Professional Documents
Culture Documents
Çocuk Geli̇şi̇mi̇
Çocuk Geli̇şi̇mi̇
ÇOCUK GELİŞİMİ
Yazarlar
Prof.Dr. Figen GÜRSOY (Ünite 1)
Dr.Öğr.Üyesi Hatice ÖZASLAN (Ünite 1)
Doç.Dr. Şenay BULUT (Ünite 2)
Doç.Dr. Münevver CAN YAŞAR (Ünite 3)
Öğr.Gör. Ümit Ünsal KAYA (Ünite 3)
Prof.Dr. Neriman ARAL (Ünite 4)
Bil.Uzm. Ayten DOĞAN KESKİN (Ünite 4)
Prof.Dr. Müdriye YILDIZ BIÇAKÇI (Ünite 5)
Doç.Dr. Ender DURUALP (Ünite 5)
Prof.Dr. Aynur BÜTÜN AYHAN (Ünite 6)
Dr.Öğr.Üyesi Utku BEYAZIT (Ünite 6)
Prof. Dr. Gülen BARAN (Ünite 7)
Dr.Öğr.Üyesi Pınar AKSOY (Ünite 7)
Prof.Dr. Aysel KÖKSAL AKYOL (Ünite 8)
Bil.Uzm. Elifcan CESUR (Ünite 8)
Editör
Prof.Dr. Neriman ARAL
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Öğretim Tasarımcısı
Doç.Dr. Evrim Genç Kumtepe
Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
Grafikerler
Burcu Üçok
Ufuk Önce
Çocuk Gelişimi
E-ISBN
978-975-06-2825-2
İçindekiler
Önsöz .................................................................................................................... ix
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak fiziksel, bilişsel, dil, duygusal, sosyal
yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimi, düzenli bir
biçimde büyümeyi ve istenilen görevleri yapabilecek duruma gelmeyi ifade eder. Gelişim
kavramı düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi dile getirir. Gelişim ileriye dönük olup
değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi kapsar. Gelişim birçok yapı ve işlevi bütünleşti-
ren bir olgudur. Bu bütünleşme nedeniyle gelişimin her evresi kendisinden sonra gelen
evreyi doğrudan etkiler.
İnsan gelişiminin biyolojik açıdan amacı, tüm canlılarda olduğu gibi birey olarak ken-
di yaşamını ve tür olarak da kendi soyunu sürdürmektir. Ruhsal açıdan ise insan benliğini
bulmaya, çevreye uyum sağlamaya ve kişiliğini geliştirmeye çalışarak mutlu olmayı amaç-
lar. Bu amaçlar doğrultusunda insan kendini geliştirme çabasına girer, ürünler ve değerler
üretir. Bu üretimi gerçekleştirmek için kendini yeterli kılmaya çalışır. Bireylerin sağlıklı
bir kişilik geliştirmeleri, yeteneklerini etkili biçimde kullanabilmeleri ve toplumda üretken
bir birey olabilmeleri çocukluk yıllarındaki gelişime ve kazanılan deneyimlere bağlıdır.
Çocuk, bu deneyimleri çevreyle iletişim kurarak, aktif denemelerle çevreyi keşfederek ve
çeşitli eğitim ortamlarından yararlanarak kazanır. Kişinin gelişiminde ve deneyimlerinde
sinir hücreleri arasındaki bağlantılar önemlidir. Sinir hücreleri arasındaki bağlantılar orta
çocukluk yıllarına kadar devam eder. Bu dönemden sonra zayıf bağlantılar silinir, güçlü
bağlantılar korunur. Altı yaş çocuğunda beyindeki bağlantı temellerinin % 60’ı kurulmuş-
tur. Bu nedenle çocukluk yılları insan hayatının temelini oluşturur. Bu dönemdeki ya-
şantılar çocukların gelecekte hayata bakış açısını önemli ölçüde etkiler. Bunlardan dolayı
çocuklara hem beyin gelişimi hem de gelişim açısından erken yaşlardan itibaren çeşitli ve
nitelikli uyarıcılar sunulmalıdır. Bunlar çocuğun temel bilgi, beceri ve alışkanlıklar edin-
mesine, yapıcı, yaratıcı, bağımsız, kendini ifade edebilen bir birey olmasına katkı sağla-
yacaktır. Çocukların gelişimlerini etkin bir şekilde destekleyebilmek, çocukların gelişim
alanları ve özellikleri konusunda bilgi sahibi olmakla doğru orantılıdır. Çocuk gelişimi
hakkında bilgi sahibi olan bireyler, çocukları tanır, davranışlarını anlamlandırır ve değer-
lendirir. Çocukların gelişim özellikleri ve dönemleri hakkında anne babaları bilgilendi-
rerek onlara öneriler sunabilir ve eğitim faaliyetlerini başarıyla sürdürebilir. Bunlardan
dolayı Çocuk Gelişimi kitabında öncelikle çocuk gelişimine ait temel bilgiler verilmiş,
daha sonra çocukların gelişim alanları ayrıntılı bir şekilde ele alınarak incelenmiştir. Bu
kitapta yer alan sekiz ünitenin alanda çalışan çocuk gelişimcilere ve eğitimcilerle ailelere
katkı sağlayacağı ve yol göstereceği düşünülmektedir.
Bu kitabın oluşmasında çok büyük katkı sağlayan bölüm yazarlarımıza ve kitabın siz-
lere ulaşmasına öncülük eden, kitabın başlangıcında basım aşamasına kadar desteklerini
esirgemeyen Anadolu Üniversitesi’nin değerli öğretim elemanlarına en derin teşekkürle-
rimi sunuyorum.
Çocuk Gelişimi kitabının alanda çalışan ve bu alana gönül veren herkese yararlı olması
dileğimle...
MUTLU ÇOCUKLAR MUTLU ORTAMLARDA YETİŞİR!
Editör
Prof.Dr. Neriman ARAL
1
ÇOCUK GELİŞİMİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Gelişimle ilgili temel kavramları tanımlayabilecek,
Gelişim ilkelerini sıralayabilecek,
Gelişim dönemlerinin özelliklerini açıklayabilecek,
Gelişimi etkileyen etmenleri açıklayabilecek,
bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Gelişim • Kalıtım
• Gelişim İlkeleri • Çevre
• Gelişim Dönemleri
İçindekiler
• GİRİŞ
• GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
Çocuk Gelişimi Çocuk Gelişimine Giriş • GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ
• GELİŞİM DÖNEMLERİ
• GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER
Çocuk Gelişimine Giriş
GİRİŞ
Gelişim, doğum öncesi dönemden başlayıp ölüme kadar devam eden bir süreç olarak ele
alınır. Bu süreç içerisinde belli dönemlerde sistemli ve düzenli bir yapıya sahip değişimler
görülür. Döllenmeden ölüme kadar süren yaşam dönemi içinde, organizmada görülen
birbirini izleyerek gerçekleşen bu değişiklikler gelişim olarak tanımlanabilir.
Çocuk Gelişimi, yaşam boyunca deneyimlediğimiz bütün değişimleri kapsayan, daha
geniş, çok disiplinli, gelişim bilimi olarak bilinen alanın bir parçasıdır. Çocuk gelişimi;
psikoloji, sosyoloji, antropoloji, biyoloji, eğitim, aile çalışmaları, tıp, halk sağlığı ve sos-
yal hizmetler gibi birçok farklı alandan bilgilerin birleşmesiyle disiplinler arası bir yapıya
sahiptir. Çocuk gelişimi alanında çalışan araştırmacılar, döllenmeden yetişkinliğe kadar
olan süreçte meydana gelen değişiklikler ve bunlara etki eden faktörleri inceler.
Gelişimin doğasını bilmek, bu alanda yapılan çalışmaları takip etmek, eğitimcilerin ve
ebeveynlerin çocukların gelişimlerini desteklemeleri açısından önemli bir sorumluluktur.
Çocukların gelişim özelliklerini tanıma ve izleme, gelişimi kolaylaştırma, aksayan yönleri
saptama ve müdahale etme, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun ortam ve öğretim yaşantıları dü-
zenleme, sınıf yönetimi konusunda uygun tedbirler alma gelişimin doğasının tanınması
ile mümkündür. Ayrıca anne babaların da çocuk gelişimi konusunda bilgi sahibi olmaları,
çocukların gelecekte her yönden sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine ve dolayısıyla sağ-
lıklı bir toplum oluşmasına neden olacaktır.
Gelişim alanları ünitelerine geçmeden önce bu bölümde, gelişimle ilgili bazı temel
kavramlar ve gelişim ilkeleri açıklanacak, gelişim dönemleri ve gelişimi etkileyen etmen-
lere yer verilecektir.
Büyüme
Bireyin bedeninde zamanla meydana gelen boy ağırlık yönünden artış, organların belli bir
düzeye gelinceye kadar geçirdikleri biçim, hacim, ağırlıkla ilgili değişmeler yani fiziksel
gelişimdeki sayısal artışlar büyüme olarak tanımlanır.
4 Çocuk Gelişimi
Büyüme, bireyin hem bedeninin, Doğum öncesi dönemde hücrelerin büyümesi ve çoğalması, doğum sonrasında da
hem de iç organlarının boy ve
ağırlık yönünden artışıdır. yaşa göre bedende meydana gelen değişiklikler büyümenin sonucudur. Büyüme organ-
larda değişik hızlarda gerçekleşebilir. Yeterli ve dengeli beslenme ile olumsuz etkilerden
korunarak büyüme olgunluğa doğru sağlıklı bir şekilde ilerler.
Büyüme ve gelişim kavramları birbirine karıştırılır. Büyüme ve gelişim aynı şey değil-
dir. Büyüme gelişimin niceliksel yönüdür. Gelişim bireyde niceliksel (sayısal) değişmenin
yanında niteliksel özellikleri de kapsar. Büyüme bedenin hem iç hem de dış organlarında
meydana gelir. Büyüme sonucu olgunlaşan organlar gelişir ve farklı işlevleri yerine geti-
rebilir hale gelir. Örneğin, beyin büyür, belli bir olgunluk düzeyine ulaşır ve çocuk bilişsel
olarak da değişir. Gelişim düzeyine göre bazı becerileri de kazanır. Gelişim kavramı büyü-
meyi de kapsar (Aral vd., 2000; Eylen Özyurt, 2011).
Olgunlaşma
Olgunlaşma, vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek
düzeye gelmesi için, öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdi-
ği biyolojik bir değişmedir (Senemoğlu, 2010).
“Var olmak değişmektir, değişmek Bir başka deyişle olgunlaşma, öğrenme yaşantıları ve çevresel etkiler olmadan bireyin
olgunlaşmak; olgunlaşmak
kendini durmadan yaratmaktır.” doğuştan gelen potansiyelinin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder.
Henry Bergson Çocuklarda düzenli bir sıra içerisinde aşamalı olarak davranış değişiklikleri gözlenir.
Meydana gelen davranış değişiklikleri olgunlaşmaya bağlıdır. Olgunlaşma; fiziksel gelişime
büyük ölçüde etki eder. Birçok motor davranışın yapılması olgunlaşmaya bağlıdır. Örneğin;
küçük kas gelişimi yeterli olgunluğa gelmeden, ne kadar alıştırma yaparsak yapalım, çocuk
makası düzgün kullanamaz. Ayrıca olgunlaşma, çocukların belirli bir yaşta gösterebilecekleri
özellikleri en fazla artışı sağlayabilir. Henüz el kaslarını tam olarak kontrol edemeyen dört yaş
çocuğu genellikle sekiz yaş çocuğu kadar düzgün bir şekilde kesme işlemini yapamayacaktır.
Resim 1.1
Yeterli olgunluğa gelen
çocuk bisikleti düzgün
bir şekilde sürebilir.
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 5
Öğrenme
Gelişimin olabilmesi için büyüme ve olgunlaşmanın yanında üçüncü bir kavram olan öğ-
renmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bilim adamları öğrenmeyi bilimsel bir yaklaşımla tanım-
lamaya özen gösterirler. Öğrenmeyi sadece sözel bilgi olarak değil; alışkanlıklar, beceriler,
tutumlar, bilinçli farkındalık gibi bilgi ve davranışları da kapsayacak şekilde tanımlarlar.
Öğrenme, tekrar ya da deneyimler sonucuyla kazanılan kalıcı davranış değişiklikle-
ridir. Bu tanım bir çok özellik içermektedir. Birincisi, öğrenme sonucunda davranışta bir
değişikliğin meydana gelmesi gerekir. Bu noktada, bir davranış değişikliğinin öğrenme ol-
duğunu söyleyebilmek için nesnel kanıtlara ihtiyaç vardır. Öğrenme ürünü olan davranış
hemen görülebileceği gibi, uygun ortamda ya da birey istediği zaman da görülebilir. Bi-
reyin davranışlarını gözlemleyerek öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılabilir.
Öğrenme ile davranışta meydana gelen değişiklik sadece olumlu değil, olumsuz yönde
de oluşabilir. Yani, öğrenmenin istendik ve istenmeyen iki temel boyutu olduğu unutul-
mamalıdır. Örneğin; küfür istenmeyen bir davranış olmasına rağmen, öğrenilmiş bir dav-
ranıştır (Aral vd., 2000; Terry, 2013).
Öğrenme deneyim sonucu kazanılır. Belli bir olgunluğa ulaşmış olan çocuğun yeni
bir davranış kazanabilmesi için çevrenin desteği önemlidir. Örneğin; çocuğun düğme
ilikleyebilmesi için sadece el kaslarının yeterli olgunluğa erişmesi yetmez, çocuğun nasıl
düğme iliklendiğini görmesi, düğme ilikleyebilmek için belli denemeleri yapması gerekir.
Yani ön öğrenmelerin olması gerekir. Bloom (2012) gerekli olan ön öğrenmeleri gerçek-
leştirme fırsatı bulan, bu davranışlara sahip çocukların istenilen düzeyde öğrenebilecek-
lerini belirtmektedir.
Öğrenme uzun süreli ve kalıcıdır. Davranışta meydana gelen kısa süreli değişiklikler
öğrenme değildir. Örneğin, ilaç ve içki kullanımından kaynaklanan davranış değişiklikleri
öğrenme değildir.
Hazırbulunuşluk
Hazırbulunuşluk, yeni bir öğrenme yaşantısının gereklerine uygun kişisel yeterlik ve özel-
liklerin tümüdür (Aydın, 2014). Kısaca, bireyin kendinden beklenen belli davranışları
yapmaya hazır olması halidir.
Hazırbulunuşluk düzeyine gelmek için öncelikle olgunlaşmanın tamamlanması ve bi- Hazırbulunuşluk, olgunlaşma ve
öğrenme sonucunda kişinin belli
reyin öğrenme yaşantılarına sahip olması gerekir. Bu nedenle hazırbulunuşluk için olgun- davranışları yapabilecek düzeye
laşma ve öğrenme bir ön koşuldur. gelmesidir.
Hazırbulunuşluk aynı zamanda bireyin ilgilerini, tutumlarını, güdülenme düzeyini,
yeteneklerini ve genel sağlık durumunu kapsar. Örneğin, bir çocuğun ip atlamayı öğren-
mesi için gelişiminin yeterli bir düzeye ulaşması gerekir. Yani çocuğun ip atlamak için
istekli, yeterli bir kas gelişimine sahip, nasıl ip atlanacağı ile ilgili ön öğrenmelere sahip,
genel sağlık durumunun ip atlamak için uygun olması gerekir.
Hazırbulunuşluk kavramına verilebilecek güzel bir örnek de okula hazırbulunuşluktur.
Bir çocuğun okula başlayabilmesi için, yaşı ve gelişimi kadar, okulla ilgili olumlu tutumla-
ra sahip olması ve okula gitmeye güdülenmiş olması da gereklidir. Okula hazırbulunuşluk
çocuğun okul hayatında başarılı olabilmesi için duygusal, davranışsal, bilişsel beceri ve
yeteneklere sahip olmasını ifade eder (Rafoth vd., 2004; Senemoğlu, 2010).
Gelişim
Gelişim; organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal Gelişim bireyde sürekli gözlenen
düzenli ve sürekli değişikliklerdir.
yönden belli kuralları olan en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden
değişimidir (Senemoğlu, 2010).
6 Çocuk Gelişimi
Gelişim; döllenme ile başlayıp ölümle son bulan süreç içerisinde beden yapısı, duy-
gusal, sosyal ve zihinsel yönden meydana gelen düzenli değişikliklerdir. Gelişim kavra-
mı düzenli, sürekli ve uyum sağlayan bir ilerlemeyi ifade eder. Bedende ya da davranışta
ortaya çıkan yaşa bağlı değişimleri içerir. Gelişim, değişikliklerin hem niceliğini hem de
niteliğini kapsar. Nicel değişimler boy, kilo gibi miktar bakımından meydana gelen deği-
şikliklerdir. Nitel değişim ise bilişsel ya da ahlaki değerlendirmede meydana gelen deği-
şiklikler gibi nitelikle ilgili değişiklikleri kapsar. Sonuç olarak gelişim;
• Döllenmeden ölüme kadar devam eden bir süreçtir.
• Bireyde fiziksel, zihinsel, dil, sosyal ve duygusal özellikler bakımından değişmeyi
içerir.
• Olgunlaşma ve öğrenmeyi kapsar.
• Düzenli ve sürekli bir değişimi gösterir (Aral vd., 2000; Atay, 2009).
Gelişim baştan ayağa, içten dışa, • Gelişim içten dışa doğru gerçekleşir. Önce iç organlar ve beden, daha sonra kollar
genelden özele doğrudur.
ve eller gelişir.
• Gelişim genelden özele doğru gerçekleşir. Çocuklar, genel davranışları gerçek-
leştirdikten sonra incelik isteyen davranışları yapabilir. Çocuk önce büyük kasla-
rını kullanır, daha sonra küçük kas gelişimi başlar. Örneğin, bebek herhangi bir
nesneyi kollarıyla tutarken ince kaslarının gelişmesiyle birlikte elleriyle tutabilir.
Kalemi avucuyla tutan çocuk ince kaslarının gelişmesiyle parmaklarıyla tutabilir
duruma gelir (Baran, 2011; Santrock, 2011).
Gelişim hızı her yaşta aynı değildir: Yaşa göre büyüme ve gelişme aynı oranda ve
hızda değildir. İnsanın sistem bütünlüğü vardır. Sistemi oluşturan her bir alt sistemin ken-
dine has büyüme hızı vardır. Baş doğum öncesi dönemde hızla büyür, ama doğumdan
sonra büyümesi yavaşlar ve yetişkinlikte bedenin yedide bir oranına iner.
Bebeklik Dönemi
Bebeklik dönemi doğumdan sonra iki yaşına kadar devam eden zaman dilimini kapsar.
Bu dönemde bebeklerin; sağlıklı bakım, sevgi, güven gibi ihtiyaçları bulunmaktadır. Özel-
likle bu dönemde annenin ya da annenin yerine geçen kişinin bebeğin ihtiyaçlarını zama-
nında ve yeterince karşılaması son derece önemlidir.
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 9
Bu dönemde görülen ve en göze çar- Resim 1.2
pan özellik bebeklerin refleksleridir. Yeni Bebeklik döneminde
doğmuş bebeklerin başları, vücutlarının fiziksel gelişim çok
diğer bölümlerine oranla daha büyük- hızlıdır.
tür. Boyunlarında çok az güç olduğu için
başlarını tutamazlar. Ancak bazı temel
reflekslere sahiptirler. Birkaç hafta içinde
başlarını dik tutabilir ve yüzü koyun ya-
tarken başlarını kaldırabilirler.
Bu dönemde çocukların motor be-
cerilerinin gelişiminde önemli aşamalar
bulunmaktadır. Bu aşamalar emekleme,
oturma, ayakta durma, bir yere tutuna-
rak ayağa kalkma, tutunmadan ayakta
durma ve yürümedir. Bebekler 6-7 aylık
olduktan sonra kendi başlarına desteksiz
oturabilirler. Ayakta duruş ilk yılda yavaş
yavaş gelişir. Genellikle 10-12 ayda tek
başlarına ayakta durabilir ve bir yaşını ilk
adımlarla karşılayabilir. İkinci yıl ise ço-
cuğun yürüme de ustalaştığı ve büyük bir
özerklik kazandığı dönemdir.
Bu dönemde sembolik düşünme ve
dil gelişimi başlar ve hızla gelişir. Sosyal
tepkileri gelişmeye başlar. Dönemin son-
larına doğru dışkı kontrolü, tuvalet eğiti-
mi gerçekleşir.
Bu dönemde bebeğin gelişiminin takip edilmesi ve doktor kontrollerinin düzenli bir
şekilde yapılması gerekir. Bebeğin gelişiminin düzenli bir şekilde takip edilmesi yaşamın
ilerleyen yıllarında ortaya çıkabilecek sorunlara erken müdahale edebilmeyi sağlar. Ör-
neğin, bebeklerin 10-12 aylık olduklarında ayakta durup ilk adımlarını atması beklenir.
Ancak bebek 18 aylık olmasına rağmen halen yürüyemiyorsa bu bize gelişimsel bir so-
runu ifade eder. Bu durumda endişeye kapılmadan çocuk gelişimi uzmanı ya da çocuk
doktoruyla görüşmek uygun olacaktır. Ancak bebekler arasındaki bireysel farklılıklar ve
çevresel koşullar dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Berk, 2013a; Yılmaz, 2010).
Biyolojik Etmenler
Biyolojik etmenler, gelişimin genetik bir plana göre şekillenmesini ve olgunlaşmasını ifa-
de etmektedir. Bireyin gelişimini etkileyen biyolojik etmenler kalıtım ve hormonlardır.
Kalıtım
Kalıtım, anne ve babadan Bireyin genler yoluyla anne babasından aldığı kalıtsal özelliklerdir. Babadan gelen sperm
gelen farklı iki gen grubuna
dayanmaktadır.
ile anneden gelen yumurtanın döl yatağında birleşmesi ile insanın ilk hücresi oluşur. Bu
birleşme sırasında sperm ve yumurtada 23’er kromozom bulunur. Her birinde yaklaşık
20000 gen bulunan bu kromozomlar döllenme sırasında çiftler halinde birleşir ve 23 kro-
mozonun yer aldığı bir hücre oluşur. Babadan gelen spermlerin, annenin yumurtasını
döllemesiyle oluşan zigot, yaşamın ilk temel formu ve organizmanın çekirdeğidir (Bağcı-
oğlu Ünver, 2015).
Bebeğin bütün kalıtımsal özellikleri, yaşamın özü DNA moleküllerinde kodlanmıştır.
Anne ve babadan gelen genler baskın ya da çekinik olabilir. Eğer genler baskınsa diğer
ebeveynin özelliği ne olursa olsun taşıdıkları özelliğin bebeğe geçmesini sağlarlar. Çekinik
genlerin özelliklerinin bebeğe geçmesi için ise, her iki ebeveynde de aynı özelliği taşıyan
genlerin bulunması gereklidir (Kaya, 2012).
Kalıtımla ilgili en önemli nokta da genotip ile fenotip arasındaki ayrımdır. Genotip
anne ve babadan çocuğa kalıtımla geçen genetik yapıdır. Fenotip ise bireyin dışarıdan
gözlenebilen, dış görünüşle ilgili özellikleridir. Bu genotipten sınırsız sayıda ve değişik
özelliklere sahip fenotipler oluşabilir. Değişik fenotiplerin oluşmasında doğum öncesi, sı-
rası ve sonrası çevre etkilidir (Bağcıoğlu Ünver, 2015).
Kalıtım insanların cinsiyetinin oluşumunu da etkiler. Anne ve babanın her birinde
bulunan yirmi üçer kromozom birleşir. Bu kromozomlardan bir tanesi (23. Kromozom)
cinsiyet ile ilgilidir. Anneden farklı olarak babada XY cinsiyet kromozomu vardır. Anne-
nin XX cinsiyet kromozomu ile babanın sperm hücresindeki X ya da Y cinsiyet kromo-
zomu ile birleşmesi cinsiyeti belirler. Annenin X kromozomu, babanın X kromozomuyla
birleşirse çocuk kız (XX), annenin X kromozomu babanın Y kromozomuyla birleşirse,
çocuğun cinsiyeti erkek (XY) olacaktır (Yılmaz, 2010).
Kalıtımın gelişimin hangi alanlarında daha etkili olduğuna ilişkin tartışmalar süregel-
mektedir. Ancak fiziksel ve zihinsel özelliklerde kalıtımın önemli rolü olduğu savunul-
maktadır (Baran, 2011; Yılmaz, 2010).
Hormonlar
Gelişimin biyolojik temellerinde Gelişimin biyolojik temellerinde hormonların da önemli işlevleri bulunur. Salgılarını
hormonların payı büyüktür. doğrudan kana akıtan bezlere iç salgı bezleri adı verilir. İç salgı bezlerinin salgılarına hor-
mon denir. Hormonlar kan yoluyla bütün vücuda yayılırlar. İç salgı bezlerinin salgıları
organizmanın dengeli bir şekilde büyüme, gelişme ve çalışmasını sağlar. İç dengeyi sağlar.
Herhangi birinin salgısındaki yetersizlik ya da fazlalık diğer iç salgı bezlerini de etkileye-
bilir. Organizmanın dengesinin bozulmasına neden olur. Hormonların gelişime etkilerini
birkaç örnekle incelemek yararlı olacaktır (Senemoğlu, 2010):
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 13
Hipofiz, nohut büyüklüğünde kafatasında bulunan bir bezdir. Tüm salgı bezlerinin
çalışmasını düzenler. Hemen hemen bütün organların çalışmasını etkileyecek hormonları
salgılar. Fazla salgı salgılanması devliğe, yetersizliği cüceliğe neden olur. Çocuğun vücu-
dunun büyümesinin sağlıklı bir şekilde olmasında etkilidir.
Troid, boğazın ön kısmında soluk borusunun iki yanında bulunan bir bezdir. Bu
bezden troksin adı verilen hormon salgılanır. Troksin, kemiklerin ve kasların büyüme-
sine, sinir sisteminin, kan dolaşımının çalışmasına etki eder. Troksin hormonunun fazla
salgılanması vücudun etkinliğini artırır, az salgılanması ise metabolizmayı yavaşlatır. Bu
hormonun fazla salgılanması kretenizm adı verilen beden ve zeka geriliğine neden olur.
Paratroid, troid salgı bezine bitişik dört küçük bezeden oluşur. Bu bezin salgısı vücu-
dun kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar. Kemiklerin gelişiminde, sinir sisteminde, kasla-
rın çalışmasında, kalp atışlarında, kanın pıhtılaşmasında önemli etkileri bulunmaktadır.
Bu bezin az çalışması kas ağrılarına ve kemiklerin bozulmasına yol açar. Bu bezin fazla
çalışmasında ise sinirler körleşir.
Pankreas, karın boşluğunda bulunur. Endokrin ve ekzokrin adı verilen iki tür salgısı
vardır. Birisi mideye gönderilir. Diğeri insulindir ve kana gönderilir. Kandaki şekeri ar-
tırıcı etki yapar. Kan şekerinin normal düzeyde tutulması için bu iki hormon bir denge
içinde üretilir.
Böbrek Üstü Bezleri, böbreklerin üstünde bulunur, ancak böbreklerle ilişkisi yoktur.
Bu bezlerden bir çok hormon salgılanır. Salgıları, büyümeye, cinsiyete etki eder. Duygu
yoğunluğu durumlarında salgısı artar ve zor anlarda vücudu bu durumlara hazırlayarak
korunmasını sağlar. Duygusal gelişimimiz üzerinde önemli etkiye sahiptir.
Cinsiyet Salgı Bezleri, kadın ve erkekte cinsel gelişimi sağlar ve cinsel yaşamı sürdür-
meye etkide bulunur.
Sonuç olarak, hormonlar bireyin büyümesi, gelişmesi ve dengeli olarak yaşayabilme-
sinde önemli etkiye sahiptir.
Alkol ve Sigara: Hamile kadınların çok fazla alkol tüketmesi bebeğe zarar verir. Fetal
Alkol Spektrom Bozukluğu hamilelik dönemlerinde çok fazla alkol kullanan kadınların
çocuklarında görülen problemler ve anomaliler grubudur. Anomaliler arasında yüz bo-
zuklukları, kol, bacak, kalp ve yüz hasarları vardır. Bu çocukların pek çoğunda zihinsel
gerilik görülmektedir. Hamilelik döneminde sigara içmenin de zararlı etkileri bulunmak-
tadır. Bu dönemde sigara içen annelerin bebeklerinde kalp-damar bozuklukları, dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu görülebilmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalar sigara
içmenin düşük doğum ağırlığı riskini artırdığını göstermektedir.
Kan Uyuşmazlığı: Anne ve babanın kan gruplarının farklı olması bazen ciddi sorun-
lara yol açar. Bu farklılığın en yaygın nedeni Rh faktörü uyuşmazlığıdır. Kadın Rh negatif
eşi Rh pozitif ise fetüs Rh pozitif olabilir. Fetüsün kanı Rh pozitif ve annenin kanı Rh ne-
gatif ise annenin bağışıklık sistemi fetüse hücum ederek antikorlar üretebilir. Sonuçta bu
durum düşüklere, kalp hasarlarına, anemiye, düşük doğum ağırlığına beyin hasarlarına ve
bebek ölümlerine neden olabilmektedir.
Beslenme: Hamilelik döneminde yetersiz beslenme bebekte çeşitli bozuklukların gö-
rülmesine neden olmaktadır. Beslenme yetersizliği merkezi sinir sisteminde ciddi sorun-
lara, karaciğer, böbrekler ve pankreas gibi diğer organların yapısında bozukluklara yol
açabilir. Ayrıca hamilelik döneminde yetersiz beslenen annelerin çocuklarının solunum
hastalıklarına yakalanma riski yüksektir.
Annenin Hastalıkları: Annenin hastalıkları bebeğin gelişimini olumsuz yönde etki-
leyebilir ya da doğum sırasında hasara neden olabilir. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon,
şişmanlık gibi metabolizma hastalıkları ölü doğumlara, düşüklere yol açabilir. Kızamıkçık
doğum öncesi hasara neden olan bir hastalıktır. Bu dönemde kızamıkçık tarafından or-
ganlara verilen zarar genellikle yetişkinlik döneminde görülecek birçok ciddi sağlık so-
runlarına neden olmaktadır. Ayrıca enfeksiyon hastalıkları düşük doğum ağırlığı, işitme
kaybı, zihinsel gerilik, kalp rahatsızlıkları ve kemik kusurlarının ortaya çıkmasına yol aça-
bilir (Aral vd., 2000; Berk, 2013b; Er-Sabuncuoğlu, 2015; Santrock, 2011)
Proteinle büyüme arasında bir ilişki bulunmaktadır. Proteinli besinler kemiklerin uza-
ması ve iskeletin olgunlaşması için gereklidir. Protein-kalori yetersizliği, zamanla doku
rezervlerinin tükenmesine ya da vücuttaki proteinin azalmasına ve daha sonra kandaki
protein düzeyinin düşmesine yol açmaktadır. Bu durumda zihinsel işlevler tehlikeye düş-
mektedir. Protein-kalori yetersizliğinde kuvaşiorkor ve marasmus adı verilen iki önemli
hastalık ortaya çıkmaktadır. Vitamin A eksikliğinde çocuk körlüğü, artmış enfeksiyon ris-
ki ve ishal ile kızamık gibi ağır enfeksiyonlardan kaynaklanan ölümler görülür. Çocuklar-
da iyot eksikliği büyümede duraklamaya, ilgisizliğe, hareket, konuşma ve işitmede güçlüğe
ve zihinsel yetersizliğe yol açabilmektedir. Demir eksikliği ise çocuklarda gelişim geriliği,
davranış problemleri ve öğrenme yeteneğinde geri dönüşümü olmayan bozukluklara ne-
den olabilmektedir.
Bu nedenlerle, çocukların yeterli ve dengeli beslenmesine özen gösterilmelidir. Ço-
cukların yaşına göre günlük besin gereksinimi belirlenmeli ve bir günlük mönüde her
besin grubundan besine yer verilmelidir. Çocukların sağlığı için zararlı olabilecek kola,
cips gibi besinleri almaları engellenmelidir (Bağcıoğlu Ünver, 2015).
Geçirilen Hastalıklar ve Kazalar: Çocukluk yıllarında geçirilen hastalıklar ve kazalar
gelişimi yavaşlatabilir veya engelleyebilir. Çocuğu uzun süre yatağa bağlı tutan hastalıklar
fiziksel büyümeyi engelleyebilir. Okul öncesi dönemde çocukların dirençlerinin düşük
olmasından dolayı hastalıklara yakalanma olasılığı yüksektir. Vücutları geliştiği ve bağı-
şıklık düzeyleri güçlendiği için okul yıllarındaki çocuklar hastalıklara karşı daha direnç-
lidir. Buna rağmen, okul ortamında hastalıkları birbirlerine geçirmeleri hızlı olduğundan
bulaşıcı hastalıklara sıkça yakalanırlar. Özellikle okulun ilk iki yılında kızamık, suçiçeği
gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanma olasılığı yüksektir. Bu hastalıkların çocuğun gelişi-
minde olumsuz etkileri olabilmektedir. Örneğin, beyin zarı ile beyin ve omirilik sıvısının
enfeksiyonu sonucu oluşan ve bulaşıcı bir hastalık olan menenjit, çocukta beyin hasarına,
bilişsel bozukluğa neden olabilmekte, hatta ölümle sonuçlanabilmektedir.
Çocukları hastalıklardan korumak için aşılar zamanında yapılmalı, çocuğun düzenli
doktor kontrolleri yapılmalı, büyüme ve gelişimi takip edilmeli, yeterli ve dengeli beslen-
meleri sağlanmalı, yiyecek ve içeceklerin sağlığa uygun olmasına ve beden temizliğine
dikkat edilmeli, mevsim koşullarına uygun giyinmeleri sağlanmalıdır.
Ev ve trafik kazaları da çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Ço-
cukluk döneminde en çok görülen kazalar düşme, boğulma, zehirlenme, yanma ve tra-
fik kazalarıdır. Düşme sonucunda çocukta zihinsel engel oluşabilmekte, yanmalar bazı
organların işlevini azaltabilmekte ya da durdurabilmekte, trafik kazaları ise bedenin bazı
kısımlarının kaybına neden olabilmektedir.
16 Çocuk Gelişimi
Okul Öncesi Eğitim: Okul öncesi eğitim, çocuğun temel eğitime başladığı güne kadar
geçen yıllarını kapsayan ve çocukların daha sonraki yaşamlarında önemli rol oynayan;
fiziksel, motor, sosyal-duygusal, bilişsel ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı,
kişiliğin şekillendiği, ailelerde ve kurumlarda verilen eğitim süreci olarak tanımlanır.
Okul öncesi dönemi yılları çocuğun gelişimi açısından kritik yıllardır. Bu yıllarda alı-
nacak kaliteli bir eğitimin çocuğun bilişsel, dil, motor, sosyal ve duygusal gelişim alanla-
rında çok önemli olumlu katkılar sağladığı bilinen bir gerçektir.
Ülkemizde uygulanan okul öncesi eğitim programı çocukların gelişim düzeylerine ve
özelliklerine dayanan ve bu anlamda bütün gelişim alanlarının geliştirilmesini esas alan
gelişimsel bir programdır. Bu yönüyle erken yıllarda edinilecek kaliteli eğitim yaşantıları
çocuğun gelişimini destekleyecek ve bu olumlu etkiler ergenlik ve yetişkinlik dönemine
yansıyacaktır.
Okul öncesi eğitim, çocuğun Okul öncesi eğitimin çocuğa katkıları şu şekilde sıralanabilir:
sonraki yaşamındaki
öğrenmelerinin temelini oluşturur. • Çocukların zihinsel becerilerini destekler.
• Sosyal ve duygusal yeteneklerini geliştirir.
• Çocukların estetik duygularına ve yaratıcılıklarına katkı sağlar.
• Çocuklarda ortaya çıkabilecek korku, kaygı, depresyon gibi yardım alınması gere-
ken sorunları önler.
• Çocuğun kendi beden yapısını tanıması, özbakım ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve
vucudunu etkin bir biçimde kullanmasına yardımcı olur..
• Çocukların sağlıklı ilişkiler kurmasına, kuralları öğrenerek temel alışkanlıklar ka-
zanmasına yardımcı olur.
• Okul öncesi eğitim alarak ilkokula başlayan çocukların, bu eğitimi almadan ilko-
kula başlayanlara oranla eğitime daha katılımcı, girişken ve uyumlu oldukları dik-
kat çekmektedir.
• Eğitimden yoksun kalan çocukların olumsuzluklardan etkilenmelerini engelleye-
rek, onlara da diğer çocuklarla eşit eğitim olanakları sağlar.
Okul öncesi eğitimin beklenen yararı sağlamasında eğitim programının ve öğret-
menin niteliğinin büyük rolü vardır. Çocuğun doğumundan okul öncesi eğitime baş-
layana kadar geçen dönemde ilk öğretmenleri anne ve babasıdır. Çocuk okul sistemine
girdiğinde artık ailesinin dışında yoğun bir etkileşim kurduğu, yaşamında önemli bir
rol oynayan ve gelişimini önemli ölçüde etkileyen öğretmenleri olacaktır. Çocuğun öğ-
retmeni ya da öğretmenleriyle kurduğu ilişki yaşamı boyunca izlerini taşıyacağı etkiler
bırakacaktır (Aral vd., 2002; Özaslan ve Güral, 2015).
Öğretmen ve çocuk arasındaki ilişkinin kalitesi çocuğun akademik başarısını olumlu
olarak etkiler. Erken çocukluk döneminde bu ilişkinin sağlıklı kurulması çocuğun ilerle-
yen yıllarda başarısını artırabilir. Öğretmen çocuk etkileşiminin niteliği çocukların öz dü-
zenleme becerilerinde de etkili olabilir. Ertürk (2013)’e göre öğretmen çocuk etkileşiminin
niteliği arttıkça çocukların öz düzenleme becerileri olumlu yönde gelişmektedir.
Öğretmenin kişisel özellikleri ve mesleki yeterlikleri çocuğun ruhsal gelişimi üzerinde
etkili olmaktadır. Öğretmenler sevecen, ilgili, saygılı, güler yüzlü ve etkili iletişim beceri-
lerine sahip olmalıdır. Örneğin, çocuk güler yüzlü bir öğretmen karşısında kendini rahat
ve ifade etmeye açık hissederken tam tersi durumda kendini huzursuz ve gergin hissede-
bilir. Bu durum çocuğun duygusal gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Öğretmenlerin uyguladığı eğitim programı çocukların davranışları üzerinde etkili olan
önemli unsurlardan biridir. Günümüzde eğitim programları hazırlanırken çocuk merkezli
yaklaşımın benimsendiği görülür. Çocuk merkezli eğitim programları çocukların ilgilerini,
yaş ve gelişim özelliklerini merkeze almaktadır. Bu yaklaşımı benimseyen programlarda ço-
cuğun tüm gelişim alanlarının desteklenmesi ve yaratıcılığının en üst düzeyde geliştirilme-
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 17
si hedeflenir. Özellikle yaşamın ilk yılları olan okul öncesi dönemden başlayarak çocuğun
içinde bulunacağı bütün eğitim kademelerinde bu yaklaşımın benimsenmesi önemlidir.
Çünkü çocuk merkezli anlayışa sahip bir eğitim sisteminde çocuklar sorumluluk sahibidir
ve yaşamlarında karşılaştıkları problemleri çözmede istekli ve başarılıdır.
Aile Ortamı: Toplumun en küçük birimi olan ailenin insan yaşantısı üzerindeki etki-
si doğumdan önce başlamakta ve yaşamın sonuna dek etkinliğini sürdürmektedir. Aile,
fizyolojik olduğu kadar, ekonomik ve toplumsal yönleriyle de çocuğa şekil vermekte ve
çocuğun sosyal uyumunda aktif rol oynamaktadır. Çocuğun ilk ilişki kurduğu ortam olan
ailenin genişliği, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi onun ilk sosyal deneyimlerini, dola-
yısıyla duygusal ve toplumsal gelişimini etkilemektedir. Kültürel değerlerin korunması,
yaşatılması ve aktarılmasında, çocukların sosyalleşmesinde en etkili kurumun aile olduğu
görülmektedir.
Çocuğun kişiliğinin oluşumunu ailenin yetiştirme biçimi ve tutumları etkiler. Çocuk- Anne baba tutumları çocukların
gelişimlerini önemli ölçüde
ların sosyal ve duygusal gelişimlerinde anne baba tutumları önemli bir rol oynar. Anne etkilemekte ve onların toplumsal
baba tutumlarının çocukların davranışları üzerinde önemli etkileri vardır. uyumlarında önemli rol
Anne babaların kendi yetiştirilme tarzları ve içinde bulundukları toplumsal koşullar ne- oynamaktadır.
deniyle çocuklara karşı tutum ve davranışları da farklılık göstermektedir. Anne babalar oto-
riter ve baskıcı, aşırı koruyucu, aşırı hoşgörülü, tutarsız ve demokratik tutum gösterebilirler.
Otoriter anne baba tutumunda, ebeveynler katı ve değişmez kurallar koyma eğilimin-
dedir. Her türlü kuralları kendileri belirlerler. Çocuğa kendisi ile ilgili kararlara katılması-
na fırsat verilmez. Çocuktan kurallara sorgulamaksızın uyması beklenir. Kurallara uyma-
dığında çocuğa ceza uygulanır. Çocuğun ihtiyacı olan yeterli sevgi ve anlayış gösterilmez.
Çocuk baskı altında tutularak davranışları biçimlendirilmeye çalışılır. Bu tutuma sahip
ailelerde yetişen çocukların mutsuz, benlik saygıları ve özgüvenleri daha düşük, kaygılı,
çekingen ve utangaç oldukları, başkalarının etkisinde kalabilen, arkadaş ilişkileri daha za-
yıf olduğu ve uyum problemi yaşayan çocuklar oldukları saptanmıştır.
Çocuğun gereğinden fazla kontrol edilip özen gösterilmesi anlamına gelen aşırı koru-
yucu tutum genellikle geç sahip olunan çocukta, tek çocuk ve ilk çocuk gibi durumlarda
görülür. Anne babalar çocuklarının bağımsız bir kişilik yapısı geliştirmesi gerektiğini an-
lamazlar. Çocuklarına yaşından küçük bir çocuk gibi davranırlar. Böyle ailelerde yetişen
çocuklar bağımlı, kendi başına karar veremeyen, sormadan bir şey yapamayan, girişim
yeteneğinden yoksun, utangaç, çekingen bir kişi olurlar. İnatçı ve şımarık bir kişilik yapısı
geliştirebilirler (Güngör Aytar ve Kaytez, 2015; Sezer vd., 2013).
Aşırı hoşgörülü anne babalar, çocuğun hiçbir davranışına sınırlama getirmez, hatalı
davranışlarını bile büyük bir hoşgörüyle karşılar, çocuğu serbest bırakırlar. Çocuğun her
istediğini yerine getirip sınırsız haklar tanırlar. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar istediği
her şeyi elde etmeye alıştığı için doyumsuz, kural tanımayan, yardımlaşma, paylaşma ve
işbirliği gibi sosyal davranışlar yönünden yetersiz ve sabırsız çocuklardır.
Tutarsız tutum anne babanın çocuğun davranışlarına farklı tepkiler göstermesinden
kaynaklanmış olabileceği gibi anne babanın kendi içinde tutarsızlık yaşamasından da
kaynaklanabilir. Anne babanın tutumu aşırı hoşgörüyle sert cezalandırma arasında gidip
gelir. Eşlerden birinin hoşgörüyle karşıladığı davranışı diğeri aynı şekilde karşılamaz ve
çocuğa kızıp cezalandırabilir. Çocuk hangi davranışın ne zaman istenmediğini önceden
anlayamaz ve tutumunu anne babanın keyifli ya da öfkeli oluşuna göre ayarlamaya çalışır.
Bazen anne veya baba kendi içinde de tutarsızlık yaşayabilir. Bir gün hoşgörüyle karşıladı-
ğı davranışa ertesi gün kızabilir. Çocuk davranışın doğru ya da yanlış olmasını değil, “Ne
zaman hangi davranışı yaparsam cezadan kurtulurum?” sorusunu düşünür. Bu tutuma
sahip aileler tarafından büyütülmüş çocuklar, dengesiz, tutarsız, sinirli, ürkek, tedirgin,
kararsız, insanlara güvenmeyen bir kişilik yapısı geliştirebilirler.
18 Çocuk Gelişimi
Demokratik tutum ise en sağlıklı ve başarılı olan tutumdur. Tüm aile bireylerinin uy-
ması gereken kurallar bellidir. Anne baba, çocuğun uygun isteklerini, gücü ölçüsünde
belli bir düzeyde özgürce yapmasına izin verir. Çocuğu ilgi ve yeteneklerine göre yönlen-
dirir. Çocuktan beklentilerini ve karşılaması gereken standartları açıkça belirtip çocukla
demokratik bir ilişki kurarlar. Çocuk olduğu gibi kabul edilip kişiliğine saygı gösterirler.
Çocukla sağlıklı bir iletişim kurarlar. Çocuklarına koşulsuz sevgi gösterirler. Çocuk so-
rumluluk alması için desteklenir. Çocuk adına karar almazlar. Çocuğa yol gösterilerek
son kararı onun alması sağlanır. Çocuğa ihtiyaç duyduğunda yardım edilir. Bu tutuma
sahip anne babaların çocukları daha bağımsız, kendine güvenen, yaratıcı, kendini rahatça
ifade edebilen, ana babayla kolay işbirliği yapabilen, girişken, özsaygısı yüksek ve başarıya
güdülenmiş çocuklardır.
Anne baba tutumlarının dışında aile içindeki ilişkilerin niteliği de çocuğun gelişimini
önemli ölçüde etkilemektedir. Birbirleriyle sıcak, sevecen ve saygı temeline dayanan iliş-
kiler içinde olan bir ailede çocuğun her yönden gelişimi olumlu yönde desteklenirken,
sağlıksız ilişkilerin olduğu bir ailede çocuğun gelişimi olumsuz etkilenir. Huzursuz, çekiş-
meli ve şiddetin olduğu bir ailede en çok etkilenen bireyler çocuklardır. Böyle bir ortamda
yetişen çocukların davranışlarında aşırılık görülür. Aşırı saldırgan veya aşırı içe dönük,
çekingen çocuklar olurlar (Gürsoy ve Özaslan, 2015; Senemoğlu, 2010).
Sonuç olarak aile ortamı çocuğun gelişimini büyük ölçüde etkiler. Çocuğun kişiliği
anne-baba-çocuk arasındaki etkileşim sonucu gelişir, toplumun beklentilerine uygun,
uyumlu bir birey olarak yetişir. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu
aile ortamında, yeterli sevgi, güven ve anlayış içinde büyüyen çocuklar gelişimleri için
gerekli deneyimleri elde ederek sağlam bir kişilik yapısı geliştirirler.
Otoriter anne baba tutumuna sahip ailelerde büyüyen çocukların özellikleri nelerdir?
7
Doğum Sırası: Gelişimi etkileyen önemli etmenlerden biri de çocuğun doğum sıra-
sıdır. Genellikle anne babaların ilk çocuklarından beklentileri yüksektir. İlk çocukların
başarıya güdülenmiş, hırslı, kurallara uyan, standartları yüksek, yetenekli bireyler olarak
yetişmelerini isterler. Nitekim ilk çocuklar bu özelliklerin bir çoğunu kazanırlar. Birçok
alanda başarı düzeyleri yüksek olmalarına rağmen, kendilerine güvenleri azdır. Temkinli
ve tutucudurlar. Akranlarıyla ilişkilerinde güçlükler yaşayabilirler ve yetişkinlere ihtiyaç
duyarlar. Erken olgunlaşırlar.
Son çocukların özellikleri ilk çocuklara benzeyebilir. Ancak son çocuklar erken ol-
gunlaşmayıp uzun süre çocuksu davranış gösterebilirler. Yetişkinlerin daha çok ilgilerini
çekmeyi başarabilirler.
Ortanca çocuklar ise istenilen farklı bir özelliğe sahip değillerse genellikle ilgi oda-
ğı olamazlar. Büyük ve küçük çocuk baskısı altında kalıp ezilebilirler. Yeteneklerini ilk
çocuklarınkine oranla daha yetersiz görebilirler. Spor, sanat vb. alanlara eğilim göstere-
bilirler. Daha bağımsız, nazik ve kaygısızdırlar. Başarı ile çok ilgili değildirler. Ortanca
çocuklar genellikle daha kolay mutlu olurlar.
Sosyoekonomik Düzey: Sosyoekonomik düzey, anne babanın öğrenim düzeyi ve
mesleği, yaşanılan çevre, ailenin gelir düzeyi gibi etmenleri içerir. Ailenin sosyo ekonomik
durumu çocuğa bir takım kolaylıklar veya zorluklar getirebilir. Ailenin sosyo ekonomik
düzeyi yükseldikçe ailedeki eğitim, gelir ve kültürel faaliyetlere önem verme, farklı kültür-
lerle etkileşime girerek farklı deneyimler edinme ve farklı uyarıcılarla karşılaşma olasılığı
daha fazladır. Ailenin sosyoekonomik düzeyinin düşük olması çocuğun beslenme, eğitim
ve sağlıkla ilgili problemlerle karşı karşıya kalmasına neden olur ve çocuğun ruh sağlığı ve
gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratır.
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 19
Sosyoekonomik durumun yetersiz olması ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayamama-
larına, hayattan tatmin olamamalarına, geleceğe yönelik planlar yapamamalarına neden
olabilir. Bu da aile ilişkilerine gerginlik, sinirlilik, sebatsızlık, tedirginlik şeklinde yansı-
makta, anne baba çocuk iletişimi yetersiz olmaktadır. Çocukla ilişkilerde emirli konuşma-
lar, eleştiriler, zora dayalı disiplin uygulamaları ve fiziksel cezalar düşük sosyo ekonomik
düzeydeki ailelerde daha sık görülür. Erken yaşlardaki çocukların arzularının tatmin edil-
memesi veya ihtiyaçlarının karşılanmaması çocukta hırçınlığa ve saldırganlığa, çocuğun
endişe duymasına ve kendini güven içinde hissetmemesine neden olabilir. Çocuğun arka-
daş çevresiyle arasında ekonomik bakımdan önemli farklar olması çocukta aşağılık duy-
gusu gelişmesine ve sosyal ilişkilerinde problemler yaşamasına, ayrıca yoksul ailelerdeki
başarısız anne-baba çocuk ilişkisi, güvensizlik, tedirginlik ve çaresizlik havası çocuğun
beden ve ruh sağlığının bozulmasına neden olur.
Sosyo ekonomik düzeyin yüksek olması çocuğun gelişimi üzerinde olumlu etkiler ya-
ratmasına rağmen her zaman bu durum mümkün olmayabilir. Bazı aileler sosyo ekono-
mik düzeyleri yüksek olmasına rağmen çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda bilgilerinin
eksik olmasından dolayı sahip oldukları olanakları kullanmada yetersiz kalabilir. Gerekli
bilgiye sahip olmadıkları için ellerindeki imkanları çocuğun gelişimini sağlamada kulla-
namazlar (Genez Muluk, 2004; Yörükoğlu, 2007).
Akran İlişkileri: Çocuklar kendilerine dair farkındalık kazandıkça; diğerlerinin duy-
gu ve düşüncelerini anladıkça ve iletişime girdikçe akranlarıyla etkileşime girme beceri-
leri hızlı bir şekilde gelişir. Özellikle okul öncesi dönemde ilk arkadaşlıkların kurulması,
arkadaş grubuna dahil olma ve gruba kabul edilme gibi becerilerin temelleri atılır. Okul
yıllarına gelindiğinde ise akranlarla olan ilişkiler artmaktadır. Çocuğun arkadaşlarıyla
kurduğu yoğun etkileşim erken yıllarda sosyal becerilerin edinilmesinde ve sosyal uyum
becerilerinin geliştirilmesinde kritik bir rol oynar.
Çocuklar akranlarıyla arkadaş olmadan önce karşısındaki hakkında bazı kararlar
edinirler. Bu kararlarının olumlu olması durumunda çocuğun akranıyla kurduğu ilişki
tanışma aşamasından arkadaş edinme aşamasına geçer. Eğer çocuğun aldığı karar olum-
luysa arkadaş olmayı ve bu arkadaşlığı sürdürmeyi isteyecektir. Düşünme becerilerini iyi
kullanabilen ve arkadaş edinmede başarılı olan çocukların özgüveni, olumlu benlik algısı,
paylaşma, işbirliği yapma, sosyal rol alma ve bakış açısı alma becerileri gelişir. Ayrıca bu
çocuklar, benmerkezci düşünceden uzaklaşır, duygusal süreçleri dengeli ve tutarlı biçim-
de sürdürürler. Bunun yanı sıra bazı çocuklar arkadaş edinmede birtakım sorunlar yaşa-
yabilir. Bu sorunlara ilişkin bazı nedenler, çocukların sahip olduğu sosyal becerilerinde,
iletişim becerilerinde, duygusal süreçlerinde ve düşünme becerilerinde yetersizlik olarak
belirlenmiştir. Bunlara ek olarak çocukta var olan özgüven eksikliği de arkadaş edinmede
çocuğun sorun yaşamasına ve az sayıda arkadaş edinmesine neden olmaktadır. Bu olum-
suz sonuçlar çocukların okulu sevmelerine, sınıf etkinliklerine katılmalarına ve akademik
öğrenmelerine zarar verir.
Çocuğun akranlarıyla kurduğu ilişkiler kişiler arası sorun çözme becerileri edinme-
sinde son derece önemlidir. Çocuk yaşamla ilgili pek çok şey öğrenir. Çocukların kişiler
arası sorunlarda etkili çözümler üretebilme becerisini kazanmış olmaları, onların toplu-
ma uyum sağlayan, psikolojik açıdan daha dayanıklı kişilik yapısı geliştiren ve duygusal
doyum sağlamış bireyler olarak yetişmelerini sağlar. Kişiler arası sorun çözme becerile-
rinde yetersizlik yaşayan çocukların aşırı hareketli, öfkeli, huzursuz, kavgacı, çevresine
fiziksel zarar veren, sabırsız davranışlar sergilediği görülür. Bu davranışlar da çocuğun
arkadaş ilişkilerinde birtakım olumsuzluklar yaşamasına neden olur ve yaşadığı zorluklar
ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler (Çetin, vd., 2001; Kamaraj, 2011; Kargı, 2011).
20 Çocuk Gelişimi
Televizyonun olumsuz etkisinin yanı sıra çocuğun gelişiminde olumlu etkileri de bu-
lunmaktadır. Televizyon programlarının içerikleri iyileştirilirse ve yetişkinler televizyonu
çocuğun günlük dünyalarına ilgilerini artırmak için kullanırlarsa, televizyon bilişsel, duy-
gusal ve toplumsal gelişimi destekleyip güçlendirebilir.
İnternet de doğru ve denetimli kullanıldığında çocukların gelişimine ve öğrenimine
olumlu katkılar sağlar. İnternet aracılığıyla çocuklar ve gençler farklı insanlar tanıyarak
sosyalleşir, yeni bilgiler edinerek bilişsel ve dil gelişimleri desteklenir. Bittman ve arka-
daşları (2011) yapmış oldukları çalışmada çocukların internete erişim olanağı ile sözel
yetenekleri arasında pozitif bir ilişki olduğunu belirlemişlerdir.
Ancak çocuklar internette kendileri için uygun olmayan yayınları izlediklerinde duy-
gusal ve sosyal gelişimleri olumsuz yönde etkilenir. İnternet çocukta bağımlılık yapabilir.
Yarattığı sanal dünya içinde kaybolan çocuğun gelişimi olumsuz yönde etkilenir ve çocuk
sosyal yaşamdan kopar (Semerci, 2012).
Özet
Gelişimle ilgili temel kavramları tanımlamak Doğum öncesi dönem, döllenmeden doğum anına
1
Gelişimle ilgili temel kavramlar büyüme, olgunlaşma, kadar olan süredir. Fiziksel gelişimin yoğun olduğu
öğrenme, hazırbulunuşluk, gelişim, kritik gelişim dö- bir dönemdir. Bebeklik dönemi, doğumdan başlayıp
nemidir. Bireyin bedeninde zamanla meydana gelen iki yaşına kadar süren dönemdir. Her konuda bebek
boy ağırlık yönünden artış, organların belli bir düzeye yetişkine bağımlıdır. Güven duygusunun geliştiği bu
gelinceye kadar geçirdikleri biçim, hacim, ağırlıkla dönemde bebek yetişkinin bakımına ve denetimine
ilgili değişmeler büyüme olarak tanımlanır. İnsanın ihtiyaç duyar. İlk çocukluk dönemi, iki yaş civarın-
belli bir yaşta beklenilen fonksiyonu yapabilecek dü- da başlayıp okul yıllarına kadar süren bir dönemdir.
zeye ulaşmasına olgunlaşma denir. Öğrenme, tekrar Okula hazırlık becerilerinin kazanıldığı dönemdir.
veya yaşantı sonucunda kazanılan kalıcı davranış de- Girişimcilik, bağımsız hareket etme gibi gelişimler
ğişikliğidir. Hazırbulunuşluk, insanın belli bir gelişim görülür. Çocuk akranlarıyla oyun oynamaya bu dö-
görevini olgunlaşma ve öğrenme yoluyla yapabile- nemde başlar ve benmerkezci düşünceye sahiptir.
cek düzeye gelmesidir. Gelişim, döllenmeden ölüme Orta çocukluk dönemi, ilköğretim yıllarını kapsayan
kadar süren yaşam dönemi içinde bireyde gözlenen dönemdir. Eğitim öğretim faaliyetleri, sosyalleşme ve
düzenli ve sürekli değişikliklerdir. Kritik gelişim dö- başarı arzusu ön plandadır. Ergenlik (son çocukluk)
nemi, bireylerin belli becerileri kazanma ve öğrenme dönemi, fiziksel büyümenin hızlandığı bir dönemdir.
konusunda daha açık, daha yatkın ve daha fazla hazır Ergende soyut düşünce gelişir. Bu dönemdeki hızlı
oldukları bir dönemdir. fiziksel, bilişsel ve kişilikteki değişimler ergenin bazı
uyum sorunları yaşamasına neden olur.
Gelişim ilkelerini sıralamak
2
Gelişimcilere göre gelişimin bazı evrensel ilkeleri var- Gelişimi etkileyen etmenleri açıklamak
4
dır. Bu ilkeler şu şekilde sıralanabilir: Gelişimi biyolojik ve çevresel etmenlerle kalıtım ve
• Gelişim, hem biyolojik hem de çevresel etmenler- çevre etkileşimi etkiler. Biyolojik etmenler kalıtım ve
den etkilenir. hormonlardır. Kalıtım, anne ve babanın özelliklerinin
• Gelişimde bireysel farklılıklar vardır. genler yoluyla çocuğa aktarılmasını sağlar. Gelişimin
• Gelişimde kritik dönemler vardır. biyolojik temellerinden biri de iç salgı bezlerinden
• Gelişim bir bütündür. salgılanan hormonlardır. Hormonlar, gelişimi ve dav-
• Gelişim süreklidir ve belli aşamalar hâlinde ger- ranışları etkiler. İç salgı bezleri; hipofiz, troid, parat-
çekleşir. roid, pankreas, böbrek üstü ve cinsiyet salgı bezleridir.
• Gelişim nöbetleşerek gerçekleşir. Gelişimi etkileyen çevresel faktörler; doğum öncesi,
• Gelişimin kendine özgü yönelimleri vardır. doğum sırası ve doğum sonrası olmak üzere üç evre-
• Gelişim hızı her yaşta aynı değildir. de incelenebilir. Bu dönemlerde karşılaşılan bazı ak-
saklıklar ve zorluklar bireyin gelişimini etkileyecek ve
Gelişim dönemlerinin özelliklerini açıklamak tüm yaşamına yansıyacak olumsuz etkiler bırakabilir.
3
Belli yaş dönemlerinde belli gelişim özellikleri ön pla-
na çıkar. Gelişim özellikleri doğrultusunda gelişim
dönemleri yaşlara göre gruplandırılır. Gelişim dö-
nemleri şu şekilde sıralanır:
• Doğum Öncesi Dönem
• Bebeklik Dönemi
• İlk Çocukluk Dönemi
• Orta Çocukluk Dönemi
• Ergenlik (Son Çocukluk) dönemi
• İlk yetişkinlik
• Orta yetişkinlik
• İleri yetişkinlik
22 Çocuk Gelişimi
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi çocukların doyumsuz, kural ta- 6. Hazırbulunuşluk; …………... ve….……… sonucunda
nımayan, yardımlaşma, paylaşma ve işbirliği gibi sosyal dav- bireyin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir.
ranışlar yönünden yetersiz ve sabırsız olmalarına neden olan Yukarıdaki boşluklara sırasıyla hangi kavramlar gelmelidir?
anne baba tutumudur? a. Kritik dönem -öğrenme
a. İlgisiz olmak b. Gelişim-olgunlaşma
b. Demokratik olmak c. Büyüme-gelişim
c. Otoriter ve Baskıcı olmak d. Olgunlaşma-öğrenme
d. Aşırı koruyucu olmak e. Öğrenme-gelişim
e. Aşırı hoşgörülü olmak
7. Aşağıdakilerden hangisi benmerkezci düşünce yapısının
2. Aşağıdakilerden hangisi fazla salgılanması devliğe, az ortaya çıktığı gelişim dönemidir?
salgılanması cüceliğe neden olan hormondur? a. Doğum Öncesi
a. Troid b. Bebeklik
b. Hipofiz c. İlk Çocukluk
c. Paratroid d. Orta Çocukluk
d. Pankreas e. Ergenlik (Son Çocukluk)
e. Cinsiyet salgı bezleri
8. Aşağıda verilen gelişim ile ilgili temel ilkelerden hangisi
3. Bir çocuğun makası düzgün bir şekilde kullanması gelişi- yanlıştır?
min hangi kavramıyla açıklanır? a. Gelişim bir bütündür.
a. Olgunlaşma b. Gelişim özelden genele doğru gerçekleşir.
b. Öğrenme c. Gelişim, kalıtım ve çevrenin etkileşimiyle gerçekleşir.
c. Büyüme d. Gelişim nöbetleşerek gerçekleşir.
d. Kritik dönem e. Gelişim içten dışa doğru gerçekleşir.
e. Hazırbulunuşluk
9. Bireyin dışarıdan gözlenebilen dış görünüşüyle ilgili özel-
4. Kalemi avucuyla tutan çocuğun ince kaslarının gelişme- liklerine verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?
siyle kalemi parmaklarıyla tutabilir duruma gelmesi gelişi- a. Fenotip
min hangi ilkesiyle ilgilidir? b. Genotip
a. Gelişim bir bütündür. c. Hormon
b. Gelişimde kritik dönemler vardır d. Kromozom
c. Gelişim genelden özele doğru gerçekleşir. e. Cinsiyet
d. Gelişim nöbetleşerek gerçekleşir
e. Gelişim hızı her yaşta aynı değildir. 10. Aşağıdakilerden hangisi “Olgunlaşma ve öğrenme sonu-
cunda kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesi-
5. Öğrenme kavramıyla ilgili aşağıda verilen bilgilerden dir.” olarak ifade edilir?
hangisi yanlıştır? a. Gelişim
a. Öğrenme ile davranışta meydana gelen değişiklik sa- b. Büyüme
dece olumlu yönde oluşur. c. Hazırbulunuşluk
b. Öğrenme deneyim sonucu kazanılır. d. Kritik dönem
c. Öğrenme uzun sürelidir. e. Gelişme
d. Öğrenme kalıcıdır.
e. Öğrenmede ön öğrenmeler önemlidir.
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 23
Sıra Sizde 2
Kritik dönem, bireylerin belli becerileri kazanma ve öğren-
me konusunda daha açık, daha yatkın ve daha fazla hazır ol-
duğu bir dönemdir. Örneğin, ergenlik dönemi bağımsız bir
yetişkin kimliği geliştirmek için kritik bir dönemdir.
Sıra Sizde 3
Gelişim; baştan ayağa, içten dışa ve genelden özele doğru
gerçekleşir. Organizmanın gelişimi önce başın gelişmesi ile
başlar, daha sonra başa yakın bölgelerden ayaklara doğru bir
gelişme görülür. Önce iç organlar ve beden, daha sonra kollar
ve eller gelişir. Çocuklar, genel davranışları gerçekleştirdikten
sonra incelik isteyen davranışları yapabilir. Çocuk önce bü-
yük kaslarını kullanır, daha sonra küçük kas gelişimi başlar.
24 Çocuk Gelişimi
Yararlanılan ve Başvurulabilecek
Kaynaklar
Sıra Sizde 4 Aral, N., Baran, G., Bulut, Ş. ve Çimen, S. (2000). Çocuk geli-
Orta çocukluk döneminin temel özellikleri şu şekilde sıra- şimi 1. İstanbul: Ya-Pa.
lanabilir: Aral, N. Kandır, A. ve Can Yaşar, M. (2002). Okul öncesi eği-
• Çocuklar fiziksel olarak büyür ve yeni beceriler kazanır. At- tim programı. Ankara: Ya-Pa.
letik beceriler gelişir. Bedenleri üzerindeki kontrolleri artar. Atay, M. (2009). Erken çocukluk döneminde gelişim 1. Ankara:
• Düşünme becerisi somut özellikler taşır. Çocuk duyu Kök.
organlarıyla algıladığı durumlar içerisinde düşünüp akıl Aydın, A. (2014). Eğitim psikolojisi. Ankara: Pegem .
yürütebilir. Aydın, B. (2015). Gelişimin doğası. Binnur Yeşilyaprak (Ed.),
• Konuşma yeteneği ve kelime haznesi oldukça gelişmiştir. Eğitim Psikolojisi Gelişim-Öğrenme-Öğretim içinde (s. 29-
• Günlük yaşamda olup bitenler çocuğun ilgisini çekme- 55). Ankara: Pegem.
ye başlar. Bu olayları anlayabilmek için temel kavramları Bağcıoğlu Ünver, G. (2015). Gelişim. Ayten Ulusoy (Ed.), Ge-
oluşturur. lişim ve Öğrenme Psikolojisi içinde (s. 1-17). Ankara: Anı.
• Çocuklar ebeveynleriyle daha az zaman geçirmeye baş- Bakkaloğlu, H. (2012). Erken çocukluk döneminde gelişimi
larlar. etkileyen faktörler. İbrahim H. Diken (Ed.), Erken Çocuk-
• Sosyalleşme ve başarı arzusu ön plandadır. Akran ilişki- luk Eğitimi içinde (s. 209-246). Ankara: Pegem.
leri önem kazanır. Ancak arkadaş edinme konusundaki Baran, G. (2011). Çocuk gelişimine giriş. Neriman Aral, Gü-
başarısızlık bazen çocuk için yıpratıcı olabilir. len Baran (Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.17-51). İstanbul:
• Vicdan anlayışı ve değerler sistemi gelişir. Ya-Pa.
• Okuma, yazma, problem çözme ve aritmetikle ilgili bece- Berk, L. E. (2013a). Çocuk gelişimi. Ali Dönmez (Çev.). An-
rileri kazanır. kara: İmge.
• Çocukta kişisel bağımsızlık oluşmuştur. Kendi başına ka- Berk, L. E. (2013b). Bebekler ve çocuklar doğum öncesinden
rar alıp, sorumluluk yüklenebilir. orta çocukluğa. (Çev. Ed. Nesrin Işıkoğlu Erdoğan)., An-
• Cinsiyetine uygun rolü benimser. kara: Nobel.
Bittman, M., Rutherford, L., Brown, J. ve Unsworth, L.
Sıra Sizde 5 (2011). Digital natives? New and old media and children’s
Paratroid bezinin salgısı vücudun kalsiyum ve fosfor den- outcomes. Australian Journal of Education, 55(2), 161-175.
gesini sağlar. Kemiklerin gelişimini, sinir sistemini, kasların Bloom, B. S. (2012). İnsan nitelikleri ve okulda öğrenme. (Çev.
çalışmasını, kalp atışlarını, kanın pıhtılaşmasını etkiler. Bu Durmuş Ali Özçelik). Ankara: Pegem.
bezin az çalışması, kas ağrılarına, kemiklerin bozulmasına; Çetin, F., Alpa Bilbay, A. ve Albayrak Kaymak, D. (2001).
fazla çalışması ise sinirlerin körleşmesine neden olur. Araştırmadan uygulamaya çocuklarda sosyal beceriler.
İstanbul: Epsilon.
Sıra Sizde 6
Çiftci Topaloğlu, Z. (2013). 4-5 yaş çocuklarının sosyal yet-
Doğum öncesi dönemde çocuğun gelişimini etkileyecek etmen-
kinlik, saldırganlık, kaygı düzeyleri ile anne-babalarının
ler; döl yatağındaki bozukluklar, göbek kordonundaki bozuk-
ebeveyn özyeterliği algısı arasındaki ilişkilerin incelenme-
luklar, annenin yaşı, kan uyuşmazlığı, annenin geçirdiği hasta-
si. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Pamukkale Üni-
lıklar ve kazalar, radyasyon, gebelikte kullanılan ilaçlar, annenin
versitesi/Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Denizli.
maruz kaldığı olumsuz yaşantılar, annenin besleme durumu, al-
Elmacıoğlu, T. (2012). Başarıda aile faktörü. İstanbul: Hayat
kol ve sigara kullanımı, annenin metabolik, endokrin bozukluk-
Er-Sabuncuoğlu, M. (2015). Genetik, çevre ve gelişim. Figen
ları, plesentada bozukluklar, annenin herhangi bir hastalık için
Turan ve Arzu İpek Yükselen (Ed.), Her Yönüyle Okul
aldığı tedavinin gebelik süresince devam etmesi durumlarıdır.
