir
eğitimden geçirmeleri memlük sistemini daha da geliş­
tirmiş, bu da Memlüklerin siyasi nüfuzlarını arttırarak
kendi devletlerini kurmalarına zemin hazırlamıştır.8
Memlük sistemi en mükemmel şekline bizzat bu
köle-askerlerin kurdukları Memlük Devleti'nde ulaş­
mıştır. Bu dönemdeki sisteme göre, ağırlıklı olarak
Orta Asya ve Kafkasya'dan getirilen ve genellikle Türk
kökenli müslüman olmayan (ağırlığı putperest) Mem­
lükler, halkın geri kalanına nispetle ayrıcalıklı bir grup
olan "hoca" lakaplı köle tacirleri tarafından belirli mer­
kezlerden alınarak Mısır ve Suriye'ye ulaştınlıyorlardı.
Buralardaki köle pazarlarında kabiliyet, güç, uzun boy
vb. özelliklere sahip olan ve genellikle küçük yaşta­
ki Memlükler yüksek bedellerle satın alınıp Memlük
Devleti'nde sultanların sarayı olan Kal'atülcebel'deki
kışlalarda (tabaka, çoğulu: tıbiık), dini ve askeri eğitim­
den geçiriliyorlardı. Eğitime alınan Memlüklere köken­
lerine bakılmaksızın Türk ismi veriliyordu. Zira Türkçe
isim almak ve Türkçe konuşmak Memlükler arasında
kaynaştırıcı ve birleştirici bir rol oynuyordu. Çerkez
Memlükleri döneminde (784-923/1382-1517) dahi
bu uygulama devam ettirilmiştir. Dini eğitim olarak
temel İslami bilgiler, askeri eğitim olarak ise teorik ve
pratik askerlik bilgileri verilerek talimler yaptırılıyor­
du. Askeri eğitimde en çok üzerinde durulan, fü:ni.siyye
adı verilen atlı savaşma sanatı idi. Meydô.n (çoğulu:
meyô.din) olarak anılan hipodromlarda yapılan bu eği­
timlerde çevgan, kabak vb. oyunların yanı sıra mızrak,
kılıç, gürz kullanma, okçuluk, güreş, avcılık, at yarışı

23
ve "sevku'l-mahmil" idmanları gibi faaliyetler icra edi­
liyordu.
Satın alınan Memlüklerin eğitim süreçleri, gelecek­
leri açısından çok önemliydi. Aldıkları dini ve askeri
eğitimin yanında, ailelerinden koparılmış oldukların­
dan bu boşluğu kısmen de olsa doldurabilecek, dola­
yısıyla duygusal yönden tatmin edilip terbiye edilme­
lerini sağlayacak bir programa ihtiyaç vardı. İşte bu
ihtiyacı karşılayan da hem efendileriyle hem de kendi
aralarında oluşan güçlü bağ ve bu bağın yazılı olmayan
ancak mutlaka uyulan kuralları idi. Memlükler arasın­
daki ilişkiler, kendilerini satın alıp yetiştiren ve baba
gibi kabul edilen efendilerini ifade eden üsttiziyye ve
aynı üstadın Memlükleri olmaları bakımından kar­
deşlik olarak nitelendirdikleri hoşdtişiyye kavramları
çerçevesinde şekilleniyordu. Hoşdaş kelimesi hazan
kendilerini satın alan tacirlere verilen "hoca" unvanına
nispetle hocdaş/hocadaş olarak ifade edilirken hazan
da aynı efendinin hizmetindeki arkadaş anlamında
kullanılmaktaydı. Hoşdaşlar kendi aralarında ağabey
anlamına gelen ağa (çoğulu: ağavtit) ve küçük kardeş
anlamına gelen ini (çoğulu: iniyytit) şeklinde hiyerar­
şilc bir sınıflama da yapıyorlardı. Son derece kuvvetli
bir bağ olan hoşdaşlık, sultanların tahta çıkarılma­
sından indirilmesine kadar birçok hadisede önemli
rol oynuyordu. Mesela aynı dönemde eğitim gören
bir hoşdaş grubu kendi içinden çıkan güçlü bir emiri
taht mücadelesinde sonuna kadar destekliyor, önemli
görevlere tayin hususunda birbirlerine öncelik tanıyor,
yüksek mevkilere gelenler kardeşleri kabul ettikleri
hoşdaşlarını unutmuyorlardı. 9
Eğitimlerini tamamlayan Memlükler yetişkinlik
çağına gelince azat ediliyor ve aldıkları ittika denilen

24
diplomalarıyla hem bu durumlarım belgeliyor hem
de askeri sınıfa girmiş oluyorlardı. Ardından, kabili­
yetli Memlükler emirlik s ınıfına geçiyor, sonrasında
ise en üst askeri rütbe olan yüzler emirliğine (imretü
mie/takdimetü elf) kadar ulaşabiliyorlardı, hatta şart­
lar uygun olursa tahta dahi çıkabiliyorlardı. Memlük
Devleti'nde söz konusu rütbelere çıkabilmenin ön­
celikli şartı memlük sisteminin içinde yer almaktı;
yani memlük olmak bir ayrıcalık kabul ediliyordu. Bu
şekilde memlük sisteminin oluşturduğu bir askeri
aristokrasi vücuda getirilmişti. Ancak bu aristokrasi
babadan oğula geçen bir paye değildi. Sultanlarınki­
ler de dahil olmak üzere bu sistem içinde yetişenlerin
çocukları memlük kabul edilmiyor ve "evladü'n-nas"
adıyla Memlüklerden daha aşağı ve -istisnalar dışında­
kırklar emirliği (imretü tabzlhane) rütbesini aşamayan
bir askeri sınıf meydana getiriyorlardı. Bu sebeple sis­
temin devam etmesi için sürekli olarak yeni memlük
alımına gidiliyordu. Memlük Devleti'nin yıkılmasın­
dan sonra da işlerliğini sürdüren bu sistem, Mısır Va­
lisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın (1220-1265/1805-
1849) 1811 senesinde Memlük beylerini ortadan kal­
dırmasıyla sona ermiştir. 10

II. Meınlük Devleti'nin Kuruluşu


Memlük Devleti, sultanların kökeni veya askeri eğitim­
lerini aldıktan yere göre Türk ve Çerkez ya da Bahri ve
Burci Memlükleri11 şeklinde iki döneme ayrılmaktadır.
Ancak her ne kadar Memlük Devleti ile ilgili, sultanla­
rın kökenine işaret edilen böyle bir sınıflandırma söz
konusu olsa da dönemin tarihçileri bu devleti genellikle
" Türk Devleti" (ed-Devletü't-Türkiyye veya Devletü'l-
Etrak/Devletü't-Türk) olarak isimlendirmiştir. Bunun

25
sebebi, büyük çoğunluğu Orta Asya'dan getirilen bu
köle askerlerin Türk olarak kabul edilmeleridir.

Selahaddin-i EyyG.bi ve haleflerinin çok sayıda


Türk memlük satın alarak bunları ordularında istih­
dam etmeleri, EyyG.bi ordusunda Türk kökenli emir
ve askerlerden oluşan birliklerin artmasına sebep ol­
muştur. Bu birlikler zamanla büyük nüfuz elde ederek
ülkenin kaderinde söz sahibi olmaya başlamıştır. Bu
memlük emirleri ve birliklerinin en önemlisi olan ve
Mernlük Devleti'ni kuran çekirdek kadronun yetiştiği
grup, Bahri Memlükleri'dir (el-Memalikü'l-Bahriyye).
EyyG.bi hükümdarlarından el-Melikü's-Salih Necmed­
din EyyG.b (637-647/1240-1249) tarafından kuru­
lan Bahri Memlükleri, gerek bu sultanın kardeşiyle
yaptığı iktidar mücadelesinde gerekse iktidardaki
hakimiyetini sağlamlaştırmasında önemli rol oynayan
ve çoğunluğunu Kıpçak ve Harizmliler'in oluşturduğu
Türk mernlük grubudur. Necmeddin EyyG.b tarafından
Nil kıyısında bulunan Ravza adasındaki kaleye yerleş­
tirilen bu grup, Araplar'ın deniz (bahr) olarak adlandır­
dıl<lan Nil'e (Bahrü'n-Nil) nispetle Bahri Memlükleri
olarak isimlendirilmiştir.12 Necmeddin EyyG.b karde­
şiyle girdiği iktidar mücadelesinde, diğerlerinin aksine
kendisini terketmeyen Türk Mernlüklerinin sadakatini
unutmamış, bu hadiseden sonra çok sayıda memlük
satın alarak ordusunun büyük bölümünü onlardan
oluşturmuştur. Has Memlüklerini ve muhafızlarını
da bunlar arasından seçen Necmeddin EyyG.b, devlet
yönetimindeki önemli mevkilere de bu gruba mensup,
öne çıkan Türk emirleri getirmiştir.13

Necmeddin EyyG.b'un hüküm sürdüğü dönemde


İslam dünyası bir yandan Moğol saldırılarına maruz
kalırken bir yandan da devam eden Haçlı seferleriyle

26
uğraşıyordu. İşte bu kritik devrede Bahri Memlükleri,
bahsi geçen iki büyük tehdidin ortadan kaldırılmasın­
da başrolü oynamış ve böylece kendilerini İslam dün­
yasına tanıtıp kabul ettiren büyük şöhretlerini elde
etmiştir. Bahri Memlükleri'nin ön plana çıktığı en
önemli hadise, Fransa Kralı IX. Louis'nin kumanda et­
tiği VII. Haçlı Seferi sırasında meydana gelen Mansure
ve Faraskur civarındaki savaşlardır (647 /1250). Bu
savaşlarda, Necmeddin Eyyılb'un vefat etmesi sebe­
biyle sıkıntıya düşen Eyyı1bi ordusunu toparlayarak
Haçlılar'ı ağır bir yenilgiye uğratan Bahri Memlükleri
ve onların liderlerinden Baybars el-Bundukd.iri büyük
yararhlıklar göstermiş, özellikle Faraskur yakınlarında
meydana gelen çarpışmada IX. Louis dahil birçok Haç­
lı kumandanı ve askerinin esir alınmasında da önemli
rol oynamışlardır. Ancak Necmeddin Eyyılb'un ardın­
dan tahta çıkarılan el-Melikü'l-Muazzam Turan Şah'ı
(647-648/1250), kendilerine ve tahta geçmesinde
önemli rolü olan Türk asıllı üvey annesi Şecerüddürr'e
(ö. 655/1257) karşı takındığı olumsuz tavn sebebiyle
ortadan kaldırmışlar, bu da Mısır'daki Eyyılbi saltana­
tının fiilen sona ermesi anlamına gelmiştir.14

Turan Şah'ın ortadan kaldırılmasından sonra Mem­


lükler Türk asıllı bir cariye olması sebebiyle kendilerinin
"hoşdaş"ı olarak kabul ettikleri Şecerüddürr'ü sultan
seçmiştir (30 Muharrem 648/4 Mayıs 1250). Memlük­
ler dönemi tarihçilerinden Makrizi (ö. 845/1441) onu
Memlük Devleti'nin ilk sultanı kabul ederken, 15 diğer
tarihçiler Şecerüddürr ile evlenmek suretiyle tahta otu­
ran el-Melikü'l-Muiz İzzeddin Aybek et-Türkrnani'yi
(648-655/1250-1257) ilk Memlük sultanı saymaktadır.
İdareyi eline alan Şecerüddürr, Bağdat'taki son Abbasi
halifesi Müsta'sım-Billah'ın (640-656/1242-1258) bir

27
kadını sultan seçmeleri sebebiyle Memlük ümerasına
(emirler) yolladığı aşağılayıcı mektup ve Şam bölge­
sindeki Eyyılbi meliklerinin Memlük Devleti'ne yöne­
lik faaliyetleri sebebiyle tahtı Aybek et-Türkmani'ye
terketmek zorunda kalmıştır (29 Rebiülahir 648/31
Temmuz 1250).16 Şam bölgesindeki Eyyılbi melikleri­
nin Memlük Devleti aleyhine gerçekleştirdikleri faali­
yetlerin yoğunlaşması üzerine bu hanedana mensup
çocuk yaştaki Muzafferüddin Musa, el-Melikü'l-Eşref
lakabıyla Aybek et-Türkmani'ye ortak olarak tahta çı­
karılmıştır (3 Cemaziyelevvel 648/3 Ağustos 1250).
Bir süre sonra Bahri Memlükleri'nin liderlerini orta­
dan kaldırarak içerideki konumunu güçlendiren ve
yaklaşan Moğol tehlikesini gerekçe gösteren Aybek
et-Türkmani, Muzafferüddin Mı1sa'yı devreden çıka­
rarak tek başına sultan olmuştur (27 Şaban 652/12
Ekim 1254).17 Böylece Türk Memlükler, fiilen hiçbir
etkinliği bulunmayan Mısır'daki Eyyılbi hanedanına
mensup son hükümdarı tahttan indirmek suretiyle
istiklallerini resmen ilan etmiştir.

28
Birinci Bölüm

TÜRK (BAHRİ) MEMLÜKLERİ DÖNEMİ


(648-784/1250-1382)
1. Kuruluş Dönemi

A. el-Melikü'l-Muiz İzzeddin Aybek et-Türkmani


(648-655/1250-1257)
Şecerüddürr ile evlenmek suretiyle tahta oturan ve
tarihçilerin çoğu tarafından Memlük Devleti'nin ilk
sultanı olarak kabul edilen Aybek, iç ve dış birçok so­
runla karşılaştı. Onun döneminde Suriye'ye hakim
olan EyyO.bi hanedanına mensup melikler, Mısır'da
istiklallerini ilan eden Memlükler'i tehdit etmeye baş­
lamıştı. EyyO.bi hanedanına mensup el-Melikü'l-Eşref
Muzafferüddin Musa'nın tahta çıkarılmasına rağmen
bu melikler büyük bir orduyla Mısır üzerine yürüdü,
ancakSultanAybek bu orduyu mağlup etti. İki tarafın
tekrar savaş hazırlığı yaptığı sırada Moğol tehlikesi or­
taya çıktı, bu gelişme üzerine Abbasi halifesinin araya
girmesiyle taraflar anlaşmaya vardı. Anlaşmaya göre
Ürdün nehri sınır kabul edilerek Kudüs ve sahil bölge­
si Memlükler'e bırakıldı (Safer 651/Nisan 1253).1 Bu
anlaşma, Suriye'deki EyyO.biler'in Memlük Devleti'ni
resmen tanıması bakımından da önem arzetmektedir.
1

Anlaşmanın ardından iç problemlere yönelme fırsa­


tı bulanAybek, kendisinin tahtta olmasından rahatsız

31
olan veiktidara ortakmış gibi hareket eden Bahri Mem­
lük grubunu, liderleri Aktay'ı ( ö. 652/1254) ortadan
kaldırtarak ve bir kısmını da cezalandırarak devreden
çıkardı (Şaban 652/Ekim1254). Bu grubu etkisiz hale
getirdikten sonra el-Melikü'l-Eşref Muzafferüddin
Mıisa'yı tahttan indirip tek başına sultan oldu, 2 daha
sonra da Sai d (Yukan Mısır) bölgesinde çıkan bedevi
Arap isyanlannı bastırdı. ArdındanSuriye'deki Eyyıibi
melikleriyle ikinci bir anlaşma imzalayarak iç istikran
sağladı. Ne var ki siyasi amaçlarla Musul Eyyıibi meli­
kinin kızıyla nişanlanması sonunu hazırladı ve hanımı
Şecerüddürr'ün tertiplediği bir suikast neticesinde öl­
dürüldü (24 Rebi ülevvel655/11Nisan1257 ).3

B. el-Melikü'l-Muzaffer Seyfeddin Kutuz


(657-658/1259-1260)
Aybek'in öldürülmesinden sonra onun yetiştirdiği
memlük grubu önceki hanımından olan oğlu, çok genç
yaştakiNıireddinAli'yi, el-Melikü'l-Mansıir (655-657/
1257 -1259 ) lakabıyla tahta çıkardı. Ancak iktidarfiilen
bu grubun ileri gelenlerinden Seyfeddin Kutuz'un elin­
deydi.4 Nureddin Ali'nin dönemi, babası zamanında
Suriye'ye kaçan Bahri Memlükleri'yle mücadeleyle geçti.
Moğollar'ın Bağdat'ı istila edip Abbasi Devleti'ni orta­
dan kaldırmalan ve ardından Suriye'ye yönelmeleri ise
hem bu mücadeleyi geçici olarak sona erdirdi hem de
saltanat değişikliğine sebep oldu. Kutuz, Mısır veİslim
dünyasının batısını tehdit eden böyle bir tehlike karşı­
sında güçlü bir kişinin tahtta olması gerektiği düşünce­
siyle, sultanlığa ehil olmadığı anlaşılan Nıireddin Ali'yi
devirerektahta çıktı (28 Zilkade657/16 Kasım 1259 ).5
Sıkıntılarla dolu bir dönemde tahta çıkan Ku­
tuz, Moğol tehlikesine karşı Bahri Memlükleri ve

32
Suriye'deki bazı Eyyö.bi melikleriyle birleşmek ve or­
duyu teçhiz etmek için çeşitli vergiler koymak gibi
siyasi ve mali önlemlere başvurdu. Moğol Hükümdarı
Hülagu'nun (1256 -1265 ) teslim olma teklifini redde­
den Kutuz, büyük bir orduyla Filistin'dekiNablus ve
Beysan şehirleri arasında bulunan Aynicalut'a geldi.
Burada yaşanan ve tarihin akışını değiştirecek ölçüde
önemli sonuçlara yol açan, Moğollar'ın tarihte kay­
bettikleri ilk meydan muharebesi olması bakımından
da önem taşıyan Aynicalut Savaşı'nda (25 Ramazan
658/3 Eylül 1260)6 büyük bir zafer elde etti. Bu dö­
nemi bizzat müşahede ettiği anlaşılan devlet adamı ve
tarihçi Baybars el-Mansuri 'nin ( ö. 725/1325 ) Moğol
istilası ve Aynicalu.t Savaşı'nın mahiyetiyle ilgili sözle­
ri burada zikredilmelidir. Tarihçi, Suriye bölgesindeki
anlı şanlı meliklerin Moğollar karşısında diz çöktük­
lerini, Türk Memlül<leri'nin milli ve dini duygularının
etkisiyle Moğollara karşı durduklarını, Allah'ın İslam
ve müslümanları muhafaza için Türkler'i görevlendir­
diğini ve onların da builk büyük imtihandan yüz akıyla
çıktıklarını ifade etmektedir.7
Sultan Kutuz, Bahri Memlül<leri'nin lideri Baybars
el-Bundukdari veTürk Memlül<lerin büyük kahraman­
lıklar gösterdikleriAynicalut Savaşı'nın önemli netice­
leri olmuştur. Bu savaştan sonra Moğollar'ın ilerleyişi
durdurulmuş, İslam dünyasının batısı büyük bir istila
ve yıkımdan kurtulmuş, Moğollar'ın yenilmez oldu­
ğu inancı sona ermiştir. Yeni kurulmuş olan Memlük
Devleti rüşdünü ispatlamış, Memlül<ler kendilerinden
farklı kökene sahip Mısır halkı ve müslümanlar nez­
dinde siyasi meşruiyetlerini kazanmış ve Suriye'nin
önemli bir kısmını da topraklarına katmıştır. Mem­
lük Devleti bölgede, Osmanlılar'ın yükselme devrine

33
kadarki dönemin en güçlü devleti haline gelmiştir. Ay­
rıca, önceleri Hıristiyanlığa yakınlık duyan Moğollar'ın
İslamiyet'e ilgi duymalarına ve bir süre sonra da bu
dine girmelerine vesile olmuştur.
Sultan Kutuz, Aynicalılt Savaşı'ndan sonra, dönüş
yolunda, başta Baybars el-Bundukdari olmak üzere
Bahri Memlükleri'nin liderleri tarafından düzenle­
nen bir suikast sonucu öldürüldü (15 Zilkade 658/22
Ekim 1260). Onun Baybars el-Bundukdari'nin Halep
naibliğine tayin talebini reddettiği için öldürüldüğü ri­
vayet edilmektedir. 8 Bir başka rivayete göre ise, daha
önce ifade edildiği gibi el-Melikü'l-Muiz Aybek, Bahri
Memlük grubunun lideri Aktay'ı bir suikastla öldürt­
müştü. Kutuz da Aktay'ı öldürenlerin başında geliyor­
du, dolayısıyla Kutuz, Aktay'ın intikamının alınması
amacıyla katledilmişti.9

il. Gelişme ve Teşkilatlanma Dönemi

A. el-Melikü'z-Zahir Baybars el- Bundukd.iri


(658-676/1260-1277)
Kutuz'un öldürülmesinden hemen sonra, Bahri
Memlük ümerasının talep ve desteğiyle Baybars el­
Bundukdari sultan ilan edildi. Memlükler'in gerçek
kurucusu ve en büyük sultanlarından biri kabul edilen
Baybars el-Bundukdari'nin tahta çıkmasıyla Memlük
Devleti'nin tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu.
Yeni sultan ilk iş olarak önemli vazifelere yakın
adamlarını tayin edip ümera ve halka karşı yumuşak
bir siyaset güttü, Kutuz tarafından konulan ağır ver­
gileri kaldırarak halkı memnun etmeye çalıştı. Abbasi
ailesinden birini o soydan geldiğini tescil ettirmek
suretiyle halife ilan ederek Abbasi hilafetini Mısır'da

34
yeniden tesis etti (659/1261).10 Böylece halle ve İslam
dünyası nezdinde Memlük hakimiyetinin dini meşrui­
yetini de sağlamış oldu.
Sultan Baybars'ın önünde ülke dahilinde ortaya çı­
kan bazı isyanlar ve Suriye'deki muhalif Eyyt1bi unsur­
larla hariçte Moğollar ve Haçlılar'ın devam eden teh­
ditleri gibi önemli sorunlar bulunuyordu. Bu isyanları
çeşitli şekillerde bastıran Baybars, Ürdün'deki tarihi şe­
hirlerden Kerek'teki Eyyt1biler'i de devreden çıkardı. 11
İçeride otoritesini kurmakla uğraşan Sultan Bay­
bars, bir yandan da Moğollar ve Haçlılar'a karşı faali­
yete girişti. Aynicalut Savaşı'ndaki mağlubiyetten çok
etkilenmiş olan Moğollar Memlükler için en yalcın ve
büyük tehlikeydi. Sultan Baybars komşu devletlerle
yaptığı iş birliğiyle Moğollar'ı yalnız bırakma siyaseti
gütmeye başladı. 12 Daha sonra gerek onların saldırıla­
rına karşı mukavemette gerekse kendisinin gerçekleş­
tirdiği seferlerde genelde başarılı olan Baybars, özel­
likle Elbistan'daki savaşta (Zilkade 675/Nisan 1277)
Moğollar'ı çok ağır bir hezimete uğrattı. 13 Moğollar'la
mücadelesine paralel olarak Suriye sahillerindeki Haçlı
devletçikleriyle de uğraşan Baybars, bölgedeki birçok
şehri ele geçirdiği gibi Antakya Haçlı Prensliği'ni de or­
tadan kaldırdı. 14
Bu büyük sultan, Moğollar'ı bozguna uğrattığı Ana­
dolu seferi dönüşünde rahatsızlanarak Dımaşk'ta ve­
fat etmiştir (28 Muharrem 676/1 Temmuz 1277). Ta­
rihçi ve katip İbn Abdüzzahir'in (ö. 692/1293) "Türk
Devleti'ni kuran sultan"15 olarak nitelendirdiği Baybars,
bütün bu siyasi ve askeri başarılarının ötesinde, silah
sanayisini geliştirmesi, berid (posta ve istihbarat) siste­
mini yerleştirmesi, dört mezhep için birer başkadı tayin
etmesi gibi Memlük Devleti'ni yeniden teşkilatlandırma

35
faaliyetleriyle de öne çıkmış bir hükümdardır. Ülkenin
her tarafında gerçekleştirdiği imar faaliyetleri kaynak­
larda ayrıntılı bir şekilde nakledilmektedir. 16

B. el-Melikü'l-Mansur Seyfeddin Kalavun


(678-689/ 1279-1290)
Baybars'ın vefatından sonra oğulları arasından önce
el-Melikü's-Said Berke (676-678/1277-1280) , daha
sonra da el-Melikü'l-Adil Bedreddin Sülemiş ( Sülamiş)
(678/1280) tahta çıktı. SultanBerke babasının ümerası
ile giriştiği mücadeleyi kaybetti ve tahttan indirilerek
Kerek'e sürüldü. Yerine getirilen küçük yaştaki Sülemiş
de 100 gün civarında hüküm sürdükten sonra idareyi
fiilen elinde tutan Atabek Seyfeddin Kalavun tarafın­
dan tahttan indirilerek ağabeyinin yanına gönderildi. 17
Sülemiş'in tahttan indirilmesinin ardından Kalavun,
el-Melikü'l-Mansur unvanıyla sultan ilan edildi (20 Re­
ceb 678/26 Kasım 1 279). Tahta çıktıktan sonra isyan
eden bazı nfilblerle uğraşmak zorunda kalan Kalavun,
bunların bir kısmıyla anlaşarak, bir kısmını da güç kul­
lanma yoluyla dize getirerek bu isyanları sona erdirdi. 18
Sultan Kalavun, Baybars'ın politikasına paralel
olarak hem diplomatik yollarla hem de silahlı bir şe­
kilde Moğollar ve Haçlılar'la mücadeleyi sürdürdü.
Moğollar'a karşı mücadelesinde önemli başarılar kaza­
nan Kalavun, özellikle Humus'ta meydana gelen savaş­
ta büyük bir galibiyet elde etti (14 Receb 680/29 Ekim
1281).19 Haçlılar'ın elinden birçok şehri alan Kalavun,
bazı Haçlı prensliklerini ortadan kaldırdı, bir kısmıyla
da uzun süreli anlaşmalar imzaladı. Haçlılar'ın elinde
kalan son önemli şehir Akka'yı fethetmek üzere sefere
çıkmasından kısa bir süre sonra da vefat etti (6 Zilkade
689/10 Kasım 1290).

36
Memlükler döneminin büyük sultanları arasın­
da yer alan Kalavun, Memlük Devleti'nin temellerini
güçlendirmiş, aradaki kısa bazı süreçler hariç Türk
Memlükleri döneminin sonuna kadar iktidarda kalan
bir hanedan kurmayı başarmıştır. Kal'atülcebel'deki
burçlara yerleştirilmeleri sebebiyle "Burci Memlük­
leri" olarak isimlendirilen 3700 civarında, çoğunluğu­
nu Çerkezler'in oluşturduğu bir memlük grubu teşkil
etmiş, 20 bunlar daha sonra hakimiyeti Türkler'den
alacak Çerkez Memlükleri'nin esasını oluşturmuştur.
Kalavun, devletin teşkilatlanması ve ülkenin iman için
de büyük gayret göstermiş, bir kadastro çalışması yap­
tırmış, birçok hayır eseri vücuda getirmiştir. 21

C. el-Melikü'l-Eşref Halil (689-693/1290-1293)


Kalavun'un vefatının ardından oğlu Selahaddin Halil,
el-Melikü'l-Eşref lakabıyla tahta çıktı (7 Zilkade
689/11 Kasım 1290). Özellikle Haçlılar'a karşı başarı­
sıyla tanınan Halil, babasının yarım kalan teşebbüsü­
nü tamamlayarak Akka'yı fethetti (1 7 Cemaziyelevvel
690/18 Mayıs 1291), daha sonra da Suriye sahillerin­
deki bütün Haçlı kalıntılarını ortadan kaldırdı. 22 Onun
Moğollar'a karşı büyük bir saldırı başlatıp Bağdat'ı
geri almak gibi önemli bir hedefi de vardı. Moğollar'ın
Rahbe'yi yağmalamaları üzerine çıktığı Suriye seferi
sırasında, onlarla iş birliği yapan Ermeniler'in bulun­
duğu Kal'atürrılm'u fethederek adını Kal'atülmüslimin
şeklinde değiştirdi (11 Receb 691/28 Haziran 1292).
Ancak Moğollar'a karşı yapmayı düşündüğü büyük se­
feri gerçekleştiremeden sık sık sorunlar yaşadığı ümera
tarafından düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü
(12 Muharrem 693/13 Aralık 1293). Cesur ve yiğit bir
hükümdar olarak tanınan Halil, dış politikada hem

37
siyasi ve ticari anlaşmalar yapmış hem de savaşlarda
başarılı olmuştur, ancak iç politikada görevlendirme­
lerdeki tercihleri ve uygun görülmeyen yaşayışı sebe­
biyle aynı başarıyı gösterememiştir.23
el-Melikü'l-Eşref Halil'in öldürülmesinin hemen ar­
dından onu öldürenlerin lideri konumundaki saltanat
naibi Bedreddin Baydara, el-Melikü'l-Kahir, bazı nakil­
lere göre de el-Melikü'l-Evhad lakabıyla sultan ilan edil­
di. Ancak bu grubun karşısında yer alan ümera ve el­
Melikü'l-Eşref Halil'in memlükleri, Baydara'yı öldürüp
Seyfeddin Kalavun'un küçük yaştaki oğlu Nasırüddin
Muhammed'i, el-Melikü'n-Nasır unvanıyla tahta çıkar­
dı ( 14 Muharrem 693/15 Aralık 1293).24

111. el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kalavun'un


Üçüncü Saltanatına Kadar Geçiş Dönemi

A. Muhammed b. Kalavun'un Birinci Saltanatı


( 693-694/1293- 1295)
Muhammed b. Kalavun, en uzun süre iktidarda kalan
Memlük sultanıdır. Yaşının küçüklüğü sebebiyle ilk
döneminde kendisini tahta çıkaranların başında bu­
lunan saltanat naibi Zeynüddin Ketboğa'nın baskısı
altında kaldı. Yaşanan hadiselerin zorlamasıyla zaten
fiilen saltanat süren Ketboğa, bu sırada çıkan bir isyanı
bastırdıktan sonra büyük emirlerle yaptığı bir toplantı­
da onların da onayını alarak el-Melikü'l-Adil lakabıyla
tahta çıktı ( 11 Muharrem 694/1 Aralık 1294).25

B. el-Melikü'l-Adil Zeynüddin Ketboğa


(694-696/1294-1296)
Yaklaşık iki yıl tahtta kalan Moğol asıllı Ketboğa, bu
süre zarfında çeşitli sıkıntılarla karşılaştı. Özellikle

38
Moğol İlhanlı Devleti'ndeki ( 1256-1353) iç çekişme­
ler sebebiyle ülkesine iltica eden bir kısmı gayrimüs­
lim ırkdaşını kayırması, kendisine yakın emirlere aşı­
rı düşkünlüğü ve Mısır'da baş gösteren büyük kıtlık
Ketboğa'nın tahtı kaybetmesinde etkili oldu. Sonun­
da en yakın dostlarından saltanat naibi Hüsameddin
Laçin'in başını çektiği bir grubun kendisine suikast ha­
zırladığı haberini alınca Dımaşk'a kaçan Ketboğa'nın
ardından, isyancı grubun lideri Hüsameddin Laçin, el­
Melikü'l-Mansı1r unvanıyla sultan ilan edildi ( 28 Mu­
harrem 696/26 Kasım 1296).2 6

C. el-Melikü'l-Mansur Hüsameddin Laçin


( 696-698/1296-1299)
Emirlere danışmadan bir iş yapmayacağı ve kendi
memlüklerinin ve adamlarının baskısı altına girme­
yeceği hususunda söz vererek biat alan Hüsameddin
Laçin, bu sözüne uymadığı gibi hem birçok emiri gö­
revden aldı hem de er-Ravku'l-Hüsami diye meşhur
kadastro çalışmasıyla ümeranın ikta gelirlerini azalttı.
Bu uygulamaları sebebiyle kendisine karşı oluşan mu­
halif ümera grubunun suikastına uğrayan Hüsameddin
Laçin, sonunda hem tahtını hem de hayatını kaybetti
( 11 Rebiülahir 698/16 Ocak 1299).2 7

D. Muhammed b. Kalavun'un İkinci Saltanatı


(698-708/1299-1309)
Hüsameddin Laçin'in öldürülmesinden sonra, Sey­
feddin Kalavun'un memlüklerinden olan emirlerin
müdahalesiyle o sırada Kerek'te bulunan Muham­
med b. Kalavun sultan ilan edildi ve daha önce oldu­
ğu gibi yine el-Melikü'n-Nasır unvanıyla tahta çıktı
( 14 Cemaziyelevvel 698/17 Şubat 1299). Böylece

39
Çerkezler'in (Burci Memlükleri) iktidarı ele geçirmesi
de önlenmiş oldu.
Çok genç ve tecrübesiz olması sebebiyle ikinci sal­
tanat döneminde de kendisini tahta çıkaran ümeradan
özellikleBaybars el-Çaşnigir ve Sellar'ın ( ö. 710/1310)
baskısı altında kalan Muhammed b. Kalavun döne­
mine özellikle İlhanlılar'la yapılan mücadeleler dam­
gasını vurmuştur. Hama-Humus arasındaki Hazindar
vadisinde meydana gelen ilk savaşta ( 28 Rebiülevvel
699/23 Aralık 1299) ağır bir mağlubiyet alınmış, Dı­
maşk ve civarındaki bazı şehirler Moğollar tarafından
istila edilerek buralara saf değiştiren bazı Memlük
emirleri İlhanlı naibi olarak tayin edilmişti. Ancak kısa
bir süre sonra tekrar sefere çıkan Memlük ordusu, Dı­
maşk'taki naibin itaatini arzetmesinin de yardımıyla
Suriye'de asayişi sağlamayı başardı.28 İki devlet ara­
sında bu dönemde meydana gelen ikinci savaş ise hem
kısa hem de uzun vadedeki sonuçları bakımından çok
önemlidir. Memlük Devleti'nin büyük zaferiyle netice­
lenen Şekhab Savaşı ( 2-4 Ramazan 702/20- 22 Nisan
1302), Suriye'deki Memlük hakimiyetini kesinleştirmiş
ve iki devlet arasında -düşmanlığı olmasa da- savaşları
sona erdirmiştir. 2 9
Sultan Muhammed b. Kalavun yaklaşık on sene sü­
ren ikinci saltanatının sonlarında, muhtemelen olgun­
laşmaya başlamasının da etkisiyle,Baybars ve Sellar'ın
baskısına karşı çıkmaya başlamış, ancak durumun de­
ğişmeyeceğini anlayınca hacca gideceği bahanesiyle
Kahire'den ayrılıp Kerek'e gelmişti. Ardından tahttan
ayrıldığını bildiren Kalavun, buraya yerleşti. Duru­
mu müzakere eden emirler, Baybars el-Çaşnigir'i el­
Melikü'l-Muzaffer lakabıyla sultan ilan etti ( 23 Şevval
708/5 Nisan 1 309).

40
E. el-Melikü'l-Muzaffer Baybars el-Çaşnigir
(708- 709/1309)
Türk Mernlükler dönemindeki ilk Çerkez (Burci) sultan
olan Baybars el-Çaşnigir, tahtı Çerkez ümeranın deste­
ğiyle ele geçirmişti.30 Baybars el-Çaşnigir'in yaklaşık
on bir ay süren hükümdarlığı, önceki sultan Muham­
med b. Kalavun'un saltanatı tekrar ele geçirmek için
harekete geçmesi ve Çerkezler dışındaki birçok emirin
Kalavun'u desteklemesi sebebiyle endişe ve sıkıntılar­
la geçti. Desteğini arttıran Muhammed b. Kalavun'un
hem Suriye bölgesindeki birçok naibi yanına çekmesi
hem de Dımaşk'a hakim olması üzerine Baybars el­
Çaşnigir, çevresindekilerin de tavsiyesiyle tahtı Mu­
hammed b. Kalavun'a bıraktı ( 16 Ramazan 709/17 Şu­
bat 1310), ancak çok geçmeden yeni sultan tarafından
hapsedilip daha sonra da öldürüldü.31

rv. Yükselme Dönemi: Muhammed b. Kalavun'un


Üçüncü Saltanatı (709-741/ı 309-1341)
Ramazan bayramında tahta oturan Muhammed b. Ka­
lavun, bu son döneminde daha farklı bir şahsiyete bü­
rünmüş ve otoritesini yerleştirmek için çok sert bir tu­
tum sergilemiştir. Üçüncü saltanatıyla birlikte kendisi
aleyhinde davranan veya kendisinin böyle zannettiği
kıdemli büyük emirleri acımasız bir şekilde devreden
çıkarıp bunların yerine kendi memlüklerini yerleştiren
Kalavun'un kendisine düşmanlık eden emirlerin kimi­
sini aç susuz bırakarak kimisini boğdurarak veya suya
attırarak öldürttüğü, bir kısmını sürgüne gönderdiği,
bir kısmını da yirmi yıl gibi uzun bir süre hapiste tuttu­
ğu ve cezalandırma şekillerinin herkesi büyük bir kor­
kuya sevkettiği arılatılmaktadır.32 Sultan Muhammed
b. Kalavun'un ümeraya karşı sergilediği bu olumsuz

41
tutumu sadece kendisine eziyet veya düşmanlık eden­
lerle sınırlı kalmamış, bunların dışında saltanatı süre­
since 200 civannda emiri de tutuklatmıştır.
İçeride otoritesini kabul ettiren Muhammed b. Ka­
lavun, dışanda da başanlı bir siyaset takip etti. İlk za­
manlarında Ermeniler'in elinden Malatya'yı aldı ( Mu­
harrem 715/Nisan 1315), daha sonra yine Ermeniler
üzerine birçok sefer gerçekleştirip bazı anlaşmalar
yaptı. 735 ( 1335) yılında düzenlenen seferde ise Halep
naibi kumandasında yola çıkardığı Memlük birlikleri
Misis, Adana, Tarsus ve Ayas şehirlerine girerek bu­
radan aldıkları birçok esir ve ganimetle Halep'e dön­
dü.33 Ebu Said Bahadır'ın ( 717-736/1317-1335) İran
Moğolları'nın sultanı olmasıyla İlhanlılar'la ilişkiler
düzeldi ve iki devlet arasında uzun süreli bir barış an­
laşması imzalandı.34 Diğer devletlerle de elçi teatileri
ve bazı anlaşmalar vasıtasıyla iyi ilişkiler kuran ve
Memlük Devleti'nin hakimiyetini daha da sağlamlaştı­
ran Muhammed b. Kalavun, 21 Zilhicce 741 ( 7 Haziran
1341) tarihinde vefat etti.
Arkasında güçlü ve mamur bir ülke bırakan Mu­
hammed b. Kalavun, teşkilatlanma faaliyetlerine önem
vermiş, saltanat nfilbliği ve vezirlik gibi bazı görevleri
ortadan kaldırmış, has nazırlığı gibi yeni birtakım va­
zifeler ihdas etmiştir.35 Ülkenin imarı için de büyük
gayret göstermiş, geride bir kısmı günümüze kadar gel­
miş olan cami, medrese, tekke, han, hamam ve saraylar
gibi pek çok eser bırakmıştır. Ziraata önem vermiş, su
kanallarını ıslah ettirmiş, arazi tahriri yaptırarak ge­
lirleri düzene koymuştur. Ayrıca haksız birçok vergiyi
ortadan kaldırarak halkın sevgisini kazanmıştır.36 Ve­
fatının ardından Türk Memlükleri döneminin sonuna
kadar tahta çıkan sultanlar onun soyundan gelmiştir.

42
V. İstikrarsızlık ve Duraklama Dönemi

A. el-Melikü'l-Mansılr Seyfeddin Ebu Bekir


(741-742/1341) ve el-Melikü'l-Eşref Alaeddin Küçük
(742/1341)
Muhammed b. Kalavun'un ardından Türk Memlük­
leri döneminin sonuna kadar geçen süreçte, genellikle
kudretli emirler yönetime hakim olmuş, Muhammed b.
Kalavun'un oğlu veya torunu olan sultanlar bu ümeranın
baskısı altında kalmıştır. Muhammed b. Kalavun'un kı­
demli emirleri sindirme ve yerine kendisine bağlı bir
ümera grubu oluşturma siyaseti, bu süreçte istenmeyen
bir sonuç vermiştir. Muhammed b. Kalavun'un neslin­
den gelen sultanlar yine onun yetiştirdiği ümeranın
elinde birer kukla haline gelmiş, ülke istikrarsızlığa sü­
rüklenmiştir.
Kalavun'un vefat ettiği gün, daha önce veliaht tayin
ettiği oğlu Seyfeddin Ebıl Bekir, söz konusu emirler ta­
rafından el-Melikü'l-Mansılr unvanıyla tahta çıkarıldı,
ancak genç yaştaki Seyfeddin Ebıl Bekir'in bir sultana
yakışmayacak hal ve hareketlerde bulunması ve bazı
kudretli emirlere cephe alması, kendisini hem tahtın­
dan hem de canından etti. İsyancı emirler Seyfeddin
Ebıl Bekir'i indirip çocuk yaştaki kardeşi Alaeddin
Küçük'ü, el-Melikü'l-Eşref unvanıyla tahta çıkardı ( 21
Safer 742/6 Ağustos 1341), sürgüne gönderilen Sey­
feddin Ebıl Bekir ise kısa bir süre sonra öldürüldü.37
Çocuk sultan Alaeddin Küçük'ün akıbeti de
pek farklı olmadı. O da büyük emirlerden eniştesi
Kavsıln'un ( ö. 742/1342) baskısı altında kukla bir sul­
tan olarak kaldı. Kavsıln'a muhalif ümeranın Suriye'de
başlattığı isyan, Mısır'daki emirler tarafından da des­
teklenince hem Kavsıln hem de sultan iktidardan

43
uzaklaştırıldı. İsyancılar Kavsfı.n'u tutukladılar, ardın­
dan 1 Şaban 742 ( 10 Ocak 1342) tarihinde de sultanı
tahttan indirdiler.38

B. el-Melikü'n-Nasır Şehabeddin Ahmed


(742-743/ı342)
Sultan Alaeddin Küçük'ü tahttan indiren isyan­
cı emirlerin onun Kerek'teki kardeşi Şehabeddin
Ahmed'i sultan ilan etmesi üzerine Ahmed, Kahire'ye
gelerek el-Melikü'n-Nasır lakabıyla tahta oturdu ( 10
Şevval 742/19 Mart 1342). Önceden beri ahlaki zaaf­
ları ve kötü yaşantısı sebebiyle pek hoş karşılanmayan
Ahmed, kendisini tahta çıkaran bazı emirleri tutuk­
latınca ciddi bir muhalefetle karşılaştı. Tahtta iki ayı
doldurmadan Kahire'den ayrıldı ve ülkeyi Kerek'ten
idare etmeye başladı. Bir sultana yakışmayan hal ve
hareketleri sebebiyle kendisine karşı tepkiler çoğaldı,
ardından Suriye ve Mısır'daki emirlerin ortak hareket
etmesi sonucu tahttan indirildi. Kardeşi İmadüddin
İsmail, el-Melikü's-Salih lakabıyla yeni sultan ilan
edildi ( 22 Muharrem 743/27 Haziran 1342).39 Bir­
kaç yıl sonra Şehabeddin Ahmed, sultanın emriyle
öldürüldü.

C. el-Melikü's-Salih İmadüddin İsmail


(743-746/ı342-1345)
Emirlerin darbesiyle tahta çıkan İsmail, yönetimi aynı
zamanda üvey babası olan bir Memlük emirine bırak­
tı. Saltanatı süresince kardeşleriyle uğraşan İsmail,
öldürttüğü kardeşi el-Melikü'n-Nasır Ahmed'in kesik
başını gördükten sonra büyük bir korkuya kapıldı ve
yakalandığı hastalığın ilerlemesi sebebiyle vefat etti ( 4
Rebiülahir 746/4 Ağustos 1345).40

44
D. el-Melikü'l-Kamil Seyfeddin Şaban 1
(746-747/1345- 1346)
Kardeşi İsmail'in vefat ettiği gün, büyük emirler ta­
rafından sultan ilan edildi. Saltanata ehil olmaması,
eğlenceye düşkünlüğü, müsrifliği, haksız vergi uy­
gulamaları ve şüphelendiği bazı emirleri haksız yere
tutuklatması gibi sebeplerle çıkan isyan neticesinde
tahttan indirilip öldürüldü ( 3 Cemaziyelahir 747/21
Eylül 1 346).41

E. el-Melikü'l-Muzaffer Zeynüddin Hacı 1


(747-748/1346-1347)
el-Melikü'l-Kamil Seyfeddin Şaban'ın tahttan indiril­
diği tarihte ( 1 Cemaziyelahir 74 7/ 19 Eylül 1346), kar­
deşi Zeynüddin Hacı, el-Melikü'l-Muzaffer unvanıyla
sultan ilan edildi. Sert bir mizaca sahip olan Hacı, bazı
emirleri zalimce öldürtmesi, bazılarını tehdit etmesi
ve makamıyla uygun düşmeyen yaşantısı gibi sebep­
lerle büyük emirler tarafından öldürüldü ( 12 Ramazan
748/16 Aralık 1347).42

F. el-Melikü'n-Nasır Nasırüddin Hasan


( birinci saltanatı: 748-752/1347-1351)
Kardeşine isyan edip tahttan indiren emirler, çocuk
yaştaki Hasan'ı, el-Melikü'n-Nasır lakabıyla tahta çı­
kardı ( 14 Ramazan 748/18 Aralık 1347). Bu dönemin
en önemli hadiselerinden biri de yaklaşık bir yıl sü­
ren ve Mısır'ı iktisadi anlamda çökerten büyük veba
salgınıydı ( 749/1348).43 İlk saltanatının son zaman­
larına kadar kudretli birkaç emirin baskısı altında
kalan Hasan, idareyi eline almaya çalıştıysa da bazı
emirleri tutuklatması sebebiyle çıkan çatışmada mu­
halif ümera tarafından tahttan indirilip tutuklandı

45
ve yerine kardeşi Selahaddin sultan ilan edildi ( 18
Cemaziyelevvel 752/13 Ağustos 1351).44

G. el-Melikü's-Salih Selahaddin (752-755/ı351-1354)


Tecrübesiz ve çok genç olan Sultan Selahaddin de diğer
kardeşleri gibi kudretli emirlerin baskısı altında kaldı.
Ümera arasındaki çekişmelerin damgasını vurduğu bu
dönemde birkaç isyan girişiminin ardından muhalif
ümera, sultanı baskısı altına alan emiri tutuklayıp sul­
tanı da tahttan indirdi ( 2 Şevval 755/20 Ekim 1 354).45

H. el-Melikü'n-Nasır Nasırüddin Hasan


( ikinci saltanatı: 755-762/ı354-1361)
Nasırüddin Hasan, kardeşini tahttan indiren Emir
Şeyhu ( ö. 758/1357) ve arkadaşları tarafından aynı
gün daha önceki unvanıyla tahta çıkarıldı. Önceleri bu
emirlerin baskısı altında olan Sultan Hasan, Şeyhu'nun
ölümüyle bağımsız hareket etmeye başladı ancak bu
durum fazla uzun sürmedi. Halka ağır vergiler yük­
leyip maaşlarını azalttığı ümera ile mücadele etmeye
başlaması üzerine, Türk Memlükleri döneminin en
kudretli emirlerinden Yelboğa el-Ömeri ( ö. 768/1366)
tarafından tahttan indirildi ve yerine Muhammed b.
Kalavun'un torunlarından Selahaddin Muhammed,
el-Melikü'l-Mansur unvanıyla sultan ilan edildi ( 9
Cemaziyelevvel 762/17 Mart 1361).46
Sultanın tahttan indirildikten sonraki akıbeti kesin
olarak bilinmemekle birlikte, öldürülmüş olması güç­
lü bir ihtimaldir. Sultan Hasan'ın bu son saltanatında
gerçekleşen en önemli hadise, Çukurova bölgesinin bir
kısmının resmen Memlük Devleti sınırlarına katılma­
sıdır. 761 ( 1360) senesinde, sultanın emri üzerine Ha­
lep naibi büyük bir orduyla Çukurova'ya girmiş, Adana,

46
Tarsus ve Misis şehirlerinin yanı sıra bazı kaleleri fet­
hetmiştir. Halep naibi sultanın iradesiyle Tarsus ve
Adana'ya birer vali tayin etmiş, yanlarına da bir milc­
tar asker bırakmıştır.47 Hasan'ın tahttan indirilmesiyle
Muhammed b. Kalavun'un oğulları dönemi sona ermiş,
bundan sonra torunlarının devri başlamıştır.

