Professional Documents
Culture Documents
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH BÖLÜMÜ
HAZIRLAYAN:
TOLGA YILDIZ
DANIŞMAN:
GÜZ -2017
İçindekiler
KISALTMALAR .................................................................................................................. iv
ÖNSÖZ................................................................................................................................... v
GİRİŞ ..................................................................................................................................... 1
ii
2.4.5 Yüksek Köy Enstitüsü ................................................................................................. 18
3.1.3 Çevirileri...................................................................................................................... 23
Sonuç .................................................................................................................................... 25
Kaynakça .............................................................................................................................. 26
iii
KISALTMALAR
bkz :Bakınız
C. : Cilt
çev. : Çeviren
ed. : Editör
haz. : Hazırlayan
iv
ÖNSÖZ
Büyük bir devlet adamı olan Hasan Ali Yücel’in elbette ki her alanda bilgisi ve dâhili
olduğundan bu seminer Ödevinde onun Hayatını anlatırken daha çok eğitimci yönü anlatılmış
olunmaktadır. Tabi ki de Hasan Ali Yücel deyince akıllara hemen Köy Enstitüleri gelir.
Seminer ödevimde Bende kısaca Hasan Ali Yücel’in Hayatını anlattıktan sonra Onun eğitim
kademelerinde ilerleyişini ve bakanlığı döneminde başlatmış olduğu eğitim seferberliğini
anlattım. Ayrıca Bakanlık dönemi sonrası yaşadığı dava dönemlerini ve Nasıl eleştirilere
Maruz Kaldığı da seminer Ödevinin konusuna dâhil edilmiştir
İlk kez 1938’de kurulan Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olarak görev
yapan Hasan Ali Yücel (1897-1961) bu görevi 1946 yılına değin sürdürmüştür. Yücel bir
kültür adamı, bestekâr, çevirmen, aydın bir devlet adamıdır.
Onun eğitim ve kültür alanında yaptığı çalışmalar, UNESCO’nun 1997 yılını ulusal ve
evrensel ölçekte eğitime, kültüre yaptığı katkılar nedeniyle, “Hasan Ali Yücel Yılı” İlan
etmesine karşılık bulmuştur.
v
GİRİŞ
Bu çalışmanın çıkış noktası, eğitimin bir ülke için en önemli unsurlarından biri olduğu
düşüncesiyle, eğitim yönetimi konusunda, bir eğitim lideri olan Hasan-Âli Yücel’in
Cumhuriyet döneminde getirdiği yeniliklerin neler olduğu, bunlar için hangi çalışmaların,
hangi koşullarda, hangi düşüncelerle, nasıl gerçekleştirildiği ve sonuçlarının neler olduğunu
ortaya koymaktır.
Araştırmamızın ana konusu bir eğitim lideri olan Hasan-Âli Yücel’in eğitim ve
yönetimi konusundaki düşünceleri, Türk Milli Eğitimi için yaptığı çalışmalar, getirdiği
yenilikler, savunduğu ilkeler, önerileri ve eserleridir. Çalışmamız, Hasan-Âli Yücel’in ailesi
ve çocukluğunun anlatıldığı bölümle başlamaktadır. Ayrıntılarla anlatılan bu bölümde
Yücel’in nasıl bir ortamda, nelerden etkilenerek geliştiği, hangi olayların hayatında daha
önemli yer tuttuğu, annesinin, babasının, etrafındaki diğer kişilerin kendisine karşı
davranışları irdelenmektedir.
Milli Eğitim Bakanı olana kadar geçen dönemde gelişen olayları adım adım inceleyen
çalışma, Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemi ve sonrasında yaptıklarını da
içermektedir. Ayrıca, Yücel’in eserlerinin yer aldığı bölümde, eserlerin kısa birer özeti
verilmiştir.
1
1 BÖLÜM: HASAN ALİ YÜCEL’İN GELİŞİMİ
1.1 Ailesi ve Çocukluğu
Hasan-Âli, 17 Aralık 1897'de İstanbul'da doğdu. Babası Posta Telgraf Müfettişi Ali
Rıza Bey, annesi Neyire Hanımdır. Soyu, baba tarafından dedeleri Giresun-Görele'nin Daylı
Köyü’nün tanınmış ailelerinden olan İmamzade ailesinden Ömer Efendi’ye değin
uzanmaktadır. Hasan-Âli Yücel’in büyük dedesi Ömer Efendi, Daylı Medresesinde hocalık
yapar. Onun oğlu Hasan Ali Efendi (1824-1895) sübyan mektebinde okur ve özel hocalardan
ders alarak Arapça, Farsça, Fransızca ve İtalyanca öğrenir. Meslek hayatına Kastamonu’da
başlayan Hasan Ali Efendi, çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra 1888 yılında Posta
Telgraf Nazırı olarak Posta ve Telgraf Nezaretine atanır ve ölümüne değin bu idarenin
gelişmesi için çaba gösterir. Onun oğulları (Udi ve Tanburi) İzzet Bey ve Ali Rıza Bey usta
iki müzisyendir.1
Anne tarafından Hasan-Ali Yücel’in soyu Kaptan İsmail Tosun Ağa (1802-?)’ya kadar
gider. Neyire Hanımın büyük dedesi olan İsmail Tosun Ağa III. Selim zamanında yaşamış ve
1855’de Kırım savaşı sırasında Sivastopol’un kuşatılmasına katılmıştır. Neyire Hanım’ın
aslen Tekirdağ’a bağlı Dedecik köyünden olan dedesi Testereci Mehmet Efendi emir ve
hafızdır. Oğlu Ali Bey daha 14 yaşındayken Bahriye Mektebine yazılmak için gizlice evden
kaçarak İstanbul’a gelir. İyi bir talebe olan Ali Bey mektepten Mülazım çıkar. Bahriye Nazırı
Rauf Paşa’ya yaver olur. Resim yapma, çizme ve hat sanatı alanlarındaki üstün yeteneği
dolayısıyla Şehzade Abdülmecit Efendi’nin hüsnühat hocalığına atanır. Ali Suavi Olayı
sırasında Saray’da Hünkâr yaveri olarak Sultan II. Abdülhamid’in hizmetindedir. Padişaha
takdim edilmek üzere altın yaldızla yaptığı bir harita sebebiyle Kolağası olmadan sağ
Kolağası olur ve bir yıl İngiltere’de staj görür. Yarbay Ali Bey, Sultan II. Abdülhamid
tarafından özel olarak Japonya’ya gönderilir. Sefere çıkmadan önce Ertuğrul gemisinin son
derece kaygı verici bir durumda olduğu belirtilir. Nitekim 16 Eylül 1890 yılında japonyadan
dönüş yolunda firkateyn şiddetli bir fırtınaya yakalanır ve kayalara çarparak parçalanır.
