You are on page 1of 45

2021-2022

Bahar
Dönemi
Siyasi Düşünceler Tarihi

Mustafa Karaman
Prof. Dr. Şeyhmus Recai Tekoğlu
1 Siyasi Düşünceler Tarihi

İÇİNDEKİLER
ŞEKİLLER TABLOSU HATA! YER IŞARETI TANIMLANMAMIŞ.
1 SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİNE GİRİŞ 1
1.1 REJIMLERIN ORTAYA ÇIKIŞI 2
1.1.1 Komünal Toplum 2
1.1.2 Kent Devletleri 2
1.1.3 Üniter Devlet 3
2 ATİNA 4
2.1 ESKI YUNAN REJIMLERI 4
2.1.1 Dynastia 4
2.1.2 Monarkhia 4
2.1.3 Olygarkhia 4
2.1.4 Tyrannia 4
2.1.5 Basileia 4
2.1.6 Demokratia 5
2.2 ATINA’DA DEMOKRASININ OLUŞUMU 5
2.2.1 Drakon 5
2.2.2 Solon 5
3 MAKEDONLAR 7
3.1 BÜYÜK İSKENDER 7
3.2 PTOLEMAIOSLAR 7
3.3 SELUOKOSLAR 8
3.4 HELLENISTIK DÖNEM VE KOINONLAR ÇAĞI 8
4 ROMA’NIN MIRASI: ANAYASAL DEVLET 10
4.1 ROMA ANAYASASININ BAZI MADDELERI 11
4.1.1 Vatandaşın Hukuki Hakları 12
4.2 ANAYASANIN ÖNEMI 12
5 TEOKRATİK DEVLET 13
5.1 TEOKRATIK REJIMLERIN TARIHSEL KÖKENI 13
5.2 TEOKRATIK REJIMLERIN GENEL ÖZELLIKLERI 14
5.3 TEOKRATIK REJIMLERDE GEÇINMENIN KAYNAĞI 14
2 Siyasi Düşünceler Tarihi
6 ULUS DEVLET 15
6.1 KEŞIFLER ÇAĞI 15
6.2 KOLONI ÇAĞI 16
6.2.1 Amerikan Bağımsızlığı ve Etkileri 16
6.2.2 Fransız İhtilali 17
7 SİYASET FELSEFESİ 19
7.1 FELSEFE 19
7.1.1 İman ve Felsefe İlişkisi 19
7.2 SIYASET FELSEFESI & SIYASETIN FELSEFESI 19
8 İDEOLOJİ 22
8.1 İDEOLOJININ KAYNAĞI NEDIR? 22
8.2 EMANUEL KANT (1724-1804) 25
8.3 GEORGE WILHELM FRIEDRICH HEGEL (1770-1831) 25
8.4 LUDWIG FEURBACH (1804-1872) 26
8.5 KARL MARKS (1818-1883) 27
9 SİYASET SOSYOLOJİSİ 28
9.1 MODERN DEVLETIN SOSYOPOLITIK OLUŞUMU 28
9.2 SINIFLAR ARASI EŞITSIZLIK DURUMUNUN SIYASET ÜZERINDEKI ETKISI 29
9.2.1 Pluralism 30
9.2.2 Azınlık/Elit Kuramı 30
9.2.3 Yapısalcılık Kuramı 31
9.3 POLITIK KÜLTÜR VE SOSYAL SERMAYE 31
9.4 POLITIK EYLEM 32
10 SİYASET İKTİSADI 33
3 Siyasi Düşünceler Tarihi
1 Siyasi Düşünceler Tarihi

1 SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİNE GİRİŞ


 Politika kelimesi Yunanca kökenli olup “polis”1 kelimesinden
türemiştir. Dünyada en sık kullanılan kavramdır.
 “Polites” ise vatandaşlara sağlanmış haklar bütünlüğü ile donanmış
kimse ya da kente ait olan haklardan yararlanma şansı olan kimse
anlamına gelmektedir. Bu konuya düzen getirmeye ise “politika”
denir.
 Yunanca “astusios” kelimesi ise şehirli anlamına gelmektedir.
 Latincede ise:
o “Urbs” kent,
o “Urbanus” kentli,
o “Civis” vatandaş,
o “Publicus” kamu/halk,
o “Res Publica” kamu/halk işi anlamına gelir.
 “Status rei publicae” kamu görevi durumu demektir. Bu nedenle
Avrupa dillerinde “State, stat” gibi kelimeler devlet anlamına gelir.
 Roma’da devlet yönetimi ve halk ayrılmıştır. Âlâ devlet algısı ortaya
çıkmıştır.
 Romalılar kendi devletlerine diktatörlük yahut krallık dememişlerdir,
bunun yerine “respublica” demeyi tercih etmişlerdir.
 Siyasal düşünceler kavramı Batı kökenlidir.
 Siyasal düşünceler, vatandaş kavramının ortaya çıktığı Atina ile
gelişmiş bir kavramdır.
 Siyaset ve politika ise aynı şey değildir.
 Siyaset; bir nesneyi düzgün, iyi bir durumda korumak, hayvanı
1 Kent
2 Siyasi Düşünceler Tarihi

ehlileştirmek gibi anlamlara gelir. Kökeni ise seyis kelimesidir.


 Siyaset, tüm insanlık tarihini kapsarken, politika Atina ile başlar.
 Kamu adamı normal şartlarda siyaset yapmaz.
 Tarihçi için siyasal düşünceler, teoriden ziyade olaya dayanır.
 O nedenle tarihçi siyasal düşünceleri incelerken Platon ya da
Aristoteles’e değil Perikles ya da Solon’a bakar.
 Tarihçi için olaylar ve olayların içindekiler önemlidir.
 Siyasi düşünceler tarihini Atina ile başlatanlar “yurttaşlık” kavramını
temel almışlardır.
 Atina öncesi ile başlatanlar ise devletlerin nasıl ortaya çıktığı ile
ilgilenmişlerdir.
1.1 REJIMLERIN ORTAYA ÇIKIŞI
1.1.1 Komünal Toplum
 Artık değer için; yerleşik yaşama ve toprağa bağlılığa ihtiyaç vardı.

 Yerleşik yaşama geçildiğinde eşitlikçi/komünal bir toplum ortaya


çıktı. Dışarıdan bir tehlike gelene kadar da bu toplum ayrışmadı.
 Prehistoriyal toplumlar binlerce yıl komünal bir hayat sürdüler ve
istilaya uğramadılar.
 Komünal toplumlar kendi iç dinamikleri ile dönüşemezler.

 Çobanların vs.nin saldırıları sonucunda iki şey ortaya çıktı:

o Yerleşim yerlerinin etrafında tahkimat,


o Koruyucular, silah üreticileri2
 Artık değerden beslenerek bu toplumlarda ilk ayrışanlar muhafızlar
oldu. Onları ise biliciler, kahinler, ev yapımcıları… takip etti.
 Bütün bu gelişmelere rağmen toplum eşitlikçi yapısını devam ettirdi.
2 Bunlar artık değer ile besleniyorlardı.
3 Siyasi Düşünceler Tarihi

1.1.2 Kent Devletleri


 Devlet tarihçi için en basit haliyle bir organizasyondur. Devlet
kesinlikle bir aile ya da aile oluşumu değildir.
 Kent devletlerinin başında “büyük adam” bulunurdu. Kentin tüm
mülkiyeti ona aitti. Bütün kuvvetlerin başı ve sahibi oydu. En büyük
din görevlisi de oydu.
 Büyük adam, tüm haklarını çocuklarına miras bırakıyordu.

 Ortaya çıkışı ise artık değer ve özel mülkiyetin gelişimi sayesinde


olmuştu.
 Özel mülkiyet3 kavramının gelişimi bu noktada önemlidir.

 Köylülerden birinin varsayım olarak metal sabanı bulması, “büyük


adamın” doğuşunu da beraberinde getirdi.
 Tüm organizasyon artık değerden geçinme üzerine oturdu.

 Bütün antik kentlerin ahalisi 300-500 kişi ile sınırlıdır, kalanı ise
kölelerdir.
 Kölelik ise, özel sermaye ile gelişti.

 Sıradan köylü yönetim işlerine karışmazdı. Sadece:

o Toprak kendisine ait ise haraç öder,


o Toprak büyük adama ait ise pay alırdı.
1.1.3 Üniter Devlet
 Kent devletinden çıkış üniter devlet ile mümkün oldu.