Öncesi Eğitim-1 Çocuk Gelişimi 1 Bebeklik Döneminde
Gelişim içinde (s. 81-106). Ankara: Hedef CS.
Sıra Sizde 7
Ertürk, G. H. (2013). Öğretmen çocuk etkileşiminin niteliği ile
Otoriter anne baba tutumuna sahip ailelerde yetişen çocuk-
çocukların öz düzenleme becerisi arasındaki ilişkinin ince-
ların mutsuz, benlik saygıları ve özgüvenleri daha düşük,
lenmesi. (Yayımlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üni-
kaygılı, çekingen ve utangaç oldukları, başkalarının etkisinde
versitesi/ Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
kalabilen arkadaş ilişkileri daha zayıf ve uyum problemi ya-
Eylen Özyurt, B. (2011). Gelişim konularına genel bakış.
şayan çocuklar oldukları görülür.
1. Ünite - Çocuk Gelişimine Giriş 25
Alim Kaya (Ed.), Eğitim Psikolojisi içinde. (s.1-30). Ankara: Özaslan, H. ve Güral, M. (2015). Okul ve çocuk. Yasemin Ay-
Pegem Akademi. doğan ve Gülümser Gültekin Akduman (Ed.), Çocuk Ruh
Genez Muluk, E. (2004). Alt ve üst sosyo ekonomik düzeydeki Sağlığı içinde (s.133-148). Ankara: Eğiten.
ailelerin aile yapıları ve anne çocuk ilişkisinin incelenmesi. Pianta, R. C., Cox, M. J. ve Snow, K. L. (2007). School
(Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi/ readiness and the transition to kindergarten in the era of
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. accountability. Baltimore: Brookes Publishing Company.
Gültekin Akduman, G. (2012). Okul öncesi eğitimin tanımı ve öne- Rafoth, M. A., Buchenauer, E. L., Crissman, K. K. ve Halko,
mi. Okul Öncesi Eğitime Giriş içinde (s.1-18). Ankara: Pegem. J. L. (2004). School readiness—preparing children for
Güngör Aytar, A. ve Kaytez, N. (2015). Ailede iletişim ve ço- kindergarten and beyond: Information for parentshttp://
cuk üzerindeki etkileri. Abide Güngör Aytar (Ed.), Her www.ccsd66.org/wp-content/uploads/pdf/ccsd66/K%20
Yönüyle Okul Öncesi Eğitim-10 Etkili İletişim içinde ( s. -20School%20Readiness.pdf . Erişim tarihi: 6.10.2015
95-119). Ankara: Hedef CS. Santrock, J.W. (2011). Yaşam boyu gelişim psikolojisi. Galip
Gürsoy, F. ve Özaslan, H. (2015). Aile ve çocuk. Abide Gün- Yüksel (Çeviri Ed.). Ankara: Nobel.
gör Aytar (Ed.). Her Yönüyle Okul Öncesi Eğitim-10 Etkili Semerci, Z. B. (2012). Birlikte büyütelim çocuk ruh sağlığı. İs-
İletişim içinde (s. 121-137). Ankara: Hedef CS. tanbul: Alfa.
Jago, R., Davison, K. K., Brockman, R., Page, S. A., Thompson, Senemoğlu, N. (2010). Gelişim öğrenme ve öğretim kuramdan
L. J. ve Fox, R. K. (2011). Parenting styles, parenting uygulamaya. Ankara: Pegem.
practices, and physical activity in 10-to 11- year olds. Sezer, A. Kolaç, N. ve Erol, S. (2013). Bir ilköğretim okulu 4,
Preventive Medicine, 52, 44-47. 5, ve 6. sınıf öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin anne
Kalafat, S. (2006). Psikoloji ve gelişim psikolojisi. Kurtman baba tutumları ve bazı değişkenler ile ilişkisi. Marmara
Erslanlı ve Ersin Uzman (Ed.), Gelişim ve Öğrenme içinde Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 3(4), 184-190.
(s. 15-48). İstanbul: Lisans. Şahin, F. T. (2003). Çocuğun gelişimi ve eğitiminde babanın rolü.
Kamaraj, I. (2011). Okul öncesi çocuk ve arkadaş ilişkileri. Müzeyyen Sevinç (Ed.), Erken Çocuklukta Gelişim ve Eğitimde
Mücella Ormanlıoğlu Uluğ ve Gülçin Karadeniz (Ed.), Yeni Yaklaşımlar içinde (s. 459-464). İstanbul: Morpa.
Okul Öncesi Çocuk ve ... içinde (s. 67-94). Ankara: Nobel. Şahin, S. (2012). 0-6 yaş arası çocukların temel gelişimsel
Kargı, E. (2011). Okul öncesi çocuk ve kişiler arası sorun çözme. özellikleri: Fiziksel ve sosyal-duygusal gelişim. İbrahim
Mücella Ormanlıoğlu Uluğ ve Gülçin Karadeniz (Ed.), Okul Halil Diken (Ed.), Erken Çocukluk Eğitimi içinde (s.169-
Öncesi Çocuk ve ... içinde (s. 67-94). Ankara: Nobel. 208) Ankara: Pegem.
Kaya, Z. (2012). Gelişim ve öğrenme. Zeki Kaya (Ed.). Kuram- Terry, W. S. (2013). Giriş. (Çev. Banu Cangöz). Öğrenme ve
lar, Yaklaşımlar, Modeller içinde (s.1-27). Ankara: Pegem. Bellek. Temel İlkeler, Süreçler ve İşlemler içinde (s. 1-43).
Korkmaz, İ. (2015). Sosyal öğrenme kuramı. Binnur Yeşil- Ankara: Anı.
yaprak (Ed.), Eğitim Psikolojisi Gelişim-Öğrenme-Öğretim Uyanık Balat, G. ve Özkan, B. (2011). Okul öncesi dönem ço-
içinde (s. 245-269). Ankara: Pegem. cuklarının temel gelişimsel özellikleri. Okul Öncesi Dönemde
Leonardi-Bee, J.A., Smyth, A.R., Britton, J ve Coleman, T. Fen Eğitimi içinde (s. 223-248). Ankara: Pegem Akademi.
(2008). Environmental tobacco smoke ve fetal health: Yabancı, N. ve Uçar, A. (2013). Anne ve çocuk beslenmesi.
systematic review and meta-analysis. Archivesof Disease Neriman Aral, Ümit Deniz ve Adnan Kan (Ed.), Öğret-
in Childhood: Fetal and Neonatal Edition, 93, 351-361. menlik Alan Bilgisi Okul Öncesi Öğretmenliği içinde (s.
MEB. (2013). T. C. Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Ge- 131-158). Ankara: Alan Bilgisi
nel Müdürlüğü Okul Öncesi Eğitimi Programı. http:// Yılmaz, M. T. (2010). Bireyin gelişmesi. İbrahim Yıldırım
tegm.meb.gov.tr/dosya/okuloncesi/ooproram.pdf. Eri- (Ed.), Eğitim Psikolojisi içinde ( s.17-42). Ankara: Anı.
şim Tarihi: 10.07.2015. Yörükoğlu, A. (2007). Değişen toplumda aile ve çocuk. İstan-
National Governors Association. (2005). Building the bul: Özgür.
foundation for bright futures. [Online]Retrievedon21- Zeybekoğlu Dündar, Ö. (2012). Değişen ve değiş(e)meyen
August-2015,at http://www.nga.org/files/live/sites/NGA/ yönleriyle aile: Yapısı, türleri, işlevleri. Nurşen Adak
files/pdf/0501TASKFORCEREADIN (Ed.), Değişen Toplumda Değişen Aile Sosyolojik Tartış-
O’Connor, E. E. ve McCartney, K. (2007). Examining malar içinde(s. 39-64). Ankara: Siyasal.
teacher- child relationships and achievement as part of an
ecological model of development. American Educational
Research Journal, 44 (2), 340 –369.
2
ÇOCUK GELİŞİMİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Fiziksel gelişim ile ilgili temel kavramları ayırt edebilecek,
Fiziksel gelişimi etkileyen etmenleri tartışabilecek,
Fiziksel gelişim dönemlerine ait özellikleri açıklayabilecek,
Fiziksel gelişimin desteklenmesi ile ilgili öneriler sunabilecek,
Fiziksel gelişimin değerlendirilmesinde kullanılan yöntem ve araçları açıklaya-
bilecek bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Baş • Solunum ve Sindirim
• Boy • Kemik ve Dişler
• Kilo • Gelişim Dönemleri
• Vücut Oranı • Fiziksel Egzersiz, Spor, Hareket
• Beyin Gelişimi • Oyun, Açık Oyun Alanı
• Sinir Sistemi • Gelişimsel Test
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• FİZİKSEL GELİŞİMİ ETKİLEYEN
Çocuk Gelişimi ETMENLER
Fiziksel Gelişim
• FİZİKSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ
• FİZİKSEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
• FİZİKSEL GELİŞİMİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Fiziksel Gelişim
GİRİŞ
Bireyin yaşamı için gerekli tüm görevler ile bireyin davranışları bedende oluşur. Bedensel
gelişimi normal sınırlar içinde olan bir birey gerekli motor becerileri daha kolay gerçek-
leştirebilir. Bedensel gelişime bağlı olarak daha fazla yaşam deneyimi kazanır. Bireyin be-
deninin tüm alt sistemleri ile birlikte sağlıklı gelişebilmesi fiziksel gelişime bağlıdır. Gözle
görünür ve ölçülebilir özellikleri gösteren fiziksel gelişim bireyin eğitiminin ve psikolojisi-
nin temelini oluşturur. Fiziksel gelişim, gelişimin her döneminde kendine özgü özellikler
yönünden sınırlara ayrılmış olsa da her dönem bir sonraki dönemin özellikleriyle birleşe-
rek bireyin gelişimini etkiler.
Birey her gelişim döneminin kendine özgü gelişim ödevlerini yerine getirirken be-
denini kullanmak zorundadır. Çocuğun yürüme davranışını yerine getirebilmesi, yaza-
bilmesi için, kas, iskelet ve sinir sistemlerinin yaşa uygun biçimde büyüyüp gelişmesi
gerekir.
İnsanın gelişimi; döllenme ile başlayan ve ölümle sona eren yaşam döngüsü içerisinde fi-
ziksel, zihinsel, sosyal, duygusal ve dil alanlarında bireyin kazanım ve deneyimlerinin topla-
mını oluşturur. Gelişim alanlarının alt başlıkları ve bireyin gelişiminde meydana gelen kombi-
nasyonlar bireyde bireysel farklılıklar gösterir. Bireyin eşsiz olmasına ve gelişimine yön veren
etmenler ile kişisel özellikler bireyin gelişimini etkiler (Er Sabuncuoğlu, 2014). Fiziksel gelişimi
etkileyen etmenler bilinmeli, gerekli önlemler alınmalı, gelişimin aksayan yönleri en kısa dö-
nemde değerlendirilerek belirlenmeli ve yetersizlikler belirlenerek desteklenmelidir.
Bu ünitede fiziksel gelişim ile ilgili temel kavramların tanımı, fiziksel gelişimi etkile-
yen etmenler, fiziksel gelişim dönemleri ile fiziksel gelişimin desteklenmesi ve değerlendi-
rilmesi konuları ele alınarak incelenecektir.
Fiziksel gelişim, hem bedensel hem de motor gelişimi kapsar. Fiziksel gelişim bedenin
ağırlıkça artması ve boyca uzaması yanında bedeni oluşturan tüm organların ve kemik-
lerin gelişimini, dişlerin çıkmasını ve değişmesini, kas, beyin ve tüm sistemlerle duyu or-
ganlarının da büyümesini, olgunlaşmasını içerir. Boy, ağırlık ve hacimce artışın yanı sıra,
iskelet, kas, sinir, solunum, sindirim, dolaşım ve boşaltım sistemlerinin ve organlarının
değişmeleri, kendinden beklenen görevleri yerine getirecek duruma gelmeleridir.
Yetişkinlerle çocuklar arasında vücut oranları bakımından farklılıklar vardır. Vü-
cut oranı bedenin parçalarının birbirine oranıdır. Doğumda gövde bedenin sekizde
üçü olup bu oran yetişkinlikte de korunur. Bacaklar, doğumda bedenin sekizde biri
kadarken yetişkinlikte bedenin yarısı kadardır. Yetişkinlikte kollar da dengeli bir bi-
çimde uzar ve güçlenir. Çocuklukta kasların bedene göre ağırlığı %25 iken, yetişkinlik-
te %45’e yükselir. İskelette aynı biçimde büyür ve ağırlık bakımından, bedenin %15-20
kadarını oluşturur. Sinir sistemi içerisinde, beyin oranı da değişir. Üç yaşında beyin
ağırlığının yaklaşık %80’i yedi yaşında %90’ı, geri kalan %10’luk bölüm ise sekiz-yirmi
yaşları arasında gelişimini tamamlar (İnanç vd., 2007). Bu durum büyüme ve gelişimin
sonucudur.
açabilir. Bu durumda annenin sistemi yabancı organizmalar olarak fetüsün kanına tepki
göstererek antikorlar üretir. Bu antikorlar fetüse oksijen taşınmasında çok önemli olan
kırmızı kan hücrelerine saldırırlar. Sonuçta düşük ortaya çıkar ve düşük olmasa da bebek-
te kansızlık ve gelişim geriliği görülebilir.
Genetik Etmenler: Genetik etmenler ana-babadan çocuğa geçecek özellikleri taşıyan
20.000 genin değişik kombinasyonlarla dizilişinden oluşur. Kalıtımın, gelişimin hangi
alanlarında daha etkili olduğuna ilişkin tartışmalar sürmektedir. Ancak, fiziksel ve zihin-
sel özelliklerde kalıtımın önemli rolü olduğu savunulmaktadır. Uzun boylu ebeveynlerin
çocuklarının uzun boylu olma, kısa boylu ebeveynlerin çocuklarının ise kısa boylu olma
olasılıkları daha yüksektir (Siyez, 2007).
Irk: Fiziksel gelişimde özellikle ırkların kalıtımsal özelliklerine göre çok büyük fark-
lılık görülmektedir. Asya, Güney Amerika ve Afrikalılar, Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa
ve Avustralyalılardan boyca daha kısadır. Irklar arasındaki boy farkını genetik etmenler
belirler. Doğumla birlikte siyahların beyazlara oranla iskelet gelişimi açısından daha üstün
oldukları görülür (Aral vd., 2000; Ceylan, 2009; Tepeli, 2008).
Annenin Duygusal Durumu: Gebelik sırasında annenin uzun süreli stres, aşırı heye-
can ve korku yaşaması, bebekte düşük doğum ağırlığı, sinirlilik ve sindirim sorunları ile
birlikte damak ve dudak gelişiminde sorunlara neden olabilir.
Doğum öncesi annenin ve doğum sonrası çocuğun beslenmesi fiziksel gelişimi nasıl etkiler?
2
Hastalık: Hastalıklar iştahı keserek çocukların sağlıklı beslenmesini engeller. Bağırsak
problemi ve ishal, normal gelişimin durmasına ya da sonlanmasına neden olur. Ancak ta-
mamlayıcı çinko, çocuğun ishalden korunmasını sağlar ve tekrarını önler (Berk, 2013).
Uzun süren hastalıklar, ateşli hastalıklar geçici veya sürekli olarak fiziksel büyümeyi Aşılar çocukların hastalık riskini
azaltarak çocuğun fiziksel
engelleyebilir. Kronik hastalıklar da çocuğun gelişimini etkiler. Örneğin şeker hastalığın- gelişimine olumlu yönde katkı
da insüline bağımlı diyabetik bir çocukta genellikle erişkin boyu ortalamanın altındadır. sağlar.
Çocukların anaokuluna başlamaları ile hastalanma riskleri artar. Çocuklar daha çok solu-
num yolu hastalıklarına yakalanırlar. Sindirim bozuklukları ve barsak kurtlarının yaptığı
rahatsızlık da oldukça yüksektir. Son zamanlarda çocukluk hastalıklarının oranı hızlı bir
şekilde düşmüştür. Bunun en önemli sebeplerinden biri bebeklerin ve çocukların aşılan-
masıdır (Ceylan, 2009; Siyez, 2009).
Kazalar: Sanayileşmiş ülkelerde yaşanan çocuk ölümlerinin en önemli nedeni ka-
zalardır. Araba, trafik kazaları, boğulma ve yanma en yaygın görülen çocukluk kazaları
arasında yer alır. Dikkatsiz, aşırı heyecanlı, sinirli, asi ve saldırgan çocukların yaralanma
ihtimalleri daha yüksektir. Yoksulluk, boşanmış ebeveynler, ebeveynlerin düşük öğrenim
seviyesi bu tarz yaralanmalarla yakından ilişkilidir (Berk, 2013).
Çevre Kirliliği: Doğum öncesinde atıkların yakılmasıyla ortaya çıkan zehirli bileşiğe Çocukların çevrelerini tanımada
kullandıkları ağızları onları
maruz kalma, bebeklerde bağışıklık sistemini ve tiroid hormonunu etkiler. Bu hormonla- çevresel zararlılara karşı açık
rın etkilenmesi fiziksel büyümeyi engeller. Babanın kanında bulunan az miktardaki bile- duruma getirir. Özellikle kurşun
ve civa nörolojik gelişim ile beyin
şik bile çocukta cinsiyet organlarında önemli değişime yol açar (Berk, 2013). Çocukların zedelenmelerine yol açar. Etkiler
dünyayı anlamak ve öğrenmek için “buldukları her şeyi ağızlarına götürme” davranışları yıllar sonra ortaya çıkabilir.
onların daha çok zararlı madde ile karşılaşmasına neden olur. Zararlı maddeler arasında
yer alan kurşun, civa ve manganez nörolojik gelişimi olumsuz yönde etkiler. Kurşun be-
yinde sinaps oluşumu için gerekli dendrit oluşumunu engeller. Davranışsal anormallikler,
zeka geriliği, kısa ve uzun hafıza, okuma, heceleme, duyma, göz motor performans, duyu
bütünleme ve tepki zamanında bozukluğa yol açar. Civa beyin gelişiminde etkili olan hüc-
re bölünmesi ve migrasyonu bozarak yaygın beyin zedelenmesine neden olur. Manganez
eksikliği de fazlalığı da beyni etkiler (Özmert, 2005).
Çevresel Etmenler: Sevgi ve şefkat fiziksel gelişimin ve ruh sağlığının temel daya-
nağıdır. Anne babanın çocuk yetiştirme tarzları, anlayışsızlıkları, çocukların psikososyal,
zihinsel, dil, cinsel, bedensel gelişimlerini büyük ölçüde etkiler. Çocuğa karşı ana-baba
32 Çocuk Gelişimi
tutumlarının dışında aile içindeki gerek ana-baba, gerekse diğer aile üyeleri arasındaki
etkileşimlerin niteliği, aile geçimsizlikleri ve eşit ilgi görememek normal fiziksel gelişimi
aksatır ( Senemoğlu, 2001 ). Ayrıca, ailenin sosyo ekonomik ve kültürel yapısı, beslenme
özellikleri, akranlarla ilişkiler çocuğun fiziksel gelişimini hızlandırabilir ya da sınırlandı-
rabilir. Son yıllarda araştırmacılar, sinir sisteminin olgunlaşması ile birlikte bedenin fi-
ziksel yapısı, hareket kabiliyeti, motive edilmesi ve bebeğin becerilerini destekleyen diğer
çevresel faktörlere bağlı olarak motor becerilerin ortaya çıktığını belirtir (Siyez, 2007).
Resim 2.2 Uyku Düzeni: Uyku çocuğun gelişimini
Çocuğun düzenli özellikle bebeklik dönemindeki gelişimi et-
uyuması fiziksel kiler. Büyüme hormonu uyku esnasında sal-
gelişimde önemlidir. gılandığından uyuma vücudun büyümesine
katkı sağlar. Çocukların düzenli uyku alışkan-
lığı kazanması sağlıklı gelişim için gereklidir
(Berk, 2013). Anne babalar bakım, besleme,
bebeği dinlenip uyuyabileceği sakin ortamlar
ve daha sonra da gerekli uyarıcı ortamları sağ-
layarak çocuğun fiziksel sağlığının oluşması-
na destek olurlar.
Çocuklarda uyku ihtiyacı hareketliliğin so-
nucudur. Yetişkinlere kıyasla çocuklar enerji
depolamadığından daha çabuk yorulurlar. Yor-
gunluğun giderilmesi için çocukların yeterince
Büyüme hormonu uyku esnasında dinlenmeye ve uykuya gereksinmeleri vardır. Bu nedenle çocuğun uyuyarak dinlenme-
salgılanır.
mesi, çocukta büyümeyi yavaşlatabileceği gibi, hastalıklara karşı dayanıklılığı da azaltır
(Tepeli, 2008).
Duygusal Olarak İyilik: Bebeklik döne-
Resim 2.3
minde olduğu gibi çocuklukta da duygusal an-
Çocuğun sosyal
lamda mutlu olmak büyümeyi ve sağlığı etkiler.
çevresini geliştirmek
onun mutlu olmasına Aşırı duygusal yoksunluk, sevgiden yoksun
yardım eder. olma cüceliğe (2-15 yaş arası büyüme bozuk-
luğu) sebep olabilir. Tipik belirtisi büyüme
hormonunun azalması, çok kısa vücut yapısı,
olgunlaşmamış iskelet yaşı ve uyum sağlama
problemleridir (Aydın, 2010).
İç Salgı Bezleri: Salgı bezleri, doğrudan
doğruya kana gönderdikleri salgılarla, bedenin
büyümesini ve sağlığı etkiler. İç salgı bezleri;
hipofiz, troid, paratroid, pankreas (yarı iç salgı
bezidir), böbrek üstü, pitüviter ve cinsiyet salgı bezleridir. Hipofiz, tüm salgı bezlerinin
çalışmasını düzenler ve bütün organların çalışmasını etkiler. Uzun kemiklerin gelişmesi-
ni sağlar. Fazla salgı salgılaması devliğe, yetersizliği cüceliğe neden olur. Troid salgı bezi,
kemiklerin, kasların büyümesine, sinir sisteminin, kan dolaşımının çalışmasına etki eder.
Büyüme hormonu özellikle boy uzamasını, tiroid hormonu ise bedensel gelişim ile bir-
likte olgunlaşmayı da etkiler. Hipofiz ve cinsiyet bezlerinin salgılarıysa birlikte cinsiyet
organlarının çalışmasına etki eder. Bu hormonların fazlalığı vücudun etkinliğini artırır-
ken, azlığı vücudun etkinliğini yavaşlatır ve kretenizm adı verilen beden ve zihin gelişimi
geriliğine neden olur. Paratroid salgı bezi salgısı, vücudun kalsiyum ve fosfor dengesini
sağlar. Kemiklerin gelişimini, sinir sistemini, kasların çalışmasını, kalp atışlarını ve kanın
2. Ünite - Fiziksel Gelişim 33
pıhtılaşmasını etkiler. Bu bezin az çalışması, kas ağrılarına, kemiklerin bozulmasına; fazla İç salgı bezlerinin salgıladığı
hormonların azlığı ya da
çalışması ise, sinirlerin körleşmesine neden olur. Pankreas bezi, iki türlü salgı salgılar. Biri- fazlalığı büyümeye ve organların
si mideye gönderilir. Diğeri insülindir ve kana gönderilir. Kandaki şeker miktarını ayarlar. çalışmasına etki ederek fiziksel
gelişimi etkiler.
Dolayısıyla gelişime etkide bulunur. Böbrek üstü bezleri salgıları, büyümeye, cinsiyete etki
eder ve vücudun duyguların yoğunluğundan korunmasını sağlar. Pitüviter salgı bezi, he-
men bütün organlara etkide bulunur ve altı çeşit salgı çıkarır. Bu salgıların biri kemiklerin
ve yumuşak dokuların büyümesine etki yapar, azlığı cüceliğe, çokluğu ise devliğe neden
olur (Tepeli, 2008).
Televizyon: Televizyon günümüzde tüm evlere girmiş ve çocuklarımızın hem beden-
sel hem de ruhsal sağlığını etkileyen önemli bir çevresel sorun haline gelmiştir. Aşırı te-
levizyon izleme sonucu ortaya çıkabilecek en önemli fiziksel sorun obezite iken, kalıpsal
kültürlenme, yeme sorunları, cinsel davranış sorunları, okul başarısında düşme ve öğ-
renme güçlüğü, antisosyal davranışlar ve saldırganlıkta artış ve davranış bozuklukları en
önemli psikososyal sorunlar arasında yer alır (Özmert, 2005).
ve süt dişlerinin yerleri oluşmaya başlar. Altı ile sekizinci haftalar arasında cinsiyet ayrı-
mı oluşur ve buna bağlı olarak üreme organları oluşmaya başlar. Kol ve bacaklar gelişir.
Sekizinci haftanın sonunda bebeğin temel iç organları (kalp, karaciğer, sindirim sitemi)
işlevini gerçekleştirmeye başlar.
Embriyon evresinin ilk günlerinde plasenta, göbek kordonu ve amniotik sıvı olgun-
laşır ve işlevini yerine getirmeye başlar. Plasenta zigotun dölyatağına yerleşmesini sağlar.
Fetüsün beslenme ve korunması için anneyle fetüs arasındaki metabolik değişiklikleri
idare eden önemli bir organdır. Fetüs için akciğer olup, beslenme ve zararlı maddeleri
boşaltan iç salgı bezi gibi görev yapan bir organdır. Doğumda plasenta yaklaşık 500 gr
ağırlığında, 20 cm çapında ve 2 cm kalınlığındadır.
Anneden fetüse oksijen, su, bazı hormonlar, antikorlar, bazı vitaminler, bazı mine-
raller gibi gerekli maddeler göbek kordonu aracılığıyla iletilir. Ortalama olarak 50 cm.
uzunluğundadır.
Yaklaşık ikinci haftada embriyonun etrafında amnion adı verilen bir zar oluşur. Amni-
on zarının içindeki boşluk sıvıyla doludur. Bu sıvı amniotik sıvı olarak adlandırılır. Berrak
görünümlü bir sıvıdır. Embriyoyu olası kazalara karşı korur, bunun yanında embriyonun
uygun bir ısıda korunmasını sağlar, embriyonun dölyatağına yapışmasını önler ve rahat
hareket etmesine olanak tanır.
Fetüs evresi doğum öncesinin en Fetüs Evresi (9-38 hafta): İkinci aydan sonra insan embriyosu artık “fetüs” adını alır.
uzun evresidir. Bu evrede bebeğin
boyu ve ağırlığı çok hızlı farklılaşır. Doğum öncesi gelişimin en son ve en uzun evresidir. Üçüncü aydan doğuma kadar süren
bu evrede büyüme ve organ sistemlerinin farklılaşması çok hızlı olur. Gelişen organların
bazıları örneğin; dolaşım sistemi fetüsün gereksinmelerini karşılamak üzere bu dönemde
göreve başlar. Fetüs dördüncü ayın sonunda bazı solunum hareketleri yapabilecek şekle
ulaşmıştır. Kendi dolaşım sistemi olmasına rağmen fetüsten anneye, anneden de fetüse
kan değişimi olur.
Büyüme ve gelişmenin yanı sıra, bazı yeni özellikler de bu dönemde görülür. Fetü-
sün iskelet sistemi ilk aylarda, bağ dokusu ve kıkırdak halindedir. Kemikleşme dördüncü
aydan itibaren başlar. Doğuma kadar bitmez. Doğumdan sonra da kemikleşme değişimi
sürer.
Fetüs on ikinci haftanın sonunda yaklaşık 7.5 cm boyunda ve 14 gr ağırlığındadır.
Anne, gelişimin on altıncı haftası dolaylarında fetüsün hareketi hisseder.
Beşinci ayda fetüsün iç organları gelişmiştir. Onlar, yetişkin organına benzer bir biçim
almış ve işleve hazır hale gelmişlerdir. Beş ve altıncı ayda kas kontrolü gelişmeye başlar ve
fetüsün hareketlerinde artış görülür. Bebek prematüre olarak dünyaya gelirse bu süreçte
emme ve yutma güçsüz, solunum düzensiz ve yüzeyseldir.
Altı aylık iken fetüs yaklaşık 25 cm boyundadır. Gözlerin oluşumu tamamlanmıştır.
Deri buruşuktur ve deri altına yağ birikmeye başlamıştır. Bu dönemde erken doğum olur-
sa bebek nefes alır, fakat yaşama şansı azdır.
Yedinci aydan itibaren fetüs yaşama dönemine girer. Artık sinir sistemi tümüyle geliş-
miş ve bağımsız olarak işlevini yapabilecek duruma gelmiştir. Ancak, karaciğer, böbrek-
ler, sinir sistemi gibi organlar henüz tamamlanmış değildir. Fetüste boy ve kilo artışında
belirgin farklılık görülür. Kas dokusu güçlenir, hareketleri daha güçlü hale gelir. Cilt altı
yağ dokusu gelişir ve kas kitlesi hızla artar. Yedi aylık fetüs 1200 gram ağırlığa ve 37,5 cm
boya ulaşır.
Fetüsün sekizinci ayda boyu 46 cm, vücut ağırlığı ise 2500 gramdır. Fetüs doğduğunda
boyu ortalama 48-53 cm, ağırlığı ise 2500-4300 gram arasındadır. Fetüs 38. haftadan sonra
uterus dışında yaşayabilecek duruma gelir ve doğar (Ceylan, 2009).
2. Ünite - Fiziksel Gelişim 35
ve erkek çocuklarda doğumdan sonra göğüslerde şişlikler görülebilir. Bunun nedeni, an-
neden çocuğa geçen hormonlardır. Bu şişlikler kesinlikle sıkılmamalıdır, kendiliğinden
geçer. Temizliğe dikkat edilmelidir.
Yeni doğan bebeğin solunumu, doğumdan sonraki 15-20 saniyede başlar. Yeni doğan
Yeni doğanın derisinde lanuga bebek, çok sık düzensiz ve derin olmayan bir biçimde nefes alıp verir, ikinci ve dördüncü
denen tüyler, morumtrak lekeler,
içi su ve yağ dolu kabarcıklar,
günlerde tüm akciğerler normal solunuma katılır. Bebek doğduğunda dakikadaki solu-
genital organlarda hormonal num sayısı 40-60 iken, 12 ayda solunum sayısı 30-35’e düşer. Yeni doğmuş bir bebeğin
kaynaklı şişlik görülür. kalbi dakikada 120-150 arasında atar. Sindirim sistemi çok iyi gelişmeyen yeni doğan be-
beklerin en rahat sindirebileceği besin anne sütüdür. Yeni doğanın idrarında ilk hafta az
miktarda protein vardır. Yutulan amniyon sıvısı ile barsak bezleri salgılarının karışımın-
dan meydana gelen koyu yeşil, zamk gibi yapışkan bir madde olan mekonyum bebeğin
ilk kakasıdır. Yeni doğanda ilk dışkı 24 saat içinde görülür. Bebek süt almaya başladıktan
sonra üç-dört gün içinde dışkının rengi değişir ve normal süt çocuğu dışkısına dönüşür.
Genital organlarda özellikle kız çocuklarında, doğumdan sonra dört beş gün devam
eden kanlı bir akıntı olabilir. Erkek çocuklarda da yumurta yatağında (torbada) su topla-
ması sonucu şişlikler görülebilir. Bunların da nedeni anneden geçen hormonlardır.
Fizyolojik sarılık, doğumun üç ve dördüncü günü bebeğin kırmızı renginin yavaş ya-
vaş solup sararması ile ortaya çıkar. Doğumdan sonra bir kısım alyuvarların harap ol-
ması, parçalanması sonucu bol miktarda sarı renkli safra maddesinin oluşması ve tam
gelişmemiş olan karaciğerin bu maddeyi hemen değiştirememesi ve böbreklerden dışarı
atamaması sonucu fizyolojik sarılık meydana gelir. Fizyolojik sarılık yeni doğanların üçte
birinde belirgin bir şekilde görülür.
Kemik ve Dişler: Yeni doğanda iskelet, kıkırdak biçimindedir. Kemiklerin kıkırdak
dokusu zamanla sertleşir. Kemikler uzunluğuna ve genişliğine büyür, eklemler olgunlaşır.
Doğuşta 270 adet olan kemikler, ergenlikte 350, gelişmiş bir iskelette ise 206 adettir. Kemik-
lerin olgunlaşması kızlarda daha çabuk olur. Diş tabakaları embriyon döneminde oluşmaya
başlar. Süt dişlerinde kireçlenmenin gebeliğin 12. haftasından itibaren olduğu görülür.
Yeni Doğanda Refleksler: Refleksler, yeni doğmuş bebeğin en net organize davranış
örüntüleridir. Bazı refleksler hayati öneme sahiptir. Örneğin; yanağına dokunulduğunda
ya da annesinin memesi bebeğin ağız bölgesine değdiğinde bebeğin başı kendiliğinden
döner ve memeyi aldığında emme kendiliğinden olur. Bazı reflekslerse anne baba ve be-
bek arasında haz verici etkileşim oluşturmada yardımcı olur. Göğüs ucunu arayan ve ba-
şarılı şekilde bulan bir bebek beslenme esnasında kolay emer ve eline dokunulduğunda
elini yakalayarak anne babanın sevgi dolu davranmasını bakım konusunda kendilerini
yeterli hissetmesini sağlar.
Alt beyin merkezlerinin kontrolündeki ilkel refleksler gebeliğin 18. haftasından itiba-
ren fetüste görülmeye başlar. Zamanla korteks daha geniş çapta idare etme gücü kazanır
ve istemli hareketler oluşur. Gelişimsel refleksler, santral sinir sisteminin bozukluklarının
teşhisinde bir araç olarak kullanılır. Örneğin, doğumdan sonraki üçüncü günde yüzüs-
tü durumda çenesini kaldıramayan bebeklerde yaşamın ileriki dönemlerinde nörolojik
anormallik belirtilerine rastlanır.
Yeni doğanın duyularından en Bebeklerin işitebildikleri seslerin şiddeti yetişkinlerinkine benzerdir. Bebeklerin duy-
gelişmişi işitme, en az gelişeni ise
görmedir. dukları seslere verdikleri tepkiler, seslerin niteliklerine göre farklılıklar gösterir. Düşük
frekanslı ritmik sesler genellikle bebekleri sakinleştirir. Şiddeti ve frekansı yüksek, ani ses-
ler huzursuz eder. Buna karşılık bazı sesler bebeklerin daha çok ilgisini çeker. Şarkıları ve
kadın sesini diğer seslere tercih ederler. İki günlük bebekler bile yetişkinlerin konuşması
ile bebek konuşması arasındaki ayrımı yapabilirler. Beş ay civarında bebekler seslerin yö-
nünü tayin edebilme, sesin kaynağını bulabilme ve seslerin birini ötekine tercih ederek
dinleme gibi becerileri kazanırlar (Erden ve Akman, 2008).
Görme, Doğuşta en az gelişmiş olan duyu organı gözdür. Göz kaslarının gelişmesi yaklaşık
12 yıl sürer. Yeni doğmuş bebek ışığı, karanlığı görme alanındaki hareket eden ya da zıt fonda
olan nesneleri fark edebilir. Beyindeki görsel alan ve gözdeki ağ tabakası, gözün ve merceğin
hareketini denetleyen kaslar henüz tüm işlevlerini yerine getiremediğinden gözlerin eşgü-
dümlü kullanımı birkaç ay sonra olur. Bir aylık bebek yakınındaki büyük cisimleri görebilir.
Yaklaşık olarak yedi yaşlarında göz yuvarlağı normal büyüklüğüne ulaşır. Yeni doğanın görme
keskinliği ya da hassasiyeti kısıtlıdır. Doğumdan sonra altıncı ayda görme keskinliği yetişkin
düzeyine ulaşır (İnanç vd., 2007; Selçuk, 2008). Yeni doğan nesneleri 45-90 derecelik açıda kısa
sürede izleyebilir. Doğduklarında bebekler nesneleri yaklaşık altı metre uzaklıktan net olarak
algılayabilirlerken, yetişkinler 182 metreden nesneleri algılayabilir (Berk, 2013).
Yeni doğanlar yüzlerinden 18 ile 40 cm uzakta bulunan nesneleri gayet net görürler.
Bu uzaklık yaklaşık olarak anne babanın bebeği kucağına aldığı zaman yüzlerinin bebeğin
yüzüne olan uzaklığıdır. Görsel izleme ve görsel tarama davranışları bebeklerin dünya-
yı incelemesinde yardımcı becerilerdir. Görsel izleme, bebeğin hareket eden bir nesneyi
gözlerle izlemesi olarak tanımlanır. Yeni doğanlar ilgilerini çeken nesneleri görüş alan-
larında tutabilmek için başlarını oynatıp gözlerini ayarlamaya çabalarlar. Görsel izleme
davranışı hayatın ilk altı yılında daha hızla gelişir ve daha başarılı yapılır. Tarama becerisi
bir nesnenin tüm özelliklerini baştan sona inceleyip hakkında fikir sahibi olmak şeklin-
de tanımlanır. Bu yetenek henüz tam olarak gelişmemiştir. Bir nesnenin tamamını görsel
olarak taramanın etkin hale gelmesi üçüncü ayın sonuna doğru olur. Derinlik algısı da
kazanılması gereken bir başka yetenektir (Trawick-Smith, 2013).
Bebekler yaşamlarının ilk ayında zamanlarının sadece %5-%10’unu çevrelerini seyret-
mekle geçirirken, bu oran iki buçuk aylık olduklarında %35’e ulaşır. Genellikle bebekler-
de görme duyumunun gelişimini izlemek için yapılan deneylerde, iki günlük bebeklerin
insan yüzüne veya biçimli görüntülere değişik parlaklıklardaki ışıklara oranla daha fazla
baktıkları bulunmuştur. İki aylık bebeklerin boyutları ve biçimleri aynı olan şekiller ara-
sında mavi ya da kırmızı olanları gri olanlara göre daha fazla tercih ettikleri görülmüştür.
Bebeklerin nesnelerin biçimlerine göre de görsel tercihlerinin değiştiği, eğimli, kavisli şe-
killeri, düz şekillere göre daha fazla tercih ettikleri belirlenmiştir. İki aylık olduklarında da
bebekler insan yüzündeki özellikleri fark etmeye başlarlar. Gözler fark edilir, ağız ve ağız
hareketleri bebeğin dikkatini çeker.
Yetersiz ve dengesiz beslenme, Kız çocukları kemik gelişimi bakımından erkek çocuklarından bir yıl ilerdedir. Üç-
aşırı kilolu veya obez olma kalıcı
dişlerin çıkmasını etkiler. altı yaş çocuklarda kemiklerdeki sertleşmeme nedeniyle düşmeleri halinde kemiklerde
kırılma görülmez. Ancak bu durumun bazı zararları da vardır; yanlış duruş ve travma
durumlarında kemiklerin biçimi kolaylıkla bozulabilir.
Dört yaşın sonlarından itibaren, çocuklar ilk dişlerini ya da süt dişlerini kaybetmeye
başlarlar. Bu süreç kalıtsal faktörlerin ve beslenme ile ilgili faktörlerin etkisindedir. Ye-
tersiz ve dengesiz beslenme kalıcı dişlerin çıkmasını geciktirirken, aşırı kilolu veya obez
olmak ise kalıcı dişlerin çıkmasını hızlandırır. Çocuklar altı yaşına ulaştıklarında süt diş-
leri düşmekte ve yerine kalıcı dişler çıkmaktadır. Kalıcı dişler daimi olduğu için diş sağlığı
açısından çok önemlidir (Selçuk, 2008).
Solunum Sistemi: İlk çocukluk döneminde akciğerlerin kapasitesinin gelişimi olduk-
ça yavaştır. Kalbin büyümesi altı yaşına kadar çok hızlıdır. Kalp atış hızı da giderek azalır,
ilköğretim döneminin başlarına doğru yetişkinin kalp atım hızına benzer duruma gelir.
Sindirim Sistemi: İlk çocukluk döneminde çocuklar tüm yiyecekleri sindirebilecek
duruma gelir. Yaklaşık 20-24 aylarda dışkılama ve işeme kasları gerekli olgunluğa ulaşmış
durumdadır. Çocuklar iki buçuk, üç yaşlarında beş saat idrarını tutabilecek olgunlukta-
dır. Dışkı denetimini sağlayacak kasların olgunlaşması onsekizinci aya kadar sürdüğü için
daha önce tuvalet eğitimine başlanılmamalıdır.
Duyular: Bu dönemde duyu organları da gelişimlerini sürdürürler. Örneğin kulaktaki
östaki borusu doğuşta hemen hemen yere paralel bir durumdan daha açısal bir duruma
geçer. Bu değişiklik bazen okul öncesi yıllarda kulak ağrılarının sıklığında bir artışa neden
olabilir.
Görme, bu dönemde çocuklar henüz gözlerini küçük nesneler ya da ayrıntılar üzerin-
de odaklayabilmek için yeterli olgunluğa ulaşmamışlardır. El-göz uyumlarında yetersiz-
likler görülür.
İlk çocukluk döneminde fiziksel gelişim açısından en dikkat çekici özellikler nelerdir?
5
Orta Çocukluk Döneminde Fiziksel Gelişim (7-12 yaş)
Sinir hücrelerindeki gelişme Birçok kültürde çocuklar bu gelişim döneminde örgün eğitimlerine başlarlar. Bu dönem-
ve hormonların etkisiyle beyin
fonsiyoklarında değişiklikler, de fiziksel gelişimin daha yavaş olduğu gözlenir.
görsel bilgiyi işlemden geçirme Baş: Başın uzunluğu bedenin toplam uzunluğunun sekizde biri oranındadır.
hızındaki artış çocukta okuma
becerisinin gelişimini destekler.
Beyin Gelişimi: Beynin bazı yapılarında kayda değer büyüme söz konusudur. Beynin
iki tür dokusunun hacminde artış tespit edilir. Sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan
kimyasallar boyutunda gelişimler gerçekleşir. Bu değişim, okul çağı çocuğunun daha etkili
ve esnek düşünme ve davranışlar sergilemesine katkı sağlar. Aynı zamanda bu dönemde
hormonların etkisiyle beyin fonksiyonlarında da değişikliklerin olabileceği öne sürülür.
Beyin ondört yaşından sonra hemen hemen hiç büyümez.
Bu dönem beyin gelişimi görsel bilgiye ulaşma ve işlemden geçirme yeteneğindeki
gelişmelerle bağlantılıdır. Çocukların görsel bilgiyi işlemden geçirme hızı çocukluk dö-
nemi boyunca gelişmekte ve ergenliğin başında yetişkin düzeyine ulaşmaktadır. Ayrıca
çocukların görsel materyalleri sistemli bir şekilde okuma yeteneği de yedi-sekiz yaşların-
da gelişir.
Boy ve Ağırlık: Orta çocukluk yıllarında çocuklar genellikle yılda sadece 5 cm uzar-
lar. On yaşında çocuklar 140 cm, 11-12 yaşlarında ise 145 cm civarındadırlar. Ağırlık da
boy uzaması gibi yavaştır. Yedi yaşındaki bir çocuğun ağırlığı ortalama 24 kg’dır. Beşinci
sınıfa doğru kızların ağırlığı yaşıtları olan erkeklerin ağırlığından fazladır. Kızlar erkek
çocuklardan daha önce erinlik dönemine girerler. Onbir yaşında bir kız çocuk 35 kg
aynı yaştaki erkek çocuk ise yaklaşık olarak 35.5 kg’dır. Kızlar sadece bu dönemde erkek-
2. Ünite - Fiziksel Gelişim 43
lerden boyca daha uzundur. Bu durum Resim 2.8
vücut biyokimyasındaki farklılaşmalara Orta çocukluk
bağlıdır. Bacaklar ve vücut yavaş yavaş döneminde çocuklar
uzamaya ve yüz incelmeye başladıkça zayıf bir görünüme
birçok çocuk daha önceki dönemlerdeki sahiptir.
yuvarlakımsı vücut şeklinin aksine za-
yıf bir görüntü alır. Boy ve kilo kültürel
gruplar arasında farklılık gösterir. On
yaşlarına doğru vücut biyokimyasındaki
farklılaşmalara bağlı olarak özellikle kız
çocuklarında ani bir boy artışı yanında
ikincil cinsiyet özellikleri de belirginleş-
meye başlar.
Vücut Özellikleri: Kemik ve iske-
let sistemindeki gelişme, kas sistemin-
den daha ilerde olduğu için zaman zaman büyüme ağrıları meydana gelebilir. Fiziksel
ve zihinsel çabalarının bir sonucu olarak kolay yorulurlar. Ara vermeye ihtiyaç duyarlar.
Birçok küçük yazı veya nesnelere odaklanmada zorluk çekebilirler. Kemik gelişimi hâlâ
tamamlanmamıştır.
Bu dönemde vücudun alt bölümü en hızlı gelişen bölge olduğu için çocuklar ilk ço-
cukluk dönemine göre daha uzun bacaklı görünür. Kuşaklar arasında vücut ölçülerinde
değişimler gözlenir. Gelişmişlik ve beslenme olanakları büyüme eğilimlerinde en önemli
etkendir. Büyümeyi engelleyici hastalıklarla mücadele eden ve yetersiz beslenen dar gelirli
ailelerin çocuklarında kuşaklar arası eğilimler oldukça az görülür.
Kemik ve Dişler: Kemik ve iskelet sistemindeki gelişmeler altı-oniki yaş aralığında ağ- Yedi-oniki yaş aralığında kemik
ve iskelet gelişimine bağlı olarak
rılara neden olur. Bu dönemde kemiklerde sertleşme son halini almadığı için kemiklerin yazı yazarken bileklerde ağrılar
biçiminin bozulma tehlikesi devam eder. Kol, bacak ve omurga kemiklerine aşırı yüklemeler görülebilir.
ve zorlamalar iskelet gelişimini olumsuz etkileyebilir. Bu dönemin başlarında (7 yaşlarında)
bilek ve parmak kemikleri ince işleri yapabilecek olgunlukta olmadığı gibi, bu dönemde ço-
cukların bel, kol ve bacak kemikleri de ağır işleri yapmaya hazır değildir. İskelet sisteminin
her parçası aynı oranda büyüyüp sertleşmez. Öncelikle kafatası ve eller olgunlaşırken, ayak
kemiklerinin olgunlaşması ergenliğin sonunu bulur. Çocuklar olgunlaştıkça ayak bileği ek-
lemleri ve ayaklar, kol bileği ve eller daha çok kemikleşir (Ceylan, 2009).
Çocukların altı-oniki yaş aralığında 20 süt dişinin tamamı dökülür, yerlerine kalıcı
dişler çıkar. Uzun bir süre yeni çıkan kalıcı dişler oldukça büyük görünür. Diş kaybı bu
gelişimsel dönemin önemli bir olayı olup akranlar arasında çok fazla konuşulur.
Yüz ve özellikle çene kemiklerinin yavaş yavaş büyümesi, çocuğun yüzünün uzaması-
na ve ağzının genişlemesine neden olur. Bu durum patlayan yeni dişlere çenenin uyumu-
nu kolaylaştırır. Orta çocukluk çağı çocuklarının üçte birinin alt ve üst dişlerinde çarpık-
lıklar görülür (Berk, 2013).
Görme ve İşitme: Bu dönemde görülen en yaygın görme sorunu miyopluktur. Düşük do-
ğum ağırlıklı dünyaya gelen orta çocuklukta çocukların miyop olma olasılıkları daha fazladır. Bu
durumun nedeni olgunlaşmamış görme merkezleri, ağır ilerleyen göz gelişimi ve yaygın olarak
görülen göz hastalıklarıdır. Sık görülen orta kulak iltihabı bu dönemde daha az görülmeye başlar.
Tekrarlanan enfeksiyonlar işitme kaybına neden olabilir. Düzenli görme ve işitme taramaları ile
bozukluklar ciddi öğrenme sorunlarına neden olmadan ortadan kaldırılabilir (Berk, 2013).
44 Çocuk Gelişimi
Ergenlikte fiziksel gelişim hangi konuları kapsar ve her iki cinsiyette de büyüme sırası na-
6 sıldır?
Çocuğun fiziksel gelişimi için uygun çocuk dostu mekanlara örnek, http://haydiannegez-
meye.blogspot.com.tr/2014/04/guzel-havalarda-cocuklarla.html adresinden ulaşabilirsiniz.
2. Ünite - Fiziksel Gelişim 47
Çocuklar, becerilerini geliştirmelerine ve yeni bir şeyler öğrenmelerine olanak sağ-
layacak oyun alanlarına ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamak üzere değişik tarz ve ya-
pıda oyun alanları dizayn edilmiştir. Oyun alanları; çocukların saldırganlık duygusunun
olumlu yönde kanalize edilmesini sağlar, çocukta fazla enerji birikimini boşaltır, olumlu
benlik gelişimini destekler. Çocuğun yeteneklerini keşfetmesini, bedenini tanımasını,
gücünü kontrol edebilmesini, araç gereçle mesafe algısını ve yön duyarlılığını kazanma-
sını sağlar.
Oyun oynamak çocuklar için, sosyal, fiziksel ve kavramsal gelişim konusunda en iyi
eğitim programıdır. Açık alanda oyun, ilk bakışta yalnızca fiziksel enerjiyi dışarı atmak
için yararlı bir aktivite gibi gözükür. Bu bağlamda, geçmişten bu güne bakıldığında açık
oyun alanlarında sadece, fiziksel aktivitelere imkan veren, sallanma, tırmanma, atlama
oyuncakları bulunmaktadır. Açık alan oyunlarının çocuğun bütüncül gelişiminde çok
daha önemli bir role sahip olduğu unutulmamalıdır.
Emekleme alanları, kolay ulaşılabilir alçak platformlar, rampalar, küçük masalar, kum- Hareket ve oyun etkinlikleri
planlanırken öncelikle çocuğun
su oyunları, üç tekerlekli araçlar, farklı dokularda yollar, zıp zıplar ve alçak kaydıraklar içinde bulunduğu gelişim
bu gruptaki çocukların fiziksel gelişimi için ideal oyun araçlarıdır. Daha büyük yaştaki özellikleri iyi bilinmelidir.
çocuklar için fiziksel açıdan gelişmek ve güçlenmek amacıyla yatayda ve düşeyde hare-
ket barları, tırmanma üniteleri, halat ve zincir (tırmanma), yatay barlar, tahtarevalli, kay-
dıraklar, koşu ve top oynama alanları, yarı kapalı mekanlar (küçük evler) kullanılabilir.
Oyun alanları aynı zamanda farklı dokular ve zıt renklerin kullanımıyla duyuları harekete
geçirir. Küçük çocuklar için küçük rampa ve merdivenler dinamik dengenin geliştiril-
mesine yardımcı iken, okul çağındaki çocuklarda dinamik dengenin geliştirilmesi halat,
zincir, köprü ve denge barlarıyla sağlanır. Açık oyun mekanları, bir yandan kapalı oyun
mekanlarına kıyasla pek çok farklı seçenekler sunarken, çocukların toprak, su, taş, güneş
gibi yoğun ihtiyaç duydukları materyallere erişimlerini de kolaylaştırır. Açık alanda oyun,
çocuğa hareket özgürlüğü sunar, iç mekanlarda kullanamadığı fiziksel becerilerinin (atla-
ma, koşma, zıplama gibi) gelişmesine yardımcıdır. Açık mekandaki, oyun alanı genellikle
geniştir, bu alan çocuğun uzun süre çevrede keşifler yapmasına katkı sağlar (Selçuk Kira-
zoğlu, 2012).
Çocuklar için hareket ve oyun etkinlikleri hazırlanırken çocuğun yaş grubunun özel-
likleri dikkate alınmalı, uygun öğrenme ortamı hazırlanmalı, bireysel farklılıklar göz
önünde bulundurulmalıdır. Güvenlik ve emniyete dikkat edilmelidir. Öğretimde, hare-
ketler gösterilerek model olunmalıdır (Çağlak Sarı, 2014).
İlk çocukluk döneminden başlayarak doğal fiziksel büyüme ve fiziksel gelişmenin
olumlu olarak geliştirilmesinde beden eğitimi ile ilgili çalışmalar önemli yer tutar. Beden
eğitimi çalışmalarında beden sağlığı, hareket eğitimi, ritm ve dans, beceri koordinasyon,
jimnastik ve oyun-spor çalışmalarına yer verilmelidir. Enerji harcayabilecekleri serbest
oyun etkinliklerine, okul öncesi eğitim programları içinde mutlaka yer verilmelidir. Ço-
cuklar dinlenme gereksinimlerinin farkına varmayabilir. Bu nedenle fazla ve az enerji ge-
rektiren etkinliklerin arka arkaya planlanması yararlı olacaktır.
Fiziksel gelişimi destekleyici nitelikte olan etkinlikler, özellikle erken çocukluk eğitim
kurumlarında, etkinlik planları içerisinde kullanılabilir. Örneğin; oyun etkinlikleri, müzik
etkinlikleri, Türkçe etkinlikleri, drama, animasyon gibi birçok yerde uygulanabilir nitelik-
tedir. Fiziksel gelişimi destekleyici etkinlikler çocuğa en üst düzeyde yarar sağlayabilir. Bu
etkinliklerde gerekli olan araç gereçlerin bilinçli olarak hazırlanması gerekir. Çocukların
çalışırken sıkılıp yorularak, okula karşı ilgilerinin azalmasının önüne geçmek için, uzun
süreli yazı yazmalarını gerektiren etkinliklerden kaçınılmalıdır. Çocuklar iyi seçilmiş alet
ve etkinliklerle sosyal oyunlara yönlendirilmeli, birlikte eğlenceli zaman geçirmeleri sağ-
lanmalıdır.
48 Çocuk Gelişimi
Çocukların sağlıklı fiziksel gelişimi konusunda aileler spor yaparak çocuklarının sağ-
lıklı fiziksel gelişimini destekleyebilir. İlk çocukluk dönemi çocuklarının spora ilişkin
görüşlerini ve beklentilerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen araştırma sonucunda;
çocukların ilk sırada sporu sağlıklı olmak ve top oynamak şeklinde tanımladıkları belir-
lenmiştir. Yapılan bir başka çalışmada da çocukların özellikle fiziksel aktivite içeren oyun-
lar oynayabilmek için rahat mekânlara ihtiyaç duyduklarını ortaya koymuştur. Çocukla-
rın küçük yaşta tek bir spor branşına yönlendirilmesi yerine daha çok bedensel gelişimi
içeren oyunlara ve çeşitli spor etkinliklerine katılmaları daha değerli görülmektedir.
Erken yaşlardan itibaren, bireyde ailenin etkisi ve desteğiyle oluşturulan spor sevgisi-
nin, ileriki süreçte öğretmen, akran grupları ve diğer yetişkinler tarafından pekiştirildiği
takdirde, sporun doğal yaşamın ayrılmaz bir parçası konumuna gelecektir.
Çocuk için en iyi egzersiz, çocuğun düzenli olarak yaptığı bir sporun olmasıdır. Ço-
Fiziksel gelişimi destekleyici cuk yürüme, futbol, ip atlama, sıçrama gibi eğlendiren ve güvenli yapılan tüm aktivitele-
etkinlikler için gerekli araç re katılabilir. Çocukların fiziksel aktivite saatleri, mümkün olduğu kadar oyun ortamın-
gereç seçimi ve ortamın
düzenlenmesinde belli kriterler da gerçekleşmelidir. Yapılan hareketler uzun süreli olmamalı, çeşitlilik içermeli ve çeşitli
dikkate alınmalıdır. materyallerle desteklenmelidir. Ayrıca aktiviteler, tüm vücudun çalıştırılmasına yardımcı
olmalıdır. Çocukla birlikte yetişkinler de spora aktif katılımda bulunmalıdırlar. Spor akti-
viteleri uygun zamanda ve yeterli sayıda egzersizlerle yürütülmeli, tehlike oluşturabilecek
malzemeler kullanmaktan kaçınılmalıdır. Yapılacak hareketler çocukların gelişim özellikle-
rine uygun olarak seçilmeli, gelişimleri değerlendirilmeli ve belirli aralıklarla izlenmelidir.
Orta çocukluk döneminde erkekler de kızlar da beden hareketlerine ilgi duyarlar. Bu
ilgilerini spora yönlendirerek, bedenlerinin gelişmesine katkıda bulunurlar. Öğretmen-
ler sağlıklı gelişimi desteklemek için ergenlik döneminin özellikleri hakkında bilgi sahibi
olmalıdır. Çocuklara önyargısız yaklaşmalı, onları dinlemeye ve anlamaya istekli olmalı
ve bunu onlara hissettirmelidir. Ergen, enerjisini olumlu bir biçimde kanalize edeceği et-
kinliklere yönlendirilmelidir. Spor, müzik, resim gibi koordinasyon gerektiren etkinlikleri
yapabilmeleri için ergene uygun öğretme-öğrenme ortamları sağlanmalıdır.
Ergenlikte veya ön ergenlik döneminde kötü alışkanlıklardan korumak, enerjisini
doğru kullanmasını sağlamak, sosyal gelişimi ve özgüven duygusunun artması için her
çocuğun özellikle takım sporlarına yönlendirilmesi gerekir. Düzenli uyuyan, dengeli bes-
lenen bir çocuk, direnci daha yüksek olacağından daha az hastalanan ve daha sağlıklı bir
çocuk olacaktır. Bu da okul yaşamını daha kaliteli kılacak ve okul başarısını da olum-
lu yönde etkileyecektir. Sportif faaliyete düzenli devam eden çocukların hırçınlıklarının
azaldığı, hareketliliklerinin arttığı, yeme alışkanlıklarının düzene girdiği, aile bireyleriyle
ilişkilerinin olumlu yönde gelişme gösterdiği belirlenmiştir. Ergenlik döneminde çocuk-
lar fiziksel açıdan önemli değişimler yaşarlarken her zamankinden daha fazla sosyal des-
teğe ihtiyaçları vardır. Öğretmenlerin çocuklara yönelik farkındalık düzeylerinin artması
oldukça önemlidir.
Öğretmenler eğitim kurumunda fiziksel gelişimi desteklemek adına, çocuğun hazır
bulunuşluk ve olgunlaşma düzeyini mutlaka dikkate almalıdır. Çocukların bireysel geli-
şim eğrileri izlenmeli, okul ve sınıfın fiziksel mekânları çocukların yararlanabileceği şe-
kilde yapılandırılmalıdır.
Fiziksel gelişimi destekleyecek etkinliklerde kullanılan araç ve gereçlerle ortamın
özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
• Araç gereçler, birden fazla hedefi olan çok amaçlı araçlar olmalıdır.
• Çocuğun yaş ve gelişim seviyesi ile ilgilerine uygun özellikler taşımalıdır.
2. Ünite - Fiziksel Gelişim 49
• Araç gereçler sade, ayrıntıları az, iyi zımparalanmış, pürüzsüz ve keskin köşeleri
yuvarlatılmış olmalıdır.
• Şekil ve boyut bakımından kullanışlı olmalıdır.
• Araç gereçlerin nasıl kullanılacağı kolaylıkla kavranabilmelidir.
• Dayanıklı, sağlam ve temizliği kolay olmalıdır.
• Tehlike unsuru yaratmayacak şekilde planlanmalıdır.
• Göze hoş görünmeli ve estetik olmalıdır.
• Dokunma duyusunu olumlu yönde etkilemelidir.
• Birden fazla çocuğun bir arada oynayabileceği nitelikte olmalıdır.
• Çocuktaki araştırma ve keşfetme duygusunu harekete geçirmelidir.
• Çocuğun yaratıcılığını destekleyici nitelikte olmadır.
• Çocuğun kaslarını koordineli olarak kullanmasını güdüleyici olmalıdır.
• Çocuğun sosyal ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunacak nitelikte olmalıdır.
• Ortamın güvenilir olması oldukça önemlidir. Güvenilir bir ortam fiziksel açıdan
çocukların kendilerine güvenmelerine ve sorumluluk duyguları kazanmalarına
yardımcı olur, aynı zamanda kendilerini daha bağımsız hissetmelerini sağlar.
• Bahçede bulunan materyaller, aynı zamanda hareket kolaylığı sağlayacak şekilde
düzenlenmelidir. Dolayısıyla yapısal özellikleri de dikkate alınmalıdır. Örneğin;
yürüme alanları kaygan olmamalıdır.
• Çocuklar için oluşturulan açık hava alanlarındaki materyallerin canlı renklerde ve
ilgi çekici olmasına özen gösterilmelidir. Güçlü ve zıt renkler çocukların materyal-
leri, parçalara ayırmasına ve derinliğini algılamasına yardımcı olabilir.
• Bahçede parkta bulunan materyaller, çocuklar için kullanışlı olmalıdır. Her yaş
grubu çocuğa ayrı ayrı hizmet edebilecek özelliklere sahip olmalıdır.
• Materyaller, sık sık kontrol edilmeli; hava koşulları düşünüldüğünde açık havada-
ki materyallerin yıpranmaları söz konusudur. Dolayısıyla bu materyaller tehlike
yaratmamalı, paslanma, zincir kopması vb. sorunlara karşı gerekli bakımları ya-
pılmalıdır.
• Materyaller, çocukların alanı bağımsız, rahat bir şekilde kullanmalarına olanak
sağlamalıdır.
• Materyallerin nitelik açısından olduğu kadar, nicelik açısından da çocukların ge-
reksinimlerini karşılayabilecek sayıda olmasına önem verilmelidir (Aral vd., 2000;
Ceylan, 2009).
İlk çocukluk dönemi çocuklarının fiziksel gelişiminin desteklenmesi için neler yapılabilir?
7
FİZİKSEL GELİŞİMİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Fiziksel gelişimi gösteren eğriler incelendiğinde, gelişim olgusunun düzenli bir biçimde Çocukların gelişimleri önceden
tahmin edilebildiğinden düzenli
gerçekleştiği dikkatimizi çeker. Bebeklik ve ergenlik dönemindeki hızlı büyüme dışında, olarak değerlendirilmelidir.
uygun koşullarda çocukların gelişimleri önceden tahmin edilebilir. Ağırlık ve boy geli-
şiminin yanı sıra, gerek kas gerekse iskelete ve iç organlara ilişkin gelişimde de benzeri
düzenli ölçümler birbirini izler. Bayley ve Gessell, Denver II testleri çocukların gelişimini
değerlendirmede önerilen testlerdendir.
Bir yaşına kadar: ilk değerlendirme doğumda ve ilk 48 saat içerisinde, ilk bir ay içinde 15
günde bir, 4. aya kadar ayda bir, 6 aydan sonra üç ayda bir, bir yaşından üç yaşına kadar
altı ayda bir, 4 yaşından altı yaşına kadar yılda bir kez gelişim tüm yönleri ile değerlendi-
rilmelidir.
50 Çocuk Gelişimi
Yeni doğmuş bebeğin fiziksel durumunu hızlıca değerlendirmek için doktor ve hem-
şireler Apgar Ölçeğini kullanırlar. Bu ölçek, Virginia Apgar adında bir doktor tarafından
1953 yılında geliştirilmiştir ve günümüzde pek çok ülkede kullanılır. Ölçek doğumdan
bir dakika sonra ve beş dakika sonra uygulanır. Apgar’ın iki kez uygulanma sebebi ise be-
beklerin ilk birkaç dakikada sorun yaşamaları ancak takip eden dakikalarda bu durumun
düzelmesidir. Bebek Tablo 2.1’de görüldüğü gibi kalp atışı, solunum, refleksler, kas tonusu
ve cilt rengi boyutlarında değerlendirilir. Ölçekteki beş özellik 0, 1, 2 puan verilerek pu-
anlanır. Toplamda 7 ve üzeri puan bebeğin iyi durumda olduğunu gösterir. Toplamda 4-6
puan ise bebeğin solunum düzenlenmesi ve diğer yaşamsal işaretler için yardıma ihtiyacı
olduğunu gösterir. Eğer puan 3 ve altı ise bebek ciddi tehlike altındadır. Acil müdahale
yapılmalıdır.
Özet
Fiziksel gelişim ile ilgili temel kavramları ayırt etmek. Fiziksel gelişim dönemlerine ait özellikleri açıklamak.
1 3
Fiziksel gelişimle ilgili kavramlar arasında gelişim, fi- Fiziksel gelişimi; doğum öncesi, yeni doğan, bebek-
ziksel büyüme, fiziksel gelişim, vücut oranı, bedensel lik, ilk çocukluk, orta çocukluk ve ergenlik (son
gelişim ve motor gelişim kavramları yer alır. Fiziksel çocukluk) dönemi olmak üzere altı dönemde in-
gelişim bedenin iskelet, kas, sinir, sindirim, solunum, celenir. Doğum öncesi dönemde gelişim üç evrede
dolaşım, boşaltım sistemleri ile organlardaki deği- dölüt, embriyon ve fetüs evrelerinden oluşur. Yeni
şimleri kapsar. Fiziksel büyüme sayısal olarak ifade doğan döneminden itibaren fiziksel gelişim dönemi
edilirken, fiziksel gelişim fiziksel büyümeyi de içinde ele alınırken baş, boy, ağırlık, solunum, sindirim,
barındırır. Vücutta her dönemde tüm sistemlerdeki boşaltım, sinir ve duyu özellikleri dikkate alınarak
ve organlardaki değişim aynı olmamakta bu da vücut açıklanmıştır. En hızlı fiziksel gelişim doğum öncesi
oranı olarak ifade edilen kavramı ortaya çıkarmakta- ilk altı ay, doğum sonrası ilk altı ay ve ergenlik dö-
dır. Fiziksel gelişim diğer gelişim alanlarını ve bireyin neminde gerçekleşir. Yeni doğan bebeğin özellikle
davranışlarını etkiler. Bu nedenle fiziksel gelişime ait duyularının gelişiminde görme duyusu gelişimini en
kavramları bilmek önemlidir. son tamamlamakla birlikte, işitme duyusu en aktif
şekilde işlevlerini yerine getirir. Bebeklikte özellikle
Fiziksel gelişimi etkileyen etmenleri tartışmak. dişlerin gelişimi kemik gelişiminin göstergesi olarak
2
Fiziksel gelişim doğum öncesi anneye ait etmenlerden, önemlidir. Fiziksel olarak bebeğin görünümü ilk ço-
doğum sırası ve doğum sonrasında çocuğun bizzat ma- cukluk döneminde farklılaşır. Bu dönem bebeklikle
ruz kaldığı bazı etmenlerden etkilenir. Doğum öncesi karşılaştırıldığında beden oranlarında değişiklikler
etmenleri; annenin yaşı, beslenmesi, çoklu gebelik ge- gözlenir. Kaba motor becerilerin gelişimi dikkat
çirmesi, kullandığı ilaçlar, sigara, alkol ve uyuşturucu çeker. Orta çocukluk döneminde çocukların ince
madde kullanması, radyasyon, hamilelik sırasında ge- motor becerileri gelişir. Çocukların fiziksel gelişim
çirdiği hastalıklar, duygusal durumu, Rh faktörü, çevre özelliği olarak kol ve bacakları uzar ve bu özellikleri
kirliliği ve kimyasal maddeler, kalıtım, ırk oluşturur. onların ilgilerini cinsiyet açısından farklılaştırır. Er-
Doğum sırası etmenler doğum esnasında bebeğin ok- genlik cinsiyete özgü farklılıklara bağlı olarak farklı
sijen alamamasına neden olan durumlardır. Doğum yaşlarda ortaya çıkar ve ergen bedenindeki hızlı de-
sonrası etmenler arasında ise çocuğun cinsiyeti, bes- ğişime duygusal anlamda da uyum sağlamaya çalışır.
lenmesi, hastalıkları, kazalar, çevre kirliliği, çocuğu et- Ergenin fiziksel gelişimi boy, ağırlık artışı, iskelet ve
kileyen çevresel faktör olarak nitelenen (anne-baba ile kas gelişimi, iç salgı sistemindeki gelişimle kendini
ilişkisi, anne-baba tutum ve davranışları, aile tipi, akran gösterir. İlk kez bu dönemde kızlar erkeklerden geli-
grupları, okul ve toplum değerleri, sosyo ekonomik et- şim olarak önde gider, ancak dönem bitmeden tekrar
menler) etmenler, iç salgı bezleri, iklim ve mevsimler, erkekler öne geçer. Ergenin hızlı fiziksel değişimine
psikolojik etmenler, yorgunluk yer alır. Beyin gelişimi uyumu için anne baba ve öğretmenin dönemin özel-
üzerinde anne ve çocuk beslenmesinin önemli etkileri liklerini bilerek çocukları desteklemesi önemlidir.
vardır. Yetersiz ve dengesiz beslenme, obeziteye neden
olabilir. Doğum sonrasında çevre kirliliği ve kimya- Fiziksel gelişimin desteklenmesi ile ilgili öneriler
sal atıklara maruz kalınması özellikle civa ve kurşuna 4 sunmak.
maruz kalınması fiziksel yetersizlikler ortaya çıkabilir. Fiziksel gelişimin desteklenmesinde annenin doğum
Çocukta salgılanan içsalgı bezlerinin salgıları çocuğun öncesinde bilgilenmesi, beslenme ve egzersiz, duy-
fiziksel gelişimini etkiler. Hormonal etki salgının faz- gusal durum kontrolü konuları ile olabilir. Çocuğun
lalığına veya azlığına göre çocuğun bireysel özelliğine fiziksel gelişiminin desteklenmesinde dengeli ve sağ-
göre faklılaşarak çocuğun fiziksel gelişimine etki eder. lıklı beslenme ile birlikte düzenli uyku ilk şartlardır.