Ali Bey ve altı yüze yakın denizci ölür, Hasan-Âli anneannesi Ayşe Hanım’ın ve
dayısı Rauf’un da içinde bulunduğu oldukça geniş bir aile ortamında tek çocuk olarak büyür.
Annesi ile ilişkileri çok iyi olmasına karşın, babası otoriter bir kişidir. Ödün vermez bir dindar
1
Türkay Filiz Şentürk, “Türk Milli Eğitimine Damgasını Vuran Bir Eğitim Lideri Hasan Ali Yücel ”, Yüksek
Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 2015, s. 5.
2
olan Ali Rıza Bey, dürüst ve çalışkan bir insandır. Mevlevi Dervişi de olan Ali Rıza Bey,
dergâhlarda neyzenlik yapmış, dini ve din dışı eserler bestelemiştir.2
Hasan-Âli, 1906 yılında, dokuz yaşında Mekteb-i Osmanî'ye gönderilir. Burada ilk kez
gördüğü, yazı tahtası, haritalar ve sıralar Yücel’in ilgisini çeker. Sınıf ortamıyla tanışan
Hasan-Âli, ayrı ayrı hocalardan ders almaya başlar. Mekteb-i Osmanî’nin son sınıfında iken
Meşrutiyet ilan edilir (1908).Sokaklarda hürriyet şiirleri, marşları ve şarkıları duyulmaya
başlar. Meşrutiyetten etkilenen Hasan-Âli’de hürriyet şiirlerini, marşlarını ve şarkılarını
ezberleyip, zevkle söylediğini eserlerinde belirtmektedir. Mekteb-i Osmanî’yi 1911 yılında
çok iyi bir derece ile bitirir. Okuma tutkusu oldukça ilerler; Beyazıt kitapçılarından aldığı
kitapları aralıksız okumaktadır
Mekteb-i Osmanî'den sonra, kendi isteğiyle Vefa İdadisi’ne gider. Burada daha
öğrenciyken "İntikam Olsun" başlıklı ilk yazısını yazar. Göçmenlerin sorunlarını ele alan bu
yazı ile Mektepli dergisinin açtığı yarışmaya katılır ve yazısı 17 Ekim 1913'te bu dergide
yayınlanır. Ana konu olarak Mustafa Dayı’nın anlattıklarıyla, 1912 Balkan Savaşı’nın onda
yarattığı etkilerin işlendiği bu yazıda, toplumsal sorunlar duygusal ve milliyetçi bir anlayışla
ortaya konmuştur. Hasan-Âli, ilk gençliğinde içine işlemiş olan en acı ve derin etkili olayın;
Balkan bozgunu ile Rumeli’nin elimizden gidişi olduğunu, bu olayın Türklerin Avrupa’dan
kovulmaları anlamını taşıdığını, kendisinin o zamanlar 13-14 yaşlarında olduğunu ve
İstanbul’a akın eden perişan muhacirleri gördüğünü hatta Vefa İdadisi binasında açılan
hastanede yaralılara baktığını belirterek, bozgun felaketinin ne olduğunu yüreği yana yana
yakından hissedip anladığını açıklar. 4
2
Şentürk, a.g.t., s. 6.
3
Ali Yakıcı, “Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı Döneminde Orta Öğretimde Gerçekleştirilen Türk Dili
Ve Edebiyatı Eğitimi”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara 2009, s.6.
4
Mustafa Çıkar, Hasan Âli Yücel ve Türk Kültür Reformu, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 1997, s.
30.
3
Vefa İdadisi son sınıf öğrencisi iken Birinci Dünya Savaşı nedeniyle 11 Nisan 1915
tarihinde yedek subay olarak askere alınır. 18 Ağustos 1916 tarihinde asteğmenliğe yükselen
Hasan-Âli, 25 Aralık 1916’dan sonra da teğmen olarak toplam üç buçuk yıl askerlik yapar.
Hasan-Âli, 02 Aralık 1918 tarihinde ordudan terhis edilir.
4
“Ruh ve Beden” üzerine yaptığı 30 sayfalık bir çalışma ile Edebiyat Fakültesindeki
öğrenimini de üstün bir başarı ile bitirir.5
Atatürk 2 Şubat 1923’te İzmir’de gümrük binasında İzmir İktisat Kongresi için
hazırlanan toplantı salonunda halka açık bir toplantı yapar. Atatürk, bu toplantının başında
orada nutuk vermek için bulunmadığını, sadece kendisinin değil halkın da konuşmasını
istediğini ve bu konuşmada muhatabın Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi veya
Başkumandan değil, sadece mebus Mustafa Kemal olacağını belirtir. Bu giriş, toplantıya
katılanlar tarafından içtenlikle alkışlanır ve toplantı ilerledikçe sorular sorulmaya başlar. Bu
toplantıda, öğretmen arkadaşı Hikmet Bey ile birlikte Hasan Ali Yücel de bulunmaktadır.
Hasan Ali Yücel, Mustafa Kemal ile ilk defa burada karşılaşır. Mustafa Kemal’in
yaptığı bu toplantıda Yücel, mekteplerin yanında fosil haline gelen medreselerin yaşatılıp
yaşatılmayacağı sorusunu sorar. Mustafa Kemal, medrese eğitimi ve Arapça öğrenmenin
güçlüklerinden söz ederek, ilerici ve devrimci fikirlerini halk ile paylaşır. Büyük bir asker
olarak değil de, milletin eğitim ve kültür yaşamında büyük bir önder olarak konuşur.
5
Şentürk, a.g.t., s.7- 9.
6
Münevver Eken Acar, “Hasan Ali Yücel’in Türk Eğitim Ve Kültür Hayatına Katkılarının İncelenmesi”, Yüksek
Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri 2012, s.16.
5
Yücel İzmir’de çok özlediği öğretmenlik hayatına kavuşmuş, ilk başarılarının zevkini
tatmaya başlamıştır. Ancak Yücel ailevi sebepler yüzünden İstanbul’a dönmek zorunda kalır.
