You are on page 1of 457

Günümüzde FA

Transaksiyonel Analiz'e
Yeni Bir Giriş

lan Stewart & Vann Joines


Günümüzde TA
Transaksiyonel Analiz'e Yeni Bir Giriş
lan Stewart & Vann Joines
.. güncel, etkileyici örnekler ... kişisel, samimî bir yazım stili ... rahatlıkla
ta vsiye ediyorum. ”
Muriel James

Transaksiyonel Analiz (TA) insan ilişkilerini, kişiliklerini ve iletişimini anlamak


için bir modeldir. İlk olarak Dr. Eric Berne tarafından geliştirilmiştir.

TA, çok-satan Games People Play ve Born to Win adlı kitaplarla 1960’larda ve
1970’lerde dünya çapında üne kavuştu.

O zamandan bu yana TA büyümeye devam etti. Teori genişletildi, yeniden


değerlendirildi ve gözlem yoluyla test edildi. Berne’in 1970’deki ölümünden sonra
TA pratisyenleri günümüzde disiplinin merkezi haline gelmiş yeni kavramlar ve
teknikler ortaya attılar. Günümüzde TA psikoterapi, danışma, eğitim, iletişim ve
yönetici yetiştirme gibi çok çeşitli alanlarda profesyonel bir yaklaşım olarak
uluslararası alanda tanınmıştır.

Bu tümüyle gözden geçirilmiş çok-satan kitaplarının ikinci edisyonunda lan


Stevvart ve Vann Joines sizi GÜNÜMÜZÜN Transaksiyonel Analiz gücüyle
tanıştırıyor. TA’nın güncel fikirlerini birçok resimli örnekle, anlaşılabilir ve kolay
okunan bir dilde sunuyorlar.

Günümüzde TA, kendi kendine öğrenim veya üniversite derslerinde kaynak olarak
kullanım için uygundur. ITAA’in resmî “101” temel sınavı için güncel müfredatın
tamamını da içermektedir.

Kişiler ve grupların kullanımı için ALIŞTIRMALAR kitap boyunca bulunabilir.


Yazarlar şöyle der: “Bu egzersizleri tamamladığınızda kendiniz hakkında, okumaya
başladığınız ilk andan daha fazla şey bildiğinizi fark edeceksiniz. Ve TA’yı kendiniz
için kullanarak onu olabilecek en etkili biçimde öğreneceksiniz."
İAN STEWART

Nottingham, İngiltere'deki Berne Enstitüsünün direktörüdür. Avrupa Transak-


siyonel Analiz Kuruluşuna (EATA) ve Uluslararası Transaksiyonel Analiz Ku-
ruluşu'na (ITAA) kayıtlı Transaksiyonel Analiz Eğiticisi ve Süpervizörüdür.
UKCP'ye kayıtlı ve Onaylı Psikoterapisttir, Uzman Uygulayıcıdır ve Neuro-Lin-
guistic Programlamanın Lisanslı Uzman Eğiticisidir, lan, 1998'de 'Avrupa'da
transaksiyonel analiz konusunda verdiği üstün hizmetleri' nedeniyle EATA Altın
Madalyası kazanmıştır.

VANNJOINES
Onaylı Klinik Psikolog ve Onaylı Evlilik ve Aile Terapistidir. North Carolina, Chap-
el Hill'deki Southeast Institute for Group and Family Therapy'nin başkamdir.
ITAA üyesi olarak Onaylı Eğitici ve Süpervizör Transaksiyonel Analist ünvanına
sahiptir. TA'nın diğer kuram ve yaklaşımlarla integre edilmesine katkılarından
dolayı 1994'te Eric Berne Anısına Verilen Ödülü kazanmıştır. Yeniden-karar
Terapisinin diplomatıdır, American Association for Marriage and Family Ther­
apy'nin Onaylı Süpervizörüdür, American Group Psychotherapy Association'ın
yaşamboyu üyesidir, Advanced Integrative Therapy'nin (AİT) Onaylı Eğiticisidir.

Aynı yazarların kitapları:


Personality Adaptations: a New Gülde to Humarı Understanding in Psycho-
theraphy and Counselling (Lifespace Publishing, Nottingham and Chapel
Hill, 2002)
Ayrıca lan Stevvart'ın kitapları:
Transactional Analysis Counselling in Action (3. ed. Sage Publications, Londra,
2007)
Key Figures in Counselling and Psychotherapy: Eric Berne (Sage Publications,
Londra, 1992)
Developing Transactional Analysis Counselling (Sage Publications, Londra,
1996) “
Çevirmenler Listesi

Prof. Dr. Serap Tekinsav-Sütçü Konu 1-9

Doç. Dr. Olca Sürgevil-Dalkılıç Konu 10-13

Prof. Dr. Füsun Akkoyun Konu 14-20, 26-30, Ekler, Notlar ve Sözlük

Nilgün Sağlam-Uras Konu 21-25


İÇİNDEKİLER

Önsöz 15

Çeviri Editörünün Notu 23

Bölüm I
TA'nın Tanıtımı

1. TA Nedir? 27

TA'nın dayandığı temel görüşler 28


TA'nın felsefesi 31

Bölüm II
Kişilik Nedir?: Ego-Durumları Modeli

2. Ego-Durumları Modeli 35

Ego-durumlarındaki değişmelerle ilgili örnekler 36


Ego-durumlarının tanımlanması 39
Ego-durumları gerçekten birbirinden farklı mıdır? 41
Ego-durumları ve süperego, ego, id 42
Ego-durumları birer nesne değildir, yalnızca isimdir 43
'Üç ego-durumu' vardır diyoruz ama acaba öyle mi? 44
Aşırı basitleştirilmiş model 46

3. Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi 49

Uygulu Çocuk ve Doğal Çocuk 49


Eleştirel Ebeveyn ve Doğal Ebeveyn 54
Yetişkin 55
Egogramlar 55
Fonksiyonel modelde yalnızca davranışlar betimlenmektedir, duygular ve
düşünceler değil 59

4. İkinci-Düzey Yapısal Model 61

İkinci-düzey yapı: Ebeveyn 63


İkinci-düzey yapı: Yetişkin 65
İkinci-düzey yapı: Çocuk 65
İkinci-düzey yapı nasıl gelişiyor? 68
Yapının fonksiyondan ayırt edilmesi 70

5. Ego-Durumlarını Tanılama 74

Davranışsal tanılama 74
Sosyal tanılama 79
Tarihsel tanılama 80
Fenomenolojik tanılama 81
Ego-durumlarını tanılama uygulaması 81
Benlik: yönetici ve gerçek 82

6. Yapısal Patoloji 87

Bulaşma 87
Dışlama 91

Bölüm III
İletişim Kurmak: Transaksiyonlar, Temas İletileri ve
Zamanı Yapılandırma

7. Transaksiyonlar 95

Tamamlayıcı transaksiyonlar , 95
Çapraz Transaksiyonlar 98
Gizil Transaksiyonlar 101
Transaksiyonlar ve sözsüz mesajlar 104
Seçenekler 105

8. Temas İletileri 108

Uyaran-açlığı 108
Temas iletisi çeşitleri 109
Temas iletisi ve davranışın pekiştirilmesi 111
Temas iletisi verme ve alma 112
Temas iletisi ekonomisi 115
Temas iletisi profili 119
Kendine temas iletisi vermek 120
’İyi’ ve 'kötü' temas iletileri var mıdır? 122

9. Zamanı Yapılandırma 125

Geri çekilme 126


Ritüeller 127
Vakit geçirme 128
Etkinlikler 129
Psikolojik oyunlar 130
Samimiyet 132

Bölüm IV
Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak: Yaşam-Kurgusu
Kurgunun tanımı ve doğası 137

10. Kurgunun Doğası ve Kaynağı 138

Kurgunun kaynağı 140

11. Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz? 147

Kazanan, kaybeden ve kazanmayan kurgular 147


Erişkin yaşamında kurgu 151
Kurgumuzu anlamak neden önemlidir? 154
Kurgu ve yaşamın akışı 157

12. Yaşam Pozisyonları 159

Erişkin yaşamdaki yaşam pozisyonu: OKEY düzeneği 161


Kişisel değişim ve OKEY düzeneği 165

13. Kurgu Mesajları ve Kurgu Matriksi 169

Kurgu mesajları ve bebeğin algılaması 169


Kurgu mesajlarının türleri 169
Kurgu matriksi 173
19. Referans Çerçevesi ve Yeniden Tanımlama 257

Referans çerçevesi 257


Referans çerçevesi ve kurgu 259
Yeniden tanımlamanın doğası ve fonksiyonu 260
Yeniden tanımlayıcı transaksiyonlar 260

20. Sembiyoz 264

'Sağlıklı' ve sağlıksız' sembiyozlar 269


Sembiyoz ve kurgu 270
Sembiyoz davetleri 271
İkinci-düzey sembiyoz 273

Bölüm VI
Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak: Raketler ve Oyunlar

21. Raketler ve Kuponlar 277

Raketler ve kurgu 280


Raket duyguları ve otantik duygular 283
Raket duygular, otantik duygular ve problem çözmek 286
Paslaşma 288
Kuponlar 290

22. Raket Sistemi 293

Kurgu inançları ve duyguları 293


Raketin sergilenişi 297
Pekiştirici anılar 299
Raket sistemini kırarak dışına çıkmak 302

23. Oyunlar ve Oyun Analizi 306

Oyun örnekleri 306


Tişört mesajları 310
Psikolojik oyunların değişik dereceleri 311
O Formülü 311
Drama Üçgeni 312
Psikolojik oyunların transaksiyonlar bakımından analizi 315
Psikolojik oyun planı 317
Oyun Tanımları 318
24. İnsanlar Oyunları Neden Oynuyorlar? 321

Psikolojik oyunlar, kuponlar ve kurgu bedeli 321


Kurgu inançlarını pekiştirmek 322
Psikolojik oyunlar, sembiyoz ve referans çerçevesi 323
Psikolojik oyunlar ve temas iletileri 326
Beme'in ilen sürdüğü altı avantaj' 327
Psikolojik oyunların olumlu bedelleri 328

25. Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılır? 330

Oyunları adlandırmak gerekiyor mu? 330


Bazı tanıdık oyunlar 331
Seçenekleri kullanmak 334
Olumsuz bedeli reddetmek 335
Oyundan alınan temas iletilerini değiştirmek 337

Bölüm VII
Değişim: TA Uygulaması

26. Değişme Kontrattan 341

Stelner'ın dört koşulu' 342


-> ^4?
Niçin kontrat yapıyoruz?
Etkili bir kontratın yapılması

27. TA'da Değişimin Amacı 349

Özerklik
Kurgudan arınık olmak 350
352
Problem çözmek
'Şifa/İyileşme' konusundaki görüşler 352

28. TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma 356

Terapi' mi? 'Danışma' mı? 356


Kendi kendine terapi 357
Niçin terapi? 358
TA terapinin özellikleri 359
TA'nın üç okulu 360
29. Eğitim ve Örgütlerde TA 367

Eğitsel ve örgütsel uygulamaların temel özellikleri 367


Örgütsel uygulamalar3 ^^
Eğitimde TA* ^71

30. TA'nın Gelişimi? 374-

Eric Berne ve TA'nın başlangıcı 375


İlk Yıllar 377
1970'ler: Popülerlik kazanma ve profesyonelyenilikler 379
1980'lerden günümüze: Uluslararası genişleme ve toparlanma 381

Ekler

Eric Berne'in Kitapları 389

Diğer Temel TA Kitapları 391

Eric Berne Anısına Verilen Ödülleri Kazananlar 398

TA Örgütleri 403

TA Eğitimleri ve Akreditasyonu 407

TA 101 Kursunun Konu Başlıkları 415

Notlar ve Kaynaklar 421

TA Terimler Sözlüğü 438

Dizin 453
Önsöz

ünümüzde TA kitabının genişletilmiş ikinci yazımına hoşgeldi-


niz!
Bu kitapta, günümüzdeki transaksiyonel analiz (TA) kuram
ve uygulamalarını net ve açık, kolaylıkla anlaşılabilir şekilde sunmaya
çalışıyoruz ve sizinle bu şekilde tanıştırmayı amaçlıyoruz.

Özellikleri
İlk kitabımız hakkında okurlarımızdan gelen geribildirimlere baktığı­
mızda, pek çok unsurun büyük ölçüde onaylandığım görüyoruz ve bun­
dan mutluluk duyuyoruz.
Bu yüzden biz de bu özellikleri aynen korumaya karar verdik ki, bun­
lar kısaca şunlardır:

• TA’yı kendi kendinize öğrenmeye çalışıyor ya da eğitimini alı­


yor olabilirsiniz; her iki durumda da, malzemelerimizin sizin
için yararlı olmasını amaçlayarak sunmaya çalıştık.
• Eğer TA ile ilk kez karşılaşan bir okuyucu iseniz, bu kitapta kul­
landığımız formel olmayan ve diyaloglar şeklindeki anlatımı­
mızı takdir edeceğinizi umuyoruz.
• Kuramın unsurlarını gösterebilmek üzere de olabildiğince örnek
vermeye çalıştık.
• Alıştırmaları metnin içinde verdik. Bu konuyu aşağıda ayrıca
açıklıyoruz.
• Eğer bu kitabı TA’ya formel bir giriş eğitiminin verildiği ‘TA 101
kursu’ amacıyla okuyorsanız, TA 101’in içeriğiyle ilgili bilgile­
rin tümünü burada bulacaksınız. Uzun bir süredir kullanılmakta
olan bu içeriği, Uluslararası TA Derneği 2008 yılında revize etmiş-

Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 15


16 Stpwart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

tir. Günümüzde TA kitabının yeniden yazımında, 2008 revizyo­


nuna yer verdik.
• Günümüzde TA, artık uluslararası bir konumdadır. Umuyoruz
ki, bu kitabın okuyucuları da değişik ülkelerin insanlarıdır. (İlk
baskımız on beş farklı dile çevirilmiştir). Bu düşünceyle, kitabın
anlatımını ve verilen örnekleri dünyadaki tüm insanların an­
layabileceği bir şekilde sunmaya karar verdik.
• Daha ileri öğrenme yaşantılarına yardımcı olmak üzere; kitapta
Dipnot ve Kaynaklar, Sözlük ve Bibliyografya kapsamlı bir şe­
kilde verilmiştir.

Alıştırmalar
TA eğitimlerini verirken, öğrenme konularıyla ilgili bilgilerin yanısıra
birçok alıştırma da yaptırıyoruz. Bu yüzden her yeni bilginin ardından
hemen ilgili bir alıştırma veriyoruz.
Bunun, öğrencilerin kuramsal temeli pekiştirmesi ve uygulayabilmesi
için en etkili yol olduğunu deneyimlerimizle biliyoruz.
Bu kitapta da, aynı yolu izledik. Alıştırmaları konuların içine yedir­
dik. Her bir alıştırma, konunun derhal ardından verilmiştir. Bu kitap­
tan çok iyi yararlanmak için, sizin de yeri geldikçe her alıştırmayı yapmanızı
öneriyoruz.
Alıştırma zamanınm geldiğini size bildirmek üzere, bunu siyah nok­
ta ile belirtmeyi tercih ettik ve metni de değişik bir yazı karakteriyle
yazdık.

• Ne zaman bu şekilde bir yazı görecek olursanız, okuduğunuz bu kısım


bir alıştırma demektir Yeri geldikçe, alıştırmalan yapınız ve bir sonraki ko­
nuya ancak bundan sonra geçiniz. Alıştırmanın bittiği de, başlarken gördü­
ğünüz gibi yine aynı işaretle gösterilmiştir #

Verilen alıştırmaları yaparken, alıştırmalara verdiğiniz tepkileri ve


kitabı okurken aklınıza gelen bu konudaki düşüncelerinizi not etmek
üzere elinizde bir not defterini bulundurmanızı öneriyoruz. Bu, sizin
TA’yı olabildiğince en etkili şekilde öğrenmenize yardımcı olacaktır.

Bu kitap nadir ve ne değildir?


Bu kitabı okuduğunuzda ve alıştırmaları tamamladığınızda, büyük bir
olasılıkla kendiniz hakkında pek çok yeni şey öğrenmiş olacaksınız. Bu
öğrendiklerinizi, yaşamınızda ne zamandır yapmak istediğiniz değişik-
Önsöz 17

likleri yapmak üzere kullanabileceğinizi de görebilirsiniz. Eğer durum


sizin için böyleyse, sizi tebrik ediyoruz.
Ancak bu kitap terapinin veya psikolojik danışmanın yerine geçme
amacını taşımamaktadır. Eğer bazı önemli sorunlarınız varsa, size ihti­
yacınız olan özeni bir uzman olarak gösterebileceği bilinen bir terapisti
bulmanızı tavsiye ederiz.
TA uygulayıcıları, danışanlarını TA’daki düşünce ve bilgileri öğrenmek
üzere yüreklendirmektedirler. Eğer TA terapisine veya psikolojik danış­
masına başlayacak olursanız ya da TA’yı eğitim veya örgüt ortamında
uygulamak istiyorsanız, bu kitaptan kaynak olarak yararlanabilirsiniz.
Eğer siz başkalarına TA terapisi veya hizmeti veriyorsanız, TA’nın te­
mel düşünceleriyle tanışmanız için bu yararlı bir kaynak olacaktır. Eğer
Sertifikalı bir Transaksiyonel Analist (CTA) olma yolunda ilerliyorsanız,
bu kitapta ele alınan konular kapsamlı bir şekilde size gereken temeli
sağlayabilir. Ama yine de bu bilgiler sizin profesyonel olarak hizmet ver­
meniz için yeterli olmayacaktır. Sertifikalı bir TA uygulayıcısı olabilmek
için belli bir süre ileri eğitim ve süpervizyon almış olmanız, belli bir süre
uygulama yapmanız gerekecektir. TA’nın ilgili kuruluşunun verdiği sma-
vı da başarmanız beklenmektedir. Ek E’de, bu konuda ayrıntılı bilgileri
veriyoruz.

Konuları nasıl işledik?


Kitapta, birinci baskıda olduğu gibi ilk beş bölüm aynı şekilde tekrarlan­
mıştır. Kuram ve uygulamaların açıklaması aşamalı olarak ilerlemekte­
dir, her bölüm daha önceki bölümlerde yer alan bilgilere dayalı olarak
işlenmiştir.
Tek bir konuyu içeren Bölüm Ede, TA alam ve ne olduğu kısaca ta­
nıtılmaktadır, konu kısa başlıklar olarak sunulmaktadır. Bölüm lTde,
TA kuramının temelinde yer alan kişilik yapısı ego-durumları modeli ola­
rak verilmektedir. Birinci yazımda da olduğu gibi, Eric Berne’in orijinal
ego-durumları temeline dayalı olarak açıklamalar yaptık, basitleştiril­
miş ego-durumları versiyonunu hiç kullanmadık.
III. Bölüm’de, iletişim konusunu ele aldık. İnsanlar arasındaki iletişi­
mi analiz ederken, ego-durumları modelini kullanarak, transaksiyonla-
rın analizi konusunu işledik. Ayrıca önemli bir konu olan temas iletisini,
insanların birbirlerini nasıl onayladıklan konusunu ele aldık. Son ola­
rak da, zamanı yapılandırmayı, insanların bir grup içindeyken veya ne
yapacakları onlar için belirlenmemişse zamanlannı nasıl kullandıkları
konusunu ele aldık.
IV. Bölüm’de, yaşam-kurgusunu, çocuklukta kendimiz için ‘yazdığımız
18 Stevvart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

yaşam öyküsü nü ve sonra bunu erişkin yaşamımızda gerçekleştirmeye


çalışmamız konusunu işledik. TA kuramında, bu kavram ego-durumları
kavramıyla birlikte aynı temel öneme sahiptir. Kurgunun doğasını, ge­
lişimini ve değişik yaşanma şekillerini inceledik. Bu kapsamda, kişilik
adaptasyonlarını; yaşamla mücadele ederken ‘en iyi seçenek’ olarak be­
lirlenen altı kişilik stilini anlattık.
Bölüm V’te, TA’da Kateksis ya da Shiff kuramı olarak bilinen konu
alanım ele aldık. Bu yaklaşımın uygulayıcıları, insanların kurgularını
gerçekleştirdikleri anlarda edilgenlik yaşantısı içinde olduklarını, yani
‘kendilerinin yapması gerekenleri hiç yapmadıklarını ya da yapsalar da
etkin olarak yapmadıklarını’ böylece başkalarının onlar için yapmasını
sağlamaya çalıştıklarını ileri sürmektedirler. Bölüm V'te problemi çöz­
mek üzere cesaretlendirmeye yarayan edilgenliğin yüzleştirilmesi gibi
değişik güçlü modeller sunulmaktadır.
Bölüm Vl’da, geçmişte pek çok filozofun ve de terapistin aklını meşgul
eden, TA’mn da soruşturduğu bir konu olan ‘insanların işine yaramayan
ya da onlara acı veren duygu ve davranışları niçin tekrarladıkları soru­
su’ ele alınmaktadır TA’daki bakışa göre, bu tekrarlı örüntüler raketler
ve psikolojik oyunlar olarak adlandırılmaktadır. Bunların her ikisinin de
yaşam kurgusunu ifade ettiği görüşü kabul edilmektedir. TA, bizim bu
örüntüleri anlamamızı sağlamaktadır ve bize bunu nasıl kıracağımızı
göstermektedir.
Son olarak da, Bölüm Virde TA uygulamasını gözden geçiriyoruz. TA
uygulamasının temel ilkelerinden birisi olan kontrat yapma ve TA’da de­
ğişmenin amaçları konusundaki görüşleri ele alıyoruz. Burada, TA’nın
terapi ve danışmada kullanılışı ile eğitim ve örgütte kullanışı olmak
üzere iki konu ele alınmaktadır. Son olarak da, TA’nın 1950’lerdeki ilk
orijinal halinden günümüze kadar olan gelişimini gözden geçiriyoruz.

Birinci yazımdan farklılıklar


Bu kitapta, bizim sunmuş olduğumuz TA kuramının "esas temeli", kita-
bın ilk yazımının yayınlanmasının üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen
şaşırtıcı bir şekilde aynı yerini koruyarak sağlam kalmıştır. Bunun ne­
deni, TA kuram ve uygulamalarının gelişmesinin artık durma noktasına
gelmiş olması değildir. Daha da gelişmeye devam etmiştir ve ancak bu
gelişme artık kuramın orijinal temeli bakımından değil, özel uygulama
alanları bakımındandır. (30. Konuda bunu ayrıntılı olarak ele alıyoruz).
Kuramın temelindeki bu sağlamlılık, 2008’de ‘Resmi TA 101’ konuları
tekrar gözden geçirilerek revize edildiğinde de, bu kitapta verdiğimiz
gibi aynen yerini korumuştur. Revize etme görevini üstlenen çalışma
Önsöz 19

grubunun üyeleri arasında (ki bunlardan birisi de bu kitabın yazarıdır)


gerçekleşen bazı ateşli ve detaylı tartışmalardan sonra, revıze edilen
şekli de esasen daha öncekine çok benzer bir şekilde olmuştur. Anlamlı
olarak yapılan revizyonlar daha çok kursun verilme şekli ve eğiticile­
rin TA 101’i verirken esnek olabilmeleri, değişik seçeneklerinin olması
bakımındandır.
Biz (yazarlar) kitabın bu ikinci kez yazımında, seçenek olarak verilen­
ler de dahil olmak üzere, revize edilen ‘101’in tüm konularını işlemeye
karar vermiştik. Ama öyle oldu ki, zaten Günümüzde TA kitabının ilk
yazımında bunların hepsi yer alıyordu. O zaman biz de kendimize ilk
soru olarak şunu sorduk: ‘TA 101’de yapılan son değişiklikler, bizim bazı
yenilemeler yaparak ikinci kez yazmamızı gerektiriyor mu?
Ancak bizi şaşırtan bir şekilde ikinci yazımı hazırlarken gördük ki, he­
men hemen her konudaki yazılarda değişiklikler yapmaya başladık. Bu
değişikliklerden bazıları sözcüklerle ilgiliydi, okuyuculardan aldığımız
bazı geribildirimler bunu gerektiriyordu. Bazıları kullanılan ‘rol oyunla-
n’nm güncellenmesi şeklindeydi. Örneğin; kitabı okuyan sosyal çalışma
alanındaki uygulayıcılar artık hiç kimsenin ‘Niçin Yapmıyorsun? Evet,
ama...’ oyununu oynamadığını açıkça söylediler. Biz de, bu oyundaki
dramatik kişilikleri değiştirerek daha az hassas bir konu olan anne-oğul
iletişimleri bakımından ele aldık.
Ancak gerçekleşen bazı değişiklikler çok açıkça belirtilmemiş olsa da
TA kuramın bazı özellikleri bakımından anlamlı bir şekilde ortaya çık­
mıştır. Örneğin; davranışsal tanılamalar (fonksiyonel analiz modeli)
yavaşça gerçekleşmiş olsa da, TA anlatımlarında gözlenen o öncelikli
yerini esasen kaybetti. Ayrıca, TA eğitimlerinde ve sınavlarda uzun yıl­
lar yer alan ‘yapısal ile fonksiyoneli’ birbirine karıştırmama yasağı üze­
rinde yeniden düşünülmeye başlandı. Yapısal ile fonksiyonel arasındaki
ayrımı bilmek halen çok önemli olmakla beraber, şu da bir gerçektir ki
Eric Berne kendisi de transaksiyonları çizerken çoğu çizimlerinde birin-
ci-düzey yapısal modeli kullanmıştır.
Buradaki bir diğer değişim de, uygulama ile ilgilidir ve sürücü dav­
ranışlarıyla kurgu süreçlerini yüzleştirip yüzleştirmeme ve de bunun
olumlu yönlerine bakmak şeklinde olmuştur. 15. Konuda işleyeceğimiz
gibi, 1987’de herkes bunun terapötik olarak iyi bir fikir olduğunu dü­
şünüyordu ancak zaman içindeki deneyimler gösterdi ki, bu her zaman
için böyle değildir; bu yüzden biz de konunun işlenişinde önemli bir de­
ğişiklik yaptık.
Ayrıca ‘TA 101’ içeriğinde değişiklik olsun ya da olmasın, biz yine de
bazı değişiklikler yapmaya karar vermiştik. Taibi Kahler kendi geliş-
20 Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

tirmış olduğu Mini-skript konusunda artık eğitim vermediğinden, biz


de bunu tamamen çıkardık. Bunun yerine 15. Konuyu temelden de­
ğiştirdik ve yeniden düzenleyerek sürücüleri ve kurgu süreçlerini (yeni
düşüncelerimiz bakımından) sunduk. Ardından gelen 16. Konu ise ta­
mamen yeni bir konudur ve burada kişilik adaptasyonları konusu ele
alınmaktadır.
Konu 28’de, TA’nın ilk üç geleneksel okullarına’ ek olarak, ayrıca iliş­
kisel yaklaşımı da ekledik. Konu 29’daki eğitim ve örgüt alanındaki TA
konusu neredeyse yeniden yazılmıştır ki, bu alanda çok deneyimli olan
iki uzmarun önemli katkıları oldu. Konu 30’daki TA’nın gelişimsel tarihi­
ni güncelledik (bazı geçmiş olayları yeniden değerlendirdik). Ekler'deki
bilgileri de tamamen güncelledik, aynen Dipnot ve Kaynaklar, Sözlük ve
Bibliyografya’da da yaptığımız gibi.

Vakıalar ve isimler
Biz dediğimizde, lan Stewart ve Vann Joines’ı kastediyoruz. Siz dediği­
mizde de, siz okuyucuyu kastediyoruz.
Nerede bir vakadan söz ediyorsak, verilen isimler tamamen uydur­
madır. Herhangi bir şekilde birisinin adıyla benzerlik gösteriyorsa, bu
tamamen bir tesadüftür.

İkinci yazım: Tefekkürler ve takdirler


Bu ikinci baskıya çok değerli katkılarda bulunan aşağıdaki meslektaşla­
rımıza minnet ve teşekkürlerimizi sunuyoruz:
Julle Hay, FCIPD, Mphil, DMS ve Trudi Newton, BSSc, 29. Konunun
müsveddesini okuyarak pek çok yorum yaptılar ve de içgörülerini pay­
laştılar, ‘Eğitim ve Örgütlerde TA’ konusunun geliştirilerek yeniden ya-
zılmasını sağladılar. Ayrıca, bu konuyla ilgili Notlar'ı sağladılar ve de Ek
B’de verilen ‘TA’daki Temel Kaynaklar’ listesini güncelediler ve gözden
geçirdiler.
Trudi’ye ayrıca Eğitim ve Sertifika Konseyinin güncel durumuyla
ilgili verdiği bilgiler ile T&C Konseyinin websitesindeki ‘TA’nın dört
uygulama alanının tanıtımını kullanmamıza izin verdiği için teşekkür
ediyoruz.
Mark Widdowson, MSc, ECP, 28. Konuda verilen ilişkisel yaklaşımın
tanıtımı konusunda yorumlarını paylaştı, ayrıca da kitabın tüm içeriği
ve sunumlarla ilgili çok yararlı önerilerde bulundu.
Ken Fogleman, 1985’ten günümüze kadar olan ITAA üyelik bilgilerini
periyodlar şeklinde bize ulaştırarak bilgi sağladı.
Önsöz 21

Ve, kitabın birinci baskısı sırasında özellikle de bizimle konuşarak ya


da yazarak önerilerde bulunan ve yorumlarını paylaşan pek çok okuyu­
cumuza ayrıca teşekkür ediyoruz. Her bir yorumu takdir ediyoruz ve
umuyoruz ki, geliştirilmiş bu ikinci yazımda bunların dikkate alındığını
göreceksiniz.

Birinci yazım (1987): Teşekkürler ve takdirler


Bizim ‘uzman okuyucumuz’ Erika S tem, Ph.D., idi. Kendisi Hollanda’da
Utrecht Üniversitesi’nde Psikolojik Danışma Uygulamaları bölümün­
de öğretim üyesidir. Bizimle yalnızca TA konusundaki derin anlayışı­
nı değil, diğer psikoloji yaklaşımları baklandaki görüşünü de paylaştı.
Kendisi çok dil bilen bir kimse olduğundan, anadili İngilizce olmayan
okuyucuların da bizim yazdıklarımızı anlayabilmesi konusunda çok ya­
rarlı önerilerde bulundu. Erika, pek çok yönden bu kitabın yazınımda
önemli katkılarda bulundu.
Bizim alandan olmayan okuyucularımız Andrew Middleton, Ph.D. ve
Christine Middleton idi. TA’yı yeni öğrenen kişiler olarak müsveddeleri­
mizi okuyarak yorumlar yaptılar. Biz kendimiz bildiğimiz için ayrıca be­
lirtmediğimiz bazı konulara dikkatimizi çekerek bunları da eklememize
katkıda bulundular. Andy ve Christine, kitabın son şeklini almasına bü­
yük ölçüde katkıda bulundular.
Richard Erskine, Ph.D. ve Marilyn Zalcman, MSW, ACSW, Raket
Sistemi konusundaki müsveddemizi okudular ve yeniden ifade etme
konusunda çok değerli önerilerde bulundular.
Jenni Hine, MAOT, TA kurumlarıyla ilgili olarak bize güncel bilgileri
sağladı.
Emily Hunter Ruppert, ASCW, kitabı bizim birlikte yazmamızı önerdi
ve bu kitap böylece onun önerisiyle ortaya çıktı.
Aşağıda adını verdiğimiz yazarlara, Transactional Analysis Bulletin ve
Transactional Analysis Journal'daki yazılarından alıntı yapma iznini ver­
dikleri için çok minnettarız.
John Dusay, MD, Egogram için, TAJ, 2, 3,1972.
Franklin Ernst, Jr.,MD, OKEY Düzeneği için, TAJ, 1, 4,1971.
Richard Erskine, Ph.D. ve Marilyn Zalcman, MSW, ASCW, Raket Sistemi
için, TAJ, 9,1,1979.
Taibi Kahler, Ph.D., Mini-skript için, TAJ, 4,1,1974.
Stephen Karpman, MD., Drama Üçgeni için, TAJt TAB, 7, 26,1968.
Jim McKenna, MSW, Temas iletisi profili için, TAJ, 4, 4,1974.
22 Stewart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

Ken Mellor, Dip. Soc. Studies ve Eric Sigmund, İndirim matriksi için,
TAJ, 5, 3, 1975.

Lütfen sizin düşünceleriniz!


Birinci yazımın Önsözünde yaptığımız daveti burada aynen tekrarlıyo­
ruz: Lütfen bu kitapla ilgili yorumlarınızı ve geribildirimlerinizi bizimle
paylaşır mısınız?
Daha açık olmamız gereken bir yerin olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu kitapta yer almayan ama sizin görmek istediğiniz bir şey var mı?
Kitaptan çıkarılmasını istediğiniz bir şey var mı? Gerçekleri bulandırıcı,
zıtlık taşıyan, tutarsız olan bir şey var mı? Bunların hepsini duymak
istiyoruz.
Kitabın içinde özellikle beğendiğiniz herhangi bir kısım varsa bunu da
duymak istiyoruz.
Lütfen Lifespace Publishing aracılığıyla bize Melton Mowbray,
İngiltere veya Chapel Hill, ABD adreslerinden ulaşınız. Kitabın sonun­
daki sipariş sayfasında’ tam adreslerimizi bulabilirsiniz.
lan Stewart
Vann Joines
Ocak 2012
Çeviri Editörünün Notu

ÜNÜMÜZDE TA kitabının çevirisini okurlarla paylaşmaktan

G büyük bir mutluluk duyuyoruz. TA konusuna ülkemizde gide­


rek artan bir ilginin olması, TA’daki temel kaynakların dilimize
kazandırılmasının önemini daha da artırmıştır. Yeni başlayanlar ya da
konunun özünü merak edenler için, bu kitabın değerli bir kaynak olaca­
ğını düşünüyoruz.
İyi bir çeviriyi gerçekleştirmenin zorluğunun yanısıra, TA kavramla­
rını bizim dilimize ve kültürümüze çevirmek de oldukça zor bir görev
olarak karşımıza çıktı. Öncelikle kitabın orijinal yazarlarınım yaptıkları
çeviri anlaşmasına bu konuda özel bir not düşmeleri, konunun ne kadar
önemli olduğunu vurgulamaktadır. Burada yazarlann TA kavramlarının
başka bir dile çevirilirken kavramların ve de kuramın özünün kaybe­
dilmesi endişesini paylaşmamak imkansızdır. TA herkese hitap etmeyi
amaçlayan basit bir dile sahiptir ama o basit kavramların altında öylesi­
ne derin anlamlar vardır ki, bunu kaçırdığımızda bu anlamlı bilgi biriki­
mini sulandırarak bulandırma tehlikesi ortaya çıkmaktadır. O nedenle,
yazarların çeviri işinin sorumluluğunu, transaksiyonel analiz konusun­
da uzman, yani en azından CTA (Certified Transactional Analist) olan
birisinin yüklenmesini şart koşmaları anlaşılır bir şeydir. Ülkemizdeki
tek sertifikalı transaksiyonel analist olarak bu görev de benim üzerime
kalmıştır. Ancak, göreceğiniz gibi, bu işin yürütülmesinde uzun zaman­
dır TA konusunu çalışmakta olan meslektaşlarımdan da destek aldım
ve onlar yetişemediğim konuların çevirisinde yardımcı oldular. Ama
sonunda tamamını edit etme sorumluluğunu ben aldım ve kavramlar
konusunda bazen içim çok rahat olarak bazen de ikircikli durumda
kalarak, son kararı vermek durumunda kaldım. Umanm ki, sonunda
kuramın özünü ve kavramların anlamını kaybetmeden bu işin altından
kalkmayı başarabilmişimdir.

Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 23


9**art b Joıneı | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

Çe^ri dili olarak, özellikle ‘Adult’ için ‘Yetişkin’ derken, ğrown-up'


için erişkin dedik. Çünkü kitap boyunca bu sözcükler çok dikkatlice se-
çılerek kullanılmıştı ve bunu aynı şekilde yansıtmanın bir sorumluluk
olduğunu düşündük.
Kitapta bazı örnekler bizim kültürümüz bakımından pek bir anlam
ifade etmiyordu. Bunun için yazarlarla yazışarak, kültürümüze uygun
örneklerle değiştirilmesi için her birisi için ayrı açıklamalar yaptık ve
onların yazılı onaylarını aldık. O nedenle, bazı örnekler kitabın oriji­
nali ile tamamen aynı olmayabilir ama bizim kültürümüzde karşılık
bulacaktır.
Çevirisinde en çok zorlandığımız kavram, ‘script’ olarak karşımıza
çıkmaktadır. Her ne kadar bazılarınca ‘senaryo’ olarak çevirildiğini duy­
muş olsak da, özellikle bunu kullanmamaya özen gösterdik ve üstelik
yayginlaşmasını da önlemek istedik. Çünkü, TA’da ‘script’ ve ‘scenario’
tamamen farklı şeyleri ifade etmektedir ve de birbirinin yerine kulla­
nılmaması uyarısını yapan orijinal bir makale de vardır. TA’daki ‘script’,
daha çok kurgu anlamındadır. Zaten skriptin orijinal sözcük anlamı da
budur ama günlük dilde kurguya da maalesef senaryo denilmektedir.
Kurgu ya da skript, daha esnek olan ve içinde bulunulan an bakımından
değişmelere de açık olan bir durumu göstermektedir. Oysa, senaryo ya­
zılmış çizilmiş ve ne her an ne olacağı önceden bilinen oldukça yapılan­
dırılmış bir yapıyı ifade etmektedir. Açıkça anlaşılacağı üzere, senaryo
sözcüğü içinde TA’daki gelişme ve değişme fırsat ve şanslarmı barındı-
rabilen esnek bir sözcük değildir. En doğrusu kurgu’ denilmesidir ama
burada yer yer ‘skript’ olarak da çevirdik. Umarız ki, TA kuramının özü­
nü anlama ve yansıtma çabaları artıkça, daha çok ‘skript’ olarak ve ‘kur­
gu* anlamında kullanılacaktır.
‘Nurturing’ ve ‘Adapted’: Bunlar da diğer zorlandığımız kavramlar
oldu. Aslında bu konuyu uzun zamandan beri denemelik olarak test
etmekte idik. Ama tam olarak tatmin edici bir karşılık bulmakta güç­
lük çekiyoruz. Buradaki sorun, kelime anlamı olarak mı yoksa kavram
olarak anlamı bakımından mı çevirileceğidir. TA’da dilin kullanılışı çok
anlamlı olduğundan ve başından beri seçilen sözcükler her zaman için
üzerinde iyice düşünülerek seçildiğinden, biz de bunu aynı şekilde yan­
sıtma kaygısı içinde olduk ve zorlandığımız yerlerde sözcük anlamından
ziyade kavramsal anlamına odaklandık ve böyle bir tercih yaptık.
‘Nurture’, İngilizcede iki grup anlamı ifade eden derin bir sözcük­
tür. Birinci grup anlamı; bakmak, büyütmek, beslemek, yetiştirmektir.
İkinci grup anlamı ise, bir kimsenin kendi büyüme ve gelişme potansi­
yelinin önünü tıkamamak, olduğu gibi olmasını doğrudan veya dolay-
1

Çeviri Editörünün Notu 25

h olarak desteklemektir. Bunların her ikisini birden ifade eden Türkçe


bir kavramımız yoktur ama birinci gruptaki anlamı ifade eden değişik
sözcüklerimiz vardır. Ancak o zaman da ikinci grup anlamı kaçırdığı­
mızdan, TA’daki ‘Nurturing Parent’ın önemli bir unsurunu dışlamış ola­
caktık. Oysa bunu vurgulayan bir sözcük, TA’nın özünü yansıtabilme
açısından çok kritik bir öneme sahiptir. Burada, şöyle bir yola başvur­
duk: ‘Nurturing Parent’ olarak çevirmek yerine ‘Natural Parent’ olarak
aldık ve ‘Doğal Ebeveyn’ şeklinde çevirdik çünkü hem Eric Berne hem
de başkaları tarafından da bu zaten kullanılmıştır. Kitapta yer alan
her ‘Nurturing’ ifadesi ‘Natural’, ‘Natural’ ifadeleri de Koruyucu olarak
(Nurture anlamının bir kısmını ifade edecek şekilde) çevrilmiştir.
Aynı şeyi, ‘Free Child’ın çevirisi için de yaptık. Kavramın anlamı­
nı Türkçede daha iyi yansıtabilmek için, zaten kuramın başından beri
kullanılmakta olan ‘Natural Child’ formunu seçerek, bunu kullandık.
Kitapta her nerede ‘Free Child’ yazıyorsa bu ‘Doğal Çocuk’ olarak çev­
rilmiştir. ‘Natural Child’ ise ‘Özgür Çocuk’ ifadesiyle yer değiştirmiştir.
‘Adapted Child’ kavramına gelince, bununla ilgili de pek çok deneme­
lerimiz oldu ise de işin içinden çıkmakta yine çok zorlandık. Deneme
çalışmasının bir devamı olarak ‘Uygulu Çocuk’ta karar kıldık. ‘Uygulu
Çocuk’ ile ‘Uyumlu Çocuk’ karşılaştırılması yapıldığında, bunun
Adapted Child’a daha yakın bir anlamı içerdiğini düşünüyoruz.
Yine aynı şekilde kuramda yer alan ve de kitapta geçen T için ben,
'self için benlik, ego' için ego diyerek aralarındaki ince ayrımları vurgu­
lamaya özen gösterdik.
Unutmayalım ki, TA’da ya da başka bir kuramda olsun, ‘kullanılan tek­
nik terimler her zaman için sözlük anlamıyla tamamen aynı olmaya-
bilmektedir’. Burada denenen çeviri sözcüklere de daha çok bu açıdan
yaklaşmakta yarar vardır. Önemli olan kullanılan teknik terimin ne an­
lamda olduğunu anlayarak bir şekilde bundan kişisel ve/veya mesleki
olarak yararlanabilmektir.
Ayrıca kitabı yayına hazırlayan ve de gözden kaçan pek çok imla ha-
tasmı düzelten Yayın Editörümüz Ali Kürşad Çifçi’ye, zor bir dizgi işini
sabırla gerçekleştiren Eksi Kitaplar ekibine, zorlandığımız günlerde bil­
gi ve enerjisiyle bizlere destek olan TA yoldaşlarımızdan Yrd. Doç. Dr.
Halis Özerk ile Avukat Arabulucu Leyla Sürene teşekkür ederiz.
Okuyucularla bu değerli çalışmayı paylaşma aşamasına gelmiş olmak­
tan dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz.
Füsun Akkoyun, Prof. Dr.
CTA (Psikoterapi), PTSTA (Psikoterapi), ITAA
Bölüm I
TA'nın Tanıtımı
1

TA Nedir?

ransaksiyonel analiz (TA), kişisel olarak gelişmeyi ve


değişmeyi sağlamak üzere kullanılan sistematik bir psikote­
rapi ve kişilik kuramıdır’.
Uluslararası Transaksiyonel Analiz Kuruluşunun önerdiği TA tanımı,
budur.1 Ancak, günümüzdeki TA bunu ve bundan daha da fazlasını içer­
mektedir. Transaksiyonel analiz, diğer psikolojik yaklaşımlar arasında
derinliği ve uygulamalarının çeşitliliğiyle dikkati çekmektedir.
Bir kişilik kuramı olarak, TA bize insanların psikolojik yapışırım nasıl
olduğunu göstermektedir. Bunun için ego-durumlan modeli olarak bili­
nen üç bölümlü bir model kullanılmaktadır. Bu model ayrıca bize insan­
ların işlevselliğini - kişiliklerini davranışsal olarak nasıl sergilediklerini
anlamamıza da yardımcı olmaktadır.
TA, aynı zamanda bir iletişim kuramıdır. Bu bakımdan hem kişisel ya­
şamda hem de iş ortamında sistemlerin ve ilişkilerin analiz edilmesini sağ­
layan bir yöntem olarak çok geniş kapsamlı şekilde kullanılabilmektedir.
TA, bize bir çocuk gelişimi kuramı sunmaktadır. Yaşam-kurgusu kavra­
mı, bugünkü yaşam örüntülerimizin nasıl çocukluktan kaynaklandığı­
nı açıklamaktadır. TA, yaşam-kurgusu kavramıyla, çocukluk stratejile­
rimizin bizi engelleyici olmasına ya da acı verici sonuçlar yaratmasma
rağmen, bizim bunları erişkin yaşamımızda neden tekrarlamaya devam
ettiğimize ilişkin açıklamalar getirmektedir. Böylece TA bize bir psikopa­
toloji kuramı da sunmaktadır.
Uygulama alanında kullanılmak üzere de, TA bize bir psikoterapi sis­
temi sunmaktadır. Günlük yaşam problemlerinden ciddi psikoza ka­
dar her tür psikolojik bozukluğun tedavisinde kullanılabilmektedir.
Bireylerle, gruplarla, çiftlerle ve ailelerle kullanılmak üzere bir terapi
modeli sağlamaktadır.

Stewart 8 Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 27


28 Bölüm I TA’nın Tanıtımı

Terapotik alanın dışında, TA eğitim ortamlarında da kullanılır.


Öğretmenlere ve öğrencilere açık iletişim kurmaları ve kısır anlaşmaz­
lıklardan kaçınmaları için onlara yardımcı olmaktadır. TA’nın, özellikle
psikolojik danışma için çok kullanışlı olduğu görülmektedir.
TA, yönetim ve iletişim eğitiminde ve örgütsel analizlerde güçlü bir
araç olarak kullanılabilmektedir. Değişik uygulama alanlarında da sos-
yal çalışmacılar, polisler, şartlı tahliye görevlileri ve din görevlileri ta­
rafından kullanılmaktadır. TA, bireysel olarak, ilişkilerin ve iletişimin
anlaşılmasını gerektiren herhangi bir alanda kullanılabilmektedir.

TA'nın dayandığı temel görüşler


TA kuramının temelini oluşturan birkaç temel düşünce vardır. TA’yı di­
ğer psikoloji kuramlarından farklı kılan da bu özelliğidir. Kitabın ilerle­
yen konularında konuları işlerken bunların tümünü ayrıntılı olarak ve
örneklerle inceleyeceğiz. Ancak, önce burada bunların bir özetini veri­
yoruz. TA’nm terimleri ve genel fikirleri konusunda bilgi sahibi olmak
için bu kısmın tümünü okumanızı öneriyoruz.

Ego-durumları modeli (EYÇ Modeli)


TA’nın temelini, ego-durumları modeli oluşturmaktadır. Bir ego-durumu,
birbiriyle ilişkili düşünce, duygu ve davranışlar kümesidir. Bizler belli bir
anda kişiliğimizin belirli bir kısmını ego-durumlarımızla sergiliyoruz.
EYÇ modelinde, üç ayrı ego-durumu belirlenmiştir.
Eğer çevremde burada ve şimdide olanlara tepki olarak davranıyor,
düşünüyor ve hissediyorsam ve erişkin bir insan olarak bana uygun be­
cerileri kullanıyorsam, Yetişkin ego-durumumdayım demektir.
Bazen, ebeveynlerimden birinin ya da benim için ebeveyn figürü olan
bir başkasının bir kopyası gibi davranabilir, düşünebilir ya da hissedebi­
lirim. Bunu yaptığım zaman Ebeveyn ego-durumumdayım demektir.
Bazen de çocukluğumdaki davranış, düşünme ve hissetme biçimleri­
ne geri dönebilirim. O zaman da, Çocuk ego-durumumdayım demektir.
Burada baş harflerinin büyük olduğuna dikkat ediniz. Ego-
durumlarından (Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk’tan) söz ettiğimizi göstermek
istediğimizde, her zaman için bunlar büyük harfle başlayarak gösterilir.
Bu kelimelerin küçük harfle başlaması durumunda gerçek bir ebeveyn,
yetişkin ya da çocuk kastedilmektedir.
Ego-durumu modeli, baş harfleri nedeniyle bazen EYÇ modeli olarak
da adlandırılmaktadır.
Kişiliğin çeşitli yönlerini anlamak için ego-durumu modelini kullandı­
ğımızda, biz yapısal analizi kullanıyoruz demektir.
1. Konu TA Nedir? 29

Transaksiyonlar, temas iletileri, zamanı yapılandırma


Sizinle iletişim kurarken, üç ego-durumumun herhangi birinden
(Yetişkin, Çocuk veya Ebeveynden) size hitap etmeyi seçebilirim. Siz
de ego-durumlarınızın herhangi birinden bana tepki verebilirsiniz.
İletişimde böyle bir alışverişe, bir transaksiyon denilmektedir ki, sosyal
alışverişin en temel birimi budur.
Ego-durumları modelinin, transaksiyonlar dizisini analiz ederek kul­
lanılmasına asıl transaksiyonel analiz denir. ‘Asıl’ kelimesi, bir bütün ola­
rak transaksiyonel analizden ziyade transaksiyonel analizin özellikle bu
bölümü hakkında konuştuğumuzu göstermek için eklenmiştir.
Siz ve ben aramızda sosyal bir işlem yaptığımızda, ben sizi tanıdığımı
gösteriyorum, siz de bu tanımaya karşı bir tepki veriyorsunuz. TA di­
linde birbirimizi tanımaya yönelik herhangi bir hareket, bir temas iletisi
olarak adlandırılmaktadır. İnsanlar kendi fiziksel ve psikolojik sağlıkla­
rını sürdürmek için temas iletilerine ihtiyaç duyarlar.
İnsanlar gruplar ya da İkililer olarak birbirleriyle işlemler yaptıkla­
rında, çeşitli özel davranış biçimlerini kullanarak zamanlarım yapılan­
dırırlar ki, bunların bir listesi çıkarılabilir ve analiz edilebilir. Zamanı
yapılandırma analizi, budur.

Yaşam-kurgusu
Çocukken hepimiz kendimize bir yaşam öyküsü yazıyoruz. Bu öykünün
bir başlangıcı, ortası ve de sonu vardır. Bunun temel örgüsünü, daha
bebekken, birkaç kelimeyi kullanmaya başlamadan önce oluşturuyoruz.
Daha sonra çocukluk yıllarımızda bu öyküyü daha da ayrıntılı hale ge­
tiriyoruz. Yedi yaşına geldiğimizde, öykümüzün büyük bir kısmım kur­
gulamış oluyoruz. Kurguladığımız öykümüzü, ergenlik dönemimizde
gözden geçirerek değiştirebiliriz de.
Erişkin yaşamımızda iken, kendi yazdığımız bu yaşam öykümüzün ge­
nellikle farkında değiliz. Öykümüze sadık kalarak en sonuna kadar bu
şekilde yaşayabiliriz. Bizler, farkında olmadan, muhtemelen bebeklikte
karar vermiş olduğumuz bir final sahnesine ulaşacak şekilde yaşamımı­
zı sürdürebiliriz.
Bu farkında olunmayan yaşam öyküsüne, TA’da yaşam-kurgusu
denilmektedir.
Yaşam-kurgusu kavramı, ego-durumları modelinin yanısıra TA’mn bir
diğer temel taşıdır. Yaşam kurgusu özellikle terapi uygulamaları bakı­
mından çok önemlidir. Yaşam-kurgusu analizinde, yaşam-kurgusu kav­
ramından yararlanıyoruz, böylece insanların farkında olmadan kendi
50 Bölüm I: TA'nın Tanıtımı

problemlerini nasıl kendilerinin yarattığını ve bu problemleri nasıl çöz­


meye giriştiklerini anlamaya çalışıyoruz.

İndirim, yeniden tanımlama, sembiyoz


Küçük bir çocuk, kendisine bir yaşam kurgusu oluşturur çünkü ona ço­
ğunlukla düşman gibi görünen bir dünyada yaşayabilmek ve hayatta ka­
labilmek için, bu onun aklına gelen en iyi strateji gibi görünmektedir.
Biz, hâlâ Çocuk ego-durumumuzda, çocukluğumuzda benimsediğimiz
dünya algımıza uymayan şeylerin bizim ihtiyaçlarımızı karşılamamızı
ve hatta hayatta kalmamızı engelleyen bir tehdit olduğuna inanabiliriz.
Böylece bazen yaşam-kurgumuza uysun diye gerçeklik algılarımızı çar­
pıtabiliriz. Bunu yaptığımızda yenicen tanımlama yapıyoruz demektir.
Dünyanın bizim yaşam-kurgumuza uygun olmasını sağlamanın bir
yolu, bir durum hakkında var olan bilgiyi seçici olarak görmezden gel­
mektir. Farkında olmadan durumun yaşam-kurgumuzla çelişecek bazı
yönlerini göz ardı edebiliriz. Buna indirim denir.
Yaşam-kurgumuzu sürdürmenin bir parçası olarak, bazen çocuk­
ken ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkilerin tekrarım bugün bir eriş­
kin olarak ilişkilerimizde benzer bir şekilde yaşayabiliriz ki, biz bunu
farkında olmadan yapıyoruz. Bu sırada, ilişkideki partnerlerden birisi
Ebeveyn ve Yetişkin yönünü harekete geçirirken, diğeri yalnızca Çocuk
parçasını harekete geçirir. İkisi birlikte altı ego-durumuna sahip olduğu
halde sanki ikisi birlikte sadece üç ego-durumuna sahipmiş gibi davra­
nır. Böyle bir ilişki durumuna, sembiyoz denir.

Raketler, kuponlar ve oyunlar


Küçük bir çocuk olarak ailemizde bazı duyguların teşvik edildiğini buna
karşılık bazılarının yasaklandığını fark edebiliriz. Temas iletileri almak
için sadece bize izin verilen duyguları hissetmeye karar verebiliriz. Bu
karan bilinçli bir şekilde almayız. Yaşam-kurgumuzu erişkin hayatımız­
da sürdürürken, otantik duygulanmızın yerine bunları bize çocukken
izin verilen duygularla kapatarak yaşamaya devam ederiz. Asıl duygu­
nun yerine geçen bu duygulara raket denilmektedir.
Eğer bir raket duygusunu yaşıyorsak ve bunları zamanında ifade et­
mek yerine biriktiriyorsak, kupon topluyoruz demektir.
Bir psikolojik oyun; kişilerden her ikisinin de raket duygusunu yaşama­
sıyla sonlanan, tekrarlanan bir transaksiyonlar dizisidir. Her oyunda bir
şalter vardır ki, bu oyunculann beklenmeyen ve hoş olmayan bir duy­
guyu yaşadığı ânı gösterir, insanlar bu şekilde yaptıklarının farkında
olmadan psikolojik oyunlar oynarlar.
1. Konu: TA Nedir? 31

Özerklik
Bizim artık bir erişkin olarak potansiyelimizin tümüyle farkına varabil­
memiz için, küçük bir çocukken yaşamımızla ilişkili olarak oluşturduğu­
muz stratejileri güncellemeye ihtiyacımız vardır. Artık bu stratejilerin
işimize yaramadığını keşfettiğimizde, yerlerine işe yarayan yeni strate­
jiler geliştirebiliriz. TA deyimiyle söyleyecek olursak, bizim yaşam-kur-
gumuzun dışına çıkmaya ve özerklik, kazanmaya ihtiyacımız vardır.
TA’nın bize sunduğu araçlar, insanların özerklik kazanmasına yar­
dımcı olma amacını gütmektedir. Özerk olmanın unsurları; farkındahk,
spontanlık ve samimiyet kapasitesidir. Özerk olmak, yetişkin bir insan
olarak var olan tüm kaynaklan kullanarak problemleri çözme becerisi­
nin olduğunu göstermektedir.

TA'nın felsefesi
TA, belli felsefi varsayımlara dayanmaktadır. Bu varsayımlar; insanlar,
yaşam ve değişmenin amacı konusunda oluşturulmuş olan ifadelerdir.2
TA’nın felsefi varsayımlan şunlardır:

• İnsanlar OKEY’dir
• Herkesin düşünme kapasitesi vardır.
• İnsanlar kendi kaderlerini aldıkları kararlarla belirler ve bu kararla­
rını değiştirebilir.

Bu varsayımlara dayalı olarak TA uygulamasının iki temel ilkesi ortaya


çıkmaktadır:

• Kontrat yöntemi
• Açık iletişim

İnsanlar OKEY’dir
TA’nın en önemli varsayımı, insanların OKEY olmasıdır.
Bunun anlamı şudur: Sen ve ben, ikimiz de insan olarak değerli,
önemli ve saygıdeğeriz. Ben kendimi ben olarak, seni sen olarak kabul
ediyorum. Bu ifade, insanın özünün davranışlarından da daha önemli
olduğunu göstermektedir.
Zaman zaman ben senin yaptığn bir şeyden hoşlanmayabilirim ve
yaptığın bir şeyi kabul etmeyebilirim. Ama yine de seni her zaman için
olduğun gibi kabul ediyorum. Davranışların için öyle olmasa bile, bir in­
san olarak senin özün benim için OKEY’dir.
Ben senden üstün biri değilim ve sen de benden üstün birisi değilsin. Biz
32 Bölüm I TA’nın Tanıtımı

insan olarak eşit düzeydeyiz. Becerilerimiz farklı olabilir ama yine de bu


böyledir. Farklı ırk, yaş veya dinlerden olabilmemize rağmen, bu böyledir.

Herkesin düşünme kapasitesi vardır


Beyin haşan olanlar hariç, herkes düşünme kapasitesine sahiptir. O ne­
denle, her birimiz hayattan ne istediğimize karar vermenin sorumlulu­
ğunu taşıyoruz. Her birey eninde sonunda almış olduğu kendi kararla­
rının sonuçlanyla yaşamak durumunda kalmaktadır.

Karar modeli
Sen ve ben, ikimiz de OKEY’iz. Bazen OKEY olmayan davranışlara kal­
kışabiliriz. Bunu yaptığımızda, küçük bir çocukken karar vermiş olduğu­
muz stratejiyi izliyoruz.
Bu stratejiler, küçük bir çocukken hayatta kalmak ve düşman gibi gö-
rünebilen bir dünyada isteklerimizi yerine getirmek için bulabildiğimiz
en iyi yol olarak gözükmektedir. Bugün büyümüş olmamıza rağmen ba­
zen biz hâlâ aynı örüntüleri kullanmaya devam edebiliriz. Sonuçta bu
şekilde isteklerimizi elde edemeyebiliriz ve hattâ acı verici sonuçlarla
karşılaşabiliriz ama yine de bunları kullanmaya devam edebiliriz.
Bizler küçük bir çocukken bile, ebeveynlerimiz bizim belli bir biçimde ha­
reket etmemizi sağlayamazlar. Elbette üzerimizde güçlü bir baskı oluştura­
bilirler. Fakat bu baskılara uyup uymama, bunlara başkaldırma ya da bun­
ları görmezden gelme bakımından yine biz kendimiz bir karar veriyoruz.
Şimdi bir erişkin olduğumuzda da aynı şey söz konusudur. Başkaları ya
da çevre’ bizim belirli bir şekilde davranmamızı ya da hissetmemizi sağ­
layamaz. İnsanlar ya da yaşam koşulları, bizim üzerimizde güçlü baskılar
yaratabilirler. Fakat bu baskılara uyup uymamak her zaman için bizim
kararımızla olur. Duygu ve davranışlarımızdan biz kendimiz sorumluyuz.
Kararlarımızı kendimiz alırız ama daha sonra bu kararlarımızı de­
ğiştirebiliriz de. Kendimiz ve dünya hakkında çok eskiden almış ol­
duğumuz kararları da değiştirebiliriz. Eğer küçük bir çocukken alınan
kararların bazıları, bizim şimdiki erişkin yaşamımızda rahatsızlık ve­
rici bazı sonuçlara yol açıyorsa, biz farkında olmadığımız bu kararımı­
zın ne olduğunu bulabilir ve yeni ve daha uygun kararlar alarak bunu
değiştirebiliriz.
insanlar yeni kararlar alarak yaşamlarını değiştirebilir. Değişmek, yal­
nızca eskiden kalan davranış örüntülerimiz hakkında bir içgörü kazan­
makla değil, ayrıca bu örüntüleri değiştirmek için aktif kararlar alarak
sağlanabilir. Ancak o zaman bizim gösterdiğimiz değişim, gerçek bir de­
ğişim olacaktır ve sağlam bir devamlılığı olacaktır.
1. Konu- TA Nedir7 33

Kontrat yöntemi
Eğer siz bir TA uygulayıcısı iseniz ve ben de sizin danışanınızsam, o
zaman benim gerçekleştirmek istediğim değişimi gerçekleştirebilmem
için biz birlikte sorumluluk alacağız.
Bizim ortak olarak sorumluluk almamız, sizin ve benim eşit şartlarda
ilişki kurabileceğimiz varsayımına dayanmaktadır. Benim işlerimi siz
yapacak değilsiniz. Sizin her şeyi benim için yapmanızı da beklemiyorum.
Değişim sürecinde ikimiz de rol aldığımız için, görevlerin nasıl payla­
şılacağını ikimizin de açıkça bilmesi önemli olmaktadır. Bu yüzden biz
beraberce bir kontrat yapmaya çalışacağız.
Kontrat, her birimizin alacağı sorumlulukları göstermektedir. Bir da­
nışan olarak, neyin değişmesini istediğimi ve bu değişimin gerçekleş­
mesi için yapmaya hazır olduğum şeyleri ben söyleyeceğim. Siz de, bir
uzman olarak benim bunu yapabilmem için benimle birlikte çalışmaya
istekli olduğunuzu belirtiyorsunuz. Siz bir uzman olarak benimle bu
amaç doğrultusunda çalışırken, en üst profesyonel becerilerinizi kul­
lanmayı taahhüt ediyorsunuz ve bu çalışmanızın karşılığında benden
ne istediğinizi söylüyorsunuz.

Açık iletişim
Eric Berne, danışanın da bir uzman gibi, birlikte yapılan çalışmanın na­
sıl olduğu, neler olup bittiği konusunda tam bilgiye sahip olması gerek­
tiğinde ısrar etmiştir. Bu anlayış da, insanların OKEY olduğu ve herke­
sin düşünebildiği temel varsayımlarından kaynaklanmaktadır.
TA uygulamalarmda, bir danışanla ilgili vaka notları danışanın ken­
disi tarafından okunabilir. TA uzmanı, danışanmı TA’yı öğrenmesi için
cesaretlendirir. Danışan böylece değişim sürecinde eşit bir rol almayı
başarabilecektir.
İletişimi kolaylaştırmak için TA’nın temel görüşleri danışana sade bir
dille anlatılır. Psikolojinin diğer bazı alanlarında olduğu gibi geleneksel
olarak Latince ya da Yunanca türemiş uzun kelimelerin yerine, TA’da
Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk, psikolojik oyun, yaşam-kurgusu, temas iletisi gibi
günlük dilden aşina olduğumuz kelimelerle konuşulur.
Bazıları TA dilinin bu kadar sade olmasının, kuramdaki düşüncelerin
basit ve yüzeysel olmasından kaynaklandığını düşünmüştür. Ancak, bu
yanlış bir bakış açısıdır. TA’nın kullanım dili çok sadedir, ama ardındaki
kuram çok derin ve oldukça mantıklıdır.
Bölüm II
Kişilik Nedir?
Ego-Durumları Modeli
2
Ego-Durumları Modeli

ayatınızdaki son yirmi dört saati bir düşününüz.

H Bu süre içinde tıpkı çocukken olduğunuz gibi davrandığınız,


düşündüğünüz ve hissettiğiniz zamanlar oldu mu?
Ebeveynlerinizden ya da sizin için bir ebeveyn figürü olan insanlar­
dan çok uzun bir süre önce kopyalamış olduğunuz davranışları sergile­
diğinizi, onların duygularını hissettiğinizi ya da onlar gibi düşündüğü­
nüzü yakaladığınız zamanlar oldu mu?
Yalnızca çevrenizde o anda olanlara yönelik olarak davranışlar ser­
gilediğiniz, düşündüğünüz ve hissettiğiniz, doğrudan burada ve şimdi
tepkisini verdiğiniz durumlar var mı? Böyle durumlarda, siz şu anda
olduğunuz gibi erişkin bir insan olarak tepkide bulunuyorsunuz, çocuk­
luğunuzdaki yaşantılarınıza geri dalış yapmıyorsunuz.

£ Şimdi, son yirmi dört saatinize bakarak belli bir anda ne yaptığınızı
düşündüğünüzü ve hissettiğinizi hatırlamaya çalışınız ve her birisi için bir
ömek bularak bunlan ayn ayrı yazınız. £

Şimdi ego-durumları modelini kullanma konusunda ilk alıştırmanızı


böylece tamamlamış oluyorsunuz.
Haydi şimdi biraz önce ne yaptığınızı düşünelim. Burada dünyada
üç farklı şekilde yaşayabileceğiniz varoluş şeklinizi gözden geçirmiş
oldunuz. Bunların her birisi, bir dizi davranış, düşünce ve duygumdan
oluşmaktadır.
Eğer ben aynı bir çocukken olduğum gibi davranıyor, düşünüyor ve
hissediyorsam, benim Çocuk ego-durumumda olduğumu söyleyebiliriz.
Ebeveynlerden ya da ebeveyn figürlerinden kopyaladığım biçimlerde
davranıyor, düşünüyor ve hissediyorsam, Ebeveyn ego-durumumda ol­
duğumu söyleyebiliriz.

Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 35


M Bölüm R Kiplik Nedir"

Erişkin bir insan olarak sahip olduğum becerilerin tümünü kullana­


rak. çevremde olan olaylara, doğrudan burada ve şimdi tepkisi olacak
şekilde dadanıyor, düşünüyor ve hissediyorsam, Yetişkin ego-durumum-
da olduğumu söyleyebiliriz.
Günlük TA uygulamalarında ise biz daha çok sadece ‘Çocuk’(um)da­
yım , Ebeveyn (im)deyim veya ‘Yetişkin’(im)deyim’ diyoruz.
Bu üç ego-durumunu bir araya getirdiğimizde, TA kuramının temelini
oluşturan kişiliğin üç bölümlü ego-durumları modelini elde etmiş oluyo­
ruz. Bu model geleneksel olarak Şekil 2.1’de gösterildiği gibi üç daire­
den oluşan bir bütün olarak çizilmektedir. Ya da, üç ego-durumunun
ilk harflerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan EYÇ modeli olarak
kullanılmaktadır.
Uç ego-durumunu gösteren dairelerinin kendi içinde ayrıca bölüm-
lenmediği basit versiyonuna, birinci-düzey yapısal çizim denilmektedir.
Daha ayrıntılı olan ikinci-düzey çizimini, konunun ilerleyen kısmında
vereceğiz.
Kişiliği ego-durumları kavramlarıyla analiz etme sürecine, yapısal
analiz denilmektedir.1

Ego-durumlarındaki değişmelerle ilgili örnekler


Jane, trafiğin yoğun olduğu bir yolda arabasını kullanmaktadır. Her
an kendi durumunu ve çevresindeki diğer araçların hızını gözlemekte­
dir. Yol işaretlerine bakmaktadır. Arabasını çevresinde burada ve şimdi
olanlara tepki vererek kullanmaktadır. Jane, Yetişkin ego-durumundadır.

Ebeveyn ego-durumu
Ebeveynlerden ya da ebeveyn figürlerinden
kopyalanan davranışlar, düşünceler ve duygular.

Yetişkin ego-durumu
Burada ve şimdiye doğrudan tepki olan davranış­
lar, düşünceler ve duygular

Çocuk ego-durumu
Çocukluktaki davranış, düşünce ve duyguların
canlanması

Şekil 2.1: Birinci-düzey yapısal çizim: Ego-durumları modeli


2 Konu: Ego-Durumlan Modeli 37

Biraz sonra başka bir sürücü Jane'i geçer ve ani bir şekilde onun önü­
nü keser. Jane bir an için iki aracın birbirine çarpmasından korkar.
Dikiz aynasına bir göz atar, arkasında kimsenin olmadığını görür ve
kaza yapmamak için biraz yavaşlar. Jane, Yetişkin ego-durumunda, kal­
maya devam etmektedir. Onun yaşadığı bu korku duygusu, çarpışma­
dan kaçınmak için bedeninin daha çabuk tepki göstermesine yardımcı
olarak onun burada ve şimdi tehlikesine uygun bir tepki vermesine yol
açmıştır.
Şimdi, Jane gözden kaybolan öndeki sürücüyü kınayan bir şekilde ka­
fasını sallar ve dudaklarını büzer. Arabadaki diğer kişilere döner ve şöy­
le der ‘Böyle sürücülerin yola çıkmasına izin verilmemeli’. Jane, şimdi
Ebeveyn ego-durumuna geçmiştir. Küçük bir çocukken, babası araba kul­
lanırken çoğu kez onun yanında oturmuştur ve babasının başka sürücü­
lerin hatalarına bu şekilde kafasını sallayıp dudaklarını büzerek onları
kınamasını izlemiştir.
Bir ya da iki dakika sonra, ofisin önünde arabayı park eder. Saatine
bakar ve yoğun trafik nedeniyle patronuyla yapacağı önemli bir top­
lantıya geciktiğini görür. Bir an için paniğe kapılır. Şimdi, Jane Çocuk
ego-durumuna geçmiştir. Okula geç kaldığı zamanlara ilişkin eski anılan
ve öğretmeninin onu cezalandıracağı korkusuyla hissettiği duygulan,
yeniden canlanmıştır. Onun yaşadığı bu panik duygusu, şimdi erişkin
yaşamındaki duruma karşı olan bir tepki değildir, bu onun eski anılan-
na karşı yaşadığı bir tepiridir.
Jane, bu sırada çocukluğunu tekrar yaşadığının bilinçli olarak farkın­
da değildir. Eğer ona ‘Bu durum sana çocukluğundan herhangi bir şeyi
hatırlatıyor mu?’ diye soracak olursanız, onun okul yaşantısıyla ilgili
bazı eski görüntüler hatırına gelebilir. Ya da Jane bu acı verici anılarını
gömmüş olabilir, bu yüzden de bunları hemen tam olarak hatırlayama­
yabilir. Çok derinlere gömülmüş olan bu anılarını bilince geri getirmek
isterse, bunun için uzun bir sürenin geçmesi, hatta terapi almaya başla­
ması gerekebilir.
Jane çocukluğundaki duygu ve düşüncelerini şimdi burada bir kez
daha tekrar yaşayabileceği gibi, yıllar önce bir öğrenciyken ilk kez gös­
terdiği bazı davranışları da sergileyebilir. Kalbi hızla atmaya başlayabi­
lir. Elini ağzına koyar, gözleri kocaman olur. Ona yaklaşacak olursanız,
hafifçe terlediğini de görebilirsiniz.
Bir ya da iki dakika sonra Jane kendi kendine şöyle düşünür: ‘Bir da­
kika! Neden korkuyorum ki? Patronum mantıklı bir kadındır. Benim
neden geç kaldığımı anlayacaktır. Aynca kaybettiğim zamanı kahve mo­
lasını biraz az tutarak telafi edebilirim’. Jane yeniden Yetişkin ego-du-
M Bolüm || Keptik Nedir’

romunda dır. Arabada yanındaki insanlar, onun rahatladığını ve elini


ağzından çektiğini göreceklerdir. Jane’in yüzüne bir gülümseme gelir,
artık gülmektedir. Jane’in bu gülümsemesi, erişkin bir kadının içinde
bulunduğu şu ân a ilişkin bir gülmedir. Korkmuş bir çocuğun ürkek bir
şekilde kıkırdamasından oldukça farklı bir gülmedir.

0 Bundan sonrasını okumadan önce, son yirmi dört saat içinde ne za­
man Çocuk, Ebeveyn ve Yetişkin ego-durumlannda olduğunuzu not etti­
ğiniz örneğe geri dönünüz.

Çocuk ego-durumu
Çocuk ego-durumunda olduğunuz anlan düşününüz. Hangi duygulan
yaşadığınızı not ediniz. Durumu rol yaparak canlandırmanız size yardımcı
olabilir.
Daha sonra, o sırada ne düşündüğünüzü kaydediniz. Çocuk düşüncele­
rinize şu soruyu sorarak daha kolayca ulaşabilirsiniz: 'Kafamın içinde kendi
kendime ben ne diyordum?'Kendiniz, insanlar ve genel olarak dünya hak­
kında kafanızın içinde ne dediğinizi araştınnız.
Son olarak Çocuk'ta iken, nasıl davrandığınızı not ediniz. Bir aynanın
önünde, kendi kendinize Çocuk'ta imişsiniz gibi rol yapmanız iyi bir yol
olabilir.
Çocukken nasıl düşündüğünüz, hissettiğiniz ve davrandığınızın bir tek-
ran olan bu duygu, düşünce ve davranıştan inceleyiniz. Geçmişteki hangi
durumlan tekrarlıyor olduğunuzu belirleyebilirsiniz. Bu durumlann her bi-
rindeyken kaç yaşında olabilirsiniz?

Ebeveyn ego-durumu
Aynı şekilde, şimdi de Ebeveyn ego-durumunda olduğunuz anlardaki bır-
biriyle bağlantılı duygu, düşünce ve davranış kümesini not ediniz. Eğer is­
terseniz, durumu rol yaparak canlandırabilirsiniz.
Genellikle ebeveynin düşüncelerine en kolay şekilde kendinize şunu so­
rarak ulaşabilirsiniz: 'Kafamın içinde annemin ya da babamın ne dediğini
duyuyorum?'ya da belki de kafanızın içinde duyduğunuz ses, teyze, amca,
büyükanne, büyükbaba gibi başka akrabalannıza ya da öğretmeninize ait
olabilir.
Ebeveynde olduğunuz durumlarda, gerçek ebeveynlerinizden ya da ebe­
veyn figürlerinizden davranış, düşünce ve duygulannızı nasıl kopyalamış
olduğunuzu gözden geçiriniz. Her bir durumda belli bir kişiyi kopyaladığı­
nızı belki de kendi kendinize görebileceksiniz.
2 Konu- Ego-Durumlan Modeli 39

yetişkin ego-durumu
Son olarak da, Yetişkininizde olduğunuz zamanlarda saptadığınız birbiriyle
bağlantılı davranış, düşünce ve duygular kümesini kaydediniz.
Yetişkin'i, Çocuk ve Ebeveynden ayırmak için kendinize şunu sorunuz:
'Bu davranış, duygu ya da düşünce, çevremde şu anda olanlarla baş etme
biçimi olarak enşkin bir insan için uygun mu7' Yanıtınız 'evet' ise, o zaman
bunu Yetişkin olarak not ediniz. •

Yetişkin’de olduğunuz bu durumlarda, daha çok duyguların değil de


davranış ve düşüncelerinizin bir listesinin ortaya çıktığını görebilirsi­
niz. Bizler çoğu kez burada ve şimdi gerçekliğiyle etkili biçimde baş et­
meye çalışırken duygularımızı pek yaşamayız. Ama gerçekte Yetişkin’de
olduğumuz zamanlarda da duygular yaşayabiliriz.
Çocuk duygularım, Yetişkin duygularından nasıl ayırt edebilirsiniz?
Yetişkinin duyguları, o an içinde bulunulan durumla baş etmek için uygun
olan bir duygudur. Jane’in arabasının önünü çok yalandan kesen ara­
badan korktuğu ânı hatırlayınız. Verdiği duygusal reaksiyon, onun bir
kazanın olmasmı önlemesine yarayacak şekilde tepkide bulunmasını
kolaylaştırmıştır.
Eğer ego-durumları düşüncesiyle ilk kez karşılaşıyorsanız, listelediği­
niz bazı düşünce, duygu ya da davranışlarınızı Çocuk ya da Ebeveynde
karşılaştırarak bunların Yetişkin olup olmadığından şüphe edebilirsi­
niz. Eğer böyleyse, endişe etmeyiniz. Alıştırmaların çoğunu tamamladı­
ğınızda, ego-durumlarını ayırt etmek için bu önemli beceriyi geliştire­
bilmeniz için önünüzde daha pek çok fırsatınız olacaktır.
Sağlıklı ve dengeli bir kişilikte, üç ego-durumu da bulunur. Burada ve
şimdideki problemleri çözmek için, yaşamla iyi ve etkili bir şekilde baş
etmemizi sağlayan Yetişkine ihtiyacımız vardır. İçinde bulunduğumuz
topluma uyabilmek için Ebeveyn’imizde taşıyacağımız bir dizi kurala ih­
tiyacımız vardır. Çocuk ego-durumumuzda ise, çocukluğumuzda hoş bir
şekilde yaşamış olduğumuz spontanlık, yaratıcılık ve sezgi güçlerimizi
tekrar kullanmaya başlayabiliriz.

Ego-durumlarının tanımlanması
Eric Berne, bir ego-durumunu tutarlı bir davranış örüntüsüyle doğrudan
ilişkili olarak, bu davranışlarla tutarlı duygu ve yaşantılar örüntüsünün bir
bütünü2 olarak tanımlamıştır.
Berne kelimelerini her zaman için titiz bir şekilde seçmiştir. Onun bu
tanımla ne demek istediğini açıklığa kavuşturmak üzere şimdi biz de
buna biraz zaman ayıralım.
♦O Bölüm II Kimilik Nedir?

Berne, burada öncelikle her bir ego-durumunu birbirleriyle tutar-


h olarak ortaya çıkan duygular ve yaşantılar kombinasyonu olarak
tanımlamaktadır.
Örneğin, Jane toplantıya geç kaldığını fark ettiğinde, çocukluğundaki
cezalandırma korkusuyla ilgili anılarını yaşamaya başlamıştır. Bu sırada,
panikleme hissetmiştir. Eğer Jane’e soracak olursanız, o da çocukluğun­
daki bir yaşantısını burada tekrar yaşadığını, çocukluğunda yaşadığı bu
duyguyu sürekli olarak yaşamakta olduğunu doğrulayacak şekilde yanıt
verecektir. Jane’in çocukluğunda yaşamış olduğu yaşantılarına ilişkin
anılarının tümü, ayrıca onun bu yaşantılarına eşlik eden duyguları,
bunların hepsi, onun Çocuk ego-durumu malzemesini oluşturmaktadır.
Berne, ayrıca, her bir ego-durumu için tipik olan davranışların tutarlı
olarak hep aynı ego-durumundan geldiğini ileri sürmektedir. Eğer ben
Jane’i bir süre gözleyecek olursam, onun tutarlı olarak üç farklı dav­
ranışsal ipuçları kümesini göstermiş olduğunu doğrulayabilirim. Bu
kümelerden birisi onun Yetişkin’ini, diğeri Ebeveyn’ini ve bir diğeri de
Çocuk’unu göstermektedir. Her bir kümeyi oluşturan belirtilerin tutarlı
olarak da bir arada oldukları görülmektedir. Bir küme ile diğerleri ara-
smda tutarlı ve açık bir şekilde bir farklılık bulunmaktadır.
Örneğin, Jane’in kalp atışı hızlandığında, gözleri kocaman kocaman ol­
duğunda, terlemeye başladığmda, onun elini ağzına koyacağım tahmin
edebiliriz. Bu belirtiler, Jane’in Çocuk ego-durumunu gösteren küme­
nin bir kısmım oluşturmaktadır. Jane’i bir süre gözleyecek olursam, ben
onun bu kümeye ait olan bir dizi başka davranışlarının da listesini çıka­
rabilirim. Örneğin, Jane ayrıca başını bir yana doğru eğebilir ve ayağım
sallamaya başlayabilir. Konuştuğu zaman sesi yükselebilir ve titreyebilir.
Aynı şekilde Jane’in Ebeveyn ve Yetişkin ego-durumları için de, tu-
tarh sürekli belirtiler gösteren davranışlarının bu şekilde bir Üstesini
oluşturabilirim.
Şimdi Berne’in tanımına tekrar bakalım ve onun cümlesindeki ‘doğru­
dan ilişkili’ ifadesine bakalım.
Berne şöyle demektedir: Ben belirli bir ego-durumunu gösteren ya­
şantı ve duygularımla temas halinde olduğumda, aynı zamanda bu
ego-durumunu tanımlayan davranışları da göstermekteyim. Örneğin,
Jane okula geç kalmayla ilgili olan bir çocukluk anısını yaşadığında ve
ardından da panik duygusunu hissettiğinde, çocukken göstermiş ol­
duğu davranışlar kümesini de sergilemektedir. Onun bu davranışları,
onun oradaki duygu ve yaşantılarıyla doğrudan ilişkilidir ve bunların
hepsi birlikte bize Jane’in Çocuk ego-durumunda nelerin olduğunu
göstermektedir.
2 Konu Ego-Durumlan Modeli 41

Ego-durumları modelinin bir özelliği, bunun bizim davranış, yaşantı


ve duygular arasında böylece güvenli şekilde bir ilişki kurmamıza ola­
nak sağlıyor olmasıdır. Eğer siz benim Çocuk ego-durumumu tutarlı bir
şekilde sergilediğim davranışlarımı belirleyebilirseniz, o zaman çocuk­
luğumdaki yaşantı ve duygularımı yeniden yaşadığım zamanlarla ilgili
olarak güvenli bir şekilde varsayımda bulunabilirsiniz. Davranışımı de­
ğiştirdiğimi ve Yetişkin ego-durumumu tanımlayan belirtileri göster­
meye başladığımı gördüğünüzde de, oradaki yaşantı ve duygularımın
erişkin bir insanın burada ve şimdiye tepkileri olduğunu varsayabilirsi­
niz. Dışarıdan bakıldığında ebeveynlerimden kopyaladığım davranışları
gösterdiğim zamanlarda da, içsel olarak da onlardan kopyaladığım ya­
şantı ve duyguları yeniden yaşamakta olduğumu tahmin edebilirsiniz.

• Şimdi de, son yirmi dört saat süresince Çocuk, Ebeveyn ya da Yetişkin
ego-durumlarında olduğunuzu gösteren notlar aldığınız kişisel örnekleri­
nize geri dönelim.
Çocuk ego-durumunuz için not aldığınız duygu ve düşüncelerinizin si­
zin için tutarlı bir küme oluşturup oluşturmadığını kontrol ediniz.
Çocuk ego-durumunuz için kaydettiğiniz davranışlannızın tutarlı bir
küme oluşturup oluşturmadığını kontrol ediniz.
Çocuk davranışlannızın, Çocuk duygu ve düşüncelerinizle bir ilişkisinin
olup olmadığını kontrol ediniz.
Bu üç adımı, Ebeveyn ve Yetişkin davranışlannız, düşünceleriniz ve duy-
gulannız için de uygulayınız.
Üç ego-durumunuzu tanımladığını not aldığınız davranış, düşünce ve
duygulardan oluşan üç kümeyi karşılaştınız. Bu üç kümeden her birinin
bir diğerinden açıkça farklı olup olmadığını kontrol ediniz. #

Ego-durumları gerçekten birbirinden farklı mıdır?


Şimdiye kadar burada verilen alıştırmaları tamamlayarak, davranış,
duygu ve yaşantılarınızın ego-durumları modelinin öngördüğü biçim­
de birbirinden ayırt edilip edilemeyeceğini kontrol etmiş oldunuz. Ama
şimdi de, modelin tüm insanlara genellenebileceğine ilişkin herhangi
bir kanıtımız var mı?
Kanıt toplayabilmek için, gözlem yapan kişinin daha önceden bil­
diği şeyleri olabildiğince resmin dışında bırakması şeklindeki bir göz­
lem yöntemini kullanmamız gerekecektir. Ortaya çıkan sonuçların da
tamamen şans eseri olup olmadığını değerlendirebileceğimiz şekilde
analiz etmemiz gerekecektir. Uygun gözlem ve analiz yöntemlerini seç-
42 Bölüm il; Kişilik Nedir?

tikten sonra da, bunları şu iki soruyu araştırmak üzere kullanmamız


gerekecektir:

1. insanlar bizim bu üç ego-durumumuza ilişkin olan tanımlarımıza


uygun biı şekilde tutarlı olarak ve açıkça ayırt edilebilecek şekilde
üç davranış kümesini sergiliyorlar mı?
2. insanların rapor ettiği yaşantı ve duyguları, bizim bu modelden
beklediğimiz şekilde davranışsal ipuçları kümesiyle ilişkili midir?

Bu her iki soruyu da ‘evet’ olarak yanıtlamamıza dayanak olabilecek


şekilde sağlam gözlemlere dayalı bazı çalışma sonuçları bulunmaktadır.
Bu çalışmaları detaylı olarak aktarmak, bu kitabın kapsamı içinde de­
ğildir. Eğer isterseniz, konuyla ilgili Kaynaklara bakarak bulabilirsiniz.5

Ego-durumları ve süperego, ego, id


Ego-durumları modelinde kişiliğin üç bölümünün olması, bize başka bir
meşhur üç parçalı modeli hatırlatmaktadır. Sigmund Freud, süperego,
ego ve id olmak üzere üç ‘psişik güç’ün olduğunu ileri sürmüştür.
iki modelin birbirine benzediği açıkça ortadadır. İlk bakışta, Ebeveyn
gözetleyen, emreden, cezalandıran ve tehdit eden yargılayıcı süperego-
ya benzemektedir. Yetişkin’in de, gerçekliği test eden ego ile benzer­
likleri vardır. Çocuk da, sansürsüz dürtü ve güdülerin yuvası olan ide
benzemektedir.
Beme’in başlangıçta Freudiyen bir analist olarak eğitim aldığı göz
önünde tutulursa, bu iki model arasındaki benzerlik şaşırtıcı olmaya­
caktır. Fakat bazı yorumcular oldukça ileri giderek, Beme’in Ebeveyn,
Yetişkin ve Çocuk kavramlarının, Freud’un üç psişik gücünün yalnızca
sulandırılmış bir versiyonu olduğunu ileri sürmüşlerdir. Burada yanıl­
maktadırlar. Berne ilk yazılarında kendi modeli ile Freud’unki arasında­
ki farklılıkları göstermek için belirgin bir çaba göstermiştir.
Bunların ilki ve en önemlisi: Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego-durum-
larının her birisinin, gözlenebilir davranışsal ipuçlarına dayalı olarak ta­
nımlanmasıdır. Buna karşın süperego, ego ve id, yalnızca kuramsal olan
kavramlardır. Bana bakarak ya da beni dinleyerek süper egomda olup
olmadığıma karar veremezsiniz. Ancak Ebeveyn ego-durumumda olup
olmadığımı gözlem yaparak söyleyebilirsiniz.
Bir diğer konu; Freud’un üç psişik gücü bir genellemedir, ego-du-
rumları ise bir kimliği olan kişilere aittir. Bir kimse Ebeveyn ego-duru-
mundayken, sadece genellikle ‘ebeveynlere özgü’ bir şekilde davranma­
maktadır. Kendi ebeveynlerinden ya da ebeveyn figürlerinden birisinin
davranış, duygu ve düşüncelerini yeniden sahnelemektedir. Çocuk
2 Konu: Ego-Durumları Modeli 43

ego-durumunda iken, sadece çocuksu’ bir tavırla davranışlar gösterme­


mektedir. Kendi çocukluğunda yaptığı davranışları ve bu davranışına
eşlik eden duygu ve yaşantılarını tekrarlamaktadır.
Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego-durumlarının her birisinde süperego,
ego ve id’in etkileri bulunmaktadır. Berne, bir kimse Ebeveyn ego-duru-
munda iken kendi ebeveynlerinin engellemelerini, mantıklı düşüncele­
rini ve... itilimlerini içerecek şekilde onların tüm davranışlarını’ kopya
ettiğini belirtmiştir. Yetişkin ve Çocuk ego-durumları da, aynı şekilde
kişinin kendi engellemelerini, mantıklı düşüncelerini ve itilimlerini
kapsamaktadır.
Berne, Paul Federn’in ego-durumları kavramını, yani belirli zamanlar­
da egoda farklı durumların ortaya çıktığı fikrini alarak, Freud’un mo­
delinin üzerine ego-durumları modelini oluşturmuştur. Ego-durumu
kavramını daha da ileriye taşıyarak bunları davranışsal olarak gözlene­
bilir üç ego-durumuna ayırmıştır ve bunları Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk
olarak adlandırmıştır.
Freud’un modeli ve ego-durumları modeli aynı şeyler değildir. Ama
bunlar birbiriyle çelişmemektedirler de. Berne; süper ego, ego ve id’in en
iyi şekilde ifadesinin bunların intrapsişik yapılar olması ve ego-durum-
larını etkilemesi olduğunu ifade etmektedir. Ebeveyn, en çok süper ego­
dan etkilenmektedir ancak egonun ve idin bazı fonksiyonlarım yerine
getiren unsurları da taşımaktadır. Çocuk, en çok idden etkilenmektedir
ancak süper ego ve egonun fonksiyonlarını da taşımaktadır. Yetişkin ise
daha çok egonun fonksiyonunu görmektedir. Berne bu yüzden ego-du-
rumlarını tanımlarken yalnızca intrapsişik düzeyi değil ayrıca sosyal ve
gözlenebilir düzeyi de göz önüne almıştır. Bu iki model, kişiliği iki farklı
yolla betimlemektedir; bu yüzden de bunlardan birisinin diğerine göre
‘doğru’ olduğu anlamını çıkaramayız.*

Ego-durumları birer nesne değildir, yalnızca isimdir


Bir ego-durumunu el arabasına koyamazsınız. Onu ne tartabilirsiniz,
ne de dokunabilirsiniz. Onu vücudunuzda ya da beyninizde herhangi
belirli bir yerde de bulamazsınız.
Bunun nedeni, ego-durumunun bir nesne olmamasıdır. Ego-durumu,
birbiriyle ilişkili bir grup fenomeni yani düşünce, duygu ve davranışlar
kümesini tanımlamak için yaptığımız bir adlandırmadır. Aynı şekilde,
Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk da bir nesne değildir. Bunlar yalnızca bi­
rer isimdir. Biz bu üç kelimeyi, burada karşılaşmış olduğunuz üç farklı
hissetme, davranma ve düşünme kümesini ayırt etmek için bir etiket
olarak kullanıyoruz.
44 Bölüm II Kçü'k Nedir’

Aynı zamanda, ego-durumlarının şu anda hayatta olan veya bir za­


manlar yaşamış olan gerçek insanların duygu, düşünce ve davranış­
larını temsil ettiğini bir kez daha hatırlatmamızda yarar olacaktır.
Ben ÇocuA tayım dediğimde, aynen bir zamanlar çocukken olduğum
gibi duygu, düşünce ve davranışlarımı canlandırıyorum demektir.
Ebe\ eyn deyim dediğimde, ben çocukken benim için ebeveyn konumun-
d* olan gerçek bir insanın duygu, düşünce ve davranışlarını yeniden
canlandırmaktayım. Yetişkin’deyim dediğimde, şu andaki erişkin halim-
le gerçek duygu, düşünce ve davranışlar içindeyim demektir.
Günlük TA konuşmalarında insanların bazen ego-durumları hakkında
sanki sahip olduğumuz nesneler’den bahsediyormuş gibi söz ettiklerini
duyabilirsiniz:
‘Çocuğum biraz eğlenmek istiyor,’ ya da
‘Sen güçlü bir Yetişkine sahipsin.’
Bu şekildeki bir konuşmadaki sorun, ego-durumlarının konuştuğu­
muz kişiden ayn, kendi kendine var olan bir şey olduğuna inanma yan­
lışına düşebilmemizdir. Oysa bu hiç de böyle değildir. ‘Çocuğum biraz
eğlenmek istiyor’ değil, ‘Ben biraz eğlenmek istiyorum ve bunu ister­
ken, Çocuk ego-durumumda olabilirim’ demektir. ‘Güçlü bir Yetişkine
sahibim’ değil, aslında ‘Gerçekliği test etme, olasılıkları değerlendirme
gibi genellikle Yetişkin ego-durumuyla ilişkili şeyleri yapmak için yete­
nekliyim’ demektir.
Bu kitabm başından sonuna kadar, ego-durumlarını nesnelermiş gibi
ifade eden konuşma alışkanlıklarından kaçındık. Sizin de, aynı şeyi yap­
manızı öneriyoruz.

'Üç ego-durumu' vardır diyoruz ama acaba öyle mi?


Bir kimse kaç ego-durumunda olabilir? EYÇ diyagramındaki üç daireye
baktığımızda, bunun yanıtı sanki uç’ gibi gözükmektedir. Aynı şekilde,
‘benim Çocuk’um’ veya ‘onun Yetişkin’i’ gibi konuştuğumuzda da, yine
sanki ‘yalnızca üç ego-durumu’ var gibidir: Elbette burada bir kimsenin
bunların her birine teker teker sahip olduğunu kastediyoruz. Aslında,
kitabın buraya kadar olan pek çok yerinde uç ego-durumu’ ifadesini
kullanmış bulunuyoruz. Şimdi bakalım, yalnızca üç tane mi var?
Ego-durumlarıyla ilgili olarak şu ana kadar öğrendiklerinize göre, bu
sorunun yanıtının ‘Hayır, üçten fazla’ şeklinde olduğunu fark etmiş
olabilirsiniz.
Peki niçin? Her bir ego-durumu bakımından bunun nedeni farklıdır,
îlk önce Ebeveyne bakalım. Ebeveynde olduğunuzda, ebeveynleri-
2 Konu Ego-Durumlan Modeli 45

nizden birisinin veya bir otorite figürünün duygu, düşünce ve davra­


nışlarını tekrarlamaktasınız. Şimdi, hayatta çok az insanın yaşamında
yalnızca tek bir anlamlı ebeveyn ya da otorite figürü olmuştur. Eğer tek
bir ebeveynle yetişmiş olsanız bile, büyük bir ihtimalle sizin için ebe­
veyn rolünü alan başka insanlarla da (büyük anne/baba, abla/ ağabey
ya da okuldaki öğretmeniniz gibi) karşılaşmışsınızdır. Bu farklı insan­
ların her birinin duygu, düşünce ve davranışlarını kopyalamış bulunu­
yorsunuz. Bu yüzden her bir ebeveyn figürünüz için farklı bir duygu,
düşünce ve davranış Ebeveyn ego-durumu setine sahipsiniz. O halde,
her bir figürden kopyaladığınız farklı duygu, düşünce ve davranışları
deneyimleyebilirsiniz.
Çocuk ego-durumu için ise, herkes çocukluğunda yaşadığı değişik yaş-
lan erişkin yaşamında farklı durumlarda geriye dönerek tekrar yaşaya­
bilir. Daha önce size önermiş olduğumuz ego-durumları alıştırmasını
yaparken, bunun sizin için de söz konusu olduğunu fark etmiş olabi­
lirsiniz. Örneğin, ben bazen on iki yaşımdaki kendime geri dönerek’
bazı yaşantılarımı tekrarlayabilirim. Başka bir zamanda da altı yaşım­
daki halimi ziyaret edebilirim. Daha başka bir zamanda da, iki yaşım­
daki bazı hallerimi yeniden yaşayabilirim. Her bir farklı Çocuk yaşı için,
farklı ego-durumu davranışlarında bulunurum, her bir davranışıma da
benim o yaşta iken yaşadığım duygu, düşünce ve davranışlar eşlik eder.
Peki Yetişkin için ne olacak? Biz biliyoruz ki, ‘Yetişkin’de olmak’ de­
mek doğrudan burada ve şimdi tepkisi içinde duygu, düşünce ve dav­
ranışları yaşamak demektir. Bu yüzden emin olabiliriz ki, biz herhangi
bir anda yalnızca tek bir Yetişkin ego-durumunu yaşayabiliriz. Ama za­
manın içinde pek çok an söz konusudur. Gerçekte, ‘ânı’ nasıl yakalaya­
biliriz? Henüz gerçekleşmemiş olan an, gelecektir. Eğer gerçekleşmiş­
se, bu geçmiştir. Bu sonu gelmeyen felsefi tartışmadan kaçınmak için
Eric Berne basit bir çözüm önermiştir: ‘Şimdi’ demek, ‘24 saattir, sabah
kalktığınız andan ertesi gün sabah uyandığınız ana kadar olan zaman­
dır’5. Bugün tek bir Yetişkin ego-durumunuz vardır ama yann bir tane
daha olacaktır, her gün buna bir tane daha eklenecektir. Bu yüzden de,
‘birden fazla’ Yetişkin ego-durumunuz olacaktır.

Kısaca 'üç ego-durumu' denilebilir mi?


Önce, yukarıda söz ettiğimiz durumu ele alacak olursak, bazı TA yazar­
ları ego-durumları dediğimizde her zaman için uç tür ya da kategoriyi
birlikte ifade etmemiz gerektiğini ileri sürmektedir. Dahası, üç ego-du­
rumu bile demememizi ya da onun Çocuğu gibi ifadeleri bile kullanma­
mamızı önermektedirler.
46 Bölüm II: Kişilik Nedir’

Bu yazarlar, olabildiğince spesifik olmaktan yanadırlar. Ancak biz


bu kitapta onların bu önerilerini her zaman yerine getiremeyeceğiz.
Gördüğünüz üzere, bu kuralı yıkmış oluyoruz. Bu şekilde rahat ifade et­
memizin iki nedeni bulunmaktadır. Birincisi, bu TA literatüründe uzun
yıllardan beri bu şekilde kullanılmaktadır, bu yüzden burada olmasay­
dı bile diğer kitaplarda bu şekilde olduğunu göreceksiniz. İkincisi: eğer
ego-durumları kategorisi'ni izleyecek olursak, yapılacak olan tartışma­
larda pek çok laf etmek zorunda kalacağız. Örneğin, bir düşünün ki, bu
kitapta daha önce Jane’in ego-durumlarındaki değişmeler örneğini ve­
rirken, Jane Çocuk’unda iken’ demek yerine her seferinde Jane Çocuk
ego-durumundakı kategorilerden birisine geçti’ dememiz gerekecekti.
Özetleyecek olursak: hepimiz ‘üç ego-durumu'ndan çok daha fazlasına
sürekli girip çıkıyoruz. Ancak, kısaltılmış bir şekilde ‘benim Ebeveyn’im’
demek ve kısaltılmış olarak da ‘üç ego-durumu’ diyerek konuşmak, pra­
tik olmaktadır. Biz bu kitapta bu şekilde kısaltılmış formu kullanacağız.
Konu4’te, ego-durumlarınınçokluluğunu, birinci-düzey ego-durum-
hn modelinin üzerine bazı ekstra bilgileri de ekleyerek size örneklerle
göstereceğiz.

Aşırı basitleştirilmiş model


1960’ların ortasında en çok satan kitaplar listesine giren Games People
Play kitabmdan sonra, TA ‘pop psikoloji’nin bir parçası haline geldi. Bazı
yazar ve konuşmacılar ticari modaya uydu. Hatta TA’yı daha pazarlana-
bilir bir malzeme yapmak için, Berne’in bazı orijinal fikirlerini sulandır­
dılar. Çarpın ve çok dikkat çeken özelliklerini vurguladılar. Altındaki
derin düşünceleri ve dikkatli bir gözlem gerektiren yönlerini atladılar.
Ego-durumları modelinin bu aşın basitleşmiş versiyonu, o dönemde
güncel hale geldi. Bu değersizleştirici model maalesef hâlâ bizimledir.
Bu, hem TA ile ilgilenen kişiler arasındaki hem de başka alanlardan pro­
fesyonel gözlemciler arasındaki bir türlü bitmeyen yanlış bir anlamanın
kökenini oluşturmuştur.
Biz burada bu aşırı basitleştirilmiş modeli kısaca gözden geçireceğiz.
Ancak size bunu kullanmanızı ÖNERMİYORUZ. Zaten, bu kitabın içinde de
bundan sonra KULLANILMAYACAKTIR. Bizim burada bundan söz etmek­
teki amacımız, sizin bu şekilde bazı TA bilgileriyle karşılaşmış olabilece­
ğiniz içindir. 1960’larda o baş döndürücü gelişmelerin olduğu ortamda
bazı insanlann TA’yı bu şekilde öğrenerek kendine özgü olarak düşün­
celerini yayınladıklarını da görmüş olabilirsiniz.
Bu aşırı basitleşmiş modelde ne denilmektedir?
Bu sulandırılmış modelde şöyle denilmektedir: ‘Düşünüyorken
2 Konu Ego-Durumları Modeli 47

Yetişkin’imdeyim. Hissediyorken Çocuk"umdayım. Değer yargılan oluş­


turduğum zaman Ebeveyn’imdeyimdir’.
Ve hepsi bu kadar. TA’nın temel yapı taşı olarak sunulan bu modeli
duyan TA dışındaki profesyonel gözlemcilerin hayretle: ‘Hepsi bu mu?*
diye sormalarına hiç de şaşırmamak gerekmektedir.
Ego-durumları modelinin gerçekte ne olduğunu anlatan konuyu oku­
duğunuzda, bu aşırı basitleşmiş modelle gerçek versiyonu arasında her­
hangi bir benzerliğinin olup olmadığını da merak edebilirsiniz. Gerçek
şu ki, bazı benzerlikler vardır. Bu aşırı basitleşmiş model her bir ego-du-
rumunun tipik özelliklerinden bazılarını göstermektedir. Fakat modele
özgü olan asıl başka önemli özellikleri gözden kaçırmaktadır.
Bu aşırı basitleşmiş modeldeki gerçek kırıntılarına şöyle bir göz ata­
lım. Bu, gerçek modele ne kadar benziyor ?
Biliyorsunuz ki, Yetişkin ego-durumumdayken erişkin bir insan ola­
rak bana uygun tüm kaynaklarla burada ve şimdiye tepkide bulunuyo­
rum. Bunu yaparken, genellikle bir şekilde bir problem çözülmektedir.
Ben de bu sırada kendimi ‘düşünüyorum’ şeklinde algılama eğilimin-
deyimdir. Benim davranışlarımı gözleyen biri de, muhtemelen benim
‘düşünüyor’ olduğum anlamını çıkaracaktır.
Çocuk ego-durumuma geçtiğimde, kendi çocukluğumdaki davranış,
duygu ve düşünceleri yeniden yaşamaya başlıyorum. Çocuklar, özellik­
le de küçük çocuklar, çevrelerine çoğunlukla hissettikleri bakımından
yaklaşırlar. Bu nedenle Çocuk’ta olduğumda, kendimi çoğunlukla ‘his­
seden’ bir insan olarak göreceğimdir. Bu sırada beni gözleyen herhangi
birisi de muhtemelen benim ‘duygularımı gösteren’ birisi olarak görün­
düğümü doğrulayacaktır.
Ben Ebeveyn’deyken; davranış, düşünce ve duygularımı kendi çocuk­
luğumdaki bir ebeveyn ya da ebeveyn figürünü nasıl gördüysem ben de
o şekilde onu kopyalıyorum. Çocukların gözünde, ebeveynler çoğun­
lukla neyin olmasının gerekli olduğu veya gerekli olmadığı konusunda
kurallar koyan ya da dünyanın nasıl bir yer olduğu konusunda çok fazla
vakit harcayan insanlardır. Ben de Ebeveyn’de olduğum zamanların ço­
ğunda böyle yapıyorum, neyin nasıl olması gerektiği konusunda, kendi
ebeveynlerimin kullandığı ya da kullanmakta olduğu değer yargılarını
kullanıyorum.
Bu aşırı basitleşmiş modelin bize ego-durumlarını tanımak üzere bazı
basit ilk ipuçlarını verdiği anlaşılmaktadır. Yetişkindeyken sıklıkla düşü­
nüyor olacağım. Çocuk’ta sıklıkla hissediyor olacağım. Ebeveyn’deyken
sıklıkla değer yargıları oluşturuyor olacağım.
48 Bölüm II Kişilik Nedir’

Fakat ego-durumlanna ilişkin bu açık ipuçları, her bir ego-durumu-


nun doğru tanımını da yapamamaktadır. Bu aşırı basitleşmiş model,
^©burumlarımın herhangi birisinde de düşünebileceğimi ve hissede­
bileceğimi ve değer yargısı oluşturabileceğimi ihmal ederek, bundan hiç
söz etmemektedir.
Bu aşırı basitleşmiş modelin daha da ciddi olan bir hatası, ego-durum-
lannın zaman boyutunu hiç dikkate almamış olmasıdır. Berne, tekrar
tekrar Ebeveyn ve Çocuk’un geçmişin yankıları olduğunu vurgulamıştır.
Çocuk ta, kendi çocukluğumdaki -benim geçmişimdeki davranış, düşün­
ce ve duyguları tekrarlıyorum. Ebeveyn ego-durumumdayken, geçmişte
ebeveynlerimden ve ebeveyn figürlerimden kopyaladığım davranış, dü­
şünce ve duygular içindeyim. Sadece Yetişkin’imde olduğumda, karşı­
laştığım durumlara erişkin bir insan olarak tamamen şimdiki kaynakla­
rımla tepkide bulunuyorum.
Bu kısa gözden geçirmeden sonra, artık aşırı basitleşmiş modeli bu­
rada bırakıyoruz. Akşam yemeği sonrasında bir konuşma yapmak için
ya da hafif bir kitap yazmak için, bu, iyi bir konu olarak gözükmektedir.
Ama TA’mn gerçekte ne olduğu konusunda bize pek bir fikir vermemek­
tedir. Biz bundan sonra, bu kitapta yalnızca Berne’in ego-durumları
modelinin orijinal versiyonunu kullanacağız.

?
1
j
I
iI

I
Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi

urada ve bundan sonraki konuda, ego-durumlan modelinin

B ayrıntılı versiyonlarını ele alacağız. Ego-durumlarının değişik


modelleri, ya yapıyı ya da işlevi ele almaları bakımından farklılık
göstermektedir.
Yapısal model her bir ego-durumunun içinde ne olduğunu göstermek­
tedir. Fonksiyonel modelde ise, bunları nasıl kullandığımızı göstermek
üzere ego-durumları sınıflandırılmaktadır. Bu düşünceyi daha formel
olarak ifade edecek olursak şöyle diyebiliriz: Yapısal ego-durumları mo­
delinde ego-durumlarının içeriğindeki unsurlara bakılmaktadır, fonksi­
yonel modelde ise ego-durumlannın ne olduğu betimlenmektedir.

• YAPI = W = İÇERİK
• İŞLEV =‘NASIL’= SÜREÇ

Fonksiyonel model1 hemen ilk bakışta kolayca anlaşılabilmektedir, bu


yüzden biz de şimdi önce buna bakalım. Bunu, Şekil 3.1*de veriyoruz.
Fonksiyonel modelde insanların ego-durumlarını nasıl kullandık­
larına ve ifade ettiklerine baktığımızdan, biz burada onların gözleye­
bildiğimiz davranışlarına bakıyoruz. O nedenle, Şekil 3.1’de gösterilen
modeldeki alt bölümler bazen gözlenen davranışlar olarak da adlandırıl­
maktadır. (En son tarihli ‘TA 101’ içeriğinde de bu şekilde adlandırılmış­
tır: Bkz. EK F).

Uygulu Çocuk ve Doğal Çocuk


Şimdi bir an benim Çocuk ego-durumumda olduğumu farz ediniz.
Diyelim ki, aynen çocukluğumda olduğu gibi davranıyorum, düşünüyo­
rum ve hissediyorum.
Ben çocukken ebeveynlerimin ya da ebeveyn figürlerinin benden is-

Stevvart Er Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 49


50 Bölüm II: Kişilik Nedir’

Ebeveyn

Yetişkin

Uygulu / ■ .^ RA*ı Doğal


Çocuk vÇ. UÇ] Çocuk

Şekil 3.1: Ego-durumlarının fonksiyonel analizi

tediklerini çoğu kez yerine getiriyordum. Yaşamımı sürdürebilmek için,


komşularımı pek fazla sevmesem de onlara karşı kibar olmam gerektiğini
öğrenmiştim. Burnumu silmem gerektiğinde, koluma silmek yerine men­
dilimi kullandım; oysa koluma silmek çok daha rahat oluyordu. Hayatımın
çok erken bir döneminde, sesimi hiç çıkarmadığım zamanlarda Babamın
beni daha fazla sevdiğini keşfettim, o nedenle de onun yanındayken ge­
nellikle uslu oldum. Annem ise hep gülmemi isterdi, üzgün ya da öfkeli
görünmemi istemezdi. Bu yüzden Annemin yanında olduğum zamanlar­
da çoğu zaman güldüm; hatta bazen üzgün olup ağlamak istediğimde ya
da ona kızgın olup bağırmak istediğim zamanlarda bile...
Şimdi, artık erişkin bir insan olmama rağmen, çocukluğumda ebeveyn­
lerimin sergilememi istediği davranışları sıklıkla tekrarhyorum. Böyle
yaptığım zamanlarda, Çocuk ego-durumumun Uygulu Çocuk kısmında
olduğumu söyleyebiliriz.
Çocukken bazen ebeveynlerimin benim için koyduklan bu kural ve
beklentilere karşı çıkardım. Babam arkasını döndüğünde, komşunun
küçük kızına dil çıkarırdım. Bazen tek başıma iken, sadece mendil kul­
lanmaktan bıktığım için burnumu b...üyük bir zevkle koluma silerdim.
Hatta kimi zaman Annem yanımdayken sürekli gülmek zorunda kal­
maktan dolayı kendimi kötü hissettiğimden, sırf ona bunu göstermek
için tüm gün surat asacak bir şeyler bulurdum.
Ben bu şekilde davrandığımda, sanki ebeveynlerimin kuralları­
nı alaşağı ediyordum ve tersine çeviriyordum. Onların beklentileri-
3. Konu Ego-Durumlannın Fonksiyonel Analizi 51

ne uymak yerine elimden geldiği kadar olabildiğince zıttı olan şeyler


yapıyordum.
Bugün bir erişkin olarak, hâlâ bu şekilde başkaldınyor olabilirim.
Davranışımın bir başkaldırı olduğunu pek fark etmiyor da olabilirim.
Patronum bana büyük bir iş verdiğinde, işi yetiştirecek kadar vaktimin
olmadığını düşünebilirim. Oysa her insan gibi benim de vaktim var
çünkü her gün 24 saat. Sonra da patrona işi bitiremediğimi söylediğim
zamanlarda, ona sanki ‘sana gününü göstereceğim’ der gibi bundan
anlaşılması çok zor olan bir haz duygusu yaşayabilirim. Aynen, dört
yaşımdayken Anneme tabağımdaki son patatesi bana yediremeyeceği-
ni ona gösterdiğimde hissettiğime benzer şekilde isyan etmekten çok
hoşlanabilirim.
Ben bu şekilde başkaldırılarda bulunduğumda, aslında çocukluğum­
daki kurallara göre davranıyorum. Benim, bu gibi durumlarda, hâlâ
Uygulu Çocuk ego-durumunda olduğum görülüyor.
Bazı erken dönem TA yazarları, başkaldırıyı ayrı bir ego-durumu ola­
rak görerek bunu İsyankar Çocuk olarak adlandırmışlardır. Bazı yeni
kitaplarda da buna rastlayabilirsiniz. Biz bu kitapta, daha güncel uy­
gulamaları izliyoruz ve başkaldırıyı Uygulu Çocuk’un bir özelliği olarak
alıyoruz.
Çocukken, ebeveynlerimin beklentilerinden bağımsız olarak hareket
ettiğim zamanlar da olurdu. Bazen ne onların beklentilerine uyar ne
de onlara başkaldırırdım, yalnızca kendi istediğim gibi olurdum. Evde
beslediğim farem ölünce ağladım, çünkü üzgündüm. Küçük kardeşim
beni dürtünce sinirlendim ve ben de onu ittim. Ebeveynlerim için değil,
yalnızca kendi canım öyle istediği için saatlerce öyküler okudum ve bir
yapbozun nasıl yapılacağım kendi kendime öğrendim.
Bir erişkin olarak, Çocuk ego-durumumdayken bazen bu tür engel­
lenmemiş çocuk davranışlarını tekrar sergileyebiliyorum. Böyle zaman­
larda, ben Doğal Çocu/c’umda oluyorum. Bazen bu tür davranışları ifade
etmek üzere Özgür Çocuk ifadesi de kullanılmaktadır.
Çocuk ego-durumu, fonksiyonel modelde Uygulu Çocuk ve Doğal Çocuk
olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Ego-durumu modelinin çiziminde
bu durumu Çocuk dairesini ikiye bölerek gösteriyoruz (Bkz. Şekil 3.1).

Olumlu ve olumsuz Uygulu Çocuk


Erişkin insanlar olarak da, bizler zamanımızın önemli bir kısmını
Uygulu Çocuk olarak geçiriyoruz. Yaşamımızı nasıl sürdürebileceğimiz
ve kendimizi dünyaya nasıl kabul ettirebileceğimiz konusunda binlerce
kural vardır. Bizler günlük yaşamımızda, hiç farkında olmadan ve üze-
52 Bölüm lk Kişilik Nedir’

rinde düşünmeden bu kurallara uyuyoruz. Okula ilk kez yalnız başıma


gittiğimde, karşıdan karşıya geçmeden önce, babamın ve de öğretme­
nimin bana sıkı sıkı tembihlediği gibi sağıma ve soluma bakıyorum. Bir
yemek davetindeysem ve biraz daha istiyorsam, ‘lütfen’ diyerek istiyo­
rum. Böyle davranmadığımda insanların beni ‘kaba’ bir insan olduğu­
mu düşüneceğimi öğrendiğimden, ben bunları artık otomatik olarak
yapıyorum. Eğer beni kaba bir insan olarak görürlerse, istediklerime
ulaşmamın daha uzun bir süre alacağını biliyorum.
Uygulu Çocuk davranışlarımız bize bunun gibi bazı yararlar sağlayabi­
lir. Kurallara uyacak şekilde davrandığımızda, kendimiz veya başkaları
için istediklerimizi daha kolayca elde edebiliriz. Büyük ölçüde de, zi­
hinsel olarak bir enerji tasarrufu sağlamış oluruz. Yemek masasına her
oturuşunuzda sofrada ne yapacağınızı yeniden tasarlamamız gerekse,
bunun nasıl bir şey olacağını bir düşünün!
Olumlu Uygulu Çocuk terimini, Uygulu Çocuk ego-durumumuzdan ser­
gilediğimiz yararlı davranışlar için kullanıyoruz. Bazı yazarlar, bu teri­
min yerine OKEY Uygulu Çocuk terimini kullanmaktadır.
Bunun tam tersine, bizim artık durumumuza hiç de uygun olma­
yan çocukluktaki davranış örüntülerimizi yeniden canlandırdığımız­
da Olumsuz (ya da OKEY olmayan) Uygulu Çocuk durumunda oluyoruz.
Küçük bir çocukken, Anne ve Babamın ilgisini çekmenin en iyi yolunun
surat asmak olduğunu öğrenmiş olabilirim. Şimdi bir erişkin olarak,
hâlâ zaman zaman istediğimi elde etmek umuduyla surat asıyor olabi­
lirim. Ben böyle yaptığımda, olgun bir şekilde istediğim şeyi doğrudan
söyleme seçeneğimin olduğunu görmezden gelmiş oluyorum.
Ya da çocukken insanlara karşı kendimi göstermemin güvenli olma­
dığı şeklinde bir karar almış olabilirim. Belki çocukluğumda gösteriş
yapmaya çalışırken annem tarafından terslenmiş olabilirim. Belki sınıf
arkadaşlarım ben derste bir şey söylerken benimle dalga geçmişlerdir.
Şimdi büyük bir insan olmama rağmen toplum içinde konuşmam gerek­
tiğinde kızanyor, kekeliyor ve iyi bir konuşmacı olmadığımı düşünerek
utanıyor olabilirim. Şimdi ve burada gerçekliğinde ise, ben gayet iyi bir
şekilde konuşabilme potansiyeline sahibim ve şimdi burada benim için
riskli olan bir şey yok.
Hepimiz, zaman zaman Olumsuz Uygulu Çocuk davranışları sergile­
yebiliyoruz. Kitabın ilerleyen kısımlarında, bunun neden böyle olduğu­
nu öğreneceksiniz. TA’da kişisel değişimi gerçekleştirmenin amacı, bu
eski kalıplarımızı bırakarak bugünkü seçeneklerimizi tam olarak kulla­
nabilmemizi sağlayan yeni örün tüle ri kullanabilmektir.
3. Konu Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi 53

Olumlu ve olumsuz Doğal Çocuk


Doğal Çocuk davranışları da olumlu (OKEY) ve olumsuz (OKEY ol­
mayan) olarak sınıflandırılabilir. ‘Doğal Çocuk’tayım dediğimde.
Ebeveynlerimin kurallarını ya da sınırlarını dikkate almadığım zaman­
lardaki çocukluk davranışlarımı sergiliyorum demektir. Bazen bunlar
yaşamımda benim için yararlı ve mutlu edici olabilir, bu nedenle de ya­
rarlı olarak sınıflandınlabilinir. Örneğin, hoş bir eğlencede isem veya
bir çocukla ya da evcil hayvanla oynuyorsam, ‘kendimi tekrar çocuk
olmaya bırakabilirim’ ve aynen çocukken yaptığım gibi içimden geldiği
gibi oynayabilir ve eğlenebilirim de.
Ya da, çocukken ebeveynlerime uymak amacıyla öfkemi hiç göster­
memiş olduğumu varsayalım. Şimdiki yaşamımda farkında olmadan,
aynı stratejiyi izliyor olabilirim. Öfkemi bastırarak, depresyona girebilir
ya da fiziksel gerginlik yaşayabilirim. Sonra, belki terapi sırasında, ne
kadar öfkeli olduğumu göstermek için kendime izin verme kararı ala­
bilirim. Minderlere öfkeyle vurarak, yıllardır saklamış olduğum Doğal
Çocuk enerjimi sonunda serbest bırakabilirim. Sonra da, kendimi fizik­
sel olarak daha iyi ve rahatlamış olarak hissettiğimi fark edebilirim.
Çoğumuz, buna benzer bir şekilde dışa vuramadığımız üzüntü, korku
ya da fiziksel temas isteği gibi çocukluk duygularımızı daha sonraki ya­
şamımıza taşıyoruz. Bu duygularımızı güvenli bir ortamda dışa vurdu­
ğumuzda, Olumlu Doğal Çocuk davranışını sergilemiş oluyoruz.
Bazı durumlarda ise Doğal Çocuk davranışı belirgin bir şekilde olum­
suz olabilir. Resmi bir akşam yemeğinde büyük bir gürültüyle geğirecek
olursam, engellenmemiş Çocuk dürtülerime göre davranmış olurum.
Böyle bir durumda karşılaşacağım sosyal sonuç, büyük olasılıkla geğir­
memi engellediğimde yaşayacağımdan çok daha rahatsız edici olacaktır.

• Geriye bakarak son 24 saatinizi düşününüz. Olumlu Uygulu Çocuk


olduğunuz anlann listesini çıkarmaya çalışınız. Her bir durumda ne gibi
davranışlar sergilediniz? Hangi çocukluk yaşantılannızı yeniden canlan­
dırdığınızı anımsayabiliyor musunuz?
Aynısını, olumsuz Uygulu Çocuk, olumlu Doğal Çocuk ve olumsuz
Doğal Çocuk için de yapınız.
Bir dakikalık süre içinde ve olumlu Uygulu Çocuk ego-durumunda ol­
duğunu düşündüğünüz bir kimseyi tanımlayan bütün sözcükleri yazmaya
çalışınız (Grup olarak çalışıyorsanız, bir dakika süreyle beyin fırtınası yapı­
nız, grupta içinizden birisi bu sözcükleri not alsın).
Aynısını, olumsuz Uygulu Çocuk, olumlu Doğal Çocuk ve olumsuz Doğal
Çocuk durumlannda olduğunu düşündüğünüz kişiler için de yapınız. •
54 Bölüm II: Kişilik Nedir?

Eleştirel Ebeveyn ve Doğal Ebeveyn


Ben küçükken ebeveynlerim bazen beni kontrol ediyor ya da eleştiriyor,
bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu. ‘Yatağına git! Caddede koşma!
Burnunu sil! Bu akıllıca, aptalca, iyi, yaramaz, haklı, haksız...gibi’. Ben
ebeveynlerimin bu rollerini kopya eder bir şekilde davrandığımda, ben
Eleştirel Ebeveyn imdeyim demektir ki, buna bazen Kontrol Edici Ebeveyn
de denilmektedir.
Ebeveynlerim bazen de bana bakım veriyor ve benimle ilgileniyor­
lardı. Annem beni kucaklıyordu. Babam uyumadan önce bana öykü
okuyordu. Ben düşüp dizimi yaraladığımda, ebeveynlerimden birisi be­
nimle ilgilenip yaramı sarıyordu. Ebeveynlerimin benimle ilgilenirken
onların bana gösterdikleri davranışları, ben kendi hayatımda da uygula­
dığımda, Doğal Ebeveyn imdeyim demektir.
Çocuk ego-durumunda yaptığımız gibi, Ebeveyn ego-durumunu da bu
iki bölümü gösterebilmek amacıyla daireyi ikiye bölerek gösterdik (Bkz.
Şekil 3.1).

Olumlu ve olumsuz. Eleştirel ve Doğal Ebeveyn


Bazı TA yazarlan ebeveyn bölümlerinin her birini de olumlu ve olumsuz
olarak alt bölümlere ayırmaktadırlar (aynı şekilde bunun yerine bazen
OKEY ve OKEY olmayan terimleri de kullanılabilmektedir). Bizim başka­
larına verdiğimiz Ebeveyn talimatları içten bir şekilde onların ve bizim
iyiliğimiz için ise, olumlu Eleştirel ya da Kontrol Edici Ebeveyn durumun­
dayız demektir. Bir doktor hastasına ‘Sigarayı bırakın! Sizin için zararlı.’
dediğinde, küçüklüğünde kendi anne-babasından almış olduğu ‘Sakın
arabaların arasmda yürüme!’ şeklindeki bir talimatı bir şekilde burada
yeniden canlandırıyor olabilir.
Olumsuz Eleştirel ya da Kontrol Edici Ebeveyn, bir başka kişiyi aşağıla­
ma (indirim yapma) şeklindeki Ebeveyn davranışlarını göstermektedir.
Sekreterine ‘Yine bir hata yaptın!’ diye homurdanan patron, aslında
kendisi altı yaşmdayken öğretmeninin kendisine söylemiş olduğu bir
cümleyi tekrarlamakta olabilir.
Olumlu Doğal Ebeveyn, yardım edilen insana karşı gerçek bir ilginin
olduğunu gösterir. Olumsuz Doğal Ebeveyn ise yapılan yardımın üst po­
zisyondaki birisi tarafından ve karşısındakini küçültecek şekilde verildi­
ğini göstermektedir. Olumlu Doğal Ebeveyn, iş arkadaşına ‘Yardım ister
misin? Yardıma ihtiyacın olursa, bana haber ver’ diyerek sergilenebilir.
Olumsuz Doğal Ebeveyn ise, iş arkadaşına ‘Dur ben sana yardım ede­
yim’ diyerek ve onun işini elinden alarak ve onun işini yaparak sergile­
nebilir. ‘Aşırı düşkün anne’ tipi; Olumsuz Doğal Ebeveyn’in klasik bir
örneğidir.
3 Konu Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi 55

^ Gününüzü gözden geçirerek, başkalanna karşı Eleştirel Ebeveyn, dav-


ranışlannı gösterdiğiniz durumlan not ediniz. Bu durumlann hangisinde
davranışınız olumlu Eleştirel Ebeveyn den geliyordu? Hangileri olumsuz
Eleştirel Ebeveyn den idi? Her birinde hangi ebeveyn figürünüzü taklit et­
miş olduğunuzu anımsıyor musunuz7
Aynı işlemi, olumlu ve olumsuz Doğal Ebeveyn davranışı gösterdiğiniz
durumlar için de yapınız.
Bir dakika süreyle olumlu Eleştirel Ebeveyn durumunda olduğunu dü­
şündüğünüz bir kimseyi tanımlayan bütün sözcükleri yazmaya çalışınız
(Grup olarak yapıyorsanız, bir dakika süreyle beyin fırtınası yapınız).
Aynısını olumsuz Eleştirel Ebeveyn, olumlu Doğal Ebeveyn ve olumsuz
Doğal Ebeveyn durumlannda olduğunu düşündüğünüz kişiler için de tek­
rarlayınız. ^

Yetişkin
Yetişkin, fonksiyonel modelde genellikle bölünmemektedir. Şimdi ve
buradaki bir duruma tepki olarak ortaya çıkan ve kişinin erişkin bir in­
san olarak kaynaklarını kullandığı her türlü davranış, Yetişkin olarak
adlandırılmaktadır.
Fonksiyonel modelin tümünü artık anlatmış bulunuyoruz. Şekil 3.1’i
yeniden gözden geçirebilirsiniz.

Egogramlar
Fonksiyonel ego-durumlarının her biri sizin için ne kadar önemli? Jack
Dusay, bunun sezgilere dayalı olarak gösterilmesini sağlayan bir model
hazırlamıştır ve bunu egogram2 olarak adlandırmıştır.
Bir egogram çizebilmek için, önce yatay bir çizgi çiziniz. Bu çizgiyi beş
eşit parçaya bölüp bu parçaların her birisini bir fonksiyonel ego-duru­
mu olarak adlandırınız. Kısaltılmış olarak ifade etmek için bunların baş
harflerini kullanınız. Bu durumda Eleştirel Ebeveyn EE, Doğal Çocuk DÇ
olarak belirtilecektir. Bunları, Şekil 3.2’de gösterildiği şekilde sıralayınız.
Her bir ego-durumu için bir bar çiziniz. Bir barın yükseklik derecesi,
sizin bu fonksiyonel bölümü diğerlerine göre ne kadar çok kullandığını­
zı gösterecektir.

EE DE Y DÇ uç

Şekil 3.2
M Bölüm II Kişilik Nedir’

Şekil 3.3

Önce en çok kullandığınızı düşündüğünüz bölümü saptayarak bunu


bar olarak gösteriniz. Sonra, en az kullandığınızın hangisi olduğuna ka­
rar vererek çiziniz.
Bu ikisi arasmdaki yükseklik oranmı, sezgisel olarak bunların her bi­
rinde ne kadar süre harcadığınıza bağlı olarak belirleyiniz.
Örneğin, eğer ben en çok olarak Yetişkin ve en az olarak da Doğal
Ebeveyn ego-durumlannda olduğumu düşünüyorsam, ilk iki bar
3.3'teki gibi çizilmelidir.
Şimdi, diğer üç barı da buna göre belirleyerek egogramınızı tamamla­
yınız. Her bir barın, o fonksiyonel ego-durumu bölümünde geçirdiğiniz
zamanı göreceli olarak temsil ettiğinden emin olunuz. Bu durumda be­
nim egogramım Şekil 3.4’teki gibi olacaktır.
Barlann gerçek boyutunun ne olduğu önemli değildir. Önemli olan,
her bir barın diğerlerine görece olan yüksekliğidir.
Jack Dusay barların olumlu ve olumsuz olarak bölünmesi konusun­
da bir şey belirtmemiştir ama bunun denenmesi ilginç olabilir. Her bir
barda bir kısmım karalayarak olumsuz olan’ kısmı gösterebilirsiniz.
Böylece karalanmamış olan kısımlar olumlu olan’ alanı gösterecektir.
Örneğin, ben Uygulu Çocuk’ta geçen vaktimin büyük çoğunluğunun
olumlu kuralları takip ederek geçtiğine inanıyorum. Kendimi sansürle-
meden Doğal Çocuk olarak davrandığımda da, bu davranışların büyük
çoğunluğu da rahat ve yararlı sonuçlara yol açıyor. Doğal Ebeveyn’de pek
sık olmuyorum, ama olduğum zamanlarda da, insanların üzerine çok
fazla düşecek şekilde yararsız bir tutum içinde olmuyorum. Genellikle
Eleştirel Ebeveyn ego-durumundayım. Eleştirel Ebeveyn’deki zamanı-
3 Konu Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi 57

Şekil 3.4

mın çoğunluğunu, başkalarına pozitif yönde talimatlar vererek geçiyo­


rum. Sonuç olarak benim egogramım, Şekil 3.5’teki gibidir.

• Şimdi de siz kendi egogramınızı çiziniz.


Grup olarak çalışıyorsanız, çizim yaparken düşüncelerinizi gruptaki ar-
kadaşlannızla paylaşınız. Üzerinde fazlaca düşünmeden sezgisel olarak
çalışınız.
Kendiniz hakkında ne öğrendiniz?
Bazılan bir egogramın onlann yaşadığı her durum için uygun olduğunu
söylemektedir. Bazılan da değişik ortam veya durumlar için farklı egog-
ramlar çizmeleri gerektiğini düşünebilir.
O zaman, belki bir 'iş' bir de 'ev' egogramı çizmeleri gerekebilir. Sizin için
de öyleyse, ikisini de çiziniz. Ne öğrendiniz?
Egogramı tanıdığınız birine açıklayınız Bu kişiden sizin egogramınızı
çizmesini isteyiniz. Onlann sizin için çizdiği egogramlan kendinizinki ile
karşılaştırdığınızda, ne öğrendiniz? ^

Sabitlik hipotezi
Jack Dusay, sabitlik hipotezi olarak adlandırdığı bir durumu ortaya
koymuştur:
‘Ego-durumlarından birisindeki yoğunluk arttığında, bunu telafi et­
mek üzere diğerlerinde bazı düşüşlerin olması beklenmektedir. Psişik
enerjide meydana gelen değişimlerde, toplam enerji miktarı her zaman
için sabit kalmaktadır’.
54 Bölüm H. Kişilik Nedir?

(^3Pozitif ^Negatif

Şekil 3.5

Dusay’e göre egogramı değiştirmenin en iyi yolu, daha fazla olmasını


istediğim ego bölümünü artırmaktır. Böylece, enerji otomatik olarak di­
ğer ego bölümlerinden çekilmiş olacaktır.
Diyelim ki egogramıma baktım ve daha fazla Doğal Ebeveyn’de ve daha
az Eleştirel Ebeveynde olmak istediğime karar verdim. Önce, daha fazla
Doğal Ebeveyn davranışı geliştirerek işe başlarım. Sanırım her gün bir
kez binlerinin sırtını sıvazlarım. Ya da işimde insanlara emirler vermek
yerine onlara rehberlik etmeyi teklif edebilirim. Eleştirel Ebeveyn dav-
ranışlarımı azaltmak için bir çaba harcamam. Sabitlik hipotezine göre,
ben enerjimi daha fazla oranda Doğal Ebeveyn davranışları olarak har­
cadıkça, Eleştirel Ebeveyn’in kendiliğinden azalmasını bekleyebilirim.

Q Kendi egogramınızla ilgili değiştirmek istediğiniz bir şey var mı?


Varsa, bunun için hangi ban yükseltmeniz gerektiğine karar veriniz.
Bu ego-durumunuzu yükseltmenize yarayacak olan en az beş yeni dav­
ranış belirleyiniz. Sonra da hafta boyunca bu davranışlan hayata geçirmeyi
deneyiniz.
Daha sonra egogramınızı yeniden çiziniz. Eğer mümkünse, sizi iyi ta­
nıyan birisinden yeni bir egogram çizmesini isteyiniz (Hangi ego-duru-
munuzda değişiklik yapmayı hedeflediğinizi bu kişiye söylemeyiniz). Yeni
egogramınız sabitlik hipotezine uyuyor mu? •
3 Konu Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi 59

Fonksiyonel modelde yalnızca davranışlar betimlenmektedir,


duygular ve düşünceler değil
Birinci ve ikinci konulardan hatırlayacağınız üzere, her oir ego-duru­
mu ‘birbiriyle tutarlı düşünce, duygu ve davranış seti olarak tanımlan­
maktadır. Burada fonksiyonel modelin bunlardan yalnızca birisini, yanı
davranışları ele aldığını göreceksiniz. Bu yüzden fonksiyonel modelin
ego-durumlarının ‘yalnızca işin üçte birisini ifade ettiğini söyleyebilir­
siniz. Ama bu üçte bir de önemlidir; ego-durumlarının üç farklı özelli­
ğinden yalnızca davranış kısmı açıkça gözlenebilmektedir.
Fonksiyonel model, bizim yalnızca insanların nasıl davrandığıyla il­
gilendiğimizde kullanmak içindir, neden böyle davrandıklarını anlamak
için değil. Kişinin ne yaptığını ‘dışarıdan’ görebilmek ve işitebilmek için­
dir, hiçbir şekilde ‘içeride’ ne olduğunu anlamak için değildir. Özellikle
insanlar arasındaki iletişim örüntülerini anlamaya çalışırken, buna
odaklanmamız önem kazanmaktadır. Objektif olarak şunları gözleme­
mize yardımcı olmaktadır: ‘Kişilerden birisi ne yapıyor ve ne söylüyor?
Diğeri ne yapıyor ve söylüyor?’
Ancak, davranışa bu kadar çok odaklanmanın getirdiği bazı sınırlı­
lıklar da sözkonusudur. Fonksiyonel model ilk bakışta çok çekici gel­
mektedir. Bu modeli duyduğunda, herkes hemen ‘Eleştirel Ebeveyn’,
Doğal Çocuk’ gibi etiketlerin ne anlama geldiğini sezgisel olarak ‘anla­
maktadır’. Bu yüzden davranışlann ego-durumlannı hemen kestirme­
den tanımladığı düşüncesi çekici gelmektedir. Örneğin, ‘İyi görünüyor
ve bir çocuk gibi eğleniyor - bu yüzden de, Doğal Çocuk’unda gibi. Ya
da, Şu adam gerçekten insanlara çok özenli davranıyor, öyleyse Doğal
Ebeveyn’inde olmalı’ gibi.
Anlayacağınız üzere, bu varsayımlar doğru değildir. Bir kimsenin tam
olarak hangi ego-durumunda olduğunu anlamak için, yalnızca davra­
nışlarına bakmak yeterli olmamaktadır. Ayrıca bu davramşa eşlik eden
düşünce ve duygulara da bakmak gerekmektedir.

Fonksiyonel ego-durumlarından yoksa hiç söz etmesek mi?


Son yıllarda, bazı TA yazarları fonksiyonel modelde duygular ve düşün­
celer dikkate alınmadığından, fonksiyonel analiz yaparken ‘ego-durum-
ları’ terimini hiç kullanmamanın daha doğru olacağını bile ileri sürmüş­
lerdir. Bitişik üç-daire çiziminin ego-durumlannı temsil etmesine çok
alışık olduğumuzdan, fonksiyonel modelde bu çizimin artık kullanılma­
ması gerektiğini düşünmüşlerdir.
Bazı yazarlar da ego-durumları dememek ve üç daire çizimini kul­
lanmamak yerine ne yapılabileceği üzerinde de bazı önerilerde bulun-
60 Bölüm II Kişilik Nedir?

muşlardır. Bizlerden birisi (IS); Kontrol Edici, Koruyucu, Bilgi İşleyici,


Uymaya Çalışan ve Özgür İfade'yi temsil etmek üzere beş dikdörtgen­
den oluşan bir ‘Beşli Davranış Modeli’ni önermiştir. Susannah Temple
da, dikdörtgenler modelini kullanarak ‘Dokuz Davranış Modu nu kul­
lanmıştır ki, burada önerdiğimiz geleneksel fonksiyonel modeldeki’
olumlu ve olumsuz yönleri de dikkate almıştır.
*
Ancak, bu satırların yazıldığı sırada, alternatif olarak önerilen bu
adlandırmaların ve çizimlerin genel olarak TA kuramında henüz pek
benimsenmediği görülmektedir. Muhtemelen kitabın bir sonraki yazı­
mında yer alacaktır. Bu yüzden biz şimdilik sizi fonksiyonel modelin
yalnızca davranışlara odaklandığını, ego-durumlarının tamamını ifa­
de etmediğini hatırınızda tutmaya davet ediyoruz. Bundan sonraki iki
konuda, konunun tamamını ele alacağız ve ego-durumlarının üç farklı
unsurunu, davranışlar kadar duygu ve düşünceleri de nasıl belirleyebi­
leceğinizi anlatacağız.

* Editörün Notu: Temple, EBMA ödülünü kazanan bu çalışmasının hiçbir şekilde ego-durum-
davraniŞlann s,n,fland»’ilması olduğunu belirtmektedir. Bkz.
İkinci-Düzey Yapısal Model

ir önceki konuda verilen fonksiyonel modelde, ego-durumlan-

B nm davranışlarla nasıl ortaya çıktığını yani süreçlerini görebil­


mek üzere bölümlere ayrıldığını belirtmiştik. Şimdi de ego-du-
rumlarını ikinci-düzey yapısal model bakımından ele alarak içinde neler
olduğunu, yani yapıyı inceleyeceğiz.
Ben doğduğum andan beri, dünyayla ilgili deneyimler yaşıyorum.
Edindiğim deneyimleri de belleğimde saklıyorum.
Biz gerçekten de yaşam deneyimlerimizin her ânını beUeğimizde bir
yere kaydediyor muyuz? Bunların tümünü anımsama potansiyeline sa­
hip miyiz? Bunu tam olarak kimse bilmiyor. Bellekte saklamanın nasıl
gerçekleştirildiği de pek açık değil. Ancak biz biliyoruz ki herkesin zih­
ninde geçmişe dair anılar bulunmaktadır. Bu anıların bir kısmı kolayca
bilinç düzeyine çıkabilir. Bazıları ise zor anımsanır. Özellikle erken ço­
cukluk anıları yalnızca düşlerde ve hayallerde, enerji psikolojisinin bir
tekniği olan hipnoz veya kas testiyle kendini gösterebilmektedir.
Bu konuyu işlerken, ‘amlar’ sözcüğünü günlük konuşmamızda kullan­
dığımızdan daha kapsamlı bir anlamda kullanacağız. Günlük konuşma­
larımızda, anı’ bizim geçmişten hatırladığımız tek bir olay veya yaşan­
tıdır. Biz burada bunu sadece hatırlamaktan daha fazlasını ifade edecek
şekilde kullanacağız. Elbette, hatırlama da bu sürecin bir parçasıdır.
Ancak bizler yalnızca anımızı değil o sırada yaşadığımız duygularımızı,
düşüncelerimizi ve hatırladığımız olayları da stoklamaktayız. Söz konu­
su olayı hatırladığımızda olayın olduğu sırada yaşadığımız ilk yaşantı­
larımıza ilişkin duygu, düşünce ve davranışları yeniden yaşamaktayız.
Başka bir deyişle, ikinci-düzey ego-durumları yaşantısal gerçeklerdir.
Aynen ebeveynlerimiz gibi veya çocukken yaşadığımız gibi hissedebili­
riz ve düşünebiliriz.

Stewart 8 Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 61


«2 Bölüm II Kimlik Nedir?

Her birimizin belleğinde, aynen yukarıda açıkladığımız gibi, anı ola­


rak sakladığımız sayısız düşünce, duygu ve davranış deneyimleri var­
dır. İkinci-düzey yapısal modelin amacı, bu anıları tanıdık olduğumuz
ego-durumları bakımından uygun bir şekilde sınıflandırmaktır.
İkinci-düzey yapısal modeli bir tür dosyalama sistemine de benzetebi­
lirsiniz. Masasında oturan bir iş adamını düşünün. Her gün birçok farklı
evrakla ilgilenmesi gerekmektedir: mektuplar yazmak, gelen mektupla­
rı yanıtlamak, faturalar, personel kayıtları vs. Günlük işlerini bitirdik­
ten sonra, bu kâğıtları rastgele yerlere saçmaz. Bu evrakları sistematik
bir şekilde dosyalayarak saklar.
Neden böyle yaptığı oldukça açıktır. Dosyalama sistemi sayesinde ka-
yıtlarmı kendi işine yarayacak şekilde organize edebilmektedir. Örneğin
finansal hesaplarını hazırlamasının gerektiğini düşünelim. Yapması ge­
reken yalnızca ‘faturalar’ adh dosyayı almaktır. Böylece muhasebecisi
için gerekli tüm bilgilere ulaşmış olacaktır.
TA uygulayıcısı da aynı şekilde ikinci-düzey yapısal modelini kullanır­
ken kişinin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını onun kişiliğini
anlayabilmek için bir dosyalama yapmaktadır.1
ikinci düzey yapısal model Şekil 4.1’de gösterilmiştir. Bu model, bir
'dosyalama sistemi’ olarak nasıl çalışmaktadır?

içe alınan ebeveynler ve ebeveyn


figürleri, her birinin kendi Ebeveyn,
Ebeveyn (E2) Yetişkin ve Çocuk ego-durumları.
Bu kişilerin sayısı ve kimlikleri kişiden
kişiye değişmektedir.

Yetişkin (Y2 (Yetişkin alt bölümlere ayrılmamaktadır)

Çocuk taki Ebeveyn ('Sihirli Ebeveyn')

Çocuk (Ç2) Çocuk’takl Yetişkin ( Küçük Profesör')

Çocuk taki Çocuk ('Somatik Çocuk')

Şekil 4.1: ikinci-düzey yapısal model


4 Konu: ikinci-Düzey Yapısal Model 63

Çocukken her birimiz ebeveynlerimizden değişik mesajlar alırız.


Aldığımız her bir mesaja ilişkin olarak belli bir düşünce oluştururuz ve
bu mesaja ilişkin olarak da belli bir fantezi oluştururuz. Alınan bir mesaja
ilişkin bizde bir duygu oluşur ve bu mesaja nasıl tepkide bulunacağımızla
ilgili olarak da bir karar veririz. Ebeveynlerimiz, ayrıca bize bu mesajla­
rının neden önemli olduğu ile ilgili gerekçelerini de söyleyebilirler. Bize
açıkça söylediklerinin yanısıra ima ederek de mesajlar verebilirler.
îkinci düzey yapısal-modelde, ebeveynlerimizden ya da ebeveyn fi­
gürlerimizden aldığımız mesajlar E ,'te ‘dosyalanmaktadır’. Mesajlarının
neden önemli olduğuna ilişkin olarak sundukları gerekçeler YJte dosya­
lanır. Bu mesajlarının açık ya da örtük doğurguları ise Ç3’te dosyalanır.
Bizim bu mesajlara yönelik kendi düşüncelerimiz Y2’nin içeriğini
oluşturur.
Bu mesajlara uymadığımızda neler olabileceğine dair oluşturduğu­
muz fantezimiz Epn bir parçasını oluşturur. Bizim bu fantezimize iliş­
kin duygularımız Ç^dedir ve ne yapacağımıza ilişkin erken dönemde
vermiş olduğumuz kararımız ise Y^de yer alır.
Şimdi bundan sonra, bu ‘dosyalama sisteminin içinde’ nelerin olduğu­
na daha ayrıntılı olarak bakacağız.

İkinci-düzey yapı: Ebeveyn


Ebeveyn ego-durumunuzun, ebeveynlerinizden ve ebeveyn figürlerinden
içinize aldığınız düşünce, duygu ve davranışlar bütünü olduğunu biliyor­
sunuz. Bu yüzdendir ki, yapısal modelde, Ebeveyn’in içeriği, ebeveynleri­
mizin düşüncelerinin, duygularının ve yaptıkları davranışlarının belleği­
mizde oluşmuş izlerini içeren bir takım olarak tanımlanmaktadır.
Form el dili kullanacak olursak, biz bunlara ebeveynlerle ilgili içe alma­
lar diyoruz. İçe alma olayı, bir şeyi çiğnemek ya da onu sindirmek yeri­
ne onu doğrudan, olduğu gibi alıp yutmaya benzemektedir. Çocukların
ana-babalarını model alırken tipik olarak yaptıkları şey de budur.
Bir çocuk, ebeveynlerine baktığında çoğunlukla onların emirler verdi­
ğini ve dünyanın ne olduğunu tanımladığım görmektedir. Bu nedenle,
Ebeveyn’in içeriği de çoğunlukla emirler ve bu tanımlamalardan oluşa­
caktır. ‘Elini ateşe sokma.’ ‘Hırsızlık yapmak yanlıştır.’ ‘Dünya iyi, kötü,
güzel ya da ürkütücü bir yerdir.’ Onların bu sözcükleriyle birlikte mi­
mikleri, ses tonları ve duygusal ifadeleri de yer almaktadır.
İkinci-düzey yapısal modelde, Ebeveyn ile ilgili bir ayrım yaparken biz
öncelikle hatırlanan her bir mesajın kimden geldiğine bakıyoruz. Birçok
kişi için bu kimseler anne ve baba olmaktadır. Büyükanne ve büyükba-
64 Bölüm II Kişilik Nedir?

ba da önemli figürlerdir. Öğretmenler de genellikle rol oynar. Ebeveyn


ego-durumunuzu oluşturan kişilerin sayıları ve kişilikleri size özgüdür.
Ayrıca, her bir ebeveyn-figürünün de bir Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk
ego-durumuna sahip olduğunu göz önünde bulundurduğunuzda, Şekil
4-1 de gösterilen ikinci-düzey Ebeveyn resmi ortaya çıkacaktır.
Buradaki çizimde Ebeveyn ego-durumunun tümünün geleneksel ola­
rak E2 olarak adlandınldığına dikkat ediniz. Farklı TA yazarları Eldeki
E» Y ve Ç nin alt bölümlerini farklı bir şekilde adlandırmışlardır. Biz bu­
rada bunları E3, Y3 ve Ç3 olarak adlandırıyoruz.

Ebeveyn deki Ebeveyn (E3)


Benim babamın da kendi ebeveynlerinden içe almış olduğu bir dizi slo­
gan ve emir bulunmaktadır. Bunların bir kısmı babamdan bana geçti
ve ben bunları annemden de almış olduklarımla birlikte kendi Ebeveyn
ego-durumumda saklıyorum. Ebeveyndeki Ebeveyn, mesajların nesil­
den nesile bu şekilde aktarıldığı bir depodur. Örneğin, İskoç ana-baba-
lar çocuklarına şöyle diyor olabilirler: ‘Yulaf lapası seni güçlü yapacak­
tır, bu yüzden her sabah önündekinin hepsini yemen gerekiyor.’ Şimdi
bir an için bu ebeveynlerin çok eski kuşak atalarının da mağaralarında
sırtlarında postlarıyla her sabah yulaf lapası kazanını karıştırırken aynı
sözleri kendi çocuklarına söylediklerini hayal edebiliriz.

Ebeveyn'deki Yetişkin (Y3)


Ebeveyndeki Yetişkini, bir kimsenin kendi Ebeveyn ego-durumu için­
deki kişilerden duymuş olduğu ve kopyaladığı, gerçeğin ne olduğunu an­
latan ifadeler olarak tanımlayabiliriz. Bu ifadelerin birçoğu bazı objektif
durumlar için geçerliliğini korumaktadır. Ama bazı ifadelerde, annenin
babanın dünya hakkındaki kendi yanlış algılamasmı ya da fantezilerini
de yansıtmaktadır. Bunların bazıları ise bir zamanlar doğru olan ancak
artık geçerli olmayan düşüncelerdir. Örneğin ‘Ayda yürüyemezsin!’ ar­
tık doğru bir önerme değildir.

Ebeveyn'deki Çocuk (Ç3)


Annemiz de, Babamız da, öğretmenimiz de bir Çocuk ego-durumuna
sahiptir. Ben bu kişileri kendi Ebeveyn ego-durumum olarak içime al­
dığımda, onların ‘Çocuk’larına ilişkin algımı da birlikte içime almış
oldum. Ebeveynlerimle ilgili eski çocukluk anılarıma baktığımda, ebe­
veynlerimin Çocuk duygularının, düşüncelerinin ve davranışlarının ne
olduğunu bulabilirim. Ben de bazen kendimi, ben küçük bir çocukken
annemin davrandığı ya da düşündüğü şekilde düşünürken ya da davra­
nırken bulabilirim.
4 Konu: Ikincı-Dûzey Yapısal Model 65

Annem küçük bir kızken, surat asarak insanlardan istediklerini elde


edebileceğine karar vermiş olabilir. Daha sonra, ben küçükken benden
bir şey istediği zaman da yine aynı şekilde surat asmıştır. Şimdi ben
kendi Ebeveyn ego-durumumda, insanlara istediklerimi yaptırabilmek
için surat asmam gerektiği mesajını taşıyorum.

İkinci-düzey yapı: Yetişkin


Benim Yetişkin ego-durumumun içeriği, benim burada ve şimdiye tepki
olarak yarattığım düşünce, duygu ve davranışlarla belirlenmektedir. Bu
şu demektir: Yetişkin, bu dosyalama sisteminin içindeki bir dosyadır ve
bu dosyada benim bir erişkin olarak sahip olduğum tüm gerçekliği test
etme ve problem çözme stratejilerim yer almaktadır.
Yetişkin’de, yalnızca bizim dışımızdaki dünyada kullandığımız gerçek­
lik testlerini değil, aynı zamanda bizim kendi Ebeveyn ve Çocuk ego-du-
rumlarımızın içeriğine ilişkin erişkin bir insan olarak yapmış olduğumuz
değerlendirmelerimizi de içermektedir. Örneğin, ben E2’de ‘Karşıdan
karşıya geçmeden önce sağma ve soluna bak!’ diyen bir Ebeveyn emrini
taşıyorum. Erişkin bir insan olarak bu mesajın bir değerlendirmesini
yaparım ve bunun yaşam gerçeği olarak anlamlı olduğuna karar veririm.
Benim ulaştığım bu sonuç, Y2 dosyasında yer alacaktır.
Ben çoğunlukla Yetişkin’deyim, bu süre zarfında benim gibi başkaları
da benim "düşünüyor" olduğumu söyleyeceklerdir. Ancak, 2. Konu'dan
da anımsayacağımız gibi, Yetişkinin içeriğinde, burada ve şimdi dü­
şüncesi olduğu kadar burada ve şimdi duyguları da yer almaktadır
Duyguların nasıl bir problem çözme yolu olduğunu merak ediyor olabi­
lirsiniz: Şu anda, sirkten kaçmış bir kaplanın, odanızın penceresinden
içeriye daldığını farz edin. Eğer insanların çoğunluğu gibiyseniz, burada
ve şimdideki duygunuz korku olacaktır. Bu duygunuz, sizin koşma hızı­
nızı önemli ölçüde etkileyecektir.
Eğer burada ve şimdiye ilişkin bir üzüntü hissedersem, bu da benim
problemimi çözmeme yardımcı olur: örneğin, böylece benim için önemli
bir kişi ya da nesnenin kaybına ilişkin olarak işlem yapabilirim.
îkinci-düzey yapısal modelde, Yetişkin genellikle ayrılmamaktadır.
Y2’yi çizerken, bu yüzden bunu yalnızca bir daire olarak gösterdik.

İkinci-düzey yapı: Çocuk


Kişinin kendi çocukluğuna ilişkin olarak kaydetmiş olduğu tüm yaşantı­
ları Çocuk ego-durumunun içeriğinin parçası olarak görülmektedir.
Bu milyonlarca anı çok değişik şekillerde sınıflandırılabilinir. Hemen
anlaşılacağı üzere, akla gelen yollardan birisi, anıları yaşandıkları yaşa
66 Bölüm II: Kişilik Nedir?

göre gruplamaktır. Bazı TA yazarlarının, özellikle Fanita English’in yap­


tığı da tam olarak budur?
Daha çok yaygın olarak, Çocuk ego-durumu Şekil 4.1’de gösterildiği
gibi sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmanın gerekçesi oldukça basit­
tir. Ben çocukken de benim Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego-durumla-
nm vardı.
Her çocuğun temel ihtiyaçları ve istekleri vardır (Çocuk). Tüm bunları
en iyi şekilde nasıl elde edebileceğine dair fantezileri vardır (Ebeveyn).
Sezgisine dayalı olarak bir problem çözme becerisi de geliştirmiştir
(Yetişkin).
Bunu gösterebilmek için, Çocuk ego-durumu dairesinin içine Ebeveyn,
Yetişkin ve Çocuk şeklinde küçük daireler çiziyoruz.
Çocuk ego-durumunun içindeki bu üç alt bölüm, geleneksel olarak
E1, Yx ve Ç2 olarak adlandırılmaktadır. İkinci-düzey modelde, Çocuk
ego-durumunun tümüne Ç2 denmektedir.

Çocuk'taki Ebeveyn (EJ


Her çocuk, hayatın içinde uyması gereken bazı kuralların olduğu­
nu öğrenmektedir. Bu kurallar onun Annesi ve Babası tarafından
konulmaktadır.
Küçük bir çocuk, erişkin bir insan gibi bu kuralların bir değerlendirme­
sini yapma ve bunlara neden uymasmın gerekli olduğunu kontrol etme
gücüne sahip değildir. Onun bildiği şey, bu kurallara ses çıkarmadan uy-
masının gerektiğidir. Ama o çoğunlukla bu kurallara uymak konusunda
pek istekli değildir, bu yüzden de kendi kendisini korkutmak ya da bu
kurallara uymaya istekli hale getirmek üzere bazı çözüm yolları arar.
‘Gece dua etmezsem, şeytan ateşin içinden gelip beni alacak..?
‘Akşam yemeğimin hepsini bitirmezsem, Annem beni bırakıp gidecek
ve bir daha geri dönmeyecek.’
‘İyi davranırsam herkes beni sevecek.’
Çocuklar, ebeveynlerinin mesajlarını böylece bir şekilde kendilerince
uyarlayıp sihirsel bir çözüm üreterek depolarında saklamayı başarırlar.
Çocuğun taşımış olduğu bu izlenimler, onun ebeveynlerinden almış ol­
duğu mesajlara ilişkin olarak kendisinin oluşturmuş olduğu fantezileri
olduğundan dolayı, çocuğun Ebeveyn ego-durumu içine yerleştirilmek­
tedir. Daha sonra, ben erişkin bir insan olduğumda, bu Çocuk dosyama
bakarak buradaki sihirli fantezimin ne olduğunu bulabilirim. Bu dosya­
mın içeriği, benim Çocuk ego-durumumun içindeki Ebeveyn’i; yani E ’i
oluşturmaktadır.
4 Konu: İklnci-Düzey Yapısal Model 67

Bu gibi sihirli düşünceleri olan bir Ebeveyn, kişinin gerçek ebeveyn­


lerini olduğundan çok daha tehdit edici bir şekilde alabilir. Ebeveynler
çocuklarını çok sevse, onlara iyi bir ebeveyn olabilmek için ellerinden
gelenin en iyisini yapsalar da, küçük bir çocuk bunları, kendisine şu tür
yıkıcı mesajları veriyorlarmış gibi algılayabilir:
‘Geber git!’
‘Hiçbir şeyden zevk alma!’
‘Senin düşünmemen gerekiyor!’
Acımasızca olabilen bu durumu yansıtmak üzere, bazı ilk TA yazarları
tarafından E^e Cadı Ebeveyn, Canavar ve Domuz Ebeveyn gibi bazı bazı
korkunç isimler verilmiştir.
Ancak çocuğun bu grandör fantezileri olumsuz olabileceği gibi olum­
lu şekilde de olabilir. Çocuktaki Ebeveyn terimi, Peri Büyükanne, İyilik
Perisi ve Noel Baba terimleri ile de eşleştirilebilmektedir. Bu nedenle,
biz E, için bunların yerine ‘Sihirli Ebeveyn’ terimini kullanmayı tercih
ediyoruz.
Berne E^i Elektrod olarak da adlandırmıştır. Onun kullandığı bu te­
rim, Çocuk’un ödül ve ceza konusundaki sihirli fantezilerine neredeyse
kompülsif biçimde bir tepki veriyor olmasmdan kaynaklanmaktadır.

Çocuk'taki Yetişkin ya da Küçük Profesör (YJ


Yr ya da Çocuk’taki Yetişkin, çocuğun problem çözebilmek için kul­
landığı tüm stratejileri belirtmek üzere yapılan bir adlandırmadır. Bir
çocuk büyüdükçe bu stratejileri de değişerek gelişir. Çocuk gelişimi ko­
nusundaki araştırmacılar, gözlenen bu değişimleri ayrıntılı olarak ince­
lemişlerdir. Çocuk’taki Yetişkin’in ayrıntılarını anlamak istiyorsanız, bu
çalışmaları okumanız gerekecektir.3
Küçük bir çocukken, doğal olarak çevremdeki dünyayı incelemek isti­
yordum. Ancak bunu yaparken, erişkinlerin ‘mantıklı’ olarak adlandır­
dıkları bir şekilde yapmıyordum. Daha çok sezgilerime, anlık izlenim­
lerime güveniyordum. Aynı zamanda da bazı yeni şeyleri erişkinlerden
daha kısa sürede öğrenebiliyordum. Benim sahip olduğum bu yetene­
ğim, Y1 ya da ‘Küçük Profesör’ olarak adlandırılmaktadır.
Ben erişkin yaşamımda da, bu Çocuk ego-durumuma dönebilir ve
Y^imde bulunan sezgi ve yaratıcılığımı kullanabilirim.

