Professional Documents
Culture Documents
Bülent Şık - Mutfaktaki Kimyacı
Bülent Şık - Mutfaktaki Kimyacı
MUTFAKTAKİ KİMYACI
Bülent Şık
DOGAN
KİTAP
Bülent Şık , Gıda Mühendisi. Doktora konusu çevre dostu
analiz yöntemleri geliştirilmesi üzerine. Gıda, Tarım ve Hayvancı
lık Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli laboratuvarlar
da çalıştı. 2009 yılında öğretim üyesi olarak Akdeniz Üniversite
si'ne geçti. Üniversitede Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar
Merkezi'nin kurulumu ve faaliyete geçmesi çalışmalarını yürüttü.
2010-2016 yılları arasında aynı merkezde Teknik Müdür Yardımcı
lığı yaptı. Gıdalarda ve sularda katkı maddelerinin ve çeşitli tok
sik kimyasal maddelerin kalıntılarının belirlenınesi üzerine çalış
malar yaptı. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü'nde öğre
tim üyeliği yaparken 22 Kasım 2016'da çıkarılan 677 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarıldı. Ba
nş Akademisyeni.
Mehmet Fatih Traş'ın aziz anısına
İçindekiler
Teşekkür . . . . . .. .
. . .. . . .. ....... . . .. . . . .. . . . ..
. ........ . . . .. . .
... . . . ..... 13
.................... . . . . . . .
Ons öz
Bisfenol A
Bisfenol A (BPA) damacana su ambalajları ve bebek biberon
ları gibi şeffaf ve sert yapılı plastik ambalaj materyallerinin üreti
minde kullanılan kimyasal maddelerden biri. Konserve kutu am
balajların gıda ile temas eden kısmında kaplama malzemesi ola
rak, oyuncaklarda, bilgisayar ve cep telef anlarındaki koruyucu
kılıfların ve diş dolgularının üretiminde de kullanılıyor.
BPRnın insanlarda, balıklarda ve deney hayvanlarında hormo
na! sistem ve üreme sistemi üzerinde bozucu etkiler gösterdiği
nin anl�ılması üzerine Amerika, Kanada ve Avrupa Birliği ülke-
22
Ne yapmalı?
Öncelikle piyasada mevcut ürünlerin toksik kimyasal kalıntı
içeriği hakkında bilgimiz olmalı. Yeterli bilgimiz olmadan, bebek
lerin, çocukların ya da yetişkinlerin bu kalıntılara maruz kalma
oranlan, ne miktarda maruz kaldıklan ve ortaya çıkan sorunlar
üzerinde sağlıklı tartışmalar yürütemiyoruz. Dolayısıyla; üzerinde
"BPA İçermez" ya da "BPA Free" yazan başta bebek bakım ürün
leri ve oyuncakları olmak üzere plastik esaslı çeşitli ürünler mut
laka kalıntı analizine tabi tutulmalı. Ülkemizde gıda ve içecekler
de analiz çalışmalarından sorumlu kurum Gıda Tarım ve Hayvan
cılık Bakanlığı; su damacanaları ve bebek ürünlerinde analiz ça
lışmalarından sorumlu kurum ise Sağlık Bakanlığı.
yol açtığı sağlık sorunlarına bu kitapta yer alan başka bir yazıda
değinilmiştir.
Ülkemizdeki farklı yaş gruplarındaki bebek ve çocuklarla, ye
tişkinlerin idrarlarında bisf enol bileşiklerinin veya metabolitle
rinin bulunup bulunmadıklarına ve varsa ne miktarda olduğunu
belirlemeye yönelik tıbbi izleme çalışmaları mutlaka yapılmalı.
Nasıl korunabiliriz?
Gerek satın alınan ve gerekse evde gıda ürünlerini saklamak
için kullanılan ambalaj materyalleri cam olmalı. Cam kavanoz
ların kapağının iç kısmında ince bir plastik tabaka bulunur; bu
plastik tabaka da bisf enolleri içermektedir ve bu nedenle de ka
vanoza doldurulan gıda ürünlerinin kavanozun kapağına temas
etmesi engellenmelidir.
Plastik esaslı malzeme ve oyuncaklar kullanılmamalı. Cam bi
beron tercih edilmeli. Bebek ve çocukların plastik esaslı ürünlere
temasını azaltacak önlemler alınmalı.
Yapılmayan analizler
2014 yılındaki GDO'lu bebek mamaları skandalında ithal edi
len bebek mamalarında yasal mevzuata göre yapılması bir zo
runluluk olan pestisit analizlerinin veya küflerin oluşturduğu
son derece zehirli mikotoksinleri tespit etmeye yönelik analiz
lerin birkaç ürün dışında hiç yapılmadığı belirlenmişti. Bu ana
lizlerin yapılmaması ciddi bir eksikliktir. Bu eksikliğin şimdi de
devam ettiğini söyleyebilirim. Pestisitler tarımda böcekleri ya
da istenmeyen otları yok etmek için kullanılan zehirli kimyasal
maddelerdir ve yetiştirilen gıdalarda kalıntı bırakırlar. Gıdalarda
kalıntı bırakması muhtemel pestisitlerin sayısı yüzlerce olabil
mektedir. Pestisitler kimyasal moleküllerdir ve güneş ışığı, ısı ya
da oksijen gibi etkenlere bağlı olarak zamanla daha küçük mole
küllere parçalanırlar. Bu parçalanma ürünlerine metabolit denir.
Pestisitlerin parçalanma ürünlerinden yani metabolitlerinden bi
ri toksik etkili "propilentiyoüre" denilen kimyasal moleküllerdir.
Ancak bu molekülün bebek mamalarında kalıntısının olup olma
dığını anlamaya yönelik tek bir analiz çalışması bile yapılmadığı
nı belirledim.
Raporlarda içeriğinde elma olan ürünlerden sadece biri için
"patulin" analizinin yapıldığını tespit ettim. Patulin bir mikotok
sindir ve bu toksinin elmadan yapılan bütün ürünlerde analizinin
yapılması zorunludur.
Firma raporları incelendiğinde raporların büyük bir çoğunluğu
nun sadece GDO analizi içerdiği tespit edilmiş; kimyasal ve mikro
biyolojik analizlerin yapıldığına dair bir veri bulunamamıştı.
Bu analizlerin yapılmamış olması ürünlerin sağlıksız olaca
ğı anlamına gelmez elbette ama aynı zamanda sağlıklı olacakla
rı anlamına da gelmez. Sağlık üzerinde olumsuz etkileri olan çe
şitli kimyasalların ürünlerde kalıntısının olup olmadığı analiz ya
pılmadan bilinemez. Bebek mamaları gibi son derece hassas gıda
35
Yetkili laboratuvarlar
Kasım ayında "üç farklı laboratuvarda" yapılan analizlerde GDO
tespit edilmeyen üriinün piyasaya sunulduktan aylar sonra yapılan
analizinde GDO tespit edilmesi üzerinde de durmak gerekli. İyi iş
leyen bir sistemde böyle bir şeyin olmaması gerekir elbette.
Analizleri yapan sadece kamu laboratuvarları değil; analiz yap
makla yetkilendirilmiş ve akredite edilmiş özel laboratuvarlar
da ithalat analizlerini yapabiliyor. Ancak raporlara bakılınca gö
rülecek ki özel laboratuvarların yaptığı analiz parametreleri açı
sından bir uyum yok. Yani bu konuda yapılması gerekli analizler
şunlardır ve bütün laboratuvarlar her defasında bu analizleri yap
mıştır diyemiyorsunuz. Bazı laboratuvarlar sadece birkaç para
metreyi; bazıları daha fazla sayıda parametreyi analiz etmiş. Bi
rinden diğerine veya zaman içinde durum değişmiş.
Yapılan analizlerin çerçevesini belirleyen şey ürünün hızla
gümıükten geçişini sağlamaktır. Bunu yapmanın tek yolu da ya
pılacak analizlerde kontrol edilmesi gereken parametre sayısını
azaltmaktır. Gıda üıünlerini sadece tek bir analiz yaparak da yur
da sokmak mümkündür. Mesele gıdanın güvenilir olup olmadığı
nı araştırmak değil, analiz yapılması koşulunu sağlamaktır. Bakış
açısı ne yazık ki budur.
Kamu denetimi
Halk veya çevre sağlığıyla ilgili denetim-izleme ve kontrol faa
liyetlerinin özel sektöre devredilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Ama bu konu öyle bir noktada ki gıda analizleri konusunda 20 12
Aralık ayında yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle üniversiteler
de faaliyet gösteren laboratuvarların analiz yapma yetkisi bile el
lerinden alındı. Hiçbir üniversite laboratuvarına ithal edilen bir
gıda üıününün analizi için bakanlık tarafından bir örnek gönde
rilmiyor artık. Kontrol ve denetim hizmetleri bütünüyle özel sek
töre devredildi.
36
Ne yapmalı?
2014 yılında yaşanan GDO'lu bebek mamaları skandalı ek
seninde, gıda maddeleri ithalatında yaşanan sorunlar anne sü
tü hakkında neler söylüyor ve ne yapmalıyız sorularına bir yanıt
vermeye çalışacağım.
Hiçbir şey anne sütünün yerini tutamaz. Eğer fiziksel bir yeter
sizlik, beslenme yetersizliği veya bir hastalık durumu yoksa an
nenin ürettiği süt miktarı çocuğuna yetecektir. Üretilen süt mik
tarıyla düzenli aralıklarla emzirme biyolojik olarak birbirine ba
ğımlı olaylardır. Ancak çalışma hayatından kaynaklanan güçlük
ler, zamansızlık ve stres, süt üretimini olumsuz etkiliyor. Bu ne
denle de çeşitli ülkelerde annelerin özellikle emzirme dönemle
rinde çocuklarına yakın olmalarını sağlama amacı güden kanuni
düzenlemeler yapılmıştır. Ülkemizdeki yasalara göre kadın çalı
şan sayısı 150'den fazla olan işyerlerinde işverenin kreş açma zo
runluluğu var. Ancak uygulamada d urum şu: Eğer işyerindeki ka
dın çalışan sayısı 150'den fazla ise kadınlar işten çıkarılarak (ge-
37
Kreş haktır
Mevcut yasal mevzuat anne çocuk ilişkisini gözetiyor gibi gö
rünse de özünde çok problemli. Bir kere ülkemizde 150'den faz
la çalışanı olan işyeri sayısı oldukça az. Dolayısıyla çalışan sayı
sına göre kreş açma zorunluluğu getiren hükmü yeniden ele al
mak gerekli. Gerektiğinde bir günde GDO yönetmeliğini değişti
ren bir devlet kuşkusuz bunu da jet luzıyla yapabilir. Ancak, kreş
açmayan işyerlerine şimdiye kadar ne oluyordu sorusu akla gele
cektir. Ne yazık ki hiçbir şey olmuyor. Bu konuda durum ne diye
merak edenler için şunu not düşelim: Özel sektör bir yana, kamu
kurumlarındaki 0-6 yaş çocuklara yönelik kreş sayısı 2004'te 497
iken, 2016 yılında 56'ya düştü. Kamuda durum buysa .. 3
.