1. el-Meli.kü'l-Mansur Selahaddin Muhammed


(762-764/1361-1363)
Çocuk sayılabilecek bir yaşta tahta çıkarılan Selahaddin
Muhammed de amcalarının akıbetinden kurtulamadı.
Yelboğa'nın baskısı altında yaklaşık iki yıllık bir salta­
natın ardından, bu emirle arasının açılması sebebiyle
tahttan indirilerek hapsedildi ( 15 Şaban 764/30 Mayıs
1363).48

J. el-Meli.kü'l-Eşref Zeynüddin Şaban il


(764-778/ı363-1376)
Selahaddin Muhammed'in tahttan indirildiği gün sultan
ilan edilen çocuk yaştaki Zeynüddin Şaban, Yelboğa'nın
kendi memlükleri tarafından öldürülmesine kadar ( Re­
biülah.ir 768/Aralık 1366) onun baskısı altında kaldı, an­
cak bu tarihten sonra yönetime hakim olmaya başladı.
Yelboğa'nın idareye haklın olduğu süreçte meydana ge­
len en önemli olay ise, 767 ( 1365) senesinde Kıbns kralı­
nın teşvikiyle Haçlılar tarafından İskenderiye'nin tahrip
ve yağma edilip buradaki müslürnanların katledilmesi­
dir.49 776 ( 1375) senesinde Kilikya Ermeni Krallığı'nın
başşehri Sis ( Kozan) ve civarı fethedilerek kralın esir
alınması ve bu devletin yıkılması, Zeynüddin Şaban dö­
neminin önemli olayları arasında zooedilmelidir.
İktidarı eline almış bulunan Zeynüddin Şaban, yine
de emirlerin hışmından kurtulamadı. Hacca giderken

47
hem yanındaki Yelboğa'ya mensup memlüklerin hıya­
neti hem de geride bıraktığı bazı emirlerin kumpasıyla
tahttan indirilerek yerine küçük yaştaki oğlu Alaeddin
Ali, el-Melikü'l-MansO.r lakabıyla sultan ilan edil­
di ( 3 Zilkade 778/14 Mart 1376) . Zeynüddin Şaban,
Kahire'de gizlendiği bir evde yakalanarak öldürüldü.50

K. el-Melikü'l-Mansur Alaeddin Ali


(778-783/ 1376-1381)
İsyancı emirler tarafından tahta çıkarılan çocuk yaş­
taki Alaeddin Ali, ümeranın elinde bir kukla olmak­
tan öteye gidemedi. Daha sonra tahta çıkacak olan
Çerkezler'in lideri Berkuk'un atabek olarak tayinine
kadar bazı emirlerin baskısı altında kaldı. Bu sırada
Memlüklerini arttırarak güçlenen Berkuk ve yakın ar­
kadaşı Türk asıllı Berke ( ö. 782/1380) yönetime hakim
oldu veBerkuk atabek tayin edildi ( Zilhicce 779/Nisan
1378). Ancak bu iki emir arasında başlayan çekişme­
den Berke'nin mağlup ayrılması, Berkuk'un devlete
hakim olmasına ve Çerkez Memlükleri dönemine gi­
den yolun açılmasına sebep oldu ( Rebiülevvel 782/
Haziran 1380).5 1 Olaylarda hiçbir etkinliği olmayan
ve Berkuk'un baskısı altında bulunan Sultan Alaeddin
Ali ise saltanatının altıncı yılında vefat etti ( 23 Safer
783/19 Mayıs 1381).52

L. el-Melikü's-Sa.Iih Zeynüddin Hacı il


( birinci saltanatı: 783-784/1381-1382; ikinci saltanatı:
79 1-792/ 1389- 1390)
Kardeşinin vefatının ertesi günü tahta çıkarılan Zey­
nüddin Hacı, aralıklarla iki defa saltanat sürmüş ve
her iki döneminde de ismen sultan olmanın ötesi­
ne geçememiştir. Her iki dönemi de Türk ve Çerkez

48
emirlerin iktidar kavgalarıyla geçen Zeynüddin Hacı,
birinci döneminde yaklaşık bir yıl kadar tahtta kalmış,
1 9 Ramazan 784 ( 26 Kasım 1382) tarihinde Berkuk
tarafından tahttan indirilmişti. Ardından Berkuk tah­
ta oturmuş ve yaklaşık yedi sene sonra Türk emirlerin
isyanıyla tahttan indirilerek yerine yine Zeynüddin
Hacı, bu defa el-Melikü'l-Mansı1r lakabıyla sultan ilan
edilmişti ( 6 Cemaziyelahir 791/2 Haziran 1389) . Bu
ikinci saltanatında yaklaşık sekiz ay kadar tahtta kalan
Zeynüddin Hacı ve iktidardaki emirleri, Şakhab mev­
kiindeki savaştaBerkuk'a mağlup olmuş ve Zeynüddin
Hacı tahtı bırakmıştı ( 1 Safer 792/19 Ocak 1390).53
Zeynüddin Hacı'nın tahttan ayrılmasıylaBerkuk'un ilk
sultanlığında fiilen bitmiş olan Türk Memlükleri döne­
mi artık resmen sona ermiştir.

49
İkinci Bölüm

ÇERKEZ (BURCi) MEMLÜKLERİ DÖNEMİ


(784-923/1382-1517)
1. Çerkez Memlükleri'nin Teşekkülü
Memlük Devleti'ne genellikle Çerkez olarak isimlendi­
rilen Kafkasya kökenli Memlüklerin getirilmeye başla­
ması, yukarıda ifade edildiği üzere Seyfeddin Kalavun
döneminde gerçekleşmiş ve Kalavun'un istihdam ettiği
Çerkez Memlüklerin sayısı zamanla daha da artmıştır.
Siyasi hadiselerde öne çıkmaları ise el-Melikü'l-Eşref
Halil'i öldürerek ( 693/1293) kendisini sultan ilan etti­
ren Baydara'nın bertaraf edilmesine katılmalarıyla ol­
muştur. Zeynüddin Ketboğa'nın naibliği sırasında ve
Hüsameddin Laçin'in öldürülmesinden sonra idareye
hakim olmaya çalışsalar da liderlerinin öldürülmesi,
bir kısmının sürülmesi ve Türk Memlüklerin muhale­
feti sebebiyle bu amaçlarına ulaşamamışlar, ancak Mu­
hammed b. Kalavun'un ikinci saltanatı sırasında güçle­
nerek Baybars el-Çaşnigir'i tahta çıkarmaya muvaffak
olmuşlardır. Tahtını geri alan Muhammed b. Kalavun,
üçüncü saltanatı sırasında Çerkezler'in birçoğunu tu­
tuklamış, bir kısmının da iktalarını alarak etkirıli.kleri­
ni azaltmıştır.1
Muhammed b. Kalavun'dan sonra oğulları ve to­
runlarının saltanat sürdükleri yaklaşık kırk yıllık

53
dönemde Türk ümeranın nüfuz mücadelesine girişe­
rek devleti istikrarsızlığa sürüklemesi, Çerkezler'in
hakimiyetine giden sürecin başlangıcını oluşturur.
Nitekim Memlükler devrinin en meşhur tarihçisi
kabul edilen Makrizi, özellikle el-Melikü'l-MansO.r
Alaeddin Ali döneminde meydana gelen çekişme ve
isyan gibi olayların, Berkuk'un devleti ele geçirmesine
ve Çerkez hakimiyetine hizmet ettiğini açıkça ifade
eder.2
Muhammed b. Kalavun sonrasında Çerkez gru­
bunun güçlenmesi, el-Melikü'n-Nasır Hasan'ın ikinci
saltanatının sonlarına doğru idareye hakim olmaya
başlayan Yelboğa el-Ömeri dönemine dayanmaktadır.
O, ekseriyetini Çerkezler'in teşkil ettiği anlaşılan ve
aralarında Berkuk'un da bulunduğu güçlü bir memlük
grubu oluşturmuştur. Yelboğa'nın öldürülmesinin ar­
dından ona nispet edilen "Yelboğaviyye Memlükleri"
devlet içinde bir istikrarsızlık unsuru haline gelmiş­
tir. 769 ( 1367) senesinde el-Melikü'l-Eşref Zeynüd­
din Şaban'ı öldürmeye kalkıştıklarında bunların ileri
gelenlerinden 100 kadarı çeşitli şekillerde cezalandırı­
larak katledilmiş, aralarında Berkuk'un da bulunduğu
diğerleri ise çeşitli bölgelere sürülmüştür. Sultan Zey­
nüddin Şaban'ın daha sonra kendilerini affetmesiyle
Berkuk ve Yelboğa'nın diğer Çerkez ümerası yeniden
Kahire'ye dönme imkanı bulmuştu.3 Bundan sonraki
süreçte askeri rütbelerde hızla ilerleyenBerkuk, yakın
arkadaşı ve Türk Memlükleri'nin lideri Berke'yi devre­
den çıkararak kendisini saltanata götüren yolu açmış
oldu. Berkuk'un tahta çıkmasıyla Memlük Devleti tari­
hinde Türk Memlükleri dönemi sona ermiş, genellikle
Çerkez asıllı sultanların saltanat sürdüğü yeni bir dö­
nem başlamıştır.4

54
il. Kuruluş Dönemi

A. el-Melikü'z-Zahir Berkuk ( birinci saltanatı: 784-


791/1382-1389; ikinci saltanatı: 792-801/1390-1399)
19 Ramazan 784 ( 26 Kasım 1382) tarihinde Sultan
Zeynüddin Hacı'yı indirerek el-Melikü'z-Zahir lakabıy­
la tahta çıkan Berkuk, bu ilk saltanatı sırasında Türk
ümera ve aralannda Mısır Abbasi halifesinin de bulun­
duğu müttefiklerinin tertip ve isyanlarıyla uğraşmak
zorunda kaldı. Ümera ve halifenin rol aldığı suikast
tertibini kolayca bastırmaya muvaffak olan Berkuk,
ikinci büyük isyan girişimi karşısında, Kahire'deki bir­
çok emirin de asilere katılması sebebiyle aciz kaldı ve
tahtı bırakarak gizlenmeye mecbur oldu. Yerine tek­
rar Zeynüddin Hacı sultan ilan edildi ( 6 Cemaziyelahir
791/2 Haziran 1389). Kısa bir süre sonra yakalanan
Berkuk, affedilerek Kerek'e sürgüne gönderildi.5
Berkuk'un ilk saltanatı sırasında meydana gelen önem­
li olaylar arasında 789 ( 1387) senesinde baş gösteren
Timur'un ( 771-807/1370-1405) Memlük topraklarını
istila tehdidi zikredilmelidir. Timur'un başka hedeflere
yönelmesiyle iki taraf savaşın eşiğinden dönmüştür. 6
Kerek'te boş durmayan Berkuk, Suriye'de gerek­
li desteği sağladıktan sonra Dımaşk üzerine yürüdü.
Şehri kurtarmaya gelen Sultan Zeynüddin Hacı ile ha­
life ve beraberindekileri mağlup edip sultan ve halifeyi
esir aldı. Ardından sultanın tahttan feragat etmesi üze­
rine, ümera ve halifenin biatıyla hükümdar ilan edil­
di. Kahire'ye ulaştığında ikinci defa biat aldı ( 14 Safer
792/1 Şubat 1390). 7 İkinci saltanatında bazı emirleri
devreden çıkararak içeride otoritesini sağlamlaştıran
Berkuk, bir defa daha Timur tehlikesiyle karşı karşı­
ya kaldı. Bu dönemde çeşitli diplomatik teşebbüslerde

55
bulunup askeri faaliyetlere girişen Berkuk, Timur'un
başka hedeflere yönelmesi üzerine rahatladı. Bundan
sonra da bu ilci sultan arasında bir savaş gerçekleşmedi.
Çerkez Memlüklerin sayılannın artmasını ve idare­
ye hakim olmasını sağlayan, onlann bu dönemdeki ilk
sultanı olan Berkuk, oğullarını peşpeşe veliaht tayin
ettikten sonra 1 5 Şevval 801 ( 20 Haziran 1 399) tari­
hinde vefat etti. 8

8. el-Melikü'n-Nasır Ferec (801-815/ı399-1412)


Babasının vefatından sonra birinci veliaht olan kü­
çük yaştaki Ferec, sultan ilan edildi. Henüz rüşdüne
ermediğinden atabek olan emirin baskısı altında ka­
lan Ferec'in tahta çıkmasından kısa bir süre sonra da
emirler arasında çekişmeler başladı. Bu iç çekişmeler
sırasında Osmanlılar Elbistan ve Malatya gibi bazı
şehirleri ele geçirmişti ( Zilhicce 801-Muharrem 802/
Ağustos-Eylül 1399). 9 Akabinde Timur Malatya, An­
tep ve Halep'i istila etti, daha sonra da Dımaşk üze­
rine yürüdü ( 803/1400). Ferec, Timur'la savaşmak
üzere buraya geldiyse de çatışmalar sürerken muhalif
bazı emirlerin Mısır'a dönerek yeni bir sultan seçme­
ye kalkışmalan üzerine Dımaşk'tan ayrılmak zorunda
kaldı. Bu gelişme sonrasında Timur şehri istila etti.
Kahire'de duruma hakim olan Ferec, Timur'a karşı
tekrar sefer hazırlıklarına başladığı sırada, istediğini
almış olan Timur, Dımaşk'tan ayrıldı ( 803/1401). Bun­
dan sonra devlet içindeki iç çekişmeler daha da arttı.
Muhaliflerin suikastından çekinen Ferec tahtı bıraka­
rak gizlenmek zorunda kaldı ( 25 Rebiülevvel 808/20
Eylül 1405). Ferec'in tahtı bırakmasından sonra yerine
kardeşi Abdülaziz, el-Meli.kü'l-MansO.r lakabıyla sultan
ilan edildi. Yeni sultandan da memnun olmayan ümera,

56
4 Cemaziyelahir 808'de ( 27 Kasım 1405) Ferec'i tekrar
tahta çıkardı. Ancak kısa bir süre sonra iç çekişmeler
yeniden başladı, Suriye'de isyanlar çıktı, hatta burada
kendisini sultan ilan eden emirler dahi oldu. Bunlara
karşı defalarca sefere çıkan sultan, isyanlan bastırma­
ya muvaffak olduysa da çekişmeler devam etti. Niha­
yet son Suriye seferinde isyancılara mağlup olan Ferec,
Dımaşk Kalesi'nde muhasara altına alındı. Ümera da
bu sırada onu tahttan indirerek Halife Müstain-Billah'ı
sultan ilan etti ( 25 Muharrem 815/7 Mayıs 1412). Tes­
lim olmak zorunda kalan Ferec, kısa süre sonra da öl­
dürüldü ( 16 Safer/28 Mayıs).1 0
Halife Müstain-Billah'ın sultan ilan edilmesi ise,
isyancı iki emirin iktidarı birbirlerine bırakmamak
için uzlaştıkları bir ara çözümdü. Nitekim altı ay
sonra şartların uygun olduğunu gören söz konusu
emirlerden Şeyh el-Mahmıldi, baskısı altında tuttuğu
halifeyi indirerek el-Melikü'l-Müeyyed lakabıyla tahta
çıktı ( 1 Şaban 815/6 Kasım 1412).11

C. el-Melikü'l-Müeyyed Şeyh el-Mahmudi


(815-824/1412-1421)
Şeyh el-Mahmüdi, tahta çıktıktan sonra içeride otorite­
sini tesis etmekle işe başladı. Önce Mısır'daki bazı ayak­
lanmalan bastırmakla uğraştı. Ardından önceki sultan
ve dönemin halifesi Müstain-Billah'a görevden el çektir­
di, sonra da Suriye seferine çıkarak en büyük rakibi olan
Dımaşk naibini devreden çıkardı ( Cemaziyelevvel 817/
Temmuz 1414). Dımaşk'a nfilb olarak atadığı emirin is­
yan etmesi üzerine bir defa daha Suriye'ye sefer düzen­
ledi ve isyana katılan emirleri ortadan kaldırdı ( Şaban
818/Ekim 1415).12 Böylece Mısır'dan sonra Suriye'de
de istikran sağlamış oldu.

57
Dışarıda ise Türkmen beyliklerini kontrol altında
tutmaya çalıştı, Osmanlılar'la ittifak kurmasından
çekindiği Dulkadıroğulları'ndan ( 133 7-1522) Antep
ve Darende'yi geri aldı. Düşmanlık yapan Karamano­
ğulları ( 1256-1474) ve onların himayesine giren Ra­
mazanoğulları ( 1352-1608) üzerine ordular göndere­
rek Adana, Tarsus, Kayseri ve Niğde'yi bunlardan aldı.
Osmanlılar'la dostane ilişkiler kuran Sultan Şeyh el­
Mahmudi, Kıbrıs kralı ile de korsanlara mani olması
hususunda bir anlaşma imzaladı ( 1 Ramazan 817/14
Kasım 1414) .13
Memlük Devleti'nin büyük sultanları arasında sayı­
lan Şeyh el-Mahmudi, uzun bir rahatsızlığın ardından
8 Muharrem 824 ( 13 Ocak 1421) tarihinde vefat etti.
Şeyh el-Mahmudi, zamanındaki büyük ekonomik sı­
kıntılara rağmen bir kısmı günümüzde de ayakta olan
birçok hayır eseri yaptırmıştır.14
Şeyh el-Mahmudi'nin vefatının hemen ardından
daha önce veliaht tayin ettiği, bebeklik çağındaki oğlu
Ahmed, el-Melikü'l-Muzaffer lakabıyla tahta çıkarıldı.
Tabiatıyla devletin idaresi vasisi olan Emir Tatar'ın
elindeydi. Ancak Tatar, bir süre sonra Ahmed'i taht­
tan indirerek el-Melikü'z-Zahir unvanıyla kendisini
sultan ilan ettirdi ( 29 Şaban 824/29 Ağustos 1421).
Ne var ki üç ay sonra vefat eden ( 4 Zilhicce/30 Kasım)
Tatar'ın saltanatı çok kısa sürdü. Tatar'ın vefatının
ardından çocuk yaştaki oğlu Muhammed, el-Melikü's­
Salih lakabıyla sultan ilan edildi. Yönetime hakim olan
emirlerdenBarsbay, kısa bir süre sonra şartların uygun
olduğunu görünce Muhammed'i tahttan indirerek el­
Melikü'l-Eşref unvanıyla yeni sultan oldu ( 8 Rebiülahir
825/1 Nisan 1422).15

58
III. İstikrar Dönemi

A. el-Melikü'l-Eşref Barsbay (825-841/ı422-1438)


Barsbay tahta oturduktan sonra içerideki isyanları
şiddetle bastırarak sükunet ve istikrarı temin etti.
Bu arada Fatımiler'den itibaren uygulanan, sulta­
nın huzurunda yer öpme adetini kaldırdı ve gayri­
müslimlerin devlet dairelerinde çalıştırılmalarını
yasakladı.16 İçeride belli bir düzen kurduktan sonra
dış problemlerle ilgilenmeye başlayan Barsbay, dev­
leti için büyük sıkıntı oluşturan korsanları bertaraf
etmeye ve bunların üs olarak kullandıkları Kıbrıs'ı
almaya karar verdi. Böylece içerdeki çekişmelere de
fırsat vermemiş olacaktı. 827 ( 1424) , 828 ( 1425) ve
829 ( 1426) yıllarında peşpeşe üç sefer düzenleyerek
Kıbrıs'ı fetheden Barsbay, buranın kralını da esir
aldı.17 Dulkadıroğulları'nı tekrar Memlük Devleti'ne
tabi kılmaya muvaffak olan Sultan Barsbay, aynı za­
manda Akkoyunlular'a karşı da başarılar elde etti.
On altı sene civarında saltanat süren Barsbay, 13 Zil­
hicce 841 ( 7 Haziran 1438) tarihinde vefat etti. Vefa­
tından sonra yerine, daha önce veliaht tayin ettiği ve
biat aldığı çok genç yaştaki oğlu Yusuf, el-Melikü'l­
Aziz unvanıyla tahta çıkarıldı.18
Bazı tarihçiler tarafından Çerkez Memlükleri'nin
Berkuk'tan sonra en büyük sultanı sayılan19 ve Türk
tarihçi Ayni'ye (ö. 855/1451) Türkçe'ye çevirttiği tarih
eserlerini okutarak kendisini geliştiren Barsbay, içe­
ride sükun ve isti.kran temin etmiş olmasına rağmen,
iktisadi anlamda ülkeyi harap etmek, haksız müsade­
reler yapmak ve bazı gelirleri tekelini almak suretiyle
aşırı mal biriktirmekle de itham edilmiştir. 20

59
B. el-Melikü'z-Zahir Çakmak (842-857/ı438-1453)
Barsbay'dan sonra tahta çıkan genç oğlu el-Melikü'l­
Aziz Yusuf, sadece ismen sultandı. Yaklaşık üç ay süren
saltanatı sırasında yönetim fiilen Atabek Çakmak'ın
elindeydi. Daha sonra bu hakimiyetini resmileştirmek
isteyen Çakmak, Yusuf'u indirerek el-Melikü'z-Zahir
lakabıyla tahta oturdu (19 Rebiülevvel 842/9 Eylül
1438) . İlk zamanlarda Mısır'daki bazı memlük grup­
ları ile Suriye bölgesindeki bir kısım naiblerin isyan­
larıyla uğraşan Çakmak, bunları kolayca bastırmayı
bildi. 2 1 Komşu devletlerle iyi münasebetler kurdu.
Barsbay zamanında sorun oluşturan ve Kıbrıs'a sefer­
ler düzenlenmesine sebep olan Akdeniz'deki korsan­
larla mücadeleye devam etti. Bu amaçla Rodos'a 844
(1440), 847 (1443) ve 848 (1444) yıllarında seferler
düzenledi. Bu seferlerden tam anlamıyla bir netice alı­
namadıysa da son seferin ardından buradakilerle bir
anlaşma imzalandı. 22
Tarihçilerin iyi ve dindar bir sultan olarak nitelen­
dirdiği Çakmak, ülkede istikrar ve sükuneti sağlamış­
tı. Uzun süren hastalığı sırasında tahtı el-Melikü'l­
Mansur lakabı verilen oğlu Osman'a bıraktı (21 Mu­
harrem 857/1 Şubat 1453), kısa bir süre sonra da vefat
etti (3 Safer/13 Şubat) . 23

C. el-Melikü'l-Eşref İnal (Aynal)


(857-865/ı453-1461)
Saltanatı çok kısa süren el-Melikü'l-Mansur Osman,
memlüklerin çıkardığı isyan neticesinde tahttan in­
dirilerek yerine Atabek İnal sultan ilan edilmişti (8
Rebiülevvel 857 /19 Mart 1453). Kaynaklarda tecrü­
beli, kan dökmekten sakınan ve devlet yönetiminde
mahir bir kimse olarak tanıtılan Sultan İnal dönemine

60
kendi memlüklerinin sık sık çıkardıkları isyanlar
damgasını vurmuştur. 2 4 Dönemin tarihçileri onun
dış siyasette önceleri Osmanlılar'la iyi münasebetler
kurduğunu, ancak Hicaz su yollan meselesi sebebiyle
ilişkilerin bozulduğunu aktarmaktadır. 2 5 Bu dönemde
Anadolu'daki Türkmen beylikleri ile genelde iyi ilişkiler
sürdürülürken, Karamanoğullan ile sorunlar yaşanmış,
ancak onların da itaatlerini bildirmeleri üzerine iliş­
kiler düzelmiştir. Yine bu dönemde Memlükler'e tabi
olan Kıbrıs'ın yönetimiyle ilgili birtakım faaliyetler ve
seferler gerçekleştirildiği de anlaşılmaktadır. 2 6
Yaşı ilerlemiş olan Sultan İnal, 14 Cemaziyelevvel
865 (25 Şubat 1461) tarihinde ölüm döşeğinde iken
saltanatı el-Melikü'l-Müeyyed unvanı verilen oğlu
Ahmed'e bıraktı ve bir gün sonra da vefat etti. 2 7

D. el-Melikü'z-Zahir Hoşkadem (865-872/ı461-1467)


el-Melikü'l-Müeyyed Ahmed yaklaşık dört ay koru­
yabildiği saltanatını memlüklerin isyanı neticesinde
el-Melikü'z-Zahir lakabı verilen Atabek Hoşkadem'e
teslim etmek zorunda kaldı. Arnavut asıllı olan Sultan
Hoşkadem, saltanatının ille zamanlarında en büyük ra­
kibi olan Dımaşk naibi ile kendisinin tahta çıkmasında
önemli rolü bulunan Barsbay'a bağlı Eşrefiyye Mem­
lükleri'ni ve müttefiklerini kolayca etkisiz hale getirdi.
Dışarıda ise öncelikle Memlükler'e tabi olan Kıbrıs'a
birkaç askeri birlik gönderdi. 28 Yine bu dönemde, 868
(1464) yılında gelen elçinin cari usule aykırı tavırları,
Dulkadıroğullan'na bey tayini ve Karamanoğullan me­
selesi yüzünden Osmanlılar'la ilişkiler gerginleşti. 2 9
Saltanat dönemi nispeten sükunet ve istikrar devresi
kabul edilen Hoşkadem, 10 Rebiülevvel 872 (9 Ekim
1467) tarihinde vefat etti.30

61
Sultan Hoşkadem'in vefatından sonra istikrarsız bir
döneme giren ülkede peşpeşe sultanlar tahta çıkmaya
başlamıştı. Dört ay içerisinde Hayırbek (ö. 879/1474)
istisna edilecek olursa tahta çıkan sultan sayısı üçü
buldu. Bu sultanların ilki Hoşkadem'in vefat ettiği
gün el-Melikü'z-Zahir lakabıyla tahta çıkan Yelbay'dır.
Yaklaşık iki ay sonra tahttan indirilen Yelbay'ın ardın­
dan aynı lakapla Temürboğa (Timurboğa/Demirbo­
ğa) sultan ilan edildi (7 Cemaziyelevvel/4 Aralık). Az
sayıda taraftarı olan Temürboğa, kudretli emirlerden
Hayırbek tarafından receb (ocak) ayı başlarında çıka­
rılan isyan yüzünden zor durumda kaldı. Ancak sa­
dece bir gece saraya hakim olabilen Hayırbek, Atabek
Kayıtbay'ın müdahalesiyle devreden çıkarıldı. Kayıtbay,
emirlerin ısrarıyla Temürboğa'dan tahtı teslim aldı ve
el-Melikü'l-Eşref lakabıyla sultan ilan edildi (6 Receb
872/31 Ocak 1468).31

E. el-Melikü'l-Eşref Kayıtbay (872-901/ı468-1496)


Kayıtbay, otuz sene civarındaki saltanatıyla Çerkez
Memlükleri döneminin en uzun süre tahtta kalan sul­
tanıdır. Onun döneminde Memlükler'i en çok dış siya­
setle ilgili sorunlar uğraştırdı. Bu sorunların başında
da Hoşkadem zamanında Osmanlılar'la yaşanmaya
başlanan gerginlik geliyordu. Daha önce de ifade edil­
diği gibi, Dulkadıroğullan'na bey tayini ile başlayan bu
gerginlik Karamanoğulları Beyliği üzerinde hakimiyet
mücadelesiyle iyice artmış, Kayıtbay zamanında da
fiili mücadeleye dönüşmüştü. Daha birçok sebepten
bahsetmek mümkünse de, bu iki devleti savaşa gö­
türen esas faktör olarak Kayıtbay'ın kendisine sığı­
nan Osmanlı Şehzadesi Cem Sultan'ı kabul etmesi ve
ona yardımcı olması gösterilmektedir.3 2 Sonuçta, 890

62
(1485) senesinde Osmanlılar, Memlük Devleti'nin
hakimiyetindeki Gülek, Tarsus ve Adana'yı işgal etmiş,
ancak ertesi yıl Memlükler, bu şehirleri OsmanWar'ın
elinden geri almaya muvaffak olmuştu.33 Daha son­
ra iki devlet arasında Çukurova'da hakimiyet kurma
amaçlı savaşlann sürdüğü ve buradaki bazı şehirlerin
Osmanlılar'la Memlükler arasında el değiştirdiği anla­
şılmaktadır. Nihayet 896 (1491) senesinde, iki devlet
arasındaki elçi teatileri neticesinde bir barış anlaşması
imzalanmıştır. 34
Dış ilişkilerde yaşanan bir başka sorun da,
Osmanlılar'la münasebetlerin bozulma sebepleri ara­
sında bulunan Dulkaclıroğulları'na bey tayini mesele­
siydi. Bu meselede ilk safha, Memlükler'e isyan eden
Dulkaclıroğlu Şahsuvar Bey' in uzun süren bir mücadele
sonucunda yakalanarak Kahire'de idam edilmesi ve ye­
rine kardeşi Şahbudak'ın tayin edilmesiyle neticelen­
di. 35 Daha sonraki aşamada ise, Osmanlılar'ın mesele­
ye tekrar müdahil olmasıyla, Dulkadıroğulları Beyliği
sorun olmayı sürdürdü. Bazan OsmanWar'la hazan da
Memlükler'le anlaşma yolunu tercih eden Dulkadıro­
ğulları, özellikle Memlük-Osmanlı barışından sonra
iki tarafla da dostane ilişkileri sürdürmeye çalışarak
beyliklerinin devamını sağladılar.
Kayıtbay döneminde Akkoyunlular'la da (1340-
15 14) ciddi sorunlar yaşayan Memlükler, Ramazan 885
(Kasım 1480) tarihinde Urfa civannda Akkoyunlular'a
karşı büyüle bir yenilgiye uğramıştı. Sultan Kayıtbay bu
yenilginin intikamını almak istemişse de devam eden
Osmanlı tehdidi sebebiyle yeni bir cephe açmamak için
barış yapma yolunu tercih etmişti.36
Kayıtbay uzun saltanatı süresince ülkeyi maha­
retle yönetmiş, düzenlediği seferler ve kazandığı

63
savaşlarla devletin itibarını yükseltmiş, ayrıca birçok
büyük mimari eser vücuda getirmişti. Ancak gerek bu
seferler gerekse yaptırdığı mimari eserler için büyük
harcamalar yapan ve bunun için ağır vergiler koyan
Kayıtbay, bu uğurda pek çok müsadere gerçekleştir­
mişti. Memlük tarihçileri tarafından Çerkez Mem­
lükleri'nin en büyük ve kudretli sultanları arasında
sayılan Kayıtbay,37 27 Zilkade 901 (7 Ağustos 1496)
tarihinde vefat etti. Ölümünden bir gün önce topla­
nan ümera, halife ve kadıları çağırarak onun yerine
oğlu Nasırüddin Muhammed'in (el-Melikü'n-Nasır)
sultan ilan edilmesini sağladı. 38

iV. İstikrarsızlık Dönemi


Kayıtbay'ın vefatından sonra Kansu Gavri'nin tahta çı­
kışına (906/1501) kadar geçen yaklaşık beş senelik sü­
reçte ülkede istikrarsızlık hakim oldu. Daha Kayıtbay'ın
son zamanlarında ümera arasında başlayan çekişmeler
bu süreçte iyice arttı. Peşpeşe pek çok sultan tahta çık­
tı, ancak bunların hemen hepsi öldürüldü.
Kayıtbay'ın oğlu el-Melikü'n-Nasır Nasırüddin
Muhammed'in iki yılı aşan saltanatı bu mücadeleler­
le geçti. Atabek Kansu Hamsemie, 28 Cemaziyelevvel
902 (1 Şubat 1497) tarihinde Sultan Muhammed'i az­
lettirerek el-Melikü'l-Eşref lakabıyla tahta oturdu. An­
cak Muhammed'i ele geçiremediği gibi saraya hakim de
olamadı. Diğer emirlerin müdahalesiyle çıkan çatışma
neticesinde tahttan indirildi (1 Cemaziyel.ihir/4 Şubat).
Yaralanan Kansu Hamsemie daha sonra çıkan bir ça­
tışmada feci şekilde öldürüldü. Ardından el-Melikü'n­
Nasır Muhammed yeniden sultan ilan edildi. 39
Dönemi isyan ve çatışmalarla geçen Sultan Mu­
hammed, kötü yönetimi ve ettiği zulümler yüzünden

64
memlükleri tarafından feci şekilde öldürüldü (15
Rebiülevvel 904/31 Ekim 1498). Yerine dayısı Kansu
el-Eşrefi, el-Melikü'z-Zahir lakabıyla tahta çıkarıldı
(17 Rebiülevvel/2 Kasım). Güçlü emirlerin gölgesinde
iki seneye yakın tahtta oturan Kansu el-Eşrefi, çıkan
bir isyan neticesinde tahtı bırakıp kaçtı (29 Zilkade
905/26 Haziran 1500). İsyan çıkaran ümera uzun
tartışmalardan sonra Atabek Canbolat min Yeşbek
el-Eşrefi'yi, el-Melikü'l-Eşref lakabıyla sultan ilan etti
(2 Zilhicce/29 Haziran) . Zalimliğiyle tanınan Canbo­
lat, yaklaşık altı ay süren saltanatı sırasında, Dımaşk'a
giderek isyan eden Tomanbay'ın gölgesinde kaldı. To­
manbay, fiilen idare ettiği devleti, Dımaşk'ta kendisi­
ni el-Melikü'l-Adil unvanıyla sultan ilan ettirerek (19
Cemaziyelahir 906/10 Ocak 1501) başlattığı isyan ne­
ticesinde resmen ele geçirdi. Mısır'a gelerek Canbolat'ı
yendi ve usulen saltanatını onaylattırdı (18 Receb/7
Şubat). İskenderiye'ye sürülen Canbolat, birkaç ay
sonra burada boğularak öldürüldü. Karışıklıklarla ge­
çen yaklaşık üç aylık saltanatının sonunda ümeranın
büyük kısmının çıkardığı bir isyanla tahttan indirilen
Tomanbay (30 Ramazan/19 Nisan), kaçarak gizlendiy­
se de daha sonra yakalanıp öldürüldü.40

V. Gerileme ve Yıkılış Dönemi

A. el-Meli.kü'l-Eşref Kansu Gavri (906-922/1501-1516)


Tomanbay'ın tahttan indirilmesinden sonra topla­
nan isyancı emirler, saltanatın kime teslim edileceği
konusunda müzakereye başladılar. Müzakereler neti­
cesinde bu sırada altmış yaşını aşmış bulunan Kansu
Gavri'nin sultan ilan edilmesine karar verildi ancak
bu karara şiddetle karşı çıkan, hatta ağlayarak affını

65
isteyen Kansu Gavri, büyük gayretler sonucunda ikna
edilerek el-Melikü'l-Eşref lakabıyla tahta çıkarıldı (1
Şevval 906/20 Nisan 1501). Tahta çıkmadan önce de,
işler umdukları gibi gitmez de hal'edilmesi gerekirse
kendisini öldürmemeleri hususunda ümeradan söz
aldı. Esasen istişare meclisindeki emirler onu hem
yaşlı ve güç bakımından kendilerinden zayıf gördük­
leri için hem de istedikleri zaman devreden çıkarabi­
lecekleri düşüncesiyle seçmişti, ancak zaman bunun
böyle olmadığını gösterdi. Tahta çıktıktan sonra kendi
adamlarını önemli görevlere tayin eden Kansu Gavri,
önceki sultan Tomanbay'ı da öldürtmek suretiyle içe­
ride asayişi sağladı. İsyan ederek kendisini tahttan
indirmek isteyen Trablus ve Halep naibleriyle onlarla
birlikte hareket eden Mısır'daki güçlü emirleri de dev­
reden çıkarmayı başardı. Kendi memlüklerinin sayısını
arttıran Kayıtbay, bunlar arasından 400 tanesini ayır­
dı. Özel kıyafetler ve binekler tahsis ettirdiği bu hu­
susi bölük, "Memalikü'l-Eşrefiyye el-Gavriyye" adıyla
anılmaya başladı.41 Sultan Kansu Gavri'nin ülkede
hakimiyetini tam anlamıyla yerleştirdiğini nakleden
Memlük tarihçileri, onun ümera ve askerler üzerinde
de katı bir otorite kurduğunu vurgularlar.42
İçeride sükunet sağlanmış olmakla birlikte, dış ilişki­
lerde öne çıkan iki önemli sorun vardı: Bunların başın­
da Portekiz ve İspanya'nın özellikle de Portekizllier'in
Kızıldeniz, Basra ve Hint denizinde Memlük Devleti
aleyhine yürüttükleri faaliyetler geliyordu. Bunlar hem
ticari açıdan hem Haremeyn'in (Mekke ve Medine) teh­
like altına girmesi sebebiyle dini hassasiyetler bakımın­
dan Memlükler'i harekete geçmeye zorluyordu. Önce
papalık nezdinde diplomatik girişimlerde bulunan
Sultan Kansu Gavri bundan bir sonuç alamayınca 9 1 1

66
(1505) senesinde Hindistan'a bir ordu yolladı. Cidde'de
savunma amaçlı tahkimat yapan bu ordu, ardından
H indistan'a yöneldi. Burada başlarda Portekizliler'i
ağır bir yenilgiye uğrattıysa da (914/1508), ertesi yıl
neredeyse bütün askerlerin katledildiği ve mühimmat
vb. teçhizatın kaybedildiği büyük bir yenilgi yaşan­
dı. Bu habere çok üzülen sultan, Hindistan'daki hü­
kümdarlardan gelen talepler üzerine Osmanlılar'dan
da yardım alarak büyük bir donanma teşkil etti ve bu
donanmayı Cidde'ye yolladı (921/1515). Cidde'den
Hindistan'a giden, Osmanlı denizcilerinin de aralann­
da bulunduğu Memlük ordusu, burada çeşitli bölgele­
re savunma amaçlı surlar inşa ettikten sonra Yemen'e
geçti. Yemen'in bir kısmı da bu ordu sayesinde Memlük
topraklarına katıldı (922/1516).43

Hindistan'daki ticaret mallarını Avrupa'ya ulaştıran


Portekizliler'in çıkardığı sorunlar, zaman zaman onla­
ra karşı kazanılan askeri başarılarla bertaraf edilse de
buradaki esas problem Memlük Devleti'nin en büyük
gelir kalemlerinden birini kaybetmesiydi. Sultan Kan­
su Gavri'nin gümrük vergilerini aşın şekilde arttırma­
sının yanı sıra Cidde naibinin haksız uygulamaları so­
nucunda Portekizliler yeni çözüm arayışı içine girmiş
ve bu süreç Ümitbumu üzerinden Hindistan'a giden
yolun keşfedilmesiyle neticelenmişti. Böylece İskende­
riye, Dimyat ve Cidde'deki limanlar kullanılmaz hale
geldi. Artık Hintli ve Avrupalı tüccarlar bu limanlara
uğramıyorlardı. Bu sebeple hem büyük gelir kaybı ya­
şandı hem de ihtiyaç duyulan birçok mal bulunmaz
oldu. Öte yandan sultanın mali konulardaki diğer hak­
sız uygulamaları halkın aşın yoksullaşmasına sebep ol­
muştu. 44 Bu durum, sultanın baskıcı idaresi sayesinde

67
iç istikrarı sağlanmış görünen Memlük Devleti'nin
ekonomik anlamda gerilemesine yol açmıştır.
İkinci ve esas önemli sorun ise Osmanlılar'la iliş­
kilerde baş gösterdi. Önceleri elçi teatileri ile dostluk
üzerine seyreden münasebetler, Yavuz Sultan Selim
döneminde bozuldu. Osmanlı şehzadelerinin hima­
ye edilmesinin yanı sıra Yavuz'un Safeviler'e (907-
1 148/1501-1736) karşı ittifak çağrısının, bu iki gücün
mücadelesinin sonucunu bekleme siyaseti dolayısıyla
cevapsız bırakılması, bu durumun önemli sebepleri ara­
sında zikredilmelidir. 45 Esasen Memlükler bu mücade­
leden galip çıkan Osmanlılar'ın güçlenerek kendilerine
yöneleceği endişesiyle çok tedirgin olmuştu. Osman­
lılar daha sonra Dulkadıroğulları beyi Alaüddevle'ye
karşı yeğenini desteklemiş ve bu hususta müsamaha
göstermeleri için Memlükler'e elçi yollamıştı. Sultan
Kansu Gavri'nin bu isteğe karşı çıkması, ilişkilerin iyice
gerilmesine sebep oldu. Yavuz Sultan Selim'in Memlük
sultanına yolladığı mektuplardaki üslup da bu itirazda
etkiliydi. Yavuz Sultan Selim, bir birliğine büyük za­
rar veren Alaüddevle üzerine ordu göndererek onu ve
oğlunu öldürtüp Dulkadıroğullan'na ait bazı yerlere el
koymuş ve Alaüddevle ile oğlunun başlarını bir elçiyle
Kahire'ye yollamıştı. Bu gelişmeler iki devlet arasın­
daki ilişkileri düşmanlığa çevirdi.46 Memlükler, alışı­
lagelmiş usulün aksine, Osmanlı elçisi geri dönerken
onunla birlikte bir Memlük elçisi göndermedi. Başka
bir devlete yollanan bir Memlük elçisinin Osmanlı top­
raklarından geçerken alıkonulması ve kötü muameleye
maruz bırakılmasının yanı sıra Orta Asya'dan getiri­
len köle-asker istihdamıyla ordu teşkil eden Memlük­
ler'in bu ticaretine mani olunması, iki ülke ilişkilerini
iyice çıkmaza soktu. Memlük emirleri Osmanlılar'ın

68
muhatap bile alınmasını istemiyordu. Memlük kamu­
oyunda Osmanlılar artık bir düşman olarak algılanma­
ya başlamıştı. Alıkonulan Memlük elçisinin aktardığı
bilgilerden sonra her an bir Osmanlı saldırısı beklenir
olmuştu. Memlükler, Osmanlılar'ın bu tavır ve tu­
tumlarının arkasında Sultan Kansu Gavri ile yaşadı­
ğı bir sorun sebebiyle Osmanlı Devleti'ne iltica eden
Hoşkadem adlı bir emirin tahriklerinin yattığını dü­
şünüyorlardı. 922 (1516) senesi başlarından itibaren
Osmanlılar'a karşı bir sefere çıkılacağı dillendirilmeye
başladı.47
Nihayet 15 Rebiülahir 922 (18 Mayıs 1516) tari­
hinde halifeyi de yanına alan sultan, Mısır'dan Halep'e
doğru yola çıktı ve Ridaniye'de karargah kurdu. Sul­
tan bundan önce Suriye bölgesinden gelen haberler
üzerine yapılan istişare toplantısında bizzat Halep'e
gideceğini ve Çaldıran'daki yenilgiden sonra toparlan­
maya başlayan Safeviler'le Osmanlılar arasındaki nihai
mücadelenin sonucunu bekleyeceğini, zira galip gelen
tarafın kendi memleketine yöneleceğini söylemişti.
Ancak bu arada Safevi hükümdarıyla gizli yazışmalar
da yapmıştı. Sultan Ridaniye'de iken Osmanlılar'dan
gelen ve arada düşmanlığa sebep olan meselelerin gö­
ründüğü gibi olmadığına dair güzel ifadelerle süslü
bir mektup ile, ardından gelen bir elçinin düşmanlı­
ğı kaldırmaya yönelik çabalan, Yavuz Sultan Selim'in
yolladığı hediyeler ve sultanın sulh akdine yönelik bir
elçiyle mukabelesi ilci devlet arasında olumlu bir hava
estirdi. Ancak çok geçmeden Osmanhlar'ın bu tür fa­
aliyetlerinin şaşırtma amaçlı olduğu anlaşıldı. Zira
Yavuz Sultan Selim, kendisine gönderilen elçiyi tutuk­
lamış, kötü muamelede bulunmuş ve Memlükler'e ait
Malatya ile civarını istila etmişti. Perişan bir vaziyette

69
ülkesine dönen elçi, Osmanlı padişahının Sultan Kan­
su Gavri'yi Mercidabık'ta beklediği mesajını getirmişti.
Bunun üzerine Halep'te bulunan Sultan Kansu Gavri
ordusuna Osmanlılar'la savaşmak üzere hareket em­
rini verdi (20 Receb 922/19 Ağustos 1516).48 Böylece
Memlük Devleti'ni yıkılışa sürükleyecek savaşın ilk
adımları atılmış oldu.
25 Receb'de (24 Ağustos) ilci ordu arasındaki savaş
başladı. Önceleri Memlük ordusu Osmanlı ordusunu
bozduysa da, Memlük kaynaklarına göre Halep naibi
Hayır Bey, Canbirdi Gazali ve bazı memlük gruplarının
ihaneti sebebiyle Memlük ordusu büyük bir hezime­
te uğradı, sultan ve birçok önde gelen emir öldürüldü.
Sultanın cesedi dahi bulunamadı. Muzaffer olan Os­
manlılar, bundan sonra bütün Suriye'yi ele geçirdi.49
Bu savaş neticesinde sultanını, ordusunu, Suriye'yi,
bütün hazine ve teçhizatını kaybeden Memlük Devleti
fiilen yıkılmıştır. Mısır'da bulunan Naib Tomanbay ve
bazı emirler direnmeye devam etmiş, ancak sonuç de­
ğişmemiştir.

