Professional Documents
Culture Documents
YÖRESİ AĞIZLARI
SÖZLÜĞÜ
İbrahim GÖSTERİR
ÇORUM 2022
Beşinci Baskı
Nisan 2022
(İlk 3 baskı Örnekli-Tanıklı Çorum Ağzı adıyla yayınlanmıştır.)
Bu kitabın bütün hakları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince yazarına aittir.
İzinsiz çoğaltılamaz, ticari amaçla kullanılamaz. Ancak sanatsal amaçlı etkinliklerle
tanıtım amaçlı kullanımlarda yazar, yapıt adı belirtilerek alıntı yapılabilir.
Baskı Cilt
Salmat Basım Yayım Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
Büyük Sanayi 1. Cadde 95/1 İskitler/Altındağ/ANKARA
Kültür Bakanlığı Sertifika No: 47771
ISBN: 978-605-71480-0-1
Yayına Hazırlayan
Çorum Belediyesi Kent Arşivi
İsteme Adresi
Çorum Belediyesi Kent Arşivi
Yeniyo Mh. Gazi Cd. Turgut Özal İş Merkezi Kat:4
ÇORUM
Tel: 0364 225 08 10/1541/1539
Bunların dışında, sözlü kültürümüz içerisinde yer alan Çorum’a özgü efsaneler,
hikâyeler, anlatılar ve gelenekler de kültürel zenginliğimizin bir başka ifadesi
olarak karşımıza çıkıyor. Binlerce yıl önce Anadolu Kültür ve Medeniyetlerinin
adeta kavşak noktasına kurulan Çorum kendine ait tarihi ve kültürel zenginliği
kelime dağarcığına, kelime hazinesine fazlasıyla yansıtmıştır.
İbrahim Gösterir Hocamızı tebrik ediyor, şehrimiz kültür hayatına katkısı olan
tüm kültür insanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
İyi okumalar…
SUNU
5
5
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
İbrahim GÖSTERİR
Çorum 2022
6
6
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
İbrahim GÖSTERİR
6 Mayıs 2019 / Çorum
7
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Ünlülerdeki Değişmeler
1. Kimi sözcüklerde a’lar e’ye dönüşür: Tane-dene (İki dene ağaç ka-
şık, sallıyoduk keşik keşik), maşrapa-meşrebe (Meşrebenin kalayı, geçti güzel
alayı), kiraz-kirez (Ye kirezi, al siyezi), çanta-çente örneklerindeki gibi.
8
8
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
10. Dilbilgisinde, bir sözcük içinde birbirini izleyen iki ünsüzün yer
değiştirmesi olarak tanımlanan göçüşme olayı Çorum ağzında da görülür:
Çömlek–çölmek, kibrit-kirbit, yalnız-yanlız.
11. Geniş zamandan (-r) gelen 1. çoğul şahıs eki “ız”, “ık” biçimine dö-
nüşür: Biziz-bizik, geliriz-gelirik, yaparız-yaparık.
Ünsüzlerdeki Değişmeler
2. Söz başındaki kimi s’ler z olur: Sopa-zopa (Baba senin yaptığını ben
yapsam beni zopalarsın), sabah-zabah (İyi iyi, yarın zabaha çokelek, çemenle
bi gozel çay içerik) örneklerinde görüldüğü gibi.
9
9
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
13. Ünlü ile biten bir sözcükten sonra g, k sessizleriyle başlayan bir
sözcük gelirse ikinci sözcüğün başındaki g, k sessizleri düşer: Buraya gel-
burayael, dolmakalem-dolmaalem.
14. Türk dilinin sesbilgisi kurallarına göre –çi eki çiçek-çi, kaşık-çı,
örneklerinde olduğu gibi yalnız süreksiz sert sessizlerle biten sözcüklerin
sonuna gelir. Oysa Çorum ağzında bu genel kurala uyulmaz. Kızar-çı, yalan-çı
örneklerinde görüldüğü gibi süreksiz yumuşak sessizler, süreksiz sert sessiz-
lere dönüşür.
Kimi zaman da atkıçı, geçe, koça, neçe, niçe örneklerindeki gibi söz-
cük içindeki süreksiz yumuşak sessizler sertleşebilir.
Örnek: Gor imdi deveyi neçe oturur, ağır ağır yüklerini gotürür.
10
10
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
1. Değişik söyleniş biçimleri bulunan bir sözün her türevi ayrı madde
başı olarak alınmıştır.
Örnek:
dölek Kavun, ham kavun, kelek (Çr.).
düğlek Kavun - karpuzun olmamışı, kelek (Çr.).
dülek Kavun, ham kavun, kelek (Çr.).
düvelek Kavun, ham kavun, kelek (Çr.).
11
11
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Al. : Alaca
Ba. : Bayat
Bo. : Boğazkale
Çr. : Çorum
Do. : Dodurga
İs. : İskilip
La. : Laçin
Me. : Mecitözü
Oğ. : Oğuzlar
Or. : Ortaköy
Os. : Osmancık
Ka. : Kargı
Su. : Sungurlu
Uğ. : Uğurludağ
7. Bir söz birkaç yerden derlenmişse bu yerler noktalı virgül ile ay-
rılmıştır.
Örnek:
gidek Keçi yavrusu, oğlak (Al.; Kızılhamza-Or.; Ovasaray, Kayı-Çr.).
10. Türkçe kökenli olmamakla birlikte halk ağzında yer alan kimi söz-
lere de değiştirilerek kullanıldığı için derlemede yer verilmiştir.
Örnek:
Beddafa (İlenç, beddua), lağap (lakap), made (mide), meşrebe (maş-
rapa), tüken (dükkân).
12
12
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
13
13
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
14
14
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gelecek / Gine sâridi gözüm” Kur- acık (1) Az, biraz (Akçalı-Su.; Sa-
toğlu 1998: 65 rimbey-Çr.) “Aşıkların gözü sev-
acar (1) Güçlü, gürbüz, dinç, iri giyle bakar / Acık anlatması zor
yarı, kabadayı, atılgan, gözüpek, gibidir aşk” Çimen 2004: 47
yiğit Evci-Bo.) “Sonra dövenlere acık (2) 1. Dağlarda yetişen bir
acar tosunlar koşu-lacak, ho de- çeşit yabani elma (Ahmetoğlan,
necekti.” Güven 2013: 58 Beydili-Çr.) 2. Ham, olmamış
acar (2) Yeni, taze (Çayan-Su.; meyve, özellikle elma (Çr.) “Acık-
Gökköy-Çr.) la elmayı karıştırma, atınan eşeği
acarık Yoksul (Külah-Al.) yarıştırma.” Yoksul 2013: 3
accık Biraz (Çopraşık, Kılavuz-Al.; acı kireç Sönmemiş kireç (Kargı-
Yarımsöğüt-Su.) Os.; Su.; Çr.)
acçig Azıcık (Su.) acıktan Biraz sonra, birazdan
aceerek olmak Mide ekşimesi ya (Çalyayla-Çr.) “Aç gannımız gu-
da midenin bozulması (Ba.) “Bi- ruldaşır acıktan.” Yoksul 2011: 87
zim oğlan karavug ile tekeceni bi- acımık (1) Böğürtlen (Çr.) “Acımık
raz fazla gaçırınca aceerek ol- aşlandı, sıpa dişlendi.” Caferoğlu
muş.” Şahin 2020: 10 1994b: 117
aceğrek Mide ekşimesi (İs.) acımık (2) Çok sık dallı, acı, kötü
acel Ecel (Gerdekkaya-Al.) kokulu bir yaban otu (Su.; Çr.)
acēp Acayip, tuhaf (Su.) acımuk İçinde tane olmayan ya da
aceplemek Şaşmak (Çr.) tam gelişmemiş tane bulunan
acer (1) Duyulmamış, yeni haber tahıl kapçığı (Âşıkbükü-Os.) “Bu
(Su.) “Size bir acerim var.” Tdk sene çeltikler iyi değil, kellelerin
1993: 44 yarısı acımuk neredeyse.” Arsla-
acer (2) 1. Taze (Al.; İs.; Oğ.; Ka- ner 2016: 232
mışlı-Su.) “Olursa acer olsun / acınaklı Elemli, kederli, acılı (Gö-
Nideceğim ben dulu?” Aytekin cenovacığı-Çr.) "Acınaklı izleme-
2003: 16 2. Yeni, sağlam, çok iyi ye durdu karıncayı." Gümüş 1977:
(Al.; İs.; Me.; Oğ.; Kamışlı-Su.; Ar- 94
palık, Dutçakallı-Çr.) “Toprak-ta acın kabadayısı Çok yoksul olma-
da beklese acer altın gibi pa- sına karşın varsıllar gibi dav-
rıldar." Çalmuk 2019: 153 ranmaya çalışan kimse (Mus-
aces Ajans, haber (Ovakarapınar- tafaçelebi-Çr.)
Çr.) acır Üzeri kavun gibi girintili çı-
acıca İçmeye elverişli olmayan kıntılı beyaz hıyar (Baltacı Meh-
tuzlu, kireçli, kükürtlü su (Çr.) met Paşa-Os.; Su.; Ovakarapınar-
acıdamak Gemin atın ağzına gelen Çr.)
yuvarlak demir kısmı (İsmail- acırak Az acı, acımsı (Çr.)
köy-Çr.) “Kır atın ağzına acıda- acışmak Birinin ölümüne, felake-
mağını tamamen gevşetip bo- tine hep birlikte üzülmek, yan-
şalttı” Güven 2013: 157 mak (Çr.)
acıgerek olmak Mide ekşimesin- acıyıntulu Acıma duygusu çok
den dolayı geğirmek (İs.) olan kimse, merhametli, yufka
acıgici Abur cubur (Çr.) yürekli (Âşıkbükü-Os.) “Aslında
acıh Yabani elma; acık (Çr.) çok acıyıntulu biridir; ama yıllar-
15
15
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
dır nasıl avcılık yapıyor, hiç anla- adamlık (1) İnsanlık (Eskiekin,
madım.” Arslaner 2016: 232 Serban-Çr.) “Geçenlerde baktım,
acici Dikenli, kırmızı kabuklu, kü- adamlıktan temelli çıkmış.” Tahir
çük yemişi olan bir bitki (Çıkrık- 2006: 83
Çr.) adamlık (2) Bağ, bahçede ya-
acicik Biraz, azıcık, pek az (Gök- pılacak bir işi kaç kişinin biti-
çam-Su.) receğini gösteren ölçü (Su.) “Bu
acik Az, azıcık (Sarimbey-Çr.) bağ iki adamlık.” Uçakcı 2006:
“Güldüğünen Ahvaz tespih çekiyor 354
/ Urluların suyu acik akıyor” Çi- adamlıklı Hatır gönül sayan, in-
men 2000: 59 sancıl (İs.; Su.; Çr.)
aciyci Kayalık yerlerde yetişen, adamlıksız İnsancıl olmayan, de-
ekşimsi yaprakları ağza baharatlı ğer bilmez, görgüsüz kişi (Su.;
tat veren bir ot (İs.) Çr.)
acor ¦ acır (Çr.) adamsıma İnsana önem verme,
acuğu çıkmak Çok zayıflamak candan yaklaşma (Su.)
(Gölet-Ka.) addan aşşa Yokuş aşağı (Ba.)
acuk Yabani elma (Gölet-Ka.; Âşık- “Addan aşşaa bu gadar hızlı bisik-
bükü-Os.) “Hava ısınınca davar- let sürme dedim deemi sana.” Şa-
lar acuğun gölgesine sığınırdı.” hin 2020: 10
Arslaner 2016: 232 ade 1. Gelenek görenek (Su.) “Her-
acumuk Çokça buğday tarlasında kesin bi adesi töresi vardır.”
biten; delice, karamuk da denilen Uçakcı 2006: 299 2. Beceri, us-
ot ile bunun tohumu (Çr.) talık (Su.) 3. Gösteriş (Yeşilyurt-
acur ¦ acır (Su.; Çr.) Al.; Su.) “Bu nasıl san-salat bu na-
āç Ağaç (Harunköy-İs.) “İki āç uza- sıl ade / Al olmuş yanaklar deva-
dularıdı şöyle.” Abaz 2004: 129 dır sade” Yöndem 1983: 57
açacak Anahtar (Toyhane-Ba.; adeleşmek İddialaşmak (Su.)
İmirli-Su.) adeli töreli Görenekli, yol yordam
aççik Azıcık, çok az (Kargı-Os.) bilen (Su.)
aç enik Maddi sıkıntıdan dolayı adı batası Ölesice anlamında ilenç
sağa sola saldıran; yasaya, ahlaka (Su.) “Adı batası hastalık demek
aykırı eylemlere yönelen kişi buraya kadar ulaştı.” Sarıyüce
(Çr.) “Aç eniğin biri, saldıracak 2004: 18
yer arıyo.” Kerman 1997: 55 ādık (1) 1. Angarya (Çr.) 2. Yük
açuk Açık (İs.) “O zaman kor şey- (Çalyayla-Çr.)
tan açukdan gezeridi.” Abaz, adık (2) Densiz (Su.)
2004: 109 adıkmak İyi ya da kötü ad ile ün-
ada Irmağın menderesleri ara- lenmek (Çr.)
sında kalan toprak parçası (Gö- adıma vurmak Adımla ölçmek
let-Ka.) “Adayı gene ırmak basmış (Su.)
di-yorlar.” www.golet.tr.gg/ ādırıklı Dengesiz, bir yana eğik
adamakıllı İyice (Çr.) “Mayısın ilk (Çr.) “Çuvalı eşeğe ādırıklı sar-
haftası olduğu halde güneş ada- mayın.” Tdk 1993: 66
makıllı kızdırıyordu.” Tahir 2004:
58
16
16
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ādırmak Yükün bir yana ağır gel- afguru Boş konuşan (Bademce-
mesi (Çalyayla, Ovakarapınar- Ka.)
Çr.) afıl uful Nefes nefese, çabuk ça-
adıyaman Şeftali (İs., Hacıhamza- buk, şapır şupur (Çr.)
Ka.; Âşıkbükü-Os.) afır 1. Hayvan damı; ahır (Eski-
âdirik çôdürük Tahteravalli (Örü- ekin-Çr.) 2. Hayvanların yem ye-
kaya-Al.) diği oluk (Ovakarapınar-Çr.)
âdirmek Eğmek, eğdirmek, yan “Afırda buldular püsküllü fesi /
yatırmak, (Ovakarapınar-Çr.) Giyelim karayı çekelim yası” Oğuz
ado Düşman (Su.) "Lan Os-man, 2006d: 60
bizi kuru kuruya adolara kurban afilli Çalımlı (İs.; Çr.)
edecektin." Çalmuk 2019: 79 afire Arife, öngün (Su.)
adok Adak, öndül (Çr.) aflak Kolayca kandırılabilen, saf
aduramaç çödüremeç Tahtere- (Arpalık, Dutçakallı-Çr.)
valli (Yenişıhlar-Ba.) “Hasan, ça- afūn elması Bir elma çeşidi; sütlü
buk gel, göbeller sakızların orada elma (Ba.; İs.) “Afuun elmasının
aaduramaç çöödüremeçe biniyo.” fidanı zamanında Afyon’dan gel-
Şahin 2020: 9 miş olabilir mi?” Şahin 2020: 10
ad vemek Söz vermek, yemin et- afur Ahırlardaki hayvan yemliği
mek (İs.) (Ba.; İs.; Türkler-Çr.) “Fadime gız,
afaangı artmak Ateşi yükselmek sizin afurun taataları gırılmış, go-
(Çıkrık-Çr.) cana di de tamir etsin.” Şahin
afacan Zehir gibi acı (Çitli-Me.) 2020: 10
afağan Yürek oynaması, çarpıntı, afurseki Kuzu ağılı (Ahmetoğlan-
heyecan, tasa, iç sıkıntısı, hafa- Çr.) “İki gözlü ambarımız, kuzu-
kan (Çr.) ların kaldığı afurseki dediğimiz
afağanı galkmak Sinirlenmek, ne- ağılın tam karşısındaydı.” Çalış-
fesi daralmak, bayılacak gibi ol- gan 2021: 144
mak (Çr.) “Durduk yere Fadime afur tafur Çalım, gösteriş, kurum
Nene’nin afağanını galdırdın.” (Su.) “Hem de benim bildiğim
Kerman 1997: 55 beyler afur tafurlu olur.” Sarıyüce
afağanlara boğulmak Afağanı 2004: 292
galkmak (Çr.) agıt Ölen birinin iyiliklerini, ölü-
afalak Aptal, sersem, şaşkın (Çr.) münden duyulan acıları sayıp
afat Yaman, hareketli çocuk (Gök- dökmek üzere söylenen ezgi; ez-
çam-Su.) gi ile ağıt söyleyerek ağlama (Çr.)
afatlamak Çok öfkelenerek ağzına a gızım Bir çocuk oyunu (Ka.)
geleni söylemek (Kargı-Os.) "Birdirbir, a gızım, tura oyunları
aferim Aferin (Tolamehmet-Çr.) oynanır, çıngırşağa binilirdi." Aşık
“Aferim, aferim böyle devam et.” 2003: 80
Güven 2017: 57 agubat Avukat (Su.; Çr.) “Sayı sizin
afeyin tohumu Haşhaş (Çalyayla, o mahkeme nooldu? Agubat dut-
Karagöz-Çr.) tun mu?” Tuluk 1991: 2
afgurmak Boş yere kızıp bağır- ağ Beyaz, ak (İsahacı-Al.; Yazır-
mak (Bademce-Ka.) Bo.; Gökçam-Su.; Sarimbey, Tur-
gut-Çr.) “Estirelim yeli dağda /
17
17
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
18
18
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
19
19
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
20
20
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
21
21
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
olacağa benzer. Ağzın fal ola.” ahıl gutusu Çok akıllı (Su.)
Tdk 1993: 119 ahıllı Akıllı (Harunköy-İs.; Çr.)
ağzı pek Sır vermeyen, ketum “Orda çok ahıllılar va.” Abaz
kimse (İs.; Su.) 2004: 155
ah Ak, beyaz (Çayhatap-Çr.) “Sö- ahıret evi Gerdek odası (Su.)
ledin sözler hahdır / Hahdır de- ahır sekisi Kışın, sıcaklığından
yenin yüzü ahdır” Caferoğlu 1994: yararlanarak oturmak için ahırın
139 bir yanına set biçiminde yapılan,
aha İşte, orada, hemen şurada, bu yüksekçe oda (Çopraşık-Al.; Gök-
(Eskiyapar-Al.; İkipınar-İs.; Gök- çam-Su.; Budakören-Çr.) “Otur-
çam-Su.; Çalyayla-Çr.) “Görüyon duğu yer ahır sekisi, çağırdığı pa-
ya goçum sinek govalıyok aha.” dişah türküsü.” Tdk 1993: 131
Özçatalbaş 2002: 109 ahıtma (1) Hayvanların alnındaki
aha anān babān Şaşma ünlemi aklık (İs.)
(Çr.) ahıtma (2) Saç üzerinde ya da
ahabbağ ¦ apakça (Çr.) tepside pişirilen çörek (İs.).
ahacığına ¦ ahacık (Çr.) ahıtmak Küçük çocuğun çiş etme-
ahacık İşte, orada, hemen şurada, si (Çr.)
bu (Ovakarapınar-Çr.) “Ahacık şu ahizar Ağlama, inleme (Çr.) “Ka-
dağın ardı." Demiryürek-Ozulu nadın yere vurdu / Benim ahiza-
2017: 236 rımdan” Ertekin 2006: 33
ahacıma ¦ ahacık (Su.) ahkırık Balgam çıkarırken boğaz-
ahacına ¦ ahacık (Çr.) dan gelen hırıltılı ses (Çr.)
ahacuk ¦ ahacık (İs.) ahlına yanıyım Bir kişinin bir işi
ahah İşte, orada, hemen şurada, yanlış yaptığını belirtmek için
bu (Çr.) söylenen söz (Su.)
ahapça ¦ apakça (Çr.) ahmak Tatsız meyve (Ahmetoğ-
ahar Hayvanların barındığı yer, lan-Çr.) “İri meyvelere tatsız an-
ahır (Sarimbey-Çr.) lamında ahmak derdik.” Çalışgan
ahbap Dost, tanıdık (İsahacı-Al.; 2021: 135
İs.; Gökköy-Çr.) “Pek çabuk ah- ahman Koç katımında koyunların
bap olduk.” Benice 2002: 117 gece yattığı üstü açık, çevresi ka-
ahca (1) Beyaz (Çitli-Me.) “Benim palı olan yer (Çavuşcu-Su.)
defter seninkinden ahca.” Tdk ahmatçalı Saf, avanak (Ba.) “Yahu
1993: 127 amma da ahmatçalısın, senin
ahca (2) Akçe, para (Turgut-Çr.) adın nereden karışsın terör so-
“Pul oldu vicdan ahçası / Bağlan- ruşturmasına, gitti yengenin bi-
dı fikir bohçası” Gardaş 1979: 11 lezikleri desene.” Şahin 2020: 11
ahıl Akıl (Harunköy-İs.; Çr.) “Na- ahmetbağ Bir çeşit tatlı üzüm,
hal bu ahılıña geliyo da ūraşıyoñ (Os.; Çalıca, Çalyayla-Çr.) “Kara
sen.” Abaz 2004: 152 üzüm, ak üzümler, gelinparmağı,
ahılgan Çamsakızı, reçine (Çr.) Ahmetbağ çeşitleri…” Özçatalbaş
“Çik taraflarındaki çukura ahıl- 2002: 80
gan ya da balmumu doldurularak ahmetbey 1. ¦ ahmetbağ (Os.;
fazlaca ağırlık temin edilir.” Tom- Çalyayla-Çr.) “Ahmetbey üzümü
buş 1940: 27 var, gelin parmağı desen var…”
22
22
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Tuluk 1991: 2 2. Yabanıl bezelye akat, bey, kurşunlu gibi adlar ve-
(Ahmetoğlan-Çr.) “Kardeşim İz- rilir.” Oğuz 2006b: 10
zet ile senin baklanın için kaç ta- akay Adam, erkek (Kalecikkaya-
ne ahmetbey çıktı diye iddiaya Al.)
girer, gülüşürdük.” Çalışgan ak bakla Beyaz kuru fasulye (Kı-
2021: 219 cılı-Al.; Ka., Os.; Arpalık, Mor-
ahmın Hayvan pisliği, gübre (Gök- sümbül-Çr.)
çam-Su.; Kuşsaray-Çr.) akbaş Tane tutmamış ekin başağı
ahraç ¦ argaç (2) (Su.) (Kıcılı-Al.; Çr.)
ahraz Dilsiz, hem sağır hem dilsiz ak bekmez Elle çarpılmış, yumur-
(İmat-Al.; Kargı-Os.; Su.; Arpalık, talı katı pekmez, bulama (Baltacı
Çıkrık, Dutçakallı, Eskiekin, Evci- Mehmet Paşa-Os.; Büyükgülücek,
ortakışla-Çr.) “Ahrazın dilini sahi- Ovakarapınar-Çr.)
bi anlar.” Yoksul 2013: 25 ak böğürce Kuru fasulye (Ka.).
ahren Yaşıt, emsal (Su.) ak börgüce Kuru fasulye, ak fa-
ahretlik Öte dünyada da arkadaş- sulye (Âşıkbükü-Os.)
lık ilişkisinin sürmesini sağla- ak bulama Elle çarpılmış, yumur-
mak için iki kadın arasında yapı- talı katı pekmez, bulama (Çr.)
lan sözlü anlaşma (Kargı-Os.; Çr.) akcıl ¦ akçıl (Âşıkbükü-Os.)
“Bir de Fitnat annenin kel ahret- akça Beyazca, beyaza yakın (Çr.)
liği Kamuran.” Seyda 2006: 22 “Eşi İfakat Hanım akça pakça ka-
ahseri Çoğunlukla, ekseri (Su.) dındı.” Seyda 2006: 85
ahşam Akşam (İs.; Kuyucak-Me.) akçıl Beyaza yakın, beyazı çok,
“Bahriyar, banyuyu ahşam kitle- rengini atmış, solmuş nesne(Al.)
yip giderken…” Abaz 2004: 112 akger Tüyleri alacalı kıl keçisi
ahur Hayvanların barındığı yer, (Âşıkbükü-Os.; Boğabağı, Çalyay-
ahır, tavla (Kürt aşireti, Yeşil- la-Çr.) “Ötede Kör Zeynep-gilin
yurt-Al) akger keçisini tuttu.” Gümüş
ahurlamak Herhangi bir hizmet 1977b: 46
hayvanını kış süresince ahırda akgözübüyük Kalın kabuklu, da-
beslemek (Çr.) yanıklı bir üzüm cinsi (Os.)
aka Gelinlik yapımında kullanılan akılbağ Aklı eren (Su.)
bir tür kumaş (İs.) “Gelinlik üçe- akılgan (1) Ağacın kabuğu ile
teğin kumaşına aka diyorlar.” Be- gövdesi arasındaki ince tabaka
nice 2002: 128 (Çr.) “Şu ağacın ahılganına kadar
akabbağ ¦ apakça (Çr.) balta kessin.” Koşay-Işıtman
akabbak ¦ apakça (Çr.) 1932: 5
akamak Karadama verilen eğim akılgan (2) Çam sakızı, reçine
(Al.) (Çalyayla-Çr.)
akapağ ¦ apakça (Çr.) akılgan (3) Çevresine göre daha
akapça Çok beyaz, tertemiz (Çr.) çukurda olduğu için suyun ko-
akarca Sürekli akan çıban, sıraca, layca toplanabildiği çeltik tarlası
fistül (İs.) (Âşıkbükü-Os.)
akat İçi kurşun, zift, sakız gibi akıntı Suya akma olanağı veren
maddelerle doldurularak ağırlaş- eğim (Oğ.)
tırılmış aşık (Çr.) “Bu aşıklara akıtmak İşemek (Çr.)
23
23
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
24
24
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ala bahar Baharın ilk günleri (Su.) açıp girdiler bahçeden içeri.” Gün-
“Bir gün ala baharda turnalar doğar 2020: 86
Budaközü bucaklarına döner- alaca belece ¦ alabele (Göceno-
ken...” Sarıyüce 2004: 166 vacığı-Çr.) “Veli Çavuşların ham-
alabaş (1) Başı benekli hayvan barın altına gunnıyan köpeğin üç
(Çr.) gölbezi alaca belece.” Şahin 2020:
alabaş (2) Karısının başkalarıyla 11
ilgisine göz yuman adam (İs.) alaca bulaca ¦ alabele (Çr.) “Başı
alabaşlı (1) Yarım yamalak (Su.) da, şakaklarına kadar, eski bir
alabaşlı (2) Başında ala renk olan kelliğin alaca bulaca izleriyle pa-
hayvan (Su.) rıl parıldı.” Tahir 2007: 130
alabele Çok renkli, karışık renkli alaca kapı Bahçe kapısı (Göce-
(İs.; Su.) novacığı-Çr.) "Kızar mı? İkisini
alabeslek Yarım bırakılmış ya da birleyip alaca kapıdan dışarı mı
baştan savma yapılmış iş (Ba.) atar?" Gümüş 1977: 102
“Yahu abıcoolu, bu duvar böyle mi alaca kar Karın yer yer eriyerek
örülür, alabeslek olmuş garda- toprağın görünmeye başladığı
şım.” Şahin 2020: 11 zaman (Çr.)
alabula ¦ Alabele (İs.) alaçakır 1. Yarı olgunlaşmış sebze
alaca (1) Ahlâksız, ara bozucu, ya da meyve (Kıcılı-Al.; Su.) 2.
dönek, uğursuz adam (Çr.) “Hele Yarı sarhoş kimse (Tolamehmet-
bakalım bey! Adamın alacası için- Çr.)
de…” Tahir 2006: 77 alaçık Üzeri dal ya da hasırla örtü-
alaca (2) ¦ alabele (Ortaköy-Su.; len çoban evi; tarla, bostan, bağ
Çr.) “Kız ne bakan bacadan / Ur- kulübesi, çardak (İs.) “Şehre gelin
bası alacadan” Ertekin, 2006: 82 oldu Yörüğün kızı / Alaçık çadırı
alaca (3) Hapishane (Çr.) çulu unuttu” Gösterir 2014: 104
alaca (4) Keklik avında kullanılan, alaçiğ 1. Pişmek üzere olan yemek
çeşitli renklerle boyanmış bez (Su.; Karagöz-Çr.) 2. ¦ alaçakır 1
tuzak (Çr.) “Alaca görmüş keklik (Su.)
gibi birbirlerine karışıyorlar.” alaçuk Derme çatma kulübe (İs.)
Yoksul 2013: 34 aladdirik Elektrik (Su.) “Üreliüün
alaca (5) Kıldan dokunmuş sergi, bunuñ misafiri varıdı. Aladdirik
bir çeşit kilim (Çr.) gitmiş mi!” Özdemir 2019: 87
alaca (6) 1. Üzüme düşen ben alad garsalak Aceleyle üstünkörü
(Ahmetoğlan-Çr.) “Ağustos ayının yapılan iş (Âşıkbükü-Os.) “Alad-
sonunda üzüme ilk alaca düşer- garsalak elindeki işi bitirip kendi-
di.” Çalışgan 2021: 114 2. Olgun- ni sokağa atmadan rahat ede-
laşmak üzere olan meyve (Su.; mezdi.” Arslaner 2016: 200
Ovakarpınar-Çr.) 3. Yarı yeşil aladu Acele, ivedi (Âşıkbükü-Os.)
ekin (İs.) “Aladulayın ayakkabısının birini
alaca (7) Aydınlanmak üzere olan düşümüşümüş.” Arslaner 2016:
hava (Su.) 179
alaca (8) Bahçe kapısı (Aşağı- alaf (1) Alev (İsahacı-Al.; Ba.; Ka.;
fındıklı-Su.; Çıkrık-Çr.) “Tahta- Su.; Çıkrık, Dutçakallı, Gökköy-
lardan yapılmış alaca bir kapıyı
25
25
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Çr.) “Yüreğim alaf atar / El söze ālamak Ağlamak (Çr.) “Eller guler
hile katar” Gösterir 2011: 263 ben ālarım gulemem / Niçin böyle
alaf (2) Hayvanların kışlık yiye- talihsizim bilemem” Caferoğlu
ceği, saman, ot, mısır sapı gibi 1994: 144
nesneler (Al.; Bademce-Ka.; Su.) Alaman Alman ulusundan olan
“Bu yıl alaf bol, sığırlar semiz (Su.)
olur.” Tdk 1993: 183 Alamancı Avrupa ülkelerinde işçi
alafan alafan seğirtmek Telaşlı olarak çalışan kimse (Su.)
telaşlı koşturmak (Çr.) alamet 1. Gösteriş, caka (Su.) 2.
alafını suyunu kesmek Bir kim- Nedeniyle (Su.)
seyi güç durumda bırakmak, ge- alâmisâmi Gökkuşağı (Ovakarapı-
lirini kesmek (Ka.) nar-Çr.)
alafirik Yarı kuru, yarı yaş (Su.) alanbaç Yüksek alev; çalı, ot ateşi
alaflamak Yakmak (Su.) (Su.)
alagarda boz dumanda Olağan- alançuk Yağmurdan, güneşten ko-
üstü durumlarda, kışta kıyamet- runmak için bağ bahçe içine çalı
te (Su.) çırpı ile yapılan korunak (Ba.)
alagün Yarı açık yarı bulutlu hava “Eğer Kesmaşiilin alançuğa yeti-
Âşıkbükü-Os.) şemeseydim sırılsıklam ıslanacaa-
alağaz Sır saklamayan, boşboğaz, dım.” Şahin 2020: 11
geveze (İs.; Su.) alarmak Kızarmak (Çr.) “Akşam
alağun 1. Alabildiğine bağırarak alardı gitti, benzim sarardı gitti”
ağlamak (Âşıkbükü-Os.) 2. Kuru Akbaş 1983: 43
gürültü, velvele (Âşıkbükü-Os.) ala sabah Gün ağarırken (Su.)
“Caminin önünde bir alağun kop- “Ertesi gün ala sabahta bir ulak
tu, köy ayağa kalktı.” Arslaner geldi.” Sarıyüce, 2004: 169
2016: 232 alasakça Saksağan (Göcenovacığı-
alağuncu 1. Alağunlu ağlamayı Çr.) “Bir yerleri acıdı duvara kon-
adet haline getirmiş olan (Âşık- muş alasakça ötünce.” Gümüş Ty:
bükü-Os.) 2. Nedensiz yere or- 8
talığı ayağa kaldıran kimse, vel- alasefiye Habersizce (Çr.) “Öyle
veleci (Âşıkbükü-Os.) alasefiye gidilir mi hiç.” Özdemir
alakarga Saksağan (Çr.) 2019: 90
ala kesbir Yarım yamalak (Su.). alaş (1) Siyahlı beyazlı köpek (İs.;
alakise (1) Saksağan (Evci-Bo.; Su.; İsmailköy, Kertme-Çr.) “Ka-
Çıkrık-Çr.) “Bir türlü yerli papa- rabaş’la Alaş’ı da sal, yolumuza
ğan olan alakise kuşları Aygar’da gidelim.” Güven 2013: 82
yuvalanmışlardı.” Sarıyüce 2006: alaş (2) Sedef hastası (İs.)
70 alaş (3) Saçı iki renkli olan kimse
alakise (2) Üçkâğıtçı kimse (Ba.; (İs.)
Çr.) “Alakise herif paralarımı ver- ala şafak Çok erken, gün ağarır-
miyo heri.” Bilen 2006: 41 ken (Çr.) “Birliğimize katılmak
alakise (3) Yarı olmuş, yarı ol- üzere bizi ala şafakta yola çıkar-
mamış (Çr.) dılar.” Sarıyüce 2004: 167
alamaç Kuru otların alevi (Çr.) alaş beleş Karışık renkli (İs.)
26
26
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
alatav (1) Yarı yaş, yarı kuru top- alçevre Erkeklerin kullandığı kır-
rak, az tavlı yer (İs.) “Çavdara mızı mendil (Çr.) “Tutup alçevre-
alatav iyi geliyor.” Tdk 1993: 201 min kördüğümünden / Halay çeke
alatav (2) Az sıcak (Su.) çeke öldüm bu gece” Sayın 1941:
alatirik Elektrik (Ba.; Bademce- 18
Ka.; Çalyayla, Gökköy-Çr.) “Ala- aldamak Aldatmak, kandırmak
tirikler kesildi, üç gün gelmeye- (Çr.) “Dünya tadı bal tadı / Dünya
ceemiş.” Şahin 2020: 12 beni aldadı” Gösterir 2011: 118
alatokaç Ağaçkakan (Bademce- aldangıç Avutacak, kandıracak,
Ka.) gönül alacak şey, söz (Me.; Or.)
alavutçu Arabozucu kimse (Yeni- alddan aşşa Dikine aşağı (Su.)
şıhlar-Ba.) ale Açık kahverengi, ela göz (Ço-
alay 1. Hep, bütün (Su.) 2. Ka- mar-Al.; Eskiekin-Çr.) “Yedi yıl
labalık (Çr.) “İçerisi bir alay kadın emek verdim Ale gözlü bir kıza”
erkek, çoluk çocuk dolu.” Sarıyüce Ertekin 2006: 70
2004: 170 âle Yavaşla, dur, durdur (Gökçam-
alayı Hepsi, bütünü (Obruk-Do.; Su.; Çr.) “Ale ale cezaevinde ine-
Kargı-Os.; Su.; Çalyayla-Çr.) cek var.” Sağmen 2009: 70
“Gümpürleri çekti çekti götürdü / âlemek Durdurmak (Çopraşık-Al.;
Pürçüklünün alayını bitirdi” Kur- Karadona-Çr.; Gökçeağaç-Uğ.;
toğlu 2006: 16 Çr.) “Şeer otobüsünü âleyeme-
alaz Alev (Su.; Arpalık, Çıkrık-Çr.) dim, gidividi.” Şahin 2020: 12
“Köy kıyısına ulaştığında bir alaz alem eşgere Gizlemeden, sakla-
daha daladı yüzünü.” Sarıyüce madan, âleme aşikâr (Âşıkbükü-
2004: 341 Os.) “Otuz ramazan alem eşgere
alazlama (1) Hafif pişirme (Kıcılı- oruç yedi koskoca adam.” Arsla-
Al.; Su.; Ovakarapınar-Çr.) ner 2016: 200
alazlama (2) Yüzde, vücutta çıkan alemiyon Alimünyum (Tatar-Çr.)
çıbanlar, kızartılar (Al.; Çitli-Me.; “Demliğim alemiyon / Derdimden
Su.; Gökköy-Çr.) "Alazlamada bilemiyon” Çağıl, 2013: 19
kullandığı demiri gözlerine tut- âlen Yavaşla (Çr.)
muş, yemin etmişti." Çalmuk âlence Eğlence (Çr.)
2019: 11 âlenmek (1) Alay etmek, eğlen-
alazlamak (1) Ateşe odun atmak mek, dalga geçmek (Gökçam-Su.;
(Al.) Çr.) “Adamınan ne âleniyon oğ-
alazlamak (2) Yüzdeki şişlikleri lum, get işine.” Kerman 1997: 14
üzerine sıcak demir uygulayarak âlenmek (2) Durmak, yavaşlamak
iyileştirmek (Külah-Al.) (Yeşilyurt-Al.; Gökçam-Su.; Ova-
al basma Lohusa kadınlarda görü- karapınar-Çr.)
len bir hastalık, lohusa hum-ması âlenmek (3) Geç kalmak, oya-
(Kızılyar-Al.; Gökçam-Su.) “Aman lanmak (Yeşilyurt-Al.) “Orda bur-
loğusayı yalnız bırak-mayın al da âlenmeden çabuk gel.” Kerman
basar.” Tdk 1993: 207 1997: 14
al başlı Al duvaklı gelin (Su.) âlentili Eğlenceli (Çr.) “Vallaha
albayrak Eskiden örülen bir çorap sen de bek âlentiliymişiñ.” Özde-
ya da çorap nakışı (Çr.) mir 2019: 116
27
27
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
28
28
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
alımsar ¦ alımker (Çr.) “Sen Ke- allı turna Halay türü bir halk oyu-
nan Efendi’nin tarlalarını alımsar nu (Arpalık, Morsümbül, Ören-
olmuşsun!” Tahir 2006: 274 cik-Çr.)
alışmak Tutuşmak, yanmaya baş- alma Elma (Ba.; Baltacı Mehmet
lamak (Çr.) “Soba alışadursun, gel Paşa-Os.; Su.; Büyükgülücek, Çal-
iki lâf edelim.” Tdk 1993: 220 yayla, Çayhatap, Dutçakallı-Çr.)
alikopter Helikopter (Gökköy-Çr.) “Bir acayip kokun var / Çorum’da
aliyçin Mısır calasından yapılan, alma mısın?” Ertekin 2006: 65
gelinlerin başına takılan başlık almacık Kalça kemiği, uyluk başı
(İmat-Al.) (Çr.)
alkara kılçık Siyah kılçıklı bir çe- alma dilimi Bir motif adı (Su.)
şit buğday (Gökçam-Su.; Sarim- alnaç Karşı, ön taraf, göz önü
bey-Çr.) “Üveyik, Rus, deli buğ- (Göcenovacığı-Çr.) "Çıkarıp alna-
day, İngiliz buğdayı, devedişi, ak- cına dayadıklarında ‘hay vah’
lara kılçık, Hicaz, turnadili yetiş- dersin amma hay vahın para et-
tiril-mektedir.” Ertüzün 1944: 11 mez." Gümüş 1977: 92
alkarısı Lohusalarla, yeni doğan alnaltın Alna takılan altın (Çr.)
bebeklere musallat olarak onları alpımak Nazlı büyütmek, yüz ver-
boğduğuna inanılan görüntü (Ev- mek, şımartmak (Âşıkbükü-Os.)
ci-Bo.) “Yamalı urbalı, çirkin al “Bu yaşa kadar çocuğu alpırsan
karılarının dolaştığı pınarlar var- bugün de önüne geçemezsin.” Ars-
dır.” Sarıyüce 2006: 51 laner 2016: 233
al kızı Yeni doğum yapan ka- altıkıran Başağı altı sıralı olan ar-
dınlara musallat olan peri (Ala- pa (Sarimbey-Çr.) “Arpa nevile-
cahöyük-Al.) “Ahırda da çok gö- rinden yılandili, altıkıran, tokak
rünürmüş al kızı, ata çok biner- yetiştirilmektedir.” Ertüzün 1944:
miş.” Balıkçı 2010: 101 12
Allah sıvamış da yaratmış Çok altı kis çıkmak Boş çıkmak, asılsız
güzel, alımlı kadınlar için kulla- çıkmak (Karagöz-Çr.) “Konuşun-
nılan övgü sözü (Çr.) ca onun da altı kis çıktı.” Yoksul
allalem ¦ Elleham (Çr.) “Kenefe 2013: 461
girdi allalem, senin başkomser.” altına üstüne goyma Cenaze
Tahir 2004: 65 kaldırma giderleri (Su.)
allanmak Utanmak, arlanmak altınbaş Beyaz pamuk ipliğinden
(Çr.) “Arsız allanmaz, bozkır çil- dokunan bir çeşit ince bez (Çr.)
lenmez.” Yoksul 2013: 68 altını çalmak (1) Toplamak, he-
allasen Allah’ını seversen (Os.; sabı kapatmak, ilişiği kesmek
Çr.) “Kim söyledi allasen ağa, şu- (Çr.)
nun adını biz de bilelim.” Tahir altını çalmak (2) Ahırda hay-
2006: 269 vanların yattığı yeri çalgı ile te-
allem kallem etmek Bütün kur- mizlemek (Çalyayla-Çr.)
nazlığını kullanarak inandırma- altını çalmak (3) Birinin ağzını
ya, kandırmaya çalışmak (Çr.) aramak (Su.)
allı gelin Bir çeşit kırmızı erik altını üstünü görme Hayvanların
(Çr.) tımarını yapma, yemini suyunu
verme (Su.)
29
29
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
30
30
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
anaç (2) Kurnaz, deneyimli, bilgili anarat Saf, katıksız, temiz, öz (Çr.)
(Mislerovacığı-Çr.) “Belli değil “Bu yıl tohumluğu anarat buğ-
büyük küçük baksana / Anaç ol- daydan koydum.” Tdk 1993: 252
muş dünkü cücük baksana” Koy- anarıberi Ufak tefek, öteberi, san-
gun 2002: 32 dık eşyası (Çr.)
anadan üran Çırılçıplak (Su.; Ar- ānatmak Anlatmak (Çr.) “Dilim
palık, Dutçakallı, Morsümbül-Çr.) dönmez, her bi şeyi sayası / Hepi-
anadonluğu Düğünde kızın ana- sini anadamam doyası” Kurtoğlu
sına verilen giysilik kumaş (Ye- 1998: 17
şilyayla-Al.; Çalyayla-Çr.) “Kızın anatut ¦ anadut (Al.; Seydim-Çr.)
anasına anadonluğuna ne istediği anavul Sebze ekmek için ayrılmış
sorulur.” Yöndem 1983: 24 toprak parçası, evlek (Doğla-Me.;
anadut Ekin demetlerini arabaya Çıkrık-Çr.)
koymaya, harmanı aktarmaya ana yolluğu ¦ ana donluğu (Çr.)
yarayan, bir üstte iki altta çatalı anca Ancak (İsahacı-Al.; Körkü-
olan, uzun saplı aygıt (Büyük- Su.; Evciortakışla, Karahisar, Ser-
hırka, Kıcılı, Külah-Al.; İs.; Beydi- ban-Çr.) “Arzumanım dosttur an-
li, Çıkrık , Eskiekin-Çr.) “Anadutu ca / O dostu bulak bakalım” Ko-
tuttum, ağzıma aldığımı yuttum.” çak 1980: 110
Yoksul 2013: 56 ancılayın ¦ ancileyin (Çr.)
anah Aman, amanın (Göcenova- ancileyin Öyle, onun gibi (Os.)
cığı-Çr.) “Uyku semesi ne olduğu- anda bunda Orada burada, ötede
nu bilemedim, anah dedim.” Erte- beride (Çr.)
kin 1946: 16 andal 1. Bahçe, bağ ya da bostan-
ana halı Aybaşı olma, âdet görme da sulamayı kolaylaştırmak için,
(Dereköy-İs.) "Her aybaşı ana ha- toprağın eğimine göre ayrılan
lın olur." Balıkçı 2010: 79 parçalar, maşala (Me.; Or.) 2. Ev-
analı gız Boncuk örgü motifi (Su.) lek sınırı (Külah-Al.; Or.; Çıkrık-
analık Üvey anne, kaynana (İs.; Çr.)
Âşıkbükü-Os.; Gökköy-Çr.) “Bi- andallamak Dikişi seyrek seyrek
zim evde analığım bulguru kaza- dikmek (Çr.) “Bize gel de şu yor-
na sayı ile atmaz mı?” Tahir ganı andallayıver.” Tdk 1993:
2006: 100 257
ānamak Anlamak (Aşağıfındıklı- andılı andılı Aç kalmak (Al.)
Su.; Çr.) “Tüfek ayarsız anadın andırmak Hatıra getirmek, hatır-
mı?” Destanoğlu 2006: 28 lamak, anmak (Çr.) “Karı koca
ānanmak Yerde sırt üstü sağa sola ara sıra eski dostlarımızı andırı-
yuvarlanmak (Çopraşık, Kılavuz- rız.” Tdk 1993: 260
Al.; Ovakarapınar-Çr.) anduz Kırda yetişen, nezleye karşı
ana oğul Bağda iki karık büyük- kökü toz haline getirilip buruna
lüğünde açılan bölme (Su.) çekilen bir çeşit ot (Çr.)
anar Eğer, şayet (Çr.) “Anar o naz- anedder daşır Kadın aile reisi
lı yâr benim olmasa / Bahın goz- (Su.)
lerimin yaşına benim” Caferoğlu anehter Anahtar (Al.)
1994: 146 anetter Anahtar (Gökköy-Çr.)
31
31
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
32
32
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
33
33
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
34
34
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
35
35
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
36
36
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
37
37
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
38
38
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
39
39
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
atlampaya kalkmak Önünü ardı- aval aval Aptal aptal bakmak (Sa-
nı gözetmeksizin dörtnala koş- rimbey-Çr.) “Etrafıma aval aval
mak (Os.) bakındım.” Özçatalbaş 2003: 23
atlangaç Çaydan geçebilmek için avanas Küp (Su.)
aralıklarla konan iri taşlar (Çr.) avanta Avare, işsiz, aylak, kötü
atlankaya Çocukların bir tür oyu- kimse (Çr.)
nu (Kargı-Os.) avar Parsel (Doğla-Me.)
atlemek Temizlemek, ayıklamak, avara 1. Şaşkın, kararsız, bece-
seçmek (Tutçakallı-Çr.) “Bizim riksiz, işsiz (Külah-Al.; Akçalı-Su.;
bağın başını / Ben atledim taşını” Arpalık, Sarimbey, Turgut-Çr.)
Gösterir 2011: 131 “Az kazandın çok çalıştın / Sen
atlı Erkek tavırlı kadın (Çr.) avara durdun mu hiç” Gardaş
“Anam sen o atlıyla başa çıkabilir 1979: 3 2. İşe yaramaz, verimsiz,
misin?” Yoksul 2013: 57 kötü, bozuk, iyi olmayan her şey
atlık At, eşek bağlanan ahır (Bey- (Kavşut-Su.; Çr.) “Bu adam ava-
dili-Çr.) radır demedim mi?” Tdk 1993:
atma Kış geceleri sırayla, haftada 376
bir yapılan yemekli sohbet (İs.) avara ayı 1. Kasım ayı (Su.) “Avara
“Yarın akşam atmamız var, beni ayından on gün önce ek, on gün
mazur görün.” Tdk 1993: 372 sonra ekme.” Çalmuk 2019: 108
atmaca Çocukların kuş vurdukları 2. Ekim ayı (Bademce-Ka.)
sapan (Su.) avara gasnak Çalışmak istediği
atmış Altmış (İs.) "Atmış sene ol- halde, koşullar çalışmaya elveriş-
muşdur ben gelin olalı." Abaz li olmadığı için işsiz güçsüz ge-
2004: 169 zen kimse (Çr.) “Bir avara kasnak
atmış ahıl yetmiş fikir Bir örgü gibi boş döndüm / Hiçbir işe ya-
motifi (Su.) ramadım neyleyim” (Körhasan)
atmuk Belsuyu, meni (Âşıkbükü- Ercan 1991: 380
Os.) avaralaşmak 1. Hastalığın kötüye
at paklası Siyah, büyük bakla gitmesi (İs.) 2. İşlerin iyi gitme-
(Çitli-Me.) mesi (İs.)
atuk Artık (İs.; Güvenli-Çr.) "Bir- avaralık İşsizlik (Çalyayla, Düdük-
billene sungu sunguye düşü-yola, lük-Çr.) “Avaralık döneminde
atuk naalisa." Abaz 2004: 102 okuma yazma kursu veriyormuş.”
ava 1. Baba (Gökçam-Su.; Gökköy- Akkaya 2011: 371
Çr.) 2. Ağabey (Çopraşık-Al.; Se- avcıl İyi av avlayan hayvan (Çr.)
vindikalan-Çr.) “Avaların Do- aveyit Armağan (Boğazkaya, El-
muzçukuru’nda herk ediyo. Götür mapınar-Me.) "Elbiseyi götüren
de ekmani yesinler emi.” Özcan kişi ayakkabısını ayağından çıka-
2021: 6 rırsa geri almak için aveyit öde-
avadan, avadanlık Araç, aygıt mek zorunda kalır." Cingöz 2010:
(Eskice-Çr.) “Onları da çoktan sa- 333
tardı ama, zenaatinin avadanlık- avgar avgar Yamuk yumuk, eğri
ları olduğundan…” Tahir 2008: büğrü (İs.)
353 avgın 1. Üstü kapalı ya da açık su
yolu, ark, bahçe duvarlarında
40
40
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
41
41
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
avut Bağırarak ağlama, sesli ağ- rulan sofra (Çr.) “Hizmet edenler
lama (İs.) için kurulan bu sofraya ayak sof-
avuz ¦ ağız (2) (Ba.; İs.; Gökçam- rası denirdi.” Ozulu 2016: 261
Su.) “Bizim sarıgızın bi avuzu olu- ayak tehrizi Odanın içinde, kapı
yo, kerpüç gibi, hemi de sapsarı.” arkasındaki sahanlık (Çr.)
Şahin 2020: 14 ayakyolu Tuvalet (Al.; Ba.; Gök-
avuzbav Çuval ağzı bağlamada çam-Su.; Arpalık, Dutçakallı,
kullanılan ip (Kalecikkaya-Al.) Morsümbül-Çr.) "Esgiden avluda
ayağa kalmak Düğün yemeğine bulunan ayakyoluna gece çırayı-
yetişemeyip hizmet edenler için nan gidiyoduk." Şahin 2020: 15
kurulan ayak sofrasında yemek ayallama Ayarlama (İs.) “Böyle bi
yemek (Çr.) “Bu duruma da aya- ayallama yapdık.” Abaz, 2004:
ğa kaldı denilirdi.” Ozulu 2016: 116
261 ayancak Dokuma tezgâhında kü-
ayağı almak Ayak hareketini çalı- cüyü aşağı yukarı indirip çıkar-
nan çalgıya uydurmak (Su.; Çr.) mak için basılan düzenek; ayak-
ayağı karıncalı Adı çıkmış hafif çak (Alacahöyük-Al.)
kadın (Ba.; Os.) “Adamın başını ayarsız Davranışları uygun olma-
belaya sokar bu ayağı karıncalı, yan, kendini bilmeyen kişi (Aşa-
feleğin şaşar sonra.” Şahin 2020: ğıfındıklı-Su.)
15 ayartmaç Ayartılmış, şaşırtılmış
ayak Düğünde konuklara yemek (Çr.) “Bizim yapının üstüne bir
dağıtan yapan genç (Çr.) ayartmaç güvercin kondu.” Tdk
ayak altı Ortalık, merkezi yer 1993: 408
(Su.) aybatçı Gürültücü, şamatacı (Çr.)
ayakcak (1) Merdiven, merdiven aydamak Hayvanları sürmek, ço-
basamağı (Ba.; Çr.) “Şu ayakcak- banın sürüsüne katmak (Kalecik-
ları tamir etmek ilâzım, bahsana kaya-Al.)
esgimişler.” Şahin 2020: 14 aydaş Bebeğin bedeninin kuruyup
ayakcak (2) Yürüteç (Os.) başının büyümesi biçiminde or-
ayakçak Tırpancının çalışırken taya çıkan bir hastalık (Ba.; De-
ayağına taktığı ayaklık ya da ot reköy-İs.; Gölet-Ka.; Âşıkbükü-
demeti; tönge (Kargı-Os.; Su.; Os.; Su.) “Davulcu Kâzım’ın gücük
Beydili-Çr.) oolu da bek aydaşımış, üflesen
ayak gezinmek Tuvalet gereksini- uçacak zaar.” Şahin 2020: 15
mini gidermek (Dutçakallı, Mor- aydede Ayçiçeği (Su.)
sümbül-Çr.) aydıngül Ayçiçeği, çekirdek (Su.)
ayak işi Kadınların üstten giydiği “Aydıngüller bi adam boyunu geç-
don (Su.) miş.” Bilen 2006: 41
ayaklamak Çabuk yürümek, hız- aydınlık Cam, pencere (Çr.)
lanmak, hızlandırmak (Çr.) “Böy- aydışmak Tartışmak, laf yetiştir-
le gidersek gece yarısı da varama- mek, alay etmek (Âşıkbükü-Os.)
yız tuzlaya. Biraz ayaklayın ara- “Babanla aydışmaya utanmıyor
baları.” Güven 2017a: 29 musun?” Arslaner 2016: 234
ayak sofrası Düğünde konuklara aydişmek İddia etmek (Ka.)
yemek dağıtan gençler için ku- aygırı Aykırı, ters, yanlış (Çr.)
42
42
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
43
43
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
nen olay Turgut köyünde yaşan- aze Âza, vücut organları (Âşıkbü-
mış bir olaydır.” Oğuz 2006c: 12 kü-Os.; Akçalı-Su.; Göcenovacığı,
ayrı enmek Gelinin, ayrı oturmak Sarimbey-Çr.) “Azelerim gopuyo
amacıyla kayınbabasının evin- boğün, heç eyi değülün.” Arslaner
den başka bir eve inmesi (Su.) 2016: 234
ayrıksı 1. İnsan içine katılmayan, azenmek Oyalanmak (Çr.)
yabancı gibi duran (Ba.; Çr.) 2. azı Kağnıda tekerlekleri birleşti-
Ters, inatçı (Ovakarapınar-Çr.) ren, ekseni iki yandan tutan ağaç
“Ayrıksılık etme oğlum, gel sen de çivi (Çr.)
gatıl oyuna.” Kerman 1997: 14 āzı bālı Oruçlu, ağzı bağlı (İs.)
ayruksa Huysuz, tabiatsız (İs.) azımsımak Az görmek (Çr.)
ayu Ayı (Bademce-Ka.) azınsamak Az görmek (Al.; Ba.;
ayucu Yakın yer, ayak ucu (İs.; Su.) Kargı-Os.; Su.) “Yeter oolum, tam
“Babam şoyle beş arık ayucun- iki hapaz nelbebi verdim ya, azın-
daymış.” Abaz 2004: 105 sama.” Şahin 2020: 16
ayuk Uyanık, ayılmış (Ba.) “Ne azırēl Azrail (Su.)
uyuması bacım, ayuk bu! Baksa- azıtmak (1) Kedi, köpek yavru-
na, gözlerini cimbildetti.” Şahin larını evden uzak bir yere bırak-
2020: 15 mak (Ahmetoğlan, Dutçakallı,
ayvah Eyvah (Gökçam-Su.) “Ay- Morsümbül-Çr.)
vahh! Bu da mı gelecağidi bu yaş- azıtmak (2) ¦ Azdırmak (İsaha-
tan sonra?” Sağmen 2009: 120 cı-Al.; Akçalı-Su.; Sarimbey-Çr.)
ayvalanmak Rengi sarıya dönmek “Doğru yürü azıtmadan / Kalyon
(Göcenovacığı-Çr.) "Herklerin, alıp tozutmadan” Arısoy 1970: 43
ayvalanmış arpaların içinde gezdi azmak (1) Yolunu yitirmek, şa-
sabahaca." Gümüş 1977: 76 şırmak, kaybolmak (İsahacı-Al.;
azap Çiftlik işlerinde çalışması için Çalyayla, Evciortakışla, Serban-
bir yıllığına tutulan erkek hiz- Çr.) “İlim Hakka giden bir ulu yol-
metçi, uşak (İsahacı-Al.; Saray- dur / Azarsın o yoldan şaşarsan
köy-Ba.; Gökçam, Kamışlı-Su.; oğul” Özgür 2002: 73
Beydili, Palabıyık-Çr.) “İstersen azmak (2) Şımarmak, yoldan
küpünde şarap olayım / Kapına çıkmak (Al.; Mislerovacığı, Evci-
kul eyle azap olayım” Özgür ortakışla, Karahisar-Çr.) “Azar ki
2002: 51 Allah beterinden saklasın kudu-
azbar Çitle çevrili ahır avlusu (Ka- rup Çorum’a sığmaz olur.” Tahir
lecikkaya-Al.) 2004: 26
azbuçuk Az da olsa, biraz (Arpa- azmak (3) Yaranın ya da has-
lık, Dutçakallı, Gökköy, Morsüm- talığın çekinceli duruma gelmesi
bül-Çr.) (Körkü-Su.; Eskiekin, Evciorta-
azdırmak Yoldan çıkartmak, şı- kışla-Çr.) “Savağın başında çağla-
martmak, sapıtmak (Körkü-Su.; yanı yok / Azmış yaraları, bağla-
Mislerovacığı-Çr.) “Kim büyüttü, yanı yok” Kurtoğlu 1998: 8
kim bunları azdırdı / Kim ne söy- azmak (4) Sel ya da taşkın için
ledi de böyle kızdırdı” Koygun yapılan kanal, dere (Ovakarapı-
2002: 23 nar-Çr.)
44
44
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
45
45
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
babalık Üvey baba (Çr.) “Babalı- bāçüyüz Eve bitişik bahçe (İs.)
ğında bol para vardı, koklat- “Boyle aralar bāçayuz boyük bāça
mıyordu.” Destanoğlu 2006: 54 bulularıdı.” Abaz 2004: 97
babana rahmet Doğru söyledin badak Kısa boylu, ufak yapılı, cü-
anlamında onaylama sözü (Çr.) ce, bodur, tıknaz (İs.; Gökçam-
“Tamam! Babana rahmet! Biz ya- Su.; Boğabağı-Çr.)
ren deriz.” Tahir 2007: 217 badal (1) 1. Merdiven, merdiven
babuç Ayakkabı, pabuç, bir çeşit basamağı (Külah-Al.; İs.; Gökçam,
terlik, yemeni (Eskiekin-Çr.) “Cici Yarımsöğüt-Su.; Çalyayla, Gök-
babuç cız eder / Kız oğlana göz köy, Karadona-Çr.) 2. Basamak
eder” Ertekin 2006: 39 türü engebe (Su.) “Gobelin biri
baca Toprak dam, evin üstü (Al.) badaldan yuvalanmış, toplunun
bacalık Ocağın yanına ya da üstü- dibine çömüdomuş.” Kerman
ne yapılan; lamba, kibrit gibi 1997: 14
araç gereç konan raf (Ba.; Os.) badal (2) Ceviz içinin dörtte biri
“Kaç kere söyledim şu tabahamı (Çr.)
bacalıgdan başga yere goymayın badal badal Düzensiz, gelişigüzel
diye!” Şahin 2020: 17 (Çr.) “Çocuğun tıraşı badal badal
baca üstü ¦ Bacalık (Âşıkbükü- olmuş.” Tdk 1993: 462
Os.) “Bacüstündeki bardakları ge- badala basmak Çocuğun yaşına
tirebilir misin?” Arslaner 2016: girmesi, yaşını doldurması (Çr.)
234 badallamak Basamak yapmak
bacca Bahçe (Su.) (Çr.)
bacı 1. Kız kardeş (Örenseki-İs.; badanaç Tekerleğin dönmesine
Dutçakallı, Morsümbül-Çr.) “Ne karşın taşıtın ilerleyememesi,
umuyon bacından, o da ölüyo patinaj (Uğ.)
acından.” Yoksul 2013: 505 2. Ka- bade Başka (Su.)
dınların birbirlerine seslenirken bademli Eskiden örülen bir çorap
abla, arkadaş anlamında kullan- ya da çorap nakışı (Çr.)
dıkları söz (Su.) badem parmak İşaret parmağı
bacılık Kadınlar arasında kardeş (Çr.)
yerine tutulan yakın arkadaş, badı Kaz (Külah-Al.; Ba.; İs.; Gök-
kardeşlik (İsahacı-Al.) “Gelin ba- çam, Yarımsöğüt-Su.; Çayhatap-
cılıklar uğut vuralım / Üç çinik Çr.) “Soyha badılar tarlaya gir-
buğdayı suya koyalım” Arısoy miş.” Bilen 2006: 41
1970: 72 badı badı Kazları uzaklaştırmak
baç Hayvan vergisi (Al.; Evci-Bo.; için söylenen söz (Su.)
Su.) “Satıştan bac almak için is- badıl badıl Ördek gibi sağa sola
teksiz isteksiz hayvanlar arasında yalpalayarak yürüme (Sarimbey-
dolaşıyordu.” Sarıyüce 2004: 286 Çr.)
bāça Bahçe (İkipınar, Örenseki-İs.; badılcan Patlıcan (Kargı-Os.)
Kargı-Os.) “Şindi de aha goca badımak Yol kıyılarında biten,
baçālar boz galıy gidemiyom.” ufak yapraklı, yemeği yapılan bir
Abaz 2004: 121 ot (Çr.)
badi 1. Kaz (Os). 2. Kaz ya da ör-
dek yavrusu (Çr.) “Suların maz-
46
46
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
47
47
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
48
48
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
49
49
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
50
50
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
51
51
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
52
52
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
53
53
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
54
54
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
55
55
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
56
56
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
57
57
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Os.; Su.; Çr.) “Duvarı bekittik, yı- aşınca Erikli’ye geldik say artık.”
kılması zor.” Yoksul 2013: 256 Arslaner 2016: 235
bekitmek (2) Bir yere gözcü dik- bel āzı Bel denilen tarım aracının
mek, nöbetçi koymak (Çr.) “Bek- bir kerede aldığı toprak miktarı
çileri etrafa bekitmişler, yine bir (İs.)
şey var.” Tdk 1993: 603 belbağı Kuşak, kemer (Su.)
bekitmek (3) Tokat vurmak (Su.) bel bel bakmak Boş boş, aptal
beklik (1) Berkitilmiş, sağlam- aptal bakmak (İs.; Çr.) “Bol bol
laşmış (Çr.) “Kaya kayaya beklik yiyen bel bel bakar.” Yoksul 2013:
/ Kayanın ardı keklik” Ertekin 156
1939: 21 belci Bağ, bahçe bellemede çalışan
beklik (2) Peklik, kabızlık (Kargı- işçi (Su.)
Os.; Çr.) “Benimki de beklik ol- belçek Cenazeyi mezara koyar-
duydu.” Özdemir 2019: 86 ken, tabutun altından geçirilip
bekmez Pekmez (Gökçam-Su.; üstte birleştirilen, kuşak gibi ka-
Çalyayla, Dutçakallı, Gökköy-Çr.) put bezi parçası (Çr.)
“Bolatlı bekmezi gibi ne şireleni- beldir bebek Çoluk çocuk, herkes
yon.” Uçakcı 2006: 216 (İs.)
bekmez ebesi Pekmezin ağartıl- beldir beldir Canlı, parlak (çocuk
masında kullanılan yoğurt ile yu- gözü için) (Çr.)
murta karışımı (Çr.) belek Kundak, çocuk bezi (Dere-
bekmez kefi Açık pekmez rengi, köy-İs.; Serban, Üçköy-Çr.) “Çöz-
kuladan az koyu donlu at (Çr.) düğün zaman beleği yaştır / Her
bekmezli ufamaç Kuru yufka ile zaman yaş tutar bezi çocuklar”
pekmez karışımından elde edilen Koçak 1980: 367
bir yiyecek (Su.) belemek (1) Çocuğu kundakla-
bekmezli yoôrt Yoğurt üzerine mak, beşiğe bağlayarak, sararak
pekmez dökülerek elde edilen yi- yatırmak (Ba.; Yazır-Bo.; Do.; Oğ.;
yecek (Baltacı Mehmet Paşa-Os.; Os.; Körkü-Su.; Kuşsaray-Çr.) “Şe-
Su.; Büyükgülücek-Çr.) rafettin’i de beledim, ıscak ıs-cak.”
bekmi Peki (Çr.) Şahin 2020: 20
bek yörü Hızlı yürü (Çr.) belemek (2) Bulamak, bulaştır-
bel (1) İm (Kızılhamza-Or.) mak (Su.)
bel (2) Meni, sperma (Su.; Çr.) belen Dağ üzerindeki yüksek ge-
“Dilaver Paşa tutuğunun beli ol- çit; dönemeçli, dik dağ yolu (Çr.)
madığını bilmeyen mi var?” Tahir “Yedi derenin başını bir belen
2004: 178 zapteder.” Ertekin 1939: 28
bel (3) Toprağı kazmakta kul- belenlemek ¦belinlemek (Çr.)
lanılan, ayak basacak yeri olan “Belenliyor, kuşkuya düşüyordu
tarım aracı (Kargı-Os.; Su.; Çal- kardeşinin evdeliğinden.” Gümüş
yayla-Çr.) “Belinen küreğinen 1977: 70
işim yok benim.” Yoksul 2013: belenmek (1) Çocuk kundaklan-
125 mak, beşiğe sarılarak yatırılmak
belan Yüksek yer, dağ sırtı (Âşık- (Çr.)
bükü-Os.; Palabıyık, Tolameh- belenmek (2) Toz toprak içinde
met-Çr.) “Kalaycı Belanı’ndan yuvarlanmak (İsahacı-Al.; Kiraz-
58
58
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
59
59
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Çr.) “Acemi nalbant, nal mıh çak- berdi Kamış yaprağı, hasır örgü
mayı Kürt eşeğinde beller.” Erte- (Su.)
kin 1942: 30 beri benzer Sıradan, benzeri çok
bellencelik İlk öğrenilen, öğren- olan (Ahmetoğlan-Çr.) “Ben de
melik (Su.) beri benzer kese atardım, kendi
belletmek (1) Öğretmek (Çr.) kendimi keselemeyi hiç sevmez-
“Laz ağası buna çok şey bellet- dim.” Çalışgan 2021: 235
miş.” Tahir 2006: 11 berk Sert, katı, sağlam, güçlü (Ar-
belletmek (2) Bel ile toprağı alt palık, Dutçakallı, Sarimbey, Ser-
üst ettirmek (Su.) “Döne Kadın o ban-Çr.) “Köpek Hasan şapkasını
gün imece ile bağı belletecekti.” berk tutup, göğsüne bastırmıştı.”
Sarıyüce 2004: 281 Seyda 2006: 106
belletmek (3) Yapılan yanlışlığın bertik incinmiş, burkulmuş ek-
cezasını vermek (İs.) lem; incinme, burkulma (Âşıkbü-
bel vermek Kamburlaşmak (İs.; kü-Os.)
Çr.) “Uzun direkleri çürümüş, ki- bertikmek 1. Yaranın azması
mi yerinde bel vermişti.” Seyda (Çıkrık-Çr.) 2. İncinmek, burkul-
2006: 93 mak (Âşıkbükü-Os.)
ben düşmek Meyvelerin, en çok bertilmek Kasın zedelenmesi
üzümlerin olgunlaşmaya başla- (Os.)
ması (Hışır, Kıcılı-Al.; Evci-Bo.; bertlek Patlak, devrik göz, patlak
Büyükgülücek-Çr.) “Burada do- gözlü (Çr.)
mateslere yenile ben düşüyor.” besdil ¦ bestil (Ba.; Harunköy-İs.;
Sarıyüce 2006: 36 Su.) “Ezeli besdil erüklerimiz olu-
benim hava Benim gibi (Ba.) “Sen du.” Abaz 2004: 128
benim hava yapma, işi baştan sıkı beslek Besleme, hizmetçi, evlatlık
tut.” Şahin 2020: 20 (Ba.; İs.; Os.; Çıkrık-Çr.) “Beslek
benli Bir halk oyunu (Çr.) getirdikleri sümüklü kızı sevi-
benzine gan gelmek Dinçleşmek, yorlar, beni sevmiyorlardı." Aksu
yiğitleşmek (Su.) 2013: 12
bepez Pekmez (Çr.) besleme Küçük yaşlardan itibaren
berağal Beri gel (Çr.) ailesinden alınarak büyütülen
berber Kapalı alanlarda oynanan hizmetçi kız, evlatlık (İs.; Çr.)
seyirlik köy oyunu (Deliler-Çr.) “Say ki, besleme değil, öz kızı…”
berçi Çok çarpıcı mavi, çakır Tahir 2004: 12
(Âşıkbükü-Os.) besmeç Bulgurla yapılan bir çeşit
berçin (1) Perçin (Çr.) “Çekme- çiğ köfte (Su.)
cenin berçini / Açamadım içini” bestil Pekmezle nişastadan yapı-
Ertekin 2006: 38 lan bir çeşit tatlı yiyecek; pestil,
berçin (2) Tarlada bir yere top- köfter (Çr.) “Bestili bol olan ba-
lanmış taş yığını (Ahmetoğlan- harı kolay getirir.” Yoksul 2013:
Çalyayla, Dutçakallı, Eskiekin- 130
Çr.) “Sakızlık Burnu’nda berçin beşbıyık Muşmula (İs.; Bademce-
sökersin, Kepir’de habire fidan di- Ka.)
kersin” Kurtoğlu 1994: 34 beşdaş Beş yuvarlak çakıl taşıyla
oynanan çocuk oyunu (İs.)
60
60
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
61
61
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
62
62
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
bıdır bıdır ölçüsünü pek aşmadı.” bıldırın Geçen yıl (Su.) "Bıldırın
Sarıyüce 2004: 87 pınarın başında oturan genç kız
bıdırdamak Gevezelik etmek, çok değil miydi o?" Çalmuk 2019: 182
konuşmak (Ba.) “Ne bıdırdıyon bılık Sevimli, besili hayvan yav-
gız? Kayınbabanın yanında böyle rusu (İs.; Su.)
gonuşmaya utanmıyon mu?” Şa- bılkımak Olgunlaşmış, en olgun
hin 2020: 21 halini almış her türlü meyve (Gö-
bıdırgan Çalı süpürgesi de yapılan let-Ka.) “Bu kavun bılkımış bir
bir çeşit ot (Âşıkbükü-Os.) kaşıkla yemeli.” www.golet.tr.gg/
bıdış Sevimli, tavlı küçük hayvan bınanık ¦ bıhanık (Çr.)