 Üniter devlet askerler aracılığıyla ortaya çıktı.4

 Askerlerin, büyük adama karşı ya da onun yanında olarak, büyük


adama dönüşmeleri, kent devletinde yönetim zincirinin kırılmasını
getirdi.
3 Burada özel mülkiyet ile kastedilen kapitaldir
4 Sargon ilk örneğidir.
4 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Siyaset konusu olabilecek yeni unsurlar ortaya çıktı:


o Okuma yazmanın yaygınlaştırılması,
o Yasalaşma…
 Üniter devletler, kent devletlerinde olan kısmi köleliği daha vahim
bir hale getirdi ve hızlandırdı.
 Yasama ortaya çıktı.
 Yasamanın ortaya çıkışının en önemli nedeni; eskiden bir kentin
“büyük adam” tarafından yönetilmesi ve hukuksal bir durumda
öncelliği kendi kentlisine vermesine karşın artık birçok kentin olması
ve hukuksal bir durumda ona başvuranın tebaası olmasıdır.
 Kanunların kaynağı yöneticinin kendisidir, bu tam anlamıyla bir
“l'etat c'est moi”5 durumudur. Ki siyasal düşünceler açısından
kanunların kaynağı meselesi kilit bir konudur.
 Üniter devletler günümüzde dahi ya değişerek ya da aynen varlığını
koruyarak devam etmektedirler.

5 Devlet benim.
5 Siyasi Düşünceler Tarihi

2 ATİNA
 Şehrin en kalabalık nüfusu 400 bin kişidir.
 Sparta; bu dönemde eşitlikçi toplum düzenini devam ettirmiştir. Para
kullanmamış, özel mülkiyet kavramı geliştirmemişlerdir.
 Korinthos ise; lümpen şehri olarak tanımlanabilir.
 Yunan siyasi ve sosyal tarihinin çeşitli kaynakları vardır. Bunlar
arasında Aristoteles’e ait “Atinalıların Anayasası” ve “Politika” ön
plana çıkar.
2.1 ESKI YUNAN REJIMLERI
2.1.1 Dynastia
 Yönetme hakkının babadan oğula veya aileden bir bireye geçmesidir.

 Monarşi dışındaki rejimlerde de var olabilir.

2.1.2 Monarkhia
 Yönetme hakkının bir kişiye ait olmasıdır.

 Mutlak monarşi ve anayasal monarşi olmak üzere iki gruba ayrılır.

 Mutlak monarşi; yöneticinin mutlak güce sahip olduğu, yasaların,


parlamentonun üstünde olduğu monarşi tipidir.
 Anayasal monarşi; monarkın yetkilerini kurumlara dağıttığı, devletin
idaresinin bir haneden/yönetici dışında anayasalar ile donatıldığı
sistemlerdir.
2.1.3 Olygarkhia
 Yönetme hakkının bir grup seçkinin elinde olmasıdır.

 Rusya, Çin ve dolaylı yoldan ABD bu gruba dahildir.

2.1.4 Tyrannia
 Yönetme hakkının yassa dışı yollarla bir kişinin veya kurumun eline
6 Siyasi Düşünceler Tarihi

geçmesidir.
2.1.5 Basileia
 Bir kişinin etrafında çeşitli kurum ve kuruluşların yönetimde
bulunmasıdır.
2.1.6 Demokratia
 Yönetme hakkının halkın seçimine bağlı olmasıdır.

2.2 ATINA’DA DEMOKRASININ OLUŞUMU


2.2.1 Drakon
 Aeropagos; Atina’nın batısında kalan Ares kayalığı üzerine
kurulmuştur.
 İlk zamanlarda arkhontes6 için toplantı alanı olarak kullanılmıştır.

 İ.Ö. 621 yılında Drakon yasa çıkararak Eypatridialara7 Aeropagos


üyeliğinin önünü açmıştır.
 Bu meclisin üyeleri kral olamayacak kralın akrabalarından
oluşuyordu.
 Drakon, meclise sadece kralın akrabalarının girmesine itiraz ederek
yeni düzenlemeler yapmış.
 Ondan sonra meclise varlıklı ve soylu kişiler de girebilmeye
başlamıştır.
2.2.2 Solon
 Atina, Solon aracılığıyla baştan aşağı bir değişime uğramıştır.

 Solon, Atinalı devlet adamı, düşünür ve filozoftur.

 Solon İ.Ö. 594 yılında arkhon olunca sürgünler ve siyasi mahkumlar


için af çıkardı.
 Köylülerin borç yükünü azaltan yasalar çıkardı. Borç yüzünden
6 Kral danışmanları
7 Soyca asil ve bölgenin halkından olan kimseler
7 Siyasi Düşünceler Tarihi

köleleştirilmeyi kaldırdı. Toprak mülkiyetine sınırlar getirdi. Kızını


satma, oğlunu evden kovma gibi yasaları kaldırdı.
 Aylaklığı para cezasına bağladı.
 Aristoteles’e göre “Atina demokrasisi zengin ve fakir arasındaki
çatışmadan doğmuştur”.
 Drakon öncesinde Atina halkı oldukça fakir bir hale gelmiştir. Onun
döneminde çıkarılan yasalar ise zenginleri desteklerken, fakirleri
cezalandırmıştır. Zenginleri korumak için Drakon, savaşçı ve inançlı
çocukları kullanmıştır.
 Solon, tartı ve ölçüde yenilikler yapmıştır.
 Kurtların yok edilmesi, çeşmeler yapılması, ağaç dikilmesi gibi taşra
yasaları çıkartmıştır.
 Yasalarının döner tablalara yazıldığı söylenmektedir.
 Atina halkı ciddi bir çatışma halindedir. Solon’dan medet umarlar.
Solon da koyduğu yasalara 20 yıl uyacaklarına yemin etmelerini ister.
Yeminler edildikten sonra ise Atina’yı terk ederek Mısır’a doğru yola
çıkar.
 Solon, 20 yaşını doldurmuş tüm Atinalı erkeklere bir nüfus cüzdanı
vermiştir. Bu cüzdanda kişini adı, yaşı, kimin çocuğu olduğu vs.
yazmaktadır. Böylece vatandaşlık kavramı ortaya çıkmıştır.
 Ayrıca Solon, Atinalı erkeklere seçme ve seçilme hakkı vermiştir.
Seçme ve seçilme hakkıyla beraber yasamanın kaynağı vatandaş
olmuştur.
 500’ler Meclisi; 50 phylenin her biri seçtiklerini Bouleye
yollamaktadır.
 Solon, tüm yasama yetkisini meclise bırakmamıştır.
 Halkın temsilcileri Boulede yasa teklifleri yapmışlar, bunların
8 Siyasi Düşünceler Tarihi

onaylamasını ise Ekklesia8 yapmıştır.


 Ekklesiaya tüm Atinalı erkekler katılırdı. Sonradan Demos adını
almıştır.
 Ekklesiaya katılan herhangi bir vatandaşın kayıt şartıyla konuşma
hakkı vardır.
 Solon, konuşan kişinin sözünün kesilmesini, kürsüden indirilmesini
yasaklamış, o kişiye dokunulmazlık vermiştir. Kişinin kürsüde
söyledikleri için hakkında hiçbir işlem yapılamazdı.
 Atina’da çeşitli sosyal sınıflar vardı:
o Pentakosiomemnoi; en zengin gruptu, 500 medimnoi
buğdayları vardı,
o Hippeis; en zengin ikinci gruptu, 300 medimnoi buğdayları
vardı,
o Zeugitai; en zengin üçüncü gruptu, 200 medimnoi buğdayları
vardı,
o Thetes; en fakir gruptu, çalışmak dışında bir gelirleri yoktu.
 Varlıklılar, thetesin başa geçmesinin Atinalıların atalarının kemiklerini
sızlatacağını düşünüyorlardı. Thetesler ise reform isteyip
duruyorlardı. Aralarındaki çatışma giderek arttı.
 Demokrasinin ortaya çıkışı yöneticilerin basireti ile doğrudan
ilişkilidir. Demokrasilerin ortaya çıkışı ferdiyetçidir.

8 Halk Meclisi
9 Siyasi Düşünceler Tarihi

3 MAKEDONLAR
3.1 BÜYÜK İSKENDER
 Makedonlar, Atina rejimini aldıktan sonra süratle Yunanlaşmışlardır.
 Makedonlar, yeni bir rejim arayışına gitmemişlerdir. Askeri bir
monarşi hakimdir.
 İskender, Aristo’nun da etkisiyle “küresel devlet fikrini” ortaya
atmıştır. Ona göre; tek yasa ve tek yönetici olmalıdır.
 Güçlü monarşilerin ve Atina demokrasisinin çöküşü ile siyasal bir kriz
ortamı doğmuştur.
 Roma Geç İmparatorluk yazarlarında İskender’in, Persler üzerine
yolladığı ordu Avrupa ordusunun temeli sayılır.
 İskender9, doğu halklarını dize getirmiştir.
 İskender, yönetimi altındaki halkları tekleştirmek istemiştir.
 İskender sonrasında Yunan tanrıları ve tapınakları doğuda
görünmeye başlamıştır.
 Kurmak istediği devlet Yunan merkezlidir. Dil ve kültür Yunanlara
aittir.
 Siyasi planlarını gerçekleştiremeden ölmüştür.
 İskender’den sonra komutanları büyük devletler kurmuştur.
3.2 PTOLEMAIOSLAR
 Mısır’da kurulmuşlardır.
 Mısır’daki deformasyon onların döneminde gerçekleşmiştir.
 İskenderiye kentini kurmuşlardır. Bu kentin ahalisi homojen bir
9 Alexander Magnus
10 Siyasi Düşünceler Tarihi

yapıya sahip değildir.