B. el-Melikü'l-Eşref Tomanbay (922-923/1516-1517)


Savaşın kaybedildiği ve sultanın öldüğü haberi Kahi­
re'ye ulaşınca buradaki emirler Kansu Gavri'nin yeğe­
ni ve naibi olan Tomanbay'ı sultan ilan etmek istemiş,
fakat Tomanbay hazinenin boş olduğu, Osmanlılar'ın
Mısır'a yöneldiği, yapılacak bir savaş için gerekli hazır­
lıklara imkan bulunmadığı ve bir aksilik olursa ken­
disine isyan edileceği gibi gerekçelerle buna şiddetle
karşı çıkmıştı. Emirlerin kendisine isyan etmeyecek­
leri hususunda Kur'an-ı Kerim üzerine yemin etmeleri
ve bazı alimlerin çabaları sonucunda el-Melikü'l-Eşref
lakabı verilen Tomanbay tahta çıkmayı kabul etti (14

70
Ramazan 922/1 1 Ekim ısı6). Önce gerekli bazı ta­
yinleri yapan Tomanbay, ardından Gazze'ye yürüyen
Osmanlılar'a karşı bir birlik gönderdi, ancak bu birlik
mağlup oldu. Bu sırada bir elçi Yavuz Sultan Selim'in
Tomanbay'a, kendisine itaat etmesini, buna karşılık
olarak onu Gazze'den başlayarak bütün Mısır'a naib
tayin edeceğini, aksi halde Mısır üzerine yürüyeceğini
belirten mektubunu getirdi fakat bu elçi öldürüldü.50
Bazı tarihçilere göre Tomanbay anlaşma taraftarıydı,
ancak yanındaki ümera bunu kabul etmeyip elçiyi öl­
dürmüştü. 51 Artık nihai savaş kaçınılmaz hale gelmişti.
Osmanlı ordusunun Mısır'a yaklaştığı haberi gelin­
ce Sultan Tomanbay bir istişare toplantısı düzenledi.
Toplantı sonucunda emirlerin baskısıyla Kahire ya­
kınlarındaki Ridaniye'de karargah kurularak Osmanlı
ordusunun beklenmesine karar verildi. Gerekli hazır­
lıkların yapılmasından sonra 20 Zilhicce 922 (ı4 Ocak
ısı 7) tarihinde Memlük ordusu Ridaniye'de toplandı.
Burada da savunma amaçlı hendek kazılması, büyük
toplar yerleştirilmesi gibi bazı önlemler alındı. Niha­
yet iki ordu karşılaştı. Memlük ordusu ilk Osmanlı
ordusunun öncü birliklerini dağıtarak başlarındaki
Veziriazam Sinan Paşa'yı öldürmeyi başardı. Ancak ar­
kadan dolaşan diğer ordu, Memlükler'i büyük bir hezi­
mete uğrattı (29 Zilhicce 922/23 Ocak ısı 7). Sultan
Tomanbay kaçmak zorunda kaldı. Bir gün sonra da Os­
manlı ordusu Kahire'ye girdi. Tomanbay beş-altı gün
sonra topladığı güçlerle Kahire'ye bir baskın düzenle­
yip üç gün boyunca sokak sokak direniş gösterdiyse de
yine muvaffak olamayarak kaçtı. 52
Direnmekten vazgeçmeyen Tomanbay, Osmanlı
sultanıyla gerçekleştirilen elçi teatilerinin sonuçsuz
kalması üzerine 6 Rebiüevvel 923'te (29 Mart ısı 7)

71
Nil nehrinin batısındaki Cize'de yeniden savaş mey­
danına çıktı. Bu defa da mağlup olan Tomanbay yine
gizlenmek zorunda kaldı, ancak yanlarında saklandı­
ğı Araplar'ın ihaneti sonucu yakalandı. Yavuz Sultan
Selim önce onu affederek Mekke'ye göndermeye niyet
ettiyse de, Mısır halkının ona ilgisini görünce bundan
vazgeçti. Halkın görmesi için onu zincire vurulmuş bir
şekilde Kahire'de dolaştırdı, sonra da şehrin kapıla­
rından Babüzüveyle'de astırdı (22 Rebiülevvel/14 Ni­
san).53 Son Memlük sultanı Tomanbay'ın asılmasıyla
birlikte Osmanlılar'a karşı direnecek başka güç kalma­
mış ve böylece Memlük Devleti tarihe karışmış oldu.54

72
Üçüncü Bölüm

MEMLÜKLER'İN DIŞ İLİŞKİLERİ


1. Memlük-Osmanlı İlişkileri
Memlük Devleti'nin hakim olduğu Mısır, Suriye ve Hi­
caz gibi önemli bölgeleri içine alan coğrafya, tarih bo­
yunca d.ini, siyasi ve iktisadi açılardan büyük stratejik
öneme sahip olmuştur. Dolayısıyla Memlükler'in bu
coğrafyaya komşu veya bir şekilde bağlantısı bulunan
ülkelerle çeşitli d.iplomatik ilişkilere ve siyasi-askeri çe­
kişmelere girmesi kaçınılmazdı. Haçlı saldırılannın de­
vam ettiği ve Moğol istilasının hedef aldığı bir coğraf­
yada kurulan Memlükler, bu fevkalade nazik durumun
farkında olduklarını gösteren bir siyaset izlemişler,
gayrimüslim komşularına karşı genelde sert bir tutum
takınırken, müslüman ülkelerle de hakim konumlanm
kabul ettirme hedefini güden ilişkiler geliştirmişlerd.ir.
Siyasi tarih kısmında ele alındığı gibi, VIII. (Xrv.) as­
nn ikinci yansından itibaren başlayan bu münasebetler
önceleri dostluk üzere seyretmiş, Yıldınm Bayezid'in
Memlükler'e ait Malatya ve civanm almasıyla ilişkiler
bozulmaya başlamıştır. Aynı pad.işahın Timur tehli­
kesi baş gösterince Sultan Ferec'e ittifak teklif etmesi
üzerine ilişkiler yeniden düzelmiş, ancak Fatih Sul­
tan M ehmed ve İnal'ın hükümdarlık dönemlerinde
Dulkadıroğulları'na bey tayini ve Hicaz su yollarının

75
tamiri meseleleri sebebiyle iki devletin arası yeniden
gerginleşmiştir. Hoşkadem zamanında Fatih Sultan
Mehmed'in gönderdiği bir elçinin huzurda yer öpmeme­
si ve getirdiği mektuptaki alışılageldik adetin dışındaki
hitap şekli, Mernlük tarihçilerinin tabiriyle iki ülke ara­
sındaki düşmanlığın başlama sebebi olmuştur. 1 Fatih'in
daha önce Mernlük sultanlarına gönderilen mektuplar­
da kullanılan "Haremeyn sultanı, babam" ifadesini ter­
kederek, "Haremeyn'in hizmetkan ve karındaşım Mısır
sultanı" şeklinde bir hitabı tercih etmesi ve Mernlük­
ler'in mektubu getiren elçiye yönelik aşağılayıcı tutum­
lan ilişkileri iyice bozmuştur. 2 Kayıtbay zamanındaki
diplomatik çabalar sonuç vermemiş, ancak Fatih'in ve­
fatı sıcak bir çatışmayı bir süreliğine de olsa ertelemiştir.
Ne var ki yine Dulkadıroğullan Beyliği üzerinde nüfuz
kurma mücadelesi, Cem Sultan'ın Mernlükler tarafın­
dan himaye edilmesi ve daha önemlisi yükselme döne­
mindeki Osmanlılar'ın daha güneye inmek için fırsat
kollarnalan gibi sebeplerle IX. (XY.) asnn sonlannda iki
ülke defalarca savaşmıştır. Mernlükler genelde bu savaş­
larda üstünlük sağlamışsa da maddi sıkıntılar sebebiyle
Osmanlılar'la barış yapmak zorunda kalmışlardır.
Kansu Gavri zamanında Safeviler sebebiyle ger­
ginleşmeye başlayan ilişkiler, iki tarafın birbirine gü­
venmemesi, Mernlükler'in Safeviler'le mücadele eden
Osmanlılar'ın ittifak isteklerini cevapsız bırakması,
devletin askeri ve iktisadi açılardan güçsüz olma­
sından dolayı Haremeyn'in savunulmasında acziyet
göstermesi ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in rakibi
olabilecek şehzadelerin ülkeye kabulü gibi sebeplerle
tamamen bozularak düşmanlığa dönüşmüştür. Sonuç­
ta Memlük Devleti, Yavuz'un eliyle yıkılmış, toprakları
Osmanlılar'a geçmiştir.3

76
il. Memlük-İlhanlı İlişkileri
İki devlet arasındaki ilişkiler, Memlükler'in İslam
dünyası ve kendi halklarının gözünde siyasi meşrui­
yetlerini sağlamlaştıran Aynicalüt Savaşı ile başlamış
ve uzunca bir süre düşmanlık üzere devam etmiştir.
Esasen, Suriye'ye hakim olarak denize ulaşma, bura­
dan da Mısır'a geçme hedefi bulunan İlhanlılar'la bu
bölgelerin hakimi olan ve kendilerini İslam dünyasının
koruyucusu sayan Memlükler arasında çatışma çıkma­
sı kaçınılmazdı. Siyasi tarih kısmında aktarılan bu düş­
manca ilişkileri burada tekrarlamadan şunu ifade et­
mek gerekir ki, Ebu Said Bahadır'ın İran Moğollan'nın
sultanı olduğu dönemde, VIII. (Xfv:) asnn ortalarına
doğru İlhanlılar'la ilişkiler düzelmeye başlamış, iki
devlet arasında barış yapılmıştır. Bu süreçte eski güç­
lerini yitiren İlhanlılar, bir süre sonra da yıkılmıştır.
Bu devletin yıkılması, onların hakim olduğu İran ve
çevresinde başka güçlü devletlerin tarih sahnesine çık­
masına zemin hazırlamıştır. Yine onların hakimiyeti
altında veya nüfuz alanı içinde bulunan Doğu ve Gü­
neydoğu Anadolu'daki beylikler bundan böyle serbest
hareket etme imkanı bulmuşlar, bunun sonucunda da
söz konusu beylikler üzerinde nüfuz mücadelesi veren
Memlük Devleti için başka sorunlar ortaya çıkmıştır.4

III. Memlük-Anadolu Selçuklu (468-707/1075-1308)


Münasebetleri
İki devlet arasındaki ilişkiler tarihi bağlara dayanmak­
tadır. Zira hem Memlükler hem de Anadolu Selçuklu­
ları etnik menşe bakımından Türk'tür. Yine Anadolu
Selçukluları'nın içinden çıktığı Büyük Selçuklular
daha sonra kurulan birçok devlet gibi Memlükler'in
de teşkilat yapısı ve müesseselerinin şekillenmesinde

77
örnek alınmıştır. Bu tarihi bağların dışındaki münase­
betlere gelince doğrudan sınırdaş olmamalarına rağ­
men bu iki devleti birbirleriyle ilişki kurmaya götüren
temel etkenin Moğol İlhanlılar olduğu anlaşılmak­
tadır. Memlükler tarafından bakıldığında bu durum
müslümanların hamisi olduğu iddiasını desteklemek
bakımından önemli bir fırsattı. Ayrıca en büyük düş­
manına karşı bir daha kendisini ispatlama imkanı
sunmaktaydı. Selçuklular açısından ise kendilerini ta­
hakküm altına alan Moğollar'dan kurtulmak için bun­
ları defalarca yenilgiye uğratan İslam dünyasının yeni
gücü Memlükler'den yardım istemek yegane seçenek
gibi görünmekteydi. İki devlet arasındaki münasebet­
lere kaynaklardaki malumat çerçevesinde bakıldığında
iki hususun öne çıktığı tespit edilmektedir. Bunların
birincisi karşılıklı mektuplaşma ve elçi teatileridir.
İkincisi el-Melikü'z-Zahir Baybars'ın meşhur Anadolu
seferidir (675/1277).
İki devlet arasındaki diplomatik ilişkilerin ne za­
man ve ne surette başladığını tam olarak tespit etmek
zor olmakla birlikte, kaynaklardaki bazı bilgilerden ha­
reketle bu münasebetlerin, el-Melikü'l-Muiz İzzeddin
Aybek et-Türkmani zamanında takibata uğrayan Bahri
Memlükleri grubundan bazılannın bu devlete sığınma­
sıyla başladığı söylenebilir. Sultan Aybek et-Türkrnani,
Anadolu Selçuklu sultanına mektup göndermiş ve bu
grubu kötüleyerek onlardan gelecek tehlikeler hu­
susunda Selçuklu hükümdarına ikazlarda bulunmuş
ancak netice alamamıştır.5 Sultan Baybars zamanın­
da ise kardeşiyle ihtilafa düşen il. İzzeddin Keykavus
(643-660/1246-1262) başşehri Konya'dan ayrıldık­
tan sonra Memlük sultanından yardım talebinde bu­
lunmuş, Sultan Baybars da, Mısır'a gelirse kendisine

78
destek olacağını vaat etmiştir. Olayların farklı gelişme­
si sebebiyle il. İzzeddin Keykavus ülkesinden kaçarak
Bizans'a sığınmıştır.6
il. İzzeddin Keykavus sonrası dönemde Memlük­
ler'in Anadolu Selçukluları ile münasebetleri bu döne­
min Selçuklu sultanlarını tahakkümü altına alan kud­
retli devlet adamı Muinüddin Süleyman Pervane'nin (ö.
676/1277) faaliyetleri etrafında şekillenmiştir. Pervane
bir yandan İlhanlılar'a hoş görünmek için uğraşan bir
yandan da Memlükler'in desteğini kazanarak Ana­
dolu'daki hakimiyetini sürdürmek isteyen bir siyaset
gütmüştür. Onun ve bazı Selçuklu devlet adamlarının
ısrarlı talepleri neticesinde Memlük Sultanı Baybars,
Anadolu'ya yönelik meşhur seferine çıkmış, Moğollar'ı
Elbistan'da mağlup ettikten sonra Kayseri'de Selçuklu
tahtına oturmuştur. Pervane, yeni durumu kendi amaç­
larına uygun bulmadığından Baybars'ın ısrarlı davetine
rağmen Tokat'a kaçmış, Baybars da ülkesine dönmüş­
tür.7 Bunun üzerine Moğollar Anadolu'da büyük bir
katliam gerçekleştirmiş, birçok devlet adamının yanı
sıra Pervane de öldürülmüştür. Pervane döneminden
sonra artan Moğol baskısı ve zulmüyle birlikte Anado­
lu Selçuklu Devleti kukla sultanlarla kısa bir süre daha
varlığını devam ettirmiştir. Ancak Memlük-Anadolu
Selçuklu ilişkileri neredeyse bütünüyle Memlük-İlhanlı
münasebetlerine dönüşmüştür. 8

rv. Memlük-Albn Orda (1241-1502) İlişkileri


Memlükler, Sibirya içlerinden Karpatlar'a kadar çok
büyük bir bölgeye hakim olan Moğol Altın Orda Devle­
ti ile başından itibaren iyi münasebetler içinde olmuş­
tur. Bunun temel sebepleri Altın Orda Devleti ile arala­
rındaki ortak dini bağlar ve bu devletin Memlükler'in

79
en büyük düşmanı olan İlhanlılar'la hasım olmasıdır.
Memlükler, müslüman olan bu devletle kurdukları iyi
ilişkiler sayesinde İlhanlılar'ın gücünü sınırlamaktaydı.
İki devlet, daha sonra ortaya çıkan Timur tehlikesine
karşı da ittifakın ötesinde bir iş birliğine girmiştir.
Bu iyi münasebetlerin bir başka önemli sebebi, bu
devletin memlük sisteminin devamını sağlayan köle­
askerlerin kaynak yurdu olmasıdır. el-Melikü'z-Zahir
Baybars zamanında başlayan dostça münasebetler
kesintisiz elçi teatileri ve siyasi amaçlı evliliklerle sür­
dürülmüş, Altın Orda Devleti'nin yıkılışına kadar da
böyle kalmıştır. 9

V. Memlük-Timurlu {1370-1507) İlişkileri


VIII. (XIV.) asnn ikinci yansında bir güç olarak ortaya
çıkan Timur'un Orta Asya'nın ardından çevresindeki
topraklara yönelmesi ve Berkuk'un tahta çıkarak Çer­
kez Memlükleri dönemini başlatması yaklaşık aynı
zaman dilimine tesadüf etmektedir. Çevrelerindeki
devletler üzerinde siyasi nüfuz kurma amacında olan
iki hükümdann aynı dönemde iktidarda olmalan bu iki
devletin ilişkilerinin düşmanlık üzere başlamasına se­
bep olmuştur. Bu noktada akılcı bir siyaset güden Ber­
kuk'un Osmanlı, Altın Orda devletleri ve Anadolu'daki
bazı beyliklerle ortak düşman Timurlular'a karşı ittifak
kurması kendi zamanında Timur tehlikesini ülkesinden
uzak tutmuştur. Ancak onun ardından tahta çıkan Fe­
rec zamanında Timur'a karşı başarısız bir siyaset uy­
gulayan Memlükler, Timur'un Anadolu ve Suriye'deki
Memlük topraklannın bir kısmını istila etmesine engel
olamamıştır. Timur'un ölümünden sonra ise iki devlet
sıcak bir çatışmaya girmemiş, hatta Sultan Çakmak za­
manında dostça ilişkiler kurulmuştur. ıo

80
VI. Memlük Devleti'nin Komşu Müslüman
Beyliklerle İlişkileri
İlhanlı Devleti'nin yıkılmasına doğru ortaya çıkan ve
daha sonra bağımsız hareket etmeye başlayan Ana­
dolu'daki beylikler, çevrelerindeki Safeviler, Osman­
lılar ve Memlükler gibi büyük devletlerin kendileri
üzerindeki nüfuz mücadelesinin esiri olmuşlardır.
Memlükler, özellikle Sultan Baybars zamanında, Mo­
ğol istilası sebebiyle Anadolu ve Suriye'nin kuzeyine
göç eden ve daha sonra bahsi geçen beylikleri kuracak
Türkrnenler'e kucak açmış, onları Gazze'den başlayarak
Sis (Kozan) hududuna kadar olan bölgeye yerleştirmiş­
lerdi. Böylece Suriye sınırında Türkrnenler'in oluştur­
duğu bir tampon bölge meydana getirmişlerdi.11 Do­
layısıyla Memlük Devleti, bu Türkrnenler'i, en azından
kendi sınırında bulunan bir kısmını ve sonradan onla­
rın kurdukları beylikleri kendisine tabi unsurlar ola­
rak kabul ediyordu. Bu beyliklerin İlhanlılar'dan sonra
bağımsız hareket etme çabasına girişmeleri, bunların
bir kısmı üzerinde hak sahibi olduğunu düşünen Mem­
lükler'in menfaatleri ile çelişiyordu. Buna Safeviler ve
Osmanlılar'ın söz konusu beyliklere müdahalesinin
yanı sıra Timurlular'ın yayılma düşüncesiyle bölgeye
gelmeleri de eklenmişti. Bu durum hem bu devletlerin
birbirleriyle hem de bu beyliklerle diplomatik ilişkiler
kurmalarına, hazan da çatışmalarına sebep olmuştur.
Bu bağlamda Memlük Devleti'nin himayesindeki
Türkmenler tarafından kurulan ve Çukurova bölgesine
hakim olan Ramazanoğullan Beyliği ile ilişkiler öncelikle
ele alınmalıdır. Bu beylik başından itibaren Memlükler'e
tabi olmuş, kurucusu Ramazan Bey Memlükler tarafın­
dan bey tayin edilmiştir. Zaman zaman bağımsız dav­
ranmak veya başka devletlere tabi olmak ya da diğer

81
beyliklerle birlikte hareket etmek istemişler, ancak
bu tür girişimler Memlükler tarafından her defasın­
da ordu gönderilerek veya yeni bir bey tayin edilerek
cezalandırılmıştır. Nihayet Osmanlılar'ın Memlük
Devleti'ni ortadan kaldırmasıyla Osmanlılar'a bağlan­
mıştır.12
Memlükler'in yakın ilişki içinde bulunduğu bir baş­
ka beylik Dulkadıroğulları'dır. Memlük Devleti'nin bü­
yük önem verdiği Elbistan, Maraş ve civarına hakim
olan ve Zeynüddin Karaca Bey tarafından temelleri
atılan Dulkadıroğulları Beyliği, Ramazanoğulları gibi
ilci asra yaklaşan siyasi ömründe, genelde Memlükler'e
bağlı kalmıştır. Ancak ilişkiler her zaman iyi olmamış,
Memlükler'in politikasının aksine hareket eden Dul­
kadıroğulları beyleri, daha önce bahsedilen Şahsuvar
örneğinde görüldüğü gibi ağır bir şekilde cezalandı­
rılmıştır. Fatih zamanındaki çekişmelerin yanı sıra IX.
(XV.) asrın sonlarına doğru meydana gelen Memlük­
Osmanlı savaşlarının en önemli sebepleri arasında bu
beylik üzerindeki nüfuz mücadelesi bulunmaktadır. 13
Kuruluşlarından kısa bir süre sonra Memlükler'e
tabi olan Niğde, Konya, Karaman ve civarında hü­
küm süren Karamanoğulları da sıkı münasebetlerin
bulunduğu beyliklerdendir. Daha Baybars zamanında
Memlükler, çıktıkları Anadolu seferi sırasında taleple­
ri üzerine Karamanoğulları beylerine sancak vermişti.
Memlük Sultanı el-Melikü'l-Eşref Halil zamanında ise
hutbe Memlük sultanı adına okunuyordu. Bu ilişkileri
Osmanlılar'a karşı bir denge unsuru olarak kullanan
Karamanoğulları, zaman zaman Memlük tabiyetini
reddettikleri gibi Çukurova'daki bazı toprakları istila
etmekten de çekinmemişti. Memlükler, IX. (XV.) as­
rın ortalarında bu tür faaliyetleri sebebiyle bir ordu

82
göndererek Karamanoğulları bölgesini tahrip etti. Faz­
la geçmeden de Osmanhlar, Karamanoğullan Beyliği'ni
kontrolleri altına aldı. 14
Anadolu'daki beylikler arasında Çerkez Memlükleri
döneminden itibaren ilişki kurulan beylikler de bulun­
maktadır. Bunlardan Sivas ve çevresinde hüküm süren
Kadı Burhaneddin Devleti ile (1381-1398) münasebet­
ler, onun Berkuk'a isyan eden Türk emirleri destekle­
mesi ve bu sırada Memlükler'le çekişme halinde olan
Dulkadıroğulları ile ittifak tesis etmesi sebebiyle düş­
manlık üzerine kuruldu. Hatta Memlük ordusu Sivas'ı
kuşattı. Ancak Timur tehlikesinin ortaya çıkması üze­
rine ilişkiler düzeldi ve bu yeni düşmana karşı iş birli­
ği dahi yapıldı. Devletin kurucusu Kadı Burhaneddin
Ahmed'in vefatı üzerine söz konusu ittifak sonuç ver­
mediği gibi, bu devlet de yıkıldı. 15
Yine Berkuk zamanında ilişki kurulan beylikler
arasında Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm
süren Akkoyunlular ve Karakoyunlular da (1351-1469)
anılmalıdır. Akkoyunlular ile münasebetler ilk zaman­
larda iyi yönde gelişmiş, bunların tekrar Timur'a bağ­
lılık arzetmeleriyle yeniden bozulmuştu. Ancak Uzun
Hasan zamanında Memlükler'e bağlı kalan beyliğin
güçlendikçe bir tehdit haline gelmesi ilişkileri tekrar
gerginleştirmiş, Fatih Sultan Mehmed'in onları ağır
bir yenilgiye uğratması Memlükler'in işini kolaylaştır­
mış ve bu beylik artık bir tehdit olmaktan çıkmıştır. 16
Karakoyunlular'la ilişkiler Akkoyunlular'la olan ilişki­
lerden doğrudan etkilenmiştir. Önceleri Timur'a karşı
Berkuk'a sığınan bu beylik, Memlükler tarafından des­
tekleniyordu, ancak daha sonra Akkoyunlular'la yap­
tıkları mücadelede Memlükler'in Akkoyunlular'ı des­
teklemesi üzerine, Memlük topraklarına saldırmaya

83
başladılar. Savaşın eşiğine gelen iki ülkenin sıcak bir
çatışmaya girmesi ihtimali, bunların meşhur sultanı
Kara Yusuf un Timurlular'la savaşa giderken ölmesi
üzerine ortadan kalktı. Bundan sonraki süreçte bu
iki beyliğin birbirleriyle ve Timurlular'la mücadeleleri,
Karakoyunlular'ın Memlükler için bir tehdit oluştur­
masına engel oldu. 1 7

VII. Memlükler'in Hıristiyan Devletlerle İlişkileri


İlhanlılar'la yapılan başarılı mücadele Suriye'deki Haçlı
devletçiklerini de etkisiz hale getirmişti. el-Melikü'z­
Zahir Baybars tarafından başlatılıp el-Melikü'l-Eşref
Halil zamanında sonlandırılan bir dizi fetih hareketi
neticesinde bölgedeki bütün Haçlı devletçikleri orta­
dan kaldırılmıştı. Ancak daha sonraki süreçte Kıbrıs,
Venedik, Ceneviz, Rodos, Portekiz ve İspanyol Haçlı
güçlerinin İskenderiye ve Dimyat gibi liman şehirlerine
saldırılar düzenledikleri, Akdeniz ve Yemen açıklarında
korsan saldırılara katıldıkları veya bunlara destek sağ­
ladıkları görülmektedir. Barsbay zamanında Kıbrıs'a
karşı üç sefer düzenleyerek adayı fetheden Memlükler,
Portekiz ve İspanyollar'a karşı da Hindistan ve civa­
rında savaşlar gerçekleştirmiştir. Diğerleriyle ise çeşitli
siyasi ve ticari anlaşmalar yapılmıştır. 18
Memlükler, kuzey sınırında bulunan Adana ve ci­
varına üç asır boyunca hakim olan Çukurova (Kilikya)
Ermeni Krallığı ile de yoğun ilişkiler içinde olmuştur.
Memlükler'in Moğollar'la mücadele ettikleri süreçte
Moğollar'a tabi olan Ermeniler, Memlükler'e karşı dai­
ma düşmanca hareket etmiştir. Bu tutumları sebebiy­
le -daha önce temas edildiği üzere- Memlükler, fırsat
buldukları anda bu krallığın hakimiyeti altındaki top­
raklara saldırılar düzenlemiş, nihayet Türk Memlükler

84
döneminin sonlarına doğru da başşehirlerini fethede­
rek bu krallığı ortadan kaldırmıştır. 1 9
Son olarak Memlük Devleti'nin buraya kadar sa­
yılan devlet veya beylikler dışında, Afrika'nın kuzey­
batısı ve güneyinde bulunan müslüman ve hıristiyan
pek çok devletle de hazan düşmanlık hazan da dostluk
üzere seyreden münasebetler kurduğuna işaret edil­
melidir. 20

85
Dördüncü Bölüm

MEMLÜK DEVLETİ'NDE
İDARİ VE MEDENİ YAPI
1. İdari Yapı

A. Sultan
Memlükler, müesseselerini oluştururken büyük oran­
da kendilerinden önceki müslüman devletlerden, özel­
likle de bu konuda köprü vazifesi gören Eyyılbiler'den
istifade etmiştir. Bununla birlikte yaptıkları bazı
değişikliklerle daha gelişmiş bir teşkilat kurarak bu
teşkilata kendi damgalarını vurmuşlardır. Memlük­
ler'in kendine has özellikler gösteren müesseselerinin
başında sultanlık gelmektedir. Zira Memlük sultanları,
bu yöndeki gayretlerine rağmen hanedan usulü bir sal­
tanat kuramamıştır. Büyük emirler yeterli askeri güce
ulaştığında ve şartlar oluştuğunda saltanatı ellerine
geçirebiliyordu. Dolayısıyla saltanat irsi bir prensibe
dayanmıyordu. 1 Ancak bunun bazı istisnaları da var­
dı. Nitekim el-Melikü'l-Mansfır Seyfeddin Kalavun'un
oğulları ve torunları bir hanedan kurmayı başarmış,
fakat bunlar arasında küçük yaşta tahta çıkanlar sa­
dece ismen sultanlık yapmış, yönetim fiilen nüfuzlu
bir veya birkaç emirin elinde kalmıştı. 2 Çerkez Mem­
lükleri dönemindeki uygulama da pek farklı olmamış,
Berkuk ve bazı sultanların hanedan kurma girişimleri

89
sonuç vermemişti. Önceki bölümlerde ifade edildiği
gibi, Çerkez Memlükleri döneminin sonlarına doğru
çok kısa süre tahtta kalan sultanların yanı sıra tahta
çıkmamak için direnen, hatta yalvaran emirlere dahi
rastlanmıştır.

B. Halife
Resmiyette devletin hiyerarşik yapısında ilk sırada
yer alan hilafet makamı, kuruluş amacına uygun bir
yaptırım gücüne sahip değildi. Bilindiği gibi Memlük
Sultanı el-Melikü'z-Zahir Baybars, Abbasi Devleti'nin
Moğol istilası neticesinde yıkılmasından yaklaşık üç
yıl sonra Mısır'daki ilk Abbasi halifesi olan Müstansır'ı
(659-660/1261) Kahire'ye çağırmış, devlet erkanı ve
alimlerin katıldıkları bir toplantıda Müstansır'ın so­
yunun şahitlerce tespit edilmesini sağlayarak onu ha­
life ilan edip biat ettirmiştir. Halife de Baybars'a hil'at
giydirmek ve saltanat menşün.ı (görevlendirme yazısı)
vermek suretiyle onun sultanlığını onaylamış ve böy­
lece Mısır'daki Memlük sultanlarının İslam dünyası­
nın gözündeki dini meşruiyetleri sağlanmıştır. Ancak
halifelerin bu meşruiyet onayı bir usul olmaktan ileri
gidememiş, otoriteleri manevi sahayla sınırlı kalmış­
tır. Halifelerin devlet yönetiminki yegane tasarrufları,
cülus törenlerinde yönetimle ilgili yetkilerini sultanla­
ra devretmek olmuştur.3 Memlükler döneminde top­
lam on yedi halife görev yapmıştır. Bunlardan 1. Mü­
tevekkil (763- 779/1362-1377, 779-785/1377-1385,
791-808/1389-1406) üç, 1. Müsta'sım (779/1377, 788-
791/1386-1389) iki, Müstemsik de (903-914/1497-
1508, 922/1516) yine iki defa halifelik görevini yürüt­
müştür. Müstemsik'in ikinci dönemi devletin fiilen yı­
kıldığı Mercidabık Savaşı'ndan sonra gerçekleştiğinden

90
bu çalışmada dikkate alınmamıştır. Yukarıda ifade
edildiği gibi, Mısır'daki Abbasi halifelerinden Müstain
altı ay kadar sultanlık da yaptığından Memlükler döne­
minde hilafet ve saltanat görevlerini bir arada yürüten
ilk ve tek kişi olarak dikkat çekmektedir.

Burada işaret edilmesi gereken bir diğer konu, Mı­


sır'daki Abbasi hilafetinin Osmanlılar'a geçişi mesele­
sidir. Ancak Memlük kaynaklarında ve muasır Osmanlı
tarihlerinde böyle bir intikalden bahsedilmediğini de
özellikle belirtmek gerekir. Osmanlılar'ın hilafeti dev­
raldığına dair bilgi XVIII. asırda M. d'Ohsson tarafın­
dan kaleme alınmış bir eserde yer almaktadır. Bu bilgi
daha sonra şöhret kazanmış olmakla birlikte günümüz
tarihçilerinin çoğu bu rivayetin aslının olmadığı dü­
şüncesindedir. 4

C. Merkez Teşkilab ve Divanlar


Memlük Devleti'nde idari yapı, "erbabü's-süyüf" ( ku­
mandanlar) , "erbabü'l-aklam" ( divan görevlileri) ve
"zevi'l-ilm" ( adli ve dini görevhler) olmak üzere üç ka-
tegoride tasnif edilmektedir. "Seyfiye", "kalemiye" ve
"ilmiye" olarak da isimlendirilebilecek bu kategorilerin
içinde şüphesiz askeri sınıfın önde gelenlerinin oluş­
turduğu seyfiye çok önemli bir yer tutmaktadır. Zira
askeri karaktere sahip bir devlet olan Memlükler'de
yönetimdeki önemli mevkilerin kontrolünü en üst
rütbedeki emirler ( büyük ümera) ellerinde tutuyordu.
Divani, adli-dini görevler ise sivil bürokratlar ve ulema
tarafından yürütülüyordu.

1. Askeri Görevler

Askeri görevlerin başında "saltanat nfilbliği" (niytibe­


tü's-saltana) gelmektedir. Sarayda sultanın yanında
91
görev yapan ve "kafilü'l-memaliki'l-İslamiyye" ve "en­
naibü'l-kafil" unvanlarını da taşıyan saltanat naibi,
sultanın sorumluluğundaki hemen her şeyle ilgilenen,
onun tuğrasını koyduğu her türlü resmi evraka ken­
di imzasını atma yetkisine sahip fevkalade nüfuzlu ve
bu yetkileriyle adeta ikinci bir sultan gibiydi. Sultanın
sefere çıkması durumunda "naibü'l-gaybe" denilen ve
bu sırada çıkabilecek isyanlara engel olmak, devlet iş­
lerinin yürütülmesini sağlamak gibi görevleri olan bir
vekil-naib daha bulunurdu. Diğer taraftan Mısır ve
Şam bölgesindeki büyük vilayetlerin valilerine de sal­
tanat naibi unvanı verilmekteydi. 5

Saltanat naibliğinden sonraki en yüksek görev "ata­


beklik" idi. Bu görevi yürüten emire "atabekü'l-asakir"
unvanı verilirdi. Bu unvan, Mısır'daki ordunun kuman­
danı sıfatını taşımaktan başka üstlendiği herhangi bir
vazife bulunmayan ve yüzler emirlerinden olan atabek­
lerin mevkilerini yüceltmek amacıyla kullanılıyordu.
Ayrıca Dımaşk ve Halep'te de birer atabekü'l-asakir bu­
lunurdu. Saltanat naibliğinin önemini kaybetmesiyle
atabeklerin nüfuzları artmış ve bunlar daha sonraları
"el-emirü'l-kebir" ve "beylerbeyi" olarak isimlendirilme­
ye başlanmıştır.6

"Re'sü nevbe, re'sü nevbe kebir" veya "re'sü nevbeti'n­


nüveb" adlı görev de önemli askeri müesseseler arasın­
da olup başındaki emir, sultan memlüklerinin genel ku­
mandanlığını yürütür, yetiştirilmelerinden terfilerine
kadar onların her şeyleriyle ilgilenirdi. Aynı zamanda
bunlar sultan arasındaki iletişimi sağlardı.7

Askeri görevlerden biri de el-Melikü'z-Zahir Bay­


bars'ın devlet teşkilatına yerleştirdiği "meclis emirliği"
(imretü meclis) vazifesi idi. Bu görevi yürüten "emirü
meclis", sultanın katılacağı toplantılardan önce gerekli

92
hazırlıkları yapmak, protokolü düzenlemek, günde­
mi tespit etmek gibi vazifeleri üstlenirdi. 8 Bir başka
önemli görev "silah emirliği" (imretü silah) olup, ba­
şındaki "emirü silah"ın asıl görevi sultanın silahlarını
taşımaktı. Yüzler emirlerinden seçilen silah emiri, sul­
tana ait daire ve depolardan (el-büyütıitü's-sultıiniyye)
silahhanenin baş sorumlusu ve sultan memlüklerinden
"es-silahdariyye" diye anılan grubun kumandanıydı. 9
"Ahır emirliği" (imretü ahüriyye) görevi de önemli askeri
vazifelerdendi. Başındaki "emirü ahur", kendisinin
ikametgahı olan ve "el-ıstablü's-sultani" denilen sultan
ahırından ve buradaki hayvanlardan sorumluydu. 10
Memlükler dönemindeki bir başka önemli askeri
vazife "devadarlık" idi. Bu görevi yürüten "devadar"
önemi zamanla artan bir görevli olup, sultanın yazdığı
mektup ve fermanları göndermek, ona gelen yazıları
başka bazı görevliler eşliğinde sultana arzetmek, sul­
tanla görüşmek isteyenlere gerekli izni almak ve pro­
tokolü öğretmek gibi vazifeleri üstlenirdi. Devadarlar
sultana ait vakıflara nezaret etme görevini de yürü­
türdü. Özellikle Türk Memlükleri döneminin sonla­
rında ve Çerkez Memlükleri döneminde önemi artan
devadarlık, ilk zamanlardaki saltanat naibliği gibi işlev
görmeye başlamıştı. 11
Memlükler dönemindeki önemli askeri vazifeler­
den bir diğeri de "haciblik" idi (el-hucübiyye). Bu görevi
yürüten "hacib", sultanla görüşmek isteyenleri huzu­
ra çıkarmak, ümera ve askerler arasındaki ihtilafları
çözmek gibi vazifeleri üstlenir, saltanat naibinin bu­
lunmadığı zamanlarda ona vekalet ederdi. 1 2 Saraydaki
muhafız kuvvetlerinin kumandanlığını (imretü candıir)
yürütmek "candar emiri"nin (emirü candıir) önemli gö­
revlerindendi. Candar emiri, maiyetindeki görevlilerle

93
birlikte seferde veya başşehirde iken sultanların ko­
runmasının yanı sıra mevki sahibi kişilerin ve siyasi
suçlulann cezalandırılması, gelen postayı devadar ve
diğer görevlilerle birlikte sultana arzetmek gibi vazife­
leri üstlenirdi. 13
"Üstadüddarlık" da (saray ağalığı) Memlükler'deki
önemli vazifeler arasında sayılmalıdır. Üstadüddar sa­
raydaki mutfak ve her türlü içecek, ilaç vbşarabhane
gibi sultana ait daireler, buralardaki görevliler ve sa­
ray hizmetçilerini idare etmekle yükümlü olan görev­
li idi. Sayılan zamanla artan üstadüddarlann "büyük
üstadüddar" denilen bir başkanları bulunurdu. el­
Melikü'z-Zahir Berkuk zamanında sultan Memlük­
lerinin giderlerinin karşılanması ve has emlakin ida­
resini üstlenen "ed-Divanü'l-müfred" isimli dairenin
kurularak başına üstadüddann getirilmesi üzerine bu
görevin önemi daha da artmıştır. 14 Üstadüddarlığa bağ­
lı olmakla birlikte kritik öneme sahip bulunması bakı­
mından üst düzey görevlerden sayılan "çaşnigirlik" de
burada zikredilmesi gereken vazifelerden biridir. Baş­
lannda yüzler emiri rütbesini taşıyan bir emir bulunan
ve sayılan birden fazla olan çaşnigirler, "sımat" deni­
len sultan yemekleri konusunda üstadüddara yardım­
cı olurlardı. Bu yemekler sırasında yiyecekleri kontrol
ederler, "huzur üstadüddan" ile birlikte yemek süresin­
ce sultanın yanında bekler ve hizmet görürlerdi. 1 5
Memlükler dönemindeki askeri görevlerden biri
de "el-hazindariyye" vazifesiydi. Bu görevi üstlenen
hazindar sultana ait her türlü eşya ve değerli malların
muhafaza edildiği hazine dairelerinden sorumluydu. 16
Askeri sınıfa mahsus başka vazifeler de bulunmakla
birlikte bunlar daha önce sayılanlara oranla ikinci de­
recede kalmaktadır. 1 7

94
2. Sivil Bürokratların Üstlendiği Divani Görevler
Sivil bürokrasinin yürüttüğü görevlerin başında "ve­
zirlik" gelmektedir. Memlükler döneminde vezirlik,
saltanat niibliği görevinin varlığı sebebiyle daha önce
hükümran olan müslüman devletlerdeki konumu­
na ulaşamamış, önceleri nispeten önemini korurken,
daha sonraları genellikle mali görevleri üstlenen sıra­
dan bir divan dairesi haline gelmiştir. Memlükler dö­
neminde bu göreve hem askeri sınıftan hem de sivil
bürokrasiden tayinler yapılmış, çoğunluğu oluşturan
sivil kesimden vezirlere "es-sahih" lakabı verilmiştir.
Vezirlik, Memlükler döneminde birbirinden farklı üç
dönem geçirmiş ve her dönemde önemini biraz daha
yitirmiştir. Vezirlerin idari ve mali görevlerini şu şe­
kilde özetlemek mümkündür: Divanü'l-inşa'yı idare et­
mek -ki bu görev daha sonra sır katibine verilmiştir-;
Divan-ı Vezaret'e ait gelirleri tahsil ederek beytülmale
nakletmek; sultan, ümera, devlet görevlileri ve sultan
Memlüklerinin günlük et ve yemek ihtiyaçlarını kar­
şılamak; sultana ait ahırlardaki bütün hayvanların ve
sultan Memlüklerinin bineklerinin yemlerini temin
etmek; beytülmale yüklenen maaş, ihsan ve ulUfeleri
ödemek; sultana ait imar faaliyetlerinin giderlerini
karşılamak; komşu ülkelerden gelen elçilerin yiyecek­
lerini temin etmek; sultanların çeşitli amaçlarla çıktık­
ları seferler için hazırlık yapmak ve gerektiğinde mali
müsadereler gerçekleştirmek.18

Sivil bürokratların üstlendiği önemli bir vazife de


"sır katipliği" (kitabetü's-sır) denilen ve aynı zaman­
da Divanü'l-inşa başkanlığını ifade eden görevdi. Sır
katipliği vazifesi Memlükler dönemindeki en önemli
görevlerden biriydi. Bu vazife el-Melikü'l-Mansür Sey­
feddin Kalavun döneminde ihdas edilmiş ve önceden

95
vezirin emri altında bulunan Divanü'l-inşa aynlarak sır
katibinin idaresindeki müstakil bir daire haline getiril­
mişti. Sır katibinin başlıca görevleri sultana gelen her
türlü yazıyı ona okumak ve onun iradesine göre verilen
cevapları yazıp sultanın alametini de koyarak gerekli
yerlere göndermek, Divanü'l-mezalim'e arzedilen dava
dilekçelerini okuyup gerekli hükümleri yazdırmaktı. 19
Divani görevler arasında üçüncü sırada sultana ait
arazi ve mallarla ilgilenen "has nazırlığı" (neztiretü'l­
htis) yer almaktaydı. Başındaki görevliye "has nazırı"
(ntizırü'l-htis), idare ettiği divana da "Divanü'l-has" adı
verilirdi. Bütün devlet görevhlerine verilen hil'atler ve
civar memleketlerin sultanlarına gönderilen hediye­
lerden has nazın sorumluydu. Vezirlik ortadan kaldı­
rıldığında vezire ait işlerin büyük kısmı has nazırına
verilmiştir. 20
Önemli divani görevlerden biri de "ordu nazırlığı"
(neztiretü'l-ceyş) idi. Bu görevi yürüten ordu nazırı
(ntizırü'l-ceyş) Mısır ve Suriye'deki ümera ve askerlere
ait bütün ikta işlerinin görüldüğü, Mısır ve Şam'da ol­
mak üzere iki şubeye ayrılan ordu divanının başkanlı­
ğını yapıyordu. Askerlerin künye defterleri, maaşları,
ikta menşurlan, ikta arazilerinin ölçümleri ve ortalama
gelirlerine dair cetveller ordu nazırının sorumluluğun­
daydı ve bunlarla ilgili evrak da söz konusu divanda
muhafaza ediliyordu. 2 1 Sivil bürokrasinin üstlendiği
divani görevler arasında yukarıda sayılanlardan başka
birçok vazife daha bulunmaktaydı. 22

3. Adli/Hukuki ve Dini Görevler


Ulemadan seçilen kişilerin yürüttüğü adli ve dini
görevler, esas itibariyle sultan veya vekilinin topla­
dığı mezalim divanlarında yer alanlar ve almayanlar

96
şeklinde iki kısma ayrılmaktaydı. Mezalim oturum­
larının gerçekleştirildiği "adliye binasında" (diirüladn
yeri olan ve diğerlerine göre daha önemli kabul edilen
vazifelerin başında "başkadılık" (kadiiü'l-kudiit) geli­
yordu. Başkadılık adli/hukuki ve dini işleri yürütme
görevi olup, Sünni dört mezhebin her biri için ayrı
ayrı tayin edilen birer başkadı (kii.dılkudiit) tarafın­
dan yerine getiriliyordu. el-Melikü'z-Zahir Baybars
dönemine kadar Mısır'daki hukuki ve şer'i meseleler
Şafii kadıları tarafından çözülmeye çalışılırken, söz
konusu sultanın 663 (1264) senesinde Kahire'de
dört Sünni mezhebin her birinden birer tane olmak
üzere dört başkadı tayin etmesiyle bu mezheplerin
mensupları davalarını kendi başkadılanna arzetmeye
başladılar. Aynı uygulama Dımaşk'ta da gerçekleştiri­
lirken, diğer vilayetlerde davalara bu dört başkadının
naibleri olan kadılar bakıyordu. Halkın çoğunluğu
Şafii olduğundan bu mezhebin başkadısı hem Divan-ı
Mezilim'deki duruşmalarda hem de genel protokolde
önceliğe sahipti. 23
Ulemanın üstlendiği adli ve dini vazifelerden bir
diğeri de "asker kadılığı" (kadiiü'l-asker) idi. Askeri
sınıfın şer'i ve hukuki davalarına bakan ve darüladle
bağlı olarak çalışan bu müessesenin başında Hanbeliler
dışındaki üç Sünni mezhebin kazaskerleri bulunurdu.
Sultanlarla birlikte sefere çıkan kazaskerler, diğer za­
manlarda mezalim divanlarına katılır, protokole göre
başkadıların altında yer alırlardı.24 Bir başka adli-dini
vazife "darüladl müftülüğü" idi. Her mezhebe ait birer
müftü bulunur ve bunlar darüladldeki mezalim duruş­
malarında kazaskerin altında otururlar, şer'i meseleler­
de fetva verirlerdi. 25 "Beytülmal vekilliği" de (vekiiletü
beytilman önemli adli-dini vazifelerdendi. Önde
97
gelen alimler arasından seçilen beytülmal vekilleri,
beytülmalin alım satım işleriyle ilgilenir, darüladldeki
mezalim oturumlarına katılırlardı. Bu oturumlarda,
durumlarına göre muhtesiplerin üstünde veya altında
yer alırlardı. 26 Adli-dini vazifelerden darüladlde görevi
bulunanların sonuncusu "hisbe nazırlığı" (nezaretü'l­
hisbe) idi. Bu görevi yürüten hisbe nazırı veya muh­
tesip, umumi ahlakın korunmasının yanı sıra genel
asayişle de ilgilenir, çarşı, pazar, mağaza, dükkan ve
imalathaneleri denetleyerek haksızlıkları önlemek
gibi vazifeleri yerine getirirdi. Merkezde, İskenderiye
hariç el-Vechülbahri (kuzey) bölgesinin tamamından
sorumlu ve rütbece diğerinden üstte kabul edilen Ka­
hire muhtesibi ile el-Vechülkıbli (güney) bölgesinden
sorumlu Mısır (Fustat) muhtesibi olmak üzere iki his­
be nazırı bulunurdu. 27
Memlük Devleti idari yapısını meydana getiren
bu üç kategoride, yukarıda sayılan görevlerin dışında
daha az öneme sahip vazifeler de bulunuyordu. Bura­
da ele alınan görevlerin çoğunluğu devletin merkezi
Kahire'de bulunanlardır. Diğer vilayetlerde de bu gö­
revlerden bir kısmının muadilleri mevcuttur.28

4. Divanlar
Memlük Devleti'ndeki divan teşkilatı bazı açılardan
dönemsel farklılıklar içermekteyse de özü itibariy­
le Eyyıibiler'in devamı mahiyetindeydi. Memlükler
döneminde Eyyıibiler'de olduğu gibi "Divanü'l-inşa",
"Divanü'l-ceyş" ve "Divanü'l-mal" olarak isimlendirile­
bilecek üç büyük ana divan bulunuyordu. Divanü'l-inşa
Memlük Devleti'ndeki en önemli divanlardan biri idi.
Yabancı devletlerle, tabi hükümdarlarla ve eyaletlerde­
ki devlet görevlileriyle yapılan yazışmalar, bütün tayin

98
yazılan ve mezalim divanındaki halkın şikayetleriyle il­
gili kararlar burada hazırlanırdı. Posta ve istihbarat işle­
ri ise Divanü'l-berid'e bağlı idi. Divanü'l-inşa'nın büyük
eyaletlerde birer şubesi bulunurdu. Önceleri vezir tara­
fından idare edilen bu divan, el-Melikü'l-Mansılr Sey­
feddin Kalavun döneminde ille defa "kitibü's-sır" un­
vanı verilen Fethuddin b. Abdüzzahir'in (ö. 691/1292)
burada görevlendirilmesiyle sır katibinin yönetimin­
deki ayrı bir daire haline getirildi. Sır katipleri son
derece güvenilir ve inşa sanatında mahir kimselerden
seçilirdi. Divanü'l-inşa gibi büyük bir divanı idare eden
sır katiplerinin maiyetinde çeşitli kademelere ayrılan
birçok yardımcı katip görev yapıyordu.
Divanü'l-ceyş, askeri bir yapıya sahip olan Memlük­
ler'de en önemli divanlar arasındaydı. "Nazırü'l-ceyş"
unvanı verilen bir bürokrat tarafından idare edilen
Divanü'l-ceyş, Mısır ve Suriye'deki ümera ve askerle­
re ait bütün ikta işlerinin görüldüğü Divanü'l-ceyşi'l­
Mısri ve Divanü'l-ceyşi'ş-Şami olmak üzere iki şubeye
ayrılıyordu. Askerlerin künye defterleri, maaşları, ikta
menşurları, ikta arazilerinin ölçümleri ve ortalama
gelirlerine dair cetveller bu divanın sorumluluğu al­
tındaydı ve bunlarla ilgili evrak, söz konusu divanda
muhafaza edilirdi. Nazırü'l-ceyş, maiyetindeki birçok
görevliyle birlikte Kal'atülcebel'de kendisine ayrılan
bölümde faaliyet gösteriyordu.
Mısır'da daha önce kurulan devletlerde genelde
"Divanü'l-mal" olarak isimlendirilen ve devletin mali
yönetiminin merkezi olan divan, Memlükler döne­
minde yerini çeşitli alt dairelerden oluşan Divanü'l­
vizare'ye bıralanıştır. Bu divana "Divanü'd-devle" veya
"Divanü'd-devleti'ş-şerife" isimleri de verilmekteydi.
D ivanın isimlendirilmesinden de anlaşılacağı gibi

99
mali sistemin başında, birçok yardımcısıyla birlikte
vezir bulunuyordu. Vezir, daha önce işaret edilen va­
zifelerini bu divan ve alt birimleri vasıtasıyla yerine
getiriyordu. Söz konusu divanın gelir ve giderlerinin
düzenli bir şekilde kaydedilmesi, hesapların tutulması
ve divana ait arazilerin tahriri (yazımı) gibi görevleri
yürüten "Divanü istifai'd-devle", bütün mali divanla­
rın son noktası ve mali yazışmaların tamamının yü­
rütüldüğü "Divanü istifai's-sohbe", "Divanü beytilmal"
ve varis bırakmadan ölen müslim ve gayrimüslimlerin
veya varisleri mirasın tamamında hak sahibi olmayan­
ların bıraktığı malları tespit ederek bunlara nezaret
etmekle vazifeli "Divanü mevarisi'l-haşriyye" adı veri­
len alt birimleri bulunmaktaydı. Vezirin başyardımcısı
olan nazırü'd-devlenin idare ettiği divan ise söz konu­
su görevlinin isminden de anlaşılacağı üzere "ed-devle"
yani Divanü'l-vezaret idi.
Memlük mali sisteminin ana divanı olan Divanü'l­
vizare veya "ed-devle", el-Melikü'n-Nasır Muhammed
b. Kalavun'un üçüncü saltanat döneminde, esas itiba­
riyle sultana ait arazi ve mallarla ilgilenen Divanü'l­
hass'ın ihdas edilmesiyle hem önemli bir görev sa­
hasını bu divana bırakmış hem de başındaki vezir,
maliyenin tek yöneticisi olma özelliğini yitirmiştir.
Çerkez Memlükleri döneminde sultan memlüklerinin
her türlü ihtiyacını karşılamak ve sultanın satın aldığı
emlakin idaresini üstlenmek üzere kurulan Divanü'l­
müfred, Divanü'l-vizare'yi tamamen ikinci plana it­
miş, mali sistemin kontrolü de Divanü'l-müfred'in
başkanı olan üstadüddara geçmiştir. Memlükler dö­
neminde bahsi geçen üç ana divan ve alt birimlerinin
dışında birçok başka divanın da bulunduğuna işaret
edilmelidir. 29

100
D. Taşra Teşkilatı

1. Suriye (Şam)
Memlükler döneminde taşra teşkilatı içerisinde kabul
edilen en önemli bölge "memleketü'ş-Şamn olarak isim­
lendirilen Suriye idi. Bu bölgede, merkezde olduğu gibi
"naibü's-saltanan unvanını taşıyan ve "mukaddemü elfn
(binler emiri) rütbesinde olan altı saltanat naibi bu­
lunurdu. Bunlar önem sırasıyla Dımaşk (Şam), Halep,
Trablusşam, Hama, Safed ve Kerek naiblikleriydi.
Dımaşk, Suriye bölgesindeki en önemli saltanat
naibliği idi. Dımaşk saltanat naibi Kahire'deki salta­
nat naibiyle denk kabul edilirdi. Maiyetinde daha önce
zikredilen merkezdekiler gibi hacib, emirü meclis,
emirü silah vb. askeri erkanın yanı sıra vezir, sır katibi
gibi divani görevliler de bulunurdu. Bir başka ifadey­
le merkez teşkilatının aynısı Dımaşk'ta da mevcuttu.
Bu şehirde doğrudan sultana bağlı ve Dımaşk saltanat
naibinin isyan etmesi ihtimaline karşı bir emniyet ted­
biri olarak tayin edilen "Dımaşk Kalesi naibr unvanı­
nı taşıyan bir emir de görev yapardı. Dımaşk, saltanat
naibine bağlı olmak kaydıyla idari olarak dört ana böl­
geye ayrılmıştı. Her bir bölgeye bağlı naiblikler ve vali­
likler bulunuyordu. 30 Bu noktada, naibliklerin rütbece
valilikten önde olduklarına işaret etmek gerekir.
Dımaşk'ın ardından Halep saltanat naibliği geliyor­
du. Buradaki teşkilat Dımaşk'takinin bir benzeri idi.
Halep naibliğine bağlı olarak içlerinde Birecik, Adana,
Tarsus, Darende gibi birçok yerin de bulunduğu çok sa­
yıda alt naiblik ve valilik mevcuttu.3 1 Dımaşk ve Halep,
Suriye bölgesindeki en önemli şehirler kabul ediliyor­
lardı. Dolayısıyla bunlardaki teşkilat merkezdekiyle
aynı idi.

