Professional Documents
Culture Documents
ROMA TARiHi
I. Cilt
CUMHURİYET
I. Kısım
• •
ROMA TARiHi
I. Cilt
CUMHURİYET
I. Kısım
7. baskı
ANKARA, 2019
Demircioğlu, Halil, 1903-1972
Roma tarihi, I. cilt: Cumhuriyet, I. kısım: Menşe'lerden Akdeniz
havzasında hakimiyet kurulmasına kadar / Halil Demircioğlu.-7. baskı.
Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019.
xlv, 427 s., 23 resim, 17 harita: resim, harita; 24 cm.- (AKDTYK
Türk Tarih Kurumu yayınları; XIII. Dizi-Sayı 10"6)
Bibliyografya var.
ISBN 978 - 975 - 16 - 0455-2 (tk.)
ISBN 978 - 975 - 16 - 0456-9 ( l .c.)
937. 02
kadar) . . . . . . . .. . . . .. , . .. . 1 •
XIJI. - lalam tarihi (Endülüa ve Teviif-i MülGk dahil) . 2 ,.
XIV. - Ortaçat Türlı: devletleri • 4 •
XV. - Ortaçat'da A·nnpa . . . . . . 2 •
xvı. -O•manlı lmparalorlutu 7 •
XVJI. - Yeniçat'da Avrupa (Ru■ya dahil) 3 •
XVIJJ. - Yeniçat'da Orta Aaya ve Yalı:ın Dotu'da diter
devletler . • . • • • • • • • • • • • • • 1 •
XJX. - Amerika • . • . . • • • . . • . • • • • l •
XX. - Uzalı: Dotu (Ealı:i çatlardan bnröne lı:adarj • 1 •
İÇİNDEKİLER
Sahife
GİRİŞ
C. ETROSKLER (16-31)
Etrüık ikti.ıadl hayatı; Etrüık lisanı ve yazısı; Etrüık ıan'atı; Şehir kur
ma; Etriiık tapınağı; Mezar ıekilleri; Resim; Heykelcilik; Keramik ve maden
itleri; Etrüık ean'atımn huıuıiyeti; Etrüıık'lerde din; Tanrılar; Öteki dünya
haklı:ında düıüneeler; Etrüık dininde Doğu ve Anadolu tesiri; Etriiık kültü
rünün Roma tarihindeki önemi;
Bibliyogr�fya (32-33).
BİRİNCİ BÖLÜM
EN ESKİ ROMA
KIRALLIK DEVRİ (34-70)
Bihliyagrııfya (69-70)
İKİNCİ BÖLÜM
CUMHURİYETİN KURULUŞU
LATİUM'DA SİYASI H.A.KlMlYET
M. 0. BEŞİNCİ YÜZYIL (77-106)
A. CUMHURİYETİN ESAS TEŞKİLATI (71-76)
Adli istekler ele alınıyor: İlk kanun yazma teklifi; Decemvir'ler ve on iki
levha kanunlan; On iki levha kanunlannın muhtevası; On iki levha kanun
larının önemi;
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yeni krizler: Homa'ya karşı ikinci koalisyon; Üçüncü Sarnnit Harbi; Sen
t.inum muharebesi; Samnit'lerle sulh: Samnium Roma'nın müttı,fiki oluyor:
Gal'lı,r ve Etrüsk'lerle harpler; Orta İtalya vahdeti kuruluyor:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
lTALYA'NIN FETHİ DEVRİNDE
CEMİYET VE DEVLET, MEDENİYET VE KÜLTÜR
(159. 248)
BEŞİNcİ BÖLÜM
Bibliyogr�fva (275-278)
ALTINCI BÖLÜM
nyc kıralı .\nadolıı"da harı,kete ıı;eçiyur fakat Roıııa diplomatik )·Oldaıı bwıun
tarafsızlıji;mı sağlıyor: Roma ordusu Güney-Batıdan Makedonia'ya girmek
istiyor; FJaminiuı; hareket iissiinü lllyria'dan Hellaıı'a naklediyor; Roma or
dusu Philippos'ıı memleketinde müdafaa durumuna sokuyor; Makcdonia sulh
teklifinde bulunuyor fakat Roma'nın şartlarını kabul C'tmiyor: Kyn oskepbalai
nıuharehC'si: \.lakedonia ordusu maji;lup oluyor:
Suriye kıralı Hellas'a geçiyor ve Roma ile muhasematı açıyor; Roma Su
riye kıralına harp ilin ediyor; Roma Makeaonia'nın müzaheretini temin ediyor;
Roma ordusu HeJlas'a geçiyor, Antiokhos Thermopylai'da müdafaaya çekili
yor; Antiokhos Thermopylai'dıı Roma'ya mağlup oluyor; Antiokhos Anadolu
ya kaçıyor ve Boğazlarda müdafaa tertibatı alıyor; Hellas'da Aitol'ler yalnız
başlarna mukavemete devam ediyor; Ege'de Suriye donanması mağlup oluyor
ve abluka haşlıyor: Roma harbi Anadolu'ya nakle karar veriyor; Hellas'da
Aitol'lerle miitareke yapılıyor; Antiokhos Boğazlardaki müdafaa hattını bıra
kıyor; Roma ordusu Anadolu'ya geçiyor: Antiokhos Avnıpa'dan çekilmek
tartiyle sulh istiyor fakat Roma kabul etmiyor; Maıı;nesia muharebesi; Anti
okhos mağlilp oluyor; Suriye ile Roma arasında Sardeis'de hir ön-sulh yapılı
yor; Roma ordusunun Anadolu'daki itleri: Galat'lara ceza ııeferi: Anadolu'daki
Galat'ler ve Magnesia muharebesindeki rolleri; Roma ordusu masum Anaolu
şehirlerinden haraç alıyor; Roma ordusu Galat'lan mağlup ediyor fakat yer
lerinde bırakıyor; Roma ordusunıın Hellas'daki itleri: Aitol'ler mağlup oluyor
ve Roma ittifak sistemine giriyor; Roma orduları ikinci defo Hellas'dan geri
çekiliyor, fakat stratejik adalar ilhak olunuyor;
Suriye ile Apameia sulhu yapılıyor; Sulh şartları: Antiokhos Toroslar berisi
Anadolu'}-u terkediyor ve Batı ile ilgisi kesiliyor; Apameia sulhunun Suriye
için manası: Suriye devleti çöküyor; Apameia sulhunun Roma için manası:
Roma Doğu emniyeti sistemini genişletiyor; Apameia konferansı ve Anado
lu'ya verilen yeni nizam: Roma Anadolu'dan çekiliyor fakat yerli hükumet
lerle bir muvazene kurmağa çalışıyor; Perga�on'un kazançlan: Pergamon
Anadotu•da en büyük devlet oluyor; Pergamon'un Doğu ve Botı arasındaki
mevkii; Pergamon'un Anadolu'da Roma hesabına nazımlık rolü; Rhodos'un Ana
dolu ve Doğu Akdeniz'deki yeri; Diğer Anadolu devletlerinin durumu: Bithy
nia ve Kappadokia; Batı Anadolu şehirlerinin yeni statüsü; Roma tehirlerin
hepııine istiklôl vermiyor; Batı Anadolu şehirlerinin yeni statüsünün manası:
"Hellen Hürriyeti" değil, "Roma menfaatleri"; Anadolu'daki yeni nizamın ma
nası: ••Divide et impera" ve 0endiretk hegemonya"; Roma Suriye harbinin
manası; Hellenistik Doğudaki kuvvetler muvazenesi Roma lehine değişiyor;
D. MAKEDONİA ILE ÜÇÜNCÜ HARP (353-392)
1. Harbin çıkmaama kadar Roma'rıın Ege D�u,undaki HeUeni,ıik
devletlerle münasııbeıleri ; Roma endirekt hegenwnyaıımı her ııasıta ile
devam enirmeğe çalışıyor (353-363)
Suriye devleti zayıflıyor; Mısır devleti eski halini kaybediyor; Rhodos
IÇl\OF.KİLER xxı
parlıyor: Perıı:aıııoıı Amıdolu'ıla Hdleııizma'ııııı bir merkezi oluyor; Bithyııia
ve Per,ı:aıııon'ıın araları açılıyor: Roma diişmanı Hanrıibal Bithynin hizmetinde
Per,ı:amorı·a karşı ,ııvaşıyor: Roma'ıını müdahıılesi: Harp bitiyor ve Hanni
bal intihar ediyor: P(•rµ::ımoıı Galat.'larııı l,:ış kaldırmasını da önliiyor: Per
ıı;ıımıın ve Ponto�: Porııo� \pameia'daıı sonra ,\nadolıı'da genişlenıeğe kalkı
yor; Poııto�'ım ıı;eııişleme har<'ketlerine karşı Roma'ıım durumu: Poııtos'un
_.\ııadolu'da hiiyiik lıir dl•vlet kıırına te�ehbii�ii akim kalıyor; Poııtıı� Roma
ile <lo�t olnın�a bakıyor: Aırn<lolıı şt>hirleri ve Romu: Doğuda Roma pnlitika
�ınııı amaı;lnrı tahukkıık rdiynr: Endirekt hrıı:emonya devam ('(!İ'ı,or:
:.!. 1/arhe ,e:ötiirPn .fPheplP-r ı•e ,,e.�ileler
•I J>mnP.i<ı'daıı .,onru Hıdla.• ,,,, Makedonia;
Hakı-,foniıı Ronııı h(ı/.!.rmon_yasırır bıılıalıımaiia kalkıy or;
Romıı Makı-ılı,,rj""J ı e;;;meğe karnr veriyor (.163-373)
•\pameia'daıı �orıra Hellas ve Roma: Roma Helleıı'lerin �iya�i hürriyet
duygularım kendi aleyhine kanıçılıyarak antipati yaratıyor; Hellas'daki yeni
içtimai nizam w ikti,;aıli ,;ııkut Romu antipati,;ini körüklüyor; Makedonia
Roma ıniittefiki olarak kalkmıyor ve geııişlemeğe başlıyor; Philippoı. Apame
ia'darı "oııra E ıı: e'de Uoji;azlara ılojl:rıı ıı;eııişleme hareketleri yapıyor: Roma
müdahale t><liyor: Philjppoı; aldığı yerleri geri veriyor; Philippos Roma'ya kin
besliyor ve hazırlıklara başlıyor: Roma'nın Philippos'un hazırlıklarına tepkisi
ve Philippo�•un ölümü: Yeni kırat Perseus'un işleri; Roma ile ittifak yenileni
yor fakat hazırlıklara devam olııııııyor; Perseus Hellas ve Roma antipatisinden
istifade ilc ı.cınpati kazarımaj!;a çalışıyor: Perıı;amon kıralı Makedonia'nın teh
likeli olmaiza başladı�ını bildiriyor; Roma Makedonia'yı ezmeğe karar veriyor
ve faali-�1 cte p;eçiyor; Roma Makedoııia'yı dişarclan teerid etmej!:e çalışıyor;
Homn '1ckadonia')·a harp için bahane arıyor;
Bit,fi_,m�rafyıı (421-nı)
HARİTALARIN LİSTESİ
No.
1. Hellen'lerin gelmesinden önce İtalya kavimleri.
2. halya'da Hellen ve Etrüsk hükümranlığı.
3. ltalya'da Sabel gruplarının yayılışı ve Kelt'ler.
4. Roma ile Samnit'ler arasında Orta ltalya hakimiyeti
savaşları.
5. Güney ltalya hakimiyeti mücadelesi: Tarentum (Taras)
şehri ve Kıra) Pyrrhos ile savaşlar.
6. Pyrrhos (Tarentum) harbinden sonra Roma ve Roma
İtalya konfederasyonu.
7. M. ö. 265 sıralarında Kartaca devleti ve hükümranlık
sahası.
8. Birinci Pön Harbi,
9. Gal'lerle savaşlar : Po vadisinin ilhakı.
10. ikinci Pön Harbi: Birinci safha.
11. ikinci Pön Harbi: İkinci safha.
12. Roma'nın müdahalesinden önce Makedonia ve Hellas.
13. lllyria Harpleri ve Makedania ile ilk çatışma: Roma'nm
Balkanlara yerleşmesi.
14. Makedonia ile ikinci Harp.
15. Roma'nın müdahalesinden önce Doğu Akdeniz memle
ketleri ve Anadolu.
16. Suriye devleti (ili. Antiokhos) ile Harp.
17. Makedonia ile Üçüncü Harp.
RESİMLERİN LİSTESİ
No.
1. Etrüsk şehirciliği: Volterrae'de kemerli şehir kapısı.
2. Etrüsk vazoları: Roma, Palazzo dei Conservatori,
2. Etrüsk vazosu : Orvielo Fania müzesi.
4. Etrüsk süvarisi : Kopenhag, Glyptothek.
5. Etrüsk askeri : Floransa. Museo Archeologico.
6. Etrüsk lahdi : Roma, Musseo di Villa Giulici.
7. Capitolinus Kurdu: Etrüsk işi, Roma, Palazzo dei
Conservatori.
8. Etrüsk arabası, New York, Metropolitan Museum.
9. Sicilya'da Agrigentum'da (Akragas) Hera Mabedi.
10. Kuzu taşıyıcı, Campania bronzu: Berlin, Antiquarium.
11. Roma'lıların yol tesisleri: Via Appia.
12. Roma'lıların yol tesisleri: Via Appia.
13. Eski Roma sikkeleri, Londra, British Museum.
14. Roma'lı yüksek bir memur, Roma, Palazzo dei Con
servatori.
15. Claudius Marcellus, Syrakusae fatihi, Roma Museo
Capitolino.
16. Epeiros kıralı Pyrrhos, Napoli, Museo Nazionale.
17. Zama galibi Scipio, Napoli, Museo Nazionale.
18. Kartacalı Hamilkar (?), Roma, Villa Albani.
19. Kartacalı Hannibal, Napoli, Museo Nazionale,
20. Yaralı bir Kelt'in (Gal) başı, Roma, Museo Capitolino.
21. Pergamon kıralı 1. Arralos, Berlin, Pergamon Museum.
22. Pergamon Akropolisi ve sunak, Model, Berlin.
23. Pergamon'daki Zeus sunağı: Rekonstrüksiyon, Berlin
Pergamon Museum.
ÖNSÖZ
HALiL DEMIRCIOĞLU
ROMA TARİHİ VE DÜNYA TARİHİ
Coğrafi
Her insan topluluğu bu dünya yüzünde muhakkak
mekAa bir yer işgal eder. Buna biz c o ğ r a f i m e k a n di-
yoruz. Bu coğrafi mekan insan cemiyetlerinin hayatı için
şart olduğuna göre onların, tamamiyle tarihin konusu olan, inki
şaf ve tekamülleri aynı zamanda içinde bulundukları maddi şart
lara da tabi olacaktır. Çünkü bu maddi şartlar değişik halleri
ile insan cemiyetlerinin hayatı üzerinde çeşitli surette müessir
olurlar. Mesela deniz kenarında veya adalarda oturanlarla iç
taraflarda, çöllerde, steplerde veya nehir boylarında oturanların,
ovalardakilerle dağlık yerlerde veya yaylalarda yaşıyanların,
çorak yerlerde bulunanlarla sulak ve münbit yerlerde olanların
hayatı bir ve aynı değildir. Binac::naleyh cemiyetin inkişaf ve
tekamülünü iyice anlıyabilmek için evvel emirde üzerinde yaşa
dığı coğrafi mekanın, yani memleketin hususiyetlerini bilmek
iktiza eder.
Coğrafi fakt&r·
Fakat derhal söylemek lazımdır ki bir insan
ıerla tarihteki cemiyetinin inkişaf ve tekamülünün aynı za-
rolil manda içinde bulunduğu maddt şartlara da
tabi olması, yalnız bu şartlarla mukayyet ve
mahdut olm3.s1 demek değildir. Tarih aynı mekan üzerinde
çeşitli istikametlerde gelişmiş nice insan grupları tanımaktadır.
Çünkü tabiat insanlar üzerine, insanların ondan aiabildiğinden
fazla ve başka bir tesir yapmaz. Coğrafi faktörler, tarihe mües
sir kudretler içinde ancak bir imkanlar grubunu teşkil ederler.
Coğrafi mekanın verdiği imkanlardan istifade etmek ise
orada yaşıyan insanların zeka ve iradesine bağlı bir şeydir.
Çünkü bütün tarihi olaylarda ve hususiyle siyasi hayatta, en
nihai faktör insan iradesi ve onun mahsulü olan insan hareketi
ve işidir. Mesela ecdadı tamamen köylü olan bazı milletlerin
2 ROMA TARiHt, I.
ltulya'nıa
ltalya'daki insan topluluklarının hayatına mü
iklimi essir olan coğraft amiller arasında iklimi de
başlıca faktör olarak ele almak lazımdır. Çün
kü, hiç şüphe yok ki, yarımada sekenesinin bir çok vasıflarım
bu iklim şartları yoğurmuştur. ltalya, büyük bir kısmı itibariyle,
umumiyetle Akdeniz iklimine maliktir. Bu iklimin karakteri, sı
cak ve kuru yazlarla mutedil ve yağmurlu kışlardır. Fakat, pek
tabii olarak, böyle dar ve uzun bir yarımadada insanlara tesir
eden hararetin, ışığın ve renklerin ıskalası kuzeyden güneye
indikçe değişecektir. Filhakika en güneyde Sicilya ve hatta
Güney ltalya, sıcakları ve parlak ışıklı günler yapan uzun
yazları, yağmurlu ve mülayim geçen kışları ile adeta Afri
kanın sub-tropik mıntakasına benzer. Bu, Afrika'dan bu ta
rafa geçenlere memleket değiştirmemiş hissini verecek bir iklim
şartıdır. Buna mukabil, hemen her taraftan kapalı kalmış olan
Po (Padus) vadisinde şiddetli kış soğukları ile şiddetli yaz sı
cakları arasında dekişen renkli geçit devreleri vardır. Bu da
keza Avrupa kıt'asından buraya bir çok kimseleri cezbetmeye
müsait iklim şartıdır. Binaenaleyh denebilir ki ltalya, her
taraftan buraya insan kütlelerinin gelmesine amil olan ve
soma da gelenleri kolayca aklimatize ederek memlekette bir
vahdet kurulmasına yarayan iklim şartlarını nefsinde toplamış
bir memlekettir.
italya'nın
Böyle bir iklimi olan bu memleketin toprakla
toprakları rında ise nihayetsiz bir çeşitlilik varciır: Sahil
lerde dar ova şeritleri, dalgalı tepecikler gö
rülür. Sarp ve dik olanlarına az rastlanan dağlar arasında
uzun veya geniş vadiler meydana gelmiş ve bunlar çoktandır
insan eliyle tarla ve bahçe olmuşlardır. Ekseriya büyük gürül
tülerle akan çaylar ve ırmaklar - pek azı müstesna-kısa me
safelerle hemen denize dökülürler ve seyrüsefere müsaade et
mezler. Uzaklardan bakıldığı zaman tepeler üzerinde tek veya
küme halinde görülen ağaçlar memleketin silüetine bir canlılık
verirler. Sık ormanlar burada gölgeli köşelere çekilmişlerdir.
Bağlar ise dik dağ yamaçlarında bile yetişmektedir. Burada top
rağı işlemenin verimi büyüktür; fakat bu çok gayret ister. Ma
mafih verimsiz ovalar da yok değildir. Bununla beraber İtalya
6 ROMA TARİHİ. I.
G•1,1er veya
M. ö. birinci binde ltalya'ya gelen son halk
grubu ise Gal'ler veya r..e v lt'lerd'ır. Asıl yurt-
Kelt'ler
ları bugünkü Güney-batı Almanya ile Kuzey
Fransa olan Gal'lerden bazı g-ruplar en geç M. ö. beşinci
yüzyılda Alp'leri aşarak ltalya'ya gelmiş olacaklardır. Bunlar
bir çok kabilelere (/nsubr'lar, Genomaıı'lar, Boi'ler, Senon'lar)
ayrılmış bir halde bütün Kuzey ltalya'yı istila ettiler. (Bu yer
lere onların adına izafetle uzun zaman Gallia Cisalpina
denmiştir). Genel olarak Gal'ler kendilerinin Son demir devri
(La-Tene) kültürü- ile Avrupa'nın geniş bir kısmına M. ö. son
asırlarda damgalarını vurmuş olmalarına rağmen, halya'da
kiler bu memleketteki s i y a si v e k ü I r ü re l g e li ş m e 1 e r
üz e rin e ö n e m l i t e s i r l e r ya p a m a m ı ş l a r dır.
ltalya'da etnik
Hülasa, hareketleri kısmen de tarihi devirler
tenevvü ve içine giren bu birinci bin göçleriyle gelmiş
vahdet olan halk grupları ile ltalya'nın iskan tab
losu çok daha renkli bir manzara almıştır.
Ligur'lar, ltalik'ler (bütün kolları ile), Illyr'ler, Etrüsk'ler, Pön'
ter, HelJenler, Gal'ler söylediğimiz bu manzaraya canlılık ver
mektedirler. Tarihi zamanlar başında bütün bunlar, hatta
ltalik'ler dahi, artık ayrı ayrı gruplar halindedir ve belli yerle
rine yerleşmiş bulunmaktadırlar : Memleketin coğrafi bünye
sindeki kantona! parçalanma bütün bu yerleşmelerde: kendisini
hissettirmiştir. Görünüşe bakılırsa bu, italikler arasında bile,
her nevi milli beraberlik şuurunu silmiştir. Lisan o kadar tefa
ruka uğramıştır ki Latin'ler, Umbr'lar, Sabel'ler vesaire ... bir
birini yabancı görmektedirler. Hepsi ayrı ve kendi aleminde
yaşamaktadır. 1 ş t e 1 t a 1 y a • d a g ö ç l e r i n d o ğ u r
d u ğ u b u s i y a s i, 1 is a n i v e k ül t ür e I t e n e v v üü
bir v a h det h a l i n e k o y m ak, b u p a r t i k u l a rizma y ı
o r t a d a n k a I dı r m a k, L a t i n ' 1 e r d e n R o m a ' 1 ı l a r a
n a s i p o lmu şt u r. B ö y l e c e k u r u l a n siy a s i v a h det
ie n d e, y a l n ı z J t a 1 ik ' 1 e r i n de ğ i l, b üt ün b u s ö y l e·
di ğ i m i z lt a lya k a vim l e r i nin b i r m i l l e t h a lin de
bir l eşip k a y n a ş m a l a r ı m e yda n a g e l m i ştir . Bu
siy asi t e m e 1 ü stü n de g e l i ş e n m i il et t e A k de n i z 'de
ilk cih a n d e v I etini k u r m u ş t u r.
16 ROMA TARİHi. 1.
C. Etrll■kler
t. Sl YASI TARIH
ltalya'da
Eski ltalya'da R o m a t a r i h i mefhumuna gir
EtrG■k'ler meden önce Etrüsk'ler denen kavme hususi
bir yer ayırmak lazımdır. Bunun sebepleri
açıktır: Bir defa Ertrüsk'ler halya'ya şehir iskanının hayat tar
zını, yani şehir kültürünü ilk önce sokan insanlardır. Bunlar
Hellen'lerden çok önce ltalya'yı medenileştirmeğe başlamış
lardır. Sonra Etrüsk'ler Roma'dan çok evvel ltalya'da siyasi
egemenlik kurarak yarımadanın mukadderatında E t r ü s k
d e v r i denecek kadar önemli bir devir yaratmışlar ve on
dan sonraki La t i n - R o m a t a r i h i i n k i ş a f ı n d a d e r i n
t e s i r I e r y a p m ı ş l a r d ı r.
Etrtl■ k
Hellen'lerin �yr.;en'ler veya Tyrrhen'ler, Roma'lı
me■ el e■I ların da Tusca'lar veya Etrusc'lar dediği,
fakat kendi kendilerini Rasenna diye anan bu
kavmin hayatı ltalya yarımadasında uzun zaman, hatta kendi
leri siyasi bir varlık olmaktan çıktıktan sonra dahi, devam etti.
Bunu, 1talya'da geniş bir sabaya yayılmış olarak bıraktıkları eser
lerle Roma tarihinin bir çok olayları ishat etmektedir. Filhakika,
ileride görüleceği gibi, Roma'lılar bunlarla asırlarca mücadele
ettiler ve ancak güçlükle hakimiyetleri altına alarak temsil ede
bildiler. Bunun sebepleri arasında Etrüsk'lerin bütün diğer
İtalya kavimlerinden başka çapta insanlar olduğu keyfiyeti her
halde küçümsenecek bir nokta değildir. Gerçekten Etrüsk'ler
ne etnik, ne lisani, ne de kültürel bakımdan ltalya'daki komşu
larına benzemiyorlar. Mesela resimlerde, ltalik'lerin tam aksine,
geniş omuzlu, kalın boyunlu, koca kafalı ve küçük boylu in
sanlar olarak görülüyorlar. Hellen alfabesine benzeyen harflerle
yazılı olarak bıraktıkları lisan kalıntıları da, bunların dilleri ile
ltalya'daki komşularınınkiler arasında her hangi bir akrabalık
göstermiyor. Kültürlerinin ise, ltalya dışı, Ege ve Anadolu
dünyası ile münasebetli olduğu ortaya konmuştur. Yani bütün
deliller bunların ltalya'nın en eski yerlilerinden veya ltalik'ler
den olmadıklarını, aksine ltalya'ya göçetmiş başka bir kavim
olduğu kanaatini kuvvetlendirmiş bulunuyor. Bunların nereden,
ne zaman ve hangi yol üzerinden ltalya'ya geldiği keyfiyeti
GİRiŞ 17
italya'ya Et- Fakat bu göç bir defada olmuş bitmişe benze
r8.■ k göçleri mi yor: Arkeoloji buluntularından Etrüsk'lerin ev-
vela M. ö. onuncu yüz yılda, sonra da M. ö. seki
zinci yüzyılda olmak üzere başlıca iki göç dalgası halinde ltalya
yarımadasına gelmiş oldukları anlaşılmaktadır. M. ö. birinci
binin başlarından itibaren ltalya'ya gelen Etrüsk'ler yarım ada
nın batısında Tiber ırmağının sağ sahili ile Arnus ırmağının sol
sahili arasında kalan ve sonraları kendilerine izafeten Etruria veya
Toscana adını alacak olan yere çıktılar. Etrüsk'lerin doğruca buraya
gelişlerinde belki de buraların maden - bilhassa bakır - bakımın·
dan zenginliği rol oynamış olabilir. Herhalde gemici ve muharip
kişiler olarak buralara gelen Etrüsk'ler buldukları eski halkı
kendilerine tabi yaptılar ve bunların efendileri olarak beraber
yaşamıya başladılar. Bu yerleşmede kurmuş oldukları şehirlerin
kolayca savunabilecek tepeler' üzerindeki kaleleri, muazzam
surları ve yapıları ile bugün bile Toscana'nın manzarasına
hakim bulunmaktadır.
Roma. Ta.ri/ti 2
18 ROMA T ARIHI, 1.
lar ı v e b i l l h a s s a m e m l e k e t i n s i y a si v a h d e t i
n e v e k ü l fü r e l t e m s i l i n e çal ı ş m a m a l a r ı olacaktır.
Fakat sebeplerin çoğ"unu bizatihi bu yükselişin içerisinde aramak
lazımdır. Gerçekten, Etrüsk'ler burada kültürel, iktisadi ve
teknik üstünlükleri ve aynı zamanda siyasi tecrübeleri sa
yesinde önceleri komşu İtalya kabilelerini mağlup etmişler
ve onları hakimiyetleri altına almışlardı. Fakat yerlilere
nazaran nisbeten ince bir tabaka olarak kabul edeceğimiz bu
e f e n d i I e r kazalldıkları hakimiyetin zevk ve neş'esi
içinde her halde çok geçmeden yumuşamış ve gevşemiş olacak
lardır. Esasen onların en yüksek devirlerindeki hayatlarının
akislt!ri de bunu göstermektedir. l�te bu sebeple zaten halki
kudretlerini henüz kaybetmemiş ve nefislerini savunma bakı
mından da henüz tamamiyle ezilmemiş olan yerli hasımları, si
yaset ve harp sanatı bakımından onlarla boy ölçüşebilir bir
seviyeye geldiği zaman, Etrüsk kudreti çökmeğe başladı. Bu
çöküşü, askeri kudretlerinin zayıflaması yanında tabiatiyle zen
ginliklerinin yavaş yavaş sönmesi, cemiyeti sarmış olması muh
temel olan ahlak sükutu da tacil ve tesri etmiş olacaktır.
Güneyde Et
Gerçektt:.n daha M. ö. altıncı yüzyıl bitmeden
rtl■k kudreti Roma'daki Etrüsk kıra) hanedanının kovulma
ç5kilyor sı, Etrüsk hakimiyetinin Etruria cenubunda ne
kadar sarsılmış olduğuna bir alamettir. Ve bu
tek kalmış bir olay da değildir. Roma Etrüsk kırallarını attık
tan ve Latium'da, yeniden ihya ederek başına geçtiği Latin
birliği ile kuvvetlendikten sonra, Etrüsk'lerin Campania ile olan
kara irtibatlarını kesmeğe başladı. Bu da Roma ile Etrüsk kud
retinin çatışmasına müncer oldu. Zengin Etrüsk şehirlerinden
biri olan Veii ile Roma arasında fasılalarla uzun süren bir sa
vaş oldu. M. ö. 485'de başlıyarak on sene süren ilk harp so
nunda muzaffer çıkmış olan Roma ile bir sulh yapıldı ise de bu,
kin ve intikam hislerini teskin etmedi. Roma bundan bilistifade
yeni hamlelere hazırlanırken Etrüsk'ler, başka bir savaşa, bu se
fer de denizde, girmek zorunda kaldılar. Çünkü Etrüsk hegemon
yasımn sarsılmasından faydalanan ltalya sahilindeki Hellen
şehirlerinden Kyme (Cumae) Etrüsk'lerin Campania ile olan deniz
muvasalasını kesiyordu. Çatışmak içtinabı kabil olmayan bir
20 ROMA TARtHI, 1.
Camharlyet ı
Daha sonraları, belki de M. ö. altıncı yüzyıl
Aalller ve da, asflJer kırallığ'ı yıktılar. Kıratlık yerine
halk her şehirde Etrüsk asillerinin kurduğu bir
c u m h u r i y et geçti. Fakat bunda da
bir sene için seçilen cumhurbaşkanının kudreti ve nüfuzu,
eski kıralınki kadar çok görünüyor. Cumhurbaşkanını arala
rından seçen Etrüsk asilleri herhalde ince bir tabaka teşkil
ediyordu. Hayatı muasır Anadolu şehirleri aristokrasisinin
hayatına benzeyen bu mağrur zadeganın şatafatı sevdikleri,
vakitlerini avlarda ve harplerde, eğlence ve bayramlarda
geçirdikleri anlaşılıyor. Bu da onların çok zengin ve mü
reffeh olduklarını göstermektedir. Gerçekten Etrüsklerin yer
leştikleri bütün bu yerlerde toµrak, ticaret ve hatta gemicilik
hep bu efendilerin elinde ve inhisarında bulunuyordu. Fakat
biz ne bunların ne de hükmettikleri alt tabaka halkının
kabile ve klan teşkilatını bilemiyoruz. Etrüsklerin buralara
geldiklerinde kendilerine tabi yaptıkları bu halk zümresi
hukuksuz bir kütle olarak görünüyor. Hatta bunların elinde
toprak dahi olmadığı anlaşılıyor. Bunlar herhalde sulh zaman
larında Etrüsk astllerine ait toprağı ekip biçiyor, harp zama
nında ise, belki de en aşağı hizmetleri yapmak üzere, orduya
alınıyorlardı.
Etrtl■klerln Bu Etrüsk ordusu, bilhassa M. ö. altıncı yüz
a■kerl kadretl yılda, askeri vasıfları yüksek bir kuvvetti.
Ordunun esasını asiller teşkil etmiş olacaktır.
Resimlerden öğrendiğimize göre ordu uzun kargılar, yuvarlak
kalkan ve kısa kılıçlarla savaşırdı. Fakat harp arabasını da
ilk olarak ltalya'ya sokan bu Etrüsklerdir. Sonra savaşlarda
boynuzlarla boru çalmanın da burada bir Etrüsk adeti oldu
ğu söylenmektedir. Etrüskler işte bu orduları ile ltalya'da
za f e r a l a y l a r ı yapmışlar ve bu merasimi kendilerinden
sonraki Romalılara miras bırakrrıışlardır. Hülasa Etrüskler
askeri teşkilat ve cengaverlik bakımından üstün olduklarını
gösteren bu ordulariyle muasır ltalya kabilelerine uzun zaman
hükmetmek kudretini göstermişlerdir.
GiRİŞ 25
EN ESKi ROMA
ROMADA KIRALLIK DEVRi
A. Roma'nın doiaıu ve ilk zamanları
e d e c e k ve b u r a y ı La t i um'u n v e h a t t a lt a l y a'n ı n
merkezi haline getirecek imkanlara malik bu
l u n ma k t a d ı r.
Roma , aınge11,.
Fakat Roma topraklarındaki iskan yalnız burası
me■l ■afhaları ile kalmadı. Zamanla bu ilk iskan yerinin ci-
varındaki tepelerde de yerleşmeler oldu. An
cak bu iskan yerlerinin şehir haline gelişmesi, zaruri olank,
uzun sürmüştür. Bugünkü bilgimize göre ş e h i r ü ç s a f h a d a
g e l i şmi ş t i r : Bunlar da d a ğınık k ö y l e r Rom a 's ı,
ye d i t e p e fe r Rom a 's ı v e n i h a y e t v a h det I i E t r üs k
K ı r a 11 a r Rom a 'sı s a f h a l a r ı dır.
i n k i ş af ı n d a i k i n c i m e r h a I e y i t e ş k i I e d c:: r. Roma
M. ö. yedinci yüzyıl ortasındaki Etrüsk hakimiyetine kadar böyle
kalmıştır. Kuzeyden gelecek bir Etrüsk tehlikesinin zorlamış
olması muhtemel olan bu birleşme de hiç değilse, iki merhalede
olmuşa benziyor. Birincisi, Palatinus üzerindeki Latin iskan
yerinin, en yakın komşusu olup uzun zaman kendisiyle düşman
kaldığı Quirinalis'deki Sabin'lerle birleşmesidir. Filhakika bir za
man sonra bu iki iskan yerinin mezarları artık karışmış bir halde
görülmektedir. Bu keyfiyet, efsanevi tradisyonun Latin'lerin
Sabin kızlarını kaçırarak dövüştükten sonra barışmaları ile
tecelli eden birleşmeleri haberini teyid etmektedir. ikinci
merhale ise buna diğer beş köyün katılmasıdır. Mamafih
bu bir federasyondur; henüz vahdetli bir devletden bahsedile
mez. Burada her köyün ananevi ferdi hayatı devam etmiştir.
B u n d a n d o I a y ı R o m a ' n ı n i n k i ş af ı n ı n b u s af h a
s ı n a Y e d i T e p e 1 e r R o m a ' s ı d e m e k m u t a t o I m u ş
t u r.
Bu aafbalarda- Roma'nın bu gelişme safhaları Etrüsk idare-
ki olaylar sinden önceki durumu gösteriyor. Tradisyo-
nun bize bu devir hakkında verdiği bilgiler
içinde gördüğümüz kırallar belki de büyük işler gören köy başla
rından başka bir şey değildi. Fakat bunların isimleri ve bu isim
lerin bir kısmı ile birleştirilmiş olan işler her halde muanen bazı
tarihi hadiseleri saklamış olacaklardır. Mesela Kurucu R o m u I u s'
un ismi, Roma'ya adlarını vermiş olan Rumlua'lara götürülebilir.
Romulus'un yerine geçen kıralın onun oğlu olmaması ise, vera
set kırallığını tammıyan en eski Roma hukukuna uygundur.
Kırallardan birinin, tradisyon'un dediği ikinci kıral N u m a
P o m p i I i u s'un, aslan bir rahip olarak kült müesseselerini kur
muş, bilhassa dini bayram günlerini tesbit etmiş olması müm
kündür. Sonra kendisine tradisyonda Alba Longa ile bir harp
atfolunan kıra] T u 11 u s H o s t i I i us adının tarihl olduğu an
laşılmıştır. Filvaki bu devirde, sahası ancak 7-8 kilometreyi
bile zor bulan yedi tepeler Roma'sının, öyle tradisyonun söy
lediği gibi, kuvvetli bir kanton olan Alba Longa'yı kendi ba
şına tahrip etmesi imkansızdır. Fakat Alba Longa, yedi tepe
ler Roma'sının da dahil bulunduğu Latin Partikularizma'sı koa
lisyonuna kurban gitmiş olabilir. Nihayet kıral A n c u s M a r-
EN ESKİ ROMA 43
Son Etrüek
Hülasa: Roma 'nın Etrüsk kıralları içte ve
kıralına l■yan ı dışta, siyas1 ve askeri alanda birinci deı �cede
Kırallık yıkı. önemli bir nizam kurmağa muvaffak oldular.
hyor O kadar ki bu, resmi Roma tarihlerinde bile,
bir dönüm noktasına .işaret oldu. Fakat Tarqu
inuis Superbas zamanında çıkan bazı hadiseler bu kıratın mem
leketi terk edip gitmesini sonuçladı ve böylece bunların Romaya
daha fazla hizmet etmelerine mani oldu. Burada yalnız şunu ilave
etmek gerektir ki efsanevi tradisyonun, çıkan hadiselerin sebebi
olarak söylediği hikaye ancak pek safdilane bir bahane olabilir.
Çünkü aynı tradisyon, Tarquinius Superbus'un hükümeti zorla ele
aldığını, halkı tazyik ettiğini, kendisini muhafaza için de muhafız
kıtalar kurduğunu söylemekle, onda despot bir kıratın bütün evsa
fını göstermek istemiştir. Hakikat şudur ki, son Etrüsk kıralı R o
m a'd a c u m h u r i yet p r e n s i b i n e k u r b a n g i t m i ş t i r. Ve
bundan dolayı tradisyonun. monarşi idaresinin bütün bozuklukla
rını onda bulması da tabii görülmelidir. Her halde halkın onun
zamanında kıratlık idaresine karşı hoşnutsuzluğu şiddetlenmiş
bulunuyordu. İçinde belki Etrüsk'lerin de bulunduğu asiller bundan
faydalanmak istediler. Bir taraftan dışarda Latin şehirleri Etrüsk
kıralları Roma'sına karşı ayaklanırken, onlar da şehirde halk
ile beraber ihtilal çıkardılar. S o n kır a I T a r q u i u s S u p e r
t u s ail e s i i l e b e r a b e r, R o m a'd a n ç ı k ı p g i t t i v e
b ö y l e c e Rom a ' d a kır a l l ı k t a r ihe k a rış m ı ş o l du.
( M. Ö. 510).