Bu durum Hasan Ali Yücel’i yine Darülfünun kadrolarında iş bulmaya zorlar. Çok geçmeden
o günlerde yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu askeri liseleri Milli Eğitim Bakanlığı’na
devreder ve Bakanlık Yücel’i Kuleli Askeri Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak atar. Bir süre
sonra bu görevine ilaveten İstanbul Erkek Lisesi’ne de Edebiyat öğretmeni olur. Ertesi ders
yılında Galatasaray Lisesi’ne nakledilen Yücel hem bu okulda, hem de Kuleli Erkek Lisesi ile
İstanbul Erkek Lisesi’nde Edebiyat, Felsefe ve İçtimaiyat, Yurttaşlık Bilgisi derslerine 1927
yılına kadar devam eder.
1926 yılında Mantık kitabı yayınlanır. Öğretmenlik yaptığı yıllarda “Felsefe Elifbası-
Ruhiyat Alfabesi”, “Suri ve Tatbiki Mantık ve Metadoloji” kitapları ve Hıfzı Tevfik,
Hamamizade İhsan ile birlikte hazırladıkları “Türk Edebiyatı Numuneleri” kitaplarını yayınlar
Hasan Ali Yücel, yazmış olmak için yazan değil, yazmasının gerekli olduğunu hissettikçe,
yazmak için kafasını ve kalbini tam anlamıyla hazır ve dolu buldukça yazan bir yazıcımızdır.
Akşam gazetesinde ve birçok mecmuada yazdıklarını bir araya toplayarak meydana getirdiği
ve Pazartesi Konuşmaları adını verdiği kitabın girişinde bu durumu ifade etmektedir.
Yücel, Darülfünun yıllarında kendi uğraşı alanının ders kitaplarındaki açığı tespit eder
ve ilk önce bu alandaki eksiklikleri gidermek için çaba gösterir. Üstlendiği her görevden
sonra, deneyimlerini ve elde ettiği sonuçları bir kitap halinde yayınlamak Yücel’in değişmez
prensibi olmuştur.
18 Ağustos 1926’da, doğumundan kısa bir süre sonra ölen ilk çocuklarından sonra,
ikizleri Can ve Canan dünyaya gelir. Yücel’in ailesine ve eşine bağlılığı, özellikle şiirlerine ve
ailesinden uzakta kaldığı dönemlerde yazdığı mektuplarına yansır. 1936’da da üçüncü
çocukları gülümser dünyaya gelir.7
1.3.2 Müfettişliği
7
Acar, a.g.t., s.17-19.
6
genç öğretmen Hasan Ali Yücel ile Reşat Şemsettin Sirer de 19.01.1927 tarihinde bu göreve
tayin olmuşlardır. İkisi de stajlarını tecrübeli idare adamı olan Salih zeki (Buluğ) ile Behçet
(Güçer) in yanında yapmışlardır. Hasan Ali Bey, 1929 senesinde ikinci sınıf Maarif Müfettiş
Umumiliğine yükseltilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu içinde yer alan Hasan Ali
Bey, Fransa eğitim teşkilatı ve müesseselerini yerinde incelemek, bilgi ve görgüsünü
arttırmak üzere Bakanlık tarafından 1930’ da Fransa’ya gönderilmiştir. Bir müddet sonra
Paris Öğrenci müfettişi Salih Zeki Buluğ’un yurda çağrılması üzerine Fransa’da Öğrenci
Müfettişliği görevi de kendisine verilmiştir. Fransa’da kaldığı süre içinde eğitim alanında
geniş çaplı araştırma ve incelemelerde bulunan Hasan Ali Yücel, yurda döndükten sonra bu
birikimini “ Fransa’da Kültür İşleri” adlı bir eserle ortaya koymuştur8
Yücel Paris’ten döndükten sonra Mustafa Kemal ile hiç beklenmedik bir karşılaşma
gerçekleşir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile birlikte Türkiye’nin ekonomik ve sosyal
yapısı olumsuz yönde etkilenmiş ve ülkede bir huzursuzluk baş göstermiştir. Mustafa Kemal
bu sorunların, hükümetin mecliste eleştiriden yoksun ve denetimsiz kalmasından
kaynaklandığını düşünür ve Mustafa Kemal’in talimatı ile 12 Ağustos 1930 yılında Serbest
Cumhuriyet Fırkası kurulur. Bu parti halkın memnuniyetsizliğini açıkça ortaya koyduğundan
Mustafa Kemal tarafından kapatılır. Mustafa Kemal, ülkenin içinde bulunduğu durumu
yerinde görmek ve değerlendirmek amaçlı, Türkiye çapında bir denetleme gezisi yapmaya
karar verir.9
Atatürk “Karşı sıralarda oturan ve Maarif Vekâleti Müfettişi olarak diğer Vekâlet
Müfettişleriyle beraber, seyahate iştirak etmiş bulunan Hasan Ali Bey’e şu suali sorar:
8
Ömer Karakaş “Atatürk ve İnönü’nün İki Milli Eğitim Bakanı (Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel) Döneminde
Kültür Siyaseti (1935–1946)” Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üniversitesi, İzmir 2006, s. 212-
213.
9
Acar, a.g.t., s.19.
7
—Efendimiz; sıfır hayatla âdemin, varlıkla yokluğun...
Tuhaf şey, şu saat varken biraz sonra cebime sokarsam sıfır mı olur? Hayatı nasıl
tasavvur ediyorsunuz?
— Güzel... Bu yok olan şey bir rakamın önüne, sağına geçince misli yükseltiyor.
Ahmet Hamdi Başar’a göre bu imtihan onun siyasi hayattaki başarılarının başlangıç
noktasını oluşturur. Hasan Ali Yücel’in Mustafa Kemal Atatürk’le beraber katıldığı bu yurt
gezisinin son durağı Konya’dır. 21.2.1931 tarihinde Mevlana Müzesi ziyaret edilir. Konya
gezisini adım adım izleyen Mehmet Önder, Atatürk’le Hasan Ali Yücel arasında geçen bir
olayı şu şekilde nakleder: “Atatürk müzede o sırada gösterimde bulunan Mevlana’nın
elbiselerini görünce, bu güne kadar ne güzel muhafaza edilmiş, dedi ve Şemse ait serpuşu
başlığı o gün yanında bulunan Hasan Ali Yücel’e giydirdi.” Hasan Ali Yücel’in Mustafa
Kemal Atatürk’le beraber yaptığı bu gezi şüphesiz siyasi yaşamında bir dönüm noktası olmuş
ve bu yolculukta Hasan Ali Bey, Atatürk’ün üzerinde olumlu bir tesir bırakmıştır.10
10
Karakaş, a.g.t., s.212-213.