101
Dımaşk ve Halep dışında kalan dört saltanat naibliği
derece olarak bu ikisinden daha altta kabul edilmekle
birlikte, teşkilat yapısı itibariyle onların benzeriydi.
Ancak bu dört şehirdeki askeri erkan ve sivil görevlile­
rin rütbeleri daha düşük olabiliyordu. Yine bazı divani
vazifelerin isimleri de değişebiliyordu. Mesela Dımaşk
ve Halep'te vezir unvanlı görevliler bulunurken, diğer­
lerinde aynı vazifeyi yürütenlere "nazır" deniliyordu.
Bu dört naibliğe bağlı birçok alt naiblik ve valilik bu­
lunduğuna da aynca işaret edilmelidir. 32
Suriye'deki bedevi Araplar ve ayrı bir statüye tabi
olduğu anlaşılan Hicaz bölgesi, Memlük sultanları ta­
rafından bölge sakinleri arasından tayin edilen emir
unvanlı görevlilerce idare edilmekteydi. 33

2. Mısır
Mısır bölgesi, merkez Kahire'nin dışında İskenderiye,
el-Vechülkıbli (Yukarı/Güney Mısır) ve el-Vechülbahri
(Aşağı Mısır) şeklinde üç saltanat naibliğine ayrılmıştı.
Bunlar devletin kuruluşundan yaklaşık bir buçuk asır
sonra oluşturulan naibliklerdi.
İskenderiye, 767 (1365) senesinde Haçlılar'ın ger­
çekleştirdiği meşhur katliam sonrasında idari bölün­
mede valilikten saltanat naibliğine çevrilmişti. "Mu­
kaddemü elf" rütbesinde bir emirin tayin edildiği İs­
kenderiye saltanat naibliği, taşrada konum bakımından
Trablusşam, Safed ve Hama naibliklerine denk kabul
ediliyordu. Maiyeti de bu şehirlerdeki naiblerinkiyle
benzerdi. 34
el-Vechülkıbli ve el-Vechülbahri naiblikleri ise
Sultan Berkuk tarafından oluşturulmuştu. Önceleri
bu bölgelerin yönetimi "vali'l-vülat" unvanı verilen

102
"kişif"lere aitti. Berkuk döneminden itibaren yine bi­
rer kaşif görevlendirilmekle birlikte bunlar naiblere
bağlı hale getirilmişti. Söz konusu iki bölgenin sal­
tanat naibleri, "mukaddemü elf" rütbesini taşımak­
taydı. Kendilerine bağlı çeşitli rütbelerde birçok vali
bulunuyor, bu valiler şehir merkezlerinden uzaktaki
bölgeleri idare ediyordu. el-Vechülkıbli saltanat naibi
mevkice el-Vechülbahri naibinin üstünde yer alıyordu.
el-Vechülkıbli'nin merkezi AsyG.t, el-Vechülbahri'ninki
ise Demenhur şehri idi.35

il. Askeri Yapı

A. Ordu Teşkilab
Yapısı itibariyle askeri bir karaktere sahip olan Memlük
Devleti, kurduğu mükemmel ordu sistemi sayesinde
döneminin en büyük ve güçlü devletlerinden biri ol­
muştur. Yukarıda detaylan anlatılan memlük sistemi
ve askeri ikta üzerine oturan bu teşkilatlanma içinde,
güçlü sayılabilecek bir donanma da bulunmakla birlik­
te esas olan kara ordusu idi.
Memlük kara ordusu temelde "sultan memlük­
leri" (el-memalikü's-sultaniyye), "ümera memlükleri"
(memalikü'l-ümera) ve "iktalı askerler" (ecnadü'l-halka)"
şeklinde üç sınıf askerden oluşmaktaydı. Memlük­
ler'in esas gücü "sultan memlüklerin idi. Tahta geçen
sultanlar satın alma yoluyla kendilerine ait bir mem­
lük grubu oluşturuyor, bu gruplar da "Zahiriyye", "Eş­
refiyye", "Hoşkademiyye" gibi efendilerinin adı veya
lakabıyla anılıyordu. Bunlar efendilerine son derece
bağlı, hoşdaşiyye anlayışıyla da birbirlerine tutkun
gruplar teşkil ediyorlardı. Sultan Memlükleri, taht­
taki sultanın bizzat satın aldığı "müşterevat" ile

103
eski sultanların memlükleri (karô.nis/karô.nisa) veya
ümeradan sultana intikal edenlerden (seyfi.yye) müte­
şekkil "müstahdemun" adı verilen birlikler şeklinde iki
temel gruba ayrılıyordu. Şüphesiz birinci grup, mem­
lük sisteminin üzerinde durduğu, efendiye bağlılık
prensibinden dolayı daha fazla önemseniyordu. Temel
tasnifteki ikinci sınıfı teşkil eden "memalikü'l-ümera"
tabiri, emirlerin kendilerine verilen ikta karşılığında
beslemek zorunda oldukları askerler için kullanılıyor­
du. Üçüncü sınıfı oluşturan "ecnadü'l-halka" ise bizzat
kendilerine ikta verilen askerleri ifade ediyordu ve
bunlar da kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılıyordu.
Bu üç temel sınıfın yanı sıra Arap, Türkmen ve
Kürtler'in oluşturduğu "ecnadü'l-'Arab", "ecnadü't­
Türkman", "ecnadü'l-Ekrad" birlikleri yardımcı kuvvet
olarak ikta karşılığı orduda istihdam ediliyordu. Bun­
lar bizzat kendilerine değil, başlarındaki beyler veya
emirlere ikta verilmesi bakımından ecnadü'l-halkadan
ayrılmaktaydı. Ayrıca "evladü'n-nas" denilen, sultan
ve ümera çocuklarının oluşturduğu, belli bir rütbeyi
aşamayan ihtiyat kuvveti de söz konusuydu. Yine bu
kuvvetlere sevap kazanma arzusu ile orduya katılan
gönüllüleri de eklemek gerekir. Memlük ordusundaki
bu sınıfların kendilerine mahsus kumandanları bu­
lunmakla birlikte başkumandan sultan idi. Sultandan
sonra kumanda görevi, "erbabüs-süyCıf"tan "ümeraü'l­
mfin" veya "mukaddemü'l-ülUf" olarak isimlendirilen
"yüzler emiri/binbaşı" rütbeli üst düzey emirlerin en
kıdemlisi sayılan atabek (veya emir kebir) tarafından
yürütülüyordu. 36
Memlük ordusundaki rütbe hiyerarşisi, en üst rüt­
beyi ifade eden "ümeraü'l-mün" veya "mukaddemü'l­
ülUf"tan başlıyordu. Bunların emirleri altında normal

104
zamanda en az 100 süvari bulunur, savaş sırasında ise
"ecnadü'l-halka" denilen timarlı askerlerden 1000 kişi­
ye kumanda ederlerdi ve bu sebeple onlara "emirü mie"
veya "mukaddemü elf" rütbesi verilirdi. Bu rütbenin
karşılığı günümüzde general olmalıdır. Rütbece on­
ların altında bulunanlara "ümeraü tablhane" (kırklar
emirleri) denilir ve kumandaları altında, bazılarının­
ki yetmişe ulaşmakla birlikte genellikle kırk memlük
bulunurdu. Rütbece bunların ardından, emirleri altın­
da on-yirmi arası memlük bulunan "ümeraü işrinatn
veya "'aşerat" (yirmiler emirleri), on memlük bulunan
"ümeraü aşere" (onlar emirleri) ve beş memlük idare
eden "ümeraü harnsevat" (beşler emirleri) geliyordu.37
Memlük ordusunun mevcudu ile ilgili kesin bir ra­
kam vermek güçtür. Bununla birlikte meşhur devlet
adamı ve tarihçilerden Halil b. Şahin'in (ö. 873/1468)
kayıtlarına göre, Memlük Devleti'nin güçlü dönem­
lerindeki nizami ordusunun yaklaşık 80.000 olduğu,
diğer Türkmen, aşiret güçleri gibi yardımcı unsurların
ise 400.000'e yaklaştığı anlaşılmaktadır.38 Uzunçarşılı,
nizami ordunun sayısını makul bulmakla birlikte diğer
unsurların abartılı olduğunu ileri sürer.39 Ancak bu ra­
kamların dönemlere göre değiştiğini, bazı tarihçilerin
daha farklı sayılar verdiğini de eklemek gerekir. 40

B. Deniz Kuvvetleri
Akdeniz sahillerinin önemli bir kısmının yanı sıra Kı­
zıldeniz kıyılarına da sahip olan Memlükler, buralar­
dan gelebilecek tehditlere karşı bir donanma gücü bu­
lundurmak zorundaydı. Ancak bir donanma kurulması
Memlükler gibi kara ordusu ağırlıklı bir askeri yapıya
sahip olan ve bunu önceleyen devletlerde pek de ko­
lay değildi, buna rağmen Memlükler'in bir donanması

105
vardı. Bu noktada Osmanlılar dönemine kadarki İslam
tarihinde müslüman devletlerin deniz savaşları ve
donanma hususundaki çekingenliğine işaret etmek
gerekir. Nitekim müslümanların Suriye ve Mısır sa­
hillerini fethettikleri ve deniz gücüne sahip olmanın
jeostratejik bir zorunluluk olduğunun farkına vardık­
ları Hz. Ömer (13-33/634-644) zamanında, halifenin
bu husustaki çekingen tavrı ve donanma teşkiline izin
vermeyişi meşhurdur.
Müslümanların bu konudaki çekingenliklerinde
çeşitli faktörlerin etkili olduğu söylenebilir. Bunların
başında, Osmanlılar dönemine kadar hüküm süren
müslüman devletlerin bir deniz gücü oluşturmak için
gerekli olan yeterli kereste ve çeşitli madenlere sahip
olmayışı gelmektedir. Buna bazı talihsiz tecrübeler gibi
başka sebepleri eklemek mümkünse de, bu konudaki
çekingenlikte Memlükler için karadaki savaşçılığın
denizcilikten çok daha üstün sayılması ve belirsizlik­
ler sebebiyle deniz savaşlarından kaçınılması özellikle
etkili olmuştur. Nitekim el-Melikü'z-Zahir Baybars el­
Bundukdari zamanındaki başarısız ilk Kıbrıs seferine
katılanların hiçbirinin memlük kökenli olmayışı ve
Baybars'ın bu başarısızlıkla alay eden Kıbrıs kralına
gönderdiği cevabi mektupta denizciliği küçümseyen
ifadeleri bu durumu teyit eder.4 1 Yine Kıbrıs'ı fethe­
den Mernlük Sultanı el-Melikü'l-Eşref Barsbay'ın adaya
yönelik seferlerden önce meydana gelen aksilikler kar­
şısında çabucak ümitsizliğe düşmesi, hatta seferi iptal
etmeye karar vermesi de bu yaklaşımın örnekleri ara­
sında zikredilebilir.42 Memlükler'in denizciliğe ve de­
niz savaşlarına yönelik söz konusu yaklaşımı, daimi bir
deniz kuvveti ve güçlü bir donanma bulundurmaları­
na nispeten engel olmuştur. Bu dönem incelendiğinde

106
Memlükler'in denizden gelen bir Haçlı saldırısı netice­
sinde gemi yapımına başladıklan ve donanma kurduk­
lan, aceleyle ve tepki olarak hazırlanan bu donanma­
nın da fazla uzun ömürlü olmadığı görülür. Ancak bu
bilgilerden Memlükler'in denizcilikte başarısız olduk­
ları ve donanma gücüne sahip olmadıklan sonucuna
da vanlmamalıdır. Nitekim Kıbrıs'ın fethi hadisesinde
görüldüğü gibi Memlükler döneminde çok başarılı de­
niz seferleri de bulunmaktadır.43

C. Savaş Nizamı ve Silihlar


M emlükler döneminde harbe çıkılmadan önce
"medisü'l-ceyş" denilen, sultan, atabek ve önde ge­
len yüzler emirleriyle halife ve başkadıların katıldığı
bir istişare heyeti kurulur, savaş kararı burada alınır,
gerekirse taktikler de yine bu toplantıda belirlenirdi.
Karar alındıktan sonra "çal.iş/şal.iş es-sultani" denilen
bayrak/tuğ, saltanat mehter takımının bulunduğu yere
asılır, daha sonra "arz" denilen teftiş ve sayım işlemi
gerçekleştirilir, bunların ardından da sefer nafakaları
(cevamik/maaşlar) ödenirdi. Ümeraya da sefer hil'ati
dağıtılırdı. Bundan sonraki aşama sefer güzergahında
mühimmat depolanması, güvenliğin temini, erzak ha­
zırlanması gibi faaliyetlerdi. Bunların hepsi için özel
görevliler ve daireler mevcuttu. Bu aşamada berid
teşkilatının büyük önem taşıdığına işaret edilmelidir.

" Mühimmatü'ş- şerife/mühimmatü's -sultaniyye/


tecarid" adı verilen seferlerden önce her asker/mem­
lük, "lametü'l-harb" denilen genelde miğfer, mızrak,
kılıç, tirkeş (ok kabı) ve nüşşabdan (ok) oluşan savaş
teçhizatını kuşanırdı. Her birliğin ayn bir kumandanı
bulunmakla birlikte başkumandanlığı sultan yürütür,
onun ardından da atabek gelirdi. Ordu kumandanı için

107
"başü'l-asker" tabiri de kullanılırdı. Sefere çıkıldığında
öncelikle "çalişü'l-asker" denilen bir öncü birlik yolla­
nırdı. Daha sonra diğer birlikler hareket ederdi. Mem­
lükler döneminde birliklere "tulb, çoğulu: atlab" adı
verilirdi ve her birlik başındaki emire göre isim alırdı.
Ordu klasik beşli sisteme göre saf tutardı. Buna göre
ordu mukaddeme (ön), meymene (sağ), meysere (sol),
sultanın bulunduğu kalp (merkez) ve saka (artçı) deni­
len beş bölüme ayrılırdı. Ordunun teşviki ve düzeninin
sağlanması amacıyla sultana ait bir bando takımı da
kösleri (küstit) ve davullarıyla (tubül) seferde yer alırdı.
Orduda sultana ait san bayrak (el-isabeles-sancaku's­
sultani), halifeyi simgeleyen siyah bayrak ve ümeraya
ait "renk (çoğulu: rünük) denilen, görevlerine dair sim­
gelerin/armaların nakşedilmiş olduğu flamalar bu­
lunurdu. Bu noktada Memlük Devleti'ne ait muhtelif
"bayrak"lardan bahsedildiğini belirtmek gerekir. Te-
melde sultana ait ve devleti simgeleyen san renkte üç
bayrak bulunduğu, bunlardan birincisi ve büyük olanın
"el-isabe" adını taşıdığı, san ipekten ve altın işlemeli ol-
duğu, üzerinde sultanın adı ve lakaplarının yer aldığı
nakledilir. Diğer büyük bayrak, seferlerde de kullanılan
tuğlu "çaliş" idi. Bunların dışında yine san renkte, "san­
cak (çoğulu: santiak) adı verilen küçük bayraklar mev­
cuttu.44 Sultana ait söz konusu küçük san bayrağın
üzerinde genelde altın işlemeli hilal (tal'a) yer alırdı.45
Memlük ordusunun savaşlarda kullandığı silahların
başında mancınık gelmekteydi. Mancınık vasıtasıyla
büyük taşlar atılabildiği gibi neft vb. yanıcı maddeler
de fırlatılabiliyordu. Yine "mekhale" denilen ve barut,
neft gibi patlayıcı ve yanıcı madde atan silahlar mevcut­
tu. Bu tür maddeleri kullanan birliklere "neffatin" veya
"zerrakin" adı veriliyordu. "Bunduk" denilen, yay veya

108
bir tüp vasıtasıyla fırlatılan fındığa benzer bir malzeme
de bu dönemde kullanılan silahlar arasındaydı. Tüfek
kullanımı Memlükler'in sonuna doğru, Kayıtbay zama­
nında yaygınlaşmaya başlasa da Memlük ordusu daima
süvari olarak kılıçla savaşmayı tercih ettiğinden tüfek
kullanmaya sıcak bakmamıştır. Memlükler'in savaşlar­
da kullandıklan silahlardan biri de genelde "debbaben
adı verilen, tekerleklerle hareket ettirilen kulelerdi.
Bunların dışındaki silahlar ise tarih boyunca kullanılan
kılıç, ok, mızrak vb. klasik savaş teçhizatı idi.46

III. Ekonomik Yapı

A. Ziraat
Memlük Devleti'nde ekonomik yapı ağırlıklı olarak
ziraata dayanmaktaydı. Bu sebeple, uygulanan top­
rak rejimi önem taşıyordu. Bu dönemde toprağın asıl
sahibi devlet olup verimli araziler sultan ve ümera ile
iktalı askerlerin elindeydi. Dolayısıyla devletin ekono­
misi toprağa bağlıydı, toprağın mülkiyeti ikta sahibi
askerlerin elindeydi, bu arazilerin işlenmesi ise "fellahn
denilen yerel çiftçiler tarafından yapılıyordu. Bu işleyiş
ikta sisteminin düzenli yürütülmesine bağlıydı. Mem­
lükler dönemindeki ikta sistemine göre işlenebilir ara­
zi yirmi dört parçaya ayrılmış, bunun dördü sultana,
onu ümeraya, kalan onu da askerlere tahsis edilmişti.
Zamanla bu sistem askerlerin aleyhine bozulmuş, da­
ğıtımın eski haline getirilmesi için aralıklarla "revkn
denilen tahrir/kadastro çalışmaları47 yapılarak adalet
sağlanmaya çalışılmıştı. İkta sahiplerinin arazilerini
satmaya başlamaları, alınan önlemlere rağmen özel­
likle Memlükler döneminin sonlarına doğru çiftçi ve
diğer yerel grupların toprak sahibi olmalarının önünü
açmıştı.

109
Ekonomi toprağa bağımlı olduğu gibi, toprağın veri­
mi de önemli ölçüde Nil nehrinin taşkınlarına bağlıydı.
Suların azalması sonucu ortaya çıkan kuraklık iktisadi
bunalımların temel sebebiydi. Bundan dolayı tedbir
olarak suyun debisi düzenli aralıklarla ölçülüyor, bu
amaçla "mikyasü'n-Nil" denilen Nilometreler inşa edi­
liyordu. Sudan azami faydalanmak için devlet tarafın­
dan kanallar ve köprüler yaptırılıyordu. Memlükler'de
sadece bu işlerle ilgilenen kurumlar mevcuttu. Suyun
ulaştırıldığı alanlarda yeni köyler kuruluyor, bataklık­
lar kurutularak yeni tarım arazileri oluşturuluyordu.
Bütün bunlar tarımdaki verimi ve çeşitliliği arttırarak
Mısır ekonomisine büyük katkı sağlıyordu.
Memlükler döneminde Mısır'daki zirai mahsulle­
rin başında buğday geliyordu. Genel ihtiyacın üstünde
üretilen buğday Hicaz ve Suriye'ye gönderiliyordu. Çok
üretilen ürünler arasında keten, pamuk ve şeker kamışı
da bulunmaktaydı. Bunların yanı sıra birçok sebze ve
meyvenin de tanını yapılmaktaydı.48 Suriye bölgesi ise
daha ziyade narenciye, zeytin ve zeytinyağı üretimiyle
meşhurdu. Memlük sultanlarının ilgisi sayesinde seb­
ze ve meyvelerin yanı sıra bunların ıslahı, aşılanması,
çeşitli çiçeklerin üretimi gibi faaliyetlerin yürütüldüğü
büyük bahçeler kurulmuş ve halkın istifadesine sunul­
muştu. 49 Çerkez Memlükleri dönemiyle birlikte ikta
sisteminde görülmeye başlayan arızalar, ziraata da
yansımaya başlamış, sultanların tamamen ticarete yö­
nelen ilgileri tarımın ihmal edilmesine yol açmıştır.50

B. Sanayi ve Ticaret
Memlük Devleti, kuruluşunu takip eden yıllarda elde
ettiği başarılarla zenginleşmeye başlamış, bunun ne­
ticesinde oluşan sermaye, sanayinin çeşitli kollarının

110
gelişmesini de beraberinde getirmiştir. Bunların başın­
da, askeri karaktere sahip bir devlet olan ve bu saha­
daki başanlanyla öne çıkan Memlükler'in silah sanayii
gelmektedir. Nitekim Kahire'deki pek çok çarşının içe­
risinde yer alan silah çarşısı (süku's-siliih) ve bunduk
pazan (süku'l-bündukiiniyyin), askeri sanayinin örnek­
lerindendir. Şartlann gereği olarak ortaya çıkan savaş
gemisi yapımı için de Mısır'ın sahil şehirleri olan İs­
kenderiye ve Dimyat gibi yerlerde tersaneler kurulmuş
ve buralarda askeri ve sivil amaçlı çeşitli özelliklerde
gemiler inşa edilmiştir.51

Sivil sanayi ağırlıklı olarak zirai ürünlere bağlı bir


şekilde gelişmiş, keten ve pamuk üretiminin yüksek
miktarlara ulaşmasıyla dokumacılık sektörü ön plana
çıkmıştı. Özellikle Fustat, Dahile ve Tinnis gibi yerler
kumaşçılıkta büyük ilerleme kaydetmiş, bu şehirler
"Füstaniyye", "Dabikıyye" gibi kendi isimleriyle anılan
kumaş çeşitleriyle şöhret kazanmıştı. Bu dönemde bu­
ralar ve başka şehirlerde imal edilen her türden kumaş
Avrupa'ya ihraç edilmeye başlanmıştı. Hatta özellikle
keten dokumacılığının Avrupa'da bu alandaki gelişme­
ler üzerinde önemli etkisi olduğu ifade edilmektedir.

Sivil sanayinin diğer kolları ise çömlekçilik, bakır


işlemeciliği, dericilik, semercilik ve diğer koşum takım­
ları imalatçılığı, sabun, kağıt atölyeleri ve camcılıktı.
Bunlann yanı sıra madencilik de önemli sanayi kolla­
nndandı. Özellikle şap sanayii çok gelişmiş, Avrupa'ya
ihraç edilecek seviyeye ulaşmıştı. Değerli madenlerden
zümrüt de işlemecilik sayesinde yaygınlaşmış ve iç pa­
zara hitap eden önemli bir kol haline gelmişti. 52

Memlükler döneminde ticaret, Moğol istilası sebe­


biyle kuzey bölgeleri ve Irak'ın tahrip olması, yol em­
niyetinin azalması ve ticaret yollarının daha güneye,

111
Akdeniz ve Kızıldeniz sahilleri üzerinden geçen isti­
kamete kayması sebebiyle çok canlı hale gelmişti. Ül­
kede hem iç hem de dış ticaret, büyük talebin yanı sıra
geçiş güzergahında bulunmanın getirdiği avantajlarla
gümrük vergileri bakımından da büyük gelişme gös­
termişti.
İç ticarette hakim unsur sultanlar ve önde gelen
emirlerdi. Diğer tüccarlar bunlann himayesinde faali­
yet gösteriyorlardı. Özellikle Mısır ve Kahire her çeşit
malın satıldığı, bir kısmı gece-gündüz çalışan demir­
ciler, boyacılar, urgancılar, hasırcılar, taşçılar çarşısı
vb. isimlerle anılan pazarlarla doluydu. 53 Dış ticarette
ön plana çıkan şehirler doğuda Kızıldeniz sahilindeki
Ayzab Limanı ile Yukan Mısır'daki Küs şehri, batıda ise
Akdeniz kıyısındaki İskenderiye ve Dimyat şehirleri idi.
Ülkenin her yerinde iç ve dış ticaret yapan yerli ve
yabancı tüccarlar için büyük hanlar (fündük) inşa edil­
mişti. Özellikle yabancı tüccarlar için inşa edilen özel
hanlar, onların rahat alışveriş yapabilmesi için her
türlü imkanın sağlandığı, bir anlamda serbest ticaret
bölgeleriydi. Çin, Hindistan, Yemen gibi doğu ülkele­
rinden gelenlerin yanında Venedik ve Cenevizliler'in
başını çektiği Avrupalı tüccarlar da aradaki husumete
rağmen kendilerine tanınan imtiyaz ve kolaylıklar sa­
yesinde burada rahatlıkla ticaret yapabilmekte, ülke­
deki konsoloslan sayesinde Memlük Devleti ile yakın
ilişkiler kurabilmekteydi. Hatta Avrupalılar'la pek çok
ticari anlaşma imzalanmıştı. Doğudan baharat vb. mal­
lar gelirken, Avrupa'dan ise kereste, demir, gümüş vb.
malzemeler getiriliyordu. Yine beyaz köle ticareti de
devamlı memlük ihtiyacı içinde olan devletin büyük
miktarlarda yaptığı alım sebebiyle önemli ticaret alan­
larından birini oluşturuyordu.

112
Doğudan gelen ve büyük kısmı baharat ticareti ya­
pan tüccarlar getirdikleri mallan Mısır'da sattıkları
gibi buradan Avrupa'ya da ulaştırıyorlardı. Getirdikleri
baharattan dolayı "Karimi/Karimiyye" adını alan doğu­
lu tüccarlar Mısır'da ciddi nüfuz sahibi olmuştu, hatta
büyük servetleri sayesinde Memlük sultanlarına borç
dahi veriyorlardı. Aralarından bazıları has nazırlığı gibi
mühim vazifelere tayin ediliyordu.
Memlük sultanları ve kudretli emirler bazı tahılla­
rın yanında şap ve tuz gibi madenlerin ticaretini kendi
tekellerine aldıklarından iç ticaret zaman içerisinde
özellikle Çerkez Memlükleri döneminde gerilemeye
başlamış, dış ticaret üzerine koydukları ağır gümrük
vergileri yabancı tüccarları farklı arayışlara itmişti.
Çerkez Memlükleri döneminde devletin ekonomik
hayata yönelik olumsuz müdahaleleri o dereceye ulaş­
mıştır ki dönemin tarihçileri ve modem araştırmacılar,
Memlük Devleti'nin ilci dönemi arasındaki en önemli
farkı ekonomik istikrar üzerinden yaptıkları değerlen­
dirmelerle ifade etmişlerdir.
Ekonomiye yapılan olumsuz müdahaleler neticesin­
de iç ticaret çok gerilemiş, Memlük tüccarları önceden
ihraç ettikleri kumaş vb. eşyayı ithal eder hale gelmişti.
Yabancı tüccarlar ise farklı güzergah arayışına girmiş,
Portekizliler'in Ümitburnu'nu keşfi ile Memlük Devleti
belki de en büyük gelir kalemi olan gümrük vergile­
rini kaybetmişti. Ticaretteki bu büyük gelir kayıpları
sonuçta Memlük Devleti'nin çöküşünü de beraberin­
de getirmiştir. Bu çöküşte, özellikle XIV. asnn ilcinci
yansında başlayarak devletin yıkılışına kadar devam
eden büyük çaplı salgın hastalıkların da önemli rolü
bulunmaktadır. 54

113
C. Devletin Gelirleri ve Para
Memlükler dönemi devlet gelirleri, diğer müslüman
devletlerin varidatından farklı değildir. Bu bakımdan
devletin gelirlerini esas itibariyle ilci kısımda incelemek
gerekir. Bunlar şer'i ve "meks" (çoğulu: mükus) denilen
gayri şer'i vergilerdir. Şer'i vergiler haraç adı altındaki
"arazi gelirleri", "cevalı"" denilen "cizye, zekat", yabancı
tüccarlardan alınan yüzde ondan otuz beşe kadar de­
ğişen miktarlardaki "gümrük vergileri, madenlerden
tahsil edilen vergiler, mirasçı bırakmadan ölenlerin
terekeleri ve darphanelerden alınan vergiler" şeklinde
özetlenebilir.
"Meks" denilen gayri şer'i vergiler ise bir kısmı daha
önceki devletlerde de görülen birçok kalemden oluş­
maktaydı. Devletin hububat alım satımından gayri­
menkul ticaretine, şeker kamışı imalinden kayık ve ge­
milere kadar alınan ve miktarları devamlı değişen geniş
bir gayri şer'i vergi geliri bulunmaktaydı. Bu vergiler o
kadar geniş bir alana yayılmıştı ki, ölülerin arkasından
para karşılığı ağlayan kadınlardan (nevfcyih) dahi vergi
alınmaktaydı. Hatta bazı sultanların bu vergilerin bir
kısmını kaldırması veya azaltması gibi uygulamaları
onların adil ve sevilen hükümdar şeklinde nitelendi­
rilmesi için yeterli olabiliyordu.
Bahsi geçen gelirlerin önemli bir kısmı, emirler ve
Memlüklerin ihtiyaç ve nafakalarıyla devlet görevlileri­
nin maaşları için harcanmaktaydı. Kalanların bir kısmı
taşradaki ihtiyaçlar için, bir kısmı da yol, köprü, kanal
vb. inşa ve imar faaliyetleri için sarf ediliyordu.
Memlükler döneminde esas itibariyle üç çeşit para
tedavüldeydi. Bunlar dinar, dirhem ve bakırdan mamul
"fels" (çoğulu: fülü.s) adlı paralardı. Bu paralar genelde

114
onları bastıran sultanların adıyla anılmaktaydı. Mem­
lük sultanlarının paranın ayarıyla devamlı oynamaları
ticari hayatı çok etkilemiş ve ekonomik istikrarsızlığa
sebep olmuştu. Hatta bundan dolayı Veneclikliler'in
"ifrenti" veya "duka" olarak adlandırılan altın parala­
rı, Memlük dinar ve gümüşlerinden daha fazla rağbet
görmeye başlamış, ülkede bunlarla alışveriş yaygınlaş­
mıştı.55

rv. Sosyal Yapı

A. Sosyal Sınıflar
Memlük toplumu, esas itibariyle devlet idaresindeki
önemli mevkileri elinde tutan ve Türk Memlükleri dö­
neminde ağırlığını Türkler'in, Çerkez döneminde ise
Çerkezler'in oluşturduğu hakim askeri sınıfla, bunlar­
dan etnik köken bakımından farklı olan ve çeşitli sosyal
tabakalara ayrılan halk kesiminden oluşmaktaydı. İbn
Haldun (ö. 808/1406), Memlük toplumu için yaptığı
sınıflandırmada bu tarz bir genellemede bulunmakta
ve Memlük Devleti'nde idare ile halkın etnik bakımdan
birbirinden farklı olduğuna işaret etmektedir.56 Diğer
taraftan bu ikili yapıdan halk kesiminin oluşturduğu
grup için daha ayrıntılı sınıflandırmalar da söz konusu­
dur. Mesela Makrizi, Mısır toplumunu yedi sınıfa ayır­
makta ve bunları "devlet yöneticileri" (askeri aristokra­
si), "zengin tüccarlar, çarşı-pazar esnafı ve ücretlilerin
dahil olduğu orta halli ticaret sınıfı, çiftçiler, fukaha ve
öğrenciler, sanatkarlar ve meslek sahipleri, ihtiyaç sa­
hipleri ve miskinler" olarak sıralamaktadır.57 Memlük
tarihi araştırmacılarından Said A. Aşur, Makrizi'nin
yaptığı bu tasnifin kapsamlı olmakla birlikte ekono­
miyi merkeze aldığı için bazı eksikleri bulunduğunu
ifade etmektedir. Araştırmacı, keneli yaptığı tasnifte

115
Mısır toplumunu "Memlükler, ulema, tüccarlar, şehirli
sanatkarlar ve meslek sahipleri, ehl-i zimme (dini azın­
lıklar), çiftçiler, Arap kabileleri ve yabancı azınlıklar"
şeklinde sekiz sınıf olarak sıralamaktadır. 58

Genel olarak Memlükler dönemindeki Mısır toplu­


munun, yönetime hakim olan ve geliştirdikleri mem­
lük sistemi sayesinde askeri bir aristokrasi meydana
getiren üst yönetici elit ve onların yönetimindeki çe­
şitli mesleklere ve refah seviyesine sahip yerel halktan
müteşekkil iki ana gruptan oluştuğu görülmektedir.
Memlük toplumunun seçkin sınıflarından birini oluş­
turan ve adli-dini vazifeleri yürüten ulemayı ise askeri
aristokrasi ile halk arasında aracı rolü oynayan bir grup
olarak zikretmek gerekir. Divani, adli ve dini birtakım
görevleri yürüttüğünden ulema, yerel halkın geri ka­
lanına nispetle devlet idaresine daha yakındı. Bu ve­
sileyle hakim grup Memlükler'le halk arasında köprü
vazifesi görerek önemli bir sosyal işlev üstleniyordu. 59
Şüphesiz Memlükler'in ulemaya gösterdikleri ilginin
asıl sebebi, onların dönemin son derece canlı ve zen­
gin ilmi hayatına sağladıkları katkıların yanı sıra taşı­
dıkları dini kimlikleri sebebiyle halk tarafından sevilip
sayılınalarıdır. Said A. Aşılı, halkın ulemaya karşı çok
saygılı davrandığını, onlar için "zamanın fakihi", "asrın
ilimi" vb. övgü dolu sıfatlar kullandığını ifade etmek
suretiyle bu duruma işaret etmektedir. 60

Son olarak Memlükler dönemi nüfusuna da işaret


etmek gerekir. Bu dönemde bir nüfus sayımı söz konu­
su olmadığından verilecek rakamlar tabiidir ki tahmin­
lerin ötesine geçmez. Bu konuda çalışma yapan bazı
araştırmacıların tahminlerine göre, Türk Memlükleri
döneminde Mısır'ın nüfusu yaklaşık 3 milyon, Suriye
bölgesirıinki ise 900.000 civarındadır.61 Diğer taraftan

116
Ayalan, genel nüfus konusunda araştırma yapanları
değerlendirdiği bir çalışmasında, verilen rakamların
teyit edilemeyeceğini ve bunlardan sağlıklı bir sonuca
ulaşılamayacağını ileri sürmektedir.62 Bununla birlikte
daha önce askeri yapıdan bahsedilen bölümdeki asker
sayısına bakıldığında söz konusu yaklaşık 4 milyonluk
nüfusun dörtte birini Türkler'in oluşturduğu söyle­
nebilir. Zira divana kayıtlı nizami Memlük askerinin
sayısı 80.000 civarındadır. Aileleri ile birlikte düşü­
nüldüğünde (ortalama beş kişilik aile) Türkler'in sayısı
400.000 civarında olmalıdır.

1. Askeri Aristokrasi
Memlük Devleti, askeri karakterde bir devlet olduğun­
dan memlük sınıfında yer alanlar toplumun elit kesimi­
ni oluşturmaktaydı. Askeri aristokrasi yönetimin bütün
önemli noktalarını elinde tutuyor, bu ayrıcalığını kesin­
likle halkla paylaşmıyordu. Askeri aristokrasinin içinde
yer almanın yegane şartı ise memlük kökenli olmaktı.
Dolayısıyla bu dönemde bütün fırsatlar memlük köken­
li olanlara sunuluyordu. Bir memlük, şartların uygun
olması halinde sonunda sultanlığın bulunduğu parlak
bir kariyer imkanına sahipti. Önemli olan, azatlık bel­
gesi ittikayı aldıktan sonra "cündi" olarak isimlendiri­
len düz askerlikten emirlik payesine ulaşmaktı. Bundan
sonraki hedef, daha önce zikredilen emirlik rütbelerini
sırasıyla elde ederek en üst rütbe olan yüzler emirliğine
ulaşmak ve mümkün olduğu kadar çok sayıda ve ken­
dine sadık memlük edinmekti. Bu sayede bir memlük,
büyük emirleri bertaraf ederek tahta çıkabilirdi. İşte
bu yükselme imkanı, tahta çıkma usulü bakımından
Memlükler'i diğer devletlerden ayıran bir özellikti. Bu
noktada şunu tekrar vurgulamak gerekir ki, bütün bu

117
imkanlar sadece askeri aristokrasiye hastı ve bu askeri
aristokrasi tek nesilliydi. Bir memlükün oğlu, babası
gibi ilerleme imkanına sahip değildi. Zira üst rütbeli
ümera sınıfı, çocuklarının kendi geldikleri çetin şartlar­
daki coğrafyada doğup büyümemesi ve aynı koşullarda
bir köle asker olarak eğitim almaması sebebiyle en üst
rütbe olan yüzler emirliğine layık olmadığı düşüncesin­
deydi. Bundan dolayı, "evladü'n-nas" olarak adlandırı­
lan ümera çocukları belirli bir rütbenin üstüne çıkamaz­
dı. Buna sultanların çocukları da dahildi.
Askeri aristokrasi kendi içerisinde hiyerarşik bir ya­
pıya sahip olsa da temel birtakım özellikleri ve hüküm­
ranlıklarını halkla paylaşmama hususundaki tavırları
bakımından ortaktı. Mesela yerli halkla karışmamak
için evlenecekleri kadınlan tüccarların getirdikleri ken­
di etnik gruplarından olan esir kızlardan seçiyorlardı.
Yine, satın alınan yeni Mernlüklere, ırki menşeleri ne
olursa olsun Türk ismi verilmekteydi. Farklı bir etnik
menşeden gelmelerine ve Türk kökenli olanlara karşı
düşmanca davranmalarına rağmen Çerkez Memlük­
leri de kendi hakimiyetleri döneminde bu uygulama­
yı değiştirmemişti. Zira bu, Memlüklerin toplumun
geri kalanından ayrılmasını temin etmekte ve özgün
kimliklerini muhafaza etmelerini sağlamaktaydı. Bu
uygulamaya paralel olarak Memlüklerin kullandıkları
dil de Türkçe idi. 63 Makrizi, halk arasına karışma hu­
susunda yumuşak davrandığını söylediği el-Melikü'z­
Zahir Berkuk'un ikinci saltanatından itibaren mernlük
sisteminin bozulmaya başladığını ifade eder. 64 Askeri
aristokrasi, aynı zamanda kendilerinin halkla olan
ilişkilerini de sınırlamış, mensubu bulundukları mem­
lük grubunun yerel halkla temasına engel olmuştu.
Bu dönemde askeri sınıf kendine has özel toplantılar

118
tertip ediyor ve halkın arasına karışmıyordu. Giyim­
kuşarnları da sivil idareciler ve halktan farklıydı. Hatta
ümeranın giysileri bile diğer askerlerin kıyafetlerinden
ayrılmaktaydı. 65
Askeri elitin sosyal açıdan halkla arasına koyduğu
bu mesafe, yönetim açısından hükümranlıklarını pay­
laşmama hususundaki katı tavırda da kendini göster­
mekteydi. Daha önce zikredildiği gibi, üç kategoride
tasnif edilen Memlük idari yapısı içerisinde, askeri
sınıfın "yüzler emiri" denilen önde gelenlerinin oluş­
turduğu büyük ümera, yönetimdeki önemli mevkilerin
kontrolünü elinde tutuyordu. Bu grup, yerel halktan
seçilen sivil bürokratların yürüttüğü divani, adli ve
dini görevlerde de nüfuz sahibi idi. Dolayısıyla idari
sistemin önemli mevkileri yerel halktan kimselere ka­
palıydı. Özellikle idarenin kilit noktaları hususunda
iki kesim arasında bir geçişlilik söz konusu bile değildi.
Sultanlar ve büyük emirler ekonominin birçok alanın­
da da kontrolü ellerinde tutuyorlardı. Bundan dolayı
büyük servetlere sahiplerdi. Halktan ticaretle uğraşan­
lar ise askeri aristokrasiyle iyi geçinmek zorundaydı.
Rekabet, yönetici elitle halk arasında değil, bu yönetici
asker sınıfın kendi arasındaydı. Memlükler'in yaşadığı
siyasi ve iktisadi krizlerde bu durumun büyük etkisi
vardır. Nitekim Mernlük Devleti'nin yıkılmasında, Çer­
kez Mernlükleri dönemi askeri aristokrasisinin kendi
aralarındaki çekişmeler önemli rol oynamıştır. 66

Mernlükler dönemi askeri aristokrasisi, bir mernlük


olarak getirildiği Mısır veya Suriye'de, -daha önce be­
lirtildiği gibi- askeri eğitimin yanı sıra sıkı bir İslami
eğitimden de geçirilmekteydi. Askeri elitin neredeyse
tamamı bu eğitim neticesinde hem İslam dinini öğ­
reniyor hem de amelde Hanefi, inançta ise Matüridi

119
mezhebini benimsiyordu. Hatta bazı emirlerin satın
aldıkları memlükleri Hanefiliği benimsemeye mec­
bur tutup bu mezhebin ön plana çıkması için gayret
gösterdikleri bazılarının da Şafii mezhebine mensup
bazı kimselere çeşitli imkanlar sunarak onları Hanefi
olmaları için teşvik ettikleri kaynaklardan anlaşılmak­
tadır.67 Dolayısıyla Memlükler'de askeri elit bu açıdan
da halktan ayrılmaktaydı.

