You are on page 1of 3

“TÜRK BAHARI” CHP İLE SANDIKTAN ÇIKTI

Bedri Baykam 04.04.2024

Türk demokrasisi, Nisan’ın ilk saatleriyle beraber içine girdiği “rüya dönemini” büyük bir keyifle
yaşamaya devam ediyor. Kimilerimizin 25, kimilerimizin 35, kimilerimizin 45 yıldır uğraştığı hedef
nihayet gerçekleşti. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk yerel seçimini, Cumhuriyeti kuran Parti kazandı
ve seçimlerden yüzde 37.7 ile birinci parti olarak çıktı. CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel,
“Atatürk’ün partisini iktidar yapacağız” diyerek bundan sonraki hedeflerini de netleştirdi. Bu gece
attığım tweet’ler arasından benim açımdan en duygusalı, en değerlisi şuydu: “CHP bu zaferi aynı
zamanda bugünü göremeden aramızdan ayrılan tüm partililere, bütün Atatürkçülere, bütün
demokrat yurttaşlara adıyor! Onların ruhları bu gece şad oldu.” Aklıma annem Mutahhar Baykam ve
babam Dr. Suphi Baykam geliyor; Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Mustafa
Ekmekçi, Ali Sirmen, Cumhuriyet yazı işlerinden Mehmet Sucu, dayım Sarıyer eski Belediye Başkanı
İhsan Yalçın ve daha nice sayısız akraba ve dost geliyor… O kadar özel bir dönemin başlangıcı oldu ki
bu baharın ilk günleri!
Amerikalıların toprak kayması dedikleri cinsten ya da deniz örneğiyle Tsunami kıvamında CHP’ye
doğru akan büyük bir “yeni oy” potansiyeliyle, sadece hesapta olan büyükşehirler değil; Afyon,
Adıyaman, Giresun, Balıkesir, Denizli, Uşak, Kütahya, Kırıkkale, Bursa, Kilis, Zonguldak, Manisa, Bartın,
Kastamonu, Amasya gibi normalde AKP veya MHP’nin elinde olan şehirler de tercihlerini CHP’den
yana kullandılar.

ÖZEL, İMAMOĞLU VE KILIÇDAROĞLU…


Zafer gecesi o kadar olgun, zarif ve kapsayıcı konuşmalar yaptılar ki Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu…
Gerçekten yürüttükleri işbirlikleri ile çok dinamik ve tamamlayıcı bir profil çiziyorlar! Bu açıdan da
bravo demek lazım ikisine de. Özel’in yaşlı gözlerle Parti binalarının kapısını açan, çayını koyan, şehri
afişlerle donatan emekçileri hatırlaması, o kadar duygulandırıcı bir sahneydi ki… Seçimi kaybeden
partilere oylarını vermiş seçmenlere karşı, onlara sahip çıkan, samimi ve sahici yaklaşımları için de her
ikisini ayrıca tebrik ediyorum. Doğruyu söylemek gerekirse -kimse alınmasın ama- neredeyse sosyal
demokrat politikalar üzerine düşünen herkesin/her birimizin kaçınılmaz gördüğü Kemal
Kılıçdaroğlu’nun zirvedeki koltuk değişimi, son derece gerekliydi! Son aylarda Kılıçdaroğlu’nun
sahneye 1 Nisan’dan itibaren dönmek isteyeceği ve eski kadrosu ile beraber CHP yönetimine tekrar
aday olacağı söylentileri çok yayılmıştı, Parti’nin önemli isimleri arasında… Şu günden itibaren bu
yakışıksız senaryo sonsuza dek tarihe gömüldü diyebiliriz!

YANDAŞ BASIN VE İKTİDAR KANADI NE UMDU, NE BULDU?