Kaşığınuzdaki sinek
Genelde atıl vaziyette bir köşede beklese de gelecek zaman
üzerine düşünme yetimiz gerçekten çok esaslıdır. Elde mevcut
verilere bakıp yakın veya uzak bir gelecekte neler olabileceğini
tahayyül edebiliriz. Ama şimdiki zamanda gerçekleşen değişim
lere ve yakın tehditleri algılamaya odaklı bir zihinsel yapımız var
daha çok. Bu bir şeylerin oldukça yavaş değiştiği bir doğal or
tamda önemli bir avantaj sağlar; koşullardaki en küçük bir deği
şiklik pek çabuk fark edilir ve bu hayatta kalabilmemiz açısından
kritik önem taşır. Ancak içinde olduğumuz zamanda durum çok
değişti; bizim için tehditkar olan şeylerin büyük bir çoğunluğu
nu algılayamıyoruz. Fark edemiyoruz. Bireysel değil kolektif ey
leme geçmenin gerekli olduğu bir zamanda bir arada yaşama ve
ya bir araya gelme becerimizin sürekli aşınıyor olması da her şe
yi zorlaştırıyor. Ü stelik bunu da fark edemiyoruz. Hoş, fark edile
bilse ne olurdu; ya da birileri fark etti de ne oldu? diye de sorula
bilir. Emin değilim ama insanları, en azından bir kısmını ikna et
mek daha kolay olabilirdi diye düşünüyorum. Herhalde çok az in
san, kaşığında ölü bir sinek olduğunu gördüğünde bir yemeği ye
me isteği duyabilir; hatta tam aksine bulunulan mekan ve kişiye
bağlı olarak bazı arıza durumların ortaya çıkacağı bile beklenebi
lir. Ama aynı kaşıkta bulunabilecek zehirli kimyasalları hiç önem
semiyoruz; üstelik bir sineğe kıyasla yol açtığı sorunlar olağanüs
tü büyük olmasına rağmen; çocuklarımıza, geleceğimize ve başka
canlılara da zarar veriyor olsa bile. Sofralarımızda ne yediğimiz
ucu herkese dokunan son derece politik bir sorun olarak görül
meli. Kapitalizm veya günümüzde daha spesifik bir anlamda kul
lanıldığı şekliyle neoliberalizm denilen şey bir bakıma insanlara
48
ruz. Ancak birden fazla sayıda zehirli kimyasala aynı anda maruz
kalmanın ne tip sağlık sorunlarına yol açtığım kesin olarak belir
leyecek yöntemlere henüz sahip değiliz. Bu konu üzerindeki ça
lışmalar özellikle de düşük düzeyde ve uzun süreli maruziyetin
yol açacağı sağlık zararları üzerinde odaklanıyor. Yaş küçüldükçe
zararın artıyor olması konunun taşıdığı önemi daha da artırıyor.
Çocuk gelişimi üzerinde zararlı etkileri olan ve son on yıl içinde
önemi giderek artan toksik kimyasalların başında fitalatlar geliyor.
Fitalatlar
Fitalatlar plastik esaslı ürünlerin içine onların sertliğini azalt
mak ya da esnekliklerini artırmak için eklenen kimyasal maddeler.
Plastiklerden üretilen gıda ambalaj materyalleri, kırtasiye
malzemeleri, plastik esaslı endüstriyel ürünlerle bileşimine mik
ro plastik parçacıkları eklenen şampuanlar, losyonlar, bebek ve
çocuk bakım ürünleri, oyuncaklar ve kozmetikler fıtalatları içe
rebiliyor.
Dünya genelinde her yıl 5 milyon ton fıtalat üretiliyor. Fitalat
lann çocuklarda üreme ve sinir sistemi gelişimi sorunları, hor
mona! sistem bozuklukları, alerjiler ve astım gibi sağlık sorunla
rına neden oldukları düşünülüyor. ı o
illuslararası Kanser Araştırma Aj ansı (IARC) fitalatları insan
için muhtemel kanserojen olarak sınıflandırıyor. Kanseroj en ol-
56
Fenoller
En bilinenleri Bisphenol A. Damacana su ambalajları ve bebek
biberonları gibi plastik esaslı ürünlere şeffaflık kazandırmak için
kullanılan bu kimyasal maddenin sağlık için zararlı etkilerinin ol
duğunun anlaşılması üzerine birkaç yıl önce ülkemizde de büyük
bir tartışma kopmuş ve sonuçta Bisphenol A kullanımı yasaklan
mıştı. Ancak Bisphenol Xnın yerini daha güvenli oldukları iddia
sıyla Bisphenol F ve Bisphenol S aldı. Ne var ki güvenilir oldukla
rı addedilen bu iki kimyasalın da çocuklarda hormonal sistem üze
Pestisitler
Gıdalardaki pestisit kalıntıları çok uzun yıllardan beri ciddi bir
halk sağlığı sorunu olarak görülüyor. Özellikle honnonal sistem
üzerinde bozucu etki gösteren pestisitlerin bebek ve çocuk sağ
lığına verdikleri zarar üzerine pek çok çalışma yapılıyor. Son za
manlarda bu çalışmalara Neonikotinoid (Neonicotinoid) grubun
da yer alan pestisitler de eklendi.
Neonikotinoid grubunda yer alan pestisitler insanlardaki
toksik etkilerinin az olduğu iddiasıyla son 25 yıldır 1 20' den faz
la ülkede bolca kullanılıyordu. Son yıllarda dünya genelinde göz
lenen an ölümlerinin en önemli şüphelisi oldukları düşünülüyor.
Ancak görünen o ki başka zararlı etkileri de var. Bu tip pestisit
lerin toprakta yıllar boyunca zehirli etkisini muhafaza edebildi
ğini gösteren çalışmalar var. İnsan vücuduna gıdalar yoluyla giri
yorlar. 2016 yılında yapılan bir çalışmada Japonya'da 3 yaşındaki
61
Perfluoroalkil bileşikleri
Teflon kaplamalı tencere ve tavaların imalatında, yağa ve su
ya dirençli kaplama malzemeleri imalatında, tekstil ürünlerinde,
fırıncılıkta ve sandviçlerde kullanılan kağıt ambalajlar, bazı leke
çıkarıcı ve kumaş koruyucu olarak satılan ürünlerde (Scotchgard
gibi) 1 950'1i yıllardan bu yana kullanılıyorlar.
Çeşitli ürünlerde çok uzun yıllar boyunca kullanılan PFCAs
(Peı:fluoroalkyl carboxylic acids) ve PFSAs (Perfiuoroalkane
s ulfonic ac ids) isin1li bileşiklerin doğal çevrede kalıcı bir kirlen
n1e yarattığı ve insanların bünyesine girdiğinde bi ri kim yapma
özelliğine sahip oldukları anlaşılınca bazı ülkelerde kullanın1la
n yasaklandı. İnsanlarda birikim yapma özelliğine sahip bir kim-
62
N anopartikülle r
Nanometre (nm) bir metrenin milyarda biri. Atom gibi gözle gö
remediğimiz maddelerin boyutl arını belirtmek için kullanılır. Na
n o-partikül nanometre boyutlarındaki partiküllere verilen isim.
Nana-titanyum, Nana-gümüş, Nana-çinko ve Nana-altın gibi na
noteknoloji ürünü malzemeler güneş kremleri gibi kozmetik ürün
lerden, gıda boyalarına, kaplama malzemelerinden giysilere ve
elektronik ürünlere, 100' e yakın ürünün imalatında kullanılıyor.
63
Klorpirifos nedir?
Klorpirifos ( Chlorpyrifos) bir pestisit. Pestisitler tarımsal üre
timde kullanılan zehirli kimyasal maddeler.
Klorpirifos insanlarda beyin ve sinir sistemi üzerinde zararlı
etkiler gösteriyor. Zararlı etkilere en duyarlı olanlar ise bebek ve
çocuklar. Çocuklar özellikle anne karnında iken klorpirifos'a ma
ruz kaldığında entelektüel yetilerimize kaynaklık eden beynin se
rebral korteks bölgesinin gelişimi olumsuz etkileniyor. Klorpiri
fos bebek ve çocuklarda nöro-davranışsal gelişim bozucu olarak
nitelenen en önemli 12 zehirli maddeden biri. Otizm, dikkat ek
sikliği hiperaktivite sendromu, disleksi, öğrenim güçlükleri ve di
ğer bilişsel bozukluklar tıpta nöro-davranışsal gelişim bozukluk
ları kategorisinde inceleniyor. 2014 yılında dünyanın en saygın
tıp dergilerinden biri olan Lancet' de çıkan bir makalede bebek ve
çocuk gelişimine zarar veren klorpirifos'un derhal yasaklanması
gerektiği belirtilmişti. 2 0
01
1 1 '1
J
• •
• •
daha derinde yer alan köklü nedenlerinden biri. Ancak biraz daha
somut ve daraltılınış bir çerçeve çizmek gerekirse obezite gıda üre
timi, mutfak ve beslenme kültürü üzerine binlerce yıl içinde oluş
turulmuş deneyim ve geleneklerin ucuz, besin içeriği boş, ıvır zıvır
çeşitli gıdaların istilasına uğramasının bir sonucu olarak görülebilir.
Bu gıdaların en büyük alıcı kitlesini çocuklar oluşturmaktadır. Dün
ya genelinde gözlenen ve yüzyılınuzın en önemli halk sağlığı sorun
larından biri olarak nitelenen çocukluk çağı obezitesi sorununa bu
daraltılnuş çerçeveden yaklaşarak aksayan noktaları göstermek, en
azından bu konuda bir kamuoyu sezgisi oluştunnak olanaklı.
Bu yazıda obezite sorununun tıbbi yönleri ve obezitenin yol aç
tığı sağlık sorunlarını olabildiğince az dile getirdim; hem konu
nun uzmanı bir tıp hekimi değilim ve hem de dikkat çekmek is
tediğim nokta bambaşka. Obezitenin teşhisi, yol açtığı sağlık so
runları ve tedavi yöntemleri konusu tıp mesleğini icra eden kişi
leri ilgilendirir elbette; ancak obezite ciddi bir halk sağlığı sorunu
olduğu için gıdalar ve beslenme tarzımız üzerine söylenen her sö
zün halk sağlığı gibi disiplinlerarası bir alana dair ve dahil olma
sı da kaçınılmazdır.
Obezite her yaştan insanda gözlenen bir sorun olsa da bu yazıda
mesele çocukluk çağında gözlenen obezite sorunuyla sımrlandınl
mıştır. Çocuklarda obezitenin iki nedenle çok önemi var. Bunlar
dan ilki çocukluk çağı obezitesinin hayatın erken yaşlarında pek
çok kronik, metabolik hastalığın gelişmesi için çok önemli bir risk
faktörü olması. İkincisi ise, obez çocuklarda ortaya çıkan psikolo
jik sorunların, bu çocukların ileri yaşlarda bile uyum sorunları ve
özgüven eksikliği yaşamalarına neden olabilmesidir. 2 1
Obezite meselesinin odak noktasına çocukları yerleştirerek,
hem çocukların çok tükettiği abur cubur ve fast food tarzı gıda
lara yakından bakmak ve hem de obezite meselesinin en önem
li nedenlerinden birinin çocukların hak ve hürriyetlerine yönelik
ihlaller ve ihmaller olduğunu göstermek istiyorum.
Çocuk hakları ve hürriyetleri, dünya üzerindeki tüm çocuklaıın
doğuştan sahip olduğu fiziksel ve psikolojik hakların hepsini bir
den tarumlamakta kullanılan evrensel bir kavraıu. Birleşmiş Millet
ler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen
ve Türkiye dahil 142 ülkenin imzaladığı sözleşme ile çocuk hak ve
77
Obezite nedir?
Obezite vücutta sağlığı bozacak ölçüde fazla yağ birikn1esi ya
da vücuttaki yağ miktarının normal oranların üzerine çıkması
olarak tanımlanabilir. Kilo artışı bu yağ artışının fiziki görünüme
yansımasıdır. 2 3 Sosyal ve ekonon1ik koşullar, genetik yapı, be
sin üretim yöntemleri, beslenme alışkanlıkları, bilişsel ve davra
nışsa! özellikler, hareketsizlik obeziteye yol açan çeşitli etkenler
arasında yer alır.
Vücutta yağ birikiminin tipik göstergesi kilo artışıdır. Ancak ki
lo alımı arttıkça pankreas, karaciğer, hormona! salgı sisteminüz,
sindirim sistemimiz, kalp ve böbrek gibi hayati organlarınuz ve
beyinde enerji metabolizmamızı düzenleyen hipotalamus ile doy
gunluk hissinin oluşumunda rol oynayan haz merkezi gibi meta
bolizmamız için gerekli olan pek çok organ ve sistemin çalışma
düzeni bozulur. Bu bozukluk zaman içinde "metabolik sendrom"
adı verilen ve içinde çeşitli hastalıklann yer aldığı ciddi bir sağlık
tablosuna yol açmaktadır.
Obez bir bireyin metabolik sen drom tablosu içinde yer alan
hastalıklara yakalanma olasılığı çok yüksek. Metabolik sendrom
lu kişilerde, metabolik sendromu olmayanlara kıyasla gelecekte
tip 2 diyabet gelişme riski 5 kat, kalp ve damar hastalıkları ge
lişme riski ise 2 kat daha fazla. Uluslararası Diyabet Federasyo
nu (IDF) kriterlerine göre ülkemizde 20 yaş ve üzeri erişkinlerin
yüzde 42 .6'sının (kadınlarda yüzde 5 1 . 1 , erkeklerde yüzde 33 . 9)
metabolik sendromlu olduğu belirtilmektedir. 2 s
Obezite metabolik sendrom için bir göstergedir.