 Tarihte Roma’dan önceki en büyük kent İskenderiye’dir.
 Bütün çağı dönüştürmeyi amaçlayan edebi/kültürel yaşama destek
vermişlerdir.
 Yazma becerisi olan insanlar, buraya gelerek, devasa bir kütüphane
oluşturmuşlardır.
 Daha önceden yazılmış kitaplar bu dönemde yeniden
kopyalanmışlardır.
 Dile yeni bir yazı/aksan sistemi getirerek Yunancayı standart bir dil
haline getirmişlerdir.
 İskenderiye Kütüphanesi, tarihte kurulan ilk kütüphanedir. Romalılar
tarafından yakılmıştır.
 Buradaki rejim çok dilli ve çok kültürlüdür.
 Mısır dilinin çözülmesini sağlayan çift dilli yazıtlar Ptolemaioslar
dönemine aittir.
 Bu dönemde kentin tüm ticareti Yunanların ve Yahudilerin elindedir.
Bu da Mısır halkı ile aralarında çatışmalara neden olmuştur.
 Çok kültürlü/dilli bu rejim sosyolojik açıdan başarısız olmuştur.
3.3 SELUOKOSLAR
 İskender’in fikirlerini taşımaktadırlar. Uniqator bir yapıları vardır.
 Doğuyu Yunanlaştırmaya çalışmışlardır.
 Seluokos’un ömrü çatışma içinde geçmiştir.
 Yahudi kaynaklarına göre; Seluokoslar Yahudileri din değiştirmeye
zorlamış, böylece Hellenistik Yahudiler ortaya çıkmıştır.
 Yahudi anlatısına göre; Macabi kardeşlerin, İ.Ö. 180’lerde çıkardığı
isyan sonucunda Hashmonaim Krallığı kurulmuştur.
11 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Seluokos, çok istediği devleti kuramamıştır.


 Dünya yine küçük devletlere, bambaşka monarşilere ayrılmıştır.
 Ya Yunan yanlısı ya da Pers yanlısı siyaset dünyada hâkim olmaya
başlamıştır. Bu da tarihteki doğu-batı çatışmasının temelini
oluşturmuştur.
3.4 HELLENISTIK DÖNEM VE KOINONLAR ÇAĞI
 Hayatın tüm alanlarını kaplayan köklü değişiklikler yaşanmıştır.
Sanat, edebiyat, siyaset, felsefe, ürbanizm, ekonomi gibi alanlar
değişikliğe uğramıştır.
 Bu dönemin temel özellikleri şunlardır:
o Evrenselcilik,
o Kozmopolitinizim
o İnvidualizm
o Stoacılık10
o Epikurosçuluk.11
 Batı Anadolu’da yeni bir rejim olarak federasyonlar ortaya çıkmıştır.
 Likya Federasyonu, en iyi örneklerden biridir. Bütün halklar birer
temsilciye sahiptir ve ortak istişare ile karar verilir.

10 Mutluluk, doğa yasalarına uygun değerlerle başarılır


11 Hayat güzel ve iyi bir şeydir, tadını çıkar.
12 Siyasi Düşünceler Tarihi

4 ROMA’NIN MIRASI: ANAYASAL DEVLET


 Bugün herhangi bir Avrupalı için demokrasinin kökeni Atina,
anayasanın kökeni ise Roma'dır.
 Siyasal miras toplumların en önemli dayanak noktasıdır.
 Roma, batı dillerinde kullanılan sayısız kelimenin kökenidir. Bunlara;
o Respublica,
o Imperium,
o Dictator,
o Adminastrum,
o Officeium,
o Popularis… örnek gösterilebilir.
 Roma’nın üst düzey yöneticileri hep asker kökenlidir. Askerlerde ise
her şeye bir düzen verme fikri hakimdir. Anayasanın kökeni burada
aranmalıdır.
 Anayasa, vatandaşlık ayetidir.
 Anayasa bir askeri fikirdir.
 Militer, dini ve sivil fikirler toplumun gelişimine engel olabilir. Her
askeri rejimde ise anayasal düzen kurulmaz.
 İskenderiye’den sonra antik çağda Roma kent unvanını devralmıştır.
 Roma şu şekilde dönemlere ayrılabilir:
o Roma Krallığı (İ.Ö. 753-509)
o Roma Cumhuriyeti (İ.Ö. 509-27)
o Roma İmparatorluğu (İ.Ö. 27- İ.S 476)
 Roma’da efendiler “patricii” adını alırlar.
 Zengin sınıf “equites” olarak adlandırılır. Yönetime katılma
13 Siyasi Düşünceler Tarihi

mücadelesi verirler.
 Plebes ise, en alt tabakadır.
 Bir de serves adı verilen köleler bulunur.
 Kölecilik, bir ekonomik dayatmadır.
 Hellenistik Çağ’da sınıflar arasında bir çatışma yaşanmıştır. Yoksul
köylü ile zenginler çatışmıştır.
 Tiberius kardeşler, halka kredi vermek, borçlarını silmek gibi işlere
kalkışmışlardır lakin bu eylemleri sonucunda hayatlarını
kaybetmişlerdir.
 Roma’da ciddi köle hareketleri ile karşılaşılır.
 Trakyalı Spartacus, bunun en iyi örneklerinden biridir. İ.Ö. 73 yılında
Galyalı Crixus ile isyan etmiş, Roma’yı birçok yerde mağlup etmiştir.
Ancak Romalı Crassus, isyanları bastırarak tüm isyankarları öldürmüş,
Spartacus’un ise cesedine ulaşılamamıştır.
 Bu olaydan sonra devlet ve bireylerin, zaman zaman köleleri azat
ettikleri görülür.12 Bir müddet sonra ise keyif için köle öldürmek
yasaklanmıştır.
 Roma’da herkes kendi gelirine göre vergi vermekteydi.13
 Kişilerin gelirleri 100 bin, 75 bin, 50 bin, 25 bin ve 11 bin asses
olarak sıralanıyordu. 11 bin geliri olan grup proletarii idi ve devlete
sadece çocuk katkısı sağlayabiliyorlardı.
 Halkın yönetmesine izin verilen alanlar ile devlet işleri ayrıydı.
 Senatörler, seçme ve seçilme işlerine katılmazdı.
 Roma’da halk, yönetimde belli bir yere kadar gelebilirdi. Yönetim
seçme ve seçilmenin dışındaydı.
 Imperator en üstteydi. Onun altında ise:
12 Roma’da ölen efendisinin cenazesine katılan köle azat edilmiş sayılırdı.
13 Ordon Census
14 Siyasi Düşünceler Tarihi

o Senatus; imparator tarafından atanmış 300 senatör,


o Magistratura,
o Pontifex Maximus
 Görev sıralarına ve başarılarına göre senato kararı ile seçiliyorlardı.
 İmparatorun yetkisi sınırsız değildi, hesap veriyordu.
4.1 ROMA ANAYASASININ BAZI MADDELERI14
Devletin başına kim geçerse geçsin Roma’nın vatandaşlarına layık

görülen haklar vardır.
 Adalet devletin temelidir.15

 Tüm vatandaşlar yasa önünde eşittir.

 Suçu ispat edilene kadar herkes masumdur.

 Birini suçlamak ispat gerektirir.

 Zan üzerine kimse hakkında işlem yapılamaz.

 Vatandaş hiçbir sebeple kötü muamele ve işkence göremez.

 Devlet, kendi vatandaşını öldüremez.

 Ölüm cezası verilen kişi isterse sürgüne gidebilir.

 Suçla itham edilen kişi devletin koruması altındadır.

4.1.1 Vatandaşın Hukuki Hakları


 Ius suffragii; oy verme hakkı.

 Ius honorum, kamu görevine aday olma hakkı.

 Ius commercii, ticaret ve mülkiyet hakkı.

 Ius gentium, tüm insanlar için evrensel haklar.

 Ius conubi, yasal evlilik.

14 Corpus Iuris Civilis Romani


15 Iustitia est fundamentum regnorum
15 Siyasi Düşünceler Tarihi

4.2 ANAYASANIN ÖNEMI


 Mahkemeler, anayasanın temelidir.
 Anayasa, elitler sınıfına karşı vatandaşların kalkanıdır.
 Vatandaş, bu güçler karşısında, kendini anayasanın gücüyle
koruyabilir.
 Anayasa, devleti kimin yönettiğine bakmaz.
 Anayasa, devlet olarak ve kişi olarak sınırları belirler.
 Devlet-vatandaş ilişkisinin son noktası anayasadır.
 Roma’dan sonraki rejimler Roma’dan aldıkları şeye anayasa
demişlerdir.
 Devlet ve yönetim Romalı ile yeniden vücut bulmuştur.
16 Siyasi Düşünceler Tarihi

5 TEOKRATİK DEVLET
 Dindarlık, tüm tarihi toplumlarda vardır. Bazı toplumlarda ise
dindarlık, gündelik yaşam ile daha içe içedir.
 Devletin rejim olarak dindar olması ise teokratik rejim demektir.
 Teokratik rejim iki yolla tanınır:
o Yasamanın kaynağı doğrudan kutsal kitaptır,
o Dinin sponsoru devlettir.
 Yöneticiler ve vatandaş yasamanın tamamen dışındadır.
 Seçme ve seçilme mantığı yoktur.
 Yorum gerektiren konularda ulema hükmü geçerlidir.
 Herkesin yorum yapma hakkı yoktur.
 Teokratik rejimlerde hedef, yorum alanını küçültmektir.
 Sadece tepedeki üç beş kişinin yorum hakkı vardır.
 Teokratik rejimler, sadece yasamanın kaynağının kutsal kitaplar
olduğu rejimler değil, aynı zamanda dinin masraflarının devlet
tarafından karşılandığı rejimlerdir.
 Seküler devletlerde din görevlileri devletten maaş almazlar, onların
masraflarını cemaatler karşılar.
 Seküler toplumlarda, devlet vatandaşlarının inancıyla ilgilenmez.
Devlet için vatandaşın, sağlığı, eğitimi, güvenliği… önemlidir.
5.1 TEOKRATIK REJIMLERIN TARIHSEL KÖKENI
 Tarihsel olarak ilk teokratik rejim Hellenistik Dönemde, İÖ 2.yüzyılda
Yahudilikte ortaya çıkmıştır.
 Dinin kurallarının belirlendiği bir Rabbilik vardır.
 Aynı zamanda yönetimin kendisini de bu kurum belirler.
17 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Yahudilikte soylular zinciri vardır.


 Üç prensip söz konusudur:
o Devletin yönetim kaynağı Tevrat’tır.
o Devletin dili İbranicedir.
o Devletin halkı ana bakımından Yahudi olduğunu ispat
edenlerdir.
 Romalılar teokratik rejimler için “de civitate dei”16 kavramını
kullanırlar.
 Hristiyanlar kendi teokratik rejimlerini kurduklarında Yahudilik
prensiplerini uygulamışlardır.17
 Rabbi’ye karşılık Katolikler Papa, Ortodokslar ise Patriarkhos18
kurumlarını oluşturmuşlardır.
5.2 TEOKRATIK REJIMLERIN GENEL ÖZELLIKLERI
 Teokratik rejim, bir ideolojik okumadır.
 Teokratik rejimler, kendiliğinden, sosyolojik olarak ortaya çıkmazlar,
öteki üzerinden bir ideolojinin sonucudurlar.
 Yönetim biçimi değiştirilemezdir.
 Tarihsel teokratik rejimler, mutlak bir hiyerarşi üzerine
kurulmuşlardır.
 Yönetimin tepesindeki kişi mutlaktır. Bu kişinin mesleki kökeni19
önemsizdir.
 Verdiği her şey yasadır ve mutlaktır.
 Hiyerarşik düzen, çeşitli şekillerde düzenlenebilir.
16 Tanrının devletinde
17 Yahudilik din, ırk, dil bütünlüğü ister, Hristiyanlık ise dil ve millet bütünlüğü
sağlayamamıştır.
18 Yunanca; baba egemenliği, İsa’nın tanrının oğlu olmasıyla ilişkili
19 Avukat, asker, kral, kabile şefi…
18 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Yöneticiler, başa her usulle gelebilirler.


 Kökeni ne olursa olsun, yönetici, dokunulmaz ve tartışılmazdır.
 Tüm sistem, daha azdan daha çok kutsala, yani kutsiyet sırasında
göre şekillenmiştir.
5.3 TEOKRATIK REJIMLERDE GEÇINMENIN KAYNAĞI
 Teokratik rejim, normalde bir haraç rejimidir. Devlet, üretmek ile
uğraşmaz.
 Yönetim, din adına mallara el koyabilir, satabilir, arttırabilir…
 Teokratik rejimin kendisi, kişiden alacağı ile ilgilenir, kişinin nasıl
geçindiği ile değil.
 Kendini üretim ilişkilerine göre tanımlayan bir rejim değildir.
 Sosyal sınıfları kabul etmez.
 Bütün topluma/sosyal sınıflara “kul” gözüyle bakılır.
 “Kulun” ne olduğu ne iş yaptığı vs. önemsizdir. Yani sınıfsızdır.
19 Siyasi Düşünceler Tarihi

6 ULUS DEVLET
 Ulus devlet, devlet ve toplum kurallarının değiştiği bir modeldir.
 Ulus devlerin kökeni olarak Fransa’yı görmek bir noktaya kadar
doğrudur.
 Demokrasi ve modernite bütüncüldür.
 Demokrasiler; eğitimiyle hukukuyla, ekonomisiyle bir bütündür
 Avrupa genelinde20 çok sayıda farklı millet yaşamakta ama kültürel
bir çatışma ortamı bulunmamaktadır.
 Almanya’da ise, Hitler tüm diğer halkları temizlemiştir. Almanya
dünya siyasetinde her zaman lekelidir.
 Ulus devletler, milli devletler olarak ortaya çıkmamışlardır.
 Milliyetçi ve ulusalcı kavramları, Batı dillerine Latinceden girmişlerdir.
 Belirli bir yerde doğan kişiler “nationes” olarak adlandırılır.
 Siyasi açıdan milliyetçilik dört kategoriye ayrılmıştır:
o Irk Milliyetçiliği; Yahudiler ile ortaya çıkmıştır,
o Vatan Milliyetçiliği; ABD’de hayat bulmuştur
o Kapsayıcı Nasyonalizm; Fransızlarla ortaya çıkmıştır.
o Nefret Milliyetçiliği; Balkanlarda ortaya çıkmıştır.
6.1 KEŞIFLER ÇAĞI
 1100’lerde kilise dışında eğitim veren kurumların ortaya çıktığı
görülmektedir. Bu kurumlar arasında ilki Bolegna Üniversitesi’dir.
 Bu kurumlar, din dışı konularda araştırmalar yapmışlardır.
 Avrupa’da üniversite geleneği oluşmuştur.
20 Almanya hariç
20 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Hümanizma ve Rönesans ile özellikle Tevrat tarafından dikte edilen,


dünya tarihi sorgulanmaya başlamıştır.
 Hümanizma ve Rönesans, Avrupa’yı kendi coğrafyasının dışına
çıkmaya zorlamıştır.
 Akademik ve sosyal bir altyapı oluşmuştur.
 Dünyanın küre olduğu, astronomlar tarafından öğrenilmiştir.
 Böylelikle Keşifler Çağı başlamıştır.
6.2 KOLONI ÇAĞI
 Bunun sonucunda ise bir Koloni Çağı ortaya çıkmıştır.21
 Yeni Dünya’daki boş arazilerde, Avrupalılar, toprak konusunda
çatışmışlardır.
 Avrupa nüfusunun, Koloni Çağı’nda yarısından fazlası kaybedilmiştir.
İngilizler, nüfus kaybında ilk sırada yer almışlardır.
 Kolonizasyonun, sosyal ve ekonomik sonuçları vardır.
 Bunlardan en önemlisi ise kölecilik oldu. Avrupalıların, buldukları boş
arazilerde işgücüne ihtiyaçları vardı. Bunun için önce Kızılderilileri
kullanmak istediler ama onları boyunduruk altına alamadılar. Buna
karşın Afrikalılar işgücüne dönüşmeye meyilliydiler, bütün koloniler,
siyahileri bir rezerv olarak gördüler.22
 Kolonizasyonun bir diğer sonucu ise maden kaynakları ve altın
getirisi oldu. Bu durum Avrupa’da, krallardan daha zengin adamların
ortaya çıkmasına sebep oldu.
 Kolonizasyon, yerli katliamlarını da beraberinde getirdi
21 Tüm tarih/sosyoloji kitaplarında buna “Sömürgecilik Çağı” denmektedir. Solcuların,
Avrupa eleştirisini sömürgecilik üzerinden yapmaları bunda etkili olmuş olabilir. Avrupa
kitaplarında ise kavram “Koloni Çağı” olarak geçer. Sömürgecilik, kolonizasyonun
sonuçlarından biridir.
22 Bu insan kaynağı düşüncesini, bizim solcular Batı’nın düşüncesi olarak gördüler ama
kölecilik her çağda bulunan ekonomik bir dayatmadır.
21 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Kolonizasyon ile Amerika’dan yeni lezzetler ve sayısız şey Avrupa’ya


girdi.
6.2.1 Amerikan Bağımsızlığı ve Etkileri
 İlk koloni devleti bağımsızlığını 4 Temmuz 1776’da kazanan ABD
oldu.
 Amerika’da, İngiltere’den daha zengin, sermaye sahibi insanlar
ortaya çıkmaya başladı ve kralın buna hiçbir katkısı yoktu. Buna
karşın İngiltere, sürekli vergi istiyordu. Bunun üzerine kolonizatörler
ile İngiltere arasında bir çatışma başladı ve kolonizatörlere Fransa
yardım etti.
 Daha sonra Fransız kolonileri, Fransa’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler.

 Amerikalılar, yeni bir devlet için yeni bir rejim düşündüler. O sırada
kendilerine model olabilecek bir rejim yoktu. Bu sebeple antik
dönemde Yunan ve Roma’nın yaptıklarına baktılar.
 Jefferson ve kolonizatörlerin düşünceleri;

o Anayasal bir devlet olacak


o Krallık kurmayacaklardı.
o Öyle bir anayasa olacaktı ki herkes eşit olacaktı.
o Diline, inancına bakmadan bir anayasal devlet kuralım ve bu
devletin başına geçenler bütün yönetime el koymasın diye
meclislerle işini zorlaştıralım.
 Temsilcilerin hazırladığı yasalar, senatoya geliyor; senato, başkana
yolluyor. Anayasa mahkemesi, başkandan üstün. En son yer
anayasadır. Bütün kurumlar, anayasaya sadakat yemini ederler.
 İnsan Hakları Beyannamesi, anayasal devletin önünü açmıştır,
Fransız aydınlar bu fikirden çok etkilenmiştir.
 Kongre, dini bir kuruma ilişkin ibadeti yasaklayan, ifade özgürlüğünü
kısıtlayan, halkın sükûnet içinde toplanmasını engelleyen ve şikâyete
22 Siyasi Düşünceler Tarihi

neden olan bir halin düzenlenmesi için hükümetten talepte


bulunmasını kısıtlayan bir yasa yapmamıştır.
 Bu durum Avrupa’da çok yankı uyandırmıştır. ABD’den başlayan bu
kıvılcım bir anda yayılmış ve derhal diğer kolonilerde de böyle
atılımlara başlanmıştır.
 1810’da Meksika bağımsızlığını ilan etti. Meksika bağımsızlığını
örgütleyen komutan ise kral oldu.
 Arjantin 1811’de, Brezilya 1820’da isyan ettiler ama bunlar yine
askeri krallıklar kurdular.
6.2.2 Fransız İhtilali
 5 Mayıs 1789’da Fransa’da krallık yıkıldıktan sonra Fransızlar yeni
bir krallık kurmadılar. Monarşiyi lağvettiler.
 “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Egemenlik kralın, kilisenin
değildir, egemenlik halkındır.” Sekülerizmin temeli budur laiklik ise
tam olarak egemenliğin kayıtsız, şartsız halka ait olmasıdır. Laiklik,
din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değildir.
 Fransız Devrimi, bir ulus devlet inşa etmek için yapılan bir hareket
değildir. Bütün dertleri monarşiyi devirmekti. Bunun yerine
egemenliğin halka ait olduğu bir rejim kurmak istediler. Meclis
kuruldu, anayasa oluşturuldu.
 Napolyon’a kadar Fransa’da bir çatışma ortamı hakimdi.

 Napolyon, “Ben Fransız’ım, ben ne dersem o olur” dedi. Napolyon


sonrası kurulan devletler de milli karakter ortaya çıkmadı. Yeni
kurulan devletler ise “Sen Fransız’san, ben Alman’ım, ben İtalyan’ım
vs.” dediler.
 İnsan hakları kabul edildi.

 Demokratik ve laik anayasal rejimler yaygınlaştı.

 Eşitlik, hürriyet, adalet ve demokrasi kavramları yayılmaya başladı.


23 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Demokratik ve laik esaslara dayalı milli devletler kurulmaya başladı.


 Ekonomide ve siyasette, liberalizm öne plana çıktı.
 Fransa’da yönetimde burjuva sınıfı daha etkili oldu.
 Milliyetçilik ilkesi siyasi bir karakter kazanarak çok uluslu devletlerin
parçalanmasında ve mutlak krallıkların sona ermesinde etkili oldu.
 Fransız İhtilali’nin yaymış olduğu bu fikri akımlar, evrensel nitelik
taşıdığından Yeni Çağ’ın kapanması, Yakın Çağ’ın başlamasının
ölçütü kabul edildi.
 Milliyetçilik akımlarından en çok etkilenen, çok uluslu
imparatorluklardı.23
 Avrupa’nın monarşileri, demokratikleşmeye başlayan Fransa’ya karşı
savaşlar başlattılar.
 Burjuva bir yaşam biçimidir. Demokrasi ile burjuva yaşam biçimi
arasında bir ilişki vardır. Burjuvazi, eline para geçtiğinde bunu
kıymetlendiren kimsedir.
 Bu sistem, Fransa için iyi işledi.
 İtalya ise bu dönemde paramparçaydı ve ancak 1886’da birleşebildi.

23 Osmanlı Devleti ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu


24 Siyasi Düşünceler Tarihi

7 SİYASET FELSEFESİ
7.1 FELSEFE
Felsefe, her şeye bulaşmış, herkesin, istediği yere çekebileceği bir

meseleye benzese da aslında öyle değildir.
 Filozof sayısı oldukça azdır.

 Felsefe, soyut şeylerle ilgilenir.

 Filozof, anayasa mahkemesinin ne karar verdiği ile ilgilenmez, onun


ilgi alanı; hukuk algısı nedir, hukuk benim zihnimde var olan bir şey
mi yoksa kategoriler üzerinden oluşan bir şey mi… gibi sorulara
cevap aramaktır.
 Felsefe, bir öğrenme alanıdır.

 Felsefe, kavramsal bir sorgulamadır ve sınırlandırılamaz.

7.1.1 İman ve Felsefe İlişkisi


 Dinlerde, vahiy vardır ve sorgulanamaz. Felsefe de ise logos24 vardır
ve sorgulamak üzerine kuruludur.
 Felsefe, “Vahiy nedir?” diye sorar.

 İslam’ın, felsefesi olmaz.

 İslamcılar, ilk dönemlerde Yunan tarzı sorgulama başladığı anda


felsefe kapısını kapatmışlardır.
7.2 SIYASET FELSEFESI & SIYASETIN FELSEFESI
 Siyaset felsefesi25 ile siyasetin felsefesi26 ayrı şeylerdir.
 Bazı siyasi doktrinler çıkış noktalarını felsefede görmektedirler.
24 Akıl
25 Political philosophy
26 Philosophy of politics
25 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Siyasetin felsefesi, tarihsel değildir, dönem bazlıdır. Her çağda farklı


anlaşılır.
 Siyasetler belli bir çağa ait olarak ortaya çıkarlar. O nedenle onları
en fazla karşılaştırabiliriz.
 Siyaset felsefesi ise, siyasal bilimlerin bir alt alanıdır yani bir
öğrenme alanıdır.
 Siyaset felsefesi, siyaset biliminin en eski alanıdır.
 “Platon, Cicero… ne demiş?”, siyaset felsefesinin konusudur.
 Siyaset felsefesi, siyaset konusunda yazılmış tüm kitapların
incelenmesini gözetmektedir. Platon, Cicero… gibi yazarlardan
başlayıp günümüze kadar gelir. Siyasete dair yazılmış tüm eserlerin
okunmasıdır.
 Siyaset felsefesine göre, bir yazar eleği yoktur.
 Siyaset felsefesinden söz eden kimseler, seçmeci bir tavır takınırlar.
27

 Siyaset felsefecileri, antikacılara benzerler, alanda yazılmış tüm


kitapları elden geçirmeleri gerekir.
 Bu eserler, günümüz sorunlarına cevap vermezler. Günümüzle
geçmiş arasındaki büyük farklılığa rağmen aşılamamış sorunların
cevabı, bu eserlerde aranmaktadır “Adalet fikri” bunun en iyi
örnekleri arasında yer alır.
 Adalet fikrini sorgulayan kişi Platon ile aynı sorgulamayı yapacaktır.
Halen, adalet düşüncesi ile ilgili bir sonuca/doyuma ulaşılmamıştır.
 Aktif siyaset yapan kişiler, ortaya attıkları fikirlerinin kökenlerini
bilmeyebilirler ama bu da siyaset felsefesinde vardır. Geride kalmış,
devşirme fikirler ile hareket etmek tehlikelidir.

