You are on page 1of 57

ISBN: 978-605-06264-7-6

SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ

HAMiDiYE
TIP FAKÜLTESi
ÖĞRENC i
DERS NOTLARI
KALP VE DAMAR
CERRAHİSİ

2021
1. versiyon
KÜNYE

SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ


HAMiDiYE TIP FAKÜLTESi
ÖĞRENCi DERS NOTLARI
ISBN: 978-605-06264-7-6

KALP VE DAMAR CERRAHİSİ


Editör
Prof. Dr. Erdoğan Çetinkaya
Editör Yardımcıları
Prof. Dr. Sevda Cömert
Prof. Dr. Atilla Uysal
Prof. Dr. Halide Nur Ürer
Bölüm Editörü
Prof. Dr. Murat Bülent Rabuş

Yayıncı
Galenos Yayınevi
Adres: Molla Gürani Mah. Kaçamak Sk. No: 21/1 34093 İstanbul, Türkiye
Telefon: +90 (212) 621 99 25
Faks: +90 (212) 621 99 27
E-posta: info@galenos.com.tr/yayin@galenos.com.tr
Web: www.galenos.com.tr
Yayıncı Sertifika No: 14521
TEŞEKKÜR
Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler;

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi yeni kurulmuş olmasına


rağmen dinamik yönetimi, geniş akademik kadrosu ve yenilikçi eğitim prensipleri
ile kısa sürede ülkemizin en çok tercih edilen tıp fakültelerinden biri olmuştur. Bu
yenilikçi anlayış ile tıp fakültemiz öğrencilerinin eğitimine katkısı olması amacıyla
öğrencilerimizin 6 yıllık eğitimleri boyunca almaları gereken temel eğitim bilgilerini
içeren “Öğrenci Ders Notları” nı hazırladık. Öğrenci Ders Notları içerisindeki bilgiler
Ulusal Çekirdek Eğitim Programı 2020’de yer alan semptom ve çekirdek hastalıkları
kapsayacak şekilde hazırlandı. Günümüzde teknolojinin geldiği noktayı da göz
önüne alarak “Öğrenci Ders Notlarını” öğrencilerimizin çalışırken istedikleri zaman
kolayca ulaşabilecekleri şekilde fakültemizin web sitesi üzerinden erişime sunduk.

Tıp fakültelerinin en önemli görevi eğitimdir. Bu görevi yerine getirirken, Hamidiye


Tıp Fakültesi Öğrenci Ders Notları’nın hazırlanmasında desteğini esirgemeyen
sayın rektörümüze teşekkürlerimi sunuyorum. Öğrenci Ders Notları’nın hayata
geçirilmesinde anabilim dalı başkanlarımız ve öğretim üyelerimiz ile birlikte
önemli bir uğraş verdik. Bu uğraş sırasında katkı ve desteklerini esirgemeyen,
Hamidiye Tıp Fakültesi Cerrahi ve Dahili Tıp Bilimleri’nde yer alan tüm anabilim
dalı başkanlarımıza, semptom ve çekirdek hastalıkların yazılmasında katkıları olan
öğretim üyelerine emekleri için çok teşekkür ederim.

Büyük bir emek ve özveri ile hazırlanan ders notlarımızda ne kadar özen gösterilmiş
olsa da hata ve eksikler olabilir. Bu nedenle dinamik bir şekilde ders notlarının
güncellenmesi ve genişletilmesi de planlanmıştır.

Hamidiye Tıp Fakültesi Öğrenci Ders Notları’nın sevgili öğrencilerimiz ve değerli


meslektaşlarımıza tıp fakültesi müfredatının tamamını içeren bir kaynak olarak
yararlı olmasını temenni ederim.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Erdoğan ÇETİNKAYA


TEŞEKKÜR
Sayın Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler;

Kalp-damar anatomisi ve cerrahisinin tarihçesine bakıldığında; Milattan önce (MÖ)


2500 ve 1550 yıllarında “Smith” ve “Ebers” papirüslerinde damarlar vasıtasıyla
kalbin kanı vücuda dağıttığının yazdığı görülmektedir. Hippokrates (MÖ 460-377)
kalbin boşluklarını ilk tanımlayan kişidir. İslam hekimi İbn-ün Nefis’in (1210-1288)
ve 1630’lu yıllarda ilk Türk anatomi kitabı olan “Teşrih-ül-Ebdan”da Şemsettin
İtaki’nin dolaşım sistemine ait çizimleri mevcuttur.

Türk tıp tarihinde damar cerrahisi ile ilgili ilk kayıtlara 15. yüzyılda Türk hekim
Şerefettin Sabuncuoğlu’nun “Cerrahiyetü’l Hanniye” isimli eserinde rastlanmaktadır.

20. yüzyılın başları modern kalp cerrahisinin başladığı yıllardır. 1915 yılında tıp
fakültesi öğrencisi Jac Mc Lean heparini bulmuştur. 1953 yılında Dr. Gibbon’ın kalp
ve akciğer makinası ile atrial septal defektli hastayı ameliyatı ile açık kalp cerrahisi
ivme kazanmıştır.

Günümüzde teknolojinin ilerlemesi, bilgilerin ve deneyimlerin artması ile en zor


kalp ve damar ameliyatları dünyada ve ülkemizde başarıyla yapılabilmektedir.

Tıp fakültesi öğrencilerimiz için hazırlanan bu ders notları Ulusal Çekirdek Eğitim
Programı 2020’de yer alan semptom ve çekirdek hastalıkları kapsamaktadır. Bu
bağlamda öğrencilerimizin kalp ve damar cerrahisi alanında mesleki yaşamlarında
sık karşılaşacakları belirli konular anlaşılır dilde ve görsellerle desteklenerek
hazırlanmıştır.

Ders notlarının hazırlanmasında desteklerini esirgemeyen sayın rektörümüz Prof.


Dr. Cevdet ERDÖL ve sayın dekanımız Prof. Dr. Erdoğan ÇETİNKAYA’ya teşekkürlerimi
sunuyorum. Eserin hayata geçirilmesinde katkısı olan başta önceki anabilim dalı
başkanı Prof. Dr. Mahmut Murat DEMİRTAŞ ve öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Kemal
TUYGUN olmak üzere tüm öğretim üyelerimize çok teşekkür ederim.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Murat Bülent RABUŞ


İÇİNDEKİLER

AORT DİSEKSİYONLARI..........................................................................................................................................................................................................................................................................................1
Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun

AKUT ARTERİYEL TIKANIKLIKLAR.........................................................................................................................................................................................................................................................9


Doç. Dr. Bülend Ketenci

ARTERİYEL ANEVRİZMALAR...................................................................................................................................................................................................................................................................... 13
Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun

EKSTREMİTEDE VARİS....................................................................................................................................................................................................................................................................................... 19
Prof Dr. Hasan Sunar

KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)....................................................................................................................................................................................... 21


Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun

KRONİK VENÖZ YETMEZLİK...................................................................................................................................................................................................................................................................... 29


Prof. Dr. Gökçen Orhan

LENFÖDEM.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................................... 33
Doç. Dr. Mehmet Erdem Memetoğlu, Prof. Dr. M. Murat Demirtaş

PERİFERİK ARTER VE VEN YARALANMALARI.................................................................................................................................................................................................................... 36


Doç. Dr. Bülend Ketenci

DERİN VEN TROMBOZU.................................................................................................................................................................................................................................................................................... 40


Prof. Dr. Mehmet Kaplan

TROMBOFİLEBİT......................................................................................................................................................................................................................................................................................................... 44
Doç. Dr. Mehmet Erdem Memetoğlu, Prof. Dr. M. Murat Demirtaş

VASKÜLER MALFORMASYONLAR .................................................................................................................................................................................................................................................... 46


Prof. Dr. Murat Bülent Rabuş
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