Dünya Sağlık Örgütü referans aralığına göre " 18 . 5-24. 99" ara
sı BKİ değerleri "normal" olarak değerlendirilmektedir. Beden
kitle endeksi değeri 25'in üzeri fazla kilolu, 30'un üzeri obezite,
40'ın üzeri morbid obezite (yüksek derecede sağlık riski oluştu
ran obezite) olarak kabul edilmektedir.
BKİ yöntemi çocuklar için de kullanılmaktadır. Ancak her ço
cuğun vücut yapısı farklı olabilir ve mutlaka cinsiyetin de dikka
te alınması gerekir. Bu nedenle çocuğun kilosu; boyuna, yaşına
79
cukluk çağı obezitesine yol açtığına dair çok sayıda yayın var. Bu
yiyecek ve içeceklerin obezite sorununun büyümesinde ve yay
gınlaşmasında önemli rol oynadıkları belirtiliyor. Bu yazıda sade
ce abur cubur yiyecek ve içeceklere odaklanacağım; ancak bu gı
da maddeleri için yapacağım tespitler fast food tarzı ürünler için
de geçerlidir.
Yq ve dmJyete G�re GQnlük Dlyetı. AJ.mmaıı Önerilen Maksbnum ll&Ye Ştker Mlktvı
Gllntilk Günlük Alabn.ceil ŞekB Mlktan 2 ıramlık Kaç Adet
Ya} Kalori (G IOk Kalori lhtıyaarun "5'1ne Denk Mlktaı'} Kesme Şekere
lhtiyaa (ıranı dmlndell) Dttnk OldujM
ÇOCUK
1-3 1 250 16 gram 8
KADIN
51-65 1917 24 gr m 12
ERl<EK
31 so 2623 33 gtarn 16
Sonuç
Obezite meselesi sağlık, gıda, tarım ve çevre sorunlarına daha
bütüncül bir kamusal yaklaşımı zorunlu kılmakta. Bu yazıda yer
alan tespitler ve çözüme yönelik öneriler meselenin bütün veçhe
lerine temas etmekten uzaktır. Daraltılmış bir çerçeveye yaslan
maktadır. Dahası her ne yapılırsa yapılsın obezite sorununu bü
tünüyle ortadan kaldırmak da olanaksızdır; ancak obezite ve ona
bağlı olarak zaman içinde ortaya çıkan hastalıkların toplumda
görülme sıklığını azaltabileceğimiz de aşikardır.
Obezite basit bir sorun değildir. Zamanla yol açtığı hastalık
lar insanların ciddi acılar çekmesine neden olmaktadır. İnsan
ların acısını dindirmek acısı dineni olduğu kadar acıyı dindireni
de sağaltır; belki de bir arada yaşayabilmeyi ve bir toplum olabil-
1 08
Bozulma
Bir gıda maddesi hasat edildiği andan itibaren canlılığını ya da
daha bilinen bir tabirle tazeliğini yitirmeye başlar. Bir yiyeceğin
126
Turşu yapma
Turşu yapma gibi yöntemlerde ise gıda maddesindeki şeker
ler ortamda bulunan bazı mayalar ve bakteriler tarafından ener
ji kaynağı olarak kullanılarak asidik maddelere dönüştürülür. Ya
ni gıda maddesinin ekşiliği artar. Asitlik ya da ekşiliğin belli bir
128
Dondurma
Dondurma gıda maddesinin temel dokularını oluşturan hücre
lerin içindeki ve dokular arasındaki boşluklarda yer alan suyun
sıvı halden buza dönüştürülmesi işlemidir. Ortamda mikroorga
nizmalar varsa onlar da donacaktır. Dondurma çok düşük sıcak
lıklarda gerçekleştiği ve ortamdaki su aynı kurutma işleminde
olduğu gibi kullanılabilir bir formda olmadığı (buza dönüştüğü)
için hem metabolik hem de mikroorganizma faaliyetleri yavaşla
yacak ya da duracaktır.
Konserve yapma
Konserve yapma işlemi bir ısıl işlemdir. Konserve yapmak için
uygun olgunlukta hasat edilmiş meyve ve sebzeler temizlenip
ayıklandıktan sonra cam veya teneke kutu ambalajlara ağzı ha
va almayacak şekilde doldurularak belirli bir sıcaklıkta belirli bir
süre tutulur. Konservecilikte suyun kaynama sıcaklığı olan 1 00
oC'nin üzerindeki sıcaklıklara çıkmak esastır. Bunun en önem
li nedeni ise Clostridium botulinum adı verilen bir bakteriyi öl
dürmenin gerekli olmasıdır.
Sporlu bakteriler
C . botulinum sporlu bir bakteridir ve suyun kayna
ma sıcaklığı olan 1 00 °C 'de ölmez. Sporlu bakteriler or
tam koşullan uygunsuz olduğunda kendilerini bir zırh
görevi gören maddeyle kaplayarak dış etkenlerden ko
ruyan bakterilerdir. Sporlu bakteriler ortam koşulları
elverişli hale dönünceye kadar bir çeşit uyku formuna
geçerler, koşullar elverişli olduğunda ise bu zırh çözü
lür ve bakteri yaşamına devam eder.
Sporlu bakterilerin zırhını parçalamak için konser
ve gıdayı 1 2 1 °C'de en az 1 5-20 dakika süreyle tutmak
gerekir. Bu sıcaklıklara ancak düdüklü tencerelerde
ya da konserve işletmelerindeki otoklavlarda ulaşmak
mümkündür. Evde normal kaynatma yöntemiyle ulaşı
lan sıcaklıklarda bu bakteriyi öldürmek olası değildir.
Yoğurt mayası
Yoğurt mayası ortak yaşam ilişkisi kurmuş iki bakteriden olu
şur. Bu bakteriler çubuk şekilli Lactobacillus d. s. bulgaricus
ve birbirine bağlı zincirler şe klinde bulunan, yuvarlak şekilli
Strep tococcus thermophilus olarak adlandırılır. Her iki bakte
ri de sütte bulunan ana şeker olan laktozu enerji kaynağı olarak
1 32
Süt hırsızlığı
İnekler, koyunlar ya da keçiler ürettikleri sütü insanlar için değil ken
di yavnılan için üretirler. lnsanlann yaptığı bu sütü çalmaktır. Süt ve süt
ürünleri üretinti ne kadar bilimsel, teknolojik ve endüstriyel bir j argona sa
hip olsa da yapılan şey özünde hırsızlıktır. Bunu hiçbir zan1an unutmamalı.
Sütün kaynatılması
Sütün içinde bulurnnası muhtemel mikroplardan kurtulmak ve
yoğurdun kıvamlı olmasını sağlamak için ısıl işlem şarttır. Sütte
iki ana protein bulunur. Bunlardan biri kazein diğeri albümin ve
globülin yapıdaki serum proteinleridir. Sütten mayalama ile yo
ğurt elde etmek için serum proteinlerinin yapısının açılması ve
kazein ile bağ oluşturacak bir forma dönüşmesi gerekir. Bu dönü
şüm ancak ısıtma işlemiyle sağlanır.
Evde yapılabilecek tek ısıl işlem yöntemi sütü kaynatmaktır.
En sağlam ve katı pıhtı 90 derecede 10 dakika kaynatılmış süt
lerden elde edilir. Ama ev koşullarında bu sıcaklık ve süre nor
munu ayarlamak çok zordur; o nedenle kaynama sıcaklığına ula
şıldığında en az 5 dakika kaynatmak yeterli olacaktır.
Kaynama sıcaklığına çıkan süt, kısık ateşte ve üstte toplanan
köpük kısmı birkaç kez sütün içine karıştırılarak 5 dakika kayna
tılmalıdır.
Harlı ısıda ve uzun süre kaynatmak besin kaybına neden olur;
kaçınılmalıdır.
Kıvamlı ve daha katı bir yoğurt elde edilmek isteniyorsa sütü
1O-15 dakika kaynatmak gerekmektedir. Ancak evde yapılan yo
ğurtlarda kaynama sıcaklığında uzun süre kaynatma işlemi yap
manın besin kaybını artıracağı dikkate alınmalıdır. Besin kaybı
nın göstergesi tencerenin dibine yapışan ve rengi açık sarıdan
kahverengiye kadar değişebilen tabakadır. Kaynatma süresi uza
dıkça bu tabakanın rengi koyulaşır ve sütteki bazı besin öğele
ri de dibe çökerek bu tabakanın kalınlığını artırır. Bu tabakanın
rengi ne kadar koyulaşmış ve kalınlığı ne kadar artmışsa besin
kaybı da o kadar çok demektir.
Sütün mayalanması
Kaynatılmış süt mayalama sıcaklığına gelinceye kadar soğutul
duktan sonra içine bir miktar yoğurt katılması işlemine mayala
ma adı verilir. Maya için yine yoğurt kullanılır. İdeal mayalama
sıcaklığı 43-45 santigrat derecedir. Sıcaklık yüksek olursa yoğurt
ekşi, düşük olursa tatlımsı ve cıvık olur.
1 36
lü kıldığına dair yanlış bir kanaate yol açtı. Bu kanaat Temel Reis
isimli çizgi filmle dünya genelinde yaygınlaştı. 1930'lu yıllarda Te
mel Reis çizgi filmi sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde ıspanak
tüketimini en az yüzde 30 oranında artımuştı. Ülkenin en önemli ıs
panak üretim merkezlerinden biri olan Texas eyaletindeki Crystal
City kentine 1937 yılında Temel Reis'in heykeli bile dikilmişti.
Zamanla ıspanağın bu kadar çok demir içermediği, üstelik
içerdiği demirin de bağrrsaklarda emilmediği anlaşıldı. Ispanak,
diğer yeşil yapraklı sebzelerden farklı olarak bol miktarda oksa
lik asit içerir ve oksalik asit bağırsaklarda demirin emilimini ön
ler. Bütün bunlar artık iyi bilinmesine rağmen bu yanlış kanaatin
bütünüyle yok olduğunu söylemek de olanaksız. 2004 yılında Em
pire State binasının ıspanak yeşiline boyanması ıspanak-demir
efsanesini tekrar dirilten olaylardan biriydi örneğin.
Ama yazıyı daha fazla uzatmadan, bazı yemek tariflerine de
yer vererek ıspanak hakkında söylenmesi gereken başka gerçek
lere değineceğim.
Mikotoksinler
Küfler toprakta ve havada bolca bulunur. Dolayısıyla gıdala
ra bulaşmaları çok kolaydır. Ancak gıdalarda mikotoksin oluşu
mu için gıdalara bulaşan küflerin çoğalması gerekir. Mikotok
sinler küflerin çoğalması sırasında salgıladıkları zehirli kimyasal
maddelerdir. Tarımsal üretim, hasat, ürün işleme, depolama, taşı-
1 49
Aflatoksinler
Bilinen 400 (şimdilik) mikotoksin arasında insan sağlığı açı
sından en tehlikeli olanlar aflatoksinlerdir. Aflatoksin kelimesi
onu üreten küf çeşidinin adının baş harfleriyle (AspergiUus fla
vus) zehir anlamına gelen "toksin" kelimesinin birleşiminden tü
retilnüştir. Afla toksinler ilk olarak 1 960 yılında keşfedilmiş ve
1962 yılında da güçlü bir "hepatotoksik" (karaciğer için zehirli et
ki gösteren) ve "hepatokarsinoj en" (karaciğer kanserine neden
olan) kimyasal madde olduğu belirlenmiştir. s 8
Aflatoksinler açısından riskli gıdaların başında mısır, ayçiçeği
gibi yağlı tohumlar; antep fıstığı, yer fıstığı, fındık, ay çekirdeği ve
ceviz gibi kuruyemişler; kırnuzı pul biber, karabiber, zerdeçal gibi
baharatlar; kuru incir, kuru kayısı gibi kurutulmuş meyveler; küf
lü peynirler, kuru fasulye, n1ercimek gibi kuru bakliyatlar geliyor.
Aflatoksinler de çeşit çeşittir. Yirmiden fazla aflatoksin çeşidi
olsa da en önemlileri Aflatoksin B l , B2, G 1 ve G2 'dir. Gıdalarda
en çok bulunan ve en toksik olan aflatoksin B l'dir.