27 Kendi ulaştıkları, değerli buldukları kaynaklardan bahseder dururlar


26 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Ülkelerin siyasi rejimleri de -cı, -ci durumuna düşebilir.28 Kendine ait


olan kaderi, kendinden önceki fikirlerden donatır.
 Modern toplum, tam bir çıkmazın içindedir çünkü ideolojilerle
çevrelenmiştir.
 Bir defada ortaya konmuş herhangi bir soru ya da cevap yoktur.
 Adalet, hukuk, özgürlük… gibi konularda her zaman farklı bir yanıtla
karşılaşılır. Hegel, Platon, Cicero, Hobbes, Machiavelli… farklı
yanıtlar vermişlerdir. Üst bir otorite söz konusu değildir.
 Siyaset felsefesinin konuları; birey, toplum, yönetim ve bunlarla ilgili
çeşitli kavramları içerir.
 “İyi bir vatandaşa nasıl ulaşırım?” sorusunu sorar.
 Eski çağlardan beri iyi bir vatandaşın/yöneticinin ölçüleri
belirlenmiştir:
o Bilgelik,
o Muhakeme yeteneği
o Cesaret
o Sağduyu
o Adalet duygusu
 Siyaset felsefesi, bu ölçütler ile siyaset arasındaki ilişkiyi konuşur.
 Adalet, tüm sosyal kurumların ilk erdemidir. İyi bir vatandaş/yönetici
olmak konusunda sıklıkla adalet duygusundan bahsedilir. Siyaset
felsefesine göre adalet;
o Bireylerin toplum içerisinde oluşturduğu uzlaşma ile alakalıdır,
o Toplumun gelenek ve görenekleri ile alakalıdır,
o Bireyler arasında eşit haklar sağlayan tek araçtır,
o Birey ve toplum arasında balans görevi görür.
28 Platoncu, Aristotelesçi, Makyavelici…
27 Siyasi Düşünceler Tarihi

8 İDEOLOJİ
 Siyaset dediğimizde en çok üzerinde durduğumuz kavram,
ideolojidir.
 İdeoloji bizim gibi milletlerde bir fikri aşırı boyutlarıyla ifade etmek
olarak anlaşılmaktadır.
 Aslında yaşadığımız ve yaptığımız her şey ideolojiktir.
 Okuduğumuz gazete, giydiğimiz kıyafet, dinlediğimiz müzik...
ideolojiktir.
 Günümüzde ideolojik olmayan bir şey yoktur.
8.1 İDEOLOJININ KAYNAĞI NEDIR?
 Modern hayatta her şey ideoloji ile kuşatılmıştır.
 Eğer ansiklopediye bakarsak ideoloji: Birey veya topluluğun politik,
dini, hukuki, ekonomik, sanatsal, bilimsel amaçlar gözettiği bütünsel
doktrine denir.
 İdeoloji;
o Genellikle normatif sayılan, belirli kapsam konularının belirli
fikir setleriyle bir koleksiyon olarak ele alınması,
o İdeaların içine yerleştiği mantıklı yapısı ve formu,
o İnsan toplum ilişkilerinde ideaların oynadığı rol,
o İdeaların bir organizasyon dahilinde oynadığı rol,
o Amacı ikna etmek olan tutum,
o Sosyal ilişkilerin gerçekleşme alanı, başlıklarıyla ele alınır.
 Daha çok birinci madde kapsamında anlaşılır.
 Batı dillerinde ideolojiyi ifade etmek için “ism”, o ideolojiyi
savunanlar için “ist” eki getirilir.
28 Siyasi Düşünceler Tarihi

 İdeoloji sözcüğünün Türkçeye çevrilmesi değişkenlik gösterir.


 Sözcük Türkçeye çevrildiğinde, Osmanlıcada fikriyat, günümüzde ise
“düşünyapı” “düşüncecilik” olarak çevrilmiştir.
 Araplar “ideoloji” kavramını kullanmamaktadır. Arapça bir karşılığı
yoktur.
 Bütün İslami ülkelerde ideoloji negatif anlaşılır.
 Marks da ideolojiye negatif bir anlam yükler, ona göre ideoloji; yanlı
fikirdir.
 İdeoloji kavramı idealizm ve idealist kavramlarıyla birlikte çalışır.
Çünkü bir ideolojinin içine girdiğinde orada bir idealleştirme vardır.
 Fikriyatçılık sözcüğü hem ideoloji hem de idealizm sözcükleri için
kullanılmıştır. Bu sözcükleri birbirinden ayıran Atatürk oldu. Bunun
sonucunda idealizm; ülkücülük, idealist; ülkücü kavramları geliştirildi.
 İdealizm kavramının zıddı realizmdir.
 Batı dillerinde non-ideological kavramı ideolojinin zıttı olarak
kullanılır.
 Batı’da non-ideological society kavramı yetişmeye başlamıştır.
 Bunu ilk defa Destutt de Trayc, “İdeolojinin Unsurları” adlı eserde,
felsefenin karşıtı olarak düşünceyi yani ideleri inceleyen bir bilim dalı
olarak lanse etti.
 Bu kavram kendine yeni bir grup oluşturdu. Bunlara ideologlar dendi.
 Felsefe varlığı ele alabilirdi, ahlakı ele alabilirdi; ideologlar ise fikrin
kendisini alan olarak belirlediler.
 İdeologlar başlangıçta soyut bir fikrin nasıl ve hangi şartlarda ortaya
çıktığıyla ilgilendiler. Kavramın ortaya çıkışını ve gelişimini ele
aldılar.29
29Mesela vatandaş kavramı; Felsefeci: “Tün insanlar mı vatandaştır yoksa bazıları mı?
Vatandaş kavramını belirleyen nedir?” diye sorar. İdeolog ise: “Vatandaş sözcüğü ilk
29 Siyasi Düşünceler Tarihi

 İdeologlar başta doktrinsel bir hareket olarak ortaya çıktılar.


Herhangi bir ideolojiyi yüceltmek gibi bir kaygıları yoktu.
 İdeolog, felsefeye karşın demokrasiyi bir süreç olarak ele alır.
 İdeologlar, felsefenin alanına girmeden ideolojiyi karşısına
konumlandırmak istediler.
 İnsan bu fikri taşıyor demekten ziyade, bu fikirler süreçlerle ortaya
çıktılar, dediler.
 Felsefeci kavramsal olarak meseleye bakar, ideolog ise hangi
şartlarda ortaya çıktığına bakar.
 Bir dine, düşünceye bağlılıkta fikri özgürlük olur mu? Felsefeci buna
bakmaz, “fiziki özgürlük yoksa neden özgürlük düşüncesi taşıyorum”
diye sorgular.
 Felsefeci ve ideolog arasında bir sınır vardır.
 Kadının nasıl bugüne geldiği, neden bugün özgürleştiği vs. ile
ideolog ilgilenir.
 İdeologlar ilk etapta, Marks öncesi idealist filozoflardan
etkilenmişlerdir.
 Condillac ve Helvetius’a göre:
o Birey ve toplumsal yapının varoluş şekli spritüal değil
zoolojiktir.
o İnsanların melekeleri, tecrübeler ve dış etkenlerle oluşmuştur.
o Eğitim sisteminin uygulanmasından devleti sorumlu
tutmuşlardır.
o İnsanlar arasındaki yetenek ve anlama kabiliyetinin farklı faklı
olma sebebi eğitim farkıdır.
o Bir kimsenin mesleksiz, kabiliyetsiz kalmasının, kötü
nerede ne zaman ortaya çıktı? Bu değişti mi? Değiştiyse neden değişti?” gibi konuları ele
alır.
30 Siyasi Düşünceler Tarihi

davranışlar göstermesinin nedeni spritüal değil nesneldir.


o Bir toplumda ortaya çıkan kötülüğün kaynağı devlettir.
 İdeologlar, Fransız İhtilalinden sonra devlette, eğitim kurumlarının
daha güçlü ve bağımsız şekilde yer alması için, İhtilal sonrası
konvonlara katıldılar çünkü başlangıç noktası olarak eğitimi
görüyorlardı ve eğitimde özgürleşme hareketlerini savunuyorlardı.
 İdeologların baskısı, devletin bu eğitim kurumlarını başlatmasında
etkili oldu.
 Devlet kendi vatandaşları arasında okuyan-okumayan ayrımı
yaratmamalıydı. İyi bir devlet herkese eğitim vermeliydi aksi taktirde
kötülük çoğalacaktı.
 Napolyon’la çatıştılar çünkü o, kontrollü eğitimi savunuyordu.
 Bir toplumda eğitim verilebilecek/verilemeyecek alanlar konusunda
ideologlar, sınır tanımayan/aşırı fikirlerle gerçekten kopmuş ve
eleştiri konusu olmuşlardır.
 Marks, ideoloji kavramını ele almasaydı/eleştirmeseydi belki ideoloji
kavramı unutulup gidecekti çünkü ideologların başta öne sürdüğü
görüşler, çeşitli kurumlarca benimsenmiş ve uygulamaya sokulmuştu
artık görüş beyan edebilecekleri alanlar daralmıştı.
 Marks, Engels’le yazdığı “Die Deutsche Ideologic” eseriyle konuyu
yeniden açtı ve günümüze gelen tartışmaları başlattı.
 Marks; Kant, Hegel, Feuerbach gibi Alman filozofları eleştirirken;
“Kant, Hegel, Feuerbach gibi filozoflar, toplumun iktisadi ilişkilerini
inceleyeceklerine, insanları soyut özleri yani metafizik açısından
değerlendirmeye çalışıyorlar. Gerçek kanun tam tersidir, sosyal
yaşamı ‘toplumsal var oluş bilinci’ belirler. Bilinçten sosyal yaşamı
çıkarmaya çalışan bir filozof ‘ideolojik’ bir düşünceye saplanmıştır,
gölgeleri gerçek olarak değerlendirir” der.
 Marksistler, kendilerinin felsefe yaptığını, diğerlerinin felsefe alanına
31 Siyasi Düşünceler Tarihi