Çocukların hastalıklara olan direncini artıracak aşılara Düzenli hareket, fiziksel aktivite, beden eğitimi ve
önem vermek, hastalık sırası ve sonrasında çocuğun oyun yolu ile destek önerilir. Oyunun fiziksel geli-
yaşayabileceği olumsuzluk oranını azaltır. şimdeki önemi ve oyun alanlarının fiziksel gelişimi
destekleyecek şekilde düzenlenmesi ve oyun malze-
melerinin özelliklerine dikkat edilmesi önemlidir.
52 Çocuk Gelişimi
Kendimizi Sınayalım
1. Gelişimin farklı dönemlerinde bedenin farklı parçaları- 6. Beyin gelişimi açısından hangi yaşlar arasında dikkat sürdür-
nın farklı oranda büyümesi ((yeni doğanda başın, ilkokulda me ve dikkat dağıtanları dışarıda bırakma yeteneği belirginleşir?
kol ve bacakların, ergenlikte el ve ayakların büyümesi) aşağı- a. 0-1
dakilerden hangisine neden olmaz? b. 2-4
a. Sakarlığa c. 3-6
b. Görsel olarak dikkat çekmeye d. 7-12
c. Organın görevini yerine getirmemesine e. 12-18
d. Organların koordineli olarak çalışmasına
e. Fiziksel yetersizliğe 7. Bebeklerin ilk iki yaştaki vücut özelliklerine ilişkin aşağı-
daki ifadelerden hangisi en belirgin vücut özelliğini vurgular?
2. Aşağıdakilerden hangisi fiziksel gelişimi, erken çocukluk ve a. Göğüs çevresi baş çevresinden azdır.
yaşam boyu etkileyen çevreye zararlı maddelerden biri değildir? b. Kas ağırlığının vücut ağırlığına oranı beşte ikidir.
a. Kurşun c. Tüm sistemler birbiriyle bağımlı çalışır.
b. Civa d. Vücudu yuvarlak ve tombul görünür.
c. Arsenik e. Belde lanuga tüyleri vardır.
d. Manganez
e. Çinko 8. Solunum ve kalbin büyüklüğü gibi özellikler nedeni ile
kalp atış hızı gelişim dönemlerinde farklılık gösterir. Kalp
3. Aşağıdaki fiziksel gelişime etki eden etmenlerden hangi- atış hızı ne zaman yetişkine benzer duruma gelir?
si diğerlerinden bir yönüyle farklıdır? a. İlk 6 ayda
a. Annenin hamilelikte geçirdiği hastalıklar b. 1 yaş
b. Kandaki Rh faktörü c. 3-6 yaş
c. Çevre kirliliği d. 7-12 yaş
d. Fiziksel yorgunluk e. 12-18 yaş
e. Annenin duygusal durumu
9. Fiziksel gelişimin desteklenmesine yönelik aşağıdaki ifa-
4. Doğum öncesinin hangi evresinde bebek insan organiz- delerden hangisi yanlıştır?
ması için gerekli tüm iç ve dış özelliklere sahiptir? a. Fiziksel gelişimi desteklemek için devlet destekli gıda
a. Dölüt programları ile obezite önlenmeli, çocuklara sağlıklı
b. Embriyon beslenme alışkanlığı kazandırılmalıdır.
c. Fetüs b. Açık oyun alanlarının fiziksel gelişimi desteklemenin
d. Zigot tek yolu olduğu unutulmamalıdır.
e. Prematüre c. Çocuklara uyku alışkanlığının kazandırmak için aile
ve okul özen göstermelidir.
5. Yeni doğanda en az gelişmiş olan duyu aşağıdakilerden d. Erken çocuklukta hareket ve fiziksel aktivite katılımı
hangisidir? sağlanmalıdır.
a. Görme e. Çocuğa hareket eğitimi ve beden eğitimi verilirken
b. Koklama oyundan yararlanılmalıdır.
c. Tad
d. Dokunma 10. Aşağıdakilerden hangisi yeni doğmuş bebeğin değerlen-
e. Duyma dirilmesinde kullanılır?
a. Apgar Ölçeği
b. Bayley bebekler için gelişim ölçeği
c. Gessell
d. Denver II gelişimsel tarama testi
e. İskelet yaşı belirleme
54 Çocuk Gelişimi
Yaşamın İçinden
Mehmet Okur’un Boyu Nasıl Uzadı? sonrası 20cm’nin üzerinde boy uzaması sağlanabiliyor. Araş-
Mehmet Okur Mayıs 1979’da Abdullah Okur ve Nimet Oku- tırmacılar, gıdaların boy üzerindeki etkisinin anne karnında
run oğlu olarak Yalova, Bursada dünyaya geldi. Abdullah başladığını ifade ediyorlar. Annenin sağlıklı ve dengeli bes-
Bey, Yalova Belediyesinde çalışan bir memur annesi ise ev lenmesi, alkol ve sigaradan uzak durması gerekiyor.
hanımıydı. Kökleri Bosna, Kafkasya ve Ukraynaya dayanan
ailesinde, ablası Yasemin ve 1986’da dünyaya gelen kız karde- Kaynak: http://www.kimkimdir.tv/mehmet-okur’un-boyu-
şi Seda’ da vardı. Mehmet Okur’un ismini de aldığı büyükba- nasil-uzadi
bası Bosnadan Adapazarına göç etmiş bir imamdı. Annean- http://www.biyografi.info/kisi/mehmet-okur
nesi 2. Dünya Savaşı’nın zorluklarını yaşamış ve gençliğinde
Polonya’da bir Alman toplama kampında esir tutulmuş Uk-
rayna vatandaşı Fatma Hanımdı. Dedesi Süleyman Baştimur
ise Akdeniz Olimpiyatlarında şampiyonluğu olan bir güreş- Okuma Parçası 1
çiydi. Doğduğunda 63 cm olan Okur 14 yaşına geldiğinde Gelişimi İzleyelim!
boyu 1,92 m ulaşmıştı. 2 yaşında astım teşhisi kondu. Her gün aynı çocuk grubuyla çalışan öğretmenler, grubu oluş-
Annesinin uyguladığı bir yöntem (zeytinyağına yatırılarak 8 turan her bir çocuğun özelliğini bilir. Çocuk gelişimi uzmanları
gün dinlendirilen damla sakızı) oğlunun solunum yolların- tek tek çocukların ilerleyişini daha doğru değerlendirebilmek
daki balgamı dışarı atmasını sağladı. Okur, okul yıllarında için bazı değerlendirme araçlarını öneriyor. Çeşitli yazılı göz-
derslerinden çok atari oynamakla ve futbolla ilgiliydi. Yalo- lemler, çocuğa ait bir profil ya da portföy yardımcı olabilir.
va Acar Spor Kulübü altyapısında kalecilik yapmaya başladı. Portföy oluştururken, yaratıcı işlerden örnek ya da fotoğraflar,
Cem Sultan Lisesinde okuyan Okurun gelecek vadeden bir çocuğun yıl boyu yaptığı yazılı görseller, zihinsel becerilerini
oyuncu olmasına rağmen, uzayan boyu nedeniyle kalecilik gösteren kontrol listesi, fiziksel gelişimi ve değişimi gösteren
yapması zorlaşmaya başladı. Babasının desteğiyle Türkiye video, öykü ve ses kayıtları, önceden belirlenmiş alanda ürün
Birinci Basketbol Ligi kulüplerinden Oyak Renaultun genel örnekleri olabilir. Öğretmenler eğitim yılı başında ne tür bilgi
menajeri Atilla Tapşın ile iletişim kuruldu. 2007’de NBA tari- toplayacağını belirlemelidir. Çocukların gösterdikleri gelişim,
hinde All- Star seçilen ilk Türk oldu. ayrıca kontrol listeleri ya da çocuğun gelişim dönemine ait
Mehmet Okur’un 2007’de doğan kızı 55 cm boyunda 4280 davranış ve yetenek listeleri ile izlenebilir. Öğretmen, belirli
kg dünyaya geldi. Yüzbin yıl önceki atalarımızın boyuyla gü- bir davranışı çocuk ilk kez gerçekleştirdiği noktada bu listede
nümüzdeki insanın boyu arasında fark var. Öyle görünüyor işaretleyebilir. Kontrol listeleri öğretmenler tarafından da yara-
ki her yeni neslin boyu bir öncekine göre biraz daha uzuyor. tılabilir. Kontrol listeleri geniş davranış kategorilerini alıp daha
ABD’de yayınlanan bir rapora göre 1960’lara göre insan boy belirli, kolayca gözlenebilir davranışları ayırır özellikte olmalı-
artışında yaklaşık 2cm’lik artış var. Zaman içerisinde mey- dır. Ayrıca kontrol listeleri mantıksal bir yolla düzenlenmiş ol-
dana gelen bu uzamanın nedeninin yalnızca rastlantısal bir malıdır. Örneğin kas becerileriyle ilgili bir kontrol listesi, sosyal
gelişme ya da ortama uyum sağlamak olmadığı düşünülüyor. ya da diğer gelişim alanlarına ait davranışları içermemelidir. İş
Gelişen toplumların yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler, örnekleri çocuğun çeşitli alanlarda sınıfta yaptığı etkinlikler-
daha çok çeşitli gıdanın, sağlıklı ve bilinçli tüketilmesinin boy den örnekler içerir. Video kasetler çocuğun büyük kas gelişimi
uzamasındaki önemli etkenlerden birisi olabileceği belirtili- alanındaki, koordinasyon ilerlemesi ya da karmaşık bir işi ba-
yor. Bir erkek çocuğun ileriki boyunu hesaplamak için anne şarmasında yararlı bir belge olabilir. Gelişimsel testler daha çok
ve babanın boyu toplanıp buna ekleniyor ve çıkan rakam iki- çocukların daha ayrıntılı özelliklerini belirlemeye yarar. Geli-
ye bölünüyor. Bu formülle elde edilen rakam, erkek çocuğun şimsel testler, gelişimsel geçikmelerin, görme ve duyma güçlük-
ileride ulaşacağı nihai boy oluyor. Kız çocuğun erişkin boyu- lerinin vb. belirlenmesini sağlar. Gelişimsel testler eğitimli pro-
nu hesaplamak içinse, anne ve babanın boyları toplamından fesyoneller tarafından yüz yüze uygulanır. Eğer öğretmen testi
çıkartılıp ikiye bölünüyor. Bu durumda erişkin boyu 150cm uygulayacaksa aileden onay almalıdır. Aileye ilgili uzmanlara
olarak hesaplanan bir kişinin boyunun 170cm olması müm- ulaşma konusunda öğretmenler yardımcı olmalıdır.
kün değil. Tabii bu tür hesaplamalar, altta yatan bir hastalık
ya da hormon yetmezliği olmadığı durumlarda yani sağlıklı Kaynak: Alacalı, Ü. (2001). Gelişimi izleyelim! Çocuk Çocuk
kişilerde geçerli. Boy kısalığı için, büyüme hormonu eksikliği Dergisi, 7, 12-13.
gibi altta yatan bir sebep varsa, zamanında yapılan bir tedavi
2. Ünite - Fiziksel Gelişim 55
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Motor gelişim ile ilgili temel kavramları ayırt edebilecek,
Motor gelişim ilkelerini sıralayabilecek,
Motor gelişimi etkileyen etkenleri tartışabilecek,
Motor gelişim dönemlerini açıklayabilecek,
Çocuklarda fiziksel uygunluk ve algısal motor yetenekleri açıklayabilecek,
Motor gelişimin desteklenmesi ile ilgili öneriler geliştirebilecek,
Motor gelişimi değerlendirmenin önemini tartışabilecek
bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Büyük Kas Becerileri • Tepki Hızı
• Küçük Kas Becerileri • Eşgüdüm
• Motor Yetenekler • Esneklik
• Dikkat • Form
• Kuvvet • Performans
• Denge
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• MOTOR GELİŞİM İLKELERİ
• MOTOR GELİŞİMİ ETKİLEYEN
ETMENLER
Çocuk Gelişimi Motor Gelişim • MOTOR GELİŞİM DÖNEMLERİ
• ÇOCUKLARDA FİZİKSEL UYGUNLUK VE
ALGISAL MOTOR YETENEKLER
• MOTOR GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
• MOTOR GELİŞİMİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Motor Gelişim
GİRİŞ
Motor sözcüğü anlam bakımından “hareketi” ifade eder. Hareket ise yaşamın kendisidir.
Sadece insanlar ve hayvanlar için değil bitkilerin çoğu da yaşamsal gereksinimler sonucu
basit bazı hareket yeteneklerine sahiptir. Örnek olarak; bir ayçiçeği kendi yaşamsal işlev-
leri doğrultusunda güneşi takip edebilmektedir. Ancak bitkilerdeki bu süreci tanımlarken
motor gelişimden söz edilemez. Dünyaya gelen her birey, daha anne karnında iken fiziksel
olarak gelişmeye başlar. Dünyaya geldiğinde de bu gelişim hızlanarak devam eder. Önce-
leri refleks olan bu hareketlerin bazıları, refleks olarak ömür boyu devam ederken, bazıları
da zamanla organların bilinçli olarak kullanılması ile motor becerilere dönüşür. Nefes alıp
vermek ya da göz kırpıştırmak ömür boyu bireyin istemi dışında da olsa devam eden
refleksif hareketlerdir. Oysa tek ayak üzerinde sekmek ya da kâğıt kesmek, organların kul-
lanımının bilinçli olması ile yapılan eylemlerdir ve “motor gelişim” içinde değerlendiri-
lir. Motor gelişim, yaşam boyu devam eden motor becerilerde ortaya çıkan davranışların
kontrol altına alınması sürecidir. Söz konusu olan davranışlar; duyu organları, zihin ve
kasların birlikte çalışması ile ortaya çıkar.
Motor gelişim ile ilgili ilk çalışmalar 1930’lu yıllarda yapılmıştır. İlk çalışmalardan
edinilen bulgulara göre hareketlerin kazanılma sırasının sabit ve evrensel olduğu ortaya
konmuştur. Ancak hareketlerin kazanılma yaşı, geniş dilimler içinde gerçekleşmekte ve
bireysel farklılıklar göstermektedir.
Bu ünitede motor gelişim ile ilgili temel kavramların tanımı, motor gelişim ilkeleri,
motor gelişimi etkileyen etkenler, motor gelişim dönemleri, fiziksel uygunluk ve algısal
motor yetenekler, motor gelişimin desteklenmesi ve motor gelişimin değerlendirilmesi
üzerinde durulacaktır.
Resim 3.1
kendini gösteren bu alan çocukluğun ileriki yıllarında organların bilinçli olarak işlev gös-
terdiği zıplama, koşma, kalem, makas, dikiş iğnesi kullanma gibi nispeten daha karmaşık
motor gelişim örneklerine dönüşür.
Motor gelişim insan yaşamının farklı dönemlerinde farklı hız ve özelliklerde seyretme-
sine rağmen yaşamın tamamına yayılmış ve asla bitmeyen bir süreçtir. Motor gelişim çok
kolay gözlemlenebilir ve bebeklikten itibaren gelişimsel açıdan belirli bir sırayı takip eder.
Bu sıra, baştan ayağa, merkezden dışa ve büyük kaslardan küçük kaslara doğru seyreder.
Motor Gelişim yaşam boyunca, Motor beceriler, bir işin yapılması sırasında kullanılan bilinçli zihinsel etkinliğin yön-
bireyin biyolojisi ve çevre
koşulları arasındaki etkileşimin lendirdiği eşgüdüme dayalı kas hareketleridir. Motor beceri, “deneyim ve öğrenmenin et-
sonucu meydana gelen motor kisi ile doğru olarak yapılan bir ya da bir grup hareket” olarak tanımlanır. Motor beceriler,
davranışlardaki sürekli değişimdir.
motor yeteneklere göre değişir. Çocuklar motor becerileri sayesinde dış dünyayı tanır ve
iletişim kurar. Zamanla kazandığı her beceri de çocuğun kendi dünyasını inşa etmesine
ve yeni yaşantılar peşinde koş-
Resim 3.2 masına zemin hazırlar. Motor
Gelişim Sırası gelişim diğer gelişim alanları
ile sürekli etkileşim halindedir.
Gelişim Sırası Bilişsel gelişim olmadan sağlık-
lı bir motor gelişimden söz edi-
1. Baştan ayağa
2. Merkezden dışa lemez, motor gelişim sayesinde
3. Büyük kaslardan küçük hayata dair edinilen yaşantılar
kaslara diğer alanları da etkiler (Pay-
ne ve Isaacs, 2012). Bu süreç
dahilinde motor öğrenme, bir
hareketin öğrenilmesine bağlı
olarak performansta meydana
gelen ilerlemeyi ve deneyimi
ifade eder.
Motor gelişim, fiziksel değişim ve motor becerilerin kazanılması, dengelenmesi ve
azalması sürecidir. Çeşitli sınıflandırmalar olmakla birlikte, motor gelişim, fiziksel yete-
neklerin gelişimi ve hareket yeteneklerinin gelişimi olarak incelenebilir. Motor gelişim,
motor görevleri uygulayabilme kapasitesi ile ilgili olup fiziksel uygunluğun çeşitli bileşen-
lerinden (kas kuvveti, kas dayanıklılığı, kalp-solunum dayanıklılığı ve esneklik) ve motor
uygunluk unsurlarından (hareket hızı, koordinasyon, denge, çeviklik ve çabuk kuvvet)
oluşan çeşitli hareket kategorilerini sınıflandırmak için kullanılan geniş anlamlı bir terim-
dir (Gallahue, 1982).
Motor gelişimde hareket büyük kas ve küçük kas hareketleri olmak üzere iki alanda
ele alınır:
Büyük kas becerileri: Bir bütün olarak vücudun genel hareketlerini ve denge dinami-
ğini kapsar. Emekleme, oturma, ayakta durma, çömelme, yürüme, koşma, salınım, dönme,
yuvarlanma, zıplama, denge sağlama gibi hareketler üzerindeki zihinsel kontrolü anlatmak
için kullanılır. Büyük kas becerileri büyük kasların kullanımını içerir ve iki grupta incelenir:
• Lokomotor Hareketler: Yürüme, koşma gibi yer değiştirmeyi gerektiren hareketler-
dir. Lokomotorda amaç, alan üzerinde hareket etmek yani vücudun yer aldığı alanı
değiştirmek, bir yerden bir yere hareket etmektir. En önemli lokomotor hareketler;
emekleme, yürüme, koşma ve atlamadır. Daha sonra yuvarlanma, tırmanma, zıp-
lama, sıçrama ve sekme gelir. Bu hareketlerin her biri çeşitli şekillerde birleştirile-
rek yeni hareketlerin üretilmesinde kullanılır. Böylece hareket modelleri meydana
gelir. Çocuklar hareket ederek kendini çevresinden ayırt eder. Nesnelerin arasında
hareket ederek mesafe ve mekanda konum kavramlarını geliştirir.
3. Ünite - Motor Gelişim 61
• Lokomotor Olmayan Hareketler: Ayakta dik durumda dönme, eğilme, itme, çekme
gibi yer değiştirmeden yapılan geniş kasların kullanımını içeren hareketlerdir.
Çocukların vücutları daha düzgün bir biçim aldıkça vücutlarının yerçekimi merkezi,
aşağıya doğru iner. Vücutları büyük kasları çalıştırdığı için denge gelişir. Çocuk iki yaşına
geldiğinde daha düzgün ve ritimli yürür, hatta kısa bir süre içerisinde koşmaya sonrasında
da zıplama, sekme gibi hareketleri yapmaya başlar. Çocuklar kendi ayakları üzerinde den-
geli durmaya başladıklarında, kolları ve gövdeleri ile top atma ve yakalama, üç tekerlekli
bisikleti sürme, salıncakta sallanma gibi yeni beceriler denerler. Daha sonra alt üst vücut
becerilerini birleştirerek düzeltilmiş hareketler yapmaya başlarlar (Berk, 2009).
Küçük kas becerileri: El ve ayağın kullanılması ve nesne kontrol becerilerini kapsar.
Tutma, kavrama, yazma, yırtma, çizme, yapıştırma, kesme gibi beceriler küçük kas be-
cerilerinin kazanımı ile mümkündür. Ellerin ve parmakların kontrolü arttıkça çocuklar,
yapboz tamamlamaya, küçük bloklarla binalar inşa etmeye, kesme, yapıştırma ve boncuk-
ları ipe dizmeye başlarlar. Merkezden dışa gelişim ilkesine göre küçük kas becerilerinin
gelişimi büyük kas becerilerinin gelişimini izlemektedir. Küçük kas becerileri bir nesneyi
avuç içi ile kaba bir şekilde tutmadan, baş ve işaret parmağını birleştirerek ince bir şekilde
tutma becerisinin kazanılmasına doğru ilerler.
Hem büyük kasların hem de küçük kasların gelişimini destekleyen bir etkinlik düşünün ve
bu etkinliğin nasıl diğer gelişim alanlarıyla etkileşim hâlinde olduğunu tartışın. 1
Büyük ve küçük kas becerilerinin gerçekleşmesinde; dikkat, kuvvet, denge, tepki hızı,
eşgüdüm, esneklik, form ve performans gibi motor yetenekler önemli bir yer tutar.
Motor Yetenekler
Motor becerilerin geliştirilmesi yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bedensel davra-
nışların düzenli olarak gösterilmesi, kaslara dayalı beden hareketlerine beceri kazandı-
rılması esasına dayanır. Motor öğrenme ise çocuğun doğumundan sonra motor bece-
rilerinin gelişmesine bağlı kalarak yaşı ilerledikçe hızlanarak devam eder. Bu süreçte
çocuk motor beceriyi sergilerken rahattır, davranış otomatik olarak gerçekleşir ve bece-
ride ustalaştıkça zihinsel çaba azalır. Bir buçuk yaşındaki bir çocuğun bir koltuğa çıkıp
oturmasındaki zihinsel çaba ile bir yetişkinin koltuğa oturup kalkmasında gerçekleşen
zihinsel süreç aynı değildir.
Doğumdan önce rahimde başlayan motor becerilerin kazanımı doğumdan sonra mo-
tor yeteneklerin hızla gelişmesiyle devam eder. Her bir yetenekte başarı ancak ilgili hare-
ketlerin düzgün bir sırada ve zamanlamayla ortaya çıkması sonucu mümkündür. Örnek
olarak; araba kullanırken debriyaja basılır, vites geçirilir ve ayak debriyajdan yavaşça çe-
kilirken gaza hafifçe basılır. Bu esnada olası bir zamanlama ya da sıralama hatası aracın
ya durmasına ya da öne doğru tehlikeli bir şekilde fırlamasına neden olacaktır. Motor
yetenekler vücudun bir ya da birden fazla organının katıldığı kas hareketi ya da işlemidir.
Motor yetenekler; dikkat, kuvvet, denge, tepki hızı, eşgüdüm, esneklik, form ve per-
formans olarak sıralanabilir:
• Dikkat: “Duygu ve düşünceyi, bir olay ya da bir nesne üzerinde toplama” olarak
tanımlanır. Dikkat; bir kişiye, bir nesneye ya da bir harekete yoğunlaşma sürecin-
deki zihinsel süreci ifade eder. Anne karnında bebeğin çevredeki seslere tepki ola-
rak annenin karnını tekmelemesi ile başlayan bu süreç doğumla birlikte çevresini
tanıma ve keşfetme arzusuna dönüşür. Bebek ilk önce annesini tanır. Annesini ko-
kusundan ayırt edebilen bebek annenin hareketlerini ve konuşmalarını dikkatle
inceler. Daha sonra yavaş yavaş dış dünyaya uyum sağlama adına dikkatini çevre-
62 Çocuk Gelişimi
deki bireylere ve nesnelere verir. Kendisi ile sık ilgilenen yakın aile bireylerini kala-
balık bir ortamda gördüğünde tanıyabilir. Nesneleri eli ile tutar, ağzına götürür, ses
çıkarıp çıkarmadıklarına bakarak duyu organları ile nesneleri algılamaya çalışır.
Bebeklikte hızlı bir şekilde dış dünyayı keşfetme isteği sonucu kısa olan dikkat sü-
resi yaş ilerledikçe daha karmaşık beceri dizisinin oluşması ile birlikte uzayacak ve
çocuk ilgisini çeken konularda daha uzun süre yoğunlaşabilecektir.
• Kuvvet: Bütün motor beceriler vücudumuzdaki belirli kasların belirli bir kuvvet
ile hareket etmesine bağlıdır. Her bir motor beceri farklı oranlarda kuvvet uygu-
lanmasını gerektirir. Örnek olarak; kavanoz kapağını açmaya çalışırken gereksi-
nim duyulan kuvvet ile asansör düğmesine basarken parmak kaslarının uyguladığı
kuvvet aynı değildir. Kuvvet; bir direnci yenebilme, karşı koyabilme becerisi olarak
tanımlanabilir. Motor becerilerde vücudun genel bir kuvvetinin olması gerektiği
gibi o motor becerinin gerçekleştirilmesinde hangi kaslar görev alacaksa o kasların
da yeterli kuvvete sahip olması gerekir. Çocuklarda kas kuvvetinin yoğunlaşması
fiziksel anlamda büyümeye, yaşa, cinsiyete, olgunlaşma düzeyine ve o ana kadar
deneyimlenmiş fiziksel etkinlik aşamalarına bağlıdır. Hangi motor beceri için ne
kadar kuvvet uygulanacağı daha önceki yaşantılara bakılarak merkezi sinir sistemi
sayesinde hafızaya alınır ve aynı hareket tekrar yapılırken yine aynı kuvvet uygu-
lanır. Eğer bir direnç ile karşılaşılırsa bu defa kuvvetin dozu arttırılarak tekrar de-
nenir. Üç-dört yaşlarındaki bir çocuk odasındaki oyuncak kutusunun yerini iterek
veya çekerek değiştirebilir. Çevresindeki yetişkinlere bakarak onların yapabildiği
işleri taklit etmeye çalışsa da içi dolu bir damacanayı kapıdan mutfağa kadar götü-
rebilmesi için uzunca bir süreç gerektiğini anlaması uzun sürmeyecektir.
• Denge: Belirli bir alan içinde bir hareketi veya pozisyonu sürdürebilmek adına
önemli bir unsurdur. Denge hareketleri, aynı yerde bir pozisyonu korumayı kapsar.
Çocuk tüm hareketlerinde dengeyi sürdürme, kaybetme ve yeniden kazanma yete-
neklerine sahiptir. Bebek bağımsız oturma davranışıyla dengede durma başarısını
gösterdikten sonra etraftaki eşyalara tutunarak ayağa kalkar ve denge konusun-
da ustalık kazandıktan sonra da bağımsız yürümeye başlayabilir. Denge merkezi
sinir sistemi ve duyu organlarından gelen sinyallerin anlık değerlendirilmesi ve
ilgili kasların harekete geçirilmesi ile sağlanır. İlk yıllarda düz bir çizgi üzerinde
yürümekte bile zorlanan insan vücudu ileriki yıllarda çok çalışarak iki tekerlekli
bisiklete binebilir, paten kayabilir; hatta bir ipin üzerinde yürümeyi başarabilir.
• Tepki Hızı: Harekete hazır olma şeklinde ifade edilir. Tepki hızı vücudun dış uya-
ranlara karşı kendini tehlikelerden korumak için anlık harekete geçme becerisidir.
Gereksinim duyulan tepki hızı tehlikenin boyutuna göre saniyeden daha kısa ola-
bilir. Dışarıdan gelen uyaranları yorumlayıp bu etkilere tepki gösterebilmek insan
yaşamı için çok önemlidir. Motor öğrenmede genel olarak bütün vücudun tepki
vermeye hazır olması gereklidir. Düz yolda yürürken ayağına taş takılan bir insan
düşmemek için vücudundaki birçok kası anlık faaliyete geçirmek durumundadır.
Eğer düşeceğini anladıysa da gelebilecek zararı en aza indirmek adına gerekli anlık
hareketleri yapmaya çalışır. Duyu organlarından gelen sinyallere göre bütün bu
karar verme ve uygulama sürecindeki tepki hızı bazı durumlarda insanın yaşamını
kurtarabilir. Yaşlılık, dalgınlık, yorgunluk, hastalık, alkol ve madde kullanımı gibi
etkenler tepki hızının düşmesine neden olur. İnsan vücudu koşma hızı üzerindeki
hızlarda ilerlerken anlık etkilere tepki vermekte geç kalabilir. Çünkü insan vücudu
yüksek hızlar için tasarlanmamıştır. Bu bakımdan özellikle araç kullanırken ustalı-
ğa bağlı olarak aşırı hızlı gitmek ölümcül kazalara neden olabilir.
3. Ünite - Motor Gelişim 63
• Eşgüdüm (Koordinasyon): Belirli bir motor beceri için farklı hareketlerin uyumlu
halde sergilenebilmesidir. En basit becerilerden biri olan yürümede bile göz, el,
kol, gövde, bacaklar ve ayaklar bir ahenk içerisinde hareket etmektedir. Ayak par-
maklarının yere uyguladığı kuvvete varıncaya kadar her bir hareketin bir biriyle
uyumlu olması gerekir. Horon gibi oldukça hızlı ve çok fazla hareketi içinde barın-
dıran halk oyunlarında başarı sağlayabilmek için eşgüdüm konusunda ustalaşmak
gerekir. Çocuk, öğrenilecek davranışlar için organlar arasında yeterli eşgüdümü
kuramıyorsa, o davranışı öğrenemez. Bu nedenle organlar arasındaki eşgüdümün
artması, bedensel olgunluk arttıkça ve alıştırmalar çoğaldıkça sağlanacaktır. Fut-
bol, voleybol, buz pateni gibi spor dallarında sakatlanmamak için uygun şekilde
nasıl yere düşüleceğinin bile eğitim safhaları mevcuttur.
• Esneklik: Vücudun belirli bir motor beceri için gerektiği şekilde öne, arkaya, sağa
ve sola istenilen açılarda bükülebilmesidir. Gövdenin ve diğer uzuvların yeterli es-
nekliğe sahip olmadığı durumlarda motor davranışları sergilemek olanaksız hâle
gelir. Örnek olarak; boyun tutulması ya da bel ağrısı şikayeti basit gibi görülen
motor faaliyetleri bile ıstırap haline getirmektedir. Bebeklik ve erken çocuklukta
kemikler kıkırdaksı yapıda olduğu için esneklik en üst seviyededir. Bu bakımdan
bir bebek oturur pozisyonda rahatlıkla başını yere değdirebilir. Ancak kemikler ge-
liştikçe yaşa bağlı olarak esneklik on yaşından sonra belirgin şekilde azalma eğilimi
gösterir. Bu nedenle esneklik gerektiren özellikle bale ve jimnastik gibi faaliyetlere
çok erken yaşlarda başlanılması başarıyı artırmaktadır. Cinsiyet açısından kız ço-
cuklar erkek çocuklara oranla daha esnektir (McMorris, 2014).
• Form (Hareketin Şekli): İki ya da daha çok hareketin sıralı şekilde düzenlenme-
siyle ortaya çıkan model olarak tanımlanır (Şahin, 2015). Örnek olarak; futbolda
taç atışı kullanırken bir futbolcunun omuzlarının, kollarının, gövdenin ve bacak-
ların hareketlerinin düzenlenmesiyle ortaya çıkan fırlatma hareketleri serisi form
olarak ifade edilir. Hareket modeli (bir hareketin yapılmasında ya da performansın
ortaya konmasında gerekli olan nörolojik süreçlerin dıştan gözlenebilir niteliğini
ifade etmektedir), motor model (bir hareketin yapılmasında ya da performansın
ortaya konmasında gerekli olan içten gelen nörolojik süreçleri, yani denge, hız,
kuvvet, esneklik gibi biyolojik ve mekanik süreçleri ifade eder) benzer anlamda
ancak, farklı özellikleri vurgulamak için kullanılan terimlerdir.
Hareket şekli ve performans arasında olumlu bir ilişki olduğu ve olgun hareket şekli-
nin performansı artırdığı düşünülmektedir. Ancak, aynı hareket şeklini kullanan çocukla-
rın farklı performans göstermeleri, performans üzerinde hareket şeklinin tek etken olma-
64 Çocuk Gelişimi
“Yürüme, koşma, tırmanma, zıplama, yakalama, fırlatma” gibi bir motor beceri seçin. Bu
2 becerileri gözlemlerken hangi motor yeteneklerin kullanıldığını listeleyin.
İki-üç yaşındaki bir çocukla top yakalama oyunu oynayın. Sonra oyunu beş-altı yaşındaki bir
çocukla oynayın. Hareketlerinde ve eşgüdümlerinde ne tür farklılıklar gördüğünüzü sıralayınız. 3
66 Çocuk Gelişimi
Motor gelişimi etkileyen etkenleri daha ayrıntılı incelemek için, Çocuklarda Motor Gelişim
adlı kitaba bakabilirsiniz (Dilara Sevimay Özer ve M. Kamil Özer, Çocuklarda Motor Geli-
şim, Ankara: Nobel Yayınları, 2009).
Beyin daha henüz tam olarak gelişimini tamamlayıp vücut hareketlerini kontrol altına
alamadığı için yeni doğanlarda bu reflekslerin kontrolü büyük ölçüde omurilik tarafın-
dan gerçekleştirilmektedir. Sinir sisteminin olgunlaşmasıyla refleksler, yerlerini istemli
davranışlara bırakır. Reflekslerin yaptıkları hareketler bir amaca yöneliktir, ancak kaba ve
kontrol dışıdır. Örnek olarak; bebek, bir nesneyi yakalamak istediğinde tüm gövdesinin
katıldığı kaba bir hareket yapar.
Yeni doğmuş bir bebeğin sahip olduğu tüm refleksler tıp alan yazınında detaylı bir
şekilde ele alınmaktadır. Bu reflekslerin en kolay gözlemlenebilenleri şöyle sıralanabilir
(Robinson, 2008).
Arama Refleksi: Bebek yanağına bir şey dokunduğunda ağzı o yöne gelecek şekil-
de başını çevirir. Varoluş nedeni düşünüldüğünde bu refleks gözleri daha net görmeyen
bebekler için hayat kurtarıcıdır. Annesinin meme ucunu bulan bebek artık beslenmeye
hazırdır. Bu refleks altı aydan itibaren zayıflar.
Resim 3.4
Emme Refleksi: Bebek ağzına
Emme Refleksi verilen şeyi emmeye başlar. Ara-
ma refleksi sayesinde meme ucu-
nu bulan bebek güçlü bir şekilde
anne sütünü vakumlar. Emme için
gerekli ağız kasları bebeğin en ge-
lişmiş kaslarıdır ve bebeğin anne
sütüyle beslenebilmesi için gerek-
lidir. Bu refleks bebek uyanıkken
dördüncü aya kadar, uykudayken
de yedinci aya kadar devam ede-
bilmektedir.
Kavrama Refleksi: Bu refleks doğumdan itibaren beş-altı aya kadar devam etmekte-
dir. Bebeğin avuç içi kapalıyken elinin dışına dokunulduğunda avucunu açar ve avucuna
bir şey konulduğunda ellerini sımsıkı kapatır. Bu öylesine güçlü bir manevradır ki iki elin
avuç içine parmaklarınızı koyup bebeği kendinize doğru çekerseniz, bebek kendi ağırlığı-
nı taşıyıp doğrulacaktır. Bebeklerin ellerinin ve kollarının kendilerince yönetilebilecek bir
uzuv olduğunu henüz kavrayamadıklarından bu refleks yüzünden bazen kendi saçlarını
bilinçsizce yakalayıp çekerler ve ağlarlar.
Asimetrik Tonik Boyun Refleksi: Yatar pozisyonda başın çevrildiği tarafa göre kol-
ların ve bacakların asimetrik biçimde şekillenmesidir. Tonik tıp dilinde kasların kasıl-
ması anlamına gelmektedir. Bu reflekste başın döndüğü tarafın tersi istikametindeki kol
ve bacaklar kasılarak bükülür. Sırtüstü yatan bebeğin başı bir yana çevrildiğinde bebek o
taraftaki kol ve bacağını dışa açar, diğer taraftaki kol ve bacaklarını ise büker. Dördüncü
ay içinde kendiliğinden kaybolur.
Adımlama Refleksi: Bu reflekste her ne kadar yeni doğmuş bebek daha gelişmemiş
bacak kaslarıyla kendi ağırlığını taşıyamayacak olsa da ayakları yere değdiğinde dikey po-
zisyonda sanki yürüyormuş gibi ayaklarını hareket ettirir. Adımlama refleksi altı haftalık-
ken kaybolur ve sekiz ay civarı istemli hareket olarak tekrar görülmeye başlar.
72 Çocuk Gelişimi
Zayıf olan ya da olmayan Burada bahsedilen reflekslerin yokluğu ya da zayıf görülmesi nörolojik sorunlara işa-
refleksler, katı veya abartılı
refleksler ya da normalde ortadan ret eder ve erken teşhis erken müdahaleyi de beraberinde getirip çocuğun sağlığına kavuş-
kalkması gereken dönemden masına yardımcı olur. Rehabilitasyon programları sayesinde günümüzde birçok sorunun
sonra da devam eden refleksler
beyin hasarına işaret edebilir. üstesinden gelinebilmektedir.
Ancak, refleksif tepkilerde de Refleksif hareketler dönemi, birbirini izleyen iki evreye ayrılır:
bireysel farklılıklar mevcuttur.
Yeni doğan bebeğin refleksleri Bilgi toplama evresi: Bu evre, anne karnındaki yaşamdan doğum sonrası yaklaşık
diğer özellikleriyle birlikte dördüncü aya kadar olan, gözlenebilir istem dışı hareketler ile karakterize edilmektedir.
değerlendirilmelidir.
Bu evrede, alt beyin merkezleri motor korteksten daha gelişmiştir; bu beyin merkezleri,
yoğunluğu ve süresi değişen çeşitli uyarıcılara istem dışı tepki oluşturma yeteneğine sa-
hiptir. Bilgi toplama evresinde refleksler aracılığıyla bebek; çevresi hakkında bilgi toplar,
besin arar ve korunma yolu ile yaşama sarılır.
Bilgi çözme evresi: Doğum sonrası dördüncü aydan itibaren merkezi sinir sisteminin
gelişimi sonucu refleksler kademeli olarak baskılanmaya başlar. Bu evrede yalnızca uya-
rana tepki değil, depolanmış bilgi ile duyusal uyarımın işlenmesi gözlemlenir ve bebeğin
refleksleri algısal motor yeteneğe dönüşür. Oturma, emekleme, ayakta durma gibi istemli
hareketler açığa çıkar (Gallahue vd., 2014).
Her ne kadar bireysel farklılıklar söz konusu olsa da tüm bebekler ilk bir buçuk yıl
içinde benzer motor becerileri sergiler.
3. Ünite - Motor Gelişim 73
Şekil 3.2
Yeni Doğan: 1 ay: 2 ay: 3 ay: Nesneleri Bir bebeğin ilk bir yıl
Cenin pozisyonu Çeneyi kaldırma Göğüsü isabetsiz yakalamaya içinde gelişimi
kaldırma çalışma
Kaynak: Kail, 2014
4. ay: 5. ay: Dize oturup 6-7 ay: Desteksiz 7-8 ay: Destekli
Destekli oturma bir cismi kavrama oturma dikilme
Bebekler daha bir haftalıkken başını bir taraftan diğer tarafa çevirebilirler. Birinci
ayda yüzükoyun yatarken sadece kafasını hafifçe kaldırabilen bebek, ikinci ayda göğsünü
de yerden yukarı kaldırabilir. Üç aylıkken görüş mesafesindeki bir cismi yakalamak için
hamle yapar, ancak bunda başarılı olamaz. Desteklendiği takdirde genelde dördüncü ayda
oturma pozisyonu alabilir. Etrafındaki hareket eden nesneleri gözleriyle takip edebilir.
Bebek normalde beşinci ayda kavrayabildiği nesneleri yaklaşık bir ay sonra bir elinden
diğerine geçirebilecek seviyeye ulaşır. Altı-yedinci ayda desteksiz oturabilen bebek, bir aya
kalmadan yatar pozisyondan oturma pozisyonuna geçebilir. Genelde yedi-sekizinci aydan
itibaren bebekler emeklemeye başlar. Sekizinci ayda destek verildiğinde ayakta durabilir.
Dokuzuncu ayda genelde bebekler bir eşyaya tutunarak ayakta durabilir, yorulduğunda da
olduğu yere oturabilir. Her iki elinden tutularak desteklendiğinde yürüyebilir. On ikinci
aya gelindiğinde bebekler çömelme, eğilme ve ayakta durma hareketlerini yapabilir. Bebek
artık yürümeye hazırdır.
Dört aylık bir bebeğin baş ve gövde kaldırma hareketlerini yapması ile ilgili videoyu
https://youtu.be/NTabVTZWEM4 adresinden izleyebilirsiniz.
Bebeklerin motor becerilerindeki bireysel farklılıkları ve bir yaşından önce motor gelişimi
desteklemenin yollarını yazınız. 4
İlkel Hareketler Dönemi
Doğumdan itibaren iki yaşa kadar gözlenen ilkel hareketler, istemli hareketlerin ilk biçi-
midir. Bu hareketler, yaşamın ilk iki yılında kemik, kas ve sinir sistemindeki gelişimine ek
olarak bebeğe sağlanan olanaklar sonucu ortaya çıkar.
74 Çocuk Gelişimi
Yer Değiştirme (Lokomotor) Hareketleri: Latince loco (yer) ve motor (hareket) söz-
cüklerinin birleşiminden türetilmiş lokomotor terimi “bir yerden bir yere hareket etme”
anlamına gelir. Her hareket aslında yerçekimine karşı dengeli bir kuvvet uygulamaktır.
Lokomotor beceriler, büyük ölçüde dengeleme hareketlerine dayanır. Bebek dengeleme
hareketlerinde yeterli bir duruma gelmediği sürece özgürce yer değiştiremez.
3. Ünite - Motor Gelişim 75
Lokomotor beceriler; sürünme, emekleme ve yürüme olarak aşamalandırılır:
Sürünme hareketleri, bebeğin ilk amaçlı yer değiştirme çabalarıdır. Bunun için be-
bek, baş, boyun ve gövde kasları üzerinde kontrol kazanmış olmalıdır. Bebek yüzüstü yatı-
rılıp önüne dikkat çekici bir nesne konduğunda uzanma hareketi yapar. Uzanabilmesi için
başını ve göğsünü yerden dengeli bir şekilde kaldırması ve kol kasları yardımıyla da bede-
nini öne doğru çekmesi gerekir. İlk sürünme hareketlerinde bacak kaslarının rolü yoktur.
Emekleme, sürünmenin gelişmiş biçimidir. Sürünmeden farkı kol ve bacakların eşgü-
düm içinde sağ ve sol olarak birbirine ters kullanılmasıdır.
Yürüme, denge sağlamadaki ustalığın en önemli göstergelerindendir. Yürümede den-
ge sağlayabilmek için bacaklar açık, dizler hafif bükülü ve ayaklar dışa dönüktür. Bu ilk
yürüme hareketleri, uyumlu ve akıcı değildirler. Aynı durum yetişkinlerin paten kayma-
yı öğrenmesi sürecinde de gözlemlenebilir. Kaygan zeminde hareketi öğrenmeye çalışan
beyin dengede kalabilmek için kaslara sürekli emir yağdırır. Yürümenin ortaya çıkması
temelde olgunlaşmaya bağlı olmakla birlikte çevresel etkenlerden de etkilenmektedir.
On dört aylık bir çocuğun ilk defa destekli yürümesi ile ilgili videoyu https://youtu.be/8kDbCA_-Y7s
adresinden izleyebilirsiniz.
Resim 3.8
Emekleme ve yürüme
• Bırakma: Bebekliğin ilk aylarında yakalanan tüm nesneler bir süre sonra istemsiz-
ce yere düşerken bebek büyüdükçe yakalanan nesnenin bırakılması zorlaşacaktır.
Yakalama ve tutma hareketi bilinçli bir şekilde yapılmaya başlanıldığından sıkı tut-
mak için kuvvet uygulamak kolaydır ancak bebek nesneyi bırakabilmek için par-
maklara uyguladığı kuvveti orantılı olarak azaltmalıdır. Başarılı istemli bırakmalar
yaklaşık onuncu ayda görülür. Bebek, on sekiz aylık olduğunda uzanma, yakalama
ve bırakma hareketlerinde ustalaşır.
Resim 3.11
Tutma şekilleri
Resim 3.12
Başlangıç evresi
Şekillenme Evresi: Bu süreçte hareketler daha uyumlu ve kontrollü hale gelir. Bunun
nedeni çocuğun bedenini daha iyi kontrol edebilmesi ve hareketlerinde eşgüdüm sağla-
maya başlamasıdır. Zamansal ve uzamsal hareket unsurlarının senkronizasyonu gelişmiş-
tir; ancak bu dönemdeki hareket şemaları hala genel olarak kısıtlı ya da abartılı olmasına
rağmen daha iyi eşgüdüm sağlanmıştır. Özellikle üç-dört yaş çocukları bu evrede yetiş-
kinlerde gözlemlediği her hareketi yapmak için defalarca tekrar yaparlar. Bu hareketlerin
çoğunda başarısız olurlar. Hareketlerde fazla kuvvet uygulanmış ya da eşgüdüm sağlaya-
mamışlardır ki bu nedenle etrafındaki eşyaları kırıp dökebilirler.
Resim 3.13
Şekillenme evresi
78 Çocuk Gelişimi
Temel hareketler döneminde Olgunlaşma Evresi: Çocuklardan bu evrede temel hareketler bakımından bir yetiş-
çocuklara yeterli fırsatlar
sunulmazsa, temel hareket kinle aynı düzeyde mekanik yönden etkili, uyumlu ve kontrollü davranışlar sergileme-
becerilerinde yetersizlikler si beklenir. Ancak bireysel farklılıklar nedeniyle bazı beş-altı yaş çocuklarının ve hatta
yaşanacak ve bu evreyi izleyen
özelleşmiş hareketlerin
yetişkinlerin bile temel hareketlerin bazılarında zorlandıkları görülebilir. Görsel izleme
uygulanmasına ve gelişimine ket ve hareket eden nesneleri durdurmayı (yakalama, vurma, topa vurma) gerektiren mani-
vurulacaktır. Buna temel hareket pülatif beceriler, bu görevlerin görsel motor taleplerinin karmaşıklığı nedeniyle daha geç
becerileri ve özelleşmiş hareket
becerileri arasındaki “yeterlilik gelişme eğilimindedir. Çocuğun bu evrede olgunlaşması için kendisine alıştırma olanak-
bariyeri” adı verilir. larının sağlanması, motive edilmesi ve bu yönde kaliteli bir okul öncesi eğitimin verilme-
si ile mümkündür. Temel hareket modellerinde olgunlaşma evresine ulaşamamış olmak
bunların özelleşmiş hareketlere dönüşmesinde ve spor faaliyetlerinde başarı sağlamada en
büyük engeldir (Gallahue, 1982; Gallahue vd., 2014).
Resim 3.14
Olgunlaşma evresi
Resim 3.15
Temel Hareketler ve
Özelleşmiş Hareketler
Dönemi
Resim 3.16
Geçiş evresi
Resim 3.18
Yaşam boyu uygulama
evresi
Motor gelişim dönemlerini daha ayrıntılı anlamak için Motor Gelişimi Anlamak: Bebekler,
Çocuklar, Ergenler, Yetişkinler adlı kitaba bakabilirsiniz (D. L. Gallahue, J. C. Ozmun ve J. D.
Goodway. Çev. Eds. D. Sevimay Özer ve A. Aktop, Motor Gelişimi Anlamak. Bebekler, Çocuk-
lar, Ergenler, Yetişkinler. Ankara: Nobel Yayınları, 2014).
“Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi” adlı filmi izleyin. Filmdeki karakterin yaşla birlikte
motor gelişim dönemlerindeki değişimleri not ederek arkadaşlarınızla tartışın. 6
Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi; F. Scott Fitzgerald’ın 1922
yılındaki çıkarttığı kısa öyküden uyarlanmış 2008 yapımı filmdir.
Yönetmeni David Fincher, senaryo yazarı ise Oscar ödüllü
senarist Eric Roth’dur. Baş rollerini Brad Pitt, Cate Blanchett, Julia
Ormond’un oynadığı filmde Benjamin’in sıra dışı yaşam öyküsü
anlatılmaktadır. Birinci Dünya Savaşı sırasında saatçilik yapan bir
adam oğlunu savaşta kaybeder. Kör olan saatçi, tren istasyonu için
imal ettiği bir saatin geriye doğru işlemesini sağlar. Hayalindeki
şey, bu yolla gidenlerin bir ihtimal geri dönmelerini sağlamaktır.
Ancak saat mucize yaratır. Savaşın sona erdiği gün dünyaya gelen
Benjamin Button, hayatını tersten yaşamaya başlar. Öyle ki motor
gelişim de dahil olmak üzere tüm gelişim alanları geriye doğru
gitmektedir. O seksen yaşında biri olarak doğar ve yıllar geçtikçe
bebekliğine kadar uzanır ömrü.
“Körebe, yakalamaca, yağ satarım bal satarım” gibi çocuk oyunlarında hangi algısal motor
7 becerilerin kullanıldığını listeleyin.
Okul öncesi eğitimde ise yaşlarına ve gelişim düzeylerine uygun planlanmış motor
etkinlikler çocukların genel anlamda becerilerini, kuvvetlerini, çevikliklerini ve mo-
tivasyonlarını artırmada başarılı olacaktır. Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi
Programı’nda (2013) motor gelişim alanına yönelik kazanımlar aşağıdaki şekildedir:
Kazanım 1. Yer değiştirme hareketleri yapar.
Kazanım 2. Denge hareketleri yapar.
Kazanım 3. Nesne kontrolü gerektiren hareketler yapar.
Kazanım 4. Küçük kas kullanımı gerektiren hareketler yapar.
Kazanım 5. Müzik ve ritim eşliğinde hareket eder.
Bununla birlikte High/Scope Yaklaşımı da eğitim programında benzer şekilde aşağı-
daki anahtar yaşantılara yer vermektedir:
• Lokomotor olmayan hareketler (sallanma ve eğilme gibi ayakların sabit olduğu hareketler),
• Lokomotor hareketler (yürüme, zıplama, atlama gibi yer değiştirme hareketleri),
• Nesnelerle birlikte hareket etme,
• Harekette yaratıcılığı ifade etme,
• Hareketi tanımlama,
• Hareket yönergelerine uyma,
• Tempoyu hissetme ve ifade etme,
• Ortak bir tempoda bir sıra izleyerek hareket etme (Hohmann ve Weikart, 1995).
Okul öncesi dönemde bu motor kazanımları verebilmek için öğretmenler etkinlik
planlarını hazırlarken özen göstermeli ve çocukların gerçek materyallere dokunarak de-
neyim kazanmalarına dikkat etmelidir.
Aktif öğrenme ortamında çocuğun bireysel ya da bir grupla birlikte oynadığı oyunlar,
onun hem özgüven kazanımına hem de motor gelişimine yardımcı olmaktadır (Şahin,
2015). Buna göre yaşamın ilk iki yılında olduğu gibi temel hareketler döneminde de mo-
tor gelişimi desteklemek çocuğun tüm gelişim alanlarını ve dolayısıyla da tüm yaşamını
etkileyecektir.
Erken çocukluk döneminde büyük kas motor gelişimi bakımından yürüme, koşma,
zıplama, atlama, tırmanma, kayma, merdiven inme ve çıkma, fırlatma, yakalama, sürün-
me tarzı etkinlikler ile küçük kas motor gelişimi açısından yoğurma, kesme, katlama, sık-
ma, çevirme gibi etkinlikler çocuğun motor gelişim sürecinde büyük öneme sahiptir.
Motor becerilerin kazanımı ve yaşa bağlı olarak performansta yaşanan kayıplar yaşam
boyu görülebilir. Özellikle erken çocukluk döneminde çocuğa rehberlik edecek, ona mo-
del olacak ve harekete teşvik edecek yetişkinler arasında aileyi ve okul öncesi öğretmenle-
rini sayabiliriz. Okul öncesi dönemde motor gelişimin desteklenmesine yönelik yetişkin-
lerin dikkat etmesi gereken noktalar şu şekilde sıralanmaktadır:
84 Çocuk Gelişimi
Resim 3.19
Bahçe düzenlemeleri
Resim 3.20
Bahçe etkinlikleri
Özet
Motor gelişim ile ilgili temel kavramları ayırt etmek. netik becerilerin açığa çıkmasından oluşur. Filoge-
1
Çocuğun gelişiminde önemli bir yer tutan motor ge- netik (zamanla kendiliğinden açığa çıkan) becerilere
lişim, yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Motor örnek olarak tutma, yakalama, yürüme verilebilirken
gelişim, bedenin ağırlıkça artması ve boyca uzama- yüzme, buz pateni, sörf gibi ontogenetik beceriler için
sının yanında bedeni oluşturan tüm alt sistemlerin de mutlaka eğitim gereklidir. Diğer tüm gelişim alanları
büyümesini ve olgunlaşmasını içerir. Bireyin sağlıklı gibi motor becerilerin ortaya çıkış zamanı da bireysel
olması, tüm alt sistemleri ile birlikte bedenin sağlıklı farklılıklardan etkilenir. Bir motor beceri daha önce
gelişmesine ve işlevlerini gereğince yerine getirme- beyinde kodlanmış bir beceriye ne kadar benziyorsa o
sine bağlıdır. Fiziksel gelişim bireyin, beden yapısı, kadar çabuk öğrenilir.
sinir-kas işlevlerindeki değişim ve dengelenme süre-
ci ile ilgilidir Motor gelişim ise bireyin, organlarının Motor gelişimi etkileyen etkenleri tartışmak.
3
işleyişini denetim altına almada gösterdiği becerik- Motor gelişimi etkileyen etkenler doğum öncesi et-
liliğin artmasıdır. Motor gelişimde duyum, sinir-kas kenler, doğum sürecindeki etkenler ve doğum sonrası
sistemleri eşgüdüm içinde çalışır. Duyumların geli- etkenler olarak üçe ayrılır. Buna göre doğum öncesi
şimi duyu organlarının görme, işitme, dokunma, tat, etkenler arasında bebeği anne karnında etkileyebile-
koku, ısı, acı gibi duyumları yeterli düzeyde alabilme cek şekilde annenin beslenme tarzı, hamilelik süresin-
gücüne ulaşmasıdır. Motor hareketlerin tümünde be- ce geçirdiği rahatsızlıklar, maruz kalabileceği zararlı
denin birkaç kısmı birlikte ve eşgüdüm hâlinde çalış- kimyasallar ve radyasyon sayılabilir. Doğum sürecin-
mak durumundadır. Bu eşgüdümün gelişimi, beden de kafatasının ani basınç altında kalması, sezeryan
olgunluğuna ve alıştırmalara bağlıdır. Her motor be- ile doğum esnasında yaşanabilecek komplikasyonlar
ceri belirli bir güce gereksinim duyar. Gücün artması ile doğum sırasında bebeğin uzun süre oksijensiz
kemiklerin, kasların büyümesi, belirli oranların de- kalması motor gelişimi etkileyebilir. Doğum sonrası
ğişimi ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Hareket için denge ise bebeğin anne sütü alımı, ek besinlere geçiş süreci,
sağlamak bir ön koşuldur. Dengenin sağlanabilmesi dengeli beslenmesi, zararlı kimyasallardan uzak bir
beyinin duyu organlarından gelen bilgi ile eğitilmiş ortamda yaşaması ve çocuklara motor becerilerini
olmasına ve bu eğitim sonucunda vücuttaki kasların geliştirebilecekleri fırsat ve ortamların yaratılması da
eşgüdüm içinde çalışmasına bağlıdır. Hareketlerin motor gelişimi etkileyen unsurlardır.
zorluğuna göre vücudun esnek olması yani uzuvların
ileri, geri, sağa ve sola yeterli derecede esneyebilme- Motor gelişim dönemlerini açıklamak.
4
si de diğer bir gerekliliktir. İki veya daha fazla hare- Bebekler daha anne karnındayken hayata tutunabil-
ketten oluşan taç atışı ya da topa vurma gibi hareket meleri ve ileriki yaşamda motor becerileri daha rahat
dizisine form adı verilirken hareketlerin mesafe, hız, kazanabilmeleri için çeşitli reflekslerle donatılmışlar-
yükseklik olarak ölçümüne performans adı verilir. dır. Moro, Babinski, yüzme gibi bu reflekslerden ba-
zıları yaşamın ilk aylarında kaybolurken adımlama
Motor gelişim ilkelerini sıralamak. ve arama gibi refleksler ise daha sonra kazanılacak
2
Motor gelişim hem kalıtsal özelliklerden hem de çev- motor becerilere temel oluşturur. Hapşırma ve göz
resel özelliklerden etkilenir ve baştan ayağa, merkez- kırpma gibi refleksler de yaşam boyu devam eder. Ref-
den dışa bir sıra izler. Buna göre bebek ilk önce başını leksler merkezi sinir sisteminde korteks tarafından
kaldırmayı öğrenir en son ise parmaklarını etkili bir yönetilir ve asla öğrenilmiş beceriler olarak değerlen-
şekilde kullanabilir. Motor gelişimde çocuk bir hare- dirilmez. Reflekslerin kaybolması ile birlikte ilkel ha-
keti yapabilmek için defalarca deneme yanılma yo- reketler döneminde bebekler, temelde denge sağlama
luyla tekrarlar yapar. Motor gelişim diğer tüm gelişim (baş, gövde, boyun dengesini sağlama), yer değiştirme
alanları ile karşılıklı bilgi ve beceri alışverişi içindedir. (sürünme, emekleme, yürüme) ve manipülatif bece-
Büyüme ile motor gelişim doğru orantılıdır. Motor rilerde (uzanma, kavrama, bırakma) uzmanlaşmaya
becerilerin kazanımı belirli bir süreç ve sıra izlediğin- ve kontrol kazanmaya başlarlar. İki – yedi yaş arası
den büyüme motor becerilerin sergilenmesi açısından görülen temel hareketler döneminde ise bebek bir ye-
bir ön koşuldur. Motor gelişim filogenetik ve ontoge- tişkinin yapabildiği yürüme, koşma, çömelme, zıpla-
3. Ünite - Motor Gelişim 89
ma ve atlama gibi hareketlerde ustalık kazanır. Temel Motor gelişimi değerlendirmenin önemini tartışmak.
7
hareketler döneminde koşarak topa vurma esnasında Motor gelişim alanındaki yetersizlikler diğer gelişim
ayağı boşa çıkan ve topa vuramayan çocuk özelleşti- alanlarının ve öz bakım becerilerinin gelişiminde de
rilmiş hareketler döneminde top sürüp çalım atmaya sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan küçük çocuklar-
başlayacaktır. da motor işlevselliğin değerlendirilmesi ve aksayan
yönler konusunda müdahalenin geciktirilmemesi son
Çocuklarda fiziksel uygunluk ve algısal motor yetenek- yıllarda daha çok önem kazanmıştır. Öğretmen, göz-
5 leri açıklamak. lemlerini de dikkate alarak motor gelişimde aksayan
Öğretmenler hem rol model olarak hem de etkinlik yönleri tespit ederek çocuk hakkında farklı tanıma
planlayıcı ve yürütücüsü olarak çocukların fiziksel tekniklerinden sağladığı bilgileri bir araya getirerek
uygunluğu için çaba sarf etmeli, ailelere de öneriler- çocuğu değerlendirebilir. Öğretmen, çocukta akran-
de bulunmalıdır. Eğitim ortamları çocukların fiziksel larına göre aşırı derecede yetersizlik tespit ettiğinde
uygunluğu için bir fırsat hâline getirilebilir. Algısal müdahale için aileleri bilgilendirmelidir. Motor geli-
motor yetenekler ise beyinin duyu organları ile et- şimi değerlendirmede öğretmenlere rehberlik edebi-
kileşimi sonucu hareketin planını yapması sürecidir. lecek birçok standart test mevcuttur. Motor gelişimin
Bir bardağa su doldurup içerken algısal motor yete- değerlendirilmesi ve müdahale kararı için uzman des-
nekler devreye girer ve beyin gözden aldığı sinyallere teğine de gereksinim duyulmaktadır.
göre sürahinin eğiminin nasıl olması gerektiğini ve o
eğimi verebilmek için hangi kasların ne derecede eği-
leceğine karar verir. Burada algısal motor gelişimin
unsurları; girdi (beyine duyu organlarından giden
sinyaller), merkezi işlem (duyuşsal bilginin korteksde
yorumlanması), çıktı (gönderilen mesaja uygun hare-
ket için kasların kasılması ya da çözülmesi) ve geri bil-
dirimden (“Hareket amacına ulaştı mı?” sorusunun
yanıtı yine duyu organları tarafından beyine iletilir)
oluşur. Eğer su dökülmeye başladı ise beyin hemen
emir verip ilgili kasların sürahiyi yine dik konuma
getirmesini ister.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi bireylerin motor gelişimi açısından 5. Herhangi bir hareketinin gerçekleşmesinde “esnekliğin”
diğer dönemlere oranla daha hareketli oldukları dönemdir? önemi aşağıdaki ifadelerin hangisinde verilmiştir?
a. Fetüs dönemi a. Bir ya da daha fazla eklemde hareketleri istemli ola-
b. İlk çocukluk dönemi rak, mümkün olduğunca geniş bir açı içerisinde ya-
c. Orta çocukluk dönemi pabilme yeteneği sağlar.
d. Ergenlik (son çocukluk) dönemi b. Eğilme, kalkma, yürüme gibi hareketler gereken es-
e. Yetişkinlik dönemi neklikte yapılmazsa çocuk sakatlanabilir.
c. Eğilme, kalkma, yürüme gibi hareketler için esneklik
2. “Bireyin günlük yaşamdaki istemli hareketleri büyük ve gerekli değildir.
küçük kas motor beceriler olmak üzere iki grupta toplanır. d. Kemikler ve kaslar geliştikçe esneklik artmaya başlar.
Büyük kas motor beceriler organizmanın büyük kas grup- e. Bir yerden bir yere hareket ederken daha hızlı hare-
larının hareketine bağlı olarak ortaya çıkan davranışlar iken keti gerçekleştirmeye yardımcı olur.
küçük kas motor beceriler de organizmanın küçük kas grup-
larının hareketine bağlı olarak ortaya çıkan davranışlardır”. 6. “Dikkat” aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru ola-
Aşağıdaki davranışlardan hangisi “küçük kas motor becerile- rak ifade edilmiştir?
rine” örnek olarak verilebilir? a. Hızlı ve her şeyi keşfetme isteğidir.
a. Çocuğun yüzmesi b. İlgi, merak ve keşfetme güdüsüdür.
b. Çocuğun sek sek oynaması c. Göz ve kulağa gelen uyaranların bir kısmının sonraki
c. Çocuğun su içmek için şişenin kapağını çevirmesi süreçler için seçilmesidir.
d. Çocuğun müzik eşliğinde dans etmesi d. Duygu ve düşünceyi bir olay ya da nesne üzerinde
e. Çocuğun bisiklete binmesi toplayabilmedir.
e. Bir direnci yenebilme, karşı koyabilme becerisidir.
3. “Bebeğin nesneleri önceleri avuç içi ile yakalarken daha
sonra parmakları ile yakalaması” motor gelişim ilkelerinden 7. Aşağıdaki kavramlardan hangisi motor gelişim ile ilgili
hangisi ile açıklanır? motor yetenekler dizinidir?
a. Motor gelişim, kalıtım-çevre etkileşiminin bir ürünüdür. a. Kuv vet-dik kat-denge-olgunlaşma-esnek lik-
b. Motor gelişim derece, derecece süreklidir. koordinasyon-hız-form
c. Motor gelişim, birikimli bir süreçtir. b. Form-performans-denge-dikkat-esneklik-hız-tepki
d. Motor yeteneklerin ortaya çıkış zamanı bireysel fark- hızı-koordinasyon-kuvvet
lılıklara göre değişir. c. Tepki hızı-gelişme-koordinasyon-dikkat-esneklik
e. Motor gelişim, baştan ayağa ve merkezden dışa doğ- d. Büyüme-gelişme-tepki hızı-esneklik-koordinasyon
rudur. e. Dikkat-kuvvet-denge-tepki hızı-eşgüdüm-esneklik-form-
performans
4. Aşağıdakilerden hangisi baş boyun kontrolü, oturma,
emekleme ve ayakta durma gibi hareket becerileri üzerinde 8. “Çocuk doktoru masanın bir köşesine vurduğunda, Ada
en yüksek derecede etkiye sahiptir? kollarını hızla geniş bir biçimde açarak ve daha sonra vücuduna
a. Yaş doğru geri toplayarak tepkide bulundu. Ada yanağına hafifçe
b. Cinsiyet dokunulduğunda, başını annesinin olduğu tarafa çevirdi. Anne-
c. Tekrarlar si parmağını Ada’nın avucuna koyduğunda ise Ada bu parmağı
d. Olgunlaşma sıkıca yakaladı”. Aşağıdakilerden hangisinde Ada’nın göstermiş
e. Uyarıcı çevre olduğu refleksif hareketler sıralı bir şekilde verilmiştir?
a. Babinski - Arama - Kavrama
b. Moro - Arama - Kavrama
c. Emme - Moro - Adımlama
d. Asimetrik Tonik Boyun - Emme - Arama
e. Arama - Babinski - Moro
3. Ünite - Motor Gelişim 91
Okuma Parçası
9. “Arda iki yaşında bir çocuktur. Babasının bütün çabaları- KASLARIMIZ VE ÖZELLİKLERİ
na karşın futbol topuna doğru bir şekilde vurup topu kalenin Vücudun ve iç or-
içine doğru atamamaktadır”. Arda’nın durumunu açıklamak ganların hareket
için kullanılabilecek motor gelişim kavramı hangi seçenekte etmesini sağlayan
doğru olarak verilmiştir? dokulara kas de-
a. Fiziksel ve duygusal gelişim itibarı ile gerekli gelişimi nir. Hareket sis-
sağlayamamıştır. temimizin temel
b. Boy ve kilo artışı açısından gerekli olan gelişimi ger- yapısını iskelet ve
çekleştirememiştir. kaslar oluşturmak-
c. Bedensel ve fiziksel gelişim açısından gerekli olan ge- tadır. Birbirine
lişimi gerçekleştirememiştir. bağlı olan kemikler, kas hareketleri ile kontrol edilmeseydi
d. Motor ve fiziksel gelişim açısından gerekli olan gelişi- düşerlerdi. Çoğu kas, tendonlarla kemiklere bağlıdır ve liga-
mi gerçekleştirememiştir. mentler de kemikleri birbirine bağlar. Bu da dengeyi sağlar.
e. Büyük ve küçük kas motor gelişim arasında paralellik Kaslar kimyasal enerjiyi mekanik işe çeviren bir tür makine
geliştirememiştir. görevi görürler. Vücudun iç ve dış tüm hareketlerini sağlayan
600 civarında kas vardır. Erkeklerde vücudun yaklaşık %40’ı,
10. Yaşam için gerekli olan istemli hareketlerin ilk biçimi kadınlarda ise %25-30’u kaslardan oluşmuştur. İnsan doğ-
hangi motor gelişim döneminde kazanılır? duğunda kaç adet kas lifi taşıyorsa, ölürken de aynı sayıda
a. Doğum Öncesi Dönem kas lifine sahiptir. Kaslar olmasaydı insan ne yürüyebilir, ne
b. Refleksif Hareketler Dönemi soluk alabilir, ne yemek yiyebilir, ne de konuşabilirdi. Kas-
c. İlkel Hareketler Dönemi ların hareketleri her zaman tek yönlüdür. Kas kasılınca kol
d. Temel Hareketler Dönemi bükülür ama aynı kas gevşeyince kol eski durumuna gelmez.
e. Özelleşmiş Hareketler Dönemi Bükülen kolun açılabilmesi için başka bir kasın kasılarak
kolu itmesi gerekir. Kaslar hemen hemen her zaman gruplar
halinde çalışırlar. İleriye doğru bir adım atmak için 40 kasın
koordineli bir şekilde çalışması gerekir. İnsan yüzünde yal-
nızca mimik yapmakla görevli 28 ayrı kas bulunur. Bu kasla-
rın çeşitli kombinasyonlarda kasılmasıyla, birçok yüz ifadesi
yapılabilir. Küçük bir tebessüm veya basit bir gülümsemenin
sağlanması için 17 kas aynı anda, doğru görevi yaparak çalış-
mak zorundadır.
Kaslar nasıl çalışır?
Kasların çalışması enerji ile ilgilidir. Bu enerji yediğimiz
hidrokarbonlardan oluşan glikozdan alınır. Enerjinin açığa
çıkması için glikozun, kanın taşıdığı oksijenle birleşmesi
gerekir. Oksijen yetersizliği kaslarda yorulmalara yol açar.
Vücudumuzda, sindirim sistemimizdeki gibi otomatik, istem
dışı çalışan kaslara “düz kas”, isteğe bağlı olarak çalışanlara da
“çizgili kas” denir.
İstemli ve istemsiz kas nedir?