Aflatoksinler kanseroj en (kanser yapıcı) , mutaj en (genetik
zincirde mutasyona neden olan) ve teratojen ( embriyo gelişimi
ni olumsuz etkileyen) etkili kimyasal maddelerdir. Yol açtıkları
1 50
tedir. Bu çok yüksek bir oran ve doğal olarak akla hemen ülke
mizdeki durumun ne olduğu sorusu geliyor.
i ! / Oran (%)
- -- -- - - --- - ------
r·- - -- - --·---- - - - - - ------------- - - - - -·
r- - - - - --·---
2oii1
2015 1 _____ _ __
290
29f---------- !
-ı-----------108
ıı5·---------- 37
-�39---
1------- ---- � --,·-· --· ----------�-- -----�------· ----- - - ..+ ----- -·-- - --- ---- -------
- --------�- -- ----·-------- -- ------- �---- -----· ------
2018 i 102 l 45 44
Kullanım amacı
Kükürtdioksit kömürlü termik santrallerden açığa çıkan ve
havayı kirleten, asit yağmurlarına neden olan en önemli kirleti
ci maddelerden biri olmasının yanı sıra, binlerce yıldan beri gı
daların muhafaza edilmesi için de kullanılan bir kimyasal madde.
Örneğin gıdaları mikrobiyolojik bozulmalardan korumak amacıy
la şarap yapımında antik çağlarda kullanılıyordu. Günümüzde de
şarapçılıkta kullanımı devam etmektedir. Ancak kullanım alanı
oldukça genişlemiştir.
Kükürtdioksit ya da kükürtlü bileşikler meyve ve sebzelerin
doğal rengini korumak, meyvelerin kurutulması esnasında ortaya
çıkabilecek kahverengileşme ya da kararma gibi renk değişiklik
lerine engel olmak ve mikroorganizmaların yol açacağı bozulma
ların önüne geçebilmek amacıyla kullanılıyor. Günümüzde kuru
tulmuş-dondurulmuş sebze ve meyveler, şaraplar, kuru bisküvi-
1 56
ler, kabuklu deniz üıiinleri, salata barlarında yer alan beyaz renk
li salatalar, dilim patates gibi çeşitli ürünlerde kullanılıyor. Özel
likle gıdalarda bulunan bazı enzimlerin yol açtığı "Enzimatik Es
merleşme" olarak bilinen kararma reaksiyonlarının engellenme
sinde kükürtdioksit çok etkili bir kimyasal maddedir. Kükürtdi
oksit doğrudan kullanılabileceği gibi sodyum sülfit ve potasyum
metabisülfit gibi bünyesinde kükürt içeren bileşikler şeklinde de
kullanılmakta.
rilen çok zehirli bir maddenin de oluşma riski var; toz bulaşması,
böceklenme gibi istenmeyen dınurnlar da cabası. Kurutma işlemi
nin tünel kurutucu, akışkan yataklı kurutucu ya da vakum kurutu
cu gibi, kurutma sıcaklığı ve süresi ayarlanabilen cihazlara sahip
tesislerde yapılması ise aflatoksin oluşumu riskini çok azaltmakta
dır. Ama kurutma işlemini bir kurutma tesisinde yapmanın maliye
ti güneşte kurutmaya göre çok daha fazla olmaktadır.
Özetle söylemek gerekirse her yöntemin kendine göre avantaj
ve dezavantajları var. Peki, ne yapacağız ya da ne yiyeceğiz böy
le bir durumda? Yanıtın güçleştiği böyle durumlarda bir tüketici
nin "Şimdi ne yiyeceğiz?" diye sormasından daha doğal bir soru
olamaz.
Böyle bir soruya hemen her türlü ihtilaflı, kafa karıştıran du
rum için geçerli olacak bir yanıt vereceğim: Beslenme konusun
da besin öğelerine ya da besinlerde bulunması muhtemel toksik
n1addelere değil besin çeşitliliğine odaklanmalı. Falanca besinde
omega 3 yağ asiti var; filanca besinde C vitamini var; şunda de
mir, bunda antioksidan bileşikler var diyerek besin seçimi yap
mak hem çok bilgi gerektiren ve hem de pratikte uygulanması ol
dukça zor bir yaklaşım. Bunu yapmak yerine günlük öğünlerimiz
de yediğimiz yiyeceklerin çeşidini artırmaya dikkat ederek bes
lenmek hem çok daha kolay ve hem de çeşitli besin öğelerini al
mamızı sağlayan bir yaklaşım olacaktır.
Örneğin meyve ve sebzeler söz konusu olduğunda "hangisin
de hangi vitamin ya da mineral var?" sorusuna yanıt arayarak se
çim yapmaktansa, farklı renklere sahip olanları seçerek tüket
mek besleyici öğelerden en yüksek oranda yararlanma sonucunu
doğuracaktır. Kurutulmuş meyve veya sebze yerken de yine çe
şitliliği maksimum kılma ilkesini rehber edinerek hem olası sağ
lık risklerini küçültmüş ve hem de besleyici öğelerden en yüksek
oranda yararlanmış oluruz.
Meyvelerin içerdiği besin öğelerinden faydalanmanın en iyi yo
lunun onları taze tüketmek olduğunu unutmamalı. Her mevsimin
kendine özel meyve ve sebzeleri hem daha ucuz ve hem de besin
öğesi içeriği açısından daha zengindir. Gerek taze gerekse kuru
tulmuş kayısı, içerdiği fenolik maddeler, A, C, E vitaminleri gibi,
beslenmede önemli yeri olan pek çok besin öğesi içerir. Ancak
161
Hangi et yenir?
Konuyu sadece medyada yer alış biçimiyle sınırlayarak, basit
çe şu soruyu gündeme getireceğim: Bir et ürününde at veya eşek
eti bulunması gerçek bir sorun mudur? Eğer ülkedeki yasal mev
zuat bunu bir uygunsuzluk olarak tanımlıyorsa, evet, bu bir so
rundur. Yani üretilen et ürünlerinde mevzuatın izin vermediği
hayvanlara ait etler kullanılamaz.
Peki, bu gerçek bir gıda güvenliği sorunu mudur? Hayır, değil
dir. Bir et ürününde at veya eşek eti çıkması bir hayvan hastalı
ğı durumu ya da hijyenik şartlardan kaynaklanan bir problem söz
konusu olmadıkça sağlık açısından sorunlar doğurmaz.
İnsanlar yaşadıkları coğrafi bölgeye bağlı olarak yenilebilir
olan her şeyi yer. Açlık durumunu bir istisna olarak kabul eder
sek, hangi hayvanın yenilebileceği, hangisinin yenmeyeceği coğ
rafi, ekolojik, kültürel pek çok olguya bağlı. Kazakistan ya da
Moğolistan'da yaşıyor olsaydık yenebilir en makbul et at eti ola
caktı örneğin.
Ancak tartışmak istediğim konu bu değil. Bakanlık tarafından
yapılan açıklamada ele alınması gereken çok daha önemli konu
lar var.
1 66
Bira
Gıdaları daha uzun muhafaza etme yollarından biri ferman
tasyondur. Amerikalı şair John Ciardi'nin deyişiyle "Fermentas
yon ile uygarlık birbirinden ayrılamaz. " 6 2 Günümüzde özellikle
yaz aylarında tüketilen ve düşük alkollü olduğu için de toplumsal
olarak daha kabul edilebilir bir içki olarak değerlendirilen bira,
bundan altı-yedi bin yıl önce Mezopotamya ve Mısır bölgesinde
yaşayan insanlar için en önemli yiyecek maddesiydi. Bölgede bol
bulunan buğday, arpa gibi tahıllar biraz ezildikten sonra bir küp
içerisine konularak suyla karıştırıldığında bir iki gün içinde ken
diliğinden biraya dönüşüyordu. Böyle bir dönüşüm gerekliliktir
ve insan bunu icat etmiştir. Çünkü tahıl tanelerini doğrudan ye
mek çok güçtür. Kırıp, ezmek ve biraz suyla karıştırmak yemeyi
ve hazmı kolaylaştırdığı gibi bazı B vitaminlerinde artış da sağlar.
Alkol içeren yiyeceklerin bozulması geciktiği için yiyeceklerin en
az birkaç gün saklanabilmesi de büyük avantajdı kuşkusuz.
Şarap
Antik Yunan ve Ege Bölgesi'nin içkisi, bölge iklimine uygun ve
yaygın olarak bulunan üzüm bağları dolayısıyla şaraptı. Şarap bi
radan daha fazla alkol içerdiği için kalori değeri daha yüksektir.
Yani daha az içkiyle daha çabuk doyarız; üstelik alkol oranının
fazlalığı şarabın daha uzun süre saklanmasını ve bir yerden baş
ka bir yere taşınmasını da mümkün kılar. Bu nedenlerle o yıllar
da şarap biradan çok daha klas bir içki olarak addedilir ve bira
içen halklar küçümsenirdi. Bu konuda bugün bile çok fazla şey
değişmedi gibi. En önemlisi, Antik Yunan felsefesinin yayılmasın-
1 70
Damıtık içkiler
Ortaçağda Arap bilginleri tarafından geliştirilen " damıtma"
tekniği alkol derecesi yüksek içkilerin yapılmasını mümkün kıldı.
15. ve 16. yüzyıllarda viski, rom gibi alkol oranı bira ve şaraba kı
yasla en az birkaç kat daha yüksek damıtık içkilerin elde edilme
siyle kıtalararası ticari faaliyet arttı. Yüksek alkol birim hacimde
daha fazla kalori ve taşıma için de çok daha az yer demektir. Bir
şişe viskinin eşdeğeri dört şişe şarap veya on şişe biradır. Ama
her şey böyle tozpembe değil elbet. Örneğin Amerika ve Avrupa
ülkeleri tarafından yapılan köle ticaretini işin içine konyak, rom
ve viski gibi para yerine geçen içkileri katmadan değerlendirınek
de mümkün değildir.
Paylaşımda eşitlik
Alkollü içecekler tarihte hiçbir zaman günümüzde algılandığı
şekliyle "keyif verici maddeler" veya "kafa yapıcı maddeler" ola
rak nitelenen son derece dar bir anlam çerçevesine hapsolma
mıştı . Temiz su yerine geçen bir içecek, para, siyasal simge , ilaç ,
tabu, felsefi ve sanatsal esin kaynağı, köle ticareti veya sömürge
leştirme için kullanılan araçlardan biri . . . gibi olumlu olumsuz pek
çok anlama ve işleve sahip besin maddelerinden biri olmuştur al
kollü içecekler. Örneğin gerek bira ve gerekse şarap içmenin ya
rattığı ve diğer başka hiçbir yiyecek ile sağlanamayan sarhoşluk
hissi dünyanın bütün kültürlerinde bu içkilere doğaüstü özellik
ler atfedilmesine, dinsel ayinlerde, adak ve dileklerde kullanılma
larına yol açmıştır. Geçmişte dilek ve temennilerin gerçekleşme
si için doğaüstü veya tanrısal güçleri yardıma çağırmak amacıyla
hep birlikte kadeh kaldırılıyordu. Taşıdığı mistik anlam bilinmese
de hfila aynı duygularla kadeh kaldırılıyor.
En önemli şey şu: Yiyecek maddelerinden farklı olarak içkiler
herkese "eşit" olarak pay edilebilir. Yaptığımız bir yemeğin iyi veya
1 71
Mutfak bir kültürdür. Göz alıcı bir çeşitlilik arz eder. Zama
nın sınamasından geçmiştir; yani sağlıklıdır. Her kültürde ne ye
nir, nasıl yenir ve neler yenmez iyi bilinir. Bir yemeğin hazırlan
ma şekli ya da tarifi rastgele oluşmuş bir şey değil. Yiyeceği hem
yenilebilir kılmak ve hem de muhafaza edebilmektir amaçlanan.
Pek çok yiyeceğin hazırlanma şekli yavaşlığı zorunlu kılar. Zama
na boyun eğer ve beklersiniz. Zamanı kısaltır ya da kafanıza göre
esnetirseniz yemeği bozarsınız. Lezzet duygunuz sizi yanıltmaz;
emek harcanarak yapılmış bir yemekte her şey kendini yansıtır.
Yani patlıcan musakkanın içinde ne olduğunu bilirsiniz; ya da ye
diğinizin patlıcan musakka olduğunu.
Fast food bir endüstridir; hem hızla hazırlanarak servis edilen
yiyecekleri, hem de standart bir lezzet anlayışını yansıtır. Menü
de farklı yiyecekler olsa da aslında tek bir "endüstriyel mutfak
tan" servis edilen, her nereye gitseniz ya da her nerede yeseniz
lezzeti aynı olan yiyeceklerden oluşur.
