You are on page 1of 9

Kapak Konusu

Arap Baharı tartışmalarının başlamasına neden olan olaylar; gerçekten açık, demokratik ve
siyasi kültür bakımından çoğulcu Arap toplumlarının ortaya çıkabileceği algısını yaratmaktadır.

Arap Dünyasındaki Dönüşüm Süreci ve


Türkiye-AB İlişkileri
Transformation Process in the Arab World and the Turkey-EU Relations
Erhan AKDEMİR

Abstract
This article argues that the transformation process in the Arab World will offer new opportunities in Turkey-
EU relations. This process will lead Turkey and EU to ccoperate in their efforts to help improve the standars
of decmocracy in the region. Through the help of the EU-led democratization at home, Turkey could be a
source of inspiration for the Arab countries. Through the help of Turkey, the EU would be able to improve ties
with the countries in the region. This article shows that Turkey and the EU need each other as the Middle
Eastern region goes through radical transformations. Another important point is that Turkey and the EU
should be sincere towards each other to make sure that they capitalize on the synergy between each other.
Turkey should re-focus on its reform process while the EU should give a powerful signal to Turkey for mem-
bership in the near future.

Keywords: Middle East, North Africa, Europan Union, Turkey, Arab Spring, EU membership process

$.          
Kapak Konusu

: 2-  '/+   +     +    ,3 4'  


,(2 ' ( */ -4   '    $/ 0 * * 
,' "+ *- - -4  > ) ' ,30 13  93 ,.
 4'   1  @  *4H +$ +   *
)/ /$$+/+ 5

Giriş panyol ve Portekizlilerin bazı nadir sahil ilişkileri


dışında, Avrupa devletlerinin Kuzey Afrika ile
Arap dünyasındaki dönüşüm süreci hem AB’nin bir ilişkileri bulunmuyordu. On dokuzuncu yüz-
ve Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikalarının yıl başlangıcından Birinci Dünya Savaşı’na kadar
teoriden pratiğe dökülmesini hem de AB–Tür- geçen sürede ise Kuzey Afrika üzerinde Avrupa
kiye ilişkilerinde yeni bir işbirliğinin inşa edile- devletlerinin yayılma hareketleri, emelleri görül-
bileceğini ortaya koymuştur. Öte yandan süreç, müştür. Bölgede on dokuzuncu yüzyılın sonu ile
AB’nin 90’lı yılların başından itibaren bölgeye yirminci yüzyılın başlarında Fransa, İngiltere, İs-
yönelik politikalarının ve dönüştürücü gücünün panya ve İtalya tarafından sömürge yönetimleri
ve Türkiye’nin Ortadoğu’da oynamaya çalıştığı kurulmuştur. Ayrıca, Avrupalı büyük güçlerin on
yeni rolün ne kadar başarılı olduğunu, olacağını dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda Akdeniz’in
ya da bunda başarılı olamayacağını da gün yüzü- hakîm unsurları olmaları, beraberinde Kuzey
ne çıkarabilecek bir yapıya sahiptir. Afrika’yı da kapsayacak biçimde Afrika’nın “arka
bahçe” olarak algılanmasına neden olmuştur.
Bu çerçevede makale, Arap dünyasındaki dö- İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ise bölgedeki
nüşüm sürecinin ortaya çıkardığı dinamiklerin ülkeler bağımsızlıklarını kazanmışlardır.2
AB–Türkiye ilişkilerinin yeni bir işbirliği çerçe-
vesinde tanımlanabileceğini ortaya koymaya ça- İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası arena ile
lışmaktadır. Akdeniz çevresinde Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
Uluslararası Aktörler ve Ortadoğu (SSCB) başat güçler olarak devreye girmişler, bu-
ve Kuzey Afrika nunla birlikte Avrupalı büyük güçlerin Ortadoğu
ve Akdeniz, özellikle de Kuzey Afrika çevresine
Kuzey Afrika’nın büyük bir kısmı, on altın- yönelik olan “arka bahçe” algılamasında herhan-
cı yüzyıldan itibaren uzun yıllar Osmanlı gi bir değişiklik yaşanmamıştır.3
Devleti’nin hâkimiyetinde kalmıştır. Trablusgarp
Savaşı’ndan sonra imzalanan Uşi Antlaşması ile Kuzey Afrika ülkelerinin, eski sömürgelerin, ba-
Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika’daki son toprak ğımsızlıklarını elde etmeleri Avrupa-Akdeniz
parçasını kaybetmiştir.1 ilişkilerinde önemli bir değişikliğe yol açmamış-
tır. “Teoride” bağımsızlığını elde eden Ortadoğu
Osmanlı Devleti’nin bölgedeki etkisinin azalma- ve Akdeniz ülkeleri, “pratikte” Avrupalı ülkelere
sıyla birlikte güçlü ve sömürgeci konumundaki siyasi ve ekonomik anlamda bağlı kalmayı sür-
Avrupalı güçler, Akdeniz kıyılarını kontrol altın- dürmüşlerdir.4
da tutma gerekliliğini göz ardı etmemişler ve as-
keri güce dayanan politikalarla bölgede hakimi- Bu da göstermektedir ki, bölge aslında Avrupa’nın
yet kurmuşlardır. On sekizinci yüzyıl sonunda İs- büyük güçlerinin ilgi alanı olacak kadar değerli,