31 Mart gecesinden itibaren yandaş kanalları kahkahalar içinde izliyorum: “AKP silindi”, “Erdoğan’a
şok”, ”CHP patlama yaptı: dev yükseliş” gibi ana başlıklara girme cesaretini tabii ki gösteremeden
“Ekonomi şöyleydi, böyleydi… O yüzden seçmen AKP’ye ufak bir mesaj verdi” gibi yenilgiyi minimize
etmeye çabalayan söylemlerin yanında “CHP içinde, ilk üç isim arasında yakında liderlik kavgası
çıkar”, “Aslında Millet İttifakı başarıyla devam etti, bakmayın öyle dediklerine” gibisinden akıllara
ziyan şeyler söylediler, acaba bir yerden bir kıvılcım yaratıp bir kavga başlatabilir miyiz diye! Acıyarak,
müstehzi bir gülümsemeyle izledim her birini… Uzun zamandır artık “yandaş medya”ya dönüşen
Türkiye’nin eski ve köklü gazetelerine bakıyorum da, topu topuna bulabildikleri manşetler “halk
mesaj vermiş” ölçeğinde. Gülmek istiyorsanız buyurun “Peki halk bunlara ne mesaj vermiş?” diye
sosyal medyaya bir post atın! Ben denedim! Yanıtlar çok eğlenceli, siz de deneyin.
Paniklerini anlamak gayet mümkün. Ortada “Altılı Masa” diye bir şey kalmamışken CHP’nin hiçbir
ortakla ittifak kurmadan -hem de İYİ Parti ve DEM birçok yerde kendi adaylarını çıkarmışken- birinci
parti haline gelmesi, Erdoğan ve Bahçeli’yi dehşete düşüren bir gelişme. Kolay yenilir yutulur bir
lokma değil bu. “CeHaPe zihniyeti” diye adlandırdıkları kurucu Parti, artık halkın iradesi sayesinde
onların önünde/ilerisinde ve her sabah güne uyandıklarında bu kabusla yüzleşmeye mecburlar.
Halbuki, ellerinden gelenin katbekat fazlasını yaptılar; halk CHP’nin adaylarını ve projelerini duymasın
diye! Devletin parasıyla, yani halkın vergi katkılarıyla yaşayan ulusal kurumumuz TRT’nin, seçim
propagandasına ayırdığı sürenin yüzde 95’ini iktidar partisine tahsis etmesi, en hafif tabirle yüz
kızartıcı bir demokrasi ayıbı. AKP zaten yandaş kanallara -tabii ki- istediğini yaptırıyor, ama TRT’de
yaşanan adalet zafiyeti tarih kitaplarına geçecek bir vaka... (Adnan Menderes iktidarında radyonun
her gün, sözde Vatan Cephesi adı altında Demokrat Parti’ye katılan insanların listelerini yüksek sesle
yayınladığı, yani dönemin en yaygın ve güçlü kitle iletişim aracı olan devlet radyosunun tamamen “tek
taraflı” olarak DP’nin propaganda aygıtına dönüştüğü o dönem, bugünün AKP’sinin TRT üzerinden
gerçekleştirdiği “siyasi rakip ambargosu” ile kıyaslanabilecek belki de yegane örnek.) Tabi bu da
yetmedi: Tam tamına 17 bakan, vali, resmi görevli ve bürokrat, yani tartışmasız Erdoğan’ın
kontrolündeki “devlete” ait her güç yerel seçim için İstanbul’un kazanılması adına, adeta Fatih Sultan
Mehmet çıkarması gibi devreye sokulmuştu! İşte CHP ve İmamoğlu İstanbul’da onların her birini ve
Erdoğan’ı saf dışı bırakarak gerçek fetihi gerçekleştirdi... İktidarın bu güç gösterisi karşısında ise
gençler, sosyal demokratlar, Kemalistler, muhalif basın ve televizyonun dar imkanlarını kullanan
kadrolar ve… İşsizler, emekliler, işçiler, yeşiller, LGBT+’lar, sanatçılar, atama bekleyen öğretmenler,
geziciler, ekolojistler, hayvan hakları savunucuları ve yok sayılan milyonlarca vatandaş vardı. Her birini
canı gönülden kutluyor ve kucaklıyorum!

