Professional Documents
Culture Documents
(1857-1924)
Osmanlı’nın son zamanlarına yetişmiş orta halli bir bürokrat ve orta çapta bir muharrir olan Ali
Emiri Efendi bu gün, görevlerinden ziyade kitap sevgisiyle hatırlanıyor, yazdıklarından çok
bulduklarıyla biliniyor. Zamanını, parasını ve neredeyse hayatını adadığı kitaplar bugün ona yeni
bir hayat bahşederek borçlarını iade ediyorlar..
Günümüzün Türk münevveri, onun ismini, bulunuşu bir nevi hikâye konusu olan, Divan-ı
Lügati’t-Türk’le ve kurduğu kütüphaneyle hatırlıyor. Onun bu büyük gayreti olmasaydı
muhtemelen bu 20 bin cilt tutan muazzam kütüphanenin birçok eseri çoğu benzerinin akıbetine
uğrayacak; eski konaklarda tavan aralarına kaldırılacak, oradan sahaflara ve sokaklara düşecek,
nihayet yok pahasına satın alınarak mukadder akıbetlerini yaşamak üzere yabancı diyarlara
doğru sürüklenecekti. O hâlde, Türklük bilimi için neredeyse bir milat kabul edilen Kaşgarlı’nın
eserini sahaflarda bularak meşum akıbetten kurtaran bu kitap âşığını bir kahraman olarak tebcil
etmek çok mu? Peki, kitaplarını görmek isteyenlere: “Buyrun ziyaret ediniz.” diyecek kadar
kitaplarına tutkun biri şayet şiir yaz-saydı ona ne yakışırdı? Bunun cevabını aşağıdaki gazelin
redifi bize söylüyor: Kitap. O hâlde biz de bu şiire eğilelim ve kitap sevgisi nasıl olurmuş
görelim.
KİTAP GAZELİ
Sine-i şevkimde bir hırz-ı mübinimdir kitap
Dide-i endişede nûr-i yakinimdir kitap
Kalbgâhım merci'-i feyz-i necatım rehberim
Destgirim mürşid-i hikmet-karinimdir kitap
Bir mutalsam kenz-i la-yüfnasıdır endişemin
Şebçerağım gevherim dürr-i seminimdir kitap
Dilber-i nev-hatta bakmam var iken hatt-ı sutur
Yar-ı canımdır habib-i nazeninimdir kitap
Âlemin mazideki ahval-i gûnâgûnunu
Keşf için muciz-nüma bir dûrbinimdir kitap
Hikmet anda marifet anda hakikat andadır
Hâsılı sermaye-i dünya ve dinimdir kitap
Halika hamd u sena olsun Emiri rûz u şeb
Kurratü’l-ayn-ı hayatım hemnişinimdir kitap
Şerh
Klasik şiirimizde redifler bir ahenk unsuru olmaktan başka manzumelerin ana fikrini gösteren
kelimelerdir. Böyle şiirlerde redif konunun omurgasıdır. Bu tarife uygun olarak eldeki gazelde de
şair manzume boyunca redif olarak seçilen kitap etrafındaki duygu ve düşüncelerini ifade fırsatı
buluyor. Şiirin hemen her beytinde konu çeşitli benzetmelerle kitaba geliyor. Bu kısa
açıklamadan sonra ilk beyte geçelim.
Sine-i şevkimde bir hırz-ı mübinimdir kitap
Dide-i endişede nûr-ı yakinimdir kitap.
Kitap, bu arzu dolu sinemde koruyuculuğu besbelli olan bir muska gibidir. Keza kitap ditince
gözümün apaçık nurudur.
Beytin ilk mısraında kitap çeşitli cihetlerle muskaya benzetilmektedir. Bu bakımdan benzerlik
ilgilerine geçmeden önce kısaca muska hakkında bilgi verelim.
Günümüzde de az rastlanmamakla birlikte çok daha uhrevi bir atmosfer içinde yaşayan eski
toplumumuzdaki yaygın âdetlerden biri de muska taşımaktı. Çok zaman ya meşin bir mahfaza
içinde veya üçe bükülüp balmumu sürülmüş bir beze sarılı olarak boyuna asılan muskalar birçok
değişik amaç için kullanılırdı, içine çok zaman koruyucu ayetler veya sırrı gücü bulunduğuna
inanılan harf ve rakamlar yazılan muskalar, insanı koruduğuna inanıldığı cihetle hırz veya hırz-ı
can isimleriyle de anılırlardı.