          $+
Kapak Konusu

on altıncı yüzyıldan İkinci Dünya Savaşı’nın so- Afrika bölgesine komşu olacağını ve bu bölge-
nuna kadar yine Avrupalı büyük güçlerin elle- de mevcut olan sorunlarında er ya da geç kendi
rinden çıkartamadıkları kadar hayati öneme sa- sınırları içine ihraç olacağını anlaması7 AB’nin
hip bir bölgedir. Günümüzde ise Avrupa Birliği Kuzey Afrika politikasının şekillenmesinde çok
(AB)’nin Akdeniz ülkeleriyle diyalogunu geliştir- etkili bir unsur olmuştur.
mesi tüm AB üyesi devletlerin birlikte aldığı ka-
rarlara dayanmakla birlikte bu ilişkilerin sürdü- Bu bağlamda 1990’larda Akdeniz için AB gene-
rülme sorumluluğu ya da isteği Fransa, İspanya linde ekonomik temelli, Arap eksenli ve daha çok
ve İtalya’da bulunmaktadır. Mağrip ile ilgili değerlendirmeler yapılmaktaydı.
1992 yılında “Yenilenmiş Akdeniz Politikası”
AB Politikalarında Kuzey Afrika ve Ortadoğu AB’de kabul edilmiş, Mağrip politikasının yanın-
da Avrupa Toplulukları (AT) Maşrık’a yönelik
AB’nin Akdenizli üyelerinin Kuzey Afrika ülke- politikalarını da belirlemeye başlamıştır. 1993 yı-
leriyle eski sömürgeci bağlarına dayanarak kur- lında Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve İsrail gibi
duğu ilişkilerin yerini 1972’de “Küresel Akdeniz ülkeleri hedef alan öneriler sunulmuş ve 1994 yı-
Politikası” almıştır. Politika, Avrupa ve Akdeniz lında da Akdeniz İşbirliği Projesi ilan edilmiştir.
arasındaki ekonomik ve mali işbirliğini geliştir-
meyi, genişletmeyi planlıyordu.5 Politikanın pek Ayrıca, Doğu ve Güney Akdeniz ülkelerinden
başarılı olamamasına ve yaşanmış tüm olumsuz sürekli mülteci akını ile ciddi bir tehdit oluştur-
tarihi gelişmelere rağmen 1960’lardan itibaren,
maya başlayan göç unsuru ve 1980’lerden itiba-
Avrupalı ve Kuzey Afrikalı ülkeler iki taraflı, ti-
ren gittikçe artan bir şekilde gelişmişlik farkları
cari ve genel anlaşmalarla ilişkilerini düzeltmeye
ile yükselen anti-Batı söylem ve bunların besle-
ve güçlendirmeye başlamışlardır. Bu çerçevede,
diği radikal akımlar konusunda bir takım tedbir-
1976 yılında Fransa ile Fas ve Tunus arasında “İş-
lerin alınmasının hayatiliği ortaya çıkmıştır. Bu
birliği Anlaşmaları” imzalanmıştır.
çerçevede adımlar atan AB, 1995 Barselona süre-
ci ile başlayan Akdeniz ortaklığını geliştirmiştir.
1983 yılında Fransa’nın öncülüğünde, Mağrip
Bu çerçevede Fransa ilk olarak Doğu Akdeniz’in
ülkeleri ile olan diyaloga önem veren bir Akde-
karışıklıkları dolayısıyla tüm Akdeniz’e uygu-
niz perspektifiyle yola çıkılarak, dönemin Fran-
lanmasının güç olacağını düşündüğünden, kısa
sa Cumhurbaşkanı olan François Mitterand’ın
katkılarıyla İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz, Fas, dönemde sadece Batı Akdeniz’i hedefleyen 5 + 5
Moritanya, Cezayir, Tunus, Libya ve daha sonra girişimini üretmiştir.8
da Malta arasında “Dokuzlar Grubu” oluşturul-
muştur.6 Bu yeni kurumsal diyalog zemini, eko- Bu anlamda 27-28 Kasım 1995’te Barselona’da
nomik ve siyasi işbirliği amacıyla Arap-Mağrip AB ile on iki Akdenizli ortak bir araya gelmiş
Birliği’nin kuruluşu ile Mağrip ülkelerince de ve bir deklarasyon kabul etmişlerdir. Bu bakım-
desteklenmeye çalışılmıştır. dan Barselona süreci AB’nin bölgeye yönelik ilk
topyekûn ve uyumlu girişimi olmuştur. Süreç,
Buraya kadar Avrupa’nın bölgeyle ilgili tarihsel bölgede barış, güvenlik, istikrar ve refahı besle-
geçmişini incelediğimizde bunun çok eskile- yen güçlendirilmiş işbirliğini ve düzenli bir siyasal
re, özellikle sömürge imparatorlukları kurmuş diyalogu başlamıştır. Barselona Deklarasyonu’na
Fransa ve İngiltere gibi ülkelerle yüzyıllardır dayanan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın üç kilit
süren bir tarihe sahip olduğunu görmekteyiz. bileşimi şunlardır:
Avrupa’nın, yukarıda ifade edilen ve çoğu İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgelikten kurtu- a) Bir siyasal ve güvenlik ortaklığıyla ortak bir
lan bu ülkelerle ilişkileri günümüze gelindikçe barış ve istikrar alanı kurmak
seyrini değiştirmiştir. Özellikle doksanlı yıllarla b) Ekonomik ve mali bir ortaklıkla bir ortak zen-
birlikte AB’nin genişleme sürecine girip, Kuzey ginlik alanı yaratmak