Çocuk'taki Çocuk (Çx)


Altı yaşındaki Jean yerde uzanmış, okuldan ona yeni verilen bir kita­
bı okumakla meşguldür. Bu sırada kedi içeri girer. Jean başmı kitaptan
66 Bölüm İl Kişilik Nedir?

kaldırır ve onu okşamak için kediye doğru uzanır. Ancak kedi o gün pek
havasında değildir. Jean’in kolunu tırmalar ve kanlar akmaya başlar.
Jean, bu olayın hemen ardından altı yaşındaki bir çocuk gibi düşün­
meyi unutur. Kendini yerlere vurarak çığlık atar, çığlığı duyan annesi
mutfaktan koşarak gelir. Yarası sarılırken ve Annesi onu sarıp sarmalar­
ken Jean yeniden bir bebek olmuştur. Altı yaşında bir çocuk olmasına
rağmen bir yaşındaki ego-durumuna geri dönmüştür.
Jean bir erişkin olduğunda da, bu sahne onun belleğinde yer almak­
tadır. Eğer bunu anımsayacak olursa, ilk önce altı yaşındayken Çocuk
ego-durumundaki (kitap okurken) Yetişkin’i ile temas kurmuş olacaktır.
Daha sonra Ç} ine, erken dönemde Çocuk undaki Çocuk a dönecektir ve
tırmalandığı sırada yaşamış olduğu acı ve paniği yeniden yaşayacaktır.
Çok küçük çocukların dünyayı deneyimleme şekli daha çok onla-
nn bedensel duyumlarıyla gerçekleşmektedir. Bu anıların çok önemli
bir kısmı, Çocuk’taki Çocuk’ta saklanmaktadır. Bu nedenle, Ç/e bazen
Somatik Çocuk veya Bebek de denilmektedir.
Hiç Rusların matruşka bebeklerini gördünüz mü? En büyük bebeği
açarsınız ve içinden daha küçük bir tane çıkar. Sonra İkinciyi açar ve
daha ufak bir bebek görürsünüz. Onu da açarsınız ve...
Çocuk’un ikinci-düzey modeli de bunun gibidir. Benim altı yaşında­
ki Çocuk’umun yapısmda, daha küçük (örneğin üç yaşında olan) bir
Çocuk’um daha vardır. Bunun içinde ondan daha da küçük bir Çocuk
ve bu böylece sürüp gitmektedir. Bu modelde çizim yaparken, genellikle
bunun tüm ayrıntılarını göstermeye çalışmıyoruz. Ama bir terapist ise­
niz, bu şekli aklınızda tutmanızda yarar vardır. Danışanın terapi süreci
içinde hangi Çocuk ego-durumu yaşları arasında gidip geldiğini izleye­
bilmek çok önemli olmaktadır.
Ç2’yi, Yetişkin ve Ebeveyn için yaptığımız çizimlerle birleştirdiğimiz­
de, Şekil 4.1’de verdiğimiz ikinci-düzey yapısal çizimin tümünü tamam­
lamış oluyoruz.

ikinci-düzey yapı nasıl gelişiyor?


(Yazarların notu: Buradaki tartışmamız (TA 101’ düzeyinin üstündedir.
Ancak biz yine de, burada bu konuyu ele almanın yararlı olacağını düşünü­
yoruz, çünkü ego-durumlarının çocukluktan erişkinliğe doğru nasıl gelişti­
ğini derinlemesine anlamanıza yardımcı olacaktır. Eğer TA konusunda yeni
iseniz, şimdi şöyle bir okuyup geçebilirsiniz, daha sonra üzerinde düşünerek
tekrar okuyabilirsiniz).
Bir çocuk dünyaya geldiğinde, Ç/i (yeni doğan Bebek) vardır. Ç^in
‘içine bakacak’ olursak, bunun da gerisinde bazı yapıların olduğunu gö-
4 Konu Ikinci-Düzey Yapısal Model 69

rürürüz: E , Yo ve Ço. Bunlar doğumla birlikte getirdiğimiz kişilik yapıla­


rım izdir. Bu yapı, bizim doğuştan getirdiğimiz fonksiyonlarımızı ve de
anne rahmindeyken yaptığımız adaptasyonları içermektedir. Ço, ego-du­
rumu etiketi, bizim içgüdüsel dürtü ve açlıklarımızı ifade etmektedir.
Eo, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak üzere programlamasını, Yo içgüdü­
sel problem çözme mekanizmasını ifade etmektedir. Örneğin, Ço açlık
sinyalini alır, E bağırarak çevresine sinyal gönderir, Ç eğer hiç kimse
tepki vermezse daha da çok ağlayarak bağırır. Eğer meme gelirse, Eo
içgüdüsel olarak sütü emmeye başlar, Y memebaşını bulmaya çalışır.
Bu gibi içgüdüsel olarak fonksiyonda bulunmanın pek çok örneği bu­
lunmaktadır. Bebek, 6. aya yani Yt (Küçük Profesör) gelişinceye kadar
bu ego-durumlarıyla işini görür.
Y1; çocuğun yaratıcı, sezgisel, çok özel bir parçasıdır; dünyaya karşı ve
etrafındaki şeylerin nasıl çalıştığı konusuna müthiş bir ilgi duyar, his­
lerine ve sezgilerine dayalı olarak (sağ beynin işleyişiyle) kavrar. Çocuk,
çevresi üzerinde hakimiyet kurmaya başladıkça; yani ayağa kalkmayı,
yürümeyi, tırmanmayı, kendini beslemeyi ve bu gibi şeyleri öğrendikçe
müthiş bir zevk alır. Bu süreç 18 aylık oluncaya, Y2 (Yetişkin) gelişinceye
kadar devam eder.
Y2 şeklindeki ego-durumu etiketi, mantıklı, akılcı düşünmeyi (sol be­
yin işleyişini) göstermektedir. Bu çeşit düşünme dile dayalıdır, bu yüz­
den çocuk, dili kullanmaya başlayıncaya, 18 ay ile 2 yaş arası oluncaya
kadar söz konusu değildir. Çocuk bundan sonra kendi isteklerini diret­
meye başlar ve kendi özerkliğini sağlamak üzere ‘hayır’ demeye başlar.
Bunu yaparak da, çoğunlukla ebeveynlerinin iradesine karşıt bir duru­
ma düşer. Ebeveynlerinin istekleriyle kendi isteklerinin nasıl bir işbirli­
ği yapabileceğini bulabilmek için düşünmesi gerekecektir. Çocuğun üze­
rinde düşünebilmesi için orta şiddet düzeyinde bir sıkıntı içine girmesi
gerekir. Çok fazla sıkıntı olduğunda, çocuk isyan edecektir. Sıkıntının
şiddeti düşük olduğunda, çocuk pasif kalır ve ebeveynlerinin bu yüzden
yapmasını bekler. Çocuğun düşünmeyi öğrenebilmesine yardıma ola­
bilmek için ebeveynlerin beklentilerini ve sınırlarını net olarak koyması
gerekmektedir. Üç yaş civarında, Ex (Sihirli Ebeveyn) gelişmeye başlar.
Ev çocuğun Y1’inin sezgisel olarak algılamasına, yaşantılarına ve yo­
rumlamalarına dayalı olarak dünyanın nasıl işlediği konusundaki fan­
tezisini ifade etmektedir. Çocuğun yorumlamalarının pek çoğu cadılar,
kötü adamlar, noel baba, iyilik perisi gibi sihirli bir dünyaya ilişkindir.
Çocuğun bu sıradaki inançları olumlu veya olumsuz yönde grandörlük
içermektedir. ‘Eğer “x”i yaparsam, çevrem beni sevecek ve bana tapa­
cak’. ‘Eğer “y”yi yaparsam, tüm dünya benden nefret edecek ve beni red­
dedecek’. Çocuk bu gibi bir sihirli düşünceyi kullanarak bu sırada kendi
70 Bölüm II: Kişilik Nedir?

davranışlarını kontrol etmeye çalışır; ebeveynlerinin ona yapmamasını


söylediği şeyi yapmamak için kendini korkutarak... Üç ve altı yaşlar ara­
sında, çocuk bu sihirli düşüncesine dayalı olarak kendi yaşam kurgu­
sunu formüle eder. Altı yaşına geldiğinde, Çocuk ego-durumu (Ç2) ta­
mamen gelişmiştir ve E2 (Ebeveyn), Y2 düşüncesine (sezgiden daha çok
mantığa dayalı olarak) gelişmeye başlar.
^2’ eg0-durumu etiketi Sihirli Ebeveyn’e karşıt olarak Mantıklı Ebeveyn’i
ifade etmektedir; her ne kadar E2 Çocuk un annesinden ve babasından
içine almış olduğu bazı rasyonel olmayan, sihirli düşünceleri içeriyor olsa
da. E2 nin içeriği, daha çok anneden, babadan, otorite figürlerden içe alma
yoluyla oluşur, çocuğun kendisinden kaynaklanmaz. E2, ebeveynlerin üç
ego-durumlannı (E3, Y3 ve Ç3) içerir. Ayrıca, çocuğun işleri en iyi yapma
şekli ve neden yapılması gerektiği şeklindeki Y2 kararlarında da yer alır.
Bir çocuk Ebeveyn bilgileri aracılığıyla eğer ebeveynler neden bazı şeyle­
rin önemli olduğunu ve yapılması gerektiğini onunla tartışacak olurlarsa
Yetişkin düşüncesini entegre etmeyi öğrenir. E2 bilgisi, daha çok çocuk
8-10 yaşına gelinceye, Ebeveyn’i yeterince güç ve otorite kazanarak bunu
sosyal olarak başkalarıyla kullanmaya başlayıncaya kadar onun davranış­
larında içsel olarak etkili olur. 12 yaşma gelindiğinde, hem Yetişkin (Y2)
hem de Ebeveyn (E2) tamamen gelişmiştir ve kişinin tam bir ikinci-düzey
kişilik yapısı oluşmuştur. Kişi yeni yaşantılar edinmeye devam edecektir,
yeni bilgiler alacaktır ve yeni değerler oluşturacaktır, ancak kişiliğinin te­
mel ve potansiyel yapısı artık oluşmuştur.
ikinci-düzey yapmın oluşumu kısaca bu şekildedir. Eğer bu konuda daha
fazla bilgi edinmek istiyorsanız, bu konuyla ilgili olarak verilen kaynakla­
ra, özellikle de Pam Levin, Schiff’ler ile Babcock ve Keepers’a bakınız.4

Yapının fonksiyondan ayırt edilmesi


Ego-durumları modelini etkin biçimde kullanabilmek için, yapı ile
fonksiyon arasındaki farkları açıkça anlayabilmemiz gerekmektedir. TA
kuramınm geliştirilmesi sırasında bu konuda yaşanan kafa karışıldığı,
uzun zamandır problem yaratmaktadır.
Aslında aralanndaki farkı anlamak oldukça kolaydır. Bu bizim zaten
bildiğimiz basit bir gerçeğe dayanmaktadır:
Fonksiyonel modelde gözlenebilen davranışlar, yapısal modelde ise sakla­
nan anılar ve stratejiler sınıflandırılmaktadır.
Bunu aklınızda tuttuğunuz sürece, yapı ile işlevi her zaman doğru bir
şekilde ayırt edebileceksiniz.
Biz yazarlardan birisi (VJ), bu ayrımı 1976’da TA JournaTdaki bir ma­
kalesinde1 çok net biçimde açıklamakta ve şöyle demektedir:
4 Konu Ikınci-Duzey Yapısal Model 71

Berne, sunum yaparken yapısal ve fonksiyonel çizimlerin ayrımına


çok dikkat ediyordu. Onun bu konuda mantık olarak sağlam bir teme­
li izlediğine inanıyorum. Günümüzde bazı yazarlar bu ıkı sınıflandır­
ma üzerinde değişiklik yaparak bunları aynı şeymiş gibi göstermeye
çalışmaktadırlar. Bu, sanki “tekerlek” ve “dönmek” sözcüklerini aynı
şeylermiş gibi göstermeye benzemektedir. Bu iki farklı sınıflandırma,
bir gerçekliğin farklı yönlerini göstermektedir. Ego-durumlannı açık­
larken, “yapısal”da kişiliğin içeriğiyle ilgilenilmektedir, “fonksiyonel”
ya da “betimleyici’de ise kişiliğin belli bir andaki işleyişi kastedilmekte­
dir. Burada bir benzetme yapacak olursak, evi ısıtmak ve de soğutmak
amacıyla ısı pompasının kullanılışını düşünebiliriz. Bir kimse ısıtıcıya
“yapısal” olarak bakabilir ve termostat, kompresör ve havalandırıcı gibi
çeşitli parçalarına ayrı ayrı bakabilir. Ayrıca, ısı pompasının evi nasıl
ısıttığına, havayı bir yerden başka yere aktararak nasıl soğuttuğuna,
elektriği nasıl kullandığı gibi şeylere de “fonksiyonel” ya da “betimleyi-
ci” bir şekilde bakabilir. Bunlar, tüm sistemin belli bir anda nasıl işlev
gördüğünü bize göstermektedir.’
Yapı ile fonksiyon arasındaki farkı netleştirmek istediğinizde siz de
bu tekerlek ve ısıtıcı örneklerini düşünebilirsiniz.
Bu farkı ifade etmenin bir yolunun daha olduğunu siz zaten daha
önce de öğrenmiş bulunuyorsunuz:

• YAPI = ‘NE’ = OLUŞTURAN PARÇALAR


• FONKSİYON = ‘NASIL’ = BETİMLEME.

Burada doğru bir ayrım yapabilmek neden bu kadar önemlidir?


Kişiler arasındaki etkileşimden bahsettiğimizde, fonksiyonel bakım­
dan düşünmeliyiz.
Kişinin içinde neler olduğunu anlamak istediğinizde, yapısal olarak
düşünmeliyiz.
Teknik bir dille söylemek gerekirse; TA’da kişilerarası yönlere bakıyor­
sak, fonksiyonel modelle çalışmamız gerekmektedir. İntrapsişik konu­
lar ise yapısal olarak çalışılmalıdır.
Bu kitapta, III. Bölüm'de verilen ‘iletişim’ konusu neredeyse tamamen
fonksiyonla ilgilidir. IV. Bölüm'de verilen ‘yaşam kurguları’ ise temelde
yapıyla ilgilidir.
Eğer ben sana bakarak seni dinlersem ve hangi ego-durumunda ol­
duğuna karar vermek istersem, bunu fonksiyonel modeli kullanarak
yapabilirim. Kafanı yana eğdiğini, kaşlannı düşürdüğünü ve bir parma-
71 Sdtam W Kişilik Nedir?

gını ağzında görürsem, bu gözlemlerimden senin muhtemelen Uygulu


Çocuk ego-durumunda olduğun yargısına varabilirim.
Ama benim senin ‘Küçük Profesör’ ya da ‘Ebeveyn'deki Ebeveyn’
ego-durumlannda olduğunu davranışlarını gözlemleyerek benzer bir
şekilde karar verebilmem pek mümkün değildir. Çünkü bu adlandır­
malar, belli davranış kümelerini değil yalnızca senin anı koleksiyonunu
göstermektedir. Ben ancak senin söylediklerinin içeriğini dinleyerek se­
nin ikinci-düzey yapın hakkında biraz bilgi sahibi olmaya başlayabilirim.
Senin Küçük Profesör’ veya ‘Ebeveyn’deki Ebeveyn’ ego-durumları-
nın içeriği hakkında bilgi sahibi olmak istediğimde, ‘nasıldan daha çok
ne sorularını sorarak biraz dedektiflik yapmam gerekecektir. Temelde,
birçok soruyu sormam gerekecektir. Ayrıca çocuk gelişimi ve farklı kişi­
lik yapıları konusundaki genel bilgilerimi de kullanmam gerekecektir.
Bir sonraki konuda, Eric Beme’in ego-durumlarmı tanılamak için
önerdiği dört yolu ve bunların yapı-işlev ayrımıyla olan ilişkisini tekrar
ele alacağız.

Yapı ile fonksiyon arasındaki ilişki


İki şey, hem birbirlerinden farklı hem de birbiriyle ilişkili olabilir. Bu du­
rum, yapı ile fonksiyon için de geçerlidir. Elbette, benim her bir anda
nasıl davranmış olduğum, kısmen içsel olarak ilişkilendirdiğim anı ve
stratejilerime de dayalı olarak ortaya çıkmaktadır.
Şimdi benim bir an için olumsuz Uygulu Çocuk fonksiyonel ego-du­
rumu bölümümle ilişkili bir dizi davranış gösterdiğimi düşünelim.
Örneğin kollarımı ve ayaklarımı sıkıca birleştirmiş olarak oturuyor ola­
yım. Dişlerimi sıkıyorum ve yüzüm kızarıyor, alnımda ter birikiyor. Bu
durumda bana baktığında, benim içsel olarak hangi yapısal ego-duru-
mumla içsel olarak bağlantıda olduğumu söyleyebilirsiniz?
Büyük bir olasılıkla, hissettiklerimin Somatik Çocuk, Ç^i tanımlayan
bedensel duyumlar olduğunu düşüneceksinizdir. Öyle de olabilirim.
Ama ben belki de o sırada üç yaşındayken oluşturmuş olduğum, Edimde
yer alan korkunç canavar ya da cadı ebeveyn görüntüleri ile bir bağlantı
içindeyimdir.
Ayrıca, babamın kendini tehdit altında hissettiği zamanlarda takındı­
ğı o ezik tavrı kopyalıyor da olabilirim. Eğer böyleyse, Ebeveyn ego-du-
rumumda Baba Ebeveyn'imdeki Çocuk’la (Babamın Ç3’üyle) bağlantı
içindeyim demektir.
Herkesin tahmin edebileceği gibi, yetenekli bir aktör de olabilirim ve
ben bunu sizin bilmediğiniz bir amaçla bir maskaralık yapmak üzere
4 Konu Ikınci-Duzey Yapısal Model 73

planlayarak gerçekleştiriyor da olabilirim. Eğer bu öyleyse, o zaman iç-


sel olarak Yetişkin (yani Y,) ve Küçük Profesör (yani Y.) içerikleri arasın-
da gidip geliyor olabilirim.
Tekrarlamak gerekirse; siz bana bakarak beni dinlediğinizde, fonksi­
yonu gözlemleyebilirsiniz. Yapının ne olduğuyla ilgili olarak ise yalnızca
bir tahminde bulunabilirsiniz.

Birinci-düzey model, yapıyı ve de fonksiyonu göstermektedir


İkinci Konu'da, ego-durumlarının üç-daireden oluşan yalın şeklini gör­
dünüz. Bunun genellikle ‘birinci-düzey model’ olarak adlandırıldığını
öğrendiniz çünkü buradaki üç dairenin alt bölümleri yok idi. Eric Berne
bu şekli ‘birinci-düzey yapısal model’ olarak adlandırmıştır; TA literatü­
ründe genellikle bu, aynen bu şekilde adlandırılmaktadır. Ve, elbette ki,
üç daireden oluşan model yapıyı göstermektedir; her bir daire ego-du-
rumlarının içeriğini, duygular ve yaşantılar bakımından sembolize
etmektedir.
Ancak, üzerinde biraz düşünecek olursanız, bu üç-dairesel mode­
lin aynı zamanda fonksiyonu da gösterdiğini anlayacaksınız. Berne’in
ego-durumu tanımındaki ‘tutarlı duygu ve yaşantı örüntüleriyle doğru­
dan ilişkili olan tutarlı davranış örüntülerı ifadesinde yer almaktadır (ita­
likler bize aittir). Başka bir deyişle, davranış-fonksiyon, her bir ego-du-
rumunun yapısında vardır. Böylece, birinci-düzey model hem yapısal
hem de fonksiyoneldir.
O zaman, üç-daire modelini kullanırken fonksiyonel olarak da düşüne­
bilirsiniz (bu arada daha başka şeylerin olduğunu da düşünebilirsiniz).
Konu 3’te verdiğimiz ‘fonksiyonel modeli’ tamamen beş alt bölümüyle
birlikte çizmenizin gerekmediği durumlar da olabilir. Berne, transaksi-
yonları analiz ederken yani insanlar arasındaki iletişimi incelerken, her
zaman için birinci-düzey modeli kullanmıştır. Bu kitapta transaksiyon-
ları tartışırken (Konu 7), biz de aynı şeyi yapacağız.
5
Ego-Durumlarını Tanılama

■ ric Berne, ego-durumlannı tanılamanın dört yolunu belirlemiştir


M ve bunları şu şekilde adlandırmıştır:

• Davranışsal tamlama
• Sosyal tamlama
• Tarihsel tamlama
• Fenomonolojik tanılama

Berne, aynca tanılama için aynı anda birden fazla yolun kullanma-
smm gerekli olduğunu belirtmiştir. Tam bir tanılama için, dört yolun
hepsi de yukanda verilen sıra izlenerek yapılmalıdır. İlk ve en önemlisi,
davranışsal analizin yapılmasıdır. Diğer üçü ise, yapılan ilk analizi kont­
rol amacıyla kullanılmaktadır.1

Davranışsal tanılama
Davranışsal tanılamada, kişinin davranışları gözlenerek onun hangi
ego-durumunda olduğu kararlaştırılmaktadır. Davranışsal tanılamada
şunları işitecek ve göreceksiniz:

• sözcükler
• tonlama
• jestler
• beden duruşu
• yüz ifadeleri
Bir kimsenin fonksiyonel ego-durumunu, bunlardan birkaçım aynı
anda gözlemleyerek tanılayabilirsiniz. Değişik ipuçları birbirleriyle tu-
tarh mıdır?
5 Konu Ego-Durumlarını Tamlama 75

Örneğin, benim dik bir şekilde sandalyemde oturduğumu düşününüz.


Bedenim dikey bir şekildedir ve dengeli bir pozisyondadır. Ayaklanm
tam olarak yere basmaktadır. Bu bedensel ipuçlarından, benim Yetişkin
davranışları gösterdiğim karanna ulaşabilirsiniz.
Yüzüme baktığınızda, bakışlarımın düz, yüz kaslanmın ise rahat ol­
duğunu görüyorsunuz. Konuşmaya başladığımda, sesimin ölçülü bir
tonunun olduğunu da duyuyorsunuz. Şu durumda, yüz ifademden ve
ses tonumdan elde ettiğiniz ipuçlan, Yetişkin davranışsal tanısını doğ­
rulamak üzere size yardımcı olmaktadır.
Ama hiçbir ipucu kendi başına yeterli değildir. Belki ben burada otu­
rurken ego-durumu modelinin felsefesini tartışıyorumdur. Benim kul­
landığım sözcükleri yazıya geçirecek olursanız, bunlar Yetişkin olarak
görülebilinir. Ama şimdi ayaklarıma bakarsanız, başparmaklarımın
birbirinin üzerinde durduğunu görürsünüz. Kafamı bir yana eğmiş du-
rumdayımdır. Sol el parmaklarımla sandalyemin kolunda ritm tutuyo-
rumdur. Bu jestler ve beden duruşundan edindiğiniz ipuçlanyla, benim
sözcüklerim Yetişkin gibi görünmesine karşm Uygulu Çocuk ego-duru-
mumda olduğumu da düşünebilirsiniz.

Ego-durumları için 'standart ipuçları' var mıdır?


Klasik TA kitaplarında, davranışsal tanılama için bazı standart ipuçlan
verilmektedir. Örneğin, işaret parmağını sallamanın Eleştirel Ebeveyn
olduğu, sızlanmanın Uygulu Çocuk durumunun bir işareti olduğu be-
lirtilir. Vaaayyy!, yuppiiii!’ diye bağırmak, Doğal Çocuk tepkileri olarak
adlandırılır vs.
Ancak ‘standart ipuçları’nın olması düşüncesi, ego-durumlan mode­
linin temel özelliği konusunda dikkatli olmamız gerektiği konusunu da
ortaya koymaktadır.
‘Standart ipuçları’ tablolarına göre, örneğin ben Uygulu Çocuk’ta ol­
duğumda, ebeveynlerinin söylediklerine itaat eden bir çocuk gibi davra­
nıyorum demektir. Bunun gibi, Doğal Ebeveyn’de de çocuğuna bakan
herhangi bir ebeveyn gibi davranıyorumdur.
Ancak ego-durum modelinin ifade ettiği şey hiç de bu değildir. Ben
modelin dilini doğru olarak kullanmak derken neyi kastediyorum? Ben
‘Çocuk ego-durumumdayım’ dediğimde, bir zamanlar kendi çocuklu­
ğumdaki davranış, düşünce ve duygularımı yeniden canlandırıyorum;
herhangi bir çocuğunkini değil. Aynı şekilde, Doğal Ebeveyn’de iken,
kendi ebeveynlerim gibi davranıyor, düşünüyor ve hissediyorum; ebe­
veynlerin genellikle yaptığı gibi değil.
Bu durumda, benim Uygulu Çocuk ego-durumumun güvenilir bir dav-
76 Bölüm II: Kişilik Nedir?

tanışsa! analizi için, çocukluğumda ebeveynlerime nasıl tepki verdiğimi


ve itaat ettiğimi bilmeniz gerekecektir. Benim Doğal Ebeveynde oldu­
ğum tanısını koyabilmeniz için, Ebeveynlerimin yıllar önce bana nasıl
ebeveynlik yaptıklarını da gözlemlemiş olmanız gerekmektedir.
Benim Uygulu Çocuk ya da Doğal Çocuk durumlarımı tanımlayan
davranışsal ipuçları sizinkilerden farklı olacaktır çünkü biz farklı çocuk­
larız. Bizim, ebeveynlerimiz farklıdır; her biri farklı Doğal ve Eleştirel
Ebeveyn davranışlarına işaret eden davranış setlerine sahiptir.
Peki, o zaman bu ‘standart ipuçları’nın işe yaramadığını mı gösteriyor?
Neyse ki, bunun yanıtı ‘hayır’ olacaktır. Genellikle çocukların ebeveyn­
lerine itaat ederken ya da doğal olarak davranırken gözlenen bazı tipik
davranışlar bulunmaktadır. Ebeveynlerin genel olarak çocuklarını eleş­
tirirken ya da korurken gösterdikleri belli bazı davranışlar vardır. Bu
durumda, bu tipik davranışlara baktığımızda, yapısal ego-durumlannı
tanılamak için iyi bir başlangıç yapmış oluyoruz. Bizim dikkat etmemiz
gereken nokta, bunun yalnızca işin başlangıcı olduğunu anlamamızdır.
Tanılamamızı sağlamlaştırabilmek için, bu kişiyi daha yakından ta­
nımaya çalışmamız gerekmektedir. Daha sonra, bu kişilerin ego-du-
rum değişimlerini gösteren kendi davranış setlerinin bir listesini
oluşturabiliriz.
Biz bu kitapta, standart bir ipuçları’ tablosu vermemeyi tercih ettik.
Bunun yerine, sizi kendi tablonuzu oluşturmaya davet ediyoruz.

0 Büyük bir kağıt üzerinde altı dikey sütun çiziniz. En soldaki sütuna
'ipuçlan' başlığını koyunuz. Diğer sütunlara, egogramda kullandığınız beş
fonksiyonel durumun adlannı -EE, DE, Y, DÇ, UÇ- olarak yazınız.
Şimdi, İpuçlan' sütununa geri dönünüz. Altına sırasıyla şu beş başlığı
yazınız:
• Sözcükler
• Tonlama
• Jestler
• Beden duruşu
• Yüz ifadeleri
Bunlan birbirlerinden yatay çizgilerle ayınnız. Böylece her sütun için be­
şer boş kutunuz oluşacaktır. Kutulardan biri 'sözcükler' için, diğeri ‘tonla-
rna' için ve bunun gibi olacaktır.
Burada, her bir sütunu kendi davranışsal ipuçlannızla doldurmanız
beklenmektedir.
5 Konu Ego-Durumlarını Tanılama 77

Eleştirel Ebeveyn sutununu ele alalım. Bu sütuna, ebeveynlerinizin diğer


insanları kontrol ederken ya da onları yönetirken kullandıklan yöntemleri
kopya ettiğinizde gösterdiğiniz davranışsal ipuçlannı yazmalısınız. Tipik
olarak EE'ye girdiğiniz durumlan düşününüz. Belki bu, ışyennizde astla-
nnızın karşısında oluyordur. Eğer anne-babaysanız, çocuklarınıza ne yap-
malan gerektiğini söylerken davranışlannıza dikkat ediniz.
Şunlar, benim kendi EE'min altında sıralayabileceğim bazı örnekler:
Sözcükler: 'Yapma! Dur! Yap! İşte böyle. Bu iyi. Bu kötü. Yapman gerekir
Yapmalısın.'
Tonlama: Derin, yankılanacak şekilde, haşin.
Jestler: Sağ eli hızlıca kaldırmak. Azarlama anlamında parmak sallamak.
Elleri kafanın arkasında birleştirmek.
Beden duruşu: Sandalyede geriye yaslanmak. Kafayı genye atarak, bur­
nunun ucundan bakmak.
Yüz ifadeleri: Dudaklann kenannı aşağı doğru bükmek. Kaşlan kaldırmak.
Bu ipuçlarından bir kısmının sizin için de uygun olduğunu fark edebilir­
siniz. Önemli olan kendi bireysel listenizi oluşturabilmenızdir. Siz de bunu
yapmaya çalışınız.
Yalnızca herkesin görüp duyabileceği ipuçlannı yazınız. Yorum yapma­
yınız. Örneğin, yüz ifadelerinin altına yalnızca insanlann sizin yüzünüzde
görebileceklerini yazınız. ‘Burnu havada, umursamaz, kendini beğenmiş...'
gibi ifadeleri kullanmayınız. Bunlar yorumlardır. Bana bakıp beni dinlediği­
nizde, benim kendini beğenmiş birisi olarak davrandığımı hissedebilirsiniz.
Ama bu sizin kendi kafanızda yaptığınız bir yorumdur. Sürekli olarak ne
gözlediğinizle ilgili farkındalık geliştirmeye çalışınız. Eğer gözlemlennizi
yorumlamaya devam edecek olursanız, yorumlannızın gözlemlerinizden
farklı bir şey olduğuna dikkat ediniz.
Eleştirel Ebeveyn sütununu doldurduktan sonra, diğer sütunlan da aynı
şekilde doldurunuz. Doğal Ebeveyn için, sizin ebeveynleriniz ebeveynlik
yaparken onların ne yaptıklanyla ilgili olarak sizin neleri kopyaladığınızın
listesini yapınız. Eğer siz de şimdi bir anne ya da babaysanız, bu davranış­
lardan bazılannı kendi çocuklannıza sergiliyor olabilirsiniz.
Uygulu Çocuk için, çocukken başkalannın kurallanna uyarken göstermiş
olduğunuz davranışlan tekrarladığınız zamanlarda neler yaptığınızı yazı­
nız. Siz bunu şimdi bir kimseye uyarken, patronunuzla konuşurken gibi
bazı durumlarda yapıyor olabilirsiniz.
Doğal Çocuk için, çocukluğunuzda olduğunuz gibi davrandığınız, baş-
kalannın kurallanna uymak ya da onlara karşı gelmek zorunda olmadığınız
zamanlan düşününüz. Belki lunaparkta hız treninde, hızla aşağı inerken
7® Bölüm II: Kişilik Nedir?

yüzünüzü saklayıp çığlık atıyordunuz. Belki de havuzda oynayan çocuklara


katıldınız ve biribirinize su atarken çığlıklar atarak eğleniyordunuz.
Ebeveyn ve Çocuk ego-durumlannın fonksiyonel olarak aynmında bun-
lann olumlu veya olumsuz olabileceğini anımsayınız. İnsanlara olumsuz
Eleştirel Ebeveyn den bağınp çağırdığınız oluyor mu? Eğer bir ebeveynse­
niz, zaman zaman çocuklannıza karşı çok şımartıcı davranışlannız oluyor
mu? Eğer böyleyse, onlara göre olumsuz Doğal Ebeveyn'inizdeyken görü­
nüşünüz ve sesiniz nasıl oluyor? Zaman zaman patronunuzla konuşmanız
gerektiğinde, ayaklannızın geri geri gittiğini hissettiğiniz ve onun yüzlerce
mil uzakta olmasını dilediğiniz oluyor mu? Eğer böyleyse, sizin olumsuz
Uygulu Çocuk durumundayken çekilmiş olan videonuzu izleyecek olsanız
ne göreceksiniz?
Yetişkin sütununda, burada ve şimdiye uygun olarak gösterdiğiniz eriş­
kin davranışlannızı belirtiniz. Bu, sizin yakın bir süre önce işyerinizde
bir meslektaşınızla bilgi alışverişinde bulunduğunuz bir durum olabilir.
Süpermarkette, alışveriş listenize yazdıklannızı alıyor olabilirsiniz. Belki bu
kitabı okuyor ve ego-durumlannızı öğreniyorsunuzdur. Yetişkin ego-du­
rumunun burada ve şimdi düşüncelerini olduğu kadar burada ve şimdi
duygulannı da kapsadığını unutmayınız. Yetişkin davranışlan o andaki du­
ruma uygun olan duygusal ifadeleri de içermektedir.
Spontan bir erişkin olmak yerine, daha çok, tekrar doğal bir çocuk olarak
gösterdiğiniz davranışlannızı Doğal Çocuk sütununa yazınız.^

Bazen davranışsal ipuçlarımı gözlemlerken, belli bir davranışın hangi


ego-durumumla ilişkili olduğunu anlayabilmek için daha fazla soru sor­
manız gerekebilecektir.
Benim bitkin bir halde oturduğumu düşününüz. Öne doğru eğilmişim
ve başım ellerimin arasında. Dudaklarımın kenarları aşağı doğru bükül­
müş. Derin derin iç çekiyorum ve gözlerim yaşlarla dolu.
Tüm bu ipuçlarından, üzgün olduğumu çıkarırsınız. Peki, ben şimdi
hangi ego-durumumdayım? Belki az önce yakın bir akrabamı kaybetti­
ğimi öğrendim? Bu durumda üzüntüm şimdi ve burada için uygun bir
Yetişkin tepkisidir. Ya da küçükken başıma gelmiş olan ve şimdiye kadar
üzülmek için kendime izin vermemiş olduğum bir kayıpla ilgili anıla­
rıma dönmüş olabilirim. O zaman benim bu duygum Doğal Çocuk’tan
kaynaklanmaktadır. Başka bir olasılık ise, çevremdeki insanları etkile­
mek amacıyla üzgün görünmeye çalışmam olabilir.
Davranışlarımla ilgili olarak yapmış olduğunuz bir değerlendirmenizi
desteklemek amacıyla, başkalannın bana karşı nasıl davrandığım sora­
bilirsiniz. Geçmişimi ve anne-babamın nasıl insanlar olduğunu sorabi-
5 Konu: Ego-Durumlarını Tanılama 79

lirsiniz. Çocukluğumda yaşadığım şeylerden hangilerini tekrar yaşıyor


olabileceğimi araştırabilirsiniz.

£ Şimdi de Beme'in diğer üç tanılama yolunu incelerken, siz de ken­


diniz için oluşturmuş olduğunuz listenizi tekrar gözden geçiriniz.
Öğrendiklerinize dayalı olarak, listenizin üzerinde gereken eklemeleri ve
değişiklikleri yapınız. ^

Sosyal tanılama
Sosyal tanılamanın dayandığı düşünce, başkalarının bana karşı olan
davranışlarının, benim onlara karşı davranışlarıma dayalı olduğu şek­
lindedir. Bu yüzden ben başkalarının bana hangi ego-durumundan yanıt
verdiğine bakarak, hangi ego-durumumda olduğumu teyit edebilirim.
Örneğin, sizinle Ebeveyn ego-durumumdan konuşursam, bana bü­
yük olasılıkla Çocuk ego-durumundan yanıt vereceksinizdir. iletişimi
Yetişkin ego-durumumdan başlatırsam, siz de bana Yetişkin ego-duru-
munuzla yanıt vereceksinizdir. Eğer Uygulu Çocuk’umdan yaklaşırsam,
siz de bana Ebeveyn’inizden yanıt vereceksinizdir.
Bunun gibi, eğer insanların bana sıklıkla Çocuk yanıtlan verdiklerini
fark edersem, bu benim onlara daha çok Ebeveyn’imden yaklaşmakta
olduğumu düşünmem için kanıt olacaktır. Belki ben bir deneticiyim ve
denetimimdeki kişilerin ya bana dalkavukluk ettiklerini ya da arkam­
dan emirlerimi sabote ettiklerini fark ediyorum. Bu tepkilerin her iki­
si de Uygulu Çocuk tepkileridir. Bu, tahmin ettiğimden daha yüksek
oranda Eleştirel Ebeveyn durumunda olduğumu göstermektedir. Bu
durumu değiştirmek istersem, iş ortamımda kullanmakta olduğum
Eleştirel Ebeveyn davranışlarımı listeleyebilirim. Daha sonra, bunların
yerine Yetişkin davranışları koyabilirim. Elemanlarımın bana verecek­
leri ego-durumu tepkileri, bana kendi Ebeveyn yaklaşımımı ne kadar
değiştirebildiğim konusunda ipucu verecektir.
Birinin size Çocuk ego-durumundan yanıt veriyor gibi göründüğü bir
durumu düşününüz. Size karşınızdaki kişinin Çocuk ego-durumunda
olduğunu düşündüren davranışsal ipuçları nelerdir?
Siz bu kişinin size böyle davranmasını ona karşı Eleştirel ya da Doğal
Ebeveyn ego-durumlarınızdan yaklaşarak sağlamış olabilir misiniz?
Eğer böyleyse, davranışsal ipuçları listenize bakarak, bu kişinin sizin
hangi davranışlarınızı Ebeveyn ego-durumunuz olarak görmüş olabile­
ceğini bulunuz.
Bu kişinin farklı bir ego-durumundan yanıt vermesini sağlayabilmek
için kendi davranışınızı nasıl değiştirebilirdiniz?
•O Bölüm II: Kimlik Nedir?

Aynı alıştırmayı, karşınızdaki kişinin size Yetişkin ya da Ebeveyn


e£°~duıumlarından tepkide bulundukları zamanlar için de yapınız.

Tarihsel tanılama
Tarihsel tanılama yapmak için kişiye çocukluğunda nasıl birisi olduğuna
ilişkin sorular soruyoruz. Kişiye ebeveynleri ve ebeveyn figürleri ile ilgi­
li sorular soruyoruz. Böylece bu kişinin fonksiyonel ego-durumunu na­
sıl gördüğümüzü bir kez daha teyit etme şansımız oluyor. Ayrıca, onun
ego-durumu yapısı hakkında da bilgi edinebiliriz. Tarihsel tanılama, hem
süreç hem de içerikle ilgilidir.
Ben sizin bir grubun içindeyken öne eğildiğinizi ve kaşlarınızı çattı­
ğınızı fark edebilirim. Yüzünüzü ellerinizle kapatmışsınızdır. Sizin şöy­
le dediğinizi duyar gibi olurum: ‘Kafam çok karışık. Düşünemiyorum.’
Davranışsal olarak, ben sizin Uygulu Çocuk ego-durumunda olduğunu­
zu düşünebilirim.
Tarihsel tanılama yapmak için size ‘Çocukken birisi sana düşünmeni
söylediğinde neler hissederdin?’ diye sorabilirim. Ya da, şöyle diyebili­
rim: Bence şu anda altı yaşlarında gibi görünüyorsun. Bu yaşınla ilgili
olarak çocukluğundan hatırladığın bir şeyler var mı?’ Siz de şöyle yanıt
verebilirsiniz: ‘Evet, babam kitap okumam konusunda başımm etini
yerdi, daha sonra da tüm sözcükleri doğru okuyamadığım için gülerdi.
Ben yine de aptalı oynamaya devam ederdim.’
Şimdi başka bir zamanda da sandalyenizde arkanıza iyice yaslan­
mış olarak oturuyor olabilirsiniz. Başınızı geriye dayayıp, burnunuzun
ucundan komşunuza bakarak şunları söyleyebilirsiniz: ‘Söylediklerin
doğru değil. İşte gerçekler böyle...’ Bu durumda komşunuz belki olduğu
yerde siner kalır, omuzlarını kamburlaştırır ve Uygulu Çocuk tarzında
kaşlarını kaldırır. O zaman elimde sizin Eleştirel Ebeveyn durumun­
da olduğunuza dair hem davranışsal hem de sosyal ipuçları olacaktır.
Tarihsel olarak teyit etmek için, şunu sorabilirim: ‘Şimdi bir an için bu
durumda kalabilir misin? Ebeveynlerin de sana bir şeylerin nasıl oldu­
ğunu söylerken bu şekilde mi otururdu?’ Belki siz bu durumda bir kah­
kaha patlatacak ve şöyle diyeceksiniz: ‘Evet, ah işte yine Babam!’
Şimdi bu söylediklerinize bakarak, yapmış olduğum davranışsal tanı­
lama konusunda düşündüklerimi teyit etmiş oluyorum. Sizin Uygulu
Çocuk ego-durumunuzdan kaynaklandığını düşündüğüm davranış tar­
zınızın, bunun çocukken ebeveynlerinizin size uyguladığı baskıya karşı
verdiğiniz tepkinin bir tekrarı olduğunu şimdi anlamış bulunuyorum.
Davranışsal olarak Ebeveyn ipuçlarını sergilediğinizde, aynı zaman­
da bana anne-babanızdan birisinden kopyaladığınız davranışları da
gösteriyorsunuz.
5 Konu Ego-Durumlarını Tanılama Sİ

^ Kendiniz için oluşturmuş olduğumuz davranışsal ipuçlan listesine ye­


niden bakınız. Her bir ego-durumunun ipuçlannı kontrol etmek için tarih­
sel tanılamayı kullanınız.
Eleştirel ve Doğal Ebeveyn ipuçlarını araştınrken, her bir davranışınızda
hangi ebeveyninizi ya da ebeveyn figürünüzü taklit ettiğinizi bulmaya çalı­
şınız. Sizin bu davranışınıza eşlik eden kopyaladığınız duygu ve düşünceler
nelerdir?
Uygulu Çocuk ve Doğal Çocuk ipuçlan için, çocukluğunuzda böyle dav­
randığınız zamanlan anımsayınız. Kaç yaşındaydınız? Bu sırada ne düşü­
nüyor ve hissediyordunuz?
Yetişkin için, listelediğiniz davranışlann çocukluğunuzun yeniden canlan-
dınlması ya da ebeveynlerinizden kopyalama olup olmadığını kontrol ediniz.
Şimdi bazı davranışlannızı farklı sütunlara yazmanız gerektiğini fark ede­
bilirsiniz. Örneğin, başlangıçta Yetişkinde sıraladığınız bazı ipuçlannın
Uygulu Çocuk'a daha uygun olduğunu fark edebilirsiniz. #

Fenomenolojik tanılama
Nadiren de olsa bazen geçmişi yalnızca anımsamak yerine onu yeniden
burada yaşayabilirim de. Berne: ‘...fenomonolojik geçerlik sadece yaşan­
tıyla sağlanır... o da eğer birey ego-durumunun tümünü çok yoğun bir
şekilde tekrar yaşayabilirse’ demektedir.
Diyelim ki, babanızın, kitap okumanız konusunda başımzm etini ye­
diği ve sonra da yanlış okuduğunuzda size güldüğü bir ânı anımsadınız.
Siz ve ben eğer bir terapi ortamında olsaydık, sizi bu çocukluk sahnesini
yeniden yaşamaya davet ederdim. Belki babanızı hayalinizde karşınıza
alır ve altı yaşındayken söyleyememiş olduklarınızı ona söylerdiniz. İlk
olarak babanıza karşı sızlandığınızı fark edebilirsiniz. Daha sonra da,
yaşadığınız öfkenizle yüzleşerek ‘Bu adil değil!’ diye bağırır ve babanıza
karşı çıktığınızı hayal ederek önünüzdeki mindere vurabilirsiniz. Siz ve
ben, böylece sizin Çocuk ego-durumunuzun bir parçasmı fenomonolo­
jik olarak tanılamış oluruz.
Beme, ‘fenomonolojik’ sözcüğünü burada, sözlükteki anlamının dı­
şında kullanmıştır. Bunu niçin seçtiğinden hiç söz etmemiştir. Siz de
Beme’in yukarıda belirtilen teknik tanımını aynen alabilirsiniz.

Ego-durumlarını tanılama uygulaması


îdeal olan, bu dört tanılamanın hepsinin birlikte kullanılmasıdır. Ancak
uygulamalar sırasında bazen bazılarını yapabilmek olanaksızdır. Bizler
çoğu kez yapabileceğimizin en iyisini yapmak durumuyla karşılaşıyoruz.
TA’yı organizasyonlarda, eğitim alanında veya iletişimde ya da yalnızca
•2 Bölüm II. Kişilik Nedir?

günlük ilişkilerimizde kullanırken daha çok davranışsal tanılamayla yetin­


mek durumundayız. Sosyal tanılama, bir miktar destekleyici bilgi sağla­
maktadır. Terapi ortamında bile, ego-durumlarını tanılamanın başlangıç
aşamasında en önemh yolunun davranışsal tanılama olduğunu görüyoruz.

£ TAyı etkili olarak kullanma düzeyinizi geliştirebilmek için, davra­


nışsal tanılama becerilerinizi sürekli olarak yenileyerek çalışınız. Kendiniz
İÇİ™ yaptığınız ego-durum ipuçlan tablosuna tekrar tekrar bakarak kendi
ego-durumlannız hakkında daha çok farkındalık kazanmaya çalışınız.
Uygun araçlannız varsa, sesinizi ya da görüntünüzü kaydediniz. Ego-
durumu ipuçlannızı saniye saniye kaydediniz. Videonuz varsa, sözleriniz­
deki, ses tonunuzdaki ve beden dilinizdeki değişimleri içsel deneyiminizle
ilişkilendiriniz.
Başkalanyla iletişimlerinizde davranışsal tanılama yapmayı bir alışkanlık
haline getiriniz. Bunu ders ve toplantı ortamlannda yapınız. Eşinizle, pat­
ronunuzla ya da çalışanlannızla konuşurken yapınız. Kendi ego-durumla-
nnızdaki ve karşınızdaki kişinin ego-durumlanndaki geçişleri inceleyiniz.
Başlangıçta bu biraz tuhaf gelebilir. Ama siz bunu doğal olarak yapabilecek
hale gelinceye kadar tekrar tekrar yapmaya çalışınız.
Yaptığınız analizleri kendinize saklayınız, karşınızdaki kişi bunu bilmek
isteyinceye kadar, ancak onun istediğinden emin olduğunuzda paylaşınız.
Davranışsal tanılamalannızı, tarihsel ve fenomonolojik kanıtlarla teyit ede­
bileceğiniz tüm fırsatlan değerlendiriniz. Ama bunu yalnızca karşınızdaki ki­
şinin iznini aldığınız zaman yapınız. Ne kadar çok tekrar tekrar teyit edebilir­
seniz, davranışsal tanılannızda o kadar daha doğru olmaya başlayacaktır. •

Benlik: yönetici ve gerçek


Ego-durumlannı çok basit olarak anlayabilmek için, buraya kadar olan
kısımda insanların belli bir zamanda yalnızca bir ego-durumunda olabi­
leceği üzerinde durmuştuk. Oysa gerçekte, durum hiç de böyle değildir.
Bir insan, belli bir ego-durumuna uygun davranışlar gösterirken aynı za­
manda kendisini bir başka ego-durumunda olarak hissedebilir.
Örneğin, şimdi işyerimde bir meslektaşımla, planlanmış bir iş ko­
nusu üzerinde konuşmakta olduğumu düşününüz. Konuşmanın ilk
birkaç dakikası içinde tüm dikkatim yapılan işe yönelmiş durumdadır.
Davranışsal olarak sergilediğim ipuçlarına bakacak olursanız, Yetişkin
ego-durumunda olduğumu rahatlıkla söyleyebilirsiniz. İçsel deneyim­
lerime göre de Yetişkinde olabilirim - çünkü burada ve şimdiye tepkide
bulunuyorum, bilgi alışverişi ve değerlendirmeler yapıyorum.
5 Konu Ego-Durumlarını Tanılama 83

Ancak konuşma uzadıkça sıkılmaya başlıyorum. İçimden kendi kendi­


me, ‘Keşke buradan çıkabilsem... Bugün dışarısı çok güzel - Bir yürüyüş
yapıp temiz hava alabilmeyi tercih ederdim. Ancak bunu yapabilece­
ğimi sanmıyorum...’ diyorum. Şimdi kendimi Çocukta hissediyorum.
Çocukken okulda, derste sıkıldığım ve dışan çıkıp oynamak istediğim
zamanları böylece yeniden yaşıyorum.
Sıkılmış olmakla beraber önümdeki işime bakarak devam ediyorum.
Dışarıdan davranışlarımı gözlemlediğinizde, bilgi alışverişinde bulun­
maya devam ettiğimi açıkça görebilirsiniz. Bu nedenle, benim dış görü­
nüşüm hâlâ Yetişkin’dedir. Oysa artık benim bu gösterdiğim davranışla­
rımla içsel deneyimim aynı ego-durumunda değildir.
Bu durumu açıklayabilmek için, Berne yönetici ve gerçek Benlik2 arasın­
da bir ayrım yapmıştır.
Bir kimsenin yönetici gücü, o kimsenin davranışlarına yön veren
ego-durumunda yer almaktadır.
Bir kimsenin gerçek Benliği, o kimsenin kendisini hissettiği
ego-durumundadır.
Yönetici güce sahip ego-durumu, çoğunlukla aynı zamanda gerçek
Benlik olarak da yaşanmaktadır. Örneğin, iş arkadaşımla işimizle ilgili bir
konuyu konuşmaya başladığımda, yönetici gücüm Yetişkin’imdeydi ve
aynı zamanda gerçek Benliğimin de Yetişkin’de olduğunu söyleyebilirim.
Ancak, daha sonra sıkılmaya başladıkça gerçek Benlik yaşantımı
Çocuk’a kaydırdım. Yine de, Yetişkin’le tutarlı biçimde davranışlar sergi­
lemeye devam ettim. Böylece de yönetici gücümü Yetişkin’de tutabildim.
Diyelim ki iş arkadaşım konuşmayı biraz uzun tuttu. Ben bu durumda
esnemeye ve onun söylediklerini kaçırmaya başlayabilirim. Arkadaşım,
benden onun söylediği bir şeye yanıt vermemi istediğinde, benim yü­
züm kızarır ve ona ‘Affedersin, sanırım seni dinleyemedim’ diyebilirim.
Şimdi, yönetici gücüm Çocukta olmakla beraber benim gerçek Renlik
yaşantım Çocuk’tadır.
• Bir kimsenin yönetici gücü belli bir ego-durumundayken gerçek
Benliğini başka bir ego-durumunda yaşadığı durumlar için en az üç örnek
bulunuz.
Geçen hafta kendi yaşadıklannızdan buna örnek olabilecek durumlar ha­
tırlıyor musunuz? ^

Tutarsızlık
Yönetici ve gerçek Benliğin birbirinden farklı olabilmesi, ego-durumla-
rını tanılamaya çalışırken yeni bir sorunu daha beraberinde getirmek-
84 Bolum II: Kişilik Nedir?

tedir. Yönetici güce sahip olan ego-durumu hangi davranışın sergilene­


ceğine karar verdiğinden, şimdi de bir kimsenin sergilediği davranışsal
ipuçlarının onun yönetici ego-durumunu gösterdiğini düşünebilirsiniz.
Eğer kişi bunu aynı zamanda kendi gerçek Benliği olarak yaşıyorsa, an­
cak o zaman yaptığınız davranışsal tanılamanız doğru olacaktır.
Ya kişi gerçek Benliğinde başka bir ego-durumuna geçmişse-ve de
yönetici gücünü hâlâ aynı ego-durumunda tutuyorsa? O zaman ger­
çek Benliğinin nerede olduğunu davranışsal analizi kullanarak nasıl
saptayacağız?
Gerçek şu ki, bazen bunu saptayamıyoruz. Yalnızca kişinin genel dav­
ranışları göreceli olarak pek değişiklik göstermediği zamanlarda sapta­
yabiliriz. Örneğin, benim oturup dersi dinlediğimi görebilirsiniz. Dik
oturuyorumdur, fazla hareket etmiyorumdur ve konuşmuyorumdur.
İlk izleniminiz, davranışsal açıdan Yetişkin ego-durumunda olduğum
yönünde olabilir. Ancak ben o anda içsel olarak, Çocuk ego-durumumda
hayal kuruyor olabilirim. Sizin daha fazla bilgi sahibi olmadan bunu bi-
lebilmenizin hiçbir yolu yoktur.
Ancak insanlar çoğunlukla ne olup bittiğinin anlaşılmasını sağlaya­
cak şekilde davranışsal ipuçları sergilemektedirler. Bir kimsenin yö­
netici gücü gerçek Benliğinden farklı bir ego-durumunda olduğunda,
davranışları ile içsel deneyimi arasmda bir farklılık oluştuğunu göre­
bileceksiniz. Kişi bunu genellikle şöylece sergileyecektir: En belirgin
olan davranışsal işaretler, yönetici gücünün bulunduğu ego-durumunu
gösterecektir. Ancak, kişi aynı zamanda yönetici ego-durumuna pek
de uygun olmayan bazı başka karmaşık işaretler de sergileyecektir. Bu
karmaşık işaretler, o kişinin gerçek Benliğinin olduğu ego-durumunu
gösterecektir.
Teknik bir dil kullanarak ifade -ettiğimizde, buna tutarsızlık durumu
diyoruz.
İşyerinde bir meslektaşımla konuşurken, çok belirgin olarak görünen
davranışlarım, yönetici ego-durumum, yani Yetişkin olarak gözükebilir.
Ama beni dikkatle dinleyerek izleyecek olursanız, sıkıldığımı ve gerçek
Benliğimde Çocuka kaydığımı görebilirsiniz. Bu noktaya gelinceye ka­
dar, sesimde cümleler arasında ara ara belirgin bazı değişiklikler olmuş­
tur. Şimdi ise artık belirgin olarak monoton bir şekilde çıkmaktadır. Bir
yere kadar bakışlarım evraklarımla arkadaşımın yüzü arasmda gidip
gelmektedir ama artık odak noktam değişmiştir ve masanın üzerindeki
bir noktaya takılıdır. Böyle bir tutarsızlık, size gerçek Benlik yaşantımın
Yetişkin’den çıkıp Çocuk a doğru kaydığını göstermektedir. Bir TA uy­
gulayıcısı olarak geliştirmeniz gereken en önemli becerilerden birisi bu
5 Konu Ego-Durumlarını Tanılama 85

tutarsızlığı yakalayabilmektir. Konu 7 de, transaksiyonlar! anlatırken


bunu tekrar ele alacağız.

Berne'in enerji kuramı


Eric Berne, yönetici gücümüz ve gerçek Benliğimiz bir ego-durumun­
dan diğerine geçtiğinde neler olduğu konusunda kuramsal bir açıkla­
ma geliştirmiştir. Bu kitabın kapsamının dışına çıkmamak için onun
bu kuramsal açıklamasını ayrıntılı olarak vermeyeceğiz. Burada yalnız­
ca genel bir açıklamaya yer vereceğiz, ama siz konuyla ilgileniyorsanız
Kaynakça’daki listeye bakarak araştırma yapabilirsiniz.
Berne, psişik enerji ya da kateksis kavramını öne sürmüş olan Freud’u
izlemiştir. Sonra da, enerjinin bağlı, bağsız ve özerk olmak üzere üç
şekilde ortaya çıktığını savunmuştur. Bağsız ve özerk kateksisin top­
lamını da ‘aktif kateksis’ olarak adlandırarak, literatüre yeni bir terim
eklemiştir.
Bu üç kateksis biçimini açıklamak amacıyla Berne, bir ağacın üzerin­
deki maymun örneğini kullanmıştır. Maymun ağaçta otururken, potan­
siyel bir enerjiye sahiptir, onun bu enerjisi eğer ağaçtan düşecek olursa
açığa çıkabilecektir. Bu gibi bir potansiyel enerji, onun bağlı kateksisini
göstermektedir.
Maymun ağaçtan düşecek olursa, onun potansiyel enerjisi kinetik
enerji olarak açığa çıkacaktır. Bu da bize bağsız kateksisin ne olduğunu
göstermektedir.
Ancak, maymun canlı bir organizmadır. Ağaçtan düşmek yerine, ken­
disi yere atlamayı da tercih edebilir. Berne, enerjinin bu şekilde istemli
olarak kullanılmasına özerk kateksis demektedir.
Her ego-durumunun kendine ait bir sınırınm olduğu kabul edilmek­
tedir. Özerk kateksis, ego-durumu sınırlarını aşarak rahatlıkla birinden
diğerine geçebilmektedir. Ayrıca, her bir ego-durumu, kendi içinde bir
miktar bağlı enerjiye sahiptir. Bu enerji herhangi bir anda kullanılmasa
da, bağlı kateksis olarak orada bulunacaktır. Sahip olunan enerji kulla­
nılırken, bağlı kateksis bağsız kateksise dönüştürülmektedir.
Örneğin, ben iş yerimde konuşmama başlarken, Yetişkin ego-duru-
mumda bulunan enerjiyi aktif olarak kullanıyordum. Bu ego-durumum-
daki kateksis, bağsızdı. Dikkatimi elimdeki işe yönlendirerek, özerk ka-
teksisimi de Yetişkinime geçirmiştim.
Örnek olarak vermiş olduğum bu sahnede, ben Ebeveyn ego-duru-
mumdaki bağlı enerjinin bir kısmını kullanabilirdim de. Örneğin, kafa­
mın içindeki yeterince sıkı çalışıp çalışmadığıma ilişkin Ebeveyn yar­
gılarımı yeniden canlandırabilirdim. Ama bunu yapmadım. Bu yüzden
86 Bölüm II Kişilik Nedir?

de, Ebeveyn ego-durumumdaki bağlı kateksis bağlı enerji olarak orada


kaldı.
Berne, bir ego-durumu belli bir anda bağsız + özerk kateksis (yani,
aktif kateksis) en üst düzeyde olduğunda, o ego-durumunun yöneti­
ci güce sahip olacağı hipotezini öne sürmüştür. Gerçek Benlik olarak
deneyimlenen ego-durumu, belli bir anda en fazla özerk enerjiye sahip
olan ego-durumudur.
İşyerindeki konuşmamızın başında, yönetici gücüm Yetişkin’imde
idi ve ben gerçek Benliğimi de aynı zamanda Yetişkin’de yaşıyordum.
Buradan yola çıkarak, bu sırada en yüksek aktif kateksisimin ve en yük­
sek özerk kateksisimin Yetişkin’de olduğunu söyleyebiliriz.
Dikkatim yaşadığım bu sıkılma hissine doğru yöneldiğinde, bir mik­
tar özerk kateksisi Çocuk ego-durumuma geçirmiş oldum. Ben, Çocuk
ego- durumum, Yetişkin ve Ebeveyn ego-durumlarımdan daha fazla
özerk kateksise sahip oluncaya kadar buna dikkat etmeyi sürdürdüm.
Bir noktada da, artık Çocuk ego-durumumu gerçek Benliğim olarak ya­
şamaya başladım. Ancak, en yüksek aktif kateksisimin Yetişkin ego-du-
rumumda olduğunu göstererek, yönetici gücümü de Yetişkin ego-duru-
mumda tuttum.
Eğer bu iş konuşması uzun bir süre devam etseydi, Çocuk ego-duru-
mumdaki bağlı enerjinin giderek daha çoğunu bağsız hale getirecektim
ve sonunda bu ego-durumu Yetişkin’den daha fazla aktif kateksise sa­
hip olarak yönetici gücü eline geçirecekti.
Şimdi bir kimsenin bazen aynı anda her üç ego-durumunda birden
aktif kateksise sahip olmasının mümkün olduğunu fark etmiş olabilir­
siniz. Örneğin, meslektaşıma teknik bilgi vermeye devam ederek yöne­
tici gücümü Yetişkin’de tutabilirim. Bunu yaparken, Ebeveyn’imden bir
miktar kateksisi harekete geçirerek konuyu iyi anlayamadığım için ken­
dimi eleştirmeye başlayabilirim. Aynı anda, bir miktar da Çocuk katek-
sisimi harekete geçirerek bu Ebeveyn isteklerimi yerine getiremediğim
için utanç yaşayabilirim.
Burada verilen kuramsal açıklamaları ilk bakışta anlamak sizin için
zor geliyorsa, endişelenmeyin. Eğer kuramsal konulara ilgi duyuyorsa­
nız, Berne ve diğer kuramcıların bu konudaki çalışmalarını daha ayrın­
tılı olarak inceleyebilirsiniz. Eğer kuram kısmı sizi şu anda pek ilgilen-
dirmiyorsa, konuyu atlayarak geçebilirsiniz. Bu kitapta verilen diğer
konulan anlamak için enerji kuramını ayrıntılı olarak bilmek zorunda
değilsiniz.
Yapısal Patoloji

uraya kadar olan kısımda, bir ego-durumunun içeriğinin

B diğerinden belirgin bir şekilde farklı olduğunu söyledik. Ayrıca,


kişilerin bir ego-durumundan diğerine geçebileceğinden de söz
ettik.
Ancak ya iki ego-durumunun içerikleri birbirine karışırsa? Ya da kişi
belli bir ego-durumuna giremez veya bir ego-durumundan hiç çıkamaz­
sa? Eric Berne, bu iki sorunu sırasıyla bulaşma ve dışlama olarak adlan­
dırmıştır. Bunların ikisi de, yapısal patoloji adı altında İncelenmektedir.1

Bulaşma
Ben bazen Çocuk ya da Ebeveyn ego-durumlarımın içeriklerini
Yetişkin ego-durumumun içeriğiyle karıştırabilirim. Böyle olduğunda,
Yetişkin’imde bulaşma var demektir.
Burada, bir ego-durumu diğerinin sınırlanna girmiş gibi olmakta­
dır. Ego-durumlarınm çiziminde, bu daireler birbirleriyle kısmen üs-
tüste getirilerek ve üstüste olan alan da karalanarak gösterilmektedir.
Karalanmış olan alanlar, bulaşmayı göstermektedir.
Şekil 6.1a, Yetişkini işgal eden Ebeveyni; yani Ebeveyn bulaşmasını
göstermektedir. Şekil 6.1b, Çocuk bulaşmasını göstermektedir. Şekil 6.1c
ise, çifte bulaşmanın, yani Ebeveyn ve Çocuk’un her ikisinin de Yetişkini
örttüğünü gösteren bir çizimdir.

Ebeveyn bulaşması
Ben Ebeveyn sloganlarımı, Yetişkin gerçekliği ile karıştırdığımda,
Ebeveyn bulaşması yaşıyorum demektir. Bunlar, bize öğretilmiştir ama
sanki gerçek gibi gelmektedir. Berne bunlara önyargılar demektedir.
Örneğin:

Stevvart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz #7


M Bölüm ll Kiplik Nedir?

■• Ebeveyn Bulaşması b. Çocuk Bulaşması c. Çifte Bulaşma

Şekil 6.1: Bulaşma

‘Tüm İskoçlar cimridir?


‘Zenciler tembeldir?
‘Beyazlar sizi sömürür?
‘Dünya kötü bir yerdir?
'insanlar güvenilmezdir?
İlk denemede başaramazsan, tekrar tekrar tekrar dene?
Eğer ben bu ifadelerden herhangi birisinin bir gerçeği yansıttığını dü­
şünüyorsam, o zaman ben bir bulaşma içindeyim demektir.
Bir kişi kendinden söz ederken ‘ben’ demek yerine ‘şimdi sen’ şeklin­
de konuşuyorsa, onun bu söylediklerinin içeriğinde Ebeveyn bulaşması
olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, Madge kendi yaşantısını şu şekilde
anlatmaktadır:
‘Ne olursa olsun yoluna devam etmek zorundasın, değil mi? İnsanların,
senin neler hissettiğini görmelerine izin veremezsin? Madge bu iki
sloganı büyük bir olasılıkla kendi anne-babasından öğrendi. Belki, an­
ne-babası da bu ifadelerin bir gerçek olduğuna inanıyordu.
Benim Yetişkin’imdeki Ebeveyn bulaşması bu şekildeki bir düşünceyi
içerecek şekilde olduğunda, buna kendini haklı çıkarma denilmektedir.

Çocuk bulaşması
Ben eğer bir Çocuk bulaşması yaşıyorsam, çocukluğumdaki inançlarımı
şimdi erişkin bir insan olarak karıştırıyorum demektir. Çocuk bulaşma-
6 Konu Yapısal Patoloji S9

lan, duygularımızın eseri olarak harekete geçen ve gerçek olduğu zan­


nedilen fantezilerdir. Bir toplantıdan ayrılırken tam kapıdan çıktığım
anda insanların kahkahalarını duyuyorum. Kendi kendime: Arkamdan
bana gülüyorlar!’ diyorum.
Ben o anda, belki de çocukluğumda sözsüz olarak almış olduğum bir
kararı yeniden canlandırıyorum: ‘Bende ters giden bir şey var. Bunu be­
nim dışımda herkes biliyor, ama kimse bana söylemeyecek’ şeklinde.
Ben bunun eski bir şeyin tekrar canlanması olduğunun farkında de­
ğilim. Bulaşma yaşantım sırasında, bu çocukluk durumumu erişkin ger­
çekliğimle karıştırıyorum.
İstersem, odaya geri giderek içeridekilerin gerçekten bana gülüp gül­
mediklerini kontrol edebilirim. Bana samimi bir şekilde ‘hayır’ derler­
se, bu bulaşmamdan çıkabilirim. Böylece de, Yetişkin ego-durumumla
durumu değerlendirerek, dünyaya ilişkin olarak kafamda oluşturmuş
olduğum artık geçerli olmayan Çocuk yorumlamalarımı bundan aynş-
tırabilirim. Odadaki insanların, benimle hiç de ilgisi olmayan bir şakaya
güldüklerini fark edebilirim. Belki de arkadaşlarımın benimle alay etmiş
olduğu çocukluk anılarımı yine de anımsarım, ancak bu kez bu anıları­
ma artık geçmişe ait bir şey olarak bakarım.
Diyelim ki odadaki insanlar gerçekten benimle dalga geçiyordu. Bu
durumda da, ‘Ne yani? Eğer bana gülmeyi tercih ediyorlarsa, bu onların
sorunu. Ben hâlâ OKEY’im’ diyerek yine bu bulaşmadan çıkabilirim.
Ama ben o gün için Çocuk bulaşmasından çıkmaya hazır olmayabili­
rim de. Bu durumda, insanlar bana samimi bir şekilde ‘Hayır, biz sana
gülmüyorduk’ demiş olsalar bile içimden şunları geçirebilirim: ‘Hıh!
Eminim yalnızca kendimi kötü hissetmemem için yalan söylüyorlar!’
Berne, bazen Çocuk bulaşmalarında gözlenen tipik inançlar için delüs-
yon terimini kullanmıştır. Bazı genel delüsyonlar şunlardır:
‘Ben konuşmada/aritmetikte/dil öğrenmede hiç iyi değilim *
‘insanlar nedense beni sevmiyor.’
‘Benim doğamda yanlış bir şeyler var?
‘Ben şişman doğdum?
‘Sigarayı bırakamam!’
Eğer Çocuk bulaşmasının içeriği erken çocukluk dönemine ait ise, çok
tuhaf delüsyonlar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle travmatik olaylarla
dolu bir çocukluk geçirmiş olan kişilerde bu yaygın olarak görülmektedir.
‘İnsanların yalnızca etrafında olarak bile onları mahvedebilirim?
‘Eğer ölürsem, Annem beni sevecek?
»O Bölüm II. Kişilik Nedir?

insanlar beni kozmik ışınlarla öldürmeye çalışıyor.’


Benim Yetişkinime Çocuk bulaşması olduğunda, usa vurma ola­
rak adlandırılan bir düşünce şekli yer alacaktır. O zaman, bulaşmış
Yetişkin inimi Çocuk’uma hizmet etmek üzere kullanarak, yalnızca de-
lüsyonumu mantıklı çıkaracak şekilde bilgiler toplarım.

Çifte bulaşma
Çifte bulaşma durumunda, kişi Ebeveynsel bir sloganı yeniden canlan­
dırmakta, Çocuk inancıyla buna katılmakta ve bunların her ikisinin de
gerçek olduğunu zannederek karıştırmaktadır. Örneğin:
(E) ‘İnsanlara güvenilmez’,
(Ç) Asla kimseye güvenmiyorum’ ile eşleştirilebilir. Ya da:
(E) Çocuklar göz önünde olmalı ama hiç ağzını açmamalı.’
(Ç) Hayatta kalabilmek için sessiz olmalıyım’ ile eşleştirilebilir.
Bazı modern TA yazarları tüm bulaşmaların çifte bulaşma olduğunu
savunmaktadır. Onlara göre, çifte bulaşmanın içeriğinde kişinin ken­
disi, başkaları ve dünyaya ilişkin olarak sahip olduğu onun tüm eski,
çarpıtılmış inançları bulunmaktadır. TA dilinde bunlara, skript (kurgu)
inançları1 denilmektedir.

Q Bir kağıt alınız ve 'Ben... bir insanım'şeklinde bir başlık koyunuz. Sonra
da iki dakika boyunca bu boşluğu dolduracak şekilde kendinizle ilgili tüm
aklınıza gelenleri yazınız.
İki dakikanın sonunda, gevşeyiniz, derin bir nefes alınız ve bir süre göz­
lerinizi odada gezdiriniz. Oturduğunuz yerde kendinizi dik duruma geti­
riniz ve dengeli bir şekilde oturarak Yetişkin ego-durumunuza geçiniz.
Yazdıklannıza bir göz atınız. Boşluklara yazdığınız her bir ifadenin gerçek
mi yoksa Çocuk bulaşması mı olduğuna bakınız.
Kendinizle ilgili ifadelerinizden herhangi birisinin Çocuk bulaşması ol­
duğuna karar verirseniz, bunun aslında nasıl olduğunu düşününüz. Çocuk
bulaşması ifadelerini atınız ve bunlann yerine Yetişkin ifadelerini koyunuz.
Örneğin:
'Ben insanlarla geçinemeyen biriyim'yenne,
Ben zeki ve arkadaş canlısı bir insanım ve insanlarla istersem çok iyi şe­
kilde geçinebilirim' yazabilirsiniz.
Tüm Çocuk bulaşması ifadelerinizi bu şekilde güncelleyiniz.
Şimdi başka bir kağıt alınız. İki dakika boyunca ebeveynlerinizden ve ebe­
veyn figürlerinizden duyduğunuzu anımsadığınız tüm slogan ve inançlan
yazınız.
6. Konu: Yapısal Patoloji 91

Önce Yetişkin ego-durumunuza geçiniz. Ebeveynse! sloganlar ve inanç­


lar listenize bakınız. Her bir ifadenin gerçek mi yoksa Ebeveyn bulaşmasıy­
la mı ilgili olduğunu kontrol ediniz. Yetişkin gerçekliğine uygun olması için
güncellemeye karar verdiğiniz ifadeler varsa, bunlan atıp yerlerine yenile­
rini yerleştiriniz.
Örneğin,
'İlkinde başaramazsan aynı şeyi tekrar tekrar tekrar dene' yerine,
'İlkinde başaramazsan, gidiş yolunu değiştirerek başarabilirsin
yazabilirsiniz.
Bu eğlenceli ve yararlı bir alıştırmadır. Boş vakitlerinizde de
yapabilirsiniz.^

Dışlama
Berne, insanların bazen bir ya da daha fazla ego-durumlarını kapattık­
larından söz etmiştir. Bunu da dışlama olarak adlandırmıştır.
Şekil 6.2a, 6.2b ve 6.2c, bir ego-durumunun dışlanması ile ilgili ola­
rak üç olası durumu göstermektedir. Çizim sırasında, dışlanmış olan
ego-durumunun üzerine bir çarpı koyuyoruz ve komşu daireyle de ara­
larına bir çizgi çiziyoruz.
Ebeveyni dışlayan insanlar, dünyaya ilişkin halihazır kuralları kabul
etmemektedirler. Bunun yerine, kendi kurallarını koymakta ve her du­
rum için de kendilerine göre yenilemektedirler. Çevrelerinde olan bite­
ni anlayabilmek için Küçük Profesör’ü de iyi bir şekilde kullanırlar. Bu
kimseler genellikle ‘kurnaz tüccarlardır.
Bunlar, ünlü politikacılar, yöneticiler ya da mafya patronları olabilirler.
Eğer Yetişkin imi dışlıyorsam, bir erişkin olarak gerçeği test etme gü­
cümü kapatmış oluyorum. Bunun yerine, yalnızca içsel Ebeveyn-Çocuk
diyaloglarımı dinlemeye başhyorum. Böyle olunca da, davranışlarım,
duygularım ve düşüncelerim de sürekli olarak devam eden bu kapış­
maya göre ortaya çıkacaktır. Yetişkin’imdeki gerçeği test etme gücümü
kullanmadığım için de, düşüncelerim ve davranışlarım daha da tuhafla-
şacaktır ve belki de sonuçta bana psikotik tanısı konulacaktır.
Çocuk’unu dışlayan bir insan, çocukluğuna ilişkin olan saklı anıla­
rını kapatmaktadır. ‘Senin çocukluğun nasıldı?’ diye sorduğumda,
‘Bilmiyorum, bu konuda hiçbir şey hatırlamıyorum.’ yanıtım vere­
cektir. Bizler erişkin yaşamımızda da, çoğunlukla duygularımızı ifa­
de ederken Çocuk ego-durumumuzda oluyoruz. Bu yüzden Çocuk’u
dışlayanlar genellikle, ‘soğuk nevale’ ya da ‘ruhsuz bir insan’ olarak
nitelendirilmektedir.
M Bölüm II Kışüıi Nedir’

•. Dışlanmış Ebeveyn
b. Dışlanmış Yetişkin c. Dışlanmış Çocuk

Şekil 6.2: Dışlama

Eğer üç ego-durumundan ikisi dışlanırsa, geriye kalan işlevsel ego-du­


rumu sabit ya da dışlayan olarak adlandırılmaktadır. Bu durum, çizim
yapılırken, daha kaim bir daire ile gösterilmektedir. 6.3’teki a, b ve c
şekilleri olası üç durumu göstermektedir.
Dünyayı yalnızca bir dizi Ebeveynsel kuraldan ibaret olarak algılayan
bir insan, sabit Ebeveyni sergilemektedir. ‘Sence bu planın nasıl gelişti­
rilebileceğini düşünüyorsun?’ diye sorulduğunda, ‘Hmm, bence bu iyi
bir plan. Devam edin, tek söyleyebileceğim bu’ diyebilir. ‘Nasıl hissedi­
yorsun?’ sorusuna da, ‘Böyle durumlarda soğukkanlılığını korumalısın,
değil mi?’ yanıtını verebilir.
Beme’e göre, sabit Yetişkine sahip olan bir insan, ‘eğlencelere pek ka­
tılamaz.’ Bunun yerine, daha çok ‘neredeyse tamamen plancı, bilgi top­
layıcı ve veri işlemcisi’3 olarak yaşamını sürdürür.
Burada bir ekleme yapalım: Berne’in yazılarında bazen verdiği örnek­
ler kendisinin ego-durumu tanımıyla çelişkili gibi görünmektedir; ka­
nımızca bu da bunlardan birisidir. Burada sabit Yetişkin örneği olarak
‘eğlenceye pek katılamaz’ denmesi, Yetişkin tanımıyla çelişir gibidir.
Yetişkin ego-durumu modelinde, Yetişkin doğrudan burada ve şimdi­
ye ait olan duygu, düşünce ve davranışlar olarak tanımlanmaktadır. O
zaman bir kimse Yetişkin ego-durumunda iken ‘eğlenebilir’ de, ancak
Yetişkin’in eğlenmesi ile Çocuk eğlenmesi birbirinden farklı olacaktır.
*

* Editörün Notu: Ayrıca sabit Yetişkinin bir patoloji olarak ele alındığını ve bunun sağlıklı yetiş­
kin fonksiyonu ile karıştırılmamasını hatırlatırız.
6 Konu Yapısal Patoloji 93

a. Sabit (Dışlayan) b. Sabit (Dışlayan) c. Sabit (Dışlayan)


Ebeveyn Yetişkin Çocuk

Şekil 6.3: Sabit (Dışlayan) ego-durumları

0 Şimdi siz de kendinizin nasıl olduğu üzerinde düşünmek isteyebilir­


siniz. Sizin 'Yetişkin eğlenceniz', 'Çocuk eğlencenizden’ ne bakımdan farklı
olabilir? Çocukken çok eğlendiğiniz ve şimdi de bir erişkin olarak aynı şe­
kilde eğlenmeye devam ettiğiniz şeyler var mı? ^

Her zaman için Sabit Çocuk’ta olan bir insan, sürekli olarak çocuklu­
ğunda olduğu gibi davranacak, düşünecek ve hissedecektir. Bir sorunla
karşılaştığında, duygularım abartılı olarak yaşamak şeklinde bir strateji
kullanacaktır. Hem gerçekleri test etmeyi hem de Ebeveynsel kurallan-
nı kapatacaktır. Başkaları tarafmdan ‘henüz olgunlaşmamış’ ya da ‘his­
terik’ bir insan olarak tanımlanabilecektir.
Bizim deneyimlerimize göre, dışlama hiçbir zaman tamamen gerçek-
leşmemektedir. Daha çok belli durumlara özgü olarak ortaya çıkmakta­
dır. Örneğin, bir kimsenin ‘dışlanmış Çocuka sahip olduğunu söyledi­
ğimizde, anlatmak istediğimiz şey, bu kimsenin belli durumlar dışında
nadiren Çocuk ego-durumuna geçmesidir.
İnsanlar, bir parçacık da olsa Çocuk ego-durumlan olmadan fonksi­
yonlarını yerine getiremezler. Biraz Yetişkin’leri yoksa, neyin nasıl ya­
pılacağını gerektiğinde kendi başlarına bularak fonksiyonlarını yerine
getiremezler. Bir miktar Ebeveyn olmadan da hiçbir topluluğun içinde
yaşayamazlar.
Bölüm III

İletişim Kurmak
Transaksiyonlar, Temas İletileri
Zamanı Yapılandırma
Transaksiyonlar

iyelim ki, şimdi oturmuş bu kitabı okuyorsunuz. Ben de odaya

D girip size ‘Merhaba!’ diyorum. Siz de başınızı kaldırarak bana


bakıyor ve ‘Merhaba!’ diyorsunuz. Biz şimdi sizinle basit bir
transaksiyon gerçekleştirmiş olduk.
Ben bir şekilde bir iletişimi başlattığımda ve siz de bana yanıt verdi­
ğinizde bir transaksiyon gerçekleşmektedir. Formel transaksiyonel di­
linde, iletişimin başlatılmasına uyaran, uyarana verilen yanıta ise tepki
denilmektedir.
Böylece, bir transaksiyonun, transaksiyonel uyaran + transaksiyonel
tepki şeklindeki formel tanımı da ortaya çıkmaktadır. Berne, transaksi-
yonu ‘sosyal iletişimin temel birimi’ olarak ele almaktadır.
Biz şimdi sizinle aramızdaki konuşmayı sürdürelim. Sizin
‘Merhaba’nıza karşılık olarak ben ‘Gününüz iyi geçti mi?’ diye sorabili­
rim ve siz de bana tekrar bir yanıt verebilirsiniz. Biz böylece aramızda
bir transaksiyonlar zinciri oluşturacağız. Bir uyarana verilen her tep­
ki, bir sonraki tepkinin uyaranı haline gelecektir. İnsanlar arasındaki
iletişim, her zaman için bunun gibi bir transaksiyonlar zincirleriyle
oluşmaktadır.
Transaksiyonların analizini yaparak, iletişimin nasıl gerçekleştiğini - ya
da bazen nasıl gerçekleşemediğini - açıklayabiliyoruz, ayrıca insanların
aynı anda birden fazla düzeyde nasıl iletişim kurabildiklerini de görebi­
liyoruz.1 Transaksiyonların analizini yaparken de, ego-durumlan mode­
linden yararlanıyoruz.

Tamamlayıcı transaksiyonlar
Size ‘Saat kaç?’ diye soruyorum. ‘Saat bir’ diye yanıt veriyorsunuz. Biz
şimdi burada sizinle, burada ve şimdiye ilişkin olarak bir bilgi alışveri-

Stevvart 8 Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 95


96 Bölüm III İletişim Kurmak

şinde budunmuş olduk. Sözlerimiz Yetişkin sözleri. Ses tonumuz ve vü­


cut sinyallerimiz de Yetişkin ego-durumunda olduğumuzu doğruluyor.
Şekil 7.1de, bu Yetişkin-Yetişkin transaksiyonu görülmektedir.
Buradaki oklar her bir iletişimdeki yönü göstermektedir. Formel dilde,
bu oklara vektörler denilmektedir. U, uyaran’, T ise ‘tepki’ anlamındadır.
Size soru sorarken Yetişkin ego-durumumdaydım. Bunu, U vektörü­
nü, kendi EYÇ çizimimdeki Yetişkin ego-durumu dairesinden başlata-
rak gösteriyorum. Mesajımın Yetişkin ego-durumunuz tarafından du­
yulmasını hedefledim. Bu yüzden bu vektör çizim sizin Yetişkin’inizde
sonlandırılacaktır.
Gerçekçi bir yanıt vererek, siz de Yetişkin’den geldiniz ve bu bilginizin
de benim Yetişkin im tarafından alınması istediniz. Yani ‘T’ vektörü de,
sizin Yetişkin dairenizden çıkarak benim Yetişkin daireme geldi.
Bu, bize bir tür tamamlayıcı transaksiyonu göstermektedir ki, bunun
tanımı da şöyledir:
Bir tamamlayıcı transaksiyon, transaksiyondaki vektörlerin birbirine para­
lel olduğu ve hedeflenen ego-durumundan tepki alınan bir transaksiyondur.
Bu tanımın, yukarıdaki Yetişkin-Yetişkin transaksiyonu örneğine na­
sıl uygun düştüğüne dikkat ediniz. Tamamlayıcı transaksiyonlarda vek­
törler birbirine paralel olduğundan, bunlara bazen paralel transaksiyon
da denilmektedir.
Şekil 7.2’de, bu kez Ebeveyn ve Çocuk ego-durumlannın sözkonusu
olduğu bir diğer tamamlayıcı transaksiyon gösterilmektedir.

Şekil 7.1: Yetişkin-Yetişkin tamamlayıcı transaksiyonu


7 Konu: Transaksıyonlar 97

Mağaza müdürü kafasını kaldırıp, 10 dakika geç kalmış olan asistanı­


na bakar. Sonra Ebeveyn’ine geçerek şöyle bağırır: 'Tekrar geç kaldın! Bu
böyle olmayacak!’ Asistan, Çocuk ego-durumunda yüzü kızararak siner
ve kısık bir ses tonuyla: ‘Özür dilerim, bir daha geç kalmamaya çalışaca­
ğım’ diye yanıt verir.
Müdür Ebeveyn’de homurdanırken, gönderdiği uyaranının Çocuk ego-
durumundaki asistan tarafından duyulmasını istemektedir. Burada U
vektörü, onun Ebeveyn’inden çıkarak asistanın Çocukluna gitmektedir.
Beklendiği üzere de, asistan Çocuk’una geçer. Mınldanmaya benzer
özrü ile Ebeveyn’inde olan müdüre yaranmaya çalışır. Bu da T vektö­
rüyle gösterilir.
Verdiğimiz bu örneğin, tamamlayıcı transaksiyonun tanımına ne ba­
kımlardan uyduğuna dikkat ediniz.

• Çok değişik tamamlayıcı transaksiyonlardan ikisi, Ebeveyn-Ebeveyn


ve Çocuk-Çocuk transaksiyonlan şeklindedir. Şimdi de siz bunlan ele ala­
rak her birisinin transaksiyonel diyagramını çiziniz. Her bir örnek için uy­
gun olabilecek uyaran ve tepki ifadelerini bulunuz. £

İletişimin ilk kuralı


Tamamlayıcı bir transaksiyonun özelliği, beklenti oluşturucu bir yönü­
nün olmasıdır. Size saatin kaç olduğunu sorduğumda, Yetişkin inizden

Şekil 7.2: E-Ç, Ç-E tamamlayıcı transaksiyonu


90 Bölüm III; İletişim Kurmak

cevap vermenizi bekledim ve siz de öyle yaptınız. Müdür asistanını


azarladığında, bir Çocuk özrü almayı bekliyordu ve aldı.
Süren biı konuşma tamamlayıcı transaksiyonlar zincirinden oluşmak­
tadır ve bu zincirin tümünde de her şey beklendiği gibi ilerlemektedir.
Müdür. Elbette özür dileyeceksin! Bu, bu hafta üçüncü geç kalışın!’
Asistan (sızlanarak): Efendim, özür diledim. Trafiğe takıldım işte.’
Müdür: Hıh. Bana hiç böyle bahanelerle gelme! Daha erken
çıkmalıydın!...’
Bu şekilde bir konuşma, taraflar tükenene ya da başka bir şeyler yap­
maya karar verene kadar "birbirlerini besleyecek’ şekilde devam edebilir.
İletişimin ilk kuralı olarak bilinen bu durum şu şekildedir:

• Transaksiyonlar tamamlayıcı olduğu sürece, iletişim sonsuza dek


sürebilir.
Burada, ‘sürecektir’ denmediğine, ‘sürebilir’ denildiğine dikkat ediniz.
Her konuşmanın belli bir zaman sonra sonlanacağı açıktır. Ancak tran­
saksiyonlar tamamlayıcı olduğu sürece, bu iletişim sürecindeki uyaran
ve tepki akışım kesecek bir durum olmayacaktır.

• Yetişkin-Yetişkin şeklindeki tamamlayıcı transaksiyonlar zincirin­


den oluşan hayali bir konuşma oluşturunuz. Aynı şeyi Ebeveyn-Çocuk,
Ebeveyn-Ebeveyn ve Çocuk-Çocuk etkileşimleri için de yapınız. Her biri­
nin iletişimin birinci kuralına uyup uymadığını kontrol ediniz.
Bir grup olarak çalışıyorsanız, her bir konuşma türünü canlandırmak
üzere ikili gruplar oluşturunuz. Paralel transaksiyonlar zincirini ne kadar
uzun sürdürebildiğinize bakınız. 0

Çapraz Transaksiyonlar
Size ‘Saat kaç?’ diye soruyorum. Ayağa kalkıyorsunuz, yüzünüz kızarı­
yor ve bağırıyorsunuz: ‘Saat, saati Bana saati sorma! Yine geç kaldın!
Sen ne yaptığım zannediyorsun?’ diyorsunuz.
Bu, benim Yetişkin olarak sorduğum sorumla davet ettiğim bir
Yetişkin yanıtı değil. Bunun yerine, siz öfkeli bir Ebeveyn ego-durumu­
na girdiniz. Azarlamanızla, Yetişkin olmaktan çıkıp Çocuk’uma geçmek
için bana davetiye gönderiyorsunuz. Buradaki etkileşimin transaksiyo­
nel çizimi, Şekil 7.3’te gösterilmiştir.
Bu konuşma, bir tür çapraz transaksiyon örneğidir. Çapraz denilmesi-
7 Konu- Transaksiyonlar 99

nin sebebi, bu transaksiyon türünde diyagramdaki vektörlerin genellik­


le birbirini çaprazlayacak şekilde olmasıdır.
Ayrıca ‘çapraz’ kelimesi, bu tür bir etkileşimin oluşturduğu hissi ifade
etmek bakımından da uygun bir tanımlamadır. Bana bağırarak transak-
siyonumuzu çaprazladığınızda, ben iletişimimdeki akışın kesildiğini
hissediyorum.
Formel olarak, çapraz bir transaksiyon, transaksiyon vektörlerinin para­
lel olmadığı ve tepkinin davet edilen ego-durumundan gelmediği transaksi­
yon türüdür. Şimdi, müdür ile geç gelen asistan arasında geçen konuşma­
yı yeniden başlatalım. Asistan içeri girer ve müdür Ebeveyn’e özgü bir
şekilde ona homurdanır. Ama asistan sinmek ve özür dilemek yerine,
müdürüne sakince bakar. Ölçülü bir sesle: ‘Öfkeli olduğunuzu görüyo­
rum. Neden böyle hissettiğinizi anlayabiliyorum. Lütfen bana şimdi ne
yapmamı istediğinizi söyler misiniz?’ der.
Asistan, müdürün E-Ç uyaranını Y-Y tepkisiyle çaprazlamıştır. Bunu
Şekil 7.4’te görüyoruz. Burada verilen tepki, uyaranı gönderen kişinin
beklediği iletişimin ilerlemesini durdurmuştur.

İletişimin ikinci kuralı


Bir transaksiyon çaprazlandığı zaman, çapraz yanıt alan kişi büyük bir
olasılıkla, çaprazlayanm davet ettiği ego-durumuna geçmektedir. Daha
sonra da, muhtemelen başka bir ego-durumundan paralel bir transaksi-
yonla devam edecektir.

Şekil 7.3: Y-Y, E-Ç Çapraz Transaksiyonu


100 Bölüm III. İletişim Kurmak

Size saati sorduğumda ve geç kaldığım için bana bağırdığınızda muh­


temelen Uygulu Çocuka geçip özür dileyeceğim. Ya da aynı ego-duru-
mundan isyankar olup şöyle diyebilirim: ‘Elimden bir şey gelmezdi. Ne
kadar çok yaygara yapıyorsunuz!’ Burada, Yetişkin’imde yer alan ve sa­
atin kaç olduğu hakkında bilgi alma isteğim şimdilik unutulmuş oldu.
İletişimin ikinci kuralı şöyledir:

• Bir transaksiyon çaprazlandığı zaman, iletişimde bir kopma yaşanır ve


iletişimin yeniden kurulabilmesi için taraflardan birisinin ya da her ikisinin
de farklı ego - durumlanna geçmesi gerekir. £

İletişimdeki bu kopma’, yalnızca hafif bir sarsıntı olarak yaşanabilir.


Çok uç bir durum olarak ise, kişilerin odadan öfkeyle çıkmasına, kapıyı
çarpmasına bir daha birbirleriyle konuşmamasına da yol açabilir.
Eric Berne, kuramsal olarak 72 tür çapraz transaksiyonun mümkün
olabileceğini hesaplamıştır. Ama, günlük hayatta çok sık olarak bunla­
rın yalnızca ikisinin kullanıldığı görülmektedir. Bunlar, bir Y - Y uya-
ranının, Ç-E ya da E-Ç tepkisi ile çaprazlanmasıyla gerçekleşmektedir.

Q Kendi yaşamınızda bir Y-Y uyaranının bir Ç-E tepkisi verilerek çapraz-
landığı bir örneği düşününüz. Ç-E tepkisini alan kişi, Ebeveyn ego-duru­
muna geçerek paralel bir transaksiyona geçerse, bu konuşma nasıl devam
edecektir?

Şekil 7.4: E-Ç, Y-Y çapraz transaksiyonu


7 Konu Transaksiyonlar 101

Aynı alıştırmayı, bir Y-Y uyaranını E-Ç tepkisi ile çaprazlayarak da yapınız.
Bir Y-Y uyaranının Ç-Ç tepkisi ile çaprazlandığı duruma bir örnek bulu­
nuz ve bunun transaksiyonel çizimini yapınız. Bu örnekteki paralel vektör­
lerin, her zaman için paralel bir transaksiyonu göstermeyebileceğine dikkat
ediniz.
Eğer bir grup olarak çalışıyorsanız, aranızda ikili gruplar oluşturarak rol
oyunlanyla tamamen çapraz transaksiyonlardan oluşan bir konuşmayı
canlandınnız. Karşınızdaki kişi her bir şey söylediğinde hangi ego-duru-
munuzu davet ettiğini belirleyiniz ve bu davetinden farklı bir ego-durumu­
na geçerek karşılık veriniz. Sonra karşınızdaki kişi de sizin ona gönderdi­
ğiniz uyaranı çaprazlasın. Paralel transaksiyonlara geçmeden bu sureci ne
kadar süre devam ettirebildiğinize bakınız. Bir süre sonra sonlandırmaya
karar veriniz ve bu alıştırmadaki deneyimlerinizi tartışınız. Bu, yalnızca pa­
ralel transaksiyonlan kullandığınız bir önceki alıştırmaya göre ne bakımdan
farklıdır? £

Gizil Transaksiyonlar
Gizil bir transaksiyonda, aynı anda iki mesaj iletilir. Bunlardan birisi,
açık olan ya da sosyal düzeyde bir mesajdır. Diğeri ise, gizil olan ya da
psikolojik düzeyde bir mesajdır.
Genellikle sosyal düzeydeki içerik Yetişkin-Yetişkin’dir. Psikolojik dü­
zeydeki mesajlar ise genellikle Ebeveyn-Çocuk ya da Çocuk-Ebeveyn
şeklindedir.
Kadın: Arabamın anahtarım ne yaptın?
Erkek: Çekmecene koydum.
Yalnızca yazılı olan sözlere baktığımız zaman, ilk bakışta bunun bir
Yetişkin-Yetişkin tamamlayıcı transaksiyonu olduğunu söyleyebiliriz.
Sosyal düzeyde bakıldığında, tamamlayıcı olarak görülmektedir. Şimdi
bu durumu ses tonu ve görsel öğeler bakımından tekrar ele alalım.
Kadın (sertçe, sesini cümlenin sonuna doğru düşürerek, yüz kasları gergin,
kaşları çatık olarak): ‘Arabamın anahtarını ne yaptın?’
Erkek (ses tonunu yükselterek, sesi titreyerek, omuz silkerek, başını kar­
şıya çevirerek, kalkık kaşlarının altından bakarak): ‘Çekmecene koydum’.
Psikolojik düzeyde, E-Ç, Ç-E şeklinde paralel bir iletişim vardır. Bu psi­
kolojik düzeydeki mesajları sözlere dökecek olursak, şu şekilde olabilir:
Kadın: ‘Sürekli eşyalarımı karıştırıyorsun!’
Erkek: ‘Beni her zaman haksız yere eleştirip duruyorsun!’
102 Bölüm III: İletişim Kurmak

Bu konuşma, Şekil 7.5’teki transaksiyonel çizimde gösterilmektedir


Burada, sosyal düzeydeki uyaran ve tepkiyi düz bir çizgi şeklindeki oklar
ile gösterdik ve bunları Us ve Ts olarak adlandırdık. Psikolojik düzeydeki
uyaran ve tepkiyi ise, kesik çizgilerden oluşan oklar ile gösterdik ve bun­
ları Up ve Tp olarak adlandırdık.
Burada olduSy gibi, çoğunlukla E ile Ç (nadiren de Ç-Ç ve E-E ) ara­
sın psikolojik düzeydeki iletişimin, Y—Y sosyal mesajını örttüğü
gizil transaksiyonlar, dubleks transaksiyon olarak adlandırılmaktadır.
Eı ic Berne, açısal transaksiyon adını verdiği başka bir gizil transaksi­
yon türünü daha tanımlamıştır. Ben burada size sosyal düzeyde
Yetişkinden Yetişkine bir uyarıcı gönderebilirim. Ancak alttaki gizli
mesajım Yetişkin imden sizin Çocuk’unuzadır. Sizin de benim bu alttaki
davetimi alarak bir Çocuk tepkisi ile yanıtlamanızı beklemekteyim.
Aşağıda ders kitaplarında örnek olarak verilen durumda, bir satıcı müş­
terisinin satın alma dürtüsüne kanca atmayı amaçlamaktadır.
Satıcı: Tabii ki efendim, bu kamera elimizdekilerin en iyisi. Ama sanı­
rım sizin için biraz pahalı.
Müşteri (meydan okurcasına): Alıyorum!
Şekil 7.6’da verilen transaksiyonel çizime bakıldığında, Us ve Up vek­
törleri arasında bu transaksiyona adını veren açı görülmektedir.
Ancak buradaki iletişimin her zaman için farklı bir yöne doğru ilerle­
mesi de mümkündür:

Şekil 7.5: Dubleks gizil transaksiyon: Sosyal düzey Y-Y, Y-Y;


Psikolojik düzey E-Ç, Ç-E
7 Konu: Transaksıyonlar 103

Şekil 7.6: Açısal gizil transaksiyon

Satıcı: ‘...sanırım sizin için biraz pahalı...’


Müşteri (düşünceli): ‘Evet, söylediğinizde haklısınız. Bu benim için bi­
raz pahalı. Yine de teşekkür ederim.’
Satıcının buradaki manevrası, müşterisinin Çocuk ego-durumuna
‘kanca atmakta’ başarısız olmuştur.
Verdiğimiz bu örnek, transaksiyonlarla ilgili çok önemli genel bir nok­
taya işaret etmektedir: Size transaksiyonel bir uyaran gönderdiğimde, asla
belli bir ego-durumunda olmanızı SAGLAYAMAM. En fazla yapabileceğim
şey, sizi belli bir ego-durumundan tepkide bulunmanız için DAVET etmektir.

İletişimin üçüncü kuralı


Beme’in üçüncü kuralı şu şekildedir:

9 'Gizil bir transaksiyonun davranışsal sonucunu, sosyal düzey değil,


psikolojik düzey belirler.'^

Berne burada ‘belirlenebilir’ yerine ‘belirler’ demiştir. Berne, insanlar


iki düzeyde iletişime girdiğinde, ortaya çıkan durumun her zaman için
gizil mesajın bir sonucu olduğunu ileri sürmektedir. Eğer bir davranı­
şı anlamak istiyorsak, o iletişimin psikolojik düzeyine dikkat etmemiz
gerekmektedir.
TA dilinde, bunu ‘Marsh gibi düşünmek' olarak ifade ediyoruz. Berne,
104 Bölüm III İletişim Kurmak

Mars dan gelen ve dünyada olup bitenleri gözlemleyen küçük yeşil bir
adamın olduğunu düşünün der. Bu Marslının, iletişimlerimizin ne anla­
ma gelebileceği ile ilgili hiçbir önyargısı olmayacaktır. Bu yüzden sadece
nasıl iletişim kurduğumuzu gözlemleyecektir ve sonra da bunun ardın­
dan yaptığımız davranışlarımıza dikkat edecektir.

Q Bir Marslı olmayı deneyiniz. Her zaman için, sosyal düzeydekiler kadar
psikolojik düzeydekilere de dikkat ediniz. Berne'in ileri sürdüğü bu ilginç
iddiayı test ediniz. Sizce, Berne davranışsal sonucun her zaman için psiko­
lojik düzey tarafindan belirlendiğine inanmakta haklı mıdır? •

Transaksiyonlar ve sözsüz mesajlar


Gizil bir transaksiyonda, sosyal düzey mesajlar kelimelerle iletilir. Bir
Marslı gibi psikolojik düzeyde düşünebilmek için, sözel olmayan ipuç­
larını gözlemeniz gerekecektir. Bunları ses tonu, vücut hareketleri (el,
kol, vb.), beden duruşu ve yüz ifadelerine bakarak görebiliriz. Ayrıca,
nefes alış, kas gerginliği, nabız, gözbebeği genişlemesi, terleme vb. gibi
hemen göze çarpmayan ipuçlan da vardır.
Psikolojik düzeydeki mesajlan gizil mesajlar’ olarak adlandırdık.
Aslında eğer neye bakacağınızı biliyorsanız, o kadar da gizli değil­
dir. Sözel olmayan ipuçlan, okumanız için orada önünüzde hazır
durumdadır.
Küçük çocuklar, bu mesajları sezgisel olarak çok güzel görürler. Bizler
büyürken sistematik olarak sezgilerimizi ortadan kaldırmaya yönelik
bir eğitim alıyoruz (‘Sen çocuksun, hiçbir şey anlamazsın!’). TA’yı et­
kili şekilde kullanabilmek için, kendimizi vücut ipuçlarını yakalamaya
yönelik olarak yeniden eğitmemiz gerekmektedir. Ego-durumlarının
davranışsal tanılamasıyla ilgili yaptığınız alıştırma ile bu konuda iyi bir
başlangıç yapmış oldunuz.
Aslında tüm transaksiyonlarda hem sosyal hem de psikolojik düzeyde
birer mesaj bulunmaktadır. Gizil transaksiyonlardaki farklılık, bu iki­
sinin birbiriyle uyuşmamasıdır. Sözlerin taşıdığı mesaj, sözel olmayan
mesajlar tarafından yalanlanmaktadır.
Konu 5’te, bu gibi uyuşmazlıklara tutarsızlık denildiğini öğrenmiş bu­
lunuyorsunuz. Bir ‘Marslı’ gibi düşünebilmek için bu tutarsızlıkları da
gözlemlemeyi deneyiniz.
Bu da bizi daha temel bir noktaya getirir: HERHANGİ bir transaksiyonu
doğru olarak analiz edebilmek için, sözler kadar sözel olmayan ipuçlarına da
dikkat etmemiz gerekmektedir.
7 Konu Transaksiyonlar 105

Kocasına arabasının anahtarının nerede olduğunu soran kadın örne­


ğini hatırlayalım. Sadece sözlere bakıldığında, bu bir Yetişkin—Yetişkin
iletişimi gibi görünmektedir. Sözel olmayan ipuçlarına bakıldığında ise,
bunun bir Ebeveyn - Çocuk transaksiyonu olduğu görülmektedir. Bu
sözleri, farklı türdeki sözsüz ipucu gruplarıyla birlikte kullanacak olur­
sak, her seferinde farklı bir transaksiyon türü oluşturabiliriz.

• Şimdi de şunu deneyiniz. Kan koca arasında geçen sözleri hiç de­
ğiştirmeden, farklı sözsüz ifadeleri kullanarak kaç çeşit farklı transaksiyon
oluşturabileceğinizi bulunuz.
Bir grup içinde, bu kan-koca transaksiyonunu her seferinde farklı sözsüz
ipuçlannı kullanarak canlandınnız. #

Seçenekler
Hiçbir transaksiyon türü tek başına ‘iyi’ ya da ‘kötü’ değildir. Eğer so­
runsuz, kestirilebilir bir iletişim akışı istiyorsanız, transaksiyonlarınızı
paralel tutunuz. Eğer birisiyle kurduğunuz iletişiminiz size aptalca ge­
liyorsa ve rahatsız edici bir boyuttaysa, bu kişiyle transaksiyonlarınızı
sizin ya da karşınızdaki kişinin sıklıkla çaprazlayıp çaprazlamadığını-
za dikkat ediniz. Eğer öyleyse, içinde çaprazlamalar olmadan aranızda
düzgün bir iletişimin kurulup kurulamayacağına karar veriniz.
Bir de farz edin ki, ofisteki en can sıkıcı kişi sizinle sürekli olarak ile­
tişim kurmak için çok hevesli. Ya da, kapı komşunuz bir kahve içmeye
gelip bir yandan da günlük sıkıntılarını tekrar tekrar ballandırarak an­
latmaktadır. Böyle durumlarda transaksiyonları kasıtlı olarak çaprazla-
yarak konuşmanın akışını durdurmanız hoş bir durum olabilir.
Stephen Karpman, Seçenekler adlı makalesinde, bizim her an için is­
tediğimiz bir transaksiyonu seçebileceğimiz düşüncesindedir. Özellikle
de, başkalarıyla alışıldık, rahatsız edici ‘kilitlenmiş’ iletişimleri kesebil­
mek için değişik yeni transaksiyonları deneyebiliriz2.
Jack, iş ortamında sürekli olarak özür dilemektedir ya da kendini sa­
vunmaya geçmektedir. Yöneticisi ise bir diğer uç davranışı sergileyerek
sürekli onu eleştirmektedir ve ona hep neyi nasıl yapması gerektiğini
söylemektedir.
Yönetici: ‘Bu raporun daha büyük harflerle yazılmış bir çıktısını alman
gerekiyordu. Bunlar çok küçük okuyamıyorum’.
Jack : ‘Üzgünüm, hata yaptım’.
Yönetici: ‘Neyse, sanırım yapacak bir şey yok. Ama bu konuyla ilgili bir
e-posta göndermiştim.’
106 Bölüm III: İletişim Kurmak

Jack: ‘E-postalanmı kontrol etmeye çalışıyorum, ama dürüst olmam


gerekirse, son zamanlarda öyle yoğunum ki...’
Buradaki iki kişi Eleştirel Ebeveyn ve Uygulu Çocuk transaksiyonla-
nnda kilitlenmiş görünüyorlar. Eğer Jack sonunda bundan kurtulmak
isterse, ‘Seçenekler’i nelerdir?
Karpman a göre amaç, ‘gidişatı değiştirmek ve ne yapabiliyorsun onu
yaparak özgür olmaktır’. Bunun için de, karşınızdaki kişinin bulunduğu
ego-durumundan çıkması veya sizin kendi ego-durumunuzu değiştir­
meniz ya da her ikisinin de aynı anda olması gerekecektir. Karpman, bu
stratejinin işe yaraması için dört koşulun yerine getirilmesi gerektiğini
ileri sürmektedir:

• Bir ya da her iki ego-durumu gerçekten değişmelidir.


• Transaksiyon çaprazlanmalıdır.
• Konu değişmelidir.
• Bir önceki konu unutulacaktır.

Biz bu koşullardan ilk ikisinin temel olduğunu, diğer ikisinin ise ‘iste-
je bağh olarak ekstra’ olduğunu düşünüyoruz ancak genellikle bir uygu­
lamada hepsi gerçekleştirilmektedir.
Yönetici: ‘Bu raporun daha büyük harflerle yazılmış bir çıktısını alman
gerekiyordu’.
Jack: (Sandalyeden düşer gibi yapar. Sırtını yere vererek kollarını ve ba­
caklarını havada sallar): Aaaghü Şimdi siz ben yine aynı şeyi mi yaptım
diyorsunuz? Siz benimle ne yapacaksınız?’
Yönetici: (gülmekten katılır).
Jack, Uygulu Çocuk’tan özür dilemek yerine Doğal Çocuk’tan oyun
oynamaya geçmiştir. Yönetici de, Jack’in Doğal Çocuka geçme davetini
kabul etmiştir.
Doğal Çocuk’la çaprazlamak seçeneklerden sadece birisidir. Bir başka
ve daha geleneksel bir seçenek ise Yetişkin’e geçmektir:
Jack (kalem ve not defteri alır): Bu raporları bir dahaki sefere nasıl bir
boyutta istediğinizi söyleyebilir misiniz, lütfen?
Rahatsız edici transaksiyonlar dizisine kilitlendiğinizi hissettiğiniz
herhangi bir anda, beş fonksiyonel ego-durumunuzun herhangi birin­
den çaprazlama yapma seçeneğiniz bulunmaktadır. Ayrıca, karşınızda­
ki kişinin beş ego-durumundan herhangi birini de amaçlayabilirsiniz.
Hatta, Karpman, olumlu ego-durumları kadar olumsuzları da seçebile­
ceğinizi söylemektedir. Jack patronunun olumsuz Eleştirel Ebeveyn’den
7 Konu: Transaksiyonlar 107

azarlamasına karşı, kendi olumsuz Eleştirel Ebeveyn i ile karşılık verip


baskın çıkabilir:
Yönetici: ‘Daha büyük harflerle yazman gerekirdi’.
Jack (doğrulur, kaşlarını çatar ve sert bir ses tonuyla): Bir dakika orada
durun şimdi. Bu sizin hatanız. Bunu herkese duyurduğunuzdan emin
olmanız gerekirdi’.
Bizim size önerimiz, Seçeneklerinizi kullanmaya başladığınızda,
olumlu ego-durumlarınızı kullanmanızdır. Ama siz yine de nasıl bir çap­
razlamanın istediğiniz sonucu uygun ve güvenli bir şekilde yaratacağına
Yetişkin’iniz ile karar veriniz.
Yaptığınız bir çaprazlamanızın, karşınızdaki kişiyi yeni bir ego-duru­
muna davet etmekte başarılı olacağının garantisi yoktur. Eğer işe ya­
ramamışsa, siz de bu kez başka bir ego-durumuna geçerek yeniden bir
çaprazlama yapmayı deneyiniz.

Q Bir kimseyle alışık olduğunuz üzere rahatsız edici bir paralel transaksi-
yona 'kilitlenmiş' olduğunuzu hissettiğiniz bir durum düşününüz. Bu, bir iş
ortamında olabilir. Yakın ilişkileriniz içinde de gerçekleşebilir. Fonksiyonel
modeli kullanarak, sizin ve karşınızdakinin hangi ego-durumlannızdan ha­
reket ettiğinizi belirleyiniz.
Şimdi bu transaksiyon akışını çaprazlamak için kullanabileceğiniz
ego-durumu Seçeneklerinden en az dört yolu belirleyiniz. Size hiç olmaz
gibi gözüken çaprazlamalan da şimdilik listeleyiniz.
Bu olasılıklar listesinin içinden güvenilir ve uygun sonuca götürebilece­
ğini düşündüğünüz bir ya da birkaçını seçiniz. Daha önce 'uygun olmadı­
ğını' düşünerek dışladığınız bazı Seçenekler varsa, bunlara tekrar bir göz
atınız. Unutmayınız ki, siz tüm ego-durumlannı kullanma yeteneğine sa­
hipsiniz. Bazen en alışılmadık görünen çaprazlama, en çok işe yarayacak
olan olabilir. Yetişkin'inizi kullanarak en alışılmadık olanı, gerçekten tehli­
keli olandan ayınnız.
Eğer isterseniz, Seçeneğinizi deneyiniz ve sonucunun ne olduğuna
bakınız.
Grup olarak çalışıyorsanız, bir kişi kilitlenip kaldığı ve kurtulmak istediği
bir durumu getirebilir. Diğer grup üyeleri olası tüm Seçenekleri bulabilmek
için birlikte beyin fırtınası yapabilir ve her bir çaprazlama durumunu can­
landırabilir. Problemini ortaya koyan kişi beyin fırtınasından çıkan fikirleri
not almalıdır, ancak tüm öneriler bitmeden herhangi bir yorumda bulun­
mamalıdır. Daha sonra bu önerilerden birini veya birkaçını seçebilir ya da
hiçbirini seçmeyebilir. Eğer bu önerilerden birine göre hareket ederse, so­
nuç tamamen onun sorumluluğundadır. £
Temas İletileri

okakta yürüyorsunuz. Karşıdan komşunuzun geldiğini

S görüyorsunuz. Komşunuzla karşılaştığınızda ona gülümseyerek


İyi günler!’ diyorsunuz. Komşunuz da gülümsüyor ve ‘Size de!’
diyor.
Siz ve komşunuz şu anda birbirinizle bir temas iletisi alışverişinde bu­
lundunuz. Temas iletisinin tanımı şudur: bir tanınma birimi.1
Bizler bu gibi temas iletisi alışverişlerini o kadar alışkın olarak yapı­
yoruz ki, genellikle bunları hiç düşünmeden gerçekleştiriyoruz. Şimdi
ou sahnenin küçük bir değişiklikle yeniden oynandığını varsayalım.
Komşunuz size doğru yaklaşırken, siz de gülümseyerek ona ‘İyi gün­
ler’ diyorsunuz. Komşunuz her nedense size bir yanıt vermiyor. Sanki
orada değilmişsiniz gibi yanımzdan yürüyüp geçiyor. Ne hissederdiniz?
Eğer pek çok insan gibiyseniz, komşunuzun yanıt vermemesine şa­
şırırsınız. Kendi kendinize ‘Şimdi burada ne oldu?’ diye sorabilirsiniz.
Bizim temas iletilerine ihtiyacımız vardır ve temas iletisi alamadığımız­
da yoksunluk hissederiz.

Uyaran-açlığı
Eric Berne, hepimizin yaşadığı bazı açlık türlerini belirlemiştir.
Bunlardan biri de fiziksel ve zihinsel olarak uyarılma ihtiyacıdır. Beme,
buna uyaran-açlığı adını vermiştir.
Berne, insan ve hayvan gelişimi üzerine araştırmalar yapan bilim
adamlarının çalışmalarına dikkat çekmiştir. Rene Spitz, yaptığı oldukça
tanınmış bir çalışmada, yetiştirme yurdunda kalan bebekleri gözlem­
lemiştir.1 Bu bebekler iyi beslenmekte, sıcak ve temiz tutulmaktadır.
Ancak yine de annesi veya bir kimse tarafından büyütülenlere kıyasla
daha fazla hastalanmakta ve duygusal sıkıntılar yaşamaktadırlar. Spitz
yurtta yaşayan çocukların uyarılma eksikliği yaşadıklarını düşünmüş-
8 Konu: Temas iletileri 109

tür. Tüm gün odalarının beyaz duvarların dışında bakabilecekleri pek bir
şey yoktur. Bunların ötesinde kendilerine bakanlarla da çok az fiziksel
temas içindedirler. Normalde, bebeklere bakım veren kişilerin göster­
diği dokunma, kucağa alma ve okşama davranışlarından yoksundurlar.
Berne, ‘temas iletisi’ sözcüğünü seçerek bebeklerin dokunulma ihtiyaa-
nı vurgulamaktadır. Ona göre, erişkin bir insan olduğumuzda da fiziksel
temaslara ihtiyaç duymaya devam ediyoruz. Ancak fiziksel dokunuşun
yerini tutabilecek başka tanınma şekillerini de öğreniyoruz. Bir gülümse­
me, bir iltifat, hatta çatık bir kaş veya hakaret -bunların hepsi bize varlı­
ğımızın tanındığını göstermektedir. Berne, tanırıma açlığı sözcüğünü bi­
zim başkalarından onay alma ihtiyacımızı betimlemek için kullanmıştır.

Temas iletisi çeşitleri


Temas iletilerini farklı şekillerde sınıflandırabiliriz:

• Sözel ya da sözel olmayan


• Olumlu ya da olumsuz
• Koşullu ya da koşulsuz

Sözel ve sözel olmayan temas iletileri


Konunun başında verdiğimiz örnekte, komşunuz ve siz hem sözel hem
. sözel olmayan temas iletisi alışverişi yaptınız. Birbirinize gülümsediniz
ve de konuştunuz.
Bir ‘Merhaba’ ile başlayarak uzunca bir sohbete kadar uzayan çok de­
ğişik sözel temas iletisi alışverişi de yapabilirdiniz.
Göz kırpma, baş sallama, el sıkma, el sallama ve sarılma gibi sözel
olmayan temas iletisi çeşitleri de vardır.
Bir önceki konuyu hatırlayacak olursanız, aslında her bir transaksiyonun
bir temas iletisi alışverişi olduğunu da fark edeceksiniz. Transaksiyonların
pek çoğu hem sözel hem de sözel olmayan temas iletilerini içermektedir
Bir transaksiyon tamamen sözsüz olarak da gerçekleşebilir. Bir telefon ko­
nuşmasında bile, sözsüz temas iletisi içermeyen, tamamıyla sözel temas
iletilerine dayalı bir transaksiyonun olduğunu düşünebilmek çok zordur.

Olumlu ve olumsuz temas iletileri


Karşımızdaki kişide hoş bir etki yaratmak niyetiyle verilen temas iletisi,
olumlu bir temas iletisidir. Karşımızdaki kişiyi incitmek niyetiyle verilen
bir temas iletisi, olumsuz bir temas iletisidir. Konunun başında verdiği­
miz örneğimizde, komşunuz ve siz hem sözel hem sözel olmayan biçim­
de olumlu bir temas iletisi alışverişinde bulundunuz.
110 Bolüm III İletişim Kurmak

Ancak komşunuz size gülümsemek yerine kaşlarını çatsaydı, size söz­


süz olarak olumsuz bir temas iletisi vermiş olacaktı. Gözünüze yumruk
ataıak size daha yoğun olumsuz bir temas iletisi de verebilirdi. Sizin ‘İyi
günler sözünüze Hıh’ ya da 'Sizi görünceye kadar iyi bir gündü’ şeklinde
bir tepkide bulunarak, sözel olarak olumsuz bir temas iletisi de verebilirdi.
Genellikle, olumlu temas iletileri, kendinizi iyi hissetmenize, olumsuz
temas iletileri kötü hissetmenize yol açmaktadır. İnsanların her zaman
için olumlu temas iletileri arayışında olup, olumsuzlardan kaçınacağını
düşünebilirsiniz. Ama gerçekte biz bu ilkeye göre hareket etmiyoruz:
Herhangi bir temas iletisini almak, hiç alamamaktan daha iyidir.
Bu düşünce, hayvan gelişimiyle ilgili yapılan pek çok dehşet verici ça-
hşma ile de desteklenmiştir. Bu çalışmalardan birinde, iki grup yavru
fare alınmış ve birbiriyle tıpatıp aynı olan iki kutuya konulmuştur. Bir
gruba günde birkaç kere elektrik şoku verilmiştir. Diğer gruba ise hiç
elektrik şoku verilmemiştir. Araştırmacıları şaşırtan bir sonuç ortaya
çıkmıştır; her ne kadar acı verici olsa da elektrik şoku alan fareler, bu
uyarıcıya maruz kalmayanlara göre daha iyi bir gelişme göstermiştir?
Biz de bu fareler gibiyiz. Uyaran açlığımızı doyurabilmek için olumlu
temas iletileri yerine geçmek üzere olumsuz temas iletilerini de almaya
hazır olabiliyoruz.
Biz daha bebekken bunu içgüdüsel olarak biliyoruz. Hemen hemen
hepimizin erken çocukluk dönemlerinde, ihtiyaç duyduğumuz ve istedi­
ğimiz olumlu temas iletilerini alamadığımız zamanlar olmuştur. Böyle
zamanlarda, olumsuz temas iletileri elde etmenin yollarını bulmuşuz-
dur. Temas iletisinden yoksun kalmamak için, acı verici de olsa olumsuz
temas iletilerini tercih etmişizdir.
Erişkin yaşamımızda da, çocukluğumuzda kullandığımız bu örüntü-
yü sürdürebilir ve olumsuz temas iletilerini aramaya devam edebiliriz.
Kendini cezalandırma gibi görünen bazı davranışların kaynağı, budur.
Oyunları, raketleri ve yaşam kurgusunu tartışırken, bu konuyu tekrar
ele alacağız.

Koşullu ve koşulsuz temas iletileri


Koşullu bir temas iletisi, ne yaptığınızla ilgilidir. Koşulsuz bir temas iletisi
ise ne olduğunuzla ilgilidir.

• Olumlu koşullu: "Güzel bir iş yaptın."


• Olumlu koşulsuz: "Yanımda olman çok güzel."
• Olumsuz koşullu: "Çoraplarını beğenmedim."
• Olumsuz koşulsuz: ‘Senden nefret ediyorum."
8 Konu Temas İletileri 111

^ Olumlu koşullu ve koşulsuz, olumsuz koşullu ve koşulsuz olmak üzere


dört tür temas iletisi için beşer örnek bulunuz. Her birisi için sözel örnekle­
rin yanı sıra sözsüz örneklen de düşününüz.
Bir grup içindeyseniz, herkes solundaki kişiye olumlu koşullu bir temas
iletisi versin. Her seferinde temas iletisinin nasıl verildiğine ve nasıl alındı­
ğına dikkat ediniz. Herkes bitirdiğinde, gözlemlerinizi tartışınız. Daha sonra
ters yöne bir tur daha yapınız. Temas iletilerinin nasıl verildiğini ve alındı­
ğını tekrar tartışınız. #

Temas iletisi ve davranışın pekiştirilmesi


Çocukken, hangi davranışımızın ihtiyaç duyduğumuz temas iletisini alma­
mızı sağlayacağını bulmak için pek çok davranışı deniyoruz. Bizim belli bir
davranışımız, temas iletisi almamızı sağladığında, muhtemelen bu davra-
nışı tekrarlıyoruz. Bu davranışımız daha çok temas iletisi almamızı sağ­
ladığında, gelecekte de bu davranışı tekrarlamaya daha yatkın oluyoruz.
Bu şekilde, temas iletisi alan bir davranış, verilen temas iletileriyle
pekiştirilmiş olmaktadır. Erişkinler de, çocuklar gibi aynı şekilde temas
iletilerine ihtiyaç duyduklarından, kendi davranışlarını ayarlayarak ala­
bilecekleri temas iletilerini elde etmek için en etkili gibi görünen yolları
kullanma çabası içindedirler.
‘Herhangi bir temas iletisinin, hiçbir temas iletisi almamaktan daha iyi
olduğu’ şeklindeki ilkeyi hatırlayınız. Temas iletisi ihtiyacımızı karşılama­
ya yetecek kadar olumlu temas iletisi yoksa, olumsuz temas iletileri ara­
yışı içinde oluyoruz. Şimdi varsayın ki, ben çocukluğumda, temas iletisi
yoksunluğu riskini almamak için olumsuz temas iletilerini aramam ge­
rektiğine karar verdim. Şimdi erişkin bir insan olarak olumsuz bir temas
iletisi aldığımda, bu olumsuz temas iletisi yaptığım o davranışımı pekişti­
recektir, aynen olumlu bir temas iletisi gibi pekiştirici bir etki yaratacaktır. Bu
bilgi, bazı insanların neden kendini cezalandırma şeklindeki davranışları
ısrarla devam ettirdiklerini anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Aynı bilgi, bu olumsuz davranış tarzımızdan nasıl kurtulacağımız ko­
nusunda da bize rehberlik etmektedir. Temas iletisi arama yöntemleri­
mizi değiştirerek bunu başarabiliriz. Acı verici olan olumsuz temas ile­
tilerini alacak şekilde düzenlemeler yapmak yerine, bize iyi gelecek olan
olumlu temas iletilerini almaya çalışabiliriz. Her bir yeni davranışımız
için aldığımız her olumlu temas iletisi ile o davranışı ileride tekrarlama
eğilimimiz artacaktır.
Burada, temas iletilerinin kalitesi ve yoğunluğu önemli olmaktadır.
Temas iletilerinin kalite ve yoğunluğunu sayısal olarak ölçmemiz müm-
112 Bölüm IH İletişim Kurmak

^ değildir. Ama, kimden geldiğine ve nasıl verildiğine bağlı olarak,


herkesin kendine göre buna farklı değerler vereceğini varsayabiliriz.
Örneğin, biz iki yazarın, bu kitabın yazımını tamamladığımızı ve TA
uygulaması konusunda itibarlı bir kimseden kitabımıza ilişkin olumlu
bir temas iletisi aldığımızı varsayalım. Elbette, aldığımız bu temas ileti­
sini, TA ile pek ilgisi olmayan ve sadece kitabın önsözüne ve başlıklarına
şöyle biı bakmış bir kişinin bize vereceği temas iletisine göre çok daha
değerli olarak göreceğiz.
Yine, ebeveynlerinin hoşlanmadığı bir davranışta bulunduğu için, ba­
basından olumsuz bir temas iletisi alan küçük bir çocuğu düşününüz.
Bu temas iletisi sert bir ses tonu kullanılarak ve işaret parmağını salla­
yarak verilebilir veya kızarak bağırma ve fiziksel olarak üzerine yürüme
şeklinde de olabilir. Şüphesiz ki çocuk, bağırma ve üzerine gelinmeyi
çok daha yoğun bir ileti olarak algılayacaktır.

Temas iletisi verme ve alma


Bazı insanlar, olumlu gibi başlayan ama sonunda içinde olumsuz bir ‘iğ­
ne yi içeren iletileri vermeyi alışkanlık haline getirmişlerdir.
‘Bunu anlayabildiğini görüyorum; ama şöyle böyle.’
‘Çok güzel bir ceketmiş. Pazardan mı aldın?’
Bu türden temas iletilerine sahte temas iletileri denilmektedir. Sanki
olumlu bir şey verecek gibidirler ama hemen ardından da geri ahrlar.
Herkese bolca olumlu temas iletileri dağıtan ama bunu çok samimi­
yetsizce yapan insanlar da vardır. Bu gibi bir kimse, bir yerde sizi gö­
rünce hemen yaklaşacaktır ve sımsıkı bir şekilde kucaklayarak okşaya­
caktır. Ağzı kulaklarına kadar açık olarak ‘Vay vayy! Kimler gelmiş bak!
Beni çok sevindirdin! Bize şeref verdiniz! Biliyor musun yazdığın şu
makaleyi okudum. O kadar derin görüşlü ve o kadar etkileyici bir yazıydı
ki...’ diyerek, bunun gibi konuşmaya devam edecektir.
Eric Berne, bunu sözde-iltifat olarak tanımlamıştır. Bazı yazarlar da,
bu gibi içten olmayan olumlu temas iletilerine plastik temas iletileri
demektedir.
Bunun tam zıttını yapan ve olumlu temas iletileri vermekte güçlük çe­
ken insanlar da vardır. Genellikle bu kişiler olumlu temas iletilerinin nadir
olduğu ailelerden gelmektedirler. Burada kültürel alt yapı da bir miktar rol
oynamaktadır. İngiltere ya da İskandinavya’dan olan bir kimse, olumlu te­
mas iletilerini özellikle de fiziksel olanlan vermekte zorlanabilir. Olumlu
temas iletilerini çok rahatça alıp veren Latin veya Karayip kültüründen
gelenler, bu Kuzeyli insanlan soğuk ve içedönük olarak görebilirler.
8 Konu- Temas İletileri İt?

Temas iletilerini almak bakımından ise, hepimizin tercihleri birbirin­


den farklıdır. Ben, ben olmama değil de, ne yaptığıma yönelik olarak
verilen temas iletilerini tercih edebilirim. Siz ise koşulsuz temas iletile­
rini tercih edebilirsiniz. Belki de ben çok sayıda olumsuz temas iletisini
almaya hazırken, siz hafif olumsuz bir temas iletisinde bile üzüntü du­
yabilirsiniz. Siz fiziksel temas iletisinden çok keyif alırken, ben el sıkış­
manın ötesine geçmekten bile rahatsızlık duyabilirim.
Çoğumuzun almaya alışık olduğu belli bazı temas iletileri vardır. Alışık
olduğumuz için aldığımız bu temas iletilerini sıradan bir şey gibi görerek
gereken değerini vermiyor olabiliriz. Aynı zamanda, nadiren aldığımız
bazı temas iletilerini almayı da gizlice arzuluyor olabiliriz. Ben belki de
çok net olarak düşünebildiğim için bu konuda olumlu koşullu temas ile­
tileri almaya alışkınım. Bu benim hoşuma gidiyor olabilir ama bunların
‘bozuk para gibi’ önemsiz olduğunu da düşünebilirim. Asıl istediğim şey
ise, birinin bana ‘Harika görünüyorsun’ diyerek bana sarılması olabilir.
Hatta bir adım daha öteye giderek, çok istediğim bu temas iletilerini
istediğimi kendime bile inkar edebilirim. Küçük bir çocukken annemin
beni kucaklamasını istediğimi, ama onun bunu nadiren yaptığını varsa­
yalım. Bunun açışım dindirmek için, kucaklanmaya duyduğum özlemi
ortadan kaldırmaya karar verebilirim. Büyüdükten sonra da, farkında
olmadan bu stratejiyi sürdürebilirim. Hâlâ doyurulmamış olan bu ihti­
yacımı yok sayarak, belirgin fiziksel temaslardan uzak durabilirim.
TA’da, herkesin değişik temas iletisi tercih oranının olduğu düşünül­
mektedir. ‘Adamma göre şerbet vermek’ deyimi de, bu düşünceyi başka
şekilde ifade etmektedir. Bir temas iletisinin niteliğinin neden nesnel
olarak ölçülemediğini de böylece görmüş oluyoruz: Benim için yüksek
kalitede olan bir temas iletisi, sizin için düşük kalitede olabilir.

Temas iletisi filtresi


Bir kimse kendisinin temas iletisi tercihlerine uymayan bir temas iletisi
aldığında, bu iletiyi azımsama veya görmezden gelme eğiliminde olabi­
lir. Bu, onun bu temas iletisine indirim yaptığını ya da onu filtrelediğini
göstermektedir. Bunu yapan bir kimseye baktığınız zaman, onun temas
iletisi alma şeklindeki bazı tutarsızlıkları gözlemleyebilirsiniz.
Örneğin, ben size samimi olarak, ‘Yazmış olduğunuz rapordaki net
düşünme biçiminize hayran oldum’ diyebilirim. Ama siz farz edin ki, kü­
çükken ‘Ben güzelim/yakışıklıyım ve eğlenceliyim ama iyi düşünemiyo­
rum’ diye bir karar almışsınız. O zaman benim size verdiğim bu temas
iletisi, sizin temas iletisi tercih oranlarınıza uymayacaktır. Benim temas
iletimi duyduğunuzda ‘Teşekkür ederim’ diyebilirsiniz. Ancak bunu söy-
114 Bölüm III İletişim Kurmak

lerken sanki kötü bir şeyin tadına bakıyormuşsunuz gibi burun kıvırıp,
ağzınızı da çarpıtabilirsiniz. Verilen temas iletilerine indirim yapmakta
sıklıkla kullanılan başka bir yol, ‘Teşekkür ederim, ha ha!’ diyerek gül­
mek ya da kıkırdamaktır.
Bu, sanki gelen iletiler ile aramıza bir temas iletisi filtresi koymamız
durumuna benzemektedir. Temas iletilerini seçici bir şekilde filtreliyo-
ruz. En çok tercih ettiğimiz temas iletisi şekillerine uyan temas iletile­
rine izin verip, uymayanları dışlıyoruz. Böylece, tercih ettiğimiz değişik
ileti oranlarımız kendimize ilişkin imajımızı korumamıza yaramaktadır.
Bazı insanlar çocukken olumlu temas iletilerinin az bulunduğuna ya
da güvenilir olmadığına karar vermiştir; bu yüzden de olumsuzlan ala­
rak hayatta kalmaya çalışmaktadır. Erişkin bir insan olduklarında da,
olumlulan filtreleyip olumsuzları alarak yaşamlarını sürdürebilirler. Bir
iltifat aldıklarında, buna indirim yapma eğiliminde olabilirler.
‘Saçını beğendim.’
Hmm, evet ama arada sırada yıkamayı hatırlamam gerekiyor.’
Özellikle acı verici bir çocukluk geçirmiş olan bazı insanlar, herhan­
gi bir temas iletisi almanm tamamen tehlikeli olduğuna karar vermiş
olabilirler. Bu kişiler o kadar sıkı bir filtre kullanırlar ki, bu yüzden ge­
len neredeyse tüm temas iletilerini geri çevirebilirler. Böylece kendile­
rini Çocuk’ta güvence altında tutmayı sürdürebilirler; ama erişkin bir
insan olarak güvenle alabilecekleri bazı temas iletilerinden de kendile­
rini yoksun bırakmış olurlar. Temas iletisi filtrelerini gevşetmenin bir
yolunu bulamazlarsa, muhtemelen depresif ve içine kapanık insanlar
olacaklardır.

0 Bir grup olarak çalışıyorsanız, daha önce halka şeklinde oturup yanı­
nızdaki kişilere temas iletisi verdiğiniz ve aldığınız etkinliği düşününüz.
Verilen temas iletilerinin hangileri dürüstçeydi ve hangileri bulaşıktı?Hiç
sözde-iltifat eden oldu mu?
Temas iletilerini alırken, kimler olduğu gibi aldı? Kimler verilen temas ile­
tilerine indirim yaptı? İndirim yaptığını nereden anladınız, ne gördünüz ya
da duydunuz?
İstemediği temas iletisine indirim yapmak yerine bunu açıkça reddeden
oldu mu?
Şimdi dörder kişilik alt gruplara ayrılınız. Yapılacak alıştırmada, sadece
olumlu mu, yoksa hem olumlu hem de olumsuz temas iletilerini mi kul­
lanacağınıza karar veriniz. Gruptan sadece olumlulan isteyen biri çıkarsa,
onun bu isteğine saygı gösteriniz.
8 Konu T^mas İletileri 115

Grupta herkes sırayla 'temas iletisi alan' kişi olsun. Üç dakika boyunca,
temas iletisi alan' kişi, diğer üçü ona sözel temas iletileri verirken onları
dinlesin. Bu temas iletileri koşullu ya da koşulsuz olabilir.
Üç dakika dolduktan sonra 'temas iletisi alan’kişi, deneyimini diğerleriyle
paylaşsın. Bu paylaşımda şu sorulan göz önünde bulundurunuz
Aldığım temas iletilerinden hangilerini almayı bekliyordum?
Hangi temas iletilerini beklemiyordum?
Hangi temas iletilen hoşuma gitti?
Hangi temas iletilerinden hoşlanmadım?
Almayı istediğim ama almadığım temas iletileri oldu mu?
Ardından 'temas iletisi alan' kişi olma sırası diğerine geçsin ve etkinlik
aynı şekilde tekrarlanarak devam etsin. ^

Temas iletisi ekonomisi


Claude Steiner, çocukken hepimize ebeveynlerimiz tarafından temas
iletilerini kısıtlayıcı şu beş kuralın aşılandığını ileri sürmüştür:

• Vereceğin temas iletisi olsa da, verme.


• ihtiyacın olsa da, temas iletisi isteme.
• İstediğin temas iletisi gelirse, kabul etme.
• İstemediğin temas iletisini reddetme.
• Kendine temas iletisi verme.

Steiner’ın temas ekonomisi olarak adlandırdığı durumun temelinde bu


beş kural yer almaktadır.4 Steiner’a göre, ebeveynler çocuklara bu kural­
lara uymayı öğreterek, ‘.... temas iletilerinin sınırsız olduğu bir duru­
mun, temas iletisi kaynağının az olduğu ve ebeveynin bunlar için ödeye­
ceği bedelin yüksek olduğu bir duruma dönüşmesini’ sağlamaktadırlar
Steiner, ebeveynlerin bunu çocuklarını bir şekilde kontrol etme yolu
olarak gördüğüne inanmaktadır. Ebeveynler temas iletisi kaynağının az
olduğunu öğreterek, temas iletilerinin tekelini ellerine geçirmektedir­
ler. Temas iletilerinin çok gerekli olduğunu bilen çocuk, çok geçmeden
Anne ve Babasının istediği şekilde davranmayı öğrenmektedir.
Steiner, bizlerin erişkin yaşamımızda da farkında olmadan bu beş ku­
rala hâlâ itaat ettiğimizi söylemektedir. Bunu yaptığımız için, kısmen
bir temas yoksunluğu içinde yaşıyoruz. Bu temas iletilerinin hâlâ çok az
olduğuna inanarak, bunların arayışı içinde çok fazla enerji harcıyoruz.
Steiner, temas iletisi tekelini eline geçirmiş olan merciler tarafmdan
U< Bölüm III İletişim Kurmak

sürekli olarak manipüle edildiğimizi ve baskı altında tutulduğumuzu


iddia etmektedir. Bunlar; hükümetler, şirketler, reklamcılar ve eğlence
sektöründen kişiler olabilir. Hatta, terapistler de, temas iletisi tedariği-
ni elinde tutan kişiler olarak görülebilir.
Steinera göre, farkın dal iğimizi, spontanlığımızı ve samimiyetimizi
yeniden kazanmak için, ebeveynlerimizin bize temas iletisi alışverişi­
ne dayanarak empoze ettikleri bu sınırlı ‘temel eğitim’i reddetmemiz
gerekmektedir. Bunu kabul etmeyerek, temas iletisi kaynağının sınır-
°^uğunun Irkına varabiliriz. Ayrıca ne zaman istersek bir temas
etisi verebiliriz. Ne kadar temas iletisi verirsek verelim, kaynak hiçbir
zaman tükenmeyecektir. Bir temas iletisi istediğimizde onu serbestçe
talep edebilir ve bize sunulan temas iletilerini kabul edebiliriz. Bize ve­
rilen bir temas iletisinden hoşlanmazsak, onu açıkça reddedebiliriz. Ve,
kendimize temas iletisi vermekten de keyif alabiliriz.
Steiner ın ticari ve politik baskıyı temel alan bu ‘temas iletisi ekono­
misi baklandaki katı tanımlamasına, TA ile ilgilenen herkes katılmaya­
bilir. Siz de, bu konuda kendi bakış açınızı oluşturabilirsiniz.
Kesin olan bir şey varsa, o da çoğumuzun erken çocukluk kararları­
mıza uygun olarak temas iletisi alışverişlerimizi kısıtladığımızdır. Bu
kararlar, ebeveynlerimizden küçükken algıladığımız baskılara bir tepki
olarak verilmiştir. Bizler erişkin kimseler olarak bu kararları yeniden
değerlendirebiliriz ve eğer istersek de değiştirebiliriz.

• Grup olarak çalışıyorsanız; yapmış olduğunuz temas iletisi alıştır­


masını tekrar düşününüz. Tüm grup olarak ya da küçük gruplar halinde,
temas iletisi vermeye, almaya ve reddetmeye ilişkin deneyimlerinizi tartı­
şınız. Hangilerini yaparken rahattınız? Hangilerini yaparken rahat değildi­
niz? Rahatsız olduğunuz zamanlann, çocukken ebeveynlerinizin sizin için
oluşturduğu kurallarla ilişkisini kurdunuz mu? Bu kurallar muhtemelen sö­
zel olarak size ifade edilmemiştir, daha çok model olunarak iletilmiştir. 0

Temas iletisi istemek


Temas iletileriyle ilgili hemen hemen hepimize öğretilmiş olan bir mit
vardır: ‘Elde etmek için istemek zorunda kaldığınız temas iletileri,
kıymetsizdir’.
Gerçek olan ise şudur: ‘İsteyerek elde ettiğin temas iletileri de isteme­
den elde ettiğin temas iletileri kadar kıymetlidir.’
Eğer bir kucaklama istiyorsanız, onu isteyin ve alın. Bu, sizin umut
ettiğiniz ve beklediğiniz bir kucaklama kadar değerlidir.
8 Konu' Temas İletileri 117

‘Ama eğer temas iletisi istersem, karşıdaki kişi bana sadece kibarlığın­
dan veriyor olabilir’ diyerek buna karşı çıkabilirsiniz.
Yetişkin’den irdelersek, böyle bir olasılık olabilir. Ama bir olasılık ola­
rak verilen temas iletisi samimi de olabilir. Hatta karşıdakilerin size
temas iletisi vermek isteyen fakat kendi Ebeveyn’inin ‘temas iletisi ver­
me!’ sözüne kulak asan kişilerden olma ihtimali de vardır.
Her zaman karşıdaki kişinin temas iletisinin içten olup olmadığını
gözden geçirme seçeneğine sahipsiniz. Eğer içten değilse, başka seçe­
nekleriniz var. Yine de, bu temas iletisini kabul etme yolunu seçebilirsi­
niz. Ya da, onların sözde temas iletilerini reddedip, aynı kişiden veya bir
başkasından samimi bir temas iletisi vermesini isteyebilirsiniz.

# Grup olarak çalışıyorsanız, dörtlü olarak alt gruplara aynimiz.


Dilerseniz, üç kişi temas iletisi verirken dördüncünün dinlediği alıştırmada
yer alan aynı dörtlülerle gruplar oluşabilirsiniz.
Bu alıştırma, temas iletisi istemekle ilgilidir. Yine herkes sırayla temas ile­
tisi alan' kişi olsun. Bu kez, alacak olan kimse üç dakika içinde dığerlenn-
den temas iletileri isteyecektir.
Diğer üçü, eğer samimi olarak vermeyi istiyorlarsa, kendilerinden iste­
nen temas iletisini vererek yanıt verirler. Eğer temas iletisi veren kişiyseniz
ve temas iletisini vermeyi samimi olarak istemiyorsanız, bunu isteyen kişi­
ye, ‘Şu anda bu temas iletisini vermek istemiyorum’ şeklinde cevap veriniz.
Herhangi bir açıklama yapmayınız.
Zaman bittiğinde, 'temas iletisi alan’ kişi kendi deneyimlerini diğerleriyle
paylaşsın.
Ardından bir başkası 'temas iletisi alan' kişi olsun ve bu şekilde devam
ediniz.
Bireysel olarak çalışıyorsanız: Almayı arzuladığınız ama genellikle başka-
lanndan talep etmediğiniz en az beş tane temas iletisi yazınız. Bunlar; sö­
zel, sözel olmayan ya da her ikisinin kanşımı olabilir. Sonraki hafta içinde,
bu temas iletilerinden her birini en azından bir kişiden talep ediniz.
Eğer temas iletisini alırsanız, veren kişiye teşekkür ediniz. Eğer alamazsa­
nız, kişinin bu temas iletisini size neden vermediği konusunda bir Yetişkin
bilgisi talep edebilirsiniz.
Temas iletilerini istediğinizde alıştırma tamamlanmış demektir: bunlan
alıp almamanız önemli değildir. Listenizdeki tüm temas iletilerini istedik­
ten sonra, alıştırmayı tamamladığınız için kendinize bir temas iletisi ve­
riniz. •
Başkalarından istediğiniz Sizden beklenen ileti
İletileri başkalarına hangi iletileri hangi sıklıkla kabul
temas iletilerini hangi sıklıkla

Bölüm III. iletişim Kurmak


ediyorsunuz? vermeyi hangi sıklıkla
sıklıkla veriyorsunuz? talep ediyorsunuz? reddediyorsunuz?
8 Konu Temas İletileri 119

Şekil 8.2: Temas iletisi profili örneği

Temas iletisi profili


Jim McKenna, temas iletisi profili3 adını verdiği bir diyagram geliştirmiş­
tir. Burada, Dusay’in işlevsel ego-durumlarının kullanılışını bar grafi­
ğiyle gösterdiği egogram analizine oldukça benzer biçimde temas iletisi
örüntüleri analiz edilmektedir.
Bir temas iletisi profili oluşturmak için, Şekil 8.1’de gösterilen çizimi
elinize alarak başlayınız. Dört sütunun her birine şunları tahmini ola­
rak ne sıklıkla içtenlikle yaptığınızı grafik olarak çiziniz: temas iletisi
vermek; verilen temas iletilerini kabul etmek; temas iletisi talep etmek
ve temas iletisi vermeyi reddetmek.
Her başlığın altında olumlu ve olumsuz temas iletileri için ayrı ayn de­
ğerlendirme yapınız. Olumlu temas iletilerinin sildiği, grafiğin ortasm-
daki düzlemden yukarı doğru giden bir çubukla gösterilir. Olumsuzlan
ise aşağıya doğru çubuklar olarak çiziniz.
Şekil 8.2’de, temas iletisi profilinin bir örneği verilmiştir. Bu kişi çok
fazla olumlu temas iletisi vermemektedir; ama olumsuzlan vermek bakı­
mından daha rahattır. Başkalanndan olumlu temas iletileri kabul etmeye
yatkındır ve sıklıkla bunlar için talepte bulunmaktadır. Kendini olumsuz
temas iletilerini az veren ve bunları az talep eden biri olarak algılamakta­
dır. Başkalarının beklediği olumlu temas iletilerini vermeyi sıklıkla red­
detmektedir, ama olumsuz olanları vermeyi pek reddetmemektedir. Bu
profili çizen kimseyle ilişki kurma konusunda ne hissediyorsunuz?
120 Bölüm III İletişim Kurmak

#Sız de kendi temas iletisi profilinizi çizmeyi deneyiniz. Bunu sezgileri­


nizle ve hızlıca yapınız.
Temas talep etme'nin altındaki olumsuz sütununa, başkalannın ilgisini
dolaylı biçimde çektiğiniz ve sizin için acı verici ya da rahatsız edici olan
durumlan dahil ediniz. Böyle zamanlarda muhtemelen şöyle bir Çocuk
inancına göre hareket ediyorsunuzdur: 'Herhangi bir temas iletisi, hiç te­
mas iletisi almamaktan daha iyidir'. Aynı şekilde, 'temas iletisi vermeyi red­
detme' başlığı altındaki olumsuz sütununu doldururken, buraya insanlann
sizden dolaylı olarak almaya çalıştıklar olumsuz temas iletilerini vermeyi
reddettiğiniz durumlan da dahil ediniz.
Jim McKenna, her başlığın altındaki olumlu ve olumsuz ölçeklerin birbi­
rine karşıt bir ilişki içinde olduğunu ileri sürmektedir. Örneğin, bir kişinin
olumlu temas iletisi alma çubuğu düşük düzeydeyse, muhtemelen olum­
suzlan alma çubuğu yüksek düzeyde olacaktır. Bu örüntü sizin doldurdu­
ğunuz temas iletisi profiline de uyuyor mu?
Oluşturduğunuz temas iletisi profilinde değiştirmek istediğiniz herhangi
bir şeyin olup olmadığını araştınnız.
Eğer varsa, bunun yolu, daha çok gerçekleşmesini istediğiniz çubuğu
artırmaktır. McKenna'ya göre, çubuklan yükseltmek, çok fazla olduğunu
düşündüğünüz çubuklan azaltmaya çalışmaktan daha çok işe yaramakta­
dır. Çocuk'ta, yerine koyacak daha iyi bir şey olmadığı sürece, muhtemelen
eski temas iletisi verme tarzınızı bırakmaya pek gönüllü olmayacaksınızdır.
Temas iletisi profilinizi değiştirmek istiyorsanız, daha fazla olması­
nı istediğiniz çubuklan yükseltmeye yönelik en az beş davranış yazınız.
Önünüzdeki hafta içinde bu davranışlan uygulamaya koyunuz. Örneğin,
eğer diğerlerine daha fazla olumlu temas iletisi vermeye karar verirseniz,
beş arkadaşınızın her birine içtenlikle verebileceğiniz, ama şimdiye kadar
verememiş olduğunuz birer temas iletisi biçimini not ediniz. Ardından seç­
tiğiniz bu temas iletilerini hafta boyunca arkadaşlannıza vermeyi deneyiniz.
McKenna'nın daha fazla istediğiniz bir çubuğu artırdığınızda, aynı sütun­
da yer alan daha az istediğiniz çubuğun otomatik olarak azalacağı şeklin­
deki görüşü sizce de doğru mu? •

Kendine temas iletisi vermek


Şüphesiz çocukluğumuzda pek çoğumuza Steiner’ın beşinci kuralı olan
‘Kendine temas iletisi verme’ kuralı öğretilmiştir. Ebeveynlerimiz bize,
‘Gösteriş yapma! Böbürlenmek kabalıktır!’ demiştir. Okul da bunu aşı­
lamaya devam etmiştir. Sınıf birincisi olduğumuzda ya da spor müsaba­
kalarında ödüller kazandığımız zaman, insanların bizi övmeleri ve ne
8 Konu- Temas İletileri 121

kadar iyi olduğumuzu söylemeleri uygundu. Ama bizim sadece omuz


silkerek ‘Yok canım, bu önemli bir şey değil’ dememiz bekleniyordu.
Erişkin insanlar olarak biz bu Uygulu Çocuk davranışını sürdürebili­
riz. Artık bir erişkin olduğumuzda, çoğumuz buna öyle çok alışmışızdır
ki, başarılarımızı kendi kendimize küçümser hale geliriz. Böyle yaparak
da, önemli bir temas iletisi kaynağı olan kendi kendine temas iletisi ver­
meyi sınırlamış oluruz.
Kendimize istediğimiz zaman temas iletisi verebiliriz, işte bu hoş be­
ceriyi uygulama yollarından bazıları:

9 Bir grup olarak çalışıyorsanız; gruptaki herkes sırayla gruba kendi­


si hakkında güzel bir şey söylesin. Bunu yapmak istemeyen kişiler sıralan
geldiğinde sadece 'pas' demelidir.
Bu alıştırma sırasında samimi olarak ve açıkça kendinizle övünebilirsiniz.
Her bir kişi kendine övgüde bulunduğunda, grubun geriye kalan üye­
leri dikkatlice dinleyip övünen kişinin paylaştıklannı takdir ettiklenni ona
göstersin.
Kendiniz hakkında iyi bir şey söyleme istediğiniz geldiğinde, bunu daha
da ileriye taşıyınız. Bu kezf grubun her üyesi sırayla diğerleriyle birlik­
te oluşturduklan halkanın ortasına geçer ve önceden belirlenmiş bir sure
içinde kendisi hakkında ara vermeden övünmeye devam eder. Övünen
kişi, tek tek diğer üyelerle doğrudan konuşmalı ve ses tonunu herkesin du­
yabileceği şekilde ayarlamalıdır. Eğer övünecek şeyler konusunda fikirleri­
niz tükenirse, aynı şeyleri tekrar ediniz.
Gruptaki diğer kişiler ise bu sırada ‘Evet! Bu çok güzel! Anlatmaya devam
et!' şeklindeki olumlu yorumlarla kişiyi anlatmaya cesaretlendirsinler.
Bunun farklı bir şekli 'kendine temas iletisi verme atlıkanncası'dır. Grup
ikiye aynlır. Bir grup diğerinin içinde olmak üzere iki halka oluşturarak otu­
rulur. İçteki halkayı oluşturanlann yüzü dışan bakar böylece üyeler çiftler
halinde yüz yüze bakıyor olacaklardı r.
Grup lideri ya da bir gönüllünün zaman tutması gerekir. Üç dakika bo­
yunca, iç halkadaki her kişi dışandaki eşine, durmaksızın kendisi hakkında
övünür. Bu sırada eşi de onu dinler ve onaylar. Üç dakika bittiğinde, zamanı
tutan kişi 'değişin' der ve bu sefer dış halkadaki kişiler övünmeye başlar ve
içteki eşi de dinler.
Yine üç dakika sonra, zamandan sorumlu kişi ‘Yer değişin' der. İç hal­
kadaki herkes solundakinin yerine geçer ve böylece yeni bir eş edinir. Üç
dakika boyunca yeni çşine övünmeye başlar. Ardından üç dakika boyunca
122 Bölüm III: İletişim Kurmak

dış halkadaki yeni eş ovunur. İçteki halka yana doğru tekrar hareket eder ve
alıştırma bu şekilde devam eder.
samanınızın ve eneğinizin yettiği kadarıyla veya herkes diğer halkadaki
tum üyelerle eşleşene kadar alıştırmaya devam ediniz.
Bireysel olarak çalışıyorsanız: büyük boy bir kağıt bulunuz. Üzerine ken­
diniz hakkındaki tüm güzel şeyleri yazınız. Zamanınızı istediğiniz gibi kul­
lanınız. Yaşadığınız ortamın koşulian için uygunsa, bu kağıdı sık sık gö­
rebileceğiniz bir yere asınız. Bu olmazsa kolayca bulabileceğiniz bir yere
koyunuz. Ne zaman kendiniz hakkında bunlann dışında iyi bir şey düşü­
nürseniz, bunu da kağıttaki listeye ekleyiniz.
Kendinize olumlu temas iletisi verebileceğiniz en az beş yolu yazarak
listeleyiniz. Belki en sevdiğiniz müziği açıp, ılık bir banyo yaparak rahatla­
yacaksınız. Ya da kendinize özel bir yemek ısmarlayacak veya bir seyahate
çıkacaksınız. Bu temas iletilerini herhangi bir şeyin 'ödül'ü olarak değerlen­
dirmeyiniz. Bunlan sadece kendiniz için yapınız.
Bu temas iletilerinin gerçekten olumlu olduğunu kontrol etmek için Yetişkin
değerlendirmesi yapınız. Sizin için güvenli, sağlıklı ve yapılabilir olduğundan
emin olunuz. Ardından bunlann her birini kendi kendinize veriniz. ^

Temas iletisi bankası'


Kendine temas iletisi vermek önemli bir temas iletisi kaynağı olsa da,
hiçbir zaman başka insanlardan aldığımız temas iletilerinin yerini tü­
müyle tutamaz. Sanki hepimizin bir temas iletisi bankası6 vardır. Bir
başkasından temas iletisi aldığımızda, bunu sadece verildiği an almak­
la kalmayız; ayrıca onun anısını da temas iletisi bankamızda depolarız.
Böylece daha sonra bankaya dönebilir, yine kendimize verdiğimiz bir
temas iletisi olarak kullanmak üzere onu bankadan çıkarabiliriz. Eğer
bu temas iletisi özellikle çok beğendiğimiz türden ise, onu pek çok kez
* tekrar tekrar kullanabiliriz. Ancak bu saklanan temas iletileri sonunda
etkisiz kalır. Bu nedenle başkalarından aldığımız yeni temas iletileri ile
bankamızı tazelememiz gerekir.

İyi' ve 'kötü' temas iletileri var mıdır?


Olumlu temas iletilerinin iyi, olumsuz olanlann ise kötü olduğunu
varsayma eğilimi içindeyiz. TA literatüründe de bu varsayıma sıklıkla
rastlanmaktadır. İnsanlar sınırsız sayıda ve tercihen koşulsuz olumlu
temaslar vermeye ve almaya teşvik edilmiştir. Ebeveynlere, çocukları­
nın OKEY olarak yetişmesi için onlara olumlu temas iletisi diyeti uygu­
lamaları, tavsiye edilmiştir. Ancak gerçekte mesele hiç de o kadar basit
değildir.
8 Konu Temas İletileri 123

Hatırlarsanız temas iletilerine olan ihtiyacımızın bir tanınma açlığı­


na dayandığını söylemiştik. Tanınmanın kendisi bir temas iletisidir. Bir
kimsenin ‘olumsuz’ olarak gördüğümüz davranışlarına sansür uyguladı­
ğımızda, o kişiyi sadece kısmen tanımış oluyoruz. Koşulsuz olumlu te­
mas iletilerinden seçilerek oluşturulan bir diyet, o kimsenin kendi içsel
yaşantılarına uymayabilir ve de ilginç bir şekilde, o kişi olumlu temas
iletileriyle çevrili olduğu halde temas yoksunluğunu yaşayabilir.
Olumlu ve de olumsuz koşullu temas iletileri, bizim için önemlidir
çünkü biz bunları dış dünyayı öğrenme yolu olarak kullanıyoruz. Bu,
bizim çocukluk yaşantımız için olduğu kadar erişkin yaşantımız için de
geçerlidir. Diyelim çocukken içinde havuç rendesi olan tabağımı yere
fırlatmıştım. Annem de bana bağırmıştı ve bu hoşuma gitmemişti. Ben
böylece annemin bana bağırması yerine gülümsemesini istiyorsam,
havuçlarımı tabağımın içinde tutmam gerektiğini öğrenmiş oldum.
Olumsuz koşullu temas iletileri sınırlarımı bilmemi sağlar, böylece uy­
gunsuz davranışlarda bulunmam. Bunlar bir köprüde demir korkuluk­
ların olması gibidir, ben böylece aşağıya düşmüyorum.
Erişkin bir insan olarak, koşullu temas iletileri de benim için aynı
sinyalizasyon işlevini görmektedir. Olumsuz koşullu bir temas iletisi,
bana bir kimsenin davranış şeklimi beğenmediği mesajını vermektedir.
Bunun üzerine beni beğenmeleri için davranışımı değiştirip değiştirme­
meye karar verebilirim. Olumlu koşullu bir temas iletisi, bir kimsenin
yaptığım davranışımdan hoşlandığını göstermektedir. Olumlu koşullu
temas iletileri almak, kendimi yeterli hissetmeme yardımcı olur.
Olumsuz koşullular olmazsa, sınırlarımı bilmem ve bir davranışımı
bana zarar veriyor olsa bile değiştirmeye çalışmam. İnsanlar bir kişiye
gömleklerini daha sık yıkaması gerektiğini ya da nefesinin kötü koktu­
ğunu söyleme konusunda ‘fazla kibar’ olduklarında ortaya çıkan durum
böyledir. Belki başkaları ondan kaçmaktadır ama kişi bunun nedenini
bilmemektedir.
Olumsuz koşulsuz temas iletilerine ihtiyacım yoktur, bunlar benim
iyiliğime kullanacağım mesajı içerse bile. Eğer birisi bana ‘Sana katlana­
mıyorum’ derse, davranışımdaki hiçbir değişikliğin bu kişinin düşünce­
sini değiştiremeyeceğini biliyorum. O zaman, kendi iyiliğim için, sadece
bu beraberlikten uzaklaşmaya ihtiyaç duyacağım.
Ebeveynler çocuklarını hep aynı olumlu temas iletileri rejimiyle ye­
tiştirdiklerinde, sonunda çocuğun olumlu ile olumsuz temas iletisini
ayırt edemez hale geldiğine ilişkin bulgular vardır.7 Bu çocukların iç­
sel deneyimlerinin bir bölümü aileleri tarafından istikrarlı bir biçimde
görmezden gelinmiş ya da reddedilmiştir. Bu onlann ilerideki yaşamla-
124 Bölüm ili Hetışım Kurmak

nnda çeşitli problemlere yol açabilir. Ne mutlu ki, çoğu aile olumlu ve
olumsuz temas iletilerinin karışımından oluşan kurallar çerçevesinde
hareket etmektedir.
Sağlıklı bir temas iletisi oranı, hem olumlu ve olumsuz, hem de koşul­
lu ve koşulsuz temas iletilerini içerir.
Geleneksel TA nın olumlu temaslara yönelik vurgusunun bazı iyi ne­
denleri vardır. Özellikle Kuzey kültürlerinde, insanlar olumlu temas ile­
tileri konusunda oldukça cimridirler. Bir iş yerinde yönetici, çalışanı geç
kaldığı zaman onu işten çıkarabilir. Ancak çalışan zamanında geldiğin­
de, muhtemelen onu pek övmez. Bir öğretmen, Johnny’nin heceleme
testinde yanlış hecelediği bir kelime için onu uyarırken, doğru heceledi­
ği diğer dokuz kelime hakkında hiçbir şey söylemeyebilir.
Hem müdür hem de öğretmen, kötü şeylere verdikleri olumsuz temas
iletileri kadar iyi şeylere de olumlu temas iletileri vererek, geribildirim­
lerinin etkililiğini artırabilirler. Sonuç olarak, kendimiz hakkında tutar-
lı bir şekilde iyi şeyler hissetmemiz için, olumsuz temas iletilerinden
daha çok olumlu temas iletilerine ihtiyacımız vardır.

Temas iletileri ve indirimler


Tam bir olumsuz temas iletisinin, bir indirimden ayırt edilmesi gerekir.’
Bir indirimde, her zaman için gerçeklik en azından bir miktar çarpıtıl­
mıştır. Temas iletileri bakımından, küçümseme ya da çarpıtma yaparak
sizi eleştirirsem, size indirim yapmış oluyorum. Normal bir olumsuz
temas iletisinden farklı olarak, indirimde sizin ne olduğunuz ya da ne
yaptığınızla ilgili gerçeklere gölge düşürülmektedir.
Daha sonraki bir konuda indirimleri ayrıntılı olarak ele alacağız.
Şimdi de, normal olumsuz temas iletilerine karşılık indirimlerin nasıl
olduğuna birkaç örnek verelim:

• Olumsuz koşullu temas iletisi: ‘Şu kelimeyi yanlış heceledin.'


• İndirim: ‘Görünen o ki, sen hecelemeyi beceremiyorsun.'
• Olumsuz koşullu temas iletisi: 'Böyle yaptığında rahatsız oluyorum.'
• İndirim: ‘Böyleyaptığında beni rahatsız ediyorsun.'
• Olumsuz koşulsuz temas: ‘Senden nefret ediyorum.'
• İndirim: ‘Sen iğrençsin.'

Normal olumsuz bir temas iletisinin aksine indirim benim yapıcı bir
davranış oluşturmama yardımcı olacak şekilde değildir. Yardımcı ola­
maz çünkü indirimin kendisi gerçekliğin çarpıtılmasına dayanmaktadır.
9
Zamanı Yapılandırma

nsanlar İkililer ya da gruplar halinde bir araya geldiklerinde, zaman­

İ larını geçirebilecekleri altı farklı yol vardır. Eric Berne bu zamanı ya­
pılandırma şekillerini şu şekilde listelemektedir:
• Geri çekilme
• Ritüeller
• Vakit geçirme
• Etkinlikler
• Psikolojik oyunlar
• Samimiyet

Bernee göre, bunlar yapılandırma açlığımızı doyurma yollarıdır.


Zamanın yapılandırılmamış olduğu bir ortama girdiklerinde, insanla­
rın ilk yaptıkları şey kendilerince yapılandırmaya başlamak olmaktadır.
Robinson Crusoe ıssız adaya geldiğinde, zamanını adada keşfe çıkarak
ve yaşam alanları kurarak yapılandırmış tır. Tek başına bir hücrede ka­
lan mahkûmlar da, kendi kendilerine zaman çizelgeleri ve takvimler çi­
zerek zamanlarını yapılandırmaktadırlar.
Eğer, zamanının başlangıçta yapılandırılmadığı bir grup dinamikle­
ri çalışması içinde daha önce yer aldıysanız, bu durumun ne kadar ra­
hatsızlık verici olabileceğini biliyorsunuzdur. İnsanlar, tipik olarak şu
soruyu sormaktadır: ‘Peki biz burada ne yapacağız?* Sonunda, her bir
grup üyesi zamanı yapılandırmanın altı yolundan birini kullanarak bu
sorunu çözmeye çalışmaktadır.
Bu altı yolun her birine baktığımızda, bunları ego-durumlan ve te­
mas iletileri baklanda bildiklerimizle ilişkilendirebiliriz. Bu listede geri
çekilmeden, samimiyete doğru aşağı indiğimizde, temas iletilerinin yo­
ğunluğu artmaktadır.

Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 125


12€ Bölüm III İletişim Kurmak

TA literatüründe, bir ara bu sıralamada aşağı doğru inildikçe psiko­


lojik riskin de arttığı ileri sürülmüştür. Gerçekten de, temas iletilerinin
ne olacağının öngörülemezliği artmaktadır. Özellikle, karşımızdaki ki­
şinin bizi kabul mü yoksa ret mi edeceği konusu daha öngörülemez hale
gelmektedir. Çocuk’ta olduğumuzda, bu öngörülemezliği kendimiz için
‘bir risk’ olarak algılayabiliriz. Biz çocukken, OKEY olabilmemiz ailemiz­
den aldığımız temas iletilerine bağlıydı. Onlar tarafından reddedilme
olasılığını da, varoluşumuza yönelik bir tehdit olarak yani gerçek ve çok
yakında olan bir tehlike olarak algıladık.
Büyüdüğümüzde, zamanı yapılandırma yollarından hiçbirisi bizim
için böyle bir risk taşımamaktadır. Bize kimse bir şey ‘hissettiremez’.
Eğer bir kişi bana karşı reddedici bir şekilde davranmayı tercih ederse,
bunu neden yaptığını ona sorabilir ve ondan değişmesini isteyebilirim.
Eğer değiştirmek istemezse, onunla ilişkimi bitirebilir ve kabul gördü­
ğüm başka bir ilişki bulabilirim.

Geri çekilme
Az önce söz ettiğimiz türden bir grup dinamikleri alıştırmasının içinde
yer aldığımı düşünelim. Ben dahil bir düzine insan bir odada toplandık.
Orada olmak dışında herhangi bir gündemimiz yok. Bir süre sessizce
öylesine oturuyoruz.
Dikkatimi kendi içime yöneltebilirim. Belki de kafamda kendi kendi­
me şöyle konuşuyorum: ‘Niye buradayız? Ah, şey, belki birisi bunu bili­
yordur. Of, bu sandalye çok rahatsız! Belki şurada oturan kadına sorar­
sam, bana bu alıştırmanın ne için olduğunu söyleyebilir../
Ya da belki hayalimde odanın dışına çıkıp başka bir yere gidebilirim.
Bedenim orada oturuyorken, aklım gelecek seneki tatilde ya da dün pat­
ronla yaptığım kavgada olabilir.
Şu anda gen çekilme yapıyorum. Geri çekilen bir kimse, fiziksel olarak
grup içindedir ama başka kimselerle etkileşime girmez.
Geri çekildiğim sırada, ben herhangi bir ego-durumunda olabilirim.
Dışarıdan görünen ipuçları olmadığı için, o sırada çevremdekiler benim
hangi ego-durumunda olduğumla ilgili olarak davranışsal bir tanılama
yapamayabilir. Geri çekilme sırasmda, yalnızca kendi kendime temas
iletileri alıp verebilirim. Bu sırada başkalarıyla ilişki kurmadığım için,
Çocuk ego-durumumda reddedildiğim şeklinde bir algılama içinde olma
riskinden de kaçınmış oluyorum. Bazı insanlar, çocukken başkalarıyla
temas alışverişi yapmanın riskli olduğuna karar verdiklerinden, grup
içindeyken geri çekilmeyi bir alışkanlık haline getirmiştir. Bu kimseler
çok büyük bir temas iletisi bankası oluşturarak, bunu iyi bir şekilde kulla-
9 Konu Zamanı Yapılandırma 127

nabilirler. Çöldeki bir deve gibi, bu insanlar uzun süre herhangi bir dış­
sal temas almadan öyle durmaktan mutlu olabilirler. Bununla birlikte,
çok uzun süre geri çekilirsem, sonunda temas iletisi bankamın boşalma­
sı ve temas iletisi yoksunluğu yaşama riskiyle karşı karşıya kalabilirim.

Ritüeller
Grup odasında öylesine otururken, karşımda oturan bir adam sessizliği
bozuyor. Yanındakine dönerek, ‘Sanırım birbirimize kendimizi tanıtabi­
liriz. Adım, Fred Smith. Tanıştığımıza memnun oldum’ diyor. Ardmdan
tokalaşmak için elini uzatıyor.
Fred, zamanını ritüel olarak yapılandırmayı seçmiştir. Ritüeller, bizim
çok aşina olduğumuz, önceden programlanmış gibi olan bir sosyal etki­
leşim türüdür.
Her çocuk kendi aile kültürüne uygun olarak bazı ritüelleri öğrenir.
Eğer Batılı bir ülkedenseniz ve biri sizinle tokalaşmak için elini uzatı­
yorsa, elinizi uzatıp el sıkışmanız gerektiğini bilirsiniz. Hintli bir çocuk
aynı şekilde elleriyle namaste işaretini yapmayı öğrenir. İngiliz kızlar ve
erkekler, biri ‘Nasılsınız?’ diye sorduğunda aynı ritüel soruyu sorarak
karşılık vermeyi öğrenirler. Ritüeller karmaşıklıkları bakımından fark­
lılık gösterirler. Bunların en basiti Amerikalıların tek temas iletisinden
oluşan alışverişleridir: ‘Hey!, ‘Hey!’. Bir diğer uçta ise, bazı dini ritüeller
yer alır. Burada genellikle yazılı bir süreç vardır ve din adamı ile ibadet
edenler, saatlerce sürebilecek bu ritüel sırasmda ayrıntılı yönergelere
göre hareket edebilirler.
Ritüel programları, yapısal olarak Ebeveyn ego-durumuna aittir. Bir
ritüeli gerçekleştirirken, Çocuk’umuzda Ebeveyn yönergelerini dinliyo­
ruz ya da doğrudan Ebeveyn'den hareket ediyoruz. Fonksiyonel olarak,
ritüeller genel olarak Uygulu Çocuk performansıdır. Biz bir ritüeli uygu­
ladığımızda, genellikle beklenen normlara uygun davranmış oluyoruz,
o nedenle bu olumlu bir Uygulu Çocuk davranışıdır. Ritüeller sırasmda
söylenen şeyler, ses tonu ve vücut işaretlerinin stereotip bir şekilde ol­
ması nedeniyle, bu sırada davranışsal olarak doğrulayıcı bir tanılama
yapabilmek zorlaşmaktadır.
Ritüeller, Çocuk tarafından geri çekilmeye göre biraz daha fazla ‘risk­
li’ olarak algılanabilmektedir. Birine ‘Merhaba’ derseniz, kişi size tep­
ki verebilir ya da vermeyebilir. Ancak, ritüeller bize alışkın olduğumuz
olumlu temas iletilerini de sağlarlar. Ritüel sırasında, taraflar birbirle­
rine verdikleri temas iletilerini hesaplı kitaplı olarak gerçekleştirirler.
Bu sırada alınan temas iletilerinin yoğunluğu oldukça az olsa da, bun­
lar temas iletisi bankamızı doldurmaya yaradıktan için önemlidir. Eğer
128 Bölüm III İletişim Kurmak

bundan şüphe ediyorsanız, elinizi tokalaşmak için uzattığınızı ve karşı-


dakinin bunu görmezden geldiğini hayal ediniz ve bu durumda kendini­
zi nasıl hissedeceğinizi düşününüz. Çocukken yakın ilişkilerdeki temas
alışverişlerinin riskli olduğuna karar veren insanlar için, ritüellerde
temas iletilerinin kestirilebilir olması artı bir durumdur.

Vakit geçirme
Gruba geri dönecek olursak, artık buzlar çözülmüştür. Şimdi bazıları
aralarında grup deneyimlerini paylaşarak konuşmaktadırlar.
Lisedeyken, buna benzer bir gruba katılmıştım. Ne olduğunu hiçbir
zaman anlayamadık.’
‘Evet ne demek istediğini anlıyorum. Şu uzun sessizliklerden hiç
hoşlanmıyorum.’
‘Size söyledim, bunları düzenleyenler için bu, kolay para elde etmenin
bir yolu. Çünkü bu gruba kaydolduğumda .... olmasını bekliyordum’.
Ve, konuşma bunun gibi devam eder.
Konuşmacılar, vakit geçirmeye geçmişlerdir. Genellikle, fiil formunu
kullanıyoruz ve onlar vakit geçiriyorlar diyoruz.
Vakit geçirme de, ritüel gibi alışık olduğumuz şekilde ilerler. Ama, va­
kit geçirmenin içeriği ritüel kadar katı bir şekilde yapılandırılmamıştır.
Vakit geçirme şeklinde zamanını yapılandıranlar, kendi tarzlarına göre
hareket etmek bakımından daha esnek davranmaktadırlar.
Vakit geçirirken, taraflar aralarında bir konu üzerinde konuşmaktadır­
lar, ancak bu konuyla ilgili hiçbir eyleme girişmezler. Grup ahştınmasın­
da, zamanını vakit geçirme olarak yapılandıranlar, grup ve genel olarak
gruplar konusunu konuşmaktadırlar. Grubun içinde grupla ilgili olarak
bir şey yapacaklarına dair hiçbir işaret yoktur.
Vakit geçirmenin ne olduğuyla ilgili genel bir ipucu, bunun ‘bir vakit
geçirme, yani zamanı geçirmeye çalışma’ olmasıdır. Zamanını vakit ge­
çirerek yapılandırırken, kişi daha çok burada ve şimdide olmak yerine,
geçmiş zamanda, başka bir yerde neler olduğu hakkında konuşmakta­
dır. Vakit geçirme için tipik bir örnek, kokteyl partilerinde duyduğumuz
basit ve yüzeysel konuşmalardır.
Berne, çok tanıdık bazı vakit geçirme örneklerine mizahi isimler ver­
miştir. Erkeklerin vakit geçirmesi arabalar’ etrafında dönebilirken, ge­
leneksel cinsiyet rollerine sahip kadınlar ise, ‘mutfak’ ya da elbise’ ko­
nularını tercih edebilirler. Ebeveynler bir araya geldiklerinde, genellikle
bu bir veli toplantısına dönüşmektedir.
‘Johnny’nin ikinci dişi çıkıyor. Dün gece neredeyse hiç uyumadık.’
9 Konu Zamanı /acılandırma 129

‘Ah evet bizim iki oğlanın o yaştaki hallerini hatırlıyorum da.. ’


İngilizler için en çok bilinen vakit geçirme ise Hava Durumudur an­
cak bu Berne’in listesinde yoktur.
Vakit geçirme, genellikle Ebeveyn veya Çocuk ego-durumundan yapıl­
maktadır. Ebeveyn vakit geçirmeleri, daha çok dünyayla ilgili önyargılı
görüşlerin dile getirilmesi şeklindedir.
‘Zamane gençleri ne yaptıklarını bilmiyorlar!’
‘Evet biliyorum. Çünkü daha dün ... oldu.’
Çocuk’tan vakit geçirilirken, geçmişe dönülür ve çocukluğunda yaşa­
nan duygu ve düşünceler tekrar gündeme getirilir.
‘Bu sessizlik gerçekten huzurumu kaçırıyor.’
‘Hımm, merak ediyorum acaba burada ne yapmamız bekleniyor?’
Bazı vakit geçirmeler, sosyal düzeyde Yetişkin gibi görünür. Fakat bir
‘Marslı gibi düşündüğünüzde’ bunun Çocuk olduğu anlaşılmaktadır.
‘Aslında, burada otururken hepimizin Uygulu Çocuk durumunda ola­
bileceğimizi düşünüyorum. Peki ya siz ne düşünüyorsunuz?’
‘Bence şu an Yetişkin’imdeyim. Ama birkaç dakika önce sanırım
Çocuk’ta idim.”
Bu vakit geçirme tipine, Berne ‘Psikiyatrik TA’ adını vermiştir. Sosyal
düzeyde yapılan bilgi alışverişi gerçek gündemin üstünü örtmektedir ki,
böylece Çocuk ego-durumu, grup üyeleri arasında gerçekten neler oldu­
ğunu paylaşmaktan kaçınmaktadır. Ancak, elbette emin olabilmek için,
buradaki ses tonunu ve sözsüz sinyalleri gözlemleyerek bu değerlendir­
memizi kontrol etmemiz gerekecektir.
Vakit geçirme, daha çok olumlu, biraz da olumsuz temas iletileri sağ­
lar. Ritüellerdeki temas iletileriyle karşılaştırıldığında, vakit geçirmeler­
deki temas iletileri daha yoğundur ancak daha az kestirilebilirdir. Bu
yüzden Çocukumuzda biz bunu daha fazla ‘riskli’ olarak algılayabiliriz
Sosyal etkileşimlerde, vakit geçirmelerin başka bir fonksiyonu daha
vardır. İnsanlar samimiyeti yaşayarak ya da psikolojik oyunlan oynaya­
rak, daha yoğun temas iletisi alışverişleri yapabilmek için uygun part­
nerleri bulmak üzere, bunu vakit geçirme sırasında test ederler. Bu ko­
nuyu aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alacağız.

Etkinlikler
Aynı grup yaşantısı içindeyken, şimdi karşımda oturan bir kadın şöyle
der: ‘Şu ana kadar burada bizden ne yapmamızın beklendiği konusunda
konuşarak zamanımızı geçirdik. Ama benim merak ettiğim bizim ne ya-
ISO Bölüm IH İletişim Kurmak

paçacımız. Şöyle bir önerim var. Şimdi ne yapacağımızla ilgili iki dakika
boyunca beyin fırtınası yapalım ve ardından bir oylamayla bunlardan
birini seçelim. Ne dersiniz?’
banındaki kişi ona cevap verir: Bence bu iyi bir fikir. Ben tahtada ola­
yım ve kayıt tutayım.’ Gruptaki herkes onaylar ve yüksek sesle önerile­
rini söylemeye başlarlar.
ız şim etkinlik yapmaya geçtik. Grup üyeleri arasındaki iletişim
y nızca ir şey hakkında konuşmakla geçmiyor, artık bir amaca ulaş-
Vakit geçirme ve etkinlik arasındaki fark, buradadır.
t . .e> ^^eı enerjilerini somut bir sonuca ulaşmaya yöneltirler,
ş yerimizde geçen zamanın büyük bir kısmında muhtemelen etkinlik
^Ç^yoruz. Bir eşyayı tamir etmek, bebeğinin altını değiştir-
m^ y3 3 ^^^^^ üstesi yapmak buna örnek olabilir. Yaptığı sporu çok
ci ye alarak yapan kimse ya da bir müzik enstrümanında ustalaşmak
için sıkı çalışan bir kişi, etkinlik yapmaktadır.
Etkinlikte, başlıca ego-durumu olarak Yetişkin ortaya çıkmaktadır.
Bunun nedeni, etkinliklerin burada ve şimdi hedeflerine ulaşmak için
yapılmasından kaynaklanmaktadır. Etkinlik yaparken, bazen o duru­
mun gerektirdiği kurallara uyuyoruz. O zaman olumlu Uygulu Çocuk ya
da olumlu Ebeveyn ego-durumuna geçiyoruz.
Etkinlik sırasındaki temas iletileri, koşullu olumlu ve de koşullu olum­
suz olabilir. Burada sağlanan temas iletileri genel olarak sonradan alın­
maktadır, çünkü işin başardı ya da kötü olmasma göre ancak etkinlik ta­
mamlandıktan sonra verilmektedir. Etkinlikte psikolojik risk in düzeyi
ve de temas iletisinin yoğunluğu, her birinin doğasmın ne olduğuna bağlı
olarak, vakit geçirmeye oranla daha fazla ya da daha az olarak algılanabilir.

Psikolojik oyunlar
Grup odasında beyin fırtınası tamamlanmıştır. Tahtaya bir düzine ya da
daha fazla fikir yazılmıştır. Tahtada yazı işini yapan kişi, ‘Tamam, şimdi
oylayalım' der. ‘Önerileri tek tek yüksek sesle okuyacağım. Beğendiğiniz
bir öneri olduğunda, elinizi kaldırın/
Oylama sona erdiğinde, yazı işini yapan her bir öneri için verilen oy­
lan sayar. ‘Evet, sonuç ortada’ der. ‘Daire şeklinde oturarak başlaya­
cağız. Herkes kendisini tanıtacak ve burada olmaktan ne beklediğini
söyleyecek.’
‘Bir dakika’ der başka bir ses. Herkes, az önce kendini John olarak
tanıtan adama döner. Şu anda öne doğru eğilmiş, ellerini dizlerine koy­
muş bir biçimde durmaktadır. Kaşlarını çatar. ‘Bütün bunlardan kafam
karıştı. Oylamanın herkes için bağlayıcı olduğunu kim söyledi?’
9 Konu Zamanı Yapılandırma 131

Kayıt tutan kişinin dudakları gergin bir gülümsemeyle açılır, başını


dikleştirir ve aşağılar bir biçimde John’a bakar. ‘Gördüğün gibi, oyla­
malar böyle yürütülür. Azınlığın çoğunluğun kararına uyması gerekir.
Buna demokrasi denir. Şimdi anlaşıldı mı?’
‘Hayır üzgünüm, anlamadım’ der, John. ‘Aslında kafamı daha da ka­
rıştırdın. Demokrasinin bununla ne ilgisi var?’ Alnını daha da kırıştırır
ve gözlerini kısarak odadakileri süzer.
Kayıt tutan kişi omuzlarını salar ve bir iç çeker. Omuzlarını kasarak
gruba bakar: ‘Ne yazık ki bu fikir işte böyle hiç anlaşılamıyor’ der, üzgün
bir ses tonuyla.
Ama, şimdi John da pozisyonunu değiştirir. Gözlerini açarak ve otur­
duğu yerde doğrulur gibi yaparak, ağzından şunlar çıkar: ‘Of hayır der,
eliyle başına vurmaktadır. ‘İşte, bu benim hayatım hep böyle. Korkarım
ki bu alıştırmayı hepiniz için berbat ettim. Çok üzgünüm. Gerçekten.’
John ve kayıt tutan kişi, şimdi bir psikolojik oyun oynamış oldular.
Oyunların analizi, TA kuramının temel konularından birisidir. Daha
sonraki konularda, oyunları ayrıntılı olarak ele alacağız. Şimdi burada
yalnızca John ve kayıt tutan kişi arasında geçen konuşmadaki temel
noktalara dikkat ediniz.
ikisi aralarında bir dizi transaksiyon alışverişi yaptılar ve bu sürecin
sonunda her iki taraf da kendini kötü hissetti.
Kendilerini kötü hissetmeden çok kısa bir süre önce, birden rolleri­
ni değiştirdiler. John, kafasının karışık olmasına isyan ederek ve sinirli
hareketler yaparak bunu başlattı. Sonra, kendini suçladı ve özür dile-
me pozisyonuna geçti. Bu sırada da, kayıt tutan kişi, patronluk taslayan
açıklamalardan çaresizliği yaşamaya geçiş yaptı.
Her iki taraf da, acayip bir şeyin olacağı hissini yaşadıkları anda, şal­
teri çekmeden önce, orada yarım saniye kadar bir süreleri vardı ve bu
süre içinde ne hissettiklerini dile getirmek için vakitleri olsaydı ‘Şimdi
burada ne oluyor böyle?’ diyebilirlerdi.
Bu beklenmedik bir şey gibi görünebilir ama hem John hem de kayıt
tutan kişi aslında buna benzer süreçleri daha önce defalarca yaşamış­
lardır. Ortam ve insanlar, bir durumdan diğerine farklılık gösterebilir.
Ancak şalterin çekiliş şekli ve tarafların her birinin hissettiği kötü duy­
gular aynı olmaktadır.
Aslında John ve kayıt tutan, birbirleriyle bir oyunu başlatmaya istekli
olduklarının sinyalini daha etkileşimin başında vermişlerdi. Bunu da,
gizil bir transaksiyon alışverişi yaparak gerçekleştirmişlerdi. Sosyal dü­
zeydeki mesajları, bilgi alışverişi gibi görünüyordu. Ancak, psikolojik
152 Bdlûm III İletişim Kurmak

düzeyde John kayıt tutanı oyuna davet etmişti, diğeri de bu daveti ka


bul etmişti.
Hepimiz arada sırada oyunlar oynuyoruz. Aşağıdaki alıştırmaları ya­
parak kendi zamanı yapılandırma örüntülerinizi belirlerken, az önce
aktardığımız türden etkileşimlerinizi ‘Oyunlar’ olarak adlandırınız.
Bunlaı tekrarlı olarak yaşanmaktadır. Kötü bir duygunun yaşanmasıyla
sonlanmaktadır. Bir ara durup, kendi kendinize ‘Şimdi biraz önce bura­
da ne oldu? sorusunu sorarsınız ve bir şekilde rolünüzün de değiştiğini
hissedersiniz.
Oyunların hepsi, bizim çocuklukta kullandığımız, ama artık erişkin
insanlar olarak bize uygun olmayan bu stratejileri yeniden kullanma-
mızdır. Bu nedenle, tanımı gereği oyunlar herhangi bir olumsuz ego-du­
rumundan oynanmaktadır: olumsuz Uygulu Çocuk, olumsuz Eleştiren
Ebeveyn ve olumsuz Koruyucu Ebeveyn. Ve, yine tanımı gereği, oyunlar
Yetişkin ego-durumundan oynanamazlar.
Oyunlar, her zaman için indirimleri içeren etkileşimlerle gerçekleş-
tirilmektedir. Bu indirimler, psikolojik düzeyde yapılmaktadır. Sosyal
düzeyde oyuncular oyunu yoğun temas iletileri alışverişi yaparak ger­
çekleştirmektedirler. Oyunun başlangıç aşamasında, yaşanan temas ile­
tileri olumlu ya da olumsuz olabilir. Oyunun sonunda ise, her iki oyuncu
da yoğun olumsuz temas iletileri almaktadır. Algılanan psikolojik risk
düzeyi, vakit geçirme ve etkinliklerde olduğundan çok daha fazladır.

Samimiyet
John’un, kafasının karışık olmasına isyan etmesini, ardından da özür
dilemeye geçmesini görerek, ben öfkelenmeye başlıyorum. Öfkemi bas­
tırmak yerine onu ifade ediyorum. John’a dönerek: ‘Söylediklerin için
sana çok kızgınım. Sen de herkes gibi düşünebilirsin. Artık senin de
düşünmeye başlamanı istiyorum!’ diyorum. Bunları sert bir şekilde ve
yüksek sesle söylüyorum. John’a doğru yönelirken yüzümün kıpkırmızı
olduğunu hissediyorum. Vücut belirtilerim ve ses tonum söylediklerim­
le uyuşuyor.
John’un yüzü de benimki gibi kıpkırmızı. Bana doğru yönelerek ve
sandalyesinden kalkar gibi, ellerini baş hizasının üstüne kadar yukarıya
kaldırarak sallıyor. ‘Ben de öfkeliyim!’ diye bağırıyor. ‘Buraya geldiğim­
den beri böyle hissediyorum. Evet düşünebileceğimi ben de biliyorum
ve senin bana bağırmayı bırakmanı istiyorum, düşünebilmek için de şu
anda biraz kendi kendime kalmak istiyorum.’
John ve ben samimiyeti yaşadık. Birbirimize ilişkin otantik istek ve
duygularımızı hiç sansürlemeden ifade ettik.
9 Konu Zamanı Yapılandırma 133

Samimiyet yaşantısında, gizli mesajlar’ yoktur. Sosyal ve psikolojik


düzeydeki mesajlar birbiriyle tutarlıdır. Bu, samimiyet ve oyunlar ara­
sındaki önemli bir farklılıktır.
Bir diğer önemli husus ise, samimiyette ifade edilen duyguların duru­
mu sonlandırmaya uygun biçimde olmasıdır. John ve ben birbirimize
öfkelendiğimizde, birbirimize sözlerimizle olduğu kadar duygularımız­
la da neler istediğimizi ifade etmiş olduk. Birbirimizi belli bir şeyi yap­
maya yönlendirmedik. Ama her ikimiz de isteklerimizi düşünce ve duy­
gularımızla olabildiğince açık bir şekilde ifade ettik.
Oyunlarda ise, bunun zıttı olarak, sonunda hissedilen duygular oyun­
cuların durumu sonlandırmasma yaramamaktadır. Oyunların tekrar
tekrar oynanması bize bunu göstermektedir.
Oyunları ve raketleri ileride daha ayrıntılı olarak ele aldığımızda, ya­
rarlı olan ve olmayan duygular ayrımının yapılması konusunu tekrar
inceleyeceğiz.
Berne’in burada seçtiği samimiyet kelimesinin, özel anlamda tek­
nik olarak kullanılmak üzere seçildiğini anlamalıyız. Zamanı yapılan­
dırma şekli olarak samimiyet, alışılageldiğimiz sözlük anlamındaki
samimiyet ile aynı şekilde olabilir de olmayabilir de. İnsanlar kişisel
olarak ya da cinsel olarak ‘samimi’ olduklarında, aynı zamanda duygu
ve isteklerini açıkça birbirlerine ifade ediyor olabilirler. Bu durumda
zamanlarmı samimiyetle yapılandırmaktadırlar. Ancak, yoğun duygu­
sal ilişkilerin olduğu durumlarda yaygın olarak psikolojik oyunlar da
oynanabilmektedir.
Oyunlar, bazen samimiyetin yerine kullanılmaktadır. Her ikisinde
de aynı yoğunlukta temas iletileri alışverişi vardır ancak oyunlardaki
temas iletilerinin çoğu olumsuzdur. Ayrıca algılanan ‘risk’ düzeyi fark­
lıdır. Oyunda herkes oyunun sonucunun sorumluluğunu bir diğerine
atar. Samimiyette ise, taraflar kendi sorumluluklarını üstlenirler.
Samimiyet bakımından ego-durumlarından söz ederken Berne şöyle
demiştir:
‘Samimiyet, herhangi bir oyunu ya da karşılıklı suistimali içermeyen
dürüst bir Çocuk-Çocuk ilişkisidir. Tarafların Yetişkin ego-durumları
tarafından yönetildiğinden, bu sırada birbirlerine karşı taahhütlerini ve
kontratlarını iyi bir şekilde anlamaktadırlar.... ’
Buradaki alıntıyı italik yapmamızın nedeni, samimiyette Yetişkin’in
önemini vurgulamaktır. Berne’den bu yana bazı TA yazarlan Berne’in
samimiyet kavramını basitleştirerek, bunu yalnızca bir Çocuk-Çocuk et­
kileşimi olarak ele almışlardır. Her zaman olduğu gibi, Berne’in orijinal
düşüncesinin bu ifadeden daha derin ve anlamlı olduğu görülmektedir.
134 Böiûrn III İletişim Kurmak

Samimiyeti yaşayabilmek için, öncelikle Yetişkin imizin tüm düşünme,


ua\nanma ve hissetme kapasitesiyle ilişki kurabilmemiz gerekir. Bu ko­
ruyucu çerçeve içinde, istersek Çocuk’umuza geri dönerek, geçmişten
bu ana getirdiğimiz karşılanmamış ihtiyaçlarımızı paylaşabilir ve de
a

doyurabiliriz.
Bazı TA yazarları, samimiyetin bir Ebeveyn yaşantısı olarak karşılıklı
ilgili olmayı ve korumayı da gerektirdiğini ileri sürmüşlerdir.2 Burada
Ebeveyn ego-durumundan gelen mesaj şöyledir: ‘Sana indirim yapma­
yacağım ve senin de bana indirim yapmana izin vermeyeceğim.
Samimiyette verilen temas iletileri, diğer zamanı yapılandırma şekil­
lerinin hepsinden daha yoğundur. Olumlu ya da olumsuz temas iletileri
alınabilir ve verilebilir. Ama hiçbir şekilde indirim söz konusu değildir,
çünkü tanımı gereği samimiyet otantik istek ve duyguların iletildiği bir
alışveriştir.
Konunun başında samimiyeti tanımlarken, doğrudan olumsuz temas
iletilerinin alınıp verildiği bir örneği kasıtlı olarak seçtik. Bunu, bizim
Berne’den sonra bazı TA yazarlarının yarattığı samimiyetin her zaman
için bir çeşit olumlu temas iletileri alışverişi cenneti olması gerektiği
şeklindeki izlenime karşı olduğumuzu göstermek amacıyla yaptık.
Samimiyet, olumlu temas iletileri alışverişini gerektirdiğinde, kişiler
bundan keyif alırlar ve kendilerini mutlu hissederler. Örneğin, grup
içinde yaşanan o sahnenin şöyle devam ettiğini hayal edebiliriz. John’a
karşı öfkemi boşalttıktan sonra rahatlıyorum ve gözlerinin içine baka­
rak gülümsüyorum: ‘Sanırım şimdi seni daha iyi tanıdığımı hissediyo­
rum. Hissettiklerinle ilgili bana karşı açık olmana sevindim’ diyorum.
O da doğrudan bana bakıyor ve gülümseyerek, ‘Evet ben de sevindim
ve senin beni dinleyerek dikkate alman hoşuma gitti’ diyor. Birbirimize
uzanarak el sıkışıyoruz.
Samimiyet önceden programlanmış bir şekilde olmadığından, zama­
nı yapılandırma yolları içinde en kestirilemez olanıdır. Bu yüzden ben
Çocuk’umda, samimiyeti bir insanla ilişki kurmanın en riskli şekli ola­
rak algılayabilirim. Korkum, belki de, eğer tamamen açık ve dürüst olur­
sam, karşıdaki kişinin böyle olmayabileceğidir. Oysa, paradoksal olarak,
karşıdaki kişi de aynı şekilde karşılık verdiğinde, aslında en az riskli
olandır. Ben ve karşımdaki kişi, samimiyeti yaşarken, birbirimize indi­
rim yapmadan iletişim kuruyoruz. O nedenle, samimiyetin sonucunun
taraflann her birisi için daima yapıcı olması gerekmektedir. İnsanların
samimiyet konusunda her zaman için rahat olup olmamaları, başka bir
konudur. Bu, alıp verilen temas iletilerinin yalnızca olumlu ya da yalnız­
ca olumsuz oluşuna bağlıdır.
9 Konu Zamanı Yapılandırma 135

^ 'Zamanı yapılandırma' pastası grafiğini çiziniz. Bunun için, önce bir


daire çiziniz. Bir günde uyanık olduğunuz zamanlarda, bu altı zamanı yapı­
landırma şekline ne kadar zaman harcadığınızı düşünerek, daireyi dilimlere
ayırınız.
Zamanı yapılandırma pastası grafiğinizin görünümünü değiştirmek is­
teyip istemediğinizi düşününüz Eğer istiyorsanız, ulaşmak istediğiniz du­
rumu gösteren pasta grafiğini çiziniz. En fazla artırmak istediğiniz zamanı
yapılandırma şeklinin miktannı artırmaya yarayacak olan en az 5 yolun ne
olduğunu yazınız. Önünüzdeki hafta boyunca bu davranıştan gerçekleşti­
riniz. Ardından zamanı yapılandırma grafiğinizi yeniden çiziniz.
Her gün, kendinizin ve çevrenizdekilerin zamanlannı nasıl yapılandırdık -
lanna dikkat ediniz. Toplantılarda, işyerinde, komşularla sohbet ederken,
partilerde vb. pek çok yerde başvurulan zamanı yapılandırma şekıllenni
analiz ediniz. Ne yaptığınızı, onlann bilmek istediklerinden emin olmadık­
ça, insanlara anlatmayınız.
Bir grupla çalışıyorsanız, altı kişilik alt gruplar oluşturunuz. Herhangi bir
konuşma konusunu seçiniz Her biriniz, bu konu hakkında zamanı yapı­
landırmanın altı şeklinden birini seçiniz ve rol oyunu yaparak üç dakika
süreyle bunu sergileyiniz. Zaman dolduğunda, deneyimlerinizi tartışınız.
Ardından başka bir konu seçiniz, zamanı yapılandırma rolünü de değıştın-
niz ve alıştırmayı tekrar ediniz.
Büyük bir grup içindeyseniz, odadaki kişileri Tden 6'ya kadar ardışık ola­
rak numaralandınnız. Bütün 'İler geri çekilmeyi, '21er ritüelleri, '31er vakit
geçirmeyi, vb. canlandırsın. Sonra bir araya gelin ve beş dakika boyunca
herkesin kendine verilen şekli rol oyunuyla canlandırdığı bir 'zamanı yapı­
landırma kokteyl partisi'yapınız. Süre dolunca, tüm grupla deneyimlerinizi
paylaşınız. ^
Bölüm IV
Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak
Yaşam-Kurgusu
10 Konu Kurgunun Doğası /e Kaynağı 137

Kapanış sahnesini birkaç cümleyle anlatınız Öykünüz nasıl soniamyor


Yanıtlarınızı, bir kenara koyarak saklayınız. Yaşam kurgusu konusunu
okurken daha sonra buradaki yanıtlarınızdan yararlanabilirsiniz 9

Günlük TA dilinde, yaşam kurgusundan söz ederken, biz genellikle


yalnızca kurgu ya da skript diyoruz.

Kurgunun tanımı ve doğası


Kurgu kuramı, ilk kez 1960’11 yılların ortalarında, Eric Berne ve öğrenci­
leri (özellikle de Claude Steiner) tarafından geliştirilmiştir. O zamandan
beri, birçok yazar bu düşünceye katkıda bulunmuştur. Bu kavram, TA
kuramının her zaman için çok önemli bir parçası olmuştur. Şu ana kadar
ego-durumları modelinin yanısıra TA’nın en temel kavramı olarak kabul
edilmektedir.1
Grup Müdahalelerinin İlkeleri (Principles of Group Treatment) kitabında,
Berne yaşam kurgusunu ‘bilinç-dışı yaşam planı’ olarak tanımlamıştır.
Daha sonra Merhaba Dedikten Sonra Ne Diyorsunuz? (What Do You Say
After You Say Hello?) kitabında ise daha kapsamlı olarak şu tanımı yap­
mıştır: ‘Çocuklukta yapılan, ebeveynler tarafından pekiştirilen, daha
sonra yaşanan bazı olaylarla desteklenen ve bizi seçilen bir alternatife
doğru götüren yaşam planıdır’.
Kurgunun ne olduğunu anlamak için, buradaki kavramların ayrıntıla­
rına bakılmasında yarar vardır.

Kurgu, oluşturulan bir yaşam planıdır


İnsanların erişkin yaşamlarındaki yaşam örüntülerinin, onların çocuk­
luk deneyimlerinden etkilendiği görüşü, yalnızca TA’nm değil başka bir­
çok psikolojik yaklaşımın da temelini oluşturmaktadır. TA’daki kurgu
kuramının bu yaklaşımlardan farklılaştığı nokta ise, çocuğun dünyaya
ilişkin genel bir bakış oluşturmak yerine, kendi yaşamı için oldukça spe­
sifik bir plan yaptığının kabul edilmesidir. Kuramda belirtildiği gibi, bu
yaşam planı bir piyes gibidir, net bir başlangıcı, ortası ve sonu vardır.

Kurgu, bir bedelin alınmasına yöneliktir


Kurgu kuramında ileri sürülen bir diğer farklı yan, yaşam planının se­
çim yapılan bir alternatifle sonuçlanması'dır. Küçük çocuk kendi yaşam
öyküsünü yazarken, bunun bir parçası olarak kapanış sahnesini de ya­
zar. Öykünün kurgusu içindeki parçalar, açılış sahnesinden başlayarak
yaşanan olaylarla gelişerek, bu son kapanış sahnesini gerçekleştirecek
şekilde planlanır.
10
Kurgunun Doğası ve Kaynağı

aşam öykünüzü siz kendiniz yazıyorsunuz.

Y Doğar doğmaz bunu yazmaya başladınız. Yaklaşık dört ya-


şmdayken, öykünüzün temel konusunun ne olacağına karar
verdiniz.
Yedi yaşındayken de, öykünüzün tüm ayrıntılarını tamamladınız.
Sonrasmda da on iki yaşımza kadar birkaç küçük ayrıntıyı eklediniz ve
öykünüzde rötüşlar yaptınız. Ergenlik döneminizde, öykünüzü gözden
geçirdiniz, daha gerçekçi karakterleri ekleyerek güncellediniz.
Tüm öykülerde olduğu gibi, sizin yaşam öykünüzün de bir başlangıcı,
ortası ve sonu (ya da giriş, gelişme ve sonucu) var. Sizin öykünüzde de
kadın ve erkek kahramanlar, kötü adamlar, kurbanlar ve figüran karak­
terler var. Öykünüzün bir ana konusu ve alt temaları var. Öykünüz, ko­
mik ya da trajedik, etkileyici ya da sıkıcı, ilham verici ya da yüz kızartıcı
olabilir.
Şimdi bir erişkinsiniz, öykünüzün nasıl başladığını tam olarak hatır­
lamıyorsunuz. Belki de şu ana kadar, bir öykü oluşturmuş olduğunuzun
farkında bile değildiniz. Ama yine de, farkında olmadan yıllar önce oluş­
turmuş olduğunuz bu öyküyü yaşıyor olabilirsiniz. İşte, bu öykü, sizin
yaşam kurgunuzdur (ya da skriptiniz).

^ Şimdi, biran için düşününüz ki, kendiniz için bir öykü yazmışsınız.
Buna göre, elinize bir kağıt ve kalem alıp aşağıdaki sorulan cevaplayınız.
Aklınıza gelen ilk yanıtı hemen hızlıca, sezgisel olarak yazınız.
Öykünüzün adı ne?
Bu nasıl bir öykü? Mutlu mu? Hüzünlü mü? Zafer mi? Trajedik mi? ilginç
mi? Sıkıcı mı? Aklınıza geldiği gibi hemen, kendi sözcüklerinizle yazınız.
10 Konu Kurgunun Doğası ve Kaynağı 139

Kurgu kuramı terminolojisinde, bu kapanış sahnesine kurgunun be­


deli denilmektedir. Kurama göre, biz erişkinler kurgumuzu sergilerken
farkında olmadan bu bedeli almamıza yarayacak davranışları seçiyoruz.

Kurgu, alınan bir karardır


Berne, kurguyu ‘çocukken kararlaştırılan bir yaşam planı’ olarak tanım­
lamıştır. Bu, çocuğun yaşam planının ne olacağına kendisinin karar ver­
diği anlamına gelmektedir. Yaşam planı, yalnızca ebeveynler ya da çevre
gibi dış güçler tarafından belirlenmemektedir. TA dilinde, teknik olarak
kurgu alınmış olan bir karar şeklinde ifade edilmektedir.
Bu yüzdendir ki, aynı çevrede büyüyen çocukların birbirlerinden ol­
dukça farklı yaşam planlarına karar vermeleri mümkündür. Berne, an­
nelerinden aynı sözleri duyan iki erkek kardeşin öyküsünü şu şekilde
aktarmaktadır: Çocuklarına sürekli olarak ‘Sizin sonunuz akıl hastanesi
olacak’ diyen bir annenin çocuklarından birisi hasta olarak akıl hastane­
sine giderken, diğeri psikiyatrist olmuştur.
Kurgu kuramındaki ‘karar’ kavramı, teknik bir terimdir ve sözlükteki
anlamından farklıdır. Bir çocuğun almış olduğu bir kurgu kararı, bizim
erişkin insanların karar verme şekli olarak düşündüğümüz şekilde alın­
mış bir karardan farklıdır. Erken dönemde alman bu kararlar, çocuğun
hislerine dayalı olarak, henüz kelime dağarcığı oluşmadan önce alman
kararlardır. Ayrıca, bu kararı alırken kullanılan gerçeklik algılaması da
erişkinlerin kullandığından çok farklı bir şekildedir.

Kurgu, ebeveynler tarafından pekiştirilir


Her ne kadar ebeveynler, çocuğun kurgusuna onlar karar vermiyor olsa­
lar da, onun bu kararı üzerinde önemli bir etkiye sahiptirler. Ebeveynler,
daha ilk günlerden başlayarak çocuğa kendisi, başkaları ve dünya hak­
kında bazı mesajlar iletirler ve çocuk bunlara göre bir çıkarsama yapar.
Bu kurgu mesajları, sözel olduğu gibi sözsüz de olabilir. Çocuğun alaca­
ğı temel kurgu kararının çerçevesi, onların tepkilerine göre biçimlenir.
Konu 13 ve 14’te, değişik kurgu mesajı türlerine ve bunların kurgu ka­
rarlarıyla olan ilişkisine bakacağız.

Kurgu, bizim farkındalığımız dışındadır


Erişkin yaşamımızda, ilk yıllarımıza ilişkin anılarımıza en çok yaklaş­
tığımız anlar, rüyalarımızda ve fantezilerimiz sırasında gerçekleşir.
Kurgumuzu incelemek ve keşfetmek için zaman ayırmadığımız sü­
rece (davranışlarımızla bunu sergilebiliyor olmamıza rağmen), far­
kında olmadan aldığımız erken çocukluk dönemi kararlanmıza göre
yaşayabiliyoruz.
140 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Gerçek, kurguyu doğrulayacak' şekilde yeniden tanımlanmaktadır


Berne kurgu hakkında yazarken, ‘sonradan gerçekleşen olaylarla doğ-
rulanır demiştir ki, burada tırnak işaretinin yalnızca ‘doğrulanır’ ke­
limesi için kullanılması daha doğrusu olacaktır. Bizim genellikle yap
tığımız şey, gerçeği kendi referans çerçevemize göre yorumlamaktır ki,
böylece kurgu kararımız bize göre doğrulanmış gibi gözükmektedir. Biz
bunu böyle yapıyoruz çünkü Çocuk ego-durumumuzda, kurgumuza da­
yalı dünya görüşümüze karşı çıkan herhangi bir tehdidi, ihtiyaçlarımızı
karşılamayan ve üstelik de hayatta kalmamıza karşı çıkan bir tehdit ola­
rak algılıyoruz. Kitabın indirim, yeniden tanımlama, referans çerçevesi gibi
ileıleyen konularına baktığımızda, bu çarpıtmanın nasıl oluştuğunu ve
bunun yaşamımızdaki problemlerle nasıl ilişkili olduğunu göreceğiz.

Kurgunun kaynağı
Biz neden daha bebekken kendimizle, başkalarıyla ve dünyayla ilgi­
li bu kadar genel kararlar alıyoruz? Bu kararlar hangi amaca hizmet
ediyor? Bunların yanıtı, kurgunun oluşumundaki iki temel özelliğe
dayanmaktadır:

1. Kurgu kararları, bebek açısından onun yaşamını daha çok tehdit


edici, düşmanca gözüken bir dünyada yaşayabilmek için bulabildi­
ği en iyi stratejidir.
2. Kurgu kararları, bebeğin hissettiklerine ve kendince gerçeklik tes­
tine dayalı olarak alınmaktadır.

Konunun ilerleyen kısmındaki tartışmalarımızı, kendilerine şük­


ran borcumuzu sunmak istediğimiz Stan Woollams ın2 çalışmalarına
dayandırıyoruz.

Düşmanca görünen dünyaya karşı tepki


Bebek küçüktür ve fiziksel olarak kırılgan bir durumdadır. Ona göre,
dünya etrafında pat pat yürüyen devlerden oluşmaktadır. Beklenmedik
ani bir ses bile onun hayatmın tehlikede olduğunun işareti olabilir.
Henüz kelimeleri ve mantıklı bir düşünce sistemi olmadığından, Annesi
ve Babası giderse öleceğini bilmektedir. Ona çok kızarlarsa, onu yok
edebilirler. Bebeğin erişkinler gibi bir zaman algısı da yoktur. Eğer acık­
mışsa ya da üşümüşse ve Anne’si gelmiyorsa (belki de hiç gelmeyecektir)
bu onun için ölüm demektir. Ya da, ölümden daha kötü olarak, ebediyen
yalnız bırakılmak demektir.
Çocuk iki ya da üç yaşma geldiğinde, belki de bir erkek ya da kız kar­
deşi olur. Bebek, şimdi daha büyük bir bebektir, bu yüzden büyük ola-
10 Konu Kurgunun Dolası ve Kaynacı 141

sılıkla bu nedenle ölmeyeceğini bilmektedir. Ama Anne nin tüm dikkati


bu yeni gelene yöneltilmiş gibidir. Belki de, sevgi herkese yetecek ka­
dar değildir? Bu sevginin hepsini yeni gelen mi alacak? Şimdiki tehdit,
Anne’nin sevgisini kaybetme tehlikesidir.
Kurgusunu oluşturduğu yıllarda, çocuk hep aşağıda bir konumdadır.
Tüm gücün, anne ve babasında olduğunu düşünmektedir. Bebeklik dö—
nemindeyken, bu güç onun yaşaması ya da ölmesi anlamına gelmekte­
dir. Daha sonra, ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamaması öne çıkacaktır.
İçinde bulunduğu bu duruma tepki olarak, hayatta kalmak ve yapabi­
leceğinin en iyisini yaparak ihtiyaçlarını karşılamak için, bazı stratejiler
oluşturur.

Erken dönemdeki gerçeklik testi ve duygular


Küçük bir çocuk bir erişkin insan gibi düşünemez. Duygularını da aynen
onlar gibi yaşayamaz. Kurgu kararları, çocuğun dünyayı kendine özgü
şekilde anlamlandırmasına göre alınmaktadır; altı yaşına kadar olan dö­
nemde de bu onun duygularına ve sezgilerine dayanmaktadır.
Bebek duygularını öfke, sonsuz bir üzüntü, korku ve coşku ola­
rak yaşamaktadır. Erken dönemde aldığı kararları, yaşadığı bu yoğun
duygularla alınmıştır. Bu yüzden de, bu kararlarının genellikle çok uç
noktalarda olması hiç de şaşırtıcı değildir. Diyelim ki, bir ameliyat için
hastanede olması gerekiyor. Bir erişkin için bile bu hiç de hoş olmayan
bir deneyimdir. Ama bir bebek için, bu deneyim tam bir felaket olabi­
lir. Korkması bir yana, bir de Annesi orada olmadığı için ve belki de bir
daha hiç olmayacağı için büyük bir umutsuzluk içinde üzüntü hissede­
bilir. Müthiş bir öfke yaşayabilir, çünkü Annesi ona bunların olmasma
izin vermiştir. Şöyle bir karar alabilir: ‘Bu insanlar beni öldürmek isti­
yor. Annem de buna izin verdi, demek ki o da beni öldürmek istiyor.
Onlar beni yakalamadan önce, ben onları öldürürsem daha iyi olacak.’
Bebeklerin mantığının dayandığı ilke, özel bir olaya bakarak genel­
leme yapmak şeklindedir. Örneğin, annenin bebeğin ihtiyaçlarını kar­
şılama konusunda tutarlı olmadığını varsayalım. Belki, bazen bebek
ağladığında yanına geliyor ama diğer zamanlarda onu gözardı ediyor.
Bu çocuk yalnızca ‘Anneye güvenilmez’ gibi bir sonuç çıkarmayabilir,
bunun yerine, ‘İnsanlara güvenilmez’ veya belki de ‘Kadınlara güvenil­
mez’ gibi bir karar da alabilir. Dört ya da beş yaşındaki bir kız çocuğu
da, bebekken ona gösterdiği sıcak ilgiyi artık göstermediği için babasma
öfke duyabilir. Sadece ‘Babama çok kızgınım’ karan almak yerine ‘Tüm
erkeklere kızgınım’ kararı alabilir.
Çocuk yaşadığı güçsüzlük duygusunu ödünlemek üzere kendisinin
142 Bölüm IV hmd. Y«Mm öy*ûmûru Yarmak

her yere ve her şeye yetecek güçte olduğu ve sihirli şeyler yapabileceği
fantezisini oluşturabilir. Belki Anne ile Babasının birbirleriyle iyi geçi-
nemedikleri hissini yaşamaktadır. Eğer tek çocuksa, 'Bu benim suçum’
kararını alabilir. Eğer ebeveynleri birbirleriyle fiziksel olarak kavga edi-
yorarsa, ebeveynlerinden birini diğerinden korumanın veya çatışmayı
çözmenin kendi görevi olduğuna inanabilir.
tğeı bir çocuk ebeveynlerinden biri tarafından varlığının reddedildiğini
erse, suçu kendinde arayarak 'Bende bir sorun var’ kararı alabilir.
Küçük çocuklar, dürtülerle davranışları birbirinden ayırt etmekte zor­
lanırlar. Emekleme aşamasında olan bir bebek ‘Bu yeni doğan ve tüm
ilgiyi kendinde toplayan bebeği öldürmek istiyorum’ şeklinde hissede­
bilir. Onun için bu Bu yeni bebeği ben öldürdüm’e dönüşebilir. Sonra da
şu karan alabilir: Ben bir katilim, çok berbat ve kötü biriyim.' Bu kişi,
erişkin yaşantısında hiçbir girişiminin olmadığı bir ‘suç’ için müphem
bir suçluluk duygusu taşıyarak yaşayabilir.
TA uygulamasının gerektirdiği temel becerilerden birisi, TA uzmanı-
mn bu bebek mantığını veya sihirli düşüncelerini hissederek yakalaya­
bilmesidir. Dil uzmanları Sprachgefühl diye bir şeyden söz etmektedir:
yanı ifadelerin ruhunu hissetmek.' TA’yı, özellikle de terapide kullan­
mak isterseniz, danışanın Çocukunun bu kurgu dilini hissedebilmeniz
gerekmektedir.
Bu dili daha iyi anlamak için kendinizi geliştirmek isterseniz; Erikson,
Piaget ve çocuk gelişimi konusundaki diğer araştırmacıların çalışmala­
rını okuyabilirsiniz.3 Sizin için ne anlama geldiğini hissetmek için de,
rüyalarınıza dikkat edin. Erişkin yaşantılarımızda, bebekken yaşamın
bize ne kadar düşmanca geldiğini görmeye en çok yaklaştığımız yer
rüyalarımızdır.

ALIŞTIRMALAR: KENDİ KURGUNUZU KEŞFEDİN


Rüyalar, fanteziler, peri masallan ve çocukluk hikayelerinin hepsi kurgu­
muzla ilgili bize fikir verebilir. Bunlan kullanarak yapılabilecek bazı alıştır­
malar aşağıda yer alıyor.
Bu ahştırmalan yaparken, hayal gücünüzü serbest bırakınız. Bunlann ni­
çin olduğunu veya ne anlama geldiklerini düşünmeyiniz. Ne söylemeniz
gerektiğini bulmaya veya söyleyeceklerinizi sansürlemeye de çalışmayınız.
Hemen zihninizde ilk canlanan imajı ve buna eşlik eden duyguyu oldu­
ğu gibi kabul ediniz. Sonrasında da yorumlamayınız ve şifresini çözmeye
çalışmayınız.
Eğer bir grup içinde veya bir partnerle çalışırsanız, bu alıştırmadan daha
10 Konu Kurgunun Do^ki /* K^yna^j 143

ço* yararlanabildiniz Grup içinde ya da bireysel fark etmez, yanıtlarınızı


kavda almanız iyi bir fikir olabilir Siz sadece kayıt cihazına basınız ve alış­
tırma boyunca bırakınız bunlar kaydedilsin Sonra kaydı birkaç kez dinle­
yiniz ve sezgilerinizin bunlan anlamlandırmasına izin veriniz. Kendiniz ve
kurgunuz hakkında ne kadar çok şey öğrendiğinize şaşıracaksınız.
Bu alıştırmalann herhangi birini yaparken, güçlü duygular hissetmeniz
mümkündür. Bunlar, sizin kurgusal anılannızla birlikte açığa çıkardığınız
çocukluk duygulannızdır. Bunu yaşadığınızda, herhangi bir noktada dur­
ma ya da alıştırmaya devam etme karan alabilirsiniz. Eğer durmak ister­
seniz, alıştırmayı durdurunuz ve dikkatinizi odadaki herhangi bir belirgin
nesneye odaklayınız. Kendinize (ya da partnennize) bu nesnenin ne oldu­
ğunu, ne renk olduğunu ve ne işe yaradığını söyleyin. Erişkinlere özgü bazı
rutin konular hakkında düşününüz; bir sonraki öğünde ne yiyeceksiniz ya
da bir daha ne zaman işyerinizde olmanız gerekiyor gibi. Bunu yaparken,
başınızı ve bedeninizi dikey bir çizgi oluşturacak şekilde dik tutarak oturu­
nuz veya ayakta durunuz.
Kahramanınız: Kadın ya da Erkek
Favori karakteriniz kim? Bu kişi, bir çocukluk hikayesindeki herhangi bin
olabilir. Bu kişi büyük olasılıkla, hatırladığınız bir oyunun, kitabın ya da fil­
min kahramanıdır. Belki de gerçek bir kişidir.
Aklınıza gelen ilk karakteri seçin.
Şimdi kayıt cihazınızı açın ve/veya dikkatinizi partnennizden ya da grup­
tan uzaklaştınn. Seçtiğiniz karakter olun. Kendinizle ilgili istediğiniz kadar
konuşun. "Ben..." diye başlayan cümleler kurun.
Örneğin, benim hikayemin kahramanının Süpermen olduğunu varsaya­
lım. Şöyle başlayabilirim: 'Ben Süpermenim. Benim görevim problemlen
olan insanlara yardım etmek. Ben olmadık bir yerden uçarak gelinm, ola­
ğanüstü şeyler yapanm ve sonra yine ortalıktan kaybolurum. Çoğu zaman
kimse benim Süpermen olduğumu, bilmiyor, çünkü ben ortalıkta kılık de­
ğiştirerek dolaşıyorum...'
Seçtiğiniz karakter kim olursa olsun, şimdi devam ediniz, o karakteri can­
landırarak kendinizle olarak ilgili konuşunuz.
Öykü veya Masal
İlk alıştırmanın farklı bir versiyonu da bir öykü ya da masal anlatmaktır.
Şimdi de sevdiğiniz bir masal ya da bir öyküyü seçiniz: ilk aklınıza gelen
en iyisi olacaktır. Bu sizin çocukluk döneminizden bir peri masalı, klasik bir
efsane ya da istediğiniz herhangi bir şey olabilir.
Şöyle başlayabilirsiniz: 'Bir zamanlar, kötü üveyannesi tarafından asırlar­
ca uyutulmuş çok güzel bir kız varmış. Bu kız, bir kalenin derinliklerinde bir
144 Bolum IV Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

yerde bir odada yatarmış. Kalenin etrafı dikenli tellerle çevriliymiş. Krallar
ve prensler kızı aramaya gelmişler ama hiçbirisi dikenli tellen geçecek ka­
dar güçlü değilmiş...'
Bu öyküden daha çok yararlanmak için, tek tek öyküde yer alan karak­
terlerden ya da nesnelerden birisi olarak devam edebilirsiniz. Her seferin­
de kendiniz hakkında konuşunuz. Örneğin yukandaki öyküde; uyuyan kız,
üveyanne, oda, kale, prens veya dikenli tel olabilirsiniz.
Dikenli tel olduğunuzda şöyle diyebilirsiniz: 'Ben dikenli telim. Çok sağ­
lam, sert ve dikenliyim. Tüm dikenlerim dışanya doğrudur. Böylece insan­
lar benim üstümden geçemezler. Benim görevim, içimde uyuyan genç kızı
korumaktır...'
Rüya
Rüyalannızdan birini seçiniz. Son zamanlarda gördüğünüz veya tekrar tek­
rar gördüğünüz bir rüyadan daha çok şey öğrenebilirsiniz ama herhangi bir
rüyanızı da seçebilirsiniz.
Rüyanızı aktannız. Rüyayı şimdiki zaman ifadeleriyle anlatınız, geçmiş
zaman olarak değil.
Sonra aynen öykünüzde yaptığınız gibi, tek tek rüyanızdaki insanlardan
veya nesnelerden birisi olunuz ve kendiniz hakkında konuşunuz.
Bu rüyadan uyanır uyanmaz nasıl hissettiğinizi hatırlayınız. Hoş bir duy­
gu mu, hoş olmayan bir duygu mu?
Rüyanızın sonunu beğendiniz mi? Eğer beğenmediyseniz, alıştırmaya
rüyanın sonunu tekrar yazarak devam edebilirsiniz. Rüyanızı anlattığınız
gibi, yeniden yazdığınız son kısmı da şimdiki zamanı kullanarak anlatınız.
Rüyanın sonundan hoşnut olup olmadığınıza bakınız. Eğer emin değil­
seniz, rüyanın sonunu tekrar yazınız (rüyanıza istediğiniz kadar değişik
sonlar yaza bilirsiniz).
Odadaki Nesne
Odaya etrafınıza bakınız. Gördüğünüz herhangi bir nesneyi seçiniz. En uy­
gun nesne, ilk aklınıza gelendir. Şimdi o nesne olunuz ve kendiniz hakkın­
da konuşunuz.
Örneğin: 'Ben kapıyım. Çok sert ve köşeliyim, tahtadan yapılmışım.
Bazen insanlann yoluna çıkıyorum. Ama o zaman onlar da beni aksi yöne
doğru itiyorlar...'
Bu alıştırmadan daha çok yararlanmak için, partnerinizden sizinle seçti­
ğiniz nesneymişsiniz gibi konuşmasını isteyiniz. Partneriniz yorumlar yap­
mayacaktır. Sadece sizinle kapıymışsınız, şömineymişsiniz ya da seçtiğiniz
nesne her ne ise oymuşsunuz gibi konuşacaktır, örneğin:
10. Konu: Kurgunun Doğası ve Kaynağı 145

Ben kapıyım. Ben ınsanlann önüne çıkıyonjm, onlar da beni itip


geçiyorlar.'
'Merhaba kapı, insanlar seni ileriye doğru ittiğinde ne hissediyorsun7'
'Kızgınlık hissediyorum. Ama ben bir kapıyım ve konuşamam. Bu yüzden
sadece onlann bunu yapmasına izin veriyorum.'
'Aha! Kapı, kendini daha iyi hissetmek için değiştirmek istediğin bir şeyler
var mı?’
Yaşamınıza Bir Tiyatro Oyunu Gibi Bakmak
Bu alıştırma için, size 'rehberlik' edecek ve sonunda da sizinle konuşacak
birisine ihtiyacınız vardır. Alternatif olarak, kayıt cihazına bazı yönlendirme
ifadelerini kaydedebilir ve sonra bunlan dinleyerek de çalışabilirsiniz. Bu
alıştırma, grup olarak bir liderin eşliğinde de yapılabilir.
Rehberlik yapan kişinin, burada verilen yazılı ipuçlannı kelimesi kelime­
sine izlemesi gerekmemektedir. Yalnızca, süreç sırasında hatırlamak için
bazı noktalan not alması ve sonra da bunlan yaşanan zamana uygun olarak
kendi kelimeleriyle ifade etmesi daha yerinde olacaktır. Rehber, cümleleri
arasında yeterince duraklamalar yaparak ilerlemelidir. Böylece, katılımcı-
lann daha iyi bir canlandırma yapabilmeleri için onlara gerekli olan süre
tanınmış olacaktır.
Yerde ya da bir sandalyede otururken, gevşeyiniz. Gözlerinizi kapatmanız
rahatlamanıza yardımcı olabilir. Sonra rehber size şunlan söyleyecektir:
'Bir tiyatroda olduğunuzu hayal ediniz. Bir oyunun başlamasını bekliyor­
sunuz. Sahnelenecek bu oyun, sizin kendi yaşam öykünüz.1
'İzleyeceğiz bu oyun ne tür bir oyun? Komedi mi? Trajedi mi? Ağır bir
dram mı ? Yoksa hafif bir operet mi? İlginç mi? Sıkıcı mı? Kahramanca mı?
Gerçeğin kendisi mi? Ya da sizce nasıl bir tür?'
'Tiyatro dolu mu? Yan dolu mu? Yoksa boş mu? Seyirciler oyundan et­
kilenecekler mi yoksa sıkılacaklar mı? Mutlu mu olacaklar, üzgün mü?
Alkışlayacaklar mı ya da yürüyüp gidecekler mi? Ya da ne yapacaklar?
'Oyununuzun ya da yaşam öykünüzün adı ne?'
'Şimdi ışıklar sönüyor. Perde açılıyor. Sizin kendi oyununuz başlıyor.'
'Ve ilk sahneyi görüyorsunuz. Bu hayatınızın ilk sahnesi. Bu sahnede çok,
çok küçüksünüz. Etrafınızda neler görüyorsunuz? Kim var orada? Yüzler ya
da yüzlerin bir kısmını görüyor musunuz? Eğer bir yüz görüyorsanız, bu
yüzdeki ifadeye bakınız. Ne duyuyorsunuz? Ne hissettiğinizi fark etmeye
çalışınız. Belki bedeninizde bir şeyler hissediyorsunuz. Belki bazı duygu­
lar hissediyorsunuz. Herhangi bir koku duyuyor musunuz ya da tat alıyor
musunuz? Oyununuzun bu ilk sahnesine dikkat etmek için kendinize biraz
zaman tanıyınız.' (Duraklama)
146 Bölüm IV Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

Şimdi sahne değişiyor. Bir sonraki sahnede, küçük bir çocuksunuz, bel­
ki de üç-altı yaş arasındasınız. Neredesiniz? Etrafınızda kendinizle ilgili ne
görüyorsunuz? Orada başka insanlar var mı? Orada kim var?
Size herhangi bir şey söylüyorlar mı? Siz onlara bir şeyler söylüyor musu­
nuz7 Hiç başka sesler duyuyor musunuz?
Bu sahnede ne hissediyorsunuz? Bedeninizde herhangi bir his ya da
duygu hissediyor musunuz? Herhangi bir duygu hissediyor musunuz?
Belki bir koku duyuyorsunuz ya da bir şeyin tadını alıyorsunuzdur?
Şimdi oyununuzun bu sahnesinde (üç ve altı yaş arasında olduğunuz
sahnede) gördüğünüz, duyduğunuz, hissettiğiniz, tat aldığınız ya da koku­
sunu duyduğunuz her şeyi tam olarak fark etmek için biraz zaman ayınnız.'
(Duraklama)
Sonra, rehber oyunun bundan sonraki diğer sahnelen için de aynı ipucu
ifadelerini kullanarak ve teker teker çalışarak ilerler:
Gençlik sahnesi, 10-16 yaş arası;
Şu andaki sahne şimdi içinde bulunduğunuz yaş;
Gelecekte on yıl sonra;
Oyununuzun son sahnesi; ölüm sahneniz. Bu sahne için ipuçlannı ve­
rirken rehber; 'Oyununuzun bu son sahnesinde kaç yaşmdasmız?' diye
sormalıdır.'
Son olarak da, 'rehber' size şimdiki zamana geri gelmenizi, bunu yapar­
ken önce kendinize ihtiyacınız kadardan bir süre tanımanızı söyleyecektir.
Partnerinizle ya da grupla, yaşantınızın paylaşmak istediğiniz kısmını is­
tediğiniz kadar paylaşınız.^
r
11
Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz?

üçükken kendimiz için yazdığımız bir yaşam öykümüz vardır,

K biz muhtemelen buna uyuyoruz ve erişkin yaşamımızda en azın­


dan bir süre için de olsa buna göre yaşamaya devam ediyoruz.
Bu konuyu işlerken, kazanan, kaybeden veya, sıradan (kazanmayan) kur­
gularınızı nasıl gerçekleştiriyor olabileceğinizi açıklayacağız. İnsanların
kurgularına dayak olarak bazı davranışlarm içine nasıl girip çıktıklarım
göstereceğiz. İnsanların kurgu haklan da bilgi sahibi olmasının ve kendi
yaşam örüntülerini anlamasmın niçin önemli olduğunu açıklayacağız.
Kurgunuzun bir içeriği bir de süreci vardır. Hatırlayacağınız üzere, içe­
rik ne olduğunu, süreç ise nasıl olduğunu göstermektedir.
Kurgunuzun içeriği, başkalarının kurgusununkinden farkhdır.
Kurgunuz, parmak iziniz gibi size özgüdür. Ancak yine de yaşanan kur­
gu süreçlerinde beki örüntülerin olduğu görüldüğünden bunları birkaç
gruba ayırabiliyoruz ki, bu örüntüleri daha sonra konunun ilerleyen kıs­
mında ele alacağız.

Kazanan, kaybeden ve kazanmayan kurgular


İçerik açısından, kurguları üç başlıkta sınıflan dırabiliriz:

• kazanan
• kaybeden veya hamartik
• kazanmayan veya sıradan/banel kurgu.1

Kazanma kurgusu
Beme ‘kazanan’ kimseyi, ‘dile getirdiği amaana ulaşan kişi’ olarak tanım­
lamıştır. (Robert Goulding, bu tanıma ‘....ve sonuç olarak dünyayı daha iyi
bir yer haline getiren...’ ifadesini eklemiştir.) ‘Kazanan kişi olmak’, aynca

Stevvart & Jolnes | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 147


146 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

'Şimdi sahne değişiyor. Bir sonraki sahnede, küçük bir çocuksunuz, bel­
ki de üç-alh yaş arasındasınız. Neredesiniz? Etrafınızda kendinizle ilgili ne
görüyorsunuz? Orada başka insanlar var mı? Orada kim var?
Size herhangi bir şey söylüyorlar mı? Siz onlara bir şeyler söylüyor musu­
nuz? Hiç başka sesler duyuyor musunuz?
Bu sahnede ne hissediyorsunuz? Bedeninizde herhangi bir his ya da
duygu hissediyor musunuz? Herhangi bir duygu hissediyor musunuz?
Belki bir koku duyuyorsunuz ya da bir şeyin tadını alıyorsunuzdur?
Şimdi oyununuzun bu sahnesinde (üç ve altı yaş arasında olduğunuz
sahnede) gördüğünüz, duyduğunuz, hissettiğiniz, tat aldığınız ya da koku­
sunu duyduğunuz her şeyi tam olarak fark etmek için biraz zaman ayınnız.'
(Duraklama)
Sonra, rehber oyunun bundan sonraki diğer sahneleri için de aynı ipucu
ifadelerini kullanarak ve teker teker çalışarak ilerler:
Gençlik sahnesi, 10-16 yaş arası;
Şu andaki sahne şimdi içinde bulunduğunuz yaş;
Gelecekte on yıl sonra;
Oyununuzun son sahnesi; ölüm sahneniz. Bu sahne için ipuçlannı ve­
rirken rehber; 'Oyununuzun bu son sahnesinde kaç yaşındasınız?' diye
sormalıdır.'
Son olarak da, 'rehber' size şimdiki zamana geri gelmenizi, bunu yapar­
ken önce kendinize ihtiyacınız kadar olan bir süre tanımanızı söyleyecektir.
Partnerinizle ya da grupla, yaşantınızın paylaşmak istediğiniz kısmını is­
tediğiniz kadar paylaşınız.^
11
Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz?

üçükken kendimiz için yazdığımız bir yaşam öykümüz vardır,

K biz muhtemelen buna uyuyoruz ve erişkin yaşamımızda en azın­


dan bir süre için de olsa buna göre yaşamaya devam ediyoruz.
Bu konuyu işlerken, kazanan, kaybeden veya sıradan (kazanmayan) kur­
gularınızı nasıl gerçekleştiriyor olabileceğinizi açıklayacağız. İnsanların
kurgularma dayalı olarak bazı davranışların içine nasıl girip çıktıklarım
göstereceğiz. İnsanların kurgu hakkında bilgi sahibi olmasmın ve kendi
yaşam örüntülerini anlamasının niçin önemli olduğunu açıklayacağız.
Kurgunuzun bir içeriği bir de süreci vardır. Hatırlayacağınız üzere, içe­
rik ne olduğunu, süreç ise nasıl olduğunu göstermektedir.
Kurgunuzun içeriği, başkalarının kurgusununkinden farklıdır.
Kurgunuz, parmak iziniz gibi size özgüdür. Ancak yine de yaşanan kur­
gu süreçlerinde belli örüntülerin olduğu görüldüğünden bunları birkaç
gruba ayırabiliyoruz ki, bu örüntüleri daha sonra konunun ilerleyen kıs­
mında ele alacağız.

Kazanan, kaybeden ve kazanmayan kurgular


İçerik açısından, kurguları üç başlıkta sınıflandırabihriz:

• kazanan
• kaybeden veya hamartik
• kazanmayan veya sıradan/banel kurgu.1

Kazanma kurgusu
Beme ‘kazanan kimseyi, ‘dile getirdiği amacına ulaşan kişi’ olarak tanım­
lamıştır. (Robert Goulding, bu tanıma ‘....ve sonuç olarak dünyayı daha iyi
bir yer haline getiren...’ ifadesini eklemiştir.) ‘Kazanan kişi olmak’, aynca

Stevvart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 147


14# Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

dile getirilen amacın’ rahat, sakin ve mutlu bir şekilde gerçekleştirildiğine


işaret etmektedir. Ben çocukken başarılı bir lider olmaya karar vermiş­
sem ve sonunda da toplum tarafından takdir edilen başarılı bir general ya
da politikacı olmuşsam, o zaman ‘kazanan’ bir insanım. Eğer bir milyoner
olmaya karar vermişsem; sonunda da rahat ve mutlu bir milyoner olarak
yaşıyorsam, kazandım demektir. Eğer hiç parası olmayan bir keşiş olmaya
karar vermişsem ve kendi mağaramda mutlu bir şekilde yaşıyorsam, ben
yine kazanan bir insanım. Burada ‘kazanmak’ demek, kendim için belirle­
diğim hedeflere ulaşmam anlamındadır.

Kaybetme kurgusu
Kazanan m zıttı olarak ‘kaybeden’, ‘dile getirdiği amacına ulaşmayan
kimse dir. Konu sadece başarılı olmak ya da olmamak değildir, bununla
birlikte gelen rahatlık düzeyidir. Eğer başarılı bir lider olmaya karar verip
orduya katılmışsam ve yüz kızartıcı bir suçtan dolayı ordudan atılmış­
sam, ben kaybeden bir insanım. Eğer siyasi yaşamım işimden kovulmama
yol açan bir skandal ile bitiyorsa, kaybedenim. Eğer bir milyoner olmaya
karar vermiş ama parasız pulsuz bir keşiş olmuşsam, kaybedenim.
Eğer bir milyoner olmaya karar verip milyoner olmuşsam ve fakat ül­
serim ve iş stresim nedeniyle sürekli mutsuz ve acınası bir haldeysem,
o zaman da yine kaybeden bir kimseyim. Keşiş mağaramda yaşarken
oradaki fakirliğimden, kimsesizliğimden ve kaderimden şikayet ederek
yaşıyorsam kaybedenim.
Berne ‘kazanan’ ve ‘kaybeden’i tanımlarken, bu iki kavramın ‘dile
getirilen amaçlarla’ ilişkisi konusunda çok dikkatli davranmıştır.
Çünkü, ‘kazanan’ olmanın yalnızca çok fazla maddi eşyaya veya para­
ya sahip olmakla eş anlamda olmadığını vurgulamak istemiştir. Aynı
şekilde ‘kaybedenler’in de maddi şeylere sahip olmayan kişiler olması
gerekmemektedir.
Gerçek olan şu ki, bazılarımız çocukken öyle bir karar almıştır ki, ama­
cına ulaşabilmesi için mutsuz olması, kendini kişisel olarak sınırlandır­
ması ve hatta fiziksel olarak şiddet görmesi gerekecektir. Örneğin, bir
bebek daha sözcükleri olmadan ‘Ne yaparsam yapayım başarısız olmalı­
yım’ şeklinde bir karar alabilir ve yaşamını bu kurgu kararına göre sür­
dürebilir. îlan ettiği amacına ulaşmak için, yaptığı her şeyde başarısız
olur. Başka bir çocuk ise yaşamının erken döneminde ‘Annem ve Babam
tarafından sevilebilmem için ölmem gerekir’ diye karar alabilir ve bu
trajedik amacını gerçeldeştirmeye çalışabilir. Bu gibi bedellerin alınması
herkes tarafından açıkça ‘kaybedici olmak anlamına gelmektedir, her
ne kadar Berne bunun için daha farklı bir sözcüğü kullanıyor olsa da.
Kaybetme kurguları, alınan bedelin önemi bakımından temel olarak
11 Konu: Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz’ 149

birinci, ikinci ve üçüncü düzey olarak sınıflandırılabilir. Birinci düzeyde


kaybetme kurgusunda, kişinin başansızlıklan ve kayıplan onun sosyal
çevresinde tartışılabileceği düzeyde hafif şekildedir. İşyerinde tekrarla­
yan tartışmaları, ayakta tedavi edilebilen hafif depresyonu ya da üniver­
site sınavlarında başarısızlığı, bu tür bir kurguya örnek olarak verebiliriz.
İkinci düzeyde kaybedenlerin, sosyal ortamlardaki konuşmalarda ka­
bul görmeyen ciddi konuları içerecek şekilde bazı mutsuz yaşantılan ol­
muştur. Birçok işten kovulma, ağır depresyon sonucu hastaneye yatırıl­
ma veya kötü davranışlar sebebiyle üniversiteden atılma gibi durumlar
buna örnek olabilir.
Üçüncü düzeyde kaybeden bir kurgu ise; ölüm, ciddi yaralanma veya
hastalık ya da yasal bir krizle sonuçlanır. Üçüncü düzey bedeller; şirke­
tin fonlarını çalmaktan dolayı hapse atılmak, psikiyatrik bir hastalığın
sonucunda yaşam boyu hastanede kalmak veya final smavlannda başa­
rısız olunca intihar etmek şeklindedir.
Üçüncü düzey kaybetme kurguları ve bu kurgunun bedellerini açıklar­
ken genel olarak hamartik (trajedik) sözcüğünü kullanıyoruz ki, bu ‘tra­
jedik kusur’ anlamında olan Antik Yunandaki hamartia’dan gelmekte­
dir. Antik Yunan dramasında olduğu gibi, çok önceden alman olumsuz
bir kararın önlenemez şekilde nasıl trajedik bir final sahnesine sebep
olduğunu yansıttığından, kaybetme kurgusuna işaret etmektedir.

Kazanmama kurgusu
Kazanmayan kişi, ‘sıradan’ bir yaşam sürer. Yaşammda yavaş yavaş kü­
çük adımlar atarak yaşar; büyük kazançları olmadığı gibi büyük kayıpla­
rı da olmaz. Yaşamında hiçbir risk almaz. Bu tarz bir kurgu örüntüsüne,
genellikle banel (sıradan) kurgu da denilmektedir.
işyerinde, kazanmama kurgusu olan bir kimse patron olmaz ama
işinden de kovulmaz. Yıllarca çalışarak hizmet verir, sonunda kendisine
bir hizmet plaketi ödül olarak verilir ve sessizce emekli olur. Sonraki
yaşamında da sallanan sandalyesinde otururken; ‘Eğer doğru zamanda
doğru yerde olsaydım ben bir patron olabilirdim ama samnm yine de
pek fena bir iş yapmadım’ der.

Kazananlar, kaybedenler ve kazanmayanlar


Berne, bir kimseye ‘eğer kaybederse ne yapacağını’ sorarak onun bir
kaybedici mi yoksa kazanıcı mı olduğunu anlayabileceğimizi söylemiş­
tir: Kazanan kimse bu sorunun yanıtını bilmektedir ama bunun üze­
rinde pek konuşmayacaktır. Kaybeden kimse ise bunun yanıtını bilme­
mektedir ama sürekli olarak da kazanma konusunu konuşmaktadır: ‘Bir
ISO Bölüm IV Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

milyon kazandığımda...’, ‘Arabam olduğunda.... ’ Bu kimse, her şeyi tek


bir seçeneğe bağlayarak yaşadığından sonunda kaybetmektedir.
Kazanan bir kimse için ise ber zaman için başka seçenekler de söz
konusudur, bu yüzden kazanmaktadır. Eğer bir seçenek işe yaramazsa,
başanncaya kadar diğer seçenekleri denemektedir.
Kazanmayan (banel) bir kimse ise, bazen kazanır bazen kaybeder ama hiç
risk almadığından kazançtan ve kayıplan da küçük olur. Garantiledikleriyle
yetindiği için kazanmayan bir insan olmaya devam eder.

Sınıflandırma konusunda uyarılar


Kurgulan kazanan, kazanmayan ve kaybeden şeklinde sınıflandırırken,
bunu daha çok yaklaşık bir durum olarak ele alıyoruz. Size göre kazanma­
yan bir bedel, bana göre kazanan bir bedel olabilir. Benim sosyal alanımda
kabul edilebilir olmayan bir durum, sizin sosyal alanınızda kabul edilebilir.
Aslında, çoğumuzda kazanma, kazanmama ve kaybetme kurguları­
nın bir karışımı vardır. Benim kendim için aldığım çocukluk kararlarım;
zeka gerektiren işlerde kazanma, fiziksel aktivite konusunda kazanma­
ma ve kişisel ilişkiler konusunda da birinci düzeyde kaybetme şeklinde
olabilir. Sizin kendi kişisel karar kombinasyonlarınız ise bundan tama­
men farklı olacaktır.
Ama buradaki en önemli nokta, herhangi bir kurgunun değişebilir nite­
likte olduğunu anlayabilmektir. Kendi kurgumu fark ettiğimde, kaybe­
decek kararlar aldığım alanları bulabilir ve bunları kazanma kararları
alarak değiştirebilirim. Kazanma, kazanmama ve kaybetme sınıflandır­
ması, bize geçmişte olanlarla ilgili yararlı bilgiler sağlamaktadır. Şimdi
burada yapabileceğimiz değişiklikler için de bize değerli bir yol haritası
sunmaktadır. Kurgu, hiçbir şekilde daha sonra değiştirilemeyecek olan
bir karar değildir.

£ Bir önceki bölümdeki araştırmalan yaptığınızda kendi kurgunuzla ilgi­


li olarak neleri keşfettiğinizi değerlendiriniz.
Sizce kurgunuz genel olarak kazanan, kaybeden ya da sıradan mı?
Bazı spesifik konularda kazanmaya, kaybetmeye ya da sıradan olmanıza
yolaçacak şekilde hareket ediyor olabilir misiniz?
Şu ana kadar kaybedici ya da kazama olmadığınız ama artık kazanıcı ol­
mak istediğiniz belli spesifik alanlar var mı?
Eğer varsa, bu alanlann her birisi için bu alanda kaybedici ya da kazan­
mayan değil de, kazanıcı olsanız bunu nasıl anlayabileceğinizi yazınız.
Eğer kazanıcı olsaydınız ne gibi bir durum olacaktı?
11 Konu: Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz? 151

Şimdi de bu alanların her birisi için kazanın olmanızı sağlayabilecek şe­


kilde yapabileceğiniz beş şeyin ne olduğunu belirleyiniz. Her gün sırayla
bunlardan birisini gerçekleştiriniz. Eğer bir grup olarak çalışıyorsanız, elde
ettiğiniz başanlan grubunuzla paylaşınız. £

Erişkin yaşamında kurgu


Bebekken kararlaştırdığımız stratejilerimizi, bazen erişkinler olarak da
tekrarlayarak kullanıyoruz. Bunu yaparken de, burada ve şimdideki ger­
çeklere, çocukluk kararımızı aldığımız sırada oradaki resime uygun tep­
kiler veriyoruz. Bu yaptığımız, kurgumuzda olmak olarak ifade edilmek­
tir. Başka bir deyişle, kurgusal davranışlarda bulunuyoruz ya da kurgusal
duygular yaşıyoruz.
Bunu niçin yapıyoruz? Büyüdüğümüzde, küçüklüğümüzde almış ol­
duğumuz bu kararları niçin ardımızda bırakmıyoruz? Bunun temel ne­
deni, küçüklüğümüzde çözümlenmeden kalmış olan temel sorunumuzu
hâlâ çözme umudu içinde olmamızdır: Koşulsuz sevgi ve ilgiyi nasıl ala­
cağız? Bu yüzden bir erişkin olduğumuzda da çoğunlukla hâlâ bebekmi­
şiz gibi davranabiliriz. Pek çok değişik terapi yaklaşımının benimsediği
şekilde, TA yaklaşımmda da bu durum yaşanan pek çok sorunun kayna­
ğı olarak görülmektedir.
Kurgumuza girdiğimizde, genellikle bebeklik stratejilerimizi yeniden
harekete geçirdiğimizin farkında olmuyoruz. Kurgumuzun ne olduğu­
nu anlayarak ve erken çocukluk dönemi kararlanmızı keşfederek, bu
konuda farkındahklar geliştirebiliriz.
Bir kimsenin belli bir anda kurgusuna girip girmediğini doğru olarak
kestirebilmek mümkün değildir. Ama, kestirmemize yardıma olabile­
cek olan iki faktör şunlardır:

1. Burada ve şimdideki durum, bir stres olarak algılandığında.


2. Burada ve şimdideki durum, çocukluk dönemindeki stresli bir durum ile
benzerlikler taşıdığında.

Bu iki faktör, birbirini pekiştirmektedir.

Stres ve kurgu
Stan Woollams, stres ölçeği fikrini geliştirmiştir.1 Stres arttıkça, kişinin
kurgusuna girme olasılığı artmaktadır. Eğer stresi l’den 10a kadar derece­
lendirecek olursak; ben 6 veya daha yüksek stres seviyesine sahip olan du­
rumlarda kurguma girebilirim. Ama sizin için bu düzey 8 e kadar çıkabilir.
Benim, üstümdeki ilk yöneticiyle bir anlaşmazlık yaşadığımı düşüne-
152 BöKım IV Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

hm. Bu benim için 3 düzeyinde bir stresi göstermektedir. Bu yüzden bu­


rada kurguma girmiyorum. Aramızdaki farklılıkları onunla Yetişkinden
konuşabilirim. Onunla aramızda bir anlaşma yolunu bulabileceğimizi ya
da farklı görüşlerde olma konusunda fikirbirliğinde olabileceğimizi düşü­
nebilirim. Bunlardan İkincisi bile olsa, benim için bu bir felaket değildir.
Ama farz edelim ki, yönetici üstteki patronu aradı. Patronla yapaca­
ğım bir tartışma, benim stres ölçeğinde 6’ya sıçramama yol açabilir ve
ben de kurguma düşebilirim. Patronla karşılaştığımda, çocukken bana
kızdığında bir dev gibi üstüme doğru gelen ve bana anlayamadığım kötü
sözler söyleyen babamla karşılaştığımdaki duygu ve düşüncelerimi ve
fiziksel tepkilerimi aktif hale getirebilirim. Burada, bilinçli olarak far­
kında olmasam da, ben Patronu babam ‘yapmış’ olabilirim. Sanki tekrar
üç yaşındaki korkmuş çocukmuşum gibi tepki vermeye başlayabilirim.
‘Stres ölçeği’, stres ve kurgusal tepkiler arasındaki ilişkiyi iyi bir şe­
kilde göstermektedir. Bu, bir stresin hemen herkesi kurgusuna ‘soktu­
ğu’ anlamına gelmemektedir. Kurgumuza girmeye doğru yönelmek bir
kararla olmaktadır, her ne kadar kurgumuza farkında olmadan giriyor
olsak da.
Kurgu hakkında bir şeyler öğrendikçe, yüksek düzeyde stresle baş
etmek için kurgu davranışlarına girmem gerekmeyebilir. Eğer kişisel
terapi alıyorsam, kurgu davranışlarına girmek yerine problem çözme
yeteneklerini geliştirmem de mümkündür.

Elastik bağlantılar
Benim, yöneticimle tartışırken kurguma girmem, yalnızca bunun stresli
bir durum olmasından kaynaklanmamaktadır. Aynı zamanda, burada
ve şimdiye ait olan bu sahnenin, çocukluğumdaki acı bir sahne ile ben­
zerlik göstermesinden kaynaklanmaktadır.
TA dilinde, biz bunu buradaki durumun geçmişteki duruma elastik bir
bağ ile bağlı olması durumu olarak ifade ediyoruz.
Böylece de, bazen erken çocukluk dönemimizdeki sahnelerin içine
nasıl birden çekilerek oradaki sahneye tepkiler vermeye başladığımız,
şekilsel olarak ifade edilmiş olmaktadır. Kişisel olarak yaşadığımız tüm
zamanı saran devasa lastik bir ban tın olduğunu farz ediniz. Şimdi ve
buradaki yaşantının bir özelliği geçmişte yaşanmış olan bir çocukluk
acısını hatırlar ve Hop! diye geçmişe gidiveririz.
Genellikle, bu çocukluk sahnesiyle ilgili olarak bilinçli bir anımız yok­
tur. Bu yüzden de, neyin benzediğini fark edemeyiz bile. Benim için bu
elastik bant, yöneticimle başlayarak geçmişteki kızgın babama doğru
giderek gerginleşmiştir. Yöneticimin daha bana kızgınlığını görmeden
11 Konu Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz7 153

bile titrerken, babamın onun arkasında gizlendiğinin bilinçli olarak far­


kında değildim.
Anne ve Babalar, erken yaşam dönemimizdeki önemli insanlar oldu­
ğundan, genellikle bu elastik bandın öbür ucunda yer almaktadırlar.
Kardeşlerimiz, büyükanne veya büyükbabalar gibi ebeveyn figürleri­
miz, teyze ve amcalarımız da aynı şekilde. Biz bir grubun içine her gir­
diğimizde, o grupta birilerine ebeveyn ya da kardeş gibi bir rol biçiyo­
ruz. Anlamlı ya da önemli bir kimseyle konuşurken de, bazen bu kişiyi
geçmişimizdeki bir kimse olarak hissediyoruz. Bunlann hepsini bilinçli
şekilde farkında olmadan yapıyoruz.
Bu fenomen, Freudiyenlerin transferans olarak adlandırdığı durum­
dur. TA’da aramızda konuşurken biz buna ‘birisinin yüzünün üstüne
başka birisinin yüzünü koymak’ diyoruz. Patronumla tartışırken kur­
guma geçtiğim an, babamın yüzünü onun yüzüne koymuştum.
Bu elastik bant, her zaman için geçmişteki bir insan ile bağlantılı ola­
rak gergin bir şekilde değildir. Bazen geçmişteki bir ses, koku, çevremiz­
deki belli şeyler veya farkında olmadan bize çocukluğumuza ait stresli
bir durumu hatırlatan herhangi bir şey de olabilir.
TA’da değişmenin amaçlarından birisi de, bu elastik bağlantının çözül­
mesidir. Kurgumu anlayarak ve kişisel terapi alarak, asıl travmamı çö­
zümleyebilir ve çocukluk dönemime ait sahnelere çekilerek gitmekten
kendimi kurtarabilirim. Bunu yaptığımda da, burada ve şimdideki ko­
nularımla, tüm erişkin kaynaklarımı kullanarak baş etme iznini kendi­
me verebilirim.

O Stres altında olduğunuz ve sizin için başansız ve mutsuz şekilde son­


lanan, son zamanlarda yaşadığınız bir durumu düşününüz. Burada hangi
kötü duygulan hissettiniz? Bu alıştırmayı yaparken bu kötü duyguyu ger­
çekten tekrar hissetmenize gerek yoktur.
Şimdi geçen sene benzer şekilde kendinizi kötü hissettiğiniz ve aynı kötü
duygulan yaşamanızla sonuçlanan bir durumu anımsayınız.
Beş yıl kadar önce benzer kötü duygulan yaşadığınız bir durumu
anımsayınız.
Şimdi, benzer bir mutsuzluğu ve kötü duygulan yaşadığınız bu duruma
benzer gençlik yıllannızdan bir anıyı hatırlayınız.
Benzer kötü duyguyu yaşadığınız çocukluk döneminizden benzer bir
sahneyi hatırlayınız. Kaç yaşındaydınız?
Eğer yapabilirseniz, erken çocukluk döneminizden de benzer bir ya da
birkaç sahneyi düşününüz. Kaç yaşındaydınız? Orada kim vardı? Orada ne
oluyordu?
İM Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Bu aktırmanın amacı, elastik bantı n en sondaki ucunu bulmaktır. En son


yaşadığınız olayla çocukluk deneyimleriniz arasında ne gibi bir benzerlik
var7 Eğer son zamanlarda yaşadığınız olayda söz konusu olan bir kimse
varsa, geçmişteki hangi 'yüzü' onun yüzüne koyuyor olabilirsiniz?
Geçmişteki bir durumu tekrar oynadığınızı bir kere fark ettiğinizde, bu
elastik bağlantıyı çözmeye başlayabilirsiniz. Burada ve şimdideki insanla-
nn aslında yüzünü üzerine koymuş olduğunuz Babanızın, Annenizin ya da
başka bir kimsenin yüzünden farklı olduğu gerçeğini kendinize hatırlatmak
için Yetişkin farkındalığınızı kullanabilirsiniz. Eğer benzer kötü duygulan
tekrar yaşamaya başlarsanız, şu andaki durumun geçmişteki durumdan
farklı olduğunu fark ediniz. Şimdi, erişkin bir insan olarak bazı kaynaklara
ve seçeneklere sahipsiniz, ama unutmayın ki, aslında erken çocukluk dö­
neminizdeki sahnede yer alan o çocuğun o sırada da bazı kaynaklan ve
seçenekleri vardı. 0

Kurgu ve beden
Görünen o ki, bizler bazı erken yaşam kararlarımızı aklımızla olduğu ka­
dar bedenimizle de alıyoruz. Belki bir bebek Annesine ulaşmaya çalışıyor.
Ama fark ediyor ki, Annesi genellikle ondan uzak duruyor. Reddedilmeye
ilişkin bu acıyı bastırmak için bebek bedensel isteklerini bastırıyor.
Annesine ulaşma isteğini durdurmak için, kollarını ve omuzlarını kasıyor.
Yıllar sonra bir erişkin olarak, bu gerginliği hâlâ taşıyor olabilir. Ama
bunu yaptığımn farlonda olmayabilir. Omuzlannda ve boynunda ağn-
lar ve acılar hissedebilir. Yoğun bir masaj ya da terapi sırasında, bu ger­
ginliği hissedebilir ve serbest bırakabilir. Aynı zamanda, bebekliğinden
beri baskıladığı duygu selini de serbest bırakabilir.
Kurgu sinyalleri, Eric Berne’in sözünü ettiği bir kavramdır. Bunlar bir
kişinin kurgusuna girdiğini gösteren bedensel ipuçlarıdır. Belki kişi de­
rin bir nefes alır, pozisyonunu değiştirir ya da vücudunun bir bölgesini
kasabilir. Berne, özellikle sifinkterdeki, bedenimizdeki deliklerde açılıp
kapanan halkamsı kas kümesindeki gerginliklere dikkati çekmektedir.
Bazı TA terapistleri, bedenkurgusu alanında uzmanlaşmışlardır. ’

Kurgumuzu anlamak nadan önamlidir?


TA kuramında, yaşam kurgusu neden bu kadar çok önemli bir kavramdır?
Çünkü yaşam kurgusu, insanların neden belli şekillerde davrandıkla­
rını anlamamız için bize bir yol sunmaktır. Özellikle de, bize acı veren
ve kendi kendimizi baltalamamıza sebep olan bazı davranışlarımızın
nedenlerini anlayabilmek için buna ihtiyacımız vardır.
11. Konu: Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz7 155

Örneğin bu kitabın ilerleyen konularında oyunlara bakarken, insan­


ların tekrar tekrar kendilerine acı veren ilişkilere girdiklerini göreceğiz.
Bu kadar rahatsız edici bir şeyi niçin yapmaya devam ediyoruz?
Kurgu kuramı bunu şöyle yanıtlamaktadır: Bunu kurgumuzu güç­
lendirmek ve sürdürmek için yapıyoruz. Kurgumuzda olduğumuzda,
çocukluk dönemindeki kararımıza yapışıyoruz. Çocuk olarak, hayatta
kalabilmek ve ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için bu karar bize en iyi
seçenek olarak gözüküyor. Erişkin olduğumuzda da, bu inana Çocuk
ego-durumumuzda taşımaya devam ediyoruz. Bilinçli bir farkındalık
olmadan, dünyayı erken çocukluk dönemi kararlarımızı doğrulayacak
şekilde düzenlemeye çalışıyoruz.
Kurgumuzdayken, erişkin problemlerimizi bebeklik stratejilerimizle
çözmeye çalışıyoruz. Bunun sonucunda da bebekken elde ettiğimize
benzer sonuçlan elde ediyoruz. Bize rahatsızlık veren bu sonuçlan al­
dıkça da, Çocuk ego-durumunda kendimize ‘Evet. Dünya aynen benim
daha önce karar verdiğim gibi bir yer’ diyoruz.
Ve her seferinde kurgu inançlarımızı bu şekilde ‘doğrulayarak’, kur­
gumuzdaki bedelimize bir adım daha yaklaşıyoruz. Örneğin, bir be­
bek olarak şöyle bir karar vermiş olabilirim: ‘Bende bir şeyler yanlış,
insanlar beni reddediyor. Ben, bu öykümün sonunda üzgün ve yalnız
bir şekilde öleceğim.’ Erişkin yaşamımda, kendimi sürekli olarak redde­
dilecek durumlara sokarak bu yaşam planımı sürdürebilirim. Her redde­
dildiğimde, kapanış sahnemin yalnız başına bir ölüm olacağı şeklindeki
inancımın ‘doğrulanması’ bakımından bunu bir kez daha onaylanma
olarak görürüm. Farkında olmaksızın, eğer böyle bir sonun olmasma
çalışırsam, Annemin ve Babamın değişeceği ve beni sonunda sevecekle­
ri şeklinde sihirli bir düşünceye sahip olabilirim.

Kurgunun 'mucize bir çözüm' olması!


Kurgu, çocuklukta çözümleyememiş olduğumuz temel sorunu (koşul­
suz sevgi ve kabulü nasıl alacağımızı) çözmemiz için mucizevi bir çözüm
sunmaktadır. Erişkin bir insan olduğumuzda da bu mucizeden vazgeç­
mekte zorlanırız. Çünkü çocuk olarak genellikle kendimizi bir peri ma­
salı bakımından belirlemişizdir ve eğer yaşamımızı o fantezideki gibi
sürdürebilirsek ‘...ve sonra da mutlu bir şekilde yaşadılar’ şeklinde bir
sona ulaşabileceğimize inanırız.
Buradaki tek sorun, peri masallarının çocuklar üzerinde kötü bir oyun
oynamasıdır. Bu masallar eğer başınıza güzel bir şeyler gelmesini isti­
yorsanız, bunu hak etmek için önce büyük bir kurban olmanız ya da
mağduriyet yaşamanız ve bir şeylerden fedakarlık yapmanızm gerekti­
ğini öğretmektedir.
15€ Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Örneğin, bir prensle evlenmek istiyorsanız bazı ilginç seçenekleriniz


vardır. Çok çalışabilir, acı çekebilir, küllerin üstünde oturup ağlayabilir
ve hayalinizdeki sihirli annenizin gelmesini ve sizi baloya göndermesi­
ni bekleyebilirsiniz. Veya, zehirli bir elma yiyebilir ya da parmağınıza
zehirli iğne batırabilir ve ölü bir kadını öpmek isteyecek olan bir ada­
mı bekleyebilirsiniz. Ya da, bir kulede hapsedilebilir, saçlarınızı aşağıya
uzatabilir ve çok istekli bir şekilde bir yere kapatılmış bir kadını arayıp
bulmak isteyen bir adamı bekleyebilirsiniz. Ya da, gidip etraftaki kurba­
ğaları öpebilir ve onlann bir prense dönüşmesini bekleyebilirsiniz.
Bir prensesle evlenmek isterseniz de, bazı ilginç seçenekleriniz var­
dır. Gidip ölü kadınları öpebilir ya da bir yerlere kapatılmış kadınları
arayabilirsiniz. Ya da, sizden kaçan kadınları bulmaya çalışabilir veya
bir hayvan ya da kurbağa takliti yapabilirsiniz. Öykünüzü başarılı ve
beğenilen bir insan olarak bitirmek istiyorsanız, önce çirkin olmanız ve
sizinle dalga geçilmesi gerekir.
Peri masallarının olumlu yanı, çocuklar kendilerini güçsüz hissettik­
lerinde onların güçlü olmalarına ve kendi hayatlarını kontrol edebile­
ceklerine inanmalanna yardımcı olmasıdır. Tek sorun, peri masallarının
sunduğu çözümlerin mucizevi olması ve bunların gerçek hayatta işe ya-
ramamasıdır. Ama, yine de en azından çocuk için onun oldukça umut­
suz olduğu bir durumda hayatta kalabilmesine yardımcı olmaktadır.
Daha sonra erişkin yaşamımızda, içimizdeki Çocuk bu mucizevi
inancı taşımaya devam eder ve gerçek hayatta da bunun işlemesi için
çabalamaya devam eder. Eğer şimdiye kadar işlemediyse, kurtulmayı
hak etmek için yeterince acı çekmemiş olabiliriz. Kurgumuzdan çıka­
bilmenin bir kısmı da, mükemmel bir dünya inancmdan vazgeçmektir.
Bunun yerine, problem çözmek için ve mükemmel olmayan ama yine de
güzel ve keyifli olabilen dünyada kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak için
Yetişkinimizi kullanmaya başlayabiliriz.

Kurgunun 'felaketlere karşı koruyucu' olması!


İnsanların kurgu inançlarına sımsıkı bağlanmasının başka bir nedeni
daha vardır. Şimdi benim bir şekilde kurguma uymayacak şekilde dav­
ranma, düşünme ve hissetme olanağımın olduğunu varsayahm. Bu, be­
nim için Çocuk ego-durumumda, inandığım ‘mucizevi çözüm’den vaz­
geçmek anlamına gelmektedir ve oldukça kötü bir durumdur. Ama aynı
zamanda da elde etmeyi umduğum mucizevi çözüm yerine, olabileceğin­
den korktuğum şeylerle yüzleşmem anlamına da gelmektedir.
Bir bebek olarak kurgu kararlarımı verdiğimde, bu kararımın tek al­
ternatifi kötü ve hiç düşünülemeyecek bazı felaketlerin olmasıdır. Bu
11. Konu: Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz? 157

felaketin ne olabileceğine ilişkin hiç de belli bir tanımım da yoktur. Ben


yalnızca bu felaketten korktuğumu biliyordum. Ne pahasına olursa ol­
sun, bu felaketten kaçınmalıydım. Bundan kaçınmak için bildiğim tek
yol; kendimle, başkalarıyla ve dünyayla ilgili aldığım karara bağlı kal­
maktı. Bu kararları her ‘doğruladığımda, başıma bu felaketin gelmesi
olasılığı biraz daha azalıyordu.
Yetişkin yaşamımızda kurgumuzun içinde olduğumuzda, hâlâ bu be­
beklik motivasyonunu taşıyoruz. Genelde insanlann kendilerine zarar
da verseler bazı davranışları sürdürdüklerinde daha rahat’ hissettikle­
rini belirtmelerinin nedeni budur. Bunun farkında olmadıklannda, şu
inancı yaşıyorlar: ‘Şu anki davranış şeklim çok acı verici. Ama davra­
nışımı değiştirirsem, başıma gelecek olan şu açıkça bilinmeyen felaket
kadar kötü değil.’
Bunların hepsi, kişisel değişim sürecinde kurguyu anlamanın ne kadar
önemli olduğunu göstermektedir. Kurgunun dışına çıkabilmek için, bir
çocuk olarak karşılayamadığım ihtiyaçlarımı belirlemem gerekiyor. Bu
ihtiyaçları şimdi nasıl karşılayacağımın yollarını bulmalıyım. Ve bunu
kurgunun ‘mucizevi çözümüne’ güvenerek değil kendi erişkin kaynak­
larımı kullanarak yapmalıyım. Kurgu örüntülerimi kırarken, bebekken
başıma gelmesinden çok korktuğum felaketin başıma gelmeyeceğine
kendim inanmalıyım.

Kurgu ve yaşamın akışı


Berne, ‘kurgu, bir insanın erken çocukluk döneminde yapmayı planla­
dıkları ve de yaşamında gerçekten olanlardır’ demektedir.
Yaşamınızın akışı birbiriyle etkileşim içinde olan dört unsurun
sonucudur:

• kalıtım
• dışsal olaylar
• kurgu
• özerk kararlar

Genetik mirasım, daha çok fiziksel yapımı belirlemektedir. Ayrıca zi­


hinsel özelliklerimi de belirleyebilir çünkü ‘kalıtım mı yoksa çevre mi’
tartışması henüz sonuçlanabilmiş değildir. Belki de, çocukken kaderi­
min ünlü bir atlet olmak olduğuna karar vermş olabilirim. Eğer genle­
rim bana sadece vasat düzeyde hızlı ve güçlü bir beden vermişse, belki
de kendi kendimi bulabileceğim başka bîr yol bulmam daha iyi olabilir.
Belki erken çocukluk dönemi kararım, uzun yıllar sağlıklı bir şekilde
Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

yaşamak olabilir. Ben öyle olmasını düzenlemesem bile; yangın, deprem


ya da uçak çarpması gibi talihsiz bir olayla karşılaşabilirim. Dışsal bir
olay, benim aldığım yaşam kararını engelleyebilir.
Bazen dışsal bir olay olumsuz kurgu örüntüsünü kırabilir. Örneğin,
savaş zamanmda ülkedeki insanlar birbirleriyle daha çok işbirliği yap-
tıklanndan, banş zamanındakine göre çok daha sayıda insanda nev-
rotik şikayetler ortaya çıkmaktadır. (Bu savaş lehine bir iddia değildir.
Nevrozu tedavi etmek için çok daha uygun yollar vardır.)
Terapi alsam da almasam da, birçok yaşam kararımı erişkin kaynak­
larımı tamamen kullanarak gerçekleştirebilirim. Bu kararlara kurgudan
bağımsız kararlar ya da özerklik diyoruz. Özerk bir karar aldığımda,
şimdiki erişkin halimle burada ve şimdinin gerçekliğiyle baş ediyorum
demektir.
Kurgunuzda mısınız yoksa özerk olarak mı hareket ediyorsunuz,
bunu nasıl anlarsınız? Bu kitabı okumaya devam ederseniz ve alıştır-
malan yaparsanız, buna karar verme becerinizi geliştirebilirsiniz. Eğer
bir şüpheniz varsa, kurgunuzda olduğunuzu varsayın. Özellikle, sizin
için ‘yanlış’ olduğunu düşündüğünüz ve sürekli tekrarlanan bir durum
içindeyseniz, öncelikle farkında olmadan bu durumu gerçekleştirdiğini­
zi varsayabilirsiniz. Sonra da, durumun yanlış değil de doğru gitmesini
sağlamak için farklı yollan deneyebilirsiniz.
12
Yaşam Pozisyonları

erne, küçük çocuğun kurgu oluşturma sürecinde ilk olarak ken­

B disiyle ve etrafındaki insanlarla ilgili belli bazı kanılar geliştirdi­


ğini' ileri sürmektedir. Muhtemelen de, yaşamı boyunca bu ka­
nılan taşımaya devam etmektedir. Bu kanılar, çok genel olarak şöylece
özetlenebilir:

1. Ben OKEY’im, ya da
2. Ben OKEY Değilim;
3. Sen OKEY’sin, ya da
4. Sen OKEY Değilsin.’

Burada tüm olası kombinasyonlara baktığımızda, kişinin kendi­


siyle ve başkalarıyla ilgili kanılarını yansıtan dört temel ifade ortaya
çıkmaktadır:

1. Ben OKEY’im, Sen OKEY’sin;


2. Ben OKEY Değilim, Sen OKEY’sin;
3. Ben OKEY’im, Sen OKEY Değilsin;
4. Ben OKEY Değilim, Sen OKEY Değilsin.

Bu dört bakış açısı, yaşam pozisyonları1- olarak bilinmektedir. Bazı ya­


zarlar bunları temel pozisyonlar, varoluşsal pozisyonlar ya da sadece po­
zisyonlar olarak ifade etmektedirler. Bu pozisyonlar, kişi kendisini ve
başkalarını algılarken, bu algılamasını dayandırdığı öz değerleri göste­
rerek, bu konudaki temel duruşunu sergilemektedir. Burada söz edilen
pozisyon kavramı, kişinin kendisinin ve başkalarının davranışları ile il­
gili olarak sahip olduğu genel görüşünü ama aynı zamanda bundan çok
daha fazlası olarak başka şeyleri de içermektedir.

Stevvart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 159


160 Bölüm rv Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

Çocuk bir kere bu pozisyonlardan birini benimsediğinde, kurgusunun


geri kalanını bu pozisyona uyacak şekilde yapılandırmaktadır. Berne
‘Her oyunun, kurgunun ve yazgının bu temel pozisyonlardan birine da­
yak olduğunu' ifade etmiştir.
Ben OKEY’im, Sen OKEY’sin’ pozisyonunu seçen çocuk, büyük olasılık­
la kendisine bir kazanma kurgusu oluşturacaktır. Kendisini sevilen ve
etrafındakiler tarafından istenen biri olarak görecektir. Ebeveynlerinin
sevilebilir ve güvenilebilinir kişiler olduğuna karar verecektir ve daha
sonra bu bakış açısını insanlara genelleyecektir.
Eğer bir bebek ‘Ben OKEY Değilim, Sen OKEY’sin’ pozisyonunu benim­
serse, büyük olasılıkla banel ya da kaybeden bir yaşam öyküsü yazacak­
tır. Bu temel pozisyonuna uydurmak için de, kurgusunu kurban/mağ-
dur olma ve kaybetme konulannı içerecek şekilde oluşturacaktır.
Ben OKEY’im, Sen OKEY Değilsin’de ise, dışarıdan bakıldığında kur­
gusunu sanki kazanıyormuş gibi görünen bir temele dayalı olarak oluş­
turmuştur. Ama bu çocuk, kendisinin her zaman bir adım ileride başka-
lannın ise bir adım geride olması gerektiği şeklinde bir kanıya sahiptir.
Sürekli başkalarıyla bir çekişme içinde olarak, arada sırada bir adım
önde olmayı başarabilir. Bazı durumlarda, etrafındakiler sürekli olarak
geri planda kalmaktan bıkarlar ve onu reddederler. O zaman 'kazama'
gibi olan görünümü, birden çok büyük bir kaybediciye dönüşür.
‘Ben OKEY Değilim, Sen OKEY Değilsin’ yaşam pozisyonu, kaybetme
kurgusunun içinde önemli bir yere sahiptir. Bu çocuk, yaşamın bomboş ve
hayal kırıklıklarıyla dolu bir yer olduğu kanısındadır. Kendisini geri planda
ve sevilmeyecek bir insan olarak görür. Kimsenin ona yardımcı olamaya­
cağına inanır, çünkü ona göre diğer insanlar da OKEY değildir. Böylece bu
kimse kurgusunu, reddetme ve reddedilme sahneleri üzerine kuracaktır.

Yaşam pozisyonunun kaynağı


TA otoriteleri arasında, yaşam pozisyonlarının kaynağı ve hangi yaşta
oluşturulduğu konusunda bazı tartışmalar vardır.
Berne ‘...yaşam pozisyonunun, ilk yaşantılara dayalı olarak verilen
kararı doğrulamak için 3 ile 7 yaş arasında erken çocukluk döneminde
alındığına inanmaktadır. Başka bir deyişle, Berne’e göre, ilk önce erken
karar alınmaktadır, yaşam pozisyonu ise daha sonra alınan bu kararı
doğrulamak için benimsenmektedir.
Örneğin, bir bebek sözcükleri kullanmadan şöyle bir karar alabilir:
‘Bir daha kimseyi sevme riskini almayacağım çünkü Annem bana benim
sevilemez biri olduğumu gösterdi.’ Sonra da ‘Hiçbir zaman sevilmeyece­
ğim’ şeklinde bir kanı oluşturarak bu kararını doğrulayabilir ki, bu ‘Ben
12. Konu- Yaşam Pozisyonun 161

OKEY Değilim’ demektir. Küçük bir kız çocuğu babası tarafından istis­
mar edildiğinde, ‘Babamın bu hastalıklı davranıştan nedeniyle bir daha
asla bir adama güvenmeyeceğim’ şeklinde bir karar alabilir. Daha sonra
bu kanısını ‘Bütün erkekler güvenilmez’ veya ‘Sen/onlar OKEY Değilsin/
siniz’ şeklinde genelleyebilir.
Claude Steiner’a göre, yaşam pozisyonu önce benimsenmektedir. Ona
göre, yaşam pozisyonunun kaynağı da, ilk emme yaşantılannın oldu­
ğu döneme dayanmaktadır. Ben OKEY’im, Sen OKEY’sin’ yaşam pozis­
yonu, emzirilen bebek ve annesi arasındaki karşılıklı yaşanan bağlılığı
ve rahatlamayı ifade etmektedir. Bu pozisyonu, Steiner çocuk gelişimi
konusunda bir otorite olan Erik Erikson tarafından tanımlanan temel
güven duygusu’ ile eş tutmaktadır. Bu duygu, ‘bebeğin kendini dünyayla
bir bütün olarak hissettiği ve de her şeyin onunla bir bütün olduğunu
hissettiği şeklindeki bir ilişki durumudur.’
Steiner da, Berne gibi tüm çocukların yaşama ‘Ben OKEY’im Sen
OKEY’sin’ pozisyonuyla başladıklarını ileri sürmektedir. Eğer herhangi
bir şey çocuğun annesiyle arasındaki karşılıklı bağlılığı kesintiye uğratır­
sa, çocuk ancak o zaman başka bir pozisyona geçmektedir. Belki çocuk
Annenin ilk zamanlar ona sunduğu koruma ve kabulü artık geri çekti­
ğini düşünebilir. Bazı bebekler için, doğumun kendisi bir tehdit olarak
algılanabilir. Bebek bu rahatsızlıklara, kendisinin OKEY veya başkalanıun
OKEY olmadığı yönünde kararlar atarak tepki verebilir. Bebek, o zaman
Erikson’ın belirttiği ‘temel güven’den ‘temel güvensizlik’ durumuna ge­
çebilir. Bu çocuk, daha sonra, kendisi ve başkalarıyla ilgili bu temel bakış
açısına dayalı olarak kurgusunu bu şekilde oluşturmaya devam edecektir.
Steiner, Berne’in yaşam pozisyonlarının kurgu karannı ‘doğrulatıcı’
olduğu düşüncesine katılmaktadır. Ancak Steiner’a göre, önce bir yaşam
pozisyonu benimsenmektedir, kararlar sonradan gelmektedir.
Yaşam pozisyonu, bir kimsenin kendisi ve başkalanyla ilgili olarak al­
dığı kararlarını ve yaptığı davranışlarını haklı çıkarmaya yarayan temel
inanç durumu olarak tanımlanabilir.

Erişkin yaşamdaki yaşam pozisyonu: OKEY düzeneği


Bizler erişkinliğe ulaştığımızda, bu dört yaşam pozisyonundan birine
dayanarak yazmış olduğumuz bir kurguya sahibiz. Ama günün her sa­
atinde bu pozisyonda durmuyoruz. Bir dakika içinde bile bir pozisyon­
dan diğerine geçiyoruz.
Franklin Ernst, yaptığımız bu geçişleri analiz etmek için bir yol geliş­
tirmiş ve bunu OKEY Düzeneği olarak adlandırmıştır (Şekil 12.1).*
Ernst yalnızca ‘OKEY’ demek yerine, ‘Kendimle ilgili OKEY* ifadesini
1*2 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

kullanmıştır. Bu ifadeyi kullanarak, OKEY olma halinin benim kendim­


le ilgili kanılanm ve benim seninle ilgili kanılarım şeklinde olduğunu
vurgulamaktadır.
Bu şekildeki dikey eksen, yukarıya doğru çıktıkça ‘Sen OKEY’sin’i, aşa­
ğı doğru ise ‘Sen OKEY Değilsin’i göstermektedir. Yatay eksende, sağ­
da Ben OKEY’im’ solda ise ‘Ben OKEY Değilim’ ifadesi yer almaktadır.
Ortaya çıkan dört bölümün her birisi, dört yaşam pozisyonuna karşılık
gelmektedir.
TA yazarlan, sıklıkla ‘OKEY’ ifadesini kısaca *+’ işareti ile, ‘OKEY Değil’
ifadesini ise '-’ işaretiyle ifade etmektedirler. Bazen, ‘Sen’ kelimesi de
S şeklinde kısaltılmaktadır. Bu durumda, dört yaşam pozisyonu kısaca
B+S+, B-S+, B+S-ve B-S- şeklinde gösterilmektedir.
Şekil 12.1 de verilen versiyonunda, her bir yaşam pozisyonuna adlar
verilmiştir. Bunlar Ernst’ün orijinal çiziminde yer almamaktadır ancak
genel olarak bazı yazarlarca kullanılmaktadır.
Franklin Ernst, çocuklukta benimsenen pozisyonların her birinin eriş­
kin dönemde yaşanan belli bazı sosyal etkileşimlere de yansıdığını be­
lirtmektedir. Ernst, bunlan işlem olarak ifade etmektedir. Bu dört işleme
verilen adlar, aşağıdaki Düzenekte gösterilmektedir. Erişkin yaşamımız­
da, Çocuk egö-durumumuzlâ, farkında olmadan bu dört işlemden birine
girersek, kurgusal olarak yaşam pozisyonumuzun ‘doğrulanmasını’ sağ-
lıyoruz. Ama, bizim Yetişkinden farkında olarak bu işlemlerden birisini
kullanma seçeneğimiz de vardır. Bizler ancak böyle yaptığımızda, istedi­
ğimiz sosyal sonuçlann ortaya çıkması için davetiye çıkarmış oluyoruz.

Ben OKEY’im, Sen OKEY’sin: Birbiriyle geçin-mek


îşyerime yeni geldim. Patronum elindeki bazı yazılarla yanıma geldi.
‘İşte beklediğimiz rapor!’ dedi. ‘Dikkatini çekmek istediğim noktala­
rı işaretledim. Bunlara bakıp görüşlerini bildirir misin lütfen?’ dedi.
‘Tamam’ dedim ‘Yapacağım.
Patronumun bu ricasını kabul ederken, o sırada kendime bakarak,
benden yapmamı istediği şey konusunda yetkin olup olmadığımı ve
bunu yapmanın kendimi iyi hissetmemi sağlayıp sağlamayacağını kont­
rol ederek emin oldum. Benden bunu istemesini, yerinde ve uygun ola­
rak gördüm. Bu yüzden, ‘Ben OKEY’im Sen OKEY’sin’ pozisyonundayım.
Bu sosyal etkileşimde, patron ve ben ne için bir arada olduğumuz konu­
sunda birbirimizle geçin-i-yoruz.
Ben bu gibi bir pozisyondan etkileşim kurduğum her an, kendi­
min ve dünyadaki diğer insanların OKEY olduğu inancımı daha da
pekiştiriyorum.
r

Sen benimle OKEY’SİN

İşlem: İşlem:

Kaçın-mak Geçin-mek
Pozisyon sonuçları: Pozisyon sonuçları:
Ben kendimle OKEY değilim, Sen Ben kendimle OKEY’im, Sen benimle
benimle OKEY’SİN OKEYSİN

(Depresif pozisyon) (Sağlıklı pozisyon)

Ben kendimle Ben kendimle


OKEY DEĞİLİM ÖKEYİM

İşlem: işlem:
Hiçbir yere varma-mak Kurtul-mak
Pozisyon sonuçları: Pozisyon sonuçları:
Ben kendimle OKEY Değilim, Sen Ben kendimle OKEY’im, Sen benimle
benimle OKEY Değilsin OKEY Değilsin
(Sağlıksız pozisyon) (Paranoid pozisyon)
f

Sen benimle OKEY DEĞİLSİN

Şekil 12.1: OKEY Düzeneği: Şimdi Burada Neler Oluyor?

ı
164 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Ben OKEY değilim, Sen OKEY’sin: Kaçın-mak


Yerime yerleştim ve raporun ilk sayfasını açtım. Gözümün ucundan bi­
rinin bana doğru yaklaştığını gördüm. Bana doğru yaklaşan bu kimse,
çalışma arkadaşlanmdan birisi ve yüzü oldukça asık. Bu yüzü daha ön­
ceden bildiğim için, ne olduğunu iyi bir şekilde tahmin edebiliyorum.
Zamanımn çoğunu iş durumundan yakınarak, benden tavsiye isteyerek
ama hiçbirini de dikkate almayarak geçirmek istiyor. Benim masama
gelip ağzını açtığı anda iki seçeneğim var. Kurguma düşebilirim ya da
Yetişkin’den tepki verebilirim.
Kurgusal işlem: Kurguma girdiğimi ve burada ‘Ben OKEY Değilim, Sen
OKEY’sin’ pozisyonunu benimsediğimi varsayalım. Kendime şunu söy­
lüyorum: ‘Bu adamın şikayetlerine kazanamayacağım. Artık yeter. Ama
o ben ne dersem diyeyim yine de ağzını kapatmayacak bir insan gibi
görünüyor. Benim buradan kaçmam lazım!’ Midemde bir baskı hisse­
diyorum ve terlemeye başlıyorum. Çalışma arkadaşımın ne söylediğini
duymadan, şu sözleri ağzımda geveliyorum: ‘Jim üzgünüm, bir dakika­
lığına lavaboya gitmem gerekiyor!’ diyor ve kapıya yöneliyorum. Ancak
dışan çıktığımda rahatlayıp derin bir nefes alabiliyorum. Kurgusal ola­
rak Jim’den kaçın-mam gerekiyor. Bunu yaptığımda, başkaları OKEY
iken ben OKEY değilim şeklindeki Çocuk kanımı pekiştiriyorum.
Yetişkin işlemi: Eğer Yetişkin’de kalmayı seçersem, kendime şunu söy­
lerim: ‘Şu anda Jim’i dinlemeye gönüllü değilim. Onun problemleri var
ama bu problemleri çözmek benim işim değil. Bir kere konuşmaya baş­
ladığında artık onu durdurmak çok zor oluyor. Sanırım yapabileceğim
en iyi şey, onunla aynı yerde bulunmamak.’ Jim ağzmı açarak sıkıntıla­
rını anlatmaya başladığında şöyle diyorum: ‘Hey Jim, hoşuna gitmeye­
cek biliyorum ama benim şu anda kütüphaneye gidip bu rapor için bazı
kaynaklar aramam gerekiyor, seni dinleyemeyeceğim. Umarım sen bu
sıkıntına bir çözüm yolu bulabilirsin.’ Raporu alıp yürüyorum. Yetişkin
farkındalığı içinde olarak, kaçm-mak işlemini seçmiş oldum.

Ben OKEY’im, Sen OKEY değilsin: Kurtul-mak


On dakika sonra, bir bardak kahve ile ofisime geri geliyorum ve tek­
rar raporun başına dönüyorum. Kapı yine açılıyor. Bu sefer gelen be­
nim asistanım. Çok üzgün duruyor. ‘Korkarım haberler kötü’ diyor.
'Halletmem için bana verdiğiniz baskı işini biliyorsunuz. Çok işim vardı
ve ben o işi başlatmayı unuttum ve şimdi baskı işinin son tarihini de
kaçırdık. Ne yapacağım?’
Kurgusal işlem: 'Ben OKEY’im, Sen OKEY Değilsin’ pozisyonundan tep­
ki verebilirim. Yüzüm kıpkırmızı şekilde asistanıma homurdanabilirim:
12. Konu: Yaşam Pozisyonları 165

'Ne yapacakmışsın! Bu işi şimdi gidip sen çözeceksin! Çık git şimdi, bu
işi halledene kadar senden bir kelime daha duymak istemiyorum, an­
ladın mı?' Bunu söylerken kalp atışım artıyor ve belirgin şekilde sıcak
basıyor. Asistanım kapıdan çıkıp gittiğinde, kendime şunları söylüyo­
rum: ‘Bugünlerde kendim bir işi halletmediğim sürece, kimseye bir iş
yapması için güvenemem.’ Kendimin OKEY başkalarının OKEY olmadı­
ğına inancımı kurgusal açıdan 'doğrularken', asistanımdan kurtulmam
gerekiyor.
Yetişkin işlemi: Asistanıma şöyle cevap veriyorum: ‘Bunu çözmek se­
nin işin. Şu anda çok acil bir iş yapıyorum. O yüzden lütfen gidip bu
işi mümkün olan en kısa sürede çözümleyebilecek bir yol bul ve saat
dörtte gelip bana rapor ver.’ Önümdeki rapora bakarak, ona görüşme­
mizin bittiği sinyalini veriyorum. Burada, ben kendimi korumaya aldım
ve ikimizin de OKEY olduğunu gözeterek, asistanımdan kurtul-uyorum.

Ben OKEY değilim. Sen OKEY değilsin: Hiçbir yere varma-mak


Telefon çalıyor. Partnerim evden arıyor. ‘Berbat bir şey oldu! Su borusu
patladı ve ben suyu kapatana kadar bütün halı sırılsıklam oldu!’
Kurgusal işlem: Bu noktada ‘Ben OKEY Değilim, Sen OKEY Değilsin’den
tepki verip kendi kendime şöyle diyorum: ‘Artık yeter, buna daha faz­
la katlanamıyorum. Partnerimin de bana hiç yardımı dokunmuyor.
Umutsuz vaka.’ Telefona doğru: ‘Bak, bunu kaldıramıyorum, tüm gün
yaşadıklarımdan sonra bu çok fazla’ diyorum ve onun cevabını bekle­
meden telefonu kapatıyorum. Kendimi tükenmiş ve depresif hissediyo­
rum. İçsel olarak da, kendimin ve başkalarının OKEY olmadığı şeklinde­
ki bakış açımı pekiştiriyorum.
Yetişkin işlemi: Yetişkinde kalmaya karar vererek şöyle yanıtlıyorum:
‘Bak, olan olmuş. Ben eve gelene kadar bekle. Sonra ne yapabileceğimi­
ze bakalım.’ Burada ise, hiçbir yere varma-mak işlemini seçmiş oldum.

Kişisel değişim ve OKEY düzeneği


Düzenek’teki bölümler arasında sürekli geçişler yapıyoruz ancak bun­
lardan birisi bizim ‘favori’mizdir ki, kurgumuzda olduğumuzda çoğun­
lukla buradayız. Çocukken belirlediğimiz temel pozisyonumuz, işte
budur.
‘Ben OKEY’im, Sen OKEY’sin’, sağlıklı bir pozisyondur. Buradayken, ha­
yatımı yaşama ve problemlerimi çözme bakımından geçinip gidiyorum.
İstediğim sonuçları alarak bir kazanıcı olmayı amaçlıyorum. Gerçekçi
olan tek pozisyon, budur. Eğer çocukluk pozisyonum ‘Ben OKEY Değilim,
Sen OKEY’sin’ şeklinde olsaydı, büyük bir olasılıkla kendimi diğerlerin-
İM Bölüm IV. Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

den geri plana iten depresif bir pozisyon temelli bir kurgum olacak ve
buna göre yaşayacağım. Bu pozisyonun dünyadaki en doğru pozisyon
olduğunu ‘doğrulamak’ için de, farkında olmadan olumsuz duyguları ve
bazı tekrarlayıcı davranışları seçeceğim. Eğer bu psikiyatrik bir sorun
olma noktasına ulaşacak olursa, nevrotik ya da depresif tanısı alabile­
ceğim. Eğer kendime hamartik bir kurgu yazmışsam, bunun sonundaki
bedel, kendime bir şekilde zarar vermem ya da intihar olabilir.
‘Ben OKEY’im, Sen OKEY Değilsin’ şeklinde bir erken pozisyonu be­
nimsemişsem, hep başkalanndan önde olma çabası içinde olarak, sa­
vunmacı bir kurguda yaşayacağım demektir. Etrafımdaki insanlar be­
nim baskıcı, duyarsız ve agresif olduğumu düşünebilecektir. Genellikle,
bu paranoid olarak adlandırılan bir pozisyondur ki, bu durum aynı za­
manda psikiyatrik olarak bir kişilik bozukluğu tamsına da girmektedir.
Üçüncü düzey kaybedici bir kurgunun içinde isem, kapanış sahnem baş-
kalarına zarar vermem veya öldürmem şeklinde olabilir.
Bir bebek olarak ‘Ben OKEY Değilim, Sen OKEY Değilsin’ temel po­
zisyonunu benimsemişsem, kurgumun temeli yararsız bir pozisyona
dayalı olarak gerçekleşecektir. Ben, burada dünyamn, başkalarmın ve
hatta kendimin de iyi olmadığına inamyorum. Eğer banel bir kurgu yaz-
dıysam, yapmak istediğim birçok şey konusunda hiçbir yere varma-ma
şeklinde bir yaşam örün tüm olacaktır. Eğer, kurgum hamartik bir kurgu
ise muhtemelen bunun bedeli psikotikbir tanı alarak, ‘aklımı kaçırmak’
şeklinde olabilir.
Kurgunun tüm yönleri gibi, yaşam pozisyonu da değişebilir.
Kurgusuyla ilgili içgörü kazanmak, terapi almak veya bazı güçlü yaşan­
tıları yaşamış olmak, bu sonucu yaratabilir.
Değişim sürecinin yaşanması, genellikle Düzenek içinde belli bir sıra­
lamaya göre ilerleyerek gerçekleşmektedir. Eğer kişi zamanının çoğunu
B-S-'de geçirmişse, bundan sonra geleceği yer muhtemelen B+S- olacak­
tır. Burası da bir süre onun çoğunlukla bulunduğu yer olduktan sonra,
B-S+'ya geçecektir. Nihai amaç olan B+S+’ya geçildikten ve ancak bura­
da yeterince kalındıktan sonra, bu pozisyon artık favori pozisyon haline
gelebilecektir.
İnsanların B+S-'den B+S+’ya geçebilmek için, B-S+ üzerinden geçme­
lerinin gerekmesi biraz garip gibi gelebilir. Ancak terapötik gözlemler,
B+S-’nin genellikle B-S+'ya karşı bir savunma olduğunu göstermektedir.
‘Ben ÖKEYİM, benim dışımda herkes OKEY DEĞİL’ şeklinde bir sonuç
çıkaran bebek, ebeveynlerinin önünde geri planda ve güçsüz olduğunu
fark etmenin getirdiği acıya karşı kendisini savunmaya almak için bu
pozisyonu kullanmaktadır. Erişkin bir insan olarak değişimi gerçekleş-
12. Konu: Yaşam Pozisyonlar 167

tirmek için ise bebeklik dönemine ait olan bu acıyla yüzleşmelidir ki,
bunu daha sonra bırakabilsin.

• OKEY DÜZENEĞİ ALIŞTIRMALARI


OKEY Düzeneğinin eksenlerini çiziniz ve dört bölümü isimlendiriniz.
Şimdi de ortalama bir günde bu bölümlerde geçirdiğiniz zamanı çiziniz.
Örneğin, eğer zamanınızın çoğunu B-S+, diğer önemli bir kısmını B+S+,
üçüncü önemli kısmını B+S- ve en az kısmını B-S- olarak geçiriyorsanız,
çiziminiz Şekil 12.2deki gibi olabilir. Franklin Ernst bu çizimi Düzenekgram
olarak adlandırmıştır.3
Ne gibi durumlar, bu bölümlerde olmanıza yol açmaktadır7 Bu bö­
lümlerin her birinde iken, ne yapıyorsunuz, ne söylüyorsunuz ve ne
h issed iyo rsunuz ?
Her birinde iken, hangi ego-durumlanndan davranıyorsunuz?
(Fonksiyonel modeli kullanınız). Başkalannı hangi ego-durumlanna davet
ediyorsunuz?
Her birinde, hangi tür temas iletileri alıp veriyorsunuz?

Şekil 12.2: OKEY Düzeneği: Şimdi Burada Neler Oluyor?


İM Bölüm IV Nendi Yaşım öykümüzü Yazmak

Kendi Duzenekgraminızı çizmiş oldunuz, şimdi burada değiştirmek is­


tediğiniz bir şey var mı?
Eğer hiçbir şeyi değiştirmek istemiyorsanız, her birisi için kurgu tepkileri
yerine. Yetişkin işlemleri yaparak her birisinde neler yapabileceğinizi düşü­
nünüz. Gelecek hafta Yetişkin işlemini deneyebileceğiniz en az bir duruma
karar vennız ve bunu gerçekleştiriniz. Eğer bir grupla çalışıyorsanız, sonuç­
lan grubunuzla paylaşınız. £
Kurgu Mesajları ve Kurgu Matriksi

aşam kurgusunun, bir dizi /tarardan oluştuğunu biliyorsunuz.

Y Çocuk kendisi, başkaları ve dünya hakkında aldığı kurgu mesaj­


larına bir tepki olarak bu kararlan almaktadır. Kurgu mesajlan,
daha çok, çocuğun ebeveynlerinden gelmektedir.
Burada, kurgu mesajlarımn doğasına ve bu mesajlann nasıl iletildi­
ğine bakacağız. Kurgu matriksi adında bir modelle karşılaşacağız. Bu
model, bir kimsenin kurgusunun temelini oluşturan mesajlan analiz
edebilmemiz için bize standart bir yöntem sunmaktadır.

Kurgu mesajları ve bebeğin algılaması


Bir bebeğin, kurgu kararlannı alırken bunu kendi çevresinde olanları
nasıl algıladığına bağlı olarak aldığını hatırlamamız önemlidir. Bebek
bu algılamasını da hissettiği duygulanna ve kendince algıladığı ger­
çekliğe dayandırmaktadır. Bir bebeğin ebeveynlerinden ve etrafındaki
dünyadan gelen mesajları algılaması, bir erişkinin aynı mesajlan algı­
lamasından oldukça farklı olmaktadır. Yüksek bir sesle irkilen küçük
bebek, bundan sözsüz olarak ‘Dışandaki biri beni öldürmeye çalışıyor!’
şeklinde bir sonuç çıkarabilir. Ama o sırada bebeğin sevgili ebeveynleri
bebekleri için yaratmış oldukları güvenli ortamdan dolayı kendilerini
tebrik ediyor olabilirler.

Kurgu mesajlarının türleri


Kurgu mesajlan, sözlü veya sözsüz şekilde ya da ikisinin birleşimi olarak
iletilebilir.1
Sözel ve sözsüz mesajların ikisinde de, modelleme unsuru yer alabilir.
Sözel kurgu mesajlan, emirler ya da yüklemeler ile iletilebilinir.

Stevvart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 169


170 B<Num IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Sözlü ve sözsüz mesajlar


Bir bebek henüz kelimeleri olmadan önce, insanların mesajlarını söz­
süz sinyaller olarak alır ve yorumlar. Küçük bebekler söylenen şeyleri,
bedendeki gerginlikleri, hareketleri, tonlamayı ve kokuları çok güçlü bir
şekilde sözsüz bir mesaj olarak algılar.
Eğer Anne bebeği sıcak bir şekilde ve bedeniyle sarmalayarak kucak­
laşmışsa, bu bebek büyük olasılıkla annesinden ‘Seni kabul ediyorum
ve seni seviyorum!’ mesajını alacaktır. Ama Anne gerginse ve bebeğine
karşı mesafeli ise, annesinden bunu ‘Seni reddediyorum ve senin bana
yakm olmanı istemiyorum’ şeklinde bir mesaj olarak alabilir. Anne,
burada kendisi gergin olduğunun ve mesafe koyduğunun hiç farkında
olmayabilir.
Bebek, bazen ebeveynlerinden kaynaklanmayan ama çevresinde olan
olaylardan da kurgu mesajlarını alabilir. Yüksek sesler işitme, ani hare­
ketlerin olması, ebeveyni hastanede yattığı için ondan ayn kalma gibi
olaylann hepsi bebek için onun yaşamını tehdit edici bir durum olarak
görülebilir. Bebek için gerçek, onun varsayımına göre ebeveynleridir,
onun için ebeveynler bir tehdit olarak da görülebilir.
Daha sonraki çocukluk döneminde, çocuk konuşma dilini anlamaya
başladığında da, sözsüz iletişimler kurgu mesajlarının içinde bir bile­
şen olarak yer alarak önemini sürdürür. Fiziksel istismar veya istismar
edilme olasılığının olması, çocuk için ebeveynlerinin onu reddetmesi ve
belki de onun ölmesini istemeleri anlamına gelir. Ebeveynler çocuğa bir
şeyler söylediklerinde, çocuk onların bu söylediklerini kurgusal olarak
alır ve onların buradaki sözsüz mesajlarına bakarak yorumlama yapar.
Berne’in İletişimin Üçüncü Kuralını hatırlayalım: Gizil transaksiyon­
lar söz konusu olduğunda, psikolojik düzeyde verilen mesaj anlamlı
olmaktadır.
Öğretmeninin ona okuması için verdiği bir okuma kitabıyla eve gelen
genç bir okul çocuğunu düşününüz. Çocuk, kitabı ebeveynlerine oku­
maya başlıyor ve daha önce hiç karşılaşmadığı bir kelimeyi hatalı oku­
yor. Babası ‘Bu kelimeyi yanlış okudun’ diyor. Söylenen bu kelimelere,
değişik birçok sözsüz mesaj seti eşlik edebilir. Her bir sözsüz mesaj seti,
çocuğun alabileceği kurgu kararları bakımından ona özgü bazı anlamlar
taşıyacaktır.
Baba, kaba ve yüksek bir ses tonuyla, dudaklarını kıvırıp yüzünü bu­
ruşturarak konuşabilir. Aynı anda çocuğun elindeki kitaba vurarak kita­
bın yere düşmesine sebep olabilir veya çocuğa bir tokat atabilir. Çocuk
böyle bir mesajı ‘Senin ortahkta olmanı istemiyorum, ölmeni tercih
ederdim’ şeklinde alabilir.
13. Konu Kurgu Mesajları ve Kurgu Matriksi 171

Baba aynı sözlü mesajı tekdüze bir ses tonuyla ve okuduğu gazeteden
kafasını kaldırmayarak da söyleyebilir. Sözsüz mesajlara bakan çocuk,
bu mesajı ‘Sen benim için önemli değilsin’ şeklinde yorumlayabilir.
Baba, bu sözleri söylerken bir yandan da gözünü kırparak kıkırdaya­
bilir. Küçük çocuk da, Küçük Profesör stratejisini kullanarak babasma
kıkırdayarak tepkide bulunur. Elbette bu durumda baba daha da çok
gülümseyecektir. Çocuk bu mesajı ‘Beni hoşnut etmek için aptalca dav­
ranman gerekir’ şeklinde okuyabilir.
Baba aynı kelimeleri daha da sakin bir ses tonuyla söylerken, çocu­
ğun yanına oturup hatah kelimeyi kitapta gösterebilir ve çocuğa keli­
meye yeniden bakması için zaman verir. Onun bu ‘Marslı’ tavn, çocuğa
‘Düşünmen iyidir’ mesajı olarak gidebilecektir.

Model olmak
Küçük çocuklar, insanların nasıl davrandıklarını çok iyi gözlemleyerek
algılarlar. Anne ve Babanm birbirleriyle ve ailenin diğer üyeleriyle na­
sıl ilişki kurduklarına dikkat ederler. Küçük Profesörün gerçeklik testi
stratejilerini kullanarak ‘Ben burada istediğim şeyi en iyi nasıl elde ede­
rim?’ sorusuna sürekli olarak çözüm bulmaya çakşırlar.
Babasından bir şey isteyen Annesinin, istediği şeyi genelde önce kavga
ederek sonra da gözyaşlarına boğularak elde ettiğine dikkat eden küçük
bir kız, şöyle bir sonuca varabilir: ‘İnsanlardan ve özellikle erkeklerden
istediğim şeyleri elde etmek için yapmam gereken şey önce bir kavgayı
başlatmak sonra da gözyaşlarına boğulmaktır.’
Belki bir erkek çocuğunun vefat etmiş bir erkek kardeşi vardır. Çocuk,
annesiyle babasınm her hafta çiçeklerle mezarhğa ziyarete gittiklerini
gözler. Anne ve Baba, çoğunlukla çok üzgün görünmektedirler ve ya­
şayan çocuklarından daha çok ölen çocuklannı düşünüyor gibidirler.
Çocuk bunun üzerine şöyle bir karar alır: ‘Ölenler bütün ilgiyi topluyor.’
Ölümün bir son olduğunu anlayacak erişkin kapasitesi olmayan bu ço­
cuk, şöyle bir karar alabilir: ‘Anne ve Babamdan istediğim ilgiyi görmek
için, kardeşim gibi ölmem gerekiyor.’

Emirler ve yüklemeler
Kurgu mesajları, doğrudan verilen emirler şeklinde de olabilir. ‘Beni ra­
hatsız etme! Sana söyleneni yap! Git ortadan kaybol! Acele et! Komik
olma! İlk seferde başaramazsan, dene, dene ve tekrar dene!’ Pek çu
ebeveyn çocuklarını bu şekilde yüzlerce emirle bombardıman ?
Bu gibi mesajların biı vajina dönüşme potansiyeli, u
sıklıkta tekrarlandık «iladaki sözsüz mesajlara
17i Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Bazen de, çocuğun sadece ne yapması gerektiği hakkında değil, kim


olduğu hakkında da konuşmalar yapılır. Bu gibi mesajlara, yükleme
denilmektedir.
'Aptalsın!'
‘Sen benim küçük kızımsın!’
‘Sen sonunda kodesi boylayacaksın.’
‘Asla bunu yapamayacaksın.’
‘Okuman çok iyi!’
Bunlar, bir çocuğa doğrudan söylenen yükleme örnekleridir. Bu me­
sajların içerikleri olumlu ya da olumsuz olabilir. Her zaman olduğu gibi,
bunların da bir kurgu mesajı olma gücü buna eşlik eden sözsüz sinyal­
lerden etkilenecektir. Tokat atarak söylenen bir ‘Aptalsın’ ile, gülümse­
yerek ve sanlarak yumuşak bir tonda söylenen ‘Aptalsın’ birbirinden
oldukça farkh kurgu mesajları olacaktır.
Bazen yüklemeler dolaylı olarak iletilir. Bu, anne babanın başka bi­
risine çocuk hakkında konuşması şeklindedir. Ya da bu konuşma çocuk
orada iken de olabileceği gibi çocuğun arkasından ona iletilecek şekilde
de yapılabilir.
‘Bu çok sessizdir.’
‘Jill öyle tadıdır ki!’
‘Biliyorsunuz, o biraz zayıf.’
‘Bu çok yaramaz, hep bizi üzüyor.’
‘Babam senin tam bir baş belası olduğunu söylüyor!’
Bu gibi dolaylı yüklemelerin çocuk tarafından güçlü bir kurgu mesajı
olarak alınma olasılığı çok yüksektir. Çocuk, gerçeğin ne olduğunu be­
lirleyen kişiler olarak anne ve babasını görür. Anne ve Babasını, kendi­
sinin nasıl biri olduğunu başkalarına anlatırken duyan çocuk, onların
söylediklerini mudak bir gerçek olarak kabul eder.
Bazı ailelerde, bir nesilden diğerine psikolojik düzeydeki mesajlarla
yüklemeler aktarılmaktadır. Bu, ailedeki bazı pozisyonların özellikleri­
ne dayalı olarak ya da bazı isimler verilerek yapılabilmektedir. Örneğin,
Ellen çıldıracağından korktuğu için terapiye gelmişti. Yapılan kurgu
analizi incelemesinde, Ellen’a teyzesinin ve büyükannesinin adının ve­
rildiği ve bu iki kadımn da Ellen’ın yaşında iken psikotik bir hastalığının
ortaya çıktığı anlaşıldı. Buradaki psikolojik mesaj ‘Ailemizde Ellen adını
alan herkes 35 yaşma gelince çıldırır’ şeklindeydi.
13 Konu Kurgu Mesajlan ve Kurgu Matriksi 173

Travmatik olay ve tekrarlanan yaşantılar


Çocuk, deneyimlediği tehdit edici tek bir olaya tepki olarak temel bir
kurgu kararı alabilir. Küçük bir kızın babası tarafından cinsel istismara
maruz kaldığını düşünelim. Küçük kız tek bir sahneyi, güçlü bir kurgu
mesajı olarak alabilir ve ‘Bir daha asla erkeklere güvenmeyeceğim’ şek­
linde bir karar alabilir. Yaşamın erken döneminde, anneden bir dönem
ayrı kalma; ‘Kimseye güvenemem’ ya da ‘İnsanlar benim ölmemi istiyor’
şeklindeki sözsüz kararların temelini oluşturabilir. Bazı TA terapistleri,
doğumda yaşanan travmatik bir olayın bile kendi başına kurgu kararla­
rında önemli bir etki yaratacağına inanmaktadır.
Muhtemelen, çoğunlukla çocuğun aldığı bir karar onun tekrar tekrar
karşılaştığı kurgu mesajlarına bir tepki olarak alınmaktadır ve bu karar
bir zaman dilimi içinde oluşmaktadır. Belki bebek annesine yaklaştı-
ğmda annesi ondan kaçmıştır. Bebek tekrar ve tekrar annesine yaklaş­
maya çalışmış ve annesinden yine bir tepki alamamıştır. Bunu birçok
kez denedikten sonra, şöyle bir sonuca varabilir: ‘Annem benim yakın
olmamı istemiyor.’ ‘O çok utangaç’ yüklemesini duyan küçük bir erkek
çocuğunun, kesinlikle utangaç olmaya karar vermesi ve gerçekten içsel
olarak da utangaçlık hissetmesi için bunu aylarca ve yıllarca tekrar tek­
rar duyması gerekebilir.
Eric Berne, kurgu mesajlarını birbirinin üstüne konularak bozuk pa­
ralardan yapılan bir kuleye benzetmektedir. Bu kulede, bazı paralar
düzgün durumda değildir. Düzgün olmayan paralar ne kadar çok ise,
kulenin yıkılma ve dağılma olasılığı da o kadar çok artacaktır. Aslında,
hiç de düzgün durmayan tek bir bozuk para, tüm kuleyi devirebilir. Biraz
çarpık duran paralar yığının belli bir yöne kaymasına da sebep olabilir.
Bu benzetme, bize travmatik olayların ve tekrarlanan mesajlann nasıl
birleşerek yaşam kurgusunun temelini oluşturduğunu göstermektedir.2

Kurgu matriksi
Annenizin de ve babanızın da kendi Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego-du-
rumları vardır. Onlar size bu üç ego-durumundan da bazı kurgu mesaj­
ları ilettiler. Siz de, bu mesajları aldınız ve kendi üç ego-durumunuzda
kaydettiniz. Claude Steiner, bu durumu göstermek üzere, günümüzde
TA’nın temel modellerinden birisi olan kurgu matriksini geliştirmiştir.
Kurgu matriksi Şekil 13.1’de verilmektedir.’
Anne ve babanın Ebeveyn ego-durumundan gelen mesajlara, kar-
şıt-komutlar denilmektedir. Bunları kendi Ebeveyn ego-durumunuzun
içeriği olarak kaydediyorsunuz.
Ebeveyn’in Yetişkin’ininden çocuğun Yetişkin’ine gelen ‘işte bu böy-

L
Anne

4
13 Konu Kurgu Mesajları ve Kurgu Matriksi 175

le yapılır’ şeklindeki mesajlar ya da model olunan davranışlar, program


olarak adlandırılan kısmı oluşturmaktadır. Bu mesajlar, ayrıca ebevey­
nin Küçük Profesör’ünden çocuğun Küçük Profesör’üne de gelebilir.
Annenin ve babanın Çocuk ego-durumundan gönderilen mesajlar iki
türde olabilir: komutlar ya da izinler. Bunları, sizin Çocuk ego-durumu-
nuzun içeriğine yerleşmiş olarak gösterdik.
Farklı TA yazarları, küçük ayrıntılarda farklılık gösteren değişik kurgu
matriksleri oluşturmuşlardır. Biz, burada toparlama şeklinde oluşturu­
lan bir versiyonu verdik.

Karşıt-komutlar
Ebeveyn’den Ebeveyn’e gelen mesajlar, başlangıçta karşıt-komutlar ola­
rak adlandırılmıştır çünkü o zaman bu mesajların ‘komutlara karşı çık­
mak üzere’ verildiği düşünülmekteydi. Ama artık bu mesajların bazen
komutlarla zıt olabileceklerini, çoğunlukla da komutlan pekiştirecek­
lerini ya da komutlarla hiçbir ilgilerinin olmayabileceğini de biliyoruz.
Ama yine de bunların ‘karşıt-komutlar’ olarak adlandırılması, aynen
kalmıştır.
Karşıt-kurgu, çocuk tarafından karşıt-komutlara uyarak alınan bir ka­
rarlar takımıdır.
Karşıt-komutlar, ne yapılacağı ya da yapılmayacağı konusundaki
emirleri ve ayrıca insanlar ve dünya baklandaki tanımlamaları da içer­
mektedir. Ebeveynlerimizden ve ebeveyn figürlerinden bunun gibi bin-
lercesini alıyoruz. Bunların en tipik olanları şöyledir:
‘İyi ol!’
‘Yaramazlık yapma!’
‘Benim prensesim ol!’
‘Çok sıkı çalış!’
‘Sınıf birincisi ol!’
‘Yalan söylemek kötüdür.’
‘Her şey aile içinde kalsın.’
Bizler karşıt-kurgumuzu kendimize bakmak ve topluma rahatça uyum
sağlamak gibi çoğunlukla olumlu şekillerde kullanıyoruz. Erişkinler ola­
rak, yemek masasmda iken geğirmenin, yiyecekleri yere atmanın na­
zik bir hareket olup olmadığını hiç düşünmeden bunlara uyanz; çünkü
bizim olumlu karşıt-kurgumuzda bu bilgiler vardır. Aynı şekilde, trafik
akarken kendimizi yola atmıyoruz ya da elimizi ateşe de sokmuyoruz.
Ancak, çoğumuzun olumsuz kurgu kurulumunun bir parçası olarak
1W Möm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

kullanmaya karar verdiği bazı kurgusal karşıt-mesajlar vardır. Örneğin


diyelim ki ben 'Çok çalış'.’ şeklindeki bir Ebeveynsel emri içimde taşıyo­
rum. Bunu, okulda ve üniversitede başarılı olmak için kullanabilirim.
Kariyerimde de çok çalışmaya devanı edebilirim ve iyi bir şekilde terfi-
ler alabilirim. Ama kendimi strese sokacak kadar çok da çalışabilir, boş
zaman ve rahatlama aktivitelerini veya arkadaşlarımı işimin gereklerini
gerçekleştirmek için feda edebilirim. Eğer hamartik (trajedik) bir kur­
gum varsa, ‘Çok çalış’ mesajını ülser olmak, yüksek tansiyona sahip ol­
mak ya da kalp krizi gibi bir bedeli almak üzere kullanabilirim.
Karşıt-kurguda özel bir rol oynayan beş emir bulunmaktadır. Bunlar:

• Mükemmel 01
• Güçlü 01
• Çok Çabala
• (İnsanları) Hoşnut Et
• Acele Et.

Bunlara sürücü mesajları ya da sadece sürücüler denilmektedir. Burada


‘sürücü’ kelimesinin kullanılma nedeni, Çocuk’un bu emirleri izlemek
için bir itiliminin olmasıdır. Çocuk, yalnızca bu sürücüye uyduğu süre
içinde OKEY olacağına inanmaktadır.
Hepimiz, farklı derecelerde olmak üzere, karşıt-kurgumuzda bu beş
mesajı taşıyoruz. Ben bir sürücü mesajına içsel olarak tepki verdiğimde,
tipik olarak bu sürücüye eşlik eden davranışlar takımım sergiliyorum.
Bu sürücü davranışları herkes için tutarlı bir şekildedir. Bir kimsenin
sürücü davranışlarım inceleyerek, kurgusunun bazı önemli unsurları­
nı güvenli bir şekilde kestirebiliriz. Bir sonraki konuda, sürücüleri çok
daha ayrıntılı olarak ele alacağız.

Program
Program, şeylerin nasıl yapılacağıyla ilgili mesajlan içermektedir. Kurgu
matriksi için bilgileri toplarken, şu şekildeki ifadelerle başlayan cümle­
leri kullanıyoruz: ‘Bunu yapmanın yolu ...’. Her birimizin ebeveynleri­
mizden ve ebeveyn figürlerimizden öğrendiği binlerce program mesajı
vardır. Örneğin İşte..... böyle yapılır.'
10’a kadar saymak
adını yazmak
çay yapmak
ayakkabılarını bağlamak
13 Konu Kurgu Mesajları ve Kurgu Matriksi 177

erkek olmak (kadın olmak)


şirin olmak
sınıfın birincisi olmak
duygularını saklamak.
Karşıt-komutlar gibi, program mesajlarımızın çoğunu da yapıcı ve
olumlu bir şekilde kullanıyoruz. Ama bazı olumsuz programlarımız
da vardır. Örneğin, bir erkek çocuk babasını model olarak alarak şunu
öğrenebilir: ‘Çok çalışmanın yolu, kendini strese sokmak ve genç yaşta
ölmektir.’ Küçük bir kız da annesinden şunu öğrenebilir: ‘Duygularını
önemsememenin ve sonunda depresyona girmenin yolu budur.’
Bu olumsuz program mesajları, daha da doğru olarak, matriks çizi-
minde ebeveynin bulaşmış Yetişkin’inden gelen ve çocuğun da bulaş­
mış Yetişkin’inde yerleşen şekilde gösterilebilir. Ayrıca, programdaki
pek çok ‘bu iş böyle yapılır’ mesajını, ebeveynin Küçük Profesör’ünden
(A/inden) gelen ve çocuğun Aksine değil de A/ine yerleşen bir par­
ça olarak da görebiliriz. Ama bu her zaman böyle ayrıntıh bir şekilde
çizilmemektedir.