(Su.) bıngıl bıngıl Etli butlu, etleri sal-
bıgçı Ağaç saplı, hafif eğri, testere lanan (Ba.) “Dayıoolu, geçen An-
gibi dişleri olan, daha çok ot biçi- gara’da gördüğümüz gız nası-lıdı
len bıçak (Ba.) “İki saattir arıyom emme? Bıngıl bıngıl deel miydi?”
emme bıgçıyı bulamıyom.” Şahin Şahin 2020: 21
2020: 21 bıngıldak Küçük bebeklerin başı-
bığıl bığıl Şarıl şarıl, çağıl çağıl nın üst yanındaki yumuşak kısım
(suyun akışına ilişkin) (Çr.) (Kargı-Os.; Çr.) “Gafası, bıngılda-
bığır bığır bitmek Çok şişman- ğı nasıl, sertleşti mi?” Özçatalbaş
lamak (Çr.) 2002: 85
bıhalık ¦ bıhanık (Çr.) bıngıldamak Etin titremesi, oyna-
bıhanak Hayvanların ayak arka- ması (Çr.) “Karaman kuyruğu gi-
sındaki kör tırnak (İs.) bi bıngıldayan sağrısının eriyip
bıhanık Hayvanların ayağına bu- kemiğe dönmesi…” Tahir 2004:
kağı takılacak yer, bilek (Çr.) 334
bıhtı Pıhtı (İs.) bırak allasen Boş ver, uğraşma,
bıkçı Bağ budamaya, ot biçmeye bırak Allahını seversen (Çr.) “Bı-
yarayan dişli bıçak (Kozören- rak allasen bre emmi… Ben ölmü-
Me.; Çalyayla-Çr.) şüm.” Tahir 2008: 35
bıhın Belin arkası (Ba.) “Bıhınıma bırak hēri Yapma, bırak sen de
giren gulucu çıynattım, iyi geldi.” (Çr.)
Şahin 2020: 21 bırçak Burçak (Gökköy-Çr.) “Tek-
bılaşuk Bulaşık (Esentepe-İs.) kenin ardı bırçak / Tırpan getirin
“Çamaşur, bılaşuk yıhıyok.” Abaz biçek” Ertekin 2006: 109
2004: 117 bırçalık ¦ burçalık (Tatar-Çr.)
bılbıl Çocuğun erkeklik organı “Bırçalık kazmadık mı / Mektup-
(Dutçakallı-Çr.) lar yazmadık mı” Çağıl 2013: 9
bıldık Az ya da küçük miktarda bırda Burada (Su.)
olan şey (Arpalık, Dutçakallı-Çr.) bış Yeni giysi ya da eşya (Âşık-
bıldır Geçen yıl (Kılavuz-Al.; Os.; bükü-Os.) “Bışım var diye üstün-
Kamışlı, Yarımsöğüt-Su.; Eskie- deki elbiseyi göstererek seviniyor-
kin, Kavacık, Karadona, Sarim- du çocuk.” Arslaner 2016: 235
bey-Çr.) “Bıldır bana neler ettin bıtbıdı Geveze (Çr.)
unutma / Annacımda bilmez gibi bıtığı Kısa, kısacık, azıcık (Âşık-
sorutma” Gösterir 2008/84: 11 bükü-Os.) “Bıtığı Cemal, eline al-
63
63
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
dığı bıtığı ekmekle Ürüşan’ın Ça- bici (1) Güzel giysi (Çr.)
yı’na inmişti.” Arslaner 2016: 235 bici (2) Koşum hayvanlarını işe
bıtırak Kırlarda yetişen yabanıl sürmek için kullanılan haydi, ça-
bir otun dışı dikenli tohumu (İs.; buk anlamında ünlem (Ovasa-
Kargı-Os.; Çalyayla, Dutçakallı- ray-Çr.)
Çr.) “Kaya dibi bıtırak / Gelin kız- bici bici Hayvanları çağırma ün-
lar oturak” Türkoğlu 2007: 175 lemi (Su.; Ahmetoğlan-Çr.) “Bici
bıyıl Bu yıl (Gölköy, Harunköy-İs.; bici diye çağırır, oha diye hareket
Çalyayla-Çr.) “Bı yıl boyna o bi- ettirir, doğvak diye durdururduk.”
şürdü, biz çaluşduk.” Abaz 2004: Çalışgan 2021: 99
132 bicik (1) Köşe, bucak, uç, açı (Ba.;
bızā Buzağı (Ba.; Yerliköy-İs.; Çr.) Kuzuluk-İs.; Me.; Dutçakallı-Çr.)
bızağı Buzağı (İbik-İs.) “Mendilimin biciği / Gönlümün
bızalacı Karnında yavru olan inek biteceği” Gösterir 2011: 146
(Su.) bicik (2) Meme, hayvan memesi
bızalamak Büyükbaş hayvanların (Bademce-Ka.; Küçükpalabıyık-
yavrulaması (Çalyayla, Ovakara- Çr.)
pınar-Çr.) bicik (3) İnek yavrusu, sevimli
bızbız Davulun arka çubuğu (Kü- buzağı (Kılavuz-Al.; Su.; Ovakara-
lah-Al.) pınar-Çr.)
bızdık Kısa boylu, ufak yapılı, cü- bicik bicik ¦ biçik biçik (Çıkrık-
ce, bodur, tıknaz (Çr.) Çr.)
bızzıklamak Kurcalamak (Ba.) “Şu bicilik Küçük, ufak tefek (Çr.)
telefonunun hafıza kartını bız- bicimcik Ufacık, bir parçacık, bir
zıklama diye kaç sefer söyledim.” tutam, çok az, çok küçük (Külah-
Şahin 2020: 21 Al.; Kargı-Os.; Su.; Ovasaray, Çık-
bi Bir (Gökçam-Su.; Çalyayla-Çr.) rık, Gökköy-Çr.) “Yemeğe bicim-
“Bi kemik bi deriydim ben” Yoksul cik duz ekiyom, ondan da pêriz
2011: 44 bozulur muymuş heeri?” Kerman
bibaş Doğruca, duraklamadan, 1997: 15
aralıksız (İs.) bicimcük Çok az (ba.; İs.) “Bicim-
biber çiçeği Bir çeşit mekik oyası cük kuru üzüm bile vermedin, öy-
(Çr.) le olsun.” Şahin 2020: 22
bibi Hala (Büyükcamili-Al.; Demir- bico Halay türü bir halk oyunu
şeyh, Gökçam, Kamışlı-Su.; Dut- (Arpalık, Dutçakallı, Morsümbül-
çakallı-Çr.) “Şemşi bibim, yerden Çr.)
çakıl taşlarını alıp sinemanın be- biçala Bir aralık, bir an (İs.; Çal-
yaz perdesine savurur.” Sağ-men yayla, Göcenovacığı-Çr.) “Biçala
2009: 69 uyuyuvermişim.” Tdk 1993: 682
bibik Leblebi (İs.) biçalap ¦ biçala (Aşağıfındıklı-
bi bile Asla (Su.) “Onun dediğini bi Su.)
bile yapmam.” Uçakcı 2006:356 biçi biçi ¦ biçik biçik (İs.)
bicaklık Raf (Çıkrık, Boğabağı-Çr.) biçik (1) ¦ bicik (1) (Çr.)
bîce Bir gece (İkipınar-İs.) “Bîce biçik (2) İnek yavrusu, buzağı
gun çıhanda yatıyok.” Abaz 2004: (Al.; Gölet-Ka.; Çalyayla-Çr.) “Pa-
120
64
64
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
65
65
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
bilek (2) Kaldıracın desteği (Âşık- billik İçinde yemek taşınan kulplu
bükü-Os.) çömlek (Çıkrık-Çr.) “Toplanır sof-
bilem Bile (Göcenovacığı-Çr.) ra şakır şakır / Yüklenir billik se-
"Dallanıp budaklandırmadan ta- nek bakır” Serin 1995: 103
hakkat et. Avradına bilem sez- bilmezlenmek Bilmez gibi gö-
dirme." Gümüş 1977: 34 rünmek (Çr.)
bilemek Kesici aletleri bileği ta- bilmiş Bilgiç, ukala (Çr.) “Üst sı-
şıyla ya da çarkla keskinleş- nıftaki bilmişlere sorarsan hoca-
tirmek (Beydili, Üçköy-Çr.) “Diş- nın zalımlığı uzayan bekarlığın-
lerini bilemişler / Sapı köke ula- danmış.” Özçatalbaş 2003: 22
mışlar” (Mırık) Ercan 1991: 295 bilya 1. Misket (Su.) 2. İri saçma
bilerzik Bilezik (Eskiyapar, Kale- (Su.)
cikkaya-Al.; Gökköy-Çr.) “Kollar bi mafir Bir zamanlar (Ba.) “Ba-
top bilerzik altın döşünde / Allı yat’ın en zengin galericisiydi bi
turnam çeker gençler peşinde” mafir, meteliğe gurşun atıyo.” Şa-
Barışcan 2001: 64 hin 2020: 23
bilevü daşı Bıçak, kazma gibi ke- bindallı Genellikle mor ya da kır-
sici aletleri bilemekte kullanılan mızı kadifeden yapılan, ayakların
sert taş (İs.) üzerine kadar uzanan bir giysi
biley taşı Bileği taşı (Su.) “Bir biley (Çr.) "Bindallı giyer ama bin dilli
taşı eksik, kalmamış, dedi.” Sarı- konuşur." Yoksul 2013: 140
yüce 2004: 178 bindiğim eşek İki çocuk kümesin-
bilezik Düven sürmek amacıyla den birinin, diğer kümedeki ço-
halka biçiminde yere serilmiş cukların omzuna binip ellerin-
sap (Su.) deki topu birbirine attıkları, topu
bili bili Kümes hayvanlarını ça- tutamayan kümenin ebe olduğu
ğırma ünlemi (Ahmetoğlan-Çr.) bir oyun (Çr.)
“Bili bili tavukçuğum, yumurtası binit 1. Araba (Ovakarapınar-Çr.)
kovukçuğum.” Yoksul 2013: 138 2. Binilecek yer, durak (Su.)
bilik (1) Ocaklarda sac altında ya bir çala Bir aralık (Çr.) “Yâri gör-
da köy fırınlarında pişirilen iki düm bir çala / Az kaldı aklım ala”
kişinin doyacağı büyüklükte ek- Gösterir 2011: 75
mek (Gölet-Ka.) “Tek başına bir bir çimdik İki parmak tutamı ka-
biliği yedi.” www.golet.tr.gg/ dar, azıcık (Evci-Bo.) “İçki içerek
bilik (2) 1. Çelik çomak oyununda durgun kasaba yaşantısında bir
sayı (Gölet-Ka.) “Üç bilik aldım.” çimdiklik neşe tatmaya gelen…"
www.golet.tr.gg/ 2. Beştaş oyu- Sarıyüce 2004: 75
nuna verilen bir ad (Âşıkbükü- birdirbir Oyuncuların birbirinin
Os.) 3. Çizgi oyunu gibi ki-mi üzerinden atlaması esassına da-
oyunlarda oyunun ilk aşaması yanan çocuk oyunu (Gölet-Ka.;
(İs.) Çr.) “Söndür de gel lambayı / Bir-
bilik (3) Kırık leblebi (Os.) dirbir oynayalım” Aytekin 2003:
biliş Tanıdık, bildik (Çr.) “Hiç kim- 96
se bu karayağız, garip yiğidi biliş birebir Denenmiş, sınanmış, kesin
çıkaramadı.” Tahir 2006: 8 etkili (Çr.)
66
66
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
birelleş Birer tane (Ba.; İs.) “Şindi bacım, ucunu yakıyon.” Şahin
iki yasduk goyola, birelleş yatıyo- 2020: 23
la.” Abaz 2004: 168 bi sokum Çok az, bir lokmacık
birelleşi ¦ birelleş (Çr.) "Baba- (Ba.; Os.; Çr.) “Sufrada önümüze
larından birelleşi dayire düşmüş." goyduğu culuk eti yoha ekmeenen
Kerman 1997: 15 ancak bi sokum oldu.” Şahin
birellik Yeni yürümeye başlamış 2020: 23
çocuğun ayak ölçüsü (İs.) bi soluk Kısa bir süre (Ba.; Su.) “O
birem birem Birer birer (Çr.) "İşte kadar çalışıyom görmüyon, bi so-
dediğim nasıl birem birem çıktı." luk diyneniyim didim onu gö-
Tahir 2006: 190 rüvidin.” Şahin 2020: 23
birerelleşi ¦ birelleş (Çr.) bisürgeç ¦ aktaracak (Çalyayla-
birez Az, çok az (Gökçam-Su.; Çr.)
Çalyayla, Eskiekin, Kavacık-Çr.) bi süyem 1. Küçük bir parça (İs.)
“Çekilin de birez de biz dokünelim 2. Bir karıştan kısa (Ovakarapı-
anam.” Özçatalbaş 2002: 19 nar-Çr.) “Şuncacuk, bi süyem
birezden Birazdan (Çr.) uzun saçın ucundan kesdi.” Abaz
birezicik Çok az, azıcık (Çr.) 2004: 109
"Otursun Enver’im, otursun da so- bi şaal Bozuk, biçimsiz (Ba.; Ova-
luklansın birezicik." Lâçin karapınar-Çr.) “Geçen bazar-dan
2007/63: 6 aldığım anadutlar bi şaal çıktı,
bir gönül Bir çeşit tığ oyası (Çr.) heç sap toplamıyo.” Şahin 2020:
birlemek Bir araya getirmek, top- 23
lamak (Haydar-Al.; Çıkrık, Evci- bişe Bir şey (Su.; Çr.) “Bişe çalındı
ortakışla, Turgut-Çr.) "Madem mı kulağına?” Tahir 2007: 263
sen de yalnızlıktan yakınıyorsun, bişeğen Çabuk pişen (Çr.)
birleyelim sizi." Gümüş 1977: 84 bişek (1) ¦ bişeğen (Çr.)
biroğuttan Birdenbire (Göcenova- bişek (2) Yayık tokmağı (Âşıkbü-
cığı-Çr.) “Şu şu diye biroğuttan kü-Os.)
söyleniverecek gibi değildi.” Gü- bişgun Alışkın (Harunköy-İs.)
müş Ty: 21 “Yoñsa bişgun mü oluduk?” Abaz
biroğütten Birdenbire (İs.) 2004: 131
biroottan Birdenbire (Çr.) bişî (1) Bir şey (Esentepe-İs.; Çr.)
bir yol Bir kez (İs.; Kalecik-Me.; "Dipsiz ambar gibi bişî bu herif."
Akçalı-Su.) “Eğil bir yol öpeyim / Çorumevi 2000: 18
Cennetecek gidersin” Ertekin bişi (2) Çörek, bayramlarda yapı-
2006: 78 lan yağlı, tatlı ekmek, saç ekmeği
bir yolcuk Bir kerecik (İs.) "Bir (Çopraşık-Al.; Gölet-Ka.; Me.)
bannak al da bir yolcuk yağı gör." "Keşkek yemeği, bişi adı verilen
Benice 2002: 155 bir yufka ile yenmektedir." Oğuz
bisaderki Ondan sonra, efendime 2006a: 21
söyleyeyim (İs.) bişirik Dama atılan ince çamur
bisge Kibrit (Al.) (Beyyurdu-Su.)
bislaaç ¦ aktaracak (İs.) bişiy Bir şey (Esentepe-İs.) “Sizde
bisleğeç ¦ aktaracak (Ba.) “Bisle- bişiy va diyom.” Abaz 2004: 118
ğecin ucunu sacın altına sokma
67
67
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
68
68
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
bizeel Biraz sonra (Ba.; İs.) “Bizeel bodur 1. Cüce (Al.; İs.; Su.) 2. Kısa,
de bize gış ekmee ediverelim gı.” kalın insan ya da ağaç (Çr.) “Bo-
Şahin 2020: 23 dur tavuk her gün piliç.” Yoksul
bizeğel Az sonra (Os.; Ahmetoğ- 2013: 156
lan-Çr.) “Bizeğelden Sekiyurt’ta bodurum Bodrum (Su.)
mantarlar sinsin oynamaya ba- boğanak Sağnak, şiddetli yağmur
şlar, yerden pıtırak gibi biterler.” (Çr.) "Yağmur bir boğanak halini
Çalışgan 2021: 40 aldı." Demiryürek-Ozulu 2017:
bizehem Çok az, çok küçük mik- 225
tarda (Gölet-Ka.) “Bizehem dü- boğarsak (1) Obur, çok yemek
şün.” www.golet.tr.gg/ yiyen (Al.; Ovakarapınar-Çr.)
bizim herif Koca, eş (Al.) boğarsak (2) Çiftleşmeye hazır
bizimki Karı kocanın birbirleri hayvan (Su.)
için kullandıkları sözcük (İs.) boğarsuk Barsak (Ka.)
bizlengiç Sebzelerin dibini gev- boğasak Boğa görmek isteyen
şetmede kullanılan ucu sivri ağaç inek (Ba.) “Bizim Sarıgız boğasak
ya da demir parçası (Gök-köy- gibi geldi bana.” Şahin 2020: 23
Çr.) boğassak ¦ boğarsak (Çr.)
bi zorlu bi zorlu Çok güzel, çok iyi bôğaz Aç gözlü, çok yiyen (Su.)
(Os.) boğaz açmak Bitki diplerindeki
bobbili Bir halk oyunu (Al.; Su.) toprağı gevşetmek (Çr.)
boca Baca (Harunköy-İs.; Ka.) “Ba- boğaza durmak Kötü sözlerle
caya boca, efendisine koca derler karşısındakini kırmak, kızdırmak
Kargı’da.” Aşık 2003: 134 (Çr.)
bōce Bu gece (İs.) “Size arpa ney boğaz ağrığı Hazır yiyici (Çalyay-
geldi mi bōce?” Abaz, 2004: 160 la-Çr.)
bocut Çam ağacı veya topraktan boğaz añruğu Hazır yiyici, tembel,
yapılmış küçük testi, yuvarlak, çalışmadan hazır tüketen (Âşık-
kulpsuz testi (Çr.) bükü-Os.)
bōça (1) Bohça (İs.) “Dayıya, em- boğaz basması Bir çeşit boğaz
miye gelinin gotdō bōçaları, çıhı- hastalığı (Su.)
ları…” Abaz 2004: 100 boğaz geçmek Söz vermek (Çr.)
bōça (2) Bu geçe (Harunköy-İs.) boğazından kısmak Tutumlu ola-
“Gelinleri de buradan evünece rak para biriktirmek (Çr.)
bōçaden aldın mı ötaçiye gadar boğaz kökü Bitkilerin boğaza ya-
yörüyerek gidelleridi.” Abaz 2004: kın kökleri (Çr.)
129 boğazlağa 1. Huni (Su.) 2. Değir-
bodi Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, mende buğday konulan ağızlık
bodur, tıknaz (İs.) (Su.)
bodibacak Çok kısa boylu (İs.) boğazsak ¦ boğarsak (Çr.) “Bak
bodu Kaz (Al.) ağzın bunnun yôort bulaşığı için-
boduç (1) 1. Çam ağacı ya da top- de. Ne boğazsak adammışın?” Ço-
raktan yapılmış küçük, yuvarlak, rumevi 2000: 18
kulpsuz testi (Doğla-Me.; Âşıkbü- boğba Akılsızca iş yapan kimse
kü-Os.) 2. Bidon (Al.) (Gölet-Ka.) “Boğba yapmasaydı.”
boduç (2) Kısa (Me.) www.golet.tr.gg/
69
69
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
70
70
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
71
71
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
72
72
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
73
73
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
74
74
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
75
75
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
76
76
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
77
77
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ruşturalım, demedim miydi buru- buyu Bir kez, bir defa (Sarimbey-
şuk.” Tahir 2004: 307 Çr.) “Şiirinle bana sual soruyor /
buruşuk (2) 1. İş bilmez (Su.) 2. Sen bizim ellere buyu gelmen mi?”
Zayıf, cılız (Su.) Büke 2013: 52
burutmak Darılmak, küsmek, so- buyurca Davetçi, çağrıcı (Ba.) “Şı-
murtmak (Çr.) hlarlı Celal’in oğlu evlenecekmiş
bus bus bunaltmak Büyük sıkın- bu hafta, buyurca geldi bugün.”
tıya sokmak, canından bıktırmak Şahin 2020: 25
(Çr.) buzā Buzağı (Kirazlıpınar, Pala-
buvanak Sağnak, şiddetli yağmur bıyık-Çr.) “Kuzular koç ile vuru-
(Çr.) şuyor bak / Dana buzāya karı-
buvarsak (1) İneğin çiftleşme za- şıyor bak” Özgür 2002: 32
manı (Su.) buzaalık tüyü Ergenlik dönemine
buvarsak (2) Çok fazla yemek girmemiş erkek çocuğun yüzün-
yiyen, canı her şeyi çeken (İs.). deki tüyler (İs.)
buvarsık Bağırsak (Su.) buzağı dili Pişirilerek yenen bir
buvaz Boğaz (Su.) çeşit ot (Çalyayla-Çr.)
buvazker Boğazına düşkün, gör- buzalacı Gebe inek, manda, gebe
düğü her şeyi yemek isteyen (İs.) hayvan (Kargı-Os.; Çalyayla, İs-
buvelek ¦ büvelek (Ovakarapı- mailköy, Türkler-Çr.) “Buzalacı
nar-Çr.) ineği yazıda bırakmak hangi ce-
buvez Bu kez (Su.) "Buvez buz saretli çobanın işidir?” Güven
bulamaç işler gördüm." Çalmuk 2013: 124
2019: 22 buzalamak İneğin doğurması
bu yannı Bu taraf, bu tarafa (Çr.) (Çr.) “Deli ineğin mazlım buzala-
buydurmak 1. Erkeğin yürürken ması olur.” Ertekin 1939: 28
kalçasını sallaması (İs.) 2. Bir buzalatmak Korkutmak, sıkmak,
bahane ile yapılan işten çekilmek bunaltmak (İs.; Çr.)
(İs.) buzili Gelinlik giysi (Çr.)
buyduruk Yürürken kalçasını sal- buzoğu Buzağı (Gölet-Ka.)
layan erkek (İs.) buzov Buzağı (Kuyucak-Me.)
buylu Kağnı, araba tekerleğine ça- büdür büdür (1) 1. Sıvı içindeki
kılan tahta çivi (Alacahüyük, Es- tortu benzeri katı bölümler (İs.)
kiyapar-Al.) 2. Sıvının çok küçük bir delikten
buymak Soğuktan donacak duru- kabarcıklar halinde sızması (İs.)
ma gelmek, çok üşümek (Külah- büdür büdür (2) Deride ya da
Al.; Su.; Çalyayla, Evciortakışla, düz yüzeydeki kabartılar (İs.)
Sarimbey-Çr.) “Aç sevdiğim ka- büğelek ¦ büvelek (Çr.) “Büğelek
pıyı / Buydu kaytan bıyıklar” Gös- tutmuş dana gibi tezikiyor.” Erte-
terir 2011: 260 kin 1944: 28
buynuz Boynuz (Kargı-Os.; Gök- büğelez Kamburlaşmış (Çr.)
çam-Su.; Çalyayla-Çr.) büğemek Suyun önünü bir engelle
buyruk Emir (Me.) “Birliğine buy- kapatarak toplanmasını sağla-
ruk veren bir komutan gibi konuş- mak (Âşıkbükü-Os.) “Koca arkın
mam gerekmez mi?” Sarıyüce önünü büğemiş, aşağı bir damla
2004: 25
78
78
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
79
79
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
80
80
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
büzük (1) Kıç, kalça, makat, anüs caca Geveze, dedikoducu (Çr.)
(Os.; Gökçam-Su.; Arpalık-Çr.) caddırı cudduru Görgü, saygı ku-
“Verin bana şu değneği de kıçını ral, büyük gözetmeden konuşma
büzüklerini bi çıpar-tayım şun- (Çr.) “Büyüklerin huzurunda şim-
ların!” Özçatalbaş 2002: 49 dilerde olduğu gibi öyle caddırı
büzük (2) Kenarı köşesi çekilmiş, cudduru konuşmak abesti…” Öz-
kıvrışmış olan (Os.; Gökçam-Su.) çatalbaş 2003: 70
büzük kese Ağzını büze büze, ne ca dolması İskilip dolmasına veri-
dediği güç anlaşılır biçimde, bil- len bir başka ad (İs.)
giçlik taslayarak konuşan kimse cafayer En iyi, en değerli maden;
(Çr.) “O büzük kesenin lafına ne cevahir (Su.)
bahıyon sen?” Kerman 1997: 59 cafer Eskiden erkeklerin panto-
büzütmek Soğuktan uyuşup bü- lonun altına giydiği, beli lastikli,
zülmek (İs.; Su.) “Bir kısmı ka- alt yanı dar, ak renkli uzun don
yaların duldasına siğnenmiş bü- (Ba.) “Bu sene gış boyunca caferi
zütmesine karşı çoban ortacık- hiç çıkarmadım emme dizlerim-
larda görünmüyormuş.” Uçakcı den çok rahat ettim.” Şahin 2020:
2006b: 213 27
cağ (1) Büyük bez ya da deri tor-
ba, tuluk (İs.)
C cağ (2) Çorap şişi (Çıkrık-Çr.)
cağ (3) Kağnının yan taraflarına,
yükün düşmemesi için konulan
ca (1) Bez torba (İs.) “Hazırlanan ağaçlar (Os.)
bu iç, ca adı verilen bez torbalara cağ (4) Lavabo, banyo (Çr.)
doldurulur.” Oğuz 2006a: 31 cağıldak Değirmende buğdayın
ca (1) ¦ cağ 4 (Os.) bittiğini haber veren bir aygıt
cââl Genç, deneyimsiz (Su.) (İs.)
caba (1) Güveç, toprak tencere cağıldamak Suyun ses çıkarması,
(Çr.) çağlaması (Çr.)
caba (2) Bağış, bahşiş, fazladan cağşamak Para, zincir, çakıl taşı
verilen para (Akçalı-Su.) “Enayi gibi cisimlerin birbirine çarparak
haddini bilmedi, tatlı canı caba ses çıkarması, şakırdaması (Çr.)
verdi.” Tahir 2007: 307 cağtorba ¦ cağ (Çr.)
cabarız Korku, baskı, sıkıştırma cahal Cahil (Külah-Al.; Yerliköy-
(Çalyayla-Çr.) İs.; Çr.) “Cahalı ehil etmek zor-
cabcık ¦ capcık (İs., Su.; Şeyh- dur.” Yoksul 2013: 176
mustafa-Çr.) “Bizim cabcık İhsan cahcahlı Gösterişli (Su.)
Bey yürüttü gidiyor.” Demiryürek- cakcak beyni Yoğurdun içine pek-
Ozulu 2017: 144 mez dökülerek yapılan yiyecek
cabcuk Terbiyesiz, saygısız (İs.; (Ba.) “Açtım dolabı, yoğurt var,
Hacıhamza-Os.) küpten de bekmez aldım, bi cak-
cabe (1) Caba (Su.) cak beyni yaptım.” Şahin 2020: 27
cabe (2) Dokuzlu coz oyununun cahil Genç (Yaylacık-Or., Çalyayla-
başka bir adı (Çr.) Çr.) “İstemem pek cahili / Ortaca
cabı En büyük keşkek çömleği (İs.) yaşlı gerek” Ertekin 2006: 42
81
81
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
82
82
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
83
83
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
84
84
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
85
85
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
86
86
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
87
87
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
cıdağulu Yaramazlıktan ötürü yü- cıkcık (1) Gizli söz (Çr.) “Senin
zü gözü yara bere içinde olan ço- damağın altında bi cıkcık var
cuk (Âşıkbükü-Os.) ama anlaşılmıyor.” Tdk 1993: 905
cıdavu ¦ cıdağı (Çr.) cıkcık (2) Kırmızı boya (İs.)
cıddane Azıcık, bir parça (Su.) cıkcıkını tüketmek Reddetmesi-
cıddırık Kendini beğenen, çelim- ne karşın birinden bir şey iste-
siz (Çr.) “Oğlanı öyle bi avucuna mekte ısrar etmek (Çr.)
aldı ki cıddırık gelin, utanmasa, cıkgada Azıcık, çok az (Ka.) “Çok
ana bilem demiyecek gavur go- aza cıkgada … derler Kargı’da.”
bel.” Özçatalbaş 2002: 67 Aşık 2003: 134
cıfıt (1) Etsiz butsuz, çelimsiz, cıkı Küçük bohça (İs.)
zayıf (Gökçam-Su.) cıkla Karışık olmayan, yalın, sade
cıfıt (2) Sinir edici, moral bozucu (Ba.; İs.) “O kadar eti cıkla mı yi-
kimse (Gölet-Ka.) “Adamı cıfıt et- din deyzoolu, hani bizi bekliye-
me.” www.golet.tr.gg/ ceedin?” Şahin 2020: 28
cıgara Sigara (Yağcılar-Ka.; Göce- cılangaz Arık, cılız (Çr.) “Zayıfa
novacığı, Kavacık-Çr.) “Kişinin cılangaz, korkağa ödek / Diyeni
kimliği cıgara içişinden belli görürsen Çorumludur o” Gösterir
olur.” Yoksul 2013: 458 2014: 80
cıgga Küçük parça (Su.) cılbak (1) Çıplak (İs.; Gökçam-Su.;
cığcığ Güneşin dikey gelen ışınla- Dutçakallı, Gökköy-Çr.) “Cılbak
rına ilişkin kullanılır (Çr.) “Ba- ata binen tez düşer.” Yoksul 2013:
yram yerinde cığcığ güneşin altın- 208
da beynim kaynadı.” Tdk 1993: cılbak (2) Geçim darlığı çeken,
900 yoksul, züğürt (Çıkrık-Çr.) “Cılba-
cığırdık Sinirsiz, yağsız et (Çr.) ğı soysan neyini bulabilirsin ki?”
“Cığırdık etin yahnisi olmaz.” Yok- Yoksul 2013: 188
sul 2013: 188 cılbak (3) Tek başına, yalnız (Su.)
cığıştak Hayvan sürmek için kul- cılbaklık Çıplaklık (İs.) "Açukluk
lanılan 25-35 cm boyunda, ucun- cılbaklık aldı başını gidiy." Abaz
da sivri bir cisim bulunan zincirli 2004: 169
bizlengiç (Çr.) cılbanmak Soyunmak (Çıkrık-Çr.)
cığıt Çekirdek (Ka.) cılbanuk Soyunuk, çıplak (İs.)
cığlanmak Bir yerin ya da o yer- cılbır (1) 1. Yoğurtlu yumurta (İs.)
deki eşyanın nemden ıslak ıslak 2. Soğan, domates ile yapılan su-
olması (Âşıkbükü-Os.) “Tencere- lu yemek (Su.; Çalıca, Çalyayla,
deki ekmeklerle mutfağın cam- Çıkrık-Çr.) 3. Soğan kavurması
ları, duvarları cığlanmış.” Arsla- (Al.) “Cılbır, cılbırın yemeğidir.”
ner 2016: 239 Yoksul 2013: 188
cık (1) “Yok, hayır olmaz” an- cılbır (2) Yoksul, perişan (Çr.)
lamında ünlem (Su.; Çr.) “Biri bi “Cılbır, cılbırın yemeğidir.” Yoksul
hacet isteyince cık deme.” Kerman 2013: 188
1997: 15 cıldır cıldır Dupduru, suyu pek
cık (2) 1. Sade, arı, yalnız (Çr.) çok olan yemek (Ka.; Os.)
2. Tüm, tamamen, hep (Çr.) cılga Bir insanın yürüyebileceği
genişlikte dar yol, patika (Külah-
88
88
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
89
89
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
90
90
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
91
91
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
92
92
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
cızılı Cızı adı verilen daire çizgisi cibelemek 1. Sevmek (Çr.) 2. Şı-
içine dizilen aşıkları saha ile cızı martmak, yüz vermek (Çr.)
dışına çıkarmaya dayanan çocuk cibeli Çok, fazla (İs.)
oyunu (Çr.) cibelmek Şansını fazla zorlamak
cızıltım Kısa yazı, not (İs.) (Çr.)
cızım 1. Çizim (Su.) 2. Bir satır ya- cibicik Alkış (Çopraşık-Al.; Ba.;
zı (Su.) “Bir cızımlık mektup yaz / Yarımsöğüt-Su.) “Hadi bakalım,
Rahat etsin yüreğim” Gösterir düğünümüzü şenlendiren Naci’ye
2011: 208 cibicik, hemi de bol tarafından.”
cızırdak 1. Durumundan hoşnut Şahin 2020: 30
olmayan, hep yakınan kişi (İs.) cibidik Sırılsıklam ıslanma (Su.)
2. Sabırsız (İs.) cibik Köşe (Ba.; Os.) “Ayşe, Türkiye
cızırık Mızmız, elinden iş çıkma- haritasını getirir misin, öğret-
yan (İs.) menler odasının cibiğindeydi.” Şa-
cızırttırmak 1. Baştan savmak hin 2020: 30
(Çr.) 2. İşten kaçmak (Çr.) cibil Huy, ahlak (Su.)
cızlak (1) Mayasız hamurdan ya- cibilindirik ¦ cibinlik 1 (Su.)
pılan bir tür sade gözleme (Kıcılı, cibinlik Şemsiye (Ovakarapınar-
Külah-Al.; Gökçam-Su.; Büyükgü- Çr.) “Cibinliğini cebinde gezdi-
lücek, Karadona-Çr.) “Tandırı ha- riyor.” Yoksul 2013: 190
zırlayın da cızlakları yapah garı- cibtirmek Bir vuruşta kesmek
lar.” Bilen 2006: 42 (Çr.)
cızlak (2) Güvercin yavrusu (Çr.) cice Hala (Küçükpalabıyık-Çr.)
cızlak (3) Her şeye ağlayan (Gök- cici (1) Amca eşi, yenge (Su.)
çam-Su.) cici (2) Yeni (Su.)
cızlamak Yanmak, kaynamak (Su.) ciciği şişmek Aşeren kadınların
“Ateşe yanaşma cızlarsın.” Uçakcı gördüğü bir yiyeceği yiyememesi
2006: 358 durumu (Ka.; Os.)
cızlavuk ¦ cızlavut (İs.) cicik (1) 1. Güzel (Aşağıfındıklı-
cızlavut Bir çeşit lastik ayakkabı Su.) 2. Süslü (Ba.) “Şu aldığın
(Çr.) gömleğe bak, bu kadar cicikli şey
cızma Çizme (Al.) yakışıyor mu sana?” Şahin 2020:
cızmak Çizmek (Akçalı-Su.; Sarim- 30
bey-Çr.) “Demesinler niye yazmış cicik (2) Meme (Ka.; Arpalık, Dut-
/ Karalamış, silmiş, cızmış” Arız çakallı, Gökköy, Morsümbül-Çr.)
2005b: 60 "Cicikleri belli olmasın diye bol
cız tutmak Büvelek tutmak (Gö- giyinmiş, utanıyo elleem." Şahin
let-Ka.) “İnekleri cız tuttu. Hepsi 2020: 30
bir tarafa dağıldı.” www.golet.- cicik aşı Yoğurtlu hamur çorbası
tr.gg/ (Çr.)
cızvıtmak Oyunbozanlık etmek cicikleri sarkmak Çok istemek,
(Al.) imrenmek (Çalyayla-Çr.) “Mayıl
ciba Yeni kırkılmış tiftik keçi (Al.) mayıl baktıkça cicikleri sarkıyor”
cib cib Ara ara damlama (Ka.) Gösterir 2011: 294
cibdürmek Kesip atmak, biçmek cicili Süslü (İs.) “Bütün yerli ka-
(İs.) dınların dış görünüşleri bu; siyah
93
93
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
car, cicili basmadan bir önlük, ka- cimbek Çok esmer (Çr.) “Bizim
loş potin.” Benice 2002: 120 cimbek kız Araplara benziyor.”
cicim İnce dokunmuş renkli, na- Tdk 1993: 968
kışlı kilim (Külah-Al.; Kuzuluk- cimbildek Oynak (Ba.) “Adamın
İs.; Gökköy-Çr.) “Tüylü Erzurum gözü cimbildeğin gözü gibi la!”
cicimlerinin bunların da üstüne Şahin 2020: 30
çekilen kilimlerin altında bile cimbilli 1. Sümüklü (Su.) 2. Sinirli,
uyumak mümkün olamadı.” Tahir ağıtçı (Su.)
2004: 322 cimbit ¦ cımbı (Ka.)
cidoğ Pis, kirli olmak (Gölet-Ka.) cimbüzük Hemen ağlayan, mızıkçı
“Gömleğin yakası cidoğ gibi ol- (Âşıkbükü-Os.) “Sen de amma da
muş.” www.golet.tr.gg/ cimbüzükmüşsün; biraz dik dur.”
cigara Sigara (Al.; Bademce-Ka.; Arslaner 2016: 237
Göcenovacığı-Çr.) “Sen şu Çorum- cimcik (1) İki parmak ucuyla alı-
dan iki cigara içimi yere gittin nan miktar, tutam (toz şeylere
mi?” Tahir 2008: 91 ilişkin) (Külah-Al.; Harunköy-İs.;
cigarayı heteşli yerinden içmek Su.) “Halvayı galan cimcik cimcik
Çok sigara içmek (Bademce-Ka.). herkeziñ eline verü.” Abaz 2004:
cigit Çekirdek (Ka.) 130
ciğer deldi Eskiden örülen bir cimcik (2) Çimdik (Âşıkbükü, Kar-
çorap ya da çorap nakışı (Çr.) gı-Os.; Çalyayla-Çr.) “İki cimcik
ciğersek Bağlı, içten seven (Gök- attım, derisi mosmor olmuş.” Yok-
çam-Su.) sul 2013: 392
cihet Cesaret (Su.) “Ne cihetle yap- cimcik (3) Hamurlu, yoğurtlu bir
tın?” Uçakcı 2006: 358 çorba; cimcik aşı (Çalıca-Çr.) “Bir
cikcik Kırmızı boya (İs.) de cimcik var.” Ozulu 2016: 221
cilat Jilet (Çr.) cimciklemek Eliyle birinin etini
cilbeden kesmek Bir anda, ani- sıkmak, çimdiklemek (Âşıkbükü,
den, hemencecik kesmek (Çr.) Kargı-Os.; Çalyayla, Gökköy-Çr.)
cilbir 1. Kaynayan suya yumurta “Eli yetişti mi, hiç bakmaz, çim-
kırılarak yapılan bir yemek (Kar- dikler de.” Tahir 2008: 302
gı-Os.) 2. Domatesli, kıymalı, so- cimcilik Sırılsıklam (Su.)
ğanlı hafif sulu bir yemek (Su.; cimcim etmek Yıkamak (Ka.)
Çalyayla, Gökköy-Çr.) cimcime Ufak tefek güzel kadın
cilbir tavası Ufak tefek sevimli (Çr.)
kişi (İs.) cimcort İri damla (Çr.)
cilde Saraçların kullandıkları tah- cimcük Çimdik (Ba.) “Adamın bi
ta mengene (İs.) cimcük canı var aslanım, bırak
cilet Jilet (Çr.) “Cebinden ciletleri âleşme şununla.” Şahin 2020: 30
almayı başaran polisler onu vali cimin Tatarcık (Çıkrık-Çr.)
ile görüştüreceklerine söz ver- ciminnik (1) Cibinlik (Çıkrık-Çr.)
diler.” Destanoğlu 2006: 74 ciminnik (2) Şemsiye (Çr.)
cilliyen Gerçekten (Os.) cimiş cimiş Yaranın zonklamasını
cimbar Çatıda kiremit altına dö- anlatır (Çr.) “-Kotü ya cimiş cimiş
şenen çıta (Kuşsaray-Çr.) ediyo. -Bi gırem çalallar” Özdemir
2019: 94
94
94
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
95
95
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
cipre Sıkılıp suyu alınmış üzüm “Bebekler civek üzümü gibi, geliş-
posası (Gökköy-Çr.) memiş.” Arslaner 2016: 237
ciptirmek Bir vuruşta kesmek civek (2) Kadın donlarının bacak
(Ovakarapınar-Çr.) “Bıçağı öyle bağı (Ba.; İs.) “Bisiklete binerken
keskin ki, ciptirip atıyor.” Yoksul civeğine dikkat et, yoksa zinciri sı-
2013: 133 kışır.” Şahin 2020: 31
ciraat İrin, ur (Su.) civek (3) Kıvılcım (Ba.; Ka.) “Ço-
cirman İri fare (Çr.) cuklar çakmakla oynamaz, Allah
cirp Hemen, birdenbire (Çr.) “Der- muhafaza, civek çıkarır evi ya-
di tasası cirp deyip geçecek öyle karsınız.” Şahin 2020: 31
mi?” Özçatalbaş 2002: 102 civek (4) Yakışıklı genç (Eskiekin-
cirpeden Birdenbire, ansızın (Yer- Çr.)
liköy-İs.; Âşıkbükü-Os.; Su.) “Da- civeksüz Korkak, çabuk vazgeçen
ha evleğin yarısı sulandı sulan- (İs.)
madı, su cirpeden kesildi.” Ars- civelek Küçük tipli kimse (Ka.)
laner 2016: 204 “Civelek sevdiğimin / Elekçi anası
cirpidek Birdenbire, ansızın (İs.; var” Gösterir 2011: 264
Ahmetoğlan-Çr.) “Gün Çatalkaya- civlen Bezelye (Ka.)
ya gelmeden gölün suyu cirpidek civretmek Bir organı bükerek acı
kesildi.” Çalışgan 2021: 59 vermek (Os.; Çalyayla-Çr.)
cirpit Gözdeki çapak (Ovakarapı- civriz (1) Buruşuk (Su.) “Seniñ o
nar, Palabıyık-Çr.) “Bu gözlerine civriz suratını gormeye hasiret
ne baba soktuysa ikide bir cir- deelik heralda.” Gösterir 2020: 41
pitlenip duruyorlardı.” Gümüş civriz (2) Ufak tefek, zayıf, hare-
1977b: 8 ketli, sevimli kadın (İs.)
cirpitli Çapaklı (Su.; Palabıyık-Çr.) ciyaz Tavuk yemi, buğday (Çr.)
“Cirpitli gozünü öfeleyip durma ciyersek Canciğer, içten, iyi yürek-
garşımda.” Gösterir 2020: 41 li (Çr.) “Yok heri, duruşu öyle mat.
cirpitme Başından kesme (Su.) Ciyersekdir aslında.” Özdemir
ciscibil Sırsıklam, sulu (Çr.) 2019: 95
cisir Dam için kullanılan kalın, iri ciyirdik Ufak tefek, sevimli kadın
ağaçlar (Or.) ya da kız çocuğu (İs.)
cisli Cinsi, çeşidi, soyu sopu (Çr.) ciynak Tırnak, pençe (İs.)
“Her gozele gedip gonül verilmez cizbüzzük Acıya dayanaksız, sıkı-
/ Aslını cislini danışmayınca” Ca- ya gelemeyen (kimse) (Sarim-
feroğlu 1994: 145 bey-Çr.)
civan Tarla sahiplerince bentten cizlavut Bir çeşit lastik ayakkabı
suyu tarlalara getirmesi için pa- (Su.)
rayla tutulan kimse (Gölet-Ka.) cizlembe ¦ cızlak 1 (Gölet-Ka.)
civankaşı Eskiden örülen bir ço- coblan Yüksek dağlar arasındaki
rap ya da çorap nakışı (Çr.) derin vadi (Su.)
civara Sigara (Âşıkbükü-Os.) cobuldum Çukur (Ba.) “Kör mü
civci Civciv (Bademce-Ka.) gözün, önündeki goca cobuldumu
civek (1) Küçük taneli, siyah ya- görmüyon.” Şahin 2020: 31
banıl üzüm (Ka.; Âşıkbükü-Os.) cobul olmak Çok bulmak, bıkmak
(Şekerpınar-Su.)
96
96
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
cocili Neşe yaratan, dili tatlı çocuk comba gibi Güçlü, sağlıklı (Çr.)
(Os.) comba havası Kapalı, serin ya da
coday Tarla kuşu (Çr.) hafif esintili hava (Çr.) “Ne yol
codi Serçegillerden başı ibikli bir alabilirsek bu comba havasında
kuş (Su.) alırız.” Kerman 1997: 60
codili Serçeden büyükçe bir kuş combalak Takla (Küçükpalabıyık-
(Çr.) “Sapanla codili vurduh.” Bi- Çr.)
len 2006: 42 combam Aslanım, koçum, aferin
codura (1) Lâzımlık (İs.) anlamında yüreklendirme sözü
codura (2) Bidon, su saklama kabı (Ba.; Çr.) “Haydi combam haydi
(Ba.) “Getir şu codurayı da biraz haydi, haydi gozelim haydi.” Ker-
su içek.” Şahin 2020: 31 man 1997: 15
cofcof Gösteriş, parlaklık (Çr.) combuldum su Gereğinden fazla
cofcoflu Gösterişli, parlak (Yerli- sulu pişirilmiş yemek (Çr.) “Guru
köy-İs.; Çr.) fasilye combuldum su. Bi de geti-
coğul coğul Kaynaktan çıkar gibi riken sırhalamışıñ dokülmüş.” Öz-
çokça çıkma (Os.) demir 2019: 134
comaat Topluluk, cemaat (Su.) combultum Derin uçurum (Çr.)
“Ceddinle comaatı karıştırma.” conba ¦ comba (1) (Ahmetoğlan-
Yoksul 2013: 182 Çr.) “Conbalar öküzlerden daha
comak Fasulye tanelemek için da güçlü olurdu.” Çalışgan 2021:
kullanılan ucu topuzlu değnek 64
(Os.) conculus Hortlak (Çr.)
comart Eli açık, cömert (Kuzuluk- congalaz Hortlak (Ka.) "Cenazenin
İs.; Yazır-Bo.; Gökçam, Körkü-Su.; üzerinden kedi atlarsa o kişi con-
Palabıyık-Çr.) “Comardın elini ke- galaz olur." Kalaycı 2010: 223
sen namert misin?” Yoksul 2013: congul cemaat Hep birlikte (Çr.)
194 “Uloo aşşa mahle congul cemaat
comartlık Cömertlik, eli açıklık buraya geliyo.” Bilen 2006: 42
(Yeşilyurt-Al.; Yazır-Bo.; Körkü- congurdamak Ağlamak (İs.)
Su.) “Günahım çok sen affeyle conkuldamak Kalınlı inceli çıngı-
sevdiğim / Comartlık şanında ih- rak çalınmak (Çr.)
sana geldi” Çırakman 1992: 48 coplandere Sarp dağlarla çevrili
comba (1) İki ile dört yaş arasın- vadi (Bo.)
daki erkek manda (Su.; Çıkrık, corhudak (1) Boğazdan çıkan
Eskiekin, Sevindikalan-Çr.) hırıltılı ses (Çr.)
“Com-bayınan guleş dutar yıhar- corhudak (2) ¦ corkudak (İs.;
dım / Kır tayınan yarışımı sorma Çalıca, Ovakarapınar-Çr.) “Gine
heç” Kurtoğlu 1998: 25 de veriyo işde. O da corhudak yu-
comba (2) İri yapılı olan (Al.; Su.; duyo.” Özdemir 2019: 95
Sarimbey-Çr.) "Yunus üstün başın cork cork Soluk almadan su iç-
ne lan comba dedi Gürcü." Çal- mek (Çr.) “Cork cork yutma.” Yok-
muk 2019: 186 sul 2013: 194
combadan Suya atlanırken söy- corkudak Çiğnemeden, hızlıca
lenen söz ya da sudan çıkan ses yutmak (Çr.) “Agop’un kazı gibi
(Su.)
97
97
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
98
98
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
cörredene akmak Bol suyun kısa culfa Kilim (Al.) “Culfa dokuyan
sürede birdenbire boşanması gömlek bulamaz.” Yoksul 2013:
(Os.) 194
cört Zayıf, işe yaramaz (Su.) culfalık 1. Dokuma aygıtı (Al.; İs.)
cörtlemek Bir sıvının içine kondu- 2. Kilim dokunan yer (Al.)
ğu kaptaki delikten aniden fış- culha Dokumacı (Çr.)
kırması (Âşıkbükü-Os.) “Salça culhalık 1. Dokuma aygıtı (Çr.) 2.
torbasını sıkıp durma; şimdi bir Kilim dokunan yer (Çr.) “Evleri
yerinden cörtleyecek.” Arslaner çukur m’ola / Culhalık dokur
2016: 238 m’ola” Ertekin 2006: 50
cörül cörül Herhangi bir nedenle cullamak ¦ curlamak (Çalyayla-
ıslanmış bir giysiden akan su Çr.)
(Os.) culluk Hindi (Çopraşık-Al.; İs.; Çr.)
cöttürdemek Uğraşmak, oyalan- culuk Hindi (Külah-Al.; İs.; Gök-
mak (Çr.) çam, Yarımsöğüt-Su.; Arpalık,
cöyüz Ceviz (Kuyucak-Me.) Çıkrık, Dutçakallı, Karadona-Çr.)
cu Bir çeşit çocuk oyunu (Çr.) “Culuk akıllılık etme, al şu gızı.”
cucuk (1) Kız çocuklarının dişilik Kerman 1997: 16
organı (Çalyayla-Çr.) culuz Parasız pulsuz (Çr.) “İt uyuz,
cucuk (2) Kümes hayvanlarının maymun culuz.” Yoksul 2013: 408
yavrusu, civciv (İs.) culuzu düşürmek Yemeği çok
cudam (1) Cüzzam (Çr.) yediği için ağırlık çökmek (Gök-
cudam (2) Kötü adam (Kayı-Çr.) çam-Su.) “Pilav gözümüze durdu,
“Beni beğenmiyodun / Sevdiğin bizim culuzu düşürdü.” Sağmen
cudama bak” Ertekin 2006: 27 2009: 110
cugga İnsan ya da hayvan memesi cuma āşamı Perşembe (Eskiali-
(Su.) bey-Ba.; Bademce-Ka.; Kamışlı-
cuggadak Tam yerine denk getirip Su.)
yerleşme (İs.) cumaî Cuma günü (İs.) “Perşembe-
cugguya atmak Cebine koymak, ye pazartesi, cumaya cumaî di-
göğsüne saklamak (Su.) yorlar.” Benice 2002: 154
cugullanmak Hastalıktan bitkin cumay Cuma (Bademce-Ka.)
duruma gelmek (Çr.) cumayalık Her perşembe akşamı
cuğara Sigara (Al.; Âşıkbükü-Os.) yoksul, kimsesiz insanlara götü-
cuğul Tarladaki taş yığını (Tanrı- rülen yemek (Gökköy-Çr.)
vermiş-Me.) cumartelik Cumartesi günü hoca-
cuklamak Olmaz anlamında ses ya götürülen armağan (Beydili-
çıkarmak (Çr.) “Al dedim de cuk- Çr.)
ladı / İşini buçukladı” Aytekin cumayı Cuma günü (İs.; Âşıkbükü-
2003: 22 Os.)
cula Karga (İs.; Os.; Göcenovacığı- cumbar Dokuma tezgâhlarında
Çr.) “Epice culalar gibi kağıldaş- bezi gerdirmek için kullanılan iki
tılar.” Ertekin 1946: 18 tarafı dişli bir aygıt (Sarimbey-
cula kuşu Karga (Çr.) Çr.)
cumbuldamak Su, ayran, süt gibi
sıvıların çalkalanması (Çr.)
99
99
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
100
100
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
101
101
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
102
102
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çaleli Kumsal toprak (Su.; Çalyay- bacaklı (Su.) “Ağzı gözü çalık
la-Çr.) “Çaleli toprak iyi bağ ye- çoynak olasıca.” Yoksul 2013: 18
tiştirir.” Tdk 1993: 1051 çalık (2) Doğal rengini yitirmiş
çalgı Avlu, ahır, harman temizli- (Çr.) “Bu meyvelerin rengi çok ça-
ğinde kullanılan dikenli çalılar- lık.” Yoksul 2013: 166
dan yapılmış kaba süpürge, dam çalınmak (1) Ekin tane tutmamak
süpürgesi (Alacahöyük-Al.; Ba.; (Ahmetoğlan, Çalyayla-Çr.)
Çalyayla, Gökköy-Çr.) “Çalgı da çalınmak (2) İnme inmek, çar-
iyice esgimiş, Ke-pür’e gidelim de pılmak (Me.; Kargı-Os.; Su.; Çık-
yenilerinden yapalım birkaç ta- rık, Dutçakallı, Sarimbey-Çr.) “Sol
ne.” Şahin 2020: 33 tarafı çalınmış gibiydi adeta.” Ak-
çalgıç Erkek yaban domuzu (Ka.; su 2013: 137
Su.) çalınmak (3) Kendi kendine aran-
çalgın Kötürüm, inmeli, sakat, mak (Su.; Çr.) “Çalındım, cebimde
çalınmış, çarpılmış (Ba.; Beydili- anahtar yok.” Demiryürek-Ozulu
Çr.) “Bir yanın algın, bir yanın 2017: 224
çalgın olsun.” Oğuz 2007a: 63 çalkalama ¦ çalkama (Kargı-Os.)
çalguç 1. Erkek yaban domuzu çalkama Sulandırılmış yoğurt, ay-
(İs.) 2. Domuzun uzun azı dişi ran (Kıcılı, Külah-Al.; İs.; Me.; Ak-
(İs.) çalı, Kamışlı-Su.; Beydili, Çal-
çalguçlu (1) Erkek domuz (Âşık- yayla-Çr.) “Çalkana çalkana çal-
bükü-Os.) kama oldu.” Yoksul 2013: 199
çalguçlu (2) Sağa sola saldıran çalkamak Tahıl elemek (Çr.)
utanmaz, arsız kişi (İs.; Âşık- çalkantı Elenen tahılı kalbur üs-
bükü-Os.) tünde kalan çöpleri (Çalyayla-
çalgun ¦ çalgın (Ba.; Gölköy, Ku- Çr.) “Kalburdan çıkan çalkantı bir
zuluk-İs.) “Ōlu va çalgun, gal- yana, çeç bir yana gitti.” Yoksul
hamıy.” Abaz 2004: 165 2013: 419
çalhalamak Oyalanmak, vakit çalkap Bir çocuk oyunu (Külah-
geçirmek (İs.) Al.)
çalhama 1. ¦ çalkama (Al.; Me.; çalkatura Sayım, hayvan sayımı
Su.; Eskiekin-Çr.) 2. Ekşi pek- (Çr.)
meze su katılarak yapılan içecek çalkazan Geveze (Çr.)
(Dutçakallı-Çr.) “Bağrım yandı çalkı ¦ çalgı (Çr.)
garı, bi çalhama yap da içek heri.” çalkın ¦ çalgın (İs.) “Aslan gibi de-
Bilen 2006: 42 likanlıma o eli ayağı çalkın kız ne
çalhamak Tahıl elemek (Esente- yaraşır.” Koçak 1938: 8
pe-İs.) “Savuruduk, çalharduk, çallamak Bağ bahçe, yapı gibi yer-
getürüdük hayvanlanān.” Abaz lerin çevresini karaçalı benzeri
2004: 117 gereçlerle çevrelemek, çalı-
çalıbasan İri, sert taneli, uzun lamak (Âşıkbükü-Os.) “Samanlı-
saplı, kılçıklı bir cins buğday ğın arkasını bir an önce çallaya-
(Kurşunlu-İs.) lım, yoksa hayvanlardan başımızı
çalık (1) 1. ¦ Çalgın (Kargı-Os.; alamayız.” Arslaner 2016: 238
Kamışlı-Su.; Çr.) 2. Renksiz, kan- çallı ballı Bir çeşit aşık oyunu
sız, zayıf kişi (Al.) 3. İnce, eğri (Çr.)
103
103
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çalma (1) Çiğ sütten yapılan yo- böyle ağlanır diye iki tokat çala-
ğurt (Hallı-İs.) caksın ağzına ki gününü görsün.”
çalma (2) Kibrit (İs.; Su.) "O çal- Arslaner 2016: 238
maları kirpitleri çabalallarıdı." çalmak (9) Suya tutmak (Sevin-
Abaz 2004: 96 dikalan-Çr.) “Getirdiğimiz yemeği
çalma (3) Koyulaştırılmış pekmez, boşaltır, tıngırı elelusul bir suya
bulama (İs.; Baltacı Mehmet Pa- çalar.” Özcan 2021: 6
şa-Os.; Su.; Çr.) çalman Ağıl (Küçükpalabıyık-Çr.)
çalma (4) Fasulye, domates gibi çalpalama Bir sıvıyı sallayıp dal-
bitkilerin sarılması için dikilen galandırma (İs.) "Geçen günkü
ağaç dalı, çotuk, çöte (Âşıkbükü- gibi çalpalayıp iki yana dökme."
Os.) “Geçen yılki çalmalardan kul- Kalayoğlu 2017: 172
lanılabilecekleri ayırdım.” Arsla- çalpama Ayran (Ba.) “Şu tasa goyu
ner 2016: 238 bi çalpama doldur da içek heeri.”
çalmaç (1) ¦ Çotuk (1) 1 (Os.) Şahin 2020: 33
çalmaç (2) Mısır unundan yapılan çalpantıya binmek İşi aceleye
bir çorba (Gölet-Ka.) getirmek (Çıkrık-Çr.)
çalmak (1) Ekmeğin üzerine bir çalpatur Katırcı, kervancı (Çr.)
şey sürmek, sıvamak (Âşıkbükü- çaltak Dikenli, budaklı dal ya da
Os.; Su.) “Ekmeklere biraz yağ ça- çalı (Âşıkbükü-Os.) “Yoldaki çat-
lalım.” Arslaner 2016: 238 laklar eteğimi yırttı.” Arslaner
çalmak (2) Süpürmek, temizle- 2016: 238
mek (Âşıkbükü-Os.; Su.) “Orayı çaltaklu Sözün nereye gideceğini
süpürünce ineklerin altını da çalı- düşünmeden kırıcı biçimde ko-
verin.” Arslaner 2016: 238 nuşan kimse (Âşıkbükü-Os.)
çalmak (3) Atmak, fırlatmak (Su.) çaluk ¦ çalgın (Çr.)
“Hey ağalar bu yavrunun suçu ne? çalyaka etmek Yakasından tut-
/ Yavruyu kenara çal Kızılırmak” mak (Çr.) “Çalyaka ettim, cender-
Oğuz 2006d: 58 meye teslim ettim.” Yoksul 2013:
çalmak (4) Yoğurt mayalamak 200
(İs.; Su.; Çalyayla, Kirazlıpınar- çamaşır taşı Üzerinde tokaçla
Çr.) vurularak giysi yıkanan yassı taş
çalmak (5) Kenara çekmek (Gö- (Çr.) “Giysiler bahçeye yakılan
let-Ka.) “Veteriner, Ahmet’ten ocaklarda küllü sularla, çamaşır
hayvanın poposunu kenara çal- taşında tokaçla yıkanırdı.” Özça-
masını istedi.” www.golet.tr.gg/ talbaş 2002: 17
çalmak (6) Saldırıp ısırmak (Çal- çambardak Çamdan oyularak
yayla-Çr.) “Domuz domuzu çal- yapılmış su kabı (Saraycık-İs.;
maz.” Yoksul 2013: 250 Beydili, Çıkrık-Çr) “Tırpanı güzel
çalmak (7) Daldırmak, kaşık- biçer / Çambardaktan su içer”
lamak (Âşıkbükü-Os.) “Yemek be- Gösterir 2011: 271
ğenmeyen çocuk, acıkınca tarha- çamça Çamdan oyularak yapılmış
na çorbasına çaldı kaşığı.” Arsla- su kabı (Çr.)
ner 2016: 238 çamdelen Ağaçkakan (Çr.) “Çam-
çalmak (8) Vurmak, dövmek delen virdini ağaçta eder / Karga
(Âşıkbükü-Os.) “Öyle ağlanmaz
104
104
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
tesbihini havada çeker” Ertekin çangal (2) Güreşte bir ayak oyu-
1943: 22 nu, çelme takma (İsmailköy-Çr.)
çamdu (1) Ahşap evlerde evin iç “Alt alta, üst üste, çangal, tırpan,
duvarını oluşturan kalın tahtalar boyunduruk…” Güven 2013: 165
(Bademce-Ka.; Âşıkbükü-Os.) çangal çangal Salkım salkım, kü-
çamdu (2) Yüzü gülmeyen, su- me küme (Su.) “Gökyüzünde bin-
ratsız (Âşıkbükü-Os.) “A yavrum, lerce yıldız çangal çangal parla-
bu çamdu suratlı kızı nerden bul- yıp sönüyordu.” Sarıyüce 2004:
dun?” Arslaner 2016: 239 259
çamgakan Ağaçkakan (Âşıkbükü- çangıl çangıl Küme küme (Evci-
Os.) Bo.) “Üzerleri çangıl çangıl, dizim
çamır Çamur (Gökçam-Su.; Çal- dizim çiçek.” Sarıyüce 2006: 30
yayla, Serban-Çr.) “Gônümün köş- çangal çungal Eğri büğrü (İs.; Os.;
güne çamır sıvadın / Küllükleri Çr.) “Çangal çungal bir burun ki,
mekân tut bundan kelli” Gösterir bu burun nefsinde bütün renkleri
2008/84: 11 övünerek toplamış.” Saraçer
çamır çığnamak Yorulmak, eziyet 2000: 304
görmek (Su.) çanılmak Kafa üstü yere düşmek
çamsımak Erkek, kadına meylet- (Gölet-Ka.) “Kamyon köprüden
mek (Çr.) aşağı dikdepe çanıldı.” www.go-
çamurluk Yemeni üzerine giyilen let.tr.gg/
çizme koncu (Çr.) çani Küçük ev köpeği (Ba.; Kara-
çamur yazmak Kerpiç örgüde dona-Çr.) “Eskiden bizim mahal-
kerpiç sıraları arasına malayla lede birkaç kişi çani beslerdi.” Şa-
çamur sürmek (Çr.) hin 2020: 34
çanak çatlatan 1. Gelincik çiçeği çanlağa Gerdan (Su.) “Bu hanımın
(Çr.) 2. Yenilen bir çeşit ot (Çal- çanlağası geniştir.” Tdk 1993:
yayla-Çr.) 1071
çanak kıran Gelincik çiçeği (Çr.) Çan Saat Saat kulesi (Sarimbey-
çançana Hacı karşılarken kulla- Çr.) “Yükselmiş binalar semaya
nılan, çan çan ses çıkaran, pirinç- gider / Çan Saat’i bulutlarla cenk
ten bir çalgı (Çr.) “Çançanalar eder” Nalıncı 1958: 54
çalıyor / Yâr hacıdan geliyor” Ay- çanşak Çağlayan (Bayat-İs.)
tekin 2003: 52 çantal Etek (Yağcılar-Ka.)
çandı (1) 1. Ağaç direkler üzerine çantı (1) Tavan (Çr.)
çakılmış çıtalara sıva yapılarak çantı (2) Yavan (Ba.) “Bu çalhama
oluşturulan duvar ya da tavan, da bek çantı olmuş, imüğünden
bağdadî (Çr.) 2. Evin, ambarın geçmiyo adamın.” Şahin 2020: 33
köşesi (Yerliköy-İs.) çap Köşe (Çr.)
çandı (2) Alnı geniş, dışarıya çıkık çapak Göze inen beyaz leke (İs.)
kişi (İs.) çapar (1) Sarışın mavi ya da yeşil
çandu Ahşap yığma yapı (Os.) gözlü insan (Ba.; İs.) 2. Güneşe
çandubaşı Ahşap yığma yapılarda bakamayacak denli sarışın, kaşı,
hatıl uçlarına açılan boğaz (Os.) kirpiği beyaza yakın olan kimse
çangal (1) Dallı budaklı, eğri ağaç (Os.; Arpalık, Dutçakallı-Çr.) 3.
(Me.) Yüzünde bol miktarda çili olan
105
105
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
insan (Külah-Al.; Gökköy) “Sarı- çara (2) Yağsız ince et (İs.) “Etin
şınım çaparım / Buluttan nem çarasını fakir yer.” Tdk 1993:
kaparım” Gösterir 2011: 200 1080
çapar (2) Alacalı boz renkli köpek çarçan Birdirbir oyunu (Satıyüzü-
(Külah-Al.) Ba.)
çapı Meyve toplamaya yarayan çarçarı ¦ çarçan (Satıyüzü-Ba.).
merdiven (Çr.) çar çarmağı Nişanla düğün ara-
çapıla Kaba deriden yapılmış ucu sında oğlan evinden kız evine
sivri, arkası basık yaz ayakkabısı, gönderilen bohça (Ka.) “Çar çar-
yemeni (İs.; Os.) mağı adı verilen bu bohçayı ge-
çapıldamak Su ya da çamur için- tiren kişiye kız evince bahşiş veri-
de tepinmek (Çr.) “Yağmur sonu, lir.” Aşık 2003: 71
çocuklar diz yukarı sıvayıp eteği, çardak (1) Çadırıma çardak oyu-
pantolonu, sel suları içinde çapıl- nunda üst üste konulan taşlara
dardı…” Özçatalbaş 2002: 118 verilen ad (Çr.) “İlk olarak çadır
çapıt ¦ çaput (Kılavuz-Al.; Gök- adı verilen bir daire içine 8-9 taş-
çam-Su.; Arpalık, Dutçakallı, Ka- tan oluşan bir çardak dikilir.”
radona-Çr.) "Mumlu çapıtı yedi Oğuz 2006b: 40
kat yapmış." Ozulu 2016: 13 çardak (2) Odun istifi (Büyükdi-
çapile Altı kösele, üstü meşinden van-Çr.)
yapılmış yumuşak ayakkabı (Çr.) çardak (3) Eski evlerde bütün
çapraşuk Karışık (Ka.) odaların kapılarının açıldığı ge-
çaprı Bir çeşit oyalı, pullu ba- niş orta bölüm; sofa (İs.; Oğ.; Or.;
şörtüsü (Çr.) Os.)
çaput Eski bez parçası (Evci-Bo.; çardak katı Evlerin üst katı (Or.)
Ka.; Gökköy-Çr.) “Ver şu elindee çardaklı Uzun eşek oyununa ben-
çaputu da arabanın camını sile- zeyen bir çocuk oyunu (Çr.)
yim.” Şahin 2020: 34 “Çardaklı oyunu 4-5 kişilik iki ta-
çap yapmak Söz verdiği işi yap- kım arasında oynanır.” Oğuz
mamak (Ka.) 2006b: 26
çar (1) Bel bağı (Çr.) çarhut Eli ayağı felç olan (Ba.)
çar (2) Kadınların sokakta giydiği, “Zunnacı Mıstığın babası çarhut
yalnız yüzü dışarıda bırakan si- olduktan sonra çok yaşamadı.”
yah üstlük, çarşaf (Körkü-Su.; Şahin 2020: 34
Beydili, Tatar-Çr.) “Yamaçtan ge- çarık Bakırları saç yağı ile par-
len kara çarlı kadınlar yanından latırken kullanılan deri (Çr.)
ürkerek geçtiler.” Özçatalbaş çarık burnu Yufka ekmekle yapı-
2002: 108 lan büyük sunak (Çr.) “Kaşıkla
çara (1) Memeli hayvanların kız- yemek yok ama çarık burnu yap-
gınlık zamanları ile doğumları mak da yok.” Tombuş 1943: 27
yaklaşınca dişilik organlarından çariñne Çataliğne (Âşıkbükü-Os.)
akan sıvı (İs.; Ka.; Su.; Güvenli- çarkıt Eski, bozuk (Yerliköy-İs.;
Çr.) “Bizim kara düve çaralamış, Su.)
Baytar Fehmi Bey’i çağıralım da çarkut ¦ çarkıt (Âşıkbükü-Os.)
aşılasın.” Şahin 2020: 34 “Şu çarkutu satıp da ne zaman bir
106
106
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
107
107
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
108
108
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
109
109
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çekiş Ağız kavgası (Esentepe-İs.; çelik (1) Çocukların sopa ile oy-
Ka.; Su.; Çalyayla-Çr.) “Çekişe çe- nadıkları oyun (Su.; Çr.) “Ebe ta-
kişe pazarlık yapılmaz ki.” Yoksul kım çeliği havada yakalamaya
2013: 204 çalışır.” Oğuz 2006b: 13
çekişmek Tartışmak, atışmak, çelik (2) Köklü bir ağacın dipten
ağız kavgası yapmak (Çavuşoğlu- çıkan dalını kesip, başka bir yere
İs.; Âşıkbükü, Kargı-Os.; Çr.) “Şo dikerek köklendirilmişi (Çr.) “Bu
bizim Saniye çekişdi beniynen.” yıl bağda çok çelik yapıldı.” Tdk
Özdemir 2019: 68 1993: 1123
çekiştim çehreli Asık suratlı (Çr.) çelik (3) Sekiz buçuk litrelik ölçü
“Nemaarek heri, eme de bek çe- birimi (Gökçam-Su.)
kişdim çehreli.” Özdemir 2019: 95 çelik (4) Ahşap direk başlığı (Al.;
çekme Topraktan yapılmış derin- Bo.; Or.; Os.)
ce kap (Os.) çelik çomak 1. Erkek çocukların
çekmek At, eşek, sığır gibi hay- özellikle kırsal alanlarda oyna-
vanları çiftleştirmek (Çalyayla- dığı bir oyun (Çr.) “Çelik çomak
Çr.) oynamak da tarihe karıştı.” Yok-
çekmen Küçük küp (İkipınar-İs.; sul 2013: 205
Çr.) “Felan çekmen yok didim.” çelik çülük Bölük, parça, işe yara-
Abaz 2004: 123 mayan şey (Çr.)
çektik Hayvana yüklenen eşyanın çelikleme Kısa odun (Çr.)
üzerine bağlanan urganın ger- çelmeci Çelmeli top oyununda
ginliğini sağlamada kullanılan topu çelen oyuncu (Çr.) “Çelmeci
küçük çatal ağaç (Dereyazıcı-Al.) ölünceye kadar çelmeye devam
çekü Çocuk başörtüsü, yazma eder.” Ozulu 2013: 16
(Bademce-Ka.; Âşıkbükü-Os.) çelmek Bir şeyin desteğini almak
“Kızım çekünü düzelt de çık dışa- ya da altına oymak (Su.)
rıya.” Arslaner 2016: 239 çelpeşik ¦ çopraşık (Alembeyli-
çel çöp Bilye oyununda, oyun- Su.; Çıkrık-Çr.) “Çelpeşik işlere
cunun fırlatacağı bilye ile hedef burnumu sokmam ben.” Yoksul
arasındaki taş, toprak, çöp gibi 2013: 205
engelleri temizlemek için söyle- çeltek (1) Yardımcı, çobanın yar-
diği söz (İs.) “Bilyesini alarak ‘çel dımcısı (Çopraşık, Değirmende-
çöp, mum direk’ diye bağırdı.” Ka- re-Al.; Su.)
layoğlu 2017: 37 çeltek (2) ¦ çeltik (Ka.)