$,          
Kapak Konusu

Başbakan Erdoğan, AB’yi Türkiye’yi oyalamaması konusunda uyarırken net olarak Türkiye politikalarını belirlemelerini istiyor,
karar alıcılar değiştikçe, ülkelerin Türkiye politikalarının değişmesini istemiyor.

c) Kültürel ve insani konularda bir ortaklık kur- lığı coğrafi yakınlık yüzünden en sert biçimde
mak ve kültürlerarası anlayışı, sivil toplumlar ödeyecek ülkeler konumunda olmaları da 2008
arasında alışverişi güçlendirmek.9 yılında -Avrupa-Akdeniz ortaklığının yerini al-
mak üzere- Akdeniz için Birlik projesinin orta-
Bu süreç, temel olarak Akdeniz’in güney sahilin- ya çıkışına kadar ve hatta 2011 yılında açıklanan
den gelen çok önemli miktarda göçü engellemek “Güney Akdeniz ile Demokrasi ve Refah Ortaklı-
ve bunun yanında, AB’nin stratejik hedeflerini ğı” sürecinde AB Akdeniz ülkeleriyle ilişkiler için
gerçekleştirmek için başlatılmıştır. Barselona başarılı bir strateji geliştirmeye uğraşması bölge-
Deklarasyonu ile Kuzey Afrika ve Ortadoğu ül- ye yönelik stratejilerin AB için önemini ortaya
kelerinde demokratik siyasi yapı, bölge insan- koymaktadır.
larının ekonomik refah düzeylerini artıracak
reformlar ve farklı kültürlerin bir arada barış Arap Baharı ve AB
içinde yaşabilecekleri bir toplumsal yapı hedef-
lenmiştir.10 Bununla birlikte, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ül-
kelerinin AB için ekonomik önemi de büyüktür.
Bununla birlikte, AB’nin “Güney Hattı” olarak Akdeniz bölgesi ve Kuzey Afrika ülkeleri bir grup
adlandırabileceğimiz Akdeniz ülkeleri (Yunanis- olarak AB’nin en büyük ticari ortakları arasında
tan, İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz) özellikle yer almaktadır.11 Akdeniz’in ve Kuzey Afrika’nın
Mağrip (Fas, Tunus, Cezayir) ve Maşrık (Mısır, AB için stratejik önemi de bulunmaktadır. Av-
Libya) bölgelerinde oluşacak olan iç istikrarsız- rupa ile yakın ekonomik ve siyasal ilişkileri olan