Kırallığın yıkı Bu olay garip bir tesadüfle Hellas'da Atina'da
lıtı ve yeni Tiran'ların kovulması senelerine rastlıyor. Fa
meseleler kat bu sıralarda daha başka önemli hadiseler
de olmuştur: Etrüsk'lerin geldikleri Anadolu
artık tamamile Pers'lerin eline geçmiş, batı Anadolu sahillerir.
de uzun zaman parlamış olan lon şehirleri sönmeye başlamış
tır. Bu ise Anadolu ile batı Akdeniz arasındaki kültür müna
sebetlerinin kesilmesine bir işarettir. Sonra ltalya'daki büyük
Etrüsk hegemonyası da artık dönüm noktasına gelmiştir. Bundan
sonra o da sönmeye başlıyacaktır. Roma'dan Etrüsk kıralların
kovulması bu çöküşün bir işaretidir. imdi, kırallığı yıkmış olan
Roma bu yeni durum karşısında ne yapacaktı? Fi Ih a k i k a R o•
ma b a ş ı n d a n E t r ü s k k ı r a l l a r ı nı a tma k l a i k i hayati
48 ROMA TARiHi. 1.
m e s e l e k a r ş ı s ı n d a k a l ı y o r, ya n i i k i c e p h e l i b i r
ö d e v y ükl e n m i ş o l uyo r d u: B u n l a r d a n b i r i n c i s i
R o m a c e m a at i n i y e n i d e n t e ş k i l a t l a n d ı r m a k s u
r et i y I e d e v l et y a pı sı nı k o r u m a ktı. i k i n c i s i d e
La t i u m'd a k i h a k i m i y et i t e m a d i ett i r m e k s uret iyle
m i l li m e v c u d iyet i kor u m a kt ı; Ac a b a R o m a ş i m d i
k e n d i k u d r et l e r i i l e b u v a z ife l e r i b a şar a bil e c e k
miydi?
B. E■kl Roma'da cemiyet ve devlet
1. CEMiYET TEŞKiLATI: PATRİCİ'LER VE PLEB'LER
Roma alle■ l
Bunu her şeyden önce Roma cemaatinin (popu-
/us Romanus) temeli ve en küçük birliği olan
Roma ailesinde (/amilia) görüyoruz.R o m a a i l e s i, ail e r e i s i
o l a n b a b a n ı n ( pater familias ) b a ş k a n l ı ğ ı a lt ı n d a
k a rı s ı , ç o c u k l a rı, g e l i n l e r i v e t o r u n l a r ıııd a n
k u r u l m u ş o l a n b i r t o p l u l u kt u . Bu ailede erkek evlatlar
reşit, ve hatta çoluk çocuk sahibi, olsalar dahi gene babanın
emri altında idiler. Bunlar ancak baba ölünce serberst kalarak
evlerinde birer aile reisi olurlardı. Yalnız kız çocuklar, evlendik
leri takdirde, babanın emrinden çıkarlar ve karıştıkları ailenin
reisi.ıe tabi olurlardı.
Tam hukukla
işte, içtimai ve siyasi bünyesi bu birliklerde
vatandatlar I uzuvlaşmış olan Roma vatandaşları topluluğu,
Patrlcl'ler en eski Roma'da, asıl Roma cemaatini (popu-
/us ramanus quiritium veya popu/us roma
nus quirites) teşkil ediyordu. Çünkü y a l nı z b u n l a r t a m
v a t a n d a ş I ı k h u k u k u n a s a h i p i d i l e r. Gerçekten tam
vatandaş olmağa hak kazandıran ticaret ve mülkiyet hukuku
{ius comercii), eşitliğe dayanan evlenme hukuku ( ius conubii ),
aktif seçim hukuku ( ius suffragii ), sonra memur seçilme ve
memurluk yapma demek olan posif seçim hukuku (ius hono
rum) ve nihayet bir memurun onlar hakkında verdiği kararı
temyiz etme hukuku (ius prouocationis) tam olarak yalnız bun
ların imtiyazında idi: meclisde ve devleti idarede yalnız bunlar
söz söylüyorlar, orduda - silah hakkı bunlarda olduğu için
yalnız bunlar hizmet görüyorlardı. Ekserisi büyük arazi sahibi
olan bu t a m h u k u k l u v a t a n d a ş l a r a Baba oğulları
anlamına gelebilecek olan P a t r i c i 'ler (patricii) deniyordu.
Pleb'ler
Fakat Eski Roma'da bunlardan gayri de bir kısım
halk vardı ; Filhakika burada yabancılarla vatandaş
olmayanlar gibi hiç bir hukuku bulunmıyan insanlar olduktan
başka b i r d e Pleb denilen ve v at a n d a ş l ı k h u k u k u' -
n u n a n c a k b i r k ı s m ı n a s a h i p o 1 a n b i r h a l k z iım r e s i
m e v c u t t u. Pleb'ler devlet himayesine mazhar oluyorlar, tica
ret ve mülkiyet hukukuna sahip bulunuyorlardı. Fakat eşitliğe
dayanan evlenme hukukununa sahip olmadıklarından partici'lerle
evlenemiyorlar, Üzerlerinde silah hizmeti olmadığından orduya
askere alınmıyorlardı. Binnetice siyasi haklardan da mahrum idi
ler; yani ne seçebiliyorlar ne de seçilebiliyorlardı. Bundan dolayı
bunlara o y h a k kı o l m a y a n vat a n d a ş ( cives sine su/fra
gio) da deniliyordu. Böylece bunlar tam hukuklu Roma vatan
daşlarının ( popu/us romamıs quirittum ) gens, curia ve tribus
teşkilatı ile kült (cultus) nizamının dışında kalıyorlardı. En çok
bulundukları yer taşra idi; Roma'da ancak pomerium dışında
oturabiliyorlardı.
EN ESKİ ROMA 53
Patrlcl ve Pleb
Eski Roma halkının vatandaşlık hukuku bakı
ayrılııının ■ e- mından böyle Patrici ve Pleb diye ikiye ay•
beblerl ve rılışı Roma tarihinin ta ilk başında olmuş
neticeleri bitmiş bir vakıa halinde önümüze çıkı-
yor. Bu, belki de çok eski bir galiper-mağ
luplar tezadına götürülebilir. Her halde bir zamaniar, galipler
veya efendiler diyeceğimiz bir kısım halk şehrin diğer seke
nesi ile etraftaki halka tabi muamelesi yapmış ve bu ayrılık
gens teşkilatı ile uzun zaman muhafaza edilmiştir. Son
raları da ihtimal Roma'nın büyümesi ve iktisadi hayatın geliş
mesi ile, etraftaki şehir ve köylerden Roma'ya bir çok kimse
ler gelerek yerleşmiş ve o eski tabilere katılarak, hepsi bir
likte, pleb'lerin çekirdeğini teşkil etmişlerdir. Bu halk zümresi
önceleri patridlere karşı tabiatiyle çok zayıf bir durumda idi.
Çünkü Partrici'ler siyast ve iktisadi bakımlardan üstün
mevkide idiler. Bundan dolayı pleb'ler bunların yanında uzun
zaman pek mütevazi bir hayat sürdüler; devlet bakımından
ise hemen hiç bir rol oynıyamadılar. Fakat Partici gens'leri,
harpler vesaire sebeplerle mütemadiyen telafisi imkansız bir
şekilde küçülür ve azalırken, harplere gitmeyen Pleb'ler, bir taraf
tan kendi çoğalmaları, diğer taraftan da serbest kalan yanaşma
!arın (cliens) kendilerine katılmaları ile gittikçe büyüdü) er ve,
yavaş yavaş, k e n d i l e r i n i tam h u k u k I u P a t r i c i'l e r e
k a r ş ı, a z h u k u k I u b i r s ı n ı f o I a r a k h i s s e d e n b i r
h a l k z ümr e s i h a l i n e g e I d i l e r. Bu, Roma'nın iç tari
hinde en önemli meselelerden biri olacaktır.
E ■kl Roma'da
Patrici ve Pleb diye ikiye ayrılan Roma hal-
Kıral kının içinde yaşadığı e n e s ki R o m a d e vl e t İ
i s e k ı r a l l ı k r ejim i a l tın d a b u l u n a n bir
ş e h i r d e v I e t i idi ve bunun bütün hususiyetlerini taşıyordu.
Fakat bu devlette teokratik bir nizam yoktu. Çünkü burada kı
ral (rex), tanrı veya tanrının vekili değildi. Bir bakıma Roma cema
atinin vücude getirdiği büyük ailenin babası demek olan kıral,
devletin Siyasi, askeri, adli ve dini şefi, başka bir deyimle, en
yüksek idare amiri, en yüksek komutanı, en yüksek hakimi ve
en yüksek rahibi idi. Kı r a l ı n b ü t ü n b u s a l a h iye t l e ri
54 ROMA TARIHl. I.
i s e o n u n t a m hu k u k l u v a t a n d a ş l a rd a n a l d ı ğ ı b i r
e m r e t m e ( imperium) k u d r e t i n e d a y a n ı y o r d u. Ancak
derhal söylemek lazımdır ki, bunda örf ve adetler (mos
maiorum) hukuku ile bağlı idi. Gerçekten, kıral burada
verasetle devletin başına g�çmezdi. ihtiyarlar meclisinin
( senatus) teklifi ile curia meclisi tarafından seçilir ve ken
disine emretme yetkisi verilirdi. Kıral yapacağı işlerde de
ihtiyarlar meclisine danışırdi. Öldüğü zaman ise, yenisi gelin
ceye kadar, her beş gün için bir geçici kıral (interrex} intihap
olunurdu.
Curia meclisi
Eski Roma'da bir de, Curia birliklerine dahil
tam hukuklu vatandaşların ( patricii) bir araya
gelerek genel işler hakkında karar verdikleri C u r i a m e c l i si
(comitia curiata) denen bir meclis vardı. Yuk a r ı d a d a bi r
k a ç d efa a dı g eç e n b u c u r i a m ec l i si-a z h u k u k
l u pl e b v a t a n d a ş l ar iç i n e g i rem e d i ği i ç i n
t a m b i r h a l k m e c l i s i m a hiy et i n d e o l m a m a s ı n a
r a ğm e n, e n e s k i Roma' n ı n b i r i ci k t e ş r i t m e c I isi
i d i. Bu meclisin en karakteristik denebilecek tarafı buradaki
oy verme usulü idi. Gerçekten burada tek kişi oy vermezdi;
oylar curia hesabiyle verilirdi. Her cııria birliğinin bir oyu
vardı. Meclise getirilen işler, lehte veya aleyhte oy veren
curia'ların sayısı ile kabul veya reddolunurdu. Buradan anla
şılacaktır ki b u m e c l i s, v at a n d a ş l a r ı n b i r a r a y a
g e l i p fe r t o I a r a k o y u n u k u l l a n d ı ğ ı bi r m e c l i s d e
ği l, bir t o p l u l u k l a r m e c I i s i i d i. Filvaki burada tam
hukuklu her vatandaş şahsen hazır bulunurdu; fakat sırf cu
ria'sını teşkil etmek için gelirdi; kendisi cemaatin veya curia'
sının bir mümessili olarak şahsan ortaya çıkmazdı. Te k
k i ş i y i t o pl u l u k v e d e v l et rai s o n'u n a f e d a e d e n
Ro m a d ü ş ü n c e s i n i n b u l d u ğu b u u s u l ta mu a h h ar
c u m h ıı r i y et d e v r i n i n m e c 1 i s l e ri n d e b i I e g ö r ü l
m e k t e d i r: Ya n i Ro m a h a l k m e c l i sleri n d e ferdt
t e m s i 1 pr n s i b i h i ç t a t b i k e d i l m e m i şt i r. Roma bu
hususta hem eski Hellen dtvletlerinden, hem de modern devlet
lerden tamamiyle ayrılmış bulunmaktadır.
-
Halk ceaturia'- Görünüşe bakılırsa, devlet önct. askerlik işin
lar halinde den başladı ve Patrici olsun Pleb olsun, bütün
be, kısma mal ve mülk sahiplerinin ordu hizmetine gelme
ayrılıyor lerini istedi. (Bunda önce gayrı menkuller esas
tutulmuş iken sonradan menkullere de teşmil
edilmiştir). Bunun için de evvela, Pleb'ler de dahil olmak
üzere, b ü t ü n h a I k b u m ü k e 11 e f i y e t e s a s ı ü z e r i n e
b e ş k ı sına a y r ı I d ı. Birinci kısımdan olan en zenginler, tekmil
techizatı kendilerinden olmak üzere on sekiz centuria (yüz kişilik
birlik) suvari ve seksen centuria da ağu piyade vereceklerdi.
ikinci, üçüncü ve dördüncü kısımların her biri yirmişer, beşinci
kısım da otuz centuria hafif piyade verecekti. Bu beş sınıftan da
ha alta düşen fukara halktan da beş centuria alınıyordu ki bun
ların dördünü zenaatkarlar (demirci, marangoz vesaire) birisini
de hiç yeri yurdu olmayan ve yedek olarak giden halk (pro
letarii) teşkil ediyordu. 8 u s u r e t I e ş i m d i b ü t ü n Ro m a
h a l k ı o r d u h i z m e t i n e g i r m i ş ol u y o r d u. Hepsi
yüz doksan üç centuria olan bu teşkilatın yarısından faz.
tasını, yani doksan sekizini çok zenginler, diğer doksan
beş centuria'sını da orta halli ve fakirler teşkil ediyordu.
Değiımelerin
Devletin ayakta durması için askeri hizmeti
önemi ı Tlmok• Pleb'lere de teşmil ederek orduyu kuvvetlen
ratlk nizam dirmek amaciyle yapılmış olan bu askert deği
şiklikler ile bunlarla müterafik olan yeni vergi
usulü ve cemiyetin yeniden teşkilatlandırılması bize, Roma'da
kırallık devri sonlarında yeni bir nizam göstermektedir. Filhakika
bununla şimdi artık devlet içindeki halkın hepsini, yani yalnızca
tam hukukcu vatandaşlar olan Patrici'leri değil, aynı zamanda
ancak hususi hukuk bakımından hür olan Pleb'leri de içine
alan yeni bir siyasi nizam kurulmuş oluyordu. Esas itibariyle
K 1 e i s t h e ne s'in Atina'daki timokratik nizamına çok benziyen
bu y e n i d ü z e n, h i ç ş ü p h e s i z, bir i n k ı I a p h ar eke t i
i d i ve Roma için önemi çok büyüktü. Çünkü bununla arlık t a m
v a t a n d a ş hak v e im t iya z l a r ı n ı n d o ğ u m l a v e
P a t r i c i' l e r d e n o l m a k l a d e ğ i l, m ü l k v e s e r v e t s a
h i b i o l m a k l a t a y i n e d i l m e s i esa sı ü s t ü n d e b i r
p r e n s i p � a b u l e d i l m i ş o I u y o r d u k i b u , P l e b' l e r l e
P a t r i c i 'l e r i n s i y a s I m ü s a v a t ı n a d o ğ r u a t ı l m ı ş
ön e m l i b i r a d ım d ı.
Ziraat
Burada her şeyden evvel şunu tebarüz ettirmek
lazımdır ki Roma'nın en eski zamanlarındaki
medeniyet ve kültür hareketleri hakkında, bugün için çok şeyler
60 ROMA TARİHİ, 1.
Hııkıık
Roma'nın. ilk asırlarında henüz yaı.ılı kanunlar
yoktu. Gens'lerin yazısız örf ve adet hukuku
(mos maiorum) vardı ; Pek müşkülatla edinilebilen bilgilere göre
b u d e v i rd e a d a l e t t e v ;,; i i n i n m u k a d d e s b i r c e p -
h e s i v a r d ı. Ç ü n k ü b u i ş, t a n r ı l a r ı n i r a d e s i n e d a•
y a n ı y o r d u. Tanrıların hukuk şeklinde tecelli eden iradelerinin
tebliğ ve tefsircisi ise kıraldı ; yani devletin ba;ındaki adamdı.
EN ESKt ROMA 61
Din (religio), Ro m a l ı i çi n, t a n r ı l a r ı n i r a
En eakl
lnançlar de s i n e b a ğ l ı l ı k deme k t i. Bu dinin hususiyeti
de tanrısal kudretlerin • her yerde hüküm sürdüğüne
olan imandan geliyordu: eski Romalı tabiat hadiselerinde
olduğu kadar insan ve devlet hayatının bütün tezahürlerınde de
tanrısal kudretler görüyordu. Romalı bunları her insanda
( genius ) hissettikten başka tesirlerini de günlük hayatının her
kısmında, mesela evinin kapısında (fanus), evinin ocağında
( Vesta), kilerinde (Pe.nates) seziyordu. O ıı a gör e b ütü n
ı n s a n i ş l e r i b u t a n r ı s a l k u d r e t l e r i n h ü k m ü a i
t ı n d a i d i. Tohumlara bakan bir Saturnus, sürülere bakan
64 ROMA TARiHİ. 1.
Dint ta■avvıır-
Romtt'lıların bu en eski dini düşünce ve tasav-
larda harici te- vurlarında ancak yabancı tesirleriyle bir değişik-
■lrler ve detlı• lik sezilmektedir: Filhakika, daha Etrüsk idaresi
meler bile bu hususta yenilikler getirmiştir. Gerçekten
Etrüskler, plastik düşünen, her şeyi şahsi mev
cutlar halinde kavrıyan ve bunları zengin mitoslarla çevre
leyen Hellen kafası ile muhayyelesinin mahsullerini, Roma'ya da
soktular ve böylece burada dini düşünce ve tasavvurlarda
bir inkılap yaptılar: şimdi R o m a 1 ı 1 a r d a t a n r ı 1 a rını
ın s a n ş e k l i n d e (ant h r o p o m o r p h e) tasavvura
EN ESKİ ROMA 65
Uğur deneme
Mamafih Roma'da dinle ilgili işlere bakan baş
ve fal ka kimseler de mevcuttu. Bunlardan bilhassa
Augur'ların vazifeleri önemli idi: Yukarıda
söylediğimiz Etrüsk dint hayatının (S. 30) tesiri altında Roma'da
yerleşmiş olan bir adete göre, Roma'lılar da, tanrıların irade ve
arzularını bazı alametlerle insanlara tebliğ ettiklerine inanır
lar, bu alametler görülür ve tefsir (interpretatio) edilirse, istik
balden haberdar olmak kabil olacağını sanırlardı. Yapılacak
her hangi bir işe başlamadan önce, ekserisi semalarda görülen,
bu alametlere bakılırdı: Buna uğur deneme denirdi. Bunu da
işte Augur'lar yaparlardı. Fakat burada, semavi işaretlere ba
karak tanrı iradesini keşfetmeden başka bir de, aslan gene bir
Etrüsk adeti olan, kurbanlık hayvan ahşasına bakarak tefe'ül
etme (haruspici) de önemli bir yer tutuyordu.
M.ukadde■
Nihayet tanrılar şerefine yapılan m u k a d d e s
oyunlar o y u n l a r ı v e ş e n l i k l e r i unutmamak la
zımdır: Eski Roma'lılar da, tıpkı eski Hellen'
ler gibi, tanrıların şerefine yapılacak bazı gösterilerle onların
hiddetlerioin zail olacağma, ve binnetice kendilerine müzaheret
ve yardım edeceklerine inanırlardı. Bu oyunların en önemlisi
Circus oyunları idi. Mahiyet itibariyle Hellen'lerin mukaddes oyun
larına benzeyen bu oyunlarda her türlü müsabakalar ve bilhassa
harp arabası yarışları, koşular, güreşler yapılırdı. (Yalnız şunu
68 ROMA TARİHİ, 1.
En eski Roma :
A. Roma'nın dojuıu tıe ilk zamanları:
L iv i us I ve il; - P I uta r k h o s, (Romu/us 11e Numa-bayatlar) ;
M. G e I zer, Latium (Maka le, Pauly Wissowa, R. E.); - P. G raf.
f u o der Rom (Makale, Pa ulv-WiSBowa, R. E.); - A. R os e n be r g,
Romulus I Makale, Pauly-Wiss owa , R. E.); - K. J.B e I o e h, Der ito.•
lische Bund unter Roms Hegemonie, Leipzig, 1880; - O. R i c h ter,
Topogro.phie der Stadt Rom 2, München 1901; - H. J o r da n • C b.
HÜ Is en. Topogro.phie der Sto.dt Rom im Altertum. 3 cilt. Beri in 1878-
1907; - W. S eh u I z ı:, Geschichte lateinischer Eignno.men, (Abha nd·
luogen der Gottinger Gesel lschaft der W iııııensehaften N. F. 5, 1904); - G.
W is s o w a, Gesemmalte Abhandlungen zur römischen Religions- und
Stadtgeschichte; Müncheo, 1904 S. 230 • 252 (Septim ontium und Subara);
G. Pi n z a, Monumenti Primiti"-'i di Romo. e de Lazfo antico (M onumenti
Lincei15). Roma 1905; - A. M er I in, .L'Aventin do.ns l'antiquite, Pariı
1936; - B. M odes t ov, lntroduction a l'Histoire romaine; l'ethonolo
gie prehistorique, les influences citıilisatrices a l'epoque preromaine et fes
Commencements de Rorrıe, Pariıı 1907; - J. B. Ca rt er, Roma Qaad
rata and the Septimontium (American Journal of Archeol ogy, XIJ ; 1908);
(s. 420) ;-S t u art J o n es, Clauical Rome, London, 1910; - P. G r Af
fu n der, Daıı Alter der ııertıianischen Mauer in Rom, (Kl io, XI, 1911,
s. 83); - E. T ii. u b I er, lmperium Romanum 1, Leipzig-Berlin , 1913; -
A. R os e o ber g-, Der Sta_af der altım ltaliker, Berlin: 1913; - A. Pİ•
gani o 1, Essai sur les origines de Rome, Paris, 1917; - C h. HÜ Is en,
F'orum und Palatin, München 1926; - L. H o m o, La Romr. antique, his·
toire-guide des monuments de Rome, Paris, 1921: - J. S c ot t,
Early Roman tradition in The light of Archealogy, (Mem oirs of tbe
America n Academy İn Rome VII, 1929); - G. S erg i, Da Alba f.onga
a Rama, Torioo, 1934.
B. tte C. Eski Romn'da de11let ve cemiyet, medeniyet tıe kiiltür:
Dionys i os, (Halikarnauos'lu) il, 7-10 ve 12: Livius,1,20;
Vll 6; - C i c e r o,De natura Deorum il, 2; - G. B I o c h, Les ori
gines du ııenat romain, Paris, 1883 ;-W. F o w I er, The Roman Feati-
11ales of the Period of the Republic, Londoo, 1899; - G re e n i d ı e, Ro
man Public Life, L ondon, 1901 ; - J. B in de r, Die Plebs, Leipzig, 1909;
- G. B I o c h , La Plebe romaine, Pariş, 1911 ; - W. W. F o w I er, The
religious experience of the Romo.n p�ople, Landon, 1911: - G. Wi ı
s o w a, Religion und Kultua der Römer 2, Mün cheo, 1912; - F. Le i fer,
Die Einheit dea Gewo.ltgedankens im römischen Staatııcrecht, München·
70 ROMA TARlHl, J.
CUMHURİYETİN KURULUŞU
LATİUM'DA SiYASi HAKiMİYET
M. ö. BEŞiNCi YÜZYIL
A. Cumhuriyetin esas teıkilitı
Ro•a'da ye-
Yukarda söylediğimiz gibi (s. 48), Etrüsk kı
ni rejim I ralların kovulması ile Roma'nın halletmek zo-
Ctlmhurlyet runda olduğu birinci vazife iç işl�re aitti ; bu
da bizzat devletin bünyesi davası, yani şimdi
devletin alacağı şekil meselesi idi. Fakat bunu ihtilalin başına
geçmiş olan Patrici'ler çarçabuk hallettiler. Filhakika olaylar
monarşinin yıkılmasını, tıpkı Hellas'da olduğu gibi, Roma'da da
aristokrasinin iktidara geçmek istemesi ve bu yolda büyük
gayret sarfetmesinin bir neticesi olarak gösteriyor: Monarşinin
yıkılmasına onlar önayak oldular ; Yeni idareyi de şimdi gene
onlar kurdular; kendi isteklerine ve tabit kendi istifadelerine
göre bir hükumet teşkil ettiler. B u y e n i h ü k fi m e t r eji m i
n e, d e v l e t i d a r e s i n i n y a I n ı z k ı r a l a a i t bi r im t i y a z
o lma yıp bü tün v a t a n d a ş l a r ı i l g i le n d i r e n b i r i ş
o l d u ğ u m a n a s ı n ı t a z am m u ıı e d e n v e, l a t i n c e r e s
p u b l i c a k e l i m e s i n d e i f a d e b u 1 a n, c um h u r i y e t
a d ı v e r i l d i.
Camhurlyet'ln
Roma'lıların kurduğu bu en eski cumhuriyet'in
en yük■ek ic mahiyetini anlayabilmek için, esas teşkilatına,
ra makamıı organlarına ve müesseselerine kısaca bir göz
Coa■iıl'lar gezdirmek lazımdır. Bunun için de devletin en
yüksek icrai makamından başlamak faydalı olur:
Yeni rejimde en yüksek iktidar mevkiini gösteren ve böylece icra
kuvvetini temsil eden makam Consul'luk (consulatus) makamı idi.
Fakat bu icrai kuvvetin selahiyeti şimdi eskiye nazaran esaslı
surette tahdit edilmişti. Bu tahditlerden bilhassa üçü çok önemli
dir: Bunlardan birisi m Üş t e r e k i k t i d a r (collegialitas) idi.
72 ROMA TARİHi, l.
Bu, aynı salahiyete sahip ve consul adı verilen iki kişinin müş
tereken icra kuvveti başında bulunması demekti ve bu bakım
dan da Sporla devletindeki kıralların durumunu andırıyordu.
Bu müşterek iktidarın en mühi� vasfı da, consul'lerden her
birinin diğerinin yaptığı fakat kendi düşüncesine uygun gör
mediği bir işi, malik olduğu i t i r a z h a k k ı {iııs intercedendi)
ile durdurma selahiyeti idi.Öteki tahdit ise, bu m e m u r i y e t i n
s e n e I i k o l u ş u (annuitas) idi. Bu müddet bitince consul'ler
otomatik olarak vazifelerinden çekilirlerdi. Üçüncü önemii
tahdit de m e tn u r i y e t t e n ç e k i I d i k t e n s o n r a baş I ı
y a n m e s'u l i y e t keyfiyeti idi. Filhakika Roma'da consul'ler
ve alelitlak memurlar, Hellas'dakinin tam aksine olarak, memu
riyetleri müddetince yaptıklarından dolayı hesaba çekilemez
ve haklarında dava açılamazdı. Bunların mes'uliyeti, memurluk
müddetinin sonunda başlardı.
Kartaca ile
Gerçekten, Roma'nın Cumhuriyet'in daha ilk
yapılan ilk mu senesinde, o zaman batı Akdeniz'in başlıca
ahede ve büyük devlet olan Kart.1ca (Pön'ler) ile
önemi yapmış olduğu muahede (M. ö. 509) bize bu
hususta bir fikir verebilir: Esas itibariyle bir
ticaret anlaşması olan bu muahedeye inanmak lazımsa, Roma o
zaman, şüphesiz Etrüsk kırallar devrinin tradisyonu içinde,
batıda deniz aşırı yerlerle münasebette idi. Fakat, yükselmekte
olan Roma-Latin kudretinin, kendi nüfuz ve menfaat mm
takası saydığı batı denizine faal bir şekilde girmesini is
temiyen Kartaca, bunu, ltalya'da bağlamak ıçın, rejim değiş
mesinin doğurduğu buhrandan bilistifade kendisinin rakibi
78 ROMA TARlHI, 1.
M. ö. beşinci
Fakat Roma kendini ve Latium'u bu düşman
y6zyılda harp lara karşı müdafaa ederken yalnız diplomasi
cepheleri ile yetinmiş değildir: Çoğu defa bu yetme
diği için son çareye (ultima ratio) baş vur
muş, yani silah kuvvetini kullanmıştır. Gerçekten Roma, bir
asırdan fazla bir zaman ağır harpler içinde bunlarla uğraşmak
zorunda kaldı. Bu savaşlar Latium için olduğu kadar Roma için
de bir dış buhran devresi oldu. Bunun uzamasının sebepleri esas
itibariyle ikiye irca olunabilir: Bunların birisi mekanı, yani coğrafi
sebeptir. Bu da cephelerin çokluğudur. Çünkü bu harplerde şi
malde Etrüsk cephesi, Şarkta Sabin'ler ve Aequ'ler cephesi
Cenupta da Volsc'lar cephesi teessüs etti. Sebeplerin ikincisi ise
zamanidir: Bu da taarruzların mütemadiyen tekerrür etmesidir.
Gerçekten, bu devirde muhtelif kavimlerle olan savaşlar o
kadar çok tekrar edildi ki, eski bir tarihçinin dediği gibi,
Aequ'ler, Volsc'lar ve saire "Roma'lıların her günkü düşmanları ..
haline geldiler. Bunu anlatmak için M. ö. 463 ile 442 seneleri
arasındaki olayları kısaca tekrarlamak kafidir: Mesela M. ö.
463 ve 462'de Aequ'lerle, 461'de Aequ'ler ve Volsc'larla, 460'
da A�qu'ler, Volsc'lar ve Sabin'lerle, 4�7'de Aequ'ler ve Volsc'larla,
456 da Aequ'ler ve Sabin'lerle, 455 ve 453'de Aequ'lerle, 447'de
Aequ'ler ve Sabin'lerle, 446 da Aequ'Jer, Volsc'lar ve Sabin'1erle,
443'de ise gene Aequ'ler ve Volsc'larla harpler yapılmıştır.
C. İç politika olayları
Cumhuriyet
Cumhuriyet'in yukarda söylediğimiz (S. 71) ilk
devri başında esas teşkilatı gösteriyor ki burada asıl kazanan
Patrlcl'leria kısım Patrici asilJeri idi: yani kırallığı devir-
imtiyazlı mek i ı,: in yapılan ihtilal yalnız bunların işine
durumu yaramıştı. Cumhuriyet kurulmuşiu: fakat devlet
içinde bütün hukuktan hala yalnız bunlar faydalanma imtiyazına
malik bulunuyorlardı. Şimdi büyük bir kudret ve.itibar kazanan
senatus'da gene yalnız onların dediği oluyordu. En zenginlerin
çoğunluk teşkil ettiği centuria meclisinde yalnız onlar söz geçi
riyorlardı. Tanrılarla hala yalnız bunlar münasebette bulunabi
liyor ve hala yalnız bunlar memur olabiliyordu. Yani Pleb'!erle
aralarında siyasi hukuk bakımından derin bir uçurum vardı;
Patrici'lerle Pleb'ler sanki ayrı birer halk zümresi idiler; ara
larında hala muteber bir evlenme iştiraki yoktu. Hatta bu
asiller şimdi kendilerini daha sıkı kapamağa başlamışlardı: Öte
ki ltalya şehirlerinden gelen asilleri bile (Claudius gensi müs
tesna) aralarına almamışlar, Pleb yapmışlardı.
86 ROMA T ARIHl. 1.
Patrlcl'lerle
Buna mukabil sayıları çok olup mütemadiyen
Pleb'lerln de büyüyen, aralarında epeyce de zengin ai-
durumlarında- leler bulunan Roma vatandaşı Pleb'ler, devlete
ki tezat ve vergi veriyorlar, harbe gidiyorlar, fakat esaslı
aradaki siyasi haklardan faydalanmadıktan başka üstelik
gel"glnlik
iktisadi bakımdan da bir çok sıkıntı çekiyorlardı.
Tabiatiyle bu vaziyet uzun müddet tahammül edilir birşey de
ğildi. Binaenaleyh esasen daha kırallar zamanında bile Patrici'
ler ile Pleb'ler arasında mevcut olan içtimai ve siyasi tezatların,
bunları düzeltici bir müessese olduğu muhakkak olan, kırallığın
ortadan kalkmasiyle, keskinleşmiş olmasına şaşmamak lazımdır.
Gerçekten kırallığın yıkılışı, kıralın şahsında kendilerine koru
yucu bir şahıs bulmuş olan Pleb'lerir. vaziyetini bir kat daha
fenalaştırmış oldu: Çünkü kırallık, etrafındaki asillerin git
tikçe büyüyen nüfuzuna karşı Pleb'lere dayanmak suretiyle
bir muvazene kurnyordu. Halbuki yeni cumhuriyet rejiminde,
gene Patrici'lerden olan ve onların menfaatini güden yüksek
memurlar ile Pleb'ler arasında herharıgi bir menfaat beraber
liği yoktu.
P atrlci _ Pleb İşte, Patrici'ler ile Pleb'ler arasındaki bu
mücadele■I ve şiddetli gerginlik, bilhassa, ekserisi küçük köy
baılıca cephe lülerden olan halkın iktisadi - toprak ve kredi
leri meseleleri - sıkıntılarının da katılmasiyle ya-
vaş yavaş büyük bir içtimai buhran doğurdu.
Bu buhran, P a t r i c i 'l e r l e P l e b ' l e r a r a s ı n d a, t a k r i
b e n i k i a s ı r k a d ar b i r z a m a n s ü rec e k v e n e t i c e d e
i k i s ı n ı f ı n b i r b i r i n e m ü s a v i o I m a s ı n ı v e d e
m o k r a t i k b i r c u m hur i y e t reji m i n i n k u rul m a s ı n ı
s o n u ç 1 ı y a c a k b i r m ü c a d e I e d e v r i y a r a t t ı. Her
iki tarafça inatçı bir şekilde yapılmış olan ve Roma tari
hinde S ı n ı f m ü c a d e l e s i diye vasıflandırılan bu müca
delede bir kaç cephe tesbit etmek kabildir. Bunu da Pleb'
lerin çeşitli unsurlardan mürekkep olması ve binnetice istek
lerinin çeşitli olması doğurmuştur.
51 a■i i■tekler Partici'lerle Pleb'ler arasındaki bu mücadelenin
Y cephe ■i en belirli cephelerinden birisi s i y a s t i s t e k-
i e r c e p h e s i idi. Gerçekten, bir defa ekserisi
Roma'ya ilhak edilen şehirlerin eski asillerinden olan ve şimdiki
CUMHURİYETİN KURULUŞU 87
Adli ve dini
Kısaca hulasa ettiğimiz bu cephelerden başka
cepheler Patrici • Pleb mücadelesinde daha sonra adli
ve dini cepheler de meydana geldi. Adli isteker,
mahkemelerde yalnız Patrici'lerin yargıç olmasından ve bunla
rın, neşredilmiş, yazılı kanunlara göre değil, fakat dint esrar
gibi, yalnız kendilerine malum olan hukuk kaidelerine göre hü
küm vermelerinden çıkıyordu. P l e b 'l e r h a k i m I e r i n, ü z e
r in d e k a r a r v e r e c e k l e r i h e r k e s c e m ut e b e r ö r f v e
a d e t h u k u k u n u n y a z ı l m a s ı n ı v e b ö y 1 e c e b i r h u
k u k m ü s a v a t ı n ı n t a ha k k u k e t m e s i n i i s ti y o r l a r d ı.
Filhakika bir suçun ne olduğu ve ne gibi bir cezası bulunduğu
yazılı olarak açıkça ilan edilerek herkese anlatılırsa. hakimler
sakat hükümler, haksız cezalar veremezlerdi. Fakat kanunlar
yazılı olmazsa, kanunu ve cezayı yargıçlardan başka kimse bil
miyeceği için, onları kimse kontrol edemez, binnetice hukuk mü
savatının tahakkukuna imkan olamazdı. Gerçekten, tarihi inkişaf
gösteriyor ki, hemen her yerde halkın idare başındaki zümreyle
olan mücadelesinde şahıslarını, mal ve mülklerini korumak için
başvurdukları başlıca tedbirlerden birisi, kanunların yazılıp neşre
dilmesini istemek olmuştur. Mesela Atina halkı asillerle olan ilk
mücadelelerinde, onların tazyikine karşı evvela yazılı kanunlar
istemişlerdir. Aynı şeyi şimdi de işte Roma'da Plebler istemek
te idiler. Nihayet işin dini cephesi de ratıip collegium'larının
yalnız Patrici'lere münhasır olmasından, yani, Pleb'lerin rahip
olamamalarından çıkıyordu. P I e b' l e r k e n d i l e r i nin d e
r a h i p o l m a l a r ı n ı i s t i y o r I a r d ı.
Pa trlci - Pleb
Hülasa görülüyor ki, Patrici'ler ile Pleb'ler
mücadelealnln arasındaki gerginliğin sınıf mücadelelerine
manAsı damgasını vuran sebepleri hem çok, hem de
mahiyet itibariyle çeşitlidir. İşte isteklerin
bu çokluğu ve çeşitliği yüzündendir ki, bu iki sınıf arasındaki
içtimat mücadele tarihi de fevkalade kompleks bir vaziyet
90 ROMA T ARIHI, 1.
Pleb'ler
Hiç şüphesiz Pleb'ler böyle bir mücadeleye
teıkllAtlanı- başlarken evvela kendilerini teşkilatlandırmağı
yor ı ilk Pleb düşünmüş olacaklardır. Filhakika, devlet meka-
mecll■I nizmasında onlardan hi çbir memur bulunma•
ması ve centuria meclisinde de nüfuzlarının olma•
ması, mücadele için kütle halinde bir teşkilat kurmalarını zaruri
kılıyordu : Patrici'ler kendilerini nasıl organize etmişlerse Pleb'ler
de şimdi kendilerini öyle organize ettiler ve yeni mües
seseler kurarak artık Patrici'lerden tamamiyle ayrı bir ce
maat haline geldiler. Bu yeni teşkilatın en önemlisi, tradis
yonun, Peleb'lerin mahalli taksimata ( lribus) göre, ayrıca
kurmuş olduklarını söylediği, ö z e l b ir P l e b me c l i s i (conci•
lia plebis tributa) idi. Pleb'lerin, içinde artık kendilerine ait
umumi işleri gene kendilerinin hal ve fasl ettikleri bu
meclisin başkanlarına tribunus, kararlarına da plebiscita de
ni yordu. Fakat, Pleb'lerin bu özel meclisi yavaş yavaş önemli
meseleri ele almıya başladı. Hatta bir aralık burada her kesce
muteber, kanun mahiyetinde kararlar alınmıya kadar bile ileri
gidildi. D e v l e t i n res mi o r g a n I a rı n d a n o I mı y a n b u
m ec I is i n k u r u l m a s ı ı ş ı , g e r e k m ü e s s e s e n i n,
g e r e k s e a l d ı ğ ı k a r a r I a r ı n r e v o 1 ü s y o n e r k a r a k
t e r i bak ı mı n da n, Patrici'lerin iktidarda bulunduğu bu
d e v I e t i ç i n d e, a d e t a m u k a b i l b i r h ü k ı1 m e t k u r
m a k t e ş e b b ü s ü g i b i i n k ı I a p ç ı bir h a r e k e t o l a r a k
k e n d i cı i g ö s t e r i y o r d u.
CUMHURİYETiN KURULUŞU 91
Mücadele başlı
Olaylar Pleb'lerin istediklerini elde etmek yolun
yor ı Pleb'leriı: da evvela grev yoluna baş vurduklarını g öste
ilk grev ha• riyor. Filhakika tradisyon Pleb'lerin, içinde bu
reketl lundukları duruma artık tahammül edemiyerek,
M. ö. 494 senesinde, kütle halinde Roma'dan
çıkıp bir kaç kilometre uzaktaki Mukaddes dağ'a çekildikl�rini
( secessio plebis in montem sacrum) kaydetmektedir. Burada
biz yalnız Roma'da değil, belki cihan tarihindeki ilk grev hare
ketini görürüz. Fakat haberden Pleb'lerin bu grevle ne istedik
leri vazıh olarak anlaşılamıyor. Onlar bu hareketle acaba Pat
rici'leri tehdid ederek yalnızca istediklerini elde etmek mi iste
diler? yoksa onlardan tamamiyle ayrılarak yeni bir şehir mi
kurmak istediler? Bu cihet kat'i olarak bilinmiyor. Devletin
belki de harabisini sonuçlayabilecek olı1n bu hareketin,
malt, askeri ve iktisadi bakımlardan Pleb'lerden müsta�·ni
kalamıyan Patrici'leri telaşa düşürmemesi mümkün değildi. Pleb'
leri ikna etmek lazımdı. Yapılan konuşmalardan sonra Pleb'ler
nihayet razı oldular. Geri d önmeleri için ileri sürdükleri üç
şart Patrici'ler tarafından kabul edildi. Anldşmanın ilk hük
mü Pleb'lere umumi af ilanı idi. İkincisi fakir Pleb'lerin borç
larının silinmesi ve borçlarından dolayı köleliğe düşenlerin tek
rar hürriyete kavuşmaları idi. Anlaşmanın üçüncü hükmü de,
bundan sonra Pleb'lerin hukukunu müdafaa edecek iki Pleb
şahsiyetinin tanınması idi.