Kontrol edilebilen kasları hareket ettirebilmek için düşünme-
niz ve karar vermeniz gerekir. Örneğin kolunuzu bükmek is-
tediğinizde, beyninizden gelen emir doğrultusunda kaslar bir
miktar kasılır ve hareket gerçekleşir. Bunlar istemli kaslardır.
Vücutta, hareket etmenize olanak sağlayan istemli kasların
yanı sıra belirli herhangi bir emir olmadan çalışan istemsiz
kaslar da bulunur. Örneğin kalp, istemsiz olarak çalışarak
92 Çocuk Gelişimi
Sıra Sizde 7 Dyck, M., Piek, J.P., Hay, D.A., Smith, L. ve Hallmayer, J.
Çocukların çok yönlü gelişmesini sağlayan ve eğitimin teme- (2006). Are abilities abnormally ınterdependent in
linde yer alan duyular, erken yıllarda gelişmeye ve bilgi top- children with autism? Journal of Clinical Child and
lamaya devam eder. Duyular, doğuştan gelen bazı kurallara Adolescent Psychology, 35, 20-33.
göre beyinde organize edilerek algıları oluşturur. Bu doğrul- Erez, O., Gordon, C.R., Sever, J., Sadeh, A. ve Matti, M. (2004).
tuda duyu eğitiminde, duyusal algı becerilerinin geliştiril- Balance dysfunction in childhood anxiety: findings and
mesi esastır. Görme, işitme, dokunma, koklama ve tat alma theoretical approach. Anxiety Disorders, 18, 341-356.
duyuları çocukların dünya hakkında bilgi toplamalarında en Fawcett, A.J. ve Nicholson, R.I. (1995). Persistent deficits in
önemli araçlardır. Çocukların, potansiyellerinin maksimum motor skill of children with dyslexia. Journal of Motor
düzeye ulaşabilmesi için tüm duyuların eşgüdüm içinde ça- Behavior, 27, 235-240.
lışmasının desteklenmesi önemlidir. Geleneksel çocuk oyun- Gallahue, D.L. (1982). Understanding motor development in
larının çoğu çocukların bilişsel, dil, motor, sosyal ve duygusal children. New York: John Wiley and Sons.
gelişimlerini destekler. Bu oyunların çoğunda da çocukların Gallahue, D.L., Ozmun, J.C. ve Goodway, J.D. (2014). Motor
çoklu duyu kullanımları söz konusudur. Örneğin; “körebe” gelişimi anlamak: Bebekler, Çocuklar, Ergenler, Yetişkinler
oyununda çocuk işitme ve dokunma duyularını, “yakalama- (7. Basımdan Çeviri). (Çev. Eds. D.S. Özer ve A. Aktop),
ca” oyununda görme ve işitme duyularını, “yağ satarım bal Ankara: Nobel.
satarım” oyununda ise görme ve dokunma duyularını kulla- Gennings, C., Carrico, C., Factor-Litvak, P., Krigbaum, N., Ci-
narak hareket eder. Algısal motor yeteneklerin gelişmesinde rillo, P.M. ve Cohn, B.A. (2013). A cohort study evaluati-
tüm duyuların eşgüdüm içinde çalışmasının desteklenmesi on of maternal pcb exposure related to time to pregnancy
önemlidir. Bu durum aynı zamanda motor yeteneklerin etkin in daughters. Environmental Health, 12(1), 66.
kullanımını artıracaktır. Hanke, W., Kalinka, J., Makowiec-Dabrowska, T. ve Sobala,
W. (1999). Heavy physical work during pregnancy-a risk
factor for small-for-gestational-age babies in poland. Ame-
Yararlanılan ve Başvurulabilecek rican Journal of Industrial Medicine, 36(1), 200-5.
Kaynaklar Healthy People (2010). Centers for disease control and
American Psychiatric Association. (2000). Diagnostic and prevention. http://www.cdc.gov/nchs/data/hpdata2010/
statistical manual of mental disorders: Text Revision. (4th hp2010_final_review.pdf.
ed.). Washington, DC: Author. Hirst, K.P. ve Moutier, C.Y. (2010). Postpartum major
Aral, N., Baran, G., Bulut, Ş. ve Çimen, S. (2000). Çocuk depression. American Family Physician, 82(8), 926-33.
gelişimi 1. İstanbul: Ya-Pa. Hohmann, M. ve Weikart, D.P. (1995). Educating young
Arnett, J.J. ve Maynard, A.E. (2013). Child development. A children: active learning practices for preschool and child
cultural approach. New Jersey: Pearson. care programs. Educating Young Children, A curriculum
Berk, L.E. (2009). Child development. (8th ed). USA: Pearson. guide from High/Scope Educational Research Foundation
Brown, T. ve Lalor, A. (2009). The movement assessment içinde (p. 13-41). USA: Publication of the High/Scope
battery for children – Second Edition (MABC-2): A Press.
Review and Critique. Physical ve Occupational Therapy in Horvat, V., Babic, V. ve Miholic, S. J. (2013). Gender
Pediatrics, 29(1), 86-103. differences in some motor abilities of preschool children.
Cools, W., De Martelaer, K., Samaey, C. ve Andries, C. (2009). Croatian Journal of Education, 15(4), 959-980.
Movement skill assessment of typically developing Johnstone, J.A. ve Ramon, M. (2011). Perceptual motor
preschool children: A review of seven movement skill activities for children. USA: Human Kinetics.
assessment tools. Journal of Sports Science and Medicine, Kail, R.V. (2014). Children and their development (7. Baskı).
8, 154-168. New Jersey: Pearson.
Keen, R. (2011). The development of problem solving in
Dewey, D., Cantell, M. ve Crawford, S.G. (2007). Motor and
young children: a critical cognitive skill. Annual Reviews
gestural performance in children with autism spectrum
Psychology, 62, 1-21.
disorders, developmental coordination disorder and/
McMorris, T. (2014). Acquisition and performance of sports
or attention deficit hyperactivity disorder. Journal of the
skills. West Sussex: Blackwell.
International Neuropsychological Society, 13, 246-256.
MEB (2013). MEB Okul Öncesi Eğitim Programı. Ankara:
M.E.B
3. Ünite - Motor Gelişim 95
Neaum, S. (2010). Child development for early childhood Sharma, A. ve Cockerill, H. (2014). Mary sheridan’s from
studies. NX: Learning Matters. birth to five years: children’s developmental progress. (4th
Özer, D.S. (2009). Motor gelişim. Neriman Aral ve Tayyip ed.). New York: Routledge.
Duman (Ed.), Eğitim Psikolojisi içinde (s.67-92). İstan- Shugerman, R.P., Rimzsa, M.E., Basco, W.T., Hotaling, A.J.,
bul: Kriter. Sigrest, T.D. ve Simon, F.A. (2013). Scope of practice ıssues
Özer, D.S. ve Özer, M.K. (2009). Çocuklarda motor gelişim (6. in the delivery of pediatric health care. American Academy
Baskı). Ankara: Nobel. of Pediatrics, 131(6), 1211-1216.
Payne, V.G. ve Isaacs, L.D. (2012). Human motor development: Slater, L.M., Hillier, S.L. ve Civetta, L.R. (2010). The
a lifespan approach. New York: McGraw-Hill. clinimetric properties of performance-based gross motor
Pedük, Ş. (2011). Psikomotor gelişim. Neriman Aral ve Gülen tests used children with developmental coordination
Baran (Ed.). Çocuk Gelişimi içinde (s. 71-96). İstanbul: disorder: A Systematic review. Pediatric Physical Therapy,
Ya-Pa. 22(2), 170-9.
Piek, J.P. (2006). Infant motor development. Champaign: Şahin, S. (2015). Bebeklik döneminde gelişim. Figen Turan ve
Human Kinetics. A. İpek Yükselen (Ed.). Her Yönüyle Okul Öncesi Eğitim-1
Piek, J., Hands, B.P. ve Licari, M. (2012). Assessment of motor içinde (s. 121-146). Ankara: Hedef.
functioning in the preschool period. Neuropsychology Thelen, E. ve Smith, L.B. (2006). Dynamic systems theories.
Review, 22(4), 402-413. William Damon ve Richard M. Lerner (Ed.), Handbook
Pitcher, T.M., Piek, J.P. ve Hay, D.A. (2003). Fine and gross of Child Psychology Volume 1 içinde (s.258-312). New
motor ability in boys with attention deficit hyperactivity Jersey: John Wiley ve Sons.
disorder. Developmental Medicine and Child Neurology, Trawick-Smith, J. (2005). Early childhood development: A
45, 525-535. Multicultural Perspective. USA:Prenctice Hall.
Rasmussen, P. ve Gillberg, C. (2000). Natural Outcome Van Hartingsveldt, M.J., De Groot, I.J.M., Aarts, P.B.M. ve
of ADHD with DCD at age 22 years: A controlled Nijhuis-van der Sanden, M.W.G. (2011). Standardized
longitudinal community based study. Journal of the tests of handwriting readiness: a systematic review of the
American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, literature. Developmental Medicine and Child Neurology,
39, 1424-1431. 53, 506-515.
Robinson, M. (2008). Child development 0-8 a journey Wickstrom, R.L. (1977). Physical education for children; Mo-
through the early years. England: McGraw Hill. tor ability in children; Child development. (2nd Ed.). Phi-
Ross, D.S., Rasmussen, S.A., Cannon, M.J., Anderson, B., ladelphia: Lea ve Febiger.
Kilker, K., Tumpey, A., Schulkin, J. ve Jones, J.L. (2009).
Obstetrician/gynecologists’ knowledge, attitudes, and
practices regarding prevention of ınfections in pregnancy.
Journal of Women’s Health, 18(8), 1187-93.
4
ÇOCUK GELİŞİMİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bilişsel ve dil gelişimi ile ilgili temel kavramları sıralayabilecek,
Bilişsel gelişim ile dil gelişimini etkileyen etmenleri özetleyebilecek,
Bilişsel gelişim kuramlarını açıklayabilecek,
Dil gelişim kuramlarını özetleyebilecek,
Dil gelişimi dönemlerini açıklayabilecek,
Bilişsel ve dil gelişimini desteklemeye yönelik öneriler sunabilecek,
Bilişsel ve dil gelişimini değerlendirme araçlarına örnekler verebilecek
bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Bilişsel Gelişim • Bellek ve Hatırlama
• Algı • Dil Gelişimi
• Kavram • İletişim
• Düşünme • Konuşma
• Akıl Yürütme • Dilin Bileşenleri
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• BİLİŞSEL VE DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN
ETMENLER
• BİLİŞSEL GELİŞİM İLE İLGİLİ KURAMLAR
Çocuk Gelişimi Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi • DİL GELİŞİMİ İLE İLGİLİ KURAMLAR
• DİL GELİŞİMİ DÖNEMLERİ
• BİLİŞSEL VE DİL GELİŞİMİNİN
DESTEKLENMESİ
• BİLİŞSEL VE DİL GELİŞİMİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi
GİRİŞ
İnsan, çevreyle etkileşim içinde bulunan, gelişen, büyüyen, olgunlaşan, değişen, düşünen,
öğrenen ve öğrendiklerini uygulayabilen bir varlıktır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en
önemli özelliği zekâya sahip olmasıdır. Zekâ, zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması
sonucu ortaya çıkan yetenekler bütünüdür.
İnsan gelişimi, çok yönlü ve karmaşık bir süreçtir. Kişi gelişim süreçlerinin etkisini
ömrü boyunca taşır. Gelişim, bireyin doğuştan getirdiği biyolojik süreçlerle, çevre koşul-
larının sürekli etkileşimi sonucu oluşur.
Bilişsel gelişim bilginin edinilip kullanılmasına yardım eden tüm süreçleri içerir. Dil
gelişimi ise kelimelerin, sayıların, sembollerin kazanılması, saklanması ve dilin kuralla-
rına uygun olarak kullanılmasıdır. Bilişsel gelişim anne karnında, dil gelişimi ise bilişsel
gelişime paralel olarak doğumdan itibaren başlayan ve hızla gelişen süreçlerdir.
Bu ünitede; bilişsel ve dil gelişimiyle ilgili temel kavramlar, bilişsel ve dil gelişimini
etkileyen etmenler, bilişsel ve dil gelişimi kuramları, dil gelişimi dönemleri, bilişsel ve dil
gelişiminin desteklenmesi ve değerlendirilmesi konuları ele alınarak incelenecektir.
Algı
Alıcı hücreler, dış çevredeki fiziksel enerjileri sinirsel enerjiye dönüştürür. Bu sinirsel
enerji beyinde işlendiğinde ortaya algısal bir ürün çıkar. Yapılan işleme algılama, ortaya
98 Çocuk Gelişimi
İnsan, doğumdan itibaren bütün çıkan ürüne algı denir. Algının amacı duyularla elde edilenleri bazı bilişsel ögelerle eşleş-
yaşamı boyunca duyu organları
aracılığıyla çevresinde olup tirme ve evrendeki olguları anlayabilmedir.
bitenleri anlamak, yorumlamak Algılamayı sağlayan duyu organları gözler, kulaklar, ağız, burun, eller ve ayaklardır. Bi-
ve yeni duruma kendini uydurmak
için algıyı kullanır.
lişsel bir süreç olan algılama, alıcılara gelen uyarıcılara anlam verilmesi ve yorumlanması-
dır. Algılama, çoğunlukla bireyin beklentilerinden etkilenir. Bireye gelen çevresel uyarıcı-
lar, doğrudan olduğu gibi algılanmaz. Algılama, bireyin zihinsel yapısı, geçmiş yaşantıları,
ön bilgileri, güdülenmişlik düzeyi ve pek çok içsel etmenlerden etkilenir.
Algılamada deneyimler önemli bir yer tutar. Bir nesne ya da bir insanla sürekli kar-
şılaşan çocuk, bu deneyimler sonucu yeni bir karşılaşmada aynı nesne ya da insanı tanır.
Böylece deneyimler, çevreden bilgi edinmede çocuğa yardımcı olur. Çocuk duyuları ile
bilgileri alır, anlamlandırır ve ilişkilendirir.
Algının farklı alanlar üzerinde etkili olduğu vurgulanır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Algının amacı duyularla elde • Algı, anlama ve kavram gelişiminde önemli bir yer tutar.
edilenleri bazı bilişsel öğelerle • Algılama, çocuğun dikkatini yönlendirir, süresini uzatır.
eşleştirme ve evrendeki olguları
anlayabilmedir. • Algı ile ilgili etkinlikler, çocuğun duyularını daha etkin kullanmasına, verilen et-
kinliği baştan sona belli bir düzen içinde yapabilmesine yardımcı olur.
• İşitsel algı, dinleme becerisini geliştirir.
• Görsel algı, algılananların bellekte depolanmasına yardımcı olur.
• Dokunma algısı, çocuğun çevresindekileri dokunarak tanımasına ve diğer duyula-
rın kullanımı sırasında onlara rehberlik etmesine yardımcı olur.
• Bazı algısal etkinlikler, sözel ifade gerektirmediğinden dil ve konuşma problemi
olan çocuklarla iletişim kurmaya yardımcı olur (Aral vd., 2000).
Dikkat
Dikkat, uyarıcılar üzerinde bilinçli bir odaklaşma sürecidir. Çevrede bulunan pek çok
uyarıcıdan dikkat edilenler ve önemli olan bilgiler öğrenilir. Dikkat, dikkat süresi ve dik-
kat seçiciliği olmak üzere iki süreçten oluşur. Dikkat süresi, bireyin bir noktaya yöneldiği
zaman; dikkat seçiciliği ise odaklanan uyarıcıyı tanıma, belirgin ve temel nitelikleri belir-
leme işlemi olarak tanımlanır.
Öğrenme, dikkat etme süreciyle Dikkat, duyusal mekanizmalarla alınan uyaranlardan herhangi birinin, diğerlerinden
başlar.
belli amaçlara göre seçilip ayıklanması olarak ortaya çıkar. Dikkati uyaran etmenler, dış ve
iç etmenler olmak üzere ikiye ayrılır:
Dış etmenler: Uyarıcıların gücü dikkati çeker. Örneğin parlak bir nesne, yüksek bir
ses, tekrarlanan uyarıcılar, değişiklik dikkat çeker.
İç etmenler: Bireylerin kendine özgü ilgi ve gereksinimleri vardır. Örneğin acıkan bi-
rinin dikkatini, yemekler ve yemek kokuları çeker.
Taklit
Taklit bir davranış örneğini ya da modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Bebekler;
doğduklarında sahip oldukları refleksif hareketlerin, etrafındaki yetişkinler tarafından
yapıldığını görürse dağarcığındaki davranışı bir süre sonra tekrar etmeye başlar. İlk baş-
ta taklit, görme ve diğer duyulardan haz alma, daha sonra ise önceki ilgi çekici tepkileri
sürdürme yoludur. Piaget’e göre taklit, bebek dört ve sekiz aylıkken gelişir. Örneğin; baba
“bay bay” diye el salladığında, bebek de “bay bay” diye taklit eder. Bebek bir buçuk-iki
yaşlarında daha önce görmüş olduğu ya da az önce gördüğü hareketleri taklit eder. Pi-
aget bu taklidi, ertelenmiş taklit olarak adlandırır. Piaget ertelenmiş taklidin doğrudan
doğruya taklitten daha çok, zihinsel gelişimdeki ilerlemeyi gösterdiğini vurgular. Çocuk-
larda taklit yeteneğinin ve nesne kavramının gelişmesi sembolik düşünce için bir temel
teşkil eder. Çocuklarda sembolik düşüncenin gelişmesi, çocukların nesnelerle oynama-
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 99
sını ve modelleri gözlemesini engellemez. Her dönemde bunlara ihtiyaçları vardır (San
Bayhan ve Artan, 2004; Selçuk, 2007).
Resim 4.1
Annesini taklit eden
çocuk
Bellek ve Hatırlama
Bellek, bireyin deneyimlerinden elde ettiği, öğrendiği bilgileri güvenilir biçimde tam
ve doğru olarak depolamaya ve istenildiği zaman yeniden kullanmaya olanak sağlayan
bilişsel bir yetenektir. Bellek sürecinde tanıma ve hatırlama önemlidir. Tanıma, önceden
gösterilen nesnenin diğer nesneler içinden seçilmesidir. Hatırlama ise uygun bir uyarıcı
ile zihindeki bilgilerin güvenilir şekilde, değişmeden bilinçli hâle gelebilmesidir. Ço-
cuk için hatırlama tanımadan daha güçtür. Başarılı bir hatırlama, mantığın, ipuçlarının
ve diğer bilgilerin kullanılarak bilginin yeniden canlanmasını sağlamakla gerçekleşir.
Bilginin hatırlama hızı ve kapsamı, kodlama biçimine göre değişir. Çok iyi kodlanmış
bilgiler çabuk hatırlanırken, iyi kodlanmayan ve hiçbir şeyle ilişkilendirilmeyen bilgiler
zor hatırlanır.
Yaratıcılık
Yaratıcılık bir düşünme biçimi olarak, hayal gücü ile çok yakın bir ilişki içindedir. Tüm
duygusal ve zihinsel etkinliklerde, her türlü çalışma ve uğraşı içinde yer alır. Yaratıcılık-
la ilgili farklı tanımlar bulunmasına karşın genel olarak yaratıcılık, yeni alışılmadık ve
benzersiz yollardan giderek, bilinen şeylerden yeni bir şeyler oluşturmak, çeşitli sosyo-
kültürel ortamlarda, durumlarda akıcı, esnek, orjinal ve başkalarına çağrışım yapabilecek
nitelikte davranış ve ürün ortaya koyabilme şeklinde tanımlanır. Yaratıcı bireyler, alışıla-
gelmemiş düşünceleri, alışılagelmemiş açıklıkta ve kısaca anlatan, önemli buluşlar yapan,
yeni bakış açıları, yargılar ve iç görüler oluşturan, özgün yollarla ve yazılarla dünyayı açık-
lamaya çalışan kişilerdir. Yaratıcı bireyde, merak, sabır, hırs, sorumluluk duygusu, liderlik
özelliği, buluş yapma yeteneği, serüvenci düşünme, deney ve alıştırmalar yapma, sentezci
yargılara ulaşma gibi bilişsel beceriler de gelişmiştir.
100 Çocuk Gelişimi
Resim 4.2
Kâğıttan şapka
yaparak yaratıcılığını
sergileyen çocuk
Kavram
Kavram, ortak duygu, düşünce ve Kavram, nesne ya da olayların ortak özelliğini simgeleyen içsel bir süreçtir. Bu simgeleme
tepkilere yol açan olgu, olay ve genellikle bir sözcükle yapılır. Bu nedenle çocukta algısal uyarıcıları düzenleme yeteneği
nesnelerdir. Örneğin; sayı kavramı,
renk kavramı, canlı kavramı, şekil geliştikçe, kavramlar öğrenilmeye başlanır. Çocuklarda kavramların yerleşmesi yavaş ve
kavramı gibi. zor bir süreçtir. Çocuklar yeni bilgiler kazandıkça, bu bilgileri kendilerinde var olan kav-
ramlarla ilişkilendirerek yeni kavramlar oluştururlar. Kavram birbirleriyle ilişkili nesne ve
olayların ortak yönlerini gösterir. Kavram geliştirme bir sınıflama işidir. Kavramlar soyut
ve somut olabilir. Kavram gelişimi somuttan soyuta doğru gerçekleşir.
Problem Çözme
Problem çözme, bir amaca erişmekte karşılaşılan güçlükleri yenme sürecidir. Ayrıca prob-
lem çözme, öğrenilmesi ve elde edilmesi gereken bir yetenektir ve sürekli olarak geliştiril-
mesi gerekir.
Problem, bireyin hedefe ulaşmada bir engelleme ile karşılaşmasıdır ve hedefe ulaşmayı
güçleştirir. Problem çözme, hedefe erişmede karşılaşılan güçlükleri yenme ve engeli aşma-
nın en iyi yolunu bulmaktır. Bu süreçte birey şartlara uyarak ve engelleri azaltarak gergin-
likten kurtulmanın ve organizmayı iç dengeye kavuşturmanın yollarını arar (Aral, 2011a).
Bilişsel gelişimle ilgili kavramlar nelerdir, sizce daha başka hangi kavramlar bilişsel gelişim-
1 le ilgili olabilir?
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 101
Dil
Dil, anlam, üretim ve kullanımdaki özellikleri ile yalnızca insanlarda olan bir yetenektir.
İletişimi sağlama aracıdır. Sesler, semboller ve sözcükler gibi temel birimlerden oluşur. Dil,
çocuğun öğrenmesinde önemli bir yer tutar. Çocuk, yetişkin konuşmalarını taklit ederek
dili öğrenir. Ayrıca dil, bilgi iletmeyi düzenleyen bir dizi kurala göre birleştirilmiş karma-
şık, sözel simge olarak tanımlanabilir. Dil gelişiminin temelinde iletişim kurma, diğerleri-
nin dikkatini çekme, isteklerini, duygu ve düşüncelerini iletme gereksinimi bulunur.
Dil; biçim, içerik ve kullanım olmak üzere üç bileşenden oluşur.
• Biçim bileşeni; ses bilgisi (fonoloji), biçim bilgisi (morfoloji) ve söz dizimi (sentaks)
yapılarını içermektedir.
• İçerik bileşeni; dilin anlam bilgisini (semantik),
• Kullanım bileşeni ise, dilin iletişim amacına yönelik işlevlerini içeren edim bilgisini
(pragmatik) kapsar (San Bayhan ve Artan, 2004).
Geleneksel dilbilim, bu bileşenleri dilin anlam bilgisi (semantik), ses bilgisi (fonetik),
biçim bilgisi (morfoloji), söz dizim bilgisi (sentaks) ve kullanım bilgisi (pragmatik) ana
katmanları olarak beş kurallı sistem şeklinde tanımlar. Çocuklar dili kazandıkları zaman
dilbilimin beş bileşeni gelişmeye başlar. Bu bileşenlerin her biri, dil bilimin belli başlı öğe-
lerini oluşturmakla birlikte, birbirlerinden bağımsız olarak gelişemezler.
Ses Bilgisi (Fonoloji): Sesbilgisi, bir dildeki ses sistemi ile ilgili kurallardır. Bir dil-
deki seslerin yapısı, dağılımı ve sıralanmalarını içerir. Sesbirim (fonem) bir dilde anlam
değişikliği yaratabilen en küçük ses birimine verilen isimdir. Türkçe’ de 8 ünlü, 20 ünsüz
toplam 28 sesbirim vardır (Ege, 2006).
Anlam Bilgisi (Semantik): Anlam bilim, hem kavramları ifade eden sözcük etiketleri
hem de kavramlar arasındaki bağlantıları ifade eden şemalar ya da semantik bağlantılar
anlamına gelir. Anlam bilimsel bağlantılar-şemalar-kavramsal bilgiyi düzenlemeyi sağla-
yan bellekteki bilişsel yapılar olarak düşünülebilir. Bu bağlantılar yeni bir öğrenme duru-
munu ve bilgiyi geri çağırmayı kolaylaştırır ve daha önce öğrenilen kavramların değerlen-
dirilmesine, düzenlenmesine katkıda bulunur (Otto, 2006).
Söz Dizim Bilgisi (Sentaks): Söz dizimi, bir dilde hangi sözcük gruplarının ad öbe-
ği olarak kurulabileceğini, hangi sözcük gruplarının eylem öbeği olarak kurulabileceğini
belirler. Söz dizimi, sözcüklerin kurallı bir biçimde sözce içinde diziliş kurallarını içerir
(Savage vd., 2006).
Biçim Bilgisi (Morfoloji): Çocukların zihinsel becerileriyle birlikte dilleri de geliş- Dildeki anlamlı en küçük
birime biçim birim (morfem)
tikçe, kazanılan her yeni söz, dizimsel ve biçimsel öğe tümcelerin uzunluğunu ve kar- denir. Örneğin, “çocuklardan”
maşıklığını etkiler. Kazanılan her yeni morfem ile çocukların tümcelerinin uzunluğu da kelimesi çocuk-lar-dan şeklinde
artar. Biçim bilgisi, genel olarak sözcük yapısına ilişkin bilgi anlamına gelir. Başka bir ayrıldığında 3 morfemden oluşur.
deyişle biçim bilgisi; sözcüklerdeki kök ve ekleri, bunların kurallı düzenleniş biçimleri
ile türetilişlerindeki özellikleri içerir. Biçim bilgisi sözcüklerin içyapılarını ilgilendiren
kurallardır.
Kullanım Bilgisi (Pragmatik): Kullanım bilgisi, dilin biçiminden çok amaçlarını,
sosyal etkileşim için farklı kişi ve durumlarda kullanım tarzını (sosyal uygunluğunu)
ve söylemi belirleyen kurallardan oluşur. Dilimizi çoğu zaman kiminle, nerede ve nasıl
konuştuğumuza göre uyarlamayı öğreniriz. Bir konuşmaya başlarken, sürdürürken veya
konuşmayı sonlandırırken uymamız gereken kurallar vardır. Ayrıca bu kurallar, bir sosyal
durumdan diğerine değişebilir. Çocuklar dilin bu bileşenini ilgilendiren kuralları erken
yaşlarda öğrenmeye başlar (Ege, 2006).
102 Çocuk Gelişimi
Resim 4.3
Kulaktan kulağa
oyununu oynayan
çocuk
İletişim
İletişim, kişiler arasında bilgi ve düşünce alışverişini sağlar. İletişim, kaynak ve hedef
arasında davranış değişikliği oluşturmak amacıyla bilgi, tutum, duygu ve becerilerin an-
lamlarının ortak kılınması, paylaşılması için gerçekleştirilen etkileşim sürecidir. İletişim
süreci, bir düşüncenin konuşmacının zihninde oluşması ile başlar. Konuşmacı iletmek
istediği mesajı bir biçimde kodlar. Zihinde oluşturulan ve kodlanan bu mesaj karşıya ile-
tilir. İletişimin oluşabilmesi için mesajı alan ve aynı zamanda kodu çözebilen bir başka
kişiye ihtiyaç vardır. İyi bir iletişim için kişilerin iletişim kodu, içerik ve bağlam ile ilgili
bilgi donanımına sahip olmaları gerekir. Sesler ve sözler iletişimin bir kısmını oluşturur.
İletişimin diğer yönleri konuşulan dili destekler (Aral, 2011a).
Konuşma
Konuşma, iletişimde kullanılan en yaygın yöntemdir. Konuşma düşüncelerin, duygula-
rın ve bilgilerin seslerden oluşan dil aracılığıyla aktarılmasıdır. Konuşmada; akciğerler,
gırtlak, dil ve diğer ağız yapıları hızlı ve eşgüdümlü olarak kullanılır. Konuşma, zihinsel
bir çabayla, zihinsel birikimle oluşturulan iletinin dil aracılığıyla karşıdakine sunulması-
dır. “Konuşma, insanın doğuştan sahip olduğu, zaman içinde öğrenip yaşamak suretiyle
edindiği düşünce ve görüşleri ile kendi istek ve duygularını belli bir maksatla karşısında-
kine veya karşısındaki kişilere iletebilmesidir.”. İnsanın sosyalleşmesinde büyük görevler
üstlenen konuşma becerisi; insanı insan yapan en belirleyici unsurlardan biridir. İnsan,
doğuştan getirdiği bu yetisini içinde bulunduğu toplumun diline göre şekillendirir ve bir
ömür boyu kullanır (Doğan, 2009).
Çocuk gelişiminde oldukça önemli olan dil gelişimi ile ilgili kavramlar sizce neler olabilir?
2
BİLİŞSEL VE DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN ETMENLER
Bilişsel ve dil gelişimi etkileyen etmenler kalıtım, çevre, beslenme, aile ve diğer etkenler
şeklinde ele alınarak aşağıda açıklanacaktır.
Kalıtım ve Çevre
Kalıtım bireye anne ve babadan genler yoluyla geçen özelliklerdir. Tek hücreyle yaşama
başlayan insan yavrusu, bu hücrenin içindeki genlerde kodlanmış bilgilerin yönergesine
uyarak belirli aşamalarda değişik gelişim basamaklarına ulaşır. Çevre, kalıtımla getirilen
özelliklere gelişme olanağı veren veya kalıtımla getirilen özellikleri sınırlandıran dış uya-
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 103
rıcılardır. Herkes gelişmeye açık bir kapasite ile doğar ve bu kapasite, içinde bulunulan
çevrenin etkilerinin niteliğine göre biçimlenir. Yani, çocuğun etkileşimde bulunduğu çev-
renin tümü onun gelişiminde etkili olmaktadır (Aral vd., 2000).
Yeni doğan bir çocuk kuşkusuz anne babasından aldığı kalıtımsal özelliklerle belirli bir
potansiyele sahiptir. Bunun yanında dış uyarımlara da son derece açık bir canlıdır. Daha
ilk günlerden aldığı uyarımlar, ondaki bu potansiyel özelliklerin olumlu veya olumsuz
yönde gelişmesine neden olabilir. Yalnız başına kalıtım, belirleyicilikten uzaktır. Çocuğun
genetik süreçleri ne olursa olsun uygun olmayan bir çevre gelişimi geciktirebilir, hatta
engelleyebilir. Fakat benzer çevre şartları altında aynı gelişim sonuçları da ortaya çıkmaz.
Bu da kalıtımın önemini gösterir. Dil gelişiminde de çevre, kalıtımdan bağımsız değildir.
Çocuğun doğuştan getirdiği ve sınırları belli olan bir zekâ kapasitesi vardır. Bu kapasite
çevre şartlarına göre üst sınıra ulaşabilir, engellenebilir ya da gecikebilir. Bilişsel gelişim
ile dil gelişimi arasında paralel bir ilişki vardır. Çevre şartlarının bilişsel gelişime katkı
sağlaması dil gelişimini olumlu yönde etkilerken, dildeki gelişme de bilişsel gelişimi olum-
lu yönde etkiler. Buna karşın olumsuz çevre koşullarının da gelişim üzerinde olumsuz
etkileri vardır. Çevresel kirleticiler de hem bilişsel hem de dil gelişiminde olumsuzluklara
neden olur. Dünyada ve Türkiye’ de çok sayıda çocuğu etkileyen veya etkileyebilecek olan
çevresel etmenler arasında; metaller (kurşun, cıva, manganez), endüstriyel yan ürün olan
polihalojenli aromatik hidrokarbonlar, tarımda yaygın olarak kullanılan pestisitler ile özel
durumlarda karşılaşılan radyasyon gelişim üzerinde önemli etkilere sahiptir. Ayrıca anne-
nin veya ailenin uygulamaları nedeni ile çocuklara olumsuz bir çevre sunma, alkol (fetal
alkol sendromu), çevresel sigara dumanına maruz kalma, teknolojik araçlar çocukların
bilişsel ve dil gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir (Aral vd., 2000; Bütün Ayhan, 2009).
Beslenme
Bilişsel ve dil gelişimini etkileyen etmenlerin başında beslenme yer alır. Anne sütü ile Kolostrum, doğumdan sonraki ilk
dört-beş günde salgılanan koyu
beslenme, bebeğin zekâ gelişimini ve entelektüel yapısını olumlu yönde etkilerken, ko- sarı renkteki süttür.
nuşma sorunlarının da daha az olmasını sağlar. Bu durum anne sütündeki protein ve yağ-
ların bebeğin beyin gelişimi için en uygun miktarda ve yapıda olmasına bağlıdır. Anne
sütünde bulunan taurin, uzun zincirli doymamış yağ asitleri ve sinir büyüme faktörlerinin
beyin gelişiminde önemli rolü vardır. Kolostrum da içeriği açısından beyin gelişiminde
oldukça önemlidir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin daha erken aylarda yürüdükleri ve
gelişim indekslerinin daha iyi olduğu gözlenmiştir. Özellikle emzirmenin hem besinsel
olarak hem de anne-bebek ilişkisi sonucu gelişime katkısı büyüktür. Ayrıca dünyada ve
Türkiye’de çok sayıda çocuk demir, çinko ve iyot eksikliğinden olumsuz yönde etkilenir.
Resim 4.4
Anne sütü ile beslenen
bebek
104 Çocuk Gelişimi
Aile
Çoğu çocuk bir ailede doğar ve büyür, aile içindeki tutumlar gelişimi olumlu veya olum-
suz yönde etkileyebilir. Sevgi, uygun uyarı, tutarlı tutumlar ile disiplin verilmesi gelişimi
olumlu etkilerken, istismar ve her türlü ihmal çocuğun gelişim potansiyeline ulaşmasına
engel olur. Ailedeki birey sayısının fazla olması ve ailede iki ayrı dilin konuşulması, ailenin
içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullar, çocuğun bilişsel ve dil gelişiminde önemli bir
yere sahiptir.
Diğer Etmenler
Kalıtım, çevre, aile, zeka, cinsiyet, Dil yeteneği ile zekâ arasında doğru orantı bulunur. Çocuğun dil potansiyeli, sosyal çevre
çocuğun ve ebeveynin beden-ruh
sağlığı, doğum sırası, kardeş
tarafından beslenir. Çevresel uyaranlardan yoksun ortamlarda yetişen çocukların dil geli-
sayısı, sosyo-ekonomik düzey, şim düzeylerinin düşüklüğü, çevrenin dil gelişimi üzerindeki önemini vurgular. Süreğen
anne-baba tutumları çocukların hastalıklar, çocuğun dil gelişimini engelleyebilir. Dil gelişiminde cinsiyette bir etkendir.
bilişsel ve dil gelişimlerini olumlu
ya da olumsuz olarak etkileyebilir. Erkek çocukların konuşmayı kız çocuklarından daha geç öğrendikleri ileri sürülür. Çocu-
ğun konuşmaya teşvik edilmesi de dil gelişimini olumlu yönde etkiler.
Beyin araştırmacıları, çocuklarda beyni geliştirmek için yapılacak etkinlikler ve dikkat
edilecek bazı kurallar belirlemişlerdir. Bu kuralların başında bebekle konuşmak, hikâye
okumak, ninni ve şarkı söylemek gelmektedir. Bu etkinlikler bebeklerde beynin çeşitli bö-
lümlerini harekete geçirir ve beyin gelişimini destekler. Bebeğin çeşitli kelimeleri duyma-
sı, annesinin söylediği ninnileri ve ninnilerde tekrarlanan kelimeleri defalarca dinlemesi,
bebek için bir uyarıcı olur ve beynin çoğu bölümünü harekete geçirir. Bu durum bebekte
bilişsel ve dil gelişimini hızlandırır (Gürsoy, 2009).
İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş): Bu dönemde çocukların dil gelişimleri hızlanmıştır.
Çocuklar sembolik oyun oynarlar. Bu dönemin en önemli özelliği sembolik fonksiyonun
ortaya çıkmasıdır. Sembolik fonksiyon birçok biçimde ortaya çıkar. Bir kelime, bir oyun,
bir oyuncak zihinsel bir sembol olabilir. Örneğin; çocuk bir tahta parçasını bir bebek ya da
kamyon olarak düşünebilir. Bu tür sembolleştirme taklide dayalıdır. Bu dönemdeki çocuk
sembolik oyun oynar. Örneğin, bir sopayı at olarak kullanır ya da kendini anne yerine ko-
yarak, bebeğini besler, taklit ettiği şeyin anlamını bulmaya çalışır. Bu tür oyunlar, çocuğun
gerçek yaşama hazırlanması için bir prova işlevini görür. Çocuk, bu dönemde birçok şeye
aynı ismi verir. Örneğin kardeşinin ismi Ahmet ise o yaştaki bütün erkek çocuklarının
ismi Ahmet’tir.
Sembolik oyun, çocuğun gerçek Bu dönemde çocuk kendini dünyanın merkezi olarak görür. Kendisini başkasının ye-
bir nesne ya da kişi yerine başka
bir şeyi bunların yerine kullanması rine koyamadığı için, bildiğini herkesin bildiğini, gördüğünü herkesin gördüğünü düşü-
yoluyla gerçekleştirdiği oyunlardır. nür. Bu dönemde benmerkezci düşünce hakimdir. Benmerkezci düşünce çocuğun adalet
Örneğin, kumandayı telefon
yapması, bir sopayı at yapması anlayışına yansır. Çocuk koşullara değil, olayların sonuçlarına bakarak karar verir. Hak-
gibi. lılığı ve haksızlığı sonuca bakarak değerlendirir. Dönemin sonuna doğru benmerkezci
düşünce azalmaya ve yerini mantıklı düşünceye bırakmaya başlar. Bu dönemin bir başka
özelliği odaklanmadır. Odaklanma, dikkati bir olayın ya da nesnenin diğer yönlerini dışa-
rıda bırakarak, yalnızca bir yönüne yoğunlaşma eğilimidir. Bu dönem çocukları olayın ya
da nesnenin bir özelliğine odaklanırlar. İşlem öncesi dönemdeki çocuklar tümdengelim
ve tümevarımı kullanarak akıl yürütemezler. Bunun yerine iki durum arasında bağlantı
kurarak akıl yürütürler. Örneğin, kahvaltıda her gün süt içen bir çocuk, süt içmediği za-
man kendisini kahvaltı yapmış saymayabilir.
Duyu-motor döneme göre bu dönemde düşünme becerisi daha da gelişmiştir. Bu dö-
nemdeki çocuklar henüz konular arasında mantıksal ilişki kuramazlar. Çünkü henüz olay-
ları oluşturan neden-sonuç ilişkisini kavrayacak bilişsel yeterlikten yoksundur. Dolayısıyla
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 107
bu döneme işlem öncesi adının verilmesinin nedeni, çocukların bu dönemde işlem yapa-
cak bilişsel yeterlilikten yoksun olmalarından kaynaklanır (Aral vd., 2000; Aydın, 2003).
Resim 4.7
Mutfak eşyalarını
batari olarak kullanan
çocuk
Somut İşlemler Dönemi (7-11 yaş): Piaget’ye göre çocuklar somut işlemler dönemine
geldiğinde yetişkin gibi düşünme özelliğine yaklaşır. Somut işlemler dönemi yedi yaşında
ortaya çıkar ve yaklaşık onbir yaşına kadar sürer. Bu zaman süresince, çocuklar bilişsel
işletimleri daha iyi kavrar. Somut olaylar ile ilgili mantıklı düşünmeye başlar ancak soyut Somut, gerçek olan ve varlığı
duyularla algılanabilendir.
ve varsayıma dayalı kavramları anlamakta zorluk çeker. Bu dönemdeki çocuklar özellikle Örneğin kalem, bilgisayar, taş,
özel bir olayı genel bir ilkeyle ilişkilendirme ile ilgili tümevarımsal mantığı kullanmada yağmur, su somut nesneler ya da
başarılıdırlar. Ancak bu çocuklar genel bir ilkeyi özel bir olayın sonucunu belirlemek ama- durumlardır.
Soyut İşlemler Dönemi (11 yaş ve üzeri): Soyut işlemler dönemi onbir yaşından eriş-
kinliğe kadar devam eder. Piaget’e göre, bu dönemdeki çocuklar soyut düşünme kapasi-
tesine sahiptirler. Onların somut örneklere ihtiyaçları yoktur. Bu dönemde geliştirilen en
önemli iki beceri problem çözme ve akıl yürütmedir.
Piaget’e göre birey ergenlik dönemi ile birlikte yetişkin gibi düşünmeye başlar. Ancak
bu düşünce biçimi, ergenin yetişkin gibi karar verdiği veya yetişkin gibi problem çözdüğü
anlamına gelmez. Çocuğun deneyimleri nicelik açısından yetişkinden daha azdır. Bu dö-
nemde çocuk, çeşitli gruplama şekillerini öğrenir. Neden-sonuç düşüncesinin ana pren-
siplerini anlayabilir. Tümdengelim ve tümevarım yöntemleriyle akıl yürütebilir. Çocuk,
sevgi, nefret, inanç, sayı, güç, hız, zaman ve atom ile ilgili kavramları konuşmalarında et-
108 Çocuk Gelişimi
kili bir biçimde kullanabilir. Yaklaşık on beş yaş civarında birey zihinsel olgunluğa ulaşır.
Bilişsel faaliyetler en üst düzeydedir.
Soyut, varlığı duyularla Ergenlik dönemindeki düşüncenin bir başka özelliği de benmerkezci olmasıdır. Ergen-
algılanamayandır. Örneğin, aşk, lik çağı benmerkezciliğinde ergen, dünyayı değiştirebileceğine inanır ve kendi düşüncesinin
keder, sevinç, rüya, mutluluk,
özlem, umut soyut kavramlardır.
en doğru düşünce olduğunu iddia eder. İşlem öncesi dönemdeki benmerkezcilik ile ergenlik
dönemindeki benmerkezcilik farklıdır. Ergenler farklı bakış açılarının olabileceğini anlayacak
bilişsel olgunluk düzeyine ulaşmışken, işlem öncesi dönemdeki çocuklar bunu başaramazlar.
Çünkü yeterli olgunlaşma düzeyine erişmemişlerdir. Soyut işlemler döneminden sonra, biliş-
sel yapıda niteliksel bir gelişme ortaya çıkmaz. Ancak yaşantılara bağlı olarak niteliksel geliş-
meler her zaman mümkündür (Aral, 2011a; Bütün Ayhan ve Yıldız Bıçakçı, 2011).
Vygotsky’nin gelişim ve eğitime öğrenip daha sonra bu konuşmaları kendilerine yardım etmek için kullanan çocukların
getirdiği en önemli kavram
gelişmeye açık alandır.
problemlerini çözebildiklerini öne sürmüştür (Arı, 2006).
Bu kurama göre, çocuğun bilgiyi içselleştirmesine ve kazanmasına yardım edebilmesi
için yetişkinin iki odak noktası belirlemesi gerekir. Bunlar;
Resim 4.10 • Yetişkin yardımı olmadan, çocuğun ba-
ğımsız olarak kendi kendine sağlayabi-
Lev Vygotsky
leceği gelişim düzeyini belirlemek.
• Yetişkin rehberliğinde çalışan çocuğun,
gösterebileceği potansiyel gelişim düze-
yini belirlemek.
Bu iki nokta arasındaki fark, çocuğun
“gelişmeye açık alanı”nı oluşturur (Sene-
moğlu, 2010).
Vygotsky, araştırmalarıyla çocuğun neyi
nasıl öğrendiğini belirlemeye çalışmıştır.
Vygotsky kavramları, kendiliğinden edini-
len ve öğretilen kavramlar olmak üzere iki-
ye ayırarak incelemiştir.
Kendiliğinden edinilen kavramlar,
gündelik hayatta kullanılan kavramlar olup
bu tür kavramlar tümdengelim yoluyla edi-
nilir.
Öğretilen kavramlar ise gündelik hayatta değil okulda karşılaşılan kavramlar olup bu
tür öğrenilen kavramlar tümevarım yoluyla edinilir (Bacanlı, 2006).
Psikolinguistik Kuram
Psikolinguistik kuramcılardan Noam Chomsky ve Lenneberg; dil gelişiminin biyolojik te-
mellere dayandığını ve çevrenin dil gelişiminde etkili olduğunu belirtir. Bu kurama göre
dil öğrenebilmek için insanlar, özel bir mekanizmaya sahip olarak dünyaya gelirler. Bu
mekanizma, çocuğun yakınında konuşulan dili içselleştirmesini, kuralları anlamasını, öğ-
renmesini ve kurallara uygun olarak konuşmasını sağlar. Tüm çocuklar aynı aşamalardan
geçer, biyolojik olarak belli olgunluğa eriştiklerinde konuşmayı öğrenir (Aral, 2011b).
Psikolinguistik kuramcılara göre konuşmayı öğrenmede, sözcüklerin anlamlarını kav-
ramayla anlamlı sesler çıkarma ya da konuşma olmak üzere iki farklı süreç etkili olur. Bu
süreçler birbiriyle iç içe olup bilişsel gelişime paralel olarak gelişir.
Davranışçı Kuram
Davranışçı kuramcı Skinner’a göre, konuşma tıpkı diğer davranışlarda olduğu gibi işlevsel
şartlanma yoluyla kazanılır. Bebekler çeşitli sesler çıkarıp tekrar ederken, doğru sözcükle-
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 111
re benzer sesler çıkardıklarında, anne babası ve çevresindekiler tarafından pekiştirilmesi
ve pekiştirilen seslerin daha çok kullanılması ile çocuğun dil alanı gelişir (Başal, 2007).
Bazı dil bilimciler, dilin kazanılmasının sadece taklit ve pekiştirme ile açıklamanın
yeterli olmadığını belirtir. Aynı ev ortamında yetişen çocukların farklı zamanlarda ko-
nuşmaya başlaması ve farklı kültürlerde yetişen çocukların ilk sözcüklerin benzer olması
gibi nedenler, dil gelişimine yönelik farklı bakış açılarının ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Etkileşimci Kuram
Etkileşimci kurama göre dil, kalıtım ve çevre etkileşimiyle gerçekleşir. Çocuklar dil öğren- Bazı araştırmacılar ikinci dili
çocukların farklı ortamlarda
me yeteneğiyle dünyaya gelir ve dili kazanmaya gereksinim duyar. Piaget’e göre çocuklar öğrenmeleri gerektiğini savunur.
iki yaşta kendilerini duyusal-motor yoluyla ifade eder. İki yaşına gelen çocuk olaylar, in- Örneğin; bir dili evde diğer dili
sanlar ve durumlarla ses bağlantısı kurar. İnsan ve nesneleri temsil eden semboller sis- okulda gibi.
temi geliştirir. Çocuk için bu sistem sonraki bilişsel gelişimi için de gereklidir. Çünkü
bilişsel gelişim ile dil gelişimi paralellik gösterir. Dil gelişimi ve bilişsel beceriler çocuğun
çevresiyle etkileşimlerinden çıkardığı sonuçlarla gelişir. Bebekler doğduğu andan itibaren
konuşmaya, üç-dört aylık olduğunda sese tepki vermeye başlar ve sesin geldiği yöne doğ-
ru döner ve sesin kaynağını ararlar. Çevreyle etkileşime girmenin dil gelişimi üzerinde
büyük etkisi vardır (San Bayhan ve Artan, 2004).
Konuşma Dönemi
Bu dönem; ses- sözcük, tek sözcüklü cümlecikler, iki sözcüklü birleşimler, üç ve daha fazla
sözcüklü cümleler ve gramer kurallarına uygun konuşma döneminden oluşur.
Ses-Sözcük Dönemi (9 - 12 Ay): Tekrarlama ve çeşitlenmiş mırıldanma görülür. Bu
dönemde çıkarılan sesler, ana dile ait seslerdir. Bebek ana dilin ses örüntülerinin farkına
varır ve ses çıkarma sırasında bu sesler üzerinde daha çok durur. Bu anlamdan yoksun
seslerin akıcılık özellikleri vardır. Jargon denilen, anlaşılmayan düz cümle ya da soruya
benzeyen ve çocuk için sözcük veya cümle yerini tutan yapılar, bu dönemin en belirgin
özelliğidir. Ses; sözcükler, mırıldanma ve yetişkin benzeri konuşma arasında bir bağ oluş-
turur. Çocuk bu dönemde birkaç kelime ve jesti anlar.
Tek Sözcüklü Cümlecikler Dönemi (12 - 18 Ay): Bu dönemin özelliği çocuğun gerçek
konuşmaya geçmesidir. Ses-sözcükler dönemi, bebeğin anlaşılmayan ses dizileri arasına
tek heceli kelimeler yerleştirmesiyle ilerler. Bu ses-sözcük denemeleri arasında bebeğin
anlamlı kelime kullanmaya başladığı gözlenir. Anlamlı kelime sayısı arttıkça ses-sözcük
denemeleri azalarak devam eder.
Dudak ve dişlerin koordinasyonuyla meydana gelen seslerin çıkabilmesi için anato-
mik olarak ön dişlerin çıkmasını beklemek gerekir. Sinirler ve kaslar doğumda da tümüyle
gelişmiş durumdadır. Bunlardan yararlanabilmek için vokal mekanizmanın öteki parça-
larının da gelişmesini beklemek gerekir. Konuşmaya bilişsel hazırlık, motor hazırlıktan
sonra gelir. Beyin, çocuğun geçmişten gelen olayları hatırlayabilecek ya da o olaylarla şim-
dikiler arasında ilişki kurabilecek seviyeye gelmeden, çocuğun bilişsel olarak konuşmaya
hazır olduğu söylenemez. Çocuk normal koşullarda, on iki-on sekiz aylık olduğunda ko-
nuşmaya hazırdır (Yavuzer, 2005).
İki Sözcüklü Birleşimler Dönemi (Telgrafik Konuşma) (18 - 24 Ay): Çocuk on sekiz
ay civarında iki kelimeden oluşan cümlecikler kurmaya başlar, dilin gramatik yapısıyla
ilgili ilk çabalarını gösterir. İsim-isim ve isim-fiilden oluşan, dilbilgisel çekim ekleri henüz
kullanılmayan iki sözcüklü cümlecikler döneminde, sözcüklerin sınıflandırılması ve sıra-
sının yanında sözcüklerin cümle içindeki işlevleri de önemlidir.
114 Çocuk Gelişimi
Telgrafik konuşmada çocuğun dilini anlamak için, çocuğun bu sözü hangi durumda
ve hangi amaçla söylediğini bilmek gerekir. Bu tür konuşmada, çocuğun çevresinde bu-
lunan anne, baba, kardeşler onun zihnindeki bağlamı bildikleri için ne demek istediğini
anlarlar (Cüceloğlu, 2010).
Bu dönem, iki sözcüklü cümleciklerden önce, birbirini izleyen iki tek sözcüklü cüm-
leciklerin üretildiği bir dönemdir. Her bir sözcük, sonunda alçalan bir ses tonu ve eşit
vurguyla kullanılır ve ikisi arasında değişen belli bir durum vardır. Araştırmacılar, bu ses
tonu düşmelerini, birbirini izleyen tek sözcüklü cümleciklerle ilk iki sözcüklü cümlecik-
lerde gözlemişlerdir. Ayrıca iki sözcüklü birleşimlerin aksine tek sözcüklü cümleciklerin
sözcük sırası değişkendir. Başlangıçta birbirini izleyen tek sözcüklü cümleciklerdeki her
bir sözcükten sonra düşen ses tonu söz konusudur. Ses tonu, duraklama ve sözcük düzeni
özellikleri on sekiz aya doğru, yetişkininkine yaklaşır. Bu noktada çocuk çok sözcüklü
cümlecikler yapmaya başlamıştır (Baykoç Dönmez vd., 2000).
Üç veya Daha Fazla Sözcüklü Cümleler Dönemi (2 - 3 Yaş): Bu dönem çocuğun dil-
bilgisi yeteneğinde ve kelime dağarcığında en hızlı gelişimin olduğu dönemdir. Çocuğun
yirmi dört ile otuz aylar arasında benmerkezci konuşması vardır. Kendini ismi ile ifade
eder. Kelime dağarcığındaki kelime sayısı artmıştır. İki-üç kelimelik ifadeler kullanır. Ço-
cuk otuz ile otuz altı aylar arasında kendi hakkında konuşur. Resimlerdeki hareketleri
tanımlar, kullanım şekilleri ile nesneleri tanımlar, 250-500 kelimelik dağarcığı vardır (Gü-
ven ve Bal, 2000).
Okul öncesi dönemde çocukların dil gelişim aşamalarını açıklayan ve çeşitli etkinliklerle dil
gelişimlerini desteklemek üzere hazırlanan “Dil Gelişimi Etkinlikleri” adlı kitabı okuyabilir-
siniz (Necate Baykoç Dönmez, İstanbul: Turan Ofset, 2000).
Kültürel bir araç olan dil, çocuğun fiziksel ve sosyal çevresini yansıtır. Çocuklar dü-
şüncelerini anlatmaya başladıklarında daha üst düzeyde düşünme biçimi geliştirir ve zi-
hinsel işlevlerini biçimlendirir.
Çocuklar yaşamlarının ilk günlerinden itibaren çevrelerindeki sesleri algılamaya, ses-
ler çıkarmaya ve içinde yaşadıkları toplumda konuşulan dilin temel yapısını kazanmaya
başlar. Dil, tüm kuralları ile birlikte geçirilen yaşantılar sırasında doğal olarak öğrenilir.
Çocuklar dili modelleri dinleyerek, bu modelleri taklit ederek, geri iletimi algılayarak, de-
neyimlerini ve düşüncelerini paylaşarak öğrenir. Çocuklar dili kazanırken ilk modelleri
anne-babaları, diğer aile bireyleri, daha sonra sosyal çevrede ve okul ortamında etkileşim-
de bulundukları diğer bireylerdir. Modeller kadar çocuklara sunulacak zenginleştirilmiş
dil çevreleri de onların dili kazanmalarında ve yaratıcı bir şekilde kullanmalarında destek-
leyici etkenlerdir. Dil, akranlar arasındaki, çocuklar ve yetişkinler arasındaki ve yetişkinle-
rin kendi aralarındaki tüm etkileşimlerin en önemli iletişim aracıdır (Güven ve Bal, 2000).
Çocuklarda dil gelişimlerini desteklemek ve iletişim becerilerine katkı sağlamak ama-
cıyla yaşlara göre yapılabilecekler aşağıda sıralanmıştır:
0-1 yaş
• Şarkı ya da ninni söylerken, bebeğin yüz hareketleri taklit edilmelidir.
• Beslenme, banyo, alt değiştirme gibi bakım saatleri konuşma saatlerine dönüştü-
rülmelidir.
• İsmi ile seslenildiği zaman bebeğin bakması teşvik edilmelidir.
• Çıkardığı bütün sesler pekiştirilmelidir.
• “ma” ve “ba” gibi heceleri çıkarması için desteklenmelidir.
• Göz kontağı kurması sağlanmalıdır.
• Onunla konuşurken değişik ses tonları kullanılmalıdır.
• Seslerin farkına vardıkça (kapı sesi, telefon sesi, vb.) ne olduğu ona açıklanmalıdır.
• Söyleneni anlaması için ona zaman tanınmalıdır.
• Günlük aktiviteleri tanımlarken aynı ifadeler kullanılmalıdır.
• Parmak oyunları, ceee-eee gibi oyunlar oynanmalıdır.
• Kitaplarla tanıştırılmalıdır.
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 117
1-2 yaş
• Çocukla konuşurken basit ve kısa cümleler kullanılmalıdır.
• Yavaş, anlaşılır ve açık konuşulmalıdır.
• Çocuğun kelime dağarcığını geliştirmek için seçim gerektiren sorular sorulmalıdır.
• Çocuğun iletişime geçme çabaları desteklenmelidir.
• Çocukların kullandığı tek kelimelerden yola çıkılarak cümleler kurulmalıdır.
• Yapılan işlerin ne olduğu hakkında konuşulmalıdır.
• Çocukların gerçek nesnelerle oynaması teşvik edilmelidir.
• Resimli olay veya nesne kartlarıyla grup oyunları oynanmalıdır.
• Geçmişten, günümüzden ve gelecekten söz edilmelidir.
2-3 yaş
• Çocuğun model alması için basit ve anlaşılır cümleler kullanılmalıdır.
• Çocuğun yaptığı resimler hakkında konuşulmalıdır.
• Çocuğun diğer çocuklarla oynaması için fırsatlar yaratılmalıdır.
• Kitap içindeki eylemler tanımlanmalı, onlar kısa cümlelerle anlatılmalıdır.
• Çocuğun sorulara verdiği cevaplar dinlenmeli ve sorunun cevabı yetişkin tarafın-
dan da tekrarlanarak çocuğa olumlu model olunmalıdır.
• Çocukla altında-üstünde, içinde-dışında gibi kavramların vurgulandığı oyunlar
oynanmalıdır.
• Çocuğun söylediklerinin anlaşıldığını göstermek için söylediği cümleler tekrar-
lanmalıdır.
• Resimli kitaplardaki resimler hakkında konuşulmalıdır.
3-5 yaş
• Çocuklarla kelime ve sayı sayma oyunları oynanmalıdır.
• Konuşmalar sırasında zamana ilişkin kavramlar kullanılmalıdır (bugün, yarın, sa-
bah, akşam, gelecek hafta gibi)
• Çocuğa olaylara ilişkin duygu ve düşünceleri hakkında konuşma fırsatı verilmelidir.
• Çocuklarla tekerlemeler söylenmeli ve hikayeler anlatılmalıdır.
• Büyük-küçük, sert-yumuşak gibi zıtlıkları içeren kavramlar ile ilgili oyunlar oy-
nanmalıdır.
• Çocuğun soru sorması ve soruları anlaması için fırsat verilmelidir.
• Resimlerde yanlışlıkları bulma oyunları oynanmalıdır.
5-6 yaş
• Çocuğun iletişime geçme çabaları iyi değerlendirilmeli ve desteklenmelidir.
• Çocukla zıtlıklar ve eşanlamlılar hakkında konuşulmalıdır.
• Sınıflandırmalar üzerinde konuşulmalıdır.
• Oyun oynarken çocuğun yönerge vermesi için çocuk cesaretlendirilmelidir.
• Nesnelerin boyutlarından, şekillerinden, ağırlıklarından söz edilmelidir.
• Alışveriş yaparken çocukla konuşulmalıdır.
• Bir kelimenin hangi sesle başladığı veya herhangi bir sesle başlayan kelimenin bu-
lunması gibi seslerin farkında olunmasını sağlayan oyunlar oynanmalıdır.
Resim 4.16
Bilişsel Değerlendirme Sistemi (CAS)
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 119
Denver Gelişimsel Tarama Testi (DGTT), çocuklarda bulunabilecek gelişimsel
sorunları yakalamada sağlık personeline yardımcı olması amacıyla ilk kez 1967’de,
Frankenburg ve Dodds tarafından geliştirilmiştir. Test 50’den fazla ülkede standardize
edilerek uygulanmıştır. Türkiye’de ise ilk standardizasyonu, 1982 yılında Yalaz ve Epir
tarafından yapılmış, 1996’da Yalaz ve Anlar, 2009’da Yalaz, Anlar ve Bayoğlu tarafından
standardize edilmiştir. Denver Gelişimsel Tarama Testi sıfır-altı yaş arasındaki sağlıklı
çocuklara uygulanmak üzere düzenlenmiştir. Çocuğun yaşına uygun becerileri değer-
lendiren bu test, belirti göstermeyen gelişimsel sorunları taramada, kuşkulu durum-
ları nesnel bir ölçütle doğrulamada, gelişimsel açıdan risk altındaki çocukları izleme-
de kullanılır. Denver Gelişimsel Tarama Testi, çocuğun işlevlerdeki becerisini yaşıtları
ile karşılaştıran gelişim tarama testidir. Bu test kişisel sosyal (kişilerle iletişim kurma,
bireysel gereksinimlerini karşılama), ince motor-uyumsal (el- göz koordinasyonu, ci-
simleri kullanabilme, sorun çözme), dil (işitme, anlama, dili kullanma), kaba motor
(oturma, yürüme, zıplama ve genel olarak hareket yeteneği) gelişimsel alanları taramak
üzere dört bölüm ve 134 maddeden oluşur. Denver II gelişim geriliği olan çocukları
tanımlamak için kullanılır. Test sonucu; normal, şüpheli ve anormal olarak yorumlanır.
Çocuk testi kabul etmediğinde “test edilemez” yorumu yapılır. Bu yorum bir test sonucu
değildir (Yalaz vd., 2009). Denver II Gelişimsel Tarama Testi’ne ait form Resim 4.17’de
verilmiştir.
Resim 4.17
Denver II Gelişimsel Tarama Testi Formu
Denver II TÜRKİYE STANDARDİZASYONU Tarih :...............................................................
Geçen Çocukların Yüzdesi Soyadı, Adı :...............................................................
25 50 75 90 Doğum Tarihi :...............................................................
Anlatımla geçilebilir A1 Madde Protokol No :...............................................................
Formun arkasında not no. Uygulayıcı :...............................................................
AYLAR YILLAR
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 1415161718192021222324 2,5 3 3,5 4 4,5 5 5,5 6 6,5
Prof.Dr. Banu ANLAR, 1981, 1996, 2009
Sosyal
A
DÜĞME İLİKLEME
Kişisel
Türkiye Lisansı: Prof.Dr. Kalbiye YALAZ,
A
3 YARDIMSIZ GİYİNME
A
TİŞÖRT GİYME
AD - SOYAD SÖYLEME
A
YAP-BOZ OYNAMA 9 KOPYA
A
GİYSİ GİYME ALTI10 KISIMLI ADAM
A
EL YIKAMA - KURULAMA 5
+ KOPYA
A
ÇATAL/KAŞIK KULLANMA 9
ÇİZİLEN KOPYA
A
EVDE BASİT İŞLERE YARDIM
Motor
10
ÜÇ KISIMLI ADAM
İnce
A
BARDAKTAN SU İÇME 6
UZUN ÇİZGİ SEÇME
TESTÖRLE TOP OYNAMA 7
KOPYA
A
EV İŞLERİNİ TAKLİT SEKİZ KÜPTEN KULE
A
BAŞ BAŞ YAPMA 5
DİK ÇİZGİYİ KOPYA
A
İSTEKLERİNİ AĞLAMADAN BELİRTME YEDİ KÜPTEN KULE
A
CEE-E OYUNU OYNAMA BAKARAK KÖPRÜ
A
EL ÇIRPMA ALTI KÜPTEN KULE
A
KENDİ KENDİNE BİSKÜVİ YEME BEŞ KÜPTEN KULE
ERİŞEMEDİĞİ OYUNCAĞA UZ. DÖRT KÜPTEN KULE
2 ELLERE BAKMA
A
ÜZÜMÜ KENDİLİĞİNDEN ÇIKARMA
1
KARŞILIKLI GÜLME ÜÇ KÜPTEN KULE
21
BEŞ KÜP KOY
YÜZE BAKMA İKİ KÜPTEN KULE
20
ZIT ANLAMLAR 3/4
20
ÜZÜMÜ GÖSTERİNCE ÇIKARMA İKİ KÜP KOY
Sosyal
Kişisel
Dil
Gazi Erken Çocukluk Gelişimi Değerlendirme Aracı (GEÇDA), motor, bilişsel, dil
ve sosyal-duygusal gelişim alanlarını değerlendiren toplam 249 maddeden oluşur. GEÇ-
DA sıfır-yetmiş iki ay arası çocukların gelişimini değerlendirir. Maddeler, sıfır ve bir ola-
rak puanlanır. Toplam puan yerine dört gelişim alanının her birinde çocuğun aldığı ham
puanlar grafiğe işlenir, norm grubuyla karşılaştırılarak çocuk hakkında karar verilir (De-
mirci ve Kartal, 2012).
Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE), anne-baba ile görüşme yoluyla sıfır-yet-
miş iki ay arası çocukların gelişimini değerlendiren bir gelişimsel tarama aracıdır. AGTE
dil-bilişsel, ince motor, kaba motor ve sosyal beceri-öz bakım alt ölçekleri olmak üzere
dört alt ölçekten 154 maddeden oluşur. Alt ölçek puanlarının yanı sıra genel toplam puan
da elde edilir (Savaşır vd., 1998).
Gelişimi İzleme ve Destekleme Rehberi (GİDR), 1996 yılında, Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Gelişimsel Pediatri Ünitesi ta-
rafından geliştirilmiştir. Yöntemi ve uygulama kolaylığı nedeni ile Sağlık Bakanlığı Ana
Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğünün “Erken Çocukluk Döneminde
Gelişimin Desteklenmesi” programında da yer alır. Standardizasyon çalışması 2006 yılın-
da sıfır-iki yaş için yapılmıştır (Doğan, 2006).
Peabody Resim Kelime Testi (PRKT), alıcı dil gelişimini ölçmek amacıyla iki buçuk-
on sekiz yaş arası çocuklara uygulanan bir testtir. Testte, resimlerle kavram gelişimini sap-
tamayı amaçlayan sorular bulunur. Her biri dört resimden oluşan yüz kart vardır. Her
kartta bulunan dört resim arasından, çocuğun kendisine söylenen kelimeye uygun olan
resmi bulup göstermesi istenir. Çocuk her doğru yanıtı için bir puan alır. Puanların topla-
mı testin ham puanını oluşturur.
Özet
Bilişsel ve dil gelişimi ile ilgili temel kavramları sıra- Dil gelişimi dönemlerini açıklamak.
5
1 lamak. Dil gelişimi konuşma öncesi ve konuşma dönemi
Bilişsel gelişimle ilgili temel kavramlar; algı, dikkat, olmak üzere ikiye ayrılır. Bu iki dönem kendi içinde
taklit, kavram, bellek ve hatırlama, düşünme ve akıl alt dönemlere ayrılarak incelenir. Konuşma öncesi
yürütme, problem çözme ve yaratıcılıktan oluşur. Dil dönem; yeni doğan, agulama, gığıldama, mırıldan-
gelişimi ile ilgili temel kavramlar ise; dil, iletişim ve ma ve mırıldanmanın tekrarı dönemlerinden oluşur.
konuşmadır. Dilin bileşenleri; ses bilgisi, biçim bilgisi, Konuşma dönemi ise ses- sözcük, tek sözcük, iki söz-
söz dizimi, anlam bilgisi ve kullanım bilgisinden olu- cüklü birleşimler, üç ve daha fazla sözcüklü cümleler
şur. Ayrıca dil gelişim süreçleri; iç dil, alıcı dil ve ifade dönemi ve gramer kurallarına uygun konuşma dö-
edici dil olmak üzere üç süreçten oluşur. nemlerinden meydana gelir.