          $$
Kapak Konusu

müreffeh, demokratik, istikrarlı ve güvenli bir Ennahda’nın İslamcı bir vizyonla ülkeyi yeniden
bölge AB’nin çıkarınadır. Mağrip ülkelerindeki yaratma çalışması ve Mısır’da yeni anayasal dü-
genel eğilim ise AB’nin ABD varlığını dengeleye- zenlemeler çerçevesinde yargı kurumunun yetki-
cek bir siyasal güç olmasını, hatta ABD’nin karşı- lerine bazı sınırlamalar getiren Cumhurbaşkanı
sına güçlü bir blok olarak çıkmasını destekleme Muhammed Mursi’nin kararları kaygı vericidir.
yönündedir. Bu çerçevede Arap Baharı kavra- Bu gelişmeler karşısında ise AB, Cumhurbaşkanı
mının ortaya çıkışından beş sene önceye kadar Muhammed Mursi’den, demokratik taahhütleri-
Kuzey Afrika ülkeleri açısından AB’nin güçlen- ne bağlı kalmasını istemiştir. AB Dış İlişkiler ve
mesi yönündeki beklentinin altında yatan temel Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine
düşünce, ABD’nin Irak’ta neden olduğu vahim Ashton yaptığı açıklamada, “Demokratik sürecin
durumun kendilerinde de olabileceği görüşüy- Mısır liderliğince verilen taahhütlere uygun şe-
dü. Günün birinde ABD, Kuzey Afrika ülkelerine kilde tamamlanması azami önemdedir” diyerek,
saldırıya girişirse AB’nin buna izin vermeyeceği bu taahhütler arasında erkler ayrılığı, yargının
düşünülmekte ve bu nedenle de AB’nin güçlü ol- bağımsızlığı, temel özgürlüklerin korunması ve
ması kabul edilebilir görünmekteydi. Ancak, bu en kısa sürede demokratik parlamento seçim-
bakış açısının çekincesi de vardı. O çekince de lerinin yapılmasını sıralamıştır. Avrupa Parla-
AB’nin güçlenmesi halinde bölgenin eski sömür- mentosu Liberal Grup Başkanı Guy Verhofstadt
geci Avrupa devletlerinin etki ve yetki alanına de, Mısır’da yaşananlarla ilgili sert bir açıklama
tekrardan girebileceği endişesiydi. yaparak, “Yeni bir tür diktatörlükle demokra-
si yolu güvenceye alınamaz. Mursi kendisine
Ancak söz konusu kavramın ortaya çıkışından Mübarek’in bile sahip olmadığı kadar yetki ver-
itibaren Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, si- di” ifadesini kullanmıştır.
yasi ve ekonomik12 reform sürecinde AB ile iliş-
kileri geliştirmeyi oldukça önemsemektedir. AB Bu gelişmeler bağlamına Kuzey Afrika ve Orta-
ise bu ülkelerle komşuluk bağlarını uzun vadede doğu ülkelerindeki kimi çevreler Türkiye’nin AB
güçlendirecek adımlar peşindedir. sürecini sağlayacağı fırsatlar üzerinde düşün-
mektedirler ve bu sürecin etkilerinin Akdeniz’in
Arap Baharı tartışmalarının başlamasına neden güney sahillerine de hissedilmesi yönünde tavır
olan olaylar; gerçekten açık, demokratik ve siyasi sergilemektedirler.
kültür bakımından çoğulcu Arap toplumlarının
ortaya çıkabileceği algısını yaratmaktadır. Bu Bugün söz konusu bölge açık, çoğulcu ve kalkın-
kapsamda yoksullukla mücadele, altyapı inşası, ma odaklı bir Arap ve Müslüman toplumu ya-
toplumun eğitilmesi, kadın-erkek eşitliğinin te- ratmak ile geri dönüşü olmaz bir şekilde İslamcı,
sisi, ifade özgürlüğünün sağlanması, zengin ile totaliter ve gerici modele savrulmak arasında bir
fakir arasında gittikçe büyüyen uçurumun kapa- seçim yapmak durumunda kalmış gibi görünü-
tılması ve kırsal bölgelerin tecrit edilmişliğinin yor. İlk seçenek üzerinde inşa edilmiş bir bölge
sonlanması gibi konularda yaşanacak ilerlemeler ise hem Türkiye hem de AB için hayati bir öneme
AB’nin bölgeye yönelik politikasıyla çakışmakta- sahiptir. Bunun yanı sıra söz konusu bölgedeki
dır. bu özgürlük, onur ve sosyal hak talebi ile ayak-
lanmaları bölgenin komşusu olan AB’yi hazırlık-
Fakat zaman gösteriyor ki başta Tunus olmak sız yakalamıştır.
üzere ayaklanmaların yaşandığı kimi ülkelerde
radikal gruplar toplumun taleplerini -özgürlük, Arap Baharı Türkiye ve AB’yi
onur ve istihdam- yansıtacak demokratik bir ya- Yakınlaştırır mı?
pıya sıcak bakmamaktadırlar. Tunus’ta, Anayasa
Meclisi kurmak üzere ülke tarihinde gerçekleşen Bu bağlamda, Türkiye ve AB ekonomik, siya-
ilk özgür seçimlerinin Ennahda çatısı altında ör- si ve kültürel anlamda birbiriyle oldukça derin
gütlenen İslamcılar tarafından kazanılmasıyla ilişkilere sahip iki önemli ortaktır. Uluslararası