92 ROMA TARİHI, I.
Pleb trlba-
Patrici'lerce şimdi tanınmış olan pleb şahsiyet
nu■ 'ları ve leri Pleb'!erin özel meclislerine başkanlık eden
■el&hlyetlerl ve Pleb tribunus'ları ( tribuni plebis) denen
adamlardı. Tradisyonun bundan sonra, memurlar
gibi centuria meclisinde seçildiklerini söylediği b u ş a h s i y e t
i e r, l i c t o r 'l a r ı , m e m u r l u k c ü b b e I e r i v e e m r etm e
( imperuim) k u d r e ti e r i o I m a d ı ğ ı i ç i n, aslında d e v I e t
m e m u r u d eğ' i I i d i I e r. Pleb tribunus'ları yalnızca Pleb
zümresinin mümessilleri ve onların bu patrici'ler devletin
deki müdafileri idiler. Bunların sayıları önceleri iki iken
sonradan ona çıkarıldı ve hatta kendilerine yardımcı olarak,
polis sıfat ve yetkisini haiz, iki de muavin ( aediles plebi )
verildi. Fakat asıl dikkati çeken cihet b u P I e b t r i b u n u s ' -
I a r ı n ı n , d e v I e t m e m u r u o I m a d ı k I a r ı h a l d e, g e n i ş
s e I a h i y e t s a h i b i o I m a I a r ı d ı r. Gerçeklen bir defa, bun
lar Pleb'lerin hukukunu P;ıtrici memurların keyfi hareketlerine
karşı koruma hakkına (ius auxiW) sahiptiler. Çok geçmeden
devlet memurlarının resmi işlerine karşı veto kullanmak (ius
intercedendi) ve aksini yapanları tevkif etmek ve cezalandırmak
(ius coe rcendi) hakkını da elde ettiler. Bunlar yalnızca consul'lerin
şehir haricindeki selahiyetlerine ve alelitlak dictator'lara karşı
her hangi bir müdahalede bulunamazlardı. Fakat şehir dahilin
de Pleb'lere şu veya bu suretle haksızlık edenleri tevkif ederek
Pleb'lerin özel meclisinde (concilia plebis tributa), Pleb cemaati ile
muhakeme etmek (ius agendi cum plebe) ve hatta bu Pleb cemaatı
kararı ile servet müsadereleri veya ölüm cezaları verdirmek
haklarına malik bulunuyorlardı.
Con■ul Spuriu■
Fakat M. ö. 494 anlaşması iki halk zümresi
Cas■ia■'un zirai arasındaki barışı ancak pek az bir zaman
teklifleri ve için sağlıyabildi. Filhakika, Pleb tribunus'la
neticeleri rının mevcudiyeti onların zirai isteklerinin
tahakkukuna yaramıyordu. Pleb'ler devlet ara
zisinin taksimi bakımından gene haksızlıklara uğrıyorlardı.
işt e z i r a i m es e l e n i n t am g ü n ü n m e vzu u o l d u ğ u
s ı r a l a r d a (M. ö. 486) c o n s u l S p u r i u s C a s s i u s i l k
d e f a o l a r a k b u n a b i r ç a r e a r a m a y a k a I k t ı. Daha
önce, M. ö. 493'de, Latin birliği ile olan ittifakı yapmış (S. 79),
şimdi de üçüncü defa olarak consul seçilmiş olan S p u r i u s
C as s i u s, zirai meselenin halli için bir kanun layihası verdi
(le� agraria). Bu layihanın ana hatları şöyle hülasa olunabilir :
Evvela, yakın zamanlardaki harplerde kazanılan devlet arazisi
(ager publicus), satılacağına, veya emekli askerlere verilece
ğine, küçük parçalara ayrılarak muhtaç Pleb'lere, veya ittifak
mucibince mühtaç Latin'lere verilecekti. Saniyen, eğer bu
arazi yetmezse, zengin Patrici'lerin işgal ederek işletmekte olduk
ları devlet arazisinden de istifade edilecekti. Fakat, öteki con
sul bu teşebbüsü baltaladı ve kanun layihası hukuki kudret
kazanamadı. Hatta teklif eden Cassius, memuriyeti bittikten
sonra mahkemeye verildi ve bu kanunla Pleb'leri tatmin etmek
CUMHURİYETİN KURULUŞU 95
Pleb trlbıı-
Pleb'leri düşünen, aristokrasinin imtiyazlarını
nus'uı Publlliu■ yıkmak isteyen bir consul'un böylece idam
Valero'nun edilmesi, Patrici' lerin kudretini çoğalttı ve bu
teklifi da, F a b i u s'ların mükerreren consul olmaları
gibi, bir nevi a r i s t o k r a l i k o 1 i g a r ş i y e
götü r d ü. Fakat idarelerine Patrici'lerin de nihayet tahammül
edemedikleri F a b i u s 'lar düşer düşmez C a s s i u s 'un teklifleri
tekrar alevlendi. İşte bu sırada Pleb tribunus'larından P u b l i
l i u s V a l e r o, Pleb'lerin arzularına yeni bir istikamet vermesini
bildi : Bu adam o z a m a n a k a d a r c e n t u r i a m e c l i s i n d e
s e ç i 1 e n P 1 e b t r i bun u s 'lan ile aedilu,ı:;'larının bundan
böyle artık P 1 e b ' 1 e r i n, i ç i n d e P a t r i c i b u I u n m ı y a n,
k e n d i ö z e 1 m e c 1 i s i n d e i n t i h a p e d i l m e I e r i n i teklif
etti. Teklif kabul edildi (M. ö. 471). Bu, Pleb'ler için önemli
bir kazançtı. Çünkü kendi işleri için canla başla çalışacak
adamları artık kendi meclislerinde seçmek hakkını kazanı
yorlardı.
Adli istekler
Az bir zaman sonra Pleb tribunus'u C. T e -
ele alınıyor ,r e n t i 1 i u s A r s a başka bir meseleyi ele aldı.
İlk kanun Bu da adlt istekler cümlesindendi. Filhakika,
y zma teklifi
a Pleb tribunus'ları ancak vak'adan vak'aya mü-
dahale edebildikleri için, Patrici'lerin tazyikleri
ve keyfi hareketleri daimi bir surette bertaraf edilemiyordu.
Bunun kat't otarak halli ise, hiç şüphesiz, muteber örf ve
adet hukukunu biran evvel yazıp neşretmek ve Roma'da
hukuk emniyeti ve müsavatı tesis etmekle kabil olacaktı.
96 ROMA TARİHİ, 1.
l ş t e Te r e n t i l i u s A r s a i l k o l a r a k M. ö. 462 'd e, ö r f
v e a d e t h u k u k u n u n, h e r i k i z ü m r e y e a i t o l a c a k,
müşt erek bir kanun şeklinde yazılmasını v e
b u n u n i ç i n d e b i r ko m i s yo n t e ş k i l e d i l m e sin i
t e k lif e t t i. Patrici'ler bu teklife şiddetle itiraz ettiler. Ancak,
bu sıralarda harpler dolayısiyle Pleb'lere çok muhtaç oldukları
için, başka ufak tefek tavizatla onları tatmin etmekten de geri
kalmadılar. Bunlardan birisi Pleb tribunus'ları sayısının- ihtimal
- beşe çıkarılmasına muvafakat edilmesidir (M. ö. 457). Gene bu
cümleden olarak biraz sonra (M. ö. 454), Pleb tribunus'larının
muayyen miktarda servet cezaları kesmek hakkı ( lex Aternia
Tarpeia)da kabul edilmiştir.
h e r k e s i n o k u m a s ı i ç i n Fo r u m'd a k i h a t ip k ü r s ü
s Ü n e a s ı I d ı.
On iki leva
On iki levha kanunları levhaları M. ö. dördüncü
kanunları.nan yüzyıl başındaki Gal'ler felaketinde kaybol-
muhtevası muştur. Muhtevasından kırıntı şeklinde birkaç
parça, bazı yazarların kayıdlariyle, bize kadar
gelebilmiştir. Bunların genişletilmesinden meydana gelen daha
sonraki kanunlardan, M. ö. beşinci yüzyılın kanun maddelerini
çıkarmak çok zor olmaktadır. Ancak şunu söylemek kabildir ki,
bu kırıntılar dahi burada tezahür eden Roma hukukunun nis
peten yüksek bir seviyede olduğunu göstermektedir. Mama·
fih, burada bugün kati olarak bir birinden ayırdığımız bir çok
hukuk sahalan, bir biri içine girmiş bir haldedir: Bunlarda
mesela h u su s i h u k u k, c e z a h u k u k u, a m m e h u k u k u
v e s a i r e g i b i s is t e ma t i k a y r ı l m a l a r y o k t u r ; Mad
deler de vak'a vak'a ele alınmıştır. Edinilebilen bilgilere göre bu
kanunlarda Pleb'lere, normal hukuki münasebetlerin her
sahasında medeni hukuk bakımından müsavat veriliyor, Pat
rici memurlarının keyfi hareketleri tahdit ediliyordu. Fakat
devlet makamlarının halk cemaatlerine karşı otoriteleri de
kuvvetlendiriliyordu. Buna mukabil sınıf ayrılması henüz kaldı
rılmıyor, Patrici'ler ile Pleb'ler arasındaki evlenme yasağı gene
kati olarak teyit olunuyordu. Bundan da anlaşılıyor ki, O n i k i
le v h a k a n u n l a r ı m e v c ut v e m u t e b e r ö rf v e ad e t
h u k u k u n u n y a z ı l m a s ı n d an b a ş k a b i r ş e y d e ğ i I d i.
Halbuki Pleb'ler bununla aynı zamanda, yukarıda dediğimiz gibi
(S. 89, 95) kendilerinin yazılı kanunlarla Patrici'lerle hukuk bakı
mından müsavi bir statüye konulmasını da istiyorlardı. Komisyon
bunu yapmamıştı.
On iki levha
Buna rağmen O n i k i I e v h a k a n u n I a r ı,
kanunları.nan t am bi r buÇ uk a sır önce A ti n a •da
önemi S o l o n i l e k a t ' i o l a,r a k k u r u l m u ş o l a n
h u k u k d e v I eti n i n, R o m a' d a d a t e e s
s ü s üne do ğ r u a t ı l m ı ş i l k m ü s b e t a d ı m ı te ş k il
e d i y o r d u. Bundan dolayıdır ki eski Roma'lılar On iki levha
kanunlarına Roma hususi hukuku ile amme hukukunun kaynağı
olarak bakmışlardır. Roma gençliğinin tahsil ve terbiyesinde de
Roma Tarl/ıl 7
98 ROMA TARİHİ, 1.
a I d ı k I a r ı ı ç ı n , b u m e m u r I u k, v a t a n d a ş ı n i s t i k -
ha l i n e m ü e s s i r ö n e m l i b i r m a k a m h a l i n e g e l d i:
Bunlar bir zaman sonra senator'ları bile mevkilerinden atabile
cek selahiyete sahip oldular. lçlerin-dt!n bazıları, eski Roma ah
lak ve ada.tının sadık bekçileri olarak nam bıraktılar.
M. 6. beıtncl
Bununla, M. ö. beşinci yüzyıldaki iç olayların
y6zyıJ ■ODDD• Roma'nın inkişaf ve tekamülü bakımından
dakl durum önemli olanlarını bitirmiş bulunuyoruz. Bunlar
gösteriyor ki, Roma'da M. ö. beşinci yüzyılda
c u m h u r i y e t i ç t a r i h i, t a b a ş t a n i t i b a r e n, P a t r i c i
ve [:>l e b d e n i l e n i k i h a l k z ü m r e s i a r a s ı n d a k i
t e z a ti a r ı n d ü ze I t i l m e s i h a r e k e ti e r i y 1 e d o I u b i r
m üca d e l e devridir. Fakat bu yüzyıl bittiği zaman bu düzelme
henüz nihayete ermekten uzaktır. Filhakika, Patrici - Pleb mü-
CUMHURiYETiN KURULUŞU 103
KeitierIn b•t• Bu ..
söylediğimiz Kelt kabileleri arasında, hiç
, ...
lıca va■ıflan şuphesı z, sıkı bır ırtıbat yoktu; bunlar gayrı
mütecanis bir kütleye benziyorlardı. Bununla
berkber müşterek bir çok vasıfları vardı. Roma tradisyonu
Kelt'leri, bir yerde oturup kalmaktan pek haz etmiyen, her vakit
yolda olmasını seven insanlar olarak gösteriyor. Romalılar,
bunları ciddi şeylerin arkasından gitmiyen, hareketli, kolayca
heyecanlanan, fakat heyecanları çabuk sönen insanlar olarak
108 ROMA TARİHİ, 1.
ı
Roma'a n e■ ki
Galler çekilip gitmişti ; fakat Roma için Kelt
mevkii tehlikesi tamamiyle bertaraf edilmiş değildi ;
sarsılıyor onlardan şimdilik, kurtulmuş oluyordu. Felaket
Roma'ya birçok şeylere malolmuştu: Şehir yağ
ma edilmiş ve yakılmıştı; hemen hemen herşey mahvolmuştu. Fa
kat Galler felaketinin en vahim neticesi, Roma'nın uzun yıllar ça
lışma sonunda m ü t t e f i k l e r i v e k o m ş u l a r ı a r a s ı n d a
ka z a n m ı ş o l d u ğ u ö n d e r l i k m e v k i i n i n s a rsı lmış
o I m a s ı i d i. Filhakika, bunların hemen hepsi, Roma'nın başına
gelenleri fırsat bilerek, birer birer baş kaldırmışlardı. Roma'nın
kudreti, tıpkı cumhuriyetin kurulduğu sıralarda olduğu gibi,
sönmek tehlikesini göstermeye başladı. Reaksiyon umumi ve
şiddetli idi : Bunun başında, kolayca tahmin edileceği gibi,
evvela Etrüsk tepkisi geliyordu. Güney Etruria'da Falerii ve
Fidenae isyan ettiler. Az sonra Tarquinii ve Roma'nın eski
müttefiki Gaere de bunlara katıldılar. Hernic'lerin Roma ile
ittifakı bırakması ve Aequ'lerin Campania'ya girmesi ile bun
ların da tepkisi başlamış oldu. Latin kolonisi Velitrae'nin des
teklemesi ile Antium ve Satricum tarafından idare olunan
bir Vo/sc'lar reaksiyonu görüldü. Nihayet Tibur ve Prae
neste'nin ayrılması ile bc:şlıyan hareketlerle Latin ittifakının
dağılması şeklinde tecelli eden bir Latin reaksiyonu baş
gösterdi. Üstelik Galler de, yukarıda dediğimiz gibi, zaman
zaman akınlarına devam ettiler: Hulasa, devletin yalnız büyük
lüğü değil, belki mevcudiyeti de tehlikeye girmişti.
a
Rom kalk a
ı ı• Gerçekten, Roma'nın kurmuş olduğu bina çök
yor ı Reform• müştü; bunun yeniden yapılması lazım geli
lar ve yordu. Bu çapta bir vazifenin yapılması için
Camlllus ise her şeyden evvel kabiliyetli adamlara ve iyi
bir programa ihtiyaç vardı. Fakat Roma bu iş
te de, vatandaşların vatanseverliği ve t;ılihinin yardımı ile hem
adamlarını bulmağa, hem de programını yapıp tatbik etmeğe
muvaffak olmuştur. Bu liderler içinde devre damgasını vuran
şahsiyet büyük bir fikir ve aksiyon adamı olan C a m i 1-
l u s'dur. Camillus, bir çok defalar dictator olmuş, reform-
İTALYA'NIN FETHİ 111
Askeri ve
Roma'nın yeni kalkınma programı, muhtevasnı
slyast yeni felaketin mahiyetinden alıyordu. Filhakika, felaket
kalkınma hem askeri hem de siyasi olmuştu: R efo r m I a r
tedbirleri d a h e m a s k e r I h e m d e s i y a s t sahada
olacaktı. Roma'nın Galler tarafından zaptı ve tah
ribi askerr bakımdan çifte bir ders vermişti: Evvela, Roma'nın ar
tık düşmanlar ve şüpheli dostlar ortasında iyice tahkim edilmemiş
bir şehir halinde kalmasına imkan yoktu. Sonra M. ö. beşınci
yüzyıldaki Roma ordusu, Veii şehrine karşı tide ettiği muvaf·
fakiyete rağmen, yeni ve müthiş bir düşman olan Galler'e karşı
duracak bir durumda değildi. İşte bund,rn dolayı Roma, felaketin
hemen akabında bunları hal için zaruri tedbir ve tertipleri aldı.
Önce Servius Tullius suru tekrar ihya edilerek şehir yeniden
surlarla tahkim edildi ve böylece en zaruri bir ihtiyac olan
şehrin müdafaa meselesi halledildi. Bundan sonra, gene Camillus'un
ve onun yetiştirdiği kurmay subayların gayretleri ile askeri
teşkilatta ve harp taktiğinde yenilikler yapıldı. Nihayet siyasi
bakımdan zararları telafi için yeni fetihlerde koloni kurma
sistemine önem verildi. Sonra, mağluplara bazı haklar verilmek
suretiyle devletin istikbali için esaslı bir adım atıldı. (Bunlara
ilerde temas edilecektir).
M. ö. dördiinctl
Gerçekten söylemek lazımdır ki. Roma tekrar
yüzyılın birinci kalkın mak ve eski mevkiini yeniden elde etmek
yarı■ ındakl için, M. ö. dördüncü yüz yılın birinci yarısında
harpler ı Et ril■k birçok cephelerde uğraş mak ve şiddetli savaş-
cephe ■ i la r yapmak 21orunda kaldı. Bu muharebeler
şöyle hulasa olunabilir: Evvela Etrüsk cephesinde Roma güney
Etruria'yı tekrar fethe muvaffa k oldu ve M. ö. 387'de burayı
yeniden ve kaU olarak kendisine ilhak etti. F akat sonrada n,
Tarquinii ve Caere'nin taa rruzları yüzünden, tekrar buralara dön
mesi lazım geldi (M. ö. 358). Şiddetli muharebeler oldu. Hatta
M. ö. 356'da bir Etrüsk ordusu Tiber nehrine kadar bile geldi ise
de C. M. R u t i l u s tarafından mağlup edildi. Nihayet bu harpler
s onunda Caere ile Roma arasında 100 senelik bir muahede
yapıldı (M. ö. 353). Arkadan Tarquinii şehri ile de kırk senelik
bir muahede }tapıldı (M. ö. 35 l). Daha sonra da Falerii ile
aynı şekilde bir muahede a ktedildi (M. ö. 343). Böylece M. ö.
dördüncü yüzyılın ortalarında bu cephede sükun tekra r tesis
edilmiş oldu.
Genltlemede
işte Roma, bilhassa bu muahedeler sayesinde
muahedelerln Orta ve Güney ltalya fethini, ve sonra da, büyük
roUi ve manası bir kısmı iti yariyle, Akdeniz fethini tamamladı ve
bir cihan devleti yarattı. Fakat söylemek lazımdır
ki, bunu, çoğu defa muahedelerdeki muayyen bazı maddeleri istis
mar etmek ve yaptığı ittifaklarda Roma'nın üstün kudretinden
istifade etmek suretiyle başarmıştır. Filhakika bir çok defalar
müttefikler, muahede metinleri ve maddeleri hiç değiştirilmeden,
alelade tabiler menzilesine indirildiler. Bazen de, bilhassa ye
min ile bağlanmanın kuvvetini kaybettiği devirlerde, muahe
denin yapıldığı şekiller kadar, haklı diye gösterilen harplerin
çıkmasını icabeden şartlar da, suiistimale uğradılar. Hatta bazen,
muahedelere hasmın yapabilmesine bilfiil imkan olmıyan mükel
lefiyetler konularak karşı tarafın bir kaç zaman sonra muahedeyi
bozacak hareket yapması ve höy lece haklı h a r p I e r i n çıkması
imkanları hile arandı. Hülasa, şeklen meşruluk perdesi al
tında Roma, fütuhatını ilerletmiye ve genişleme ihtirasını tatmine
çalıştı. Bu yolda uyguladığı hukuki metodlar da böylece hem
devletin genişlemesine yardım ettiler; hem de, aynı zamanda
devletin genişlediği yerlerlt! Roma arasında hukuki münasebet
lerin temadisini ve binnetice o geniş sahalarda Roma'nın kud
retinin yayılmasını ve kuvvetlenmesini sağladılar.
120 ROMA TARiHi, 1,
Samnlt·ıer In
Fakat, bu ileri gitmiş kısımlar ile asıl ana vatanda
tetlılUlt ı ( Samnium) kalan Samnit'ler arasındaki irtibat
zamanla gevşedi ve kayboldu. Çünkü, ovalara
inenler Hellen ve Etrüsk kültürünün tesiriyle yavaş yavaş değiş
tiler ve adeta başka bir halka inkilap ettiler. Samnium dağlık
mıntıkasındakiler ise tamamiyle iptidai bir halde kaldılar. Filha
kika, bunların cemiyet ve devlet hayatları o zamanki Roma'ya
ve Roma'nın müttefiklerininkine nazaran çok basitti ve binnetice
başka bir yapı gösteriyordu. Bunlar kantona! taazzuvun za
rureti olarak, sayısı çok klanlara ayrılmış bir halde yaşı
yorlardı. Zaten en küçük devlet vahdeti de klandı. Oturdukları
yerler köyden farksııdı: Çünkü buralara henüz şehir hayatı
İTALYA'NIN FETHİ 121
Roma-LAtin
Roma birinci Samnit harbini bilhassa Lati
birliği ittifa um'da çıkan hadiseler dolayısiyle bırakmıştı.
kında Roma'nın Sulhtan sonra Latin mühefikleri ile uğraşmak
üstün mevkii zorunda kaldı. Bu hadiseler Roma'yı Latium'a
yeni bir nizam vermiye götürdüğü için üzerinde
biraz durm:ık faydalı olur. Filhakika, Roma'nın dördüncü yüz
yıl ortasında Samnit'ler ve Kartacalılarla yapmış olduğu mua
hedelerle tezahür eden yükselişi, görünşe göre, Latin müt
tefikleri için ağır bir tazyik olmağa başlamıştı, Roma'nın
Latin'lerle yenildiği ittifak muahedesinin formel yapısı eskisinin
aynı olmakla beraber, onun bu müttefikleri karşısındaki hakiki
mevkii artık tamamile başkalaşmış bulunuyordu. Roma Şimdi
arazisi, sekenesi, askeri teşkilatı, devlet yapısının sağlamlığı
ve hele, bir çok Latin kolonilerinin mevcudiyetlerini ve emni
yetlerini Roma'ya medyun olmaları bakımından, bu ittifak
sisteminde tam bir önder mevkiine yükselmişti. Burada artık
tarafların o eski müsavi mevkii kalmamıştı. Hatta Latinlerin
bir kısmı tabi menzilesine bile inmiş bulunuyorlardı.
LAtln'lerin
Latin'ler bu ittifaktaki gayrı müsavi mevkile
Roma'dan rinden yavaş yavaş hoşnutszluk duymaya başla
l■teklerl dılar. Bilhassa Roma 'nın Capua ile olan ittifakı
124 ROMA TARİHİ. 1.
LAtlnlerln ve
Halbuki bu, vahdetli Roma devletini iki başlı
mtltteflklerln bir şekle sokmak demekti. Muvakkaten Sam·
tayanı nit'ler harbinin yükünden kurtulmuş ve belki de
Latin meselesini büsbütün- hal için müsait za
manı böylece yakaladığından memnun olmuş olan R o m a,
L a t i n i s t e k l e r i n i t a b i a t i y l e d e r h a l r e d d e t t i ve
b u n u b i r h a r p i l a n ı t e l a k k i e de r e k i ş i n h a 11 i n i
s i l a h l a r a bıraktı. Bunun üzerine L a t i n l e r i s yan e t t i l e r
( M. ö. 340 ) . Tibur ve Praeneste gibi iki kuvvetli Latin şehri
bu hareketi idare etti. İsyana Volsc'lar da katıldılar. Arka
dan, az önce Roma ile birleşen Campan'lar da, Samnit
tehlikesi geçer geçmez tahammül edilmez bir şekil alan
Roma dostluğuna ve ittifakına yüz çevirdiler. Yalnız lavinium
ve Ardea şehirleri ile Hernic'ler. Roma'ya sadık kaldılar.
Fakat Samnit'ler de şimdi Roma tarafını tuttular ve hatta
asker bile yolladılar. Bununla beraber isyan süratle geniş
ledi ve Roma'ya karşı adeta umumr bir harb şeklini aldı.
İTALYA'NIN FETHİ 12.S
,
Yeni nizamın Böylece Roma, eski çağda ilk defa olarak
mana■ı ve cemaat ile devlet arasındaki münasebetle rde dev
oneml letin sağlam kalmasını temin eden bir şekil
bulmuş oldu. Roma bu yeni nizam içinde, idare
mekanizmasının vahdeti ve salabeti ile haricen, tek tek
cemaatlerin şehir devleti hayatının ruhu olan az veya çok is
tiklalleri, hür ve serbest oluşları ile de dahilen, gayet kuv
vetli bir duruma girmiş oldu. Fakat, şunu da tebarüz ettirmek
gerektir ki, b u y e n i n i z a m i ç i n d e ki d e v I et, n e e s k i
H e 1 1 e n a n I a m ı n d a, n e d e b u g ü n k ü m a n a d a b i r
d e v I e t l e r i t t i h a d ı v e y a i tt i f a k ı d e ğ i 1 d i. B u, h e
y e t i u m u m i y e s i i l e, n e v 'i ş a h s ı n a m ü n h a s ı r b i r
m ar.zum e i d i. Sonra, bu devlet sun'i olarak da kuruluver
memişti ; tabit bir şekilde doğmuş ve büyümüştü. B u n d a n
d o I a y ı d ı r k i, b u n d a n s o n r a s a ğ l a m b i r h a y a t
k u d r e t i gö s t e r e c e k t i r. Bunu, ne P y r r h o s'un kullandığı
Hellen harp taktiği, ne de H a n n i b a 1 'in hücumları sarsabile
cektir. La t i u m 'd a ki n i z a m ı n te ş k i l a t v e p r e n s i p
i e r i, b u n d a n so n r a, it a I y a v a h d e t i ni y a r a t m a d a
o I d u ğ u k a d a r, c i h a n d e v l e ti p o I i t i k a s ı n d a d a
h e p i s t i k a m e t v e r i c i ol a c a k l a r d ı r.
Roma Tarihi 9
130 ROMA T ARIHI, 1.
Roma'mn
Roma'nın Latin'ler harbindeki zaferinin önemli
Campaala'da bir neticesi de, Latin'ler ile beraber eski mütte
yerleıme■I fiki Campan'ların da artık kat'i olarak Roma
tarafına geçmeleri oldu. Filhakika, Campania
aynı zamanda, dağlık Samnit'lerin menfaat mıntakası olduğu
için, Campan'lar Samnit'ler tarafına da geçebilirlerdi; fakat bun
lar, şimdi Campania politikasını büyük dikkat ve a:ıimle tekrar
ele almış olan, Roma'yı tercih ettiler. Roma, Campania ile yeni
münasebetler kurdu ve Latium'daki yeni nizamı buraya da teşmil
etmiye çalıştı : C a m p a n i a m e m 1 e k e t i nin b üyü k ş e h r i
Capua i 1 e bir i t t i f a k y a p t ı ( M. ö. 335) ve Capua'yı sıkı
bağlarla kendine bağladı. Roma, bu suretle yalnız Latium güne
yindeki zengin topraklarda hayat sahasını genişletmekle kal
madı ; aynı zamanda bu ünlü Cainpania şehrinin maddi vası
taları ile asker! kudretini de -çünkü Campan'ların suvarileri
meşhurdu - kazanmış oldu.
Sama lt,1er1e
Orta ltalya'daki İtalik halk gruplarının, Roma'ya
■ulh I Samalum karşı hürriyet mücadelesi ıçın birleşerek
Roma'nın milt- kurmuş oldukları son koalisyon da, Sen
teflkl oluyo r tinum muharebesiyle böylece dağıldı gitti. Koa-
lisyonun hemen bütün azaları sulh istediler.
Fakat Samnit'ler teslim olmak istemediler. Bunlar sonuna kadar
dayanmıya karar vermişlerdi. Bu istiklal mücadelesinde şimdi
yeni bir gayret daha yaptılar: Memleketin genç evlatlarından
lTALYA'NIN FETHl 139
Galler ve Et-
Roma bundan sonra, geri kalanlarla hesap-
ril■ klerle laşmıya ve mevkiini kuvvetlendirmeye çalıştı:
harpler Evvela M a n i u s S p u r i u s, ayaklanmış olan
Sabin'leri kolayca itaat altına aldı. (M. ö. 290).
Bunların yerleri devlete ilhak edildi; halka yarı vatandaş hakkı
( cives sine suffragio) verildi. (Mamafih bunlar Roma camiasına
o kadar kolay intibak etmişlerdir ki Roma, daha M. ö. 268'de,
bunlara tam vatandaş hukuku vermiştir). Ertesi sene Roma'lılar
Picenum'a ayak bastılar ve burada Hadria ile Castrum novum
Roma kolonilerini kurdular (M. ö. 289). Daha sonra da, koa
lisyonun kuvvt.tli birer uzvu olan Galler ve Etrüsk'Jere karşı
mukabil harekete geçtiler . Gerçekten, Sentinum muharebe
sinden sonra bir kere daha cesaretlenmiş olan Galler, Roma
hakimiyetini istemiyen bazı Etrüsk'lerle ( Volsinii şehri?) birle
şerek Roma'nın sadık müttefiki Arretium Etrüsk şehrini muha
sara ettiler ve böylece Roma'yı tehdide başladılar. Şimdi bir
Roma ordusu Picenum üzerinden, Galler'den Senon'larırı, Adria
denizi sahilindeki memleketine girdi. Senon'ların memleketi
ager Gallicus namile Roma arazisi yapıldı ve emniyeti temin
için burada Sena Gallica kolonisi kuruldu. Diğer bir ordu da,
Etrüsk'lerle beraber yurüyen Galler'den Boi'leri, Vadimo gölü
yanında imha etti (M. ö. 273). Etrüsk şehirleri tekrar Roma ile
ittifaklar yaptılar. Bu muharebelerle Roma kuzeye doğru bir
adım daha atmıştı. Hiç şüphesiz buralarda daha bir çok işlerin
yapılması lazımdı. Fakat Roma şimdilik bu tarafları bıraktı:
110 ROMA TARiHİ, 1.
Heilea ,e hlr1er1
H e 11 e n ş e h i r l e r i n i n b ö y l e c e z a y ıf -
_ .. . .
ve İtallk'ler l a m a l a rı, d u r u m 1 a rı nı k o t u l e ş t ı r dı.
Brutt'lar ve lucan'lar bunları müdafaasız
ve zayıf buldular ve yavaş yavaş bu şehirleri ellerine geçir
meğe başladılar. Posidonia (Poseidonia}, la.us, Tempsa, Terina
ve Hipponium'u ( Hipponion) böylece ellerine geçirdiler. Bun
lardan M. ö. üçüncü asırda müstakil olarak yalnız batıda,
şimdi tekrar parlıyan, Rhegium ile Velia, güney sahilinde de,
kuvvetli bir ticaret şehri olup bazı küçük devletlerle bir himaye
birliği kurmuş olan Tarentum {Taras} kalmıştı.
Ro ma-Tarea-
Tarentum şimdi artık Roma'nın kendi men
tum milaaseb- faat mıntakası içine girdiğinini ve onu doğ•
betleri rudan doğruya tehdit ettiğini bütün çıplak-
lığiyle gördü. Filhakika, Güney ltalya Hellen
şehirlerinin en kuvvetlisi olan Tarentum'un sahası, ta Samnit'
ler harbinden beri Roma'nın çevresi ile temas haline gelmiş
bulunuyordu. O zaman kendisinin yalnız deniz ticaretini düşü
nen Tarentum, Romalı'larla bir muahede yapmış (M. ö. 303),
Roma donanmasının şehire yaklaşmasını önlemek için, güneyde
lacinium ön dağlarını hudut hattı olarak kabul ettirmeğe
muvaffak olmuştu. Bu madde Roma donanmasına güneyden
Adria d�nizi yoluuu kapıyor, Roma'nın denizden Taren
tum'un nüfuz mıntakasına girmesini önlüyordu.
m u ş, b u d a o n 1 a r ı n m ü ş t e r e k b i r h a r e k e t y a p a
m a m a l a r ı n ı s o n u ç l a m ı ş t ı. Lakin bu vazi 1,et karşı
sında ltalya ve Sicilıa'daki Hellen kudretlerinin Hellen davası
uğrunda birleştirilmesi artık zaruri bir hal almıştı: Bu Hellen'ler
artık ya birleşecekler, yahut da ltalya'da vahdeti kurmağa
çalışan Roma karşısında eriyip gideceklerdi. Fakat bu iş şehir
devleti (polis) düşüncesinden dışarı çıkamıyan Hellen'lerin
şimdiy� kadar aldıkları müdafa tedbirleri ile hallonulacak gibi
değildi; yapılan teşebbüsler hep yarım kalmış ve muvaffakiyet
sizliğe uğramışlardı. Bu Hellenlerin yaşamak için bu düşünceyi
aşmaları gerekiyordu. Filhakika Batı Hellen alemine hepsini
toparlayıp tehlikelere karşı koyacak bir lskender lazımdı.
Pyrrho■ Taren-
Pyrrhos Tarentum'un teklifini kabul etti. Gerek
tum'un talebini şahsını ve gerekse vasıtalarını Tarentum için
kabııl ediyor ortaya koymıya hazır olduğunu bildirdi. Fakat,
çok geniş selahiyetlerle başkomutanlık iste
di. Ayrıca, içine muhafızlarını yerleştirmek üzere, şehrin
kalesinin de kendisine teslimini şart koştu. M. ö. 281 'de bir Roma
ordusu Tarentum ordusunu mağlup ederek memleketi yakıp
yıkınca, şehir Pyrrhos'un tekliflerine razı olmak zorunda kaldı.
Şimdi, Epeiros kıralı Pyrrhos İtalya Hellen'lerinin Roma'ya karşı
olan savaşında önder oluyordu. Bu harp bu suretle cihan tarihi
çapında bir önem kazanmıya namıetli. Fakat acaba Pyrrhos
Batı Hellen'lerine bir lskender olabilecek mi idi?.
Pyrrbo■'un
Pyrrhos şahsen cesur ve mahir bir generaldi.
a■kerllğl ve Thebai'li Epaminondas ve Makedonia'h Philip
va■ıtaları pos tarafından geliştirilen yeni bir harp tak
tiğinin o zamanki hellenistik dünyada başlıca
üstadı sayılıyordu. Bu bakımdan Roma harb cihazını, yeni
ve halledilmesi güç meseleler karşısında bırakabilirdi. F a
k at, P y r r h o s' u n y a 1 n ı z ş a h s ı d e ğ i l , v a s ı t a l a r ı
d a ön e m l i i di. Burada evvela onun devletini ve, doğuda
güzel bir hareket üssü olup Adria denizine girişi kontrol eden
Kerkyra (Corcgra) adasını zikretmek lazımdır. Sonra, onun bu
işte bilhassa getireceği ordu önemli idi. Bu ordu, devrin meşhur
Makedonia ordusunun mektebinde yetiştirilmiş ve ona göre
İTALYA'NIN FETHİ 147
Pyrrho■ ital
İşte, kafasında bu planlarla yüklü olan ve
ya' da ı Roma aynı zamanda, aralarından biri eksildiği tak
Pyrrho■'a harp dirde şarkta daha serbest kalacaklarını düşü
IIAn ediyor nen öteki hellenistik kırallar tarafından da
kışkırtılan ve hatta desteklenen Pyrrhos, daha
M. ö. 281'de Tarentum'a bir kıta asker gönderdi. M. ö.
280'de de ordusunun büyük kısmı ile bizzat kendisi ltalya'ya
yollandı. Elli sene önce Büyük lskender'in Asya'ya sefer
yaparken Boğazlardan geçirmiş olduğu ordudan pek de küçük
olmayan bir ordu ( yirmi bin piyade ve üç bin suvari ) ,
başında zamanın en iyi bir komutanı olduğu halde, batının bil
mediği bir silah olan fillerle birlikte, ltalya topraklarına çıktı. Fakat,
Pyrrhos ordusu ile ltalya'ya gelir gelmez, Roma kendisine harp
ilan etti. Çünkü Roma önceden her türlü ihtimale karşı hazırlan•
mıştı: Çıkardığı dört ordudan biri, P. Vale r i u s La e v i n us
komutasında Güney ltalya'daki yerleri müdafaaya gönderildi.
Diğer ikisi Etrüsk'lerle Samnit'leri kollayacak ve onlar tarafın
dan yapılması muhtemel hareketleri önliyecekti. Dördüncü
bir ordu da Roma'da ihtiyatta bırakıldı.
ITALYA'NIN FETHi 149
Pyrr ho■ t ekrar Fakat bu sırada işler değişti: Artık hiç bir
ltalya'ya gell- tehlikeden korkmağa lüzum kalmadığını sanan
yor Sicilya'daki Hellen'ler, bütün mevcudiyetleri
ile üzerinde hassas oldukları Hellen şehir dev
letini (polis) ve bunun vatandaşlık ideolojisini korumak sanatını
bilmiyen, bu mağrur hükümdardan ayrıldılar. Hatta Hellen
şehirlerinden bir kısmı Kartaca ile bir oldu. Çünkü Kartaca
şimdi adaya takviye göndermiş ve tekrar Hellen hürriyetinin
öncüsü olarak ortaya çıkmıştı. Pyrrhos nihayet yalnız Syracusae
(Syrakusai) ile kaldı. Adadaki vaziyeti nazikleşti. Üstelik Ro
ma'lılar da, kendisinin ltalya'da bulunmadığı esnada, bir haylı
ilerlediler. Hatta consul L. C o r n e li u s R u f i n u s M. ö. 277
de tekrar Croton'u aldı. Güney İtalya kabileleri ( Lucan'lar,
Samnit'ler, Brutt'lar), bir sıra mağlubiyetlere uğradılar. Roma'lılar
tarafından yeniden tehdit edilmeğe başlanan Tarentum şehri
Pyrrhm,'dan ltalya'ya gelmesini rica etti. Artık Sicilya harbinin
neticesizliğini anlamış olan Pyrrhos, bu rica üzerine, M. ö.
276'da Sicilya'yı terk edt::rek tekrar ltalya'ya ıeldi. Fakat bu
sefer dönerken Kartaca donanmasından yakasını zor kur
tarabildi.