2. Halle
Memlük toplumu için yapılan ikili tasnifin ikinci kıs­
mını dil, ırk, konum vb. birçok açıdan askeri elitten
farklı olan yerel halk oluşturmaktadır. Nüfusun büyük
kısmını (yaklaşık dörtte üçünü) oluşturan yerel halk,
yukarıda da ifade edildiği gibi meslekleri ve hayat şart­
lan bakımından çeşitli gruplara ayrılıyordu. Ancak ya­
şadıkları yerler bakımından bir tasnif yapılırsa, halkın
şehirde yaşayanlar, köy sakinleri ve bedeviler şeklinde
üç kısımdan müteşekkil olduğu görülmektedir.
Memlükler döneminde, önceki bölümlerde de işaret
edildiği gibi, ticaretin gelişmesi ve Mısır ile Suriye'nin
bu dönemde dünya ticaretinin kavşak noktası haline
gelmesi sebebiyle özellikle liman şehirleri büyük ge­
lişme kaydederek birer cazibe merkezine dönüşmüştü.
Bilhassa Kahire, İskenderiye, Dimyat, Dımaşk ve Bey­
rut gibi şehirler çok gelişmişti. Bundan dolayı toplu­
mun önemli bir kısmı şehirlerde yaşıyordu. Buralardaki
nüfusun ekseriyetini işçi, tüccar, esnaf ve zanaatkarlar
oluşturmaktaydı. Şehirler çok kalabalıktı. Evler birbiri­
ne çok yakın, sokak ve caddeler ise dardı. Bunwtla bir­
likte söz konusu şehirler cami, han, hamam, medrese
vb. mimari eserlerle donatılmıştı. Halk ekonomik gücü­
ne göre belirli semtlerde ve evlerde yaşarken, sultan ve

120
önde gelen ümera Memlük sarayı olan Kal'atülcebel'de
ve civannda, müreffeh köşklerde ikamet ediyordu. Do­
layısıyla şehirde yaşayan halk kesimi yaşam şartlan ba­
kımından askeri elitin gerisindeydi.
Köylerde yaşayanlar ise toprağa bağlı olan çiftçi­
ler ve özellikle hububat tarımında faaliyet gösteren
imalathane sahipleriydi. Toprağın sahibi olan askerle­
rin kontrolünde ve fakir bir hayat süren çiftçiler, devlet
tarafından kendilerine yüklenen ağır vergileri de öde­
mek zorundaydı. Aynca bedevilerin saldırılan ve bas­
kılan sebebiyle büyük zorluklarla karşılaşıyorlardı. Bu
ağır şartlar sebebiyle köyler boşalmaya başlamış, ikta
sistemi bozulmuş ve ekonomik hayat gerilemişti.
Bedeviler ise Şarkıye, Buhayre, Menı1fiye, Feyyıim,
Mina ve Asyıit gibi kırsal bölgelerde yaşamaktaydı.
Memlükler dönemi boyunca Mısır ve Suriye'de yaşadık­
lan bütün bölgelerde kervan yağmalamak, köyleri bas­
mak, yönetime karşı gerçekleştirilen isyanlara katılmak
gibi asayışi bozmaya yönelik faaliyetlerin içerisinde yer
alan bedevilere karşı Memlükler, askeri harekatın yanı
sıra göçe zorlama ve liderlerine ikta vererek yanlarına
çekme gibi birçok tedbire başvurmuştur. 68
Memlükler döneminde toplumun büyük kısmını
oluşturan ve ağırlığı Arap olan halkın önemli bir kısmı
Sünni olup, Ehl-i sünnet'in yaygın dört mezhebinden
birine müntesipti. Zira Şü Fatımi Devleti'ne son veren
Selahaddin-i Eyyıibi, Mısır'da Sünniliğin yayılması için
büyük gayret göstermiş, onun kurduğu Sünni mezhep­
lere ait medreseler zamanla semeresini vermişti. Mem­
lükler arasında önceleri Şafii ve Maliki mezhepleri yay­
gınlaşmış, daha sonra Hanefilik ve Hanbelilik yayılmaya
başlamıştı. Bununla birlikte amelde Şafii, itikatta Eş'ari
mezhebine mensup olanlar toplum içinde çoğunluktaydı.

121
Halk bu açıdan da askeri aristokrasiden ayrılmaktaydı.
Diğer taraftan varlıklarını sürdürmek için önceleri ken­
dilerini gizleyen İsmailiyye ve İmarniyye Şiileri, sonra­
dan Mısır'da görülmez oldular. Aşın veya sapkın olarak
nitelendirilen az sayıdaki Şü gruba mensup olanlar ise
genelde Suriye bölgesinde yaşamaktaydı. 69

3. Azınlıklar
Memlük toplwnunun küçük bir kısmını oluşturduğu an­
laşılan ve ülkenin değişik bölgelerinde dağınık bir şekilde
yaşayan gayrimüslimler, esas itibariyle Kıpti hıristiyanlar
ve yahudilerden oluşmaktaydı. Said A. Aşiir, bu dönemde
Mısır'a gelen yabana seyyahların sadece Kahire'de bulu­
nan gayrimüslimlerin sayısını yirmi bin olarak tespit et­
tiklerini, bunların yarısının hıristiyan, yarısının da yahu­
di olduğunu belirtmektedir. 70 Bununla birlikte Memlük
toplumundaki gayrimüslim azınlıkların büyük kısmını
hıristiyanların oluşturduğu bilinmektedir.
Kıpti hıristiyanlann büyük bölümü Yukan Mısır'da
yaşıyordu. Bunlar Melkit ve Yakübi mezheplerine
mensuptu. Çok sayıda ibadethaneleri bulunan bu iki
mezhebin kendilerine has birer patriği (el-bıtrik) vardı.
Patrikler hem kendi toplumlarının dini ve hukuki iş­
lemleriyle kilise idarelerini yürütüyorlar hem de devle­
te karşı kendi cemaatlerini temsil ederek aracı vazifesi
görüyorlardı. Hıristiyanlar çiftçilikten zanaatkarlığa,
katiplikten tüccarlığa kadar toplumsal hayatın birçok
alanında yer almaktaydı.
Yahudiler ise Rabbaniyyı1n, Karrain (Karaim) ve
Samira adı verilen üç mezhebe mensuptu, ancak top­
luluğun ekseriyetini Rabbaniyyı1n mezhebi mensupları
oluşturmaktaydı. Her mezhebin bir reisi bulunmakla
birlikte bütün yahudileri temsil eden "reisü'l-yehud"

122
unvanlı bir yöneticileri vardı. Bu yöneticiler, hıristi­
yan patrikleri gibi kendi toplumlarının dini ve hukuki
işlemleriyle havraların yönetimini yürütmelerinin ya­
nında, devlete karşı kendi cemaatlerini temsil ederek
aracı vazifesi de görürlerdi. Yahudiler özellikle maliye
alanında ve ticarette maharetli idiler.
Memlük Devleti'ni yönetenler, tebaaları olan gay­
rimüslimlere diğer müslüman devletlerde olduğu gibi
zimmi hukukunu uygulamaktaydı. Buna göre onlardan
"cevili" adı verilen cizyelerini toplar, dini ve hukuki fa­
aliyetleriyle ibadethanelerine genellikle karışmazlardı.
Devlet, gayrimüslim cemaatlerin kendi liderlerini seç­
mesine imkan tanır, ancak onayından geçmesini ister­
di. 71 Memlük yöneticilerinin gayrimüslimlere karşı ta­
vırları şartlara göre değişse de genelde yumuşak bir tu­
tum sergilediklerini söylemek mümkündür. Gayrimüs­
limlerden devlet yönetiminde özellikle maliye alanında
istifade edilir, önemli nazırlık ve katiplik görevlerine
tayin edilirlerdi. Bununla birlikte Haçlı saldınlannın yo­
ğunlaştığı dönemlerde sultanların tavrı değişmiş, fatura
gayrimüslimlere çıkanlınıştı. Nitekim Haçlı saldınlann­
dan en büyük zararı görenler Kıpti hıristiyanlardı. Yine
ekonomik sıkıntı dönemlerinde mallarına el konulması,
müslürnanlara yönelik birtakım saldırılarda -bu kesim­
den geldiği şüphesi varsa- gayrimüslimlere karşı sert
tedbirler uygulanması söz konusuydu. Bazı dönemlerde
çıkarılan fermanlarla devlet dairelerinde çalıştırılmaları
yasaklanmakta, giyimlerinden bineklerine kadar müslü­
manlardan farklı olmaya zorlanmaktaydılar. 72

4. Memlük Toplumunda Kadın


Memlükler'in ilk dönemlerinde Türk kültürünün
yansımalarından biri de kadınların bu dönemdeki

123
konumlarında ortaya çıkmaktadır. Nitekim daha önce
de ifade edildiği gibi bazı tarihçiler tarafından Mem­
lükler'in ilk sultanı olarak gösterilen Türk asıllı cariye
Şecerüddürr, kocasının vefatının ardından devlet yö­
netimini fiilen üstlenmişti. Tahtı ikinci kocası Aybek'e
devrettikten sonra da bu konumunu muhafaza etmiş,
yönetimde hatırı sayılır bir nüfuz sahibi olmuştu. An­
cak daha sonraki Memlük sultanlarının hanımları siya­
setin içine girmemiştir. Kaynaklarda onlardan evlen­
dikleri, boşandıkları, hacca gittikleri veya vefat ettik­
leri zaman kısaca bahsedilmektedir. Yine sultanların
kızlan çok az konu edilmekte, daha ziyade oğullarının
doğumu, sünnet merasimleri gibi konular ön plana
çıkarılmaktadır. Sultan hanımlarına genellikle "hond",
(çoğulu: hondô.t) unvanı verilmektedir.
Siyasi hayatta çok fazla görülmeyen sultan hanım­
ları ve kızları, daha çok yaptıkları hayırlarla ve inşa
ettirdikleri hayır maksatlı müesseselerle ön plana çık­
maktadır. Nitekim el-Melikü'z-Zahir Baybars'ın kızı
Tizkar Bay Hatun ile Sultan İnal'ın hanımının yaptır­
dığı ribatlar bunların örnekleri arasındadır.73 Aynca
yine askeri aristokrasinin hanımları ve kızlarının yap­
tırdıkları birçok medrese, han, hamam gibi eserlerden
de bahsedilmektedir.
Memlük toplumunun ikinci ve büyük kısmını oluş­
turan yerel halktan kadınların da sosyal hayatın çeşitli
kademelerinde rol aldıkları tespit edilmektedir. Özel­
likle ulema sınıfının kızlan eğitim almaları sebebiyle
hadis hocalığından şairliğe, eğitimcilikten ribat ve
zaviye şeyhliğine kadar birçok alanda hizmet vermiştir.
Hatta pek çok erkek hadis aliminin icazetnamelerinde
kadın hocaların isimlerinin zikredildiği göz önüne
alındığında, bunların erkeklere de ders verdikleri

124
anlaşılmaktadır. 74 Dolayısıyla Memlük toplumunda
özellikle üst ve orta sınıfa mensup kadınların doğuda
ve batıdaki çağdaşlarına oranla daha iyi bir konumda
oldukları söylenebilir.
Memlük toplumunda cariyeler, eğlence hayatında
musıki alanındaki kabiliyetleri ile ön plana çıkan ka­
dınlardı. Güzel sesli olan cariyeler özel eğitime tabi
tutulurdu. Bunlar arasında ud gibi enstrümanları
güzel çalabilenler de bulunmaktaydı. Bu kabiliyetli
cariyelerden bazıları sultanlardan çocuk sahibi olarak
şöhret ve servet sahibi olmuştur.
Bunların dışında yer alan avamdan kadınlar da sos­
yal hayata katılırdı. Hatta hazan savaşlarda hazan da
bir kuyunun kazılmasında kadınların çalıştığı tespit
edilmektedir. Aynca ölü yıkamadan (gasile) ebelik ve
dadılığa, hamamcılıktan vergi memurluğuna kadar bir­
çok meslekte daha kadınların istihdam edildiği görül­
mektedir. Yine, Nil nehrinin yükselmesi, sünnet, evli­
lik, Nevruz vb. kutlamalara toplumun her kesiminden
kadın, izleyici olarak katılabiliyordu. Ne var ki eğlence­
de aşırıya kaçıldığı veya salgın hastalıkların arttığı dö­
nemlerde bu olumsuzluklara sebep olarak kadınların
devamlı sokakta olması, aşın süslenmesi vb. gösteril­
mekte ve kadınların sokağa çıkmasına sınırlama veya
yasak getirilmekteydi. Bazı dönemlerde kadınların kı­
yafetleriyle ilgili sınırlamalar da söz konusuydu. 75

B. Tasavvuf
İslam dünyasının VII . (XIII.) asırda maruz kaldığı bü­
yük felaketler bu dönemde kurulan güçlü Memlük
Devleti'ni ve onların hakim olduğu coğrafyayı müslü­
manlar için güvenilir bir liman haline getirmişti. Do­
ğuda ve kuzeyde Moğol istilasından kaçan, Endülüs'te

125
ise Haçlı baskısı ve işkencelerinden kurtulmaya çalı­
şan müslümanlar, büyük sıkıntılar içerisinde Memlük
ülkesine sığınmıştı. Bu fakir ve sıkıntı içerisindeki in­
sanların manevi arayışları, bu sırada Mernlük sınırla­
rı içerisinde yaşayan Ahmed el-Bedevi (ö. 675/1276)
ve Burhaneddin İbrahim b. Abdülaziz ed-Desüki (ö.
676/1277) gibi mutasavvıfların tasavvufa çağrısı ile
birleşmişti. Mısır toplumunun büyük kısmını oluştu­
ran yerel halkın askeri aristokrasinin müreffeh haya­
tının aksine sıkıntılar içerisinde bir yaşam sürmesi de
bu tasavvufi davetin karşılık bulmasında etkili oluyor­
du. Böylece Memlük Devleti'nin hakim olduğu zaman
diliminde Mısır'da Bedeviyye, Desükıyye, Şazeliyye ve
Rifaiyye'nin başını çektiği tasavvufi hareketler yayıl­
mıştı. Hatta bazı araştırmacılar Memlükler dönemi
dini ve sosyal hayatının en belirgin niteliği olarak ta­
savvufun yaygınlaşmasını göstermektedir.76
Tasavvufun böylesine yaygınlaşmasında sultanlar
ve ümeranın büyük desteği de önemli rol oynamış­
tır. Nitekim el-Melikü'z-Zahir Baybars gibi bazı sul­
tanlar birer tarikat müntesibi olup şeyhlerine büyük
hürmet gösteriyor, onlar adına zaviyeler inşa ettiri­
yorlardı. Diğer taraftan askeri aristokrasi sufilerin
barınması ve zikirlerini icra etmeleri için hankah,
zaviye ve ribat inşa ettirme hususunda adeta birbir­
leriyle yarışıyordu. Dönemin tarihçilerinin nakilleri­
ne göre Kahire'de bu türden yapıların sayısı altmışa,
Dımaşk'ta ise bir kısmı daha önceki dönemlere ait
olmakla birlikte seksene ulaşmıştı. 77 Bu müessese­
ler ayinlerin icra edildiği mekanlar olmanın yanı sıra
dini ilimlerin okutulduğu okul, herkese açık misafir­
hane ve ihtiyaç sahipleri için de barınak vazifesi gör­
mekteydi. Dolayısıyla bunlarda ibadet mahallerinin

126
yanında derslik, kütüphane, mutfak, hamam gibi
kısımlar da yer alıyordu. Buralarda kalan sı1filer ve
misafirlerin her türlü ihtiyacı bağışlar ve zengin va­
kıflar aracılığıyla karşılanıyordu.
Bu müesseselerin bazıları sadece kadınlara ayrıl­
mıştı. Mesela Bağdadiyye ribatı bunlardan biriydi. el­
Melikü'z-Zahir Baybars'ın kızı tarafından inşa ettirilen
bu ribatta zikir ve ayinlerin yanında fıkıh dersleri de
yapılmaktaydı. Bu ribatın sakinleri arasında boşanmış
veya kocası tarafından kovulmuş muhtaç kadınlar da
bulunmaktaydı. 78
Sufilere tahsis edilen bu müesseselerin başına
resmi yazıyla uşeyhü'ş-şüyı1h" unvanı verilen bir şeyh
tayin edilirdi. Bu göreve tayin edilen şeyhler sı1filere
tahsis edilen hankah, zaviye ve ribatların genel yöne­
timi ve vakıflarının işleriyle ilgilenirdi. Diğer hankah
ve zaviye şeyhleri, şeyhü'ş-şüyı1hun maiyeti olarak ka­
bul edilirdi. "Meşihatü'ş-şüyı1h" adı verilen bu vazifeye
önceleri Kahire'deki Silihiyye Hankahı'nın şeyhi tayin
edilirken daha sonra el-Melikü'n-Nasır Muhammed b.
Kalavun'un Kahire dışındaki Siryakı1s'ta inşa ettirdiği
Nasıriyye Hankahı şeyhi tayin edilmeye başlandı. 79
Bedeviyye, Desı1kıyye, Şazeliyye ve Rifaiyye'nin en
yaygın tasavvuf tarikatları olarak öne çıktığı Mem­
lükler döneminde gerek bu tarikatlar gerekse diğerle­
rinin müntesipleri arasında Muhyiddin İbnü'l-Arabi
(ö. 638/1240) gibi meşhur mutasavvıfların fikirleri
yaygındı. Ulemanın büyük kısmı bu tarikatları destek­
lemekle birlikte İbn Teymiyye (ö. 728/1328) gibi bazı
alimler, özellikle adı geçen sı1finin fikirleri sebebiyle,
tasavvuf müntesiplerinin kimi inançlarına şiddetle
karşı çıkıyorlardı. Ümera, ulema ve toplumun önem­
li bir kısmının desteğini arkalarına alan sı1filer, İbn

127
Teymiyye'nin şiddetli muhalefetine karşı çıkabilmiş,
hatta onun cezalandırılmasını sağlamışlardı .80

Memlükler'in son asrında tarikatlarda liyakat sahibi


olmayan şeyhler tarikatların başına geçmiş, anlan ta­
kip eden tarikat mensupları arasında ölçüsüz hareketler,
İslam'a uymayan inançlar yayılmaya başlamıştı. Bunla­
rın yanı sıra aşın fikirlere sahip ve garip uygulamalar or­
taya koyan başka birtakım gruplar da ortaya çılonıştı . 81

C. Dini Bayramlar, Merasim ve Kutlamalar


1. Dini Bayramlar
Memlük toplumunda, müslim ve gayrimüslimlerin
kendilerine has dini bayramlarının yanı sıra toplumun
tamamının katıldığı geleneksel merasimler de bulun­
maktaydı. Bunların yanında halkın ilgisini çeken ve ka­
labalık.lan toplayan resmi mahiyetteki bazı kutlamalar
da mevcuttu.

Dini bayramların başında hicri yılbaşı geliyordu.


Muharrem ayının başında halife, dört Sünni mezhebin
başkadılanyla önde gelen emirler, Memlük sarayı olan
Kal'atülcebel'e çıkarak sultanın yıl başını tebrik eder­
lerdi. Bunun için özel hazırlıklar yapılır; ulema, tüccar
gibi kesimlerin başını çektiği halk da birbirlerini tebrik
eder, ziyafetler düzenlerdi.

Dini mahiyetteki bir diğer bayram 10 Muharrem'de­


ki aşure günü idi. Memlükler dönemi fakihleri (hukuk
al.imleri) özellikle bu günü dini bayramların en önemli­
lerinden biri olarak kabul ederdi. Aileler bu gün hediye­
leşir, fakirlere yardımda bulunulur, zekat vermek için
aşure günü beklenirdi. Şiiler bu güne özellikle önem
verir, Sünni ve Şii şairler arasında şiir yanşmalan dü­
zenlenirdi.

128
Bu bayramların üçüncüsü Hz. Peygamber'in doğum
günü kabul edilen 1 2 Rebiülevvel'deki mevlid kandili
idi. Rebiülevvel ayının ilk gününden itibaren başlayan
ve büyüle kalabalıkların katıldığı kutlamalar on ikinci
gecede yoğunlaşarak sabaha kadar devam ederdi. Sul­
tanlar bu kutlamalara çok önem verirdi. Büyüle mera­
sim 1 1 Rebiülevvel öğleden sonra başlar, gece yansına
kadar sürerdi. Merasimin yapıldığı salonun başında
sultan oturur, başkadılar, önde gelen ulema ve ümera
huzurda yerini alırdı. Kur'an-ı Kerim tilaveti ve dini
sohbetin ardından sultan, merasime katılanlara ih­
sanlarda bulunur, akşam namazını müteakip mükellef
ziyafet verir, ardından da mevlit ve kasideler okunur­
du. Sabah olunca sultanın emriyle tekke ve zaviyelere
buğday dağıtılırdı. Mevlid kandilinden başka "leyali'l­
vüküd" (kandil yakma geceleri) denilen diğer kandille­
rin de özellikle halk arasında canlı bir şekilde kutlan­
maya devam ettiğine işaret edilmelidir.
Dini mahiyetteki dördüncü bayram "deveranü'l­
mahmili'ş-şerif" idi. Bu merasim, hükümranlık gös­
tergesi olarak içi boş ve süslü bir mahfe ile Kabe'ye
gönderilecek örtünün (kisve) içinde bulunduğu mah­
feyi taşıyan bir devenin Kahire sokaklarında gezdiril­
mesi şeklinde icra edilirdi. Sultan el-Melikü'z-Zahir
Baybars'ın başlattığı bu merasim ilki receb, ikincisi
şevval ayında olmak üzere senede iki defa gerçekleştiri­
lirdi. Mahmil törenleri esnasında geçiş güzergahındaki
yollar ve evler süslenir, halk yol kenarlarına dizilirdi.
Şenlik geceden başlar, halk meşalelerle aydınlatılan so­
kaklarda sabahlardı. Belirli bir noktadan hareket eden
alayın önünde vezir, kadılar ve görevli askerler yer alır,
kortej Kal'atülcebel'e varınca talimli askerler burada
harp oyunları sergilerdi. Receb ayındaki ilk merasimin

129
amacı güvenliğin sağlandığını ve hacca gitmek iste­
yenlerin hazırlıklara başlaması gerektiğini duyurmak­
tı. Şevvaldeki ikinci merasim ise mahmil ve kisvenin
gönderilmesiyle ilgiliydi. Her iki törenden sonra da bir
grup hacı yola çıkardı, ancak asıl grup şevvaldeki me­
rasimin ardından hac yolculuğuna başlardı.
Dini bayramların şüphesiz en önemlileri ramazan
ve kurban bayramlarıydı. Hazırlıklarına önceden baş­
lanan ramazan ayı, yönetici veya halk farketmeksizin
herkesin hayır yarışına girdiği, ikram ve ihsanın bolca
olduğu bir dönem olurdu. Sultanlar gelenek olduğu
üzere ramazan boyunca Ezher Camü'nde Sahih-i Buhtiri
okuturlardı. Ramazan bayramı ile ilgili resmi kutlama­
lar arefe gecesi başlardı. Ümera, sultanın bayramını
gece tebrik ederdi. Sabah olunca halife, kadılar ve bü­
yük ümeranın katıldığı görkemli bir alayla bayram na­
mazına giden sultan, dönüşünde sarayındaki bayram­
laşma salonuna oturur, tebrikleri kabul eder, tebrike
gelenlere çeşitli ihsanlarda bulunurdu. Aynı kutlama
ve merasim kurban bayramı için de geçerliydi. Kurban
bayramı öncesinde sultan birçok görevli ve ümeraya
kurbanlık yollardı. Resmi merasimlerin dışında halkın
yaptığı kutlamalar ise karşılıklı tebrikleşme, ev ve ka­
bir ziyaretleri gibi günümüzdekinden farklı olmayan
uygulamalardı. 82

2. Diğer Merasinı ve Kutlamalar


Memlükler döneminde bir kısmı milli, bir kısmı da
resmi nitelik taşıyan merasim ve kutlamalar vardı.
Milli mahiyet taşıyan ve halk bayramı olarak kutlanan
en önemli merasim vefaü'n-Nil ve kesrü'l-Halic adı ve­
rilen kutlamalardı. Ekonomi büyük oranda Nil nehri­
ne bağlı olduğundan onun suyunun yeterli miktarda

130
yükselmesi ve kanallara su verilmesi büyük önem ta­
şıyordu. Su yükselince de bu durum Mısır tarihi bo­
yunca gelenek olduğu üzere, toplumun her kesimi­
nin katıldığı şenliklerle kutlanıyordu. Nil nehrindeki
Ravza adasında "mikyasü'n-Nil" adı verilen ve özel
görevlileri bulunan ölçüm istasyonlarında düzenli ola­
rak Nil'in su seviyesi ölçülür, sular yeterli yüksekliğe
ulaştığında (Kıpti takvimine göre genellikle mesore
ayının ilk on günü) bu durum yetkililere bildirilirdi.
Mikyasü'n-Nil'in dışında bulunan parmaklıklara sarı
bir bez (flama) konularak vefaü'n-Nil kutlamalarının
başlaması için halka işaret verilirdi. Bu bezin asıldığı
günün gecesinde büyük şenlikler yapılır, halk ellerinde
meşaleler ve kandillerle kiraladıkları sandallara binip
Nil üzerinde seyrüsefer yapardı. Resmi erkandan bü­
yük üstadüddarın başında bulunduğu bazı görevliler
ve ümera da bu şenliklere süslü gemileriyle katılırdı.
Resmi merasim mikyasü'n-Nil'in içerisindeki bir sa­
londa Kur'an okunarak gerçekleştirilmekteydi. Bunun
ardından şarkıcıların şenlendirdiği sabaha kadar süren
eğlenceler yapılıyordu.

Vefaü'n-Nil'i takip eden gün, kanallara su verilen


kesrü'l-Halic merasimi başlıyordu. Bu merasim genel­
likle sultanın oğlu, hazan da bizzat sultan önderliğin­
de yapılmaktaydı. Mikyasa gelen veliaht veya sultan,
mükellef bir ziyafetin ardından gemisine biner, diğer
erkan da gemileriyle onu takip ederdi. Nil nehrinin
üzeri gemilerle dolardı. Daha sonra suyu tutan sedde
gelen veliaht, seddi kaldırarak suyun kanallara dolma­
sını sağlardı. Bundan sonra halk, gemi ve sandallarla
Nil nehrini doldurur, büyük eğlenceler düzenlerdi.

Resmi nitelikli merasimler ise sultanların cülusu, ve­


liaht tayini, elçi heyetlerinin karşılanması, sultanın sefer

131
veya başka amaçlarla Kahire'den aynlışı ve şehre dönüşü,
hastalıklarından sonra iyileşmeleri, at yarışları, kabak
vb. savaş oyunları gibi olaylar için yapılan kutlamalar­
dı. Özellikle sultanların cülus törenleri görkemli olurdu.
Tahta çıkan sultan, sarayın büyük salonunda önce yer
öpüp bağhlık yemini eden ümeradan biat alır, böylece
siyasi meşruiyet sağlanmış olurdu. Daha sonra ikinci bir
merasimle halife, teorik olarak üzerinde olan yetkileri
sultana devrederek hil'at giydirir ve kılıç kuşatırdı. Bu
törende başkadılar, ümera ve önde gelen devlet erkanı
yer alırdı. Halifenin hazırladığı saltanat ahidnamesinin
okunmasından sonra mecliste bulunanlar konumlanna
göre sırasıyla sultana biat ederler, böylece saltanatın
dini meşruiyeti temin edilmiş olurdu. Veliaht tayini için
yapılan merasimde ise ümera ve ileri gelenlerin katıldığı
bir mecliste daha önce hazırlanan "taklid" adı verilen
tayin yazısı okunur ve veliahda biat edilirdi.
Sultanların seferleri öncesi ve sonrasında yapılan
merasimlerde sultan ve emirlerle askerlerini görmek
için halk yollara dökülürdü. Hükümdarların hastalık­
tan şifa bulması münasebetiyle de merasimler düzen­
lenir, Kal'atülcebel'de müjde için davul çalınıp kös vu­
rulurdu. Sultan hanımları birçok görevliye ihsanlarda
bulunurdu. Bu kutlamalar günlerce sürerdi.
Bu türden merasime sahne olan olaylar arasında at
yarışları ve savaş oyunları da yer almaktaydı. Askeri
aristokrasinin hakimiyetinde olan ve sultanları da sa­
vaşçı kimlikleriyle tanınan Memlük Devleti'nde söz
konusu yanş ve oyunlara büyük önem verilir, bunlar
için özel hipodromlar inşa ettirilirdi. Bu oyunlara bazı
sultanların bizzat katıldıkları bilinmektedir.
Yabancı ülkelerden gelen elçilik heyetlerinin karşı­
lanması için yapılan merasimler, devletin gücünü ve

132
zenginliklerini gösterme amacına yönelik olduğundan
çok görkemli ve debdebeli olurdu. Elçilerin hizmetini
görmek üzere özel görevliler bulunur, onların rahat
ettirilmesi için hiçbir masraftan kaçınılmazdı. Kabul
töreninde sultanın yanında büyük ümera da yer alır,
mükellef ziyafetler düzenlenirdi.

Bunların dışında sultanların kendileri veya çocuk­


larının düğünleri, sünnet merasimleri gibi kutlamalar
yapılırdı. Hiçbir masraftan kaçınılmayan bu kutlama­
larda, özellikle sünnet düğünlerinde, ümera ve halkın
çocuklarından bir grup da sünnet P.ttirilir, onlara da
para ve kıymetli hediyeler verilirdi. 83

Son olarak ülkedeki dini azınlıkların bayramlarına


da işaret etmek gerekir. Zira bu bayramların bir kıs­
mına devlet erkanının yanı sıra müslüman halk da
katılırdı. Nitekim bu bayramlardan Türk kültüründe
de önemli yeri bulunan ve hıristiyanların Kıpti tak­
vimine göre yılbaşı olan Nevruz, Türkler'in ve yerel
halkın önem vermesi açısından zikredilmesi gereken
bayramlardandır. Hıristiyan Kıptiler ve yahudilerin
bunun dışında da birçok önemli günü ve bayramı daha
bulunmaktadır. 84

V. Kültürel Yapı
Memlükler'in tarih sahnesine çıktığı zaman dilimin­
de (VI I ./XIII. asır), İslam dünyasında gerçekleşen
Moğollar'ın Bağdat'ı istilası ve hıristiyan devletlerin
Endülüs'te müslümanlara yönelik kıyımları gibi büyük
hadiseler, bu bölgelerdeki alimlerin en güvenli liman
olarak gördükleri Memlük Devleti'ne göç etmesi so­
nucunu doğurmuştur. Bu beyin göçü, Memlük Devle­
ti'ndeki ilmi hayata büyük bir canlılık getirmiş, özel­
likle dini ilimlerde İslam tarihinin belki de en zengin

133
bilimsel mahsullerinin ortaya çıkmasına vesile olmuş­
tur. 85 Memlük sultanları ve ümerasının bu alimlere ve
ilim heveslilerine karşı gösterdikleri iltifat ve cömertlik,
ilmi faaliyetlere bizzat katılmaları ve ilim tahsili için
inşa ettirdikleri pek çok cami, medrese ve hankah gibi
eğitim öğretim müessesesi, Kahire ve Dımaşk şehirle­
rinin büyük birer ilim ve kültür merkezine dönüşmesi­
ni sağlamıştır. IX. (Xv.) asırda sadece bu iki şehirde po­
zitif bilimler de dahil çeşitli sahalarda faaliyet gösteren
iki yüz elliye yalan medresenin varlığı, Memlükler'deki
ilmi ve kültürel hayatın canlılığını ortaya koymak için
yeterlidir.86 Bunların yanı sıra Kudüs, İskenderiye,
Halep, Meleke ve Medine gibi Memlük şehirlerinde de
birçok medresenin mevcut olduğu bilinmektedir. İslam
dünyasının en büyük hekimlerinden, küçük kan dolaşı­
mını keşfiyle meşhur olan İbnü'n-Nefis (ö. 687/1288)
de Dımaşk'taki tıp medreselerinde yetişmiştir.87 Yine
Osmanhlar'ın ilk döneminin önde gelen alimlerinden
Daviid-i Kayseri (ö. 751/1350) ve Molla Şemseddin
Fenari (ö. 834/1431) gibi şahsiyetler de Kahire'deki
medreselerde tahsil görmüştür. 88

A. Eğitim Öğretim
1. Mektep ve Medreseler
Memlükler döneminde biri bu işten para kazanan kim­
seler tarafından, diğeri sultan ve diğer hayır sahipleri
tarafından açılan özel ve genel nitelikli iki tip mektep
(ilkokul) bulunuyordu. Genel nitelikli olan ve valaflarla
desteklenen mektepler umumiyetle medrese, cami ve
hastanelerin bünyesinde yer alıyordu. Buralarda ço­
cuklara temel dini bilgiler ve Kur'an öğretiminin yanı
sıra bir miktar matematik ve yazışma usulleri üzerine
dersler veriliyordu. 89

134
Memlükler dönemindeki ilmi-kültürel yapının te­
mel taşlarını medreseler, camiler, hankah, ribat ve
zaviyelerle hastane ve kütüphaneler oluşturuyordu.
Bunların bir kısmı Eyyılbiler'den kalmış olsa da Mem­
lükler'in inşa ettirdiği yapılar bunlardan çok daha
fazlaydı. Memlük sultanları ve büyüle emirler bu tür
yapıları inşa ettirmek için neredeyse birbirleriyle yan­
şıyorlardı. Bunlara zengin vakıflar tahsis ettikleri gibi,
hoca ve talebelere dolgun ücretler ödeyerek bütün ih­
tiyaçlarını da karşılıyorlardı.

Medreselerin büyüle kısmı Sünni dört mezhepten


birine tahsis edilmişti. Diğerleri ise iki, üç veya dört
mezhebe birden hizmet ediyordu. Bununla birlikte
tek mezhebe ait tedris faaliyeti yürütülen medreseler­
de diğer mezheplerin fıkıh vb. ilimlerdeki görüşleri de
okutuluyordu. Ayrıca darülkur'an ve darülhadislerin
yanı sıra müstakil tıp eğitimi verilen ihtisas medrese­
leri de mevcuttu. Memlük medreselerinin en azından
bir kısmında sıbyan mektepleri ve hemen tamamında
kütüphaneler bulunuyordu. Makrizi'nin verdiği bilgi­
lere göre kendi döneminde sadece Kahire'de bulunan
medreselerin sayısı yetmişe ulaşmaktaydı. Bunların
on dördü Şafii, on tanesi Hanefi, dördü Maliki mez­
hebine tahsis edilmişti. Kalanların bir kısmı ortaklaşa
Şafii-Hanefi, Şafii-Maliki, Maliki-Hanefi mezheplerine,
bir kısmı da dört mezhebe aitti. İki tanesi darülhadis,
yirmi beş tanesi ise hangi mezhebe ait olduğu belir­
tilmeyen medreselerdi. 90 Dımaşk' taki medreselerin
sayısı Kahire'dekilerden de fazlaydı. Burada ihtisas
medreselerinin daha fazla olduğu dikkati çekmektedir.

Medreselerdeki eğitim öğretimi yürütecek kadro


bizzat sultanlar tarafından tayin edilmekteydi. Buna
dair yazılan görevlendirme yazılarındaki ifadeler, ilme

135
ve alime verilen önemi ortaya koyar niteliktedir. 91 Bazı
sultanlar meşhur alimlerin verdikleri derslere katılı­
yordu, aralarından el-Melikü'n-Nasır Hasan gibi eser
istinsah edenler dahi çıkıyordu. 92

2. Cami, Hankah, Ribat, Zaviye ve Hastaneler


Medreselerin yanı sıra camiler, hankah, ribat ve zavi­
yelerle birçok hastanede eğitim öğretim faaliyetleri
yürütülüyordu. Buralarda bir yandan yaygın eğitim
gerçekleştirilirken bir yandan da toplumun ihtiyaçla­
rına yönelik eğitimler veriliyordu; hastanelerde tabip
yetiştiriliyor, hankah gibi yerlerde de ağırlıklı olarak
tasavvufun gelişmesine yönelik çalışmalar yapılıyordu.
İslam'ın ortaya çıkışından itibaren eğitim öğretim
faaliyetlerinin merkezinde yer alan camiler, bu özel­
liklerini Memlükler döneminde de sürdürmüştür. Ez­
her başta olmak üzere ülkenin birçok camisinde hadis,
tefsir gibi İslami ilimlerin yanında tıp ve nahiv gibi
bilimler de okutuluyordu. Bazı sultanlar hem bu ders­
lere katılıyor hem de bunu teşvik ediyorlardı. Bir kı­
sım camilerin, Müeyyediye örneğinde görüldüğü gibi,
zengin kütüphaneleriyle meşhur oldukları da ayrıca
belirtilmelidir. Hankah, ribat ve zaviyeler ise daha
önce de ifade edildiği gibi tasavvufi zikir ve ayinlerin
yanında dini ilimlere dair derslerin yapıldığı medrese
özelliği de taşımaktaydı.
Hastaneler ise bünyelerindeki darüttıp medresele­
riyle tıp eğitiminin verildiği yerlerdi. Nitekim büyük
hekim İbnü'n-Nefis, Dımaşk'taki Zengi Hastanesi'nde
bulunan tıp medresesinde yetişmişti. 93 Hastane inşa
ettiren Memlük sultanları buralarda eğitim öğretim
yapılması için kütüphaneler kurmuş, pratik eğitim için
gerekli tıbbi aletleri temin etmişlerdi. Bu hastanelerde

136
eğitim gören tabip adayları gerekli imtihanları başarıy­
la geçtikten sonra hekimlik icazetlerini alarak topluma
hizmet vermeye başlıyorlardı. 94

B. Dini, Beşeri İlimler ve Önemli Temsilcileri


İlmi hayat açısından Memlülder dönemi özellikle tefsir,
hadis, fıkıh, kelam gibi dini ilimler başta olmak üze­
re lugat ilimleri, tarih, coğrafya ve tabakat gibi beşeri
ilimler sahasında çok sayıda ilimin yetiştiği, başka dö­
nemlerle karşılaştırılamayacak miktarda eserin kaleme
alındığı bir dönemdir. Bununla birlikte bu dönemde
yetişen ilimlerin büyük kısmı -her ne kadar istisnalar
söz konusu ise de- daha öncekilerin takipçisi durumun­
daydı. Zira verilen eserlerin önemli bir bölümü şerh,
haşiye ve talik mahiyetindeydi. Ancak bu eserlerin ken­
di sahalarında daha sonra birer başucu kaynak olarak
kabul edildiği de belirtilmelidir. Aynca, dini ilimlerin
tamamında, beşeri ilimlerin de lugat, tarih ve tabakat
alanlarında yetişen ilimler ve yazılan eserler, Memlük­
ler dönemini bu sahalar bakımından İslam tarihinin en
zengin devresi olarak nitelendirecek kadar fazladır. 9S

Dini ilimlerde kıraat alanında Şemseddin İbnü'l­


Cezeri (ö. 833/1424), tefsirde Kurtubi (ö. 671/1273),
İbn Kesir (ö. 774/1373), Celaleddin el-Mahalli (ö.
864/1459), Süyiiti (ö. 9 11/1505), hadiste Muhyiddin
en-Nevevi (ö. 676/1277), Zehebi (ö. 748/1347). Mo­
ğoltay b. Kılıç (ö. 762/1361), İbn Hacer el-AskaLini (ö.
852/1449), Kastallani (ö. 923/1517), fıkıhta İzzeddin
b. Abdüsselam (ö. 660/1262), İbn Teymiyye, Bedreddin
İbn Cemaa (ö. 733/1333), İbn Kayyim el-Cevziyye (ö.
751/1350), Taceddin es-Sübki (ö. 771/1370), İbnü'l­
Hümam (ö. 861/1457) Memlülder döneminin önde
gelen ilimleri olarak zikredilmelidir. 96

137
Beşeri ilimler alanında da çok sayıda büyük alim
yetişmiş, alimler tarafından özellikle lugat, tarih ve ta­
bakat sahalarında fevkalade hacimli ve değerli eserler
yazılmıştır. Mesela lugat sahasında yetişmiş alimlerden
İbn Manzur (ö. 71 1/1311) meşhur Listinü'l-Arab adlı
büyük eseri kaleme almıştır. Aynı zamanda meşhur bir
müfessir olan Ebu Hayyan el-Endelüsi de (ö. 745/1344)
burada zikredilmelidir. Türk dilinin en eski gramer ki­
taplarından olan ve günümüze ulaşan Kittibü'l-İdrtik
li-listini'l-Etrtik da onun eseridir.97 Tarih ve tabakat
sahasında yetişen alimler ve eserler açısından Mem­
lükler dönemi İslam tarihinin en verimli devresidir. Bu
dönemde birçok büyük tarihçi yetişmiş, onların siyasi,
idari, kurumsal, mahalli tarih eserleri, şehir tarihleri,
siyer ve biyografi kitapları daha sonra kendi sahala­
rında vazgeçilmez kaynaklar haline gelmiştir. Biyog­
rafi türünün en güzel ve hacimli ürünleri bu dönemde
ortaya çıkmış, Vefeytitü'l-a'ytin müellifi İbn Hallikan (ö.
681/1282), Zehebi, Kütübi (ö. 764/1363), Safedi (ö.
764/1363), İbn Hacer, İbn Tağriberdi (ö. 874/1369),
Sehavi (ö. 902/1497) gibi büyük biyograflar yine bu
dönemde yaşamış ve eserler vermiştir. Mahalli tarih­
çilik sahasında Mısır tarihçiliği ekolünün kurucusu
Makrizi, onun takipçileri İbn Tağriberdi, Sehavi ve İbn
İyas (ö. 93011524) da burada anılmalıdır. Nüveyri (ö.
733/1333), İbn Fazlullah el-Ömeri (ö. 749/1349) ve
Kalkaşendi (ö. 821/1418) gibi İslam tarihinin en bü­
yük ansiklopedistleri arasında zikredilen tarihçiler de
bu dönemde eser vermiştir. Yine Makrizi, Halil Şahin
gibi tarihçiler müesseseleri anlatan fevkalade kıymetli
kitaplar kaleme almıştır. Sosyoloji ilminin kurucusu sa­
yılan büyük tarihçi İbn Haldun, tarih usulüne dair kıy­
metli eserleriyle tanınan Kafiyeci (ö. 879/1474), Sehavi

138
ve Sü}"Uti bu sahalarda otorite olarak kabul edilen ve
önde gelen Memlük tarihçileridir. İzzeddin İbn Şeddad
(ö. 684/1285), İbn Abdüzzahir, Baybars el-Mansuri,
Yunini (ö. 726/1326), siyer alimi İbn Seyyidünnas (ö.
734/1334), İbn Kesir, İbnü'l-Furat (ö. 807/1405), İbn
Dokmak (ö. 809/1407) ve Ayni Memlükler döneminin
diğer önemli tarihçileri arasında zikredilmelidir.98
Memlükler dönemi, edebiyat alanında da önemli
eserlerin verildiği ve büyük alimlerin yetiştiği bir dev­
redir. Bu dönemdeki Divanü'l-inşa, sultanlann desteği
ile meşhur edebiyatçı ve münşilerin yetiştiği bir med­
rese gibiydi. İslam tarihinin en büyük ansiklopedist­
leri arasında sayılan Nüveyri, İbn Fazlullah el-Ömeri
ve Kalkaşendi bu divanda görev yapan münşilerdi.
Onlann kaleme aldığı ve bu çalışmada da faydalanılan
hacimli eserler edebiyat alanında ve inşa sanatında
yetişmek isteyenlerin ihtiyaç duyduğu bütün bilgileri
içeren kaynaklar olarak kabul edilir. Daha önce ifade
edildiği üzere, Ebu Hayyan el-Endelüsi gibi Kitabü'l­
İdrak li-lisani'l-Etrak isimli eseriyle Türk diline önemli
katkılan bulunan alimler bu devirde yaşamıştır. Bunla­
nn yanı sıra Binbir Gece Masallan'na da konu olan Bay­
bars hikayeleri gibi bazı halk hikaye kitaplan ile Mu­
hammed b. Danyal el-Huzfil'nin (ö. 710/1310 civan)
gölge oyunu üzerine yazılmış Tayfü'l-hayal adlı eseri de
bu döneme aittir. Memlükler dönemi şiir sahasında da
önemli eserlerin verildiği bir zaman dilimidir. Memlük
sultanlanndan Kansu Gavri, edebiyat ve şiir alanlann­
daki bilgisi ve eserleriyle tanınmaktadır. Onun men­
sur (düz yazı) eserleri Mecalisü's-Sultan el-Gavri adıyla
yayımlanmış, -Türkçe şiirleri de bulunmakla birlikte­
Arapça şiirleri Kasaidü'r-Rabbaniyye ve'l-müveşşahati's­
Sultaniyye el-Gavriyye isimli eserde toplanmıştır. 99 Yine
139
bu dönemin büyük şairleri arasında Kaside-i Bürde mü­
ellifi İmam Busiri de (ö. 696/1297) zikredilmelidir.100
Memlükler döneminde tıp, matematik, astrono­
mi, fizik gibi pozitif bilimler alanında çok sayıda ilim
adamının yetiştiği ve kıymetli eserler verdiği tespit
edilmektedir. Nitekim İbn Ebu Usaybia (ö. 668/1270)
ve İbnü'n-Nefis gibi meşhur hekimler, İbnü'l-Münzir
el-Baytar (ö. 741/1340) ve Haytitü'l-hayevtin müellifi
Muhammed ed-Demiri (ö. 808/1405) gibi ünlü bay­
tar ve zooloji uzmanları da bu dönemin alimleridir.
Muhammed el-Huveyyi (ö. 693/1294), Şemseddin
el-Mizzi (ö. 750/1349), İbnü'l-Haim (ö. 815/1412),
İbnü'l-Mecdi diye bilinen Ebü'l-Abbas Şehabeddin Ah­
med b. Receb b. Tayboğa (ö. 850/1447), Sıbtü'l-Mardini
(ö. 907/1501) gibi meşhur matematikçi, astronom ve
fizikçiler de bu dönemin kendi sahalarındaki önde ge­
len ilim adamlarıdır. Aynca "barut" kelimesini ilk defa
kullananlardan ve yapılışını anlatanlardan Hasan er­
Remmah'ın (VIIl./XIII. asır) Memlükler döneminin
Mısırlı alimlerinden olduğu da belirtilmelidir. 101

C. Sanat ve Mimari
Mısır tarihinin İslam asırlarında vücuda getirilen en
önemli ve güzel sanat eserleri ile mimari yapılan Mem­
lükler döneminde inşa edilmiştir. Yukarıda da ifade
edildiği üzere Memlük askeri aristokrasisi ve devlet
adamları ülkenin değişik şehirlerinde cami, medrese,
han, hamam, hankah vb. 15o'yi aşkın eser inşa ettir­
miştir. Bu eserlerin bir kısmı günümüzde de mevcudi­
yetini sürdürmektedir.
Bu eserlerin yüksek sanat zevkini yansıtan süsle­
meleri ve buralarda kullanılan eşyaların bir kısmı gü­
nümüze ulaşmıştır. Bunlardan anlaşıldığı kadarıyla

140
Memlükler dönemi sanatında Orta Asya Türk sanat
üslubunun etkisi bulunmaktadır. Süslemelerde eski
Türk motifleri kullanılmıştır. Memlük sanatı eski Türk
sanatı ile Abbasi-Fatımi geleneğinden gelen İslam sa­
natını, Kuzey Afrika üslubunu da katarak birleştiren
özgün bir niteliğe sahiptir. Memlükler'in İslam sanatı­
na katkılan camilerde cepheye verilen önem, minber­
lerin mermerden yapılmaya başlanması, duvarların taş
mozaik ve mermerlerle kaplanması, minber ve kapılar­
daki sedef işlemeciliği gibi hususlarda kendisini gös­
termektedir. Bu dönem yapılarında özellikle minare
şerefelerinin alt kısmında kullanılan mukarnas süsle­
meler de ön plana çıkan özellikler arasındadır. Meşhur
hattatların yetiştiği "sülüs" türünde yazılar, hendese
ve bitki motifleri öne çıkan tezyinat unsurlarıdır. 102
Dini ve sivil şeklinde iki tarzda gelişen Memlük
mimarisi, özellikle dini sahada yapılan cami, medrese,
hankah ve türbelerde kendini göstermektedir. Mem­
lük camileri genelde kare planlı olup, dört eyvanın
çevirdiği bir avluya sahiptir. Camilerde medrese ve
türbelerin ilavesiyle bina alarılan genişlemiş, medrese
yönü daha ağır basan cami modeli gelişmiştir. Baybars,
Kal'atülcebel'deki Nasır ve Şeyh Müeyyed camileri bu
planın örneklerini sergiler. Baybars Camii, günümüze
ulaşan türünün en eski örneğidir. Camilerin kubbele­
rinde Şark tarzı hakim olmuş, cephelere önem verilmiş,
minberler mermerden yapılmış, ağaç kaplamalar sedef
işlemelerle bezenmiştir. Minareler de ekseriyetle dört
ve sekiz köşeli tipte ve kesme taştan inşa edilmiştir.
Memlükler dönemindeki medreseler ise genellikle
dört bölümlü ve dikdörtgen biçimindedir. Kalavun ve
Sultan Hasan medreseleri bunun tipik örnekleridir.
Türbeler ise Batı Türkistan kökenli bir tarza sahiptir.