8
Etimoloji Kolu başkanlığına getirilir. Dili sadeleştirme ve sözlük çalışmalarında ön planda yer
alır.
1932 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü müdürlüğüne atanan Hasan Âli Yücel, 2 Nisan
1933’e kadar bu görevini sürdürür. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel
Müdürlüğüne getirilir (1933). Bu görevi İzmir Milletvekili olduğu 1 Mart 1935 tarihine kadar
devam eder. Bu dönemde üniversite eğitimine bir basamak oluşturduğunu düşündüğü lisede
reform yapmayı planlar. 1938 yılına kadar üzerinde çalıştığı ‘Türkiye’de Ortaöğretim” isimli
kitabı da bunun bir göstergesidir. Bu çalışma Yücel’in bakanlığı dönemindeki reformların ön
çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. 11
Hasan Ali Yücel bu görevinden, Amiri olan Yusuf Hikmet Bayur’la aralarında bir
tartışma geçmesi üzerine istifa etmiş, Yusuf Hikmet Bayur’ un Kendisinden özür dilemesi
üzerine görevine geri dönmüştür. 1935 yılında, Cumhuriyet Halk Partisine dilekçe vererek,
Milletvekili adayı olarak gösterilmesini talep etmiştir. Bu talebin gerçeklemesiyle, 1935
yılında TBMM’ ye girmiştir. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü görevi sona ermiştir.12
1935-1937 yılları arasındaki yazıları, tüm yaşamında olduğu gibi onun kültür ve
eğitim konularında yoğunlaştığını ve kendisini daha üst sorumluluk düzeyine hazırladığını
göstermektedir. Yücel bu yazılarında:
.Köy eğitmeni projesine değinerek, bunun asla normal bir ilk tahsille
karşılaştırılmamasına, her ikisinin ayrı ayrı teşkilatlandırılması, geliştirilmesi ve ilerletilmesi
gerektiğine,
11
Feyza Demirtaş, “ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Anlayışında Din”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010, s.19.
12
Zeynep Kalyoncuoğlu, “ Cumhuriyet Dönemi Eğitiminde Hasan Ali Yücel ve Köy Enstitüleri” Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2002, s.21.
9
. Devletin önemli kültür kitaplarının basımını üstlenmesi ve devlet basımevi kurulması
gerektiğine dikkat çeker. 13
Yücel bakan olduktan sonra eğitim, öğretim ve kültür atılımları yapmadan önce çeşitli
kongreler tertiplemiş, bakanlığı döneminde yapılan çalışmaları bu kongrelerde alınan kararlar
çerçevesinde düzenlemiştir.
Yücel, bu görüşe uygun olarak eğitim ve öğretimin her alanında reform yapmayı
amaçlar. Onun hedeflediği böyle bir esaslı girişim için şartlar müsaittir. Mesleğin ve milli
eğitim teşkilatının içinden gelen, görev yaptığı yerlerde bu konular üzerine kafa yoran Yücel
hızla reformlara ve çalışmalara başlar.
Yücel, bakanlık görevine başlar başlamaz kendinden önce vekil olan ve teknik
alandaki ve kırsal kesimdeki öğretim işlerinde reform girişimlerinde bulunmuş olan Saffet
Arıkan (1888-1947)'ın bıraktığı yerden işe başlar. Fakat Yücel, öğretim sistemi anlayışında
meslektaşlarından farklı bir görüşe sahiptir. Yücel, eğitim öğretim işlerinin gerek
teşkilatlanma gerekse program olsun bir bütün halinde yürütülmesi gerektiğine inanır.
13
Acar, a.g.t., s.24-25.
14
Çıkar, ag.e., s.120.
15
Ümit Savaş Taşkesen, “ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Felsefesi ve Türk Milli Eğitimine Katkıları”, Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2006, s.18-19.
10
2.1 H.Ali Yücel ve Neşriyat Kongreleri
Yücelin bakanlık dönemindeki ilk icraatlarından birisi I.Neşriyat kongresinin
düzenlenmesidir. Bu kongrede ele alınan konular O’nun daha sonra yapacağı çalışmaların bir
programı niteliğinde olmuştur. Ancak, programda belirlenen konular aslında Hasan Ali
Yücel’in bakan olmadan önce yazdığı “Kitap ve Devlet” makalesinde ele alınan konular
olduğu görülmektedir. Bu da Hasan Ali Yücel’in bakan olmadan önce yapılması gereken
konular üzerinde kafa yorduğunu, bakanlığa hazırlıksız olarak oturmadığını göstermektedir.
Neşriyat kongresi sadece bakanlığın ilgilendiği yayın işleriyle değil bir bütün olarak
kültür ve fikir hayatının ilgilendiren her çeşit yayın faaliyetlerinin temas ettiği konuları
incelemek üzere danışma amaçlı olarak toplanmıştır. Yücel, Neşriyat Kongresini açarken
sonraki yıllarda izleyeceği politikanın izlerini ve gerekçelerini verir. Buna göre Yeni Türk
harfleriyle okuyan nesil artık yüksekokul seviyesine gelmiştir. Onların sadece ders kitapları
içinde tutulmaması gerekir.
Neşriyat kongresi programında yer alan konular genel olarak şunlardan oluşmaktadır:
Başta klasikler olmak üzere Türkçeye tercüme edilecek eserlerin en önemlilerinin tespit
edilerek bunların yayınlanması için ilgili kişi ve kurumlar arasında işbirliğinin yapılması, orta
öğretim çağındaki gençler için yazdırılması veya tercümesi gereken eserlerin tespiti ile
bunların neşri için bir program hazırlanması, çocuk edebiyatı kütüphanesinin oluşturulması,
yazma ve basma eski kitaplarımızdan yeniden yayınlanmaya değer olanların tespiti,
ansiklopedi ve sözlük çalışmaları için gereken hazırlıklar, telif ve tercüme çalışmalarını
artıracak ödüllerin belirlenmesi ve bunun nasıl verileceği, özel yayınevlerine devlet desteğinin
daha verimli ve faydalı olması için hangi kriterlere göre yapılacağı, okumayı teşvik ve
yayınları tanıtmak için yapılacak çalışmalar, matbaaların teknolojisinin artırılması gibi
konular ele alınmıştır.