Galler felAke-
Bu meseleleri tetkike kalkarken, her şeyden
tinin Roma'nın önce, Roma'nın M. ö. beşinci yüzyıldan tevarüs
içtimai bO.n- ettiği Patrici - Pleb mücadelesinden başlamak
ye•lndekl lazımdır : Ancak, burada tekrardan söylemeğe
te■lrlerl lüzum dahi yoktur ki, bu mücadele de, M. ö.
dördüncü yüzyıl başında Roma') ı sarsmış ve vatandaşları hayat
160 ROMA T ARİHI. 1.
Kanunların ü ç ü n c ü k ı s m ı d a s i y a s i i s
Kanunların al
ya■I htlktlm•
t e k l e r h a k k ı n d a idi ve Pleb'lerin en yük
lerl ı Pleb'ler sek devlet memurluğuna yükselmesini, yani
conaul oluyor consul olmaları meselesini, esasından halledi-
yordu: Buna göre artık consul selahiyetini
haiz askeri tribunus'lar (s. 100) kaldırılıyor ve yerlerine, birisi
Pleb'lerden olmak üzere tekrar iki consul getiriliyordu. Kanu
nun bu kısmi ile, Patrici'lerin en yüksek devlet memurlug,u
üzerindeki inhisarları kalkıyor ve böylece, bilhassa bu gibi si
yası haklar peşinde koşan zengin Pleb'ler de tatmin edilmiş
oluyordu. Filhakika, Pleb tribunus'u L i cin i u s La t e r a n u s'un
daha o sene ilk Pleb consul'u seçilmesi (M. ö. 367) bunu açık
ca gösteriyordu.
Patrlcl'lerln
Fakat Patrici'ler, devlet içinde en büyük imti
yenl memurla- yazları olan consul'luk makamının Plcb'lerin-ve
rı , Praetor hele zenginlerinin- eline geçmesinden doğacak
zararı tahfif için, tekrar eski taktiklerine baş
ladılar: Önemli consul selahiyetlerini yalnız kendilerinden ola
cak başka memurlara verdirerek muvazeneyi temin edeceklerdi.
Filhakika, şimdi praetor'luk adıyle yalnız Patrici'lere ait olan
yeni bir memurluk ihdas olundu (M. ö. 367). Praetor, consul'
daki adalet tevzii fonksiyonunu alıyor ve böylece onun selahi
yetini azaltıyordu. Mamafih şunu da söylemek lazımdır ki, ada
let tevzii işi zaten, vatandaşların çoğalması, ticaret hayatı-
CEMİYET VE DEVLET, MEDENİYET VE KÜLTÜR 163
Yeni Patrlci
Fakat Patrici'ler yalnız praetor'luk ile iktifa
aedtll■ 'lerl etmediler. Pleb aedilis'lerinin vazifelerine işti-
rak için bir de Patrici'lerden olacak yeni aedi
lis'ler ortaya çıkardılar. Bunlar curia'lardan seçildikleri için
curul aedilis'leri (aediles curulis) adını aldılar. Bunların vazife
ve selahiyetleri ötekilerin aynı idi: Onlarla beraber çarşı ve
sokak polisliği vazifesini yapacaklar ve her sene eylül ayında
tes'it edilmek üzere, yeniden ihdas edilen Roma şenliklerini
(/udi Romani) tertip ve nezaret edeceklerdi. Burada deha şim
diden söylemek lazımdır ki, bilhassa bu oyunları tertip ve
nezaret işi Roma'da bir çok adamları popüler yapmış ve yük
selmelerini sağlamıştır.
Pleb'ler atekl
Consul makamının da Pleb'lere açılması ile Pat
memurlukları rici'lerin başlıca muknvemet makanizması kırıl
da alıyorlar mış, icrai kuvvet bakımından olan inhisarcılıkları
sona ermişti. Fakat bununla Patrici-Pleb müca•
delesi bitmiş değildi. Çünkü bu prensip kararlarına rağmen
Patrici'ler, fiiliyatta bunların tahakkukunu önlemek için, daha uzun
müddet mücadele ettiler. Hatta öyle zamanlar oldu ki, kanunen
yasak olduğu halde, ekseriya her iki consul dahi Patrici'lerden se
çildi. Fakat ne de olsa, Pleb'lerin en yüksek siyasi istekleri na
zart olarak art.k tahakkuk ettiği için, bu mücadele muhtevasından
bir haylı şey kaybetmişti. Bunun· neticesi olarak, tabiatiyle, Pleb
cemaat organizasyonlarının revolüsyoner karakteri de yavaş
yavaş kaybolacaktı. Filhakika, Pleb tribunus'larının inkilapçı ka
rakterde olan selahiyetlerinin resmen tasdik edilmesi ve bunların
memurları kontrol eden bir devlet organı olmağa başlamaları
bunu açıkca göstermektedir. Bu inkilapcı karakter kaybolmıya
164 ROMA TARiHi. 1.
Borçtan k8le
Diğer cihetten, bu devirde ticaretin ve para
olmak kalkıyor ikdisadınııı gelişmesine rağ'men fukara halkın
vaziyetinde uzun zaman gözle görülecek bü
yük bir gelişme görülmedi. Bunula beraber bunlara, muvaffa
kiyetli harpler sonunda elde edilen arazinin dağıtılması ve
166 ROMA TARIHI, 1.
Taıınır ■erv.et
Patrici'lerle Pleb'ler arasındaki tezadın siyasi
sahibi toprak- manasını kaybetmesi kadar önemli ikinci bir olay
■ız balkın da, şehrin içtimai bünyesinde M. ö. dördüncü
durumu asır sonlarında görülen yeni inkişaflardır. Filha-
kika Roma, daha Etriisk kıralları zamanır.da yarımadanın büyük
şehirleri arasına girmiş,Galler istilasından sonra da yaralarını çabu
cak iyileştirmiye muvaffak olarak Akdeniz'in başlıca şehirlerinden
biri haline gelmişti. işte, bu inkişaf ile muvazi olarak şehrin sosyal
bünyesinde de bir siklet markezi değişmesi oldu. Bunda ticaret ve
zenaatin, evvela Etrüsk'lerin tesirile, sonra da Campania'nın Roma
ile birleşmesiyle, fevkalade gelişmesi ve parlaması büyük bir amil
oldu. Şimdi mahalle ve sokaklarda loncalar halinde toplanmış
ve zenginleşmiş olan esnaf ve zanaatkarlarla, dış ticaret vesair
işlerle zengin olmuş tüccarlardan mürekkep t a ş ı n ı r s e r v e t
s a h i b i f a k a t t o p r a k s ız b i r h a l k z ü m r e s i, ş e h·
r i n i k t i s a d i h a y a t ı n d a b ü y ü k bir ro l o y nam ı y a
baş l a dı.
Bunların
Fakat bu halk devlet bünyesi içinde uzun
de�let bilnye zaman önemli bir rol oynayamadı. Bunlara
■lndekl rolti ancak M. ö. dördüncü yüzyıl sonlarında, devlet
ve Applu■ içinde önemli bir faktör haline sokulabildi. Bu
Claudla.■ teşebbüs te, M. ö. 312'de censor olan A p p i u s
C l a u d i u s 'un işidir. Patrici'lerden ileri gelen ve cür'etkar
reformlara kalkan bir ailenin tradisyonuna sahip bulunan
bu karakteristik şahıs, başka işleriyle de devrinin, hiç şüp
hesiz ki, en büyük devlet adamı denmeğe hak kuzanmıştır :
Filhakika; Roma şehrine getirdiği ilk içme suyu (aqua Appia)
ve yaptırdığı ilk su kemeri ile, hiç bir Hellen şehrinde görül
meyen ve yalnız Roma'ya has olan manada, devletin amme
hizmeti görme yolunu açmış, sonra Latium ile Campania'yı
bataklık arazı içinden birbirine birleştiren ve bugün bile eski
CEMiYET VE DEVLET, MEDENiYET VE KÜLTÜR 167
Applus
Gerçekten, o zamana kadar vatandaşlık hak
Claudlus'un larını toprak mülkiyeti sağlıyordu. Çunkü hala
esas teıkilAt muteber olan Se rvi u s T u 11 i u s esas teşkilat
reformu reformlarına (s. 56) göre, halkın ayrılmış olduğu
beş sınıfa yalnız toprak sahibi y er l e ş i k (assiduus)
kimseler alınıyordu. Yeni meydana gelen taşınır servet sahipleri
zümresi ise bu taksimata giremiyordu. işte A p p i u s C l a u d i u s,
memleketin iktisadi bünyesinde taşınır servetin gittikçe artan
önemini gözönünde tutarak, v a t a n d a ş 1 a r l i s t e s i n e g i r
m e k i ç i n s e r v e t i e s a s k o y d u ; y a n i t r i b u s t a k s i
m a t ı n d a m ü l k y a n ı nda ia ş ı n ı r s e r v e t i d e h e sab e
k a t t ı. Censor olarak vatandaş listelerini tanzim ederken şehirde
oturan servetli Pleb'leri ve azatlıları, yer değiştirmeden,
taşra tribus'larına taksim etti ve böylece bunların meclislerde oyla
rını önemli bir hale soktu. Gerçekten, taşra tribus'larının çoğu
Roma'dan epeyce uzakta olduklarından, taşrada oturan oy
hakkına sahip vatandaşlardan ancak pek azı Roma'ya içtima
lara gelebiliyordu. Halbuki şimdi, arazisi olmayan fakat serveti
olan şehir sekenesi, bu suretle taşra tribus'larına taksim edil
meleri ve Roma'da oturmaları dolayısiyle, comitfo tributa'da
topraklı köylü sekene üzerine üstünlük kazanıyorlardı. Filhakika
şurasını belirtmek lazımdır ki, bu reform çok defa meclislere
gelemiyen taşra halkının hukukunun şehir sekenesi lehine
çiğnenmesine yol açıyordu; fakat birçok kimseleri oy sahibi
yapması bakımından demokratik bir hareket idi.
168 ROMA T ARIHI, 1.
Hortenaiu■
H or ten s İ u s kanununun (lex Hortensia) muh-
kanunu tevası, daha önceki Valerius-Horatius (M. ö. 449)
kanunları ile Publilius Philo (M. ö. 339) kanun
larının genişletilmesinden ve tamamlanmasından ibaretti. Ger
çekten bu kanun, c o m i t i a t r i b u t a adlı m e c I i s i n artık
b ü t ü n k ar a r l a r ı n ı (yani müsbet veya menfi manadaki
plebisctium'ları), tıpkı c o m i t i a c e n t u r i a t a adlı me c l i s i n
k a r a r l a r ı g i b i, t e k m i l v a t a n d a ş l a r i ç i n m u t e b e r
y a p ı y ord u. Böylece, içinde aslen yalnız Pleb'lerin bu
lunduğu bir meclis ( concilia plebis tributa) olup sonraları Pat
rici'lerin de iştirakiyle yeni bir şekil alan comitia tributa
(s. 99), comitia centuriata'ya tamamiyle eşit bir hale geliyor ve
halkın heyeti umumiyesinin resmen ikinci bir meclisi oluyordu.
Bundan sonra her iki meclis çeşitli haklarla yan yana
yaşamakta devam ettiler. Eskiden yüksek memurların seçimi,
harp ve sulha karar verme, kanun layıhaları üzerinde oy
verme hep comitia centuriata'da, daha aşağı mertebedeki me
murların seçimi ise camitia tributa'da yapılırdı. Şimdi comitia
tributa kanun yapmak hakkını da aldı ve bunu öteki meclisten
çok daha enerjik bir surette kullandı.
Hortensiu■
Tributa meclisinin centuriata meclisi ile kanunen
kanununun eşit olması, Patrici-Pleb mücadelesinin hukuki
manAsı ı manada artık nihayet bulması demekti. Filhakika,
Patrlci - Pleb Patrici· Pleb mücadelesi Pleb'lerin ilk meclisinin
mücadelesi ( concilia plebis lributa) teşekkülü ile başlamıştı
bitiyor
(s. 90). Bunun inkilapçı amacında ise, bütün
halkın meclisi olması mündemiç bulunuyordu. Şimdi comitia
tributa'nın comitia centuriata i 1 e e ş i t a d d e d i I m esi b u
g a y e n i n t a h a k k ıı k u n u, b i n n e t i c e uz u n m ü d d e t d ev-
1 e t i n i ş y a p m a k u d r e t i n i b a I t a 1 a m ış o I a n r e v o l ü s-
170 ROMA TARİHi. 1.
y o n e r h a r e k e t i n s o n u c u n u t e ş k i l e d i y o r d u. G e r
ç e k t e n, b u s u r e t I e a r t ı k e s k i d o ğ u m a s i il e r i n i n
k u d r e t i t a m a m i I e k ı r ı l ı y o r, P l e b c e m a a t i d e v I e t
c a m i a s ı n a s o k u l a r a k m i l l e tin k ı y m e t l i u z u v l a r ı
d e v I e t ve c e m a a t h a y a t ı içi n k a z a n ı l m ı ş o I u y o r d u.
Artık devleti uçuruma götüren büyük iç tehlike bertaraf ediliyor,
cemaatin siyasi topluluğu için lazım gelen teminat verilordu.
Devldin esas teşkilatı ve idaresi de şimdi manalı bir yapı haline
gelerek devam edici bir şekil alıyordu. Görünüşe bakılırsa,
denebilirdiki, Roma artık demokratik bir cumhuriyet olmuştu.
m u r i y e t v e y a h i z m e t a s i l l e r i a r i s t o k r a si s i k a i m
o l m a ğ a b a ş l a d ı.
e
Y ni ari■tok
- Fakat, yukarda dediğimiz gibi, bu yeni aris-
ra■lnin ach I tokrasi, eskisinin bünye değiştirmesinden
Nobllita■ başka bir şey değildi. Gerçekten, şimdi eski
Roma aristokrasisi yalnızca statik karakterini
kaybediyor, kendisine çoktandır lazım olan dinamizmi kazan
mış oluyordu. Consul'luk ve censor'luk memurluklarında bulu
nan Patrici ve Pleb ailelerinin en dar çevresi "asiller, kibarlar ,,
(nobiles) veya "en iyiler,, (optimaH) adı altında bu yeni aristok
rasiyi temsil ettikleri için buna nobilitas denmiştir. Bunlar
zamanla muayyen işaretleri ve elbiseleriyle kendilerini asıl
halk kütlesinden ayırdılar. Bundan başka ayrıca memurluk
yapmış cedlerinin portrelerini (imagines) evlerinde asmak ade
tini de çıkardılar. Bundan da sonraları bir hukuk meydana
getirdiler (ius imaginum}.
Yeni arl■tokra-
Fakat şu veya bu memurluğa seçilmek her
■ inin karakteri hangi bir kanuna dayanmadığı için, bu yeni
ve hizmetleri memurluk asilleri şeklen imtiyazlı bir tabaka
haline gelemediler ve halkalarını hiç bir
zaman tamamiyle kapayamadılar: Harpte veya sulhta büyük
hizmetleri görülen ve halkın sempatisini kazanan kuvvetli
şahsiyetler, yeni :\damlar (homines novi) adı altında daima bu
halkaya girmeğe muvaffak oldular. Yalnız, ilave etmek lazımdır
ki, yeni aristokrasiyi bu suretle tazeliyen bu adamların hemen
hepsi eskilerin tradisyonuna uydular. Hatta bir çoğu bu
tabakanın en ateşli müdafileri oldular. Bu suretle yeni
Roma aristokrasisi, tıpkı lngiliz zadeganı gibi, canlı, hareketli,
fakat aynı zamanda muhafazakar olmasını bildi. Tecrübeleri,
meslek bilgileri ve mes'uliyet şuuru yüksek olan, fakat siyası
ihtirasları da o nispetle ruhlarını kaplamış bulunan bu yeni
aristokrasi adamları, nessillerce müddet nefislerini bütün kudret
leri ile devlet iş.erine vakfettiler. Devletin bundan .:;onraki iki
yüzyıllık tarihi ihtişamı bunların eseri olacaktır. Bu tabaka
sonradan soysıızlaşıp devleti istismara başladığı ve kendısini
eski Patrici'lerden daha sıkı bir şekilde kapadığı zamandır ki,
şiddetli buhranlar ve iç harpler baş gösterecektir.
172 ROMA TARlHI, J.
Suvarl ■ınıfının
Roma sosyeteşinde bu aristokrisnin altında
meydana geıı,ı geniş bir halk kütlesi vardı. Bu kütle muhtelif
derecelerde hayat seviyesine malikti. Fakat
hala muteber olan eski beş sınıf taksimatı bu halk kütlesine
artık kafi gelmiyordu. Çünkü devlet geliştikçe halkın içinden de
gerek yukarıya, gerekse aşağıya doğru yeni yeni tabakalar
meydana gelmişti. Önceleri bunlar için kanuni hiçbir tedbir
alınmadı ise de bir çok tavizat vermek zarureti hasıl oldu.
Mesela birinci sınıftan olan vatandaşlar arasından, nobilitas'a
ayrılanlardan başka, öyleleri çıktı ki, servetleri dolayısı ile
bunların oğuHarına suvari sınıfında hizmet etmek hakkı verildi.
Bunlar nobilitas'tan olan gençler ile silah arkadaşlığı yaptıkları
için, başkalarından daha kolay bu tabakaya girmeye başladılar.
Bunlar sonradan kanunla imtiyaz kazanan suvariler (epuites)
sınıfımın çekirdeğini teşkil ettiler.
Orta çiftçi
Birinci tabakanın bunlardan gayrı olan vatan
■ınıfı daşları ile diğer dört tabaka, Roma'da orta
büyiiyemlyor sınıf halkı teşkil ediyordu. Bu orta sınıf, hala
esas itibariyle çiftçi bir halktı. Bundan dolayı
bunlar ancak kısmen Roma'da bulunuyordu; çoğu daha ziyade
taşrada otaruyordu. Roma devletinin kudreti ve sıhhati esas
itibariyle, bu sınıfa daıanıyordu. Fakat bu devirde, bir taraftan
harplerin doğurduğu sıkıntıların ve bu sıkıntı zamanlarında
alabildiğine genişliyen ihtikar ve istismarın borçlulukları çoğalt
ması, diğer taraftan da zenginlerin büyük çiftliklerinde, küçük
köylünün hiç bir zaman rekabet edemiyeceği ucuz köle işinin
süratle yayılması, çiftçi sınıfı için yavaş yavaş birer tehlike
amıli olmağa başladı. Filvaki bunların zararlı tesirleri henüz
endişe verici şekilde dışarı çıkmamıştı; fakat ilerde çıkması
mukadderdi. Çünkü buna kanuni tedbirlerle kaft derecede
enerjik bir şekilde karşı gelinmiyordu. Bundan dolayı da, yeni
bir takım taşra tribus'larının kurulmasına rağmen, Roma'nın
orta sınıf çiftçi halkı devlet menfaatlerinin iycap ettirdiği dere
cede büyüyemedi.
CEMİYET VE DEVLET, MEDENİYET VE KÜLTÜR 173
Proletarl u■ 'lar
Bu, devletin istikbali için gerçekten endişe
çoğalıyor verici bir şeydi. Çünkü servetleri, kendilerinin
sınıf taksimatının en altına alınmalarına dahi
müsait olmıyan, proletarius denilen halk zümresi (s. 57), fev
kalade bir çoğalma gösteriyordu. Bunlar hala vergiden muaf
idiler ve ancak mahdut bir sayıda, o da yedek olarak, harbe
gidiyorlardı. Bunların küçük bir kısmı çiftliklerde tarla işçileri
olarak taşrada çalışıyorlardı. Fakat çoğu, ya küçük el zenaatleri
veya şehir işleri yaparak, yahut ta kibar ailelere yanaşıp yeni
bir nevi cliens (s. 48) teşkil ederek şehirde yaşıyorlardı. No
bilitas zamanla bunlara da bazı tavizlerde bulunmağa başladı.
Çünkü comitia tributa'da oy kazanmak için bunlar guzel bir
alet olmak istidadını gösteriyorlardı.
Azadlılar da
Bununla beraber proletarius'lar, şehirdeki alt
çoğalıyor tabakanın ancak yarısını teşkil ediyorlardı.
Çünkü mütemadt harplerle kölelerin sayısı ço
ğaldıkça, istidat ve kabiliyetleri ile kendilerini gösteren kölelere
hürriyetlerini verip azadetmek de o nispette artmış ve bu
suretle yavc1ş yavaş bir azadlılar (libertini) tabakası mey
dana gelmeğe başlamıştı. Bu azadlılar eski efendilerine, cli
ens'lerinkine benzer bir şekilde bağlı kalıyorlar, işlerinin
kazancından bir mikdarını orılara veriyorlardı. Roma'da zenaat
karların ve küçük işçilerin çoğu bunlardandı. Bunların sayılan
zamanla o kadar büyüdü ve köle azadelmek o kadar keyfi
bir hal aldı ki, daha M. ö. 357'de çıkarılan bir kanunla (lex
Manlia) azadetmeği bir nizam..ı. sokmak lüzumu hasıl oldu.
Roma aoayete
Fakat bu tedbirler azadlıların evlat ve ahfa
■inln organiz dının zamanla tam vatandaş hak ve imtiyaz
masındaki larını almalarını önliyemedi. Esasen bunların
■ağlamlık ve vatandaş olmaları da, o vakitler, cemaat için
tehlike belir- ö'nemli bir mesele gibi görünmüyordu, Çünkü
tileri
o zaman azadlıların çoğu, Romalı'ların uzak
veya yakın akrabaları olan ltalik'lerden (s. 12) idiler. Fakat son
raları, yabancı kavimlerden (mesela Hellen'lerden) olan köleler,
azadedilmek suretiyle, hürriyete kavuşmağa başlayınca, Roma
cemaatı için tehlikelerin belirmesi mukadderdi. Bununla beraber
174 ROMA TARİHİ, 1.
Patrlcl-Pleb
Vatandaşlar arasında iki yüz seneden fazla bir
mücadele ■ lnln zaman devam eden ve nihayet M. ö. üçüncü
Roma'nın yüzyılın ikinci çeyreğinde sona ermiş görünen
d vlet b&nye-
e Petrici-Pleb mücddelesinin devlet bünyei bakı-
alne tealrlerl mından başlıca önemi, onun Roma cumhuriyeti
esas teşkilatının inkişaf ve tekamülündeki tesirleridir. Bu tesirler
de Roma'nın ltalya fütuhatı sonundaki esas teşkilatında gayet
bariz bir şekilde görünmektedir.
Yeni eaaa
Gerçekten, oraanizeEt bir sınıf olan Pleb'·
teıkll&tın ı ekll )erin hükümet içine sokulmasiyle başarılan
ve muhteva•• ı içtimai muvazene, a s ı r I a r c a e s a s o l a c ak
Karma y e ni bir esas te şki I at ın m ey dan a
anaya■a g e l m e s i n i s a ğ l a m ı ş t ı r. Fakat, derhal
söylemek lazımdır ki, yazılı olmadığı için mahiyetini maalesef
ancak müesseselerinden çıkardığımız b u y e n i a na y a s a n ı n
ş e k l i i l e m u h t eva s ı a r ası n d a b ü y ü k b i r t e z ad
v a r d ı r. Bunu meşhur .t-lellen tarihçisi P o l y b i o s, daha
M. ö. ikinci yüzyılda kendisine has bir görüşle sezmiştir.
Filhakika, Roma'nın yükselişinin başlıca amilini bu esas teş•
kilatta bulan P o 1 y b i o s bunu, i ç i n d e m o n a r ş i k a r i s
t o k r a t i k v e d e m o k r a t i k u n s u r l a r ı n c a n 1 ı b i r v a h
d e t h a l i n d e b i r l e ş m i ş o l d u ğ u K a r m a bu a n a -
ya s a o I a r a k v a s ı f l a n d ı r m ı ş t ı r. Başka düşünceleri
hakiki vakıalara tamamiyle uymasa dahi, şunu itiraf etmek
lazımdır ki, Polybios yeni Roma devletinin organizmasındaki
esaslı unsurları görmüştür : Çünkü bu anayasa, bir tek siyasi
prensibin mantıkt tatbik ve icrasını değil, ç e ş it 1 i v e h a t t a
CEMİYET VE DEVLET, MEDENİYET VE KÜLTÜR 175
b i r b i r i n e z ı t p r e n s i p I e r i n a h e n k l i b i r b i r I e ş m e
sin i o r t a y a k o y m u ş g ö r ü n m e k t e d i r.
Bir defa daha ilk bakışta bu anayasada de
E■a■ teıkllAtta
halk hAklmlye• mokratik hatları görmemek kabil değildir.
ti prensibi Çünkü burada d e v l e t i n v a r I ı ğ ı v e f o n k
s i y o n u ş e k l e n c e m a a t i n i r a d esi n d e
m ü n d e miç b u I u n u y o r d u. Bu irade ise. şehir devletir.in
karakterine uygun olarak, içinde bütün vatandaşların temsil
edildiği halk meclislerinde tecelli ve tezahür ediyordu. Çünkü
kanunları, bu meclislerde toplanan vatandaşlar yapıyor, hüku
meti de gene onlar seçiyordu. Fakat burada halk, hükümranlık
iradesini mutlak olarak kullanmıyordu: Görünüşte yalnız teşrii
man:ıda bir halk hakimiyeti vardı. Buradaki halk hakimiyeti,
fiiliyatta halk tarafından sanki tekrar kaldırılmış gibi idi.
Çünkü halkın seçimi ile teşkil olunan hükumet, iktidarı, vatan
daşların icra organı olarak değil, tamamiyle müstakil bir su
rette üzerine alıyordu. Yani burada halk hakimiyeti, kendini
icra kuvvetinde göstermiyecek şekilde tahditler koymuştu.
Halk hakimiyetinin icra kuvvetinde kendini
Halk lrade■lnin
göstermemesi keyfiyeti her şeyden evvel Ro-
tezahür ,ekli ı
Korporatif ma devletindeki halk meclislerinin fonksiyon
sistem larında ve ayni zamanda yüksek memurlarıcı
durumunda tezahür ediyordu. Filhakika, bura
da şayanı hayret bir muhafazakarlık ile hala yan yana yaşıya•
bilen üç kategori meclis vardı: Evvela, aslen Patriçi'lerin mec
lisi olan ve, artık önemi kalmamış olmakla beraber, gene muayyen
bazı kudsi işler için taplanan comilia curiata sönük bir şe
kilde de olsa, hala bir mevcudiyet gösteriyo,du. Sonra, asıl
halk meclisleri olup yüksek memurları seçme, harp ve sulha
karar verme ve kanun vazetme için toplanan comiiia centuri
ata ile alt derecedeki memurları seçme ve az bir zamandan
beri de, kanun vazetme ile meşgul olan comitia lributa mev
cuttu. Fakat, bu meclislerde oy verme tarzı bile, eskiden söy
lediğimiz gibi ( s. 55 ), tam bır demokratik usul değildi. Ro
ma'da tek ov sayılmazdı; büyük birliklere (curia, cenluria,
tribus) göre oy verilirdi. Bu i s e Ko r p o r a t i f b i r s i s t e m
d i. Bu sistemin tatbiki ile tek vatandaşın tesir kudreti bir gu-
176 ROMA TARİHİ, J.
Ordu teııkilA-
Roma ordusu bu halini almasını bilhassa dina·
tında ilk mizmine, yani her zaman yeni şartlara intibak
reform etme kabiliyetine medyundur. Filhakika, müte•
madiyen büyüyen ve fasılasız harpler içinde
kalan Roma devleti, hayat kabiliyetini idame etmek ve kendisini
ayakta tutabilmek için ordu teşkilatında da, ta kırallık devrinden
beri, zaman zaman değişiklikler ve reformlar yapmak lüzumunu
duymuştur. Fakat biz bu değişmelerin bütün teferruatını ve mer
halelerini maalesef tesbit edemiyoruz. Bunları ancak ana hatları
ile kavramak ve çıkarmak mümkün olmaktadır. Yukardaki
bahislerde sırası geldikçe bunlara kısaca temas edilmiştir. Tradis•
yonun verdiği malümata göre, cumhuriyetin ilk asırlarında bun·
ların en önemlilerirıi, Veii şehri muhasarası sırasında ve, ondan
sonra da, Roma'nın Galler felaketinden kalkınması esnasında yapı.
lan ve Camillus'a atfolunan reformlar teşkil etmektedir (s. 84, 111).
Gerçekten, Roma daha o zaman, harpte lağım tertibatı kullanmış
ve muhasara harbinin zanıreti dolayısiyle, askerlere tazminat
vererek paralı ve daimi askerlik usulünü kurmuştu. Bundan
başka, gene aynı sıralarda, bindikları atları devletten alanlardan
ayrı olarak bir de, bindikleri atı da kendileri getirerek hizmet
eden suvariler ihdas edildi. Mamafih, şunu da belirtmek !azımdır
ki, suvari sınıfının böylece çoğalmasına rağen, muharebede asıl
işi piyadeler görüyor, onlar ancak kanatları korumada ve
ihtiyatta kullanıldıkları için, bu sınıfın ordudaki kıymeti henüz
pek tezahür etmiyordu.
OrdugAb kar .
Daha önemli gelişmeler Samnit harpleri sıra
mada terak sında oldu. Bunlardan biri ordugah kurmadaki
kiler terakkilerdir: Filhakika, harp meydanlarının
artık Roma'dan epeyce uzakta olması yüzün
den orduların uzun yürüyüşler yapmıya mecbur kalmaları, her
182 ROMA TARIHI, 1.
Roma ordu■u
Roma ordusunun İtalya fütuhatı devrindeki
aua en büyük teşkilatını bitirirken, oııu devletin elinde demir
va■fı ı Dl■iplln bir alet haline getiren manevi tarafa temas
etmemek mümkün değildir. Bu da Roma or
dusunun disiplinidir. Filhakika, askeri disiplin bakımından Ro
ma'lılar bütün eski çağ milletlerini aşmışlardır. Hatta Hellen'
lerde bile onların disiplini yoktur. Roma tradisyonu askeri
emirlere itaat etmiyen oğlunu, askerlerin önünde idam ettiren
Roma generallerinden bahsetmektedir. Gene aynı tradisyon, dic
tator'dan muhareb� yapmamak emri aldığı halde, muvaffakiyetli
bir muharebe yapan ve galip gelen eski bir consul'un, ken
dinden yüksek bir makama itaatsizlik suçundan idama mahkum
edildiğini ve zorla kurtarılabildiğini haber vermektedir. Bunlar
tek kalmış vakalar da olsa bize, hiç değilse, şunu anlatmak
tadır: Roma İtalya fütuhatını başarmasında başlıca amil olan
ordusunun yüksek kıymetini, her şeyden evvel, yukarıda da
söylediğimiz gibi (s. 49), Romalı'yı ferd olarak kuvvetli yapan
ölmez hassalara ve bilhassa onun disiplin ruhuna medyundur.
Yarımada
Roma'nın ltalya fütuhatı devrinde gelişen cemi
İtalyaaıada yet bünyesini, esas teşkilatını ve nihayet ordusu
kurulan ■lyaai nu anlattıktan sonra onun bu fütuhat sonunda
mekiln vahde ltalya yarımadasında kurmuş olduğu ilk siyasi
tinin hukuki mekan vahdetinin (s. 155) mahiyeti ve hukuki
çerçevesi
çerçevesi üzerinde de bir az dıırmak lazımdır.
Çünkü bu hukuki çc:rçeve şimdi yeni ve büyük bir devlet
sistemi arzetmekte ve bu mahiyetile Akdeniz havzası ve bil
hassa Hellen - Roma devletler camiası tarihinde Roma cumhu
riyeti esas teşkilatı kadar hususi bir mevki ihraz eylemektedir.
186 ROMA TARiHi, 1.
Yarı hukuklu
Roma vatandaşları camiasında ikinci kategoriyi
Roma vatanda, yarı hukuklu vatandaş cfmaatleri teşkil edi
eem aa tlerl ı yordu. Evvelce de söylediğimiz gibi (s. 127), yarı
Munlclplum'lar hukuklu Roma vatandaş cemaatleri yalnız
hususi hukuka (ius conubium et commerdum) sa
hiptiler; siyasf hiçbir hakları yoktu (civitas Romı.ına sine suffragfo).
Roma ilk olarak Etrüsk şehri Caere'ye (M. ö. 353) yarı Roma
hukuku vatandr1şlığ1 vermişti. Daha sonra Latium ve Campania'
daki şehirler halkı da b•ı hukuku aldılar. Sabin'ler de, tam
hukuklu Roma vatandaşları olmadan önce, yirmi sene kadar,
bu kategori içinde yaşadılar. Kelimenin asıl mana.siyle muni
picium denilen bu cemaatlere, filvaki, kendi kendilerini idare
hakkı verilmişti ; fakat bu bir istiklal değildi. Çünkü bu
durumları Roma tarafından tek taraflı olarak bahşedilmiş bir
imtiyazdı. Sonra, bu cemaatler Roma'ya �skerlik hizmeti
yapmak ve vergi vermekle de mükellef idiler. Roma'nın tam
hukuklu vatandaş cemaatleri yanında böyle yarı hukuklu
vatandaş cemaatleri kurması da, keza, fethettiği yerlerde önemini
takdir ettiği, fakat henüz tam manasiyle itimad edemediği bazı
kabile ve cemaatleri, "Romalı., adı altında kendisine bağlamak
istemesinden doğmuştur. Kurulmasında bilhassa pratik ihtiyaç
ların rol oynadığı bu cemaatlerle Roma'nın mail istitaatı ve
müdafaa kudreti yükselmiş, yabancı kabilelerle şehir cemaatle
rinin Roma idaresi, hukuku ve ordu hizmeti vasıtasiyle Roma'
lılaştmlması imkan. dahiline sokularak :;avaş yavaş tam Roma
vatandaşları olmaları zemini hazırlanmıştır.
Roma-italya
Roma-ltalya konfederasyonunun diğer unsurla
konfedera■yo• rını büyük sayıdaki müttefik (civiias foederate)
nunda mütte• devletler teşkil ediyordı.ı. Roma devletinin
ilkler unsuru fütuhat ve genişleme esnasında inkişaf ettirdiği
muahedeler ve ittifaklar sistemine yukarıda da
kısaca temas edilmiştir (s. 118): filhakika Roma, İtalya fütuhatı
sırasında mağluplara karşı daima ölçülü hareket etmiş, onlar
dan yalnızca, kendini tanıtmak ve kudretini genişletmek için
en zaruri olan şeyi talep etmekle iktifa etmiştir. Bu da çoğu
defa, mağlupların ileride Romalılaştırılmasını sağlamak için,
onlardan, içine Roma vatandaşları yerleştirmek üzere bir kısım
190 ROMA TARİHİ. 1.
MGtteflkler ve
işte, Roma'nın ltalya'daki fütuhatı esnasında tat
ittifak muahe- bik ettiği bu usul sayesindedir ki, M. ö. üçüncü
deleri yüzyılın ikinci çeyreğinde. yarımada ltalya'sının
fethi tamamlandığı zaman, kendine ilhak ettiği
yerlerdeki vatandaş cemaatleri yanında çok sayıda bir mütte
fikler manzumesi görülmektedir. Bunlar Roma - ltalya konfe
derasyonunun önemli unsurlarını teşkil etmektedirler. Yalnız
burada konfederasyonun bünyesi bakımından dikkat edilmesi
lazım gelen nokta, bu müttefiklerden her birinin ayn ayrı mua
hedelerle Roma'ya bağlanmış olmaları ve aralarında hiç bir
bağlantının bulunmamasıdır. Roma'!lın şuurlu bir şekilde "ayır ve
hükmet ., (divide et impı!ra) prensibini tatbik etmesinde bir vasıta
olan bu muahedeler, Roma'lıların devlet kuruculuk dehalarının
ve devlet idaresi sanatlarının en mükemmel eserlerini görter
mektedirler.
Miltteflklerln
Roma'nın bu müttefiklerle yaptığı ittifak mua
baılıca m6keJ. hedeleri hiç bir genel şemaya uymuyordu. Çün
leflyetlerl ve kü mahalli vaziyetler, kabile hususiyetleri şe
hakları hirlerin mevkii vesaire dikkat nazara alı-
narak çeşitli ittifaklar meydana gelmişti.
Burada her mültefıkin önemi, mevkii ve kıymeti, daha doğ
rusu Roma'ya karşı olan hukuki durumu, kendisinin Ro
ma davasına olan hizmeti ve başarısı nisbetinde derece
lenmişti. Bundan dolayı müttefiklerin pek azı müsavi,
çoğu gayri müsavi hukuklu muahedeler yapmışlardı. Bununla
beraber Roma, genel olarak, hiç birinin esas teşkilatına ve
hususi hukukuna dokunmamıştır. Ancak, kendi siyasi çer
çevesi gereğince, ittifak sahasında şurada burada, aristokratik
unsurları korumuştur. Sonra Roma, müttefiklerin hiç birisine ken
disine haraç veya vergi vermeği yüklememiştir. Yalnız hepsinde
CEMlYET VE DEVLET, MEDENiYET VE KÜLTÜR 191
LA.tin hukuklu
Söylediğimiz bu sonuncu hak yalnız Latin
mütteflklerlo hukuklu müttefiklere (socii nominis Lalini)
konfedera■- bahşedilmişti. Bunların bir kısmı, Roma'nın
yondakl lmtl- M. ö. 338 'de kendileriyle ittifak muahedeleri
yazlı durumu yaptığı Latin şehirleri, diğer bir kısmı da
Latin kolonileri idi. Gerçekten, bu ittifak sistemi içinde Latin'
lerin hususi bir mevkii vardı. Hatta, denebilir ki, Latin
hukuklu müttefikler Roma-ltalya konfederasyonu camiasında,
fiilen, tam hukuklu vatandaşlara en yakın kademeyi teşkil
ediyorlardı. Çünkü bunlara bazı şartlar altında tam hukuklu
Roma vatandaşı olmak imkanları bile verilmişti. Mesela oğulları
Roma'da bulunan bir Latin, hiç zorluk çekmeden, gelip Roma
vatandaşı olabilirdi. Fakat bu takdirde memleketindeki Latin
hukukunu kaybederdi. Çünkü Roma vatandaşlığı (civitas Romana)
bütün diğer vatandaşlık haklarını nez' ediyordu. (Bundan dolayı
bir Roma'lı da Latin hukuklu bir şehre gidip yerltştiği takdirde
Roma vatandaşlığını kaybederdi). Latin"lerdeki bu imtiyazlar, son
raları tahdit edilmiş olmasına rağmen, Latin hukuklu inültefik �e
hirlerdeki ileri gelenlerden bir çoklarının Roma'ya gelip yerlqerek
vatandaş olmalarına ve sivrilmelerine imkan vermiştir. Roma'nın
Latin hukuklu rnüttefıklere verdiği bu imtiyazlar, şüphesiz ki,
kabile akrabalığı ve daha bir çok menfaat beraberliği dolayısile
Latinleri kendisine en yakın hissetmesinden çıkıyordu. Roma'nın
bu şekilde yakınlık göstermesi ise, onların Roma'ya sadık kal
malarını sonuçladı. Böylece bunlar, bir taraftan yarımadadaki
Roma hükümranlığının müessir aletleri olarak onun önder bir
mevki kazanmasına yardım ettiler: diğer taraftan da İtalya'nın
Romalılaşmasında bizzat R0ma kadar çalışan önemli unsurlar
oldular.