çelen Yakışıklı, babayiğit delikanlı çeltik Kabuklu pirinç (Os.) “Bacak
(Çr.) “Kendi yiğit cebi boş / Çelen ıslanmayınca çeltik alınmaz.”
yiğitler geldi” Aytekin 2003: 112 Yoksul 2013: 100
çelenk Yığıltı üzerine çıkıntı biçi- çeltükleğü Çeltik (pirinç) ekilen
minde yapılan süs (Su.) yer (Âşıkbükü-Os.) “Çeltükleğü-
çelermek (1) Batarak ölmek (Me.) den gelince biraz uzanayım de-
“Çelerdi hanım, çelerdi / İki göz- miştim ki ezan allahüekber dedi.”
leri birden belerdi” Demir 2021: Arslaner 2016: 239
224 çember Beyaz, büyükçe başörtü-
çelermek (2) Büyümek, gelişmek sü, yemeni, yazma (Eskiyapar,
(Ka.) Külah-Al.; Ortayoncalı-Ba.; Ba-
110
110
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
111
111
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
112
112
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çetemük Sakız ağacının meyvesi, evre (2) Eskiden örülen bir çorap
çitlembik (Ka.) ya da çorap nakışı (Çr.)
çeten Saman taşımak için kağnı- çevrilmek Dönmek (Çr.) “Başımda
lara konulan çubuktan örülmüş bir çevrinme var yeni peydah ol-
büyük sepet ya da kanat (İsahacı, du, bazı arada çevrilip duruyor.”
Külah-Al.; Os.; Beydili, Büyükdi- Tdk 1993: 1154
van, Çıkrık, Eskiekin-Çr.) “Hiç çevrim Daire (Su.) “Kanatlarını hiç
ıras gelmedim böyle oyuna / Pek çırpmadan dönüyor, geniş çev-
yaktı canımı saman çeteni” Arısoy rimler çiziyordu.” Sarıyüce 2004:
1970: 99 133
çetene ¦ çedene (Beydili-Çr.) çevrinmek Dönmek (Çr.)
çetik Atik, çevik (Su.) çevşen Küpenin kulağa takılacak
çevirme (1) 1. Etrafı duvarla ya yeri (İs.; Su.)
da çitle çevrilmiş küçük bahçe çevûk Normal ölçüden biraz kü-
(Ka.) 2. Avlu (Al.) çük (İs.)
çevirme (2) Yiyeceklerin küçük çeyiz sandığı Ağaçtan yapılan
parçalar halinde doğranıp pişi- oyuncak sandık (Çr.)
rilmesiyle yapılan yemek, sote çeyiz yazmak Düğünde geline ta-
(Evci-Bo.) “Ben en çok mantar çe- kılan takıları ya da getirilen eş-
virmesini severim.” Sarıyüce yayı tutanağa geçirmek (Çomar-
2006: 135 Al.; Su.) “Çeyiz yazmak için köy
çevirtme Topaç (Çr.) “Anne şu oğ- öğretmeni çağırılır.” Yöndem
lana baksana benim çevirtmemi 1983: 24
aldı da kaçıyor.” Tdk 1993: 1153 çezenmek Oyalanmak, tembellik
çevirtmeç Topaç (Çr.) etmek (İs.)
çevlik (1) 1. Etrafı çevrilmiş bahçe çezilmek Çözülmek (Çalyayla-Çr.)
ya da tarla (Gökçam-Su.) “Ertesi “Gönül bir ibrişimdir / Düğlenince
gün cami çevliğinde iki taraf top- çezilmez” Ertekin 2006: 58
landı.” Özçatalbaş 2002: 34 çezmek Çözmek (Yeşilyurt-Al.;
2. Tek katlı yapılarla çevrili kü- Karkın-İs.; Su.; Çalyayla-Çr.) “Ma-
çük alan (Çr.) “Molla İzzet Çöp- ni çuvalı bende / Şimdi ağzın çe-
lük çevliğinde manavlık yapı- zerim” Gösterir 2011: 218
yordu.” Güven 2016: 11 çıbartma İnce bir çubukla vurul-
çevlik (2) İki akıntının karış- ması sonucu vücutta duyulan sızı
masıyla suyun döndüğü yer, gir- (Os.) “Lan git şurdan, bacağıma
dap (Çr.) sarılıp durma, sırtını çıbardurum
çevlük Girdap (İs.; Eskiköy-Çr.) valla!” Şahin 2020: 36
“Kızılırmak akar gelir dolanır / çıbartmak Uzunca bir çubukla
Senem gelin çevlüklerde fırlanır” yünlerin dövülerek kabartılması
Oğuz 2006d: 58 (Ba.) “Bugün damüstünde yün
çevre (1) 1. Mendil (Kargı-Os.; çıbartacook, gel sen de bize yar-
Aşağıfındıklı-Su.) 2. Başörtüsü dım et.” Şahin 2020: 36
(Kalecikkaya-Al.; Çr.) “Çevre işle- çıbık Çubuk (Çalyayla-Çr.) “Çıbık
im sana / Çorap başladım sana” iken çıt, hezen iken küt.” Ertekin
Aytekin 2003: 60 1944: 29
113
113
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çıbıl Yoksul (Çr.) “Senin pankan çığşır gibi Çok sık, yeğin (Çal-
olsa, çıbıl takımını uğratır mısın yayla-Çr.)
kapıya?” Tahir 2004: 24 çıhı Çıkın, torbacık, bohçacık (İs.;
çığdırmak Delirmek (Çr.) Ovakarapınar-Çr.) “Dayıya, em-
çığıl Bir araya toplanmış küçük miye gelinin gotdō bōçaları, çıhı-
parçalar (Me.) ları…” Abaz 2004: 100
çığıltı Gürültü, hafif gürültü (Çr.) çıhıbüzük 1. Dar kalçalı insan (İs.)
çığınlık Öteberi koymak oda du- 2. Gizli parası olduğuna inanılan
varına için açılan küçük niş (Al.) kişi (İs.)
çığır Karlı yerlerde kürekle açılan çıhışdāni Çıkıncaya kadar (İkipı-
yol (Perçem-Al.; Evci-Bo.; Bayat- nar-İs.) “Ocakdan çıhışdāni, ocak-
İs.) “Üzerinde kayıp gittiğimiz çı- dan çıkdı mıydı ileşiyola.” Abaz
ğır işlekçe.” Sarıyüce 2006: 120 2004: 122
çığırmak Bağırmak, çağırmak, çıhışmak (1) Yetişmek (Ba.) “Bi-
söylemek (Ka.; Kargı-Os.; Su.; raz daha hızlı yürüsek minibüse
Çalyayla-Çr.) “Çığırıyom çığırı- çıhışabilir miyiz dersin?” Şahin
yom duymuyon” Bilen 2006: 42 2020: 36
çığırtı Çığlık (Göcenovacığı-Çr.) çıhışmak (2) Yetmek (Ba.; Ova-
“Karı noluyon kız dedi emme çı- karapınar-Çr.) “Hadi beş yüze ol-
ğırtıdan ortalık çınlıyo.” Ertekin sun bu iş, bak elli liram çıhışma-
1946: 21 dı.” Şahin 2020: 36
çığırtmak Çağırtmak (Çalyayla- çıkacak Başa gelecek, kaza, bela
Çr.) “Nerde çığırtmış bu tellalı (Su.) “Elinden bi çıkacak var bu-
hükümat?” Tahir 2004: 358 nun.” Uçakcı 2006: 359
çığmak Gözü dönmek, çok sinir- çıkarım Yaklaşık 25 kg undan yo-
lenip ne yaptığını bilemeyecek ğrulan hamur (Çalyayla-Çr.)
duruma gelmek (İs.) çıkarma Evlerde oturmak için
çığnak Ayak altı, çok çiğnenen yer kullanılan yer (Bademce-Ka.)
(Su.; Çr.) çık gitlik Düğünden sonra el öp-
çığnamak Çiğnemek (Akçalı-Su.; meye gidildiğinde babanın kızına
Külah-Al.) “Herkes sahız çığnar verdiği armağan (Deliler-Çr.)
da Kûrt gızığmı dadını çıharan çıkı Küçük bohça, çıkın (Ka.; Ar-
heç olmaz.” Uçakcı 2006: 218 palık, Dutçakallı, Sarimbey, Tur-
çığrıngaç ¦ çıkrıncak (Çr.) gut-Çr.) “Açılmadık çıkıda ne ol-
çığrışım gibi bitmek Meyvelerin duğu bilinmez.” Yoksul 2013: 6
çok sık ya da bol olması durumu çıkılamak Bohça haline getirmek,
(Çr.) çıkın yapmak (Çr.) "Kiremitleri
çığrışmak Yüksek sesle bağrış- benim eski mendile çıkıladık."
mak (Evci-Bo.; Su.) “Ölmüş bu Demiryürek-Ozulu 2017: 221
yahu! diye çığrıştılar.” Sarıyüce çıkım Tarla sürülürken, çapalanır-
2004: 214 ken ya da ekin biçilirken 1,5-2 m.
çığşak Yüzük (fincan) oyunu so- genişliğinde ayrılmış tarla bo-
nunda, kazananların yenilenlere yunca uzanan bölümlerin her bi-
söylediği deyiş, mani (Çr.) “Ha- ri (Âşıkbükü-Os.; Çıkrık, Sey-
san’ı yanımdan çığşaklıca kov- dim-Çr.) “Bu tarla üç çıkımlıktır."
dum.” Koşay-Aydın 1952: 34 Tdk 1993: 1167
114
114
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
115
115
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
116
116
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
117
117
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
118
118
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
hander Neneme soluğu garez” Âşık-bükü- Os.) “Bir çilte için çam
Kurtoğlu 1998: 16 kese kese ağaç bırakmadılar bu-
çildağım olmak 1. Darmadağın ralarda.” Arslaner 2016: 240
olup yerlere saçılmak (Os.) 2. Sa- çilte (2) Yatağın, yorganın iç yüzü
ğa sola kaçışmak (Âşıkbükü-Os.) (Eskiekin-Çr.)
“Muhtarı karşılarında gö-rünce çilte gibi Uzun (Ovakarapınar-Çr.)
çildağım oldular.” Arslaner 2016: çiltim Küçük üzüm salkımı (Su.)
205 çimbek Küçük bir çeşit kuş (Çr.)
çildir çildir Masum masum bak- “Çimbek eyler her dem anın zik-
ma (İs.; Su.) rini / İshak kuşu zikretmede peh-
çilelenmek Hayvanların semizle- lüvan” Ertekin 1943: 22
nip, şişmanlaması (Çr.) çimçimlenmek ¦ çimkinmek
çileme İki yaşındaki dişi keçi (Su.) (Çr.) “Birkaç lokma, bir iki bar-
çilemek (1) Terlemek, nemlen- dak çayla çimçimlendik.” Gü-ven
mek (Evci-Bo.; Me.) “Bozkır in- 2017a: 46
sanı, nerede bir su çilerse oraya çimdinmek ¦ çimkinmek (Çr.)
bir pınar kaldırır.” Sarıyüce 2006: çimdirmek Yıkamak (Kargı-Os.;
50 Gökçam-Su.; Güvenli-Çr.) “Gövde-
çilemek (2) Çiselemek (Çevreli- lerini, yapraklarını çimdirdi bir
Al.) "Yağmur çilediği halde şem- güzel.” Gümüş 1977: 83
siyesini koluna asıp giden..." Kan- çimek Köylerde içinde çamaşır yı-
temir 2015: 65 kanan, banyo yapılan yapı, yunak
çilermek Çimlenmek, yeşermek (Çevreli-Al.)
(Çr.) çimeklik Odanın bir köşesine be-
çilesemek Çok az çilemek (İs.) tondan yapılan, dışarı pis su aka-
çilik Dişilik organı (Su.; Çalyayla- rı olan yıkanma yeri (Külah-Al.;
Çr.) Gökçam-Su.; Dutçakallı, Kadı-
çilingir İşini iyi bilen, iyi yapan deresi-Çr.) “Yüklüğün bitişiğinde
kimse (Su.) yi-ne yüklük gibi gömük çimeklik
çillenmek 1. Küflenmek (Su.) 2. vardı.” Çalışgan 2021: 146
Çimlenmek, yeşermek (Çalyayla, çimilti Gizli söz, fısıltı (Çr.) “Çimil-
Sarimbey-Çr.) “Bunun çillenip çil- tiyi çit, yavşağı bit etme.” Yoksul
lenmediğini bildirecekmişsiniz 2013: 210
ona.” Güven 2017: 21 çimke (1) 1. İnsan eli, ayağı (İs.,
çil parmak Elin en küçük parmağı Oğ.) 2. Koyun ya da keçinin gü-
(İs.) "Torunlarının çil parmağı neşte kurutulmuş etli kol ya da
kalınlığında bir dal parçası..." Ka- bacak kemiği (Çr.) 3. Topuk ke-
layoğlu 2017: 208 miği (Ba.) “Çimkelerine yersen
çilte (1) 1. Semerin iki yanına yük depüğü görürsün ebenin öreke-
bağlamak için takılan urgan (Ba.; sini.” Şahin 2020: 37
Çıkrık-Çr.) “Çocuğu eşeğe bindir, çimke (2) Üzüm salkımındaki
ayaklarını çiltelere taksın, düş- küçük salkımcıklar (Mislerovacı-
mesin.” Şahin 2020: 37 2. Yük ğı-Çr.)
hayvanlarına yük yüklenirken çimkinlemek ¦ çimkinmek (Çr.)
semere dayanan çatal değnek; çimkinmek Doğru dürüst yeme-
meşe sopası (Al.; Bademce-Ka.; mek, karnını kırık kırtık şeylerle
119
119
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
120
120
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
121
121
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
122
122
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
123
123
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çoluş Kağnıdaki bir çift öküze yar- dim / Çora çıktı gerisi” Gösterir
dımcı olarak koşulan ikinci çift 2011: 167
öküz (Külah-Al.; İs.; Su.; Gökköy, çoraklı Tuzlu verimsiz toprak (İs.)
Ovasaray-Çr.) çorlanmak Hastalanmak, dert sa-
çom Bedenin belden aşağı kalça- hibi olmak (Göcenovacığı-Çr.)
ları içine alan bölümü (Âşık- "Ne ki otuzunu geçince çorlan-
bükü-Os.) mış, bir dert oturmuştu içine fı-
çomak Büyük burunlu (Su.) karanın." Gümüş 1977: 119
çomça Pınarlardan su içmek için çorlu Hastalıklı, dertli, illetli (Kü-
ağaçtan oyulmuş kepçe, büyük lah-Al.; İbik-İs.; Akçalı, Gökçam-
tahta kaşık (İs.) “Elin kaynayan Su.; Ovasaray-Çr.) “Yürü git yolu-
kazanına çomça sokma.” Yoksul na zalımın kızı / Baban annen
2013: 281 çorlu diye vermedi” Arız 2005a:
çomçe Küçük kazık (Çr.) 69
çômek Bir yana yatmak (Ovakara- Çorum beşlisi Çorba, et yemeği,
pınar-Çr.) börek, tatlı ile pilavdan oluşan
çon (1) Büyükbaş hayvanlarda düğün yemeği (Çr.) “Bir radyo
görülen, hayvanın alnından ya da programında Çorum beşlisine
kulaklarından kan alınarak sa- gelememiştik.” Ozulu 2016: 221
ğaltılan bir hastalık (Gökçam-Su.; çoş Değnek oyununda yere yatırı-
Beydili, İsmailköy, Sarimbey-Çr.) lan değnek (Çr.) “Değilen çocuk
“Domuzun eniği, çon olacaksın, çoşunu düzgünce yatırarak gü-
çon.” Güven 2013: 165 dekçiliğini yapar.” Ünsal 1944:
çon (2) Vücudun basen kısmı (Os.) 15
çop 1. Cirit değneği (Çr.) 2. Ucu çoşmak Coşmak (Çr.)
topuzlu değnek (Çr.) çot (1) Bacak arası (Os.)
çopraşık Karışık, anlaşılması güç, çot (2) Eli, ayağı sakat olan kimse,
dağınık (Su.) kötürüm (Külah-Al.; Su.; Çr.) “Çot
çor (1) Hastalık (Al.; Yerliköy-İs.) çolak olasın.” Yoksul 2013: 217
2. Nezle, grip türü soğuk algınlığı çot (3) Kısa, çelimsiz (Su.)
(Su.; Arpalık, Dutçakallı-Çr.) “Er- çotak (1) Bitkinin dallanma yeri
bab-ı hamiyet yılar susarsa / Bi- (Çalyayla-Çr.) “Karnefilin çotağı
tirir mülkü bu çor ey oğul çor” / Sinem dilber yatağı” Gösterir
Ercan 1997: 110 2011: 122
çor (2) Sıcaktan hastalanan hay- çotak (2) ¦ çotuk (1) 1 (Su.; Gök-
vanlara içirilen ayran, sirke, sa- köy-Çr.)
rımsak karışımı (Çıkrık-Çr.) “Oğ- çotmak 1. Üzerinde ikiden çok
lan baba ye çor ye / Aslını da sor meyve bulunan dal (Çalyayla-
sor ye” Gösterir 2011: 116 Çr.) 2. Meyve dizisi, hevenk (Acı-
çor (3) Tuz, tuzlu (Ba.) “O kadar pınar-Çr.)
çok çalışmış ki garibim, göyneği- çotturuk Bodur (İs.)
nin sırtı çor olmuş.” Şahin 2020: çotuk (1) 1. Fasulye, domates gibi
38 sebzelerin ağması için dikilen dal
çora çıkmak Kötü ya da hastalıklı parçası (Çalyayla-Çr.) 2. Ağaç
çıkmak (Su.) “Şöyle bir deşele- kökü (Çr.) “Devenin haberini po-
124
124
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
125
125
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
126
126
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
127
127
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
128
128
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
129
129
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
130
130
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
dahra ile keserek kalın dalı sırık- dalabülüs Kenarları uzun saçaklı,
landırdı.” Güven 2013: 176 belden bağlanan bir kadın giysisi
dakanak (1) İlgi, ilişki (Çr.) "Artık (Çr.)
dakanağım kalmadı." Tdk 1993: dalacan Hırçın, canı tez, titiz (Çr.)
1331 dalak Bozulmamış bal peteği; ko-
dakanak (2) Veresiye satılan mal- vanın yanlarındaki küçük beyaz
dan kalan alacak, takanak (Kargı- bal peteği (Çr.)
Os.; Çr.) dalama Böcek ısırması ile oluşan
dakı Düğünde gelen armağan (İs.; alerji türü hastalık (Su.)
Su.) dalamak (1) Azarlamak, çatmak
dakılmak Şaka yapmak, biriyle (Ka.)
alay ederek eğlenmek (Çr.) dalamak (2) Hafif biçimde alevde
daklaşmak Sataşmak (Ba.; İs.; Su.; dağlamak (Ka.; Su.) "Köy kıyısına
Çr.) “Çok pistir, bi daklaştı mı ulaştığında bir alaz daha daladı
gurtulamazsın elinden.” Şahin yüzünü." Sarıyüce 2004: 341
2020: 41 dalambır etmek 1. Yemekleri,
dakmak (1) Asmak (Çr.) ızgaraları çok az pişirmek (Çr.)
dakmak (2) İki kişinin arasını “Köfteyi yakma, bi dalambır et
bozmak, kavga ettirmek (Akçalı- yeter.” Kerman 1997: 17 2. Aynı
Su.; Çr.) “Beni anasına dakmış, türden olan içecek ya da yiye-
anası da beniynen çekişsiñ diye cekleri birbirine karıştırmak
bunu ôretlemiş.” Özdemir 2019: (Çalyayla-Çr.)
118 dalan Şekil, biçim (Çr.)
dakmamak Önem vermemek, dalana dalana Sürtüşe, sürtüşe
saymamak, aldırmamak (Çr.) (Su.)
daku Düğünde geline ya da güve- dalanbır Hafifçe yakma (Çr.)
ye verilen armağan, takı (Âşıkbü- dalanmak Köpek tarafından ısı-
kü-Os.) “Goñşula, öylen namazın- rılmak (Ka.; Aşağıfındıklı-Su.)
dan soñna caminin öñünde gü- “İte dalanmadan çalıyı dolanmak
yeğüye daku dakılacak.” Arslaner yeğdir.” Yoksul 2013: 408
2016: 241 dalap 1. At isteyen kısrak, erkek
dāl (1) Değil (Çr.) isteyen dişi eşek ya da hayvan
dal (2) 1. Omuz, omuz başı (İs.; (Ba.; Evci-Bo.; İs.; Os.; Çıkrık,
Çr.) 2. Kol (Çr.) 3. Arka, sırt (Ak- Serban-Çr.) 2. Eşeklerin çiftleş-
çalı-Su.; Çr.) “Bu kadar dalıma me zamanı (Su.) “Babam, kısrak-
binmek reva mı?” Nalıncı 1958: lardan biri dalap olduğu zaman,
82 soylu damızlık atlara çektirmeye
dal (3) Tek (Gökçam-Su) “Bir dal götürürdü.” Sarıyüce 2006: 78
filtreli sigara verdim.” Güven dalapsamak Dişi hayvanın çiftleş-
2017: 46 mek istemesi (Bayat-İs.)
dalaba gelmek ¦ dalapsamak dalapsımak ¦ dalapsamak (Çr.)
(Çalyayla-Çr.) dalarmak Arpanın, buğdayın ol-
dalabur Çok alevli, çabuk geçen gunlaşmaya başlaması (Çr.)
ateş (Çr.) dalasıçtı Çok çabuk olgunlaşıp
kendiliğinden düşen, dallara çar-
131
131
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
pıp patlayan bir cins sarı erik dalgara Kesilmiş ağaç dalı (Çal-
(Ka.) yayla-Çr.)
dalaş Ağız kavgası (Çr.) “Hiç yok- dalgır dalgır Katman katman, dal-
tan öfkeye biner, dalaşa girer ol- ga dalga (Çalyayla, Kızılpınar-
muşlardı.” Tahir 2007: 298 Çr.)
dalaşmak Çatmak, kavga etmek dalı başı ağrımak Omuz başları
(Su.; Çr.) “Sur dibine gidip serse- ağrımak (Çr.)
rilerle dalaşmaya karar verdi.” dalıgırık Kabadayı, her yerde efe-
Destanoğlu 2006: 45 lenen (İs.)
dalavere daddirik Dürüstçe ol- dalı kara Omzunda kara tüyleri
mayan ciddiyetten uzak işler olan beyaz güvercin (Çr.)
(İs.) dalında kurumak Çok zayıflamak
dalazlamak Ateşe odun atmak (Âşıkbükü-Os.) “İnşaatta çalış-
(Al.) maya başlayalı dayım temelli da-
dalbacak Uzun bacaklı insan (Su.) lında kurumuş.” Arslaner 2016:
dalbastı Bir tür iri, aşılı kiraz (Sı- 206
rıklı-Çr.) “Kirazımız dalbastı / dalif Kader çiçeği (Ahmetoğlan-
Dalları kiraz bastı” Gösterir 2011: Çr.) “Akdağ’dan getirdiğim dalif
139 çiçeklerini hep bu kilimi tutan çi-
dalbıncamak ¦ dalbıncımak (Çr.) vilere asardım.” Çalışgan 2021:
dalbıncımak Gücünün üzerinde 146
işlere atılıp batağa saplandıktan dalimiş saydı Olmamış olsaydı
sonra çare aramak (Su.; Çr.) anlamında kullanılır (Çr.)
“Zengin olacağım deyi dalbıncıyıp dal kol olmak Koruyup kollamak
duruyo.” Kerman 1997: 62 (Mislerovacığı-Çr.) “Kendi aç ya-
dalbınmak Hamle yapmak (bebek tarken bizi doyurdu / Ezdirmedi
için) (Ba.; İs.; Çr.) “Bak bacım, se- dal kol oldu kayırdı” Koygun
ni görünce nasıl da dalbınıyo bu 2002: 15
bebek.” Şahin 2020: 41 dallama Yelek (Çr.)
dalbızlama Acele etme, durduğu dallamak (1) Seçmek, beğenmek
yerde duramama (Su.) (Ka.)
dalbuzlamak Aşırı seçici davran- dallamak (2) Budamak, seyrelt-
mak, her şeyi en ince ayrıntısına mek (İs.)
dek inceleyip ayıbını bularak be- dallampa Değneğin meyve düşür-
ğenmemek (Âşıkbükü-Os.) “Çok mek amacıyla havaya fırlatılması
dalbuzlayan ya kele ya köre dü- (Os.)
şer.” Arslaner 2016: 241 dallanmak Canı daralmak, sabır-
daldaşşak Çırılçıplak (Ba.; İs.; Çık- sızlanmak (İs.)
rık, İsmailköy-Çr.) “Üst baş desen dalle ¦ dalya (Çr.) “Dalle oyu-
daldaşşak…” Güven 2013: 36 nunda oyuncular önce iki gruba
daldız Düvende çakmaktaşlarının ayrılırlar.” Oğuz 2006b: 41
takıldığı yerleri oymakta kulanı- dallike Bir halk oyunu (Örencik,
lan alet (Alacahöyük-Al.) Sevindikalan-Çr.)
daldingil Çırılçıplak (Çr.) dālmak Dağılmak (İs.) “Ondan sō-
dalga Kitap, defter yaprağı, sayfa na millet dālıcadı.” Abaz, 2004:
(Eskiyapar-Al.; Su.) 98
132
132
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
133
133
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
134
134
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
135
135
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
136
136
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
137
137
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
138
138
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
139
139
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
140
140
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
141
141
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
142
142
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
deşenek ¦ daşenek (Al.; Ba.; Ka- devek Asma kütüğü, tevek (Ba.;
radona, Mazıbaşı-Çr.) “Kimi aşık, Os.; Beydili, Dutçakallı-Çr.) “De-
deşenek oynar, kimi topraktan vekte üzüm kara / Üzümde dizin
havuz hamambiç yapar.” Özçatal- kara” Türkoğlu 2007: 173
baş 2002: 31 devetopu Hamur pezisinin büyük
de şindi Ters bir durum yaşandı- olanı (İş.)
ğında söylenir (İs.) devinmek Çabalamak, uğraşmak,
deşinmek Eşinmek (Akçalı-Su.) didinmek (Çr.)
“Avluda deşinip duran tavuklara devir Nadasa bırakma (Ka.)
bir atmaca pike yaptı.” Sarıyüce devre Aklı tam yerinde olmayan
2004: 240 kimse (Su.) “Deli devre konuşu-
deşirici Dilenci, toplayıcı (Ba.; Ka- yor.” Uçakcı 2006: 360
mışlı-Su.) “Deşirici eline bakar- devrebik Çam mantarı (Evci-Bo.)
ken sen kesene bak.” Uçakcı “Çam mantarının adı devrebiktir.”
2006b: 155 Sarıyüce 2006: 134
deşirikli Tertipli, düzenli kimse devriş Derviş, tarikat üyesi (Su.;
(Su.) Çayhatap-Çr.) “Aşığa nişansın
deşirmek Toplamak (Su.; Sarim- devrişe burhan / Mühür kimde ise
bey-Çr.) odur Süleyman” Caferoğlu 1994:
deşmek (1) Delmek, yarmak, yara 140
açmak (Yazır-Bo.; İs.; Akçalı-Su.; devrülesice Yıkılasıca, ölesice
Eskiekin, Sarimbey, Turgut-Çr.) (Ba.) “Bu sefer de bizim çöp gon-
“İnsafsız atılan oklar / Yaramızı teynırını boşaltmadı devrülesice-
deşmektedir” Gardaş 1979: 14 ler.” Şahin 2020: 44
deşmek (2) Yeri eşmek, kazmak devrüsüün Ertesi gün (Çr.) “Dev-
(Kargı-Os.) rüsüün gelip beni bulasın.” Yoksul
dē şorda Daha orada (Su.) 2013: 239
deşti Aşılanmamış, yabanıl kiraz devrüş Derviş (Ba.; Çalyayla-Çr.)
(Olukyanı-Su.) “Zamanın birinde bir devrüş va-
deve (1) Erkeklerce oynanan bir rımış.” Akbaş 1983: 21
köy seyirlik oyunu (Su.; Celilkırı- dey Diye (Çalyayla-Çr.)
Çr.) deybayak Az önce, demin (Çr.)
deve (2) Dokuma tezgâhında ta- deydaha İşte orada (Al.; Yağcılar-
rak takılan kısım (Eskiyapar-Al.) Ka.; Os.; Çalyayla-Çr.) “Eşeğini
deveçökerden Kurak, sert toprak- arıyodun, deydaha! Bostana gir-
larda yetişen, sarı çiçekli, çok di- miş yayılıyo.” Kerman 1997: 17
kenli yabanıl bir ot (Çr.) dey dey daha hollukta Aradığının
devedabanı İlkyazda kırlarda, tar- nerede olduğunu biliyorum ama,
lalarda kendiliğinden yetişen, bunu sen bulamazsın (Os.)
pembe çiçekli, yumru kökleri ye- deyha İşte, orada, şurada (Su.)
nen bir bitki (Çr.) “Deyha, dedi adam. Görmüyon
devedişi Sarı, iri taneli bir buğday mu?” Sarıyüce 2004: 338
çeşidi (Sarimbey-Çr.) "Üveyik, de- deyi Diye (Kirazlı-pınar-Çr.) “Irak
li buğday, devedişi, alkara kılçık, deyi gücenme / Âşığa Bağdat ya-
turnadili yetiştirilmektedir." Ertü- kın” Gösterir 2011: 241
zün 1944: 11
143
143
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
144
144
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
dıhım Lokma (İs; Çr.) "Aş dezgânın dıkız (3) Suyu az olduğu için güç
üstünde bi dıhım ekmek." Çoru- yutulan yiyecek (Âşıkbükü-Os.)
mevi 2000: 18 “Kabak dıkız olmuş.” Arslaner
dıhınmak İvediyle ayak üstü ye- 2016: 241
mek (Ba.) “Böyle de dıhınılmaz ki dıkızımak Çok sıkışmak, tuvalet
gardaşım, adam bizim üç öyün- gereksinimini giderememek (Çr.)
lük tayınımızı yedi.” Şahin 2020: “Dıkızımaynan darazımayı birbi-
44 rine karıştırma.” Yoksul 2013:
dıhıs Çamur (Çopraşık, Değirmen- 239
dere-Al.) dıklım dıklım Tıka basa, tıklım
dıhış (1) Sıkışık, dar yer (İs.) tıklım (Eskiekin-Çr.) “Ferik Ne-
dıhış (2) Kek, hamur gibi şeylerin nem birez söllüm soklümdü / Ze-
kabarmadan kalması (İs.) kiye’nin evi dıklım dıklımdı.” Kur-
dıhış dıhış Çok sık (Ba.) “Bir mini- toğlu 1998: 13
büse yirmi kişi dıhış dıhış bi-nerek dıkmak Kaşığa alınan lokmayı ye-
anca gidebildik.” Şahin 2020: 45 mek (Bademce-Ka.; Âşıkbükü-
dıhızımak Sıkılmak, rahatsız ol- Os.) “Çorbadan bir kaşık ya dık-
mak (Gökçam-Su.) tım ya dıkmadım, dış kapı açıldı.”
dıka Şişe ya da testi kapağı, tıpa Arslaner 2016: 241
mantar (Çr.) dıldıbız Yoksul (Yerliköy-İs.)
dıkdumak Yedirmek (Bademce- dıldıl Kavak ya da söğüt dalından
Ka.) yapılan bir çalgı (Tolamehmet,
dıkılmak Hücum etmek, saldır- Karagöz-Çr.) “Dıkızımaynan dıldıl
mak (Dutçakallı-Çr.) “Ben yârime çalınmaz.” Yoksul 2013: 239
giderken / Köpekler dıkılıyor” dılılı Söğüt dalından yapılan dü-
Türkoğlu 2007: 176 dük (Kozören-Me.)
dıkım Lokma, küçük lokma (İs.; dıma ¦ dumağı (Çr.)
Ka.; Âşıkbükü-Os.; Su.; Ovakara- dımağ ¦ dumağı (Çr.)
pınar-Çr.) "Bir dıkım yemek ye- dımağı ¦ dumağı (Çr.)
dim." Tdk 1993: 1455 dımbadak Ansızın, birdenbire
dıkırdanmak Sürekli söylenip (Çr.)
durmak (Çr.) "Bal yapmaz arı gi- dımbıl Ağaç ya da topraktan ya-
bi dıkırdanıp durma." Gürsel pılmış küçük yayık (Eskice-Çr.)
1997: 250 dımbıldamak Söylenip durmak
dıkıs ¦ dıkız (1) (Külah-Al.) "Ye- (Çr.)
rimiz çok dıkıs." Tdk 1993: 1456 dımbıra gibi Davul gibi şişkin, çok
dıkız (1) 1. Sıkışık, dar (Arpalık, gergin (Âşıkbükü-Os.) “Hayvan-
Dutçakallı-Çr.) 2. İşlenmeyecek lar bugün keşikte iyi doymuş, su-
denli ıslak toprak (Külah-Al.; yu da içince karınları dımbıra gibi
Âşıkbükü-Os.; Su.) "Dıkızda eker- oldu.” Arslaner 2016: 241
sen tarla pıtırak getirir." Eker dımbırdatmak Saz, cura, tambur
1940: 14 gibi müzik aletlerini çalmak (Çr.)
dıkız (2) 1. Şaka kaldırmayan in- “Dımbırdattıkça öyle, kocaoğlan
san (Külah-Al.) 2. Konuşula--ma- geliyor keyfe.” Özçatalbaş 2002:
yacak denli tok sözlü olan kişi 38
(Su.)
145
145
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
146
146
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
147
147
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
148
148
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
149
149
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
150
150
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
151
151
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
152
152
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
153
153
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
154
154
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
155
155
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
156
156
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
157
157
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
158
158
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
159
159
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
160
160
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
161
161
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
162
162
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
163
163
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
164
164
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
(Çr.) “Has ipeğin dürgüsü / Sevda düşek (2) Yatır olduğuna inanılan
Allah vergisi” Aytekin 2003: 93 taş yığını (Kamışlı-Su.) “Gerçek-
dürlü Türlü (Çr.) “Seyredip guşla- ler düşeği Beşkız’ın belde / Bugün
rın gordüm ahvalin / Her biri bir üstadımın yüzün görmedim” İvgin
dürlü söyleller lisan” Ca-feroğlu 2009: 43
1994: 149 düşenk Dizi, sıra (Teslim-Çr.)
dürme Sarma (İs.) “Lahna dürmesi düş gelmek Rastlamak (İsahacı-
çok güzel olur.” Tdk 1993: 1634 Al.; Yazır-Bo.) “Yeleğendir cinsi
dürmek Katlamak, katlayarak kal- ayıdan azma / Böyle bir cazıya
dırmak, sarmak, kıvırmak (Kar- yolum düş geldi” Arısoy 1970: 101
gı-Os.) “Ağa’nın elini öp de, yor- düşü azmak Düşünde cinsel iliş-
ganını neyini dür.” Tahir 2006: 85 kide bulunmak, hamamcı olmak
dürtük Yerinde duramayan, her (Çr.)
şeyde öne atılan (İs.) düşük Her gördüğünü isteyen
dürtüşlemek Dürtüp durmak (Gölet-Ka.) “Çok düşük bir çocuk.”
(Çr.) “Dürtüşleyip durma ulan, www.golet.tr.gg/
böğrümü acıttın.” Yoksul 2013: düşünbe Pazartesi günü (İs.)
260 “Sonra devam ediyor: cumaîerte-
dürü 1. Gelinle güveyin birbirleri- si, girevü, düşünbe, deri…” Benice
nin yakınlarına, verdiği kumaş, 2002: 154
çarşaf, don, gömlek, ayakkabı, düüdü Keser eskisi (Ba.) “Teldola-
çorap gibi armağanlar (İs.; Ka.; bın arkasındaki ırafta bulunan
Tanrıvermiş-Me.; Su.; Eskice, Çal- düüdüyü ver, ceviz gıracaam.”
yayla-Çr.) 2. Gelinin çeyizi (Çr.) Şahin 2020: 49
“Yârim gelin oluyor / Can verem düvecek Sarımsak düvecinin
dürüsüne” Aytekin 2003: 192 tokmağına verilen ad (İs.)
dürük Asık, çatılmış, dargın yüz düveç Sarımsak dövmek için kul-
(Çr.) lanılan kap (Alacahüyük-Al.)
dürükmek Başına toplanmak (İs.) düvelek Kavun, ham kavun, kelek
dürüm Yufka ekmeğinin içine çe- (Çr.)
şitli katıklar konularak sarılmış düvlemek Bağlamak, düğümle-
durumu (Kamışlı-Su.; Kavacık- mek (Çr.)
Çr.) “Çarığı al sırımlı kız / Ekmeği düvül ¦ düğül 1 (Çr.)
bal dürümlü kız” Ercan 1997: 90 düzbastı Genel olarak, her tarafa
dürümbeç ¦ dürüm (Baltacı (İs.) “Bu yağmur düzbastı yağı-
Mehmet Paşa-Os.) “Benim yımır- yor.” Tdk 1993: 1643
talı dürümbecimi kim yedi ula?” düzen Çeyiz (Su.)
Gösterir 2020: 41 düzenlemek Müzik aletlerini
dürzü bıyığı (1) Eskiden örülen akort etmek (İs.)
bir çorap ya da çorap nakışı (Çr.) düzgün (1) Gelin elbisesi (Ka.)
dürzü bıyığı (2) Saksıda yetiştiri- düzgün (2) Tarhana yapmak için
len, yaprakları bıyığı andıran bir hazırlanan karışım (Ardıç-Os.)
bitki (Çr.) "İlk iş olarak tarhananın düzgünü
düşek (1) Sel sularının düzlediği hazırlanır." Aşık 2003: 90
yer (Ovasaray-Çr.)
165
165
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
166
166
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
167
167
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ecir (1) Aşırı güçlük, sıkıntı (Su.) edir gudur ¦ edürkudür (İs.)
“Onun ecirini ben çektim.” Uçak- edişgen Sürekli tartışan, çekişen
cı 2006: 361 (Su.; Çr.) “Emme de edişgen enik
ecir (2) Aziz (İs.) “Ecir kardeşim.” oldun, zabahtan beri utanmadan
Tdk 1993: 1662 âbiinle edişiyon.” Kerman 1997:
ecücük ¦ ecicik (Karkın-İs.) “Bi 18
aluvürüsele ecücük lohul alüvü- edişmek 1. Tartışmak, söz atış-
rüleridi.” Abaz 2004: 142 mak (Ba.; Çr.) “Köyün Üstü’ndaki
ecük ¦ ecik (Örenseki-İs.) “Ecük, tallanın sınırı yüzünden üç gün-
baña komür viricāñ didim.” Abaz dür edişiyorlar.” Şahin 2020: 50
2004: 126 2. Büyüklerin sözüne saygısızca
ede Büyük kardeş, ağabey (Külah- karşılık vermek (Çr.) 3. Kadınla-
Al.; Çukurköy-İs.; Gökçam, Ka- rın aralarında çekişmesi (Ovaka-
mışlı-Su.) “Ede gurban oluyum rapınar-Çr.) “Hatirine daarsiñ,
dur! Ali gurban oluyum vur!” edişirim seniynen.” Özdemir 2019:
Sağmen 2009: 71 61
ede göde Çocukların toplu olarak edrese Adres (Çr.)
evlerden yağ, pirinç topladıkları edük ¦ edik 3 (Ka.) “Noksan dişe
bir oyun; bu oyun sonunda pişi- gedük, patiğe de edük derler Kar-
rilen pilav (Gölet-Ka.) gıda.” Aşık 2003: 134
edem Yok (Al.) edürkudür Dedikodu (İs.)
edici Gündelikle yufka ekmek eeseri Büyük çivi (Ba.) “Şu ee-
yapan kadın işçi (Kıcılı-Al.; Su.) serileri düzelt de heçolmasın, pin-
edik 1. Yünden örülmüş terlik nik yaparken kullanalım.” Şahin
(Çr.) 2. Ayakkabı (Kargı-Os.) 2020: 50
3. Patik, çocuk ayakkabısı (Çal- eesi Ocağın altındaki arı yanmış
yayla, Ovasaray-Çr.) “Bebeğe de odun (Ba.) “Şu kürenin altındaki
edik alacağım.” Güven, 2013: 76 eesileri ileri it, sönecekler yoksa.”
ediklemek Sağılacak havyanın Şahin 2020: 50
memesini elle uyarmak (İs.) 2. efannamak Sona ermek, dinmek,
Sağılan bir hayvanı ikinci kez bitmek (Çıkrık-Çr.)
sağmak (Ka.) 3. İnek sağılacağı efelik Yapraklarından sarma, to-
zaman ya da biraz sağıldıktan humlarından çay yapılan bir çe-
sonra yavrularına emzirilmek şit ot, labada (Kıcılı-Al.; Çalyayla-
(Çr.) 4. Hayvan yavrusunun an- Çr.) “Efeliğin sarması / Hani bu-
nesinin memesine tos vurarak nun yarması” Türkoğlu 2007: 173
emmesi (Çr.) eferim Aferin (Göcenovacığı-Çr.)
edim Yapım (İs.) "Kul hakkı başka şeye benzemez,
edinmek Sızlanmak, yakınmak çok iyi düşünmüşsün, eferim."
(Gölköy-İs.) “Bedafa mı geliy Gümüş 1977: 2
ekin, diy ediniyola.” Abaz 2004: efildemek Korku ya da sevinç
165 etkisiyle yürek çarpmak (Çr.)
ediraf Etraf, çevre (İs.; Su.; Çal- efil efil Rüzgârın hafif hafif, yavaş
yayla-Çr.) “Cami altı hamamdır / yavaş esmesini anlatır (Evci-Bo.;
Edirafı imamdır” Aytekin 2003: İs.; Acıpınar, Arpalık, Dutçakallı-
49
168
168
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Çr.) “Karşıda pür kesiyor / Efil efil eğirmek Yünü büküp iplik yap-
esiyor” Türkoğlu 2007: 175 mak (Çalyayla, Sarimbey-Çr.)
efilemek Efildemek (Çr.) “Değme kocakarılardan daha iyi
efilti Yürek çarpıntısı (Çr.) yün eğirip yufka açması bundan-
efsal Uygun, iyi (Su.) dı.” Tahir 2006: 51
eften püften Dayanıksız, derme eğiş büğüş Eğri büğrü, yamuk yu-
çatma, yalan yanlış, asılsız (Çr.) muk, dolambaçlı (Çr.)
egek Kara sabanın en büyük, asıl eğitleme Toplama, bamya topla-
parçası (Ka.) ma (Ka.)
egil Üst baş, giyecek, elbise (Ka.) eğlemek Durmak, durdurmak
eğ Eh, peki, öyle olsun (Çr.) (İsahacı-Al.; Sarimbey-Çr.) “Ya-
eğce 1. İyice, çok güzel (Âşıkbükü- vuz Zırhlı iskeleye eğledi / Gene-
Os.; Su.) “Asbabları eğce yıka, kir raller salacasın bağladı” Arısoy
kalmasın.” Arslaner, 2016: 243 1970: 40
2. Terbiyeli, efendi, hanımefendi, eğlenmek (1) ¦ eğleşmek (1)
iyi (Âşıkbükü-Os.) “O gız bek eğ- (Çr.) “Nazmiye ablam… Seninle
cedü (eğcedir), tam sizin eve ya- eğlenmiştir.” Tahir 2008: 314
kışu.” Arslaner 2016: 243 eğlenmek (2) ¦ eğleşmek (2)
eğceğine ¦ eğce (Âşıkbükü-Os.) (Köseeyüp-Me.; Çalyayla, Karahi-
eğdi Ağaç kaşıkların içini oymaya sar, Serban-Çr.) “Aman eğlen re-
yarayan araç (Büyükhırka-Al.) zil çolak!.. Aman eğlen vardım!”
eğdinme 1. Pişmanlık (Su.) Tahir 2007: 238
2. Perişanlık (Su.) eğleşmek (1) Alay etmek, dalga
eğek Saban demirinin takıldığı geçmek (Kargı-Os.; Tatar-Çr.)
ağaçtan yapılmış eğri parça, ök- “Kız benimle eğleşme / Hatır gö-
çenin üst kısmı (İncesu-Su.) nül sayarım” Çağıl 2013: 24
eğelmek Eğilmek (Çr.) eğleşmek (2) Oyalanmak, geç
eğere Konuşulan kişiyi inandır- kalmak, durmak (Çopraşık-Al.;
mak için kullanılan söz (Badem- Çr.) “İskilip’te çok eğleşmez, üç
ce-Ka.) ikindiye dönermiş.” Seyda 2006:
eğerim olsun ¦ eğere (Bademce- 226
Ka.) eğni ¦ eğin (Çr.)
eğermek Eğirmek (Yeşilyurt-Al.; eğre Kağnı arabalarında okun azı-
İs.) “Kim daradı ol koyunun yü- dan çıkarılması için takılan eğri
nünü / Eğerip dokuyup çözen kim çivi (Eskiyapar-Al.)
idi?” Yöndem 1983: 96 eğreç Yün eğirmekte kullanılan
eğeşmek (1) Alay etmek (Ka- araç (Kızılhamza-Or.)
lecikkaya-Al.) eğrek yeri 1. Hayvanların toplan-
eğeşmek (2) İşi yaparken isteksiz dığı yer (Alacahöyük-Al.; Bo.,
olmak, başkasının yapmasını Os.; Çıkrık, Palabıyık-Çr.) 2. Hay-
beklemek (İs.) vanların yazın öğle sıcağında
eğin Boy bos, endam (İsahacı-Al.; toplanıp dinlendikleri gölge yer
Yazır-Bo.; Serban-Çr.) “Bir avrat (İs.; Beydili, Kuşsaray-Çr.) “Sığır
erkenden kalksa / Hırkasın eğni- eğreğinde toplanır sürüler.” Serin
ne taksa” Arısoy 1970: 20 1995: 95 3. Köyde insanların
toplanıp söyleştikleri yer (Ka.;
169
169
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
170
170
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
eke (2) 1. Kurnaz, açıkgöz insan ekin çanağı Ambarın altında bu-
(Ka.) 2. Tecrübeli, usta (Çr.) “An- lunan, içinde ekinin toplandığı,
layacağın eke çoban oldum.” Gü- üçgen kesitli bölüm (Dereyazıcı-
ven 2013: 37 3. Zeki, çok bilgili Al.)
adam (Kargı-Os.; Çr.) 4. Bilmiş, ekiz İkiz (Sarimbey-Çr.) “Biri oğ-
bilgiç, çok bilmiş (Al.; Beydili-Çr.) lan, biri kız / Bebeğim doğdun
ekebür Çok bilmiş, her şeyi bilir ekiz” Oğuz 2007a: 131
gibi davranan (Dutçakallı-Çr.) ekker Kulaklarının kenarında be-
ekece Orta yaşlı (Çr.) yaz çizgi bulunan keçi (Su.; Gök-
ekelemek Birini baştan savmak köy-Çr.)
(Çr.) ekleşmek Sataşmak, birinin başı-
ekelenmek (1) Yaşlanmak (Çr.) na bela olmak (Ka.; Göcenovacı-
“Bizim at ekelendi, tepmeden ne ğı-Çr.) “Anayınkine mi batıyorum
anlar.” Tdk 1993: 1693 da, ikide bir bana ekleşiyorsun.”
ekelenmek (2) Büyüklenmek, Gümüş Ty: 60
böbürlenmek (Ba.) “Acer traktör ekmek aş evi Evin yemek yapılan
aldı ya ekelenmesinden yanına odası, mutfak (Âşıkbükü-Os.)
yanaşılmıyo.” Şahin 2020: 51 ekmek etmek Yufka yapmak (Bal-
ekeleşmek (1) Deneyim, görgü tacı Mehmet Paşa-Os.; Kadıdere-
sahibi olmak (Çr.) si-Çr.) “Bizimkiler ekmek edecek-
ekeleşmek (2) ¦ ekeşmek (Çr.) ler yarın.” Gümüş 1977: 18
ekelmek Büyümek, yetişmek, ço- ekmek evi Kiler (Türkler-Çr.)
cukluk çağını geçirmek (Gökçam- ekmeklik Sofanın bir yanında
Su.) “Tavuklar büyür, horoz eke- ekmek pişirmek için kullanılan
lir.” Sağmen 2009: 83 ocaklı bölüm (İs.)
ekemiş Yaşından büyük laf eden ekmeksiz Yapılan iyiliği unutan,
çocuk (Külah-Al.) vefasız (İs.; Su.)
ekenek Ekilmeye elverişli yer, ekmek tahtası Üzerinde yufka
tarla (Os.; Su.; Arpalık, Dutçakal- açılan özel tahta (Kıcılı-Al.; Bey-
lı, Morsümbül-Çr.) "Yüzlerce dö- dili, Ovakarapınar-Çr.)
nüm olan ekenek günlerce suyu ekmek talatmak Yufkayı yağda
emdi." Sarıyüce 2004: 91 kızartmak (Al.)
ekeşmek (1) Birinin yaptığı işi ekmek teknesi İçinde hamur ka-
aynen yapmak, rakip çıkmak (İs.) rılan oyma tekne (Baltacı Meh-
ekeşmek (2) Erkekleşmek, kart- met Paşa-Os.; Beydili, Büyükgü-
laşmak, ihtiyarlamak, yavruluk- lücek-Çr.)
tan çıkarak anaç hale gelmek ekmek yazmak Yufka açmak (Bü-
(kanatlı hayvanlar için) (Çr.) yükgülücek, Ovakarapınar-Çr.)
eke toha ¦ eketoka (Ovakara- eksikcil Aşık oyununda hedefe
pınar-Çr.) “Yok muymuş şöyle eke ulaşmayan, geride kalan aşık
toha biri?” Özdemir 2019: 101 (Çr.) "Sahalar eksikcil, ortancıl,
eketoka 1. Yetişkin kimse (Çr.) yancıl, gericil diye vasıflandırılır-
2. Yaşı küçük, ancak sözleri, dav- dı." Tombuş 1940: 27
ranışları yetişkinler gibi olan ço- eksik etek Kadın (Dereköy-İs.;
cuk (Çr.) Os.; Su.; Çıkrık) “Erkeksiz bir ha-
171
171
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
172
172
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
173
173
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
174
174
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
175
175
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
176
176
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
177
177
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
emmideş Amca oğlu (Su.; Çr.) “Ço- enciğiydi ha!” Özçatalbaş 2003:
mahlarınan Apışlar emmideş.” 153
Uçakcı 2006: 379 endelek döndelek Kandırmak,
emmi uşā Amca oğlu (Su.) fırıldak çevirmek, hile yapmak
emsiz Beceriksiz (Ka.) (Ba.) “Ya bırak Allah aşkına, senin
emsüz Beceriksiz (Ka.) işin hep endelek döndelek.” Şahin
emür Turkuaz, mavi (Âşıkbükü- 2020: 52
Os.) endikmek Aklı başına gelmek,
emüşük Aynı kadından süt emen anımsamak, uyanmak (Çr.)
çocuklar, süt kardeşi (Ba.; Âşık- eneğim enek Aşık oyunu sonunda
bükü-Os.) “Biz onunla emişüğüz, başlangıçtaki kadar aşığa sahip
evlenemeyiz yani.” Şahin 2020: 52 oyuncunun “kaybım yok” anla-
emzik (1) Hayvanların memeleri- mında söylediği söz (Çr.)
nin uçları (Çr.) enehter Anahtar (Al.) “Gönüm evi
emzik (2) Süt çocuklarını oyala- kitlendi / Enehter yârde kaldı”
mak için ağızlarına verilen kau- Ertekin 2006: 72
çuk meme (Çalyayla-Çr.) “Emziği enek (1) Alt çenenin oynak yeri
ağzına veriyor, kendi kendine bu- (Çr.)
lamıyor.” Koşay-Işıtman 1932: enek (2) Sabanın el ile tutulan
122 yerinden demir takılan yerine
en (1) Ağaç dallarının tomurcuk kadar olan bölüm (Alacahöyük-
yeri (Kemallı-Su.) Al.; Âşıkbükü-Os.; Çıkrık, Palabı-
en (2) Beygir, katır, eşek gibi hay- yık-Çr.) “Ula Ismaal, bizim Ferit
vanların damağında, ön dişleri- sabanın enani gırmış, yarın bi
nin arkasında oluşan şişkinlik enek yap heri.” Özcan 2021: 6
(Çr.) enek (3) 1. Anamal, sermaye (İs.;
en (3) Hayvanlara ya da eşyaya İncesu-Su.) “Eneğim olsa çok işle-
vurulan damga, işaret (İs.; Ke- re girişirim.” Tdk 1993: 1748
mallı-Su.; Gökköy-Çr.) “Hüseyin 2. Çocukların oynadıkları bilye,
bu keçinin enini değiştirerek…” ceviz gibi oyunlarda sahip olduk-
Akkaya 2011: 450 ları sermaye (Al.; Os.) “Benim
en (4) Parmağın ek yeri, eklem enaam elimde, Ali’nin aşıklarını
(Kemallı-Su.) kim uttu ula!” Kerman 1997: 18
en (5) Tarla sınırı (Ahmetoğlan- 3. Herhangi bir oyun sonunda
Çr.) elde kalan son fiş ya da sayı (Su.)
eñ (6) Giysi, üst baş (Âşıkbükü- enek (4) Taş, kemik, cam ya da
Os.) “Eñnimi giyinip çıkalım.” Ars- madenden yapılmış zıpzıp, bilye,
laner 2016: 243 misket (Yerliköy-İs.; Âşıkbükü-
enak Sabanın gövdesi (Su.) Os.; Ka.)
enāmenek getirmek Denk getir- enek (5) Küçük parça (Dutçakallı-
mek, başa baş getirmek (Çr.) Çr.)
enayan olmak Şaşırmak (Çr.) enek (6) Cevizin küçüğü (İs.)
encek ¦ encik (Os.) enekçe Küçük çocuk başlıklarının
encik Kedi, köpek yavrusu (Çr.) bağı (Çr.)
“İnsan yavrusu sanmıştım. Kedi enekçek Uçları kopçalı, 25-30
santim uzunluğunda, üzerine al-
178
178
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
tın dizilmiş kadın süsü (Eskiköy- enik 1. Kedi, köpek yavrusu (Su.;
Çr.) “Bi enekçeğinen gelin etti bu- Karadona, Kuşsaray, Palabıyık-
bam beni.” Gösterir 2020: 41 Çr.) “Çorum yaşamadı böyle pa-
enek şeker Kesme şeker (Çalyay- niği / Yakalayamadık kaçtı eniği”
la, Ovakarapınar-Çr.) “Baldızım Özgür 2002: 59 2. Köpek (İsaha-
enek şeker / Ablası ondan tatlı” cı-Al.; Çalyayla, Türkler-Çr.) “Da-
Gösterir 2011: 126 vara gidecek enik gölbezlikten
enem Dua kitabı (Çr.) “Oku ula bell’olur.” Yoksul 2013: 227
Elekçioğlu, enem oku, diye bağırı- eniklemek Yavrulamak (Arpalık-
yormuş.” Özçatalbaş 2003: 29 Çr.) “Bizim kancık eniklemiş.” Ko-
eneme Hayvanı iğdiş etme, kısır- şay-Işıtman 1932: 124
laştırma (İs.; Ka.) “Öküz enendiği eñil Giysi, üst baş (Alancık-Me.;
yıl, yiğit evlendiği yıl.” Yoksul Os.) “Kelgız’a bi gözel eñil vermiş
2013: 525 ki…” Arslaner 2016: 178
enemenek Denk getirmek (Al.) enim ecim Etraflıca, iyiden iyiye
eñer Eğer (Karkın-İs.; Âşıkbükü- (Çr.) “Boön, enim ecim bi ev te-
Os.) "Eñer gız cesaretliyse go- mizliği yapalım.” Kerman 1997:
dokları bāşüşi vermezimiş." Abaz 18
2004: 96 enisalkı Bir işi ağırdan almayı,
eñerim Galiba, sanırım, yemin geciktirmeyi anlatır (Çr.)
olsun (Âşıkbükü-Os.) “Eñerim enişte Düğünlerden bir gün önce
adam bizi yanlış anladı, tüh!” Ars- kız evinde ya da kızların toplan-
laner 2016: 244 dığı bir yerde gelinin arkadaşla-
eneter Anahtar (İkipınar-İs.) “Be- rınca oynanan seyirlik oyun (Ka.;
nim sanduun eneterini çaldı.” Os.)
Abaz 2004: 122 eñitamında Sonunda, en sonunda
eneze Cılız, zayıf, güçsüz (Su.) (Âşıkbükü-Os.) “Eñitamında tor-
"Eneze, tırık hayvanlar bile müş- badaki yüzümü çıkardınız.” Arsla-
teri bulurdu." Sarıyüce 2004: 284 ner 2016: 244
engag Çocukların oyun başlangı- eni yeni Şaşma bildirir ünlem
cında yaptıkları sayışmada üçün- (Me.)
cü sırada çıkan kişi (İs.) enkarle ¦ engalle 1 (Çr.) “Dör-
engalle 1. Çocuk oyunlarında so- düncü oyuncu da enkarlenin ar-
nuncu oyuncu (Çr.) 2. En geriye dıyım diyerek oyun sırası alırlar.”
kalan, en geriden gelen (Çr.) Ozulu 2013: 23
engas Yalan (Göcenovacığı-Çr.) enlemek İşaret koymak amacıyla
"Çıktı böyle bir söz fakat emme, hayvanların kulaklarını kesmek,
esas mı engas mı, dibi karanlık." boynuzunu kertmek ya da sırtına
Gümüş 1977: 84 boya sürmek (İs.; Çalyayla, Gü-
engeme Meyil, iniş (İbik-İs.) venli-Çr.) “Kulaklarını keserek ya
engil dingil Düzensiz, gelişigüzel da sırtlarına farklı renk boyalar
(Çr.) sürerek kendi koyunlarını enlemiş
engin 1. Alçak yer (Çr.) 2. Geniş oluyordu.” Hodul 2019: 38
alan (İs.) enlik Boyacılıkta kullanılan bir çe-
en ibdi İlk önce (Su.) şit ot (Çr.)
enme İnme, felç (Kuşsaray-Çr.)
179
179
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
180
180
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
erikletme Yemek öncesi ekşi yi- ersün ¦ ersin 1 (Ba.; İs.; Bademce,
yecekler yedirerek misafirin iş- Gölet-Ka.; Âşıkbükü, Baltacı Meh-
tahını kesme (Çr.) met Paşa-Os.) “Anaa, ersünü ver
erincek ¦ eringeç (Âşıkbükü-Os.; de iki pezü daha yapayım, yoosa
Su.; İsmailköy-Çr.) “Erincek ol- hamur heç olacak!” Şahin 2020:
mayan çobanlar tercih ederlerdi 53
burasını.” Güven 2013: 82 ertelik Sahur (Ba.) “Ertelik vakti
eringeç Tembel, üşengeç, isteksiz- davula bu kadar çok vurursan bi-
ce (Âşıkbükü-Os.; Arpalık-Çr.) risi de sana gızar tabii.” Şahin
“Eringeç erin-geç yapacaksan hiç 2020: 53
yapma, yevmiye ile adam bulu- erüg Erik (Ba.) “Sizin baaçadan
rum bak.” Şahin 2020: 52 aldığım fidan kuşyüree erüğü
eringen Tembel (Kılavuz-Al.; İs.) müydü yoksa Amasya erüğü müy-
erinmek Üşenmek, tembellik et- dü?” Şahin 2020: 53
mek (Külah-Al.; Oğlaközü-Su.; erzakçı Tefeciliği konu edinen köy
Eskiekin-Çr.) “Erinenin oğlu kızı seyirlik oyunu (Oğ.)
olmamış.” Yoksul 2013: 288 erze Kapıyı kapalı tutmaya yara-
eripisi Tavşan (Çr.) yan demir (Yerliköy-İs.)
erisin ferisin Güçsüz düşsün an- esas gobel Filmde başrol oyuncu-
lamında ilenç (Su.) su erkek (Çr.) “Esas gobel geriden
eriş Dokuma tezgâhında uzunlu- gelecek.” Yoksul, 2013: 289
ğuna atılan ip, arış, boy ipliği (İs.; esbap Giysi, çamaşır (Yağcılar-Ka.;
Su.) “Herkesin ayrı görüşü / Ken- Gökçeağaç-Uğ.; Güvenli-Çr.) “Ku-
dirden yapar erişi” Koçak 1980: rudu pınarlar, ören yunaklar /
276 Makinede esbap yuruk Deyzoğlu”
erişgil Et sucuğu (İs.) Kurtoğlu 1998: 22
erişgin Ermiş kimse (Çr.) esbap tepmek Çamaşırı ayak al-
erkeç Erkek keçi; seyis (Küçükpa- tında tekmeleyerek yıkamak
labıyık-Çr.) (Bademce-Ka.)
erkek bulut Yağmursuz bulut esdek kosdek Saçma sapan ko-
(Ovasaray-Çr.) nuşma (Su.)
erkilme İrkilme (İs.) esen Veda (Çr.)
erlenmek Yiğitlenmek (Su.) eserekli Sinirli (Ba.; Sevindikalan-
erlik Mertlik, yiğitlik, erkeklik (İs.) Çr.) “Çok esereklidir o, en iyisi sen
eropçin Gelin başı süslemede kul- çalıyı dolaş.” Şahin 2020: 53
lanılan mukavva araç (Çr.) eserli Delişmen, deli (Çr.)
ersin 1. Hamur kesmeye ya da esgembi Ağaç sandalye (İs.)
tekneye yapışmış hamuru kazı- esger Asker (Su.; Dutçakallı-Çr.)
maya yarayan demir araç (Kü- “Esgerden izine gelmişidi." Abaz
lah-Al.; İs.; Su.; Beydili, Gökköy- 2004: 140
Çr.) 2. Küçük çocukların yatırıl- esgi Eski, yıpranmış (Os.; Sarim-
dığı toprağı ısıtmak için kullanı- bey-Çr.) “Bunu bak esgiler biliyo-
lan kürek biçiminde araç (Alaca- la yavrum.” Abaz 2004: 104
höyük-Al.) 3. Spatula (Al.) “Ha- esgin Hafif rüzgar (Çr.)
mura vurdum ersini, tandır yaktı esgi yelek Yaşlı, artık pek işe ya-
çöreğin tersini.” Yoksul, 2013: 356 ramayan erkek (İs.)
181
181
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
182
182
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
183
183
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
etfaye İtfaiye (Çr.) “Evin bacası evcik Çocukların taş toprakla yap-
tutuştu, goşun etfayeye haber ve- tığı oyuncak ev (Su.)
rin.” Tuluk 1991: 2 evcil Evine düşkün adam (İs.)
etirenk Açık pembe, ten rengi (İs.) evcimen (1) Ev işlerinde becerik-
etlik Kış için etinden kıyma, ka- li, evine düşkün, derleyip topar-
vurma, pastırma, sucuk yapılan layan kadın (İs.; Aşağıfındıklı-
semiz hayvan (İs.; Büyükgülücek, Su.; Gökköy-Çr.) “Şipir şipir. İş-
Hamamlıçayköy, Ovakarapınar- çimen mi işçimen. Evcimen mi ev-
Çr.) “Mahir Ağa önayak oldu, etlik cimen.” Koçak 1938: 7
için bir dana bağışladı.” Tahir evcimen (2) ¦ evcümen 2 (Çr.)
2006: 27 evcümen (1) Ev işlerinden iyi
etlik gecesi Düğünün ikinci akşa- anlayan, becerikli (Ba.)
mı erkeklerin çağrıldığı, içki de evcümen (2) Kurul, komisyon,
verilen yemek (Boğazkaya, Hi- encümen (Çr.)
sarkavak-Me.) "Okuyuntunun oğ- evcümük ¦ Evcimen (1) (Ka.)
lan evine geldiği gecedir etlik ge- evdirmek Acele etmek, acele et-
cesi." Cingöz 2010: 333 tirmek (İs.; Me.; Su.)
etmeme Az süt veren sağmal hay- evecen Aceleci (İs.; Âşıkbükü-Os.;
van (Çr.) Dutçakallı-Çr.) “Yazı var, kışı var,
etrenk Et gibi açık kırmızı renk ne evecen işi var.” Türkoğlu 2007:
(Çr.) 166
et satma Düğünlerde oynanan, evecenlik Acelecilik (Evci-Bo.)
dayanışmanın önemini anlatan “Evecenlik etmek yok.” Sarıyüce
köy seyirlik oyunu (Çr.) 2006: 48
ettikletin Dediği gibi (Su.) evede binme Acele yapma, acele-
ettikleyin Söylediği, dediği gibi; ye getirme (Çıkrık-Çr.)
yaptığı, uyguladığı gibi (Su.) evedi Acele, çabuk (İs.; Ka.; Kargı-
et toprak Killi toprak (Çr.) Os.; Su.)
etvaye İtfaiye (Çr.) evedileyin Aceleyle (İs.) “Eve-
etyaran Daha çok parmaklarda dileyin biri gelicek diy heralda,
çıkan bir çeşit çıban, dolama (İs.; toprā atmışla.” Abaz 2004: 160
Ka.) evedinen Acele, çabuk (Çıkrık-Çr.)
ev Oda (Âşıkbükü-Os.; Su.) “Uç evelçā Önceden (Kayaağzı-İs.) “Bi
evden maşayı, arka evden saca- gun evelçā başlar gızın cehizini
yağını al da dışarı gel.” Arslaner yapmıya.” Abaz 2004: 163
2016: 244 evelek ¦ efelik (Ka.)
ev arası Mahalle, sokak arası (Çr.) even Aceleci (İs.) “Even enik goz-
evayit Armağan (Eskiekin-Çr.) süz gunnar.” Kerman 1997: 37
“Aman bolca verin evayitini / Tö- evermek Evlendirmek (İsahacı-
redir, gençleri başgöz ederken” Al., Kamışlı-Su.; Büğet, Serban-
Kurtoğlu 1994: 169 Çr.) “Akıllı düşünene kadar deli
ev bezi Çorum’un yerel dokuması oğlunu evermiş.” Yoksul 2013: 28
kenefinin bir başka adı (Çr.) evet Acele, çabuk (Çr.)
evcek Ailece (Al.; Su.; Çıkrık-Çr.) evet efendim yeri (1) 1. Fayton-
“Filancanın şerbeti içiliyor. Sizi larda döşemeli oturmalığın kar-
evcek okuyor.” Koçak 1938: 11 şısında yer alan iki kişilik oturma
184
184
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
185
185
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
186
186
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
187
187
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
188
188
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
fartal İyi, kötü hiç bir söze aldırış gibi felfelleyip düşüverdi.” Yoksul
etmeyen kimse (Çr.) 2013: 439
fartfurtçu Gelişigüzel iş yapan, felfers ¦ felfes (İs.)
konuşan, palavra atan kimse felfes Dikkatsizlik, düzensizlik,
(Ka.) tertipsizlik (Çr.)
fartfürteci ¦ fartfurtçu (Ka.) felik Yakın yerde çıkan su (Ka.)
fasdili Güzel giysiler giyinip gez- “Güzele elik, yakın suya felik …
meyi seven, kendini beğenmiş, derler Kargı’da.” Aşık 2003: 134
havalı kadın (İs.) felize Yüzük taşı, firuze (Su.)
fasfas Kaba yumuşak bir cisme fenikmek 1. Başı dönmek (Çr.) 2.
basıldığında çıkan ses (Çr.) Dermanı kesilmek, iyice yorul-
“Odayı Isparta halıları ile döşe- mak (Aşağıfındıklı-Su.)
miş, basdıkça ayaklar fasfas gö- feniktirmek Sersemletmek (Çr.)
mülüyor.” Tdk 1993: 1838 fer Güç, kuvvet (Su.)
fasille Fasulye (Harunköy-İs.; ferağımak Yaranın iyileşmesi
Âşıkbükü-Os.) “Gabak olsun, fa- (Çalyayla-Çr.) “Ecik ferayalım di-
sille olsun her şey bişürüle.” Abaz ye bi yere oturmuşlar.” Uçakcı
2004: 129 2006b: 172
fasit Ara bozucu (Ka.) ferah Kolay (Su.; Gökköy-Çr.)
fasla İri iri kesilmiş kabak dilimi ferahlama yeri Tuvalet, hela (Çr.)
(Kıcılı-Al.; Çalyayla-Çr.) “Kabak “Siziñ ferahlama yeri neresi?” Öz-
pişirdim fasla / Şu ömrüm geçti demir 2019: 36
yasla” Gösterir 2011: 76 ferâmek ¦ ferağımak (Ovakarapı-
fasla fasla İri iri (İs.; Çıkrık-Çr.) nar-Çr.)
“Fasla fasla kabarmış her yanı.” ferfecir Açıkgöz, uyanık, aşırı ilgili
Yoksul 2013: 305 (Kayı-Çr.)
faşfaş atmak Suyun pınarın lüle- ferfene Ortaklaşa yapılan yemekli,
sinden basınçla akması (Çalyay- içkili toplantı (İs.; Gölet-Ka.; Su.)
la-Çr.) "Biraz da bulgur toplar, ferfene
faşır faşır Suyun taşacak gibi kay- yapardık." Sarıyüce 2004: 157
naması (Çr.) ferfilişli Eli işe yatkın olmayan
fatmacık Gülhatmi çiçeği (Os.) (Çıkrık-Çr.)
feelsiz Doyumsuz (Su.). ferik (1) 1. Buğday başaklarının
fehemsiz Beceriksiz (Ovakarapı- yeni sertleşmeye başladığı za-
nar-Çr.) manki durumu (Çr.) 2. Taze, ye-
feldir feldir Göz açıklığı bildiren tişmemiş (Su.) “Arpayı gurut biç,
söz (Su.) buğdayı ferik biç.” Kerman 1997:
felenga Tepesi üstü (Os.) 46
felenga aşmak Tepesi üstü düş- ferik (2) Kümes hayvanlarının
mek (Os.) civcivlikten çıkmış yavrusu, piliç
fel fel Keskin, canlı, dikkatli bak- (İsahacı-Al.; Yazır-Bo.; Ka.; Sa-
mayı anlatır (Çr.) rimbey-Çr.) “Evvela başladın gü-
felfele Eğlence, şenlik (Al.) zel ferikten / Post ettin deriyi
felfellemek Eski hareketliliğini, soydun boz tilki” Arısoy 1970: 64
canlılığını yitirmek (Çr.) “Keklik ferik gibi Çok genç görünen, yaşı-
nı göstermeyen kimse ya da gü-
189
189
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
190
190
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
191
191
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
192
192
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
193
193
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
194
194
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
195
195
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
196
196
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
197
197
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
198
198
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
199
199
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
200
200
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
201
201
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
202
202
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
203
203
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
204
204
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
205
205
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
206
206
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gâvur iğnesi Pişirilerek yenen bir (Su.) “Keklik gibi gaydalıyo.” Yok-
çeşit ot (Çalyayla-Çr.) sul 2013: 439
gâvur kıran Düşman öldüren, gaydalanmak Bir şarkıyı ya da
zafer kazanan (Su.) "Anlatırım türküyü mırıldanmak (Aşağıfın-
amme bittikten sonra yelikme is- dıklı-Su.)
temem gâvur kıranlar." Çalmuk gaydalı Afili, cilveli (Ba.) "Şuna
2019: 186 bak şuna, şu gaydalı yürüyüşe
gâvur küfrü Nisan ayının sonu ile bak." Şahin 2020: 60
mayıs ayının ortasını kapsayan gayde (1) Gösterişli tavır, çalım
zaman dilimi (Kamışlı-Su.) (Çr.)
gavurma Kavrulduktan sonra gayde (2) Kural, yol, yöntem (Su.)
dondurulup saklanan et (Kargı- gaydele Çek git, bas git (Al.)