Fast food tarzı yiyeceklerle beslenmenin şeker, yüksek tansiyon
ve obezite gibi önemli sağlık sorunlanna yol açtığı uzun zamandır bi
liniyordu. Son yapılan çalışmalar, bu yiyeceklerin zihinsel fonksiyon
larımızı da olumsuz etkilediğini gösteriyor. Bu üıünlerle beslenme,
beynin açlık, susuzluk, uyku, duygusal durum gibi son derece önemli
işlevlerini ayarlayan hipotalamus bölgesine zarar veriyor. Aynca bel
lek ve zihinsel düşünme kapasitemizin de olumsuz etkilendiğini gös
teren epeyce çalışma var. Sağlığımızı bozan bu yiyecekler zan1anın
sınamasından geçemeyecek. Ama geçici olmaları insanların irrasyo
nel düşünme alışkanlıklarının da ne kadar kalıcı olacağına bağlı.
1 73
Manipülasyon
Fast food yiyecekler en kısa sürede nasıl hazırlanır, kime ve
nasıl sunulur incelikle düşünülür. Çeşitli mesleki disiplinler ara
sındaki işbirliği inanılmazdır. Yiyeceğin biçimi, boyutları, rengi ve
ambalajı dahil her şey üzerinde titizlikle çalışılır. Bu yiyeceklerin
yuvarlak formlara sahip olması bile rastlantı değildir. Şekil ver
me sadece dış form ile sınırlı kalmaz; içyapıya da müdahale edi
lir. Koruyucu, yapıyı düzeltici (!), tat ve aroma verici vs . . çeşitli
kimyasal maddeler katılarak pek çok olumsuzluğun üzeri örtülür.
Hiçbir şey olması gerektiği formda değildir. Yediklerinizin içinde
gerçekte neler saklı bilmezsiniz. Lezzet duygusundan söz etmek
zorlaşır. Çünkü bu yiyeceklerin nasıl bir lezzet duygusu yarataca
ğı bile önceden tasarlanmı ştır. Lezzet konusunda hiçliğin ve bom
boşluğun sınırlarını en uç noktasına kadar götüren bir beslenme
biçimidir fast food.
Mutfağa da bakmak
Fast food yiyecekler üretmenin göze görünmeyen başka za
rarları da var. Böyle standart özelliklere sahip yiyecekleri üret
me çabası dünya genelinde muazzam bir ekolojik yıkıma ve yok
sulluğa yol açıyor. Tarımsal üretimde kendine yeterliliği bozuyor.
Sektörde çalışanlar üzerindeki performans baskısı ise çok yıpra
tıcı ve çalışma şartlarına uzun süre tahammül edilemiyor. Çalı
şanların en hızlı iş değiştirdiği, örgütsüzlüğün en yoğun olduğu
sektörlerin başında geliyor.
Medya
Neyi anlatmak istediğim sanırım biraz belirginleşti. Hakika
ti gizleyen, çarpıtan, değiştiren, dikkatimizi asıl sorunlardan baş
ka yerlere kaydıran, yalan söyleyen ülkemiz medyasına fast food
endüstrisi dolayımıyla bakmaya çalışmak yapmak istediğim. Bir
fast food restoranın mutfağından çıkan, hepsi de birbirinin aynı
lezzette olan yiyeceklere övgüler düzen bir n1edya bu. Hayatı fast
food restoranlardan ibaret sananların, başka türlü bir şeyi tahay-
1 74
Benzoyl peroksit
Taze öğütülmüş unun sarı rengi birkaç hafta sonra doğal ola
rak yani kendiliğinden beyazlamakta ama buna rağmen dünya
da çeşitli ülkelerde ağartıcı madde kullanmaya izin var. Ağartıcı
kullann1anın en önemli nedeni ise ürünü bekletmeksizin piyasaya
sürebilmek ve beyaz una yönelik güçlü taleptir.
Böyle bir talebin olduğu 2002 yılındaki bir açıklamayla ülke
miz kamuoyunun gündemine girn1işti . O yıl unlarda rengi be
yazlatmak için benzoil peroksit isimli ağartıcı maddenin yasadı
şı olarak kullanıldığı ve ağartılmış unlar daha çok talep edildiği
için piyasada haksız rekabete yol açıldığı iddiası bizzat un sektö
rünün içinden dile getirilmişti.
Tarım Bakanlığı o yıl aldığı bir kararla unlarda benzoil peroksit
kullanınunı yasakladı. Bakanlık o yıl ve daha sonraki birkaç yıl
boyunca unlarda ağartıcı madde kullanılıp kullanıln1adığını belir
lemeye yönelik denetim çalışmaları yapmıştı. Bu çalışmalardan
elde edilen sonuçların açıklanması gerekli. Kaç tane üründe ve
1 96
Bromat ve iyodatlar
Bromat insanlar için muhtemel kanserojen olarak niteleniyor.
Bromatın ekmek yapımı sırasında ısı etkisiyle zararsız bir madde
olan bromite dönüştüğü kabul edilerek un katkı maddesi olarak
kullanımına izin verilmişti . Ancak, daha hassas analiz yönten1le
riyle yapılan çalışmalarda ekmekte çok az miktarda olsa da bro
matın kaldığı belirlenmiş ve bunun üzerine de kullanımı birçok
ülkede yasaklanmıştır.
Unlarda veya ekmeklerde bulunabilecek iyodat kalıntılarının
ise vücuda ihtiyaç duyulan miktarın 5- 1 O katı fazla miktarda iyot
girişine neden olabileceği ve bunun da tiroit bezesinin işleyişinde
sorunlara neden olacağı belirtiliyor.
Gıdalarınuz, yediğimiz ve içtiğimiz şeyler, beslenme düzeni-
1 97
Ekmek uzmanıyız
Tek bir bakışla bile ekmek hakkında epeyce fikir
ediniriz. Örneğin bir ekmeğin dış görünümü üzerin
de biraz düşünelim: Kabuk rengi, yüzeydeki çatlama
lar, pütürlü yapı, dış kabuk ile tabanı arasındaki renk
farkı ya da sertliği, hafifçe bastırdığımızda eski hali
ne kolayca dönüp dönmediği ve kulağımıza çalınacak
çıtırdama sesi bize neler anlatır bir düşünelim.
Sofrada kolayca bölünüp bölünmediği, ufalanıp
ufalanmadığı; içindeki gözenekli yapının dağılımı; ha
murumsu, ekşimsi, küflü veya pişirme tekniği ve sü
resiyle uyumlu kendine has bir kokuya sahip olup ol
madığı bir ekmeğin kalitesi hakkında ne çok şey söy
ler bir hatırlayalım.
Bunlar insanın e kmek ile olan binlerce yıllık iliş
kisi içinden süzülüp gelen duyusal kalite kriterlerinin
sadece bir kısmı. Az veya çok hepimiz birer e kmek
uzmanı sayılırız; başka hiçbir gıda maddesi hayatımı
za bu kadar çok nüfuz etmemiştir çünkü. Sözü yine
Predrag Matvej evi c ' e bırakalım: " Ekmeğin ardında;
yazıdan, kitaptan daha uzun bir geçmiş yatar. . . . Tarihi
topraklara, halklara dağılmıştır. "
* Demet Ş. Dinler. İşçinin Var/Jk Problemi. İstanbul: Metis Yayınları, 2015, s. 151.
Bizi birbirimize bağlayan
gıda Illeseleleri
Madame Bovaıy ve GDO'lu ürünler
Herkesin akıp giden hikaye içinde bir yeri, ama diğer her şeyle
bağlantılı bir yeri vardır.
Doğada var olan canlılar da klasik romanlar gibi ele alınabilir.
Genetik malzememizin bütününü bir roman ve bu malzeme için
de yer alan gen parçacıklarını da ron1anda yer alan karakterler
gibi düşünebiliriz. Her bir gen parçacığının bir roman karakteri
gibi bir rolü ve işlevi vardır. Kuşkusuz bu rol ve işlev çeşitli oku
malara açık. O nedenle Savaş ve Ba rış kitabı ve kitapta yer alan
karakterlere ilişkin bu kadar çok farklı ve çeşitli yorum var. Ama
genlerde de durum böyle zaten. G DO savunucuları her bir genin
sadece tek bir işleve veya tek bir role sahip olduğunu ve bu ro
lün hikayenin genelinden bağımsız olduğunu iddia ediyor. Her bir
gen belirli bir işleve sahip doğru; ama bütün hikaye bu değil. Aynı
gen diğer genlerle birliktelik ve etkileşim içinde başka işlevlere
de sahip olabiliyor. Üstelik çevresel faktörler genlerin aktif ya da
pasif kalıp kaln1ayacağını belirliyor. Yani çevre şartlarına göre bir
gen faal durun1a geçebileceği gibi; hayatımız boyunca suskun da
kalabiliyor. Yukarıda paragrafta genetik malzememizin bütününü
bir roman gibi ele alabileceğimizi söylemiştim. Aslını ararsanız
genetik malzememizde yer alan genlerin sadece yüzde 2'si klasik
romanlar gibi ele alınabilir; geriye kalan yüzde 98'inin ne işe ya
radığı ve ne yaptığı hakkında hiçbir bilgimiz yok. İnsanın genetik
şifresi çözüldü deniliyor ama gerçekte bu durum bir kütüphane
de bulunan yüz kitaptan sadece ikisini okuyarak her şeyi bilme
iddiasında bulunmaya benziyor. Ne yazık ki durumwnuz bu.
ltai-itai
Kadmiyum ağır sağlık sorunlarına yol açan çok tehlikeli bir
kimyasaldır. Yol açtığı sağlık sorunları ilk kez, bundan yüzyıl ön
ce Japonya'da Kamioka bölgesindeki köylülerde tespit edilmiştir.
Kamioka bölgesinde madencilik faaliyetleri yoğundur. Aynı böl
gede pirinç tarınunın da yapılıyor olması ve madencilik faaliyet
leri sonucu açığa çıkan kadmiyumun pirinç tarlalarına bulaşma
sı zamanla köylülerde hastalıklara yol açmıştır. Dayanılmaz ağrı
lara yol açan hastalık o kadar dehşet vericiydi ki, Japoncada has
talığa İtai- İtai (diliınize "ahhh !-ahhh! " hastalığı veya inlen1e has
talığı olarak tercüme edebiliriz) adı verildi. Hastalığın Japon kül
türündeki etkileri atom bombasının yol açtığı etkilerden çok da
ha derindir.
213
lı. Sağlıklı bir gıda ancak sağlıklı bir çevrede yetiştirilebilir. Gıda
maddeleri de birer canlıdır ve yetiştikleri ortamda bulunan çeşit
li kimyasalları besin zincirinin bir üyesi olmaları sıfatıyla bünye
lerine katarlar. Ortamın temizliği de kirliliği de gıdalanmıza yan
sıyacaktır; dolayısıyla sadece temiz gıda değil sağlıklı bir çevrede
yaşamayı da talep etmeliyiz.
Ergene Nehri havzasında ülkemizde kanser vakalarının en sık
görüldüğü iller arasında yer alan Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli ille
ri bulunur. Bu havza ülkemizin en önemli pirinç yetiştirme alanıdır.
Ergene havzası ülkemizin en önen1li pirinç yetiştirme alanıdır. An
cak Ergene N ehri'nin endüstriyel atıklarla kirletilmesi sonucu böl
gedeki tarım toprakları ve sular ağır bir kimyasal madde kirlenme
sine maruz kalmıştır. Bu kirlilik yetiştirilen üıünlere de yansımak
tadır. Bölgede yetiştirilen gıda üıünlerinde çeşitli ağır metal kalın
tıları çıkıyor. Sağlık Bakanlığı'nca yürütülen bir proj ede bölgede
yetiştirilen pirinçlerde arsenik kalıntıları tespit edildi. 7 3
Bu kirlilikten en çok da Ergene havzasında yaşayan insanlar
etkileniyor. Ülkemizde kanser görülme sıklığının en yüksek ol
duğu bölgelerden biri Ergene havzası . Ancak bölgede yetiştiri
len ürünlerin Türkiye'nin her tarafına gönderiliyor olması kirlilik
meselesini sadece bölge sakinlerinin bir sorunu olmaktan çıkarıp
hepimizi ilgilendiren bir sorun haline getiriyor. Soframıza gelen
sadece bir tabak pilav bile tanımadığımız pek çok insanı hayatı
mıza dahil eder; hele bir de yediğimiz onca şeyi düşünürsek John
Berger'in veciz ifadesiyle "Hayatımıza giren hayatların sayısı he
sap edilemez. " 7 4
Toksik kimyasalların yol açtığı kirlenme genellikle yayılma eği
limi gösterir; meseleyi yerel olmaktan çıkarır; hatta kimi zaman
kirliliğin saçıldığı değil de çok uzakta yer alan kirlenme üzerin
de en ufak bir payı olmayan bölgelerin kirlilikten etkilenmesi bile
mümkündür. Öyleyse yapılabilecek en anlamlı şeylerden biri kir
liliği önlemek için yapılan siyasal mücadelelere destek vermek,
sağlıklı bir çevrede yaşamayı mümkün kılacak politikalar üret
mektir. Aristoteles'in yüzyıllar öncesinden söylediği gibi politika
kaderimizin bir parçasıdır. Politik bir insan olmak yediğimiz pila
vı sadece daha sağlıklı değil aynı zamanda daha lezzetli de kıla
caktır. Denemeden bilemeyiz.