192 ROMı\ TARlHi, I.
Roma-italya
Hülas a, Roma M. ö. üçünc ü asrın ikinc i çeyre
konfederasyo ğinde yarı mada halya'sında kurmağa m uvaffak
nunun önemi olduğu siyası mekan vahdeti il e, her şeyden
ö.ıce, Roma-İtalya k onfederasyonu sahasında
şehirlerin ve kabilelerin, daha büyük, vahdetl i bir devlet içine
alınmal arı sayesinde, eskid en bir türlü dinmeyen kargaşalıkl arı
bertaraf etti ve böylece burada nizam ve asayişi,sulh ve sukfüıu
tesis et!llİŞ oldu. 1 ta I y a'da t e ess üs e de n bu h u z u r
v e s ü k ı1 n, mü te a k i p d t: v i r 1e r i n "R om a s u 1 hu ,,
(pax Romana) d e d i k 1 e r i n i z a m ı n te m e 1 t a ş ı o l m u ş
t u r. M em1 e ke t i n, R om a'n ın ö nde r 1 i ğ i nde R o m a-
1 ta l ya k'lnf e derasy o nu i l e s i yasi b i r va hdete
e r i ş i p s u 1 h a k a v u şm as ı is e, l ta l y a'n ın y a I n ı z i k t i
s a d I k u d r e t i n i c a n l a n d ı r m a k l a k a l m a d ı ; k Ü l tü
r e 1 v a h det i i ç i n d e es as I a rı haz ı r l a d ı. K o n fe d e
r as y o n u n s i ya si te ş k i 1 a. t ı i I e 1 t a 1 y a'ya La t i n d i l i
v e R om a h u k u k u y a yı I d ı. B ö yI e c e R om a, R om a
lt a l ya k o nfe d e r asy onu i ç inde n i l e r i de k i l t a l ya
m i 11 e t i i ç i n ş a r t o l a n mü ş t e re k 1t al ya ş u u r u n u
y a r a t m a ğ' a m u v d ff a k o l d u.
Ziraatte
Esk i Roma'l ıl arın, evvelce söylediğimiz gibi
geliımeler (s. 59), sulh zaman ında başl ıc a işi gücü zira at
idi ve, uzun zaman, umumiyetle hep b öyle kaldı.
Bundan d ol ayıdır ki Roma iktisadiyatının esası hep zir aate
dayanmıştır. Tarl a ve bahçe zira at i şeklinde tec ell i eden bu
zirat iktisat, evvela Etrüsk'lerin,s onra Campan'l arın ve nih ayet
güney ltolya Hellen'lerinin, d oğrudan doğr uya veya bilvuıta,
Roma T�llıl 1J
194 ROMA TAR1HI. 1.
E■ki Roma'da Fakat, şu cihet 3Çlk bir hakiıı:attir ki, bir mem
tabli tkti■at lekette ticaretin gelişmesi, aynı zamanda ve
■i■teml bilhassa, mübadele vasıtasına ve bu mübadele
vasıtasının kullanışlı olma.sına tabidir. Roma'lı
ların ise, evvelce söylediğimiz �ibi (s. 60), kırallık devrinde,
hatta cumhuriyetin ilk zamanlarında sikke halinde paraları
yoktu; yani hala mübadele iktisadı hüküm sürüyordu. Roma'nın
basit ticaret hayatı tabii iktisat sistemine ve, mübadele vasıtası
olarak da, sikkeleşmemiş, terazi ile tartılan kaba bakıra (aes
rııde) uzun bir hayat imkanı vermişti. Halbuki büyük Hellas'da
M. ö. altıncı yüzyıldan, Etruria'da da beşinci yüzyıldan beri
sikke halinde para iktidisadı vardı.
196 ROMA TARİHi, 1.
Slkkeleımlt
Roma'da ve hatta orta ltalya'da, ancak M.
para lkti■adına Ö. dördüncü yüzyılda , o da Cam?ania'nın
geçtı ı iık bakır fethinden sonra, ağır bakır sikkeler (aes
paralar grave) çıkarılmak suretiyle sikke ve para ikti-
sadına geçilmiştir. Fakat, aslında ağır olan ve
dökülerek basılan bu paralar da kullanışsızdı. Roma bu para
larla ltalya'nın diğer şehirlerinin gelişmiş para iktisadı ile
yarışamıyordu. Roma bu şehirlerle ancak, Roma - Campania
gümüş sikkelerinin çıkarılmasiyle boy ölçüşebildi. Roma'ııın ikti
sadi hayatında devir açan bu gümüş para sisteminin kat'i baş
langıç tarihini maalesef bilemiyoruz. Yalnız, şu muhakkak ki,
bunlar en geç M. ö. dördüncü ve üçüncü asırlar dönemecinde
çıkarılmış olacaktır. Burada dikkati celbeden diğer bir nokta
da, bunların gerek teknik ve gerekse ayar bakımından güney
ltalya Hellen dünyasını göstermeleridir.
Roma'da ilk
Fakat Roma, çok geçmeden, bu gümüş paraların
gtlmllı para I Roma'lıl:ıştırılmasına başlamıştır. Çünkü, Güney
Denarlu• ltalya parasiyle ancak bu suretle rekabet etmek
mümkün olabilrdi. Roma'nın bütün para siste•
mini yeniden düzenlemesi, bugünkü kanaata göre, Pyrrhos'a karşı
kazanılan zaferden sonra başlamıştır (M. ö. 269). Bu yeni düzen
lemede Roma şehrinin ilk gümüş parasının vahid- i kıyasisi
denarius olarak kabul oluııdu. Campania ve büyük Hdllas
şehirleriyle bazı Latin kolonilerinin paraları bunun yanında daha
bir müddet yaşadı ise de, Roma, M. ö. üçüncü asrın sonlarına
doğru (M. ö. 217), altun para da çıkararak ltalya'daki diğer gü
müş sikke darplarını kaldırdıktan sonra, gümüş Roma dena
rius'u artık bütün ltalya iktisadi sahasını istila etti ve Roma
ltalya konfederasyonuııun yegane parası oldu.
Hukukun
Roma'da eskiden örf ve adet hukuku vardı
geliıme ■ l ı (s. 60). Gerek şekil, gerekse muhteva bakımın-
Örf ve Adet dan iptidai medeni;et seviyesinde olan her
hukukundan hangi bir halkın hukukundan daha yüksek ol
yazılı hukuka mayan ve, kudretini dini müeyyedelerden aldığı
için de nesilden nesile pek az de�işen bu hukukun gelişmesi için,
her yerde olduğu gibi, burada da, evvela yazılı olarak tesbiti
CEMİYET VE DEVLET, MEDENiYET VE KÜLTÜR 197
Hukukun
Hukukun gelişmesi için bundan sonra, sınıflar
geliım e■ ln de (Patrici ve Pleb) arasındaki maniaların kalk
Roma konaer ması, imtiyazların bertaraf edilmesi lazımdı.
vatizmaaı ile Nitekim öyle oldu. Pleb'ler hak kazandıkça
formalizma■•· hukuk da inkişaf etti. Bunu, Rom.:l esas teş-
nın rolü
kilatının yukarıda gösterdiğimiz şeklinde açık
olarak görmek kabildir. Bu arada tabiatiyle diğer kavimlerle
vaki olan temasların da, sosyal hayatta ve binnetice hukuk
düşünce ve şuurunda müessir olduğunu unutmamak lazımdır.
Bununla beraber, Roma bu işte eskiyi bir tarafa atarak bunu
yeni ile değiştirmeğe kalkmamıştır. Bir taraftan, uzun süren
Patrici-Pleb mücadelesine hakim olduğunu gördüğümüz kon
servatizma, diğer taraftan, bilhassa Roma'hnın hayatına hakim
olan formalizma (y;ini kanuna ve nizama hörmet), Roma hukuk
anlayışının, daima, gelenekle gelen hukuk formlarına ve görüş
lerine sadık kalmasını sonuçlamıştır. Roma hakimi (praetor)
bunları yeni ihtiyaçlara göre tefsir ederek yeniden manalandır
mayı bilmiştir. Böylece işte, yavaş yavaş, Roma hukuk siste
minin muhteşem yapısı belirmiye başlamıştır. Bunu bize, M. ö.
dördüncü ve üçüncü asır dönemecinde, Appius Claudius'un
azaltısı Gnaeus Flavius'un yazdığı {ormulae adlı ilk pozitif
hukuk kitabı gayet güzel anlatmaktadır. Gerçekten, şu muhak
kaktır ki, cumhuriyet devri sonunda muteber görünen Roma
hukuk sistemi, mevcudiyetini, ha.kimlerin eskiyi mütemadiyen
yenileştirmesine medyundı.ır. Bu hukuk devletin yaptığı hukuktan
ziyade hakimin yaptığı hukuktur.
Dil
Roma'lılar, yüksek bir edebiyatın başlıca şartı
olan güzel bir dile sahiptiler. Filhakika Latince,
eski ltalikçe'den gramatik formların kısalığını muhafaza etmek
suretiyle, eski Roma'lının hususiyetlerinden olan kısa ve sahih
ifade tarzını imkan dahiline sokuyordu. Latince'nin bu hususiyetini
198 ROMA TARIHI, I.
1927, !I. 105 -144; - T. Frank, Economie hi,torg of Rome2 • Londoo, 1927,
•· 69 vıı; - J G. M i I n e, The developmsnt of Roman Coinage, Oı:ford,
1927: - H. Mat tin g I y, Roman Coins /rom tlıe earliest rimes to the
fail of the Western Empire, London, 1928(1,k devir h;ıkkında: s. 1·551 ;
W. G i e !I e c k e, ltalia Numismotica: Eine Geachiclıte der italischen Gı:ld
sgsteme bis zıır Kaiserz.eit, Leipzig , )928; - H. Mat ti o g I y, The first
Age of the Roman Coinage (Journal of Roman Studic9 XIX, 1930 9.
l'J); - H. Mat tin ıı- 1 y ve E. S. G. Robioııon, The date of the Roman
denarius and other landmerks in earlg Roman Coinage ( Proceed ıngıı of
the British Academy XVIII, 1932 s, 211): - T e ıı oy Frank, An econornic
surveg of ancient Rome, 1. cilt: Rome and /talg of the Republic, Balti
•nore, 1933; - H. M a t t i n g I y, The Romana- Carnpanian Coina_f(e. an old
problem /rom a new angle, (Journal of ıh- Warthursı- İnstitute 1. 1938, ıı.
197); - J. G Mi I ne , Roman literarg etıidence on the coinage (journal
of Roman Sturlİ,;ıı xxvııı. 1938. s. 70); - M ıı t ti o g I y ve K ı) b i D•
son, The earliest coinage of Rome in modern studies {Numismatic Chro
oicle, 1938, 9, l vd.}:
Hukllk. Edebiyat, san'at ve din:
H u ı c h k e, lııriııprudentia Anteiustiniona, Berlin, 1861 v. d,; -
E. C. C I ark. Earlg Roman Law, 1872; - L. v. K e 1 1 er, Der römische
Civilprocess 5, Berlin, 1876; - M ıJ ir he ad, Historical lntrodııction to
the Private Law of Rarne, Cambridge, 1886; - T h e od o r M o rn ın
s en. Römisches Staatsrecht 3, 3 cilt, Leipzig, 1887-88; - Mit ı e i ı,
Reichsrecht und Volksrecht. Leipzi![, 1891 : - T he od o r M om m ıı en,
Rörnisclıes Strafrecht Leipıig, 1899; - C u q, lnııtitııtions jııridiques des
Romains, Paris, 1899; - F. Le o, Die Origirıalitı'it der römiııchen lite•
ratur. Göttioıren, 1904; - M itte is, Rörnisches Priv,,trecht biıı aııf die
Zeit Diokletians 1. 1908; - F. Be h n. Die Ficoronische Cista, 1907: - F.
O. W e i !I e, Chrırakteriııtik der lateinischen Sprache 4• Leip1.ig. 1909; -
P. W i 11 em 9, le droit public roı-nain 1, Louvain, 1910; -W. W. F o w I e r,
Religious experience of tJıe Roman People, Lonclon, 1911 ; - G. W i ıı sa
w a, Religion und Kultus der Römer ı, München, 191'.?; - A. He k I er,
Bildniskunst der Griuherı und Römer, Stuttgart, 1912; - F- Le o, Ge•
ııchichte der römischen literatur, Leipı."g. 1913; - B. N ogara, Dell'
influen,ea esercitata dall'Etruria su/la civilta e rıell'arte Ramanrı ( Di•s..r·
tazioni della Pootificia Aceademia Romana di Arch,.ol,,,ria, il. Seri. cilt XI,
1914, s. 123 v. d.); - R. Merle Pe terson, The cults of Campania
(Paperıı and Monogr.ıphs, of the American Acariemy İn Rome 1, (1919) ;
L. H o m o, la Rome, antique : histoire-guide deıı monuments de Rome.
Pariı, 1921 ; - E. N o r d e n, Römisch� Literatur ( A. Gereeke ve E.
Norden, Eioleitung io die Alıertumswi•11,;n,ıchaft 1 3), Leipzi sr , 1923; - F.
v. D u h n, /talische Griiberkunde, Heidelbtrg, 1<124. s. 437-458; 533 v.d. ;
- T. F r a D k. Roman Buildings of the Republic .- an attempt to date
them /rom their materialıı (Proceedings of the American Aca<iemy in
Rome, 1924); - W. K r o 11, Studien zum Verstiindnis der römischerı li-
208 ROMA TARIHI. I.
Vahdetll İtal•
Evvelce söylediğimiz gibi (s. 155, 185), Ro•
ya'nın iki ma'nın önderliği altında ltalya'da kurulmuş
me■ele■i ı olan Roma - ltalya konfederasyonunun sahası,
Doğu ve Bab M. ö. üçüncü yüzyılın ikinci çeyreğinde,
denlzlerlne kuzeydeki Apenin'lerden ltalya'nın batı ucun
h&klmlyet
daki Messana boğazına kadar, hemen bütün
yarımadayı kaplamış bulunuyordu. Konfe
derasyon artık yarımadadaki bütün yollara hakimdi; binaen
aleyh halya, karadan tecavüzlere karşı hemen hemen masun
bir halde idi. Fakat, ltalya'nın doğusunda ve batısında geniş
sahilleri vardı ve buraları her türlü tecavüze karşı açıktı. Bu
durum ise, vahdetli bir ltalya'yı birbirine paralel iki mesele
karşısında bırakıyordu. B u n l a r d a n b i r i b a t ı d a k i T y r r
h e n d e n i z i m e s e l e s i, ö t e k i s i d e d o ğ u d a k i A d r i a
d e n i z i m e s e l e s i i d i. ltalya'da ilk siyasi mekan vahdetinin
tamamlandığı bu sıralarda, batıya büyük bir deniz devleti olao
Kartaca hükmediyordu. Doğuda ise, Hellenistik devletler için
de ltalya'ya en yakın büyük bir kara devleti olan Makedonia
hakimdi. Binaenaleyh, ltalya'nın doğudan ve batıdan taarruzdan
masun bir hale gelmesi, eğer s ö y l e d i ğ i m i z d e n i z I ere
h a ki m i y e t e b a ğ l ı i s e, b u d e v I e t l e r l e ç a t ı ş m a k
m u k a d d e r d i. Bu da, tabiatiyle, kuvvetle olacağı için her iki
mesele zaruri olarak askeri bir mahiyet alacaktı.
Roma Tarihi 14
210 ROMA TARİHi, 1.
Kartaca'nın
işte, biraz da belki kavimler ve kültürler ara
ltalya ve Sicil- sındaki bu tezat, M. ö. beşinci yüzyıl sonunda,
ya Hellen'lerl Hellen'lerle Kartaca arasında tekrar bir müca
lle mtlna■e- dele başlamasına ve bunun bir daha sükun
betleri bulmamasına amil olmuştur: Syracusae'li (Sgra-
kusai) D i o n y s i ô s ile A g a t h o k I e s ve Epeiros'lu P y r r h o s,
bu mücadelede Sicilya Hellen'lerinin önderliğini yaptılar. Fa
kat, bu işte Hellen'lere nihai bir muvaffakiyet nasip olmadı.
Çünkü bunlar, müşterek düşmana karşı, evvelce de bir vesile ile
söylediğimiz gibi (s. 145), hiç bir zaman gereği gibi birleşeme-
BA Ti AKDENİZ DÜNY ASiNiN FETHİ 215
An1aımaz1ı .ıı. Roma şimdi cihan tarihi çapında dğır bir ka-
6 ın
harp dot rma- rar vermek zorunda idi. Siyasi mülahazalar
a
■ı lhtlmall ka r- Mamertin'lerin kabulünü icabettiriyordu. Çünkü,
ıı■ında Roma- bir defa ve her şeyden önce, şayet bunu kabul
••• darama etmezse, Kartaca'nın Messana'da yerleşmesi
ve buradan boğazı kapayarak Roma'nın Ion ve Adria denizle
riyle münakalesini kesmesi ihtimali vardı. Bundan başka, Kar
taca'nın böylece bütün Sicilya adasını kendi devleti içine
alması da muhtemeldi. Nihayet, B a t ı d e n i z i n e h a k i m i y e
t i n b i r i n c i e s a s ı S i c i I y a h a k i m i y e t i i d i. Fakat,
şu da muhakkaktır ki, Roma Mamertin'lerin bu isteğine muva
fakat ettiğ'i taktirde, Kartaca ile harp çekinilmez bir olay ola
caktı. Halbuki, Kartaca zamanın en büyük dooanmasına ve
para kuvvetine sahipti. Roma'mn ise ne ona karşı çıkacak do
nanması vardı; ne de maliyesi o kadar inkişaf etmişti. Hatta
Romanın, süratli iş gördüğü ve ilerlediği taktirde dahi, kat'i
neticeyi alması şüpheli idi. Çünkü, konfederasyonun ltalya'yı
müdafaa teşkilatı henüz tamam bir halde değildi. Gerçi bizzat
Roma şehri, bu deniz devleti tarafından hemen hemen taarruz edi
lemiyecek bir halde idi; fakat, ltalya'nın uzun sahillerini kara
kuvvetleriyle korumak zordu. Binaenaleyh çıkacak bir harbin
uzun süreceğini ve, Roma'nın, her şeyden önce, bir deniz dev
leti haline gelmek zorunda kalacağını da düşünmek lazımdı.
BATI AKDENİZ DÜNYASININ FETHİ 217
Roma, harekAtı
Fakat, bu deniz zaferi de, stratejik bakımdan
Afrika'ya kat'r bir netice vermedi. Çünkü, her iki tarafta
naklediyor da zamanın ve bu harbin istediği büyük çapta
komutanlar yoktu. Yenilgi nihayet Kartaca'nın
aklını başına getirmişti. Bununla beraber harekata ancak
M. ö. 257 'de yeniden bir canlılık gelebildi. 1-tasım filolar
Sicilya kuzeyindeki Tyndaris önünde gene büyük bir deniz
muharebesi yaptılar. Gerçi bu muharebe de kat'i neticeyi
vermedi; fakat Roma'nın elde etmeğe çalıştığı deniz üstün
lüğünü o anda sağlamış göründü. Bıınun üzerine Roma
harp sevk idaresi, çok cürctkar bir strateji planı düşün
dü: Taarruzu Afrika'ya nakledip bizzat r:iüşmanın kalbine,
Kartaca'ya hücum ederek kat'i neticeyi alacaktı. Birçok nakliye
gemileri ile muazzam bir donanma teçhiz edildi ve kuvvetli bir
ihraç ordusu hazırlandı. Fakat, Afrika'ya geçmeden önce, yolu
açmak ve, itmam işlerinin selametini temin etmek için, denizde
kat', bir netice almak lazımdı. Kartaca bunu anladı ve donan
masiyle karşı çıkmakta tereddüt etmedi. Sicilya'nın Güney sahi
lindeki Ecnomus (Eknomos) burnu önünde Roma'lılar, tıpkı Mylae
muharebesinde olduğu gibi, gene kendi taktiklerini zorlıyarak,
Kartaca'yı hissedilir bir mağlubiyete uğrattılar ( M. ö. 256 ).
Roma stratejik bir muvaffakiyet kazanmıştı : Afrika yolu
açılmıştı.
Roma Afrlka
Romalı'lar, Kartaca'nın doğusunda, Clupea,
da mağlilp dolaylarında ıssız bir yere, muharebe yapmadan
oluyor çıktılar (M. ö. 256). Fakat, bu kadar büyük bir
ordunun yabancı memlekette iaşesi mümkün
görülmediğinden, Afrika'da consul A t t i 1 i u s R e g u l u s komu
tasında yalnız iki legio'luk bir ordu bırakıldı; öteki consul geri
gönderildi. Regulus'un ordusu Kartaca'ya yürümeğe başladı.
Kartaca'nın müttefikleri korktular ve kendisinden ayrıldılar.
BA Ti ı\KDENİZ DÜNYA SiNiN FETHİ 221
Roma denizde
Fakat, M. ö. 249'dan beri denize tekrar hakim
kat'i neticeyi olmuş olan Kartaca da, mevkiini muhafaza için,
alıyor gayret sarfediyordu. Kartaca amirali Ha n n o,
Sicilya batısındaki sularda, Hamilkar'ın ana
vatan ile irtibatını temine çalışıyordu. C a t u l l u s bunu ansızın
yakalamak için M. ö. 241 senesi ilk baharında donanmasına,
Lilybaeum karşısındaki Aegates adaları yanında mevki aldırdı
ve, ağızlarına kadar malzeme ve asker yüklü Kartaca donan•
masına bir baskın yaptı. Hanno'nun ihtiyatsızlığı kendisine bir
muharebeye, Kartaca'ya da bir harbe mal oldu ( M. ö. 241) :
K a r t a c a d o n a n m a s ı m a h v o I d u. B i r s e n e d e n b e r i
R o m a 'l ı 1 a r t a r a f ı n d a n m u h a s a r a e d i 1 e n ve, a n cak
d e n i z d e n i r t b a t t e m i n e d e b i 1 e n S i c i l y a ' d a k i K a r
t a c a m ü s t a h k e m m e v k i 1 e r i ( Lilybaeum ve Drepanum ),
ar t ı k m ü d a f a a s ı z k a l ı y o r d u. Bi n a e n a l e y h, Si c i 1 y a
K a r t a c a i ç i n k a y b o l m u ş d e m e k t i. R o m a, y i r m i ü ç
ş e n e d e n b e r i u ğ r u n da s a v a ştı ğı s t ra t eji k n et i c e y i
e l d e e t m i ş t i.
Kartaca Roma
Kartaca'nın mukavemet iradesi kırılmıştı; sulh
ile ■ulb yapıyor istedi. Hamilkar, Roma ile sulh müzakereleri
ve Birinci Pön yapmak gibi çok ağır bir vazifeyi üzerine aldı.
harbi bitiyor Roma generali razı oldu; çünkü, bizzat o da
uzun süren harbi bir sulha bağ-lamak istiyordu.
Generalltr arasında iptidai bir anlaşma yapıldı: Bunda Kartaca,
Sicilya adasını tahliye etmeği, Syracusae ve müttefikleri ile
harb yapmamağı, esirleri fidyei necat almadan iade etmeği
ve, yirmi senede ikibin ikiyüz talonton'luk harp tazminatı
vermeği kabul ediyordu. Fakat bu şartlar Roma'da hafif
görüldü. Halk meclici generallerin yaptığı bu önsulhu tasdik
etmedi. N i h a i ş a r t l a r ı n t e s p i t i i ç i n s e n a t u s o n
k işi I i k b i r k o m i s y o n y o l l a d ı. Bu k o m i s y o n h arp
224 ROMA TARIHI, 1.
t a z m i n a t ı n ı üç b i n i k i y üz t a l o n t o n ' a y ük s e l tti
v e ö d e m e m üd d e t i n i d e o n s e n e y e i n d i r d i. A y nı
z a m a n d a lt a l y a i l e S i c i l y a a d a s ı a r a s ı n d a k i
L i p a r a e a e (lipari) t a k ı m ad a l a r ı n ı n d a t a h l i y e s i n i
i s t e d i. K ala c a b u n l a r ı d a k a b u l e d e r e k S u l h u
i m z a e t t i. ( M • ö . 241 ) . H e m e n h e m e n b i r ç e y r e k
a s ı r s ür e n B i r i n c i P öıı h a r b i b ö y l e c e s o n a e r d i.
Sicilya deniz
Fakat bu ilhak, ltalya yarımadasındaki ilhak
aııırı ilk lara benzemiyordu. Çünkü bu, adayı adeta tabi
provlncla memleket durumuna sokan bir ilhaktı ve::, bu
oluyor tabiiyetin karakteri de, Roma'nın buradan vergi
alma sisteminde, yani burayı istismar şeklinde,
ifadesini buluyordu. Esas itibarile mahsulüm onda birini tutan
rusumun tarh ve cibayetinde, önceleri, Sicilya'nın büyük bir kıs
mında o zamana kadar cart olan nizama uyuldu ve, varidatın tah
sili için de her sene bir quaestor (defterdar) gönderilmekle iktifa
olundu. Fakat, çok geçmeden anlaşıldı ki, adada huzur ve süku
nun temini için Roma'nın, yalnız askeri değil, kazai yetkiyi de
üzerine alması icabediyordu. işte, bu ve benzeri zaruretler niha
yet adadaki idare şeklini tayin ettiler. Adanın bütün idaresine
bakmak üzere, M. ö. 227 senesindt; buraya kazai ve icrai tam
sela.hiyetle bir praetor gönderildi ve, böylece, Sicilya'da ilk
Roma provincia'sı (eyalet) kuruldu. Bu, Roma'nın ilk defa deniz
aşırı bir yerde uyguladığı yeni bir idare ve tabiiyet sistemi idi.
Devrin Roma'lısı için, genel o.arak, bahis mevzuu olan yerin
devletin malı olduğu, istediği -gibi kullanıp istismar e<iebileceği
manasına gelen ve, bu bakımdan, bugünkü müstemleke mefhu
munu da ifade edebilecek olan bu tabiiyet ve idare sistemine
ileride ayrıca temas edilecektir.
Roma Sardlnya
Fakat, Roma'nın kazancı yalnız bu olmadı ;
ve Korslka'ya Sicilya'nın fethi arkasından, zahiren birbiri ile
da el atmağa münasebetli görünen başka kazançları da oldu.
hazırlanıyor Gerçekten Birinci Pön harbinin, Roma'yı ser
best bırakan ve bilhassa zafer'in meyvelerini
rahatsız edilmeden toplayabilmesini mümkün kılan neticesi, onu
daha fazla teşebbüsler yapmağa götürdü. Bunların birincisi,
Batı denizi hakimiyetine erişmelc için, Roma'nın, en yakın bir
Roma Tarihi 15
226 ROMA T ARIHl. I.
Kartaca ile
Roma'nın bu hareketinde M. ö. 241 sulhunun
ikinci sulh I rencide edildiğini görmekte haklı olan Kartaca,
Sardlnya ve Sardinya'daki isyanı bastırmak için tedbir
Kor■lka da pro- almağa başladı. Fakat Roma, Kartaca'nın bu
vlncla oluyor hazırlıklarını haber alınca bunda bir harp
sebebi görerek savaşa karar verdi. Afrika'daki isyanı henüz
bastırabilmiş olan Kartaca bu vaziyet karşısında ne yapacağını
şaşırdı: O anda Roma'ya yeni bir harp açmağa kendinde
takat göremediği için, anlaşmıya razı oldu ve, y e n i b i r su Ih
m u a h e d e s i y I e S i r d i n y a 'yı R o m a 'ya t e r k e t t i. Fakat
Roma bir zorbalık daha yaparak Kartaca'ya bin ikiyüz talanton'
luk harp tazminatı yükledi (M. ö. 237). Arkasından Korsika ada
sını da zaptetti. Her iki ada böylece Roma'nın eline geçmiş oldu.
Şimdi buralarda teşkilat kurmak meselesi kalıyordu. Gerçekten,
Roma, Kartaca gibi adaların yalnız bazı sahil kısımlarını işgal
etmekle kalmadı ; hemen bütün memleketi vergi mükellefiye
tine soktu. Bu da yerli halk ile bir çok muharebelere götürdü.
Nihayet M. ö. 227 senesinde her iki ada birleştirilerek, Roma'
nın deniz - aşırı ikinci provincia'sı kuruldu. M. ö. 241 su l h u'
n u n m ek a n p o l i t i k a s ı b a k ı m ı n d a n n e t i c e l e r i
ş i m d i t a m a m i y l e el d e e d i l m i ş o l u y o r d u. Ç ü n
k ü , b u b ü y ü k a d a l a r ı n i ş g aJi i l e R o m a K a r
t a c a'yı t a m a m i y l e Ş i m a li A f r i k a ' d a k i s a h a s ı n a
a t ı y o r ve, y a l n ı z T y r r h e n d e n i z i n d e d e ğ i 1,
b e l k i B a t ı A k d e n i z'd e d e h a k i m b i r v a z i y e t e
g e ç i y o r d u.
BA Ti AKDENİZ DÜNYA SiNiN FETHi 227
ter1andını tekrar elde etti ve, o zamana kadar yalnız bir kaç
şehre inhisar eden Kartaca hükümranlığını Güney lspanya'nın
içerlerine kadar genişletmeğe muvaffak oldu. Fakat nihayet,
harplerden birinde öldü (M. ö. 229). Ordu onun yerine damadı
Ha s d r u b a l 'i başkomutan seçti ; Kartaca da bunu tastik
etti. Hasdrubal, Hamilkar'ın planlarını tatbike devam ederek,
bir taraftan harplerle, diğer taraftan diplomasi yolu ile,
yarımadadaki Kartaca koloni memleketini Doğuya ve Kuzeye
doğru genişletti. Keltiber kabileleriyle yaptığı muahedelerle
ordusuna onlardan asker almayı dd temin ederek, Karta
ca' nın lspanya'daki harp kudretıni yükseltti. Nihayet, Doğuya
ve Kuzeye yapılacak hareketler için iyi bir üs ve liman olan
Yeni Kartaca (Carthago Nova) şehrini kurarak buradaki koloni
memleketi için büyük bir pazar yeri ve, o zamana kadar noksan
olan, bir Baş-şehir yaratmış oldu. Artık Kartaca için yarımada
da ticaret yerleri açılmış, gümüş madenlerinden gelen kazançlar
Roma'ya harp tazminatı ödemeği kolavlaştırmağa başlamıştı.
K a r t a c a k a y b e t t i k I e r i n i l s p a n y a ' d a t e 1 a f i y o l u
n a g i r m i ş b u l u n u y o r d u.
Ha
anlbal
Alp'
- Bu aralık Roma'lılar da hazırlıklarını bitirmiş·
lerl geclyor lerdi. Bunlar, harpte, muvaffakiyete götüren
birinci amilin sürat olduğunu bildikleri için,
Ti b e r i u s S e m p r o n i u s 'un ordusunu derhal Sicilya'ya
doğru yollamışlardı. Yalnız, Kuzey ltalya'daki Galler (Boi'ler
ve lnsubr'ler), Hannibal'in tahriki ile kımıldamağa başladıkları
ıçın, C o r n e l i u s S c i p i o'nun hareketi biraz gecikmişti.
Fakat, bu komutan, lspanya'ya doğru hareket ettikten sonra,
Roma ile müttefik olan Massilia yanında, Rhône (Rhodanus)
nehri mansabına geldiği zaman, Hannibal'in Pirene'leri aştığını
ve, şimdi de, adı geçen nehri geçmek üzere olduğunu haber
aldı. Keşif için gönderdiği suvariler Hannibal'inkilerle çatış
tılar. Scipio Hannibal'i orada bir muharebe vermeğe zorladı
ise de, Hannibal bundan kaçtı. Çünkü, burada kazanacağı
bir zafer stratejik ve politik değil, ancak taktik bir
muvaffkiyet olabilirdi. Üstelik, kıştan önce Alp'leri de aşmak
istiyordu. Böylece, Rhône (Rhodanus) nehrini geçerek Kuzeye
yürüdü. Daha sonra da Doğuya dönerek Alp'lere girdi ve
hedefi olan Kuzey ltalya'ya biran önce ulaşmaya çalıştı. (Alp
leri, Küçük 5,t. Bernard, Mont Cenis, ve Mont Cenevre geçitle·
rinin hangisinden geçtiği kat'ı olarak tesbit edilememiştir ).
Fakat, Hannibal'in Alp'leri geçişi kendisine çok zayiata maloldu.
Gerçekten, yukarı Po vadisine indiği zaman, lspanya'dan beri
olan yürüyüşlerden ordunun yarısından fazlası erimiş bulunu
yordu. Şimdi yanında ancak yirmi bin piyade ve altı bin
suvari kalmıştı. Halbuki, Roma o zaman isterse, toptan yedi
yüz bin piyade ve yetmiş bin suvari çıkarabilirdi.
Tr bla
e
ltalya topraklarında Roma'lılarla Hannibal ara•
mııhar ebe■I sında olan bu ilk karşılaşmanın neticeleri askeri
değil, fakat siyasi bakıriıdan önemli oldu. Çünkü,
şimdi, Po havzasındaki Kelt'ler Roma'nın üstünlüğünden şüphe
lenmeğe başladılar. Bu da onların Hannibal tarafına geçmesini
sonuçladı. Fakat Hannibal, hala mütereddit olan bazı Kelt'leri
de kendi safına çekmek ve, Roma'nın müttefikleri arasındaki
mevkiini iyice sarsmak için, kış başında olmasına rağmen, kat'i
netice almak istiyordu: Po nehrini geçti ve ilerlemiye başladı.
Roma ordusunun üstünlüğüne itimat eden consul Sempronius,
daha fazla duramadı. Birleşmiş olan iki Roma ordusu ile Han
nibal arasında gene Po nehrinin kollarından biri olan T re b i a
ı r m a ğ ı y anı n d a i l k m e y d a n m u h a r e b e s i
o I d u (M. ö. 218 Aralık). Roma'lılar, liannibal'in Numidia suva
rileri tarafından sarıldılar ve, ağır zayiat vererek mağlup oldu
lar. Hannibal, daha önceki asırlardaki harplerin taktik inkişaf
ve tekamülünden faydalanmak suretiyle, tasarladığı k e n d i
h a r p t a r z ı n ı (düşmanı iki kanaddan sarma), i l k o I arak
BATi AKDENiZ DÜNYASiNiN FETHi 241
b u r a d a t a t b i k e d e r e k b ü y ü k b i r ı a f e r k a z a n d ı ve,
böylece, kudretli bir strateji üstadı olduğunu gösterdi.
Zaferden sonra
Hannibal, buradan ancak yüz otuz kilometrelik
Hannlbal'ln bir mesafe tutan Roma'ya, artık taciz edilme
tedbirleri ı den gidebilirdi. Önüne çıkacak ne bir arıza,
Roma 'nın itti ne de muntazam bir kuvvet vardı. Fakat, tam
fak sistem.ini bu sırada gidiş yönünü birdenbire değiştir
dağıtmak
teııebbii■ii
di; çünkü, Roma şehrinin kuvvetli surları
olduğunu ve binaenaleyh, sürprizlerle alına
mıyacağını daha eskiden biliyordu. O, nihai muvaffakiyetin
yolunu önceden çizmişti : Artık R o m a 'n ı n m ü t t e f ık -
1 e r i n i a y ı r m a k, R o m a - l t a I y a k o n f e d e r a s y o n u n u
Roma Tarihi 16
242 ROMA TARİHI, 1.
Roma'nın
Trasimenus felaketinin ve Hannibal'in Güneye
tedbirleri I doğru inişinin Roma üzerindeki tesirleri, tabi-
Fablu■ Maxl- aliyle, çok büyük oldu. Fakat, Roma hükumeti
mu■ ve yıprat- halkı içtimaa davet ederek vaziyeti bütün
ma ■trateJl■ l açıkhğıyle anlatabilecek derecede kuvvetli idi.
Vatanı kurtarmak için derhal fevkalade zamanlara mahsus ted
birler alındı : Örfi idare ilan edildi. O vakte kadar iki defa
consul ve bir defa da dictator olmuş olan Q u i n t u s Fa b i u s
M a x i m u s, t e a m ü 1 h a r i c i, i l k d e f a o 1 a r a k h a l k
meclisi karariyle dictator seçildi ve harbin
s e v k v e i d a r e s i k e n d i s i n e v e ril d i. Bu adam, şim
diye kadar güdülen hilafına, Hannibal'e karşı yeni bir plan
kullandı: Fa b i u s 'u n p r og r a m ı, a ç ı k t a h e r t ü r l ü
m u h a r e b e d e n s a k ı n m a k, m ü s a i t z a m a n d a t a a r r u z
i ç i n f ı r s a t k o il a m a k, y a n i H a n n i b a l 'i it a l y a t op
r a k l a r ı n d a y ıp r a t m a k t ı. Bu strateji, tabiatiyle, agu mağ
lubiyetleri önliyebilirdi; fakat, derhal muvaffakiyet getiremezdi.
Sonra, halkın bunun için büyük fedakarlıklar yüklenmesi de icap
ediyordu. Bundan dolayı kendisine "mütereddit,, ( cunctator)
lakabı verildi. Hatta, Hannibal zengin Campania ov�sına geldiği
zaman, dictator ona karşı çıkmayınca, hakkında söylenen sözler
haklı gibi göründüler. Fakat, buradaki müstahkem şehirlerden hiç
birinin kendisine dehalet etmediğini gören ve, bu olmadığı
BATI AKDENiZ DÜNYASININ FETHi 243
Hanaibal İtal-
Bununla beraber, şu veya bu şehrin ayrılması
ya c1ı,ında mllt- Roma-İtalya konfederasyonunun dağılması de
tefikler arıyor mek değildi; bf'lki ve ancak biraz gevşemesi
demekti. Çünkü, Hannibal'in hücumlarına maruz
kalmış diğer bir çok şehirler ve kabileler hala ona karşı duruyor
lardı. Bu vaziyet ise, Roma'nm, bir taraftan Hannibal'e diğer
taraftan da konfederasyondan ayrılanlara karşı çeşitli yerlerde
harp yapmasını zaruri kılıyordu. Fakat, felaketin siyasi neticeleri
yalnız bu söylediklerimiz de değildi ; bunlar gittikçe daha geniş
bir mahiyet alıyordu. Çünkü, Roma'nın yere serildiğini sanan
bazı devletler, şimdi aleyhine yürümenin sırası geldiğine hük
metmişlerdi. Filhakika, zaferler silsilesinin artık en yüksek
noktasına çıkmış olan Hannibal, Kartaca'dan yardım istemekle
beraber, en büyük muvaffakiyet ümidinin gene bizzat kendi
sinde olduğunu anlamış ve ltalya dışı kavimleri de Roma aley
hine toplamak için onlarla ittifaklar yapmağa başlamıştı.
Harp ■abaaı
Hannibal'in ltalya dışında Roma'ya karşı müt
gent,Hyor ı tefikler bulması ile harp sahası, M. ö. 215
İtalya dı,ında senesinden itibaren, İtalya dışına genişledi. Bu
harpler ise, tabiatiyle, Roma !ıarb sevk ve idaresini yeni
ve, Birinci Pön harbinde olduğundan daha
geniş vazifeler karşısında bıraktı. Çünkü, savaş yalnız Roma'nın
değil, belki ltalya'nın mukadderatı ve, aynı zamanda, vahdetli
ltalya'nın Akdeniz'deki mevkii meselesi oluyordu. Bu kritik
anlar ve önemli vazifeler karşısında Roma, idare başında kuv
vetli şahsiyetlere muhtaçtı. Gerçekten, şimdi artık bütün mali ve,
akeri kudretlerin bir elde toplanıp teksif edilmesi lazımdı, ve
ancak bu, harbi bir çok cephelerde birden yürütmek imkanını
verebilirdi. Parola, l t a l y a'd a y ı p r atm a ha r b i y a p m a k,
l t a l y a d ı ş ı n d a t a a r r u z a g e ç m e k o l a c a k t ı : Har..
nibal'e karşı küçük ordular çıkarılacak , bir taraftan onun
yıpranmasına, diğer taraftan da ayrılan müttefiklerin tekrardan
Roma için kazanılmasına çalışılacaktı. Ne kadar çok fedakarlık
isterse istesin, bu yıpratma stratejisinin bir gün muvaffak ola
cağına kanaat getirilmişti. Bu harpte "zaman,, Roma'nın en iyi
müttefiki olacaktı. Netekim de öyle oldu. Filhakika, ltalya har-
246 ROMA TARİHİ, 1.
ispanya harp
Fakat, deniz-aşırı harp sahalarının en önemlisi
leri ı Scipio'lar ispanya idi. Çünkü, burası Kartaca'nın paralı
ölüyor askerlerinin en kıymetli ikmal yeri ve, aynı
zamanda, harbin finansmanı için de en kuvvetli
bir kaynak idi. Roma bunu bildiği için burasını harbin ilk
hedefi yörüyor ve bütün güçlüklere rağ'men Kartaca'ya lspan
ya'da taarruz etmeğe çalışıyordu: M. ö. 218'de G n a e u s C.