Şair beyitte kitabı iki yönden muskaya benzetmektedir:
1. Bir kere kitap okuyucusu okuma esnasında elindeki metni göğüs hizasında tutar. Bu tutuş bir
nevi ihtiram görünümü arz ettiği gibi bulunduğu yer itibarıyla de muskayla özdeşleşmiş olur.
Şevk, kuvvetli istek mânâsına gelmektedir. Şair de sinesine bastırmak suretiyle kitabı bir nevi
sevgili konumuna yükseltmektedir.
2. Diğer taraftan gerek muska gerekse kitap yazılı birer metin oluşları bakımından da benzeşirler.
Fakat rasyonel bir tavır içindeki şair açısından bu benzerliğin anlamı tamamen farklıdır. Zira
muskada manevi bir güç tasavvur edilirken kitabın gücü anlamından gelmektedir. Şaire göre
kitaptaki bu rasyonel güç şu noktalara dayanıyor:
a Kitap bir koruyucudur. Ama o insanı muska gibi sihrî, gücüyle değil verdiği bilgiyle korur.
Okuyucu kitap sayesinde doğruyu yanlışı kavrar ve kendisini tehlikelerden korumayı öğrenir.
Diğer taraftan muska mânâ bakımından kapalı bir metin iken kitap anlamca "mübin” yani açıktır.
Gerek bu kelime gerekse şairin ikinci mısrada geçen nur kelimeleri bir araya gelince Maide
Sûresi'nin 15. ayetine telmihte bulunduğu anlaşılıyor. "Kad câeküm minallahi nûrun ve kitâbun
mübin." (Allah'tan size bir nur ve gerçeği gösteren bir kitap indirilmiştir.) Böylece şairin kitap
derken kelimenin dar ve geniş anlamlarını birlikte kullandığı anlaşılıyor.
b. Bilgi insana ne kazandırır? Evvela bir kültürel bakış açısı ve hâdiselere başka bir gözle bakma
kabiliyeti. Şair bunu; “dide-i endişe/fikir gözü” tabiriyle karşılıyor. Ancak okuma ışık sayesinde
mümkün olmaktadır. Fikir gözüne bu ışığı veren yani ona bakma ve görme kabiliyeti kazandıran
da kitaptır. “Yakin” kelimesi yaygın olarak “gerçek bilgi” anlamındadır. Eskiler bilgiyi değerine
ve gücüne göre üçe taksim ederlerdi; ilme'l-yakin, ayne’l-yakin ve hakka’l-yakin. Yani öğrenme
yoluyla bilme, görme yoluyla bilme ve yaşayarak bilme. Bunlar arasında hakiki bilgi tanımına
giren üçüncüsü yani yaşanarak kazanılan bilgi idi. Ancak şair yakin ifadesini kullanmak suretiyle
okumayla elde edilen bilgiye gerçek bir değer atfetmiş oluyor.
Beyitteki kelimelerden bazıları uzak anlamları da hatıra gelecek şekilde kullanılmıştır. Söz
gelimi endişe kelimesinin "fikir'’ anlamı yanında günlük dildeki “endişe, korku” anlamına da
telmihte bulunulmuştur. Bu mânâ şevk kelimesinin "mutluluk” anlamıyla tezat teşkil eder. Keza
şevk kelimesi aynı zamanda “ışık” mânâsına gelmektedir ki bu mâna okuma ve ışık ile ilgi teşkil
ediyor.
Kalbgâhım merci’-i feyz-i necatım rehberim
Destgirim mürşid-i hikmet-karinimdir kitap.
Kitap benim canevim, kurtuluşumun kaynağı ve yol göstericim. Elimden tutan ve beni doğru yola
eriştiren hikmetli mürşidim
Bu beyitte de şair, kitabı bir sevgili, bir yol gösterici, kurtarıcı ve mürşit olarak niteliyor ve
bunların verebileceği şeyleri kitaptan bekliyor. Gerçek bir kitap âşığı olan Ali Emiri Efendi’ye
göre, kitap canı kadar değerlidir; kalbi kitapları mesken edinmiştir. Düşüncelerinin bereketi ve
kurtuluşu kitaplardadır. Şeyh hikmete ulaşmış kişidir ve bu bilgisini müridine de aktarır. O bir
rehberdir; müridinin elinden tutar ve onu manevi tehlikelerden korur. Beyitte bütün bu özellikler
kitaba atfedilmektedir. Acaba niçin? Yoksa o da oğluna: