You are on page 1of 3

KRİTİK İKİ GÜN: PAZAR VE SALI

Bedri Baykam 28.03.2024

Ben henüz 4-5 yaşındayken, iki kurum hayatıma derin ve kalıcı girişlerini çoktan yapmışlardı bile!
Bunu da hiçbir zaman saklamadım ömür boyu: CHP ve Fenerbahçe’den söz ettiğimi herhalde
anladınız. Normalde tabii ki bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir yerel seçim öncesinde, yazımın tamamını
bu konuya ayırırım. Fakat Fenerbahçe, 2 Nisan Salı günü toplayacağını açıkladığı olağanüstü genel
kurul ile kendisini bir alt lige düşürecek “protesto kararını” alabileceğini açıkladı. Bu da Türkiye’de
herkesi ilgilendirmesinin dışında 25-30 milyon arası Fenerbahçeli için yarı bitkisel hayata girme riski
demek. Dolayısıyla kaçınılmaz şekilde yazımın ikinci yarısını da bu konuya ayıracağım.

YEREL SEÇİMLERDE CHP VE MUHALEFETİN KAPASİTESİ NE?


CHP’nin çokça eleştirdiğimiz aday belirleme yöntemlerini, biliyorsunuz ki 1 Nisan’dan sonra
değerlendirmeye alacağımızı daha önce belirtmiştim. Şu anda gerek bu iç kavgalardan, gerek
muhalefet partilerinin kendi aralarında parçalanmasından İstanbul’da, Ataşehir’de, Sarıyer’de,
Bodrum’da, Trabzon Ortahisar’da, Bursa’da, Balıkesir’de, Antalya’da, Hatay’da, İzmir’de ve daha
sayısız noktada yaşadığımız rahatsızlıkları ve oy bölünmelerini ibretle izliyoruz. İYİ Parti ve DEM gibi
adeta AKP’ye doğrudan hizmet taşıyan partiler dışında, şayet Demokratik Dijital Devrim Tüzüğüne
geçilmiş olsaydı, bu rahatsızlıkları belki Türkiye’nin hiçbir yerinde görmeyecektik ve her yerde
muhalefetin huzur içinde seçtiği adayların ve hatta aday seçilemeyenlerin gönül rahatlığıyla beraber
yarattıkları sinerji ve ortak sesi izleyebilecektik. Bunlar şu anda kesinlikle konumuz değil. Şu anda
hedefimiz Özgür Özel’in deyimiyle “Vicdan İttifakı”nı ve ekleyelim “mantık ittifakını” yaşama
geçirmek! Şu anda Türkiye’de demokrasi laiklik insan hakları hukuk ve adaletten yana bütün güçlerin
bu seçimlerden muhalefetin nasıl en güçlendirilmiş şekilde çıkabileceklerini düşünmeleri lazım.
İstanbul, Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve sosyal başkenti. Dünyanın en önemli 5-6 şehrinden biri.
Ekrem İmamoğlu bu şehri onca zorluğa ve atılan çelmelere ve arkadan hançerlemelere karşın inatla
ve ısrarla bir kültür kentine çevirebilmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Müze Gazhane, Artİstanbul
Feshane, Botter Apartmanı, Beykoz Çubuklu Silolar, Dijital Deneyim Müzesi ve daha pek çok sanat
mekanı, IBB Miras’ın yürüttüğü restorasyon ve geri kazanım çalışmaları ve dahası, her biri Kültür
Bakanlığının elle tutulur kalıcı hiçbir hamle gerçekleştiremediği bir ortamda İstanbul’un bir kültür
başkenti olduğunu bize yavaş yavaş, tekrar hissettirdi. İmamoğlu bunları Belediye Meclisinde
ekseriyete sahip olamamalarına rağmen başardı. Öte yandan bu nedenle İstanbulluların taksi sorunun
UKOME eliyle sürdürülmesi veya toplu taşıma sorununu çözmek için talep edilen kredilerin
verilmemesi ya da yeni projelere başlamaları noktasında yetki sınırlamasına uğratılmaları gibi
konularda, bunca gayrete rağmen gibi aşılamayan başlıklar olarak kaldı. Bu nedenle hem belediye
başkanlığı hem de belediye meclis seçimlerinde muhalefetin ekseriyeti kazanması şart! İktidar partisi
kendisini koltukta yalnız bırakmak ve elini kolunu bağlamak için elinden gelen her şeyi yaptı; tabii ki
bu yalnız son propaganda sürecinde bütün bakanların İstanbul’a yaptığı çıkartmanın da ötesinde
önüne konulan hukuki engeller, çelmeler, arkadan hançerlemeler sürekli olarak yaşandı. Diğer
taraftan yandaş saray basını harita sürekli savcılığını üstlenerek İmamoğlu’na bir imaj sorunu
yaşatmak ve devamlı olarak aleyhinde propaganda malzemesi üretmek için günde 24 saat çalıştı!
Kim ne derse desin İmamoğlu’nun yalnız İstanbul değil Türk halkı nezdinde bir karşılığı var!
İmamoğlu’nu Türk halkı, en azından sosyal demokratlar, Atatürkçüler ülke genelinde bağına basıyor
ve onda bir umut ışığı görüyorlar. Kendisi bunu maalesef parti içinde yaşanan kıskançlıklar ve ego
krizlerine rağmen canlı tutmayı, yükseltmeyi başarıyor!
Özgür Özel’in önderliğinde CHP şayet bir Ankara-İstanbul-İzmir zaferlerine, bir de Türkiye çapında
oylarını artırmayı ekleyebilirse, iktidar partisi gerçekten Türkiye’de kendisini makro siyaset açısından
sıkıntıya sokacak bir sürece girecek.
Burada halka çok iş düşüyor: Meral Akşener’in ve DEM Parti’nin çıkardıkları adaylar bir çok yerde
boşa gidecek ve adeta çöpe atılacak oylarla destek vermek yerine, gerçekten kazanacak adaylara
yönelmeleri, seçim sonrası ağır pişmanlık duyacakları hatalardan kendilerini korur. Bu sefer
birleşmeyi parti liderleri değil, halk sağlayacak Türkiye Cumhuriyeti’nin duyarlı insanları bunu
başarmaya mecburlar ve eminim başaracaklar!