MAĞLUBİYETE RAĞMEN BALKON NUTKU…


Devrim o kadar “zamanında” yaşandı ki! Yobazlığın günbegün fütursuzca hortladığı ve yurdun her
noktasına tarikatlar aracılığıyla yayıldığı bir dönemde geldi bu demokratik tokat!
Tabii ki çok belirleyici büyük gafları oldu hükümetin. Fenerbahçeliler ve hatta Beşiktaşlıları karşılarına
aldılar, emeklileri yok saydılar, öğretmenlere, emekçilere haksızlık yapmayı günlük standartları haline
getirdiler. İşte bütün bunların provoke ettiği tepkiler, Türkiye’de demokrasinin adeta yeniden
doğmasını sağladı! Hatta kanıtlamış oldu! Emin olun her biri büyük şaşkınlık içindedir
Erdoğan, beklentilerin aksine ve her şeye rağmen o gecede de eşiyle meşhur balkon konuşmasını
yaptı. Mağlubiyeti kısmen kabul etti, tabii hiçbir rakibini tebrik etmedi, ama “Özeleştirimizi yapacağız”
dedi. “Umduğumuz neticeyi alamadık ama kazanan Türkiye… Bu gece demokrasi kazandı” dedi.
Fakat ne yazık ki aylarca süren kampanya sürecinde Türkiye’de demokrasi pek kazanamadı. TRT’deki
tutum, eşitlik ve saydamlıktan uzak seçim şartları insana pes dedirten faktörlerinden yalnız birisiydi.
Valiler, polisler, devlet arabaları, memurlar, bürokratlar, herkes seçimde iktidarın lehine kullanıldı!
Ardından AKP, AKP’liliğini tekrar gösterdi. Van’da yüzde 55’le seçilen belediye başkanının elinden
zaferini alıp, yüzde 27 oy ile bölgede seçimi kaybeden kendi adayını başkanlık koltuğuna oturmaya
kalkışması, iktidar cephesinde hiçbir şeyin değişmediğini, “milletin takdiri”nden hiçbir ders
alınmadığını yeniden teyit etti!

AKŞENER İFLASI
Meral Akşener bu seçimler için “Hür ve müstakil gireceğim” diye tutturduğunda, geçtiğimiz aralık
ayında bir yazı yazmıştım: “Hadi biliyoruz ki İsrail, Amerika‘daki diasporası ve Amerikan ordusuna
güveniyor, peki siz neye güveniyorsunuz Sayın Akşener?” diye sormuştum. Aslında ortada
güvenebileceği hiçbir şey yoktu ve son on günde ani bir U dönüşü ile Erdoğan’la ortaklığa girmesi
dışında onu iflas ve yok olmaktan kurtarabilecek hiçbir şey görünmüyordu ufukta. Gördüğümüz gibi
daha sonra seçimler yaşandı ve Akşener öngördüğümüz gibi “sıfır çekti” yani sadece bir ilin
belediyesini kazandı. Hani seçimlere başka hiçbir partiyle ilişkilendirilmeden bağımsız olarak girmek
istiyordu ya? Hakikat aynasında bunun neye mal olacağını artık öğrendi. Fakat itiraf edeyim,
ömrümde hiçbir siyasetçinin bu denli az öngörüye sahip olduğuna hiç şahit olmadım… Birkaç
“yaklaşan” olmuştu o kadar… Akşener kendi “sıkletindeki” politikacılardan daha önce tecrübe
ettiğimiz gibi, istifaya pek yanaşmadı ve seçimli bir genel kurula yeşil ışık yaktı. Hatırlarsınız büyük
seçim mağlubiyetlerinden sonra Devlet Bahçeli de istifa etmeden yola devam etmişti. Hatta onu istifa
etmemeye rahmetli Deniz Baykal ikna etmişti, seçim kaybının o kadar önemli bir kriter olmadığını
vurgulayarak… Akşener’in önce hemen çekileceği söyleniyordu, sonra araya 36 saat girince kendisini
kim ikna etti bilmiyorum! Kim bilir belki birden “uyanır” ve aday olmaktan vazgeçerek gerçekleştirir
bu olağanüstü genel kurulu!
DİĞER İFLASLAR
Tabii ki diğer iflaslar arasında Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, Ali Babacan’ın DEVA Partisi,
Gültekin Uysal’ın Demokrat Partisi ve Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi vardı. Mart 2024 yerel
seçimleri, Mayıs 2023 genel seçimlerinde CHP’nin boş yere bu partilerden 40 ismi parlamentoya
taşıdığını kanıtladı. Hatta bence şunu söyleyebiliriz CHP 2023’te doğru adaylarla ve doğru bir strateji
ile yola çıksaydı, bugün parlamentoda elinde olacak milletvekillerinin artı sayısı 40 değil, 80 olurdu!
Bu partiler artık tamamen birer tabela partisine dönüştüler ve bir daha ayağa kalkmaları çok zor.
AKP’nin kendi iflasından nemalanabilirler mi ve AKP’nin kaybettiği oyların ne kadarı Yeniden Refah
Partisi’ne, ne kadarı bu artık marjinalleşmiş, eski aşırı sağ partilere gider, orasını bilemem.