Os.; Büyükgülücek-Çr.) gaydelenmek Nazlanmak, cilve-
gâvur madımağı Pişirilerek ye- lenmek (Çr.) “Ne gaydelenip du-
nen bir çeşit ot (Çalyayla-Çr.) ruyon gız? Çok naz aşık usandı-
gâvur pancarı Suda haşlanıp içine rır.” Kerman, 1997: 63
bulgur atılarak yemeği yapılan gaydeli Nazlı, cilveli (İs.; Çr.) “Sü-
bir ot; livik (Al.; Fındıklı-Or.; Ah- züle süzüle iğdeli gelin / İğdeli,
metoğlan-Çr.) "Mantara koşardık gaydeli, sevdalı gelin” Ercan
yağmur yağınca / Dağ eriğini ga- 1997: 92
vur pancarını bulunca” Akkaya gaydına bakmak Hazırlamak
2011: 401 (Çr.)
gavut 1. Kavrulmuş tahıl unu gaydurak Kızgın sac üzerinde ya-
(Gölköy-İs.) 2. Armudun ya da pılan, tereyağıyla yağlanarak ye-
ahlatın kurutulup öğütülerek un nilen ince ekmek (İs.)
haline getirilmişi (Kıcılı-Al.; Ba.; gayfe Kahve (Küre-Al.; Bademce-
Bademce-Ka.) "Ahlatdan gavut Ka.; Or.) “Gayfeyi gavururlar /
ediyoduk." Abaz 2004: 164 Biş-meden savururlar” Gösterir
gavuz Yıkanan buğdayın suyun 2011: 261
üstünde kalan kısmı, tahıl kabu- gaygana Yumurta ile un, yağda kı-
ğu (Külah-Al.; Çr.) “Yemiye ermi- zartılarak yapılan bir çeşit omlet
yesice, öndüç aldığım buğday sa- (Kıcılı-Al.; Ba.; İs.; Gökköy-Çr.)
de gavuzmuş.” Kerman 1997: 19 “Önümdeki gaygana / Yâr aldır-
gaybet Yokluğunda birini kötüle- maz figana” Aytekin 2003: 139
me, yerme (Gökköy, Palabıyık- gaygı Kaygı, tasa (Akçalı-Su.) “Gü-
Çr.) “Gaybetleri şincik kendileri zel olur güzel sevgi / Gelsin neşe,
yok Allah’ı var, gözleri bol.” Gü- bitsin gaygı” Arız 2005a: 290
müş 1977b: 16 gayıbınan gaynamak Birdenbire
gaybetine Arkasından, yokluğun- ortadan yok olmak (Su.)
da (Çayyaka-Su.; Sevindikalan- gayıdına bakmak Çözümünü bul-
Çr.) “Dost gaybetine dosttur / Yü- mak (Su.) "Onun bi gayıdına bak."
ze gülen dost olmaz” İvgin 2009: Uçakcı 2006: 363
36 gayık Kayık, sandal (Obruk-Do.)
gaydalamak Kalçalarını oynat- gayıl olmak Kabul etmek, razı ol-
madan hızlı biçimde yürümek mak (Kamışlı-Su.)
207
207
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
208
208
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gayret kuşağı Arasına bıçak, ka- gazak Yünden örülen fanila, ceket,
ma, para gibi şeyler konan, kat kazak (Çr.) “Yün gazak, çorap es-
kat meşinden yapılmış bir çeşit gisi getirin.” Özçatalbaş 2002: 14
kuşak (İsahacı-Al.) “Gayret kuşa- gazalmak Dikleşmek, böbürlen-
ğını beline bağla / Adem Pey- mek (Su.; Ovakarapınar-Çr.)
gamber’e halini söyle” Arısoy gazan Kazan (Al.; Evci-Bo.; Ören-
1970: 87 seki-İs.; Çayhatap-Çr.) “Ayı gaza-
gayrı Artık, bundan böyle (Al.) na, maymun tencereye sıçdı.” Ker-
gaysak Su, süt gibi şeyler üzerinde man 1997: 33
oluşan zar (Çr.) “Bu gece soğuk gazan gafalı Aptal, bön, anlayışsız
vardı, sabahleyin suların yüzü (Çr.)
gaysaklamıştı.” Tdk 1993: 1951 gazanmak Kazanmak (Çr.) “Yüz
gaysaklanmak 1. Suyun üzerinin bin cefa ile bir dos gazandım. Onu
hafifçe buzlanması (İs.) 2. Sütün, da elimden almak var mıdır” Ca-
yoğurdun üzerinin kabuk bağla- feroğlu 1994: 145
ması (İs.; Ovakarapınar-Çr.) gazayağı Taze iken yenen, çay
gaysaklaşmak Suyun, sütün, top- kenarlarında yetişen bir ot (Bü-
rağın üzerinin hafifçe sertleşme- yükgülücek, Çalyayla-Çr.)
si (Ba.; İs.) "Bu gece hava aca- gaze İhtişam, gösteriş (Çevreli-Al.;
yipmiş anlaşılan, dün sürdüğüm Su.) “Oğluma gaze duğünü yapa-
tallanın yüzü gaysaklaşmış." Şa- caam.” Uçakcı 2006: 363
hin 2020: 61 gazeki Cepken altına giyilen kol-
Gayseri Kayseri (Çr.) “Gayseri’den suz bir çeşit giysi (Çr.)
uçan guşlar, ördeynen gaz dēl gazel Dökülmüş yaprak (Al.; Eski-
mi?” Caferoğlu 1994b: 122 ekin, Gökköy, Turgut-Çr.) “Ham-
gaytarmak İşten kaçmak (Çr.) dinin izinden yürü / Gazel gibi
gayz Kadınlara bağırarak seslen- benzin sarı” Şahin 1968: 10
me (Ba.; Bademce-Ka.; Âşıkbükü- gazel çalısı Dam örtüsünde kulla-
Os.) “Gayz, çekil oluğun başından, nılan otlar, hışır (Bo.)
hayvanlar su içecek.” Arslaner gagıç ¦ kazgıç 2 (Ovakarapınar-
2016: 246 Çr.)
gaz Kaz (Çalyayla-Çr.) “Gazın cü- gazguç ¦ kazgıç 2 (İs.; Çr.) “Gaz-
cüğünü guzün sayarlar.” Kerman guçları aldık, çiğdem sökmeye
1997: 37 gittik.” Yoksul 2013: 317
gaza Kaza (İsahacı-Al.; Su.) “Başı- gazık Kazık (Çr.) “Gazık gadar
mızdan gaza geçti / Kele kızlar adamsın, boyundan utan!” Yoksul
duydunuz mu” Arısoy, 1970: 76 2013: 317
gazağaç Pulluk, saban, kürek üze- gazına gazına gonuşmak Uzun
rindeki çamuru kazımaya yara- süre birbirini görememiş iki dos-
yan metal araç (Su.) tun saatlerce sohbet etmesi (Çr.)
gazağu Harmanda samanı ya da “Gel heeri! Otur şuraya da gazına
somu bir araya toplamada kulla- gazına bi gonuşalım.” Kerman,
nılan, yaklaşık bir buçuk metre 1997: 65
genişliğinde saplı tahta araç, ka- gaz palazı Civcivlikten çıkmış kaz
zağı (Âşıkbükü-Os.) yavrusu (Çr.) “Gaz etini palazıken
209
209
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
210
210
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
211
211
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
212
212
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
213
213
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
214
214
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
geşmek Geçmek (Çr.) “Berber ları birer süyem boy verdiler kim-
olduk da geştik, souk souk sular seler görmeden." Gümüş 1977: 44
iştik.” Caferoğlu 1994b: 111 geyli Sonra (İs.)
get Eskiden potin üstüne geçirile- geymek Giymek (Yeşilyurt-Al.; İs.;
rek bağlanan, diz kapağından to- Kuyucak-Me.) “Benim babannem
puğa kadar uzanan kösele tozluk üç etek geyerdi.” Abaz 2004: 104
(Çr.) geyrek Kaburga kemiğinin alt
getmek (1) Gedik açmak, delmek kısmı (İs.)
(Çr.) geysi Elbise, çamaşır gibi giyilecek
getmek (2) Gitmek (Haydar-Al.; şey (Gökköy, Ovasaray-Çr.)
İs.; Akçalı-Su.; Çr.) “Ayağandaki geysilik Çamaşır yıkanan yer,
çarığa bahmıyo da Kosedağı’na çamaşırlık (Çr.)
oduna gediyo.” Uçak-cı 2006: 215 gez Defa, kere, kez (İs.)
gev Ağızda dolaştırılan yiyecek gezeğen Çok gezen kimse (İs.; Çr.)
türü şeyler (Su.) gezek Sıra, nöbet (İs.) “Bu akşam
gevdelemek Yiyeceği ısırır gibi gezek kimde?” Tdk 1993: 2021
yaparak ağızda dolaştırıp dur- gezelemek Can sıkıntısından boşu
mak, gevmek (Ba.; İs.) "Hıdır, el- boşuna gezmek (İs.; Çr.) "Birez
mayı iki saattir gevdeliyon oolum, gezele rahatlarsın." Tdk 1993:
hayırdır dişini mi çektirdin?" Şa- 2021
hin 2020: 62 gezenti Sebzelerde bulunan bir
gever Bahçe ya da tarla sulamak çeşit böcek (Çr.)
için açılan ince su yolu, ark (Kı- gezevü Sebzelerin yaprağını yiye-
lavuz-Al.; Su.) “Ardından da ge- rek delik deşik eden böcek (İs.)
verlere su salınarak bir güzel su- gezgiç Çok gezen kimse (Çalyayla-
lanacaktı.” Sarıyüce 2004: 69 Çr.)
gevlengeç Zayıf, çelimsiz (İs.) gezgin Çok gezen kimse (İs.)
gevmek Ağızda katı bir şeyi çiğ- gezgüç Olumsuz anlamda çok
nemek, geviş getirmek (Âşıkbü- gezen kişi (Âşıkbükü-Os.)
kü-Os.; Serban, Turgut-Çr.) “Ağ- gezi Seyahat (İs.)
zımda yavan lokmayı / Geve geve gezinmek Tuvalete gitmek (Çr.)
usandım ben” Gardaş 1979: 12 gezinti Bit, pire (Göcenovacığı-Çr.)
gevrek ekmek Yufka ekmeği (İs.; “Üstünde gezintiler vardır, urba-
Gökköy-Çr.) larını kapıya çıkar gel de yat de-
gevreyik Hayvanların yediği sütlü di.” Ertekin 1946: 21
bir çeşit ot (Çr.) gezyardı Bir yavrulu keçi, koyun
gevşümek Büyükbaş hayvanın ge- gibi hayvanlar (Kavşut-Su.)
viş getirmesi (İs.) gezyarma İki üç yaşına kadar kısır
gevur Türk olmayan; gavur (Ba- kalan besili keçi, koyun (Al.; Su.)
demce-Ka.) gı (1) Be!.. Hey!.. gibi seslenme
geyik Namussuz, boynuzlu (Su.) ünlemi (kadınlar için kullanılır)
geyikayvası Yüksek yerlerde yeti- (Gölet-Ka.; Gökçam, Kamışlı-Su.;
şen bir ağaççık (Çalyayla-Çr.) Çalyayla-Çr.) “Ne yapıyon gı?”
geyikelması Dağda yetişen yaba- Ayhan 2002: 201
nıl elma (Göcenovacığı-Çr.) “Ge- gı (2) ¦ gığ (Çr.)
yik elmaları, kurmutlar, alıç ağaç-
215
215
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
216
216
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
217
217
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gılavan Mezarın baş taşı (Âşıkbü- gılleyli İlk bakışta anlaşılması güç
kü-Os.) bir yön, bit yeniği (Âşıkbükü-Os.)
gılavlamak ¦ gılağılamak (Sarim- “Vardır onun bir gılleylisi.” Ars-
bey-Çr.) laner 2016: 248
gılavu Yeni bilenen kesici aletlerin gılmak Anlatmak (İs.) “O da başı-
ağzında kalan çok küçük pürüz, na gelenleri hem böyle böyle gı-
kılağı (İs.) lardı.” Abaz 2004: 109
gıldık Küçük yuvarlak (Gökçam- gıltıma Beslenme, besili (Su.)
Su.) gımgım Yavaş yavaş (İs.) “Gımgım
gıldır Zayıf, güçsüz (İs.) yürüyor.” Tdk 1993: 2045
gıldıratmak Tıkırdatmak (Badem- gımıl Kehlenin temizlenmez cinsi
ce-Ka.) (Çr.) “Alır geder uşağına, gımıl
gıldırayak Ağır hareket eden (İs.) düşmüş daş…” Caferoğlu 1994:
gıldırdamak Birine hoş görünmek 109
için hafif hareketler yapmak, yal- gımıldamak ¦ gımraşmak (Âşık-
taklanmak (Çr.) bükü-Os.) “Sabahtan beri otur-
gıldırgış Geçimsizlik, karışıklık duğu yerden gımıldamadı.” Arsla-
(Çr.) ner 2016: 248
gıldır gücük Yarım yamalak, eksik gımıldatmak Bulunduğu yerden
(İs.) “Bir işe başlar gıldır gücük az hareket ettirmek (Âşıkbükü-
bırakır gider.” Tdk 1993: 2040 Os.) “Bu çuvalı yerinden gımılda-
gıldır mıldır Yuvarlana yuvarlana tabilir misin?” Arslaner 2016: 248
(Su.) gımıl gımıl Çok alçak sesle ko-
gılguyruk 1. Düzenci, hileci (İs.) nuşmak ya da çok yavaş iş gör-
2. Birinin ardından ayrılmayan, mek (Obruk-Do.; Âşıkbükü-Os.)
onun saygınlığından yararlanan “Gımıl gımıl yanıma geldi.” Arsla-
(İs.) ner 2016: 248
gılıç Kılıç (Çr.) “Nasıl gılıcı çek- gımız Kısrak sütünden yapılan bir
tiyse gız gorkudan heykiriyo.” Ak- çeşit içki (Çr.)
baş 1983: 13 gımramak ¦ gımraşmak (Çr.)
gılık Kılık (Çr.) “Cingen eşşeyi gı- gımraşmak Hareket etmek, kı-
lıklı.” Caferoğlu 1994b: 110 mıldamak (Ba.; Çr.) "Yorganın
gılınmak Her istediğini yaparak altında iki saattir ne gımraşıyon,
birine yaranmaya çalışmak (İs.) uyu artık yahu." Şahin 2020: 63
“Şimdi şu gobel şu gıza mı gılını- gımşamak Hareket etmek (Ba.)
yo?” Özdemir 2019: 125 “Dur, gımşama, ördeklerin ikisi
gıllamak Hoşa gitmeyecek biçim- tam da bu tarafa dooru yüzüyo.”
de konuşmak (Sarimbey-Çr.) Şahin 2020: 63
“Irıssız yâr haşat oldum elinde / gımşıt İnce, nazik (Çr.)
Çok gılladın baba çıksın dilinde” gın Bıçak konulan kılıf (Obruk-
Gösterir 2008/84: 11 Do.)
gılle Kâr, kazanç (Çr.) gına Kına (Dutçakallı-Çr.) "Şu gı-
gıllet Küçük minder (Ba.; İs.; Su.) nayı damadın iki küreği arasına
"Elbise almadılarısa bi gıllet gol- sürüver." Özçatalbaş 2002: 114
la." Abaz 2004: 96 gınacı Düğünde gelinle güveye
kına yakmaya giden kişiler (Su.)
218
218
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gına davarı Düğünde erkek evinin gıñgıl Horoz, hindi gibi hayvanla-
kız evine armağan gönderdiği rın tepesindeki ibik (Âşıkbükü-
süslü küçükbaş hayvan (Su.) "Gı- Os.) “Gıngılı, kuyruğu o biçim.
na davarığmı süzünüp duruyo." Baba horozdan da kabaca duru-
Uçakcı 2006: 223 yor.” Arslaner 2018: 133
gınaklamak Cevizin iyisini, kötü- gınıkmak 1. Alışmak (İs.) 2. Sıvı
sünü ayıklamak, seçmek (Çr.) şeylerde yeteri miktara ulaşmak,
"Bu gece ceviz gınakladık köme kanıkmak (Gölet-Ka.) “Yahu o ka-
dizdiler." Tdk 1993: 2046 dar terlemişim ki, suyu içiyorum,
gınamak Ayıplamak (Esentepe-İs.; içiyorum gınıkamıyorum.” www.-
Akçalı-Su.; Çalyayla-Çr.) “Bu na- golet.tr.gg/
hal gelinimiş, gınay gınay ölüleri- gınnap Kendirden yapılmış, çeşitli
di.” Abaz 2004: 117 kalınlıkta ip (Değirmendere-Al.;
gınamsak Herkesi, her durumu Ka.)
kınayan, ayıplayan (Çalyayla-Çr.) gınnata Gırnata, klarnet (İs; Çr.)
gıncıfır 1. Ağırbaşlı olmayan, hop- “Elin herifi emme de gınnata çalı-
pa kimse (Çr.) 2. Her şeyi anla- yo.” Tuluk 1991: 2
yışla karşılamayan, hoşgörüsü gınōma Erkek tarafının kız evine
olmayan kimse (İs.) 3. Çok titiz, kına yakmak için gitmesi (İs.)
tertipli kimse (Ba.) “Bir daha git- “Cumartesi günü gınōma yapal-
mem ben onun evine. Çok gıncıfır la.” Abaz 2004: 96
o garı.” Şahin 2020: 63 gıntıma Azlık, yokluk, kıtlık (Çr.)
gıncıkmak Bir şeye üzülmek, me- “Ortalık gıntımalık aradığın bu-
rak etmek (İs.) lunmuyor.” Tdk 1993: 2050
gıncırdak Tahterevalli ya da ona gınzak ¦ genzek (Çalyayla-Çr.)
benzeyen bir oyun aracı (Os.) gıpçık İstenildiği gibi kesilmemiş
gıncırdayık Ispanak gibi kavrula- (Su.) “Düzgün kesilmemiş olana
rak yenen bir yaban otu (Çıkrık- gıpçık / Diyeni görürsen Çorum-
Çr.) ludur o” Gösterir 2014: 80
gındap Sicimden daha ince kendir gıpçıtmak (1) Bir sözü yaymak,
ipi (İs.; Su.; Çalyayla, Güvenli, Ka- duyurmak, dile vermek (Çr.)
ragöz-Çr.) gıpçıtmak (2) 1. Ucundan almak
gındıra 1. Sulak yerlerde biten, (Su.; Çr.) 2. Kaytarmak, kaçamak
yenilebilen bir bitki (Su.) 2. Cılız davranmak (Çr.)
kalmış seyrek tahıl (Âşıkbükü- gıpdı Cimri (Ba.) “Adam o gadar
Os.) zengin emme bizim okula beş
gındırcak Çocukları yürümeye kâat bile bağışlamıyo, ne gıpdı
alıştırmak için kullanılan teker- herüf la bu.” Şahin 2020: 63
lekli araç, gındırgaç (İs.) gıpık Gözlerini kısarak bakan
gındırı Sert (Su.) “Ortalık tarlanın (Ovakarapınar-Çr.)
gındırı buğdayı mısın?” Uçakcı gıpırdamak Hareket etmek, kı-
2006: 219 mıldamak (Çr.) “Dibinde kurt mu
gındırık dolması Bulgur köftesi var, ne gıpırdıyon?” Yoksul 2013:
(Çr.) 240
gındırmak Özendirmek, kışkırt- gıpmak Kırpmak (Çr.) “Şekerbeyli
mak, isteklendirmek (Çr.) Gıpık Hanım’ın gözü gibi gözünü
219
219
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
220
220
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
221
221
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
222
222
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
223
223
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gıypık (3) Şaşı gözlü (Su.) gızılcık Sert odunlu bir ağaç; bu
gıypıtmak Gizlice bir yana sıvış- ağacın yemişi (Çalyayla-Çr.) “Ey
mak (İs.; Çr.) “Zora gelemiyor, bi gızılcık zopası / Çeksem bulup
kendini hemen bir tarafa gıypıdı- sırasını” Gösterir 2014: 31
veriyor.” Yoksul 2013: 675 gızıl çanaklı Her şeyi herkesten
gıytırık 1. Gelişigüzel, kötü düzen- kızınan (Os.)
lenmiş (İs.; Os.) 2. Tembel, kay- gızılomuz Emek, alın teri (İs.)
tarıcı (Çr.) “Gıytırığın biri, onun gızıl yūrik Elde, ayakta çıkan ya-
gordüğü işten hayır gelmez.” ralar (Su.)
Kerman 1997: 20 gızınmak Kıskanmak (Su.)
gız Kız (İs.; Gökçam-Su.; Çayhatap, gızı olacak Birinin üvey kızı (Su.)
Eskiekin-Çr.) “On beşimde sevdim gızışmak Kızmak, sinirlenmek,
bi köylü kızı / Gız gız değil, sanki öfkelenmek (İs.) “Bunnar baña
çıtlık sakızı” Kurtoğlu 1998: 26 kunde gızuşu dedim.” Abaz 2004:
gızağan Açgözlü (Bademce-Ka.) 166
gızamık ¦ kızamık (Çalyayla, Dut- gızışuk Kızgın, gergin; kızışık
çakallı-Çr.) (Âşıkbükü-Os.) “Ortalık çok gızı-
gızan ¦ kızan (1) (Çr.) “Gızını gı- şuk, istersen sen o konuyu hiç aç-
zandan koru.” Yoksul, 2013: 326 ma.” Arslaner 2016: 248
gızansak Çiftleşme dönemi gelmiş gızlan Killi, çorak toprak (İs.)
hayvan (İs.) gızmak Kızmak, hiddetlenmek
gızarçı Oyunda haksızlık yapan (Sarimbey-Çr.) “Madımak toplar-
(Ba.; İs.: Çalyayla, Gökköy-Çr.) dık günün yarısı / Hep gızardı bi-
“Gızarçının birisin. Sennen bidaa ze Kürtün karısı” Çimen 2000: 46
oynayan eşşek.” Kerman 1997: 66 gız uşā Kız çocuğu (Çr.)
gızarçılık yapmak Oyunda sorun gicik Uyuz hastalığı (Çr.)
çıkarmak, haksız yere kazandığı- gicimik (1) Düşkünlük, dadanma
nı ileri sürmek (Çr.) “Gızarçılık (Os.) “Hüseyin işrete gicimik ol-
yapma.” Yoksul, 2013: 326 du.” Tdk 1993: 2072
gızarmak (1) Oyunbozanlık yap- gicimik (2) İnsanın içinin rahat
mak (Ba.) “Dalyede gızarıyon, do- olmaması durumu (Çr.)
kuzdaşda gızarıyon, gazug me- gicimik tutmak Huzursuz olmak,
tinde gızarıyon, yuh artık!” Şahin sıkıntıya düşmek (Çr.)
2020: 65 gicişmek Kaşınmak (Âşıkbükü-
gızarmak Olgunlaşmak (Ba.) “Bu Os.; Gökköy-Çr.)
sene elmalar erken gızardı. Ayva- gidek Keçi yavrusu, oğlak (Batı-
lar da erken olacak o zaman.” Şa- oğuz-Or.; Kayı-Çr.)
hin 2020: 66 gidenaştan Gidene kadar (Al.)
gızbaşı Nişanlı kızın ailesi (Su.) giderayak Gitmek üzere iken (Çr.)
gıze Kadınların kocalarına ses- gidi Ahlaksız, pezevenk (Çayyaka-
lenme biçimi (Kamışlı-Su.) Su.; Serban-Çr.) “Onmadık gidinin
gızıl (1) Koyu kırmızı (Su.) vardır bir derdi.” Ayhan 2002:
gızıl (2) Edepsiz, kavgacı (Badem- 215
ce-Ka.) gidik ¦ gidek (Çopraşık-Al.; Aşa-
gızıl buğaz Evde bakmakla yü- ğıfındıklı-Su.; Dutçakallı, Üçköy-
kümlü olunan kişi sayısı (İs.)
224
224
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Çr.) “Gidiklere kömde ayrı bir yer girellik Fazla eşya, öteberi konu-
ayırın.” Yoksul 2013: 326 lan oda, kiler (Kamışlı-Su.; Bey-
gidikene Giderken (İs.) “Bu ta- dili-Çr.) “Girellik denilen,evin so-
rafdan gidikene de gızın hamam ğuktan en korunaklı yerlerinde
şeyi oluyodu.” Abaz 2004: 96 samanın içine gömülerek sakla-
gidiş Kaşıntı (Çr.) "Geceleri yine nırdı." Kala-yoğlu 2017: 167
gidiş devam ediyor." Demiryürek- giremise ¦ gıramise (Eskiekin-
Ozulu 2017: 271 Çr.) “Ak gerdana giremise asılır /
gidişik Uyuz hastalığı, kaşıntı (İs.) Töredir, gençleri başgöz ederken”
gidişli Gidince (Me.) Kurtoğlu 1994: 165
gidişmek (1) Kaşınmak (Yağcılar- giren Havanın bulutlu, sisli, kapalı
Ka.; Çalyayla, Dutçakallı-Çr.) “Boş olması durumu (Çr.)
böörüme bi bakıviya, sivilce mi girengi ¦ giren (Ovasaray-Çr.)
var acaba, iki gündür datlı datlı girenlik (1) ¦ girellik (Alacahö-
gidişiyo." Şahin 2020: 66 yük, Kılavuz, Külah-Al., Ba.; Or.;
gidişmek (2) Başına gelebilecek Su.) "Girenliğe iki ayaklı sıçan
kötü bir duruma davetiye çıkar- girmiş, bütün gıyma tekerlerini
mak (İs.) yürütmüş!" Şahin 2020: 66
gidişük Kaşıntı (İs.; Ka.) girenlik (2) ¦ giren (Kavşut-Su.)
-gil Sonuna eklendiği aileyi belirtir girennik ¦ girellik (Kargı-Os.)
(İsahacı-Al.; Dut-çakallı-Çr.) “Ne girevü Pazar günü (İs.) “Sonra
kapıdan bakarsın / Amcamgilin it devam ediyor: cumaîertesi, gire-
gibi” Türkoğlu 2007: 171 vü, düşünbe, deri…” Benice 2002:
gilerlik Kiler (Çr.) “Bitişiğinde de 154
içten küçük bir kapu ile geçilen girgal Hayvanların boğazına geçi-
gilerlik vardır.” Tombuş 1943: 24 rilen halka (Al.)
gilik 1. Saçta pişirilen küçük ek- giri Tekrar, geri (Örenseki-İs.)
mek, çörek (Çıkrık, Ovakarapı- “Āşama giri eve geldük.” Abaz
nar-Çr.) 2. Mayalanmış hamur- 2004: 126
dan yapılan sac ekmeği, bazlama girintili ¦ girişgen (İs.; Su.) “Ben
(Çopraşık-Al.; Kızılhamza-Or.) de öyle bek girintili daalim.” Öz-
gimi Gibi (Çiçeklikeller-Su.; Ser- demir 2019: 154
ban-Çr.) “Yükün kuş gimi hafif girişgen Çekinip sakınmayan, gi-
osun.” Oğuz 2007a: 18 rintili, sokulgan (Obruk-Do.)
gine Gene, yine (Akçalı, Kemallı- gişi 1. Kadınların eşlerine seslen-
Su.; Çağşak, Eskiekin, Serban-Çr.) me sözü, koca, eş, erkek (Al.; Su.)
“Neyinizi bölüşemiyonuz gine “Gişii gişi, beni gendine bulaştır-
ulan?” Özçatalbaş 2002: 89 ma, ırahatça dur.” Kerman 1997:
giralık ¦ girellik (Al.) 20 2. Kişi, insan (Akçalı-Su.; Ser-
giravu Pazar günü (İs.) ban, Sarimbey-Çr.) “Hüseyin aş-
girdeburun Delik delmeye yara- kına yanan bir gişi / Ağlasa aksa
yan küçük testere (Çr.) gözünün yaşı” Koçak 1980: 55
girel ¦ girellik (Al.) giyesi Çamaşır (Çr.)
girelik ¦ Girellik (Kıcılı-Al.; İs.; gizbe Issız, izbe, kuytu yer (Kayı-
Çalyayla-Çr.) Çr.) “Gizbe yerlerde gizlenenlerin
225
225
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
226
226
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ğına iki dene indir." Kerman gofes Kafes (Çr.) “Ezel bahar yaz
1997: 20 ayları gelincik / Bülbülü gofesde
godak (1) Çocuk (Âşıkbükü-Os.) goymak var mıdır” Caferoğlu
godak (2) At, eşek yavrusu (Ba.) 1994: 145
godak (3) Birinin peşine takılan, gogah Saç kepeği (Aşağıfındıklı-
onun sayesinde bir yerlere gelen Su.) “Senin saçında gogah var.”
(Yenişıhlar-Ba.; İs.) "İstemiyorum www.asağifindikli.net
aslanım, gelme benimle godak goğ Dedikodu, kov, gıybet (Âşık-
gibi." Şahin 2020: 66 bükü-Os.) “İşi gücü goğ gıybet,
godaksuz Çocuğu olmayan (Âşık- uzak dur ondan.” Arslaner 2016:
bükü-Os.) 249
godek (1) Kısa kalmış, büyüme- goğan (1) Boş arı kovanı (Çr.)
miş (Gökçam-Su.; Gökköy-Çr.) goğan (2) Fişek ya da mermilerin
"Godek Rıza da kapının yanında boşalmış olanları (Çr.)
onları bekliyordu." Çalmuk 2019: goğcek Açık mavi (Su.)
14 goğcu Dedikoducu, söz taşıyan
godek (2) Kuyruksuz, kuyruğu kimse (Sarimbey-Çr.) “Nasıl dost
kesik hayvan (Gökköy-Çr.) edersin goğcu kokuyu / Yolundan
godekleme Küçük kısa sandalye eyleme giden yolcuyu” Çimen
(Çr.) 2000: 26
godelek Gödekçe, ufacık (Çr.) goğdurmak Atı ya da eşeği hızlı
godeni deşilmek Aşırı tuvalete koşturmak (Gökçam-Su.)
çıkanlar için kullanılan bir deyim goğe badal gurmak Durmadan
(Çr.) gezip tozmak, ev işlerini unutup
gōdesi dutmamak Kırgınlık ne- eğlence peşinde gezmek (Çr.)
deniyle iş yapma isteği duyma- "Goğ yüzünde düğün var deseler
mak (Su.) goğe badal gurar yine de gider."
godoş 1. Ahlaksız adam, pezevenk Kerman 1997: 66
(İs.) 2. Kendisini üstün gören, ka- goğsak Kovuk, koğsak (Âşıkbükü-
fası çalışmaya kimse (Gölet-Ka.) Os.)
“Seni böyle bırakır giderler işte, goğucu Dedikodu yapan kimse
akıllı godoş!” www.golet.tr.gg/ (Kargı-Os.)
godoşlanmak Hindi gibi kabaran, goğu gaybet Dedikodu, birini
kendini başka insanlardan üstün arkasından çekiştirme (İmat-Al.;
gören kimsenin tavırları (Gölet- Kalecik-Me.) “Sakın kötülükten
Ka.) “Bak! Nasılda godoşlana go- dini imanı / Goğu gaybet zarafet-
doşlana yürüyor.” www.golet.- ten sakının” (Mehemmet) Çırak-
tr.gg/ man 1992:38
godu Hindi, ibi (Gölet-Ka.) goğuk Oyuk, boşluk (Çr.)
goduş Namussuz (Su.) goğunsamak Yanık kokusu olan
godük Çiniğin üçte biri oranında (Gölet-Ka.) “Et sanki goğunsu-
bir ölçü (Gökçam-Su.) muş.” www.golet.tr.gg/
godül Büyük kazanlarda pişirilen goğur Kıra yakın boz renk (Âşık-
yemekleri karıştırmaya yarayan, bükü-Os.) “Bir ineğimiz kaybol-
ucu geniş yassı ağaç (Gökköy- muştu: Karnının altı ala, sırtı ğo-
Çr.)
227
227
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
228
228
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
229
229
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
samba virivirin, günahtır." Şahin goş Koç (Çr.) "Tonbul goş, arabayı
2020: 67 goş." Caferoğlu 1994b: 106
gorsetmek Göstermek (İs.) "Bi tek goşam İki avuç dolusu (İs.)
herüfden başga kimsey gorme- goşamlamak Avuçlamak (Ba.)
dim. Allah gorsetmesin." Abaz, "Utan utan, damat çerezi hiç öyle
2004: 168 goşamlanır mı birader?" Şahin
gort gort Gırtlaktan ses çıkararak 2020: 67
iştahla su içmeyi anlatır (Obruk- goşma (1) Koşma (Çr.)
Do.; İs.) "Üzerine bir tas suyu, bo- goşma (2) Tavan arası boşluğu
ğazını gortlata gortlata içti." Gü- (Su.; Eskiekin-Çr.) “Silkilecek gal-
ven 2010: 18 dı ulu cevizler / Goşmada sokulu
gortu Kart, yaşlanmış (Ba.) "Köyün sırık Deyzoğlu” Kurtoğlu 1998: 23
en gortusu emme düğünlerden, goşma (3) Evin tavanına tabana
mevlütlerden de hiç geri kalmaz." koşut yerleştirilmiş kalın ağaç,
Şahin 2020: 67 tomruk (Ovakarapınar-Çr.)
goruh Olgunlaşmamış üzüm, ko- goşmak Hayvanı çekeceği araca
ruk (Su.; Çıkrık-Çr.) bağlamak (Çavuşoğlu-İs.; Düdük-
goruk Üzümün olgunlaşmamış lük-Çr.) "Galhıp da harman mı,
durumu (Kamışlı-Su.; Karadona- oküz mü goşcām." Abaz 2004:
Çr.) “Şınavat şına-vat üzüm ke- 140
serdik / Nasıldı unuttum goruk goşu Tarım işlerinde kullanılan
Deyzoğlu” Kurtoğlu 1998: 23 hayvan ya da araç (Su.) “Goşu
gorutmak Yetmek, yeterli gelmek öküzünün ağzı bağlanmaz.” Yok-
(Su.; Ovakarapınar-Çr.) sul 2013: 328
gorümce Görümce (Su.) goşum Hayvanı arabaya, düvene
gorümcelik Oğlan evinin ilk kez bağlamaya yarayan kayış takımı
gelini görmeye giderken götür- (Ba.; Çr.) "O zaman gatırlar ba-
düğü armağan (Su.) zen goşumların üstüne işiyodu."
gōs Göğüs (Çr.) “Durur durur yâr Şahin 2020: 67
gōsünü geçirir / Yoğusa bön ayrı- got Bir kile alan ölçek, şinik (Çr.)
lığın gunü mü” Caferoğlu1994: gotarmak Sulu yemeği kaplara
144 koymak (Âşıkbükü-Os.) “İki kap
gosgoca Çok büyük, iri (Çr.) yemeği gotaramayan karıya karı
gosgocaman Çok büyük, iri (Çr.) mı denir.” Arslaner 2016: 249
gosgos 1. Gururlu, kibirli, kendini gotün gotün Geri geri (Su.)
beğenen (Çıkrık-Çr.) 2. Savrula- gotürmek Götürmek (Örenseki-
rak yürüyen (Su.) İs.) “Gotür yarin gapısına as beni
gosgoslanmak Kibirlenmek (Ka.) / Yâr uğruna öldü getti de-sinner”
gosguç Kökü yenebilen turpgiller- Caferoğlu 1994: 147
den bir bitki; yaban turpu (Âşık- gov Dedikodu (Yeşilyurt-Al.) “O
bükü-Os.) vaguftur ettiğimiz gova kaybete.”
gostak 1. Çok delikanlı, fiyakalı Yöndem 1983: 75
(Su.) 2. Zenginler gibi yürüyüp gova Kova (Çr.) "Gece hamam do-
konuşma (Su.) “Gız tevküllün ge- labında önce bir gova su ısıtıp do-
liyo, gostak gostak yörü.” Cafe- künmüş." Özçatalbaş2002: 104
roğlu 1994b: 121 govalamak Kovalamak (Çr.)
230
230
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
231
231
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
232
232
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
233
233
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
234
234
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Çitli-Me.; Büğdüz-Çr.) “Gölbez bü- gömbe Bir çeşit kül pidesi, ekmeği
yür it olur, yavşak büyür bit olur.” (Ba.; İs.) "Bizimkiler gış ekmeeni
Türkoğlu 2007: 164 bitirdükten sonra iki sini de göm-
göl direği Çatıda kullanılan taşıyı- be yapmışlar." Şahin 2020: 68
cı ahşap direk (Oğ.) gömek Çamurlu, bataklık yer, (Ev-
göleç ¦ gölek (Çr.) cikuzkışla, Evciyenikışla, Hamdi-
gölek Küçük su birikintisi, gölcük köy, Sarinbey-Çr.)
(Sarimbey-Çr.) “Hakir gördün bi- gömgök Yeşil, yemyeşil (İkipınar-
zi kardeş demedin / Gölek suyu İs.; Çr.) "Gömgök ekin tarlaları
içip yüzün yumadın” Çimen 2006: yazı yaban uzayıp gidiyordu." Sa-
111 rıyüce 2004: 34
gölenmek Yattığı, oturduğu yer- gömgöö Mosmor (Çr.)
den kalkamamak, yığılıp kalmak gömme (1) Kışın ekilen ekin (Çr.)
(İsahacı, Kıcılı-Al.) “Köşenin ba- gömme (2) ¦ gömbe (Ba.)
şında gölenmiş durur / Yün ile gömme çelik ¦ gömmeli çelik
gübüre belenmiş durur” Arısoy (Çr.)
1970: 59 gömmeli çelik Kazanan oyuncula-
gölermek ¦gölenmek (Külah-Al.; rın kaybedeni dizlerine değin
Su.) toprağa gömdüğü bir çeşit çelik
gölerti ¦ gölek (Çr.) çomak oyunu (Kargı-Os.; Çr.)
gölet Suyu biriktirmek için önüne "Gömmeli çelik oyununa başlar-
yapılan set, büğet (Eskiyapar-Al.; ken çöp çekilir." Oğuz 2006b: 17
İbik-İs.) "Poposundaki yangıyla gömmeli met ¦ gömmeli çelik
döneleyen ayı, varıp şadırvanın (Yenişıhlar-Ba.)
göletine camışlar gibi yattı." Öz- gömü (1) Kışın ekilen ekin (Emir-
çatalbaş 2002: 39 bağı-Çr.)
göllek 1. ¦ gölek (Çr.) 2. Sazlık, gömü (2) Toprak altına gömüle-
bataklık (Çr.) rek saklanmış para ya da değerli
göllemek Suyu setlerin önünde şeyler, define (Kargı-Os.; İsmail-
biriktirmek, göllendirmek (Çr.) köy-Çr.) “Seni görünce gömü
göllenmek Suyun çukurlarda bi- bulmuş kadar sevindim.” Güven
rikmesi, gölcük oluşturması (Çr.) 2013: 108
gölmeç ¦ gölek (Kadıderesi-Çr.) gömük Sazlık, bataklık (Konaklı-
“Niye benim gölmeçlerimdeki su- Çr.)
yu içirttin.” Akkaya 2011:II/ 34 gömülemek Para ya da değerli
gölük 1. At, eşek, katır gibi yük ta- şeyleri toprak altına gömerek
şıyan ya da binilen hayvan (Ka- saklamak (Çr.)
rahacip-Or.; Büğdüz-Çr.) 2. Dişi gön Hayvan derisi, kösele (Eskiya-
eşek (Külah-Al.) 3. Büyükbaş par-Al.; Çalyayla, Dutçakallı-Çr.)
hayvanlar (Oğ.; Os.) “Gölükleri- “At ölür gönü kalır, yiğit ölür ünü
nen çeşmeden akşama gadar su kalır.” Yoksul 2013: 78
çektim.” Şahin 2020: 68 gönç Zengin, varlıklı (Çavuşcu-Su.)
gölüme Asma dalını kütüğünden gönderme Ramazan bayramından
koparmadan, köklenmesi için sonra tutulan altı günlük oruç
yere gömme (Çr.) (Çr.)
235
235
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
236
236
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
çocuk hastalığı (Os.) “Ocak olan götlük At, eşek gibi hayvanların
kadın çocuğu gördüğü için bu arkasına örtülen kilim ya da çul
hastalığa görme denmekteydi.” parçasından yapılan örtü (Çr.)
Balıkçı 2010: 110 götü düşük Her gördüğünü, her
görme (2) Hizmetçi kız (Çr.) aklına geleni isteyen (Os.)
görmedük Görgüsüz, herhangi bir götü gara Bir mantar türü (Ba-
şeye karşı düşüklük yapan (Âşık- demce-Ka.)
bükü-Os.) “Görmedüğün bir oğlu götün götün Geri geri, geriye doğ-
olmuş; çekmiş çükünü koparmış.” ru (Çalyayla, Dutçakallı-Çr.) “Şaş-
Arslaner 2016: 250 kın ördek götün götün yüzer.”
görmelere irmeyesi Dilerim, Türkoğlu 2007: 165
ölürsün de göremezsin (Os.) götürge Yük (Çr.)
görpe (1) Körpe, taze (Çalyayla, götürü Alışverişte toptan yapılan
Serban-Çr.) “Biri nazlı ferik bir’ iş ya da pazarlık (Çr.)
ondan görpe / İnciyi mercanı di- götürüm Dayanma, tahammül
zer ikisi” Yakar 2008: 64 (Çr.)
görpe (2) Yeni doğmuş oğlak, göv (1) Gökyüzü (Yeşilyurt-Al.)
kuzu ya da benzeri hayvan yav- “Baykuşun deveyi sağdığın gör-
rusu (İs.; Kamışlı-Su.; Boğabağı, düm / Karıncanın göve ağdığın
Sarimbey-Çr) gördüm” Yöndem 1983: 66
görücü Kız görmeye ya da isteme- göv (2) Mavi (Alacahöyük, Yeşil-
ye giden kadın (Su.; Çr.) “Görücü yurt-Al.) “Yaş odun da yaş odunu
geldi; hoş geldi sefa geldi.” Yoksul yakar mı / Yaş odunun göv alafı
2013: 333 çıkar mı” Ayhan 2002: 254
görüm Kocanın kız kardeşi, gö- göven Yenilen bir çeşit mantar
rümce (Eskiyapar-Al.; Eymir-Çr.) (Çr.)
“Olursa görüm olsun / Görüm gi- gövermek Bitkilerin büyüyerek
der bir yana” Türkoğlu 2007: 171 yeşermesi, yeşillenmesi (İmat-
görümlük (1) İlk görülen bir şeye Al.; Evci-Bo.) “Ekinler göverdi gel
yapılan tören ya da karşılığında / Sarı başak verdi gel” Gösterir
verilen armağan (Çr.) 2011: 184
görümlük (2) Erkek kardeşin gövermiş Morarmış (Çr.)
hanımı (Göcenovacığı-Çr.) "Gö- göverti Yeşillik, yeşerti, sebze
rümlüğe bir çörek olsun götüre- (Çr.) “Güz vaktinin gövertisi her
lim demiş, çörek pişiriyordu." yanıkaplamış, buraları zamanına
Gümüş 1977: 129 çevirmişti.” Tahir 2006: 299
gösnük ¦ kösnük 1 (İs.) gövertme Kolera hastalığı (Çr.)
götlek (1) Eşcinsel kimse (Çr.) gövlemek Kızgınlaşmak, cinsel is-
götlek (2) 1. Sözünde durmayan teği uyanmak (inek ya da kömüş
erkek (Ba.) "Bırak şu götleği, ki- için) (Ka.)
me dediğini yapmış ki şimdiye gövşen Gök rengi, mavi (Su.)
kadar." Şahin 2020: 68 2. Ahlak- göy Mavi (Or.) “Boğazında göy
sız kadın (Ba.) "Bırak şu götleği, boncuk / O sana yakışmamış”
canını yakmadığı erkek mi kaldı?" Gösterir 2011: 307
Şahin 2020: 68 göynek 1. İç çamaşırı (Aşağı-
fındıklı-Su.; Büğdüz-Çr.) “İnce
237
237
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
238
238
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gözenek (2) Ahşap kafes, panjur gözlük (3) Tandırda ateş yakmak
(İs.) için tezek ya da çalı çırpıdan ya-
gözeni Başkasının ilgisini çeken, pılan küme (Çr.)
gösterişli kimse (Çr.) gözlük (4) Bağdadi ya da kandil
gözer Buğday, toprak gibi şeyler evlerde ocağın yanında bulunan
elenen iri gözlü büyük kalbur küçük raflar (Gölet-Ka.)
(Çevreli, Miyanesultan-Al.; İs.; gözü dek olmak Büyükbaş hay-
Fındıklı-Or.; Beydili-Çr.) “Yulaf vanlarda yem beklerken gözle-
koydum gözere / Ben vuruldum rinde gışa sertleşmesi olmak
gö-zele” Gösterir 2011: 113 (Çr.)
göz erimi Gözün görebileceği gözü götürmemek Kıskanmak,
kadar uzaklık, ufuk (Çr.) “Ali bu- çekememek (Çr.) “Kulağıma böy-
radan göz erimi uzaklaştı.” Tdk le bir şey çalındıydı da, gözü gö-
1993: 2180 türmeyen kahpelerin karalama-
göz irimi ¦ göz erimi (İs.) ları dediydim.” Tahir 2004: 235
gözet Gözetleme yeri (İs.) gözü güvermek Hiç gereği yok-
gözgere (1) Kömür sobalarının ken sabah erken kalkmak (Evci-
altındaki ya da lağımların üze- kuzkışla, Gökköy, Güvenli-Çr.)
rindeki demir ızgara (Çr.) gözündeki olmak Canı istediği şe-
gözgere Pencere (Kıcılı-Al.) yi elde edememekten ileri gelen
göz kaçığı Çorap gibi örgülerde bir çeşit sinir hastalığı (İs.)
örülmeyerek atlanmış ilmek (İs.) gözünde tütmek Çök özlemek
gözkere Arı kovanına, arıların (Çr.)
girip çıktığı aralık (Çr.) “Arının gözüneaaşug Az bulunan ya da
gözke-resine çöp dürtme.” Yoksul çocukların alamayacağı bir yiye-
2013: 63 ceği onların gözüne baka baka
göz kesimi Göz kararı, oranlama yeme (Ba.) "Koca bir külah don-
(İs.) durmayı gözüneaaşug yapa yapa
gözlekci Attığını vurma becerisi yapa bitirdi utanmaz." Şahin
olan kişi, nişancı (İs.) 2020: 68
gözlekçi Nöbetçi, gözcü (İsahacı- göz yıpıldatmak Göz kapağını
Al.) “Köpeklerle gözlekçinin elin- hızlı hızlı açıp kapatmak (Çr.)
den kurtulamayan boz tilki aşığın gözyumuç ¦ sinembitti (Hacılar-
ifade ettiği akibete hakikaten uğ- hanı-Su.)
ramıştır.” Arısoy 1970: 65 gözyumuş ¦ sinembitti (Göceno-
gözleşmek İki tarafın birbirine vacığı-Çr.)
kızgınlık nedeniyle ters davran- gramise ¦ gıramise (Çr.) “Mecidi-
ması, zıtlaşması (Âşıkbükü-Os.) ye, Napolyon, İngiliz, Gramise fi-
“İki elti gözleşmiş, birbirlerine hiç lan yok!” Tahir 2008: 183
gün vermiyor.” Arslaner 2016: gramisiye ¦ gıramise (Beydili-
250 Çr.)
gözletmek Nişan almak (Çalyayla- gubak gubak Kekliğin ötmesini
Çr.) anlatır (İsmailköy-Çr.) “Kınalı
gözlük (1) Madımağa katılan bul- kekliklerin yamaçlarda gubak
gur (Al.) gubak ötüşleri başka bir haz veri-
gözlük (2) Su kaynağı (Os.) yordu.” Güven 2013: 294
239
239
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
240
240
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
gulcuk Köşe, izbe, dar yer (Kara- gum alması Toprağa gömülerek
göz-Çr.) kışın tüketilmek üzere saklanabi-
gulemşe Sahanda yumurtaya ka- len tatlı bir elma çeşidi (İs.)
tılan havuç renginde uzun yuvar- gumele 1. Bekçi kulübesi, bağ evi
lak ot; yılandili (Bademce-Ka.) (Gökköy, Türkler-Çr.) 2. Harman
guleş Güreş (İs.; Su.; Çr.) “Kakdılar keliği (İsmailköy-Çr.) “Gumelenin
şaha doğru gettiler / Guleş şeh- üst tarafı çalılık.” Güven 2013: 40
rinde guleş tuttular” Caferoğlu, gumen Kuşku (Su.)
1994: 142 gumpil Patates Bademce-Ka.)
guli Hindi (İs.) gumpir Patates (Ba.; Kargı-Os.;
gullab Kişiye fiziksel görünüşüne Dutçakallı-Çr.) “Gumpirine kösnü
göre takılan ad (Su.) “Olumsuz dadanasıca.” Yoksul 2013: 343
lakaplı birisi ile iletişimde gullabı gumpür Patates (Kamışlı-Su.) “Kız
ile hitap edilmez.” Uçakcı 2006b: aba, sobanın ku-lüne gumpür
298 gomsene.” Tuluk 1991: 2
gullap Kapı menteşesi (Or.) gumüş Gümüş (Çr.) “Minarede bi
gulleb Kapı menteşesi (Büyükdi- guş var / ganadında gumüş var”
van-Çr.) Caferoğlu1994b: 105
gulleli çörek Sacın altına üstüne gun 1. Güneş (İs.; Çr.) “Çocū giy-
kor ateş konarak yapılan çörek dürdük orda, bi gune yaturduk.”
(Su.) Abaz 2004: 162 2. Gün (İs.) “Du-
gullep Kapı menteşesi (Çağşak, rur durur yâr gōsünü geçirir /
Evciyenikışla-Çr.) Yoğusa bȫn ayrılığın gunü mü”
gullük Güllük, gül bahçesi (Çr.) Caferoğlu1994: 144
gulmek Gülmek (Çr.) “Anası nenni guncuk (1) Dar yer, köşenin içi
çalaydı, babası gah gah guleydi” (Dutçakallı-Çr.)
Caferoğlu 1994b: 144 guncuk (2) Üzerine oturulan
gulp Kulp (Su.; Çr.) “Tut kupün ağaçtan yapılmış oturak (Kara-
gulpundan.” Caferoğlu 1994b: göz-Çr.)
117 gunlamak ¦ gunnamak (Al.; Ba-
guluç Omuz ya da sırt ağrısı; yel, demce-Ka.)
romatizma (Çalyayla-Çr.) "Hava gunna Kurna (İs.; Çr.) “Gunnanın
bozdu ya guluçlarım azmaya baş- başına gotürüyola gelini.” Abaz
ladı zaar." Şahin 2020: 70 2004: 96
gulu gulu Hindi çağırma ünlemi gunnacı Gebe hayvan (Acıpınar,
(Su.) Türkler-Çr.) "Bizim tekir yine
gulun At, eşek yavrusu (Çr.) gunnacı herhalde. Baksana gannı
gulük Hindi (Su.) şişmiş." Şahin 2020: 70
gulüncü Gülünce (Çr.) gunnak Doğurgan hayvan (Eskie-
gulüşmek Gülüşmek (Çr.) kin-Çr.)
guma Çok kadınla evli erkeğin ka- gunnamak Hayvanların doğum
rılarından biri, ortak (Ba.; İs.; yapması (Gölet-Ka.; Kamışlı-Su.;
Çıkrık-Çr.) “Hani bıldırki sene Karadona-Çr.) “Even enik gozsüz
guma üstüne vardıydım ya; okut- gunnar.” Kerman 1997: 37
muş rakibem bana mârisem.” Öz- gunülemek Kıskanmak (Gökköy,
çatalbaş 2002: 31 Ovakarapınar-Çr.)
241
241
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
242
242
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
243
243
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
244
244
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
245
245
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
246
246
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
247
247
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
248
248
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
miş diye çok güvendik.” Demir- güyaönü ¦ güvey önü (Çr.) “Tura
yürek-Ozulu 2017: 161 oyunu güyaönü toplantısında oy-
güvercin taklası Erkek çocukların nanırdı.” Ozulu 2016: 61
oluşturdukları kule üzerinden güyee Güveyi, yeni damat (Ba.)
öteki yana takla atarak geçmeye "Güyeenin sırtına zumzuğu o ga-
çalıştıkları bir oyun (Gölet-Ka.; der hızlı vurmuş ki adam sürçe-
Çr.) “Güvercin taklası, oyuncular leyince eşiğe düşmüş." Şahin
sıkılıncaya kadar devam eder.” 2020: 72
Oğuz 2006b: 32 güyeğü Güvey (Âşıkbükü-Os.)
güvermek (1) ¦ gövermek (Çr.) “Ağanın güyeğü olacak oğlu...”
"Güvereni ekin sandım / Ekin de- Arslaner 2016: 179
ğil bırçağımış" Gkb 2002: 82 güyeğü giydirme Damat donatma
güvermek (2) Morarmak (İsa- töreni (Ka.) “Gelin çıktığı gün gü-
hacı-Al.) “İsahacı köyü bizim ili- yeğü giydirme merasimi yapılır.”
miz / Hep güverdi ayağımız eli- Aşık 2003: 75
miz” Arısoy 1970: 74 güyeğü koyma Damadı gerdeğe
güvermek (3) Salıvermek (Al.) sokma (Ka.) “Gelin alma, güyeğü
güverti 1. Yeşillik, yeşerti (Çr.) koyma işleri bilinen şekilde yapı-
“Öküzleri güvertiye salıp saman lır.” Aşık 2003: 75
masrafından kurtulmaya çalışa- güyük İçi boş ceviz (İs.)
cağına...” Tahir 2006: 13 2. Evle- güzbaşı Eylül (Su.) “Emrin olur
rin bahçesinde yetiştirilen sebze deyip saydı: İlkay, gucük, … çi-
(Ba.; Çr.) "Bu sene davar gübresi- çekayı, yaprak, herkayı, ırgatlık,
ni çok dökmüşüm, güverti bi azdı güzbaşı…” Çalmuk 2019: 108
bi azdı ki sorma." Şahin 2020: 72 güzeller Bir halk oyunu (Arpalık-
güveyi Damat (İs.; Os.) “Hamamda Çr.)
güveyi gınalamak adettir.” Özça- güzey Güneş görmeyen yer (Su.)
talbaş 2002: 114 güz guyma Ekinlerin biçilme dö-
güvey önü Düğün kalabalığı da- nemi (Bademce-Ka.)
ğıldıktan sonra erkeklere verilen güz guymak Hasat kaldırmak (Ba-
yemek (La.) “İkindiden sonra gü- demce-Ka.)
vey önü denen yemek hazırlanır.” güzlek (1) ¦ güzlük 1 (Çr.)
Bayram 2008: 285 güzlek (2) Erken doğan kuzu
güvez Yeşil ile mor arası bir renk (Kıcılı-Al.)
(Çr.) “Dürümde yeşil soğan / Gü- güzlük 1. Güzün ekilen tahıl (Su.;
vez yelekli oğlan” Aytekin 2003: Beydili, Çalyayla-Çr.) 2. Güz için
67 ayrılmış yiyecek (Su.) “Güzlüğe
güvüldemek ¦ güğüldemek (Çr.) uyar olmaz.” Yoksul 2013: 350
güyâ Güvey, damat (Kargı-Os.; güz yiğidi Harman işlerini bitir-
Gökköy-Çr.) “Daha nasıl diyem ki miş, cebi az çok para görmüş
/ İç güyaden hallıca” Gösterir çiftçi (Hımıroğlu-Çr.)
2011: 70
güyalik Güveyin düğünde giydiği
giysi; güveylik (Çr.) “Sana müba-
rek olsun / Güyaliğin donları” Er-
tekin 2006: 13
249
249
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
250
250
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
251
251
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
252
252
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
253
253
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
254
254
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
haro Ekin koymak için çamurdan has baklava İnce açılmış kırk ka-
yapılan depo (Al.) dar yufka ile yapılan baklava
harpadan İki şeyin uyumlu bir (Büyükgülücek-Çr.) “Has bakla-
biçimde birbirine geçmesi (Su.) vayı kesmek de ayrı bir hünerdir.”
harpıdan Ansızın, haber verme- Ozulu 2016: 218
den (İs.) hasıda Mısır unu, pekmez, yağ,
harpışlamak ¦ harpuçlamak nişasta ile yapılan bir tatlı (Kü-
(Çalyayla-Çr.) lah-Al.; Yazır-Bo.; Beydili-Çr.)
harpuçlamak Bir şeyi avucuyla, “Çinko tasta hasıda / Pusudayım
parmaklarıyla ezmek, avuçlayıp pusuda” Ay-tekin 2003: 54
avuçlayıp bırakmak (Ba.; İs.; Gö- hasıllamak Temizlemek, ayıkla-
let-Ka.) “Yemeği gene harpuç- mak (Âşıkbükü-Os.) “Yazıdan ge-
ladı.” www.golet.tr.gg/ len şu tohumlukları hasıllaya-
harpuşlamak ¦ harpuçlamak lalım.” Arslaner 2016: 251
(Ba.; Âşıkbükü-Os.) hasıllı Dışına hasır sarılmış büyük
harradak Birdenbire (Çr.) “Kibriti damacana (Çalyayla, Karagöz-
tutsalar, harradak alıp kül olaca- Çr.) “Arabanın yanına iki hasırlı
ğım!” Tahir 2007: 376 damacana koydu.” Tahir 2007:
harro marro Üçer kişilik iki küme 359
arasında oynanan bir çocuk oyu- hasiret Hasret, özlem (Yeşilyurt-
nu (Çr.) “Harro marro, aşağı yu- Al.; Çalyayla, Kızılpınar-Çr.) "Şu
karı diye yüksek sesle bağırarak davulcu ne iyi / Hasiret kavuştu-
ebeyi şaşırtmaya çalışırlar.” Oğuz rur" Gösterir 2011: 284
2006b: 33 hasput Kağnı tekerleğinin ağaç
harsıkmak ¦ harlamak 2 (Ba- bölümü (Os.)
demce-Ka.) hassas Köy bekçisi (İs.)
harşlık Harçlık (Çr.) “Alaca işlik hasuda 1. ¦ hasıda (İs.) 2. Keşkek
dikdirir, cebine harşlık dokdürür.” ya da pilav gibi yiyeceklerin yu-
Caferoğlu 1994b: 111 muşak tavlı pişmiş hali (Âşık-
harşolmak Kullanılamaz duruma bükü-Os.)
gelmek, berbat olmak (İs.) has un Fabrika unu (İs.; Os.; Çr.)
harta Harita (Os.) “Andımız har- "Bu has undan bir ay ramazana
tamızı / Yeşile boyamaktır” Çağ- yetecek kadar mantı bükülürdü."
lar 1954: 64 Ozulu 2016: 51
hartıl (1) Duvarın sağlam olması haşa Büyük çuval (Ba.; Çr.) "Tal-
için örülürken araya konulan ladan dokuz haşa biçer sapı ge-
ağaç, kiriş (Âşıkbükü-Os.) tirdik, gış ekme edeceez." Şahin
hartıl (2) Sedir (Çopraşık, Değir- 2020: 73
mendere-Al.) haşabillah Mutlaka (Bademce-
hasa Bir tür pamuklu kumaş, pa- Ka.) “Haşabillah gidecem diy.”
tiska (İs.; Âşıkbükü-Os.) www.bademce.com
hasan baba Köylerde kadınların haşadı çıkmak (1) Eşyanın dar-
oynadığı bir seyirlik oyun (Çr.) madağın olması, kırılması (Çr.)
hasaratlı Taşlarla, çeşitli bitki haşadı çıkmak (2) Bir kişinin çok
tohumlarıyla karışık tahıl (Su.) yorgun olması (Çr.) "Âşama ga-
hasbaal Hasbihal, söyleşi (Çr.)
255
255
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
dar bağ belledim, haşadım çıhdı." hatıl (2) Oturmak için yapılan yer,
Kerman 1997: 67 makat yeri (Gökçam-Su.)
haşal Olmamış, ham meyve (daha hatın Saygıya değer kadın, hanım
çok kavun, karpuz için) (İs.) (Karakaya-Su.; Serban-Çr.) “Al
haşalak İşe yaramayan, değersiz duvağın içinde / Gelindir Elif Ha-
şey (İs.) tın” Gösterir 2011: 246
haşallama 1. Örseleme (İs.) 2. hatir Hatır (Esentepe-İs) “Hatire
Ağır sözlerle eleştirme (İs.) bahan yere bahar.” Abaz 2004:
haşat olmak Kırılmak, ezilmek, 117
darmadağın olmak (Çavuşoğlu- hatirine dāmek Azarlayıp, tersle-
İs.; Çitli-Me.) “Irıssız yâr haşat yip gönlünü kırmak (Su.) “Hatiri-
oldum elinde / Çok gılladın baba ne daarsiñ, edişirim seniynen.”
çıksın dilinde” Gösterir 2008/84: Özdemir 2019: 61
11 hatlak Atlanacak yer (Çr.)
haşavuzdan Haşa huzurdan (Su.) hatlamak Atlamak (Külah-Al.) “O
haşeri Şımarık, yaramazlık yapan gagdırma dâal. Resmen üsdü-
(İsmailköy, Sarimbey-Çr.) “Nu- müze hatladıñ.” Özdemir 2019:
ri’nin Haşeri lakabı adını unut- 148
turmuş, hep haşeri denir olmuş- hatma Başta oluşan şiş, ur (Kav-
tu.” Güven 2013: 35 şut-Su.)
haşgaş Haşhaş (Çalyayla, Eşençay, hav Uzun, derince sepet (Su.)
Gökköy-Çr.) hava bungunluğu olmak Yazın
haşıl (1) Pişmiş hamur (Kuyucak- havanın nemli, sisli olması (Çr.)
Me.) “Bugün hava bungunluğu var;
haşıl (2) Yaradılıştan kırıcı olan canım sıkılıyor.” Tdk 1993: 2307
kişi (Çr.) “Eyi bir adam değil, on- hava çekmek Türkü söylemek
lar soycak haşıl olurlar.” Tdk (Su.)
1993: 2303 hava çilemek Hafif yağmur yağ-
haşıl haşıl Kaba, sert (Çr.) “Kuma- mak (Su.)
şa elini sürünce yumuşak değmi- havaksımak Yara irinlenmek, şiş-
yor; haşıl haşıl bir şey.” Tdk 1993: mek, azmak (Çr.)
2303 havan bıçağı Tütün kıyma bıçağı
haşkaş Haşhaş (Çr.) (Çr.) “Kuyruğunu havan bıçağı
haşlak Sıcak rüzgârın etkisiyle ku- gibi duraksız işleten bir kuyruk-
ruyup cılız kalan tahıl, meyve gi- sallayan…” Tahir 2006: 235
bi şeyler (Çr.) havangı Aşırı sıcaktan kaynakla-
haşlık Harçlık (Eskiekin, Serban- nan bunaltıcı ortam (Çalyayla-
Çr.) “Kilerde aşlığım yok / Cebim- Çr.)
de haşlığım yok” Gösterir 2011: havanklanmak Yaranın irinlen-
181 mesi, şişmesi, azması (Çr.)
hatap Özellikle deve semerlerinin havankmak ¦ havanklanmak
dayanıklı olması için, yanlara ko- (Çr.)
nan ağaç parçalar (Su.) havas Heves (Haydar-Al.; Çr.)
hatıl (1) Taş ya da kerpiç duvarla- “Yolla çavuş yârimi / Yârimde ha-
ra bağlantı amacıyla konan ağaç vasım var” Gösterir 2011: 265
(Su.)
256
256
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
257
257
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
vası görülür ruz-i kıyamet” (Sefil önündeki hayme çok derin, orda
Ali) Çevik 2007: 64 oynamayalım." Şahin 2020: 74
hayıflanmak Kızgınlık ya da öfke hayva Ayva (Kuyucak-Me.; Âşık-
durumunda içindeki kini belirt- bükü-Os.; Dutçakallı-Çr.) “Bahçe-
mek (Dutçakallı-Çr.) “Neyledik de ye girdim bayak / Hayvaya vur-
baba oğlun arasına girdik diye dum dayak” Ertekin 2006: 30
hayıflanıyordu.” Gümüş 1977: 14 hayva demiri Tenekeyi lehimle-
hayın Hain, kötü (Serban-Çr.) “Ba- mek için kullanılan bakır ya da
kışları bu kez enikonu hayındı.” demir araç (İs.)
Tahir 2004: 152 hayvah Eyvah! (Çıkrık-Çr.) “Çıka-
hayınlık Hainlik (Çr.) “Tenbihatı rıp alnacına dayadıklarında hay-
dinlememek nasıl bir hayınlıktır?” vah dersin, ama hayvahın para
Tahir 2004: 172 etmez.” Gümüş 1977: 92
hayır hasenat sābı olmak Top- hazetmek Sevmek, hoşlanmak,
luma yararlı işler yapmak (Çr.) beğenmek (Yerliköy-İs.; Serban-
hayin Tembel (Su.; Gökköy-Çr.) Çr.) “Cahil ehli muhabbetten ha-
haylamak (1) 1. Bağırıp çağırmak, zetmez / Allahı seversen kalma
haykırmak (Akçalı-Su.) 2. Kış- kusura” Koçak 1980: 9
kırtmak (Çr.) “Musa Çavuş’u ne- hazım yok Rahatsızım, hasta gibi
den haylamaz?” Tahir 2006: 213 gibiyim, keyifsizim (İs.; Çr.) “Be-
haylamak (2) Hayvanı sürmek, bekler boön bana uylamayın, heç
kovalamak (İsahacı-Al.; İs.; Su.) hazım yok.” Kerman 1997: 21
“Hayvana değnekle girişip kara- hazın 1. Hazır (Su.) 2. Kışlık erzak
sinekleri hayladı.” Tahir 2008: 75 (Gökçam-Su.) “Allah yazın gün-
haylamak (3) Nefes nefese kal- düzü uzun yaratmış ki, kullarımın
mak, harlamak (Âşıkbükü-Os.) işleri bitsin diye; kışın geceyi uzun
“Ürüşan’ın Çay’dan eve gelene ka- yaratmış hazınları yetsin diye.”
dar hayladım.” Arslaner 2016: Uçakcı 2006: 215
251 hazitmek ¦ hazetmek (Gölköy-
hayma 1. Balkon (Su.) 2. Bağ evi İs.; Kargı-Os.; Çalyayla-Çr.) “Se-
(Or.) “Eski zamanlarda ağanın nin o gozel huylarını bek hazi-
birisi haymasında oturuyor tütü- diyom oğul.” Kerman 1997: 21
nünü tüttürüyormuş.” Uçakcı hazlanmak Sevmek (Çr.) "En haz-
2006b: 260 landığı sesti bu, arkadaştı, dosttu
haymalık 1. Avlu, hayat (Çr.) 2. İsmail’e, içi burula burula dinler
Odunluk (Çr.) 3. Çamaşırlık (Çr.) dururdu." Gümüş 1977: 15
4. İçinde tandır bulunan üstü ör- hazna (1) Hazine (Çr.) “Mısır haz-
tülü kuruluk, ekmeklik (Beydili- nasın değer / Bir gece sarılması”
Çr.) “Haymalığın duvarı / Dibinde Ertekin 2006: 43
yedik narı” Gösterir 2011: 134 hazna (2) Eğimli bağların üst
haymana Halay türü bir halk oyu- yanına su birikmesi için açılan
nu (Arpalık, Dutçakallı, Morsüm- geniş çukur (Su.)
bül-Çr.) hazzına yatmak Beğenmek (Çr.)
hayme Oyunda içine misket atılan he (1) Evet (Akçalı-Su.; Çayhatap,
küçük çukur (Ba.) "Sizin evin Dutçakallı-Çr.) “Niçin naz edersin
258
258
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
niçin / Dışın yoh der he der için” şıda hedik kaynana / Dişleri gedik
(S. Örgel) Ercan 1991: 434 kaynana” Türkoğlu 2007: 172
hē (2) ¦ heğ (1) (Harunköy-İs.; hedik aşı Pekmezle yarmadan
Çalyayla-Çr.) “Samanlıkta heye yapılan bir çeşit çorba (Ovasa-
saman basıyordu.” Gümüş 1977: 8 ray-Çr.) “Tandırında pişen yufka-
hēbe Heybe (Esentepe-İs.) “Omu- sı, tarhanası hedik aşını…” (M. Tu-
zuna bi hēbe, torba dahardı.” luk) www.corum.com.tr
Abaz 2004: 109 hedik vurmak Buğday, fasulye,
heci Kızkardeş ya da kızkardeş nohut gibi şeyleri kaynatmak
gibi yakın tutulan kimse (Çr.) (Dereköy-İs.) “Hediği vurur dağı-
hecil düşmek Utanılacak duruma tırık ki çocuğun dişleri ferah çık-
düşmek (Su.; Çr.) “Beni hecil dü- sın.” Balıkçı 2010: 106
şürüp / Yüzümü karaladı” Ayte- heeri Hey herif sözünün bozulmuş
kin 2003: 70 biçimi, yahu (Gökçam-Su.; Çr.)
heç Hiç (Yeşilyurt-Al.; Kalecik-Me.; “Bana yemekliğim uçun bi şeyler
Gökçam, Körkü-Su., Serban-Çr.) vericâdın heeri!” Çorumevi 2000:
“Koç ile gezen koç, heç ile gezen 18
heç olur.” Türkoğlu 2007: 165 heğ (1) Meyve ya da sebze taşı-
heçellemek Boşa gitmesine, hiç- maya yarayan büyük sepet (Ba-
bir işe yaramamasına neden ol- demce-Ka.; Beydili, Üçköy-Çr.)
mak, heşlemek (İs.) “Atı almış, ata iki heğ artmış.”
heçik Kirişten daha ince üç metre Arslaner 2016: 178
uzunluğunda ağaç (Al.; Os.) heğ (2) Seslenme ünlemi, hey
heç olmak Bozulmak, kullanılma- (Çr.)
yacak duruma gelmek (Ba.; Kar- heka Hikâye (Külah-Al.; Gökçam-
kın-İs.) “Dünyenin samanı heç ol- Su.; Çr.) “Bu zamanın bebekleri bi
muş.” Abaz 2004: 143 daaşik anam, biz oturur hekâ sa-
hedaye Armağan, hediye (Su.) tardık.” Özdemir 2019: 56
“Sorduğumda babamın hedayesi hekirhikir Çitari kumaşının bir
demişti.” Çalmuk 2019: 105 çeşidi (Çr.)
hedede Birisine başkasının aracı- hekke ¦ helke (Çr.)
lığı ile söylenen söz (Çıkrık-Çr.) hel 1. Karakuş, kartal (Dutçakallı-
hedellenmek Kendini suçlamak, Çr.) 2. Doğan (Gölet-Ka.) 3. Yırtıcı
olanlardan kendini sorumlu tut- kuş (Ba.)
mak (İs.) helbet Elbet, herhalde, şüphesiz
heder olmak Boşa harcanmak, (Yaylacık-Or.; Kargı-Os.; Dutça-
bozulmak, işe yaramaz duruma kallı-Çr.) “Göncük Bektaş helbet
gelmek (Başpınar-Os.; Çr.) “Mey- der ona destan / Ölüm yakışmıyor
veleri heder olur yenmeden / Gör- İrizam sana” Ünsal 1945: 25
seydiniz güz ocağı sönmeden” heldir hoyuk etmek Çukur kaz-
Taşlıova 2008: 306 mak (Çr.)
hedik 1. Haşlanmış buğday, bul- heldir hüldür Düzensiz bir bi-
gur, mısır, nohut gibi şeyler çimde, sallanarak yürüme (Çr.)