Zeytin ağacı ve hikayelerimiz
Zeytinliklerimiz, meralanmız . . .
AKP hükümeti geçen 1 0 yıl içinde tam 7 kez zeytin ağaçlarının
katledilmesine yol açacak yasa değişikliğini Meclis' e getirdi. Yasa
216
Nedenler?
Ülkemizdeki zeytin ağaçlarının dağılımını, altın ve gümüş ma
denlerini, mermer yataklarını ve çimento tesislerinin bulunduğu
yerleri gösteren haritalar yan yana koyulduğunda zeytinlik alan
lar ile yasa değişikliğinin önünü açacağı yatırımların coğrafi ola
rak üst üste çakıştığı görülecektir. Özellikle de zeytinliklerin yo
ğun olduğu Kuzey Ege Bölgesi'nde.
Yürürlükte olan 3573 sayılı yasada zeytinlik alanlara 3 km n1e
safeden daha yakın yerlere kimyasal atık çıkaran tesis yapılamaz
hükmü var. Bu hüküm enerji, mermer ocağı, madencilik ve çi
mento gibi toksik atık açığa çıkaran yatırımlar için ciddi bir en
gel oluşturuyor ve değiştirilmek istenmesinin en önemli nedeni
de bu. Meralar için de aynı durum söz konusu.
Google'da yapılacak ve içinde "mera, zeytinlik, çimento, ma
den, mermer ocağı" sözcüklerinin geçtiği bir arama yasa tasarısı
nın önünü açacağı sanayi yatırımlarıyla zeytinlik alanları ve me
raları kullananlar arasında basına yansımış ne kadar çok çatışn1a
haberi ve ihtilaflı durum olduğunu gösterecektir. Yasa değişikli
ği gerçekleşirse çimento sanayi yatırımlarını, madencilik ve mer
mer ocaklarını zeytinliklere, mera alanlarına ya da kıyı şeridinde
yer alan ve eskiden SİT alanı olan bir bölgeye yapma önünde bir
engel kalmıyor.
Böyle bir durumda yitirilecek olan sadece zeytinlikler, kıyılar
ve meralar olmayacak.
Yasa değişikliği ciddi bir doğa tahribatına ve kimyasal kirlen-
218
Homeros'tan Castoriadis'e
Zeytinliklerle süslü Ege kıyılarını gezerken yorulup gölgesi
ne oturduğu bir zeytin ağacının Homeros'un kulağına şöyle fısıl
dadığı rivayet olunur: "Herkese aitim ve kimseye ait değilim, siz
gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada ola
cağın1." Zeytin ağacının Homeros'a söyledikleri aslında bitkisel
hayatın tan1amı için geçerli. Yeryüzündeki hayatın en asli unsu
ru olan bitkileri anlatmak için bundan daha iyi bir cümle kuru
lamazdı. Dünya bir bitki gezegenidir. Yeryüzündeki biyokütlenin
yüzde 99'unu bitkiler oluşturuyor. İnsan da dahil bütün hayvanla
rın varlığı bir zerre kadar bile yer tutmuyor bu biyokütle içinde.
Zeytinliklerin harap edilmesine yol açacak yasa değişiklikleri
zaman içinde en büyük zararı insanlara verecek. Bitkisel hayatı
yok etmek insan hayatını yok etmek anlanuna gelir. Bir bağımlı
lık ilişkisi varsa bu insanın (hayvanların) bitkilere olan bağın1lılı
ğıdır.
223
Kritik göstergeler
1 ) İ stilacı türler her yere yayılıyor. Değişen iklim koşulla
n nedeniyle dünya genelinde biyolojik türler yer değiştiriyor. Bu
türlerden bazıları gittiği yeni yerlerde hızla çoğalacak daha iyi
imkanlar buluyor. Bunun sonucu da istilacı türlerin ele geçirdiği
bölgenin eski sakinleri için yıkım oluyor.
2 ) Arktik buz örtüsü küçülüyor. Artık herkes küresel bir
ısınma çağında yaşadığımız konusunda hemfikir. Atmosferde
ki karbondioksit ve metan gibi sera etkisi yaratan gazlar dünya
nın ortalama sıcaklıklarının yükselmesine neden oluyor. Dünya
nın gün boyunca güneşten aldığı enerjiyi gece olunca uzaya ge
ri yansıtması gerekiyor. Sera gazlan bu geri yansıtma olayını en
gelliyor ve bu da dünya ortalama sıcaklığının yavaş yavaş artışına
neden oluyor. Küresel ısınma ile iklim değişikliği kavranılan ara
sında fark vardır. Küresel ısınma, dünyanın ortalama sıcaklık de
ğerlerindeki iklim değişikliğine yol açabilecek artışı ifade eder
ken; iklim değişikliği coğrafi bölgelerdeki mevsimlik sıcaklık, ya
ğış ve nem değerlerindeki değişimleri ifade eder.
Bilim insanları küresel bir iklim değişikliğinin ardından kitle
sel bir yok oluş gerçekleşeceğine kesin gözüyle bakıyor. Sorun
ısınma sürecinin ne hızla seyredeceği ve sıcaklık seviyelerinin
nerelere kadar tırmanacağı. Örneğin, 540 milyon yıl önce Ordo
visyen olarak adlandırılan dönemde, çok hızlı bir buz çağının ar
dından gelen küresel ısınma döneminin kitlesel bir yok oluşa yol
açtığını gösteren kanıtlar var.
3) Okyanusların asitliği artıyor. Asitlik artışı yeryüzünde
ki en büyük canlı türlerinden biri olan mercan resiflerini ve de
niz kabuklularını hızla yok ediyor. Yapılan bir çalışmada yeryü
zündeki mercan resiflerinin yarısının yok olmuş olabileceği be
lirtiliyor. 9 s Mercan resifleri, Amazon ormanları gibi canlı türü çe
şitliliğinin çok fazla olduğu yaşam alanları. Resifler yaşanabilir
mekanlar yaratma ustaları; şehir plancılarının ya da kent tasarım
cılarının onlardan öğreneceği çok şey var; yarattıkları mekanlarla
235
gibi çok çeşitli ve dünya geneline yayılnuş iki yaşamlı canlı türlerin
de çok hızlı bir soy tükenme durumu var. On milyonlarca yıldır var
olan ve dünya geneline yayılma başarısı gösteren bu canhların yok
olması çok kaygı verici bir durun1 olarak niteleniyor.
Uluslararası tartışmalar
İnsanların son 200 yıl içinde kömür ve petrol gibi fosil yakıtları
aşırı kullanmasına bağlı olarak ortaya çıkan karbondioksit gazı
nın atmosferde birikmesinin dünya iklimi üzerinde ne gibi olum
suz değişimlere neden olacağı uzun bir süredir tartışma konusu.
1 988 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından kurulan "Hükümet
ler Arası İklim Değişikliği Paneli" (IPCC), birkaç yılda bir yayım
ladığı iklim değişikliğinin mevcut durumunu betimleyen ve bizi
nasıl bir geleceğin beklediğine dair tahminler yapn1anuzı sağla
yan bilimsel raporlarını paylaşmaktadu.
IPCC raporları iklim değişikliği sorununun küresel bir sorun
olduğunu, her ülkenin az veya çok bu sorundan etkileneceğini ve
çözüm için uluslararası bir işbirliği ve dayanışmanın gerekli oldu
ğunun anlaşılmasını sağladı. Ancak son 20 yıldır karbon sahnu
nı (insani etkinlikler sonucu atmosfere saçtığımız karbon esaslı
maddeleri niteleyen bir terim) azaltmak için yapılan uluslararası
toplantılar ne yazık ki hiçbir işe yaramadı. Geçen yıl Kaliforniya
Üniversitesi'ne bağlı Scripps Okyanus Bilimi Enstitüsü'nden ya
pılan bir açıklamaya göre atmosferdeki ortalama karbondioksit
23 7
Sonra ne olacak?
Geçn1işte, yeryüzündeki hayatı kitlesel ölçekte olumsuz etki
leyen ve canlı türlerinin yok oln1asına neden olan felaketler son
rası geriye kalan canlılardan zamanla -on milyonlarca yıl sürse
de- biyolojik tür çeşitliliği tekrar oluşabildi. Yine öyle olacağı
nı ummak akla uygundur. Yeryüzündeki hayat bütünüyle ortadan
kalkmayacak, yeniden yeşerecek ama o hayatın içinde insan da
bir canlı türü olarak yer alabilecek mi bunu bilemiyoruz.
Yaklaşan bu büyük kriz karşısında hazırlıklı olabilmek gere
kiyor. Örneğin gıda kıtlığı, kuraklık, su kirliliği ve çölleşme gibi
sorunları çözebiln1ek için neler yapman1ız gerektiği konusunda
şimdiden bilgi ve deneyin1 birikimi oluşturmak hayati görünüyor.
238
Ne yapabiliriz?
N öropsikiyatri ve davranış bilimleri alanlarından gelen akade
mik bilgiler sıra dışı felaket durun1ları karşısında deneyimli, ne
yapılacağı hakkında önceden bilgi sahibi bir insanın -ve toplu
mun- kriz anlarında doğru davranışları sergileme konusunda da
ha başarılı olduğunu gösteriyor. ı o ı
Örneğin deprem gibi geniş ölçekli felaket durumlarına hazır
lık için daha önceden gerçeğe en yakın senaryoların canlandırıl
dığı tatbikatların can kaybını önlediği artık iyi biliniyor. Yani bir
kriz durumuna sadece müdahale ekiplerini değil öncelikle toplu
mu hazırlıklı kılmak gerekiyor.
İnsanların göz önündeki, yakın mahaldeki tehlikelere karşı da
ha hızlı müdahil olduklarını ve çözümler konusunda daha çabuk
organize olabildiklerini söylemek yanlış olmaz. Bir orman yan
gınını söndürmek için derhal ve bütün imkanlarımızla müdaha
le ederiz. Ormansızlaşma, bitki örtüsü, ağaçlar ve ormanda yaşa
yan çeşitli canlıların kaybına üzülürüz. Ama aynı kaybın diyelim
bir 20-25 yıl sonra gerçekleşecek oln1asını aynı ölçüde umursamı
yor, üzülmüyor ya da koruma için gereken planlan ve işleri yap
makta aynı ölçüde atik davranmıyoruz. Ancak şu an sahip oldu
ğumuz bilgiler bile hızlı davranmamız gerektiğini, neleri kaybetti
ğimizi ve nasıl davranırsak bu kaybı azaltabileceğimizi ya da ne
leri kazanabileceğimizi ortaya koyuyor. İçinde olduğumuz duru
n1u iyi anlatan bir örnek olduğu için ormansızlaşma meselesine
biraz daha yakından ve endüstriyel hayvancılık sektöriinü de işin
içine katarak bakalım.