S c i p i o Gallia üzerinden, müdafaası pek zayıf görünen Kuzey
lspanya'ya girdi ve Tarraco'yu kendine üs yaptı. M. ö. 217'de
P u b I i u s C. S c i p i o da takviyelerle buraya gönderildi. iki
kardeş karada ve denizde savaştılar. Iber kabilelerini kendi
taraflarına çekmeğe ve Hasdrubel'e karşı yürüyerek Ebro
(lberus) ırmağının Güneyine kadar girmeğe muvaffak oldular.
M. ö. 212'de de Saguntum şehrini (S. 235) aldılar. Bu muvaf
fakiyetler, ispanya için yavaş yavaş korkmağa başlıyan Kar
taca'yı, buraya takviye göndermeğe zorladı. Gelen takviyelerle
kuvvetlenen Kartaca'lılar, ertesi sene Roma'lıları burada mah
vedercesine mağlup ettiler. Hatta Scipio'ların ikisi de öldü. Ro
ma ordususun bakiyeleri Iberus hattına çekilmeğe başladı.
248 ROMA TARiHi, 1.
I
Sel io ■ an-
Scipio, genç olmasına rağmen, İspanya harbi
ya ':. ca:tago nin tazammun ve şumulünü iyice kavramış bir
Nova' yı alıyor adamdı. lspanya'ya gelir gelmez, ordunun
maneviyatını düzeltmeğe ve her bakımdan
ha rbe hazır bir hale getirmeğe muvaffak oldu. Yaptığı ordu
reformu Hannibal'den bir şeyler öğrendiğini gösteriyordu.
Scipio, ananevi Roma harp usuilerini değiştirerek, ordu
nun manipulus taktiğini Hannibal'in sarma stratejisinin im
kanlariyle birleştirdi. Böylece, daha ertesi baharda (M. ö. 209)
BA'fi AKDENiZ DÜNYASININ FETHİ 249
Hannibal'in
İtalya harp sahnesinde ise, M. ö. 215 'den iti
İtalya'daki baren Hannibal'e karşı, yukarıda söylediğimiz
durumu yıpratma stratejisi ( s. 242-245) tatbik edildi.
Zayiatını ltalya'da telafi edememesi ve, Karta
ca'ya yaptığı yardım taleplerinin neticesiz kalması -çiınkü ancak
bir • defa takviye alabildi- yüzünden ordusunun asker sayısı
250 ROMA TARIHi, 1.
Roma Batı
Bu sulh şartları gerçekten ağırdı ; fa kat , Kar
Akdenlz'e taca'nın birinci sulhu bozdu ktan sonra bekle
h&ldm diği şartlarda n herhalde ha fifdi. Çünkü, daha
oluyor ağırı, yani Kartaca şehrinin teslimi de iste
nebilirdi. Roma bu nu istememişti. Filhakika
Roma da, bu uzu n harpten bit kin bir hale geldiği için,
müs tah ke m bir şehir ola n Kartaca'yı muhasara ederek büsbü
tün mahvetmek kud retini kendinde görememisti. Bunda n
d o I a y ı, ş im d i y a l nı z, Ka r t a c a ' nın R o m a m e n f a
a t mı nt a ka sı nd a k i h a re k et s erb es t l iğ ini k es
m e k , fa ka t b u n a m u k a b il o n u n k e n d i da r s a ha
s ı n da h ürriy e t ine d o k u n m a ma k l a ik t i fa e t t i. Ha n
nibal bu nu herkesten önce anladı ve Kartaca' nın bu şartları
kabul etmesine çalıştı. Böylece M. ö . 201 sulhu , her iki devlet
tara fında n tasdik edildi. On y ed i s e ne s üre n ve, il k çağı n
e n d ra ma t ik ha r p l erind e n b iri ola n ik inc i Pö n
harb ini b itire n b u s ul h, .Ro ma 'nı n 8 a tı Ak d e niz•
d e k i h ü k ü m ra n Iı ğı nı ka t i o I a r a k t e s is e t m iş o l d u .
BATI AKDENİZ DÜNY ASiNiN FETHi 255
Ku�ey Afrika ı
Kuzey Afrika'ya gelince : R o m a 'n ı n I k i n c i
Kartaca ve P ö n H a r b i n i t a k i p e d e n i 1 k s u l h d e v
Nıımldia r e s i n d e b u r a d a k i p o l i t i k a s ı K a r
t a c a n ı n b ü y ü k b i r d e v l e t h a l i n e gel
m e m e s i n e dik k a t e t m e k ş e k l i n d e t e z a h ü r e t m e k
te d i r. Filhakika, ikinci Pön Harbini bitiren M. ö. 201 sulhu
buradaki büyük Kartaca devletinin müdafaa kudretini ve dış
politikasını elinden alarak onu Batı Akdeniz'de bir muvazene
unsuru olmaktan çıkarmış, ve böylece önemsiz bir devlet ha
line sokmuş olduktan başka, konmuş olan sulh şartları da bu
devleti siyasi ve askeri tam bir iktidarsızlık içinde tutmak için
gayet mahirane bir şekilde tertip edilmiş bulunuyordu. Üstelik
Roma'nın bu topraklarda kendisine zahir bir müttefiki vardı :
bu da N u m i d i a d e v I e ti idi. Roma bu kırallık vasıtasiyle
Kartaca üzerinde sıkı bir nezaret tesis etmiş, hatta bununla
Kartaca'nın yanına kendisine hiç bir şey yapamıyacağı müte
madi bir taciz unsuru yerleştirmiş oluyordu.
Kartaca- Nami- Fa k a t, b u h u d u t iş l e r i Ka r t a c a i ç i n
dla anlaımaz y a v aş y a v aş b i r h a y a t v e i s t i k b a l
lıkları karı•· m e s e l e s i o l m a ğ a b aş l a d ı. Filhakika
aında Roma hudutlar mütemadiyen böyle Kartaca aleyhine
daraldığı takdirde iş nereye varacaktı ? Karta
ca'nın idareyi demokratlaştırması ve, hatta, Roma'ya tamamiyle
BATI AKDENiZ DÜNYASiNiN FETHİ 263
K a r t a c a ' n ı n N u m i d i a t a r a f ı n d a n i l h a k ı m a h i
y e t i n i a I m a ğ a b a ş l a m ı ş t ı. Hatta o sıralarda Kartaca'da
dahi böyle bir neticeye şuurlu bir şekilde varmak isteyen
Numidia dostu bir parti meydana gelmiş ve iş, Kartaca'nın için
den de desteklendiği için, adeta bir gün meselesi halini almıştı.
Roma 'aıa tep Fakat, K a r t a c a ' n ı n N u m i d i a ta r a
kl■l, Kartaca'• f ı n d a n i I h a k ı, b ü t ü n K u z e y A f
nın tahribi r i k a' n ı n k a r a c i h e t i n d e n y e r l i b ir
fikri d e v l e t e l i y l e b i r l e ş t i r i l m esi d e
m e k t i. Bu ise Roma için çok önemli idi. işte
bundan dolayı tam bu sıralarda Afrika meseleleri hakkında
Roma'da, şimdiye kadarkinden bambaşka fikirlerin ortaya çık
masına şaşmamak lazımdır: Bunlar da C a t o'nun meşhur "Ka r
t a c a ' n ı n t a h r i b i l a z ı m d ı r .. ( Carihaginem esse de/endam)
sözünde toplanabilir. Bu fikirlerin yer bulmasında gerçi ikti
Si\dl motifler rol oynamıştır. Çünkü, Kartaca harp donanmasının
hepsini ve deniz-aşırı yerlerden gden kuvvet ve kudretinin
çoğunu kaybetmiş olmasına rağmen Roma'nın gözünde hala
bir çöplü : Kartaca arazisinin zirai bakımdan fevkalade verimli
oluşu, iktisadi parlayışı ve zenginliği Roma devlet adamları
nın endişelerini uyandırmaktan hali kalmıyordu. Fakat, bu fi
kirlerin alıp yürümesinde, bütün bunlar yanında, siyasi motif
lerin ayni ve hatta daha fazla rol oynamış oldukları muhak
kaktır. Gerçekten Roma, Ma s s i n i s s a 'n ı n K a r t a c a 'y ı
k ü ç ü l t e küçül t e b i r gü n t a m a m i y l e e z e c e ğ i n i
v e o n u d a k e n d i s ine k a t m a k s u r e t i y l e K u z ey
Af rik a 'y ı y e n i b i r t e h l i k e u n s u r u h a l i n e g eti
r e c e ğ i n i n i h a y e t a n 1 a m ı ş b u 1 u n u y o r d u. Roma bu
radaki düşmanını bir dostu vasıtasiyle zayıf tutmak isterken.
bu dostun öteki ile birleşerek daha tehlikeli bir düşman olma
sına göz yumamazdı.
Roma müdaha Nihayet işte, Afrika işinin halli için yegane
le için fır■at çarenin Kartaca'nın tahribi olduğunu ileri sü
ve bahane ren C ato ve taraftarlarının harp partisi, bu
arıyor 1 fikri bütün Roma halkına inandırmağa mu
Kartaca-Numl vaffak oldu. Roma halkı böylece, medeni
dla harbi
milletler tarihinde emsali olmayan, Roma'lı
adına da daima bir leke kalacak olan hareketi yaptı : K a r-
BA Ti AKDENİZ DÜNYASININ FETHl 265
Kartaca şehri
Scipio büyük takviyelerle Kartaca önüne geldi.
düşflyor ve Evvela ordusunda bir reform yaptı. Sonra,
tabrl p ediliyor dışardan yardım almak için harbeden Kartaca
sahra ordusu komutanı Hasdrubal'i mağlup
ederek şehre girmeğ"� zorladı. K a r t a c a ş e h r i n i y e n i b i r
m u h a s a r a s u r u i l e k a ra d a n, k u v v e t 1 i b i r d o n a o
m a i I e d e d e n i z d e n s ı k ı b i r ş e k i l d e a b I u k a e t t i.
Böylece Kartaca'yı dış alemden tamamen tecrit etmiş oldu: Ro-
268 ROMA TARİHİ, 1.
Kartaca fatihi
Fakat, ordu kurtulduktan sonra Roma sena
Sclpio lapanya' tus'u consul'un yaptığı bu muahedeyi de
da, Num.antia tanımadı. Bu suretle Roma'nın Keltiber'lere
önünde karşı olan durumu bütün vuzuhiyle meydana
çıktı: Numantia harbi tekrar başlıyordu.
Bununla beraber Roma'lılar ilk savaşlarda gene mağlubiyetlere
uğradılar. Nihayet Roma, o r d u s u n u n I s p a n y a 'd a
k ı r ı l a n i t i b a r ı n ı d ü z e l t m e k v e b u k a h r a
m a n Ke l t i b e r k a l e s i n i y ı k m a k i ç i n e n i yi
k o m u t a n ı n ı, K a r t a c a F a t i h i S c i p i o 'y u b u
r a y a y o l 1 a m a k z u r u n d .a k a l d ı. M. ö. 134 sene•
sinde ikinci defa consul seçilmiş olan Scipio, ispanya komutan
lığına tayin edildi. Genç komutanın ilk işi ispanya ordusunda
bozulan disiplini iade etmek oldu. (Bu arada kendi şahsı
ıçın kurduğu muhafız kıtası " cohors praetoria ., Roma
ordusunun daimt müesseseleri arasına girmiştir). Scipio bundan
Roma '1 ·a, ilıi ı 8
274 ROMA TARiHi, 1.
s onra met odlu bir harple etraftaki asi kabileleri itaat altına
almağa başladı. Ni hayet M. ö. 134 / 3 kışında ç ok üstün kuv
vetlerle Numantia şehri önü ne geldi. Yanında, o sıralarda Nu
midia kıralı olan I u g u r t a da beraber bulunuyordu.
Numantla
Scipi o Numantia'lılara kayı tsız şartsız teslim
dO.,D.yor ve için bir ultimatum gönderdi. Emri reddedilince
■on Keltlber ş e h r i n e t r a f ı n a, Kar t a c a'da o l d u
mukavemell ğ" u g i b i, bir m u h as a r a s u r u yap·
■ öniiyor t ı r d ı. Roma generali işi gene, silahlara de-
ğil, a çlık ve sefalete bırakmıştı . Fak a t N u m a n t i a 'I ı-
1 a r, b u n a r a ğ m e n, o n b e ş a y d a y a n d ı I a r. Nj
h a y e t ş e h i r d e i n s a n e t i y e n m e ğ e b a ş I a n
d ığ ı zam a n t e s l i m o lma k z o r u n d a k ald ı l ar
(M. ö. 133). Şehir düşünce halk köle yapıldı . 8 ö y l e c e
K el t i b e r 'I e r i n d e i s t i k I a I s av a ş 1 a r ı s o n a
e r d i.
Numaııtia alındıktan ve Keltiber mukavemeti
İ■ panya
Roma idare ■ lne de söndükten s onra Roma'dan gelen bir
geçiyor senator'lar heyeti Scipi o ile birlikte ispanya
işlerini yeni den tanzim etti. Düzenli bir
Roma'lılaştırma işi için sağlam bir teşkılat kuruldu. P ö n
h a r p l e rin i n zar u r e t ll!rİ o l ar ak ik inci Pön
Har b i n d e R oma 'n ı n i Ik d ef a a yak bas d ı ğ ı 1 s
p a n ya yar ıma d as ı, artık t a mami yl e R o m a'n ı n e 1 in e
g e ç m i ş o l u y or d u.
BİBLİYOGRAFYA
A. Birinci Pön harbi,
Adria
'nı
n em
- Bunun üzerine zarar gören ve istiklalleri giden
niyeti bakı- Heilen şehirieri Roma 'ya müracaatta bulun
mın dan llly- dular. Fakat, korsan lllyri'ler yalnız bu Hel
rla-Roma mil- len'lerin başına değil, ltalya'nın deniz-aşırı
na ■ ebetleri ticaretine de bela olmuşlardı. Çünkü, bunlar
ltalya'nın Doğu ve Batı sahilleri ile Hellas arasındaki ticareti
de sekteye uğratmağa başlamışlardı. Hatta Phoinike'de Roma
gemilerini basarak içlerindeki Roma'lıları öldürmüşlerdi. 8 İ·
n a ena l ey h a r t ı k R o m a'nın r e a k s i y o n u v e
m lİ d a h a l e s i z a r u r i i d i. Fakat, Roma derhal askeri
harekata girişmedi. işi önce diplomatik yolla halletmeği dene
mek istedi: Korsanlığın durdurulması için lllyria krdliçesine
b i r e I ç i I i k h e y e t i y o 11 a d ı. Kraliçe elçilere, Ro
malılara karşı resmen korsanlık etmiyeceği, fakat bu iş
memleketinin kanunları gereğince meşru olduğu için, halkının
ekmeğini elinden alamayacağı şeklinde kaçamaklı cevaplar
verdi. I 1 1 y r i a R o m a ' ıı ı ıı i s t e d i ğ i n i g a r a n t i
e t m e d i ğ i i ç i n m ü z a k e r e I e r k e s i I d i. Üstelik
krali�·e sert konuşmuş olan Roma elçilerinden birisini öldürt
mek cesaretini de gösterdi (M. ö. 229).
lllyrla'ya
lllyria hem garanti vermemiş hem de elçiyi
birinci aefer; öldürerek devletler hukuku kaidelerini rencide
lllyrl'lerle sulh etmişti. R o m a bu n u n Üz e r i n e ask e r i
mü d aha l e y e karar ve r d i v e d erhal
h a r p i I an e tti (birinci lllyria harbi: M. ö. 228 - 229). iki
yüz gemiden mürekkep bir consul ordusu, M. ö. 229 ilk baha
rında, Ostia'dan yelken açtı. Donanma evvela ltalya Güneyinde,
Balkanlara yakın olan Kerkyra adasına geldi. Kraliçenin
burada bırakmış olduğu Iılyria garnizonunun başında olan
P h a r o s'l u De m e t r i o s, Roma'ya mukavemdin beyhude
DOÔU AKDENİZ DÜNYASININ FETHi 283
lllyrla y&zO.n
Safahatını gördüğümüz bu iki lllyria seferi
den Roma ile Roma'nın fütuhat ve genişlt'.me politikasında
Makedoala Doğudaki Adria denizine hakimiyet işinde
araaında bir nasıl bir görüş ve anlayış ile hareket ettiğini
çatı,ma gösterebilir. Hiç şüphe yoktur ki bunlar kor
ba9lıyor
san temizleme hareketi değildi ; belki Adria
denizine hakim olmak ve bunun için de bu denizin Doğu
kıyısına yerleşmek için yapılmış seferlerdi. Mamafih, Roma'nın
buradaki kazancı şimdilik pek büyük olmadı ; Çünkü, Roma
burada geniş bir iş yapamamış, tehlike tohumları bırakmıştı.
Gerçekten, Skutari'de ki (Skodra) S k e r d i I a i d a s hala iste
diğini yapabilecek bir halde serbest bulunuyor, M;ıkedonia
kralına kaçmış olan Pharos'lu D e m e t r i o s da işleri karıştır
maktan ve tehlike yaratmaktan hali kalmıyordu. Bu adam
şimdi Makedonia kıralım, Roma'lıları Adria'nın Doğu sa
hillerinden atmağ'a teşvik ediyordu. H a k i k a t en b u r a d a
a s ıl ç a t ı ş ı 1 a c a k k u v v e t d e M a k e d o n i a i d i. 8 u
d e v l e t i l e h e s a p l a ş m a d a n R o m a'n ı n A d r i a'n ı n
D o ğ u s a h i 11 e r i n e, B a l k a n 1 .a r a k a t'i b i r ş e k i l d e
y e r 1 e ş m e s i n e i m k a n y o k t u.
Pholnlke aul-
Bu itibarla Phoinike sulhunun imzasından
hundan sonra sonra Philippos'un yaptığı işlere pek şaşmamak
Makedonla lazımdır. Bunlar ancak yeni bir Makedorıicı-
Roma hesaplaşmasını tacil eden faktörler ola
rak mütalaa edilmelidir. Zaten hiçbir zaman tehlikelere atıl
maktan yılmamış olan Makedonia kıralında Naupaktos ve
Phoinike sulhları, yapacağı hareketlerle bir şey kazanmasa
bile, herhalde şimdikinden daha fazla bir kaybı olmıyacağı
kanaatini uyandırmış bulunuyordu. Hakikaten V. Philippos bu
harpte ne büyük zarar görmüş ve ne de hatta çok hırpalan
mıştı. Üstelik dünyanın bu tarafında yeni hamleler yapması
için müsait bi r zemin de mevcuttu : Hellas'da, şehir dev
letlerini mahvedecek kadar büyümüş olan sosyal sıkıntılar,
siyasi huzursuzluklar ve sonra, Ege denizindeki kudretler mu•
vazenesizliği, buraları hegemonyası altına almak ve bir vahdet
kurmak cmellerindan asla vazgeçmemiş olan b u kır a I a he r
ş e yi göze al m a k ces a r eti n i v e r i yor d u.
Ege ve Boğaz•
işte sulhun hemen akabinde Makedııııia poli
larda M akedo- tikasının esaslı surette istikamet değiştirmesi
nla emelleri ve bundandır. Esasen, daha harp içinde (M. ö.
Rhodos'un bu 208) Ege'dc büyük bir donanma yapmaga
ralardaki men•
başlamış olan (S. 294) Philippos şimdi, Batıda
faatlerl
tehlikenin muvakkaten de olsa bağlaııdığını
görerek Doğudaki (yani Ege havzasındaki) işlerini tamamlıya
bileceğini umdu. Fakat onun Ege havzasına hakim olmak
emellerinin tahakkuk etmesi evvel emırde bura l arda ha
y a t 1 m e n f a a t I e i o I a n ( m e s e I a R h o d o s, M ı s ı r v e
298 ROMA TARiHi, 1.
h a t t a P e rg a m o n g i b i) b a z ı d e v l e t l e r i be r t a r af
e t m e s i n e b a ğ l ı i di. Bunlardan Rhodos o zamanlar yalnız
Anadolu'nun Karia sahillerinde değil, aynı zamanda bazı Ege
adalarında da himaye hakimiyeti kurmuş, çoktandır geniş bir
ticaret kudreti ve müstakil siyasi bir mevki kazanmıştı. Bu ada
cumhuriyetinin başlıca m e n f a a t i, F.g e d e ıı i z i n i n e m n i
y e t i ve b ü y ü k d e v l e t l e r i B o ğ a zl a r d a n u z ak t u t
m a ğ ı i s t i h d a f e d e n B o ğ a z I a r ı n s e r b e s tf s i m e s e
le I e r i n d e t o p I a n m a k t a i d i. Rhodos bu gaye uğrunda
müteaddit defalar savaşmıştı. Binaenaleyh Makedonia Rhodos'un
bu menfaatlerine karşı harekete geçtiği takdirde bir çatışma
mukadderdi.
Phlllppo• Rho •
Mamafih Makedonia kıralı o zamanlar resmen
z
doa'u ayıflat. dost olduğu Rhodos'a karşı, Doğunun diğer
mata çalı9ıyor hellenistik devletleriyle ve bilhassa Suriye ile,
anlaşmadan d i r e k t b i r h a r e k e t e g e ç m e ğ i
d o ğ r u b u I m a d ı ; e v v e I a e n d i r e k t z a y ı f I a t m a ğ ı d ü
şü n d ü. Daha M. ö. 205'd� donanmasının bir kısmını Anadolu'nun
Ege kıyılarını ve adaları tahribe yolladı. Bir sene sona da Girid
korsanlarını Rhodos'a musallat etti. Müteakiben Adadolu'da
Karia'da Rhodos'un himayesinde olan lassos şehri arazisini
tahrip için yerli bir Bey'le anlaştı. Rhodos bu şehri müdafaa
uğrunda kuvvetlerini harcamak zorundak aldı. Philippos böylece
Rhodos'u zayıflatmağa başlamış görünüyordu.
Suriye kıralı
Bunun üzerine müttefik Suriye ve Makedonia
Mıaır'ı Gftaey kıralları, harp için ortada hiç bir sebep olma
Surlye'den dığı halde, Mısır'a karşı tecavüzkar harekete
çıkarıyor geçtiler: Daha önce Anadolu'ya gelerek ( M.
ö. 203) Pergamon devleti Güneyinde, Karia'da,
yarı müstakil bir hale gelmiş olan bazı yerleri tekrardan dev
letinill kontrolüne almış olan Suriye kıralı ili. Antiokhos, şimdi
Mısır'ın arazisi olan Güney Suriye'ye yürüdü ( M. ö. 201 ).
P a n a i o n m uh a r e b e s i nd e P t o I e m a i o s 'l a r d e v l e t i
ord u s u nu h e zime t e uğ'r a t t ı ve ta M ı s ı r hudud u n a
ka d a r b ü t ü n Fe n i k e ve Fi l ist i n 'i i ş g a I e t t i. Mısır
iç karışıklıklar içinde olduğu için düşma,ıı zorlukla ve ancak
kendi tapraklarıııda tutabildi. Deniz-aşırı yerlerine ise dikkat
ve ihtimam gösterecek bir hali yoktu. Vaziyetten haberdar olan
ve kıralın kendilerine döneceğini sezen Ege ve Boğazlarda
Mısır'a bağlı (mesela lysimakheia ve Kulldıeodon gibi) şehir
lerden bir kısmı, mevcudi yetleriiıİ muhafaza için Aitol'ler Bir
liği himayeı;;iııe girmek zorunda kaldılar. Diğ-er ba7ılaı-ı da başka
siyast tertipler aradılar.
Makedonia kı·
Makedonia kıralı V. Philippos ise şimdi y al.ı17;
ralı Ege denizi Mısır aleyhine harekete geçmekle kalmadı; Rho
emniyeHni ve dos ve Pergamon'a karşı :.la hakiki emellerini
Boğazların ser· açığa vurdu: Sol cenahını ve arkası 111 8;ılkanlar'
besttslni ihlil da Dardaı:'lara karşı kazandığı zaferle emniyet
ediyor
altına aldıktan sonra Ege ve P.o�;ıı.lara döndü
ve buraJa Mısır, Rhodos ve Pergamon'a ait yerlere tecavüze
başl adı. M. ö. 202' de :vlarmara denizinin (Propontis) Avrupa
sahıllerini işgal <:iti. Byzant,on'a tabi olan Pcriııthos'u aldı ve
böylece Byzantion'ıa olan dostluğunu bozdu. Çaııakkale Boğa-
DOĞU AKDENİZ DÜNYASININ FETHİ 301
il e ir t iba t ı k a r a d a n di r e k o l a r ak t e m in e d e bi
l ece k t i.
Artık Makedonia ile ergeç bir hesaplaşma
Roma I Bellen
h Ü r r i ye t i ain olacağ! anlaşılıyordu : Roma inisyatifi hasma
müdafii oluyor bırakmamak istedi. Roma elçileri Makedorıia
ve Pblllppoa 'a kıralına Abydos önünde mülaki oldular ve
iiltimatom ve- Roma'nın ültimatom mahiyetindeki isteklerini
rlyor
kırata bildirdiler. Roma bunda M a ked o ni a
k ıra l ı V. P hil ipp o s'u n H e l l e n ce m a a tle r in e k a rşı
h e r tü rlü h a r b i d ur d u r u p t a z y i ki k a I d ı r m a s ı n ı,
M ı s ı r d evl e ti n e ai t y e r I e r i g e r i v e r m e s i n i, P e r -
gamo n v e Rh o d o s'a y a ptı ğ ı h a s a r lar h ak kın d a da
i ş i b i r h a k e m h e y e t i n e h ava I e e t m e ğ i t a I e p e d i
y o r d ıı. Hakikatte bir harp ilanını tazammun eden bu taleplerle
Roma senatosu Makedonia kıralını adeta Roma'ya harp açmağa
tahrik ediyordu. Sayısı çok olan düşmanları yanında Batı Ak
deniz'in bu en kuvvetli devletinin de tekrar yer aldığını gören
Philippos, kendisine kurulan tuzağın farkına vardı. Elçilere,
Roma'nın bu hareketle ar�daki sulhu bozmağa kalkmamasını söy·
liyerek işine devam etti. A b y d o s ş e h r i ü m i t s i z b i r
müd afaadan so n r a düştü. Ph i lippo s ş ehr i t ahrip
e t ti h <\. 1 kın b i r k ısm ı n ı k at I etti; k a I anı d a k ö I e
o l a r ak satt ı.
ikinci Roma •
Ma kedonia kı ralı V. Philippos'un Roma'nın
Makedonla bar- ihtarıııa rağmen Boğa zlardaki Abydos şehrini
binin aafabatı işg al etme si ve ahalısini ke smt:"si üzerine pa t-
lak vermiş olan ikinci Roma - Makedonia
harbi dört seııe sürmüştür ( M. ö. 200 · 197 ). Harbe , yu karıda
görüldüg ü gibi, daha başlangıçta bir çok devletler ka tılmış
bulunuyordu. Roma'nın müdahalesinden sonra başkaları da gir
d.ler. Çeşitli yt!rlerde savaşmak mecbu riydi ha sıl oldu. Böylece
DO�U AKDENiZ DÜNYASININ FETHİ 307
çıktı. Muharebede Roma silah ları üs tünl üğ'ünü gös ter di ise de
savaş neticesiz kal dı. Bu n un üzeri n e R o m a ge ne r a I i
k ış l a m ak üze r e te k ra r Ba t ıya A d r ia s a h i lin d e k i
A po 11 o n ia 'y a dön dü. Makedonia kıralı Roma ordusunun
bu dönüşürıü rahat sız etmedi. Fakat bundan faydalanarak Aitol'
ler le Ataman'lara yürüdü ve bunları geri altı. Oğ l u P e r s eu �
da Dardan'ları ve ll ly ri'leri mağ lup et ti. Müt tefik donanması
i se bu sırada Suriye kıralı Ant iokhos'un Anadolu'da bazı ha
reketlere geçeceği haberi üzerine üs lerine çekil diler.
Flamlalu■ ha-
Hülasa, Makedonia'ya karşı Batıdan ve Güney
reket il■■ flnil Batıdan yapılan iki f.efer de muvaffaki}'-f'tsizliğe
lllyrla'daa uğramıştı. Fakat o sene genç olmasına rağ•
Hella■'a men consul seçilen T. Q u i n c t i u s F 1 a m i-
aakledlyor n i u s 'un Balkanlardaki Roma ordusu başına
gelmesiyle işler birdenbire değişti. iyi bir diplomat olduğu
kadar muktedir bir general olan Flaminius, bu iki tecrübeden,
Roma ordusunun hareket üssü Batıda lllyria'da kaldığı müd
detçe Makedonia'ya karşı olan savaşta hiçbir kat'i netice alı
namıyacağını anlamıştı. Makedonia'nın tabii kalesi Doğuda Ege
havzasında idi. Flaminius kat'i neticeyi almak için sür'atli b i r
st r a teji k m a n e vra i l e h a r e kat ü s s ünü H e l l a s'a
n a k l etm e ğ e k a r a r v e r di. Fikrin doğruluğu derhal kendi
sini gösterdi. Askeri ve diplomatik muvcı.ffakiyetler birbirini
takip etmeğe başladı.
Roma orduau Roma generali, evvelce Galba'nm yaptığı te
Phillppo ■' a şebbüsü tekrarlayarak, Makedon'ların Batıdaki
memleketinde mevkilerini çevirmeğe ve bir hücumla Aoos
mildafaa duru-
muaa ■okuyor
nehrini aşmağa muvaffak olduktan sonra,
Aitol'lerle birleşmek üzere Epeiros'u geçti ve
orta Hellas'a indi. Bu suretle Makedonia'ya taarruzdan önce
arkasını emniyete almış oldu. Flaminius şimdi Makedonia'nın
buradaki müttefikleriııe, Phok'lara ve Lokris'lilere yürüdü.
Roma ordusunun gelmesi ve birlikte harekat yapan donanma
sının da korinthos körfezinde görünmesi üzerine Akhaia Birliği
tarafsızlığı bırakarak Makedonia'ya karşı olan Hellen koalisyo
nuna dahil oldu ve hemen asker verdi. O sıralarda artık Do
ğuda Antiokhos tehlikesini atlatmış olan Rhodos ve Pergamon'un
donanmaları da harekata geçerek Euboia ada�ının fethini
tamamladılar ve Roma donanmasiyle birlikte Peloponesos'u
DOÔU AKDENiZ DÜNYASININ FETHi 311
'.1
MAKEDONIA İLE YAPILAN TEMPE SULHU VE NETiCELERi
ROMA'NIN YENİ DOCU POLİTİKASI BELLi OLUYOR
ROMA DOCUDA BOĞAZLARIN SERBESTİSİNİ, EGE EMNİYETİNİ
VE HELLEN HÜRRİYETİNİ GARANTİ EDiYOR
ve mül tecileri iade edi yor, yarısını der hal, yarısını da on senede
ödemek üzere bin talanton harp tazminatı veri yordu. Bu d a
M akd o n ia h azi n e s i n i n uzun za m an b o ş k a l m ası
d e m e k t i . Son ra, Makedonia kıralı beş hafif gemi müstesna,
bütün donan masını Roma' ya tes li m et meği, mem lekette beş bin
kiş iden fazla as ker bulundur mamağı taah hüt edi yordu. Bu d a
o n un S u riy e k ı r a l ı An t io k h o s i l e m ü n a s e b et v e
ir t iba t kura cak hiç bi r v a sıt a s ı ka l mıy a ca ğ ın ı
gös t e r i yo r d u. Nihayet Philippos, Roma'nın haberi ol madan
hi ç bir devlet le ittifak yapamıyacak, dışarıya garnizon lar gön
deremiyecek, hiç bir medeni ( barbar kar şılığı) dev let veya
Roma müttefiki ile harp edemiyecekti. B öy l e c e P h i I i p pos
d ı ş s i yas et t e n de m a h r u m k a l ı y o r d u. Fakat Make
donia kıralı bütü n bun lardan başka bir de Roma ile bir ittifak
yapıyor ve harp vukuunda Roma tarafında dö vüşmeği kabul
eriiyordu. Bu i se B a I k a n I a r d an R o m a ' y ı t e h d it etm e s i
m u h t e m e l d evl et i n a r t ı k R oma s i s t emin e kon u l
m u ş o l d u ğ un u göste r i y o r d u.
Bellen btlrrtye
Bu suretle Roma, t arihin d e i l k d ef a
tlnln Roma için o l ar a k, bu ikinci Makedonia Harbinde, Ma
m&na■ı kedonia ve d i ğ er h e l I e n i st i k d e v let
i er e k ar şı H el I e n hü rr i ye t i n i n k o r u
yuc u s u o I a rak o r t a ya çı kıyor ve böylece, H e 11 a s 'ı n
tar ih i n de H e ll e·n h ürri yet i n i dış ar d a n g ar a n t i
e d e n i k i nci k u vv et o l u yo r d u. Fakat bu, Roma'nın
Hellen'lere karşı dostluğunun ve sempatisinin bir t e z a h ü rü
o l m a kta n z i y a d e, Ro m a' n ı n y e ni Do ğ u p o I i t i k a
s ı n ı n bir i c a b ı i d i. Ro m a HeJl as'd a M a k e d o n i a
h e g c m o ıı y a s ı ye r i n e k e n d i h e g e m o ıı y a s ı n ı k o y
m a k ı ç ı ıı iik ad ı m ı a t m ı ş o l u yor d u. Heilen'ıerin
hürriyetini gara ııL bir vasıtadan başka birşey değildi. Filhakika
Roma, her zaman olduğu gibi, şimdi Doğu'nun büyük helle
nistik devletleri ile mücadelede de, küçük devletlerin hamisi ola
rak ortaya çıkmağı kafi derecede ucuz bir vasıta olarak gö
rüyordıı. Roma, fütuhat devrindeki savaşlarınd:\ hep dünyada
sulh ve adaletin temini, milletlerin hürriyet ve istiklali için
dövüştüğ'ünü ilan etmişti. Fakat bunu söyliyen Roma politika
cılarının çoğu en küçük bir iç mesuliyet duymuyorlardı. Çünkü
Roma'lı dış politika işlerinde ahlaki mülahaza ve bağlara pek
kıymet vermiyordu. Bu bakımdan Roma'nın formel hukuk an
Jayı şı Hellen 'lerin derin hukuk anlayışından farklı idi. Roma
Doğuda da Hellen dünyasının, hakiki bir pan-hellenizma v eya
hürriyet ve ist i klal politikasından ziyade, bu kelimelerin tera
nelerini kaldırd ığını anlamış bulunuyordu. Filhakika, burada
şimdiden söylemek lazımdır ki, Hellen devletleı i de Roma'ıı•n
planlarını ve t;ısavvurlarını kuvveden fiile çıkarmağı kolaylaş
tırmışlardır. Çünkü bunlar, ileride görüleceği gıbi, Batı Akrfrııiz
dünyasının hakimi ve efendisi olan Roma'yı, yalnız devletler <1ra-
316 ROMA TARİHİ, 1.
te k l i fi a 1 m ı ş ol a n il. E u m e n e s d e t e k l i f i r e d
d ett i. Çünkü Eumenes, Antiokhos'un programı tahakkuk
ettiği takdirde kendi krallığının, hiç değilse, küçülerek Ana
dolu'da ikinci derecede bir devlet haline geleceğini, ve bilhassa
Boğazlarla Marmara havzası onun hükümranlığına geçtikten
sodra Pergamon'da huzur ve emniyet içinde yaşamağa imkan
olmıyacağını biliyordu. Kaldı ki ailesi ile Seleukos'lar hanedanı
arasındaki uzun düşmanlık ve babasının takip etti�i Suriye
aleyhdarı politika ona gideceği yolu zaten tayin etmiş bulu
nuyordu.
Roma Sqrlye
Böylece işte Roma, zahiren "He 11 e n h ü r r i-
devletinin Ye t i n i m Ü d a fa a,, namına, aslında tama-
Avrupa'ya miyle kendi menfaatlerini düşünerek Anadolu
geçmesini ve Hellen sehirlerinin davasını ele almağa karar
tehirlere do-
verdi ve h i m a y e t a I e b i n i k a b u I e t t i.
kunma■ ını
Ancak, o sıralarda Kuzey J talya'da Galleri
protesto ediyor
tedip ve lspanya'daki isyanları tenkil ile uğ-
raşması dolayısiyle Suriye gibi büyük bir devletle silahlı bir ça
tışmayı arzu etmediği için, i ş i e v v e I a d i p I o m a s i y o 1 i y I e
h a 11 e ç a l ı ş t ı. Esasen az önce F 1 a m i n i u s vasıtasiyle
Korinthos'daki Suriye heyetine Kıra im Ly kia Batısına geçme
sini tasvip etmediğini bildirmiş idi. Şimdi de Avrupa toprak
larında lysimakheia'da (Ekzamil) bulun3n A n t i o k h o s 'a e 1•
ç i l er g ö n d e r e r e k A v r u p a 'd a n ç e k i l m e s i n i, Mı s ı r
v e Ma k e d o n i a 'd a n a I d ı ğ ı He 11 e n ş e h ir I e r i n i ta h
l i y e e t m e s i n i, An a d o I u 'd a k i d i ğ e r He 11 e n ş e h i r-
1 e r i n e d e d o k u n m a m a s ı n ı t a 1 e p e t t i. Roma'nın,
daha önce kazandığı zaferin meyvelerini Suriye Kıralına kap
tırmamak azmi ile yaptığı ve, böylece, artık Suriye'ye karşı o
zamana kadar ki çekingen vaziyetinden çıkmış olduğunu gös-
ROMA TARIHl, 1.
bi r i ni de Mı s ı r K ı r a l ı n a v e re r e k bu de v letleri
s ı h r t m ü n a� eb et I e r I e k e n d i s i n e ba ğ I a dı. Mısır
ile yaptığını söylediği bir muahede ile de Ptolemaios'ların
Anadolu ve Avrupa sahillerindeki yerlerini kendi hükümran
lığına geçirmeğe devam etti.
k a v u ş m a d ı ğ ı n ı, y a l n ı z c a e fe n d i d e ğ i ş t i r m i ş o l
d uğu n u s ö y l i y e r e k H e l l e n l eri R o m a a l e y h i n e
k ı ş k ı r t m a ğ a b a ş I a d ı I a r. Sparta'lı Nabis'e adamlar ı
yollıyarak iki sene önce kaybettiklerini tekrar kazanmak s ı ras
geldiğini bildirdiler. Makedoııia Kıralından Roma üzeriııe
bir taarruz yapmak suretiyle kendilerine müzaherette bulun•
masını istediler. Hatta bundan gfiya vaad almış gibi göstere
rek Antiokhos'a da haber yolladılar ve, Hellen hürriyetini koru
mak için Roma'yı Hellas'dan atacağını ilan ettiği takdirde,
bütün Hellen'lerin kendisine yardımda bulunacaklarını bildire
cek kadar ileri gittiler.