AORT DİSEKSİYONLARI
Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, İstanbul, Türkiye

sonucu malperfüzyon denilen aort dallarının kanlanmasının


TANIM yetersiz ya da olmadığı bir klinik tablo oluşur.
Aortun intima tabakasında oluşan bir yırtık vasıtasıyla, gerçek Aort diseksiyonlarının bir kısmında (%10-20) intimal yırtık
lümendeki kan akımının aortun mediya tabakasına doğru bulunmaz, bunlar aort duvarındaki vazo vazorumların
yönlenmesidir. Diseksiyon hattı genelde mediya tabakasının iç rüptürleri sonucu gerçekleşen kanamalar olup intramwural
2/3 ile dış 1/3 tabakası ve adventisya arasında yer alır. Yırtılma hematom olarak adlandırılır. Çok daha az bir kısmı ise penetre
ile ayrılmış olan lümene yalancı lümen denilir. Yalancı lümen ülser şeklindedir. Bu sebeple intimal flap olan diseksiyonlar,
dairesel veya longitudunal şekilde aort duvarı boyunca devam intramural hematomlar ve penetre ülserler genel olarak akut
eder (Şekil 1). aortik sendromlar olarak adlandırılırlar.
İntimal yırtık olarak adlandırdığımız yırtık diseksiyonun Aort diseksiyonu 16 yy.’dan itibaren bilinmekle beraber 1819’da
başlangıç yeridir, sıklıkla sağ koroner arter ostiumun üzerinden Laennec disekan anevrizma tabirini kullandı ve günümüz
başlar ve olguların büyük çoğunluğunda aort kökü ve proksimal bilgilerine benzer bilgileri tanımladı. 1934’te Shennan bu
1/3 desenden aorta arasındadır. İntimal yırtıkların yarıdan çoğu bilgileri geliştirdi, bugünkü modern tedavi yöntemlerinin
(%60) asenden aorta, %30 kadarı desenden aorta, kalan kısmıda temelleri 1954’te DeBekey isimli bir kalp cerrahı tarafından
arkus aortadadır. Çok az bir kısımda abdominal aortada bulunur. atılmıştır.
Eğer yalancı lümen, primer yırtık yerinin distalinde gerçek
EPİDEMİYOLOJİ VE DEMOGRAFİK FAKTÖRLER
lümene doğru ya da aorttan çıkan arterlerin dallanma
noktalarına doğru yırtılırsa kan akımı her iki lümende de olur. Ortalama her 100 bin kişilik nüfusta 4-6 arasında kişide ortaya
Hem yalancı hem de gerçek lümen içinde akımı sağlayan bu çıkar, bu da Türkiye nüfusuna göre yıllık 4,000-4,500 kişiye denk
yırtıklara, fenestrasyon adı verilir. Ancak bu gerçekleşmezse gelir.
zaman içinde lumen içinde tromboz oluşmaya başlar. Yırtık Erkeklerde kadınlara göre biraz daha sıktır, 2/1 oranında kabul
adventisyal tabakaya doğru olursa rüptürle sonuçlanır. Yalancı edilebilir. Ortalama görülme yaşı 65’tir. Herhangi bir belirgin
lümenin gerçek lümeni intimal flap vasıtasıyla baskılaması, yan nedeni olmasa da kış aylarında daha fazla görülmektedir.
dalda trombusla ya da flap vasıtasıyla tamamen oklüde etmesi
ETİYOLOJİ VE RİSK FAKTÖRLERİ
Hipertansiyon; %75 olguda görülür. Ekstra selüler matrikste
dejeneratif değişikliklerle beraber vazo vazorumlarda daralma
ve mediya düz kas hücrelerinde kayıp vardır. Bu şekilde aort
duvar kompliansında meydana gelen azalma, hasara yol
açabilecek pulsatil kuvvetlere karşı aort duvarını duyarlı hale
getirir ve diseksiyona zemin hazırlar.
Ateroskleroz; %27 olguda görülür. Tek başına risk faktörü olmaz,
ancak ülser oluşmuşsa risk faktörüdür.
Aort anevrizması; %16 olguda görülür. 5-5,5 cm üzeri olgular
diseksiyon için risk taşımaktadır. Çap arttıkça diseksiyon riski
artış gösterir, 5,5 cm üzeri anevrizmada diseksiyon olasılığı
%60’tır.
Şekil 1. Diseksiyon şematik görünüm Aile öyküsü; ailede torasik aort anevrizma ya da diseksiyon
olması (FTAAD; familial thoracic aortic aneurysm and dissection)

E-posta: abdullahkemal.tuygun@sbu.edu.tr - aktuygun@gmail.com

1
AORT DİSEKSİYONLARI

Aort patalojileri dışında başka bir bulgusu yoktur. Bu deride hiperfleksibilite, venlerin seçilebildiği hiperlusen deri,
klinik durumla doğrudan ilişkili spesifik bir gen mutasyonu variköz venler, tipik yüz görünümü, spontan gebe uterus ve kalın
bulunamamıştır. Fibrillin ya da kollajen sentezinde doğrudan bağırsak rüptürleriyle seyreder. Kesi yerlerinde fazla kanamalar,
etkili olmayan gen mutasyonları bildirilmiştir. Bunun yanı diş eti kanamaları eşlik edebilir. Spontan oluşan çürükler
sıra fibrillin (FBN1) genine ait bazı gen mutasyonlar tespit vardır. Ortalama yaşam ömürleri 48-50 yaş olup diseksiyonla
edilmiş, bunlarda aynı zamanda kistik mediyal dejenerasyonun kaybedilirler.
karakteristik özelliklerini gösteren histopatolojik değişikler Loeys-Dietz sendromu; otozomal dominant geçişli,
bulunmuştur. Fakat fibroblast kültürlerinde fibrillin ya da transforming growth factor reseptör tip 1 ve 2 (TGFBR1
kollajen anormallikleri net olarak gösterilememiştir. Matriks ve TGFBR2) gen mutasyonuna bağlıdır. Aorta ve dallanma
metaloproteinaz sisteminde bozukluğa ve arteriyel duvarda bölgelerinde diseksiyon ve anevrizma gelişimiyle görülür.
kalsifikasyona neden olan gen polimorfizmleri (VKORC1; Genel olarak arteriyel yapılar tortuos seyirli ve küçük
vitamin K epoksit redüktaz kompleks subunit 1) saptanmıştır. çaplıdır. Hastalarda kraniyo-fasiyal özellikler ön planda gelir.
Bu polimorfizmi taşıyanlarda 2 kat daha fazla diseksiyonla Hipertelerism, kraniyosinostozis, yarık damak, bifid ya da
karşılaşılmaktadır. Yine vasküler düz kas hücrelerindeki aktin geniş uvula bulunabilir. Mavi skleralar, venlerin görülebildiği
filamentlerini kodlayan genlerin uygunsuz okunmasına ölçüde hiperlusen ve kadife görünümlü deri, düşük ayak,
(missense) yol açan mutasyonlar FTAAD olgularında iskelet anomalileri görülebilir. Fenotipik görünüm değişkenlik
bulunmuştur. Bu mutasyon intraselüler aktin filamentlerin gösterebilir bazı hastalarda kraniyo-fasiyal bozukluklar daha
çalışmasında bozulma, vasküler düz kas hücrelerinin diziliminde ön planda bazı hastalarda ise deri bozuklukları ön planda
ve kontraksiyonların da bozulmaya, mediyal dejenerasyona yol gelmektedir. Ektopia lentis bu olgularda hiç tanımlanmamış
açar. Normal aktin miyozin ilişkisinde bozukluğa neden olan bir bulgudur. TGFBR2 mutasyonunda Marfan sendromu ve
gen mutasyonlarıda tespit edilmiştir. Tanıda tek önemli kriter Loeys-Dietz sendromununun klinik özellikleri birbirine geçiş
ailede torasik anevrizma veya diseksiyon öyküsü olmasıdır. gösterebilir. Bu olgular genelde 20-30 yaşlarda diseksiyona
bağlı kaybedilir. Vasküler enflamasyonun olduğu hastalıklar;
Bağ Dokusu Hastalıkları (Marfan sendromu, Ehler-Danlos genel olarak ekstraselüler matriks proteinlerin ve vasküler
sendromu, Loeys-Dietz sendromu) düz kas hücrelerinin yıkımına neden olarak anevrizma ve
Marfan sendromu; otozomal dominant geçişli, 15. kromozomda diseksiyona neden olurlar (Dev hücreli arterit, Takayasu
bulunan FBN1 gen mutasyonuyla ortaya çıkan bağ dokusu hastalığı). Takayasu hastalığı; daha çok Asya ülkelerinde
hastalığıdır. Toplumda 5,000 kişide 1 görülür. Tüm diseksiyonların görülsede tüm dünyada görülmektedir. Tanı genelde genç
%5’ini oluşturur. Ektopia lentis, mitral kapak prolapsusu, aort yaşta 25-30 yaşlarında konulur, hastaların çok büyük kısmı
kökü ve aortada anevrizma, diseksiyonlar, iskelet kas sistemi kadındır. Hastalığın erken yaşta başlaması, ekstremitelerde
bozuklukları (pektus deformiteleri, skoliozis, araknodaktili, klodikasyo intermittens, brakial nabazanın alınamaması ya
hiperfleksibilite, uzun boy, uzamış el ve ayak parmakları, da zayıflığı, brakiyal nabazanlar arasında 20 mmHg üzeri fark,
yüz şekil bozuklukları), dural ektazi, spontan pnömotoraks subklavian arter ya da aort üzerinde üfürüm, arteriogramda
şeklinde bulgularla görülür. FBN1 geni bağ dokusu yapısı vasküler anormallikler olması özelliklerindendir. En sıklıkla
ve bütünlüğünün korunmasında önemlidir. Anormal fibrillin aort ve büyük arterlerin oklüsif lezyonları ve anevrizmalarla
yapısal olarak daha zayıf, elastik ve frajil bir bağ dokusu özelliği seyreder. Vazo vazorumlarda proliferasyon ve obliterasyon,
oluşturur. Anormal fibrillin üretimi, aktif transforming growth mediya, adventisya tabakalarında enflamasyon ve nekrotik
factor β (TGF) seviyelerinde artış, bağ dokusu, bağ dokusu alanlar vardır. Geç dönemlerde intima hiposelüler, mediyal
hasarı, ekstraselüler matriks bütünlüğünde bozulma, vasküler kas lifleri düzensiz yapıdadır. İntima ve mediya tabakalarında
düz kas gelişiminde bozukluğa yol açar. Marfan sendromunda yoğun distrofik kalsifikasyonlar bulunur.
aort anevrizma ve diseksiyonlarının temel nedeni budur. Marfan Dev hücreli arterit; büyük orta çaplı arterleri tutar, 50 yaş üzeri
sendromlu hastaların %20-40 diseksiyon görülür. genelde görülür. Kadınlarda sıktır. Üst ve alt ekstremitelerde
Ehler-Danlos sendromu; kollajen tip 3 alfa (COL3A1) gen klodikasyo, Raynaud fenomeni, abdominal anjina, koroner
defektinin neden olduğu anormal kollajen senteziyle giden, iskemi, transient iskemik ataklar, arkus aorta ve büyük damarlara
otozomal dominant geçişli bir hastalıktır. COL3A1 damar ait çalma (steal) semptomları görülür. Olgularda aynı yaş ve
duvarlarının ve içi boş organların yapısal bütünlüğünde rol cinsiyette göre 17 kat anevrizma sıklığı vardır. Elastik liflerde
oynar. Anevrizma gelişimi çok nadir olmakla birlikte özellikle kırılmalar, mediya tabakasında yoğun dekstrüksiyonlar histolojik
desenden aorta ve abdominal aortada, aortanın dallanma olarak gözlemlenmiştir. Hipertansiyon, aort yetersizliği, dispne,
yerlerinde,visseral arterlerde, karotis arterlerinde diseksiyonlarla enflamatuvar markerların yüksekliği ile giden polimiyaljiya
ve bazen de eşlik eden rüptürle seyreder. Eklemlerde özellikle romatika olgularında aort tutulumu, anevrizma ve diseksiyon
vasküler formunda parmaklar gibi küçük orta çaplı olanlarda, sıktır.