Komutlar ve izinler
Bebeğiyle birlikte olan bir anneyi gözünüzde canlandırınız. Anne çocu­
ğuna bakarken, kendi Ebeveyn ego-durumundan ‘Çocukların korunma­
sı gerekir. Onların ihtiyaçları önce gelir’ şeklinde almış olduğu bazı me­
sajları tekrarlıyor olabilir. Yetişkin ego-durumunda olduğu zamanlarda,
kitaplarda okuduğu çocuk bakımı tekniklerini uygulayabilir. Peki onun
kendi Çocuk ego-durumunda ne olmaktadır?
Anne geriye dönüp kendi bebekliğini yeniden yaşadığında, ‘Harika,
etrafta oynayacak bir çocuk daha var!’ şeklinde bir duygu yaşayabilir.
Bebekle arasında fiziksel temas iletileri alıp vermekten keyif alabilir, ay­
nen kendisi de bir bebekken temas iletisi almaktan ve vermekten hoş­
landığı gibi. Annesinin bu sözsüz mesajlannı alan bir bebek şöyle bir so­
nuç çıkarabilir: ‘Annem beni istiyor ve ona yakın olmamdan hoşlanıyor.’
Kurgu dili bakımından, burada annenin bebeğine izinler (var olma iz­
nini ve yakın olma iznini) verdiğini söylüyoruz.
Ama başka bir annenin içindeki Çocuk şöyle hissedebilir: ‘Bu tehlikeli.
Şimdi ortalıkta başka bir bebek var. Şimdi bütün ilgi ona gidecek. Ben ne
zaman ilgi göreceğim? Belki etrafta yeterince ilgi de yok?’ Anne, kendi
bebekliğine ait bu sansürlenmemiş duygulannı ve dürtülerini tekrar ya­
şamaya başladığında, yeni gelen bebek onu korkutabilir ve ona kızabilir.
17# Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Anne, Çocuk ego-durumunun derinlerinde bir yerde, bebeği reddebilir


hatta onu öldürmek isteyebilir.
Anne bu gibi duygularının olduğunun hiçbir şekilde farkında bile ol­
mayabilir. Kendi bilinçli farkındalığı bakımından ve dışarıdan duruma
bakan bir gözlemci için, bu anne çok sevgi dolu ve bebeğini önemseyen
ona bakım veren bir anne olarak görülebilir.
Ama bebek bunu bilir. Sözsüz mesajların güçlü bir şekilde farkında
olarak, Annenin korkusunu ve kızgınlığını görerek yakalar. Yavaş ya­
vaş, zamanla şu sonuca varır: ‘Annem ona yakın olmamı istemiyor.
Aslında hiçbir şekilde ortalıkta olmamı da istemiyor.’
Komutlar, Ebeveynin Çocuk’undan gelen bu olumsuz mesajlardır. Bu
örnekteki komutlar ‘Var olma!’ ve ‘Yakın olma!’ şeklindedir.
Erişkinler olarak, hepimizin Çocuk ego-durumunda yerleşmiş komut­
lar ve izinler vardır. Bu mesajlara tepki vermek için aldığımız kararlar,
yaşam kurgumuzun temelini oluşturur. Komutlar ve izinlerden oluşan
bu yapı ve aynca çocuk tarafından alınan kararlar, bazen asıl kurgu ola­
rak adlandırılmaktadır.

Komutları/izinleri, karşıt-komutlardan ayırmak


Uygulamada, olumsuz bir karşıt-komutla bir komutu birbirinden nasıl
ayıracaksımz? Ya da olumlu bir karşıt-komutla bir izni birbirinden nasıl
ayıracaksınız? Bunlan ayırt etmenin iki yolu vardır:
(1) Karşıt-komutlar sözel dönemdedir, komutlar/izinler (orijinal olarak)
sözel dönem öncesindedir. Eğer kafanızın içini dinleyecek olursanız, kar-
şıt-komutları kelimeler olarak duyacaksınız. Bunları size söyleyen ebe­
veyni ya da ebeveyn figürünü de görerek işitebilirsiniz.
Eğer bir karşıt-komuta karşı gelirseniz ve sonra kafanızın içini dinler­
seniz, size bu komutu veren ebeveyn figürünün sözel olarak sizi azarla­
dığını da duyabilirsiniz.
Ama buna karşın, komutlar ve izinler kelime olarak duyulmamakta­
dır. Bunları duygu olarak yaşarsımz, bedeninizde hissedersiniz ve dav-
ranışlannızla sergilersiniz.
Eğer bir komuta karşı gelirseniz, bedeninizde bir gerginlik ve rahat-
sızlık hissedersiniz. Kalp atışınız hızlanır, başınız ağrır, terlemeye baş­
larsınız ya da midenizde bir kilitlenme olur. Bu komuta karşı çıkan her
türlü davranışı yapmaktan kaçınma yollan arayışı içinde olursunuz. Bu
size Yetişkin gibi gözükebilir ama aslında usa vurmaktasınız.
Örneğin, annemden ‘Yakın Olma!’ komutunu aldığımı ve buna göre
kimseye yakın olmasam daha iyi olacak şeklinde erken bir karar aldı-
13 Konu Kurgu Mesajları ve Kurgu Matriksi 179

ğımı düşünelim. Şimdi bir erişkin olarak, bir paylaşım grubunda yer
alıyorum. Lider, bizi gözlerimizi kapatmaya, dokunma yoluyla kendi­
mize bir partner bulmaya ve ellerimizle dokunarak bu kişiyi tanımaya
davet ediyor. Hafifçe terlemeye başlıyorum ve nabzım yükseliyor. Birisi
beni bulup elime dokunduğunda, gözlerimi açıp ona şöyle söylüyorum:
'Hımmm. Bu alıştırmanın amacını anlayamadım. Sence neden bunu
yapıyoruz?’
Bazen komutlar kelimelerle de duyulur. Örneğin, ‘Var olma!’ şeklinde
bir komutu olan bir kimse, anne ve babasınm ‘Keşke hiç doğmasaydın!’
veya ‘Geber!’ şeklinde şeyler söylediğini de duyabilir.
(2) Komutlar/izinler erken çocukluk döneminde, karşıt-komutlar daha
sonra verilir. Gelişimsel olarak, komutlar ve izinler karşıt-komutlardan
daha önceki bir dönemde alınmaktadır. Elbette, bu ‘sözel ve sözel ön­
cesi’ döneme ait olmaları nedeniyle böyledir. Genel bir kural olarak,
çocuk konuşma dilini öğrenmeden önceki yıllarda komutları ve izinleri
almaktadır. Bu dönemin tam olarak ne zaman bittiğini açık ve kesin bir
şekilde bilemiyoruz. Deneyimlerimize göre, komutların alınması çocuk
altı ve sekiz yaşına gelene kadar devam etmektedir. Karşıt-komutlar ise
genel olarak üç ile on iki yaş arasında verilmektedir.
14
Komutlar ve Kararlar

ob ve Mary Goulding, yaptıkları terapi çalışmaları sırasında in-

B sanlann erken dönemde aldıkları olumsuz kararlarında on iki


temanın tekrar tekrar ortaya çıktığını gözlemlediler ve bu göz­
lemlerine dayalı olarak bir liste oluşturdular; bu on iki komut aşağıda
verilmektedir.1
Burada her bir komutun karşılığı olarak izinler de bulunmaktadır.
Klasik kurgu analizini yaparken, her bir komut ‘..... -ma!’ şeklinde, izin­
ler ise ‘..... -bilirsin’ şeklinde bir ifade ile yazılmaktadır.
Dikkat ediniz ki, ‘...-ma!’ ile ‘.-bilirsin’, yalnızca birbirinin zıttı olan
şeyler değildir, ‘....-ma!’ bir şeyi yapmama emrini veren, genel bir kısıt­
lamayı göstermektedir. Ama ‘....-bilirsin’ bir şeyi yapma emri değildir.
Daha çok, bu mesajı alan kimseyi bir şeyi yapmayı veya yapmamayı seç­
meye davet etme şeklindedir.
Ayrıca şunu da hatırınızda tutunuz ki, komut ve izin ifadelerini kur­
gu analizinde kullanışlı olsun diye sözel olarak adlandırarak ifade edi­
yoruz. Aslmda, komutlar ve izinler, çocuklara daha çok sözel olmayan
mesajlarla iletilmektedir.

On iki komut

Yaşama! (Var Olma!)


Eğer intihara teşebbüs ettiyseniz, muhtemelen kurgu mesajınızın için­
de Var olma! komutu vardır. Eğer kendinizi değersiz, yararsız veya sev­
giye değer olmadığınızı düşünüyorsanız, muhtemelen yine aynı şey söz
konusudur.
Bir ebeveyninizin size şöyle bir şey söylediğini hatırhyor olabilirsiniz:
‘Öldürürüm seni!!’ ya da ‘Keşke hiç doğmasaydın!’ Bu sözel mesajlar bu
14 Konu: Komutlar ve Kararlar 131

gibi bir komutun olduğunu doğrulamaya yardımcı olmaktadır, ancak bu


komutun üzerinizdeki asıl etkisi erken dönemde almış olduğunuz sözel
olmayan mesajlar tarafından yaratılmıştır.
Niçin ebeveynler çocuklarına böyle bir Var Olma! mesajını vermek­
tedirler? Muhtemelen ebeveyniniz kendi Çocuk ego-durumunda, etra­
fında bir çocuk olduğunda kendisini tehlikede veya bir şeylerden yok­
sun kalmış olarak hissetmiştir. Belki de çok genç yaşta evlenerek baba
olmuştur. Karısının tüm enerjisini ve ilgisini bu küçük bebeğe yönelt­
tiğini görmüştür; şimdi bu durum onun için çocukluğuyla ilgili elastik
bir bağlantı oluşturabilir. Hiçbir şekilde farkında olmadan, kendisi iki
yaşındayken eve yeni bir bebek geldiğindeki durum, onun için yeniden
canlanabilir. İki yaşındayken, artık onunla yeterince ilgilenilmeyeceğin-
den çok korkmuştur. Annesinin sevgisini tekrar kazanabilecek midir?
Tek umudu, bu yeni gelen bebeğin aradan çıkması, belki de ölmesi, ola­
bilir. Şimdi erişkin bir kimsedir ama yine de bu öldürücü mesajları sözel
olmayan şekilde yeni doğan kendi bebeğine sinyal olarak gönderebilir.
Ya da, belki de bir kadının pek çok çocuğu vardır ve artık bir yenisi­
ni istememektedir. Ailedeki baskılar nedeniyle ya da bir kaza’ sonucu
tekrar bir bebeği olur. Kendi Çocuk ego-durumunda, içinden ‘Hayır! Bir
tane daha olamaz! Bu durumun değişmesi gerekiyor, burada artık bi­
nleri benim ihtiyaçlarımı anlamalı!’ diye haykırmaktadır. Çocukundaki
bu kızgınlığını muhtemelen bastıracaktır, üstelik kendince inkar bile
edebilecektir. Ama açıkça görünür olmayan bir şekilde de, bebeği red­
dettiğini gösterecektir. Belki bebeğe hiç gülümsemeyecektir ve nadiren
onunla konuşacaktır; her ne kadar nesnel olarak ona bakım vermek için
her şeyi tam bir şekilde yapıyor olsa bile.
Bir ebeveyn, çocuğu zihinsel veya fiziksel olarak suistimal ettiğinde,
Var Olma! mesajı ona açıkça iletilmiş olmaktadır.
Kurgu analizleri yapılırken, Var Olma! komutuyla sıklıkla karşılaşıl­
maktadır. Bunun ölümcül olabilecek doğurgularını düşündüğümüzde,
çok şaşırtıcı bir durum karşımıza çıkmaktadır. Ama hatırlayınız ki, bir
bebek için bir erişkinin hiç de zararlı olarak görmeyebileceği her türlü
ebeveyn davranışı veya dışsal olaylar onun için hayati tehlike anlamına
gelebilir. Yine hatırlayınız ki, küçük bir çocuk davranışlar ile kendi itki­
lerini birbirine karıştırabilmektedir. Belki de küçük kardeşinin ölmesini
istemektedir, bu yüzden de ‘Ben bir katilim bu yüzden de ölmeyi hak
ediyorum.’ kararını alır. Böylece de Var Olma! komutunu kendi kendisine
verir.
‘Sen doğarken ben çok acı çektim’ mesajını çocuğuna alttan veren bir
anne için de durum aynıdır. (Berne bunu ‘Mahvedilmiş Anne skripti’
1*2 Bölüm IV: kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

olarak adlandırmaktadır). Bu çocuk, ‘Dünyaya gelmiş olmakla, Anne’me


zarar verdim veya belki de onu öldürdüm’ diyebilir. O nedenle de, ‘Ben
tehlikeli bir insanım ve insanların yalnızca etrafında olmakla bile onla­
ra zarar verebilirim, onlan öldürebilirim. Bu yüzden de, ben incitilmeyi
veya öldürülmeyi hak ediyorum’ kararını alabilir.
Ebeveynler şöyle şeyler de diyebilirler: ‘Eğer sen olmasaydın, ben üni­
versiteye gidecektim veya uzak ülkeleri gezecektim ya da evlenmek zo­
runda olmayacaktım vs .vs...’
Eğer Var Olma! çok yaygın bir komut ise, niçin pek çok kimse intihar
etmiyor? Neyse ki, pek çok kimse hayatta kalmayı başarma konusun­
da çok yaratıcı. Erken çocukluk döneminden Var Olma! komutunu ta­
şıyan bir kimse bu ölümcül sonuca karşı çıkmak üzere birleşik kararlar
alabilmektedir. Bu gibi kararlar şu şekilde olabilmektedir: ‘.......... sürece
hayatta kalabilirim.’ Buradaki boşluk çok değişik şekillerde tamamlana­
bilir, şöyle ki: ‘Çok sıkı çalıştığım.....’ veya ‘Üzerinde hiç düşünmediğim
... ’ Konunun ilerleyen kısmında, birleşik kararları daha ayrıntılı olarak
ele alacağız.

Kendi Kendin Olma!


Ebeveynler erkek beklerken kız dünyaya geldiğinde ya da bunun tersi
olduğunda çocuklarma bu komutu verebilmektedirler. Buradaki mesaj,
‘Olduğun cinsiyet olma!’ şeklindedir. Bu onların çocuğuna seçtiği isimle
de belli olabilir. Belki oğullarına Yasemin, kızlarına Suat ismini vermiş­
lerdir. Ebeveynler kızlannı erkek gibi giydirebilir, oğullarını fırfırlı kı­
yafetlerle gezdirebilir. Bu çocuklar, daha sonra bir erişkin olduklarında,
‘Olduğun cinsiyette olma!’ mesajını izleyerek, karşı cinsin kıyafetleriyle
dolaşabilirler.
Kendi kendin olma!, çok genel olarak doğrudan ‘Kendin olma, baş­
ka bir çocuk ol!’ mesajmı da içerebilir. Ebeveynler, küçük çocuklarını
büyüklere, erkek çocuklarım kızlarına tercih de edebilirler. Çocuğunu
reddeden bir anne, sürekli onu diğer çoculdarıyla kıyaslayarak şöyle di­
yebilir: ‘Komşunun oğlunun karnesindeki tüm notlar pekiyi. Ne akıllı
değil mi? O senden sadece iki yaş küçük ama bak!’ Buradaki ebeveynin
arzuladığı ideal bir çocuk’ imajı vardır. Kendi çocuğu bu imaja uyduğu
sürece ona olumlu yaklaşmaktadır, geriye kalan durumlann tümüne in­
dirim yapmaktadır.
Ebeveynler aynca şu gibi ifadeler de bulunabilirler: ‘Sen de aynen işe
yaramaz amcan...... gibisin.’ Bu çocuk, amcası gibi hareket ettikçe daha
çok temas iletisi alacaktır.
14 Konu: Komutlar ve Kararlar 133

Çocuk Olma!
Bu komut da, etrafındaki çocuğun varlığını tehlike olarak hisseden ebe­
veynin Çocuk ego-durumu tarafından çocuklarına geçirilmektedir. Ama
çocuğun gözünün önünden gitmesini istemek yerine Çocuk’u şöyle de­
mektedir: Burada yalnızca tek bir çocuğa yer var - o da benim. Ben sana
katlanacağım, sen bir çocuk gibi değil ancak bir erişkin gibi davrandığın
sürece.’ Bu mesaj, daha sonra ‘Sakın ağlama’ veya ‘Sen artık kocaman
adamsın’ gibi sözel mesajlarla da devam ettirilmektedir.
Çocuk Olma! komutu, kendilerin e hiçbir zaman çocuk olma izni veril­
meyen ve etrafında çocuk olduğunda bunu bir tehlike olarak hisseden
ebeveynler tarafından verilmektedir. Bu ebeveynler, kötü günlerin ya­
şandığı bir dönemde veya insanların yalnızca yaptığı şeyler bakımından
değerli olarak görüldüğü katı bir ev ortamında yetiştirilmişlerdir.
Bazen yalnızca en büyük çocuğa veya tek olan çocuğa bu komut veril­
mektedir. Annesi ile Babasının tartıştığım gören evin tek çocuğu, şöyle
bir karar alabilir: ‘Buradaki tek diğer kişi benim. O halde, bu kavganın
nedeni benim. Bu yüzden de burada bir şey yapması gereken kişi benim.
Bir an önce büyüsem de, kontrolü elime alsam iyi olacak.’ Evin en büyük
çocuğu da aynı şekilde küçük kardeşlerinden kendisini sorumlu olarak
görebilir.
Eğer yanmızda çocuklar olduğunda kendinizi tuhaf hissediyorsamz,
muhtemelen Çocuk Olma! mesajını taşıyorsunuzdur. Etrafınızdaki
erişkin insanlar ‘eğlenirken’ veya eğlenceli toplantılarda geriliyorsa­
nız, muhtemelen yine aynı şey söz konusudur. ‘Eğlenme’ ve ‘Tadını
Çıkarma!’, bazen Çocuk Olma! komutunun bir versiyonu olarak görül­
mektedir. Elbette ki, eğlenebilmek için muhakkak Çocuk ego-durumun­
da olmamız gerekmemektedir. Ama eğer çocukken eğlenmenin, bir şe­
yin tadını çıkarmanın çocuklara ait bir şey olduğuna ve kendinizin ciddi
bir erişkin gibi olmanız gerektiğine karar verdiyseniz, şimdi bu yaşınız -
dayken etrafınızda bir eğlenme fırsatı oluştuğunda bu durum ile karan-
mz arasında elastik bir bağlantı söz konusu olabilir.
Bazı ailelerde, çok fazla eğlenme günah veya tembellik olarak gö­
rülmektedir. Belki de, burada eğer kendini çok iyi hissedersen, kötü
bir şeyin olacağı şeklinde sihirli bir inanç bulunmaktadır. Bu yüz­
den de, felaketi sihirli şekilde kovuşturmanın yolu da, kendini çok iyi
hissetmemektir.

Büyüme!
Genellikle Büyüme! komutunu alan, evin küçük çocuğudur. Ebeveynler,
kendi Çocuk ego-durumlarında, ailedeki en küçük çocuğun evden git-
114 Bölüm (V Kendi Ya$«m öykümüzü Yazmak

meşini istemeyebilirler. İyi bir anne veya baba oldukları için kendilerini
değerli olarak görüyor olabilirler. Eğer çocukları büyüyecek olursa, artık
kendilerini değerli hissetmeyebileceklerdir. Ayrıca, bu komut kendisi
hiçbir zaman büyümeyen ebeveynler tarafından da verilebilmektedir.
Verdikleri mesaj, ‘Benim küçük oyun arkadaşım olarak kal’ şeklindedir.
Bazen de Büyüme! mesajı, ‘Beni terk etme!’ olarak da anlaşılmaktadır.
Orta yaşına geldiği halde annesiyle beraber oturarak ona bakan bir ha­
nım, bu mesajı taşıyor olabilir.
Büyüme mesajının bir diğer versiyonu, ‘Seksi olma!’ şeklindedir. Bu
genellikle baba tarafından kızına, kızın dişi gibi görünmeye başladığı
zamanlarda verilmektedir. Baba, kendi Çocuk’unda, kendi cinsel tepki­
sinden korkmaktadır. Kendisiyle kızı arasına sözsüz olarak fiziksel bir
mesafe koymaya çakşırken, küçük kız bunu büyümemesi ve cinselliği­
nin olmaması gerektiği şeklinde bir komut olarak alabilir.

Yapma!
Bu komut, kendi Çocuk’unda, kızının ya da oğlunun başarısını kıska­
nan ebeveyn tarafından verilmektedir. Farz edin ki, bir baba fakir bir
aileden gelmektedir. On beş yaşındayken çalışmaya başlamak zorunda
kalmıştır ve hiçbir zaman üniversiteye gitme şansı olmamıştır. Şimdi
kızının bir gün üniversiteye gidebilmesi için onu iyi bir okula göndere­
rek bunun için para harcamaktadır.
Kızının derslerinde başarılı olduğunu görerek, baba bir ebeveyn olarak
bundan hoşnut olabilir. Ama farkında olmaksızın, kendi Çocuk’unda,
kendisinin hiçbir zaman şansmın olmadığı şey kızına nasip olduğu için
onu acı bir şekilde kıskanmaktadır. Eğer kızı başardı olursa ne olacak­
tır? Belki de bu kızının ondan daha iyi olduğunu gösterecektir. Sözel
olmayan şekilde kızına Yapma! mesajım verebilir, her ne kadar dışarı­
dan göründüğü kadarıyla onu çalışması ve başarması için destekliyor
olsa da.
Yapma! komutuna uyarak kurgu karan alan bir öğrenci, derslerine iyi
bir şekilde çalışacaktır, ödevlerinin hepsini gayet güzel yapacaktır. Ama
sıra sınavlara gelince, kendini sabote etmenin bir yolunu bulacaktır.
Belki de panikleyecektir ve sınavı bırakıp çıkacaktır. Belki de, konunun
en önemli kısmını ‘hatırlamayacaktır’. Psikojenikbir rahatsızlık da geçi­
rebilir ya da birdenbire önündekileri okuyamayabilir de.

Hayır! (Hiçbir Şey Yapma!)


‘Hayır’ şeklindeki genel bir mesaj, şunu ima edebilir: ‘Hiçbir şey yapma
çünkü ne yaparsan yap tehlikeli olacaktır, bu yüzden de hiçbir şey yap-
14 Konu: Komutlar ve Kararlar 185

maman daha emniyetlidir.’ Eğer erişkin bir kimse sürekli olarak şöyle
mi yoksa böyle mi yapayım diye kendini didikliyorsa, sonunda hiçbir
yere varamadığı hissini yaşıyorsa ama bunu değiştirmek için de hiçbir
şey yapmıyorsa, bu kurgu mesajını taşıyor olabilir.
‘Hayır’ komutu, Çocuk’unda, ebeveyn olarak çocuğunun ipini bıraka­
cak olursa, çocuğunun zarar göreceğinden korkan bir ebeveyn tarafın­
dan verilebilmektedir. Ebeveynin yaşadığı terörün nedeni, gerçek olan
durum değil kendi kurgusudur. Böyle bir korkusu olan bir ebeveyn şöyle
şeyler söyleyebilir: ‘Johnny, şu küçük kız kardeşine bir bak ne yapıyor ve
ona onu yapmamasını söyle!’

Önemli Olma!
Bu mesajı taşıyan kimseler, kendilerine bir çeşit liderlik rolü verildiğin­
de paniklerler. Toplum önünde konuşmaları gerektiğinde ‘donup kalır­
lar’. Bu gibi bir mesajı izleyen bir kimse, mesleğinde, birisinin yöneti­
minde çok iyi bir ast olarak çalışır ama terfi etmek istemeyebilir veya bir
fırsat doğduğunda da kendini sabote eder. Bu komutun, bir versiyonu
‘İstediğin Şeyi İsteme!’ şeklindedir.
Bu kurgu mesajı da, ebeveynlerin kendi çocuklarını reddetme itilimin-
den kaynaklanmaktadır. Sözsüz olarak, ebeveyn Çocukundan şu mesajı
iletmektedir: ‘Hey çocuk, senin etrafımda olmana katlanacağım, ancak
sen kendinin ve isteklerinin burada önemli olmadığım anladığın sürece.’

Ait Olma!
Hint devlet adamı Pandit Nehru şöyle diyordu: ‘Avrupalılann yanın-
dayken, kendimi bir Hint olarak hissediyorum. Hintlerin arasındayken,
kendimi bir Avrupalı olarak hissediyorum? Nehru, belki de ebeveynle­
rinden Ait Olma! komutunu almış idi. Ait Olma! komutunu izleyen bir
kimse, kendini grubun ‘dışında’ hisseder ve muhtemelen başkaları tara-
fmdan da ‘asosyal’ veya ‘yalnız’ bir insan olarak görülmektedir.
Bu mesaj, ebeveynler tarafından çocuğa sürekli olarak ‘diğer çocuk­
lardan farklı olduğu’, ‘utangaç olduğu’ veya ‘zor bir çocuk olduğu’ söyle­
nerek iletilmektedir. Ya da, ebeveynler kendileri sosyal yetersizliklerini
sergileyerek çocuğa model olarak bu komutu vermektedirler. Bu mesaj,
çocuğu günah keçisi yaparak veya kendisine ne kadar özel olduğu söyle­
nerek verilmektedir.

Yakın Olma!
Yalan Olma! komutu, fiziksel olarak yakınlaşma yasağı şeklinde olabi­
lir. Bu gibi komutlar, genellikle kendi çocuğuna ve birbirlerine nadiren
dokunan ebeveynler tarafından model olarak verilmektedir. Aynca, bu
İM Bölüm (V Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

mesaj "Duygusal olarak yakın olma!’ anlamında da olabilir. Bu gibi me­


sajlar, duygularını birbirleriyle hiç paylaşmamış aileler tarafından ku­
şaklar boyunca geçirilebilmektedir.
Ebeveyni tarafından sürekli fiziksel olarak uzaklaştırılan bir çocuk
da kendine Yakın Olma! komutunu verebilir. Çocuk, arada sırada ebe­
veynine ulaşmaya çalışabilir, ama hiçbir tepki almaz. En sonunda da,
redddedilmenin vereceği aaya değmeyeceğini düşünerek, bir daha da
yakınlaşma isteği duymaz.
Yakm Olmai’nın bir versiyonu da, ‘Güvenme!’dir. Bu mesaj, bazen
küçük çocuk tarafından ebeveyni aniden ortadan kaybolduğunda veya
öldüğünde alınmaktadır. Ebeveyninin gerçekten hangi nedenle orta­
dan yok olduğunu anlayamayan küçük çocuk şöyle bir sonuç çıkarabilir:
‘Burada benimle olmasmı istediğim hiç kimseye bir daha asla güvenme­
yeceğim.’ Eğer ebeveyn istismarcı ise veya kandırmaya, ondan faydalan­
maya çalışmışsa da, çocuk ‘Güvenme!’ mesajım alabilir. Buradaki karar
ise şudur: ‘Kendimi korumak için senden uzak duracağım?
Erişkin yaşamında da bu gibi kararları sürdürdüğünde, kişi sürekli
olarak ilişkide olduğu insanlardan şüphe edecektir. Onu sıcak bir şekil­
de kabul ediyor olsalar bile, o bunlan yine bir reddetme sinyali olarak
alacaktır. Eğer karşısındaki kişi onu reddetmek istemezse, o zaman ‘iliş­
kiyi mahvetmeyi deneyecektir’, sonra da ‘Ben biliyordum zaten böyle
olacağını!’ diyecektir.

İyi Durumda Olma! (Aklın Yerinde Olmasın!)


Düşünün ki, Anne ile Baba çok meşgüldür ve her ikisi de gün boyunca
çalışmaktadır. Kızlannı sevmektedirler ama akşam eve geldiklerinde
ona ilgi gösterecek kadar enerjileri kalmamaktadır; çocuk da gün içinde
yuvaya gitmektedir.
Sonra bir gün çocuk hastalanır. Anne hasta kızma bakmak için işin­
den izin alır. Baba daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapmaya başlar, ak­
şam uyumadan önce ona masal kitapları okur.
Küçük kız, kurnaz Küçük Profesör’ünde, şöyle bir sonuç çıkarır: ‘Benim
burada ilgi almak için hastalanmam gerekiyor. Farkmda olmadan veya
hiç de böyle bir niyetleri olmadan, ebeveynleri ona İyi Durumda Olma!
komutunu vermişlerdir. Daha sonraki erişkin yaşamında da bu mesajı
izlediğinde, ilişkilerinde veya işinde işler iyi gitmediğinde kurgusal ola­
rak bu hastalanma stratejisini kullanabilecektir.
Bazen İyi Durumda Olma! yükleme yapılarak da verilmektedir; ebe­
veynler sürekli olarak komşulanna ve akrabalanna şunu söylediklerin­
de: ‘Biliyorsunuz, işte bu biraz böyle zayıf!’
14 Konu: Komutlar ye Kararlar K7

Aklın Yerinde Olmasın!’ın bir versiyonu, daha çok psikotik ebeveyn


veya bir yakının model olmasıyla verilmektedir. Çocuk, yalnızca yete­
rince çıldırdığında ilgi alabilmektedir. Belli bir ailede deliliğin açıkça ko­
nuşulmayan kurallarla nasıl devam ettirildiğini düşündüğümüzde, bu
komutun ne kadar güçlü bir mesaj olabileceğini anlayabiliriz.

Düşünme!
Düşünme! komutu, çocuğunu sürekli olarak küçük düşüren bir ebeveyn
tarafından verilebilir. Küçük James, ilk kez kendi adını yazarak bunu
gururlu bir şekilde Babasına gösterir. Babası homurdanarak: ‘Hah! Seni
gidi şapşal seni!’ der. Bazen Düşünme! komutu histerik bir anne tara­
fından kızına model olunarak verilir: ‘Bir kadın bir adamdan bir şey is­
tediğinde, bunu düşünmeyi bırakarak ve duygularını abartarak alabilir.’
Düşünme! aynı zamanda şunu da içerebilir: 'Önündeki problemin dışın­
da, dünyadaki her şeyi kafana tak!’
Düşünme! komutunu izleyen bir erişkin problemlerle karşılaştığında
kafası karışmaktadır veya bir problemle karşılaştığında bunu nasıl çö­
zeceğini düşünmek yerine böyle bir problem olduğu için kendini kötü
hissetmektedir.
Düşünme!’nin iki değişik versiyonu şöyledir: x hakkında düşünme’ (ki
buradaki x, ailede tehdit oluşturan bir konudur, örn. babanm alkolik ol­
ması) ve ‘Sen düşündüğün şeyi düşünme, benim düşündüğüm şeyi düşün.’

Hissetme!
Hissetme! kendi duygularını içinde tutan ebeveynler tarafından mo­
del olarak verilebilinir. Bazen bir ailede belli bir duygunun gösterilme­
mesi için bir ambargo konulmaktadır. Daha sıklıkla da, belli duygu­
lara izin verilirken bazıları yasaklanmaktadır. O zaman da Hissetme!
komutu, ‘Kızgınlık hissetme!’, ‘Korku hissetmei’ve benzeri şekillerde
almabilmektedir.
Bazen bu gibi mesajlar, ‘Duygunu hisset ama gösterme!’ şeklinde
alınabilmektedir. Bunun çok uç bir şekli, çocuklann belli bir duyguyu
hiçbir şekilde yaşamamasınm istendiği durumlardır. Örneğin, küçük
erkek çocuklarma babaları tarafından tekrar tekrar şu yönerge verile­
bilmektedir: ‘Erkekler ağlamaz!’ veya ‘Sen aslan askersin!’ Bu sloganlar,
‘Üzüntünü hissetme’ ve ‘Hiç korku yaşama!’ anlanuna gelmektedir.
Bazı ailelerdeki, Hissetme! mesajı ‘Fiziksel duyumlarım hissetme!’
anlamındadır. Bu komut, genellikle çok erken bebeklik döneminde ve­
rilebilmektedir. Eğer çok güçlü bir şekilde verilmişse, daha sonraki eriş­
kin yaşamında bazı ciddi sorunların kaynağı olmaktadır. Örneğin, açlık
İM Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

duygusunu hissetmeme mesajım alan bir bebek daha sonra yeme bozuk­
luğu geliştirebilir. Bazı TA terapistlerinin görüşüne göre, ‘Duyumlarını
hissetme! mesajı, bazı psikoz türlerinin temelini oluşturmaktadır.
Bazı ebeveynler de şu şekilde bir mesaj iletiyor olabilirler: 'Sen ken­
di hissetttiğin şeyi hissetme, benim hissettiğimi hisset!’ Anne oğluna
şöyle der: 'Ben acıktım. Sen ne yemek istiyorsun?’ veya ‘Ben üşüyorum,
sırtına bir şey al!.’

Epikurgu
Fanita English, epikurgu2 olarak adlandırdığı ve özellikle de çok kötü so­
nuçların azgın bir virüs gibi bir başkasına geçirilmesini içeren bir kurgu
mesajı türünü tanımlamaktadır. Burada, ebeveyn bir komut vermekte­
dir ve buna bir de şöyle bir sözsüz mesaj eklemektedir: ‘Bunun sana
olmasını umuyorum, böylece bu bana olmayacak.’
Örneğin, Var Olma! komutunu çocukluğunda almış olan bir anne
kendi kurgusunu, oğluna ya da kızına Var Olma! komutunu vererek
geçirebilir. Anne, kendi Küçük Profesöründe böylece kendi komutun­
dan sihirli bir şekilde kurtulacağına inanmaktadır. Psikolojik düzeyde,
çocuğuna şu mesajı iletmektedir: ‘Eğer sen ölürsen, belki ben ölme­
yebilirim.’ Buradaki komut, ‘sıcak bir patates’ gibi, kuşaktan kuşağa
geçirilmektedir.
Bazen, bir epikurgu sanki o ailenin bir misyonu gibi ya da ailedeki la­
net olarak kuşaklar boyunca aynı şekilde devam etmek zorunda gibidir.
Fanita English, bir zamanlar psikodelik ilaçları kullanan genç bir adamı
örnek olarak vermektedir. Bu kişi daha sonra psikoloji ile ilgilenmiştir
ve ilaçlan bırakmıştır ve terapist olarak çalışmaya başlamıştır. Ama bir
süre sonra bazı danışanlanna ‘Esrarla kafayı bul ve akıl hastanesine git!’
şeklinde örtük bir mesaj vererek, onları sabote ettiği anlaşılmıştır.
Süpervizyonu sırasında, süpervizör bu genç adamın aslında kendisi­
nin kendi terapisi için terapi yapmaya başladığını yakalamıştır. Kurgu
analizi yapıldığında, bu genç adam kendi kurgusunda ‘Akıl hastanesi­
ne git!’ (Aldın Yerinde Olmasm!) emrinin, annesi tarafından verildiğini
böylece de ‘sıcak bir patates’in geçirildiğini anlamıştır. Önce psikodelik
ilaçları kullanarak bu komuta uymuştur. Terapist olarak da, bunu ‘sıcak
patates’ olarak danışanlarına geçirmeye çalışmıştır. Terapistle birlikte
ailenin geçmişini incelediklerinde, ‘Çıldır!’ şeklindeki bir epikurgunun
en azından iki kuşaktan beri geçirildiği ortaya çıkmıştır. Sonunda ailede
hiç kimse akıl hastanesine gitmemiştir. Her bir kuşak, gerçekte ‘sıcak
patates’i bir başkasına geçirdiğinde bu sonuçtan sihirli bir şekilde kaçı­
nacağına inanarak bunu atlatarak geçirmeyi başarmıştır.
14. Konu: Komutlar ve Kararlar 189

Kararlarla komutlar arasında nasıl bir ilişki vardır?


Daha önce ebeveynlerin komutlarının çocuğun kurgusunu belli bir şe­
kilde oluşturmasını sağlayamayacağını vurgulamıştık. Aldığı bu komut­
larla ne yapacağına karar veren çocuğun kendisidir. Bir çocuk, verilen
komutu olduğu şekilde alabilir. Bir diğer çocuk, bunu yaratıcı bir şekilde
değiştirerek etkisini azaltabilir. Ama başka bir çocuk da, komutu tama­
men reddedebilir.
Örneğin, farz edin ki küçük bir erkek çocuğu annesinden Var Olmal’yı
almış olsun. Verilen bu komutu aynen olduğu gibi alarak, çocukken veya
erişkinliğinde intihar edebilir. İntiharı, açıkça olabilir veya ‘bir kaza’
şeklinde olabilir; içkiliyken hızlı araba kullanmak gibi.
Başka bir yol olarak da, çocuk sihirli bir kararla Var Olma! komutu­
nun etkisini değiştirmeye çalışabilir; kendini öldüreceğine bir başkasını
öldürmeye karar vererek. Buradaki bedel, intihar etmek yerine cinayet
işlemektir ki, bu da hamartik kurgunun bir şeklidir.
Ya da, sihirli inanç şu şekilde olabilir: ‘Eğer aklı başında bir insan ol­
maya son verecek olursam, belki o zaman ölmem gerekmiyor/ Bu da,
yine hamartik bir kurgunun bedeli olan ‘çıldırmak’ şeklinde olacaktır.
Bir uç örnek olarak, trajik bir karar alma bakımından, bir bebek şöy­
le de hissedebilir: 'Bu mesaj, annemin problemi, benim değil’ veya onu
destekleyici bir büyükannnesi vardır, böylece Var Olma! komutunu tü­
müyle reddeder. Bunu yapan çocuklar için Goulding’ler şöyle demek­
tedirler: ‘...küçük bir psikiyatrist veya papaz gibi, bu çocuklar aileyi in­
celeyerek onu tedavi etmeye çalışırlar, böylece de ortadaki patolojinin
kendilerine ait olmadığını anlayarak kendi yaşamlarını kurtarırlar.’ Bu
“küçük psikiyatrist ve papazların” pek çoğu, önemli bir psikiyatrist veya
papaz olur, hem de iyilerinden/
Çocuğun her zaman için bir komutu tersine çevirerek olumsuz yerine
olumlu bir sonuç yaratma seçeneği vardır. Örneğin, ‘Olduğun cinsiyette
olma!’ mesajını alan küçük bir erkek çocuğu, genelde ‘feminen’ olarak
görülen hassaslık, fiziksel sıcaklık ve duygulara açık olma gibi çok olum­
lu bazı özellikler de geliştirebilir.
Komutların etkisini azaltmanın bir diğer yolu, birleşik kararlar almak­
tır. Bu, çocuğun hayatta kalmak ve ihtiyaçlannı olabildiğince karşıla­
yabilmek için Küçük Profesör’ünü kullanarak farklı kurgu mesajlarını
birleştirmesi demektir. Bu gibi birleşik kararlar, kurgu analizi yapar­
ken genellikle karşımıza çıkmaktadır; bu yüzden de bunun anlaşılma­
sı kurgunun nasıl çalıştığını anlayabilmek bakımından çok önemlidir.
Aşağıda konuları işlerken, değişik birleşik kararlara ve bunların zararlı
komutlara karşı çıkmak üzere nasıl kullanıldığına bakacağız. Pratik uy-
190 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

gulamalar, Var olma!’nın en fazla karşı çıkılan mesaj olduğunu göster­


mektedir, bu yüzden biz de pek çok örneğimizde bunu kullanacağız.

Karşıt-komutun, komutun üstünü örtmesi


Aşağıda Şekil 14.1’de gösterilen kurgu matriksine bakınız.
Burada Jack’e annesi tarafından Var olma! komutunun verildiği gö­
rülmektedir. Jack’in Küçük Profesör’ünün asıl önceliği, nasıl hayatta
kalabileceğini bulmaktır. Şimdi bunu nasıl başarabilir?
Bunun bir yolu, karşıt-komutu alarak bunu Var olmaî’yı kapatacak
şekilde kullanmaktır. Jack annesinden ‘Çok çalış!’ karşıt-komutunu ala­
rak şöyle birleşik bir karar alabilir: ‘Çok sıkı çalıştığım sürece, hayatta
kalabilirim.’
Bir erişkin olarak bu Jack için ne gibi bir anlama gelmektedir?
Muhtemelen, yaptığı her işi çok sıkı çalışarak yapan bir adam haline
gelecektir, işinde, çok çalışkan bir kimse olarak bilinecektir. Spor yapar­
ken, en iyisini yapmak için çok çalışacaktır. Kişisel ilişkilerinde, çok iyi
bir eş olmaya çalışacaktır, eşini tatmin etmek için çok fazla uğraşacaktır.
Şimdi de farz edin ki, Jack’in tansiyonu yükselmeye, ülser ve diğer
başka semptomlar geliştirmeye başlamış olsun, Daha az çalışmaya karar
verir. Belki de ekstradan tatiller yapmaya ve işini başkalarına da bölüş­
türmeye başlar. Bir süre için her şey yolunda görünür. Ama tuhaftır ki,
Jack bu yeni örüntüye alışmakta zorluk çeker. Neredeyse hiç farkında
olmadan, yeni bulduğu bu boş zaman etkinliklerinde bazı sorumluluk­
lar almaya başlar. Belki de, kendisi gönüllü olur ve bir iki hafta içinde
bunu çok ciddiye almaya başlamıştır ve kendisini eskisinden daha fazla
strese sokmaktadır. Şimdi burada ne oluyor?
Buradaki ipucu şudur ki, Jack kurgusundaki dinamik dengeyi boz­
muştur. Bilinçli şekilde, bazı iş yükünü azaltmak için olumlu adımlar
atmıştır. Ama, Küçük Profesöründe farkında olmadan, bu değişim ya-
şamına karşı bir tehdit olarak görülmeye başlanmıştır. Kurgusundaki
inancı şudur: ‘Şimdi çok sıkı çalışmayı bıraktım, Annemin bana geber
demesini dinlemeliyim’. En kısa zamanda tekrar sıkı şekilde çahşmaya
başlamanın yollarını bulması, onun için hiç de şaşırtıcı bir şey değildir.
Jack’in Annesinden gelen Var Olma! mesajını, Çok Sıkı Çalış! kar-
şıt-komutuyla üstünü örttüğünü görüyoruz. Daha az çahşmaya başladı-
ğmda, bu komutunu açığa çıkarmaktadır.
Böyle bir kurgu yapısının bazen paradoksal ve özellikle de hiç de
hoş olmayan bazı sonuçları ortaya çıkabilmektedir. Jack, sıkı bir şekil­
de çahşmaya devam ederek, hayattta kalmaya çahşan Küçük Profesör
14. Konu: Komutlar ve Kararlar 191

Şekil 14.1: Jack'in kurgu matriksinin bir kısmı

stratejisini kullanmaktadır. Ama yıllarca çalıştıktan sonra, anidenkalp


krizinden ölebilir veya ülser ya da tansiyon sorunu geliştirerek kendi­
sini sakatlayabilir. Hamartik bedeli almamak için ona karşı çıkmasının
sonucunda, geldiği yer bakımından sonunda yine aynı bedeli almıştır.
Jack’in bu olumsuz yapıdan gerçekten çıkmasını sağlayacak bir deği­
şimi nasıl gerçekleştireceğini görmek için, önce birleşik kararının dina­
miğini anlamamız gerekmektedir. Eğer yalnızca aşın şekilde çalışmayı
bırakacak şekilde düzenlemeler yapacak ama altındaki Var Olma! mesa­
jıyla hiçbir şey yapmayacak olursa, muhtemelen tekrar çok sıkı çalışma­
ya geri dönüş yapacaktır. Dışandan bir gözlemci olarak balonca, bu ‘ken­
di kendini sabote etme’ gibi gözükebilir. Ama Jack’in Küçük Profesör’ü
bakımından, bu sabote etmenin tamamen zıttı bir durumdur; Anne'nin
ölüm tehdidinden kaçınmanın tek yolu gibi gözükmektedir.
Kurgunun bu kısmını çözebilmek için, Jack önce Var Olma! mesajmın
çözülmesini sağlayabilmelidir. Bir kere kendisine Annesinin lanetine
rağmen yaşamaya devam etme iznini verdiğinde, o zaman iş yükünü
gerçekten azaltmaya başlayabilir. Artık, üzerindeki baskılan rahatça ve
temelli olarak savuş turabilir hale gelebilir.

Bir komutun başka bir komutun üstünü örtmesi


Jack’in annesinden aldığı Var Olma! mesajı, ondan aldığı tek komut
değildir. Annesi ona ayrıca Yakın Olmaî’yı da vermiştir. Jack, diğerine
göre daha hafif olan bu mesajı daha ağır olana karşı bir savunma olarak
kullanabilir. Bebekken, şöyle bir birleşik karar alabilir: ‘Kimseye yakın
olmadığım sürece, yaşamaya devam edebilirim.’
İM Bölüm IV- Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Jack, erişkin yaşamında kurgusuna girdiğinde, farkında olmadan, bu er­


ken karannı uygulayacaktır. Başkalanna karşı fiziksel olarak mesafeli ve
duygularını paylaşmayan bir kimse olarak gözükecektir. Temas iletisi ver­
mede ve almada zorlanabilecektir, özellikle de fiziksel olanlar bakımından.
Jack, bu örüntünün içinde kendini rahat hissetmeyebilir. O zaman
temas iletisi yoksunluğu çekebilir veya yalnız kalabilir, birisiyle yakın
ilişki kurmaya çalışabilir. Ama muhtemelen bunu yalnızca kısa bir süre
dışında yapmamaya çalışacaktır. Sonra da, bu kişiden uzaklaşmanın
yollarını bulmaya çalışacaktır, belki de reddedileceği bir durumu yara­
tacaktır ya da kendisi reddedecektir.
Jack, bilinçli olarak, tekrar yalnız kaldığı için bozulmuş tır ve üzgün­
dür. Ama Küçük Profesör’ü, rahatlamış olarak derin bir nefes almakta­
dır. Eğer yakın olmaya devam etseydi, böylece Annesinin Yakın Olma!
komutunu yıkmış olacaktı, o zaman da Annesinin ölümcül ‘Var Olma!’
komutu ile yüzyüze olacaktı.
Şimdi tekrar, eğer Jack bu kurgusal yapıyı terk etmek ve yakınlığın
tadını çıkarmak isterse, bu ortada duran Var Olma! komutunu atma­
ya başlamalıdır. Ne koşulda olursa olsun yaşayacağım kararını alarak,
bunu başarabilir.

Bir ebeveyninden korunmak için diğerini kullanmak


Babası Jack’e Var Olma! mesajı vermemiştir. Bunun yerine ona daha ha­
fif olan Düşünme! komutunu vermiştir. Bu, Jack’in hayatta kalabilmesi
için başka bir çocuk stratejisini kullanmasına yarayabilir. Şöyle bir karar
alabilir: ‘Babam için aptal olmayı oynadığım sürece, Annem için ölmem
gerekmeyecek!’
Jack, erişkin yaşamında bazen düşünme düğmesini ‘kapatabilir’. Bu
zamanlarda kafa karışıklığı uygulamasına gidecektir ve kendine şöyle
şeyler söyleyecektir: ‘Düşüncelerimi bir türlü toparlayamıyorum. Aklım
başımdan gidiyor sanki.’ Farkında olmadan, Annesinin ölümcül komu­
tundan kendini korumak için Babasını yanında tutmaktadır.

Zıt-kurgu
Bazı kimseler kurgu mesajlarından birisini alarak bunu tamamen tersi­
ne çevirirler. Sonra da, orijinal mesajı izlemek yerine bu zıt mesajı izler­
ler. Çoğunlukla da bu, karşıt-kurgu bakımından gerçekleştirilmektedir.
Bizler bu şekilde davrandığımızda, zıt-kurgu' olarak adlandırılan bir ya­
pıyı izliyoruz.
Bir kimse, kurgu mesajına tepki olarak yaşamında değişik zamanlarda
zıt-kurgusuna girip çıkabilir. Genetikle ergenlik dönemi, zıt-kurgunun
14. Konu: Komutlar ve Kararlar 193

yaşandığı bir zamandır. Buna örnek; bir kız çocuğu çocukluğunda 'Sessiz
ol ve ebeveynlerinin dediğini yap!’ mesajlarına uyarak karşıt-kurgusunu
izlemiştir. On dördüne geldiğinde, birdenbire değişir, ebeveynlerinin
kötü örnek’ dediği her şeyi yaparak atak ve gürültücü bir kimse olur,
geç saatlere kadar eve gelmez.
Burada karşıt-kurgusunu yıkmış gibi görünebilir. Aslmda, daha önce
yaptığının aynısını yapmaktadır. Kurgu mesajını tamamen tersine çe­
virmiştir, bu renkli bir slide resmi tersine çevirdiğimizde gördüğümüz
şey gibidir.
Zıt-kurgu, isyankar çocuğun kurgusunu ve karşıt-kurgusunu yeterin­
ce izledikten sonra artık ne yapacağına karar vermesi olarak da görüle­
bilir. Tam bu noktada, daha önce izlediği kararlan izlemezse ne olacağı­
nı artık önemsemez.
Daha sonra, evlendiğinde, bu hanım zıt-kurgusundan çıkabilir, kur­
gusuna ve karşıt-kurgusuna geri dönüş de yapabilir. Bir kere daha sessiz
ve geleneksel hale gelir, bu kez de kocası için küçük bir hanım’ olarak
hareket etmektedir.

# KENDİ KURGU MATRİKSİNİN ÇİZİMİNİ YAPMAK


Büyük bir beyaz sayfayı önünüze alınız ve Şekil 13.Tde olduğu gibi boş bir
kurgu matriksi çiziniz. Buraya, ebeveynlerinizden aldığınız kurgu mesajla-
nnı girebilirsiniz.
Bu kendi kendinize yapacağınız analiz, tam olarak bir alıştırma anlamın­
da değildir. Mezar taşınızda yazacak olanlan da söyleyemeyecektir. Kurgu
matriksini, kendi geçmişinizle ilgili önemli bilgiler olarak ele almalısınız.
Geleceğinizi değiştirmenin yollannı size gösteren bir yol haritası olarak ba­
kabilirsiniz. Her haritada olduğu gibi, kendi matnksinizi de revize edebilir­
siniz; daha fazla ve daha doğru bilgilere ulaştıkça. Her haritada olduğu gibi,
yine yeni yollar oluştukça ve yollar genişletildikçe, eski yollar tükendikçe,
değişiklikler yapabilirsiniz.
Olabildiğince hızlı bir şekilde çalışınız ve sezgilerinize güveniniz.
Komutlar
'On iki komut' listesini inceleyiniz. Her birisi ile ilgili bir yaşam problemini­
zin olup olmadığını veya sıkıntı yaşayıp yaşamadığınızı göz önüne alınız.
Sizin için önemli olan komutlann hangileri olduğunu belirleyiniz. Bunlan
hangi ebeveyninizden geldiğine göre matrikse yerleştiriniz. Bazılan her iki
ebeveynden de gelmiş olabilir. Ebeveynlerinizin size nasıl model olduklannı
hatırlıyor musunuz? Size komut yüklü emirler vermişler miydi, yüklemeler
yapmışlar mıydı? Emin olamadığınız durumlarda, ilk aklınıza geleni yazınız.
IX Bölüm IV: Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

Komutlarınızı girerken, Goulding'lerîn listesinde yer alan standart ifade­


leri kullanınız. Eğer bunun bir versiyonunun daha uygun olduğunu düşü­
nüyorsanız, standart olarak verilenden sonra parantez içinde bunu da ya­
zınız. Bir ömek şu şekilde olabilir’. 'Çocuk Olma! (Eğlenme!)'.
Karşıt-kurgu

Sız çocukken ebeveynlerinizin size sıklıkla verdikleri yap ve yapmalan,


sloganlan ve deyişleri hatırlayınız. Her bir ebeveyniniz sizden ne zaman
hoşnut oldu? Ne zaman kızdı? Kızgın veya hoşnut olduklannı size gösterir­
ken, hangi kelimeleri kullanıyorlardı? Ailenin kredisini artırmak ve başanlı
olmak için, size hangi tavsiyelerde bulundular?
Bu bilgilerin ışığında, karşıt-kurgu mesajlannızı giriniz. Her bir ebevey­
ninizin size verdiği emrin ne olduğunu çok kolaylıkla hatırlayabileceksiniz.
Kafanızın içindeki sesi dinleyiniz. Eğer şüphede kalacak olursanız, basit bir
tahminde bulununuz. Bazı karşıt-kurgular akrabalardan, büyük kardeşler­
den veya okul öğretmenlerinden de gelebilmektedir.
Program
Kurgu matriksinizi doldururken, programın yalnızca olumsuz kısmını alıyo­
ruz. (Ebeveynlerden öğrendiğimiz binlerce olumlu 'nasıl yapılır'ın girdisini
yapacak kadar yer bulunmamaktadır.) Hatırlayınız ki, olumsuz program ebe­
veynin bulaşmış Yetişkin'inden gelmektedir; her ne kadar şekilde gösterirken
biz bunu Yetişkin dairesinden gelecek şekilde gösteriyor olsak da.
Herhangi bir ebeveyniniz belli bir kurgu sonucuna ulaşmanız için size
model oldular mı? Sıklıkla, bir ebeveyn bir diğer ebeveynden alınan komuta
veya karşıt-komuta nasıl uyulacağına model olmaktadır. Örneğin, Anneniz
size Hissetme! mesajını vermiştir, Babanız ise 'Duygulannı işte böyle inkar
edebilirsin!' diyerek model olmuştur.
Olumsuz programınızı şu şekilde başlayan ifadelerle giriniz: 'İşte böy­
le.... 'Bazı kimseler çok belirgin bir şekilde olumsuz program mesajlan al­
mamışlardır. Eğer hiçbir şey belirleyemiyorsanız, matriksinizin bu kısmını
boş bırakınız.
Fantezi, öykü ve rüya verilerini kulllanmak
Şimdi, Konu 10'da fanteziler, öyküler ve rüyalarla ilgili olarak yaptığınız alış­
tırmadaki malzemelerinizi gözden geçiriniz. Bu malzemeler, aklınıza he­
men nasıl geliyorsa o şekilde topladığınız bilgilerdir.
Şimdi de bunlara formel kurgu matriksiniz bakımından bakınız.
Oluşturmuş olduğunuz matriksinizdeki bilgilerle bu bilgilerin birbirleriyle
ne kadar uyuştuktan üzerinde düşününüz ve bunlan sezgilerinizle test edi­
niz. Matriksinizde, buna göre değişiklikler veya eklemeler yapınız. O
14 Konu: Komutlar ve Kararlar 195

Yukarıda yaptığınız alıştırmadaki gibi bilgilere ulaşmak için gelenek­


sel olarak yapılan TA uygulamalarında formel kurgu anketleri kullanıl­
maktadır. Formel anketlerin kendi kendine kurgu araştırması yaparken
değil de, daha çok görüşme yapıldığı sırada uygun olduğunu düşündü­
ğümüz için, biz burada kurgu anketini kullanmadık. Formel kurgu an­
ketlerinin nasıl olduğunu görmek istiyorsanız, bu konuyla ilgili olarak
verilen Kaynakça4kısmına bakınız.
15
Kurgu Süreçleri ve Sürücüler

ölüm rv’te, buraya kadar olan kısımda yaşam kurgusunun ne’

B olduğunu -içeriğini- tartıştık. Şimdi bu konuda ise, kurgu süreç­


lerine yani zaman içinde bunu nasıl yaşadığımıza bakacağız.
Yaşam-kurgusunun incelenmesi çok şaşırtıcı bazı gerçekleri ortaya
koymuştur; kurgu süreçleri bakımından yalnızca altı temel örün tünün
olduğu görülmüştür. Demek ki, ben bir Çinli, Afrikalı veya Amerikalı
olabilirim ama kurguma göre yaşamak söz konusu olduğunda bu altı
örüntüden birisini veya birkaçını izliyorum. Yaşım, cinsiyetim, eğiti­
mim veya kültürüm ne olursa olsun, bu değişmeyecektir. Burada işledi­
ğimiz konuda, ilk önce bu altı kurgu sürecini ele alıyoruz.
Konunun daha sonraki kısmında ise sürücü davranışı olarak adlandı­
rılan kısa süreli davranış örüntülerini ele alacağız. Bunlar, kurgu süreç­
leriyle çok yakından ilgilidir. Kurgu süreçleri gibi, bunlar da kültür, mil­
liyet, din ve zaman bakımından evrenseldir. Aynca, kurgu süreçleriyle
yine ortak bir yön olarak, sürücü davranışları da yalnızca kişinin söyle­
diklerini veya yaptıklannı nasıl yaptığını -davranışının ve iletişiminin
sürecini- bulup çıkarmakla ilgilidir. Bir kimsenin sürücü davranışlarını,
söylediklerinin içeriği ne olursa olsun, gözlemleyebilirsiniz. Bunun için
bir terapi seansmda olmanız gerekmediği gibi karşınızdaki kişiye kendi­
nizle ilgili olarak bir şey söylemeniz de gerekmez.
Bir kimsenin sürücü davranışlarını gözleyerek, kurgu sürecini doğru
olarak tahmin edebilirsiniz. Aslında, sürücüyü gözlemleyerek kişinin
ayrıca birçok kişilik özelliğini de tahmin edebilirsiniz -örneğin; temel
kişilik özelliklerini, başkalarıyla iletişim kurmaya çalışırken ve birisi
onunla iletişimi başlatırken tercihlerinin ne olduğunu, kurgu inancının
ne olabileceğini, tipik oyunlarını ve raketlerini. Bu kişisel özellikler kü­
mesi, kişinin kişilik adaptasyonunu oluşturmaktadır. Kişilik adaptasyon­
larını bundan sonraki konuda ayrıntılı olarak ele alacağız.
15. Konu' Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 197

Kurgu süreçleri
Altı değişik kurgu süreci, orijinal olarak Berne1 tarafindan tanımlanmış­
tır. Daha sonra bazı TA kuramcıları, daha çok Taibi Kahler2 tarafından
bu sınıflandırmayla ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır.
Eric Berne tarafından belirlenen altı kurgu süreci şunlardır:

• Kadar/Önce
• Sonra
• Asla
• Daima
• Neredeyse
• Açık-uçlu

Bunların her birisinin, bir kimsenin kurgusunu zaman içerisinde nasıl


yaşadığını gösteren bir teması vardır. Her zaman için klasiklere çok faz­
la hayranlık besleyen Berne, her bîr sürecin içindeki temayı göstermek
üzere Yunan mitlerinden yararlanmıştır.

Kadar/önce kurgusu
Eğer kurgumu Kadar/Önce örüntüsüne göre yaşıyorsam, yaşamımla il­
gili özlü sözüm şu olacaktır: ‘İşimi bitirmeden önce eğlenemem.’ Bunun
pek çok değişik çeşitlemesi vardır ancak hepsindeki ortak nokta ‘iyi bir
şeyin olabilmesi için, bundan önce, ondan daha az iyi olan bir şeyin bi­
tirilmesi gerekir’ anlayışının olmasıdır.
‘Değişmeden önce kendimi tam olarak anlamalıyım.’
'Yaşam kırkında başlar.’
‘Seyahat edebilmek için önce em ekliye ayrılmam gerekiyor.’
‘Benim ödülüm artık öbür dünyada.’
Tüm süreç temalarında olduğu gibi, Kadar/Önce örüntüsü de kısa dö-
nemlı ve uzun dönemli olarak yaşanabilir. Jonathan; ‘Bir kere çocuklar
büyüyüp evden çıktığında, ben de rahatlayacağım ve yapmak istediğim
şeyleri yapmak için vaktim olacak’ inancını taşımaktadır. Yaşamı boyun­
ca hep bir şey oluncaya Kadar bekler, günlük olarak da kısa süreli şekil­
de aynı örüntüyü tekrarlar. Eşine şöyle der ‘Tamam, şimdi gelip seninle
bir çay içeceğim ama bir dakika bekle önce önümdeki şu işi bitireyim.’
Jonathan’m kullandığı cümle yapısı bile, onun Kadar örüntüsünü
göstermektedir. Sıklıkla parantez içi ifadeler kullanmaktadır. Şu gibi ifa­
deleri kullanır: ‘Eşime söyledim ki -ve, hatırlatırım ki, aynı şeyi daha dün
kızıma da söylemiştim- bu evle ilgili bir şey yapmamız lazım.’ Cümlenin
İM Bölüm (V Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

ortasında kendisini duraklatır ve araya bir düşünce daha sokar. Bu


cümle yapısını kullanarak Jonathan Kadar inancını yansıtmaktadır:
‘Bitirmeden önce, ondan başka her şeyi yapmalıyım.’
Bir Yunan kahramanı olan Herkül un, Kadar kurgusu vardı. Yarı-tann
olma mertebesine erişmeden önce, bir dizi zor işi tamamlaması gere­
kiyordu -bunlardan en hafifi Kralların ahırından çıkan ve artık bir dağ
haline dönüşmüş olan gübrenin temizlenmesi işi idi.

Sonra kurgusu
Sonra örüntüsü, Kadar/Önce’nin gerçekleşmiş olan halidir. Sonra kur­
gusu olan bir kimsenin özlü sözü şu şekilde olacaktır: ‘Bugün eğlenebi­
lirim ama sonra bunu ödeyeceğim.’
Ne harika bir parti! Ah ama şekerim yarın sabah başım ne çok
ağrıyacak!’
Evlendikten sonra, yaşam sadece sorumluluklar demektir.’
‘Güne erkenden ve güzel bir şekilde başlayacağım ama akşam olunca
çok yorgun olacağım.’
Sıklıkla, Sonra kurgusu olan kimsenin tipik cümle örüntüsü yuka­
rıdaki örneklerden birinci ve üçüncü şeklinde olacaktır. Cümlesinin
başlangıcında, ‘yüksek’ bir ton vardır. Sonra, daha çok ama kelimesiy­
le gelen bir kesinti olur. Bu noktadan sonra artık gerisi ‘düşük’ tonda­
dır. Böyle bir cümle, Sonra kurgusunun minyatür bir şekilde yeniden
canlandırılmasıdır.
Sonra örüntüsü, Demokles’in mitinde olduğu gibi örneklenmektedir.
Bu Yunan otoritesi, etrafmda yiyecek, içecek ve mutluluğun sürekli ol­
duğu bir ortamda yaşıyordu. Ama sürekli olarak başınm üstünde yal­
nızca tek bir at kıh ile asılı duran bir kılıç vardı. Bir keresinde başını
kaldırıp bunu gördükten sonra, artık bir daha hiçbir zaman için mut­
lu olamayacaktı. Sürekli olarak bunun ne zaman düşeceği korkusuyla
yaşamaya başladı. Aynen Demokles gibi, Sonra kurgusunu yaşayan bir
kimse de bugün zamanını güzelce geçirebilir ama her zaman için kılıcın

Asla kurgusu
Asla kurgusunun teması şudur: Hiçbir zaman çok istediğim şeyi alama­
yacağım.’ Andrew, her zaman için bir kadınla sürekliliği olan bir ilişki­
sinin olmasını istediğini söylüyordu. Ama bugüne kadar hiç olmamıştı.
Gerçekte, yeni bir kadınla tanışabileceği hiçbir yere de gitmiyordu. Sıklılda
da yarım bıraktığı üniversiteye gidip bir derece almayı düşünüyordu. Ama
hiçbir zaman da evraklannı toplayıp bir yere başvuruda bulunmamıştı.
15. Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 199

Asla kurgusunun örüntüsü içindeyken, Andrew su dolu bir havuzun


içinde sonsuza kadar kalması için lanetlenmiş olan Tantalus gibidir.
Havuzun bir tarafında yiyecekler vardır, öte tarafında ise su dolu bir
çömlek vardır. Her ikisi de Tantalus uzandığında onun yetişebileceği bir
mesafededir, ama o aç ve susuz olarak yaşamaktadır.
Bu mite göre, Tantalus hangi tarafa uzansa orada yiyecek ve su bulabi­
lir. Asla kurgusunun örüntüsünü izleyen bir kimse de, buradaki gibidir.
Sadece bir adım atsa istediğini alabileceği bir durumdadır, ama o hiç
adım atmaz.
Asla kurgusu için belli bir cümle örüntüsünün olmadığı görülmüştür.
Ancak, Asla kurgusu olan insanlar tekrar tekrar ve bir kırık plak gibi
daha çok olumsuz bir kurgu içeriği ile konuşmaktadırlar. Bir gün size ne
kadar sıkıntıda olduklarını söylerler, sonra ertesi gün aynı şeyi tekrar
söylerler sanki daha yeni ortaya çıkmış gibi bir havayla.

Daima kurgusu
Daima kurgusu olan bir kimse şu soruyu sorar: ‘Neden hep benim başı­
ma bu geliyor?’ Daima için Yunan miti, çok iyi elişleri yapan Arachne’dir.
Tanrıça Minerva’ya elişi yarışmasında meydan okumakla hiç de akıllı­
ca olmayan bir iş yapmıştır. Buna çok öfkelenen tanrıça, Arachne’yi bir
örümcüğe dönüştürerek onu sonsuza kadar ağım örmekle lanetlemiştir
Martha, Asla örüntüsünü izlemektedir. Üç kez evlenmiştir ve iki kez
boşanmıştır. İlk eşi sessiz, sakin ve fazlaca sosyal olmayan bir kimsedir.
Martha eşini boşarken, arkadaşlarına daha dinamik olan bir kimseyle
beraber olmak istediğini söylemiştir. Ama tüm arkadaşlarım şaşırta­
rak kısa bir süre sonra eski kocasının kopyası olan birisiyle nişanlan­
dığını ilan etmiştir. Bu evliliği de pek uzun sürmemiştir. Martha’nın
üçüncü kocası da sakin, sessizdir ve hiç de dinamik bir insan değildir;
Martha’nın arkadaşlarına eşiyle ilgili şikayetleri devam etmektedir.
Martha gibi Daima örüntüsü olan insanlar, mutsuz oldukları bir iliş­
kiden, işten veya yerden çıkıp yine mutsuz olacaklan başka bir şeyin
içine girerler. Bunun biraz değişik bir şekli, daha iyisi yerine orijinalde
mutsuz olan bir ilişkinin içinde olmaya devam etmektir. Daima kurgusu
olan bir kimse şöyle diyebilir: ‘Terapistle çalışmaktan istediğim kada­
rını alamadım. Ama, şey, galiba devam edeceğim ve umanm bir yere
varabilirim.’
Martha, her zaman için Daima kurgusuna eşlik eden bir cümle örün­
tüsünü kullanmaktadır. Cümlesine başlar sonra da konuyu kaybeder
gider. Sonra başka bir ayrıntıyı aldıktan sonra yine daha başka bir yere
gider, bu böyle devam eder gider. ‘Şey, seni görmek için geldiğim şey...
200 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

hımm.... buraya gelirken, arkadaşımı gördüm ve o...... bu arada, elimde


biraz para var ve... ’

Neredeyse kurgusu
Sisyphus da, başını beladan kurtaramayarak çaresizce çırpınan Yunan
taun karakterlerinden birisiydi. Sonsuza kadar kocaman bir kayayı sivri
bir dağın tepesine doğru yuvarlayarak taşımakla lanetlenmişti. Ne za­
man tam tepeye yaklaşsa, taş elinden kayıyordu tekrar dibe düşüyordu.
Sisyphus gibi, günümüzde Neredeyse kurgusu olan modern bir insan da
şöyle demektedir: ‘Bukez neredeyse yapmıştım.’
Fred, arkadaşından bir kitap ödünç alır. Geri verirken şöyle der:
Teşekkürler kitap için. Son konu hariç hepsini okudum.’ Fred arabasını
temizlerken, neredeyse her yerini temizler, gözden kaçırdığı birkaç yer­
deki çamur dışında.
Neredeyse örüntüsünü uzun dönemli yaşantısında da gerçekleştire­
rek, Fred işinde birkaç kez neredeyse terfi almak üzereyken alamamış­
tır. Patronunun pozisyonuna çok yakın bir yerde olmasına, neredeyse
oraya kadar ulaşmış olmasına rağmen bu gerçekleşmemiştir. Her po­
zisyon açıldığında, onun adı da düşünülenler listesinde olmasına rağ­
men, kendisiyle yapılan görüşmede hep bir şeyler olmuş ve başarısız
olmuştur.
Berne, bu kurgu örüntüsünü ‘Tekrar ve Tekrar’ olarak adlandırmıştır.
Ancak, daha sonraki yazarlar tüm öriintülerin tekrar tekrar yaşandığını
düşünerek, bunun yerine ‘Neredeyse’ demeyi tercih etmişlerdir.
Taibi Kahler, Neredeyse örüntüsünün iki tipinin olduğunu ileri sür­
mektedir. Bizim tam yukanda anlattığımız tipi, ‘Neredeyse Tip I’ olarak
adlandırmaktadır. Onun belirlediği ‘Neredeyse Tip Il’de, kişi gerçekten
tepeye ulaşır. Ama taşıdığı kayayı oraya koyarak içinden bir oh çekmek
yerine, tepede olduğunun ve işi tamamladığının farkında bile değildir.
Hiç ara vermeksizin tepede daha yukarı taşıyacağı bir yer var mı diye
bakarak kayayı etrafta dolandırmaya devam eder ve bu hep böyle gider.
Her bir köşeyi döndüğünde de, daha yüksekte çıkabileceği bir yer bul­
maya çalışır.
Neredeyse Tip Il’de, her zaman için başarılması gereken bir üst dü­
zey daha vardır. Janet, örneğin, okuldaki tüm smavlarını başarıyla ver­
miştir. Bir sonraki düzey eğitimi için burs kazanmıştır. Bu eğitimini de
birincilikle tamamlar tamamlamaz doktora yapmaya karar vermiştir.
Şimdi doktorasını almıştır ama kendi akademik çevresinde bulunan
Özel Üyelik Unvanını kazanmak için çok sıkı bir şekilde çalışmaktadır.
Her ne kadar meslektaştan ona özenerek baksa da, o ‘kendini başarmış
15 Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 201

hissetmemektedir.’ Bir kere bu Üyeliği alsa, bu kez Profesörlüğe gözünü


dikecektir. Elbette, bu onun için daha fazla çalışması anlamına gelmek­
tedir, sosyalleşmek için hiç zamanı olamayacak gibidir.
Neredeyse kurgusunun sinyalleri olan iki değişik cümle örüntüsü var­
dır. Kişi konuşurken bir cümle ile başlar sonra bitirirken konuyu bam­
başka bir şeyle bitirir. ‘Bugün size ders olarak anlatacağım konu.... dır
- oh, bu arada, size vereceğim bazı ders notları var.’
Ya da, Neredeyse kurgusu olan kişi bir dizi olumlu şeyle gelir, sonun­
da da olumsuz bir şey ekler. ‘Sonbaharda ağaçlar ne kadar güzel oluyor
değil mi? Sahiden hava güzel ılık da, üstelik güzel bir güneş de var. Ama
dikkat edin, havada bir serinlik var.’

Açık-uçlu kurgu
Bu örüntü, Önce/Kadar ve Sonra kurgularına benzemektedir, ama bir
değişmenin gerçekleşmesiyle birlikte belli bir noktada kesintinin olma­
sıyla belirgindir. Açık-uçlu kurgusu olan bir kimse, bu noktadan sonra
çok büyük bir boşluk hissedecektir. Sanki bir tiyatronun son sahnesi
yok gibidir, o sayfaların senaryosu kaybolmuş gibidir.
Alfred, bir şirkette 40 yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılmıştır. Şimdi
evde oturmaktadır ve kendisine verilen plakete ve hediye edilen mermer
saate bakmaktadır. Yıllardır bu ekstra boş zamanı yaratmaya çalışmıştır.
Şimdi bunun tadını çıkarmak yerine, tuhaf bir şekilde kendini rahatsız
hissetmektedir. Kendisiyle ne yapacaktır? Zamanım nasıl geçirecektir?
Margery, dört çocuğundan artık bir erişkin olan en küçüğüne de
veda ederek evinden uğurlamıştır. İçinden büyük bir oh geçirir. Artık
bu kadar yıldan sonra, çocuk bakma işi yoktur! Ama birkaç gün sonra,
Margery kendini kötü hissetmeye başlar. Ekstradan yıkaması gereken
çamaşırlar, etrafta sürekli olarak toplanması gereken dağınık eşyalar ol­
madan ne yapacağını bilememektedir.
Açık-uçlu kurgu, kısa ya da uzun dönemli olarak yaşanabilir. Bazı in­
sanlar tipik olarak yalnızca kısa-dönemli amaçlar belirler. Bir kere bunu
tamamladıklarında, bundan sonra ne yapacaklarını bilmeden ne gele­
cek diye bekleyerek dolanır dururlar.
Açık-uçlu kurgunun özlü sözü şudur: ‘Bir kere belli bir noktaya ulaş­
tığımda, bundan sonra kendimle ne yapacağımı bilemeyeceğim.’ Bu,
Philemon ve Baucis mitini hatırlatmaktadır. Yorgun argın gezen yaban­
cı kılığında dolaşan tanrıları, kimse evlerine almamışken bu yaşlı çift
konuk etmiştir. Yaptıkları bu iyiliğin sonunda da, tanrılar onlann ya­
şamlarını onları birbirine yakın duran ve dallan birbirine dolanmış olan
iki ağaca dönüştürerek uzatmışlardır.
202 Mdm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Süreç temalarının kombinasyonu


Sislere altı kurgu sürecinin örüntülerinin ne olduğunu göstermiş bu­
lunuyoruz. Ama çoğumuz için, bu örüntülerden en çok birisi öne çık­
maktadır. Jonathan genellikle Kadar/Önce kurgusunu göstermektedir,
Martha’nın ise çok açıkça Daima örüntüsünü yaşadığı görülmektedir ve
diğerleri de bunun gibi gitmektedir.
Bazı insanlar da iki örüntüyü birleştirirler. Genellikle bunlardan bi­
risi, öne çıkmakla birlikte bir diğeri de önemlidir. Örneğin, Neredeyse
Tip II örüntüsü olan insanlar aynı zamanda Kadar/Önce örüntüsünü de
gösterebilirler. Bizim Janet örneğimizde olduğu gibi; ki, onun özlü sözü
şu şekildedir: ‘Tepeye varmadan önce dinlenemem ve ben hiçbir zaman
tepeye ulaşmadım çünkü her zaman için daha yukarıda olan bir yer var.
O nedenle, ben asla dinlenemem.’
Kadar/Önce ve Asla kurguları kombinasyonunu kullanan kişilerin iz­
lediği inanç şudur: ‘İşimi bitirmeden eğlenemem. Ama işim hiç bitmi­
yor. Bu yüzden hiçbir zaman eğlenemem.’
Sıklıkla gözlenen diğer kombinasyonlar, ‘Sonra + Neredeyse Tip T ve
de ‘Daima + Asla’ şeklindedir. Bunların her birisine eşlik eden kurgusal
özlü sözlere aynca dikkat etmenizde yarar vardır.

• SİZİN KURGU SÜRECİ ÖRÜNTÜNÜZ


Yukarıda verilen değişik kurgu süreci türlerine bakınız. Sizi tipik olarak
temsil eden örüntü veya örüntüleri bulunuz.
Eğer bu incelemeyi sizi iyi tanıyan eşiniz, arkadaşınız sizinle birlikte yap­
mak isterse: ondan, önce değişik kurgu süreci türlerini okumasını isteyiniz,
sonra da sizin göstermiş olduğunuz ana kurgu süreci örüntünüz (örüntü-
leriniz) hakkındaki görüşünün ne olduğunu sorunuz. ^

Kurgu sürecinin kaynağı


Niçin yalnızca altı süreç teması bulunmaktadır? Niçin tüm kültürler için
aynıdır? Kimse bunun yanıtını bilmemektedir. Bu sorulara yanıt bulmak,
TA araştırmacılannın önündeki önemli çalışma konularından birisidir.
Bizim düşüncemiz, kurgu sürecinin genellikle ebeveynlerden çocuğa
geçtiği şeklindedir. Bunun karşıt-kurgunun bir parçası olduğu ve ebe­
veynlerin model alınmasıyla geçtiği düşünülmektedir.

Sürücü davranışları
1970’lerin başındaki çalışmalarıyla, klinik psikolog Taibi Kahler çok il­
ginç bir keşifte bulunmuştur. Berne’in kurgunun kısa ve uzun dönem-
15. Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 203

li olarak gerçekleştirildiği düşüncesini izlemiştir. Kahler, deneklerinin


kelimelerine, tonlamasına, el kol hareketlerine, beden duruşuna ve
yüz ifadelerine bakarak bunları saniye saniye not etmiştir. Çalışmaları
sırasında, deneklerin herhangi bir kurgusal davranış veya duygu içine
girmelerinin hemen öncesinde belirgin bazı davranışlar takımını tutarlı
olarak sergilediklerini bulmuştur.
Kahler ve arkadaşları, saniye saniye gelişen bu davranışlar sıralaması­
nı listeleyerek, bunları sürücü davranışları* olarak, adlandırmışlardır.
Bu beş davranış örüntüsünün ayrıca altı değişik kurgu süreci türüyle
ilişkili olduğu görülmüştür. Bir kimsenin sürücü örüntülerini gözlem­
leyerek, kurgu sürecinin ne olduğunu güvenli şekilde kestirebilirsiniz.
Ayrıca, yaşam-kurgusunun ve genel olarak kişiliğinin bazı özelliklerini
de tahmin edebilirsiniz, bir sonraki konuda göstereceğimiz gibi.
Böylece, sürücü davranışlarını nasıl bulacağınızı öğrenerek, bu kimse
hakkında çok kısa bir süre içinde pek çok şey söyleyebilirsiniz. Bundan
sonraki kısımda, bu davranışları nasıl gözlemleyeceğinizi açıklayacağız.

Sürücü davranışlarını nasıl bulacağız?


Beş sürücü davranışları şunlardır:

• Mükemmel Ol
• Güçlü Ol
• Kendini Zorla
• Hoşnut Et (başkalarım)
• Acele Et

Bunların her birisi bir dizi değişik kelimeler, tonlama, el kol hareketleri,
beden duruşu ve yüz ifadeleriyle kendini belli etmektedir.
Bu ipuçlarına bakarak ego-durumlarının davranışsal tanılamasını
nasıl yapacağınızı daha önce (Konu 5’te) öğrenmiş bulunuyorsunuz.
Sürücü davranışlarına bakarken, kendinizi çok kısa bir süre içinde bunu
yakalayabilecek şekilde ayarlamanız gerekmektedir. Sürücü davranışla-
n tipik olarak yarım dakika ile bir dakika içerisinde bir zamanda sergi­
lenmektedir. Bu çok kısa süreli durumu gözleyebilmek için, eğer alışık
değilseniz bir süre pratik yapmanız gerecektir. Ama zamanla bunu do­
ğal olarak yapacak hale gelebilirsiniz.
Burada ‘hemen yorumlama yapına’ kuralını hatırlatmamız gerekmek­
tedir ki, bunun genel olarak davranışsal tanılamanın olduğu her yerde
söz konusu olduğunu da belirtelim. Yalmzca gördüğünüz ve işittiğiniz
davranışlara bakınız. Örneğin, şimdi siz bana baktığınızda çok ciddi’
204 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

göründüğümü söylemeye hazır olabilirsiniz. Ama ben bu ‘ciddi duru­


şu sergilerken, bunu böyle yorumlamanıza yol açacak şekilde yüzüm­
de, bedenimde ve sesimde neler olmaktadır? Sesim nasıldır? Düşük,
orta, Yüksek veya sert mi? Kaşlarım kalkık mı yoksa aşağıda mı? Hangi
yöne bakmaktayım? Hangi el kol hareketlerini yaptığımı gördünüz?
Sürücüleri bulabilmede becerili olmak için, bunun gibi gözlenir ipuçla­
rına bakınız. Aşağıda her bir sürücü için bu gibi ipuçlarını vermekteyiz.

Mükemmel Ol
Kelimeler: Mükemmel 01 sürücüsünde iken kişi parantez içi ifadeler kul-
lanır. Örneğin:
Bugün buradayım, dediğim gibi, size sürücüleri öğretmek için.’
‘TA, bu söyleniş şekliyle, bir kişilik kuramıdır?
Mükemmel Olun ifade edilişi bunun gibi kelime ve ifadelerin sıklıkla
kullanılışını içerir ki, bunlar parantez içinde olabilir veya olmayabilir.
Söylenen şeyin niteliğiyle ilgilidir ama aynı zamanda yeni bir bilgiyi de
eklemektedir. Tipik olarak şunlardır: olduğu gibi, muhtemelen, olabilir, ke­
sinlikle, tamamen, gördüğümüz gibi.
Bir diğer ipucu ise kişinin rakamlarla veya sayılarla sıralama yapması­
dır. ‘Bugünkü konulanmız -bir- sürücüleri tartışmak; ve -iki- bunların
kurguyla olan ilişkisini incelemektir?
Tonlama: Genellikle Yetişkin gibi dururlar. İyi ayarlanmıştır, ne yük­
sek ne de alçak tonda.
Jestler: Kullandığı kelimelere eşlik edecek şekilde parmaklarıyla da sa­
yarak gösterme. Eliyle çenesini tutuyor olabilir, çok iyi bildiğimiz ‘düşü­
nen adam’ jestini yaparak. Parmak uçlarını kullanırken, işaret parmağı
diğer parmaklardan açık olarak ‘işaret etme’ hareketini yapıyordur.
Beden duruşu: Genellikle Yetişkin gibi durur. Dik, ortadan iki yana
doğru dengelenmiş şekilde.
Yüz ifadeleri: Gözler yukarı doğru (nadiren, aşağıya doğru) ve hep bir
yöne doğru, genellikle de konuşması sırasında duraklarken. Sanki kişi
tavanda ya da zeminde bir yerde yazdı olan ‘mükemmel yanıtı’ okumaya
çalışıyormuşçasına. Aynı zamanda da, ağzı genellikle gergindir, ağzının
uçlan biraz aşağıya doğrudur.

Güçlü Ol
Kelimeler: Güçlü Ol’da olan bir kimse, tipik olarak kendi duygulanndan
uzakta duracaktır ve bunu gösteren şu kelimeleri kullanacaktır: ‘duygu-
lanm ve hareketlerim benim sorumluluğumda değildir, benim dışımda-
kilerden kaynaklanmaktadır?
15 Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 205

‘Beni kızdırıyorsun.’
*Bu kitap canımı sıktı.’
'Aklıma şöyle bir şey geldi...’
‘Onun bu davranışı benim karşı savunmaya geçmeme neden oluyor.’
‘Şehir içindeki yaşam şiddeti de beraberinde getiriyor.’
Kendinden konuşurken, genellikle bir, sen, insanlar, o, şu gibi kendini
uzakta tutan kelimeleri kullanır.
‘Korkutucu geliyor’ (‘Ben korkuyorum’ anlamında).
‘İyi geliyor’ (‘Ben iyi hissediyorum’ anlamında).
‘Duygularını kendine saklamalısın’ (‘Ben ...malıyım’ anlamında).
‘Bu gibi şeyler insanda stres yaratıyor.’
Tonlama: Düz, monoton, genellikle düşük.
Jestler: Güçlü Ol, hiçbir jestin olmamasıyla belirgindir.
Beden duruşu: Beden duruşu genellikle kapalı’dır. Kollan önde üstüste
koyulmuş veya önünde çaprazlanmış şekildedir. Ayaklan çaprazlanmış-
tır veya ayağın birisi diğerini taşıyacak şekilde birisi diğerine takılarak
kancalanmış gibi durmaktadır. Tüm beden hareketsiz bir şekildedir.
Yüz ifadeleri: Yüzü hareketsiz ve ifadesizdir.

Kendini Zorla
Kelimeler: Kendini Zorla’daki en tipik kelime örüntüsü hı? hu? gibi so­
ruşturucu sesler ve de -mıyorum, ne? şimdi yine bu ne? anlayamadım ki,
öyle zor ki.... gibi ifadelerdir.
Kendini Zorlayan kişi, -maya çalışmak kelimesini sıklıkla kullanır:
‘Benim sana söylemeye çalıştığım şey şu ki.... ’
‘Seninle anlaştığımız şeyi yapmaya çalışacağım.'
Ancak, bizim deneyimlerimize göre, ‘-maya/meye çalışmak’ kendi ba­
şına Kendini Zorla sürücüsünü iyi bir şekilde tanılama için yeterli de­
ğildir. Sürücü olarak kullanıldığında, ‘-maya/meye çalışmak’ her zaman
için ‘. ..yı yapmak yerine, -maya/meye çalışacağım’ anlamındadır. Ve, siz
de bunu işiten bir kişi olarak, onun söylediği şeyin bu anlamda olup ol­
madığını ancak daha sonra olup olmadığına göre bilebilirsiniz.
Tonlama: Kişi genellikle boğazındaki kasları germektedir, bu yüzden
de sesi boğuk ve sanki boğazı sıkılıyormuş gibidir.
Jestler: Genellikle bir eli gözleri hizasında yandadır veya kulağının
üzerindedir sanki kişi birisini işitmek veya görmek için kendini esneti-
yormuş gibidir. Ellerini yumruk yapmış olabilir.
KK Bolüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

beden duruşu: Hoşnut Et’de olduğu gibi Kendini Zorla’da da, kişi ge­
nellikle öne doğru kendini esnetmektedir. Elleri dizlerinin üzerinde ola­
bilir. Genel olarak verdikleri izlenim kamburunu çıkarmış bir duruştur.
Yüz ifadeleri: Kendini Zorlanın en belirgin ipucu, kişinin kaşlarını çat­
masının sonucunda burnunun üzerinde iki dikey çizginin oluşmasıdır.
Gözlerde ve bazen de tüm yüzde çok derin kırışıklıklar oluşabilir.

Başkalarını Hoşnut Et
Kelimeler: Hoşnut Et’i izleyen bir kimse, genellikle ‘yüksek-ama-düşük ’
cümle yapısını kullanır İd, biz bunu daha önce Sonra kurgusunun ipucu
olduğunu görmüştük.
Anlattıklarından gerçekten çok hoşlandım, ama bilmiyorum söyle­
diklerini daha sonra hatırlayabilecek miyim?’
Ne güzel bir parti! Ama, şuna bakın ki, yarın sabah pişman olacağım.’
Sıklıkla da, oldu? hmm? sana uygun mu? bir çeşit..? bir tür...? gibi araştı-
ncı kelimeler ve ifadeler kullanır.
Tonlama: Yüksek bir ses, cırtlak bir ton, genellikle de cümlenin sonuna
doğru yükselen şekilde.
Jestler: Ellerini uzatma, genellikle de avuçları açık olarak. Başıyla
onaylama.
Beden duruşu: Omuzlan kısılmıştır ve öne doğrudur. Karşısındaki ki­
şiye doğru eğilir.
Yüz ifadeleri: Hoşnut Et’i izleyen bir kimse, sizin yüzünüze bakarken
yüzü biraz aşağıya doğrudur. Böylece size bakabilmek için kaşlarını yu-
kanya kaldırmak durumundadır. Bunun için kaşlarını yatay olarak kı-
nştırmak durumundadır. Aynı zamanda ağzını gülümsemeye benzer
bir şekle sokmaktadır. Ancak, sürücü şeklinde olmayan içten bir gülüm­
semeye göre, Hoşnut Et ifadesi daha gergindir. Üst dişler açıktadır, ba­
zen alt dişler de görünüyor olabilir.

Acele Et
Kelimeler: Çabuk çabuk, acele, devam et, hadi hadi, hiç vakit yok...
Tonlama: Stakkato (kesik kesik ve kuvvetli olarak), makinalı tüfek gibi.
Bazen kişi Hoşnut Et’i izlerken, kelimeleri çıkarmak için öylesine acele
eder ki, kelimeleri birbirine karıştırarak yuvarlar.
Jestler: Parmaklarıyla tıktıklama, ayağıyla tempo tutma veya sallama,
sandalyesini ileri geri oynatma, sürekli saate bakmak.
Beden duruşu: Belirgin bir beden duruşu yoktur, ama genel olarak aji-
tasyon hareketleri.
15 Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 207

Yüz ifadeleri: Bakışlarının yönünde sık sık ve hızlı değişmeler.


Bizim deneyimlerimize göre, bir kimsenin değişik Acele Et ipuçlarının
pek çoğunu aynı anda göstermesi pek karşılaşılmayan bir durumdur.
En sıklıkla olan durum, kişi Acele Et’in ipuçlarından birisini gösterir­
ken, aynı zamanda da başka bir sürücünün değişik ipuçlarını sergile­
mektedir. Örneğin, ben taş gibi bir yüzle, hareketsiz durarak, eHlerim
ve ayaklarım sıkıca kapanmış olarak Güçlü Ol’da olabilirim.... ama aynı
zamanda aşağıda da sol ayağımı sürekli olarak sallıyor olabilirim.

Tek bir ipucu, sürücünün olduğunu göstermez


Bir sürücüyü güvenli şekilde tanılayabilmek için, bu sürücüyle birlikte
ortaya çıkabilecek diğer bir sürücünün ipuçlarına da birlikte bakmalısı­
nız. Yalmzca tek bir ipucu ile gitmeyiniz. Örneğin, benim ‘-maya/meye
çalışacağım’ dediğimi duyduğunuzda, ‘Aha! İşte şimdi Kendini Zorla
sürücüsünde’ diyebilirsiniz. Ama bu hiç de böyle olmayabilir. Eğer be­
nim diğer davranışsal ipuçlarıma bakacak olsaydınız; ağzımın gergin,
tavana doğru bakıyor olduğumu, parmaklarımla da sayısal olarak işaret
ettiğimi görebilirdiniz. Bu sinyaller benim aslında daha çok Mükemmel
Ol sürücüsünde olduğumu göstermektedir. Ayrıca, ‘-maya/meye çalı­
şacağım’ dediğim bazı durumlarda, benim diğer davranışsal ipuçlanm
Yetişkin’de olduğumu, burada bir sürücünün olmadığım da gösterebilir.
(Bu ‘değişik ipuçlarına bakılması’ önerisi, biraz önce yukarıda da belirti-
ğimiz üzere, Acele Et sürücüsü için geçerli değildir).

Uyarı: içeriği gözlemleyerek sürücüleri bulamayabilirsiniz


Sürücüleri bulma konusunda iyi olabilmek için, sürece odaklanmaksı­
nız. Sürücüleri, bir kimsenin yalnızca davranışlarının içeriğine bakarak
bulamazsınız.
Örneğin, farz edin ki, arkadaşınız Andy’nin ‘her şeyi mükemmel ola­
rak yapmak istediği’ şeklinde bir izlenim oluşturdunuz. İşe giderken,
ayakkabılarını mükemmel bir şekilde parlatmadan dışarı çıkma konu­
sunda rahatsız olduğu dikkatinizi çekmiş olabilir. Ya da, sunduğu bir ya­
zdı çalışması her zaman için son derecede düzgündür. Bu gibi davranış­
larının olması sizin ilginizi çekebilir. Ama bunlar tek başına, Mükemmel
Ol sürücüsünün tamlanması için yeterli değildir. ‘İşlerin mükemmel
olarak yapılmasını istemek’, kişinin davranışlarmın içeriğiyle ilgilidir,
süreciyle ilgili değildir. Eğer siz Andy’nin Mükemmel Ol sürücüsünü
gösterip göstermediğini merak ediyorsanız, saniye saniye izleyerek ko­
nuşma örüntüsünde parantez içi ifadelerin olup olmadığına, durakla­
dığında yukarıya bakıp bakmadığına, parmaklarıyla göstererek sayıp
saymadığına bakmalısınız.
20* Bölüm (V: Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Aynı şekilde, farz edin ki, ‘Başkalarını hoşnut etmek sizin için önemli
midir?’ şeklindeki bir anket sorusuna Jeanette ‘Evet’ olarak yanıt ver­
miştir. Tekrar, bu onun kişiliği hakkında bir şey söylemektedir. Ama
onun Hoşnut Et sürücüsünün olup olmadığını bulmamızın yolu bu
değildir. Bu sürücü, diğer sürücülerde de olduğu gibi, bir dizi oldukça
spesifik, kısa süreli davranış paketini içermektedir. Hoşnut Et’i bulmak
için, genel olarak ‘hoşnut edicilik’ durumuna bakmayacaksınız. Saniye
saniye, Jeanette’in bir an kaşlarını kaldırıp kaldırmadığına, üst dişle­
rini dışanya çıkanp çıkarmadığına, başını aşağıya indirerek yukanya
bakmaya çalışıp çalışmadığına, omuzlarını kulaklarına kadar çekip çı­
karmadığına, yüksek tonda sesini yükselterek herhangi bir şey söyleyip
söylemediğine bakacaksınız.
Maalesef, bazı TA yazarlan ve araştırıcıları sürücülerin içerikleri­
ne bakılarak bulunabileceğini varsayma gibi bir tuzağa düşmüşlerdir.
Tamamen buna dayalı olarak yazılmış kitaplar, yapılmış araştırmalar,
bu yanlış düşünceye dayandırılmıştır. Biz samimiyetle ifade ederek sizi
bu hataya ortak olmamaya davet ediyoruz. Eğer becerikli bir ‘sürücü de­
dektifi’ olmak istiyorsanız, ilkeniz her zaman için sürecin içinde kalmak
olmalıdır.

Birincil sürücünüz
Her birimiz, bu sürücülerin beşini de gösteriyoruz. Ama pek çok kimse
çoğunlukla bir sürücüsünü sergilemektedir. Bir transaksiyonel uyarıcı­
ya tepki verirken, daha çok ilk önce bunu kullanmaktadırlar. Buna, birin­
cil sürücü denilmektedir.
Bazı insanlann eşit sıklıkta sergilediği iki ana sürücüsü vardır. Nadiren
de olsa, üç veya daha fazla sürücüyü eşit olarak gösteren birisiyle de
karşılaşabilirsiniz.

• SÜRÜCÜ DAVRANIŞLARINI BULMA ALIŞTIRMASI


Eğer bir televizyonunuz varsa, yapılan bir görüşmeyi izleyiniz. Saniye sa­
niye sürücü davranışlannı bulabilmek için bundan yararlanınız.
Eğer bir video kayıt cihazınız varsa, bunu yaparken kaydediniz. Sonra da,
yavaş moduna kurarak veya arada sırada durdurarak izleyiniz. Yaptığınız
gözlemlerinizle bunu karşılaştırarak kontrol ediniz.
Değişik TV kişiliklerinin değişik sürücüleri gösterip göstermediğini test
ediniz. Favori komedyeninizin ana sürücüsü, kendisinden pek hoşlanma­
dığınız politikacınınkinden farklı mı?
Kendi birincil sürücünüzün ne olduğunu düşünüyorsunuz? Yanıtınızı
yazınız.
15 Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 209

Şimdi de objektif bir kontrol yapınız. Ya sürücü ipuçlan konusunu iyi bilen
birisinin sizi gözlemlemesini isteyiniz ya da kendinizi videoya kaydediniz,
sonra da kayıtlan izleyiniz. İlk tahmin ettiğiniz sürücünüz doğru muydu7
Eğer bir grup içinde çalışıyorsanız, üçerli olacak şeklinde küçük gruplara
aynimiz. Bu küçük grubunuzda kimin danışan', kimin danışman’, kimin
'gözlemci' olacağına karar veriniz. Danışan, herhangi bir konuda danış­
manla üç dakika kadar konuşur. Danışman karşısındakini dinler ve istediği
şekilde tepkide bulunur; aynı zamanda da süreye dikkat etme sorumlulu­
ğunu alır. Gözlemci, bu sırada elinde kağıt ve kalemle danışan ve danış­
manda gördüğü davranışlan not alır. (Alıştırmayı basitleştirmek üzere, ilk
çalışma sırasında yalnızca danışan davranışlanna konsantre olabilir). Üç
dakika dolduğunda, gözlemci hangi sürücülen gözlediği konusunda geri­
bildirim verir. Sonra rolleri aranızda değişerek alıştırmayı tekrarlayınız.
Günlük her türlü etkileşimlerinizde sürücü davranışlanna bakınız, işinizde,
alışveriş yaparken, seyahat ederken, arkadaşlannızla konuşurken, sürücüle­
ri bulmak için pratik yapınız. İnsanlara, bunu yaptığınızı söylemeyiniz, ama
konuyla onlar da ilgileniyorlarsa o zaman elbette konuşabilirsiniz, f

Sürücüler ve değişik kurgu süreçleri


Bir kimsenin birincil sürücüsüne (sürücülerine) bakarak, ana kurgu sü­
recinin ne olduğunu söyleyebilirsiniz.4 Bunların ikisi arasındaki karşı­
lıklılık Tablo 15.1’de verilmektedir.
Neredeyse kurgusunun iki türünde, Hoşnut Et öncelikli olmak üzere
birinde Kendini Zorla, diğerinde Mükemmel Ol ilk sürücüyle eşit de­
recededir. Açık-Uçlu kurguda, kişi Hoşnut Et artı Mükemmel Ol’u gös­
terecektir, ama her iki sürücü de Neredeyse Tip H’den çok daha yoğun
olarak görülecektir.

Ana sürücü(ler) Kurgu süreç(ler)i

Mükemmel Ol Kadar

Mükemmel Ol + Güçlü Ol Kadar + Asla

Güçlü Ol Asla

Kendini Zorla Daima

Sonra
Başkalarını Hoşnut Et

Başkalarını Hoşnut Et + Kendini Zorld Neredeyse 1

Başkalarını Hoşnut Et + Mükemmel o Neredeyse II

Başkalarını Hoşnut Et + Mükemmel «rik-Uçlu

Tablo 15.1: Sürüı «çıeri


210 Bölüm IV: Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

• BİRİNCİL SÜRÜCÜNÜZ VE KURGU SÜREÇLERİ


En tipik kurgu sürecinizin ne olduğunu belirlemiş bulunuyorsunuz
Aynca birincil sürücünüzü de belirlemiş bulunuyorsunuz. Bunların ikisi,
yukanda belirttiğimiz gibi, birbirine karşılık gelmekte midir?
Eğer karşılıklan uymuyorsa? Yukanda verilen sürücülerle kurgu süreçleri
arasındaki ilişkiler, aslında bir genellemedir ve açıkça görülebilir ki, belki de
bu sizin durumunuza uygun değildir. Ama bunlann binlerce insan için gü­
venli şekilde uygulanabildiği kanıtlanmıştır. İlk bakışta size uygun gibi gö­
rünmüyorsa, daha önce belirlemiş olduğunuz birincil sürücünüzle kurgu
süreci türünüzü tekrar gözden geçirmenizde yarar vardır. Bizim deneyim­
lerimize göre, bu uygunluğun olmamasının çok genel görünür bir nedeni,
ana sürücünün doğru olarak belirlenememiş olmasıdır. ^

Sürücü davranışları ve sürücü mesajları


Eğer bu kitaptaki konulan baştan sona sırasıyla okuyorsanız, şunu dü­
şünüyor olabilirsiniz: ‘Ben bu beş sürücüyü daha önce öğrenmiştim.
Konu 13’te bunlardan söz edilmişti. Bunların ‘özellikle karşıt-kurguda
özel bir rol oynayan beş emir’ olduktan belirtilmişti. Öyleyse, sürücü­
lerden konuşurken, karşıt-kurgu mesajlarından mı yoksa gözlenebilir
davranışlardan mı söz ediyoruz?’
Gerçek şu ki, bunların ikisinden de söz ediyoruz. Esasen beş sürücü
mesajı vardır ki, bunlar kurgu matriksinde karşıt-komutlarla birlikte
gösterilmiştir. Konu 13’te dediğimiz gibi: ‘Bir sürücü mesajım içim­
den tekrarladığımda, tipik olarak bu sürücüye eşlik eden bir dizi dav­
ranış sergiliyorum.’ Dışarıya sergilenen bu ‘bir dizi davranış’, sürücü
davranışıdır.
Her kurgu mesajında olduğu gibi, eğer çocuk buna uymaya karar verir­
se, buna karşılık gelen bir kurgu karan almaktadır. Sürücü davranışına
dayalı kararlar, karşıt-kurgu kararının bir parçasını oluşturacaktır. Bu
karşıt-kurgu kararlarının her birinin içeriği Tablo 15.2’de verilmektedir.

Sürücüler ve yaşam pozisyonları


Bu tabloda, karşıt-kurgudaki sürücü mesajlarının yaşam pozisyonu ba­
kımından bazı özel doğurgularınm olduğu görülmektedir. Ebeveynsel
mesaj şudur: Eğer sen mükemmelsen, hoşnut edersen, vs. ancak o za­
man OKEY’sin.’
Böylece kurgumda olduğumda ve Uygulu Çocukumda Ebeveynsel
mesajı dinlediğimde, pozisyonum şudur: ‘Mükemmel olduğum, hoşnut
ettiğim, vs. sürece Ben OKEY im.
15. Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 211

Sürücüler, koşullu olarak OKEY olma durumunu yansıtmaktadır.

Sürücüler niçin kurgu süreçleriyle ilişkilidir?


Niçin sürücü davranışı kurgu süreci türüyle yakından ilişkilidir? Bunun
yanıtı, sürücü davranışlannın kendisinin kurgu sürecinin minyatür bir
versiyonu olmasıdır. Sürücü davranışlarımı her sergilediğimde, o sürü­
cüme karşılık gelen kurgu örün tümü yarım saniyelik bir süre içinde ya­
şamış oluyorum.
Taibi Kahler’in ifade ettiği gibi: ‘Bu beş sürücü, OKEY olmayan (yapı­
sal) karşıt-kurgunun fonksiyonel görünümüdür.’
Örneğin, farz edin ki, ben TA konusunda bir ders veriyorum. Şöyle
diyorum: ‘TA -1950Terin sonlarından başlayarak yaklaşık on yıl için­
de Eric Berne tarafından geliştirilen- kişiliği anlamak için bir sistemdir
veya bir model de diyebiliriz; en azından, ilk olarak böylece tanımlaya­
biliriz.’ Parantez içinde bir yığın laf kalabalığından sonra, tavana doğru
bakıyorum sanki orada yazılı olan mükemmel yazıyı okumaya çalışıyor-
muşum gibi. Parmağımla da iki kavramı ‘sistem’ ve ‘model’ olarak sa­
yarak gösteriyorum, böylece de olası her şekilde ifade ettiğimden emin
olmaya çalışıyorum.
Hemen ilk başta Mükemmel Ol davranışlarıyla başhyorum, bu sırada
içimdeki Ebeveynsel sesin bana dediği şu sözlere uyuyorum: ‘Sen yal­
nızca her şeyi tam olarak yaparsan burada OKEY’sin.’ Bu sesi Uygulu

Sürücü Karşıt-kurgu kararı


Mükemmel Ol Ben yalnızca her şeyi doğru
yaparsam OKEY’im (o halde, bir
şeyi bitirebilmek için tüm detayla­
ra bakmalıyım)
Güçlü Ol Ben yalnızca eğer duygu ve
isteklerimi sahiplenmezsem
OKEY’im
Kendini Zorla Ben yalnızca kendimi zorlarsam
OKEY’im (o halde, gerçekte
yapmam gerekeni yapmaya­
cağım; çünkü eğer yapacak
olursam artık daha fazla yaı
— çalışamayacağım)
Başkalarını
Ben yalnızca eğer ba
^OŞrnn
hoşnut edersem (

Ben yalnızca t
OKEY’im

eş sürücünün temelindeki l
212 Bölüm f\ Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Çocukumdan dinleyerek, önümdeki havuzda bulunan her şeyi ele alma­


dan cümlemi bitiremeyeceğime inanıyorum. Başka bir deyişle, Çocuk
inancım, ‘Ben’im OKEY olmayacağım’ şeklinde.
Böylece, o birkaç saniye içinde, ben Kadar şeklindeki ana kurgu süre­
cimi yaşamış oldum. Bunu yaparak da, süreci pekiştirdim.
Bu sürücü-kurgu ilişkisi, diğer üç sürücü bakımın dan da aynıdır. Ben her
Hoşnut Et sürücümü sergilediğimde, Sonra kurgusu örüntümü yaşamak­
tayım. Kafamdaki Ebeveynsel ses, ‘Sen yalnızca insanları hoşnut ettiğin
sürece OKEY’sin’ şeklindeki karşıt-kurguyu tekrarlamaktadır. Kaşlarımı
yukanya doğru kaldırarak ve üst dudağım yukarıya kalkık olarak, Uygulu
Çocuk’umdan yeterince hoşnut etmiş olmayı umut ediyorum. Ama, kor­
kuyorum ki, eninde sonunda hoşnut etme enerjim bitecek ve sonra da
ben alaşağı’ olacağım, Demokles’in kılıcı başıma düştüğünde.
Güçlü Olü göstererek, ben karşıt-kurgu mesajıma uyuyorum: ‘Sen yal­
nızca duygularını ve isteklerini insanlardan gizlersen OKEY’sin. Onlara
zayıf olduğunu gösterme.’ Bunu Uygulu Çocukümdan dinleyerek, dışa­
rıdaki diğer seslere kendimi kapatarak uyuyorum. Yüzümü hareketsiz
tutuyorum, çok az hareket ediyorum, düz bir sesle konuşuyorum.
Ben Güçlü 01 davranışlar dizisini gösterdiğimde, Asla kurgu süreci
örüntümü yaşıyorum ve pekiştiriyorum. Etrafımdaki insanlarla temas
kurmak ve onlardan ileti almak isteyebilirim. Ama yüzümü ifadesiz kı­
larak, onlara bununla ilgili hiçbir ipucu vermiyorum. Tantalus gibi, is­
tediğimi almak için gereken davranışı yapmaktan kendimi alıkoyarak
durduruyorum.
Farz edin ki, benim ana sürücüm Kendini Zorla. Bana bir soru sordu­
ğunuzda, öne doğru eğiliyorum, kaşlarımı burnumun iki yanında dikey
olarak sıkıştırıyorum. Gözlerimi kısıyorum. Ellerim başımın iki yanın­
da, sanki sizi işitmekte zorlanıyormuşum gibi. ‘Ha? Ne? Anlamadım.’
gibi şeyler söylüyorum. Aslında işitmemde bir sorun yok. Kendimi Zorla
sürücüsündeyim. Bu birkaç dakika sırasında, geçmişte almış olduğum
Ebeveynsel sesi duyuyorum. Bu ses bana ‘Sen burada OKEY olmak için
zor şeyleri denemeye devam etmelisin’ diyor. Bu emre uymak için, ben
Uygulu Çocuk’umda ‘biliyorum’ ki, hiçbir şeyi gerçekte tamamlamaya­
cağım çünkü eğer tamamlayacak olursam kendimi daha fazla zorlamak
için bir nedenim olmayacak.
Bir şeyleri yapmaya çalışarak ama yapmayarak, Daima kurgu örün-
tüme uygun olarak ortalıkta dolanıyorum ve dolanıyorum. Belki de şu
anda olduğum yerden pek memnun değilim. Başka bir yere geçmek isti­
yorum ama orada olmak için yapmam gereken şeyi yapmıyorum.
Neredeyse ve Açık-Uçlu kurgular (bu ikisi) için kurgu ve sürücü arasın-
15. Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 213

daki bağlantı pek açık değildir. Varsayımsal olarak, birleşik karşıt-kur-


gunun sürücüsünün özlü sözünün, kurgunun örüntüsüne nasıl katla
yaptığını kolayca görebiliriz. Buradaki birleşik özlü sözlerin üzerinde
çalışarak, siz kendi varsayımınızı oluşturabilirsiniz.
Belki dikkatinizi çekmiştir, Acele Et sürücüsü için doğrudan bir sürü-
cü-kurgu bağlantısı kurulmamıştır. Sürücülerin içinde, Acele Et pek çok
bakımdan tuhaf bir konumdadır. Öyle gözüküyor ki, daha çok başka bir
ana sürücüye eşlik ederek ortaya çıkmaktadır ve bu birincil olanı pekiş­
tirmek üzere kulllanılmaktadır.

Sürücü davranışı, 'kurguya giriş kapısıdır'


Taibi Kahler’in sürücü davranışlarıyla ilgili ilk keşiflerinden birisine
göre, bir kimse raket duygusunu yaşamadan veya içsel olarak bir ko­
mutu ‘işitme’nin hemen öncesinde, muhakkak bir sürücü davranışım
göstermektedir.5 Sanki kişi kurgusuna girebilmek için kaçınılmaz olarak
bunu sürücü ‘kapısından’ geçerek yapmak zorunda gibidir.
Bu bilginin sizin için yararı oldukça açık şekilde ortadadır. Pek çok du­
rum vardır ki, belli bir davranışın veya gösterilen belli bir duygunun, kur­
gu olup olmadığını belirleyecek bir veriye ihtiyacınız olur. Örneğin, farz
edin ki siz birisiyle bir şeyler konuşuyorsunuz ve karşınızdaki kişi güldü.
Bu acıklı bir gülüş müdür yoksa özerk bir gülüş müdür? Ya da, farz edin
ki kızgınlığını sergiledi. Bu raket midir yoksa otantik bir kızgınlık mıdır?
İşte şimdi burada sürücü davranışı sizin için bir ipucu olabilir: Kişi
gülmeden, duygusunu göstermeden hemen önce bir sürücü davranışı
sergilemiş midir? Eğer yanıtınız ‘hayır’ ise, o zaman biliyorsunuz ki, bu
kişi kurgusuna girmemiştir.
Ancak, dikkat ediniz ki, buradaki mantık her zaman bu şekilde olma­
yabilir. Daha önce söylediğimiz gibi, kurgusuna giren bir kimse bunu
yapmadan hemen önce bir sürücü davranışı sergileyecektir. Ama aynı
zamanda bir kimsenin sürücü davranışım göstermesi ve sonra kurgu­
suna girmemesi de mümkündür. Kurgusuna girmek yerine basitçe sürü­
cüsünden çıkarak kurgusal olmayan duygular yaşayabilir, davranışlarda
bulunabilir. ‘Kurguya giriş’ de, herhangi bir kapıdan içeri girmek gibi
bir şeydir. Bazen bir giriş kapısına kadar gelirsiniz, kapıya bakarsınız,
ama sonra içeri girmezsiniz. Bazen de, giriş kapısına gelirsiniz, kapıyı
açarsınız ve de içeri dalarsınız.
Burada Çocuk’un sürücüyü ‘OKEY olması’ için bir koşul olarak gördü­
ğü gerçeği yer almaktadır. Farz edin ki, ben Mükemmel 01 sürücüsünde-
yim. Kafamda şu Ebeveynsel sesi duyuyorum: ‘Sen her şeyi mükemmel
olarak yaptığın sürece OKEY’sin.’ Çocuk’um için, bundan sonra iki şey-
214 Bölüm (V Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

den birisi söz konusudur. Birincisi, içsel Ebeveynimi tatmin etmek için
‘her şeyi mükemmel olarak yapmaya çalışacak’ şekilde yaşantılar içine
gireceğim. Ancak o zaman, kendimi OKEY olarak görebilirim. Dışarıdan
baktığınızda, siz benim hemen o anda Mükemmel Ol sürücüme girdiği­
mi ama sonra birden oradan çıkarak sürücüden arınık bir Yetişkin oldu­
ğumu da görebilirsiniz. Bir an için sürücü ‘kapısını’ açmış, sonra etrafa
bakıp, bunu tekrar kapamışımdır.
Bir diğer farklı sonuç olarak ise, içsel Ebeveyn’im için ‘her şeyi mü­
kemmel olarak’ yapmayabilirim. O zaman benim Çocuk inancım ‘Ben
artık OKEY değilim’ olacaktır. Sürücü ‘giriş kapıma’ doğru ve olumsuz
kurguma gitmişimdir. Dışarıdan gösterdiğim davranışım olarak, tipik
bir şekilde sürücümün ardından raketimi, acıklı gülüşümü sergilediğimi
veya Drama Üçgenine girdiğimi görebilirsiniz.
Öyleyse özet olarak, bir kimsenin kurgusuna girip girmediğine karar
verirken, sürücülerini gözlemlemek şu şekilde yardımcı olacaktır:

• Eğer sürücü davranışı yoksa: ardından gelen duygu veya davranış


kurgusal değildir.
• Eğer sürücü davranışı varsa: ardından gelen duygu veya davranış
kurgusal olabilir veya olmayabilir.

Sürücülerin kaynağı
Niçin beş ve yalnızca beş sürücü davranışı bulunmaktadır? Kültür, yaş
veya eğitim fark etmeksizin niçin herkes için aynıdır? Niçin her bir sü­
rücü spesifik olarak bir karşıt-kurgu mesajına eşlik etmektedir? Bunu
kimse bilmiyor.
Taibi Kahler, bunun kısmen ‘insan doğasının gereği’ olduğu kadar
‘çevrenin katkısıyla’ da doğuştan olduğunu ileri sürmektedir.6 Bunun
açıkça ‘otomatik’ olarak gözlenen bir özellik olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca son zamanlarda yapılan nörobilim çalışmalarında ortaya çıkan il­
ginç bir sonuca göre, bazı yüz ifadelerinin, el kol hareketlerinin vs. tüm
kültürlerde aynı sosyal mesajın iletilmesinde kullanıldığına dikkat çe­
kilmektedir.7 Belki de, sürücü davranışları da bu kategoriye girmektedir.
Ama tüm bu fikirler hâlâ varsayımsaldır. Günümüz TA araştırmaları­
nın önündeki en önemli görevlerden birisi, sürücü davranışlarının kay­
nağı hakkında inandırıcı verilere ulaşmaktır.

Sürücüleri ve kurgu süreçlerini 'tedavi' etmeli miyiz?


Kurgu süreçlerinin ve sürücülerin ilk farkına varıldığında, 1970’le-
rin sonundan itibaren bir on yılllık süre içinde, sanki TA uygulayıcıları
15. Konu: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 215

danışanlarının iyileşmesi için sihirli silah’ı bulmuş gibi görünüyordu.


Sürücüler, ‘kurguya geçme kapısı’ olduğundan, buradaki mantığa göre,
o zaman sürücülerle yüzleştirme yapılınca, danışanın kurgusuna geçme
kapısı da kapatılmış olacaktı. Böylece hiçbir şekilde kurgularına geçme
şansları bile olmayacaktı. Örneğin, böyle bir durumda bir terapi danı­
şanı yüzünü buruşturarak Tamam deneyeceğim/yapmaya çalışacağım
derse, terapist ‘Acaba yüzünü gevşeterek, gözlerimin içine bakarak
“Evet yapacağım...” diyebilir misin? diye sorabilir.
Bir kimsenin kurgu sürecinden çıkabilmesi için bunu hemen doğru­
dan yapabileceği düşünülmüştür. Kendi kendine yapılan bir alıştırma,
bunun yollarından birisi olabilir. Tek yapacağınız şey, önce hangi süreç
örüntüsünü yaşadığınızın farkında olmaktır. Eğer değiştirmek istiyor­
sanız, doğrudan bu örüntünüzün karşıtı olacak şekilde bazı hareketler
için Yetişkin kararı alırsınız. Örneğin, eğer Sonra kurgusuna göre yaşı­
yorsanız, gittiğiniz bir toplantıda eğlenme ve ertesi gün de bunun için
kendinizi iyi hissetme kontratı yapabilirsiniz. (Bunun ilginç bir versi­
yonunun, ‘Partiye gitmeden önce kendimi kötü hissedeceğim ki, eğlen­
meye gidebileyim ve sonrasında da kendimi iyi hissedebileyim şeklinde
olabileceğine dikkat ediniz). Bu dönemde yayınlanan değişik TA kitapla­
rında -bu kitabm ilk versiyonu da dahil olmak üzere- bir kimsenin sü­
reç örüntüsünü böylece nasıl değiştirebileceği (Yetişkin düşünce ve ey­
lemlerinin önerildiği, ayrıntılı listelerin oluşturulduğu) görülmektedir.
Ancak, o günler artık geride kaldı ve bu durum değişti. Öyle gözükü­
yor ki, kurguyu değiştirmek için çok belirgin olarak görünen bu yolla
ilgili çok büyük bir problem ortaya çıkmıştı. Yani bu bir işe yaramamıştı.
En azından, uzun süreli olarak işe yaramamıştı, pek çok kişide sürekli
bir değişime yol açmamıştı."
Bu deneyimlemelerin ilk hasarı, sürücü davranışlannın terapötik ola­
rak yüzleştirilmesinin yararlı olacağına bağlı olarak yaşanmıştı. Elbette,
bir kimsenin sergilediği her bir sürücü davranışını yüzleştirebilmek
mümkündür. Ama bunu yapacak olursanız, bunun sonucu olarak he­
men kendilerini kötü hissetmeye başlayacaklardır. Kurgularını bırak­
mak bir yana tamamen içine gireceklerdir. Eğer düşünecek olursanız,
sürücü davranışı onların Çocuk ‘sistemlerine yerleşmiş’ olan sosyal bir
sinyaldir ve ‘Şimdi burada sıkıntıya giriyorum’ demektedir. Bu yüzden
kişiye onun her bir sürücüsünü yüzleştirerek ne gibi bir mesaj gönden-
yor olabilirsiniz? ÇocukTarında sizden sanki şu mesajı alıyorlarmış git
hissedeceklerdir: ‘Ben seni “işitmiyorum”, sen ne dersen de.’ Eğer o
leyse, kendilerini kötü hissetmelerine şaşmamak gerekir.
Günümüzde TA uygulamalarında, o nedenle, danışanları
hnden ‘kurtulmaya’ davet etmiyoruz. Bunun yerine, bu d
216 Bölüm (V Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

gözlemliyoruz ve bunlan tanı amaçlı olarak kullanıyoruz. Bize, kişinin


kurgusu ve kişilik stili ile ilgili sağlamış olduğu zengin bilgileri alıyoruz
ve buradan çahşmaya başlıyoruz.
Bir kimsenin kendi kurgu sürecini bilmesi, bunun dışında davranışlar
sergileyerek bunu sonlandırması konusuna gelince: Bazı kimseler sü-
rekli bir değişimi başarabilir. Pek çok kimse için ise bu bir süre için işe
yarar ama sonra kişinin eski örüntüsü tekrar devreye girer. Örneğin,
Sonra kurgusu olan ve partide eğlenme, sonrasında da kendini iyi his­
setme kontratı yapan kişiyi düşünelim. Bunu bir kere veya birkaç kere
başarabilir. Sonra da başka bir partiye gider, tadını çıkarır, ertesi gün de
kendini berbat hisseder ve şöyle der: ‘Bu kez ne oldu?’
Niçin böyle oluyor? Bunun ipucu, daha önce Konu 14’te belirttiğimiz
husustur. Yani; Yaşam kurgusunun dinamik dengesi içinde, genellikle bir
kurgu kararının başka bir kurgu kararına karşı savunma olarak kullanıldı­
ğı görülmektedir. Özellikle de, bir karşıt-kurgu karan asıl kurgu kararma
karşı savunma olarak kullanılmaktadır. Örneğin, Çocuk birleşik bir karar
almış olabilir: ‘Var olabilirim, başkalarını hoşnut ettiğim sürece.’
Bu konuda öğrendiğiniz üzere, kurgu süreci örüntülerinin kendi­
si karşıt-kurgunun bir parçasıdır. Ana kurgu süreci Kadar/Önce olan
Jonathan’ı hatırlayın. Jonathan’ın birleşik bir karar almış olması muh­
temeldir: ‘Var olabilirim - elimdeki tüm işleri bitirinceye kadar eğlenme­
yi erteleyebildiğim sürece! Eğer böyleyse, Jonathan Kadar kurgu örün-
tüsünü Var Olma komutuna karşı bir savunma olarak kullanmaktadır.
Şimdi farz edin ki, Jonathan Yetişkin’inden Kadar örüntüsünü kır­
maya karar vermiş olsun. Bu onun Çocuku için, savunmasının elinden
alınması ve bir idam kararı gibidir. Ama, Var Olma!ya karşı bir savunma
olarak, gidip doğrudan kendini öldürmesi de neredeyse çok küçük bir
olasılıktır. Çocuk’u, bunun yerine bu davranışının değişmesini ‘sabote
edici’ bazı yollar bulacaktır. Öyle ki, kısa bir süre sonra Jonathan’dan
şöyle bir şey duyabiliriz: ‘Kadar kurgumu bırakmaya karar verdiğimi bi­
liyorum, elimdeki işi şimdi bırakacağım - ama bir dakika, önce şu Gelen
Kutusu'nu temizlemeliyim.’
Özetleyecek olursak: Eğer bir kimse Kadar örüntü sürecini, bundan
daha zararlı olan başka bir kurgusuna karşı savunma olarak kullanıyor­
sa, o zaman bu süreç örüntüsünü değiştirmek için alacağı herhangi bir
Yetişkin karan başarısızlıkla sonuçlanacaktır. En kötü senaryo olarak
da, tehlikeli bile olabilecektir.
Öyleyse, kendinizde istemediğiniz bir kurgu süreciniz varsa, ne ya­
pacaksınız? Bizim size önerimiz, eğer sizin için uygunsa yeterli bir te­
rapiste veya psikolojik danışmana giderek kurgunuzu ve de bu süreç
15. Konu Kurgu Süreçleri ve Sürücüler 217

örüntünüzün daha ağır’ bir kurgu kararına karşı savunma olup olma­
dığını keşfetmenizdir. Eğer bu bir savunma şeklinde değilse, o zaman
devam ederek kurgu sürecinizde istemediğiniz yönler için davranışsal
kontratlar yapabilirsiniz. Eğer, öte yandan, süreç örüntünüzün asıl kur­
gunuzdaki zarar verici bir karara karşı savunma olduğu ortaya çıkarsa,
o zaman bu ağır kararınızı çözmenize yardımcı olmak üzere profesyonel
bir kimseyle çalışmanız gerekecektir. Bir kere bunu başarabilirseniz, o
zaman istemediğiniz süreç örüntünüzü daha rahatça -daha da önemlisi
güvenli olarak- değiştirebileceksiniz.
16
Kişilik Adaptasyonları

ünümüz TA’sında çok yararlı kavramlardan birisi, kişilik adap­

G tasyonları modelidir. Kişilik adaptasyonları, kişinin orijinal ai­


lesinde neyin en çok işe yaradığına dayak olarak, dünyayla nasıl
baş edeceğini gösteren altı değişik yolu göstermektedir. Konuyu işler­
ken, bu altı adaptasyonu nasıl tanıyacağımzı göstereceğiz. Ayrıca, kendi
adaptasyonunuzu keşfetmenize yardımcı olacak alıştırmalar vereceğiz.

Kişilik adaptasyonlarını bilmek niçin yararlıdır?


Bir kimsenin kişilik adaptasyonu/adaptasyonlarını bildiğinizde, bu ki­
şiyle ilgili bazı ekstra bilgileri de doğrudan yakalayabilirsiniz. İlk önce,
kişiliğini, ‘nasıl bir insan olduğunu’ genel olarak tanıyabilirsiniz. Daha
önceki konuda anlatmış olduğumuz gibi, kişinin kurgu sürecini güvenli
şekilde kestirebilirsiniz. Her bir adaptasyon, kişinin kendisi, başkaları
ve dünyayla ilgili tipik kurgu inançları dizisinden oluşmaktadır. Bunların
yanısıra, kişinin kurgusuyla beraber göstereceği belli tipik duygular ve
davranış örüntüleri de vardır - yani, tipik oyunları, raketleri ve raket duy­
guları. Bu bilgi, terapide (kendi kendine terapi de dahil olmak üzere)
ve psikolojik danışmada kişisel değişimin gerçekleşmesinde başlangıç
noktası olarak son derecede değerlidir. Ayrıca günlük yaşantıda karşı­
laşılan görevleri, kendimizi ve başkalarını anlamaya ve yaşamımızdaki
insanlarla nasıl daha iyi geçinebileceğimizi bilmeye yardımcı olur.
Her bir kişilik adaptasyonunun tipik özelliklerini yapıcı şekilde kulla­
nabilirsiniz. Bu bilgi, kişilerin kendi güçlü yanlarını oluşturmalarına
yardımcı olabilir. Ayrıca, iyi bir ekip oluşturmaya yardımcı olarak örgüt­
lerle ilgili yapılan çalışmalarda da yararlıdır.
Birisinin kişilik adaptasyonunu bilirseniz, bu kişiyle nasıl daha iyi
kontakt kuracağınız ve bunu nasıl sürdüreceğiniz konusunda bir reh­
beriniz olacaktır. Bunu yapmak için, kişinin düşünce, duygu ve davranış
16 Konu. Kişilik Adaptasyonları 219

Adaptasyon özellikleri Tanımı

Sorumlu-İşkolik Kurallara uyan, dikkatli. Mükemmeliyetçi, aşırı


(Obsessif-Kompulsif) sorumlu, sağlam çekingen, ödevcil, gergin
(kolayca rahatlayamaz).
güvenilir, düzenli

Parlak-Şüpheci Katılık, grandörlük, yan- Aşırı hassas, şüpheci,


(Paranoid) sıtma, parlak düşünceleri kıskanç, özengeç, bilgili,
olan, oldukça tetikte, her dikkatli
şeyin üstünde olmaya
çalışan, detaylara dikkat
eden

Yaratıcı-Hayalperest Geriye çekilerek pasiflik. Utangaç, aşın hassas,


(Şizoid) fantezi kurma, kaçınma, eksantrik, özenli, destek -
kopukluk, artistik, yaratıcı leyici, hoş. nazik
düşünme, başkalarıyla
ilgilenme

Oyuncu-Direngeç Agresif pasiflik, içerledi- Tıkayıcı, somurtkan,


(Pasif-Agresif) ğini gösterme, aşırı-ba- inatçı, sadık, enerjetik,
ğımlı, kendini düşünme- oyuncu, tutturucu
ye öncelik, bir konunun
her iki yönünü de tartma

Heyecanlı-Aşın Heyecanlanmaya hazır. Olgunlaşmamış,


tepkisel aşırı-reaktif, duygusal ben-merkezli, kendi-
(Histronik) dengesiz, dramatik, dik- ni beğenmiş, bağımlı,
kat çekme arayışı, baştan oyuncu, çekici, eğlenceli
çıkarıcı, yüksek enerji,
başkalarının duygularına
ilgi, hayalgücü geniş

Sevimli-Manipülatör Çatışma(toplumsal ku- Bencil, katı (hissiz), so-


(Antisosyal) rallarla), strese tolerans rumsuz, impulsif, sevimli,
azlığı, heyecan ve dram karizmatik, agresif, ko-
arayışı, yüksek enerji, nuşkan, kendi reklamını
amaç yönelimli, kendi yapan, manipüle edici
başına bildiğini iyi yapma

Tablo 16.1: Altı kişilik adaptasyonunun özeti

temas alanlarını hedefleyeceğiniz sistematik bir seçim sıralaması yapa­


bilirsiniz. Buna Ware Sıralaması denilmektedir. Bunu daha sonra aynn-
tılarıyla aşağıda açıklayacağız.

Altı kişilik adaptasyonu


Kişilik adaptasyonları kavramı, ilk önce psikiyatrist Paul Ware ve kli­
nik psikolog Taibi Kahler1 tarafından geliştirilmiştir. Bu konudaki ileri
katkılar kitabın yazarlarından birisi olan, Vann Joines’ tarafından ya­
pılmıştır. Kurgu oluşumunun bir parçası olarak, bu yazarlar şöyle de-
ÎİO Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

inektedirler: “Her çocuk hayatta kalmak için bir dizi karar alır ve ebe-
veynlerinin beklentileriyle baş etmek için bir dizi strateji oluşturur.
Kişi bu stratejileri daha sonraki yaşamında tekrarlar, özellikle de stresli
durumlarda. İzlediği bu stratejiler, onun dünyaya kendini nasıl değişik
şekillerde adapte ettiğini gösterir. Yapılan araştırmalar altı ana strateji
dizisinin olduğunu göstermiştir.”1 Bu altı strateji, altı kişilik adaptasyo­
nuna karşılık gelmektedir.
Her ‘normal’ insan, bu altı adaptasyonu bir derecede sergiler çünkü
her birisi belli bir durumla daha iyi nasıl başedileceğini göstermektedir.
Ancak, pek çoğumuzda bunlardan birisi diğerlerine göre daha çok öne
çıkar. Bazılarında, iki adaptasyon eşit derecede öne çıkabilir.
Bir psikiyatrist olarak, Paul Ware bu altı adaptasyonun her birisinin bel­
li bir tanı kategorisine eşlik ettiğini belirtmiştir. Yaptığı orijinal çalışma­
sında, bunları klinik psikoloji tam gruplan olarak adlandırmıştır. Ancak,
Ware kullandığı bu etiketlerin hiçbir şekilde klinik anlamda bir -psikopatolo­
jiyi ima etmediğini vurgulamaktadır. Her bir adaptasyon bir dizi davranış
kategorisiyle tanımlanmaktadır ki, bunlardan bazıları tipik olarak olumlu
olarak görülürken diğerleri olumsuz olarak görülebilinir. Bu yüzden, bir
kimse klinik balamdan ‘normal’ olmasına rağmen, bu adaptasyonların
özelliklerini gösterebilir. Başka bir deyişle, adaptasyonları sağlıklıdan
fonksiyonel olmayana doğru değişen bir spektrum olarak görüyoruz.
Formel bir klinik tanının konması, eğer kişi belli bir adaptasyonu çok yo­
ğun olarak gösteriyorsa ve de bu onun günlük yaşantısına karışıyorsa söz
konusu olacaktır. Bu şekilde olduğunda, kişi bu adaptasyonun olumsuz
davranışlarım belirgin olarak kullanıyor demektir.
Adaptasyonların olumsuz kadar olumlu davranışları da içerdiğini
vurgulamak üzere, kişilik adaptasyonlarına alternatif adlar verilmiştir,
Vann Joines’ın önerisiyle.4 Bu isimleri aşağıda veriyoruz, Paul Ware’in
bu adaptasyonlara verdiği geleneksel tanı etiketleriyle birlikte (Ware’in
orijinal ‘Hysteric’ terimi yerine biz artık daha genel olarak kullanılan
‘Histrionic’i kullandık).

• Obsesif-kompulsif (Sorumlu-İşkolik)
• Paranoid (Parlak-Şüpheci)
• Şizoid (Yaratıcı-Hayalperest)
• Pasif-agresif (Oyuncu-Direngeç)
• Histrionik (Heyecanh-Aşın tepkisel)
• Antisosyal (Sevimli-Manipülatör).

Joines, bunları sıfatlar olarak ifade ettiğimizde, böylece burada bir prob-
16 Konu: Kişilik Adaptasyonları 221

lemin olabileceğinin gösterildiğini ama bunun yanısıra ayrıca her bir adap­
tasyonun avantajlarının olduğunun da vurgulandığını belirtmektedir.
Tablo 16.1’de, her bir kişilik adaptasyonunu belirleyen kişilik özellik­
lerinin listesi verilmektedir.

• Tablo 16.İde gösterilen kişilik özellikleri listesine bakınız. Her bir adap­
tasyon için, o adaptasyonu genel olarak oluşturan özelliklerine bakarak
Özellikleri've de 'Tanımı'birlikte ele alarak değerlendiriniz. Adaptasyonlann
listesini yukandan aşağıya doğru gözden geçirerek, ber bir adaptasyon ba­
kımından özellikle size uygun olduğunu düşündüklerinize Özellikler ve
Tanımı bakımından işaret koyunuz.
Örneğin, İşkolikler için belirlenen Özelliklere baktığımda, kendime şunu
diyebilirim: 'Kurallara uyan? Hayır, bu biç de “ben" gibi değil.' O zaman bunu
işaretlemeden geçiyorum. Bundan sonra sıradaki diğer üçüne bakıyorum
-dikkatli, sorumlu, sağlam- ve düşünüyorum ki, 'A evet, bunlann bepsi
bana uyuyor.' O zaman bu üçünü de işaretliyorum. Sonra da, İşkolikler için
Tanımı kısmına bakıyorum ve burada 'mükemmeliyetçi, ödevdi, güvenilir'i
görüyorum ve de bunlann hepsi beni anlattığından hepsini işaretliyorum.
Ama kendimi 'aşın çekingen' veya 'gergin' olarak görmüyorum, bu yüzden
de bunlan işaretlemiyorum. Orada 'düzenli'yi görüyorum, -Keşke öyle ol­
saydım diyorum! Ama bunu da işaretlemiyorum.
Aşağıya doğru hepsini bu şekilde çalıştığınızda, her bir adaptasyon için
ne kadannı işaretlemiş olduğunuza bakınız. Bunlardan bir tanesi diğerle­
rine göre belirgin şekilde öne çıkıyor mu? Eğer öyleyse, hangisi? Belki de,
başka iki adaptasyon bakımından da eşit sayıda işaretlemiş bulunuyorsu­
nuz. Nadiren de olsa, böyle bir olasılık söz konusudur, üç veya daha fazla
adaptasyonu eşit şekilde işaretlemiş olabilirsiniz.
Bu alıştırmayı yaparken 'ikinci bir görüş’ almanızda yarar vardır. Eğer
bunu yapmak isterseniz, yaptığınız listenin bir kopyasını alınız. Sizi iyi ta­
nıyan birisinden -eş, arkadaş, iş arkadaşından- aynen sizin yaptığınız gibi,
adaptasyonlannızı işaretlemesini isteyiniz. Kendi listenizi, o kişi işaretle­
mesini bitirmeden ona göstermeyiniz. Sonra da listelerinizi karşılaştınnız.
Eğer bir grup içinde bunu yapıyorsanız, küçük bir grup çalışması olarak
veya ikili gruplar oluşturarak yapabilirsiniz; her bir grup üyesi önce kendi­
sini işaretleyebilir, sonra da diğer grup üyelerini veya eşleştiği arkadaşını.
Bu alıştırmadan sonra, kendiniz hakkında kendinizden veya bir başkasın­
dan, her bir adaptasyon bakımından göstermiş olduğunuz özelliklerin de­
recesi bakımından sübjektif bir görüş almış olacaksınız. Kitapta bu konuyu
incelemeye devam ederken, daha sonra elde edeceğiniz verilerle bunlan
tekrar karşılaştınrken, bu ilk yaptığınızdan yararlanabileceksiniz.
222 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Birincil Sürücü(ler) Kişilik Adaptasyonları

Mükemmel Ol Sorumlu-İşkolik
(+ Güçlü Ol) (Obsesif-Kompulsif)

Mükemmel Ol Parlak-Şüpheci
= Güçlü Ol (Paranoid)
Güçlü Ol Yaratıcı-Hayalperest
(+ Kendini Zorla veya Başkalarını (Şizoid)
Hoşnut Et)

Kendini Zorla Oyuncu-Direngeç


(+ Güçlü Ol) (Pasif-Agresif)

Başkalarını Hoşnut Et Heyecanlı-Aşırı tepkisel


(+ Kendini Zorla veya Acele Et) (Histrionik)

Güçlü Ol veya Sevimli-Manipülatör


Başkalarını Hoşnut Et (Antisosyal)

Tablo 16.2: Birincil sürücülerle kişilik adaptasyonları arasındaki karşılıklar

Joines Kişilik Adaptasyonları Anketi (JPAQ)


Eğer kendi adaptasyonunuzu daha doğru ve objektif olarak, geçerliği sap­
tanmış bir ölçek kullanarak değerlendirmek istiyorsanız, Joinesin anketi­
ni (Joines Personality Adaptation Questionnaire-JPAO), küçük bir ücret
karşılığında online olarak <www.seinstitute.com> adresinden alabilirsiiniz.
JPAO'nun uygulama, puanlama ve yorumlama elkitabı da aynı adresten
satın alınabilir. #

'Hayatta kalma' ve 'performans' adaptasyonları


Bu adaptasyonlardan üçü, ‘hayatta kalma adaptasyonları’ olarak adlan­
dırılmaktadır çünkü bunlar çocuk başkalannın onu güvenceye alamaya­
cağını hissettiğinde, kendi başının çaresine bakma yolunu bulmasıyla
ilgilidir. Hayatta kalma adaptasyonları şunlardır: Yaratıcı-Hayalperest,
Sevimli-Manipülatör ve Parlak-Şüpheci.
Diğer üç adaptasyon ise ‘performans adaptasyonları’ olarak ad­
landırılmaktadır, çünkü bunlar, çocuğun ebeveynlerinin ondan bek­
lentilerine karşı kendi başının çaresine nasıl bakacağıyla ilgilidir.
Performans adaptasyonlan şunlardır: Oyuncu-Direngeç, Sorumlu-İşkolik
ve Heyecanh-Aşın tepkisel. Herkesin en azmdan behrgin bir şekilde bir
hayatta kalma adaptasyonu, bir de performans adaptasyonu vardır, an­
cak bazı kimselerin her ikisinde de birden fazla adaptasyonu olabilir.
16 Konu: Kişilik Adaptasyonlar 223

Kişilik adaptasyonları, sürücülerden nasıl anlaşılır?


Siz ayrıca hiç de öyle kapsamlı ‘bir tarihçe almaya’ girişmeye gerek duy­
madan da yeni karşılaştığınız bir kimsenin birkaç dakika içinde kişilik
adaptasyonunu değerlendirebilirsiniz. Bunu o kişinin sürücü davranış­
larını gözleyerek yapabilirsiniz.
Kişinin birincil sürücüsüne (bir önceki konudan hatırlayacağınız üzere)
dikkat ederek, kişilik adaptasyonuyla ilgili oldukça güvenilir bir tanı ko­
yabilirsiniz. Tablo 16.2’de, sürücülerle kişilik adaptasyonları arasındaki
karşılıklılık verilmektedir. Her bir adaptasyonun birincil sürücüsüne,
genellikle ikincil bir sürücü eşlik etmektedir. Bunlar parantez içinde
gösterilmiştir.
Parlak-Şüpheci adaptasyonu, Mükemmel Ol ve Güçlü Ol sürücü dav-
ranışlarmın bir kombinasyonu ile belirgindir; her ikisi de eşit yoğunluk­
tadır. Sevimli-Manipülatör, Güçlü Ol ve Başkalarını Hoşnut Et şeklin­
deki iki sürücü arasında gider gelir; Çocuk ego-durumunun olayı nasıl
yaşadığına bağlı olarak. Eğer içindeki Çocuk burada bir heyecan, baştan
çıkarma ya da kişisel bir çıkar unsurunun olduğunu hissederse, o zaman
Başkalarını Hoşnut Et’i kullanacaktır. Öte yandan, eğer Çocuk olayı pek
iç açıcı görmüyorsa veya sönük görüyorsa, o zaman asıl sürücü olarak
Güçlü Ol sürücüsüne geri dönecektir.

• Bir önceki konuyu işlerken, sergilemiş olduğunuz birincil ve ikincil


sürücülerinizle ilgili bir alıştırma yapmış bulunuyorsunuz. Tablo 16.1'deki
betimleyici listeyi kullanarak da, kendi kişilik adaptasyonunuzu/adaptas-
yonlannızı da değerlendirmiş bulunuyorsunuz. Bu model, Tablo 16.2'de
gösterildiği üzere, sizin asıl adaptasyonunuzla birincil sürücünüzün birbi-
riyle uyuştuğu şeklinde bir kestirimde bulunmaktadır. Bu iki okuma birbi-
riyle nasıl uyuşmaktadır?
Eğer tamamen uyuşuyorsa, yapmış olduğunuz birincil sürücü ve asıl
adaptasyon değerlendirmenizin doğru olduğunun bir diğer kanıtı olacaktır.
Eğer uyuşmazsa, bunun olası bir nedeni, bu modelin size uygun olmama­
sıdır. Ancak bu modeli destekleyen pek çok araştırma verisi bulunmaktadır,
bu yüzden eğer birincil sürücünüzle adaptasyonunuz birbirine uymuyorsa,
bunlann birisini ya da ikisini birden tekrar gözden geçirmenizi önenyoruz.
Birincil sürücünüz veya asıl adaptasyonunuz hakkında dışandan görüş al­
mak isteyebilirsiniz. Söz konusu olabilecek bir diğer olasılık ise şudur: Farklı
durumlarda bir adaptasyondan diğerine geçiyor olabilir misiniz? Bazı insanlar
için bu böyledir. Eğer bu sizin için de doğruysa, o zaman adaptasyonunuzu
değiştirdiğiniz zaman, sergilediğiniz asıl sürücünüz de değişiyor olabilir £
Iİ4 Bölüm IV Kendi Yiş*m öykümüzü Yazmak

Adaptasyon Kurgu süreç(ler)i Ana sürücü(ler)

Sorumlu- Işkolik Kadar Mükemmel Ol


(Obsesif-Kompulsif) (Neredeyse II,
Açık Uçlu)

Parlak-Şupheci Kadar + Asla Mükemmel Ol =


(Paranoid) Güçlü Ol

Yaratıcı-Hayalpereset Asla Güçlü Ol


(Şızoid) (Daima)

Oyuncu-Direngeç Daima Kendini Zorla


(Pasif-Agresif)
Neredeyse 1

Heyecanlı-Aşın tepkisel Sonra Hoşnut Et


(Hıstrionik)
(Neredeyse l ve II)

Sevimli-Manipülatör Asla (Daima, Güçlü Ol veya


(Antisosyal) Neredeyse) Hoşnut Et

(Not. Parantezin içindekiler, muhtemelen onun yerine kullanılabilen kurgu


sürecini göstermektedir)

Tablo 16.3: Farklı kişilik adaptasyonları'nın kurgu süreçleri

Kişilik adaptasyonları ve kurgu süreçleri


Son konuda, kurgu sürecini öğrenmiş oluyorsunuz; bir kimse kurgusu­
nu zaman içerisinde değişik örüntülerle sergileyebilir. Ayrıca bir kimse­
nin sürücü davranışının, onun kurgu sürecini nasıl güvenle kestirmeye
yaradığmı da görmüştünüz. Sürücü davranışları, kişilik adaptasyonları­
nı da kestirmeye yaradığından, kişilik adaptasyonunuzla kurgu süreci­
niz arasında da bir bağlantı vardır. Bunlar arasındaki karşılıklılık Tablo
16.3’te gösterilmektedir. Hatırda kalıcı olması için, sağdaki kolonda asıl
sürücüleri karşılığı olan adaptasyonlar bakımından tekrar veriyoruz.

£ Son konuda, sürücü davranışlarınızın yanısıra kurgu örüntülerinizi de


değerlendirmiştiniz. Şimdi artık üç yönlü bir karşılaştırma yapabilirsiniz:
• kişilik adaptasyonunuz/adaptasyonlannız,Tablo 16.1'de verilen liste­
deki özellikler bakımından;
• sürücü davranışlannız (Tablo 16.2); ve
• kurgu süreciniz/süreçleriniz (Tablo 16.3)
Tablo 16.2'de sürücü-adaptasyon İkilisi için yaptığınız gibi, şimdi bu İki­
liyi adaptasyon ve kurgu süreci bakımından kontrol edebilirsiniz. Aynen
daha önce yaptığınız gibi, karşılıklılığın tutması halinde birincil sürücünüz,
kişilik adaptasyonunuz ve kurgu sürecinizle ilgili değerlendirmeleriniz
16 Konu: Kişilik Adaptasyonları 225

desteklenmiş olacaktır. Eğer uygunluk yoksa, bu modelin sizin için uygun


olmadığı anlamına gelebilir. Ama biz yine de, bu üç değişkeni tekrar incele­
menizi, sürücü-adaptasyon eşleşmesi bakımından diğer olasılıklan kontrol
etmenizi öneriyoruz. #

Teması kurmak ve sürdürmek: Ware sıralaması


Paul Ware, birisiyle iletişim kurmaya çalışırken, üç ayrı temas alanımı­
zın olduğunu belirlemiştir. Bu temas (kontakt) alanları şunlardır: dü­
şünce, duygu ve davranış.3
Ware, bir kimseyle etkili bir temas kurmak ve bunu sürdürmek için bu
üç alanı belli bir sıralama ile kullanmanın gerektiğini ileri sürmektedir.
Herkesin kendi kişilik adaptasyonuna göre Ware Sıralaması değişiklik
göstermektedir.
Paul Ware’in çalışması, psikolojik danışma ve psikoterapi alanındaki
uygulamalar için geliştirilmiştir. Ama iletişimin olduğu her yerde aynı
şekilde Ware Sıralamasını kullanabiliriz. Eğitimde, iş ortamında ve ki-
şilerarası ilişkiler için söz konusudur.

Üç 'temas kapısı'
Ware, herkesin başkalarıyla temas kurmak üzere kullandığı üç ‘kapısı­
nın’ olduğunu söylemektedir:

• açık kapı
• hedef kapısı
• tuzak kapısı

Herkes bu temas kapıları ile (üç farklı temas alanı olarak düşünce,
duygu ve davranışlarla) temas kurmaktadır. Ama, herkesin temas ku­
rarken kullandığı kapısı ve bunları kullanma sırası bir adaptasyondan
göre değişiklik göstermektedir.
Örneğin, asıl kişilik adaptasyonu Parlak-Şüpheci olan bir kimsenin
Ware Sıralaması şu şekilde olacaktır:

• açık kapı: düşünce


• hedef kapısı: duygu
• tuzak kapısı: davranış.

Bunun tersine, Yaratıcı-Hayalperest’in açık kapısı davranıştır, hedef


kapısı düşüncedir ve tuzak kapısı duygudur.
Ware, birisiyle ilk teması kurarken, bu kişinin açık kapısı ne ise onu
22€ Bölüm IV Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

hedeflememiz gerektiğini söylemektedir. Açık kapısı ile iletişimi baş­


lattıktan ve raportu kurduktan sonra, kişinin hedef kapışma yönelebilir­
siniz. Psikolojik danışma veya terapide, asıl yapılmaya çalışılan şey de,
genellikle bu alanda olmaktadır.
Tuzak kapısı, kişinin en çok sıkışıp kaldığı ve en fazla savunmacı oldu-
ğu alandır. Kişinin en çok değişme gösterebileceği alan da budur, ama
bu değişimi başarmak için tuzak alanında değil önce hedef alanında ça­
lışılması gerekmektedir.*
Eğer bu kapılann sırasını dikkate almadan çalışacak olursanız, kişi
muhtemelen sizi bloke edecektir; özellikle de, ilk önce onun tuzak kapı­
sını hedefleyecek olursanız. Bir kişinin sizi ‘bloke ettiğini’ nereden an­
larsınız? Bunun yanıtını sürücü davranışına bakarak bulacaksınız. Eğer
danışanınızın bir an için yanlış temas alanını hedeflediyseniz, size hemen
sürücüsünü gösterecektir. Bu yaşantısının ardından da, raket duygusu
yaşayacaktır ve/veya bazı kurgusal davranış veya düşüncelere girecektir.

Ware sıralaması ve kişilik adaptasyonları


Tablo 16.4’te, altı kişilik adaptasyonunun Ware Sıralaması değişik te­
mas alanlan sıralaması bakımından verilmektedir.
Tabloya baktığınızda, üç adaptasyondaki açık kapının davranış ol­
duğunu görüyoruz. Ancak, her bir adaptasyondaki davranışın doğası
farklıdır.
Yaratıcı-Hayalperest’in tipik davranışınm hareketsiz kalma olması
demek, eğer bu kişi ile açık bir etkili iletişim kurmak istiyorsanız, ilk
hareketi sizin yapmanız gerekecek çünkü Yaratıcı-Hayalperest bunu
yapmayacaktır.
Oyuncu-Direngeç, reaksiyon gösterecektir: İletişimi sizin başlatmanı­
zı bekleyecektir, ondan sonra da sizi ‘ketleyecek’ bir şey yapacaktır ya da
söyleyecektir. Örneğin, sözünüzü kesebilir ve söylediklerinizle aynı fi­
kirde olmadığını söyleyecektir. Bu davranışı en iyi şekilde karşılamanm
yolu, oyuncu bir tepki vermektir. Bu durumda, şu şekilde olabilir: ‘Şey,
sanki ikimiz de tıkandık kaldık gibi, öyle mi?’
Sevimli-Manipülatör, iletişimi o başlatacaktır ama genellikle öyle bir
şey söyleyecek veya yapacaktır ki, sizi tuzağa düşürecektir, köşeye sıkış­
tıracaktır veya şaşırtacaktır. Buna tepki verirken, iki değişik seçeneği­
niz vardır. Eğer numara yapmakta ustaysanız, Sevimli-Manipülatörün
numarasını boşa çıkarabilirsiniz (Eric Berne, terapiste şu soruyu soran
danışan örneğini vermektedir: ‘Beni iyileştirebilir misiniz, doktor?’
Berne’in önerdiği uygun yanıt, buna ‘Hayır’ demektir). Ya da, tamamen
saydam olabilirsiniz. Örneğin, Berne’in örnek olarak verdiği bu danı-
16 Konu: Kişilik Adaptasyonlar 227

Adaptasyon Açık kapı Hedef kapısı Tuzak kapısı

Sorumlu-işkolik Düşünce Duygu Davranış


(Obsesif-Kompulsif)

Parlak-Şüpheci Düşünce Duygu Davranış


(Paranoid)

Yaratıcı-Hayalperest Davranış Düşünce Duygu


(Şızoid) (Hareketsiz
kalma)

Oyuncu-Direngeç Davranış Duygu Düşünce


(Pasif-Agresif) (Reaksiyon)

Heyecanlı-Aşırı tepkisel Duygu Düşünce Davranış


(Histrionik)

Sevimli-Manipülatör Davranış Duygu Düşünce


(Antisosyal) (Manipülasyon)

Tablo 16.4: Farklı kişilik adaptasyonlarının Ware sıralaması

şanla, ‘iyileşme’nin anlamı konusunda dürüst ve ayrıntılı olarak karşı­


lıklı bir konuşmanın içine girebilirsiniz.

Örnek: Heyecanlı-Aşırı Tepkisel adaptasyonuyla


Ware sıralaması'nın kullanılışı
Farz edin kibir iş arkadaşınızın asıl adaptasyonu, Heyecanlı-Aşırı tepkisel.
İkiniz, planlanan bir projenin üzerinde karşılıklı olarak konuşmak üze­
re bir araya geliyorsunuz. Aranızda etkili bir şekilde temas kurmanın
yolu, ilk önce onun açık kapısı olan duygusunu hedeflemektir. O odaya
girdiğinde, ilk ‘Merhabadan sonra, ona sıcak bir şekilde sorabilirsiniz:
‘Bugün nasıl hissediyorsun?’ Ona şunu sorarak başlamazsınız: ‘En son
karşılaşmamızdan bu yana bu proje hakkında ne düşünüyorsun?’ Eğer
ondan bunu öğrenmek istiyorsanız, önce onun size nasıl hissettiği ko­
nusunda açılmasını beklemeniz gerekecektir, bu sorunuzu ancak ondan
sonra soracaksınız.
Hiç de etkili olmayan bir açılış ise şöyle olabilir: ‘Bu projenin ilerleme­
si için neye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorsun?’ Aşın tepkisel’in buna
tepkisi, muhtemelen kendini kötü hissetmek şeklinde olacaktır. Bu
adaptasyonu çocukluğunda benimseyen bir kimse, insanlann istedikle­
rini onlara vererek hoşnut etmek olduğuna karar vererek bunu yaşamı-
mn rolü olarak üstlenmiştir. Ayrıca, insanlann akıllannı okuyarak ne­
yin onları hoşnut edeceğini bulmaya ihtiyacı olduğuna karar vermiştir.
Bu yüzden, siz ona ne istediğini sorduğunuzda, o muhtemelen bu ço-
228 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

cukluk örüntüsünü tekrar yaşayacaktır. Öyle ki, ondan ne istediğinizi


merak etmeye başlayacaktır. Sonra da, kendini yetersiz hissedecektir
veya kafası kanşacaktır çünkü sizi hoşnut etmek için doğru şeyi yapma­
mış olduğundan korkmaktadır. Davranışlarını, yani onun tuzak kapısı­
nı hedeflemeye devam edecek olursanız, muhtemelen o da raket duygu­
larım yoğunlaştıracaktır.
Bu meslektaşınızla, onun davranış alanıyla iyi bir temas kurmak is­
tiyorsanız, önce onun açık ve hedef kapılarını hedefleyerek, duygula­
rı ve düşünceleriyle temas kurmuş olmalısınız. Bunu da, onun hızına
göre, ilerleme durumunu dikkatlice göz önüne alarak yapacaksımz, size
göre değil. Bunu yoklamanın yolu da, her zaman sürücü davranışlarına
bakmaktır. Eğer sürücüsüne girerse veya başka bazı kurgu sinyallerini
vermeye başlarsa, iletişiminizi tekrar yoluna koyabilmek için en iyi se­
çeneğiniz, başa dönerek, daha önce de olduğu gibi, açık kapısmı hedef­
leyerek tekrar temas kurmak olacaktır.

Temas alanını test etmek


Bir kimsenin kişilik adaptasyonu tanısından şüphe ediyorsanız, yapaca­
ğınız iş sadece deneme-yanılma yoluyla Ware Sıralamasını kullanmak­
tır; önce temas kapılarından birisini deneyeceksiniz ve sonra da onun
buna ne tepki verdiğine bakacaksınız. Eğer size sürücü davranışıyla
veya raket duygusuyla tepki vermemişse, muhtemelen bu kişinin açık
kapısmı hedeflemişsiniz demektir. Ama eğer sürücüsünü devreye so­
karsa veya raketini gösterirse, muhtemelen yanlış temas alanını hedef­
lemişsiniz demektir.
Örneğin, danışmaya yeni başlayan bir danışanla danışma seansmm
başında olduğunuzu farz edin. Bu danışanın açık kapısının davranış
olup olmadığım test etmeye karar veriyorsunuz. O zaman şöyle bir açı-
hş yapabilirsiniz:
‘Nasıl rahat ediyorsanız, öyle olunuz.’
Eğer danışan bunu yaparsa ve kendini rahatlatacak şekilde davranır­
sa -diyelim ayakkabılarını çıkanrsa, yastıkları yeniden ayarlarsa ya da
bunun gibi bir şeyler yaparsa- muhtemelen doğru bir karar vermişsiniz
demektir.
Ama, bir an için bunu yapmak yerine, danışanın oturduğu yerde be­
denini dikleştirerek dikkatlice kendini toparladığım farz edin. Biraz du­
raklamıştır ve sonra da tavanın sağ köşesine bakmaktadır, bu arada iki
elini birleştirmiş şekilde parmaklarını iyice birbirinin içine geçirmiştir.
Şöyle bir yanıt verir: ‘Şey, zannederim, aslında ben şu anda da oldukça
rahatım, teşekkür ederim.’
16. Konu: Kişilik Adaptasyonlar 229

Bunların Mükemmel Ol sürücüsünün sinyalleri olduğunu görerek, siz


bu kişinin ana adaptasyonunun Sorumlu-İşkolik veya Parlak-Şüphed
olduğuna, Yaratıcı-Hayalperest olmadığına karar verebilirsiniz. Bu, açık
kapısının düşünce olduğunu, davranış olmadığını göstermektedir. O za­
man, siz de geriye dönersiniz ve yeni bir test daha yaparsınız:
'Tamam, iyi. Şimdi bana benimle görüşmeye gelirken neler düşündü­
ğünü söyleyebilir misin?’

Ware sıralamasının kısa ve uzun dönemde kullanılışı


Ware Sıralaması, size uzun dönemli bir ‘strateji’ sağlamanın yamsıra ileti­
şim ‘taktikleri’ konusunda da rehberlik etmektedir. Herhangi bir ilişkiye
uzun dönemli olarak baktığınızda, —bu ister terapi, ister iş, isterse kişisel
yaşamınızdan olsun- bu kişiyle ilişkinin başında, ortasmda ve sonlarında
onun ana adaptasyonunun gösterdiği açık kapısıyla iletişim kurarsanız
ancak o zaman etkili bir iletişim oluşturabileceksiniz demektir.
Örneğin, eğer bir terapist iseniz ve de ana adaptasyonu Yaratıcı-
Hayalperest olan birisiyle çalışıyorsanız, çalışmanızın ilk başlannda daha
çok davranış kontratlarıyla çalışmayı hedefleyebilirsiniz. Terapötik ilişki
ancak iyi bir şekilde oluştuğunda, danışanın düşüncelerini araştırmaya
ve netleştirmeye geçebilirsiniz. Danışan bunu yaptıkça, ihtiyaçlarım kar­
şılamak için gereken hareketleri de yapmaya başlayacaktır. Bu da onun
dünya ile baş ederken daha etkili ve daha çok proaktif olmasma yardımcı
olacaktır. Ama hâlâ danışanın yapacağı en anlamlı çalışma, onun yaşanti-
lannı ve duygularını ifade edebilmesi olacaktır. Siz doğrudan onun duy­
gularını hedeflemeseniz bile, kendiliğinden de bu yöne gidebilecektir.

