You are on page 1of 31

T.

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH BÖLÜMÜ

HASAN ALİ YÜCEL

HAZIRLAYAN:

TOLGA YILDIZ

CUMHURİYET TARİHİ SEMİNERİ - I

DANIŞMAN:

DOÇ. DR. ESMA TORUN ÇELİK

GÜZ -2017
İçindekiler
KISALTMALAR .................................................................................................................. iv

ÖNSÖZ................................................................................................................................... v

GİRİŞ ..................................................................................................................................... 1

1 BÖLÜM: HASAN ALİ YÜCEL’İN GELİŞİMİ .................................................................... 2

1.1 Ailesi ve Çocukluğu ......................................................................................................... 2

1.2 Okul Yılları ...................................................................................................................... 3

1.3 Meslek Hayatı .................................................................................................................. 5

1.3.1 Öğretmenlik Yılları ....................................................................................................... 5

1.3.2 Müfettişliği .................................................................................................................... 6

1.3.2.1. Araştırma için Fransa’ya Gitmesi ............................................................................. 6

1.3.3. Mustafa Kemalle Birlikte Ülkeyi Denetleme Gezisi .................................................... 7

II BÖLÜM: MAARİF VEKİLİ HASAN ÂLİ YÜCEL (1938-1946) ...................................... 10

2.1 H.Ali Yücel ve Neşriyat Kongreleri ............................................................................... 11

2.2 H.Ali Yücelin Ansiklopedi ve Dergiler Konusundaki Çalışmaları ................................ 11

2.3 H.Ali Yücel’in Eğitim Siyaseti ...................................................................................... 13

2.3.1 İlköğretim .................................................................................................................... 13

2.3.2 Ortaöğretim ................................................................................................................. 13

2.3.3 Mesleki ve Teknik Eğitim ........................................................................................... 15

2.3.4 Yükseköğretim ............................................................................................................ 15

2.4 Köy Enstitülerinin Kuruluşu .......................................................................................... 16

2.4.1 Köy Enstitüleri Kanunu ve Hasan Ali Yücel .............................................................. 16

2.4.2 Köy Enstitülerinin Kuruluşu ....................................................................................... 17

2.4.3 Yapısı ve İşleyişi ......................................................................................................... 17

2.4.4 Eğitim ve Öğretim Yöntemleri .................................................................................... 17

ii
2.4.5 Yüksek Köy Enstitüsü ................................................................................................. 18

2.4.6 Köy Enstitülerinin Kapatılışı ....................................................................................... 18

2.5 H. Ali Yücel Kenan Öner Davası ................................................................................... 19

III BÖLÜM: H. ALİ YÜCEL’İN POLİTİKA SONRASI HAYATI ....................................... 21

3.1 HASAN ÂLİYÜCEL’İN ESERLERİ ............................................................................ 22

3.1.1 Araştırma İnceleme Türündeki Eserleri ...................................................................... 22

3.1.2 Ders Kitapları .............................................................................................................. 23

3.1.3 Çevirileri...................................................................................................................... 23

3.1.4 Şiirleri .......................................................................................................................... 24

Sonuç .................................................................................................................................... 25

Kaynakça .............................................................................................................................. 26

iii
KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.t : Adı geçen tez

a.g.m : Adı geçen makale

bkz :Bakınız

C. : Cilt

çev. : Çeviren

ed. : Editör

haz. : Hazırlayan

iv
ÖNSÖZ

Cumhuriyet tarihi dersi için hazırlanmış olan bu seminer, Cumhuriyet tarihimizin


temel taşlarından eğitim alanının en büyük değerlerinden Hasan Ali Yücel’in hayatını konu
almaktadır. Bu Seminer ödevi yazılırken daha çok önceden yazılmış olan Yüksek Lisans
tezlerinden de yararlanılmıştır.

Büyük bir devlet adamı olan Hasan Ali Yücel’in elbette ki her alanda bilgisi ve dâhili
olduğundan bu seminer Ödevinde onun Hayatını anlatırken daha çok eğitimci yönü anlatılmış
olunmaktadır. Tabi ki de Hasan Ali Yücel deyince akıllara hemen Köy Enstitüleri gelir.
Seminer ödevimde Bende kısaca Hasan Ali Yücel’in Hayatını anlattıktan sonra Onun eğitim
kademelerinde ilerleyişini ve bakanlığı döneminde başlatmış olduğu eğitim seferberliğini
anlattım. Ayrıca Bakanlık dönemi sonrası yaşadığı dava dönemlerini ve Nasıl eleştirilere
Maruz Kaldığı da seminer Ödevinin konusuna dâhil edilmiştir

İlk kez 1938’de kurulan Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olarak görev
yapan Hasan Ali Yücel (1897-1961) bu görevi 1946 yılına değin sürdürmüştür. Yücel bir
kültür adamı, bestekâr, çevirmen, aydın bir devlet adamıdır.

Onun eğitim ve kültür alanında yaptığı çalışmalar, UNESCO’nun 1997 yılını ulusal ve
evrensel ölçekte eğitime, kültüre yaptığı katkılar nedeniyle, “Hasan Ali Yücel Yılı” İlan
etmesine karşılık bulmuştur.

v
GİRİŞ
Bu çalışmanın çıkış noktası, eğitimin bir ülke için en önemli unsurlarından biri olduğu
düşüncesiyle, eğitim yönetimi konusunda, bir eğitim lideri olan Hasan-Âli Yücel’in
Cumhuriyet döneminde getirdiği yeniliklerin neler olduğu, bunlar için hangi çalışmaların,
hangi koşullarda, hangi düşüncelerle, nasıl gerçekleştirildiği ve sonuçlarının neler olduğunu
ortaya koymaktır.

Ayrıca Yüce Önder Atatürk’ün çizmiş olduğu eğitim stratejilerini benimseyen ve


Atatürk’ü bizzat Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişi sıfatıyla yakından tanıyan Hasan Âli
Yücel’in, eğitim yönetimi konusunda savunduğu ilkeleri ve önerilerinin içerikleri hakkında
bilgi sahibi olmak ve Yücel’in yaşamını, yaptığı tüm çalışmalarını bir mercek altına alarak
inceleme isteğide çıkış noktası olarak tanımlanabilir.

Bu çalışma hazırlanırken Hasan-Âli Yücel’in kendi eserlerinden, O’nun hakkında


yazılan kitaplardan, konu hakkında yayınlanmış yüksek lisans tezlerinden ve internette yer
alan sitelerden yararlanılmıştır.

Araştırmamızın ana konusu bir eğitim lideri olan Hasan-Âli Yücel’in eğitim ve
yönetimi konusundaki düşünceleri, Türk Milli Eğitimi için yaptığı çalışmalar, getirdiği
yenilikler, savunduğu ilkeler, önerileri ve eserleridir. Çalışmamız, Hasan-Âli Yücel’in ailesi
ve çocukluğunun anlatıldığı bölümle başlamaktadır. Ayrıntılarla anlatılan bu bölümde
Yücel’in nasıl bir ortamda, nelerden etkilenerek geliştiği, hangi olayların hayatında daha
önemli yer tuttuğu, annesinin, babasının, etrafındaki diğer kişilerin kendisine karşı
davranışları irdelenmektedir.

Hasan-Âli’nin gittiği okullar sırasıyla verilirken, o dönemdeki düşüncelerine,


başarılarına, çalışmalarına ve yaptıklarına da yer verilmektedir. Eğitim hayatından sonra
meslek yaşamı ele alınan Hasan-Âli Yücel’in çalıştığı okullar, görev yaptığı branşlar ele
alınmakta ve müfettiş olarak görevlendirilen Yücel’in yaptığı çalışmalar, görevlendirildiği
yerler ayrı ayrı anlatılmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı olana kadar geçen dönemde gelişen olayları adım adım inceleyen
çalışma, Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemi ve sonrasında yaptıklarını da
içermektedir. Ayrıca, Yücel’in eserlerinin yer aldığı bölümde, eserlerin kısa birer özeti
verilmiştir.
1
1 BÖLÜM: HASAN ALİ YÜCEL’İN GELİŞİMİ
1.1 Ailesi ve Çocukluğu
Hasan-Âli, 17 Aralık 1897'de İstanbul'da doğdu. Babası Posta Telgraf Müfettişi Ali
Rıza Bey, annesi Neyire Hanımdır. Soyu, baba tarafından dedeleri Giresun-Görele'nin Daylı
Köyü’nün tanınmış ailelerinden olan İmamzade ailesinden Ömer Efendi’ye değin
uzanmaktadır. Hasan-Âli Yücel’in büyük dedesi Ömer Efendi, Daylı Medresesinde hocalık
yapar. Onun oğlu Hasan Ali Efendi (1824-1895) sübyan mektebinde okur ve özel hocalardan
ders alarak Arapça, Farsça, Fransızca ve İtalyanca öğrenir. Meslek hayatına Kastamonu’da
başlayan Hasan Ali Efendi, çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra 1888 yılında Posta
Telgraf Nazırı olarak Posta ve Telgraf Nezaretine atanır ve ölümüne değin bu idarenin
gelişmesi için çaba gösterir. Onun oğulları (Udi ve Tanburi) İzzet Bey ve Ali Rıza Bey usta
iki müzisyendir.1

Anne tarafından Hasan-Ali Yücel’in soyu Kaptan İsmail Tosun Ağa (1802-?)’ya kadar
gider. Neyire Hanımın büyük dedesi olan İsmail Tosun Ağa III. Selim zamanında yaşamış ve
1855’de Kırım savaşı sırasında Sivastopol’un kuşatılmasına katılmıştır. Neyire Hanım’ın
aslen Tekirdağ’a bağlı Dedecik köyünden olan dedesi Testereci Mehmet Efendi emir ve
hafızdır. Oğlu Ali Bey daha 14 yaşındayken Bahriye Mektebine yazılmak için gizlice evden
kaçarak İstanbul’a gelir. İyi bir talebe olan Ali Bey mektepten Mülazım çıkar. Bahriye Nazırı
Rauf Paşa’ya yaver olur. Resim yapma, çizme ve hat sanatı alanlarındaki üstün yeteneği
dolayısıyla Şehzade Abdülmecit Efendi’nin hüsnühat hocalığına atanır. Ali Suavi Olayı
sırasında Saray’da Hünkâr yaveri olarak Sultan II. Abdülhamid’in hizmetindedir. Padişaha
takdim edilmek üzere altın yaldızla yaptığı bir harita sebebiyle Kolağası olmadan sağ
Kolağası olur ve bir yıl İngiltere’de staj görür. Yarbay Ali Bey, Sultan II. Abdülhamid
tarafından özel olarak Japonya’ya gönderilir. Sefere çıkmadan önce Ertuğrul gemisinin son
derece kaygı verici bir durumda olduğu belirtilir. Nitekim 16 Eylül 1890 yılında japonyadan
dönüş yolunda firkateyn şiddetli bir fırtınaya yakalanır ve kayalara çarparak parçalanır.