$3          
Kapak Konusu

,(%   , " -  +    * $   1 -$  


 + '   )   @,' " )  H -  % *1
* $  )+  $  1$ *   $+/+ 5 ,(% 
-  -   ) 3+$ *+$+ -  % , "
-  + 4$ --0 ,(%  *1 -' )  .
3$ + 4  * +  $+ 5

ve bölgesel arenada yaşanan siyasi ve ekonomik ği nihai karardır. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği
krizlerin ise bu iki ortağı birbirine daha da yakın- tarihten, coğrafyadan ve uluslararası antlaşma-
laştırdığını görüyoruz. Çünkü bu krizler, taraflar lardan kaynaklanan bir haktır. Türkiye’nin AB’ye
arasında, bölgesel ve uluslararası planda yeni daha önce aday ve üye olmuş ve bugün hala
fırsatlar ve işbirlikleri için yeni fikirler ve somut adaylık statüsüne sahip diğer bazı ülkelerle eşit
adımların atılabileceğini ve bu temel üstünde de hak ve statüyle tam üyelik hedefine ulaşması sa-
yeni bir sürecin inşa edilebileceğini göstermiştir. dece Türkiye açısından değil AB’nin saygınlığı ve
Söz konusu süreç taraflar arasında var olan bü- güvenirliği açısından da büyük bir önem taşıyor.
yük ekonomik, siyasi ve kültürel potansiyeli çok Bu çerçevede, AB’ye üye olabilmek için sadece
daha ileriye taşıyabilecek bir enerjiye de sahip Türkiye’nin siyasi iradesi (bugün eğer böyle bir
görünmektedir. AB’nin sahip olduğu mali ve ku- siyasi irade varsa) yetmiyor. Bu süreci sağlıklı bir
rumsal kaynaklar ve Türkiye’nin de bölgede sahip şekilde tamamlamak için AB’nin ve AB’nin motor
olduğu güven, her ne kadar Türkiye Arap dünya- gücü olan başta Almanya ve Fransa gibi ülkelerin
sındaki değişime yönelik demokrasi yanlısı bir de aynı siyasi iradeyi hiçbir ayırım gözetmeden
duruş benimsese de bu hedefi gerçekleştirmeye sergilemesi gerekiyor. Gerek üyelik müzakere-
yönelik netleşmiş bir stratejiye sahip değildir, lerine başlanması için tarih verilmesi aşamasın-
ikilinin bölgede gerçekleştirebilecekleri ciddi ve da gerek üyelik müzakerelerinin resmi anlamda
planlı politikalar için gereksinim duyulan tatmin başladığı aşamada gerekse de üyelik müzakere-
edici bir altyapıdır. Sahip olunan bu faktör üze- leri başladıktan sonra müzakere başlıklarının
rine inşa edilecek yeni bir işbirliği süreci ise AB açılıp kapanması aşamasında başta Almanya ve
ile Türkiye’nin güçlü yönlerini tamamlayıcı bir Fransa’nın ve AB’nin bu siyasi iradeyi gösterdiği-
şekilde birleştirmelerinin ardından ikili arasın- ni söylemek ise oldukça zor. AB’nin ya da Alman-
da ortaklıkların da kurulabileceğinin en somut ya, Fransa gibi AB’nin lider devletlerinin Türkiye
örneğini oluşturmaktadır. Öte yandan gerek Or- konusunda kesin bir tavır belirleyemedikleri bir
tadoğu ve Kuzey Afrika’daki dönüşümün karma- ortamda da siyasi iradeden bahsetmek yine ol-
şık ve belirsiz doğası gerekse de olası fırsatların dukça zor. Başbakan Erdoğan ise AB’yi Türkiye’yi
büyüklüğü dikkate alındığında, Türkiye ve AB oyalamaması konusunda uyarırken aslında bu iki
bölgede insan haklarına saygının onarılmasına, ülkenin net olarak Türkiye politikalarını belirle-
sürdürülebilir bir demokratikleşme sürecine ve melerini istiyor. Onları bu konuda zorluyor as-
ekonomik büyümeye katkıda bulunmak için bir lında. Bunu yaparken de uluslararası ve bölgesel
sorumluluk hissetmektedir.13 arenada siyasi ve ekonomik gelişmeleri hatırlatı-
yor. Bu gelişmelerden ve Türkiye’nin bu gelişme-
Fakat bu yeni sürecin sağlıklı işleyebilmesinin lerdeki pozisyonlarından da güç alarak bu zor-
temel faktörü AB’nin Türkiye konusunda verece- lamayı yapıyor. Erdoğan karar alıcılar değiştikçe,

