You are on page 1of 29

Anadolu’da

Roma Uygarlığı
Roma Uygarlığı Kuruluşu
• Roma uygarlığı;hukuk,bilim,sanat,mimari vb konulardaki yaptıkları gelişmelerle
modern dünyanın temelini oluşturmuştur.
• Eski çağda etkili olan en önemli imparatorluktur.
• Roma, MÖ 200 yılları civarında kurulmuş bir devlettir.
• İtalya’da ortaya çıkmıştır.
• MÖ 265 yılı civarlarında Romalılar İtalya’daki bütün şehir devletlerini ele geçirerek
İtalya’nın tümüne hakim olmuşlardır. Bundan sonra Akdenizdeki Korsika, Sicilya,
Sardunya gibi birtakım adaları ele geçirmişlerdir. Burada Roma karşısında Kuzey
Afrika’da çok kuvvetli bir düşman olan Kartuca isimli bir devlet ortaya
çıkmıştır.Böylece Kartaca ve Romalılar arasında Akdeniz ticaretine hakim olma
üzerine bir rekabet gerçekleşir. Bu nedenle Kartuca ve Romalılar asrasında yıllar süren
savaşlar meydana gelmiştir.
• Kartaca’nın başında bulunan Hanibal isimli bir general yer
almaktadır. Bu general İspanya’ya oradan İtalya’ya oradan da
Roma’ya geçer ve neredeyse Roma’nın yıkılmasına yol açacak
savaşların sonucunda, Roma’nın akıllı savaş taktikleriyle
karşısında kaybetmekte olduğu Hanibal’ı yenilgiye uğratır ve
Hanibal ve askerleri Kartuca’nın başkenti olan Tunustalli
Kartaca(Tunus) ya kaçmak zorunda kalırlar. Lakin Romalılar,
Kartucalıların peşini bırakmakmaz ve Kartaca’yı tümüyle
bitirmek isterler. Roma ordusu, Akdenizdeki gemileriyle Tunus’a
gider ve burada Pörn savaşları adı verilen savaşlarda Romalılar,
Kartaca’yı ele geçirirler, şehri yakıp yıkarak bu şehri tarih
sahnesinden silerler. Romalıların Kartaca galibiyetinden sonra
Romalılar, tüm Akdeniz ticaretini ele geçirmişlerdir.
• Roma ordusu bu galibiyetle birlikte hızla
ilerlemeye devam eder ve MÖ 146 yılında
Yunanistan ve Makedonya’yı ele geçirir,
oradan Anadolu ve Suriye’ye geçer (MÖ 64).
Buradaki Helen krallıklarını tek tek ele geçirir.
Buradaki Selekos Krallığını da ele geçirerek
Anadolu, Suriyeyi, Filistini ele geçirir. En son
MÖ 30 yılında Ptelomeuslar’ı (Mısır’daki
Helen Krallığı) ele geçirdikten sonra Roma
bütün Ortadoğu hakimiyetini sağlamıştır.
• Romanın en geniş sınırları; Kafkasya’dan,
Kuzey-Batı İran’ı bir kısmı, bütün Orta Doğu,
tüm Kuzey Afrika, Anadolu, Kuzey Avrupa
dışında Avrupa’nın tümü ve İngiltere’deki
İskoçya’ya kadar Romanın çok büyük sınırlara
dayandığı görülmektedir.
Roma Kralları
• Roma’nın bazı kralları: Sezar, Augustus, Tiberius, Caracalla, Hadriyanus,
Titus, Domikyan, Konstantin, Antonius Pius, Marcus Aurelius, Claudius,
Thedosius tur.
• Sezar, ilk defa Roma’yı genişleten yönetici olarak karşımıza çıkmaktadır.
• Mutlak İmparatorluk dönemine Domikyan ile geçilir.
• Neron, Roma’yı yakan imparatordur.