Ali Bey ve altı yüze yakın denizci ölür, Hasan-Âli anneannesi Ayşe Hanım’ın ve
dayısı Rauf’un da içinde bulunduğu oldukça geniş bir aile ortamında tek çocuk olarak büyür.
Annesi ile ilişkileri çok iyi olmasına karşın, babası otoriter bir kişidir. Ödün vermez bir dindar

1
Türkay Filiz Şentürk, “Türk Milli Eğitimine Damgasını Vuran Bir Eğitim Lideri Hasan Ali Yücel ”, Yüksek
Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 2015, s. 5.

2
olan Ali Rıza Bey, dürüst ve çalışkan bir insandır. Mevlevi Dervişi de olan Ali Rıza Bey,
dergâhlarda neyzenlik yapmış, dini ve din dışı eserler bestelemiştir.2

1.2 Okul Yılları


Yücel’in çocukluk yıllarında, sosyal çevresinde Mevlevî kültürü, dinî kurallar ve
gelenekler etkilidir. Laleli' deki Yolgeçen Mektebinde dört yaşında okula başlar. Altı yaşında,
ailesi ile beraber İstanbul'daki yalıdan Gümüşsuyu'nda yaptırdıkları yeni köşke taşınırlar. Bu
köşkün Mehmed Celaleddin Efendi’ye yakın olması ve aile dostları Şerafettin Yaltkaya ile sık
sık görüşmeleri, Yücel’in kişiliğini derinden etkilemiştir.3

Hasan-Âli, 1906 yılında, dokuz yaşında Mekteb-i Osmanî'ye gönderilir. Burada ilk kez
gördüğü, yazı tahtası, haritalar ve sıralar Yücel’in ilgisini çeker. Sınıf ortamıyla tanışan
Hasan-Âli, ayrı ayrı hocalardan ders almaya başlar. Mekteb-i Osmanî’nin son sınıfında iken
Meşrutiyet ilan edilir (1908).Sokaklarda hürriyet şiirleri, marşları ve şarkıları duyulmaya
başlar. Meşrutiyetten etkilenen Hasan-Âli’de hürriyet şiirlerini, marşlarını ve şarkılarını
ezberleyip, zevkle söylediğini eserlerinde belirtmektedir. Mekteb-i Osmanî’yi 1911 yılında
çok iyi bir derece ile bitirir. Okuma tutkusu oldukça ilerler; Beyazıt kitapçılarından aldığı
kitapları aralıksız okumaktadır

Mekteb-i Osmanî'den sonra, kendi isteğiyle Vefa İdadisi’ne gider. Burada daha
öğrenciyken "İntikam Olsun" başlıklı ilk yazısını yazar. Göçmenlerin sorunlarını ele alan bu
yazı ile Mektepli dergisinin açtığı yarışmaya katılır ve yazısı 17 Ekim 1913'te bu dergide
yayınlanır. Ana konu olarak Mustafa Dayı’nın anlattıklarıyla, 1912 Balkan Savaşı’nın onda
yarattığı etkilerin işlendiği bu yazıda, toplumsal sorunlar duygusal ve milliyetçi bir anlayışla
ortaya konmuştur. Hasan-Âli, ilk gençliğinde içine işlemiş olan en acı ve derin etkili olayın;
Balkan bozgunu ile Rumeli’nin elimizden gidişi olduğunu, bu olayın Türklerin Avrupa’dan
kovulmaları anlamını taşıdığını, kendisinin o zamanlar 13-14 yaşlarında olduğunu ve
İstanbul’a akın eden perişan muhacirleri gördüğünü hatta Vefa İdadisi binasında açılan
hastanede yaralılara baktığını belirterek, bozgun felaketinin ne olduğunu yüreği yana yana
yakından hissedip anladığını açıklar. 4

2
Şentürk, a.g.t., s. 6.
3
Ali Yakıcı, “Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı Döneminde Orta Öğretimde Gerçekleştirilen Türk Dili
Ve Edebiyatı Eğitimi”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara 2009, s.6.
4
Mustafa Çıkar, Hasan Âli Yücel ve Türk Kültür Reformu, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 1997, s.
30.

3
Vefa İdadisi son sınıf öğrencisi iken Birinci Dünya Savaşı nedeniyle 11 Nisan 1915
tarihinde yedek subay olarak askere alınır. 18 Ağustos 1916 tarihinde asteğmenliğe yükselen
Hasan-Âli, 25 Aralık 1916’dan sonra da teğmen olarak toplam üç buçuk yıl askerlik yapar.
Hasan-Âli, 02 Aralık 1918 tarihinde ordudan terhis edilir.

Terhis olan Hasan-Âli, öğrenimini Darülfünun’da tamamlar.1918 yılında Hukuk


Fakültesi'ne kayıt yaptırır ancak, dersteki yöntemi yüzünden tartıştığı hocası Prof. Celalettin
Arif Bey'e kızgınlığı nedeniyle, hukuk öğrenimini yarıda bırakır. Bu tartışmanın nedeni
Hasan-Âli’nin dersin kitabını tekrar tekrar okumasına rağmen, dersin içeriğini anlamamış
olmasıdır. Hocasından konuyu açıklamasını rica eder. Bunun üzerine hocası ders kitabındaki
metinleri tekrarlar. Anlamadığını yeniden itiraf etmek zorunda kalınca, buna sinirlenen
hocasının, bu kadar anlayışsızlıkla hukuk talebeliği olmayacağını belirtmesi, Hasan Âli’nin
onuruna dokunur ve hocasına; kitabı akşam bir-iki defa okuyup anlamadığını, hocasının
söyleminde çok haklı olduğunu ancak, anlayışsız birinin hukuk talebesi olmayacağı gibi
anlatmasını bilmeyen birinin de hukuk müderrisi olmayacağını belirtir. Bu olaydan sonra
fakültenin müdürü Hasan-Âli’ye tasdiknamesini alarak, başka bir fakülteye gitmesini, yoksa
hocası tarafından yapılan şikâyet üzerine kovulacağını bildirir. Aynı yıllarda, Türk Sesi
gazetesinin kurucuları arasında da yer alan Hasan-Âli, öğrenciliğinin yanı sıra İfnam
gazetesinde de çalışmaktadır.

Hukuk öğrenimini yarıda bırakan Hasan-Âli, 1919 yılında Edebiyat Fakültesi'nin


Felsefe bölümüne kaydını yaptırır. Hukuk eğitiminden kendine yapılan haksızlığa karşı
takındığı tavrı nedeniyle belki de istemeyerek vazgeçen Hasan-Âli, bu okula başlayarak,
öğretmenlik mesleğine de ilk adımını atar. “Bu dönemde, Yahya Kemal, A.Hamdi Tanpınar
gibi şairlerle ikbal Kıraathanesi'ne gidip gelmeye başlar. Kurtuluş Savaşı'nın zor günleri
yaşanmaktadır. Ayrıca; İnönü Savaşlarına ilişkin haberler ortalıkta dolaşmaya başlar. Hasan-
Âli, gazetesinde bu savaşlara ilişkin haberler verir. Hocaları arasında özellikle, Kurtuluş
Savaşı sırasında Akşam Gazetesindeki yazılarıyla Kemalist hareketi destekleyen Necmettin
Sâdık ’a büyük hayranlık ve saygı duyar. Necmettin Sâdık, dış görünüşü, davranışları,
öğretme kabiliyeti, zekâsı ve bilgisiyle, kendisini talebelerine sevdirmiştir. Hasan-Âli’yi
günlük gazetelerde yazı yazmaya özendiren ve Akşam gazetesinde sürekli olarak “Pazartesi
Konuşmaları” adı altında politika, eğitim, edebiyat ve felsefe üzerine görüşlerini içeren köşe
yazılarını yayımlamaya teşvik eden de Necmettin Sâdık olmuştur. Hasan-Âli, 1921 yılında

4
“Ruh ve Beden” üzerine yaptığı 30 sayfalık bir çalışma ile Edebiyat Fakültesindeki
öğrenimini de üstün bir başarı ile bitirir.5

1.3 Meslek Hayatı

1.3.1 Öğretmenlik Yılları


Hasan Ali Yücel memleketine, hayalini daha küçük yaşlardan itibaren kurduğu bir
meslekte, öğretmenlikte hizmet etmek istiyordu. Fakat o günün okul kadrolarında hemen
görev almak imkânsızdı. Darülfünun hayatından Yücel’i tanıyan ve kabiliyetlerini takdir eden
hocaları, geçici bir süre için onu Edebiyat Fakültesi’nde öğrenci hayatının disiplinini
düzenlemekle görevlendirdiler. Yücel bir yıl kadar bu “inzibat memurluğu” ile meşgul
olmuştur. Yücel, bu sırada Talimgâh karargâhından arkadaşı olan Necati Tansel’in,
üniversitedeki meşhur Pierre Loti toplantısında tanıştığı kız kardeşi Refika Hanım ile evlenir6

19 Aralık 1922’de İzmir Erkek Muallim Mektebi’ne Türkçe ve Edebiyat öğretmeni


olarak atanır. İzmir’e eşi Refika Hanım ile birlikte giderler. Yanıp yıkılmış bir şehirle
karşılaşırlar. Üç yıl süren Yunan işgalinden kurtulmuş olan İzmir’de yaşam koşulları çok
kötüdür. Burada çevreyle yakın dostluklar kurar. Yücel, İzmir’de kesintiye uğramış olan milli
eğitime yeni bir ruh ve canlılık vermek için uğraşır. Türk Sesi gazetesinin kuruluşunda önemli
rol oynar.