# Buraya kadar, kişilik adaptasyonunuzu/adaptasyonlannızı değişik


ipuçlan bakımından değerlendirme şansınız oldu. Şimdi de, bu bilgilerini­
zi Ware Sıralaması'nı kullanarak daha ileri düzeyde yoklayabilirsiniz. Tablo
16.4 u kullanarak, bu kez bir kimsenin sizinle her bir temas alanınızı hedef­
leyerek ilk kontaktı kurmaya çalıştığını düşününüz; bu son zamanlarda ya­
şamış olduğunuz bir durum olabildiği gibi kafanızdaki bir senaryo şeklinde
de olabilir. Bir kimse size ilk önce duygu alanı bakımından yaklaştığında, ne
hissediyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? Örneğin, yuka­
nda örnek olarak verilen, kendisiyle ilk olarak duygu olarak yaklaşıldığında
kendini iyi hisseden meslektaşınızla çalışmak ister misiniz? Veya, bu kişiye
karşı 'içinizde bir şeyler çatırdıyor' ve kendinize şöyle diyor musunuz?: 'Bu
işin hissettiğim duygularla ne alakası var şimdi? Biz burada bu projeyle il­
gili bir şeyler yapmaya gelmedik mi?' #
İM Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Kişilik adaptasyonları ve kurgu içerikleri


Her bir kişilik adaptasyonuna tipik bir komut, oyun ve raket duygulan
‘kümesi’ eşlik etmektedir. Elbette bunlar kurgu süreci (yani ‘nasıl’ oldu­
ğu) olmaktan daha çok kurgunun içeriği (yani, ‘ne’ olduğu) ile ilgili özel­
liklerdir. Ama, siz bunlan yine de bir kimsenin ana adaptasyonunu bul­
mak için yararlandığınız aynı süreç ipuçlarını kullanarak, açıkça onun
sürücü davranışlarını gözleyerek bulabilirsiniz. Biz bu bilgileri konunun
sonunda verilen Tablo 16.5’te, tipik kurgu içerikleri olarak özetliyoruz.
(Değişik oyunlann, raketlerin ve paslaşma temalarının tam ayrıntılarını
bundan sonraki konuların içinde bulacaksınız).
Dikkat edecek olursanız, biz ‘tipik’ sözcüğünü kurgu içerik özellikle­
rini tanımlamak için kullanıyoruz. Burada demek istediğimiz şey, bu
özelliklerin her bir adaptasyon için yukarıda açıkladığımız süreç özel­
liklerinden daha değişken olmasıdır. Örneğin, Heyecanlı-Aşırı tepkisel
adaptasyonunu gösteren bir kimse, bu tabloda verilen komutlar, oyun­
lar ve raket duygulan ‘kümesi’ndeki özellikleri oldukça sık gösterilebi­
lir. Ama buradaki özelliklerin hepsini göstermeyebilir, burada olmayan
başka bazı özellikleri de gösterebilir. Başka bir deyişle, Tablo 16.5’te ve­
rilen liste, kurgu içeriğini tartışmaya başlamanız için iyi bir başlangıç
noktasını oluşturacaktır, ama tam olarak anlayabilmek için kişinin ken­
disini tanımanız gerekecektir.

'Altı adaptasyonun 'kısaca tanıtımı'


Bu konuyu işlerken pek çok bilgiyi ele aldık, bunların çoğu da tablolar
ve listeler şeklinde idi. Daha çok öyküsel olarak bilgiler almayı tercih
edenler için, konuyu kapatırken şimdi de altı adaptasyonun ‘kısa tanı­
tımlarını’ vereceğiz?

Sorumlu-işkolik (Obsesif-Kompulsif)
Sorumlu-îşkolik adaptasyonu olan kimseler, oryantasyon olarak in­
sanlardan geri çekilmeye yönelimlidirler. Kendi kendileriyle mutludur­
lar. Sosyalleştikleri zamanlarda da, teke tek olmayı veya yalnızca iki
üç kişiyle ilişki kurmayı tercih ederler. Problemleri çözme konusunda,
son derecede aktiftirler. Sosyal durumlarda da, başkalarının onlara
yaklaşmasmı pek beklemezler, ilişkiyi kendileri başlatmaktan oldukça
memnun durlar.
İşkolikler, sözlerinin eri olan sorumlu insanlardır. Kendisine söyle­
nenleri çok iyi şekilde yerine getirirler, iyi bir emekçidirler. Bunlar top­
lumun direği olan ve işlerin yapılmasını sağlayan insanlardır.
Karşılaştıktan sorun, sorumluluklarının nerede bittiğini bilememe­
leridir. Genellikle işkolik haline gelirler. Problem olan konu, yaptıkları
16 Konu: Kişilik Adaptasyonları 231

işlerin tadını çıkaramamalarıdır çünkü rahatlamayı, oynamayı ve eğlen­


meyi bilememektedirler.
Dünyayla temas kurarken, (açık kapıları) olan düşünceleri ile yaklaşır­
lar. Düşüncelerini, hedef kapıları olan duygularıyla entegre etmeye ih­
tiyaçları vardır. Duygularını düşünceleriyle entegre ettiklerinde, tuzak
kapılan olan davranışlarında da değişme için büyük bir fırsat oluşur;
böylece sürekli olarak çalışmayı bırakırlar ve rahatlamayı, oynamayı ve
eğlenmeyi öğrenirler.
Doğrudan onların davranışlarını hedeflediğinizde, rahatlamayı ba­
şaramazlar çünkü davranış onların en kırılgan olduklan alanlandır.
Çocukluklarında aldıkları mesajlar, eğer mükemmel’ olurlarsa OKEY
olacakları şeklindedir, onlar da mükemmel olmak için ellerinden gelen
her şeyi yapmaktadırlar.
Bunlarla temas kurmanın yolu, onlann düşüncelerini hedeflemektir.
Bundan sonraki adım ise, onlarla oyun oynayarak veya geliştirici şekil­
de davranarak duygularını açığa çıkarmaktır. Onların davranışlarını
hedeflemekten vazgeçin çünkü bu onların sıkışıp kaldıkları bir yerdir.
En önemli konuları, kişisel değişimdir: Mükemmel olamasalar bile
‘yeterince iyi’ olduklarını kabul edebilmek ve ‘bir şeyler yaptıkları için
var olabilmeyi’ değil de, ‘kendileri oldukları için var olabilmeyi’ öğren­
mektir. Yaptıkları bir şey olmadan da kendilerini iyi hissetmeyi öğre-
nebilmelidirler, böylece rahatlayabilirler ve kendilerinin ve başkalarının
tadım çıkarabilirler.

Parlak-Şüpheci (Paranoid)
Parlak-Şüpheci adaptasyonu olan kimseler, İşkolikler gibi, insanlarla
ilişki konusunda geriçekilmede kalırlar. Yani, kendi başlarına olmayı
veya sadece birkaç kişi ile olmayı tercih ederler. Ancak, Parlak-Şüpheci
kimse, bir problemi çözme ve ilişkiyi başlatma söz konusu olduğunda,
daha çok nötrde kalır. Proaktif olmakla başkasının hareketi başlatması
arasında eşit bir yerde beklemede kalırlar. Bir problem olduğunda, ilk
önce geriye çekilirler ve ne olup bittiğine bakarlar, ne yapılabileceğini
bulurlar ancak ondan sonra durumu kontrol altına almak için kararlı
bir eyleme geçerler.
Her bir ayrıntıya dikkat eden, parlak düşünceleri olan insanlardır.
Parlak-Şüpheci adaptasyonu olanlar; muhasebe, yönetim, hukuk gibi
ayrıntılı düşünmeyi gerektiren işlerde başarılı olurlar. Nadiren bir ay­
rıntıyı kaçırdıkları için şahane organizatörlerdir. Kontrolü sağlamak
onlar için önemlidir.
Yaşadıkları sıkıntı, bazen bir uyarıcıyı yanlış anlamalan ve bunu da
252 Bölüm IV Kendi Yaşam Öykümüzü Yazmak

gerçek sanmaları, sonra da doğruluğunu onaylatmadan bu yanlış algıla*


malarına dayalı olarak harekete geçmeleridir.
Dünyayla temas kurarken, (açık kapısı) olan düşünceleriyle yaklaşır­
lar. (Hedef kapı)lannda olan duygularını, düşünceleriyle entegre etme­
ye gereksinimleri vardır. Duygularını düşünceleriyle entegre ettiklerin­
de, davranışlarında (tuzak kapısında) bir değişme olur. İnsanlara karşı
bu kadar şüpheci olmayı bırakırlar ve rahatlamaya, kendilerini güvende
hissetmeye başlarlar.
Doğrudan davranışlan hedeflendiğinde rahatsız olurlar çünkü davra­
nış bunların en kırılgan oldukları alanlarıdır. Çocukken aldıkları mesaj­
lar, OKEY olabilmeleri için ‘mükemmel olmaları’ ve ‘güçlü olmaları’ ge­
rektiği şeklindedir. Oysa, bildikleri her şeyi yaparak yapabileceklerinin
çok da ötesinde bir şekilde mükemmel ve güçlü olmaya çalışmaktadırlar.
Onlarla ilişki kurmanın yolu, onların düşünceleriyle temas kurmak­
tır. Bundan sonraki adım, problemi çözmek üzere onların duygularını
çıkarmaktır. Onların davranışlarını hedeflemekten kaçınınız, çünkü en
çok sıkıştıklan alan burasıdır.
Kişisel olarak yaşayabilecekleri önemli değişmeler şunlardır: Güvenmeyi
öğrenmek ve bunu yaşamak, böyle ce kontrolden çıkmadan’ kontrolü
sağlayabilirler. Aynca algılamalarının doğru olduğunu düşünmeden önce
bunun doğruluğunu başkalanyla yoklayabilmeyi öğrenmelidirler ki, böy-
lece doğru bilgilere ulaşarak kendilerini güvende hissedebilsinler.

Yaratıcı-Hayalperest (Şizoid)
Yaratıcı-Hayalperest adaptasyonu olan kimseler, başkalarıyla olan ilişki­
lerinde geriçekilmede kalırlar. Kendi kendilerine mutludurlar. Yaratıcı-
Hayalperestler, problem çözme ve de sosyal etkileşimlerde, pasif bir du­
ruş sergilerler, başkalannın ‘ilk adımı atmalarını’ tercih ederler.
Yaratıcı bir şekilde düşünürler ve genellikle artistik işler yaparlar, ör­
neğin artistler, oyun yazarları, şairler ve mimarlar... Çok iyi bir işçidirler
çünkü çok dayanıklıdırlar ve genellikle kendilerine söyleneni yaparlar.
Nazik ve destekleyicidirler, onlarla birlikte olmak çok kolaydır, başkala­
rının alanlanna saygılıdırlar.
Yaşadıkları sıkıntı, bazen hayallerinin içinde kaybolmaları ve düşün­
celerini eyleme geçirememeleridir.
Dünyayla temas kurarken, (açık kapıları) olan davranışlarla yakla­
şırlar. Sergiledikleri davranışlan, geriçekilmeci pasiflik şeklindedir.
Genellikle pek ortada olmazlar ve geri planda kalırlar. Düşüncelerini
(hedef kapısını), davranışlarıyla entegre etmeye ihtiyaçları vardır.
16 Konu Kişilik Adaptasyonlar 233

Düşüncelerini davranışlarıyla entegre ettikçe, ihtiyaçlarını karşılayacak


hareketlerde bulunmaya başlarlar. Bu, sonunda onların duygularında
(tuzak kapısında) bir değişmeye yol açar. Canlanırlar, enerji dolarlar ve
kendilerini iyi hissederler.
Doğrudan duyguları hedeflendiğinde, kendilerini iyi hissetmezler
çünkü bu onların en kırılgan oldukları alandır. Çocukluklarında OKEY
olabilmek için aldıkları mesaj, güçlü olmalıyım şeklindedir (yani, duy­
gularından ve isteklerinden uzak dur şeklinde). Oysa, zaten bildikleri
her şeyi yaparak güçlü olmaya ve hissetmemeye çalışmaktadırlar. Bu
yüzden onların duygularıyla doğrudan çalışılmak istendiğinde, hemen
OKEY Olmama yaşantısına geçeceklerdir.
Temas kurmanın yolu, onların davranışlarını (geriçekilmeci pasif­
liklerini) hedeflemektir. Bunu başlatmanın en iyi yolu da, sizin teması
başlatarak onlann dışarıya çıkmasını sağlamanızdır. Bundan sonraki
adım, onları düşüncelerini paylaşmaya davet etmektir; sonra da, onla­
nn ihtiyaçlarını karşılamak için eyleme geçmelerini ve bu eylemleriyle
düşüncelerini birleştirmelerini sağlamaktır. Duygularma odaklanmak­
tan kaçıranız, çünkü bu onların en kırılgan olduklan alandır.
Kişisel olarak yaşayabilecekleri önemli değişmeler şunlardır: Başka
herkese destek olabildikleri gibi kendilerini de desteklemeyi öğrenme­
leridir, herkes gibi onların da bir yerinin olabilmesi için kendi haklarını
savunabilmeleridir. Duygularmın ve ihtiyaçlarının OKEY olduğunu, in­
sanlarla etkileşime girebilmek ve yakınlığı hissedebilmek için başkalan-
nm onun ihtiyaçlarını ve duygularını dikkate almasını istemeyi öğren­
meye gereksinimleri vardır.

Oyuncu-Direngeç (Pasif-Agresif)
Oyuncu-Direngeç adaptasyonu olan kimseler, başkalarıyla etkileşime
giren insanlardır: Bir grup içinde olmaktan hoşlanırlar. Ama konu prob­
lem çözmeye gelince, pasif bir duruş sergilerler. Bu şu anlama gelmekte­
dir: Başkalarının ilişkiyi başlatmasını ve bunun gibi bazı şeylerle başka-
larının problemi çözmesini tercih etmektedirler.
Oyuncu-Direngeçler, kendilerini sosyal olarak katmak için, tepkide
bulunma konusunda agresif şekilde pasif kalırlar. Örneğin, ‘Aman tan­
rım, burası çok sıcak!’ diyebilirler ve birisinin bu konuda bir şey yapma-
sım beklerler. Oyuncudurlar ama başkalarının onu kontrolü söz konusu
olduğunda çok güçlü bir şekilde (dolaylı olarak ve açıkça) direnirler.
Oyuncu-Direngeçler çok iyi dedektif, araştırmacı gazeteci ve eleştir­
men olurlar. Eğer bir yerde bir şey yanlış gidiyorsa, bunu ilk yakalayacak
olanlar onlardır.
2M Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

Yaşadıkları sıkıntı, gereksiz yere güç mücadelesine girmeleridir.


Kimsenin onlan kontrol etmesi söz konusu olmasa bile, başkalarının
kontrol etmesine karşı bir savaş içindedirler.
Dünyayla temas kurarken, (açık kapısı olan) agresif pasif davranış­
larla yaklaşırlar. Duygularını (hedef kapılarını), davranışlarıyla entegre
etmeleri gerekir. Duygularım davranışlarıyla entegre ettiklerinde, dü­
şünce (tuzak kapısında) bir değişiklik olur. Durumları, ‘öyle ya da böyle’
ya da hiçbiri şeklinde görerek güç mücadelesi içine girmeyi bırakırlar.
Doğrudan düşünceleriyle çalışıldığında, durumlar hakkında farklı dü­
şünmeye başlayamazlar çünkü bu onların en kırılgan olduğu alandır.
Çocukluklannda aldıktan mesaj, OKEY olabilmeleri için ‘kendilerini zor­
lama lannm gerektiğidir (Bunun kısaca açıklaması şudur, ‘Zoru dene ama
gerçekte yapma!’). Pasif-Agresifler, bildikleri her şeyi yaparak, en zoru
düşünerek yapmaya çalışmaktadırlar ve bu yüzden sıkışıp kalmışlardır.
Onlarla temas kurmanın yolu, işi oyuna dökmektir. Bir sonraki adım,
onlara karşı geliştirici, koruyucu olarak onların duygularını ve ne iste­
diklerini ortaya çıkarmaktır. Onlarla birlikte düşünmeye başlamayınız
çünkü onların sıkıştığı şey de zaten budur.
Kişisel olarak yaşayabilecekleri önemli değişmeler şunlardır:
Problemleri ‘öyle ya da böyle’ çerçevesinden görmeyi bırakmak ve ha­
yatta kalabilmek için mücadele etmek zorunda olmadığını anlamak.
İstediği şeyi doğrudan isteyebileceğini ve de ihtiyaçlarını karşılarken
başkalarından yardım alarak işbirliği yapabileceğini yaşantısal olarak
öğrenmeye ihtiyacı vardır. Farklı olmanın özgürlüğünü (her ne kadar
zor bir şey olsa da) ve buna rağmen başkalarının yanında kendini OKEY
olarak hissetme yaşantılarını yaşaması gerekmektedir.

Heyecanlı-Aşırı Tepkisel (Histrionik)


Heyecanlı-Aşırı tepkisel adaptasyonu olan kimseler, başkalarıyla ilişki­
ye giren insanlardır. Her şeyden önce, ‘insan insanıdırlar’, tipik olarak
‘yaşamı bir parti’ gibi yaşarlar. Problem çözme bakımından aktif bir du­
ruş sergilerler. Bu, ayrıca onların tercih ettikleri bir sosyalleşme şekli­
dir: Başkalarına proaktif olarak yaklaşırlar.
Heyecanlı-Aşın tepkiseller, duygusal olarak insanlara karşı açıktırlar.
Genellikle, ‘sıcak’tırlar ve onların ‘yanında olmak mutluluk verici’dir.
Sosyal, eğlenceli ve etrafındaki insanları mutlu etmeye çalışan, başkala­
rının da ona aynı şeyi yapmasını bekleyen insanlardır. Şahane ev sahiple­
ridirler ve insan ilişkilerinde veya insanlarla ilişkileri gerektiren meslek­
lerde çok iyidirler. İlgi isterler ve ilgiyi sevgi ile aynı şey olarak görürler.
Sorun yaşadıkları konu, aşırı tepkisel olmalarından kaynaklanmakta-
16 Konu: Kişilik Adaptasyonlar 235

dır. Problemler karşısında düşünmek ve eyleme geçmek yerine duygu-


lannı yoğunlaştırırlar.
Heyecanlı-Aşırı tepkiseller, dünyayla temas kurarken, (açık kapısı)
olan duygularıyla yaklaşırlar. Düşüncelerini (hedef kapılarını) duygu­
larıyla entegre etmeleri gerekmektedir. Düşüncelerini duygularıyla en­
tegre ettikçe, davranışları (tuzak kapıları) da değişir, durumlara aşın
tepkiler vermekten vazgeçerler.
Doğrudan davranışlarıyla çalışıldığında, durumlara karşı aşın tepki­
ler göstermeyi bırakamazlar çünkü en kınlgan olduklan alan olan dav­
ranış, aynı zamanda onların en büyük savunmalandır. Bu savunmayı
geliştirmişlerdir çünkü çocukken aldıkları mesaj, OKEY olabilmek için
‘başkalarım hoşnut etmeleri’ gerektiği şeklindedir, onlar da bildikleri
her şeyi deneyerek hoşnut edici olmaya çalışmaktadırlar.
Heyecanlı-Aşırı tepkisellerle temas kurabilmek, onlara karşı koru-
yucu/geliştirici olarak veya oyunsu bir şekilde yaklaşarak duygulannı
hedefleyerek olur. Bir sonraki adım, problem çözebilmek için onlann
düşüncelerini hedeflemektir. Davranışlarını hedeflemekten kaçınınız,
çünkü onlann sıkıştıkları alan da budur.
Kişisel olarak yaşayabilecekleri önemli değişmeler şunlardır: Kimsenin
onunla ilgilenmediği zamanda bile önemli olduğunu ve sevildiğini his­
sedebilir; bir şeyin doğru olduğunu hissediyorsa, bu onun gerçekten
doğru olduğu anlamına gelmez. Düşündükleri için kendilerini iyi his­
setmeyi ve kendi güçlerini sahiplenmeyi öğrenmeleri gerekmektedir.

Sevimli-Manipülatör (Antisosyal)
Sevimh-Manipülatör adaptasyonu olan kimseler, başkalanyla ilişki kur­
ma ve insanlardan kendini geriye çekme ile problemi aktif olarak çözme
ve pasif kalma arasında gidip gelmektedirler.
Manipülatörler, insanlara karşı agresif davranırlar. Ama aynı zaman­
da da çok sevimlidirler. İstediklerini elde etmek için aşağılamaya çalışır­
lar veya baştan çıkarırlar. Dışarıdan uyancı almaya çok fazla ihtiyaçları
vardır. Satış işlerinde, fon toplamak için tanıtım yapmada, yeni projele­
re başlamada çok iyidirler. Politika veya benzeri arenalarda çalışan ka-
rizmatik insanlardır. Ayrıca çok iyi girişimcilerdir.
Yaşadıkları sıkıntı, istediklerini doğrudan elde edemediklerinde ma-
nipüle edici olmalarından ve başkalarından yararlanmalarından kay­
naklanmaktadır. Ayrıca, onları dışarıdan itici ‘bir hareket’ olmazsa,
kendi başlarına bir işi başlatmakta zorlanırlar.
Dünyayla temas kurarken, (açık kapısı) olan aktif agresif davranışlar-
256 Bölüm IV Kendi Yaşam öykümüzü Yazmak

la yaklaşırlar. Duygularını (hedef kapılarını), davranışlarıyla entegre et­


meye ihtiyaçlan vardır. Duygularını davranışlarıyla entegre ettiklerinde
bu onlann düşüncelerinde (tuzak kapısında) bir değişime yol açar. Bir
kimseyi kandırmak yerine uzun dönemli sonuçlar üzerinde düşünmeye
başlarlar.
Doğrudan düşünceleriyle çalışıldığında, uzun dönemli sonuçlar üze­
rinde düşünmeyi başaramazlar çünkü bu onların en kırılgan oldukları
alandır. Çocukken aldıkları mesajlar, OKEY olabilmek için herkesi kan­
dırmaları gerektiği şeklindedir. Bu yüzden, her zaman için birisinin bir
adım önünde olmaya çalışırlar.
Temas kurmanın yolu, onların bir başkasını kandırmaya çalıştığını
oyuncu bir şekilde açığa çıkarmaktır. Bir sonraki basamak, gerçekten
ne istediklerini ve neden bunu alamayacaklarını varsaydıklarını bulma­
larına yardımcı olmaktır İd, onlar bu varsayımları nedeniyle başkalarını
kandırmaya çalışmaktadırlar. Onların bu düşüncelerine takılıp kalmak­
tan kaçınınız (ki, aslında bu onların size kurduğu bir tuzaktır); çünkü
bu şekilde manipüle etmektedirler ve değişmekten kaçınmaktadırlar.
Kişisel olarak değişebilmek için: Erişkin bir insan olarak kimsenin
onu terkedemeyeceğini anlamaları önemlidir çünkü şimdi çocukken
bulamadıklarını bulabilmek için kaynakları vardır. Üstelik, artık baş­
kalarından değil kendi kaynaklarmdan yararlanabilirler (kendi erişkin
kısmımız çocuğumuza destek olabilir). Ayrıca bir şeymiş gibi davran­
maya çalışmaktansa, gerçekten kendisi olabilmek çok daha güvenlidir.
İhtiyaçlarını işbirliği yaparak karşılayabilirler, böylece başkalarının da
ihtiyaçları karşılanabilir. Bunu yaparak da, hayatlarında dramlar yaşa­
mak yerine samimiyeti deneyimlemeye başlayabilirler.
£ Eğer adaptasyonlarla ilgili daha fazla bilgi istiyorsanız, Personality
Adaptations: A New Guide to Human Understanding in Psychotherapy
and Counselling. (Lifespace Publishing, 2002) kitabına bakabilirsiniz.
16 Konu: Kişilik Adaptasyonları 237

Adaptasyon Tipik komutlar Tipik oyunlar* Tipik raketler

^unıiu-lşkolık Çocuk Olma Bak Ne Kadar Çok Anksıyete, depresyon,


Zorluyorum ve suçluluk (kızgınlık,
;Cses f-Kompulsif) Hissetme
Eğer Sen Olmasaydın incinme ve cinsel duygulan
Yakın Olma kapatarak)
Saçını Süpürge Eden
Önemli Olma Kızgınlık (üzüntüyü
Kadın
Eğlenme kapatarak)

^arük-Şüpheci Çocuk Olma İşte Seni Yakaladım Başkalarına kızgınlık

-■rsnoıd) Yakın Olma Suç Sende (korkuyu kapatarak)


Güvenme Tekmele beni Kendi haklılığında ısrarcılık
Hissetme Kıskançlık
Eğlenme Özenme
Ait Olma Şüphe

□ratıa- Yapma Bana Bir şey Yap Hissizlik


-ayalperest Ait Olma Bak Bana Ne Bomboşluk
Aklı Başında Olma Yaptırdın! Anksiyete (kızgınlık,
^zad)
Hissetme (neşelenme, Eğer Sen Olmasaydın incinme, sevinç ve cinsel
cinsellik, kızgınlık) Tekmele beni duyguları kapatarak)

Eğlenme
Büyüme
Düşünme

Oyuncu-Direngeç Büyüme Niçin Yapmıyorsun? - Gerginlik (incinmeyi


Hissetme Evet Ama kapatarak)
^f-Agresif)
Yapma Bana Bir şey Yap Karmaşa (kızgınlığı
Aptal kapatarak)
Yakın Olma
Tekmele beni Kendi haklılığında ısrarcılık
Eğlenme

heyecanlı- Büyüme Rapo Anksiyete, üzüntü, ve


Aşn tepkisel (Histrionik) Düşünme Eğer sen olmasaydın karmaşa
Önemli Olma Aptal (kızgınlığı kapatarak)
Kendi Kendin Olma

^»ımü-Manıpülator Yakın Olma Yakala Beni Bakalım Karmaşa


Asosyal) Hissetme (üzüntü, Hırsız ve Polis Kızgınlık (korku ve üzüntü­
korkma) yü kapatarak)
Yapma
Düşünme (gelecekte or­
taya çıkacak problemler;
kandırmak, aptal yerine
koymak bakımından)

Tablo 16.5: Her bir adaptasyonun tipik komutları, oyunları (‘paslaşma temaları) ve raketleri
Bölüm V
Yaşamımızı Kurgumuza Göre
Şekillendirmek
Edilgenlik
İndirim Yapmak

aşam süreci içinde problemlerle sürekli karşılaşıyoruz. Ölmeden

Y karşıdan karşıya nasıl geçeceğim? Ofisimde, bana verilen işi na­


sıl yapacağım? Bana arkadaşça veya agresif davranan birisine
nasıl bir tepki vereceğim?
Her bir problemle karşılaştığımda, iki seçeneğim var. Problemi çöz­
mek için tüm düşünce, duygu ve davranışlarımla erişkin gücümü kulla­
nabilirim. Ya da, kurgumu izleyebilirim.
Eğer kurgumu izliyorsam, dünyayı çocukken almış olduğum karara
uygun olacak şekilde algılamaya başlarım. Böylece gerçek olan durumun
bazı yönlerinin farkında olmaya kapalı olurum. Aynı zamanda da, bura­
da ve şimdide yaşanan problemin diğer yönlerinin boyutunu büyütebi­
lirim. Problemi çözmek için aktif olarak bir şey yapmak yerine, kurguma
dayalı ‘sihirli bir çözüme başvurabilirim. Çocuk’umda bu sihirin işe ya­
ramasını umut ederim, dünyayı bana bir çözüm olacak şekilde manipüle
etmeye çalışırım. Aktif olacağıma, pasifleşirim.
Bölüm V’te, pasiflik ile problem çözme arasındaki bu zıtlığa bakacağız.
TA kuramının bu alanı, bunu ilk kez geliştiren ve Kateksis Enstitüsünü
kuran ‘Schiff ailesi’nin ardından, Schiffçi veya Kateksis kuramı olarak
bilinmektedir.
Schiff’ler, pasifliği problemi çözme-me davranışı’, örneğin ‘insan­
ların şeyleri nasıl yapmadığı veya etkili olarak yapmadığı’1 olarak
tanımlamaktadırlar.

İndirim yapmanın doğası ve tanımı


indirim, farkında olmadan problemin çözümüyle ilgili bilgileri gözardı et­
mek1 olarak tanımlanmaktadır.
Düşünün ki, kalabalık bir restoranda oturuyorum. Susadığımı his-

Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 239


24© Bölüm v Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

sediyorum ve bir bardak suya ihtiyacımın olduğunu düşünüyorum.


Garsonla göz göze gelmeye çalışıyorum. Bana hiç bakmıyor bile. Tekrar
el kol hareketleri yapıyorum. Yine bir tepki yok.
Tam bu noktada kurguma giriyorum. Farkında olmaksızın, çocuklu­
ğumda annemi çağırdığımda ve o gelmediğinde yaşadığım şeyi tekrar
yaşayabilirim. Annemin yüzünü bana tepki vermeyen garsonun yüzü­
nün üstüne koyuyorum. Aynı zamanda da, küçük bir çocukken yaptığım
gibi davranıyor, hissediyor ve düşünüyorum. Büzülüyorum ve umutsuz-
luğa düşüyorum. Kafamda kendime şöyle diyorum: ‘Bu hiç de iyi değil.
Ne kadar denersem deneyeyim, garson gelmeyecek.’
Bu sonucu almak için, burada ve şimdideki bazı bilgileri gözardı et-
meliyim. Bir bebekken sahip olmadığım ama şimdi bir erişkin olarak
önümdeki değişik seçeneklerime indirim yapmalıyım. Ayağa kalkabili­
rim, oraya doğru yürüyebilirim ve garsonun omuzuna dokunabilirim.
Sürahinin olduğu en yakın masaya gidebilirim ve bir bardak su almak
için izin isteyebilirim ve bardağıma dökebilirim. Bunlardan birisini yap­
saydım, pasif olmak yerine problem çözmeye yönelmiş olurdum.
Restoranda benimle birlikte oturan bir arkadaşım var. Garsonun be­
nim hareketlerimi görmeyerek tepki vermemesine arkadaşım sinirlenir.
Şu şekilde söylenir: ‘Bu adam belli ki çok yetersiz. Ben olsaydım, bu ada-
mın işine son verirdim.’
Arkadaşım da kurgusuna girmiştir. Ama, o benden farklı olarak ço­
cukken yaşam pozisyonu olarak B+S- pozisyonunu benimsemiştir; be­
nim yaşam pozisyonum B-S+ şeklindedir. O, garsona kendi kurgusunun
gözlüğünden bakmaktadır. Garsonun beni görmemiş olmasına bakarak
onun yeterliğine indirim yapmaktadır. Benim gibi, arkadaşım da pasif­
tir. Orada oturup garsonun bana bir bardak su getirmemesine bakarak
ortalığı karıştırmaktadır.

Abartma
Her bir indirime eşlik eden bir abartma vardır. Bu, gerçeğin bazı yönle­
rinin, küçültülerek veya büyütülerek abartılması anlamına gelmektedir.
‘Küçük bir şeyi büyütüp dağ yapmak’ ifadesi, abartmayı anlatmak için
çok uygundur. İndirim yapan bir kimse, bir durumdaki belli bir yeri ol­
duğundan fazla ‘kabartarak’ orantıyı değiştirirken, bu arada başka bir
özelliği orantısız olarak minimize etmektedir. Abartmada tipik düşünce
örüntüsü, ‘hep ya da hiç’ şeklindedir.
İndirim intrapsişiktir ve farkında olunmadan yapılır ama abartma bi­
linçlice düşünülerek yapılır. İndirim, kişinin kullandığı bilinçdışı bir me­
kanizmadır; abartma ise yapılan şeyin bilinçli olarak onaylanmasıdır.
17 Konu İndirim Yapmak 241

Ben restoranda oturmuş beklerken, garson bana su getirmediği için


umutsuzluk yaşarken, seçeneklerime indirim yapıyordum. Böyle yapa­
rak da, garsona aslında sahip olmadığı bir gücü, suyumun olup olma­
yacağını belirleme gücünü, veriyordum. Aynı zamanda kendi gücümü
de kabul etmiyordum. İnancım şu idi: 'Tüm güç onun elinde; benim hiç
gücüm yok.’ Bu ifadelerin her ikisi de bir abartmadır.
Arkadaşım garsonun yeterliğine indirim yaparken, o da kendisini ve
garsonu abartıyordu. Kendisini, elinde herhangi bir veri ve de yetki ol­
mamasına rağmen, jüri veya hakim gibi görüyordu. Ayrıca garsonu ta­
mamen yetersiz olarak görüyordu.

O Takın bir zamanda sizin için tatmin edici olarak sonuçlanmayan bir
durumu düşününüz. Buradaki durum, çözemediğiniz bir probleminize mi
işaret etmektedir?
Geriye dönüp baktığınızda, gerçeğin bir yönüne veya bazı yönlerine in­
dirim yaptığınızı düşünüyor musunuz? 'O zaman aklınıza gelmemiş olsa
da', orada daha farklı davranabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Birisinin yapabileceği belli bir şey vardı da siz onun bu yeteneğine mi
indirim yaptınız? Orada sözkonusu olan bazı kaynaklar vardı da, o anda
aklınıza mı gelmedi?
Nerede abartma yaptığınızı belirleyebiliyor musunuz? Kendinizin, başka-
lannın veya durumun hangi yönünü olduğundan çok fazla büyütmüş veya
değerini azaltmış olabilirsiniz?
Eğer bir grup olarak çalışıyorsanız veya size yardımcı olmak isteyen bir
arkadaşınız varsa, yanıtınızı ikinci bir görüş alarak karşılaştınnız. Bir baş­
kasının indirimini ve abartmasını bulmak kendininkini bulmaktan daha
kolaydır.
Bu sorulara hemen bir yanıt bulmuş olun veya olmayın, problemin ne
olduğunu aklınızda tutunuz. Bu probleminizi konunun ilerleyen kısmında,
konulan işlerken tekrar ele alabilirsiniz. £

Dört pasif davranış


Ben bir indirim yaptığımda, kafamda kendimle ilgili bir cümle
kuruyorum.
Bu yüzdendir ki, indirimin kendisi gözlenebilir değildir. Düşünceleri
okuyamadığınıza göre, bir indirimin olduğunu gösterecek şekilde ko­
nuşmadığım veya bir şey yapmadığım sürece hiçbir zaman için indirim
yaptığımı bilemezsiniz.
242 Bölüm V: Yaşamımın Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Dört çeşit davranış vardır ki, bunlar her zaman için kişinin indirim
yaptığını göstermektedir. Bu dört pasif davranış şunlardır:

• Hiçbir şey yapmama


• Aşın uyum
• Ajitasyon
• Yetersizleşme veya şiddet

Hiçbir şey yapmama


YA grubunun üyeleri bir daire şeklinde oturmaktadırlar. Grubun lideri
şöyle der: ‘Haydi grupta şöyle sırayla gidelim ve herkes bugünkü otu­
rumla ilgili olarak neyi beğendiğini ve neden hoşlanmadığını söylesin.
Eğer bir şey söylemek istemiyorsanız, “pas” diyebilirsiniz.'
Alıştırma başlar. Gruptakiler bir hoşlandıkları bir de hoşlanmadıkları
şeyi söylerler. Bir iki kişi de ‘pas’ der.
Sonra sıra Norman’a gelir. Sesssizlik olur. Herkes Norman’ın bir şey
söylemesini bekler, ama o hiçbir şey demez. Kıpırdamadan ve sessizce
oturur, bir boşluğa bakar gibidir. Hiçbir şekilde takdir ettiği veya hoş­
lanmadığı bir şeyi söylemek istemiyor gibi göründüğünden, sıradaki
kişi onun ‘pas’ diyerek geçmesini beklemektedir. Ama Norman bunu da
yapmaz. Sanki aptalmış gibi öyle oturmaya devam eder.
Norman, hiçbir şey yapmama pasif davranışını sergilemektedir.
Enerjisini kullanarak problem çözmek üzere harekete geçmek yerine, bu
enerjisini kendisinin harekete geçmesini durdurmak üzere kullanmak­
tadır. Bu pasif davranışı gösteren kişi, kendini rahatsız hissetmektedir
ve kendisinin bir şey düşünmediğini zannetmektedir. Duruma ilişkin
olarak kendisinin bir şey yapabilme kapasitesine indirim yapmaktadır.

Aşırı uyum
Amy, yorgun bir iş gününden sonra eve gelir. Kocası Brian oturmuş
gazete okumaktadır. Kocasının arkasından mutfağa şöyle bir göz atan
Amy, oldukça kabarık bir bulaşık yığınının olduğunu görür.
Brian ‘Merhaba’ der. ‘Umarım günün iyi geçmiştir. Tam da çay saati
değil mi?’ Ceketini çıkaran Amy doğrudan mutfağa gider. Bulaşık yığı­
nını yıkamaya başlar ve de çayı demlemeye koyar.
Brian ve Amy, her ikisi de Brian’m bulaşıkların yıkanması ve çayın ya­
pılması gibi bir şey istemediğinin farkında değildirler. Amy de ona bunu
isteyip istemediğini sormamıştır. Amy bir an için durarak kendisinin
17 Konu: İndirim Yapmak 243

bulaşıkları yıkamak isteyip istemediğini veya aslında bunları Brian’ın yı­


kamasının daha uygun olup olmayacağını hiç düşünmemiştir bile.
Amy’nin bu pasif davranışı, aşın uyumdur. Bir kimse aşın uyum yaptı­
ğında, Çocuk’undaki kendi isteklerinin başkalarının da istekleri olduğu
şeklindeki inancını yaşamaktadır. Bunu gerçekte isteklerinin ne olduğu­
nu onlara sormadan, kendi isteklerinin de ne olduğunu referans olarak
almadan yapmaktadır. Aşırı uyum yapan kimse, hiçbir şey yapmayanın
aksine, pasif davranışı sırasında kendisini ‘düşünceli’ bir insan olarak
algılar. Ancak onun bu ‘düşüncesi’ bir bulaşmadan kaynaklanmaktadır.
Aşırı uyum yapan bir kimse, genellikle başkaları tarafından yardım­
sever, uyum sağlayıcı veya rahatlatıcı bir insan olarak görülür. Böylece
aşırı uyum, kişinin ilişkide olduğu insanlar tarafından sıkça desteklenir.
Sosyal olarak kabul gördüğünden, kişinin düşünceli bir insan olduğu
düşünüldüğünden, dört pasif davranış içinde görülerek anlaşılması en
zor olandır.
Aşırı uyum sağlayan kişi, kendi seçeneklerini kullanma yeteneğine in­
dirim yapmaktadır. Kendi seçenekleri yerine, başkalarının ondan bekle­
diğine inandığı seçenekleri izlemektedir.

Ajitasyon
Bir sınıf dolusu öğrenci, dersi anlatan kişiyi dinlemektedir. Smıfta en
arka sırada Adam oturmaktadır. Dersi anlatan oldukça sessiz olarak ko-
nuşmaktadır ve Adam onu işitmekte zorlanmaktadır. Ders ilerledikçe.
Adam onun ne konuştuğunu anlamakta giderek daha fazla zorlanmak-
tadır. Elinden kalemini bırakır ve parmaklanyla sıraya tıklamaya başlar.
Sıranın altına bakacak olursak, Adam’ın parmaklarıyla tıklamasına eş­
lik edecek şekilde ayağım da hızlıca sallayıp durduğunu görebiliriz.
Adam, ajitasyon yapmaktadır. Bu pasif davranışıyla, problem çözme
yeteneğine indirim yapmaktadır. Kendini son derece rahatsız hisset­
mektedir ve bu rahatsızlığını hafifletmek için amaçsız, tekrarlayıcı bir
etkinliğe girişmektedir. Enerjisini, problemi çözmek yerine ajite olduğu
etkinliğe yöneltmektedir. Ajitasyon sırasında kişi, kendisinin o sırada
bir şey düşündüğünü düşünmemektedir.
Eğer Adam Yetişkin’ini açıkça kullanacak olsa, dersi anlatanm dikka­
tini çekecektir ve ona daha yüksek sesle konuşmasım söyleyebilecektir.
Parmaklarıyla tıklaması ve ayağını sallaması, onun problemini çözmeye
hiç de yaramamaktadır.
Pek çok yaygın alışkanlık, ajitasyon davranışıdır. Tırnak yemek, siga­
ra içmek, kendi saçıyla oynamak ve kompulsif olarak yemek yemek, bu
örneklerden bazılarıdır.
244 Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Yetersizleşme ve şiddet
Betty, otuzlu yaşlarının sonundadır. İki kızkardeşin küçüğüdür, hâlâ
bakmakta olduğu yaşlı annesiyle birlikte oturmaktadır. Yaşlı kadın yaşı­
na rağmen sağlık olarak oldukça iyi durumdadır.
Betty aniden bir adamla karşılaşır ve birbirlerine aşık olurlar. Mutlu
bir şekilde annesine bunu müjdeler ve evlenerek onunla birlikte yaşa­
mak istediğini söyler.
Birkaç gün sonra, annenin baş dönmeleri başlar ve kızı onu yatağa ya­
tırır. Doktor, fizik olarak herhangi bir rahatsızlığının olmadığını söyler.
Ama Betty ayrılmak istediği için kendini suçlu hissetmeye başlar.
Anne’nin pasif davranışı, yetersizleşme şeklindedir. Kişi burada kendi­
ni bir şekilde yetersizleştirmektedir. Kendisinin problem çözme kapasi­
tesine indirim yaparak, Çocuk’unda kendini yetersizleştirince birileri-
nin onun problemini çözeceğini umut etmektedir.
Yetersizleşme, burada olduğu gibi, bazen psikosomatik bir rahatsızlık
şeklindedir. Alternatif olarak, ruhsal olarak dağılma veya içki ya da ila­
cın kötüye kullanılması şeklinde de olabilir.
Robert, kız arkadaşına çok öfkelenir. Evi kırar döker ve uzun bir süre
sokaklarda dolaşır. Şehre iner, birkaç bira içer, Sonra da, bir sandalyeyi
yakalar ve oradaki bir camı sandalyeyle vurarak indirir.
Robert’ın pasif davranışı, şiddettir. Şiddeti pasif’ bir davranış olarak
ifade etmek biraz tuhaf gözükebilir ama bu pasiftir çünkü önündeki
problemi çözmeye yönelik değildir. Robert camı kırdığında, kız arkada­
şıyla aralarındaki anlaşmazlığı çözümleyecek bir şey yapmamaktadır.
Yetersizleşme, kendine karşı bir şiddet olarak da görülebilir.
Yetersizleşme ve de şiddet kişi bu iki durumda da problem çözme yete­
neğine indirim yapmaktadır. Kendisine veya başkalarma yönelik enerji
patlaması yaşamakta, böylece başkalarının onun problemini çözmesi
için çevreyi umutsuzca zorlamaya çalışmaktadır.
Yetersizleşme veya şiddet, genellikle bir ajitasyon döneminin ardın­
dan gelir. Bir kimse ajitasyon yaparken, daha sonra yetersizleşme veya
şiddet şeklinde yıkıcı olarak boşaltmak üzere enerji toplamaktadır.
Pasif davranışların hepsinin amacı, sahip olduğum problemle bir baş­
kasının rahatsız olmasını sağlamaktır böylece başkalarının bunu ele
alarak benim için çözmesini umut ederim.

£ Bir önceki alıştırmada ele aldığınız problem durumunu düşününüz.


Burada izlediğiniz pasif davranışlan belirleyebilir misiniz?
17 Konu: indirim Yapmak 245

Şimdi de durumu tekrar gözünüzde canlandırınız. Pasif davranışı sergile­


meye başladığınız noktaya geldiğinizde, kendinizi bu kez Yetişkinde olarak
ve problemi çözmek için tüm erişkin düşünce, duygu ve davranış kapasite­
nizi kullanarak hayal ediniz. O zaman, farklı olarak ne yapıyor olacaktınız7 0

İndirim yapmak ve ego-durumları


İndirim, sizin de bildiğiniz ego-durumlan patolojisi (Konu 6) ile
ilişkilidir.
İndirim, bir bulaşma nın varlığına işaret etmektedir. Bu şu demektir:
Ben indirim yaparken, gerçeği Ebeveyn’imin veya Çocuk umun kur­
gu inançlarma uyacak şekilde yanlış algılayarak, Yetişkin düşüncemi
yanıltabilirim.
Dışlama, indirimin bir diğer kaynağı olabilir. Burada, gerçeğin bazı
yönlerini göz ardı ediyorum çünkü bir veya daha fazla ego-durumumu
kapatmaktayım. Eğer Çocuk’umu dışlıyorsam, çocukluğumdan getirdi­
ğim istek, duygu ve sezgilerimi kapatıyorum demektir ki, belki de bun­
lar gerçekte şu anda çözmem gereken problemimle ilgilidir. Ebeveyn’ımı
dışladığımda, ebeveyn figürlerinden öğrendiğim dünyayla ilgili tanım­
lamaları ve kuralları kapatmaktayım ancak bunlar da problem çözü­
münde yararlı olabilir. Dışlanmış Yetişkin’de, ben burada ve şimdideki
duruma doğrudan bir tepkide bulunurken durumu değerlendirme, his­
setme veya harekete geçme yeteneğime indirim yapıyorum demektir.
Beklendiği üzere, dışlanmış Yetişkin, kişinin yaptığı indirimin yoğunlu­
ğu bakımından üç dışlama arasından en çok engelleyici olandır.
Genellikle indirim, bir ego-durumu patolojisi olmadan da olabilir. Bu
gibi durumlarda, bu sadece kişinin Yetişkin’inin bilgisiz olması veya
yanlış bilgi sahibi olmasmm bir sonucudur. Örneğin, aşın kilolu olan bir
hanım incelmek için diyet yapmaya başlar. Ekmek, patates ve makarna
yemeyi bırakır. Bunun yerine kuruyemiş ve peynir yer. Oysa, kuruyemiş
ve peynirin kalorisi vazgeçtiği yiyeceklerden çok daha fazladır. Bu gerçe­
ğe indirim yapmasının nedeni, bunu bilmediği içindir.

İndirimleri bulmak
Biliyorsunuz ki, indirimin kendisi gözlenebilir değildir, kişinin bu
dört pasif davranıştan birisini göstermesine bakarak kestirilebilinir.
indirimleri bulmanın başka değişik yolları da vardır.
Sürücü davranışları her zaman için bir indirimin olduğunu gösterir.
Hatırlayın ki, ben bir sürücümü gösterdiğimde, içsel olarak kurgu inan-
cımı yeniden yaşatmaktayım: ‘Ben yalnızca eğer Kendimi Zorlarsam,
24€ Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Başkalarını Hoşnut Edersem, vs. OKEY’im.’ Oysa gerçek şu ki, ben bu


sürücü mesajlarını izlesem de izlemesem de zaten OKEY’im.
Schiff’ler, bazı düşünce bozukluklarının indirimin ipuçları olduğunu
belirlemişlerdir. Bunlardan birisi, aşırı-ayrmtılara girmektir. Kişiye basit
bir soru sorduğunuzda, bu bozukluğu olan kişi bir yığın ayrıntıyı tek tek
ele alarak uzun bir atıp tutmaya dönüştürür. Aşırı-genelleme ise bunun
tam zıttıdır; kişi burada fikirleri yalnızca çok genel, üstünkörü terimler-
le geçiştirir. ‘Şey, problemim oldukça büyük. İnsanlar peşimde. Her şey
beni yıkıyor.’
Bölüm Vl’da, raketler, oyunlar ve Drama Üçgeni'nindeki davranışları ele
alacağız ki, bunların hepsi de bir indirimin olduğunun onaylanmasıdır.

Sözel ipuçları
TA’dakı becerilerden birisi, insanların kullandığı kelimeleri dinleyerek
indirimleri belirlemektir. Bu konuyu işlerken verdiğimiz örneklerde ko­
nuşan kişinin indirim yaptığının açıkça belli olacağı şekilde kelimeleri
seçtik. Günlük konuşmalar sırasında yapılan indirimlerin ipuçlan ge­
nellikle çok açık değildir.
Kuramsal olarak konuşurken, bize aktarılan örnekler oldukça açıktır.
Konuşan kişinin indirim yaptığını, gerçeklikle ilgili bir bilgiyi çarpıttığı
veya gözardı ettiği zaman görebiliyoruz. Uygulamadaki zorluk ise şu­
dur: Günlük konuşmalarda birçok indirim yapılmaktadır, hatta o kadar
çoktur ki, biz bunlara karşı artık duyarsızlamış bir hale gelmiş bulunu­
yoruz. Dinleme becerilerini yeniden öğrenmemiz gerekmektedir, böy-
lece gerçekten ne denildiğini işitebiliriz ve her bir ifadenin gerçekliğini
test edebiliriz.
Örneğin, bir kimse ‘Yapamıyorum...’ diyorsa, büyük bir olasılıkla indi­
rim yapmaktadır. Burada kendinize soracağınız test etme sorusu şudur:
‘Acaba yapabilir mi, şimdi ya da bir süre sonra?’
*. denemeye çalışacağım’ genellikle bir indirimdir çünkü bunun ge­
nellikle ima ettiği şey, ‘Deneyeceğim ama yapmayacağım’ şeklindedir.
Tüm diğer sürücü ifadeleri için de aynı şey söz konusudur. Özellikle de
Güçlü Ol indirimleri çok yaygındır.
‘Söylediklerin insanın içini sıkıyor.
‘Bu problem beni zorluyor.
‘Aklımdan bir an bir düşünce geldi geçti.’
Bazen de, bir cümlenin içinde bir kısmın eksik bırakılmış olması bir
indirimin olduğunun sinyalini verebilir. Örneğin, bir TA grubunda bir
üye gruba bakarak şöyle diyebilir: Bana sarılınmasını istiyorum.’ Bunu
17. Konu: indirim Yapmak 247

kimden istediğini söylememektedir. Problemini çözmesi için -birisinin


ona sarılmasını sağlayabilmek için- gerekli olan bilgiyi atlamaktadır, o
nedenle bu isteği bir indirimi içermektedir.

Sözel olmayan ipuçları


Sözel olmayan ipuçlarından indirimin belirlenmesi de bir o kadar önem­
lidir. Burada, bir indirim olduğunun işareti, söylenen sözlerle buna eş­
lik eden sözsüz mesajlar arasındaki uyuşmazlığın olmasıdır. Konu 5’ten
hatırlayacağınız üzere, bu uyuşmazlığa tutarsızlık denilmektedir.
Örneğin, bir öğretmen öğrencilere sorar: ‘Size verdiğim ödevi anla­
dınız mı?’ Öğrencilerin yanıtı ‘Elbette’ olur. Ama bu sırada kafalarını
kaşımakta ve kaşlarını çatmaktadırlar. Eğer bu öğretmen ‘Marslı gibi
düşünmeye’ alışıksa, biraz daha soru sorarak öğrencilerin indirim yapıp
yapmadığını anlayabilir.
Tutarsızlık her zaman için bir indirimi göstermeyebilir. Örneğin, bir
toplantıda başkan ayağa kalkar ve şu duyuruyu yapar: ‘Bugün, önümüz­
de yapmamız gereken pek çok iş var.’ Ama bu çok ciddi duyuruyu yapar­
ken bir taraftan da masadaki herkese ışıldayarak sıcakça bakmaktadır.
Gönderdiği Marslı sinyali, ‘Ve bugün burada hepinizi görmekten çok
mutluyum’ şeklindedir.

Acıklı gülüş
indirimin çok sıklıkla görülen bir belirtisi, acıklı gülüştür. Burada, kişi
aslında hiç de hoş olmayan bir şeyden söz ederken gülmektedir.
‘Ah! Bu benim aptallığım, ha ha!’
‘Hi, hi, hi - Ben onu (bir kişiyi) benzettim.’
‘Buraya gelirken arabayı biraz çarptım, ho ho!’
Acıklı gülüşte, söylenen şeyin içeriğiyle gözlenen gülüş arasında bir
tutarsızlık vardır. Kim ne zaman acıklı bir gülüşü sergilerse, bu hafif bir
gülümseme veya katılarak gülme de olabilir, dinleyen kişilerin onun kur­
gusunu pekiştirmesi için onlara bir davetiye göndermektedir. Davetiye,
eğer dinleyiciler de ona katılarak gülerse, psikolojk düzeyde almmış ol­
maktadır. Örneğin, eğer kişi ‘Ben bir aptalım, ha ha’ diyorsa, kurgusun-
dadır ve dinleyicileri gülüşüne katılmaya davet etmektedir ve böylece de
‘Ben düşünemiyorum’ şeklindeki kurgu inancı ‘teyit edilmiş’ olmaktadır.
Acıklı bir gülüşe verilecek olan doğrudan bir tepki, bu gülüşe veya gü­
lümsemeye katılmayı reddetmektir. Eğer içinde bulunduğunuz sosyal
ortam bunu söylemeniz için uygunsa şöyle diyebilirsiniz: ‘Bu hiç de ko­
mik değil!’
Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

S Marsh gibi düşünme' becerisini daha önce denemiştiniz. Şimdi de,


ındinmin sinyali olan ve olmayan sözsüz mesajlan ayırt etmeye başlayarak
bu becerinizi keskinleştirebilirsiniz. Aslında, bir kimsenin sözsüz mesai­
nin indirim olup olmadığını her zaman açık olarak söyleyebilmek mümkün
değildir. Bunun bir indirim olup olmadığını bilmenizin önemli olduğu du­
rumlarda, sözel olarak da sorular sorarak izleniminizin doğruluğunu kont­
rol etmelisiniz. £
18
İndirim Matriksi

ndirim yapmanın sonucu, problemin çözülmemesidir. 0 halde, eğer

İ indirimin doğasını ve yoğunluğunu belirleyebilmek için sistematik


bir yol bulabilirsek, problem çözümünde kullanılabilecek güçlü bir
araç elde etmiş olacağız. Ve işte böyle de bir araç bulunmaktadır. Buna
indirim matriksi denilmektedir ki, Ken Mellor ve Eric Sigmund1 tarafın­
dan geliştirilmiştir.
İndirim matriksi, indirimleri şu üç değişik ölçüte göre sınıflan dırabi-
leceğimiz düşüncesinden kaynaklanmaktadır:
• alan
• tür
• düzey

İndirim yapılan alanlar


İnsanların indirim yapabileceği üç alan bulunmaktadır: kendisi, diğerleri
ve durum.
Daha önce verilen örnekte, bir restoranda garson bana su getirmiyor
diye öyle çaresizce oturarak kendime indirim yapıyordum. Harekete ge­
çerek ihtiyacım olan şeyi alma yeteneğimi gözardı ediyordum.
Arkadaşım ise, öfkelenerek ve garsonu eleştirerek, kendine değil ama
başka birisine indirim yapmıştı. Garsonun yetersiz’ olduğuna karar
vermişti, bunu yaparken de bu eleştirisine ters düşebileceği için garso­
nun bazı davranışlarıyla ilgili gerçekleri yoksaymıştı.
Farz edin ki, ben bir müddet çökkünlük yaşadıktan sonra, arkadaşıma
dönerek şöyle demiş olayım: ‘Şey, bak işte yine aynı şey. Burada o kadar
insana servis yapılırken, bana yapılmaması gerçekten hiç adil değil, de­
ğil mi? Ama bak zaten bu dünya hiç de adil değil, değil mi?’ Ben şimdi
burada duruma indirim yapmaktayım.

^art Ö Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz


£50 Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

İndirim türleri
İndirimin üç türü şunlardır: uyarıcı, problemler ve seçenekler.
Bir uyarıcıya indirim yapmak demek, bir şeyin olduğunu algılamayı
tamamen kapatmak demektir. Ben restoranda otururken, susamış ol­
duğumu algılamamak için kendimi kapatmış olabilirdim. O zaman ken­
di susuzluk hissime indirim yapmış olacaktım. Garsonu yetersiz bulan
arkadaşım, bu garsonun aslında diğer müşterilere yeterli şekilde hizmet
verdiğini görememiş’ olabilir, her ne kadar bu bilgi tam onun gözlerinin
önünde olsa da.
Probleme indirim yapan bir kimse, bir şeylerin olduğunun farkın­
dadır, ama bunun aslında bir problem olduğu gerçeğini gözardı eder.
Restoranda susamış bir haldeyken, arkadaşıma şöyle diyebilirdim: 'Şu
an çok susadım ama işte hemeyse fark etmez.’
Seçeneklere indirim yapılırken, kişi bir şey olduğunun ve bunun da
bir problem olduğunun farkındadır. Ama bu problem hakkında bir şey
yapılabileceğini kapatmaktadır. Ben, restoranda yaşadığım ilk sahnede
böyle bir indirim yapıyordum. Öylesine boynum bükük dururken, susa­
mış olduğumu biliyordum. Problemin susuz kalmış olmam olduğunun
farkmdaydım. Ama önümdeki değişik seçenekleri, orada öylece oturup
garsonun gelmesini bekleme seçeneğinin dışındaki diğer seçenekleri
farkında olmadan gözardı ediyordum.

İndirimin düzeyleri (modları)


Mod ve düzey terimleri birbirinin yerine kullanılabilmektedir ancak dü­
zey dediğimizde, bu bizim ne demek istediğimizi daha iyi yansıtmakta­
dır. İndirimin dört düzeyi şunlardır: varoluş, anlam, olasılıkların değişme­
si ve kişisel yetenekler.
Şimdi bu dört düzeyi, yukarıdaki benimle ilgili örneğe uygulayalım.
İlk sahnede problem çözmek için seçeneklerimin olduğuna/varlığına
indirim yapıyordum. Örneğin, ayağa kalkarak garsonun yanına gidip
onunla konuşma olasılığını hiç düşünmedim bile, bunun yerine sadece
el salladım.
Eğer seçeneklerimin anlamına indirim yapıyor olsaydım, arkadaşıma
şöyle diyebilirdim: ‘Zannederim yanına gidip ondan isteyebilirim. Ama
söylesem de bir şey fark etmeyecek.’ Burada daha farklı bir şey yapabi­
leceğimi görüyorum ama bunu yapmamın herhangi bir etkisinin olabi­
leceğini kapatıyorum.
Seçeneklerime, bir değişiklik yaratma olasılığı düzeyinde indirim ya­
pıyorsam, şunu diyebilirim: ‘Elbette, oraya gidebilirim ve adamı yaka­
sından yakalayabilirim. Ama bir restoranda bu şekilde davranılmaz.' Bu
18 Konu: İndirim Matriksi 251

durumda, bir seçeneğimin olduğunu ve bunun bir etki yaratabileceğini


anlamama izin verebiliyorum, ama bu sırada bir kimsenin böyle bir se­
çeneği gerçekten uygulamaya koyabilme olasılığını gözardı ediyorum.
Kişisel yetenekler düzeyinde ise şunları söyleyerek indirim yapabilirim:
‘Biliyorum ki yanına giderek ondan su isteyebilirim. Ama bunu yapacak
cesaretim yok.’ Burada böyle bir seçeneğin olduğunun ve bunu uygula­
manın bir değişme yaratacağının farkındayım. Dünyada bazı insanların
bu seçeneği gayet güzel uyguladığının da farkındayım. Ama ben kendi­
min bunu yapabilme yeteneğimin olduğunu yok sayıyorum.

İndirim matriksinin çizimi


İndirim matriksi, indirimin tüm olası kombinasyonlarının türler ve
düzeyler bakımından birleştirilerek listelenmesiyle elde edilmektedir.
Bunu yaptığımız zaman da, aşağıdaki Şekil 18.1 ortaya çıkmaktadır.
Gördüğünüz gibi, bu matrikste indirimin üç türünü gösteren üç kolon
ve düzeyleri ya da modları gösteren dört sıra bulunmaktadır. Tür ve dü­
zeyler birlikte ifade edilmeye çalışıldığında, bunlan gösteren on iki kutu
ortaya çıkmaktadır.
Matriksin anlamım açıklamak üzere başka bir örneğe bakalım. Farz
edin ki, iki arkadaş birbiriyle konuşmaktadır. Bunlardan birisi sıkı bir si-

DÜZEY TÜR

VAR OLUŞ Uyaran Problem s eçenekler

X
L
ANLAM Uyaranın Problemin Se çeneklerin
anlamı anlamı anlamı ।

L L
OLASILIK Uyaranın Problemin s eçeneğin
DEĞİŞTİRME tieğişebilirliği 5;özülebllirliği uyçjulanabilirliğı

L Kişinin
KİŞİSEL Kişinin Kişinin
s ȍenekleri
fa rklı davranma pr oblem çözme
YETENEK yeteneği
ljygulama
yeteneği
yeteneği

Şekil 18.1: İndirim Matriksi


252 Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

gara tiryakisidir. Tam bir sigara yakacakken, bir öksürme krizine tutulur.
Arkadaşı ona şöyle der: ‘Bu çok kötü bir öksürük. Seninle ilgili endişeleni­
yorum. Lütfen, sigarayı bırak.’ Buradaki tiryaki, matriksteki her bir kutu
bakımından indirim yapıyor olsaydı, buna nasıl yanıtlar verebilir?
Eğer sigara içen kişi uyananın varlığına, indirim yapıyorsa, şöyle diye­
bilir: ‘Ne öksürmesi? Ben öksürmüyordum ki!’
Problemin varlığına indirim yapıyorsa, şöyle diyebilir: ‘A, yok, ben iyi­
yim, teşekkürler. Ben zaten her zaman öksürüyorum.’ Kendisinin ök­
sürdüğünün farkındadır ama bunun bir problem olabileceği olasılığını
kapatmaktadır.
Dikkat ediniz ki sigara içen kişi bunu yaptığında, aynı zamanda uyan­
anın anlamına da indirim yapmaktadır. Öksürmesinin, bir problem olabi­
leceği olasılığına indirim yaparken, bu öksürüğünün onun için anlamlı
olabileceği gerçeğine de indirim yapmaktadır.
Buradaki ‘problemin varlığı’ ve uyarıcının anlamı’, indirim matriksin-
de köşelerden geçişli oklarla birleştirilerek gösterilmektedir. Bu oklar
bir yerde indirim olduğunda diğerlerinde de her zaman için bir indiri­
min olduğunu göstermektedir.
Çizimdeki tüm oklann hepsinin anlamı aynı şekildedir. Her bir ku­
tunun solunda verilen ‘T’ numaraları, farklı köşegenlerin ne olduğunu
göstermektedir. Örneğin, T2, problemin varlığına ve uyancınm anlamı­
na yapılan indirimlerdir.
Şimdi de bunu, aşağıya doğru köşegenlere bakarak deneyelim. T3, bir
sonraki köşegendedir. Bu köşegenlerde, en üst sağdakine bakacak olur­
sak, sigara tiryakisi burada seçeneklerinin anlamına indirim yapmakta­
dır. Bunu şu şekilde yanıtlayarak yapabilir: ‘Şey, evet, ama biliyorsun ki
biz tiryakiler hep öksürmüyor muyuz? Kısa ama mutlu bir ömür, diye­
ceğim bu işte, hah hah ha.’
Şimdi, öksürdüğünü, öksürmenin bir problem olabileceğini, açıkça­
sı insanlan öldürebileceğini kabul etmektedir. Ama bir tiryakinin ök­
sürüğünü durdurması için bir kimsenin bir şey yapabilme olasılığını
kapatmaktadır.
Bunu yaparak da, ayrıca sigara içmenin ölüme neden olabileceğini ve
onun bu konuda endişeleniyor olması gerçeğini algılamanın üstünü ka­
patmaktadır. Böylece, problemin anlamına indirim yapmaktadır.
Tiryakilerin sigara öksürüğünden kurtulmak için hiçbir şey yapa­
mayacağı şeklindeki inancıyla, uyarıcının değişebileceğine indirim
yapmaktadır.
Burada diğer köşegenlerde de, aynı indirimlerin yapıldığına dikkat
18 Konu: indirim Matriksi 253

ediniz. Tiryaki, T/te şöyle diyebilir: ‘Şey, evet, zannederim bırakmam


gerekiyor. Ama o kadar uzun zamandır içiyorum ki. Artık bırakmamın
bir değişiklik yaratacağını sanmıyorum.’
T_ bakımından ise, şöyle bir tepki verebilir: ‘Elbette, haklısm, bırak­
mam gerekiyor. Ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.’
T bakımından, tiryaki şöyle diyebilir: 'Evet! Ben de ne zamandan beri
kendime sigaraları ve çakmağımı bir yere atmam gerektiğini söylüyo­
rum. Ama bir türlü yapamıyorum işte!’
Bu matriksin bir diğer özelliği, herhangi bir kutudaki indirimin, aynı za­
manda bu kutunun altındaki ve sağındaki kutudaki indirimleri de içeriyor
olmasıdır.
Örneğin, farz edin ki bir kimse problemin anlamına indirim yapmak­
tadır. Burada bir probleminin olduğunu bile fark etmekten kendini alı­
koyduğu için bu problemin bir anlamının olduğunu da hiçbir şekilde
algılamayarak kapatacağı aşikardır. Ne de, başka insanların bu problemi
çözüp çözemediğini düşünecektir. ‘Problem’le ilgili olan, aşağıya kadar
tüm kutuları içerecek şekilde kolonun tümünde indirim yapmaktadır.
Ve de, problemin anlamım gözardı ettiğinden, bunu çözmek için seçe­
neklerinin olup olmadığını nasıl düşünebilir ki? Seçeneklerinin anlamı­
na indirim yaptığından, ‘seçenekler’ kolonunun altındaki tüm kutulara
da indirim yapmaktadır.
Son olarak da, hatırlayınız ki, problemin varlığına indirim yapmakla
uyarıcının anlamına indirim yapmak birbirine eşittir, yani bunların her
ikisi de T2’dir. Bu yüzdendir ki, uyarıcı’ kolonunun altındaki diğer iki
kutuda da indirim vardır.
Özetleyecek olursak: herhangi bir köşegende indirim yapan bir kimse,
aynı zamanda bu köşegenin altındaki ve sağındaki köşegenlerde de indirim
yapmaktadır.
indirimlerin bu hiyerarşik yapısını, yukarıdaki ‘tiryaki’nin örnek ifa­
delerine baktığınızda, daha iyi görebilirsiniz.

# Başka bir varsayımsal durum için indirim matriksini hazırlayınız. Bir


kan koca, gece tam yataklanna gitmeye hazırlanırken, yan odadan bebek­
lerinin ağlama sesi gelir. Adam eşine şöyle der: 'Ne dersin, içimizden birisi
gidip bebeğin niçin ağladığına bakmalı mı?'
Burada eğer kadın indirim yapacak olursa, indirim matriksindeki her bir
köşegende neler diyebileceğini düşününüz.
Buradaki 'indirimler hiyerarşisini' inceleyiniz, f
»4 Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

indirim matriksinin kullanılışı


Nerede bir problem çözülmemişse, problemin çözümüne ilişkin ola­
rak bir bilgi gözardı edilmiştir. İndirim matriksi, hangi bilginin gözden
kaçırıldığını bulmak için sistematik olarak inceleme yapma yoludur.
Böylece, problemi çözmek için hangi spesifik davranışlarda bulunulma­
sı gerektiği konusunda da bir rehberlik yapılmaktadır.
Hatırlayacağınız üzere, matriksin herhangi bir kutusunda bir indirim
yapılıyorsa, bu kimse aynı zamanda bu kutunun köşegenlerinde, köşe­
genin sağındaki ve de altındaki tüm kutularda da indirim yapıyordur.
Bu bilgi bize problem çözümü konusunda önemli bir ipucu vermektedir.
Eğer bir problem, yapılan o kadar çabaya rağmen çözümlenemiyorsa,
bunun nedeni genellikle kişinin problemini indirim matriksinde çok aşa­
ğılarda bir yerde olarak ele almasıdır.
Matriksi problem çözme aracı olarak kullanırken, o zaman biz indiri­
mi ilk önce en üst köşegende aramalıyız demektir. Burada da, matriksin
en sol köşesine bakıyoruz. Eğer burada bir indirim varsa, daha aşağı­
daki ve de sağdaki indirimlerle uğraşmadan önce bununla uğraşmamız
gerekmektedir.
Niçin? Çünkü eğer bu ilk indirimi gözden kaçırırsak ve daha aşağıdaki bir
indirimle uğraşırsak, yaptığımız müdahalenin kendisi de bir indirim olacaktır.
Şimdi bu durumu yukarıdaki sigara tiryakisi ile onun için endişelenen
arkadaşı bakımından örnekleyelim. Buradaki arkadaşm siz olduğunuzu
farz ediniz. Arkadaşınızın öksürüğünü duyduğunuzda, kendinize şöyle
diyorsunuz: ‘Eğer sigarayı bırakmazsa kendini öldürecek. Burada bir şe­
yin yapılması gerekiyor.’
Sonra da sesli olarak şunu söylüyorsunuz: ‘Senin için endişeleniyo­
rum. Lütfen şu sigarayı bırak.’
Siz bu tepkinizde, problem matriksinde oldukça aşağıda bir yeri he­
deflemiş oluyorsunuz. Tiryakinin, belli bir seçeneği uygulayıp uygula­
maması konusunu hedefliyorsunuz.
Ama bir de düşünün ki, tiryaki matriksin daha üstünde bir yerde in­
dirim yapıyor olabilir mi? Örneğin, T2 köşegeninde olabilir. Bu onun
öksürdüğünün farkında olduğunu göstermektedir. Ama o bunu dikka­
te alınacak bir durum olarak görmemektedir. Bunu bir problem olarak
görmemektedir. İndirim matriksi bakımından, uyarıcının anlamına ve
problemin varlığına indirim yapmaktadır.
O zaman açıkça görülüyor ki, ona bununla ilgili ne söyleseniz bunlara
da indirim yapacaktır. O farkında olduğu kadarıyla, tiryakilerin öksü­
rüğünün bir problem olmadığım düşünmektedir, o halde niçin sigarayı
bırakmak için bir enerji harcasın ki?
18. Konu: İndirim Matriksi 255

Onun aklını okuyamazsınız, o size bir tepkide bulunmadığı sürece indi­


rim yaptığını da anlayamazsınız. Ve, buradaki önemli bir noktaya da dik­
kat ediniz: Size tepki verirken, indirim yaptığı kutunun üzerinden bir yer­
den tepki verebileceği gibi, aşağıdaki herhangi bir yerden de tepki verebilir.
Örneğin, size şöyle der: 'Hımm, evet, bırakmam gerektiğini biliyo­
rum, ama insan bir kere buna sardı mı takılıyor kalıyor.’ Bu problemin
çözülebileceğine indirim yapmaktır, sanki T4 köşegeninde indirim yapı­
yor gibi bir izlenim vermektedir.
Siz de burada hemen ona insanların sigarayı bırakabileceğini sergi­
leyen örnekler vermeye başlamak isteyebilirsiniz. Ama sonunda hiçbir
yere varamayabileceksiniz. Tiryaki gerçekte T2’de indirim yapmaktadır.
Böylece, farkında olmadan kendisine şunu söylemektedir: ‘E, insanlar
sigarayı bırakabilir. Ama bunun benimle ne ilgisi var? Öksürüğümün
bununla bir ilgisi yok ki!’
Şimdi de tiryaki arkadaşmıza indirim matriksini kullanarak yardım
etmek istediğinizi farz ediniz. Önce T1 köşegenine indirim olup olma-
dığına bakarak işe başlayacaksınız. ‘Gerçekten kötü bir öksürüğünün
olduğunun farkında mısın?’
Eğer öksürüğünün farkında ise, aşağıdaki köşegene geçebilirsiniz.
Şunu sorabilirsiniz: ‘Sence bu öksürüğün dikkate alınması gereken bir
şey mi?’ O size şöyle diyebilir: ‘Yoo, hiç de değil, bu her zaman olan bir
şey.’ Bunun T2’de yapılan bir indirim olduğunu göreceksiniz. Bu, tirya­
ki arkadaşmızın bu ahşkanlığmdan vazgeçmek isterse, önce bu öksü­
rüğünün bir problemin var olduğunu gösterdiğinin farkında olmasınm
gerektiğini size göstermektedir. Bu problemin de onun dikkate alması
gereken bir durum olduğunu anlamasına gerek vardır.

# Bu tekniği şimdi de geçmişte çözemediğiniz problem durumu için


uygulayınız.
İndirim matriksinin en üst sol köşesinden başlayınız, aşağıdaki köşegen­
lere doğru inerek, her bir kutuya bakarak, indirim yaptığınız kutuyu bulun­
caya kadar kontrol ediniz. Daha önce de olduğu gibi, eğer bir grup olarak
veya istekli bir arkadaşınızla beraber çalışıyorsanız, böylece ikinci bir görüş
almanız yararlı olacaktır.
Ayrıca aynı köşegenlerde ve de köşegenlerin altındaki kutularda da indi­
rim yapıp yapmadığınızı kontrol ediniz.
Hangi alanda indirim yapıyordunuz? Kendinize mi, başkalanna mı veya
çevrenize mi?
Bir indirimi belirlediğinizde, bunun hangi ego-durumundan kaynaklan-
İM Bolum \ Yaşamımın Kurgumuza Göre Şekillendi rmek

dışına bakınız Bu bir bulaşmadan mı kaynaklanıyordu ? Yoksa dışlamadar


mı? Yoksa, bilgileriniz mi yanlıştı ya da bilginiz mi yoktu7
Daha önce hangi gerçek parçasına indirim yaptığınızı anlamak için ken­
dinizi serbest bırakınız. Eğer yeni bilgiye veya doğru bilgiye ihtiyacınız var­
sa. bunlara ulaşınız.
Şimdi de, durumu zihninizde yeniden gözden geçiriniz. Bunu yaparken
indirimi yaptığınız noktaya geldiğinizde, indirimin yerine tam gerçeği yer­
leştiriniz. İde bakımdan farklı davranırdınız, düşünürdünüz, hissederdiniz7
Bunlar durumu nasıl değiştirirdi? #

. ., <^r^m matriksi, ilk olarak psikoterapide kullanılmak üzere geliş-


1 b b^ıi t^1 derecede örgüt ve eğitim ortamlarında da etkili
olarak kullanılabileceği görülmüştür. Bu ortamlarda da, bazı problemler
çozum enme en kalmaktadır çünkü indirim matriksindeki köşegenler
• an Ç°k a^ğ^aki kutular bakımından ele alınmaktadır. Bunun
çaresi e aynıdır. Gözden kaçan bilginin ne olduğunu bul, sonra da mat-
Sm en SO köşesinden başlayarak aşağıdaki köşegenlere doğru ilerle.
Şunu a hatırında tut ki, insanların indirim yapma nedeni, kurgusuna
girmekten daha çok genellikle yanlış bilgilere sahip olması veya bilgisi­
nin olmamasıdır.
rnegin, a alık bir sınıfı olan üniversite öğretim üyesini düşünün,
ğrenc ere sorarak en son anlatılan konuları anlayıp anlamadıklarını
test etmeye çalışmaktadır. Öğrenciler pek cevap veremez ve hayalkırık-
ğ1 yaşar. Ders saati dolunca da, kendine şunları söyler: ‘Bu öğrenciler
hiç çalışmıyorlar. Sorun ne? Neden hiçbir motivasyonları yok?’
Öğrencilerin çalışmadıklarını varsayarak, indirim alanı olarak ‘başka­
larına , indirim matriksinde T5 ya da T6’ya odaklanmıştır. Öğrencilerin,
dersi çalışmama gibi bir probleminin olduğunu varsaymaktadır ve de
bu problemin onların konuyu anlama kapasitelerinden mi yoksa ken­
dilerini henüz çalışmaya başlamak için hazır hissetmediklerinden mi
olduğunu da bilmemektedir.
Eğer öğretim üyesi, indirim matriksinde sırayla kontrol edecek olursa,
Problemin çok daha farklı bir şey olduğunu görebilir. Aslında, dersi an-
l ^ı kendİS' mlnldanarak k°nuWor olabilir. Öğrenciler onun söy­
lediklerini işitemiyor olabilir. İndirim, matriste T2'dedir. Problemin çö­
zümlenmesi için, önce kendi t a çıkararak konuşmalıdır.
19
Referans Çerçevesi ve Yeniden Tanımlama

enim dünyayı kendime göre bir algılama şeklim var. Siz de size
göre ve benden farklı olara_k algılıyorsunuz.
Farz edin ki, siz ve ben ikimiz bir pencereden içerideki bir oda­
ya bakıyoruz. Siz ve ben şimdi ne gördüğümüzü rapor edelim.
Ben diyorum ki: ‘Bu oldukça küçük bir odadır. Kare şeklindedir. İçinde
insanlar var. Halının rengi yeşil, perdeler kahverengi.’
Siz de diyorsunuz ki: ‘Burada bir aile var. Sıcak bir atmosfer hakim.
Anne, baba ve iki çocuk, birbirleriyle konuşuyorlar ve gülüyorlar.
Kocaman bir oda, çok rahat bir yer.’
Bu raporlara bakarak, bunları dinleyen kişi sanki ikimiz de birbirin­
den tamamen farklı iki odaya bakıyormuşuz gibi düşünebilir. Ama, oda
aynı odadır. Burada farklı olan bizim algılamamızdır. Siz ve ben, bir
odaya bakarak işittiklerimizi, hissettiklerimizi veya tattıklarımızı rapor
edecek olursak, algılamalarımızla ilgili raporlarımız farklı olacaktır.
Ayrıca, bizler aynı sahneye farklı şekillerde tepkide de bulunabiliriz.
Ben hiçbir şey hissetmeyebilirim ve odaya bir iki dakika baktıktan sonra
oradan ayrılabilirim. Siz ise çok mutlu olabilirsiniz ve pencereyi tıklata­
rak içerideki insanlarla konuşmaya başlayabilirsiniz.
Böylece, siz ve ben aynı sahneyi nasıl algıladığımız ve nasıl tepki ver­
diğimiz bakımından farklılık göstereceğiz. Yani, sizin referans çerçeveniz
benimkinden farklıdır.

Referans çerçevesi
Schiff’ler, referans çerçevesini belli bir uyarıcıya tepki verirken değişik
ego-durumlarını entegre eden, bunlara ilişkin tepkiler yapısı olarak tanım­
lamaktadırlar. Referans çerçevesi, kişiye ‘....kendini, başkalarım ve dün-

Stevvart 6 Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 157


Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

yayı tanımlamak üzere kullanacağı genel bir algısal, kavramsal, duygu­


sal ve eylemsel takım’1 sağlamaktadır.
Bu formel tanımı açıklamaya yardımcı olmak üzere, Schiff’ler refe­
rans çerçevesinin gerçekliğe uygulanan bir filtre’ olduğunu söylemekte­
dirler. Siz ve ben pencereden içerideki odaya baktığımızda, her birimiz
sahnenin belirli parçalanna bir filtre uyguladık. Örneğin, ben halının
rengine baktım ama odada kimlerin olduğuna filtre uyguladım. Siz de
kendi referans çerçevenizden, bunun tam tersini yaptınız.
Ayrıca odanın büyüklüğünü de farklı şekilde tanımladık. Bana göre,
oldukça küçük’ idi. Size göre, ‘büyük’ idi. Ben çocukken bir çiftlik evinde
büyümüştüm ve orada odalar hep çok büyüktü, bu bana küçük geldi. Siz
çocukluğunuzu içinde cep kadar odaların olduğu büyük bir apartmanda
geçirdiniz. Bu yüzden ‘büyük oda’ tanımımız bakımından referans çer­
çevelerimiz çok farklı.
Sizin getirdiğiniz bir diğer tanım daha vardı. Dediniz ki: ‘Sıcak bir at­
mosfer hakim.’ Ben hiç de atmosfere bakmadım, üstelik bunun orada
sahnenin bir parçası olduğunu bile algılamadım.
Şimdi farz edin ki, ben de sizin gibi aynı şekilde atmosfere dikkat et­
miş olayım. Şunu diyebilirim: ‘Hayır, kesinlikle hiç de öyle değildi.’ Siz
de benim bu kadar açık şekilde karşı fikirde olmama şaşırabilirsiniz. Aile
üyelerinin birbirleriyle konuşarak gülüştükleri açık değil midir? Bundan
daha sıcak nasıl bir atmosfer olabilir ki?
Ama sonra ben ekliyorum: ‘Sıcak atmosfer? Yoo, halının rengi tama­
men yanlış. Onların kırmızı ya da portakal rengi bir halıya ihtiyaçları
var. Bir de şu gri duvarlara bak!’ Burada, şimdi siz ve ben insanlarm re­
ferans çerçevelerinin genellikle farklı olduğunu gösteren farklı bir duru­
mu yaşıyoruz. İkimiz de aynı kelimeleri kullandık. Ama her birimizin bu
kelimelere atfettiği anlamlar farklı. Buradaki ‘sıcak atmosferin’ tanımı,
referans çerçevelerimiz bakımından farklı.

Referans çerçevesi ve ego-durumları


Referans çerçevesini daha iyi anlamaya yardımcı olmak üzere, Schiff’ler
bunu ‘ego-durumlarını birbirine bağlayarak bir arada tutan ve çevresi­
ni sarmalayan bir deri’ olarak düşünmektedirler. Ben dünyayı kendime
özgü referans çerçeveme göre algılarken, algıladığım dünyaya kendime
özgü ego-durumu tepkileri vermekteyim. Referans çerçevesi, böylece
‘değişik ego-durumlarını entegre etmektedir.
Siz ve ben odanın içine bakarken, ben Yetişkin’imdeydim ve o anda
orada gördüğüm şekillere, boyuta ve renklere odaklandım. Siz belki de
Çocuk’ta idiniz ve çocukken hoşlanarak yaşadığınız gibi bir aile ortamı-
19 Konu: Referans Çerçevesi ve Yeniden Tanımlama 259

nı yeniden hissettiniz. İçimizde ego-durumlanmız arasında bazı gjdiş


gelişler yaşadıktan sonra, dışarıya tepki verirken seçmiş olduğumuz
ego-durumumuzla transaksiyonları gerçekleştirdik.
Referans çerçevemizi kullanarak, bir şekilde kişiliğimizi de ifade etmiş
oluyoruz. Referans çerçevemiz, bizim ego-durumu tepkilerimizi enteg­
re etmemizi sağlayan bir örüntüdür.

Ebeveyn’in rolü
Özellikle Ebeveyn ego-durumu, referans çerçevesinin oluşumunda
önemli bir rol oynar. Çünkü referans çerçevemiz dünya, kendimiz ve
başkalarıyla ilgili tanımlamaları içermektedir. Biz bu tanımlamalan ilk
olarak ebeveynlerimizden ve ebeveyn figürlerimizden öğrendik. Bunları
öğrendiğimiz yaşa bağlı olarak, bu bilgiler Ebeveyn ego-durumumuzda
(E2) veya Çocuk’taki Ebeveyn’de (E1) kaydedilerek saklanmaktadır.
Her birimizin, neyin iyi, kötü, doğru, yanlış, korkutucu, kolay, zor,
pis, temiz, adil, haksız olduğu gibi birçok konuda kişisel olarak bir
Ebeveynsel tanımlar takımı bulunmaktadır. Biz bu tanımlar takımı­
na dayalı olarak kendimiz, başkaları ve dünyayla ilgili görüşlerimizi
oluştururuz. Durumlara uygun olarak da bunlann arasından seçimler
yapıyoruz.

Referans çerçevesi ve kurgu


Kurgu ile referans çerçevesi arasındaki ilişki nedir? Bunun yanıtı şu­
dur: Referans çerçevesinin bir kısmı kurgunun içinde yer almaktadır.
Referans çerçevesi, pek çok sayıda tanımlamadan oluşmaktadır. Bu ta­
nımlamalardan bazıları indirimdir, bazıları değildir. Kurgunun içinde,
referans çerçevesi içinde bulunan ve indirimleri barındıran tüm tanımlar
yer almaktadır.
Ben kurguma girdiğimde, burada ve şimdideki durumun problemin
çözümüne yarayan bazı yönlerini gözardı ediyorum. İndirim yapıyo­
rum. Bunu yaparak da, kendimle, başkalarıyla ve dünyayla ilgili olarak
indirimleri içeren eski tammlamalarımı yeniden harekete geçiriyorum.
Örneğin, diyelim ki ben çocukken ebeveynlerimden benim hiç düşü­
nemediğim mesajını aldım. Farz edin ki, ben şimdi bir erişkinim ve bir
smava girmek üzereyim. Eğer bu noktada kurguma girecek olursam,
içimden bu eski Ebeveynsel mesajı tekrar canlandırıyorum: ‘Senin ka­
fan çalışmıyor!’ Çocuk ego-durumumdan bununla hemfikir olarak, dü­
şünme kapasitemle ilgili bu indirimi kabul ediyorum. Kafam karışmaya
başlıyor ve kendimi yetersiz hissediyorum.
260 Bölüm V Yaşamımiîi Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Yeniden tanımlamanın doğası ve fonksiyonu


Bu örnekte, gerçek olan şudur ki, ben elbette düşünebilirim. Kendimle
ilgili düşünemediğim şeklindeki bu eski tanımlamayı kabul ederek, ger­
çeklik algılamamı kurguma uyacak şekilde çarpıtmış oldum. Bu süreç yeni­
den tanımlama* olarak adlandırılmaktadır.
Bölüm I^te, çocuğun kendini güvende hissetmediği dünyada hayat­
ta kalmak ve tutunabilmek için kurgu kararları aldığını öğrenmiştik.
Şimdi bir erişkin olarak Çocuk ego-durumumda bu erken kararıma
yapışabilirim çünkü hâlâ hayatta kalmam için gerekli olduğunu düşün­
düğümden buna yapışmaya devam ediyorum. Böylece eğer gerçeğin bir
parçası kurgu kararıma karşıysa, ben muhtemelen buna karşı savunu­
cu olacağım. Bu düşünceyi Schiffyen dilinde ifade edecek olursak, şöyle
diyeceğiz: kurgusal referans çerçevem tehdit altında olursa, ben bunu
yeniden tammlama yaparak savunacağım.
Ben bir çocuk olarak, ebeveynlerimin benim için yaptığı ‘düşünemeyece­
ğim’ şeklindeki tanımlamayı kabul ettim. Bu kurgu kararını aldım çünkü
o sırada ihtiyaçlarımı karşılamam ve hayatta kalabilmem için bunun tek
yol olduğuna inanıyordum. Şimdi bir erişkin olarak kurguma girdiğimde,
bu eski hayatta kalma stratejisini tekrar devreye sokuyorum. Düşünme
kapasitemin olduğuna indirim yaparak, gerçeği yeniden tanımlıyorum.
Bu şimdi önümdeki problemimi çözmeme, sınavımı geçmeme yar­
dımcı olmuyor. Ama, ben farkında olmadan, Çocuk ego-durumumdan,
benim için tüm sınavlardan da daha önemli olarak gözüken bir motifi
izliyorum. Yani: Eğer ebeveynlerimin bu tanımlamasına karşı çıkacak
olursam, söylemeye bile korktuğum bir felaketin gerçekleşmesinden
korkuyorum.

Yeniden tanımlayıcı transaksiyonlar


Ben yeniden tanımlama yaparken, bunu içsel olarak yapıyorum. Siz
bana dışarıdan bakarak, yeniden tanımlama yapıp yapmadığımı nasıl
bileceksiniz?
Dışarıdan görebildiğiniz veya işitebildiğiniz tek ipucu, indirimdir.
İndirim yapıldığını gösteren sinyaller, içsel olarak yeniden tanımlama
yapıldığını dışarıya vurmaktadır. Her bir indirim, gerçeğin çarpıtıldığını
göstermektedir.
Konu 17’de, bir kimsenin indirim yaptığını gösteren çok değişik davra­
nışsal ipuçlarını öğrenmiş bulunuyorsunuz. Ayrıca işte bu aynı ipuçları,
size kişinin yeniden tanımlama yaptığını da göstermektedir. Biz ayrıca
biliyoruz ki, tipik olarak, bir indirime eşlik eden abartma veya düşünce
bozukluklarını gösteren bir kimse de yeniden tanımlama yapmaktadır.
19. Konu. Referans Çerçevesi ve Yeniden Tanımlama 241

Ayrıca belirgin iki tür transaksiyon vardır ki, bunlar da yeniden tanı­
lama yapıldığının sözel kanıtlarıdır. Bunlar şunlardır: teğetsel transaksi­
yon ve bloke edici transaksiyon.

Teğetsel transaksiyonlar
Teğetsel bir transaksiyonda, uyarıcı ve tepki farklı konulan ya da aynı
konuyu farklı bir bakış açısıyla ele almaktadır.
Örneğin, bir terapist grup üyesine sorar: ‘Nasıl hissediyorsun?’ Buna
yanıtı şöyledir: ‘Şey, dün bunu grup içinde konuştuğumuzda, kızgınlık
yaşadım.’ Verdiği bu tepkiyle, ne hissettiğini söylemektedir ama bugün
yerine dün ne hissettiğini dile getirmektedir.
Ya da, maaş miktarının tartışıldığı bir toplantıda, birlik temsilcisi so­
rar: 'Aramızda bir anlaşmaya varabilmemiz için bizden ne istiyorsunuz?’
Personel yöneticisi yanıt verir: ‘Bugüne kadar önerdiğiniz koşullardan
hiç hoşnut değiliz.’ Burada, konunun ‘ne istendiği’ yerine ‘neden tatmin
olunmadığına’ kaydırıldığı görülmektedir.
Günlük konuşmalarda birçok teğetsel transaksiyon yer almaktadır.
İnsanlar bir durumu stres olarak algılamaya başladıklarında, daha da
çok yeniden tanımlamalar yapmaya başlarlar. Bu şaşırtıcı bir durum de­
ğildir, çünkü stresli durumlarda insanlar referans çerçevelerinin tehdit
altında olduğunu daha çok hissetmeye başlarlar. Konunun dışına çık-
malannın örtük nedeni, kendisi için tehdit edici olan bu konu bakımın­
dan karşısındaki kişiyi konu dışına çıkarma çabasıdır. Teğet transaksi­
yonu başlatan kişi, bunu yaptığının bilinçli olarak farkında değildir.
Genellikle, karşıdaki kişi orijinal konunun üzerinde durmak yerine
teğete takılarak onu izlemektedir. Bazen de kendisi de başka bir teğete
geçebilmektedir. Örneğin:
Birlik temsilcisi: ‘Aramızda bir anlaşmaya varabilmemiz için bizden ne
istiyorsunuz?’
Personel yöneticisi: ‘Bugüne kadar önerdiğiniz koşullardan hiç hoşnut
değiliz.’
B.T.: ‘Yok hayır, biz de sizin bize önerdiklerinizden tatmin olmadık.’
P.Y.: ‘Ah? Öyleyse sizi tatmin etmek için ihtiyacınız olan şey nedir?’
B.T.: ‘Ah, sıkıntı şu ki, sizin bizim ihtiyacımız olan şeyi yapabileceği­
nizden emin değilim../
İnsanlar teğetsel transaksiyon alışverişine başladıklarında, konuş-
malarmın ‘hiçbir yere varmadığı’ veya ‘dolamp durdukları şeklinde bir
rahatsızlık hissetmeye başlamaktadırlar. Psikolojik düzeyde, tam ola­
rak niyetlenilen şey de budur. Bu gibi konuşmalar uzun süre uzar gider.
Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Taraflar çok fazla uğraştıklarını ve de sonunda tükendiklerini hisseder­


ler. Tartışmayı sonlandırmak için de, daha başlangıçta istedikleri oriji­
nal konuya hiçbir zaman geri dönmeyebilirler.

Bloke edici transaksiyonlar


Bloke edici transaksiyonlarda, konunun tanımı üzerinde anlaşmayarak,
karşıdakinin getirdiği konunun ele alınmasından kaçınılmaktır.
Örnekler şöyle olabilir:
Terapist: ‘Nasıl hissediyorsun?’
Grup üyesi: ‘Fiziksel mi yoksa duygusal olarak mı sordunuz?’
Birlik temsilcisi: ‘Aramızda bir anlaşmaya varabilmemiz için bizden ne
istiyorsunuz?’
Personel yöneticisi: ‘Ne istediğimizden mi söz ediyorsunuz yoksa ne
alabileceğimizi düşündüğümüzden mi?’
Bloke edici transaksiyonlar, genellikle çok kısa bir konuşmayla sürer.
Daha çok ilk başlangıçta bir bloke söz konusu olduğunda, taraflar ko­
nunun tanımı konusunda ayrıntılı bir tartışmaya girerler. Ya da, eğer
taraflardan birisi çok ciddi bir bloke edici ise, konuşma tuhaf bir şekilde
sessizliğe bürünerek kapanır. Psikolojik düzeyde, bloke edici transak­
siyonun amacı, teğetsel olanla aynıdır: Taraflardan birisinin veya her
ikisinin de referans çerçevesini tehdit eden konunun ele alınmasından
kaçınmak.

£ Grup çalışması olarak, üçlüler şeklinde küçük gruplar oluşturunuz. Her


bir küçük grupta kimin 'danışan' kimin 'danışman' ve kimin 'gözlemci' ola­
cağına karar veriniz.
Danışan olan kişi istediği bir konuyu seçer. Danışan ve danışman bu
konu üzerinde üç dakika konuşurlar. (Gözlemci ya da eğer varsa grup lideri
süreyi tutar.)
Danışanın görevi, danışmanın söylediği her şeye teğetsel tepki vermek­
tir Danışan her teğet geçtiğinde, danışman da onu izleyerek onunla yeni
bir konuya geçer. Sonra danışan tekrar yeni bir konuya geçer ve bu böylece
devam eder. Danışanın amacı, bu üç dakika içinde bir dizi teğetsel transak­
siyon zincirini sürdürmektir.
Süre dolduğunda, iki dakika süreyle danışan ve danışman bu yaşantılan-
nı paylaşırlar, gözlemci de ne gördüğünü ve işittiğini rapor eder.
Sonra rolleri değişerek tekrarlayınız, sonunda herkes her bir rolü sırayla
yaşayıncaya kadar.
19 Konu Referans Çerçevesi ve Yeniden Tanımlama 263

Şimdi de, alıştırmayı yeniden yapınız ama bu kez bir farkla. Bu kez da­
nışman danışanın teğet gitmesine izin vermeyecektir. Bunun yerine, danı­
şan her teğet geçtiğinde danışman danışanı orijinal konuya getirmenin bir
yolunu bulacaktır. Danışanın görevi, yapabildiği kadar çok sayıda teğetsel
geçerek danışmanı kendi yoluna doğru ayartmaya çalışmaktır Herkes bir
kez bu rolü alacak şekilde bunu tekrarlayınız.
Şimdi de, bu iki kısımdan oluşan alıştırmayı tekrarlayınız ama bu kez te­
ğetsel yerine bloke edici transaksiyonlan kullanarak. Tekrar, alıştırmanın
birinci kısmında danışman danışanın onu bloke etmesine izin verecektir
İkinci kısımda ise, danışman yaratıcılığını kullanarak bloke edilmeyi önle­
yecektir, danışan bu sırada her bir transaksiyonu bloke etme çabasını sür­
dürmeye devam edecektir.
Son olarak da, bu alıştırmadaki bloke edici transaksiyonlann teğetsel
transaksiyonlan kullandığınız durumdan nasıl farklı olduğunu karşılıklı
olarak konuşarak paylaşınız. ^

Bu alıştırmayı Yetişkin farkındalığıyla yaptığınız için, gerçekleştirdi­


ğiniz teğetsel ve bloke edici transaksiyonlann bir rol oyunu olduğuna
dikkat ediniz; bu alıştırmanız gerçekten bir yeniden tanımlayıcı tran­
saksiyonlar zinciri değildir. Ama yine de bu alıştırma insanlann farkın­
da olmadan kullandığı teğetsel ve bloke edici transaksiyonlan tanıma­
nız ve yüzleştirmeniz için pratik kazanmanızı sağlayacaktır.
20
Sembiyoz

chiffyen kuramda, sembiyoz, iki veya daha fazla kişi, birbirlerine

S karşı davranışları bakımından, ikisi tek bir kişi olduklarında1 oluşur


denilmektedir.
Böyle bir ilişkide, bu insanlar tüm ego-durumlannı tamamen kul-
lanmamaktadırlar. Tipik olarak, bunlardan birisi Çocuk’unu dışlamak­
tadır ve yalnızca Ebeveyn ve Yetişkin’ini kullanmaktadır. Diğeri ise,
bunun zıttı bir pozisyonu alarak, Çocuk’ta kalmaktadır ve diğer iki
ego-durumunu kapatmaktadır. Böylece, ikisi birlikte aralannda top­
lam olarak üç ego-durumunu kullanmaktadır. Bu durum, Şekil 20.1’de
gösterilmektedir.
Örneğin, bir okutmanın sınıftaki öğrencilere bir şey öğretmeye çalış­
tığını farz edin. Bir kuramla ilgili bazı alıştırmalar yapmaktadırlar.
Okutman alıştırmayı tahtaya yazar. Öğrencilerden birisine dönerek,
sorar: ‘Hadi, Jim, şimdi bize söyle bakalım bundan sonraki basamaklar­
da çözümü bulmak için ne yapacaksın?’
Jim hiçbir şey söylemez. Bunun yerine, bir süre öyle sessizce oturur
ve hiç kıpırdamaz. Sonra da, ayağını hızlıca aşağı yukarı sallamaya ve
başını kaşımaya başlar. Hâlâ ağzından bir kelime çıkmamıştır.
Sessizlik sürer. Sınıftaki bir diğer öğrenci daha sıkıntılı hareketler yap­
maya başlamıştır. Sonunda, okutman şöyle der: Jim, sanki sen bunu bil­
miyorsun. Sahiden, daha sıkı çalışarak ödevlerini yapmalısın. Şimdi bak
çözümü böyle bulacağız...’ Sonra da, tahtada alıştırmayı kendisi yapar.
Jim rahatlar, ayağını sallamayı durdurur, okutmanın tahtaya yazarak
sunduğu çözümü iyi bir öğrenci olarak defterine yazar.
Bu noktada, öğrenci ve okutman bir sembiyoza girmişlerdir. Jim,
kendi kendisine çözümü bulabileceğini inkar ederek ve okutmanı örtük
20 Konu: Sembiyoz 245

---- Kullanılmayan ego-durumları


------ Sembiyoz

Şekil 20.1: Sembiyoz

şekilde sorumluluk almaya manipüle ederek, kendi Yetişkin ve Ebeveyn


ego-durumlarına indirim yapmıştır.
Okutman, görevi kendi üstüne alarak çözümü tahtada yaparken bu sı­
rada Jim’e de ne ‘yapması gerektiğini’ söylemiş ve onun yerine Yetişkin ve
Ebeveyn rolünü almıştır. Böyle yaparak, okutman kendi Çocuk ego-du­
rumuna indirim yapmıştır. Eğer kendi Çocuk kaynağını kullanmak için
kendine izin verseydi, Jim ve kendisi arasındaki karşılıklı iletişimden
rahatsız olduğunu, hoşnut olmadığım hissettiğinin farkında olacaktı.
Sezgilerini yoklamış olsaydı: ‘Hey, burada bütün işi ben yapmak zorunda
bırakıldım, bundan da hoşlanmadım!’ diyebilirdi. Eğer kendi Çocuk algı­
lamasına baksaydı, Jim ve diğer öğrencilerin kendi başlatma çözümü yap­
malarını kolaylaştıracak şekilde yaratıcı bir yol bulabilirdi.
Oysa görüldüğü gibi, okutman kendi Çocuk’unda hissettiği rahatsız­
lık duygusunu kapatmıştır. Bunun yerine, tanıdık olduğu sembiyotik
Yetişkin ve Ebeveyn rolünü alarak rahatlamaya çalışmıştır.
Jim de, tanıdık olduğu Çocuk rolüne girer girmez gevşemiştir ve daha
*
da rahatlamıştır.

• Editörün Notu: Dikkat ederseniz, bu kitapta ilk kez rol almaktan burada soz edilmektedir:
26€ Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Sembiyozdaki sorun buradadır. Bir kere sembiyoz oluşturulduğunda,


taraflar ilk önce bir müddet rahatlık hissederler. Herkesin kendisinden
beklenen rolde olduğu hissi yaşanmaktadır. Ancak bu rahatlığın da bir
bedeli vardır: Sembiyozdaki insanlar kendi erişkin kaynaklarını tama­
men kapatmaktadırlar. Zamanla da kendilerinde indirim yaptıkları şey­
ler bakımından içerlemeye başlayacaklardır.
Günlük ilişkilerde, insanlar anlık olarak birbirleriyle sembiyoza girer­
ler ve çıkarlar. Ama bazen de, uzun dönemli bir ilişki sembiyoza daya-
lı hale gelir. ‘Geleneksel’ bir evliliği sergileyen Bili ve Betty, bunun bir
örneğidir. Bili, sert ve sessiz görünümlü bir tiptir. Ağzında bir pipo,
sürekli homurdanmaktadır. Ailede sevinç ya da bir felaket olsun, Bili
granit gibi bir yüzle duygularını bunun arkasmda gizlemektedir. Evin
mali işlerini o yürütmektedir, Betty’ye haftalık harçlık vermektedir. Bir
kararın alınması gerektiği durumlarda kararı Bili alır, sonra da bunu
Betty’ye söyler.
Betty, kendisine düşen görevin, yaşam misyonunun kocasım hoşnut
etmek olduğunu düşünmektedir. Onun kararlarına uymaktan mem­
nundur çünkü arkadaşlarına ‘sırtını dayabileceği güçlü bir adam olduğu
için ondan hoşnut olduğunu’ söylemektedir. Evde evle ilgili bir sorun
çıktığında, Betty ya gözyaşlarına boğulmaktadır, paniklemektedir ya da
kıkırdamaktadır ve Bill’in eve gelip bunu halletmesini beklemektedir.
Çevrelerindeki bazı arkadaşları arada sırada Bill’in Betty’nin bu ça­
resiz haliyle nasıl başettiğini merak etmektedir. Bazı arkadaşları da
Betty’nin Bill’in bu duygusuz haliyle onunla nasıl geçindiğini merak
etmektedirler. Ama işin gerçeği, onların evlilikleri çok uzun yıllardır
devam etmektedir, daha da uzun sürecek gibidir. Sembiyotik yaşantı­
ları bir denge içindedir. Bili, Betty’nin Çocuk’una Ebeveyn ve Yetişkin’i
oynamaktadır. Bu sembiyozun içinde birisi diğerine gereksinim’ duy­
maktadır. Ve de, her sembiyozda olduğu gibi, bu yaşantıda dengenin
sağlanması için her bir taraf diğerinin bazı kapasitelerine indirim ya­
parak bir bedel ödenmektedir. Zaman içerisinde, her birisi kendisine
yapılan indirimlere karşı yaşadıkları içerlemelerini biriktirecektir ki, bu
da onlann ilişkilerinde bir uzaklığın oluşmasına yol açabilecektir.

0 Eğer bireysel olarak yapacaksanız, sizinle bu alıştırmayı yapmak is­


teyen birisini bularak eşleşiniz. Grupla çalışıyorsanız, İkililer oluşturunuz.
Alıştırmanın ilk kısmı için, eşinizle birlikte birbirinizle temas halinde olarak

çünkü rol alma sembiyoz ve oyunlara işaret etmektedir. Daha önce ego-durumlarını an­
latırken hiçbir şekilde rol almadan söz edilmemiştir çünkü ego-durumları birer rol değildir.
20. Konu: Sembiyoz 267

öyle bir pozisyon bulmaya çalışınız ki, burada ber biriniz diğerinize fiziksel
olarak ağırlığınızı yüklenebilin. Örneğin, sırt sırta oturarak arkanızı biribiri-
nıze yaslayabilirsiniz. Veya, avuçiçlerinizle birbirinize dayanarak ayakları­
nızı geriye alarak, vücudunuzun ağrlığnı birbirinize yükleyebilirsiniz.
Bir kere bu karşılıklı olarak birbirinize yaslanma pozisyonunu bulduktan
sonra, bir müddet bu pozisyonda kalın. Bunu yaparken ne hissettiğinizin,
ne düşündüğünüzün farkında olunuz, ancak bunu henüz partnerinize
söylemeyiniz.
Daha sonra, biriniz bu yaslanma pozisyonundan yavaşça çıkmaya ça­
lışsın. Ayrılma hareketinin derecesini o şekilde ayarlayın ki, yaslandığınız
kişi eğer siz tamamen bırakacak olursanız, bunun nasıl bir şey olabilece­
ği hissini yaşayabilsin. (Ama yine de, yaslandığınız kişinin fiziksel olarak
düşmemesini sağlayacak şekilde hareket ediniz). Sonra da, hareket eden bu
kişi, tekrar bu birlikte birbirine yaslanma pozisyonuna geri dönsün ve yas­
lanmayı bırakma hareketini bu kez diğer kişi tekrarlasın. Yaslanma pozisyo­
nunda kalan kişi, diğeri yaslanmayı bırakmaya çalıştığında neler yaşadığını
hissetmeye çalışsın.
Alıştırmanın ikinci kısmı için, partnerinizle tekrar birbirinize değecek şe­
kilde olunuz ancak bu kez herkes kendi ağırlığını kendisi taşısın. Örneğin,
tekrar avuçiçlerinizle birbirinize değebilirsiniz ama bu kez bİTİbİTİTÜze yas­
lanmak yerine herkes kendisini taşısın. Kendi kendinize dengede olduğu­
nuz bu pozisyonda da bir müddet öyle kalınız. Kendi kendinize bunun sizin
için nasıl bir yaşantı olduğuna bakınız. Bu sizin daha önceki yaşantınızdan
nasıl farklılaşmaktadır?
Şimdi taraflardan birisi teması koparsın. Örneğin, eğer birbirinize avuçiç­
lerinizle dokunarak duruyorsanız, birisi yalnızca ellerini biraz aşağıya doğ­
ru indirebilir, diğeri aynen olduğu gibi kalsın. Hiçbir değişiklik yapmadan
duran kişi olarak, diğeri sizinle teması azalttığında ne yaşadığınıza dikkat
ediniz. Bu yaşantınız ilk olarak yaptığınız çalışmadan, ikinizin birbirinize
yaslandığı ve birinizin diğerinden uzaklaşmaya başladığı yaşantıdan ne
bakımdan farklıdır?
Bir süre sonra, sizinle teması kesen partner tekrar teması kurmaya çalış­
sın. Tekrar tekrar teması kesin ve yeniden temas kurunuz; bu süre içinde
her bir partner kendi ağırlığını kendisi taşısın.
Sonra bunu bu kez diğer kişi (kendisiyle temas kesilen ve tekrar yaklaşılan
kişi) o aynı şekilde tekrarlasın.
En sonunda da, partnerinizle buradaki yaşantılannızın hepsini paylaşınız. £

Buradaki alıştırmanın birinci kısmı, sembiyozun ne olduğunu ‘his­


sedebilmeniz için’ düzenlenmiştir. Pek çok kimse, iki kişinin birbirine
Wlûm V Yaşamımın Kurgumuza Göre Şekillendirmek

yaslandığı durumda kendisini ‘rahat’ veya ‘desteklenmiş olarak’ hisset­


tiğini rapor etmiştir. Ama bazıları da, diğeri onu bırakırsa ve düşürürse
diye kaygılanmış tır. Partnerinin teması yavaşça bırakmaya çalıştığı du­
rumlarda bile, hemen herkesin böyle bir düşüncesi olmuştur.
Bu durum, bize gerçekten yaşanan sembiyozların başka bir yönünü
göstermektedir. Sembiyoz partnerinden birisi diğerinin ondan yavaşça
kopmaya başladığını hissettiği anda, buna karşı savunmaya geçmekte­
dir. Buradaki inancı şudur: ‘Diğerim olmadan, ben kendi kendime yaşa­
yamam’. Paradoksal olarak da, görünürde sembiyozda dengenin kurul­
masını sağlayan işte bu inançtır.
Bili ve Betty'yi hatırlayınız, güçlü ve sessiz erkek ve küçük-kadın tipi.
Farz edin ki, Betty’nin arkadaşlan kadın grubunda bir yerin boşaldığı­
nı ona haber verirler ve o da bu gruba katılır. Zamanla sembiyozdaki
Çocuk rolünden rahatsız olmaya başlar. Bill’in bazı kararları üzerinde
düşünmeye başlar. Her zaman onu hoşnut etmek yerine, kendisini de
hoşnut etmeye başlar. Girişkenlik eğitimine katılır ve bunların bazıla­
rını eşine uygulamaya başlar. Sizce Bill’in buna tepkisi nasıl olacaktır?
Tahminen, Betty’yi sembiyozda tutma çabası içinde kendi içinde fo­
kurdamaya başlayacaktır. Betty’nin sergilediği yeni özgüvenli hareket­
lerini gözardı edecektir veya onunla dalga geçecektir. Akşam yemeği
hazır değilse veya terliklerini getirmemişse, çok soğuk ve uzak olabile­
cektir veya açıkça kızgınlık gösterecektir.
Bill’in Betty’yi tekrar sembiyoza girmeye davet etmek üzere yaptığı
bazı çabalan başanlı olabilir. Eğer başaramazsa, ilişkileri fırtınalı bir dö­
neme girecektir.
Bir diğer olasılık, Bill’in kendi tutumunu değiştirmesi ve sembiyozdan
çıkmasıdır. Belki de bunu kendi kendine veya bir gruba katılarak ya da
terapiye giderek başaracaktır.
Böyle olursa da, kendisiyle Betty’nin arasındaki ilişki değişecektir ve
alıştırmanm daha çok ikinci kısmında yaptığınıza benzer bir durum
olacaktır. Şimdi, karşınızdaki kişiyle temasınız devam etmektedir ama
birbirinize yaslanarak dayanmak yerine birbirinizden bağımsız olarak
ayakta duruyorsunuz. İçinizden birisi teması kesebilir, o zaman ikiniz
de ayaklarının üzerinde olmaya devam edebileceksiniz. Teması kur­
mak ve kesmek, sizin isteğinizle gerçekleşecektir ama hiç kimse yere
düşmeyecektir.
Karşılıklı olarak birbirinize yaslanma pozisyonuna göre bağımsız ol­
duğunuz bu pozisyonda, kendinizi çok daha rahat hissedeceğiniz şeklin­
de bir garanti yoktur. Aslında, pek çok kimse alıştırmanın ikinci kısmın­
da birinci kısma göre daha çok rahatsız olmaktadır. Birbirlerine destek
20 Konu: Sembiyoz 269

olmanın dışında, kımıldama, teması kesme ve kontakt kurma gibi daha


başka seçeneklerinin olduğunun farkındadırlar. İki kişi ilişkilerinde
sembiyozun dışına çıkmak istediklerinde genellikle bunlar olmaktadır:
Daha fazla seçenekler söz konusudur, daha çok esneklik vardır, daha az
kestirilebilirdir, bağımsız olmaya ilk geçtiklerinde de kendilerini rahat
hissedecekleri konusunda hiçbir garanti yoktur.

'Sağlıklı' ve 'sağlıksız' sembiyozla r


Yaşamda bazı öyle durumlar vardır ki, insanların o sırada sembiyozda
olması uygundur. Örneğin, farz edin ki ben bir ameliyattan sonra anes­
teziden daha yeni çıkıyorum. Beni sedye ile hastane koridorunda bir
yere götürüyorlar. Nerede olduğumu bilmiyorum ama emin olduğum
tek şey, ağrımın olduğu. Ağrının yanış ıra, farkında olduğum bir diğer
şey, bana eşlik eden bir hemşire var, elimi tutuyor ve bana şöyle diyor:
‘İyi olacaksm. Sen sadece elimi tut.’
Bu noktada, Yetişkin ve Ebeveyn’im iş başında değil. Burada ve şim­
dide ne olduğunu değerlendirebilecek durumda değilim. Kendime na­
sıl bakacağım konusunda ebeveynlerimden aldığım mesajlara ulaşmak
için enerjim yok. Şu andaki durumuma uygun olan bir şeyi yapıyorum:
Tekrar Çocuk olmaya dönüş yaptım, acımı hissediyorum ve kendimi ba­
kım almaya bırakıyorum.
Hemşire bana ihtiyacım olan Yetişkin ve Ebeveyn girdisini sağlamak­
tadır. Şu anda olan bir problem durumuyla uğraşarak bana güven ve
koruma sağlamaktadır. Bu onun işi, bu yüzden de sembiyotik pozisyon
uygun düşmektedir.
Schiffyen terminoloji bakımından, hemşire ve ben sağlıklı bir sembiyoz
yaşıyoruz. Bu durum, konunun başında verdiğimiz örnekte olduğu gibi,
sağlıksız bir sembiyoz’dan farklıdır. Sembiyoz sözcüğü yalnız başına kul­
lanıldığında, doğal olarak sağlıksız sembiyoz kastedilmektedir.
Sağlıklı ve sağlıksız sembiyozu birbirinden nasıl ayırt edebiliriz?
Bunun yanıtı şudur: eğer bir indirim içeriyorsa, sembiyozdur. Öğrenci
ve okutman arasındaki, Bili ve Betty’nin arasındaki ilişki bakımından,
tarafların her birisi gerçeğe indirim yapıyordu, sanki iki taraf birlikte
ÜÇ ego-durumu varmış gibi davranıyordu. Buna karşın, ben hastane
koridorunda tekerlekli yatağın içinde götürülürken, gerçek şu idi ki,
yaşadığım travma ve de aldığım anestezinin etkisi nedeniyle Ebeveyn
ve Yetişkin’im devre dışındaydı. Hemşire kendi Ebeveyn ve Yetişkinini
kullanıyordu. Ama bunu yaparken kendi Çocuk’una indirim yapması
gerekmiyordu.
270 Bölüm V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

Sembiyoz ve normal bağımlılık


Sağlıklı sembiyozun çok bilinir bir örneği, çocuk ve ebeveyni arasın­
dadır. Bebek doğduğunda yalnızca ve tümüyle Çocuk’tur. Problem çö­
zebilme veya kendini koruyabilme kapasitesi henüz gelişmemiştir. Bu
fonksiyonlann ebeveyn tarafından yapılması gerekir ki, bunu yaparken
yaklaşık olarak Yetişkin ve Ebeveyn ego-durumlarını kullanacaktır.
Stan Woollams ve Kristy Huige, bu sağlıklı ebeveyn-çocuk sembiyozunu
göstermek üzere normal bağımlılık terimini kullanmışlardır.2
Hatırlayınız ki, sağlıklı sembiyozda, taraflar hiçbir ego-durumuna in­
dirim yapmamaktadır. Bebeğin henüz fonksiyonel olan Ebeveyn veya
Yetişkini olmadığından bunlara indirim de yapamaz. Ama ebeveynin
Çocuk ego-durumu vardır. Sağlıksız sembiyoza kaymayı önlemek için,
kendi Çocuk ihtiyaçlarının farkında olması ve bir şekilde bunlan karşı­
lamanın yolunu bulması gerekmektedir, çok fazla ihtimamla bebeğine
bakarken bile.

Sembiyoz ve kurgu
İdeal bir ebeveynlikte, çocuğun bakımım üstlenen kişi Ebeveyn ve
Yetişkin kaynaklarını yerine göre kullanırken bu. arada kendi Çocuk’una
indirim yapmaz. Çocuk büyürken, ebeveyni her bir gelişim aşamasını
tamamlaması için onun ihtiyaçlarını karşılar. Bu aşamaları yaşarken,
çocuk giderek artan şekilde kendi kaynaklarını oluşturur, giderek ebe­
veynlerine daha az yaslanma gereğini duyar. İdeal olarak, ebeveyn ço­
cuğun uygun bir ayrılışı yaşaması için onu cesaretlendirir ama bunu
yaparken de çocuğa ihtiyacı olan alanlarda destek sağlamayı sürdürür.
İdeal durumda, başlangıçtaki bu çocuk ve ebeveyn arasındaki yoğun
sembiyoz giderek artan bir şekilde zamanla kesilir.’ Sonuçta, çocuk eriş­
kinliğe ulaştığında, taraflar artık birbirleriyle bir sembiyoz içinde ol­
madan ilişki kurarlar. Her birisi bağımsız olabilir, teması kendi isteğine
göre kesebilir veya başlatabilir.
Buradaki sorun şudur ki, ideal ebeveyn diye bir şey yoktur. Anne ve
Baba ne kadar iyi ebeveynlik yaparlarsa yapsınlar, her çocuğun gelişim
süreci içinde bir yerde bazı ihtiyaçları karşılanamayacaktır.
Bu durum, sembiyozun erişkin yaşamındaki kurgusal fonksiyonunu
ortaya çıkarmaktadır. Her sembiyoz, kişinin çocukluğunda karşılanmamış
gelişimsel ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekleştirilen bir çabadır.
Her bir kurgusal davranış ile kişi sembiyoza girerek bu karşılanmamış
ihtiyaçlarını karşılamak için eski stratejilerini kullanmaktadır. Bu stra­
tejileri çocukluğunda işe yaramıştır ama artık erişkin yaşamma uygun
düşmemektedir. Sembiyozda, kişi erişkin seçeneklerine indirim yap-
maktadır. Bu indirim, farkında olunmadan yapılmaktadır.
20 Konu: Sembiyoz 271

Biz her sembiyoza girdiğimizde, karşılanmadığını hissettiğimiz ihti-


yacımızın karşılanması için bilincinde olmayarak eski çocukluk strate­
jimizi yeniden kullanıyoruz. Geçmişte bizimle ebeveyn veya ebeveyn
figürü arasında yaşanan ilişkiyi, karşılanmamış ihtiyacımızı tatmin et­
mek için karşımızdaki kişiyi manipüle etmeye çalıştığımız bir durumu
-bir kere daha aynı durumu yaratarak- yeniden yaşıyoruz. Daha sonra
göreceğimiz gibi, oyunlarda da aynı şey olmaktadır.

Sembiyotik pozisyonun seçimi


Şöyle düşünüyor olabilirsiniz: ‘Tamam, diyelim ki sembiyoz çocuklukta
yaşanan eski durumun tekrar yaşanmasıdır, o zaman insanların neden
sembiyozda Çocuk rolünü almak istediklerini anlayabiliyorum. Ama ni­
çin bir insan Ebeveyn rolünde olmayı seçsin ki?’
Bunun yamtı şudur ki, bazı çocuklar şöyle bir erken karar almakta­
dırlar: Buradaki ebeveynler o kadar yetersiz ki, benim en iyi seçeneğim
benim ebeveyn olmam.’ Belki de, Anne kendi Çocuk ego-durumunda
çocuklarıyla sıkı sınırlar çizmeye korkuyordur. Sağlam sınırlar koyma
yerine, çocuklarına şunları diyerek şantaj yapmıştır: ‘Onu yaparsan,
beni inciteceksin’ veya ‘Bak yine Baba’yı kızdırıyorsunuz!’ Burada çocuk
ebeveynlerinin refahını sağlama ve onların duygularım alma sorumlu­
luğunu yüklenmektedir. Buna tepkisi de, yaşam görevinin ebeveynleri­
ne bakması olduğuna karar vermek şeklinde olur. Aslmda, böylece ken­
di kendisinin küçük ebeveyni olur. Erişkin yaşamında da, bu sembiyoz
rolüne tekrar girebilir, başkalarını kontrol ederek veya onlara bakarak
takdir toplama çabaları içinde olabilir.
Ebeveynlerini baskıcı veya istismar edici olarak algılayan çocuklar
da, ‘Ben OKEY’im, Sen OKEY Değilsin’ yaşam pozisyonunu benimser­
ler ve ebeveynlerini Ebeveynsel pozisyondan hareket ederek aşağılama
fantezisini yaşarlar. Böylece erişkinliklerinde bu sembiyotik ilişkiyi bir
kez daha yaşarlar: Farkında olmadıkları amaçları, istismara ebeveynle
‘hesaplaşmak’tır.

Sembiyoz davetleri
insanlar bir araya geldiklerinde birbirlerine hangi sembiyotik rolleri
almak istediklerinin sinyallerini gönderirler. Bu sembiyotik davetler ge­
nellikle kelimelerle iletilmez. Genellikle, dört pasif davranıştan birisi
gösterilir.
Konunun başında verdiğimiz örnekte, Jim önce hiçbir şey yapma­
yarak daha sonra da ajistasyona girerek sembiyotik bir davetiye gön­
dermiştir. Önce sessiz kalarak, sonra da kıpırdanarak, okutmana örtük
olarak şu mesajı göndermiştir: ‘Senin benim yerime düşünmene ve na-
178 Bolum V Yaşamımızı Kurgumuza Göre Şekillendirmek

sil olduğunu söylemene ihtiyacım var.’ Buradaki sembiyotik davetiye,


kendisi Çocuk olurken okutmanın Ebeveyn ve Çocuk rollerini alması
şeklindedir.
Bunu alarak ve de alıştırmayı tahtada yaparak, okutman da bu psi­
kolojik mesajla fikirbirliğinde olmuştur: ‘Evet, haklısın. Benim senin
yerine düşünmeme ve sana nasıl yapılacağını söylememe ihtiyacın var.’
Bunu yaparak da, Jim’in sembiyotik davetini almıştır.
Sembiyotik davetiye bazen de sözcüklerle iletilir. Bu olduğunda, ki­
şinin ne istediğini açıkça söylemek yerine manipüle ettiği işitilmekte­
dir. Genellikle de, çok gizli kapaklı olarak yapılmaktadır. Örneğin, bir
grup üyesi perişan bir halde yere bakmaktadır ve şöyle demektedir:
Sarılınmaya ihtiyacım var.’ Grup üyelerinden bazıları bunu alarak ona
sarılma eğiliminde olabilir. Ama bunu yaparlarsa, onun sembiyotik da­
vetiyesini kabul etmiş olurlar. Eğer sembiyotik olmayan bir şekilde is­
temiş olsaydı, grup üyelerinden birisine bakarak şöyle diyebilirdi: ‘Bana
sarılır mısın?’

Yarışmacı sembiyoz
iki kişi bir araya geldiğinde, her ikisi de aynı sembiyotik rolü almak is­
tediğinde ne olur? Eğer ikisi de Ebeveyn olmak veya Çocuk gibi olmak
isterse?
Eğer böyleyse, taraflar istedikleri sembiyotik rolü alabilme umuduy­
la ‘pozisyon kapışmasına’ girişeceklerdir. Örneğin, restoranda bir ye­
meğin parasını ödemek için taraflar arasmda geçen şöyle bir iletişimi
duyabilirsiniz:
‘Hadi, şimdi sen o parayı cebine koy. Ben ödeyeceğim.’
‘Yok, yok, hadi camm, ben ödeyeceğim.’
‘Hayır ben kesinlikle ısrar ediyorum! Tek kelime bile etme!’
Her bir taraf ödemek için ısrarla bastırabilir ve bu transaksiyonlar bir
süre devam edebilir. Her bir taraf diğerine Ebeveyn olmak için bastır­
maktadır. Bunlar yarışmacı bir sembiyoz içindedirler ve buradaki durum­
da, Ebeveyn pozisyonu için yarışmaktadırlar.
Doğası gereği, yarışmacı sembiyoz durağan değildir. Bu gibi bir ileti­
şim genellikle çok az bir süre için gerçekleşmektedir. Olası iki yoldan
birisiyle sonuçlanacaktır. Taraflar bir süreliğine fırtına yaşayacaklar,
kapıları çarpmak gibi. Veya taraflardan birisi geri adım atar, diğerinin
istediği sembiyotik pozisyonu ona bırakır. Geri adım atan taraf sembi-
yozda tamamlayıcı rolü alır.
Örneğin, restorandaki bu iletişim taraflardan birisinin şunu söyleme-
20. Konu: Sembiyoz 273

siyle sonuçlanabilir: ‘Ah, şey, eğer ısrar ediyorsan...’ der ve biraz tedir­
ginlikle cüzdanını cebine koyar. Çocuk pozisyonuna geriler, kendisini
diğeri tarafından ‘bakılmaya’ bırakır.
Diğerinden daha çok ihtiyacının olduğunu kanıtlamaya çalışarak, in­
sanlar Çocuk pozisyonu için de yarışabilirler. Örneğin, erkek karısına
şöyle der: ‘Çok yorgunum, hiç kıpırdayacağımı sanmıyorum.’ Kadın da
şöyle der: ‘Vallahi ben de yapamayacağım, yemeği sen hazırlamalısın.'

^ Ebeveyn pozisyonunda yanşmacı sembiyoz için, taraflardan birisinin


Çocuk'a gerileyeceği başka bir örnek bulunuz.
Bu iletişim sırasında yer alan transaksiyonlann çizimini yapınız.
Sizce, her bir taraf yanşma sırasında ve de taraflardan birisi geri adım at­
tıktan sonra OKEY Düzeneği içinde hangi pozisyonlan ziyaret etmiştir?
Çocuk-yanşmacı sembiyoz için, taraflardan birisinin geri adım atacağı
ve istemeden de olsa Ebeveyn rolünü alacağı bir örnek bulunuz. Tekrar,
buradaki transaksiyonlan çiziniz ve OKEYDüzeneği pozisyonlannı analiz
ediniz.
Jim ve okutman arasındaki, Jim'in sembiyotik davetiye gönderdiği ve
okutmanın da bunu kabul ettiği iletişimin transaksiyonel çizimini yapınız.
Jim'in skript matriksindeki en önemli karşıt-komutlann ve komutlann ne­
ler olduğunu düşünüyorsunuz? Ya okutmanın? Peki, Bill’in ve Betty’nin? £

ikinci-düzey sembiyoz
Bazı sembiyotik ilişkilerde, birinci sembiyozun altında ikinci bir sembi­
yoz daha vardır, Şekil 20.2’de gösterildiği gibi. Bu sembiyozlar ikinci-dü­
zey sembiyoz olarak adlandırılmaktadır, çünkü bunlar Çocuk ego-duru­
munun ikinci düzey yapısında yer almaktadır.
Bili ve Betty gibi çiftlerin arasındaki ilişkiler, genellikle ikinci-düzey-
deki bir sembiyozdur. îlk izlenim olarak, Bill’in sembiyozda Ebeveyn-
Yetişkin rolünü aldığı, Betty’nin de Çocuku oynadığı açıkça görülmek­
tedir. Bill’in kontrolü eline aldığı ve pratik konulan onun hallettiği
görülmektedir. Betty kontrol altında tutulmaktadır ve bu kontrolün
içinde Bill’in duygularını boşaltabilme serbestliği vardır. Birinci düzey
sembiyoz olarak, gerçekte olup biten budur. Bili, erken dönemde almış
olduğu kararını yeniden canlandırmaktadır: ‘Yaşama tutunabilmemin
tek yolu, kontrolü elime almak ve herkesi çok sıkıca kontrol etmek,
kendim de dahil olmak üzere.’ Betty’nin karan ise şöyledir: ‘Yaşamımın
misyonu başkalarını hoşnut etmek -özellikle de erkekleri ve bunun dı­
şındaki başka şeyleri düşünmemek.’ Birinci düzey sembiyozda, kurgu
274 Bölüm V Yaşamımın Kurgumuza Göre Şekillendirmek

---- Kullanılmayan ego-durumları


"" Birinci düzey sembiyoz
....... İkinci düzey sembiyoz

Şekil 20,2: İkinci düzey sembiyoz

kararlarına uygun şekilde ihtiyaçlarını karşılamak üzere, karşılıklı ola­


rak ortak bir çaba içinde olunmaktadır.
Ancak, Bill’in başka bir ihtiyacı daha vardır. Bu, onun kontrol etme
ve yönetme ihtiyacının da altında bir yerde yer alan ama onun hiçbir
şekilde farkında olmadığı, erken gelişim dönemine ait olan bir ihtiyaç­
tır. Bu, onun fiziksel temas iletileri alma ve rahatlatılma ihtiyacıdır. Biz
bunu Bill’in Ç/inin içeriğinin bir kısmında, ilk dönem Çocuk’taki Çocuk
olarak gösteriyoruz.
Bill’in yaşadığı sorun şudur ki, daha sonra kurgu kararını alırken, bu
erken dönemdeki Çocuk ihtiyaçlarını kapatmıştır. O zaman, bunları
şimdi nasıl karşılayacaktır? Bunun yanıtı şudur: Betty’yi, ikinci-düzey
sembiyozu için tamamlayıcı rolü alabilecek bir kimseyi bularak akıllıca
bir seçim yapmıştır.
Betty’nin annesi, Betty gibi, öyle hiç de fiziksel olarak dokunmayan
güçlü, sessiz bir adamla evli idi. Betty bir bebekken, babası pek orta­
lıklarda yoktu. Daha çok işinde gücündeydi veya arkadaşlarıyla içme­
ye gidiyordu. Annesinin de erken dönemdeyken etrafında ihtiyaçlarını
karşılayabilecek ve ona bakabilecek erişkin bir insan yoktu.
20 Konu: Sembiyoz 275

Çok güçlü şekildeki bebek algısıyla Betty sözsüz olarak şöyle bir ka­
rar almıştır: ‘Annemi iyi durumda ve de etrafımda tutabilmek için,
ona ben baksam daha iyi olacak.’ Kendisinin hem Ebeveyn'ini ve hem
de Yetişkin’ini (E. ve Y]’i) kullanarak annesinin Somatik Çocukünun
bakıcısı olur. Şimdi bir erişkin olarak bu sembiyoz örüntüsünü Bili ile
tekrarlamaktadır.
Sembiyozu, özellikle de bu şekilde olanını kırmak çok kolay olma­
maktadır. Hatırlayınız ki, ilk bebeklik dönemindeki Çocuk için temas
iletileri yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu yüzden de, bu örnekte, Betty
bu sembiyozu kıracak olsa, Bili Somatik Çocuk’unda ölümcül bir terör
hissedecektir. Onun Çocuk düşüncesi tek fiziksel temas iletisi kaynağı­
nı kaybedeceği şeklindedir ki, bu da onun öleceği anlamına gelmektedir.
Aynı şekilde Çocuk düzeyinde Betty sembiyozun kırılmasını Annesini
kaybedecekmiş gibi algılamaktadır. Bebek için bu, onun idam karan an­
lamına gelmektedir.
Ne Bill’in ne de Betty’nin bu erken Çocuk terörünün farkında olmak
için hiçbir çaba göstermeyeceği aşikardır. Bunun yerine, sembiyotik iliş­
kilerini niçin devam etmeleri gerektiğiyle ilgili bazı usavurmalar yapa­
bileceklerdir. Eğer bu sembiyotik ilişkilerini bozmak isterlerse, kurgula-
nyla ilgili içgörü kazanmaları ve terapötik yardım almalan gerekecektir.
Bölüm V
Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak
Raketler ve Oyunlar
Raketler ve Kuponlar

onuya başlarken, işte size bir alıştırma. Konuyu okumadan önce

K bu alıştırmayı yapmanızı öneriyoruz. Bir grup olarak çalışıyor­


sanız, alıştırmayı yaparken bu sırada aşağıda verdiğimiz yöner­
geleri doğaçlayarak size verebilecek bir grup lideriniz olsun ya da aranız­
dan birisi gönüllü olarak bu işi yapsın.

• Bu alıştırmada, bir sahneyi hayal etmeniz ve daha sonra da bu sahne


hakkında birkaç soruyu yanıtlamanız istenecektir, yanlış’ya da 'doğru'ya­
nıt yoktur.
Farz edin ki, yann, bulunduğunuz yerde bir tatil başlamaktadır ve butun
dükkanlar birkaç gün boyunca kapalı olacaktır.
Ayrıca, farz edin ki bir süredir hiç alışveriş yapmamışsınız. Temel gıda
maddeleriniz hemen hemen bitmiş durumda. Saate bakıyorsunuz ve ka­
panmadan önce süpermarkete gidip alışveriş yapacak kadar vaktinizin ol­
duğunu görüp rahat bir nefes alıyorsunuz.
Aklınızdan, satın almanız gerekenlerin listesini yaparak süpermarkete
doğru yola çıkıyorsunuz. Süpermarkete vannca, sizin gibi, dükkanlar ka­
panmadan önce tatil için stok yapmak isteyen kalabalık bir müşteri grubu
görüyorsunuz.
Gözünüz saatinizde, istediğiniz malzemeleri raflardan alarak dolaşıyor­
sunuz. Bitirdiğinizde, dükkan kapanmadan önce daha birkaç dakikanız ol­
duğunu memnuniyetle fark ediyorsunuz. Kasada ödeme yapmak için bol
bol vaktiniz olacak.
Kasaya gidiyorsunuz. Kasiyer kasaya aldıklannızı yazıyor ve size toplamı
söylüyor.
Paranıza uzanıyorsunuz. Ve, bulamıyorsunuz. Yeniden anyorsunuz ve

Stewart 8 Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analla 277


27S Bölüm VI Kurgu inançlarımızı Doğrulamak

yine yok Nedenini anlıyorsunuz: Evde bıraktınız. O telaşla süpermarkete


parasız geldiniz Kredi kartınız da yanınızda değil.
Arkanızda müşteri kuyruğu birikirken, kasiyere ne olduğunu anlatıyor­
sunuz. Adımı ve adresimi bıraksam, eşyalan alıp gitsem ve tatilden sonra
gelip odesem olur mu?'diye soruyorsunuz. Kasiyer ‘Hayır, mümkün değil:
diye yanıt veriyor
Şimdi, eve giderek paranızı alıp dükkan kapanmadan önce dönecek ka­
dar vaktiniz yok. Bir şey alamayacaksınız. Elinizdekileri almadan gitmek
zorundasınız. Ve dükkanlar ancak birkaç gün sonra açılacak.
Bunu fark ettiğinizde, ne hissedersiniz?
Ne hissettiğinizi kaydediniz ve duygunuzu yazınız. Sonra da hayali ola­
rak yaşadığınız bu sahneden çıkınız. ^

Kaydettiğiniz duyguya dikkat ediniz. İnsanlar bu alıştırmayı ne za­


man yapsa, sonunda bildirdikleri duyguların ortak bazı tipik özellikle­
rinin olduğu görülmektedir. Bunları size aşağıda liste olarak sunacağız.
Her bir maddenin, kaydettiğiniz duygunuz için söz konusu olup olma-
dığma bakınız.
(1) Herkes değişik bir duygu bildirm iştir. Eğer bir grupla çalışiyorşanız,
grubunuzdakileri dolaşarak her bir kişiye sahnenin sonunda hissetti­
ği duygusunun ne olduğunu sorunuz. Aranızdan bir kişi, katılımcıların
bildirdikleri duygularını not etsin.
Sahne herkes için aynıdır. Ama bir grupta insanların çok değişik duy­
gular bildirdiğini göreceksiniz. Tipik olarak, bu listede şu değişik duy­
gular yer alacaktır: ‘Kendime kızarım, panik olurum, mahcup olurum,
kasiyere kızarım, kötü olurum, bomboş hissederim....’ Grup ne kadar
büyükse, o kadar çok değişik duygu bildirilecektir.
Eğer kendi kendinize çahşıyorsanız, bazı gönüllü arkadaşlar bulup
sahneyi onlara anlatabilir, sonra da onların duygularını söylemelerini
isteyerek bunu test edebilirsiniz.
(2) Kendiniz için bildirdiğiniz duygu, çok değişik stres durumlarında yaşa­
dığınız duygudur. Örneğin, eğer bu sahnenin sonunda ‘kendime kızgın
olduğumu’ hissetmişsem, stres altında olduğum birçok değişik durum­
da da muhtemelen kendime kızmışımdır. Eğer panik olduğumu’ his­
setmişsem, değişik durumlarda yine aynı kötü duyguyu yaşamışımdır.
Sanki hepimizin ‘favori bir kötü duygusu’ vardır ve işler zora girdiğin­
de çok amaçlı olarak bunu kullanıyoruz. Bazı insanlarm, bu şekilde kul­
lanabileceği iki veya üç duygusu vardır ve bunların arasından bir seçim
yaparlar. Birini evde, diğerini işte gibi değişik yerlerde kullanmak üzere
saklarlar.
21 Konu: Raketler ve Kuponlar 279

(3) Bildirdiğiniz bu duygunuz, ailenizde teşvik edilmiştir veya modellen-


miştir, bu arada başka duygularınız desteklenmemiştir veya yasaklanmış­
tır. Örneğin, eğer kaydettiğiniz duygu 'birisine kızmak’ şeklinde ise, bu
muhtemelen siz çocukken ebeveynleriniz ve aile üyeleri tarafından sık­
lıkla sergilenen bir duygudur. Siz bu duyguyu sergilediğinizde de, varlı­
ğınız tanınarak onaylanmıştır.
Ailenizde nadiren gösterilen veya hiç gösterilmeyen bazı duygular
da vardır. Bu örnekte, ailenizde kızgın olmanız kabul edilirken, üzgün,
korkmuş veya sevinçli olmanız kabul edilmiyor olabilir. Bu gibi duygu-
larmızı gösterirseniz, ya azarlanmışsınızdır ya da görmezden gelinmiş-
sinizdir (ki çocuk için bu daha da kötüdür).
(4) Hissettiğiniz duygunuz, hiçbir şekilde probleminizi çözmeye yara-
mamaktadır. Eğer kızacak ve kasiyere bağırmaya başlayacak olursam,
bu benim istediğim şeyleri alıp gitmeme yardımcı olmayacaktır. Panik
olmam, kendimi kötü hissetmem, bomboş olmam, kendime kızmam
ya da gruptaki insanların tipik olarak bildirdikleri herhangi bir duygu,
bunların hiçbiri aldıklarımı süpermarketten dışarı çıkarmama en ufak
şekilde yardımcı olmayacaktır.
Bunlar, TA’da raket duygusu1 olarak adlandırılan duygulann tipik
özellikleridir.
Bundan sonra, raket duygularının doğasımn ne olduğunu ve işlevle­
rini tartışacağız. Bunların anlaşılması önemlidir çünkü insanların ya­
şamlarını kurgularına göre yaşamasmda önemli bir rol oynamaktadır.

'Raket'in ve 'raket duygu'sunun tanımı


‘Raket’ ve 'raket duygu’ terimleri hakkında, TA literatüründe birçok
kafa karışıklığı yaşanmıştır. Bazı yazarlar iki terimi birbirlerinin yerine
kullanmışlardır.
Bu kitapta, biz bunu böyle yapmıyoruz. Raket ile raket duygusu­
nu ayırt etmenin yararlı olduğunu düşünen farklı bir grup ile aynı
düşüncedeyiz.
Raket duygusunu; bize tanıdık gelen, çocuklukta öğrenilmiş ve teşvik edil­
miş, birçok farklı durumda yaşanan ve erişkinlerin problemi çözmesine yara­
mayan bir duygu olarak tanımlıyoruz.
Raketi ise, farkında olmadan kullanılan ve kişinin çevreyi manipüle etme­
sine yarayan, raket duygusunu yaşamasına yol açan bir dizi kurgusal davra­
nış olarak tanımlıyoruz.
Başka bir deyişle, raket, kişinin raket duygusunu hissetmek için bir
düzenleme yaptığı ve bu duygusunu hissettiği bir süreçtir. Kişi, bu dü-
İM Bölüm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

«enlemeyi bilinçlice ve farkında olarak yapmamaktadır. Problemi çöz­


mek için harekete geçmek yerine bu duygusunu tırmandırmaktadır.
Örneğin, hayali sahnemizde ben yanıma para almadan giderek, sonun­
da yaşadığım kötü duyguyu hissetmek üzere bir düzenleme yapmıştım.
Yanıma para alıp almadığımı yokuyabilirdim ama yapmadım. Eğer neden
almadığımı sorarsanız, şöyle yanıtlayabilirim: 'Hiç aklıma gelmedi.’
Kişinin, olayları düzenleme şeklindeki amacının sonuçta raket duygu­
sunu ‘teyit ettirmek’ olduğu görülmektedir. Düşünün ki, kasada oldu­
ğum sırada kasiyere çok kızgınım. Bana: ‘Kasiyere nasıl kızabilirsin ki?’
diye sorabilirsiniz. Yanıtım şöyle olabilir: ‘Şey, istediğim şeyleri alamı­
yorum işte, öyle değil mi?’
Stres durumlannda favori duygum, insanlara kızmaktır. Beş ayrı kişi,
aynı durumda beş değişik kötü duyguyu yaşayabilir. Ve, bu insanların
her birisi de bu gibi durumlarda muhtemelen tıpkı benim yaptığım gibi
favori raket duygularının ‘çok doğal’ olduğu varsayımı içindedir.
İnsanlar, her zaman için raket duygularını hissedecek şekilde bir dü­
zenleme yapmak zorunda mıdır? Hayır. Bizden bağımsız olarak ortaya
çıkan stres durumlannda, gerçekten hiçbir düzenleme yapmamış oldu­
ğumuz durumlarda da, raket duygumuzu hissedebiliriz. Örneğin, belirli
bir tarihte varmanız gereken bir yere giderken, bir toplu taşıma aracıyla
(uçak, tren veya otobüsle) gittiğinizi düşününüz. Mekanik bir arıza ne­
deni ile yolculuğunuzda bir erteleme oldu. Dakikaların geçmesini saya­
rak orada otururken ne hissedersiniz?
Ben, öyle görülüyor ki, daha çok toplu taşıma şirketine kızacağım. Siz
panik olabilirsiniz, bir başkası kendini kötü hissedebilir ve başkaları
daha farklı bir şey hissedebilir.

Raketler ve kurgu
Önce, kurgular ve raketler arasmda genel bir bağlantının olduğunu dü­
şününüz: Raket duygunuzu her hissettiğinizde, o an kurgunuzun içine gir­
mişsiniz demektir.
Raket duyguları niçin kurgu mekanizmasında bu denli önemli bir rol
oynamaktadır? Bunun yanıtı şudur: Çocuklar ailelerinde ihtiyaçları­
nı karşılayabilmek için raket duygusunu kullanma yollarını öğrenmek
durumundadır.
Raket duygularının çocuklukta öğrenildiğini ve desteklendiğini gör­
dük. Her aile kendine özgü olarak belirli bazı duygulara izin verirken,
başka bir grup duyguyu uygun bulmamaktadır veya yasaklamaktadır.
Bazen izin verilen duygular çocuğun kız veya erkek olmasına göre
değişmektedir. Çoğu kez, küçük erkek çocuklara kızgın veya saldırgan
21 Konu Raketler ve Kuponlar 241

olmanın OKEY olduğu ama korkmanın veya gözyaşlarına boğulmanın


OKEY olmadığı söylenir. Küçük kızlar, yaşadıkları bir stres karşısında
kızgınlık hissetseler bile, onlardan beklenenin ağlamak veya sevimli ve
neşeli olmak olduğunu öğrenebilirler.
O halde, eğer çocuk yasaklanmış olan duygulardan birisini gösterir­
se ne olacaktır? Örneğin, düşünün ki, küçük bir erkek çocuk korkmuş
olsun ve bunu da göstersin. Belki mahallenin kabadayısı tarafından ko­
valandı. Koşarak Anne’ye gelir, korkudan titremektedir ve korunmayı
beklemektedir. Anne ona burnunun ucuyla şöyle bir bakarak ‘Eeeee
hadi! Sen bir erkeksin! Şimdi dışarı çık ve kendi ayaklannın üstünde
dur’ der. Sonra da günlük işlerine döner.
Çocuk şimdi bunu şu şekilde kaydedebilir: ‘Eğer korkar ve korktuğumu
gösterirsem, buralarda istediğim sonuçlan alamayacağım. Korunmak
istemiştim, onun yerine yok sayıldım.’
Bu sırada, çocuğun Küçük Profesör’ü istediği sonuçları alma yolları-
m bulmak için büyük bir dikkatle denemeler yapmaya başlar. Günlük
olarak yaşadığı stres durumlanna tepki verirken değişik duygularla
denemeler yapar. Üzülmeyi, neşelenmeyi, saldırmayı, şaşırmayı, boş
boş olmayı ve aklınıza gelebilecek başka birçok değişik duyguyu dener.
Diyelim ki, Anne’den istediği en iyi tepkiyi saldırganlık gösterdiğinde
aldığım keşfetti.
Bundan sonra, mahallenin kabadayısı onun peşine düştüğünde onunla
dövüşecektir (ve kaybedecektir çünkü kabadayı ondan daha büyüktür).
Aldığı yara bereler canını yakmaktadır ama en azından Anne’den onayı
alabilmiştir: ‘Tamam, doğru olan bu. Kocaman (erkek) çocuklar ağlamaz!’
Ona en çok ‘istediği sonucu getiren’, ebeveyninden kabul görmeyi
sağlayan duyguyu keşfetmiştir. İstediği temas iletilerini almak için sal­
dırgan olması gerekmektedir. Kesin olan şey ise, bu temas iletilerini be­
del olarak alırken, aslında acı çektiği bir durum vardır.
Küçük çocuk büyüdükçe bu olaylar dizisi muhtemelen tekrar tekrar
yinelenecektir. Her bir tekrardan sonra, duygulann yarattığı sonuçları
hakkında daha ileri çıkarsamalar yapacaktır. ‘Buralarda saldırganlığın
dışında başka hiçbir duygu işe yaramıyor. Aslında, eğer başka bir duy­
gu gösterirsem, ebeveynim benden desteğini esirger ve bu da çok teh­
likeli olur. Bu nedenle, ben saldırganlık dışında başka hiçbir duyguyu
hissetmemeliyim.’
Şimdi, artık korktuğunu veya üzüldüğünü hissettiği anda, duygusunu
kendinden bile saklamaktadır. Bunun yerine derhal doğrudan saldır­
ganlığa geçmektedir.
2#2 Bölüm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

Raketler ve elastik bağlantılar


Düşünün ki, ben o küçük çocuğum ve şimdi süpermarkette kasanın
yanında duruyorum ve kasiyer ondan talep ettiğim şeyi bana vermeyi
reddediyor.
Ben bu durumu bir stres olarak yaşarken, geçmişteki stresli durumda
kalmış küçük çocuk olarak aradaki elastik bandı gerdiriyorum. Bana göre,
sanki kasiyer ve aslında tüm dünya, küçükken o mahalle kabadayısının
yaptığı gibi beni tehdit etmektedir.
Bir anda, çocukken yapmayı öğrendiğim şeyi yaparım. Saldırıya geçe­
rim. Kasiyerin karşına dikilip, bağırırım: ‘Bu rezalet! Siz bana güvenme­
diğinizi mi söylemeye çalışıyorsunuz?’ Kasiyer büzülür kalır.
Kızgınlıktan gözüm dönmüş bir halde, kaskatı bir şekilde yürüyerek
süpermarketten dışarı çıkıyorum. Kısa bir süre için içimde gaddarca
bir memnuniyet hissediyorum. Kendi kendime şunu diyorum: ‘Ehh, en
azından kasiyere defolup gitmesi gerektiğini söyledim.’ Ama aynı za­
manda, tüm bağınp çağırmamın aldıklarımı geride bıraktığım gerçeğini
değiştirmediğini de biliyorum. İçimden hâlâ köpürmekteyim ve günün
ilerleyen saatlerinde midemde ekşi bir hazımsızlık yaşayacağım.
Verdiğim duygusal tepkimin şimdi ve burada yaşadığım sorunu çöz­
meme en ufak bir katkısı olmadı. Ama ben farkında olmadan benim için
bundan çok daha önemli bir amacın peşindeydim. Bu raket duygumu
hissederek ve dışarıya göstererek, çocukken aldığım ebeveyn desteğini almak
üzere bir manipülasyon yapmayı denemekteydim. Kafamdaki Anne bana
hâlâ ‘Tamam, doğru olan bu!’ demektedir.
Erişkinlikteki raket duygularının her zaman için işlevi budur. Bir
raket duygusunu her yaşadığımda, artık köhneleşmiş olan çocukluk
dönemi stratejimi yeniden canlandınyorum. Başka bir deyişle, ben
kurgumdayım.
Oysa, eğer burada ve şimdide kalabilirsem, şimdiki zamana uygun
olan bir duyguyu otantik olarak hissedeceğim. Raket duygusunu his-
sedebilmemin tek yolu, fantezimde bir başka zaman veya yerde olmayı
başarabilmemdir.

Raketin sihirli etkisi!


Raketler, insanları veya şeyleri değiştirmeyi denerken bunu sihirli bir
çözüm yolu olarak kullanmaya çalışmaktadırlar. Şöyle düşünebilirim,
‘Eğer yeterince uzun süre kızgın olursam, istediğimi yaparsın’ veya
‘Eğer yeterince uzun süre çaresiz kalırsam, bunu benim yerime sen ya­
pacaksın’ veya ‘Eğer yeterince uzun süre üzgün olursam, beni sevecek­
sin’ veya Eğer yeterince uzun süre korkarsam, sen bana bakacaksın.’
21 Konu Raketler ve Kuponlar 283

Raketler çocuklukta pekiştirilmektedir çünkü çoğunlukla işe yaramak­


tadır. Sorun, bireyin artık bir erişkin olduğunda istediğini doğrudan ta­
lep etmek yerine bu stratejiyi kullanmaya devam etmesidir. Bazen yine
işe yarayabilir ama ihtiyaçların karşılanması bakımından yararlı bir yol
değildir; kişi kendini mağdur olarak hisseder ve etrafındaki insanlar da
manipüle edildiklerini hissederler.
İşin en kötü yanı ise, insanların geçmişte olan bir şeyi veya bir kimseyi
değiştirmek için raketi kullanmasıdır. Bu işe yaramaz, ama bazı insanlar
bunu sihirli bir çare olarak görerek denemektedirler; örneğin ‘Eğer ye­
terince uzun süre üzülürsem, ebeveynlerim ben 10 yaşıma geldiğimde
beni sevecekler.’

Raket düzenini kırmak


Örneğimizde, raket duygumu yaşayarak bunu ‘teyit ettirmek için para­
mı yanıma almayı ‘kazara’ unutarak bu raketi düzenleyerek oluşturan
benim.
Raket duygularımızın kurgumuzdaki işlevini artık bildiğimize göre,
bunu neden böyle yaptığımı anlayabiliriz. Buradaki raketi öyle ayarla­
dım ki, böylece raket duygumu yaşayabileyim. Çocuk’umda, temas iletisi
ihtiyacını yaşıyordum. Çocukken öğrendiğim şekilde temas iletilerini
almak için bir manipülasyon yapmak durumundaydım. Kendi ailemde
bana ‘sonuç getiren’ duyguyu tekrar hissetmek için bir düzen kurdum.
Bu şekilde, raket kuramı bize insanların neden bu kötü duyguları ya­
şadığını açıklayan yepyeni bir bakış açısı sağlamaktadır. Şimdi süper­
market örneğimize dönelim. Bu durumun görünür açıklaması şöyledir:
‘ihtiyacım olanları alamadan oradan ayrıldım, bu yüzden de kızdım.’
Ama raketler konusunda artık bilgili olduğumuzdan, biz şöyle diyece­
ğiz: ‘Kızgınlık yaşamamı teyit etmek istiyordum, bu yüzden de ihtiya­
cım olanları almadan oradan ayrılmayı ben ayarladım.’

Raket duyguları ve otantik duygular


Daha önce, çocukların, ailesinde bazı duygularm yasak ya da uygun ol-
madığını ama bazı duygularının nasıl desteklendiğini öğrendiğini açık­
lamıştık. Çocuk yasaklanan bu duygulardan herhangi birini yaşadığı
zaman, derhal bunun yerine izin verilmiş olan duyguya geçer. Öylesine
ki, yasaklanmış olan bu duygusunun farkına varması için kendine izin
bile vermeyebilir. Erişkinlikte de raket duygulanmızı yaşarken bu süreci
tekrarlıyoruz. Bu yüzden bir raket duygusu her zaman için bir başka
duygunun yerine geçmek üzere kullanılan bir duygudur; çocukluğumuzda
yasaklanmış olan duygu her ne ise onun yerine kullanılmaktadır.
2K Bölüm VI Kurgu inançlarımın Doğrulamak

Bir dikerinin yerine kullandığını göstermek üzere, raket duygularına


otantik olmayan duygular diyoruz. Oysa, otantik duygular, küçük bir ço­
cukken deneyimlediğimiz, ailemizde kabul görmeyen duyguları sansür-
lemeyi öğrenmeden önce hissetmiş olduğumuz asıl duygulardır.
Raket ve otantik duygular arasındaki bu ayırımı ilk olarak Fanita
English’ önermiştir. Kendi orijinal çalışmasında, raket duygularının
karşıtı olarak gerçek duygular’ ifadesini kullanmıştır. Ama biz günü­
müzde konuşurken yine de ‘gerçek’ duygular’ yerine otantik’ duygulan
kullanmaktayız. Burada önemli olan nokta, ben bir raket duygumu ya­
şarken, benim kendimce bildiğim kadarıyla bu bir ‘gerçektir’. Kasiyere
bağınrken kızgınlık taklidi yapmıyordum: Gerçekten kızgındım. Ama
kızgınlığım bir raket duygusuydu, otantik bir duygu değildi.
Çoğunlukla, raket duygusunun otantik bir duyguyu örtmek için kul­
lanıldığından söz ediyoruz. Örnek olarak, diyelim ki küçük bir kız şunu
öğrenmiş olsun: ‘Ailemde, bir kız çocuğunun üzgün olmasına izin veri­
liyor ama kızgın olmasına asla izin verilmiyor.’ Şimdi bu kızın erişkin
bir insan olduğunu ve kurgusuna girmiş olarak birine kızabileceği bir
durumda olduğunu düşünelim. Örneğin, kalabalık bir otobüste birisi
ona kabaca dirsek attı diyelim. Kızgınlığım hissettiği anda, adeta şartlı
bir refleks gibi çocukken öğrendiği örüntüsüne geçer. Kızmak yerine,
üzüntü hissetmeye başlar ve belki de gözyaşlarma boğulur. Otantik kız-
gınlığını, burada otantik olmayan üzüntü raketi ile örtmüştür.
Bazı insanlar otantik duygularım raket duygular ile örtmekle kal­
mazlar, ayrıca raket duygularını başka bir raket duygusu ile de örter­
ler. Örneğin, Robert ilk çocukluk döneminin çoğunu Anne’nin onu terk
edeceğinden korkarak geçirmiştir. Sözcüklere dökmeden, her korktu­
ğunda kızgınlığını gösterirse, sonunda Anne’den bazı temas iletileri ala­
bileceğini öğrenmiştir. Böylece, henüz küçük bir çocukken, korkusunu
kızgınlıkla örtmeye başlamıştır.
Biraz büyüyünce, ailesinde küçük bebekler haricinde herkesin her
duyguyu göstermesinin yasak olduğunu görmüştür. Aile normlarına
uymak için,diyelim ki üst dudağını gerginleştirerek öylesine ifadesiz
bir yüz takınması gerekmiştir. Böylece, Robert şöyle bir karar verir:
‘Kızgınlık hissetmeyi de bıraksam iyi olacak çünkü kızgınlık gösterir­
sem ailemden dışlanma tehlikesi var’. Böylece ailenin geri kalanına ka­
tılır, kızgınlığını da korkusu gibi bastırır ve bunun üstünü örterek öyle­
sine bomboş bakar.
Farz edin ki, Robert şimdi bir erişkindir ve yaşamında sansürlenme­
miş duygusunun korku olması gereken bir durumla karşılaştı. Belki de
ilişkide olduğu partnerinin ona bazı terk etme sinyalleri verdiğini al­
gılamaktadır; bu Robert için onun çocukluğunda olmak istemediği bir
21. Konu Raketler ve Kuponlar 285

pozisyonda kalması —yalnız olması- tehdidi demektir. Robert bundan


korktuğunu hissettiği anda korkusunu kızgınlıkla örter. Aynı anda kor­
kusunu da ifadesizlikle örter. Farkında olduğu kadarıyla, ifadesiz kal­
mak onun gerçek duygusudur. Ona nasıl hissettiğini sorsanız, size şöy­
le bir yanıt verebilir: ‘Gerçekten de pek bir şey hissetmiyorum.'