• Konstantin, Roma’yı başkent yapmaktan vazgeçip İstanbul’u başkent
yapmıştır.(Konstantinapolis) Ayrıca o güne kadar ezilen Roma
imparatorluğu hakimiyetindeki hristiyalara değer vermiş, Hristiyanlığı
ayrıcalıklı bir din olarak kabul etmiştir.
• Thedosius döneminde (MÖ 395),
Roma doğu ve batı olarak ikiye
ayrılmıştır. Ayrıca Thedosius,
hristıyanlığı Roma’nın resmi dini
olarak kabul etmiştir. Böylece
putperestlik ve pagan dinleri yok
olmuştur. Bu sayede hristiyanlığı
dünyada bu denli yaygın olmasını
sağlamışlardır.
Roma’nın devlet yapısı
• Roma; Krallık, Cumhuriyet ve İmparatorluk olmak üzere tarihinde üçe ayrılır.
• Her Romalı anne ve babadan doğan kişi Roma vatandaşı sayılır. Evelenebilme,
ticaret yapabilme, seçme-seçilme haklarına sahiptirler. Romada bu kişilere patrici
adı verilir.
• Küçük el sanatlarıyla uğraşan, toprak sahibi, işçi kesime de pleb adı verilir.
• Plebler, patricilere karşı uzunca bir süre siyasi mücadele vermişlerdir. Hatta bazen
pleblerin, Roma’yı terk ederek patricileri zor durumda kalmışlardır. Zor işleri
pleblerin yapması nedeniyle bu yük soylulara kalmıştır. Bu mücadele sonunda
plebler, particilerle aynı ünvanı almışlar, Roma vatandaşı sayılmışlardır. Bunun
birkaç nedeni vardır. Bunlar: Romanın sınırlarını genişletmesiyle askere ihtiyacı
olması, pleblerin askere alınması, askere alınan kişilerin de Roma vatandaşı
sayılmasıyla plabler de Roma vatandaşı sayılmışlardır.
• Krallık rejiminden sonra krallığın katı rejiminden sıkılan Roma halkı ve soylular, krallık
rejimini devirmişler(MÖ 508) yerine cumhuriyet rejimini koymuşlardır. Ancak buradaki
cumhuriyet, bilinen cumhuriyetten farklıdır.
• Roma konsül denilen iki başkan tarafından yönetilmiştir. Konsüller, orduyu ve ekonomiyi
yönetmekten sorumludurlar ve konsüller birbirlerini veto edebilme hakkına
sahiptirler.Eğer görevlerini kötüye kullanırlarsa görevleri bitirilir ve Roma senatosu
tarafından yargılanıp, ceza alabilirler.
• Cumhuriyet rejiminden sonra Sezarla birlikte başlayan ama Sezarla birlikte tam olarak
gerçekleşmeyen bir imparatorluk dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Sezarın
öldürülmesiyle Augustus başa gelir. Augustus tüm siyasi kurumları kendi denetiminde
toplayarak bir nevi imparatorluğa geçmiş olur fakat mutlak imparatorluk dönemine
Domikyan ile geçilmiş olur. Bundan sonra imparatorların söylediği, verdiği kararlar kanun
sayılır ve imparatorlar tek adam olarak karşımıza çıkar.
• Romadaki bazı meclisler şunlardır:
Comitia Curiata(halk meclisi),
Comitia Centuriata(patrici ve pleb
meclisi), Comitia tributa(pleb
meclisi) ve senato(senatörlerden
oluşur).
• Romadaki bazı bakanlıklar:
Quaestor(maliye
bakanlığı),Aedile(içişleri bakanlığı),
Praetor(adalet
bakanlığı),Censor(saymanlık) tır.
Ordu ve Donanma
• Roma ordusu tarihinde çok güçlü ve disiplinli bir orduydu. Bu sayede savaşlarda
galibiyet elde edebiliyordu.
• Romada 46 yaşına kadar askerlik yapılmaktadır. Askerliğin 16 yılı piyade, 10 yılı
süvari olarak geçmektedir.