Atatürk 2 Şubat 1923’te İzmir’de gümrük binasında İzmir İktisat Kongresi için
hazırlanan toplantı salonunda halka açık bir toplantı yapar. Atatürk, bu toplantının başında
orada nutuk vermek için bulunmadığını, sadece kendisinin değil halkın da konuşmasını
istediğini ve bu konuşmada muhatabın Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi veya
Başkumandan değil, sadece mebus Mustafa Kemal olacağını belirtir. Bu giriş, toplantıya
katılanlar tarafından içtenlikle alkışlanır ve toplantı ilerledikçe sorular sorulmaya başlar. Bu
toplantıda, öğretmen arkadaşı Hikmet Bey ile birlikte Hasan Ali Yücel de bulunmaktadır.

Hasan Ali Yücel, Mustafa Kemal ile ilk defa burada karşılaşır. Mustafa Kemal’in
yaptığı bu toplantıda Yücel, mekteplerin yanında fosil haline gelen medreselerin yaşatılıp
yaşatılmayacağı sorusunu sorar. Mustafa Kemal, medrese eğitimi ve Arapça öğrenmenin
güçlüklerinden söz ederek, ilerici ve devrimci fikirlerini halk ile paylaşır. Büyük bir asker
olarak değil de, milletin eğitim ve kültür yaşamında büyük bir önder olarak konuşur.
5
Şentürk, a.g.t., s.7- 9.
6
Münevver Eken Acar, “Hasan Ali Yücel’in Türk Eğitim Ve Kültür Hayatına Katkılarının İncelenmesi”, Yüksek
Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri 2012, s.16.

5
Yücel İzmir’de çok özlediği öğretmenlik hayatına kavuşmuş, ilk başarılarının zevkini
tatmaya başlamıştır. Ancak Yücel ailevi sebepler yüzünden İstanbul’a dönmek zorunda kalır.
Bu durum Hasan Ali Yücel’i yine Darülfünun kadrolarında iş bulmaya zorlar. Çok geçmeden
o günlerde yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu askeri liseleri Milli Eğitim Bakanlığı’na
devreder ve Bakanlık Yücel’i Kuleli Askeri Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak atar. Bir süre
sonra bu görevine ilaveten İstanbul Erkek Lisesi’ne de Edebiyat öğretmeni olur. Ertesi ders
yılında Galatasaray Lisesi’ne nakledilen Yücel hem bu okulda, hem de Kuleli Erkek Lisesi ile
İstanbul Erkek Lisesi’nde Edebiyat, Felsefe ve İçtimaiyat, Yurttaşlık Bilgisi derslerine 1927
yılına kadar devam eder.

1926 yılında Mantık kitabı yayınlanır. Öğretmenlik yaptığı yıllarda “Felsefe Elifbası-
Ruhiyat Alfabesi”, “Suri ve Tatbiki Mantık ve Metadoloji” kitapları ve Hıfzı Tevfik,
Hamamizade İhsan ile birlikte hazırladıkları “Türk Edebiyatı Numuneleri” kitaplarını yayınlar
Hasan Ali Yücel, yazmış olmak için yazan değil, yazmasının gerekli olduğunu hissettikçe,
yazmak için kafasını ve kalbini tam anlamıyla hazır ve dolu buldukça yazan bir yazıcımızdır.
Akşam gazetesinde ve birçok mecmuada yazdıklarını bir araya toplayarak meydana getirdiği
ve Pazartesi Konuşmaları adını verdiği kitabın girişinde bu durumu ifade etmektedir.

Yücel, Darülfünun yıllarında kendi uğraşı alanının ders kitaplarındaki açığı tespit eder
ve ilk önce bu alandaki eksiklikleri gidermek için çaba gösterir. Üstlendiği her görevden
sonra, deneyimlerini ve elde ettiği sonuçları bir kitap halinde yayınlamak Yücel’in değişmez
prensibi olmuştur.

18 Ağustos 1926’da, doğumundan kısa bir süre sonra ölen ilk çocuklarından sonra,
ikizleri Can ve Canan dünyaya gelir. Yücel’in ailesine ve eşine bağlılığı, özellikle şiirlerine ve
ailesinden uzakta kaldığı dönemlerde yazdığı mektuplarına yansır. 1936’da da üçüncü
çocukları gülümser dünyaya gelir.7

1.3.2 Müfettişliği

1.3.2.1. Araştırma için Fransa’ya Gitmesi


Mustafa Necati Bey’in Maarif Vekilliği yaptığı sırasında Milli Eğitim teşkilatına bağlı
Maarif Eminlikleri kurulmuş ve memleket mıntıkalara ayrılmıştır. Merkezi İstanbul’da olan
ve maarif hayatı bir hayli gelişmiş bulunan bölgedeki Maarif Emini’nin yanına genç ve
değerli mıntıka müfettişleri verilmesi düşünülmüş ve Bakanlık Teftiş kadrosuna nakledilen iki

7
Acar, a.g.t., s.17-19.

6
genç öğretmen Hasan Ali Yücel ile Reşat Şemsettin Sirer de 19.01.1927 tarihinde bu göreve
tayin olmuşlardır. İkisi de stajlarını tecrübeli idare adamı olan Salih zeki (Buluğ) ile Behçet
(Güçer) in yanında yapmışlardır. Hasan Ali Bey, 1929 senesinde ikinci sınıf Maarif Müfettiş
Umumiliğine yükseltilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu içinde yer alan Hasan Ali
Bey, Fransa eğitim teşkilatı ve müesseselerini yerinde incelemek, bilgi ve görgüsünü
arttırmak üzere Bakanlık tarafından 1930’ da Fransa’ya gönderilmiştir. Bir müddet sonra
Paris Öğrenci müfettişi Salih Zeki Buluğ’un yurda çağrılması üzerine Fransa’da Öğrenci
Müfettişliği görevi de kendisine verilmiştir. Fransa’da kaldığı süre içinde eğitim alanında
geniş çaplı araştırma ve incelemelerde bulunan Hasan Ali Yücel, yurda döndükten sonra bu
birikimini “ Fransa’da Kültür İşleri” adlı bir eserle ortaya koymuştur8

1.3.3. Mustafa Kemalle Birlikte Ülkeyi Denetleme Gezisi

Yücel Paris’ten döndükten sonra Mustafa Kemal ile hiç beklenmedik bir karşılaşma
gerçekleşir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile birlikte Türkiye’nin ekonomik ve sosyal
yapısı olumsuz yönde etkilenmiş ve ülkede bir huzursuzluk baş göstermiştir. Mustafa Kemal
bu sorunların, hükümetin mecliste eleştiriden yoksun ve denetimsiz kalmasından
kaynaklandığını düşünür ve Mustafa Kemal’in talimatı ile 12 Ağustos 1930 yılında Serbest
Cumhuriyet Fırkası kurulur. Bu parti halkın memnuniyetsizliğini açıkça ortaya koyduğundan
Mustafa Kemal tarafından kapatılır. Mustafa Kemal, ülkenin içinde bulunduğu durumu
yerinde görmek ve değerlendirmek amaçlı, Türkiye çapında bir denetleme gezisi yapmaya
karar verir.9

18.11.1930 da başlayan bu gezi 18.02.1931 tarihinde Konya’da sona ermiştir. Geziye


katılan Ahmet Hamdi Başar’ın belirttiğine göre, Mustafa Kemal Atatürk ile Hasan Ali Yücel
arasında karşılıklı şu şekilde felsefi bir sohbet geçmiştir:

Atatürk “Karşı sıralarda oturan ve Maarif Vekâleti Müfettişi olarak diğer Vekâlet
Müfettişleriyle beraber, seyahate iştirak etmiş bulunan Hasan Ali Bey’e şu suali sorar:

—Hasan Ali Beyefendi, siz felsefe okumuşsunuz, okutmuşsunuz, elbette ki sıfırın ne


olduğunu bilirsiniz. Bize sıfırı tarif eder misiniz?

8
Ömer Karakaş “Atatürk ve İnönü’nün İki Milli Eğitim Bakanı (Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel) Döneminde
Kültür Siyaseti (1935–1946)” Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üniversitesi, İzmir 2006, s. 212-
213.
9
Acar, a.g.t., s.19.

7
—Efendimiz; sıfır hayatla âdemin, varlıkla yokluğun...

Anladım; hayat ebedi ise âdem ebedi değil mi?

—Şüphesiz efendimiz; hayatın ebediyetinde...

— Hayır, ben size sıfırı soruyorum.

—Sıfır âdem demek midir? Sıfırla yokluk arasında ne fark vardır?

—Efendimiz; birisi yani sıfır, yaşanmış bir şeyin yokluğudur…

Tuhaf şey, şu saat varken biraz sonra cebime sokarsam sıfır mı olur? Hayatı nasıl
tasavvur ediyorsunuz?

—Efendimiz, sıfır yok demektir.

— Güzel... Bu yok olan şey bir rakamın önüne, sağına geçince misli yükseltiyor.

Bu nasıl olur? Hasan Ali Bey, dinleyicilerin zevkle dinledikleri bu karşılıklı


konuşmayı şu şekilde noktalıyor:

— Efendimiz; daima arkanızda ve solunuzdayım. Sıfır, işte Efendimizin solunda olan


bendenizim.