141
Bunlar dairevi veya köşeli bir kaide üzerine oturtul­
muş miğfer biçimindeki kubbeden müteşekkil yapılar
olup, genellikle cami ve medrese ile birlikte külliyenin
bir parçasını oluşturmuştur. Hankah, ribat ve zaviyeler
ise hazan cami hazan da medrese tipinde inşa edilen ve
buralarda kalanlara ayrılmış sıra sıra odalardan oluşan
yapılardır. Bu tür eserlerden Memlük sultanları Bay­
bars el-Çaşnigir, Ferec ve İnal'ın hankahları günümü­
ze ulaşmıştır. Özellikle Kahire'deki Baybars el-Çaşnigir
Hankahı, türünün en eski örneği olarak dikkati çeker.

Sivil mimariyi simgeleyen yapılar ise saraylar, han


ve hamamlar gibi eserlerdir. Memlükler döneminden
günümüze ulaşan iki saray zikredilmelidir. Bunlar xıv.
asrın ille yarısında yaptırılan Darübeştak ile XV. asrın
ikinci yarısında inşa ettirilen Kayıtbay saraylarıdır.
Kayıtbay Sarayı daha sonra yaptırılan zengin evlerinin
de bir örneği niteliğindedir. Bu tür yapılarda harem
bölümünü oluşturan bir üst kat bulunurdu. İç avluya
bakan ve "kaa" ismi verilen bir salon bu tür yapıla­
rın önemli bir unsuruydu. İç avlunun yan tarafında
bir karşılama salonu daha bulunurdu. "Kaa" denilen
salonlar üç eyvana ayrılırdı. Orta eyvan fıskıyeli bir
havuza sahipti. Bu kısım genellikle küçük pencereleri
olan bir kubbe ile örtülürdü. Bu tür saray ve evlerin
zemini mozaikle kaplanır, yapı malzemesi olarak tuğla
kullanılırdı. Dımaşk'taki evler ise daha ziyade taştan
yapılmış binalardı. Kahire'dekilere göre küçük olmak­
la birlikte daha zengin süslemeleri vardı. Hanlar ise
klasik usulde, otel olarak kullanılan odalar, hayvanlar
için ahırlar ve cephe kısmındaki dükkanlardan oluşan
yapılardı. Bazılarının geniş iç avlulara sahip olduğu da
belirtilmelidir. ıo3

142
Sonuç

Kendilerine özgü saltanat ve tek nesilli askeri aristok­


rasi anlayışlarıyla dikkati çeken Memlükler, İslam tari­
hindeki en büyük müslüman-Türk devletlerinden birini
kurmuştur. Bu devlet, kuruluşundan kısa bir süre son­
ra gerçekleşen Aynicalut Savaşı'nda Moğollar'a tarihle­
rindeki ilk meydan muharebesi yenilgisini tattırmış ve
böylece onların ilerleyişini durdurmuştur. Bunun yanı
sıra daha sonra Moğollar'a karşı gerçekleştirdikleri ve
önemli bir kısmından galibiyetle çıktıkları savaşlar,
kendilerinin köle (memlük) olarak Orta Asya'dan bu
coğrafyaya getirilmelerinin önemli müsebbiplerinden
olan Moğollar'a verdikleri bir tepki olarak da dikkati
çekmektedir.

Diğer taraftan Memlükler yarım asırdan daha kısa


bir sürede Suriye'deki Haçlı devletçiklerini de ortadan
kaldırmayı başarmıştır. Daha sonra da Haçlılar'a karşı
Akdeniz kıyılarında ve Kıbrıs'ta devam eden müca­
delelerinden başarıyla çıkmayı bilen Memlükler, bu
coğrafyadaki kadim hilal-salib (müslüman-haçlı) mü­
cadelesinin en azından silahlı dönemini müslümanlar
lehine sonuçlandırmıştır. Bu mücadeleler, esasında,
Selahaddin-i Eyyı1bi'nin tamamlayamadığı Haçlılar'ı
b ölgeden çıkarma misyonunu Memlükler'in üstlen­
mesi ve başarıyla neticelendirmesi olarak da görüle­
bilir.

143
Memlükler'in gerek Moğollar'a gerekse Haçlılar'a
karşı elde ettiği başarılar onlara İslam tarihindeki
haklı itibar ve şöhretlerini sağlamış, siyasi meşruiyet
kazandırmıştır. el-Melikü'z-Zahir Baybars'ın Abbasi
hilafetini Mısır'da yeniden tesis etmesiyle de dini meş­
ruiyet elde edilmiştir.

Mısır, Şam ve Hicaz gibi siyasi, dini, iktisadi açılar­


dan fevkalade öneme sahip bölgelere yaklaşık iki buçuk
asır hakim olan Memlükler, bu bölgelerle komşuluk, ti­
caret, ibadet vb. sebeplerle bağlantısı olan birçok dev­
letle çeşitli ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkilerde genelli.kle
hakim taraf olan Memlükler, Çerkez Memlükleri dö­
neminin ikinci yansından itibaren tarihin gidişatıyla
uyumlu bir siyaset geliştiremedikleri için bu konumla­
rını kaybetmeye başlamıştır. Koydukları aşın vergiler
sebebiyle en büyük gelir kalemlerinden biri olan güm­
rük vergilerini kaybetmişler, askeri sahadaki yeni ge­
lişmeleri dikkate almadıklarından ayırıcı vasıflan olan
askeri üstünlüklerini yitirmeye başlamışlardır.

Komşu beyliklere hakimiyet konusunda sergile­


dikleri aşın sert tutumları sebebiyle başta Osmanlılar
olmak üzere bazı devletlerle mücadeleye girişerek güç
kaybına uğramışlardır. Memlük Devleti'nin gerilediği
dönemin Osmarılılar'ın yükselme çağına tesadüf etme­
si bu devlet adına bir başka talihsizlik olmuştur. Ateşli
silahlan kullanmak gibi yeniliklere açık olmayarı askeri
aristokrasinin kendi arasındaki bitmek bilmeyen çekiş­
me ve çatışmaları bu güç kaybını daha da hızlandır­
mıştır. Çekişmeler o boyuta varmıştır ki, Osmanlılar'la
yapılan Mercidabık Savaşı'na giderken dahi memlük
grupları sorun çıkarmaya devam etmiş, hatta sultana
suikast düzenleme planlan yapmışlardır. Bütün bu
faktörlerin birleşmesiyle döneminin en kudretli devleti

144
kabul edilen Memlükler, yeni ve yükselen güç Osmanlı­
lar karşısında mağlup olmaktan kurtulamamış ve tarih
sahnesinden çekilmek zorunda kalmışlardır.
Memlük Devleti'nin yıkılışı esnasında yaşananlar,
Memlükler'in kendi kurdukları ayırımcı yapının bir
sonucu olarak değerlendirilebilir. Yönetim ve zen­
ginliklerin paylaşımında halkı önemli ölçüde dışanda
tutan Memlük askeri aristokrasisi, devletin var olma
mücadelesi olarak nitelendirilebilecek Mercidabık
ve Ridaniye savaşlannda tabiatıyla halle desteğinden
yoksun kalmıştır. Nitekim ülkesini savunmak için mü­
cadele eden Tomanbay'ın Osmanlı güçleri tarafından
yakalanması da bedevilerin ihbarı sonucunda gerçek­
leşmiştir.
Memlük Devleti'nin yıkılması, önceden hakim ol­
duğu coğrafyadaki Memlük izlerini ortadan kaldırma­
mıştır. Memlük beyleri Osmanlılar'ın hakim olduğu
süreçte de, özellikle Mısır'da varlığını ve siyasi, sos­
yal alanlardaki etkinliğini devam ettirmiştir. Kavalalı
Mehmed Ali Paşa'nın 1811 senesinde Memlük beyle­
rini ortadan kaldırmasına kadar Mısır'da, bir anlamda
Memlük idaresi söz konusu olmuştur. Günümüzde de
Mısır'ın siyasi, sosyal ve ekonomik hayatında büyük
etkinliği olduğu gözlenen askeri yapı, Memlükler'den
miras kalmıştır denilebilir. Memlükler'in Mısır tari­
hinde bıraktığı önemli izler arasında mimari eserler de
zikredilmelidir. Firavunlar dönemi eserleri istisna edi­
lecek olursa Mısır'da bulunan abidevi yapılann büyük
çoğunluğu Memlükler döneminden kalmıştır.
Memlük Devleti'nin İslam tarihinde bıraktığı önem­
li izlerden biri de son derece canlı bir ilmi hayatın oluş­
masına yaptıklan katkılardır. Böylece Moğol istilasının
ilmi alanda meydana getirdiği büyük yıkımın telafisi

145
mümkün olmuştur. Memlük sultanları ve ümerasının
ilme ve ilim adamlarına gösterdikleri yakın ilgi ve des­
tekler, söz konusu istila ve batıda Endülüs'teki kültürel
kıyım sebebiyle kesintiye uğrayan dini ilimlere yönelik
faaliyetlerin devamını sağlamıştır. Bu himaye ve des­
tekler, müslümanların İslam tarihi boyunca oluştur­
dul<ları kültürel mirasın sonraki nesillere aktarılması­
na yardımcı olmuştur.

Memlükler'in ilmi hayata yönelik bu destekleri se­


meresini vermiş, birçok önemli alimin yetişmesinin
yanında daha sonraki devirlerde de başucu kitaplar
olma özelliğini muhafaza eden dini ve beşeri ilimler
alanındaki zengin kaynak eserler meydana getirilmiş­
tir. Sayılamayacak kadar fazla olan bu eserler arasında
özellikle biyografi alanında İbn Hallikan'ın Vefeyat'ı
ve Zehebi'nin Siyeru a'ldmi'n-nübela'sı ile Sehavi'nin
ed-Dav'ü'l-ldmi'i, tarih ve sosyolojide İbn Haldun'un
Mukaddime'si, tarih, edebiyat, topografi sahasında
Makrizi'nin el-Hıtat'ı, Nüveyri, İbn Fazlullah el-Ömeri
ve Kalkaşendi'nin ansiklopedik kitapları, hadiste İbn
Hacer ve Ayni'nin Buhdri şerhleri, tefsirde İbn Kesir ve
Süy(ıti'nin Tefsir'leri, fıkıhta İbn Teymiyye'nin eserleri
zikredilebilir.

146
Notlar

Giriş

1 Bk. Cevheri, es-Sıhah, iV, 1609-1611; İbn Manzur, Lisıinü'l­


Arab, XIII , 198-199; Kopraman, ·Mısır Memlükleri·, s. 433.
2 Kızıltoprak, "Memlük Sistemi", s. 320; krş. Tekindağ, Berkuk
Devrinde Memlük Sultanlığı, s. 21.
3 Kızıltoprak, "Memlük Sistemi", s. 320-321.
4 Tekindağ, ·Memlük Sultanlığı Tarihine Toplu Bir Bakış", s. 2.
5 Ya'kübi, el-Büldan, s. 255 vd.; krş. Yıldız, lslıimiyet ve Türkler, s.
66 vd.; Şeşen, lslam Coğrafyaalanna Göre Türkler, s. 187, 188.
6 Makrizi, el-Hıtat, 1, 94; İbn Tağriberdi, en-Nücümü'z-zahire,
III, 21.
7 Kopraman, "Mısır Memlükleri", s. 435-436; Kızıltoprak, "Mem­
lük Sistemi", s. 322.
8 Kopraman, ·Mısır Memlükleri", s. 436 vd.; Yiğit, lslam Tarihi:
Memlükler, s. 14 vd.; Kızıltoprak, ·Memlılk Sistemi", s. 322-
323, 325.
9 Bk. Ahmed Abdürrazık, ·el-ALikatü'l-üseriyye", s. 155 vd.; Ağır,
"Memlüklarda Asabiyye", s. 1-14.
10 Memlük sistemiyle ilgili daha geniş bilgi için bk. Ayalon,
"Memlük Devletinde Kölelik Sistemi", s. 212-247; Kızıltoprak,
"Memlılk Sistemi", s. 325-334; Çetin, Memlük DevletindeAskeri
Teşkilat, s. 42-74.
11 İsimlendirme konusundaki tartışmalarla ilgili bk. Ayalon,
.Bahri Marnlüks•, s. 3-53.
12 Bahri Memlükleri hakkın da bk. Ayalon, "Memlüklü Ordusun­
da Bahriye Alayı•, s. 350-354; Kopraman, ·Bahriyye", s. 512.
Bu isimlendirmeye yönelik tartışmalar için bk. Tomar, Memluk
Devleti'nin Kuruluşu, s. 27-29.

147
13 İbn Vasıl, Müferricü'l-kürüb, V. 275, 277; ayrıca bk. Tomar,
Memluk Devleti'nin Kuruluşu, s. 23 vd.
14 Bk. Ma.krizi, es-Sülük, 1/2, s. 349-361; Tomar, Memluk Devle­
ti'nin Kuruluşu, s. 55 vd.; Şeşen, Salahaddin'den Baybars'a, s. 227-
229, 230.
15 es-Sülük, 1/2, s. 361.
16 Ma.krizi, es-Sülük, 1/2, s. 368-369.
17 İbn Vasıl, Müferricü'l-kürüb (Tedmüri), s. 179; Nüveyri,
Nihıiyetü'l-ereb, XXIX, 432; Abbacli, Kıyıimü devleti'l-Memıiliki'l­
ülıi, s. 133.

Birinci Bölüm
Türk (Bahri) Memlükleri Dönemi (648-784/1250-1382)

1 Mekin, Alıbıirü'l-Eyyübiyyin, s. 162-163, 164; Ma.krizi, el-Hıtat,


il, 237; Yiğit, "Memlükler", s. 90.
2 İbn Vasıl, Müferricü'l-kürüb (Tedmüri), s. 178, 179; Makrizi, es­
Sülük, 1/2, s. 389-390, 394.
3 Mekin, Alıbıirü'l-Eyyübiyyin, s. 165; İbn Vasıl, Müferricü'l-kürüb
(Tedmüri), s. 194-195.
4 Bk. Baybars, Zübdetü'l-fi.kre, s. 25; Ma.krizi, el-Hıtat, il, 238; Yi­
ğit, "Memlükler", s. 90.
5 Bk. Mekin, Alıbıirü'l-Eyyübiyyin, s. 166, 168, 169, 170; İbn Vasıl,
Müferricü'l-kürüb (Tedmüri), s. 202 vd., 261-262.
6 Bu savaşla ilgili geniş bilgi için bk. Özaydın, "Aynicalut Savaşı",
s. 275-276; Özbek, "Yakın Doğu Türk-İslam Tarihinin Akışını
Değiştiren Bir Meydan Savaşı", s. 127-133; Ergun, Ayni Cıilüt
Savaşı ve Neticeleri (65811260), s. 35-52.
7 Baybars, et-Tuhfetü'l-mülükiyye, s. 41; a.mlf., Zübdetü'l-fi.kre,
s. 51.
8 Mekin, Ahbıirü'l-Eyyübiyyin, s. 176-177.
9 Bk. İbn Abdüzzahir, er-Ravzü'z-zıihir, s. 67-68; Baybars,
Zübdetü'l-fi.kre, s. 53-54; Abbacli, Kıyıimu Devleti'l-Memıiliki'l­
ülıi, s. 173-174.
10 Bk. İbn Abdüzz.ihir, er-Ravzü'z-zıihir, s. 70-71, 73 vd., 99-100;
Özbek, el-Melikü'z-Zıihir, s. 34 vd., 118, 119-120.
11 İbn Abdüzz.ihir, er-Ravzü'z-zıihir, s. 94-95, 96 vd., 1 13, 122-
123, 162 vd.

148
12 Thorau, The Lion of Egypt Sultan Baybars 1, s. 120 vd.; Özbek,
el-Melikü'z-Zahir, s. 83 vd.
13 Bk. İbn Şedd.id, Tarihu'l-Meliki'z-Zahir, s. 1 71 vd.; Kanat, "Bay­
bars Zamanında MemlUk-İlhanlı Münasebetleri", s. 33-44.
14 Bk. İbn Şeddad, Tarihu'l-Meliki'z-Zahir, s. 321-322; Özbek,
el-Melikü'z-Zahir, s. 41-59.
15 İbn Abdüzzah.ir, er-Ravzü'z-zahir, s. 474.
16 Baybars'ın şahsiyeti, teşkilatçılığı ve imar faaliyetleri hakkında
bk. İbn Şeddad, Tarihu'l-Meliki'z-Zahir, s. 277 vd.; İbn Hallikan,
Vefeyat, rv, 155-156; Elbendary, "The Sultan, The Tyrant, and
Hero", s. 141-157.
17 Bk. İbn Hallikıin, Vefeyat, IV, 156-158; Makrizi, el-Hıtat, II, 238;
Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 57-58.
18 Baybars, Zübdetü'l-fikre, s. 178, 179 vd., 181 vd., 191-192, 193,
194, 231, 254-255, 258 vd.
19 Bk. Baybars, Zübdetü'l-fikre, s. 196-201; Şafi b. Ali, el-Fazlü'l­
me'sür, s. 71 vd.; Aktan, "Bahri MemlUklerden Sultan Kalavun
ve Hanedanı", s. 613.
20 İbn Dolanak, el-Cevheru's-semin, s. 308.
21 Kalavun'un şahsiyeti, teşkilatçılığı ve imar faaliyetleri için bk.
Şafi' b. Ali, el-Fazlü'l-me'sür, s. 166-173; Safedi, el-Vafi, XXIV,
267; Yiğit, "Kalavun", s. 228.
22 Baybars, Zübdetü'l-fikre, s. 278 vd., 282-283; Cezeri, Havadisü'z­
zaman, I, 45, 46, 53, 54, 55.
23 Sultan Halil hakkında bk. Nüveyri, Nihıiyetü'l-ereb, XXXI 262-
,

263; İbnü'd-Devadari, Kenzü'd-dürer, VIII, 351-352; Özaydın,


"Halil b. Kalavun", s. 319-320.
24 Baybars, Zübdetü'l-fikre, s. 296-298.
25 Nüveyri, Nihıiyetü'l-ereb, XXXI 273-277, 278, 281-282.
,

26 Bk. Baybars, Zübdetü'l-fikre, s. 309-310, 310-312; Makrizi, el­


Hıtat, II, 239.
27 Makrizi, es-Sülük, I/3, s. 822, 833 vd., 836, 841 vd., 846, 852
vd., 855-859; a.mlf., el-Hıtat, II, 239; Holt, "The Sultanate of al­
Mansur Lachin", s. 521-532; Çubukçu, "Laçin", s. 39-40.
28 Bk. Ebü'l-Fida, el-Muhtasar, IV, 54, 55-56; M akrizi, es-Sülük,
I/3, s. 879, 882-895, 896 vd.
29 Ayaz, "Şakhab Savaşı", s. 29-30.

149
30 Nüveyri, Nihıiyetü'l-ereb, XXXI I , 139; Makrizi, es-Sülük, II/1, s.
43, 45, 46.
31 Ebü'l-Fidi, el-Muhtasar, iV, 70-72, 73; Kopraman, "Baybars II",
s. 224.
32 Makrizi, es-Sülük, II/2, s . 524.
33 Ebü'l-Fida, el-Muhtasar, iV, 89-91, 103-104, 106, 107; İbnü'd­
Devad.irl, Kenzü'd-dürer, lX, 308, 309, 397-399; Cezeri, Hava­
disü'z-zaman, III, 769-772; aynca bk. Sümer, "Çukurova Tarihi­
ne Dair Araştırmalar", s. 14.
34 Bk. İbnü'd-Devadari, Kenzü'd-dürer, lX, 312-313; Makrizi, es­
Sülük, II/l,s. 209-210. Ebii Said Bahadır döneminde Mem­

lük-İlhanlı ilişkileri ve imzalanan anlaşma ile ilgili olarak bk.


Sürıir, Devletü Beni Kalavün, s. 205-211; Fayid Hammad Aştır,
el-Alakıitü's-siyasiyye, s. 187-195.
35 Bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesalik, s. 54-55, 59; Safetli, el-Vafi,
iV, 372.
36 Muhammed b. Kalavun'un imar faaliyetleri, arazi tahriri ve
haksız vergileri iptali ile ilgili bk. Makrizi, es-Sülük, II/2, s. 537-
546; İbn Tağribertli, en-Nücümü'z-zahire, IX, 177-210.
37 Bk. Makrizi, es-Sülük, II/3, s. 551, 567, 571; Ayaz, "Büyük
Emirler Arasındaki Mücadeleler", s. 247-252, 254-257.
38 İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 368-372; Ayaz, "Büyük
Emirler Arasındaki Mücadeleler", s. 257-271.
39 İbn Tağribertli, en-Nücümü'z-zahire, X, 50 vd., 59 vd., 63-66, 68-
69, 70.
40 Bk. Makrizi, el-Hıtat, ll, 240; İbn Katli Şühbe, et-Tarih, ll, 456-
457; Yiğit, "el-Melikü's-Salih, Ebü'l-Fida", s. 79.
41 Bk. İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 376-383; İbn Katli Şüh­
be, et-Tarih, ll, 489-490; Yiğit, "el-Melikü'l-Kamil, Şa'ban",
s. 70.
42 Bk. Safetli, el-Vafi, Xl, 237-240.
43 İbn Kesir, el-Bidıiye, xıv, 236, 237-238; İbn Habib el-Halebi,
Tezlciretü'n-nebih, Ill , 102, 110-113; Makrizi, el-Hıtat, ll, 240.
44 Bk. İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 389-390; Özaydın, "Ha­
san b. Muhammed b. Kalavun", s. 332.
45 Bk. İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 390-397; Makrizi, el­
Hıtat, ll, 240.

150
46 Bk. İbn Kesir, el-Bidıiye, xıv, 291-292; Makrizi, el-Hıtat, il, 240;
Özaydın, "Hasan b. Muhammed b. Kalavun", s. 332.
47 İbn Habib el-Halebi, Tezkiretü'n-nebih, III, 230-231; Makrlzi, es­
Süluk, III/1, s. 50.
48 İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 409; Makrizi, es-Süluk, III/l,
s. 82.
49 Bk. İbn Kesir, el-Bidıiye XIV, 316, 319, 328, 329, 338-339;
Makrlzi, el-Hıtat, il, 240.
50 İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 431-435; Makrizi, es-Süluk,
llI/l, s. 279-282, 284; Yiğit, "el-Melikü'l-Eşref, Şa'ban", s. 66-67.
51 Bk. İbn Haldun, el-İber, V. 529-532, 533-534; Tekindağ, Berkuk
Devrinde Memluk Sultanlığı, s. 48-53.
52 İbn Haldun, el-İber, V, 535-536; İbn Dokmak, el-Cevherü's­
semin, s. 455.
53 Bk. İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin, s. 455-4 78; Makrizi, el­
Hıtat, il, 240, 241; Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 94.

İ k i n c i B öl ü m
Çerkez (Burd) Memlükleri Dönemi (784-923/1382-1517)

ı Bk. İbnü'd-Devadari, Kenzü'd-dürer, IX, 196; Mufaddal b. Ebü'l-


Fezail, en-Nehcü's-sedid (Blochet), III, 1 70.
2 Makrlzi, es-Süluk, IIl/l, s. 316.
3 İbn Haldun, el-İber, V. 521-522, 525.
4 Çerkez Memlüklerin iktidara ulaşma serüveni hakkında geniş
bilgi için aynca bk. Tekindağ, Berkuk Devrinde Memluk Sultan­
lığı, s. 32-39, 44-52; Abdüsseyyid, Kıyamü Devleti'l-Memalik, s.
11-35, 37-60; Ayalon, "The Circassians in the Mamluk King­
dom", s. 137 vd.
5 İbn Haldun, el-İber, V. 539, 549-552; Tekindağ, Berkuk Devrinde
Memluk Sultanlığı, s. 55-56, 58-63.
6 Bk. Tekindağ, Berkuk Devrinde Memluk Sultanlığı, s. 56-57; Ka­
nat, Memluk-Timurlu Münasebetleri, s. 42-47.
7 İbnü'l-Furat, Tarihu'd-düvel, IX/l, s. 183-200; Tekindağ, Berkuk
Devrinde Memluk Sultanlığı, s. 64-69.
8 Hakkında bk. İbn Hicci, et-Tarih, 1, 358-359, 362; İbn Ha­
cer, İnbiiü'l-gumr, il, 49-50, 66, 68; Tekindağ, Berkuk Devrinde
Memluk Sultanlığı, s. 111-124.

151
9 Bk. Makrizi, es-Sülülc; III/3, s. 959, 964, 965, 971, 973 vd., 979.
10 Bk. İbn Tağriberdi, el-Menhel, VIII , 379-400; Sehavi, ed-Dav'ü'l­
lıimi', VI, 168; Çubukçu, "Ferec", s. 370-371.
11 Bk. Makrizi, es-Süluk; IV/l, s. 214-215, 243-244; Ayni, es-Sey­
fü'l-mühenned, s. 305-306; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi,
s. 112-114.
12 Ayni, es-Seyfü'l-mühenned, s. 315, 31 7, 318, 321, 323-326, 333-
334, 335-339; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 115-119,
126 vd., 145-147, 149-151.
13 Bk. Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 151-161, 163-178,
182-191, 201.
14 Bk. Makrizi, es-Süluk; IV/1, s. 549, 550; İbn Hacer, lnbıiü'l-gumr,
III, 237; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 211-212, 217-222.
15 Makrizi, es-Süluk; iV/2, s. 563, 582, 588-589, 590, 607; Ayni,
İkdü'l-cümıin (Karmut), s. 117, 146, 155, 158-159, 180.
16 Bk. Makrizi, es-Sülülc; IV/2, s. 608-609, 610, 614-615, 621-622,
639, 657-658; Ayni, İkdü'l-cümıin (Karmut), s. 181, 184-185,
203, 220-224.
17 Bk. Ayaz, Memlük-Kıbns İlişkileri, s. 83-113.
18 Makrizi, es-Süluk, IV/2, s. 1043 vd., 1051; IV/3, s. 1053; Ayni,
İkdü'l-cüman (Karmut), s. 500-501.
19 İbn Tağriberdi, el-Menhel, lll, 276.
20 Makrizi, es-Süluk, IV/3, s. 1066; Sehavi, ed-Dav'ü'l-lami', III, 9;
krş. İbn Tağriberdi, en-Nücıimü'z-zıihire, XV, 108, 109-111.
21 İbn Tağriberdi, el-Menhel, iV, 283, 285-293.
22 Bk. İbn Hacer, İnbıiü'l-gumr, iV, 158, 208, 208-216, 224, 226-
227; Çubukçu, "Çakmak, el-Melikü'z-Zahir", s. 192-193.
23 İbn Tağriberdi, en-Nücıimü'z-zıihire, XV, 452-453.
24 Bk. İbn Tağriberdi, en-Nücıimü'z-zahire, XVI 158, 159, 160;
,

Sehavi, ed-Dav'ü'l-lami', II, 329; Tomar, "el-Melikü'l-Eşref, İnar,


s. 63.
25 Tekindağ, "Fatih Devrinde Osmanlı-Memlü.klu Münasebetle-
ri", s. 74 vd.
26 Bk. Tomar, "el-Melikü'l-Eşref, İnal", s. 64.
27 İbn Tağriberdi, en-Nücıimü'z-zahire, XVI 156, 157.
,

28 İbn Tağriberdi, en-Nücıimü'z-zahire, XVI 233, 253, 256-257,


,

258, 261-262, 264, 269, 266-267, 270-271, 275-276, 277-278,


282-283, 285-286, 318.

152
29 Tekindağ, "Fatih Devrinde Osmanlı-Memhiklu Münasebetle­
ri", s. 76 vd.
30 İbn Tağriberdi, en-Nücümü'z-zdhire, XVI 306, 308; Sehavi, ed­
,

Dav'ü'l-ldmi', III, 1 75.


31 Bk. İbn Tağriberdi, en-Nücümü'z-zdhire, XVI 367-373, 387-391,
,

394; Sehavi, Vedzü'l-kelıim, il, 791-792.


32 Bk. Tekindağ, "Memlıik Sultanlığı Tarihine Toplu Bir Bakış",
s. 31.
33 Abdülbasıt el-Malati, Neylü'l-emel, vır, 421; vııı. 18; İbn İyas,
Bedıiiu'z-zühıir, III, 218, 226; Tekindağ, "İlk Osmanlı-Memlaklu
Savaşlan", s. 351.
34 Abdülbasıt el-Malati, Neylü'l-emel, vııı, 187, 194, 226, 231; İbn
İyas, Bedıiiu'z-zühıir, III, 281-282; Yiğit, "Kayıtbay", s. 80-81.
35 Ayaz, "Memlülc Tarihçilerine Göre Dulkadıroğlu Şahsuvar Bey
isyanı", s. 405-437.
36 Bk. Abdülbasıt el-Malati, Neylü'l-emel, vır. 266 vd., 298, 351-
352, vın. 27, 44; Yiğit, "Kayıtbay", s. 80.
37 Sehavi, ed-Dav'ü'l-lıimi', vı, 202, 203, 204-205, 210-211; İbn
iyas. Bedıiiu'z-zühıir, III, 325, 332.
38 İbnü'ş-Şıhne, el-Bedrü'z-zdhir, s. 42-43.
39 İbn iya : , Bedıiiu'z-zühıir, III, 342-345, 350-351, 353.
40 İbn iyas, Bedıiiu'z-zühıir, III, 401-404, 405, 434, 435-437, 438-
439, 439-452, 453 vd., 457 vd., 462-465, 469, 472, 476-477.
41 Bk. İbn İyas, Bedıiiu'z-zühıir, IV, 3, 4, 5, 6, 9-12, 18, 47, 70-71,
71-72, 73-74, 81, 88-89, 95, 101.
42 İbn İyas, Bedıiiu'z-zühıir, V. 88; İbnü'l-İmad, Şezerıit, X. 160.
43 İbn İyas, Bedıiiu'z-zühıir, rv, 84, 85, 95-96, 109, 142, 156, 201,
365, 458; V. 83; İbnü'l-İmad, Şezen2t, X, 161-162; Seyyid Mu­
hammed es-Seyyid, ·Kansu Gavri", s. 314-315.
44 Bk. İbn İyas, Bedıiiu'z-zühıir, IV, 109; V, 90-91; İbnü'l-İmad,
Şezerıit, X. 161; Yiğit, İslıim Tarihi: Memlıi1cler, s. 125-126.
45 Bk. İbn İyas, Bedıiiu'z-zühıir, rv, 46, 47, 55, 152, 270, 289-290,
303, 372-373, 376, 381, 382, 383; V. 22; Seyyid Muhammed es­
Seyyid, "Kansu Gavri", s. 315.
46 İbn İyas, Bedıiiu'z-zühıir, rv. 398, 435-436, 437-438, 445, 446,
458, 462-463, 467; Seyyid Muhammed es-Seyyid, "Kansu Gav­
ri", s. 315.

153
47 İbn İyas, Beddiu'z-zühür, ıv, 467, 470-472, 476, 483; V, 13-14,
ıs. 19, 45.
48 İbn İy!s, Beddiu'z-zühür, V, 22, 35, 38 vd., 45, 60-61, 63-64, 67-
68.
49 İbn İyas, Beddiu'z-zühür, V. 67-74, 75-79, 86-87; İbnü'l-Hımsi,
Havddisü'z-zamdn, II, 286, 287-291; İbn Tolun, Müfdkehetü'l­
hilldn, s. 334-336, 339 vd.; Emecen, "Merddabık Muharebesi",
s. 1 76; aynca bk. İbn Zünbül, Ahiretü'l-Memdlik, s. 97 vd.
50 İbn İyas, Beddiu'z-zühür, V, 103-105, 108-110, 116, 118, 119-
120, 124-125, 128-129, 133.
51 İbn Zünbül, Ahiretü'l-Memdlik, s. 119-121.
52 İbn İyas, Beddiu'z-zühür, V, 136, 137-138, 140, 145-147, 153-
155; aynca bk. İbn Zünbül, Ahiretü'l-Memdlfk, s. 122 vd.; İbn
Tolun, Müfdkehetü'l-hilliın, s. 350-353.
53 İbn İyas, Bediıiu'z-zühür, V, 166, 171, 173, 174-176; Yiğit, lsliım
Tarihi: Memlükler, s. 132-133; Kopraman, "Mısır Memlllkleri",
s. 538-540; aynca bk. İbn Tolun, Müfiıkehetü'l-hilliın, s. 362-363.
54 Memlük Devleti'nin yıkılışıyla aLikalı aynca şu değerli çalışma­
lara da bakılabilir: Ayalon, "The End of the Mamlük Sultanate",
s. 125-148; Hess, "The Ottoman Conquest of Egypt", s. 55-76.

Üçüncü Bölüm
Memlükler'in Dış İlişkileri

ı Bk. Abdülbasıt el-Malati, Neylü'l-emel, VI, 190-191; İbn İyas,


Bediıiu'z-zühür, II, 420.
2 Bk. Tansel, Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti, s.
337-338.
3 Memlük-Osmanlı münasebetleri için bk. Muslu, Ottoman­
Mamluk Relations, s. 1-220; Tansel, Fatih Sultan Mehmed'in
Siyasi ve Askeri Faaliyeti, s. 329 vd.; Tekindağ, Berkuk Devrinde
Memlük Sultanlığı, s. 101-104; Aktaş, Osmanlı-Memlüklü Müna­
sebetleri, s. 10-61; Aykurt, Yavuz Sultan Selim'in Mısır Politikası,
s. 1-6, 23-48, 58-78.
4 Memlük-İlhanlı ilişkileri için bk. Erdem, llhanlı-Memlük
Mündsebetleri, s. 13-159; Aşıır, el-Aldlc.atü's-siydsiyye, s. 36-218;
Kanat, "Baybars Zamanında Memlük-İlhanlı Münasebetleri·,
s. 31-45.

154
5 Bk. Ma.krizi, es-Sülük, 1/2, s. 389-390, 392, 393, 394.
6 Bk. Yünini, Zeylü Mirati'z-zaman (Haydari.had), il, 160.
7 Baybars'ın Anadolu seferi baklanda ayrıntılı bilgi için bk. Güneş,
"Memlılk Sultanı I. Baybars'ın 1277 Yılındaki Anadolu Seferi",
s. 346-358; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 560-566.
8 Memlük-Anadolu Selçukluları arasındaki ilişkiler için bk. Tu­
ran, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 514 vd.; Şeşen, Sultan
Baybars ve Devri, s. 165-198; Güneş, "Memlılk Sultanı I. Bay­
bars'ın 1277 Yılındaki Anadolu Seferi", s. 343-360; Özbek, el­
Melikü'z-Zahir, s. 93-1 11; a.mlf., "Türkiye Selçukluları-Memluk
Münasebetleri", s. 43-61.
9 Memlük-Altın Orda münasebetleri için bk. Yiğit, İslam Tarihi:
Memlükler, s. 142-144; Devlet, "İlhanlılar" , s. 106-107, 108 vd.,
124 vd.; Saray, "Altın Orda Harılığı", s. 539 vd.; Ayaz, "Şakhab
Savaşı", s. 4, 5.
10 Memlük-Timurlu ilişkileri için bk. Kanat, Memlük-Timurlu Mü­
nasebetleri, s. 38-236; Yiğit, İslam Tarihi: Memlükler, s. 151; Aka,
Timur ve Devleti, s. 23 vd., 72.
11 Sümer, "Çukurova Tarihine Dair Araştırmalar", s. 8; Kanat,
"Memlükler'in Baybars Zamanındaki (1360-1377) Suriye-Çu­
kurova Siyaseti", s. 432.
12 Bk. Sümer, "Çukurova Tarihine Dair Araştırmalar", s. 35 vd.;
Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 176-179; Yiğit, İslam Tarihi:
Memlükler, s. 153-154.
13 Bk. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 169-175; Yinanç, Dulkadir
Beyliği, s. 3-4, 8 vd.; Yiğit, !silim Tarihi: Memlükler, s. 155-157.
14 Bk. Sümer, "Karamanoğullan", s. 455-456, 457, 458; Uzun­
çarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 4 vd.; Yiğit, İslam Tarihi: Memlükler,
s. 154-155.
15 Bk. Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, il, 126-139;
Özaydın, "Kadı Burhaneddin", s. 76, 77; Tekindağ, Berkuk Dev­
rinde Memlük Sultanlığı, s. 100-101.
16 Bk. Akkuş, Ak Koyunlu-Memlük Münasebetleri, s. 31-134, 159-
163; Sümer, "Akkoyunlular", s. 271, 272; Uzunçarşılı, Anadolu
Beylikleri, s. 189, 193.
17 Bk. Sümer, "Karakoyunlular", s. 435, 436, 437; Uzunçarşılı,
Anadolu Beylikleri, s. 181, 186.

155
18 Bk. Said Abdülfettah Aşür, el-Asrü'l-Memlüki, s. 52-76; 275-
282; Aktan, "Memlük-Haçlı Münasebetleri", s. 416-451; Yiğit,
İslı'Jm Tarihi: Memlükler, s. 145-146; Runciman, Haçlı Seferleri
Tarihi, III, 268-296, 329-358; Holt, Early Mamluk Diplomacy,
s. 32-151.
19 Bk. Takküş, Tdrihu'l-Memdlik, s. 129-136, 197-199, 222-225,
281-286, 319-321; Yiğit, İslam Tarihi: Memlükler, s. 146.
20 Bk. Aşür, el-Asrü'l-Memliliki, s. 243-260; Takküş, Tlirihu'l­
Memdlik, s. 109-110, 113-116, 177-180, 268-270, 279-281,
401-404, 406; Yiğit, İslam Tarihi: Memlükler, s. 146, 158.

Dördüncü Bölüm
Memlük Devleti'nde İ dari ve Medeni Yapı

1 Aktan, "Memluklülerde Saltanat Değişikliği Usulü", s. 272; Kor­


tantamer, "Memlüklarda Devlet Yönetimi", s. 27-28.
2 Aktan, "Bahri Memlüklerden Sultan Kalavun·, s. 619; Levano­
ni, "The Mamluk Conception of the Sultanate", s. 373-387.
3 Kalkaşendi, Measirü'l-inafe, l, 80.
4 Hil.ifetin Osmanlılar'a geçişi hususundaki tartışmalarla ilgi­
li bk. Asrar, "Hilafetin Osmanlılara Geçişi ile İlgili Rivayetler",
s. 91-100; Sümer, "Yavuz Selim Halifeliği Devraldı mı?", s. 675-
701; Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 171-177.
5 Bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesalik, s. 55-56; Kalkaşendi, Sub­
hu'l-a'şa, ıv, 16-18, 24-25, 184, 217, 233, 237-238, 240, 241;
V. 453-454; Makrizi, el-Hıtat, il, 215; Uzunçarşılı, Medhal, s.
349-362.
6 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şa, ıv, 18; Uzunçarşılı, Medhal, s. 352-
353.
7 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şa, ıv, 18; V. 455; İbn Tağriberdi, en­
Nücümü'z-zahire, VII, 185; XI, 63.
8 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şd, ıv, 18; V. 455; İbn Tağriberdi, en­
Nücümü'z-zahire, VII, 183-184, 185; Uzunçarşılı, Medhal, s. 336.
9 Bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesdlik, s. 58; Uzunçarşılı, Medhal,
s. 336-337.
10 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şli, iV; 18-19, V. 461; Uzunçarşılı,
Medhal, s. 337-338.

156
11 İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesdlik, s. 58; İbn Tağriberdi, en-Nücu­
mü'z-zıihire, VII, 185.
12 İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesıilik, s. 56-57; İbn Tağriberdi, en­
Nücumü'z-zıihire, VII, 185-186.
13 Bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesdlik, s. 57; Uzunçarşılı, Medhal,
s. 358-359.
14 Bk. Ayaz, Saray Ağalığı, s. 49 vd.
15 İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesıilik, s. 57-58, 73; Taneri, "Çaşnigir",
s. 232.
16 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, rv, 21; Halil b. Şahin, Zübde, s. 114,
116.
17 Söz konusu görevlerle ilgili olarak geniş bilgi için bk. Kalkaşendi,
Subhu'l-a'şıi, rv, 21-23; V. 456, 459, 461-462; Uzunçarşılı, Med­
hal, s. 342-344, 359-360; Popper, Egypt and Syria, s. 93, 94, 95.
18 Bk. Ayaz, Memlükler Döneminde Vezirlik, s. 33 vd.
19 Bk. İbn Tağriberdi, en-Nücı2mü'z-zıihire, VII, 332-343; Ayaz, "Sır
Katibi", s. 116-117.
20 Bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesıilik, s. 54-55, 60; Makrizi, el­
Hıtat, II, 223, 227; Uzunçarşılı, Medhal, s. 371; Little, "Notes
on the Early Nazar al-Khass", s. 240-242.
21 Bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesıilik, s. 36, 47, 56; Uzunçarşılı,
Medhal, s. 369-370.
22 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, IV, 31-34, 38; Popper, Egypt and
Syria, s. 98-99.
23 Bk. Nüveyri, Nihıiyetü'l-ereb, XXX, 11 7 vd.; Özen, "Kadılkudat",
s. 79.
24 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, rv, 36, 44, 45; İpşirli, "Kazasker",
s. 140-141.
25 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, rv, 36, 45; Nielsen, Secular Justi­
ce, s. 91-92.
26 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, IV, 36-37, 45; Uzunçarşılı, Med­
hal, s. 387-388.
27 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, rv, 37, 45; Kallek, "Hisbe", s. 138.
28 Söz konusu vilayetlerdeki idari teşkilatla ilgili geniş bilgi için bk.
Uzunçarşılı, Medhal, s. 390-404; Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler,
s. 193-195; Popper, Egypt and Syria, s. 104-110.
29 Bk. Ayaz, "Divan Teşkilatı", s. 113-114.

157
30 Bk. Kalkaşendi, Subhıll-a'şd, iV, 184 vd.; Yiğit, İsldm Tarihi:
Memlukler, s. 193-194.
31 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şd, iV, 215 vd.; Yiğit, İsldm Tarihi:
Memlukler, s. 194.
32 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şd, iV, 233 vd.; Popper, Egypt and
Syria, s. 103 vd.
33 Bk. Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s . 195.
34 Kalkaşendi, Subhu'l-a'şd, ıv, 24.
35 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şd, iV, 24-28; Popper, Egypt and Syria,
s. 102-103; Yiğit, İsldm Tarihi: Memlukler, s. 195.
36 Askeri teşkilat ile ilgili geniş bilgi için bk. Ayalon, "Studies on
the Structure of the Mamluk Army", XV/2, s. 202-228; XV/3,
s. 448-476; XVI/l, s. 57-90; Çetin, Memluk Devletinde Askeri
Teşkilat, s. 79-204.
37 Daha geniş bilgi için bk. İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesdlik, s. 27,
28; Çetin, Memluk Devletinde Askeri Teşkilat, s. 146-150.
38 Halil Şahin, Zübde, s. 104, 105.
39 Uzunçarşılı, Medhal, s. 431.
40 Bk. Çetin, Memluk Devletinde Askeri Teşkilat, s. 198-204.
41 Bk. Ayalon, "Memlılkler ve Deniz Kuvvetleri", s. 39-40, 43 vd.
42 Bu konuyla ilgili değerlendirmeler için bk. Ayalon, "Memlılkler
ve Deniz Kuvvetleri", s. 44 vd.; Fuess, "Rotting Ships", s. 60.
43 Memlük deniz gücü, donanmada bulunan gemilerin çeşitleri
ve özellikleri için bk. Abdülmün'im Macid, Nüzum, 1, 188 vd.;
Ubade, Süfün.
44 Bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şlJ, ıv, 8.
45 Bk. Malcıizi, es-Sülük, 11/1, s. 211; bayraklar ve armalarla ilgili
aynca bk. Çetin, Memluk Devletinde Askeri Teşkildt, s. 283-289.
46 Memlükler dönemi harp düzeni ve silahlan hakkında geniş bil-
gi için bk. Çetin, Memluk Devletinde Askeri Teşkildt, s. 157 vd.
47 Arazi tahrirleri için bk. Makrizi, el-Hıtat, l, 87-88; il, 387-388.
48 Bk. Malcıizi, el-Hıtat, l, 100-103.
49 Sürür, Devletü Beni Kalıivün, s. 285.
50 Memlükler döneminde ziraat ile ilgili daha geniş bilgi için
bk. Said Abdülfettah Aşur, el-Asrü'l-Memlükf, s. 284-288; Yi­
ğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 223-226; Sürur, Devletü Beni
Kaldvün, s. 281-294.
51 Bk. Malcıizi, el-Hıtat, il, 97, 104-105, 194 vd.

158
52 Memlükler dönemi sanayisi için bk. Said AhdülfetUh İ.şllr, el­
Asrü'l-Memlukf, s. 288-296; Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s.
227-229; Kopraman, "Memlllkler Döneminde Mısır'da Sosyal
Hayat", s. 32-34.
53 Bk. Makrizi, el-Hıtat, il, 99 vd.
54 Memlük Devleti'nde ticari hayatla alakalı daha geniş bil­
gi için bk. Said AbdülfetUh Aşllr, el-Asrü'l-Memlukf, s. 296-
310; Ashtor, A Social and Economic History, s. 288 vd.; Ke­
leş, "Memlllklerde Ticaret", s. 431-445; Yiğit, İslam Tarihi:
Memlukler, s. 230-234.
55 Daha geniş bilgi için bk. Said Abdülfettah İ.şllr, el-Asrü'l-Mem­
lukf, s. 310-319; Ashtor, A Sodal and Economic History, s. 305
vd.; Rabie, The Finandal System ofEgypt, s. 184 vd.; Yiğit, lslam
Tarihi: Memlukler, s. 235-241.
56 Bk. İbn Haldun, el-lber, 1, 207.
57 Makrizi, lgasetü'l-ümme, s. 72-73.
58 Said AbdülfetUh Aşur, el-Müctemaı.ı'l-Mısri, s. 16.
59 Yiğit, İslam Tarihi: Memlükler, s. 382; Kasım Ahduh Kasım,
Dirıisat, s. 24; Keleş, "Memlllkler Döneminde Sosyal Yapı", s. 396.
60 Said AbdülfetUh Aşıir, el-Müctemaı.ı'l-Mısri, s. 37.
61 Bk. Ashtor, A Sodal and Economic History, s. 290-29 1 ; aynca bk.
Kasım Ahduh Kasım, Dirasıit, s. 30.
62 Ayalon, "Regarding Population Estimates", s. 1-19.
63 Ayalon, "Names, Titles and 'nisbas' of the Mamlıiks", s. 194 vd.;
Kızıltoprak, "Memlılk Sistemi", s. 329, 330.
64 Makrizi, el-Hıtat, il, 214.
65 Memlükler dönemi kıyafetleriyle ilgili geniş bilgi için bk. Leo
Aryeh Mayer, el-Melıibisü'l-Memlulciyye, trc. Salih Şitti, Kahire:
el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'Hmme li'l-kit.ib, 1972.
66 Bk. Keleş, "Memlllkler Döneminde Sosyal Yapı", s. 394-395; Yi­
ğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 379-381.
67 Bk. Ayaz, "Yelboğa el-Ômen-, s. 99, dipnot 126.
68 Bk. Keleş, "Memlıikler Döneminde Sosyal Yapı", s. 395-397;
Said AbdülfetUh Aşıir, el-Müctemau'l-Mısri, s. 41-47, 56-63;
Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 382.
69 Bk. Makrizi, el-Hıtat, il, 343-344 vd.; Yiğit, İslam Tarihi: Mem­
lukler, s. 383.
70 Said Abdülfettah Aşıir, el-Müctemau'l-Mısri, s. 47.