(Kavşut-Su.; Kayı-Çr.) 2. Aşure hele ki İyi ki, yerinde ki (Çıkrık-
(Baltacı Mehmet Paşa-Os.) “Çar- Çr.) “Hele ki geldin sana bir şey
di-yecektim.” Tdk 1993: 2331
259
259
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
260
260
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
hepiciği Hepsi (Su.; Çr.) “Biz hepi- hergele (3) Sabahları ineklerin
ciğini biliyoruz bunların.” Gümüş toplandığı alan (Su.)
1977: 8 hergetmek Bir sene dinlenmiş
hepisi Hepsi (İsahacı-Al.; Yazır- tarlayı tekrar sürmek (Kavşut-
Bo.; Kalecik-Me.; Serban-Çr.) Su.; Kavacık-Çr.) “Bu ay, dolayda-
“Hepisi toprağa candan sarılmış / ki tepelerin doruklarında, etekle-
Onu kucaklamış elleri gördüm” rinde sıralanan köyler için çayır
Ercan 1991: 424 biçme, hergetme çağıdır.” Ceyhan
hepsi bi sıggıda Hepsi bir boyda 1944: 2
(Su.) hergil Erzak ambarı (Me.)
heral Herhalde (Serban-Çr.) “Ulu hergiz Asla, hiçbir vakit (Çr.)
Tanrı zalimlerden esirge / Zalime herhal Herhalde (Körkü-Su.; Sa-
zabındır heral yavrular” Koçak rimbey-Çr.) "Baktım ahırda depi-
1980: 355 şiyorlar, susadılar herhal dedim."
heralda Herhalde (Akçalı-Su.; Özçatalbaş 2002: 65
Serban-Çr.) “Hoş insanları var herhalım Herhalde, sanırım (Gö-
güleçtir yüzü / Kaynaktır heral- cenovacığı-Çr.) "Günlükçü çalıştı-
da kanı bu köyün” Koçak 1980: rıyorsun herhalım Hacemmi, dedi
345 Memiş." Gümüş 1977: 20
herb Harp, savaş (Al.) her ıslığın peşine gitmek Herke-
herbi Oyunda, gelecek bir eylem- se, her söylenene inanmak (Çr.)
den doğacak sonucun bir kezlik hêri Yahu anlamında seslenme
geçersiz sayılacağını bildirmek ünlemi (Kalecik-Me.; Çalyayla,
(Os.) Sarimbey-Çr.) “Başköşeye bulgur
herde Her zaman, sürekli (Acıpı- aşı otursun / Burda gannımızı
nar, Çalyayla-Çr.) “Ara sıra el doyurak heri” Yoksul 2011: 87
hakkı / Yâr sen bana herde gel” herif Koca, eş (İs.; Kamışlı-Su.;
Gösterir 2011: 184 Dutçakallı, Gökköy-Çr.) “Napıyım
here 1. Küçük çocuk (Çr.) 2. Küçük herifim. Olmayınca var mı diye-
kardeş (Çr.) yim.” Güven 2010: 58
herek ¦ çotuk (1) 1 (Ka. Âşık- heriklet Erikle pişirilen etli bir
bükü-Os.) “Bu sene hereklerin ya- çeşit yemek (Çr.)
rısı yok olmuş.” Şahin 2020: 75 heril 1. İnce ipekli (Çr.) 2. İnce
hereklemek Asmalara, fasulyele- ipekten gelin güvey giysisi olarak
re destek koymak (Gölköy-İs.) dikilen gömlek (Çr.)
"Bāça gazıyoduk, bōrülce herekli- herise Az kavrulmuş un, tavuk
yoduk." Abaz 2004: 164 etiyle yapılan pelte şeklinde bir
hereni 1. Tencere (İs.) 2. Kazan çeşit yemek (Çr.)
(İs.) herk Sürülüp dinlenmeye bırakı-
hergele (1) Hileci, düzenci, yara- lan tarla (Eskiyapar, Gökçam,
maz kimse (Su.) “Çağırın şu her- Kamışlı-Su.; Dutçakallı, Sarim-
geleyi huzuruma...” Tahir 2007: bey-Çr.) “Eşençaylı düğün eder,
64 Yalaklı herkten kalır.” Kerman
hergele (2) Başkasının onuruna 1997: 47
dokunacak söz (Me.) herk ayı Haziran (Su.) “Emrin olur
deyip saydı: İlkay, gucük, dokuzun
261
261
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
262
262
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
263
263
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
264
264
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
265
265
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
266
266
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
267
267
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
268
268
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
269
269
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
270
270
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
dınmış.” Benice 2002: 166 2. hödene (1) İri gövdeli, boylu pos-
Acemi (Çr.) 3. Tuhaf (Çıkrık-Çr.) lu (Palabıyık-Çr.) “Bizim gobeli
“Şu elbiseler sırtında pek hoyrat pataklıyanı hödene gibi biri san-
duruyor.” Tdk 1993: 2423 dıydım, yerden bitmenin biriymiş
hoyuk 1. Bostan korkuluğu (İsa- mağersem.” Gösterir 2020: 41
hacı-Al.; Mustafaçelebi-Çr.) hödene (2) Beceriksiz (Ovakara-
2. uzun boylu, kaba (Gökçam- pınar-Çr.)
Su.) “Fındıklı kızları temelli hoyuk hödene hödene Çekine çekine,
/ Kızılhamza kızları kınalı geyik” korka korka gezmek (Çr.)
Arısoy 1970: 67 hödü Yağlempe oyununda kullanı-
hozalak Çamların yeşil iğne yap- lan yuvarlak taş (Kargı-Os.)
rakları (Çr.) hödük 1. Korkak, ürkek (Su.; Çr.)
hozan (1) Dinlenmeye bırakılmış, 2. Kaba, saygısız (Kayı-Çr.)
birkaç yıl işlenmemiş tarla (İsa- hödüklenmek Korkmak, ürkmek
hacı-Al.; Çıkrık-Çr.) “Uykudan ka- (İs.; Çr.) “Tüyden kulaklarını di-
fası dönmüş kazana / Yayılmaz kip patırtı dinliyor, hödüklüyor-
çayırda sürün hozana” Arısoy du.” Demiryürek-Ozulu 2017: 139
1970: 99 hökek gibi Çok koyu kıvamlı yiye-
hozan (2) Yabani büyük arı (Aşa- cek (Ba.) "Bayramda ikram ettik-
ğıfındıklı-Su.) leri gadayıfı zorunan yidim utan-
hozana Parlak siyah renkli çok cımdan. Şerbeti hökek gibiydi."
büyük yaban arısı, ozana (İs.) Şahin 2020: 77
höbek 1. Küçük tepe (Çr.) “Erin- hökela Ukala, sözünü bilmez (Ka-
miyo, dozer gibi kazıyo / Höbek- yı-Çr.)
leri sıra sıra diziyo” Kurtoğlu hökelek Azamet (Ka.)
2006: 16 2. Dövenle sürülecek hökelekli 1. Çalımlı, gösterişli, iri
arpa ya da buğdayın bir araya yapılı, boyu bosu yerinde olan
toplanmış durumu; öbek (Beydi- kimse (İs.; Ka.; Su.; Çr.) 3. Okkalı
li, Eskiekin-Çr.) 3. Aynı türden (Çr.) “Şu adam köşeye oturmuş
olan ya da birbirine benzeyen hökelekli hökelekli laf atıyor.”
nesnelerin yığını (Beydili-Çr.) Leblebici 1938: 34
höbelek Bir çeşit mantar (Çr.) höküm Güç, etkililik (Yeşilyurt-
höbelem Meşe mantarı (Badem- Al.; Karagöz-Çr.) “Köylü Zeynel’in
ce-Ka.) hökmü Büvetliye değil, Çorumlu-
höbelen İlkbaharda çıkan, yenile- ya geçer.” Yoksul 2013: 468
bilen bir mantar türü (Gölet-Ka.) hökümet Hükümet (Yeşilyurt-Al.;
höbere Ölçüsüz, biçimsiz, iri yarı Çalyayla-Çr.) “Hökümet yalan-
(Dutçakallı-Çr.) çıya beli bes diyor.” Yöndem 1983:
höbüdük Sersem, aptal (Çr.) 46
höccet Gözü açık, işini bilen (İs.) hökümlü Gururlu (Gölet-Ka.)
höcebe Yaşına göre çok şey bilen “Baksana hökümlü hökümlü yü-
(İs.) rüyor.” www.golet.tr.gg/
höcüm Saldırı, hücum (Su.) hökür hökür Yüksek sesle ağla-
höcürebıcak Delik deşik, lime mayı anlatır (Çr.) “Anası Saime
lime (Çr.) Hanım ağlamaktaymış ki hökür
höddürük Fittirik erkek (Su.) hökür…” Tahir 2006: 83
271
271
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
272
272
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
273
273
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
274
274
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
275
275
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ığıl ığıl (2) Yavaş yavaş (Ba.; Kar- ıkıl çokul Kendini zorlayarak iş
gı-Os.; Su.) “Pencereden bakan yapmak (Os.)
yâr / Iğıl ığıl akan yâr” Ertekin ıkınmak Soluğunu içinde tutarak
2006: 97 kendini zorlamak (Su.) "Bir defa
ığınmak 1. Soluğunu içinde tuta- ıkındı." Çalmuk, 2019: 28
rak kendini zorlamak (Çıkrık- ıkırcık Akşam karanlığı, yarı ka-
Çr.) 2. Bir iş yaparken, ağır yük ranlık (Sarimbey-Çr.)
taşırken ses çıkarmak (Çr.) ıkış ıkış Zorlanarak, zoraki (Ka.)
ığralamak Sallamak (Kargı-Os.) ıklım tıklım Ağzına kadar dolu,
ığranmak Sallanmak (İsahacı-Al.; çok kalabalık (İs.) “Iklım tıklım
Yazır-Bo.; Büyükerikli-Uğ.) “Duy- bütün alanı doldurmuşlardı.” Yok-
dum çölden sökün etmiş bir cey- sul 2013: 385
lan / Iğranıp geliyor teli hoş gel- ıkman İdman (Çr.)
din” Arısoy 1970: 47 ıkrılmak Bir işi yapmak istemek;
ığrınmak İki yana sallanmak (Gö- niyetlenmek (Çalyayla-Çr.) “Ikrıl-
cenovacığı-Çr.) "İç geçirdi, iki ya- dım yâre gidem / Kapatmış yolu
na ığrındı farkında olmadan." dağlar” Gösterir 2011: 259
Gümüş 1977: 91 ılbır ılbır Pırıl pırıl (Tutçakallı-
ığrıp Yalan, düzen (Çr.) Çr.) “Başımdaki poşular / Ilbır
ıhdım Bebeğin beşikte kullanılan ılbır ışılar” Gösterir 2011: 262
her türlü giysisi ile öteki gereçle- ıldır Alacakaranlıkta ışık (Su.) “Ay
ri (İs.) ışır ıldır ıldır / Gel de yâr beni gül-
ıhı İşte (İs.) dür” Aytekin, 2003: 13
ıhıç Felç, inme (İs.) ıldırayaz Penceresiz, kapısız, eş-
ıhılamak Yorgunluktan, hastalık- yasız ev (İs.) “Bu nasıl oda ıldı-
tan ya da sıkıntıdan sık sık nefes rayaz.” Tdk 1993: 2465
almak, inlemek (İs.; Çr.) “Kum mu ıldırısıcak Sıcak sıcak (Çr.)
taşıyorsun, ne ıhılayıp duruyor- ıldırışık ¦ ıldırayaz (Çr.)
sun?” Yoksul 2013: 471 ılga Kaygı veren düşünce, endişe
ıhılayıp kütülemek Hastalık ne- (Âşıkbükü-Os.) “Akşam bir sürü
deniyle sık sık soluk alıp inlemek ılga ile yatınca gece boyu uyuya-
(Tolamehmet-Çr.) “Yataktan kal- madım.” Arslaner 2016: 252
kıp tuvalete gidecek, su içecek ha- ılga gitmek Çabuk gitmek, koşa-
li yok. Ihılayıp kütülüyor.” Güven rak gitmek (Su.)
2017: 39 ılgamak Saldırmak, abanmak (Su.)
ıhmak Devenin çökmesi, oturması ılgar Hayvanın yürümeyle koşma
(İs.; Çr.) “Ihıt deveyi, çal mıkını.” arası yürüyüşü (Çr.) “Bir gece ıl-
Yoksul 2013: 385 garla yetişip Niksar’ı basıyor.” Ta-
ıhtırmak Deveyi çöktürmek, hir 2008: 28
oturtmak (Çevreli-Al., İs.) “Deveyi ılgı Soy sop (İs.)
ıhtırmak da bir marifettir.” Yok- ılgıdır İpliği çile yapmaya yarayan
sul 2013: 238 iki ucu çengelli tahta araç (Ala-
ııh Hayır, olmaz (Çr.) cahöyük-Al.)
ıkçırık Hıçkırık (Çalyayla-Çr.) “Bu- ılgın (1) Dere ya da çay kıyıların-
gün yâri çok andım / Ikçırık tuttu da kendiliğinden biten ağaç-
m’ola” Gösterir 2011: 76 çıklar (Evci-Bo.) “Dere kıyısındaki
276
276
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ılgınların arasına oturdum.” Sa- ımbal Bağ ile ilgili bir ölçü birimi
rıyüce 2006: 47 (İs.)
ılgın (2) Hayal (Çr.) ımbık Damıtma yoluyla içki yap-
ılgın ılgın Yavaş yavaş (Kalecik- maya yarayan düzenek, imbik
Me.) “Aydınlara kurban bu canım (Obruk-Do.; Eskiköy, Tolameh-
elbet / Ilgın ılgın esen yeli seve- met-Çr.)
rim” Piroğlu 1981: 23 ımbıl ımbıl Şişmanlıktan ötürü et-
ılgıt ılgıt Yavaş yavaş, hafif hafif lerin sallanması (Os.)
esen rüzgâr, akan su gibi şeyler ımıklık Bulutlu, durgun hava (El-
için) (Çiçeklikeller-Su.; Sarim- vançelebi-Me.; Büyükbolatlı-Su.)
bey-Çr.) “Sancak sancak açan ımıl ımıl Yavaş yavaş, ağır ağır,
güller / Ilgıt ılgıt esen yeller” Kur- hafif hafif (Su.) “Imıl ımıl geliyor.”
toğlu 2006: 83 Koşay-Işıtman 1932: 179
ılğı Kuşku, işkil (Çr.) ımırga Körpe, taze (Gölet-Ka.)
ılğım salkım Belli belirsiz (Çr.) “Imırga salatalığı severim.” www-
ılhaz Çuvaldız (Çr.) .golet.tr.gg/
ılhı Soy sop (İs.) ımızgamak Hafif uyuklamak (Ba-
ılıfır Gübür, çer çöp (Çalyayla-Çr.) demce-Ka.)
ılıkman İdare lambası (Külah-Al.; ımsık Söze, sohbete katılmadan,
Su.) sessizce oturan içine kapanık
ılımcak ¦ ılıncak (Âşıkbükü-Os.) kimse (Os.)
ılıncak Küçük çocuk salıncağı (Ça- ıncık Somurtkan, aksi kimse (Çr.)
vuşoğlu, Karkın-İs.; Os “O çocuk- ıncıklanmak Üzülmek (Ba.) "Bo-
lara ılıncak et.” Abaz 2004: 140 şuna ıncıklanıyon Hilmi, senin ya-
ılıngaç ¦ ılıncak (Ba.; Su.; Çıkrık- pacağın bir şey yoktu ki." Şahin
Çr.) “Herif, şu ılıngacı sallayıver 2020: 79
de bulaşığı yayhayım.” Kerman ıncıkma Bıkkınlık gelme (Su.)
1997: 22 ıngıldamak Kımıldamak, konu-
ılınkaç ¦ ılıncak (Su.) mundan hafifçe uzaklaşmak (Gö-
ılısıcak Sıcacık (Çr.) let-Ka..) “Bu adamı yerinden ıng-
ılıtım Bebeğin beşikte gerekli ıldatamıyoruz.” www.golet.tr.gg/
malzemelerinin tümü (İs.) ıngıl ıkış Hastalıktan yeni kalkmış
ılıtımlık Bakımsızlıktan harap ol- kimsenin ağır ağır yürümesi (Çr.)
muş yer (Çalyayla-Çr.) “Ingıl ıkış bugün evden size kadar
ılkı (1) 1. At sürüsü (Çr.) 2. Damız- gelebildim.” Tdk 1993: 2478
lık kısrak (Ovasaray-Çr.) ıngıl yokuş Gücü yetmeyerekten
ılkı (2) Kuytu yer (Ka.) (İs.; Os.)
ılkıdır ¦ ılgıdır (Kavşut-Su.) ıngırızlamak 1. Bir şeyin kullanı-
ılkımak Akmak (mecazi anlamda) lamayacak duruma gelmesi (İs.)
(Çr.) “Yârimi görünce gönlüm ıl- 2. Hastalanıp güçsüz düşmek
kıyor.” Tdk 1993: 2473 (İs.)
ılkınlık Bataklık (Çr.) ıpılak Parlak (Su.)
ıllık Güç, kuvvet (Çr.) ıpılamak Parlamak, parıldamak
ılmak Uykuya dalmak, uyuklamak (Evci-Bo.; Su.) “Dağlar uzakta,
(Çr.) karlı doruklarıyla güneş altında
277
277
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
278
278
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ırbık Su kabı, ibrik (Kıcılı-Al.; İs.; den yorgun, aşka ırık patıron”
Su.; Büyükgülücek, Gökköy, Ser- Özgür 2002: 92
ban-Çr.) “Irbığın kalayı var, her ırılık Açıklık (Harunköy-İs.) “Irı-
işin kolayı var." Yoksul 2013: 385 lıkdan ışık da gorüküy.” Abaz
ırbuk Büyük sürahi, ibrik (Ba- 2004: 149
demce, Yağcılar-Ka.) "Hatca, ır- ırılmak Ayrılmak, uzaklaşmak,
buu hazılla, baban abdes alacak." kaçmak, sıvışmak (Kayabüğet-
Şahin 2020:79 Al.; Alancık-Me.; Su.) “Gönül çiçe-
ırefa Çocukların göğsünde çıkan ğine konduk avlandık / Irılmadık
yara (Su.) bu yerlerde eğlendik” Ercan 1991:
ırgalamak Sarsmak, sallamak, sil- 147
kelemek (İsahacı-Al.; Bademce- ırıltım (1) İşe yaramayan, önem-
Ka.; Körkü-Su.; Gökköy-Çr.) “Çe- siz eşya (Çalyayla-Çr.)
ten ırgaladı kalmadı halim / Bin- ırıltım (2) 1. Tahta arası (Âşık-
dirin çetene Çomar’a salın” Arısoy bükü-Os.) 2. Kıyı köşe (Âşık-
1970: 100 bükü-Os.)
ırgalanmak Sallanmak (Yazır-Bo.; ırıltmak Uzaklaştırmak (Çr.)
Gökköy-Çr.) “Bir dala bastığında ırım Gözün görebildiği kadar
bin dal ırgalanır.” Yoksul 2013: uzaklık (Çr.)
143 ırımak Ayırmak (İs.)
ırganmak Irgalanmak, sallanmak ırıp Düzenbazlık, aldatma işi (Gö-
(Göcenovacığı-Çr.) "Sıddık gör- let-Ka.)
müş kendirin ırgandığını, varıp ırıpçı Düzenbaz, aldatıcı kişi (Gö-
bakmamış, kötüsü gelmemiş aklı- let-Ka.) “O, ırıpçının biridir. Dik-
na." Gümüş 1977: 56 katli ol.” www.golet.tr.gg/
ırgat böreği Yufka biçiminde ırıplı Gerçek dışı, çok abartılı (Os.)
açılan hamurun içine ıspanak, ırıs Düğün evine destek amacıyla
toz biber, yumurta, karışımından getirilen yiyecekler (Gökçedo-
oluşan harcın konulup sacda pi- ğan-Ka.)
şirilmesi ile hazırlanan bir tür ırıssız Huysuz, geçimsiz (Çalyayla,
börek (Os.) “Osmancık böreğinin Karagöz-Çr.) “Irıssız yâr haşat
eski adı ırgat böreğidir.” Oğuz oldum elinde / Çok gılladın baba
2006a: 42 çıksın dilinde” Gösterir 2008/84:
ırgatlık 1. Temmuz ayı (Su.) 2. 11
Hasatta çalışma, azaplık (Yeni- ırız Namus (Sarimbey-Çr.)
şıhlar-Ba.; Gökçam, Kamışlı-Su.) ırızgı rızık, nasip (Âşıkbükü-Os.)
“Emrin olur deyip saydı: İlkay, “Irızgıyı veren Allah.” Arslaner
gucük, çiçekayı, yaprak, herkayı, 2016: 252
ırgatlık” Çalmuk 2019: 108 ırkalamak ¦ ırgalamak (Çr.)
ırıg Açık (İs.) “Yatarken āzı ırıg ırkılma Üzerine doğru eğilme (İs.)
uyudu demek.” Abaz 2004: 114 ırlamak Şarkı, türkü söylemek
ırık 1. Az açıklık, aralık (İs.; Ka.; (Su.) “Biraz sonra çığlık kopara-
Âşıkbükü, Kargı-Os.; Babaoğlu- rak ırlayacağı ağıdın sözlerini
Çr.) 2. Uzak (Palabıyık-Çr.) “Av- yakıştırıyor.” Sarıyüce 2004: 242
rada sırtımı dönük yatarım / Be- ırmak (1) Uzaklaşmak (Yazır-Bo.;
Akçalı-Su.; Mislerovacığı-Çr.) “İn-
279
279
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
280
280
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ışılamak (1) Parlamak (Su.) “Hep- ibi 1. Kaz, kaz yavrusu (Çr.)
sinin yüzleri pırıl pırıl ışıladı.” Sa- 2. Hindi (Gölet-Ka.; Âşıkbükü-
rıyüce 2004: 200 Os.) "İbi gibi gabarıp durma kar-
ışılamak (2) Meyve olgunlaşmaya şımda.” Arslaner 2016: 252
başlamak; ben düşmek (Ahme- ibik Köşe, kenar, uç (Külah-Al.;
toğlan-Çr.) “Armudu ise ışıladı- Gölet-Ka.; Âşıkbükü-Os.) “Yeşil
ğında yerdik.” Çalışgan 2021: 78 çeki sendedir / Bir ibiği bendedir”
ışılatmak Birine bir konuyu çıt- Ertekin 2006: 117
latmak (İs.; Çr.) “Örzülediğin an ibik gügük Bir çeşit kuş (Çalyayla,
bir ışılat bana, tamam…” Gümüş Kuşsaray-Çr.) “Tez kavuştur Ya-
1977: 139 radan / İbik gügük ötmeden” Gös-
ışıldak Göz (Çr.) terir 2011: 237
ışıltı Parlaklık, aydınlık (Çr.) İbili (1) İbrahim (Kertme-Çr.)
ışkın ¦ ışgın (Çopraşık, Kılavuz- “İbili emmiye desek de yazanedeki
Al.; Sarimbey-Çr.) “Aşk denilen goltuhları yeñilese. Harhıt olmuş.
sarmaşığın dalları / Yüreğime ış- “ Özdemir 2019: 143
kın attı gel gayrı” Çimen 2004: 33 ibili (2) Gereksiz ayrıntılarla uğ-
ışlak Parlak (İs.) raşıp işi uzatan kişi (İs.)
ışmar El, göz ya da başla yapılan ibimek Gelişmek, büyümek (Çal-
işaret (Dutçakallı, Gök-köy-Çr.) yayla, Ovakarapınar-Çr.)
“Kaş atarak ışmarı / Siz kimden ibliklenmek Tiftiklenmek, lif lif
öğrendiniz” Ertekin 2006: 16 olmak (Çr.) “Şu kumaş ibliklen-
ışşıkcı Elektrikçi (Örenseki-İs.) miş.” Tdk 1993: 2503
“Babam getdü adamı, ışşıkcı ada- ibük ötme zamanı İlkbahara ya
mı.” Abaz 2004: 127 da yaza giriş günleri (Bademce-
ıvga Azdırma, baştan çıkarma, Ka.)
ayartma, igva (Sarimbey, Serban- icik Az (İs.)
Çr.) “Bir ıvgaynan bir güzele icot İcat edilmiş (Os.)
kanmışım / Gece gündüz ateşine iççimen İş görmeyi seven kimse,
yanmışım” Çimen 2000: 131 hamarat (Su.)
ıvgın Ağaç kökü sürgünü (Su.) içelemek Taneli sebze ya da mey-
ıylım ıylım 1. Arka arkaya (Su.) 2. venin tanelerini ayırmak (Âşık-
Lime lime (Su.) bükü-Os.) “Ben fasulyeleri içele-
ızılak Oldukça sulu bulamaç (Çr.) yim sen de biraz nar içele.” Arsla-
ner 2016: 253
içer Oda (Kargı Yaylası-Ka.)
İ içeylek İçe doğru, iç tarafa yakın
(Âşıkbükü-Os.)
içgil İşkil, kuruntu, kuşku (Çr.)
ibabap Çavuşkuşu (Çr.) içgili Sarhoş (Çr.)
ibabet İbadet (Al.) içgüyē Evlendiği kadının evinde
ibdi Önce (Su.) oturmayı kabul ederek evlenen
ibdil En önce (Ba.; İs.) “Hallon- erkek (Çalyayla-Çr.)
başıgilin Murat ibdil demeseydi içi geçmek Uyuklamak, uykuya
bu kelimenin anlamını yazmayı dalmak (Su.; Çr.) “Bebeğin içi geç-
unutacaktım.” Şahin 2020: 81 miş, uyuyordu." Çalmuk 2019: 30
281
281
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
282
282
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
283
283
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
284
284
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
285
285
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
imi timi Aslı, esası (Su.; Çağşak, inezimek Ölümcül hasta olmak
Evcikuzkışla-Çr.) (Çr.)
imrik İri öğütülmüş un (Çr.) iñge 1. Gerdek gecesi geline kıla-
imroh Sulama suyunun bekçisi vuzluk eden kadın (Âşıkbükü-
(Os.) Os) 2. Yenge (Âşıkbükü-Os.)
imük Gırtlak, boyun (Kayaağzı-İs.; ingeme Yokuş aşağı, iniş (Çr.)
Bademce-Ka.) “Altun ta-hallar inikmek Yatışmak, sakinleşmek
imüne.” Abaz, 2004: 163 (Çr.) “Goparan açmış, inikir şim-
inā İnek (Al.) di.” Özdemir 2019: 120
inamen Çirkin görünümlü kerten- iniktirmek ¦ inikmek (Çr.) “Son-
kele (Gökköy-Çr.) raları süt köpüğü gibi iniktirdi.”
ince ağrı Verem (Çr.) “İnce ağrı Güven 2017: 80
gibi solmuş ay parçası gibi gelin- inkaya Mağara (Çr.)
ler.” Koşay-Işıtman 1932: 186 inlik Hayvan mağaraları olan yer
incedalan İnce, uzun boylu kimse (Çr.)
(Evci-Bo.; Gökçam-Su.; Çalyayla- inme bal Petekten kendiliğinden
Çr.) “Uzun boylu, halkın ince da- sızan bal (Çr.)
lan dediği bir yapıdaydı.” Sarıyü- inne İğne (Yeşilyurt-Al.; Örenseki-
ce 2004: 78 İs.; Dutçakallı-Çr.) “İnne soktum
ince hastalık Verem (Kuzuluk-İs.; çetene / Yâr gidiyor vatana." Yön-
Su.) “Celal’in ince hastalığı epeyce dem 1983: 21
ilerlemişti.” Çalmuk 2019: 115 inneci İğneci (Çr.) “İnneci şakire
ince öksürük Verem (Çr.) “İnce çocuklarını tiril tiril giydiriyor.”
öksürüğe yakalanıp tatlı candan Yoksul 2013: 397
olmadı mıydı?” Tahir 2004: 399 innedik Çatal iğne (Kuşsaray-Çr.)
ince sızı Mızmız (İs.; Ka.) insalkıya vurmak Oyalamak, ge-
incik 1. İncinmiş (Çr.) 2. Kas ya da ciktirmek (Çr.)
kemik zedelenmesi (Su.) intām Sınav, imtihan (Çr.)
incili fes Kenarına altın dizilmiş intileme Çok yemekten kaynakla-
kadın fesi (Ovasaray-Çr.) nan rahatsızlık (Çalyayla-Çr.)
incili köbek Eskiden örülen bir “Āşamınan erişteyi çok gaçırmı-
çorap ya da çorap nakışı (Çr.) şım elleham, gece intileme ol-
incir yaprağı Bir çeşit mekik oya- dum.” Gösterir 2020: 42
sı (Çr.) in vurmak Hayvanları belirtmek
indim Şimdi (Çr.) için işaretlemek (Çr.)
indirmelik Gelini arabadan in- ip ağacı ¦ ıstar (Kertme-Çr.)
dirmek için istenen bahşiş (Hi- ip dēmez Topraktan yapılmış ağzı
sarkavak-Me.) büyük kap (Çr.)
inek İnelim (Al.; Çalyayla-Çr.) ipek harç Eskiden, sanrı denilen
inekçek İnek sağarken oturulan bir aletle şerit gibi örülerek giy-
bütün ağaçtan oturak (Alacahö- silerin kenarına dikilen süs (Çr.)
yük-Al.) “İnekçeğinen helkeyi geti ipil ipil 1. Aydınlık (Su.) 2. Çok
de sarıkızı sağalım.” Gösterir parlak (Su.) “Gün vurunca ipil ipil
2020: 42 yanan, yalımlanan bir bıçak ol-
inek yağı Tereyağı (Bademce-Ka.; du.” Gümüş 1977: 21
Güvenli, Karagöz-Çr.)
286
286
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
287
287
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
288
288
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
289
289
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
290
290
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
291
291
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
292
292
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
tısından durulmuyor." Tdk 1993: nız dişleri değil ki, her yanı kağ-
2529 şamış." Yoksul 2013: 636
kağıdı çıkmak Beklediği belge kah Tepenin doruğu (Su.)
gelmek (Su.) kâha Kâha tavası da denilen, alçak
kağıldaşmak Gürültü yapmak, kenarlı geniş bir tavanın içinde
karışık sesle konuşmak (Göce- yağda kızartılarak yapılan içi boş
novacığı-Çr.) "Epice culalar gibi hamur işi (Gölet-Ka.) “Canım is-
kağıldaştılar." Ertekin 1946: 18 terse kâha yerim / Durur durur
kağırmak Güç kullanarak bir şeyi daha yerim.” www.golet.tr.gg/
geri bükmek (Çr.) kaham Akraba, hısım (Göceno-
kağırtmak ¦ kağırmak (İs.) vacığı-Çr.) "Hacı’nın olanca ak-
kağıştı 1. Buzlu suyun akarken rabası, uzak yakın kaham hısımı
çıkardığı ses için (Çr.) 2. Kuruyan oradaydı eksiksiz." Gümüş 1977:
dalların yel estikçe çıkardığı ses 54
için (Çr.) kahırdak Küçük doğranarak eri-
kâğıtiçi Kadınların başlarına ört- tilmiş kuyruk yağı (Büyükgülü-
tüğü bir çeşit siyah yazma (Ka.; cek, Ovakarapınar-Çr.) “Kahırda
Palabıyık-Çr.) “Başında vişne çü- ekmamize dürerik.” Dökmen
rüğü kağıtiçi yazma, yaşmak et- 1941: 9
miş, burnunun ucu görünüyor.” kahillenmek Ağlamaklı olmak,
Gümüş 1977: 128 dolukmak, dertlenmek (Obruk-
kağnı dayağı Kağnının okunu düz Do.)
durdurmak için, okun ucuna bağ- kahirsemek Üzüntüsünü anlat-
lı bulundurulan destek (Beydili- mak (Çr.)
Çr.) “Allah seni kağnı dayağı gibi kahirsenmek ¦ kahirsemek (Çr.)
süründürsün.” Yoksul 2013: 47 “Bizim kız dün çıkageldi, kahir-
kağnı kazığı Kağnıları yükleyip sendi, ağladı.” Tdk 1993: 2529
boşaltırken dengede durdurmak kahmak Ayaga kalkmak (Körkü-
için ucuna iple bağlı bulunduru- Su.) “Ayı kahdı kanguruyla dans
lan kazık (Çr.) "Ölmezsin oğlum etti / Elele belbele sarışması var”
Çalık, kağnı kazığı gibi sürünür- Çırakman 1992: 154
sün." Tahir 2006: 124 kâhya Muhtar (Kılavuz-Al.; Beydi-
kağrık Balgam (Çr.) li, Eskiekin-Çr.) “Atı gezdir de, yi-
kağşak Eskimiş, gevşemiş, yıkıl- ne kâhyanın oğlu ol.” Yoksul
maya yüz tutmuş eşya, yapı (Ob- 2013: 82
ruk-Do.) kak (1) Meyve kurusu (Gölet-Ka.;
kağşamak (1) 1. Yapının eskiyip, Baltacı Mehmet Paşa-Os.) “Der-
yıkılmaya yüz tutması (Külah-Al.; ken Ali Fakı, Ali Fakı; o da çıktı
İs.; Seydim-Çr.) 2. Herhangi bir elma kakı .” Yoksul 2013: 235
şeyin ek yerlerinden ayrılması, kak (2) Parça (Gölet-Ka.) “Bir kak
oynaması (Boğazköy-Al.) “Tahta- kuru ekmeği bana çok gördü.”
lar kağşamış, merdivenler gıcır www.golet.tr.gg/
gıcır ediyor.” Yoksul 2013: 594 kakaç Pastırma, tuzlanarak kuru-
kağşamak (2) 1. Yaşlanmak (Çr.) tulmuş et (Çr.)
2. Bedenin her yanının hasta ol-
ması, sağlıksız olması (Çr.) "Yal-
293
293
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
294
294
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
295
295
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
296
296
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
297
297
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
rabakal gibi ötüp durma.” Yoksul karadal Güzün olgunlaşan bir cins
2013: 426 hoşaflık armut (Çalyayla, Kızıl-
karabasma Halay türü bir halko- pınar-Çr.)
yunu (Arpalık, Dutçakallı, Mor- karadam Düz, toprak dam (Al.,
sümbül-Çr.) Ka., Oğ.; Or.; Os.)
karaboğaz Evlenmemiş erkek karadamak İlenen, kötü konuşan
(İs.) (Çr.)
karaburğa Bir tür peştamal (Çr.) karadavu ¦ karadoğu (İs.)
karaca (1) Soğan tohumu (Su.) karadı Çok bulunan, satışı az olan
karaca (2) Pekmez yapımına el- şey (İs.)
verişsiz, niteliksiz üzümlerden karadoğa ¦ karadoğu (Çr.)
yapılan, pekmeze benzeyen ko- karadoğu Buğday başaklarında
yu, siyah yiyecek (Külah-Al.) görülen, taneleri kömür gibi ka-
karacakağnı Sonradan eski du- rartan bir hastalık, sürme hasta-
rumuna getirilmek üzere sap çe- lığı (Çr.)
kilebilecek duruma sokulmuş karaeşkin Bir çeşit at yürüyüşü
kağnı (Büyükdivan-Çr.) (Çr.)
karacongolos Ocak ayında olan karafilli Halay türü bir halk oyunu
fırtına (Me.) (Arpalık, Morsümbül-Çr.)
karaçağ Sap taşıyan kağnıların karafuk Kökünden sakız yapılan,
çevresine çakılan ağaçlarla ok yenebilen karakavuk otuna veri-
aralarına gerilen ince uzun ip len ad (Çalyayla-Çr.)
(Çr.) karagöz (1) Değerli bir sarı çiğ-
karaçanaklı Yemek kapları, ta- dem cinsi (Su.; Çr.) "Sarıçiğdem-
bakları pis olan aile (Gölet-Ka.) lerin en kıymetlisi karagöz deni-
“Onlar mı? Karaçanaklıdırlar.” len cinsiydi." Çalmuk 2019: 184
www.golet.tr.gg/ karagöz (2) Nohuttan büyük
karaçav Ekin saplarını taşırken meyveleri yenen, odunu çok sağ-
kağnı ya da arabalarda okla, köp- lam olan bir cins ağaç (Su.)
ler arasına konulan parmaklık kara gözübüyük Siyah, kalın ka-
(Haydar, Külah-Al.; Gökçam-Su.; buklu, yüke dayanıklı bir üzüm
Büğdüz-Çr.) “Sap yükledim kara- cinsi (Os.)
çava / Bütün emeklerim hava” karaguda Karabasan, kâbus (Çr.)
Erdugan 2005: 11 karağbar Ayak ya da el parmakla-
karaçav takımı Sap kağnısı düze- rında çıkan, bir çeşit çıban (Çr.)
neği (Beydili-Çr.) karahan Harmanın yığıldığı yer
kara çıban Frengi (Çr.) “Kara (Al.)
çıban dökenlerde bit olmaz.” Ta- karaharman ¦ çotul (Su.; Gök-
hir 2006: 19 köy, Karagöz-Çr.)
karaçökel Sazlık, bataklık (İs.) karakabar Ayak ya da el parmak-
karaçuval helvası Kavrulmuş larında çıkan, bir çeşit çıban (Çr.)
unun kara pekmezle yoğrulması karakılçık Kılçıkları siyah olan
ile yapılan bir tür helva (Beydili, kırmızı ya da beyaz sert taneli
Ovakarapınar-Çr.) buğday (İs.)
karakış Kışın ilk ayları, Aralık ayı
(Çitli-Me.; Kamışlı-Su) “Karakış
298
298
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kara gider, zemheri ara gider.” karaltı (1) Varlık, beden (Su.;
Yoksul 2013: 426 Çıkrık-Çr.) “Kapı önünde bir ka-
karakora ¦ karakura (İs.) raltının dikildiğini fark etti.” Sarı-
karakucak Güreşte kavrama, sa- yüce 2004: 89
rılma (İs.) “Aklına geldi mi, kara karaltı (2) Yapı, dam, bina (Kale-
kucaktan, yağlıdan oyunlar verip cikkaya-Al.; Çr.)
oyunlar aldıkların?” Tahir, 2004: karaltı (3) Ufak tefek ev eşyası
215 (Kargı-Osb; Çalyayla-Çr.)
karakura Karabasan, kâbus (Ba.; karamak Birisinin arkasından kö-
Çr.) “Hilal gibi Fadime’nin kaşları tü konuşmak, kötülemek (Kale-
/ Anam görmüş kara kura düşle- cik-Me.; Eskiekin, Serban-Çr.)
ri” Akbaş 1983: 67 “Beni garamış millete garşı.” Öz-
karakura çökmek Kâbus basmak demir 2019: 118
(Çr.) karamat Karacılık (Çr.)
karakura odası Kullanılmayan karamet İftira, karalama (Alaca-
eşyaların konulduğu oda (Al.) höyük-Al;, Yazır-Bo.; Serban-Çr.)
karakuru ¦ Karakuru (Çr.) "İçin- “Eğlen dur bakalım kalmasın deyi
de yatanları gece uyku arasında, / Bühtan eder karameti kâr sa-
cinlerin, perilerin, karakuruların yar” (Sefil Ali) Çevik 2007: 214
rahatsız etmeyeceğini ballandırı- karamık (1) İri, kahverengi göz
yordu." Tahir 2007: 56 (Çr.) “Karamık gözlü yarim / Sa-
karakuş Kartal (Evci-Bo.; Su.) na gelirim akşam” Ertekin 2006:
"Kara kanatlarını kara bir çadır 74
gibi açan kocaman karakuşu vu- karamık (2) Saçma büyüklüğün-
ramadı." Sarıyüce 2004: 269 de meyveleri olan bir bitki, çalı
karakütük kesilmek Bedeni za- (Alacahüyük-Al.; Evci-Bo.) “Kara-
yıflayıp yüzü kararmak (Çr.) mığın alına / Kuşlar konar dalı-
“Yangı ile karakütük kesildi.” Tdk na.” Gösterir 2011: 84
1993: 2634 karamuk ¦ karamık (1) (Çr.)
karalamak Kötülemek, kara sür- karamüslüm Kırmızı renkli, ekşi
mek (Sarimbey-Çr.) "Arkamızdan bir elma (Çalyayla, Şeyhmustafa-
bizi karaladı mı bitti." Tahir Çr.)
2008: 351 karanfil Bir çeşit iğne oyası (Çr.)
karalar Karakol (Su.) karanfilli Bir halk oyunu (Al.)
kara lastik Soğukkuyu da denen karangımak Hava kararmak (Çr.)
bir çeşit ayakkabı (Âşıkbükü-Os.) karanmak Ateşin sönmesi (İs.;
“Meşin topa kara lastikle bile böy- Çalyayla-Çr.)
le vurmaya kıyamazdı hiç kimse.” karanpul Karambol (İs.) “Kabul
Arslaner 2018: 25 olmaz! Karanpula getirip hok-
karalık Eskiden ilkokul öğrencile- kaladın!” Kalayoğlu 2017: 38
rinin giydiği kara renkli okul ön- karaoğlan Yastık kılıflarına ya da
lüğü (Çr.) “Sırt çantamla karalık yatak örtülerinin kıyısına işlenen
dedikleri okul önlüğümü üzerleri- bir tür el nakışı (Çr.)
ne atar, oyun oynamaya koşar- karaoğma Yalnızken insanı boğ-
dım.” Hodul 2019: 110 duğuna inanılan düşsel yaratık
(Göcenovacığı-Çr.) "Çok işitmişti,
299
299
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
300
300
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
301
301
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
karsalamak (1) Bitkiyi soğuk kaş (4) Bağ, bahçe, çeltik tarlası
vurmak (İs.) gibi yerlerde toprak yığarak ya-
karsalamak (2) Kötülük ya da pılan sınır, set (Ka.) "Çeltik tarla-
hastalık geçirmek (Çr.) sında ot alırken, tarla sahibi kaş-
karsalamak (3) Yağda biraz kı- larda gezinir." Aşık 2003: 84
zartmak, haşlamak (İs.) kaşak Balı alınmış petek (Ka.)
karsamba Evde kalabalık yapan kaşboyu Tepe, dağ (Ka.)
gereksiz eşya (Su.) kaşık çalımı Ortalığın kararmaya
karsamba yapmak Evlendirmek başladığı, akşam yemeği zamanı
(Çr.) (İs.; Göcenovacığı-Çr.) “Kaşık ça-
karşıcı Gelenleri karşılayan kimse, lımı sonu Muhtar, Körhamitlere
karşılayıcı (Çr.) girdi.” Gümüş Ty: 11
kartal (1) Patates (Su.) kaşık kalıbı Bacakları bitiştirip
kartal (2) Yaşlı erkek manda (Ba- bir yana bükerek yere oturma
yat-İs.) biçimi (Çr.) "On gişilik sufra kaşık
kartal (3) Bir köy seyirlik oyunu kalıbı oturuşla onbeş gişiyi alı-
(Çr.) yor." Tdk 1993: 4537
kartopu (1) Kola bilezik gibi takı- kaşık sapı Çorum’un yerel doku-
lan bir takı; ığıl ığıl (Çr.) ması kenefinin bir çeşidi (Çr.)
kartopu (2) Patates (Büyükhırka- kaşka 1. Hayvanların alnındaki
Al.) beyazlık, ak leke (Çıkrık-Çr.)
kasaburuk Ayakkabılara çivi çak- 2. Alnı ak lekeli olan hayvan (Çr.)
mak için kullanılan ucu bizli bir "Alaca pazarından bir koşum
çeşit araç (Çr.) comba almış. Alnında kaşkası var
kasaltu Selin getirdiği kum, çöp, birinin." Gümüş 1977: 101
birikinti, mil (Su.) kaşmer Güldürücü, şakacı, maska-
kasar Giysileri, dokuma ipliklerini ra (Çr.)
ağartmak için kireç kaymağına kaştarmak Yönetmek, kayırmak,
yatırma işlemi (Çr.) korumak, bakmak (Ka.)
kasgı Başı ya da beli sıkıştırmak katık 1. Yağsız, süzme yoğurt, tor-
için sarılan bağ (Çr.) ba yoğurdu (Beydili, Çalyayla,
kaskalak Kendini beğenmiş, çev- Göcenovacığı-Çr.) “Katık torbası-
resine caka satan, övünen(Çr.) nın ağzını açıp bir hapaz aldım.”
kasmak Kandırmak, aldatmak Ertekin 1946: 19 2. Ayran (Al.;
(Gökçam-Su.) Kamışlı-Su.; Gökköy-Çr.)
kasnak Zayıf köpek (Külah-Al.) katık çorbası ¦ katıklaş (Çr.)
kasput Kağnı tekeri (Os.) katıklamak (1) Çorbayı yoğurt-
kastal Çeşme (Çr.) lamak (İs.)
kaş (1) Duvar, duvarın üstü (Satı- katıklamak (2) Eşcinsi ile cinsel
yüzü-İs.) ilişkide bulunmak (erkek için)
kaş (2) Semerin iki yanındaki (Çr.)
ağaçlar (Çr.) "Her birinin eyer ka- katıklaş Sulandırılmış yoğurdun
şında üçer, dörder salavatlı kılıç içine yarma, un, nohut konulup
asılı…" Tahir 2008: 20 karıştırılarak pişirilen bir çeşit
kaş (3) Tepe, dağ (Bayat-İs.; Gö- çorba (Kıcılı-Al.; Çr.)
let-Ka.)
302
302
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
303
303
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
304
304
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
305
305
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kazalmak Dik durmak, başı arka- kecin Keten işlenirken ilk çıkan
ya atıp göğsünü germek (Su.) kaba, kılçıklı lifler, kıtık (Kışla-
kazankara Kırlardan toplanarak cık-Me.; Kızılhamza-Or.)
yenen bir çeşit ot (Kamışlı-Su.) kecine kecine İnadına inadına
kazan koyma Yunaklıkta giysi (Bademce-Ka.)
yıkama, yokanma (Ahmetoğlan- heçekleşme Yaramazlık yapma
Çr.) “Ne çabuk kirlendin, daha ge- (Ba.) 2. İnatlaşma (Ba.) “Bak ke-
çen gün kazan koymuştuk.” Çalış- çekleşme yoosam bi araba dayah
gan 2021: 234 yirsin babandan.” Şahin 2020: 85
kazayağı (1) Eskiden örülen bir keçenüş İyi olmayan müzminleş-
çorap ya da çorap nakışı (Çr.) miş yara (İs.)
kazayağı (2) Çay kıyılarında yeti- keçi Plastik şişeye sopa fırlatılarak
şen, taze yenen bir çeşit ot (Çr.) oynanan, yenilen oyuncunun
kazeki İşlemeli çuhadan yapılmış ötekini sırtında taşıdığı bir çocuk
kısa ceket (Me.) oyunu (Çr.) "Keçi oyununa baş-
kazgıç 1. Belin, küreğin çamurla- larken ilk olarak yere plastik bir
rını kazımaya yarayan ucu de- şişe konulur." Oğuz 2006b: 18
mirli sopa, sıyırgı (Çr.) 2. Bitki keçik (1) Başörtüsünün uçlarını
kökü çıkarmaya yarayan ucu siv- çene altından geçirip tepede bağ-
riltilmiş sopa (Çalyayla, Palabı- lama biçimi (Ovakarapınar-Çr.)
yık-Çr.) “Ya çiğdem çıkar ya da “Evin içinde şu keçiğinen oturma
kazgıç kırılır.” Yoksul 2013: 631 deyi nâdar söyledim.” Kerman
kazguç ¦ kazgıç 2 (Gökçam-Su.) 1997: 22
"Elimde eşmek için bir kazguç / keçik (2) Keçiden çıkan aşık (Çr.)
Çekerim ciğerime o temiz havayı." “Bunların en iyisi keçik cinsinden
Sağmen 2009: 164 büyük aşıklardan olur.” Tombuş
kazıklamak Arsayı bölümlere 1940: 27
ayırmak, parsellemek (Çr.) keçikulağı Çayırlardan toplanıp
kazıl Keçi kılından yapılmış ip (İs.; yenen bir çeşit ot (Kamışlı-Su.;
Çr.) "Yünün öteki kısmı kazılha- Güvenli-Çr.)
nelerde ip, çuval oluyor." www.ev- kedibatmaz Suyunu gereğinden
velzamanda.blogspot.com çok çekerek koyulaşmış yemek
kazımık 1. ¦ kazağı (Çr.) 2. Saba- (Âşıkbükü-Os.)
nın çamurunu kazımaya yarayan kediden çıkan sıçan avlıyı Şim-
araç (Çr.) dik çocuklar her şeyi biliyor an-
kazınık ¦ kazımık 2 (Çr.) lamında deyim (Bademce-Ka.)
kazma takırtısı Ölü gömüldükten kedilik 1. Ocak içi (Âşıkbükü-Os.;
sonra verilen yemek (Alacahö- Çr.) 2. Çatıya açılan küçük pence-
yük-Al.) re (Ka.; Âşıkbükü-Os.)
kebe Kaba kumaştan yapılan pal- kedimemesi Koltuk altında çıkan
to, aba (Çr.) “Habeci kebeci arada çıban (Çr.) "Sadettin'in koltuğu-
ben neci.” Yoksul 2013: 352 nun altında kedimemesi çıktı."
kebik Kireçli, killi toprak (Çr.) Demiryürek-Ozulu 2017: 191
kecim ¦ kecin (Çıkrık-Çr.) kediyolağı Güç geçilebilen dar
yer, delik (Çr.) “Kedi yolağı arıyor
kaçmaya.” Ertekin 1942: 29
306
306
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
307
307
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kelata Yaramaz, söz dinlemez (İs.; (Çr.) 3. Önemsiz söz (Çr.) “Bu
Çr.) kumaş kelete kalmıştı, çocuğa
kelbetin Kerpeten (Çalyayla-Çr.) yaptım.” Tdk 1993: 4543
kelçime Üstü hafif toprakla örtülü keleter Duvara asılan küçük kaşık
taşlı alan (İbik-İs.; Me.) sepeti (Çr.)
kele (1) "Ayol, hey, yahu, aman" kelezidmek Yormak, hırpalamak
anlamında ünlem (Çopraşık-Al.; (Çıkrık-Çr.)
Kamışlı-Su.; Gökköy-Çr.) “Başı- kelezimek (1) Çok yorulmak
mızdan gaza geçti / Kele kızlar (Bademce-Ka.)
duydunuz mu” Arısoy 1970: 76 kelezimek (2) Bastıran uykunun
kele (2) Güzel, iyi (Al.) “Kele gelin etkisiyle ağırlaşmak, halsizleş-
ne diyor? “Tdk 1993:2725 mek (Âşıkbükü-Os.) “Asmanın
kelebe Dokuma aygıtında ipliği gölgesinde otururken kelezidim.”
masuraya sarmaya yarayan araç, Arslaner 2016: 253
çıkrık (İs.) kelgız çiçē Papatya (İs.)
kelek Tüysüz genç, eşcinsel (Çr.) kelik (1) Derme çatma gölgelik,
kelem Lahana (Kıcılı-Al.; Acıpı- kulübe, bağ evi (Evci-Bo.; Gölet-
nar, Çalyayla, Eskiköy-Çr.) “Bayı- Ka.; Demirşeyh-Su.; Palabıyık-
ra kelem ektim / Dert ile elem ek- Çr.) “Yıkıl-mak üzere başıma kelik
tim” Gösterir 2011: 219 / Yaptırayım desem yoktur mete-
kelep İplik çilesi (İkipınar-İs.) lik” Özgür 2002: 54-
“Dağları dolap ettim / İpliği kelep kelik (2) Eski ayakkabı (Ba.; İs.;
ettim” Gösterir 2011: 219 Me.) “Bayram için alınan kelikle-
kelepir Asma filizi (Çr.) rini bi görseniz, çok güzel.” Şahin
keleplemek İpi çile yapmak (İs.) 2020: 86
kelermek Karşı gelmek, diklen- kelikçi Ayakkabıcı (İs.)
mek (Çalyayla-Çr.) kel kahya İşten anlamadığı halde
keleste Kereste (Âşıkbükü-Os.) başkasına iş öğreten (Su.; Evcior-
keleş 1. Güzel, yakışıklı insan (İs.) takışla, Karagöz-Çr.)
2. Görkemli, gösterişli (Su.) “Kö- kelle (1) Seyirlik köy oyunu (Al.)
roğlu’nun yedi yüz keleşine bile kelle (2) Sirkeli paça (Çr.) “Kelleyi
değişmem!” Tahir 2004: 365 çok severim.” Tdk, 1993: 4544
keleş yenli Kadınların giydiği üç kelle (3) Tüyleri temizlenip yenen
etek entarinin bir çeşidi (Çr.) hayvan kafası (Büyükgülücek,
kelete (1) Ayakkabı çekeceği (Çr.) Ovakarapınar-Çr.) "Sen şu yaşa
kelete (2) 1. Hemen kullanılmak kadar heç rastladın mı ciletle, us-
için öğütülen az ölçüde buğday, turayla kelle temizleyene?" Özça-
tahıl (İs.; İncesu-Su.) 2. Unun ar- talbaş 2002: 109
tığı (Çr.) “Kelete öğünün ola.” kellecuş Eskiden yapılan bir çeşit
Yoksul 2013: 439 yemek (Çr.)
kelete (3) 1. Ölçek. 2. Küçük çuval kellegırçan Sansar, gelincik gibi
(Büyükhırka, Çevreli-Al.) “De- kümes hayvanlarının kafasını ko-
ğirmene beş kelete buğday götür- paran hayvanlar (Ba.) “İrelüün
düm.” Tdk 1993: 2730 gece bizim pinniğe giren kellegır-
kelete (4) 1. Önemsiz nesne, ufak çan bütün culukları öldürmüş”
tefek (Çr.) 2 Küçük parça, artık Şahin 2020: 86
308
308
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
309
309
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
310
310
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
311
311
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
keri (1) Sonra (Su.) kertmelü Başı makas izi belli ola-
keri (2) Yeni doğmuş eşek sıpası cak biçimde kademeli tıraş edil-
(Su.) "Bizim gamış kulak vardı ya miş kişi (Âşıkbükü-Os.)
onun kerisi ölmüş." Çalmuk 2019: kertük Bir nesnenin üzerine ya-
55 pılmış çentik, kertik (Ba.) “Düdü-
kerilli Gereksiz sözler söyleyen, ğün kertüğünü çok derin yapmış-
lüzumsuzluk yapan kişi (Kuşsa- sın, ötmüyo.” Şahin 2020: 88
ray-Çr.) “O kerillinin sözüynen mi kes (1) 1. İri saman (İsahacı-Al.;
baña küs dutuyon allasen?” Gös- İs.; Şekerpınar-Su.; Beydili-Çr.)
terir 2020: 42 “Bir küllük bulmaz ki yata uzana
keripsinmek Erinmek, gözü kes- / Önüne doldurun kesi samanı”
memek (Ba.) “Bu çocuk da her Arısoy 1970: 99 2. Dövülerek sa-
zaman keripsiniyo. Çok tembel.” man yapılan ot (Külah-Al.)
Şahin 2020: 87 kes (2) Döner de denilen et yeme-
kerkenek Şapka ya da başka nes- ği (Kıcılı-Al.; Su.)
nelerin uzantısı (Gökçam-Su.) kesdek Bir şeyi kaldırmak için
kerkez Akbaba (Çr.) altına konulan ağaç destek (İs.)
kerkinmek Sapık amaçla birinin kesdenkelek Kertenkele (İkipı-
arkasına değmek, sürtünmek nar-İs.) “Geliyom bahıyom, kes-
(Çevreli-Al.) “Başı sarıklı hoca, denkelek gibi soluyu.” Abaz 2004:
anana kerkinir her gece / Yayık.” 123
Gürsel 1997: 260 kesdenkelle Yer altına minik tü-
kerkitmek İleriye dönük planla- neller açarak yaşayan sarı renkli
rından vazgeçmek (İs.) büyük böcek, sukesen, danabur-
kerman Kale (Çr.) nu (İs.)
kerme Hayvan gübresi, kemre kes düşmek Utanılacak duruma
(Külah-Al.; Gölet-Ka.; Âşıkbükü- düşmek (Çr.)
Os.; Kamışlı-Su. ) “Davar kermesi kese (1) Kestirme, kısa yol (Ba.;
ile sığır kermesi bir olur mu?” Ars- Âşıkbükü-Os.; Ovakarapınar-Çr.)
laner 2016: 254 “Kese yollardan git hep yolu
kermi Kadınların kaşlarına sür- uzatma.” Yoksul 2013: 445
düğü kara boya (Su.) kese (2) Ev yönetimi (Su.)
kerte Derece (Çr.) kese (3) Meşin ya da boncuklu bir
kertiş kürtüş Pürüzlü, girintili çı- tür para cüzdanı (Beydili-Çr.)
kıntılı (Çr.) “Kayalar kertüş kür- kesecek 1. Meşin kesmekte kulla-
tüş / Kertüşüne gün düşmüş” Gös- nılan kunduracı aracı (Çr.)
terir 2011: 309 2. Hamur kesmeye yarayan yassı
kertlez Dişi dökülmüş yaşlı adam demir araç (Çr.)
(İs.) kese daşır Erkek aile reisi (Su.)
kertme (1) Arabada ağaçtan yapı- keseğen (1) 1. Fare (Sarimbey-
lan, yatağın dayandığı yastık Çr.) “Fareye keseğen, hindiye cu-
(Dağkıyısı-İs.) luk / Diyeni görürsen Çorumlu-
kertme (2) Dağlarda kendiliğin- dur o” Gösterir 2014: 79 2. Sebze
den yetişen küçük meyveli armut fidelerinin kökünü kesen uzunca
(Kalecikkaya-Al.) bir böcek (Çalyayla-Çr.)
312
312
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
313
313
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
314
314
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
315
315
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kıbde İmrenmek, özenmek (Su.) kıç (3) Bir şeyin ucu (Çr.)
"Şu çocuğun zekâsına kıbde edi- kıçayak Bir çeşit ayakkabı kalıbı
yorum." Tdk 1993: 2781 (Çr.) "Yemenilerini kıçayak keser-
kıble Güney (Al.) "İlçenin kıble sem senin ayağına eyi gelir." Tdk
tarafında bulutlar belirirse, orada 1993: 4551
yoğunlaşırsa yağmur yağacaktır." kıçın kıçın Geri geri, arka arka
Ayhan 2002: 233 (Çr.) "Sevincini saklayamamış,
kıbra Su kabı (Su.; Çr.) “Kıbrayı ca-yar mayar korkusuyle sırıta-
suya daldırdım / Doldu diye kal- rak kıçın kıçın savuşmaya bak-
dırdım” Gürsel 1997: 269 mıştı." Tahir 2004: 406
kıbrız Ateşli hastalıklara em ola- kıçkırmak Şölen vermek (Çr.)
rak kullanılan yüzü pürüzlü, mo- "Halit Hoca daha ne vakit bir kıç-
rumsu al, keçiboynuzu çekirde- kıracaksın?" Tdk 1993: 4551
ğine benzeyen bir çeşit boya kıdık Gerdan, çene altı (Küre-Al.;
maddesi (Çr.) Saray-İs.; Hacıhamza-Ka.) “El
kıcalak Çam kozalağı (İs.) görmeden ağ kıdıktan öpmeli /
kıcık (1) Boğazda yanma, gıcık Elin öptüğü yari nitmeli” Gürsel
(Çr.) 1997: 315
kıcık (2) Kuyruksuz kıvırcık ko- kıdılık Boyuna takılan inci, bon-
yun (Çr.) cuk dizisi, gerdanlık (Su.)
kıcılamak (1) Gıcırdamak (Çr.) kıdım Biraz, ufak parça (İs.) "Bir
kıcılamak (2) Karlı havalardaki kıdım çekirdekten kocaman ağaç-
aşırı soğuk (İsahacı, Kıcılı-Al.) ları var ediyor." Gümüş 1977: 5
“Kardan kıcılıyor dağların başı / kıdıman Zamanından önce doğan
İnsan bırakır mı hiç arkadaşı” insan ya da hayvan (Çr.)
Arısoy 1970: 75 kıdım kıdım 1 Az az, küçük küçük
kıcındırmak Pişman etmek (Çr.) (Çr.) "Benim kız yemeği de kıdım
kıcırdamak Gıcırdamak (İs.) kıdım yer." Tdk 1993: 4551
kıcırım boğmak Zorla yapmak 2. Ağır ağır, yavaş yavaş (Evci-
(Ka.) Bo.; İs.) "Kıdım kıdım, kanlı terler
kıcırım bükmek Zorla yapmak dökerek tepeye ulaştık." Sarıyüce
(Ka.) 2006: 122
kıcırkanmak İstememek, çeke- kıdış Koyun, keçi kulaklarını çiğ-
memek (İs.) ken yiyen kimse (Çr.) "Kıdışa kel-
kıcırlı Semiz, şişman (Çr.) "Olan le üttüren kulaklarını bulamaz."
amma da kıcırlı karı ha!." Tdk Tdk 1993: 4551
1993: 4550 kıfıdak Yavaşça, sessizce (İsmail-
kıcıt etmek Kıskandırmak (Çr.) köy-Çr.) “Yanımdaki gobeller kıfı-
kıç (1) Arka (Sarimbey-Çr.) "Defe dak oturdular.” Güven 2013: 89
gelmeyen kıçını, davula germe." kıfıdanak Yavaşça (Göcenovacığı-
Gürsel 1997: 253 Çr.) "Ana kedi kazanı açıyor diye
kıç (2) 1. Ayak (İs.; Eskiekin-Çr.) bağırınca hemen kıfıdanak yat-
2. Bacağın diz kapağından aşağı tım." Ertekin 1946: 21
bölümü (Çr.) "Bizim gelin benden kıfıl Kurutulmuş labada çiçeği
kaçar, başını örter, kıçını açar." (Çr.)
Gürsel 1997: 251
316
316
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
317
317
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
318
318
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
319
319
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
320
320
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
321
321
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
322
322
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kıvrak gömlek Çok bükülmüş kıyık (2) Kıyı, kenar (Çr.) “Arkın
iplikten dokunmuş dayanıklı ku- kıyığında giden arka düşebilir.”
maştan yapılan gömlek (Çr.) Yoksul 2013: 67
kıvraşık Birbirine sarılmış (İs.) kıyık etmek ¦ gıyıtmak (Çr.)
“Sarmaşık, kavakla öyle kıvraşık kıyıklatmak ¦ gıyıtmak (Çr.)
ki kesmeden aralanmaz.” Tdk kıyı küştere Yan rendesi (Ka.)
1993: 2852 kıyılamak Ayırmak, dışlamak
kıvratma Bükülmüş iplikten ev (Hımıroğlu, Karagöz-Çr.) “İki bü-
tezgahlarında dokunan, iç çama- yük ağabeyi yanlarına babalarını
şırı yapımında kullanılan bez da alarak diğer dört kardeşini kı-
(Su.; Çr.) yılarlar.” Akkaya 2011: 493
kıvratma gömlek Gündelik giyim kıyılı Çorum halayına benzeyen
için kullanılan, keten kumaşın- bir halk oyunu (Sevindikalan-
dan yapılmış düz gömlek (Çr.) Çr.)
kıvratmak İpi katladıktan sonra kıyın çoyun Azar azar biriktirmek
iyice bükmek, tel gibi şeyleri ya da birikmiş olanı azar azar tü-
burmak (İs.) “Çuval, kilim gibi ketmek (Dutçakallı-Çr.)
dokunan şeylerin erişini kıvratır- kıyın kıyın Yavaş yavaş, sezdir-
lar.” Tdk 1993: 2853 meden yaklaşmak (Ba.) “Hani
kıvrık Dönemeç (Çr.) “Aha, yolun Çörtlen’in etrafında yaymayacaa-
şu kıvrığına varınca sağa döner- dın davarı, n’oldu? Kıyın kıyın ge-
sin.” Tdk 1993: 4558 liyon.” Şahin 2020: 89
kıvrım Dönemeç (Çr.) kıyın sayın Utanarak, sıkılarak
kıvrışık 1. Buruşuk, kırışık, eğri (Göcenovacığı-Çr.) “O sözü, niha-
büğrü (İs.) 2. Kıvırcık (İs.) “Kıvrı- yet kıyın sayın açabildi.” Akalan
şık saçlı.” Tdk 1993: 2853 1996: 30
kıvrışmak Bükülmek, buruşmak kıyır kıyır Bitkileri ya da yemişle-
(Çalyayla-Çr.) ri yerken çıkan ses (Evci-Bo.)
kıyak 1. Güzel, biçimli, yakışık- “Keçilerin doymak kanmak bil-
lı,düzgün giyimli (İs.) “Anlatılan- meyen çeneleri, kıyır kıyır, onları
lardan da kıyakmış karı.” Güven sömürüp yutuyor.” Sarıyüce 2006:
2017: 117 2. İyi, çok iyi (Al.; Eski- 33
ekin-Çr.) “Kemaliye kıyak çörek kıyıtmak Aralamak (Ba.) “Pence-
çekerdi / Tangır Nenem yamar reyi kıyıt da biz de görelim biraz.”
yamar dikerdi” Kurtoğlu 1998: 14 Şahin 2020: 89
kıyak kıyak Tavuk sesi (Çr.) kıyı toklusu Pişirilerek yenen bir
kıyam durmak Ayağa kalkarak çeşit ot (Çalyayla-Çr.)
saygı göstermek (Dutçakallı-Çr.) kıykaç ¦ kıygışık (Çr.)
kıydırık ¦ kıygışık (Çr.) kıykıla kalmak 1. ¦ kaykılmak 1
kıygıdı Çalgı (Çr.) (Çr.) 2. ¦ kaykılmak 2 (Çr.)
kıygışık Topal, bacağı eğri kimse kıykıy Çalgı (Çr.)
(Çr.) kıylıklı Kıyıları çıkıntılı (Çr.) "Kıy-
kıygıy Çalgı (Çr.) lıklı zahan." Tdk 1993: 4558
kıyı Ahşap çit (Kargı Yaylası-Ka.) kıyma (1) Asma yapraklarını par-
kıyık (1) Aralık, az açık (Çr.) çalayıp pişirerek yapılan bir ye-
mek (Arpalık, Morsümbül-Çr.)
323
323
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
324
324
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
325
325
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kipiş Kız çocuğunun dişilik organı kirik (2) 1. İnat (Su.) 2. İnatçı (Çr.)
(Çr.) “Hem inada hem de sıpaya kirik /
kipri (1) Bir çeşit iğne oyası (Çr.) Diyeni görürsen Çorumludur o”
kipri (2) Kirpi (Al.; Su.) “Kürkü Gösterir 2014: 80
bitli kör kipri dadanmış.” Caferoğ- kirikmek Sözünde direnmek (Çr.)
lu 1994b: 116 kirimek (1) İnat etmek, ayak
kiprik Kirpik (Eskiyapar-Al.) diremek (Arpalık, Dutçakallı, Es-
“Karşıdan paşa geç-ti / Kiprikler kiekin-Çr.) “Çukurörenli Kara Ve-
kaşa geçti” Ertekin 2006: 75 li’nin eşeği gibi kiridikçe kiriyor.”
kiral Kiler (Çr.) Yoksul 2013: 218
kiraz (1) Bir çeşit tığ oyası (Çr.) kirimek (2) Bir işi yapması gere-
kiraz (2) Haziran ayı (Bademce- ken kişinin onu başkasına yap-
Ka.; Ahmetoğlan-Çr.) tırmak istemesi (Âşıkbükü-Os.)
kirbit Kibrit (Al.) “Şuncacık işi, o ona kiriyor, o
kircikmek Kirlenmek (Çr.) “Elle- ona.” Arslaner 2016: 254
rine şapkalarını, kircikmiş men- kiriş Bağ, ilişki (Eskiekin-Çr.)
dillerini hazırlamışlardı.” Gümüş kiriş germe Doğru, düz, kısa yol
1977: 15 (İs.)
kirellik Ambar, kiler (Çr.) kiriş kesmeci Dosdoğru (Çıkrık-
kiren (1) Kızılcık ağacının yemişi Çr.) “İki evin arasına kiriş kesmeci
(Gölet-Ka.; Çalyayla, Karadona- bir duvar çekeceğim.” Tdk 1993:
Çr.) “Bahçelerde kiren var / 4560
Yârime fit veren var” Gösterir kirişme Geç pişen et yemeği (İs.)
2011: 267 kiritmek İnatlaşmak, zıtlaşmak
kiren (2) Ocağın yanında günlük (Çevreli-Al., Su.) “Eşeği kiritme,
tüketilecek besinlerin konduğu bir daha adım attıramazsın.” Yok-
dolap (Al.) sul 2013: 291
kirez Kiraz (Yerliköy-İs.; Os.; Çal- kirizme yapmak Tarlayı ağaç dik-
yayla-Çr.) “Ye kirezi, al siyezi.” mek için kazmak, temizleyerek
Eker 1940: 14 hazırlamak (Çr.)
kirezlik Kirazların olgunlaşma dö- kirkif Kalın, çok dişli, ağır dokuma
neminde nişanlı kıza götürülen aleti (Al.)
armağan (Eskiekin, Palabıyık- kirkit 1. Halı kilim dokuma aracı,
Çr.) “Kirezlere ben düşüncü gelin tezgâhı (Ba.) 2. Dokumacılıkta
gızımıza kirezlik götüreceek.” atkı ipliğini sıkıştırmak için kul-
Gösterir 2020: 42 lanılan, demirden ya da ağaçtan
kiri İnat (Çr.) “Kiri eşeğim kiri” yapılmış dişli araç (Külah-Al.;
Gösterir 2014: 44 Dutçakallı-Çr.) “Bir zamanlar bi-
kirif ¦ kirve (Dutçakallı-Çr.) zim evin bodrumunda kirkit varı-
kirik (1) 1. Eşek yavrusu, sıpa dı, çook kilimler dokundu onda.”
(Çopraşık, Külah-Al.; İs.) “Hem Şahin 2020: 90
inada hem de sıpaya kirik / Diye- kirli çıkı Gizlice para biriktirmiş
ni görürsen Çorumludur o” Göste- olan kimse (Evciyenikışla, Gü-
rir 2014: 80 2. Kulakları dik olan venli, Karagöz-Çr.) “Kirli çıkının
koyun, keçi ya da yavruları (Su.; içinde ne olduğunu kimse bilmez.”
