Hayatı yoğun yaşamak, gündelik hayatta kullandığımız basit
yada karmaşık cümle ve eylemler üzerinde derinlemesine düşünmek olarak tanımlanabilir. İnsanlar doğumundan itibaren sürekli olarak bir şeyler öğrenmeye ve kendilerini geliştirmeye "tecrübe edinmeye" devam eder hatta bununla da yetinmez, bu birikimleri kendinden sonraki nesillere aktarmaya çalışarak doğanın değişmez bir kanunu olan ilerlemeyi gerçekleştirir. Burada sorulması gereken soru, neden bazı insanlar yaşamı boyunca bir çok şey öğrenir ve bu bilgiler ışığında yeni bilgiler üretirken birçoğumuz pekte öğrenme ihtiyacı duymayız. Bana göre bunun cevabı hayatı yoğun yaşamaktır. Yoğun yaşayan bir insana göre yaşamak zordur ve acılıdır ama bu onun için önemli değildir zira bilmenin ve öğrenmenin hazzı tüm bu acılara katlanmaya değerdir. Mesela basit bir örnek verelim gündelik hayatta sıkça karşılaştığımız bir durum olan hapşırmadan sonra herkesin size çok yaşa demesi, sizinde buna karşılık olarak sende gör demeniz. Yahu bunun konumuzla ne alakası var demeyin bahsetmeye çalıştığım şey tam olarak bu, neden “çok yaşa” denir? Neden “sende gör” denir? Hayatı yoğun olarak yaşayan biri için bu olayın bir anlamının olması gerekir ve daha önce bilinçsizce kullandığı kelimelere anlam katarak kullanmaya karar verir. Bu iş biraz zahmet gerektirir ama artık bilinçli olarak bu kelimeleri kullanacağı için de garip bir mutluluk hisseder. Yeri gelmişken nedenini şöyle açıklayayım, kesin bir tarih olmamakla beraber 6. yüzyılda bulaşıcı ve öldürücü veba hastalığının belirtisinin kronik hapşırma olması nedeniyle hapşuran kişiye dilimizde "çok yaşa" demek suretiyle hapşuran kişiye iyi dilekler sunulur, buna karşılık karşı tarafa ise çok yaşadığımı sende gör manasında "sende gör" demek suretiyle karşılıklı iyi dilekler birbirine sunulur. Şimdi diyebilirsiniz yahu bunu öğrendimde ne oldu? :) Şunu belirteyim ki bu bilgiyi yeni öğrendiyseniz ilk karşınıza çıkacak olayda bilinçli olarak bunu söylediğinizde farkı hissedeceksiniz. Bilinçli tüketici olmakta fayda var. İnsanlar belki farkında olmadan belki de arzuları nedeniyle hayatı yoğun yaşamayı iradesi dışında ister, nasıl mı? Biraz bundan bahsedelim. Örneğin kumar alışkanlığından bahsedelim. Bu alışkanlık yada bağımlılık başlarda para kazanma isteği neticesinde ortaya çıksa da bana göre hayatın boşluklarına sokulmaya çalışılan ve bu sayede yaşamın her dakikasını anlamlandırma hamlesidir. Çünkü insan hiç yaşamamak yerine kötü bile olsa bir hayatı yaşamayı tercih eder. Zira boşa geçirilen zaman geriye hiçbir anı bırakmamış, varsa bazı küçük olaylar en kısa zamanda unutulmuş ve nihayetinde içerisinde derin pişmanlıkların olduğu bir hüzün hikayesine döner. Hazır bundan bahsetmişken kumar yada herhangi bir bağımlılıktan kurtulmanın yolu, kanaatimce, size daha az zarar verecek ve hayatınızın boşluklarını dolduran bir başka bağımlılık edinmektir. Belki de hayatınızda boşluk bırakmadan yada boş zaman bırakmamaktır. Bir başka açıdan bakarsak özellikle hanımlara soruyorum,
erkeklerin askerlik anıları neden anlatmakla bitmez? 😊 Yani koskaca
ömründeki hikayeleri anlatsa ve buna karşılık 6-12-18 ay yapılan askerlik anılarını anlatsa sanırım askerlik anılarından bir külliyat, hayatının diğer kısmında sadece bir yada iki kitap çıkabilir. Şimdi burada durun ve okumaya devam etmeyin bunun üzerinde düşünün bir fikriniz olsun ve sonra kaldığınız yerden devam edin. Cevap veriyorum, askerlik gerek psikolojik gerekse fizyolojik olarak yoğun geçen bir zaman dilimidir. Bunun için y