Dünya genelinde ormansızlaşma, çayır ve meraların zarar gör
mesi biyolojik çeşitlilik kaybının en önemli nedeni. Dünya gene
linde gözlenen biyoçeşitlilik kaybının üçte birinden endüstriyel
hayvancılık faaliyetlerinin sorumlu olduğu dile getirilmekte. En
düstriyel hayvancılığın itici gücü ise hayvansal yem üretimi ve bu
üretim en çok yağmur ormanlarına zarar vermekte . Yağmur or
manlarının beşte birinin soya ve mısır gibi yem bitkileri üretimi
için kesilerek tarlaya dönüştürüldüğü tahmin ediliyor ve bu yı
kım yıldan yıla artarak devam ediyor. ı 0 2
Gerçi sadece yağmur ormanları değil dünyada tahıl ekili alan-
239
Bitkiler ve hayvanlar
Bir coğrafi bölgenin iklimi ile bitki örtüsü o bölgede yapılabi
lecek hayvancılık şekli üzerinde en belirleyici öğe . Anadolu coğ
rafyası bozkırdır. 1 09 Bozkırda yetişen bitkiler büyükbaş hayvan
cılığa değil koyun yetiştiriciliğine uygundur. Zira bozkırda yeti
şen otlar kısa boylu ve bu nedenle de koyunun diş yapısına da
ha uygun. Koyunlar kış aylarında hayvan barınaklarında kuru ve
kaba yemlerle beslendikleri dönemler dışında meralarda güdü
lebilir. Ülkemizde yüzyıllardır yetiştirilen sığır çeşitleri de az ot
la idare edebilen, kanaatkar hayvanlar. Hayvan yetiştiriciliğinde
kullanılan ilaçların büyük bir çoğunluğu çok sayıda hayvanın bir
arada tutularak, yemle beslendiği toplu besicilikte kullanılmakta.
Açık arazide, serbestçe otlayan hayvanlarda hem bağışıklık daha
kuvvetli ve hem de hastalıkların yayılması daha zor olduğu için
ilaç kullanımı düşük. Bütün bunlar yıllardır bilinmesine rağmen
özellikle son 25-30 yıl içinde ülkemizi G DO'lu soya ve mısır gibi,
yemde kullanılan maddelerde dışa bağımlı kılan, ithal "kültür ır
kı" büyükbaş hayvanlardan oluşan besicilik yaygınlaştırıldı.
Bu yıkıcı dönüşümün pek çok nedeni var. Ama kanımca en
önemli iki nedeni şunlar: Devletin koyun gibi gezdirilip otlatılma
ihtiyacı duyulmayan, yerele sabitlenmiş büyükbaş hayvan yetişti-
244
Bazı sorular
Toplumsal çatışmalarını çözmüş bir toplum olabilseydik han
gi sorunları konuşuyor olurduk? Ya da çözemediğimiz için ha-
248
yati önem taşıyan hangi sorunlar bir türlü görüş alanımıza gir
miyor? İnsan hakları mücadeleleri neden sadece işkence ve kö
tü muameleyle sınırlı kalmıştır ülkemizde? İnsan hakları için ve
rilen mücadelelerin çocuk sağlığı ve sağlıklı beslenme için veri
len mücadeleleri kapsamasını sağlamak, toplumun geniş kesim
lerini hak mücadelesi süreçlerine dahil eder mi? Bu sorular yanıt
ları üzerinde birlikte düşünmeyi gerektiriyor.
Et yemek ya da yememek
sayısı yüzde 70 oranında azaldı; başka bir deyişle, çok sayıda kü
çük işletme ortadan kalkarken yetiştiricilik ve et üretimi az sayı
da (ve devasa büyüklükte) şirketlerin yaptığı bir iş haline geldi. 1 1 6
ABD' de yaşanan bu süreç Avrupa Birliği ülkelerinde de benzer
şekilde gerçekleşmişti; ancak korkutucu olan şey aynı sürecin et
üretimi ve tüketimini artırmaya odaklanan dünya genelindeki di
ğer ülkelerde de gözleniyor olması.
Avrupa ve Amerika'daki endüstriyel hayvancılık hayvan yemi
nin (mısır ve soya) ve enerjinin (petrol) ucuz; ekilebilir tarım ara
zilerinin yani toprağın günümüze kıyasla daha bol ve ucuz olduğu
bir dönemde gerçekleşmişti.
Oysa bu avantaj ortadan kalktı: Yem maddeleri ve enerji kul
lanımı daha maliyetli artık. Buna ek olarak, yem bitkilerini üret
mek için gerekli ekilebilir toprak ancak ormanları yakıp tarım
arazisine dönüştürmekle mümkün.
EFSA ne dedi?
20 16 yılı Mayıs ayında EFSA palmiye yağının toksik etkilerine
ilişkin bir rapor yayınladı. 1 2 7
20 1 6 yılının Mayıs ayında yayımlanan EFSA raporuna göre 200
derecenin üzerindeki sıcaklıklarda rafine edilen bitkisel yağlar
"3-Monochloropropanediol (3-MCPD) " , "2-Monochloropropane
diol (2-MCPD)" yağ asiti esterleriyle "Glisidil (Glycidyl) yağ asi
ti esterlerinin" oluşumuna neden oluyor. Bitkisel yağların rengini
gidermek ve kokusunu ortadan kaldırmak için yapılan rafinasyon
işlemlerinde böyle yüksek sıcaklıklar kullanılabiliyor. Bu işlem
ler yukarıda belirttiğimiz toksik kimyasalların oluşumuna neden
oluyor. Raporda besinler yoluyla vücuda alınan Glisidil yağ asiti
esterlerinin ise sindirim sürecinde Glisidol'a (Glycidol) adlı kim
yasal maddeye dönüştüğü belirtiliyor.
Ulus lararası Kanser Araştırmaları Aj ansı ( IARC )
3-MCPD esterleriyle Glisidol'u insanlar için muhte mel
kanserojen olarak sınıflandırıyor.
Yine raporda palmiye yağının bu toksik kimyasalları diğer tüm
bitkisel yağlardan daha fazla içerdiği de belirtiliyor. Raporda 200
derece üzerinde ısıtılan palmiye yağının bu muhtemel kanserojen
kimyasalları diğer bitkisel yağlardan daha fazla bulundurduğu be
lirtilmiş. Ancak araştırmada palmiye yağının tüketilmemesine dair
herhangi bir tavsiye yer almıyor; toksik etkilerin değerlendirilme
si için daha çok çalışma yapılmasına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.
2 60
Peki neden?
Yanıtın Endonezya ve Malezya' daki yağmur ormanlarıyla sı
nırlı olmayan ve sadece palın yağıyla da sınırlı kalmayan bir yö
nü var ama bu konuyu ele almadan önce palın bitkisinin bir baş
ka yönüne vurgu yapmalıyım. Palın yağı bitkisi dikey büyüyen bir
bitki. Yani bu bitkiyi yetiştirmek için soya, ayçiçek ve kolza gibi
diğer bitkisel yağ bitkilerine kıyasla çok daha az ekim alanına ih
tiyaç duyuluyor. Aynı büyüklükteki alana ekim yapılan soya ve
ayçiçeğine kıyasla palın bitkisinden 1 0 kat; kolzaya kıyasla 6 kat
daha fazla bitkisel yağ elde ediliyor. Palın bitkisinin bu özelliği
üretim miktarının (ve küresel ticaretinin de) son elli yılda yakla
şık 100 kat artışının en önemli nedenlerinden biri olarak görüle
bilir. Palın bitkisinden elde edilen yağların ekvator kuşağında yer
alan yoksul ülke insanlarının en önemli besin kaynaklarından bi
ri olduğu da vurgulanmalı.
Palın yağı bitkisi yetiştiriciliği ormansızlaşma, kirlenme, biyo
çeşitlilik kaybı gibi sorunlara yol açan etmenlerden sadece biri.
Dikkate almamız gereken çok daha büyük ve genel bir sorun var
ve ona değinmeden konuya yaklaşmak ormansızlaşma ve biyoçe
şitlilik kaybı açısından gerçek sorunun nerede olduğunu gözden
kaçırmamıza neden olur. Genel bir kural olarak monokültür tarı
mı yapılan her bitkisel ürün toprağın kirlenmesine, ormansızlaş
maya ve biyoçeşitlilik kaybına yol açıyor; dolayısıyla palın bitki
sinin onu daha özel kılan bir durumu yok bu açıdan.
Dünya genelinde ormansızlaşma, toprak kirliliği ve biyoçeşitli
lik kaybının en önemli nedeni ise endüstriyel hayvancılık sektö
rii . Bu sektöriin yol açtığı yıkım olağanüstü boyutlarda ve ona kı
yasla palın yağı üretiminin esamisi bile okunmaz. Dünyadaki eki
lebilir arazilerin yüzde 40'ı hayvansal ürünlerin üretiminde ihti
yaç duyulan yem bitkilerinin üretimi için kullanılmakta. Amazon
yağmur ormanlarındaki tahribatın üçte ikisi hayvancılık amacıy
la açılan otlaklardan kaynaklandı. Palın yağı da dahil oln1ak üze
re bitkisel yağlar endüstriyel hayvancılık sektöriinün ihtiyaç duy
duğu yen1 maddelerinin üretiminde kullanılan en önemli bileşen
lerden biri. Dahası küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 18 gi
bi önemli bir kısmını da endüstriyel hayvancılık sektörü oluştu
ruyor.
2 62
dıysa elde edilen sonuçlar zamana yayıldığı için çok daha doğru
bir kanıt oluşturacaktır. Çalışmaları yapması gereken kurum Gı
da Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Eğer bu çalışmalar yapılma
mışsa TGDF tarafından yapılan açıklama sadece durumu kurta
ran bir açıklamadır ve son derece yetersizdir.
İkincisi ise 10 yıl önceki teknolojinin 3-MCPD, 2-MCPD ve Gli
sidil esterlerinin oluşumuna neden olabileceği. Açıklama eski
teknolojilerin bu kanseroj en maddelerin oluşumuna yol açabile
ceği bilgisini zımnen içeriyor. Ama bu iddianın da doğruluğu veya
yanlışlığını ortaya koyacak nitelikte kamu çalışmaları olması ge
rekir ve ne yazık ki bitkisel yağlarda bu tip çalışmaların 1 O yıldan
önceki zamanlarda sadece ülkemizde değil genel olarak yapılma
dığını biliyoruz. MCPD esterleriyle Glisidil esterlerinin bitkisel
yağlarda rafinasyon işlemleri sonucunda oluştuklarına dair
ilk bilimsel bulgular 2006 yılında elde edildi çünkü.
Tüketicilere tavsiyeler
Plastik esaslı gıda ambalaj materyallerini kullanmak
tan kaçınmalı. Bu tip ambalaj larla sunulan ürünler için
bir sağlık riski olduğu bilinmeli. Plastik ambalaj mater
yallerinin gıdalar söz konusu olduğunda hiç kullanılma
ması iyidir. Ama bu sağlanamayacaksa aşağıdaki nokta
lara dikkat etn1eli.
Riskli gıda ürünleri: Polietilen, Polistiren, PET ve
PVC olarak anılan anlbalaj materyalleri üretinünde kul
lanılan alkil fenol bileşiklerinin gıda ürünlerine geçiş ya
pabileceklerine dair yayınlar var. Dolayısıyla sıvı bitki
sel yağ, su, sirke, bazı süt ürünleri vb gibi plastik amba
laj materyali içinde satışa sunulabilen gıda maddeleri
nin nonil fenol kalıntıları açısından kontrol edilmesi ilgi
li kamu kurum larından talep edilmeli. 1 3 3
En riskli ambalaj mate ryali: Gıda ürünlerini sar
mak ya da ambalaj lamak için kullanılan PVC ambalaj
filmleri ya da ülkemizdeki yaygın adıyla streç filmler
nonil fenol kalıntılarını gıdalara en çok geçiren amba
laj materyallerinin başında geliyor. Streç filmler gıdalara
doğrudan temas etmeyecek şekilde kullanıln1alı; müm
künse kullanılman1alı.
Riskli tekstil ürünleri: Tekstil ürünleri nonil fenol
kalıntıları içerebiliyor. Bu kalıntılar deri yoluyla temas
sonucu insanlara geçebiliyor. Çocuklar honnonal sistem
bozucu kiınyasallara yetişkinlerden daha duyarlı. Bir ön
lem olarak yeni alınan çocuk giysilerinin mutlaka yıkan
ması gerekiyor. Tek bir kez yıkamak bile nonil fenol ka
lıntılarının yüzde 2 5-99'unu uzaklaştırmaya yetiyor. Av
rupa Birliği tekstil ürünlerinde alkil fenol kullanıln1ası
nı yasakladı. Ancak ithal edilen ürünlerin bu kimyasalı
içerdiği belirtiliyor. Örneğin, lsveç'te yapılan bir çalışma
da Türkiye ve Çin'den gelen havlu ve tişört gibi tekstil
ürünlerinin alkil fenol kalıntıları içerdiği belirlenmiş. 1 3 4
- G. Raghuveer, "Lifetime cardiovascu lar risk of child hood obesity:' A m J Clin Nutr., 20 1 0;
91 (5) : 1 5 1 4- 1 5 1 9.