          $8
Kapak Konusu

AB, Kuzey Afrika’daki gelişmeler konusunda da Türkiye’nin olumlu ve destekleyici bir duruş sergilediğini ifade ederek
çeşitli ülkelerdeki demokratik eğilimleri memnuniyetle karşılamıştır.

ülkelerin Türkiye politikalarının değişmesini Ayrıca, İlerleme Raporu ile birlikte yayınlanan
istemiyor. O yüzden net bir cevap istiyor başta Genişleme Strateji belgesinde de benzer durum-
Almanya olmak üzere kimi AB ülkelerinden. Öte ların altı çizilerek dış politika ve güvenlik poli-
yandan, AB ve başta Almanya olmak üzere diğer tikası alanında Türkiye ve AB arasındaki siyasi
ülkeler, uluslararası ve bölgesel arenada yaşanan diyalogun önemli ölçüde güçlendiği kaydedil-
gelişmelere tanık oldukça, AB’ye enerji sağla- mektedir. Türkiye’nin ve AB’nin ortak komşuluk
yan yolların güvenliğinden kaygılar duydukça alanı içindeki gelişmeler, Türkiye’nin AB’nin dış
ve ekonomide yaşanan sıkıntıları her gün hisset- politikası ve enerji güvenliğindeki önemli rolü-
tikçe Türkiye ile mevcut bağlarını korumak için nü ve değerli katkısını teyit ettiğinin de üzerinde
elinden gelen her şeyi yapmak zorunda kalacak- durularak Türkiye’nin AB için kilit bir ülke oldu-
tır. Kaldı ki AB, Türkiye’ye ilişkin olarak yayın- ğu ifade edilmektedir. AB söz konusu raporların-
ladığı 2012 İlerleme Raporu’nda da bu noktaya da, Türkiye’nin, Suriye rejiminin sivillere yönelik
vurgu yaparak Türkiye’nin dinamik ekonomisi uyguladığı şiddeti güçlü bir şekilde ve mütead-
ve stratejik konumu itibariyle AB’nin dış politi- dit kereler kınamak ve Suriye’yi orantısız ve aşırı
kası ve enerji güvenliğine katkı sağlayan önemli güç kullanımından kaçınmaya çağırmak suretiy-
bir bölgesel rol oynadığına dikkat çekmektedir. le, görüşlerini yüksek sesle dile getirdiğini ifade