2
AORT DİSEKSİYONLARI

Daha nadir olarak Behçet hastalığı, IgG4 aortitisde diseksiyona İlaç Kullanımı
neden olabilir. Kokain ve amfetamin türü ilaçlar

Konjenital Nedenler Kokain kullanımı; sıklıkla son kullanılan dozdan 12 saat sonra
gerçekleşebilir. Sıklıkla ligamentum arteriosum altından
Aort koarktasyonu, biküspid aorta, Turner sendromu, Noonan
başlar, yani tip B diseksiyon şeklinde görülür. Elastik mediyada
sendromu, Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı
zayıflamaya, taşikardi ve ani yükselen tansiyonla oluşan
Aort koarktasyonu; sistemik arteriyel basıncın yüksekliği ile duvar geriliminin etkisine bağlanmıştır. Aort duvarında kronik
beraber olabilmektedir. Biküspid aort kapak, asenden aort kullanımının prematür ateroskleroza neden olduğu, endotel
anormallikleri, koarktasyon sonrası bölgede gelişen poststenotik tabakasının aterojenik özellikli düşük yağ asitlerinin geçişinin
dilatasyonlar eşlik eden risk faktörleri olarak yer almaktadır. daha kolay olduğu ve aort duvarına lökosit migrasyonunu
Turner sendromu ile de beraber görülebilmektedir. artırdığı öne sürülmüştür. Amfetamin türü ilaçlar; hipertansiyon
Biküspid aorta; en sık görülen konjenital kalp kapak hastalığıdır, oluşturmak suretiyle neden olurlar.
toplumun %1-2’sinde görülür. İnkomplet penetranslı otosomal Gebelik; doğum eylemi sırasında ya da çocuk hemen
dominant geçişlidir. Aort duvarındaki yapısal bozukluk doğduktan sonra oluşabilir. Gebelik sırasında nadir olarak
nedeniyle anevrizma ve diseksiyon görülebilir. Aort duvarının görülse de gebelik aynı yaş popülasyona göre diseksiyon
histolojik incelemelerinde kistik mediyal dejenerasyon, olasılığını 4 kat artırmaktadır. Gebelik asenden aortun mediya
mediyal elastik liflerin kaybı yapısal olarak tespit edilmiştir. tabakasında elastik lifler ve düz kas tabakalarında değişiklik
Asenden aort duvarı ve kapak aynı embriyolojik yapıdan oluşturabilmektedir. Östrojen ve relaksin hormonları mediya
kaynaklandığından embriyolojik gelişimdeki bir defektin tabakasının yapısını düzenleyen matriks metaloproteinaz enzim
anevrizma ve diseksiyonlara neden olduğu sanılmaktadır. dengesini bozmaktadır, bunun sonucunda doğumun başlangıcı
Yine biküspid kapağın kan akım dinamiğinin anevrizma ve ve doğum eyleminin yarattığı hemodinamik stresden bağımsız
diseksiyona zemin hazırladığı düşünülmektedir. Aort diseksiyonu diseksiyon olabilmektedir. Marfan sendromu, biküspid aort
biküspid aort kapaklı olgularda normale göre 9 kat daha fazla kapak ve asenden aort >4 cm olanlarda gebelik sakıncalı olabilir.
görülebilmektedir. Marfan sendromlu gebeler daha önceden aort kökü anevrizması
Turner sendromu; X kromozomlarından birinin olmadığı kadın nedeniyle opere olsa bile gebelikte tekrar diseksiyonla
fenotipli olgulardır. Kısa boy, non-fonksiyonel overlere bağlı karşılaşabilmektedir.
infertilite vardır. Genel popülasyona göre aort diseksiyonu Feokromasitoma hipertansif ataklarda artan duvar gerilimine
bu hastalarda 6 kat daha sıklıkla görülür. En sıklıkla 30 yaş bağlı olarak diseksiyona neden olabilir
civarı görülmekle beraber adölesan ve çocukluk yaşında
Ağırlık kaldırmak tekrarlayıcı ve yoğun valsalva manevrası artan
da görülür. Biküspid aort kapak Turner sendromunda %30
sistolik basıncın yarattığı duvar gerilimi nedeniyle olabilir.
görülür. Diseksiyon görülen Turner sendromlu olguların
Haltercilerde kan basıncı 300 mmHg kadar çıkabilmektedir.
hemen hepsinde (%95) biküspid aort kapak vardır. Yine aort
İyatrojenik nedenler; kalp cerrahisi ya da kateterizasyon sonrası
koarktasyonu Turner sendromunda %12 görülürken, çocukluk
görülürler, tüm diseksiyonların %5’ini oluştururlar. İleri yaş,
ve gençlik çağında diseksiyon olan Turner sendromlu
hipertansiyon, periferik arter hastalığının olması iyatrojenik
olguların çok büyük kısmında (%90) aort koarktasyonu
diseksiyon gelişiminde risk faktörüdür. Ağrı bu hastalarda
vardır. Hipertansiyon diseksiyonlu olguların (%90) çok büyük
görülmeyebilir. Genelde tedavisiz kendiliğinden iyileşebilir.
oranında görülür. Bu sebeple hipertansiyonu olan Turner
Kateter çekildikten sonra kapanabilir, aortik aterosklerotik
sendromlu olgularda agresif tansiyon kontrolü sağlanmalıdır.
plaklar diseksiyonun yayılmasını önlerler. Kardiyak cerrahi
Noonan sendromu; normal genotipli, Turner sendromu fenotipli
sırasında olanlarda onarım yapılmalıdır. Travma: Aortada
olgulardır. Aort koarktasyonu ve asenden aort anevrizmaları
travmaya bağlı yırtıklar genelde istmus bölgesinde akselerasyon
görülebilir. Bunlarda diseksiyon olabilmektedir.
deselerasyon yaralanmasına bağlı olur. Diseksiyon nadiren
Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı; polikistik kidney gerçekleşir, intramural hematom, yalancı anevrizma şeklinde
disease 1 gen (PKD1) mutasyonu sonucu olur, hipertansiyon seyreder. Bunun yanında kapalı göğüs travmalarıda asenden
eşlik eder. Daha çok anevrizmalar, sol ventrikül hipertrofisi, aortada diseksiyona nadirde olsa sebep olabilmektedir.
rüptüre olmaya meyilli serebral anevrizmalar (berry aneurysm)
ile seyreder. Abdominal ya da torasik anevrizmaların rüptür ve SINIFLANDIRMA
diseksiyon eğilimi yüksektir. Vasküler duvarda mukoid matriks
depolanması vardır. Başlıca iki tip sınıflama vardır (Şekil 2):