16
Taşkesen, a.g.t., s.21.
11
uyum içerisinde çalışmasını sağlamak için “İlk Öğretim” ve “ Tebliğler” dergisinin
yayınlanmasına başlanılır. “İlk Öğretim” dergisinin amacı yalnızca bakanlık yönergelerinin
bildirildiği tek yönlü bir iletişim aracı olmak değil aynı zamanda öğretmenlerin düşünce ve
görüşlerini dile getirmelerine fırsat sağlamaktır.
Yücel, Adnan Adıvar başkanlığında geniş bir kurul oluşturarak İslam ansiklopedisinin
yayınına başlayınca “en başta Fuat Köprülü” olmak üzere kendisiyle “selam sabahın
kesildiğini” belirtir. Yücel buna sebep olarak “çünkü ben onların gözünde şöhret…
Kaynaklarını kurutmuştum.” der. Yücel’in bakanlığı döneminde milli bir ansiklopedinin
yayınlanması gereğinden hareketle 1943 yılında, İlk resmi ansiklopedi olan ve adı daha sonra
Türk Ansiklopedisi olarak değiştirilen “İnönü Ansiklopedisinin” ilk ciltleri “Larousse du
Vingtieme Siecle” ansiklopedisi model alınarak yayınlanmaya başlar.18
17
Taşkesen, a.g.t., s.22.
18
Taşkesen, a.g.t., s.23.
12
2.3 H.Ali Yücel’in Eğitim Siyaseti
2.3.1 İlköğretim
Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekilliği dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’de
ilköğretim konusuna büyük önem vermiştir. “İnönü 18.05.1945 tarihinde Ulus Gazetesi’nde
yayınlanan konuşmasında “Yirminci asrın ileri ve kudretli bir milleti olabilmek için,
ilköğretim; çözeceğimiz ilk meseledir. İlköğretimi olmayan memlekette ortaçağ idaresi bütün
şekilleriyle devam eder. Resmi kanunlar, ne derlerse desinler, ne haklar vatandaşlara
tanınırsa tanınsın, hiç olmazsa ilköğretim derecesinde bilgi olmazsa, haklar ve vazifeler
canlanmaz, gönüllere ve yüreklere sinip yerleşmez. Bilmeyen siyasi ve kudret sahiplerinin
elinde, orta çağda olduğu gibi köle hayatı sürer” demekteydi.
Bu konuşmadan hareketle ilköğretim meselesi, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel için
olduğu kadar Cumhurbaşkanı İsmet İnönü için de çok ciddi bir mesele idi. 1943 hükümet
programında da her Türk çocuğunun ilköğretim imkânına erişebilmesi çaba harcanacağı
belirtilmiştir.” 7 Ağustos 1944, İnönü “İlköğretim Davamız” adlı konuşmasında ilkokullara
yaşı gelen herkesin devam etmesini, “ilköğretimde devam meselesini, davanın bütün
cephelerinden en başta geleni sayıyorum ve müspet neticeyi her şeyden evvel iş başında
bulunan bütün vazife sahiplerinin, hususiyle valilerin, kaymakamların ve maarif müdürlerinin
himmetinden bekliyorum.”. Derken bir ilköğretim seferberliği başlattığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekilliği döneminde, ilköğretim bir dava
olarak ele alınmış ve II. Dünya Savaşı’nın zor şartlarına rağmen başarılı çalışmalar
yapılmıştır.19
2.3.2 Ortaöğretim
Hasan Ali Yücel, ortaokul’u şöyle tarif eder: “Ortaokul başlı başına bir öğretim
derecesi değildir. İlkokulun da mutlak bir devamı olmadığına göre lisenin bir parçasıdır.
19
Karakaş, a.g.t., s.219.
13
68’lik bir artış sağlanmış, her yıl ortalama (1939-1946) 15 yeni ortaokulun açılmasına karşılık
ancak bir lise açılabilmiştir. Bunda, II. Dünya savaşının zor şartlarının etkisi vardır
denilebilinir. Dönemin istatistik rakamları incelendiğinde “Yücel’in ortaöğretim kademesinde
çok başarılı olduğu ileriye sürülemez.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Yücel’in lise öğrenimine çok önem verdiğini belirterek,“ O,
liselerin adına layık olmasını istiyordu. Yeni lise açılması için olur olmaz teklifleri ne
müşkülatla önlediğini yakından bilenlerdenim. Böylece bugün içinde bulunduğumuz
münevver enflasyonunu elinden geldiği kadar geciktirdi” demekteydi. Hasan Ali Yücel’in bu
politikası doğru olsa gerektir. Günümüzde düz lise diye tabir edilen liselerin %70, buna
karşılık mesleki ve teknik liselerin oranın % 30 olduğu ve her yıl binlerce lise mezunun
üniversitelere giremedikleri, girse bile iş problemi ile karşılaştıkları bilinen gerçeklerdir. O
dönemde Maarif Vekili tarafından dile getirilen bu problem günümüzde de çözülememiş,
halen mesleki lisesi- düz şeklinde tartışılmaktadır.20
Lise müfredatında ise günümüzden farklı olarak, ortaokulu bitiren talebe, devlet
imtihanı verirdi. Bunun eleme safhası, Vekillikten gönderilen sorulara göre yazılı olarak
yapılırdı. Lise bitirme imtihanları sözlüydü. Liseyi bitirenler yükseköğrenim görmek için
yazılı olgunluk sınavına tabi tutulurdu. Bir örnek olarak, 1941-1942 eğitim öğretim
döneminde
1941–42 Eğitim öğretim yılında 685 öğrenci olgunluk sınavını verememiştir. 669
Yücel’in Maarif Vekilliği döneminde ilk defa 1940–1941 ders yılında itibaren üç lisede klasik
birer şube açılmıştır. Latince dersi okutulan bu şubeye mahsus bir müfredat programı
düzenlemiş, Klasik şube ilk mezunlarını 1942–1943 ders yılında vermiştir. Bu klasik
şubelerin “her üç sınıfında bir yabancı dilden başka haftada beşer saat üzerinden Latince dersi
de okutulmuştur. Bu dönemde, Klasik Kolu bulunan liseler şunlarıdır: Atatürk, Ankara Kız,
Galatasaray.” Hasan Ali Yücel’in görev yaptığı dönem, İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü
yıllardır. 1935 yılında 2504 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılan kararname 1940 yılında
20
Taşkesen, a.g.t., s.220.