Raket ve otantik duyguları adlandırmak


Kendimize sansür uygulamadığımız zamanlarda hissettiğimiz otantik
duygular nelerdir? TA’da bunlar bir dörtlü olarak sıralanmaktadır:

• kızgınlık
• üzüntü
• korku
• memnuniyet

Buradaki ‘mad’ sözcüğü Amerikan İngilizcesindeki ‘kızgın’ anlamın­


dadır, İngiliz İngilizcesindeki ‘deli’ anlamında değil.
Biz bu duygulara bir çocuğun o sırada hissedebileceği fiziksel duyum­
ları da eklemek istiyoruz; örneğin rahatlık, açlık, tokluk, yorgunluk, he­
yecan, bıkkınlık, uykusuzluk vs.
Otantik duyguların listesi, burada çok kısa bir şekildedir; oysa insan­
ların yaşadıkları raket duygularının listesini yapacak olursanız, birkaç
sayfa doldurabilirsiniz. Belki de, bunu kendiniz deneyerek yapabilirsiniz.
Bir ‘duygu durumu’ olarak sınıflandırılan otantik olmayan duygularla
işe başlayabilirsiniz: mahcubiyet, kıskançlık, depresyon, suçluluk gibi.
Sonra da buna insanların kurgularına girdikleri zamanlarda hissettik­
lerini söyledikleri daha belirsiz bazı terimleri ekleyebilirsiniz: kayıp,
tıkanıklık, köşeye sıkışmışlık, çaresizlik, umutsuzluk gibi ve daha bir
çoğunu.
Bazı raketlerin adları hissetmekten daha çok belirgin bir şekilde dü­
şünce ile ilgilidir: sersemlemişlik, bomboşluk, şaşırıp kalmışlık gibi.
Raket duygularının hepsi bunları yaşayanlar tarafından ‘kötü’ bir şey
olarak görülmemektedir. Gerçekte kızgınlık hissetse de, tatlı ve neşeli ol­
ması gerektiğini öğrenen küçük kız örneğini hatırlayınız. Bir erişkin ol­
duğunda, ‘herkesin sevgilisi’ bir insan olarak görülebilecektir. Mutluluk
raketinden dolayı bol bol temas iletisi alabilir, tıpkı çocukluğunda ol­
duğu gibi. Yaşanan ‘iyi’ raket duyguları; zafer, saldırganlık, kusursuz­
luk veya öfori (kaynağı olmayan taşkın bir sevinç) gibidir. Ama tüm bu
duygular otantik değildir. Çocuklukta öğrenilmiştir ve erişkin yaşamda
çevreyi manipüle ederek destek sağlamak için kullanılmaktadır.
2M Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Duygulan adlandırırken yaşanan bir diğer karışıklık da şudur: Otantik


duygulara verilen adların aynı zamanda raket duygularına da verilmesi.
Örneğin, otantik kızgınlık ya da raket kızgınlık, otantik üzüntü ya da
raket üzüntüsünü yaşayabilirsiniz. Belki ben çocukken kızgınlığı şaş­
kınlıkla örttüm, siz ise kızgınlığı üzüntü ile örtmeyi öğrendiniz. Sizin
raket duygunuz otantik duygulardan birisiyle aynı adı taşıyor olabilir.
Benimki taşımıyor. Ama sizin otantik olmayan üzüntünüz ve de benim
şaşkınlığım, bunlar birer raket duygusudur.

Raket duygular, otantik duygular ve problem çözmek


Eğer raket duygular her zaman için ‘kötü’ bir şey olarak yaşanmıyorsa,
raket ve otantik duyguları birbirinden ayırt etmek neden çok önemlidir?
Bunun yanıtı şudur: Otantik duyguların ifade edilmesi bura­
da ve şimdideki problemi çözmeye yaramaktadır, raket duygusu ise
yaramamaktadır.
Başka bir deyişle, otantik bir duygumuzu ifade ettiğimiz zaman, du­
rumu bizim için sonlandıracak bir şey yapmış oluyoruz. Raket duygu­
muzu ifade edersek, durumu sonuçlandırmadan bırakmış oluyoruz.
George Thomson5 otantik duygulardan üç tanesinin (korku, kızgınlık
ve üzüntü) problem çözme işlevini açıklayarak bunlann sırasıyla gelecek
zaman, şimdiki zaman ve geçmiş zaman ile ilgili olduğunu belirtmiştir.
Otantik korkumu hissettiğimde ve bu duygumu bir şekilde ifade ede­
rek bir davranış sergilemeye yöneldiğimde, gelecekte ortaya çıkacağını
öngördüğüm bir soruna çözüm bulmaya çalışıyorum. Bu gelecek, çok
yakın bir zamanda da olabilir. Diyelim ki, yolun açık olduğunu kont­
rol ettikten sonra, karşıdan karşıya geçiyorum. Aniden, yan yoldan bir
araba çıkıyor, çok büyük bir hızla patinaj yaparak bana doğru geliyor.
Korku hissiyle tetiklenerek, kendimi bir kenara atıyorum. Böylece ara-
banın bana çarpması durumundan kaçınarak gelecekte olabilecek olan
bir durumdan kaçınmış oldum.
Otantik kızgınlık, şimdiki zamandaki sorunları çözmeye yarar. Diyelim
ki, bir mağazada sıraya girdim ve bana hizmet edilmesini bekliyorum.
Bir kadın önüme geçmek için sıkıştırıyor, alışveriş sepetinin yanıyla da
beni itiyor. Kızgınlığımı ifade ederek, o anda bana iyi gelecek olan uygun
bir tepkide bulunuyorum. Eşit miktarda bir güçle ben de onu geri itiyo­
rum ve homurdanıyorum: ‘Buraya sizden önce geldim. Sıranın sonuna
geçiniz lütfen.’
Otantik üzüntümü yaşadığım zaman, geçmişte olan acı verici bir ola­
yın üstesinden gelmeye çalışıyorum demektir. Bir şeyi kaybetmiş olabi­
lirim, bu bir daha asla geri alamayacağım bir şey ya da bir kişi olabilir.
Kendime açıkça üzgün olma iznini verdiğimde, bir süre ağlarsam ve
21. Konu: Raketler ve Kuponlar 2#7

kaybım hakkında konuşarak bir paylaşım yaşarsam, geçmişteki bu acı-


mı hallederek kendimi özgürleştirebilirim. Durumu sonuçlandırabilir
ve artık elveda diyebilirim. Böylece artık geleceğin bana getirebilecekle­
rini almaya doğru yönelebilirim.
George Thomson memnuniyetin işlevi konusunu ele almamıştır. Bize
göre, otantik memnuniyet ‘bir değişikliğe gerek yok’ şeklinde bir sinyal­
dir. Bu anlamda, buradaki memnuniyet şimdi ve burası ile ilgilidir ama
aynı zamanda geçmişte olanları olduğu gibi kabul etmeyi ve gelecek­
te olacaklara hazır olmayı da içerebilir. Otantik memnuniyetin ifadesi;
gevşemek, kendini rahat ve doygun hissetmek, şu andan keyif almak ve
rahatça uykuya dalmak şeklinde olabilir.
Otantik duyguların bu problem çözücü işlevinin tersine, raket duy­
gular olayı sonuçlandırmamıza yardımcı olmazlar. Burada verdiğimiz
değişik örneklere baktığınızda bunu açıkça görebilirsiniz. Kasiyere ba­
ğırmak, elime aldıklarımı daha sonra evime götürmeye yardımcı olma­
dı. O andaki problemimi çözecek yararlı bir sonuca ulaşamadım. Ve de,
süpermarket kapanmadan önce istediklerimi alabilmiş olabileceğim dü­
şüncesini bir tarafa bırakmama da yardımcı olmadı.
İçinde bulunulan zamana uygun olmayan şekilde ne zaman korku,
kızgınlık veya üzüntü hissediyorsanız, o zaman biliniz ki bu sizin raket
duygunuzdur. Örneğin, bazı insanlar yaşamlarını geçmişte olan şeylere
kızgınlık hissederek geçirirler. Ama geçmiş değiştirilemez. O nedenle,
bu kızgınlık problemi çözmeye yaramaz, yani bir raket duygusudur.
Yaşanan bir duygunun içinde bulunulan duruma uymadığı zamanlarda
da aynı şeyin olduğunu görebilirsiniz.

• Konunun başında verdiğimiz ilk örnek bakımından, eğer siz olsaydı­


nız hangi otantik duyguyu yaşayarak sonuçlandırabilirdiniz? İstediklerinizi
alamayacağınızı tamamen anladığınızda, otantik kızgınlık, üzüntü, korku
ya da memnuniyet mı yaşardınız? Her bir duygunun sizin konuyu sonlan-
dırmanıza nasıl yardımcı olabileceğini gözden geçiriniz. %

Raket duygusu, köhne bir Çocuk stratejisini yeniden devreye soktu­


ğundan, raket duygularının şimdi ve burada yaşanması, aynı çözümsüz
sonuçla tekrar tekrar karşılaşmaya yol açmaktadır. Kişi kurgusunda
iken çevresini manipüle ederek bazı temas iletileri aldığı için geçici bir
süre için tatmin yaşayabilir. Ama asıl sesini otantik duygu ile ifade ede­
cek olan alttaki ihtiyaç, hâlâ doyurulmamış olarak beklemektedir. Kişi
böylece tüm örüntüyü yeniden dönüştürmeye başlayarak, her bir stres
durumunda bunu yeni bir şey gibi yaşamaktadır. Gelecek konuda Raket
Sistemi'ni incelerken bundan tekrar söz edeceğiz.
ÎM Bölüm VI Kütçu İnançlarımızı Doğrulamak

Paslaşma
Fanita English, insanların, raket duygularını yaşayabilmek için temas
iletileri sağlamak üzere karşısındakiyle transaksiyon alışverişi yapma
şekline ‘paslaşma/raket duygusunu aklama'4 demektedir.
*
Paslaşın, insanlann raket duygularını ifade etmeleri için ve kendisi
de kendi raket duygusunu ifade edebilmek için onlardan temas iletileri
sızdırmaya çalışarak iletişim alışverişi davetiyeleri gönderir. Bu tran­
saksiyonlar, karşıdaki kişi paslaşıcının istediği kadar ona temas iletisi
vermeye razı olduğu sürece devam eder.
Fanita English, iki tür paslaşmanın olduğunu düşünmektedir; her iki
tür de Ebeveyn ve Çocuk arasındaki paralel transaksiyonlardan oluş­
maktadır. I. Tür paslaşın, önce Çocuk rolünü üstlenmektedir. Yaşam
pozisyonu ‘Ben OKEY değilim, sen OKEY’sin (ha ha ha)’ şeklindedir. II.
Tür paslaşın, Ebeveyn ego-durumundan gelmektedir, yaşam pozisyonu
Ben OKEY’im (ha ha ha), sen OKEY değilsin’dir.
I. Tür paslaşın üzgün ve dokunaklı görünmektedir, Fanita English’in
Tür la olarak sınıflandırdığı ve ‘Zavallı’ adını verdiği bir paslaşma şekli­
dir. Örneğin, şöyle bir alışverişin olduğunu işitebilirsiniz:
Paslaşın (Ç - E): ‘Bugün moralim yine bozuk.’
Partner (E - Ç): ‘Oh tatlım, bunu duyduğuma çok üzüldüm.’
Paslaşın (Ç - E): ‘Ve patron bugün yine başımın etini yedi.’
Partner (E - Ç): ‘Tüh tüh, bu kötü olmuş işte.’
Buna karşın, Çocuk paslaşın ağlamaklı şekilde, mızıldanan bir po­
zisyondan gelebilir. Bu Tür Ib paslaşması, ‘Huysuz’ şeklindedir. Bu ko­
numda, partner tipik olarak olumsuz Doğal Ebeveyn yerine olumsuz
Eleştirel Ebeveyn tepkisi vermektedir:
Paslaşın (Ç- E): ‘Ve sen de pek yardımcı olmuyorsun.’
Partner (E - Ç): ‘Hah! Sen kendin bir şey yapamıyor musun?’
Paslaşın (Ç - E): ‘Ne yapmamı bekliyorsun? Patron olan o, değil mi?’
Partner (E - Ç): ‘Peki, neden sendikaya şikayet etmedin?’
Tür II paslaşın da, iki şekilde işlev görür. Tür Ila’da ‘Yardımcı’, olumsuz
Doğal Ebeveyn olarak başlar, karşısındaki kişinin Çocuk’undan minnet
temas iletisini sızdırmayı amaçlar:
Paslaşın (E- Ç): ‘Gerçekten yeteri kadar yedin mi?’
Partner (Ç - E): ‘Ohhhh, evet, teşeklcür ederim.’

• Editörün Notu: Racketeering (paslaşma), İngilizcede tam sözcük anlamıyla el altından gizli
bir iş yapmak ya da kara para aklamak'tır.
21. Konu: Raketler ve Kuponlar 299

Paslaşın (E- Ç): ‘Hadi oradan, şimdi şu son dilimi de al?’


Partner (Ç - E): ‘Eee gerçekten de çok güzeldi ama çok doydum, teşek­
kür ederim.’
Tür Ilb’de, ‘Patronluk taslayan’ paslaşıcı transaksiyonu olumsuz
Eleştirel Ebeveyn’den başlatmaktadır. Karşısındakinden özür içerikli
bir temas iletisi almayı beklemektedir.
Paslaşın (E - Ç): ‘Yine geç kaldın!’
Partner (Ç - E): ‘Üzgünüm!’
Paslaşın (E - Ç): ‘Ne demek üzgünüm? Bu hafta içinde dördüncü olu­
yor bu!!!’
Her ne kadar Fanita English öyle demiyorsa da, biz insanlann raket
duygularını tırmandırmak üzere ‘Ne Korkunç Değil mi?’ teması için­
de Ebeveyn-Ebeveyn’e veya Çocuk-Çocuka da paslaşabildiklerini ileri
sürüyoruz.
Görüyorsunuz ki paslaşma, rake t duygularıyla yüklü bir iletişim alış­
verişi olarak bir tür vakit geçirmedir. Paralel transaksiyonlar ancak
katılımcılardan birisi geri çekildiğinde ya da bir transaksiyonu çapraz-
ladığı zaman sonlanmaktadır. Çoğunlukla, transaksiyonu çaprazlayan
kişi paslaşıcının kendisidir, karşısındaki kişi değil. Bunun nedeni, pas­
laşma alışkanlığı olan kişilerin, karşısındakinin iletişim alışverişinden
çıkma noktasına geldiğini algılama konusunda ustalaşmış olmalandır.
Paslaşıcı, temas iletisi kaynağını bu şekilde kaybetmek yerine kendisi
erken davranarak son sözü o söylemeyi tercih etmektedir.
Sıklıkla ortaya çıkan bir durum, bu paslaşma alışverişininin psikolojik
bir oyuna dönüşmesidir. Daha sonraki konularda, psikolojik oyunlan
incelerken bunun nasıl gerçekleştiğini göreceğiz.

• GEÇEN HAFTA PASLAŞTINIZ MI?


Eğer paslaştıysanız, Zavallı veya Huysuz, Yardımcı veya Patron konumla-
nndan hangisindeydiniz? Ya da bu pozisyonlardan bazılan için denemeler
yaptınız mı?
Bu şekilde paslaşmalara devam etmek istiyor musunuz? İstemiyorsanız,
paslaşarak aldığınız raket temas iletilerinin yerine istediklerinizi paslaşma­
dan nasıl alacaksınız?
Bir kimsenin paslaşmak için size yolladığı bir daveti aldınız mı? Eğer al­
dıysanız, davet bu dört konumdan hangisinden gönderilmişti?
Onların raket duygulannı devam ettirecek temas iletileri vermeye devam
etmek istiyor musunuz? Eğer istemiyorsanız, bundan sonra transaksiyon-
lan nasıl çaprazlayacaksınız? Q
2W Bolum VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

Kuponlar
Ben bir raket duygusunu yaşadığımda, yapabileceğim iki şey vardır.
Orada onu ifade edebilirim. Veya daha sonra kullanmak üzere saklaya­
bilirim. Eğer saklayacak olursam, ben bir kupon biriktirdim demektir.*

# Geçen hafta içinde, bir raket duygusunu hissettiğiniz ve onu o an ora­


da ifade etmediğiniz daha sonraya sakladığınız bir durum oldu mu?
Eğer öyleyse, bir kupon biriktirdiniz demektir. Bu kuponun üzerinde ya­
zılı olan raket duygusunun adı neydi? Kıskançlık, galibiyet, kızgınlık, sinir­
lilik, umutsuzluk, çaresizlik kuponu mu? Veya ne?
Sizin bu gibi duygulardan oluşan koleksiyonunuzun büyüklüğü ne
kadar?
Koleksiyonunuzu büyütme işini daha ne kadar sürdürmeye niyetlisiniz?
Koleksiyonunuzu kullanmayı düşünüyorsanız, bunun ne için yapacak­
sınız?^

'Kupon’ kelimesi ‘psikolojik alışveriş kuponunun kısaltılmış adı­


dır. 1960’larda süpermarketlerde çok popüler olan bir uygulamaya
gönderme yapılarak kullanılmıştır. Bu uygulamada müşterilere satın
aldıkları mallara göre değişik renkte kuponlar verilmekteydi. Bu alış­
veriş kuponları, verilen kupon defterlerine de yapıştırılarak saklana­
biliyordu. Bir miktar biriktirdikten sonra, koleksiyonu bir ikramiye ile
değiştirebiliyordunuz.
Bazı insanlar, küçük miktarlardaki kuponlarını ufak bir bedel karşılı-
ğmda değiştirmeyi tercih ediyorlardı. Bazıları ise defterler dolusu kupon
biriktirip sonra bunu gerçekten büyük bir ikramiyeye çevirmekteydiler.
İnsanlar da psikolojik değiş tokuş kuponları biriktirdikleri zaman,
bunları kullanırken benzer tercihlerde bulunmaktadırlar. Örneğin,
varsayalım ki, ben kızgınlık kuponları biriktirdim. İşimde, patron beni
eleştiriyor. Ona kızıyorum ama bunu göstermiyorum. Kuponu o akşam
eve gidene dek tutuyorum. Sonra köpeğime ayağımın altında dolandığı
için bağırıyorum. Burada sadece tek bir kupon biriktirdim ve bunu o
gün içinde tahsil ettim.
Bu örnek bize kuponları kullanırken gözlemekte olduğumuz bir diğer
ortak yönü göstermektedir: Sonunda üzerine kuponların boşaltıldığı kişi,
çoğunlukla raket duygusunun öncelikle hedefinde olan kimse değildir.
Çalışma arkadaşım da, kızgınlık kuponları biriktirmiş olabilir. Ama,
farz edelim ki o, kullanmadan önce çok büyük bir koleksiyon oluştur­
mayı tercih etmektedir. Patrona olan kızgınlığını aylar yıllar boyunca
saklamış olabilir. Sonra da, bir dağ gibi birikmiş olan kızgınlık kuponla-
21. Konu: Raketler ve Kuponlar 291

nyla patronun ofisine girebilir, avazı çıktığı kadar bağırarak onu haşla­
yabilir ve sonunda işinden kovulabilir.

Kuponlar ve kurgu
İnsanlar neden kupon biriktirmek, ister? Eric Berne’in buna bir yamtı
vardır. İnsanlar kupon biriktirirler çünkü kuponlarını kullanarak kurgu­
larının bedelini alma yolunda ilerlemektedirler.
Eğer bir kimsenin hamartik bir kurgusu var ise, bu kişi muhteme­
len daha sonra çok büyük bir bedeli almak için kullanabileceği şekilde
kuponlar biriktirerek büyük bir koleksiyon oluşturmayı tercih edecek­
tir. Örneğin, yıllarca depresyon kuponları toplayabilir ve daha sonra
bunları intihar etmek için kullanabilir. Hamartik kurgusu olan bir kim­
senin bedeli, ‘başkasına zarar vermek’ şeklindedir; bu kişi öfke kuponla­
rını biriktirerek kocaman bir koleksiyon oluşturabilir, sonra da bunları
işleyeceği cinayeti ‘haklı çıkarmak’ için kullanabilir. Bir iş adamı, hafif
düzeydeki kaybetme kurgusunun bir parçası olarak yıpranma kuponları
biriktirebilir ve sonra bunları bir kalp krizi, ülser veya yüksek tansiyon
olarak tahvil edebilir.
Banel kurgusu olan insanlar kolleksiyonlan için küçük kuponlar birik­
tirmektedir ve bunları oldukça küçük bedellerle tahvil etmektedir. ‘Yanlış
anlaşılma’ kuponları biriktiren bir kadın, bunları her birkaç ayda bir koca­
sı ile büyük bir kavgaya tutuşarak tahvil edebilir. Otorite figürlerine karşı
kızgınlık kuponları biriktiren birisi olan çalışma arkadaşım gibi, bunlan iş
yerinde kavga çıkararak ve arada sırada kovularak tahvil edebilir.
TA’da, kazanıcı kurguda kupon biriktirilerek bir kolleksiyonun oluş­
turulup oluşturulmadığı konusunda değişik görüşler bulunmaktadır.
Bazı yazarlar, olumlu bir sonuç için biriktirilen ‘altın kuponlardan söz
etmektedirler (Daha önce bahsettiğimiz olumsuz ‘kahverengi kupon-
lar'la bunları karşılaştırarak ayırmaktadırlar). Örneğin, çok çalışan bir
iş adamının iyi yaptığı bir iş için altın kuponlar biriktirebileceğini ve
daha sonra bunları çok iyi hakettiği bir tatille takas edebileceğini ileri
sürmektedirler.
Biz de, gerçekten kazanıcı bir kurguda kupon biriktirmeye gerek ol­
madığına inanıyoruz. Bu çok çalışkan iş adamının ‘iyi yaptığı işler’ için
tatilini haklı çıkarmaya veya başka nedenlere ihtiyacı yoktur. Yalnızca
cam öyle istediği için gidip tatilini yapabilir.

O Kuponların kurgudaki işlevi bilgisini aldıktan sonra kupon koleksiyo­


nunuzu ve bunlan tahsil ettiğinizde elde ettiğiniz bedellerin neler olduğu­
nu gözden geçiriniz. Bu bedeli hâlâ istiyor musunuz?
ZM Bolum VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

Eğer istemiyorsanız, bu koleksiyonunuzu bırakınız gitsin Ama bırakma­


ya karar ermeden önce, beklenen bedeli almaktan gerçekten vazgeçtiği­
nizden emin olunuz Eğer kupon koleksiyonunuzu bırakmaya karar verir­
seniz aynca hedeflediğiniz bedellere de tamamen veda etmiş olmanızın
gerektiği konusunda net olunuz.
Bu konuyu da düşündükten sonra, kuponlannızı bırakmayı hâlâ istiyor
musunuz?
Eğer cevabınız 'evet' ise, kuponlannızdan daimi olarak vazgeçme yolu­
nuzun ne olacağına karar veriniz. Bazı insanlar bunlan ateşe atmaktadır.
Bazılan tuvalete atıp sifonu çekmektedir. Bazılan da hızlı akan bir ırmağa
atıp, bunlann denize doğru uzaklaşmasını seyrederler. Siz de, nasıl yapaca­
ğınızın yolunu kendiniz seçiniz. Seçtiğiniz yol ne olursa olsun, bu kuponla-
n artık geri almanızın olanaksız olduğu bir şekilde olmalıdır.
Atıp bırakma şeklinize karar verdiğinizde, gözlerinizi kapayınız ve rahat­
layınız. Bir kupon koleksiyonunu sakladığınızı gözünüzün önünde can-
landınnız. Kitap/çanta/bohça veya kutu dolusu kuponunuzun kaç adet
olduğuna bakınız. Kuponlann renklerine bakınız. Biriktirdiğiniz kuponlann
üzerinde yazan raket duygusunun ne olduğuna bakınız. Eğer kuponlan
belli bir kimseye veya gruba karşı olarak biriktirdiyseniz, kuponlann üze­
rinde onlann isimlerini gösteren yazıya bakınız.
Kuponlan bırakmaya hazır mısınız? Hazırsanız eyleme geçiniz ve ka­
rarlaştırdığınız şekilde elinizde tuttuklannızı atınız. Ateşe atınız ve duman
olarak kayboluşlannı seyrediniz. Veya tuvalete atınız, belki de birkaç defa
sifonu çekerek gittiklerinden emin olunuz. Eğer bir ırmağa atmışsanız, en
son kupon gözünüzden kayboluncaya dek ardından bakınız.
Şimdi de ellerinize baktığınızı hayal ediniz ve taşıdığınız kuponlardan ta­
mamen annmış olduğundan emin otunuz.
Şimdi de etrafta dolandığınızı ve çevrenize baktığınızı hayal ediniz.
Daha önce hiç görmediğiniz çok hoşunuza gidecek birisini ya da bir şeyi
göreceksiniz.
Bu hoş kişiye ya da şeye merhaba deyiniz. Bundan sonra kupon biriktir­
meye ihtiyacınızın olmadığı anlamındaki olumlu temas iletilerini buradan
alacaksınız.
Bu temas iletilerine hoşgeldin deyiniz. Artık kupon koleksiyonunu ta­
şımadığınız için duyduğunuz ferahlamayı hissediniz. Sonra alıştırmadan
çıkınız. #
22
Raket Sistemi

aket Sistemi, insanların yaşamlarında kurgulannı nasıl sürdür­

R düklerini göstermektedir ve yaşam kurgusunun ne olduğunu


bir model ile açıklamaktadır. Richard Erskine ve Marilyn Zalc-
man tarafından tasarlanmıştır.1
Burada, Raket Sisteminin çizimini veriyoruz ve de Erskine ve
Zalcman’ın Eric Berne Memorial Scientific Award ödülünü alan ‘Raket
Sistemi: Raket analizi için bir model’ adlı makalelerinden doğrudan ala­
rak, bu çizimin ne olduğunu açıklıyoruz. Örnek olaylar ve yorumlanma­
lar, tarafımızdan yapılmıştır.
Raket Sistemi, yaşamını kurgusuna göre sürdüren insanların pekiştirici
olarak kullandıkları duygu, düşünce ve eylemlerini gösteren bir çarpıtma sis­
temi olarak tanımlanmaktadır. Bu sistem, Kurgu İnançları ve Duyguları,
Raketin Sergilenişi ve Pekiştirici Anılar olmak üzere birbiriyle bağlantı­
lı ama aynı zamanda da kendi içinde ayrı üç unsurdan oluşmaktadır.
Sistemin çizimi, Şekil 22.1’de verilmektedir.

Kurgu inançları ve duyguları


Kurgumu izlediğimde, kendim, diğer insanlar ve yaşamın ne olduğu hak-
kındaki köhnemiş inançlarımı yeniden sahneliyorum.
Erskine ve Zalcman, kurgu kararlarının çocuklukta yaşanan tamam­
lanmamış duyguları ‘bir şekilde anlamlandırma çabası olduğunu ileri
sürmektedirler. Erişkin yaşamımda stres altında olduğumda, bu erken
çocukluk stratejimi yeniden canlandırarak kullanıyorum. Duygumu ya­
şamamak için karşı savunmaya geçerek, çocukluğumdaki o çıkarsamala­
rımı canlandırarak ve bunları şimdi ve buradaki bir gerçek gibi yeniden
yaşarım ve böylece ‘bir anlam vermeye ve dışarıya bana ne olduğunu
göstermeye çalışırım’. Bunlar 'Kurgu İnançlanm’dır.

Stewart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 293


Bölüm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak
RAKET SİSTEMİ

KURGU
RAKETİN SERGİLENİŞİ PEKİŞTİRİCİ ANILAR
İNANÇLARI/DUYGULAR

Hakkındaki İnançlar 1. Gözlenebilir Davranışlar Duygusal Anılar


L Kendisi (tekrarlanan, tipik olarak aynı ("Kuponların Tahsili")
2. Diğerleri olan) Delil Toplamak ve
3. Yaşam kalitesi Teyit Etmek
2. Bildirilen İçsel Yaşantılar
(somatik unsurlar: fiziksel
duyumlar)
3. Fanteziler
İntra Psişik Süreç
(Kurgu Kararı
Sırasında Bastırılan
Duygular)

Şekil 22.1: Raket Sistemi


22. Konu: Raket Sistemi 295

Erskine ve Zalcman, Kurgu İnançlarının ve Duygularının ikisinin bir­


likte, Yetişkin’deki çifte bulaşma durumunu sergilediğini göstermekte­
dirler. Bu konudaki bilginizi tazelemek istiyorsanız, Konu 6’ya bakınız.
Kurgu İnançları, Temel Kurgu İnançları ve Destekleyici Kurgu İnançları
olarak ikiye ayrılmaktadır.

Temel kurgu inançları


Temel Kurgu İnançları, çocuğun en erken ve en temeldeki kurgu inanç­
larını göstermektedir. Her bir bebek için öyle zamanlar olur ki, duygula-
nnı sansürlemeden ifade ettiğinde, bu onun ihtiyaçlarını karşılamakta
başarısızlığa uğrar. Bir önceki konuda, çocuğun ebeveyninin dikkatini
çekip bir ‘sonuç almak’ için hangi duyguları diğerlerinin yerine koyaca­
ğını bulmak amacıyla nasıl denemeler yaptığım görmüştük. Asıl duy­
gunun yerine geçmek üzere kullanılan duygular raket duygusu olarak
benimsenmektedir ve böylece sansür edilmeden önceki orijinal duygu
bastırılmaktadır.
Ama orijinal duygusu hâlâ bir yanıt alamadığı için, çocuğun bu duy­
gusal yaşantısı bitirilmemiş bir iş olarak kalmaktadır. Buna bir anlam
verme çabası ile kendisi, diğerleri ve dünya hakkında sonuçlar çıkar­
maktadır. Temel Kurgu İnançları, işte onun bu çıkarsamalarından oluş­
maktadır. Bu, küçük çocuklara mahsus olan sihirli ve somut düşüncele­
re özgü olarak ortaya çıkan bir durumdur.
David olarak adlandırdığımız bir danışanı örnek olarak ele alalım.
Yirmili yaşların sonunda olan David’in değişik kadınlarla birliktelikleri
olmuştur. Her ilişkisinin sonunda kadınlar David’i bırakıp gitmektedir.
Kendisi de, onlara karşı kıskanç, alıngan ve saldırgan bir şekilde dav­
ranarak, kavga çıkararak bu sonucu davet ettiğini kabul etmektedir.
David, şimdi sevdiği ve değer verdiği bir kadınla ilişki yaşamaktadır. Bu
ilişkiyi de aynı yöntemleri kullanarak sona erdirmekten korkmaktadır.
Saldırganlığının ve kıskançlığının farkında olmasına rağmen, bu duy­
guları hissetmeye başladığı zaman kendini kontrol edemeyeceğini dü­
şünmektedir. Kısa bir süre önce kız arkadaşına vurmuştur ve kız da onu
terk edeceğini söyleyerek tehdit etmiştir. David, tam bu noktada iken
terapiye gelmiştir.
Bu problemi Raket Sistemi bakımından analiz ettiğimizde, doğrudan
David’in çocukluğuna iniyoruz. Yaşamının ilk aylarında, David, anne ve
küçük bebek arasında var olan o fiziksel, içten, samimi yakınlığın tadı-
nı çıkarmıştı. Ama David’in biraz büyümesiyle, ilk yaş gününün hemen
ardından, Anne David’in artık o minik sevimli kundak bebeği olmadığı­
nı hissetmeye başlar. Daha hareketlidir ve sık sık altım kirletmektedir.
IH Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Salyaları akmaktadır ve altını kirlettiğinde kokmaktadır. Farkında olma­


dan, Anne David’i fiziksel olarak kendinden uzaklaştırarak tepki verir.
Keskin küçük çocuk sezgileriyle David Anne’nin yolladığı reddedi­
ci sinyalleri alır. Yönünü kaybetmiştir ve bir şok yaşar: Bu dünyaya ne
olmuştur böyle? Daha da kötüsü, acaba Anne onu yapayalnız mı bıra­
kacaktır? Bu olasılığı gözden geçiren David, acı bir dehşete kapılır ve
müthiş bir incinme hisseder. Ama buna rağmen rahatlatılma isteğiyle
tekrar Anneye uzanır, Anne ise onu tekrar kendinden uzaklaştırıyor
gibidir. David, burada korktuğunu ve acı çektiğini gösterdiğinde ihti­
yaçları karşılanmamıştır.
Anne nin neden geri çekildiğini anlayamayan David, kendi tamam­
lanmamış duygularına anlam vermeye’ çalışırken şu sonuca varır: ‘Ben
sevilmeye layık değilim. Bende yanlış olan bir şey var’. Böylece, kendisi
hakkında bir Temel Kurgu İnancı oluşturur.
Buna paralel olarak, Temel Kurgu İnançlarını da belirler: ‘Diğer insan­
lar (özellikle de önemli kadınlar) beni reddediyorlar. Dünya korkutucu,
yalnız, kestirilemeyen bir yer.’
Acı ve kızgınlığını ifade etmenin ihtiyaçlarmı karşılamayacağı sonu­
cuna varan David, bir müddet sonra bundan vazgeçer ve ikinci en iyi
stratejiyi benimser. Eğer kızgınlığını ifade ederse, Anne’den hiç olmazsa
birazcık ilgi gördüğünü keşfeder. Öfke nöbetine girerek veya mızıldana­
rak, en azmdan kendisine bağırmasını veya surat asmasını sağlamakta­
dır. Bu olumsuz ilgi aa verici olmasına rağmen, hiç yoktan iyidir. David
karar verir: ‘İhtiyaçlarımın karşılanmasının en iyi yolu kızgın davran­
mak’. Otantik duygulan olan korku ve kırgınlığını, raket kızgınlıkla ört­
mesini öğrenmiştir ve bunu yaparak da Raketini Sergilemek için genel
bir yol bulmuştur.

Destekleyici kurgu inançları


Bir çocuk bir kere bu Temel İnançları oluşturduğunda, artık neyin
gerçek olduğunu bu inançlarına göre yorumlamaya başlar. Hangi ya­
şantılara dikkat edeceğini, bu yaşantılara ne anlam vereceğini ve bun­
lann önemli olup olmadığım buna göre belirler. Böylece, Temel Kurgu
İnançlarını tekrar onaylayan ve daha da derinleştiren Destekleyici
Kurgu İnançlarım eklemeye başlar.
David’in kendisinden birkaç yaş büyük bir ağabeyi vardır. Aradaki
yaş farkı nedeni ile abisi elbette ondan daha büyük olduğu için düşün­
ce becerileri bakımından daha ileridedir. Yeni yeni yürümeye başlayan
çocukların muhakeme gücü ile David, çıkarsamalarını daha da geliştirir.
‘Düşünüyorum da ben de neyin yanlış olduğunu biliyorum. Yeteri kadar
22 Konu: Raket Sistemi 297

büyük ya da akıllı değilim. Ben görüyorum ki, daha akıllı olan abim tüm
ilgiyi topluyor.’
Böylece David Destekleyici Kurgu İnançlarından bazılarını oluştur­
maya başlar. ‘Ben aptalım. Ben fiziksel olarak zayıfım ve çok küçüğüm.
İhtiyaçlarım önemli değil. Diğer insanlar benden daha büyük ve daha
akıllılar. Bu nedenle, onlar benden daha önemliler ve tüm ilgiyi çekiyor­
lar, özellikle de önemli kadınların ilgisini. Hayat, çok ama çok adaletsiz.’

Kurgu inançlarını ve duygularını yeniden dönüştürmek


David, artık bir erişkindir. Stres anlarında kurgusuna girebilmektedir.
Anlayacağınız üzere, bu özellikle şimdi ve buradaki durum muhtemelen
bir şekilde çocukluğundaki stres durumuna benziyorsa -eğer elastik bir
bağlantı varsa- ortaya çıkmaktadır.
Bu gibi durumlarda, David erken çocukluk dönemindeki inanç ve duy­
gularını yeniden yaşamaktadır. Kız arkadaşınm ilişkilerinde onu ‘ittiği­
ni’ algılamakta olduğunu farz edin. Farkında olmadan, çocukluğunda
Annesi onu terslediğinde verdiği aynı tepkiyi vermektedir. Incinmişlik
ve dehşet yaşadığının hiç farkında değildir.
Böyle yaptıkça da Kurgu İnançlarını yeniden canlandırmaktadır.
Kendi kendine içinden, farkında olmadan, algılamış olduğu reddedilme­
yi ‘dışarıya vurarak anlamlandırmaya çalışmaktadır’: ‘Sevilmeye değer
değilim çünkü bende temelde bir bozukluk var. Bu önemli kadm düpe­
düz beni reddetmek istiyor. Eğer bunu yaparsa, yapayalnız kalacağım.’
David bunları kendine her söylediğinde, incinmişlik ve korku duygu­
larını ‘doğrulamaktadır’. Ve bu duygulan her hissettiğinde, hissettik­
lerini kendine ‘göstererek anlamlandırmak’ için Kurgu İnançlarını ye­
niden ifade etmektedir. Böylece, Kurgu İnançlan ve Duygulan sürekli
olarak yeniden dönüştürülmektedir. Şekil 22.1’de noktalı oklar bu süreci
göstermektedir. Erskine ve Zalcman bu sürecin intrapsişik (içsel psi­
şik? bir süreç olduğunu- yani kişinin kendi kafasınm içinde olduğunu-
vurgulamaktadırlar. David, reddedilme olarak algıladığı şey için kendi
içinde kurgusal bir ‘açıklama’ zaten oluşturmuş olduğundan, Kurgu
inançlarını şimdi ve buradaki gerçeğe göre güncellemeye açık değildir.
Tam tersine, bu geri dönüşüm sürecini her tekrarladığında gerçeklerin
onun Kurgu İnançlarını ‘doğruladığı’ algısı pekişmektedir.

Raketin sergilenişi
Raketin Sergilenişi, Kurgu İnançlarının ve Duygulannın bir göstergesi
olarak ortaya çıkar; açıkça gözlenen ve de içsel olarak yaşanan davranış­
ların tümünden oluşur. Gözlenebilir davranışlar, bildirilen içsel yaşan­
tılar ve fantezileri de kapsamaktadır.
2M Bolum VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Gözlenebilir davranışlar
Gözlenebilir davranışlar; kişinin intrapsişik sürece tepki olarak duygu­
larının, kelimelerinin, tonlamasının, jestlerinin ve beden hareketlerinin
sergilenmesidir. Bu sergileme tekrar tekrar ortaya çıkmaktadır ve hep
aynı şekildedir çünkü çocukken ailesinde ‘sonuç alabilmek’ için öğren­
miş olduğu kurgu davranışlarını çok değişik durumlarda tekrar tekrar
dönüştürmektedir.
Raketin Sergilenişi, Kurgu İnançları ile uyumlu olabileceği gibi buna
karşı çıkan davranışlar şeklinde de olabilir. Örneğin, çocukluğunda ‘Ben
aptalım’ sonucuna varan David, erişkin yaşamında bu Kurgu İnancını
kafa kanşıklığı yaşayarak ve aptalca davranarak yeniden canlandırmak­
tadır. Aynı çocuk çıkarsamasını yapan başka bir çocuk ise buna karşı
çıkarak saatlerce çalışabilir, okulda ve üniversitede yüksek notlar alır
ve sonra da kompulsif olarak bir profesyonel başarıdan diğerine koşar.
David’in kız arkadaşma saldırganca davranarak Raketini Sergilemesi,
onun erken dönemde yapmış olduğu çıkarsamasına dayanmaktadır:
ihtiyaçlarımı karşılamamın yolu, incinmişlik veya korku hissetmeye
başladığımda kızmaktır.’ Kız arkadaşının herhangi bir davranışını hafif­
çe de olsa bir reddedilme veya ona yüz vermemek olarak algıladığında,
Temel Kurgu İnançlarını canlandırır ve bunlara eşlik eden dehşet ve in-
cinmişliği yeniden yaşar. Ama aynen çocukken yapmayı öğrenmiş oldu­
ğu gibi, bu duygularmm üstünü hemen anında örtmektedir. Tıpkı bir
‘koşullu refleks’te olduğu gibi kızgın ve saldırgan olmaktadır. Kız arka­
daşı ile öfkeli bir tartışma başlatabilir, ona bağırabilir. Veya kızgınlığını
bastırır ve evden dışarı fırlayarak sokaklarda hiddet içinde yürüyebilir.
David’in bu davranışı, yaşadığı otantik duygularını, incinmişlik, kor­
ku ve yakınlık hissetmeye hasret olduğunu kız arkadaşına hiçbir şekilde
yansıtmamaktadır. İşin doğrusu, David kendisi de bu duygularını bas-
tırdığının farkında değildir. Üstelik tamamen tersine alıngan, fiziksel
olarak saldırgan bir insan olmuştur. David’in geçmişteki ilişkilerine
bakıldığında, en sonunda kız arkadaşlan hep onu terk etmişlerdir. Her
defasında, David onlann bu tepkisini ‘Ben sevilmeye layık değilim, ka­
dınlar beni reddediyor ve sonunda yalnız başıma kalıyorum’ şeklindeki
Kurgu İnançlarını kendince ‘teyit etmek’ için kullanmıştır.

Bildirilen içsel yaşantılar


Küçük çocukların tamamlanmamış duygusal bir yaşantısına anlam
verme ve bu yaşantısını iyi bir şekilde tamamlama çabası içinde olarak
Kurgu İnançlarını benimsediğini görmüştük. Bu bilişsel sürece ek ola­
rak, kişi kendi bedeninin içinde de olup bitenler bakımından benzer
şekilde bedenseldir süreç -yani bedeninde de bu sırada bazı değişmeler-
22 Konu' Raket Sistemi 299

yaşayabilir. Enerjisini bu karşılanmamış ihtiyacından başka bir yöne çe­


virmek amacıyla, bir şekilde kendinde fiziksel gerginlik veya rahatsızlık
hissetmek üzere kullanacaktır.
Bir önceki konuda bir örnek vermiştik. Tekrar tekrar Anne ye eriş­
meye çalışan ama istediği tepkiyi alamayan çocuğu hatırlıyorsunuz. Bu
çocuk bir süre sonra artık uzanmamak için omuzlarını kasar. Bu onun
için rahatsız edici bir şey olsa da, erişmeye çalışmayı sürdürmenin ve
Anne nin onu açıkça reddetmesinin vereceği acı ile yüzleşmekten daha
az rahatsızlık verici bir durumdur. Bu yüzden hem orijinal ihtiyacının
ne olduğunun hem de omuzlarında bir gerginlik hissettiğinin farkında
olmamak için bunlan bastınr. Erişkin bir insan olduğunda omuzlann-
da, boynunda ve sırtında muhtemelen ağrılar hissedecek ve an çekecek­
tir. Verdiğimiz bu örnekte, David’in yaşadığı da budur.
İnsanlar, benimsedikleri Kurgu İnançlarına uygun olarak değişik ger­
ginlikler, rahatsızlıklar ve somatik hastalıklar geliştirirler. Bu, kişinin
davranışlarında dışarıdan açıkça görülemeyebilir ama kişi kendisi bunu
rapor edebilir. Bazen, bu kas gerginlikleri öylesine güçlü bir şekilde bas­
tırılmıştır ki, bunu ancak masaj yaptırırken farkedebilirler.

Fanteziler
Hiç kimse onun Kurgu İnançlarına uyacak şekilde davranmıyor olsa
bile, kişi yine de buna devam edebilir ve ona karşı böyle bir davranı­
şın yapıldığı şeklinde bir fantezi kurabilir. Fantezisindeki bu davranış,
onun kendi davranışı veya bir başkasının davranışı şeklinde olabilir.
Örneğin, David bazen kız arkadaşına fiziksel olarak saldırdığı için ce­
zalandırıldığı veya hapse girdiği fantezisini kurmaktadır.
Sık sık başkalarının arkasından onu aşağıladıklan, pek çok şey ba-
kımından onda bazı yanlışlar bulduklan düşüncelerine sığınmaktadır.
Bazen kendisine ‘olabilecek en iyi şey’ olarak abartılı bir durumu resme­
derek fantezi kurmaktadır: Onu yüzde yüz kabul eden ve asla David’in
en ufak bir şekilde bile reddetme olarak yorumlayabileceği bir şey yap­
mayan mükemmel kıza rastladığını hayal etmektedir.

Pekiştirici anılar
Kurgusunda olduğu zaman kişi, Kurgu İnançlannı pekiştirmek üzere
anılar kolleksiyonuna başvurur. Kişinin hatırladığı her bir olay, onun
Kurgu İnançlarını ve Duygularını yeniden dönüştürmesine yarayacak­
tır. Böyle yaptıkça da duruma eşlik eden Raketini Sergileme davram-
şı içinde olacaktır; bunu da ya raket duygusunu yaşayarak ya da kendi
Raket Sistemi içinde tipik olarak ortaya çıkan içsel veya dışsal davra-
500 Bölüm M Kurgu inançlarımızı Doğrulamak

nışlan yaşayarak yapacaktır. Olayı hatırladıkça, o sırada raket duygusu


veya raketsel görünümler yeniden ortaya çıkacaktır. Başka bir deyişle,
her bir Pekiştirici Anıya bir kupon eşlik etmektedir.
Hatırlanan her bir olay aslında kişi Raketini Sergilediğinde karşıda­
ki kişinin ona vermiş olduğu tepki olabilir: David’in kız arkadaşlarının
hepsinin sırayla saldırgan dayanışlarından dolayı onu terk etmeleri
gibi. Kişi kendi içinde bunları Kurgu İnançlarını doğrulayacak şekilde
de algılayabilir; her ne kadar durum gerçekte nötr olsa ve hatta onun bu
inançlanna ters düşen tepkiler şeklinde olsa bile. Örneğin bir kız David’i
bir partiye davet edebilir. David içinden şöyle diyebilir: ‘Aslında bunu
kastetmedi. Bunu sadece bana iyi davranmak için söyledi.’ Böyle bir
yorum çıkararak, ‘reddedildiği’ için kızgınlık yaşayabilir. Böylece kendi
Kurgu İnançlarının ‘doğrulandığı’ şeklinde bir onay daha almış olur ve
buradan yola çıkarak bir alışveriş kuponuyla birlikte bir Pekiştirici Anı
daha elde etmiş olur.
Bazı öyle durumlar vardır ki en gelişmiş Küçük Profesör bile tüm ya-
ratıcılığına rağmen bunu Kurgu İnançlarına uyduramayacak durumda
olur. Bu gibi durumlarda kişi başka bir strateji benimseyebilir: Bu olayı
seçici olarak unutur. Örneğin, bir kadının David’e çok açıkça ona sırf
olduğu insan olarak değer verdiği ve onunla yakın olmayı istediğini söy­
lediği durumlar olmuştur. Ama David o sırada kurgusunda olduğundan
bunu anılar kolleksiyonuna hiç koymamıştır bile.
Kişinin Kurgu İnançlarına uygun düşecek şekilde bazı sahneleri fante­
zisinde canlandırabildiğini de biliyoruz. Fantezilerden oluşan bu anılar
da, gerçekten yaşanan olaylar gibi aynı etkiyi yaratarak bir Pekiştirici
Anı olarak işlev görebilir. David insanların onun arkasından ‘yapmış ol­
duğu bir hatası’ hakkında konuştukları şeklinde bazı zihinsel imgeleri
her oluşturduğunda, bir Pekiştirici Anıyı daha deposuna eklemektedir.
Burada, Raket Sisteminin kendi kendini nasıl pekiştirdiğini tekrar
görüyoruz. Pekiştirici Anılar, Kurgu İnançlarını beslemeye yarar. Şekil
22.1'de, bu kalın bir ok ile gösterilmiştir.
Pekiştirici bir Anı her anımsandığında, kişi bu Pekiştirici Anısı tara-
fından güçlendirilen Kurgu İnancını yeniden canlandırmaktadır. Kurgu
İnancı tekrar ortaya çıktığında buna eşlik eden Raket duygusu uyardır
ve içsel psişik ‘yeniden dönüşüm’ süreci bir kez daha harekete geçer.
Tüm bunlar olup biterken kişi Raketini Sergilemekle meşguldür. Bu
sergileme; gözlenebilir davranışlar, içsel yaşantdar, fantezder veya üçü­
nün bir bileşiminden oluşabilir. Kişinin Raketini Sergilemesi, onun
Pekiştirici Anılarını ayrıca buna ilişkin duygusal kuponlarmı da artır­
masına yaramaktadır.
22 Konu: Raket Sistem» 501

Raket Sistemi, kapalı bir sistemdir. Bu şu demektir: Birey kurgusunda


kaldığı sürece Raket Sisteminin içinde kalarak dönüp dolaşmaktadır; bu
sistemin içinde ona çıkış yolu’nu açacak olan herhangi bir unsur yoktur.
Çok karanlık gibi görünen bu durumda, iyi olan bir taraf da bulunmak­
tadır. Sistemin kapalı olduğunu fark ettiğimizde, biz değişimi gerçekleş­
tirmek için derhal bu sistemden çıkmamız gerektiğini biliyoruz. Burada
konunun bundan sonraki kısmında, eğer çıkmak isterseniz Raket
Sisteminizden nasıl çıkabileceğinizi ele alacağız. Ne var ki, en önemli
ilk adım, önce kendi Raket Sisteminizin içeriğinin ne olduğunu ayrıntılı
olarak belirlemektir. Şimdi vereceğimiz alıştırmanın amacı da budur.

• KENDİ RAKET SİSTEMİNİZİ DERLEMEK


Büyük bir kağıt alınız ve Şekil 22.1'i çiziniz. Şekli çizerken, üç kolonda yer
alan her alt başlığın altında bol bol yer bırakınız. Şimdi bu çizimin içine
kendi Raket Sisteminizin2 içeriğini yazmaya başlayabilirsiniz.
Bu alıştırmaya devam etmek istiyorsanız, yakın bir zamanda yaşadığınız
sizin için zor ve acı verici olan ve kendinizi kötü hissetmenizle sonlanan bir
durumu düşününüz. Şu anda, eğer istemiyorsanız kötü duyguyu yeniden
yaşamanıza gerek yoktur.
Kendinizi o durumda hayal ederek Raket Sisteminizin aynntılannı kendi
yaşantılarınız bakımından yazınız. Boşluklan doldururken hızlıca çalışınız
ve sezgilerinize başvurunuz.
Kurgu İnançlannızın ne olduğunu bulabilmenin en iyi yolu kendinize
şunlan sormanızdır: 'Bu durumdayken, kafamın içinden kendimle ilgili ne­
ler geçiriyordum? Çevremdeki insanlar hakkında yaşamın niteliği ve genel
olarak dünya hakkında ne diyordum?'
Kurgu karannızı aldığınız sırada bastırmış olduğunuz duygulara' nasıl
erişeceksiniz? Raket Sisteminizi kullanırken bu duygulan bastınyor olaca­
ğınızdan, sahnedeki durumunuza bakarken bunlann farkında olamayabi-
lirsiniz. Ama yararlanabileceğiniz başka birçok ipucu daha vardır. Bazen,
raket duygunuza girmeden hemen önce otantik duygunuzun ne oldu­
ğuyla ilgili bir ışık yakalamış olabilirsiniz. Örneğin, eğer o durumdaki raket
duygunuz sinirlenmek ise, bundan bir saniye önce korku hissetmiş olabi­
lirsiniz. Ayrıca kendinize şunu da sorabilirsiniz: 'Eğer bir çocuk olsaydım ve
duygulanmı sansürlemem diye bir şey söz konusu olmasaydı ne hissede­
cektim? Öfke mi hissedecektim? Kahredicidir üzüntü mü? Dehşet? Coşku?'
Eğer emin olamıyorsanız bir tahminde bulununuz. Son bir kontrol olarak
da daha önceki konuda verilen 'Raket duygular, otantik duygular ve prob­
lem çözmek' konusuna bakınız. Sizin için bu duygulardan hangisi durumu
çözümleyerek sonlandırmanıza yardımcı olabilirdi?
502 Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Çimdi de Raketin Sergilenişi kolonuna geçiniz. Gözlenebilir davranışları


Üstelemek için sahneyi kendinizin de içinde olduğu bir videobanttan izledi­
ğinizi hayal ediniz. Kelimelerinizi, tonlamalannızı, jestlerinizi, duruşunuzu
ve yuz ıfadelennızi not alınız. Hangi raket duygunuzu ifade ediyorsunuz?
Bu sahnede yaşadığınız raket duygunuz, hatırladığınız raket duygunuzla
aynı mı?
Bildirilen içsel yaşantılar' başlığının altına bedeninizdeki herhangi
bir bölgedeki gerginlikleri veya rahatsızlıktan yazınız. Başınız mı ağndı?
Mideniz mi bulandı? Boynunuz mu ağndı? Unutmayınız ki, ' hiçbir şey his­
setmemek' de bir duygu durumudur. Tekrar üzerinde düşündüğünüzde,
bedeninizin bazı bölgelerini hissetmeyi kapatarak dışladınız mı?
Canlandırdığınız fantezilerinizin tümünü kaydediniz. Bunun en iyi
yolu, kendinizi o durumda iken hayal ederek sonra şu soruyu sormanız-
dır: 'Burada olabileceğini hissettiğim en kötü şey nedir?' Aklınıza ilk gelen
yanıtı, ne kadar garip olursa olsun yine kaydediniz. Sonra kendinize şunu
sorunuz: 'Burada olabileceğini hissettiğim en iyi şey nedir?' Bu fanteziniz
de Raket Sisteminizin bir parçasıdır, bu yüzden bunu da aynı şekilde not
ediniz.
En son olarak da, Pekiştirilen Anılar kolonuna gidiniz. Anılannızı serbest
bırakarak, incelediğiniz sahneye benzeyen geçmiş durumlar koleksiyonu­
nuzu not ediniz. Bunlar yakın geçmişte veya daha eskiden olmuş olabilir.
Hepsinde de, 'Raketin Sergilenişi' başlığının altında not aldığınız aynı ra­
ket duyguyu, aynı fiziksel rahatsızlık hissini veya gerginliği vs. yaşadığınızı
göreceksiniz.
Raket Sisteminizin aynntılannı daha önceki bir alıştırmada kendiniz için
derlediğiniz kurgu matriksi ile karşılaştırmayı ilginç bulabilirsiniz. Ne kadar
ortak nokta var? Bunlann ikisine birlikte bakarak, üzerlerinde düzeltmeler
ve detaylandırmalaryapabilirsiniz. ^

Raket sistemini kırarak dışına çıkmak


Raket Sistemi, yalnızca analiz yapmak için bir araç değildir, ayrıca deği­
şimi gerçekleştirmek için de kullanılmaktadır. Erskine ve Zalcman şöyle
demektedir:
‘Raket Sisteminin akışını durduran herhangi bir terapötik müdahale,
kişinin Raket Sistemini ve aynı zamanda da kurgusunu değiştirmesinde
etkili bir adım olacaktır.
Başka bir deyişle, Raket Sistemine herhangi bir yerden girebilirsiniz
ve burada değişiklik yaparak kurgunuzdan çıkmaya yönelebilirsiniz.
Bu değişimi başardığınızda, kendi kendini besleyen bu döngüyü kırmış
22 Konu: Raket Sistemi 303

olacaksınız. Böylece bundan sonraki değişimler daha da kolaylaşacaktır.


Süreç hâlâ kendi kendini pekiştirir durumdadır ancak artık kurgunun
içinde kalmak yerine kurgunuzdan çıkışınızı pekiştirmektesiniz.
Yalnızca tek bir yere müdahale etmekle yetinmek zorunda değilsiniz.
Eğer isterseniz, Raket Sistemi akışını değişik yerlerden de durdurabilir­
siniz. Ne kadar çok yerde değişiklik yaparsanız, kurgunuzdan çıkışınız
da o kadar hızlanacaktır.
Erskine ve Zalcman, makalelerinde terapistlerin Raket Sistemini dur­
durmak üzere kullanabilecekleri bazı değişik müdahaleler tanımlamak­
tadırlar. Ama bunu kendi kendinize terapi için de aynı şekilde kullana­
bilirsiniz. Eğer Raket Sisteminizi kendi kendinize kırmak isterseniz,
başlangıç olarak şu alıştırmayı yapabilirsiniz. İstediğiniz gibi yaratın
olarak eklemeler veya değişiklikler yapabilirsiniz.2

0 Raket Sisteminizi çizerken kullandığınız büyüklükte başka bir ka­


ğıt daha alınız. Yine Raket Sistemi gibi bir çizim yapacaksınız, ancak bu
kez olumlu olanını yapacaksınız. Eğer isterseniz, bu yeni çizimi Özerklik
Sistemi' olarak adlandırabilirsiniz.
Yine, üç kolon çiziniz. Sol baştaki kolona 'Güncellenmiş İnançlar ve
Duygular'yazınız. Ortadaki kolona 'Özerkliğin Sergilenişi've üçüncü kolo­
na Raket Sistemindeki ile aynı şekilde 'Pekiştirici Anılar'yazınız.
'Güncellenmiş İnançlar ve Duygular' başlığının altına, Raket Sisteminde
de olduğu gibi kendim, başkalan ve yaşamın kalitesi hakkında inançlanm
alt başlıklannı yazınız.
Raket Sisteminizi derlerken anımsadığınız sahneyi bir kez daha düşünü­
nüz. 'Kendim hakkında inançlar'ile başlayınız. Kendinizle ilgili olarak olumlu
gerçek nedir? Bunu şimdi güncellenmiş inancınız olarak kaydedeceksiniz.
Örneğin, bu alıştırmayı David'in yaptığını düşününüz. Bu başlığın altına
şöyle yazabilir: 'Ben tamamen sevilmeye değerim ve her bir parçam oldu­
ğu gibi yeterince iyi.'
Burada ve tümünde, bu türden olumlu bir ifadelendirmenin yapılması
önemlidir. Değil, yok, eksik, -sız gibi olumsuz kelimelerden kaçınınız. Eğer
ilk yazdığınız bu tür kelimeleri içeriyorsa, kendinize zaman tanıyınız ve sa­
dece olumlu kelimeleri kullanarak yeniden ifade ediniz. David'in örneğin­
de bu ' Bende yanlış olan bir şey var' şeklinde bir Kurgu İnancı idi. Bunu
Bende yanlış olan bir şey yok' demek yerine Ben olduğum gibi iyiyim' şek­
linde olumlu bir ifadeye çeviriniz.
Devam ediniz ve aynı şekilde başkalan ve yaşam kalitesi hakkında-
ki inançlarınızı olumlu kelimeler kullanarak aynı şekilde güncelleyinız.
Herhangi bir abartmadan kaçınınız çünkü bu da Raket Sisteminizin bir par-
504 Bölüm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

çası olabilir Eğer tereddüt edecek olursanız da, olumlu yönde hatalı olmayı
tercih ediniz.
Sol kolonun altına, Raket Sisteminizde 'Bastınlmış duygulan' kaydet­
tiğiniz yere, şimdi İfade edilen otantik duygular' başlığını yazınız. Raket
Sistemine yazdığınız aynı otantik duygulan yazınız. Kendinizi yeniden o
sahnede hayal ederek, sizin için durumu sonlandıracak otantik duygunuzu
güvenli olarak nasıl ifade edebileceğinizi görselleştiriniz.
Sonra 'Özerkliğin Sergilenişi'ne, orta kolona gidiniz. Bir kez daha, vide­
oda içinde kendinizin de olduğu sahneye bakınız. Ancak bu kez videoyu,
kurgunuza göre değil raketinizin yerine hissettiğiniz otantik duygu bakı­
mından, olumlu olarak davrandığınız şekilde oynatınız. Bu güncellenmiş
videoda, söylediğinizi duyduğunuz kelimeleri, jestleri vs. gözlenebilir dav­
ranışlar olarak kaydediniz.
Aynı şekilde, yenilenen bu sahnede 'bildirilen içsel yaşantılar'ınızı yazı­
nız. Hissettiğiniz rahatsızlıklar yerine ne gibi rahatlıklar hissediyorsunuz?
Daha önce farkında olmadığınız gerginlikleri şimdi fark etmeye başladınız
mı? Eğer öyleyse, bu gerginliklerinizi rahat olmaya dönüştürmek ister mi­
siniz? Dönüştürürseniz ne olur?
'Özerklik Sistemi'nde fantezilerinizi yazmayınız. Bildiğiniz üzere, 'en
iyisi've ‘en kötüsü' olarak abartılı fantezilerin ikisi de Raket Sisteminin bir
parçasıdır. Bunun yerine, buraya ‘Planlannızı ve olumlu görselleştirme-
ler'i yazınız. Bu, aceleye getirmeden tamamlayacağınız bir başlık olacaktır.
Bu başlık, incelediğiniz Raket Sisteminizdeki raketsel yolu izlemek yerine,
şu anda inşa etmeye başladığınız yolun gelecekteki durumlannın olum­
lu gerçekleşmesi için Yetişkinden yapılan bir yaşam planını gösterecektir.
Fantezilerin yerine, yaşam planlannızı güçlendirmek ve ilerletmek için ya­
ratıcı görselleştirme tekniklerinden yararlanabilirsiniz.
Son olarak, Pekiştirilen Anılar kolonunu tamamlayınız. Eminiz ki, şimdi
bu derlemeyi yaparken, yaşamınızda bu yeniden canlandırdığınıza benzer
öyle durumlar olmuştur ki, orada bazı olumlu anlannız vardır ve bunlan
hatırlayabilirsiniz. Belki de üzerinde düşündüğünüz zaman pek çok şey
hatırlayabileceksiniz.
Ya da gerçekten hiçbir şey hatırlayamazsanız? O zaman kendiniz için bir­
kaç anı uydurunuz. Uydurduğunuz olumlu durumlan anımsamak da, ger­
çek olanlan hatırlamanız kadar aynı derecede etkili olacaktır.
Şimdi elinizde Özerklik Sisteminizin bir başlangıç versiyonu bulunmak­
tadır. Raket Sisteminizde de olduğu gibi, zaman içerisinde bunlan gözden
geçirip daha da aynntılı hale getirebilirsiniz.
Şimdi elinizde tamamlamış olduğunuz iki çizim vardır; bunlardan Raket
22 Konu Raket Sistemi JO5

Sistemi çiziminizin, Özerklik Sistemi çiziminizin birkaç santim üstünde bir


yerde durduğunu hayal ediniz. Gelecekte, Raket Sisteminizin herhangi bir
yerinde kendinizi sıkıştırdığınızda, buradan Özerklik Sisteminize geçerek
buna karşılık gelen yere bakabilirsiniz. Bunu yaptığınız anda, geçmişteki
gibi raketinizi besleyici döngünün içinde dolanmayarak, kendinizi Özerklik
Sisteminizin akışına bırakabileceksiniz.
Belki Raket Sisteminizde birden fazla değişik yerde sıkışıp kalıyorsunuz-
dur. Ne kadar fazla olursa olsun, Ra ket Sisteminizden çıkmak ve özerkliğe
geçmek o kadar kolay olacaktır. Böyle bir geçişi her gerçekleştirdiğinizde,
sonrasında bunlan daha da kolaylıkla yapmaya başlayacaksınız. 0
23
Oyunlar ve Oyun Analizi

iç herhangi bir kimse ile sonunda her ikinizin de kendinizi kötü

H hissettiğiniz ve daha sonra kendinize şöyle dediğiniz bir etki-


leşiminiz oldu mu?
‘Bu neden hep benim başıma geliyor?’
‘Nasıl oldu da yine aynı şey oldu?’
‘Onun diğerlerinden farklı olduğunu düşünmüştüm, ama....’
işlerin böyle acı verici olmasına bir taraftan şaşırırken aynı zamanda da
benzer şeylerin daha önce de başınıza gelmiş olduğunu fark ettiniz mi?
Eğer bu gibi etkileşimleriniz olmuşsa, büyük bir olasılıkla TA’da kulla­
nılan bir terim bakımından, siz psikolojik bir oyun oynamışsınız demektir.1
Bir futbol ya da bir satranç oyunu gibi, psikolojik bir oyun da önce­
den belirlenmiş kurallara göre oynanır. İlk olarak Eric Berne psikolojik
oyunların kestirilebilir bir yapısının olduğunu görmüş ve bunları ince­
leme yollarını önermiştir.
Bu konuda, Berne ve bazı TA yazarlan tarafından geliştirilen psikolo­
jik oyun analiz yöntemlerini ele alacağız.

Oyun örnekleri
İnsanların psikolojik oyunları nasıl oynadıklannı göstermek üzere iki
örnek oyun veriyoruz.
Ömek 1: Jack Jean’e rastlar. Aşık olurlar ve beraber yaşamaya karar
verirler. Önceleri her şey yolunda gider. Ama aylar geçtikçe Jack part­
nerine zor zamanlar yaşatmaya başlar. Onun istek ve duygularını gör­
mezden gelir. Ona bağınr hatta bazen itekler. İçmeye, sarhoş olmaya
başlar ve eve geç gelir. Jean’in parasını harcamaktadır ve ona geri ver­
meyi ‘unutmaktadır.
23 Konu: Oyunlar ve Oyun Analizi J07

Ona kötü davranmasına rağmen Jean onunla birlikte yaşamaya de­


vam etmektedir. Jack daha saldırgan davrandıkça, Jean de ona karşı
daha hoşgörülü olmaktadır.
Bu hemen hemen üç yıl sürer. Sonra, hiçbir uyarıda bulunmadan,
Jean başka birisini bularak Jack’i terk eder. Jack eve gelir ve mutfak
masasında Jean’in artık bir daha gelmeyeceğini yazan bir not bulur.
Jack şaşakalmıştır. Kendi kendine, ‘Bu nasıl benim başıma gelebilir?’
der. Jean’in izini bulur, ona geri dönmesi için yalvarır ama başarısız
olur. Ona daha fazla yalvardıkça, Jean onu daha da insafsızca reddeder
ve Jack kendini daha da kötü hisseder. Jack uzun bir süre kendini dep-
resif, terk edilmiş ve değersiz hisseder. Kendinde neyin yanlış olduğunu
bulmaya çalışır: ‘Öteki adamda olup da bende olmayan ne var?’
Tuhaf olan şey, tüm bunların Jack’in başına daha önce de gelmiş olma­
sıdır. Daha önce iki ilişkisi olmuştur ve her ikisinde de terk edilmiştir.
Her seferinde kendi kendine ‘Bir daha olmayacak’ demiştir. Ama yine
aynı şey olmuş ve her defasında da Jack şaşırmış ve kendini reddedilmiş
olarak hissetmiştir.
Jack Tekmele Beni olarak adlandırılan oyunu oynamaktadır.
Jean de daha önce benzer şeyleri yaşamıştır. Jack’e rastlamadan önce
bazı ilişkileri olmuştur. Bir şekilde, başlangıçta ona iyi davranan erkek­
leri seçmiş görünmektedir ama bu erkekler bir müddet sonra Jack’in
ona davrandığı gibi kötü davranmaya başlamaktadırlar. Her seferinde,
erkeğin davranışlarına tahammül etmekte, bir süre ‘zayıf bir kadın’ gibi
davranmaktadır. Her seferinde, birden fikrini değiştirmekte ve adamı
reddetmektedir. Böyle yaptığında, kendisinin masum olduğunu ve bir
şekilde zafer kazandığını hissetmektedir. Kendi kendine şöyle demek­
tedir: ‘Düşündüğüm gibi işte. Erkeklerin hepsi aynı.’ Yine de bir süre
sonra yeni biriyle ilişkiye başlamakta ve aym şeyler sırasıyla yeniden
oynanmaktadır.
Jean’in oyunu kısaca ŞYS olarak da bilinen Şimdi Yakaladım Seni
oyunudur.
*
Omek 2'. Molly’nin oğlu Dave, onu ziyarete gelir. Dave, son ergenlik
döneminin sonlarında bir üniversite öğrencisidir ve yalan bir şehirde
bir yerde kalmaktadır. Bugün mahzun görünmektedir.
Dave : ‘Maalesef korkunç bir şey oldu. Ev sahibim beni kapımn önüne
koydu, artık yaşayacak bir yerim yok. Ne yapacağımı bilmiyorum.’ der.

* Editörün Notu Bu oyunun orijinal adında O. Çocuğu eklemesi de vardır. Ancak artık bu gibi
aşağılayıcı kelimeler pek kullanılmadığından çeviri sırasında yazarların izniyle çıkarmış bulu­
nuyoruz. Nadiren de olsa. E. oğlu E. formatının da kullanıldığını gözlemleyebilirsiniz.
50# Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Oh yavrum, bu çok kötü’ diye yanıt verir Molly, endişeyle kaşlarını


çatarak. ‘Şimdi ben ne yapabilirim?’
‘Bilmiyorum’ der Dave kasvetle.
'Bak sana ne diyeceğim,’ der Molly. ‘Neden sen ve ben akşam gazetesi­
ne bakıp kiralayabileceğin bir oda aramıyoruz?’
Sorun da burada,’ der Dave, daha da kederli görünerek. Bu civarda
bir odanın kirasını karşılayabileceğimi sanmıyorum. ’
Biliyorsun ki baban ve ben bu konuda sana yardımcı olmaya her za­
man hazırız.’
'Öneri için çok teşekkür ederim’, der Dave. ‘Ama açıkçası o zaman in­
safınıza kalmışım gibi hissediyorum.’
‘Oh! Peki, evde bir yatak ayarlasak sana?’
‘Teşekkürler,’ der Dave, ‘ama şimdi böyle hissederken yanınıza misafir
gibi gelebileceğimi sanmıyorum. Ayrıca trafiğin de bir sorun olacağım
düşünüyorum. ’
Molly bir fikir bulmak için beynini patlatırken bir sessizlik çöker.
Artık akima hiçbir şey gelmemektedir.
Dave derinden uzun bir iç çeker ve gitmek üzere ayağa kalkar. ‘Peki,
bana yardım etmeye çalıştığın için yine de teşekkür ederim’ der asık bir
suratla kapıdan kaybolurken.
Molly kendi kendine sorar ‘Burada ne oldu şimdi?’ Önce şaşkınlık ya­
şar, sonra yetersiz ve depresif hisseder kendini. Bir anne olarak işe ya­
ramadığını düşünür.
Bu sırada, Dave Molly’ye içerlemiştir ve kızgınlık hissederek sokak­
tan aşağı doğru yürümektedir. Kendi kendine: ‘Bana yardımcı olacağını
düşünüyordu ve ama hiç de yardımcı olamadı!’ diyerek söylenmektedir.
Hem Molly hem de Dave için bu sahne geçmişte yaşanmış olan birçok
sahnenin yeniden oynanmasıdır. Molly bu türden etkileşimlere sıklıkla
girmektedir. İnsanlara yardım ve tavsiye önermekte, onlar bunu kabul
etmeyince de kendini kötü hissetmektedir. Dave de elde edilen sonuca
aynı derecede alışkındır. Bir şekilde tekrar ve tekrar ona önerilen yar­
dımı reddetmekte, bir yandan da yardım eden kişi tarafından yüzüstü
bırakılmasına kızmaktadır.
Molly ve Dave genellikle birbirlerini tamamlayıcı olarak bir psikolojik
oyun oynamaktadırlar. Molly’nin p sikolojik oyunu Neden Sen ? iken,
Dave Evet, Ama ...oyununu oynamaktadır?
23 Konu Oyunlar ve Oyun Analizi 309

Psikolojik oyunların tipik özellikleri


Bu örneklerden yola çıkarak, psikolojik oyunlara özgü bazı tipik özellik­
lerin neler olduğunu görebiliriz.
(1) Psikolojik oyunlar tekrarlanarak yaşanmaktadır. Herkes kendi favori
psikolojik oyununu zaman içinde tekrar ve tekrar oynar. Diğer oyuncu­
lar ve şartlar değişebilir ama oynanan psikolojik oyunun örüntüsü aynı
şekilde kalır.
(2) Psikolojik oyunlar Yetişkin farkmdahğımn dışında oynanır. İnsanlar
psikolojik oyunları tekrar ve tekrar oynamasına rağmen, oynadıkları
her psikolojik oyunda bunu yaptıklarının farkında değildirler. Ancak
psikolojik oyun tamamlandığında oyuncu kendine şu soruyu sorabil­
mektedir: ‘Yaaa nasıl olur aynı şey yeniden oldu?’ Hatta insanlar bu nok­
tada bile bu oyunun düzenlenmesine kendilerinin katkısının olduğunu
kavrayamazlar.
(3) Psikolojik oyunlar, her zaman için oyuncuların raket duygularını yaşa­
masıyla sonlanır.
(4) Psikolojik oyunlar, oyuncular arasında gizil transaksiyon alışverişleriy­
le yapılır. Her psikolojik oyunda, psikolojik düzeyde, görünürdeki sosyal
düzeyde olup bitenden farklı bir şey olmaktadır. Biz bunu insanların
psikolojik oyunlarını tekrar ve tekrar yaşarken oynama şekillerinden ve
kendi psikolojik oyunlarını yaşamaları için buna uygun psikolojik oyun­
lar oynayan insanları bulmalarından anlıyoruz. Dave yardım almak için
geldiğinde ve Molly de ona bu yardımı sunduğunda, her ikisi de asıl
amaçlarının bu olduğuna inanıyorlardı. Ama etkileşimlerinin sonucu,
farkında olmadıkları motivasyonlarının çok değişik olduğunu göster­
mektedir. Psikolojik düzeyde, her biri diğerine, asıl niyetlerini gösteren
gizli mesajlar’ göndermiştir. Molly yardım önerisini öyle bir şekilde
yapmıştır ki böylece kabul edilmemesini sağlamıştır. Dave yardım iste­
meye gelmiştir ama sonra da yardımı almamıştır.
(5) Psikolojik oyunlarda her zaman için bir sürpriz ânı veya kafa kanşık-
hğı yaşanır. Oyuncu, bir noktada beklenmedik bir şey olduğu duygusu­
nu yaşar. Bir şekilde, insanlar rollerini değiştirmiş gibi olurlar. Jack’in,
Jean’in onu terkettiğini gördüğü zaman yaşadığı şey budur. Jean, kendi
açısından bakıldığında, onu terk etmiştir çünkü Jack ile ilgili fikrim ani­
den değiştirmiştir.

Q Psikolojik oyunun bu tanımına uygun şekilde, yakın bir zamanda yaşa­


mış olduğunuz hoş olma\ ' ya ela acı verici olan bir etkileşimi düşününüz
Elinize kağıt ve Ka o^nun ne olduğunu yazınız ounu
S10 Bölüm VI Kurgu inançlarımızı Doğrulamak

kolojik oyunlarda tipik olarak yer aldığını belirttiğimiz beş özelliği de içer­
diğinden emin olunuz.
Bu olayın sonunda ne hissettiğinizi yazınız. Bu sizin için tanıdık olan bir
duygu mu'#

Tişört mesajları
insanların kendi psikolojik oyunlarını tamamlayacak olan psikolojik
oyunları oynayan kişileri ya da partnerleri nasıl arayıp buldukları çok
ilginç bir durumdur. Jack tutarlı olarak onu bir başkası için terkedecek
kadınları bulmaktadır. Molly yardım talep eden ve sonra da bu yardımı
almayan insanları seçmektedir.
Sanla insanlann üzerinde kendi psikolojik oyununa davetiye yazısı
olan bir tişörtü vardır. Tişörtünün önünde dünyaya farkında olarak gös­
termek istediğimiz bir slogan yazılıdır. Arkasında ise psikolojik düzeyde
gizli bir mesaj’ vardır. İşte bu arkadaki mesaj, ilişkilere girerken kimleri
seçeceğimizi göstermektedir.
Jean’in önündeki sloganın şöyle bir şey olabileceğini düşünebiliriz:
‘Sevimli ve çilekeş olacağım.’ Arkasındaki sloganda ise, ‘Ama seni yaka­
layana kadar bekle!’ yazmaktadır.

# Jack’in tişörtünün önünde ve arkasında ne yazdığını düşünüyorsu­


nuz? Ya Molly'ninkinde?
Kendi psikolojik oyun örneğinize dönünüz. Sizin tişörtünüzün önünde
ne yazıyor olabilir? Peki arkasında?
Bu durumda ilişkiler kurduğunuz insanlann tişörtlerinin arka ve ön tara­
fındaki mesajlar ne olabilir?
Eğer bir grup olarak çalışıyorsanız, iki veya üç kişilik küçük gruplara ay­
nimiz. Bu küçük gruplann her bir üyesi grubundaki diğer üyelerin tişörtle­
rinin önünde ve arkasında ne yazıyor olabileceğini sezgisel olarak tahmin
ederek yazsın. Sonra, yazdıklannızı birbirinizle paylaşınız.
Eğer bu küçük grubunuzdaki insanlan pek tanımıyorsanız endişelenme­
nize gerek yoktur. Biz zaten insanlann tişört mesajlannı olağan olarak ilk
izlenimlerimiz sırasında görüyoruz ve okuyoruz.
Eğer isterseniz, iyi tanıdığınızı düşündüğünüz başka insanlarla da bu
alıştırmayı tekrarlayabilirsiniz. Değişik insanlann sizin tişörtünüzde ne gibi
değişik sloganlan okuduğunu karşılaştırdığımda kendinizle ilgili bazı il­
ginç şeyler keşfedebilirsiniz. #
23 Konu: Oyunlar ve Oyun Analizi JH

Psikolojik oyunların değişik dereceleri


Psikolojik oyunlar değişik yoğunluk derecelerinde oynanabilir.’
Birinci düzeydeki bir psikolojik oyununun sonucu, oyuncu tarafından sos­
yal çevresinde paylaşılabilecek bir şekildedir. Konunun başında verdiği­
miz psikolojik oyun örneklerinde oyunculann hepsi oyunlarım birinci
düzeyde oynamaktadırlar. Molly’nin yaşadığı kendinden şüphelenme
duygusunu arkadaşlarından birisiyle paylaşacağını tahmin edebilirsiniz.
Dave, Jean’in ne kadar işe yaramaz bir insan olduğunu arkadaşlarıyla ho­
murdanarak paylaşacaktır. Arkadaşları da bunu onaylayarak Dave’in bu
homurdanmasını haklı bir davranış olarak göreceklerdir. Aslında, toplan­
tılarda ve sosyal etkinliklerde zaman ı yapılandırmanın önemli bir bölümü,
genellikle birinci düzeydeki psikolojik oyunlarla gerçekleştirilmektedir.
İkinci düzeyde oynanan psikolojik oyunların sonucunda yaşanan şey
daha ağır bir durumdur ve bu kişinin sosyal çevresine pek açıklayama­
yacağı türdendir. Örneğin, Dave’in sadece homurdanmakla kalmadığı­
nı, şehri terkettiğini ve sokaklarda yaşamaya başladığını düşününüz.
Molly derin bir depresyon yaşayabilir. O zaman olanları arkadaşları ile
muhtemelen paylaşmayacaktır.
Üçüncü düzeydeki bir psikolojik oyun, Berne’in kelimeleri ile, ‘.... son
sahneyi ortaya çıkarmak üzere oynanır ve ameliyathanede/hastanede,
mahkemede veya morgda biter.’ Eğer Jack ve Jean çok acımasızca oy­
nuyor olsalardı, Jack Jean e fiziksel olarak kötü şeyler yapabilirdi. Jean
ise yaşadığı kızgınlığını bir gün mutfak bıçağını alıp onu bıçaklayıncaya
kadar içinde tutabilirdi.

O Formülü
Berne her psikolojik oyunun altı aşamalı bir sırayı izlediğini keşfetmiş­
tir.4 Bunları şöyle adlandırmıştır:

Tuzak + Oltaya Takılma = Tepki “^ Ş alterin Çekilmesi "^ Şaşkınlık “^ Bedel

Veya, sadece baş harflerini kullanmıştır:

Tu + OT = Te ^ Ş ^ X ^ B

Bu sıralamayı, O Formülü olarak adlandırmaktadır.


O Formülünü şimdi Molly ve Dave arasından oynanan psikolojik oyu­
na uygulayahm. Dave ev sahibinin onu kapı önüne koyduğunu söyleye­
rek oyunu açar. Tuzak, onun bu sosyal mesajınm altında yatmaktadır.
Sözsüz olarak iletilmekte ve alttan alta çaresiz olduğunu belirtirken
Sli Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

gizliden de 'Ama bana yardım edeceğin zaman da, yardımı kabul etme­
yeceğim, ha ha ha !’ demektedir.
Molly bu psikolojik oyun sahnesine girmeyi kabul ettiğinde, oyna­
maya gönüllü olduğunun işaretini Oltaya Takılma olarak vermektedir.
Berne, bir başkasının Tuzağına Takılmayı, kurgusal olarak ‘zayıf olu­
nan noktayı” tanımlamak için bu kelime ile açıklamaktadır. Molly için
kafasında bu ‘Kötü durumda olan birisine yardım etmelisin diyen bir
Ebeveyn mesajıdır.
Kendi içindeki bu mesajı içinden dinleyen Molly psikolojik düzeyde
David’e tepkide bulunmaktadır: ‘Tamam, sana yardım etmeye çalışa­
cağım, ama ikimiz de biliyoruz ki sonunda sen yardım edilmesine izin
vermeyeceksin.’ Sosyal düzeyde bunu ‘Sana yardım etmek için ne yapa­
bilirim?’ diyerek örtmektedir.
Psikolojik oyunun Tepki aşaması bir dizi transaksiyondan oluşmakta­
dır. Bu, bir iki saniye veya saatler, günler veya yıllar boyu da sürebilir.
Buradaki durumda, Molly Dave’e bazı öneriler getirmektedir. Dave, ne­
den olmayacağım söyleyerek her bir öneriye karşı çıkmaktadır. Sosyal
düzeyde bu transaksiyonlar doğrudan bir bilgi alışverişi olarak görün­
mektedir. Ama psikolojik düzeyde, bir psikolojik oyun açılışı olarak
Tuzak-Oltaya Takılma alışverişi tekrarlanmaktadır.
Şalterin Çekilmesi, Molly’nin önerileri tükendiğinde ve Dave ‘Yardım
etmeye çalıştığın için teşekkür ederim’ dediğinde yapılmaktadır.
Bu olduğunda, Molly hemen sanki bir sürprizle karşılaşmış gibi his­
setmiştir. Bu kafa karışıklığı ânı Şaşkınlık aşamasıdır. Dave de benzer
bir şey yaşamıştır.
Her iki oyuncu da Bedeli alarak raket duygusunu yaşamıştır. Molly
depresifleşmiştir ve yetersizlik duygusunu yaşamaktadır. Dave kendini
haldi çıkararak incinmişlik hissetmektedir.

ÇJack veJean'in aralarında birbirlerini tamamlayarak oynadıkları psiko­


lojik oyunda, Oyun Formülü bakımından yaşanan aşamalar nelerdir?
Kendi psikolojik oyun örneğinizdeki Oyun Formülü aşamalannı belirleyi­
niz. Her bir aşamada psikolojik düzeyde ne gibi mesajlar alıp verilmiştir? #

Drama Üçgeni
Steve Karpman, psikolojik oyunları analiz etmek üzere Drama Üçgeni
adıyla (Şekil 23.1) sade ancak çok güçlü bir çizim tasarlamıştır.’
İnsanların oynadıkları her bir psikolojik oyunda bu üç kurgusal rolden
birisine girdiklerini ileri sürmüştür: Suçlayıcı, Kurtarıcı veya Mağdur.
23 Konu: Oyunlar ve Oyun Analizi 313

Suçlayıcı, diğer insanları eleştirir ve onları küçümser. Suçlama, di­


ğer insanları kendinden aşağı ve OKEY olmayan kimseler olarak
görmektedir.
Kurtarıcı da insanları kendinden aşağıda ve OKEY olmayan kimseler
olarak görmektedir. Ancak Kurtarıcı kendini üstün bir pozisyonda ola­
rak görürken karşısındakine yardımcı olmaya çalışmaktadır. ‘Tüm bu
insanlara yardım etmeliyim çünkü onlar kendi başlarının çaresine ba­
kamıyorlar’ düşüncesini taşımaktadır.
Mağdur (Kurban), kendini aşağıda ve OKEY olmayan birisi olarak gör­
mektedir. Bazen, ona haksızlık edecek ve eleştirerek kötüleyecek olan
bir Suçlayıcı arayışı içinde olur. Mağdur bazen de bir Kurtarıcı arayışı
içindedir, ona yardım önerecek ve ben kendi başımın çaresine bakamı­
yorum’ şeklindeki Mağdur inancını onaylayacak birisini aramaktadır.
Drama Üçgeni’ndeki rollerden birisi alındığında, yapılan bir indirim
vardır. Suçlayıcı ve Kurtarıcı, diğer insanlara indirim yapmaktadır.
Suçlayıcı, diğer insanlarm değerine ve saygınlığına indirim yapmakta­
dır. Çok uçta olan Suçlayıcılar, insanlarm yaşama haklarına ve fiziksel
sağlıklarına indirim yapabilirler (yoksayabilirler). Kurtarıcı, diğer in­
sanların kendileri için düşünme ve kendi insiyatifleri ile davranma be­
cerilerine indirim yapmaktadır.
Mağdur, kendine indirim yapar. Suçlayın arayışında ise, Suçlayın ile
karşılaştığında yap tığı indirimleri kabul eder ve kendini reddedilmeye,
aşağılanmaya layık birisi olarak görür. Kurtarın arayan bir Mağdur ise
doğru düşünmesi, davranması veya karar vermesi için bir Kurtann’nın
yardımına ihtiyacı olduğuna inanmaktadır.

Q Bir Suçlayıcı için uygun olduğunu düşündüğünüz tüm kelimeleri bir


dakikalık süre içinde yazınız.
Aynısını, Kurtancı ve Mağdur için de yapınız. ^

Drama Üçgeni’ndeki her üç rol de otantik değildir. Bir kimse bu roller­


den birisini aldığında şimdi ve burada olana değil geçmişe tepkide bu­
lunmaktadır. Çocukken kararlaştırdıkları eski kurgu stratejilerini veya
ebeveynlerinden aldıklarım aynen kullanmaktadır. Üçgende otantik ol­
mayan rolleri göstermek üzere Suçlayıcı, Kurtarıcı ve Mağdur kelimele­
rinin baş harfleri büyük harfle yazılmaktadır. Bu kelimelerin baş harfini
küçük harfle yazdığımız yerlerde, gerçek yaşamda suçlayan, kurtaran
veya mağdur olan insanları kastediyoruz.
SU BNüm \n Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

M
(Mağdur)

Şekil 23.1: Drama Üçgeni

• Gerçek yabamda suçlamalarda bulunan ama Suçlayıcı almayan bir


kimseyi düşünebilir misiniz?
Otantik bir kurtancı ile Kurtancı rolünü oynayan kimse arasındaki farklı-
lıklan göstermek üzere ne gibi örnekler verebiliriz?
Gerçek yaşamda mağdur olan bir insanın aynı zamanda Mağdur olma­
ması mümkün müdür? Q

Genel olarak, psikolojik oyun oynayan kimse bu pozisyonlardan


birisi ile başlamaktadır ve sonra bir diğerine geçmektedir. Drama
Üçgenindeki bu rol değişimi, O Formülündeki Şalterin Çekilmesi anın­
da gerçekleşmektedir.
Jack tarafından oynanan Tekmele Beni oyununda, Jack Suçlayıcı po­
zisyondan başlamıştır ve oyunun Tepki aşamasına dek bu pozisyonda
kalmıştır. Şalter Çekildiğinde, Jack Mağdur pozisyonuna geçmiştir.

^Jean'in oynadığı ŞYS oyununda, Jean Drama Üçgeninde hangi rolden


bir diğerine geçmiştir? Peki, Molly ve Dave’in oyunundaki etkileşimlerde bu
nasıl olmuştur?
Siz kendinizle ilgili verdiğiniz psikolojik oyun örneğinde, Drama
Üçgeninde hangi rol değişimlerini yaşadınız?^
23 Konu Oyunlar ve Oyun Analizi J15

Psikolojik oyunların transaksiyonlar bakımından analizi


Psikolojik oyunları analiz etmenin bir diğer yolu, transaksiyon çizimle-
rinden yararlanmaktır. Bu, özellikle oyuncular arasındaki gizil transak-
siyonlan ortaya çıkarmaya yaramaktadır.

Berne’in transaksiyonel psikolojik oyun çizimi


Şekil 23.2’de Eric Berne’in versiyonu olan transaksiyonel psikolojik
oyun çizimi verilmiştir.6 Burada Jack ve Jean arasında ilk açılışta yer
alan uyarıcı tepki alışverişi gösterilmektedir.
Jack (sosyal düzey, U ): ‘Seni daha iyi tanımak istiyorum.’
Jean ( sosyal düzey, T ): ‘Evet, ben de bunu istiyorum.’
Jack (psikolojik düzey, Up): ‘Tekmele Beni, lütfen!’
Jean (psikolojik düzey, Tp): ‘Göstereceğim Sana!’
Up ve Tp olarak verilen ‘gizli mesajlar’, Şalterin Çekildiği anda ortaya
çıkana kadar bu her iki oyuncunun da farkındalığı dışındadır.

Goulding-Kupfer çizimi
Bob Goulding ve David Kupfer transaksiyonel psikolojik oyun çiziminde
farklı bir versiyonu ortaya koymuşlardır (Şekil 23.3)? Onlara göre psiko­
lojik oyunun oluşumu beş koşulun yerine getirilmesine dayanmaktadır.

□ack Jean
Şekil 23.2: Berne’in transaksiyonel oyun çizimi örneği
516 Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

(1) İlk önce, psikolojik oyunun sosyal düzeyde bir ‘açılışının’ olması
gerekmektedir (U \ Goulding ve Kupfer, buna ‘açıkça gibi görünen uya­
na' demektedirler. Bu örnekte Jack şöyle demektedir: ‘Seni daha iyi ta­
nımak istiyorum.’
(2) Psikolojik oyunun ikinci unsuru, sosyal düzeydeki mesajla aynı
anda gönderilen psikolojik düzeydeki mesajdır (U ) ki, oyundaki Tuzak
da budur. Buna ‘gizli mesaj’ denilmektedir ve kişinin kendisi hakkındakı
kurgusal bir ifadeyi içermektedir. Jack’in 'gizli mesajı’ ben reddedilmeyi
hak ediyorum ve bunu kanıtlayana kadar seni test edeceğim. Tekmele
Beni lütfen!’ şeklindedir.
(3) Her zaman olduğu için, sonunda ne olacağını bu psikolojik dü­
zeydeki mesaj belirlemektedir. Jean, Jack’in Tekmele Beni mesajını
alır ve onunla bir süre birlikte olur sonra da onu reddetme tepkisini
verir. Goulding-Kupfer sıralamasında, buna 'gizli mesaja verilen tepki’
denilmektedir.
(4) Her oyuncu sonunda raket duygusunu yaşar; bu, ‘kötü duygu’ so­
nunda alınan ‘bedel’dir.
(5) Tüm gizil transaksiyonlar dizisi, oyuncuların Yetişkin farkındalı-
ğmın dışındadır.

Jack Jean
Şekil 23.3: Goulding-Kupfer oyun çizimi örneği
23 Konu Oyunlar ve Oyun Analizi 317

Gouldingler eğer bir kimse favori oyununa girmeyi çok istiyorsa, kar­
şısındaki kimsenin ona verdiği tepkileri çarpıtarak bunu sanki onun
oyununa tepki vermiş gibi alabileceklerine de işaret etmektedirler.
Böylece, karşıdaki kişinin tepkisi onun oyununa dahil olmasa bile, kişi
yine de raket bedelini alabilmektedir.
Örneğin, farz edin ki, Jean Jack’in tüm çabalarına rağmen yine de
sebatla onu reddetmemiştir. Jack, kendi kendine şunları söyleyerek
Jean’in tepkilerini yeniden tanımlayabilir: ‘Sadece beni istiyormuş gibi
davranarak numara yapıyor. Aslında benden kurtulmak istediğini bili­
yorum ve muhtemelen gizlice bir başkası ile görüşecek.’ Böylelikle olma-
sımn beklediği indirimi kendisi üretir ve ne olursa olsun yine de bu kötü
duyguyu yaşayarak bedelini almaya çalışır.

# Beme'in transaksiyonel psikolojik oyun çizimini ve Goulding-Kupfer


çizimini kullanarak, Molly ve Dave’in oynadıktan oyunun analizini yapınız.
Kendi örnek psikolojik oyununuzun analizini yapmak için bu çizimleri
kullanınız. ^

Psikolojik oyun planı


John James bir psikolojik oyunun nasıl geliştiğini anlamak için bir baş­
ka yol olarak bir dizi soru geliştirmiş ve buna Psikolojik Oyun Planı adı­
nı vermiştir.*
Aşağıdaki alıştırma, Psikolojik Oyun Planına iki ‘gizemli soru’nun ek­
lenmiş olduğu bir çeşitlemedir. Bunlar, Laurence Collinson tarafından
eklenmiştir.
Psikolojik Oyun Planı sorularını, daha önce belirlemiş olduğunuz
kendi psikolojik oyun örneğiniz için de kullanabilirsiniz. Veya eğer is­
terseniz, yaşamınızda psikolojik oyun olduğunu düşündüğünüz başka
bir durumu incelemek için de kullanabilirsiniz.

# Bir kalem ve kağıt alınız ve seçtiğiniz örneğe uygun olarak aşağıda­


ki sorulan yanıtlayınız. Psikolojik Oyun Planı sorulannı tamamladığınızda,
yazdıklannızı bir başkasını bularak paylaşmanız iyi bir fikir olacaktır.
Gizemli sorular', konunun en sonunda verilmiştir. Psikolojik Oyun
Planının tüm sorularını yanıtlamadan bunlara bakmayınız. En sonunda da
gizemli soru'ya vereceğiniz yanıtlan ekleyiniz.
1. Bana tekrar tekrar ne oluyor?
2. Bu nasıl başlıyor?
Bölüm Vl Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

5 Sonra ne oluyor?
4 (Gizemli soru)
5 Peki sonra7
6 . (Gizemli som)
7 Bu nasıl bitiyor?
8a. Nasıl hissediyomm?
8b. Diğerinin ne hissettiğini düşünüyorum? 0

Yorumlama
Psikolojik Oyun Planı sorularına sırasıyla verilen yanıtlar, size Drama
Üçgenindeki Şalterleri ve 0 Formülündeki psikolojik oyun aşamalarını
gösterecektir.
Soru 8a ve 8b’ye verdiğiniz yanıtlardaki duyguların her ikisi de, muh­
temelen raket duygularınızdır. 8a’daki duygunuz size tanıdık gelebilir
ama 8b’de ifade ettiğiniz duygunun raketiniz olduğunu görünce şaşıra­
bilirsiniz. Eğer bu durum sizin için geçerliyse, sizi iyi tanıyan birisi ile
bunu kontrol ediniz.
îki ‘Gizemli sorunun yanıtı, transaksiyonel psikolojik oyun çizimin-
deki psikolojik düzey mesajlardır. Laurence Collinson, bu ifadelerin her
ikisinin de muhtemelen siz küçük bir çocukken ebeveyninizin size vermiş ol­
duğu mesajlar olduğunu ileri sürmektedir. Bunun sizin için de geçerli
olup olmadığım kontrol ediniz.
İkinci bir olasılık da, ‘gizemli sorular’a verilen yanıtlardan birisinin ya
da ikisinin birden sizin çok küçükken ebeveyninize ilettiğiniz bir mesaj
olabileceğidir.
Psikolojik Oyun Plam yanıtlarınızı saklayınız. İzleyen iki konuyu
okurken, bunları tekrar kullanabilirsiniz.

Oyun Tanımları
TA yazarları arasında, asıl psikolojik oyun tanımının ne olduğu konu­
sunda tam bir fikirbirliği bulunmamaktadır.9 Bu, belki de Berne’in de­
ğişik düşünce aşamalarında iken oyunları değişik şekillerde tanımlamış
olmasından kaynaklanmaktadır.
Berne, Merhaba Dedikten Sonra Ne Diyorsunuz? adlı son kitabında, O
Formülünü ortaya koymuş ve bu formülün yukarıda sıralamış olduğu­
muz altı unsurunu açıklamıştır. Sonra da şunu eklemiştir:
‘Bu formüle uyan her şey psikolojik oyundur ve uymayanlar psikolojik
oyun değildir.'
23. Konu Oyunlar ve Oyun Analizi J19

Bundan daha net bir tanım yapılamazdı. Yine de, daha önceki bir kita­
bında, Grup Terapisinin İlkelerinde, psikolojik oyunu başka kelimelerle
tanımlamıştır:
‘Psikolojik bir oyun, çok iyi bilinen ama üstü örtülmüş olan bir bedele
doğru ilerleyen, içinde bir tuzak içeren bir dizi gizil transaksiyondur.'
Bu iki tanım arasındaki önemli farkı görüyorsunuz. Daha sonra yaz­
mış olduğu Merhaba Dedikten Sonra ... kitabındaki tanımında, Şalterin
Çekilmesi ve Şaşkınlık psikolojik bir oyundaki en önemli unsurlar ola­
rak gösterilmektedir. Daha önceki tanımında bunlar yoktur.
Aslında, Berne psikolojik oyun kuramını geliştirirken Şalterin
Çekilmesi fikrini ancak çok sonraları eklemiştir. Bu fikir, ilk önce İnsanca
Sevgi ve Cinsellik kitabında görülmektedir. Daha önceki Hayat Denen
Oyun kitabında, Şalterin Çekilmesi veya Şaşkınlık unsurları yoktur, bu­
rada Grup Terapisinin İlkelerindeîâne benzer bir tanımı kullanmıştır.
Bemeden beri, bazı yazarlar onun ilk versiyonundaki tanımı izleyen
tanımları kullanmıştır. Değişik sözcüklerle, tarafların kendilerini kötü
hissederek (raket duygularını yaşayarak) tamamladıkları, her türlü gizil
transaksiyonlar dizisini ‘psikolojik oyun’ olarak tanımlamışlardır.
Biz başka bir düşünce okulunu izlemeyi tercih ederek, Beme’in daha
sonraki tanımını kullanıyoruz. Biz ‘Psikolojik oyunlar’ olarak sadece 0
Formülündeki tüm aşamaların hepsini izleyen, Şalterin Çekilmesi ve
Şaşkınlığı gösteren ‘rol değişimlerini’ ve ‘şaşkınlık anım’ da kapsayan
sıralamayı kullanıyoruz.
Neden? Çünkü Beme’in Şalterin Çekilmesini içermeyen ilk tanı­
mı, modern TA’da zaten başka bir kavram ile açıklanmıştır: Paslaşma.
Paslaşma süreci ile psikolojik oyun süreci arasında Fanita English’in
açıkça belirttiği gibi bir farklılık vardır. Paslaşıcılar da, gizil mesajlar alış­
verişi ve aynı zamanda raket duygu bedelini almak bakımından psiko­
lojik oyundaki oyunculara benzerler. Ama paslaşmada Şalter Çekilmez.
Taraflar istedikleri kadar veya yapabildikleri kadar uzun süre paslaşır­
lar, sonra da dururlar ya da bir başka şey yaparlar.
Yalnızca taraflardan birisi Şalteri Çektiğinde paslaşma alışverişi psi­
kolojik bir oyuna dönüşür (Bir sonraki konuda, insanların neden bunu
yaptıklarını ayrıntılı olarak paylaşacağız).
Paslaşmak ve psikolojik oyun oynamak arasında bu ayrımı yapmanın
çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bize, insanlann acı veren etkile­
şimlere nasıl girdikleri ve nasıl bundan çıkabildiklerini anlamak üzere
pratik bilgiler sağlamaktadır. Bu nedenle iki ayrı tanımın olması konu­
sunda netleşmiş olmamız çok yararlıdır; böylece her zaman için biz bu
iki kavramdan hangisinden söz ettiğimizi belirtebiliriz.
520 Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Dillini ki, Berne’in Psikolojik O Formülünü teknik olarak bilmeyen


birisine ‘psikolojik oyunu tanımlamak istiyorsunuz. Vann Joines tara­
fından önerilen şu yolu kullanabilirsiniz:
‘Psikolojik bir oyun, gizil bir nedenle bir şey yapma sürecidir.
(1) Yetişkin farkmdalığının dışındadır;
(2) katılımcılar ancak davranışlarında bir değişiklik yaptıklarında bu
gizil amaç ortaya çıkar; ve
(3) tarafların kafası karışıklığı yaşaması, kendini yanlış anlaşılmış
hissetmesi ve karşısındaki kişiyi suçlama isteği ile dolu hale gelmesiyle
sonlanır.’

'Gizemli sorular'
Gizemli soru 4: Karşımdaki kişiye verdiğim gizli mesajım nedir?
Gizemli soru 6: Karşımdakinin bana gönderdiği gizli mesaj nedir?
24
İnsanlar Oyunları Neden Oynuyorlar?

sikolojik oyun hiç de hoş bir şey değildir. 0 halde neden


oynuyoruz?
TA yazarları bu soruya değişik yanıtlar vermektedirler?
Hepsinin hemfikir olduğu bir konu şudur: Psikolojik bir oyun oynadı­
ğımızda, artık geçersiz olan stratejileri uygulamış oluyoruz. Psikolojik
oyun, küçük bir çocukken dünyadan istediğimizi almak için kullandı­
ğımız araçlardan birisidir. Psikolojik oyunlar, temel psikolojik açlıkları­
mızı doyurmaya yaramaktadır. Yoğun temas iletisi sağlamakta, zamanı
dramatik ve heyecan verici bir şekilde yapılandırmaya yardıma olmakta
ve temel varoluşsal yaşam pozisyonumuzu ‘doğrulamaktadır’. Tek so­
run, olumsuz bir sonucu ortaya çıkarmasıdır. Oysa erişkin yaşamımızda
bu açlıklarımızı olumlu olarak karşılayabilmemizi sağlayacak çok daha
etkili seçeneklerimiz vardır.

Psikolojik oyunlar, kuponlar ve kurgu bedeli


Öncelikle insanlar oyunları yaşam kurgulannı sürdürmek için
oynamaktadırlar.
Eric Berne, bunu bir sıralama içinde gerçekleştirdiğimizi ileri sürmek­
tedir. Bir oyun oynandığında bir bedel alınmaktadır; oyuncu bir raket
duygusunu, yaşamaktadır. Her oynandığında da bu duygusunu bir kupon
olarak saklamaktadır.
Bunun nasıl yapıldığını 21. Konuda öğrenmiş bulunuyorsunuz.
Oyunları oynayan kişi yeterince kupon toplayarak büyük bir koleksiyon
oluşturduğunda, çocukken ne gibi bir olumsuz kurgu bedeli almaya karar
vermiş ise, bunun için artık kuponlarını ‘tahsil etmek’ ister ve bunları
tahsil etmek için kendisini ‘haklı çıkarır.’
Böylece her insan almış olduğu kurgu kararımn sonucunda olacak ola-

Stevvart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 321


522 Bölüm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

nı gerçekleştirmeye daha da yaklaşmak için uygun kuponlar biriktirebi-


leceği bir oyunu seçmektedir. Her kurguda olduğu gibi kurgunun öykü­
sü oyuncunun yaşamı boyunca küçük çapta tekrar tekrar oynanabilir.
Jean’in ŞYS oyununu düşününüz. Bunu her oynadığında kızgınlık
kuponlan biriktirmektedir ve sonra da karşısındaki kişiyi reddetmek
için bunlan kullanmaktadır. Uzun dönemde alacağı kurgu bedeli, tanı­
dığı tüm erkekleri redderek, yalnız başına yaşlanmaktır.
İnsanlar, psikolojik oyunları oynama derecelerini de kurgularının
bedeline göre seçerler. Jean’in kurgusunun banel bir kurgu olmayıp
kaybedici bir kurgu olduğunu düşününüz. Muhtemelen bu ŞYS oyunu­
nu üçüncü derecede oynayacaktır. Seçtiği erkekler onu sözleriyle değil
fiziksel olarak dövecektir. Psikolojik oyununda Şalteri Çekme zamanı
geldiğinde, o da kızgınlık kuponlarını tahsil ederek adama fiziksel ola­
rak zarar verecektir. Kurgusunun bedeli, cinayet veya birisine fiziksel
olarak ciddi bir zarar vermek olacaktır.

0 Kendi psikolojik oyun örneğinize bakınız. Kupon olarak hangi duygu­


yu sakladınız?
Olumsuz bir kurgu bedeline ulaşmak için ne gibi kuponlar biriktiriyor
olabilirsiniz?^

Kurgu inançlarını pekiştirmek


Çocuğun, aldığı bu erken kararını hayatta kalabilmesinin ve insanlar­
la geçinebilmesinin tek yolu olarak gördüğünü biliyorsunuz. Erişirin
yaşamımızda kurgumuza girdiğimizde kendimiz, başkaları ve dünya
baklandaki kurgu inançlarımızın ‘doğru’ olduğunu tekrar tekrar teyit
etmek istememiz şaşılacak bir şey değildir. Psikolojik bir oyunu her
oynadığımızda, aldığımız bedeli kurgu inançlarımızı pekiştirmek için
kullanıyoruz.
Örneğin, Molly küçük bir çocukken sözsüz olarak hayattaki görevinin
başka insanlara yardım etmek ama asla yeterince yardım edememek ol­
duğuna karar vermişti. Her Neden Sen...? oyununu oynadığında bu ka­
rarını içinden tekrarlamaktadır. Raket Sistemi bakımından ifade edecek
olursak, başka bir Pekiştirici Anıyı kendisi, diğerleri ve dünyanın niteliği
baklandaki Kurgu İnançlarına eklemek için biriktirmektedir.

Psikolojik oyunlar ve yaşam pozisyonu


Psikolojik oyunları, ayrıca temel yaşam pozisyonumuzu ‘doğrulamak’
için de kullanabiliriz. (Bu kavramı yeniden gözden geçirmek için Konu
24 Konu: İnsanlar Oyunları Neden Oynuyorlar7 323

12’ye bakınız). Örneğin, Jack gibi Tekmele Beni oyununu oynayan insan­
lar ‘Ben OKEY değilim Sen OKEY’sin’ yaşam pozisyonunu pekiştirmek­
tedir. Bu pozisyon oyuncunun diğer insanlardan kaçmasını haklı çıkar­
maktadır’. Jean gibi bir ŞYS oyuncusu, Suçlayıcı bedeline ulaştığında ve
de böylece diğer insanlardan kurtulma stratejisini her haldi çıkardığın­
da ‘Ben OKEY’im, Sen OKEY değilsin’ pozisyonunu ‘doğrulamaktadır’.
Eğer bir kimsenin pozisyonu OKEY Düzeneğinin sol alt çeyreğinde ise,
‘Ben OKEY değilim, Sen OKEY değilsin’ ise, psikolojik oyunları muhte­
melen insanlarla bir yere varılmayacağını doğrulamak için kullanacak­
tır. Örneğin, Molly Neden Sen.... ? oyununu her oynadığında kendini
bu noktada bulmaktadır.

£ Kendi psikolojik oyun örneğinizde; kurgu bedelinizi almak için ken­


diniz, başkaları ve dünya hakkındaki hangi kurgu inançlannızı pekiştiriyor
olabilirsiniz?
Bu inançlannız hangi yaşam pozisyonunu göstermektedir?
Bunu kontrol ederken, OKEY Düzeneğini öğrendiğiniz zaman size uy­
gun olduğunu düşündüğünüz yaşam pozisyonunuz doğrulandı mı?^

Psikolojik oyunlar, sembiyoz ve referans çerçevesi


SchiffTer psikolojik oyunların, çözümlenmemiş sembiyotik ilişkiler­
den kaynaklandığını, burada her oyuncunun hem kendine hem de
karşısındakine indirim yaptığını ileri sürmektedirler.2 Oyuncular sem-
biyozlarmı ‘haklı çıkarmak’ için grandör inançlarını sürdürürler: ‘Ben
hiçbir şeyi beceremem’ (Çocuk) veya ‘Sadece senin için yaşıyorum, tat-
hm’ (Ebeveyn) şeklinde. Böylece her bir psikolojik oyun ya sağlıksız bir
sembiyozu sürdürme çabasıdır ya da bu sembiyoza karşı bir kızgınlık
tepkisidir.
Jack ve Jean’in birbirlerinin oyunlarını tamamlayıcı olarak oynadıkla­
rı oyunlarını incelemek üzere aralarındaki sembiyotik ilişkiyi bir çizim­
le gösterebiliriz (Şekil 24.1). Şekil 24.1a’da, başlangıçtaki sembiyotik
pozisyonlarını görüyoruz. Jack, Ebeveyn rolünü alırken Jean Çocuk’u
oynamaktadır. Sembiyozun çizimini yaparken standart yolu izleyerek,
Jack’in aynı zamanda Yetişkin ego-durumunu da sahiplendiğini gös­
teriyoruz. Ancak, partnerlerin her ikisi de karşılıklı olarak oynadıkları
oyunlarının ilk aşamasında neler olduğunun farkında değildir. Bu yüz­
den hem Jack’in hem de Jean’in Yetişkin’inin hizmet dışı olduğunu gös­
terecek şekilde bu çizimi yeniden çizmeyi de düşünebilirsiniz.
Şalterin Çekildiği anda, sembiyotik pozisyonlarda değişme olmakta-
^Num VI Kütçu İnançlarımızı Doğrulamak
Şekil 24.1: Oyun analizinde sembiyotik ilişki çizim örneği
24 Konu: İnsanlar Oyunları Neden Oynuyorlar7 52S

dır Bundan sonra Jack incinmiş Çocuk rolünü almaktadır. Jean, redde­
dici Ebeveyn’e geçmiştir. Burada, Şekil 24.1b’de verildiği gibi, bu sem­
biyotik ilişkide taraflar birbirlerini tamamlayarak sistemi tam olarak
oluşturmuşlardır.
Jack, farkında olmadan annesi ile olan çocukluk sembiyozunu yeni­
den canlandırmaktadır. Küçük bir çocukken, annesinin sözsüz olarak
onu reddettiği hissini yaşamıştır. Kelimelere dökmeden Jack şöyle bir
karar vermiştir: ‘Öyle görünüyor ki Annenin dikkatini ancak onun beni
reddedeceği bir şey yaptığımda çekebiliyorum. Başka hiçbir şekilde dik­
katini çekemem. O halde bu reddedilişlerin devamının gelmesi için bir
şeyler düzenlesem iyi olacak.’ Bu sonucu elde etmek için derhal bir dizi
strateji üzerinde çalışmaya başlar. Bazen hiç durmadan tekrar ve tek­
rar ağlayıp sızlanır. Başka zamanlarda bir öfke nöbetine girer. Her iki
durumda da, eninde sonunda Anne ona kızmaktadır. Kızdığı zaman da
ona bağırmakta ve hatta ona vurmaktadır. Bu şekilde ilgi almak incitici­
dir. Ama hiç ilgi görmemekten daha iyidir.
Bir erişkin olduğunda da Jack farkında olmadan küçük çocukken
kullandığı bu stratejisini aynen izlemektedir. Kendisini muhtemelen
Ebeveyn pozisyonundan reddedecek kadınları arayarak bulmaktadır.
Eğer bu reddetme tepkisini vermekte gecikirlerse, aynen on beş aylık­
ken annesini Suçladığı gibi, kadınlara Suçlayıcı davranarak bunun hız­
lanmasına yardımcı olmaktadır.
Jean de, bir çocukluk sembiyozunu yeniden tekrarlamaktadır. Küçük
bir çocukken ve yeni yürümeye başladığında babasından bir sürü eğlen­
celi temas iletisi almaktan mutlu olmuştur. Ama öyle bir zaman gelmiş­
tir ki, Jean artık bir bebek değildir, kadınsı küçük bir kızdır. Baba, kendi
Çocuk’unda hissettiği cinsel reaksiyondan dolayı kendisini rahatsız his­
setmeye başlar. Farkında olmadan Jean’den fiziksel olarak kendini çeker.
Jean, kendini aldatılmış ve incinmiş hisseder. Açışım kapatmak için,
yarasını kızgınlıkla örter ve eğer reddeden kendisi olursa daha az rahat­
sız olacağına karar verir. Ebeveyne geçerek babasının Çocuk’unu aşa­
ğılar. Erişkin bir kadın olduğunda, farkında olmadan bu kararma göre
davranır. İlişki kurduğu erkeklere ‘Babasımn suratını yerleştirir’ ve ço­
cukluktaki kızgınlığını yeniden hissedince onlan reddeder.

Q Molly ve Dave tarafından oynanan psikolojik oyunun sembiyotik çizi-


mini yapınız.
Kendi kişisel örneğinizde psikolojik oyunun başında hangi sembiyotik
pozisyonda olduğunuzu ve Şalter Çekildiğinde hangi pozisyona geçtiğini-
JK Bölüm \'< Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

zı budunuz Hangi çocukluk sembiyozunu tekrarladığınızı ya da sembiyo-


zunuza tepki verdiğinizi görebiliyor musunuz? #

İnsanlar bir çocukluk sembiyozunu yeniden tekrarladıklarında indi­


rim yaptıklan problemlerini sürdürürler ve ‘kendilerini haklı çıkarırlar’.
Böyle yaparak kendi referans çerçevelerini savunurlar.
Bu nedenle psikolojik oyunlar oyuncuların zaten hissettiklerini ve
inandıklannı (raket duygularını ve yaşam pozisyonunu) ‘haklı çıkar­
mak’ ve sorumluluğu bir başka insana veya başka bir şeye yöneltmek
için oynanır. Kişi bunu her tekrarladığında, kurgusunu pekiştirir ve
sürdürür.

Psikolojik oyunlar ve temas iletileri


Biliyorsunuz ki, Çocuk hayatta kalmak için temas iletilerine ihtiyaç duy­
maktadır. Her çocuk zaman zaman temas iletisi stoklarının tükenme­
sinden korkar. Bunu engellemek için temas iletilerinin gelmesini sağla­
yacak bir manipülasyon repertuvan geliştirir.
Psikolojik oyunlar, yoğun temas iletilerini depolamak için güvenilir
bir yoldur. Psikolojik oyunun açılış aşamalarında alıp verilen temas ile­
tileri oynanan oyuna göre olumlu veya olumsuz olabilir. Şalter çekildi­
ğinde oyuncular olumsuz temas iletisi alırlar veya verirler. Olumlu ya
da olumsuz, psikolojik oyun sırasında alıp verilen her temas iletisi bir
indirimi içermektedir.

Psikolojik oyunlar, temas iletileri ve paslaşma


Fanita English, paslaşarak aldıkları temas iletileri yetmeyince ya da
karşıdaki paslaşıcı paslaşmaktan vazgeçince, insanların psikolojik oyun
oynayarak temas iletisi aramaya başladıklarını ileri sürmektedir.’ Belki,
siz Yardımcı olarak hareket etmeye başladığınızda, ben de sizinle olan
ilişkimde Çaresiz rolüne giriyorum. Siz bana bir Kurtarıcı olarak sem­
pati hissederken, ben de size o gün insanların bana yaptıkları tüm kötü
şeyleri anlatıyor olabilirim. Biz bir süre aramızda paslaşarak temas ile­
tisi alışverişi yapabiliriz.
Sonra siz bu alışverişten sıkılabilirsiniz ve konuyu değiştirmek iste­
diğinizi gösterebilirsiniz. Ben Çocuk’umda bir korku hissederim, bir
ŞYS oyuncusu olarak o anda Şalteri Çekebilirim ve şöyle bir şey söyle­
yebilirim: ‘Hah! Ben seni hep güvenebileceğim bir insan olarak görmüş­
tüm ama şimdi görüyorum ki yanılmışım’. Farkında olmaksızın, sizin
Tekmele Beni oyunu ile bu mesajımı tamamlamanızı ve benim temas
iletileri depomu doldurmama katkıda bulunmanızı bekliyor olabilirim.
24 Konu insanlar Oyunlan Neden Oynuyorlar? J27

İnsanlar temas iletileri almak için psikolojik oyunlara girerek marri-


pûle etmeye başladıklarında gerçeğe indirim yapmaktadırlar. Olumlu
yollarla temas iletisi alabilecekleri birçok erişkin seçeneğini dikkate
almamaktadırlar.

0 Kendi psikolojik oyun örneğinizde, oyununuzun her bir aşamasında


hangi temas iletilerini alıp veriyorsunuz^
Psikolojik oyuna, paslaşmadan gelen temas iletilerinin tükenme tehlikesi
ortaya çıktığında mı giriyorsunuz? ^

Berne'in ileri sürdüğü 'altı avantaj'


Hayat Denen Oyun kitabında, Eric Berne oyun oynamanın ‘altı avantaj’
ını belirtmektedir.4 Günümüzdeki TA uygulamalarında bu pek kullanıl­
mamaktadır. Ama bu avantajlara TA’daki değişik düşünceler bakımın­
dan baktığımızda oldukça açıklayıcı olduğunu görüyoruz. Şimdi bunlan
kısaca gözden geçirelim. Örnek olarak, diyelim ki, ben bir Tekmele Beni
oyuncusuyum.
(1) İçsel psikolojik avantaj. Ben oynayarak, kurgu inançlan düzeneğimi
dengede tutmaya devam ediyorum. Tekmele Beni oyununu her oynadı­
ğımda, ilgi görebilmek için reddedilmem gerektiği şeklindeki inancımı
pekiştiriyorum.
(2) Dışsal psikolojik avantaj. Referans çerçevemi tehdit edebilecek olan
durumlardan kaçınıyorum. Böylece, tehdit edici olan bir durumda his­
sedeceğim kaygıdan kaçımyorum. Tekmele Beni’yi oynayarak, şu soru
ile yüzleşmekten de kaçınmış oluyorum: ‘Eğer insanlardan doğrudan
olumlu temas iletileri istesem ne olur?’
(3) İçsel sosyal avantaj. Beme’in kelimeleri ile, psikolojik oyunlar,
sosyal ortamlarda veya özel yaşamımızda düzmece bir şekilde bir sos­
yalleşme fırsatı sağlamaktadır’. Tekmele Beni oyunumun önemli bir
kısmında oyun partnerimle uzunca bir süre çok içli şekilde bazı ‘kalp
kalbe’ alışverişlerim olabilir. Sanki, birbirimize karşı çok açıkmışız gibi
hissedebiliriz. Gerçekte bu, samimiyet değildir. Sosyal düzeydeki me-
sajlanmızın altında psikolojik oyunda olduğumuzu gösteren bazı gizil
mesajlar vardır.
(4) Dışsal sosyal avantaj. Psikolojik oyunlan oynamak, daha geniş bir
sosyal çevrede dedikodu yapabilmek için bize konu yaratır. Tekmele
Beni oyununu oynayan başka bir grup erkekle bir arada iken, ‘Kadınlar
Ne Korkunç, Değil mi?’ teması üzerinde birbirimizle paslaşabilir veya
vakit geçirebiliriz.
W# Bölüm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

(5) Biyolojik avantaj. Bu, psikolojik oyunların temas iletileri sağlaması


ile ilgilidir. Tekmele Beni oyunu, temelde olumsuz temas iletiler sağla­
maktadır. Çocukken, olumlu temas iletileri alabilmemin zor olduğunu
düşündüğümden, hayatta kalabilmek için nasıl iyi bir şekilde tekmele-
nebileceğimin yollarını bularak kullanmaya karar verdim. Böylece bu
oyunu her oynadığımda, hem zamanı yapılandırma açlığımı hem de te­
mas iletisi açlığımı doyuruyorum.
(6) Varoluşsal avantaj. Bu, bir psikolojik oyunun yaşam pozisyonunu
doğrulama’ işlerini göstermektedir. Tekmele Beni oyunu ‘Ben OKEY de­
ğilim, Sen OKEY’sin’ pozisyonundan oynanır. Aldığım her bir psikolojik
oyun tekmesi ile ben bu pozisyonumu pekiştiriyorum.

^Jean’in ŞYS oyunun 'altı avantajı' nelerdir?


Sizin örnek psikolojik oyununuzun 'altı avantajı' nelerdir? ^

Psikolojik oyunların olumlu bedelleri


John James, kurgularda olduğu gibi psikolojik oyunlarda da bazı gerçek
avantajlarının olduğunu düşünmektedir. Her psikolojik oyunda alınan
olumsuz bedelin yanında olumlu bir bedelin de alınabileceğine işaret
etmektedir.5
Bir psikolojik oyun, çocuğun dünyadan kendisine bir şey alabilmek
için kendince bulabildiği en uygun stratejiyi göstermektedir. Erişkin ya­
şamımızda oyunlarımızı oynarken aslında Çocuk’umuzun bir ihtiyacını
karşılamaya çalışmaktayız. Ama bunu yaptığımızda ihtiyacımızı doğru­
dan değil de artık eskimiş ve işe yaramayan bir şekilde manipüle ederek
karşılamaya çalışıyoruz.
James, olumlu bedelin Oyun Formülündeki olumsuz bedel alındıktan
sonra geldiğini ileri sürmektedir. Örneğin, benim Tekmele Beni oyunu­
nu oynayarak tatmin ettiğim olumlu Çocuk ihtiyacım ne olabilir?
Bu oyunu her oynadığımda, kendimi kötü hissetme bedelimi de aldık­
tan sonra, olumlu Çocuk ego-durumumdan kendime şöyle diyebilirim:
‘Off! En sonunda kendime birazcık zaman ayırabileceğim ve kendime
ait bir alanım olabileceği için şükürler olsun!’
Başka Tekmele Beni oyuncuları, benden daha farklı olumlu bedeller
alabilirler. Olumlu bedel her oyuncunun kendine özgü bir şekildedir.
Ama John James, bunun her zaman için orada yaşanmayı beklediğini
söylemektedir.
24 Konu: insanlar Oyunları Neden Oynuyorlar7 329

• Molly ve Dave, Neden Sen. ? - Evet, Ama ... oyunlanyla birbirlerini


tamamladıklarında hangi olumlu bedelleri anyor olabilirler?
Siz kendiniz için verdiğiniz psikolojik oyun örneğinizin sonunda hangi
olumlu bedeli alıyorsunuz? Bunun yanıtını hemen bulabilirsiniz veya bunun
için biraz zamana ihtiyacınız olabilir ve üzerinde düşünmeniz gerekebilir. £
25
Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılır?

sikolojik oyunlarınızı etkisiz kılmak için çok önemli adımları

P zaten atmış bulunuyorsunuz. Oyunların ne olduğunu ve nasıl


çözülebileceğini öğrendiniz. İnsanların hangi örtük nedenlerle
oynadıklarım biliyorsunuz.
Bu konuda, psikolojik oyunlarla pratik olarak nasıl başa çıkılabileceği­
ni gösteren ‘araçları’ genel batlarıyla ele alacağız.

Oyunları adlandırmak gerekiyor mu?


Eric Berne'in Hayat Denen Oyun adlı çok satan kitaplar listesine giren
kitabında ilginç adlar vermiş olduğu psikolojik oyunlar okurları büyü­
lemişti. 1 Berne’i izleyen pek çok kimse de oyunları adlandırma çabası
içinde olmuştur ve bu TA çevrelerinde yıllarca sürecek olan bir moda
haline gelmiştir. Her birisi ayn olarak adlandırılan, yüzlerce oyunun ol­
duğu ‘keşfedilmiştir’.
Kırk yıldan daha uzun süren bu duruma ‘geriye dönerek’ baktığımız­
da, bunların içinden sadece çok azının oyunları anlamamıza gerçek bir
katkısının olduğunu görüyoruz. Adı konularak bildirilenlerin birçoğu­
nun, 23. Konuda verilen tanımlamalara göre oyun olmayan etkileşimler
olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle, birçoğu Şalterin Çekilmesini içerme­
mektedir; bu yüzden bunlann zaman geçirme veya paslaşma olarak sı­
nıflandırılması daha uygun olmaktadır. Aynı durum, Hayat Denen Oyun
kitabında verilen psikolojik oyunların çoğu için de geçerlidir.
Oyun olmayanları elediğimizde geriye kalanları göreceli olarak temel
bazı örüntüler bakımından sınıflandınlabileceğimizi görüyoruz. Bu
örüntülerin her birisini çok iyi bilinen bir oyunun adı altında toplaya­
biliyoruz. Bunların dışındakilerin hepsi de o örüntü grubu içindeki bir
çeşitlemedir ve bu çeşitleme de daha çok içerik bakımındandır, oyunun
25 Konu: Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılır? 331

~asıl oynandığından daha çok oyun sırasında neler olduğuyla ilgili ayrın­
tılar bakımındandır; süreç bakımından değildir. Psikolojik oyunlar üç te­
mel gruba ayrılmaktadır: (1) Başkalarında hata bulmaya çalışanlar, (2)
Başkalarının onda bir hata bulmasına çanak tutanlar ve (3) Hiçbir yere
varma amacı gütmeyenler.
Günümüzdeki TA uygulamalarında pek çok kimse kullandıklan oyun
adlarım oldukça sınırlı bir sayıda tutmaya çalışmaktadır. Biz de bu yak­
laşımdan yanayız. Psikolojik oyunları anlamanın en iyi yolunun, bir
oyunun nasıl oynandığını gösteren genel örüntülere odaklanmak oldu­
ğunu düşünüyoruz. Böyle yaptığınızda, Beme’in de yaptığı gibi, oyun­
larla baş etmek üzere oynanan her bir oyunun içeriğine özgü olarak ayrı
bir ‘karşıt-tez’ geliştirmeye çalışmak yerine daha çok genel ilkeler üze­
rinden çalışma fırsatınız olacaktır.

Bazı tanıdık oyunlar


Burada en çok kullanılan psikolojik oyunlardan bazılarının isimleri­
ni vereceğiz. Bu sınıflandırma, Şalterin Çekilmesi anında oyuncunun
Drama Üçgeninde seçtiği pozisyon değişikliğine göre yapılmıştır.2

Şalteri Suçlayıa'dan-Mağdur'a doğru çekmek


Daha önce örnek olarak açıkladığımız Tekmele Beni, bunlann içinde en
tipik olanıdır.
Hırsız-Polis oyunu, bunun yasal ortamlarda gerçekleştirilen bir çeşit­
lemesidir. Burada oyuncu kanun ve nizam güçlerine karşı Suçlamalar
yaparak oyunu başlatır. Ama sonunda yakalanmayı başarır, böylece
oyununu Mağdur olarak tamamlar.
Kusurcu oyununda, oyuncu başkalarını görüntüleri, işleri, kıyafetleri
gibi şeyler bakımından eleştirerek kusur bulur. Bunu, psikolojik oyun­
daki Şalteri kullanmadan, bir paslaşma konusu olarak da sonsuza kadar
kullanabilir. Ancak kusurcu eleştirdiği kişilere eninde sonunda kendini
reddettirir veya birisinin arkasından konuşurken bunun ‘kazara’ duyul­
masını başarır. Sonra da Drama Üçgeninde Suçlayıcıdan Mağdur’a ge­
çer, böylece paslaşmasını bir oyuna dönüştürür.
Eğer Sen Olmasaydın oyuncusu, kendisinin çok istediği bir şeyi yapma­
sına birilerinin nasıl engel olduğu konusunda insanlara sürekli sızlanır.
Örneğin bir anne çocuklarına: Eğer siz olmasaydınız sürekli yabancı ül­
kelere seyahat ediyor olacaktım’ diyebilir. Şimdi farz edin ki, öyle bir şey
olur ki artık bu konuda paslaşamayacaktır. Belki çocuklarının bakımına
yetecek yüklü bir miktarda miras kalır. Veya çocuklan artık büyümüştür
ve ona ihtiyaçları yoktur. Şimdi onun yabancı ülkelere seyahat edece-
JW dölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

ğini mi sanıyorsunuz? Hayır. Aslında ülkesinden dışarıya çıkmaya çok


korkmaktadır. Ama o böyle yaparak, Mağdur pozisyonuna geçmek için
Şalteri Çekmek istemektedir.

Şalteri Mağdur'dan-Suçlayıcı'ya doğru çekmek


Bu örüntünün en belirgin örneği, Şimdi Yakaladım Seni (ŞYS) şeklin­
dedir. Hatırlayacağınız üzere, verdiğimiz örneklerden birisi olarak bu
oyunun Jean tarafından nasıl oynandığını açıklamıştık. Bu oyunda ve
bunun çeşitlemelerinde oyuncu Mağdur pozisyonundan bir çeşit ‘hadi
bakalım’ demektedir. Yemi yutacak uygun bir oyun partneri olduğunda,
bu oyuncumuz da güzel bir Suçlayıcı tekmesi savurur.
Evet, Ama ... oyununda oyuncu önce bir tavsiye isteyerek başlar, ama
yapılan tüm önerileri de savuşturur. Şalter, önerileri veren kişi tarafın­
dan artık verecek başka bir öneri bulunamayınca iner ve Evet, Ama ...
oyuncusu yardım etmeye çalışan kişinin onu reddetmesiyle istediğini
alır. Verdiğimiz örnekte Dave’in bunu nasıl oynadığını hatırlayacaksınız.
Rapo (Tecavüz), ŞYS oyununun cinsel konulardaki bir versiyonudur.
Burada, oyuncu cinsel anlamda bir ‘hadi’ uyarıcısı göndermektedir. ‘Psi­
kolojik oyun partneri ona cinsel olarak yaklaşınca, Rapo oyuncusu gu­
rurlu bir şekilde onu reddeder. Tecavüz oyuncusu önünde: ‘Müsaitim!’
yazan bir tişört giymektedir. Arkasında ise ‘Ama sana değil, ha ha!’ ya­
zısı vardır. Birinci derecedeki bir Rapo oyunu, toplantılarda yaygın bir
şekilde temas iletisi kaynağı olarak kullanılır ve sonunda olan şey kar-
şısmdakini basitçe bir terslemedir. İkinci derecedeki oyuncular, payla­
şamayacakları bir utanma yaşantısıyla suratına bir tokat atabilir veya
orada bir olay çıkabilir. Üçüncü derecede, Rapo oyuncusu fiziksel bir
cinsel temas olana kadar bekleyebilir ve Şalteri o zaman ‘Tecavüz!’ diye
bağırarak çekebilir.
ŞYS örüntüsünü içeren, başlarken bir raket tutumu olarak Mağdur
pozisyonunu alan ve genellikle bir yüzleşme olmadığı için Şalterin
Çekilmediği, birçok psikolojik oyun daha vardır. Aptal ve Zavallı Ben
oyuncuları, sırasıyla ‘Ben düşünemiyorum’ ve ‘Ben yapamıyorum’ po­
zisyonlarından gelerek açılış yaparlar. İstedikleri temas iletileri geldiği
sürece Mağdur pozisyonunda olmaktan çok memnundurlar. Buna kar­
şın, eğer birisi bu oyuncuya kendisinin bir şey yapmasını veya düşünme­
sini söyleyerek yüzleştirme yaparsa, ona kızarak veya suçlayarak Şalteri
Çekebilirler: ‘Hah, senden bana hayır gelmeyeceğini bilmeliydim!’.
Tahta Bacak, Zavallı Ben’ in bir çeşitlemesidir ve oyuncunun üzerinde

* Editörün Notu Tecavüze maruz kalan masum İnsanların burada kastedilmedlğini de açıkça
ifade edelim.
25 Konu Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılır7 J33

şöyle bir tişört vardır: ‘Benim gibi bir annesi olandan/ benim gibi bir
alkolikten/ köyde büyümüş bir insandan/ (herhangi bir mazereti olan
insandan) ne bekleyebilirsiniz?
Benim İçin Bir Şey Yap oyuncusu, örtük olarak insanları onun yerine dü­
şünmesi ya da harekete geçmesi için manipüle etmeye çalışır. Örneğin,
sınıfta kendisine soru yöneltilen bir öğrenci, dili tutulmuş olarak öyle­
sine kalakalır, kalemini çiğner ve öğretmenin yanıtlamasını bekleyebi­
lir. Umduğu desteği aldıkça çaresiz bir Mağdur pozisyonunda kalabilir.
Ancak, daha sonra Şalteri Çekebilir ve yardım eden kimseyi ona kötü
bir öneri vermekle suçlayarak psikolojik oyundan daha çok temas iletisi
almaya bakar. Örneğin bahsettiğimiz öğrenci, sınavdan sonra müdüre
giderek öğretmenin dersi iyi anlatmadığı için düşük not aldığından şi­
kayet eder. Psikolojik oyunun böyle bir pozisyonda sonlanmasma bazen
başka bir isim verilmektedir: Bak Bana Ne Yaptırdın!

Şalteri Kurtarıcı'dan-Mağdur'a doğru çekmek


Buradaki prototip psikolojik oyun Sadece Yardıma Olmaya Çalışıyordum
şeklindedir. Bu isim değişik oyunlar için de kullanılmaktadır. Bunlar;
Kurtarıcı pozisyonundan hareket ederek yardım’ öneren bir oyuncu
ile başlar, sonra da ‘yardım ettiği’ insanm ya yardımı reddederek iste­
diği gibi yoluna devam etmesi veya işleri daha da karmaşıklaştırdığı ya
da önerdiği yardımın yeterince iyi olmadığının söylenmesi şeklinde,
Kurtarıcı’dan Mağdur’a doğru Şalterin Çekildiği her oyun için kullanıl­
maktadır. Böylelikle ‘yardımcı olmaya çalışan kişi, bedel olarak yeter­
sizlik kuponlarmı toplamaktadır.
Oyunlar konusunun açılışında verdiğimiz örnekteki Molly’nin oyna­
dığı Neden Sen..... ? oyunu bu temayı içeren bir çeşitlemedir ki, burada
oyuncunun partneri kendisine verilen tavsiyeleri reddetmiştir.

Şalteri Kurtarıcı'dan-Suçlayıcı'ya doğru çekmek


Bak Ne kadar Çok Çabaladım!, aynen Sadece Sana Yardım Etmeye
Çalışıyordum! gibi Kurtarıcı rolündeki bir ‘yardımcı’ ile başlar. Ama
Şalter Çekilince, bir zamanlar Kurtarıcı olan kişi kötü duruma düş­
müş bir Mağdur olmak yerine, yargılayan bir Suçlayıcıya dönüşür.
Örneğin, tüm çocukluğu süresince hep oğlunun başında olarak ona
ihtimam gösteren bir anneyi düşününüz. Artık ergenlik dönemin­
de olan asi oğlu evden ayrılma niyetinin olduğunu gösterir. Oyunun
Şalterini Çeken anne, bağırır: ‘Senin için tüm yaptıklanmdan sonra bu
mu? Umarım hak ettiğini bulursun! Artık seni kollamayı bırakıyorum,
anladın mı?’
BM BMûm VI Kurgu İnançlarımızı Doğrulamak

Seçenekleri kullanmak
Konu ""de. Seçenekleri öğrenmiştiniz. Eğer bunları denediyseniz, artık
kullanma konusunda oldukça ustalaşmış olmalısınız. Bu beceriniz, psi­
kolojik oyun analizi bilgilerinizle birleştirildiğinde oyunlara karşı dura­
bilmeniz için etkili bir silah olacaktır.
Seçenekler, bir oyunun Oyun Formülündeki herhangi bir aşamasın­
da iken akışı kesmek için kullanılabilir. Eğer oyununuzun herhangi bir
aşamasında olduğunuzu fark edecek olursanız, olumsuz fonsiyonel
ego-durumunuzdan olumluya doğru değişiklik yapma Seçeneğinizi kul­
lanabilirsiniz. Eğer birisi sizi kendi oyununa davet ederse, oyunun o
aşamasında sizden ‘beklenen’i yapmayarak, Seçeneklerinizi kullanarak
bir yanıt veriniz.
Size önerimiz sadece olumlu ego-durumu Seçeneklerini kullanmanız -
dır. Karşınızdaki kişi ile Drama Üçgeninde rol değişiklikleri yaparak oy­
namak yerine, tamamen Üçgenin dışına çıkınız.
Siz hiç kimseye oynadığı bir oyunu bıraktıramazsınız. Veya, birileri-
nin size oyun oynamak için olta atmalarını durduramazsınız. Ama
Seçenekleri kullanarak, oyunun dışında kalabilirsiniz veya kendinizi bir
oyunun içinde bulduğunuzda hemen geri çekilebilirsiniz. Ve, eğer sizin
için de önemliyse, oyun oynayan bir kimseyi oyunun dışına davet ede­
bilme şansınızı artırabilirsiniz.

'Açılış tuzağı'nı yakalamak


Bob ve Mary Goulding, psikolojik oyunun en başındaki ‘açılış tuzağı’nı
yakalamanm önemini vurgulamışlardır? Eğer bunu hemen yüzleştir­
mek üzere bir Seçenek oluşturabilirseniz, oyunun bundan sonra devam
etmesini de önlemiş olacaksınız.
Bu bir ‘Marsh gibi düşünme’ becerisini gerektirmektedir. Sosyal dü­
zeydeki mesaja yanıt vermek yerine Tuzağın içindeki gizil mesajı yaka­
layarak bunu kesmeniz gerekmektedir.
Doğrudan Yetişkin'den bir çaprazlama da yapabilirsiniz. Örneğin,
Molly ve Dave arasındaki oyunun nasıl başladığını düşününüz. Dave
ona geldiğinde, Molly ‘Sanki bir sıkıntın var gibi. Ne yapmayı düşünü­
yorsun?’ diyebilirdi. Bu sorusuyla, Dave’in örtük amacını doğrudan he-
defleyebilirdi. Eğer yeniden tanımlama yaparak oyununa çekmek için
bir olta daha atarsa, Dave ona Yetişkin bir yanıt verene veya pes ederek
gidene kadar tekrar tekrar yalnızca çaprazlama yapabilirdi. Pes ederek
gitmesi durumunda, Dave kendi oyununun bedelini yine de alabilir.
Ama o zaman Molly kendisi bedeli almaktan kaçınmış olacaktır.
Eğer duruma uygun düşerse, açılıştaki Tuzağı çaprazlamanın çok özel
25 Konu Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılır’ Î35

bir yolu. Çocuk veya Yetişkin’den ‘beklenmedik’ bir tepki vererek karşı­
lamaktır. Örneğin, Molly Dave’in açılış yaparken sızlanması karşısında,
oturduğu yerden yavaşça aşağıya doğru kayarak ve artık yere ulaştı­
ğında da sızlanarak ‘Ah, canimi Yine kötü durumdasın, değil mi?’ diye
karşılık verebilirdi. Bob Goulding’e bir danışan, terapiye bir sorununun
üstünde çalışmak’ için geldiğini söylediğinde, Bobün alışılmış yanıtı
acıklı bir bıkkınlık ifadesi takınmak ve monoton bir sesle vızıldanmak­
tı: ‘Üstünde çalışmak ve üstünde çalışmak ve de üstünde çalışmak...... ’
Açılış hilelerini bu tür karşılıklar vererek çaprazlamak, psikolojik dü­
zeyde: ‘Oyununu gördüm, bunun yerine gel biraz eğlenelim’ mesajını
vermektedir.

Oyun indirimlerini yüzleştirmek


Bir psikolojik oyunun açılışındaki Tuzak, her zaman için bir indirimi
içermektedir. Oyunun değişik aşamalarında daha başka indirimler de
eklenmektedir. Bu yüzden indirimleri yakalama becerisini geliştirdiği­
nizde oyun davetlerini tespit edebilirsiniz ve Seçeneklerinizi kullanarak
bunlan etkisiz hale getirebilirsiniz.
Eğer açılış Tuzağındaki indirimi kabul ederseniz, kendinizi Oltaya ta­
kılmış olarak bulursunuz ve oyun oynanmaya başlar. Bu nedenle, bir
oyunu engellemenin yolu karşıdaki kişinin indirimini yüzleştirmek­
tir. Bu da, elbette, indirimlerden uzak durmanız gerektiği anlamma
gelmektedir.

Olumsuz bedeli reddetmek


Ya açılış Tuzağını yakalayamazsanız ve psikolojik oyuna girerseniz ve
de bunu ancak Şalter Çekildiğinde anlarsanız? Bu her şey bitmiştir
demek değildir. Yine de, size kötü gelen bir bedeli almayı reddedebi­
lirsiniz. Daha da iyisi, onun yerine kendinize güzel bir duygu bedeli
verebilirsiniz.
Örneğin, tanınmış bir konuşmacı tarafından verilen bir konferansa
katıldığımı düşününüz. Tartışma zamanı geldiğinde, fikirlerine karşı
ateşli bir saldırı sergiliyorum. Aslında, henüz farkında olmasam da, ona
karşı Suçlayıcı olarak davranıyorum. Saldırıma ara verdiğimde, konuş­
macı sakin bir şekilde gülümser ve benim eleştirimi özenle oluşturduğu
bir cümle ile yerle bir eder. Dinleyiciler gülerler.
Bu noktada, kurgum beni Tekmele Beni oyunum için Şalteri çekmeye
çağırmaktadır. Yetersizlik ve reddedilmişlik hissetmem ‘gerekmekte­
dir’. Ama bunun yerine kurgumdan çıkabilirim. Kendi kendime: ‘İlginç!
Son üç dakikadır Tekmele Beni oyunumu sahnelediğimi farkediyorum.
55€ Bölüm VI Kunau İnançlarımızı Doğrulamak

Bunu fark ettiğini için amma akıllıyım!’ Psikolojik oyunu fark etme
akıllığını gösterdiğim için kendimi iyi duygulardan oluşan bir demetle
ödüllendirebilirim.
Oyuna girdiğim için kendimi tebrik etmediğime dikkat ediniz.
Kendimi, oyuna girdiğimi farkedecek kadar akıllı olduğum için tebrik
ediyorum. Bu ilginç tekniği her yeri geldiğinde kullanırsanız, zaman
içinde kendinizi daha az ve daha seyrek olarak oyun oynarken bulacak­
sınız. Psikolojik oyunların kurgudaki rolüne bakacak olursak, bu hiç de
bir sürpriz değil. Oyunun olumsuz duygu bedelini reddederek kendime
her olumlu duygu bedeli verdiğimde, olumsuz bir kuponu atarak kurtu­
luyorum. Oyuna yol açan olumsuz anının yerine olumlu bir Pekiştirici
Anı topluyorum. Böylece, Kurgu İnançlarımı etkisiz hale getiriyorum
ve ashnda oyunumu oynadığımı göstermekte olan Raketimi Sergileme
sıklığını azaltıyorum.

Doğrudan olumlu bedele yönelmek


Benzer bir teknik de John James tarafından önerilmiştir.4 Her psiko­
lojik oyunun olumsuz bedeli olduğu gibi olumlu bir bedelinin de ol­
duğu düşüncesini hatırlayacaksınız. Sıklıkla oynadığınız belli bir oyu­
nunuzu belirlediğinizde, bu oyunu oynayarak geçmişte hangi özgün
Çocuk ihtiyacınızı karşılamaya çalıştığınızı inceleyebilirsiniz. Böylece,
bu ihtiyacınızı kurgusal olarak karşılamaya çalışmak yerine doğrudan
karşılayabilirsiniz.
Örneğin, benim Tekmele Beni oyunumun olumlu bedelinin kendim
için zaman ayırmak ve alan yaratmak olduğunu varsayalım. Bunu bilir­
sem, bu kazançları elde etmek için tekmelenmeye gerek olmadan eriş­
kin seçeneklerimi kullanırım. Her sabah ve öğleden sonra kendime on
dakika sakin bir zaman ayırabilirim veya doğada tek başıma yürüyüşe
çıkmak için programımda zaman ayırmaya başlayabilirim. Böyle ya­
parak, Çocuk’umun ihtiyaçlannı doğrudan karşılayabilirim. Sonunda,
muhtemelen Tekmele Beni oyununu giderek daha seyrek olarak oyna­
yacağım. Ayrıca, oyunumu oynasam bile, muhtemelen bu kez daha önce
oynadıklarımdan daha düşük bir düzeyde oynayacağım.

Şalterin Çekilmesi anında samimiyete geçmek


Bir oyundaki ardışık sıralamayı yakalamaya başladıktan sonra, Şalterin
Çekilmesini yakalamanın çok kolay olduğunu göreceksiniz. Kendinizin
ve karşınızdaki kişinin bir şekilde rolleri değiştirmiş olduğunu farkede-
ceksiniz ve hemen o sırada Şaşkınlık ânını gösteren kafa karışıldığını da
göreceksiniz.
25 Konu Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılıp 537

Bu noktada, oyundan çıkmak için başka bir stratejiniz daha vardır. Bir
kimse Şalterin Çekilmesi ve Şaşkınlık ânında kurgusunda kalıyorsa, tek
seçeneğinin Bedele ulaşmak olduğuna inanmaktadır. Ama Yetişkin far-
kındalığı ile farklı bir yola yönelebilirsiniz. Raket duygularınıza yönel­
mek yerine, karşınızdaki kişiye özgü olarak hissettiğiniz duygularınız
ve istekleriniz konusunda açık olabilirsiniz. Böylece oyunun bedelini
almak yerine samimiyeti davet edebilirsiniz.
Örneğin, benim bir ilişkide Tekmele Beni oyunumu oynadığımı ve
Şaltere ulaştığımı farz ediniz. Karşımdaki kişiye şunu söyleyebilirim:
'Şimdi farkına vardım ki, beni reddedene dek seni zorlamak için ortam
hazırlıyordum. Şimdi de beni terk edeceğinden korkuyorum ve yakı­
nımda olmanı gerçekten istiyorum.’
Bu açık sözlerimle karşımdaki kişinin benimle kalmasını sağlaya-
mam. Hatta eğer kendisi öyle olmasını istiyorsa onu oyunundan da
çıkaramam. Ama onu otantik duygu ve isteklerini ifade etmeye davet
edebilirim. Eğer bunu yaparsa, mutluluk ve rahatlık duygularıyla dolu
bir ilişkimiz olabilir. Ama yine de ayrılmaya karar verebiliriz; kurgusal
nedenlerden dolayı değil de, doğru nedenlerle. Doğru nedenlerle ayrıl­
mış olsak bile kaybımız nedeniyle ikimiz de üzüntülü bir dönem yaşa­
yabileceğiz. Her zaman için, samimiyet psikolojik oyunlardan daha az
kestirilebilirdir; her ne kadar samimiyeti daha rahat veya daha rahatsız
olarak yaşıyor olsak bile.

Oyundan alınan temas iletilerini değiştirmek


Oyunu oynamak, Çocuk ego-durumu tarafından temas iletisi almanın
güvenli bir yolu olarak görülmektedir. O halde, iyi Yetişkin nedenleriyle,
oyun oynamayı azaltırsanız, ne olabilir?
Çocuk ego-durumu farkında olmadan panikleyebilir ve kendi kendini­
ze şunu sorarsınız: ‘Temas iletisi rezervime ne oluyor?’ Çocuk ego-duru­
mu için, temas iletisi kaybınm hayati bir tehdit olduğunu anımsayınız.
Böylece, bilmeyerek kaybettiğiniz temas iletilerini geri kazanmak için
Küçük Profesör stratejilerini kullanmaya başlayabilirsiniz. Belki de aynı
eski oyunları oynamak için başka yollar bulabilirsiniz. Veya, aynı Drama
Üçgeni şalteri ile değişik oyunlar oynamaya başlayabilirsiniz. Ya da indi­
rimleri yüzleştirmeyi ‘unutabilirsiniz’.
Yüzeysel olarak bakıldığında, bu yapılanlar kendi kendini sabo­
te etme’ olarak yorumlanabilir. Ama duruma küçük çocuğun Çocuk
ego-durumu bakımından, bu yapılan şeylerin amacı tamamen bunun
tersidir. Buradaki amaç, temas iletisi rezervini korumak, böylece de ha­
yatta kalabilmeyi garantilemektir.
SM Bölüm VI Kurgu İnançlarımın Doğrulamak

Bu nedenle, psikolojik oyunlarınızı tamamen kaldırmaya’ çalışma­


manız önemlidir. Ayrıca daha önce oyununuzu oynayarak topladığı­
nız temas iletilerinin yerine kullanabileceğiniz yeni bir yol bulmanız
gerekecektir.
Stan Woollams, burada ayrıca çarpıcı bir noktaya dikkati çekmekte­
dir.5 Psikolojik oyunda alınan temas iletileri çok fazladır ve yoğundur.
Bunun tersine, yaşamımızda oyun oynamadan aldığımız temas iletileri
göreceli olarak daha hafiftir ve bazen de yeteri kadar tedarik sağlamaya­
bilir. Oyun oynamadan almaya başladığımız bu yeni temas iletileri, indi­
rimleri içermemektedir ve doğrudan alınmaktadır. Ama, bildiğimiz gibi,
temas iletisi açlığı çeken Çocuk nitelikten çok miktar ile ilgilenmektedir.
Çocuk ego-durumunuzu, bu şekilde değişik yeni temas iletileri alarak
rezervini oluşturmasının uygun olduğuna ve iletilerin bu şekilde gelme­
ye devam edeceğine ikna etmekten başka bir yolunuz yoktur. Bu geçiş
döneminde, geçici olarak fazladan temas iletisi kaynakları alarak bunla­
rı garantilemeniz iyi bir fikir olabilir. Bu yollardan birisi, kişisel değişim
sürecinden geçerken grubunuzdan destek almak olabilir.
Uzun vadede, Çocuk ego-durumumuz bu yeni ve daha az yoğun temas
iletisi girdisine alışacaktır. Psikolojik oyundan özgürleşince, bazı tanı­
dık heyecan kaynaklarınızı kaybedebilirsiniz. Ama psikolojik oyunları
oynayarak yadsıdığımız erişkin seçeneklerimizi kullanmaya başlamak­
tayız. Ve psikolojik oyunların dışına çıkıp, otantik olarak samimiyeti
yaşamaya doğru yönelmemizi kolayl aştırabiliriz.

£ Oyun Planı olarak incelediğiniz psikolojik oyun örneğinize bakınız


(Konu 23).
Bu örneğiniz yukanda adını verdiğimiz psikolojik oyunlardan birisi­
ne uyuyor mu? Bunu Drama Üçgeninde Şalterin çekilmesi ile oyundaki
Şaltere bakarak kontrol ediniz.
Bu konuda öğrenmiş olduğunuz, oyunlara karşı durmak için kullanılan
değişik tekniklere bakınız. Bunlann her birini kendi örnek psikolojik oyunu­
nuza uygulayınız. Böylece oyununuzu gelecekte devre dışı bırakmak için
kullanacağınız yollann bir listesini elde edeceksiniz.
Eğer bu teknikleri uygulayacaksanız, öncelikle psikolojik oyundan çıktı­
ğınız zaman kaybedeceğiniz temas iletilerinin yerine neleri koyacağınıza
karar veriniz. Kendinize yeni bir temas iletisi rezervi oluşturunuz.
Sonra da işe girişiniz ve psikolojik oyununuza karşı durunuz. Bir teknik
seçiniz ve bir hafta boyunca düzenli olarak bunu kullanınız. Sonra diğer
teknikleri de aynı şekilde kullanınız. Bir grup ile birlikte çalışıyorsanız, ba-
şanlannızı onlarla paylaşınız. 0
Bölüm VI
Değişim
TA Uygulaması
16
Değişme Kontratları

A’nın profesyonel anlamda nasıl kullanıldığının ayrıntılı olarak

T tartışılması, bu kitabın amacının dışındadır. Bu son bölümde,


amacımız TA’nın değişmeyi sağlamak üzere nasıl kullanıldığıyla
ilgili olarak bazı genel bilgiler sunmaktır.
İlk konu olarak, TA uygulamalarındaki çok ayırıcı bir özelliği, kontrat­
ların kullanılması konusunu ele alacağız.1
Berne’e göre, kontrat, ne olduğu iyi bir şekilde tanımlanmış tarafla­
rın bir işe karşılıklı olarak kendilerini açıkça adamalandır. Biz James ve
Jongeward’un tanımını da beğeniyoruz: ‘Kontrat, bir kimsenin kendini
değiştireceğim kendisine ve/veya bir başkasına Yetişkininden adamasıdır.’
Kontratlarda şu hususlar açıklığa kavuşturulmaktadır:

• tarafların kim olduğu;


• birlikte ne yapacakları;
• bu işin ne kadar süreceği;
• amacın ne olduğu veya sürecin sonunda ne olacağı; amaca ulaşıl­
dığını nasıl anlayacakları; ve
• bunun danışan için nasıl bir yarar sağlayacağı ve/veya onu nasıl
hoşnut edeceği.

TA uygulayıcıları temelde iki çeşit kontratı birbirinden ayırtetmekte-


dirler: yönetsel veya iş kontratı ile klinik veya müdahale kontratı.
İş kontratı, uygulayıcı ile danışan arasında yapılan ve birlikte yapa­
cakları işin yönetsel olarak düzenlenmesi ile ödeme şekli gibi aynntılar-
la ilgili olan anlaşmalardır.
Müdahale kontratında, danışan nasıl bir değişme istediğini açıkça
belirtir ve bu değişimlerin gerçekleşmesi için neleri yapmaya hazır ve

Stevvart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 541


542 Bölüm VII Demişim

istekli olduğunu açıkça belirtir. Uygulayıcı, danışanın istediği bu deği­


şikliği başarması için onunla çalışmaya istekli olup olmadığını açıkça
söyler ve bu süreç içinde kendi katkısının ne olacağını belirtir.

Stelner'ın 'dört koşulu*


Claude Steiner, sağlam bir kontratın yapılması için dört koşulun gerek­
tiğini belirlemiştir; bu koşullar hukuk ortamında yapılan kontrat uygu-
lamalanndan çıkarsanmıştır.
(1) Karşılıklı onay. Bu her iki tarafın da kontrat üzerinde anlaşmış ol­
ması anlamına gelmektedir. Uzman, ne iş ne de müdahale kontratını ya­
parken, danışana karşı hiçbir şekilde empoze edici olmaz. Aynı şekilde,
danışan da uzmana herhangi bir şeyi empoze etmez. Taraflar karşılıklı
olarak birbirleriyle müzakere ederek, kontratı oluştururlar.
(2) Gereğinin uygun şekilde yerine getirilmesi. Yasa dilinde, ‘gereğini
yerine getirme’ bir kimsenin verdiği mesainin karşılığında bir şey al­
maşım ifade etmektedir. TA ortamlarında, gereğini yapma genellikle
danışanın uygulayıcıya ödeyeceği ücret olarak anlaşılmaktadır. Bazen
taraflar bundan daha değişik kontratlar da yapabilirler. Örneğin, danı­
şan uygulayıcının yaptığı iş için, saati ölçüt alarak kendisi de ona belli
saat karşılığı bir işi yapabilir. Aynntılan ne olursa olsun gereği olarak
düşünülen şey açık olmalıdır ve her iki taraf da kontrat üzerinde anlaş­
ma sağlamış olmalıdır.
(3) Yeterlik. Hem uzman hem de danışan, üzerinde anlaştıkları kont­
ratı yapabilecek yeterlikte olmalıdırlar. Uzman için bunun anlamı şu­
dur: Danışanın istediği değişmeyi gerçekleştirmesini sağlayabilmesi
için, kendisi profesyonel becerilere sahiptir. Danışan kontratın ne ol­
duğunu anlayabilmelidir ve bu işi yapabilmek için fiziksel ve zihinsel
kaynaklara sahip olmalıdır. Bu şu anlama gelmektedir: Örneğin, ciddi
bir beyin haşan olan kimse bir müdahale kontratmı yerine getirebilecek
durumda olmayabilir. Aynı şekilde^ alkollü iken veya zihinsel durumu
etkileyen ilaçlann etkisi altındayken yeterli bir kontrat yapılamaz.
(4) Yasal olması. Kontratın amacı ve koşullan, yasalara uygun olma-
lıdır. Psikoterapistin veya psikolojik danışmanın, ‘yasal olması’ demek
kendisinin ait olduğu profesyonel kuruluşların etik ilkelerine bağlı kal-
mast, bir psikoterapist veya psikolojik danışman olarak kendi mesleki
ünvanının gereklilikleri içinde çalışması demektir.

Niçin kontrat yapıyoruz?


İlk ve öncelikli olarak, TA’da kontratlara önem verilmesi kuramın "Herkes
OKEY’dir’ şeklinde felsefi bir varsayıma dayanmasından kaynaklanmak­
tadır. Uzman ve danışan birbirleriyle eşit iki insan olarak ilişki kurarlar.
26 Konu: Değişme Kontratlar 543

Bu yüzden de, danışanın gerçekleştirmek istediği değişim için birlikte


sorumluluk alırlar.
TA’daki bir diğer inanca göre, herkes düşünme kapasitesine sahiptir
ve kendi yaşamından kendisi sorumludur. Kendi kararlarının sonucunu
yaşayacak olan yine kendisidir. Bu yüzdendir ki, uzman değil de, danı­
şanın kendisi yaşamında ne istediğine karar vermelidir. Uzmanın işi,
fonksiyonel olmayan her şeyi ona göstermektir.
Sorumluluk paylaşımının anlamlı olabilmesi için, her iki taraf da ar­
zulanan değişimin ne olduğu ve bunun başarılması için her birinin ne
yapacağı konusunda net olmalıdır.