• Başlangıçta sadece zenginler askerlik yapabiliyordu. Bunun nedeni kılık-kıyafet,
yiyecek, teçhizat gibi malzemelerin bizzat askerin kendisi tarafından karşılanıyor
olmasıdır. Sonraları, sınırların genişlemesi, savaşların çoğalmasıyla askere olan
ihtiyaç artmıştır. Böylece Konsül Marcus döneminde ilk defa paralı asker
dönemine geçilmiştir. Bu sayede askerlerin ihtiyaçları devlet tarafından
karşılanmaya başlanmış, fakirler de askere alınabilmiştir.
• Roma askeri birliklerin temelini Lejyon denilen birlikler oluşturmaktadır. Lejyonlar,
300-600 süvari ve 3000-6000 civarında piyadeden oluşmaktadır. Bu askerele de
Lejyoner adı verilmekteydi.
• Centuria, küçük rütbeli subaylara verilen isimdir.
• Dikdatör, konsül, preator generallere verilen rütbelerdir
• Romada emekli olan askerler sınır bölgelerine yerleştirilir,yerli halktan kadınlarla
evlendirilir ve burada onlara tarım arazileri verilirdi. Bunun sebebi, yerli halktan
kadınlarla evlendirilip, Roma kültürünün yayılmasını sağlamaktır. Sınır
bölgelerine yerleştirilmelerinin sebebi ise herhangi bir dış tehlike karşısında
bölge halkının askeri anlamda organize olmasına yardımcı olmasını sağlamaktır.
Böylece olası saldırılarda sınır bölgeleri tampon görevi görmekteydi.
• Roma ordusunun donanması başlangıçta pek güçlü olmadığı söylenebilir.
Nitekim Romalıların Akdeniz’in tümünü ele geçirmelerine rağmen korsanlar
tarafından Roma şehirlerine gelen saldırılara engel olamıyorlardı. Bu eksiklik
Pompei döneminde kuvvetli bir donanma kurulmasıyla giderilmiştir. Böylece
bütün Akdeniz korsanlardan temizlenmiştir. Gerçek donanmasın kurulması
Augustus döneminde olmuştur.Kızıldeniz, Akdeniz ve Karadeniz’de birçok
donanma üsleri kurulmuştur. Bu sayede Roma, Akdenizi bir Roma denizi haline
getirmiştir.
Ekonomi
• Ekonomi çok önemlidir. Zira ekonomisi güçlü olan
devletlerin orduları da güçlü olmakta ve fetihler
kolaylaşmaktadır.
• Roma’da önemli olan iki kasa vardır: İmparatorluk
bütçesi ve Senato bütçesi.
• İmparatorluk bütçesi; en zengin bütçesidir,
imparatorluğa bağlı eyaletlerden toplanır. Bu
bütçe, hem senato bütçesine yardımcı olmuş hem
de askeri giderler, maaşlar, kamu giderleri vb.
karşılanmıştır.
• Senato bütçesi ise senatoya bağlı eyaletlerden
gelir.
• Romanın en refah yaşadığı dönem:
Augustus dönemidir. Çünkü sürekli
savaşlardan bunalan Roma halkının
rahatlamasını, ağır vergilerden
kurtulmasını sağlamış, birtakım
reform hareketleri
gerçekleştirmiştir. Bu nedenle
Augustus döneminde Roma’nın
askeri, ekonomik ve halk refahı
açısından en iyi dönemlerinden
biridir.
Hukuk
• Roma hukuku; kavimler, medeni ve
özel hukuk olmak üzere üçe ayrılır.
• Bşlangıçta kanun yapıcı yetkisi
meclislere daha sonra adalet
bakanına aittir.
• Roma’nın imparatorluk dönemine
geçmesiyle, İmparatorların söylediği
her şey kararname olarak kabul
edilmiş ve bunlar kanun olarak
sayılmıştır.
Dini
• Romalılar, Yunanlardan aldıkları tüm tanrılara inanmaya devam
etmişlerdir fakat bazı tanrıların isimlerini değiştirmişlerdir. Zeus’u
Jüpiter, Afrodit’i Venüs, Ares’i Mars olarak değiştirmişlerdir.