14
yeniden ele alınıp olgunlaştırılmış, ortaokul, lise ve dengi, bütün yüksek öğretim
kurumlarında haftada ikişer saat olmak üzere askerlik dersleri konulmuştu.21
2.3.4 Yükseköğretim
Yücel’in göreve başladığı 1938–1939 öğretim yılında ülke genelinde yüksek öğrenim
kurumlarının sayısı 19’du. Görevden ayrıldığı 1945–46 da ise bu sayı 31 e çıkmıştır. Böylece
12 yüksek öğretim kurumu ( fakülte ve yüksek okul) onun zamanında açılmıştır. Yücel’in
Bakanlık yaptığı dönemde, 1943’te Ankara Fen Fakültesi, 1944’te İstanbul Teknik
Üniversitesi, 1945’te Ankara tıp fakültesi gibi önemli yüksek öğretim kurumları kurulmuştur.
21
Taşkesen, a.g.t., s.221-223.
22
Taşkesen, a.g.t., s.223-224.
15
Hukuk Mektebi 3848 sayılı ve 1940 tarihli Kanunla fakülte haline getirilmiş ve Millî Eğitim
Bakanlığına bağlanmıştır; İstanbul Yüksek Mühendis Mektebi 1941 yılında Millî Eğitim
Bakanlığına bağlanmış ve 1944 tarihli ve 4619 sayılı Kanunla da İstanbul Teknik Üniversitesi
haline getirilmiş ve Millî Eğitim Bakanlığının yönetimi altına alınmış.
1943 tarih ve 4492 sayılı Kanunla Millî Eğitim Bakanlığının yönetimi altında Ankara
Fen Fakültesi kurulmuş; 1945 tarih ve 4671 sayılı Kanunla Ankara'da Millî Eğitim
Bakanlığının yönetimi altında Tıp Fakültesi kurulmuştu.23
Kazım Karabekir paşa ve Emin sazak köy enstitü ismine takılarak böyle bir
uygulamanın ülkeyi şehirli ve köylü olarak böleceği endişesini taşımışlar ve enstitü ismi
yerine “hayat mektebi” adı verilmesini istemişlerdir. Ayrıca bu okullara sadece köyden
öğrenci alınmasına karşı çıkmışlardır.
Hasan Ali Yücel, köy eğitmenlerinin bir kısmının başarılı olsa da çoğunun köy
hayatına adapte olamadıklarını bu sebeple bu kurumu kurduklarını, içerisinde marangozluk,
tarım ve demircilik gibi faaliyetler olduğu için “enstitü” adı verildiğini açıklar. Kazım
Karabekir’in köylü çocukların tam münevver olamıyacagı iddiasına karşılık hasan âli yerinde
cevaplar vermiştir. H.Ali’ye göre köy ve köylü yoktur. Kır vardır.
23
Taşkesen, a.g.t., s.224-225.
24
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.61.
16
2.4.2 Köy Enstitülerinin Kuruluşu
17 Nisan 1940’da 3803 sayılı “köy enstitüleri kanunu” kabul edildikten sonra, 1937-
1940 yılları arasında kurulmuş olan Eskişehir-çifteler, İzmir-kızılçulu, Kırklareli-kepirtepe,
Kastamonu-gölköy köy öğretmen okulları “köy enstitüsü” adını aldılar.
25
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.62.
26
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.63.
17
programlar, bakanlığa yollanmış onay alındıktan sonra uygulamaya koyulmuştur. Köy
okullarında eğitim teorik ve pratiktir.27
Köy okullarında 1943 ve 1947 programlı olmak üzere iki dönem yaşanmıştır.
Yüksek köy enstitüsü 1948 yılında, solculuk suçlamaları ile kapatılmış, enstitüden o
yıl mezun olmak üzere olan öğrenciler hemen askere alınmışlardır. Aynı yıl enstitünün diğer
öğrencileri kız ve erkek teknik öğretmen, teknik ziraat ve aletleri okullarına aktarılmışlardır.
Hasan Ali Yücel ve Falih Rıfkı Atay, İnönü ile yaptıkları uzun görüşmelerde onu bu
kararından vazgeçirmeye çalışırlar. Yücel “halkın gerçek bir demokrasiye hazır olmadığını”,
bu uygulamanın tepeden inme yanlış bir demokrasi olacağını belirterek ısrarla İnönü'ye bir
süre daha beklemesini ve Köy Enstitüleri ile ilgili çalışmalarına hız vermesini önerir. Ancak
bu öneri kabul görmez.
27
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.64.
18
Bakanlıktan istifası ve İsmet İnönü’nün desteğini çekmesi ile yaşamının olağanüstü verimli
bir döneminin sona erdiği, şahsına ve eserlerine karşı karalamaların, iftiraların ve saldırıların
yoğunlaştığı bir dönemin başlangıcı olur.28
CHP, oy kaybetmek korkusu ile demokrat partinin köy enstitülerine yapmış olduğu
eleştirileri “köy enstitülerinde düzenleme ve iyileştirme” adı altında gidermeye çalmıştır.
Demokrat parti ise iktidara gelince önce bu okulları düzenlemiş daha sonra kapatmıştır.
Çakmak’ın bu beyanı üzerine Hasan Ali Yücel 7 Şubat 1947 günü Ulus Gazetesinde
Fevzi Çakmak’a yönelik olarak bir Açık Mektup yayınlar ve demecinde geçen Eski Bir Milli
Eğitim Bakanı’nın kendisi olup olmadığını, hangi komünistlerin nasıl desteklendiğini,
kendisinin bu konuda hükümeti zamanında uyarıp uyarmadığını sorar. Fevzi Çakmak’ın bu
sorulara cevap vermemesi üzerine ikinci bir Açık Mektup ile bu soruları tekrar eder.
28
Taşkesen, a.g.t., s.30.
19
dava daha sonra, bir anlamda, Hasan Ali Yücel’in bütün bakanlık iddialarının hesaba
çekilmesi ve sorgulanmasına dönüşür. 29
Yücel, kendisinin şikâyetçi olduğu bir davada sanık durumuna düşürülür. Ancak
kendisi hakkındaki komünistleri korumak gibi bütün iddialara tek tek cevap verir. Bu davanın
sürdüğü dönemde yazmış olduğu Allah Bir (Yücel, 1961) adlı şiir kitabını iddialara karşı
korktu ve savunmak için yazdı denmemesi için ölünceye kadar yayınlatmaz. Bu kitap ancak
ölümünden sonra 1961 yılında yayınlanır. Başka bir baskısı da yapılmaz.