Ahmet Hamdi Başar’a göre bu imtihan onun siyasi hayattaki başarılarının başlangıç
noktasını oluşturur. Hasan Ali Yücel’in Mustafa Kemal Atatürk’le beraber katıldığı bu yurt
gezisinin son durağı Konya’dır. 21.2.1931 tarihinde Mevlana Müzesi ziyaret edilir. Konya
gezisini adım adım izleyen Mehmet Önder, Atatürk’le Hasan Ali Yücel arasında geçen bir
olayı şu şekilde nakleder: “Atatürk müzede o sırada gösterimde bulunan Mevlana’nın
elbiselerini görünce, bu güne kadar ne güzel muhafaza edilmiş, dedi ve Şemse ait serpuşu
başlığı o gün yanında bulunan Hasan Ali Yücel’e giydirdi.” Hasan Ali Yücel’in Mustafa
Kemal Atatürk’le beraber yaptığı bu gezi şüphesiz siyasi yaşamında bir dönüm noktası olmuş
ve bu yolculukta Hasan Ali Bey, Atatürk’ün üzerinde olumlu bir tesir bırakmıştır.10

Mustafa Kemal’in denetleme gezilerinden sonra Türkçenin sorunlarıyla uğraşmak ve


dil inkılâbını sağlam temeller üzerine oturtmak amacıyla 1932 yılında Kurulan Türk Dili
Tetkik Cemiyeti’ne ve ilk kez toplanan Dil Kurultayı’na katılan Yücel, kurultay sonunda

10
Karakaş, a.g.t., s.212-213.

8
Etimoloji Kolu başkanlığına getirilir. Dili sadeleştirme ve sözlük çalışmalarında ön planda yer
alır.

1932 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü müdürlüğüne atanan Hasan Âli Yücel, 2 Nisan
1933’e kadar bu görevini sürdürür. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel
Müdürlüğüne getirilir (1933). Bu görevi İzmir Milletvekili olduğu 1 Mart 1935 tarihine kadar
devam eder. Bu dönemde üniversite eğitimine bir basamak oluşturduğunu düşündüğü lisede
reform yapmayı planlar. 1938 yılına kadar üzerinde çalıştığı ‘Türkiye’de Ortaöğretim” isimli
kitabı da bunun bir göstergesidir. Bu çalışma Yücel’in bakanlığı dönemindeki reformların ön
çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. 11

Hasan Ali Yücel bu görevinden, Amiri olan Yusuf Hikmet Bayur’la aralarında bir
tartışma geçmesi üzerine istifa etmiş, Yusuf Hikmet Bayur’ un Kendisinden özür dilemesi
üzerine görevine geri dönmüştür. 1935 yılında, Cumhuriyet Halk Partisine dilekçe vererek,
Milletvekili adayı olarak gösterilmesini talep etmiştir. Bu talebin gerçeklemesiyle, 1935
yılında TBMM’ ye girmiştir. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü görevi sona ermiştir.12

1935-1937 yılları arasındaki yazıları, tüm yaşamında olduğu gibi onun kültür ve
eğitim konularında yoğunlaştığını ve kendisini daha üst sorumluluk düzeyine hazırladığını
göstermektedir. Yücel bu yazılarında:

. Konuşma dili ve yazma ikiliğinin kaldırılması gerektiğine,

. Dünya edebiyatının büyük eserlerinin çevirilerine gerek duyulduğuna,

.Köy eğitmeni projesine değinerek, bunun asla normal bir ilk tahsille
karşılaştırılmamasına, her ikisinin ayrı ayrı teşkilatlandırılması, geliştirilmesi ve ilerletilmesi
gerektiğine,

. Öğrencinin kültür yönünden gelişmesi açısından, klasik kültürün önemine,

. Devletin sanatçılara önem vermesi ve bu konuda bir teşkilat kurulması gerektiğine,

11
Feyza Demirtaş, “ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Anlayışında Din”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010, s.19.
12
Zeynep Kalyoncuoğlu, “ Cumhuriyet Dönemi Eğitiminde Hasan Ali Yücel ve Köy Enstitüleri” Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2002, s.21.

9
. Devletin önemli kültür kitaplarının basımını üstlenmesi ve devlet basımevi kurulması
gerektiğine dikkat çeker. 13

II BÖLÜM: MAARİF VEKİLİ HASAN ÂLİ YÜCEL (1938-1946)


Hasan-Âli Yücel, 28 Aralık 1938'de, 41 yaşındayken başbakan Celal Bayar (1883-
1986)'ın kurduğu kabineden Saffet Arıkan’ın istifa etmesi üzerine İsmet İnönü’nün isteği
üzerine Maarif Vekilliğine atanır.14

Yücel bakan olduktan sonra eğitim, öğretim ve kültür atılımları yapmadan önce çeşitli
kongreler tertiplemiş, bakanlığı döneminde yapılan çalışmaları bu kongrelerde alınan kararlar
çerçevesinde düzenlemiştir.

Yücel’in uygulamaları bir bütün olarak göz önünde bulundurulduğu zaman


çalışmalarının iki ana yönde ilerlediği görülmektedir. Bunlardan birincisi kendisinden önce
başlatılmış çalışmaları geliştirerek devam ettirmesi ikincisi ise yeni atılımlar için belli bir
program takip edilmesidir.

Yücel, bu görüşe uygun olarak eğitim ve öğretimin her alanında reform yapmayı
amaçlar. Onun hedeflediği böyle bir esaslı girişim için şartlar müsaittir. Mesleğin ve milli
eğitim teşkilatının içinden gelen, görev yaptığı yerlerde bu konular üzerine kafa yoran Yücel
hızla reformlara ve çalışmalara başlar.

Yücel, bakanlık görevine başlar başlamaz kendinden önce vekil olan ve teknik
alandaki ve kırsal kesimdeki öğretim işlerinde reform girişimlerinde bulunmuş olan Saffet
Arıkan (1888-1947)'ın bıraktığı yerden işe başlar. Fakat Yücel, öğretim sistemi anlayışında
meslektaşlarından farklı bir görüşe sahiptir. Yücel, eğitim öğretim işlerinin gerek
teşkilatlanma gerekse program olsun bir bütün halinde yürütülmesi gerektiğine inanır.

İlköğretim meselesinin çözümü ve Mesleki Teknik Öğretimin geliştirilmesini temel


politika olarak ele alır ancak sadece bu konular ile ilgilenmez. Şura’lar toplayıp kongreler
düzenler ve Ders kitaplarından Güzel sanatlara, merkez teşkilatının yapılandırılmasından
Üniversiteler Kanununa kadar geniş bir alanda yoğun bir çalışma temposu yürütür.15

13
Acar, a.g.t., s.24-25.
14
Çıkar, ag.e., s.120.
15
Ümit Savaş Taşkesen, “ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Felsefesi ve Türk Milli Eğitimine Katkıları”, Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2006, s.18-19.

10
2.1 H.Ali Yücel ve Neşriyat Kongreleri
Yücelin bakanlık dönemindeki ilk icraatlarından birisi I.Neşriyat kongresinin
düzenlenmesidir. Bu kongrede ele alınan konular O’nun daha sonra yapacağı çalışmaların bir
programı niteliğinde olmuştur. Ancak, programda belirlenen konular aslında Hasan Ali
Yücel’in bakan olmadan önce yazdığı “Kitap ve Devlet” makalesinde ele alınan konular
olduğu görülmektedir. Bu da Hasan Ali Yücel’in bakan olmadan önce yapılması gereken
konular üzerinde kafa yorduğunu, bakanlığa hazırlıksız olarak oturmadığını göstermektedir.

Neşriyat kongresi sadece bakanlığın ilgilendiği yayın işleriyle değil bir bütün olarak
kültür ve fikir hayatının ilgilendiren her çeşit yayın faaliyetlerinin temas ettiği konuları
incelemek üzere danışma amaçlı olarak toplanmıştır. Yücel, Neşriyat Kongresini açarken
sonraki yıllarda izleyeceği politikanın izlerini ve gerekçelerini verir. Buna göre Yeni Türk
harfleriyle okuyan nesil artık yüksekokul seviyesine gelmiştir. Onların sadece ders kitapları
içinde tutulmaması gerekir.

Neşriyat kongresi programında yer alan konular genel olarak şunlardan oluşmaktadır:
Başta klasikler olmak üzere Türkçeye tercüme edilecek eserlerin en önemlilerinin tespit
edilerek bunların yayınlanması için ilgili kişi ve kurumlar arasında işbirliğinin yapılması, orta
öğretim çağındaki gençler için yazdırılması veya tercümesi gereken eserlerin tespiti ile
bunların neşri için bir program hazırlanması, çocuk edebiyatı kütüphanesinin oluşturulması,
yazma ve basma eski kitaplarımızdan yeniden yayınlanmaya değer olanların tespiti,
ansiklopedi ve sözlük çalışmaları için gereken hazırlıklar, telif ve tercüme çalışmalarını
artıracak ödüllerin belirlenmesi ve bunun nasıl verileceği, özel yayınevlerine devlet desteğinin
daha verimli ve faydalı olması için hangi kriterlere göre yapılacağı, okumayı teşvik ve
yayınları tanıtmak için yapılacak çalışmalar, matbaaların teknolojisinin artırılması gibi
konular ele alınmıştır.

Yücel Birinci Neşriyat Kongresinden sonra gerçekleştirilen Milli Eğitim Şurasında


“Neşriyat Kongresinde alınan kararların mevcut imkânlar nispetinde ve azami bir dikkatle
uygulamayı borç biliyoruz” der16

2.2 H.Ali Yücelin Ansiklopedi ve Dergiler Konusundaki Çalışmaları


Milli eğitim teşkilatının tam bir teşkilat niteliğinde olmadığını düşünen Yücel, bunu
gidermek, bakanlık ile öğretmenler arasındaki iletişimi ve milli eğitim teşkilatının tam bir

16
Taşkesen, a.g.t., s.21.

11
uyum içerisinde çalışmasını sağlamak için “İlk Öğretim” ve “ Tebliğler” dergisinin
yayınlanmasına başlanılır. “İlk Öğretim” dergisinin amacı yalnızca bakanlık yönergelerinin
bildirildiği tek yönlü bir iletişim aracı olmak değil aynı zamanda öğretmenlerin düşünce ve
görüşlerini dile getirmelerine fırsat sağlamaktır.

Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde Neşriyat kongresinde alınan kararlar


çerçevesince “İlköğretim” “Tebliğler”, “Teknik Öğretim”, “Tercüme”, “Tarih Vesikaları”,
“Kadın-Ev”, ve “Köy Enstitüleri”, “Güzel Sanatlar” dergileri yayınlanmaya başlar. 17 Birinci
Türk Neşriyat Kongresinde ansiklopedik yayınların önemi belirtilmiş ve devletin bu alanda
öncülük yapması kararına varılmıştır. Kongrenin ardından Milli Eğitim Bakanlığı İngilizce,
Fransızca ve Almanca olarak yayınlanan “Encyclopedie de islam”ın tercümesini kararlaştırır.
Yayımlanmasına Hasan Ali Yücel zamanında başlanan bu eser 1988 yılında tamamlanır.
Hasan Ali Yücel İslam Ansiklopedisinin yayını konusunda beklemediği tepkiler de alır.

Batılıların müsteşrikler vasıtasıyla doğunun bilimini, sanatını, dilini düşüncesini


incelettiklerini ve bunu bir ansiklopedi şeklinde yayınlattıklarını, bu yayınların içinde birçok
saptırma ve yanlışlıkların olduğunu belirten Yücel “Yakın dostum ve arkadaşım” diyerek
andığı Fuat Köprülü’nün uluslararası kongrelere katılarak bu yanlışlıkları dile getirip, bu
konulara dünyanın dikkatini çektiğini, bu çalışmaların Fuat Köprülü’ye ayrı ve haklı bir ün
kazandırdığını söyler. Ancak O, “düşündüm ki, bir Fuat Köprülünün değil, yüz Fuat
köprülünün ömrü bu yanlışlıkların düzeltilmesine yetmeyecektir ”diyerek zaman yitirilmeden
İslam Ansiklopedisinin yanlışlıklar da düzeltilerek Türkçeye çevrilmesine karar verir.

Yücel, Adnan Adıvar başkanlığında geniş bir kurul oluşturarak İslam ansiklopedisinin
yayınına başlayınca “en başta Fuat Köprülü” olmak üzere kendisiyle “selam sabahın
kesildiğini” belirtir. Yücel buna sebep olarak “çünkü ben onların gözünde şöhret…
Kaynaklarını kurutmuştum.” der. Yücel’in bakanlığı döneminde milli bir ansiklopedinin
yayınlanması gereğinden hareketle 1943 yılında, İlk resmi ansiklopedi olan ve adı daha sonra
Türk Ansiklopedisi olarak değiştirilen “İnönü Ansiklopedisinin” ilk ciltleri “Larousse du
Vingtieme Siecle” ansiklopedisi model alınarak yayınlanmaya başlar.18

17
Taşkesen, a.g.t., s.22.
18
Taşkesen, a.g.t., s.23.

12
2.3 H.Ali Yücel’in Eğitim Siyaseti

2.3.1 İlköğretim
Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekilliği dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’de
ilköğretim konusuna büyük önem vermiştir. “İnönü 18.05.1945 tarihinde Ulus Gazetesi’nde
yayınlanan konuşmasında “Yirminci asrın ileri ve kudretli bir milleti olabilmek için,
ilköğretim; çözeceğimiz ilk meseledir. İlköğretimi olmayan memlekette ortaçağ idaresi bütün
şekilleriyle devam eder. Resmi kanunlar, ne derlerse desinler, ne haklar vatandaşlara
tanınırsa tanınsın, hiç olmazsa ilköğretim derecesinde bilgi olmazsa, haklar ve vazifeler
canlanmaz, gönüllere ve yüreklere sinip yerleşmez. Bilmeyen siyasi ve kudret sahiplerinin
elinde, orta çağda olduğu gibi köle hayatı sürer” demekteydi.

Bu konuşmadan hareketle ilköğretim meselesi, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel için
olduğu kadar Cumhurbaşkanı İsmet İnönü için de çok ciddi bir mesele idi. 1943 hükümet
programında da her Türk çocuğunun ilköğretim imkânına erişebilmesi çaba harcanacağı
belirtilmiştir.” 7 Ağustos 1944, İnönü “İlköğretim Davamız” adlı konuşmasında ilkokullara
yaşı gelen herkesin devam etmesini, “ilköğretimde devam meselesini, davanın bütün
cephelerinden en başta geleni sayıyorum ve müspet neticeyi her şeyden evvel iş başında
bulunan bütün vazife sahiplerinin, hususiyle valilerin, kaymakamların ve maarif müdürlerinin
himmetinden bekliyorum.”. Derken bir ilköğretim seferberliği başlattığı anlaşılmaktadır.

Yücel’in Maarif Vekilliği döneminde, Saffet Arıkan döneminde başlanan köy


okullarında uygulanan üç yıllık ilkokul eğitimine tamamen son verilmiş, 5 yıla çıkarılmış,
1939–1940 yılından itibaren üç yıllık ilkokullar mezun vermemiş, 4. sınıfa devam etmişlerdir.

Sonuç olarak, Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekilliği döneminde, ilköğretim bir dava
olarak ele alınmış ve II. Dünya Savaşı’nın zor şartlarına rağmen başarılı çalışmalar
yapılmıştır.19

2.3.2 Ortaöğretim
Hasan Ali Yücel, ortaokul’u şöyle tarif eder: “Ortaokul başlı başına bir öğretim
derecesi değildir. İlkokulun da mutlak bir devamı olmadığına göre lisenin bir parçasıdır.

Hasan Ali Yücel’in Bakanlığı döneminde ortaöğretimde okul ve öğretmen sayısında


da daha önceki dönemlere göre, çok ciddi bir değişiklik olmamıştır. Ortaokul sayıları %

19
Karakaş, a.g.t., s.219.

13
68’lik bir artış sağlanmış, her yıl ortalama (1939-1946) 15 yeni ortaokulun açılmasına karşılık
ancak bir lise açılabilmiştir. Bunda, II. Dünya savaşının zor şartlarının etkisi vardır
denilebilinir. Dönemin istatistik rakamları incelendiğinde “Yücel’in ortaöğretim kademesinde
çok başarılı olduğu ileriye sürülemez.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Yücel’in lise öğrenimine çok önem verdiğini belirterek,“ O,
liselerin adına layık olmasını istiyordu. Yeni lise açılması için olur olmaz teklifleri ne
müşkülatla önlediğini yakından bilenlerdenim. Böylece bugün içinde bulunduğumuz
münevver enflasyonunu elinden geldiği kadar geciktirdi” demekteydi. Hasan Ali Yücel’in bu
politikası doğru olsa gerektir. Günümüzde düz lise diye tabir edilen liselerin %70, buna
karşılık mesleki ve teknik liselerin oranın % 30 olduğu ve her yıl binlerce lise mezunun
üniversitelere giremedikleri, girse bile iş problemi ile karşılaştıkları bilinen gerçeklerdir. O
dönemde Maarif Vekili tarafından dile getirilen bu problem günümüzde de çözülememiş,
halen mesleki lisesi- düz şeklinde tartışılmaktadır.20

Lise müfredatında ise günümüzden farklı olarak, ortaokulu bitiren talebe, devlet
imtihanı verirdi. Bunun eleme safhası, Vekillikten gönderilen sorulara göre yazılı olarak
yapılırdı. Lise bitirme imtihanları sözlüydü. Liseyi bitirenler yükseköğrenim görmek için
yazılı olgunluk sınavına tabi tutulurdu. Bir örnek olarak, 1941-1942 eğitim öğretim
döneminde

Yıl Orta Lise Bitirme Olgunluk

1941– 1942 12011 3915 32001

1941–42 Eğitim öğretim yılında 685 öğrenci olgunluk sınavını verememiştir. 669
Yücel’in Maarif Vekilliği döneminde ilk defa 1940–1941 ders yılında itibaren üç lisede klasik
birer şube açılmıştır. Latince dersi okutulan bu şubeye mahsus bir müfredat programı
düzenlemiş, Klasik şube ilk mezunlarını 1942–1943 ders yılında vermiştir. Bu klasik
şubelerin “her üç sınıfında bir yabancı dilden başka haftada beşer saat üzerinden Latince dersi
de okutulmuştur. Bu dönemde, Klasik Kolu bulunan liseler şunlarıdır: Atatürk, Ankara Kız,
Galatasaray.” Hasan Ali Yücel’in görev yaptığı dönem, İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü
yıllardır. 1935 yılında 2504 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılan kararname 1940 yılında

20
Taşkesen, a.g.t., s.220.

14
yeniden ele alınıp olgunlaştırılmış, ortaokul, lise ve dengi, bütün yüksek öğretim
kurumlarında haftada ikişer saat olmak üzere askerlik dersleri konulmuştu.21

2.3.3 Mesleki ve Teknik Eğitim


1935 yılında sanat okulları birer kanunla Maarif Vekilliği’ne devrolunmuş ve Bakanlık
tarafından da kızların meslek ve ev kadını olarak yetiştirilmesi için kız enstitüleri, akşam
sanat okulları kurulmaya başlanmıştır. Teknik Öğretim alanındaki bu tedrici gelişme 1941–
1942 yılında kabul edilen birçok esaslı kanunla köklü bir reform şeklini almıştır. Maarif
Vekâleti Merkez Teşkilat Kanununu düzenleyen 22.9.1941 tarihli ve 4113 sayılı kanunla
Vekillikte bütün teknik öğretimin mercii olmak üzere ikinci bir müsteşarlık kurulmuştur.