Gökköy-Çr.) Yoksul 2013: 458
326
326
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kirli sac Kuzu eti, soğan, biber, kirtik 1. Kırılıp ufalmış parça (Çr.)
patlıcan, domates, sarımsak kul- 2. Ufalanmış sabun parçası (Kü-
lanılarak fırında pişirilen bir ye- lah-Al.; İs.; Çitli-Me.; Dutçakallı-
mek (Ka.) “Kirli sacın her damak- Çr.) “Bir kirtik sabunla ça-maşır
ta tadı var / Pirincin her tarafta yıkanır mı?” Tdk 1993: 2882
adı var” Oğuz 2006a: 23 kirtikli Bir çeşit aşık oyunu (Çr.)
kirman Elde yün eğirmeye yara- kirtişli Kenarları girintili çıkıntılı
yan ağaç başlıklı iğ (Köseeyüp- olan nesne (İs.; Çr.) “Kirtişli bir
Me.; Kargı-Os.; Beydili, Palabıyık- kuruşlar, delikli yüz paralar, şın-
Çr.) “Ağzı mani söyler eli kirmanlı gır şıngır şıngırdar.” Özçatalbaş
/ Bir dilberdir eğer seçmek ister- 2002: 39
sen” Çağlar 1956: 56 kirtleşmek Katılaşmak (İs.)
kirmanlaşmak Birbirine geçmek, kirtmek (1) Aşık oyununda çizgi
karışmak (İs.) “Yol ilerde kirman- yanına gelen aşığı el ile ayırmak,
laşır.” Tdk 1993: 2880 aldatmak (Çr.) “Kirtersen oyna-
kirmen ¦ kirman (Alacahöyük, mam.” Tdk 1993: 4561
Külah, Perçem-Al.; Me.; Kamışlı- kirtmek (2) Küsmek (Su.)
Su.; Gökköy-Çr.) “Kirmen gibi dö- kirve Sünnet olacak çocuğu tutan
nüp durma.” Yoksul 2013: 458 kimse (Çr.)
kirmencil Pişirilerek yenen bir kis Taş, kum, kil ile karışık kay-
çeşit ot (Çalyayla-Çr.) naşmış sert toprak (Gökçam-Su.;
kirpikli Kenarı tırtıklı kap (İs.) Beydili, Çalyayla, Sarimbey-Çr.)
kirpiştirmek Kırpmak (Çalyayla- “Çise yağıyor çise / Kel te-pelerin
Çr.) "İsmail, konuştuğuna pişman, kise” Gösterir 2011: 112
gözlerini kirpiştirdi." Gümüş kisbe Giysi (İs.)
1977: 2 kisgiç ¦ kazgıç 2 (Külah-Al.; Su.;
kirpit Kibrit (İkipınar-İs.; Su.; Dü- Gökköy-Çr.)
düklük-Çr.) “O kirpitleri ucun kisip Bol, çok fazla (Su.)
ucun bālalla.” Abaz 2004: 96 kis kis Koyun keçi kovalama ün-
kirpmek Göz kapaklarını açıp lemi (Çr.)
kapamak, kıpmak (Göcenovacığı- kiskiş ¦ kazgıç 2 (Mislerovacığı-
Çr.) "Bir ay, bir yıl, beş yıl örende Çr.)
geceleyecek, gözünü kirpmeyecek, kiss ¦ kis kis (Su.)
öğrenecekti bu işin gerçeğini." kistat Kirli, bakımsız, uyuşuk kim-
Gümüş 1977: 51 se (Çr.)
kirteç Çok kirli, pasaklı (Âşık- kişa ¦ kişe (İs.)
bükü-Os.) kişdürmek Köpeği birinin üzeri
kirtek Cızılı oyununda çizgiye ne saldırtmak (Harunköy-İs.) "Ya
varamayan aşık (Çr.) “Oyuncu bu bi eñük kişdürüleridi ya bi gabını
kirtek aşığın ta yanına kadar sa- alula gaçallarıdı." Abaz 2004:
hasını yaklaştırır.” Tombuş 1940: 130
28 kişe Kümes hayvanlarını kovala-
kirtermek 1. Katılaşmak, soğu- ma ünlemi (Al.; İs.; Kamışlı-Su.)
dukça dirileşip sağlamlaşmak “Kişe tavuğum kişe / Kanadı mor
(İs.) 2. Beklenmedik biçimde sağ- menekşe” Ertekin 2006: 82
lam çıkmak (İs.)
327
327
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
328
328
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
koç karı Erken yağan kar (Büyük- doş, bitirdin ki, bizi eşekten düş-
divan, Güvenli-Çr.) müşe çevirdin!” Tahir 2004: 49
koç katımı (1) Çoğunlukla koyun- koduş Kendini beğenmiş (Çr.)
ların döllenme mevsiminde gö- koduşlanmak Böbürlenmek, ken-
rülen fırtına (Çr.) dini beğenmek (Çr.)
koç katımı (2) Koyunların döl- kofa 1. Kova (İs.). 2. Büyük tahta
lenme mevsimi, ekim ayı (Kamış- sepet (Büğet-Çr.) “Yakar çıra ile
lı-Su.) “Emrin olur deyip saydı: bir kofa saman / Bulunmaz kö-
İlkay, gucük, herkayı, ırgatlık mürü gazı fakirin” (S. Kocaman)
güzbaşı, koç katımı” Çalmuk Oğuz 2007: 100
2019: 108 kof atmak Yalan söylemek, abart-
koç koyuverimi ¦ koç katımı 2 mak (Çr.)
(Çr.) kofdere ¦ köftere (Ovakarapınar-
koçmak Kucaklamak, kucaklaş- Çr.)
mak, sarılmak (Su.) "Bağrına koflak Abartıcı, yalancı (Çr.)
bastı, öpüp koçmaya başladı." Sa- koflan koflan Kendini beğenerek,
rıyüce 2004: 342 kurumlanarak (Çr.) "Yaptığı iş-
koç mantarı Yenebilen bir mantar lerden utanmıyor da koflan kof-
cinsi (Ka.) "Söbelek, elicek, koç lan geziyor." Tdk 1993: 4563
mantarını / Toplamaya doyum koga Kova (İs.)
olmaz Kargı'nın" Aşık 2003: 138 koğ Dedikodu, yergi (İsahacı-Al.;
koçsak Koç isteyen dişi koyun Yazır-Bo.; Köseeyüp-Me.; Sarim-
(Ahmetoğlan, Büğdüz-Çr.) “Sürü- bey-Çr.) “Kimsenin aybını yüze
deki koçlar, tekeler dâhil ergen vurmadan / Koğ gıybeti kulağına
erkeklerin koçsak koyunlardan, koymadan” Ercan 1991: 225
tekesek keçilerden uzaklaştırıl- koğak Saç kepeği (Çr.)
maları gerekiyordu.” Çalışgan koğcu Dedikoducu, söz taşıyan,
2021: 163 arkadan çekiştiren (Su.; Çr.)
koç salımı ¦ koç katımı 2 (Çr.) koğcu kodak ¦ koğcu (Çr.)
koçsamak Dişi koyunun erkek koğdura koğdura Koştura koştu-
koyun istemesi (İs.; Ka.; Su.) ra, koşa koşa (İs.)
koç savumu Erkek koyunu dişi koğdurmak Koşturmak (Su.; Çr.)
koyundan ayırma zamanı (Çr.) koğlamak Arkadan çekiştirmek,
koçum Yüreklendirme, beğenme dedikodu etmek (Perçem-Al.; İs.;
ünlemi (Çr.) "Sıktıysam anlat- Sarimbey-Çr.) “Bazı insan torlan-
mam koçum; erkek adam dert mıştır yalana / Gıybet edip koğla-
dökmez…" Destanoğlu 2006: 16 mağa erinmez” Ercan 1991: 110
kodak (1) 1. Dul kadının ikinci koğmak İz sürmek, izlemek (Gö-
kocasının yanına götürdüğü ço- cenovacığı-Çr.) “Tavşan kaçtı, ta-
cuk (İs.) 2. Anasının yanından zı koğdu, yukarı Çamlığa girdi-
ayrılmayan çocuk (Çr.) “Dokuz ler.” Ertekin 1946: 17
kodak anası, gelin bunun neresi?” koğu ¦ koğ (İs.; Evciortakışla,
Gürsel 1997: 254 Sarimbey-Çr.) “Anam etmiş bir
kodak (2) Eşek yavrusu, sıpa (Çr.) koğu /Sen ona bakma hêri” Ay-
kodoş Kaba, görgüsüz, kendini tekin 2003: 18
beğenmiş (Çr.) “Tüh yüzüne ko-
329
329
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
330
330
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
konçük Belden aşağı bağlanan kor (2) Yapıda aynı boyda taş ya
önlük (Türkler-Çr.) da tuğlaların yan yana konulma-
kônde Davarın yazıda yatırılması sıyla oluşan sıra, dizi (Or.)
sırasında yaramaz hayvana bağ- koraf Küme, bölük, topluluk (İs.)
lanan ip (Su.) koranta Ev halkı (Kalecikkaya-Al.)
kondura Ayakkabı, kundura (Al.) koraz Horoz (Kalecikkaya-Al.)
“Yoluna su dökeyim / Konduran kordonlu Eskiden örülen bir ço-
toz olmasın” Gürsel 1997: 269 rap ya da çorap nakışı (Çr.)
konezgızı Çok nazlananlar için koremez ¦ kölemez (Gökköy-Çr.)
kullanılan bir deyim (Çr.) korlemek Oyalamak (İs.) "Gendü-
konur Açık sarı, boz, bozla sarı müzü korlüyok oturuyok." Abaz
arası öküz (İs.) "Konur öküzü 2004: 169
koş." Tdk 1993: 2918 korsamba (1) Çarpmaktan mora-
konuşuk Konuşma (Gölet-Ka.) ran deri üstüne bastırılan sıcak,
kop (1) Acele et, çabuk! (Al.) ıslak bez (Çr.)
"Gardiyanlık sana lazımsa kop ye- korsamba (2) 1. Evlendirme (Çr.)
tiş!" Tahir 2007: 309 2. Hayvan çiftleştirme (Çr.) “İki
kop (2) ¦ köp (Su.; Gökköy-Çr.) köpeği korsamba yaptık.” Tdk
kopa kopa Koşa koşa (Su.; Çr.) 1993: 4565
koparan Genellikle yağmurun gel- koru Korunak (Çr.) “Bir tarla ot
diği, yağdığı yön (İs.) "Kışla isti- korum var.” Tdk, 1993: 4566
kametindeki Koparan kararır..." korunmak Sakınmak (İs.)
Özçatalbaş 2002: 117 korutmak Yetmek, yeterli olmak,
kopça Düğme (Çr.) "İki tarafında elvermek, işe yaramak (İs.)
kopçaları bulunan bir şey çıkar- korüklü Fayton (Çr.) "Korüklüye
dı." Sarıyüce, 2004: 110 binmiş caka satıyo." Kerman
kopek Köpek (Çr.) “Dôrmasam 1997: 22
kopek beni boşuyo / Nolur Mev- korükmek Cesareti kırılmak, he-
la’m nolur ihsanın yok mu?” Cafe- vesi kalmamak (İs.)
roğlu 1994: 143 kosdak ¦ kostak (İs.)
kopey İri kulaklı av köpeği (Çr.) kosdek Atların ayağına takılan ke-
kop kop Acele et, çabuk! (Al.) lepçe, halka (Su.)
kopmak Koşmak, hızlı gitmek kose Köse, sayı gezme oyununda
(Çr.) “Kopa kopa gitti aldı getir- bir tipleme (Su.)
di.” Koşay-Işıtman 1932: 245 koskos (1) Kollarını sallayarak,
koprü Köprü (Çr.) kabadayıca yürüyen kimse (Çr.)
kopturmak Koşturmak (Çitli-Me.; koskos (2) Salyangoz, sümüklü-
Kamışlı-Su.) “Gökte yıldız top du- böcek (Hacıhamza- Ka.)
rur / Yârim atı kopturur” Ertekin kosnü (1) Göğüs kanseri (Su.)
2006: 57 kosnü (2) Köstebek (İs.; Su.; Gök-
kopü Yatak, yogan dikişi (Su.) köy, Ovakarapınar-Çr.)
kor (1) Kör (Al.; Su.) "Tuz ekmek kostak Çalımlı, iyi giyinmiş, güzel
haggını bilmeyenin gozü kor yakışıklı (Yerliköy-İs.) “Belindeki
olur." Uçakcı 2006: 221 tabanca / Seni kostak yürüten”
Gösterir 2011: 236
331
331
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
332
332
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
333
333
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
334
334
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
335
335
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
körük (3) İşine aşırı bağlı kalaycı- kösköpek Köstebek (Ba.) “Bu
yı konu edinen köy seyirlik oyu- kösköpek yuvasına güccük tüp
nu (Çr.) bile fıslat- tım emme işe yarama-
körüklü Bir tür fayton (Beydili- dı.” Şahin 2020: 91
Çr.) "Bir körüklü tutup bizi eve kösnü (1) Köstebek (Büğdüz,
gönderdi." Demiryürek-Ozulu Eskiekin, Kuruçay-Çr.) “Sakonun
2017: 290 o tarafı kösnü toprağı gibi kabar-
körükmek Gelişimin hastalık ya dı.” Sarıyüce 2004: 351
da başka nedenlerle durması, ge- kösnü (2) Bedenin herhangi bir
rilemesi (Âşıkbükü-Os.) “Geçen yerinde oluşan fındık büyüklü-
yağan yağmurla kendine gelen ğünde şiş (Göcenovacığı, Köp-
ekinler, son sıcaklarla iyice kö- rüalan-Çr.)
rüktü.” Arslaner 2016: 254 kösnük 1. Çiftleşmek isteyen hay-
körüktürmek Bir kimseyi yap- van (Çr.) 2. Eşcinsel erkek (Çr.)
mak istediği bir işten, eylem den kösnükmek At, eşek gibi hayvan-
vazgeçirmek, engellemek (Çr.) ların çiftleşmek istemesi (İs.)
kös Kapı mandalı, kapı sürgüsü kösnümek 1. Eşeğin çiftleşme za-
(Gökçam-Su.) manının gelmesi (İs.) 2. Çiftleş-
kösa ¦ köseği (Külah-Al.; Sevin- mek isteyen dişi culuk (Ba.) “Bi-
dikalan-Çr.) “Ocaktan bir kösaa zim culuk kösnümüş. Bi gurklarsa
çeker ondan yakardı sigarayı.” bu gış bol bol culuk eti yirük el-
Özcan 2021: 6 laam.” Şahin 2020: 91
köse Sayı gezme de denilen, erkek kösre ¦ kösüre (Göcenovacığı-
çocuklarca oynanan bir oyun Çr.) "Eyüp yüzünde derin bir acı,
(Kamışlı-Su.) “Köyde eğlenceler- uzun uzun baktı babasına söyle-
den birisi de köse gezdirmektir.” meden. Duvara dayalı tırpanını,
Doğan 2004: 113 körse helkisini aldı sonra." Gümüş
köse buğday Başağı kılçıksız bir 1977: 20
çeşit ak buğday (Hacıhamza-Ka.) köstava Ateş küreği (Çr.)
köseği Ateş karıştırmaya yarayan kösti Köstebek (Al.)
bir ucu yanmış odun (Eskiyapar- kösün kösün Yavaş yavaş (Su.)
Al.; Su.) “Uzun köseği ucuna ka- "Kösün kösün odadan çıkmak için
dar yanmaz.” Yoksul 2013: 619 fırsat aradı." Çalmuk 2019: 93
kösek Yanmış odun parçası (Sa- kösüre Kesici araçları bilemeye
rımbey-Çr.) "Baykuşun arkasın- yarayan bir çeşit taş, bileği taşı
dan 'umduğun bu olsun' diye yan- (Çopraşık-Al.; Âşıkbükü-Os.; Bey-
mış kösek atılır." Kalaycı 2010: dili-Çr.) “Kösüre taşını bilmiyor-
216 san tırpan bilemeyi de bilmezsin.”
kösemen Sürünün önünde giden Yoksul 2013: 467
keçi ya da koyun (Çr.) “Her sürü- köş (1) Bağ bahçe gibi yerlerde
ye bir kösemen gerekli.” Yoksul dinlenmek ya da yemek hazırla-
2013: 371 yıp yemek için ekilmeden bırakı-
kösere ¦ kösüre (Su.) “Bıçaklar, lan gölgelik yer (İs.) “Oyunu bı-
satırlar, baltalar, et kıyma tahta- rakıp bahçelerinin köşüne doğru
ları, biley, kösere taşları, eyeler…” koşmaya başladılar.” Kalayoğlu
Sarıyüce 2004: 117 2017: 57
336
336
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
köş (2) Balkon (Ba.) “Aşşaadaki köylü köylücek Köy halkının ta-
tuvalete gitmemek için her sabah mamı (Beydili-Çr.)
köşten bokluğa çöödürüyo.” Şahin köynek Atlet, iç çamaşırı, gömlek
2020: 91 (Al.; Yerliköy-İs.; Kuşsaray-Çr.)
köşek Deve yavrusu (Çayhatap, köynük Acı ile çıkarılan ses, inilti
Küçükpalabıyık-Çr.) “Anadan (İs.)
olur uşak, deveden olur köşek.” köynümek Ham koparılan meyve-
Yoksul 2013: 56 lerin konulduğu yerde olgunlaş-
köşker Ayakkabı yapan ya da ması (İs.)
onaran kimse (Çr.) köz İyice yanıp ateş durumuna
köşköş Çözgü ipliklerinin dağınık, gelmiş odun ya da kömür parça-
düzensiz biçimi (Oğlaközü-Su.) sı, kor (Yeşilyurt-Al.; Şekerpı-
köt Arka, insanın oturak yeri, kıç nar-Su.; Teslim-Çr.) “Dersem söz
(Çr.) olur, demesem içimde köz olur.”
köteklemek Atmak (Ba.) “Baktım Yoksul 2013: 235
olmuyo, kötekledim gitti. İkimiz közleme 1. Külbastı, ateşte pişiri-
de kurtulduk.” Şahin 2020: 91 len et (Bo.; İs.; Su.) 2. Ateş üstün-
kötelemek ¦ kürelemek 1 (İs.; de pişirilen sebze, meyve, her
Kavşut-Su.) şey (Büyükgülücek-Çr.) 3. Bir çe-
köten (1) Büyük saban, pulluk şit hamur yemeği (Çr.) “Yâre yap-
(İsahacı-Al.; Su.; Büyükdivan-Çr.) tım bazlama / Sarıverdim közle-
“Köten başka, karasaban başka- me” Aytekin 2003: 179
dır.” Yoksul 2013: 467 közlemek Et, sebze, meyve, ha-
köten (2) Hayvanların karınları- mur gibi şeyleri ateşte pişirmek
nın altında olan şiş, bir çeşit çı- (Çalyayla, Evciortakışla-Çr.) “Mı-
ban (Sarimbey-Çr.) sırın közlenmesi sırasında işin ça-
kötene Çocuk ayakkabısı (Çr.) buk bitmesi için közlere üflemek
“Dikici ustası ancak bir kötene gerekiyordu.” Kalayoğlu 2017:
satabilmiş." Ozulu 2016: 15 190
kötülemek Zayıflamak, bozulmak, közlempe Izgaralık et (İs.)
arıklaşmak (Su.; Çr.) “Hanefi köz tava Ateş küreği (Su.)
Ağam kötülemiş ki büsbütün bit- köz tavası Ateş küreği (Al.; Sey-
miş.” Tahir 2008: 285 dim-Çr.)
kötü yara Firengi (İbik-İs.) kubak kubak kubaklamak Kek-
köyçün Köyün merkezi yeri, köy liğin ötmesi (Çr.)
içi (Âşıkbükü-Os.) kubarmak 1. ¦ gubarmak (1)
köy göçtü Düğünlerde ya da Hı- (Akçalı-Su.; Göcenovacığı-Çr.)
dırellez şenliklerinde oynanan 2. Karşı gelmek (İs.) “Kâhya o ara
bir açık alan oyunu (Bademce- hindi gibi kubardı.” Çalmuk 2019:
Ka.) 58
köylek Kova (Os.) kubaşık Ortak (Saray-Çr.) "Bu bi-
köylük Bir yerin çevresi, bir mer- zim kubaşığın toprağı." Tdk 1993:
keze bağlı yerler (Su.) “Onlar An- 2987
kara’nın köylüklerindendi.” Sarı- kubaşmak 1. İmece ile iş yapmak,
yüce 2004: 208 yardımlaşmak (İsahacı-Al.; İs.;
Dutçakallı-Çr.) “Harmanları ku-
337
337
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
338
338
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kule başlı Dolaşık, kıvırcık saçlı kunde Her gün, günde, sürekli
(Kargı-Os.) (Çavuşoğlu, Örenseki-İs.) "Kunde
kullük ¦ küllük (2) (Çr.) vadım vadım geldim." Abaz 2004:
kuluç ¦ guluç (Çevreli-Al., Çağşak, 141
Evcikuzkışla-Çr.) “Kıracaksan ku- kundelik Gündelik (Çavuşoğlu-İs.)
luç burda, oraya vur.” Kantemir "Kundelinen adam dutdum çüt
2015: 172 vātı gelince." Abaz 2004: 140
kuluç kırmak Ağrıyan yeri ovmak kunduru Sert buğday (Çr.) “Taşlı
(Çevreli-Al.; Evcikuzkışla-Çr.) tarlanın kunduru buğdayı.” Eker
“Kuluç kırılmak için usta parmak 1940: 15
ister.” Yoksul 2013: 471 kunlamak ¦ gunnamak (Su.; Çr.)
kuluk ¦ kulun (Çr.) "Kunlayıp bizim kapıya bırakmış-
kulun At ya da eşek yavrusu (De- lar şu sabiyi." Çalmuk 2019: 57
reköy-İs.) “Kısrak getirdim sat- kunna Hamamda su oluğu; kurna
maya, yanına kulun katmaya.” (Çr.)
Balıkçı 2010: 75 kunnacı ¦ gunnacı (Ka.; Dut-
kulunlamak ¦ gunnamak (Evci- çakallı-Çr.) “Annacının annacı, bi-
Bo.) "Köydeki kısraklar çarpuk zim katır da kunnacı.” Yoksul
çurpuk bacaklı, çelimsiz piç taylar 2013: 59
kulunlarken, bizim kısraklar kü- kunnamak ¦ gunnamak (İs.;
heylanlar doğururdu." Sarıyüce Gölet-Ka.; İsmailköy-Çr.) “Aha,
2006: 78 Elmas kunnadı diye yanındaki
kulük (1) Boynuzsuz küçükbaş Elmas’ı gösterdi.” Güven 2013: 93
hayvan (Gökköy-Çr.) kunnuk Kedi, köpek yavrusu
kulük (2) ¦ külünk (Gökköy, (Me.)
Ovakarapınar-Çr.) kunt Dayanıklı, sağlam (Su.) “Yaşlı
kuma Bir çeşit mekik oyası (Çr.) görünmesine karşın kunt bir vü-
kumele İçine ot konulan barına cudu vardı.” Sarıyüce 2004: 310
kulübe, barınak; gümele (Çr.) kup Küp (Karkın-İs.; Çr.) “Avrat
kumkuma Bir çeşit su kabı (Çr.) masendeki kupten bi tas şarap
kumpil Patates (İs.) getir.” Tuluk 1991: 2
kumpir Patates (Çopraşık-Al.; Fın- kupay ¦ kopey (Gölet-Ka.)
dıklı-Or.; Kargı-Os.; Su.) “Yampu- kur Yapıda aynı boyda taş ya da
ri yumpuri, göm ateşe kumpiri.” tuğlaların yan yana konulmasıyla
Yoksul 2013: 637 oluşan sıra, dizi (Or.)
kumpiri Patates (Gölet-Ka.) kurada (1) Çok zayıf, bir deri bir
kumpir üzümü Çavuş üzümü kemik kalmış (Çr.)
(Çr.) kurada (2) İşe yaramaz, yıpran-
kumpür Patates (Değirmendere- mış, eskimiş, bozulmuş eşya (İs.)
Al.) “Kumpür varıdı onu yedim. kuraklık Dam ya da tavan (Bo.)
Maarim o da heşlenmiş.” Özdemir kuramba (1) Dolandırıcılık, dü-
2019: 108 zen (Çr.) “Kurambaya mı çıktın?”
kumserme Konserve (Çr.) Tdk 1993: 3005
kumük Dişi eksik, dişsiz (Ovaka- kuramba (2) Kuruntu (Çr.)
rapınar-Çr.) kurcanmak ¦ Kurdanmak (Çr.)
kun Gün (Çr.)
339
339
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
340
340
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kurumlu Ağırbaşlı (Çr.) “Ekmeği kuş eriği Bir çeşit erik (İs.)
bal dürümlü kız / Kaideli kurum- kuşgözü Potin ya da ayakkabı ba-
lu kız” Ercan 1997: 90 ğının geçtiği deliklerle kemer de-
kurumluluk Ağırbaşlılık (Çr.) liklerine takılan küçük, madensel
kurunmak Kendini beğenmek, halka, zımba (Çr.)
büyüklenmek (Eskiekin-Çr.) kuşhane ¦ guşene 2 (Acıpınar-
“Güççüğüm deyi yerinme / Büyü- Çr.)
ğüm deyi kurunma” Kurtoğlu kuşka Semerin arka kısmı (Çr.)
1994: 174 kuşkonmaz Yapılarda direklere
kurut Yoğurttan elde edilen katı- yatay çakılan uzun ağaçlar (Sa-
ğın kurutulmasıyla hazırlanan yi- rımbey-Çr.) “Evin önündeki kuş-
yecek (Köprübaşı-Me.) konmaza kilimi astım, çabucak
kurutgan Kendini beğenen, bü- kurudu.” Tdk 1993: 4574
yüklenen (Çr.) kuşkunmak Gocunmak, sakınmak
kurutmak ¦ kurunmak (Çr.) (Çr.)
kuru yere kurt düşürmek Yok kuşkuş (1) Sebze gibi pişirilen ya
yere olay yaratmak (Os.) da çiğ olarak da yenen bir çeşit
kurük Eşek sıpası (Su.; Gökköy, ot (Kamışlı-Su.; Çağşak-Çr.) “Kuş-
Ovakarapınar-Çr.) kuş otu, gelin alı, dikencik / Ak-
kurümek Kürekle atmak, küre- şam nevalesin deriyor Fatma” Er-
mek (Ovakarapınar-Çr.) can 1991: 436
kusdürmek Küstürmek (Çr.) “Al kuşkuş (2) Sözünde durmayan,
yeşil bayrakla kesdiriversem / kararsız (İs.)
Emmisin, dedesin kusdürüversem” kuşkuyruğu Büyük çıban (İs.)
Caferoğlu1994: 143 kuşlastiği Çocukların kuş avlamak
kuskun ¦ gusgun (Alacahüyük- için kullandığı sapan (Güvenli,
Al.) “Ata vurdum kuskunu / Gönül Karagöz-Çr.) "Torunlarıma hatı-
bilir dostunu” Ertekin 2006: 21 ra bırakamadım kuşlastiğimi."
kuskü ¦ küskü (Gökköy-Çr.) (M. Tuluk) www.corum.com.tr
kusma Deşenek oyununda, vuru- kuşluk 1. Sabahla öğle arası (Kü-
lan oyuncunun topladığı bütün lah-Al.; Evci, Yazır-Bo.; Sarim-
deşenekleri geri bırakması (Çr.) bey-Çr.) 2. Koyunların sabah
kusmek Küsmek (Çr.) “Kusduüm yaylımından gelme zamanı (Kü-
dağan odununu yakmam.” Uçakcı lah-Al.; Fındıklı-Or.) “Yokuşu çık-
2006: 219 tıktan sonra kuşluk vakti çoktan
kusur pazarı Bayramlardan sonra olmuştu.” Aksu 2013: 11
kurulan pazar (Gölet-Ka.) kuş üzümü Kırmızı renkli yemiş-
kuş Dokuma tezgâhında gücülerin leri taze olarak yenen çok yıllık
üstündeki makaralar (Çr.) dikenli bitki (İs.)
kuşak Kapı tahtalarını birbirine kut Orta büyüklükte, sağlam nes-
bağlamak için arkasına yatay ça- ne (Çr.) "Her şeyin kutu eyi olur."
kılan sağlam ağaç (Çr.) Tdk 1993: 4574
kuşane Ufak tencere (Su.; Çr.) kutça ¦ kut (Çr.)
kuş ekmeği Sebze gibi pişirilerek kutes Tutsakevi (Me.)
yenen bir ot (Âşıkbükü-Os.; Çal- kutnu Pamuk ipliği karışımlı, atlas
yayla-Çr.) taklidi ipekli kumaş (Evciortakış-
341
341
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
342
342
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
kübel Çocuk (İs.) “Ne bileyim yeri- Tdk 1993: 3026 2. Çürük ceviz
ne nebim; çocuk yerine kübel di- (İs.; Os.)
yorlar.” Benice 2002: 120 küfül küfül 1. Serin serin, küfür
kübür Gübre (Çr.) “Alın terinle ka- küfür (Gökçam-Su.; Tatar-Çr.)
zandığını kübür gibi saçmak nasıl 2. Güçsüz, ılık esen yel (Gökçam-
bir avanaklık!” Tahir 2004: 132 Su.; Çr.) “Rüzgâr küfül küfül esi-
küccük Küçük (Tatar-Çr.) “Kıza yor.” Tdk 1993: 3026
küccük diyorlar / Tam da benim küfün Bir çeşit taş (Os.)
ayarım” Çağıl, 2013: 27 küf vermek Sallanmaktayken dizi,
kücü (1) Kilim dokunurken boy ayağı, bedeni büküp doğrultup
iplerini direğe tutturan ayğıt salıncağa hız vermek (Çr.)
(Âşıkbükü-Os.; Çr.) “İp attım ucu kühavuş olmak Paramparça, tuz
kaldı / Tarakta kücü kaldı” Gös- buz olmak (Çıkrık-Çr.)
terir, 2011: 120 kühlemek Suç işleyip kaçan kim-
kücü (2) Çocukların oynadığı taş seyi arkasından küh küh diye
dikme, taş atma oyunu (Külah- aşağılamak, alay etmek (Çr.)
Al.) küküm Elden ayaktan düşmüş,
kücülemek Dokunacak bez, kilim çok yaşlı (Su.; Çalyayla-Çr.)
gibi nesnelerin ipliklerini gücü küküm gibi Ufak, gösterişsiz,
ipliklerinin arasından geçirmek niteliksiz (İs.)
(Çr.) külcük Mayalı hamurun tepsi
küççük Küçük (Al.) içine yayılarak odun ateşinde pi-
küçen olmak Köpeğin çiftleşmek şirilmesiyle yapılan çörek (Ko-
ya da çiftleşmesi istemesi (Çr.) naklı-Çr.)
“Bizim köpek küçen olmuş.” Tdk kül çöreği Mayalı hamuru kül
1993: 3024 arasına koyarak pişirilen bir tür
küçü ¦ kücü (Külah-Al.) çörek (Ayva-Do.; Gökgözler-La.)
küçükay Şubat (Al.) küldöken Kadın eş, evin hanımı
küçükhacı Serçe parmak (Sarim- (Me.; Os.)
bey-Çr.) küldürküp Elim üstünde kimin eli
küçü küçü Köpek çağırma ünlemi var oyununda ebe kimin eli ol-
(Sarimbey-Çr.) “Sokak iti canava- duğunu bilemezse "yat aşağı" an-
ra gider mi / Boşa küçük küçü ya- lamında söylenen söz (İs.)
layıp durma” Çimen 2000: 64 külek Tahtadan yapılmış yağ ku-
küçük yüzük Dünürlük sonunda tusu ya da kova (İs.; Kamışlı-Su.;
yapılan söz kesme töreni (La.) Kadıderesi-Çr.) “Gözüme küçük
küçüle Bir çeşit zehir (İs.) bir külek içindeki taze tereyağı
küçümencik Pek küçük, minicik ilişti.” Benice 2002: 154
(İs.) "Kızartısı yüzüne yansıyan külek tutmak ¦ büñelek dutmak
küçümencik, derli toplu dudakla- (Gölet-Ka.) “Koş İnekleri külek
rını kımıldatarak..." Benice 2002: tut-tu. Hepbir tarafa dağıldı.”
188 www.golet.tr.gg/
küd ¦ küt (1) (Çr.) külfaş ¦ külfaş (İs.)
küfük 1. İçi boş, çürük (Çr.) "Ço- külfaş olmak Paramparça, tuz buz
cuğun küfük dişlerini çektirdim." olmak (İs.)
343
343
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
344
344
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
345
345
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
nı çok yemişler olmalı ki...” Erte- küseğen Sık sık, çabuk küsen kim-
kin 1946: 21 se (Evci-Bo.) “Ama öyle küseğen
kürtük Kuytu yerlere toplanmış bir bitki değildir.” Sarıyüce 2006:
kar ya da kum yığını (Evci-Bo.; 31
İs.; Su.) “Çıktım kar kürtüğüne / küsgü (1) İri diri kişilere takılan
Delmenin yırtığına” Ertekin 2006: ad (Su.)
40 küsgü (2) ¦ küskü (2) (Ba.) "Bos-
kürtün (1) 1. Çığ (Çr.) 2. Sertleş- tancı yoluna düşen gayaları küs-
miş kar birikintisi (Külah-Al.) 3. güyünen kaldıramayınca beledi-
Tipi (Yağcılar-Ka.) yenin kepçeyi çağırmışlar." Şahin
kürtün (2) Semer (Külah-Al.; Su.) 2020: 93
“Güzele kürtün yakışır, çirkine bal küskü (1) Fırındaki ateşi karıştı-
neylesin?” Yoksul 2013: 350 rıp odun itmekte kullanılan balta
kürü Eşek yavrusu, sıpanın biraz sapından kalın ağaç (Çr.)
büyümüşü (Ba.) "Abdişin Pala’nın küskü (2) Büyük taşları kaldır-
evin önünde bi kürüye taksi mak için kullanılan uzun demir
çarpmış." Şahin 2020: 92 ya da ağaç kaldıraç (Dereyazıcı-
kürüf kürüf Sürü sürü (Çr.) Al.; Yerliköy-İs.) “Üst taraftan so-
kürük (1) 1. Eşek yavrusu, sıpa kulu yassı uçlu bir küskü ile kanır-
(Dutçakallı, Eskiekin, Ovasaray- tılarak parçalanmıştı.” Sarıyüce
Çr.) “Başında sarığı, elinde sı-rığı, 2004: 247
bunu bilmeyen eşeğin kürüğü.” küsküllemeç ¦ kazgıç (Su.)
Türkoğlu 2007: 198 2. Küçük ku- küstüm Bir çeşit mekik oyası (Çr.)
laklı koyun, keçi (Ka.) küsük Kaldıraç olarak kullanılan
kürük (2) 1. Burnu kısa insan sopa (Eskiköy-Çr.)
(Gölet-Ka.) 2. Ucu kısa olan eşya küsülü durmak Dargınlığı sür-
(Gölet-Ka.) “Kürük burunlu ço- dürmek (Akçalı-Su.)
cuk.” www.golet.tr.gg/ küsülülük Dargınlık (Çr.) “İkimiz
kürük (3 Kulağı özürlü olan kişiye bir köylüyüz / Nasıl durak küsü-
ya da hayvana takılan ad (Ba.) lü” Ertekin 2006: 88
"Kulağı kürük olduğu için tekül- küsü tutmak Darılmak, konuş-
lüsü bırakmış, bu yüzden üç gün- mamak (Çr.) “Küsü tutmaktan iş
dür konuşmuyo." Şahin 2020: 92 çıkmaz, barışmak eydir.” Gümüş
kürümek ¦ küremek (Yarımsö- 1977: 16
ğüt-Su.; Palabıyık, Sarimbey-Çr.) küş 1. Salıncak (Ovakarapınar-Çr.)
“Kemal der ki: Kar gibi şu zalim 2. Bebek beşiği (Ovakarapınar-
gurbet / Bizi burdan kürümeden Çr.)
gidelim” Özgür 2002: 78 küşdüre Marangoz rendesi (Ba.)
kürün Pınarların önüne konan taş "Eskiden ambar yaparken küşdü-
oluk (Kuşsaray-Çr.) re, burgu kullanıyoduk." Şahin
kürüşlemek Varlıklı olmak (Çr.) 2020: 93
kürüşlü Semiz, toplu, şişman (Çr.) küştahlı Her yerde, her zaman
kürüz Küçük kulaklı insan ya da neşeli, üzüntüsüz kimse (Çr.)
hayvan (Boğabağı, Kayı-Çr.) küştek Her işe burnunu sokan,
kürüzlük Yeni yetişen ormanlık her zaman öncülük yapma çaba-
(Ka.) sında olan kimse (Os.)
346
346
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
347
347
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
348
348
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
349
349
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
libit libit Lime lime olmuş giysi lohul Lokum (Çalıca, Ovakarapı-
(İs.) nar-Çr.) "Pilo tavatır. Et de lohul
lik İplik eğrilen iğin eğri demir ucu gibi bişmiş." Özdemir 2019: 134
(Ovasaray-Çr.) lohum Lokum (İs.) “Mevlüd ohun-
lik lik Hoplaya zıplaya (Ka.) dun muydu lohum dutulu.” Abaz
lik like kalkmak Tırısa kalkmak 2004: 97
(Os.) lohuza Yeni doğum yapmış kadın
likman ¦ ilikmen (Çr.) (Dutçakallı-Çr.)
lime Dövülen çeltiğin bir bölümü- loka Roka (Çr.) “Yeşillik goy ma-
nün pirinç, bir bölümünün çeltik denizden lokadan / Çarık bunnu
olarak kalmış durumu (Ka.) sunak yaptım yokadan” Yoksul
lingirdemek Sabit durmayıp ha- 2011: 87
fifçe sallanmak (İs.) loksan Eksik, noksan (Su.)
lipildemek Gaz lambası, ampul ya lokul Lokum (Çr.)
da ocak ateşinin sanki sönüyor- loli Tarla kuşu, tepeli kuş, toygar
muşçasına az yanması (İs.; Âşık- (Ba.) "Dün avdan dönerken boş
bükü-Os.) “Lamba lipildiyor, ya gelmeyeyim diye iki dene loli fur-
patlayacakya da elektrikler gide- dum." Şahin 2020: 94
cek.” Arslaner 2016: 255 loküs Modern gaz lambası; lüks
lipildetmek Gözlerini açıp açıp (Su.)
kapatmak (İs.) lombadan söylemek Düşünme-
liplip İdare lambası (Su.) den, patavatsızca söz söylemek
livanlı Eskiden zenginlerin giydiği (Os.; Evcikuzkışla-Çr.)
bir çeşit ayakkabı (Su.) lombudu Kaba sözlü (İs.)
livik Ekşi, buruk yaprakları pişiri- lom lom helvası Bir çeşit helva
lerek yenen bir ot (Gökköy-Çr.) (Çr.)
lizomu yok Gereksiz (Çr.) lom sözlü Sözünü, konuşmasını
lo ¦ lan (Al.; Gökçam, Kamışlı-Su.; bilmeyen, patavatsız (İs.; Ka.;
Arpalık, Dutçakallı-Çr.) “Loo go- Os.)
beller benim karpuzum nerede?” lonç olmak ¦ lorç olmak (Çr.)
Sağmen 2009: 176 longurdak Hayvanlara takılan bü-
loda 1. Taneli ya da tanesiz saman yük çan (Çr.)
yığını (Ka.) 2. Üstü toprak ya da lorç olmak Çok ıslanmak, sırılsık-
otla örtülmüş koni biçimli saman lam olmak (Çalyayla-Çr.) “Yaa-
yığını (Ovasaray-Çr.) mur mu yaayo? –Belli daal mi,
loggudü Kaba saba insan (Su.; baksana lorç oldum.” Özdemir
Palabıyık-Çr.) “O loggüdü adam 2019: 120
olacak da insan içine garışacak!” lo taşı ¦ loğ (2) (Çopraşık, Eski-
Gösterir 2020: 42 yapar-Al.) “Lo taşını arayıp gelip
loğ (1) ¦ lan (Yazır-Bo.) buluşun / Alperenleriyle Türkçe
loğ (2) Toprak damlarda, yollarda konuşun” Barışcan 2001: 114
toprağı ezmek için kulanılan taş lov taşı ¦ loğ (2) (Çr.) "Rüzgâr,
silindir (Külah-Al.; Yazır-Bo.; Es- ahırın toprak damında lov taşı
kiekin, Gökköy, Sarimbey-Çr.) gibi yuvarlanıyordu." Tahir 2008:
“Loğ taşı gibi karnın sırtın belisiz 257
olmuş.” Yoksul 2013: 485
350
350
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
löf löf Kaba saba, kibarlıktan an- lüküs Aydınlatma amacıyla kulla-
lamayan (İs.) nılan cam korunaklı lamba (Ba.;
löbetçi Nöbetçi (Su.) Çr.) “En karanlık geceleri, lüküs
lök (1) Ağır hareket eden kişi (Al.; lambaları gibi aydınlatan kol ka-
Dutçakallı-Çr.) dar elektrik feneri elindeydi.” Ta-
lök (2) Erkek deve (Tolamehmet- hir 2004: 325
Çr.) “Abaya yük deme, babaya lök lüle (1) Su akan musluksuz boru,
deme.” Yoksul 2013: 1 çeşme ağzı (Eskiekin, İsmailköy-
lök (3) Yalan (Çr.) Çr.) “Her bir lüleden kolum kalın-
lök (4) Gaz lambasının cam takı- lığında su akıyor.” Demir-yürek-
lan bölümü (Çr.) Ozulu 2017: 156
löker Önde giden, yol gösteren lüle (2) İri dut tanesi (İs.) "Hâlâ
(Çr.) “Sen bizim lökerimizsin.” gözü yerlerde lüle dedikleri iri
Tdk 1993: 3090 dutlardan arayan Mıstık'a seslen-
lök gibi Ağırbaşlı, oturaklı (Evci- di." Kalayoğlu 2017: 98
Bo.; Su.) “Deli Şaban lök gibi otu- lülek Eşyada suyun aktığı yer (Ku-
ruyor.” Güven 2013: 62 yucak-Me.)
lökleç Ayakçağı olan uzun sırık- lülük (1) Bir çeşit pipo (Çalyayla-
larla yürüme oyunu (Âşıkbükü- Çr.)
Os.) lülük (2) Örme başlıkların tepe-
löklemek Bir şeyi gereğinden çok sindeki topuz (İs.)
vermek (Çr.) lüme Duvar örgü tuğlası, lime (Sa-
löküs Lüks lambası (Ba.; Yerliköy- rimbey-Çr.)
İs.; Os.) lüp Karşılıksız, parasız elde edilen,
löllös Biçimsiz, kaba saba (Os.) beleş (İs.) "Sevaba girersin ki,
lömbüdü lömbüdü Deve gibi bir cenneti cebe atarsın lüp diye…"
yükselip bir alçalarak yürüme Tahir 2004: 197
biçimi (İs.) lüpbüdek Hemencecik, hazırca,
löngürdek ¦ longurdak (Çr.) hazır bulmuşken (İs.)
lönk Gaz lâmbasının içinden fitil lüpcü Hazır yiyici, beleşçi (İs.)
geçen madeni bölümü (İs.) lüver Tabanca (Su.; Çr.) “Koca
löp ¦ lüp (Çr.) parmağını lüver namlusu gibi
löpçü ¦ lüpçü (Çr.) uzatmıştı.” Tahir 2006: 125
löp löp İştahla yemek yemeyi an-
latır (Obruk-Do.)
löpür löpür Hızlı hızlı içme (Çr.)
löv löv Amaçsız olarak ortada do-
M
laşıp duranlar için söylenen söz
(İs.) ma Sığır sesi (Çr.) “Ma kuzum, ma,
lucaklık ¦ bucaklık (Sarimbey- çekinmeyin, yeyin!” Seyda 2006:
Çr.) 192
luğluğu Çok çirkin gözlü bir kuş maal Çapa (Doğla-Me.)
(İsahacı-Al.) “Başına bağlamış maana Bahane (Ba.) "Bırak maana
karalı yazma / Gözleri luğluğu bulmayı, adam seni eze eze yendi
dişleri kazma” Arısoy 1970: 101 işte." Şahin 2020: 95
351
351
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
352
352
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
lak güzel kızlar toplamış” (M. Gü- mağza Zemin katlarda bulunan,
vendik) İvgin 2009: 225 kimi kışlık yiyiceklerin korundu-
madik atmak Hile yapmak, al- ğu oda (Yerliköy-İs.; Oğ.)
datmak (Su.) "Madik atmada çok mahacır Göçmen, muhacir (Çr.)
ustadır o.” Yoksul 2013: 487 “Hamiciye mahacırından Avrat-
madrap Temel atılacak toprak baz çayları yetiştirdi.” Tahir
(Su.) 2007: 282
mafasız Sevgi bağlılığı olmayan mahana Sözde neden, bahane
kimse, vefasız (Serban-Çr.) “Se- (Ba.; Âşıkbükü-Os.; Gökçam-Su.;
nin yâr yâr deyi nene döneyim / Serban-Çr.) “Kaderim kötü benim
Böyle bir mafasız dostu neyleyim” / Kime bulam mahana” Gösterir
Koçak 1980: 108 2011: 81
mafe Mahfe, salıncak (Çr.) "Bay- mahanet Muhtaç olma (Al.)
ram gelse de mafeye binsek." Tu- mahat Sedir, kanepe (Çevreli, Kı-
luk 1991: 2 lavuz-Al.; Su.; Ovakarapınar-Çr.)
māfet Müddet, süre (Karkın-İs.) “O da mahatta uyuyakalır.” Kan-
“Bi māfet çocuklarımıza giydürü- temir 2015: 191
cek giyicek bulamaduk.” Abaz mah etmek Parlamak (Su.)
2004: 142 mahık Acı, çok ekşi yiyecek (Çr.)
mafir Müddet, zaman (Âşıkbükü- mâhırmak ¦ mankırmak (Ova-
Os.) “Bir mafir sonra avluda uzun karapınar-Çr.)
boylu bir adam göründü.” Arsla- mahkeme duvarı gibi Gülmeyen,
ner 2016: 255 somurtkan yüz (Çr.)
maf olmak Onulmaz duruma gel- mahle Mahalle (Akçalı-Su.; Çıkrık-
mek, yok olmak (Akçalı-Su.; Ka- Çr.) “Mahleli güzel görsün / Gel
vacık, Serban-Çr.) "Bıldır ekinler salına salına” Gösterir 2011: 84
hep maf oldu." Ceyhan 1944: 4 mah mah Hiçbir şey anlamamış
mafliz Cimri (Al.) gibi durup bakmayı anlatır (İs.)
mağ Bir alan ölçüsü (3 mağ ev, 2 mahman Göksulu armuduna ben-
mağ oda) (Or.) zeyen, iri bir çeşit armut (Ba.; İs.;
mağar Pınar, çeşme (Satıyüzü-İs.) Çr.) "Çayın gıyısındaki baçamız-
mağarama Havlu gibi kullanılan da iki ağaç mahman armudu va-
bez parçası (Obruk-Do.) rıdı" Şahin 2020: 95
mağârt Helke, soba kazanı gibi dik mahmudiye Boyna takılan altın
köşeli bakır kapların diplerini çe- (Çr.)
kiçlemede kullanılan bakırcı ör- mahra Üzüm taşımak için kullanı-
sü (Çr.) lan ağzı geniş, dibi dar tahta san-
mağmur Sessiz, sakin (Su.) dık (Çr.) “Elli mahra üzüm geldi.”
mağraşmak Koyunların meleş- Koşay-Işıtman 1932: 269
mesi (Kalecikkaya-Al.) mahrama Ev dokuması havlu, bü-
mağrisem Meğerse (Su.; Çağşak, yük mendil (Âşıkbükü-Os.)
Evcikuzkışla-Çr.) makat Üzerine oturulan oda seki-
mağruşlamak Yaşlanmak (Kayı- si, tahta divan (Âşıkbükü-Os.;
Çr.) Su.; Çalyayla, Gökköy-Çr.) “Maka-
tı beğenmeyen koltuğu bulamaz.”
Yoksul 2013: 488
353
353
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
354
354
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
355
355
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
356
356
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
357
357
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
358
358
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
359
359
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
360
360
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
361
361
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
birkaç adım seğirtti." Tahir 2004: mengûş Bitkinin toprak altı göv-
393 desine sarılıp kopmasına neden
memük İnsanlarda üreme organı olan ya da kökünün özünü yiye-
(Çr.) rek bitkiyi kurutan sarı renkte iri
mencilis Toplantı, topluluk (Su.; kurt (İs.)
Serban-Çr.) “Cuma gecesi bugün mengül Bilezik (Gölet-Ka.)
mübarek / Oturduk mencilis tut- mengürdek Hayvanları ahıra bağ-
tuk birarek” Koçak 1980: 299 lamak için kullanılan U biçimin-
mendek Kedi yavrusu (Bademce- de eğri ağaç (Yazır-Bo.)
Ka.) menik Kulağın küpe takılan yu-
mendil Sofra yaygısı (Çr.) muşak yeri, kulak memesi (Su.)
mendil alma Sözlenen gençlere menük Hıyar, salatalık (Ka.; Âşık-
söz yüzüklerinin takılması töreni bükü-Os.) “Hıyara menük, köpeğe
(Ka.) “Gençlerin evlenmesine ka- enük … derler Kargı’da.” Aşık
rar verildikten sonra mendil alma 2003: 134
günü tespit edilir.” Aşık 2003: 70 merdimen Merdiven (Çavuşoğlu,
mendil verme ¦ mendil alma Esentepe-İs.) “Merdimene yoharı
(Ka.) çıkdı.” Abaz 2004: 138
menefe Kılıf, yüz (Su.; Palabıyık- merdin Acındırıcı söz (Çr.)
Çr.) “Yastığın menefesi iyece kir- mere Otlak, mera (Dutçakallı-Çr.)
cikmiş artık, yusana.” Gösterir merek Samanlık (Al.; Me.; Boğa-
2020: 42 bağı, Büğdüz-Çr.) “Martta merek,
menek Kedi yavrusu (Hacıhamza- abrilde bir deve yükü ot gerek.”
Ka.) Yoksul 2013: 493
menekşe Bir çeşit iğne ya da me- meremet Acıma (Çr.)
kik oyası (Çr.) merep Tepe, yokuş (Al.)
menemez Zayıf, cılız (Su.) meres 1. Çivili köpek tasması
menemme Sanırım (Olukyanı-Su.) (Göcenovacığı-Çr.) 2. Köpeğin
menengüç Yabanıl ağaç fıstığı; yaşı (Ka.) “Tazıyı bana verdi. Me-
sakızlık (Çıkrık-Çr.) resinden tuttum köye yönel-
menevcer Yabanıl kuşkonmaz dim.”Ertekin 1946: 16
(Su.; Çıkrık, Gökköy, Ahmetoğlan, meret (1) Erkek üreme organı
Karagöz-Çr.) “Özellikle menevcer (Çr.)
yemeği olduğu gün adeta küçük meret (2) Uğursuz, hayırsız (Su.;
bir bayram yaşardık.” Çalışgan Kirazlıpınar-Çr.) “Şu merete on
2021: 195 üç yaşımda başladım.” Destanoğ-
menevre Aldatmaca, düzen, dolap lu 2006: 18
(Çr.) “Mutlaka çevirecek bir me- merkap Siyah renkli ayakkabı
nevresi var.” Tdk 1993: 4591 (Çr.)
menevşe Menekşe (Eskiyapar, mertek 1. Karadam örtüsünün
Kayabüğet-Al.; Su.; Eskiekin-Çr.) yapımında kullanılan, yuvalama
“Senden ayrı düşeli / Soldum me- ya da kırma denen ağaçların üze-
nevşe gibi” Akbaş 1983: 44 rine çekilen ağaç elemanlar (Al.;
mengen Büyük köpek (Su.) Bo.; Or.) 2. Kırma çatıda taşıyıcı
mengirdek Ağaç boyunduruk öge (Alacahöyük-Al.; Kamışlı-Su.;
(Alacahöyük, Dereyazıcı-Al.) Evciortakışla-Çr.) “Mertek gibi
362
362
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
boy var adamda.” Yoksul 2013: meşur Meşhur, ünlü (Çr.) “Beyaz
495 giyme üşürsün / Gözellikte me-
mertlemek Atlamak, sıçramak, şursun” Gösterir, 2011: 254
zıplamak (Şekerpınar-Su.) met Çelikçomak oyununda kulla-
mertmen Merdiven (Os.) nılan 15-20 santimlik değnek
merzifan Duvar merdiveni (Çr.) parçası (Kunduzlu-Ba.; İs.; Ba-
merzimen Merdiven (Oğ.; Âşık- demce, Gölet-Ka.) "Çalılığın üs-
bükü-Os.) “Kelgız da merzimen tündeki düzlükte birinci sigarası-
başında oturuyomuş.” Arslaner na çok met oynamışlığımız var-
2016: 178 dır." Şahin 2020: 97
merzivan Duvar merdiveni (Or.; metel 1. Öykü, masal (Kunduzlu-
Türkler-Çr.) “Merzivandan inmeli Ba.) “Kış günlerinde metel diye
/ Bir âşık edinmeli” Gösterir anlattıkları masalları nasıl unu-
2011: 149 tabilirim?” İpek 2021: 266 2. Bil-
merzuvan Taşınabilir ahşap mer- mece (Dutçakallı, Sarimbey-Çr.)
diven (Çıkrık, Ovakarapınar-Çr.) "Metel metel met atar, iki sıçan
mes Kışın lastik ayakkabı içine göt atar." Akbaş 1983: 35
giyilen çorap biçimindeki ayak- metel (satmak) söylemek Bilme-
kabı (Yazır-Bo.; Evciortakışla- ce söylemek (Ba.; Çalyayla, Eski-
Çr.) “Ayağında mesi var / Biri ge- ekin, Sarimbey-Çr.) “Dilsiz oyunu
niş biri dar” Çağıl 2013: 4 kurar, masal söyler, metel satar-
mesarif Masraf (Ba.) "Ne lüzumu dık.” Özçatalbaş 2002: 44
vardı o gader mesarife sayın baş- metetmek Övmek (Yeşilyurt, Es-
ganım!" Şahin 2020: 97 kiyapar-Al.; Yazır-Bo.; Serban-
meseleme 1. Sorun (Çr.) “Çorum- Çr.) “Metetmektir aşıkların hüne-
lular ile köylüleri gibi meseleye ri / Kudretten kaynar aşkın da-
meseleme diyordu.” Tahir 2007: marı” Koçak 1980: 2
168 2. Örnekleme (Su.) metez Oklava ile açılıp bardakla
mesep Mezhep (Çr.) daire biçiminde kesilen hamurun
mesep yarıştırmak Direnmek, içine patates konularak yapılan
savından dönmemek (Ka.) mantı benzeri bir yemek (Al.)
meses ¦ üvendire (Os.) "Bu şekilde hazırlanan patatesli
mesimek Değer vermek, önem hıngala ise metez adı verilmekte-
vermek, saymak (Yerliköy-İs.; dir." Oğuz 2006a: 40
Su.; Ahmetoğlan, Ovakarapınar- metezoru İstemeden, baba zoru
Çr.) “Bizi fark etmiyorlar, belki bi- (Çr.) "Hoca metezoru düşe devire
zi çocuk diye mesimiyorlar.” Ça- inmiş badalları." Çorumevi 2001:
lışgan 2021: 262 16
mesitme Önem verme (İs.) metire Metre (Tatar-Çr.) “Beş me-
meşirap Kulplu su tası, maşrapa tire astarınan / Yaktın benim
(Su.) genç ömrümü” Çağıl 2013: 52
meşrebe Maşrapa (Çr.) “Meşrebe- metlemek Çelikçomak oyununda
nin kalayı / Kızlar çeker halayı” çeliğin vurulduktan sonra birkaç
Gösterir 2011: 139 kez yere değip sıçraması (Çr.)
mettup Mektup (Çr.) “Gidip diyarı
gurbette garip kalırsam / Ayrılık
363
363
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
mettubun sal bazı bazı” Caferoğlu mezin Ezan okuyan; müezzin (Çr.)
1994: 148 "Bize ezan okuması, mezinlik et-
mevele Yemiş, meyve (Çr.) mesi hani?" Tahir 2006: 198
mevşür Meşhur, ünlü (Ba.) “Ağa- mezir Çabuk tutuşan yağlı çıra
nın Gınalı namıynan mevşür gözel (İs.; Âşıkbükü-Os.)
mi gözel bi gızı varımış.” Akbaş mezmenderek Topaç da denilen
1983: 7 oyuncak (Or.)
mevüklemek Köpeğin inleme ile mezzeki Bir çeşit çam sakızı (Çr.)
havlama arası ses çıkarması (Çr.) mıcgır Besili, rahat (Su.)
“Ambarın altında yavruları da mıcıkçı Oyunbozan, hilebaz (Ka-
mevüklüyorlardı.” Güven 2017a: ragöz-Çr.)
92 mıcık mıcık Vıcık vıcık, sulu sulu
meydani Yarı ipekli kumaş (Çr.) (Çr.)
meyhane Düğün helvası yapılır- mıcırıklı Karışık, kuşku verici (İs.;
ken kavrulan unun kıvamı (İs.) Çr.) "İş, mıcırıklı çıktı." Tdk 1993:
meyyallanmak Nazlanmak (Çr.) 4593
"Meyyallanma Fadime. Çok dünü- mıdara (1) 1. İhtiyaç (Çr.) 2. Te-
rü var gızın." Özçatalbaş 2003: 68 nezzül (Ka.; Su.)
meyzin Müezzin (Çr.). "Ardların- mıdara (2) İyilik yapana karşı
dan meyzinleri, kayyumları, zera- duyulan gönül borcu (Ovakara-
fetli gülbanklar çekerekten seğirt- pınar-Çr.)
ti." Tahir 2004: 355 mıdara (3) İyi yerleşmemiş, eğre-
mezeki Bir tür damla sakızı (Çr.) ti, çürük (Kargı-Os.; Su.; Palabı-
mezelemek Eğlenmek, alay etmek yık-Çr.) "Ola bu ip mıdara oldu,
(Çr.) gopacah." Tdk 1993: 4594
mezellik Mezarlık (Ba.; Çr.) "Bizim mıdavak Sağlam durmayan, eğreti
mezellik benzinliğin üzerindeki, (Âşıkbükü-Os.) “O çivi darabıda
yanındaki değil." Şahin 2020: 98 mıdavak duruyor, o torbayı ona
mezemek Meydani kumaşının bir asma.” Arslaner 2016: 255
çeşidi (Çr.) mıddırıklık etmek Bir yerde har-
mezer Mezar (Al.; Ba.; Bademce- caması gereken parayı harca-
Ka.; Su.; Çr.) “Doruk mezer seni mamak, cimrilik yapmak (İs.)
bekliyo, varıver.” Kerman 1997: mıdıklamak Özensiz yapmak,
81 baştan savmak (Çr.)
mezerlik Mezarlık (Eskiekin-Çr.) mıdırdamak Kendi kendine söy-
“Fevzüm Abama da musallat ma- lenmek, mırıldanmak (İs.; Çr.)
raz / Çıkar mezerlikte tura Dey- mıdırdanmak Kendi kendine
zoğlu” Kurtoğlu 1998: 16 söylenmek, mırıldanmak (Çr.)
mezet Alçalma, bayağılaşma (Su.) mıgsıçtı Aşırı derecede cimri (Ba.)
mezeye almak ¦ mezelemek "Aşşoba’nın en mıgsıçtısı kim bil-
(Çr.) miyonuz ellaam, tabiî ki de..." Şa-
mezgeldek Yabantavuğu (Çr.) hin 2020: 98
mezhebi geniş Toplumun namus mıh Çocukların belirli kurallara
anlayışına aykırı davranan kimse göre çivi ile yerleri çizerek oyna-
(Su.) dıkları bir oyun (Su.)
mıhbaşılı Puanlı, noktalı (Çr.)
364
364
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
365
365
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
mırmırık (1) Keyifsiz durum (Os.) Mıymıntının biri, iki geçiyi bile
mırmırık (2) Yeni mayalanma ya, gudemez.” Kerman 1997: 71
ekşimeye, şarap olmaya başlamış mıy mıy Ağır hareket eden kimse
şıra (Çr.) (Çr.)
mırmırık (3) Tavşan fasulyesi mıza Gelişememiş, büyüyememiş
(Âşıkbükü-Os.) (Çr.)
mır mır konuşmak Başkalarınca mızgıç 1. Zayıf, büyüyememiş in-
duyulmayacak denli kısık sesle san ya da hayvan (Maksutlu-Ka.)
konuşmak (Obruk-Do.) 2. Etleri sıkı olan, etine dolgun
mırtlak Mutfak (Al.) (İs.)
mırt mırt etmek Söylenmek, ho- mızık Oyunda hile (Kargı-Os.)
murdanmak (Çr.) mızıkdamak Sözünden dönmek,
Mısdılı Mustafa (Yorgalı-Su.) “Ya vazgeçmek (İs.)
yalı yiyeceksiniz ya da Mısdılı da- mızıklamak Canı yanan köpeğin
yıyı öpeceksiniz.” Uçakcı, 2006b: acı acı bağırması, inlemesi (Göce-
189 novacığı-Çr.)
mısmıl (1) Eti yenilebilen, murdar mızıklanmak ¦mızıklamak (İs.)
olmayan hayvan (Bademce-Ka.; mızırdanmak Homurdanmak
Âşıkbükü-Os.) “Mısmıl hayvan (Çr.) “Bir de bu piç Çalık’ı mı gü-
vurulur mu?” Güven 2013: 126 delim ağa? diye mızırdandı.” Ta-
mısmıl (2) İyi, düzgün kimse (Ba.; hir 2006: 56
Çalyayla-Çr.) “Senin gönül verdi- mızmırık (1) Gereksinme (İs.) “Bu
ğin / Mısmıl bir adam değil” Gös- para mızmırığını defeder.” Tdk
terir 2011: 188 1993:3196
mışık Kedi (Kalecikkaya-Al.) mızmırık (2) 1. İşteki noksanlık,
mışılak Sürekli akan burnun çı- sonuçsuzluk (İs.) 2. Güvenilme-
kardığı ses (Çr.) “Mışılak burun, yen, güven vermeyen (İs.)
kömüş gibi ne mışıldıyon?” Tdk mızmırık (3) Karışık, engelli (Çr.)
1993: 4595 mızmırık (4) Dolu (Ahmetoğlan-
mışıldak ¦ mışılak (Çr.) Çr.)
mıtırıp 1. Kavgacı (Çr.) 2. Çingene mızmırıklı ¦ mıcırıklı (İs.)
(Çr.) micildemek Sessiz biçimde ko-
mıtlak Mutfak (Kargı-Os.) nuşmak (Kuşsaray-Çr.)
mıtka Ayran (Çr.) miço Bir halk oyunu (Çr.)
mıttırıplı Her şeyden korku ya da mididin Baykuş (Çr.) “Oolum ne
kuşku duyan, tedirgin olan kimse dolanıyoñ gece yüzü, mididin gi-
(Dutçakallı-Çr.) “Emme mıttırıplı bi.” Özdemir 2019: 110
adamsın heeri, buluttan nem midik (1) 1. Küçük, minik (Çr.) 2.
gapıyoñ.” Gösterir 2020: 42 Küçük, şişman çocuk (Çr.)
mıyıldak Mıymıntı, ağır hareket midik (2) Tavuğun tepesindeki
eden kimse (Çr.) tüy, tepelik (Atçalı-Çr.)
mıyıl mıyıl Ağır davranışlı kimse midilik ¦ midik 2 (Çr.)
(Çr.) midyalı Boncuk örgü motifi (Su.)
mıymıntı Korkak, kişiliksiz, ka- mil Selin getirdiği kumlu, çamurlu
rarsız kimse (Ba.; Os.; Acıpınar, toprak (Demirşeyh, Büyükbolat-
Göcenovacığı-Çr.) “Bırak o herifi!
366
366
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
lı-Su.) “Irmak akar mil ile / Yârim mingirt Bakır kazanların kapağı-
oynar gül ile” Gösterir 2011: 101 nın tutma yeri yapılırken kullanı-
milcan 1. 5-6 yaşındaki kız ya da lan bakırcı örsü (Çr.)
erkek çocuk (Kavşut-Su.) 2. Kişi- minkizsizlik Olanaksızlık (Çitli-
liği oluşmamış (Kavşut-Su.) “Bi- Me.)
zim buzağı eve gelir ya, mehlenin minko Çiğit oyununda, çukura gir-
milcanları olmasa.” Yoksul 2013: meyen kayısı çekirdeklerinin üç
155 parmak vuruşuyla çukura so-
milek Milli toprak (Çr.) kulmasında ikinci vuruş (Çr.)
milican Yemeği yapılan bir çeşit mintan Gömlek (Yeşilyurt-Al.;
ot (Çalyayla-Çr.) Gölet-Ka.; Yarımsöğüt-Su.) “Bu-
millemek Sel suyunun getirdiği gün hava yaz gözel / Mintanı be-
kumlu, çamurlu toprağı bir yere yaz gözel” Ertekin 2006: 33
bırakması (Evci-Bo.) “Kimi tarla- miras kavgası Beş kişi ile oyna-
ların bir ucunu milleyip geçmiş.” nan bir köy seyirlik oyunu (Ser-
Sarıyüce 2006: 32 pin-Çr.)
miltan Gömlek (Çopraşık, Değir- mirav Kedi sesi (Çr.)
mendere-Al.) miril Çamur (Çr.)
milucu Çorap örmek için kullanı- mirili 1. Her şeyden kuşkulanan
lan ince tel (Su.; Çr.) kişi (İs.) 2. Huysuz (İs.)
mimbar Keçi ya da koyun bağır- mirtil Dış yüzü olmayan yorgan
sağına pirinç ya da bulgur doldu- (Dutçakallı-Çr.)
rularak hazırlanan yemek (Çr.) mis Her çeşit koku (Çr.) “Dostun
“Amasya’nın elması / Aşım mim- nesini gördüm / Bir kutu misten
bar dolması” Aytekin 2003: 21 gayrı” Akbaş 1983: 44
mimkin Mümkün, olanaklı (Çal- misir Mısır (Harunköy, İkipınar-
yayla, Karagöz-Çr.) “Mimkin mi İs.; Ka.; Âşıkbükü-Os.; Su.; Çal-
zabaha mimbar dolması / Sor da yayla, Gökköy-Çr.) “Çalışmadan
gannımızı doyurak heri” Yoksul üç ak misir unu getümüş.” Abaz
2011: 88 2004: 122
mimsuva Eskiden genellikle de- mismilla Besmelenin kısaltılmışı
ğirmenlerde bulunan gizli bölme (Su.; Güvenli-Çr.)
(Ba.) "Mimsuvaya tahsildarlar mişmiş Kuşkulu (Çr.)
görmesin diye üç çuval arpa sak- mişyaş Kuşku (Çr.)
lamış." Şahin 2020: 99 mitil Yüz geçirilmemiş yorgan, şil-
mina Yapı, ev (Ka.) "Binaya mina te, minder, yatak (Külah-Al.; Su.;
derler Kargı'da." Aşık 2003: 134 İsmailköy-Çr.) “Mitil yorganını
minare kırması Çok uzun boylu alıp Emir Muslu’da işe baş ladı.”
kimse (Çr.) “Adamın boyu boy Güven 2013: 248
değil ki, tam bir minare kırması.” mitiş Çocukların ya da eti yenen
Yoksul, 2013: 11 hayvanların dişilik organı (Su.)
minasıp Uygun (Ba.; Su.) “Halıma miya Tembel (Su.)
minasıp bişiy bulursanız alurum.” miyancılık Aracılık yapma (Göce-
Akbaş 1983: 21 novacığı-Çr.) “Hele Yusuf da mi-
yancılığını yapıyorsa, işkillene-
ceksin o işten.” Gümüş 1977: 17
367
367
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
368
368
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ram var, öndüç, var mı sende?" mum direk’ diye bağırdı.” Kala-
Şahin 2020: 99 yoğlu 2017: 37
mudara etmemek Önem verme- mumlu Bebek beşiğe belenirken
mek, eyvallah etmemek (Çr.) ıslaklığı geçirmemesi için öllü-
mudavak olmak İşleyen, çalışan ğün altına serilen balmumu ile
bir şeyin işe yaramaz duruma kaynatılmış su geçirmeyen bez
gelmesi (İs.) "Senin saat muda- (İs.)
vak olmuş." Tdk 1993: 3215 mum tutturmak Korkutmak,
muğum olmak İstemeden kabul disiplin altına almak (Su.; Evci-
etmek zorunda kalmak (Çampı- kuzkışla, Güvenli-Çr.)
nar-Os.) mundar Kirli, pis (Çayyaka-Su.;
muğur olmak 1. Alışmak, tutkun Evciortakışla, Sarimbey-Çr.) “Kö-
olmak (Çr.) 2. Seçeneklerden pek havlamakla deniz mundar mı
önemli olanları yitirip, önemse- olur?” Tahir 2007: 199
mediğine razı olmak (Os.) mungarız Perişan (Ba.; Ka.) "Ben
muhaat olmak Bir yere, bir mala de onların sattığından satsam
sahip çıkmak, onları kollayıp gö- çoktan mungarız olmuşlarıdı em-
zetmek (Ba.; İs.; Su.) "Yayhadı- me, boş ver." Şahin 2020: 100
ğım deneye muhat ol da guşlar munibus Minibüs (Al.)
yemesin." Kerman, 1997: 71 munzur Gülünç (Su.)
muhal 1. Yavaş (Sarimbey-Çr.) 2. murasıla Hızlı gitmesi için hayva-
Tedbirsiz, güvenilmez (Sarim- nı dürtüklede kullanılan ucu sivri
bey-Çr.) şiş, tığ benzeri alet (İs.)
muhanet 1. Kimseye yardım et- murç Taşları tıraş etmekte kulla-
meyen (Obruk-Do.; Sarimbey- nılan sivri uçlu demir, taşçı ka-
Çr.) 2. Eli sıkı, cimri (Obruk-Do.; lemi (Su.; Çr.)
Çıkrık, Mislerovacığı-Çr.) “Yok murt 1. Akarsuların getirdiği biri-
gubuşum, sen muhanet daalsiñ.” kinti (İs.) 2. Sıvıların dibine çö-
Özdemir 2019: 118 ken tortu (İsahacı-Al.; Su.; Çal-
muhaytol Sahip ol (Çr.) yayla-Çr.) “Şarabı murt kurutur /
mukaat olmak Gözetmek, koru- Yiğidi dert kurutur” Kurtoğlu
mak (Obruk-Do.; Kamışlı-Su.; 1998: 65 3. Kahve telvesi (Çr.)