Bu dava gerek şahitleri gerekse Yücel’in koruduğu iddia edilen kişiler bakımından
oldukça dikkat çekici bir dava olmuştur. Kenan Öner, aralarında Nihal Atsız, Orhan Şaik
Gökyay, Necdet Sancar, İsmet Rasim Tümtürk, Alparslan Türkeş, Hikmet Tanyu, İlhami
Soysal, gibi dikkat çeken isimlerden 21 kişilik bir şahit göstermiştir.
Yücel’in korumakla itham edildiği kişiler ise Sabahattin Ali, Sadrettin Celal antel,
Hasan Ali Ediz, Pertev Naili Boratav, Muzaffer Şerif Başoğlu, Niyazi Berkes, Mediha Berkes,
Adnan Cemgil, Behice Boran, Abdülbaki Gölpınarlı, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz, İsmail Hakkı
Tonguç gibi isimlerdir. Bu davanın en ilginç yönlerinden birisi Kenan Öner Yeni Sabah
Gazetesinde yayınlanan Açık mektubunda Hasan Ali Yücel’i “Üniversite Kürsüsünde
okutulan Türk İnkılabı dersleri ile gençlikte milliyet cereyanını ırkçılık-Turancılık derecesine
çıkarmaya yardım” etmekle suçlaması ve dava açıldıktan sonra Yücel’in aleyhine şahitlik
yapanların da Turancı görüşleri ile bilinen kişilerden oluşmasıdır. Milliyetçilik düşüncesini
Irkçı Turancı düşünce seviyesine çıkarmakla itham edilen Yücel’in karşısında Turancı
düşünürler görülmektedir.
Hasan Ali Yücel kendisine isnat edilen Tercüme Bürosu tarafından çevrilen
kitaplardan Köy Enstitülerine ve adları Komünistlik ve Komünistleri koruma iddiasında geçen
kişilere kadar bütün iddiaları tek tek çürütür ve davayı kazanır. Bir anlamda Yücel’in
icraatlarının mahkûm veya beraat edilmesi niteliğindeki davadan sonra politik hayatına da son
vererek CHP’den istifa eder. 30
29
Feyzullah Ertuğrul, Hasan Ali Yücel-Kenan öner davası, Güldiken Yayınları, Ankara 2000, s.14-16.
30
Ertuğrul, a.g.e., s.18-23.
20
III BÖLÜM: H. ALİ YÜCEL’İN POLİTİKA SONRASI HAYATI
İstifasının ardından Hasan Ali Yücel, gazetecilik görevine döner; dönemin etkin bir
gazetesi olan C.H.P.’nin yayın organı Ulus'ta yazılar yayınlar. Bir süre sonra yazılarının
yayınlanmadığını görür. Sebebini araştırdığında İnönü'nün talimatıyla yazılarının
engellendiğini öğrenir. ''Düşüncelerimi açıkça ifade edemeyeceğim bir kuruluşta daha fazla
kalamam'' der ve partiden istifa eder ve politik yaşamını noktalar.
Bir süre (1956'dan itibaren) İş Bankası Yayın İşlerini yönetir, 1960'ta bunu da bırakır.
İş Bankası Kültür yayıncılığını da yöneten Yücel bakanlıktan ayrılmasına rağmen Türk
Kültürüne ve Milli Eğitimine hizmet etmeye devam etmiştir.
“İyi Vatandaş, İyi İnsan” (1956) adlı eserinde; ikinci dünya savaşının insanlığa
kaybettirdiği maddi değerlere karşılık manevi değerlerin güçlendiğini, Bolşevik Rusya’nın ve
Komünizmin dahi bu değerleri yıkamadığını yazar. Müspet ilim ve teknikte ilerleyen
toplumlarda manevi ilerlemenin de olduğunu belirtir. Son yıllarda dini bağların
gevşemediğini, aksine güçlendiğini dile getirir. Bizde de çok partili hayatla birlikte demokrasi
ve hürriyetteki gelişmelerin manevi kıymetleri tekrar gündeme getirdiğini, ilahiyat fakülteleri
ve imam hatip okullarının açılışının bu ihtiyaçtan kaynaklandığını ifade eder.
İki şiirden oluşan “Allah Bir” adlı eserinde siyasi hayattan sonraki dönemle ilgili
olarak ilgi çekici mısralar yer alır. Kitabın önsözünde insanlık tarihini, tüm devirlerde insanı
Allah’ı aramasının hikâyesi olarak özetler ve tanımlar. “İyi Vatandaş İyi İnsan” eserinin
önsözünde de “... Günlük ve geçici ikballerin parlak, fakat gözlerimizi oyan ve bizi kör eden
aletler...” olduğunu anlamış bulunduğunu, hâlbuki insan için en büyük nimetin görme
31
Taşkesen, ag.t., s.33.
21
olduğunu ve özellikle de olanı olduğu gibi görmek olduğunu yazmıştı. İmansızlık ile imanı ve
inkârı karşılaştırdığı mısralarda Allah’ın varlığını işaret eder: 32
Hasan Ali Yücel yazılarında o kadar çok üzerinde durduğu Hürriyet anlayışıyla
çelişmek pahasına 27 Mayıs 1960 darbesini destekler. Darbe sonrasında kurulan Milli Eğitim
Komisyonunda da görev alır. Hürriyet Gene Hürriyet kitabının birinci cildinin önsözünde
övdüğü darbeden bir süre sonra Cumhuriyet gazetesindeki yazıları da engellenir. Hasan Ali
Yücel, 26 Şubat 1961 sabahı İstanbul’da, kendisini uzun zamandır rahatsız eden enfarktüs
nedeniyle vefat eder. Ankara Cebeci Asrî Mezarlığında toprağa verilir.33
Mevlana'nın Rubaileri “(Remzi Kitap hanesi, İstanbul, 1932, 126 s.) Mevlâna’nın
dörtlüklerinin Türkçeye çevirilerini içeren eseridir
Goethe, Bir Dehanın Romanı. Kitap Abdülhak Hamid’e ithaf ve takdim edilmiştir.