1938–1946 yılları arasında Türkiye’de mesleki ve teknik eğitim alanında önemli


artışlar sağlanmıştır. Mesleki ve Teknik eğitimin gelişmesi için de bütçeden yeterli kaynak
verilmiştir. Mesleki ve Teknik Öğretim Okulları ile Gezici Köy Kurslarının çoğaltılması,
mevcutlarının sayılarının artırılması tasarlanmış, 4304 sayılı kanunla her yıl harcanan miktar
sekiz milyon lirayı geçmemek ve on yıl devam etmek üzere 81 liralık ek ödenek
verilmiştir.678 Erkek teknik öğretimde % 590 artışla, 54 yeni okul, kız teknik öğretimde, %
300 artışla 26 yeni okul açılmıştır. Ticaret liseleri oranında ise % 440 artışla 17 yeni okul
açılmıştır. 679 Gerçekten de bu dönemde teknik öğretimde oldukça büyük mesafeler kat
edilmiş, Teknik Öğretim Müsteşarlığı kurulmuştur. İstanbul Mühendis Okulu ile Teknik
Okulunda 1941–1942 yılından itibaren Yol ve Demiryolu, Yapı İşleri ve şehircilik, Su işleri,
Elektromekanik işleri, Muhasebe işleri, Havacılık bölümleri açılmıştır.22

2.3.4 Yükseköğretim
Yücel’in göreve başladığı 1938–1939 öğretim yılında ülke genelinde yüksek öğrenim
kurumlarının sayısı 19’du. Görevden ayrıldığı 1945–46 da ise bu sayı 31 e çıkmıştır. Böylece
12 yüksek öğretim kurumu ( fakülte ve yüksek okul) onun zamanında açılmıştır. Yücel’in
Bakanlık yaptığı dönemde, 1943’te Ankara Fen Fakültesi, 1944’te İstanbul Teknik
Üniversitesi, 1945’te Ankara tıp fakültesi gibi önemli yüksek öğretim kurumları kurulmuştur.

CHP’si programında da belirtildiği şekilde bu dönemde ilk önce yüksek öğretim


kurumları, Millî Eğitim Bakanlığı’nın yönetimi altında toplanmıştır. Diğer Bakanlıklara bağlı
yüksek öğretim kurumları Millî Eğitim Bakanlığına bağlandıkları gibi, yeni açılan yüksek
öğretim kurumları da Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak kurulmuşlardır. “Meselâ, Ankara-

21
Taşkesen, a.g.t., s.221-223.
22
Taşkesen, a.g.t., s.223-224.

15
Hukuk Mektebi 3848 sayılı ve 1940 tarihli Kanunla fakülte haline getirilmiş ve Millî Eğitim
Bakanlığına bağlanmıştır; İstanbul Yüksek Mühendis Mektebi 1941 yılında Millî Eğitim
Bakanlığına bağlanmış ve 1944 tarihli ve 4619 sayılı Kanunla da İstanbul Teknik Üniversitesi
haline getirilmiş ve Millî Eğitim Bakanlığının yönetimi altına alınmış.

1943 tarih ve 4492 sayılı Kanunla Millî Eğitim Bakanlığının yönetimi altında Ankara
Fen Fakültesi kurulmuş; 1945 tarih ve 4671 sayılı Kanunla Ankara'da Millî Eğitim
Bakanlığının yönetimi altında Tıp Fakültesi kurulmuştu.23

2.4 Köy Enstitülerinin Kuruluşu

2.4.1 Köy Enstitüleri Kanunu ve Hasan Ali Yücel


Hasan Ali Yücel, kendisinden önce köy eğitimine yönelik başlatılmış çalışmaların
yeterli olmadığını görerek, Türk milletine özgü, yepyeni eğitim kuruluşları ile köy eğitimi
sorununu çözmek 17 Nisan 1940’ta “ziraat işlerine elverişli bulunan yerlerde, köy öğretmeni
ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacıyla “köy enstitüleri” kurulması
tasarını meclise getirmiştir.148 red oyuna karşılık 278 evet oyuyla kabul edilmiştir.24

Kazım Karabekir paşa ve Emin sazak köy enstitü ismine takılarak böyle bir
uygulamanın ülkeyi şehirli ve köylü olarak böleceği endişesini taşımışlar ve enstitü ismi
yerine “hayat mektebi” adı verilmesini istemişlerdir. Ayrıca bu okullara sadece köyden
öğrenci alınmasına karşı çıkmışlardır.

Manisa Milletvekili Nazım duru ise, köy enstitülerinin gelişigüzel kurumlar


olmadığını, köy eğitmenlerinin işe başladıktan sonra, ihtiyaç duyulmasıyla köylüyü
kalkındırma köylüyü eğitme ve köylüyü şehre getirme amacıyla kurulan kurum olduğunu
savunur.

Hasan Ali Yücel, köy eğitmenlerinin bir kısmının başarılı olsa da çoğunun köy
hayatına adapte olamadıklarını bu sebeple bu kurumu kurduklarını, içerisinde marangozluk,
tarım ve demircilik gibi faaliyetler olduğu için “enstitü” adı verildiğini açıklar. Kazım
Karabekir’in köylü çocukların tam münevver olamıyacagı iddiasına karşılık hasan âli yerinde
cevaplar vermiştir. H.Ali’ye göre köy ve köylü yoktur. Kır vardır.

23
Taşkesen, a.g.t., s.224-225.
24
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.61.

16
2.4.2 Köy Enstitülerinin Kuruluşu
17 Nisan 1940’da 3803 sayılı “köy enstitüleri kanunu” kabul edildikten sonra, 1937-
1940 yılları arasında kurulmuş olan Eskişehir-çifteler, İzmir-kızılçulu, Kırklareli-kepirtepe,
Kastamonu-gölköy köy öğretmen okulları “köy enstitüsü” adını aldılar.

1940 yılından itibaren Sivas-Yıldızeli, kayseri-pazarören, Malatya- Akçadağ başta


olmak üzere 1944 yılına değin toplamda 21 tane köy enstitüsü kurulmuştur. Enstitülerin
kasaba ve şehir dışlarında tarım yapılabilecek geniş ve verimli arazilerde iki üç ili içine alan
bölgelerde, tren yollarına yakın yerlerde kurulmasını özen gösterilmiştir.

Enstitü binaları, Ellişer kişilik derslik, işlikler, yatakhane, hamam,


öğretmenevleri, toplantı salonu, revir, kütüphane ve diğer mesleklerin uygulandığı
atölyelerden oluşmuştur.25

2.4.3 Yapısı ve İşleyişi


Enstitüler, köy öğretmeni ve köye faydalı olacak çeşitli meslek gruplarını yetiştirmek
amacıyla tarım ve elverişli arazisi bulunan yerlerde M.E. B tarafından açılmışlardır. Öğretim
süreleri en az 5 yıl olan enstitülerde tam devreli köy ilkokullarını bitirmiş sağlıklı ve yetenekli
köy çocukları seçilerek alınmışlardır.

Köy enstitülerine; Yüksekokullar ve Üniversite fakülteleri Gazi Terbiye enstitüsü,


öğretmen okulları, ticaret liseleri, ziraat ortaokulları ve kız enstitüleri, erkek sanat okulları
mezunlarından öğretmenler alınmıştır. Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenler ayda 20
lira ücretle bakanlığın gösterdiği yerlerde 20 sene görev yapmak ve çalıştığın yerin eğitim-
öğretim görevini yapmakla yükümlüdürler. Bu öğretmenleri başöğretmenler ve ilköğretim
müfettişleri takip ve teftiş etmişlerdir. Öğretmen tayin edilecek yerlere 3 yıl önceden bildirilir
ve bu sayede öğretmen köye geldiğinden okul binası ve diğer bir çeşit hazırlıklar öğretmen
gelmeden tamamlanmış olur. 26

2.4.4 Eğitim ve Öğretim Yöntemleri

Köy enstitüleri kurulduğunda önceden belirlenmiş eğitim-öğretim programları yoktu.


Enstitü öğretmenlerinin, Bakanlıktan gönderilen genelgeler doğrultusunda, hazırladıkları

25
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.62.
26
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.63.

17
programlar, bakanlığa yollanmış onay alındıktan sonra uygulamaya koyulmuştur. Köy
okullarında eğitim teorik ve pratiktir.27

Köy okullarında 1943 ve 1947 programlı olmak üzere iki dönem yaşanmıştır.

2.4.5 Yüksek Köy Enstitüsü


Köy enstitülerine nitelikli öğretmen bulmakta sıkıntı çekilmesi nedeniyle 1942-1943
eğitim-öğretim yılında, Ankara’da Hasanoğlan köy enstitüsünde, Köy enstitülerine öğretmen
yetiştirmek, Köy enstitülerine öğretmenlerini çeşitli testler tabi tutmak ve gelişimlerini
ölçmek, gezici başöğretmen ve müfettiş yetiştirmek amacıyla amacıyla açılmıştır.

Yüksek köy enstitüsünün ilk öğrencileri, kızılçullu ve çifteler köy enstitüsü


mezunlarının istekli olanlarıdır.1944 yılından sonra köy enstitüsü mezunu artınca yüksek köy
enstitüsüne girmek için sınav yapılmaya başlanmıştır.

Yüksek köy enstitüsü 1948 yılında, solculuk suçlamaları ile kapatılmış, enstitüden o
yıl mezun olmak üzere olan öğrenciler hemen askere alınmışlardır. Aynı yıl enstitünün diğer
öğrencileri kız ve erkek teknik öğretmen, teknik ziraat ve aletleri okullarına aktarılmışlardır.

2.4.6 Köy Enstitülerinin Kapatılışı


II. Dünya Savaşı sona erdikten sonra Dünya’da esen çok partili sistem ve demokrasi
rüzgârlarının da etkisiyle İsmet İnönü “bir muhalefet partisine ihtiyaçtan” söz eder ve çok
partili seçime geçilmesi kararına varır.

Hasan Ali Yücel ve Falih Rıfkı Atay, İnönü ile yaptıkları uzun görüşmelerde onu bu
kararından vazgeçirmeye çalışırlar. Yücel “halkın gerçek bir demokrasiye hazır olmadığını”,
bu uygulamanın tepeden inme yanlış bir demokrasi olacağını belirterek ısrarla İnönü'ye bir
süre daha beklemesini ve Köy Enstitüleri ile ilgili çalışmalarına hız vermesini önerir. Ancak
bu öneri kabul görmez.

1946 seçimleri öncesi İzmir'de çalışan Yücel, Demokrat Partinin buradaki


propagandalarından rahatsız olur. Ankara'ya döndüğünde gelecekten ve demokrasiden
ümidini kesmiş olarak politikadan çekilmeye karar verir. 5 Ağustos 1946'da 7 yıl 7 ay görev
yaptığı bakanlıktan istifa eder.