3
AORT DİSEKSİYONLARI

duyulduğu yer diseksiyonun ilerleyişine göre değişkenlik


gösterebilir. Ağrı antegrad ya da retrograd olarak yayılım
gösterir. Gezici ağrı diseksiyon yönünden uyarıcı olmalıdır.
Ağrı tırmalayıcı ve yırtıcı vasıftadır. İlk başlangıçta şiddeti
daha fazladır. Daha önce anevrizması olan ve bunun kronik
ağrısını çeken kişilerde gerçekleşen diseksiyonların ağrıları
daha hafif ya da çok anlaşılamayabilir. Yine diyabetik daha
önceden kardiyak operasyon geçirmiş olanlarda ağrı hafif ya
da olmayabilir. Anksiyete ve ağrı nedeniyle olan taşikardi ve
var olan hipertansiyonun daha da artmasıyla hastaların genel
durumu kötü olabilir. Senkop, inme ya da hipotansiyon ağrıyı
maskeleyebilir. Buda tanıyı zorlaştırabilir.
Senkop, hipotansiyon ve taşikardi akut diseksiyonlu olgularda
aort rüptürü, perikard tamponadı, akut aort yetersizliği ve
koroner ostiumların oklüzyonu sonucu gelişen iskemiye
bağlı olabilir. Senkop tip A diseksiyonlarda daha sık
karşılaşılmaktadır. Senkop, hipotansiyona neden olan akut
Şekil 2. Diseksiyon tipleri aort yetersizliği, aort rüptürü, tamponad sonucu, yine serebral
damarların malperfüzyonu ve serebral baroreseptörlerin
Stanford Sınıflaması aktivasyonu ile gözlenir. Senkop geçirenlerde mortalite daha
Tip A, diseksiyon aort kökü ya da asenden aortadan başlar yüksek olmaktadır.
abdominal aortaya kadar uzanır. Aort yetersizliği ve buna bağlı hipotansiyon, konjestif kalp
Tip B, diseksiyon desenden aortada lokalizedir. yetersizliği görülebilir. Aort yetersizliği, aort kökünde ani
olarak genişleyen yalancı lümenin oluşturduğu koaptasyon
DeBakey Sınıflaması bozukluğu, diseksiyon flabinin aort komissürlerine ve leafletlere
Tip I; diseksiyon asenden aortadan başlar, arkus aortadan devam ilerlemesine bağlı gelişen kapak distorsiyonu veya tüm aort
ederek distal desenden aortaya kadar uzanır. kesit alanınıda kapsayacak şekilde ventriküle doğru ilerlemiş
Tip II; diseksiyon asenden aortadan başlar ve burada sınırlı kalır. diseksiyon flabinin kapak hareketlerini bozması sonucu olur.
Tip III; diseksiyon desenden aortadır ve burada sınırlı kalır, Diseksiyonların yarıdan fazlasında ortalama 2/3’te görülür.
subklavian arterin yukarısına ilerlemez. Tip III diseksiyon eğer Nörolojik olay aort diseksiyonu olgularının yarıya yakınında
diyafram seviyesinin üstünde sınırlanmışsa Tip IIIa, diyafram ortaya çıkar. Nörolojik olaylar tip A diseksiyonlarda daha çok
seviyesinin altına inmişse tip IIIb olarak ayrılabilir. görülür. İnme, transient iskemik atak, parapleji, paraparezi,
Desenden aortadan başlayıp retrograd arkus aorta ve asenden nöropati, arkus aorta dallarının tutulumuna bağlı iskemik
aortaya yayılım gösteren diseksiyonlar retrograd yayılımlı tip A ensefelopati olabilir. İnme, tip A diseksiyonların %5-6’sında
diseksiyon olarak adlandırılır. görülmektedir. Konvülsiyonlar, koma serebral malperfüzyon
sonucu oluşabilir. Koma ve serebral malperfüzyon kötü prognoz
KLİNİK belirtisidir.
Diseksiyon flabinin koronerlere basısı oluşabilir. En çok sağ
Akut diseksiyonlu olguların %40 hemen başlangıçta ani koroner arterde tutulum olur. İnferior miyokard enfarktüsü
ölümle kaybedilmektedir. Yaşayan olguların tanısında iyi bir bulguları görülebilir.
öykünün alınması, diseksiyonun akla gelmesi, diseksiyonun tipi, Lokal kompresyon etkisine bağlı Vena Kava Superior sendromu,
süresi, hastaya bağlı faktörler önem taşır. Hastaların 1/3’ünde vokal kord paralizisi, Horner sendromu, hemoptizi, hava yolu
başlangıçta tanı konulamamakta, yine aynı oranda tanı otopside kompresyonu olabilir.
tespit edilebilmektedir. Aort dallarında yalancı lümenin gerçek lümeni dinamik ya
Göğüs ağrısı en önemli semptomdur. Şiddetli, geçmeyen, bıçak da tam oklüde etmesine bağlı olarak gelişen perfüzyon
saplanır tarzda bir göğüs ağrısı vardır. Hastalar daha önce bu bozukluğu sonucu karın ağrısı görülebilir. Otopsi çalışmalarında
tip bir ağrıyla karşılaşmadığı için anksiyete içindedir. Asenden aort dallarından en az bir tanesinde malperfüzyon bulgusu
aort diseksiyonlarında ağrı genelde tipik olarak sternum bulunabilmektedir. En çok malperfüzyon ekstremite ve renal
ortasındadır, ancak çeneye, yüze doğru yayılabilir, desenden arterlerde görülür. Nabazanların alınamadığı olgularda
aort diseksiyonlarında tipik olarak interskapular bölgede operatif mortalite daha fazladır. Yine alınamayan nabazan
sırttadır, bel ve karında yayılım olabilir. Ağrının en şiddetle sayısı fazlalaştıkça mortalite artmaktadır. Renal arterlerin