FENERBAHÇE 2 NİSAN’DA SUPER LİG’DE KALIŞINI NETLEŞTİRMELİ!


Yalnız Fenerbahçeliler değil, bütün Türkiye nefesini tutmuş şekilde iki Nisan’da Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün Olağanüstü Genel Kurul’da alacağı kararı bekliyor.
Fenerbahçe başkanı Ali Koç ve Fenerbahçe camiası gerçekten üst üste uğradığı haksızlıklar karşısında
isyan etmekte haklı. Burada bunların hepsini tekrar saymaya, anlatmaya yer ve mahal yok. Ama son
günlerde sosyal medyada patlayan hakem eğitmeni Hugh Dallas’ın kimi hakemlerle olan ve maalesef
zaten içeriğini çoktan bildiğimiz ve tahmin ettiğimiz diyaloglarının yarattığı skandal, zaten birçok şeyin
somut kanıtı. Bu arada Türkiye Futbol Federasyonu gaf üstüne gaf, skandal üstüne skandal yaratmaya
devam ediyor: Riyad skandalının ardından Süper Kupa finalinin bu sefer Şanlıurfa’ya alınması, tam bir
felaket! Allah bu endişeyi taşıyan hiç kimseyi haklı çıkarmasın: Federasyon şu anda birbirleriyle,
tarihte hiçbir zaman olmadıkları gibi büyük kavgalar yaşayan Fenerbahçe ve Galatasaray
taraftarlarının Şanlıurfa’ya aynı günlerde nasıl gidip gelmesini bekliyor? Allah kimseye göstermesin,
yaşatmasın ama… Bu gruplar arasında taşlı-sopalı veya silahlı kavgalar yaşanma riskinin hiç
olmadığına kim yemin edebilir? Bu çok korkutucu bir durum. Mesela maç İzmir’de olsa, çok daha fazla
uçakların gidip gelebildiği ve araba yoluyla da ulaşımın mümkün olduğu bir büyük kentte, Fenerbahçe
ve Galatasarayların kullanacakları yol ve caddeler, stadyum giriş kapıları, maç günü net olarak polisler
tarafından ayrılabilir ve iyi bir lojistik ve bürokratik yönetimle bu kesimler neredeyse karşı karşıya
gelmeden durum kurtarılabilir. Ama Şanlıurfa için bunu söylemek pek mümkün değil!
Bu arada Fenerbahçe’nin Olimpiyakos ile yapacağı çeyrek final Konferans Ligi maçlarının yalnız 4 gün
öncesinde, sarı-lacivertlileri Galatasaray ile yorucu bir Süper kupa maçı oynamaya mahkum etmek,
hem federasyon hem Galatasaray adına ibret verici bir utanç vesikası. Ülkenin puanına doğrudan etki
yapacak bir Fenerbahçe galibiyetini adeta sabote etmek için Fenerbahçe’yi Atina’ya yorgun argın
yollamak kimin sorumsuzluğu, kimin fikri ve sene başından beri her Avrupa maçı öncesi Türk
takılmalarının programı göz önüne alınmışken, şimdi en önemli maçlardan önce bu sorumsuzluk nasıl
yaşanabiliyor? TFF’Yİ SON DEFA İKAZ EDİYORUZ: ÇIKABİLECEK OLAYLARIN NEDEN OLACAĞI ÇOK AĞIR
FATURALARI NASIL ÜSTLENECEKSİNİZ? BU İKAZLARI HİÇ DUYMAMIŞ GİBİ Mİ DAVRANACAKSINIZ? TEK
KİŞİNİN BURNU KANASA, SORUMLU SİZSİNİZ SAYIN BÜYÜKEKŞİ! SORUMLULUĞU ÜSTLENİYOR
MUSUNUZ?