$:          
Kapak Konusu

etmiştir. Yine Türkiye’nin, Suriye’deki BM Göz- yönelik bir strateji inşa etme fırsatı sunan bir al-
lemci Misyonu (UNSMIS) hakkındaki 2042 ve ternatiftir. Dolayısıyla, AB ile Türkiye’nin güçlü
2043 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarını ve yönlerini tamamlayıcı bir şekilde birleştirmeleri
3 Ağustos 2012 tarihli BM Genel Kurulu kararını akıllıca gözükmektedir. Kendilerine komşu olan
memnuniyetle karşıladığına vurgu yapmaktadır. bu bölgelerde ekonomik kalkınmayı ve sürdü-
Raporlar ayrıca, Türkiye’nin, Suriye Devlet Baş- rülebilir demokratikleşme sürecini desteklemek
kanı Esad’ın meşruiyetini kaybettiği düşüncesin- her iki tarafın da çıkarınadır. Başka bir deyişle
den hareketle, meşru saymadığını açıkladığını ve AB ve Türkiye’nin bölgeye yönelik bir işbirliği
başta Suriye Ulusal Konseyi olmak üzere Suriye geliştirebilmeleri için sağlam bir temel mevcut-
muhalefeti ile yakın temas kurduğuna da dikkat tur.
çekmektedir. Suriye tarafından düşürülen Türk
uçağına da değinen raporlar, bu gelişme sonra- AB’nin kendisi Arap dünyasında siyasi bir mo-
sında Türkiye’nin sınır boyunca askeri varlığını del olarak görülmese de aslında evrensel değer-
artırdığını da kaydetmiştir. Söz konusu raporlar ler olan “Avrupa değerleri” Türkiye’nin bölgede
İran konusuna da temas ederek Türkiye’nin, İran bir ilham kaynağı haline gelmesinde önemli bir
ile temas kurmaya devam ettiğine vurgu yaparak rol oynamıştır. AB’ye üyelik sürecinde elde et-
İran’ın Nükleer dosyası hakkında, Türkiye’nin, tiği kazanımlar bakımından Türkiye’nin Arap
Nisan ve Temmuz aylarında düzenlenen AB3+3
dünyasındaki çekim gücü, AB’ye bölgedeki gü-
ve İran görüşmelerine ev sahipliği yaptığına dik-
venilirliğini yeniden kazanması için de bir fırsat
kat çekmiştir. Bunun yanı sıra Türkiye’nin AB’nin
sunmaktadır.14 Ancak unutulmamalıdır ki, Arap
İran’a uyguladığı kısıtlayıcı tedbirlere katılmadı-
penceresinden bakıldığında, bir ilham kaynağı
ğını da vurgulayarak, yine de Türkiye’nin tek pet-
olarak görünen ya da bölge ülkeleri için ulaşıl-
rol rafinerisi olan Tüpraş’ın, 1 Temmuz 2012’den
ması arzulanan bir hedef olarak duran Türkiye,
önce İran’dan ham petrol ithalatını %20 oranında
AB penceresinden bakıldığında, demokratik
azalttığına göndermede bulunmaktadır. Ortado-
olgunluğa ve vatandaşlarının temel hak ve hür-
ğu konusunda, Türkiye’nin İsrail ile diplomatik
ilişkileri düşük seviyede sürdüğünü kaydederek riyetlere erişmede büyük sıkıntıların yaşandığı
Türkiye’nin, müteaddit kereler İsrail’in yerleşim Birlik ile müzakerelere devam eden bir aday ülke
faaliyetlerini güçlü bir şekilde kınadığının altını konumundadır.
çizmiştir. Filistin ile ilgili olarak da yakın ilişki-
lerin muhafaza edildiği belirtilmiştir. AB, Kuzey Sonuç
Afrika’daki gelişmeler konusunda da Türkiye’nin
olumlu ve destekleyici bir duruş sergilediğini ifa- Netice itibariyle, AB-Türkiye işbirliği Arap dün-
de ederek çeşitli ülkelerdeki demokratik eğilim- yasında olumlu bir siyasi ve ekonomik dönüşüm
leri memnuniyetle karşılamıştır. yaratma potansiyeline sahiptir. Ancak, bu potan-
siyelin hızlı ve beklenen verimlilikte gerçekleşe-
Yukarıda ifade edilen AB’nin resmi görüşleri bilmesinin temel koşulu başta Almanya olmak
göstermektedir ki, siyasi ve kültürel hazmetme üzere AB ülkelerinin Türkiye’ye AB konusunda
açısından büyük sorunlar yaşayan Türkiye-AB net bir mesaj verebilmesinden geçmektedir. Aksi
ilişkileri, dış politika konusunda birbirlerini dış- takdirde çok büyük bir potansiyele sahip olan
layıcı tavırların dışında ortak çalışma yapılabile- bu yeni süreç iç siyaset malzemelerine yem olup
cek bir alan olarak algılamaktadırlar. Böyle bir gidebilecek hassas bir dengeye de sahip gibi gö-
yaklaşım ise daha etkin, değer temelli ve ileriye rünmektedir.