159
71 Gayrimüslim azınlıklann yöneticileri için yazılan bazı resmi gö­
revlenclirme yazılannın birer nüshası Memlük tarihçileri tarafın­
dan nakledilmektedir; bk. Kalkaşendi, Subhu'l-a'şti, XI, 385-405.
72 Bk. Kasım Abduh Kasım, Dirıisat, s. 63-92; Said Abdülfettah .Aşılr,
el-Müctemau'l-Mısri, s. 47-56; Keleş, "Memlükler Döneminde Sos­
yal Yapı", s. 396.
73 Bk. Makıizi, el-Hıtat, il, 427-428; Kortantamer, "Memlük Top­
lumunda Kadın", s. 407.
74 Bu hususta Muhammet Yılmaz'ın kaleme aldığı İbn Hacer'in Ho­
calan Bağlamında Kadın Hadisçiler (Ankara: Araşbrma Yayınlan,
2008) adlı çalışma oldukça geniş malümat sunmaktadır.
75 Memlükler döneminde kadın konusunda geniş bilgi için bk.
Kortantamer, "Memlük Toplumunda Kadın", s. 406-412; Said
Abdülfettah Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 141-155.
76 Said Abdülfettah Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 1 79.
77 Bk. Makrizi, el-Hıtat, il, 414-416 vd.; Nuaymi, ed-Daris, il, 109
vd.; Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 386-387.
78 Makrizi, el-Hıtat, il, 427-428.
79 Kalkaşendi, Subhu'l-a'şa, Xl, 370.
80 Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 389.
81 Memlükler döneminde tasavvufi hayatla ilgili daha geniş bilgi
için bk. Said Abdülfettah Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 179-194;
Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 386-390; Homerin, "Memlüklar
Dönemi Mısır'ında Süfiler", s. 243-264.
82 Bk. Said Abdülfettah Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 195-212; Yi­
ğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 390-393.
83 Bk. Said Abdülfettah .Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 212-221; Yi­
ğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 393-395; Kasım Ahduh Kasım,
Dirasat, s. 100-101, 106-109.
84 Memlükler dönemi dini azınlıklarının bayram ve önemli günle­
ri ile bunların kutlamalan için bk. Kasım Ahduh Kasım, Dirasat,
s. 101 vd.; Said Abdülfettah .Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 221-
226.
85 Yiğit, "Memlükler Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Bakış",
s. 748; Said Abdülfettah Aşür, el-Müctemau'l-Mısri, s. 157;
Zeytün, Tarihu'l-Memalik, s. 1 74.
86 Bk. Yiğit, "Memlükler Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Ba­
kış", s. 750.

160
87 Kahya, "İbnü'n-Nefis·, s. 173; Yiğit, "MemlUkler Dönemi İlmi
Hareketine Genel Bir Bakış•, s. 752.
88 Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s. 227 vd.; Yiğit, İslam Tarihi:
Memlukler, s. 254 vd.
89 Bk. Yiğit, "MemlUkler Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Ba­
kış•, s. 749; İzzeddin, el-Hareketü'l-ilmiyye fi Mısr, s. 29 vd.
90 Makrizi, el-Hıtat, il, 362-405.
91 Bazı örnekler için bk. İbnü'l-Furat, Tarih, VIII, 27-28;
Kalkaşendi, Subhu'l-a'şa, XI, 227 vd.
92 Medreseler ve eğitim öğretimle ilgili bk. Yiğit, "MemlUkler Dö­
nemi İlmi Hareketine Genel Bir Bakı{, s. 749-751; İzzeddin,
el-Hareketü'l-ilmiyye fi Mısr, s. 29 vd.; Said Abdülfettah Aşur, el­
Müctemau'l-Mısri, s. 160 vd., 167 vd.
93 Kahya, "İbnü'n-Nefis·, s. 173.
94 Bk. Yiğit, "MemlW<ler Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Ba­
kı{, s. 751-752; İzzeddin, el-Hareketü'l-ilmiyye fi Mısr, s. 65-74;
Said Abdülfettah Aşur, el-Müctemau'l-Mısri, s. 177-194.
95 Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 252, 253.
96 Bk. Yiğit, İslam Tarihi: Memlükler, s. 257-314; a.mlf., "MemlUkler
Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Bakı{, s. 752-753.
97 Bk. Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 310-3 1 1 ; Kılıç, ·İbn
Manzur·, s. 171; Kafes, "Ebu. Hayyan el-Endelüsi •• s. 152, 153.
98 Bk. Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 326 vd.; Şeşen, Müslüman­
larda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, s. 1 76 vd.
99 Seyyid Muhammed es-Seyyid, "Kansu Gavri·, s. 316.
100 Bk. Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 360-366 vd.; a.mlf., "Mem­
lUkler Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Bakış", s. 754.
101 Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 315 vd.; a.mlf., "MemlUkler
Dönemi İlmi Hareketine Genel Bir Bakış", s. 755; aynca bk.
Kaçar, Bahri Memluk Devleti'nin Eğitim Sistemi, s. 122-125,
131.
102 Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 367-368; aynca bk. Kopra­
man, "MemlW<ler Döneminde Mısır'da Sosyal Hayat•, s. 45-
48; Zeytü.n, Tarihu'l-Memalik, s. 211.
103 Bk. Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, s. 367-368; Eruz, "Memlük­
ler (Sanatr, s. 97-100; aynca DİA'nın "Sultan Hasan Külliye­
st, "Berkuk Külliyesi·, "Kayıtbay Külliyest gibi maddelerine
de bakılabilir.

161
Sözlük

Bedeviyye: Ahmed el-Bedevi (ö. 675/1276) tarafından kuru­


lan ve bu sebeple "Ahmediyyeft adıyla da tanınan, daha çok
Mısır'da yaygın olan bir tarikattır. "Bedevi topuft denilen
dervişlerin birbirlerine sarılarak yaptı.klan zikirleri meş­
hurdur (geniş bilgi için bk. Mustafa Kara, "Bedeviyyeft, DİA,
1992, V, 318-319).

berid: Müslüman devletlerde istihbarat ve posta teşkilatına


verilen isimdir. Özellikle savaşlarda büyük önem arzeden
berid teşkilatı, Memlükler döneminde el-Melikü'z-Zahir
Baybars'ın gayretleriyle önemli gelişmeler kaydetmiştir.
Berid, Memlük devlet yapısında Divanü'l-inşa'ya bağlı ola­
rak faaliyet göstermiştir (geniş bilgi için bk. Uzunçarşılı,
Medhal, s. 437-443; İbrahim Harekat, "Beridft, DİA, 1992,
V, 498-501).

el-büyütitü's-sultiniyye: "el-Havasılü's-sultaniyyeft olarak


da adlandırılan el-büyütatü's-sultaniyye sultana ait daire ve
depolara verilen isimdir. Burılar sultana ait her türlü içecek,
ilaç vb.nin bulunduğu "şaraphaneft, giysilerin ve bunlann
yıkandığı malzemenin yer aldığı "taşthaneft, her türlü yatak
ve çadır malzemelerinin bulunduğu "firaşhaneft, silahların
depolandığı "silahhaneft veya "zeredhaneft, koşum takımla­
n vb. malzemenin muhafaza edildiği "rikabhaneft, mutfak
malzemelerinin bulunduğu kurumu ifade eden "havaichaneft
ve ona bağlı "el-matbahu's-sultani" (sultan mutfağı) ile kös
ve davul gibi bando aletlerinin bulunduğu "tablhaneftden

163
oluşmaktadır (bk. Nüveyri, Nihıiyetü'l-ereb, VIII, 221-228;
Abdülmün'im Macid, Nüzum, il, 15-41).

cizye/cevili: Müslüman devletlerde can, mal ve inanç hürri­


yetlerini koruma karşılığında gayrimüslim tebaanın erkekle­
rinden alınan baş vergisine verilen addır. Memlükler döne­
minde cizye için "caliyen (çoğulu: cevıili) ifadesi kullanılmıştır
(bk. Makrizi, el-Hıtat, 1, 107; Mehmet Erkal, "Cizyen, DİA,
1993, VIII, 42-45).

DesUkıyye: Burhaneddin İbrahim b. Abdülaziz ed-DesUlci (ö.


676/1277) tarafından kurulan, daha çok Mısır ve Sudan'da
yayılan bir tarikattır. Mensuplarına genellikle "Berahimen,
"Berahimiyyıinn (İbrahimiler) adı verilmektedir (bk. Meh­
met Demirci, "Desükıyyen, DİA, 1994, IX, 212).

Div.inü'l-mezilim: Makam ve nüfuz sahibi kimselerin ada­


letsiz davranışlarına engel olmak gayesiyle kurulan yüksek
adalet divanıdır. Memlükler kuruluşlarından itibaren bu di­
vana önem vermiştir. el-Melikü'z-Zahir Baybars •darüladr
denilen binayı inşa ettirerek mezalim mahkemesi duruş­
malarını burada yapmıştır. el-Melikü'n-Nasır Muhammed
b. Kalavun ise "eyvann denilen ayn bir daire inşa ettirerek
haftada ilci defa pazartesi ve perşembe günleri Divanü'l­
mezalim toplamıştır (daha geniş bilgi için bk. Makrizi, el­
Hıtat, il, 207-209; Vecdi Akyüz, İslam Hukukunda Yüksek
Yargı ve Denetim: Divan-ı Mezalim, İstanbul: MÜ İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınlan, 1995).

evladü'n-nas: Memlük askeri aristokrasisinin hür olarak


doğan oğullarından oluşan askeri ve sosyal zümreye veri­
len isimdir. Belli rütbeleri aşamayan bu zümre, ordunun
ihtiyat güçleri arasında kabul edilirdi (geniş bilgi için bk.
Kalkaşendi, Subhu'l-a'şıi, ıv, 16, 51; Seyyid Muhammed es­
Seyyid, "EvI.adü'n-nasn, DİA, 1995, XI, 525-526).

fü.nisiyye: Atlı savaşma sanatı olarak nitelendirilebilecek


fünisiyye, Memlük süvarilerinin almak zorunda oldukları

164
binicilikten at üzerinde silah kullanmaya, atlı sporlardan
atların bütün özelliklerini bilmeye kadar birçok m.ilılmatı
içeren bir eğitim programıdır. Bu programdaki haşan düzey­
leri Memlüklerin ilerlemelerinde önemli bir ölçü kabul edil­
mekteydi (geniş bilgi için bk. Süleyman Kızıltoprak, Memlıik
Sistemi ve Memlıik Devleti'nin Kuruluşu, yüksek lisans tezi,
1997, Mimar Sinan Üniversitesi SBE, s. 108-110, 116-119).

Haçlı seferleri: XI. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa'da­


ki hıristiyanlann kutsal şehir Kudüs'ü kurtarma sloganıyla
başlattıkları, daha sonra Türkler'i Anadolu'dan çıkarmak,
Ortadoğu'yu ele geçirmek gibi hedeflere de yöneldikleri
askeri harekata verilen isimdir. "Haçlı" isminin verilme se­
bebi seferlere katılan askerlerin kıyafetleri üzerinde bulunan
haç işaretidir. Bundan dolayı müslüman Araplar, Arapça'da
"ha( anlamına gelen "salib" kelimesine izafetle Haçlılar için
"Salibiyyıln", Osmanlılar ise "ehl-i salib" ifadesini kullanmış­
br. 1096 yılında başlayan Haçlı seferleri, 1291 yılında doğu­
daki son Haçlı merkezi olan Akka'nın Memlükler tarafından
geri alınmasına kadar yaklaşık iki asır sürmüştür. Bu süreçte
küçük bazı girişimler dışarıda tutulursa dokuz büyük Haç­
lı seferi gerçekleştirilmiştir. Söz konusu klasik dönemden
sonra Türk-İslam dünyasına karşı yapılan bütün savaşlar da
"Haçlı seferi" olarak nitelendirilmiştir (bk. Işın Demirkent,
"Haçlılar", DİA, 1996, XIV, 525-546).

hil'at: Memlükler döneminde "teşrif" (çoğulu: teşô.rif) ola­


rak da adlandırılan hil'at, sultanların belirli zamanlarda veya
görevlendirmeler sırasında önde gelen devlet görevlilerine
ihsan ettikleri şeref giysisidir. Bir tür kaftana benzeyen bu
giysilere hazan altın işlemeli kılıçlar, at koşum takımları
gibi başka hediyeler de eklenirdi (bk. Hasan Hallak - Abbas
Sabbağ, el-Mu'cemü'l-cô.mi' fi'l-mustalahô.ti'l-Eyyıibiyye ve'l­
Memlıikiyye ve'l-Osmô.niyye, Beyrut: Darü'l-ilm li'l-melayin,
1999, s. 84).

165
el-ıstablü's-sultini: Memlükler döneminde sultana ait bi­
neklerin bulunduğu "has ahırnlara verilen isimdir. Bunlar
"Kal'atülcebeın denilen Memlük sarayının içerisinde bulun­
maktadır (bk. Abdülkadir Özcan, "Istabln, DİA, 1999, XIX,
203-206).

ileti: Kamu otoritesinin, tasarrufunda bulunan arazi ve ta­


şınmaz mallan mülkiyetlerini devretme, işletme veya fay­
dalanma haklannı verme şeklinde kişilere tahsis etmesidir.
Memlükler dönemi ikti sistemi ise Selçuklu ve Eyyı1bi uy­
gulamalannın devamı olarak askeri ikta şeklindeydi. Buna
göre devlete ait araziler ömür boyu veya belli bir süreliği­
ne işletme ve faydalanma hakkı olarak emirler ve askerlere
tahsis edilmekteydi. İkta sahipleri genelde gelirlerin 1/3'ünü
alabilir, kalanını askerlere dağıtırdı. İkti sahipleri vergi top­
lama, asker besleme gibi yükümlülüklerinin yanında topra­
ğın ıslah edilmesi için faaliyetlerde de bulunmak zorundaydı
(daha geniş bilgi için bk. Aşur, el-Asrü'l-Memluki, s. 360-363;
Çetin, Memluk Devletinde Askeri Teşkilat, s. 29-41; Mustafa
Demirci, "İktin, DİA, 2000, XXII, 43-47).

kabak-polo (çevgan): Bunlar, Memlükler döneminde as­


kerlerin eğitim programlannın bir parçası olduğu gibi bazı
merasimlerin ana unsuru olarak da görülen oyunlara verilen
isimlerdir. "Rarnyü'l-kabakn olarak adlandınlan "kabakn, at­
Wann meydanda bir direğe asılı olan kabak şeklindeki he­
defi okla vurma oyununa denirdi. "La'bü'l-kürren de denilen
"çevgann ise günümüzdeki poloya benzeyen, ellerinde özel
hazırlanmış sopalar bulunan atlılann oynadığı top oyunu idi
(bk. Aşur, el-Müctemau'l-Mısri, s. 81, 82).

Kal'atülcebel: Kal'a veya Kal'atülcebel, Selahaddin-i Eyyı1bi


tarafından inşasına başlanan, oğlu el-Melikü'l-Adil Seyfed­
din (596-615/1200-1218) zamanında tamamlanan ve bu ta­
rihten itibaren gerek Eyyı1bi gerekse Memlük sultanlannın
ikametgahı olarak kullanılan Kahire'deki Mukattam dağın­
da bulunan bir tepenin üzerindeki saray-kaledir (daha geniş

166
bilgi için bk. Rabbat, The Citadel of Cairo, s. 1-17, 50-282;
Eymen Fuad Seyyid, "Kahire", DİA, 2001, xxrv, s. 174).

karim-karimiyye: Ortaçağ boyunca Ortadoğu'ya baharat


getiren tüccarlara "karim", onların oluşturduğu gruba da
"karimiyye" adı verilmekteydi. Onlara bu adın verilmesiyle
ilgili çeşitli teoriler bulunmaktaysa da getirdikleri ve genelini
baharatın oluşturduğu ticaret mallan için kullarulan "Kua­
rarima" kelimesinden dolayı bu ismi aldıklan kabul edilir.
Memlükler döneminde ticaret erbabı denildiğinde akla gelen
ilk ve en meşhur tüccar sınıfı karimiyyedir (daha geniş bilgi
için bk. Altan Çetin, "XIII.-XV. Yüzyıllarda Yakın Doğu'nun
Sosyo-Ekonomik Hayatında Tüccarlar", Türkler, nşr. Hasan
Celal Güzel v.dğr., Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, V,
451-454).

KarriUn/Karii: Miladi VIII. yüzyılda Irak'ta ortaya çıkan ve


Tanah'ı (Ahd-i Atik) dini hükümlerin yegane kaynağı olarak
kabul eden yahudi mezhebidir. İbranice'de Kara'im olarak
isimlendirilmektedir (bk. Mustafa Sinanoğlu, "Kara.ilik",
DİA, 2001, xxrv, 424-426).
kaşif: Özellikle Çerkez Memlükleri döneminde Mısır'ın çeşit­
li bölgelerinin idari, mali ve askeri işlerine bakan yöneticilere
verilen unvandır. Bu bölgelerin bir kısmı daha sonra naibliğe
dönüştürüldüyse de kaşif tayinleri devam etmiştir. Anlaşıldı­
ğı kadanyla kaşifler daha ziyade mali ve zirai meselelerle ilgi­
lenen idareciler haline gelmişlerdir (geniş bilgi için bk. Seyyid
Muhammed es-Seyyid, "Kaşiflik", DİA, 2002, XXV. 16-18).

Kıpti: Mısır'ın yerli ve hıristiyan halkı için kullanılan isimdir.


Zamanla bu isim Hıristiyanlık'la özdeşleşmiş ve Mısır'daki
hıristiyanlann tamamına "Kıpti" denilmeye başlanmıştır
(bk. "Kıptiler", DİA, 2002, XXV, 424-426).

Melldt/Melkii: Mısır'daki hıristiyan Kıptiler'in mensup ol­


duğu iki mezhepten biri olan Melkit, Hz. İsa'nın tabiatı hu­
susundaki tartışmalar sonucu ortaya çıkan ve İsa'da insanlık

167
ve ilahlık unsurlarının denk olduğunu kabul eden diyofizit
gruba mensuptur. İskenderiye, Kudüs ve Antakya patrik­
liklerine ait bölgelerde yaşayan ve İsa'da ilahlık unsurunu
ön plana çıkaran monofizitler, Kadıköy Konsili'nde Bizans
imparatorunun görüşü olan diyofizitliğe destek olmalan se­
bebiyle bölgelerindeki diyofizit gruba "imparatoru (melik)
destekleyenn anlamında "Melkai/Melkitn adını vermiştir.
Melkitler'in aslen Mısırlı olmadığı ve Mısır'daki Kıpti hı­
ristiyanlar arasında azınlıkta kaldığı da belirtilmelidir (bk.
Kasım Abduh Kasım, Dirıisıit, s. 63-65; Mustafa Sinanoğlu,
"Melkaiyyen, DİA, 2004, XXIX, 84-85).
mukarnas: İslam mimarisinde uygulanan bir geçiş unsu­
ru olup, kademeli çı.kıntılan olan basamaklı çatma tavan,
rengarenk alacalı işleme vb. anlamlar verilen bir süsleme çe­
şididir (bk. Selçuk Mülayim, "Mukarnas·, DİA, 2006, XXXI ,
126-128).

müsadere: Devlet tarafından hazineye gelir kaydetmek veya


bir süre koruma altına almak üzere ceza veya tedbir olarak bir
mala el konulmasıdır. Bu kavram özellikle kamu görevlilerinin
haksız yollarla elde ettikleri gelir veya em.lakin tamamına ya
da bir kısmına devletin el koyması anlamında kullanılmakta­
dır (bk. Cengiz Tomar, "Müsadere·, DİA, 2006, XXXI I, 65-67).

Rabbiniyyün/Rabbanit: Memlükler dönemindeki yahudi


topluluklar içerisinde çoğunluğu oluşturan mezhebin adı­
dır. Yahudiliğin ilk dönem mezheplerinden Ferisiliğin deva­
mıdır. Günümüzde de Ortodoks, muhafazakar ve reformist
akımlarla varlığını sürdürmekte ve muteber mezhep olarak
sayılmaktadır {geniş bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, "Ya­
hudilik (Mezhepler ve Dini Gruplart, DİA, 2013, XLIII, 214;
Kasım Abduh Kasım, Dirı!isıit, s. 67 vd.).

Rifiiyye: Ahmed er-Rifai'ye (ö. 578/1182) nispet edi­


len İslam dünyasındaki ilk tarikatlardan biridir. Ülke­
mizde "Rufaiyyen olarak isimlendirilmektedir. Mısır'da

168
teşkilatlanan ilk tarikat olarak kabul edilmektedir (bk. Mus­
tafa Tahralı, "Rifaiyye", DİA, 2008, XXXV, 99-103).

Samira/Samiriler: Yahudilerle benzer inanç ve ibadetlere


sahip olan, ancak ayn bir grup olarak varlığını sürdüren dini­
etnik gruptur. Memlükler döneminde yahudi mezhepleri
arasında kabul edilmiştir. Memlükler dönemi yahudi toplu­
lukları içerisinde azınlığı oluşturmaktadır (bk. Kasım Abduh
Kasım, Dirıisıit, s. 69-70; Mahmut Salihoğlu, "Samiriler",
DİA, 2009, XXXVI, 79-81).
sevku'l-mahmil: "Mahmil", sultanların hükümranlık ni­
şanesi olarak hac zamanında süslü bir devenin sırtında
Mekke'ye gönderdikleri içi boş ancak dışı süslenmiş mahfele
denirdi. "Sevku'l-mahmil" ise bu devenin Mekke'ye gönde­
rilmesinden önce Memlüklerin hünerlerini gösterdikleri ve
çeşitli oyunlar sergiledikleri büyük törenlere verilen isimdir
(bk. Ayaz, Harameyn Hizmetleri, s. 31, 37-39).

sülüs: Arapça'da "üçte bir" anlamına gelen sülüs, hat sana­


tında genellikle ağzı 3 mm. genişliğindeki kamış kalemle
yazılan çok işlenmiş en eski yazı çeşididir. Hat öğrenimine
sülüs ile başlamak gelenek olarak kabul edilmiştir (daha ge­
niş bilgi için bk. Muhittin Serin, "Sülüs", DİA, 2010, XXXVI-
11, 128-130).

Şazeliyye: Ebü'l-Hasan eş-Şazeli'ye (ö. 656/1258) nispet


edilen, Tunus'ta kurulmakla birlikte İskenderiye'den bütün
dünyaya yayılan bir tarikattır (geniş bilgi için bk. Alunet Mu­
rat Özel, "Şazeliyye", DİA, 2010, XXXVI I I, 387-390).

tabaka: Memlükler döneminde sultan Memlüklerinin yaşa­


dığı ve eğitildiği kışlalara verilen isim olup, çoğulu "tıbak"tır.
Bu kışlalar Memlük sarayı Kal'atülcebel'in içerisinde yer al­
maktadır (bk. Ekler). Tabaka/kışlaların adedi zaman içeri­
sinde değişiklikler göstermiş, ilk dönemlerde on yediye ula­
şan sayı, son dönemlerde dörde kadar düşmüştür (geniş bilgi
için bk. Cengiz Tomar, "Tabaka", DİA, 2010, XXXIX, 288).

169
Ya'kübi: Mısır'daki Kıpti hıristiyanlar arasında çoğunluğu
oluşturan ve monofizit gruba bağlı olan mezhebin adıdır.
Bu ismin onlara ilk patriklerinin adına nispetle verildiği
kaydedilmektedir. Kıpti hıristiyanlar arasında aslen Mısır­
lı olanlar Ya'kübiler'dir (bk. Kasım Abduh Kasım, Dirasıit,
s. 65-66)

170
Kronoloji

1. Önemli Olaylar Kronolojisi

1250 Memlük Devleti'nin kuruluşu


1260 Aynicalut Savaşı
1261 Abbasi hilafetinin Mısır'da yeniden tesisi
1291 Akka'nın fethi ve Suriye bölgesindeki Haçlı
hakimiyetine son verilmesi
1303 Şekhab Savaşı ve Moğollar'ın Suriye'ye yönelik
emellerinin sona erdirilmesi
1365 Haçlılar'ın İskenderiye baskını ve klasik Haçlı sefer­
lerinin sona ermesi
1382 Memlük Devleti'nde Çerkezler döneminin başlaması
1424-1426 el-Melikü'l-Eşref Barsbay döneminde Kıbns'a
düzenlenen seferler ve adanın fethi
1463 Memlük-Osmanlı ilişkilerinin bozulması
1485-1490 Çukurova'da Memlük-Osmanlı savaşları
1492 Ümit Burnu'nun keşfi ve Memlük ekonomisinin
çöküşü
1516 Mercidabık Savaşı ve Memlük Devleti'nin fiilen
yıkılması
1517 Ridaniye Savaşı ve Memlük Devleti'nin tarih
sahnesinden resmen çekilmesi
1811 Memlük sisteminin sona ermesi

171
il. Memlükler Dönemi Sultanlan

A. Türk (Bahri) Memlükleri Dönemi


(648-784/1250-1382)
el-Melikü'l-Muiz İzzeddin Aybek et-Türkmani
(648/1250)
el-Melikü'l-Mansur Nureddin Ali b. Aybek
(655/1257)

el-Melikü'l-Muzaffer Seyfeddin Kutuz


(657/1259)
el-Melikü'z-Zahir Rükneddin Baybars
(658/1260)

el-Melikü's-Said Berke b. Baybars


(676/1277)

el-Melikü'l-Adil Bedreddin Süleıniş b. Baybars


(678/1279)
el-Melikü'l-Mansur Seyfeddin Kal.avun
(678/1279)
el-Melikü'l-Eşref Halil b. Kal.avun
(689/1290)
el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kalavun
(birinci saltanatı) (693/1293)

el-Melikü'l-Adil Zeynüddin Ketboğa


(694/1294)
el-Melikü'l-Mansfu Hüsameddin Laçin
(696/1296)
el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kal.avun
(ikinci saltanab.) (698/1299)

el-Melikü'l-Muzaffer Baybars el-Çaşnigir


(709/1309)

172
el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kalavun
(üçüncü saltanatı) (709/1310)
el-Melikü'l-Mansılr Seyfeddin Ebıl Bekir
(741/1341)
el-Melikü'l-Eşref Al.aeddin Küçük
(742/1341)
el-Melikü'n-Nasır Ahmed
(742/1342)
el-Melikü's-Salih İsmail
(743/1342)
el-Melikü'l-Kaınil Seyfeddin Şaban 1
(746/1345)
el-Melikü'l-Muzaffer Zeynüddin Hacı 1
(747/1346)
el-Melikü'n-Nasır Hasan
(birinci saltanatı) (748/1347)

el-Melikü's-Salih Selahaddin
(752/1351)
el-Melikü'n-Nasır Hasan
(ikinci saltanatı) (755/1354)
el-Melikü'l-Mansılr Selahaddin Muhammed
(762/1361)
el-Melikü'l-Eşref Zeynüddin Şaban il
(764/1363)
el-Melikü'l-Mansılr Al.aeddin Ali
(778/1376)
el-Melikü's-Salih Zeynüddin Hacı il
(birinci saltanatı) (783-784/1381-1382)

el-Melikü'l-Mansılr Zeynüddin Haa il


(791-792/1389-1390)

173
B. Çerkez (Burô) Memlükleri Dönemi
(784-923/1382-1517)
el-Melikü'z-Zah.ir Berkuk
{birinci saltanatı) (784-791/1382-1389)

el-Melikü'l-Mansur Zeynüddin Hac il (Türk Memlükleri)


(ikinci saltanatı) (791-792/1389-1390)

el-Melikü'z-Zahir Berkuk
(ikinci saltanatı) (792-801/1390-1399)

el-Melikü'n-Nasır Ferec
(birinci saltanatı) (801-808/1399-1405)

el-Melikü'l-Mansur Abdülaziz
(808/1405)

el-Melikü'n-Nasır Ferec
(ikinci saltanatı) (808-815/1405-1412)

el-Melikü'l-Adil Müstain-Billah (Halife)


(815/1412)

el-Melikü'l-Müeyyed Şeyh el-Mahmudi


(815-824/1412-1421)

el-Melikü'l-Muzaffer Ahmed b. Şeyh el-Mahmudi


(824/1421)

el-Melikü'z-Zah.ir Tatar
(824/1421)

el-Melikü's-Salih Muhammed b. Tatar


(824-825/1421-1422)

el-Melikü'l-Eşref Barsbay
(825-841/1422-1438)

el-Melikü'l-Aziz YUsuf b. Barsbay


(841-842/1438)

el-Melikü'z-Zahir Çakmak
(842-857/1438-1453)

174
el-Melikü'l-Mansılr Osman b. Çakmak
(857/1453)

el-Melikü'l-Eşref İnal (Ayna!)


(857-865/1453-1461)

el-Melikü'l-Müeyyed Ahmed b. İnal


(865/1461)

el-Melikü'z-Za.hir Hoşkadem
(865-872/1461-1467)

el-Melikü' z-Za.hir Yelbay


(872/1467)

el-Melikü'z-Za.bir Temü.rboğa (Timurboğa)


(872/1467-1468)

el-Melikü'l-Eşref Kayıtbay
(872-901/1468-1496)

el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kayıtbay


(birinci saltanatı) (901-902/1496-1497)

el-Melikü'l-Eşref Kansu Hamsemie


(902/1497)

el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kayıtbay


(ikinci saltanatı) (902-904/1497-1498)

el-Melikü'z-Za.hir Kansu el-Eşrefi


(904-905/1498-1500)

el-Melikü'l-Eşref Canbolat
(905-906/1500-1501)

el-Melikü'l-Adil Tomanbay
(906/1501)

el-Melikü'l-Eşref Kansu Gavri


(906-922/1501-1516)

el-Melikü'l-EşrefTomanbay
(922-923/1516-1517)

175
Kaynakça*

Abbadi, Ahmed Muhtar, Kıyıimü devleti'l-Memliliki'l-ulıi fl Mısr ve'ş­


Şam, Beyrut: Daru'n-nehd.ati'l-Arabiyye, 1986.
Abdülbasıt el-Malati, Neylü'l-emel fl zeyli'd-Düvel, nşr. Ömer
Abdüsselam Tedmüri, 1-IX, Sayd.a-Beyrut: el-Mektebetü'l­
asriyye, 1422/2002.
Abdülmün'im Macid, Nüzumü devleti selatini'l-Memalik ve
rüsumühüm fl Mısr, 1-11, Kahire: Mektebetü'l-Endıi el­
Mısriyye, 1967-79.
Ahdüsseyyid, Hakim Ernin, Kıyamü devleti'l-Memaliki's-sliniye, Ka­
hire: ed-Daru'l-kavmiyye, 1966.
Abouseif, Doris Behrens, "Qaytbay's Madrasahs in the Holy Cities
and the Evolution of Haram Architecture", Mamluk Studies
Review, III (1999), s. 129-147 .
...... , "Kayıtbay Külliyesi", DİA, 2002, XXV, 81-82.
Ağır, Abdullah Mesut, "Memlıiklard.a Asabiyye", Muğla Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sy. 21 (2008), s. 1-14.
Ahmed Abdürrazık, "el-Alakatü'l-üseriyye fi'l-mustalahi'l­
Memlukr, el-Mecelletü't-tarihiyyetü'l-Mısriyye, XXIII (1976),
s. 155-181.
Aka, İsmail, Timur ve Devleti, Ankara: TTK, 2000.
Akkuş, Fatma, Ak Koyunlu-Memluk Münasebetleri (yüksek lisans
tezi), Gazi Üniversitesi SBE, Ankara, 2005.
Aktan, Ali, "Memluklülerde Saltanat Değişikliği Usulü", Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, IX (1990), s. 270-279.

• Yoğunluk oluşturmaması için dipnotlarda gösterilmeyen ancak eser­


de yararlanılan kaynak ve araştırmalar da ilgilenenleri ileri okumalara
yönlendirmek amaoyla Bibliyografya'ya dahil edilmiştir.

177
...... , "Bahri MemlUklerden Sultan Kalavun ve Hanedanı", ITK Bel­
leten, LIX/226 (1995), s. 605-620 .
...... , "Memlük-Haçlı Münasebetleri", Türk Dünyası Araştırma/an,
sy. 106 (1997), s. 416-451.
Aktaş, Kudret, Fatih ve 11. Bayezid Devrinde Osmanlı-Memlüklü
Münasebetleri (yüksek lisans tezi), Erciyes Üniversitesi SBE,
Kayseri, 1993.
Allouche, Adel, "Teguder's Ultimatum to Qalawun", Intemational
Joumal of Middle East Studies, XXIl/4 (1990), s. 437-446.
Amitai-Preiss, Reuven, Mongols and Mamluks The Mamluk-llkhanid
War, 1260-1281, Cambridge: Cambridge University, 1996 .
. . .... , "The Remaking of the Military Elite of Mamlük Egypt by al­
Nasir Muhammad b. QalavO.n", Studia Islamica, LXXII (1990),
s. 145-163.
Ashtor, Eliyahu, A Soda/ and Economic History ofthe Near East in the
Middle Ages, London: Collins, 1976.
Asrar, N. Ahmet, "Hilafetin Osmanlılara Geçişi ile İlgili Rivayet­
ler", trc. Süleyman Tülücü, Türk Dünyası Araştırma/an, sy. 22
(1983), s. 91-100.
Aşur, Fayid Hammad, el-Alıikıitü's-siyıisiyye beyne'l-Memtilik ve'l­
Mugül fi'd-Devleti'l-Memlukiyyeti'l-ulti, Kahire: Darü'l-ma.irif,
1976.
Aşur, Said Abdülfettah, Edvıi' cedide ale'l-hurübi's-Salibiyye, Kahire:
ed-Darü'l-Mısriyye li't-te'lif ve't-terceme, 1964 .
...... , el-Asrü'l-Memluki fi Mısr ve'ş-Şıim, Kahire: Daru'n-nehdati'l­
Mısriyye, 1396/1976 .
...... , el-Müctemau'l-Mısri fi asri Selıitini'l-Memıilik, Kahire: Darü'n­
nehdati'l-Arabiyye, 1992 .
...... , Kubrus ve'l-hurubü's-Salibiyye, Kahire: el-Hey'etü'l­
Mısriyyetü'l-amme, 2002.
Ayalon, David, "The Circassians in the Mamluk Kingdom", JAOS,
LXIX/3 (1949), s. 135-147 .
...... , "Studies on the Structure of the Mamluk Army: 1-III", BSO­
AS, XV/2 (1953), s. 202-228; XV/3 (1953), s. 448-476; XVI/1
(1954), s. 57-90 .
..... , "The System of Payment in Mamluk Military Society", JES­
HO, 1/1 (1958), s. 37-65; 1/3, s. 257-295.

178
...... , "MemlW<ler ve Deniz Kuvvetleri: İslam Alemi ile Hı.ristiyan
Avrupa Arasındaki Mücadelenin Bir Safhası", trc. Salih Öz­
baran, TD, sy. 25 (1971), s. 39-50 .
. . .... , "Names, Titles and 'nisbas' of the Mamlılks", The Mamlük Mi-
litary Sodety, London: Variourum Reprints, 1979, s. 189-232 .
...... , "MamlUkiyyat", JSAI, II (1980), s. 321-349 .
....... , "From Ayyubids to Mamluks", REI, XLIX (1981), s. 43-57 .
...... , "Regarding Population Estimates in the Countries of Medieval
Islarn", JESHO, XXVIII (1985), s. 1-19 .
...... , "The End of the Mamlllk Sultanate", Studia Islamica, LXV
(1987), s. 125-148 .
....... , "Memlılk Devletinde Kölelik Sistemi", trc. Samira Kortantamer,
Tarih İncelemeleri Dergisi, IV (1989), s. 21 1-247 .
...... , "MemlUklü Ordusunda Bahriye Alayı", trc. Ali Aktan, Türk
Kültürü, XXVIII/326 (1990), s. 350-356 .
...... , "Bahri Mamlılks, Burji Marnlılks-Inadequate Narnes for the
Two Reigns of the Marnlılk Sultanate", Tarih, 1 (1990), s. 3-53 .
...... , "al-Bahriyya", El' (İng.), 1954, 1, 944-945.
Ayaz, Fatih Yahya, Bahri Memlulcler Döneminde Harameyn Hizmetle­
ri (yüksek lisans tezi), MÜ SBE, İstanbul, 1998 .
...... , Türk Memlülcler Döneminde Saray Ağalığı Üstadarlık (1250-
1382), İstanbul: MÜ İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınlan, 2008 .
...... , Memlülcler Döneminde Vezirlik (1250-151 7), İstanbul: Türkiye
Diyanet Vakfı İsi.im Araştırmalan Merkezi Yayınlan, 2009 .
...... , "Divan Teşkilatı ve Osmanlı Divan-ı Hümayun'u", İslam Ku­
n.ımlan Tarihi El Kitabı, ed. Eyüp Baş, Ankara: Grafiker Yayın­
lan, 2013, s. 101-120 .
...... , Memlük-Kıbns İlişkileri Kıbns'ta İlk Türk Hakimiyeti, Adana:
Mehmet Giriş Basımevi, 2014 .
...... , "Memlül<ler Döneminde Vezirlerin Görevleri", Çukurova Üni­
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VI/1 (2006), s. 143-183 .
...... , "Türk Memlül<ler Döneminin Büyük Emirlerinden Yelboğa el­
Ömeri (ö. 768/1366) ve İdaredeki Nüfuzu", Çukurova Üniver­
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XVI/1 (2007), s. 81-100 .
...... , "Memlük-İlhanlı İlişkilerinde Bir Dönüm Noktası: Şakhab Sa­
vaşı (702/1303)", Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergi­
si, XV(2007), s. 1-32.

179
...... , "Memlük Sultanlanndan Seyfeddin Ebubekir ve Alaeddin Kü­
çük Dönemlerinde (741-742/1341) Büyük Emirler Arasında­
ki Mücadeleler", Dini Araştırmalar Dergisi, IX/27 (2007), s.
247-273 .
...... , "Memlük Tarihçilerine Göre Dulkadıroğlu Şahsuvar Bey İsya­
nı", TTK Belleten, LXXVI l/279 (2013), s. 403-443.
. . .... , "Sır Katibi", DİA, 2009, XXXVI I , 116-117.
Aykurt, Çetin, Yavuz Sultan Selim'in Mısır Politikası (yüksek lisans
tezi), AÜ SBE, Ankara, 1992.
Ayni, Bedreddin, İkdü'l-cümdn fi tarihi ehli'z-zamdn, Beyazıt Dev­
let Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2395; a.e., nşr. Muhammed
Muhammed Emin, 1-IV. Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l­
amme, 1407-1412/1987-92; a.e., nşr. Abdürrazık et-Tantavi
el-Karrnıit, Kahire: ez-Zehra li'l-i'Limi'l-Arabi, 1409/1989 .
...... , es-Seyfü'l-mühenned fi sfreti'l-Meliki'l-Müeyyed, nşr. Fehim M .
Şeltıit, Kahire: Daru'l-kütübi'l-Mısriyye, 1998.
Bauden, Frederic, "The Sons of al-Nasir Muhammad and the Po­
litics of Puppets: Where Did it Ali Start?", Mamluk Studies
Review, XIIl/1 (2009), s. 53-81.
Baybars, Rükneddin ed-Devadar el-Mansıiri, et-Tuhfetü'l-mülukiyye
fi'd-Devleti't-Türkiyye, nşr. Abdülhamid Salih Hamdan, Kahi­
re: ed-Daru'l-Mısriyyetü'l-Lübnaniyye, 1987 .
...... , Zübdetü'l-fikre fi tdrihi'l-hicre, nşr. Donald S. Richards, Beyrut:
Das Arabische Buch Bertin, 1419/1998.
Berkey, Jonathan, The Transmission ofKnuwledge in Medieval Cairo,
Princeton: Princeton University, 1992.
Buharalı, Eşref, "Kıbrıs'ta ilk Türkler veya Kıbns'ın Memlük
Hakimiyetine Girişi", Türk Dünyası Araştırma/an, sy. 95
(1995), s. 82-120.
Cevheri, İsm.iil b. Hammad, es-Sıhah, nşr. Ahmed Abcl.ülgafıir Attar,
1-VI, Beyrut: y.y., 1404/1984.
Cezerl, Muhammed b. İbrahim, Havddisü'z-zamdn ve enbaüh ve
vefeydtü'l-ekabir ve'l-a'yan min ebniiih, nşr. Ömer Abdüsselam
Tedmüri, 1-III, Beyrut: el-Mektebetü'l-asriyye, 1419/1998.
Çetin, Altan, Memluk Devletinde Askeri Teşkilat (doktora tezi), Gazi
Üniversitesi SBE, Ankara, 2002 .
...... , Memluk Devleti'nin Kuzey Sının, Ankara: TTK, 2009.

180
...... , "MemlOk Ka.ynaklanna Göre Mısır'ın Hududlan", Manas Üni­
versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, X (2004), s. 1-7 .
...... , ·selçuklu Teşkilatı'nın MemlOklere Tesiri", TTK Belleten,
LXVIII/251 (2004), s. 105-130.
Çubukçu, Asri, ·çalanak, el-Melikü'z-Zahi.r", DİA, 1993, VIII, 192-
193.
...... , "Ferec", DİA, 1995, XII, 370-371.
...... , "Laçin", DİA, 2003, XXVII, 39-40.
Devlet, Nadir, "İlhanlılar", Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,
İstanbul: Çağ Yayınlan, 1987, IX, 63-102.
Ebu Şame el-Makdisi, Teracimü ricali'l-kameyni's-sadis ve's-sabi':
ez-Zeyl ale'r-Ravzateyn, nşr. Seyyid İzzet el-Attar el-Hüseyni,
Beyrut: Daru'l-cil, 1974.
Ebü'l-Fida, el-Muhtasar fi ahbari'l-beşer, nşr. M. Zeynühüm M. Azeb
v.dğr., I-IV, Kahire: Daru'l-maaru, 1998-99.
Elbendary, Amina A., "The Sultan, The Tyrant and the Hero: Chan­
ging Medieval Perceptions of al-Zahir Baybars", Mamluk Stu­
dies Review, V (2001), s. 141-157.
Emecen, Feridun, "Mercidabık Muharebesi", DİA,2004, XXIX, 174-
176.
...... , "Ridan.iye Savaşı", DİA, 2008, XXXV, 87-88.
Erdem, Ayşe Dudu, İlhanlı-Memlük Münasebetleri (yüksek lisans
tezi), Gazi Üniversitesi SBE, Ankara, 1998.
Ergun, Nuray, Ayni Calut Savaşı ve Neticeleri (65811260) (yüksek
lisans tezi), MÜ Türkiyat Araştırmalan Enstitüsü, İstanbul,
1999.
Enız, A. Fulya, "Memlükler (Sanat)", DİA, 2004, XXIX, 97-100.
Eymen Fuad Seyyid, "Kahire", DİA, 2001, xxıv, 173-175.
Fuess, Albrecht, "Rotting Ships and Razed Harbors: The Naval Po­
licy of The Mamluks", Mamluk Studies Review, V (2001), s.
45-71.
Güneş, İbrahim, "MemlOk Sultanı I. Baybars'ın 1277 Yılındaki Ana­
dolu Seferi", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Temmuz,
2010, XX/2, s. 343-360.
Haarmann, Ulrich, "Rather the Injustice of the Turks Than the
Righteousness of the Arabs-Changing 'Ulama' Attitudes To­
wards Mamluk Rule in the Late Fifteenth Century", Studia
Islamica, LXVIII (1988), s. 61-77.

181
Hacci, Hayat Nasır, Suver mine'l-haddrati'l-Arabiyyeti'l-İsldmiyye fi
saltanati'l-Memıilfk, Küveyt: Dlirü'l-kalem, 14121 1 992.
Halil b. Şah.in, Zübdetü Keşfi'l-memıilik ve beylini't-turuk ve'l-meslilik,
nşr. Paul Ravaisse, Paris: el-Matbaatü'l-cumhuriyye, 1894.
Hasan el-Başa, el-Fününü'l-fsllimiyye ve'l-vezliifale'l-lisliri'l-Arabiyye,
I-III, Kahire: Darü'n-nehdati'l-Arabiyye, ts.
Hatib el-Cevheri, İnbaü'l-hesr bi-ebnlii'l-asr, nşr. Hasan Habeşi, Ka­
hire: Daru'l-fikri'l-Arabi, 1970 .
...... , Nüzhetü'n-nüfıi.s ve'l-ebdlin fi tevlirihi'z-zamiin, nşr. Hasan
Habeşi, I-IY. Kahire: Darü'l-kütüb - el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l­
amme li'l-kit:ab, 1970-94.
Hess, Andrew C., "The Ottoman Conquest of Egypt (1517) and the
Beginning of the Si.xteenth-Century World War", IJMES, IV/1
(1973), s. 55-76.
Holt, P. M., EarlyMamluk Diplomacy (1260-1290),Leiden: E . J. Brill,
1995 .
...... , "The Sultanate of al-Mansur Lachin (696-8/1296-9}", BSOAS,
XXXVI/3 (1973), s. 521-532 .
...... , "The Position and Power of the Mamluk Sultan", BSOAS,
XXXVIII/2 (1975), s. 237-249 .
...... , "The İlhan Ahmad's Embassies to Qalavün: Two Contempo­
rary Accounts", BSOAS, XLIX/1 (1986), s. 128-132 .
...... , "Memlil.k Sultanlığında Devlet Yapısı", trc. Samira Kortanta­
mer, TTK Belleten, LII/202 (1988), s. 227-246.
Homerin, Th. Emil, "Memlılklar Dönemi Mısır'ında Sufiler ve
Tasavvuf Aleyhtarlan", trc. Salih Çift, Uludağ Üniversitesi
nahiyat Fakültesi Dergisi, XI/1 (2002), s. 243-264.
Humphreys, R. Stephen, "The Emergence of the Mamluk Army",
Studia Islamica, XLVI (1977), s. 147-179 .
....... , "Ayyubids, Mamluks and the Latin East in the Thirteenth Cen­
tury", Mamlülr. Studies Review, II (1998), s. 1-17.
Irwin, Robert, The Middle East in the Middle Ages The Early Mamluk
Sultanate (1250-1382), Carbondale: Southem Illinois Univer­
sity, 1986.
İbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyyiim ve'l-usür fi sireti'l-Meliki'l-Mansür,
nşr. Murad Kamil, Kahire: Vizaretü's-sekafe ve'l-irşadi'l­
kavmi, 1961.