girmediğini, söyler.
 İktisadi durum değişmedikçe devlet devam edecek. Gerçek, iktisattır
bunun dışındaki her şey ideolojidir.
 Marks, ideolojiyi gerçeği çarpıtma alanı olarak görür.
 Marksistlere göre ideoloji, sınıf bilincinin dikkatini dağıtır.
 Emek temelde bir sınıf hareketidir, din, millet vs. hareketi değildir.
 Emek gerçekliktir, emekçiye bunlardan biri tehlike olursa tepki
oluşur. Emeğe konsantre olunmasını istememeleri ise ideolojidir.
 Marks, “proletaryaya spiritüalizm, metafizik var deyince, bu adam
gerçeklikten ziyade bir fantezi dünyasında yaşıyor, böylece hedef
şaşıyor, asıl ideoloji yapan bunlardır” der.
8.2 EMANUEL KANT (1724-1804)
 Felsefe çalışmalarında çok itibar görür.
 Sayısız konuyla ilgili adı geçer.
 Kant’ın bilgi teorisine göre; “İnsanın kavrama becerisi hissiyatları
dışında, başka unsurlarca biçimlenir, örneğin; ateşin yanmasıyla
duyulan ısı, insanın ateşi gördüğünde ondan sakınmasıyla, bilgi
belirlenir. Bir dereceye kadar anlaşılabilir ama insanın doğada var
olan ateşi taklit etmek için ateş üretmesi hislerinden bir soyutlama
oluşturarak, yakma ve yanma eylemleriyle bir amaç oluşturması ve
bu amaç etrafında örgütlenmesi, ateşi farklı kullanımlar için
tasarlaması hislerle ortaya çıkan anlama becerisinin dışında kalmaz.”
 Kant’a göre; “Anlama becerisi, hislerin dışında unsurlarca
şekilleniyordu ve somut dünya bilgisinin, bir soyutlama işlemi ile
devrede olması gerekiyordu. Bu somutlama işlemi, anlama sürecine
zaman ve mekân boyutu kazandıran bir işlemdi ve bilgiyi
şekillendirici olan bunlardı.”
 Kant; “Bu şekillendirici unsurun, insanın kendisinde bir varlık olarak
32 Siyasi Düşünceler Tarihi

bulunduğunu” ileri sürer.


 “Bunlar çeşitli kategorilere ayrılmıştı. Her bir anlama becerisi kendi
kategorisinde yerini buluyordu. Kategoriler insanda a priori olarak
vardı”
8.3 GEORGE WILHELM FRIEDRICH HEGEL (1770-1831)
 Kant’ın devamı sayılabilir.
 Kant’la üç açıdan ayrışır.
 Kant’a göre; “İnsanın değişmez bir tabiatı vardı, bu tabiatın sınırları
ancak kategorilerin imkân verdiği sınırlar çerçevesinde ortaya çıkardı.
Buna göre; dış dünyayı olduğu gibi değil zihnin bize verdiği
imkanlarla, sınırlı olarak anlamak mümkündü. Salt gerçekliğin
bulunmadığını öne sürdü ve salt gerçekliği aramak, ona göre boş bir
çabaydı.” Hegel’e göre ise; “Salt gerçeklik aranabilen bir unsurdur.
Gerçek ile görüntü30 aynı dünyanın sonucu olarak ortaya çıkar.
Görünüşü aramak, bunların dünyada nasıl ortaya çıktıklarını
aramaktır”.
 Kant’ın öne sürdüğü gibi düşüncenin tek tek insan tasavvuruyla
değil kamusal birikim sonucuyla şekillendiğini ileri sürer. Kant,
toplumdaki somut insan ilişkilerini ve tarihsel gelişmeleri felsefe
dışına itmiştir. Hegel ise, bunları ön plana çıkarmıştır.
 Hegel’e göre; “Kaynağı soyutlamadan alan bir düşünce yoktur,
düşünce insanların tarih boyunca değerlendirmiş oldukları görüşler
ve ortaya koymuş oldukları toplumsal yapılar aracılığıyla belirlenir.”
Düşüncenin milli bir karakteri olduğu fikri bundan türer.
 Tarihsel gelişim Kant’a göre; “geist” ile anlaşılan bir şeydir. Hegel’e
göre ise; “tarihsel gelişim bir istenç ürünüdür, bu ürün insanın daha
yüksek bir amacı gerçekleştirmesine yarar.”
30 Aprions
33 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Kant’a göre amaç değişmezken, Hegel’e göre zamanla değişebilir.


 Hegel, insandaki din anlayışının da toplumsal amacın içindeki
unsurlardan biri olduğunu ileri sürmüştür.
8.4 LUDWIG FEURBACH (1804-1872)
 Hegel tarzı tarih anlayışından, maddeciliğe yönelmiştir.
 Ona göre; “Bir medeniyetin kültür ürünlerini anlamak için onları,
somut yaşam özelliklerine bağlamak ve düşünceyi, bu çerçevede
incelemek gerekir. Önyargılar, kaynağını metafizik ve hareketlerden
alırlar, halbuki nesnelcilik ve deneyselcilik objektivizmi sağlar ancak
gerçeğe sadece praxis31 üzerinden ulaşılabilir.
8.5 KARL MARKS (1818-1883)
 Günümüzde hala tartışma konusu olan bir filozoftur.
 Marks’a göre; “Sosyal yaşam, bilinç ve düşünceyi belirler. Bir
köylünün kendini kral, bir işçinin kendini patron zannetmesi mümkün
değildir. Ona böyle düşünebileceği hissini vermek ideolojidir ve
yanlış bilinç ile düşünceye yol açar.”
 Bir kişinin gerçeği anlaması için “eski Atina’da köle olmasına” gerek
yoktur. Marks, gerçekliğin determinist ve materyalist olduğunu öne
sürer.
 Bu tez daha sonra Schopenhauer, Nietzsche ve Fraud gibi
düşünürler aracılığıyla bireye indirgenmiştir.
 Daha sonra Freud, “Grup Psikolojisi ve Ego Analizi” eserinde, “Yanlı
algılama ve buğulu gözlükler ardından gerçekliğe bakmak ideolojidir,
bu bir kişilik sorunudur” demiştir.
 Daha sonra Wilhelm Riech, Marks ve Freud’un arasını bulmaya
çalışmıştır.
31 Uygulama
34 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Weber; yurttaşların davranış şekillerini incelemiştir ve vatandaşların,


o Geleneksel otorite,
o Hukuksal otorite,
o Karizmatik otorite
 Olmak üzere üç otoriteye bağlı kaldıklarını ileri sürmüştür. Bir bireyin
yapabilecekleri gibi kültürlerin de yapabilecekleri sınırlıdır.
35 Siyasi Düşünceler Tarihi

9 SİYASET SOSYOLOJİSİ
 Siyaset sosyolojisi “political sociology” olarak adlandırılır.
 Siyasetin sosyolojisi ise, siyasal sosyolojinin alanlarından biri
olabilir.32 Bir partinin kime hitap ettiğini gösterir.
 Siyaset sosyolojisi, siyasal bilimlerin konusu olan birçok alanın zıttı
olarak konusunu sosyolojiden edinir.
 Siyaset sosyolojisi, siyasal bilimler alanı olarak ortaya çıkmamıştır.
Sosyolojiden çıkmıştır ve sosyolojinin bir alt alanıdır.
 Sosyoloji; bireyi, aileyi, cemaati vs. içine alır. Bunların nasıl
örgütlendiğini, kendilerini nasıl tanımladıkları, nasıl davrandıkları ile
ilgilenir. Aile nedir, mekanizması nasıl çalışır vs. gibi konuları işler.
Eğitim, gelir, yaşam vs. gibi farklılıkları ele alır. Sosyoloji; bireyin,
ailenin, kümenin nasıl hareket ettiğine, ilişkilerine vs. bakar ve
bunları konu edinir.
 Siyaset sosyolojisi, sadece siyasal açıdan organize olmuş birey, aile,
küme vs.yi kendisine konu edinir. Genel sosyoloji ise siyasal açıdan
örgütlü olsun ya da olmasın hepsini konu edinir.
 Siyasal açıdan organize olmamış grup bulmak zordur. Bunlar sadece
anarşik gruplardır.
 Siyasal sosyolojinin konu edindiği dört temel alan vardır:
o Modern devletin sosyopolitik oluşumu,
o Sınıflar arası eşitsizlik durumunun siyaset üzerindeki etkisi,
o Resmi politik güç, kurum ve kuruluşların dışında kalan public
opinion ve collective wisdom, ideolojiler, sosyal hareketler,
trendler ve bireylerin resmi politik kurumlara etkisi
32 X parti, zenginlerin vergilerini silebilir ama vatandaşın elektrik faturasını affetmez,
örneği siyasetin sosyolojisi örneğidir.
36 Siyasi Düşünceler Tarihi