FENERBAHÇE LİGDEN ÇEKİLMEMELİ ÇÜNKÜ:


Evet Fenerbahçe, sürekli olarak kendisine yapılan haksızlıklarla boğuşuyor bu kesin. Ama bunun
bedeli hiçbir zaman Süper Lig’den çekilmek olamaz. Bunun nasıl bir yıkım yaşatacağı konusunda en az
40 ayrı gerekçe var! Her birini saymak bu makalede pek mümkün değil.
-Sarı-lacivertliler bu cümleleri çok kolay sarf ederken bu gerçekleşirse bu yılın ağustos ve eylülünde
Keçiören ve Boluspor’la alt lige de maçlar başladığı zaman, nasıl bir hata yaptıklarına feci şekilde
uyanırlar.
-Fenerbahçe aşağıya düşüp, diyelim ki oradan da bir yıl sonra büyük başarıyla Süper Lig’e geri çıkmayı
başardı! Ne kazandı, ne kaybetti? Sonuçta alt lige de aynı federasyon, aynı hakemler bakıyor!
Taraftarın yaşadığı eziyet ve kulübün uğradığı maddi-manevi yıkım dışında ne değişmiş olacak?
-Şu anda önünde kazanılabilecek üç veya dört şampiyonluk var. Bu kadar kritik bir zamanlamada
böyle bir intihar hapı içilmesinin tarihi karşı sorumluluğunu kim alabilecek? Zaten şu ana kadar
futbolcular üzerinde oluşan psikolojik yıkımı kim düzeltebilecek? Fenerbahçe’nin yabancı futbolcuları
şu anda maçlara odaklanacaklarına kulübün yaşattığı belirsizlik nedeniyle transfer görüşmeleri
yapıyorlarsa kimin onlara kızma hakkı olabilir?
-Fenerbahçe’nin Bu küme düşmeyle rakiplerini ikram edeceği şampiyonluklar ve kendi geri düşmesi 3
Temmuz’un bile gerçekleştiremediği bir büyük sabotajı sarı-lacivertlerin kendi bünyesinde kendi
kendine yaşama geçirmesi olmayacak mı? Küsebileceğini ve blöf yapmadığını kanıtlamak uğruna
kendi kendini kalbinden mi hançerleyecek?
-Fenerbahçe ezeli rakibinin büyük bir iştah ve arzuyla bu alt lige düşürme projesini yaşama
geçirmesini beklediğini göremiyor mu? Şayet bu gerçekleşirse iki kulübün arasında çok büyük bir
maddi uçurum oluşacağını farkında değil mi? Sarı-lacivertler büyük zorluklarla kurdukları güçlü
kadronun ve yabancı futbolcularının en az yarısını bu şekilde kaybedecekler! Ayrıca bunun
gerçekleştiği saniye bütün Türkiye’de kutlamalara girişeceğini bilmiyor mu?
-Fenerbahçe’nin kendilerinin olmadığı bir Süper Lig’de havuzda toplanacak paranın çok azalacağı ve
bu şekilde Federasyona ve düşmanlarına bedel ödeteceği, bu sayede onları pişman edeceği yalnız bir
varsayım. Atatürkçü Fenerbahçe’den kurtulmak için her türlü açık veya örtülü ödenekler fonlar
devreye girer, zararlar karşılanır ve Türkiye en büyük “cumhuriyetçi-Atatürkçü demokrasi kalesini”
sabote ettiği ile kalır!
-Böyle bir hamleyle birçok küçük çocuğun veya gencin maalesef doğal akışta Fenerbahçe
taraftarlığından ayrılacağını başka kulüplere yöneleceklerini ve sarı-lacivertlerin taraftar sayısı
yüzdesinde büyük bir düşüş olacağını, kimse göremiyor mu, hesaplayamıyor mu? Bunun bedelini kim
ödeyecek?
-Kendini siyasi olarak Fenerbahçe’nin rakibi gören siyasi yapıların sarı-lacivertlerin Türkiye’nin ana
sahnesini terk etmesinden nasıl büyük bir galibiyet duygusu elde edeceklerini ve son kaleyi artık yok
ettiklerine inanacaklarının farkında değil mi kulüp? “Siz zaten 13 yıl önce düşmeliydiniz” diyecek FETÖ