Bilişsel ve dil gelişimini etkileyen etmenleri özetlemek. Bilişsel ve dil gelişimini desteklemeye yönelik öneriler
2
Bilişsel ve dil gelişimini etkileyen etmenler; anne-ba- 6 sunabilmek.
badan genler yoluyla geçen özellikler anlamına ge- Çocuklarda bilişsel gelişimi desteklemeye yönelik;
len kalıtım, çocuğun içinde bulunduğu çevre, anne çocukla göz kontağı kurma, onunla konuşma, sesler
karnında ve doğum sonrasında beslenme, çocuğun çıkarması için cesaretlendirme, çıkardığı sesleri din-
içinde bulunduğu aile, ailedeki bireyler, ailenin tutu- leme, zengin uyarıcılı çevre sunma, çocuğun düze-
mu ve davranışları, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, yine uygun bilgiler verme ve bu bilgileri parça parça
çocuğun doğum sırası, kardeş sayısı, zekası, süreğen açıklayarak, bol örnekle, kısa bir şekilde verme, ona
hastalığın varlığı ve cinsiyettir. rehberlik etme, dramatizasyon, oyun, sanat, müzik
gibi etkinliklere yönlendirme, çocuğun ellerini kul-
Bilişsel gelişim kuramlarını açıklamak. lanmasına izin verme gibi öneriler sunulabilir. Ayrıca
3
Bilişsel gelişim kuramları; bilişsel gelişimi, organiz- çocuğun düşünme sistemini desteklemek için somut
manın çevreye uyum yeteneği olarak tanımlayan Jean nesnelerle korunum, sınıflandırma, sıralama, tersine
Paiget’nin bilişsel gelişim kuramı; bilişsel gelişimle çevirme ve uzaysal işlemlere yönelik etkinlikler yap-
ilgili sosyal bir kuram oluşturan Lev Vgotsky’nin ma, çevresindeki nesne ve olaylarla ilgili soru sorma-
sosyokültürel bilişsel gelişim kuramı; bilişsel gelişimi larını destekleme ve sorularına anlaşılır, basit, grafik,
tepkilerin uyarıcıdan bağımsız hale gelmesi olarak şekil ve tablolar kullanarak yanıt verme, toplumsal,
tanımlayan Jerome Bruner’in bilişsel gelişim kuramı kültürel, teknolojik ve ekonomik konularda çocuk-
ve çocuğun doğuştan öğrenmeye hazır olduğunu, ço- ların tartışmalarını ve hipotez kurarak bunları ispat
cuğun da bilişsel gelişiminin bu doğuştan donanımla etmeleri teşvik edilmelidir. Tüm bunları yaparken de
elde ettiği deneyimlerinin birikimine bağlı olarak or- çocuğun yüksek sesle düşünmesi sağlanmalıdır.
taya çıktığını savunan Robert Gagne’nin bilişsel geli- Çocuklarda dil gelişimini desteklemeye yönelik sıfır-
şim kuramlarından oluşur. bir yaşta; şarkı veya ninni söylerken bebeğin yüz ha-
reketlerini taklit etme, bebeğin beslenme ve bakım
Dil gelişim kuramlarını özetlemek. saatlerini konuşma saatlerine dönüştürme, ismi ile
4
Dil gelişim kuramları; dilin öğrenilmesi için çocuk- seslenildiğinde bebeğin bakmasını sağlama, çıkardı-
ların doğuştan özel bir mekanizmayla doğduklarını ğı sesleri pekiştirme, “ma”- “ba” hecelerini çıkarma-
kabul eden psikolinguistik kuram; dilin taklit, pe- sı için destekleme, göz kontağı kurmasını sağlama,
kiştirme ve ödüllendirme ile kazanıldığını savunan onunla konuşurken farklı ses tonlarını kullanma,
davranışçı kuram; dilde sosyal çevrenin son derece günlük aktiviteleri tanımlarken aynı ifadeleri kul-
önemli etkisi olduğunu savunan sosyal öğrenmeci lanma, parmak oyunları, ceee gibi oyunlar oynama,
kuram ve dilin kalıtım ve çevrenin etkileşimi sonucu kitapla tanıştırma gibi öneriler sunulabilir. Bir-iki
kazanıldığını savunan etkileşimci kuramdan oluşur. yaşta dil gelişimini desteklemeye yönelik; onunla
konuşurken kısa ve basit cümleler kullanma, yavaş,
anlaşılır, açık konuşma, çocuğun kelime dağarcığını
geliştirmek için seçim gerektiren sorular sorma, ile-
122 Çocuk Gelişimi
tişime geçme çabalarını destekleme, resimli olay ve Bilişsel ve dil gelişimini değerlendirme araçlarına ör-
nesne kartlarıyla grup oyunları oynama, geçmişten, 7 nekler vermek.
günümüzden ve gelecekten söz etme çalışmaları ya- Bilişsel ve dil gelişimini değerlendiren araçlara; Stan-
pılabilir. İki-üç yaşta; çocukla konuşurken basit ve ford-Binet Testi, Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği-
anlaşılır cümleler kullanma, çocuğun yaptığı resimler IV, Raven Standart Matrisler Testi (RSPM), Bilişsel
hakkında konuşma, altında-üstünde, içinde-dışında Değerlendirme Sistemi (CAS), Denver Gelişimsel
gibi kavramları vurgulayan oyunlar oynama, çocu- Tarama Testi (DGTT), Gazi Erken Çocukluk Gelişimi
ğun söylediklerinin anlaşılır olduğunu göstermek Değerlendirme Aracı (GEÇDA), Ankara Gelişim Ta-
için söylediği cümleleri tekrarlama, resimli kitaplar rama Envanteri (AGTE), Gelişimi İzleme ve Destek-
hakkında konuşma önerilebilir. Dört-beş yaşta dil ge- leme Rehberi (GİDR) ve Peabody Resim Kelime Testi
lişimini desteklemeye yönelik; kelime ve sayı sayma (PRKT) örnek olarak verilebilir.
oyunları oynama, bugün, yarın, sabah, akşam gibi za-
mana ilişkin kavramları kullanma, çocuğun olaylara
ilişkin duygu ve düşünceleri hakkında konuşmalarına
fırsat verme, tekerlemeler söyleme, hikayeler anlat-
ma, büyük-küçük, sert-yumuşak gibi zıtlıkları içeren
kavramlarla ilgili oyunlar kurma, çocuğun soru sor-
masına ve soruları anlamasına fırsat verme, resimler-
deki yanlışı bulma oyunlarını oynama öneri olarak
verilebilir. Beş-altı yaşta; çocuğun iletişime geçme
çabalarını destekleme, çocukla zıtlıklar, eş anlamlılar
ve sınıflandırmalar hakkında konuşma, oyunlarda ço-
cuğun yönerge vermesi için cesaretlendirme, nesne-
lerin boyut-şekil-ağırlıklarından söz etme, alışverişte
çocukla konuşma, bir kelimenin hangi sesle başladığı
ve herhangi bir sesle başlayan kelimenin bulunması
gibi çalışmalar yapılabilir.
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 123
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi bilişsel ve dil gelişimini etkile- 6. Nesne ya da olayların ortak özelliğini simgeleyen içsel
yen etmenlerden biri değildir? sürece ne ad verilir?
a. Irk a. Telepati
b. Cinsiyet b. Kavram
c. Zeka c. Yakınsak gelişim
d. Çevre d. Dikkat seçiciliği
e. Kalıtım e. Adaptasyon
2. Aşağıdakilerden hangisi bilişsel gelişimle ilgili temel kav- 7. Aşağıdakilerden hangisi Piaget’nin bilişsel gelişim dö-
ramlardan biri değildir? nemlerinden biridir?
a. Dikkat a. Eylemsel dönem
b. Algı b. Sembolik dönem
c. Problem çözme c. Yakınsal gelişim alanı
d. Sevgi d. İmgesel dönem
e. Yaratıcılık e. İşlem öncesi dönem
3. Aşağıdakilerden hangisinde dikkat süreçleri birlikte ve 8. Aşağıdakilerden hangisi dilin bileşenlerinden biri de-
doğru olarak verilmiştir? ğildir?
a. Dikkat dağılması- dikkat odaklanması a. Ses bilgisi
b. Dikkat ortalaması- dikkat odaklanması b. Yapı bilgisi
c. Dikkat süresi- dikkat seçiciliği c. Biçim bilgisi
d. Dikkat seçiciliği- dikkat geçirgenliği d. Anlam bilgisi
e. Dikkat geçirgenliği- dikkat seçiciliği e. Kullanım bilgisi
4. Aşağıdakilerden hangisi dil gelişimiyle ilgili kuramlar- 9. Aşağıdakilerden hangisi çocuğun genel gelişimini değer-
dan biri değildir? lendirmede kullanılan testlerden biri değildir?
a. Psikolinguistik a. DENVER
b. Etkileşimci b. AGTE
c. Sosyal Öğrenme c. WECHSLER
d. Davranışçı d. GEÇDA
e. Hümanist e. GİDR
5. Üç-dört yaş dönemindeki bir çocuğun dil gelişimi ala- 10. Duyu-motor dönemin yaş aralığı aşağıdakilerden han-
nındaki kelime dağarcığı aşağıdakilerden hangisidir? gisidir?
a. 1500 - 2000 a. 0 - 2 yaş
b. 900 - 1000 b. 3 - 6 yaş
c. 400 - 500 c. 0 - 1 yaş
d. 1600 - 1800 d. 3 - 4 yaş
e. 2300 - 2500 e. 4 - 5 yaş
124 Çocuk Gelişimi
doğru söyler. Normal ses yüksekliği ve tonu vardır. Hayali Bütün Ayhan, A. (2009). Bilişsel gelişim. Neriman Aral ve
oyunlarda dili kullanılır. Kelime hazinesi 900 civarındadır. Tayyip Duman (Ed.), Eğitim Psikolojisi içinde (s. 93-113),
Cümlelerin % 48’i dilbilgisi yapısına uygundur. Sözdizimin- İstanbul: Kriter.
de, özne, nesne ve yüklem arasındaki fonksiyonel ilişkileri Bütün Ayhan, A. ve Yıldız Bıçakçı, M. (2011). İlköğretim
anlar ve ifade eder. Çekim kuralları görülmeye başlar. Geç- çağındaki çocukların gelişimsel özellikleri, Aysel Kök-
miş, şimdiki ve geniş zaman kullanımı görülür. Dört- beş sal Akyol (Ed), İlköğretimde Drama içinde (s. 1-19),
yaşlarında dil; kolay ve doğru kullanılan bir araç haline gelir. İstanbul:Kriter.
Ses üretiminde doğruluk oranı artar. Ünsüzlerin % 90’ı doğ-
Cohen, H.S. (1999). An introduction to child language deve-
ru olarak üretilir. Çocuk anne babasının ses düzenini taklit
lopment. New York: Addison Wesley Longman.
eder. Kelime sayısında artış ve benmerkezci konuşma de-
Cüceloğlu, D. (2010). İnsan ve davranışı: Psikolojinin temel
vam eder. Önceki döneme göre, daha karmaşık cümle yapısı
kavramları. İstanbul: Remzi.
kullanmaya başlar. Çoğul kullanımını doğru yapar. Birleşik
Demirci, A. ve Kartal, M. (2012). Çocukluk dönemine ait
sözcüklerin ayrı birimlerden oluştuğunun farkında değildir.
Sözdizimi ve biçim bilimle ilgili düzensiz yapıların çoğu beş- önemli bir sorun: Gelişme geriliği ve erken tanının öne-
altı yaşta önem kazanır. mi. Turkish Family Physician, 3 (4), 1-6.
Doğan, D.G. (2006). Gelişimi izleme ve destekleme rehberi
Sıra Sizde 6 0-2 yaş standardizasyon çalışması. Ankara Üniversitesi
Çocuğun bilişsel ve dil gelişimini değerlendirmek için Stan- Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans
ford-Binet Testi, Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği, Raven Tezi, Ankara.
Standart Matrisler Testi (RSPM), Bilişsel Değerlendirme Sis- Doğan, Y. (2009). Konuşma becerisinin geliştirilmesine
temi (CAS), Denver Gelişimsel Tarama Testi (DGTT), Gazi yönelik etkinlik önerileri. Türk Eğitim Bilimleri Dergi-
Erken Çocukluk Gelişimi Değerlendirme Aracı (GEÇDA), si, 7(1), 185-204.
Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE), Gelişimi İzleme Ege, P. (2006). Farklı engel gruplarının iletişim özellikleri ve
ve Destekleme Rehberi (GİDR), Peabody Resim Kelime Testi öğretmenlere öneriler. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilim-
(PRKT) kullanılabilir. leri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 7(2), 1-23.
Gürsoy, F. (2009). Bilişsel gelişim. Yeşim Fazlıoğlu (Ed), Er-
ken Çocukluk Gelişimi ve Eğitimi içinde (s. 20-37), İstan-
bul: Kriter.
Güven, N. ve Bal, S. (2000). Dil gelişimi ve eğitim, 0-6 yaş dö-
Yararlanılan ve Başvurulabilecek nemindeki çocuklar için destekleyici etkinlikler. İstanbul:
Kaynaklar Epsilon.
Aral, N. Baran, G. Bulut, Ş. ve Çimen, S. (2000). Çocuk gelişi-
Kandır, A. (2003). Gelişimde 3-6 yaş “çocuğum büyüyor”. İs-
mi 2. İstanbul: Ya-Pa.
tanbul: Morpa Kültür.
Aral, N. (2011a). Bilişsel gelişim. Neriman Aral, Gülen Baran
Kartal, H. (2005). Erken çocukluk eğitimi programlarından an-
(Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.99-162). Ankara: Ya-Pa.
ne-çocuk eğitim programının 6 yaş grubundaki çocukların
Aral, N. (2011b). Dil gelişimi. Neriman Aral, Gülen Baran
bilişsel gelişimlerine etkisi. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bi-
(Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.163-192). Ankara: Ya-Pa.
limler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bursa.
Arı, R. (2006). Gelişim ve öğrenme, testlerle desteklenmiş. 3.
Kol, S. (2011). Erken çocuklukta bilişsel gelişim ve dil gelişi-
Baskı. Ankara: Nobel.
mi. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21, 1-21.
Aydın, A. (2003). Gelişim ve öğrenme psikolojisi. İstanbul:
Küçükkaragöz, H. (2004). Bilişsel gelişim ve dil gelişimi. Bin-
Alfa.
nur Yeşilyaprak (Ed.), Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi için-
Bacanlı, H. (2006). Gelişim ve öğrenme. (12. Basım). Ankara:
de (s.82-100). Ankara: Pegem Akademi.
Nobel.
Maheshwari, V.K. (2013). Gagne’s hierarchy of learning types
Başal, H. A. (2007). Gelişim ve psikoloji: Nasıl mutlu bir çocuk
http://www.vkmaheshwari.com/WP/?p=854.
yetiştirebilirim?. İstanbul: Morpa Kültür.
Okutan, B., Şahin, Ö., Demirci, G., Çekinmez, E., Bolat, Z.,
Baykoç Dönmez, N. (2000). Çocuklarda dilin kazanılması. 4. Okul Çağlar, D., Yazıcı, S., Sönmez, S. ve Demir, H. (2009). Ge-
Öncesi Eğitim ve Yaygınlaştırılması Semineri, Ankara: Ya-Pa. lişim psikolojisi. Ankara: İhtiyaç Yayıncılık.
Baykoç Dönmez, N., Abidoğlu, Ü., Dinçer, Ç., Erdemir, N. Otto, B. (2006). Language development in early childhood.
ve Gümüşçü, Ş. (2000). Okul öncesi dönemde dil gelişim Language in our lives. II. Baskı, New Jersey: Pearson Merrill
etkinlikleri. İstanbul: Turan. Prentice Hall.
4. Ünite - Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi 127
Ömeroğlu, E. ve Kandır, A. (2007). Bilişsel gelişim. İstanbul:
Morpa Kültür.
Pinter, A. (2011). Children learning second languages. London:
Palgrave MacMillan.
San Bayhan, P. ve Artan, İ. (2004). Çocuk gelişimi ve eğitimi.
İstanbul: Morpa Kültür.
Savage, R., Blair, R. ve Rvachew, S. (2006). Rimes are not ne-
cessarily favored by prereaders: Evidence from meta-and
epilinguistic phonological tasks. Journal of Experimental
Child Psychology, 94(3), 183-205.
Savaşır, I., Sezgin, N. ve Erol, N. (1998). Ankara gelişim tarama
envanteri (AGTE) el kitabi. Ankara: Türk Psikologlar Derneği.
Selçuk, Z. (2007). Eğitim psikolojisi. Ankara: Nobel.
Senemoğlu, N. (2010). Gelişim öğrenme ve öğretim. Ankara:
Pegem Akademi.
Yalaz, K., Anlar, B. ve Bayoğlu, B. (2009). Denver II Gelişimsel
Tarama Testi “Türk çocukları standardizasyonu”. Ankara:
Gelişimsel Çocuk Nörolojisi Derneği.
Yavuzer, H. (2005). Çocuk psikolojisi. İstanbul: Remzi.
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Sosyal ve duygusal gelişim ile ilgili temel kavramları ayırt edebilecek,
Sosyal ve duygusal gelişimi etkileyen etmenleri tartışabilecek,
Sosyal ve duygusal gelişim kuramlarını açıklayabilecek,
Sosyal ve duygusal gelişim dönemlerini açıklayabilecek,
Sosyal ve duygusal gelişimin desteklenmesi ile ilgili öneriler sunabilecek,
Sosyal ve duygusal gelişimi değerlendirmenin önemini tartışabilecek
bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Sosyal Gelişim • Oyun
• Sosyal Beceri • Duygusal Gelişim
• Sosyalleşme-Sosyalleştirme • Bağlanma
• Sosyal Yeterlik • Duygusal Öz Düzenleme
• Sosyal Uyum • Empati
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİMİ
ETKİLEYEN ETMENLER
• SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM İLE
Çocuk Gelişimi Sosyal ve Duygusal Gelişim İLGİLİ KURAMLAR
• SOSYAL GELİŞİM DÖNEMLERİ
• DUYGUSAL GELİŞİM DÖNEMLERİ
• SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİMİN
DESTEKLENMESİ
• SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİMİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Sosyal ve Duygusal Gelişim
GİRİŞ
Tüm toplumların en temel amaçlarından biri bireylerin yaşamını devam ettirmesidir.
Bu sürekliliğin devam etmesinde en önemli unsur ise etkin görevler üstlenecek olan bi-
reylerdir. Toplumun etkin birer üyesi olabilmek için de insanın yaşına uygun sosyal ve
duygusal gelişimini gerçekleştirmesi gerekir. Çocuk gelişiminde en önemli süreçlerden
biri sosyalleşme olup sosyalleşme ile birlikte duygusal açıdan güçlü olmak da önemlidir.
Sosyalleşme, bireylerin, belirli bir grubun işlevsel üyeleri haline geldikleri ve grubun öteki
üyelerinin değerlerini, davranışlarını ve inançlarını kazandıkları süreçtir. Bu süreç, insa-
nın içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal çevreye uyum sağlayabilmesi sağlıklı, mutlu ve
başarılı bir hayat sürebilmesi için oldukça önemlidir.
Sosyal ve duygusal gelişim, çocuğun kendini ifade edebilmesi, duygularını kontrol
edebilmesi, kendisiyle ve çevresiyle barışık ve uyum içinde olabilmesidir. Duygusal ge-
lişim sosyal gelişimin temelini oluşur. Duygusal gelişim, biyolojik temelli olup, olgunlaş-
ma ve öğrenme yoluyla gerçekleşir. Bunun yanında öğrenme için sosyal etkileşim gerekir.
Sosyal ve duygusal gelişim tüm gelişim alanları ile bağlantılıdır. Sosyal ve duygusal açıdan
güvende hissetmeyen çocuk yaşam boyunca hem kendini hem de çevresindekileri mutsuz
edebilir. Bu nedenle sosyal ve duygusal gelişiminin olumlu yönde desteklenebilmesi için
sosyal ve duygusal gelişiminin anlaşılması önemlidir.
Bu ünitede, sosyal ve duygusal gelişimle ilgili temel kavramlar ve tanımlar, etkileyen
etmenler, kuramlar doğrultusunda sosyal ve duygusal gelişim, çocukluk dönemlerine
göre sosyal ve duygusal gelişim özellikleri ile sosyal ve duygusal gelişimin desteklenmesi
ve değerlendirilmesi üzerinde durulmuştur.
Sosyal Gelişim
Sosyal gelişim “bireylerin yıllar boyunca diğer insanlar, toplumsal kurumlar, gelenekler
ve örgütler gibi kuruluşlarla geçirdiği yaşantılar sonucunda oluşan değişmeler”, sosyalleş-
me ise “bireylerin kendi çevresi ve kültürü içinde yaşayanlar gibi davranmayı öğrenmesi”
olarak tanımlanır.
130 Çocuk Gelişimi
Benlik
Benlik oluşumu, çocuğun yaşantısı sonucu başından geçen olaylar ve çevresindeki kişilerin Benliğin gelişimi çocuğun
kendisiyle başkaları arasındaki
etkisiyle meydana gelir ve hiyerarşik bir sıra izler. Öncelikle ilkel benlik gelişmeye başlar. farkı anladığı zaman başlar.
Çocuğun ev ve aile içindeki yaşantısı ilkel benliğin temellerini atar. Çocuğun ev dışındaki
ilişkileri arttıkça kendi kendine diğer kavramları kazanır ve ikincil benlik oluşmaya başlar.
Benlik oluşumu çocuğun yaşantılarıyla, deneyimleriyle ve çevresindeki bireylerin et-
kileriyle meydana gelir. Sosyal çevre bu dönemde olumsuzluk gösterir ise çocukta “ben-
cillik” söz konusu olur. Bencilliğin kişilik özelliği olarak yerleşmesi çocuğun sosyal ileti-
şimini olumsuz yönde etkiler. Bebeklik döneminde anne-babalarından tutarlı, yeterli ve
devamlı ilgi ve sevgi gören bebekler olumlu benlik yapısı geliştirir. Atılganlık ve girişken-
lik benliğin olumlu yönde gelişmesinde önemli rol oynar. Benlik kavramı, bireyin kendi-
ni algılamasına ve değerlendirmesine yönelik geliştirdiği yapıdır ve bireyin kendini nasıl
gördüğünü ve nasıl değerlendirdiğini açıklar. Bireyin kendini algılaması ve kendi hakkın-
daki duygu, düşünce ve tutumlarının bütünü biçiminde tanımlanabilir. Benlik kavramı-
nın gelişimi, çocuğun zamanla daha da belirginleşecek olan kişilik özelliklerinin temelini
oluşturması yönünden önemlidir. Diğer yandan olumlu ve yüksek bir benlik değeri, ken-
dine güvenle ilişkilidir (Durualp ve Aral, 2015).
Benlik saygısı yüksek olan bireylerin de, kendilerine olan güven duyguları, başarma
istekleri ve azimleri daha fazladır. Ayrıca bu bireyler zorluklardan kaçmaz ve daha iyim-
ser davranışlar sergiler. Kendilerini; saygı duyulan, kabul görülen, değerli bireyler olarak
algılamaları yüksektir.
Benlik kavramı gelişimi, duygularını ifade etme, korku, istek, başarı, güçlü yanlar, ye-
tenekler, başarısızlıklar, yeni benlik imajı yaratma, odaklanma, olumlu düşünme, karar
verme, sorumluluk ve bağlılık duygusuyla ilişkilidir.
Çocuklarda olumlu benlik kavramı geliştirmek için hangi noktalara dikkat edilmesi gere-
kir? Açıklayınız. 1
Sosyalleşme-Sosyalleştirme
Çocuğun içinde bulunduğu toplumun inançlarını, tutumlarını ve kendisinden bekledi-
ği davranışları öğrenmesine “sosyalleşme” denir. Sosyalleşme çocuğun kendisi ile çevresi
arasındaki sınırı anlaması ve kendi benliğini çevreden ayırt edebilmesi ile başlar. Bu da
çocuğun kendi benliğini denetleyerek çevresinde diğer insanların varlığını ve bu insanla-
rın bazı haklarının ve isteklerinin olduğunu öğrenmesini ifade eder. Bu süreç doğumdan
sonra başlar ve yaşam boyu devam eder. Ancak yaşamın ilk yıllarında kazanılan davra-
nışlar sosyalleşme açısından oldukça önemlidir. Sosyalleşme öğrenme yoluyla gerçekleşir
(Aral ve Durualp, 2014).
Sosyalleşme süreci içerisinde çocuk bazen öğrendiğinin farkında olmayabilir. Çocuk-
ların sosyalleşmesinde bazı etmenler önemli rol oynar. Bunlar şu şekilde açıklanabilir:
• Çocukların yaşantılarındaki fırsatlar sosyalleşme için temeldir. Çocuklar zaman-
larının çoğunu yalnız geçiriyorlarsa, başkalarıyla sosyal yaşamayı öğrenemez. Ço-
cukların sadece kendi yaşıtlarıyla değil, farklı yaşta olan çocuklarla beraber olma
fırsatına sahip olmaları gerekir.
• Çocuğun başkası ile olan iletişiminin iyi olması gerekir. Çocuğun dil gelişimi sos-
yalleşme için önemli bir faktördür.
• Çocuklar sosyal olmayı, ancak buna motive edilirse öğrenebilir. Motivasyon çocu-
ğun ev dışı etkinliklerden ne kadar tatmin olduğuna bağlı olarak değişir. Sosyalleş-
mede rehberlik önemlidir. Deneme yanılma yoluyla iyi bir sosyal düzen için gerekli
bazı davranış modellerini çocuklar çevrelerindeki insanları taklit ederek öğrenir.
132 Çocuk Gelişimi
Sosyal Olgunluk
Bireyin içinde yaşadığı toplumun kurallarına uymada yaşına uygun gösterdiği olgunluk
“sosyal olgunluk” olarak tanımlanır. Sosyal olgunluk, bir kimsenin anlayış, duygu ve bece-
ri gibi özellikler bakımından yaşına göre içinde yaşadığı toplumun yetişkin üyelerinin ge-
nellikle erişmiş oldukları düzeye gelmesi durumudur. Çocuğun sosyal olgunluk düzeyine
ulaşması, öncelikle anne-babasıyla sağlıklı iletişimi ve etkileşimi sonucu, toplumun kül-
türel değerlerini öğrenmesi ile gerçekleşir. Çocuğun çevresindeki kişilerle etkileşiminin
artması ve kültürel yönden gelişmesi için fiziksel, duygusal, bilişsel olarak ve dil açısından
büyümesi, gelişmesi ve olgunlaşması gerekir. Çocuk sağlıklı bir sosyalleşme sürecinde
sosyal yönden olgunlaşarak gelişir (Durualp ve Aral, 2015).
Kültür
Toplumun norm, gelenek ve göreneklerinin, örf ve adetlerinin tümü “kültür” kavramını
oluşturur. Çocuk, belli bir zamanda ve yörede içinde bulunduğu kültürle beslenerek büyür
ve yetişkin bir insan olur. Bireyin tüm yaşamı bu kültür içinde çevresine uyum sağlama ça-
basıyla geçer. Topluma uyum sağlayabilmek için bireylerin duygularını, düşüncelerini ve
isteklerini iletebilmeleri önemlidir. Sosyal gelişimin, bireyin toplumsal kültür ile bütün-
leşmesini ve içinde yaşadığı toplumla uyum sağlamasını mümkün kılan bir işlevi vardır.
Birey gelişimi için önemli olan gereksinimlerini, atalarından devraldığı ve içinde yaşadığı
kültüre özgü yollardan öğrenir.
Kültür, bir toplumun norm, Kültürün nesilden nesile geçerek devam etmesinde sosyalleşmenin rolü büyüktür.
gelenek ve görenek, örf ve
adetlerinin tümüdür. Bir toplum çocuk yetiştirme tutumları ile kültürünü yeni nesile öğretir. Toplumlar eği-
tim sistemlerini belirlerken kültürel değerlerini göz önünde bulundurarak, çocuklarını
o değerlere uygun davranışlar geliştirecek şekilde yetiştirmeye özen gösterir. Böylece
toplum çocukların içinde yaşadıkları topluma uyum sağlamalarına katkıda bulunur
(Ahmetoğlu, 2009).
Sosyal Yeterlik
Sosyal yeterlik; jest ve mimikleri kullanma, vücut dilini yorumlama, toplum içinde ko-
nuşma ve tartışmaya katılma gibi sözel ve sözel olmayan davranışları içerir. Bu davranış-
ları doğru olarak kullanma becerisi, bireylerin sosyal yeterliklerini belirler. Bireylerin
sosyal bakımdan yeterli olabilmeleri için konuşmayı başlatma, başkalarına destek olma,
uyum gösterme, etkileşimi devam ettirme ve istemediği bir şeyi yapmama gibi bireysel
beceri ve etkinlikleri göstermeleri gerekir. Bu beceriler, bireylerin sosyal olarak kabul
görmelerini sağlar. Çoğu zaman “Bireyin sosyal becerisi varsa, sosyal açıdan yeterlidir.”
düşüncesi hâkimdir. Sosyal yeterlik sosyal becerileri de kapsayan daha geniş ve çok bo-
yutlu bir yapıdır.
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 133
Kişilik
Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayıran, tutarlı olarak sergilenen, bireye özgü olan, doğuş-
tan getirilen ve sonradan kazanılan özelliklerin bütünüdür. Bireye ait sosyal, fiziksel ve
bilişsel özellikler, duygular, ilgi ve yetenekler, güdüler, mizaç, değer ve inançlar, tutum,
davranış ve görüşler gibi özellikler kişiliği oluşturur. Bireylerin fiziksel, bilişsel, sosyal ve
duygusal açıdan farklı özellikler göstermeleri kişiliği oluşturan özelliklere bağlıdır. Kişilik
gelişiminde anne-babadan gelen kalıtımsal özellikler ve çevresel etmenler rol oynar (Ah-
metoğlu, 2009).
Kişiliği daha ayrıntılı incelemek için, Çocuk Gelişimi adlı kitabın Kişilik Gelişimi ünitesine
bakabilirsiniz (Neriman Aral, (Ed.). Eskişehir: Açık Öğretim Yayınları, 2016).
Duygusal Gelişim
Duygusal gelişim, çocukların iç ve dış dünyalarından gelen etkilerin veya herhangi bir ola-
yın ona hoş gelip gelmeme hali olarak tanımlanır. Büyümekte ve gelişmekte olan çocuğun
duygusal gelişimi süreç içinde değişikliğe uğrar. Bebek doğduğu andan itibaren haz gibi
olumlu duygular yaşamaya başlar, bu duygularının karşılanması farklı duyguların oluş-
masını sağlar. Bebeğin beslenme, uyku gibi fizyolojik gereksinimleri ile sevme, güvenme
gibi psikolojik gereksinimlerin zamanında ve yerinde karşılanması bebeği mutlu ederken,
bunların karşılanmaması bebeği mutsuz eder (Baran, 2009).
Duygu
Duygu, bireyin yaşamında, canlanma ya da hareketlenmeyi ifade eder. Tüm duyguların
temelinde uyarıcı, tepki, fizyolojik uyarım ve davranışsal tepki yer alır. Duygunun şekli,
bireyin o andaki güdülenme ve kendi değerleriyle şekillenir. Duygular, çocuğun temel
gereksinimleri ve bu gereksinimlerin etkisini dışarı yansıtmasıdır. Haz ya da elem olarak
yaşanan duyguların yansıması çocukta sevinç, mutluluk gibi olumlu duygular yanında,
üzüntü, korku, öfke gibi olumsuz duyguların yaşanmasına neden olabilir. Bu duyguların
gerekli durumlarda kontrol edilebilmesi çocukların duygusal gelişimine olumlu yansı-
yarak, çocukların daha empatik olmalarını destekler. Çocuklar gerekli durumlarda duy-
gularını kontrol edemezlerse; çocuklar daha fazla korku, kaygı gibi olumsuz duygular
yaşayabilir. Duygular, öğrenme ve olgunlaşmayla birlikte yaşamın her döneminde fark-
lılıklar gösterir.
134 Çocuk Gelişimi
Haz ve Elem
Haz duyguları, çocuğun duygusal Haz, bir güdünün doyumu sağlandığında ya da bir amaca varıldığında yaşanan duygu-
gelişimini olumlu yönde destekler.
dur. Haz, ılımlı ve doygunluk veren coşku olarak da ifade edilir. Haz duyguları, çocuğun
gelişimine olumlu yansır. Çocuklar, bebeklik döneminde güvende olmaktan, ilk çocukluk
döneminde yeni ve korkutucu olmayan ve merak uyandıran olayların içinde bulunmak-
tan, orta çocukluk döneminde çevreyi araştırmaktan, oyun oynamaktan ve ergenlik döne-
minde yaşıtlarıyla birlikte olmaktan ve sosyal onay görmekten haz duyarlar.
Elem, ihtiyaçların karşılanmaması ve duyguların tatmin edilmemesi durumunda orta-
ya çıkan ve çocukta gerginlik ve mutsuzluk yaratan üzüntü ve acı duymayı içeren olumsuz
duygular olarak ifade edilir. Bu duyguların ortaya çıkmasına bir kişi neden oluyorsa, ço-
cuk ona karşı öfke, kıskançlık, nefret, iğrenme, kızgınlık, düşmanlık gibi duyguları geliş-
tirir. Bu duygulara çocuğun kendisi neden oluyorsa çocuk korku, utanma, üzüntü, sıkıntı,
bıkkınlık, eziklik gibi duygular yaşar.
Korku
Korku; tehlike, şiddet, kaygı, panik gibi durumlarda ortaya çıkar. Genetik yatkınlık, çevre-
sel faktörler, taşınma, yabancı ortam, gerçek ile hayalin ayırt edilememesi, hayal dünyası,
bireysel farklılıklar korkunun nedenleri arasında yer alır. Ancak birçok korku, gelişimsel
özellik gösterir. İlk olarak görüldüğü düşünülen ya da en sık karşılaşılan korku ifadesi
yabancı kaygısıdır. Bebekler; yüksek ve tiz ses, süpürge sesi, ani olaylar, değişim, yabancı,
karanlık gibi durumlara korku ile tepki verebilir. İki yaşından sonra çocuklar, ebeveynden
ayrılma ve terk edilme dışında; hayvan, yaratık, karanlık, yalnızlık, yaralanma, ölüm, hır-
sızlık, ısırılma gibi farklı korkular da geliştirmeye başlar. Bu korkuların aşılmasında çocuk
kitaplarından yararlanılabilir. Örneğin TÜBİTAK yayınlarından “Karanlık Korkusu” ve
Aytül Akal’ın “Karanlıktan Korkan Çocuk” kitabı önerilebilir. Okul çağlarına gelindiğinde,
çocuk gelişimsel olarak farklı korkularla yüzleşebilir. Bu korkular ebeveynlerin ölümü,
okulda aşağılanma gibi daha çok soyut kavramlara yöneliktir.
Kıskançlık
Her yaşta görülebilen ve temel nedeni üstün olma isteği olan bir duygu hâli olarak tanım-
lanır. Sevgi ya da herhangi bir şeyin paylaşılmasına katlanamama sonucu duyulan his ve
tepkilerdir. Kıskançlık; insanın yapısında var olan, şiddetine göre olumlu veya olumsuz
etkileri olan bir duygudur. Örneğin, okul başarısının kıskanılması ve aynı başarıyı elde
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 135
etmek için çaba gösterilmesi olumlu bir duygu olarak kabul edilirken, arkadaşının ya da
kardeşinin herhangi bir eşyasına sahip olamadığı için zarar vermesi olumsuz bir tepki ola-
rak kabul edilir. Yeni doğan bebekte kıskançlık tepkisi yoktur. Ancak bir yaşındaki çocuk,
annesinin kucağında başka bir bebek gördüğünde kıskançlık tepkisi verir. İlk çocukluk
döneminde ebeveynlerin ilgisinin başkalarına yönelmiş olması çocukta kıskançlığın oluş-
masına neden olur. Bu dönemdeki kıskançlığın nedeni, yeterince ilgi ve sevgi gösteril-
memesidir. Orta çocukluk döneminde çocuk farklı alanlarda başarılı olan arkadaşlarına
yönelik kıskançlık duyguları geliştirir. Ergenlikte ise ergenin ilgi alanlarına ve çevrenin
tutumlarına göre kıskançlık noktaları değişir.
Empati
Empati, bir kişinin kendini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açı-
sı ile bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ve bu durumu
iletmesi sürecidir. Empati kurulabilmesi için bireyin kendini başkalarından ayrı olarak
görme yeterliliğine ulaşması gerekir. Çocuklar ikinci yılda bu ayrımı fark ederek, sadece
kendileri için değil başkaları içinde üzülebileceklerini kavrar ve basit durumlarda başka-
larının duygularına empati ile cevap verebilir. Çocuklar büyüdükçe başkalarının duygula-
rını anlamada çeşitli işaretleri kullanabilir.
Saldırganlık
Çocuğun olumsuz duygularını bastırmayıp çevresindeki eşyalara veya başkalarına zarar
vermesidir. Saldırganlık, engellenme duygusuna gösterilen bir tepkidir. Çocuğun davra-
nışlarının sık ve gereksiz yere engellenmesi, temel ihtiyaçların zamanında karşılanmama-
sı, çocuğa dayak atılması, aile içi şiddete tanık olması, sık sık cezalandırılması, yeterince
dinlenmemesi, davranışlarının eleştirilmesi, alay edilmesi, anne-babaların çocuğun eği-
timinde görüş birliğinde olmamaları saldırgan davranışlara neden olur. Çocukta güven
duygusu geliştikçe, çocuk tepkisini kontrol etmeyi öğrenir. Sevildiğini ve güvende olduğu-
nu hisseden çocuk, çevreden olumlu ve iyi bir davranış geleceğini düşünürken, sevildiğini
ve güvende olmadığını hisseden çocuk, çevreden olumsuz davranış geleceği düşüncesiyle
saldırgan davranışlar gösterebilir.
Duygusal Tepki
Duygusal tepkilerin temelinde sevgi, sevinç, neşe, mutluluk, heyecan, acı, üzüntü, öfke,
kıskançlık, korku gibi duygular yer alır. Çocuklarda görülen ilk duygusal tepkilerden ağ-
lama ve gülme aşağıda açıklanmıştır:
Ağlama: Bebeğin doğumdan sonraki ilk tepkisi ağlamadır. Karnı acıktığında, rahatsız-
lığında, altı ıslandığında, gaz sancısı çektiğinde, uykusu geldiğinde huzursuzlaşıp ağlayan
bebek ilk zamanlar fiziksel ihtiyaçlarını belli etmek için ağlar. Zamanla ağlama anlam ka-
zanarak duygusal tepki olarak kullanılmaya başlar. Çocuk, annesinin yokluğunu hissettiği
ve onun yanında olmasını istediği zaman ağlayarak tepkisini gösterir ya da evinden, alış-
mış olduğu ortamdan ayrıldığında ağlama tepkisi verir. Çocuk, iki yaş ve daha sonrasında
olumsuz duygularını ifade etmek için ağlar. Oyunu engellendiğinde, istediği yapılmadı-
ğında ya da oyuncağı elinden alındığında ağlar. Dört yaşından altı yaşına kadar merak ve
başarı duyguları olumsuz sonuçlanırsa ağlama tepkisi görülür. Yaş ilerledikçe ağlamalar-
da azalmalar olur, ancak ergenliğin ilk zamanlarında gencin gülünç duruma düşme, alay
edilme gibi durumlarda ağlamaların daha fazla görüldüğü dikkati çeker.
136 Çocuk Gelişimi
Gülme: Gülme, ilk duygusal tepkilerden biridir. İlk günlerdeki gülmesi yüz kaslarıyla
ilgili bir durumdur. Doğumdan sonra bebek hemen gülümseyebilir, ancak bu gülümseme
bir reflekstir. On iki haftalık bebek uyurken dokunulduğunda bile gülümserken, süreç
içinde çocuğun gelişimine paralel olarak gülümseme tepkilerinde değişiklikler gözlenir.
Bebek, ilk aylarda seslere ve ışığa güler.
Resim 5.2 Resim 5.3
Bebeğin ilk gülümsemesi Mutluluğun ifadesi gülmedir.
İlk aylarda bebeğin insan yüzüne gülmesi, beşinci aydan itibaren seçicilik gösterir.
Daha çok alışkın olduğu annesi, babası ya da kendisine bakan kişiye güler. Sekiz haftalık bir
bebek, annesini gördüğü zaman mutluluk ifadesi verir. Çünkü annesiyle arasında çok farklı
bir duygusal bağ kurulmuştur. Bu bağ, bebeğin güven duygusunun gelişmesine çok önemli
katkıda bulunur. Çocuk, büyüdükçe tepkileri de farklılık gösterir ve gülmesi bilinçli olur.
İlk çocukluk döneminde çocukların arkadaşlarıyla oynarken sık sık güldükleri ve kahkaha
attıkları görülür. Ancak bu dönemdeki gülme yetişkinlerdeki gibi kasıtlı ve alay etme gibi
olumsuz duyguların uzantısı değildir. Bu dönemde çocuklar, mutluluklarını ifade etmek
amacıyla güler. Çocuk büyüdükçe gülme ve şakalar, saldırganlık gibi duyguların etkisini
taşır. Ergenlik öncesinde ise gülme ve mizah, cinsellik ya da yasaklardan etkilenir.
Olgunlaşma
Beyin ve beden olgunlaştıkça, Biyolojik olgunlaşma çocuktan çocuğa değişir ve olgunlaşma durumu sosyal ve duygusal
duyguların düzenlenme becerileri gelişimi etkiler. Beyin ve beden olgunlaştıkça çocuğun işlevsel yapısı da daha karmaşık bir
de artar.
duruma gelir. İç salgı bezleri, bedensel işlevlerin düzenlenmesine yardımcı olduğu gibi
duyguların düzenlenmesinde önemli bir rol oynar.
Mizaç
Bir çocuğun neşeli ve eğlenceli, diğer çocuğun hareketli ve enerjik, bir diğerinin ise sakin
ya da öfkeli olduğu ifade ediliyorsa, bu bireysel farklılıklar mizaç olarak tanımlanır. Biyolo-
jik özelliklerin mizacı etkilediği kadar çocuğun yetiştirilme tutumu da mizacı etkiler. Miza-
ca göre çocuklar; kolay çocuk, zor çocuk ve yavaş ısınan çocuk olarak ayrılır. Bu üç özelliği
taşıyan çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerinde de farklılıklar görülür (Berk, 2013).
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 137
Mizacı daha ayrıntılı incelemek için, Bebekler ve Çocuklar adlı kitaba bakabilirsiniz (Laura
E. Berk, Ankara: Nobel Yayınları, 2013).
Aile İlişkileri
Çocuğun sosyalleşmesinde en etkili kurum ailedir. Ailenin çocuğun gelişimi üzerindeki
etkisi doğum öncesi dönemden başlar. Anne ve babanın çocuk sahibi olmaya hazır olma-
sı, bebeğin isteyerek ve planlı bir şekilde dünyaya gelmesi çocuğun sosyalleşmesini des-
tekler. Çocuk doğduktan sonra ailesiyle birlikte yaşar ve aile bebeğin ilk sosyal çevresidir.
İnsan ilişkilerinin nasıl olacağını aileden öğrenir ve ilk deneyimlerini burada yaşar. Çocu-
ğun yetiştiği ailenin yapısı, genişliği, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri sosyalleşmeyi
etkileyen etmenler arasındadır.
Ailenin çocuk yetiştirme tutumu da çocuğun gelişimini etkileyen önemli bir etkendir.
Katı, cezalandırıcı, sevgi ve ilgiden yoksun otoriter anne-baba tutumu çocukların mutsuz,
kaygılı, çekingen ve öfkeli kişilik geliştirmesine neden olur. İlgisiz anne-baba tutumu ço-
cuklar üzerinde yetişkine bağımlılık, tepkilerini kontrol edememe, sorumluluk alamama
ve fazla taleplerde bulunma gibi olumsuz özellikler yaratır. Bu tür anne-baba tutumları
çocukların sosyal gelişimini olumsuz yönde etkiler. Güvenilir tutum sergileyen anne-ba-
balar çocuklarına karşı sevgi ve ilgi gösterir, güven verir, samimi, sıcak ve demokratik
davranır. Bu ailelerde yetişen çocukların olgun, bağımsız, özgüveni yüksek, yaratıcı, aktif
oldukları görülür. Anne-babalarıyla güvene dayalı etkileşim içinde olan çocuklar daha
sosyaldir ve işbirliğine açıktır (Deniz ve Aral, 2013).
Ailede yeni bir kardeşin doğumu, ölüm, boşanma, aile Resim 5.4
üyelerinden birinin evden ayrılması, çocuğa bakım veren
Ailede kardeşler arası ilişkiler önemlidir.
kişinin davranışları, çocuğa yaklaşımı veya sürekli değişimi,
annenin çalışma durumu, çocuğun gelişim ve eğitiminde ba-
banın rolü gibi nedenler çocuğun gelişiminde etkilidir. Çalı-
şan annelerin çocuklarıyla daha nitelikli zaman geçirdikleri
ve kız çocuklarının sosyal açıdan daha uyumlu ve başarılı ol-
dukları bulunmuştur. Çocuğun gelişim ve eğitiminde babanın
aktif rol alması ve anneye destek olması çocuğa olumlu katkı-
lar sağlar. Babanın anneye sağladığı destek hem anneyi hem
de çocuğu rahatlatır. Sorumluluklarını yerine getiren babaya
karşı çocuklar daha çok güven ve bağlılık geliştirir.
Arkadaşlık
Çocuklar arkadaşlık gereksinimlerini aile bireylerinden karşılayamaz. Arkadaşlık ilişki-
leri çocukluk döneminde önem kazanır ve çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini büyük
ölçüde etkiler. Robert Selman’a göre arkadaşlıkta dört aşama vardır. Altı ve daha küçük
yaşlarda çocuk benmerkezci olduğundan başkalarının isteklerini ve bakış açılarını anla-
maz. Yedi-sekiz yaşlarında başkalarının duygularını anlamaya ve karşılıklı sosyal ilişkiler
kurmaya başlar. Çocuklar dokuz-on iki yaşları arasında yardımlaşma ve güvene dayalı bir
arkadaşlık ilişkisi kurar. On bir-on iki yaşları arasında başkalarının bakış açısına göre iliş- Arkadaşları tarafından sevilen
çocuklar; yönlendiricidir,
kileri görebilme yetisi kazanır. Selman, çocuklar arasındaki arkadaşlık gelişiminin bakış yardımseverdir, iletişim
açısı gelişimiyle paralel olduğunu ileri sürer (Aytar-Güngör, 2014). kurmada başarılıdır, başkalarının
gereksinimlerine duyarlıdır.
Gelişim sürecinde arkadaşları ile olan yaşantıları çocuğa, yeterli sosyal uyumu sağla-
yabilmesi ve sosyal becerileri kazanabilmesi için fırsat sağlar. Çocuk paylaşmayı, işbirli- Grupta reddedilen çocuklar; tek
başına oynamayı tercih ederler,
ği kurmayı, sorumluluk almayı, kazanmayı-kaybetmeyi, haklara saygı göstermeyi, görgü sözel ve fiziksel şiddet gösterirler,
kurallarını, yarışmayı, liderliği özetle toplumsal yaşamın yöntem ve kurallarını öğrenir ve düşmanca tavır sergilerler.
138 Çocuk Gelişimi
benimser. Bu davranışları gösterenler daha sosyal, dışadönük ve sevilen çocuk olarak de-
ğerlendirilir, arkadaşlık kuramayan çocuklarda ise içe kapanma ve saldırgan davranışlara
yönelme görülebilir. Bu çocuklar akranları tarafından aktif olarak reddedilen çocuklardır.
Arkadaş kazanmadaki çaba sosyal yaşam için iyi bir olanak sağlar. Çocuğun sosyal gelişi-
mi için akran gruplarına girmesi bir zorunluluktur.
Arkadaşları arasında sosyal yönden kabul gören ve görmeyen çocukların özelliklerini kar-
3 şılaştırınız.
Resim 5.5
Arkadaşlık, sosyal
ve duygusal gelişimi
destekler.
Gruba Katılma
Arkadaş edinme ve gruba katılma en temel sosyal ve duygusal gereksinimlerdendir. Ço-
cuklar akran grubu içinde grup kurallarına uymayı, gruptaki rollerine uygun davranmayı,
yardımlaşmayı, paylaşmayı ve pek çok sosyal beceriyi öğrenir. Çocukların arkadaş grup-
larındaki etkileşimi çocuğun girişkenliğini arttırır, çekingenlik ve utangaçlığını yenmesi-
ne yardım eder ve sosyal uyumlarını kolaylaştırır. Akran grupları, çocukların kendilerine
olan güven duygularının gelişmesi için de önemlidir. Arkadaş grubundaki etkileşim, ço-
cukların ailelerinden görmedikleri, yeni sosyal davranışları öğrenmelerini sağlar.
Arkadaş ilişkilerini kurma, sürdürme ve gruba dâhil olma fırsatı sunan okul öncesi
eğitim kurumları, çocukların sosyal ve duygusal gelişimini destekleyen önemli toplumsal
kurumlardır. Okul, çocuğa yalnızca içinde yaşadığı toplumun kurallarını öğretmekle kal-
maz, evrensel kuralları ve değerleri de öğretir. Böylece çocuğu bilgi ile donatırken, sosyal-
leşmesinde de yardımcı olur.
Oyun
Oyun, her durumda çocuğun İnsan yaşamında önemli bir yeri olan oyun, çocuk gelişimi için yaşamsal bir önem taşır
isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı,
fiziksel, bilişsel, dil, duygusal
ve çocuğun gelişimini yansıtır. Çocuklar arkadaşlık kurma, paylaşma, yardımlaşma, kendi
ve sosyal gelişimin temeli olan, haklarını koruma, başkalarının haklarına saygılı olma, gruba katılma, cinsiyet rolü, bü-
gerçek hayatın bir parçası ve çocuk yüklere karşı saygı, küçüklere sevgi gibi sosyal gelişim ile ilgili birçok yeteneği oyun yolu
için en etkin öğrenme sürecidir.
ile kazanır.
Tüm oyunlarda çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini destekleyen davranışlar yer alır.
Çocuk oyun sırasında:
• Sosyalleşmeyi öğrenir.
• Toplumsal yaşamda cinsel rolünü kavrar.
• Kendi ve diğerleri kavramlarını kazanır.
• Çaba harcamayı, başladığı bir işi bitirmeyi, zevk almayı öğrenir.
• Duygusal açıdan rahatlar.
• Başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı göstermeyi öğrenir.
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 139
• Korkularından kurtulabilir.
• Saldırganlık dürtülerini kontrol eder.
• Görgü kurallarını öğrenir ve uygular.
• Deneme-yanılma yolu ile doğruyu bulmayı öğrenir.
• İletişim kurmayı, duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi öğrenir.
• Çevresindeki nesne ve canlıları korumayı onlara zarar vermemeyi öğrenir.
• Doğa ve insan sevgisi, yurt sevgisi, ülkeye bağlılık gibi kavramları öğrenir.
Rekabet
Rekabet olgusu arkadaşlık kavramı ve akranlar arası iletişim kazanınca ortaya çıkar ve gi-
derek artar. Üç yaşından önce rekabet çocuğun davranışını fazla etkilemez. Dört-altı yaş-
larındaki çocuklarda rekabet daha belirgindir. Altı-on iki yaş döneminde çocuklar farklı
bir rekabet dönemine girer. Okullar rekabetin kaynağı değildir, ancak çocukları rekabete
iter ve çocukların bilgi edinmesinde etkili olabilir. Ergenlik döneminde rekabet, gruba
kendini kanıtlamak için kendi grubu ile rakip gruplar arasında çatışmalar şeklinde görü-
lür (Ahmetoğlu, 2009).
Çocuk anne babasından sevgi gördükçe, başarı için rekabet ve işbirliği sergiler. Bu da
çocuğu en iyiyi yapmaya yöneltir ve çocuğun sosyal gelişimine katkıda bulunur. Ancak
rekabet kavga ve övünme şeklinde de ortaya çıkabilir, bu da pasif sosyalleşmeye neden
olur. Yetişkinin görevi çocuğa rekabet gerektirmeyen ortamlar sunmaktır. Rekabet başarı-
yı pekiştirir, ancak aşırı rekabet çocuğun kişilik gelişimi olumsuz etkiler.
Resim 5.6
Tatlı rekabetler
140 Çocuk Gelişimi
Fallik dönem (3-6 yaş): Haz bölgesi genital bölgedir. Çocuk karşı cins ebeveyne açık
olarak daha fazla sevgi gösterir. Erkek çocuk bir şekilde annesine karşı cinsel bir yakınlık
beslemesi nedeniyle babası tarafından cezalandırılacağı kaygısını yaşar (Oedipus Karma-
şası). Kız çocuklar ise babaya karşı cinsel yakınlık hisseder ve annenin kızacağına ilişkin
kaygı duyar (Elektra Karmaşası). Bu dönemde yetişkinleri model alarak kendi cinsiyet
rollerini kazanmaya başlar. Çocuklar bu dönemde cinsel konulara ilgi duyar.
Gizil (Latent) dönem (6-12 yaş): Bu dönem bir türlü dinlenme dönemidir. Çocuk
herhangi bir organa odaklanmaz, tüm bedene odaklanma eşit dağılım gösterir. Çocuk
dikkatini ve enerjisini daha somut, toplum tarafından kabul gören etkinlik ve becerilere
yöneltir. Bu dönemde çocuğun ilgisi okul, oyun, öğretmen ve arkadaşlar yönündedir. Cin-
sel konular ilgisini çekmez ve hem cinsleriyle oynar.
Genital dönem (12-18 yaş): Bu dönemde enerji tekrar genital organlara odaklanır. Er-
gen cinsel organlarıyla duyguları arasında bağ olduğunu fark etmeye başlar. Yetişkinlerle
ilişkilerini düzenlemek ve çatışmaları çözümlemek gereksinimi duyar. Fırtınalı ve karşı
cinsle romantik ilişkilerin başladığı bir dönemdir.
Farklı bir bakış açısı ile incelemek için, Çocuk Gelişimi adlı kitabın Kişilik Gelişimi ünitesine
bakabilirsiniz (Neriman Aral, (Ed.). Eskişehir: Açık Öğretim Yayınları, 2016).
Davranışçı Kuram
Davranışçı kuramcılara göre sosyal davranışlar, herhangi bir davranışın öğrenilmesine
benzer şekilde bir dizi pekiştirme sonucunda oluşur. Hem sosyal hem de antisosyal dav-
ranışlar ödüllendirilerek pekiştirilirse tekrarlanır. Önemsenmeyen, üzerinde durulmayan
davranışlar ise sönüp yok olur. Davranışçılar öğrenmeyi, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ
ile açıklar. Kuramcılar bilişsel süreçler yerine gözlenebilen davranışlardaki değişikliklere
odaklanır. Çocuk birçok davranışı çevresindeki bireyleri gözleyerek ve onları taklit ede-
rek öğrenir. Çocuk genellikle sonucu olumlu olan davranışları model alma eğilimindedir.
Davranışçılara göre; davranışlar çevre tarafından belirlenir ve kontrol edilir (Gander ve
Gardiner, 2007).
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 143
Bağlanma kuramlarını farklı bir bakış açısı ile incelemek için, Çocuk Gelişimi adlı kitabın
Kişilik Gelişimi ünitesine bakabilirsiniz (Neriman Aral, (Ed.). Eskişehir: Açık Öğretim Ya-
yınları, 2016).
Benmerkezcilik, bir şeyi en karakteristik özelliği benmerkezciliktir. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanır.
başkalarının bakış açısından
görme ya da başkalarının
Her şeyin kendisine ait olmasını ister ve paylaşmaktan hoşlanmaz. Bir grupla oynarken
duygularını ve gereksinimlerini bile yalnızdır. On sekizinci aya doğru bebek, bazı yasaklamalara karşı direnir ve büyüklere
fark etmede yetersizliktir. karşı olumsuz davranışlar gösterebilir. İkinci yaşa doğru bebeğin, çocuklarla oynaması,
oyuncaklarını paylaşması ve kavga etmesi artar.
Sosyalleşmenin henüz başlangıç aşamasında bulunan iki yaş çocuğu anne ve baba ile
birlikte olmaktan ve oynamaktan hoşlanır. Aile dışındaki bireylerle ve kendi akranlarıyla
birlikte olmaktan zevk almaya başlar. İki yaşına gelen çocukların dil ve motor gelişim-
lerinin ilerlemesiyle birlikte bağımsızlık duyguları artar. Bu yaşta çocuk dengesiz, inat-
çı, olumsuz, kararsız, söz dinlemez, yardımdan hoşlanmaz tavırlar sergiler, kendi başına
bir şeyler yapmaya çalışır. İki-üç yaş arasında çocuk yetişkin davranışlarını taklit ederek,
anne ve babasını kendisi ile bütünleştirir, olumlu ve role uygun davranışlar gösterir. Böy-
lece çevresiyle etkileşim sonucu sosyalleşme gelişir. Bu ilişkiler sonucunda taklit, utanma,
fiziksel ve sosyal bağımlılık, otoritenin kabulü, rekabet, ilgi çekme arzusu, sosyal işbirliği,
karşı koyma gibi sosyal tepkiler gelişmeye başlar.
Çevrenizde iki ve beş yaşlarında olan iki çocuğu sosyal yönden inceleyerek karşılaştırınız.
7
Orta Çocukluk Döneminde Sosyal Gelişim
Okula başlayan çocuklar kendilerini yeni ve geniş bir sosyal çevrenin içinde bulur. Sos-
yal ilişkilerinde öğretmeni, arkadaşları ve özellikle de annesi ile kurduğu yakın ilişkiler
ön plana çıkar. Arkadaş sayısının arttığı, akran gruplarının önem kazandığı ve arkadaş-
larından çok fazla etkilendiği bir dönemdir. Bu dönemde bağımsızlığını kazanması, ak-
ranlarıyla geçinmeyi ve uygun cinsiyet rollerini öğrenmesi beklenir. Kendi akranlarının
görüşlerini ve düşüncelerini paylaşan ve kabul eden çocuk, daha büyük çocukların ve
yetişkinlerin görüşlerine karşı koymaya başlar.
Ergenlik (son çocukluk) dönemde görülen en belirgin duygusal özelliklere örnek veriniz.
8
SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları ile alınarak, çocuk tarafından içsel ve öznel tep-
kilerin verilmesine neden olur. Bu uyarıcılara kendi duygusal durumuna göre cevap veren
çocuğun süreç içindeki deneyimleri sosyal ve duygusal gelişimin desteklenmesini sağlar.
Çocukların gelişimleri bir bütün olup birbirini etkiler. Bu nedenle çocukların sosyal ve
duygusal gelişimlerinin desteklenmesi için her gelişim alanını destekleyen öneriler sunul-
masına önemlidir (Tirişoğlu ve Bütün-Ayhan, 2013). Sosyal ve duygusal gelişimi destekle-
mek için göz önünde bulundurulması gereken öneriler aşağıda sunulmuştur:
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 149
• Bebeğin anne ve babasına güvenli bir bağlanma geliştirmesi sağlanmalıdır.
• Anne ve babalar çocukla ilişkilerinde olumlu, sıcak, içten, sabırlı, kabul edici ve
yanıt verici olmalıdır.
• Çocuğa değerli olduğu hissettirilmelidir.
• Çocuğun gelişimi, yetenekleri ve başarısı diğerleriyle kıyaslanmamalıdır.
• Çocuğun seçim ve tercihlerine göre oluşan olumsuz sonuçlar eleştirilmemeli, ço-
cuğun yaparak ve yaşayarak öğrenmesi desteklenmelidir.
• Çocuğun akranlarıyla ve yetişkinlerle birlikte zaman geçirmesi için fırsatlar sunulmalıdır.
• Çocuğun sosyal ortamlar içinde olması sağlanmalıdır.
• Çocuk sorumluluk almaya özendirilmeli ve olumlu pekiştireçler kullanılmalıdır.
• Her bireyin farklı özellikleri olduğu anlatılmalı, ayırım, etiketleme veya sınıflama
yapmadan arkadaş seçmesi sağlanmalıdır.
• Çocuktan beklenenler konuşarak belirlenmelidir.
• Aşırı koruyucu, otoriter ve aşırı serbest ya da tutarsız anne-baba tutumları sergi-
lenmemelidir.
• Anne ve babalar çocuklarına karşı tutarlı, kabul ve teşvik edici, uzlaşmaya ve ileti-
şime açık, demokratik bir tutum sergilemelidir.
• Anne-baba ve öğretmenler çocuklara olumlu rol model olmaya dikkat etmelidir.
• Çocuğun gelişimini destekleyen oyun, kitap ve materyaller çocuğun yaş ve gelişim
düzeyine uygun seçilmelidir.
• Çocukla yapılacak etkinlikler ve alınacak oyuncaklar çocuğun görüş ve istekleri
doğrultusunda seçilmelidir.
• Her ortam ve koşulda çocuğun kendisini ifade etmesine fırsat verilmelidir.
• Çocukla iletişimde sen dili yerine ben dili kullanılmalıdır.
• Okul-aile işbirliği içinde çocuğun okula uyumu kolaylaştırılmalıdır.
• Her çocuğun okul öncesi eğitim kurumundan yararlanması sağlanmalıdır.
• Anne-babalar çocuğun gelişiminde oyunun önemini bilmeli ve çocukla karşılıklı
iletişime dayalı oyun oynamalıdır.
• Günlük yaşam becerileri ve sosyal beceriler çocuğa oyun içinde öğretilmelidir.
Çocukların sosyal ve duygusal gelişiminin desteklenmesinde en önemli noktalardan
biri çocuğun kendi duygularının farkına varmasını ve duygularını rahatça ifade edebil-
mesini sağlayan ortamların sunulmasıdır. Duygularının farkında olan çocuk, gerektiği
durumlarda duygularını kontrol edebilmeyi öğrenir. Duygularını hisseden ve duygularını
rahatça gösterebilen bir çocuk, diğer insanlarla ilişkilerinde duyguların ne kadar önemli
olduğunu anlar ve sağlıklı sosyal ilişkiler yürütür.
Sosyal ve duygusal gelişimin desteklenmesinde, çocukların yaş ve gelişim düzeylerine
uygun olan çocuk filmlerinden yararlanılabilir. “Buz Devri” birliktelik, sevgi ve paylaşımı,
“Arabalar” farklılıklara saygı ve rekabetin tatlı bırakılmasını, “Ayı Kardeş” sevgi ve arkadaş-
lılığın önemini vurgulaması açısından çocukların izleyebileceği filmler arasında sayılabilir.
Resim 5.7
Çocuk filmleri sosyal
ve duygusal gelişimi
destekler.
Kaynak: http://www.
fullhdfilmizle.org
150 Çocuk Gelişimi
Gözlem
Doğal ortamda, dışarıdan hiçbir müdahalede olmadan belirlenen süre içinde gözlenen
tüm davranışların değerlendirilmesine gözlem yoluyla değerlendirme denir. Bireyin sosyal
ve duygusal davranışları, doğal ortamlarda ya da gerçek ortamlara benzetilen ortamlarda
gözlendiğinde ortaya çıkar. Gözlem tekniği, bireyin içinde bulunduğu ortam ve durum-
larda en çok hangi sosyal-duygusal becerilere gereksinim duyduğunu ve hangi becerilerde
yetersiz olduğunu belirlemede sıklıkla kullanılır.
Gözlem yöntemi özellikle duygularını ifade etmeyen çocukların sosyal ve duygusal
gelişim açısından değerlendirilmesinde oldukça önemlidir. Sosyal ve duygusal gelişimin
erken çocukluk döneminde yeri ve önemi büyüktür. Erken çocukluk döneminde duygusal
gelişimle ilgili duygusal tepkiler yoğun olarak yaşanır. Bu yaş çocukları duygularını sözel
olarak tam ifade edemediklerinden duyguları resimlerine ve oyunlarına yansıtır. Ancak iyi
bir rehberlik yapılamadığında bu duygusal iniş ve çıkışlar, yerini kalıcı duygusal problem-
lere bırakabilir. Bu nedenle özellikle erken yıllarda çocuğun kendini ifade edebilmesini,
duygularını açığa çıkarabilmesini, duygularını ayırt edebilmesini sağlayıcı etkinliklerin
uygulanması ve bu etkinliklerin oyun içinde gözlemlerle değerlendirilmesi çok önemlidir.
Oyun, özellikle erken çocukluk döneminde çocuğun sosyal ve duygusal gelişim açısından
değerlendirilmesinde kilit değerlendirme yolu olarak görülür.
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 151
Görüşme
Sosyal ve duygusal gelişimi değerlendirmede geleneksel bir yöntem olan görüşme, bireyin
kendi hakkında mümkün olan en iyi bilgi kaynağının yine kendisi olacağı varsayımına
dayanır. Bireysel görüşmeyle kişinin geçmişi hakkında bilgi edinilir. Görüşmeler doğru-
dan çocuklarla yapılabileceği gibi, öğretmenler, akranlar ve anne-babalarla da yapılabilir.
Görüşmede, bireyin bilgilendirilmesi, soruların açık, net ve anlaşılır olması önemlidir.
Elde edilen bilgilerin kaydedilmesi veya kayıt çizelgelerinden yararlanılması görüşmede
önemli bir yer tutar.
Sosyometri
Bu yöntem çocukların sınıf ortamında akranları tarafından değerlendirilmesidir. Bu yolla
elde edilen bilgiler çocuğun, kabul edilip edilmemesi, liderlik özellikleri, saldırganlık gibi
davranışları hakkında bilgi toplamaya yardımcı olur. Çocukların sosyal-duygusal bece-
rilerini değerlendirmede, bilgi kaynağı olarak akranlar tercih edildiğinden, değerlendir-
meler çoğunlukla sosyometrik yöntem aracılığıyla yapılır. En sık kullanılan sosyometrik
değerlendirme yöntemi akran isimlendirmesidir. Akran isimlendirmesi yönteminde bir
sınıftaki çocuklardan, verilen belli bir kritere göre (en çok hoşlandığı, en çok tercih ettiği
oyun arkadaşı vb.) bir ya da daha çok sınıf arkadaşını seçmesi istenir. Çocukların sosyo-
metrik statüleri, verilen ölçütler doğrultusunda aldıkları sayılara göre belirlenir.
Özet
Sosyal ve duygusal gelişim ile ilgili temel kavramları Sosyal ve duygusal gelişimi etkileyen etmenleri tartışmak.
2
1 ayırt etmek. Çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde genetik
Benlik, sosyalleşme-sosyalleştirme, sosyal olgunluk, ve çevresel etmenler etkilidir. Çocuğun olgunlaşma-
kültür, sosyal yeterlik ve uyum, kişilik, duygu, duy- sı, cinsiyet, zekâ ve mizaç gibi genetik etmenlerin ya-
guların düzenlenmesi, haz ve elem, korku kıskançlık, nında aile ilişkileri, arkadaşlık, gruba katılma, oyun,
empati, saldırganlık ile duygusal tepki gibi kavramlar işbirliği, rekabet gibi çevresel etmenler sosyal ve duy-
sosyal ve duygusal gelişim ile ilgili kavramlar arasında gusal gelişimde etkili olur.
yer alır. Benlik, çocuğun yaşantı ve deneyimleriyle ve
çevresindeki bireylerin etkileriyle meydana gelir. Sos- Sosyal ve duygusal gelişim kuramlarını açıklamak.
3
yalleşme çocuğun kendisi ile çevresi arasındaki sınırı Sosyal ve duygusal gelişimi açıklamada kuramlar et-
anlaması ve kendi benliğini çevreden ayırt edebilmesi kili olmuş, sosyal ve duygusal gelişiminin anlaşılma-
ile başlar. Bu süreç doğumdan sonra başlayarak yaşam sını sağlamıştır. Sosyal gelişimi açıklayan en kapsamlı
boyu devam eder. Sosyal olgunluk, bir kimsenin anla- kuram Erik Erikson’un psikososyal kuramıdır. Erik-
yış, duygu ve beceri gibi özellikler bakımından yaşına son, psikososyal kuramında çevresel etkiler ile kişilik
göre içinde yaşadığı toplumun yetişkin üyelerinin ge- gelişimini açıklamış dolayısıyla sosyal ve duygusal
nellikle erişmiş oldukları düzeye gelmesi durumudur. gelişime bu şekilde vurgu yapmıştır. Erikson’a göre,
Bireyin tüm yaşamı kültür içinde çevresine uyum sağ- dönemlerin her birinde, psikososyal bir bunalım ve
lama çabasıyla geçer. Topluma uyum sağlayabilmek çatışma yaşanır. Bu bunalım ve çatışmalar bireyin ki-
için bireylerin duygularını, düşüncelerini ve istekle- şilik gelişimini ile duygusal gelişimine yansır. Psiko-
rini iletebilmeleri önemlidir. Jest ve mimikleri kullan- seksüel gelişim kuramı sosyal yeterlikte sağlıklı enerji
ma, vücut dilini yorumlama, toplum içinde konuşma ve başarılı bütünleşmenin önemine dikkat çekmiştir.
ve tartışmaya katılma gibi sözel ve sözel olmayan dav- Sosyal yetersizliklerin altında gelişimsel dönemlerde
ranışların doğru olarak kullanılması, bireylerin sosyal yaşanan travmaların yattığı vurgulanır. Harlow’un
yeterliklerini belirler. Uyum, bireyin kendisi ve çevre- maymunlarla yaptığı çalışmaları sonucunda, anne-
siyle dengeli bir ilişki kurabilmesi, bu ilişkiyi sağlıklı çocuk arasında oluşan karşılıklı sevgi bağının, çocu-
bir biçimde sürdürebilmesi, davranışlarını içinde ya- ğun ileriki yaşantısındaki diğer insanlarla kuracağı
şadığı toplumun gelenek ve göreneklerine uygun bir tüm ilişkilerdeki güven duygusunun oluşmasında et-
biçimde düzenleyebilmesi ve onaylanan davranışları kili olacağını belirtmiştir. John Bowlby bağlanma ku-
alışkanlık haline getirebilmesidir. Bireylerin fiziksel, ramını oluştururken, Harlow’un çalışmaları, Freud’un
bilişsel, sosyal ve duygusal açıdan farklı özellikler gös- erken dönem kuramı gibi birçok farklı kuram ve ça-
termeleri kişiliği oluşturan özelliklere bağlıdır. lışmalardan etkilenmiştir. Bowlby, bağlılığın gelişme-
Duygu ise, çocuğun iç ve dış dünyadan etkilenmesi sinde, güçlü biyolojik temellerin olduğunu, anne-ba-
sonucunda hoşlanma ya da acı duyma biçiminde or- banın ve çocuğun birbirlerine bağlanmalarının yavaş
taya çıkan tepkilerdir. Duygusal konumun amaçlarını yavaş geliştiğini savunmuştur. Bu kuram bebek anne
gerçekleştirelebileceği bir yoğunluk düzeyine uyum arasında kurulan duygusal bağın fonksiyonları ile il-
sağlama duygusal düzenleme olarak ifade edilir. Bir gilenmiştir. John Bowlby ile birlikte çalışan ve onun
güdünün doyumu sağlandığında ya da bir amaca va- görüşlerini paylaşan Ainsworth, bebekler üzerinde
rıldığında yaşanan duygulanım, hoşlanma, doygun- yaptığı çalışmalar ile bağlanmanın niteliğine vurgu
luk veren coşku haz olarak tanımlanır. İhtiyaçların yapmıştır. Ainsworth çalışmaları sonunda, bebeğin
karşılanmaması ve duyguların tatmin edilmemesi gösterdiği davranış ve tepkilere göre bağlanmanın
durumunda ortaya çıkan ve çocukta gerginlik ve güvenli ve güvensiz biçimde olabileceğini ortaya koy-
mutsuzluk yaratan üzüntü ve acı duyma ise elemdir. muştur.