Hasan-Âli’nin bu çalışması, Goethe’nin ruhsal gelişmesi ile karakterini ele alan bir“biyografik
roman” olarak değerlendirilebilir. Anlatımın durgun olduğu ve sık sık kesildiği romanda
yazar, çeşitli bakış açılarına yer verebilmek için Goethe’nin şiirlerini, mektuplarını zikrederek
ve eserlerinden alıntılar yaparak bunlar arasında bağlantı kurmaya çalışır. Bundan başka
anlatımın akıcılığını kesen pek çok kişi ve yer betimlemelerine yer verilir. Bu biyografik
roman, kısa öykülerden oluşan bir mozaik olarak da nitelendirilebilir. Hasan-Âli Goethe’yi
yazarken sadece Fransızca kaynaklardan faydalanmıştır. Çalışmada herhangi bir kaynak
gösterilmemiştir
32
Taşkesen, ag.t., s.34.
33
Taşkesen, ag.t., s.35..
22
Fransa Maarif Teşkilatında Müfettişler “(Devlet Basımevi, İstanbul 1934, 23 s.)34
Fransa'da Kültür İşleri” (Devlet Basımevi, İstanbul, 1936, 255 s. , 128 resim)
(Çıkar, 1998,s.162)”.
Maarif Vekili Hasan-Âli Yücel’in 1939 Maarif Şurasını Açış Nutku “(Maarif
Matbaası, İstanbul,1939,15s. ayrıbasım
Bilimler Felsefesi Mantık “(MEB Ankara, 1947, IX + 336 s.). Yeni baskıları: 1948,
1949,1950.
Mantık “(2 fasikül, Maarif Basımevi, Ankara 1942, 1943, 144 s.; 4 fasikül, Milli
Eğitim Basımevi, Ankara, 1946,328s.)36
3.1.3 Çevirileri
Ruhiyat Elifbası (Edebiyat Fakültesi Neşriyat Encümeni, 1923, 218 s.), (“Armand
Cuvier’in A.B.C. de Psychologie” isimli eserinin çevirisidir), (Ruhiyat Alfabesi adıyla 1930
yılında yeniden basılmıştır)
34
Şentürk, a.g.t., s.40.
35
Şentürk, a.g.t., s.42.
36
Şentürk, a.g.t., s.52.
23
kaynakça bulunmaktadır. Çalışmanın ana bölümünde ise Guyau’nun eserlerinden seçilmiş
metinlerin çevirileri yer alır.37
3.1.4 Şiirleri
Dönen Ses (Remzi Kitap hanesi, İstanbul, 1933 89 s. , 33 şiir). “Yücel’in şiirinin en
dikkat çeken özelliği, “anlatan” bir şiir olmasıdır. Siyasal bakışı gibi yazınsal yaklaşımları da
halk kavramı üzerine kuruludur. “Halkı, halka, halkın edebiyat zevkine uygun anlatmak”
biçiminde özetleyebileceğimiz bir çizgiyi takip etmiştir. Yücel’in şiirinde birkaç temanın öne
çıktığını görüyoruz: Ülke ve ulus sevgisi, Atatürk ve Cumhuriyet, tasavvuf, politika.
Allah Bir (Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1961, 59 s.). 1948’de yazılmış
manzum bir eserdir. Ölümünden sonra Canan Eronat tarafından yayına hazırlanmıştır.
Yücel’in acılı yıllarında yazdığı eseridir. 1947-50 yılları arasındaki ruhsal durumunu açıkça
gösterir (Çıkar, 1998). “Mistisizmin daha etkili olduğu kitapta Yücel’in Tanrı’ya seslenişleri
tasavvuf edebiyatı kavramlarıyla yer alır.38
37
Taşkesen, a.g.t., s.51.
38
Taşkesen, a.g.t., s.50.
24
Sonuç
Eğitim ve kültür hayatımıza katkıları ile Yüce Maarif Vekili sıfatını hak eden, yedi yıl
yedi ay yedi gün Maarif Vekilliği yapan efsanevi bakan Hasan Ali Yücel yaşadığı döneme
damgasını vurmuştur. Gerçekleştirdiği reformlar ile birçok köklü kurumun temellerini atmış,
yeni düşüncelerin öncüsü olmuştur. Bu nedenle sadece yaşadığı çağın insanı olmakla
kalmamış, gerçekleştirdiği atılımlar ile kendisinden sonraki kuşaklar tarafından da anılan ve
bilinen bir kişilik olmuştur.
Demokrat partinin ortaya çıkışı onun için farklı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Önce
Büyük kazanımlar elde ettiği bakanlıktan daha sonra ise Anlaşmazlıklar yaşadığı Chp’den
istifa etmiştir. 1950 yılından ölümüne kadar olan sürede ise kendini eğitimden alıkoymamış
çeşitli alanlarda eserler vermiştir.
Ömrünün son yıllarında ise aslında hep karşı çıkmasına rağmen darbenin yanında yer
almış, hatta yeni kurulan milli eğitim komisyonun başında yer almıştır. Bu çalışmalar
sırasında hastalanarak vefat etmiştir.
25
Kaynakça
Çıkar Mustafa, Hasan Âli Yücel ve Türk Kültür Reformu, İstanbul: Türkiye iş Bankası
Kültür Yay, 1997
ŞENTÜRK Türkay Filiz, “Türk Milli Eğitimine Damgasını Vuran Bir Eğitim Lideri Hasan
Ali Yücel ”, Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul,
2015.
YAKICI Ali, “Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı Döneminde Orta Öğretimde
Gerçekleştirilen Türk Dili Ve Edebiyatı Eğitimi”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara 2009.
ACAR Münevver Eken, “Hasan Ali Yücel’in Türk Eğitim Ve Kültür Hayatına Katkılarının
İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri
2012.
ERTUĞRUL Feyzullah, Hasan Ali Yücel-Kenan öner davası, Güldiken Yayınları, Ankara
2000.
TAŞKESEN Ümit Savaş, “ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Felsefesi ve Türk Milli Eğitimine
Katkıları”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2006.
DEMİRTAŞ Feyza,“ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Anlayışında Din”, Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010.
KARAKAŞ Ömer,“Atatürk ve İnönü’nün İki Milli Eğitim Bakanı (Saffet Arıkan ve Hasan Ali
Yücel) Döneminde Kültür Siyaseti (1935–1946)” Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Üniversitesi, İzmir 2006.
26