4
AORT DİSEKSİYONLARI

tutulumunun olması durumunda dirençli hipertansiyon olabilir. değişikliği, gastrokinemius adalesinde sertlik, soğukluk,
Mezenter arterlerin tutulumu olması durumunda mortalite solukluk olabilir.
yüksektir. Akut aort yetersizliği gelişmiş, sol ventrikül volüm yükü
Kronik aort diseksiyonları genelde asemptomatik seyreder. olanlarda dinlemekle S3 duyulabilir. Aort yetersizliğinde
Genelde anevrizma zemininde gerçekleşmiş olduğundan normalde sternum sol kenarında duyulan diyastolik üfürüm
kronik ağrıları olabilir. Aralıklı, künt göğüs ağrısı, geniş veya diseksiyon sonrası aort yetersizliği gelişenlerde daha çok
hızlı büyüme gösteren anevrizmalarda toraks duvarının sternumun sağında duyulur.
iskelet yapısında erozyon oluşturmasına bağlı şiddetli kemik Perikard tamponadı olan olgularda juguler venöz dolgunluk,
ağrıları görülebilir. Anevrizması olmayan olgular tamamen pulsus paradoksus olabilir. Bu hastalar tamponada bağlı senkop
asemptomatik seyredebilir. geçirmiş veya somnolon, letarjik olabilir. Hipotansiyon, senkop
Kronik tip A diseksiyonlarda aort yetersizliği gelişmişse halsizlik, ve şuur bulanıklığı olan tamponadlı olgularda mortalite, bu
yorgunluk, dispne, taşikardi şeklinde kardiyak yetersizlik bulguların olmadığı tamponadlı hastalara göre 2 kat daha
semptomları, rahatsız edici ama çok şiddetli olmayan göğüs yüksektir.
ağrısı semptomları bulunabilir. Yalancı lümende oluşmuş Akciğer muayenesinde özellikle sol tarafta solunum seslerinin
tromboza sekonder embolik komplikasyonlar görülebilir. Çok alınamaması aort rüptürü ve hemotoraksı düşündürmelidir.
nadiren interkostal arterlerin oklüzyonuna bağlı paraparezi Diseksiyon olgularında pleural efüzyon, reaksiyonel olarak
veya parapleji olabilir. pleura enflamasyonuna bağlı sekonderde gelişebilir.
Santral ve periferik nörolojik muayene yapılmalıdır. Akut tip
TANI A diseksiyonlu olguların %40’ında nörolojik anormallikler
bulunur. Brakiosefalik veya karotis arter tutulumuna bağlı
Öykü; hastada hipertansiyon, bilinen anevrizma varlığı, ailevi
olarak beyin perfüzyonu bozulmuş, buna bağlı inme ve bunun
bağ dokusu hastalıkları, ailesinde anevrizma veya diseksiyon
bulguları olarak şuur kapalılığı, letarji hemipleji, hemiparezi,
olan ya da bu nedenle kaybedilenlerin olması tanıda önem
olabilir. Serebro-vasküler olay tip A diseksiyonların %5’inde
taşır. İlaç alışkanlığı özellikle amfetamin ve kokain benzerleri gözlenir. Lomber veya interkostal arterlerin malperfüzyonuna
sorgulanmalıdır. bağlı spinal kord iskemisi sonucu paraparezi/parapleji görülür.
Fizik muayene ile genelde diseksiyonun olası komplikasyonlarının Malperfüzyona bağlı periferal sinirlerin iskemisi sonucu spinal
bulguları elde edilir. Bu bulguların varlığı diseksiyonun klinik kord iskemisine benzer bulgular ortaya çıkabilir, bunlar onarım
şüphesini gösterir ancak olmaması da diseksiyonu ekarte sonrası düzelir. Hemiplejik ya da paraplejik olgularda onarım
ettirmeyebilir. İskelet kas sistemi anormallikleri olan uzun boylu sonrası düzelme olmaz.
hastalarda genel görünüm olarak marfanoid yapıdaki hastalarda Lokal basıya bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu ses, kısıklığı,
aort patolojileri akla getirilmelidir. hemoptizi, stridor, ronkus, juguler venöz dolgunluk, yüzde ödem
Anksiyete, taşikardi, hipotansiyon ya da ciddi hipertansiyona ve renk değişikliği, skleralarda ödem olabilir.
bağlı genel durum bozukluğu olabilir. Hipertansiyon akut Visseral iskemi gelişmiş olgularda karın ağrısı, hassasiyet
diseksiyonlu olguların çoğunda (%70) bulunur, tip B diseksiyonlu olabilir. İleri olgularda defans rebound bulguları olabilir. Şok
olgularda hipertansiyon daha sık görülen bir bulgudur. Tip A tablosu ya da genel durumu kötü olan olgularda bu bulgular
diseksiyonlu hastalar normotansif ya da hipotansif olabilir. anlaşılamayabilir.
Hipotansiyon tamponad, rüptür, akut aort yetersizliğine bağlı
Kronik diseksiyon ve anevrizma gelişmiş olanlarda kemik
konjestif yetersizlik sonucu görülebilir. Tamponad, senkop,
erozyonu olan bölgelerde ağrı, aort yetersizliği gelişmişse,
nörolojik olay sonucu serebrovasküler olay geçirmiş olanlar
karotis arter pulsasyonu gözlenebilir, diyastolik üfürüm
somnolon halde bulunabilir. duyulabilir. İleri aort yetersizliği olgularında konjestif
Periferik nabızlarda anormallikler olabilir. Tip A diseksiyonlu yetersizlik bulguları görülebilir. Yalancı lümenden kaynaklı
olgularda, tip B diseksiyonlulara göre nabazanların tromboembolik komplikasyonlar oluşmuşsa alt ekstremitelerde
alınamaması çok daha fazla görülen bir bulgudur. Aort ağrı, soğukluk, solukluk, periferik nabazanların alınamaması,
diseksiyonu şüphesi olan hastaların tüm nabazanları palpe gastrokinemius adalesinde hassasiyet, sertlik muayene sonucu
edilmelidir. Üst ekstremitelerde nabazanların alınamaması tespit edilebilir.
asenden aort diseksiyonlarını düşündürürken, alt ekstremite
nabazanlarının alınamaması ya da farklı olması distal aort
diseksiyonunu akla getirmelidir. Diseksiyonun ilerlemesi AYIRICI TANI
veya gerçek lümene fenestre olması, kan akımın tekrar
yönelmesi sonucu nabazanlarda düzelme olabilir. Periferik Miyokard enfarktüsü; göğüs ağrısı daha çok baskı tarzında ve
nabazanların alınamadığı olgularda ekstremitede renk yaygın bir ağrıdır. Nefes darlığı eşlik edebilir. Hastanın bilinen