Korku, kıskançlık, empati, saldırganlık gibi kavramlar
duygusal tepki olarak nitelendirilir. Çocuğun ilk duy-
gusal tepkileri arasında da yer alan ağlama ve gülme
gelişim açısından önemlidir.
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 153
Sosyal ve duygusal gelişim dönemlerini açıklamak. geliştiği fırtınalı bir dönemdir. Arkadaşların ergen
4
Farklı yaş dönemlerinde çocuklar farklı sosyal ve duy- üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Bu dönem ergenin
gusal özellikler gösterir. Doğumdan sonra bebeğin ilk meslek seçimi, eğitim durumu ve gelecekle ilgili ka-
toplumsal davranışı annesine sarılması ve tutunma- rarlar verdiği önemli bir dönemdir. Ergenliğin başlan-
sıdır. Bebekler birinci ayda insan sesi duyduklarında gıcında duygusal dalgalanmalar görülür. Ergenlikteki
sessizleşirler, aşamalı olarak insanlara daha fazla kar- değişim, olumsuz duygulardaki artışla bağlantılıdır.
şılık vermeye başlar. İkinci aydan itibaren, bebek in- Ergenler yetişkinliğe geçtikçe, ruhsal sorunlarında
san sesine ve gülümsemeye karşılık verir. Bu gülüm- azalma görülmeye başlar. Soyut düşüncenin oluşması
seme, sosyal gelişimin ve becerinin başlangıcı olarak nedeniyle ergen duygularına daha fazla önem verir.
kabul edilir. Bebeklik döneminde çocuğun duygula-
rını anlamak zor olmakla birlikte, bebeklerin duygu- Sosyal ve duygusal gelişimin desteklenmesi ile ilgili öne-
larını ve ihtiyaçlarını belirtmek için duygularını kul- 5 riler sunmak.
landıkları görülür. Bir yaş çocuğunun en karakteristik Çocukların sosyal ve duygusal gelişiminin desteklen-
özelliği benmerkezciliktir. İkinci yaşa doğru bebeğin, mesinde anne-babalara ve yakın çevresindeki bireyle-
çocuklarla oynaması, oyuncaklarını paylaşması, kav- re çok büyük roller düşer. Çocukların sosyal ve duy-
ga etmesi artar. İki-üç arasında çocuk yetişkin davra- gusal gelişimlerinin desteklenmesi için her gelişim
nışlarını taklit ederek olumlu ve role uygun davranış- alanını destekleyen önerilerin sunulması önemlidir.
lar gösterir. İlk çocukluğun başlangıcı olan üç yaşında Çocukların bireysel özelliklere göre desteklenmesi,
çocuk, yetişkinlerle bir arada olmaktan ve oynamak- sosyal ve kültürel ortamlara katılmalarının sağlanma-
tan çok hoşlanır. Bu dönemde duygusal beceriler bü- sı, çocuğun haklarına saygı gösterilmesi, oyun oyna-
yük atılım gösterir. Empati duyguları gelişerek, ahlak masına fırsat verilmesi, soyal ve duygusal gelişimin
gelişimine olumlu yansır. Çocuklar, üç-dört yaştan desteklenmesinde önemli katkılar sağlar. Çocukların
itibaren, duygularının neden ve sonuçlarını sözel ola- sosyal ve duygusal gelişiminin desteklenmesinde en
rak ifade etmede yeterli hale gelir. Duygusal durumla- önemli noktalardan biri çocuğun kendi duygularının
rını daha iyi anlarlar. Üç-dört yaşları arası cinsel rolle- farkına varmasını ve duygularını rahatça ifade edebil-
rin belirlendiği bir dönemdir. İlk çocukluk evresinin mesini sağlayan fırsatların sunulmasıdır.
düğüm noktasını, aile ve çocuk için “altın yaş” olarak
nitelendirilen beş yaş oluşturur. Çocuk altıncı yaşta Sosyal ve duygusal gelişimi değerlendirmenin önemini
sosyal yönden hala ailesine bağımlıdır, ancak öğret- 6 tartışmak.
meni ve arkadaşlarının önemi giderek artar. Arkadaş Çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminin değerlendi-
sayısının arttığı, akran gruplarının önem kazandığı ve rilmesi, çocuğun sosyal ve duygusal açıdan tanınması
arkadaşlarından çok fazla etkilendiği bir dönem son ve sosyal ve duygusal gelişiminin bireysel farklılıklar
çocukluk dönemidir. Duyguları anlama ve duygula- gözeterek desteklenebilmesi açısından oldukça önem-
rını düzenleme becerilerinde olumlu yönde gelişim lidir. Sosyal ve duygusal gelişim konusunda çok bo-
gözlenir. Çocuklar kendilerini neyin kızdırdığını, yutlu değerlendirme yapabilmek için farklı yöntem ve
korkuttuğunu ya da üzdüğünü ve bu duyguları gös- tekniklerden yararlanılır. Çocukların sosyal ve duy-
terdiklerinde diğer insanların nasıl tepki vereceğini gusal gelişimini değerlendirmek için tek bir yöntem-
bilir ve buna göre davranışlarını kontrol edebilir. Bu den bahsetmek mümkün değildir. Sosyal ve duygusal
dönemde bağımsızlığını kazanması, akranlarıyla ge- gelişimin değerlendirilmesinde standart testler ve
çinmeyi ve uygun cinsiyet rollerini öğrenmesi bekle- derecelendirme ölçekleri, gözlem, görüşme ve sosyo-
nir. Ergenlik (son çocukluk) dönemi bedensel, cinsel, metrik yöntemler kullanılır.
bilişsel değişimlerin yaşandığı kimlik ve kişiliğinin
154 Çocuk Gelişimi
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi bireyin sosyal gelişimi ile ilgili 7. Bowlby’nin Bağlanma Kuramı’na göre bebeklerin bakım
olarak kendini algılaması ve değerlendirilmesine yönelik ge- veren kişiden ayrı kalacakları kaygısını yaşadığı evre aşağıda-
liştirdiği yapılardan biridir? kilerden hangisidir?
a. Benlik a. Bağlılık öncesi
b. Kişilik b. Bağlanma
c. Mizaç c. Kesinleşmiş bağlanma
d. Sosyalleşme d. Karşılıklı ilişkinin oluşturulması
e. Uyum e. Bağlanma sonrası
2. Aşağıdakilerden hangisi bireyin sosyal ve duygusal geli- 8. Bebek ebeveynin varlığına tepkisiz görünür. Ebeveyni ay-
şimini etkileyen çevresel etmenlerden biri değildir? rıldığında stresli değildir. Ayrılırken bebek ağlayabilir ya da
a. Oyun ağlamayabilir ve yeniden ebeveyni ile bir araya geldiğinde göz
b. Mizaç teması kurmaktan ve sarılmaktan kaçınır. Ebeveynini görmez-
c. Anne-baba tutumu den gelir hatta ondan uzaklaşır. Aşağıdaki bağlanma türlerin-
d. Arkadaşlık den hangisi bu tanımı en doğru biçimde açıklamaktadır?
e. Aile ilişkileri a. Kaçınan/dirençli bağlanma
b. Güvenli bağlanma
3. Sosyal gelişimi en kapsamlı açıklayan kuram aşağıdaki- c. Güvensiz/örgütlenmemiş/yönelim sorunlu bağlanma
lerden hangisidir? d. Güvensiz/duyarsız bağlanma
a. Psikoseksüel e. Güvensiz/kaçıngan bağlanma
b. Psikososyal gelişim
c. Bilişsel gelişim 9. Bebeğin diğer insanlardan gelen duygusal işaretlerden
d. Sosyal öğrenme anlam çıkarabilme kapasitesi, mesajları tanıyabilmesi ve bu
e. Davranışsal mesajları çevrelerindeki olay ve nesnelerle ilişkilendirmeye
başlaması tam olarak bebeklik döneminin hangi aylarında
4. “Çocuk; dil ve motor gelişimindeki ilerlemelerle birlik-
ortaya çıkar?
te bağımsızlık duyguları gösterir, dengesiz, inatçı, olumsuz,
a. 6. ve 7. aylar
kararsız, söz dinlemez, yardımdan hoşlanmaz davranışlar
b. 3. ve 4. aylar
sergiler, kendi başına bir şeyler yapmaya çalışır.” Bu çocuk
c. 11. ve 12. aylar
gelişim özelliklerine göre kaç yaşındadır?
d. 18.19. 20. aylar
a. 18 yaş
e. 24. ay
b. 14 yaş
c. 10 yaş
10. Aşağıdakilerden hangisi ilk çocukluk döneminde duygu-
d. 6 yaş
sal gelişim özelliklerini tanımlayan ifadelerden biri değildir?
e. 2 yaş
a. Duyguların düzenlenmesi ile birlikte yoğun olumsuz
5. Bireyin yaşamında canlanma ya da hareketlenmeyi ifade duygular ile başa çıkabilir.
eden kavram aşağıdakilerden hangisidir? b. Duygularının neden ve sonuçlarını sözel olarak ifade
a. Benlik etmede yeterli hale gelir.
b. Sosyal uyum c. Empati duyguları gelişir.
c. Duygu d. Duygularını uygun zamanlarda ve uygun yollarla ifa-
d. Mizaç de eder.
e. Olgunlaşma e. Başka birinin olumsuz duygularını gidermek için o
kişiye öneride bulunabilir.
6. Bebeğin duygularını kontrol edebilme yeteneğinde etkili
olan dikkatin yönünü değiştirme ve kendini sakinleştirici et-
kinliklere yönlendirebilme becerilerinin başladığı ay aralığı
aşağıdakilerden hangisidir?
a. 1-3 ay
b. 4-6 ay
c. 7-10 ay
d. 11-14 ay
e. 15-18 ay
5. Ünite - Sosyal ve Duygusal Gelişim 155
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Kişilik gelişimine ilişkin temel kavramları açıklayabilecek,
Kişilik gelişimini etkileyen etmenleri açıklayabilecek,
Kişilik gelişimi ile ilgili kuramları özetleyebilecek,
Kişilik gelişiminin nasıl desteklenebileceğini açıklayabilecek,
Kişilik gelişiminin nasıl değerlendirildiğini açıklayabilecek
bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Kişilik • Kişilik Gelişiminin
• Kişilik Gelişimi Desteklenmesi
• Kişilik Kuramları • Kişiliğin Değerlendirilmesi
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• KİŞİLİK GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN
ETMENLER
Çocuk Gelişimi Kişilik Gelişimi • KİŞİLİK GELİŞİMİ İLE İLGİLİ KURAMLAR
• KİŞİLİK GELİŞİMİNİN DESTEKLENMESİ
• KİŞİLİK GELİŞİMİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Kişilik Gelişimi
GİRİŞ
Kişilik; insanın sosyal, ahlaki, bilişsel ve fiziksel tüm özelliklerini içeren, insanı öteki in-
sanlardan ayırıp kendine özgü kılan ve sürekli değişim içinde bulunan bir olgudur. Kişilik
gelişimi oldukça karmaşık bir süreçtir ve küçük yaşlarından itibaren değişik faktörlerin
etkisiyle aşamalı olarak gerçekleşir. Kişilik gelişiminin nasıl gerçekleştiği pek çok kuramcı
tarafından açıklanmaya çalışılmıştır. Çoğu kuramcı kişiliği; utangaçlık, girişkenlik, dışa-
dönüklük, içedönüklük gibi bir dizi temel ayırıcı özellik ve kişisel farklılıklar bağlamında
düşünmüştür. Bu anlamda kişiliğin bir bireyi diğerlerinden ayırdığı ve diğer insanlarla
ilişkilerinde görülen kalıcı etkileşim örüntüleri şeklinde ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Ancak çocuklarda kişilik gelişimini inceleyen araştırmacılar, kişilik kavramının kendisin-
den çok mizaç kavramı üzerinde durmuşlardır.
Kişiliğin oluşması çok sayıda değişkenin etkisine bağlıdır. Kişilik gelişimini etkileyen
etmenler genetik ve biyolojik etkenler, çevresel ve kültürel etkenler ile psikolojik etkenler
olmak üzere çeşitli alt başlıklarla incelenir. Kalıtım, beynin yapısı ve işleyişi, vücudun hor-
mon üretimi kişilik gelişimini etkileyen genetik ve biyolojik etkiler arasındadır. Beslenme
ve duyular aracılığıyla elde edilen deneyimler, çocuğun içinde doğduğu aile ve anne baba-
nın etkisi, toplumsal cinsiyet kalıpları, çevresel ve kültürel etmenler; bağımsızlık elde etme
isteği, başarma ve güven kazanma isteği, beğenilme ve takdir edilme isteği gibi psikolojik
temelli ihtiyaçlar ve istekler de kişilik gelişimini etkileyen psikolojik etmenler arasında yer
alır. Kişilik gelişiminin temellerini açıklamaya yönelik çok sayıda araştırma yapılmıştır.
Bazı çalışmalarda, tek yumurta ikizlerinin kişilik özellikleri açısından güçlü benzerlikler
gösterdiklerinin tespit edilmesi, kişilik gelişiminde kalıtsal etkiyi ortaya koyan güçlü bir
kanıt olarak değerlendirilirken, bazı çalışmalarda ise, kişilik gelişimi üzerinde anne baba-
lık tarzları ve bağlanma gibi faktörlerin etkisine dikkat çekilmiştir.
Kişiliğin değerlendirilmesinde kişiler arasındaki bireysel farklılıkları tespit etmeye yö-
nelik çok çeşitli yaklaşımlar bulunur. Kişiliğin değerlendirilmesinde gözlemsel yöntemler,
projektif (yansıtıcı) yöntemler, yapılandırılmış test ve envanterler en sık kullanılan yön-
temlerdir. Çocukların olumlu benlik algısı ve sağlıklı bir kişilik geliştirebilmeleri için anne
babalar tarafından sevilmeleri, ilgi ve destek görmeleri önemlidir. Çocukların kişilik geli-
şiminin temel kaynaklarını oluşturan anne babayla kurulan duygusal bağlar, arkadaşlarla
kurulan toplumsal ilişkiler ve okul yaşantılarının desteklenmesi bu nedenle önem taşır.
Bu ünitede kişilik gelişimine ilişkin temel kavramlar, kişiliğin hangi faktörlerin etki-
siyle oluştuğu, kişilik gelişimini açıklamaya yönelik kuramlar, kişilik gelişiminin destek-
lenmesi ve sonuç olarak kişilik gelişiminin değerlendirilmesi konuları ele alınacaktır.
160 Çocuk Gelişimi
Mizaç
Huy olarak da adlandırılan mizaç İnsanda kalıtsal olarak var olan ve göreli bir tutarlılık taşıyan temel eğilimlerdir. Bu eği-
kalıtsal olduğu düşünülen genel
davranış eğilimleridir.
limler pek çok davranışı yönlendirir. Mizaç, birincil olarak kişide yaşamın ilk yıllarında
bile var olan bir yapıdır. Ancak bireyin gelişimi sürdükçe, mizacın davranışsal örün-
tüleri çevresel etkenlerle biçimlendirilir (Yazgan İnanç vd., 2010). Mizaç davranış tar-
zı, heyecan ve tepki şekillerinin özellikleri bakımından bireyler arasındaki farklılıkları
yansıtır (Santrock, 2014). Mizacın büyük oranda doğuştan geldiği kabul edilir. Örneğin,
çekingen olarak tanımlanan çocuklar alışık olmadıkları durumlarda korku hissederken,
diğer çocuklar hissetmezler. Bu eğilimin kalıtsal olduğu ve kişinin sonraki yaşamında
devam ettiği ileri sürülür. Bu yaklaşıma göre içe dönük bir çocuğun ne dereceye kadar
girişken bir insana dönüşebileceği ya da atılgan, dışa dönük bir çocuğun ileride ne de-
recede sakin ve uysal bir yetişkin haline geleceğinin sınırlarını biyolojik yapı belirler
(Burger, 2006).
Karakter
Bireyin çevresiyle etkileşimi içinde ortaya çıkan kendine özgü düşünüş ve davranış-
larını yansıtır. Bir başka deyişle, bireyi başkalarından ayıran en temel özelliklerden
biridir. Mizaç kişiliğin duygusal yönünü açıklar ve doğuştan getirilir, karakter ise ki-
şiliğin ahlaki yönünü belirlemek için kullanılır ve sonradan kazanılır. Örneğin “canlı”,
“enerjik”, “durgun” gibi özellikler mizaç ile, “dürüst”, “çalışkan”, “yalancı” gibi özellik-
ler ise karakter kavramıyla ilişkilidir. Her iki kavram da kişiliğin temelini oluşturur
(Feist ve Feist, 2006).
Benlik
Benlik kavramı, bireyin kendini algılamasına ve değerlendirmesine ilişkin geliştirdiği gö-
rüşlerdir. Bireyin fiziksel özellikleri mizacı, toplumsal becerileri ve nesnel olarak bilinen
nitelikleri nesnel benliği, kişinin kendisiyle ilgili olan algıları ise öznel benliği oluşturur
(Bee ve Boyd, 2009). Bireyin kendisi hakkındaki değerlendirmeleri ise gerçek benliği oluş-
turur. Bir başka deyişle benlik, bireyin kendine bakışından oluşur ve bireyin davranışları-
nı yönlendiren değerlerin, amaçların ve ideallerin bir organizasyonu olarak ortaya çıkar.
Benlik ve kişilik kavramı yerine zaman zaman kimlik kavramı da kullanılır.
Benlik değeri, benliğin duygusal ve değerlendirilebilir boyutudur. Örneğin, bir ergen
kendini sadece bir öğrenci olarak algılamaz, aynı zamanda iyi bir öğrenci olarak da algılar
ve iyi bir öğrenci olmadığını düşündüğünde üzüntü duyar. Bunlar ergenin benlik değeri
hakkında değerlendirilebilir yargılardır.
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 161
Benlik saygısı ise, bireyin benliğini beğenme derecesidir. Benlik saygısı benliğin duy-
gusal yanını oluşturur (Kulaksızoğlu, 2013). Benlik saygısı, benliğin genel değerlendiril-
mesi anlamına gelir. Aynı zamanda kendilik değeri ya da benlik imajı olarak da adlandırı-
lır. Örneğin bir çocuk, bir kişinin yalnızca bir insan olmadığının, iyi bir kimse olduğunun
da farkında olabilir. Benlik saygısı bazen gerçek ile örtüşmeyen ve doğru olmayan algıla-
mayı da gösterebilir. Yüksek düzeyde benlik saygısı kişinin kendisinin değerli olduğuna
ilişkin algılamalarını ifade edebilir. Buna karşılık yüksek düzeydeki benlik bazen kendini
beğenmişlik, gösteriş, ihtişam ve haksız bir üstünlük duygusuna neden olabilir. Düşük
benlik saygısı ise ya kişinin eksikliklerini ya da çarpıtılmış güvensizliğini ve aşağılık duy-
gusunu ifade edebilir (Santrock, 2014).
Benlik kavramı hiyerarşik bir sıra izleyerek, yavaş yavaş gelişir. Çocuklar bir yaş civa- Benlik saygısı ve benlik kavramı
rında çevrelerindeki diğer insanların da gören, işiten, dokunan ayrı varlıklar olduğunu fark birbirinden farklı iki kavramdır.
Benliğin genel değerlendirilmesi
eder. Yaklaşık olarak on sekiz aylıkken aynadaki yansımalarını tanıyabilir ve “ben” duygu- anlamına gelen benlik saygısı
sunu geliştirebilir. Öz farkındalık duygusu geliştiren bir çocuk kendini diğer insanlardan bazen kendilik değeri ya da benlik
imajı olarak adlandırılır. Benlik
ve nesnelerden ayrı bir varlık olarak algılamaya başlar. Öz farkındalık duygusuyla birlikte kavramı ise benliğin alana özgü,
kendi benliklerini başka benliklerden koruma gereksinimi artar ve kıskançlık, öfke, suç- çok özel değerlendirmelerini içerir.
luluk gibi duygular ortaya çıkabilir. İlk psikolojik öz inançlar çocuğun kardeşleriyle olan
ilişkileri ve kardeşlerin birbirleriyle karşılaştırılmasına dayanır. Çocuk ev dışındaki ilişki-
leri arttıkça kendi kendine diğer kavramları da kazanır. Öz farkındalık duygusu, benlik
saygısının gelişmesi açısından önemlidir (Baran, 2011; Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2010).
Çocuklar, farkındalık düzeyleri geliştikçe
Resim 6.1
kendilerini tanımlamaya başlarlar. Kendini anla-
ma ve çocuğun benliğine ilişkin bilişsel temsili, Çocuklar, farkındalık düzeyleri geliştikçe
kendilerini tanımlamaya başlarlar.
çocuğun benlik kavramlarının özü ve içeriğidir.
Emekleme çağındaki çocuğun, temel seviyedeki
kendini anlaması, okul öncesi çocuğun kendini
vücut bölümleri, maddi varlıklar ve fiziksel aktivi-
teler yoluyla ifade etmesine dönüşür. Okul öncesi
dönemde çocuklar kendilerini karakter özellik-
lerine göre tanımlamaya da başlarlar (Santrock,
2014). Okul öncesi dönemdeki çocukların, kendi
fiziksel ve entelektüel yetenekleriyle ilgili olarak
olumlu düşünceleri vardır. Üç yaşındayken ken-
dilerini çoğu kez abartılı ve olumlu biçimde ni-
telendirirler; en büyük, en güçlü, en güzel şarkı
söyleyen gibi özelliklerle tanımlarlar. Okul dö-
neminde çocuklar kendini anlama ve toplumsal
kıyaslama dahil sosyal ve psikolojik karakteris-
tikleri daha fazla sergilemeye başlar. Bu dönemde
çocukların, toplumsal anlayışları da belli bir de-
rinlik kazanır. İlkokul yıllarının ortalarına doğru
çocuklar, kendileriyle ilgili daha gerçekçi algılara
sahip olmaya başlarlar. Örneğin, okuma beceri-
lerinin çok iyi olmasına karşılık, matematiksel
becerilerinin çok iyi olmadığını fark edebilirler.
Ayrıca bu dönemde çocuklar kendi davranışları
için belli ölçütler oluşturabilirler. Kendileriyle
ilgili düşünceleri de giderek daha belirgin hale
gelir (Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2010).
162 Çocuk Gelişimi
Resim 6.2
Tek yumurta ikizleri
aynı genetik yapıya
sahiptir.
Çocuğun kişilik gelişiminde televizyonun etkisini anlamak için yararlı bir kaynak olarak
Kişilik Gelişimi Açısından Çocuk ve Televizyon adlı kitaba bakabilirsiniz. (Hüseyin Emin Öz-
türk, İstanbul: Beyan Yayıncılık, 2012)
Sizce kişiliğin oluşmasında genetik ve kalıtsal etmenler mi, çevresel etmenler mi, yoksa psi-
kolojik etmenler mi daha etkilidir? 3
Psikanalitik Kuramlar
Kişilik gelişimi ile ilgili iki önemli psikanalitik kuram vardır. Bunlardan biri psikolojide önemli
yer tutan Freud’un psikanalitik kuramı, diğeri ise Erikson’un psikososyal gelişim kuramıdır.
Yapısal Model: Freud topografik modelin yetersiz olduğunu düşünerek yapısal mo-
deli geliştirmiştir. Freud’un kişilik yapısına ilişkin görüşlerinin temelini bilinçdışı süreçler
oluşturur. Daha sonraki çalışmalarında Freud, bunun yetersiz olduğunu görmüş, kişiliğin
oluşmasında id, ego ve süper ego olmak üzere üç yapının olduğunu ileri sürmüştür. Bu
kişilik yapıları ile topografik model arasında ilişki mevcuttur. İdin tamamı bilinçdışında
iken, ego ve süper ego hem bilinçdışı hem de bilinç düzeyinde işlev gösterir.
• İd: İlkel benlik ya da alt benlik olarak da adlandırılır. İd, kişiliğin temel taşıdır.
Doğuştan getirilir ve ruhsal enerjinin kaynağıdır. İd aynı zamanda içgüdülerin de
kaynağıdır. İd kişiye özel bir yaşantı dünyasıdır. Haz ilkesine göre çalışır, yani ruh-
sal enerji, içgüdüler şeklinde ortaya çıkar ve bir an önce doyurulmak ister.
Düşünme, dış gerçekliği test etme • Ego: “Ben” sözcüğünün Latince karşılığıdır. Ego organizmanın gerçek dünya ile
ve karar verme süreçlerini kontrol
eden ego, id ve süper ego arasında ilişkisini düzenlemek ve dış dünyanın üstesinden gelmesini sağlamak amacıyla al-
arabuluculuk görevi yapar. tıncı ve sekizinci aylarda, idden evrimleşerek gelişir. Ego bir anlamda idin danış-
manıdır ve sürekli olarak ona yol gösterir. Düşünce ve akıl yürütme süreçlerinin
kontrolü ego tarafından yürütülür. “İyi” ya da “kötü” kavramlarıyla ilgilenmez,
herhangi bir ahlaksal tutumu yoktur. İd ve süper ego arasında arabulucu görevi
görür. İdin isteklerine, dış gerçeklik ve süper egonun kısıtlamaları doğrultusunda
tatmin ve boşalım sağlamaya çalışır .
• Süper ego: Üst benlik olarak da adlandırılır. Kişiliğin en son gelişen bölümüdür.
Egodan üç-beş yaş civarında ayrılmaya başlar ve anne baba, öğretmen ve diğer
otorite figürlerinin özelliklerini benimser. Süper ego vicdanı yöneten bir araç-
tır. Vicdan aracılığıyla hoş olmayan, kabul göremeyen düşünce ve davranışları
cezalandırır (Bakırcıoğlu, 2013; Parke ve Gauvain, 2009; Yazgan İnanç ve Yerli-
kaya, 2010).
Resim 6.3 Yapısal modeli oluşturan tüm bu
sistemleri bir örnekle açıklayalım.
Freud kişiliği bir buz
dağına benzetmiştir. Örneğin, arkadaşınızın evindeyken
Bilinçaltı buzdağının masanın üzerinde bir miktar para
suyun altında kalan Bilinç KİŞİLİK gördünüz. Alt benliğiniz bu parayı
kısmıdır. İdin tamamı,
süper egonun büyük almanızı ister. Egonuz parayı nasıl
bölümü ve egonun bir alabileceğinizi bulmaya çalışır. Süper
Bilinçöncesi EGO
kısmı bilinçaltında egonuz ise parayı almanın yolunu
yer alır.
bulsanız bile, toplumun ahlaki değer-
SUPER-EGO lerine aykırı olduğu için bunu yap-
manıza izin vermez (Deniz, 2012).
ID
Ego, idin isteklerini süper ego-
nun onayından geçirerek dış dün-
yadaki nesnelerle doyurmaya çalışır.
Bilinçaltı
Ancak bu durum her zaman düzgün
işlemez. Bazen idin istekleri süper
ego tarafından onaylanmaz. Bazen
de kişinin davranışları süper ego
tarafından onaylanmaz. Bu çatışma-
dan kurtulmaya çalışan ego bastır-
ma, neden bulma, mantığa büründürme gibi savunma mekanizmaları kullanır. Savunma
mekanizmaları kaygı ile başa çıkabilmek için oluşturulmuş düşünce, tutum ve davranış
biçimleridir. Bu mekanizmalar herkes tarafından zaman zaman kullanılır. Aşırı kullanıldı-
ğında ve kişinin yaşamını biçimlendirmeye başladığında normal dışı davranışların ortaya
çıkmasına neden olur (Newman ve Newman, 2008; Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2010).
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 167
Sizce id, ego veya süper egonun kişilik yapısında baskın olması, bireyin kişiliğini nasıl etkiler?
4
Psikoseksüel Gelişim Dönemleri: Freud, yaşamın ilk yıllarına büyük bir önem ver-
miş ve psikoseksüel gelişimi dönemlere ayırarak incelemiştir. Bu dönemlerden her birinin
sağlıklı bir şekilde atlatılmasının bireyin sonraki döneme sağlıklı başlamasını sağladığını
ileri sürmüştür. Freud’ a göre bir dönemdeki gereksinimler karşılanamadığı zaman o dö-
neme aşırı bağımlılık oluşur ve sonraki gelişim dönemlerini olumsuz bir şekilde etkiler.
Freud psikoseksüel gelişimi, her biri bedende haz kaynağı olan bölgeye göre adlan- Freud, psikoseksüel gelişimi beş
döneme ayırmış ve her bir dönemi
dırmıştır. Ancak Freud’ a göre bu gelişim dönemleri birbirlerinden kesin bir biçimde bedende haz kaynağı olan bölgeye
ayrılamaz ve kişiliğin oluşumunda her dönemin katkısı bulunur (Aral vd., 2000; Bacan- göre adlandırmıştır.
lı, 2000; Köksal Akyol, 2015).
Freud psikoseksüel gelişimi; oral, anal, fallik, gizil ve genital olmak üzere beş dönemde
incelemiştir.
Resim 6.4
• Oral Dönem (0-1 yaş): Doğum-
dan iki yaşa kadar bebek oral dö- Psikoseksüel
gelişim kuramında,
nemdedir. İlk yılda libido enerjisi doğumdan iki yaşa
ağız bölgesine odaklanır. Ağız kadar bebek oral
dudaklar ve dil haz bölgesidir. dönemdedir.
Bu dönemde emerek haz duyma
ve beslenme işlevleri birbirleri ile
kaynaşmış durumdadır. Ancak
emme işlemi sadece haz duyma
amacıyla da yapılabilir. Bu dö-
nemde nesneleri ağzına götür-
mek ve emmek bebeğe haz verir.
Eğer bu dönemde bebek ile anne
arasında güçlü bir bağlanma sağ-
lanırsa çocuk bağımsız bir kişilik
geliştirir. Emme gereksinimi daha
sonraki yıllarda da devam eder.
Memeden çok erken ya da çok geç
ayrılma sonucunda birey, ağızdan
zevk alma davranışına saplan-
ma geliştirebilir ve yetişkinlikte
diğerlerinden daha fazla sigara
içebilir, içki kullanabilir, sakız çiğ-
neyebilir, aşırı bağımlılık ve edil-
ginlik gibi özellikler gösterebilir.
• Anal Dönem (1-3 yaş): Haz kaynağı anal bölge ve mesanedir. Çocuk fiziksel haz-
zı önce bağırsak hareketlerinden, sonra da onları bırakmaktan alır. Çocuk için
idrarını ve dışkısını tutmak ve bırakmak çok önemlidir. Bu dönemde, çocuklar
emmekten daha çok, dışkılamadan ve anal uyarımdan zevk alırlar. Doğru yer ve
doğru zamanda uygun yöntemlerle tuvalet eğitimin başlaması açısından önemli
bir dönemdir. Baskıcı, hoşgörüsüz, cezalandırıcı bir tuvalet eğitimi çocukların bu
döneme bağımlı kalmasına neden olabilir. Bunun sonucunda aşırı düzenlilik, aşı-
rı dağınıklık gibi bazı davranış problemleri oluşabilir. Çocukken titiz bir tuvalet
eğitimi geçiren bir birey anal tutucu, başka bir deyişle sıkı, inatçı, kendini sürekli
168 Çocuk Gelişimi
denetim altında tutan, katı bir birey olarak yetişebilir. Tuvalet eğitimi son derece
gevşek olan bir birey de anal itici bir kişilik özelliği geliştirebilir. Bunlar; aldırmaz,
vurdum duymaz, dağınık ve düzensiz bir birey olabilir.
Freud Oedipus kompleksi teorisini, • Fallik dönem (3-5 yaş): Haz kaynağı genital bölgedir. Çocuk cinsel hazzı cinsel
Yunan mitolojisindeki, babasını
öldürerek annesiyle evlenen organların uyarılmasından alır. Çocuk bu uyarılmayı altı temizlenirken, banyo-
Kral Oedipus’un öyküsünden dayken ya da cinsel organlarına dokunarak yaşar. Fallik dönemde, çocukların ilgisi
esinlenerek adlandırmıştır
genital organlara yönelmiştir. Bu dönemde çocuk kendi cinsel organına dokun-
maktan haz alır, karşı cins ebeveyne daha fazla sevgi duyar. Kız çocuk babasına
ilgi duyar ve annesini kıskanır. Babasını kendisine ideal eş olarak görür ve ileride
onunla evlenmeyi hayal eder. Kendi cinsiyetinden olan annesini kendisine rakip
olarak görür ve onu kıskanır. Anneyi yenmenin güç olduğunu anladıklarında ba-
balarına duydukları arzuyu bastırıp annelerini model alır ve onunla özdeşim ku-
rarlar. Bu durum “Elektra kompleksi” olarak da adlandırılır. Erkek çocuklar ise
“Oedipus kompleksi” yaşarlar.
Freud, üç ve beş yaşları arasında Erkek çocuk annesine çok yoğun bir sevgi duyar. Annesiyle evlenmek ister. Ba-
gerçekleşen çatışmaya “Oedipus
kompleksi” adını vermiştir. basını kendine rakip olarak görür, onu kıskanır. Annesine karşı yakınlık duyar ve
Çocuk bu dönemde karşı cinsten babasını ortadan kaldırmak ister. Bu dönemde çocuklar benmerkezcidir. Bu ne-
ebeveyne karşı cinsel bir arzu
duyar. Bunun sonucunda aynı
denle babasının da kendisi için aynı şeyi istediğini düşünür ve babası tarafından
cinsiyetteki ebeveyni tarafından cezalandırılacağını, cinsel organının kendisinden alınacağını düşünür. Buna ha-
cezalandırılacağından korkar. dım edilme kaygısı denir. Bu çatışmayı bastırmak için çocuk annesine olan arzula-
Bu kompleks, aynı cinsiyetten
ebeveynle ile özdeşim rını bastırır ve babası ile özdeşim kurar. Çocuklar bu duyguları bilinçli bir şekilde
kurulduğunda çözülür. yaşamazlar. Ebeveynle özdeşim kuran çocuklar toplumsal rolleri, sosyal değerleri
ve kuralları öğrenmeye başlarlar. Bu dönemdeki saplanma sonucunda, bireyler ye-
tişkinlikte anne babadan kopamama, bir eş seçememe, aşırı suçluluk duyma, aşırı
çekingenlik, kibirlilik gibi özellikler gösterebilir.
• Gizil dönem (5-12 yaş): Bu dönem, genital dönemden önce bir tür dinlenme döne-
midir. Cinsel enerjinin aktif olmadığı, dağınık hâlde bulunduğu, enerjinin vücudun
herhangi bir organına odaklanmadığı bir dönemdir. Cinsel ilgiler azalabilir ama
bütünüyle yok olmaz. Bu dönemde, daha önceki yıllarda ruhsal ve cinsel alanda
yaşanmış olan çalkantılar ve çatışmalar yatışır. Cinsel roller sağlamlaşır ve pekişir.
Kızlar kadınsı, erkekler erkeksi özellikler kazanmaya başlarlar. Her iki cins de diğe-
rine benzetilmekten hoşlanmaz. Bu dönemde anne babaya duyulan ilgi ve bunların
yarattığı çelişkili duygular yerini okula, oyuna, öğretmenlere, çeşitli uğraşlara ve
arkadaşlara yönelik ilgiye bırakır. Ailenin sınırlı ortamının yerini geniş ilişki ve öğ-
renme olanakları alır. Çocuk anne babasının yanı sıra, öğretmen, arkadaş ve diğer
yetişkinlerle de özdeşim kurar. Kız ve erkek çocukların oyunları farklılaşır. Kızlar ve
erkekler kendi aralarında gruplaşırlar. Süper egonun gelişimiyle birlikte, toplumsal
kuralların benimsenmesinde de artış olur. Toplumsal uyum sayesinde çocuk kendi
arzularını kontrol etmeye başlar. Bu dönemden önceki dönemler uygun ve ılımlı
geçmemiş, saplantılar çözümlenmemiş ise ev dışında arkadaşlara, okula, öğretmene
uyum güçleşir. Bu durum, çeşitli duygusal problemlere neden olabilir.
• Genital dönem (12-18 yaş): Bu dönemde cinsel enerji tekrar genital organlara
odaklanır ve cinsel ilgi yeniden ortaya çıkar. Ancak bu dönemde, genital organla-
rın artık üreme işlevi vardır. Karşı cinsle romantik ilişkilerin doğmaya başlaması
da bu döneme rastlar. Hızlı fiziksel büyüme ve erinliğin başlangıcı ile birlikte cinsel
dürtülerde de artış meydana gelir. Ergenin bu dönemdeki gereksinimi, yetişkinler
ile ilişkilerini düzenlemek ve çatışmaları çözümlemektir. İlk dört dönemi başarı
ile geçiren bir birey bu dönemi sağlıklı atlatabilir. Bu dönemde cinsel çekicilik,
toplumsallaşma, grup etkinlikleri, meslek planlaması ve yuva kurma gereksinim-
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 169
leri belirir. Çocuk giderek gerçeklere yönelik, toplumsal bir yetişkine dönüşür. Bu
dönemin amacı, ergenin anne babasına olan bağımlılığından koparak, aile dışında
olgun ilişkiler kurabilmeyi öğrenebilmesidir. Bu dönemde kişilik, çocuk kişiliğin-
den yetişkin kişiliğine dönüşür (Aral vd., 2000; Freud, 1993; Erdoğan, 2011).
Freud’un kuramı, erken dönem çocukluk yaşantılarının sonraki dönemler üzerinde
etkili olduğunu ileri sürmüş ve büyük ölçüde kabul görmüştür. Ancak test edilip sınanma-
sının güç olması ve kültürlerarası geçerliliğinin düşük olması gibi açılardan eleştirilmiş,
özellikle Freud’ dan sonra gelen kuramcılar tarafından güncellenmeye ve yeniden yorum-
lanmaya çalışılmıştır (Bee ve Boyd, 2009).
Freud’a önemli eleştiriler dile getiren Carl Jung cinsel dürtülere psikanalitik yaklaşım-
da fazla önem verildiğini ileri sürmüş, diğer dürtülerin de önemli olduğunu belirtmiştir.
Jung, cinsel dürtülerden çok, insanın amaçlarının olmasına ve bu amaçlara ulaşmak için
bireyin yaşamında çaba göstermesine önem vermiştir. Jung “içedönük” ve “dışadönük”
kavramlarını ilk kullanan kişidir. İçedönük kimsenin düşünceleri ve ilgileri iç dünyalarına
yönelmiştir. Dışadönük kimse sürekli başkalarıyla beraber olmak ister ve yalnız kalmayı
istemez. Jung’a göre kişilik sorunları, içedönüklük ve dışadönüklük arasında var olan den-
gesizlikten ortaya çıkar (Burger, 2006; Cüceloğlu, 2000).
Freud’un kuramına eleştiriler yönelten bir diğer kuramcı da Alfred Adler olmuştur.
Adler, kişilik gelişiminde sosyal bağlamın etkisi üzerine odaklanmış ve “üstünlük çaba-
sı” kavramı üzerinde durmuştur. Adler’e göre üstünlük duygusu, insanların elde etmek
istediği esas güçtür. Temel “aşağılık duygusu”, bireyin bebekliği sırasında ortaya çıkar ve
yerleşir. Bireyin yaşamının geri kalan kısmı bu duygudan kurtulma çabası içinde geçer
(Cüceloğlu, 2000). Bir diğer kardeşten büyük ya da küçük olmak, diğer kardeşlerin geli-
şine bağlı olarak çeşitlilik gösteren ebeveyn tutumlarına maruz kalmak, yaşam tarzının
oluşumunu etkileyen kendine has koşulları oluşturur. Adler’e göre çocuğun aile içindeki
doğum sırası kayda değer bir önem taşır. Bu yaklaşıma göre, ilk çocuk belirli bir süre tek
çocuk olmanın verdiği imrenilir bir konuma sahiptir. Ancak yeni bir kardeşin doğumuyla
“tahtını yitirmiş kral” hâline gelecek, kendini soyutlamaya yönelerek bağımsız bir biçimde
ayakta kalmaya çalışacaktır. Adler’e göre ilk çocuklar, sonraki yaşamlarında tutucu, güç
yönelimli ve liderliğe yatkın bir kişiliğe sahip olabilirler. İkinci çocuk ise, anne babasının
sevgisini doğduğu andan itibaren büyük çocukla paylaşır. Bu nedenle, sosyallik duygusu
daha fazladır. Ancak sürekli olarak büyük çocukla yarış halindedir. İkinci çocuklar başarı
yönelimli ve hırslı bireyler olabilmektedirler. En küçük çocuğun kendine özgü bir duru-
mu vardır. Çünkü her çocuğun tahttan indirilmesine karşın, en küçük çocuk için bu söz
konusu değildir. Her zaman ailenin en küçük çocuğu olarak kalır ve hemen herkes tara-
fından ilgi görür. En küçük çocuk kendisinden büyük, güçlü ve daha ayrıcalıklı kimselerle
yarışmak zorunda olduğu için bağımsızlık eksikliği ve yetersizlik duyguları gelişebilir. Tek
çocuk ise, yarışması gereken herhangi bir kardeşe sahip değildir. Bu durum, onu babay-
la rekabete sürükler. Ancak çoğunlukla babalar çocuklarıyla anneler kadar ilgilenmediği
için, çocuk annesine güçlü bağlarla bağlanmış olacak ve ileriki yaşamında da herkesten
ilgi ve koruma bekleyecektir (Bakırcıoğlu, 2013; Feist ve Feist, 2006).
lar “epigenetik ilke”ye göre şekillenir. Aşamalı oluşum ilkesi olarak da adlandırılan epigenetik
ilke, kişilik gelişiminin belirli zaman dilimlerinde aşamalı olarak şekillenmesini ifade eder. Bu
ilkeye göre gelişim, önceden belirlenmiş biyolojik bir kurguya dayalı olarak, yaşamın belli dö-
nemlerinde belli kişilik özelliklerinin ardışık bir biçimde ortaya çıkabilmesini olanaklı kılar.
Erikson yaşam boyu gelişim ilkesini ortaya atan ilk psikologlardan biri olup, kişilik
gelişimini sekiz döneme ayırarak incelemiştir Erikson’a göre bu dönemlerden birinde
olumsuz yaşanan denge, diğer dönemlerde olumluya çevrilebilir. Erikson’un kuramını
Freud’ dan ayıran en önemli özellik budur (Bee ve Boyd, 2009; Erikson, 1984).
Erikson’ a göre gelişim aşamalarının her birinde bir psikososyal bunalım veya çatışma
yaşanır. Bunalım bir dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktası, gelişim potansiyelinin yüksek
olduğu zamanlarda bile kişi çevrenin olumsuz etkilerine karşı oldukça zayıf durumdadır.
Bu çatışma daha çok, istenen niteliklere erişmek ile ona erişememek arasındaki bir sava-
şımdır (Bacanlı, 2000; Güngör Aytar, 2015).
Erikson psikososyal gelişim sürecini güvene karşı güvensizlik, özerkliğe karşı utanç ve
kuşku, girişimciliğe karşı suçluluk, başarıya karşı aşağılık duygusu, kimlik edinmeye kar-
Erikson, Freud’ u cinsel süreçlere şı kimlik karmaşası, dostluk kazanmaya karşı yalnız kalma, üretkenliğe karşı durgunluk,
fazla önem verdiği için eleştirmiş
ve kişilik gelişimini sosyal benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk olmak üzere sekiz dönemde incelemiştir.
dinamiklerle açıklamıştır. • Güvene karşı güvensizlik (0-1 yaş): Bebekte toplumsal güvenin ilk kanıtı beslen-
menin kolaylığı, uykusunun derinliği ve bağırsaklarının rahat çalışmasıdır. Bebek
uyanık kaldığı saatler içinde giderek daha fazla duygusal deneyim yaşar. Anne za-
manla güvenle beklenen bir dış nesne halini alır. Çocuğun dünyaya, diğer insan-
lara ve kendine duyduğu güven, gördüğü bakımın niteliğine bağlıdır. Anne-bebek
ilişkisi güven duygusunun temelini oluşturur. Bebeğin gereksinimleri karşılan-
mazsa emniyet duygusu oluşmaz ve bebek düşmanca duygular geliştirir; kendini
emniyette hissederse güven ve umut duyguları oluşur.
Resim 6.5
Anne-bebek ilişkisi
güven duygusunun
temelini oluşturur.
• Özerkliğe karşı utanç ve kuşku (2-3 yaş): Bu dönemde kendisi yürür, konuşur,
çevreyi araştırır. Ne yiyeceğine, ne giyeceğine kendileri karar vermek ister. Bu ev-
rede dış denetim kesin ve kararlı olmalıdır. Bu kesin denetim ve kararlılık, çocuğu
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 171
duygusal karmaşadan korur. Bu nedenle çevre, çocuğu kendi ayaklarının üzerinde
durma konusunda yüreklendirirken, anlamsız ve rastgele oluşan kuşku durumuna
karşı da korumalıdır. Aşırı kontrol ve engelleyici tutumlar, çocuğun kendi kapa-
sitesine karşı şüphe duymasına, “Tek başıma hiçbir şey beceremem.” duygusu ile
utanç duygusuna yol açar.
• Girişimciliğe karşı suçluluk (4-5 yaş): Okul öncesi döneme denk düşen bu dö-
nemde çocuğun bağımsız hareket etme imkânı artmıştır. Önceki dönemde özerk-
lik, olası rakipleri dışta tutma konusunda yoğunlaşır. Bu yüzden küçük kardeşlerin
birbirlerine sataşmalarında, dışa yöneltilmiş bir öfke söz konusudur. Oysa bu dö-
nemde girişim, beraberinde bir yarışı getirir. Yenilgi, suçluluk duygusuna yol açar.
Anne baba ve öğretmenlerin, bağımsızlık konusundaki yetersiz desteği, girişkenlik
duygusunun gelişimini engelleyebilir. Kendi başına yaptığı işlerden dolayı cezalan-
dırılan çocuk, suçluluk duygusu yaşayabilir.
• Başarıya karşı aşağılık duygusu (6-12 yaş): Çocuklar enerjilerini öğrenmeye,
başarılı olmaya, spor ve akademik becerilere yöneltirler. Başarılı olduklarında ise
benlik imgeleri gelişir. Sürekli olarak yaptıkları eleştirilen, desteklenmeyen, anne-
babanın ve öğretmenlerin sürekli yüksek beklentileri ile karşılaşması çocuklarda
yetersizlik duygusunu geliştirebilir ve çocuklar aşağılık duygusu yaşayabilirler.
• Kimlik edinmeye karşı kimlik karmaşası (13-18 yaş): Ergenlik dönemine girilen bu Erikson ergenlik dönemine
evrede kişi “Ben kimim?” sorusuna yanıt arar ve çeşitli roller deneyerek kim olduğu- denk düşen karmaşaya “kimlik
edinmeye karşı kimlik karmaşası
na karar vermeye çalışır. Bu durum, özdeşleşme ve taklit mekanizmalarına yol açar. adını vermiştir. Ergenler bu
Ergenler bu dönemde, psikolojik olarak dağılmamak için çeşitli grup ve toplulukların dönemde “Ben kimim?” sorusuna
yanıt ararlar.
kahramanlarıyla aşırı özdeşim içine girerler. Bu aslında kendi kimliğini tanıma çaba-
sını yansıtır. Bu dönem başarıyla atlatılırsa, kimlik duygusu edinebilirler; aksi takdirde
rol karmaşasına düşerler. Kimlik krizi yaşayan genç gelecek ile ilgili planlar yapamaz.
• Dostluk kazanmaya karşı yalnız kalma (19-25 yaş): Kimlik arayışından çıkan
genç artık kimliğini başkalarıyla kaynaştırmaya istekli, başkalarıyla yakınlık kur-
maya hazırdır. Yakın arkadaşlık, dayanışma, cinsel birliktelik, vücudun keşfi bu dö-
nemin özellikleridir. Genç yetişkinlik döneminde başarı, daha önceki dönemlerde
anne babanın neler verdiğine ve çevreyle etkileşime bağlıdır. Kimlik sorununu çö-
zümlemiş ergen yakın ve uzun süreli ilişkiler kurabilir, aksi takdirde bağlanmaktan
ürker ve yalnızlaşır.
• Üretkenliğe karşı durgunluk (26-40 yaş): Orta yaşa denk düşen dönemdir. Önceki
dönemler başarıyla atlatılmışsa kişi üretken ve yaratıcıdır; yeni kuşakların gelişimi
ile ilgili sorumluluk alabilir, onlara rehberlik edebilir. Verimlilik duygusu yaşama-
yan birey ise, işe yaramadığı duygusuna kapılır ve verimsizlik dönemine girer.
• Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk (41 yaş ve üzeri): Nesnelerin ve insanların
bakımını üstlenmiş, düş kırıklıklarına ve başarılarına uyum sağlayabilmiş ve düşün-
ce üretebilmiş kişilerde benlik bütünlüğü duygusu ortaya çıkar. Yaşlılık döneminde
birey yaşamını gözden geçirir. “Hayatımı iyi yaşayabildim mi?”, “Yine dünyaya gel-
sem aynı hayatı yaşamak ister miydim?” sorularına yanıt arar. Üretken ve doyum
sağlanmış bir yaşam, olumlu bir yaşam algısı ve kendini olduğu gibi kabullenmeye
yol açar. Yaşamını değerlendirdiğinde birçok isteğinin yerine gelmediğini, olmak
istediği yerde olmadığını düşünen bir birey, yaşamına bir anlam yükleyemediği için
umutsuzluk yaşar (Aral vd., 2000; Bee ve Boyd, 2009; Burger, 2006; Erikson, 1984).
Freud ve Eikson’un kişilik gelişimi hakkındaki görüşlerine daha detaylı olarak http://acikders.
ankara.edu.tr/pluginfile.php/352/mod_resource/content/2/5._hafta-Kisilik_Gelisimi.pdf
adresinden ulaşabilirsiniz.
172 Çocuk Gelişimi
Bağlanma Kuramları
Kişilik gelişimini açıklamaya yönelik çeşitli bağlanma kuramları ortaya atılmıştır. Bu ku-
ramların en önemlileri Bowlby ve Ainsworth’un bağlanma kuramlarıdır.
Benlik Kuramları
Bazı kuramcılar benlik kavramını insan davranışının temeline koyarlar. İnsancıl (hüma-
nistik) yaklaşım olarak da adlandırılan yaklaşıma sahip kuramcılar, insanların temelde
iyi olduğuna ve bireylerin sürekli olarak daha iyiye doğru gelişmek için çaba harcadığına
inanırlar. Benlik yaklaşımı mekanik değildir. Bu görüşe göre şimdi ve burada yaşanan
Maslow, en altta temel fizyolojik
olaylar önemlidir; geçmişte yaşanan olumsuz olaylara çok ağırlık verilmez. Bu görüşün ihtiyaçların en üstte ise kendini
öncülerinden Carl Rogers, koşulsuz sevgi içinde büyüyen çocukların kuvvetli ve olumlu gerçekleştirme ihtiyacının
bir benlik geliştireceklerine inanır. Koşullu sevgi ise olumsuz benlik gelişmesine neden bulunduğu, piramit şeklinde
bir “ihtiyaçlar hiyerarşisi”
olur. Benlik bilinci ile davranış arasındaki fark kaygı ve uyumsuzluğa yol açar. Kişi benlik oluşturmuştur.
bilinci ile davranışı arasında farklılığı görüp kabul ettiğinde, davranışını gerçekçi yönde
değiştirmeye yönelir. Rogers’ a göre her insan biri- Resim 6.6
cik ve tektir (Cüceloğlu, 2000; Feist ve Feist, 2006). Maslow’ un
Maslow’a göre ise, tüm insanların biyolojik bir ihtiyaçlar hiyerarşisi
yedi farklı
temele dayanan, değiştirilemez bir doğası vardır. Do- Kendini ihtiyaçtan oluşur.
ğuştan getirdiğimiz eğilimlerimiz çoğunlukla sağlık- G erçekleşti
rme
İhtiyacı
lıdır ve yapıcı yönde gelişim, nezaket, cömertlik ve
Estetik İh
sevgi potansiyelini içerir. İnsan güdüleri çok karmaşık (Simetri, yacı
ti
Düzen,
ve birbirleriyle ilişkilidir. Maslow belirli insan ihtiyaç- G ü zellik)
Bilişsel İh
larının listesini yapmak yerine, bu ihtiyaçları yedi ana tiyaçlar (B
ilme,
Anlama,
Araştırm
sınıfta toplamıştır. Piramit şeklindeki bu hiyerarşik Saygı İhti
a)
yacı (Yetki
yapıya göre bazı gereksinimlerin diğerlerinden daha , St atü Kazan
ma)
Ait Olma
önce doyurulması gerekir. Alt düzeydeki ihtiyaçlar ve Sevgi
İhtiyacı
Güvenlik
İhtiyacı (G
doyurulduğunda ancak üst düzey ihtiyaçlar ortaya çı- üvende H
issetme)
Fiziksel İh
kabilir ve bu ihtiyaçlar doyurulur (Bakırcıoğlu, 2013; tiyaçlar (A
çlık, susu
zluk vs.)
Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2010). Maslow’un tanımla-
dığı ve sıraladığı insan ihtiyaçları şunlardır:
176 Çocuk Gelişimi
İhtiyaçlar Hiyerarşisinin en alt • Fizyolojik ihtiyaçlar: Hiyerarşinin en alt basamağını açlık, susuzluk, cinsellik, ok-
basamağını fizyolojik ihtiyaçlar
oluşturur. Diğer ihtiyaçların sijen, uyku gibi temel fizyolojik ihtiyaçlar oluşturur. Daha yüksek gereksinimlere
karşılanması için fizyolojik doğru ilerlemek için bu ihtiyaçların doyurulması gerekir. Örneğin aç olan bir insan
ihtiyaçların karşılanması gerekir.
yemek bulma çabasının dışındaki şeyleri (şiir yazma, araba satın alma, yaralan-
maktan kaçınma vb.) çok az önemseyecektir.
• Güvenlik ihtiyacı: Kişinin fizyolojik ihtiyaçları karşılandığında güvenlik ihtiyacı
baskın hâle gelmeye başlar. Güvenlik ihtiyacı korku, endişe ve karmaşadan uzak
olma, emniyet, korunma ve düzeni içerir. Özellikle kişi geleceği tahmin edemedi-
ğinde ya da toplumsal ve politik istikrar tehdit altında olduğunda güvenlik ihtiyacı
daha belirgin hale gelir. Güvenlik gereksinimleri gelişim gereksinimlerinden daha
güçlüdür. Bu nedenle, sağlıklı kişilik gelişimi için güvenlik gereksinimlerinin gide-
rilmiş olması gerekir.
• Ait olma ve sevgi ihtiyacı: Güvenlik ihtiyacı ve fizyolojik ihtiyaçlar az ya da çok
doyurulduğu zaman, ait olma ve sevgi ihtiyacı güdüleyici güç olarak öne geçer.
Böylece birey bir arkadaş, bir sevgili ya da eş ve çocukların eksikliğini hissetmeye
başlar. Daha alt düzeydeki ihtiyaçlar doyurulduğu zaman kişi insanlarla ilişki kur-
mak, bir grupta ya da ailede yer almak isteyecektir.
• Saygı ihtiyacı: İnsanlar kendilerine güvenmeye, çevrelerine hâkim olmaya ve di-
ğerleri tarafından tanınmaya ve takdir görmeye ihtiyaç duyarlar. Ancak bu saygı
ihtiyacının güdüleyici olarak harekete geçmesi için kişinin fizyolojik ve güvenlik
ihtiyaçlarını belli düzeyde doyurmuş olması ve sevgi ihtiyacını karşılamış olması
gerekir.
• Bilişsel ihtiyaçlar (Bilme-anlama): Birey, kendine ve dış dünyaya ilişkin bilgi
edinme ve çevresindeki olayları anlama ihtiyacı duyar. Sürekli olarak bilinmeyeni
bulma ve bunları açıklama çabasında olan insanlar için bu ihtiyacın karşılanma-
ması rahatsız edici olabilir.
• Estetik ihtiyacı: Bu ihtiyaç bazı insanların çirkinlikten, düzensizlikten rahatsız ol-
maları, düzenden, dengeden ve güzellikten hoşlanmaları şeklinde ortaya çıkar.
• Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Bu en üst düzeydeki ihtiyaç, kişinin kendine
özgü doğuştan getirdiği potansiyelini ve kapasitesini keşfetmesini ve yaşama geçir-
mesini içerir. Daha önceki ihtiyaçlar doyurulsa bile kişi kendini bir hoşnutsuzluk
ve rahatsızlık içinde hisseder. Bu durumda kişiyi güdüleyici güç, kendini gerçekleş-
tirme ihtiyacıdır. Kendini gerçekleştirme ise bireyin kendi yeteneklerini en üst dü-
zeyde kullanarak istediği yere gelebilme hedeflerine ulaşabilme isteği ve çabasıdır.
En üst düzeydeki ihtiyaçtır. Özerk bir yapıları vardır ve çevreden bağımsızdırlar.
İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alırlar. Çevresinin farkındadır ve
sürekli olarak yeni şeyler denerler. Yaratıcıdır ve dürüsttür. Kendilerini ve başka-
larını oldukları gibi kabul ederler, yaşamdan zevk alırlar (Cüceloğlu, 2000; Yazgan
İnanç ve Yerlikaya, 2010).
Çocuğun ruhsal gelişimi ve eğitimine ilişkin kavramları anlamak için yararlı bir kaynak ola-
rak Çocuk Ruh Sağlığı. Çocuğun Gelişimi, Eğitimi ve Ruhsal Sorunları adlı kitaba bakabilir-
siniz. (Atalay Yörükoğlu, İstanbul: Özgür Yayınları, 2010)
Başardığını hissetme, çocuklarda • Başarı duygusu çocukların benlik saygısını geliştirebilir. Örneğin, gerçek becerile-
özgüven duygusu ve benlik
saygının gelişimi açısından rin çocuklara doğrudan öğretilmesi, genelde başarının artması buna bağlı olarak
önemlidir. Çocuklara başarı da benlik saygısının artması ile sonuçlanır. Çocuklar, hedeflerine ulaşmalarını sağ-
duygusunu yaşayabilecekleri
olanaklar sağlanmalıdır.
layacak önemli görevleri bildiklerinden ve geçmişte bu tür şeyler başardıklarından
yola çıkarak benlik saygılarını geliştirirler.
• Benlik saygısı düşük bazı çocuklar, sorunlu ailelerden gelmekte, istismar ya da ih-
mal gördüğü hâlde hiçbir destek görmeden yetişmektedir. Bazı durumlarda gerek
öğretmen, gerekse resmi kurumlar aracılığıyla destek sağlamak mümkün olabi-
lir. Düşük benlik saygısının nedeni tespit edilmelidir. Yapılacak müdahale, benlik
saygısının düşük olmasının nedenlerine yönelik olmalıdır. Çocuklar kendileri için
önem taşıyan alanlarda başarılı performans gösterdikleri zaman benlik saygıları
en üst seviyeye çıkar. Bu nedenle çocuklar, başarılı oldukları alanları bulmaya ve
değerlendirmeye teşvik edilmelidir. Çocuklar bir problem karşısında problemden
kaçmak yerine onunla başa çıkmayı denediğinde genellikle benlik saygıları artar.
Kaçmak yerine başa çıkma davranışı devam ederse, çocuklar genelde problemlerle
gerçekçi, dürüst ve savunmacı olmayan bir şekilde yüzleşir (Santrock, 2014).
• Çocukların, düşmanlık ve kıskançlık gibi duygularını açıkça, doğrudan ve içinden
geldiği gibi ifade edebilmesi sağlanmalıdır. Anne babanın sahip olması gereken en
önemli özellik ise, “çocuğun senden nefret ediyorum anne” gibi patlamalarını so-
ğukkanlılıkla kabul edebilmektir. Bu duygu ifadeleri kabul edildiğinde, çocuk anne
babasının nefretinden korkmadığını görmüş olur. Çocuk böyle bir ortamda kendini
kontrol etme yetisini kazabilir. Küçük çocuklarda gerginlik, korku ve anne babaya
yönelik kızgınlık büyük ölçüde engellenebilir. Yapmaması gereken bir şeyi yaptığında,
kararlı ama sevecen bir müdahale, uzun vadede cezadan daha etkili olur. Cezayı etkili
bir eğitim yöntemi olarak kabul etmek doğru bir yaklaşım değildir (Bowlby, 1999).
• Çocuğun gelişim dönemlerinin bilinmesi ve çocuğa anlayışlı bir şekilde yaklaşıl-
ması, çocuğun gelişimini desteklemede önemlidir. Ailelere çocuklarının içinde bu-
lundukları dönem hakkında bilgi verilmelidir (Köksal Akyol, 2015).
Bebeklerde benlik gelişimini desteklemek için anne babalar nelere dikkat etmelidir?
7 Resim 6.8
Başrollerini Ellar
Coltrane, Patricia
Arquette ve Ethan
Hawke’ nin oynadığı
“Çocukluk” adlı
film, Mason adlı
bir çocuğun ilkokul
yıllarından liseye
gitmesine kadar olan
süreçteki yaşamını
anlatır. Mason’ un
altı yaşında başlayan
ve on sekiz yaşına
kadar olan büyüme
tecrübesini konu
alan; büyümenin,
değişmenin
dinamiklerini ve
benzersizliğini
yansıtan film, on
iki yıl boyunca
aynı oyuncularla
çekilmiştir.
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 179
• Rorschah Mürekkep Lekesi Testi: Her biri yalnızca bir mürekkep lekesini göste-
ren on adet karttan oluşur. Test uygulananlar, mürekkep lekesinde ne gördüklerini
tanımlar. Verilen yanıtlarda sıra dışı yanıtlar ve sık tekrarlar dikkat çeker.
• Tematik Algı Testi: Test uygulananların her resim hakkında öykü anlatmaları,
kimlerin neler yaptıkları, olaylara neyin yol açtığını açıklamaları istenir. Test uy-
gulananlar resimlerdeki kartlarda yer alan insan yüzlerinde sevgi, suçluluk, öfke ya
da üzüntü görebilir. Kişinin resimde neler gördüğü kişiliğine yönelik ipuçları verir.
Çocuklara uygulanabilen Çocuklar için Algı Testi, çocuğun kişilik yapısı ve ruh-
sal dünyası hakkında bilgi sahibi olmak, psikolojik dinamiklerini değerlendirmek
amacıyla kullanılır.
• İnsan Çizme Testi: Testi alanlara boş bir kağıt ve insan resmi çizmek için yönerge
verilir. Bazen insan resmi dışında bir aile ya da bir ağaç resmi çizilmesi de istene-
bilir. İnsan Çizme Testi çocuklarda zekayı ölçmek için de kullanılır. Ancak çoğu
zaman çocuklardaki psikolojik problemleri tespit etmek için kullanılır. Sürekli
olarak asık suratlı insan yüzleri çizen çocuklar öğretmenlerin dikkatini çekebilir.
Aynı şekilde, sık sık canavar ve korkunç yaratıklar çizen çocuklar da içlerindeki
huzursuzlukları dışa vuruyor olabilir. Bu testte çocuklar söze dökemediklerini çi-
zimlerine aktarırlar (Burger, 2006; Cohen ve Swerdlik, 2005).
Yapılandırılmış test ve envanterler: Bireylerin duyguları, düşünceleri ve davranışları
ile ilgili olarak kendilerini anlattıkları yöntemlerdir. Bu nedenle “kendini anlatma tek-
niği” de denir. Görüşme, envanter ve anketler bu grubu girer. Kişiliğin değerlendirilme-
sinde, bireyin kendisine özgü niteliklerin değerlendirilmesi amaçtır. Kişiliğin bütününü
değerlendirmek çok zor olduğu için kişiliği oluşturan özgüven, sosyallik, içe dönüklük
gibi belirli nitelikleri ölçme araçları geliştirilmiştir. Bu ölçme araçlarına kişilik envanteri
adı verilir (Özgüven, 2011).
Günümüzde en yaygın olarak Kişilik değerlendirmesinde sıklıkla kendini değerlendirme testleri de kullanılır. Gü-
kullanılan kişilik değerlendirme
aracı Minnesota Çok Yönlü Kişilik
nümüzde en sık kullanılan kendini değerlendirme envanteri Minnesota Çok Yönlü Kişilik
Envanteri’ dir. Ancak envanter, Envanteri’ dir. Envanterde doğru-yanlış şeklinde yanıtlanan 567 soru vardır. Bu sorular
on altı yaş ve üstü bireylere
uygulanabilir.
testi alan kişinin genel karakterini ortaya koyar. Envanterde depresyon, içe kapanma, pa-
ranoya gibi psikolojik durum ve rahatsızlıkları değerlendirmeye yönelik alt testler bulu-
nur. Bu envanter, genel karakter yapısı dışında psikolojik rahatsızlıkları da ortaya koyan
oldukça kapsamlı bir ölçme aracıdır. Ancak envanter, sadece on altı yaş ve üstü bireylere
uygulanabilmektedir (Ceyhun ve Oral, 2003; Öner, 2006).
Özet
Kişilik gelişimine ilişkin temel kavramları açıklamak. Kişilik gelişimi ile ilgili kuramları özetlemek.
1 3
Mizaç, karakter, benlik ve kimlik gibi kavramlar ki- Kişilik gelişimini açıklayamaya yönelik çeşitli kuramlar
şilikle ilişkili kavramlardır. Mizaç insanda kalıtsal ortaya atılmıştır. Bunlardan başlıcaları psikanalitik ku-
olarak var olan, göreli bir tutarlılık taşıyan temel eği- ramlar, bağlanma kuramları, sosyal öğrenme kuramı ve
limlerdir. Bu eğilimler pek çok davranışı yönlendirir. benlik kuramlarıdır. Kişilik gelişimi ile ilgili iki önemli
Mizaç, birincil olarak kişide yaşamın ilk yıllarında psikanaliz kuramı vardır. Bunlardan biri psikolojide
bile var olan bir yapıdır. Ancak bireyin gelişimi sür- önemli yer tutan Freud’un psikanaliz kuramı, diğeri ise
dükçe, mizacın davranışsal örüntüleri çevresel et- Erikson’un psikososyal gelişim kuramıdır. Freud, in-
kenlerle biçimlendirilir. Karakter, bireyin çevresiyle san kişiliğinin altında yatan dinamikleri anlamaya ve
etkileşimi sonucu ortaya çıkan kendine özgü düşünce açıklamaya çalışmış ve insanların içgüdü adını verdiği
ve davranışları yansıtır. Bir başka deyişle, bireyi baş- doğuştan getirilen güçler tarafından yönlendirildikle-
kalarından ayıran en temel özelliktir. Benlik kavramı, rini ileri sürmüştür. Freud, yaşamın ilk yıllarına büyük
bireyin kendini algılamasına ve değerlendirmesine bir önem vermiş ve psikoseksüel gelişimi dönemlere
ilişkin geliştirdiği görüşler olarak tanımlanır. Benlik ayırmıştır. Erikson ise Freud’u cinsel dinamiklere faz-
ve kişilik kavramı yerine zaman zaman kimlik kavra- la önem vermekle eleştirerek, kişilik gelişimini sosyal
mı da kullanılır. Benlik değeri ise, benliğin duygusal dinamiklerle açıkladığı psikososyal gelişim kuramını
ve değerlendirilebilir boyutudur. ortaya atmıştır. Freud ve Erikson’un yanı sıra, erken
dönemlerdeki çocuk gelişimi ile ilgilenen kuramcılar
Kişilik gelişimini etkileyen etmenleri açıklamak. arasında John Bowlby’nin bağlanmanın gelişimi üzeri-
2
Kişiliğin oluşması çok sayıda değişkenin etkisine bağ- ne kuramı, kişilik gelişiminin açıklanmasında oldukça
lıdır. Kişilik gelişimini etkileyen etmenler genetik etkili olmuş ve kabul görmüştür. Kişilik özelliklerini
ve biyolojik etkenler, çevresel ve kültürel etkenler ve temel alan kuramlar, kişiliğin özelliklerini inceleyerek,
psikolojik etkenler olmak üzere üç alt başlıkta incele- kişiliğin yapısını araştırmışlardır. Bazı kuramcılar ise
nebilir. Temel kişilik boyutlarının kalıtım yoluyla ve kişiliği öğrenme kavramıyla açıklamaya çalışmış; pe-
biyolojik olarak belirlendiği öne sürülmekte ve kişilik kiştirme, cezalandırma, genelleme ve ayırt etme gibi
gelişiminde çevresel faktörlerin çok önemli olmadığı öğrenme kavramlarının kişiliği açıklamada için gerekli
ifade edilmektedir. Evlat edinilmiş bireylerle yapı- ve yeterli olduğunu ileri sürmüşlerdir.
lan çalışmalar, kişilik bakımından oluşan farklılıklar
üzerinde kalıtımın belirleyici etkisi olduğunu ortaya Kişilik gelişiminin nasıl desteklenebileceğini açıklamak.