o Sosyal gruplar arasında ve içerisinde ortaya çıkan güç ilişkisi,


iş yerleri, medya, üniversiteler…
9.1 MODERN DEVLETIN SOSYOPOLITIK OLUŞUMU
 Devlet adı verilen kavramın ne olduğu, nelerden oluştuğu ile ilgilidir.
 Laurus’ta devlet; “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü
bir ulus veya uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel yapı” olarak
tanımlanmaktadır.
 Avrupa dillerinde devlet; “stat”, “state”, “l’etat” vs. olarak
adlandırılır. Türkçede ise bu kavramlar ayrışır.
 Kaliforniya; Türkçede eyalet olarak adlandırılırken, İngilizce “state”
olarak adlandırılır. Toprak bütünlüğü, meclisi, resmi bayrağı,
başkenti vardır, yasa yapabilir vs. ama buna karşın BM’de temsil
edilmez.
 Üç madde yeterli değildir, uluslararası tanınırlık de gerekmektedir.
 BM tanıyınca, devletler arası anlaşma, ticaret vs. yapabilir.
 BM tarafından kabul edildiği halde üç maddeye uymayan devletler
de vardır.33
 Güvenlik ve ordu, bir diğer maddedir.
 Ordu sahibi olmak tarihsel bir şeydir. Devlet sonradan ordu
kazanmaz, ortaya çıkarken ordusu vardır. Devlet için ordu şartı
modern çağlarda ortadan kalkmıştır.34 Devlet kavramının kendisinde
ordu şartı aranması gerekememektedir.
 Devletin tanımı nerede aranmalıdır? Max Webber, “Devlet, tanımlı
bir toprak alanında, yasal güç kullanma hakkını elinde bulunduran,
merkezi hükümet çevresinde örgütlenmiş, yaptırıcı gücü bulunan
politik teşkilattır” demektedir.
33 Libya vs.
34 Japonya vs.
37 Siyasi Düşünceler Tarihi

 Orta Doğu’da devletin yasal güç kullanması, hakkedildiği şeklinde


gerçekleşmemiştir.
 Bu hak, devlete kendiliğinden gelmez. Halk tarafından verilir.
 Şarki memleketlerde devlet bu hakkı vatandaşları bastırmak için
kullanır.
 Devletin yasal güç kullanma hakkı sınırsız mıdır? Hayır değildir,
anayasa bunu engeller.
9.2 SINIFLAR ARASI EŞITSIZLIK DURUMUNUN SIYASET ÜZERINDEKI
ETKISI
 Modern devletin biçimlenmesinde üç temel alan vardır:
o Pluralism kuramı
o Azınlık/elit kuramı
o Yapısalcı yaklaşım
9.2.1 Pluralism
 Dört türü vardır:

o Neopluralism
o Klasik pluralism
o Elit pluralismi
o Corporative pluralism
9.2.1.1 Klasik Pluralism
 Güçler ayrılığını savunur.

 Toplumsal farklılaşmanın ve sosyal heterojenliğin, bir tek grubun


devlet yönetiminde üstünlüğü ele geçirmesine mâni olduğunu öne
sürer.
 En klasik örneğin; patron-sendika çatışmasıdır.
38 Siyasi Düşünceler Tarihi

9.2.1.2 Elit Pluralism


 Toplumun eşitli olmadığını, sermaye, üretim ve aile soyu nedeniyle
ayrıcalıklı grupların devlette karar verici olduklarını öne sürer.
 Türkiye özelinde; Sabancı, Koç aileleri vs.

9.2.1.3 Neopluralism
 Politikaya etki etmek için mücadele veren, çeşitli baskı gruplarının
var olduğunu öne sürer.
 Dernekler, sivil toplum örgütleri vs. örneğini öne çıkarır.

9.2.1.4 Corparatizm
 Politik karar verme sürecinde çok az sayıda ve seçili unsurun
belirleyici olduğunu öne sürer.
 Bir karar verildiğin tüm toplumun değil, seçilmiş unsurların karar
verdiğini öne çıkarır.
9.2.2 Azınlık/Elit Kuramı
 Pluralismin zıttıdır.

 Pareto ve Mosca gibi İtalyan sosyologlar tarafından geliştirilmiştir.

 Temel olarak toplumu ikiye ayırır:

o Politik sınıf,
o Politik olmayan sınıf.
 Devletin sermaye elitleri, siyaset elitleri ve askeri elitlerinin iş birliği
yapması veya birbirleriyle çekişmesi sonucunda devletin
şekillendiğini öne sürer.
9.2.3 Yapısalcılık Kuramı
 Devleti organ gibi kabul eder. Devlet organlarının kendi araların iş
birliğini ön görür.
 Devleti üç aşamada inceler:

o İlkel devlet ve toplum; yasası, hukuku olmayan devlet


39 Siyasi Düşünceler Tarihi

o Metafizik devlet ve toplum; kendisine dışsal alan bulan daha


çok millileşir vs.
o Bilimsel devlet ve toplum
9.3 POLITIK KÜLTÜR VE SOSYAL SERMAYE
 Politik kültür, bir ülkede politika alanında olan olayların hafızasını
tutmaktır. Böylelikle vatandaşın devletle olan ilişkileri daha iyi
anlaşılır.
 Mesele 1950’li, 1960’l yıllarda politik kültür çatışamadan daha çok
“kim daha yararlı” sorusu üzerine kuruluydu.
 Bir şeyin daha kötü olmasının nedeni; geçmişte sahip olunan
değerin unutulmasıdır. Halkın devletle, siyasetle olan ilişkisi burada
devreye girer.
 Public opinion;
o Politik kültürle,
o Sosyal sermaye ile ilgilidir.
 Toplum sermayesi, bir canlının ne yapıp yapamayacağını belirleyen
şeydir. Öğrettiklerinizi muhafaza eden, tatbik eden kodlanmış
bilgidir.
 Eğitimle bazı bireylere ve toplumlara verilebilecekler sınırlıdır.
 Eğitim, sosyal sermaye ile alakalıdır.
 Bir memlekette demokrasi kazanımların gelişmesi ve yerleşmesinde
sosyal sermaye önemlidir.
 Yoksul toplumlar, sosyal sermaye biriktiremezler. Yoksulların para
kazanmadan elde edebileceği iki şey vardır:
o Din,
o Milliyetçilik
 Her yerde bu böyledir. Yoksullar, başka türlü bir hayat yaşayamazlar.
40 Siyasi Düşünceler Tarihi

Yoksul toplumların biriktirdiği sosyal sermaye de ona göre şekillenilir.


 Kültürel kümeleşmeler düşünüldüğünden daha büyük problemlere
neden olabilir.
 Parçalanmalar ve kümeleşmelerde kendi içlerinde sermaye
biriktirirler. Herkes, kendine mikro alanlar oluşturur ve bu alanların
kendi sermayeleri oluşur.
 Fabrico Mobini; politik kültür ve sosyal sermaye fikirlerini ortaya atar.
 Birey kabul etme duygusu geliştikçe sosyal davranışlar ve değer
değişimi gerçekleşir.
 Vatandaşların çok yönlü eğilimi siyasi partileri hizaya getiren bir
şeydir.
 Medya, toplumu bilgilendirir mi? Seçimleri yönlendirebilir mi?
9.4 POLITIK EYLEM
 Seçimlere katılım, sosyal eylemlere/protestolara katılım, sosyal
mücadele gibi alanları vardır.
 Sosyal bölünmeler:
o Azınlıklara karşı takınılan tavır,
o Din,
o Cinsiyet,
o Milliyetçilik,
o Sınıflar…
41 Siyasi Düşünceler Tarihi

10SİYASET İKTİSADI
 Politik iktisat, “political economics” olarak adlandırılır.
 İktisat kuramının kendisi, bir ülkenin kalkınması ve zenginleşmesinin
araçları, yolları ile ilgilenir.
 Ekonomi politikası ile politik ekonomi ayrı şeylerdir lakin fazlaca iç
içe geçmişlerdir.
 Politik ekonomi ile ülkedeki genel ekonomik üslup kastedilir.
 Siyaset ekonomisi, temelde bir ülke ile eşleştirilir.
 Ülkede var olan, kabul gören ekonomik modeldir.
 Hükümetin ekonomi politikası ise ayrı bir şeydir.
 Devletin kendine özgü gelir-giderleri vardır. Bütçe açığı
kapatılamayınca refah düzeyi de etkilenir. Yoksullaşma ortaya çıkar,
bu tüm ülkenin yoksullaşmasıdır.
 Yoksulluk döngüsü, birey ve toplum arasında gerçekleşir.
Yoksullaşma döngüsü, politik ekonominin ana konularından birisidir.
Ayrıca para politikaları da politik iktisadın ana konuları arasında yer
alır.

You might also like