5
AORT DİSEKSİYONLARI

öyküsünün olması risk faktörlerinin sorgulanması tanıda karaciğer, böbrek fonksiyon testleri ve laktik asit düzeyi yüksek
değerlidir. EKG’de tipik iskemik değişiklikler, kardiyak enzimlerde olabilir.
yükselme vardır. Ekstrinsik yolun aktivasyonu sonucu D-dimer seviyeleri
Pulmoner emboli; dispne, nefes darlığı ve plörotik ağrı, takipne, diseksiyonlu olgularda yüksek olabilir. 500 ng/mL üzeri olgularda
ortopne vardır. Derin ven trombozu öyküsü soruşturulmalıdır. klinikte uyumluysa diseksiyon lehine düşünmek gerekir.
Bacaklarda ağrı ve şişlik olabilir. EKG’de sağ ventrikül yüklenme
bulguları, yeni gelişmiş sağ dal bloğu, inferior derivasyonlarda EKG
Q dalgaları, anterior ST segment değişiklikleri, S1Q3T3 paterni Akut tip A diseksiyonlarda belirgin iskemik değişiklikler
(DI’da S dalgası DIII Q dalgası ve negatif T dalgası olması), tahmin edildiği kadar yüksek olmayıp ancak %20 oranında
ekokardiyografide sağ ventrikül yüklenme bulguları olur. Kesin görülür. Koroner ostiumların tutulduğu olguların 1/3 non-
tanı bilgisayarlı tomografi (BT) anjiyografi ile konulur. spesifik repolarizasyon anormallikleri vardır. Koroner
Aort anevrizması; süregelen kronik ağrı vardır. Genelde ostium tutulumlarının çoğunluğunda koroner iskemisine ait
genişleyen anevrizma segmentlerinin kemik dokulara yaptığı spesifik bulgular EKG’de görülmeyebilir. Ayrıca uzun süreli
bası nedeniyle ağrı olur. Rüptüre anevrizma olgularıyla daha hipertansiyona bağlı sol ventrikül hipertrofi bulguları vardır.
sıklıkla karışabilir. Genel durum bozukluğu, hipotansiyon Hemoperikardiyum varsa düşük voltajlı QRS kompleksleri
kardiyovasküler kollaps bulguları vardır. Hemoglobin düşüklüğü olabilir.
ve BT anjiyo ile tanı konulur.
Akciğer Grafisi
Akut aort yetersizliği; kardiyovasküler kollaps ve pulmoner
ödemle başvururlar. Genelde en sık nedenleri enfektif endokardit Tüm akut tip A diseksiyonlu olguların büyük çoğunluğunda
ve aort diseksiyonudur. Daha sonra travma, iyatrojenik nedenler (%60-90) anormallikler bulunur. Mediyastende genişleme,
gelir. Etiyolojiye yönelik öykü tanıda önemlidir. Ekokardiyografi trakeanın sağa doğru deviasyonu, aort topuzunun kaybolmasıyla
ayırıcı tanı için en önemli araçtır. düzensiz aort konturu, aorto-pulmoner pencerenin keskinliğinin
kaybı, sol tarafta plevral effüzyon gözlenebilir. Aort konturunun
Perikardit; keskin ve plöretik tarzda ağrı vardır, otururken öne
kaybı ve aort gölgesinin genişlemesi akciğer grafisinde görülen
doğru eğilmeyle ağrıda azalma olur. Pariatel perikard içindeki
en yaygın anormalliktir. Diseksiyon olgularının 1/3 grafi normal
basıncın azalmasına bağlıdır. İnspirasyon ve öksürmeyle ağrıda
olabilir. Tip B diseksiyonlarda bu oran biraz daha fazladır.
artış olur. Üremik ya da romatolojik nedenlere bağlı olan
perikarditlerde ağrı olmayabilir. Sternum sol kenarı boyunca Görüntüleme Metotları
en iyi steteskopun diyaframatik kısmı ile duyulan perikard
Şüpheye yer bırakmayacak ölçüde akut diseksiyonun anatomik
sürtünme sesi vardır. Ateş bazı olgularda eşlik edebilir. Efüzyonlu
özelliklerini ortaya koymalıdır. Zaten anksiyete içindeki, genel
perikarditlerde tanı çok daha kolay konulabilir. EKG de yaygın ST
durumu bozuk olan hastaya hızlı ve sıkıntısız bir tanı metodu
elevasyonları vardır.
kullanılmalıdır. Görüntüleme metotlarıyla intimal yırtık, re-
Kas-iskelet sistemi ağrıları; mevcut kemik deformasyonlarına
entry (gerçek ve yalancı lumen arası geçişin olduğu bölgeler)
bağlı gelişen kronik ağrıdır. Ağrı daha çok bel ve kalçadadır.
noktaları, yalancı lümende akım ve trombüs varlığı, aort kapağın
Postür değişikliği ile ağrıda azalma olabilir.
durumu, koroner ostiumların perfüzyonu, miyokard iskemisi ve
Pnömotoraks; ani gelişen plöretik ağrı ve nefes darlığı ile kasılma gücü, brakiosefalik dalların ve visseral dalların tutulumu
gelirler. Akciğer grafisi ile kolaylıkla tanı konulabilir. değerlendirilmelidir.
Periferik arter hastalığı; özellikle alt ekstremitede malperfüzyon
gelişmiş hastalarda karışabilir. Hastanın öyküsü en önemli ayırt BT Anjiyografi
ettirici faktör olabilir. Ayaklarda trofik değişikliklerin eşlik etmesi En sıklıkla kullanılan görüntüleme yöntemidir. Yüksek
ve ağrının alt ekstremitelere lokalizasyonu ayırt ettirmede spesifite ve sensitiviteye sahipdir. Üç boyutlu imajlar
önemlidir. oluşturmak suretiyle sadece tanının konulması değil aynı
zamanda tedavinin planlanmasında yardımcı olur. Çok kısa
TANI TESTLERİ süre içinde çekim yapılabilmektedir. Bu yüzden hemodinamik
bozukluğu olan hastada tanı için hemen kullanılabilecek bir
Laboratuvar Metotları görüntüleme metodudur. Çekim mutlaka torako-abdominal
Tam kan sayımı, kardiyak enzimlerin, karaciğer, böbrek fonksiyon planlar çekilerek yapılmalı, gerekirse periferik vasküler yapılar
testlerinin olduğu geniş biyokimya testi, kan grubu tayini için ekstremitelerin görüntülerini almak uygun olur. Aortik
yapılmalıdır. Diseksiyonun ilk saatlerinde gelenlerde belirgin pulsasyondan kaynaklanabilecek artefaktları önlemek için
bir değişiklik olmasa da, biraz daha geç saatte gelenlerde hafif mutlaka EKG ile uyum sağlanarak çekim yapılmalıdır. Yalancı
bir lökositoz olabilir. Ciddi malperfüzyon bulgusu olanlarda lümen ve gerçek lümendeki kontrast farklılıkları nedeniyle

6
AORT DİSEKSİYONLARI

diseksiyon tanısını koymak kolaydır. Genelde yalancı lumende


akım daha yavaştır, kontrast daha az görülür ve gerçek lümene
TEDAVİ
göre çap daha geniştir. Kontrast madde kullanımı, radyasyon, Her türlü akut diseksiyon acil servise geldikten sonra mutlaka
koroner damarların ve aort kapağın değerlendirilmesindeki aort cerrahisi yapılan bir kalp damar cerrahisi ünitesine
eksiklikler, takılmış implantlardan kaynaklanabilecek artefaktlar sevkedilmeli ya da mevcutsa acilen bilgilendirilmelidir.
dezevantajıdır. Akut tip A diseksiyonlar acil operasyonu gerektiren bir durumdur.
Opere olmayan olgularda ilk 48 saatte mortalite %50’dir. İlk
MR Anjiyografi
24 saatlik sürede mortalite, opere olmayan olgularda her saat
Hemodinamik olarak stabil hastalarda kullanılabilir. Gerçek ve başı %1 artar. Özellikle hipotansiyon, senkop ve şuur bulanıklığı
yalancı lümenler arasındaki akım farklılığını belirleyebilir. EKG olan perikard tamponadı olan hastalar çok acil aortik cerrahi
ile uyumlu olarak çekim yapılırsa aort yetersizliği hakkında da uygulanmalı, hatta zaman kazanmak için bir miktar tamponad
fikir verebilir. Radyasyon dozu yoktur, verilen kontrast ajanın yapan kanın perikardiosentezle acil serviste boşaltılması
iyodlu kontrastlara göre nefrotoksik özelliği çok daha azdır. yapılabilir.
Kontrast maddesiz yapılan MR çekimlerinin tanısal değeri Akut tip B diseksiyonlara genelde tıbbi müdahale yapılması
düşüktür. Çekim süresi uzundur, bu süreyi tolere edebilecek eğilimi vardır. Medikal tedavi yapılan olguların sağkalım oranı
uygunluktaki hastada tercih edilebilir. Klostrofobisi, pacemaker, daha yüksektir..
anevrizma klipsleri gibi metal yapıda prostetik madde taşıyan Cerrahi girişim tip B diseksiyonlarda komplike hale gelirse
hastalarda olanlarda uygun olmayabilir. uygulama eğilimi daha ön planda gelmektedir. Majör aort
dallarında oklüzyonla giden malperfüzyon bulguları, geçmeyen
Aortografi
hipertansiyon ve ağrı, diseksiyonun yayılım göstermesi, 5,5
Bugün için tamamen yerini BT anjiyografi almıştır. Ancak cm< anevrizma ya da aort duvarı boyunca olan hematomda
endovasküler girişim yapılacak olan olgularla bir şekilde BT hızlı genişleme ile rüptüre gidişin ya da rüptür olmasında
ya da MR kullanılamayacağı durumda, klinik olarak ciddi aort girişim yapılmalıdır. Tedavi girişimi açık cerrahi girişim veya
diseksiyonu şüphesi varsa tercih edilebilir. Aort yetersizliğini, torasik endovasküler stent (TEVAR) uygulamasıyle yapılabilir.
koroner iskemiyi gösterir. Yalancı negatif sonuç verebilmektedir. TEVAR cerrahiye göre mortalite ve morbiditesi daha düşüktür.
Her iki lümende de aynı opasitenin izlendiği, yalancı lümenin Açık cerrahi uygulanan tip B aort diseksiyonlarında mortalite
tromboze olduğu durumlarda intimal flap seçilemeyebilir. oranı, TEVAR uygulanan olgulara göre en az 2 kat daha
yüksektir.
Transözafagial Eko (TEE)
Medikal tedavi; yoğun bakımda ya da hastanın sevki süresince
Özellikle hemodinamik instabilitesi olan hastalarda yatak acil gözlemde iken uygulanabilir. Tip A diseksiyonlar için
başında yapılabilir, hemen sonuç verir. İntimal yırtık yerini, yalancı operasyona alınana kadar olan süreçte, tip B diseksiyonlarda
lümende akım farklılığını, trombus varlığını, fenestrasyonları, hastanın stabilizasyonu ve akut olayın soğutulması için yapılır.
koroner arterlerin tutulumunu, aort yetersizliğini, ventrikül Mutlaka invasif hemodinamik monitörizasyon yapılmalıdır.
kasılma gücünü, perikard effüzyonunu gösterir. Yüksek oranda İnvasif kan basıncı, idrar kateterizasyonu, kalp ritmi takibi
sensitivite ve spesifite gösterir. Özofagusa probu yerleştirmek yapılmalıdır. Ağrıyı kesmek için gerekirse opiad türevleri
için sedasyona ihtiyaç olunması, hemodinamik bozukluğu olan kullanılabilir.
hastalarda bunun olumsuz sonuçlarının olabilmesi, işlemi Akut diseksiyonlu olgularda; temel hedef kan basıncını ve kalp
yapacak kişinin deneyimi en önemli dezevantajlarıdır. Daha çok hızını, aort duvar gerilimini azaltmak amacıyla kontrol altına
tip A diseksiyonların tanısında belirleyicidir. BT anjiyografiden almaktır. Sistolik kan basıncı 100-120 mmHg, kalp hızını 60
sonra tanı koymada ikinci sırada yer alır. vuru/dakika’ya düşürmek hedeflenmelidir. Beta-blokörler hem
kan basıncını düşürmek hem de aort duvar gerilimini azaltmak
Transtorasik Ekokardiyografi (TTE)
için ilk tercih edilmesi gereken ilaçtır. Eğer ciddi kronik
Tip A diseksiyonların tanısında yardımcıdır, ancak daha obstrüktif akciğer hastalığı varsa diltiazem tercih edilebilir. Kan
çok komplikasyonların değerlendirilmesinde, aort kapak basıncı yüksek olmasa bile yine beta-bloker tedavi verilmelidir.
yetersizliği, perikard effüzyonu, ventrikül kontraksiyonlarının Beta-blokör tedavi intravenöz yolla verilmelidir.
değerlendirilmesinde anlamlıdır. Duyarlık ve özgüllüğü BT, MR Refleks taşikardiden sakınmak için kalp hızı beta-blokörlerle
anjiyografi ve TEE sonra gelir. Tip B diseksiyonların tanısında kontrol altına alındıktan sonra vazodilatatör özellikli
kullanılamaz. antihipertansif ajanlar başlanmalıdır.
Kronik diseksiyonda medikal tedavi hastanın gelişebilecek
komplikasyonlardan ve olası girişimlerden korunması için