4
koymaktadır Fizyolojik yapının yanı sıra çevresel ve Kişilik gelişimi benlik kavramı ile yakından ilişkilidir.
kültürel etmenlerin de kişiliği şekillendiren etmen- Yüksek benlik saygısı, çocuğun kendini sevmesi ve
ler olduğu ileri sürülmektedir. Beslenme ve duyular kendine saygısı duyması anlamına gelir. Çocuğun anne
aracılığıyla elde edilen deneyimler, çocuğun içinde babasıyla duygusal ilişkisi, arkadaşlarıyla toplumsal
doğduğu aile ve özellikle de ilk yıllarda anne babanın ilişkisi, okuldaki entelektüel düzeyi ve toplumun kendi-
etkisi, içinde yaşanılan kültür ve sosyal sınıf çevresel sine karşı tutumu çocuklarda kişilik gelişiminin temel
etmenler arasında sayılmaktadır. Psikolojik temelli kaynaklarıdır. Anne babaların sevip istediği, destekle-
ihtiyaçlar ve istekler de kişiliği etkiler. Örneğin ba- yip ilgi gösterdiği çocuklar, olumlu benlik algısı geliş-
ğımsızlık elde etme isteği, başarma ve güven kazanma tirebilir. Çocuklarda güven duygusunun gelişimi için
isteği, beğenilme ve takdir edilme isteği, mutlu olma en önemli etken, anne babanın çocuklarına duydukları
isteği kişiliği şekillendiren psikolojik etmenler arasın- sevgiyi göstermeleridir. Sevgi duygusu, çocuğa anne
da sayılır. babaların genel tutumu, söz ve davranışlarıyla yansır.
Sağlıklı bir kişilik gelişimi için anne babaların çocuk-
larının gereksinimlerine duyarlı olmaları önemlidir.
Tüm çocuklar için güven ve kabul ortamı yaratılmalı,
çocukların değerlerinin farkına varmalarına ve benlik
kavramlarını oluşturmalarına yardım edilmelidir.
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 183
Kendimizi Sınayalım
1. Bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden 6. Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre çocuğun,
ayırt edici, tutarlı ve yapılaşmış ilişki biçimini yansıtan ve anne-babanın ve öğretmenlerin sürekli yüksek beklentileri
bireyin insanın sosyal, ahlaki, bilişsel ve fiziksel tüm özellik- ile karşılaşmasının çocuk üzerinde yarattığı etki aşağıdaki-
lerini içeren kavram aşağıdakilerden hangisidir? lerden hangisidir?
a. Duygu a. Durgunluk ve verimsizliğe yol açar.
b. Kişilik b. Güvensizliğe sebep olur.
c. Benlik c. Aşağılık ve yetersizlik duygularına yol açar.
d. Mizaç d. Kimlik karmaşasına sebep olur.
e. Öz farkındalık e. Benlik bütünlüğünün oluşmasını sağlar.
2. Bireyin çevresiyle etkileşimi içinde ortaya çıkan kendi- 7. Aşağıdakilerden hangisi John Bowlby’ e göre bağlanma
ne özgü düşünüş ve davranışlarını yansıtan, kişiliğin ahlaki evrelerinden biri değildir?
yönünü belirleyen ve bireyi başkalarından ayıran en temel a. Bağlılık öncesi
özelliklere ne ad verilir? b. Bağlanma
a. Kişilik c. Kesinleşmiş bağlanma
b. Öz farkındalık d. Kimlik karmaşası
c. Karakter e. Karşılıklı ilişkinin kurulması
d. Benlik saygısı
e. Mizaç 8. Öğrenmenin gözlem yoluyla gerçekleştiğini ve kişiliğin
başkalarının davranışını taklit ve gözleme yoluyla geliştiğini
3. Aşağıdakilerden hangisi kişilik gelişimini etkileyen çevre- savunan öğrenme kuramı aşağıdakilerden hangisidir?
sel etmenlerden biri değildir? a. Psikanalitik kuram
a. Anne babanın çocuğa yönelik tutumları b. Psikososyal gelişim kuramı
b. Sosyal sınıflar c. Bağlanma kuramı
c. Kültürel yapı d. Sosyal öğrenme kuramı
d. Ailenin ekonomik koşulları e. İhtiyaçlar hiyerarşisi kuramı
e. Mizaç
9. Aşağıdakilerden hangisi anne babaların çocuk gelişimini
4. Freud’un Psikanaliz Kuramı için aşağıdaki ifadelerden desteklemede dikkat etmesi gerekenlerden biri değildir?
hangisi yanlıştır? a. Anne babalar ve bakıcılar çocuğun bireysel özellikle-
a. Erken dönem çocukluk yaşantılarının önemini vur- rine duyarlı olmalıdır.
gular. b. Çevre olanaklarının çocuğun mizacına göre şekillen-
b. Zihinsel süreçlerin çoğunluğunun bilinçaltında ger- dirilmesi gereklidir.
çekleştiğini savunur. c. Güven ve kabul ortamı yaratılmalıdır.
c. Cinsellik ve ölüm içgüdülerinin tüm insanlarda bu- d. Çocuğun davranışlarıyla ilgilenirken sabır ve anlayış
lunduğunu ileri sürer. gösterilmelidir.
d. Ego’yu id ve süper ego arasında bir arabulucu olarak e. Çocuğun bağımsızlık çabalarına destek verilmemelidir.
tanımlar.
e. Kişilik gelişimini sosyal dinamiklerle açıklar. 10. Aşağıdakilerden hangisi kişiliğin değerlendirilmesinde
kullanılan yöntemlerden biri değildir?
5. Freud’un yapısal modelinde idin çalıştığı ilke aşağıdaki- a. Akademik başarının değerlendirilmesi
lerden hangisidir? b. Gözlem ve vaka kaydı
a. Haz c. Fizyolojik ölçümler
b. Gerçeklik d. Kişilik testleri
c. Vicdan e. İnsan çizme testi
d. Suçluluk
e. Ahlak
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 185
Yaşamın İçinden
“Dokuz mizaçtan bir ya da birkaçı sizin çocuğunuzun ola- • Mizaç yapısı üzerinden öğrencinin gelişime açık potansi-
bilir... Sizin çocuğunuz hangisi?” yellerini tespit etmeyi,
Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM) ile öğrencilerin mizaç yapı- • Potansiyellerin ortaya çıkması için çevreyi uygun şekilde
larına uygun olarak hangi öğrenciye nasıl bir eğitim verileceği, düzenlemeyi,
nasıl davranılacağı tespit edilebiliyor. • Olumsuzluğa açık riskleri tespit etmeyi,
Çocuklar, gençler, yetişkinler farklı farklı kişilik ve mizaç • Psikopatolojileri öngörebilmeyi ve önlemeyi sağlıyor.
özelliklerine sahip. Kırılgan, içe dönük, doğal, meraklı, araş-
tırmacı, titiz veya düzenli olabilirler. Gazi Üniversitesi Gazi Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/dokuz-mizactan-bir-
Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi ya-da-birkaci-sizin-cocugunuzun-olabilir-sizin-cocugunuz-
Prof. Dr. Ziya Selçuk, Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği hangisi-27508172
tarafından hizmet içi eğitim programları kapsamında düzen-
lenen seminerde öğretmenlere Dokuz Tip Mizaç Modeli’ni
(DTMM) anlatarak, çocuklara, buna göre yaklaşmaları öne-
risinde bulundu. Dokuz Tip Mizaç Modeli’ni, “Öğrencilerin
mizaç yapılarına uygun olarak hangi öğrenciye nasıl davra- Okuma Parçası
nılacağının belirlenmesine yardımcı olan bir model” olarak Yakın tarihlerde yaşadığımız Avrupa kupası final karşılaş-
açıklayan Selçuk, şu bilgileri verdi: malarında, Türkiye’ de ve diğer ülkelerde yaşananları hemen
“Herhangi bir kişilik veya yetenek testi belli sınırlılıklar ta- hemen herkes takip etmiştir. Milli takımın galibiyeti insanla-
şıyor. Dokuz Tip Mizaç Modeli’nde aslında her bir mizaç rı mutlu etmiş, mağlubiyet ise insanların ortak üzüntüsü ol-
tipinin kanatları var ve insan eşzamanlı olarak hem bu ana muştur. Bütün ülkeyi ilgilendiren bu tür olayların insanlarda
mizaç yapısını taşıyabilir hem de bir kanada kayabilir. Bu da benzer tepkiler yarattığını çevremizde gördük; yazılı ve görsel
dokuz değil, 18 olur veya 27 olur. Ama temelindeki ana fak- basından takip ettik. İnsanların temelde ne kadar benzediği-
törler dokuz tane. Bir öğretmen, öğrenci ve velinin mizacını ni göstermek için bu olay örnek olarak verilebilir. Fakat bazı
bilirse onlara ne tür bir eğitim verebileceğini çok daha rahat- insanların bu olayda, büyük çoğunlukla aynı şekilde davran-
lıkla tespit edip, toplumu bütün olarak ele alma şansı olur. madığını da gördük. Kimileri dost ve arkadaşları ile galibiyet
Öğrencinin ailesi, arkadaşı, bütün sosyal faktörler bir çocuğu sevincini kendi aralarında başkalarını rahatsız etmeyecek şe-
etkiliyor. DTMM, bu etkileri bütünsel olarak ele almamızı kilde yaşarken, kimileri de taşkın davranışlar sergiledi. Bu da
sağlıyor. Hemen yarın gidip okulda uygulama olanağı da var. bize insanların bazı yönlerden benzer olmadıklarını ve pek
Bazı kuramsal testler de var ama sonra nasıl uygulanacağı çok kendine özgü farklılıklara sahip olduklarını göstermek-
konusunda bilgi vermiyor, bu nedenle DTMM hemen uygu- tedir. Bu farklılıklar, kişilik dediğimiz kavramın parçasıdır.
lanabilir ve sonuç veriyor. Eğitim modelinin tümü için bir Yakınlarımızın ya da hiç tanımadığımız bir kişinin bebeğini
model teşkil ettiğinden, biz nasıl bir insan modeli yetiştirmek ilk gördüğümüzde, anne ya da babasına benzetmeye çalışırız.
istiyoruz, bu araçlar nedir, sistemi nasıl daha güçlendirebili- Bebeği ya annesine ya babasına ya da her ikisine de benzeti-
riz, nasıl daha uyumlu toplum geliştirebiliriz hatta toplum- riz. Bebeğin her ikisine de benzememesi, “yoksa hastanede
daki liderlerin bile mizaç yapılarından yola çıkarak ne tür mi karıştı” şeklinde espri konusu olur. Bizim kültürümüzde
davranış yapıları geliştireceklerini kestirmek mümkün.” bu konuyla ilgili atasözleri de bulunur: “Kenarına bak bezini
EĞİTİMCİLERE YOL HARİTASI ÇİZER al”, “anasına bak kızını al” gibi… gelinler genellikle çocuk-
• Sistemi bütünsel değerlendirmeyi, larında sevmedikleri bir özellik varsa onu eşinin ailesinden
• Bireysel farklılıkları yaşam boyu değişmeyen mizaç teme- birine benzetirler. Bu örneklerin sayısını arttırmak müm-
linde tespit etmeyi, kündür. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, çocukların anne ve
• Mizaç yapısının çevresel şartlarla etkileşerek nasıl bir ki- babalarının özelliklerini miras aldıkları düşüncesi toplumda
şilik oluşturacağını öngörmeyi, oldukça yaygındır.
• Sağlıklı karakter ve kişilik gelişimine destek olmak için Kalıtımının sadece boy uzunluğu, göz rengi gibi dış görünüş
uygun yaklaşım belirlemeyi, özellikleri değil, kişiliği de etkilediği düşüncesi benimsen-
• Öğrenciyi merkeze alarak, okul yönetimi, öğretmen, veli mektedir. Toplum uzun yıllardır kişilik gelişiminde biyoloji-
ve öğrenci arasında kurulması gereken işbirliğinin yapısal nin rolünü kabul etmiş görünse de, otuz-kırk yıl öncesine ka-
modelini ortaya koymayı, dar psikologların çoğu yeni doğmuş bebeklere “boş bir levha,
186 Çocuk Gelişimi
Cohen, J. R. ve Swerdlik, M. E. (2005). Psychological testing Mash, E. ve Wolfe, D. (2007). Abnormal child psychology (3rd
and assessment. U.S.A. : McGraw Hill. ed.). U.S.A.: Wodsworth Learning.
Damian, R. I. ve Brent, W. R. (2015). The associations of birth Moglie, M., Mencarini, L. ve Rapallini, C. (2015). Is it just
order with personality and intelligence in a representati- a matter of personality? On the role of subjective well-
ve sample of U.S. high school students. Journal of Rese- being in childbearing behavior. Journal of Economic Be-
arch in Personality, 58, 96–105. havior ve Organization, 117, 453–475.
Deniz, E. (2012). Erken çocukluk döneminde gelişim (4. Ba- Newman, B. ve Newman, P. (2008). Development through life
sım). Ankara: Maya Akademi. (20th ed.). U.S.A.: Wadsworth Cengage Learning.
Dilmaç, B., Hamarata, E. ve Arslan, C. (2009). Üniversite öğ- Niv, S. ve Baker, L. A. (2015). Genetics of personality. Inter-
rencilerinin sürekli kaygı ve denetim odaklarının bağlan- national encyclopedia of the social ve behavioral sciences.
ma stilleri açısından incelenmesi. Kuram ve Uygulamada (2nd edition). U.S.A.: Elsevier.
Eğitim Bilimleri, 9(1), 127-159. Öner, N. (2006). Türkiye’de kullanılan psikolojik testlerden Ör-
Dökmen, Z. Y. (2004). Toplumsal cinsiyet, sosyal psikolojik nekler (2. Basım). İstanbul: Boğaziçi.
açıklamalar. İstanbul: Sistem. Özdemir, O., Özdemir, P. G., Kadak, M. T. ve Nasıroğlu, S.
Erdoğan, S. (2011). Cinsel gelişim. Neriman Aral, Gülen Ba- (2012). Kişilik gelişimi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar,
ran (Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s. 285-303). Ankara: 4(4), 566-589.
Ya-Pa. Özgüven, İ. E. (2011). Psikolojik testler. Ankara: PDREM.
Erikson, E. (1984). İnsanın sekiz çağı. Ankara: Birey ve Top- Parke, R. ve Gauvain, M. (2009). Child psychology: A contem-
lum. porary viewpoint (8th ed.). U.S.A.: McGraw Hill.
Feist, J. ve Feist, G. J. (2006). Theories of personality (6th Edi- San Bayhan, P. ve Artan, İ. (2004). Çocuk gelişimi ve eğitimi.
tion). U.S.A.: McGraw Hill. İstanbul: Morpa Kültür.
Freud, S. (1993). Psikanalize giriş (3. Basım). İstanbul: Mert. Santrock, J. (2014). Yaşam boyu gelişim (1. Basım). Ankara:
Güngör Aytar, A. (2015). Toplumsal ve duygusal gelişim. Nobel.
Ayten Ulusoy (Ed.), Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi için- Segal, N., Cortez, F., Zettel-Watson, L., Cherry, B., Mechanic,
de (s. 93-126). Ankara: Anı. M., Munson, J., Velazques, J. M. ve Reed, B. (2015). Ge-
Hazar, Ç. M. (2006). Kişilik ve iletişim tipleri. Selçuk İletişim netic and experiential influences on behavior: Twins re-
Dergisi, 4(2), 125-140. united at seventy-eight years. Personality and Individual
Jankowska, A. M., Lewandowska-Walter, A., Chalupa, A. A., Differences, 73, 110–117.
Jonak, J., Duszynski, R.ve Mazurkiewicz, N. (2015). Unders- Sezer, Ö. (2010). Ergenlerin kendilik algılarının anne baba
tanding the relationships between attachment styles, tutumları ve bazı faktörlerle ilişkisi. Yüzüncü Yıl Üniversi-
locus of control, school maladaptation, and depression tesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(1), 1-19.
symptoms among students in foster care. School Psycho- Shaffer, D. R. ve Kipp, K. (2010). Developmental psychology:
logy Forum: Research in Practice, 9(1), 44–58. childhood and adolelescence. USA: Wadsworth Cengage
Köksal Akyol, A. (2015). Psikoseksüel gelişim. Ayten Ulusoy Learning.
(Ed.), Eğitim Psikolojisi içinde (s. 127-138). Ankara: Anı. Simonelli, L. E; Ray, W. ve Pincus, A. (2004). Attachment
Köse, S., Aslan, Z., Başgül, Ş. S., Şahin, S., Yılmaz, Ş., Çıtak, S. models and their relationships with anxiety, worry, and
ve Tezcan, S. A. (2011). Bir eğitim ve araştırma hastanesi depression. Counseling and Clinical Psychology Journal,
çocuk psikiyatrisi polikliniğine yönlendirilen adli olgu- 1(3); 107-118.
lar. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 12, 221-225. Siyez, D. (2012). Ergenlerde problem davranışlar. Okul temelli
Kulaksızoğlu, A. (2013). Ergenlik psikolojisi (15. Basım). İs- önleme çalışmaları ile ilgili uygulama örnekler (3. Basım).
tanbul: Remzi. Ankara: Pegem Akademi.
Lewis, G. J. ve Bates, T. C. (2014). How genes influence per- Tuzcuoğlu, N. ve Tuzcuoğlu, S. (2004). Anne ben nasıl doğ-
sonality: Evidence from multi-facet twin analyses of the dum? İstanbul: Morpa.
HEXACO dimensions. Journal of Research in Personality, Tüzün, O. ve Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopa-
51, 9–17. toloji. Düşünen Adam Dergisi, 19(1), 24-39.
6. Ünite - Kişilik Gelişimi 189
Weiss, A., Bates, T. C. ve Luciano, M. (2008). Happiness is a
personal(ity) thing: The genetics of personality and well-
being in a representative sample. Psychological Science,
19(3), 205-210.
Yazgan İnanç, B., Bilgin, M. ve Kılıç Atıcı, M. (2010). Gelişim
psikolojisi (6. Basım). Ankara: Pegem Akademi.
Yazgan İnanç, B. ve Yerlikaya, E. (2010). Kişilik kuramları (3.
Basım). Ankara: Pegem Akademi.
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Cinsel gelişimle ilgili temel kavramları açıklayabilecek,
Cinsel gelişimi etkileyen etmenleri özetleyebilecek,
Cinsel gelişimle ilgili farklı kuramsal görüşleri açıklayabilecek,
Gelişim dönemlerine göre cinsel gelişim sürecini özetleyebilecek,
Cinsel eğitimi açıklayabilecek,
Cinsel gelişimin nasıl değerlendirildiğini tartışabilecek
bilgi ve beceriler kazanacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Cinsellik • Cinsiyet Rolü
• Cinsel Olgunluk • Cinsel Kimlik
• Cinsel Gelişim • Cinsel Eğitim
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• CİNSEL GELİŞİMİ ETKİLEYEN
ETMENLER
Çocuk Gelişimi Cinsel Gelişim • CİNSEL GELİŞİM İLE İLGİLİ KURAMLAR
• CİNSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ
• CİNSEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
• CİNSEL GELİŞİMİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Cinsel Gelişim
GİRİŞ
Cinsel gelişim; bireyin cinsel olarak olgunlaşması, kendi cinsel kimliğini benimseyerek
buna uygun davranması ve hissetmesi, cinsel dürtülerini denetim altına alabilmesi veya
uygun yollarla doyurabilmesi ve beraberinde cinsellikle ilgili karşılaştığı sorunları çöze-
bilecek bilgi ve becerilere sahip olması anlamına gelir. Cinsel gelişim, kişinin kendi cin-
siyle ilgili üreme organlarının büyüyüp gelişmesini ve bunlardan kaynaklanan sorunları
ve davranış değişikliklerini içerir. Cinsel kimliğin oluşmasında ve bireyin cinsel kimliğine
uygun davranışlar sergilemesinde cinsel gelişimin etkisi büyüktür. Cinsel kimliğini, an-
nesi, babası veya başka bir yakını ile özdeşim kurarak oluşturan çocuğun merak ettiği
sorular zamanında ve uygun şekilde yanıtlanırsa, genç ve erişkin olduğunda üreme sağlığı
yerinde bir birey olma şansı artar. Çünkü kişiliğin önemli bir yönü bireyin cinsel kimliği-
ne uygun rolleri ve özellikleri benimsemesi ve bunlara uygun davranmasıdır.
Bireyin cinsel gelişiminde sorunlar ortaya çıktığında, cinsel kimlikle ilgili davranışla-
rında da sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle, sağlıklı cinsel gelişim ile başarı ve mutluluk
arasında paralellik söz konusudur. Öte yandan, insan soyunun sürdürülmesinde cinsel
gelişimin sağlıklı olması gerekir. Nitekim çiftler arasındaki sevginin oluşmasında, cinsel
gelişim ayrıca önemlidir. Dolayısıyla, bunlara engel olunması kişide öfkenin ve başka coş-
ku türlerinin doğmasına yol açabilir. Cinsel konulardaki katı yasak ve koşullandırmalar da
bireylerin karşı cinsle olan kişilerarası ilişkilerinin zayıflamasına ve kız kaçırma, eşcinsel
olma, suç işleme gibi davranışlara yönelmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle sağlıklı bir
cinsel gelişimin ve cinsel kimlik gelişiminin desteklenmesi, bireyin tüm yaşamı boyunca
sahip olduğu davranışları ve ilişkileri etkileyeceğinden önemlidir.
Bu ünitede cinsel gelişim ile ilgili temel kavramların tanımı, cinsel gelişimi etkileyen
etmenler, cinsel gelişim kuramları ve dönemleri ile cinsel gelişimin desteklenmesi ve de-
ğerlendirilmesi konuları ele alınarak incelenmiştir.
Cinsiyet
Biyolojik özellikler açısından cinsiyet erkek veya kadın olma özelliği olarak açıklanabilir.
Bir diğer anlatımla doğuştan gelen ve üreme sırasında bireyleri erkek veya kadın olarak
ayırt eden özelliktir. Biyolojik kökenli bir sözcük olan “cinsiyet” sözcüğü, insanların yapı
192 Çocuk Gelişimi
ve özellikleri bakımından erkek ve kadın olmak üzere özel yaratılışa sahip iki ayrı varlık
olduğunu ifade eder. Bu konuda yaygın olarak “seks” sözcüğü kullanılır.
Cinsellik
Bireyin kendi cinsel kimliğini kabul etmesi, cinsiyetinin gereği olarak karşı cinsle ilgilen-
mesi, karşı cinsle birlikte olmaktan ve cinsel ilişkiden, bedensel olduğu kadar ruhsal bir
haz ve doygunluk elde etmesidir. Bir bakıma cinsellik, bir canlının cinsel kimliğe sahip
olması, üreme süreci ve erotik zevk alma özelliklerini içeren bir bütündür. Bu nedenle,
cinsellik insanın erkekliğini veya kadınlığını gösteren kalıtsal özelliklerden ve öğrenilmiş
cinsel davranışlardan oluşur. Cinselliğin kalıtsal yönü, insanın erkek veya kadın olarak
doğmasına ve cinsel salgı bezlerine dayanır. Doğumla beraber gelen kromozomlar cinsi-
yeti ortaya çıkarırken, hormonlar da cinsellik ve üreme dürtülerini ortaya çıkarır. Davra-
nışsal yönü ise yaşanılan kültürden görerek ve öykünerek kazanılan davranışlara dayanır.
Bir diğer ifadeyle, model alma ve taklit etme ile ortaya çıkan davranışlardır. Bu açıdan
bakıldığında, cinsellik biyolojik yapı üzerine eklenen sosyolojik, psikolojik ve felsefi bo-
yutları içeren gelişimsel bir süreçtir.
Cinsellik; kalıtsal ve davranışsal
olmak üzere iki boyuta sahiptir. Cinsellik doğumla başlar, yaşam boyu devam eder ve bu yaşam sürecinde insanların
Kalıtsal boyut, doğumla beraber cinsellikle ilgili tutum ve davranışları aile, okul, medya araçları, arkadaş, kültürel seviye
gelen, hormon ve kromozomlarla
belirlenen, kız veya erkek ve ekonomik düzey gibi faktörlerden etkilenir. Bir diğer anlatımla, insanlardaki cinsel-
olma durumuyla ilişkili iken, lik; cinsel davranışları gösterebilecek fiziksel özellikleri ve kapasiteyi içermekle birlikte,
davranışsal boyut cinsiyete
atfedilen özelliklerle ortaya çıkan psikososyal değerleri, tutumları ve öğrenme gibi cinsel davranışları etkileyen etmenleri
davranışların kendisidir. de içerir.
Cinsel Olgunluk
Cinsel olgunlaşma bireyin cinsel İnsanın üreme sisteminin sağlıklı döl üretebilecek düzeye gelmesidir. Cinsel olgunluğa
yönden fizyolojik olarak gelişmesi erişme döneminin başlangıcı biyolojik ergenliğin başlamasıdır. Bir bakıma cinsel olgun-
sürecini içermekte, bununla
birlikte bireyin karşıt cinsle luk, bedenin büyümesine ilişkin bir kavramdır ve cinsel gelişimin en önemli kesimidir.
olan ilişkilerinin istenen düzeye Cinsel olgunluk, doğal bir ortamda ve baskıdan-kısıtlamalardan uzak olduğunda kendi-
erişmesini ifade etmektedir.
liğinden gelişimini sürdürür. Cinsel olgunluk üzerinde beslenme, doğa ve iklim koşulları
gibi faktörler etkili olabilmektedir. Genellikle sıcak çöl ikliminin ve yetersiz beslenmenin
daha erken cinsel olgunluğa ulaştırdığı ifade edilmektedir. Ayrıca ailede anne-babanın,
okulda öğretmenin davranışları ve çocuğa yapacağı etki ve telkinler, çocuğun cinsel ol-
gunlaşmasında önemlidir (Atay, 2011; Başaran, 2005; Binbaşıoğlu, 1995).
Biyolojik Etmenler
Döllenme anında organizmanın cinsiyeti kesin olarak belirlenir. Embriyonun gelişmesi İç salgı bezleri ve hormonlar,
cinsel gelişimi etkileyen biyolojik
sırasında iç salgı bezlerinin ve hormonların etkisiyle beşinci-altıncı haftadan sonra dişi/ etmenlerdir.
erkek olarak organizmanın niteliği şekillenir. Bireylerin gelişiminde “androjen” hormonu
erkeksi ve “östrojen” hormonu kadınsı özelliklerin daha fazla olmasını sağlar. İster erkek
olsun, ister kadın; her bireyde androjen ve östrojen hormonları değişik oranlarda bulunur.
Dolayısıyla, her insan farklı derecelerde olmak üzere hem erkek hem kadın cinsellik özel-
liklerine sahiptir. Dökmen’ e (1999) göre, bireyin hem erkeğe hem de kadına ait özellikleri
taşıması “androjen” cinsellik yapısı olarak tanımlanır. Örneğin; androjen bir erkek veya
kadın hem erkeksi atılganlık, hem de kadınsı şefkatlilik özelliklerini taşıyabilir. Benzer
şekilde, böyle bir birey hem dominant olabilir, hem de başkalarının ihtiyaç ve duygularına
hassasiyet gösterebilir.
194 Çocuk Gelişimi
Kültürel-Sosyal Etmenler
Kadının çocuk doğuran kişi Cinsiyete ilişkin özellikler, kadın ve erkeklerin bedensel yapıları ve üreme işlevleri ile sı-
olması biyolojik yapısıyla ilgili
iken, çocuğun bakımından,
nırlı değildir. Çocuğun cinsel yönden olgunlaşmasında, eğitim etkinliklerinin rolü büyük-
beslenmesinden ve temizliğinden tür. Ailede ve okulda verilen eğitim, cinsel eğitim için iyi bir fırsattır. Ailede anne-babanın
sorumlu olan kişi olması sosyal ve ve okulda öğretmenin davranışları, çocuk üzerindeki etkileri ve telkinleri cinsel gelişim
kültürel açıdan kadına bu rollerin
verilmiş olmasıyla ilgilidir. açısından önemlidir.
Doğum anından itibaren, ailede ve sosyal çevrede cinsiyete ilişkin beklentiler farklı-
laşabilir. Bu çerçevede farklı kültürlerde ve gruplarda, cinsel rollerle ilgili farklı inanışlar
olabilir. Bu süreçteki tavır ve yaklaşımlara göre çocukların cinsel kimlik gelişimleri şe-
killenir (Atay, 2011). Bu süreçte oyuncak seçimi, oda düzeni, kıyafet tercihi gibi faktörler
önemli rol oynar. Örneğin; sürekli olarak kız çocuklarına pembe ve erkek çocuklarına
mavi renkte kıyafet giydirilmesi veya kız çocuklarına bebek ve erkek çocuklarına araba
gibi oyuncakların alınması, çocukların bu yöndeki davranış eğilimlerini destekleyecektir.
Benzer şekilde, ergenlikte gösterilecek cinsel tavır ve tutumlar üzerinde, arkadaş gru-
bu tarafından onaylanmış/onaylanmamış olma durumu da oldukça etkilidir. Çünkü, ak-
ranlar kendi cinsiyetlerine uygun davranışlar gösterenlerin davranışlarını onaylayarak
ve göstermeyenleri onaylamayarak, birbirlerinin uygun cinsel davranışlar göstermeleri-
ne katkıda bulunurlar. Çocukların aldıkları modeller her zaman aile bireylerinden veya
arkadaş çevresinden kişiler olmayabilir. Çocuklar öğretmen, televizyon, film veya öykü
kahramanı gibi kaynakları da model alabilirler. Televizyon da kadın-erkek cinsiyet rolle-
rinin benimsenmesi açısından ayrıca önemlidir. Örneğin; televizyonda kadının mevcut
durum karşısında cinsel bir obje olarak tanıtılmasıyla kadının sadece dişilik yönünün öne
çıkarılması söz konusu olur. Bu durum, toplumsal değerlerin cinsel gelişim üzerindeki
etkisini ortaya koyar.
mine özel bir ilgi göstermeye, bundan haz duymaya başlar. Başlangıçta anal erotizm, dış-
kının boşaltılmasından duyulan hoşlanma ile yaşanmakta iken, sonraları dışkının içerde
tutulmasının bağırsak çeperi üzerindeki basıncıyla yaşanmaktadır.
Anal dönemde, annenin denetiminden bağımsızlaşma eğilimlerinin ilk belirtileri or-
taya çıkar. Ancak, annenin içerde tutulmasından hoşlanılan bu birikimin boşaltılmasını
veya boşaltmanın verdiği zevkin ertelenmesini istemesi, anne ile çocuk arasında güç gös-
terisi yaşanmasına yol açabilir. Anal dönemde, çocuğun kızgınlık duygularını dile ge-
tirmesinde dışkının bir araç durumuna gelmesi ve çocuğun anüs kaslarının denetimini
kazanmakta güçlük yaşaması, anne-çocuk ilişkisi açısından önemlidir. Çünkü, çocuğun
dışkıyı tutmakta inat etmesi aşırı biçimde cezalandırılırsa veya denetimini kaybetmesi
ayıplanırsa, çocukta olumsuz davranış örüntüleri oluşabilir. Örneğin; annenin tuvalet eği-
timinde aşırı cezalandırıcı olması sonucunda dışkı boşaltmaya karşı korku geliştiren ço-
cukların aşırı düzenlilik, inatçılık, dik kafalılık, cimrilik gibi özellikler geliştirmesi söz ko-
nusudur. Bunun yanı sıra, bu dönemde çocukların kendi kendilerine ve cinsel yapılarına
duyarlılığı arttığı için, çocuğun vücudunun hassas olan yerlerini gereksiz uyarmalardan,
sıkı ve dar elbiseler giydirmekten, çocuğun cinsel organıyla oynamaktan vb. davranışlar-
dan kaçınılmalıdır (Aral vd., 2000; Geçtan, 2000; Özgüven, 2000).
Anal dönemde tuvalet eğimi verilirken uygulanan hoşgörüsüz, baskıcı ve cezalandırıcı tu-
tum çocuğun bu döneme bağımlı kalmasına yol açabilir.
Fallik dönemde çocuk cinsel organının değişik bir haz taşıdığını anlamaya başlar ve Freud, fallik dönemde anne-
erkek çocuk ve baba-kız çocuk
bu yüzden cinsel organ çocuk için en önemli cinsel bölge haline gelir. Bu dönemde kendi ilişkisinin Oedipus ve Elektra
cinsel organıyla ilgilenir ve bunun etkisiyle başkalarının cinsel organlarını merak eder. kompleksiyle çözümlenmesinin
Üçüncü yaşın sonlarından-beşinci yaşın sonlarına kadar olan evreyi kapsayan fallik dö- cinsel gelişimi desteklediğini
savunur.
nemde, erotik ilgi ve dürtüler cinsel organlara ve işlevlere odaklanmaktadır.
Bu dönemde penis, hem kız hem de erkek çocukların ilgi konusu olur ve kız çocuk-
larda, bu organa önceleri sahip oldukları ve sonradan yitirdikleri yönünde bir eğilim söz
konusudur. Bundan kaynaklı olarak merakla kendini araştıran kız çocuk, anüs ve vaji-
nadan ayrı olarak klitorisi keşfeder ve mastürbasyon yapmaya başlayabilir. Bu dönemde
erkek çocuğun penisi yalnızca bir haz organı olarak değil, benlik duygusu bakımından
da büyük önem taşır. Erkek çocuklar bütün insanların penisinin olduğunu zannedebilir
196 Çocuk Gelişimi
ve kızların cinsel organını gördüklerinde aradaki farklılıktan dolayı kendi cinsel organı
hakkında kaygılanarak haz duyduğu cinsel organını kaybedeceği korkusuna kapılabilir.
Freud, bu korkuyu “hadımlaştırılma (kastrasyon) kompleksi” olarak adlandırır. Bu doğ-
rultuda, fallik dönemde çocukla anne-babası arasında yoğun sevgi ilişkileri gözlenir. Ken-
di cinsiyetinden olan ebeveynlerine karşı hissettikleri yarışma ve düşmanlık duyguları ile
birlikte, onlarla kurdukları özdeşimleri içeren erkek çocuklarda “Oedipus kompleksi” ve
kız çocuklarda “Elektra kompleksi” yaşanır.
Oedipus kompleksi, erkek çocuğun bir şekilde annesine karşı cinsel bir yakınlık besle-
mesi ve bunun kabul edilemez bir durum olması nedeniyle de babası tarafından cezalandı-
rılacağı kaygısını yaşamasıdır. Elektra kompleksi ise kız çocuğun belirgin bir şekilde babaya
ilgi duyması ve bundan kaynaklı anneye karşı korku geliştirmesidir. Bu komplekslerin ba-
şarılı bir biçimde çözümlenebilmesi için, çocuğun aynı cinsten ebeveynle özdeşim kurarak
onun cinsel rolünü içselleştirmesi gerekir. Bunun başarılmasıyla birlikte, karşı cinsten uy-
gun bir partner arayışına yönelmeleri söz konusu olur (Aral vd., 2000; Can, 2002).
Fallik dönemde çocuğun cinsellikle ilgili duygularının çocuğun doğasında var olan normal
bir durum olduğunu kabul edin ve sorularını yanıtsız bırakmayın, cinsellik eğilimlerine
karşı katı ve baskıcı bir tutumla yaklaşmayın.
Psikanalitik tedavi yaklaşımını anlamak için yararlı bir kaynak olarak Kendi Kendine Psi-
kanaliz adlı kitaba bakabilirsiniz (Sigmund Freud, Çev: T. Büyükören, İstanbul: Düşünen
Adam Yayınları, 1994).
Gizil (latent) dönemde, cinsiyete Beş-altı yaşından on iki yaşına kadar süren gizil (latent) dönemde; cinsel gelişim
yönelik ilgiler azalır, erkek-kız açısından farklı yeni durumlar görülmez, ancak eski durumlar daha çok belirsizleşerek
çocukların kendi cinsleri ve
yaşıtlarıyla olan ilişkileri önem varlıklarını sürdürür. Dolayısıyla, cinsel dürtüler durgunluk kazanır, daha önceki yıllarda
kazanır. ruhsal ve cinsel alanda yaşanan çatışmalar yatışır ve çocuk cinsiyetle ilgili konularla ilgi-
lenmekten ziyade kendisini oyuna verir. Bu dönemde cinsel ve saldırgan kökenli enerjiler
merak giderme, araştırma yapma, öğrenme ve insanlarla iyi ilişkiler kurma gibi amaçlar
için kullanılır. Bu nedenle, çocuğun hayatında akraba, arkadaş ve öğretmen, anne-baba
kadar önem kazanır. Ergenliğe doğru cinsel konulara olan ilgisi de gizliden gizliye baş
gösterir ve merak ettiklerini anne-babaya sormak yerine, okuyarak veya arkadaşlarla tartı-
şarak öğrenmeye çalışır. Bu nedenle, bu dönem çocuğun kendini, kendi cinsinden ve karşı
cinsten bireyleri tanımaya devam ettiği, sosyal ve cinsel rollerini pekiştirdiği bir dönem
olarak değerlendirilir. Dönemin başarılı bir şekilde atlatılamaması durumunda, çocuğun
enerjisini öğrenmeye ve yeni becerilere yöneltemeyeceği savunulmaktadır.
Erinlik ve ergenlik yıllarını Freud, genital dönemde cinsel konulara yeniden ilgi duyulmaya başlandığını savunur.
kapsayan genital dönemde, On iki yaşından-on sekiz yaşına kadar olan süreyi kapsayan genital dönemde, karşı cinse
libido enerjisi tekrardan harekete
geçerek genital bölgeye odaklanır. olan ilgi artmış ve aynı cinsiyetteki ebeveynin gerçekçi bir şekilde model alınması başla-
mıştır. Bu dönemde erkeklerin büyük bir kısmında mastürbasyon görülür ve mastürbas-
yon oranı kızlarda erkeklere oranla daha azdır. Ergenlik döneminde ve sonrasında, cinsel
enerji cinsel organlarda toplanır. Bu dönemi sağlıklı geçiren ergenlerin cinsel ve kişisel
olgunluk kazanmış, sevgiye dayalı ilişkiler kurabilen, yaratıcı ve üretken olan bireyler ola-
rak yetişkinliğe geçiş yapabileceği savunulur (Akbaş, 2011; Özbey, 2006; Özgüven, 2000).
7. Ünite - Cinsel Gelişim 197
Genital dönemde ebeveynler kendileriyle aynı cinsiyetteki çocuklarına iyi bir model olmalıdır.
Psikonalitik kuramı anlamak için yararlı bir kaynak olarak Kişilik, Sosyal, Duygusal ve Ah-
lak Gelişimi adlı kitap bölümüne bakabilirsiniz (Ayla Akbaş, Eğitim Psikolojisi, Ed. K. Ersan-
lı ve E. Uzman, İstanbul: Lisans Yayıncılık, 91-143, 2011).
Edimsel koşullanma kuramını anlamak için yararlı bir kaynak olarak Modern Psikoloji Tari-
hi adlı kitaba bakabilirsiniz (Duane P. Schultz ve Sydney Ellen Schultz, Çev: Y. Aslay, İstabul:
Kaknüs Yayınları, 2001).
Sosyal öğrenme kuramını anlamak için yararlı bir kaynak olarak Sosyal Öğrenme Kuramı
adlı kitap bölümüne bakabilirsiniz (Mehmet Değer Ed. İ. Yıldırım, Eğitim Psikolojisi içinde,
(s. 469-484), Ankara: Anı Yayıncılık, 2000).
Çocukların cinsellikle ilgili ilk sırasında bebek bezi çıkartılıp oturağa veya tuvalete oturtulmasından dolayı, baskı ve do-
soruları üç yaş dolaylarında
cinsiyet farklılıkları üzerine kunmayı daha iyi hissedecektir. Böylelikle, tuvaletinin idrar yolundan geçişine daha çok
olmakla birlikte, sonrasında nasıl dikkat edecek ve bundan hoşlanacaktır. Erkek çocukların tuvalette akışı kontrol etmek
doğduğuna, nereden geldiğine ve
babanın bu süreçteki rolünün ne
için penislerini tutmak hoşlarına gidecektir. Kız çocukların idrar yolu çıkışının duyarlı
olduğuna yöneliktir. oldukları bölge olan klitorisin ve vajinanın hemen yanında bulunması nedeniyle, tuva-
let kâğıdıyla silinmesi hoşlarına gidecektir. Çocukların genital organlarıyla oynaması bir
diğer ifadeyle “mastürbasyon”, bir yaşından önce bile görülebilir, ancak iki-üç yaşlarında
daha yaygın olarak gözlenir.
naklıdır ve altı ay ile üç yıl arasında iyileşir. Erkek ergenlerde artan cinsel isteklerin sonucu
cinsel kaynaklı rüyalar görülür ve bu esnada üretilen fazla spermler vücudun dışına atılır.
Sebebinin bilinmemesi durumunda bu olay, ergenler için ürkütücü veya tedirgin edici
olabilir. Bu dönemde seste kalınlaşma, sivilcelenme, gırtlakta kıkırdaklaşma gibi durum-
lar yaşanabilir. Bu kapsamdaki gelişmeler ise, ikincil değişiklikler (ilave cinsel gelişmeler)
olarak açıklanır. Nitekim cinsel gelişimin zamanı ve hızı kızlarda ve erkeklerde aynı olma-
dığı gibi, aynı cinsiyetteki çocuklar arasında da farklı olabilir.
Ergenlik dönemini daha iyi anlamak için yararlı bir kaynak olarak Ergenlik Hakkında: “Bu
Çocuk Ne Zaman Büyüdü?” adlı kitaba bakabilirsiniz (Sebahat Söylemez, İstanbul: Morpa
Kültür Yayınları, 2005).
Ergenlik döneminde kız ve erkek çocuklarda görülen belirgin cinsel gelişim özellikleri
nelerdir?
4
CİNSEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
Kişinin kendi cinsiyetinden memnun olması, böyle yaşamaktan mutluluk duyması insan
hayatında büyük önem taşır. Bu noktada cinsel eğitim devreye girer ve cinsiyetin kabul
edilmesinden başlayıp, cinsiyetinden mutluluk duymaya kadar uzanan süreçte çok önemli
rol oynar.
Cinsel eğitim; bireyin cinsellikle ilgili konularda bilgilenmesi, cinsel dürtülerini ve
Cinsel Eğitim; bireyin fiziksel,
duygusal ve cinsel gelişimini güdülerini denetleyebilmesi, başkalarıyla kuracağı cinsel ilişkilerde ve cinsel ilgilerinde
anlamasına, olumlu bir kişilik gerekli davranışları kazanabilmesi amacıyla verilen eğitimdir. İnsanın üreme sistemi ile il-
kazanmasına, başkalarının
haklarına, görüş ve davranışlarına gili bilgiler edinmesi, cinsel sisteme karşı sağlıklı bir tutum geliştirmesi, cinsel güdüyü de-
karşı saygılı bir bakış açısı netleyebilmesi ve beğenilir amaçlara yönelmesi, temizlik-korunma becerilerini alışkanlığa
edinmesine ve cinselliğe karşı dönüştürmesi, karşı cinsle iyi geçinmesi ve onun cinsel gelişimini anlayışla karşılaması
olumlu davranış biçimleri
geliştirmesine yönelik bir yönündeki kazanımların sağlanması cinsel eğitimin amaçları arasındadır. Cinsel eğitimin
eğitimdir. bireye vücudun bölümlerinin adlarını, fonksiyonlarını, korunmasını öğretmekten ve üre-
me bilgilerini kazandırmaktan çok daha fazla işlevi vardır. Sağlıklı bir cinsel gelişim ve
uyum için, bireyler hem kendi cinsinin, hem de karşı cinsin cinsel organları, anatomisi
ve fizyolojisi konusunda temel bilgilere sahip olmalıdır. Cinsel olarak uyarıldığında vü-
cudunda olan değişikliklerin nedenlerini anlamalıdır. Cinsel ilişkinin ne olduğunu, cinsel
yolla bulaşan hastalıkları ve bunun sonraki yaşamına etkilerini bilmesi gerekir. Bireylerin
kadın ve erkekler arasındaki cinsel davranış ve uyarılmadaki farklılıkları anlamaları ev-
liliklerinde cinsel uyumu sağlayabilmeleri açısından önemlidir. Bu açıdan bakıldığında
cinsel eğitim; biyoloji, psikoloji, sağlık, sosyoloji, hukuk gibi birçok bilim dalını ve din,
ahlâk gibi farklı konuları kapsar.
Cinsel eğitim çocuğa işbirlikçi bir yaklaşımla, çevresindeki yetişkinlerle ve örgün eğitim sis-
temi içerisindeki kişilerle birlikte verilmelidir.
Cinsel eğitim ailede başlar ve temelleri anne-baba tarafından atılır. Ancak anne-ba-
balar kimi zaman cinsel konular hakkında konuşmaktan utanç duyar, kimi zaman da
kendilerini bilgili hissetmedikleri için cinsel eğitimden kaçınırlar. Oysa, cinsel eğitimin
verilmesi açısından en uygun yer ailedir. Bu noktada, anne-babaların hem ilk cinsel bilgi-
leri verme ve model olma gibi rolleri, hem de okuldan cinsel eğitim verilmesi konusunda
talepte bulunma, bu süreçte verilen eğitime destek olma ve verilen eğitimi denetleme gibi
görevleri vardır. Eğer, çocuk doğum, cinsiyet farkı ve anne-babanın rolü gibi konuları an-
ne-babasından öğrenmezse, başka kaynaklardan cevap aramaya başlayacaktır. Çocuğun
merakının yetkili olmayan bir kişi tarafından giderilmesi uygun olmayan sonuçların orta-
7. Ünite - Cinsel Gelişim 203
ya çıkmasına yol açabilir. Örneğin; çocuk suçlarının temelinde olumsuz değer yargıları ve
koşullarıyla birlikte, yanlış veya eksik verilen cinsel eğitim yatmaktadır. Bu nedenle, cinsel
eğitimin evde başlaması ve okulda devam ettirilmesi gerekir. Ancak eğitimin anne-baba
ve eğitim kurumları ile birlikte işbirliği içerisinde verilmesi durumunda, toplumun bu
konudaki beklentileri ve değer yargıları ile okulda verilen bilgilerin çatışmaması gerekir.
Çünkü, cinsel eğitim doğumla başlar ve erişkin yaşına kadar aile ve toplum içerisinde
devam eder. Bu süreçte her çocuk içinde yaşadığı aile yapısına ve sosyal çevreye uygun bir
eğitim sürecinden geçmelidir. Bu kapsamda çocuklara verilecek cinsel eğitimde, çocuğun
seviyesine göre yaklaşma, sabırlı ve hoşgörülü olma, endişeye kapılmama, olası söz ve dav-
ranışları olgunlukla karşılayıp çözmeye çalışma gibi ilkelerin benimsenmiş olması gerekir
(Atay, 2011; Çalışandemir vd., 2008; Kaya Balkan, 2011; Yiğit, 2009).
“Anne ile baba, çocuk istedikleri zaman bir araya gelirler. Babanın pipisinden gelen tohum,
annenin doğum yoluna geçer. Tohumlar anne döl yatağında birleşince küçük bir yavru olu-
şur ve büyümeye başlar.” şeklinde bir açıklama yapılabilir (Bulut, 2005). Başka bir ifadeyle
“Anne ve baba birbirlerini çok seviyorlar. Baba, annenin karnına hayat tohumunu bırakıyor
ve dokuz ay sonra bebek doğuyor.” gibi bir anlatımın yapılması, bebeğin doğumunda ba-
banın rolünün öğrenilmesi için yeterlidir. “Neden erkeklerin karnında bebek olmaz?” şek-
lindeki soruya ise “Çünkü, erkeklerin vücudunda bebeklerin büyümesini sağlayan küçük bir
yuvacık yoktur” gibi bir yanıt verilebilir. Bunların yanı sıra, anne-babaların soruları ne za-
man cevaplamaları gerektiği, üzerinde durulması gereken bir başka durumdur. Bu durum,
çocuğun karakterine, gelişimine ve ortama bağlıdır. Ancak, genelde önemli sorular yedi
yaş öncesinde sorulur. Bu nedenle, ailelerin soruları cevaplamakta geç kalmaması gerekir.
Çocuklara cinsellikle ilgili bilgiler çocuk sordukça ve gerek duyuldukça anne-baba ve öğret-
men tarafından adım adım verilmelidir.
İlk altı yaşta cinsel eğitimi anlamak için yararlı bir kaynak olarak Çocuğun Cinsel Eğitimi:
“Anne, Ben Nasıl Doğdum?” adlı kitaba bakabilirsiniz (Necla Tuzcuoğlu ve Semai Tuzcuoğlu,
İstanbul: Morpa Kültür Yayınları, 2007).
Cinsel kimlik gelişiminin sağlandığı yıllarda, kız ve erkek çocukların kendi cinsiyetine uy-
gun bir şekilde giydirilmemesi veya bakım yapılmaması durumunda, gençlik ve yetişkinlik
yıllarında ruhsal sorunlar yaşanabilir.
İlk altı yaşta çocuklara verilecek cinsel eğitimde nelere dikkat edilmelidir?
5
Ergenlik Öncesi Dönemde Cinsel Eğitim
Cinsel eğitim ergenlikten önce verilmelidir. Cinsel eğitimin amacına ulaşmasında, cinsel
kimlik gelişiminin sağlanmış olması gerekir. Biyolojik temele rağmen çocuğun cinsiyetine
ilişkin algılarında; çevresindeki kişilerin öncelikle de anne-babasının çocuğa davranışla-
rı, yaptıkları yönlendirmeler, cinsiyetine uygun olan/olmayan davranışlarına yaklaşımları
ya da tepkileri, hoşgörülen davranışlardaki cinsiyete göre farklılaşan tutumlar gibi etkiler
belirleyici olabilir. Yanlış yaklaşımlardan kaynaklı olarak çocuğun cinsel kimliğine ait te-
reddütleri en geç altı-yedi yaşına kadar düzeltilebilir. Bu nedenle, cinsel kimliğin oluşma-
sında ailenin tutumu önemli olduğu için, aile çocuğa gereken cinsiyet eğitimini vermeli ve
erkek çocuğun kendisini erkek gibi, kız çocuğun da kız gibi hissetmesine yardımcı olmalı,
206 Çocuk Gelişimi
Cinsel eğitim konusunda ayrıntılı bilgi edinmek için yararlı bir kaynak olarak Cinsel Eğitim
adlı kitaba bakabilirsiniz (Ali İhsan Taşçı, İstanbul: İz Yayıncılık Limited Şirketi, 2010).
kimseyle cinsel ilişki kurmak istemeyebilir. Benzer şekilde, cinsel eğitim konusunda bilgi-
lendirilmeyen bireylerin kötü niyetli yetişkinlere karşı kendini koruyamama, cinsel yolla
bulaşan hastalıklardan haberdar olmama, istenmeyen gebelikler yaşama gibi risklerle kar-
şılaşması olasıdır. Bu nedenle, bireyin cinsel yaşamını ve cinsel gelişimini değerlendirir-
ken aile yaşantılarını ve yaşam deneyimlerini gözden geçirmekte fayda vardır. Nitekim
bireyin hayatındaki olumsuz davranış örneklerinin veya zarar verici yaklaşımların orta-
dan kaldırılmasıyla birlikte, cinsel gelişimin normal bir seyirde devam etmesi sağlanabilir.
Resim 7.2
Kız ve erkek çocukların cinsel
rol ve davranışlarındaki
farklılığa ilişkin resim
(Atay, 2011). Resimde kız
çocuk süslü ve renkli bir
giyim tarzıyla ön plana
çıkarılırken, erkek çocuk
cinsel organıyla ön plana
çıkarılmıştır. Bu durum,
toplumsal yaklaşımlarda
kıza ve erkeğe yüklenen rol
ve davranışlardaki farklılığa
dikkat çekmektedir.
Çocukların cinsel davranışlarının normal bir durum olarak mı yoksa davranış problemi ola-
rak mı değerlendirilmesi gerektiğini belirleyen kriterler nelerdir? 7
210 Çocuk Gelişimi
Özet
Cinsel gelişimle ilgili temel kavramları açıklamak. öykü kahramanı gibi kaynaklar da cinsel gelişimi et-
1
Cinsel gelişim ile ilgili birçok kavram vardır. Bunlar; kiler. Dolayısıyla, cinsel gelişim büyük oranda sosyal
cinsiyet, cinsellik, cinsel olgunluk, cinsiyet rolü ve yapının ve toplumsal değerlerin etkisiyle şekillenir.
cinsel kimliktir. Bu kavramlardan cinsiyet; bireylerin
yapı ve özellik bakımından özel yaratılışa ve dişi veya Cinsel gelişimle ilgili farklı kuramsal görüşleri açıklamak.
3
erkek olma şeklinde ayrı özelliklere sahip olduğunu Cinsel gelişimi psikanalitik kuramla açıklayan Freud,
ifade etmektedir. Bu nedenle, cinsiyet biyolojik kö- cinsel gelişimin bireye haz veren libido adı verilen bir
kenli bir kavramdır. enerjinin etkisiyle gerçekleştiğini ve libido enerjisinin
Cinsellik ise bireyin erkekliğini veya kadınlığını gös- bebeklikten yetişkinliğe kadar farklı bölgelerde yo-
teren kalıtsal özellikler yanında, kültürel veya sosyal ğunlaştığını savunur. Bu noktada, her biri kendisin-
unsurlar tarafından öğretilen cinsel davranışları da den bir önceki dönem üzerine yapılanan beş farklı
kapsar. Bu açıdan, cinsellik bireyin hem cinsel kimlik dönemden söz eder. Bunlar; oral, anal, fallik, latent
kazanımını, hem de cinsel yaşama ilişkin bedensel, (gizil) ve genital dönemdir. Doğumdan bir yaşına
sosyal ve kişisel açıdan zevkin ve doygunluğun elde kadar olan süreci kapsayan oral dönemde; çocuğun
edilmesini içerir. haz kaynağı ağızdır ve çocuk emme, çiğneme, ısırma
Bedenin büyümesiyle birlikte üreme siteminin sağ- gibi davranışlarla bu deneyimi yaşar. Bir yaşından-üç
lıklı döl üretebilecek düzeye gelmesi cinsel olgunluk yaşın ortalarına kadar olan dönemi kapsayan anal
olarak açıklanır. dönemde; çocuk anüs bölgesinden haz alır, dışkının
Cinsiyet rolü ise bireyin biyolojik olarak sahip olduğu tutulması ve boşaltılması sırasındaki eylemleriyle ba-
cinsiyete ait rolleri benimsemesi ve cinsiyetinin ge- ğımsızlaşmaya başlar. Üçüncü ile beşinci yaşın son-
rektirdiği davranışları göstermesi anlamına gelir. larını kapsayan fallik dönemde; cinsel organ önemli
Cinsel kimlik de biyolojik cinsiyetten bağımsız olarak bir haz kaynağıdır ve çocuk bu noktadaki ilgilerin-
bireyin kendisini kadın ya da erkek olarak hissetmesi den-dürtülerinden yola çıkarak cinsiyet farklılıkları-
ya da algılamasıdır. Dolayısıyla, cinsiyet rollerinin ve na ilişkin bilgiler edinmeye başlar. Bu dönemde er-
cinsel kimlikle ilgili algıların şekillenmesinde, çocuk- kek çocukların cinsel organını kaybedeceği yönünde
la kurulan ilişkilerin ve çocuğa sunulan modellerin “hadımlaştırılma (kastrasyon) kompleksi” adı verilen
önemi büyüktür. korkuya kapılmasının ve karşı cinsiyetteki ebeveynle-
rine karşı besledikleri yoğun sevgiden kaynaklı olarak
Cinsel gelişimi etkileyen etmenleri özetlemek. erkek çocuklarda “Oedipus” ve kız çocuklarda “Elekt-
2
Cinsel gelişimi etkileyen etmenler iki ayrı grupta ince- ra” kompleksinin yaşanmasının söz konusu olduğunu
lenebilir. Bunlar; biyolojik etmenler ve kültürel-sosyal savunur. Öte yandan; beş-altı yaşından on iki yaşına
etmenlerdir. Cinsel gelişimin biyolojik etmenlerini, iç kadar süren gizil (latent) dönemde; cinsel dürtüler
salgı bezleri ve hormonlar oluşturur. Bunların etkisiy- durgunlaşır ve cinsel-saldırgan kökenli enerjiler araş-
le kadın veya erkek olarak bireyin niteliği şekillenir. tırma, öğrenme gibi amaçlar için kullanılır. Ancak, on
Cinsel gelişimi etkileyen kültürel-sosyal etmenler iki yaşından-on sekiz yaşına kadar olan süreyi kap-
arasında ise; anne-babaya, öğretmenlere ve arkadaşla- sayan genital dönemde; cinsel konulara yeniden ilgi
ra ilişkin davranışlar yer almaktadır. Çocuklar cinsel duyulmaya başlar, karşı cinse duyulan ilgi artar ve bu
davranışlarını çevresindeki kişileri gözlemleyerek ve dönemde aynı cinsiyetteki ebeveynin gerçekçi bir şe-
onların cinsel davranışlarını model alarak geliştirir- kilde model alınması söz konusudur. Buna göre, Fre-
ler. Okul öncesi dönemdeki ve ergenlik döneminde- ud her bir dönemde farklı bölgelere odaklanan ener-
ki çocukların cinsel davranışları üzerinde akranların jinin gerekli şekilde doyurulması ve her bir dönemde
davranışlarının ve tepkilerinin rolü çok önemlidir. Bu yaşanabilen karmaşaların çözümlenmesi sonucunda,
süreçte çocuğa sunulan giysilerin rengi, oyuncakların sağlıklı cinsel gelişimin gerçekleşeceğini öne sürer.
çeşidi, odanın düzeni gibi birçok unsurun cinsel geli- Edimsel Koşullanma Kuramı’na göre, çocuklar kadın
şim üzerindeki etkisi vardır. Bu çerçevede çocukların veya erkek davranışlarını gözler, algılar ve taklit eder.
ilgileri, becerileri, davranışları oluşur. Benzer şekilde, Çocuğun taklit ettiği cinsel davranışların çevresi ta-
çocukların model alabileceği televizyon, film veya rafından onaylanması ve ödüllendirilmesi sonucunda
7. Ünite - Cinsel Gelişim 211
davranışın kalıcılığı sağlanır. Buna karşın, ödülle/öv- liklere yönelir. Kız ve erkeklerde ergenliğe girmeden
güyle karşılanmayan davranışların tekrarlanma olası- bir buçuk yıl önce cinsel içerikli değişiklikler başlar.
lığı azalır. Bu dönemde karşı cinsle ve cinsel sembollerle ilgi-
Çocukların belirli bilişsel gelişim aşamalarından ge- lenme, daha kadınsı veya erkeksi tavırlar geliştirme
çerek cinsiyet rollerini kazandıklarını savunan Bilişsel davranışları görülür. Ayrıca, hızlı bir şekilde bedende
Gelişim Kuramı’nda ise Kohlberg; çocukların üç aşa- hızlı değişimler olur ve iç salgı bezleri hızlı çalışır. Bu-
madan geçerek cinselliği anlayabildiğini belirtir. Bun- nun sonucunda; kızlarda göğüslerde kabarma, kalça-
lardan Temel Cinsellik Kişiliği aşamasında çocuklar larda genişleme ve erkeklerde bıyık ve sakalın çıkması
kız ve erkek arasındaki fiziksel farkları ve sonra kendi görülür.
cinsiyetini anlar. Cinsel Denge aşamasında kendileri- Ergenlik döneminin başlangıcı bireysel özelliklere
nin oldukları cinsiyette kalacaklarını anlarlar. Cinsel ve kız-erkek olma durumuna göre farklılaşabilmek-
Korunum aşamasında ise saç modeli, giyim tarzı gibi le birlikte, genellikle on iki-on dört yaşları arasına
değişikliklerle cinsiyetinde bir değişikliğin olmayaca- denk gelmektedir. Ergenlerde karşı cinse ilgi ve istek
ğını düşünmeye başlarlar. oldukça yoğundur. Ergenlik döneminde görülen bi-
Bilişsel Öğrenme Kuramı ile Analitik Davranışçı rincil cinsiyet özellikleri; kızlarda yumurta hücresinin
kuramı birleştiren Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre olgunlaşması ve adet kanamaları, erkeklerde ise testis
de çocukların cinsiyetine uygun rol ve davranışla- torbasının ve testislerin gelişmesidir. Ayrıca, erkeklerde
rı kazanmaları iki aşamalı bir süreçtir. İlk aşamada, testislerin büyümesi ve beraberinde penisin büyüme-
çocuğun kendisiyle aynı cinsiyette model seçmesi ve si ve kızlarda adet kanamasının görülmesi gibi ikincil
onunla özdeşleşmesi; ikinci aşamada modele uygun değişiklikler de yaşanır. Bunların dışında, ergenlerin
davranışları taklit etmesi ve cinsiyetine uygun dav- boylarında-ağırlıklarında ve iskelet-kas-yağ dokuları-
ranışları öğrenmesi söz konusudur. Kuramın önemli nın boyutlarında hızlı bir artış görülür. Bacaklarda ve
temsilcisi olan Bandura, çocukların kendi cinsiyetin- göğüslerde biçimlenme, koltuk altında ve cinsel organ
den olan ebeveynini gözlemleyerek, cinsiyetine özgü bölgesinde kıllanma başlar. Benzer şekilde, ergenlerde
rol ve davranışları öğrendiğini savunur. seste kalınlaşma, sivilcelenme ve gırtlakta kıkırdaklaş-
Bununla birlikte, cinsel gelişime yönelik yeni bir ma gibi farklı durumlar görülebilir.
yaklaşım olan Cinsiyet Şema Kuramı da cinsel tiple-
menin ana belirleyicisinin şema olduğunu ve şema- Cinsel eğitimi açıklamak.
5
ların günlük davranışlarımızı organize ettiğini ileri Cinsel eğitim bireyin cinsiyetini kabul etmesine, vücu-
sürer. Cinsel rollere dayanan şemaların, çocukların dunun bölümlerini ve işlevlerini öğrenmesine, üreme
bilgiyi sınıflamasına ve kız-erkek olarak rollerinin sistemi hakkında bilgi edinmesine, cinsel dürtülerini
ayırımına ilişkin bilgiyi edinmelerine katkı sağla- ve güdülerini kontrol edebilmesine, karşı cinsle iyi ge-
dığı üzerinde durur. Cinsel gelişimle ilgili kuram çinebilmesine ve temizlik-korunma gibi konulardaki
ve yaklaşımların cinsel gelişimin farklı noktalarına becerilerini geliştirebilmesine katkı sağlar. Çocukla-
odaklandığı görülür. rın cinsel soruları karşısında sessiz kalmamak veya
yanlış bilgiler vermemek gerekir. Örneğin, çocuğun
Gelişim dönemlerine göre cinsel gelişim sürecini özetlemek. “Ben nasıl doğdum?” gibi sorusu karşısında “Seni
4
Bebeklerin ilk cinsel içgüdüsü annesinin memesini leylekler getirdi” demek yerine “Annenin karnındaki
emmesi iken, on sekizinci ay ile iki buçuk yaş arasın- özel bir yuvada büyüdün” gibi gerçekçi yanıtlar veril-
da anneye olan ilgileri cinsel organlarına yönelir. Bu melidir. Cinsel eğitim çocukların anlayabilecekleri bir
aşamada cinsel organlarına dokunulmasından hoşla- dil kullanılarak ve yaşlarına uygun açıklamalar yapı-
nır ve iki-üç yaşlarında yaygın olarak mastürbasyona larak yürütülmelidir.
başvurabilir. Üç yaş dolaylarında cinsel kimlik kazanır Çocukların sorularına sorulduğu kadarıyla, kısa ve net
ve sorulduğunda kendi cinsiyetini söyleyebilir. Üç-beş bir yanıt verilmelidir. Çocukların cinsellikle ilgili soru-
yaşında genellikle kendi cinsleriyle ilişki kurmayı ve lar sormaya başlamasıyla birlikte, cinsel eğitime başlan-
arkadaş olmayı tercih ederler. Bu süreçte, cinsiyet rol- malı ve yedi yaş öncesinde önemli soruların sorulması
lerini içeren oyunlar oynadıkları gözlenir. söz konusu olacağından bu konuda geç kalınmamalı-
İlkokul yılları içerisinde; çocukların cinsel dürtü ve dır. Bu dönemde çocuk sorusunu anne-babadan hangi-
fantezileri geride kalır ve düşünceleri okuldaki etkin- sine sormuşsa onun cevaplaması uygun olmakta iken;
212 Çocuk Gelişimi
Kendimizi Sınayalım
1. Ahmet beye eşi Ayla hanımın nasıl biri olduğu soruldu- 5. Beyza annesini gözlemledikten sonra evcilik kaplarıyla
ğunda, eşini “güzel yemek yapan bir kadın, çocuklarını çok yemek pişirmeyi denerken, kardeşi Berke babasını gözlemle-
seven bir anne, cömert bir arkadaş ve idealist bir iş kadını” dikten sonra oyuncak kerpetenle kaloriferin suyunu almaya
şeklinde tarif etmiştir. Bu tarife göre, Ayla hanımın sahip ol- çalışır. Beyza ve Berke’nin cinsiyetine uygun davranışları öğ-
duğu cinsiyet rol özellikleri en doğru şekilde aşağıdakilerden renme yolu aşağıdaki kuramların hangisi ile açıklanır?
hangisi ile açıklananır? a. Psikoanalitik
a. Kadınsı b. Edimsel koşullanma
b. Erkeksi c. Bilişsel gelişim
c. Belirsiz d. Sosyal öğrenme
d. Androjen e. Bilgi işleme
e. Düzensiz
6. Aşağıdakilerden hangisi ilk altı yaşta yaşanabilecek cin-
2. Aşağıdakilerden hangisi cinsel gelişimi etkileyen kültü- sel gelişim durumlarından biri değildir?
rel-sosyal etmenlerden biri değildir? a. Cinsel ilişkiler konusundan uzaktır.
a. Televizyon b. Genital organlarıyla oynamaktan hoşlanır.
b. Hormonlar c. Kız ve erkek çocuklar arasında gruplaşmalar vardır.
c. Ebeveynler d. Kendisini annesinin bir bütünü olarak algılar.
d. Akranlar e. Kız ve erkek çocuklar arasında cinsel ilgi başlamıştır.
e. Oyuncaklar
7. Ergenlik dönemine ilişkin aşağıda yer alan ifadelerden
3. I. Dışkıyı tutma ve anneye sunma şeklinde anal erotizm hangisi yanlıştır?
adı verilen cinsel hoşlanma yaşanır. a. Kız çocuklar erkek çocuklara kıyasla ergenliğe daha
II. Erkek çocuklarda haz duydukları cinsel organını erken girer.
kaybedeceği yönünde hadımlaştırılma kompleksi adı b. Ergenlik dönemi, bebeklikten sonra büyümenin en
verilen korku yaşanır. hızlı olduğu dönemdir.
III. Cinsel dürtüler durgunluk kazanır ve saldırgan kö- c. Ergenlik dönemi kız çocuklarda erkek çocuklarda ol-
kenli enerjiler araştırma, öğrenme, arkadaş edinme duğundan daha sancılı geçer.
gibi amaçlar için kullanılır. d. Erkek çocuklarda ergenlikte meydana gelen fiziksel
Yukarıda verilen maddelerde gözlenen davranışlar sırasıyla değişimler kız çocuklara göre daha geç biter.
Freud’un psikanalitik kuramındaki hangi aşamalara denk e. Kızlarda yumurta hücresinin olgunlaşması ve erkek-
gelmektedir? lerde testis torbalarının gelişmesi esas cinsel gelişme-
a. Oral-anal-fallik lerdendir.
b. Oral-fallik-gizil
c. Anal-fallik-gizil 8. Dört yaşındaki Melis bebeğiyle oynarken, bir anda ba-
d. Anal-fallik-genital basına kendisinin nasıl doğduğunu sorar. Melis’in bu sorusu
e. Fallik-gizil-genital karşısında babasının vermesi gereken yanıt aşağıdakilerden
hangisidir?