Roma yatı,
Bu esnada Sparta'lı Nabis de Roma tarafını
tırmak için bıraktı ve, M. ö. 195 muahedesiyle Akhaia
Hellaa'a bir Birliğine verilmiş olan sahil şehirlerini tekrar
heyet y o lluyor işgal ederek muhasemata başladı. Bunun
ü1:erine, öteden beri Nabis'i ezmek isteyen
Akhaia Birliği Sparta'ya yürüdü. Muahede hükümlerinin yerine
getirilmesinden mes'ul olan Roma, durumun vahametini göre
rek Hellen'lerin maneviyatını bozan tahriklere karşı gelmek ve
Hellen şehirleriyle müzakerelerde bulunmak üzere F I a m i n i u s
başkanlığında bir heyeti Hellas'a yolladı. Gerçi bu aralık
330 ROMA T ARIHI, 1.
Roma M akedo-
O sıralarda şimali ltalya'da Galler meselesini
nla 'nın Miza- halletmiş olan Roma, Seleukos'lar hükümdarı
heretlnl temin ile olan bu harbin tahmil ettiği vazifeleri
ediyor başaracak bir halde bulunuyordu. Kuvveti
vatandaşların ve ltalya'daki müttefiklerin
teşkil f'!ttiği kendi ordusu ile tabi devletlerin vereceği kon
tenjanlara ve, Rhodos ve Pergamon gibi Ege ve Hellas'da
bulunan müttefiklerinin kara ve deniz yardımlarına dayanı
yordu. Nihayet rehineleri iade va a diy l e M a k e d o n i a
K ı r a 1 ı n ı n d a s a d a k a ti n i ve h a t ta Su r i y e K ı
r a l ı n a k a r ş ı m ü z a h e r e t i n i t e m i n e t m iş t i. Filha
kika, Hellas'da Makedonia'nm rolünü oynamağ'a kalkan ve
bu sebeple Philippos'un da menfaatlerine aykırı hareket
eden Antiokhos'un oradan atılması gibi müşterek hedef uğ
ruoda M a k e d o n i a K ı r a l ı a r azi si n i n d ah i s t r a
te j i k üs olarak k ul l a n ıl m a s ın a m u va f a k a t
e t m i ş t i.
Diplomatik yoldan Makedonia'nın müzaheretini
Roma ordusu
Heltas'a geçl temin etmiş olan Roma bu maksatla hazırla
yorı Antiokhos dığı 20 bin kişilik orduyu consul A. Asilius
Thermopylai'• C a l a b r i o idaresinde M. ö. 191 baharında
da mlidafaaya Balkanlara yolladı. lllyria sahillerinde Apollo•
çeklllyor
nia (Avlonya) limanlila çıkan Roma ordusu
Makedonia üzerinden, Atamania'dan geçerek bir kısmı Anti
okhos'un elinde olan Thessalia'ya doğru yürüdü. Makedonia
Kıralı da Suriye Kıralının ikmal yollarını kesmek üzere ha
rekete geçti. Antiokhos ise ilk muvaffakiyetlerinden sonra
DOÔU AKDENiZ DÜNYASININ FETHİ 333
Suriye ile
Muharebeyi kaybettiğini gören Antiokhos
R oma aru ■ ında evvela Sardeis'a (Sard) sonra da Apameia'ya
Sardel■'de bir (Dinar) kaçtı. Bunu işiten bütün Anadolu
ön ■ ulh şehirlerinden, Sardeis'a taşınan Roma orduga-
yapılıyor
hına murahhaslar gelmeğe başladı. Antiokhos'-
dan da elçiler geldi. K ı r a I d a h a fa z 1 a m u k a v e m e t t e n
v a z g e ç m i ş, s u 1 h is t i y o r d u. Roma generali, nihat şekil
sonradan görüşülmek üzere, Çanakkale Boğazını geçtiği za
manki talepleri:ıi tekrar etti : Buna göre hulasa olarak
Antiokhos Toros'lara kadar bütün Batı Anadolu'yu, bırakarak
geri çekilecek, on beş bin Talonton harp tazminatı verecek,
mutad rehinelerden başka Hannibal'i ve diğer bir kaç şahsı
teslim edecekti. Antiokhos herhalde Romalıların daha fazla
istemediklerine şükrederek bunları kabul etti. Böylece Ko m a
i 1 e S u r i y i a r a s ı n d a S a r d e i s 'd e, b i r ö n s u I h i m z a
e d i I d i (M. ö. 189).
Roma ordu■ u-
Suriye ile niha[ sulh muahedesi aktedilinceye
nan Anadolu'- kadar geçen bir sene zarfında bu devletle
dakl ı,ıerlı Ga- muhasemal olmadı ise de Roma ordusu Ana
lat'Jara ceza dolu'da harekattan geri kalmadı. Anadolu'nun
aeferl bu sıralardaki mukadderatı bakımından önemli
neticeler tevlit eden bu hareketler, merkezden uzak yerlerde
Roma generallerinin kendi başlarına neler yapabileceklerini
gö!>termesi bakımından da dikkati çekecek mdhiyettedir.
Filhakika, daha harp sona erdiği sıralarda muharebeyi yapmış
olan Scipio'ların müddeti bitmiş ve buradaki kuvvetlerin
başına Roma'dan consul M a n I i u s V u Is o gelmişti. Gerçi
Sııriye harbi kazanılmıştı; fakat yeni gelen generalin ihtiraslttrı
henüz sönmemişti. Anadolu'nun zenginliği bu ihtirasları kö
rükledi. Karşıdaki büyük düşman yere serildiği için boş
kalan bu memlekette zafer çelenkleri toplamak ve, hem kendi
ceplerini hem de Roma hazinesini doldurarak isim ve şöh
ret yapmak artık zor bir iş değildi. Fakat bunun için bir
bahane l:\zımdı. Manlius şikar olarak Galat'ları buldu. G a
l a t' 1 a r b u h a r p t e A n t i o k h o s ' a y a r d ı m e t m i ş·
l e r d i. O n l a r a R o m a ' n ı n k u v v e t v e k ıı d r e t i n i
g ö s t e r e r e k s ı n dır m a k v e b ö y l e c e b a ş k ala r ı n a
DOCU AKDENiZ D0NYASININ FETHi 339
d a b i r i b r e t d e r s i v e r m e k la z ı m d ı. Manlius bu
düşünce ile, fakat bir senatus emri veya Halk Meclisi kararı
olmaksızın, kendi başına A n a d o I u i ç l e rine b i r c e z a
s efe r i t e rt i p e t t i (M. ö. 189).
Roma ordusu
Roma generali Manlius işte, Pergamon ile
mAsum Anado- hemen bütün Batı Anadolu Hellen cemaatleri-
lu ıebirlerin- nin ezilmelerini istedikleri bu Galat'lara karşı
den haraç bir ceza seferine çıkıyordu, Bu sefer esnasın-
alıyor da kendisine Pergamon Kıralı Eumens'in kar-
deşleri A t t a l o s ile A t h e n a i o s da refakat ettiler. Fakat
340 ROMA TARİHİ. 1.
Roma, ordula-
Hellas'da Aitol'lerin önderliğ'inde Hellen'lerin
rını ikinci kuvvetli bir düşmana karşı yaptıkları bu
defa Hella■'· m Ü ca d el e He11 a s'ı n B a t ı s ı n d a k i s u
daa geri çeki- l a r d a s t r a t eji k ö n e m i o I a n ve, R o-
yor, Fakat m a'n ın d e n iz m ü n ak al e s i n i t aciz
•lratejik ada-
ları ilhak
e d e n, a d al a rın R o m a d o n a n m a s ı n a
ediyor h a r e k e t ü sl e r i o I a r a k i l h a k e d i1-
m e s i y l e s o n a e r d i . Bu adaların en önemlileri Ke
ph-ıllenia, ve Zakgnthos adaları idi. Korinthos körfezinin
mcdhaline hakim olan bu ddalardan Kephallenia ada
sı Aitol'lerle yapılan sulhte zikredilmemişti. Romalılar bu
raya ihraç yaparak adayı işgal ettiler. Same şehri Roma
hükümranlığını kabul etmek istemediği için hücumla zapto1u
narak ahalisi köle yapıldı. Akaia'lılar, Kephallenia'nın Güne
yinde önemli bir üs vazifesini gören Zakynthos adasının
satırı alınmak suretiyle kendilerine ait olduğunu ileri sürdülerse
de, Rom:1'lılar "kaplumbağanın ancak kabuğu içinde bulun•
bukça emniyette oldu�unu., hatırlatarak, onların Hellas'daki
yerleri ile iktifa etmelerini söylediler ve adayı zaptetliler.
Roma, denizden müdafaası kolat bu a d al a rı i l h a k
e t m ekl e y al nız A d r i a'y a gır ış ı v e I o n d e n iz i
m ü n ak al e s i n i e m n i y e t al t ın a al m ış olmu y o r,
a ynı z a m a n d a H e 11 a s'ı d a Ba t ıd a n t a m a m i y I e
s a r mış ol u y o r d u. Tehlike kalmamıştı: Kıt 'a k a r a s ın d a
g e n e b i r il h a k y a p mad a n o r d u l a r ını ik i nci d ef a
o l a r a k H ell a s'd a n g e r i çekti.
Apamela kon-
Apameia sulhu Toroslar-berisi Anadolu'yu
feransı ve Ana- galibin önüne sermişti. Bunun mukadderatı ne
dolu'ya verilen olacaktı? Yukarda söylediğimiz gibi (s. 343),
yeni nizamı Ro Apanıeia'ya nihai sulh şartlarını getiren ko
ma Anadolu'dan misyona, aynı zamanda galibin eline geçmiş
çeklllyor fakat olan bu yerlerin mukadderatını tayin edecek
y e rli hük61Pet-
lerle bir mu-
·ı .
ta 1·ıma t da verı mış ı'd'ı. Ta1·ımat , A na d o 1 u 'd a
Pergamon'un
Apameia Konferansında Suriye'den alınan
kazançları ı yerlerin Roma davasına hizmet edenler ara
Pergamon sında yapılan taksiminde, Roma'nın çoktandır
Anadolu da teveccühünü kazanmış olan Pergamon devleti
en büyük arslan payı aldı. Gerçekten, Perğamon Kıralı
devlet oluyor
Eıımenes'e Roma ile yaptığı iş birliğine müka-
fat olarak, Anadolu'da Suriye'ye ait arazinin büyük bir kısmı
ile Antiokhos'un Avrupa'da aldığı yerler verilmekte idi. Fil.ıa
kika, Eumenes şimdi evvela Trakya Khersont-ssos·unu (Geli
bolu yarımadası) ve Hellespontos Phrygia'sını, (Çanı,.kkale
DOCU AKDENİZ DÜNYASININ FETHİ 347
Dlğr Anadolu
Apameia konferansında diger Anadolu devlet
devletlerinin leri hakkında da kararlar alındı. Bunlardan
durumu ı B1· Kuzey-Batı Anadolu'qaki B i t h y n i a d e v 1 e
tbynla ve Kap• t i n i n k ır a l ı 1. P r u s i a s , Antiokhos'un
padokia ittifak teklifini kabul etmeyip tarafsız kaldığı
için değil, belki P e r g a m o n' a k a r ş ı b i r m u v a z e n e
u n s u r u o l a b i lme s i için k ı r a l l ı ğ ı b aş ın d a k a l d ı.
Yalnız düşmanı mağlup etmek yolunda hiç bir hizmette bulun
madığı için, daha önce fethettiği Epiktetos Phrygia'sı arazisi
elinden alınarak Pergamon'a verildi. Romalılar bu harpte Anti
okhos'a yardım etmiş ve hatta son seferde Galat'lara mü
zaherelte bulunmuş olan Kappadokia kıralı A r i a r a t h e s'i
d e, t a z m i rı a t a l a r a k a y n ı s u r e t t e k ı r a l l ı ğ ı n d a
b ı r a k t ı l a r. Bunda gerçi Ariarathes'in sıhriyet münasebet
leri içinde bulunduğu Pergamon kıralı Eumenes'in tavassut ve
ricaları rol oynadı ise de, e n b ü y ii k a m i l R o m a'n ı n
b u r a d a ye r l i h ü kfım e t l erle kur m a k i s t e diğ i
k u v v e t 1 e r m u v a z e n e s i olmuştu. Gene aynı düşünce
lerle, Manlius'un daha önce yaptığı ve, Galat'ları Doğu hudu
dunda daimt bir garnizon olarak kullanmağı istihdaf eden
anlaşmalar da burada tasvip olundu. Hatta Roma'nın A n a
d o l u'd a g ü t t ü ğ ü m uva z e n e p o l i t i k a s ı To r o s l a
r ı n ö t e t a r a f ı n a b i 1 e t esi r l e r i n i gösterdi : Doğu
Anadolu'da Antiokhos'dan ayrılarak kendilerini müstakil ilan
eden iki Armenia satrapının kırallıkları da Roma tarafından
tasdik edildi.
f a a t l t: r i n e u y g u n p r e n s i p k a r a r l a rı n a v a r ı i
m ı ş t ı. Buna göre, harpten önce P e rg a m o n'a t a b i
o I m a m ı ş m ü s t a k i I H e 11 e n ş e h i r l e r i t e k r a r h ü r
r i y e t ve i s t i k I a I k a z a n dıl a r. Bu suretle Aiolis ve
Ionia sahillerindeki şehirlerin çoğu (mesela Ko/oplıon ve
Kyme gibi) tekrar müstakil oldular. Fakat şehirlerden
ha r p t e A n t i o k h o s'u destekIemiş olanlar, şimdi
fethedilen yerler muamelesi görerek P e rg a m o n d e v-
1 e tin e ha r a ç v e r i r b i r h a I e g i r d i I e r. Hatta az
çok bir savaştan sonra Antiokhos'a teslim olan Eplıesos, Tralleis
(Aydın), ve Telmessos (Fethiye) bile, ciddi bir mukavemet gös
termedikleri için Pergamon kırallığına bağlandılar. Yalnız harpte
Roma davasını tutan şehirlerio bir kısmının, bu hareketlerine
mükafat olarak, yerleri genişletildi. \1:esela Miletos mukaddes
bir yer kazandı. Klazomenai'a (Urla) İzmir körfezine hakim
olan Drgmoza adası (uzu ada) verildi. Diğer bir kısmının da
takdirnamelerle taltifi cihetine gidildi. Mesela harp içinde
müttefik donanmaya üs vazifesi görerek hizmet eden Klıios
(Sakız) ve Ergthrai (Ildır) ile Antiokhos'un tazyiklerine muka
vemet eden Smgrna (İzmir) takdirname aldılar.
s e b e ti e r i n i k u r m a s ı n a m ü s a a d e e t m e m i ş t i . Fakat
Roma bunu, Mısır kıralı P t o 1 e m a i o s Epiphanes'in Suriye
harbinde takındığı tavra karşı bir intikam olmaktan ziyade,
belki, ·mali kudreti sayesinde bu inhitat devrinde dahi Helle
nistik dünya içinde muayyen bir rol oynamak istidadını gös•
terebilecek bu devletin, t e k r a r b ü y ü k v e k u d r e t I i b i r
hal e ç ı k m a m a s ı i ç i n yapmış bulunuyordu. M. ö. 111.
asrın yirminci senelerine kadar bu havzada üstünlük muha
faza etmiş olan Mısır, bu suretle S u r i y e d e v l e t i n i n k i n e
b e n z e r b i r d u r uma d ü ş m ü ş o l u y o r d u. Mısır'ın Apa
meia'dan sonra hadiselere ses çıkarmaması da bunu açıkça
gösteriyordu. Artık Roma ile dost geçinmeğe bakan Mısır'da
Roma her türlü hareketi yakından takip ediyordu. inhilal
burada da çok gr.çmeden başgösterdi. Memlekette iç hu
zursuzluklar aldı yürüdü. He 11 e n o l m ı ya n u n s u r l a r
y Ü k s e I m e ğ e, r u h b a n s ı n ı f ı t e k r a r k u v v e t v e
k u d r e t k a z a n m a ğ a b a ş l a d ı . Daha M. ö. 187j6'da
yukarı Mısır'da baş kaldırma hareketleri oldu ve hükumet
bunları zorla bastırabildi. Devletin dış işlere bakabilmesi
için epey bir zaman geçmesi lazımgeldi. Seleukos'lar dev
letinin bitap vaziyetinden istifad� edilerek Güney Suriye'nin
istirdat edilmesi için tam hazırlıklara başlandığı sırada kıral
öldürüldü (M. ö. 181). Böylece gerginlikler az bir zaman için
yatışmış oldu.
Rlıodo• parlı•
Magnesia Zaferinin meyvelerinden en çok fay-
yor dalananlardan biri olan Rhodos, Apemeia'dan
sonra da Roma ile eskisi gibi dost ve müttefik
kaldı ve, iyi idarecileri sayesinde Roma'nm kendi işlerine mü•
dahalesini icabettirecek herhangi bir hareket yapmadı. Gerçi,
Lykia'nın aidiyeti ve buua ait kararların tefsiri üzerinde R o m a
i 1 e b i r a n I a ş m a z l ı ğ ı o l d u i s e d e, i k i d e v l e t a r a
s ı n da b u s e b e p t e n b ü y ü k b i r ha d i s e ç ı k m a d ı.
Roma Rhodos hükümranlığına girmek istemeyip isyan eden
Lykia'lılara müzahret göstermekle beraber, kendi tefsirini zorla
empoze etmeğe kalkmadı ; hatta Rhodos'un bu hususta Anado
lu'da giriştiği işlere göz yumdu. R h o d o s L y k i a' d a h a r p -
1 e r y a p t ı ve Pergamos'dan dahi yardım gördü. Rho-
DOCU AKDENİZ DÜNYASININ FETHi 355
Pergamon Ana•
Apameia'da en çok kazananların başında ge
dol ıı 'da Belle- len Pergamon da, Roma dostluğu ve ittifakına
alzma'aın bir bağlı kalan basiretli kıral Eumenes'in idares
merkezi oluyor altında bu sırada parlak bir devire ulaştı.
Roma'nın teveccühiyle bu hale geldiğini, onun
arzusuna uygun hareket ettiği müddetçe yaşıyabileceğini
anlamış ve, komşularına Roma tarafından daima desteklen
diği intibamı vermekle muvaffakiyete ulaşacağına kanaat getir
miş olan bu kıral, her fırsatta Anadolu'ya Roma heyet
leri çağırarak bunu göstermeğe çalıştı. Bununla beraber
E um e n e s aynı zamanda devletinin elde ettiği m ev k ii
k uv v e t l e n d i r e c e k, i k t i s a d t r e f a h ı t e m i n e d e c e k
tedbirleri almaktan d:ı geri kalmadı. Eski şehirleri harap
olmaktan kurtarmak ve yenilerini kurmak suretiyle hummalı
bir kolonizasyon işine girişti ve, böylece, 1 ç An a d o I u • n un
d a h a d a He 11 e n ' l e ş m e s i ıı e g a y r e t e t t i. Kendisine
tabi şehirlere iyi muamele yaparak sevgilerini almağa, müs
tekil olanlara da hediyeler yollıyarak buralarda nüfuzunu
kuvvetlendirme�e ihtimam etti. iyi bir iç politika ile d ev
l e t i n e d a h a He l l e nist i k b i r ka r a k t e r v e r m e ğ e
ç a I ı ş t ı. Başlıca işlerinden biri de Pergamon şehrinde
m u h t e ş em m i m a ri ab i d e l e r y a p t ı r a r a k d ev l e
ti n i n m a n ev i ş a h s i y e t i n e p a r I a k b i r i f a d e v e r
m e k o I d u. Burada lskenderiye'dekine benzer bir kütüp
hane kurdu. ilim adamlarını topladı. Hulasa, Pergamon şehri
onun zamanında Hellenistik şarkın başlıça merkezlerinden biri
haline geldi. Böylece bu devlet, bir Roma oyuncağı olmasına
rağmen, bu d o s ti u k v e i t t i f a k i ç i n d e g e ç e n s e n e
lerde batmakta olan He l l e n i ·z m a 'n ı n s o n p a r l a dı ğ ı
y e r I e r d e n b i r i o I d u.
356 ROMA T ARIHI, 1.
Ana do I u ,e hlr-
Anadolu'nun Apameia'dan sonraki durumunu
teri ve Roma bitirmeden önce Batı Anadolu daki Hellen
şehirlerine de kısaca temas etmek yerinde
olur. Yukarda söylediğimiz gibi (s. 350), Roma yeni nizamı ile
Anadolu'da artık en çok sözü geçer. bir kuvvet olduğu için, bu
şehirlerin direkt veya endirekt bir nevi hamisi vaziyetine girmiş
bulunuyordu. Bunu onlara verilen statünün şekli de açıkça göster
mekte idi : Müs t a k i l o l m a y a n ş e h i r l e r i n Ro m a i l e o -
l a n m ü n as e b e ll e r i, t a b i o l d u k l a r ı R om a m ü t t e f i k i
d e v l e t l e r i n Roma ile m Ün a s e b e ti e r i n e b a ğ l ı i d
ve öyle kaldı. Fakat müstakil ilan edilenlerin vaziyeti, mesela
Rhodos veya Pergamon'u Roma'ya bağlayan münasebetin aynı
değildi. Çünkü b u müs t a k i l ş e h i r I e r l e Ro m a a r a
s ı n d a h e r h a n g i b i r i t t i f a k y o k t u. B u m ü n a s e •
b e t l e r " d o s t l u k ,, k e I i m e s i y l e i f a d e e d i l i y o r d u.
Şehirlerle Roma arasındaki bu dostluk münasebeti ta Üçüncü
Makedonia harbine kadar böyle devam etti. Dcstların Ro m a • -
y a k a rş ı h erh a n g i b i r m ü k e l l e f i y e t l e r i y olct u;
Haraç veya başka nam altında hiç bir para vermiyorlardı. Ken
dilerinden istenen şey harplerde tarafsız kalmak ve, Roma'nın
dostları ile taarruz! bir harbe girmemekti. Bunun haricinde
bunlar diğer devletlerle diplomatik münasebetlerde bulunuyor
lar, h�tta aralarında federasyon bile kurabiliyorlardı. Hele i ç
iş l e r i n d e t a m a mi y 1 e m ü s t a k i l i d i l e r ; sikkelerini
kendileri basıyorlar, meclislerine hükmediyorlardı. Mamafih
362 ROMA T ARİHI. 1.
Doğa'da Roma
Hülasa, Roma Apameia'dan sonra E ğe Doğusun
polltlka■ının da, m e m l e k e t I e r i a s ke r i i şg a l a I t ı n a
amaçları ta a l ma d a n k u r d u ğ u e n d i r e k t h eg e•
hakkak ediyor. mon y a s ı n ı k ı y me t l e n d i r me k, k end i
Endirekt hege m e n f a a t l e r i n i yür ü t m e k iç i n ş u u r l u
monya devam
v e s i s t e m l i b i r ş e k i l d e ç a l ı ş t ı. Roma
ediyor
Doğu politikasının gizli amaçları artık tahakkuk
ettiği için teferruatı düzenlemek zor bir iş olmadı. Filhkaika,
Roma, mevcudiyetlerine hala ihtiyacı olduğuna kani bulunduğu
devletler de dahil olmak üzere. b u a l e m d e k i b ü t ü n k u v
v e ti e r i "d i v i t e e t i m per a ,, p r e n s i b i n i u yg u l a y a
r a k b i r b i r i ne d ü ş ü r m e ğ e ve, böylece, kurduğu nizamı
devam ettirmeğe gayret etti. Bir taraftan kuvvetli gördüklerinde
inhilalci ve tahrip edici unsurları himaye ederek onların çök
mesi sebeplerini sağlarken, öte taraftan da zayıfları ve kü
çükleri koruyarak bunlar arasında kurduğu muvazenenin bozul
mamasına itina etti. Bunun neticesi olnrak artık Doğunun büyük
küçük bütün devletlerinden dış ve hatta iç meseleleri görüş
mek ve Roma senatus'unun arzu ve idaresini anlamak için
Roma'ya elçiler gelmeğe başladı. Roma memurları da Ro.na'nır.
menfaatlerini gözetmek, uzak menzilli politikasının hazırlık
larını yapmak üzere buralara gönderildiler. Fakat Roma Ege
Doğusunda ancak bu devletler çağırdıkları ve istedikleri
zaman müdahale etti. Hatta Roma bu alemde umumi sulh ve
sükunu teminde kendisini sorumlu görmesine rağmen,
DOCU AKDENiZ DÜNYASININ FETHİ 36'
p o I i t i k a s ı i c a b ı, ş i m d i l i k u f a k t e f e k d e ğ i ş
m e I e r e d e g ö z yum d u. Bazen hafif, bazen sert dav
randı: bazen de sakat ve yanlış işler yaptı. Fakat bu n l a r ı n
h i ç b i r i s i b u r a d a k u r d u ğ u e n d i r e k t h e g e m o n y a
yı b o z m a dı.
s a h i b i e ş r a f ı n e l i n e v e rm e k s u r e t i y l e m u t e di l b i r
a r i s t o k r a s i - t i m o k r a s i i d a r e s i kur m a ğ a çalışmak
olmuştu. Böylelikle gerçi çok yerlerde stabil idarelerin teessüsü
kabil oldu ise de, hükumetleri zorla bir oligarşiye lerketmek de
"Hellen hürriyeti ., vadeden Roma'nın, bunun yerine bir zorba
hakimiyeti kurması demek oluyordu. Tabiatiyle b u i d a r e d e
m a I v e mü l k s a h i p I e r i, sevgilerinden değil, mevcut içti
mai nizamın garanticisi olarak gördüklerinden R o m a 'y a d o s t
o I u y o r l a r d ı. D e m o k r a t i k h ü k ı'.i m e t ş e k I i n e i n a
n a n I a r i s e, bu şartlar içinde demokrasinin batmak tehlikesi
geçirdiğini görüyor ve, mal ve mülk sahibi olmayan, yani
Hellas'm çok perişan h�le gelmiş iktisadi durumu altında mu
zayaka içinde bulunanlarla şu veya bu sebeplerden güçlük
çekmiş olanların vaziyetini düzeltecek d e m okr a s i r eji m
i e r i k u r m a k ı ç ı n mü c a d e 1 e e d i y o r I a r d ı. Fakat,
Roma oligarşi rejimlerini desteklediğinden, bu mücadele aynı
zamanda Roma'ya karşı bir nevi davranış halini alıyordu.
Birçok şehirlerde işte bu gayrı memnun kütleler birbirleriyle
münasebete girişerek kuvvetli guruplar haline geldiler.
B u s u r e t I e, o l i g a r ş i i d a r e s i y e r i n e d e m o k r a s i
k ur m a k g a y r e t l e r i a y n ı z a m a n d a R o m a a n tip a
ti s i n i n d e ç oğ a l ma s ın a v e kuvvetlenmesine
a m i I o I d u. Roma müteyakkız olmadığı takdirde bundan dış
kuvvetlerin istifade etmeleri muhakkak g6rünüyordu.
Phlllppo■ Apa
Fakat, Antiokhos Thermopylai'da mağlup olup
mela'dan ■ora da Hellas'ı terkedince R o m a · l ı l a r ı n P h i -
Ege 1de Boğaz l i ppo s ' a k a r ş ı v a z iye t l e r i d e ği ş t i.
lara doğra ge Kıralın Hareketlerini durdurmağ'a başladı
nlıleıne hare lar: Lamia'yı muhasaradan menettiler. Hatta
ketleri yapıyor
Aitol'lerin Makedonia kıt'alarını Athamania'-
dan çıkarmalarına dahi göz yumdular. Romalı'ların bu mu
ameleleri Philippos'u, daha o zaman, bü t ün s a d a k a
ti y l e y a pt ı ğı y a r d ı m ı n mü kaf a t g e t i r m e di
ği n e i n a n d ı r m ı ş b u l u n uyo r d u. Fakat Makedonia
kıralı gene vaz geçmedi. Roma'lıların Hellas'dan çekilmesinden
sonra kendisini daha serbest sanarak yeni işlere girişti.
Güneyde, Hellas'da gözetlendiğ'ini anladığı için, bu sefer
başka taraflara döndü ve, bir olup bitti taktiği kullanarak..
istediklerini elde etmeğe kalktı. Boğazları kontrol için ne
zamandır almagı tasarladığı Trakya Khersonessos'unun (Ge
libolu yarımadası) Pergamon kıral ına verilmesini seyretmek
zorunda kalmış olan P h i l i ppo s, Eg e' d e b i r ç o k a d a
l a r ı i ş g a l e tti k t e n s o n r a g e n e Ça n a k ka l e Bo
ğa z ı n a y a k l a ş m a k h a m I e l e ri n e b a ş l a d ı. Trak
ya'da Gelibolu'ya yakın olup Roma'lıların Antiokhos'tan kur•
tararak M. ö. 188'de hür ve serbest ilan ettikleri Ainos (Enez)
ve Maironeia şehirlerine garnizonlar yerleştirerek bunları işgal
etti (M. ö. 185).
DOCU AKDENİZ DÜNYASININ FETHİ 367
Perseua
Fakat Perseus'un en ö n e m li i ş i. H e l l a s' a
Hellas'da Roıııa ka r ş ı a k t i f b i r p o I i t i k ;ı t a k i p e t
antipatisinden ın eşi o I d u. Gerçekten, yukarıda gördüğü
istifade lle müz gibi (s. 364), Hellas'da Roma müdahalesi
•�mpati ka-
aleyhine kabaran hisler, Roma'nın desteklediği
zanmağa
çalıııyor
nizamın taşıyıcıları olan mutedil aristokrasi
idarelerini devirerek demokrasi idareleri kur-
mak yolundaki hareket ile daha da büyüyerek, Roma'ya karşı
umumi bir nefret halinegelmiş bulunuyordu. Hatta eskiden Make
donia'yı kendilerine boyunduruk vuracak bir devlet ola
rak gören halkın çoğu, şimdi yeg a ne k u r t u l u ş ç a r e si
o l a r a k, M a k e d o n i a 'y a b a k m a ğ a b a ş I a m ı ş t ı. Per
seus'un tahta çıkması bu ümitleri kuvvetlendirdi. Bunun
kırallıgı ve hareketleri bir çoklarına yeni bir selamet ve hür-
Homa Tori/ıi Z4
370 ROMA T ARIHI. I.
Roma Makedo-
Roma'lılar siyasi işlerde hiçbir zaman "kasirül
aia'yı ezmeğe basar .. olmamışlardı : Roma'lılar, halki kudreti
karar veriyor henüz sönmemiş olan Makedonia'nın, staius quo'
ve faaliyete yu bozacak ve, Hellen partikularizmasını tekrar
geçiyor vahdete götürerek Roma için g Üç I ü k l e r
ç ı k a r t a c a k b i r k u \' v e t h a I i n e g e I m i ş o l d u ğ u n u
g örü y o r I a r d ı. Binaenaleyh eğer şimdiye kadarki işlerin
den ve başarılarından feragat etmek, Hellas ve Doğu
daki mevkilerini terk eylemek istemiyorlarsa, F l a m i n i
u s'u n o y n a m a ğ a b a ş I a d ı ğ ı k o m e d y a y ı t a m a ml a -
m a k için sür a t l e k a r a r v e r i p M a k e d o n i a'y a
d a r b e yi i n d i r m e l e r i la z ı m d ı. Esasen Roma politi
kacıları için mesele bunun namuslu ve şerefli bir iş olup
olmadığından ziyade, şimdi faydalı olup olmadığında topla
nıyordu. Çünkü, d a h a o z a m a n h a r b e k a r a r v e r i l miş
g i bi i d i. Yani muha!:emat M. ö. 172'de başlıyabilirdi. Fa k a t
ordu hazır olmadığından d e r h a I a s k e r r h a r e k a t a
g e ç i l m e k i s t e n m e d i. Roma, ta baştan itibaren yaptığı
gibi, kurban edeceği devleti evvela mütearrız kılığına sokacak,
bu esnada da seferberliğini ikmal edecekti. Bundan dolayı, zaman
kazanmak maksadiyle, önce diplomasi cihazı harekete geçirilip
muayyen istikametlerde hazırlıklar yapılacaktı: Yani M a k e
d o n i a ask e ri v e s iy a s i b a k ı m d an t e c r i d e d ile c e k
v e h a r p içi n I üz u m I u b a h a ne y a r a t ı l a c a k t ı.
Roma Makedo-
Evvela Makedonia'nın Doğuda ve Hellas'daki
nia'yı dışardan siyasi faaliyetlerine enerjik bir şekilde muka
tecrid etmeğe bele etmek zaruri idi. Bunun için her tarafa
çalı,ıyor heyeUer yollandı. Bunların vazifesi, şüpheli
devletleri Roma tarafına çekmek, müttefikler
aramak ve, Roma ordularını Balkanlara geçirinceye kadar
Makedonia'yı oyaladıktan sonr a bir harp behanesi bulmaktı. Bu
propaganda Makedonia'nınkinden üstündü: Gerçi Hellas'da her
vatanperver Roma nüfuzunun sona ermesini istiyordu. Fakat
hiç kimse harekete cesaret edemiyordu. Çünkü Hellen dünyası
Roma'nın Makedonia kudretini imha etmek kararında olduğunu
anlar anlamaz korkmuştu. Hele heyetlerin gelmesinden sonra
- Boiotia şehirleri müstesna - h e m e n h e r ş ehir R oma 'y a
372 ROMA TARİHİ, ı.
Peraeua'un
Fakat, Perseus'un bütün bu çalışmalarına ve
ilk muvaffa- yüksek ümitlerine rağmen M a k e d o n i a
kıyetl ı Roma s iya s e t e n t e c r i t e d i I m i ş , ya I n ı z
ordu ■u mağlup k a I m ı ş t ı. Perseus hazinelerini, zamanın-
olayor da kendisine hizmetlerini arzedenleri satın
almada kullanamamıştı. Üstelik her şey çoktan hazır ve mü
kemmel olduğu halde, kaçınılmaz bir hale gelmiş olan b u h a r
b e b i z z a t k e n d i s i b a ş l a m a k c e s a r e t i n i d e g ö s
t e r e m e d i: Düşman ordularının gelmesini bekledi ve, böylece,
Doğuda Pergamon'a, Kuzey-Batıda Dardan'lara ve Güney
de de Roma'lılara karşı olmak üzere, üç c e p h e a r z
e d e n b u h a r b i, t a b a ş t a n i t i b a r e n m ü d a f a a d a
y a p m a k h a t a s ı n d a b u I u rı d u. Mamafih, bu hatalarını
Roma komutanlarının kabiliyetsizlikleri telafi ettiği ıçın,
harbe p e k d e ü m i t s i z g i r m i ş o Im u y o r d u. Filha
kika Perseus. o sene consul P. L i c i n i u s C r a s s u s
idaresinde Balkanlara geçerek Thessalia'ya gelmiş olan
kuvvetli bir Roma ordusunu, bir suvari muharebesiyle
h e z i m e t e u ğ r a t m a g a m u v a f f a k o J d u. Fakat Hel
las'daki kütlelerin nefesini tutacak kadar tesir yapan b u
z a f e r i n i i s t i s m a r e t m e ğ i b i Ie m e d i. Tali derece
deki cephelere kuvvet kaydırmak için Roma ordusuna ric'at
imkanları verdi. Hatta daha sonra, bunu harbi bitirmeğe fırsat
sanarak, eski muahedeyi yenilemek şartiyle s u Ih t e k l i fi n d e
b u I u n d u. Fakat, mağlup Roma komutanı kurtulmuştu.
Perseus'un Roma emirlerine kayıtsız şartsız itaat etmesini
istedi ve, zaferi üzerine Thessalia' yı terkederek Tempe geçidi
ne çekilen ktralın b;raktığı yerleri birer birer almağa başladı.
Lakin bunlar Roma ordusunun muvaffakiyetsizliğini tamir ede
cek şeyler değildi. Bundan ötürü consul, mağlubiyetinin se
beplerini Hellen müttefiklerinin üstüne atmaktan çekinmedi.
Aynı çapta bir adam olan Roma donanma k omutanı da, deniz
lerde bir başarı elde edememişti. Her ikisi bunların acı
sını Hellen şehirlerinden çıkardılar. Ordu ve donanmayı alet
ederek askerlerle Hellas'taki şehirleri tefrik yapmadan yağma
ve tahrip ettiler; bir çok halkı da köle olarak sattılar.
DOCU AKDENİZ DÜNY ASiNiN FETHİ 375
nın b u h a l i n d e n i s t i f a d e e t m e s i n i b i l e m e d i : Ge
çitten bütün garnizonlarını geri alarak Elpeios nehri üzerin
deki müstahkem mevkilere çekildi. R o m a k om u t a n ı n ı n
i h t i y a t s ı z l ı ğ ı n ı M a k e d o n i a k ı r a l ı n ı n k a r a r s ı z
l ı ğ ı t e lafi e t m i ş t i. Müttefik donanma gerçi bazı yer
lere ihraç yaptı ise de, bu, umumi duruma tesir etmedi.
Ordular uzun zaman karşılıklı beklemek zorunda kaldılar.
R om a b u s e n e d e k a t 'i n e t i c e y i a I a m a m ı ş t ı. Ma
kedonia kıralı ise, o kışdaki duraklamadan faydalanarak, kendi
tarafına geçen I l l y r i a ' 1 ı G e n t h i o s i I e i t t i f a k ya p t ,.
Fakat lllyria'lı harekete geçmek ıçın para istedi. Sonra.
Perseus'un, babasının planı gereğince (s. 368), kendileriyle mü
nasebete giriştiği Tuna ötesindeki Kelt'lerin (Bastarn'lar)
büyük bir kısım da o sırada nehri geçerek hizmete girmek için
para istediler. Fakat Perseus, cimri ve hasis davrandığından,
h e m B a s t a r n ' l a r ı h e m d e G e n t h i o s ' u d a r ı 1 t t ı.
Böylece etrafta müttefik bulmak gayretleri de boşa çıktı.
Pydna muba-
O sırada Perseus Makedonia Güneyinde Elpeios
rebe■l ı Make- nehri vadisindeki kuvvetli mevzilerde müda
donla mağUlp faada bulunuyordu. Kıral, taarruzun güç olacağı
oluyor düşüncesiyle, bir taraftan dağlara, öte taraftan
da denizin yaptığı bataklığa dayanan bu mevzilerin tahditlerine
boyun eğmişti. Roma'lılar ise serbest hareket etmek gaye
siyle, başka harp meydanı arıyorlardı: Bunun için cephe
den taarruz etmeden, Batıdan cüretkarane bir s a r m a m a
n e v r a s ı y a p a r a k k ı r a 1 ı , m e v z i I e r i n i t e r k e t m e
ğe ve, harbi açık sahrada kabul etmeğe icbar ettiler. Perseus
Pydna'ya doğru ric'at etti. Roma'lılar takip ettiler ve orada
tamamiyle körfeze sıkıştırdılar. Bu suretle M. ö. 22 Haziran
168 'de, P y d n a G ü n e y i n d e, h e p s i b i r s a a t s ü r e n
kan I ı b i r m u ha r e b e o I d u . Burada Makedonia
kıralı, lskender muharebelerinin aksine, evvela suvari
hücumu yapmadı; bunları ihtiyatta tutmak hatasını işledi.
Phalanks ile yaptığı hücum da Roma cephesini yaramadı.
Roma manipulus'ları gayet hareketli bir taktik ile phalanks'ın
arasına girdiler ve onu parçalayıp dağıttılar. M ak e d o n i a
o r d u s u m Ü n h e z i m o l d u v e i m h a e d i I d i. R o m a 'n ı n
k ı l ı c ı v e d i s i p l i n I i m a n i p u l u s t a k t i ğ i, M a k e d o
n i a 'n ı n m ı z r a ğ ı n a v e e s k i m i ş p h a I a n k s t a k t i -
ğ i n e ü s t ü n g e I m i ş t i. A r t ı k k a t f n e t i c e a 1 ı n m ı ş t ı .
Üç Ün c Ü M a k e d o n i a h a r b i R o m a 'n ı n z afe r i y l e
bitm i ş t i.