Çıkrık-Çr.) musdullanmak ¦ musturlanmak
mulibus Minibüs (Al.) (Ovakarapınar-Çr.)
mulla Molla, hoca (Gökçam-Su.) musdunnuk İstekli olduğu halde
mumbar Keçi, koyun bağırsağına istemiyormuş gözükerek naz-
pirinç ya da bulgur doldurularak lanmak (İs.)
yapılan bir çeşit yemek (Ovaka- musgalı hamır Muska biçiminde
rapınar-Çr.) kesilen hamurla yapılan bir çor-
mumdibi “El el üstünde kimin eli ba (Su.)
var” oyununa benzeyen bir ço- musgalu Akli dengesi bozuk, deli;
cuk oyunu (Çr.) muskalı (Âşıkbükü-Os.)
mumdirek Atışın el üstünden ya musluk (1) Değirmen taşının
da diz üstünden yapılacağını an- üstüne tahıl akıtmak için yerleş-
latan deşenek oyunu terimi (İs.; tirilen tahta araç (Çr.)
Çr.) “Bilyesini alarak ‘çel çöp,
369
369
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
musluk (2) Küçük içme suyu de- muşuldamak Mandanın yem yer-
posu, yedek çeşme (Âşıkbükü- ken burnundan soluması (Çr.)
Os.) “Aşağı odanın önünde gelen muşutlamak Bir sırrı ortalığa
geçen yolcuların su içmesi için bir yaymak (Os.)
musluk vardı.” Arslaner 2016: mut Bir çeşit tahıl ölçeği (Çr.)
256 mutan İftira (Ba.) "Utanmadın mı
musmar Çivi (Al.) la küçücük çocuğu mutan atar-
musmul (1) Düzgün (Külah-Al.) ken?" Şahin 2020: 100
musmul (2) Eti yenebilen, murdar mutlak Mutfak (İs.; Kargı-Os.)
olmayan hayvan (Evciortakışla, “Mutlāmız ayrıydı.” Abaz, 2004:
Palabıyık-Çr.) “Musmulun da 159
mundarın da bir yiyicisi vardır.” mutvak Mutfak (Al.)
Yoksul 2013: 499 muvacir Göçmen (Su.; Karagöz-
mustur 1. Suçlu olduğu halde Çr.)
suçsuz görünmeye çalışan, suçu- muvanni İyi yetişmemiş, terbiye-
nu gizleyen, iki yüzlü (Dutçakal- siz kız (İs.)
lı-Çr.) 2. Arabozucu (Acıpınar- muza 1. Erkek eşek (İs.) 2. Küçük
Çr.) “Elma aldım atarsın / Ne eşek (İs.)
musturluk satarsın” Türkoğlu muzu Arabozucu, ispiyoncu (Su.;
2007: 173 Boğabağı, Sarimbey-Çr.) “Bahçe-
musturlanmak Yapmacık davra- ye kuzu girdi / Araya muzu girdi”
nışlarla kendine acındırmak (Ba.; Ertekin 2006: 31
Aşağıfındıklı-Su.; Gökçeağaç-Uğ.; muzunnas 1. Yaramaz, içten pa-
Karadona-Çr.) “Ne musturlanı- zarlıklı, uyumsuz (Karadona,
yon, sendeki malın yarısı yok on- Ovakarapınar-Çr.) 2. Şakacı, mu-
da.” Şahin 2020: 100 zip (Çr.) “Onun ipiynen guyuya mı
musturnaz Suçunu kapatmaya inilir, muzunnasın biri.” Kerman
çalışma (Çr.) 1997: 23
musul Hayvanlara yem konulan muzunnaslık Yaramazlık (Ba.;
yer (Al.) Çr.) “Şu iş zamanı iş gayreti yok
musur Ahırda hayvanların yem daböyle muzunnaslık düşünüyor-
yediği oluk (Kuşsaray-Çr.) lar.” Güven 2017: 85
muşma Yumruk, zımzık (Âşıkbü- muzur 1. Şakacı (Su.) 2. Yaramaz
kü-Os.) (Ba.; Esentepe-İs.; Güvenli-Çr.)
muşmalamak Yumruklamak “Bi de bebeklerin muzur olusa he-
(Âşıkbükü-Os.) le.” Abaz 2004: 117
muşta Yuvarlak iki ağzının ortası muzurluk Yaramazlık (İs.; Çay-
bombeli, avuç içine sığabilen ba- yaka-Su.; Çr.) “Görür görmez de
kırcı gereci (Çr.) aklına bir muzurluk geldi." Kala-
muşulak Sürekli akan burnun yoğlu 2017: 82
çıkardığı ses (Gökçepınar-Çr.) “El mücâret Muhakkak, mutlaka,
âleme rezil değil baş olak / Ka- kesinlikle (Ovakarapınar-Çr.)
malı’yla Ahmet Ağa’nın Muşuluk” “Seni âşama mücâret bekliyom.”
Akkaya 2011: 458 Kerman 1997: 23
muşuldak ¦ muşulak (Çr.) mücerret: Muhakkak, mutlaka,
kesinlikle (Göcenovacığı-Çr.)
370
370
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
371
371
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
372
372
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
373
373
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
374
374
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
375
375
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
376
376
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
377
377
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
378
378
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
379
379
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
380
380
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
381
381
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
382
382
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
383
383
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
384
384
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
öce Tırnak cilası, oje (Sarimbey- öfelemek Bir nesneyi, avuç içinde
Çr.) “Her gün bir bambaşka renge ya da iki parmak arasında ufala-
büründü / Çok öceler yedi doydu mak (Çr.) “Onları da öylece kuru-
tırnaklar” Çimen 2005b: 91 tup öfeleme suretiyle temizledik.”
öcü Çocukları korkutmak amacıyla Demiryürek-Ozulu 2017: 146
söylenen hayali yaratık, umacı ögez O kez, geçmişte (Çr.)
(Evci-Bo.; Akçalı-Su.; Sarimbey- ögürsek ¦ öğürsek (Külah-Al.)
Çr.) “Öcü resmine bakar gibi bak- ögürsemek ¦ öğürsemek (Çopra-
tıklarını görerek kahroluyorlar.” şık-Al.; Çr.)
Sarıyüce 2006: 9 öğeç (1) Enenmiş erkek koyun ya
öcük Çocukları korkutmak için da keçi (Maksutlu-Ka.)
söylenen bir söz, Öcü (İs.) öğeç (2) Toprak kapla fırında
öcüm çekişmek Lades tutuşmak, pişirilen türlü, güveç (Çr.)
bahse girmek (Çr.) öğendere ¦ üvendere (Külah-Al.;
öcüm kemiği Tavukların ya da Ka.; Göcenovacığı, Gökköy-Çr.)
kuşların göğüs kemiği, lades ke- "Öğendere elinde pınar başında
miği (Çr.) bekliyordu." Ertekin 1946: 18
öçbe 1. Bilgiçlik taslayan, her şeye öğersek Çiftleşme isteği duyan
karışan (Hımıroğlu-Çr.) 2. Çok büyükbaş hayvan (Su.)
konuşan, geveze (Su.; Çr.) öğeş Biraz büyümüş kuzu (İs.)
3. İnatçı, aksi (İbek-Me.; Yarım- öğey Üvey (Âşıkbükü-Os.) “Öğey
söğüt-Su.) “Ben nasıl baş edeyim anasının iki gizi daha varımış.”
/ Senin gibi öçbeyi” Aytekin 2003: Arslaner 2016: 177
13 öğmek (1) Kusar gibi ses çıkar-
ödek Korkak (Hacıhamza-Ka.; Su.) mak (Çr.)
“Davşandan hayli ödekçe / Met- öğmek (2) Yağ, boya gibi şeylerin
reden birez gödekçe” Yoksul bulaşması (Çr.)
2011: 44 öğnük Önlük (Yerliköy-İs.)
ödeşli olmak Lades tutuşmak öğrenbeçlik İşi ilk kez yapma,
(Çr.) deneme (Çr.)
ödeşmek Lades tutuşmak (Çr.) öğrencelik Ücretle tutulan öğret-
ödüllü Korkulu (Göcenovacığı-Çr.) mene verilen para, öğretme üc-
“Çor çocuk ödüllü oldu bak. Ba- reti (İs.)
yıldı kaldı her biri.” Gümüş Ty: 55 öğretlemek Fitlemek, kışkırtmak
ödür İşkence, zulüm (Kalecikkaya- (Göcenovacığı-Çr.) “Ben mi öğ-
Al.) retledim dürzüyü eğsikli…” Gü-
ödürgüsünmek Çekinmek (Su.) müş 1977: 145
ödürlü Korkudan krize girme du- öğsa ¦ öğseği (Çr.)
rumu (Su.) "Oğlanı rahat bırak! öğse Yanmış odun ya da kömür
Zaten ödürlü hale gelmiş!" Çal- parçası (Os.)
muk 2019: 24 öğseği Yarı yanmış odun parçası
ödü sıtmak Korkmak, ödü patla- (Çr.)
mak (Çalyayla-Çr.) öğsü ¦ öğseği (Âşıkbükü-Os.)
ödü yarılmak Çok korkmak (Su.) öğsüzlük Öksüzlük (Çr.)
"Kellemi koparacak diye ödü yarı- öğsüz yamalığı Lapa lapa yağan
lıyordu." Gümüş 1977: 73 kar (Çr.)
385
385
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
386
386
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
387
387
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
388
388
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
389
389
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
390
390
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
391
391
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
392
392
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
393
393
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
394
394
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
395
395
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
par par yanmak Çok parlamak pasa (2) Fırıncıların hamuru pe-
(Çr.) “Ay doğmuş par par yanar / ziledikten sonra koydukları tahta
Nazlı yar beni arar” Ertekin 2006: (Ba.; İs.) "Sait Abi’nin fırındaki
22 pasaları gördün mü?" Şahin
parpı Hasta insan ya da hayvanı 2020: 108
ocak denilen kimselere okutarak pasa (3) Sürekli, devamlı (Âşıkbü-
ya da ev emleriyle iyileştirme kü-Os.)
(Killik-Al.; Kamışlı, Gökçam-Su.) Pasaklı Raziye Düzensiz ev ka-
“Kadın Bacı, parpı ile bulgur püs- dınları için kullanılan bir deyim
kürmesi yapardı.” Doğan 2004: (Çr.)
83 pasırak Basınç, ağırlık (Çr.)
parpılama ¦ parpı (Al.; Güvenli- paskalta Post (Çalyayla-Çr.) “Herif
Çr.) paskaltayı serdi bizim eve, galkıp
parpu 1. Azarlamanın biraz daha gideceği neyim yok anam.” Göste-
şiddetli olanı (İs.) 2. İtip kakma rir 2020: 42
eylemi (İs.) paslu Pasaklı kadın, kız (Âşıkbü-
parpulamak Hastayı ev ilaçlarıy- kü-Os.) “O paslunun yaptığı yen-
la, okuyup üfleyerek, kurşun dö- mez, diktiği giyilmez.” Arslaner
kerek, yarayı dağlayarak iyileş- 2016: 258
tirmeye çalışmak (İs.; Su.) paşa çayı dökmek Açık çay dol-
parsı Yüksekteki küçük pencere durmak (Çr.)
(Çr.) paşaport Pasaport (Al.)
partal (1) 1.Abartarak konuşan, paşa pöğreği Pöğreğin çok genişi
yalancı (Çr.). 2. Abartılmış söz, (İs.)
yalan (Külah-Al.; Ba.; İs.; Os.; Su.; pat (1) Oyunda sayıların eşit gel-
Dutçakallı, Gökköy-Çr.) “Bizim mesi(Su.) "Sayılar pat geldi."
Çorumlu kopukların partalını Uçakcı 2006: 371
kendin bilmez değilsin ya…” Tahir pat (2) Körelmiş, keskinliğini
2007: 248 yitirmiş, küt (Su.; Palabıyık-Çr.)
partal (2) Eskimiş, yıpranmış “Balyoz küçük pat taşları kırmı-
giysi (Çr.) “Sırtında taşıdığı par- yor / Ellerimiz yarık yarık patı-
talları bugün ilk defa çıkarmış, te- ron” Özgür 2002 : 92
peden tırnağa yeniler giymişti.” pat (3) Kilosundan dolayı ağır
Tahir 2006: 264 hareket eden (Su.)
partaval 1. Boş yere çok konuşan pat (4) Peltek konuşan, kekeme,
kimse (Obruk-Do.) 2. Konuşulanı dilsiz (Su.)
abartmak, yalan atmak (Gökçam- pata El ile verilen selam (Çr.) "Sıç-
Su.; Evcikuzkışla, Karagöz-Çr.) rayıp kalkmış, bir eli açık yaka-
partıl Kazanmadan, yolsuzca alı- sında, ötekiyle patayı çakmıştı."
nan para, rüşvet (Çr.) Tahir 2004: 95
partlamak Birden çıkmak, fırla- patagullu Birisi kandırılmak is-
mak (Çr.) tendiğinde, ‘aldatamazsın’ anla-
paryavşanı Yavşanotu (Çr.) mında kullanılan deyim (Çr.)
pasa (1) Oyundan, güreşten, çalgı pataklamak Dayak atmak, döv-
çalındıktan sonra toplanan para, mek (Çr.) “Başlıyor teker teker o
bahşiş (Kuzuluk-İs.) pataklamaya.” Seyda 2006: 217
396
396
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
397
397
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
payam Yabanıl badem ağacı (Evci- den” Çimen 2004: 22 2. Ateş ya-
Bo.) "Tepenin eteklerinden doru- nan yer, ocaklık (Çr.)
ğa doğru cılız meşe çalıları, bo- peç Sac ya da tuğladan duvara
durlaşmış, boyları bir metreye gömme yapılan, odun yakılarak
inmiş payamlar, karamuk bükleri tüm evi ısıtan bir çeşit ısınma
yayılmış."Sarıyüce 2006: 33 döşemi (Yazır-Bo.)
payınsımak Karşısındakine gücü peçe (1) Dokuma tezgâhında ip-
yeteceğine inanmak, onu hiçe liklerin geçirildiği 20 delikli tah-
saymak, küçük görmek, önem- ta parçası (Oğlaközü-Su.)
sememek (Âşıkbükü-Os.) peçe (2) Elbise, gömlek gibi giysi-
payınsınmak Hiçe sayılmaya bo- lerin kollarındaki manşet (İs.)
yun eğmek (Çr.) "Oğlu babasını peçe (3) En küçük su arkı (Âşık-
payınsımış; babası da oğluna kar- bükü-Os.) “Çeltik gölünden topla-
şı payınsınmış." Tdk 1993: 4640 dığı otları hep bizim peçeye fır-
payırdanak Kolaylıkla alev alma latmış.” Arslaner 2016: 258
durumu (İs.) pedal Fındık çubuklarından yapı-
payır payır Birdenbire, ses çıkar- lan şerit (Büyükdivan-Çr.)
tarak yanma için (İs.) pedel Pedal (Çr.) "Basınca birden
paysımak Önemsemek, değer ver- pedele, sarsılır torrr, tor torlarla
mek (Dutçakallı-Çr.) koca mahalle!" Özçatalbaş 2003:
paysınmak ¦ payınsımak (Ba.; 97
Os.) “O kadar uyardılar, paysındı, pedem Badem (Âşıkbükü-Os.)
ona mı acıyacağım.” Şahin 2020: peeli Bakır kapların yan bölümle-
109 rini oluşturan levha (Çr.)
payton Fayton (Çr.) peğ Harabe, yıkıntı (Kuşsaray-Çr.)
pazar ekmeği Yaklaşık 50 santim peh Korkutma ünlemi (İs.; Çr.)
uzunluğunda ince pide (Karagöz- pehni Ahırda, taş ya da tahtadan,
Çr.) oluk biçiminde yapılmış hayvan
pazlama Sac üstünde pişirilen ek- yemliği (Eskiyapar-Al.)
mek, bazlama (İs.; Os.) "Kazım pek Hızlı (İsahacı-Al.). “Pek yürü-
Ağa’nın harmanı olmuş bize mes- sem dizim tutmaz / İşte böyle
ken / Peynir, yoğurt, pazlama, ihtiyarlık” Arısoy 1970: 44
kaymakları yerken." Çağlar 1954: pekey Peki, oldu, tamam (Göceno-
24 vacığı-Çr.) “Pekey ne olacak böyle
pazlambaç Sac ekmeği (Çr.) bu halın? Aha orak harman ya-
pazvalt Bekçi (Os.) naştı?” Gümüş 1977: 18
pazvant Üçgen biçiminde, içine pekimde Umurumda (Su.)
muska konulan gümüş kolye pekinmek Abanmak, tutunmak,
(Çr.) “Altın pazvandı yârim / Ya- dayanmak (İs.) "Sıkı pekin sonra
man nazlandı yârim” Gösterir düşersin." Tdk 1993: 3421
2011: 212 pekişmek Sıkışmak, sıkışarak
pece 1. Baca (Yeşilyurt-Al.; Kamış- sertleşmek (İs.) "Bu helva ne ka-
lı-Su.; Sarimbey-Çr.) “Sevgi du- dar pekişmiş." Tdk 1993: 3421
man duman çıkar pecemden / pekitmek Tarlayı, bağı, bahçeyi
Sevgi yağmur gibi akar gecem- korumak için çevresini çitle çe-
virmek, sarmak, örtmek (İs.)
398
398
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
pekmez kefi Açık doru, kula at pencere Büyük evlerde ocağın iki
donu (Çr.) yanına, içine eşya koymak için
pekmezli aş Pekmezle tatlandı- açılmış olan boşluklar (Dereyazı-
rılmış aşure (Gökköy-Çr.) cı-Al.)
pekmez toprağı Üzüm yapılırken pencik pencik Parça parça (Çr.)
şırayı kestirmek için kullanılan pencük pencük Parça parça (Çr.)
beyaz toprak (İs.) "Ruziye pek- pençek Yırtık (Çr.)
mez toprağını yarı ezilmiş üzüm- pençire Pencere (Harunköy-İs.)
lerin üzerine serpti." Miyak 1945: “Şurda da pençire va.” Abaz 2004:
15 150
pelen pelen 1. Kuşların, tavukla- pendir Peynir (Eskiyapar, Kıcılı-
rın korku içinde kaçışmalarını Al.; Gökçam-Su.; Dutçakallı-Çr.)
anlatır (Eymir, Sarmaşa-Çr.) “Sever isen zengin sev / Bol yedi-
2. Hızlı hızlı (İs.) rir pendiri” Barışcan 2001: 36
pelese Düzey (Çr.) penek (1) Basık, yassı (Os.)
pelesek Vazelin (Çr.) penek (2) Ahır penceresi, temek
pelesimek Güçten düşmek, yo- (Os.)
rulmak (Çr.) penez Metal pul ya da para (Ala-
pelit 1. Meşe, palamut ağacı (Ka.; cahöyük-Al.; Su.)
Kuyucak-Me.; Küçükpalabıyık- penpe Pembe (Yeşilyurt-Al.) “Giy-
Çr.) 2. ¦ palıt 2 (Evci-Bo.) “Dağ- me penpe canfesi / Tor uçkuru çö-
da pelitin iyisini domuzlar yer.” zerler” Ertekin 2006: 10
Yoksul 2013: 222 pepil Kekeme (Çr.)
pelize 1. Muhallebi (Çitli-Me.) 2. pepildek Kekeme (İs.)
Pelte (Çr.) 3. Pestil (Mustafaçele- pepildemek Kekelemek (Ba.)
bi-Çr.) “Tabi o heyecanla pepildemesi
pel pel Masum masum bakmak normal, sen de o duruma düşsen
(Çevreli-Al., İs.; Su.) “Cevapsız pel sen de pepilderdin.” Şahin 2020:
pel akınca…” Kantemir 2015: 201 109
pels Yorgunluktan bitkin düşme perçem Başörtüsü (Su.)
(Su.) perem perem Parça parça (İs.)
pelvan Güreşçi, pehlivan (Çr.) perese Aynı yönde, aynı düzeyde
“Pelvan gibi candarmalar zorgüç olma durumu (İs.) "Bu yolun pe-
aldılar arabadan aşağı.” Tahir resesini biraz daha yükseltmeli."
2007: 236 Tdk 1993: 3430
pelverde 1. Domates salçası (Al.; perk 1. Sağlam, güçlü (Çr.) 2. Katı,
Gökçam, Kavşut-Su.; Dutçakallı, sert (Çr.)
Ovasaray-Çr.) 2. Erik ya da tam perkişmek Sertleşmek, katılaş-
olmamış üzümden yapılan pek- mak (İs.)
mez türü ekşimsi bir tatlı (Su.) perpere Gelinliğe dikilen düğme
“Tabak tabak pelverde / Ne arar- gibi ince, yassı, madensel süsler
san Selver’de” Aytekin 2003: 167 (Kayabüğet-Al.; Me.) “Eğil bir yol
pembe çavuş Bir üzüm cinsi (Çr.) öpeyim / Perpereli gıdıktan” Ay-
“Pembe çavuş, sen ona kavuş.” tekin 2003: 31
Yoksul, 2013: 541 persavat 1. Ağırbaşlı olmayan
(Ba.) 2. Din, diyanetle pek ilgisi
399
399
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
400
400
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
401
401
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
402
402
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
pıta Genellikle beyaz kumaş üze- pıtrak Bir çeşit yastık ya da heybe
rine siyah renkli baskı ile yapı- motifi (Alacahüyük-Al.)
lan, kadınların başlarını örtmek- pıttık Çok ince bulgurdan yapılan
te kullandıkları örtü (Gölet-Ka.) yiyecek (Çr.)
pıtamak Budamak (Kalecikkaya- piç Aşısız ağaç (İs.; Âşıkbükü-Os.)
Al.) “Fakat meyve vermeyen cinsten.
pıtbıdık Bulgurun ufağı, incesi Piç dut.” Anslaner 2021: 54
(Çr.) piçi piçi Sığır, davar çağırma ün-
pıtı gebil Pişmiş hamura pekmez lemi (İs.; Çr.)
katılarak yapılan bir tatlı (Su.) piç yavru Katır (Ovasaray-Çr.)
pıtık Çok ince bulgur (Gökçam- piç yoğurt Mayasız tutan yoğurt
Su.) (Çıkrık-Çr.)
pıtıklamak Okşamak ya da yavaş pilaf Pilav (Kayaağzı-İs.; Bademce-
yavaş vurmak (Alacahöyük-Al.; Ka.) “Fasille yapallar, pilaf idel-
Çr.) “Çocuk ağlamadığı zaman ler.” Abaz 2004: 163
soğuk suya bastırılmakta, pıtık- pilav salmak Pilav pişirmek (Çal-
lanmaktadır.” Balıkçı 2010: 89 yayla-Çr.) “Büyük bir hindi ala-
pıtıl (1) 1. Hamura küçük patates- caklar. Suyuna da pilav salacak-
ler haşlanıp karıştırılarak yapı- lar.” Güven 2017: 13
lan bir çeşit sac ekmeği (Al.; Çal- pileke Fırına sürülüp içinde ha-
yayla, Güvenli-Çr.) 2. Arpa ekme- mur pişirilen, kiremit ya da top-
ği (Acıpınar-Çr.) rak testi (Kayı-Çr.)
pıtıl (2) Mayalı, eşkili (Al.) pilik ¦ pileke (Su.; Çr.) “Öküzün
pıtırak gibi bitmek Meyvelerin adı balığın adı ne / Dırpanın adı
çok sık, bol bitmesi (Çr.) “Bu yıl pilikin adı ne” (Kul Veli) İvgin
erikler pıtırak gibi bitmiş.” Ker- 2009: 59
man 1997: 72 pilişga Haksızken haklı çıkma is-
pıtıraklanmak Giysilere ya da teği, şımarma (Su.)
hayvanların tüyüne pıtırak deni- pillik Tavuk tüyü (Yenişıhlar-Ba.)
len bitkinin dikenli tohumunun pilo Pilav (Su.; Gökköy-Çr.) “Pilo
yapışması (Çr.) “Öyle pıtıraklan- tavatır. Piriciñ iyi demekki.” Öz-
mışsın ki yanına varılmıyor.” Tdk demir 2019: 134
1993: 4647 pimpirikli Her şeyden kuşkula-
pıtırık Eski, yırtık (Çr.) nan, kimseye güvenmeyen (İs.)
pıtırım Eski, yırtık (Çr.) “Pıtırım pin Kümes (İs.; Os.; Büğdüz, Göce-
bir urba geymiş.” Tdk 1993: 4647 novacığı, Kayı-Çr.) “Pinde bekle-
pıtırpıtır Kibrit gibi eczalı bir yen horoz kahraman olmaz.” Yok-
çeşit nesne (Çr.) “Çocuklar bir sul 2013: 553
pıtırpıtırı divare çalıp yakarak pinaz Eski çuvallardan yapılmış
karıların arasına atup kaçtılar.” köşe minderi (Üçköy-Çr.)
Tdk 1993: 4647 pindik Kümes (Su.)
pıtpıt Mısır unundan yapılan ince pinek Kümes hayvanlarının gece
çörek, mayalı (İs.; Âşıkbükü-Os.) tünemesi için yapılan yüksekçe
pıtpıt tahtası Gözleme yapılan yer, tünek (İs.) “Pineğin kapısını
yuvarlak saplı tahta (İs.) açık bıraktıysan tilkinin suçu ne?”
Yoksul 2013: 543
403
403
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
404
404
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
405
405
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
406
406
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
407
407
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
408
408
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
409
409
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
Ba.) “Gel gız buraya pürçüklü, sa- pütür Pürüz, kabarcık, çıkıntı (İs.)
na püsküütünen lohul aldım şeer- püvazlık ¦ püvezlik (Çr.)
den.” Şahin 2020: 111 püvezlik İnce doğranıp, tuzlanmış
püre Şekerpancarı küspesi (Çr.) maydonozla karıştırılmış soğan
pürlenmek (1) Filizlenmek, ye- (Çr.)
şermek, tomurcuklanmak (Kale-
cikkaya-Al.; Su.) “Kuşburnu pür-
le-nir mi?/ Dibi gübürlenir mi?”
Gösterir 2011: 155
R
pürlenmek (2) Sevinmek, gurur,
mutluluk duymak (Su.) rafan Atın normal yürüyüşü (Su.)
pürpürüm Semizotu (Me.; Kadı- “Rafan at yürüyüşünden belli
deresi-Çr.) olur.” Yoksul 2013: 546
pürpürüm gibi Çok, sık (Çr.) rahmet Yağmur (İsahacı-Al.; Köse-
pürşüklenmek Tomurcuklanmak eyüp-Me.; Çanakçı, Sarimbey,
(Kalecikkaya-Al.) Serban-Çr.) “Kara bulut rahmet,
pürşüklü Havuç (Kalecikkaya-Al.) beyaz bulut tolu getirir.” Ayhan
pürtlemek Kendiliğinden ya da 2002: 233
baskı ile yerinden dışarı fırlamak ramık Römork (Or.)
(Çr.) ramuk Römork (Al.; Ba.; Badem-
pürtük 1. Çok küçük parça, tane- ce-Ka.; Türkler-Çr.) "Arapgırı’na
cik (Yerliköy-İs.; Çr.) 2. Dışkı par- gitmeden önce Uzun İrecep Em-
çası (Çalyayla-Çr.) minin Tosya ramuunu öndüç ala-
pürtüklenmek Topaklanmak lım." Şahin 2020: 112
(Çr.) ravan Yolda hızlı giden (Dutçakal-
pürtük pürtük Parça parça, top lı-Çr.)
top (Çr.) rayha Tat, lezzet (Sarimbey-Çr.)
püsek Sisli, yağmurlu hava (Kü- reci Tekel, reji (Çr.)
lah-Al.) reçbellik Çiftçilik, ekicilik (Ser-
püsen Sisli havalarda dallarda ban-Çr.)
donan kar, kırağı, kırç (Büyükbo- reçber Çiftçi, ekici (Gökçam-Su.;
latlı-Su.) “Şu ovanın püseni / Se- Evciortakışla, Serban-Çr.) “Aşkın
nin gibi küseni” Aytekin 2003: odu derunumu yakıyor / Reçber
161 olan tarlasına bakıyor” Koçak
püsenli Az sisli, nemli hava (Dut- 1980: 286
çakallı-Çr.) rekçin Mukavvadan yapılıp gelin
püsküüt Büsküvi (Ba.; Yağcılar- başına giydirilen, bir karıştan
Ka.) “Geçen aldığım püsküütler iyi uzunca, tepesi yuvarlak başlık
çıkmadı, nem çekmiş, yumuşak (Çr.)
yumuşak olmuştu.” Şahin 2020: reyçin Mısır calasından yapılan,
111 gelinlerin başına takılan başlık
püsmente Döküntü (Su.) (İmat-Al.)
püsürgeç ¦ aktaracak (Me.) rüktem Grip (Os.) “Bebek sebek
püsvende Kırık dökük, işe yara- hepisi de rüktem oldu bizim evde.”
maz (İs.; Çr.) Gösterir 2020: 42
pütün Bütün (Kuyucak-Me.)
410
410
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
411
411
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
412
412
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
413
413
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
414
414
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
415
415
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
416
416
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
417
417
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
418
418
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
419
419
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
420
420
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
421
421
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
422
422
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
423
423
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
424
424
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
425
425
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
426
426
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
427
427
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
428
428
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
429
429
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
430
430
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
431
431
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
432
432
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
433
433
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
434
434
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
435
435
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
436
436
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
437
437
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
438
438
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
439
439
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
soyha (1) Erkeğin üreme organı söbe (1) Yumurta biçimi, oval
(Çr.) “Soyhasında babalar çıka- (Ba.; Yerliköy-İs.; Ovakarapınar-
sıca!” Yoksul 2013: 577 Çr.) “Yüzü bana da biraz söbe gibi
soyha (2) Kızma ünlemi (Al.; Ba.; geldi. Bizim Menderes beğenmez
Aşağıfındıklı-Su.) “Yırttılar iki bu gızı.” Şahin 2020: 117
bacağımı soyhalar!” Sağmen söbe (2) Çocuk oyunlarında “gör-
2009: 79 düm, yakaladım” anlamında söy-
soyha (3) ¦ soygun 2 (İs.; Su.; lenen söz (Su.)
Gökköy-Çr.) söbek (1) Bulgurun iri çekilmesi
soyka (1) ¦ soyha (1) (Çr.) için baltacığın altına konularak
soyka (2) Olumsuz bir durumu, yükselmesini sağlayan topak-
nesneyi, kavramı anlatmak için lanmış ıslak bez (Su.)
söylenen söz (Os.; Yarımsöğüt- söbek (2) El değirmenlerinde alt
Su.) “Soyka bir türlü dırık tutmu- taşın ortasındaki ağaç çivi (Çr.)
yor.” Yoksul 2013: 577 söbelek (1) ¦ söbe (1) (Hacıham-
soyka (3) ¦ soyğun (Al.; Os.; Ka- za-Ka.)
mışlı-Su.; Dutçakallı-Çr.) “Soyka- söbelek (2) Yenebilen bir mantar
nı başına çalsınlar.” Yoksul 2013: cinsi (Ka.) "Söbelek, elicek, koç
577 mantarını / Toplamaya doyum
soykuntu Ölünün üzerinden çıka- olmaz Kargı'nın" Aşık 2003: 138
rılan giysi (Elmapınar-Me.) söbelem ¦ söbelen (Karagöz-Çr.)
soylamak Soyunu araştırmak “Bir seklem buğday, bir söbelem
(Çr.) mantarınan değişilmez.” Yoksul
soymuk 1. Çam ağacının dış kabu- 2013: 149
ğu altındaki yenilebilen bölüm söbelemek Saklambaç oyununda
(Ba.; İs.; Bademce-Ka.; Os.) “Koca kaleye ebeden önce gelmek, so-
çamın tomruğu / Pek hoş olur belemek (Çr.)
soymuğu” Gösterir 2011: 314 söbelen Kırlarda, dağlarda biten
2. Asma, pür gibi ağaçlarla mısır iri, yumurta biçiminde bir çeşit
sapı gibi bitkilerin soyulan ka- mantar (Çr.)
bukları (Âşıkbükü-Os.) söbeltmek Yumurta biçimi ver-
soypunmak Birden kendini ka- mek, ovallaştırmak (Çr.) “Dünya-
çırmak, sakınmak (Çıkrık-Çr.) yı söbeltip de karnına mı soka-
"Sopa vururken soypundu da sopa cak.” Ertekin 1944: 30
başkasına değdi. " Tdk 1993: söbesarı Sarı, uzun erik (Beydili,
3670 Çalyayla, İsmailköy-Çr.)
soyuh ¦ soyuk (Çr.) söbü ¦ böbe (1) (Ka.; Su.) “Gerek-
soyuk Soyulmuş, yüzülmüş (Çr.) tiği zaman tatlılaşan söbü yüzü
soyutmak Giysilerini çıkarmak, az-gındı.” Sarıyüce 2004: 114
soymak (Dereyazıcı, Kıcılı-Al; söbücek ¦ söbek (2) (Çr.)
Akçalı-Su.; Evciortakışla-Çr.) “Es- söğek söğek Arkası arkasına (Çr.)
ti deli poyraz dalıma yine / Soyut- söğôt alması Tatlı bir elma cinsi
tular yaprağımdan, dalımdan” (İs.)
Arız 2005a: 185 söğül Ayakta durma, dikilme (Çr.)
sozumak Ayakta dikelmek (Kale- söğülmek Ayakta durmak, dikil-
cikkaya-Al.) mek (Çr.)
440
440
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
441
441
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
442
442
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
443
443
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
444
444
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
445
445
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
446
446
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yen 8-10 santim eni olan tahta sürgün (1) Ağaç filizi (Kargı-Os.;
kısım (Çr.) Çalyayla-Çr.)
süpürük Süprüntü, çerçöp (Çr.) sürgün (2) İshal (İs.) "Karnı bo-
sürağaç Dört ayaklı, tekerli çocuk zulduğundan az kaldı ki Çorum
yürüteci (Çr.) “Sürür gidersin be- toprağına yeniden sürgün illetini
ni / Sana oldum sürağaç” Aytekin bulaştıra." Tahir 2006: 54
2003: 60 sürme Kapının içten kapanmasını
sürçmek Zenginken yoksul olmak sağlayan ağaç kol (Dereyazıcı-
(İs.) Al.; Acıpınar-Çr.)
sürecek Kapı sürgüsü (Çr.) sürmeli (1) Bir çeşit buğday (Çr.)
sürek (1) Satmak için pazara sürmeli (2) Çifte kavrulmuş kırık
götürülen hayvan sürüsü (Su.) leblebi (İs.; Çr.)
“Sürek hayvanlarını pazara za- sürmeli (3) Toplumdan ayrı dü-
manında kavuştur.” Yoksul 2013: şünen kimse (İs.)
585 sürtek Duvar dibinden geçen, üstü
sürek (2) Devamlılık, sebat (Âşık- çalı çırpı ile örtülü su arkı, köv-
bükü-Os.) “Onun süreği yoktur, tere (Âşıkbükü-Os.)
bugün tamam der, yarın ne der sürtmek Boş gezmek (Değirmen-
belli olmaz.” Arslaner 2016: 261 dere-Al.; İs.; Yarımsöğüt-Su.)
sürekçi Hayvan alıp satan gezgin sürtmük Yufka, ekmek yağlamada
kimse (Çr.) “Ayrıca sürekçilerden kullanılan yufka ya da ekmek
bize ucuz hayvan, sığır inek alıve- parçası (Al.)
rirsin.” Tahir, 2006: 276 sürtük Oynak, hoppa kadın (Dut-
sürgeç 1. Sacda pişen yufka ekme- çakallı-Çr.)
ğini çevirmeye yarayan yassı sürtülmek Bir yere uğramak (İs.)
tahta araç, aktaraç (Beydili, Ova- “Damat hiç gorünmezdi, sürtül-
karapınar, Ovasaray-Çr.) 2. ¦ mezdi oralara.” Abaz 2004: 99
sürgüç (Gölet-Ka.) “Ekmeğe göz sürüş Kavga, çekişme (Çalyayla-
diken ite sürgeç neylesin?” Yoksul Çr.)
2013: 267 sürtüşmek Çekişmek (Çr.)
sürgü (1) İçerden kapanan bir sürümek Kadını, kızı zorla kaçır-
çeşit kilit (Kargı-Os.; Çr.) “Gapı- mak (Kuyucak-Me.)
nın sürgüsü gırıldı hêri.” Nakiboğ- sürün İnce şeritler halinde kesilen
lu 2017: 234 yufkanın rulo biçimi verilerek
sürgü (2) Kalın ağaç direk (Kargı- tepside pişirilmesinden sonra
Os.) üzerine sarımsaklı yoğurt dö-
sürgüç (1) Yer ya da bulaşık bezi, külmesiyle hazırlanan bir tür
paçavra (Külah-Al.; İs.; Me.; Os.; mantı yemeği (Hamamlıçayköy-
Çalyayla, Dutçakallı-Çr.) “Müba- Çr.)
rek bir anda sanki bir bulaşık sürüncemek İş sonuçlanıncaya
sürgücü olup çıkmıştı.” İpek 2021: değin boş yere gecikmek (Su.;
218 Çr.) "Hatay işi sürüncemedeyken
sürgüç (2) Katı yağları ekmek, başbakanlığı bir başıbozuğa ne-
çörek üzerine sürmeye yarayan den bıraksın?" Tahir 2004 : 39
yufka ekmek parçası (Âşıkbükü- sürüşdürmek İki tarafın arasını
Os.) açarak kavga ettirmek (Çr.)
447
447
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
448
448
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
449
449
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
şak (2) 1. Orta (Çr.) 2. Kilimin orta şakşak (1) Elde oynanan büyük
bölümü (Su.) "Pabuç gelmekte ki taneli tespih (Ba.; İs.) “Kolu şak-
alnının şakına, gör nasıl gelmek- şaklı görünce / Biz delikanlı san-
te…" Tahir 2004: 249 dık” Akbaş 1983: 50
şakalak (1) Büyük, iri, yuvarlak şakşak (2) Avlu kapısında bulu-
(Çayyaka-Su.; Çıkrık-Çr.) “Şaka- nan, gelenin şaklatarak geldiğini
lak koç ile bile yayıldım / On iki bildirdiği bir çeşit madeni tok-
imamların kurbanıyım ben” (De- mak (İs.; Ovakarapınar-Çr.)
demoğlu) İvgin 2009: 26 şakşakı Kapı tokmağı (Çr.) “Kız
şakalak (2) Davranışlarında çe- dediğin kapı şakşakısı gelen çalar,
kingen olmayan, şakacı, atak giden çalar.” Yoksul 2013: 452
kimse (Çıkrık-Çr.) “Güzelce bir şal (1) Çul (Kuzuluk-İs.)
yâr buldum / Tatlı dilli şakalak” şal (2) 1. Kuşak (Yazır-Bo.; İs.;
Aytekin 2003: 94 Eskiekin-Çr.) “Bu sevdaya düşen
şakayı murtuna değdirmek Şaka âşık kendini bulmaz ayık / Ahiri
olarak bir eylemin kavgaya dö- şallar yakışır beline dilber senin”
nüşmesi (Çalyayla-Çr.) “Şakayı Çırakman 1992: 46 2. Pantolon
murtuna değdirme.” Yoksul 2013: (Al.)
588 şalaha Meyve yerken sularının
şakba Şapka (Çr.) “Gazaa hırtla- ele, ağza bulaşması (Os.) 2. Ye-
ana çekmiş, gozünde gozlük, ga- mek lekesi (İs.)
fasında da şakba.” Özdemir 2019: şalak 1. Büyümemiş, olgunlaş-
42 mamış kavun, karpuz (İs.; Acı-
şakıldak Birbirine çarpıldığı za- pınar, Ovasaray-Çr.) "Garpuz diye
man şakırtı çıkaran bir çeşit ço- ıhına ıhına şu şalağı mı getirdin
cuk oyuncağı (Çr.) heeri?"Kerman 1997: 25 2. Çok
şakımak Parlamak, ışık saçmak olgun kavun (Çr.)
(Çr.) şalaklatma Yemek öncesi ekşi yi-
şakırdak Dikdörtgen biçiminde yecekler yedirerek misafirin iş-
birleştirildikten sonra dönebilen tahını kesme (Çr.)
oymalı bir çubuğun konduğu, es- şalavurlamak Acele ile toplamak
nek bir ağacın da bu çubuğun (Çr.)
üzerine uzatıldığı, çubuğun dön- şallagan Çağlayan (Çr.)
mesiyle ağacın ses çıkardığı şallah Donsuz (İs.)
oyuncak (Su.) şallak (1) Donsuz, çıplak (Ba.; İs.;
şakırdanak Birdenbire, aniden Ka.; Kargı-Os.; Su.; Dutçakallı-Çr.)
(Çr.) “Yar kapudan giderken / Şa- "Gız şo bebek şallak, buña bi
kırdanak yıkıldım” Ertekin 2006: tumman geydir" Özdemir 2019:
57 30
şakkadak Birdenbire (İs.; Çr.) şallak (2) Yoksul kimse (Çr.) “Bir
"Bükmesiyle, sucuk biçimli kilit, şallağa başlıksız kız vermiş mi
şakkadak eline geliverdi." Tahir dedirteyim kendime.” Güven
2008: 180 2010: 22
şakkıdanak Birdenbire (Karagöz- şallak (3) 1. Suyun çok hızlı aktığı
Çr.) "Yosma şakkıdanak bayılmış yer; çağlayan (Ba.; İs.) “Bugün
orda." Özçatalbaş 2003 : 28
450
450
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
451
451
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
452
452
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
453
453
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
muş kaşı / Cemalin şelvesi nura ğün ediyor / Bizim şerbet ne za-
bağlıyım” Çevik 2008: 40 man” Türkoğlu 2007: 176
şemelek 1. Bir çeşit yaban kavu- şerbetcelik Yüklü bir satış yapıl-
nu, süs kavunu (Çr.) 2. Küçük ka- dığında alıcının dükkândaki çı-
vun karpuz (Çr.) “Şemelekten rağa verdiği bahşiş (İs.)
turşu kurduk.” Kerman 1997: 25 şerbet içmek Nişan töreni yap-
şememe (1) Bir çeşit yaban kavu- mak (Tatar-Çr.) “Şerbetimiz içildi
nu, süs kavunu, karpuzun küçü- / Düğünümüz yeniye” Gösterir
ğü (Çr.) “Koynundaki nar mıdır / 2011: 116
Yoksa yavrum şememe” Ertekin şerbetli Tanrısal güçlerce koru-
2006: 110 nan kişi (İs.)
şememe (2) Topaç (Çr.) şerbetlik Ocağın üzerine kireçten
şemender Eşek (Çr.) yapılan, lamba gibi gereçleri koy-
şemene Ekşimsi küçük bir kavun maya yarayan dar raf (Alacahö-
türü (Su.) “Bahçelerde şemene / yük-Al.; İs.; Büyükgülücek-Çr.)
Kolay gelmem dümene” Aytekin "Asıl çıngar ise, rafa sığmayanları
2003: 32 şerbetliğe dizmeye kalkınca çık-
şemsiyeli fistan Eteği verev ke- mış." Kalayoğlu 2017: 96
simli, düz gömlek biçiminde giysi şeremet 1. Çalışkan, becerikli, eli
(Çr.) çabuk, çevik (Al.; Çukurköy-İs.;
şemşiye Şemsiye (Al.) Su.) 2. Yaramaz, şerrinden emin
şeneltmek 1. Kurmak, geliştirip olunamayan (Ka.) 3. Tez, acele
canlandırmak (İs.) 2. Onarmak, (Ba.) “Nerden geliyon la Cenal
düzeltmek (Çr.) böyle şeremet şeremet?” Şahin
şenlik Aile, çocuklar (İs.) 2020: 119
şennik Şenlik, eğlence (Çr.) şeremet kabağı Gazyağı benzeri
şep Şap denilen hayvan hastalığı sıvıları doldurmak için kulanılan
(Ovasaray, Serban-Çr.) “Kelp de- huni (İs.)
risi şep mi alır / Yeler yeler mur- şergada 1. Yaramaz, kavgacı ço-
dar ölür” Koçak 1980: 368 cuk (İsmailköy, Sarimbey-Çr.) “O
şepci Bir işi yapmış görüntüsü ve- nâdar şergada gobelimiş öyle.”
ren, hatasını görünmez hale geti- Kerman 1997: 25 2. Şakacı (Çr.)
ren kişi (İs.) “Hoca, birez de şergada ya.., ba-
şepit Bazlama ekmeği (Yerliköy- dalın başına çoğüp.” Çorumevi
İs.) 2001: 16
şepleme (1) Deriyi pösteki yap- şergil Askıntı, baş belası (İs.)
ma, terbiyeleme (İs.) şerrah Etin içindeki ince yağlı
şepleme (2) İvediyle özensizce, tabaka (İs.)
üstünkörü yapılan iş (İs.) şettel Alna bağlanan bir çeşit ku-
şepşeme Sözleriyle, hareketleriyle şak (Eskiekin-Çr.)
çevresini neşelendiren kimse şevle Yansıyan ışık (Serban-Çr.)
(İs.) “Didarın şevlesi münver güneşten
şer Bela (Çr.) / Nurlarını gördüm gökcek yüzü-
şerbet Nişan töreni (Kalecikkaya- nün” Koçak 1980: 176
Al.; Bo.; Dutçakallı-Çr.) “Eller dü- şeyşana (1) Bir çeşit tüfek (Çr.)
şeyşana (2) Çeyiz (Eskice-Çr.)
454
454
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
455
455
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
456
456
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
457
457
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
458
458
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
459
459
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
460
460
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
461
461
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
462
462
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
463
463
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
464
464
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
465
465
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
466
466
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
"Eski gam yükünü taylamak ol- tece İpliği çile yapmaya yarayan
maz / Kılavuzsuz derya boylamak bir çeşit araç, çıkrık (Su.)
olmaz"Çimen 2005a: 40 tecemillet Hazırlık (Çalyayla-Çr.)
taylanmak Denk gelmek, uymak tecemme Yönetme, yönetim (Çr.)
(Çr.) "Küp biraz büyükçe imiş tay- tecen Yağ, çökelek, peynir basılan
lanmadı." Tdk 1993: 4744 tulum (Aşağıfındıklı-Su.)
taylasan Eskiden, başa sarılan tecir Canlı hayvan tüccarı (Ka.;
sarığın sırta uzanan bölümü (Çr.) Âşıkbükü-Os.) “Bu havalinin belli
taytak (1) İşi yapıp yapamayaca- başlı tecirleri vardı.” Arslaner
ğını düşünmeden kendini öne 2016: 262
atan kimse (Çr.) tecirip Deneyim, tecrübe (Çr.)
taytak (2) Ayakları içeri doğru tecirmek Becermek (Sarimbey-
basan, yanlara yatarak yürüyen Çr.)
kimse (İs.) teç (1) Bir çeşit tahıl ölçeği (İs.)
tay tay Bebeğin ayakta ilk dura- "Ata bir teç arpa verdim." Tdk
bildiği anlarda söylenen söz (İs.) 1993: 3857
tazıboncuğu Çocuk beşiğine, hay- teç (2) Harmandaki tahıl yığını
van yularına dikilen bir çeşit (İs.)
midye kabuğu (Çr.) teççe At, inek, öküz gibi hayvanla-
tazir etmek Umutsuz durumda rın arka bacaklarında oluşan, yü-
bırakmak (İs.) rümelerini engelleyen bir çeşit
te 1. Vay be! Demek öyle! anla- hastalık (Çr.)
mında şma ünlemi (Kuzuluk-İs.; ted İki kümeye ayrılan çocuklar-
Ovakarapınar-Çr.) 2. Olmaz, ha- dan, gözleri bağlı olanların sak-
yır! (Çr.) lananları bulmaya çalıştığı oyun
tebbeti tersinden okutmak Ço- (Çr.)
cukların yaramazlıkları karşısın- teddümek 1. Çeldirmek yıkmak
da büyüklerin şaşırması (Ba- (Âşıkbükü-Os.) 2. Ayağını kay-
demce-Ka.) dırmak; birini rahatsız ederek
tebelleş olmak Sürekli ısrar ede- bulunduğu yerden uzaklaştır-
rek bıktıracak ölçüde rahatsız mak, tettirmek (Âşıkbükü-Os.)
etmek, ardından ayrılmamak tedirgin etmek Korkutup kaçır-
(Kılavuz-Al.; Ba.; İs.) “Bana tebel- mak, kuşkulandırmak (Çr.)
leş olmasın Allah’ını seven.” Gü- tedirkin etmek ¦ tedirgin etmek
müş 1977: 50 (Çr.)
tebsermek Kurumaya yüz tutmak, tedürgün olmak Rahatsız olmak,
tepsermek (Çr.) tedirgin olmak (Os.)
tec Geniş ağızlı büyük bakır kap tee Şaşma ünlemi (İs.)
(İs.) “Tec adı verilen geniş ağızlı tefârik (1) Eskiden gelin giysisi
büyük bakır kaba boşaltılır.” yapılan sırma işli bir çeşit ipek
Oğuz 2006a: 32 kumaş (Su.; Çr.)
teccal Yaramaz, hileci, kandırıcı, tefarik (2) Güzel kokulu bir bitki
sevilmeyen kimse (Çr.) kökü (Çr.)
tecce (1) ¦ teççe (Me.; İncesu-Su.) tefe Dokuma tezgahlarında tarağı
tecce (2) ¦ tece (Alacahüyük-Al.; tutan, mekik ipliklerini sıkıştır-
Oğlaközü-Su.; Beydili-Çr.) maya yarayan araç (İs.; Su.)
467
467
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
468
468
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
tekleme Az, tek tük (Çr.) “Evlekle- ğiyle çocuk düşürmeye çalışanlar
rin kıyılarına kendir diker tekle- olurdu." Balıkçı 2010: 81
me.” Gümüş 1977: 104 teleme 1. Az pişmiş, yarı çiğ (Kıcı-
teklemek Mısır, pancar gibi bitki- lı-Al.) 2. Davar sütünün maya-
leri seyrekleştirmek (Çr.) landıktan sonraki katılaşmamış,
teklicen Bir çeşit ot (Çr.) pelte kıvamındaki durumu (Çr.)
tekmik Tekme (Al.) “Yeme teleme, koyun gibi mele-
tekne Hamur yoğurmaya yarayan me.” Yoksul 2013: 649
büyük tahta kap (Karkın-İs.; telesemek Çok terlemek (İs.)
Turgut-Çr.) “Tandır söndü tek- teletüs Yarım yamalak, üstünkörü,
nem bekliyor hamur / Hasretim özensiz yapılan iş (Çr.)
ben una una bilen yok” Gardaş telis Keten ya da kendirden seyrek
1979: 6 dokunmuş çuval (Al.; Âşıkbükü-
tekne gazıntısı Çok çocuklu bir Os.; Serban-Çr.) “Parası olanlar
ailede en son çocuk (Çr.) “Tekne cüppe kürk giyer / Yırtık telis ver-
gazıntısı olduğu için Yeter’i her- miyorlar parasız” Koçak 1980:
kes seviyo.” Kerman 1997: 25 235
tekne orucu Çocukların ana öğün- teliz ¦ telis (Al.)
ler dışında yemek yemeden tut- telkırmalı işleme Sırma, gümüş
tuğu oruç (Çr.) "Tekne orucunu tellerle tülbente yapılan bir çeşit
tutan çocuk bunu dedesine satar." iş örneği (Çr.)
Aşık 2003:79 tellek Natır, tellak, keseci, yıkayıcı
tekne taşı Üzerinde çamaşır yıka- (Çr.)
nan taş (Çr.) “Haymalığında ana- telleme (1) Tomruğun hızarla
mı, bacımı bekleyen tokacıyla boyuna ikiye ayrılmış parçaları
tekne taşını…” (M. Tuluk) (Ovakarapınar-Çr.)
tekne tendürük boş Yiyecek telleme (2) Kazandan çıkarılan
içecek yok (Bademce-Ka.) İskilip dolmasının üzerine et su-
tek oyun Bir halk oyunu (Al.) yu dökerek tadını artırma (İs.)
teksermek Karşı koyarmış gibi tellenmek 1. Küsmek, darılmak,
yapmak, karşı gelmek (Su.) gücenmek, alınmak (Çr.) 2. Titiz-
teksivrik 1. Cılız, gelişmemiş ekin lenmek, öfkelenmek (Sarimbey-
(İs.) “Sizin arpa teksivrik kalmış.” Çr.) “Yine ne var da tellendin.”
Tdk 1993: 3867 2. Topraktan yeni Kerman 1997: 73
çıkan ekin (Çr.) telli Fazla alıngan (Su.)
tektük Aralıklı olarak, ara sıra tellik 1. Kumaştan ya da yünden
(Dutçakallı-Çr.) örülerek yapılan takke (Al.)
teküllü 1. Nişanlı (İs.) 2. Sevgili 2. Terlik (Al.; Âşıkbükü-Os.)
(Ka.) telli tura Gençlerin düğün dernek
tele Giysi yakalarının içine konu- günlerinde oynadığı bir oyun
lan kolalı bez, tela (Çr.) “Dur şu (Çr.)
praşuva cekedin telesini takıyım teltel Eskiden kış aylarında yapı-
da.” Özçatalbaş 2003: 74 lan bir çeşit pişmaniye (Kale-
telek Kuş, tavuk gibi hayvanların cikkaya-Al.; Su.; Beydili, Küçük-
iri, kalın tüyleri (Kıcılı-Al.; Ka.; palabıyık-Çr.) “Bu akşam teltel
Os.; Kavşut-Su.; Çr.) "Tavuk tele-
469
469
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
470
470
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
471
471
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
472
472
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
473
473
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
474
474
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
475
475
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
476
476
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
477
477
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
478
478
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
479
479
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
480
480
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
481
481
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
482
482
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
483
483
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
penpe canfesi / Tor uçkuru çözer- şıyor bak / Eski güzellikler şimdi
ler” Ertekin 2006: 10 2. Örgü ka- düş gelir” Özgür 2002: 32
zak (Büyükdivan-Çr.) tosbağa Kaplumbağa (Değirmen-
tor (4) Çözülemeyen ilmek (Çr.) dere-Al.; İs.; Su., Büğdüz, Dutça-
“Mavi yelek mor olur da / Etekleri kallı, Eskiekin-Çr.) “Başımdan at-
tor olur” Kurtoğlu 1998: 66 tığım tosbağa, geldi gene girdi
tor (5) Toy, işe alışkın olmayan bağa.” Yoksul 2013: 114
insan ya da hayvan (Evci-Bo.; İs.; tosbağa küstere Rende (Ka.)
Su.; Evciortakışla-Çr) “İki üç ya- tosbağı (1) Kaplumbağa (Serban-
şındaki tor taylara binmek bir Çr.) “Yağmurda kalmış sinekçesi-
maceradır.” Sarıyüce 2006: 79 ne / Tosbağı kütüğne sinmeniz
toraman Güçlü, kuvvetli (Evci- neden” Koçak 1980: 294
Bo.) "Av, isterse toraman bir kaz tosbağı (2) Tıkanan suyollarını,
olsun, sivri pençelerinin arasın- künkleri temizlemekte kullanılan
dadır artık." Sarıyüce 2006: 108 birbirine sarılmış telis parçaları
torgay Serçe kuşu (Kalecikkaya- (Çr.)
Al.) tosba paklası Pişirilerek yenen
torlak İşe alışmamış, genç, toy bir çeşit ot, yaban baklası (Çal-
hayvan (Akçalı-Su.) “Torlak öküz yayla-Çr.)
tez kırarmış sabanı / Kör yoksa tosba soluğu Azıcık dinlenme
zararla buluşma dedim” Arız (Çr.)
2005b: 8 tosboo Kaplumbağa (Yağcılar-Ka.)
torlanmak Alışmak (Perçem-Al.) tosga 1. ¦ toska (Aşağıfındıklı-
“Bazı insan torlanmıştır yalana / Su.) 2. Domuz yavrusu (İs.)
Gıybet edip koğlamağa erinmez” toska İki üç yaşında genç manda
(Aşık Hüseyin) Ercan 1991: 110 (İbik-Is.; İncesu-Su.)
tortor Motosiklet (İs.) toslak Solunum güçlüğü çeken
tortu 1. Bir köy seyirlik oyunu yaşlı kimse (Çr.)
(Gökköy-Çr.) 2. Köy seyirlik toslumbağa Kaplumbağa (İs.)
oyunlarında üst üste giysiler gi- tosmak Odun kütüğü (Çr.)
yilerek yaratılan tipleme (Külah- tosmuk Darılan, küsen (Çr.)
Al.) tosnumak Küserek bir köşeye bü-
toru Koyu kırmızı at donu (Çr.) zülüp oturmak (İs.).
toruk (1) Dikkafalı (Çr.) tospağa Bir köy seyirlik oyunu
toruk (2) Doruk (Çr.) (Çr.)
toruk (3) Küçük ekin torbası (De- tostopalak Yuvarlak, top gibi (İs.;
reyazıcı-Al.) Çr.)
torukturmak Kararlaştırmak tostos (1) 1. Yüzü gülmeyen, so-
(Çr.) murtkan (İs.). 2. Şişman çocuk
toruş Bir kağnıyı çekemeyen ca- (Su.)
mızlara yardım amacıyla getiri- tos tos (2) Güçlükle soluk almak
len camızlara verilen ad (Gölet- için (Çr.)
Ka.) tosulamak Güçlükle, hırıltılı soluk
tosba Kaplumbağa (Palabıyık, almak, burnundan solumak, öf-
Türkler-Çr.) “Tosba tazı ile yarı- kelenmek (İs.; Çr.) “Danın’ın da-
484
484
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
485
485
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
486
486
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ellerini öpmeye gelen kıza törele- tuğlu sarka Gümüş, altın simli
rini takarlar.” Yöndem 1983: 15 motiflerle işlenen, düğünlerde
töremek Çoğalmak, türemek (Ka- giyilen giysi (Çr.)
lecik-Me.; Karakaya-Su.; Eskie- tuğmen Kuşların ibiği (Yerliköy-
kin, Serban, Sarimbey-Çr.) “Yürü İs.)
güzel yürü töremiyesin / Kör ol- tuğul tuğul Çok tavlı (Sarimbey-
sun gözlerin göremiyesin” Akbaş Çr.)
1983: 75 tuhla Tuğla (Esentepe-İs.) "Çıhar-
törlek 1. ¦ töllek (1) (İs.; Ova- sın tuhlanın üsdüne." Abaz 2004:
karapınar-Çr.) 2. Bağırsağı bo- 117
zuk, sürgün olmuş kimse (Çr.) tuhran Testi biçiminde kulplu ya-
törlemek ¦ töllemek (Kargı-Os.; yık (Çr.)
Çr.) tukmük Tükürük (Gökköy-Çr.)
törtör (1) ¦ töllek (1) (İs.; Kargı- tūla (1) Tuğla (İkipınar-İs.) “Tūla
Os.) altını arayıkene elime geşdi.”
törtör (2) İki tekerletli motorlu Abaz 2004: 123
taşıt (Çr.) “Komşuların törtör de- tula (2) Beşer kişilik iki grup ara-
dikleri küçük bir motorsikletle sında kayışlarla oynanan bir ço-
gelir.” Güven 2017: 120 cuk oyunu (Çr.) “Tula oyununa
töslemek Kavga edenleri ayırmak başlamadan önce eş seçimi yapı-
(Çr.) lır.” Oğuz 2006b: 37
tösmek Kesilmiş ağacın toprakta tula (3) Yüz, yanak (Bademce-Ka.)
kalan bir karış yüksekliğinde kö- tuluk (1) Pekmez, peynir, yağ gibi
kü (Çr.) şeyler koymaya yarayan ya da
töt Topaç (Os.) yayık olarak kullanılan deri, tu-
töymüklemek Yaşlanarak öksü- lum (Me.; Dutçakallı, Küçükpa-
rüklü, hastalıklı olmak (Çr.) labıyık-Çr.) “Ağanın adamları şi-
töymüklenmek Kocamak, yaşlı- şirilmiş deri tuluklarla bu adalara
lıktan güçsüzleşmek (Çr.) geçer.” Tahir 2008: 173
töz Kulağın arkası (İs.; Kargı-Os.) tuluk (2) Yanakları dolgun kişi
tözsüz 1. İnançsız (Dutçakallı-Çr.) (İs.; Su.)
2. Yersiz konuşan ya da davra- tuluk (3) Çok yiyen ya da çok içen
nan kimse (Dutçakallı-Çr.) kimse (Karagöz-Çr.)
Trakya Bir halk oyunu (Çr.) tuluk (4) Kuyudan su çekilen
tren yolu 1. Bir boncuk örgü mo- ağaçtan kova (İs.)
tifi (Su.) 2. Bir çeşit iğne oyası tulum Kadın giysisi (Çampınar-
(Çr.) Os.)
trokman Mezarın yan bölümü; tulumbalı Ceketlerin önüne yapı-
sapıtma (Su.) lan bir tür işleme (Çr.)
tuç Tunç (Çr.) tulunmak Ayın ya da güneşin
tufranda Yeni, taze, turfanda (Çr.) batması (Çr.)
tuğ Kamışın tepesindeki püskül tulup Eğrilecek duruma getirilmiş
(Çalyayla-Çr.) tiftik topu (Çr.)
tuğelemek Yerden sürükleyerek tuman Don, pantolon, şalvar (Kü-
uzağa atmak (Os.) lah-Al.; Âşıkbükü-Os.; Kamışlı-
Su.; Dutçakallı, Gökköy, Sarim-
487
487
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
488
488
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
489
489
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
490
490
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
491
491
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
onun udunu / Molla Hasan oğlu uğrun Gizli (Külah-Al., is.; Arpalık,
Al’efendi’nin” Koçak 1980: 339 Çalyayla, Dutçakallı, Serban-Çr.)
udlu Namuslu, adaplı (Su.) “Bizden uğrun kaçak işi tutmanın
udyeri İnsanın üreme organı (İs.) utancını savuşturamadı.” Tahir
ufak (1) Ekmek kırıntısı (Çalyay- 2004: 193
la-Çr.) uğrun uğrun Gizli gizli, içten içe
ufak (2) 35’lik rakı (Çr.) (Çıkrık, Sarimbey, Serban-Çr.)
ufamaç ¦ omaç (Su.) “Yavanımı “Anasından bellemiş / Uğrun uğ-
yaşa say / Bölüş ufamacımı” Ayte- run gezmeyi” Gösterir 2011: 169
kin 2003: 156 uğrunu kesmek Yolda giden kim-
ufarak Ufakça, az ufak (Evci-Bo.) senin önünü kapatmak ya da
“Ufarak, sırttan yere basıkçaydı.” önünden geçmek (Çalyayla, Eski-
Sarıyüce 2006: 72 ekin-Çr.) “Ben Abuzer Ağa’mın
ufra ¦ uğra (İs.; Os.; Gökçam, uğrunu kesmem.” Tahir 2006:
Kamışlı-Su., Dutçakallı-Çr.) 275
ufunet Öfkeli tavır, zarar veren uğrünmek (1) Sallanmak (Su.)
taşkınlık (İs.) “Uğrünerek geliyor.” Uçakcı 2006:
uğmak Ovalamak (Bademce-Ka.) 374
uğmek Ağaçta çiçeğin açıp mey- uğrünmek (2) Kuru pasta gibi
venin oluştuğu ince dal (İs.) yiyeceklerin ağızda eriyip yok ol-
uğra Yufka açılırken, hamurun ması (İs.)
tahtaya yapışmaması için kulla- uğu Baykuş (Ba.; Çr.) “Bayırdan
nılan kalın un (Ka.; Su.; Bey-dili, inerken yolda bir uğu kuşu gör-
Ovakarapınar-Çr.) "Gelini koştu dük.” Demiryürek-Ozulu 2017:
elinin uğrasıyla." Gümüş 1977: 63 139
uğrak İnme türü hastalıklara veri- uğundurmak Bayıltmak, kendin-
len ad (Su.; İsmailköy-Çr.) “Yele den geçirmek (Çr.)
uğrağa doktor ne yapsın lan.” Gü- uğunmah ¦ uğunmak (İncesu-
ven 2013: 241 Su.)
uğrak yeri İnsanların toplanıp uğunmak (1) 1. Çok ağlamaktan,
konuştukları yer (Su.) çok gülmekten ya da acıdan ken-
uğralamak (1) Yufka yapılırken dinden geçmek, bayılmak (Kü-
yapışmaması için altına üstüne lah-Al.; Os.; İncesu-Su.) “Uğuna
un serpmek (Çr.) uğuna kendilerinden geçtiler.”
uğralamak (2) Tozlanmak (Çr.) Sarıyüce 2004: 239 2. Nefesi ke-
uğru 1. Hırsız, yol kesen (Sarim- silmek (Gökçeağaç-Uğ.; Karado-
bey-Çr.) "Yavuz uğru kesilip ev na-Çr.) 3. Esef etmek (Göceno-
sahibini yıldıracak…" Tahir 2004: vacığı-Çr.) "Ben şimdi misafirlere
154 2. Uğursuzluk, kötülük (Su.; ne pişireceğim diye uğunuyordu."
Sarimbey-Çr.) “Bir gönül uğrusun Ertekin 1946: 20
öldüremedim / Çok ikrar eyledim uğunmak (2) Çok hızlı dönen
bildiremedim” Çimen 2005a: 34 topaç için kullanılır (Külah-Al.)
uğrulamak Çalmak, aşırmak (Çr.) uğur Yolda giden bir kisenin ya
“Şunun bunun ekinine mi girdi, da aracın önü (Gökçam-Su.; Çal-
oğlak moğlak mı uğruladı.” Tahir yayla, Göcenovacığı-Çr.) “Bebeler
2007: 330
492
492
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
493
493
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
494
494
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
495
495
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
496
496
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
497
497
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
498
498
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
499
499
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
500
500
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
501
501
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
502
502
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
503
503
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
veran Yıkıntı, virane, harabe (Çal- vezne Bir çeşit fincan (Çr.) “Su
yayla, Evciortakışla-Çr.) “Evi ve- akar vezne ile / Malım yok hazne
ran olasıca.” Yoksul 2013: 299 ile” Ertekin 2006: 103
verane Virane, yıkıntı (Çr.) “Sahi- vezzek Giyside kumaşın bitimine
bin çoğumuş aldı elimden / Vera- ya da gerekli yerlerine konan
ne beklemiş bayguşa döndüm” lastikli, kalın bezli bağlantı bitişi,
Caferoğlu 1994: 146 boğum yeri (Gökçam-Su.)
veren ¦ veran (Kargı-Çr.) “Veren vı Kadınların kullandığı “ya, öyle
kalsın köyleri / Duramadık doya- mi” anlamında şaşkınlık ünlemi
sı” Özüdoğru 2018: 51 (Su.)
verep 1. Eğri, verev (İs.; Su.) 2. vıccık vıccık Çok cıvık (Çr.) “Vıc-
Bayır, yokuş, yamaç, tepe (De- cık vıccık olmuş.” Yoksul, 2013:
ğirmendere-Al.; İbek-Me.; Su.; 629
Teslim-Çr.) “Ters yele harman sa- vıcık vıcık Çok cıvık, sulu (Evci-
vurma / Verebe gağnı devirme.” Bo.; Su.) “Ortalık vıcık vıcık ça-
Kerman 1997: 49 mur olmuştu.” Sarıyüce 2004: 143
ver etmek Desteksiz biçimde vıcımah ¦ vıcımak (Çr.)
yüksekten atmak, sallamak (Su.) vıcımak Oyunbozanlık yapmak
“Oturmuş imiğine, ver ediyor ka- (Çr.)
mayı.” Gümüş 1977: 55 vıcır vıcır Cıvıl cıvıl (Ahmetoğlan-
verevli Kadınların giydiği üç etek Çr.) “Her hanede beşer onar ço-
entarinin bir çeşidi (Çr.) cuk vıcır vıcır oynaşır, bahçelerde
vergili Nişanlı (Çr.) kuş seslerinden çok çocuk sesi du-
verimderlik Vermeklik (Çr.) yulurdu.” Çalışgan 2021: 60
verimker Vermeye yatkın, verme vıdı vıdı Geveze (Çıkrık-Çr.)
eğiliminde olan (Göcenovacığı- vıdırdamak Alçak sesle homur-
Çr.) “Analığına bir kömüş düve- danmak, söylenmek (İs.)
siyle bir karasığır damızlığı ve- vıdırdanmak Mırıldanmak (Çr.)
rimker baban.” Gümüş 1977: 7 vıd vıd ¦ vığırdamak (Çr.)
ver veç Düzen, yöntem (Çr.) “Bı- vığ Yazıklanma ünlemi (Çr.)
rak canım verli veçli bir şey değil.” vığıltı Uğultu (Gökçam-Su.)
Tdk 1993: 4804 vığırdamak 1. Sessizce konuşma
vesayit Araba ya da benzeri taşıt- için (Çr.) 2. Kaynaşmak (Çr.)
lar (İsahacı-Al.; Ba.; Eskiekin-Çr.) vığır vığır Çok, çok bol, kımıltılar-
“Yaya gelip gittim, yoktu vesayit / la kaynaşma durumunda (kurt,
Kuşlar gibi köye uçtuğum günler” karınca, sinek, çocuk) (Çr.)
(Kurtoğlu) Yakar 2008: 78 vıh Üzüntü, şaşma bildiren ünlem
vesek 1. Rehine konulan mal, tutu, (Çr.) “Vıh gızz! Gazaa geçirdin he
rehin (İs.; Me.; Or.) 2. Belge (Çr.) mi?” Kerman 1997: 26
vessüz ¦ vetsiz (Os.) vıııı Ya! Öyle mi? (Os.)
vet Gerek (Çr.) “Vetsiz adam.” Tdk vıkboğom Çok sıkıştırıp acele et-
1993: 4804 tirmek (İs.)
vetsiz Yersiz konuşan, patavatsız vık vık Sürekli, boğulurcasına ök-
(Demirşeyh-Su.; Acıpınar-Çr.) sürürken çıkan ses için (Çıkrık-
vetsüz ¦ vetsiz (İbik-İs.) Çr.)
504
504
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
505
505
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
vicit kuşu Aklı, karalı serçe bü- vortvortcu Saksafon türü nefesli
yüklüğünde bir çeşit kuş (Çr.) sazları çalan kişi (İs.)
viddirik Oynak, yersiz davranan vurguç Çekiç (Su.) “Vurgucunan
kimse (Dutçakallı-Çr.) murcu geti de şuruya bi avgın ya-
vidik Köpek yavrularını çağırma palım.” Gösterir 2020: 42
ünlemi (Gölet-Ka.) vurgun (1) Âşık, tutkun (Çr.)
vidiklemek Kurcalamak, deşmeye vurgun (2) Büyük, iki ya da daha
çalışmak (İs.) fazla at koşulmuş araba (İs.)
vidividi Ördek yavrusu (Çr.) vurgun olmak Âşık olmak (Çr.)
vili vili Cilveli (Çr.) “Eminem vili vurunmak (1) Şapka ya da bere
vili / Yaşmağı yılan dili” Ertekin giyinmek (İs.) “Sarıklı hocalar-
1971: 49 dan 1 Mayıs’ta şapka vurunacak-
vingirdemek Bir çeşit ses çıkar- larına dair imza almışlar.” Demir-
mak (Göcenovacığı-Çr.) “Tazı yürek-Ozulu 2017: 109
vingirdeyüb yerleri koklayarak vurunmak (2) İğne yaptırmak
köye doğru gidiyordu.” Ertekin (Ba.) “Dün akşamdan sancıdan
1946: 16 duramayınca bi iğne vurundum,
viraç Dönemeç, viraj (Sarimbey- ossaat rahatladım.” Şahin 2020:
Çr.) “Bozuk fikir anlamaz ki viracı 129
/ Takla atar devirirsin aracı” Çi- vuruşmak Boynuzlu iki havyanın
men 2006: 9 çarpışması, toslaşması (İbik-İs.)
vire Sürekli (Çr.) vuruşturmak Karşılaştırmak, ya-
virivi Ne olur bana ver, veriver rıştırmak (Göcenovacığı-Çr.)