mensuplarını ihya edeceklerinin farkındalar mı?
-Başkan Ali Koç “Her gün öleceğimize bir gün ölelim” diyor. İyi güzel de, Fenerbahçe neden ölmeyi hak
ediyor? Kendi haklılığına inanıyorsan çetelerin, FETÖ’cülerin, Türk futbolunu içinden çıkılmaz bir
duruma getirenlerin bedel ödemesini istemesi lazım. Kulüp ve taraftarları neden böyle bir intihar hapı
içsin? Atatürk “küselim, gidelim, çekilelim” mi diyordu yoksa “Geldikleri gibi giderler” mi diyordu?
-Beraber topluca intihar hapı içmek dünyada değişik yerlerde bildiğimiz gibi kimi tarikatları yaşam
tarzı ve tarihine girmiş olabilir, ama 120 yıllık dünyanın en büyük büyük spor kulübü olarak
nitelediğimiz Fenerbahçe’ye yakışan bu mudur?
-Fenerbahçe Türk futbolunun, ister Federasyonun kurulduğu 1923’ten itibaren, ister “1959
hesabı”ndan bu yana sayılan yapılan maçlar itibarıyla Türk futbolunun tartışılmaz ebedi puan
cetvelinde açık ara lider. Peki Fenerbahçe neden kendi eliyle bu liderliği bıraksın, ezeli rakibini
kendisinin önüne geçirsin? Bu bedeli kim üstlenebilir?
-Fenerbahçe’nin konusu 20-30 veya 40.000 üyesi değil. Milyonlarca taraftarı var! Bunlar arasında
üniversiteliler, liseliler, işçiler, işsizler, esnaflar, emekliler her çeşit zor şartlarda yaşayan insanlarımız
var. Onların hayatta en büyük heyecanları, aidiyet duyguları belki de futbol ve sevdikleri takım. Kimin
onların elinden bu keyfi alıp yok etmeye hakkı olabilir? Hiç kimse kalkıp onlara sordu mu, böyle bir
şeyi kabul eder misiniz diye?
-Fenerbahçe’ye düşen kendi kendini cezalandırmak ve mazoşizm değil. Kendi futbolcularına ve
takımın tüm mensuplarına saldıranlar hakkında ivedi olarak dava açmak, federasyonun içine
yerleşmiş çeteleri deşifre etmek ve onları FIFA veya UEFA‘ya şikayet etmektir. Yani ricat değil
mücadele!
-Ve hepsinden önemlisi: Ali Koç böyle bir yanlış hamleyle şampiyonluğu bu yıl da kazanma şansını yok
ederse, karşıtları ve tarih kendisini nasıl hatırlayacak? “Fenerbahçe’yi Avrupa şampiyonu yapmak
üzere geldi, Türkiye Süper Lig şampiyonu bile yapamadığı gibi takımı ikinci kümeye düşürdü.” Başkan
Ali bunu niye hak etmiyor biliyor musunuz? Göreve geldiğinden beri günde üç vardiya çalıştı,
rüyasında bile Fenerbahçe’yi gördü; maddi manevi kocaman bir özveriyle çocukluğunun rüyası olan
takıma sahip çıktı. Herhalde bu şekilde hatırlanmayı hak eden son kişidir kendisi.
-Uzun lafın kısası Fenerbahçe’nin 2 Nisan buluşmasında, bu konularda bir beyin fırtınası yapması ve
toplu görüş almak şeklinde değerlendirmesi, her maçına çıkarak mücadeleye devam etmesi ve bana
sorarsanız Ali Koç’un başkanlığında daha uzun yıllar geleceğine sahip çıkması dileğimdir. Ama bir
şartla: Lütfen Fenerbahçe artık ister iki günde bir ister iki yılda bir ister on yılda bir Lig’den çekilme
kartını sonsuza dek kullanmayarak yırt atsın 117 yıllık kulübün tarihine bu yakışmaz. Her yerde
şampiyonluk, her yerde en önde olmak ve mücadele yakışır. Ona dünyanın en büyük spor kulübü
olmak yakışır…

You might also like