TÜRKİYE SEÇİMİNİ ATATÜRK’TEN YANA KULLANDI


Türkiye bunu 2023 seçiminde başaramadı ama ikinci 100 yılına başlarken yerel seçimlerde Atatürk’ün
partisine ve ideolojilerine oy verdi. Halk, CHP’yi birinci parti yaptı. Tercihini genç ve kadın belediye
başkanlarından yana kullanmayı da asla ihmal etmedi. Sanatı ve kültürü; müziği ve festivalleri öne
çıkaran adayları destekledi. İmamoğlu’nun dünyaya örnek olacak müze, kütüphane, festival, kültür
sanat proje ve yapılarına değer verdi. Adıyaman gibi tarikatların mabedi haline gelmiş bir şehirde bile
CHP kazandı. Hadi bu konuda hakkını vermemiz lazım… Kılıçdaroğlu’nun beş yıl önceki hak-hukuk-
adalet mitinglerinin de ciddi etkisi vardı AKP’nin mağlubiyetinde. Ayrıca gençlik şunu gördü: Bu katı,
sert, nobran iktidarın tüm faşizme kayan uygulamaları, halkın gücünü ve kararlılığını yolundan
çeviremedi! Bunun getirdiği özgüven, önümüzdeki dönemde ister sokakta, ister seçimlerde gençlerin
kendi geleceklerine ve siyasete çok daha farklı yaklaşmalarını sağlayacak.
Ayrıca bir gerçek daha var: Siyasete çıkar ilişkisi olarak bakan veya hamasi rüzgarlara kolay kapılan
insanlar da CHP’yi ve sosyal demokrasiyi bugüne kadar savunmamış olsalar bile, kendilerini birden
merkezden CHP’ye doğru kayan bir eksende bulabilecekler. Doğaldır ki bunların arasında çıkarcı
işinsanları da olacak, ama “demek ki siyaset o kadar kötü bir şey değilmiş” diye bakan gençler de
olacak. Ve çok önemli ki dünün kararsızları da olacak, yani CHP kendi hak ederek doldurduğu
gemisinde ayrıca bu dönem rüzgârlarının getirdiği insanlara da yer açmak durumunda kalacak.

Başlığın buyurduğu gibi, Türkiye kendi baharını CHP’nin ısrarlı ve uzun yıllara yayılan kararlı tavrı ile
sandıktan çıkardı. Biliyorsunuz değil mi? AKP bir dahaki seçimlerde muhalefete düşerse, sakın
sanmayın ki CHP gibi 30-40 yıl muhalefette bekleyebilsin! CHP’nin yaptığını yapabilmek için, o evi
kuran ev sahibi ve evin ilk sahibi olmak lazım; yoksa "çıkar partileri ANAP gibi dağılır gider! “Öküz
öldü, ortaklık bitti” misaline geçeriz!

You might also like