4. Dört yaşındaki Özge evin içerisinde annesinin ayakkabı- a. Bunu sana büyünce anlatacağız, hiç merak etme
larını giyerek dolaşmaktan zevk alır ve bulduğu her fırsatta b. Şimdi bunu düşünme, haydi sen bebeğini uyut
annesinin makyaj malzemelerini kullanır. Eve gelen tanıdık- c. Bunu anlamak için çok küçüksün, henüz anlaya-
ları Özge’ye büyüyünce ne olacağını sorar. Özge “Babamla mazsın
evleneceğim” yanıtını verir. Freud’un psikoseksüel gelişim d. Bu sorunun cevabını annen biliyor, sorunu annene
kuramına göre Özge’nin durumu aşağıdakilerin hangisi ile sormalısın
açıklanır?
e. Senin olmanı sağlayan tohumlar annenin karnında
a. Elektra kompleksi
büyüdü ve sonra sen doğdun
b. Kişilik karmaşası
c. Oedipus kompleksi
d. Rol çatışması
e. İletişim bozukluğu
214 Çocuk Gelişimi
Okuma Parçası
9. Çocuklarla cinsellikle ilgili konularda konuşurken aşağı- …
dakilerden hangisinin yapılması doğrudur? Bir bebek dünyaya geldiğinde, sağlıklı olduğu haberinden
a. Başkalarının duymayacağı şekilde kısık bir sesle ko- sonra, beklenen cinsiyetinin açıklanmasıdır. Haber gelen ki-
nuşulmalıdır. şinin bebeğin kız ya da erkek olduğunu söylemesi, aslında
b. Normal bir ses tonuyla çocuğa sorduğu kadarıyla bebeğe verilen ilk cinsel kimliktir. Doğumu yaptıran kişiler,
açıklamalar yapılmalıdır. bebeğin cinsel organlarının dış görünüşüne göre bu yargıya
c. Konu açılmışken çocuğa her şey anlatılmalı ve bir varırlar. Bu karardan sonra isim verme ve yetiştirilme şekli,
daha üzerinde durulmamalıdır. saptanan cinsiyetine uygun olarak sürdürülür. Oysa bazı ço-
d. Çocukların dikkati başka konulara çekilmeli ve cuklar doğdukları zaman, cinsel organlarına bakarak cinsiyet
mümkün olduğunca cinsellikten bahsedilmemelidir. kararı verilemez. Hem kız hem de erkek cinsel organlarına
e. Çocuğa cinsellikle ilgili çok az açıklama yapılmalı ve benzer özellikler taşıyabilen bu çocukların, iç cinsel organları
çocuğun bu konudaki merakı önlenmelidir. da farklı olabilmektedir. Mitolojiye dayanarak, hermoafrodit
ya da çift cinsiyetli denen bu çocuklar, diğerlerinden farklı
10. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda görülen bir cinsel cinsel kimlik sorunları yaşarlar. Bir anlamda, hem kız hem
davranışın problem olarak değerlendirilmesini belirleyen öl- erkek, aslında ne kız ne erkektirler. Daha da önemlisi, bir an
çütlerden biri değildir? önce fark edilerek doğru müdahale yapılmazsa, çift cinsiyetli
a. Çok aşırı sıklıkta tekrar ediliyor olması denilen bu çocuklar tam aksine cinsiyetsiz kalmaktadırlar.
b. Çocuğun bilişsel ve sosyal gelişimine zarar vermesi Doğduğu zaman cinsiyetine karar verilemeyen çocuğun aile-
c. Karşıdaki kişi üzerinde tehdit veya zorlama içermesi si, doğumu yaptıranlar tarafından doğru yönlendirilmediyse,
d. Çocuğun kendisinde korku, kaygı veya utangaçlık kendilerince kız ya da erkek kararını verir. Bu kararda, dış
yaratması cinsel organlarını neye benzettikleri kadar, hatta daha fazla,
e. Çocuğun bedenini tanımasına yönelik olarak ara sıra ailenin beklentileri etkili olur. Çocuğun gelecekteki cinsel
tekrar ediliyor olması kimliğinin oluşmasında, ailenin belirlediği ve buna göre ye-
tiştirdiği cinsiyetin önemi büyüktür. Ailenin verdiği bu cinsel
rol, çevrenin tutumlarıyla pekişir. Bu etkenler, cinsel kimliğin
gelişiminde biyolojik ve hormonal etkenlerden daha önemli
olmaktadır. Eğer ailenin atfettiği kimlikle, gerçek birbirinden
farklıysa 24 aydan önce müdahale etmek gerekir. Çünkü bu
yaştan sonra yapılacak müdahale, cinsel kimlik karmaşasına
ve psikolojik sorunlara neden olur. Hermoafrodit çocukların
sağlıklı bir cinsel kimlik oluşturabilmeleri için organlarının
belirlenmesi ve olanaklı olduğu kadar fonksiyon görür hale
gelmesi için ameliyat gerekir. Eğer bu zamanında yapılma-
mışsa, aile ve çevrenin çocuğa verdiği cinsel kimlikle, ame-
liyatla oluşturulabilecek cinsel kimlik arasında fark varsa,
sorun var demektir. Özellikle ergenlik dönemine değin fark
edilmemiş olan olgularda sorun büyüktür. Ergenlik döne-
mine değin bir cinsel kimliğe göre büyümüş olan çocuğun,
bundan sonra başka bir cinsel kimliğe, amaca, davranışlara,
çevrenin tepkilerine, arkadaşlarına bağlanması zordur. Bir-
çok ruhsal soruna yol açar. Daha önce fiziksel ve laboratuvar
bulgularına göre cinsiyet seçimine karar verilse de, ergenlikte
benimsediği cinsel kimlik için söz hakkı çocuğundur.
…
isteklerin sonucu cinsel kaynaklı rüyalar görülür ve bu esna- lıdır. Gençlerin vücutlarının ve cinsel organlarının temizliği-
da üretilen fazla spermler vücudun dışına atılır. Bir de seste ne, iç çamaşırlarının gereken sıklıkta değiştirilmesine özen
kalınlaşma, yüzde-vücutta sivilcelenme ve gırtlakta kıkırdak- gösterilmesi gerektiğine değinilmelidir. Ayrıca, karşı cinsle
laşma gibi farklı durumlar yaşanabilir. kurulacak ilişkilerde dikkat edilmesi gereken noktalara, cin-
sel hastalıklardan korunma yollarına ve istenmeyen gebelik-
Sıra Sizde 5 lerin önlenmesine ilişkin bilgilerin paylaşılması gerekir.
Çocukların cinsel içerikli sorular sorması ve bu konuda bazı
şeyleri merak etmesi normal ve sağlıklı bir durum olarak de- Sıra Sizde 7
ğerlendirilmelidir. Çocukların soruları karşısında susmak, Bireyin cinsel davranışlarında bireysel farklılıkların olması
meraklarının artmasına ve farklı şekillerde öğrenmeyi dene- normal bir durum olmakla birlikte, cinsel davranışların kül-
mesine neden olur. Çocuğu susturmak, azarlamak veya ona türel normlardan belirgin biçimde farklılaşması ve toplumun
karmaşık cevaplar vermek de çocuğun suçluluk duygusuna onaylamayacağı şekillerde olması durumunda harekete geçil-
kapılmasına yol açar. Bu nedenle, çocukların soruları doğru melidir. Davranışın cinsel oyun olarak değerlendirilebilmesi
bir şekilde ve anlayabilecekleri düzeyde yanıtlanmalıdır. Ço- için; doğallıkla-karşılıklı fikir birliğiyle gelişmesi, yaşları ve
cukların merakını gereksiz yere artırmamak adına bilgilen- gelişim düzeyleri benzer çocuklar arasında gerçekleşmesi,
dirirken aşırıya kaçmamaya ve hazır olmadığı ayrıntılardan korku-kaygı-öfke ile ilişkili olmaması, yetişkinin yönlendir-
bahsetmemeye özen gösterilmelidir. Yani, çocukların soru- mesiyle azalıyor veya kontrol altına alınabiliyor olması gere-
ları sorulduğu kadarıyla yanıtlanmalıdır. Çocuk sorusunu kir. Bunun aksine, davranışın sıklıkla tekrar etmesi-kontrol
anne-babadan hangisine sormuşsa, soruyu onun yanıtlama- edilemeyen bir alışkanlık şeklinde gerçekleşmesi, birbirlerini
sı daha uygundur. Bu soruları cevaplayan ebeveynin yanıtı iyi tanımayan çocuklar arasında olması, yaşları ve gelişim
verirken sesi titrememeli, yüzü kızarmamalı ve beden dili düzeyleri farklı çocuklar arasında devam etmesi, saldırgan-
rahat olduğunu göstermelidir. Cinsel eğitim sürecinde anne- lık/zorlama içermesi ve olumsuz sonuçlarının yetişkinin
babaların kültürel, toplumsal ve ahlâki ön yargılardan uzak uyarılarıyla sonlandırılamaması durumunda ise problem
durması, çocuk gelişimi ve psikolojisi bilgileri doğrultusunda davranış olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Bu neden-
hareket etmesi gerekir. Örneğin, çocuğunu mastürbasyon ya- le, çocukların cinsel davranışlarının ne kadar sıklıkta, hangi
parken görmesi durumunda anne-babanın aşırı tepkili veya durumlarda ve ne şekillerde gerçekleştiğinin çok iyi gözlen-
ilgisiz davranmaması gerekir. Bu durum karşısında, ayıp veya mesi gerekir. Örneğin, çocuğun cinsel güdüsünü başkasına
günah gibi söylemlere girmeden çocuğa davranışın uygun yöneltmeden, haftada bir defa mastürbasyon yaparak gider-
olmadığını hissettirmeye çalışmalıdır. Çocuklara yaşlarına ve meye çalışması normal bir durum olarak değerlendirilebi-
gelişimlerine uygun olacak şekilde bir cinsel eğitim verilebil- lirken; çok sık mastürbasyona başvurması ve mastürbasyon
mesinde, anne-babaların cinsel eğitimle ilgili konularda ken- sonrasında bedensel yorgunluk, suçluluk veya utanç duyma-
dilerini yeterli ve doğru bilgilerle donatmış olması da dikkat sı durumunda davranışın normal olarak değerlendirilmesi
edilmesi gereken bir durumdur. mümkün değildir.
Sıra Sizde 6
Ergenlik dönemindeki cinsel eğitim biyolojik konularda ve Yararlanılan ve Başvurulabilecek
cinsel gelişmeler hakkında bilgilenmesine ve kaygılarının Kaynaklar
azalmasına yönelik olmalıdır. Bu kapsamda gençlerin karşı- Akbaş, A.(2011). Kişilik, sosyal, duygusal ve ahlak gelişimi.
laşacakları fiziksel değişiklikler ve psikolojik durumlar ko- K. Ersanlı ve E. Uzman (Ed.), Eğitim Psikolojisi içinde. (s.
nusunda bilgilendirilmesi gerekir. Ergenlik dönemine yakın 91-143). İstanbul: Lisans.
bir zamanda ebeveyn, kız çocuğuna göğüslerinin büyüyece- Alikaşifoğlu, M. (2008). Ergenlerde davranışsal sorunlar,
ği, adet kanamalarının başlayacağı, bu kanamaların üç-sekiz Adolesan Sağlığı II Dizisi, 63, 55-59.
gün süreceği, her ay tekrar edeceği ve bazen düzensiz olabi- Aral, N., Baran, G., Bulut, Ş. ve Çimen, S. (2000). Çocuk geli-
leceği; erkek çocuğuna da sesinin kalınlaşacağı, bazen gece şimi 2. İstanbul: Ya-Pa.
uykudayken boşalabileceği ve dolayısıyla meni denilen bir Atay, M. (2011). Erken Çocukluk döneminde gelişim-2 (1. Bas-
sıvının iç çamaşırını ıslatabileceği anlatılmalıdır. Eğer çocuk- kı). Ankara: Kök.
larda mastürbasyon gözlemlenirse; mastürbasyonun birey Başal, H. A. (2007). Gelişim ve psikoloji: Nasıl mutlu bir çocuk
üzerindeki etkisi, normal karşılanma sıklığı ve yerine alter- yetiştirebilirim? (4. Baskı). İstanbul: Morpa Kültür.
natif olabilecek etkinlik örnekleri üzerine bilgiler paylaşılma-
7. Ünite - Cinsel Gelişim 217
Başaran, İ. E. (2005). Eğitim psikolojisi: Gelişim, öğrenme ve Kaya-Balkan, İ. (2011). Okulöncesi çocuk ve cinsel gelişim.
ortam (6. Basım). Ankara: Nobel. (Çev. Mücella Ormanlıoğlu-Uluğ ve Gülçin Karadeniz).
Bayhan, P. S. ve Artan, İ. (2004). Çocuk gelişimi ve eğitimi. Okulöncesi Çocuk ve… içinde (s. 57-65). Ankara: Nobel.
İstanbul: Morpa. Keklik, İ. (2008). Cinsel gelişim. İ. Yıldırım (Ed.) Eğitim Psi-
Berk, L. E. (2003). Child development (6th Edition). Boston: kolojisi içinde (s. 97-120). Ankara: Anı.
Allyn and Bacon. Korkmaz, İ. (2013). Sosyal öğrenme kuramı. Binnur Yeşil-
Bilgin, M. (2002). Bedensel ve devinsel gelişim. Binnur Ye- yaprak (Ed.), Eğitim Psikolojisi: Gelişim-Öğrenme Psiko-
şilyaprak (Ed.), Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi içinde (s. lojisi içinde (10. Baskı). (s. 246-269). Ankara: Pegem A.
51-73). Ankara: Pegem A. Kulaksızoğlu, A. (2000). Ergenlik psikolojisi (3. Basım). İstan-
Bilgin, M. (2007). Cinsel gelişim. (Yaz. B. Y. İnanç, M. Bilgin bul: Remzi.
ve M. Kılıç). Gelişim Psikolojisi. Çocuk ve Ergen Gelişimi Mathieu, M. B. (2002). Okul öncesi dönemde cinsel farklılık-
içinde (s. 103-111). Ankara: Pegem A. lar: Anaokulunda cinsel bilinçli bir eğitim. (Çev. T. Uysal).
Binbaşıoğlu, C. (1995). Eğitim psikolojisi (9. Basım). Ankara: İzmir: İlya İzmir.
Yargıcı. Özbey, Ç. (2006). Çocuk gelişiminde yaşanan sorunlar. İstan-
Bulut, A. (2005). Erken çocukluk döneminde cinsel eğitim. bul: İnkilâp.
Müzeyyen Sevinç (Yay. Haz), Erken Çocuklukta Gelişim ve Özgü, H. (1976). Çocuklarda ve gençlerde cinsiyet eğitimi. İs-
Eğitimde Yeni Yaklaşımlar-2 içinde (s. 337-345). İstanbul: tanbul: Ararat.
Morpa. Özgüven, İ. E. (2000). Cinsel gelişim ve eğitim E. Ceyhan
Brunet, C. ve Sarfati, A. C. (2002). 1-7 Yaş arası çocuğun eğiti- (Ed.). Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi içinde (s. 183-206).
mi: Ne demeli? Nasıl davranmalı?. (Çev. Kurtuluş Bıçakçı). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını No: 1218, Açık
İstanbul: Kapital Medya (Özgün eser 1999 tarihlidir). Öğretim Fakültesi No: 698.
Can, G. (2002). Kişilik gelişimi. Binnur Yeşilyaprak (Ed.), Ge- Rice, F. P. (1989). Human sexuality. USA: William C. Brown.
lişim ve Öğrenme Psikolojisi içinde (s. 109-140). Ankara: Shaffer, D. R. (2009) Social and personality development (6.
Pegem A. Edition). USA: Wadsworth Cengage Learning.
Çalışandemir, F., Bencik, S. ve Artan, İ. (2008). Çocukların Senemoğlu, N. (2013). Gelişim, öğrenme ve öğretim: Kuram-
cinsel eğitimi: Geçmişten günümüze bir bakış. Eğitim ve dan uygulamaya (23. Baskı). Ankara: Yargı Yayınevi.
Bilim, 33 (150), 14-27. Söylemez, S. (2005). Ergenlik hakkında: “Bu çocuk ne zaman
Dilci, T. (2014). Gelişim psikolojisi. İstanbul: İdeal. büyüdü?” (3. Baskı). İstanbul: Morpa.
Dökmen, Z. (1991). Bem cinsiyet rolü envanteri’nin geçerlik Uçar, H. (1991). Çocukların cinsel eğitimi ve bazı cinsel sorun-
ve güvenirlik çalışması. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi lar. İstanbul: Yaprak.
Dergisi, 35 (1), 81-89. Yalçın, H. (2010). Çocuk gelişimi. Ankara: Nobel.
Dökmen, Z. Y. (1999). Bem cinsiyet rolü envanteri kadınsı- Yavuzer, H. (2005). Doğum öncesinden ergenlik sonuna çocuk
lık ve erkeksilik ölçekleri türkçe formunun psikometrik psikolojisi (27. Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi.
özellikleri. Kriz Dergisi, 7 (1), 27-40. Yazgan-İnanç, B. (2007). Gelişim kuramları. (Yaz. B. Y. İnanç,
Einon, D. (1998). Bebeklikten okula öğrenmede ilk adımlar. M. Bilgin ve M. Kılıç-Atıcı.), Gelişim Psikolojisi: Çocuk ve
(Çev. A. Çetin Tekçe), İstanbul: Remzi Kitabevi. Ergen Gelişimi içinde. (s. 39-53). Ankara: Pegem A.
Eren, A. (1986). Sex-role and sex-trait stereotypes in children Yılmaz, M. T. (2011). Cinsel gelişim. M. E. Deniz (Ed.), Erken
(Unpublished master thesis). Middle East Technical Çocukluk Döneminde Gelişim içinde. (s. 291-323). Ankara:
University, Ankara. Ertem.
Gander, M. J. ve Gardiner, H. W. (2007). Çocuk ve ergen gelişi- Yiğit, R. (2009). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme.
mi (6. Baskı). (Çev. A. Dönmez, H. N. Çelen ve B. Onur). Ankara: Sistem.
Ankara: İmge Kitabevi. Yurdakul, S. (2006). Çocuk ve cinsellik: Anneler/Babalar için.
Geçtan, E. (2000). Psikoanaliz ve sonrası (9. Basım). İstanbul: İstanbul: Kare.
Remzi Kitabevi. Zeyneloğlu, S. ve Terzioğlu, F. (2011). Development and
Görhan, G. (2012). Çocuğunuzla ilgili bilmek istediğiniz her psychometric properties gender roles attitude scale.
şey (2. Basım). Ankara: Nobel. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 40, 409-420.
8
ÇOCUK GELİŞİMİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Ahlak gelişimi ile ilgili kavramları tanımlayabilecek,
Ahlak gelişimine etki eden etmenleri açıklayabilecek,
Ahlak gelişimine yönelik kuramları açıklayabilecek,
Ahlak gelişiminin desteklenmesine yönelik uygulamalara örnek verebilecek,
Ahlak gelişiminin değerlendirilmesini açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Ahlaki Muhakeme • İçselleştirme
• Ahlaki Olgunluk • Özdeşim Kurma
• Ahlaki Yargı • Özerklik
• Dışsal Kurallar • Vicdan
• Empati • İdeal Karşılıklılık
İçindekiler
• GİRİŞ
• TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
• AHLAK GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN
ETMENLER
Çocuk Gelişimi Ahlak Gelişimi • AHLAK GELİŞİMİNE YÖNELİK
KURAMLAR
• AHLAK GELİŞİMİNİN DESTEKLENMESİ
• AHLAK GELİŞİMİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Ahlak Gelişimi
GİRİŞ
Her insanda var olan doğru-yanlış, iyi-kötü kavramları ve hangi davranışların toplumsal Ahlak; huy, karakter, hal ve
olarak uygun olduğuna dair yargıları içeren ahlak kavramının yanı sıra insanların içinde hareket tarzı gibi anlamlarına
gelir, bir grup davranış kuralını
yaşadıkları toplumun da uyulmasını beklediği bazı kurallar vardır. Bu kurallar, bireyin ve toplumsal bir hayat tarzını
başkaları ile olan ilişkilerinin şeklini ve düzeyini belirler. Bu açıdan baktığımızda ahlak ifade eder.
gelişimi birey açısından topluma uyum sağlamak için bir değerler sistemi oluşturma süre-
ci olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle ahlak gelişimi; kültürel değerler doğrultusunda
doğru ile yanlışı ayırt edebilmeyi öğrenme sürecidir.
Ahlak gelişimi ile ilgili çalışmalar incelendiğinde bu konunun ilk olarak filozof ve din
adamlarınca ele alındığı, Sokrates’ten Kohlberg’e kadar pek çok filozof, düşünür ve bilim
insanının, ahlâkî düşünce, tutum ve davranışlar üzerine araştırma yaptıkları görülür. Ay-
dınlanma çağı öncesinde sosyal düzen büyük ölçüde dini inanış ve anlayışlardan beslenen
bir kurallar bütünü ile kurulmuş ve devam ettirilmiştir. Aydınlanma düşüncesi, insana
sağlam ahlâk normları koyabilmek için bir yol gösterici olarak akla güvenebileceğini ve
iyiyi-kötüyü bilebilmek için kendine güvenebileceğini öğretmiştir. Bu tarihten itibaren,
ahlâk ve değerler konusu dinî referanslara ihtiyaç duymaksızın ele alınmaya çalışılmış ve
ahlâkın kaynağına ilişkin farklı temellendirme çabaları ayrı bir hız kazanmıştır.
Bütün kültürlerde ahlaklı olmak ve iyi davranışları benimsemek toplum tarafından
özendirilir. Zaten bireyin psikolojik yapısının temelinde bulunan ahlak kavramı, toplu-
mun müdahaleleriyle birlikte ön plana çıkar ve kişi, toplumsal kural ve beklentilerin far-
kına varıp bu kural ve beklentilere uygun davranışlar sergilemeye başlar.
Bu ünitede temel kavramlar, ahlak gelişimini etkileyen etmenler, ahlak gelişimine
yönelik kuramlar, ahlak gelişiminin desteklenmesi ve değerlendirilmesi ele alınarak
incelenecektir.
Çocuklar doğuştan ahlaki bir yapıya sahip değildir. İlk önce yalnızca yaşamını de-
vam ettirebilmek için açlığının giderilmesini ve bir takım ihtiyaçlarının karşılanmasını
ister. Yeni doğan çocuk kendisini annesinden ayrı görmez, annenin göğsü adeta onun bir
parçası gibidir. Ancak ahlâk duygusunun ortaya çıkabilmesi için bebeğin bağımsız bir
birey olduğunu fark etmesi gerekir. Çocuk, annesinden ayrı olarak kendi varlığına ilişkin
bir duygu geliştirmeye başladığında ilk olarak kendi kişisel gücünü keşfetmeye ve doğ-
ru-yanlış kavramlarını fark etmeye başlar. Annesi, babası ve ilk bakıcıları durumundaki
kendisine yakın kişilerin tepkileri çocukta ahlâk kavramının temellerini oluşturur. Doğru
ve yanlış kavramı bu dönemde tamamen çocuğun dış dünyasından kaynaklanır, içsel de-
ğildir. Daha sonraları bu kavramlar içselleştirilir ve çocuğun benliğine mal edilir.
Gelişim kuramcıları ahlakın duygusal, bilişsel ve davranışsal olmak üzere üç temel
bileşeni olduğunu öne sürer. Duygusal bileşeni; kendimizi başkalarının yerine koymamıza
ya da o sıkıntının nedeni bizsek kendimizi suçlu hissetmemize yol açar. Bilişsel bileşeni;
Ahlaki yargı, davranışların doğru
ya da yanlış olup olmadığının doğru ve yanlışı kavramlaştırmayı ve nasıl davranılacağını kararlaştırmayı, giderek artan
belirlenmesinde önemli bir etkiye derinlikte ahlaki yargılara varmayı sağlar. Davranışsal bileşeni ise kendi ahlaki akıl yürüt-
sahiptir.
melerimiz doğrultusunda hareket edebilmemizi sağlar fakat güvence altına almaz (Berk,
2013; Güngör ve Aytar, 2013).
Kişilik Yapısı
Empati kurabilmek için kişinin Kişilik yapısı kavramı altında sayabileceğimiz empati kurma yeteneği, hoşgörü gösterme
kendisini başka bir kişinin ve kişinin kendisine ait benlik kavramı bu etmenlerden bazılarıdır.
yerine koyarak onun duygularını
ve düşüncelerini anlaması Empati kurma yeteneği sayesinde birey, başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarını
yeterli değildir; anlaşılan anlayabilir, kendini onların yerine koyarak, onları oldukları gibi kabullenebilir ve davra-
duygu ve düşünceler ile ilgili
geri bildirimlerin verilmesi de nışlarına saygı gösterebilir. Empati yeteneği ile toplumun inançları, değerleri ve amaçları-
gerekmektedir. nı özümsemek ve içselleştirmek daha kolay olacaktır.
Empatiyi daha ayrıntılı incelemek için ‘İletişim Çatışmaları ve Empati’ adlı kitaba bakabi-
lirsiniz (Üstün Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2008).
İnsanın hoşgörülü olması ise başkalarının kendisinden farklı duygu, düşünce, tu-
tum ve davranışları olabileceğini kabul etmesi, yeni bilgi ve deneyimlere açık olması
daha zengin bir toplumsal yaşam meydana getirecektir. Böyle bir deneyim içerisinde
olan bireyler başkalarının ahlaki düşünceleriyle daha ilgili olacak ve ahlaki olgunluk
seviyesi yükselecektir.
8. Ünite - Ahlak Gelişimi 221
Kişinin kendi kendine varsaydığı kimliği; kendine ait duygu, algı, değer tutum ve
davranışlarının tümünün örgütlenmiş bütünlüğünü ifade ettiği benlik kavramı, ‘Ben
neyim?’, ‘Ben ne yapabilirim?’, ‘Benim için neler değerlidir?’ ve ‘Hayatta ne istiyorum?’
sorularının cevaplarını içerir. Bu soruların cevapları gerçek benliği ve erişilmek istenen
ahlaki düzeyi oluşturur. Sahip olduğu ahlaki niteliklere ilişkin bireyin geliştirdiği benlik
algısı iyi ise tutum ve davranışları da iyi yönde, kötü ise tutum ve davranışları da kötü
yönde gerçekleşecektir.
Aile Ortamı
Aile, ahlaki gelişim sürecinde ilk ve en önemli ahlaki otorite kaynağıdır. Özellikle ilk
çocukluk yıllarında aile, toplum normlarını, ahlaki değerlerini çocuğa aktarmak için
gerekli olan model ve örnekleri sağlar ve onu doğru davranışa motive eder. Ailede, ço-
cuk ve gençlerin ahlaki gelişimini etkileyen en önemli dinamikler anne-baba tutumları-
dır. Demokratik anne-babalar, çocuklarını seven, benimseyen, ilişkileri sevgi ve saygıya
dayanan, sorunları konuşup danışarak çözümleyen, çocuklarına söz hakkı veren an-
ne-babalardır. Otoriter anne-babalar, çocuğunu sürekli kontrol altında tutan, kurallara
sıkı sıkıya uymasını bekleyen, çocuk adına her türlü kararı kendisi alan ve çocuğun
da bu kararlara uymasını bekleyen anne-babalardır. Aşırı koruyucu anne-babalar, ço-
cuğa büyük bir sevgiyle bağlanmış ve tüm yaşamlarını çocuğa göre düzenlemiş, onun
davranışlarını büyük bir hoşgörü ile karşılayan, çok kollayıcı anne-babalardır. İlgisiz
anne-babalar, çocuğa karşı ilgisiz, maddi ve manevi ihtiyaçlarına karşı duyarsız, sevgi
ve şefkati yetersiz, kontrolü gevşek olan anne-babalardır.
Aile içindeki geçimsizlikler ya da çocukların karşılaştıkları problemleri çözmeye ça-
lışırken anne-babalarının desteğini görememesi çocuklarda suça yönelme, hırsızlık, sal-
dırgan davranışlar, yalan söyleme gibi davranış problemlerinin görülme oranını arttırır.
Bu nedenle aile içi iletişimin güçlü olması ve işbirliğine eğilimli bir aile yapısının olması
çocuklarda ahlaki içselleştirmeyi özendirmesi açısından son derece önemlidir.
Akran Etkileşimi
Farklı görüşlerdeki akranların etkileşimleri, farklı bakış açılarının daha fazla farkına var-
malarını sağlayarak ahlaki muhakemelerine katkıda bulunur. Akran ve arkadaşlar, grup
üyeleri için aynı zamanda taklit edilecek modellerdir. Çocuklar ve gençler, akranlarının
hareketlerini seyrederek yeni beceriler kazanırlar. Ancak grubun sahip olduğu ahlaki ni-
telikler, olumsuz bir etki de yaratabilir. İçinde bulunulan arkadaş grubu, kötü ahlaki ni-
teliklere sahip ise bireyler, ahlak dışı davranışlara eğilim göstermesi kaçınılmaz olacaktır.
Çünkü bireyler, içinde bulundukları arkadaş grubunun değer ve davranışlarını benimseler
ve onlar için toplumun ne düşündüğü değil, arkadaş grubunun fikirleri önemlidir. Bu
nedenle de, bireyin kişilik ve ahlak gelişimi üzerinde akranların etkisi oldukça önemlidir.
Eğitim
Eğitim bireye belli bilgi ve beceriler aktarıp, ahlaki değer yargılarını da kapsayan değer-
ler aşılayarak onda istenen davranışları geliştirmeyi amaçlar. Toplumsal düzenin, barış
ve huzur ortamının sağlanmasına yardımcı olan ve bu sayede toplumun devamlılığını
sürdürmesine katkıda bulunan önemli bir araçtır. Bireyler arasındaki ahlaki gelişim fark-
lılıklarını, eğitim yoluyla azaltmak mümkündür. Bireyler ahlaki açıdan bir üst düzeye geç-
me konusunda güdülenebilirler. Okul eğitiminde, çocuk ve gençlerin ahlaki gelişimleri
üzerinde öğretmenin rolü büyüktür. Okul öncesi dönemde çocuk, ebeveyn ya da diğer
aile bireylerini ahlak modeli olarak seçerken, okul döneminde ise ahlak modeli olarak
çoğunlukla öğretmenini seçer. Onu otorite olarak kabul eder. Çocuğa göre öğretmenin
222 Çocuk Gelişimi
söylediği ve yaptığı her şey doğrudur. Bu nedenle taklit edilmesi gereken kişi öğretmendir.
Öğretmenin kişiliği, çocuklara ve olaylara karşı tutumu, çocukların kişiliklerine yansır.
Bu nedenle öğretmen, dengeli ve tutarlı davranışları, adaleti ve sevgisiyle çocuklar üze-
rinde olumlu etkiler bırakabileceği gibi; hırçın ve sabırsız davranması, sınıftaki disiplini
sağlamak için zora başvurması çocuklar üzerinde olumsuz etkiler de bırakabilir. Çocuklar
okullarda çeşitli alanlarda bilgiler edinirlerken aynı zamanda birçok deneyim de kazanır-
lar. Farklı kişilerle ilişkileri, bir gruba uyum sağlamayı, sosyal yaşamın gerektirdiği feda-
karlıkları, başkalarının düşüncelerine ve haklarına saygı göstermeyi öğrenirler.
Kültür
Ahlak gelişimini etkileyen etmenlerin her biri kültürü meydana getirir. Ahlak gelişimi,
dinamiklerinin temelini kültürden alır. Kültür, bir toplumun tüm yaşam biçimidir ve ne-
silden nesile eğitim ile aktarılan toplumsal bir mirastır. Psikolog ve sosyologlar ahlak duy-
gusunun kaynağını, sosyal çevrenin birey üzerindeki sürekli etkisine bağlarlar. Doğrusu
toplumun inançları, gelenekleri ve anlayışları birey üzerinde o kadar etkilidir ki, bunlar
incelenmeye ve tartışmaya gerek görülmeksizin kabul edilmiştir. Yani insanların ahlaki
düşünce ve davranışları toplumsal etki ve değişimlere açıktır (Aral vd., 2000).
Ahlak gelişimi sizce daha çok çevresel etmenlerden mi yoksa kalıtımdan mı etkilenir? Sizin
2 ahlak gelişiminiz üzerinde etkili olan etmenleri sıralayınız.
Freud’un Psikanaliz Kuramında bahsettiği id, ego ve süperego kavramları hakkında daha
kapsamlı bilgi için Cinsel Gelişim bölümüne bakabilirsiniz.
Resim 8.1
İD EGO SÜPEREGO
Freud’un görüşüne göre ahlak gelişimi altı yaşında büyük ölçüde tamamlanır. Kişiliğin Süperegodaki ‘yapılmayacaklar’
ahlaki yönü olan süperegonun gelişimi ise altı-onbir yaşlar arasında gizil evrede de devam listesindeki herhangi birinin ihlal
edilmesi suçluluk duygusu yaratır.
eder. Süperego vicdan ve ego ideali olmak üzere iki bölümden oluşur. Vicdan; iyi çocuk- Süperegodaki ‘yapılacaklar’
ların yapmayacağı şeylerin listesidir, örneğin yalan söylemek bunlardan biridir. Ego ideali listesindeki herhangi birinin ihlal
edilmesi utanç duygusu yaratır.
ise iyi çocukların yaptıkları şeylerdir, örneğin anne ve babanın sözünü dinlemek. Çocuk
vicdanının sözünü dinlemediğinde suçluluk, ego idealinin standartlarına erişemediğinde
ise utanç duyar (Bee ve Boyd, 2009).
Freud’a göre çocuk, ahlak kurallarını, fallik evre sırasında onunla aynı cinsiyetteki ebe-
veyni ile özdeşim kurarak öğrenir. Bu iyi bilinen Oidipus ve Elektra çatışmalarının doğ-
duğu dönemdir. Küçük çocuklar, karşıt cinsten ebeveynlerine sahip olmak isterler. Anne
ya da babasını kendisine rakip olarak görür ve ona karşı duyduğu bu olumsuz duygular-
dan dolayı kendini suçlu hisseder. Bu suçluluk duygusu, Freud’a göre, vicdan gelişiminin
temelini oluşturur. Çocuk bu suçluluk duygusuyla baş etmek için anne ya da babasının Birisinin bir başka kişinin
niteliklerini ve fikirlerini
davranışlarını taklit etmeye başlar. Böylece çocuklar kendi cinsiyetlerindeki ebeveynleri benimsemesi özdeşim olarak
ile özdeşim kurarlar ve kendi cinsiyetlerine uygun davranışları benimsemeye ve toplum ifade edilir.
tarafından belirlenmiş rol ve kurallara da uygun davranmayı öğrenirler.
Freud’un Psikanaliz Kuramında bahsettiği fallik evre ve bu evrede yaşanan çatışmalar hak-
kında daha kapsamlı bilgi için Cinsel Gelişim bölümüne bakabilirsiniz.
Erikson’un ahlak gelişimi ile ilgili görüşleri de Freud’un düşüncelerine benzer. Erik-
son çocukların ahlak kurallarını hem anneden hem de babadan öğrendiğini savunur.
Erikson’un kuramına göre ahlak gelişimi açısından gururda en az suçluluk ve utanç duy-
guları kadar önemlidir. Örneğin yedi yaşındaki aç bir çocuk bakkaldayken, kimse fark et-
meden bir çikolata paketini alabileceğini fark eder, ancak süperegosu bu davranışı hırsız-
lık olarak sınıflandırır ve hırsızlık yapma düşüncesi çocuğun suçluluk duymasına, bu da
bir çatışma yaşamasına neden olur. Freud’a göre sağlıklı bir kişiliği varsa çocuk aç kalmayı
göze alıp süperegosunun sözünü dinler. Erikson’a göre çikolatayı almamaya karar verdi-
ğinde yalnızca suçluluk duygusunu önlemiş olmaz, aynı zamanda nefsine hakim olduğu
için kendisiyle gurur duyar.
224 Çocuk Gelişimi
Piaget’in bahsettiği işlem öncesi ve somut işlemler evreleri hakkında daha kapsamlı bilgi
için Bilişsel Gelişim bölümüne bakabilirsiniz.
Piaget açık uçlu klinik görüşmeler yoluyla, beş-onüç yaşları arasındaki İsviçreli ço-
cukları misket oyununun kurallarına ilişkin anlayışlarını hakkında sorgulamıştır. Ayrıca,
çocuklara öykü kahramanlarının doğru ya da yanlış davranışta bulunma niyetlerinin dav-
ranışlarının sonuçlarından farklı olduğu öyküler anlatmıştır. Örneğin çocuklara akşam
yemeğine giderken kazara onbeş bardak kıran John ve reçel çalarken bir tek bardak kıran
kötü niyetli Henry ile ilgili bir öykü anlatmış ve bu iki erkek çocuktan hangisinin daha
kötü olduğunu sormuştur. Piaget yaptığı görüşmeler ve öyküler sonrasında ahlak gelişi-
mini iki geniş ahlaki evreye ayırarak incelemiştir.
Birinci evre olan ‘Dışsal Kurallara Bağlılık Evresi’ ortalama olarak sekiz yaşından kü-
çük çocukları ifade eder. Bu evredeki çocuklar kuralları ebeveyn, hükümet yetkilileri
226 Çocuk Gelişimi
Avrupa’da bir kadın yakalandığı özel bir kanser türü nedeniyle ölmek üzeredir. Doktorlar onu
kurtaracak tek bir ilaç olduğunu söyler. Bu radyumun bir formudur ve aynı şehirdeki bir eczacı
tarafından çok kısa bir süre önce keşfedilmiştir. İlaç pahalı olmakla birlikte, eczacı ilaca maliye-
tinden 10 katı fazla para ister. Eczacı radyuma 200 dolar ödemesine rağmen küçük bir doz ilaç
için 2000 dolar ister. Hasta kadının kocası Heinz, tanıdığı herkesten borç istemesine rağmen
sadece 1000 dolar toplayabilir. Eczacıya karısının ölmekte olduğunu söyleyerek ya ilacı daha
ucuza vermesini ya da kalan paranın sonra ödenmesini kabul etmesini ister. Eczacı ‘Hayır, ilacı
ben keşfettim ve bu işten para kazanacağım’ diyerek ilacı vermez. Heinz çaresizdir ve gizlice
dükkana giderek karısı için ilacı çalmayı düşünür.
Resim 8.3
Her canlının
yaşamaya hakkı
vardır.
Resim 8.4
Rahibe Teresa
karşılıksız sevgiyle;
kimseyi ırkından,
cinsiyetinden ya da
inancından dolayı
ayırmadan, tüm
insanlara yardım
edilmesi gerektiğini
savunuyordu.
Ayağı kırık olduğu için koltuk değnekleri ile okula gelen arkadaşının çantasını taşıyan ve
3 içten içe bir iyilik bekleyen çocuğun içerisinde bulunduğu ahlak gelişim düzeyini hem Kohl-
berg hem de Piaget’in kuramlarını düşünerek açıklayınız.
8. Ünite - Ahlak Gelişimi 231
daha tutarlı ve ahlaki olarak daha yeterli bir adalet kavramıyla sonuçlandığına inanır.
Kohlberg’e göre birey evre atlayamaz, sırayla ilerlemek zorundadır; ancak bir evrede takı-
lıp kalabilir, mutlaka altı evreyi tamamlaması beklenmez.
Son zamanlarda karşılaştığınız bir ahlaki ikilemi düşünün ve bu ikilemde hangi ahlaki geli-
4 şim evresinde davranış sergilediğinizi nedenleri ile açıklayınız.
Kadınların bağımlı yetiştirildikleri için daha çok şefkate yöneldiği görüşü ile ilgili düşünce-
lerinizi nedenleri ile birlikte açıklayınız. 5
Geleneksel kurallar belirli bir inançları da güçlenir. Çocukların ahlaki anlayışları giderek artan sayıda değişkeni göz önüne
kültüre, alt kültüre ya da gruba alır ve bu nedenle zamanla karmaşıklaşır. Zaman içinde dikkate alınan değişkenler arasında
özgü kurallardır. Başkalarının
haklarını garanti altına alan kuralın amacı, insanların niyetleri, davranışlarının bağlamı, bilgileri ve inançları sayılabilir.
evrensel ve bağlayıcı kurallar ise Toplumsal alan kuramı, çocuklarda ahlaki muhakeme ve değerlerin gelişiminde sosyal
ahlak kuralları olarak ifade edilir.
etkileşimlerin önemine dikkat çekmesi bakımından ele alındığında bilişsel bir yaklaşım
taşımasının yanında, öğrenme sürecini de içerir. Bu nedenle toplumsal alan kuramının
sosyal-bilişsel ağırlıklı bir kuram olduğu söylenebilir (Berk, 2013; Çam vd., 2012).
‘Eğitimcinin geçmişi koruması yeterli değildir, o geleceği de hazırlamak zorundadır. Zaten ah-
lak eğitimi görevini ancak bu koşulla yerine getirebilir. Eğer çocuklara eskiden kalma, insanlı-
ğın yüzyıllar boyunca oluşturmuş olduğu, ortalama ahlak düşüncesini aktarmakla yetinecek
olursanız sonuçta özel bir bireysel ahlak eğitimini gerçekleştirmiş olursunuz. Ancak bu sahip
olunması gereken ahlak düzeyinin en alt kademesidir ve bir halkın bu düzeyle yetinebilme-
si mümkün değildir. Bizimki (Fransa) gibi büyük bir ulusun sağlıklı bir ahlaki yapıya sahip
olması için üyelerinin büyük çoğunluğunun en bayağı saldırı, cinayet, hırsızlık ve her türlü
sahtekârlıktan uzak durması yeterli değildir. Her türlü değiş tokuşun barışçıl bir ortamda ger-
çekleştirildiği, hiçbir türden çekişmeyle karşılaşılmayan ancak bu kadarıyla yetinen bir toplu-
mun da çok ahlaklı olduğu söylenemez. Bu toplum önüne ulaşacağı bir ideal koymak duru-
mundadır. Bu toplumun yapması gereken bir şeyler, gerçekleştirebileceği iyi şeyler olmalıdır.
İnsanlığın sahip olduğu ahlaki mirasa özgün bir katkıda bulunmalıdır. (…) Bu yüzden öğret-
men kendisine emanet edilmiş çocukları bu yeni keşif alanları için hazırlamak durumundadır.
Onlara yalnızca büyüklerinin uzun süre önce belirlenmiş dine dayalı ahlak anlayışını aktar-
makla yetinemez. Tam tersine onların da bu ahlaka ekleyecek birkaç satırları olması gerektiği
duygu ve düşüncesini uyandırmak ve bu amacı karşılayabilecek kapasiteye sahip olduklarına
inandırmak durumundadır (Durkheim, 2010; s: 9-10).’
John Dewey ise ahlak gelişiminin desteklenmesi hakkındaki fikirlerini şu şekilde belirtmiştir:
‘Çocuk, yalnız oy veren ve yasalara uyan bir kimse olmayacaktır; o aynı zamanda bir aile üyesi
olacaktır, büyük bir ihtimalle geleceğin çocuklarını büyütme ve yetiştirmede, böylece toplumun
sürekliliğini sağlama konusunda sorumluluk alacaktır. O, bir işçi olacaktır, topluma yararlı bir
mesleğe girecektir, bağımsızlığını ve onurunu korumak durumunda kalacaktır. O, belli bir ma-
hallede ve çevrede yaşayan bir topluluğun üyesi olacak, hayatın değerlerine katkıda bulunmak,
nerede olursa olsun uygarlığın incelik ve zarifliğine yeni unsurlar katmak zorunluluğu duya-
caktır. (…) Bir çocuk için bu çeşitli görevler bakımından durumun tam olarak belirlenebilmesi,
onun fen, edebiyat ve tarih alanlarında yetişmesi; temel araştırma metotlarını, insan ilişkileri
ve iletişimiyle ilgili temel araçları kullanmasını bilmesi; eğitilmiş ve sağlam bir vücut, becerikli
göz ve eller; çalışma alışkanlıkları, kararlılık; kısaca işe yararlılık alışkanlıkları demektir. (…)
Çocuğun, önderlik yapmak kadar başkalarına da uymak için eğitilmesi gerekir. O, kendini
yönetme gücü ile birlikte başkalarını yönetme gücünü, yönetim gücünü, sorumluluk isteyen
görevleri kabullenme yeteneğini elde etmelidir. Aksi halde sadece kendini yöneten ve kendine
özen gösteren bir kimse haline gelmektedir. İşte burada da okulun, toplumsal açıdan, ahlaki
sorumluluğun en geniş ve serbest bir anlayış çerçevesinde yorumlanması gerekir; çocuğun, üze-
rine düşen sorumluluğu alacak biçimde yetişmesi de aynı derecede önemlidir; çünkü o, yalnız
sürüp giden değişikliklere uymakla kalmamalı, bu değişikliklere biçim ve yön verme gücünü de
kazanmalıdır (Dewey, 1995; s: 119-120).’
8. Ünite - Ahlak Gelişimi 235
Durkheim ve Dewey’in ahlak gelişiminin desteklenmesi için yaratılması gereken or-
tam hakkındaki fikirlerine benzer fikirler Piaget’de de görülür. Piaget ahlak eğitiminin
amacını saptamak için, geleneklerin ve önceki kuşakların baskılarına boyun eğmiş birey-
ler mi yetiştirilmek isteniyor yoksa özgür vicdanlar ve aynı zamanda başkasının haklarına
ve özgürlüklerine saygılı bireyler mi yetiştirilmek isteniyor sorusuna cevap verilmesi ge-
rektiğini belirtmiştir. Piaget ahlak gelişimi ile zihinsel gelişim arasındaki koşutluğu daima
göz önünde bulundurur. Ona göre ahlak eğitimi sorunu, mantık ya da matematik eğitimi
sorunundan farklı değildir. Bu nedenle, sadece otorite ve tek yanlı saygı üzerine kuru-
lan eğitim, ahlak açısından olduğu gibi zihinsel açıdan da aynı sakıncalıları içerecektir.
Piaget’in açıklamaları, çocuklarla çalışan meslek elemanlarının mutlak otoritesine ve tek
yanlı iletişimine dayanan geleneksel eğitim ve öğretim anlayışının karşısına çıkmaktadır.
Kişiliğin gelişimini amaçlayan bir eğitim, karşılıklı bir iletişime, özgür bir tartışma orta-
mına gereksinim gösterir. Okulun görevi yalnız mevcut kültür verilerini aktarmak değil,
yeni kültür değerlerinin doğmasını sağlayacak ortamı da hazırlamaktır.
Kohlberg’in ahlak eğitimi için önerdiği yöntem de işte böyledir. Kohlberg, çocuklarla
çalışan meslek elemanlarının, tarih, edebiyat ve günlük olaylardan çıkan gerçek ahlaki
ikilemleri içeren tartışmaları yönetmek suretiyle ahlaki düşünmenin gelişimini sağlama-
larını önermiştir. Bu tartışmaların etkili olabilmesi için, ortaya çıkan mesajların çocuğun
ahlak düzeyinin biraz ilerisinde olması gerekir. Eğer ahlaki açıklamalar çocuğun anlayış
düzeyini çok fazla geçerse etkili olamaz. Konuları çok aşağı düzeyde sunmak da hatalıdır.
O halde çocuklarla çalışan kişi, ahlaki gelişim konusunda bilimsel bilgiye sahip olmak
ve çocukların gelişim düzeylerini bu bilginin ışığında saptamak zorundadır. Aynı şekilde
anne-babaların da evde değerler ve ahlaki sorunlar hakkında çocuklarıyla konuşması ço-
cukların ve gençlerin ahlak gelişimlerini destekleyen en önemli katkılardan biridir.
Çocuklarla çalışan meslek elemanlarının, çocukları davranışların ya da tutumların
haklı olup olmadığı ve bunun nedenlerini düşünmeye sevk edecekleri her türlü yol bilişsel
bir yaklaşım olarak kabul edilir. Bu, çocukların davranışlarının yararlılık ya da uygunlu-
ğuna karar vermelerinde ve sonuçlarını anlamalarında yardımcı olmayı içerebilir.
Ahlak gelişimi, inandırıcı disiplin adı verilen bir disiplin türü tarafından desteklenir.
Bu tür disiplinde, bir yetişkin çocuğun yanlış davranışının başkaları üzerindeki etkile-
rine işaret eder ve böylece çocuğun başkalarının duygularını dikkate almasına yardım
eder. Örneğin, bir çocuk oynamak için arkadaşının elindeki bebeği çekip aldığında, ar-
kadaşı bebeği geri istediğini belirterek ağlamaya başlar. Burada anne ‘Bak arkadaşın ağ-
lamak üzere. Sen aldığında o bebeği ile oynuyordu. Hadi bebeğini geri verelim.’ diyebilir.
Eğer, anne-babalar çocuğun söyledikleri dinlerse, istenen davranışı yapmasında kararlı
bir biçimde ısrarcı olursa çocukların anlama düzeyinde açıklamalarda bulunurlarsa iki
yaşında olan çocuklarda bile inandırma etkili olur. Bu yaklaşımı kullanan anne-babaların,
okulöncesi dönemde olan çocukları yanlış davranmaktan çekinmeye, hatalı davranışlarda
bulunduklarında bunu itiraf etmeye, verdikleri zararı tamir etmeye ve olumlu toplumsal
davranışlarda bulunmaya eğilimli olurlar. Tersine, ceza uygulanması, tehdidin bir disiplin
yöntemi olarak kullanılması ya da ebeveynlerin sevgilerini geri çekmesi durumunda ço-
cuklar kendilerini tedirgin hisseder ve ne yapmaları gerektiğini sağlıklı düşünemezler. So-
nuç olarak, böyle uygulamalar çocukların ahlaki standartları içselleştirmelerini sağlamaz.
İstenmeyen bir davranış yaptığında çocuk dayak yerse, yaptığını onarmak ve davranışının
kötü sonuçlarını düzeltmek için çaba göstermez. Dövülmek, çocukta anne-babaya karşı
kızgınlık yaratır. Bu nedenle çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu öğrenip ken-
disini suçlu göreceğine, kendini döveni suçlar. Sonuçta, çocuğa taklit edebilmesi için bir
model oluşturulmuş olur. Kendini döven anne-babasının saldırganlığını çocuk taklit eder
ve kızdığı zaman o da bir başkasını döver. Böylelikle fiziksel ceza çocuğa vicdanlı olmayı
değil, saldırgan olmayı öğretmiş olur (Berk, 2013).
236 Çocuk Gelişimi
Özet
Ahlak gelişimi ile ilgili kavramları tanımlamak. cektir. Ancak akran etkileşimi olumsuz sonuçlara da
1
Ahlaki gelişim ilk olarak filozof ve din adamlarınca neden olabilir. Kötü ahlaki özelliklere sahip bir grup
incelenmiştir. Sokrates, Plato ve Aristo ahlak alanında içerisinde olan çocuk yanlış davranışlara yönelebilir.
insanların uyabilecekleri ortak bir davranış örüntüsü Eğitim ile doğru ve yanlış kavramları, bir gruba uyum
üzerine çalışmışlar, ahlak ve ahlak gelişimi ile ilgili sağlama, başka fikirlere saygı duymanın önemi öğre-
tanımlamalar yapmışlardır. Ahlak, genellikle ‘belli bir tilebilir ve kişiler arasındaki ahlaki gelişim farklılık-
toplumun belli bir döneminde geçerli bireysel ve top- ları azaltılabilir. Kişinin içinde bulunduğu toplumun
lumsal davranış kurallarının tümü’ olarak tanımlanır. yaşam biçimi yani kültürü, onun ahlaki düşünce ve
Ahlak gelişimi ise ‘çocukların belirli davranışları doğ- davranışlarını üzerinde etkilidir. Çünkü sosyal çevre
ru ya da yanlış olarak değerlendirmelerine rehberlik birey üzerinde sürekli etkilidir.
eden ve kendi eylemlerini yönetmelerini sağlayan
ilkeler kazanma süreci’ biçiminde ele alınır. Hangi ey- Ahlak gelişimine yönelik kuramları açıklamak.
3
lemin doğru ya da yanlış olduğuna hükmetme, ahlaki Ahlak gelişimi ile ilgili kuramlar psikanaliz, sosyal
yargı, ahlaki duygu, düşünce, yargı, tutum ve davranış öğrenme ve bilişsel gelişim kuramı şeklinde ele alına-
bakımından yetkin olma ve ahlaki niteliklerin topla- rak incelenir. Psikanalitik kurama göre Freud kişilik
mı ise ahlaki olgunluk olarak tanımlanır. ve ahlak gelişiminin altı yaşa kadar tamamlandığı öne
sürer. Ahlak gelişmesini id-ego-süperego ilişkisindeki
Ahlak gelişimine etki eden etmenleri açıklamak. dengeyle açıklayan Freud özellikle süperegoyu kişili-
2
Birçok etmen ahlaki muhakemeye etki eder. Bun- ğin ahlaki yönü olarak ele alır. Freud’a göre özellikle
lar arasında kişilik yapısı altında yer alan empati, üç-beş yaşları arasına rastlayan fallik evre ahlak ge-
hoşgörü ve benlik kavramı gibi özelliklerle ailenin lişimi açısından çok önemlidir. Bu evrede ortaya çı-
özellikleri, akran etkileşimi, eğitim ve kültür gibi bir kan Oedipus kompleksi sonucu ortaya çıkan olumsuz
dizi toplumsal deneyim sayılabilir. Bunlardan empati duygular çocuğun suçluluk duymasına neden olur ve
yeteneği ve hoşgörü, bireyin karşısındakinin duygu- çocuk karşı cinsiyetteki ebeveyni ile özdeşim kura-
larını anlayarak, onları olduğu gibi kabullenmesine, rak ona benzemeye çalışır. Ortaya çıkan bu suçluluk
kendisininkinden farklı düşünce, değer yargıları, tu- duygusu aynı zamanda vicdan gelişiminin temelini
tum ve davranışları kabul etmesine ve daha zengin bir hazırlar. Sosyal öğrenme kuramcılarına göre ahlak-
toplumsal yaşamın oluşmasına olanak sağlar. Empati sal davranışlar da öteki toplumsal davranışlar gibi
ve hoşgörü yeteneğiyle gelişmiş bireyler başkalarının pekiştirme, ceza ve gözleme dayalı öğrenme yolu ile
ahlaki düşünceleriyle daha ilgili olacak ve ahlaki ol- kazanılıp öğrenilir. Bandura çocukların başkalarını
gunluk düzeyi yükselecektir. Ahlaki niteliklere ilişkin gözlemleyerek, model alma ve taklit yoluyla öğren-
bireyin benlik algısı iyi ise tutum ve davranışları da diğini, davranışlarından hangisinin iyi, hangisinin
iyi yönde gerçekleşecektir. Aile, toplumsal kuralların kötü olduğuna ise yetişkinlerin koyduğu ödül ya da
ve ahlaki ilkelerin çocuğa aktarıldığı ilk ve en önemli ceza sonucunda karar verdiğini belirtir. Bilişsel geli-
yapı olması nedeniyle ahlaki muhakemede önemli et- şim kuramcılarından Piaget, ahlak gelişimini dışsal
kileri bulunur. Aile içi ilişkilerin kuvvetli olduğu, ço- kurallara bağlılık ve ahlaki özerklik evresi olarak iki
cuğa söz hakkı veren, desteğini hissettiren, sorunları dönemde inceler. Dışsal kurallara bağlılık evresinde
konuşup danışarak çözümleyen ailelere sahip çocuk- çocuk, yetişkinlerin kurallarına uymayı kaçınılmaz
lar ahlak kurallarını daha kolay içselleştirirler. Akran olarak görür. Ahlaki özerklik evresinde ise çocuklar
ve arkadaşlar çocukların ahlak gelişimlerinde oldukça kuralların insanın gereksinimlerine göre değişebile-
etkili olan etmenlerdir. Farklı görüşlerdeki akranla- ceğine inanırlar. Ahlak gelişimi bilişsel gelişimin pa-
rıyla etkileşimde olan çocuk, farklı bakış açılarının ralelinde gerçekleşmektedir. Kohlberg, ahlak gelişimi
farkına varacak ve ahlaki muhakeme yeteneği gelişe- kuramını Piaget’in çalışmalarından yola çıkarak ge-
238 Çocuk Gelişimi
liştirmiştir. Ahlaki evrelerin birinden diğerine geçen açıklamak, davranışın başkaları üzerindeki etkisine
ve bir öncekinin yerini alan değişmez diziler şeklinde dikkat çekmek, çocuğun başkalarının duygularını
ortaya çıktığına inanır. Kohlberg, insanların altı ah- anlamasına yardım ederek empati yeteneğini geliştir-
laki muhakeme evresinden geçtiklerini belirtir. Bu mesi için destek olmak, söz hakkı tanımak, tartışma
altı evre Gelenek Öncesi, Geleneksel ve Gelenek Son- ortamları yaratmak, özgür, sorgulayan, araştıran ve
rası olmak üzere üç düzey içinde yer alır. Kohlberg, üreten bireyler olarak yetişmelerini sağlamak, çocuk-
yetişkinlerin birçoğunun geleneksel düzeyin ötesine ların ahlak gelişimlerini en iyi şekilde destekleyebil-
geçemediği savunur. Ahlak gelişimine farklı bakış mek açısından son derece önemlidir.
açılarıyla yaklaşan kuramcılar da vardır. Bunlardan
Gilligan, Kohlberg’in ahlaki gelişim evrelerinin kesin Ahlak gelişiminin değerlendirilmesini açıklamak
5
ve evrensel olmadığını savunur ve Kohlberg’in çalış- Ahlak gelişimi oldukça soyut ve kişiye özgü bir geli-
malarının kadınları kapsamadığı halde, genelleme ya- şim alanıdır. Bireyin ahlak gelişimini etkileyen faktör-
pıldığına dikkat çeker. Ona göre kadınlarda daha çok ler kişiden kişiye değişen son derece bireysel faktör-
başkalarının ihtiyaçlarına uyumlu olarak, koruma ve lerdir. Bu nedenlerden ötürü diğer gelişim alanlarının
bakım üzerine odaklanan Bakım Ahlakı görülürken, aksine ahlak gelişimini ölçmek ve değerlendirmek ol-
erkeklerde adalet ve bireysel haklar gibi etik ilkeleri dukça zordur. Çok sınırlı sayıda olan ahlak gelişimini
vurgulayan Adalet Ahlakı ön plandadır. Toplum- belirlemeye yönelik değerlendirme araçlarının yeterli
sal Alan Kuramcısı olan Turiel ise ahlak gelişiminde olmadığı bir gerçektir. Bu nedenle, değerlendirilmesi
kültürel etkilerin göz ardı edildiğini, ancak çocuğun diğer gelişim alanlarına göre daha zor da olsa birey-
içinde bulunduğu kültürün ve sosyal çevrenin ahlak lerin ahlak gelişimlerini belirlemeye yönelik kültürü-
gelişiminde son derece önemli olduğuna vurgu yapar. müze uygun değerlendirme araçlarının geliştirilmesi
gerekmektedir.
Ahlak gelişiminin desteklenmesine yönelik uygulamala-
4 ra örnek vermek
Ahlak eğitimi üzerine çalışmalar yapan Durkheim
ve Dewey, bireylerin iyi ahlaklı olması için öncelikle
araştıran, öğrenen ve üreten kişiler olmak için yönlen-
dirilmesi gerektiğini savunurlar. Çünkü birey yalnızca
var olana uymakla yetinmemeli, yeni şeyler eklemeli
ve değişikliklere yön vermeyi de bilmelidir. Durkhe-
im ve Dewey gibi Piaget de ahlak eğitiminin amacının
özgür vicdanlar ve haklara saygılı bireyler yetiştirmek
olduğunu savunur. Ona göre ahlak eğitimi mevcut
verileri aktarmakla yetinmemeli, yeni kültür değerle-
rinin oluşmasını sağlayacak ortamlar hazırlamalıdır.
Kohlberg’in önerdiği ahlak eğitimi de bunlara paralel-
lik gösterir. Kolhberg, öğretmenlerin ve ebeveynlerin
çocuklar için özgür tartışma ortamları yaratmalarının
önemini vurgular ve onlara ahlaki ikilimler sunarak
ahlaki düşüncenin gelişmesini sağlamaları gerektiğini
öne sürer. Yapılan araştırmalar çocuklara sert ceza ve
yaptırımlar uygulamanın onları daha iyi davranmaya
sevk etmediğini, aksine taklit edebilmesi için onlara
olumsuz bir model sunduğuna işaret etmektedir. Ço-
cukların yaptıkları davranışın neden yanlış olduğunu
8. Ünite - Ahlak Gelişimi 239
Kendimizi Sınayalım
1. Bazen kuralların değiştirilmesinin toplum için daha iyi 5. Sekiz yaşındaki Ahmet, salonda top oynarken topu vazo-
olduğunu söyleyen bir kişinin bulunduğu Kohlberg’in ahlak ya atmış ve vazonun bir parçasının kırılmasına neden olmuş-
gelişimi düzeyi aşağıdakilerden hangisidir? tur. Aynı yaştaki Yağmur ise babasının evlilik yıldönümlerin-
a. Geleneksel düzey de annesine aldığı çiçeği salondaki vazoya koymak isterken
b. Gelenek dışı düzey vazoyu düşürmüş ve paramparça etmiştir.
c. Özerk dışa bağımlı düzeyi Bu iki olay çocuğa anlatıldığında çocuk “Yağmur suçludur”
d. Gelenek sonrası düzey derse Piaget’e göre bu çocuğun ahlak gelişim evresinde bulun-
e. Gelenek öncesi düzey duğu evre aşağıdakilerden hangisidir?
a. İtaat ve ceza eğilimi
2. Çocukların ahlak gelişimini desteklemek için en uygun
b. Dışsal kurallara bağlılık
ifade aşağıdakilerden hangisidir?
c. İyi çocuk eğilimi
a. Çocuklar yanlış davranışlarda bulunurken müdahale
d. Ahlaki özerklik
edilmezse kendi sorunlarını çözmeyi öğrenirler.
e. Kanun ve düzen eğilimi
b. Çocuklar yanlış davranışlarda bulunduklarında ağır
cezalar verilirse doğru davranışları gösterme eğilim- 6. Aşağıdakilerden hangisi ahlak gelişimini etkileyen et-
leri artar. menlerden biri değildir?
c. Çocuklar yanlış davranışlarda bulunduklarında dav- a. Eğitim
ranışın neden yanlış olduğunu açıklamak gerekmez, b. Empati yeteneği
çünkü çocuklar henüz bunu anlayabilecek bilişsel be- c. Kültür
cerilere sahip değildir. d. Akran etkileşimi
d. Çocuklarla ahlaki konuları tartışırken bilişsel kapa- e. Fiziksel özellikler
sitelerinin üzerinde açıklamalar yapmak, doğruyu ve
7. Freud’a göre, çocuğun ahlak kurallarını öğrendiği geli-
yanlışı ayırt etmelerinde gereklidir.
şim dönemi aşağıdakilerden hangisidir?
e. Çocuklara ahlaki ikilemler sunmak ve özgür tartışma
a. Genitel dönem
ortamları yaratmak önemlidir.
b. Anal dönem
3. Gilligan’ın ahlak gelişiminde savunduğu ana fikir aşağı- c. Fallik dönem
dakilerden hangisidir? d. Oral dönem
a. Kadınlar olayların doğru ve yanlışlığına bakarken er- e. Gizil dönem
kekler bakım ve sorumluluklara odaklanırlar.
8. Erikson, Freud’un ahlak gelişimi ile ilgili görüşlerini des-
b. Kadınlar ve erkekler aynı ahlak gelişim evrelerinden
teklemektedir. Ancak Erikson’a göre ahlak gelişimi açısından
geçerler.
etkili olan farklı bir duygu daha vardır. Erikson’un ifade ettiği
c. Kadınlar ahlaki açıdan erkeklerden daha üstündür.
duygu aşağıdakilerden hangisidir?
d. Ahlak gelişiminde cinsiyetler üzerinde kültürün etki-
a. Mutluluk
si göz ardı edilemez.
b. Heyecan
e. Kadınlar ve erkekler doğru ve yanlışı değerlendirir-
c. Korku
ken farklı bakış açılarını kullanırlar.
d. Empati
4. Ahlak gelişimi çalışmalarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden e. Gurur
hangisi doğrudur?
9. Piaget’in sözünü ettiği beklentilerin karşılıklı olması ge-
a. Kohlberg, ahlak gelişimini yalnızca erkeklerle çalış-
rektiğine dayalı bir ahlak anlayışını ifade eden kavram aşağı-
mıştır.
dakilerden hangisidir?
b. Kohlberg, ahlak gelişimini yalnızca kadınlarla çalış-
a. Ahlaki özerklik
mıştır.
b. Karşılıklılık
c. Kohlberg, ahlak gelişimini hem kadınlarla hem de
c. Dışsal kurallara bağlılık
erkeklerle çalışmıştır.
d. Ahlaki ikilem
d. Turiel, ahlak gelişimini yalnızca küçük yaş grubuyla
e. Empati
çalışmıştır.
e. Gilligan, ahlak gelişimini yalnızca kadınlarla çalış- 10. Turiel’in Kuramına göre çocukların toplumsal bilgileri
mıştır. yapılandırdıkları sistemler aşağıdakileren hangisinde birlikte
ve doğru olarak verilmiştir?
a. Eşgüdümleme-yapılandırma-empati
b. İçselleştirme-sorgulama-kavrama
c. Ahlak alanı-toplumsal gelenekler-kişisel alan
d. Kişisel inanç-sorgulama-empati
e. Yargı-Muhakeme-Olgunluk
240 Çocuk Gelişimi
Yararlanılan ve Başvurulabilecek
Kaynaklar
Altınoğlu Dikmeer, İ. (2007). Bilişsel gelişim kuramları. Ayla Onur, B. (1979). Ahlak eğitiminin psikolojik temelleri. An-
Soykan Aysev, Yasemen Işık Taner (Ed.), Çocuk ve Ergen kara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 12 (1),
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları içinde (s. 95-107). İstanbul: 1-13.
Asimetrik Paralel. Ören, M. (2014). İlkokul yıllarında sosyal ve duygusal geli-
Aral, N., Baran, G., Bulut, Ş. ve Çimen, S. (2000). Çocuk geli- şim. Berrin Akman (Ed.), Erken Çocukluk Döneminde
şimi 2. İstanbul: Ya-Pa. Gelişim içinde (s. 426-462). Ankara: Nobel.
Bee, H. ve Boyd. D. (2009). Çocuk gelişim psikolojisi, Çev. O. Özen, Y. (2011). Etik mi? Ahlak mı? Modernite mi? Medeni-
Gündüz. İstanbul: Kaknüs. yet mi? (Değerler eğitimine sosyal psikolojik bir yakla-
Berk, L.E. (2013). Çocuk gelişimi, Çev. A. Dönmez. Ankara: şım). Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
İmge. 3(5), 63- 86.
Çam, Z., Çavdar, D., Seydooğulları, S. ve Çok, F. (2012). Ah- Rest, J., Cooper, D., Coder, R., Masanz, J. ve Anderson, D.
lak gelişimine klasik ve yeni kuramsal yaklaşımlar. Ku- (1974). Judging the important issues in moral dilemmas-
ram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12(2), 1211-1225. An objective measure of development. Developmental
Çiftçi, N. (2001). Ahlaki yargı testi mut’un teorisi ve Türkçe Psychology, 10(4), 491-501.
versiyonunun geçerliliği. Kuram ve Uygulamada Eğitim Roeper, A. ve Silverman, L.K. (2009). Giftedness and moral
Bilimleri, 2, 297-320. promise. Don Ambrose, Tracy Cross (Ed.), Morality,
Çiftçi Arıdağ, N. ve Yüksel A. (2010). Üniversite öğrencileri- Ethics, and Gifted Minds içinde, New York: Springer.
nin ahlaki yargı yetenekleri ile empati becerileri arasın- Senemoğlu, N. (2007). Gelişim öğrenme ve öğretim. Kuram-
daki ilişkinin incelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim dan Uygulamaya. Ankara: Gönül.
Bilimleri, 10 (2), 684-727. Şengün, M. (2007). Ahlak gelişiminin psiko-sosyal dina-
Dewey, J. (1995). Eğitimde ahlâk ilkeleri, Çev. A. F. Oğuzkan. mikleri. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Ankara: Şafak. Dergisi, 201-221, Erişim: [http://dergi.ilahiyat.omu.edu.
Durkheim, E. (2010). Ahlak eğitimi, (2. Baskı), Çev. O. Ada- tr/DergiTamDetay.aspx?ID=69& Detay =Ozet]. Erişim
nır. İstanbul: Say. Tarihi: 05.09.2015
Fleming, J.S. (2006). Piaget, Kolhberg, Gilligan, and others on Şengün, M. ve Kaya, M. (2007). Ahlaki olgunluk ölçeği: Ge-
moral development. Erişim:[ http://swppr.org/Textbook/ çerlik ve güvenirlik çalışması. Ondokuz Mayıs Üniversite-
Ch%207%20Morality .pdf]. Erişim Tarihi: 28.08.2015 si İlahiyat Fakültesi Dergisi, 24(25), 51-64.
Gander, M.J. ve Gardiner, H.W. (2010). Çocuk ve ergen Turiel, E. (2008). The development of morality. William Da-
gelişimi, (7. Baskı), (Çev. A. Dönmez, H.N. Çelen, B. mon, Richard M. Lerner (Ed.), Child and Adolescent De-
Onur). Ankara: İmge velopment içinde (s. 473-508). United States of America:
Gilligan, C. (1995). Hearing the difference: Theorizing Wiley.
connection. Hypatia, 10(2), 120-127. Ulutaş, İ. (2007). Okul çocuklarında psikososyal gelişim. Ful-
Gilligan, C. ve Attanucci, J. (1988). Two moral orientations: ya Temel ve Ayşe Aksoy (Ed.) Çocuk ve Ergen Gelişimi
Gender differences and similarities. Merrill-Palmer içinde (s. 63- 91). İstanbul: Morpa.
Quarterly, 34(3), 223-237.
Gündüz, T. (2010). Üstün zekalı çocuklarda ahlak gelişimi ve Görsellere İlişkin Web Adresleri
Eğitimi. İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1(1), 157-177. Resim 8.1. zekiyebasoglu.com/id-ego-ve-superego.html
Güngör Aytar, A. (2013). Ahlaki (törel) gelişim. Ayten Ulu- Resim 8.2. mehmetfatihoktem.com/index.php/oeneriler/
soy (Ed.), Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi içinde (s. 70-92). velilere-oeneriler/855-cocuk-ve-siddet
Ankara: Anı. Resim 8.3. sabah.com.tr/galeri/yasamyardimsever-cocuk-
Kochanska, G., Gross, J.N., Lin, M.H. ve Nichols. K.E. (2002). lar/10
Guilt in young children: Development, determinants, Resim 8.4. adaring.com/mother-teresa-second-mother-many-
and relations with a broader system of standards. Child people/
Development, 73, 461 – 486.