Makedonla
Makedonia kıralı P e r s e u s, ordusunun münhe-
kıralı Per■ eu■ zim olduğunu görünce bir kaç suvari ile m u h a-
e■ lr oluyor r e b e m e y d a n ı n ı t e r k e t t i . B i r kırala
yakışmayacak şekilde canını ve para:;ını kurtar
mağa çatıştı. Evvela jdare merkezi Pella'ya, sonra da daha Do
ğudaki A m p h i p o I i s' e k açt ı . Fakat onun için hiç bir ta
rafta yer kalmamıştı. Çünkü bir kıralın, üzerindeki bütün alamet
leri atarak tanınmadan kaçmak istemesi Makedonia tarihinde gö
rülmüş şey değildi. Bundan ötürü soğuk nazarlardan başka bir is
tikbal görmedi. Or a d a n bi r g e m i y e bin e r e k Samoth
rake (Semadirek) a d a s ı n a g i t t i. Burada bir mabede sığı
narak kurtulacağını umdu. Fakat, kardeşini öldürten bu adama
DOĞU AKDENİZ DONYASININ FETHi 379
Pydna zaferi
Pydna zaferi Roma'nın Doğu politikasında
nin Roma'nın bir dönüm noktası oldu. Çünkü bu zafer
Doğu politika Roma'ya, buralarda bir an ıçın sallanmış
•••• te■lrlerl görünen endirekt hük:imranlığını daha-
sağlam temeller üstüne kurmak imkan-
larını verdi. Filhakika, Doğudaki kudretleri birbirine vuruştur
mak ve oynatmak bu dünyada Roma menfaatine yarayan bir
sulh meydana koymamış, dostluk muahedeleri Roma'nın Doğu
devletleri tarafından desteklenmesini tamamiyle temin edeme
mişti. Rotanın değişmesi lazımdı, ve bunun için daha müsait bir
zaman da bulunamazdı. Bundan dolayıdır ki, o vakte kadar
gevşek bir takım siyasi münasebetler ile Doğuda iş görmüş
olan Roma'nın endirekt hükümranlık politikası, şimdi artık
maskesini atarak, müstekbel i l h a k p o I i t i k a s ı n ı n
h a z ı r I a y ı c ı g � n i ş formları i ç i n e g i r m e ğ e b a ş l a d ı .
Gerçekten, Roma bazı siyasi çevrelererin zoriyle D o ğ u d a
h e n ü z b i r "i l h a k,, i s t e m e d i ğ i i ç i n, ş i m d i y a l n ı z,
o n u h a z ı r l a y ı c ı t e d b i r l e r a l m a k I a i k t i f a e d e
c e k t i. Parola artık şu oldu.: m ü s t a k b e l h a s ı m l a r yık ı i
m a I ı, R o m a i l e h a r b e giren d e v 1 e t I e r p a r ç a l a n
m a I ı, ş ü p h e I i t a v ı r g ö s t e r e n I e r z i 11 e t a I t ı n a
a l ı n m a I ı, b ü t Ün müttefikler z a y ı f I a tı I m a l ı�
d o s t l a r d a i t t i f a k l a r I a b a ğ l a n m a l ı i d i. Bunun
tahakkuku için her vasıta mubah olacaktı. Roma bütün Doğu
devletleriyle bir hesaplaşma yapacak ve yeni rolitikasını uygu
layacaktı. Hellenistik dünyaya böyle bir müdahele ancak şimdi�
bu zaferden sonra kabil idi; çünkü, ilk defa olarak bu zaferle
büyük bir Hellenistik devlet tamamiyle yıkılmış, Roma'nın
eline geçmiş oluyordu.
DOĞU AKDENİZ DÜNYASININ FETHi 38\
d e a y n ı ş e k i I d e Üç e t a k s i m o I u n d u. Donanması Ad
ria' daki Roma taraftarı Hellen şehirlerine hediye edildi. Bundan
sonra sıra Epeiros'lu Moloss'lara geldi. Bunlar Perseus'un
yıldızının yükseldiği ilk senelerde Roma'dan ayrılarak onunla
beraber gitmişlerdi. Roma'nın tepkisi çok şiddetli oldu:
Mo I o s s' 1 a ra k a rşı i m h a s i y a s e t i g ü d ü 1 d ü. Milli
his leri öldürmek için bir emirname ile Epeiros'da bir günde
y e t m i ş ş eh ir a s k e rl e ri n y a ğ m a v e t a h r ib i n e
b ı rak ı l d ı. Memleket harabez ara döndürüldü. Buradan y üz
el l i b i n k i ş i nin k öl e o l a ra k satı lJı ğı söylenir.
itidali ve insanlığı ile tanınmış Roma komutanı Aemilius
Paullus'un gözleri önünde cereyan eden bu gayrı insant
muamele, o sıralarda J t a I y a' d a a rtı k t ama m i y 1 e
g e I i ş m i ş o I a n b ü y ü k ç i f t I i k I eri n (S. 194) insan
k u v v e t i a ç l ı ğ ı n ı g i d e r m e k içi n y a p ı l m ı ş sistemli
bir hareket manzarasını gösteriyordu.
1 ta I y a 'y a g it ti ; f a k a t d a h a B r u n d i s i u m 'd a n g e r i
ç evr i I d i. Roma, Pergamon kıralına karşı hakaret etmişti.
Bu Anadolu'da Roma teveccühiyle yaşıyan E u m e n e s 'e b ü
y ü k bir d a rbe o l d u.
Mı■ır ve Suriye:
Pydna zaferiyle Roma Doğu politikasının de·
Suriye Roma'- ğişmesinin Hellenistik dünyaya nasıl sirayet etti
nın me,gullye ğini, Roma'nm Mısır ve Suriye devletlerine karşı
tinden fayda harpten sonra aldığı durum pek giizel anlata
lanarak Mı■ır bilir. Daha önce söylediğimiz gibi (s. 353), Apa
la birle,meğe
meia'dan sonra dış ticaret pazarJarı kaybolan ,
kalkıyor
Güney Suriye'deki Şark transit yolları elinden
390 ROMA TARiHİ, l.
Roma Andrl ■-
Fakat, Makedonia Andriskos idaresindeki
koa'a mağlftp bu son ayaklanmada ciddi vasıtalardan mah
ediyor, Make rumdu ; hele bilhassa R o m a ' y a k a r ş ı b i r
donla'nın ■on h a r b e ç ı k a c a k d u r u m d a d e ğ i l d i.
milli mukave- Kazanılan muvaffakiyetler Roma'nın bu tarafa
metl de kırı- liyıkiy le bakamamasından ileri geliyordu.
lıyor
Çünkü Roma o sıralarda Afrika vP. lspanya'
daki harplerle meşguldü. Fakat isyan derhal bastırılmazsa,
Roma'nın endirekt hükümranlığı için tekrar cidd! neticeler
doğurabilir, hatta belki de Hellas ve Anadolu'ya da
sirayet edebilirdi. Bundan dolayı Roma, bütün sıkıntılarına
rağmen, C a e c i I i u s M e t e 11 u s komutasında kuvvetli bir
orduyu Makedonia'ya yolladı. Metellus Andriskos'u Thessa
lia'dan attı ve, sahte kıralın komutanlık ettiği son M a k e d o
n i a o r d u s u n u, g e n e P y d n a d a , i k i n c i b i r z a
f e r l e m a ğ l fı p ve m ü n hezi m e t t i (M. ö. 148). And
riskos oradan doğru ·kendisini destekleyen Trak'lara kaçtı
ise de, bir hain tarafından Roma'lılara teslim edildi. Roma'ya
gönderildi ve orada idam edilei. A r tı k M a k e d o n i a ' n ı n
s o n m i l l i m u k a v e m e t i d e k ı r ı ] m ı ş, m e m l e k e t
t e k r a r ve k a t ' i b ir ş e k i l d e R o m a ' n ı n e l i n e
g e çmi ş t i.
Makedonla Ro-
Roma, yeni politikasının icapları gereğince
ma 'yailhak Makedonia meselesini kat'ı şekilde halletmek
olunuyor, Ro- ıçın bunu fırsat bildi. M a k e d o n i a ' y ı
nıa' nın Balkan- i l h a k e t m e ğ e, k e n d i i d a r e s i a l t ı n a
lar'da ilk eya- a l m a ğ a, k a r a r ve r d i. Roma gerçi daha
let l (pr ovl ncla)
k uru 1 uyor
önce (M. ö. 160) Dalmaçya'dan Arnavutluğa
kadar olan sahil kabilelerini tabi bir hale
koymuştu: fakat Balkanlar'da henüz formel manada bir eyalet
(provincia) tesis etmemışti. Şimdi i l k d e f a o l a r a k b u r a s ı
"M a k e d o n i a eya l e t i ., (provincia Macedonia) adı ile
devlete ilhak olundu (M. ö. 146). Epe i r o s ve Gü n e y
JI l y r i a b u y e n i e y a l e t e i lave e d i l d i. Merkezi
Thessalonike (Sel.inik) olan ye n i M ake d o n i a e y a I e t i,
b u s u r e t I e, B a t ı d a A d r i a d e n i z i n d e n t a E g e
d e n i z i n e v e T r a k y a ' y a k a d a r u 1. a n a n g e n i ş bi r
.396 ROM.'\ TARİHİ, 1.
Hella■'a ••rl
Bunun sebebi açıktı : Evvela Roma M. ö.
lea yeal nizam 196'da "Hellen'lerin hürriyetini" ilan ettiğini
ve Roma unutamazdı. Buna - hiç değilse - haricen do
kunmamak, biraz hürriyet bırakıldığını gös
termek lazımdı. Sonra, böylece lafzen de olsa hür bırakınca,
tekmil Hellen'lerin haraç veya vergi vermelerini de isteyemezdi.
Bunları alamadığı yerde ise idare vazife ve mesuliyetlerini
neye üzerine yüklenecekti? Esasen Hellas'ın bütününün işgali
Rom�'ya siyast bakımdan müsbet istifadeler temininden uzaktı.
Çünkü, bu memleket dağınık ve çok bitkin bir halde idi.
Y a n i R o m a H e l) a s'ı n, g e rı işl eme v e i s t i s m a r
i ç i n h enü z o l g u n bir me y v a o l d u ğ u n a k a n i
d e ğ i l d i. Nihayet, Makedonia umumi valisi hudutları bekli
yeceği için dış bakımdan, K orinthos bu şekilde cezalandırıl
dığı ve artık müteyakkız bulunul"cağı için de, iç bakımdan
Hellas'da bir tehlike kalmdmıştı. Bundan d o I ayı R o m a
bu r a d a ş i m d i d e n b i r i d a ri t e ş k i l a t k u r m a ğ a
i h t i y a ç g ö r m e d i. Gerçi bu, Balkanların vahdetini, hiç
değilse formel bakımdan, geciktirecekti. Fakat bu, Roma'nın
Akdeniz'de çözmeğe mecbur olduğu yegane mesele değildi;
hatta en acil olan da değildi.
miş, b i r z a m a n l a r S u r i y e k ı r a l ı n ı n r ü y a s ı n a g i r e n
ş e y (s. 389), bu s e f e r t e r s i n e, M ı s ı r k ı r a l ı t a r afı n
d a n t a h a k k uk e t t i r i 1 m i ş o l u y o r d u: Fakat, o sıra
larda bir taraftan Kartaca'nın, diğer taraftan Korinthos'un
düşmeleri Mı s ı r k ı r a l ı n ı, b u r a d a k i b e k I e n m e d i k
m e v k i i n in s e m e r e l e r ini a l m ada n g e r i d ö n m e ğ e
m e c b u r e t t i. Ç ü n k ü a r t ı k R o m a s e r b e s t k a l m ı ş,
P h i l o m e t o r d a, O o ğ u H e 1 1 e n i z m a d ü n y a s ı n ı
te ş k i lat l a n d ı r m a k v e R o m a'ya k a r ş ı b i r l e ş t i r i p
m ü t t e h i d b i r c e p h e k u r m a k i ç i n ç o k g e ç k a 1-
d ı ğ ı n ı anl a m ı ştı . M ısır kıralı Roma'nın sert elini hisset
meden ve, Perseus veya Andriskos'un akibetine uğramadan çekil
meğe başladı. Suriye'li hasımlarına karşı dönerken bir muharebe
daha kazandıktan sonra yaralandı ve öldü. B ö y l e c e b i r
M ı s ı r - S u r i y e b i r I e ş m e s i, R o m a y ü z ü n d e n, d a h a
d o ğ m a d a n s ö nmü ş o l d u.
A t t a l o s k e n disin e a l e l a d e b i r v a r i s d e ğ i l,
b i l aki s, ö 1 ü m ü h a l i n d e B a t ı A n a d o 1 u'y u K a o s' -
ta n k u r t a r a c a k k u v v e t l i b i r varis bu l m a k
zo r u n d a idi. Seleflerinin ve kendisinin tecrübeleri ise
hakim kudreti göstermişti : Bu mekanda v a z i y et l e ri k o n t
r o 1 e d e b i l e c e k y e g a n e k u v v e t R o m a i di. Atta
los da işte, ihtimal bu düşüncelerle, d e v l e ti R o m a ' y a
v a s i y e t e t m e k le n b a ş k a ça r e bül a m a m ı ş tı.
Esasen bunun için bir emsal de mevcuttu : Mısır'daki kardeş
münazaaları sırasında Ptolemaios Euergetes, kendisinin varis
siz ölümü halinde tac ve tahtını Roma'ya vasiyet etmişti
( s. 407 ).
i■yan yeril
Hülasa, Aristonikos isyarıı Roma'nın Pergamon
kuvvetlerle hakkındaki arzu ve ümitlerini kıracak bir şe
ba ■tırılamıyor kil almağa yüz tutmuştu. Fakat, burada
- Phokaia müstesna - H e 11 e n ş e h i r l e r i
i 1 e H e 11 e n i z e e d i 1 m i ş c e m a a t 1 e r i n ç o ğ u b u n u d e s
t e k 1 e m e m i ş 1 e r, hatta karşı gelmişlerdi. Pergamon da bunlar
arasında idi. Çünkü bunlar istifadelerinin ne tarafta olduğunu
anlamışlardı. Ancak bu şehirlerin kuvveti onu durdurmağa
kafi gelmiyordu. Roma'nın da memlekette o sırada bir tek
askeri yoktu. Bun un için Bithynia kralı il. Nikomedes'den,
Pontos kıralı V. Mithradates'den, Kappadokia kıralı V.
Ariarathes'den ve, hatta, Paphlogonia beylerinden yardım
istendi. Fakat bunların müdahaleleri de zayıf oldu ve tesirini
göstermedi. iş uzuyor, mirasın tehlikeye düşme emareleri baş
gösteriyordu.
Roma ôrdu■u
Bu durum karşısında Roma nihayet m i r a s ı
Anadolu'ya ge- k e n d i s i I a hl a r i y 1 e a 1 ma kla n b a ş k a
llyor fakat ç a r e o lma dığ ı n ı a n l a d ı . M. ö. 131
matlup oluyor senesi consul'u P. Licinius C r a s s u s M u
c i a n u s idaresinde Anadolu'ya bir ordu gönderdi. Roma
askerleri şimdi i k i n c i d e f a o 1 a r a k A n a d o Iu t o p
r a k l a r ı n a ç ı k ı y o r d u. Fakat bu geliş ötekindn (S. 336)
DOĞU AKDENİZ DÜNYASININ FETHİ 417
m a'n ı n p ek y a y ı l m ı ş o l m a d ı ğ ı, i k t i s a d en ö n em i
a z o I a n ve, idari bakımdan da güçlük çıkarması muhtemel
bulunan m em I ek e t i n Do ğ u k ı s ıml a r ı, h a r p t e yar
dı m ed en m ü t t e f i k I er e d a ğ ı t ı I d ı: Büyük Phrygia,
Pontos kıralı VI. Mith radates'e, Lykaonia da harpte ölen
Kappadokia kıralının oğullarına verildi. (Mama fih sonradan
bu yerler bazı sebeplerle tekrar alınmış ve eyalete katılmıştır).
Paphlagonia'lılara Epiktetos Purygia'sından parçalar verildi.
P a m p h y l i a \ e P is i d i a h a I k ı t ek r a r k e n d i k en
d i l er ini i d a r ed e s er b est b ı r a k ı l d ı. Sonra, P er
g a m o n d ev l et in in T r a k y a v e Ç a n a k k a l e B o·
ğ azınd a k i y er l er i de y en i A n a d o l u ey a let i
ne bırakılmadı ; M a k ed o n i a e y a I et ı n e b a ğ
l a n d ı. M a m afih y a l n ı z k es in t i l e r d eğ i I, il av e
l er d e y a p ı l dı: Mesela, bir zamanlar Rhodos'a verilip
de sonradan müstakil ilan edilen K a r ia'n ı n b i r k ı s mı,
i d a r i b a z ı k o I a y l ı k l a r i ç in, y en i e y a l e t e il h a k
o l u n d u. E y a l et, bu şekilde P er g a m o n d ev 1 et in in
en ö n em l i v e v er im l i k ı s ı m l a r ını ıçıne alıyo r,
buna tesahup eden R o m a d a, b ö y l ece, E g e'n in Do ğu
s a h i 11 er in e v e, b i l h a s s a , Ç a n a k k a l e b oğ a z ı na
y e r l e ş m i ş o I ı.ı y o r d u.
ches (Das Reich, ldee und Gestalt, Festschrift für J. Haller) 1940, S. l v.d.);
M. R ostovtzeff, The Social and Ecoruımic 1/istory of thı, HeUenistic World,
Oxford, 1941; H. E. S tier, Rom.� Aufsıieg zur Vormachı im Milıelmeer
(Welt als Gcschichtc, 1941, S. 9 v.d.); - P icrre Waltz, /.,a question d'Orienı
dans l'Antiquiıe, Paris , l9-ı2; - J. Vog t , Yom Reichsgedankm der Römer, Stutt
,ı:art, 1943; - M. K Rosch, Hellenizm tarihinin ana hatları, 2 cilt , (çe viren:
Sabahat Altan, lstanbııl Edebiyat Fakültesi y ayınlarındaıı), İstanbul, 1942-
1943; - A r if .Mü fi d Mansl."I, J<�ge ve Yunan Tarihi, (Türk Tarih Kurumu
yayınla rından) Ankara, 1947, S. 400 v.d. : -- H. Bl."nghon, Griechische c,..
shidıu (Handbuch der Altertumswisscıı;.chaft JII, 3). Miinchen, 1950 !!. 447
v.d. ;-
A. ı'Uakedonia ile Biriıui Harp
I . llly ria mesewsi :
A ppi aıı o s, llly rica; - Livius, XX; -- Pol} hio�. il. 2-12; 111. 16;
V. VII; - N. Vu l ic, Illy riı:um (Makalt': Pauly-Wisso"'a, R. .K); - Fl un,
lllyr ioi (Makule: Pnuly-Wisssowa R. E.): Th. W obH-Bü t trıer, Demetrios
t•on Pharos (Makule: Puuly-Wiı;ı.owa, R. E.): -· G. Zippel, Die römische Herr
schaft in Illy rien bis au.f Aug ustıı.s, Leipzig, 1877; - C. Sc h ü lt, Untersuchun
gen zur Geschichte der alien lll_yrier, Breslau, 1910; - S. Casson, /lılacedonia,
Thrace and IUy ria, Oxford, 1926; - J. v a n A. l<'ine, Maceıhmia, lttyr ia and
Rome, 220-219 B.C (Journal of Romun Studics XXVI, 1936, s. 2.J v.d.); -
K Kirst en , Dil' Albanische Fragl' im AlıPrtum (Dil' Welt a)!4 Geschichte, 1942,
ı;. 75 v.d.); -
2. Harbin .uıflıalan ve so,ıu:
P o l ybios , VII - XI; --- Li vius, XXVI - XXIX; -- Appiano s , Macedu
nica 4-19; - F. G e yer, Makedonia (Makale, Pauly-Wissowa R. E.); - F.
Geyer , Philipp V. (Makale: Pauly-Wi ssowa , R. E.); - Fla t h e, Geschichıe
Makedoniens, 2 cilt, Leipzig , 1834; W. T h ei l er , Die politische Lage in deıı
beiden Makedonisı:hen Kriegen, Halle, 1914; --· P. Jo u gu et , L'lmperialisme
1\facedonien eı l'Ilellenisaıion de l'Orienı, Paris, 1926; - M. H o l l ea ux, La
Chronolog ie de la premiere guerre de Macidoine (Revue de phiJologie, d'histoire
et de litterature ımciennes, il, 1928, 5); - J. v a n . A. F i ne, The Problem
of Mcuedonian Holdiııgs in Ep irus arnl Thessaly in 222 B.C (Transactions and
Procedingı; of the Americırn philologicnl Aasociation , 1932, S. 126 v.d.); -
N. Vul ic, Premiere su.erre d' Illy rie (Bulletin de l'Academie royal de Belgrade,
1935); - E. Bikerman, Les preliminaires de la seconde guerre de Maci
doine, La p aix de Plwinilu (Rcvu(" Philologiques, LXI, 1935, S. l v.d.);
J. A. O. Lorııen, The peace of Phoi,ıike and the Outbreak of ıhe Second
Mecedonian war (Classical Phi lology, XXXII, 1937, S. 16-31); - M. Enge rs,
Die Yorgeschichıe der Maludonischen Kriege Roms, (Mnemosyne, 1938, S. 121
v.d.); -- - F. W.. W a l b a n k , Plıilip V. of Macedon, Cambridgc, 1940; --
Bİ BI.lYOGRA1''YA ı23
Grece, 189 J.C, (Me langcs P. Thomas, 1930, S. 120 v .d.); - M. Ho l l e aux,
Le r.onsul M. FHlvius et le siege de Same (Bulletin de la corrcııpondaııce h elle
nique, LIV, 1930 S. l v.d.);- O. L euze, Die FeldzügP Arıtioclıu� des Grossen
nach Kleinasien und 1'hrakien (Hermes, LVIII, 1932, S. 190 v.d.); E. B i
ckermann, Rom und Lampsakos, (Philologus, LXXXVII 1932, S. 277 v.d.);- -
E. Bickerınann, Bellum Anıiochicum (Hermı,s, LXVII, 1932, S. 4i v.d.);
3. Aıııiokhos'la yapıları Apameia sulhu ve neticeleri:
Polyhios, XXI, 43; - Liv i uıı, XXXVlll, 38; -- · F..l\>İüıızer, Crı. Maıı
liu..� Vul.�ıı (Makale: Pauly-Wissowa, R. F.); Th Mommse n, Der Freiede
miı Anıioclııı., und dil' Kriegszügc dcs Cıı. ı\fmılius Volso (Rörııische Forschun•
gen il, S. 538 v.d.); - · P. Viereı:k, J>ie Fesıscızung der Grenze im Frieden des
Anıioclıus (Klio, IX, 1909, S. 371 v.d.); -- U. Kahrste dt, Zwei Urkunden
aus Pıılybio., I: Die We.•tgreıızf' des Seleukidenrciı:lıes sciı 188 v. Ch., (Nach
r ichten von de.r Gese.füı:haft der Wiı-ııensehaft.en zu Göttingen, 1923, s.93 v.d.);--
7\f. Hollcaux, La Clause ıerritoriale du ıraiıe d'Apamee, 188 av. J.. C.,
(Hc'\-,ıc dcs Etude� Grecque XLIV, 1931, S. 304 v.d.); - M. Ho l l e aux,
Traite d'Apamee (Revue du Etudes nııcieııııes XLV, 1932, S. 14 v.d.); -
E. Bikerrnaıın, Notes sur Polybe, l: Le sıatul des villes d'Asie apre., la
paix d'Apamee (Revue de!! ttudes Grecques, L, 1937, S. 217 v.d:); ·
D. .1\,fakedonia ile üçüncii harp :
Plut arkhos, Aemilius PauUus (Ilayutlar): F. Geyer, Perseus
(Pauly-Wissiwa, R. f:.); - T. Frank, The Diplomary of L. Marciu:ı Philippus
in 169. B.C., (Classical Philology, V. 1910, S. 358 v.d.); - T. Frank, Repre
sentaıive Govermmenı in ıhe Mar.eıronian Republics (Classical Philoloı_ı;y, IX.
1914, S. 49 v.d.); - C. H e il aııd, Untersuchung zur Geschichıe des Königs Per•
seus von Makedonien, (179-168 J'·. Çh.) Jena, 1913; - Ed. Mey e r , Die Schlachı
bei Pydna (KJeine Schriften II. Halle, 1924, S. 463 v.d.); - N. Vulic, Guerre
du roi Persee avec Rome dans les enııirons d'Ohrid en 170-169 a. C., Belgrade,
1935; - A. Paı;scri ni, Roma e l'Egitto durante la terza guerra Macedonica
(Athenacurn, XIII. 1935. S. 317 v.d.); - H. H. Scu l l a r d, Chapus and Roman
Polir.y in Epirus (Joumal of Roman Studies, 1945, S. 58 v.d.); - F. W. W a l
ban k, A noıc on ıhe Embassy of Q. Mercius Philippus 172 B. C., (Journal of
lloman St udies, 1941, S. 82-93); - Aymard, L'orı;anisation. de la Macldoinıı
eı le rigimıı repriaenıatif dans le monde Grec (Classical Philology, XLV, 1950,
S. 96 v.d.); -
E. llellenisıik devletlerle son savaşlar ı•e ilhaklar:
I. Makedonia ve Hellas:
P ansani as, VII, 16; -· F . Münzer, Mummiw (Makale: PauJy-Wisıowa,
R.' E.); •···- W. Sc h orn. Geschichııı Griechenland:ı ııon der Enuıehung dea &o
lischen Bundes bis auf die Zersıörung Korinıhs, Bono, 1833; -:G. F. H ertzberı_ı;.
Geşchichıe Grüchenlands unıer der Hıırrschaft der Römer 1., Leipzig, 1866. S.
43 v.d.); - A. E. Frceman, History of federal. Governmenı in Greer.e and lıaly,
London, 1893; - G. Colin, Rome ııı la Gr�e de 200 a 146 av. J.-C., (Biblio-
BİBLİYOGRAFYA
theque deö Ecoles J•Atheue et Rome ı;erisi XCIV), Paris, 1904; G. �icco-
1 ini, Lerelaz.ioni fra Roma e la leıı;a Achea (E. Pais, Stıııli storici per l'antichita
clasijica il, Pisa, 1909, S. 249 v.,I.}; - T. Frank, 1�1crcarıtilism and Rome's
foreign policy (Americarı hiötorica� Review, XVIII, 1913. S. 2:H- v.s.); --- J.
llatzfeld, Trafiquants Italiens dans l'Orient Ilellenique, Paris, 1919; ··· Fr.
M ürızer, Dw politiche Vernichtuııg ,les (;riechenıums (Das Esbe der 1\Jten 2.
Seri, cilt IX), .;.,eipzig, 1925; --- C. Barhagallo, Fin dela Grece Antique, 1-'ariı!
1927; - A. Heu�s. Die völkerrerhılichen Grıındlag en der römi.çchen Aussen
politik in Republikanischer Zeit (Klio, Neue Folge, 18, Beiheft, 1933); __ ., J.A.
O. Larscn, Was Greecefree beıuwm 196 a,ıd 146 H.C., (Classical Philology, 1933,
S. 193 v.d.): - J. A. O. Larson, Roman Greere, (T. Frank, An ecoııomic sur·
vey of ancirııt Home IV, 193f!, S. 266 v.d.); -
2. Suriye ,,e ;\1lı.sır:
H. Willrich, .Tudeıı anıl &rie,·hıın vor ,ler Makkabiii,çduııı Hrhebung,
Göttingen. 1895; J. il. Volkomann, Demeırius l. arıd Ale:carıder
]. Balas ı•oıı Sy rien ( Klio XIX, 1925 S. :173 v.d.); - W. Kolbe,
ag
Beitr e z.ur syrischen und j iidischım Geschichte, Stuttgart, 1926; -
M. S. Giııshurı;, Rome et la .fudie, Parİı;, 1928; - R. Laqucur, l)i,
Flucht ,lcs Demetrios aus Rom ( Herıneıı, LXIX, 1930, S. 189 v.d.);
.1. Do b i as, J,es premiers rapports d(,s Romains atıcc le.� Parthe.� (Archiv Orien
taJni, 111, 1931, S. 244 v.d.); - H. Winklcr, Rom und Aegypten in II. Jahr
hunderı v. Ch., Leipzig, 1933; - \V. Otto, Zur Geschichte der Zeiı Jes VI. Pıo
lt"maers (Ahhaııdlungen der Baycrsichcn Akademie der Wissenschaften, 1934,
S. 147 v.d.); - il. Ilenne, l\'oıesıırle debut dureg neconjoiıııde Plıilometor el
d'Evergeıe ll., (Revue des t:tudes anciennes XXXVII, )935. S. ,t(,7 v.d.); -
E. Bickerm aıın, Die ,\fakkabiier, Eine DarsteUung ihrer Geschichte, Bedin,
193,5; - :F. Reuter, Beitriige z.ur Beurteilung des Königs Antiochus Ep iphane.s,
Mi.inster, 1938; - N. C. Debevoise, A p olitical history of Parthia, 1938; -
W. Otto - H. Benglson, Zur Geschichıe dcs Nir.derl{anges dt"s Ptolemiierrei
ches, Münchcn, 1938; -
3. Anadolu devletleri ve şehirleri:
F. Geycr, 1Vilromede.� (Makale: Pauly-Wissowa, R. K); - it'. Hille r
\'. Gacrtring�n. Rhodos, (Pauly-Wi:!sowa. R. E.): - n. Niese, Ariaraıhe.s,
(Makale: Pauly-Wissowa, R. E.); - Hiller von Gaertringcn, Delos (Ma
kale-Pauly-Wissowa); --- Th. Lenscha u, Oniagon (Makale, Pauly-Wissowa,
R. :E.); - .Ed. Mey er, Geschichte des Königr eichs PonUJs, Leip.t.ig, 1879; -
O. Treuber, Gesclıichte der L_rkier, Stııttgart, 1887; - - Karl Gr af Lancko�
ronııki, Stadıe Pamphyliens uncl Pisidiens, 2 cilt, Wien, 1890--1892; - H.
von Gelder, Geschichıe der alıen Rhodier, Haag, 1900; --- B. Haussouiler,
Etudes sur l'lıisıoire de Milet r.t du Didymeion, Paris, 1902; - W. Dörpfcld,
Troja and llion, Athemı, 1902; - f.. Humann, Magnesia am ,Waeaııder, Bedin,
1904;-D. M. Robin!4on, Ancient Sinope, Baltimore, 1906; - F. S t ii hlin,
Geschichıe der Kleinaııiatischen Galatar, Leipzig, 1907; - H. Francotte1
l.'or�ani.�me des cite.ç a Rhodes et en Carie (Mıısee Belge, X, 1906. S. 127 v.d.);--
426 ROMA TARİHİ, 1.
Ern�t :\!eyer, Zum Sıammbaum der Aııalidım (Klin XIX. 1925, �- 4(i2 Y.d.);--
:Ernst Meycr, Die Grenzem der hellenisıir.hen Sıaaten İn Klcinasiım, Züriclı
Leipzig, 1925; -T. R. S. Rr:ıughton, R,ıman Asia, (T. Frank, :ın economir
sıırvey of ancient Rome iV. CilL) Bttltimore, 1938, S . .505 v.d.; - F.. V. Han
;;e n, The .4mılids of .Pl'rgamorı, (Comell Stııdies jn clııssical philology XXIX)
Ithaca, Ncw York, 1947;- Arif Müfit Maııııel, Türkiye'nin Arkııwji,
Epigrafi ve tarihi Coğrafy aaı için bibliyografya (Türk Tarih Kurumu "·ayıu
lanndan), Ankara, 1948, ş. 326-341. ;-_- n. Magie, lloman Rule i� Asia
Minor, Prinr('I.Oıı, 1%0, eilt r, s. 152, 147-158; cilt il. s. 725-l:l18,
1033-1049;
Res. ] - Etriisk ı;ıchireiligi Voltcrra�·.ıc kemerli �chir kapl!-11.
Rcs. 2 Rı::,. 3
Etrü:ık vazoları : Roma, Palazzo Etrüsk vazosu : Orvielo
dei Coııservatori, Faııia müzesi.
Roma Tarihi, l
Rcs. -1 - Etriisk süvarisi : Kopeııhag, Glyptothck.
llorrııı Tıırihi, l
Rcs. 5 - Etrüsk a!lkcri : Floransıı., \fu�eo Archcologico.
Roma 1'arihi, l
o
�
=
::ı
::=.
,;
o
ı:ı:;
..ô
4,1
ı:ı:;
Reın4 TAriJıi, 1
:i
5e
:ı::
Roma Tarihi, /
s
:ı
11,l
,s,
.,:ı4
,r.
::ı
!;
r..ı
oc
Re�. 9 - Sir.ilya'cla A ır ri ırı·ııtııın"ıla (Akra�a�) Uera \labrıli.
U,mıa ·ıarihi, 1
Res. 10 - Kuzu taoıyıcı. Campania bronzu: Berliıı, Antiquarium.
Romo Tarilıl, I
Ro:ııa'lıl.ırı:ı �ol tr.,islcri Vi.ı Appia.
.
..... '
�,
�:
ı
u
d �
-�
! �
'
�
..
i,ı
1!h
♦ı
i1
Roma Tarilıi, l
Res. 14 Ruına'lı yük�ı::k bir meuıur: Romıt, Palazzu dri Conservatori.
Roma Tari/ıi, I
Re�. 15 - Claudiıı� Marccllııs, Syracu!lar fatihi: Roma, l\foseo
Capitolino.
Roma Tarw, 1
Epciro;; kıralı Pyrrlıııs: '\'apoli, !\lıı�co Nıızionale.
lfo,,.. TıuU.i, l
Res. 17 Zaıııa galibi Seipio: �apoli, \lıı�l'o ::ıiaziorıale.
Roma Tarilıi, I
He,-, 18 - - Kartacalı Ilaınikar (?): Roma, Villa Albani.
Jlorııa Tarihi, I
Rcı;, 19 --- Kartacalı Haıınibal: :\ııpoli, Musco Nazionale
Roma Tarilıi, l
Roma Tıı,ilıi, ı
Rrs. 21 - Pergamon kıralı I. Attulos: Berlin, Pergarnoıı �luseıım.
Roma Tarihi, I
'
;,
...,
'N
'N
ı::ı::
lloma Tarilıi, I
Rrs. 23 - Pergaınon'daki Zeııs sunağı, Rekonstrüksiyon: Derlin,
Pergamon Museum
koma Tarilıi. l
o
ı l İtalikler.
[II]J
1 Umbro • Sabeller.
cı�
<)
#.
�
./ e
� �
Aleria o
laüa)
5110
Molyej:f
f.\J�
Se�
Harita 2 -- İtalya'da
✓
ti
.....,.
o Ky
(Cıım
O '5'24,
414 �
�
,,� .asei
{ Paestu
...�f,
Hippo
(Hippo
�� Me
o o
"/oo_.,,o
.,..o,· "''QJ
c-.,..,)
.·u.ı ">ı;
ırler.
/
/
/ I
/,
o t
/ /.,
. ı ./.l
tf '"'
I /�
//,
�/
I ...,(.�
·ıı,..,-r,,,
{
/;;.�;
a ı
Saı
/
Roma v e mu··ıtefiklcri
Biriııcı. h esnasında.. ,vl!sonun-
cl.ı kene_İi°N,,indcn v�ya . orla
Homa ıttıt,ı :--.. kına gıren1:r
mıı.. ttf'fikl,;ri
io (HııtriiıJ
2f!ll
Ncapo is � .
qf>.
Pat�,u�ı
( Poseidonıa)I
o C
l ·ı bai o ıı
( L ;ı/buPU m )
ılkrugas
f Agrigrnıum
aıria)
� Müttefik devletler
(�6 -:r /
½ 1 e
! l'ılıJ.ı'riı•ı; •
//�icıı'ı\g
�:::t �,
� J� 1','.t;
ı'Q
1 Jllle
'U(I
'
V
llip
Me nna
.
.
a
ii
x�p
&leuAdl
�
�,f
p
• ,t
üporaeu Aılalan
l) '
w,.,,....
Uıı.� � Szr---
A�....
..!"'I
. ..... 1A,npıuv,,, S,,--1
..
fo ,.,,
<'
o Apollo
ııdı·
()
d �.JJ
•)
�,.,.., _)"U?'i�/1
.-M�.:-Ial�
n
ı:::ı
,ı(I derasyonu sahası
,,.,:--ı
.:;
il Iı ı1 1
_yrcıcıı.�aı•J kadar yeni fetihler
Dost memleketler
6......., -rt' Pachvnuın Br.
�M.ö.2
_JI M. ö. 1
:::=�==
11 1-Dost a
Harita 9 - Gal, terle savaşlar:
55 sıralarında Roma-İtalya, konfederasyonu sahasıı
75 scncsıne kadar yeni fetihler
emle ketler
Po vadisiuin ilhHkı
Roma Tari/ıi, 1
( Küçük
a
�\lcdiofon
{ ;\Jifaıı
o
••
•••
obfe /
S t n u ·"
Ligu stic us
Harita 10 - - İkinci
arcel u
. 216
la
A
ı l<ar
2
1 1 -·ı�.L.�·l..1 1 ı
._! -·-1 ·-·--·
' . J--•ı'
Cı
...
Harita I l - ikinci
.-r_ ·, •
M-ecli
iıiıiııi, .••
1
·,
�
:,
-
m
--
11,rı,.�
,;
,--,;,ö
�/
ö
�.�--
�
4.,
�......
·�·:s- �
-<:-'-��-\
...�. �Dvrrlıachi
-� .
'1Po
?
/ı,o
.:.'/?
Pııı .
/.<.
Nen I
..--,ı.c...-·
,:�,-,
ScılcT
- poesı ı xen
.,
'''>ı Kerky
Cıırı.�ı• elia
K E N
,,.,._,_,,,..,..-r
1
l. 11 z
·tvb gio'4
Agrı[!efl.l_um
210
\\cassyrn Ad.
rıa
a kar�ı 1 .
Massinissa'nın \\ ;
Zq
il - -�---
ru�.'itll
'
taarruzu ·, ..... .I
� (
llcııım Tt1rilıi ) l
. .,, . .
\/
. ,.. °'/,.
1 ·/ ).
� Pharos · -... •.
,..,_
.,......
,(�/ / l
/:,,,$' / _..,\
�
/1
,,-
-c,�/ .,.
m )j
/i
�
,,.,.)
:'!::..i
ILıri ı a 1 :ı - llh ria lıarplı-ri vı· \fakt>d ooia ill" ilk çatışına : Homa'ınn llal kaıılnra ycrlc�nıC',İ
lloma Ta,i,ti. I
'..
'
. ö. ı•
1 ! Romanın müttefikleri
W7ı1 Birbiri arkasından Roma tarafına geçenler
lmbro
�
Lemnosr:;(J
17 o
�kyroı
(;72�
Klı
1;(/
•: .. Androı
..
��elos
Lade4'
e Kyk\ad Adalar,
2ÖI
Philippoı Rhodoı
p� (J
�
Makedonia tarafını;tutanlar
} Philippoetanıalınanlar
�
Philipposun aldığı yerler
-,,...._,,
o_e,'-)'�
,, ...._,.
,_--,,·
-ı::,
(o;
a r ı:ı..
lJ
m
['�:-.:J Ptolcmaıo�-lar devleti
Selcukoslar devleti
� ()
...
� lr' o
�o t)
ı·-
..
:.ı ..ıı,:
;:
(J
;,,
]...
:::ı
�
w
e
fi)
"il
Q..
:.w
RıUJta 'l'ırrihi,