          $;
Kapak Konusu

DİPNOTLAR

1 Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, (Ankara, İmge Kitabevi, 2000), s.288.
2 Reşat Saygan, XIX. ve XX. Yüzyıllarda Büyük Devletlerin Yayılma Siyasetleri ve Milletlerarası Önemli Meseleler, (İstan-
bul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, No. 110), s. 25.
3 Savaş Biçer, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci”, Beril Dedeoğlu (Der.), Dünden Bugüne
Avrupa Birliği, (İstanbul, Boyut Kitapları, 2003), ss.397 - 398.
4 Hüseyin Işıksal, “Soğuk Savaş Sonrası Değişen Güvenlik Perspektifleri ve 21. Yüzyılda Avrupa Birliği – Akdeniz
İlişkileri”, Stratejik Öngörü, Vol. 1, No. 3, Sonbahar 2004, ss. 84 – 90.
5 Trevor Parfitt, “Europe’s Mediterranean Designs: An Analysis of the Euromed Relationship with Special Referen-
ce to Egypt”, Third World Quarterly, Vol. 18, No.5, 1997, ss. 865 – 881.
6 Meliha Benli Altunışık, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Türkiye”, Atila Eralp (Der.),Türkiye ve Avrupa, (Anka-
ra, İmge Kitabevi, 1997), s. 351 – 383.
7 Derya Özveri, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Güvenlik Yaklaşımı”, Stratejik Öngörü, Vol. 1, No. 2, Yaz 2004,
ss. 44 – 45.
8 Zuhal Mert, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Türkiye’nin Yaklaşımı: Doğu Akdeniz’in Jeostratejik Anlamı-
nın AB, ABD ve Türkiye Tarafından Tanımlanması”, Stratejik Öngörü, Vol. 1, No. 3, Sonbahar 2004, ss. 117 – 129.
9 Nicholas Moussis, Avrupa Birliği Politikalarına Giriş Rehberi, çev. Ahmet Fethi, (İstanbul, Mega Pres, 2004), s. 557 –
558.
10 Ramin Ahmadov, “Problems Within the Euro-Mediterranean Partnership”, Civilacademy, Vol. 2, No. 1, Bahar 2004,
ss, 61 – 65.
11 Michelle Pace, “Imagining Co-presence in Euro-Mediterranean Relations: The Role of ‘Dialogue’”, Mediterranean
Politics, Vol. 10, No. 3, Kasım 2005, ss. 291 – 312.
12 Mısır’da Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin makamından yapılan açıklamada Avrupa Birliği’nin Mısır’a 5 mil-
yar Euro’luk bir ekonomik yardım paketini onayladığı belirtildi. Avrupa Yatırım Bankası (EIB) ve Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankası (EBRD) Mısır’a 2’şer milyar Euro vereceği duyuruldu. Kalan 1 milyar Euro’luk yardımınsa Avrupa
Birliği üyesi ülkelerden geleceği belirtildi. Konuyla ilgili açıklama Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin,
Avrupa Birliği’nin Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı
Catherine Ashton’la Mısır’ın başkenti Kahire’de yaptığı görüşmeden hemen sonra yayımladı. http://www.abha-
ber.com/haberler/haber/haberler/abden-misira-5-milyon-euroluk-yardim-046506
13 Tobias Schumacher,. “The EU and the Arab Spring: Between Spectatorship and Actorness.” Insight Turkey 13 (3):
107–119, 2011.
14 Eduard Soler i Lecha, “The EU, Turkey, and the Arab Spring: From Parallel Approaches to a Joint Strategy?” In Tur-
key and the Arab Spring: Implications for Turkish Foreign Policy From a Transatlantic Perspective, edited by Nathalie
Tocci, Ömer Taşpınar et al. (Washington, D.C.: German Marshall Fund Mediterranean Paper Series), 2011: 25–34.

$          

You might also like