• Bunların yanısıra yabancı kültürlerin bazı tanrılarına da inandıkları
görülmektedir. Mitra, İssis, Kibele gibi İran, Mısır ve Anadolu dinlerine
inanmışlardır.
• Romanın son birkaç yüzyıllarında İmparatorlar da tanrı olarak
görülmeye başlanmıştır. Bu inanış Roma’da değil Roma’nın dışında kalan
kırsal alanlarda kabul ettirilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz. Kırsal
alanlarda bu inanışın kabul edilmesinin sebebi; kırsal halkın siyasi, dini
anlamda imparatorluğa bağlanmasının, sadık kalınmasının
amaçlanmasıdır. Bu durumun örnekleri mimaride de etkisi göstermiş ve
imparator adları verilen tapınaklar yapılmıştır. Örneğin, Augustus
Tapınağı(Ankara-Ulus), Hatriyan tapınağı(Efes).
Mimari
• Romalıların mimaride merkezileşme, simetri ve ön cephe süslemesi gibi
süslemelere önem verdikleri görülmektedir.
• Roma mimarisi, Yunan ve Helen mimarisinin üzerine birtakım kendi
mimari anlayışlarını ekleyerek geliştirmişlerdir.
• Romalıların Anadolu’da en güzel şehirleri: Didim,Perge,Aspendos,Klaros,
Efes, Milet, Priene, Bergama, Mira, Olimpos, Pasilis gibi Akdeniz ve Ege’de
yer alan şehirlerde Roma mimarisin örneklerini görmek mümkündür.
• Romanın mimariye kazandırdığı birtakım yapılar ve malzemeler vardır.
Romalılar;Kemer, beton, mermer tuğla gibi malzemeleri mimariye
kazandırmıştır.
• Romanın mimariye kazandırdığı yapılar ise Su kemerleri, stadyum, taş
köprüler, zafer takları, amfi tiyatro, hamam gibi yapılardır.
• Stadyumlarda çeşitli spor aktiviteleri düzenlenir
• Zafer takları adı verilen kemer biçimli kapılardan askeri geçitler olur.
• En büyük roma hamamı Ankara Ulusta yer alan Karakalla hamamıdır
Anadolu’daki Roma Şehirleri
Aspendos
• Aspendos, Antalya ili Serik ilçesinde bulunan Belkıs köyünde yer alan anfi tiyatrosuyla meşhur bir antik
kenttir.
• Aspendos, Serik ilçesinin 8 kilometre doğusunda, Köprüçayı'nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde
M.Ö. 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir. Buradaki
Tiyatro M.S. 2. yüzyılda Romalı'lar tarafından inşaa edilmiştir. Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine
kurulmuştur.
• Coğrafyacı Strabon ve Pamponrus Mela, Kentin Agruslularca kurulduğunu yazarlar. Bölgeye M.Ö. 1200'den
sonra Yunan göçleri olmuştur oysa Aspendos adının kaynağı Gremlerden önceki yerli Anadolu dilidir. Önemli
bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprüçay Irmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, her çağda ele
geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır.
• Aspendos'un en önemli yapısı tiyatrosudur. Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde korunanarak gelmiş bir açık
hava tiyatrosudur. Bu tiyatro Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve
sağlam bir örneğidir. Mimarı Aspendos'lu Theodorus'un oğlu Zenon'dur. Antonius Piu zamanında (138-164)
yapılmıştır. Tiyatro, kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuştur.
• Aspendos her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir ve birkaç sene öncesine kadar
konserler ve aktiviteler için kullanılmaktaydı.