Kontratlar ve gizli gündem


Bildiğiniz üzere, herhangi bir ilişkide, taraflar aralarında bazı gizil me­
saj alışverişleri yapabilirler. Bu özellikle, kişisel veya örgütsel değişimin
beklendiği durumlarda söz konusu olmaktadır, çünkü bu bir kimsenin
referans çerçevesine meydan okuma anlamına gelmektedir. Danışan da
uzman da muhtemelen iş ilişkilerine sosyal düzeydeki gündemlerinin
yanısıra örtük bir gündem ile gelebilmektedirler. Kontratm önemli bir
fonksiyonu örtük gündemi açığa çıkarmaktır. Kontratı netleştirmeye
çalışırken, gizil mesajlar ortaya çıkarılmaktadır, böylece de psikolo­
jik oyunlar önlenmektedir. Bu hem danışan hem de uzmanın Drama
Üçgenine girmesini önlemektedir.
Uzmanın da kendine göre bir referans çerçevesi vardır ve bu danı-
şanınkinden farklıdır. Danışan almaya başlamadan önce, genel olarak
neyin insanlar için ‘iyi’ olduğu konusunda kendi içinde içsel bir tanım
oluşturmuştur. Aralarında bir kontrat yoksa, danışanın tanımı ile ken­
di tanımının aynı olduğunu varsayma eğiliminde olma şansı yüksektir.
Dahası, kendi referans çerçevesinin tamamen farkında olamayabilece-
ğinden, danışanı için ‘uygun’ amacın ne olduğu konusunda bir varsayı­
mının olduğunun hiç farkında bile olmayabilir.
Bu durumda, uzman muhtemelen Drama Üçgenindeki rollerden biri­
sinde demektir. Danışanı belli bir yöne doğru ‘göndermeye’ başlayabi­
lir, o zaman danışanın Mağdur’una Suçlayıcıdan gelerek bir oyun oyna­
maktadır. Bob Goulding’e göre danışanla kontrat yapmadan çalışmak
terapistin ‘the-rapist’ yani ‘tecavüzcü’ olması anlamına gelmektedir.
Alternatif bir durum olarak, uzman kendisine içsel olarak şöyle bir
şey diyor olabilir: ‘Bu danışanın şu ve şu değişimleri yaşamaya ihtiyacı-
nm olduğu çok açık. Henüz ne istediğine karar vermiş değil. Bu yüzden
kötü bir durumda ve yardımım olmadan bir şey yapamayacak.’ Böylece
de, Kurtarıcı rolüne girmiş olacaktır.
544 Bölüm VII Demişim

Danışanın da açık gündeminin yanısıra örtük bir gündemi de bulun­


maktadır. TA uzmanına gelmekle, bir değişmeyi başarma isteğinin ol­
duğunu sosyal düzeyde ilan etmiş olmaktadır. (Ama bazı durumlarda,
danışanın başkaları onun değişmesini istediği için gelebileceğini de be­
lirtelim.) Ancak, kendi isteğiyle gelse bile henüz bir değişiklik yapma­
mıştır. Bu onun içtenlikle nasıl yapacağını bilemediği için olabilir. Ya da,
biliyor olabilir ama değişmeye karşı örtük bir savunma içinde olabilir.
Örtük bir savunma içinde ise, uzmana şöyle bir gizil mesaj gönderiyor
olabilir: ‘Değişmek için geldim, ama bunu yapacak gücüm yok,’ veya
Değişmeye geldim, ama sana bunu yaptırtmayacağım.’
Her iki tarafın da, örtük gündemleri varsa, uzman ve danışan Drama
Üçgenindeki tamamlayıcı rolleri alacaklar, paslaşmaya ve oyunlara gir­
meye hazır olacaklardır.
Kontratın bir fonksiyonu bunu önlemektir. Değişmenin amacını ve
yöntemini açıkça müzakere etmekle, uzman ve danışan kendi referans
çerçevelerini birbirleriyle karşılaştırmaktadırlar. Bu süreç, örtük gün­
dem hakkında Yetişkin’in farkındalık kazanmasına yardımcı olacaktır,
böylece her iki taraf da gerçeğin ne olduğunu test etmiş olacaklardır. Ne
uzman ne de damşan mükemmel olamayacağından, her ikisi de ilk mü­
zakere sırasında gizli gündemini tam olarak getirmeyebilir. Bu yüzden,
ilerleyen değişme süreci sırasında kontrat tekrar gözden geçirilmelidir
ve gerekirse yeniden müzakere edilmelidir.

Kontratlar ve bir amaca yönelik olmak


Pek çok damşan kendince belirlediği bir problem için gelir. Kontrat yap­
manın bir amacı, problemin ne olduğuna yoğunlaşmak yerine değişme­
nin amacına odaklanmaktır.
Kontrat yapma süreci içinde, danışan ve uzman beraberce yapacakları
işin sonunda ulaşmak istedikleri sonucu zihinsel olarak canlandırabil-
melidirler. Bu şekilde net bir amaca doğru kendilerini yönlendirdikle­
rinde, otomatik olarak kendi kişisel kaynaklarını bu sonuca ulaşmak
için harekete geçirmiş olmaktadırlar. Tüm ‘yaratıcı görselleştirme’ sis­
temlerinin dayandığı ilke de, budur.
Aksine, eğer uzman ve damşan asıl dikkatlerini ‘problem’ üzerinde
yoğunlaştırırlarsa, o zaman zihinlerinde canlanan şey de problemin
kendisi olacaktır. Böyle bir niyetleri olmamasına rağmen, olumsuz bir
görselleştirme yapacaklardır, o zaman da kaynaklarım problemi çözmek
yerine problemi incelemeye yönelteceklerdir.
Açıkça ifade edilmiş bir kontrat üzerinde anlaşmanın başka bir avanta­
jı daha vardır: Her iki tarafın da işlerinin ne zaman tamamlandığını bil­
melerini sağlayacaktır. Aynca, sağladıkları gelişmeleri değerlendirmele-
26. Konu: Değişme Kontratları 545

nne yarayacaktır. Böylece kontratın kullanılması müdahalenin sonsuza


kadar takılı kalmasını, danışan ve uzmanın aylarca ve yıllarca danışanın
problemleri üzerinde odaklanarak çalışmalarını’ önleyecektir.

Etkili bir kontratın yapılması


Burada, TA uzmanları için etkili bir kontratın temel özellikleri verilmek­
tedir. Bunları soyut bir şekilde anlatmak yerine, kendiniz için istediği­
niz bir değişmeyi sağlayarak bunu uygulamaya geçirmenizi öneriyoruz.
James ve Jongeward’ın belirttiği gibi, terapistle de kendi kendinizle de
değişme kontratı yapabilirsiniz.
Burada verilen Kontrat Anketi alıştırması kitabın yazarlanndan birisi
(IS)2 tarafından geliştirilmiştir. Bunun için kırtasiye malzemelerine ve
pek çok kağıda (veya bir bilgisayara), ayrıca da çalışmak için zamana
ihtiyacınız olacaktır.
Bu alıştırmanın bir dizi sıra içinde gerçekleştiğini göreceksiniz. Her
bir basamağın sonundaki yorum, sizi dizinin bir sonraki basamağına ha­
zırlamak içindir. Basamak l’de, sizden sadece gerçekleştirmek istediği­
niz kişisel değişmenin ne olduğunu, aklınıza gelen kelimeler her neyse
onları hemen yazmanızı istiyoruz. Basamak l’i izleyen yorum, etkili bir
kontratın neden olumsuz değil de olumlu şekilde yazılmasının önemli
olduğunu açıklamaktadır. Sonra da, Basamak 2’de, sizi istediğiniz değiş­
meyi olumlu şekilde ifade etmeye davet ediyoruz. Alıştırmanın tümün­
de, aynen bu yapıyı izliyoruz.

#1 Kendinizde kişisel olarak ne gibi bir değişiklik yapmak istediğinize ka­


rar veriniz. Aklınıza bu konuda ne geliyorsa, hemen geldiği gibi yazınız. £

Kontratın amacı, olumlu kelimelerle ifade edilmelidir. Genellikle, ilk ola­


rak söylenen amaç ifadeleri bir olumsuzluk içermektedir. Örneğin, bir
kimse sigarayı bırakmak ya da aldığı alkol miktarım kontrol altına almak,
kilo vermek veya otorite figürlerden korkmamak isteyebilir. Bu gibi ‘dur­
durma kontratları’ ve ‘-mama kontratları’ uzun dönemde hiçbir zaman
için işe yaramamaktadır. Bunun nedeni, kısmen kontratın amacının
görselleştirilmesiyle ilgilidir. ‘Olmayan bir şeyi’ görselleştiremezsiniz.
(Eğer bundan bir şüpheniz varsa hemen deneyiniz ve ‘kırmızı renkte
olmayan bir fili’ gözünüzde canlandırmaya çalışınız.) Bunu yapmaya
çalışırken, otomatik olarak ‘olmaması’ gereken ya da olumsuz olan şey
zihninizde canlanacaktır. Örneğin, eğer bir kimse ‘sigarayı bırakma’
kontratı yaparsa, bırakmak istediği etkinliği sürekli olarak zihninde
canlandırdığı için bu kontratını gerçekleştirmekte zorlanacaktır.
54€ Bölüm VII: Değişim

TA kuramında, ‘bırakma kontratlarının’ etkili olmadığının düşünül­


mesini sağlayan başka iyi bir neden daha vardır. Hatırlayınız ki, tüm
kurgusal davranışlar Çocukun hayatta kalmak, ileti almak ve ihtiyaç-
lannı karşılamak için bulmuş olduğu en iyi stratejidir. Öyleyse, kurgu­
sal olarak ‘....yapmayı bırakmak’ kontratı yapıhrsa ne olacaktır? En
azından, kendi Çocukunuza bunun yerine ne yapacağınızı gösterecek
şekilde net bir yönerge vermemiş oluyorsunuz; ayrıca da küçük bir ço­
cukken ebeveynlerinizden aldığınız ‘yapma’ ve ‘dur’ şeklindeki sonsuz
listeye bir tane daha eklemiş oluyorsunuz. En kötüsü de, bu kontrat
Çocuk’unuzun yaşamsal olarak algıladığı ve hayatta kalabilmesi için ge­
rekli gördüğü bir davranıştan vazgeçmesi şeklinde olabilir.
Etkili bir kontrat yapıldığında, Çocuk’unuzun net olarak ne yönde
hareket edeceğini görebilmesi için bu olumlu şekilde netleştirilmiştir.
En azından, eski kurgusal seçeneğinizdeki gibi, hayatta kalabilmeniz
ve ihtiyaçlarını karşılayabilmeniz için size yeni bir seçenek sunulmuş
olmalıdır.

O 2. Eğer isteğinizi olumsuz kelimelerle ifade ettiyseniz, bu kez yalnız­


ca olumlu kelimelerle yeniden ifade ediniz. Yenilemiş olduğunuz ifadeniz,
olumsuzu bıraktığınız zaman burnun yerine ne yapıyor olacağınızı olumlu
olarak ifade edebilmelidir. #

Kontratın amacı, açık, net Ne gözlenebilir olmalıdır. Hem siz hem de


başkaları açıkça bu amaca ulaşılıp ulaşılmadığını söyleyebilmelisiniz.
Karşılaştırma ve aşın-genelleştirme durumları için dikkatli olmaksınız.
Sıklıkla, insanlar şunun gibi genelleyici amaçlarla işe başlamaktadırlar:
‘Dışa dönük, sıcak bir insan olmak istiyorum’ veya ‘İnsanlara yakın ol­
mak istiyorum.’ gibi. Böyle bir kontratı kabul etmek demek, sonsuza
kadar ‘üzerinde çalışmayı’ yüklenmek demektir, çünkü belirtilen amaç
buna ulaşılıp ulaşılmadığını herkesin anlayabileceği kadar net değildir.

£ 3. Siz ve başkalan istediğiniz bu amaca ulaştığınızı nereden anlayacak­


sınız? Yanıtınızı verirken, sizin ve başkalannın farklı olarak ne göreceğini ve
işiteceğini tüm aynntılanyla belirtiniz. Eğer amaçladığınız şey insanlarla iliş­
ki kurmakla ilgiliyse, bunlann kimler olduğunu, isim olarak da belirtiniz. #

Kontrat, içinde bulunduğunuz durum ve kaynaklar bakımından başa­


rılabilirdir şey olmalıdır. Genel olarak söylemek gerekirse, bizler fiziksel
olarak yapılabilecek olan her şeyi yapabiliriz. Ancak siz şimdi bu kont­
rat koşulunun, yalnızca kendinizde yapmak istediğiniz değişiklikler ba-
26 Konu Değişme Kontrattan M7

lamından olduğuna dikkat ediniz. Bizim başka birisini 'değiştirmemiz'


mümkün değildir.

# 4. İstediğiniz değişmenin olabilecek bir şey olup olmadığını düşünü­


nüz. Kontrol etmek üzere şu soruyu sorunuz: Dünyada en azından bir kim­
se bunu başarmış mıdır? Eğer öyleyse, o zaman bunun olabilecek bir şey
olduğunu not ediniz. (Tamamen açık ve net olduğunuzdan emin olunuz,
'o şey' her ne demek ise). #

Amaçladığınız değişim, güvenli olmalıdır. Yetişkin değerlendirmesi


yaparak, sosyal uygunluğun yanısıra fiziksel ve yasal güvenliği de dikka­
te alınız. Şimdi bakımından olduğu kadar gelecekte olacaklar boyutunu
da göz önüne alınız.

O 5. İstediğiniz bu değişim, sizin için güvenceli mi? #

Kontrat, Yetişkinden yapılmalı, tercihen Çocuk’un işbirliğiyle. Başka


bir deyişle, amaçladığınız kontrat erişkin durumunuza ve yeteneklerini­
ze uygun olmalı, otantik Çocuk ihtiyaçlarmızı karşılamaya yaramalıdır,
onları inkar etmenize değil. (Not: Ancak bazen Çocuk’un çok aa şekilde
tepki göstereceği bir kontrat amacı oluşturmanız gerekebilir. Örneğin,
abur cubur’ yemekten sağlıklı yemeklere geçmek gibi. Uzun dönemde
Çocuk’un gerçek ihtiyacını karşılayacak bir sonuç elde etmek -burada
sağlığının düzelmesi ve yaşamının uzaması- amaçlanmaktadır.)

O 6. Bu değişikliği ne kadar çok istiyorsunuz? Başkalannı hoşnut etmek,


birisinin onayını almak veya birisine karşı başkaldırmak için mi? Başkalan'
ya da 'birisi' denilince, bu geçmişinizden ya da şimdiden birisi/birileri ola­
bilir. Eğer hoşnut etmeye çalıştığınızı keşfedecek olursanız, onay almak
veya isyan etmek için mi? Bunun daha ileri kontrolünü şu şekilde yapabi­
lirsiniz: 'Bu değişmeyi hoşnut etmek/...den onay almak/ isyan etmek için
istiyorum... [cümleyi ilgili kişileri isim olarak belirterek tamamlayınız].'
İstediğiniz herhangi bir değişimin kısmen hoşnut etmek, onay almak veya
isyan etmek için kısmen de kendiniz için olabileceğine dikkat ediniz. Şimdi
ne kadannın hoşnut etmek, onay almak veya isyan etmek için olduğunu
netleştirdiğinize göre, yine de değişmek istiyor musunuz? £

Amacınıza ulaşmanızın her zaman için belli bir bedeli olacaktır. Bu be­
del; zaman ayırmak, para harcamak, kendini adamak, olay çıkarmak,
elveda demek veya değişme korkusuyla yüzleşmek demektir.
Bölüm VII Demişim

S 7. Bu değilimi başarmanın size ne gibi bir bedeli ne olacaktır? Şimdi


bedelini hesapladığınıza göre, yine de değişmek istiyor musunuz? ^

Kontrat amacınızı her yerde, her zaman ve herkesle gerçekleştirmek


istiyor musunuz? Eğer istemiyorsanız, kontratınızı nerede, ne zaman
ve kiminle sınırlı olarak gerçekleştirmek istiyorsunuz? (Kontrat bağlamı
denilince kastedilen şey, budur).

# 8. Bu kontratı nerede, ne zaman ve kimlerle gerçekleştireceğim? Bu


kontratı nerede, ne zaman ve kimlerle gerçekleştirmeyeceğim? ^

Bundan sonraki basamaklar, belli bir eylem için kendini adamak ile
ilgilidir.

£ 9. Kontratınızdaki amacınıza ulaşmak için yapmanız gereken en az


beş şeyi yazınız. Tekrar, sizin ve başkalannın açıkça görebileceği ve işite­
ceği eylemlerinizin neler olduğunu açık ve net olarak belirtiniz. Eğer bu
eylemleriniz başka insanlan da içeriyorsa, o zaman kimlerle olduğunu be­
lirtiniz. #

0 10. Şimdi, yapmanız gereken şeylerin listesinden, önümüzdeki hafta


yapmak istediğiniz birisini seçiniz ve yazınız. Sonra da bunu yapınız. £
TA'da Değişimin Amacı

ir önceki konuda, TA uzmanı ile danışanın aralarında açık ve net

B bir kontrat oluşturmak için bunu hangi bakımlardan müzake­


re ettiklerini gördünüz. Ancak, bu değişme süreci içinde ne gibi
bir sonuç elde etme amacı güdülmektedir? Danışan ve uzman yaptıkları
işin tamamlandığını ne zaman anlayacaklardır?

Özerklik
Eric Berne, ideal olarak ulaşılmak istenenin özerklik1 olduğunu ileri sür­
müştür. Bu sözcüğün hiçbir zaman tanımım yapmamıştır ama özerkli­
ğin 'farkındalık, spontanhk ve samimiyet' olmak üzere üç kapasitenin açı­
ğa çıkması veya belirgin olmasıyla kendini gösterdiğini ifade etmiştir.

Farkındalık
Farkındalık; aynen bir bebeğin yaptığı gibi, duyuşsal izlenimleri saf ve te­
miz bir şekilde görebilme, işitebilme, hissedebilme, tadabilme ve koklama
kapasitesidir. Farkında olan bir insan, dünya yaşantısını Ebeveynsel ta­
nımlara uyduracak şekilde ne filtreler ne de yorumlar. Dışsal uyancılarla
olduğu kadar, kendi bedeninde hissettikleriyle de temas halindedir.
Büyürken, çoğumuz farkındalıklarımızı öldürmek için sistematik bir
eğitimden geçiyoruz. Enerjimizi şeylerin’ adını bulmaya, performan­
sımızı veya başkalarının performanslarmı eleştirmek için harcıyoruz.
Örneğin, farz edin ki ben bir konserdeyim. Müzisyenler çalarken, ben
kendi içimde bir monolog gerçekleştiriyorum: ‘Bu 1856’da yazılmıştı,
değil mi? Hmm....temposu birazcık fazla hızh...Acaba ne zaman bite­
cek? Eve bu akşam erken gitmeliyim, yarın yapacak çok işim var...’
Eğer kendimi farkında olmaya açık halde tutarsam, kafamdaki sese
kulağımı tıkarım. Yalnızca müziğin sesini dinlerim ve bunlan bedenim­
de hissederim.

Stevvart b Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 349


550 Bölüm Vll . Değişim

Spontanlık
Spontanlık, birçok duygu, düşünce ve davranış arasından seçim yapabil­
me kapasitesi demektir. Farkında olan bir insan yaşantılarını deneyim­
ler, spontan bir kimse de dünyayı Ebeveynsel tanımlamalara uydurarak
gerçek parçalarını yoksaymadan veya yeniden tanımlamadan, doğru­
dan tepkide bulunur.
Spontanlık, kişinin özgürce herhangi bir ego-durumundan tepkide
bulunduğunu göstermektedir. Kişi Yetişkin ego-durumunu kullanarak
erişkin benliğinde buna göre düşünür, hisseder ve davranır. Eğer ister­
se, Çocuk’una gidebilir ve çocukluğunda da sahip olduğu gibi yaratıcılığı,
sezgisel gücü ve yoğun duygularıyla temas kurabilir. Ya da, Ebeveyn’den
tepkide bulunarak ebeveynlerinden ve ebeveyn figürlerinden öğrendi­
ği duygu, düşünce ve davranışları yeniden yaşatarak tepkide bulunur.
Hangi ego-durumunu kullanırsa kullansın, içinde bulunduğu duruma
uygun şekilde özgürce seçim yapacaktır, eski Ebeveynsel emirlere göre
hareket etmeyecektir.

Samimiyet
Konu 9’da, samimiyetin sizin karşınızdaki kişiyle birbirinize olan duy-
gularınızı ve birbirinizden isteklerinizi açıkça paylaşma olduğunu öğ­
renmiştiniz. Samimiyet yaşantısında, ifade edilen duygular otantiktir
(içten ve olduğu gibidir), bu yüzden de paslaşma veya psikolojik oyunlar
şeklinde değildir. Bir kimse samimiyet yaşıyorsa, muhtemelen Doğal
Çocuka geçmiştir, bunun için önce Yetişkin ile kontrat yaparak ve
Ebeveynsel koruma sağlayarak güve nli bir ortam oluşturmuştur.

Kurgudan arınık olmak


Berne her ne kadar açıkça söylemedi ise de, özerkliğin kurgudan arınık
olmakla aynı şey olduğunu ima etmiştir. Pek çok TA yazarı, Beme’den
sonra bu iki düşünceyi birleştirmişlerdir. Böylece, biz de özerkliğin ta-
nımını buradan çıkarabiliriz: Kurgu inançlarına göre değil de, burada ve
şimdi gerçeğine tepki olarak duygu, düşünce ve davranışlar içinde olmak.
Şunu sorabilirsiniz: ‘Ama doğrudan burada ve şimdi tepkisi olan bir
dizi duygu, düşünce ve davranış, Yetişkin ego-durumu olarak tanımlan­
mıyor muydu? O zaman, özerk olmak demek her zaman için Yetişkin
olmak demek değil midir?’
Buna vereceğimiz yanıtımız ‘Hayır’. Daha önce spontan bir insanın da
bazen burada ve şimdiye Çocuk veya Ebeveyn ego-durumlarından biri­
sini seçerek de nasıl tepkide bulunabileceğini görmüştük. Özerk iken,
bulunulan duruma karşı özgürce bir tepkide bulunarak seçim yapıyo­
ruz. Oysa, bir kimse kurgusuna girdiğinde ego-durumları arasındaki
JS2 Bölüm VII Değişim

değişmeleri kendini sınırlandırdığı çocukluk kararlarına, kurgu inanç­


larına göre yapmaktadır.
Özerklik durumu, sürekli olarak Yetişkinde olmak demek değildir;
dünyadan gelen tüm verileri Yetişkin ego-durumu ile süreçlendirmek
demektir, sonra da hangi ego-durumundan tepkide bulunacağını seçer­
ken Yetişkin farkındalığını sürdürmektir. Her bir yeni beceri kazanıldı­
ğında, başlangıçta bu biraz tuhaf gelebilir.
Özerk olunduğunda, her zaman için kurgudan çok daha fazla seçenek
söz konusu olmaktadır. Samimiyetin yaşanması, ilk başta oyunların oy­
nanmasında ve paslaşmada olduğu gibi o kadar rahatça gerçekleşmeye­
bilir, çünkü samimiyet kestirilemeyen bir yaşantıdır. Ancak, özerk ola­
rak ego-durumu seçimi yapmak, pratik yaptıkça giderek kolaylaşacaktır.
Kişi Yetişkin ego-durumunda olumlu Çocuk ve olumlu Ebeveyn özellik­
lerini öylesine entegre2 etmiş olacaktır ki, bunu oldukça doğal olarak ve
rahatlıkla yapacaktır. Özerklik hakkındaki bir diğer düşünce ise, Çocuk
yaşantılarıyla, Ebeveyn bilgisinin ve Yetişkin algılamasının birbirleriyle
entegre edilmiş bir halde olmasıdır.

Problem çözmek
Schiffyen terminolojiye göre, özerk bir insan pasiflik yerine problemi çöz­
meye yönelir. Burada, problem çözme’ yalnızca problemin çözümü üze­
rinde düşünmeyi ifade etmemektedir; ayrıca çözüme ulaşmak için etkili
eylemleri yapmış olmak demektir. Konu 21’de gördüğümüz gibi, otantik
duyguların ifade edilmesi de ayrıca problem çözme fonksiyonunu yerine
getirmektedir.
Bir kimse problemi çözme yoluna girdiğinde, gerçeği doğru olarak al­
gılamakta ve tepkide bulunmaktadır. Böylece, ne indirim yapmakta ne
de yeniden tanımlamaktadır. Ve, bu da sonuçta onun kurgusundan arı­
nık olması demektir.
Terapi dışındaki alanlarda örgütlerde, eğitimde veya TA çalışmasında,
özellikle değişmenin amacı özerklik’ veya ‘kurgudan arınık’ olmak yeri­
ne ‘etkili problem çözme’ olarak belirlenebilmektedir. Bu gibi ortamlar­
da insanlar kurgularında oldukları için değil, bilgisiz oldukları için indi­
rimler yapmaktadır ve çözümlenmemiş problemlerle karşılaşmaktadır.
Bu yüzden eğitim ve örgüt uygulamaları, doğrudan kurgu üzerinde ya­
pılan bir çalışma olmayıp, daha çok bilgi alışverişine ve insanların bu
bilgiye dayak olarak etkili yolları bulmasına dayalı olmalıdır.

'Şifa/iyileşme' konusundaki görüşler


Beme’in üzerinde hassaslıkla durarak vurguladığı bir diğer konu, şifa
bulma/iyileşme idi. Tekrar tekrar bir TA uygulayıcısının işinin yalnızca
27 Konu TA da Değirmin Amacı 353

‘hastayı iyileştirmek’, gelişme sağlamasına’ yardım etmek olmadığını


vurgulamıştır.’
Grup Müdahalelerinin İlkeleri kitabında Berne kurbağalar ve prenses’
benzetmesini kullanarak kendisinin iyileşme kavramını vurgulamakta­
dır. Burada ‘iyileşme’nin insanların tekrar prens veya prenses olmaları
için üzerlerindeki kurbağa derisinin sıyrılmasıyla olduğunu, buna kar­
şın gelişme sağlamanın’ ise kurbağanın daha rahat bir kurbağa olması­
na benzediğini ileri sürmektedir. Merhaba Dedikten Sonra....? kitabında
ise iyileşmeyi, kurguyu tamamen kırmak ve yeni bir şovu başlatmak
olarak ifade etmektedir.
Daha önce, TA Journal dergisi, değişik yazarların 'şifa bulma/iyileş-
me’ konusundaki görüşlerini paylaştığı bir sempozyumu yayınlamıştır.*
Burada neredeyse katılımcılar kadar farklı görüşlerin ileri sürüldüğü
görülmektedir. Buradaki görüşlerden ortaya çıkan temel düşünceleri
aşağıda paylaşıyoruz.
Bazı yazarlar oldukça gerçekçi bir anlayışla ‘iyileşme’nin kontratın en
iyi şekilde tamamlanması olduğunu ileri sürmektedirler. Çok genel bir
değişme amacmın yerine, uzman ve danışan sadece danışanm istediği
kontratları tamamlanıncaya kadar birlikte çalışmaktadırlar.
Daha çok benimsenen bir görüş ise, en azından terapi uygulamaları
açısından, ‘iyileşme’nin olması için bir şekilde kurgunun dışına çıkmak
gerekmektedir. Böyle bir kurgu iyileşmesi, davranışsal, duygusal veya bi­
lişsel ya da bunların bir kombinasyonu şeklindedir. Başka bir deyişle,
kurgusunun dışına çıkan bir kimse bunu duygu, düşünce ve davranışla­
rıyla da yeni bir şekilde ifade etmektedir.
Bazı yazarlar kurgunun değişmesine dördüncü bir unsuru da ekle­
mektedirler: Somatik iyileşme. Bu bir kimse kurgusunun dışına çıktığın­
da, kendi bedenini kullanma ve deneyimleme şeklinin de değişmiş ol­
ması anlamına gelmektedir. Örneğin, kronik gerginlikleri gidebilir veya
psikosomatik belirtileri ortadan kalkabilir.

İyileşme: giderek artan şekilde yeni seçenekleri öğrenme


‘Kurgunun iyileşmesini’ nasıl tanımlarsanız tanımlayın, bunun öylesine
bir anda oluşması nadiren olan bir şeydir. Çoğu kez iyileşme, giderek
artan bir şekilde yeni seçenekleri öğrenerek yaşanmaktadır.
Ne zaman bir kimse kurgusunda anlamlı bir değişme yaşasa, genel­
likle birkaç hafta ya da ay kendilerini ‘çok hoş’ hissetmektedirler. Sonra
birden eski davranışlarına dönüş yapmaktadırlar. Sanki içlerinden bir
parçaları o eski davranışlarında iyi bir şey varmış gibi bunu yeniden
yaşamak istemektedir. Ancak bu kez nerede olduklarını görmekte ve
554 Bölüm VII Değişim

burada pek fazla kalmamaktadırlar. O eski davranışları artık eskiden


olduğu gibi tatmin edici değildir ve şimdi yeni seçenekleri vardır. Bir
süre sonra da tekrar kurgularının dışına çıkmaktadırlar. Bir süre sonra
da, artık bu onlara hiç çekici gelmemektedir ve bir daha da oraya geri
dönmemektedirler.
Belki de aşağıdaki şiir bu süreci çok iyi özetleyecektir:5

Beş kısa bölümlük otobiyografi


Portia Nelson

/
Bir sokakta yürüyorum.
Kaldırımda büyük bir çukur var.
İçine düşüyorum
Kayboluyorum... Çaresizim
Bu benim hatam değil.
Buradan çıkmak yıllarımı alıyor.

//
Aynı sokakta yürüyorum.
Kaldırımda büyük bir çukur var.
Onu görmemişim gibi yapıyorum
Tekrar düşüyorum
İnanaaamıyorum yine aynı yerdeyim.
Ama, bu benim suçum değil.
Yine, buradan çıkmak epey zamanımı alıyor.

III
Aym sokakta yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var.
Onu görüyorum
Yine düşüyorum... bu bir alışkanlık
Gözlerim açık.
Nerede olduğumu biliyorum.
Bu benim hatam.
Anında oradan çıkıyorum.
27. Konu: TA'da Değişimin Amacı 355

IV
Aynı sokakta yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var.
Kenarından geçiyorum.

V
Başka bir sokakta yürüyorum.
28
TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma

sikoterapi ve psikolojik danışma, insanların kişisel değişimi başa­

P rabilmeleri için düzenlenmiş olan süreçlerdir. Bu konuda, TA uygu­


lamalarındaki terapi ve danışmanın doğasını ve tekniklerini ele
alacağız.

Terapi' mi? 'Danışma' mı?


‘Terapi’ (ya da tam ifadesiyle ‘psikoterapi’) olarak adlandırılan etkinliği
‘psikolojik danışma’ olarak adlandırdığımız etkinlikten nasıl ayıracağız?
Yardım meslekleri arasında bu konudaki görüşler çok değişiktir. Bazı
profesyoneller bu iki etkinlik arasında anlamlı bir fark olmadığını ya da
çok fazla ortak yönleri olduğundan bunları iki ayn kavramla tanımla-
manm bile anlamsız olduğunu düşünmektedirler.
TA alanında, profesyonel akreditasyon olarak psikoterapi ve psiko­
lojik danışma birbirinden tamamen ayrı iki alan olarak görülmekte­
dir (Bkz. Ek E). Bir alanda kazanılan TA sertifikası, diğer alanları da
içermemektedir.
T&CC (Training and Certification Council), ITAA’in eğitim ve akredi-
tasyonlarını düzenlemektedir. İki alan arasındaki farkı da aşağıdaki şe­
kilde açıklamaktadır.1 Psikoterapi aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır:
'Psikoterapi alanında uzmanlaşma, danışanının kendini gerçekleş­
tirme, iyileşme ve değişme kapasitesini kolaylaştırmasını amaçlayan
uygulayıcılar içindir. Psikoterapik süreçler, danışanın arkaik ve ken­
dini sınırlayıcı örüntülerini fark etmesini ve değiştirmesini -"geç­
mişteki acılann burada ve şimdide çözümlenmesini böylece özgür
bir geleceğinin olmasını"- sağlar. Amaç danışanların kendilerini ve
ilişkilerini anlamaları ve yaşamlarında farkında, yaratıcı ve spontan,
samimiyete açık olarak seçenekler yaratmalarıdır.’

T&CC’nin psikolojik danışma tanımlaması ise şöyledir:


28 Konu TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma 557

TA psikolojik danışması kontratlı bir ilişkidir Danışma sureci, da­


nışan veya danışan sistemlerinin güçlü yanlarını, kaynaklarını ve
fonksiyonlarını geliştirerek günlük yaşamlarında farkındalık ve se­
çenekler geliştirmesini, kişisel olarak gelişmelerini ve problem yö­
netimi becerilerini kazanmasını sağlar. Amacı; sosyal, profesyonel
ve kültürel ortamlara ilişkin olarak özerkliği artırmaktır. Bu alan, sos-
yolojik/psikolojik ve kültürel uygulama alanlarında çalışan profesyo­
neller içindir Diğer örnekleri; sosyal refah, sağlık gelişimi, pastoral
çalışma, önleme, arabuluculuk, süreci kolaylaştırma, çok-kultürlü
çalışma ve hümanistik aktivıteler.'

Bu iki tanımlama terapi ve danışma arasındaki farka biraz açıklık ge­


tirmekle beraber, aynı zamanda ikisi arasında örtüşmenin olduğunu da
onaylamaktadır. TA uygulamasında, danışma gibi terapi de kontrata
dayalı bir profesyonel etkinliktir’. Bazı danışmanlar işlerinin bir kısmı-
nm danışanlarının ‘kendilerini ve ilişkilerini anlamalarına’ yardımcı ol­
mak şeklinde olduğunu reddetmektedirler. Aynı şekilde, danışanlarının
‘problemlerini yönetmek için farkındalık, seçenekler ve beceri geliştir-
me’lerine yardımcı olmayı amaçlamayan birkaç terapist de olabilir.
Temel bir farklılık, genellikle ileri sürüldüğü gibi regrese olan arka­
ik duygusal konularla ,yani, kendi Çocuk ego-durumlarıyla psikoterapi
çalışmasının yapıldığı şeklindedir. Psikolojik danışma, öte yandan, ki­
şilerin yaşamında genellikle burada ve şimdide olan problemlerini çöz­
meleri şeklindedir.
Ancak, bu konuda tartışacağımız TA kuram ve kontratlı uygulama­
sının esası, TA psikoterapisinde olduğu gibi psikolojik danışma uygu­
lamasında da aynıdır. Bu nedenle, bu konuyu işlerken, biz terapi keli­
mesini ‘terapi’ ve ‘psikolojik danışma’ için birlikte kısaltılmış bir ifade
olarak kullanacağız. Bunu yapmaktaki amacımız, sadece gereksiz tekrar
kelimelerinden kaçınmak içindir, bu iki alanın arasındaki farka indirim
yapmak için değildir.

Kendi kendine terapi


Eğer bu kitabı buraya kadar okuduysanız ve alıştırmaları yaptıysanız,
halihazırda kendi kendine terapinizi önemli ölçüde gerçekleştirmiş olabi­
lirsiniz. Burada, kendi tipik davranış, duygu ve düşünce örüntülerinizi
incelediniz. Bunları anlamak için, TA’nın size sunduğu pek çok analitik
aracı öğrenmeniz gerekti. Eski Çocuk stratejilerinizi fark ettiniz, şimdi
de erişkin bir insan olarak çok daha etkili seçeneklerinizin olduğunu
görüyorsunuz; yeni ve farklı seçenekleri deneyerek eski stratejinizi de­
ğiştirmeye çalıştınız.
Bazı TA yazarları, TA’nın kendi kendine terapi olarak kullanılmasına
özel bir önem vermişlerdir. Bunların arasında en dikkati çeken kişi,
ÎM Bölüm VII Demişim

Muriel James'tir ki, kendi kendine yeniden-ebeveynîik* çalışmalarıyla Eric


Berne Memorial Scientific Award kazanmıştır. KKYE, kişinin kendisine
yeni bir Ebeveyni’ oluşturması sistemidir ki, kişi burada gerçek ebevey­
nlerinden almış olabileceği olumsuz, sınırlandırıcı mesajlarla baş etmek
amacıyla olumlu yeni mesajlar oluşturmaktadır. Bunun için anketler,
kontrat yapma, fantezi ve görselleştirme, davranış değişimi ödevleri
gibi değişik teknikler kombinasyonu kullanılmaktadır.
Bir anlamda, tüm terapiler aslında bir şekilde kendi kendine terapidir.
TA, herkesin kendi duygu, düşünce ve davranışlarından sorumlu olduğu­
nu kabul etmektedir. Yaşadığınız duygular sizin seçiminizdir, kimse size
duygular yaşatamayacağı gibi sizi değiştiremez de. Değiştirebileceğiniz
tek Idşi, kendinizsiniz.

Niçin terapi?
Öyleyse, insanlar kendi değişmelerinden kendileri sorumlu ise, bir tera­
pistle çalışmaya ne gerek var?
Bu soruyu yanıtlamanın bir yolu, indirim yapma ve referans çerçevesi
terimleri bakımındandır. Hepimizde, gerçeğin belli bir yönünü çocuklu­
ğumuzda oluşturduğumuz resmi bozduğu için kapatma eğilimi bir mik­
tar vardır. Ben erişkin yaşamımda kurguma girdiğimde, referans çerçe­
vemi savunmak üzere indirim yapıyorum. Eğer problemimi çözeceksem
ve etkili bir değişim yaşayacaksam, indirim yaptığım gerçeklerin yönleri
hakkında bilgi sahibi olmam gerekiyor.
Ama işin asıl püf noktası da buradadır. Ben aslında indirim yapı­
yor olmama rağmen gerçeğin bu yönleri benim ‘kör noktalarım’dır.
İndirimlerimi Yetişkin çabalarımla yakalayabilirim ve düzeltebilirim.
TA’mn analitik araçlan bana bu konuda oldukça yardımcı olabilir.
Ancak, referans çerçevemde öyle bazı parçalar olabilir ki, bunları
Çocuk olarak hayatta kalabilmek için yaşamsal açıdan çok önemli gö­
rüyor olabilirim. Bunlan çok özel bir enerji harcayarak savunabilirim.
O zaman farkında olmayarak, bu kritik indirimlerimi yüzleştirebilecek
gerçeğin algılanmasını engellemek üzere kör noktalarımı korumaya ça­
lışacağım. Bunlan değiştirmek için, benimle aynı kör noktaları olmayan
kişilerden girdiler almaya ihtiyacım olacaktır. Arkadaşlar ve aile üyeleri
bu konuda bana iyi bir girdi sağlayamayabilirler. Bir ailenin de kendi
içinde kör noktalan vardır ve tüm üyeleri bunu aynı şekilde paylaşmak­
tadır. Muhtemelen ben arkadaşlarımı ve eşimi seçerken de, benzer kör
noktalan olanlar arasından seçtim. Terapistle çalışmanın veya bir terapi
grubuna girmenin bir amacı da, bunların bana kör noktalarımı içerme­
yecek şekilde bir geribildirim kaynağı olabilmesidir.
Eğer bu geribildirimi kullanacak ve referans çerçevemi değiştirmeye
28 Konu TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma 559

başlayacak olursam, Çocuk olarak muhtemelen korkmaya başlayacağım.


Bu değişimim sırasında bana destek ve koruma sağlayarak beni izleye­
cek olan birisine ihtiyaç duyacağım. Ayrıca, farkında olmadan, değişmeye
karşı direnmek, tüm bunları savuşturmaya çalışmak amacıyla tüm taktik­
leri uygulayacağımdan, daha ileri yüzleştirmelerden de yararlanabilirim.
Eğer başkalarından uygun iletiler alırsam ve cesaretlendirilirsem, bu de­
ğişimi daha kolay yapacağım ve bunu sürekli kılabileceğim. Bir terapistle
veya grup terapisi içinde çalışarak, tüm bunlardan yararlanabilirim.

Terapiden kimler yararlanır?


TA’da şöyle bir deyiş bulunmaktadır: ‘Daha iyi olmak için hasta olmak
gerekmez.’ Terapiden yararlanmak için özürlü, dezavantajlı veya ra­
hatsız olman gerekmez. Aslında, ‘problem’lerinin olması da gerekmez.
Oldukça iyi şekilde fonksiyonlarını yerine getiren, yaşamından doygun
bir kimse olabilirsin ve de yaşamından daha fazla ne beklediğini bulmak
için terapiye girebilirsin. Hiç kimse kurgusundan yüzde yüz arınık de­
ğildir, ebeveynleri bakımından ne kadar şanslı olsalar da. Pek çoğumuz,
yaşamımızın belli alanlarında problemler yaratarak kurgumuza girme­
ye çalışıyoruz. Eğer öyleyse, bu gibi kurgu konularımızı çözmek üzere
terapiye giderek bunun için zaman ve para harcamamızda, kendimizi
buna adamamızda yarar vardır.
Bunu söyledikten sonra TA terapisinin aynı zamanda derin kişisel prob­
lemleri olan kimseler için de olduğunu belirtelim ki, bu problemler geçi­
ci bir durum olabileceği gibi ciddi ruhsal rahatsızlıklara kadar değişiklik
gösteren bir ranj içinde yer alabilir. Çok ciddi rahatsızlıkların tedavisi için,
buna uygun bir ortam ve bazen de psikiyatrik destek gerekmektedir.

TA terapinin özellikleri
Eğer TA terapisi almak istiyorsanız, önce kendinize sertifikalı bir tera­
pist (CTA) bulacaksınız ve belli bir seans çalışmak için onunla bir kont­
rat yapacaksınız. Bu, bireysel olarak olabileceği gibi bir grup şeklinde
de olabilir. TA, orijinal olarak Berne tarafından grup terapisi yöntemi
olarak geliştirilmiştir; bu arada pek çok TA terapisti de grup olarak çalış­
mayı daha çok tercih etmektedir.
Daha önceki konularda, TA terapinin temel özelliklerini öğrenmiş bu­
lunuyorsunuz. Şimdi bunları gözden geçirelim.
TA terapi uygulaması, bu kitapta öğrenmiş olduğunuz sağlam bir
kuramsal çerçeveye dayanmaktadır. Bu kuramın asıl temel taşlarının
ego-durumu modeli ve yaşam-kurgusu kavramı olduğunu biliyorsunuz.
Kişisel olarak yaşanan değişmeler, karar modeli bakımından ele alın-
MO Bölüm VII Demişim

maktadır. Bölüm IV’te, her birimizin çocukluğunda kararlaştırdığı


kurgusunun duygu, düşünce ve davranış örüntülerine göre nasıl karar
verdiği TA bakımından açıklanmaktadır. TA terapisinin öncülü, erken
çocukluk kararlarının değişebileceği şeklindedir.
Konu 26'da, TA müdahalesinin nasıl kontrat yöntemine dayandığını
öğrenmiş bulunuyorsunuz. Danışan ve terapist, kontrat amaçlarına
ulaşmak için ortak sorumluluk ahrlâr. Bu amaçlar, Konu 27’de açıklandı­
ğı üzere, kurgudan çıkmak ve özerkliğe geçmek için seçilmiştir.
TA da terapötik ilişki, insanların OKEY olduğu varsayımına dayanır.
Danışan ve terapist, iki insan olarak eşittirler, birisi yukarıda diğeri aşa­
ğıda değildir.
Açık iletişim desteklenmektedir. Danışan ve terapist ortak bir dili ko­
nuşurlar, bu kitapta karşılaştığınız basit kelimeleri kullanırlar. Danışan
TA’yı öğrenmek üzere cesaretlendirilir. Terapistler genellikle danışan-
lannın bir TA giriş kursuna katılmasını veya elinizdeki bu kitap gibi bir
kitabı okumasını önerirler. Eğer, terapist vaka notları alıyorsa, bunlar
danışanın incelemesine açıktır. Tüm bunları yapmanın nedeni, danı­
şanın tedavi sürecinde aktif olması ve onun bilgisi dahilinde çalışmış
olmak içindir.
TA terapinin bir diğer özelliği, yalnızca içgörü kazanmakla sınırlı ol­
mayıp değşmeye yönelik olmasıdır. TA, problemlerin doğasının ve kay-
nağmın mutlaka anlaşılmasından yanadır. Ancak bu anlayış tek başına
yeterli olarak görülmemektedir. Bu daha çok değişme sürecinin aktif
olması için yararlanılan bir araçtır. Değişme, farklı şekilde davranışlar­
da bulunma kararını almayı, sonra da bunu ileriye taşımayı ve gerekeni
yapmayı içermektedir.
Bu anlayışla, TA uzmanları çok uzun süreli bir terapiyi kendi başma
yeterli olarak görmemektedirler. Danışanın, değişebilmek için önce ay­
lar ve yıllar süren bir içgörü kazanma sürecini yaşamasını pek gerek­
li görmemektedirler. Berne, bu konuda danışanlara şu ünlü tavsiyede
bulunmaktadır: ‘Önce bir iyileş, eğer hâlâ istiyorsan bunu daha sonra
birlikte analiz ederiz.’
Ama aynı zamanda da, TA yalnızca bir ‘kısa süreli-terapi’ yaklaşımı
değildir. Bazı problemlerin çözümlenmesi için danışan ve terapist ara­
sında uzun dönemli bir ilişkinin kurulması da gerekir ki, TA çerçevesi
içinde bu da mümkündür.

TA’nın üç okulu
TA’da üç temel ‘okulun’ olduğu düşüncesi oldukça yaygındır. Bunların
her birisinin kuramsal vurgulamaları ve tercih ettikleri terapötik tek-
28 Konu TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma Mİ

nikler farklıdır. Klasik, Yeniden-karar ve Kateksis adıyla anılan bu üç


okulun kaynağı TA’nın ilk yıllarına dayanmaktadır; 1970’lerin başında
ortaya çıkan bu okullar birbirlerinden oldukça farklılık gösteriyorlardı.’
Çok eskiye dayandıkları için TA’daki bu üç stil, genellikle ‘geleneksel
okullar’ olarak bilinmektedir.
TA, elbette bu geleneksel okullardan sonra da gelişmeye devam etmiş­
tir. Günümüzde oldukça tanınmış olan başka TA yaklaşımlan da bulun­
maktadır ve bunlar belirgin olarak bu üç okulun dışında yer almakta­
dırlar. İlişkisel yaklaşım, yenilerden birisidir ve 1990 sonlannda ortaya
çıkmıştır ve çok fazla dikkat çekmiştir. Biz aşağıda bunu da aktaracağız.
Bugün TA terapistlerinden çok azı kendisini yalnızca bu üç okuldan’
birisine ait olarak görmektedir. Gerçekte, profesyonel akredite kazan­
mak için, bir TA terapisti tüm TA okulları ve yaklaşımlarının düşünce
ve tekniklerini doğal olarak gereken şekilde kullanabilmelidr. Aşağıda
verdiğimiz geleneksel okulların ‘temel hatlan’nın özelliklerine bakıldı­
ğında, aralarındaki farklılıklar açıkça görülmektedir.

Klasik Okul
Bu yaklaşımın klasik okul olarak adlandırılma nedeni, TA’nın ilk günle­
rinde Berne ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmaları çok sıkıca izli­
yor olmalarıdır. Klasik transaksiyonel analistler, Yetişkin’in anlayış ka­
zanması ve aynı zamanda da ‘Çocukun motive olmasını sağlamak üzere
ona çengel atmak için değişik analitik modelleri kullanırlar. Kitabın
daha önceki konularında bunların çoğu ile ilgili bilgi sahibi oldunuz:
Drama Üçgeni, Egogram, Temas İletisi Profili, Seçenekler, vs.
Böylece klasik yaklaşımda, ilk adım danışanın problemlerini nasıl
kendisinin düzenlediğini anlamaya başlamasıdır. Bundan sonra da,
kurgu örüntülerinden çıktığını ve özerkliğe geçtiğini açıkça gösterecek
olan hareketlerle ilgili davranışsal değişim kontratlarının yapılmasıdır.
Danışan davranışlarını değiştirdikçe, daha farklı hissetmeye başladığı
görülmektedir; ama klasik TA’da asıl amaç yalnızca duyguların ifade
edilmesi değildir.
Grup uygulaması, klasik okulda özellikle tercih edilmektedir. Grup sü­
rerinin, esas olarak önemli olduğu düşünülmektedir. Bu, danışanın grup
içinde diğer grup üyeleriyle etkileşimleri sırasmda terapiye getirdiği prob­
lemini aslında çocukluğunda çözümlenmemiş olan problem durumunu
yeniden canlandırması anlamına gelmektedir. Terapistin rolü grup süre­
rinin gelişmesini sağlamaktır, ondan sonra da grup üyelerinin birbirle-
riyle ve terapistle sergiledikleri oyunların, paslaşmanın ve diğer kurgusal
örüntülerin farkında olmaları için müdahalelerde bulunmaktır.
JW Bölüm VII Demişim

Klasik okulun görüşüne göre, terapistin en önemli fonksiyonu danışana


yeni Ebeveyn mesajlan vermesidir. Pat Crossman ve Claude Steiner'a göre
‘terapistin bunu etkili şekilde yapabilmesi için (İngilizce’deki baş harfle­
rinden dolayı üç P olarak da bilinen) izin, koruma ve yeterlik 4 gereklidir.
izin verme, terapistin danışana kurgusundaki komutlara veya olum­
suz karşıt-komutlara aktif olarak karşı çıkan mesajları vermesidir. Bu,
sözel olarak olabilir, örneğin ‘Hissettiklerini hissettiğin gibi hissedebi­
lirsin! -çünkü herkes hissettiğini hissetme hakkına sahiptir’ veya ‘Çok
fazla çalışmayı bırak! -çünkü artık sağlığına zarar veriyorsun.’ Burada
Ebeveyn direktifini Yetişkin bilgisi izlemesi şeklinde bir kombinasyon
yer almaktadır. Buna ‘İzin Transaksiyonu denilmektedir. İzinler, ayrıca
terapisti model alarak da alınabilmektedir.
Danışanın terapistin verdiği izni kabul edebilmesi için, danışanın
Çocuk’unun terapisti olumsuz mesajları aldığı gerçek ebeveynlerinden
daha güçlü olan -daha yeterli olan- bir Ebeveyn olarak algılaması gerek­
lidir. Danışan, terapisti, aynı zamanda ebeveynlerinin olumsuz emirle­
rine uymaması durumunda karşılaşacağı felakete karşı ona koruma sağ­
layabilecek birisi olarak da görebilmelidir.

Yeniden-Karar Okulu
Bob ve Mary Goulding, Frederick (Fritz) Perls tarafından geliştirilmiş
geştalt terapinin tekniklerini TA kuramı ile birleştirerek bu terapötik
yaklaşımı oluşturmuşlardır. GouldingTer erken kararların düşünce ola­
rak değil de daha çok duygusal olarak alındığını vurgulamaktadırlar. O
nedenle, kurgudan çıkmak için, kişi ilk kararmı aldığı sırada yaşadığı
Çocuk duygularıyla yeniden temas kurabilmeli, bu duygularını ifade
ederek ve de ilk kararından daha yerinde olan bir Yeniden-karar alarak
başarabilir ki, bunu da ilk travma sahnesini hatırlayarak ve yeniden ya­
şayarak yapacaktır.
Bob ve Mary Goulding, Perls un bir kimse bir probleme ‘sıkışıp kaldı­
ğında’ kişiliğin iki parçası birbirlerini eşit bir güçle itmektedir düşünce­
sine katılmaktadırlar. Sonuçta, kişi çok fazla enerji harcamaktadır ama
hiçbir yere varamamaktadır. Bu durum açmaz olarak adlandırılmakta­
dır. Goulding’ler Perls’ün kuramını değişik ego-durumları arasındaki
açmazlar olarak ele almaktadırlar. Terapide, açmaz çözümlenmesi ge­
nellikle bir geştalt tekniği olarak bilinen ‘iki sandalye çalışması’ ile yapıl­
maktadır. Danışan, farklı sandalyelerde kendisinin çatıştığı parçalarını
hayal eder, her birinin yerine geçtiğinde ‘o parçası olur’ ve çatışması-
nı çözmek üzere bir diyalog yaşar. Bu süreç sırasında, genellikle Çocuk
duygulan açığa çıkmaktadır.
28 Konu: TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma î€3

Genel olarak Yeniden-kararcılar TA uzmanları içinde kişisel sorum­


luluğu çok daha fazla vurgulamaktadırlar. Yeniden-karar çalışmasında,
terapötik kontrat danışan ile terapist arasındaki iki-yönlü bir anlaşma
olarak değil danışanın kendisiyle terapistin tanıklığında kendini ada­
ması olarak görülmektedir. Terapist danışana ‘izinler vermez’. Terapist
olumlu bir model olarak hareket eder ve danışan da buradan farklı şe­
kilde davranma ve hissetme iznini ahr. Aynı şekilde, yeterlik konusunda
da, danışanın buna zaten yeterli olduğuna, bunun terapist tarafından
sağlanmadığına inanmaktadırlar.
Yeniden-karar terapistleri genellikle gruplarla çalışmaktadırlar ancak
grup sürecine o daldanmamaktadırlar. Terapi bunun yerine teke tek ola­
rak, tüm grubun tamklığında yapılır ve grup burada değişimi destekle­
yici ve cesaretlendirici olur, olumlu iletiler sağlar.
Yeniden-karar çalışmasında, duyguların ifadesi çalışmanın esası­
nı oluşturur. Bu okulun terapistleri ayrıca danışanın ne olup bittiğini
anlamasının önemini vurgulamaktadır. Tipik olarak, duygu çalışması­
nın ardından hemen ‘Yetişkin brifingi’ yapılır. Bununla aynı derecede
önemli olan bir diğer konu ise danışanın yeni kararlarını uygulaması ve
düzenlemesi için davranış kontratları yapmasıdır.

Kateksis Okulu
Bölüm V’te, Kateksis Okulunun yapmış olduğu önemli katkıları gör­
dük. Psikotik danışanların tedavisi için Kateksis Enstitüsünü başlatan
SchiffTerdir. Yeniden-ebeveynlenme adını verdikleri bir yaklaşımı kul­
landılar. Bu yaklaşım ‘deliliğin’ yıkıcı, tutarsız Ebeveyn mesajlarının
bir sonucu olduğu öncülüne dayanmaktadır. Tedavi olarak, danışanın
önce terapistle Yetişkin’den OKEY olduğu bir ilişki kurmasına yardımcı
olunur; terapist danışan regresyona girdiğinde onu destekleme kontratı
yapar. Sonra da, problemini yaşamadan önceki bir durumu regrese ola­
rak yaşaması istenir. Schiff’ler, bu gibi temel bir regresyonun yalnızca
psikotikler tarafından başarılabildiğini ifade etmektedirler. Danışandan
ayrıca başka bir süreç olarak deli Ebeveyn’ini de-katekt etmesi (buradaki
enerjisini geri çekmesi) istenebilir ki, Schiff’ler bunun da yalnızca psi­
kotik danışanlar için mümkün olduğunu söylemektedirler.
Danışan, o zaman gerçek anlamda büyümesini tamamlamak için bir
şans elde etmektedir; bu kez terapist ona olumlu ve tutarlı bir Ebeveyn
girdisi sağlamaktadır. Şanslı bir durum olarak, bu ikinci kez büyüme
birinci kez olduğundan daha hızlı ilerlemektedir. Öyle ki, yeniden-ebe-
veynlenme, gerçekte tam bir erişkin olan ‘bebek’in yaşamının bir döne­
minde yeni ‘anne’ ve ‘babasına bîr süre yoğun şekilde bağımlı olması
demektir. Böyle bir tedavi şekli, o zaman, çok güvenli bir ortamm ol-
564 Bölüm VII Değişim

masını, terapistin kendini bu işe adamasını ve psikiyatrik bir desteğin


olmasını gerektirmektedir. Kateksis’in ilk çalışmalarında Schiff ’ ler 'ço­
cuktan' yasal olarak da evlat edinmişlerdir, bu yüzden şimdi artık geniş
bir ‘Schiff ailesi’ söz konusudur. Bunlar arasında günümüzde çok saygın
kuramcılar, terapistler ve eğiticiler bulunmaktadır.
Schiffyen yöntemin, psikotik olmayan danışanlarla da terapide etki­
li olduğu kanıtlanmıştır. Buradaki vurgu, sürekli indirimlerin ve yeni­
den tanımlamalann yüzleştirilmesidir. İnsanların pasif olmak yerine
problemlerini çözmek üzere düşünmeye ve harekete geçmeye doğru
yöneltilmeleridir. Psikotik olmayan danışanlarla çalışırken yoğun bir
yeniden-ebeveynlenme çalışması uygun değildir. Ancak, Schiffyen bir
terapist bu gibi bir danışanıyla ebeveynlenme kontratı yapabilir. Terapist
danışanla belli zaman süreleriyle sınırlı olarak sürekli kontratlar ya­
par, ebeveyn yerine geçerek’ danışana gerçek ebeveynlerinden almış
olduğu sınırlandırıcı mesajların yerine geçmek üzere, yeni ve olumlu
Ebeveynsel mesajlar verir.
Schiffyen terapi, gruplarla yapılmaktadır; buradaki grup da özen gös­
teren tepkisel bir çevre görevini görmektedir. Tepkisel çevrenin, tüm
grup üyeleri, terapist de dahil olmak üzere tüm üyelerin yaptığı şey­
lere aktif olarak tepkide bulunması bekleniyor demektir. Eğer grupta
hoşlanmadığım bir şey yapacak olursan, ben bunu sana söyleyeceğim:
‘Bu yaptığın hiç hoşuma gitmedi. Bunun yerine (x) yapmanı istiyorum.’
gibi. Eğer grupta birisi pasif davranışlar içine girerse veya indirim ya­
parsa, diğer grup üyelerinin bunu derhal yüzleştirmesi ve aktif olarak
problem çözümüne yönelmesi istenir. Buradaki ‘yüzleştirme’, Suçlayıcı
rolünü almak şeklinde değildir. Doğrudan karşıdaki kişiden bir şeyi
yapmasını istemek, bunu da B+S+ pozisyonundan yapmak demektir.
Yüzleştirmeyi yapan kişi bunu içtenlikle kendini korumak ve diğerine
yardım etmek amacıyla yapmaktadır. Shea Schiff, bu fikri yansıtmak
üzere ‘özenli yüzleştirme’ ifadesini kullanmaktadır.

İlişkisel Yaklaşım
İlişkisel yaklaşım büyük ölçüde, çalışmalarıyla 2007 Eric Berne Memorial
Award’mı5 kazanan Helena Hargaden ve Charlotte Sills’in yazdıklarıyla
tanınmaktadır.
Adlandınldığı yaklaşımla tutarlı olarak, bu uygulayıcılar danışan ile
terapist arasındaki ilişkinin kişisel değişimi güçlendirmek için önemli
bir faktör olduğunu önermesiyle işe başlamaktadırlar. Elbette, TA tera­
pinin tüm yaklaşımlarında danışan ile terapist arasında, ‘herkesin OKEY
olduğu’ ana ilkesine dayalı bir ilişki söz konusudur. Ancak ilişkisel yak­
laşım burada bilinçdışı süreçlerin sürekli olarak rol oynadığı düşüncesi-
28 Konu TA Psikoterapi ve Psikolojik Danışma 365

ni vurgulamaktadır. İlişkisel terapistin görevi, aralarında gelişen diya­


loglara tepki olarak kendi bilinçdışına açık olmasıdır. Her an, danışan ve
terapist terapi süreci içinde olup biten her şeyi birlikte-yaratmaktadırlar.
Terapist de, danışan gibi, terapi süreci içinde gelişmektedir.
Bu yaklaşımda ilişkisel uzmanlar üç geleneksel TA yaklaşımında tipik
olarak yapılan çok açık ve net kontratların o kadar önemli olmadığı­
nı düşünmektedirler. Kontratı, terapi seansları sırasmda diğer konu­
larla birlikte anbean ilerleyerek her an ortaya çıkan bir durum olarak
görmektedirler.
İlişkisel terapistler ayrıca değişimi güçlendirmek üzere çok açıkça
bilinen ‘teknikleri’ de pek fazla dikkate almamaktadırlar; bu da, gele­
neksel TA yaklaşımlarıyla ilişkisel yaklaşım arasındaki önemli bir farkı
göstermektedir. İlişkisel olarak çalışırken, terapötik değişmenin esasen
bilinçdışı düzeyde olduğu, bunun da danışan ile terapistin aralarındaki
ilişkilerinin üzerinde çalışmalarıyla gerçekleştiği varsayılmaktadır.
Özellikle, danışan ile terapist arasında oluşan kişilerarası ilişkinin
kendine özgü olması durumuna odaklanıldığından, ilişkisel TA, grup se­
ansları olarak değil teke tek olarak yapılmaktadır.
Tüm TA yaklaşımlarında olduğu gibi ilişkisel TA’da da, ego-durumları
modeli esastır. İlişkisel terapistler erken dönemdeki gelişim konuları­
na önem verdiklerinden; kendi modellerini bebek ile bakıcı arasındaki
etkileşimler aracılığıyla gelişen ‘benliğin’, bebeğin kimlik hissinin nasıl
geliştiğinin resminin çıkarılması olarak görmektedirler. Bu da, onlann
danışan ile terapist arasmda oluşan ilişkinin kendisinin değişmenin
özünü oluşturduğu şeklindeki ilişkisel ön varsayımlan ile tutarlıdır.
Bazı bakımlardan, ilişkisel yaklaşımın kuram ve uygulamaları gele­
neksel psikoanalizi hatırlatmaktadır. Bu benzerlik, pek çok ilişkisel
uzman tarafından onaylanmaktadır ve hoş karşılanmaktadır. İlişkisel
yazarlar çalışmalarını aktarırken, Eric Beme’in kullandığı kavramlar ye­
rine bunları daha formel bir psikoanalitik dil ile açıklamaktadırlar.

‘Üç Okulun' ötesi


Bu ‘üç okulun’ dışında, günümüz TA’sında başka önemli gelişmeler
daha vardır ki, bunlardan daha önce bu kitapta söz etmiştik. Erskine ve
Zalcman’ın Raket Sistemi; Kahler’in sürücü çalışmaları; Ware, Kahler
ve Joines’ın kişilik adaptasyonları çalışmaları, bunlardan bazılarıdır.
Bu kuramsal modellerin her birisi kendine özgü bir terapötik yaklaşım
yaratmıştır.
TA’nın olumlu özelliklerinden birisi, TA dışındaki diğer terapi yakla­
şımlarındaki düşünceleri ve teknikleri kendi bünyesinde birleştirebilmiş
556 Bölüm VII Demişim

olabilmesidir. TA’nın temel yapısıyla bunların kolayca uygunluk sağla­


yabildiği görülmüştür. Bunun sonucu olarak, günümüz TA terapistleri
danışanlarının ihtiyaçlarına göre çekip kullanabilecekleri çok geniş bir
araç-gereç kutusuna sahiptirler. Pek çok TA uzmanı, ayrıca diğer yak­
laşımların eğitimlerini de almışlardır ve bunları TA çalışmalarına kat­
mışlardır. Daha önce, Yeniden-karar terapisinde TA-Gestalt kombinas­
yonunun kullanıldığını söylemiştik. TA terapistleri, ayrıca psikoanalitik
ve kısa-süreli terapi yaklaşımlarından, bioenerjiden, NLP’den, sistem
kuramından, görselleştirmeden ve benlik-imajı modifikasyonlarından,
Eriksonyen terapiden, davranışsal psikolojiden, gelişim kuramlarından
ve çok değişik alanlardan, uygulayıcının almış olduğu eğitimine ve ilgile­
rine bağlı olarak bu kavram ve teknikleri kullanabilirler. Ama bir TA uy­
gulamasında bu değişik teknikleri kullanırken bile, her zaman için esas
olarak ego-durumları modeli ve yaşam kurgusu kuramı yer almaktadır.
29
Eğitim ve Örgütlerde TA

ric Berne, TA’yı ilk geliştirdiği günlerde, bunu bir terapi ve psiko­

E lojik danışma kuramı olmaktan daha çok ‘sosyal eylem kuramı’


olarak ele alıyordu. TA’yı, bireylerle ve gruplarla çok değişik alan­
larda bir çalışma yöntemi olarak görmüştür. TA, insanların başkalarıyla
beraber olmak ve çalışmak durumunda olduğu neredeyse her yerde et­
kililiği artırmaya yaramaktadır.
TA, çok değişik eğitim ve örgüt ortamlannda da kullanılabilmektedir.
TA kuram ve uygulaması; öğretmenlere, eğiticilere, öğrencilere, eğitim
ve kurum danışmanlarına, koçlara, yöneticilere, çalışanlara, ebeveynle­
re ve çocuklara yararh olabilir. Bu gibi uygulamalann her birinde ken­
dine özgü ihtiyaçlar ve bireysel özellikler söz konusudur. Bu konuyu
işlerken, biz bunların TA’da kullanılışıyla ilgili kısa bir giriş sunacağız.
Konunun sonunda verdiğimiz Kaynaklar, bu alandaki literatür konu­
sunda size rehberlik edebilir.
Bazı güncel yazarlar gelişimsel TA terimini, burada verdiğimiz tüm uy­
gulamaları kapsamak üzere kullanmaktadırlar.1 Biz bu konuyu işlerken,
daha çok geleneksel olarak ‘eğitsel ve örgütsel’ terimlerini kullanacağız,
çünkü uluslararası TA kurumlan uzmanları akredite ederken bu adlan
kullanmaktadırlar.

Eğitsel ve örgütsel uygulamaların temel özellikleri


TA temel kuramı, eğitsel ve örgütsel çalışmalarda (EÖ), terapi ve psiko­
lojik damşma alanlarıyla aynı şekildedir ancak yaklaşım ve tekniklerde
bazı farklar vardır.2 TA uzmanlarının eğitiminde ve akreditasyonunda
bunlar göz önüne alınmaktadır (Bkz. Ek E).
Terapi ve psikolojik danışmada kontrat genellikle iki-yönlüdür, tera­
pist ile danışan arasında müzakere edilmektedir. Aksine, EÖ ortamın-

Stewart & Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 3S7


9SB Bölüm VII Değişim

daki kontratlar genellikle çok-yönlüdür. İş kontratı, uzman ile sorumlu


kurum arasında kurumun yararına müzakere edilmektedir. Örneğin,
bir iş firması çalışanlarıyla çalışması için bir TA eğiticisine iş verebilir.
Burada eğiticinin görevi, işin içindeki tüm taraflarla müdahale kont­
ratını müzakere etmektir; buradaki taraflar ödemeyi yapan kurum ile
uygulayıcının gerçekten birlikte çalışacağı kişiler ve gruplar olacaktır.
Bu durum TA uzmanının çok-yönlü oyunların oynanmasını önlemek
için özellikle dikkatlice, net, herkese açık bir şekilde kontrat işlemle­
rini müzakere etmesi gerekmektedir. Örneğin, iş firması çalışanlarını
TA eğitimine gitmeleri için görevlendirebilir; her ne kadar çalışanların
böyle bir şeye katılmak için hiçbir motivasyonları olmasa bile. Firma
ile eğitici ve grup üyeleri arasında kontrat müzakereleri açıkça başlatıl-
madığı sürece tarafların tümünün veya bazılarının Drama Üçgenindeki
rolleri alması ve sonunda da oyun Şalterinin Çekilmesi için bir fırsat
yaratılmış olacaktır.
Örgütsel çalışmalarda TA uzmanı tipik olarak bir kolaylaştırıcı, eğitici
veya koç olarak çalışmaktadır. Eğitsel TA uzmanı tipik olarak bir öğret­
mendir, başöğretmendir veya özel eğitim uzmanıdır (özel eğitime ihti­
yacı olanlarla çalışma veya özel eğiticilik gibi).
EÖ uygulayıcısı, danışanlarını genellikle psikolojik düzeyde değil de,
sosyal düzeyde ne olduğunu konuşmaya davet eder. Açıkça görüleceği
üzere, uygulayıcı sosyal düzeyde ne olduğunu anlamak için ‘Marslı’ me­
sajların iyi farkında olmalıdır ve müdahale stratejisini buna dayandır-
malıdır. Yoksa, etkili bir TA uygulaması mümkün olamayacaktır. Ayrıca,
pek çok EÖ ortamında, katılımcıların psikolojik-düzeydeki mesajlan
bakımından farkındalık kazanmaları için bunların söze dökülmesi pek
yerinde olmayabilir.
O zaman EÖ çalışmasında, uzman daha çok kişilerin veya grubun
şimdiki ânı düşünerek ve davranarak problemlerini etkili biçimde nasıl
çözeceğine odaklanacaktır; kişinin geçmişte tamamlamamış olduklan
işlerini tamamlamaları için araştırmalarına değil. Ego-durumu tanıla­
ması yapıldığında, bu daha çok davranışsal ve sosyal şekilde olacaktır;
tarihsel veya fenomenolojik değil. Uzman, grup üyelerine insanların ni­
çin kendileri zarar-verici ya da acı veren şekilde davrandıklarını açıkla­
mak üzere yaşam-kurgusu kavramını öğretebilir. Ama kişisel olarak bir
kurgu çalışması yapılmayacaktır.
Bunları söyledikten sonra, kişisel veya örgütsel değişimi gerektiren
herhangi bir çalışmanın -sosyal düzeyde çalışılıyor olsa bile- yine de
kişinin kişisel kurgusundan etkilenme potansiyeline sahip olduğunu da
belirtelim. 0 nedenle, bir EÖ uzmanı kurgunun güvenli şekilde değiş-
29 Konu: Eğitim ve örgütlerde TA M9

meşini sağlamak üzere koruma sağlamak için, kontrat yapma ve sınırlı­


lıkları yönetme konusunda üst düzeyde beceri sahibi olmalıdır.
Bundan sonraki kısımda, örgütsel ve eğitsel olarak bazı TA kavramla­
rının kullanılışını gözden geçireceğiz.

örgütsel uygulamalar3
Training and Certification Council (T&CC) örgütsel alanı şu şekilde
tanımlamaktadır:
'Örgütler alanında uzmanlaşma, örgüt içinde veya örgütler içm ça­
lışan. örgütün gelişiminin yanısıra çerçevesini ve bağlamını dikkate
alan uygulayıcılar içindir. Yaptıkları iş, örgüt içinde çalışan insanlann
gelişimini, büyümesini ve etkililiğin artırılmasını amaçlamaktadır
Transaksiyonel Analiz, örgüt gelişimi uzmanları için çok güçlü bir
araçtır. Örgüt gelişimi uzmanları Transaksiyonel Analizin temel kav­
ramlarını tanıtarak, bunu danışanların asıl amaçlarına ulaşmalannı
desteklemek için kullanabilir; örgütün belli ihtiyaçlarını karşılamak
için ortak bir strateji oluştururlar ve fonksiyonel olmayan örgütsel
davranışları elimine etmenin yanaşıra fonksiyonel bir ilişki ortamının
yaratılmasına yardımcı olurlar.'

Örgütsel TA'da değişim amaçları


Örgütsel TA’da -TA terapi ve danışmasında da olduğu gibi- değişim te­
mel amacı özerkliktir. Julie Hay, örgütsel TA uzmanı ve eğiticisini şöyle
ifade etmektedir: ‘Bizim [örgütsel TA’cıların] kontrat yapmaktaki ama­
cımız örgütteki insanların daha özerk, daha çok burada ve şimdide ol­
masıdır -ve örgüt böylece psikolojik olarak daha sağlıklı çalışanlardan
oluşacaktır.’*

Ego-durumları
Örgütlerin kendisinin ego-durumundan söz edemeyiz, ama analojik
olarak benzer unsurlar söz konusudur. İnanç, görgü kuralları ve çalışma
kuralları örüntüleri vardır ki, bunlar Ebeveyn ego-durumuna karşılık
gelmektedir. YetişkinTe benzer problem çözme stratejileri ve teknolo­
jileri vardır. Çocuk ego-durumuna paralel davranış ve duygu örüntüleri
vardır. Örgütsel analist, örgütte var olan enerjiyi bu üç unsur balonun­
dan inceler; aynen bir terapistin kişinin ego-durumlanndaki kateksis
dağılımını incelemesi gibi.
Daha belirgin olan düzeyde ise, örgütteki kişiler arasındaki ileti­
şim ve etkileşimler ego-durumları modeli bilgisiyle geliştirilebilinir.
Yöneticiler, örneğin, çalışanların isyan ederek veya aşın uyum sağla­
yarak olumsuz Uyumlu Çocuk, kendilerinin de olumsuz Ebeveynsel bir
duruş sergilediğini görebilir. Etkililiği artırmak için, hem yöneticiler
570 Bölüm VII Değişim

hem de çalışanlar Yetişkin kullanıml-armı artıracak hareketlerde bulu­


nabilirler. Doğal Çocuk, iş doyumu olarak, iş yerinin daha aydınlık ve
rahat olmasını sağlamak gibi araçlarla artırılabilinir.

Transaksiyonlar, iletiler, zamanı yapılandırma


Transaksiyonların analizi, toplumla doğrudan ilişki içinde olarak çalışan­
lar için (örneğin danışma masasında çalışanlar ve rezervasyon görevlisi
gibi) oldukça geniş bir kullanım alanına sahiptir. İletişimin akışının na­
sıl sakin ve rahat olmasını paralel transaksiyonlarla sağlayabileceklerini
ya da bir Ebeveyn-Çocuk tartışması potansiyelini taşıyan iletişimi nasıl
çapraz bir transaksiyonla keseceklerini öğrenebilirler.
Temas örüntülerinin analizi, iş motivasyonunu artırmak için çok uy­
gundur. Yöneticiler, yalnızca kötü yapılan işler için olumsuz iletiler ver­
mek yerine, iyi yapılan işler için olumlu iletiler vermeyi öğrenebilirler.
Farklı insanlara farklı temas iletileri/Nabzına göre şerbet’ ilkesi de bu­
rada geçerli: Siz saygın bir üstünüzün sizi övmesinden çok memnun ka­
labilirsiniz, ben ise işimden uzun bir tatil ödülü almayı veya maaşımda
artışı tercih edebilirim.
Toplantılardaki zamanı yapılandırma incelendiğinde, bunların çoğun­
lukla vakit geçirmeyi ve çok az etkinliği içerdiği görülebilir. Muhtemelen
insan kaynaklanndaki en büyüle israfın nedeni, oynanan Oyunlardır.
Örgütte stres düzeyi artığında, oyunların oynanması da artar (Örneğin,
insanlar sıkıldığmda, kendini kabul edilmemiş hissettiğinde veya örgüt­
teki işi yeteneklerine uygun olmadığında.) Temas örüntülerini değiştir­
mek ve olumlu mücadele ortamlarını artırmak, oyunları azaltmaya ve
ekip çalışmasını, yaratıcılığı artırmaya yarar. TA’da kontrat-yapma işlem­
leri, örgütün enerjisinin gizli gündemlerin arkasma saklanması yerine
yapıcı yöne yönlendirmesine yardımcı olur.

Pasifliği yüzleştirme
Schiffyen kavramların örgütsel uygulamalarda geniş bir kullanımının
olduğu kanıtlanmıştır. İndirim Matriksi, problem çözmede sistematik
bir araç olarak kullanılmaktadır. Özellikle de bilginin ve yönergelerin
‘satır aralannda’ olduğu, detayların kaybolduğu veya bu sırada çarpıtıl­
dığı durumlarda oldukça yararlıdır. Sözel, teğetsel ve bloke edici indi­
rimlerin farkına varmak, iletişimi geliştirebilir ve toplantıların etkilili­
ğini artırabilir.

Kişilik adaptasyonları»
Kişilik adaptasyonları bilgisi, örgütsel uzmana veya yöneticiye ekip
elemanlarını seçmesi ve ekip oluşturması için son derecede yararlıdır.
29 Konu: Eğitim ve örgütlerde TA 571

Her bir ekip üyesi, temel kişilik stiline veya güçlü olduğu yönlerine göre
gruplara yerleştirilebilinir. Kişilik adaptasyonlarını anladığımızda, bir
kimsenin tipik olarak başarısız olacağı örüntülerini önceden tahmin
edebilir ve başarılı olduğu örüntülerini destekleyebiliriz.

Eğitimde TA*
Training and Certification Council (T&CC) eğitsel alanı şu şekilde
tanımlamaktadır:
'Eğitim alanında uzmanlaşma, öğrenme alanında ve okul öncesi,
okul, üniversite ve üniversite sonrası bağlamlarda çalışan veya aile,
kurum veya toplum içindeki çocukları, ergenleri ve yetişkin eğiti­
mindeki katılımcıları destekleyen uzmanlar içindir. Yapılacak çalış­
ma, eğitici ekiplerin ve enstitülerin gelişimi konusunda da uygula­
nabilir. Amaç, hem eğitsel hem de sosyal alanda daha ileri kişisel ve
profesyonel gelişmedir. TA eğitim psikolojisi pratiği içinde eğitim
felsefesi ve ilkeleri günlük uygulamalara dönüştürülerek kullanılabi-
linir. Eğitsel TA, hem önleyici hem de yapıcıdır. Amaç, kişisel özerk­
liği artırmaktır, insanların kişisel ve profesyonel felsefelerini geliştir­
melerine destek vermektir ve optimum psikolojik sağlık ve gelişmeyi
sağlamaktır.'

Eğitsel TA'da değişimin amaçları


Özerklik, net ve açık olarak düşünmeyi ve problemleri etkili olarak çö­
zebilmeyi ifade etmektedir. Eğiticinin amacı, öğrencilerin bu yetenekle­
rini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. O nedenle, genel bir amaç ola­
rak özerklik TA’nın diğer alanlarında olduğu gibi eğitim ortamlanyla da
ilgilidir. Eğitim uzmanı ve eğitici Trudi Newton, TA eğitim felsefesini şu
şekilde açıklamaktadır:
'...gerçek eğitim, okuldaki çocuklara bir şeyler öğretmekten çok daha
fazlasıdır; bu sürekli, gözlenebilir olan öyle bir toplumsal süreçtir ki
herkes isterse bunun farkına varabilir ve bu görüşe katılmaya karar
verebilir. Bu onların seçimidir. Berne bunu fark etmiştir. Kendisi, in­
sanlann gözlenebilir davranışlarından yola çıkarak işe başlamış, on­
ların kendileri ve başkaları hakkındaki inançlannı okumuş ve onlara
kendileri için ne yapabileceklerini öğretmiştir; kendisi bunu yapan
ilk psikiyatristlerden birisidir. Bu gibi inançlar, genel olarak eğitim
tarafından şekillendirilmektedir, yani toplumsal düzeyde kendini
göstermektedir. TA sosyal fenomeni analiz etmek ve araştırmak için
müthiş bir araçtır, çünkü bugüne kadar transaksiyonel analizin “he­
men orada" olduğu görülmeye devam etmektedir.... Biz transaksi­
yonel analistlerin anlatabileceğimiz hâlâ ilginç bir öykümüz var..ve
bizler dünyayı metaforlar ve yaratıcılığımızla yorumlamaya çalışan
öykücüleriz.'7
Eğitim ortamlarının doğası gereği, özellikle öğrenciler eğiticiyi ‘ya-

L
571 Bölüm VII Demişim

şomlarında problem yaşadıkları birisi’ gibi görmeye başlarlar. Eğitici de


bu verilen Ebeveyn rolünü alırsa, geçmişin tekrar yaşanması ortaya çı­
kar. Eğitim transaksiyonel analisti, TA modelleri bilgisini bu gibi oyun
içeren durumlardan kaçınmak için kullanır. Bunun yerine, öğrencileri
veya katılımcılan OKEY-OKEY ilişkilerine davet eder.
TA çocuk gelişimi kuramları, çocukların değişik gelişimsel evrele­
riyle etkili olarak çalışabilmeleri için eğiticilere rehberlik etmektedir.
Özellikle de, TA eğiticisi ve yazar Jean Illsley Clarke’ın çalışmaları, pek
çok uzman tarafından günümüz eğitsel TA kuram ve uygulamalarında
temel olarak ele alınmaktadır.8

Ego-durumları
Temel ego-durumları modeli, okula başladıkları ilk yıllarda çocuklar ta­
rafından kolayca anlaşılabilmektedir. TA’nın dilinin basit olması bunu
öğrenmelerini kolaylaştırmaktadır. Üç ego-durumlarımn içeriklerini ve
motivasyonlarını inceleyerek öğrenciler kendi niyet ve isteklerini açıkça
bilerek daha iyi bir öğrenme yaşantısına sahip olurlar. Öğrenme dene­
yimi, her üç ego-durumuna da çekici geliyorsa, bu daha etkili olacaktır.
Özellikle Doğal Çocuk’un kişiliğin yaratıcılık ve enerji kaynağı olduğunu
kabul ederek, bunun öğrenme sürecine dahil edilmesi önemlidir.
Eğiticinin kendisi de her üç ego-durumunu kolaylıkla kullanabilme-
lidir. Çoğu zaman Yetişkinden problem çözmeye çalışacaktır. Bazen
olumlu Kontrol Edici Ebeveynden sınırlar koymaya çalışacaktır veya
olumlu Doğal Ebeveynden özen gösterecektir. Doğal Çocuk olduğunda
da, spontanlığı, sezgisel yeteneği, yaratıcılığı ve öğrenme heyecanıyla
model olacaktır.

Transaksiyonlar, iletiler, zamanı yapılandırma


Transaksiyonlann analizi, öğretmen ve öğrenciler arasındaki iletişimi
net, üretici ve gizli gündemlerden arınık hale getirmeye yaramaktadır.
Seçenekleri kullanmak, öğretmen ve öğrencilerin Ebeveyn-Çocuk etkile­
şimlerini kırmalanna yardımcı olmaktadır.
Temas iletisi ve zamanı, yapılandırma örüntülerine dikkat edilmesi, Ör­
gütlerle çakşırken olduğu gibi aynen eğitimle de ilgilidir. Sınıf ortamlan
ve konferans salonlan, özellikle oyunlar ve paslaşmalar için çok uygun bir
ortam sağlamaktadır. Öğrenciler; Aptal, Sen Bana Yaptıramazsın ya da
Benim için Sen Yap (ki bu Bak Bana Ne Yaptırdın! oyununa dönüşme po­
tansiyelini taşımaktadır) gibi oyunları oynayabilirler. Öğretmenler, Bak
Ne Kadar Çok Denedim, Ben Yalnızca Sana Yardım Etmeye Çalışıyorum,
Niçin..... Yapmıyorsun? veya Utandırma oyunlarını oynayabilirler. TA
29 Konu Eğitim ve örgütlerde TA iti

oyun analizi bilgisi, öğrencilerin ve öğretmenlerin oyunları ve paslaş­


maları minimuma indirerek uygun bir öğrenme ortamını oluşturmala­
rına yardımcı olmaktadır.
Kontratların yapılması, eğiticilerin ve öğrenenlerin her birisinin niçin
orada olduğu ve amaçlarını en iyi nasıl gerçekleştirecekleri hakkında
açık ve net anlaşmalar yapmalarına yardımcı olmaktadır.

Pasifliği yüzleştirme
Eğitsel ortamlarda, insanların sembiyoz beklentisi içinde olma olasılığı
yüksektir. Üstelik bu beklenti, bazı kültürlerde çok açık şekilde olabi­
lir; geleneksel olarak öğretmenlerin ebeveyn ve yetişkin rolünde olma­
sı, öğrencilerin ise çocuk gibi olması beklenen toplumlarda. Günümüz
eğitim anlayışı da, TA ile aynı görüşte olarak, bunun her iki tarafın da
yeteneklerine bir indirim olduğunu kabul etmektedir.
Schiffyen kavramlar bilgisi, öğretmenlere ve öğrenenlere sembiyozun
dışına çıkmaları ve tüm ego-durumlarmı kullanmaları için yardımcı ol­
maktadır. Eğiticiler dört pasif davranışı ayırtetmeyi öğrenerek, oyunlara
girmek yerine bunları yüzleştirebilirler. Eğer kurum ortamı uygunsa,
eğitim grupları ve sınıflar tepkisel bir çevre yaratarak, burada öğretenler
ve öğrenenler net düşünmeyi ve aktif problem çözmeyi cesaretlendir­
mek üzere ortak bir sorumluluk alabilirler.

Kişilik adaptasyonları
Kişilik adaptasyonları bilgisi, eğiticilerin öğrencileriyle veya katılımcı­
larla etkili bir raport kurmasına ve sürdürmesine yardıma olur. Eğitsel
ve örgütsel çalışmalarda, her bir üyenin başarısız olabileceği örüntüle-
ri önceden kestirilebilinir ve başarılı örüntüleri desteklenebilir. Ware
Sıralamasının kendisi başlıbaşma bir öğrenme stili modelidir. Eğitici,
öğrencilerle iletişim kurarken her bir öğrenciyle onun uygun temas ala­
nını kullanabilir; bir öğretmen veya eğitici gruplara sunum yaparken
her üç alan bakımından da yaklaşık olarak eşit bir dağdım sağlayacak
şekilde eğitim yöntemlerinden yararlanabilir.
30
TA'nın Gelişimi?

ric Berne’in ‘Transaksiyonel Analiz’ adıyla ilk profesyonel maka­

E lesini yayınlamasından bu yana kitabın ikinci yazınımın basıldığı


tarih bakımından, üzerinden 55 yıl geçmiştir.TA, oldukça tam-
nan ve yarım asırdan fazla bir süredir yerleşik olan bir disiplindir.
Bu 55 yılın dörtte üçü, Berne’in 1970’deki zamansız ölümünden son-
rasını içermektedir. Tüm bu süre içinde TA genişlemeye ve gelişmeye
devam etmiştir. Berne, bu disiplinin dünyaca kabul edilen kurucusudur
ancak onun bu düşüncelerine dayalı olarak pek çok yazar ve uzman da
ileri görüşleriyle katkılarda bulunmuşlardır. Günümüz TA’sı pek çok ki­
şinin elvermesiyle ortaya çıkmıştır.
Bu konuda, önce Eric Berne’in yaşamım ve onun 1950Ter ve öncesin­
deki düşüncelerinin kaynağını araştıracağız. Onun 1957’deki makalesini
izleyen on yıl içinde, kuramın ilk gelişmesi Amerika’nın Batı Yakasında
onunla birlikte bir araya gelen bir avuç TA profesyonelinin üretken ola­
rak düşünmeleri sayesinde gerçekleşmiştir. Berne’in, 1964’te en çok sa­
tanlar listesine giren Games People Play kitabı, TA’yı ateşleyerek kamu­
oyu önüne taşımış ve böylece 1970 ortalarında doruk noktasına ulaşan
geniş popülerlik döneminin başlamasına yol açmıştır. Aynı zamanda,
Berne’in ölümünü izleyen on yıl içinde, TA profesyonelleri hem kuram
hem de uygulama olarak önemli katkılarda bulunmuşlardır.
1980Terden başlayarak günümüze kadar olan dönem, toparlanma ve
genişleme ile belirgindir. Kuram ve uygulamalar, daha rafine hale geti­
rilmiş ve geliştirilmiştir. Belki de burada en çok dikkati çeken özellik,
TA’nın tüm dünyanın ilgisini çekmiş olması ve profesyonel etkinliklerin
yaygınlaşmasıdır. TA, 1950Terde ABD’nin Batı Yakasındaki küçük bir se­
miner grubundan, bugün 52 ülkede aktif olarak çalışan dernekleriyle
dünyaya yayılmıştır. TA, gerçekten uluslararası bir toplumdur.
30. Konu: TA'nın Gelişimi7 375

Eric Berne ve TA'nın başlangıcı


Eric Berne1, Eric Lennard Bernstein adıyla 1910’da Montreal’da dünya-
va gelmiştir. Babası bir aile hekimiydi, annesi profesyonel bir yazardı.
İlk çocukluk yılları mutluydu, özellikle de babası doktor olarak ev ziya­
retleri yaparken ona eşlik ettiğinde. Sonra, Eric dokuz yaşındayken, ba­
bası öldü. Bu kayıp, küçük çocuğu çok derinden etkiledi; Beme’in daha
sonraki gelişiminde bu önemli bir etken olabilir.
Hırslı bir kadın olan annesi tarafından cesaretlendirilen Berne,
tıp okumaya başladı ve 1935’te doktor oldu. Kısa bir süre sonra da,
Amerika’ya yerleşti ve psikiyatri stajına başladı. Amerikan vatandaşı
oldu ve adını da Eric Berne olarak değiştirdi.
1941’de psikanalist eğitimine ve Paul Fedem’le kendi analizine baş­
ladı. Bu durum II. Dünya Savaşı nedeniyle kesintiye uğradı ve 1943’te
psikiyatrist olarak Army Medical Corps’a katıldı. Burada hizmet verdiği
yıllarda, grup terapileri yapmaya başladı. Psikiyatri ve psikoanalize iliş­
kin kritik notlar alarak bunları toplamaya başladı ki, bunlar onun daha
sonraki yazılarının temelini oluşturmuştur.
1946’da ordudaki görevinden terhis olarak, bu kez Erik Erikson ile
psikoanalitik eğitimine devam etti. Bundan sonra yaşamının tümün­
de çok belirgin olarak öne çıkacak olan sıkı çalışma hayatına başladı,
özel muayenehanesi ile birlikte çok değişik resmi görevler yüklendi ve
kendini çok değişik yazılar yazmaya adadı. İlk kitabı olan The Mind in
Action, 1947’de yayınlanmıştır; bu A Laymans Guide to Psychiatry and
Psychoanalysis2 olarak 1957’de revize edilmiştir.
Berne, 1949’da sezginin doğasıyla ilgili olarak altı profesyonel ma­
kalesinin ilkini yayınlamıştır. Bu tarihten 1958’e kadar olan dönem­
de ortaya çıkan düşünceleri, daha sonra geliştireceği TA’mn temelini
oluşturmuştur.
Tüm bu süre içinde, psikoanaliz eğitimine devam etmiştir. 1956’da
kendi profesyonel psikoanalitik enstitüsünün üyesi olmak için başvu­
ruda bulunmuş ama reddedilmiştir. Kimse bunun gerçek nedenini bil­
memektedir. Bazıları, onun çok asi. olduğu ve işleri kendi bildiğine göre
yapmak istediği spekülasyonunu yapmaktadır.
Bu reddedilmeyle sarsılan Berne, kendi başına olarak ve yeni bir psi­
koterapi yaklaşımını ortaya koyarak durumu çözümlemiştir. O yıl sona
ermeden de, sezgi konusundaki iki makalesini daha tamamlamış ve bu­
rada ilk defa kendisinin Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ile ‘yapısal analiz’
terimlerini kullanmıştır. Bu makaleleri 1957’de yayınlanmıştır. Berne,
bundan sonra Kasım 1957’de daha ileri bir makale yayınlayarak bunu
American Group Psychotherapy Association’da sunmuştur. Bu makale-
JM Wüm VII Demişim

nin adı, Transactional Analysis: A New and Effective Method of Group


Therapy’dir.
Ertesi yıl yayınlanan bu makalesinde, Berne Ebeveyn, Yetişkin ve
Çocuk ego-durumları kavramlarını yeniden ifade etmiştir ve oyunlarla,
kurgu düşüncelerini eklemiştir. Böylece, TA kuramının temel çerçevesi
tamamlanmıştır,
Beme, nasıl bir adamdı? Montreal, Kanada’da yapılan konferansta
(Ağustos 2010), çocukları söz alarak sevgi dolu ve çok ilgili bir baba ol­
duğunu ifade etmişlerdir. Onu tanıyan farklı kimseler onun karmaşık
kişiliğiyle ilgili farklı anılar aktarmaktadır. Bazıları onun içten, destek­
leyici ve eğlenceli olduğunu söylerken bazıları onu sivri dilli, rekabet­
çi ve uzak bir insan olarak hatırlamaktadır? Ancak kesin olan bir şey
vardır ki, çok açık ve net düşünen, başkalarının da açık ve net olarak
düşünmesini bekleyen bir kimseydi. Onun bu özelliği, TA kuramının ya­
pısıyla tu tarh olarak bizlere ulaşmıştır.
Kariyeri boyunca, Berne sezginin fonksiyonu konusuna çok önem
vermiştir. Sezgileri, onun temel TA kavramlarını formüle etmeye başla­
masında itici bir güç olmuştur. Onun sezgi konusunu vurgulayıcı olan
‘Marsh gibi düşünme’ anlayışı, görünürdeki mesajlar kadar örtük me­
sajların da anlaşılmasını ifade etmektedir.
Berne, oldukça bireysel, belki de isyankar bir insandı. Onun psiko-
anahtik kuruluşu reddetmesinin, TA’yı geliştirmesine yol açıp açmadı­
ğını yalnızca tahmin edebiliriz. Ancak, karşılaştığı yerleşik terapi ‘ku-
rallarmı yıkarak’ yeni bir psikoterapi yaklaşımı yaratmayı başarmıştır.
İdeal olarak amaçladığı şey insanların hemen iyileşerek tedavi olması­
dır, yıllarca terapi alarak ‘gelişme sağlaması’ değildir. TA’nın meslek dışı
olan insanların da anlayacağı şekilde bir dili kullanmasını, Latince ve
Yunancaya kendini sıkıştırmamasını önermiştir. Böylece danışan ve te­
rapist tedavi olma süreci içinde daha hazır durumda olarak birbirleriyle
işbirliği yapabilmektedirler.
Paradoksal olarak, Berne’in kendini çok fazla içinde hissettiği bazı
idealleri onun tıp kökeninden kaynaklanmaktadır. Belki de, bu yalnızca
onun tıp eğitiminden değil, babasıyla geçirdiği mutlu çocukluk yaşan-
tılarından da kaynaklanmaktadır. Berne yazdığı Transactional Analysis
in Psychotherapy kitabını Latince olarak babasına ithaf etmiştir: ‘Tıp
Doktoru ve Baş Cerrah ve de fakirlerin doktoru Babam David’in anısına’.
Berne’e göre, etkili bir terapist gerçek bir doktor’ olmalıdır. Berne
yalnızca tıp alanında yetkili olanların terapist olması gerekmediğini
ileri sürmektedir. Aksine, her bir terapistin bir tıp doktorundan bekle­
nen sorumlulukları benimsemesi gerektiğini ifade etmektedir. Berne’e
30 Konu TA’nın Gelişimi7 J77

göre, gerçek doktor’ her zaman için ve daima öncelikle hastalarını iyi­
leştirmeye yöneliktir. Tedavisini öyle planlamalıdır ki, her aşamada ne
yaptığını ve niçin yaptığını bilir. Bunlar, bugün hâlâ TA uzmanlanndan
beklenen özellikler olmaya devam etmektedir.

İlk Yıllar
1950’lerin başlarından beri Berne ve arkadaşları düzenli olarak klinik
seminerler düzenliyorlardı.4 1958’de her Salı günü Berne’in evinde yap­
tıkları toplantıyı, daha sonra San Francisco Social Psychiatry Seminars
(SFSPS) olarak kurumsallaştırmışlardır.
O ilk günlerde San Francisco seminerleri TA düşüncelerinin oluşma­
sı için verimli bir ortam oluşturmuştur. Berne’in Transactional Analysis
in Psychotherapy kitabı tamamen TA konusunda yazılmış olan ilk kitap­
tır ilk önce 1961’de yayınlanmıştır. Bunu, 1963’te The Structure and
Dynamics of Organizations and Groups kitabı izlemiştir. Transactional
Analysis Bulletin, Ocak 1962’de, Berne’in editörlüğünde yayınlanmaya
başlamıştır.
SFSPS üyeleri, TA ‘Klasik okul’unun Claude Steiner, Jack Dusay ve Steve
Karpman gibi çoğunuz tarafmdan tanınan isimlerinden oluşmaktadır.
İlk seminer toplantılarına katılanlar arasında Jacqui Lee Schiff de bu­
lunmaktadır. Ayrıca, Bob Goulding 1960’lerin başında Berne ile klinik
süpervizyonlara başlamıştır. Böylece, Konu 28’de açıkladığımız günü­
müzdeki diğer iki TA ‘okulunun’ gelişmesi için tohumlar atılmıştır.
1964’te, Berne ve meslektaşları, TA’nm ABD dışında da giderek ar­
tan sayıda profesyonel tarafından uygulandığı gerçeğini tanımak üzere
International Transactional Analysis Association'ı (ITAA) kurmuşlar­
dır. Aynı zamanda da, Sosyal Psikiyatri seminerini de San Francisco
Transactional Analysis Seminâr (SFTAS) olarak değiştirmişlerdir.

Games People Platin yarattığı etki


1964 yılı, TA tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur: Bu tarih­
te Games People Play kitabı yayınlanmıştır. Berne, bu kitabım öncelik­
le küçük bir profesyonel çevrenin okuyacağı şekilde hazırlamıştı. Ama
kitap birden en çok satanlar listesine girmiştir. Kitabm satışı dünyaya
yayılmca, TA’nın düşünceleri ve dili de çok büyük bir kitleye ulaşmıştır.
Bu kitap, geniş kitlelere hitap eden dergilerde yer almıştır, Aym Kitabı
listesine girmiştir ve sonunda da on beş dile tercüme edilmiştir. Berne
birden ünlü birisi olmuştur. TA’nın ‘oyun’, ‘ileti’ ve ‘OKEY’ gibi terimleri
orijinal anlamı anlaşılarak veya anlaşılmayarak günlük dile yerleşmiş­
tir. Böylece Games People Play Berne’i ve sistemini psikoterapi tarihinde
571 Bölüm VII Demişim

oldukça ilginç bir şekilde kamuoyunun önüne yerleştirmiştir. Böylece


milyonlarca insan, Beme’in adını ve TA’yı duymuştur. Bu kimselerin TA
bilgileri ya Games People Play kitabına veya medyada bunun özetlenerek
kısaca anlatılan versiyonuna dayanmıştır. Bu dönemde TA’ya karşı olu­
şan bu büyük ilgi, on yıl kadar devam etmiştir.
Ama maalesef Games People Play geniş halk kitlesi için yazılmamıştı.
Burada aktardığı TA bilgisi oldukça kısa ve genel idi; Berne orijinal ola­
rak profesyonel okuyucuların onun daha önceki çalışmalarını okumuş
olduğunu düşünüyordu ya da ilgilenenlerin daha iyi anlamak için eski
yayınlara başvurmalarını bekliyordu. Ortaya çıkan durumda ise halk,
genel kuramın temelini ve bu kavramların niçin üzerinde iyice düşü­
nülerek bu şekilde günlük dilden seçilmiş olduğunu anlamadan, verdiği
oyun adlan’nı ve diğer günlük dil ifadelerini benimsemişti. Kuramın bu
şekilde aşın basitleştirilmesi, medyanın TA’yı popülerleştirerek sunum­
lar yapması ve de insanların Games People Play kitabını üstünkörü oku­
muş olmaları, durumu daha da karmaşıklaştırmıştı.
Bu süreç içinde en büyük zararı gören ise ego-durumları modelinin
kendisi idi. Beme’in orijinal bu modelinde Ebeveyn ve Çocuk, geçmi­
şin ekolannı yansıtıp, yalnızca Yetişkin tamamen şimdiye ait iken, bu­
nun yerine popüler medyada anlatılanlar Konu 2’de kısaca söz ettiği­
miz gibi son derecede basitleştirilmiş olan versiyonunu resmediyordu.
Şöyle deniyordu: ‘Değerler, -melisin ve -malısınlar Ebeveyn’dir, düşünce
Yetişkin’dir, duygular Çocuk’tur.’ Oysa TA kuramının tüm yapısı, ego-du-
rumları modeline dayalı olduğundan, modelin bu şekilde hafifletilmesi
tüm TA’nm da hafife alınmasına neden olmuştur. Tam bu sırada, Tom
Harris’in 1967’de yayınlanan I’m OKEY, You're OKEY kitabı da istemeden
bu eğilimi daha da pekiştirmiştir çünkü burada sunulan ‘TA kuramı’ ne
yazık ki aynen ‘değerler-düşünceler-duygular’ modeline dayanmaktadır.
Ortaya çıkan sonuç, 'TA’nın çok büyük kitlelere ulaşmış olmasıydı -
ama bu yanlış anlaşılan ve aşırı basitleştirilmiş olan modeldi. Bundan
sonraki yirmi yıl içinde TA profesyonellerinin en önemli görevi, bu çar­
pıtılmış imajı düzeltmek ve de saygın ve yerleşik bir psikoterapi, psi­
kolojik danışma ve diğer alanlarda kullanılan bir yaklaşım olarak layık
olduğu yeri alması için gereken çabaları göstermek olmuştur.

Profesyonellik ve uluslararası genişlemenin başlaması


Games People Play kitabının ticari bir başarıya ulaşması, TA’yı kullanan
profesyonellerin sayısında hemen bir artışa neden olmamıştır. 1965 yı­
lında, ITAA’e üye sayısı yalnızca 279 kişiydi. Ancak sayıca az olmakla
beraber bu uzman grubu TA kuram ve uygulamasının düzenli bir şekilde
gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. 1965’te, artık ABD’nin
30 Konu: TA'nın GelişimP J79

doğu yakasına yerleşmiş olan Schiff’ler, psikotik danışanlarla çalışmala­


rına başlamışlardır. Berne’in Principles of Group Treatment kitabı 1966’da
yayınlanmıştır ve aynı yıl Steiner’ın ‘Script and Counterscript' adlı yeni
ufuk açıcı makalesinin de TA Bulletin’de yayınlandığını görüyoruz.
ABD dışında TA’ya olan aktif ilgi, bu sıralarda zaten oldukça iyiydi.
1964’lerin ilk başlarında grup etkileşiminde TA yaklaşımı, yetişkin eği­
timi ortamlarında İngiltere’de Leicester Üniversitesinde, Profesör John
Allavvay5 tarafından öğretilmeye başlanmıştır. Ancak, 1965’te ITAA’in
1965’te üyelerinin arasında ABD dışından olanların sayısı çok az idi.
1968’de, ITAA üyelik sayısı 500’ün üzerine çıkmıştır ve de Steve
Karpman’ın Drama Triangle adlı makalesi ilk kez TA Bulletin’de yer
almıştır.
Tüm bunlar olurken Berne, aralıksız olarak sıkı çalışmaya devam et­
miştir. 1970 yılı Haziran ayına gelindiğinde, üzerinde çalıştığı iki kita-
bmın yazımmı tamamlamıştır: Sex in Human Loving ile What Do You Say
After You Say Hello? Ama ne yazık ki bunların basıldığını hiçbir zaman
göremeyecektir. Haziran ayının sonuna doğru ciddi bir kalp krizi ge­
çirmiştir ve acilen hastaneye kaldırılmıştır. Tam toparlanıyor gibiyken,
ikinci bir krizin sonunda 15 Temmuz 1970’te vefat etmiştir.

1970Ter: Popülerlik kazanma ve profesyonel yenilikler


Geriye dönüp baktığımızda, TA tarihinde 1970’lerde başlayan ve
1980’lerin ilk yıllarına kadar uzanan iki ayn ‘kolda’ ilerlemeyi görüyo­
ruz. Bunlardan birisi, TA’nın önce tavan yapması sonra da biraz dara­
larak geniş ama anlamlı bir kitleye mal olmasıdır. Diğeri ise, kuram ve
uygulamalar bakımından katkılarda bulunmayı başaran ve günümüz
TA’sının da hâlâ özünü şekillendirmekte olan bu TA profesyonelleri ara­
sındaki yaratıcı enerji gücünün aynı hızla devam etmesidir.
Berne’in son iki kitabı olan Sex in Human Loving ve What Do You
Say After You Say Hello? onun ölümünden sonra aynı sırayla 1970’de
ve 1972’de yayınlanmıştır. 1971’de, Muriel James ve Dorothy
Jongeward’un çok satan kitaplar listesine giren Bom To Win adlı kita-
bmda Berne’in fikirleriyle Fritz Perls’ün geştalt yaklaşımı birleştirilerek
verilmektedir (Tom Harris’ten farklı olarak, James ve Jongeward’un
sunduğu TA kuramı Eric Berne’in orijinal ego-durumlan tanımına da­
yalı olarak yapılmaktadır.)
Böylece popülerlik kazanma ivmesi devam etmiştir. ITAA üyelik sayısı,
1971’de 1.000’e, 1973’te ise 5000’e çıkmıştır. Bu ivme, 1976’da nere­
deyse 11.000 olarak tepe noktasına ulaşmıştır? TA’ya olan ilgi dalgası
devam ederken, bir yandan da ABD dışındaki sayılar da artmaya başla-
İM Bölüm Vl< Değişim

mıhtır; 1976’ya gelindiğinde, ABD dışından 1TAA üyesi olanların sayısı


2.000 e ulaşmıştır.
TA’nın Avrupa ülkelerinde giderek artan şekilde ilgi görmesi üzerine bu
kişilere hizmet verebilmek için European Association for Transactional
Analysis (EATA), 1974’te kurulmuştur ve ilk konferansı da 1975’te ya­
pılmıştır. Bunu 1976’da Pan-American Kongresi izlemiştir.
Bunlar olurken, TA’nın üç okulunun’ hepsi kuram ve uygulamalan
daha da ileriye taşımak üzere sıkı bir şekilde çahşmaya devam etmiş­
lerdir. Transactional Analysis Journal dergisinin 1971 yılı Ocak sayısı,
Berne in anısına çıkarılmıştır. Bu sayıda ayrıca Aaron ve Jacqui Schiff
Passivity’ adlı ortalığı sarsan makalelerini ve Steve Karpman’ da orta­
ya koyduğu ‘Options’ kavramını yayınlamışlardır. Jack Dusay’in orijinal
Egograms’ makalesi TA Journal'dâ 1972’de yayınlanmıştır. Aynı yıl için­
de, Bob ve Mary Gouldingler de Yeniden-karar ve komutlar konusunda­
ki fikirlerini açıkladıkları makalelerini yayınlamışlardır ve Schiff’ler de
Cathexis Enstitülerini kurmuşlardır.
Taibi Kahler’in sürücülerle ilgili çalışması, ilk önce 1974 yılındaki
TA JoumaTda bir makale olarak yayınlanmıştır, ki, onun bu çalışması
TA’dan önemli şekilde farklı bir yolu izlemektedir. Kahler’in düşünce­
leri de o güne kadarki üç ana okulun düşünce çerçevesinin tamamen
dışındadır. Her ne kadar yaptığı çalışmalar çok sıkı bir şekilde temel TA
kuramına dayanmakta ise de, burada Berne’in 1970’de ölünceye kadar
hayatında hiç duymadığı bazı önemli yeni kavramları tanıtmaktadır.
Berne’in sezgi konusundaki ilk çalışmalarıyla tohumları atılan ve de
onun 1957 yılında sunduğu makalesiyle dünyaya gelen TA, 1978 yılına
gelindiğinde artık kendini kanıtlamıştır. Bu yıl itibariyle ITAA üyeliği
8.000’e düşmüştür ve bu düşüş, içinde bulunulan on yıl sırasında biraz
daha da azalarak devam etmiştir.
TA’nın medya için olan değeri giderek azalmıştır, sonunda olması bek­
lenen şekilde. Ancak bu popüler ilgi TA tarihinin yalnızca bir parçası­
dır ve belki de öyle çok da önemsenmemesi gereken bir olaydır. Burada
asıl anlandı olan, 1970’lerin sonlarına gelindiğinde TA’nın bir disiplin
olarak olgunlaşmış olması ve profesyonel bir yaklaşım olarak yeniden
uluslararası kabul görmesidir. Bu anlamda, TA’nın pop psikoloji’ imajını
kaybederek bundan çıkmış olması, hiç de kötü bir şey değildir; her ne
kadar o hızlı ilerleme yıllarında pek çok insamn aklından geçen şey bu
şekilde değil ise de.
1977’de ortaya çıkan iki kitap, bu köklü değişimi de pek çok bakımdan
sembolize etmektedir. Her ikisi de bir sempozyum şeklindedir ve temel­
de profesyoneller için yazılmıştır. Graham Barnes tarafından editörlü-
30 Konu. TA'nın Gelişimi? 381

ğu yapılan Transactional Analysis After Eric Berne’de, onun ölümünden


sonra TA kuram ve uygulamalarında ortaya çıkan temel gelişme ve ye­
nilikler bir doküman haline getirilmiştir. Muriel James tarafından edi­
törlüğü yapılan Techniques in Transactional Analysis for Psychotherapists
and Counselorsda, temelde TA’nın psikoterapi ve psikolojik danışmadaki
pratik uygulamalarma odaklanılmış tır.
TA yazarları, TA düşüncesine derinlik kazandırmaya ve genişletme­
ye devam etmiştir. Bu yıllarda gerçekleşen önemli gelişmelerden bazı­
ları için örnek verecek olursak: 1975’te, Kateksis okulunun kuram ve
uygulamaları için temel bir yapıt olan Cathexis Readerm yayınladığını
görüyoruz; diğer ikisi ise Bob ve Mary Goulding’in Yeniden-karar tera­
pisindeki kaynak kitapları olan The Power is in the Patient ve Changing
Lives Through Redecision Therapy’dir ki, bunlar sırasıyla 1978 ve 1979’da
yayınlanmıştır. Richard Erskine ve Marilyn Zalcman’ın Raket Sistemi
ilk kez 1979’da TA Journal’da. bir makale olarak yayınlanmıştır.
Taibi Kahler, daha önceki sürücüler konusundaki çalışmalarına da­
yak olarak Süreç Modeli adıyla tanıttığı çok geniş kapsamlı kişilik ve
iletişim modeli üzerindeki çalışmalarına devam etmiştir. Kahler, bunun
psikoterapi ve psikolojik danışma kadar yönetim ve iletişim konula-
rmda da etkili olarak kullanılabileceğini kanıtlamıştır. Süreç Modeliyle
birleştirilerek oluşturulan kişilik adaptasyonları kavramı Kahler ve Paul
Ware tarafından ortaya konmuştur. Bu iki profesyonel önceleri kendi
başlarına çahşıyorlardı ama daha sonra bir araya gelmişlerdir ve Ware
1983’te kendisinin kişilik adaptasyonları konusundaki anlamlı makale­
sini yayınlamışlardır.

1980'lerden günümüze: Uluslararası genişlemeye toparlanma


TA’nın gelişiminin de, bir kimsenin bebeklikten erişkinliğe geçerken
onun tipik gelişimine benzer şekilde nasıl gelişmiş olabileceği düşüncesi
oldukça ilginçtir. Bir çocuğun gelişiminde bebekliğinin ilk birkaç ayın­
da gelişimsel aşamalar hızlı bir şekilde ilerler ve bir aşamadan diğerine
geçiş çok belirgin olarak ortaya çıkar. Geç dönem çocukluk ve ergenlik
yıllarında da kişi hâlâ büyümektedir ama bu değişim daha önce bebek­
liğinde olduğu kadar radikal bir şekilde değildir. Bir kere çocukluktan
çıktıktan sonra ve erişkinliğe girildiğinde de, kişi gelişmeye devam eder.
Ama buradaki gelişim görevleri çocukluk görevlerinden çok farklıdır,
değişimin hızı artık yavaştır. O zaman diyebiliriz ki, erişkin bir insan da
yaşamında üstesinden gelmek zorunda olacağı bazı yaşam gerçekleriyle
karşılaşır, bunları başarınca da daha öncekinden farklı bir olgunluk ka­
zanır ve deneyim sahibi olur. Bu konuyu kapatırken, burada inceleyece­
ğimiz konu, TA’nın üçüncü gelişim aşamasıdır.
Bölüm VII Demişim

TA Kuramı: Yeniden-yapılandırma, sağlamlaştırma ve çeşitlilik


1980'lerden günümüze kadar gelen bu uzun dönem içinde, TA kuramcı­
ları eskisinden çok daha fazla çalışmışlardır. Ancak, TA kuramının iler­
lemesi stil ve yön değiştirmiştir. Disiplinin daha önceki gelişiminde be­
lirgin olarak görüldüğü üzere tek bir yönde 'ilerleme’ sağlamak yerine,
bu son dönemde 'dışarıya doğru yayılma’ eğilimine girmiştir. Bundan
kastedilen, yazarlann kuramın var olan ve 1980’lerin başında sıkı bir
şekilde çerçevesi belirlenmiş olan yapısının belli danışan gruplarına ve
durumlara nasıl uygulanabileceğini ayrıntılı olarak göstermeye çalışma­
larıdır. Bu eğilimin yanısıra, bazı yazarlar da kuramın temel özünü ele
alarak yeniden incelemişlerdir ve de bunu yeniden yapılandırmışlardır
veya genişletmişlerdir.
Bu anlamda, 1980 ortalanndan başlayarak verilmeye başlanan Eric
Berne Memorial Award konularına bakılması ilginç olacaktır (Bkz. Ek
C). Bizim ilk dikkatimizi çeken şey, 1985-1993 arasındaki dokuz yıl bo­
yunca, bir yıl dışında olmak üzere sekiz yıl EBMA ödülünün verilmemiş
olmasıdır. Sanki TA kuramı yeni bir yöne doğru ilerlemeye geçmeden
önce bu yıllarda ‘bir duraklama’ dönemine girmiş gibidir. Bu yıllarda ve­
rilen tek ödül, Carlo Moiso’nun 1987 yılında aldığı ödüldür ki, bu çalış­
masını aslında iki yıl önce yayınlamıştır. Moiso burada Vann Joines’ın
daha önce oyunlardaki değişik yansıtma türlerini belli bir danışan gru­
bu (narsistik/borderline) bakımından yapmış olduğu çalışmasına dayalı
olarak, TA’da transferans kavramım yeniden formüle etmektedir.
1994’e gelince, TA kuram uygulamalarının belli alanlardaki terapö-
tik teknikler bakımından gelişmesine üç ortak ödül birden verilmiştir;
Joines’ın kişilik adaptasyonlarını yeniden-karar terapisiyle, gelişim
kuramlarıyla ve geleneksel tanılamayla birleştirmesi çalışması da dahil
olmak üzere. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu tarihten itibaren günü­
müze kadar olan dönemde EBMA ‘dışarıya doğru yayılma’nın olduğunu,
çeşitliliğin arttığını göstermektedir. Örneğin ödül TA’nın ebeveyn eği­
timinde kullanılışı, sosyal güç, aile sistemlerini anlama gibi uygulamak
çalışmalara verilmiştir. Değişik bir yöne gidildiğini gösteren diğer çalış­
malar da kendilik psikolojisi, öyküsel kuram ve yapılandırmacılık gibi
TA’nın diğer yaklaşımlar ve felsefelerle entegre edilmesi şeklindedir.
EBMA’in 1987’den bu yana listesindekilere bakıldığında, burada iki
anlamlı ‘yolun’ oluştuğu görülmektedir. Bunlardan birisi, TA’da trans­
ferans ve bilinçdışı iletişimdir. Diğeri, orijinal ego-durumu modelinin
restore edilmesidir. îlk ‘yol’, Moiso’nun 1987’deki Ödülü ile başlamış­
tır. Bundan sonraki Ödüllere bakıldığında, Erskine ve Trautmann’m
(1998’de, 1991’deki transferans konusundaki makaleleri için),
30 Konu: TA’nın Gelişimi7 383

Novellino’nun (2003’teki) ve Hargaden ile Sills’in (2007’deki) ödüllerini


görüyoruz. Konu 28’de aktardığımız ilişkisel TA yaklaşımının temel kay­
nağının da, bu çizgideki düşüncenin, yapılandırmacılık ve erken dönem
ego-durumlarının gelişimi konularındaki çalışmalarla birlikte bir deva­
mı olduğunu görüyoruz.
Tekrar ego-durumları modeline dönecek olursak: Bu ne anlamda bir
restorasyon’ gerektiriyordu? Bunun yamtı, 1970’lerde alıp başını gi­
den o furyaya kapılarak yaygınlık kazanan aşırı basitleştirilmiş ‘değer­
ler, düşünceler ve duygular’ modelindedir. Bu, nasıl olduysa profesyo­
nel TA yazılarına da bir parça sızmıştır. İlk bakışta çok ‘basit’ olması,
bunun pek çok genel ders kitabı içinde de bu şekilde aktarılmasına ve
eğitimlerde kullanılarak popüler olmasına neden olmuştur. Bunun TA
kuramının kredisini sarsıcı talihsiz sonuçlarından daha önce söz etmiş
bulunuyoruz.
Bu aşırı basitleştirilmiş model konusunda tartışmayı başlatan ve de
Berne’in orijinal versiyonunun restore edilmesini ileri sürenlerin başm-
da en önde gelenler, TA Journal’da önce 1981 sonra da 1988 makaleleriy­
le dikkati çeken Erskine ve Trautmann’dır. Bu çalışmaları nedeniyle de,
1998’de EBMA’i kazanmışlardır. Berne’in orijinal modelini savunarak bu
konuda çok açıkça tartışmalar içine giren bir diğer makale Hohmuth ve
Gormly tarafından TA Journal'da. 1982 yılında yayınlanmıştır (ancak bu
çalışma yazarlarına bir EBMA getirmemiştir).7
Biz de (yazarlar) 1987’de yayınlanan bu Günümüzde TA kitabının ilk
edisyonunu yazarken, asıl amacımız TA konusunda, bu aşın basitleşti­
rilmiş modelin yerine Berne’in orijinal olarak zaman perspektifine da­
yandırdığı ego-durumlarına göre yazarak ‘ortalığı toparlayıcı’ temel bir
ders kitabı oluşturmak idi. Tüm bu ortak çabalar sonucunda, çok şükür
ki, Berne’in orijinal modeli TA kuramının kalbinde yer alarak artık sıkıca
yerine oturmuş bulunmaktadır.
Ego-durumları modeli üzerinde daha ileri bazı gelişmeler, özellikle de
gelişimsel yönleri bakımından, 1980’lerden beri verilen EBMA içinde yer
almaktadır. Bu konudaki özel çalışmalara verilen Ödüller, Blackstone’un
(1995’te) ve Cornell’in (2010’da) çalışmaları içindir. Bu konudaki çalış­
maların yanısıra transferans konusundaki çalışmalar da, günümüzdeki
TA ilişkisel yaklaşımını destekleyici niteliktedir.

Uluslararası genişleme ve ITAA'in rolü


1970’lerde zaten başlamış olan TA’ya olan ilginin uluslararası genişle­
mesi, 1980’lerden günümüze kadar tartışmasız devam etmiştir. İlk güç­
lü gelişme, TA’nın Batı Avrupa’da kullanılışı olmuştur. Sonra da, 1989’da
JW M^vıı Değilim

Berlin Duvan’nın yıkılmasıyla sembolleşen ve yeni bir ‘açılım’ iklimini


oluşturan Doğu Avrupa’daki sürükleyici politik değişmeler, daha önce
Sovyet Bloku olan ülkelerde yeni bir heyecanla TA aktivitelerinin art­
masına da yol açmıştır. 1991’de, EATA’in üye sayısı 4.000’e çıkmıştır.
Buradaki üyelerin büyük çoğunluğu alandaki profesyonellerdir.
Bu arada, 1987’de, ITAA’den bir grup eğitici Çin Halk Cumhuriyeti'ne*
giderek ilk TA 101 kursunu vermiştir. Latin Amerika, Japonya, Hindistan
ve Avustralya’da var olan TA kuruluşları genişlemeye devam etmiştir.
Uluslararası bu ilginin çok artması, ITAA açısından durumu yeniden
gözden geçilmeyi gerektirmiştir. Her ne kadar ‘uluslararası’ etiketini
taşıyor olsa da, bazı ABD'li olmayan üyeleri olsa da, ilk yıllarında ITAA
temelde bir ABD organizasyonu idi. Şimdi ise bu durumu neredeyse
kendisini ‘yadsırcasına’ gerçekten uluslararası hale gelmişti. ABD’deki
profesyoneller bu değişen duruma bir tepki olarak 1982’de TISA TA
Association’ı (USATAA) kurdular.
ITAA’in yaşadığı problem, dünyada ulusal ve bölgesel kurumların ken­
di üye sayılarının artması idi. Bu nedenle ITAA üyelik sayısı zamanla
erimeye başlarken, uluslararası ölçekte görevleri ise giderek artmakta
idi. İlk çözüm olarak, 1980’lerin sonunda, dernekler bakımından bir
hamle yapıldı. EATA, 1989’da ITAA ile bağlan t ilan dirildi. Bunun ardın­
dan Kanada ve Hindistan aynı şekilde bağlantılandırıldı. Bu, başlangıç­
ta ITAA’in toplam üyelik sayısını artırdı, böylece 1991’de 7.000’e ulaştı.
Ancak bu sayı EATA’in 4.000 üyesini de kapsıyordu, bu yüzden bu, EATA
üyeleri bakımından global TA aktivitelerinin ABD’den çıkarak Avrupa’ya
geçmiş olduğunun onaylanması anlamına geliyordu.
Sonuçta bu nedenle bağlantılandırma işi tutmadı. Değişik finans
konulan ve yönetim zorluğu nedeniyle EATA ve de diğer kuruluşlar
ITAA’den ayrılmaya karar verdi. ITAA için 1990’larda söz konusu oldu­
ğunu ifade ettiğimiz bu problem, günümüzde daha yoğun olarak devam
etmektedir. 1995’teki 6.715 olan üye sayısı, 2010’da 1.169’a inmiştir.
Biz (yazarlar) ITAA’in varlığını sürdürmesinin dünya için yararlı olaca­
ğına inamyoruz ve pek çok transaksiyonel analistin de bu düşünceyi
paylaştığını düşünüyoruz. Kitabımızın geliştirilmiş ikinci edisyonunu
baskıya verdiğimiz sırada, ITAA ‘transaksiyonel analiz kuram ve uygu-
lamalarının profesyonel bir network içinde dünyada yayılması için’ yeni
bir vizyon geliştirmiştir ve de canlılığını sürdürebilmek için bu vizyonu
gerçekleştirecek yeni bir yapıyı uygulamak üzeredir.*
Eğer biz konuya ITAA açısından değil de, dünyada genel olarak TA ku­
ruluşlarına üye olan insanlar açısından bakacak olursak, çok daha canlı
bir tablo ortaya çıkmaktadır. EATA’in yalnız başına şu andaki üye sayısı
30 Konu: TA'nın GelişimP 395

7.500’ün üzerindedir.10 Bu sayıya Avrupa dışında dünyadaki TA kuru-


hışlanna üye olan insanları eklediğimizde, toplam sayı 11.000 gibi bir
rakama ulaşmaktadır ki, bu TA’nın dünyada 1976’da yakaladığı tepe
noktasıyla aynı gözükmektedir. Elimizde bunu destekleyecek tam bir
istatistik veri bulunmamaktadır ancak inanıyoruz ki, günümüzdeki üye
sayısına bu şekilde baktığımızda, TA’yı profesyonel olarak uygulayanların
sayısı daha önce 1976’da ulaşılan sayıdakinden çok çok daha fazladır.

Profesyonel ve akademik tanınma


Daha önceki konuda, 1960 sonlarında başlayan on yıl içinde medyada
popülerleştirilen aşırı basitleştirilmiş versiyonlar nedeniyle TA’nın pro­
fesyonel imajına verilen hasara dikkati çekmiştik. TA profesyonelleri­
nin, bu dönemde oluşan çarpık imajım düzeltilmesi için bir görevlerinin
olduğunu söylemiştik. Bu kitabın 1987’deki ilk versiyonunda, bu görev
hâlâ oldukça ‘devam etmekteydi’; gerçekte, bizim de bu kitabı yazmak­
taki amacımız bu projeye katkıda bulunmak idi.
Şimdi, 25 yıl sonra, bu görevin tamamlanmış olduğunu söyleyebili­
riz -ya da, en azından profesyonel toplum içinde olabileceği kadar ‘tam
olarak kabul görme’ aşamasına ulaştığını iddia edebiliriz. Gerçekte,
bu görev on yıl önce, 21’inci yüzyılın başında tüm niyetlerle ve amaç­
larla belki de tamamlanmış olabilir. Profesyonel literatürde, TA şimdi
ABD dışındaki ülkelerde diğer yerleşik modellerle eşit bir konumdadır.
Psikoterapi, psikolojik danışma, eğitim ve örgüt çalışmalannın yapıldığı
alanlarda uluslararası saygın yayınevlerinin yayınladığı kitaplar serisin­
de ve de hacimli kitaplarda bölüm olarak yerini almaktadır.
Pek çok TA eğitimi lisans, yüksek lisans ve hatta bazı yerlerde dokto­
ra düzeyinde verilmek üzere onaylanmıştır. Bazı ülkelerde, TA eğitimi
üniversite derecesi için geçerli olmak üzere eğitimin bir parçası haline
gelmiştir.
Geçen 25 yıl içinde psikoterapi ve psikolojik danışma alanının gide­
rek artan şekilde yasalarla, hükümet veya profesyonel kuruluşlar ta­
rafından, düzenlenmeye çalışıldığı görülmektedir. TA’nm yeri, bir ül­
keden diğerine değişiklik göstermektedir. The European Association
for Psychotherapy (EAP), UK Council for Psychotherapy ve the British
Association for Counselling and Psychotherapy, TA’yı yerleşik bir yakla­
şım olarak kabul etmektedir.

Yüzyıl Konferansı
2010 yılı Ağustos’unda, başlıca TA dernekleri bir araya gelerek Eric
Berne’in doğumunun yüzüncü yılını kutlamak üzere bir konferans dü-
IX Bölüm VII Demişim

zenlemişlerdir. Bu etkinlik, onun doğum yeri olan Montreal’de yapıl­


mıştır. Biz yazarlar da, burada bir açılış konuşması yapmak üzere onur­
landırılmış bulunuyoruz.11 Konferansın ardından, katılımcılardan birisi
şunu yazmıştır:
‘Transaksiyonel analiz kuram ve uygulaması konusunda farklı diller,
kültürler, oryantasyonlar ve yaklaşımlardan gelen kimselerin ortak bir
amaç ve vizyon için bir araya gelerek 31 değişik ülkeden 267 katılımcı­
nın yarattığı bu enerjiyi düşünebiliyor musunuz?’
Kurucusunun doğum gününden yüz sene sonra, hâlâ canlı, sürekli ge­
lişen bir disiplin olarak TA’nın dünyadaki kullanım alanı genişlemeye
devam etmektedir.
Ekler
EK A
Eric Berne'in Kitapları

Berne’in tüm yayınları için bakınız:


<www.itaa-net.org/ta/BemeBibliography.htm> {Not: Mart 2012’den
sonra, bu web sitesi muhtemelen ITAA’in yeni <www.itaaworld.org> web
sitesine taşınmış olacaktır.)
Aşağıda Berne’in hayatta iken yazmış olduğu kitaplar ve seçme yazıla­
rı verilmektedir; kitaplarından ikisi, ölümünden sonra yayınlanmıştır.
Berne, E., A layman’s guide to psychiatry and psychoanalysis. New York:
Simon and Schuster, (1957), üçüncü baskı; ilk baskısı, (1968). Daha
sonra, New York: Grove Press, (1957); ve Harmondsworth: Penguin,
(1971), tarafindan da yayınlanmıştır.
Orijinal olarak 1947’de yayınlanan The mind in action adlı kitabın dü­
zeltilmiş versiyonu. A layman’s guide adıyla yayınlanan kitabının John
Dusay’in katkıda bulunduğu, transaksiyonel analiz üzerine bir bölü­
mün eklendiği 1967 edisyonu.
Türkçe çevirisi (Çeviren: Emre Kapkın), Herkes için Psikiyatri
ve Psikanaliz Rehberi adıyla Yaprak Yayın Pazarlama tarafindan
yayınlanmıştır.
Berne, E., Transactional analysis in psychotherapy. New York: Grove
Press; (1961, 1966).
Tamamen TA konusunun ele alındığı ilk kitaptır. Berne’in orijinal ola­
rak yazdığı ve kuramın esasını belirleyici olmaya devam eden bir kitap­
tır. Ego-durumları modelinin formüle edilişini ve daha önce yazmış ol­
duğu makalelerindeki fikirlerinin üzerine kuramını oluşturduğu temel
unsurları burada sunmaktadır.
Berne, E., The structure and dynamics of organizations and groups.
Philadelphia: J. B. Lippincott Co., (1963). Daha sonra, New York:
Grove Press, (1966); ve New York: Ballantine, (1973), tarafından
yayınlanmış tır.
Kitabın adı içeriğinin ne olduğunu açıkça göstermektedir. Bazı TA
kavramlarını, örneğin transaksiyonlann ve oyunların analizi konularım
da içermektedir.

Stevvart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 389


392 Ekler

James, M. (ed.), Techniques in transactional analysis for psychotherapists


and counselors. Reading: Addison-Wesley, (1977).
Muriel James’in editörlüğün yanışı ra ayrıca katkıda da bulunduğu 43
makaleyi bir sempozyum halinde sunmaktadır. Kitabın adından da an­
laşılacağı üzere öncelikle TA tekniklerine odaklanılmıştır ama bu arada
kuram da ele alınmaktadır. Ayrıca, TA ile diğer kuramlar arasındaki iliş­
kileri inceleyen bir bölümü içermektedir.
Stern, E. (ed.), TA: The State of the art. Dordrecht: Foris Publications,
(1984).
Daha çok Avrupalı uygulayıcıların katkıda bulunduğu 23 makaleden
oluşmaktadır. Bu kitap, 1980’lerin ortalarında TA kuram ve uygulama­
larında var olan ‘yenilikçi’ görüşler hakkında bilgiler sunmaktadır.
Stewart, I., EricBeme. Londra: Sage, (1992).
Eric Beme’in psikoterapi kuram ve uygulamalarına getirdiği katkıları
ayrıntılı olarak aktarmaktadır ve değerlendirmektedir. Bu kitap, Sage’in
Key Figures in Counselling and Psychotherapy dizisi içinde yer almaktadır.
Stewart, L, Developing transactional analysis counselling. Londra: Sage,
(1996).
TA uygulayıcısı olan psikolojik danışmanlar ve terapistler için ve de
uygulayıcı eğitiminde olanlar için pratik bir el kitabıdır. Etkili bir kişisel
gelişim için 30 ‘yararlı ipucu’ verilmektedir.
Tilney, T., Dictionary of transactional analysis. Londra: Whurr, (1998).
Adından da anlaşılacağı üzere, Tony Tilney, ilk kez TA’da kullanılan
kuramsal ve uygulama terimlerini toplayarak tam bir sözlük haline
getirmiştir.
James, M., Perspectives in transactional analysis. San Francisco: TA Press,
(1998).
Bu kitap, TA konusunda 1968’den 1990 sonlarına kadar olan zaman­
da, Beme’in orijinal San Francisco seminerlerindeki çalışma arkadaşla-
nndan olan Muriel James tarafından yazılan kitaplarm bazı bölümle­
rinden ve onun değişik makalelerinden oluşmaktadır. James’in yazılan,
disiplinin içindeki çok değişik konuları kapsamaktadır.
Tudor, K. (ed.), Transactional approaches to hrief therapy. Londra: Sage,
(2001).
Psikoterapi ve psikolojik danışmanın görece birkaç seans ile sınır­
lı olduğu durumlarda TA’nın etkin olarak nasıl kullanılabileceğini
göstermektedir.
Diğer Temel TA Kitaplar 593

Stewart, L, Transactional analysis counselling in action. Londra: Sage, 3.


baskı, (2007). (Not: Bu kitabın 4. baskısı 2013 Sonbaharında çıktı).
Bu kitap, TA alanında eğitim alanlara ve uygulama yapan psikolo­
jik danışman ve terapistlere yönelik olarak yazılmış olup, tanılama ve
müdahale planından, kontrat yapma ve planlanan müdahale sırala­
masının değerlendirmesine kadar olan sistematik TA müdahalelerini
tanıtmaktadır.
Erskine, R. (ed.), Life Scripts: A transactional analysis of unconscious relati-
onal patterns. Londra: Karnac, (2010).
Yaşam kurgusu konusunda 13 makaleden oluşan bir sempozyum şek­
lindedir ve daha ileri düzeydeki okuyuculara hitap etmektedir.
Widdowson, M., Transactional analysis: 100 key points and techniques.
Londra ve New York: Routledge, (2010).
Kitabın aynen adında olduğu gibi, TA kuram ve uygulamalarında 100
temel konuda rehberlik yapmaktadır. CTA Sertifikasını almaya hazırla-
nanlar ve en üst düzey TA eğitiminde olanlar için yazılmıştır.

Klasik Okul
Steiner, C., Scripts people live: Transactional analysis of life Scripts. New
York: Grove Press, (1974).
Yaşam kurgusunu, kuramsal olarak ve doğurgulan bakmamdan derin­
lemesine tartışmaktadır. Berne’in bu konudaki diğer temel kaynakları­
na eşlik etmektedir.
Dusay, J., Egograms. New York: Harper and Row, (1977). Diğer edisyon-
ları: New York: Bantam, (1980).
Dusay’in egogram kavramını, ayrıca fonksiyonel ego-durumu modeli­
ni ve klasik TA’nın değişik yönlerini canlı örneklerle sunmaktadır.

Yeniden-Karar Okulu
Goulding, R. ve Goulding, M., The power is in the patient. San Francisco:
TA Press, (1978).
Goulding, M. ve Goulding, R., Changing lives through redecision therapy.
New York: Brunner/Mazel, (1979).
Goulding’lerin bu iki kitabı onların Yeniden-karar konusundaki ku­
ram ve uygulamalarını tanıtmaktadır. İkinci kitaplan, daha önce deği­
şik dergilerde ve mesleki kitaplarda yayınlamış oldukları makalelerin­
den oluşmaktadır.
Kadis, L. (ed.), Redecision therapy: Expanded perspectives. VVatsonville.
Western Institute for Group and Family Therapy, (1985).
JM Ekler

Yeniden karar terapisinin kuram ve uygulamalarını geniş bir şekilde


kapsayan bir dizi konuyu ele almaktadır.

Kateksis Okulu
Sdıiff, J., ve diğerleri, The Cathexis reader: Transactional analysis treat-
ment ofpsychosis. New York: Harper and Row, (1975).
Schiff kuramının tümünü, orijinalleri TA Journarda yayınlanmış olan
malzemelerle birleştirerek sunmaktadır.

İlişkisel Yaklaşım
Hargaden, H. ve Silis, C., Transactional analysis: A relational perspective.
Londra: Routledge, (2002).
Bu kitap pek çok kimse tarafından ilişkisel yaklaşımın kuram ve uygu­
lamaları için başlıca eser olarak kabul edilmektedir.
Cornell, W. ve Hargaden, H. (editörler), From transactions to relations: The
emergence of a relational tradition in transactional analysis. Chadlington:
Haddon Press, (2005).
Oldukça ileri düzeydeki okuyucular için TA’daki ilişkisel yaklaşımın
temel anahtarım sunmaktadır.

Kişilik Adaptasyonları
Joines, V., Joines personality adaptation questionnaire administration,
scoring and interpretive kit (JPAty. Chapel Hill, NC: Southeast Institute,
(2002). Ya da çevrimiçi <www.seinstitute.com/books_videos_.htrnl> adre­
sinden ulaşabilirsiniz.
Joines, V. ve Stewart, I., Personality adaptations: A new guide to human
understanding in psychotherapy and counselling. Nottingham and Chapel
Hill: Lifespace, (2002).
TA kavramlarına dayalı, kişiliği anlamaya yardımcı olan pratik bir reh­
ber kitap niteliğindedir. Araştırmalara dayalı olarak geliştirilmiş altı ki­
şilik adaptasyonu modelini tanıtmaktadır; nasıl tanılama yapılacağmı
ve her bir tip ile nasıl çahşılacağım göstererek kişisel değişimi sürdür­
meye yardımcı olmaktadır. Her bir kişilik tipi için psikoterapi uygula­
malarım örnek vak’alarla açıklamaktadır.
Kahler, T., The process therapy model. Little Rock: Taibi Kahler Associates,
(2008).
Süreç Terapisi Modelinin yaratıcısı olan Taibi Kahler, bu konu hak-
kındaki en son görüşlerini okurlarla paylaşmaktadır. Aşamalandırma
(phasing) kavramını vurgulamaktadır ki, bu kişilerin repertuvarlarına
Diğer Temel TA Kitaptan 195

ekleyebileceği yeni bir kişilik tipini daha göstermektedir. Bu kitabında


ayrıca sürücüler ile kurgu süreçlerinin terapötik olarak kullanılışını göz­
den geçirmektedir.

Eğitimde TA
Illsley Clarke, J. ve Dawson, C., Growing up again. Çenter City: Hazelden,
(1998).
Ebeveynlerin, çocukların sağlıklı olarak gelişmeleri için kritik olan ya­
pıyı sunması ve uygun bir geliştirici görevini görebilmesi için rehberlik
etmek üzere yazılmıştır; ayrıca çocuklarla, gençlerle, ailelerle ve okullar­
da çalışanlar için de yararlı bir kaynaktır.
Napper, R. ve Newton, T., Tactics: Transactional analysis concepts fortrai-
ners, teachers and tutors. Ipswich: TA Resources, (2000).
İnsanların öğrenebilmelerine yardımcı olmayı kendine iş edinmiş
olan profesyoneller için pratik bir rehberdir. Kitapta, öğrenme sürecin-
deki ilişkiler transaksiyonel analiz çerçevesinden incelemektedir.
Barrow, G., Bradshavv, E. ve Newton, T. Improving behaviour and raising
self-esteem in the classroom. Abingdon: David Fulton, (2001).
TA’yı kullanmanın, okul kültürünü ve de yaratıcı bir sınıf ortamını
yaratmayı nasıl etkilediğini göstermektedir. Davranış problemleriy­
le uğraşan öğretmenler için kaynak sağlamaktadır ve onlara destek
olmaktadır.
Hay, J., Transactional analysis for trainers. Hertford: Sherwood
Publishing, 2. baskı, (2009).
Değişik TA kavramlarım süzgeçten geçirerek bunları kullanılabilir bir
çerçeve içinde sunmaktadır. Kişisel ve profesyonel olarak etkililiği öğret­
mek isteyenlere rehberlik etmektedir, değişik etkinlikler önermektedir.
Bu kitabın Türkçe çevirisi bulunmaktadır. Bunun için Ek’in sonunda
verilen ek çerçeveye bakınız.

Örgütlerde TA
Mohr, G., ve Steinert, T. (editörler), Growth and change for organizations.
Bonn: Kulturpolitische Gesellschaft, 2006.
Dünyadaki değişik TA yazarları, örgütlerdeki duygu, düşünce ve dav­
ranış örüntülerini, bunları tanılama yöntemlerini ve müdahaleleri, ki­
şisel ve sistem düzeyinde ve de ekonomik ve toplumsal olarak TA pers­
pektifinden ele almaktadırlar.
Hay, J., Transactional analysis for trainers. Hertford: Sherwood
Publishing, 2. baskı, (2009). (Aynı, yukarıdaki yazıya bakınız)
396 Ekler

Hay, J., Workingitoutatwork: understanding attitudes and building relati-


onships. Hertford: Sherwood Publishing, 2. baskı, (2009).
Psikoterapistlerin kullandığı modellerin kolaylıkla anlaşılmasını ve
kullanılmasını sağlayacak şekilde gündelik terimlerle özellikle de iş or­
tamında ne olduğu bakımından ilişkilendirmektedir. Kendilikle ilgili
farkındalığı artırmak ve insanlar arasındaki dinamikleri yorumlamak
için zengin örnekler sunmaktadır.
De Graaf, A. ve Kunst, K., Einstein and the art ofsailing: A new perspective
on the role ofleadership. Hertford: Sherwood Publishing, (2010).
Parlak bir soruşturmacı olan Einstein’ın kişiliğinden yola çıkarak,
okuyuculara modern liderlik konusunda temel sorular yöneltmektedir
ve onları iyi bir yönetici yapacak kişilik özelliklerinin ne olacağı üzerin­
de düşünmeye davet etmektedir.
Mountain, A. ve Davidson, C., Working together: Organizational tran­
sactional analysis and business performance. Farnham and Burlington:
Gower, (2011).
Günümüzdeki TA kuram ve uygulamalarını iş ortamına uygulamakta,
TA’nm iletişim, karar verme ve iş performansında nasıl kullanılacağmı
göstermektedir.
Hay, J., Donkey bridges for developmental TA: Making transactional analy­
sis accessible and memorable. Hertford: Sherwood Publishing, 2. baskı,
(2012).
TA ile ilgili profesyonel bilgi sahibi olanlar için yazılmış olup, TA kav-
ramlarmı kolaylıkla anlaşılabilecek şekilde sunmaktadır; en önemlisi de
patolojiye değil sağlıklı olana odaklanmaktadır.

Türkçe Çeviri Kaynaklar Listesi


Berne, E. Hayat Denen Oyun (Games People Play), Kariyer Yayınları, Çev:
A. Selami Turgut.
Berne, E. Herkes için Psikiyatri ve Psikanaliz Rehberi (A Laymans Guide
to Psychiatry and Psychoanalysis), Yaprak Yayın Pazarlama, Çev: Emre
Kapkın.
Berne, E. İnsanca Sevgi ve Cinsellik (Sex in Human Loving), Yaprak Yayın
Pazarlama, Çev: Emre Kapkın.
Harris, T. Ben Okeyim-Sen Okeysin (I’m OK-Youre OK), Okuyan Us
Yayıncılık, Çev. Editörü: Muzaffer Şahin, Çev: Nilgün Sağlam, Dilara
Akıncı, Hanife Uğur.
James, M. ve Jongeward, D. Kazanmak için Doğarız (Born to Win). İnkilap
Kitabevi, Çev: Tülin Şenruh.
Diğer Temel TA Kitaplar 397

Steiner, C. ve Şahin, M. Gücün Öteki Yüzü (The Other Side of Power),


Pegem Yayınları, Çev: Nilgün Sağlam, îrem İnanoğlu, Funda Utku
Maşraf.
Steiner, C. Akılcı bir Kalp ile Duygusal Okuryazarlık (Emotional Literacy),
Nobel Yayıncılık, Çev. Editörü: Muzaffer Şahin; Çev: Muzaffer Şahin,
Fatma Erden.
Erskine, R. G., Moursund, J. P., Trautmann, R. L., Empatinin Ötesi,
(Beyond Empathy), Nobel Yayıncılık, Çev. Editörü Muzaffer Şahin; Çev:
Nilgün Sağlam, Duygu Dölek, Olca Sürgevil, Melis Gültekin, Muzaffer
Şahin.
Freed, A. M., Çocuklar için TA (TAforTOD's), BigBang Yayınları, Çev: Olca
Sürgevil Dalkılıç.
Hay, J. Eğitmenler için Transaksiyonel Analiz (Transactional Analysis for
Trainers), Nobel Yayınevi, Çev. Editörü: Muzafffer Şahin, Çev: Olca
Sürgevil Dalkılıç.

Türkçe TA Ölçme Araçları


1. Sıfat Tarama Listesi (Gough & Heilburn), Ego-durumlarını ölç­
mek üzere kullanılmaktadır (Türkçeye uyarlaması H. Bacanlı & F.
Akkoyun tarafından yapılmıştır).
2. Yaşam Pozisyonları Ölçeği (Boholst) Türkçeye uyarlama çalışması
Ahmet Özpolat tarafından yapılmıştır.
EKC
Eric Berne Anısına Verilen Ödülleri Kazananlar

ric Berne Anisina Bilimsel Ödüllerin (EBMA) verilmesine,

E Eric Beme’in bilimsel katkılarını sürdürmek ve onurlandırmak


için ölümünden sonra 1971’de başlanmıştır. Yılda bir kere olmak
üzere TA’ya yeni bir bilimsel kavram kazandıranlara verilmektedir. Bu
sorumluluk, ITAA’in Editörler Kurulu tarafından yerine getirilmektedir.
ITAA Yönetim Kurulu, 1990 yılında ödülün adını değiştirmeye ve içe­
riğini genişletmeye karar vermiştir. Bundan sonra, Eric Berne Memorial
Award in Transactional Analysis adıyla anılmaya başlanmıştır. Ödül,
her yıl TA kuramına veya uygulamalarına yayınlarıyla katkı yapanlara
veya TA’yı diğer terapötik modellerle karşılaştıran veya integre edenlere
verilmektedir. Ödülü kazanan(lar) ITAA Yönetim Kurulu tarafından be­
lirlenen EBMA komitesi tarafından seçilmektedir.
Aşağıda, 1971-2011 yılları arasında verilen ödülleri kazananlar, ödü­
lü kazandıkları çalışmaların referanslarıyla birlikte kronolojik olarak
verilmektedir. Bu liste, Training and Certification CounciTin aşağıdaki
web sitesinden alınmıştır:
<http://ta-trainingandcertification.net/exam_handbook_pdfs/Section4.
pdf>
T&CC web sitesinde, bazı ödüller için ödülün verildiği makaleler veya
kitaplar referans olarak gösterilmiştir. Bazılarında çok sayıda referan-
sm olması nedeniyle, bu gibi durumlarda kazananların yalnızca iki refe­
rans çalışmasını gösterdik. Ek referanslar varsa bunu örneğin [îki kay­
nak daha var] şeklinde ifade ettik. Referansların tüm detayını yukarıda
verilen web sitesinde bulabilirsiniz.
Her bir referansın sonunda parantez içinde verilen italikler, Günümüzde
TA kitabında bununla ilgili konu numarasını göstermektedir.
1971: Claude Steiner, SCRIPT MATRIX. Steiner, C., ‘Script and coun-
terscript’. Transactional Analysis Bulletin, 5, 18,1966, 133-35. (13)
1972: Stephen Karpman, DRAMATRIANGLE. Karpman, S., ‘Fairy tales
and script drama analysis’. TAB, 7, 26,1968, 39-43. (23)
1973: John Dusay, EGOGRAMS. Dusay, J., Egograms and the cons-
tancy hypothesis’. Transactional Analysis Journal, 2, 3, 1972, 37-42. (3)

390 Stevvart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz


Eric Berne Anısına Verilen ödülleri Kazananlar 599

1974: Aaron Schiff ve Jacqui Schiff, PASSIVITY AND THE FOUR


DISCOUNTS. Schiff, A., ve Schiff, J., ‘Passivity’. TAJ, 1, 1, 1971, 71-8.
(17)
1975: Robert Goulding ve Mary Goulding, REDECİSİON AND TWELVE
INJUNCTIONS. Goulding, R. ve Goulding, M., ‘New directions in transa­
ctional analysis’. Sager ve Kaplan (editörler), Progress ingroup andfamily
therapy içinde. New York: Brunner/Mazel, 1972,105-34; ve Injunctions,
decisions and redecisions’. TAJ, 6,1,1976, 41-8. (14)
1976: Pat Crossman, PROTECTION. Crossman, P, ‘Permission and
protection’. TAB, 5, 19,1966,152-4. (28)
1977: Taibi Kahler, MINISCRIPT AND FIVE DRIVERS. Kahler, T., ‘The
miniscript’. TAJ, 4, 1, 1974, 26-42. (15)
1978: Fanita English, RACKETS AND REAL FEELINGS: THE
SUBSTITUTION FACTOR. English, E, ‘The substitution factor: rackets
and real feelings’. TAJ, 1, 4,1971, 225-30; and ‘Rackets and real feelings,
Part II’. TAJ, 2,1,1972, 23-5. (21)
1979: Stephen Karpman, OPTIONS. Karpman, S., ‘Options’. TAJ, 1, 1,
1971, 79-87. (7)
1980 (ortak ödül): Cİaude Steiner, THE STROKE ECONOMY. Steiner,
C., ‘The stroke economy’. TAJ, 1, 3,1971, 9-15. (8)
1980 (ortak ödül): Ken Mellor ve Eric Sigmund, DISCOUNTING AND
REDEFINING. Mellor, K. ve Sigmund, E., ‘Discounting’. TAJ, 5, 3, 1975,
295-302; ve Mellor, K. ve Sigmund, E., ‘Redefining’. TAJ, 5, 3, 1975,
303-11. (17, 18,19)
1981: Franklin H. Ernst, Jr., THE OK CORRAL. Emst, E, ‘The OK cor-
ral: the grid for get-on-with’. TAJ, 1, 4,1971, 231-40. (12)
1982: Richard Erskine ve Marilyn Zalcman, RACKET SYSTEM AND
RACKET ANALYSİS. Erskine, R. ve Zalcman, M., ‘The racket system: a
model for racket analysis’. TAJ, 9,1,1979, 51-9. (22)
1983: Muriel James, SELF-REPARENTING. James, M., ‘Self-
reparenting: theory and process’. TAJ, 4, 3,1974, 32-9. (28)
1984: Pam Levin, DBVELOPMENTAL CYCLES. Levin, R, ‘The cycle of
development’. TAJ, 12, 2,1982,129-39. (2)
1985, 1986: Ödül verilmemiştir.
1987: Carlo Moiso, EGO STATES AND TRANSFERENCE. Moiso, C., ‘Ego
States and transference’. TAJ, 15, 3,1985,194-201. (-)
1988-1993 arası: Ödül verilmemiştir.
1994 (ortak ödül): Sharon R. Dashiell (alan: Pratik Uygulamalar).
400 Ekle*

Dashiell, S., ‘The Parent resolution process: reprogramming psychic in-


corporations in the Parent’. TAJ, 8, 4, 1978, 289-94. ( - )
1994 (ortak ödül): John R. McNeel Çalan: Pratik Uygulamalar). McNeel,
J-, ‘The Parent Interview’. TAJ, 6, 1,1976, 61-8. ( -)
1994 (ortak ödül): Vann S. Joines (alan: TA’nın Diğer Kuram ve
Yaklaşımlarla Entegrasyonu). Joines, V., ‘Using redecision therapy
with different personality adaptations’. TAJ, 16, 3, 1986, 152-60; ve
‘Diagnosis and treatment planning using a transactional analysis fra-
mework’. TAJ, 18, 3,1988,185-90. (16)
1995 (ortak ödül): Peg Blackstone (alan: TA’nın Diğer Kuram ve
Yaklaşımlarla Entegrasyonu). Blackstone, P., ‘The dynamic Child: integ-
ration of second-order structure, object relations, and self psychology’.
TAJ, 23, 4,1993, 216-34. (-)
1995 (ortak ödül): Jean Illsley Clarke (alan: Pratik Uygulamalar).
Applied Transactional Analysis in Parent Education. Illsley Clarke, J.,
Self-esteem: a family affair. San Francisco: Harper, 1978; Self-esteem: a
family affair readerguide. San Francisco: Harper, 1981. ( - )
1996: Alan Jacobs (alan: Kuram). Transactional Analysis and Social
Applications. Jacobs, A., ‘Autocratic power’, TAJ, 17, 1987, 59-71;
‘Nationalism’, TAJ, 20,1990, 221-22 8. [İki kaynak daha var] (- )
1997: Fanita English (alan: Kuram). Hot Potato Transmission and
Episcript. English, E, ‘Episcript and the “Hot Potato” game’, TAB, 8, 32,
1969, 77-82. (14)
1998 (ortak ödül): Richard G. Erskine ve Rebecca L. Trautmann (alan:
Karşılaştırma ve/veya Entegrasyon). "Ego State analysis: a comparative
view’, TAJ, 11, 1981, 178-185; ‘Ego structure, intrapsychic function,
and defense mechanisms: a commentary on Eric Berne’s original theo-
retical concepts’, TAJ 18,1988,15-19. [Yedi kaynak daha var] (2, 4)
1998 (ortak ödül): James R. Ailen ve Barbara Ann Ailen (alan: Kuram).
Ailen, J. ve Ailen, B., ‘Narrative theory, redecision therapy and postmo-
dernism’, TAJ, 25,1995, 327-334; ‘A New type of transactional analysis
and one version of script work with a constructionist sensibility’, TAJ,
27, 1997, 89-98. [Bir kaynak daha var] (-)
1999 arası 2001: Ödül verilmemiştir.
2002: Leonard Schlegel (alan: Kuram). Schlegel, L., ‘What is transacti­
onal analysis?’, TAJ, 28,1998, 269-287. (1)
2003: Michele Novellino (alan: Kuram). Unconscious communication
and interpretation in transactionalanalysis’, TAJ, 20,3,1990,168-172. ( -)
Eric Berne Anısına Verilen ödülleri Kazananlar 401

2004: Pearl Drego (alan: İzinler, Ritüel Terapi). 'Changing systems


through correlations of injunction inventories,’ Lapvvorth, P. (ed.),
The Maastricht Papers: Selections from the 20th EATA Conference içinde
(ss. 5-19), Amersfoort: EATA, 2004. Also Building family unity through
permission rituals: permissions and ego State models, Bombay: Alfreruby
Publishers. ( -)
2005: Graham Barnes: ‘The circularity of theory and psychopatho-
logy with specific Identification in the construction of schizophrenia,
alcoholism, and homosexuality.’ Graham’ın doktora tez çalışmasının
5. ve 6. Konuları, Psychopathology of psychotherapy: a cyhemetic study of
theory (Royal Melbourne Institute of Technology, Melbourne, Victoria,
Australia) ve ‘Homosexuality in the first three decades of transactional
analysis: a study of theory in the practice of transactional analysis psy­
chotherapy,’ TAJ, 34, 2004,126-155. (-)
2006: Theodore B. Novey, ‘Measuring the effectiveness of transactio­
nal analysis: an International study.’ TAJ, 32,1, 2002, 8-24. (-)
2007 (ortak ödül): Helena Hargaden ve Charlotte Silis: ‘New the­
ory of relational domains of transference.’ Hargaden, H. ve Silis, C.,
Transactional analysis - a relational perspective içinde 4. ve 5. Bölümler,
Hove: Brunner-Routledge, 2002. (29)
2007 (ortak ödül): Bernd Schmid: ‘New theory, role concept transa­
ctional analysis and social roles.’ Mohr, G. ve Steinert, T. (editörler),
Growth and change for organizations: transactional analysis new develop-
ments 1995-2006 içinde (ss. 32-61). Pleasanton, CA: ITAA. (Orijinal ça­
lışma 1994’te yayınlanmıştır). (-)
2008: Gloria Noriega Gayol: ‘New theory, Mechanisms for transmit-
ting transgenerational scripts.’ Noriega Gayol, G., ‘Codependence: a
transgenerational script,’ TAJ 34, 2004, 312-322; ve 'Construcciön y va-
lidaciön del instrumento de codependencia (ICOD) para mujeres mexi-
canas [Construction and validation of the codependency instrument
(ICOD) for mexican women],’ April 2002 Revista Salud Mentol. (-)
2009: Dolores Munari Poda: (alan: Pratik Uygulamalar), ‘New tech-
niques in the treatment of children and ensuing theory.’ Munari Poda,
D., ‘Every child is a group: the girl of the snakes,’ TAJ, 34, 2004, 52-68
(-)
2010: William F. Cornell: ‘The relational and somatic organization
of the Child ego State: expanding our understanding of script and sc­
ript protocol.’ (Alan: Kuram). Cornell, W.F., ‘Life script theory: a criti-
cal review from a developmental perspective’, TAJ, 18, 1988, 270-282;
402 Ekler

'Babies, brains, and bodies: somatic foundations of the Child ego State.’
Silis,C. ve Hargaden, H.(editörler), Ego States (key concepts in transa­
ctional analysis: contemporary views) içinde (ss. 28-54). Londra: Worth
Publishing, 2003. [Bir kaynak daha var] (4, 10-13)
2011: Ödül verilmemiştir.
Eric Berne Memorial Awards ile ilgili ayrıntılar 2011 yılından sonra
periyodik olarak şu adreste verilecektir:
<http://ta-trainingandcertification.net/exam_handbook_pdfs/Section4.
pdf>
EK D
TA Örgütleri

İTABIN İKİNCİ EDİSYONUNU BASKIYA GÖNDERDİĞİMİZ OCAK 2012

K tarihinde, tüm dünyaya yönelik olan tek bir TA örgütü bulun­


maktadır: International Transactional Analysis Association
(ITAA). Diğer bir örgüt olan, European Association for Transactional
Analysis (EATA), Avrupa kıtasını kapsamaktadır. Bunlara ek olarak iki
uluslararası örgüt, ayrıca bölgesel ve ülkelere ait değişik örgütler de bu­
lunmaktadır.
Konu 30’da, ITAA ve EATA’in tarihsel gelişimine kısa bir giriş yapmış
bulunuyoruz. Ek E’de ise TA eğitimlerinin nasıl olduğunu ve Sertifika
(CTA) hazırlıkları için gerekenleri tanıtıyoruz. Burada EK D’de, Ocak
2012 tarihiyle, yukarıda söz ettiğimiz iki örgütün şu andaki yapısını,
üyelik kategorilerini ve iletişim bilgilerini sunuyoruz. Kitabın bir sonra­
ki yazımına kadar bu bilgilerin detayında değişiklikler olabilir, bu yüz­
den bu örgütlerin web sitelerini kontrol etmenizi öneriyoruz.