182
...... , er-Ravzü'z-zahir fi sireti'/-Me/iki'z-Zahir, nşr. Abdülaziz el­
Huveytır, Riyad: Müessesetü'l-fuad, 1396/1976.
İbn Dokmak, el-Cevherü's-semin fi siyeri'l-hulefa' ve'l-mülıik ve's­
selatin, nşr. Said Abdülfettah Aşür, Mekke: Camiatü Ümmi'l­
kura, 1403/1982 .
...... , el-İntisar li-vasıtati ikdi'l-emsar, nşr. Cari Vollers, IV-V, Frank­
furt: Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wis­
senschaften, 1413/1992.
İbn Eca, Muhammed b. Mahmud el-Halebi, el-Irak beyne'/-Memalik
ve'l-Osmaniyyine'/-Etrak maa rihleti'/-Emir Yeşbek ed-Devadar
li-Muhammed b. Mahmüd el-Ha/ehi el-mülakkab bi'bn Eca, nşr.
M. Ahmed Dehman, Dımaşk: Daru'l-fikr, 1406/1986.
İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesalikü'l-ebsar fi memaliki'/-emsar,
Memalikü Mısr ve'ş-Şam ve'/-Hicaz ve'l-Yemen, nşr. Eymen
Fuad Seyyid, Kahire: Institut Français d'archeologie orienta­
le, 1985 .
...... , et-Ta'rifbi'l-mustalahi'ş-şerif. nşr. M. Hüseyin Şemseddin, Bey­
rut: Daru'l-kütübi'l-ilmiyye, 1408/1988.
İbn Habib el-Halebi, Tezkiretü'n-nebih fi eyyami'l-Mansür ve benih,
nşr. Muhammed Muhammed Emin, I-III, Kahire: Darü'l­
kütüb - el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li'l-kitab, 1976-86.
İbn Hacer el-Askalani, ed-Dürerü'l-kıimine fi a'yani'/-mieti's-samine,
nşr. Abdülvaris M. Ali, I-Iv, Beyrut: Daru'l-kütübi'l-ilmiyye,
1997.
...... , İnbaü'l-gumr bi-ebnai'l-umr, nşr. Hasan Habeşi, I-IV, Kahire:
el-Meclisü'l-a'Ia li'ş-şulın.i'l-İslamiyye, 1998.
İbn Haldun, el-İber ve divanü'l-mübtede' ve'l-haber, nşr. Halil
Şehh.ide, I-VIII, Beyrut: Daru'l-fikr, 1421/2001.
İbn Hal.likan, Vefeyatü'l-a'yan ve enbıiü ebnai'z-zaman, nşr. İhsan
Abbas, I-VIII, Beyrut: Daru Sadır, 1398/1978.
İbn Hicô, et-Tarih, nşr. Ebu Yahya Abdullah el-Kentleri, I-II, Beyrut:
Daru İbn Hazın, 1424/2003.
İbn İyas, Bedaiu'z-zühıir fi vekıiii'd-dühür, nşr. Muhammed Mustafa,
I-V, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li'l-kitab, 1982-
84.
İbn Kadi Şühbe, et-Tarih, nşr. Adnan Derviş, I-Iv, Dımaşk: Institut
Français de Darnas, 1977-97.

183
İbn Kesir, Ebü'l-Fida, el-Biddye ve'n-nihdye, nşr. Ahmed Ebii Mülhim
v.dğr., 1-XIV, Beyrut: Dirü'l-kütübi'l-ilmiyye, ts.
İbn Manzılr, Lisı'Jnü'l-Arab, nşr. Yasir Süleyman Ebii Şadi - Mecdi
Fethi es-Seyyid, 1-XV. Kahire: el-Mektebetü't-tevfikıyye, ts.
İbn Sebat, Hamza b. Ahmed, Sıdku'l-ahbı'Jr: Tı'Jrih, nşr. Ömer
Abdüsselam Tedmüri, 1-11, Trablus: Jarrous Press, 1413/1993.
İbn Şedda.d, İzzeddin, Tı'Jrihu'l-Meliki'z-Zı'Jhir, nşr. Ahmed Hutayt,
Beyrut: Merkezü't-tıbaati'l-hadise, 1403/1983.
İbn Tağriberdi, en-Nüciımü'z-zı'Jhire fi mülüki Mısr ve'l-Kahire, 1 -XII ,
Kahire: Vizaretü's-sekafe ve'l-irşad, 1956; XIII, nşr. Fehim M.
Şeltüt, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li't-te'lif ve'n­
neşr, 1970; XIV nşr. Cemal M. Muhriz - Fehim M. Şeltüt, Ka­
,

hire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li't-te'lif ve'n-neşr, 1971;


XV. nşr. İbrahim Ali Tarhan, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l­
amme li't-te'lif ve'n-neşr, 1972; XVI , Cemaleddin eş-Şeyyal­
Fehim M. Şeltüt, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li'l­
kitab,1972 .
...... , Havı'Jdisü'd-dühür fi meda'l-eyyı'Jm ve'ş-şühür, nşr. M. Kema­
leddin İzzeddin, 1-11, Beyrut: Alemü'l-kütüb, 1990 .
...... , el-Menhelü's-sı'Jfi ve'l-müstevfi ba'de'l-Vı'Jfi, nşr. M. M. Emin
- Nebil Muhammed Abdülaziz, 1-Xll, Kahire: el-Hey'etü'l­
Mısriyyetü'l-amme li'l-kitab - Darü'l-kütüb ve'l-vesaikı'l­
kavmiyye, 1984-2006.
İbn Tavk, Şehabeddin Ahmed, et-Ta'lik: Yevmiyyı'Jtü Şihı'Jbiddin Ah­
med b. Tavk, nşr. Ca'fer el-Muhacir, 1-rv, Dımaşk: el-Ma'hedü'l­
Fransi li'd-dirasati'l-Arabiyye bi-Dımaşk, 2000-2007.
İbn Tolun, Şemseddin, Müfı'Jkehetü'l-hillı'Jn fi havı'Jdisi'z-zamı'Jn, nşr.
Halil el-Mansılr, Beyrut: Dirü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1418/1998.
İbn Vasıl, Müferricü'l-künib fi ahbı'Jri Beni Eyyüb, nşr. Haseneyn M.
Rebi', IV-V, Kahire: y.y., 1972-1977; a.e., nşr. ÖmerAbdüsselı'Jm
Tedmüri, Kahire: el-Mektebetü'l-asriyye, 2004.
İbn Zü.nbül, Ahiretü'l-Memıilik ev Vı'Jkı'atü's-Sultı'Jn el-Gavri ma'a
Selim el-Osmı'Jni, nşr. Ahdülmün'im Amir, Kahire: el-Hey'etü'l­
Mısriyyetü'l-amme lil-kitab, 1998.
İbnü'd-Devada.ri, Kenzü'd-dürer ve cı'Jmiu'l-gurer, VIII, nşr. Ulrich Ha­
armann, Freiburg-Kahire: Schwarz, 1391/1971; IX, nşr. Hans
R. Roemer, Kahire: Sami el-Hanci, 1379/1960.

184
İbnü'l-Furat, Tıirihu'd-düvel ve'l-mülıik: Tdrihu İbni'l-Furdt, IX/1,
nşr. Kostantin Züreyk, Beyrut: el-Matbaatü'l-Emrik!niyye,
1936; IX/2, nşr. Kostantin Züreyk-Necla İzzeddin, Beyrut:
el-Matbaatü'l-Emrik!niyye, 1938.
İbnü'l-Hımsi, Şehabeddin Ahmed b. Muhammed, Havddisü'z­
zamıin ve vefeyıitü'ş-şüyıih ve'l-akrdn, nşr. Ömer Abdüsselam
Tedmüri, I-III, Beyrut: el-Mektebetü'l-asriyye, 1419/1999.
İbnü'l-İmad, Şezerıitü'z-zeheb fi ahbıiri men zeheb, nşr. Abdülkadir
el-Arnaud - Mahmud el-Arnaud, I-X, Dımaşk: Daru İbn Kesir,
1406-14 /1986-93.
İbnü's-Suka.i, Tali Kitabi Vefeyıiti'l-a'yıin, nşr. ve trc. Jacqueline
Sublet, Dımaşk: el-Ma'hedü'l-Fransi li'd-dirasati'l-Arabiyye
bi-Dımaşk, 1974.
İbnü'ş-Şıhne, el-Bedrü'z-zıihir fi nusreti'l-Meliki'n-Nıisır, nşr.
Ömer Abdüsselam Tedmüri, Beyrut: Darü'l-kitabi'l-Arabi,
1403/1983.
İpşirli, Mehmet, "Kazasker", DİA, 2002, XXV. 140-143.
İzzeddin, M. Kemaleddin, el-Hareketü'l-ilmiyye fi Mısr fi devleti'l­
Memıiliki'l-Çerıikise, Beyrut: Alemü'l-kütüb, 1410/1990.
Kaçar, Yasemin, Bahri Memluk Devleti'nin Eğitim Sistemi ve Medre­
seler (yüksek lisans tezi), Gaziosmanpaşa Üniversitesi SBE,
Tokat, 2006.
Kafes, Mahmut, "Ebu Hayyan el-Endelüsi", DİA, 1994, X, 152-153.
Kahya, Esin, "İbnü'n-Nefis", DİA, 2000, XXI, 173-176.
Kalkaşendi, Subhu 'l-a'şıi fi sınıiati'l-inşıi, l-XV, Kahire: el-
Müessesetü'l-Mısriyyetü'l-amme, 1963 .
...... , Meıisirü'l-inıife fi meıilimi'l-hilıife, nşr. Abdüssettar Ahmed
Ferrac, I-III, Beyrut: Alemü'l-kütüb, 1980.
Kallek, Cengiz, "Hisbe", DİA, 1998, XVIII, 133-142.
Kanat, Cüneyt, Memlıik-Timurlu Münasebetleri (1382-1447) (dok­
tora tezi), Ege Üniversitesi SBE, İzmir, 1996 .
...... , "Memlükler'in Baybars Zamanındaki (1360-1377) Suriye-Çu­
kurova Siyaseti ve Bu Siyasetin Çukurova'run Türkleşmesin­
deki Rolü", 111. Çukurova Halk Kültürü Bilgi Şöleni Sempozyumu:
Bildiriler, Adana: Adana Valiliği, 1999, s. 423-434 .
.. .... , "Gazan Han Zamanında MemlUk Devletine İltica Eden Uyrat­
lar", Tarih İncelemeleri Dergisi, XV (2000), s. 106-120.

185
...... , "Baybars Zamanında Memlılk-İlhanlı Münasebetleri", Tarih
İncelemeleri Dergisi, XVI (2001), s. 31-45.
Kasım Abduh Kasım, Diriisiit f1 tarihi Mısri'l-ictimai, Kahire: Daru'l­
maarif, 1983 .
...... , "Muhammed b. Kala.vun", DİA, 2005, XXX, 547-548.
Keleş, Bahattin, "Memlükler Döneminde Sosyal Yapı", Türkler,
nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr., Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan,
2002, V, 394-398.
...... , "Memlüklerde Ticaret", Türkler, nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.,
Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, V, 431-445.
Kılıç, Hulusi, "İbn Manzür", DİA, 1999, XX, 171-172.
Kızıltoprak, Süleyman, "Memlılk Sistemi", Türkler, nşr. Hasan Ce­
lal Güzel v.dğr., Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, V, 320-
336.
...... , Memlük", DİA, 2004, XXIX, 87-90.
King, David A., "The Astronomy of the Mamluks", ISIS: An lntema­
tional Review Devoted to the History ofScience and its Cultural
lnfluences, LXXIV/4 (1983), s. 531-555.
Kopraman, Kazım Yaşar, Mısır Memlükleri Tarihi: Sultan al-Malik al­
Mu'ayyad Şeyh al-Mahmüdi Devri (1412-1421), Ankara: Kültür
Bakanlığı, 1989.
...... , "Mısır Memlükleri (1250-1517)", Doğuştan Günümüze Büyük
İslam Tarihi, İstanbul: Çağ Yayınlan, 1992, VI, 433-543 .
...... , "Memlükler Döneminde Mısır'da Sosyal Hayat", Doğuştan Gü­
nümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul: Çağ Yayınlan, 1992, VII,
17-48 .
...... , "Bahriyye", DİA, 1991, ıv, 512 .
...... , "Barsbay", DİA, 1992, V, 84-85 .
...... , "Baybars il", DİA, 1992, V, 224.
...... , "Divan (Memlükler)", DİA, 1994, IX, 383.
Kortantamer, Samira, Bahri Memlüklar'da Üst Yönetim Mensuplan
ve Aralanndaki İlişkiler, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fa­
kültesi, 1993 .
...... , "Memlllk Toplumunda Kadın", Türkler, nşr. Hasan Celal Güzel
v.dğr., Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, V, 406-412 .
...... , "Memlüklarda Devlet Yönetimi ve Bürokrasi", Tarih İnceleme­
leri Dergisi, il (1984), s. 27-45.
Köprülü, M. Fuad, "Baybars I", İA, 1997, il, 360-363.

186
Kütübi, Fevlitü'l-Vefeyıit ve'z-zeyl aleyhti, nşr. İhsan Abbas, 1-V. Bey­
rut: Daru Sadır, 1973-74.
Lane-Poole, Stanley, A History ofEgypt in the Middle Ages, London:
Methuen Co.Ltd., 1901.
Lapidus, Ira, Müdün İslıimiyye fi ahdi'l-Memıilik, trc. Ali Mazi, Bey­
rut: el-Ehliyye li'n-neşr ve't-tevzi', 1987.
Levanoni, Amalia, "The Marnluk Conception of the Sultanate•, IJ­
MES, XXVI/3 (1994), s. 373-392 .
...... , "Usta.dar", EI2 (İng.), 2000, X, 925.
Little, Donald P. , "Notes on the Early Nazar al-Khass", The Mamluks
in Egyptian Politics and Sodety, ed. Thornas Philips-Ulrich Ha­
armann, Carnbridge: Cambridge University, 1998, s. 235-253.
Makrizi, İgıisetü'l-ümme bi-keş(i'l-gumme, nşr. M. Mustafa Ziyade -
Cemaleddin eş-Şeyyal, Kahire: Lecnetü't-te'lif ve't-terceme,
1957 .
...... , es-Sülük li-ma'rifeti düveli'l-mülük, nşr. M. Mustafa Ziyade
- Said Abdülfettah Aşür, 1-Xll, Kahire: Lecnetü't-te'lif ve't­
terceme, 1957-73 .
...... , el-Mukaffe'l-kebir, nşr. Muhammed el-Ya'Iavi, I-VIII, Beyrut:
Daru'l-Garbi'l-İsl.imi,l411/1991 .
...... , el-Hıtat: el-Mevıiiz ve'l-i'tibıir bi-zikri'l-hıtat ve'l-ıislir, 1-II, Bey­
rut: Daru Sadır, ts.
Manjikian, Sevak Joseph, Education and Training Under the Mamlüks
(yüksek lisans tezi), McGill University Institute of Islamic
Studies, Montreal, 1998.
Mayer, Leo Aryeh, el-Melıibisü'l-Memlıikiyye, trc. Salih Şitti, Kahire:
el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li'l-kitab, 1972.
Mekin, Ahbıirü'l-Eyyübiyyin, nşr. Claude Cahen, Bulletin d'Etudes
Orientales içinde, XV (1955-57), s. 127-184.
Mufaddal b. Ebü'l-Fezail, en-Nehcü's-sedid ve'd-dürrü'l-ferid: Histoire
des sultans mamlouks, nşr. ve trc. E. Blochet, Patrologie Orien­
tale serisi içinde: XIl/l, Paris: Firrnin-Didot, 1919, s. 345-350;
XIV/2 (1920), s. 375-672; XX/3 (1929), s. 1-270; a.e.: Agypten
und Syrien zwischen 1317 und 1341 in der Chronik des Mufaddal
b. Ahi l-Fada'il, nşr. ve trc. Samira Kortantamer, Freiburg: K.
Schwarz, 1973.
Muir, William, The Mameluke or Slave Dynasty ofEgypt, Amsterdam:
Oriental Press,1968.

187
Muslu, Emire Cihan, Ottoman-Mamluk Relations: Diplomacy and
Perceptions (doktora tezi), Harward University History and
Middle Eastern Studies, Cambridge/Massachusetts, 2007.
Necmeddin el-Gazzi, el-Kevıikibü's-sıiire bi-a'yıini'l-mieti'l-ıişire,
nşr. Halil el-Mansür, 1-III, Beyrut: Darü'l-kütübi'l-ilmiyye,
1418/1997.
Nielsen, Jorgen S., Secular Justice in an Islamic State: Mazıilim
under the Bahri Mamlüks 66211264-78911387, Leiden-Ne­
derland: Nederlands Historisch-Archaeologisch lnstituut te
lstanbul, 1985.
Nuaymi, ed-Dıiris fi tıirihi'l-medıiris, 1-11, Beyrut: Darü'l-kütübi'l­
ilmiyye, 1410/1990.
Nüveyri, Ahmed b. Abdülvehhab, Nihayetü'l-ereb fi fününi'l-edeb,
1-XVIII, Kahire: Vizaretü's-sekafe ve'l-irşad, ts.; XIX-XXVII,
nşr. M. Ebü'l-Fazl v.dğr., Kahire: en-Nehdatü'l-Mısriyyetü' l­
amme, 1975-85; XXIX, nşr. M. Ziyaeddin er-Reyyis- M .
Mustafa Ziyade, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-am me
li'l-kitab, 1992; XXX, nşr. Muhammed A. Şaire-M. Mustafa
Ziyade, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li'l-kitab,
1990; XXXI, nşr. Baz el-Arini-Abdülaziz el-Ehvani, Kahire:
el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme li'l-kitab, 1412/1992; XXXl l,
nşr. Fehim M. Şeltüt v.dğr., Kahire: Daru'l-kütübi'l-Mısriyye,
1998; XXXIII, nşr. Mustafa Hicizi-M. Mustafa Ziyade, Kahire:
Daru'l-kütübi'l-Mısriyye,1997.
Özaydın, Abdülkerim, "Aynicalüt Savaşı", DİA, 1991, iV, 275-2 76.
...... , "Halil b. Kalavun", DİA, 1997, XV, 319-320 .
...... , "Hasan b. Muhammed b. Kalavun", DİA, 1997, XVI, 332-3 33.
...... , "Kadı Burhaneddin", DİA, 2001, xxıv, 76-77.
Özbek, Süleyman, el-Melikü'z-Zıihir Rükne'd-din Baybars El­
Bundukdıiri (?-1277) Hayatı ve Faaliyetleri (yüksek lisans tezi),
AÜ SBE, Ankara, 1988 .
...... , "Yakın Doğu Türk-İslam Tarihinin Akışını Değiştiren Bir Mey­
dan Savaşı: Ayn Calud", Türkler, nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.,
Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, V. 127-133 .
...... , "Türkiye Selçukluları-Memluk Münasebetleri (1250-12 77)",
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1/2 (1999),
s. 43-61.
Özcan, Abdülkadir, "Hoşkadem", DİA, 1998, XVIII, 249-250.

188
Özcan, Arzu, Memluk Devletinde Merkez Teşkilatı (yüksek lisans
tezi), Gaziosmanpaşa Üniversitesi SBE, Tokat, 2006.
Özen, Şükrü, •Kadılkudat", DİA, 2001, xxıv, 77-82.
Pedani, Maria Pia, "Bahri Memlılklerle Venedikliler Arasındaki
Ticari Antlaşmalar", trc. Mahmut Yavaşi, Türkler, nşr. Hasan
Celal Güzel v.dğr., Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, V.
423-430.
Petry, Cari F., The Civilian Elite of Cairo in the Later Middle Ages,
Princeton: Princeton University, 1981 .
...... , ·scholastic Stasis in Medieval lslam Reconsidered: Mamluk
Patronage in Cairo", Poetics Today, XIV/2 (1993), s. 323-348.
Popper, William, Egypt and Syria Under the Circassian Sultans 1382-
1468 A.D., Berkeley: University of Califomia, 1955.
Rabbat, Nasser O., The Citadel ofCairo, Leiden: Brill, 1995 .
...... , "The ldeological Significance of the Dıiru'ladl in the Medieval
lslamic Orient", IJMES, XXVIl/1 (1995), s. 3-28.
Rabie, Hassanein, The Financial System of Egypt, London: Oxford
University, 1972.
Rapoport, Yossef, "Legal Diversity in the Age of Taqlid: The Four
Chief Qadi under the Mamluks", Islamic Law and Society, X/2
(2003), s. 210-228.
Rundman, S., Haçlı Seferleri Tarihi, trc. Fikret lşıltan, 1-III, Ankara:
TIK, 1986-87.
Safedi, el-Vafi bi'l-vefeyıit, nşr. Helmut Ritter v.dğr., 1-, Wiesbaden:
Franz Steiner Verlag, 1381/1962-.
...... , A'yanü'l-asr ve a'vanü'n-nasr, nşr. Ali Ebü Zeyd v.dğr., 1-VI, Bey­
rut-Dımaşk: Daru'l-fikr, 1418/1998.
Saray, Mehmet, "Altın Orda Hanlığı", DİA, 1989, il, 538-540.
Seh.avi, Şemseddin, ed-Daılü'l-lami' li-ehli'l-kami't-tasi', 1-XII, Kahi­
re: Darü'l-kitabi'l-İslimi, ts.
...... , et-Tibrü'l-mesbi.ik fi zeyli's-Süli.ik, Kahire: Mektebetü'l­
külliyyati'l-Ezheriyye, ts.
...... , Vecizü'l-kelam fi'z-zeyl ala Düveli'l-İslam, nşr. Beşşar Avvad
Ma'rüf v.dğr., 1-IV, Beyrut: Müessesetü'r-risale, 1416/1995.
Seyyid Muhammed es-Seyyid, "Kansu Gavri", DİA, 2001, XXIV,
314-316.
Shoshan, Boaz, Popular Culture in Medieval Cairo, Cambridge:
Cambridge University, 1993.

189
Smith, John M. Jr., · 'Ayn Jahlt: Mamlılk Success or Mongol Failu­
re?", HJAS, ILIV/2 (1984), s. 307-328.
Steenbergen, Jo Van, "The Amir Qawsıln, Statesman or Courtier?
(720-741 AH/1320-1341 AD)", Egypt and Syria in the Fatimid,
Ayyubid and Mamluk Eras, III, ed. U. Vermeulen-Jo van Steen­
bergen, Leuven: Uitgeverij Peeters, 2001, s. 449-466.
Sübki, Taceddin, Muidü'n-niam ve mübidü'n-nikam, Beyrut:
Müessesetü'l-kütübi's-sekafiyye, 1407/1986.
Sümer, Faruk, "Çukurova Tarihine Dair Araştırmalar (Fetihten XVI .
Yüzyılın İkinci Yansına Kadar)", Tarih Araştırma/an Dergisi,
1/1 (1963), s. 1-113 .
...... , "Yavuz Selim Halifeliği Devraldı mı?", TTK Belleten, LVI/217
(1992), sy. 675-701.
...... . "Akkoyunlular", DİA, 1989, il, 270-274 .
...... , "Karakoyunlular", DİA, 2001, xxıv, 434-438.
...... , "Karamanoğullan", DİA, 2001, xxıv, 454-460 .
...... , "Ramazanoğullan", DİA, 2007, XXXIV, 442-445.
Sürur, M. Cem.ileddin, Devletü Beni Kalavun fi Mısr, Kahire: Darü'l­
fikri'l-Arabi, 1947.
Süyılti, Hüsnü'l-muhadara fi ahbdri Mısr ve'l-Kahire, Kahire:
Matbaatü'l-mevsılat, ts.
...... , el-Müstazraf min ahbari'l-cevari, nşr. Selahaddin el-Müneccid,
Beyrut: D.irü'l-kit.ibi'l-cedid, 1976.
Şafi' b. Ali el-Askalani, el-Fazlü'l-me'sur min sireti's-Sultan el­
Meliki'l-Mansur, nşr. Ömer Ahdüssel.im Tedmüri, Beyrut: el­
Mektebetü'l-asriyye, 1418/1998.
Şeşen, Ramazan, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul:
İSAR Vakfı, 1998.
...... , Salahaddin Eyyubi ve Devri, İstanbul: İSAR Vakfı, 2000 .
...... , İslam Coğrafyacılanna Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara:
TTK, 2001.
...... , Salahaddin'den Baybars'a Eyyubiler-Memluklar (1 1 93-1260),
İstanbul: İSAR Vakfı, 2007.
Takküş, M. Süheyl, Tarihu'l-Memalik fi Mısr ve Biladi'ş-Şıim (648-
92311250-151 7), Beyrut: Darü'n-nef.i.is, 1999.
Taneri, Aydın, "Çaşnigir", DİA, 1993, VIII, 232.
Tansel, Selahattin, Osmanlı Kaynaklanna Göre Fatih Sultan
Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti, Ankara: TTK, 1999.

190
Tekindağ, M. C. Şehabeddin, Berkuk Devrinde Memlük Sultanlığı,
İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1961 .
...... , "il. Bayezid Devrinde Çukur-ova'da Nüfuz Mücadelesi, İlk
Osmanlı-MemlW<lu Savaşlan (1485-1491)", TTK Belleten,
XXXI/123 (1967), s. 345-373 .
...... , "MemlUk Sultanlığı Tarihine Toplu Bir Bakış", TD, sy. 25
(1971), s. 1-38.
...... , "Fatih Devrinde Osmanlı-MemlW<lu Münasebetleri", TD, sy.
30 (1976), s. 73-98.
...... , "Berkuk", DİA, 1992, V. 511.
Thorau, Peter, The Lion ofEgypt Sultan Baybars I and the Near East
in the Thirteenth Century, trc. P. M. Holt, London: Longman,
1992.
Tomar, Cengiz, Memluk Devleti'nin Kuruluşu (1240-1260) (yüksek
lisans tezi), MÜ Türkiyat Araştırrnalan Enstitüsü, İstanbul,
1996.
...... , "el-Meli.kü'l-Eşref, İnal", DİA, 2004, XXIX, 63-64.
Ubade, Abdülfettah, Sü(ünü'l-üstüli'l-İslami ve envauha, Kahire:
Matbaatü'l-hilal, 1913.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Aklcoyunlu, Karako-
yunlu Devletleri, Ankara: TTK, 1988 .
...... , Osmanlı Devletinin nmiye Teşkilatı, Ankara: TTK, 1988 .
...... , Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, Ankara: TTK, 1988 .
...... , Osmanlı Tarihi, Ankara 2006, il.
Wansbrough, John, "A Mamluk Letter of 877/1473", BSOAS,
XXIV/2 (1961), s. 200-213 .
...... , "A Mamluk Ambassador to Venice in 913/1507", BSOAS,
XXVI/3 (1963), s. 503-530.
Ya'kübi, Kitabü'l-Büldan, nşr. M. J. de Goeje, Leiden: E. J. Brill ,
1892.
Ya.küt el-Hamevi, Mu'cemü'l-büldan, I-VII, Beyrut: Daru Sadır,
1995-96.
Yıldız, Hakkı Dursun, İslamiyet ve Türkler, İstanbul: İstanbul Üni­
versitesi Edebiyat Fakültesi, 1976.
Yılmaz, Muhammet, İbn Hacer'in Hocalan Bağlamında Kadın Hadis­
çiler, Ankara: Araştırma Yayınlan, 2008.
Yiğit, İsmail, Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi: Memlükler, VII,
İstanbul: Kayıhan Yayınevi, 1991.

191
...... , "MemlUkler Dönemi (1250-1517) İlmi Hareketine Genel Bir
Bakış", Türkler, nşr. Hasan CeW Güzel v.dğr., Ankara: Yeni
Türkiye Yayınlan, 2002, V. 748-756 .
...... , "Ayniyi Yetiştiren Memlukler İlmi Hareketine Genel Bir Ba-
kış", MÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 11-12 (1997), s. 27-45 .
...... , "Kalavun", DİA, 2001, XXIV, 227-228 .
...... , "Kayıtbay", DİA, 2002, XXV, 80-81 .
...... , "el-Melikü'l-Kimil, Şa'ban", DİA, 2004, XXIX 70 .
,

...... , "el-Melikü's-Salih, Ebü'l-Fida", DİA, 2004, XXIX 79 .


,

...... , "Memlükler", DİA, 2004, XXIX, 90-97 .


...... , "Şeyh el-Mahmıidi", DİA, 2010, XXXIX, 59-60.
Yinanç, Refet, Dulkadir Beyliği, Ankara: TTK, 1989 .
...... , "Dulkadıroğullan", DİA, 1994, IX, 553-557.
Yıinini, Kutbüddin, Zeylü Mir'iiti'z-zamiin, I-IV, Haydarabad:
Dairetü'l-maarifi'l-Osmaniyye, 1374-80/1954-61; a.e., nşr.
Hamza Ahmed Abbas, I-III, Ebüzabi: el-Mecmau's-sekafi,
1428/2007.
Yüsufi, Nüzhetü'n-niizır fi sireti'l-Meliki'n-Niisır, nşr. Ahmed Hutayt,
Beyrut: Alemü'l-kütüb, 1406/1986.
Yücel, Yaşar, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştınnalar, I-II, Ankara:
TTK, 1991.
Zehebi, el-İber fi haberi men aber, I-II, Beyrut: Daru'l-fikr, 1997.
...... , Tiirihu'l-İsliim ve vefeyiitü'l-meşiihir ve'l-a'liim: sene 651-700,
nşr. Ömer Abdüsselam Tedmüri, Beyrut: Darü'l-kitabi'l­
Arabi, 1419-21/1999-2000.
Zeytün, Adil, Tiirihu'l-Memiilik, Dımaşk: Camiatü Dımaşk, 1982.

192
Dizin

abdü kinn • 19 Aynic.i.lüt Savaşı • 33, 34, 35, 77,


Abdülaziz, el-Melikü'l-Mansür 143, 171
• 174 Ayzab • 112
Adana • 42, 46, 58, 63, 84, 101 Azerbaycan • 83
ağa • 24
Ahmed b. Tolun • 22 Babüzüveyle • 72
Ahmed el-Bedevi • 126, 163 Bağdat • 21, 27, 32, 37, 133
Ahmed, el-Melikü'l- Bahri Memlükleri/el-Mem.i.likü'l-
Müeyyed • 61, 175 Bahriyye • 26-28, 32-34, 78
Ahmed b. Şeyh el-Mahmüdi, el- aynca bk. Türk Memlükleri
Melikü'l-Muzaffer • 174
Barsbay, el-Melikü'l-Eşref • 58-
Akdeniz • 60, 84, 105, 112, 143
61, 84, 106, 165, 168, 171,
Akk.i . 36, 37, 165
174
Akkoyunlular • 59, 63, 83
Basra • 66
Aktay • 32, 34
başkadı • 35, 97; -lık 97
Alaeddin Ali, el-Melikü'l­
Batı Türkistan • 141
Mansılr • 48, 54
Baybars Camii • 141
Al.ieddin Küçük, el-Melikü'l-
Baybars el-Bundukdari,
Eşref • 43, 173
el-Melikü'z-Z.ihir • 27,
Alaüddevle • 68
33-36, 78-82, 84, 90, 92,
Altın Orda Devleti • 79, 80
97, 106, 124, 126, 127, 129,
Anadolu • 35, 61, 77-83, 165
139, 141
Antakya Haçlı Prensliği • 35
Baybars el-Çaşnigir, el-Melikü'l­
Antakya • 35, 168
Muzaffer • 40, 41, 53, 142,
Antep • 56, 58
Araplar • 26, 72, 102, 165 166, 172

Arnavut • 61 Baybars el-Mansüri • 33, 139

arz • 107 Baydara • 38, 53

Asyüt • 103, 121 Bedeviyye • 126, 127, 163

Avrupa • 67, 111-113, 165 Bedreddin Sülemiş, el-Melikü'l-

Ayas • 42 Adil • 36, 112

Aybek et-Türkm.ini • 28, 78 Berberi • 22

Ayni • 59, 139, 146 Berke, el-Melikü's-Said 36, 172

193
Berkuk, el-Melikü'z-Zahir • 48, Demenhur • 103
49, 54-56, 59, 80, 83, 89, 94, Desılk.ıyye • 126, 127, 164
102, 118, 174 devadar • 93, 94; -Iık • 93
beylerbeyi • 92 ed-Devletü't-Türkiyye • 25
Beysan • 33 devşirme • 21
Birecik • 101 Dımaşk • 35, 39-41, 55-57, 61, 65,
Buhari • 130, 146 92, 97, 101, 102, 120, 126,
Buhayre • 121 134-136, 142
Bunduk • 108 Dimyat • 67, 84, 111, 112, 120
Burci Memlükleri • 25, 37, 40 Divanü istiffil'd-devle • 100
aynca bk. Çerkez Memlükleri Divanü istiffil's-sohbe • 100
el-büyiitatü's-sultaniyye 93, 163
ed-Divanü'l-müfred

• 94
büyük üstadüddar • 94, 131
Doğu Anadolu • 83
Dulkadıroğullan • 58, 59, 61-63,
Canbolat min Yeşbek el-Eşrefi,
68, 75, 82, 83
el-Melikü'l-Eşref • 65, 175
candar emiri • 93
Ebu Hayyan el-Endelüsi • 138,
Celaleddin el-Mahalli 137
139
Cem Sultan • 62, 76
Ebu Said Bahadır • 42, 77
Ceneviz • 84
Elbistan • 35, 56, 79, 82
cevali • 114, 123, 164
el-emirü'l-kebir • 92
cevamik • 107
Endülüs • 125, 133, 146
Cidde • 67
Ermeniler • 37, 42, 84
Cize • 72
Eşrefiyye • 6 1 , 66, 103; -
cizye • 114, 164
Memlükleri • 61
cündi • 117
Eyyiibi Devleti • 22
Ezher • 130, 136
Çakmak, el-Melikü'z-Zahir • 60,
80, 174, 175
Faraskur • 27
Çaldıran • 69
Fatımiler • 22, 59
çaliş • 107, 108
fels 114
Çerkez (Burci) Memlükleri

• 9, 12,
23, 37, 48, 53, 59, 62, 64, Ferec, el-Melikü'n-Nasır • 56, 75,

80, 83, 89, 93, 100, 110, 113, 80, 142, 174

118, 119, 144, 167, 174 Fethuddin b. Abdüzzahir • 99

Çerkez • 12, 37, 41, 48, 53, 54, Feyyii m • 121

115, 167, 174 Filistin • 33

Çin • 112j fülus • 114

Çukurova • 46, 63, 81, 82, 84, 171 Füstaniyye • 111

Darende • 58, 101 Gazze • 71, 81

darüladl • 97, 164 Gülek • 63


darülhaclis • 135 Güneydoğu Anadolu • 77
Davıid-i Kayseri • 134
ed-Dav'ü'l-liimi' • 146 Haçlı seferleri • 26, 165

194
Haçlılar • 11, 26, 27, 35-37, 47, İbn İy.is • 138
75, 84, 102, 107, 123, 126, İbn Kayyim el-Cevziyye • 137
143, 144, 165, 171 İbn Kesir • 137, 139, 146
Halep • 34, 42, 46, 56, 66, 69, 70, İbn Manzür • 138
92, 101, 102, 134 İbn Tağriberdi • 138
Halil, el-Melikü'l-Eşref • 37, 38, İbn Teymiyye • 127, 137, 146
53, 82, 84, 172 lm.idüddin lsm.1.il, el-Melikü's-
Hama • 40, 101, 102 Salih • 44
Haremeyn • 66, 76 imam Busiri • 140
H.irizmliler • 26 imretü; - ahüriyye • 93; -
Hasan er-Remmah 140 candar • 93; - meclis • 92;
Hayır Bey • 70 - mie • 25; - silah • 93
hazindar • 94 inal, el-Melikü'l-Eşref • 60, 169,
el-hazind.iriyye • 94 175
hıristiyan • 85, 122, 123, 133, 167 ini/iniyy.it • 24
Hicaz • 11, 61, 75, 102, 110, 144 İran • 42, 77
hil'at • 90, 96, 107, 132, 165 İskenderiye • 47, 65, 67, 84, 98,
Hindistan • 67, 84, 112 102, 111, 112, 120, 134, 168,
Hint denizi • 66 169, 171
hisbe nazırlığı • 98 ispanya • 66
hoca • 23, 24, 135 İstanbul • 12, 16, 164
hond • 124 itaka • 24, 117
hoşdiş • 24, 27 lzzeddin Aybek et-Türkm.ini,
hoşdişiyye • 24, 103 el-Melikü'l-Muiz • 27, 31,
Hoşkadem, el-Melikü'z- 78, 172
Z.ihir • 61, 62, 69, 76, 175 lzzeddin b. Abdüsselam • 137
Hoşkademiyye • 103
el-hucübiyye • 93 Kadı Burh.ineddin Ahmed 83
Humus • 36, 40 Kadı Burh.ineddin Devleti 83
huzur üst.idüdd.irı • 94 K.ifiyeci • 138
Hüligü • 33 Kafkasya • 23, 53
Hüs.imeddin Uçin, el-Melikü'l­ Kahire • 40, 44, 48, 54-56, 63, 68,
Mansür • 39, 53, 172 70-72, 90, 97, 98, 101, 102,
111, 112, 120, 122, 126, 127,
Irak • 83, 111, 167 129, 132, 134, 135, 142, 166
el-ıstablü's-sulUni • 93, 166 Kal'atülcebel • 23, 37, 99, 121,
128, 129, 132, 141, 166, 169,
İbn Abdüzzahir • 35, 139, 182 199, 200
İbn Dokmak • 139, 183-185 Kal'atülmüslimin • 37
İbn Ebü Usaybia • 140 Kal'atürrüm • 37
İbn Fazlullah el-Ömeri • 138, KalaVlln • 36, 37, 40-43, 53, 141,
139, 146 172; - Medresesi • 141
İbn Hacer el-Askalani • 137 Kalkaşendi • 138, 139, 146, 164
İbn Haldün • 115, 138, 146 Kansu el-Eşrefi, el-Melikü'z­
İbn Halli.k.in • 138, 146 Zahir • 169, 175

195
Kansu Gavri, el-Melikü'l-Eşref mekhale • 108
64-68, 70, 76, 139, 175 Mekke • 66, 72, 134, 169
Kansu Hamsemie, el-Melikü'l- meks • 114
Eşref • 64, 175 Melkit • 122, 167
Kara Yusuf • 84 Memlük Devleti • 12, 13, 19, 23,
Karaim • 122 25-27, 31, 33-35, 37, 40, 42,
Karakoyunlular • 83 46, 53, 54, 58, 59, 63, 66, 67,
Karamanoğulları • 58, 61, 62, 82 70, 72, 75-77, 81, 82, 85, 91,
karanis • 104 98, 103, 105, 108-110, 112,
Karimi • 113 113, 115, 117, 119, 123, 125,
Karraıın • 167 132, 133, 144, 145, 171, 202
Kaside-i Bürde • 140 Mercidabık • 70, 90, 144, 145, 171
Kasta!Lini • 137 Mısır • 11, 20-23, 25, 27, 28,
kaşif • 103, 167 31-34, 39, 43-45, 55-57, 60,
Kavalalı Mehmed Ali Paşa • 25, 65, 66, 69-72, 75-78, 90-92,
145 96-99, 102, 106, 110-113,
Kavsun • 43 115, 116, 119-122, 126, 131,
Kayıtbay, el-Melikü'l-Eşref • 62- 138, 140, 144, 145, 163, 164,
64, 66, 76, 109, 142, 175; ­ 167, 168, 170, 171
Sarayı • 142 Mina • 121
Kerek • 35, 36, 39, 40, 44, 55, 101 Misis • 42, 47
Kıbrıs • 47, 58-61, 84, 106, 143, Moğollar • 11, 26, 28, 31-33, 35-
171 38, 40, 75, 78, 79, 81, 84, 90,
Kıpçak • 26 111, 125, 133, 143-145, 171
Kıpti • 122, 123, 131, 133, 167, Moğoltay b. Kılıç • 137
168, 170 Molla Şemseddin Fenari • 134
Kızıldeniz • 66, 105, 112 Mu'tasım-Billah • 21
Kilikya Ermeni Krallığı • 47 Muhammed b. Danyal el-
Konya • 78, 82 Huzfil • 139
Kozan • 47, 81 Muhammed ed-Demiri • 140
Kudüs • 31, 134, 165, 168 Muhammed el-Huveyyi • 140
Kurtubi • 137 Muhammed b. Kalavun,
Kutuz • 32-34 el-Melikü'n-Nasır • 38-43,
Kuzey Afrika • 141 46, 47, 53, 54, 100, 127, 164,
Kütübi • 138 172, 173
Muhammed b. Kayıtbay,
IX. Louis • 27 el-Melikü'n-Nasır • 175
Muhammed b. Tatar, el-Melikü's-
maaşlar • 107 Salih • 174
Makrizi • 27, 54, 115, 118, 135, Muhyiddin en-Nevevi • 137
138, 146, 164 Muhyiddin İbnü'l-Arabi • 127
Malatya • 42, 56, 70, 75 Mukaddime • 146
Mansolre • 27 Musul • 32
Maraş • 82 Muzafferüddin MOs.1, el-Melikü'l­
Medine • 66, 134 Eşref • 31, 32

196
mülcüs • 114 Ridaniye • 69, 71, 145, 171
Müsta'sım-Billah • 27 Rif.iiyye • 126, 127, 168
müstahdemün • 104 Rodos • 60, 84
Müstain-Billah, el-Melikü'l-
Aclil • 57, 91, 174 Safed • 101, 102
Müstansır-Billah • 22 Safeviler • 68, 69, 76, 81
1. Müsta'sım • 90 Said • 32, 115, 116, 122
Müstemsik • 90 Silihiyye Hankalu • 127
müşterevat • 103 saltanat n.iibliği • 42, 91, 93, 95,
1. Mütevekkil • 90 101, 102
Samerra • 21
Nablus • 33 Samira • 122, 169
en-n.iibü'l-kafil • 92 saray ağalığı • 94
Nasırüddin Hasan, el-Melikü'n- sefer nafakalan • 107
Nasır • 45, 46 Sehavi • 138, 146
Necrneddin Eyyüb, el-Melikü's- Selahaddin Muhammed,
Silih • 26 el-Melikü'l-Mansür • 47,
neffatin • 108 173
Niğde • 58, 82 Selahaddin, el-Melikü's-
Nil • 26, 72, 110, 125, 130, 131 Salih • 46, 167, 173
Nüreddin Ali b. Aybek, el-Melikü'l- Selahaddin-i Eyyübi • 22, 26, 121,
Mansür • 32, 166, 172 143, 166
Nüveyri • 138, 139, 146, 164 Semerkant • 21
Seyfeddin Ebü Bekir, el-Melikü'l­
ordu nazırlığı • 96 Mansür • 43, 173
Orta Asya • 23, 26, 68, 80, 140, Seyfeddin Kalavun, el-Melikü'l­
143 Mansür • 36, 38, 39, 53,
Osman, el-Melikü'l-Mansür • 60, 89, 95, 99, 172
175 Seyfeddin Kutuz, el-Melikü'l-
Osmanlı • 11, 62, 63, 67, 68, 70, Muzaffer • 32, 172
71, 75, 80, 82, 91, 145, 171 sımat • 94
sır katibi • 95, 96, 99, 101
Hz. Ömer • 106 Sibirya • 79
Siyeru a'/ami'n-nübela • 146
papalık • 66 Sultan Hasan medresesi • 141
Portekiz • 66, 84 sultan memlükleri/el-memalikü's-
Portekizliler • 66, 67, 113 sultaniyye • 92-95, 100,
103, 169
Rabbaniyyün • 122, 168 Suriye • 23, 31-33, 35, 37, 40, 41,
Rahbe • 37 43, 44, 55, 57, 60, 69, 70, 75,
rakik • 19 77, 80, 81, 84, 96, 99, 101,
Ramazan Bey • 81 102, 106, 110, 116, 119-122,
Ramazanoğullan Beyliği • 81 143, 171
Ravza adası • 26, 131 Sülemiş • 36
ribat • 124, 126, 135, 136, 142 Süyüti • 137, 138, 146

197
Şahbudak • 63 ümera memlükleri • 103
Şahsuvar • 63, 82 Ümitburnu • 67, 113

şaliş es-sultani • 107 Ürdün • 31, 35

Şam • 11, 28, 92, 96, 101, 144 üstaziyye • 24


Şazeliyye • 126, 127, 169
Şehabeddin Ahmed, el-Melikü'n- el-Vechülbahri • 98, 102
Nasır • 44 el-Vechülkıbli • 98, 102
Şekhab Savaşı • 40, 171 Venedik • 84, 112
Şemseddin el-Mizzi • 140 vezaret • 100
Şemseddin İ bnü'l-Cezeri • 137 vezir • 99-102, 129; -lik • 42, 95
Şeyh el-Mahmıldi, el-Melikü'l-
Müeyyed • 57, 58, 174 yahudi • 122, 167, 168, 169
Şeyh ıl • 46 Yavuz Sultan Selim • 68, 69, 71,
,
72, 76
Taceddin es-Sübki • 137 Yavuz · 13, 68, 69, 71, 72, 76
takdimetü elf • 25 Yelbay, el-Melikü'z-Zahir • 62,
Tarsus • 42, 47, 58, 63, 101 175
Tatar, el-Melikü'z-Zahir • 174 Yelboğa el- Ö meri • 46, 47, 48, 54
tecarid • 107 Yemen • 67, 84, 112
Temürboğa, el-Melikü'z-Zahir Yıldırım Bayezid • 75
• 175 Yukarı Mısır • 32, 112, 122
Timur • 55, 56, 75, 80, 83 Yılnini • 139
Tinnis • 111 Yusuf, el-Melikü'l-Aziz • 60
Tizkar Bay Hatun • 124 yüzler emirliği • 117
Tolunoğlu Devleti • 22
Tomanbay, el-Melikü'l-Adil • 65, Zahiriyye • 103
175 zaviye • 124, 126, 127
Tomanbay, el-Melikü'l-Eşref • 70- Zehebi • 137, 138, 146
72, 145, 175 Zenciler • 22
Trablus • 66 Zengi Hastanesi • 136
Trablusşam • 101, 102 Zeynüddin Hacı 1, el-Melikü'l-
Turan Şah, el-Melikü'l- Muzaffer • 45, 173
Muazzam • 27 Zeynüddin Hacı il, el-Melikü's­
Türk Devleti • 11, 25, 35 Salih • 48, 173
Türk (Bahri) Meınlükleri • 9, 12, Zeynüddin Karaca Bey • 82
33, 37, 42, 43, 46, 49, 54, 93, Zeynüddin Ketboğa, el-Melikü'l­
115, 116, 172, 174 Adil • 38, 53, 172
Türkler • 21, 22, 33, 37, 115, 117,
133, 165, 167
Türkmen beylikleri • 58, 61
Türkmenler • 81

Urfa • 63
Uzun Hasan • 83

198
Resimler ve Harita

I'

Tam te~hizath Memlilk askeri


(E.G. Cassell, Egypt: descriptive,
: · historical and picturesque, 1881-1882)
--.....
K D E N i Z
ISBN: 978-605-4829-23-1

.l~JAIJIUll~Jll

You might also like