Aspendos Tiyatrosu
SİDE
• Side antik dönemde Pamfilya Bölgesinin en önemli liman kentidir. Side Antik Kenti Manavgat İlçesi'nin sahil
kesiminde bir yarım ada üzerinde kurulmuştur. M.Ö. 8 yy dayanan bir tarihe sahiptir. Nar anlamına gelen “Side”
ismini Luviceden almıştır. M.Ö. 7 yy'da tüm Pamfilya Bölgesi ile birlikte Lidya krallığının egemenliğine girmiştir. Bunu
Pers ve Büyük İskender egemenlikleri takip etmiştir. M.Ö. 78 yılında Romalı konsül Publius Servilius’un bölgeyi
korsanlardan temizlemesi üzerine Side de Pamfilya’nın diğer kentleri gibi Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır.
• M.S. 7. yüzyıldan itibaren başlayan Arap akınları, Rodos, Venedik, Ceneviz korsanlarının saldırıları, talanları ve Kıbrıs
Krallarının saldırıları ile Haçlı Seferleri sırasındaki yağmalarla zayıflayan Side Antik Kenti; 12. yy'dan itibaren
tamamen terk edilmiş ve yerli halkı Antalya’ya göç etmiştir.
• Side Antik Kenti'nde günümüze ulaşan görebileceğiniz kalıntılar, şehir surları, şehir kapısı, Nymphaeum, su yolu,
sütunlu caddeler, evler, Ticaret Agorası, Antik Tiyatro, Agora Hamamı (Side Müzesi), Vespasian Çeşmesi ve Anıtsal
Kapı, Zafer Takı, Dionysos Tapınağı, bazilka, liman hamamı, Apollon Tapınağı, Athena Tapınağı, Güney Bazilkası,
Büyük Hamam, Devlet Agorası, Vaftizhane, Piskoposluk Sarayı ve Bazilkası, Philippus Attius Suru'dur.

• Side Antik Kenti kalıntılarının deniz tarafı üzerinde 1890’ lı yıllarda Giritli göçmenler tarafından Selimiye Köyü
kurulmuştur. Bugünde kentte yerleşim sürmektedir. Bazı mekanlar antik duvarlara veya zeminlere sahiptir. Side Antik
Kentini gezmek ücretsizdir. Side Müzesi ve Side Tiyatrosu ayrı ayrı biletlerle gezilmek üzere ücretlidir.
Perge
• Perge Antik Kenti Antalya şehir merkezinin 17 kilometre doğusunda bulunan Aksu ilçesinde yer alır. Hitit Dönemi'nde
varlığını sürdürdüğüne inanılan ve "Parha" diye bilinen kent Roma Dönemi'nde Anadolu'nun en düzenli kentlerinden
biri olmuştur. Mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlü olan antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıkarılan heykeller
Antalya Müzesi'ni en önemli heykel müzelerinden biri haline getirmiştir.

• Perge şehir planının esasını biri doğu-batı, diğeri ise kuzey-güney yönünde uzanan iki ana cadde oluşturmaktadır.15
bin izleyici kapasiteli tiyatro oldukça iyi korunmuştur. Oturma yerlerinin karşısında yer alan özenle dekore edilmiş iki
katlı sahne binası M.S. 2'nci yüzyılda inşa edilmiştir. Buradan bulunan eserler günümüzde Antalya Müzesi'nde ‘Perge
Tiyatrosu Salonu’nda devamlı olarak sergilenmektedir. Bu heykellerin mükemmelliği Perge heykeltıraşlığının eşsiz tarza
sahip ekolünü çok güzel bir şekilde yansıtır. Antik Kent Perge’nin bir diğer temel yapısı olan stadyum, Türkiye’nin en iyi
korunmuş stadyumlarından biridir. Tiyatronun kuzeyinde M.Ö. 2'nci yüzyılda inşa edilmiş olan stadyum yaklaşık olarak
12 bin izleyici kapasitelidir.

• Kentin antik çağdaki heybetini yansıtan diğer sosyal ve kültürel yapılar arasında dikdörtgen planlı agora, yüksek
kuleler, anıtsal çeşmeler, hamamlar ve sütunlu caddeler yer alır. Perge Hristiyanlık için de önemlidir. Hristiyanlığın en
önemli figürlerinden biri olan Aziz Paul Perge'ye misyonerlik seyahatleri sırasında Aksu Nehri üzerinden varmış.