(Yağcılar-Ka.; Os.) “Görmeli de konuşmalı… Görürüz
viriyy Şaşkınlık, hayret bildiren canım, vuruştururuz.” Gümüş
bir ünlem (Gölet-Ka.) “Viriyy !.. 1977: 135
Başıma gelene bak.” www.golet.- vücot Vücut, beden (Çr.) “Nasıl
tr.gg/ vücodu şunun gız?” Özçatalbaş
vittirdek Kurbağaların yumurta- 2002: 20
dan yeni çıkmış çok devinimli
yavruları (Os.) “Selladaki vitir-
dekleri gordüñüz mü gobeller?”
Gösterir 2020: 42
Y
vit vit Ördek yavrularının sesi için
(Çr.) ya Evet (Ka.) “Evete ya, hayıra yo …
viyildemek Sürekli hareket etmek derler Kargı’da.” Dbk 2003: 134
(İs.) yā Yağ (İs.; Çr.) “İnekleri yazıla
viyil viyil Bir topluluğun canlı, gedeler / Sütlerinden sarı yālar
hareketli olması (Ba.; İs.) “Goyu- edeller” Caferoğlu 1994: 152
nun guyruğuna gurt düşmüş. Viyil yaalı Kadınların ekmek ederken
viyil hemi de.” Şahin 2020: 129 yaptığı, yufkaya göre daha küçük
vizir vizir ¦ vızır vızır (Çr.) daha kalın ekmek; yağlı (Ba.)
vō Üzüntü, şaşkınlık ünlemi (Os. “Bizimkiler ekmek ediyor. Ben de
vōha Koşum hayvanlarını dur- yaalı yemeye gidiyorum.” Şahin
durma, yürütme ünlemi (Ovaka- 2020: 130
rapınar, Sarimbey-Çr.)
506
506
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
507
507
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yağar (1) Sırt (Çr.) “Yağarına iki yağlı ballı olmak Birisiyle sıkı fıkı
sumsuk vurdum, yuvarlanıp gitti.” olmak (Çr.)
Yoksul 2013: 632 yağlı gara İs ile yağ karışımından
yağar (2) Yağmur (Su.) “Yağar oluşan, halk arasında merhem
eser yolcu yolunda gerek.” Yoksul olarak yaralara da sürülen ten-
2013: 632 cere kiri (Sevindikalan-Çr.) “Ula
yağarnı Sırt (İs.; Demirşeyh-Su.; yavrum get evinize de eben yağlı
Sarimbey-Çr.) gara bassın, o gan durmaz yoğu-
yağaşlık Sürekli yağmurlu, yağışlı sa.” Özcan 2021: 6
(Çr.) yağlıcı Börekçi (İs.)
yağaz Ters, inatçı (Çr.) yağlı çörek Arasına yağ sürülerek
yağda Yağlı kir, yağ lekesi (İs.; Su.) yapılan yufka biçimli çörek (Su.)
“İşliğinin yakasını yağda bürü- yağlı hamır Kesme hamurla yapı-
müş.” Yoksul 2013: 406 lan makarna türü bir yemek (Su.)
yağdalı 1. Pis, yağlı (Çıkrık-Çr.) 2. yağlık 1. Mendil (Âşıkbükü-Os.;
Giysisi, başı yağlı, kirli, pis kimse Su.; Büyükdivan, Çalyayla, Eskie-
(Çıkrık, Sarimbey-Çr.) “Heybeye kin, İsmailköy-Çr.) “Yağlığın kir-
koyduğu yağdalı paltosunu çı- lenmiştir / Gözyaşımla yuyum
karttı." Aksu 2013: 113 yâr” Gösterir 2011: 270 2. Kadın
yağır (1) Kel (Çr.) “Yağır tırnak başörtüsü (Büyükdivan-Çr.)
bulsa başını kaşır.” Yoksul 2013: yağlı kayış Saklanan kayışın bu-
632 lunması esasına dayanan seyirlik
yağır (2) Sırt (Su. köy oyunu (Çr.)
yağır (3) Yük ya da binek hayva- yağlı ufamaç Ufalanmış yufkayı
nının sırtında, eyerin ya da se- yağla karıştırarak yapılan yemek
merin açtığı yara (Sarimbey, (Su.)
Serban-Çr.) “Yavuz itten yağır yağmurluk Kaput, palto, pelerin
eksik olmaz.” Yoksul 2013: 644 (İs.)
yağırnı Sırt (Su.) “Daha iki adım yağnız Yalnız (Kuyucak-Me.)
atmadan da yağırnısından kurşu- yağrı Sırt (Kargı-Os.)
nu yedi.” Sarıyüce 2004: 256 yağrık Et kıymak, odun yarmak
yağış Yağmur (İs.; Me.) “Keteleri için kullanılan ağaç kütük (Kü-
sardılar mı, yağışsız havalarda lah-Al.; Me.)
kırlara açılır orada yerler.” Seyda yağsak Yağlı, kaygan, yapış yapış,
2006 : 210 kirli (Âşıkbükü-Os.) “Yağsak yağ-
yağız (1) Esmer, kara renkli (Evci- sak ellerinle her yere dokunuyor-
Bo.) "Yalnız biri baklakırı, öbürü sun.” Arslaner 2016: 264
ya-ğız iki binek hayvanı bırakıl- yağşak Asılgan, şımarık (Su.)
mıştı." Sarıyüce 2006 : 82 yağşanmak Şımarmak (Su.)
yağız (2) Tavlı, bakımlı at (Su.) yağşı Büyük çömlek (İs.)
yağlama Düğünlerde tereyağı ile yağ tutma Hayvan, fazla yağlandı-
yağlanarak verilen çörek (Gök- ğında beliren, birdenbire öldü-
çam-Su.) ren bir hastalık (Çr.)
yağlempe Taşlarla oynanan bir yağ tutmak Semirmek, yağlanmak
çocuk oyunu (Kargı-Os.) (İs.)
yağlı Börek (İs.)
508
508
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
509
509
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
510
510
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
511
511
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
512
512
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
513
513
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
514
514
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
515
515
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
516
516
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yarenlik etmek (2) Söyleşmek, yarınsı gün Bir sonraki gün (Gö-
birlikte eğlenmek, şakalaşmak let-Ka.) “Haberi aldığımız günün
(Os.; Ovakarapınar-Çr.) “Gel se- yarınsı günü yola çıktık.” www.-
ninle biraz yarenlik edelim hele.” golet.tr.gg/
Yoksul 2013: 320 yarıntesi Yarından sonraki gün
yarennik etmek Kadın kadına (Göcenovacığı-Çr.) "Olmaz o yüz-
sevişmek (Çr.) den. Yarın, yarıntesi gidemezsi-
yarga Bölük, parça (Külah-Al.) niz." Gümüş 1977: 127
“Ben varırken abdal garılarının yarin Yarın (Yeşilyurt-Al.; Akçalı-
hepsi yarga yarga olup geri çekil- Su; Evciortakışla-Çr.) “Yarinlere
diler.” İpek 2021: 318 söylüyorum bu günü / Elbette
yarha Bir arpa türü (İs.) gerçeğe kıyan utansın” Şahadoğ-
yarıcı Tarlayı ekip, ürünün yarısı- ru 1995: 269
nı alan ortak (Çr.) yâr küstü gönül barıştı Eskiden
yarık Çatlak, delik (Çr.) örülen bir çorap ya da çorap na-
yarıkmak Binek hayvanlarını koş- kışı (Çr.)
mak (Bademce-Ka.) yarma (1) Buğday, arpa, mısır,
yarım ağaz İsteksiz, içten gelme- bezelye gibi tahılların iri çekilmi-
yerek, dil ucuyla (İs.; Çr.) şi (İs.; Çitli-Me.; Kamışlı-Su.; Dut-
yarım avuç Avucu doldurmayacak çakallı-Çr.) “Daracık sokuda yar-
kadar az (Çr.) ma dövülmez / Güzelin üstüne
yarım efe Gıcı gıcı oyununda, çirkin sevilmez” Oğuz 2006a: 10
değneğin direkteki şapkaya do- yarma (2) 1. Damda üzerine ki-
kunması ile oyuncunun kazandı- remit döşenen ince tahta (Ka.;
ğı avantaj (Çr.) “Değnek şapkaya Os.) 2. İri yarılmış ağaç, odun
dokunursa oyuncu yarım efe (Çıkrık-Çr.) “Analar besler hur-
olur.” Oğuz 2006b: 16 mayla, eller döver yarmayla.”
yarımlā ¦ yarımlağı (Ba.; İs.; Yoksul 2013: 56
Baltacı Mehmet Paşa-Os.; Çalyay- yarmaca Yarılıp, içi gösterilerek
la-Çr.) “Hatıplar Bulgur’un zaabı satılan kavun karpuz (İs.; Çr.)
Bekci Mustafa Abi yarımlaa ile yarmaça 1. ¦ yarma (2) (İs.)
bulgur ölçüyo.” Şahin 2020: 131 2. Kalın odundan ayrılan parça-
yarımlağı Şinik denilen tahıl ölçü lar (Çıkrık-Çr.)
biriminin yarısı (Çr.) yarma aşı Suda haşlanmış yarma-
yarımlağu ¦ yarımlağı (Âşıkbü- ya soğan, kıkırdak eklenerek ya-
kü-Os.) pılan bir yemek (Ovakarapınar-
yarımlık 1. Yarım liralık altın (İs.) Çr.) “Yarma aşı yemeğimin başı.”
2. Gümüş ya da kâğıt lira yarısı Yoksul 2013: 642
(Çr.) yārnı Sırt (Kavşut-Su.)
yarım yamalak Eksik, özensiz yarnık Kadın göğüslüğü (Eskiali-
yapılmış, düzensiz iş (İs.; Çr.) bey-Ba.)
yarımyanıç 1. Yengeç (Çalyayla- yarpız Sulak yerlerde kendiliğin-
Çr.) “Yarımyanıç gibi yan yan yü- den yetişen yaban nanesi (Külah-
rüme.” Yoksul 2013: 641 2. Üç Al.; Çr.)
ayaklı bir çeşit ahtapot (Çr.) yarsamak Göreceği gelmek, özle-
mek (Çr.)
517
517
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
518
518
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
519
519
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yavan konuşmak Anlamsız, yer- yavşak (1) Bit yavrusu (Os.; Su.;
siz konuşmak (Çr.) Çr.) “Çimiltiyi çit, yavşağı bit et-
yavansımak ¦ yavıncımak (Çr.) me.” Uçakcı 2006: 216
yavan yaşık Katıksız, yağsız, tat yavşak (2) Kişilik yönünden zayıf
alma düşünülmeden, karın doyu- olan, çıkarı için ona buna yaltak-
racak kadar yemek (Kıcılı-Al.; lanan kimse (İs: Çr.) “Ona oy ve-
Büyükgülücek-Çr.) “Yavan yaşık rilmez, yavşağın biri.” Kerman
birkaç kaşık.” Yoksul 2013: 644 1997: 74
yavan yaşuk dememek Yemek yavşan Kaynatılıp suyu em olarak
seçmemek, ne verilirse yemek içilen kokulu, acı bir çeşit yabanıl
(Al.; Ka) ot (Eskiekin, Sarimbey-Çr.) “Ka-
yavaşa Huysuz hayvanlara nal ya dibinde yavşan / Teptim uyan-
çakılırken burunlarına takılan dı tavşan” Gösterir 2011: 191
ağaç kıskaç (Çr.) yavu Yahu (Çr.) “Yavu sen hiç ba-
yavaş gine Usulca, usul usul (Çr.) bana benzememişsin…” Desta-
yavaş gineli ¦ yavaş gine (İs.) noğlu 2006: 10
yavı Yitik (Çr.) yavuklu 1. Nişanlı, sözlü (Kuzu-
yavıklı Sevgili, nişanlı (Çr.) “Hadi luk-İs.; Me.; Akçalı, Gökçam-Su.)
yavıklım güle güle!” Seyda 2006: 2. Sevgili (Dutçakallı-Çr.) “Daha
254 benim yavuklum / Kenarda dikili-
yavıncımak Ezilip büzülerek, yor” Çağıl 2013: 25
yalvarırcasına bir şey istemek yavuncumak ¦ Yavıncımak (İs.;
(Çr.) "Bizim onca çor çocuk bir Çıkrık, Üçköy-Çr.)
kıdım ağırtı deyi yavıncısın, sen yavur Müslüman olmayan, gâvur
avradına inek dana bağışla." Gü- (Su.) "Yavurun dölü! Boğazını so-
müş 1977: 9 ba borusuyla mı deldiler?" Çal-
yavi Yitik (Çr.) muk 2019: 174
yavlarmak Yalvarmak (Karkın- yavuz (1) Isırgan köpek (Çr.)
İs.) “Allahıña yavlar da beni yavuz (2) Kötü, fena (İsahacı-Al.;
buñumdan gurtarıvisin diy.” Abaz Ovakarapınar-Çr.) “Yavuz komşu
2004: 105 şerrinden / Yâre varılmaz oldu.”
yavrağız Sarı çiçekli bir kır bitkisi Ertekin 2006: 68
(Evci-Bo.) "Dere kıyısındaki nar- yayak Yorgan (Su.)
pızları, yavrağız oymaklarını, ki- yayalamak Yaymak, sermek, da-
mi tarlaların bir ucunu milleyip ğıtmak (İs.)
geçmiş." Sarıyüce 2006: 32 yayan Yaya olarak (Karakaya-Su.;
yavrı Yavru (Çalyayla-Çr.; Kıcılı- Serban, Turgut-Çr.) “Ay doğar
Al.) "Öyle mi yavrım, esas mı? ayan ayan / Yollara düştüm ya-
Cennet’i Urgancı’ylan oynaşırken yan” Akbaş 1983: 44
sen göresiymişsin kendirin için- yayan yapıldak Binitsiz, yalın
de?" Gümüş 1977: 57 ayak (Evci-Bo.; Göcenovacığı-Çr.)
yavsu Kene (Ba.; Yerliköy-İs.; “Ardıma bakarak yayan yapıldak
Çalyayla-Çr.) “Bizim gara koyu- çekip gittim köyüme.” Sarıyüce
nun guyruğunun altına yavsular 2004: 180
yapışmış.” Şahin 2020: 132 yaygı Hasır, çul, kilim, halı gibi
yavşağan Yavşan otu (İs.) serilen şeyler (Ba.; Al.) "Yaygıyı
520
520
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
521
521
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
522
522
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
523
523
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yeleğen (3) Yelpaze (Su.) “Güzel sonu budur işte!” Gösterir 2020:
keklik olan havalı uçar / Kanadı- 42
nın ucu yeleğen olur” Gürsel yellek Yellemeye yani kışkırtılma-
1997: 315 ya meyilli kişi (İs.)
yelek (1) İşliğin üzerine giyilen, yelleklemek Kışkırtmak (İs.)
üzeri sim kordon işli, kırmızı çu- yelleme (1) Erkek halayında hız-
hadan giysi (Alacahüyük, Eskiya- landırma (Su.)
par-Al.; İs.; Su.; Eskiekin-Çr.) yelleme (2) Terbiyesiz, arsız,
“Kadifeden yeleği / Sütten akça yüzsüz İs.)
bileği” Gösterir 2011: 147 2. Ka- yellemek 1. Kışkırtmak, fitlemek
zak (Ka.) (Âşıkbükü-Os.; Su.; Sarimbey-
yelek (2) Kuşların kanat uçların- Çr.) “Kara günde kına karma /
daki tüylerden her biri; telek Kimseyi yelleyip kurma” Ercan
(İs.) “Devede kulak, tavukta ye- 1997: 98 2. Kandırmak (Eşençay-
lek.” Yoksul 2013: 237 Çr.) “Şeytanı yellemiş kendini atar
yel elâa Deli, çılgın (Çr.) “Gaç or- / Dalgalar vurdukça yılgından
dan yel elâa! Şeftalinin turşusu tutar” Oğuz 2006d: 58
mu olur?” Özdemir 2019: 29 yellendirmek Hız vermek, hız-
yelepmek Bir şeyin rüzgârda dal- landırmak (Dutçakallı-Çr.)
galanması (Gölet-Ka.) “Çarşaf yellenmek (1) Gaz çıkarmak (Ev-
rüzgârda aşağı yukarı yelepiyor- ci-Bo.; İs.; Os.; Gökçam-Su.; Eski-
du.” www.golet.tr.gg/ ekin-Çr.) “Böyle yemeklerden ye-
yelep yelep Hızlı, telaşlı yürüme diğiniz için yellenmeleriniz topla-
(Su.; Çalyayla-Çr.) “Bayramlığım rınızın gümbürtüsünü bastırıyor.”
mor krep / Yürürüm yelep yelep” Sarıyüce 2004: 211
Aytekin 2003: 44 yellenmek (2) Hava almak, do-
yeler onmaz Boşuna çalışan (Çr.) laşmaya çıkmak (Su.)
yelfirik Ağırbaşlı olmayan, hoppa yellenmek (3) Birini sevmek,
(Çr.) sevdalanmak (Su.; Gökköy-Çr.)
yelikcen Yaramazlık yapan (Su.) yellenmek (4) Hızlanmak (Yer-
yelikmek 1. Şımarmak, söz din- liköy-İs.) "Gölgesine yetişip bas-
lemez olmak, yaramazlık yap- mayı kurdu, hızlandı, yapamadı.
mak (Külah-Al.; Aşağıfındıklı, Ka- Gölgesi de hızlanmıştı. Niye yel-
mışlı-Su.; Çalyayla, Karadona- lendin gı, bana da mı küssün?"
Çr.) “Bugün hava pusludur / Bek Gümüş 1977: 80
yelikme uslu dur” Gösterir 2011: yellenmek (5) Bir iş yapmaya, bir
300 2. Acele etmek (Ovakarapı- şey almaya heveslenmek (Çr.)
nar-Çr.) yelleşmek Yerleşmek, oturmak
yelinmek Çabalamak (Ovakarapı- (Çr.)
nar-Çr.) yelli (1) Oturaklı olmayan, deli
yeliştirmek Koşuşturmak, çok dolu (Külah-Al.; Ovakarapı-nar-
çabalamak (Su.) "Döne suyuna Çr.) “Anam hiç kız mı verir / Se-
samanına öteki ayak işlerine ye- nin gibi yelliye” Aytekin 2003: 152
liştiriyordu." Gümüş 1977: 100 yelli (2) Hızlı, tez canlı (İsahacı-
yelkirmek Şımarmak (Tolameh- Al.; Ba.; İs.; Su.) “Deli misin yelli
met-Çr.) “O kadar yelkirmenin
524
524
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
525
525
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
526
526
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yer cücesi Kısa boylu, bilgili kişi yerini yapmak (2) Kendisi ya da
(Çr.) “Yer cücesi, her şeyden ha- bir yakınının çıkarı için uygun
beri var.” Yoksul 2013: 651 ortam hazırlamak (İs.)
yerden bacak Çok kısa boylu (Çr.) yerinmek Üzülmek, pişman olmak
“Kulak ver yerden bacak!” Tahir (Yeniköy-Al.; Çukurköy-İs.; Akça-
2006: 247 lı-Su.; Eskiekin, Evciortakışla,
yerden bitme Kısa boylu, cüce Serban-Çr.) “Evleri görünüyor /
(Al.; Ka.; Su.) “Dağ dersem bizim Gönüldür yeriniyor” Ertekin 2006:
Aygar dağı gibi yerden bitme ol- 50
duklarını sanma.” Sarıyüce 2004: yerinsemek Yerini sevmek (Su.)
168 yerişmek Sonradan diğerlerine
yerden yığma Bodur, şişman (İs.) ulaşmak, yetişmek (Gölet-Ka.)
“Şöyle yerden yığma, güçlü guv- “Siz gidin ben size yerişirim.”
vetli olsun.” Özçatalbaş 2003: 68 www.golet.tr.gg/
yer deprenmesi Deprem (Çr.) yer kımranmak Deprem olmak
"Çorum’un nice nice yer depren- (Çr.) “Bu gece yer kımrandı.” Tdk
melerine, sellerinde dayanmış Hü- 1993: 4820
kümet Konağı, ha çöktü ha çöke- yerler mühürlendi Akşam oldu
cek." Tahir 2007: 337 anlamında bir deyim (Çr.)
yerdürten Köstebek (Âşıkbükü- yermek Birinin ardından kötülü-
Os.) ğünü söylemek, bir şeyi beğen-
yere bahan Sinsi, iki yüzlü (İs.) memek (İs.) “Dostunu metheder-
yerenlik Şaka, şakalaşma (İs.) sen daima yerecek yer ko.” Yoksul
yergelemek Hor görmek, değer 2013: 252
vermemek (İs.) yerotu Havuç (Oyaca-Su.)
yergiç İğrenç, hoş olmayan, bula- yer oynaması Deprem (Eskiali-
şık kişi (Âşıkbükü-Os.) bey-Ba.) "Yer oynuyo elleham!"
yer göçmesi Kayşa (Çr.) Özçatalbaş 2003: 73
yer gözü Toprakta dar çatlak (Çr.) yer pacı Yer kirası (İs.)
yer ığranmak Deprem olmak yersemek Ölümünü istemek (Çr.)
(Çr.) yersiz İlgisiz, gereksiz konuşma
yer ırganmak Deprem olmak (Çr.)
(Çr.) yer tebrenmesi Deprem (Çr.)
yeriç ¦ yergiç (Âşıkbükü-Os.) yeryaran Bir çeşit mantar (Me.;
yeri iyi Kumaşı iyi, kaliteli (Çr.) Ovasaray-Çr.)
yerikli Gebe kadın (Çr.) yer yatağı Odanın tabanına seri-
yerik yermek Gebe kadının aşer- len yatak (Çr.)
mesi (İs.) yesir Esir, tutsak (Âşıkbükü-Os.;
yerimek Yürümek (Esentepe-İs.; Serban-Çr.) “Orada yesirlere ta-
Gökçam-Su.) “Yarı yirece yeri- bak çanak vermezlerdi.” İpek
yerek geldük.” Abaz, 2004: 117 2021: 146
yerinden iş dutmak Tam zama- yeşerti Yeşillik, sebze (Büyükgü-
nında, en uygun biçimde iş yap- lücek-Çr.) “Çorumlunun büyük öl-
mak (Bademce-Ka.) çüde zerzevat ihtiyacını karşıla-
yerini yapmak (1) Yatağını yap- yan yeşerti, tâ tuğla ocaklarına
mak (Çr.) dek uzanırdı.” Özçatalbaş 2002: 9
527
527
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
528
528
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
529
529
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yıldam Her yıl doğuran (Çr.) yılık (2) ¦ yılgın (4) (Çr.) "Toprak
yıldamcı Her yıl doğuran (Çr.) Hatun kahpesinin… Yılık oğlan?"
yıldırık Yılık, eğri (Çr.) Tahir 2004: 377
yıldırma Üstün gelme (Çr.) yılık (3) Şaşı (İs.; Âşıkbükü-Os.;
yıldırmak (1) Eğmek (Çr.) Gökçam-Su.) “Bunlara sebebin
yıldırmak (2) Üstün gelerek cay- yılık gözlü Eyip olduğunu biliyor-
dırmak, kaçırmak (İs.) “Parasız lar.” Gümüş 1977: 134
olanlar kanunun en şiddetli mad- yılına düşmek Ekilen tahılın bol
delerine çarpılarak göz yıldırıl- yağmurlu yıla denk gelmesi (Su)
mıştı.” Tahir 2007: 23 yılışgan Dalkavuk (Çr.)
yıldır yıldır Pırıl pırıl (İs.; Çr.) yılışık (1) Bakışları rahatsız eden
yıldız akmak Yıldızın kayıp yer şaşı kimse (Su.)
değiştirmesi (İs.; Kargı-Os.) yılışık (2) Tembel köpek, tazı
yıldızı barışmak Birbiriyle iyi (Su.)
geçinmek, dost olmak (Çr.) “Gerçi yılışmak Kendini sevdirmek, hoşa
Alosman’lan da yıldızımız barış- gitmek, ilgi toplamak için yapma
maz bak.” Gümüş 1977: 16 bir tavır takınmak, gülmek (Çr.)
yıldızı düşük Kötü alın yazısı (İs.) “Yılıştıkça yılışıyor.” Yoksul 2013:
“Kadersizim sevdadan / Yıldızım 656
düşük benim” Aytekin 2003: 176 yılkaşık Şımarık kimse (Eşençay-
yıldızlama Üfürükçü, falcı kitabı, Çr.)
yıldızname (Çr.) yılkı 1. Doğaya salınan yaşlı hay-
yıldızlı Bir çeşit mekik oyası (Çr.) van; özellikle at (Evci, Bo.; Su.;
yıldız sürmek Yıldız takip etmek Sarimbey-Çr.) 2. Çok kalabalık
(Su.) hayvan sürüsü (Dutçakallı-Çr.)
yılgıdın Bozuk, kokmuş (İs.) “Yılkıya at sürdüm, derisini dağda
yılgın (1) Eğri (Çr.) gördüm.” Yoksul 2013: 656
yılgın (2) Ot çöp kutusu (Su.) yıllık Mevsimin uygun olması
yılgın (3) 1. Sulak yerlerde, kendi- durumunda ağustos ortasında
liğinden biten eğri büğrü ağaç- ekilen ekin (Göcenovacığı-Çr.)
çıklar (Eşençay-Çr.) 2. Filiz (Çr.) "Harmanlarda kimse yoktu, yıllık
“Irmak kıyısı yılgın / Üç oğlan ekmeye gitmişti köylü." Gümüş
bana vurgun” Gösterir 2011: 253 1977: 97
yılgın (4) Yenilmiş, gözü korkmuş yılmak (1) Dış etkilerle bozulmak,
(Su.; Çr.) "Sülük, suikast iftirasın- eğrilmek (Çitli-Me.; Ovakarapı-
dan yılgın çıkmış, iyiden iyiye gev- nar-Çr.)
şemişti." Tahir 2004: 257 yılmak (2) Bıkmak, usanmak (Ak-
yılgınlık Bıkkınlık, usanç (İs.; çalı-Su.; Ovakarapınar-Çr.) “İnan
Kargı-Os.) “Kendini toplayıp üs- yıldım o kopası dilinden / Kıl al-
tüne apansız çöken yılgınlıktan dırman zalim zülüf telinden” Arız
kurtuldu.” Tahir 2008: 324 2005a: 188
yılhı At sürüsü (Çr.) yılmak (3) Zorlanınca işten kaç-
yılık (1) Eğri, çarpık (Ovakarapı- mak (Oğlaközü-Su.; Serban-Çr.)
nar-Çr.) “Erbab-ı hamiyet yılar susarsa /
Bitirir mülkü bu çor ey oğul çor”
Ercan 1997: 110
530
530
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
531
531
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
532
532
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
533
533
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yolak Keçiyolu, küçük geçit (Me.; gôzünü, yoluk gaşını / Capcık go-
Or.; Âşıkbükü-Os.; Göcenovacığı- bellere çat bundan kelli” Gösterir
Çr.) “Bilemedim salıverdim köye 2008/84: 11
uzun kulağı / Saltayı sırtına sar- yolunu paklamak Suçlu kişinin
dım tuttu yolu yolağı” Ertekin bir armağan ya da şölen vererek
1946: 17 suçunu unutturması (Çr.)
yolaklı İyi, başarılı, donanımlı, ko- yoluşmak Dövüşmek (Çr.)
lay kazançlı (İs.) yol vermek İşten çıkarmak (Çr.)
yola vurmak Uğurlamak (Çr.) yol yordam Yöntem, kural, davra-
yolazmak Yolunu şaşırmak, kötü nış inceliği (Çr.)
yola gitmek (Çr.) yol yozu Alevi-Bektaşi inancından
yol çatı Yol ayrımı (Çr.) olmasına karşın bunun gerekle-
yolda görükmez Kısacık boylu rini yapmayan kimse (Dutçakal-
(Çr) lı-Çr.)
yollu Kötü yola düşmüş kadın (İs.; yom Türkü (Su.)
Çr.) "Karı yolluysa hiç demez! De- yom yom Sallanarak, omuzlarını
ğilse utanır, diyemez." Tahir oynatarak yürümek (Su.) “Arka-
2008: 220 sını döndü, yom yom beş on adım
yollu yolunda Düzenli, tam, ek- uzaklaştı.” Sarıyüce 2004: 293
siksiz (İs.; Eskiekin-Çr.) Yonan Yunan (İsmailköy-Çr.) “Yak
yolluk Yolda yenmek için hazırla- bakalım Bekir Dayı, kötü Yo-
nan yiyecek, azık (Çr.) nan’ın aşkına” Güven 2013: 115
yolma (1) Sapı, orakla biçilmeye- yonga Yontulmuş küçük odun
cek denli kısa kalmış ekin (Eski- parçaları, talaş (Ba.; İs.; Su.)
yapar-Al.; Kargı-Os.; Me.) “Tarla- “Baskısız yongayı yel alır denil-
da kadınlar yolma yoluyorlar.” miştir.” Tahir 2004: 374
Demiryürek-Ozulu 2017: 139 yongabaz Aksi, ters kimse (Su.)
yolma (2) Yüzük oyununda son yonka ¦ yonga (İs.)
sayı için yapılan deneme (Su.) yonmak Yontmak (Eskiyapar-Al.;
yoloğlu Alevi-Bektaşi inancının İs.; Serban-Çr.) “Kaba odun hacet
kurallarına uygun yaşayan kimse olmaz yonmadan” Koçak 1980:
(Dutçakallı-Çr.) 212
yolpa Çocukların bağ ya da bah- yoñsa Yoksa (Harunköy-İs.) “İnsan
çeden gelenlerden yemek ama- yoñsa bişgün mü oluduk.” Abaz
cıyla meyve istemesi (İs.) “Bu ay- 2004: 131
lar hem yolpa isteme hem de baş- yontallamak Bir işi yoluna koy-
şaklama dönemiydi.” Kalayoğ-lu mak, işe başlamak (Çr.)
2017: 196 yontulmadık Kaba, inceliksiz
yolpumak 1. Kumaşın eskimesi, kimse (Çr.)
yüzeyinin eskiyerek alt tabaka- yontumak Uygun yerini bulup
sının görünür olması (Âşıkbükü- yerleştirmek (Çr.)
Os.) 2. Halı kilim gibi eşyaların yonulucak Kaba davranışları olan
tüylerinin yolunması (Âşıkbükü- kimse (İs.)
Os.) yonuz eri ¦ yonuz eriği (Çr.)
yoluk Tüyü dökülmüş (Su.; Çal- yonuz eriği Ekşi yaban eriği (Ah-
yayla, Sarimbey-Çr.) “Şirikli metoğlan, Çalyayla-Çr.) “Tırpan
534
534
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
yor- gunluğunu yonuz eriği gölge- ğim / Kaş göz süzmek töresizlik
sinde yürek dalası uyuduğumda değil mi?” Ercan 1997: 66
atabilirdim.” Çalışgan 2021: 5 yov Hayır, değil, yok (Çr.)
yoo Hayır, asla olmaz (İs.) yoydurmak Yorumlatmak, açık-
yôort Yoğurt (Su.; Çr.) “Güccük bi latmak (Çr.)
guşanenin dibinde de ecimcik yoymak (1) Tavuğun piliçlerini
yôort varımış.” Çorumevi 2000: başından dağıtması (İs.)
18 yoymak (2) Yorumlamak, açıkla-
yopran Nezaketsizlik, kabalık mak (İsahacı-Al.; Sarim-bey-Çr.)
(Çr.) "Songünlerde sararıp zayıflama-
yopuk Başörtüsü (Os.) sını başkaca hiçbir ihtimale yoy-
yorak (1) Mest, çapula, yemeni muyorlardı." Arısoy 1970: 78
gibi ayakkabılara vurulan meşin yoz (1) Ham, olmamış, aykırı (Es-
yama (İs.; Su.) kiekin-Çr.) “Kim bilir, kim nasıl
yorak (2) Yatkınlık, alışkanlık olacak yarın? / Çoğu bu dünya-
(Çr.) dan yoz gelir geçer” Kurtoğlu,
yorak (3) Kir, pislik (İs.) 2006: 78
yoraklı Kirli, çok pis (İs.) yoz (2) 1. Kısır, erkek davardan
yordam Kural, yöntem (İs.) oluşan sürü (İs.; Âşıkbükü-Os.;
yordamlı 1. Eli yatkın, becerikli, Sarimbey, Serban-Çr.) “Bir koyu-
hünerli (İs.) 2. Eğitim görmüş, nun on kuzusu var daha yozum
incelikli (Çr.) der.” Yöndem 1983: 66 2. Zayıf
yordamsız Kaba, patavatsız (Çitli- hayvan (Çr.)
Me.) yoz (3) 1. Yabanıl, kaba kişi (Ya-
yore Un değirmenlerinde, üstteki zır-Bo.; İs.; Âşıkbükü-Os.; Evci-
taşın çevreye fırlattığı un (İs.) ortakışla, Sarimbey-Çr.) “Güzel
yorga Atlarda, rahvana yakın bir izzet ikram arada kaldı / Büyük
yürüyüş biçimi; yumuşak rahvan küçük birbirinden yoz oldu” Er-
(Su.) “Boş eşek yorga gider.” Yok- can 1991: 191 2. Yalın, tek (Çr.)
sul 2013: 158 "Karanfiller yoz açtı." Tdk 1993:
yorganı ağarlaştırmak Gittiği ya 4824
da oturduğu yeri rahat bulduğu yozalmak Uzaklaşmak, işten so-
için zamanında geri gelmemek ğumak (Akçalı-Su.) “Yaş altmışa
(Su.) erdi ömür azaldı / İnsan birbirin-
yorgun argın Çok yorulmuş (Çr.) den neden yozaldı” Arız 2005b: 12
yorğu Yorgunluk (Çr.) yozcu Koyun tecimeni (İs.)
yorkutmak Yormak (Çr.) yozmak Bitkinin, hayvanın za-
yosa Yoksa (Kargı-Os.; Çr.) "Gece manla soysuzlaşması, bozulması,
aklına düştü de koye mi geliyon la yabanıllaşması (Evciortakışla,
yoosa?" Özçatalbaş, 2002: 65 Sarimbey-Çr.) “Civciv uçmadıkça
yōsam Yoksa (Çr.) "Suçumuz hır- yozmaz anadan / Mecnun haki-
sızlık mı yoosam aha bu mu?" kata erdi Leyla’dan” Şahadoğru
Lâçin 2007/63: 6 1995: 252
yosma Güzel, çok güzel (İs.; Hü- yozucu Düğünde oğlan evinden
sem Dede-Os.; Evciortakışla-Çr.) kız evine oradaki işleri düzenle-
“Ey anadan doğma yosmam tüle- mek için gönderilen kişiler (Ye-
535
535
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
536
536
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
537
537
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
538
538
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
539
539
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
540
540
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
541
541
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
542
542
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
543
543
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
zavırtı Anlaşılmaz, anlamsız söz, Al) “Bazıları ise çok zay-bak olur,
ses için (Çr.) daha kerpeteni dişe tak-madan
zavrak (1) Hıyar, salatalık (Kü- kuş gibi çırpınır, barım barım ba-
lah-Al.; Ba.; Os.; Aşağıfındıklı-Su.; ğırırdı.” Özcan 2021: 6 3. Dönek,
Gökçeağaç-Uğ.; Çr.) “Pancara çü- sözünde durmayan (Çr.)
kündür, hıyara zavrak / Diyeni zayıt Yabancı, el (Dutçakallı-Çr.)
görürsen Çorumludur o” Gösterir zayluluk Muhtaçlık, düşkünlük,
2014: 80 yoksulluk (Âşıkbükü-Os.) “Senin
zavrak (2) Biraz deli dolu kimse kapına gelinmez; ama zayluluk
(Ba.) “İyidir, hoştur emme azıcık başa bela.” Arslaner 2016: 266
da zavrakdır.” Şahin 2020: 137 zaza 1. Kaba konuşan (Çr.) 2. Dil-
zavza (1) Sebze (Bademce-Ka.) siz (Çıkrık-Çr.)
zavza (2) Salatalık (Yenişıhlar- zazalak Erguvan çiçeği (Çr.)
Ba.; İs.) “Emmi, verdiğin zavzalar zebellâ ¦ zebellah (İs.; Su.)
hep çiyitli çıktı. Ayıp olmadı mı?” zebellah İriyarı, uzun, biçimsiz
Şahin 2020: 137 kimse (Çıkrık-Çr.)
zavza bozumu Sebzelerin ürün zebert ¦ zebet (Çr.)
verme döneminin sona ermesi zebet Ağır, keskin kokulu bir çeşit
(Bademce-Ka.) esans (Çr.)
zavzak Salatalık, hıyar (Al.; Evci- zebil (1) Çok fazla (Ba.; Aşağı-
Bo.; İs.; Dutçakallı-Çr.) “Niye gız, fındıklı-Su.; Dutçakallı-Çr) “Zer-
domatis yerik, zavrak yerik çitir dali bu yıl zebil gibi, toplamaynan
çitir.” Özdemir 2019: 52 bitmiyor.” Yoksul 2013: 673
zavzav Oyunda nefes almadan, zebil (2) Sulu çamur, çerçöp (Çr.)
istenilen yere ulaşmak için kural zebili Zemzem (Su.)
gereği söylenilen söz (Os.) zebze Sebze (Al.)
zavzı 1. Sebze (Or.) 2. Sebze ekilen zede İz, eziklik (Çr.)
yer (Su.) ze’e (1) Defol (İs.)
zavzu 1. Sebze (Eskiekin, Üçköy, ze’e (2) Hayır (İs.)
Sarimbey-Çr.) “Oğlak, kuzu, şişek, zefil Bakımsız, perişan, zayıf düş-
kısır / Zavzuyu ısır ha ısır” (Mırık) müş (Ba.; Kuyucak-Me.; Çr.) “Ye
Ercan 1991: 295 2. Sebzelik, seb- gız, aha sufra bak babalı boy-
ze bahçesi (Âşıkbükü-Os.; Çıkrık, nuña. Ye zefil olma.” Özdemir
Ovakarapınar-Çr.) 2019: 41
zavzuluk 1. Ekmeklik buğday zeğerden Orta boyda ayakkabı
(Ovakarapınar-Çr.) “Bu yılki zav- kalıbı (İs.)
zuluk zor yetecek.” Kerman 1997: zeğrek Susamgillerden, yağlı tane-
26 2. Sebzelik (Ahmetoğlan-Çr.) li bitki (Beydili-Çr.)
“Eşref’in tarlasının bir peykesini zeh 1. Çizgi gibi ince oyuk, yiv
zavzuluk yapardık.” Çalışgan (Çr.) 2. Köşe, keskin kıyı çizgisi
2021: 86 (İs.)
zaybak (1) Cıva (Çr.) zehel ¦ zehil (Çr.)
zaybak (2) Hoppa (Çr.) zehen Tabak (Külah, Miyanesul-
zaybak (3) 1. Sabırsız, dayanıksız tan-Al.; Aşağıfındıklı-Su.)
(özellikle hasta için) (Su.; Çalyay- zehi geçmek Bunalmak, ateş bas-
la-Çr.) 2. Canı Tatlı olan (Kıcılı- mak (Çr.)
544
544
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
zehil Güneş alan yer, sıcak bölge zemin Ot ya da bağ bıçkısı (Mak-
(Çr.) sutlu-Ka.)
zehilce ¦ zehil (Çr.) zencir Zincir (Alacahöyük-Al.;
zehin Zihin (İs.; Çiçeklikeller-Su.) Mislerovacığı-Çr.) “Akıl Mecnun
“Gurban olduğum Allah zehin gibi çöllere düştü / Zencirler kar
açıklığı versin.” Oğuz 2007a: 17 etmez divane oldu” Koygun 2002:
zehmeri Kış ayının başlangıcı, 35
aralık ayı (Gölet-Ka.) “Zehmeri zenne (1) Cura, bağlama (Çr.)
girdi, havalar soğudu.” www.go- zenne (2) En küçük yetişkin
let.tr.gg/ ayakkabısı ölçüsü (İs.)
Zeki Müren kipriği Bir çeşit tığ zennüç Sırlı yağ küpü (İs.)
oyası (Çr.) zerdeli Kayısı, zerdali (Kargı-Os.;
zekinimek Hastanın iyileşmeye Çalyayla, Dutçakallı-Çr.) “Toplu-
başlaması (Çıkrık-Çr.) ları perdeli / Çiçek açar zerdeli”
zeklemek Alay etmek, eğlenmek Gösterir 2011: 123
(Çr.) zerdelü Kayısı, zerdali (Ka.)
zeklenmek Alay etmek, dalga zere 1. Öyle, evet, zira (Ba.; İs.)
geçmek (Ba.; Harunköy-İs.; Gö- 2. Belli bir amaca dayalı davranış
let-Ka.; Âşıkbükü-Os.) “Sen bak- (Os.) “Hazırlanın efendim, sor-
ma bunların zeklenmesine.” Tahir gumuz vardır zere.” Tahir 2004:
2007: 273 103
zeksen Seksen (Aşağızeytin-Os.) zērek Keten tohumu (Bayat-İs.;
zelba ¦ zelve (Dutçakallı-Çr.) Elvançelebi-Me.)
zelber Engel, ayak bağı, sıkıntı zerince Eziyet, çile, üzüntü (Su.)
(Al.) zerringade Turuncu lale (Çr.)
zelber olmak Engel olmak (Al.) zerun Güzün ekilen kılçıksız buğ-
zellet Lezzet, tat (Ba.) “O düğünde day (Os.)
yediğim dolma gibi zelletlisine ras zerve Zil görevi yapan kapı tok-
gelmedim bu sene.” Şahin 2020: mağı (Âşıkbükü-Os.)
137 zerze 1. Demirden yapılmış kapı
zelletlü Lezzetli (Yağcılar-Ka.) sürgüsü (Dutçakallı-Çr.) 2. Demir
zelve Öküzün boyunduruktan çık- kapı kilidi (Külah-Al.; Büyükdi-
maması için, boyunduruğa geçi- van-Çr.) 3. Eski kilitlerdeki man-
rilmiş eğri değnek (Alacahöyük- dal (Al.) 4. Kapılarda kilidin ta-
Al.; Yazır-Bo.; İs.; Gökçam-Su.; kıldığı dövme halka (İs.; Os.) “Ev
Beydili, Büğet-Çr.) “Dovvah var kapısının zerzesini de kancaladı
öküze zelve kırdırır / Dovvah var dışından.” Gümüş 1977: 155
verepte kağnı durdurur” (Türk- zerzele Deprem, zelzele (Dutça-
menoğlu) Özgür 2002: 99 kallı-Çr.)
zelve vurma Büyükbaş hayvanları zerzemük Yazın erken olgunla-
halsiz bırakan bir hastalık (Su.) şan, orta irilikte tatlı bir armut
zelze ¦ zerze (Çr.) "Cümle gapı- cinsi (İs.)
sının zelzesiynen birlikte sallan- zevk etmek Alay etmek (Çr.)
dığını eşitmiş." Çorumevi 2001: zevklenmek Alay etmek, eğlen-
16 mek (Evci-Bo.; Çitli, Çıkrık-Çr.)
“Öbür avcılar da yetişip can çeki-
545
545
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
546
546
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
cak bir delik bulamayınca gitti ki- dalık gibi, göz gözü görmüyor.”
taplara, romanlara sığındı.” Sey- Arslaner 2016: 266
da 2006: 85 zıngadan vurmak Elini ayarla-
zılgıt (3) Hız (Çr.) madan acımasızca vurmak (Os.)
zılgıt çekmek Azarlamak, gözdağı zıngazık Ağzına dek dolu (Çr.)
vermek (Çr.) “Beni buraya zılgıt zıngıdak Birdenbire, ansızın (Kar-
çekmek için çağırdığını sanıyor- gı-Os.; Çr.) “Karşısında koca göv-
dum.” Sarıyüce 2004: 52 deyi görünce zıngıdak yerine otu-
zılgıtı yemek Azarlanmak (Çr.) ruverdi.” Yoksul 2013: 430
“Komser Gani efendimizin hem zıngıdanak Birdinbire sert bir
zılgıtını hemi de şamarını öyle bi biçimde (Çr.) “Ökkeş’in ayaa bi
yedik ki… Lâçin 2007/63: 6 gaydıydı, zıngıdanak düşdü.” Tu-
zılgıtlamak Bir işi durmadan söy- luk 1991: 2
leyerek ya da bağıra çağıra gü- zıngıldak Oynak (Su.)
rültüyle birlikte çabucak yaptır- zıngıldamak Sarsılmak, titremek,
mak (Dutçakallı-Çr.) yerinden oynamak (Kavşut-Su.)
zılgıtlı Çetin, zor (Ovakarapınar- zıngırdamak Ses çıkarmak (İs.)
Çr.) “İnsanın bağırmaları camları zın-
zılkar Uzun, iriyarı erkek (Çr.) gırdatıyordu.” Tahir 2008: 146
zılkıt Güç, baskı (Çr.) zınkazık Ağzına dek dolu (Çr.)
zılkıtlı Hızlı (Çr.) zınnık Tabakların derinin tüyünü
zıllamak Bağıra bağıra ağlamak, dökmede kullandıkları bir ilaç
zırlamak (İs.) “Niye zıllıyo bu?” (İs.)
Özdemir 2019: 48 zıpa Sıpa (Âşıkbükü-Os.)
zımazık Ağzına dek dolu (Çıkrık- zıpçık (1) Dar giysi (Çalyayla-Çr.)
Çr.) “Kamyonlar zımazık dolu.” “Giysiyi dar kesim giyene zıpçık /
Serin 1995: 168 Diyeni görürsen Çorumludur o”
zımba Fazladan olan yük, zahmet, Gösterir 2014: 80
iş (İs.) zıpçık (2) Erkek üreme organına
zımırzak Küçük dolu (Çr.) benzetilen nesne (Çr.) “Şu zıpçık
zımzık (1) Sımsıkı, çok sıkışık, tı- neymiş, bir de ben görüyüm kız.”
ka basa (Çr.) Kantemir 2015: 84
zımzık (2) Yumruk (Gölet-Ka.; zıpçıktı Türedi, kendini bilmez
Çitli-Me.; Âşıkbükü-Os.; Eskie- (İs.; Çr.)
kin-Çr.) “Zımzığını tepsiye vurun- zıpır Güçlü, iriyarı (İs.; Dutçakallı-
ca, sofra devrildi.” www.golet.tr.- Çr.) “Bakalım, elin zıpırı soluk ve-
gg/ rir mi?” Tahir 2004: 274
zımzıkı Çok koyu, katı (Çalyayla- zıpır zıpır Güçlü (Çr.)
Çr.) zıpka Ağı geniş, paçaları dar bir
zımzırık Küçük dolu (Çitli-Me.) çeşit şalvar (Alacahöyük-Al.; Çr.)
zımzırtlak Eli boş, armağansız “Laz zıpkası, sırmalı cepkenle ka-
(İs.) “Altı aydır İstanbul'da; zım- ra başlık herife doğrusu yaramış-
zırtlak çıkageldi.” Tdk 1993: 4371 tı.” Tahir 2006: 28
zınarmak Mızıklanmak (Su.) zıplamak Sıçramak, atlamak (Çık-
zındalık Çok karanlık yer (Âşık- rık-Çr.)
bükü-Os.) “Bu gece sokaklar zın- zıranı Horan (Çr.)
547
547
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
548
548
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
549
549
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
550
550
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
551
551
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
KAYNAKÇA
552
552
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
BAYRAM, Doç. Dr. Yavuz, Editör (2008), Coğrafyası, Tarihi, Kültürü ve Edebiya-
tıyla Çorum, Çorum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını: 2, Çorum,
421 s.
BAYTOP, Turhan (1997), Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, TDK Yayını: 578, 2. Basım,
Ankara, 512 s.
[BEKTAŞ], Âşık Haydar, “Destan”, Çorumlu, Yıl: 2, Sayı: 15 (15 Haziran 1939), s.
19.
BEKTAŞ, Servet, 1968 Çorum Güvenli köyü doğumlu, eğitimci.
“Beldemizin Şiveleri” http://coprasik.tr.gg/
BENİCE, Etem İzzet (2002), Yakılacak Kitap, Doğan Kitapçılık, 1. Basım, İstanbul,
285 s.
BİLEN, Yasin (2006), “Çorum Yerel Ağız Sözlüğü”, Badal, ÇESİAD Yayını, Yıl: 1,
Sayı: 1 (Temmuz-Eylül 2006), s. 40-42.
BİNYAZAR, Adnan (2005), Öümün Gölgesi Yok, Can Yayınları, 3. Baskı, İstanbul,
326 s.
BÜKE, Fatma (2013), Fadime, Dahi Yayıncılık, Dahi Yayıncılık, İstanbul, 92 s.
CAFEROĞLU, Ahmet (1994), Anadolu Ağızlarından Toplamalar, TDK Yayını: 82, 1.
Basım, Ankara, 269 s.
CAFEROĞLU, Ahmet (1994b), Anadolu Dialektolojisi Üzerine Malzeme II, 2.
Basım, TDK Yayınları: 587, Ankara, 176 s.
CEYHAN, İsmail (1944), “Kavacık Köyü”, Çorumlu, Sayı: 51 (1 Ağustos 1944), s. 2-
7.
CİNGÖZ SANTUR, Meltem (2010), "Çorum'da Evlenme Gelenekleri", Çorum Halk
Kültürü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, Ankara, s. 313-349.
COŞKUN, Galip (2011), “Külahca’ya İlave”, www.kulahkoyu.com (24 Haziran
2011)
ÇAĞIL, Veysel (2013), Manilerle Bir Ömür, Kendi Yayını, Çorum, 69 s.
ÇAĞLAR, Sırrı (1952), Tutuşan Kalp, Yeni Cezaevi Matbaası, 40 s.
ÇAĞLAR, Sırrı (1954), Kır Çiçekleri, Marmara Matbaası, Ankara, 80 s.
ÇAĞLAR, Sırrı (1956), Gurbetten Mısralar, Marmara Matbaası, Ankara, 40 s.
ÇALIŞGAN, İbrahim (2021), Çobanın Çocukluğu, Sidas Medya, İzmir, 286 s.
ÇALMUK, Fehmi (2019), Göbeller, Hoton Yayınları, Ankara, 216 s.
ÇEKVA (1996-2004), Çorumevi (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı Yayın Organı),
İstanbul.
ÇELİKCAN, Orhan, 1963 Çorum Kuşsaray köyü doğumlu, çiftçi.
ÇEVİK, Ahmet, 1939 Çorum Çalyayla köyü doğumlu, ilkokul mezunu, emekli.
ÇEVİK, Doğanay (2010), “Çorum Halk İnançları”, Çorum Halk Kültürü, İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü Yayını, Ankara, s. 115-124.
ÇEVİK, Mehmet (2007), Aşık Sefil Ali, Hayatı-Deyişleri, 1. Basım, Kendi Yayını,
Çorum, 242 s.
ÇEVİK, Mehmet (2008), Çorumlu Hak Aşıkları Derviş Edna ve Fedai, 1. Basım,
Çorum, 225 s.
ÇEVİK, Mustafa, 1932 Çorum doğumlu, lise mezunu.
ÇIPLAK, Hasan (1986), Osmancık Avlağı Yöresi (Çorum) Ağzı, Fırat Üniversitesi,
Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bitirme Tezi, Elazığ
1986, 53 s.
ÇIRAKMAN, Hüseyin (1992), Çorumlu Halk Ozanları, Alev Yay., 1. Basım, İstanbul,
266 s.
ÇIRAKMAN, Hüseyin (2002), Sevgiyi Aradım, Aşkı Aradım, Hazırlayan: Sönmez
Çırakman, Ankara, 206 s.
553
553
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ÇİMEN, Halil (2000), Elinde Gül Olsun Dilinde Türkü, 1. Basım, Mart Matbaası,
İstanbul, 148 s.
ÇİMEN, Halil (2004), İnsana Yolculuk, Yort Savul Yayınları, 1. Basım, Edirne, 80 s.
ÇİMEN, Halil (2005a), Çorumlu Efsane Ozan Deli Boran, Lider Matbaacılık, Ço-
rum, 91 s.
ÇİMEN, Halil (2005b), Fadime’ye Mektuplar, Lider Matbaacılık, Çorum, 119 s.
ÇİMEN, Halil (2006), Adem’in Aynası, 1. Basım, Lider Matbaacılık, Çorum, 191 s.
“Çorum Ağzı” http://www.uludagsozluk.com [14 Haziran 2010]
“Çorumca” http://www.itusozluk.com/ [14 Haziran 2010]
“Çorumca Sözlük” http://coprasik.tr.gg/ [28 Kasım 2013]
“Çorum’da Kullanılan Özgün Dil; Çorumca”, Genç Hitit, Çorum Eğitim ve Kültür
Vakfı İzmir Kolu Yayın Organı, Sayı: 2, Nisan 2006, s. 8
Çorum Halkevi (2009), Çorumlu Dergisi (Çorum Halkevi Yayın Organı), 3 Cilt,
Çorum, 1816 s.
“Çorum İlimizi Tanıyalım” http://forum.memurlar.net/ [17 Haziran 2010]
“Çorum İlinde Şive ve Ağız Farklılıkları”http://corum.com.tr [11 Nisan 2010]
Çorum İl Yıllığı 1967, Bilgi Basımevi, Ankara 1968, 344 s.
ÇORUMLU, Ömer (1930), “Çorum’da Derlenmiş Kelimeler”, Halk Bilgisi Haberleri,
Yıl: 1, Sayı: 7 (1 Mayıs 1930), İstanbul, s. 118-120.
“Çorum Şivesi” http://ninemingunlugu.blogspot.com [21 Mayıs 2010]
ÇÖRDÜK, Erdem (2011), “İskilipçe Sözlük”, http://www.iskilip-liyiz.com/ yazi-
lar-goster-1117- [13 Eylül 2011]
DALKILIÇ, Bekir (2008) “Sözlük”, www.yarimsogutkoyu.com [06 Şubat 2008]
DAVULCU, Mahmut (2010), “Çorum Yöresi Geleneksel Kırsal Yerleşmelerinde
Halk Mimarisi Üzerine Bazı Notlar”, Çorum Halk Kültürü, İl Kültür ve Tu-
rizm Müdürlüğü Yayını, Ankara, s. 145-186.
DEDEBAŞ, Ferit (1941), “Çorum’un Köy Düğünü”, Çorumlu, Yıl: 4, Sayı: 28 (1
Ağustos 1941), s. 8-13.
DEMİR, Prof. Dr. Necati, Çorum Masalları, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları,
Çorum 2021, 257 s.
DEMİRYÜREK, Meral - OZULU, Abdulkadir (2017), Eşref Ertekin’in Günlüklerin-
den Bir Zamanlar Çorum, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları, Çorum, 320 s.
DESTANOĞLU, İbrahim (2006), Ağır Ceza, Damar Yayınları, 1. Basım, Ankara, 103
s.
DİLMEN (1943), “Görüşler”, Çorumlu Dergisi, 3. Cilt, s. 1299-1300.
DOĞAN, Gürani (2004), Köylerden Bir Köy Kamışlı Sungurlu, AKKKD Yayını, 1.
Basım, Ankara, 240 s.
DÖKMEN, Sabahat (1941), “Çorum Ağzı Fonetik Hususiyetleri Üzerine Bir Kalem
Tecrübesi”, Çorumlu, Yıl: 4, Sayı: 31(1 Kasım 1941), s. 9-10.
EKER, Hamit (1940), “Ziraat Esaslarına Ait Türk Ata Sözleri”, Çorumlu, Yıl: 2,
Sayı: 24 (1 Temmuz 1940), s. 14-17.
ERCAN, Abdullah (1991), 14. Yüzyıldan Günümüze Çorumlu Şairler, Hitit Festiva-
li Komitesi Yayını, İstanbul, 526 s.
ERCAN, Abdullah (1997), Şiirler, Kendi Yayını, 2. Basım, Çorum, 124 s.
ERDUGAN, Halil (2005), Gönül Bahçem (Şiirler), Yıldızlar Ofset Matbaacılık, 1.
Baskı, Ankara, 96 s.
ERKOÇ, Ethem (2008), Anadolu’da Bir Köy Odası Hatışoğlu Konağı, Çorum Bele-
diyesi Kültür Yayınları:10, 1. Basım, Çorum, 324 s.
ERTEKİN, Eşref (1938), “Çorum Manileri”, Çorumlu, Yıl: 1, Sayı: 3 (15 Haziran
1938), s. 17-24.
554
554
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
ERTEKİN, Eşref (1939), “Çorum’da Ata Sözleri: Toprağa Ait Ata Sözleri”, Çorum-
lu, Yıl: 1, Sayı: 12 (15 Mart 1939), s. 27-28.
ERTEKİN, Eşref (1939), “Çorumlu Maniler”, Çorumlu, Yıl: 2, Sayı: 14 (15 Mayıs
1939), s. 19-21.
ERTEKİN, Eşref (1941), “Çorum’da Söylenilen Atalar Sözü”, Çorumlu, Sayı: 45 (1
Şubat 1944), s. 28-30.
ERTEKİN, Eşref (1942), “ Çorum’da Hayvana İzafeten Söylenilen Ata Sözlerinden
Bu Defa Derlenerek Halkevi Başkanlığı Vasıtasile Ziraat Enstitüsü Yüksek
Müdürlüğüne Sunulan Ata Sözleri”, Çorumlu, Yıl: 4, Sayı: 34-35 (1 Şubat -
Mart 1942), s. 28-31.
ERTEKİN, Eşref (1942), “Çocuğu Olmayan Bir Bayan Ağzından Söylenen Anonim
Bir Ağıt”, Çorumlu, Yıl: 4, Sayı: 34-35 (1 Şubat-Mart 1942), s. 36.
ERTEKİN, Eşref (1943), “Bir Mühlüz Destanı”, Çorumlu, Sayı: 43 (1 Aralık 1943),
s. 14-21.
ERTEKİN, Eşref (1943), “Cönklerden Derlemeler”, Çorumlu, Sayı: 42 (1 Kasım
1943), s. 20-26.
ERTEKİN, Eşref (1944), “Cönklerden Derlemeler”, Çorumlu, Sayı: 44 (1 Ocak
1944), s. 24-30.
ERTEKİN, Eşref (1944), “Cönklerden Derlemeler”, Çorumlu, Sayı: 46 (1 Mart
1944), s. 20-31.
ERTEKİN, Eşref (1944), “Çorum’da Söylenilen Atalar Sözü”, Çorumlu, Sayı: 51 (1
Ağustos 1944), s. 29-31.
ERTEKİN, Eşref (1944), “Çorum Tarihinde Kadın Elbiseleri”, Çorumlu, Sayı: 48 (1
Mayıs 1944), s. 8-10.
ERTEKİN, Eşref (1946), “Yüz Yıl Önce Çorum’da Geçen Yürekler Acısı Bir Mace-
rayı Tasvir Eden Bir Destan”, Çorumlu, Sayı: 56 (24 Şubat 1946), s. 6-10.
ERTEKİN, Eşref (1946), “Halk Ağzından Derlenen Bir Monolog”, Çorumlu, Sayı:
56 (24 Şubat 1946), s. 15-22.
ERTEKİN, Eşref (2006), Çorum’da Derlenen Maniler, Tıpkıbasım, Çorum, 125 s.
ERTÜZÜN, Enver (1944), “Köy Etütleri: Sarimbey II”, Çorumlu, Sayı: 48 (1 Mayıs
1944), s. 11-13.
GARDAŞ, Hamdi (1979), Yahu, Kırdilim Yayınları, 3. Baskı, İlk Adım Ba-sımevi,
Çorum, 32 s.
GÖĞÜŞ, A. Ceren (2010), “Çorum’da Çocuk Oyunları ve Oyuncakları”, Çorum Halk
Kültürü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, Ankara, s. 253-263.
Gökköy’ün Kültür Bohçası (2002), Komisyon, Gökköy Köyü Yardımlaşma ve
Dayanışma Derneği Yayını, Basım yeri yok, 306 s.
“Gölet Gonuşuğu” www.golet.tr.gg/ [25 Mart 2013]
“Gölet Köyü Konuşma Ağzı” www.goletkoyu.blogcu.com [26 Mart 2013]
GÖRÜR, Cemal (2010), “Külahca”, www.kulahkoyu.com [13 Temmuz 2010]
GÖSTERİR, Hüseyin, 1935 Çorum Çalyayla (Sarin) köyü doğumlu, okuryazar
değil.
GÖSTERİR, İbrahim (2008), “Bundan Kelli”, Yazılıkaya (Çorum Haber Gazetesi
Kültür - Sanat Eki), Sayı: 84 (Çorum 29 Şubat 2008), s. 11
GÖSTERİR, İbrahim (2011), Ölüm Var Ayrılık Var Çorum Manileri, Çorum Beledi-
yesi Kültür Yayınları, Ankara, 360 s.
GÖSTERİR, İbrahim (2011), “Çorum Ağzında Yemek, Mutfak, Üretim Kültürü”,
Çorum Mutfağına Güzelleme, Metro Kültür Yayınları: 4, 1. Baskı, Ankara, s.
56-83.
GÖSTERİR, İbrahim (2014), Bahar Türküleri, Kültür Ajans Yayınları: 234, Ankara,
112 s.
555
555
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
556
556
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
KANTEMİR, Naci (2015), Yüzyılın Yaşanmış Yüz Yeni Fıkrası, Öztepe Matbaası,
Ankara, 232 s.
KAYA, Davut (1999), Çorum İli Osmancık İlçesi Danişment Köyü Ağzı, Muğla.
KEMAL, Orhan (2002), Yaşamak Doludizgin (Günlük-Şiir), Yayına Hazırlayan: Işık
Öğütçü, Tekin Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 263 s.
KERMAN, Tayyar (1997), Çorum Ağzından Derlemeler, Çekva Yayınları, 1. Baskı,
İstanbul, 142 s.
KIHTIR, Nesrin (1966), Çorum Ağzı ve Hususiyetleri, İstanbul Üni. Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Bitirme Tezi, İstanbul.
KILIÇ, Haydar, 1947 Çorum Eskiköy doğumlu, çiftçi, halk ozanı.
KOÇAK, Ş. H. (1938), “Çorum’da Nişan Âdetleri”, Çorumlu, Yıl: 1, Sayı: 3 (15 Hazi-
ran 1938), s. 7-13.
KOÇAK, Yunus (1980), Hilali Baba, Özbilgi Matbaası, Ankara, 400 s.
KORKMAZ, Hasan (2021), Şiir Diliyle Çorum, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları,
Ankara, 351 s.
KOŞAY, Hamit Zübeyr - IŞITMAN, İshak Refet (1932 ), Anadilden Derlemeler, 1.
Cilt, Halkevleri Yayını, Ankara, 448 s.
KOŞAY, Hamit Zübeyr- AYDIN Orhan (1952), Anadilden Derlemeler, 2. Cilt, TDK
Yayını, Ankara, 145 s.
KOYGUN, Müslüm - ÖZGÜR, K. (2002), Duygu Dağarcığı, İstem Basımevi, Çorum,
112 s.
KÖSEOĞLU, Neşet (1938), “Çorum’da Cerid Aşireti”, Çorumlu, Yıl: 1, Sayı: 3 (15
Haziran 1938), s. 14-16.
KÖSEOĞLU, Neşet (1938), “Halk Ağzında Atatürk ve İki Destan”, Çorumlu, Yıl: 1,
Sayı: 6 (15 Eylül 1938), s. 17-23.
“Kullandığımız Lehçeler” http://www.asagifindikli.net/?Syf=18& Hbr =212942
[06 Kasım 2014]
KURTOĞLU, Rifat (1994), Gönül Dilim, Çorum Belediyesi Yayını, 1. Baskı, Ço-
rum,180 s.
KURTOĞLU, Rifat (1998), Deyzoğlu (Şiir), 1. Baskı, Ankara, 76 s.
KURTOĞLU, Rifat (2006), Seninle Güzel (Şiir), 1. Baskı, Çorum, 96 s.
LÂÇİN, Atilla (2007), “Arkadaşım Enver”, Yazılıkaya (Çorum Haber Kültür-Sanat
Eki, Sayı: 62-63.
LÂÇİN, Atilla, 1938 Çorum doğumlu, emekli bankacı.
LEBLEBİCİ, Sadi (1938), “Yekbas Bağlarına Ait Bir Destan”, Çorumlu, Yıl: 1, Sayı:
7 (29 Ekim 1938), s. 33-34.
MİYAK, Bahri (1945), “Kıskançlık”, Çorumlu, Sayı: 54 (1 Nisan 1945), s. 14-17.
NAKİBOĞLU, Sadi Hıncal (2017), “Amasya, Çorum, Tokat İlleri Ağızlarında Kulla-
nılan Bir Seslenme Edatı: Heri”, Türük Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbi-
limi Araştırmaları Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 10, s. 218-251.
NALINCI, Nuri (1958), Çorum’dan Sesler, Yeni Adım Basımevi, Çorum, 210 s.
OCAK, Ferhat (2013), Çorum İli Mecitözü İlçesi Kuyucak Köyü Ağzı, Kırıkkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 150 s.
OĞUZ, M. Öcal - KESKİN, S. (2006a), 2005 Yılında Çorum’dan Derlenen İmgesel
Yemekler, Hitit Üni. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Topluluğu Ya-
yını: 10, Ankara, 78 s.
OĞUZ, M. Öcal - BEDEN, D. (2006b), 2005 Yılında Çorum’dan Der-lenen Gelenek-
sel Çocuk Oyunları, Hitit Üni. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Toplu-
luğu Yayını: 7, Ankara, 64 s.
557
557
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
OĞUZ, M. Öcal - GÜRÇAYIR, S. (2006c), 2005 Yılında Çorum’da Yaşayan Köy Se-
yirlik Oyunları, Hitit Üni. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Topluluğu
Yayını: 8, Ankara, 64 s.
OĞUZ, M. Öcal vd. (2006d), 2005 Yılında Çorum’dan Derlenen Ağıtlar, Hitit Üni.
Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Topluluğu Yayını: 4, Ankara, 72 s.
OĞUZ, M. Öcal vd. (2007a), 2006 Yılında Çorum’dan Derlenen Alkışlar, Kargışlar
ve Ninniler, Çorum Belediyesi Yayınları, Ankara, 157 s.
OĞUZ, M. Öcal - GÜRÇAYIR, S. (2007b), 2006 Yılında Çorum’da Yaşayan Aşıklık
Sanatı, Çorum Belediyesi Yayınları, Ankara, 127 s.
OKUMUŞ, Hanifi, 1973 Bayat Yenişıhlar köyü doğumlu, eğitimci.
ORTAKÇIOĞLU, Nimet, 1962 doğumlu, Alaca Kıcılı köyü, (Görü-şen: Ahmet BO-
LAT, 2009)
“Osmancık Deyimleri” www.osmancık.com.tr/public/pages [12 Aralık 2012]
OZULU, Abdulkadir (2013), Çorum’da Oyun Eğlence (Folklorumuz-dan Örnekler,
Çorum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını: 11, Çorum, 112 s.
OZULU, Abdulkadir (2016), Uluçınarlarla Konak Sohbetleri, Çorum Belediyesi
Kültür Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 375 s.
ÖZCAN, Hasan Ali (2021), “Köy Çocuğunun Gözünden 60’lı Yıllar”, Çorum haber,
Yıl: 36, Sayı: 10685-10698 (18 Haziran -5 Temmuz 2021), s. 6.
ÖZCANBAZ, Mustafa (2020), Körük, Araştırma Yayınları, Ankara, 192 s.
ÖZÇATALBAŞ, Mustafa (2002), Şu Bizim Çorum, Kendi Yayını, 1. Baskı, İstanbul,
152 s.
ÖZÇATALBAŞ, Mustafa (2003), Çorum ile İstanbul’un Arası, Kendi Yayını, 1. Bas-
kı, İstanbul, 159 s.
ÖZGÜR, Kemal - KOYGUN M. (2002), Duygu Dağarcığı, İstem Basımevi, Çorum,
112 s.
ÖZHAN, Mevlüt (2005), Çocuk Oyun ve Oyuncak Terimleri Sözlüğü, Kültür Ajans
Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti., Ankara, 255 s.
ÖZKAN, Sadık, 1931 Çorum Mustafaçelebi köyü doğumlu, okuryazar.
ÖZKAN, Ümit (2004), Kalecikkaya Köyü, Kırıkkale Matbaası, 96 s.
ÖZTANIL, Osman Nuri (Ty), Sungurlu ve Bir Devri Yaşayanlar 1919-1945, Basım
yeri yok, 32 s.
“Öz Türkçe Bademcece”, http://www.bademce.com/ [29 Ekim 2014]
ÖZÜDOĞRU, Ali (2018), Dünden Bugüne Kargı Köyü, Kargı Köyü Sosyal ve Kültü-
rel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yayını, Çorum, 78 s.
ÖZYÜZER, Yard. Doç. Dr. Lütfü, “Çorumca - Türkçe Sözlük”, http://arsiv.
ntvmsnbc.com/news/102107.asp [23 Şubat 2013]
PİROĞLU, Fikret (1981), Şiirlerim, İstanbul, 108 s.
SAĞMEN, Ali İhsan (2009), Gökçam’dan Esintiler, Gökçamlılar Kültür ve Daya-
nışma Derneği Yayını, 1. Baskı, Orkide Basımevi, Ankara, 200 s.
SARAÇER, Cevdet (2000), Tarihsel Doku İçinde Unutulan Bir Kent: Osmancık,
Dört Renk Ltd. Şti. İstanbul, 410 s.
SARIYÜCE, Hasan Latif (2004), Savaş ve Gonca Güller, Kum Yayınları, 1. Baskı,
Ankara, 367 s.
SARIYÜCE, Hasan Latif (2006), Aygar Dağı Mektupları, Yaba Yayınları, 1. Baskı,
İstanbul, 140 s.
SAVCI, Salim, 1926 Osmancık - Seciğen (Çampınar) köyü doğumlu, emekli eği-
timci, yazar.
SAYIN, Kemal (1941), “Bu Gece”, Çorumlu, Yıl: 4, Sayı: 32 (1 Aralık 1941), s. 18.
SERİN, Ahmet (1995), Çıkrık’tan Esintiler - Şiirlerle Köy İncelemesi, Özener Mat-
baacılık, İstanbul 1995, 176 s.
558
558
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
559
559
ÇORUM YÖRESİ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ | 2022
560
560