27
Kalyoncuoğlu, a.g.t., s.64.

18
Bakanlıktan istifası ve İsmet İnönü’nün desteğini çekmesi ile yaşamının olağanüstü verimli
bir döneminin sona erdiği, şahsına ve eserlerine karşı karalamaların, iftiraların ve saldırıların
yoğunlaştığı bir dönemin başlangıcı olur.28

CHP, oy kaybetmek korkusu ile demokrat partinin köy enstitülerine yapmış olduğu
eleştirileri “köy enstitülerinde düzenleme ve iyileştirme” adı altında gidermeye çalmıştır.
Demokrat parti ise iktidara gelince önce bu okulları düzenlemiş daha sonra kapatmıştır.

2.5 H. Ali Yücel Kenan Öner Davası


Hasan Ali Yücel Kenan Öner davası Yücelin kendisine hakaret edildiği iddiasıyla
Ankara Cumhuriyet Savcılığına 17 Şubat 1947 yılında başvurması üzerine açılır. Bu davanın
açılmasına yol açan olay devrin içişleri bakanı Şükrü Sökmensüer’in 29 Ocak 1947 yılında
TBMM’de yaptığı konuşma sebep olmuştur.

Sökmensüer Meclisteki konuşmasında Türkiye’de komünistlerin demokrasinin


geliştirilmesi yönünde CHP tarafından atılan her adımdan yararlanmaya kalkıştıklarını,
Demokrat Parti kurucularıyla bağımsız milletvekili Mareşal Fevzi Çakmak’a çengel attıklarını
iddia eder. Bu iddiasını doğrulamak isteyen Sökmensüer 1945-1946 yıllarında Komünist Parti
ve bu partiye şu ya da bu ölçüde yakınlığıyla bilinen Şefik Hüsnü, Cami Baykut, Zekeriya
Sertel ve Tevfik Rüştü Aras tarafından yazılmış yazı ve mektupları açıklar. Sökmensüer’in bu
konuşması üzerine Fevzi Çakmak “Ben daha iş başında iken Eski Bir Milli Eğitim Bakanı’nın
bu faaliyeti destekleyen harekâtından dolayı Hükümet’i resmen ikaz ettim. Kimse kulak
asmadı ve sonra Hamidiye Köy Enstitüsündeki komünist yuvasından bahsettiler.”diyerek
basına bir demeç verir.

Çakmak’ın bu beyanı üzerine Hasan Ali Yücel 7 Şubat 1947 günü Ulus Gazetesinde
Fevzi Çakmak’a yönelik olarak bir Açık Mektup yayınlar ve demecinde geçen Eski Bir Milli
Eğitim Bakanı’nın kendisi olup olmadığını, hangi komünistlerin nasıl desteklendiğini,
kendisinin bu konuda hükümeti zamanında uyarıp uyarmadığını sorar. Fevzi Çakmak’ın bu
sorulara cevap vermemesi üzerine ikinci bir Açık Mektup ile bu soruları tekrar eder.

Yücel’in bu sorularına cevap olarak Nihal Atsız’ın avukatı ve Demokrat Partinin


İstanbul İl Başkanı olan Kenan Öner, ‘Yeni Sabah’ gazetesinin 11 Şubat 1947 tarihli
sayısında “Evet O Maarif Vekili Sizsiniz” başlıklı bir açık mektup ile cevap verir. Yücel
bunun üzerine Kenan Öner’e dava açar. Başlangıçta Yücel’in açtığı bir hakaret davası olan bu

28
Taşkesen, a.g.t., s.30.

19
dava daha sonra, bir anlamda, Hasan Ali Yücel’in bütün bakanlık iddialarının hesaba
çekilmesi ve sorgulanmasına dönüşür. 29

Yücel, kendisinin şikâyetçi olduğu bir davada sanık durumuna düşürülür. Ancak
kendisi hakkındaki komünistleri korumak gibi bütün iddialara tek tek cevap verir. Bu davanın
sürdüğü dönemde yazmış olduğu Allah Bir (Yücel, 1961) adlı şiir kitabını iddialara karşı
korktu ve savunmak için yazdı denmemesi için ölünceye kadar yayınlatmaz. Bu kitap ancak
ölümünden sonra 1961 yılında yayınlanır. Başka bir baskısı da yapılmaz.

Bu dava gerek şahitleri gerekse Yücel’in koruduğu iddia edilen kişiler bakımından
oldukça dikkat çekici bir dava olmuştur. Kenan Öner, aralarında Nihal Atsız, Orhan Şaik
Gökyay, Necdet Sancar, İsmet Rasim Tümtürk, Alparslan Türkeş, Hikmet Tanyu, İlhami
Soysal, gibi dikkat çeken isimlerden 21 kişilik bir şahit göstermiştir.

Yücel’in korumakla itham edildiği kişiler ise Sabahattin Ali, Sadrettin Celal antel,
Hasan Ali Ediz, Pertev Naili Boratav, Muzaffer Şerif Başoğlu, Niyazi Berkes, Mediha Berkes,
Adnan Cemgil, Behice Boran, Abdülbaki Gölpınarlı, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz, İsmail Hakkı
Tonguç gibi isimlerdir. Bu davanın en ilginç yönlerinden birisi Kenan Öner Yeni Sabah
Gazetesinde yayınlanan Açık mektubunda Hasan Ali Yücel’i “Üniversite Kürsüsünde
okutulan Türk İnkılabı dersleri ile gençlikte milliyet cereyanını ırkçılık-Turancılık derecesine
çıkarmaya yardım” etmekle suçlaması ve dava açıldıktan sonra Yücel’in aleyhine şahitlik
yapanların da Turancı görüşleri ile bilinen kişilerden oluşmasıdır. Milliyetçilik düşüncesini
Irkçı Turancı düşünce seviyesine çıkarmakla itham edilen Yücel’in karşısında Turancı
düşünürler görülmektedir.

Hasan Ali Yücel kendisine isnat edilen Tercüme Bürosu tarafından çevrilen
kitaplardan Köy Enstitülerine ve adları Komünistlik ve Komünistleri koruma iddiasında geçen
kişilere kadar bütün iddiaları tek tek çürütür ve davayı kazanır. Bir anlamda Yücel’in
icraatlarının mahkûm veya beraat edilmesi niteliğindeki davadan sonra politik hayatına da son
vererek CHP’den istifa eder. 30

29
Feyzullah Ertuğrul, Hasan Ali Yücel-Kenan öner davası, Güldiken Yayınları, Ankara 2000, s.14-16.
30
Ertuğrul, a.g.e., s.18-23.

20
III BÖLÜM: H. ALİ YÜCEL’İN POLİTİKA SONRASI HAYATI
İstifasının ardından Hasan Ali Yücel, gazetecilik görevine döner; dönemin etkin bir
gazetesi olan C.H.P.’nin yayın organı Ulus'ta yazılar yayınlar. Bir süre sonra yazılarının
yayınlanmadığını görür. Sebebini araştırdığında İnönü'nün talimatıyla yazılarının
engellendiğini öğrenir. ''Düşüncelerimi açıkça ifade edemeyeceğim bir kuruluşta daha fazla
kalamam'' der ve partiden istifa eder ve politik yaşamını noktalar.

1950-1960 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesinde “Köşemden” başlığı altında


yazılar yazar. Yurt dışı gezilerine çıkar.“Kıbrıs Mektupları” ve “İngiltere Mektupları” adlı
eserlerini bu dönemde yayımlar. 1956'da buna paralel olarak ''İş Bankası Kültür Yayınları'' nı
yönetmeye başlar. 21 Kasım 1950'de, söz konuşu gazeteyle ilişkisi bozulunca, üyesi olduğu
partiden de ayrılır, politik hayatını noktalar.

Bir süre (1956'dan itibaren) İş Bankası Yayın İşlerini yönetir, 1960'ta bunu da bırakır.
İş Bankası Kültür yayıncılığını da yöneten Yücel bakanlıktan ayrılmasına rağmen Türk
Kültürüne ve Milli Eğitimine hizmet etmeye devam etmiştir.

Bakanlıktan ayrıldıktan sonraki dönemde yazdığı yazı ve şiirlerinde önemli bir


değişiklik göze çarpar. Özellikle 1950 yılından itibaren dini muhtevalı yazılar yazmaya ve
dini konular üzerinde daha hassas bir şekilde durmaya başlar. 31

“İyi Vatandaş, İyi İnsan” (1956) adlı eserinde; ikinci dünya savaşının insanlığa
kaybettirdiği maddi değerlere karşılık manevi değerlerin güçlendiğini, Bolşevik Rusya’nın ve
Komünizmin dahi bu değerleri yıkamadığını yazar. Müspet ilim ve teknikte ilerleyen
toplumlarda manevi ilerlemenin de olduğunu belirtir. Son yıllarda dini bağların
gevşemediğini, aksine güçlendiğini dile getirir. Bizde de çok partili hayatla birlikte demokrasi
ve hürriyetteki gelişmelerin manevi kıymetleri tekrar gündeme getirdiğini, ilahiyat fakülteleri
ve imam hatip okullarının açılışının bu ihtiyaçtan kaynaklandığını ifade eder.

İki şiirden oluşan “Allah Bir” adlı eserinde siyasi hayattan sonraki dönemle ilgili
olarak ilgi çekici mısralar yer alır. Kitabın önsözünde insanlık tarihini, tüm devirlerde insanı
Allah’ı aramasının hikâyesi olarak özetler ve tanımlar. “İyi Vatandaş İyi İnsan” eserinin
önsözünde de “... Günlük ve geçici ikballerin parlak, fakat gözlerimizi oyan ve bizi kör eden
aletler...” olduğunu anlamış bulunduğunu, hâlbuki insan için en büyük nimetin görme

31
Taşkesen, ag.t., s.33.

21
olduğunu ve özellikle de olanı olduğu gibi görmek olduğunu yazmıştı. İmansızlık ile imanı ve
inkârı karşılaştırdığı mısralarda Allah’ın varlığını işaret eder: 32

Hasan Ali Yücel yazılarında o kadar çok üzerinde durduğu Hürriyet anlayışıyla
çelişmek pahasına 27 Mayıs 1960 darbesini destekler. Darbe sonrasında kurulan Milli Eğitim
Komisyonunda da görev alır. Hürriyet Gene Hürriyet kitabının birinci cildinin önsözünde
övdüğü darbeden bir süre sonra Cumhuriyet gazetesindeki yazıları da engellenir. Hasan Ali
Yücel, 26 Şubat 1961 sabahı İstanbul’da, kendisini uzun zamandır rahatsız eden enfarktüs
nedeniyle vefat eder. Ankara Cebeci Asrî Mezarlığında toprağa verilir.33

3.1 HASAN ÂLİYÜCEL’İN ESERLERİ

3.1.1 Araştırma İnceleme Türündeki Eserleri


Mantık ve Metodoloji (1928). “Yücel bu kitapta tarih yöntemi üzerinde durmuş ve
“Tarihte Metot” sorununa özel bir yer vermiştir. Tarihin doğuşu ve gelişmesi üzerinde
durmuş, ilkçağdan XX. Yüzyıla kadar tarih biliminin belli başlı aşamalarını gözden
geçirmiştir. Ünlü İslâm tarihçisi İbni Haldun üzerinde önemle durmuştur. “Yücel’e göre İbni
Haldun “Müslümanlık âleminde ilk olarak hikâyeci tarihten, olgucu tarihe yükselip olayları
nedensellik yönünden gören ilk tarihçi” dir.

Mevlana'nın Rubaileri “(Remzi Kitap hanesi, İstanbul, 1932, 126 s.) Mevlâna’nın
dörtlüklerinin Türkçeye çevirilerini içeren eseridir

Goethe, Bir Dehanın Romanı. Kitap Abdülhak Hamid’e ithaf ve takdim edilmiştir.
Hasan-Âli’nin bu çalışması, Goethe’nin ruhsal gelişmesi ile karakterini ele alan bir“biyografik
roman” olarak değerlendirilebilir. Anlatımın durgun olduğu ve sık sık kesildiği romanda
yazar, çeşitli bakış açılarına yer verebilmek için Goethe’nin şiirlerini, mektuplarını zikrederek
ve eserlerinden alıntılar yaparak bunlar arasında bağlantı kurmaya çalışır. Bundan başka
anlatımın akıcılığını kesen pek çok kişi ve yer betimlemelerine yer verilir. Bu biyografik
roman, kısa öykülerden oluşan bir mozaik olarak da nitelendirilebilir. Hasan-Âli Goethe’yi
yazarken sadece Fransızca kaynaklardan faydalanmıştır. Çalışmada herhangi bir kaynak
gösterilmemiştir

32
Taşkesen, ag.t., s.34.
33
Taşkesen, ag.t., s.35..

22
Fransa Maarif Teşkilatında Müfettişler “(Devlet Basımevi, İstanbul 1934, 23 s.)34

Fransa'da Kültür İşleri” (Devlet Basımevi, İstanbul, 1936, 255 s. , 128 resim)
(Çıkar, 1998,s.162)”.

Ebedi Şef “(Maarif Basımevi, İstanbul, 1939,2s.,ayrı basım)

Maarif Vekili Hasan-Âli Yücel’in 1939 Maarif Şurasını Açış Nutku “(Maarif
Matbaası, İstanbul,1939,15s. ayrıbasım

Mevlâna“(Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 17.12.1952,1Tablo)35

3.1.2 Ders Kitapları


Türk Edebiyat Numuneleri “(Birinci cilt Hıfzı Tevfik Gönensoy ve İhsan
Hamamizade ile birlikte hazırlanmış (İstanbul Milli Matbaa, 1926 400 + 5 s.). Liselerin ikinci
devre ikinci sınıfları için kabul edilmiştir “Eski harflerle yazılmıştır.

Türk Edebiyatı “(Başvekâlet Müdevvenat Basımevi, Ankara, 11 s.). Abdülkadir ile


birlikte yazılmıştır.

Bilimler Felsefesi Mantık “(MEB Ankara, 1947, IX + 336 s.). Yeni baskıları: 1948,
1949,1950.

Mantık “(2 fasikül, Maarif Basımevi, Ankara 1942, 1943, 144 s.; 4 fasikül, Milli
Eğitim Basımevi, Ankara, 1946,328s.)36

3.1.3 Çevirileri
Ruhiyat Elifbası (Edebiyat Fakültesi Neşriyat Encümeni, 1923, 218 s.), (“Armand
Cuvier’in A.B.C. de Psychologie” isimli eserinin çevirisidir), (Ruhiyat Alfabesi adıyla 1930
yılında yeniden basılmıştır)

Sanat Musahebeleri “(İstanbul Devlet Matbaası 1928, 53 s. Eski harflerle


basılmıştır.) (Jean- Marie Guyau’nun biyografisi ile eserlerinin çevirisidir). Hasan-Âli’nin bu
çalışması iki bölümden oluşur. Giriş bölümünde Jean –Marie Guyau’nun biyografisi ve

34
Şentürk, a.g.t., s.40.
35
Şentürk, a.g.t., s.42.
36
Şentürk, a.g.t., s.52.

23
kaynakça bulunmaktadır. Çalışmanın ana bölümünde ise Guyau’nun eserlerinden seçilmiş
metinlerin çevirileri yer alır.37

3.1.4 Şiirleri
Dönen Ses (Remzi Kitap hanesi, İstanbul, 1933 89 s. , 33 şiir). “Yücel’in şiirinin en
dikkat çeken özelliği, “anlatan” bir şiir olmasıdır. Siyasal bakışı gibi yazınsal yaklaşımları da
halk kavramı üzerine kuruludur. “Halkı, halka, halkın edebiyat zevkine uygun anlatmak”
biçiminde özetleyebileceğimiz bir çizgiyi takip etmiştir. Yücel’in şiirinde birkaç temanın öne
çıktığını görüyoruz: Ülke ve ulus sevgisi, Atatürk ve Cumhuriyet, tasavvuf, politika.

Dört Hayvan, Bir İnsan (1943)

Allah Bir (Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1961, 59 s.). 1948’de yazılmış
manzum bir eserdir. Ölümünden sonra Canan Eronat tarafından yayına hazırlanmıştır.
Yücel’in acılı yıllarında yazdığı eseridir. 1947-50 yılları arasındaki ruhsal durumunu açıkça
gösterir (Çıkar, 1998). “Mistisizmin daha etkili olduğu kitapta Yücel’in Tanrı’ya seslenişleri
tasavvuf edebiyatı kavramlarıyla yer alır.38

37
Taşkesen, a.g.t., s.51.
38
Taşkesen, a.g.t., s.50.

24
Sonuç

Eğitim ve kültür hayatımıza katkıları ile Yüce Maarif Vekili sıfatını hak eden, yedi yıl
yedi ay yedi gün Maarif Vekilliği yapan efsanevi bakan Hasan Ali Yücel yaşadığı döneme
damgasını vurmuştur. Gerçekleştirdiği reformlar ile birçok köklü kurumun temellerini atmış,
yeni düşüncelerin öncüsü olmuştur. Bu nedenle sadece yaşadığı çağın insanı olmakla
kalmamış, gerçekleştirdiği atılımlar ile kendisinden sonraki kuşaklar tarafından da anılan ve
bilinen bir kişilik olmuştur.

Öğretmenlik, maarif müfettişliği, Gazi eğitim Enstitüsü Müdürlüğü ve Orta Öğretim


Genel Müdürlüğünün ardından Maarif Vekilliğine yükselmiştir. Hasan Ali Yücel, eğitim
sistemi konusundaki bilgi ve tecrübelerini, eğitim sisteminin her alanında önemli atılımlar
gerçekleştirme yönünde kullanmıştır.

Demokrat partinin ortaya çıkışı onun için farklı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Önce
Büyük kazanımlar elde ettiği bakanlıktan daha sonra ise Anlaşmazlıklar yaşadığı Chp’den
istifa etmiştir. 1950 yılından ölümüne kadar olan sürede ise kendini eğitimden alıkoymamış
çeşitli alanlarda eserler vermiştir.

Ömrünün son yıllarında ise aslında hep karşı çıkmasına rağmen darbenin yanında yer
almış, hatta yeni kurulan milli eğitim komisyonun başında yer almıştır. Bu çalışmalar
sırasında hastalanarak vefat etmiştir.

25
Kaynakça

Çıkar Mustafa, Hasan Âli Yücel ve Türk Kültür Reformu, İstanbul: Türkiye iş Bankası
Kültür Yay, 1997

ŞENTÜRK Türkay Filiz, “Türk Milli Eğitimine Damgasını Vuran Bir Eğitim Lideri Hasan
Ali Yücel ”, Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul,
2015.

YAKICI Ali, “Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı Döneminde Orta Öğretimde
Gerçekleştirilen Türk Dili Ve Edebiyatı Eğitimi”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara 2009.

ACAR Münevver Eken, “Hasan Ali Yücel’in Türk Eğitim Ve Kültür Hayatına Katkılarının
İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri
2012.

ERTUĞRUL Feyzullah, Hasan Ali Yücel-Kenan öner davası, Güldiken Yayınları, Ankara
2000.

TAŞKESEN Ümit Savaş, “ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Felsefesi ve Türk Milli Eğitimine
Katkıları”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2006.

KALYONCUOĞLU Zeynep, “ Cumhuriyet Dönemi Eğitiminde Hasan Ali Yücel ve Köy


Enstitüleri” Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
2002.

DEMİRTAŞ Feyza,“ Hasan Ali Yücel’in Eğitim Anlayışında Din”, Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010.

KARAKAŞ Ömer,“Atatürk ve İnönü’nün İki Milli Eğitim Bakanı (Saffet Arıkan ve Hasan Ali
Yücel) Döneminde Kültür Siyaseti (1935–1946)” Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Üniversitesi, İzmir 2006.

26

You might also like