İncil'de yazılı olmasından dolayı şehir ve akarsu Hristiyanlığın kutsal mekanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Milet
• Yapılan kazılar neticesinde M.Ö. 3500’lü yıllarda Milet’in bir yerleşke olduğu ortaya çıkmıştır. Kent, M.Ö. 700 – 600
yılları arasında en parlak zamanını yaşamış olup, biri ticari biri askeri olmak üzere iki adet limanı bulunmaktaydı.
Özellikle M.Ö. 600’lü yıllarda Ege ve Akdeniz’deki deniz ticaretini ele geçirdikten sonra Karadeniz bölgesi dahil
olmak üzere çeşitli yerlerde koloniler kurmuşlardır ve bu sayede Milet, İyon dünyasının bir başkenti olmuştur. Öyle
ki Sinop, Trabzon gibi kentlerimiz bu koloniler sonucunda oluşmuştur.
• Milet ismi nereden gelmektedir? Mitolojik olarak, Apollon ile Girit kralı Minos’un kızı Akakallis’in üç çocuğundan
biri olan ‘Miletos’ Anadolu’ya gelir ve Menderes ırmağının kızı ile evlenerek kendi adı olan ‘Miletos’ kentini kurar.
Bir başka söylentiye göre ise Latincede ‘Miles’ asker demektir ve bu kelimeden üretilmiştir.

• Milet hakkında ilk yazılı belgeler Hitit kaynaklıdır, Genç Tunç çağına (M.Ö.1500 – 1000) denk gelen bu kaynaklarda
Milet kentinin bir Hitit kenti olduğu belirtilmektedir. Diğer yandan Homeros’un anlatımıyla Truva savaşı (M.Ö.1200
– 1100) sırasında kent Karya (Anadolu’nun uygarlık seviyesi yaratmış olan yerli bir halkı) kenti idi.

• Bakır ve kalayın karışımından tunç elde edilmesiyle döneme ismini veren Tunç çağında Mısır’dan gelen kavimler
sonucunda yapılan savaşlarda kent yağmalanmış ve yakılmıştır. Bunun üzerine kent, aristokrat soyluları tarafından
yönetilmiştir.
EFES
• Dünya Miras Listesi'ne alınan “Efes” Dünya Miras alanı; Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi,
St. John Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Camii, Artemision), Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi
olmak üzere dört bileşenden oluşmaktadır.
• Antik Dönem'in en önemli merkezlerinden biri olan Efes, tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik,
Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı dönemleri boyunca yaklaşık 9000 yıl kesintisiz yerleşim
görmüş ve tarihinin tüm aşamalarında çok önemli bir liman kenti ve kültürel ve ticari merkez olmuştur.
• Helenistik ve Roma Dönemi'nin üstün kentleşme, mimarlık ve dini tarihine ışık tutan simgeleri
barındıran Efes’te farklı dönemlere ait en üstün mimari ve kent planlama örnekleri bulunmaktadır.
• MÖ 8. yüzyıla tarihlenen ve Antik Dönem'in yedi harikasından biri olarak ünlenen kült merkezi
Artemision, Hz. Meryem’in İsa’nın annesi olarak kabul ve ilan edildiği 431 tarihli Ekümenik Konsülün
gerçekleştiği yer olan Meryem Kilisesi, İsa’nın havarilerinden biri olan ve Yahya İncili’ni Efes’te yazan St.
John’ın mezarı üzerine inşa edilen Bazilika gibi Erken Hristiyanlık Dönemi'ne şahitlik eden benzersiz
eserleri, günümüzde Hristiyanlar tarafından hac mekanı olarak kabul edilen Meryem Ana Evi ve
Beylikler Dönemi'nde inşa edilen İslam yapıları ile Efes aynı zamanda dini tarih açısından da bugün
hala ayakta olan benzersiz bir birikim sunmaktadır.

You might also like