7
AORT DİSEKSİYONLARI

uygulanır. Buda hastada diseksiyon zemininde gelişecek


anevrizma ve buna bağlı rüptürdür.
KAYNAKLAR
Agresif kan basıncı tedavisi ile kan basıncı <120/80 mmHg 1. Ferri F. Ferri’s Clinical Advisor 2020. 1st ed. Elsevier; 2019;p2136.
tutulmalı, 2. Maximillian LB, Butany J. Cardiovascular Pathalogy. 4th edition: Academic
Press; 2016.
LDL seviyesini düşürmek için statin kullanılmalı,
3. Creager M, Beckman J, Loscalzo J. Vascular Medicine A Companion to
Sigaranın bıraktırılması, Braunwald’s Heart Disease. 3th edition. Elsevier; 2020;p960.
Ağırlık kaldırma gibi zorlanmayı gerektiren egsersizden 4. Zipes DP, Libby P, Bonow RO, Mann DL, Tomaselli GF. Braunwald’s Heart
kaçınılmalı, Disease: ATextbook of Cardiovascular Medicine. 11th edition. Elsevier;
2019.
Düzenli aralıklarla tomografik ölçümler yapılarak aortun
5. Kouchoukos N, Blackstone E, Hanley F, Kirklin J. Kirklin/Barratt-Boyes
büyüme hızı takip edilmelidir. Cardiac Surgery. 4th Edition. Saunders; 2013;p2256.

8
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

AKUT ARTERİYEL TIKANIKLIKLAR


Doç. Dr. Bülend Ketenci
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği,
İstanbul, Türkiye

kaynak, kalptir ve kalbin içinde bulunan mural trombüsten


GİRİŞ VE TANIM
kopan materyal emboliye neden olur. Diğer bir emboli kaynağı
Akut arteriyel tıkanıklık, ekstremitenin arteriyel kan akımında da yaygın aterosklerozu olan hastalarda arteriyel yapının
ciddi miktarda azalma sonucu ortaya çıkan uzuv canlılığını proksimalinden kopan aterosklerotik debris olabilir. Emboli
tehlikeye sokacak klinik tablodur. Hızla teşhis edilip bulunduğu yerden koptuğunda, geniş arterlerden geçerek
tedavisi başlanmadığı takdirde ampütasyon, hatta ölümle perifere doğru ilerler ve damar çapının azaldığı, özellikle
sonuçlanabilir. Girişimsel tedavi yöntemlerindeki gelişmelere bifurkasyon bölgelerine yerleşme eğilimi gösterir. Emboli
rağmen ampütasyon ve ölüm oranları akut arteriyel tıkanıklarda herhangi bir arteri tıkayabilirse de alt ekstremitede ana femoral
halen yüksektir. Ampütasyon olguların %10-30 görülmekte, ve popliteal arterler sıklıkla etkilenen bölgedir. Tek büyük
mortalite oranları 30 günde %15’e yaklaşmaktadır. Tedavi bir emboli aortik bifurkasyon düzeyini de tıkayabilir (saddle
için antikoagülan, cerrahi yöntemler, trombolizis, mekanik emboli). Bu tip emboli her iki alt ekstremitede iskemi yaratacağı
trombektomi yöntemleri kullanılmaktadır. için klinik tablo daha ağır seyreder. Üst ekstremitede brakiyal
arter bifurkasyonu sıklıkla tutulan bölgedir (Tablo 2).
EPİDEMİYOLOJİ Emboli sonucu oluşan iskemi genelde ağır seyreder çünkü
görece normal olan arteriyel yapıda kolleteralizasyon azdır,
Akut arteriyel tıkanıklığın gerçek insidansını tam olarak
buda iskeminin belirgin olmasına yol açar. Etkilenen ekstremite
belirlemek mümkün olmamakla beraber, alt ekstremite için
doğal rengini kaybetmiş, beyazdır, nörolojik belirtiler (özellikle
9-16 olgu/100 bin kişi/yıl; üst ekstremite için 1-3 olgu/100
duyu kaybı) vardır. Embolinin distal ve proksimaline sekonder
bin kişi/yıl olduğu yönünde yayınlar bulunmaktadır. Bu patoloji
trombüsün oturması ile klinik hızla kötüleşir. Zaman geçtikçe
müdahale gerektiren damar hastalıklarının yaklaşık %10-15’ini
oluşturur. emboliye sekonder trombüs küçük distal dalları tıkar, damar
duvarına yapışarak yapılacak embolektominin başarısını düşürür.
ETİYOLOJİ VE PATOGENEZ Tablo 1. Akut arteriyel iskemi etiyolojisi
Ekstremiteye olan kan akımı ani olarak azalır; travma ve
iyatrojenik sebepler dışında bu duruma neden olan iki sebep
vardır;
1. Embolik nedenler; genelde arteriyel yatakta belirgin bir
bozukluk yoktur,
2. Trombotik nedenler; sıklıkla daha önceden bilinen periferik
arteriyel hastalık zemininde gelişir.
Teşhis ve prognoz açısından iki durum farklılık yaratmakla
birlikte, erken dönem arteriyel akımın yeniden sağlanması
açısından uygulanacak girişimsel yöntemde büyük bir
farklılık oluşturmamaktadır. Bu etiyolojik faktörlerin sıklığına
bakıldığında en sık in situ tromboz (%41), embolizm (%38),
baypass tıkanıklıkları (%15), popliteal arter trombozu (%3),
travma (%2), iyatrojenik nedenler (%2) olarak karşımıza çıkar
(Tablo 1). (Campbell WB, Ridler BM, Szymanskath. Current Management of Acute Leg
Embolizm: Arteriyel dolaşıma katılan materyalin periferik Ischaemia: Results of an Audit by The Vascular Surgical Society of Great
Britain and Ireland. Br J Surg. 1998; 85: 1498–503)
arteriyel sistemde bir bölgeyi tıkaması anlamına gelir. Genelde