34. Anonim, Türkiye Nüfus ve Sağ/Jk Araştlfması 2008. 289 s. Hacettepe Ü niversitesi N üfus
Etütleri Enstitüsü An kara, Türkiye; 2009.
35. Türk Diyabet Cemiyeti. Turdep-2 Sonuçlarının Özeti http://www.diabetcemiyeti.org/c/
turdep-2-sonuclarinin-ozeti
36. Mal han S., Ö ksüz E., Babineaux S.M., Ertekin A., Pa lm er J.P.; "Assessment of the Direct
Medical Costs ofType 2 Diabetes Mel l itus and its Compl ications in Tu rkey:' Turkish Journal
of Endocrinology and Metabolism, 201 4; 2 :39-43 .
3 7. Jackson P., Romo M .M ., Casti llo M.A., Castillo-Duran C., "J unk food consu m ption and
child nutrition. N utritional a nthropologicalanalysis." Rev Med Chil. 2004; 1 32:1 235- 1 242 .
38. http://www.ci br.es/ka/a pps/ ci br/ docs/docu mento-del-pa rla mento-europeo-a borda r
la-obesidad-infanti l .pdf
39. D. M .,Klurfeld, J. Foreyt, ve J. M. R i ppe; "Lack of evidence fo r high fructose corn syrup as
the cause of the obesity epidemic:' lnternational Journal of Obesity. 2005; 37 (6), 77 1 -
773.
40. K.L. Sta n hope ve P. J . Havel, "Fructose consumption: potential mechanisms for its effects
to i ncrease visceral adiposity and induce dyslipidemia and insulin resista nce:' Curr Opin
Lipidol. 2008; 1 9 ( 1 ) : 1 6-24.
- Goran M., U l ijaszek S.J., Ve ntu ra E.E., "High fructose corn syrup and diabetes preva
lence: a global perspective:' Global Public Health, 20 1 3; 8 ( 1 ) :55-64.
- Tappy L., Le K.A., Tra n C., Paquot N.; "Fructose and metabolic diseases- New fındings,
new questions:' Nutrition. 20 1 0; 26 ( 1 1 - 1 2) : 1 044- 1 049.
- Bray G.A., Popkin B.M., "Calorie-sweetened beverages and fructose: what have we
learned 1 0 years later:' Pediatric Obesity. 201 3; 8(4) :242-248.
41 . Lustig R. H., Sch midt L. A. Bri ndis C. D.; "Public health- The toxic truth about sugar."
Nature, 201 2; 482; 7383, 27-29.
- Gri mes C.A., Riddell L.J., Cam pbell K.J., Nowson C.A., " Dieta ry salt i ntake, sugar
sweetened beverage consumption, and obesity risk." Pediatrics. 201 3; 1 3 1 : 1 4-2 1 .
42. Kelsey M. M., Zaepfel A., Bjornstad P, Nadeau K . J ., "Age-Related Conseq uences of
Childhood Obesity." Gerontology, 20 1 4; 60 (3) 222-228.
43 . De Ruyter J., Olthof M., Seidel l J ., Kata n M., "A trial of sugar-free or sugarsweetened
beverages and body weight in children." N Eng J Med 201 2; 367: 1 397- 1 406.
- Zheng M., ve diğ er. "Sugar-sweetened beverages consumption i n relation to changes
in body fatness over 6 and 1 2 years among 9-year-old children: the European Youth
Heart Study:' Eur J ClinNutr. 2014; 68:77-83 .
44. Briefel R.R., Wilson A., Gleason P.M., "Consumption of low-nutrient, energy-dense foods
282
and beverages at school, home, and other locations among school l u nch participants
and nonparticipa nts:' J Am Diet Assoc. 2009; 1 09:579-90.
45. Popkin B.M., N ielsen S.J., "The sweetening of the world's diet:' Obesity Research. 2003;
1 1 , 1 325- 1 3 3 2.
46. Swinburn B.A. ve d iğer. "The global obesity pa ndem ic: shaped by global drivers and loca l
enviro n ments:' Lancet 201 1 ; 378: 804- 1 4.
- French, S.A., Story, M . ve Jeffery, R.W.; "Environmental infl uences on eating and
physical activity." Annual Review of Public Health, 200 1 ; 22, 309-335.
- Popkin B.M., Nielsen S.J., "The sweeten i ng of the world's diet:' Obesity Research, 2003;
1 1 , 1 325- 1 332.
47. Wells J.C., "Obesity as mal nutrition: the role of capitalism in the obesity global epidem
ic:' Am J Hum Biol. 201 2; 24(3) :261 -276.
48. Philip McMichael. "Tari hsel Açıdan Dünya Gıda Krizi:' Ekolojik Felaket ve Meta Olarak Gıda
içinde. Der. Hakan Tanıttıran. İ sta nbul: Kalkedon Yayı ncılık, 201 5.
49. Weis, T., "Restructuring and Redundancy: The l m pacts and ll logic of Neoli bera l
Agricultural Reforms i n Jamaica." Journal ofAgrarian Change, 2004; 4, N o. 4:46 1 -491 .
- Durazo-Arvizu R. A., ve diğer.; "Rapid increases in obesity i n Jama ica, compa red to
Nigeria a nd the U nited States:' BMC Public Health, 2008; 8: 1 33 .
http://jama ica-gleaner.com/g leaner/201 40402/health/health 1 .html
50. Garda-Mayor R.V., Larranaga V.A, Docet Caamano M.F., Lafuente Gimenez A.;
"Endocrine disru ptors and obesity: obesogens:' Endocrinol Nutr. 201 2; 59 {4) :261 -267.
51 . Nappi F., ve diğer.; Endocrine Aspects of Envi ronmenta l "Obesogen" Pol l utants.
lnternational Journal of Environmental Research and Public Health, 201 6; 1 3 (8), 765.
R.M. Sharpe, A.J. Drake, Obesogens and obesity--a n a lternative view? Obesity, 20 1 3;
2 1 {6): 1 08 1 - 1 083.
52. Goh lke J. M. ve Allison D. B., " Evidence for Obesogens: l nterpretations and Next Steps:'
Obesity, 201 3; 2 1 (6) : 1 077-1 078.
Holtcam p W.;' Obesogens: An Environmental Link to Obesity:' Environmental Health
Perspectives 201 2; 1 20 (2), 62-68.
53. http://www.who.int/mediacentre/news/releases/201 5/sugar-guideline/en/
http://www.who.int/nutrition/publications/g uidelines/sugars_intake/en/
54. Anonim, Türkiye'ye Özgü Besin ve Beslenme Rehberi. Hacettepe Ü niversitesi Sağlık
Bi limleri Fa kü ltesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü yayın ı . 201 5.
55. https://www.cn nturk.com/turkiye/adanada-esra rengiz-olum lerin-nedeni-do mates
konservesi-mi
56. Rickman J.C., Ba rrett D.M. ve Bruhn C.M., " Nutritional comparison of fresh, frozen and
ca n ned fruits and vegeta bles. Part 1 . Vitamins. C and B and phenolic compounds:' J Sci
Food Agric, 2007; 87:930-944
2 83
68. Predrag Matvejevi(, Ekmeğimiz. Çev. Meryem Mine Çilingiroğlu. İ stanbul: YKY, 201 2, s.
1 63 .
69. Ekmekte İ laç tartışması. http ://www. h u rriyet.eom .tr/ekmekte-ilac-ta rtisma
si-40385360
70. Pesticides in Your Daily Bread: A consumer guide to pesticides in bread. http://www.
nefg-orga nic.org/wp-content/uploa ds/201 4/07 /PAN-201 4- Pesticides-i n-Your-Dai ly
Bread-guide-FINAL.pdf
71 . Bilge Karasu. Narla İncire Gazel. İ stanbul: Metis Yayınları, 1 995, s. 30.
72. Pri mo Levi. Periyodik Tablo. Çev. Feza Özemre. İ stanbul: Kırmızı Ked i Yayınları, 201 4, s. 43.
73 . Ba kanlık gizledi, Cu mhuriyet açıkl ıyor (2): Hangi sebzed e a rsenik, hangi suda ta rı m ilacı
va r? Cumhuriyet Gazetesi, 1 7 N isan 201 8. http ://www.cu m h u riyet.eom.tr/haber/
saglik/959284/Ba ka n l i k_g izled i_Cu m h u riyet_acikliyor_2 Hangi_sebzede_
arsenik_hangi_suda_tari m_i laci_var_.html
74. John Berger. A'clan Xe. Çev. Aslı Biçen. İ stanbul: Metis Yayınları, 2008, s. 1 53 .
75. Emil Michel Cioran. Ezeli Mağlup. Çev. Haldun Bayrı . İ stanbul: Metis Yayın ları, 2007, s.
1 39.
76. http://www.ya pimalze me.eom .tr/turkiye-cimento-sektoru - 1 00- mi lyon-to n-ureti m
kapasitesine-ulasti/
77. Tao, W.; 201 5 . Managing Chi na's Petcoke Problem. https://carneg ieendowment.org/
fi 1 es/ petcoke. pdf
78. Manzano C.A. ve diğ er; " H eterocyclic Aromatics in Petroleum Coke1 Sn ow, La ke
Sediments, and Air Sam ples from the Athabasca Oil Sands Region." Environ Sci Technol.;
201 7; 5 1 ( 1 0) :5445-5453.
79. Cornelius Castoriadis. Dünyaya, İnsana ve Topluma Dair. Çev. Hü lya Tufa n . İ stanbul: İ leti-
şim Yayın ları, 2005, s. 240.
80. http://www. nasa.gov/multimedia/imagega l lery/i mage_feature_ 1 249.html
81 . http://science. nasa.gov/science-news/science-at-nasa/201 3/23ju l_pa lebluedot/
82 . Ca ri Saga n'ı n aynı isi mli kitabına da konu olan Dü nya fotoğrafı ha kkındaki ünlü açıkla
ması nı izlemek için şu linke bakıla bilir: Soluk Mavi Nokta, Düzenleme Işıl Arıcan. http://
www.acikbilim .com/201 2/02/video-gorsel/sol u k-mavi-nokta.html
83 . D. M. Raup. Yok Oluş: Kötü Olan Genlerimiz mi Şansımız mı? İ stanbul: Boğaziçi Ü niversitesi
Yayınevi, 201 2.
84. Bu konuyu ele alan iki yazı var:
http://t24.com.tr/yaza rlar/bulent-si k/bir- n esil-nasil-yok-olur,57 44 http://www. nss.
org/resou rces/l ibrary/planeta rydefense/planeta rydefense.html
85 . F. Scott Fitzgerald. Muhteşem Gatsby. Müge G ü nay Güran. İ stanbul: Pinhan Yayıncı lık,
201 3, s. 1 5.
285
panediol (MCPD), and their fatty acid esters, and glycidyl fatty acid esters in food:'
https://efsa .onlinel ibrary. wiley.com/doi/epdf/1 0.2903/j.efsa.201 6.4426; 20 1 6.
1 28. https://tr.boell .org/sites/defau lt/fıles/u ploads/20 1 4/1 0/et_atlas.pdf
1 29. http://www. hu rriyet.com .tr/eski-teknoloji-terk-edildi-40336293
1 30. Edward Said. Entelektüel. Çev. Tuncay Birkan. İ stanbul: Ayrıntı Yayınları, 1 995, s. 35-36.
1 3 1 . EPA, Nonylphenol (NP) and Nonylphenol Ethoxylates (N PEs) Action Plan. https://www.
epa .gov/sites/prod uction/fı les/201 5-09/docu ments/rin2070-za09_n p-n pes _action_
plan_fına l_201 0-08-09.pdf
1 32. Nonyl phenol in food contact plastics and migration into foods. https://www.food.gov.
uk/sites/defa ult/fıles/media/document/a03057.pdf
1 33. Loyo-Rosales JE ve diğer. 2004. "Migration of nonylphenol from plastic conta iners to
water and a milk surrogate." J Agric Food Chem. Apr 7;52 (7) :201 6-20.
1 34. http://www.wed.eu/down load/201 3/Resized ReportWECFTextiles. pdf
1 3 5. Cari F. Cranor. Legally Poisoned: How the Law Puts Us at Risk from Toxicants. Harward
U niversity Press, 201 1 .
1 36. Marion Nestle, Food politics: How The Food lndustry lnfluences Nutrition and
Health. U niversity of California Press, 2007.