The International Transactional Analysis Association


ITAA, ABD yasalarına göre kamu yararına olan bir eğitim kuruluşudur.
Şu anda 52 ülkeden 1200 üyesi bulunmaktadır. Örgüt, üyeleri arasın­
dan doğrudan seçilen bir Yönetim Kurulu tarafından yönetilmektedir
ITAA’de beş tür üyelik bulunmaktadır. Partner Üyelik, ITAA’in hüma-
nistik amaçlarını destekleyen herkes içindir; oy hakları yoktur. Öğrenci
Üyelik, tam zamanlı üniversite öğrencileri içindir. Bunların Partner
Üyelikten farklı olarak oy hakları vardır. Normal Üyelik, TA’dan ya­
rarlanan ancak TA dışında başka bir yerden başka şekilde bir sertifikası
olanlar içindir; oy hakları vardır. Bu üyeler, ayrıca ITAA-BOC (Board of
Certification) veya EATA-COC (Commission of Certification) tarafından
verilen transaksiyonel analist sertifikasını (CTA) almak üzere hazırlan­
ma aşamasında da olabilirler. Bu hazırlık için önce ‘TA 101’ kursunu almı ş
veya sınavını geçmiş olmaları, ayrıca bir Teaching and/or Supervising
Transactional Analyst (TSTA) veya Provisional TSTA (PTSTA) tarafından
onay imzası almış olmaları, yani Eğitim Kontratı yapmış olmaları gere­
kir. (PTSTA veya TSTA gereklilikleri için EK E ye bakınız.)
Sertifikalı Transaksiyonel Analist (CTA) Üyeliği, Değişik TA

Stevvart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz 403


404 Ekler

Sertifikalı eğiticiler ve süpervizörlerle (PTSTA’ler ve TSTA’ler) çalıştık­


tan sonra yazılı ve sözlü sınavları başarmış olanlar için, yeterliğe dayalı
olan bir üyelik çeşididir (bakınız Ek E). CTA üyeler; psikolojik danışma,
psikoterapi, örgüt veya eğitim alanlarından birinde veya fazlasında uz­
manlaşmış olan profesyonel TA uygulayıcılarıdır.
Sertifikalı Eğitici ve/veya Süpervizör Transaksiyonel Analist
(TSTA veya PTSTA) Üyeler ilk önce sertifikalı transaksiyonel analist
(CTA) Unvanını almışlardır, daha sonra da CTA veya PTSTA’lere (eğitim,
örgüÜ psikolojik danışma veya psikoterapi alanlarının birinde veya ba­
zılarında) eğitim ve/veya süpervizyon verebileceklerini kanıtlayacak şe­
kilde gereken sınavları başarmışlardır (Bkz. Ek E).
ITAA’e şu anda yalnızca bireysel olarak üye olunabilmektedir. Dernek
(örgüt) olarak üye kabulü yoktur (ancak bu konu müzakere edilmek­
tedir). Bu kitabm yazımı sırasında, ITAA’in örgüt yapısında bazı temel
değişikliklerin olması için müzakere süreci devam etmektedir. Bu tar­
tışmaların temelinde, ITAA’in üyeliklerini ve çalışmalarını bölgesel ve
ulusal örgütlerin katılımının yanısıra daha çok uluslararası olarak geliş­
tirme amacı bulunmaktadır (Bkz. Konu 30).
Daha fazla bilgi için: ITAA, 2843 Hopyard Road, Süite 155, Pleasanton,
CA 94588, USA. Web sitesi: <www.itaaworld.org>
Web sitesinden e-mail ile de iletişim kurabilirsiniz. Tel/Fax: +1
925-600-8112.

The European Association for Transactional Analysis


EATA, İsviçre yasalarına göre kamu yararına olan bir örgüttür. Şu anda
27 Avrupa ülkesindeki 34 TA örgütünü içermektedir ve toplam üye sa­
yısı 7,550’dir. Üye örgütlerinden birisi, ülkemizdeki ATAD’dır (Avrasya
Transaksiyonel Analiz Derneği).
EATA, bir şemsiye kuruluştur, yani Avrupa’daki ulusal ve bölgesel ör­
gütlerin federasyonundan oluşmaktadır. EATA üyeliği, normal olarak
bağlı olduğu ulusal veya bölgesel örgütün üyeliği aracılığıyla olmaktadır.
Çok istisna durumlar dışında, EATA’e bireysel olarak üye olmak müm-
kün değildir.
Bu yüzden EATA’de formel üyelik kategorileri’ bulunmamaktadır.
Bunun yerine, değişik ulusal ve bölgesel örgütler kendi üyelik katego­
rilerini geliştirmişlerdir. Genel olarak söyleyecek olursak, bunlar da
ITAA’in daha önce söz ettiğimiz üyelik kategorilerine benzemektedir.
EATA veya ITAA’e üye olunsun, CTA Sınavı (CTA hazırlık süreci de dahil
olmak üzere) tamamen aynıdır (bkz Ek E).
TA Örgütten 405

EATA, değişik ulusal ve bölgesel örgütlerin delegelerinden oluşan


Konsey tarafından yönetilmektedir.
Daha fazla bilgi için iletişim adresi: EATA Executive Secretary,
Silvanerweg 8, 78464 Konstanz, Germany. Tel: +49 7531 95270; Fax:
+49 7531 95271.
Web sitesi: <www.eatanews.org; email: EATA@gmx.com>

ITAA ve EATA arasındaki ilişkiler


Yasal ve fonksiyonel bakımdan, EATA ve ITAA birbirlerinden tamamen
ayrıdır, her ne kadar ITAA halen tüm dünyayı temsil eden bir TA örgütü
olarak kabul ediliyor olsa da. Pratikte, EATA TA’nın Avrupa kıtasındaki
gelişiminden ve işleyişinden sorumludur. Avrupa dışında ise bu fonksi­
yon ITAA tarafından yerine getirilmektedir. Her ne kadar farklı örgütler
olsalar da, bu iki uluslararası örgüt birbirleriyle işbirliği içinde çakşırlar.
Aralarındaki bu yakm bağı da, karşılıklı olarak bilgi alışverişini, koordi­
nasyon ve tanımayı sağlayarak güvence altına alırlar.

Ulusal ve bölgesel örgütler


Dünyadaki değişik ulusal veya bölgesel örgütlerin iletişim adreslerini
vermiyoruz çünkü bu bilgiler örgütlerin kendi içlerinde yaptıkları se­
çimlerin sonunda sıklıkla değişmektedir. Ayrıca, sürekli yeni örgütler
oluşmaktadır veya var olanlar birleşmekte, bazıları ise kapanmaktadır.
Ulusal ve bölgesel örgütlerin güncel iletişim adresleri, ITAA veya EATA
tarafından kayıt altında tutulmaktadır. Bu yüzden belli bir yerdeki veya
ülkedeki bir TA örgütünün ayrıntılı bilgilerine ulaşmak istiyorsanız, bu
iki uluslararası örgütün yukarıda verdiğimiz web sitelerini ziyaret edebi­
lirsiniz. Eğer burada da başarılı olamazsanız, ‘transaksiyonel analiz* ve
de bölge ya da ülkenin admı araştırma motoruna girmenizi öneriyoruz.

Türkiye'deki TA Dernekleri
Transaksiyonel analizin ülkemizde profesyonel olarak gelişmesinde­
ki önemli bir unsur, kendi örgütsel gelişimini tamamlayabilmesidir.
Şu anda mevcut iki TA derneği bulunmaktadır: Transaksiyonel Analiz
Derneği (TAD) ve Avrasya Transaksiyonel Analiz Derneği (ATAD).
Elimizdeki güncel verilere göre, bu derneklerle ilgili bilgiler şöyledir:
TAD: 2004’te İstanbul’da kurulmuştur. Üyelik için TA ile ilgili herhan­
gi bir koşulu yoktur; yönetim kurulunun tercihi esastır. TA Sertifikası
(CTA) olan ya da CTA eğitim kontratı olan bir üyesi yoktur Ülke dışından
baz. PTSTA ve TSTA’leri eğitici olarak davet ederek, baz. TA eğitimi fa-
406 Ekler

şatlarının yaratılmasını sağlamıştır. 2006 yılında, ITAA Konferansının


İstanbul’da düzenlenmesinde rol almıştır.
ATAD: 2009’da İstanbul’da kurulmuştur. Avrasya olarak adlandırıl­
ma nedeni, ülkenin Asya ve Avrupa yakasındaki üyelerini kucaklama­
yı amaçlamasıdır. Demeğin tüzüğü, şubelerin açılması için uygundur.
CTA (ve de PTSTA) olan tek bir üyesi vardır. Bazı üyelerinin de TA Eğitim
Kontratları vardır. Yönetim kurulu da, Eğitim Kontratlı üyelerden
oluşmaktadır.
ATAD, TAD’dan farklı olarak EATA’in üyesidir (EATA’in yönetmeliğiyle
tutarlı olarak TA eğitim programlarını organize etmemektedir, yalnız­
ca bölgesindeki TA eğitimleri için koordinasyon görevini görmektedir.
EATA üyesi olabilmek ve kalabilmek için bu koşulun yerine getirilmesi
gerekmektedir).
ATAD’ın değişik üyelik statüleri bulunmaktadır. Normal Üyelik, TA
101 eğitimini almış olan ya da TA 101 sınavını başarmış olanlar içindir.
Ayrıca, CTA ünvanı olanlar için Sertifikalı Üye, PTSTA veya TSTA olan­
lar için de Eğitici ve/veya Süpervizör Üye statüsü de bulunmaktadır.
Bir kimse ATAD’m üyesi olduğunda, otomatik olarak EATA’in üyesi de
olmaktadır. ATAD’ın üyeleri EATA’in Yıllık Yönetim Toplantısına katıla­
bilir ve oy kullanabilir.
ATAD’ın, EATA üyeliğiyle bağlantılı olarak oluşturulmuş Etik kuralları
vardır. ATAD üyeleri, yaptıkları çalışmalarını bu etik anlayış çerçevesin­
de gerçekleştirmekle sorumludurlar.
Not: TA Sertifikası (CTA) sınavları yalnızca ITAAC (BOC) ve de EATA
(COC) tarafından yönetilmektedir. Sözlü smavlar, genellikle uluslara­
rası toplantılar sırasında gerçekleştirilmektedir. CTA ve de PTSTA/TSTA
Sertifikaları da yalnızca BOC/COC tarafından verilmektedir.
EKE
TA Eğitimleri ve Akreditasyonu

İTABIN İKİNCİ YAZIMINI BASKIYA GÖNDERDİĞİMİZ OCAK 2012 DE,

K uluslararası olarak TA eğitim koşullarının ve akreditasyonunun


düzenlenmesinden sorumlu olan iki büyük örgüt bulunmak­
tadır. International Transactional Analysis Association (ITAA) ve de
European Association for Transactional Analysis (EATA). Eğitim koşul­
ları ve akreditasyon, tüm dünya için bunlann oluşturdukları Komisyon­
lar tarafından yürütülmektedir.
ITAA içinde, eğitim koşulları ve akreditasyon işleri Training and
Certification Council (T&CC) olarak adlandırılan bir birim tarafından
yapılmaktadır. ABD yasalan gereğince, T&CC ITAA örgütünden ayn bir
örgüttür, ancak onunla işbirliği yaparak çalışır. T&CC iki komiteden
oluşmaktadır: Eğitimle ilgili koşulları düzenleyen Training Standards
Committee (TSC) ve de TA profesyonellerinin sınav ve sertifikalarının
düzenlenmesini yapan Board of Certification (BOC). EATA’de ise bu gö­
revler aynı şekilde Professional Training Standards Committee (PTSC)
ve Commission of Certification (COC) tarafından yerine getirilmektedir.
T&CC ve EATA arasındaki eğitim koşullan ve smav işlemleriyle ilgi­
li sürekli ve yakın koordinasyon, Transactional Analysis Certification
Council (TACC) olarak bilinen ortak bir komite tarafindan sağlanmak­
tadır. O nedenle, birisi tarafından onaylanan belgeler aynen diğerinde
de geçerlidir. Sonuçta, her ikisi tarafından da düzenlenen eğitim koşul­
ları ve sınav işlemleri birbirine eşdeğerdir, bunlann Eğitim ve Smav El
Kitapları da aynıdır.
Burada bundan sonra vereceğimiz bilgiler, Ocak 2012 tarihinde T&CC
ve EATA El Kitaplarında yer alan bilgilerden derlenmiştir. İlgili bilgilerin
tüm ayrıntılannı, arada sırada yapılan eğitim koşullan ve akreditasyon-
la ilgili bazı değişiklikleri, T&CC El Kitabına aşağıdaki adresten ulaşarak
öğrenebilirsiniz:
<http://ta-trainingandcertification.net/ta-training-and-exams-handbo-
ok.html> veya EATA El kitabı: <www.eatanews.org/handbook.htm>

TA eğitiminin ve Transaksiyonel Analist sertifikasının amaçlan


Uluslararası eğitim koşullarının ve sertifika programlarının amacı şun­
lardır: Yardım almak isteyen kişiler ve örgütler için TA uygulayıcılarının

Stevvart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz


40# Ekler

yeterli ve etik olmalarını garantilemek; TA kuram ve yöntemlerinin geli­


şimini. netleştirilmesini, sadeleştirilmesini ve değerlendirilmesini sağ­
lamak; TA profesyonellerinin yeterlikleri bakımından değerlendirilme­
sini desteklemek ve de TA’nın dört alan bakımından kontrat yöntemiyle
uygulanmasını sağlamak.
Günümüzdeki şekliyle transaksiyonel analizin uygulanması ve TA
eğitiminin verilmesi, uygulayıcıların yetiştirilmesi dört alanda ger­
çekleşmektedir: (1) Psikoterapi, (2) Psikolojik danışma, (3) Örgütsel,
(4) Eğitimsel.Sertifikalı Transaksiyonel Analist (CTA) sertifikasını ka­
zanmak için, gereken eğitimleri almış olmak ve kendi özel alanında
(yukarıdaki dört alandan birisinde) TA’yı yeterli olarak uyguladığının
ITAA/EATA tarafından oluşturulmuş bir kurul tarafından onaylanması,
yazdı ve sözlü sınavların başarılmış olması gerekmektedir. Eğitici ve/
veya Süpervizör Transaksiyonel Analist (TSTA) akreditasyonu, gereken
eğitimleri almış ve TA eğitimini yeterli olarak verdiği onaylanmış olan
(Teaching Transactional Analyst, TTA) ve/veya TA uygulamalarını yeter­
li olarak süpervize ettiği onaylanmış olanlar (Supervising Transactional
Analyst, STA) içindir.
T/STA olmayı amaçlayan ve bu amaçla eğitim ve süpervizyon sürecin­
de olan profesyoneller için de kendi alanlarında oln'ıak üzere Provisional
Teaching and/or Supervising Transactional Analyst (PT/STA) ünvanı
bulunmaktadır.

TA eğitiminin ve CTA sertifikasının gerekleri nelerdir?


Sertifikalı Transaksiyonel Analist (CTA) olmak isteyenler için gereken
eğitim sürecinin basamakları şöyledir:
1. TA 101 Eğitimini almış olmak veya TA 101 Sınavını başarmış
olmak;
2. CTA eğitimi sırasında, durumuna uygun olan üyelik statüsü içinde
ITAA veya EATA’e üye olmak ve üyelik aidatlarını ödemek;
3. TSTA veya PTSTA olan bir profesyonel transaksiyonel analist ile
eğitimini almak istediği özel alanı bakımından Eğitim Kontratı
imzalamış olmak;
4. BOC veya COC’nin sınav için gerekli eğitim ve süpervizyon koşul­
larını karşılamak;
5. Sertifikalı Transaksiyonel Analist (CTA) olmak için; BOC/COC’nin
yazılı ve sözlü sınavlarını geçmek; sonra da,
6. ITAA veya EATA’e, CTA ünvanına sahip olanlar için uygun üyelik
statüsünde aidatlannı ödemek.
TA Eğitimleri ve Akreditasyoru 409

TA eğiticisi ve/veya süpervizörü sertifikasını almak isteyenler,


Teaching Transactional Analyst veya Supervising Transactional Analyst
olmayı veya İlcisini birden seçebilirler. Bunun için gereken eğitim süreci
de şu şekildedir:
1. Başkalarına eğitim vermek istedikleri özel uygulama alanında CTA
olmak;
2. Resmi olarak ilan edilenTraining Endorsement Workshop’a (TEW)
katılmak ve eğitimin sonunda TEW üyeleri tarafından eğitim prog­
ramlarını başlatması için yetki almak;
3. ITAA veya EATA’e, T/STA olmak isteyenler için uygun üyelik statü­
sünde gereken aidatlarını ödemek;
4. TSTA olan bir Süpervizör ile eğitim alacağı alanda bir Eğitim
Kontratı imzalamış olmak (bu imzalandığı anda aday artık özel
alanında PT/STA olarak çalışabilir);
5. BOC veya COC tarafından belirlenen eğitim ve süpervizyon alma ve
verme koşullarını karşılamış olmak;
6. Teaching ve/veya Supervising Transactional Analyst akreditasyo-
nu için gereken BOC/COC sınavını başarmış olmak; ondan sonra
da,
7. ITAA veya EATA’e, T/STA olanlar için uygun üyelik statüsünde gere­
ken aidatlarım ödemek;

TA 101
‘TA 101’, Eric Berne’in transaksiyonel analiz kuram ve yöntemlerinin
temelini giriş niteliğinde tamtmak üzere başlatmış olduğu bir eğitim te­
rimidir. 101 Kodu, Birleşik Devletlerde üniversitelerde bir alan konusu
hakkında genel fikir vermek amacıyla giriş dersi olarak verilen dersler
için kullanılmaktadır.
TA 101, ITAA/EATA tarafından resmen onaylı olarak Transaksiyonele
Analize Giriş niteliğinde olan bir kurstur. Bu kursun amaa, TA kavram­
ları hakkında doğru ve tutarlı bilgileri sunmaktır. Bir kursun TA 101
kursu olarak kabul edilebilmesi için aşağıdaki koşullar karşılanmış
olmalıdır:
1. Eğitici, TA 101 Kursunu vermek üzere resmen onaylanmış olmalı­
dır. (Bu eğitici bir TSTA (veya TTA), PTSTA (veya PTTA) ya da bir CTA
olarak ayrıca TA 101 Eğiticisi ünvanına sahip olmalıdır.
2. Kurs, TA 101 konu başlıklarım içermelidir (Yazarların notu: Bizim
ikinci yazımımız baskıya gittiği sırada Konu Başlıklarının 2008 versi­
yonu geçerli idi ki, bunu da Ek F'de veriyoruz).
410 EWw

3. Kurs en az 12 saat süreli olmalıdır. Bu süreden daha uzun olarak,


değişik zamanlarda ve formatlarda da (örneğin, bir hafta sonu
veya birkaç haftaya yayılmış olarak) verilerek bazı yaşantısal alış­
tırmalar da yapılabilir.
TA 101 Yazılı Sınavı, öncelikle dünyada bazı temel TA bilgilerine ye­
terli derecede sahip pek çok kimsenin olmasına karşın TA 101 Kursunu
alma imkanı olmaması durumunda bir alternatif olarak getirilmiştir.
Bu kimseler Yazılı Sınavını (ödevini) kendi başlarına hazırlayarak
Sertifikalı bir üye tarafından (PTSTA veya TSTA) değerlendirilmesini is­
teyebilirler. Eğer başarılı olurlarsa, bu TA 101 Kursu yerine de geçecek­
tir. Değerlendirmeyi yapan sertifikalı üye, kendisine bunun için verilen
standart bir belgeyi imzalayarak verecektir.

Akreditasyon koşulları
Aşağıda CTA ve T/STA akreditasyonunu almak için gereken eğitim ve
süpervizyon koşulları, her ikisi için sırasıyla eğitim sürecinin basamak­
ları’ olarak kısaca özetlenmektedir.
CTA: CTA Eğitim Kontratının minimum süresi bir yıldır. Ancak, bu­
rada üzerinde durulan konu yeterliğin yeterince sağlanabilmesidir. Pek
çok adayın eğitimi minimumdan daha uzun sürebilmektedir.
Tipik olarak, CTA eğitiminin başlamasından itibaren en sonunda alı­
nan final sınavına kadar geçen süre, adayın daha önceki eğitim ve uygu­
lama deneyimlerine dayalı olarak dört ile altı yıl arası olmaktadır. Bu süre
içinde, aşağıdakilerin toplamından oluşan 2.000 saati tamamlamalıdır:
• 750 saat danışan görüşmesi, bunun 500 saati TA uygulaması
olmalıdır;
• 600 saat profesyonel eğitim, bunun 300 saati ileri TA eğitimi
olmalıdır;
• 150 saat süpervizyon, bunun 75 saati PTSTA veya TSTA ile olma-
lıdır, bunun 40 saati de Asıl Süpervizör ile yapılmış olmalıdır; ve
- 500 saat ek profesyonel eğitim, içinde yaşanan ülkenin gerektirdiği
ulusal koşullara göre Asıl Süpervizör tarafından belirlenecektir.
Her ne kadar, ITAA veya EATA tarafından kişisel terapi için belirlen­
miş bir minimum süre yok ise de, bunun eğitimin integral bir parça­
sı olması beklenmektedir. Bazı ülkeler kişisel terapi için belli bir saat
koşulunu getirebilir, ayrıca ülkeden ülkeye değişiklik gösteren bazı ek
koşullar da olabilir. Öncelikli olan, her bir ülkenin kendi yasal ve/veya
profesyonel normlarının karşılanmış olmasıdır. CTA adayları, CTA sına­
vına girebilmek için aynı zamanda ulusal koşulları karşıladıklarını da
belgelemelidirler.
TA Eğitimleri ve Akreditasyonu 411

CTA akreditasyonunu almak için, yazılı ve sözlü sınavın geçilmiş olma­


sı gerekmektedir. Yazılı sınav, aday sözlü sınava girmeden önce gerçek­
leştirilmiş olmalıdır. Sözlü sınav, T/STA, PT/STA veya CTA ünvanları olan
dört uzmanın önünde gerçekleşmektedir; bu sınavda asıl olarak adayın
yaptığı işlerin örneklerinin işitsel veya görsel kayıtlannı paylaşmasına
odaklanılmak tadır.
T/STA: TTA Sertifikası için aday önce TA 101 kursunu bir TSTA ve TTA
eşliğinde vererek onun onayını almalıdır; sonra kendi özel alanında 300
saat eğitim vermelidir ki bunun 45 saatinin bir TSTA veya TTA tara­
fından süpervizyonu alınmış olmalıdır; ayrıca ulusal veya uluslararası
konferanslarda 12 saat sunu yapmış olmalıdır. STA sertifikası için kendi
özel alanında 500 saat deneyimi olmalıdır ki bunun 50 saatinin bir TSTA
veya STA tarafından süpervizyonu alınmış olmalıdır. Bunlara ek olarak,
T/STA adayları 100 saat sürekli profesyonel eğitim almış olmalıdır.
T/STA akreditasyonu için sözlü sınavı, T/STA ünvanlan olan dört
uzmanın önünde gerçekleşmektedir. Bu sınav; Kuram, Örgüt ve Etik
konuları bölümünü; bir gruba eğitim vermeyi (TSTA veya TTA adayla­
rı için); ve Süpervizyon vermeyi (TSTA veya STA adaylan için) kapsa­
maktadır. Aday, sınavın daha sonraki aşamasma geçebilmek için önce
Kuram, Örgüt ve Etik bölümlerinden başarılı olmalıdır.

Türkiye'de TA eğitimleri
TA eğitim koşulları ve akreditasyonu, tüm dünya için ITAA ve EATA’in
ortak olarak belirlediği bir komisyon tarafindan düzenlenmektedir.
Bölgesel ya da ulusal TA dernekleri, eğitim koşullarını ve akreditasyonu be­
lirleyemezler ve de veremezler. Ancak bunlarla uyumlu olarak çalışarak
bölgelerindeki TA eğitimlerini ve uygulamaları desteklerler, hizmetlerin
etik olarak verilmesini organize ederler.
TA eğitimleri, ülkemizde alışık olduğumuzun tam aksine, hiçbir şekil­
de TA Dernekleri tarafından verilmez. Yalnızca ITAA veya EATA onay­
lı eğiticiler ve süpervizörler tarafindan bağımsız olarak, özellikle de
derneklerin bünyesi dışında verilir. Hiçbir TA Derneği, CTA Sertifikası
veremez, sertifika eğitimi düzenleyemez. Ancak arada bir derneğin bir
etkinliği olarak bazı seminerler yapılabilir ve bu seminere katılımlar
sertifika eğitimi için kredi olarak kabul edilir. Katılanlara, katıldığı süre
karşılığı olarak saati belirtilerek ‘İleri TA Eğitimine Katılım Belgesi’ verile­
bilir, TA Sertifikası (CTA) verilemez.
Herhangi bir TA eğitiminin (kısa ya da uzun süreli olsun), TA Sertifika
Eğitimi adına kredi olarak sayılabilmesi için eğitimi veren kişinin PTSTA
veya TSTA ünvanı olmalıdır ve ‘bu Unvanıyla imzaladığı bir belgeyi’ katı-
412 Ekler

lımcılara vermelidir. Dikkat ediniz ki, TA bilgileri herkese açıktır ve her­


kes birbiriyle istediği gibi paylaşabilir ve bu konuda bildiklerini başkala­
rına bir eğitim olarak da aktarabilir. Ancak bunlar TA Sertifika Eğitimi
için kredi olarak sayılmaz. Bu yüzden önerimiz TA konusunda herhangi
bir etkinliğe katıldığınızda eğiticinin ‘TA Unvanına’ dikkat etmenizdir
ki, bu sizin en doğal hakkınızdır.
TA eğitimlerine katılıyor olmak ile ‘Eğitim Kontratı’ imzalamış olmak
farklı şeylerdir. Eğitim Kontratı bir PTSTA veya TSTA ile imzalanır. Bir
eğitim kontratı olmadan da TA eğitimlerine katılınabilinir. Ancak, CTA
Sertifika süreci resmen Eğitim Kontratı imzalandıktan sonra başlar.
Pek çok TA Süpervizörü, TA 101 kursundan daha çok TA 101 Sınavının
başarılmış olmasına göre adayla Eğitim Kontratı imzalamayı tercih et­
mektedir. Eğitim Kontratı, daha çok aday belli bir olgunluk ve yeterlik
düzeyinde olduğunda imzalanmaktadır.
ITAA ve EATA kontratlı PTSTA’ler veya TSTA’ler bir enstitü kurabilirler
veya bağımsız olarak tek başlanna çalışabilirler. Ayrıca, CTA sertifikas-
yonuna cesaretlendirici ve hazırlayıcı bazı ara belgeler düzenleyebilirler.
Bu konuda, insiyatif kendilerine aittir. Ancak, onların düzenledikleri bu
belgeler hiçbir şekilde CTA belgesi olamaz, yalnızca CTA Belgesini almak
için hazırlayıcı olabilir. CTA olabilmek için, ayrıca BOC veya COC sınavını
da geçmek gereklidir.
Ülkemizde de, bu amaçla TA 202, TA 303 ve TA 404 düzeyinde olmak
üzere üç aşamalı TA Eğitimine Katılım Belgeleri düzenlenmektedir.
Böylece, eğitimleriniz, değişik kaynaklardan alınmış olsa da, bunları
birleştirerek bir belgeye dönüştürmeniz mümkündür. 404 Düzeyini ta­
mamlanmış olduğunda, yaptığınız bu çalışmalarla CTA olmak için gere­
ken yazılı sınavınızı vermeye hazır durumda olacaksınız. Bu belgelerin
düzenlenmesi, şu anda tek yerli Sertifikalı TA Uzmanı CTA ve ayrıca da
PTSTA olan Füsun Akkoyun tarafından yapılmaktadır. Dileriz ki, yakın­
da yeni yerli PTSTA ve TSTA meslektaşlarımız olacaktır ve bunu bir grup
olarak daha ilerilere taşımamız mümkün olacaktır.

202 Düzeyinde TA eğitimine katılım belgesinin koşulları


e 120 saat onaylı TA eğitimi (belgeleyiniz) (TA 101 eğitimi dahil
değildir, ancak TA 101 eğitiminin tarihini ve eğiticisini de ayrıca
belirtiniz)
• 20 saat TA süpervizyonu (süpervizyon kütüğünüzde açıklayınız)
• TA 101 sınavını başarmış olmak (belgenizi ve sınavınızı dosyanı­
za ekleyiniz)
TA Eğitimleri ve Akreditasyonu 413

• Seçtiğiniz iki TA kavramını kişisel yaşamınızda ve de uygulama


alanınızda nasıl kullandığınızı iki sayfayı geçmeyecek şekilde ya­
zılı olarak açıklayınız.
• TA uygulama saatleriniz (genel dökümünü yapınız, ayrıca alanını­
zı belirlemiş olunuz)
• Sözlü sunuda (TA temel kavramlarından birisi) başarılı olmak
• Herhangi bir TA derneğine üye olmak (ulusal veya uluslararası
olabilir, en az bir dernek yeterlidir - üye olduğunuz derneğin Etik
koşulu yoksa ayrıca Etik belgesini imzalamış olmak)

303 Düzeyinde TA eğitimine katılım belgesinin koşullan


• 240 saat onaylı TA eğitimi (202 düzeyinde sunmuş olduğunuz
eğitim saatleri de dahil olmak üzere)
• 40 saat TA süpervizyonu (202 düzeyinde belirtilenler de dahil ol­
mak üzere)
• D bölümü sorularını başarmış olmak (seçmiş olduğunuz alanınız­
la ilgili bölümü başarmış olmak)
• TA uygulama saatleriniz (genel dökümü, 202 düzeyindekiler de
dahil olmak üzere, belirtmiş olduğunuz alanınızla ilgili olarak)
• Sözlü sunuda başarılı olmak (5 dakikalık bir sürede, yapmış oldu­
ğunuz bir uygulamayı anlatmak, D bölümünde verilen yanıtlar­
dan birisi de olabilir)
• Herhangi bir TA derneğine üye olmak (ulusal veya uluslararası
olabilir, en az bir dernek yeterlidir - üye olduğunuz derneğin Etik
koşulu yoksa ayrıca Etik belgesini imzalamış olmak)

404 Düzeyinde TA eğitimine katılım ya da TA uygulayıcı belgesinin


koşulları
• 360 saat onaylı TA eğitimi (202 ve 303 düzeyinde belirtilen eği­
tim saatleri de dahil olmak üzere)
• 60 saat TA süpervizyonu (202 ve 303 düzeyindekiler de dahil ol­
mak üzere)
• C bölümünü/vaka sunumunu başarmış olmak (seçmiş olduğunuz
alanınızla ilgili olarak)
• Beş dakika sürek bir iletişimin transkriptini hazırlamak (tercihen
alanınızla ilgili olarak)
• TA uygulama saatleriniz (genel dökümü, 202 ve 303 düzeyindekiler
de dahil olmak üzere, belirtmiş olduğunuz alanınızla ilgili olarak)
414 Ekler

• Sözlü sunuda başarılı olmak (5 dakikalık bir sürede, hazırlanan


iletişim transkriptini sunmak, yukarıdaki transkript olabileceği
gibi olmayabilir de)
• Herhangi bir TA derneğine üye olmak (ulusal veya uluslararası
olabilir, en az bir dernek yeterlidir - üye olduğunuz derneğin be­
lirlenmiş Etik İlkeleri yoksa ayrıca Etik İlkeler belgesini imzala­
mış olmak)

Notlar
1. Bunlann dışında, aynca TA dışındaki eğitim ve süpervizyonlarını-
zı, uygulama saatlerinizi de özetleyip, bir dökümünü çıkarınız.
2. TA Süpervizyon kütüğü; aldığınız süpervizyonlarda (kendi soru­
nuz veya bir arkadaşınızın sorusuna göre) ne öğrendiğinizi genel
olarak belirten size ait duygu, düşünce ve eylemleri belirttiğiniz
dokümandır.
3. Her bir belge için önce bir dosya hazırlayacaksınız ve bunu eğitici­
nize sunacaksınız. Daha sonra da sizin için belirlenen bir tarihte
sözlü sunu yapacaksınız.
4. TA Uygulayıcı Belgesinin (404 Düzeyinde TA Eğitimine Katılım)
geçerlilik süresi, kişi TA dernek üyeliğini sürdürdüğü sürece devam
edecektir.
5. Sözlü sunu jürileri, o aşamayı başarmış olan meslektaşlarmız ta­
rafından oluşturulacaktır. Üç ya da beş (tek sayıda) meslektaşmız,
jüri üyeliği eğitimini aldıktan sonra bu görevi yapacaklardır.
6. Smava girmeden önce sözlü jürisinin işleyişi ile ilgili yönergeye de
bakmanız tavsiye olunur.

Tapacy Programı
Ingiliz TA uzmanı, Julie Hay (CTA ve TSTA) tarafından, ülkemizde
TAPACY adıyla bir program yönetilmektedir. Bu programın amacı, TA
kavramlarının geniş kitleler tarafından bilinmesi ve anlaşılması, prob­
lem çözmek için kullanılmasıdır. Böylece, daha çok insana hizmet olarak
ulaşmak ve sağlıklı bir kişisel çevrenin oluşmasma katkıda bulunmak
amaçlanmaktadır. TAPACY eğitimine katılanlara, sonunda bir Katılım
Belgesi verilmektedir. Bu eğitimler, henüz CTA ya da PTSTA/TSTA olma­
yan kimseler tarafından verildiğinden, eğer böyle bir belge almış iseniz
belgenizi İleri TA Eğitimi olarak değil de, 600 saatin içinde diğer eğitim
olarak sayılmak üzere CTA dosyanıza mutlaka eklemenizi öneriyoruz.
EKF
TA 101 Kursunun Konu Başlıkları

ŞAĞIDA, TrAINING AND CERTİFİCATİON COUNCIL TARAFINDAN

A belirlenen TA 101 kursunun konu başlıkları verilmektedir. Gü­


nümüzde TA kitabının ikinci edisyonunu baskıya gönderdiğimiz
sırada geçerli olan da, bu Ağustos 2008 versiyonudur.
Parantez içinde bazı numaralar verilmiştir, italik olan numaralar
Günümüzde TA kitabında ilgili konunun verildiği konu veya konulan
göstermektedir.
Notlar:
1. A ve B BÖLÜMLERİ ile 1, 2, a, b,... gibi NUMARALANMIŞ MADDELER
esastır ve de zorunludur. Buna karşın SİYAH NOKTALI MADDELER eğiti­
cinin seçimine bağlıdır, ona rehber olması amacıyla verilmiştir.
2. Aşağıdaki konu başlıkları eğiticinin tercihine göre herhangi bir sıra
içinde verilebilinir.
3. Asteriks (*) işareti olanlar, doğrudan anlatma yerine yazılı bir for-
mat olarak da sunulabilinir.
A. TRANSAKSİYONEL ANALİZ 101 KURSUNUN AMACININ İFADESİ (Ek
E)
B. BEKLENEN SONUÇLAR
Kursun sonunda katılımcılar aşağıdakileri yapabilecektir:
1. Transaksiyonel analizin temel kuramsal kavramlannı betimlemek
2. Transaksiyonel analiz kavramlannı problem çözümüne uygulamak
3. Temel transaksiyonel analiz kavramlannı kullanarak değişik kişile-
rarası ve içsel süreçleri sınıflandırmak
C. TRANSAKSİYONEL ANALİZİN TANIMI VE DAYANDIĞI TEMEL
DEĞERLERİ, UYGULAMA ALANLARI
1. Transaksiyonel analizin tanımı (1)
2. Dayandığı değerler (felsefi ilkeleri) (1, 27)
3. Özerkliğin tanımı (27)
4. Kontrat yöntemi (1,26)
5. Uygulama alanları-süreç farklılıkları (28, 29, Ek E)

Stewartve Joines | Günümüzde Transaksiyonel An


41€ Ekler

a) Psikolojik danışma (1, 28)


b) Eğitim (1, 29)
c) Örgütler (1, 29)
d) Psikoterapi (1, 28)
D.TRANSAKSİYONEL ANALİZİN GELİŞİMİNİN KISACA GÖZDEN
GEÇİRİLMESİ
1. Eric Berne (30)
• Eric Berne kimdir? (30)
• Düşüncelerinin gelişimi (30)
• Berne’in en anlamlı çalışmalarının listesi* (30, Ek A)
2. Transaksiyonel analizin gelişimi
• Berne’den sonra transaksiyonel analiz kuram ve yöntemindeki
gelişmeler (Berne sonrası kuram ve yöntemlerdeki gelişmeler kitabın
değişik yerlerinde verilmektedir, ama özellikle 15.-16., 17.-20., 22 ve
27.-30. Konularda belirgin olarak işlenmiştir)
• Eric Berne Memorial Awards* (Ek C)
• EBMA ödüllerini kazanan yayınların listesi* (Ek C)
3. Transaksiyonel analiz örgütleri
Dünyada TA: ulusal, bölgesel, çok-uluslu ve uluslararası TA örgütleri*
(Ek D)
E. KİŞİLİK KURAMI-Ego-durumLARI
1. Motivasyon kuramı-yapı, uyarıcı ve tanınma açlıkları (8, 9)
2. Ego-durumlarının tanımı (2)
3. Ego-durumlarının yapısal modeli (2, 4)
• Tanınma ve ego-durumlannı 4 tanılama yolu (5)
• İçsel diyalog (4)
4. Bulaşma ve dışlama (6)
5. Ego-durumlan, gözlenen davranışlar bakımından (3)
• Egogramlar (3)
• Seçenekler (7)
E İLETİŞİM KURAMI-ASIL TRANSAKSİYONEL ANALİZ
1. Transaksiyonlar (7)
• Transaksiyonun tanımı (7)
• Transaksiyon türleri (7)
• İletişim kurallan (7)
r

TA 101 Kursunun Konu Başlıktan 417

2. İletiler (8)
İletilerin tanımı (8)
İleti türleri (8)
İleti ekonomisi (8)
3. Sosyal zamanı yapılandırma (9)
G. YAŞAM ÖRÜNTÜLERÎ (SKRİPT/KURGU) KURAMI
1. Oyun analizi (23)
a) Oyunların tanımı (23)
• Oyunların oynanma nedeni (24)
• Oyunların avantajları (24)
• Oyun örnekleri (23-25)
• Oyunların dereceleri (23)
b) Oyun süreçlerini tanılama yolları (23)
• Drama Üçgeni (23)
• O Formülü (23)
• Oyunların transaksiyonel çizimi (23)
2. Raket analizi (21)
a) Raketlerin tanımı ve bedelleri (21)
• Kupon alışverişi (21)
b) îçsel/intrapsişik süreçlerin anlamı (21, 22)
c) Raketlerin transaksiyonlar, oyunlar ve skriptle ilişkisi (21)
• Raket Sistemi ve raket analizi (22)
3. Skript analizi (10-15)
a) Yaşam pozisyonları (12)
• Yaşam pozisyonlarınm tanımı, OK olma durumu (12)
• Dört yaşam pozisyonu (12)
• Yaşam pozisyonlannın oyunlar ve skriptle ilişkisi (12, 24)
b) Skript/Kurgu (10-15)
1) Skriptin tanımı (10)
2) Skriptin çocuk yaşantılarındaki kaynağı (10,13,14)
3) Skript sürecinin gelişimi (10,13,14)
• Komutlar (13,14)
• Yüklemeler (13)
• Karşıt-komutlar (13)
EMer

• Erken kararlar (10,14)


• Somatik unsur (11)
• Program (14)
• Skriptin değişimi (27)
• Skript matriksi ve diğer skript çizimleri (13, 22)
H. TRANSAKSİYONEL ANALİZ YÖNTEMİ
• Bireysel ve grup yöntemi (28, 29)

TA 101 Soruları (ITAA 2004)


Aşağıdaki sorular, İleri TA Eğitimine kabul edilebilmek için veya TA 101
Eğitimi yerine geçmek üzere standart olarak kullanılmaktadır.
Yanıtlarınızın TSTA, TTA veya TA 101 Instructor Sertifikası olan bir
üye tarafından değerlendirilmesini sağlayınız.
Her bir sorunun değeri 10 puandır. Başardı olabilmek için en az 65
puan almak yeterlidir.
Başarı puanınız size yazılı olarak bildirilecek ve geribildirim
verilecektir.
Bu belgeyi ve sınav kağıdınızı, Sertifika smavınızda dosyanıza koy­
mak üzere saklayınız.
Adınızı ve soyadınızı, yanıt kağıtlarmızm her birinin sağ üst köşesine
yazınız.
Her bir soruyu yanıtlarken, yerli ve yabancı kaynakları kullanınız ve
referans gösterme kurallarını izleyiniz.
Her bir soruyu bir sayfa içinde yanıtlamaya özen gösteriniz. Aşmanız
gerektiği durumlarda, ikinci sayfayı aşmayınız.
1. Eric Berne’in yayınlarından birisine göre, transaksiyonel analizi
kaynağmızı belirterek kısaca tanımlayınız. TA’nın yaşamımızda
nasıl değişiklik yaratabileceğine dair iki örnek veriniz. (Bu soru,
asıl transaksiyonel analiz değil, TA’nın bütünü bakımındandır.
Eğer, Berne’in sizin dilinizde yayınlanmış bir kitabı yoksa, yabancı
dildeki bir kaynağı da kullanabilirsiniz.)
2. a) Ego-durumlannın yapısal analizi. Ego-durumlarının tanımını
veriniz. Her bir ego-durumunu betimleyiniz ve her ego-durumu­
nun tanılamasının dört yolunu açıklayınız.
b) Fonksiyonel analiz. Fonksiyonel modelin çizimini yapınız ve her
bir mod için davranış örneği veriniz.
TA 101 Kursunun Konu Başlıktan 41®

3. Transaksiyonu tanımlayınız, üç transaksiyon türünü yazınız, her


birine bir diyalog örneği vererek ve çizimini yaparak açıklayınız.
4. Uyarıcı açlığı, tanınma açlığı ve temas iletileri ilişkisini, bu kav­
ramların tanımını da ekleyerek açıklayınız.
5. İndirim/yoksayma; bir kimsenin kendisinin, başkalarının veya bir
durumun bazı yönlerini gözardı etmesi veya azımsaması şeklinde
kullandığı bir mekanizmadır. İndirimin dört düzeyine tatile giden
bir kimse olarak örnekler veriniz. (Not: pasif davranışlar bakımın­
dan örnek vermeyiniz.)
6. Bir grup iş arkadaşının bir partide zamanı altı şekilde yapılandır­
ma modelini nasıl kullanabileceklerini açıklayınız.
7. Gözlemlediğiniz bir psikolojik oyunu anlatınız ve drama üçgenini
kullanarak analizini yapınız. Oyundaki katılımcıların her birinin
aldığı bedel ne idi?
8. Dört yaşam pozisyonunu veriniz ve örnekler vererek bunların psi­
kolojik oyunlar ve skript/kurgu ile olan ilişkisini açıklayınız.
9. Komut, program, karşıtkomut ve ilk kararın tanımlarım veriniz.
Kurgu matriksini kullanarak bunların her birinin kurgunun oluşu­
munda oynadığı rolü açıklayınız.
10. TA’nın özerklik tanımını kullanarak, özerklik ve özgürlük ayrımı­
nı belirtiniz, bunlar arasındaki farkın nasıl anlaşılacağma örnekler
veriniz.
Notlar ve Kaynaklar

Konu 1: TA Nedir?
1. Bu tanım, Transactional Analysis Journa/'ın her bir sayısında yer alan ITAA başlıklı
yazının içinde yer almaktadır.

2. TA'nın felsefesi ve temel kavramları için, bakınız:


Berne, E., Principles of group treatment. Nevv York: Oxford University Press, 1966
(diğer edisyonu: New York: Grove Press, 1966), Konu 10.
James, M. (ed.), Techniques in transactional analysis for psychotherapısts and
counselors. Reading: Addison-Wesley, 1977, Konu 3.
James, M. ve Jongeward, D., Born to win: Transactional analysis with geştalt
experiments. Reading: Addison-Wesley, 1971 (diğer edisyonlarr. New York:
Signet, 1978), Konu 1.
Steiner, C„ Scripts people live: Transactional analysis of life Scripts. Nevv York: Grove
Press, 1974, Giriş kısmında.

Stevvart, l„ Eric Berne. Londra: Sage, 1992, Konu 2 ve 3.

Konu 2: Ego-Durumları Modeli


1 . Ego-durumlarının doğası ve tanımları için, bakınız:

Berne, E„ Transactional analysis in psychotherapy. Nevv York. Grove

Press, 1961, 1966, Konu 2.

Berne, E„ Games people play. New York: Grove Press, 1964 (diğer edisyonlan:
Harmondsworth: Penguin, 1968), Konu 1.

Berne, Principles of group treatment, Konu 10.

Berne, E., Sex İn human loving. Nevv York: Simon and Schuster, 1970 (diğer
edisyonlan: Harmondsvvorth: Penguin, 1973), Konu 4.

Berne, E., What do you say after you say hello? Nevv York: Grove Press. 1972
(diğer edisyonlan: Londra: Corgi, 1975), Konu 2.

James ve Jongevvard, Born to win, Konu 2.

McCormick, P. (ed.), Intuition and ego States. Nevv York: Harper and Row. 1977,
Konu 6.

Stevvart ve Joines | Günümüıd# ıylnMİu^a»l Amite


422 Ekler

2 Beme ego-durumu' ile ilgili olarak değişik yazılarında değişik tanımlamalar


yapmıştır Bu tanım onun Principles of group treatment yayınından alınmıştır
Beme. ego-durumlannı tanımlarken, düşünce' sözcüğünü kullanmamıştır,
ancak bağlama bakıldığında bunun 'yaşantı nın bir parçası olduğu açıktır.
3 Ampirik olarak ego-durumları ipuçlarını ve TA'nın diğer konularını derinlemesine
inceleyen kapsamlı bir kitap için bakınız:

Steere. D Bodily expressions in psychotherapy. New York: Brunner/Mazel


1982

Aynca aşağıdaki dergi makalelerine de bakınız:

Falkowski, W., Ben-Tovim, D. ve Bland, J„ 'The assessment of the ego-states'.


Britısh Journal of Psychiatry, 137, 1980, 572-3.

Gilmour, J„ Psychophysıologıcal evidence for the existence of ego-states' TAJ


11. 3, 1981, 207-12.

Williams, J. ve diğerleri, Construct validity of transactional analysis ego-states’


TAJ, 13, 1, 1983, 43-9.

4 Berne’in ego-durumları ve üç Freudyen kavram arasındaki farklılıktan açıklaması


için yukarıda belirttiğimiz Intuition and ego-states, TA in psychotherapy ve
Principles of group treatment kaynaklarına bakınız. Ayrıca bakınız:

Drye, R., 'The best of both vvorlds: a psychoanalyst looks at TA'. G. Barnes'tan,
(editör), Transactional analysis after Eric Berne: teachings and practices of three
TA schools. New York: Harper's College Press, 1977, Konu 20.

Drye, R., 'Psychoanalysis and TA'. M. James'ten (editör), Techniques in


transactional analysis..., Konu 11.

Stevvart, Eric Berne, ss.106-10, Konu 4.

5 . Berne, TA in psychotherapy, Konu 5, s. 37. Ayrıca bkz. Stevvart, Eric Berne, Konu 2,
s. 27.
6 . 'Aşırı-basitleştirilmiş model'in TA kuramının yapısını nasıl yıktığıyla ilgili ileri düzey
tartışma için bakınız Stevvart, Eric Berne, Konu 4, ss. 122-6.

Konu 3: Ego-Durumlarının Fonksiyonel Analizi


1. Fonksiyonel analiz için, bakınız:
Berne, E., The structure and dynamics oforganizations and groups. Philadelphia:
J.B Lippincott Co., 1963 (diğer edisyonları: New York: Grove Press, 1966; ve
New York: Ballantine, 1973), Konu 9.

Dusay, J., Egograms. New York: Harper and Row, 1977 (diğer edisyonlar: New
York: Bantam, 1980), Konu 1.

Kahler, T., Transactional analysis revisited. Little Rock: Human Development


Publications, 1978, Konu 1.

2. Egogram konusunda, bakınız: Dusay, Egograms, tüm konular. Ayrıca bakınız:


Dusay, J., 'Egograms and the constancy hypothesis'. TAJ, 2, 3, 1972, 37-42.

Dusay, 'egogram' terimini, bir kimsenin başka birisinin fonksiyonel ego-


durumlarının bar grafiğini çizmesi durumu için kullanmaktadır. Eğer aynı analizi
Notlar ve Kaynaklar 423

ben kendim için yapıyorsam, o zaman Dusay'in terminolojisine göre bu bir


psikogram olacaktır. Biz burada her ikisi için de egogram' demeyi tercih ettik.

3. Fonksiyonel modelin formüle edilmesinde, üç daire yehne dikdörtgen


çizimlerinin kullanılması için, bakınız:

Stewart, I., 'Ego States and the theory of theory: the strange case of the Littie
Professor'. TAJ, 31, 2, 2001, 133-47.
Temple, S., Update on the functional fluency model in education' TAJ. 34, 3,
2004, 197-204.

Konu 4: İkinci-Düzey Yapısal Model


1. İkinci-düzey yapısal modelin değişik versiyonlarının önemli bir kısmını Konu 2 de
not (1) olarak verdik. Ayrıca bakınız:
Berne, Transactional analysis in psychotherapy, Konu 16. ve 17.

Schiff, J„ ve diğerleri, The Cathexis reader: transactional analysis treatment of


psychosis. New York: Harper and Row, 1975, Konu 3.

Steiner, Scripts people live, Konu 2.


ileri düzey müdahaleler için, ayrıca aşağıdakilere bakınız:

Drego, P„ 'Ego-state models'. TASI Darshan, 1, 4,1981.

Drego, P, Towards the illumined child. Bombay: Grail, 1979.

Erskine, R„ 'A structural analysis of ego'. EATA konferans Konuşması, Temmuz


1986. Cenevre: EATA, 1987, Konuşma 2.

Erskine, R„ 'Ego structure, intrapsychic function, and defense mechanisms: a


commentary on Eric Berne's original theoretical concepts'. TAJ, 18. L 1988, 15-
19.

Hohmuth, A. ve Gormly, A., 'Ego-state models and personality structure'. TAJ.


12, 2, 1982, 140-3.

Hollovvay, W„ 'Transactional analysis: an integrative view'. G.Barnes'tan (editör),


Transactional analysis after Eric Berne, Konu 11.

Silis, C., ve Hargaden, H. (editörler), Ego States. Londra: Worth, 2003.

Summerton, O., 'Advanced ego-state theory'. TASI Darshan, 2. 4,1982.

Trautmann, R. ve Erskine, R., 'Ego-state analysis: a comparative vıew'. TAJ, 11. 2,


1981, 178-85.

2. Çocuk ego-durumunun gelişiminde 'içiçe daireler' çizimi için, bakınız:

English, F„ 'What shall I do tomorrow? Reconceptualizing transactional analysis'.


G. Barnes'tan (editör), Transactional analysis after Eric Berne, Konu 15.

English, F„ 'How are you? And how am I? Ego States and inner motivators C.
Silis ve H. Hargaden'dan (editörler), Ego States. Konu 3.

3. Çocuk gelişimindeki genel literatürle ilgili ipuçları için, bakınız: Donaldson, M..
Children's minds. Londra: Fontana, 1978.

Piaget nin orijinal yazılarını okumaya çalışmak gibi zor bir iş yerine, onun
♦£4 Ekler

kuramlarını özetleyerek anlatan yorumları okuyabilirsiniz, örneğin: Maier, H„


^ree theones of child development. New York: Harper and Row, 1969.
Enk Enkson'ın çocuğun duygusal gelişimi için: Erikson, E., Childhood and society.
Nevv York: W. W. Norton, 1950.

Aynca bakınız, Mahler. M. S., The psychological birth of the human infant. New
York Basic Books, 1975.

4 TA çerçevesi bakımından çocuk gelişimi yorumları için bu konu içinde verilen


not (2) de bahsedilen Fanita English'in makalesine bakınız, ; ayrıca bakınız:

Babcock, D„ ve Keepers, T., Raising kids okay: transactional analysis in human


grovvth 8 development. New York: Grove Press, 1976

Levin. P.. Becoming the waywe are. Berkeley: Levin, 1974.

Levin, P„ The cycle of development’. TAJ, 12, 2,1982, 129-39.

Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 4.

5 Joines, V., Differentiating structural and functional'. TAJ, 6, 4, 1976, 377-80.


Ayrıca bakınız:

Kahler, Transactional analysis revisited, Konu 1.

Konu 5: Ego-Durumlarını Tanılama


1. Ego-durumlarını dört tanılama yolu için, bakınız:

Berne, Transactional analysis in psychotherapy, Konu 7.


Berne, Structure and dynamics of organizations and groups, Konu 9.

James, M. (editör), Techniques in transactional analysis..., Konu 4. Ayrıca David


Steere'in kitabına bakınız, Bodily expressions in psychotherapy, Konu 2'de not (3)
olarak verilmiştir.

2. Beme’in enerji kuramı için, bakınız: Transactional analysis in psychotherapy,


Konu 3; ve Principles of group treatment. Konu 13. Ayrıca bakınız:

Kahler, Transactional analysis revisited, Konu 4.

Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 3.

Konu 6: Yapısal Patoloji


1. Yapısal patoloji için, bakınız:

Berne, Transactional analysis in psychotherapy, Konu 4.

Erskine, R„ ve Zalcman, M., The racket system: a model for racket analysis'. TAJ,
9,1, 1979, 51-9.

James, M., ve Jongevvard, D., The people book. Menlo Park: Addison-Wesley,
1975, Konu 8.

James ve Jongevvard, Born to win, Konu 9.

Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 3.

2. Çifte bulaşma ve kurgu arasındaki ilişkiler konusundaki görüşler için, bakınız:


Notlar ve KaynaMar 425

Erskine ve Zalcman, The racket system...', s. 53.

Kahler, Transactional analysis revisited. Konu 47

3. Berne, TA ın psychotherapy, Konu 4, ss. 29-30. Ayrıca bakınız: Kahler,


Transactional analysis revisited, Konu 2.

Konu 7: Transaksiyonlar
1. Transaksiyonlann analizi için, bakınız:

Berne, Transactional analysis in psychotherapy, Konu 9

Berne, Games people play. Konu 2.

Berne, Principles of group treatment, Konu 10.

Berne, What do you say... Konu 2.

James ve Jongeward, Born to wln, Konu 2.

Steiner, C., Games alcoholics play. New York: Grove Press, 1971, Konu 1.

2. Karpman, S., 'Options'. TAJ, 1, 1,1971, 79-87.

Konu 8: Temas İletileri


1. İletilerin ve açlıkların doğası ve tanımı için, bakınız:

Berne, Games people play, Giriş.

Berne, Sex in human loving, Konu 6.


Haimowitz, M., ve Haimowitz, N., Suffering is optional. Evanston: Haimowoods
Press, 1976, Konu 2.

James ve Jongeward, Born to win. Konu 3.

Steiner, Scripts people live, Konu 22.

2. Spitz, R., 'Hospitalism: genesis of psychiatric conditions in early childhood*.


Psychoanalytic studies of the child, 1, 1945, 53-74.

3. Levine, S., 'Stimulation in infancy', Sclentific American, 202, 5, 80-6.

4. Steiner, C., The stroke economy'. TAJ, 1, 3,1971, 9-15.

5. McKenna, J., 'Stroking profile'. TAJ, 4, 4,1974, 20-4.

6. English, F„ 'Strokes in the credit bank for David Kupfer*. TAJ, l 3,1971, 27-9.

7. Pollitzer, J., 'Is love dangerous?' Workshop sunusu, 1980, yayınlanmamış.

8. Kahler, Transactional analysis revisited. Konu 16.

Konu 9: Zamanı Yapılandırma


1. Zamanı-yapılandırmanın türleri için, bakınız:

Berne, Games people play. Konu 3, 4 ve 5.

Berne, Principles of group treatment. Konu 10.

Berne, Sex in human loving. Konu 3 ve 4. Konunun sonunda Beme'in samimiyet


42€ EMer

konusundaki görüşleri ego-durumları bakımından verilmektedir

Beme, What doyou say. .. Konu 2

James ve Jongeward. Born to win, Konu 3.

2 Boyd L ve Boyd, H., Carıng and ıntimacy as a time structure’. TAJ, 10, 4 1980
281-3.

Konu 10: Kurgusunun Doğası ve Kaynağı


1. Sknptin doğası, kaynağı ve tanımı için, bakınız:

Beme Transactional analysis in psychotherapy. Konu 11.

Beme, Principles of group treatment. Konu 10 ve 12.

Berne. What do you say.... Konu 2, 3-6, 8-10.

English, F., 'What shall I do tomorrow? Reconceptualizing transactional analysis'.


G. Barnes (editör), Transactional analysis after Eric Berne, Konu 15.

Erskine, R., 'Life Scripts: unconscious relational patterns and psychotherapeutic


involvement'. R. Erskine’den (editör). Life scripts: a transactional analysis of
unconscious relationalpatterns. Londra: Karnac, 2010, Konu 1, ss. 1-28.

Hollovvay, W., 'Transactional analysis: an integrative view'. G. Barnes'tan (editör),


Transactional analysis after Eric Berne, Konu 11.

Goulding, M., ve Goulding, R., Changing lives through redecision therapy. New
York: Brunner/Mazel, 1979, Konu 2.

James ve Jongeward, Born to win, Konu 2 ve 4.

Steiner, Scripts people live, Konu 3, 4 ve 5.

Stevvart, I., Transactional analysis counselling in action. Londra: Sage (3. baskı),
2007, Konu 3, ss. 21-37.

2. Woollams, S., 'From 21 to 43'. İn: Barnes (ed.), Transactional analysis after Eric
Berne, Konu 16.
3. Çocuk gelişimi konusunda kaynaklar için, Konu 4'e bakınız not (1). 'Gelişim
döngüleri' konulu çalışmasıyla Eric Berne Memorial Scientific Avvard'ı kazanan
Pam Levin, burada skript gelişiminin ergenliğin tamamlanmasıyla sonlanmadığını
iddia etmektedir. Gelişimsel aşamalar, kişinin yaşamı boyunca yeniden-
dönûşüme uğramaktadır.

Konu 11: Kurgumuzu Nasıl Gerçekleştiriyoruz?


1. Skriptin içeriğinin sınıflandırılması ve skript temalarının nasıl yaşandığı için,
bakınız:
Berne, What do you say..., Konu 3 ve 11.

Steiner, Scripts people live. Konu 6-12.

2 Woollams, S., Curel? TAJ, 10, 2,1980,115-7.

3. Berne, What do you say....14., 17. Konular. Skriptin fizyolojik yönleri hakkındaki
diğer görüşler için, ayrıca bakınız:
Notlar ve Kaynaklar 437

Cassius, J., Body Scripts. Memphis: Cassius, 1975.

Cornell W., 'Whose body is it? Somatic relations in script and script protocol' R
Erskine den (editör), Life Scripts, Konu 5, ss. 101-25

Lenhardt, V., 'Bioscripts' E Stern'den (editör), TA: the State of the art, Konu 8

Konu 12: Yaşam Pozisyonları


1. Yaşam pozisyonları için, bakınız:

Berne, Principles of group treatment. Konu 12.

Berne, What do you say.... Konu 5.


Berne, E„ 'Classification of positions'. Transactional Analysis Bulletin, 1. 3,1962.
23.

James ve Jongevvard, Born to win, Konu 2.

Steiner, Scripts people live. Konu 5.

2. Ernst, F„ 'The OK corral: the grid for get-on-with'. TAJ, 1, 4, 1971, 231-40.
OKEY Düzeneğini bu kitapta kullanmamız için izin veren Franklin Ernst, bizden
konu başlığını 'Grid for What's Happening’ şeklinde değiştirerek kullanmamızı
istemiştir, Şekil 12.1'deki gibi.

3. Ernst, F„ 'The annual Eric Berne memorial scientific avvard acceptance speech'.
TAJ, 12, 1, 1982, 5-8.

Konu 13: Kurgu Mesajları Ve Kurgu Matriksi


1. Skript mesajları ve bunların nasıl iletildiği için, bakınız:

Berne, What do you say..., Konu 7.

English, F„ 'What shall I do tomorrovv? Reconceptualizing transactional analysis'.


G. Barnes'tan (editör), Transactional analysis after Eric Berne. Konu 15.
Steiner, Scripts people live, Konu 6.

Tosi, M., 'The lived and narrated script: an ongoing narrative construction'. R.
Erskine'den (editör), Life Scripts, Konu 2, ss. 29-54.

White, J. ve White, T, 'Cultural scripting'. TAJ, 5, 1,1975,12-23.

Woollams, S., 'From 21 to 43'. G. Barnes'tan (editör), Transactional analysis after


Eric Berne, Konu 16.

2. Transactional analysis in psychotherapy, Konu 5.

3. Steiner, C„ 'Script and counterscript*. TAB, 5, 18,1966,133-35. Skript matriksinin


diğer versiyonları için, bakınız:

Berne, What do you say..., Konu 15.

English, E, 'Sleepy, spunky and spooky'. TAJ, 2, 2,1972, 64-7.

English, F„ referans kaynak bu konuda not (1) olarak verilmiştir.

Hollovvay, W., 'Transactionalanalysis: an integrative vievv. G. Barnes'tan (editör).


Transactional analysis after Eric Berne. Konu 11.
428 Fkler

James. M (editör). Technıques in transactional analysis.... Konu 4.

Woollams. S, referans kaynak bu konu içinde not (1) olarak verilmiştir.

Konu 14: Komutlar ve Kararlar


1 Gouldmg, R. ve Goulding, M., New directions in transactional analysis'. Sager ve
Kaplan dan (editörler), Progress in group and family therapy. New York: Brunner/
Mazel, 1972,105-34 Ayrıca bakınız:

Goulding, R. ve Goulding, M., 'Injunctions, decisions and redecisions'. TAJ, 6, 1,


1976, 41-8.

Goulding, R„ ve Goulding, M., The power is in the patient. San Francisco: TA


Press, 1978 (Bu kitaptaki Konu 5 ve 16 yukarıda verilen iki makalenin yeniden
basımıdır).

Gouldingler, Changing lives through redecision therapy. Konu 2 ve 9.

Ailen, J„ ve Ailen, B„ 'Scripts: the role of permission'. TAJ, 2, 2, 1972, 72-4.

2. English, F., 'Episcript and the 'hot potato' game'. TAB, 8, 32, 1969, 77-82.

3. Berne, What do you say.... Konu 7.

4. Formel skript anketinin değişik versiyonları için bakınız:

Berne, What do you say..., Konu 23.

Hollovvay, W., Clinical transactional analysis with use of the life script
questionnaire. Aptos: Holloway, tarihi verilmemiş.

James, M. (editör), Techniques in transactional analysis..., Konu 4.

McCormick, P„ Guide for use of a life-script questionnaire in transactional


analysis. San Francisco: Transactional Publications, 1971.

McCormick, P„ 'Taking Occam's Razor to the life-script intervievv'. EATA


Konferans Konuşması, Temmuz 1986. Cenevre: EATA, 1987, Konuşma 5.

Günümüz uygulamalarında tipik olarak kullanılan kısa skript anketi için, bakınız:
Stewart, l„ Developing transactional analysis counselling. Londra: Sage, 1996,
Konu 6, ss. 48-58.

Konu 15: Kurgu Süreçleri ve Sürücüler


1. Berne, Sex in human loving. Konu 5.

Berne, What do you say..., Konu 11.

2. Kahler, Transactional analysis revisited, kitabının 60- 65. konuları.

Kahler, T, Theprocess therapy model, Little Rock: Taibi Kahler Associates, 2008,
ss. 103-5,147-50 ve 181-3.

3. Kahler, Transactional analysis revisited, Konu 72.

Kahler, T, ve Capers, H., The miniscript'. TAJ, 4, 1, 1974, 26-42. Transactional


analysis revisited'ta verilen versiyonun, 1974 TAJ makalesindekinin revize edilmiş
şekli olduğuna dikkat ediniz.

Kahler, Theprocess therapy model, ss. 82-102.


Notlar ve Kaynaklar 429

Joines, V, ve Stevvart, I., Personality adaptations: a new guıde to human


understanding in psychotherapy and counselling Nottingham and Chapel HilL
Lifespace, 2002, Konu 8, ss.115-126

4 Kahler, T., 'Drivers: the key to the process of Scripts' TAJ, 5, 3,1975. 280-4
Kahler, Transactional analysis revisited, 60 - 65 Konuları ve Özet kısmı

5. Kahler, The process therapy model, referans kaynak bu konuda not (3) olarak
verilmiştir.

Kahler ve Capers, 'The miniscript', a.g.e.


6. Kahler, T, vvorkshop sunusu, EATA Konferansı, Villars, 1984, yayınlanmamış

Kahler, The process therapy model, ss. 36-9.

Joines ve Stevvart, Personality adaptations, Konu 2, ss. 27-33.

7. Örnek için bakınız Levvis, T, Amini, F. ve Lannon, R., A general theory of love.
New York: Vintage, 2000, ss. 387-43.

8 Kahler, The process therapy model, ss. 101 ve 182-3.

Konu 16: Kimilik Adaptasyonları


1. Taibi Kahler, The process therapy modelini (ss. 19-30) açıklarken, bu modelini
nasıl geliştirdiğinin tarihçesini, altı kişilik türü de dahil olmak üzere anlatmaktadır.
Kitabının daha sonraki konularında, bu model hakkındaki son görüşlerini (2008)
ve bunların terapide nasıl daha iyi çalıştığını aktarmaktadır.

Paul Ware’in bu konudaki çalışmasının açıklaması için bakınız: Ware, P,


'Personality adaptations'. TAJ, 13, 1,1983,11-19.

2. Joines, V., ‘Using redecision therapy with different personality adaptations'. TAJ,
16, 3, 1986,152-60.

Joines, V., 'Diagnosis and treatment planning using a transactional analysis


framevvork'. TAJ, 18, 3,1988,185-90.

3. Kahler, a.g.e., ss. 13-29, bu alanda yapılmış olan araştırmaların tarihçesini


özetlemektedir. Araştırmalarının teknik işlemlerini ve sonuçlarını Ek D'de
vermektedir, ss. 266-76.

Vann Joines, kişilik adaptasyonlarıyla ilgili istatiksel araştırmasını Joines ve


Stevvart, Personality adaptations (ss. 380-8) kitabında Ek B de vermektedir.

4. Joines, a.g.e. 1986, s. 153; Joines ve Stevvart, a.g.e., ss. 5-7.

5. Ware, a.g.e.

6. Joines, a.g.e. 1986, s. 153.

7. Buradaki 'genel portreler' Joines ve Stevvart, a.g.e., (s.13-18) kitabındaki altı


adaptasyonun giriş niteliğinde tanıtılması kısmından alınmıştır. Bundan sonraki
konularda her bir adaptasyon geniş detaylarla açıklanmaktadır. Bu kitapta, her
bir adaptasyonla yapılan terapötik çalışmaların transkriptleri, açıklayıcı notlarla
birlikte verilmektedir.
430 Ekler

Konu 17: İndirim Yapmak


1 Schiff ve diğerlen, Cathexis reader. Konu 2. Ayrıca bakınız:

Mellor. K. ve Sigmund, E., 'Discounting'. TAJ, 5, 3, 1975, 295-302.


Schiff. A ve Schiff, J„ ’Passivity'. TAJ, 1, 1, 1971, 71-8

2 . İndirimin bu tanımı Shea Schiff’in vvorkshop sunusunda yer almıştır


(yayınlanmamış). Biz bu tanımın Cathexis reader kitabında sayfa 14'te vermiş
olduğu şu tanımından daha grafik olduğunu düşünüyoruz: 'İndirim, insanların
kendilerini, başkalarını veya bir durumu minimize ve gözardı ettikleri içsel bir
mekanizmadır.'

Claude Steiner, Scripts people live kitabında, Konu 9'da, 'indirimi farklı bir
şekilde tanımlamaktadır, şöyle ki; 'indirim yapanın karşısındaki kişinin Yetişkin
ego-durumundan kendi Yetişkinine uyarıcı aldığı ama kendi Ebeveyninden
veya Çocukundan tepki verdiği çapraz bir transaksiyondur.' Bu bize ilk bakışta
Steiner'ın indirimi Schifflerin kullandığından çok daha kapsamlı bir şekilde
kullandığını göstermektedir. Ancak, verdiği örneklerde aklından geçen kimsenin
(Ebeveyn veya Çocuk’tan tepkide bulunan) karşısındaki kimsenin bazı yönlerini
'minimize ettiğini veya gözardı ettiğini' göstermektedir.

Konu 18: İndirim Matriksi


1. Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 2. Ayrıca bakınız:

Mellor, K. ve Sigmund, E., 'Discounting', TAJ, 5, 3,1975, 295-302.

Stevvart, TA counselling in action, Konu 9, SS.143-62.

Konu 19: Referans Çerçevesi ve Yeniden Tanımlama


1. Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 5 Ayrıca bakınız:

Mellor, K. ve Sigmund, E., 'Redefining'. TAJ, 5, 3,1975, 303-11.

2. 'Yeniden tanımlamanın anlamı konusundaki bu ifade biz yazarlar tarafından


yapılmıştır. Bunun Cathexis reader kitabında verilen dolaylı tanımdan daha net
olduğunu düşünüyoruz.

Konu 20: Sembiyoz


1. Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 2. Schifflerin tanımının bir sözcüğünü
değiştirmiş bulunuyoruz; onların 'tüm kişi' ifadesini 'tek bir kişi' olarak. Ayrıca
bakınız: Schiff, A. ve Schiff, J„ 'Passivity'. TAJ, 1, 1,1971, 71-8.

Buradaki sembiyoz çizimi değişik formlar almıştır. 1971'deki TAJ dergisindeki


makalelerinde, Schiff'ler bunu ego-durumları sınırlarını noktalı ve düz çizgilerle
çizerek göstermişlerdir. Cathexis reader kitaplarında ise, iki tarafın aktif ego-
durumları arasına okları eklemişlerdir. Günümüz literatüründe yaygın olarak
kullanılan bu versiyonunda, aktif ego-durumları kalın bir çizgiyle birleştirilmiştir
(Şekil 20.1'de olduğu gibi); bu ilk kez Woollams ve Huige'nin makalesinde ortaya
çıkmıştır ki, aşağıdaki (2) nolu notumuzda verilmektedir.

2. Woollams, S., ve Huige, K., 'Normal dependency and symbiosis'. TAJ, 7. 3, 1977,
217-20.
3. Schiff ve diğerleri, Cathexis reader, Konu 4. Ayrıca bakınız:
Notlar ve Kaynaklar 431

Schiff, S., Personality development and symbiosis' TAJ, 7, 4,1977. 310-6

Konu 21: Raketler ve Kuponlar


1 Raketlerin doğası ve fonksiyonları, bakınız:

Berne, Principles of group treatment, Konu 13.

Berne, What do you say..., Konu 8.


English, F„ referans kaynaklar aşağıda (2) ve (4) olarak verilmektedir.

Ernst, F., 'Psychological rackets in the OK corral' TAJ, 3, 2,1973,19-23

Erskine, R. ve Zalcman, M., 'The racket system: a model for racket analysis. TAJ.
9, 1, 1979, 51-9.
Goulding'ler, Changing lives through redecision therapy, Konu 2 ve 6

Joines, V., Similarities and differences in rackets and games'. TAJ. 12, 4, 1982,
280-3.
Zalcman, M„ 'Game analysis and racket analysis'. EATA Konferans Konuşması,
Temmuz 1986. Cenevre: EATA, 1987, Konuşma 4.

2. English, F„ The substitution factor: rackets and real feelings' TAJ, 1, 4, 1971,
225-30.
English, F„ 'Rackets and real feelings, Part II'. TAJ, 2, 1, 1972, 23-5.

3. Thomson, G„ Tear, anger and sadness'. TAJ, 13,1,1983, 20-4.


4. English, E, Racketeering'. TAJ, 6, 1,1976, 78-81.

English, E, 'Differentiating victims in the Drama Triangle'. TAJ, 6, 4,1976, 384-6.

5. Beme, E„ 'Trading stamps’. TAB, 3, 10,127.

Berne, What do you say..., Konu 8.

James ve Jongeward, Born to win, Konu 8.

Konu 22: Raket Sistemi


1. Erskine, R. ve Zalcman, M., 'The racket system: a model for racket analysis'. TAJ,
9, 1, 1979, 51-9. Ayrıca bakınız:

Stevvart, TA counselling in action. Konu 6, ss. 69-100.

2. Burada verilen alıştırmalar orijinal olarak M. Zalcman (workshop sunusu,


yayınlanmamış) tarafından geliştirilmiştir. Burada I. Stevvart. A. Lee ve K. Brown'ın
modifiye ederek kullandıkları versiyonu (workshop sunusu, yayınlanmamış)
verilmektedir.

Konu 23: Oyun ve Oyun Analizi


1. Oyunların doğası için, bakınız:

Berne, Intuition and ego-states. Konu 7.

Berne, Transactional analysis in psychotherapy. Konu 10.


452 EMe<

Beme Games people play. Konu 5

Gouldings. Changing lives through redecision therapy. Konu 2.

James ve Jongeward, Born to win, Konu 2 ve 8.

2 TA literatüründe, (tek bir) oyunun, tek bir kimse tarafından yapılan hareketler
dizisi mi yoksa iki (veya daha fazla) kişinin birbirlerine karşılıklı olarak yaptıkları
hareketler dizisi olarak mı tanımlanması gerektiği konusunda fikirbirliği yoktur.
Berne. bunlardan İkincisini tercih ediyor görünmektedir, ama tutarlı değildir. Biz
bu kitapta Goulding'ler tarafından tercih edilen alternatif bir durumu izledik ve
(tek bir) oyunu bir kimse tarafından oynananlar dizisi olarak tanımladık. Böylece
iki kişi birlikte oynuyorsa, her bir kişi kendi oyununu oynamaktadır ve bunların
oyunları birbirlerini tamamlamaktadır.

Bunun Şalterin Çekilmesinin anlamı bakımından bazı doğurguları ortaya


çıkmaktadır. Diyelim ki siz ve ben kendi oyunlarımızı oynuyorsak, 'siz bana
Şalteri Çekemezsiniz’. Yani: Sizin benim oyunumun Şalterini Çekmeniz mümkün
değildir. Ama, kendi oyununuzun Şalterini Çekebilirsiniz ve benim de sizin
hareketinize karşı kendi oyunumun Şalterini Çekmemi bekleyebilirsiniz.

3. Berne, Games people play, Konu 5.

Steiner, Scripts people live, Konu 1.

4. Berne, What do you say..., Konu 2. Burada verdiğimiz O Formülü versiyonu,


Berne’in en son verdiği revizyondur. Ayrıca referanslar için, bakınız bu konudaki
not (9).

5. Karpman, S., ’Fairy tales and script drama analysis'. TAB, 7, 26, 1968, 39-43.

6. Berne, Transactional analysis in psychotherapy, Konu 10.

Beme, Games people play, Konu 5.


7. Goulding'ler, Changing lives through redecision therapy, Konu 2 ve sayfa 79
(şekil için).
8. James, J., The game plan'. TAJ, 3, 4, 1973, 14-7. Burada verilen modifiye
edilmiş versiyonu L Collinson (workshop sunusu, yayınlanmamış) tarafından
geliştirilmiştir.

9. Oyunların tanımı bakımından, bakınız:


Joines, V., 'Similarities and differences in rackets and games'. TAJ, 12, 4, 1982,
280-3.
Zalcman, M., 'Game analysis and racket analysis'. EATA Konferans Konuşması,
Temmuz 1986. Cenevre: EATA, 1987, Konuşma 4.

Konu 24: İnsanlar Oyunları Neden Oy nuyorlar?


1. Berne, Games people play, Konu 5.

Berne, What do you say..., Konu 8.

James ve Jongeward, Born to vvin, Konu 8.


Steiner, Scripts peoplp liv$ Konu 1.

2. Schiff ve diğerleri, Cathexis reader. Konu 2.


Notlar ve Kaynaklar 433

3 English, E. Racketeering ’ TAJ, 6, 1,1976, 78-81

4 Berne, Games people play, Konu 5


5 . James, J„ 'Positive payoffs after games'. TAJ, 6. 3.1976, 259-62

Konu 25: Oyunlarla Nasıl Başa Çıkılır?


1. Berne, Games people play. Konu 6-12 ve Oyunların İndeksi.
2. Formel olarak, S-K veya M-K Şalterinin kullanıldığı herhangi bir oyunun olduğu
şeklinde bir bilgiye sahip değiliz. Bir alternatif olarak, oyunlar Drama Üçgenindeki
değişmeler bakımından sınıflandırılmaktadır, pekiştirdikleri yaşam pozisyon ar -a
göre de sınıflandırma yapılabilir.
3. Goulding'ler, Changing lives through redecisıon therapy. Konu 4

4. James, J., 'Positive payoffs after games'. TAJ, 6, 3,1976, 259-62

5 Woollams, S., 'When fevver strokes are better'. TAJ, 6, 3, 1976, 270-1.

Konu 26: Değişme Kontratları


1. Kontratları doğası ve fonksiyonu için, bakınız:

Berne, Principles of group treatment. Konu 4 ve Sözlük.


Goulding'ler, Changing lives through redecision therapy, Konu 4.

James (ed.), Technique$ in transactional analysis..., Konu 5.

James ve Jongeward, Born to win, Konu 9.

Lee, A., 'Process contracts'. C. Sills'ten, (editör), Contracts in counselling and


psychotherapy. Londra: Sage (2. baskı), 2006, Konu 6, ss. 74-86.

Steiner, Scripts people live, Giriş ve Konu 20.

Stewart, Developing TA counselling, Konu 9-12, ss. 65-108.

Stevvart, TA counselling in action, Konu 8, ss. 119-41.

Stevvart, I., 'Outcome-focused contracts'. C. Sills'ten, (editör), a.g.e.. Konu 5 ss


63-73.

Widdowson, M., Transactional analysis: 100 key points and techniques. Londra
ve Nevv York: Routledge, 2010, Bölüm 4, ss.181-203.

2. Bu Kontrat Anketi', lan Stevvart tarafından vvorkshop sunusu olarak kullanılmak


üzere hazırlanmıştır (yayınlanmamış); ama aynı yazarın yukarıda not (1) olarak
gösterilen yayınlanmış üç kaynağına dayalı olarak geliştirilmiştir. Ayrıca bakınız
James, M„ It's never too late to be happy. Reading: Addison-Wesley. 1985, Konu

Konu 27: TA’da Değişimin Amacı


1 . Özerklik hakkında görüş için, bakınız:

Berne, Games people play, Konu 16 ve 17.

Berne. Principles of group treatment, Konu 13.


♦34 Ekler

James ve Jongeward. Born to wın, Konu 10

Steiner, Scripts people live, Konu 26, 27 ve 28.

2 Berne Transactional analysis in psychotherapy, Konu 16, ss. 211-12. Ayrıca


bakınız
James (editör), Techniques in transactional analysis.... Konu 4.

3 Berne. Transactional analysis in psychotherapy, Konu 14.

Berne, Principles of group treatment, Konu 12.

Berne. What do you say..., Konu 18.

4 TAJ, 10, 2,1980.

5 . Nelson, Portia, Autobiography in fıve short chapters'. Claudia Black'ten, Repeat


after me. Denver: M.A.C Printing and Publications, 1985.

Konu 28: TA Terapi ve Psikolojik Danışma


1. Training and Certification Council'in TA’nın psikoterapi ve psikolojik danışma
alanlarını tanımlamaları için, bakınız:

<http://ta-trainingandcertification.net/ta-what-is-ta-training.html/ffields>

2. James, M., ‘Self-reparenting: theory and process'. TAJ, 4, 3, 1974, 32-9. Ayrıca
bakınız:

James, M., Breaking free: self-reparenting for a new life. Reading: Addison-
Wesley, 1981.

James, M., It's never too late to be happy. Reading: Addison-Wesley, 1985.

3. TA'daki üç geleneksel okul' için, bakınız:

Barnes, G„ 'Introduction'. G. Barnes'tan (editör), Transactional analysis after Eric


Berne, Konu L
Ayrıca Barnesin bu kitabında yer alan üç makaleye bakınız. Bunlar sırasıyla Klasik,
Kateksis ve Yeniden-karar okullarının liderleri tarafından yazılmıştır:

Dusay, J„ 'The evolution of transactional analysis'. G. Barnes'tan (editör), a.g.e.,


Konu 2.

Schiff, J., 'One hundred children generate a lot of TA'. G. Barnes'tan (editör),
a.g.e., Konu 3.

Goulding, R„ 'No magic at Mt. Madonna: redecisions in marathon therapy'.


Barnes'tan (editör), a.g.e., Konu 4.

Yeniden-karar terapisinin geniş kapsamlı transkriptleri, açıklayıcı notlar eşliğinde


Joines ve Stewart'ın, Personality adapta tions kitabında yer almaktadır, Konu 19-
25., ss. 247-348.

4. Crossman, P, 'Permission and protection'. TAB, 5, 19, 1966,152-4.

Steiner, Scripts People Live, Konu 21, ss. 258-67.

5. ilişkisel yaklaşımın kuram, ilk eve uygulamaları için, bakınız:

Hargaden, H. ve Silis, C., Transactionalanalysis - a relational perspective. Londra:


Notlar ve Kaynaklar 435

Routledge, 2002

Cornell, W ve Hargaden, H. (editörler), From transactions to relatıons the


emergence of a relational tradition in transactional analysis. Chadlıngton
Haddon Press, 2005.

Widdowson, TA: 100 key points...,Konu 16 ve 17, ss. 57-62.

Gerçekte Widdowson (a.g.e., Konu 2-17, ss. 7-62), 2010'daki yazısında, günümüz
TA'sında en az sekiz okul ve yaklaşımın' olduğunu belirtmektedir Burada, üç
geleneksel okul' ve ilişkisel yaklaşımının yanısıra radikal psikiyatri, integratif iA.
bilişsel-davranışal TA ve psikodinamik TA'yı listelemektedir Buna karşın, ilişkisel
yazarlar (örn. Cornell ve Hargaden, a.g.e.) integratif TA ile psikodinamik TA yi,
ayrıca birlikte-oluşturmacı TA olarak adlandırılan yaklaşımı, ilişkisel TA'nın sınırlan
içinde görmektedirler.
ilişkisel TA ile ilgili daha fazla bilgi için, yeni kurulmuş olan International Association
of Relational Transactional Analysis’in (İARTA) web sitesinin şu adresine bakınız:

<www.relationalta.com>

Konu 29: Eğitimde ve Örgütlerde TA


1. Gelişimsel TA ile daha fazla bilgi için, yeni kurulmuş olan Institute of
Developmental Transactional Analysis’in (IDTA) web sitesinin şu adresine bakınız:

< www. ins tdta.com>


2. Training and Certification Council'ın, TA'nın örgüt ve eğitim alanlarını
tanımlamaları için, bu konu içinde de belirtildiği üzere, bakınız:

<http://ta - trainingandcertification. net/ta - what-is-ta - training.html#fîelds>

3. TA'nın örgüt uygulamaları için, bakınız:

De Graaf, A. ve Kunst, K., Einstein and the art ofsailing: a new perspective on the
role of leadership. Hertford: Sherwood Publishing, 2010.

Hay, J„ Working it outat work: understanding attitudes and building relationships.


Hertford: Sherwood Publishing (2. baskı), 2009.

Hay, J„ Donkey bridges for developmental TA: making transactional analysis


accessible and memorable. Hertford: Sherwood Publishing (ikinci edisyon)
2012.

James, M., The OK boss. Reading: Addison-Wesley, 1976.

Jongeward, D., Everybody wins: TA applied to organizations. Reading- Addison-


Wesley, 1973.

Jongeward, D. ve Seyer, P., Choosing success: transactional analysis on thejob.


San Francisco: Wiley, 1978.

Mohr, G„ ve Steinert, T. (editörler), Growth and change for organizations. Bonn


Kulturpolitische Gesellschaft, 2006.

Mountain, A., ve Davidson, C„ VVorking together: organizational transactional


analysis and business performance. Fam ham and Burlington: Gower, 2011
4. Hay, J„ kişisel iletişim, 2011.
♦56 Ekler

5 Process Therapy Model in (PTM) kurucusu Taibi Kahler. aynı zamanda Process
Communication Modeli® (PCM®) geliştirmiştir PCM, PTM gibi aynı kuram
ve araştırmalara dayanmaktadır, ancak format olarak klinik olmayan ortamlar
için uygulaması daha uygundur. Kahler, PTM'in değil, PCM'in klinik olmayan
uygulamalar için model olarak kullanılması gerektiğini ileri sürmektedir. PCM ile
ilgili daha fazla bilgi, eğitim ve sertifikasyonu da dahil olmak üzere, şu adrese
bakabilirsiniz:

<www.kahlercommunication.com> (ABD'de) ve

<www.processcom.com> (Avrupa'da).

6. Eğitim uygulamaları için, bakınız:

Barrovv, G., Bradshavv, E ve Nevvton, T. Improving behaviour and raising self-


esteem in the classroom. Abingdon: David Fulton, 2001.

Ernst, K„ Games students play. Millbrae: Celestial Arts, 1972.

Hay, J„ Transactional analysis for trainers. Hertford: Sherwood Publishing (2


baskı), 2009.

James. M. ve Jongevvard, D., The people book: transactional analysis for


students. Reading: Addison-Wesley, 1975.

Napper, R. ve Nevvton, T., Tactics: transactional analysis concepts for trainers,


teachers and tutors. Ipswich: TA Resources, 2000,

7. Nevvton, T, 'Letter from the guest editör'. TAJ, 34, 3, 2004, 194-6.

8. Illsley Clarke, J. ve Davvson, C., Growing up again. Çenter City: Hazelden, 1998.

Ayrıca 1995'te Jean Illsley Clarke'ın Eric Berne Memorial Avvard'ı aldığı
çalışmalarına bakınız (Ek C).

Konu 30: TA'nın Gelişimi?


1. Berne'in yaşam öyküsünün temel hatları esas olarak şu kaynağa dayanmaktadır:

Cheney, W., 'Eric Berne: biographical sketch'. TAJ, 1, 1,1971,14-22. Malzemelerin


alındığı kaynaklar:
Dusay, J., 'The evolution of transactional analysis'. G. Barnes'tan (editör),
Transactional analysis after Eric Berne, Konu 2.

Hostie, R., Eric Berne in search of ego-states'. E. Stern'den (editör), TA: the State
of the art, Konu 2.
James, M., 'Eric Berne, the development of TA, and the ITAA'. M. James'ten
(editör), Techniques in transactional analysis..., Konu 2.

2. Cranmer, R., 'Erle Berne: annotated bibliography.’ TAJ, 1, 1,1971, 23-9.

3. Schiff, J., 'One hundred children generate a lot of TA'. G. Barnes’tan (editör),
Transactional analysis after Eric Berne, Konu 3.

4. ITAA’in başlangıç gelişimiyle ilgili bilgiler, Cheney, Dusay ve James’in, yukarıda


not (1) olarak verilen kaynaklarından alınmıştır.
5. Allavvay, J., 'Transactional analysis in Britain: the beginnings'. Transactions, 1, 1,
1983, 5-10.
Notlar ve Kaynaklar 437

6 1971-1980 yılları arasındaki ITAA üyelerinin sayısı, James McNeel'ın Letter from
the editör' yazısından alınmıştır (TAJ, 11, 1, 1981, 4) 1980'den sonrası için bilgiler
Ken Fogleman dan alınmıştır, kişisel konuşma, 2011.

7. Berne’in ego-durumları tanımlamalarının zaman bakımından restore edilmesi


konusunda, bakınız

Erskine, R , Ego structure, intrapsychic function, and defence mechanısms a


commentary on Eric Berne’s original theoretical concepts' TAJ, 18, 1,1988, 15-
19.

Hohmuth, A. ve Gormly, A., 'Ego-state models and personality structure TAJ.


12, 2. 1982, 140-3.

Trautmann, R. ve Erskine, R., Ego-state analysis: a comparative view TAJ. 11, 2,


1981,178-85.

8. The script, Mayıs-Haziran 1987, sayfa 7.

9. Bu alıntı, ITAA Board of Trustees toptantısı notlarından alınmıştır, Montreal,


Ağustos 2010.

10. EATA’in üyelik bilgileri aşağıdaki adreste bulunmaktadır: <www.eatanews.org >.


Kasım 2011.

11. Yazarların Montreal'de yaptıkları konuşmanın metni: Stewart, l„ ve Joines, V., TA


Tomorrow' olarak yayınlanmıştır. TAJ, 41, 3, 2011, 221-9.
TA Terimler Sözlüğü

ABARTMA: gerçeğin mübalağa edilmesi veya azımsanması.

bir kimsenin gerçekte acı veren bir şeyden bahseder­


ACIKLI GÜLÜŞ:
ken gülümseme veya gülme şeklindeki iletişimi.

AÇIK-UÇLU KURGU: 'Belli bir noktadan sonra, ne yapacağımı bilmeye­


ceğim' şeklindeki inancı yansıtan kurgu süreci.

AÇISAL TRANSAKSİYON: birinci kişinin kendisindeki bir ego-duru­


mundan, ikinci kişinin iki farklı ego-durumuna uyarıcı gönderdiği
gizil transaksiyon.

AJİTASYON: kişinin enerjisini problem çözmek yerine dikkatini dağı­


tıcı, tekrarlı aktivitelere yönelttiği pasif davranış.

AKTARILAN-KURGU:ebeveynin çocuğuna sihirli bir umutla geçirdiği,


bunu yapmakla kendisinin mesajın olumsuz etkisinden kurtulacağını
umduğu olumsuz kurgu mesajı.

ALAN: (indirim) kişinin kendisine mi, başkalarına mı veya duruma mı


indirim yaptığıyla ilişkilidir.

ALIŞVERİŞ KUPONU: kupon ile aynı.

ASLA KURGUSU: 'İstediklerimin çoğunu hiçbir zaman alamam' inan­


cını yansıtan kurgu süreci.

AŞIRI UYUM: kişinin kendi isteklerini dikkate almadan, ne olduğuna


bakmadan, başkalarının isteklerine inanarak uyum sağlaması şeklin­
deki pasif davranış.

BANEL/SIRADAN KURGU: kazanıcı olmayan kurgu ile aynı.

458 Stevvart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz


TA Terimler Sözlülü 439

BEBEK: Somatik Çocuk ile aynı

BEDEL: (oyunlarda) oyuncunun oyunun sonunda yaşadığı raket duy­


gusu; (kurgu bakımından) kurgunun gittiği yönün sonunda yaşanan
kapanış sahnesi.

BİRİNCİ-DERECE: (oyunlarda veya kaybedici kurgularda) kişinin sos­


yal çevresinde paylaşabileceği şekildeki bir bedeli almış olmak.

BİRİNCİ-DÜZEY MODEL: üç ego-durumunun daha ileri düzeyde bö­


lümlere aynlmadığı ego-durumu modeli.

BİRİNCİL SÜRÜCÜ: kişinin sıkça kullandığı, genellikle de bir transaksi­


yonel uyarıcıya verdiği ilk tepki.

bloke EDİCİ TRANSAKSİYON: konunun tanımı hakkında aynı fikirde


olmayarak ortadaki konudan kaçınmayı amaçlayan transaksiyon.

BULAŞMA: Çocuk veya Ebeveyn ego-durumlan içeriğinin bir parçası­


dır ki, kişi bunu Yetişkin içeriğiyle karıştırmaktadır.

BÜTÜNLEŞMİŞ YETİŞKİN: (kişinin kendisi için sözkonusudur) Kişinin


Çocuk ve Ebeveyn özelliklerinin olumlu yönlerini benimseyen bir Ye­
tişkin ego-durumuna sahip olma durumu.

BÜYÜCÜ (EBEVEYN): (yalnızca bazı ilk yazarlar kullanmıştır, artık hiç


kullanılmamaktadır) Ebeveyn'deki Çocuk için kullanılmıştır.

CADI (EBEVEYN): (yalnızca bazı ilk yazarlar tarafından kullanmıştır, ar­


tık hiç kullanılmamaktadır) Ebeveyn'deki Çocuk için kullanılmıştır.

ÇO: ilk gelişen ego-durumunun, Çl'in yapısı içindeki bir parça; içgü­
düsel dürtülerimizi ve açlıklarımızı temsil etmektedir.

çi: Çocuk'taki Çocuk ile aynı.

Ç2: Çocuk ego-durumu ile aynı.

Ç3: Ebeveynin ikinci düzey yapışırım bir parçasıdır; bir ebeveyn­


den veya ebeveyn figüründen içe alınmış olan Çocuk içeriğini temsil
etmektedir.

ÇAPRAZ TRANSAKSİYON:transaksiyonel okların paralel olmadığı veya


hedeflenen ego-durumunun dışındaki bir ego-durumundan tepki alı­
nan transaksiyon.
♦40 Ekler

çocuk ego-durumu: kişinin kendi çocukluğundakileri yeniden


canlandırdığı duygular, düşünceler ve davranışlar seti; örneğin, kişi­
nin çocukken kim olduğunu gösteren arkaik ego-durumu.

ÇOCUKTAKİ ÇOCUK: Çocuk’un ikinci-düzey yapısının bir parçası; ço­


cuk gelişirken yaşadığı ilk aşamalar sırasındaki yaşantılarının saklan­
dığı anılan temsil etmektedir.

ÇOCUKTAKİ EBEVEYN: Çocuk’un ikinci düzey yapısının bir parçası;


küçük çocuğun ebeveynlerinden aldığı mesajların fantezileştirilmiş
ve sihirli versiyonlannı temsil etmektedir.

ÇOCUKTAKİ YETİŞKİN: Çocuk'un ikinci-düzey yapısının bir parçası;


küçük çocuğun sezgisel algısını ve problem çözme stratejilerini temsil
etmektedir.

DAİMA KURGUSU: 'Her zaman için aynı şekilde tatmin edici olmayan
durumda kalmalıyım' inancını yansıtan kurgu süreci.

bir kimsenin davranışlarını gözlemleyerek


DAVRANIŞSAL TANILAMA:
onun hangi ego-durumunda olduğuna karar vermek.

DELÜSYON:(Beme tarafından kullanılışı bu anlamdadır) Çocuk tara­


fından Yetişkinin bulaşması.

DIŞLAMA: kişinin bir veya daha fazla ego-durumunu kapatması.

DIŞLAYICI: (ego-durumlarının) diğer iki ego-durumunun dışlanma­


sıyla yalnızca bir ego-durumunun operasyonel olduğu durum.

DOĞAL ÇOCUK: fonksiyonel modelde Çocuk'un davranışsal olarak


tanımlanması, kişinin duygularını veya isteklerini sansürlemeden ve
kuralları veya toplumsal beklentileri referans almadan ifade edebildi­
ğini göstermektedir. (Özgür Çocuk olarak da adlandırılmaktadır.)

DOĞAL EBEVEYN: fonksiyonel modelde, Ebeveynin davranışsal ta­


nımlanması, kişinin nasıl koruduğunu, bakım verdiğini veya gelişimini
desteklediğini göstermektedir. Koruyucu Ebeveyn ile aynı anlamdadır.

DOMUZ EBEVEYN: (yalnızca bazı ilk yazarlar tarafından kullanmıştır,


artık hiç kullanılmamaktadır) Ebeveyn'deki Çocuk için kullanılmıştır.

kişinin üç kurgusal rolden (Suçlayıcı, Kurtarıcı, Mağ-


DRAMA ÜÇGENİ:
dur/Kurban) birisini alması ve bu roller arasında değişim yapmasını
gösteren şekil.
TA Terimler Sözlülü 441

DUBLEKS TRANSAKSİYON: dört ego-durumunun işe koşulduğu, karşı­


daki kişiye bir uyarıcı gönderirken biri sosyal düzeyde diğeri psikolojik
düzeyde olmak üzere iki farklı ego-durumuna mesajın gönderildiği
gizil transaksiyon.

DÜZEY: (indirim bakımından) indirimin varoluş, anlam, değişme ola­


sılıkları veya kişisel yetenekle ilgili olup olmaması.

EO:Çl'in içinde, erken dönemde yer alan ego-durumu yapısının bir


parçası; bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için yer alan içgüdüsel prog­
ramları temsil etmektedir.

El: Çocuk'taki Ebeveyn ile aynı.

E2: Ebeveyn ego-durumu ile aynı.

E3:Ebeveyn'in ikinci düzey yapışırım parçası, ebeveyn veya ebeveyn


figüründen içealınmış olan Ebeveyn içeriğini temsil etmektedir.

ebeveyn EGO-DURUMU: ebeveynlerden veya ebeveyn figürlerin­


den içealınmış olan duygu, düşünce ve davranışlar takımı (genellikle
ödünç alınmış veya kopyalanmış olan ego-durumu denilmektedir).

EGO-DURUMU MODELİ: kişiliği Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk ego-du-


rumları olarak gösteren model.

EGO-DURUMU: doğrudan tutarlı bir davranış örüntüsüne karşılık ola­


rak yaşanan tutarlı duygu ve yaşantı örüntüleri.

EGOGRAM: bir kimsenin kişiliğindeki her bir ego-durumunda ne ka­


dar enerjinin olduğunu gösteren ve sezgisel olarak çizilen bar grafiği.

ELASTİK BAĞLANTI: burada ve şimdide yaşanan stres durumu ile kişi­


nin kendi çocukluğundaki acı verici durum arasındaki benzerlik, ge­
nellikle kişi o anda kurgusuna girmiş olduğundan hatırlayamamakta-
dır, bu yüzden de farkında değildir.

ELEKTROD: Beme, Çocuk'taki Ebeveyn için kullanmıştır.

ELEŞTİREL EBEVEYN: Kontrol Edici Ebeveyn ile aynı. (Kontrol Edici


Ebeveyn de denilmektedir.)

ERKEN/İLK KARAR: karar ile aynı.


442 Ekler

ETKİNLİK: açıkça üzerinde anlaşma sağlanmış olan amaca ulaşmak


üzere, yalnızca üzerinde konuşmakla kalınmayan, işin/amacın ger-
çekleştinldığı zamanı yapılandırma şekli.

EYÇ MODELİ: ego-durumu modeli ile aynı.

FARKINDALIK: kişinin hiçbir yorumlama yapmadan, aynen yeni doğ­


muş bir bebek gibi saf bir şekilde yaşadığı hissel izlenimlerini yaşama
kapasitesi.

fenomenolojİk TANILAMA: kişinin şu anda hangi ego-durumu ya­


şantısı içinde olduğuna karar verme.

FONKSİYON: (ego-durumlannın) ego-durumları davranış olarak nasıl


ifade edilmektedir.

FONKSİYONEL MODEL: ego-durumlarını, bize her bir ego-durumu ba­


kımından nasıl ifade ettiğimizi gösteren ego-durumu modeli.

GERÇEK BENLİK: (ego-durumlarının) kişinin kendisini hissettiği


ego-durumunda gerçekten olması, (real self)

GERİÇEKİLME: kişinin başkalarıyla transaksiyonlar oluşturmadan ger­


çekleştirdiği zamanı yapılandırma şekli.

GİZİL TRANSAKSİYON: aynı anda hem örtük hem de açık mesajın ve­
rildiği transaksiyon.

HEDEF KAPISI: kişinin Ware Sıralaması bakımından ikinci sırada ola­


rak temas kurulması gereken alanıdır; etkili bir iletişim süreci içinde
çokça kullanılır ya da danışma/terapi sırasında yapılan asıl iş burasıyla
ilgilidir.

HİÇBİR ŞEY YAPMAMAK: kişinin enerjisini problemi çözmek yerine


kendini veya başkalarını durdurmaya yönelttiği pasif davranış.

İÇEALMA. küçük çocuğun, kurgusunu oluşturduğu süreç sırasında


bir ebeveynin veya ebeveyn figürünün duygu, düşünce ve davranış­
larını kopyalaması süreci. (Fiil olarak kullanıldığında 'içealmak', isim
olarak kullanıldığında ise 'içealınan' şeklindedir.)

İÇERİK: (ego-durumları için) farklı ego-durumlarına ait olarak sınıf­


landırılan saklı anılar ve stratejiler veya ego-durumlarının alt bölüm­
leri; yapısal modelde, örneğin ego-durumunun içinde ne olduğunu;
TA Terimler Sözlüğü 443

(kurgu bakımından) her bir kişiye özgü, kişinin kendi kurgusu içinde
ne olduğunu spesifik olarak gösteren erken kararlar takımı.

İKİNCİ-DERECE: (oyunlarda veya kaybedici kurgularda) kişinin sosyal


çevresinde kabul gören bir konuşma konusu olmayan, ciddi şekilde
bedeller almış olma.

İKİNCİ-DÜZEY (YAPISAL) MODEL: ego-durumlannın kişinin kendi Ço-


cuk'unun ego-yapısının alt bölümlerini ve Ebeveyn'inde ıçealmış ol­
duğu figürleri gösteren yapısal model.

İKİNCİ-DÜZEY SEMBİYOZ: bir tarafın El ve Yl'i, diğer tarafın Çl'i arasın­


da oluşan sembiyoz.

İLETİ bankasi:kişinin tekrar kullanmak üzere sakladığı geçmişteki


anılanndan oluşan kolleksiyon.

İLETİ EKONOMİSİ: temas iletileri bakımından sınırlandıncı Ebeveynsel


kurallar takımı.

İLETİ PROFİLİ: kişinin iletileri verme, alma, isteme ve reddetme ter­


cihlerinin analizini gösteren bar grafiği.

İLETİ SÜZGECİ: kişinin kendisiyle ilgili benlik imajına uygun düşecek


şekilde iletileri kabul etme ve reddetme örüntüsü.

İLETİ TERCİH ORANI: kişinin kendisi için tercih ettiği değişik türdeki
iletilerin kanşımı.

İLETİ: tanınma birimi.

İLETİŞİMİN BİRİNCİ KURALI: 'transaksiyonlar aynı şekilde tamamlayıcı


olduğu sürece iletişim de aynı şekilde devam edecektir'.

İLETİŞİMİN İKİNCİ KURALI: 'bir transaksiyon çaprazlandığında, ileti­


şimde kopma olur ve taraflardan birisi ya da ikisi birden iletişimi tekrar
kurmak üzere ego-durumunu değiştirmelidir'.

İLETİŞİMİN ÜÇÜNCÜ KURALI: 'gizil bir transaksiyonun sonucunu, sos­


yal düzey değil, psikolojik düzey belirler'.

İNDİRİM MATRİKSİ: indirimleri alan, tip ve düzey olarak analiz etme


modeli.
444 Ekler

İNDİRİM yapmak: bir problemin çözümüne ilişkin bilgileri gözardı et­


mek veya azımsamak

İsyankar ÇOCUK: (bazı yazarlar tarafından şu anlamda kullanılmak­


tadır) Uygulu Çocuk'un kuralları izlemek yerine bunlara karşı çıkma
şeklinde ifade tarzı.

İZİNLER:(kurguda) ebeveynin Çocukundan gelen ve çocuğun Ço-


cuk unda yerleşen olumlu, özgürleştirici kurgu mesajları.

KADAR/ÖNCE KURGUSU: 'İşimi tamamlamadan rahatlayamam, ken­


dimden hoşnut olamam, eğlenemem' inancını yansıtan kurgu süreci.

KARAR MODELİ: kişilerin kendi kaderlerini kendi kararlarıyla belirledi­


ği, bu kararlannın da değişebileceğini savunan felsefi duruş.

KARAR: çocuğun, hayatta kalmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için ço­


cukça hissettiklerine ve gerçeği sınırlı şekilde kendi algılamasına da­
yalı olarak kendince en iyi çıkar yol olarak gördüğü ve böylece kendisi,
başkalan ve yaşamın kalitesi hakkında çıkarsadığı sonuç.

KARŞIT-KOMUTLAR: ebeveynin Ebeveyninden gelen ve çocuğun


Ebeveynine yerleşen kurgu mesajları.

KARŞIT-KURGU: çocuğun karşıt-komutlara uyarak almış olduğu ka­


rarlar takımı.

KATEKSİS: (enerji kuramında) psişik enerjiyi temsil eden kuramsal bir


yapıdır; Berne tarafından ego-dummlan arasındaki değişmeyi açıkla­
mak üzere ileri sürülmüştür; (asıl isim olarak ise) Schiffler tarafından
ortaya konan kateksis yaklaşımının, kurdukları TA 'okulunun' adıdır,
aynca kurduktan enstitülerinin adıdır.

KAYBEDİCİ KURGU: bedelinin acı verici veya yıkıcı olduğu ve/veya ilan
edilen amacı başarmamayı gösteren kurgu.

KAYBEDİCİ: ilan ettiği amacını başarmayan kişi.

KAZANICI KURGU:bedelinin, ilan edilen amacın sonunda mutluluk


veya tatmin edici ve/veya başarılı olunduğunu gösteren kurgu.

KAZANICI: ilan ettiği amacına ulaşan kimse.

KAZANMAYAN KURGU:ne büyük kazançları ne de büyük kayıplan içe­


ren bedelin olduğu kurgu.
TA Terimler Sözlüğü 445

kazanmayan: ne büyük kayıplan olan ne de çok kazanan kişi.

KİŞİLERARASI: insanlar arasında iletişim veya ilişki olarak yaşananlar;


'dışarıya gösterilenler.

KİŞİLİK ADAPTASYONU: araştırmalarla da ortaya konmuş olan ve dün­


yayla baş etme yolu olarak seçilen altı stilden birisidir ki, kişinin bu
seçtiği yol onun orijinal ailesinde de en çok işe yarayan durumdur

komutlar: ebeveynin Çocuk'undan gelen ve çocuğun Çocukuna


yerleşen olumsuz, sınırlandırıcı kurgu mesajlan.

kontrat/sözleşme: çok iyi tanımlanmış bir eylem için taraflann


karşılıklı olarak kendilerini bu eyleme adamalan; kişinin kendisine ve/
veya başkasına değişmek üzere Yetişkin olarak kendini adaması.

kontrol EDİCİ EBEVEYN: fonksiyonel modelde Ebeveyn'in davranışsal


tanımlanması, kişinin nasıl kontrol edeceğini, yönlendireceğini veya
eleştireceğini göstermektedir. (Eleştirel Ebeveyn de denilmektedir.)

koşullu İLETİ: kişinin ne yaptığına ilişkin olarak verilen temas iletisi.

KOŞULSUZ İLETİ: kişinin kendisiyle ilgili temas iletisi.

KUPON: kişinin daha sonra olumsuz bir bedel almak niyetiyle kullan­
mak üzere saklamış olduğu raket duygusu.

kurgu MATRİKSİ: kurgu mesajlarının geçirilmesinin ego-durumlan


bakımından analizini gösteren şekil.

kurgu MESAJI: ebeveynlerden gelen sözel ve sözel olmayan mesaj­


lar; kurguyu oluşturma süreci sırasında çocuğun kendisi, başkalan ve
dünyayla ilgili yargılar oluşturması buna dayanmaktadır.

kurgu SİNYALİ: kişinin kurgusuna girdiğini gösteren bedensel ipucu.

KURGU: yaşam-kurgusu ile aynı. Skript, senaryo değildir. 1) İngiliz­


ce'de 'script' ve 'scenario' farklı sözcüklerdir. 2)Beme hiçbir yerde sce-
nario' sözcüğünü kullanmamaya özen göstermiştir. 3)H.S. Boyd'un,
'Scripts and scenarios' adlı makalesine bu konudaki ayrım için bakınız
(Transactional Analysis Journal, 6, 3, s. 278-280). 4)Senaryo kavramı,
daha çok psikolojik oyunlar için kullanılabilinir. Not Bu kitabın içe­
riğindeki, scenario sözcüğü senaryo, script sözcüğü ise kurgu olarak
çevirilmiştir.
♦46 Ekler

KURGUSAL: (davranışlar, duygular ve diğerleri) kişinin kurgusunda


iken sergiledikleri.

KURTARICI: (Drama Üçgeninde) kişinin 'kendi kendilerine yetemi­


yorlar' inancıyla kendini onlardan daha üstün konumda görerek yar­
dım etmesi.

KÜÇÜK PROFESÖR: Çocuk'taki Yetişkin ile aynı.

MAĞDUR/KURBAN: (Drama Üçgeninde) kendisini aşağıda gören, kötü


muameleyi hakettiğini düşünen veya yardım almadan yaşamını sür­
düremeyen kişi.

MARSLI: önalgılar olmaksızın yapılan gözlemlerle insan davranıştan -


nın ve iletişimlerinin yorumlanması.

MOD: (indirim) düzey ile aynı anlamdadır.

NEREDEYSE KURGUSU: 'Neredeyse başardım, ama tam değil' inancını


yansıtan kurgu süreci.

O FORMÜLÜ: oyunun altı ayn unsurunu (Tuzak, Oltaya Takılma, Tep­


ki, Şalterin Çekilmesi, Şaşakalma, Bedeli) gösterecek şekilde belirtilen
formül; Beme'in formülüdür.

OK/VEKTÖR: iletişimin başlatıldığı ego-durumuyla iletişimin hedef­


lendiği ego-durumunu birleştirerek, transaksiyonel çizim olarak gös­
teren ok.

OKEY DÜZENEĞİ: belli


sosyal işlemlere ilişkin olarak dört yaşam pozis­
yonunu gösteren çizim.

OLTAYA TAKILMA: psikolojik düzeyde kişinin oyun davetiyesini kabul


ettiğini gösteren transaksiyonel tepki.

OLUMLU İLETİ: genellikle alıcı tarafından hoş bir yaşantının yaşan­


ması niyetiyle verilen temas iletisi.

OLUMSUZ İLETİ: alıcı tarafından hoş olmayan bir yaşantının yaşan­


ması niyetiyle verilen temas iletisi.

OTANTİK DUYGU: kişinin çocukluğunda üzerini raket duygusuyla ka­


patmayı öğrendiği orijinal, sansürlenmemiş duygusu.
TA Terimler Sözlüğü 447

OYUN (PSİKOLOJİK): (Beme’in en son olarak yaptığı tanımdır) bedeli


almak üzere Tuzak, Oltaya Takılma, Şalterin Çekilmesi ve Şaşakalma
şeklindeki transaksiyonlar dizisi.

OYUN (PSİKOLOJİK): (Joines'ın tanımı) gizil bir amaçla bir şey yapma
sürecidir ki, burada (1) Yetişkin farkındalığı yoktur, (2) taraflar Şalteri
Çekerek davranışlarını değiştirmediği sürece açıkça görülemez ve (3)
tarafların kafasının karışması, anlaşılmamış hissetmesi veya bir diğe­
rini suçlamasıyla sonuçlanır.

OYUN PLANI: bir kimsenin oyun aşamalarını analiz etmek üzere yö­
neltilen bir dizi soru.

ÖNYARGI: (Berne tarafından şu anlamda kullanılmıştır) Ebeveyn'in Ye-


tişkin'e bulaşması.

ÖZERKLİK: kurgu inancına göre değil ama farkındalık, spontanlık ve


samimiyet şeklindeki üç kapasitenin açığa çıkarılmasıyla veya iyileş­
mesiyle kendini gösteren özellik; burada ve şimdi gerçeğine tepki ola­
rak ortaya çıkan herhangi bir duygu, düşünce veya davranış.

ÖZGÜR ÇOCUK: Doğal Çocuk ile aynı.

PARALEL TRANSAKSİYON: tamamlayıcı transaksiyon ile aynı.

PASİF DAVRANIŞ: bir indirimin olduğunu gösteren, kişinin kendi


problemini çözmek için başkalannı veya çevreyi manipüle etme çaba­
larında olduğu hiçbir şey yapmama, aşırı uyum, ajitasyon veya şiddet
şeklindeki dört tür davranıştan birisi.

PASİFLİK: insanlann yapması gerekeni yapmayarak veya etkili biçim­


de yapmayarak, başka birisinin onun bu davranışından ondan daha
fazla rahatsız olarak işe koyulması ve problemi onun için çözmesi.

PASLAŞMA: (el altından yasal olmayan bir iş yapma anlamındadır) ki­


şinin başkalarından istediği tanıdık temas iletilerini almak, raket duy­
gularını yaşamak üzere transaksiyonlan gerçekleştirme şekli.

PLASTİK İLETİ: samimi olmayan olumlu temas iletisi.

PROGRAM: ebeveynlerin bir komutu veya karşıt-komutu nasıl taşıya-


cağını davranış modeli olarak göstermesi.

PSİKOLOJİK-DÜZEY MESAJ: genellikle sözsüz mesajlarla iletiler


mesaj.
Ekler

PSîşe îçl (IntrapsİŞİK): kişinin yalnızca 'içinde' veya 'zihninde'


yaşananlar.

RAKET DUYGUSU: öğrenilmiş ve çocuklukta pekiştirilmiş, değişik stres


durumlarında yaşanmış, bir erişkin için problem çözümüne yarama­
yan, uyum sağlayıcı olmayan, tanıdık duygu.

RAKET SİSTEMİ: kurgusuna bağlı kalan insanların sürdürdüğü kendi


kendini pekiştirici, çarpıtılmış duygu, düşünce ve davranışlar sistemi.

RAKET: farkında olmadan çevreyi manipüle etmek için yapılan ve ki­


şinin raket duygusunu yaşamasını içeren kurgusal davranışlar takımı.

REFERANS ÇERÇEVESİ: spesifik bir uyarıcıya tepki olarak değişik


ego-durumlannı integre eden ilgili tepkilerin yapısı; kişinin kendi­
sini, başkalannı ve dünyayı tanımlamasına yardımcı olmak üzere bu
algısal, kavramsal, duygusal ve eylemsel bakımlardan genel bir takım
sağlamaktadır.

insanların önceden planlanmış temas iletisi alışverişinde


RİTÜEL:
bulunduğu zamanı yapılandırma şekli.

SABİT: (ego-durumlannın) dışlama ile aynı.

SABİTLİK HİPOTEZİ: (egogramlar için) bir ego-durumundaki yoğun­


luk arttığında bunu dengelemek üzere bir diğerinin veya diğerlerinin
azalacağını, toplam enerji miktarının sabit kalması için psişik enerji­
deki değişmeyi ifade eden hipotez.

sahte OLUMLU İLETİ: yüzeysel olarak olumlu gibi olan ancak içinde
bir 'iğne'yi içeren temas iletisi.

SAMİMİYET: kişilerin otantik duygularını ve isteklerini birbirlerine


sansür uygulamadan ifade ettikleri zamanı yapılandırma şekli. (Inti-
macy=Samimiyet, Genuineness= İçtenlik; TA'da samimiyet, içten ola­
rak karşısındakine ulaşarak sen-ben ilişkisini kurma anlamındadır.)

SEÇENEKLER: başkalanyla kurulan tanıdık, yapıcı olmayan 'kilitlen­


miş' etkileşimleri kırmak için başka bir ego-durumunun seçilmesi
tekniği.

SEMBİYOZ: iki veya daha fazla kişinin birbirlerine tek kişi gibi dav­
randığı, o nedenle de tüm ego-durumlarını tamamen kullanmadıkları
ilişki.
TA Terimler Sözlülü 449

SİHİRLİ EBEVEYN: Çocuk'taki Ebeveyn ile aynı.

SOMATİK ÇOCUK: Çocuk'taki Çocuk ile aynı.

sonra KURGUSU: 'Eğer bugün iyi bir şey olursa, yann bunu ödemem
gerekiyor' inancını yansıtan kurgu süreci.

sosyal DÜZEYDEKİ MESAJ: genellikle sözel içerikli olan açık mesaj.

SOSYAL TANILAMA: karşıdaki kişiyle gerçekleştirilen transaksıyonlan


gözlemleyerek kişinin hangi ego-durumunda olduğuna karar vermek.

sözde İLTİFAT ETMEK: içten, samimi olmayan olumlu temas iletileri


vermek.

spontanlik: ego-durumunun seçimi de dahil olmak üzere çok de­


ğişik duygu, düşünce ve davranışlar arasından özgürce seçim yapabil­
me kaabiliyeti.

suçlayici/yargilayicI: (Drama Üçgeninde) başkalannı aşağılayan


veya küçük düşüren kişi.

SÜREÇ: (ego-durumları için) kişinin ego-durumlannı zaman içinde


nasıl gösterdiği, örneğin ego-durumlarının nasıl ifade edildiği; (kur­
gu bakımından) kişinin kurgusunu zaman içinde gerçekleştirme şekli,
örneğin kurgunun nasıl yaşandığı.

SÜRÜCÜ: olumsuz karşıt-kurgunun olduğunu fonksiyonel olarak


gösteren, yarım dakika ile birkaç dakika kadar sürecek şekilde oyna­
nan, beş belirgin davranış sıralamasından birisi.

ŞALTERİN ÇEKİLMESİ: oyuncuların istediği bedelleri almak üzere oyun


sırasında rollerini değiştirme noktası.

şaşakalma: oyunu oynayanın Şalterin Çekilmesinin hemen ardın­


dan yaşadığı şaşkınlık ânı.

ŞİDDET: problemi çözmesi için çevreyi zorlamak üzere kişinin yıkıcı


enerjisini dışa vurduğu pasif davranış.

TAMAMLAYICI TRANSAKSİYON: transaksiyonel oklann paralel oldu­


ğu ve yöneltilen ego-durumundan tepki alınan transaksiyon. (Paralel
transaksiyon da denilmektedir.)

TANINMA-AÇLIĞI: başkaları tarafından tanınma ihtiyat


♦50 Eklet

TARİHSEL TANILAMA: kişinin ebeveynleri, ebeveyn figürleri ve kendi


çocukluğu hakkında gerçek bilgileri toplayarak hangi ego-durumun­
da olduğuna karar vermek.

teğet TRANSAKSİYON: uyancı ve tepkinin farklı konuları ele aldığı


veya aynı konuya farklı perspektiflerden baktığı transaksiyon.

temas KAPISI: kişinin Ware Sıralaması bakımından temas ku-


rulması gereken ilk alanıdır ki, etkili bir temas ilk önce buradan
gerçekleşmektedir.

temel POZİSYON: yaşam pozisyonu ile aynı.

TEPKİ: (bir transaksıyonda) bir uyarıcıya verilen yanıt şeklindeki ile­


tişim; (bir oyunda) Tuzak ve Oltaya takılmayı izleyen, örtük mesajlarla
tekrarlanan bir dizi gizil transaksiyon.

TİŞÖRT: kişinin sözsüz olarak sinyallediği sloganı (kısaca anlamlı bir


ifade) ki; oyuna veya paslaşmaya gizli bir davet şeklindedir.

TRAJİK/HAMARTİK KURGU: üçüncü-derece kaybedici kurgu ile aynı.

TRANSAKSİYON: transaksiyonel bir uyancı ile transaksiyonel bir tepki;


sosyal yaşamın en temel birimi.

TRANSAKSİYONEL ANALİZ: (Beme’in tanımı) (1) psikoterapötik müda­


hale seanstan sırasında ortaya çıkan transaksiyonlann ve transaksi­
yonlar zincirinin analizine dayalı bir psikoterapi sistemi; (2) spesifik
ego-durumlannın incelenmesine dayalı bir kişilik kuramı; (3) ilgili
spesifik ego-durumları bakımından transaksiyonlann çok sıkıca ve
sonsuzca gidebileceği yere kadar analiz edilmesine dayalı bir sosyal
eylem kuramı; (4) transaksiyonel çizimler aracılığıyla her bir transaksi­
yonun analiz edilmesi (ki asıl transaksiyonel analiz budur).

TRANSAKSİYONEL ANALİZ: (ITAA’in tanımı) bir kişilik ve de kişisel ola­


rak gelişmek ve değişmek için sistematik bir psikoterapi kuramı.

TUTARSIZLIK: iletişimde bulunan kişinin açıkça söylediği içerik ile


gösterdiği davranış sinyallerinin birbirini tutmaması.

kişinin Ware Sıralaması bakımından üçüncü sırada


TUZAK KAPISI:
olarak temas kurulması gereken alanıdır; en anlamlı değişmenin ya­
şandığı veya gelişmenin olduğu yer burasıdır, ancak terapötik ilişki­
de veya normal bir ilişkide zamanından önce hedeflenirse kişi 'takılıp'
kalabilir.
TA Terimler Sözlülü 451

tuzak: psikolojik düzeyde oyun oynamaya davet eden transaksıyo-


nel uyarıcı.

TÜR/TÎP: (indirim) indirimin uyarıcı, problem veya seçeneklerle ilgili


olması.

uyarici-açliğI: fiziksel ve zihinsel uyanlma ihtiyacı.

UYARICI:bir transaksiyondaki ilk iletişim (buna yanıt olarak da tepki


verilmektedir).

uygulu ÇOCUK: fonksiyonel modeldeki Çocuk'un davranışsal ta­


nımlanması; kişinin kurallara veya ebeveynlere veya toplumsal bek­
lentilere nasıl uygu sağladığını belirtmektedir.

üçüncü-derece: (oyunlarda veya kaybedici kurguda) ölüm, ciddi bir


incinme, hastalık veya tutuklanma gibi bir durumu içeren bedel.

VAKİT GEÇİRME: insanların bir konu hakkında birbirleriyle konuştuğu


ama bununla ilgili hiçbir şey yapmadığı zamanı yapılandırma şekli.

varoluşsal POZİSYON: yaşam posizyonu ile aynı.

WARE SIRALAMASI: iletişim sırasında raportu kolaylaştıran ve de dü­


şünce, duygu ve davranış şeklinde olan üç temas aleminin sıralama­
sı. Her bir kişilik adaptasyonu için bu üç alanın sıralaması değişiklik
göstermektedir.

YO:Çl'deki bir parça, çocuğun ilk gelişen ego-yapısıdır; içgüdüsel ola­


rak kullandığımız problem çözme mekanizmamızı temsil etmektedir.

Y İ: Çocuk'taki Yetişkin ile aynı.

Y 2: Yetişkin ego-durumu ile aynı.

Y 3: Ebeveyn'in ikinci düzey yapısı içindeki bir parçadır; bir ebeveynden


veya ebeveyn figüründen içe alınan Yetişkin içeriğini temsil etmektedir.

YAPI: (ego-durumu modelinde) kişinin duygu, düşünce ve davranış -


lannın ego-durumları bakımından sıruflandınlması.

YAPISAL ANALİZ: kişiliğin ego-durumu modeli bakımından analizi.

YAPISAL MODEL: her bir ego-durumunda veya alt böıuı ne ol­


duğunu (örneğin, içeriğini) gösteren ego-durumu mü
♦S2 Ekler

YAPISAL PATOLOJİ: bulaşma ve/veya dışlama.

yaşam POZİSYONU: kişinin kararlarını ve davranışlarını desteklemek


üzere kullandığı kendisi ve başkaları hakkındakı temel inançları; kişi­
nin özde değer olarak kendisini ve başkalarını nasıl algıladığını göste­
ren temel duruşudur.

yaşam-kurgusu: çocuklukta yapılan, ebeveynler tarafından pekişti­


rilen, daha sonra olan olaylarla 'doğrulanan', belli bir alternatife doğru
yönelten bilinçli olmayan yaşam planı.

YAŞAMIN AKIŞI:kişinin yaşamında gerçekten ne olduğu (bu ya­


şam-kurgusunun zıttı bir durumdur; kurgu kişinin erken çocukluk
döneminde oluşturduğu planını göstermektedir).

YENİDEN TANIMLAMA: kişinin kendi kurgusuna uyacak şekilde gerçe­


ği çarpıtarak algılaması.

YENİDEN TANIMLAYICI TRANSAKSİYON: teğetsel veya bloke edici


transaksiyon.

YENİDEN-KARAR: kişinin kendini sınırlayıcı erken kararının yerine


tüm erişkin kaynaklarını dikkate alacak şekilde yeni bir karar alıması.

YETERSİZLEŞME: kişinin çevresini problem çözmeye zorlamak üzere


kendisini yetersiz hale getirme çabası içinde olduğu pasif davranış.

YETİŞKİN EGO-DURUMU: burada ve şimdiye doğmadan tepki olarak or­


taya çıkan duygular, düşünceler ve davranışlar seti; ne ebeveynlerden
veya ebeveyn figürlerinden kopya edilmiştir, ne de kişinin çocuklu -
ğundakini tekrar yaşamasıdır; mantıklı bir algılamaya dayalıdır.

YÖNETİCİ: (ego-dummlannın) kassal aleti kontrol ederek, davranışın


ne olacağını dikte eden ego-durumu.

YÜKLEME:ebeveynlerin çocuğa ona kim olduğunu söylediğini içeren


kurgu mesajı.

ZAMANI YAPILANDIRMA: insanların İkililer veya gruplar olarak birlikte


olduklan zamanı nasıl geçirdikleri.

ZIT-KURGU: kişinin orijinal mesajı izlemek yerine mesajın aksini ya­


parak tersine çevirdiği kurgu şekli.
Dizin

Berne. Eric 33, 39-48, 67, 71-74. 79, 81


83-92. 95. 100-104. 108-UZ
abartma 240, 241 260, 303 125, 128, 129, 133, 134. 137-140.
147-149, 154, 157-161 170, 173.
acıklı gülüş 214. 247
181 197, 200, 20Z 211 226, 291
açık kapı 225-235 293, 306, 311 312, 315-321 327.
açmaz 362 330, 331 341 349-353, 358-
ajitasyon 243 361 364-367, 371 374-383,
389-393, 396-40Z 409, 416,
A Layman's Guide to Psychiatry and Psy-
418, 421-428, 431-437
choanalysis*** (Erikson) 375, 396
Beme’in enerji kuramı 85-87
Allaway, John 436
Ailen, Barbara Ann 400 Blackstone, Peg 383, 400

Ailen, James R. 400 bloke edici transaksiyonlar 262-269

American Group Psychotherapy Associa- Born To Win*** (Berne) 379


tion(AGPA) 375 Bradshavv. E. 395, 436
aptal 54, 80, 105, 171 172, 192 237, 242, bulaşma 87-91 243, 245, 256. 295
247, 297, 298, 332, 372 çifte bulaşma 90-91
asıl transaksiyonel analiz 29 çocuk bulaşması 88-90
aşırı uyum 242-243 ebeveyn bulaşması 87-88

B
Babcock, D. E. 70, 424
cadı ebeveyn 67, 72
Bak Bana Ne Yaptırdın? 237, 333, 372
Cathexis Reader*** 381
Bak Ne Kadar Çok Zorluyorum! 237 Changing Lives Through Redecision The
Bana Bir şey Yap! 237 rapy*** (Bob ve Mary Goulding)
Barnes, Graham 380, 391 401 422-427 381
434, 436 Collinson, Lavvrence 317, 318. 432
Barrow, G. 395, 436 Cornell. William.F. 383, 394. 401 427.
benlik 82-87 435
Ben OKEY’im, Sen OKEY’sin 159 160 Crossman, Pat 36Z 399, 434
161 162, 165

Ç1 Bkz Somatik Çocuk

SteWa„veJ0,nes | üunümüad. Transatoyon» .


♦54 Stfwart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

Ç2 Bkz Çocuk ego-durumu ego-durumlarının fonksiyonel analizi


Ç3 Bkz Ebeveyn ego-durumu yapısı 49-60

Çın Halk Cumhuriyeti 384 ego-durumlarını tanılama 74-86


Çocuk ego-durumu 28, 30, 35-51 54. davranışsal tanılama 74-79
64-72 75. 79-81 84, 86, 91 93, fenomenolojık tanılama 81
97. 103, 126, 129, 140, 155, 156, sosyal tanılama 79-80
162 175-178. 181 183, 223, 259,
260. 265, 270-273, 328, 337, tarihsel tanılama 80-81
338, 369 egogramlar 55-58
Eğer Sen Olmasaydın 182, 237, 331
Elastik Bağlantılar 152, 282
Elektrod 67
Dashıell. Sharon, R. 399, 400
Dave, Molly 311 312, 335 Eleştirel Ebeveyn 54-59, 75-80, 106,
107, 288, 289
Davidson, C. 396, 435
enerji kuramı 85, 86
davranışsal tanılama 19, 74, 75, 80, 82
English, Fanita 66, 188, 288, 289, 319,
84, 104, 203. Ayrıca bkz fonksiyo­
326, 399, 400, 423-428, 431, 433
nel analiz
epikurgu 188
Dawson, C. 395, 436
Erikson, Erik 142, 161 375, 424
değişme kontratları 341-348
Ernst, Franklin 21 161 162, 167, 399, 427,
delüsyon 89, 90
431 436
dışlama 87, 91-95, 245, 256, 264
Erskine, Richard 293-297, 302, 303, 313,
Doğal Çocuk 49-56, 59, 75-78, 81 106, 315, 365, 381-383, 393, 397-
350, 370, 372 400, 423-427, 431 437
Doğal Ebeveyn 54-55 etkinlikler 129-130
domuz ebeveyn 67 European Association for Psychotherapy
dört pasif davranış 241-245, 271 373 (EAP) 385
drama üçgeni 214, 227, 246, 312-314, European Transactional Analysis
318, 331 334, 337, 338, 343, 344, (EATA) 380, 384, 401-412, 423,
361, 368 428-432, 437
Dusay, John 55 - 60,119, 377, 380, 389, Evet, Ama 19, 308, 329, 332
393, 398, 422, 423, 434, 436
düzenekgram 167, 168

fanteziler 64-67, 89, 139, 142, 194,


297-304
El Bkz Sihirli Ebeveyn farkındalık 349
E2. Bkz Ebeveyn ego-durumu Federn, Paul 43, 375
E3. Bkz Ebeven ego-durumu yapısı fenomenolojik tanılama 81
Ebeveyn ego-durumu 28, 35, 37, 38, fonksiyonel analiz 19, 49, 50, 59
42-45, 48, 54, 63-66, 72, 79, 85, fonksiyonel modeL Bkz fonksiyonel analiz
86, 98, 100,127,130,134,173,
Freud, Sigmund 42, 43, 85
177, 259, 288, 369
ego-durumları modeli 27-29, 34-52,
70, 75, 95, 137, 365, 366, 369,
372, 378, 383
Games People Play*** (Berne) 46, 374,
aşın basitleştirilmiş model 46-49 377, 378
ego-durumlarının tanımlanması 39-41 Gayol, Gloria Noriega 401
Dizin 455

gerçek benlik 83, 84, 86


geri çekilme 125-127, 135, 230
Jacobs, Alan 400
geştalt terapi 362
James, John 317, 328, 336
gizli gündem 343, 344, 370, 372
James, Muriel 358, 379, 381 392, 399
Goulding, Mary 180, 334, 362, 381, 399
Joines, Vann S 5. 365, 394, 220 222
Goulding, Robert 147, 399 233, 234, 320. 382 394, 400
gözlenen davranışlar 49 424, 429-434. 437
grup süreci 361 363 Jongeward, Dorothy 341 345, 379, 391
396, 421 424-427, 431-436

H
Harris, Thomas 378, 379, 396
Kadis, L 393
Hay, J. 369, 395-397, 414, 435, 436
Kahler, Taibı 200, 202 203, 211-214,
hedef kapısı 225, 226, 227, 232
226, 227, 365, 380. 381 394, 399
Heyecanlı-Aşırı Tepkisel (Histrionik) 422-425, 428. 429. 436
234-235
kararlar 180-195
hırsız ve polis 237
karar modeli 32, 359
Huige, Kristy 270, 430
Karpman. Stephan 105, 106, 114, 312
377-380, 398, 399. 425, 432
karşıt-komutlar 173-179, 210, 273, 362
lllsley Clarke, Jean 372, 395, 400, 436 karşıt-kurgu 175, 176, 192-194, 202
International Transactional Analysis Asso­ 210-216
ciation (ITAA) 356, 377-380, 383, kateksis 85, 86, 90, 239, 361 364, 369
384, 389, 398, 401-412, 418, 421 Kateksis Enstitüsü 239. 363
436, 437, 450
Kateksis okulu 363-364,381
Keepers, T. D. 70, 424
id 42, 43
kendi kendine terapi 218, 357, 358
ikinci düzey 62, 63, 149, 273, 311
kendi kendine yeniden-ebeveynlik 358
ikinci-düzey yapısal model 61-73
kişilik adaptasyonları 196, 218-253. 365
Çocuk 65-68
370-373, 381 382
Ebeveyn 63-65 klasik okul 361-362
Yetişkin 65
komutlar 417, 173-195, 230, 380. 237
iletişimin birinci kuralı 98
kontrol edici ebeveyn. Bkz Eleştirel
iletişimin ikinci kuralı 99, 100 Ebeveyn
iletişimin üçüncü kuralı 103, 170 koruyucu ebeveyn 132
ilişkisel yaklaşım 361 364, 365, 383, 387 Kunst, K. 396, 435
indirimler 239-248 Kupfer, David 315-317. 425
indirim matriksi 249-256, 265, 370 kuponlar 30, 277-292 300 321 322
intrapsişik 43, 71 240, 297, 298 333
isyankar Çocuk 51 kurgu bedeli 321-322
işte Seni Yakaladım 237 kurgu inançları 155, 156, 218, 245. 276.
izinler 175-180, 362, 363 293-301 322 323. 327, 336. 350
352
kurgu mesajları ve kurgu matriksi
169-179
45€ Stvw»rt ve Joines | Günümüzde ^nsakslyonel Analiz

kurgunun doğası ve kaynağı 138-146


kurgu süreçten 19, 20. 147, 196-217, 224 önyargı 87, 104. 129
kurtancı 312-314. 326. 333, 343 özerklik 31 158, 303-305, 349, 352, 369
kuçuk profesör 67, 69. 7a 73. 91 171 371
175. 177. 186-192 281 300, 337 Özgür Çocuk. Bkz Doğal Çocuk

Levın, Pamela 70, 399, 424, 426

Parlak-Şüpheci (Paranoid) 218-232, 237


M
pasif davranışlar 234, 244, 364
mağdur 155, 160, 283, 312-314, pasiflik 218, 232, 233, 239, 352
331-333, 343
paslaşma 230, 288, 289, 319, 326, 327,
Marslı 103, 104, 129, 171 247, 248, 334, 330, 331 344, 350, 352, 361 372,
368, 376 373
McKenna, Jim 21 119, 120, 425 pekiştirici anılar 293, 299-303
McNeel, John R. 400, 437 Perls, Frederick (Fritz) 362, 379
Mellor. Ken 22, 249, 399, 430 Power is in the Patient*** (Bob ve Mary
Mind in Action*** (Erikson) 375 Goulding) 381
Mohr, G. 395, 401 435 Principles of Group Treatment*** (Berne)
137, 379
Moiso, Carlo 382, 399
Mountain, A 396, 435 problem çözmek 156, 242, 250, 286,
301 352
Munari Poda, Dolores 401
program 176-177
psikolojik danışma 28, 216, 218, 225,
226, 342, 356, 357, 366, 367, 378,
379, 381 385
Napper, R 395, 436
psikolojik oyunlar 130-132, 326-327
Nelson, Portia 354, 434
psikoterapi 27, 225, 256, 342, 356, 357,
Newton, T. 371 395, 436
375-381 385
normal bağımlılık 270
psişik enerji 57, 85
Novellino, Michele 383, 400
Novey, Theodore 401

Raketin Sergilenişi 293, 297, 298, 302


raketler 277-292
OKEY düzeneği 21 161 162,165,167,
raket sistemi 21 287, 293-307, 322, 365,
273, 323
381
OKEY olma 31 3Z 52-54, 161 162,165,
referans çerçevesi 140, 257-263, 323,
211-213, 233, 281 313
343, 358
Oltaya Takılma 311 312, 333
rltüeller 125-129, 135
otantik duygular 30, 283-287, 296, 298,
301 304, 352
oyuncu-direngeç (pasif-agresif) 218,
220-227, 233-234, 237 sabitlik hipotezi 57-59
Oyun Formülü (O Formülü) 311-314, Saçını Süpürge Eden Kadın 237
318-320, 328, 334
samimiyet 31 112, 116, 125, 129, 132-
oyunlar 306-320 137, 208, 236, 327, 336-338, 349,
oyun planı 317, 318, 338 350, 352, 356
Orin

San Francisco Social Psychiatry Seminars Suç Sende 237


(SFSPS) 377
süperego 42. 43
San Francisco Transactional Analysis sürücüler 20, 37. 176, 196-217, 222-
Seminar (SFTAS) 377 224, 380, 381
Schiff, Aaron 399
Schiff, Jacqui 380, 399 şalterin çekilmesi 311-314, 319. 330, 331
Schiff. Shea 364, 430 336-338, 361
Schiffyen kuram 264 şifa / iyileşme 352-356
Schlegel. Leonard 400
Schmid, Bernd 401 T
sembiyotik davetler 271
TA 101 kursu 384,
sembiyoz 264-276 tahta bacak 332
sembiyoz davetleri 271-273 TA Journal*** 70, 353, 380-383, 394
Sen Bana Yaptıramazsın 372 tamamlayıcı transaksiyonlar 95-98
Sevimli-Manipülatör (Antisosyal) 220- tanınma açlığı 109, 123
227, 235, 235-242
tarihsel tanılama 74, 80, 81
Sex in Human Loving*** (Berne) 379,
396 Techniques in Transactional Analysis for
Psychotherapists and Counse-
sezgi 39, 55-59, 66, 67-70, 104, 120, lors*** (James) 381
138, 141, 143, 193, 194, 245, 265,
296, 301, 310, 350, 372, 375, 376, teğetsel transaksiyonlar 261-262
380 Tekmele Beni 237, 307, 314-316, 323,
326-328, 331 335, 336, 337
Sigmund, Eric 22, 399
sihirli düşünce 67-70, 142 temas iletileri 108-124
çeşitlen 109-111
Sihirli Ebeveyn 67-70
Silis, Charlotte 364, 383, 394, 401, 402, davranışın pekiştirilmesi 111-112
423, 433, 434 ekonomisi 115-117
skript 2 0, 21 24, 90, 137, 138, 181 273 istemek 116-122
somatik çocuk 68, 72, 275 kendine temas iletisi vermek 120-122
sorumlu-işkolik (obsesif-kompulsif) profili 119-120
218-224, 227-231 237 uyaran açlığı 108-109
sosyal tanılama 74, 79, 82 verme ve alma 112-115
sözel ve sözel olmayan ipuçları 246-247
temas iletisi bankası 122, 126
Spitz, Rene 108, 425 temas iletisi ekonomisi 115, 116
spontanlık 31 39, 349, 350 temas iletisi filtresi 113, 114
Steiner, Claude 115, 116, 120, 137, 161
temas iletisi profili 119, 120, 128. 361
173, 342, 362, 377, 379, 390, 393,
397-399, 421-427, 430-434 temas kapıları 225, 228
Steinert, T. 395, 401 435 temel pozisyonlar. Bkz yaşam
pozisyonları
Stern, Erika 21 392, 427, 436
Temple, Susannah 60, 423
Stewart, lan 392-394, 421-434, 437
tepkisel çevre 364
stres ölçeği 151 152
Thomson, George 287. 431
Structure and Dynamics of Organizations
and Groups*** (Berne) 377 Tilney, T. 392

suçlayıcı 312-314, 323, 325, 331-335, tişört mesajları 310


364
♦58 Stevvart ve Joines | Günümüzde Transaksiyonel Analiz

Training and Certıfıcatıon Council (T8CC) Ware, Paul 429, 219, 220, 225-229, 365,
569. 571 373, 381, 429, 437
Transactional Analysis After Eric Berne*** What Do You Say After You Say Hello?***
(Bames) 581 (Berne) 137, 379
Transactional Analysis Bulletin*** 577, Widdowson, M. 20, 393, 433, 435
Transactional Analysis in Psychothe­ Woollams, Stanley 140, 151 270, 338,
rapy*** (Berne) 576, 577 426-430, 433
Transactional Analysis Journal*** 580,
transaksiyonel analiz
eğitim ve örgütlerde 367-373
Yİ Bkz Küçük Profesör
felsefesi 31-36
Y2. Bkz Yetişkin ego-durumu
gelişimi 374-386
Y3. Bkz Ebeveyn ego-durumu
nedir 27-34
Yakala Beni Bakalım 237
temel görüşler 28-31
yapısal analiz 28, 36, 375
transaksiyonlar 95-107
yapısal çizim 36, 68
çapraz transaksiyonlar 98-101
yapısal model 19, 49, 61-65, 70, 73
gizil transaksiyonlar 101-104
yapısal patoloji 87-94
seçenekler 105-108
yaratıcı-hayalperest (şizoid) 232-233
tamamlayıcı transaksiyonlar 95-98
yaşamın akışı 157
ve sözsüz mesajlar 104-105
yaşam kurgusu 29-30. Bkz skript
transferans 153, 382, 383
yaşam pozisyonları 159-161 210
Trautmann, Rebecca, L 382, 383, 397,
yeniden-ebeveynlenme 363, 364
400, 423, 437
yeniden-karar okulu 362-363
Tudor, K. 392
yeniden tanımlama 30, 140, 257-263,
tutarsızlık 83-85, 104, 113, 247
334, 350, 352, 364
Tuzak 226, 231, 235, 236, 311, 312, 316,
yeterlik 342, 362, 363
319, 335, 358
Yetişkin ego-durumu 28, 36-41 44-47,
tuzak kapısı 225-228, 232-236
65, 78, 79, 82-92, 96, 132, 177,
323, 350, 352
yorumlama 318-320

uyaran açlığı 110 yüklemeler 169-172, 193

uygulu çocuk 25, 49-53, 56, 72, 75-81


100, 106, 121, 127-132, 210-212
uygulu çocuk ego-durumu 51-53 Zalcman, Marilyn 293-297, 302, 303,
313, 365, 381 399, 424, 425, 431
432
zamanı yapılandırma 29, 125, 125-136,
vakit geçirme 125,128-132,135, 289, 311 328, 370, 372,
370
Zavallı Ben 332
varoluşsal pozisyonlar. Bkz yaşam
pozisyonları zıt-kurgu 192, 193
AKILCI YAŞAM KILAVUZU
Albert Ellis ve Robert A. Harper
Çevireni: Semra Kunt-Akbaş

978-6O5-93O5-1O-5
2 Baskı Eylül 2017
13x19 cm
389 sayfa

Akılcı Yaşam Kılavuzu diğer kişisel gelişim kitaplarından birçok yönden farklıdır Bir
kere, sizi daha zengin, daha mutlu, daha zeki yapacağını iddia etmez veya tum so­
runlarınızı sayesinde çözeceğinizi de. Sadece sızı dibe çeken sorunlannız. düşüncele-
nniz ve yaşadığınız olumsuz deneyimlerle ilgili bir rehberlik yapma amacı taşır. Bu da.
elbette, ancak sizin eyleme geçmenizle işe yarayabilecek bir rehberliktir

Kitabın yazarları, Albert Ellis ve Robert A, Harper. Düşünsel Duygulanıma Davranış


Terapisi adını verdikleri bir terapi metodu kullanıyorlar. Terapi yaptıklan hastalarının,
kendileri ve hayatları hakkındaki olumsuz düşüncelerini olumluya çevirebilmek için
diğer psikıyatnst ve psikologlardan daha farklı yöntemler benimsiyorlar. Diğerlerinin
daha edilgen yöntemlerinden farklı olarak, kişinin yaşadığı duygusal soruna hemen
müdahaleyi seçiyorlar. Daha direkt olarak. ınsanlann düşüncelerindeki aptallığı, saç­
malığı ve çılgınlığı yüzlerine vurarak onlarda farkındalık yaratmaya ve onlan daha
mantıklı, daha olumlu düşünmeye yönlendiriyorlar.

Akılcı Yaşam Kılavuzu, duygusal problemlerinizle başedebılmenız için neler yapma­


nız gerektiğini, çoğunlukla, yazarlann hastalarıyla yaptıkları terapilerden yola çıkarak
anlatıyor. Yazarlar, kitapta anlattıktan terapi hastalarınınkıne benzer sorunlarla karşı­
laşmanız durumunda size de yol gösterici tavsiyelerde bulunuyor Bunu ise psıkote-
rapıde ve psikolojide kullanılan karmaşık kavramlarla değil uzman olmayanlann da
anlayabileceği basit bir dille yapıyorlar.

Bu kitap ilk baskısının yapıldığı 1961 yılından bu yana psikoterapıde bir devnm yarattı
ve birçok insana duygusal sorunlarıyla başetmelerınde yardımcı oldu. Sız de diğer
kişisel gelişim kitaplarından farklı, sorunlarınızın üstesinden gelmeye yardımcı olacak
rehber bir kitap arıyorsanız. Akılcı Yaşam Kılavuzu doğru bir seçim olacaktır
NASIL MUTLU OLURSUNUZ?
Mutlu ve Önemli Ölçüde Dada Gamsız Olmanın Yollan
Albert Ellis
Çeviren: Semra Kunt-Akbaş

978-6O5-93O5-14-3
2 Bask. Mart 2022
13x19 cm
291 sayfa

Rahatsızlık veren düşüncelerinizi sağlıklı olanlarla değiştirmek;

Sıkıntılı durumlarla karşılaştığınızda daha az rahatsız hissetmek;

Anksiyete. depresyon, öfke, kendinizden nefret etme veya kendinize acıma duygu-
larınızın üstesinden gelmek ister misiniz?

Nasıl Mutlu Olursunuz? size bunlan nasıl ya pacagınızı gösterecek! Bu okuyucu-dostu


rehber zamanımızın en çok saygı duyulan psikologlarından birinden, daha mutlu,
daha az sorunlu bir hayat elde etmek için basit, anlaşılır yöntemler ve pratik bir akıl
sunuyor. Dr. Ellis gerçek hayatta karşılaşabileceğiniz birçok örnek ve kişisel gelişim
adımlannın detaylı bir tasvirini, eğlenceli ve aydınlatıcı bulacağınız zekice ve sarih bir
dille veriyor.

Hadi durmayın, kendiniz mutlu edin!

'...okur-dostu rehber gerçek hayat vakalanndan basit yöntemler ve pratik bir akıl
sunuyor.’

—Book Browsıng

"Dr. Albert Ellis okuyuculann, yaşadıkları zorlukların temelinde ne olduğu ve onları


nasıl aşacaktan hakkında düşündüklerini vb. anlaşılabilir bir dil kullanarak açıklıyor.’

—Today's Lıbrarian
KENDİNİZİ DAHA İYİ HİSSEDİN,
DAHA İYİ OLUN, DAHA İYİ KALIN
Duygulannız için Derin bir Kendi Kendine Yardım
Terapisi
Albert EUis
Çeviren: Semra Kunt-Akbaş

978-6O5-93O5-15-O
2 Baskı Mart 2022
13x19 cm
333 sayfa

Kendini iyi hissetmek,’ der Albert Ellis, 'başanlı bir terapinin olmazsa olmazıdır. Daha
iyi hissetmek ise çok daha önemlidir." Meşhur ve saygın bir psikoterapist olan Dr. EUis
duygusal sağlığınızı korumak -veya geri kazanmak- için 'üç-çatallı' bir sistem öneri­
yor. Bu kitap, yazarın psikoterapi konusunda 50 yıllık deneyimini ve bilgisini pratik bir
rehber şeklinde paylaşıyor. Sağlıklı düşünme, sağlıklı duygular ve sağlıklı davranış
detaylı örneklerle ve duygusal açıdan her daim iyi hissetmek için izlenecek yöntem­
lerle açıklanıyor.

'...dikkatli okumaya değer... Neredeyse Albert Ellisle birebir görüşmeye


eşdeğer*
—Dr. Raymond Corsını

‘..kolayca okunabilir, anlaşılabilir ve hatırlanabilir - bunlar bir kişisel gelişim


kitabının alamet-i farikaları. Bu inandırıcı tavsiyelerin çağrısına uyan okuyucu­
lar hayatı daha yaşanabilir ve daha eğlenceli bulacaklardır.*
—Dr. Amold A. Lazarus

'Aslında herkes bir an gelir ve daha iyi hissetmek ister ve Ellisin samımı ya­
zım stiliyle bu kişisel gelişim rehberi tam da bu işe yarıyor. Bende işe yaradı
ve sizde de yarayabilir,'
—Dr. Cyrıl M. Franks
ÖĞRENİLMİŞ İYİMSERLİK
Zihninizi ve Yaşamınızı Nasıl Değiştirirsiniz
Martin E. P. Seligman
Çeviren: Semra Kunt-Akbaş

9^8-605-9305-12-9
- Baskı Ocak 2021
13x19 cm
-90 sayfa

Olumlu Psikoloji biliminin babası olarak bilinen Martın Seligman iyimserliğin hayat ka­
litesini nasıl geliştirdiğini ve isteyen herkesin iyimserlik konusunda nasıl pratik yapabi­
leceğini göstermek için yirmi yıldan fazla süren klinik araştırmaya başvuruyor. Birçok
basit teknik öneren Dr. Seligman, "Yapamıyorum" alışkanlığından nasıl vazgeçileceğini,
davranışlannızı açıklamak için daha yapıcı bir tarzın nasıl geliştirileceğini ve daha pozitif
bir içsel diyalogun faydasının nasıl deneyımleneceğini açıklıyor. Bu yetenekler depres­
yondan kurtulmanıza yardıma olabilir, bağışıklık sisteminizi iyileştirebilir, potansiyelinizi
daha çok ortaya çıkartabilir ve sizi daha mutlu kılabilir.

Okulda, işte ve çocuklara karşı iyimser davranışı nasıl teşvik edeceğiniz konusunda
çok sayıda tavsiyeyle Öğrenilmiş İyimserlik hem kapsamlı hem de pratiktin aynca
hayatın her aşaması için de değerli bir kaynaktır.

"Diğer insanlan anlamak ve onlara yardım etmeye ilgi duyan herkesin mutlaka
okuması gereken yüzyılın en önemli kitaplanndan biri."
—Dr. Robert H. Schuller. Zor Zamanlar Biter. Zor İnsanlar Bitmez kitabının
yazarı

"Dr. Seligman iyimserlik için iyimser bir durum yaratıyor, iyimserliği öğre-
nebilir. ölçebilir, öğretebilirsiniz ve bunu yaparak daha sağlıklı ve mutlu
olabilirsiniz."
—Dr. Aaron Beck. Aşk Asla Yetmez kitabının yazarı

"En katı kötümseri iyileştirmek için bir sistem."


—Philadelphia Daily News
GERÇEK MUTLULUK
Kalıcı Doyuma Ulaşma Potansiyelini Gerçekleştirmek
İçin Yeni Olumlu Psikolojinin Kullanılması
Martin E. P. Seligman
Çeviren: Semra Kunt-Akbaş

978-6O5-93O5-13-6
3 Baskı, Haziran 2020
13x19 cm
456 sayfa

Öğrenilmiş îyimserlik'ın meşhur yazarı Martin Seligman bu çok-satan. çok merak


uyandıran ve ikna edici kitabında bir başka devrimsel fıkır öne sürüyor. Çığır açan
bilimsel araştırmasına dayanarak Seligman. Olumlu Psikolojinin psikoloji paradigma­
sının patoloji, viktimotoji ve akıl hastalığı üzerindeki dar kafalı odağını nasıl pozitif duy­
gu ve akıl sağlığına kaydırdığını gösteriyor. Araştırmalara göre mutluluk iyi genlerin
veya şansın bir sonucu değildir. Halihazırda sahip olduğumuz şefkat, yaratıcılık, mi­
zah, iyimserlik ve cömertlik gibi nitelikleri tanımlayarak ve geliştirerek elde edilebilir.

Seligman en olumlu niteliklerinizi veya güçlü yanlarınızı ortaya çıkarabılmenız için


ihtiyacınız olan araçları sağlıyor. Daha sonra hayatın sağlık, ilişkiler, kariyer gibi çok
önemli alanlarında bu “güçlü yönlerinize" sık sık başvurarak nasıl sadece talihsizlik ve
negatif duygulara karşı doğal bir kalkan geliştirmekle kalmayıp yeni ve sürdürülebilir
seviyelerde gerçek huzur, mutluluk ve anlam elde edebileceğinizi açıklıyor.

“Psikoloji; neşe, eğlence ve mutluluk konularını sonunda ciddî bir şekilde ele
almaya başladı. Bu. Martin Seligman'dan bize bir armağan.’
—Daniel Goleman, Duygusal Zeka kitabının yazan

“Yaşamınızın denetimini elinize almanız ve kalıcı mutluluğa ulaşmanız için


cesur, yeni bir plan.'
-Elle
ÇOCUKLAR, GENÇLER U. yt ‘l- v ı I mrt

VE YETİŞKİNLER İÇİN («hV Iav Gençler


vt w. ı>^p ınıı
TRANSAKSİYONEL ANALİZ
Öz-Sayg Geliştirmede Güçlü Teknikler

Alvyn Freed ve Margaret Freed


Çeviren: Olca Sürgevil-Dalkılıç

tz V.}j Otolın'K-v 0<1m lefı^uv


Crvr*fk« *-ovJ>^A
9^8-605-74945-0-4
2 Baskı Kasım 2020
16x24 cm
UO sayfa

Bu kitap, gençlere öz-saygı geliştirme, başkalarına saygı duyma, bireysel ve sosyal


sorumluluk, eleştirel düşünme ve bağımsız karar verme gibi konularda yardım et­
mede ideal bir kaynak olduğunu kanıtlamıştır. Herkesin öğrenme ve gelişme kavpa-
sitesi olan eşsiz bireyler olduğuna inanan bu kitap, dünya üzerinde yüzbinlerce evde
popüler olmasının yanı sıra, binlerce sınıfta düzenli olarak kullanılmıştır.

Çocuklar. Gençler ve Yetişkinler için Transaksiyonel Analiz kitabında birçok konu ge­
nişletilmiş ve yeni kavramlar tanıtılmıştır. Dr. Freed'in TA for TOTS kitabında kullandığı
ve oldukça popüler ve yararlı olmuş, iyi hissettiren olumlu temas iletileri (Sıcak Yu-
moşlar) ve kötü hissettiren olumsuz temas iletileri (Soğuk Dikenliler) kavramları bu
kitapta mevcuttur. Bu kitap özellikle 9-14 yaş grubu gençler için idealdir.

You might also like