Tel.: +90 532 517 86 27 E-posta: bulendketenci@gmail.com

9
AKUT ARTERİYEL TIKANIKLIKLAR

Embolik olgularda kaynağı bulabilmek, trombotik olgulara göre İİ.Non-kardiyak Embolizm


daha kolaydır. i. Atheroembolizm: Yaygın aterosklerozu olan hastalarda
Trombotik olgularda daha önceden kladikasyo semptomu, altta görünür. Aortik ark, desandan aortadan, abdominal aortadan
yatan periferik arter hastalığı nedeniyle vardır. Embolik olgularda kopan plak veya trombüsler emboli kaynağı olur. Bu tür
bu semptom yoktur. Karşı taraf ekstremite nabazanları olgularda embolizasyonlar kendiliğinden olabildiği gibi kateter bazlı
sıklıkla alınır, trombotik olgularda karşı taraf nabazanları zayıf girişimler yapılırken iyatrojenik olarakta ortaya çıkabilir.
ya da alınamayabilir. İskemiye bağlı gelien demarkasyon hattı ii. Aortik mural trombüs: Aort duvarı patolojisi olmadan
embolik olgularda hatları daha kesin, belirgin ve net, trombotik hiperkoagülabilite durumlarında aort duvarında trombüs
olgularda daha yaygın geniş ve sınırları düzensiz olarak görülür. gelişmesi sonucu olur. Bu hastalar ateroskleroz olmaması
ve kardiyak değerlendirmelerinin normal olması ile
EMBOLİ KAYNAKLARI karakterizedirler. Ekstremitedeki embolizasyon girişimsel
olarak tedavi edilirken, aort duvarındaki mural trombüs için
İ. Kardiyak Nedenler antikoagülan kullanılır.
Atriyum ve ventrikül kaynaklı emboliler en sıklıkla görülen Tromboz: Aterosklerotik plakların üzerinde oluşan progresif
kardiyak nedenli emboli odağıdır. Atriyal fibrilasyonu olan bir süreç olduğu için klinik tablo genelde embolik olgulardaki
hastalarda sol atriyumda staz olması sonucu trombositten kadar gürültülü seyretmez. Bu olgularda var olan aterosklerotik
zengin, beyaz renkli trombüs oluşur. Akut miyokard infarktüsü hastalık, periferik arter hastalığı nedeniyle kollateraller yaygın
sonucu miyokard kasılmasının ileri derecede bozuk olduğu oluşmuştur. Hastaların şikayetleri, tıkanıklığın artması ile zaman
durumlarda, arteriyel emboli, kardiyak rezervin kötü olması içinde artar, buna rağmen multi-segmenter gelişen trombozlar
nedeniyle daha ağır bir tablo oluşturur. Yine ventriküler ağır klinik tablolar oluşturabilir.
anevrizmalarda emboli kaynağı oluşturabilirler. Nativ mitral
kapak hastalığı, özellikle mitral darlığı ve mekanik kapaklarda Tromboz Sebepleri
trombüs kaynağı olabilir. İ. Atherosklerotik daralma: Trombozların en önemli
i. Paradoks emboli: Venöz sistemde olan embolik materyalin sebebidir. Özellikle alt ekstremite periferik arterlerinde olan
patent foramen ovale yoluyla arteriyel sisteme geçerek emboli progresif aterosklerotik daralmalarda gelişir. Daralmanın
yaratmasını ifade eder. Venöz sistemdeki kaynak, derin ven üzerine trombositten zengin trombüs yerleşir. Koroner arter
trombozudur. Derin ven trombozu olan, arteriyel tıkanıklık ve karotis darlıklarında tespit edilmiş olan plak rüptürü
gelişen özellikle genç yaş grubu olgularda akla gelmelidir. sonucu embolizasyon periferik arterler için kanıtlanmamıştır.
Aterosklerotik damarlarda plak rüptürü sonucu distal
ii. Endokardit: Özellikle intravenöz (iv) ilaç bağımlıları,
embolizasyon olabileceği varsayılabilir.
immünsüpresif hastalar, arteriyel/venöz kateterleri olan
hastalar endokardit açısından risk altındadırlar. Endokarditin ilk İİ. Hiperkoagülabilite durumları: Aterosklerotik hastalığın
belirtiside emboli olarak karşımıza çıkabilir. olmadığı, hiperkoagülabilite, düşük arteriyel akım, hiperviskozite
gibi durumlarda insitu tromboz gelişebilir. Maligniteler,
iii. Kalp tümörleri: Sol atriyumda yerleşen miksomalardan kopan
trombosit fonksiyon bozuklukları (heparinle indüklenen
materyaller emboli kaynağı olabilir. Özellikle genç hastalarda,
trombositopeni; HIT) bu duruma örnektir, genellikle venöz
embolektomide çıkarılan materyal atipik, görünümlü ise
trombozlarla beraberdir.
patolojiye gönderilerek kardiyak tümör embolizasyonu ekarte
İİİ. Vasospazm: Sekonder raynaud hastalığı dijital iskemi
edilmelidir.
yaratabilir, primer raynaud fenomeni, intra-arteriyel
Tablo 2. Akut Tıkanıklık Mekanizmalarına Göre Anatomik enjeksiyonlarda vasospazma neden olabilir.
Lokalizasyon İİİ. Aort diseksiyonu: Genelde iliyak bifurkasyonu etkileyerek
Embolizm (%) Tromboz (%) iliyak arter trombozu kliniği yaratır. Beraberinde sırt ve bel ağrısı
Aksiller arter 3 0 vardır, böbrek yetmezliği gibi organ malperfüzyonu bulgularıda
Brakiyal arter 14 3 görülebilir.
Aortik bifurkasyon 3 9 İİİİİ. Baypass greft oklüzyonları: Patent sentetik greftlerin
trombozu olarak ortaya çıkar.
İliyak bifurkasyon 9 16
Femoral bifurkasyon 57 53
KLİNİK
Popliteal arter 14 19
(Hallet JW, Mills JL, Earnshaw J, Reekers JA, Rooket. Comprehensive Vascular Akut arteriyel tıkanıklığın kliniğini; tıkanıklığın yeri, ilgili
and Endovascular Surgery: Expert Consult Online and Print. UK: Elsevier bölgenin genişliği, kollateral dolaşımın varlığı ve yeterliliği,
Health Sciences; 2009)
süreç içine tekrar eklenen trombüs yükü ve hastanın genel

10
AKUT ARTERİYEL TIKANIKLIKLAR

durumu belirler. Hastaların ilk şikayeti ağrıdır. Emboli Pulse deficit (nabız azalması, yokluğu),
sonucu gelişen, damar yapısı normal hastalarda ağrı; ani Parestezi (duyu kaybı),
başlayan, dayanılmaz derecede şiddetli şekilde hissedilirken, Perishing (ölmek, kaybolmak).
kolleteralizasyonu olan, kronik zeminde gelişen trombo-
Mermer rengi beyaz deri akut total iskemi bulgusudur. Kapiller
embolilerde ağrı daha az şiddette olabilir. Kronik hastalıklarda
dolum olması az da olsa perfüzyon olduğunun işareti olabilir.
nabız muayenesi yanıltıcı olabilirken, kronik zemini olmayan
Ekstremitede değişik ölçüde duyu kaybı görülür, kaslarda sertlik
hastalarda bilateral yapılan nabız muayenesinde tıkanıklık
olması iskemi süresinin uzadığının işaretidir.
olan tarafta nabız alınamaz. Etkilen ekstremite soğuk ve soluk
Akut uzuv iskemisi sınıflaması; hasta yatağı başında, hızla klinik
görünümdedir. Hasta etkilenen ekstremitede hissizlik olduğunu
ifade edebilir. Çok nadiren ilerlemiş olgular (özellikle kronik bulgu ve doppler değerlendirilmesine göre yapılır (Tablo 3).
zemindeki trombo-embolik kökenli olgularda) hastanın şikayeti Sınıf 1: Viyabilite kaybı yoktur, akut başlayan klodikasyon vardır,
etkilenen ekstremiteyi hareket ettiremediği yönünde olabilir. egzersiz ve medikal tedavi ile takibe başlanır.
Sınıf 2: Girişim gerektirir, gecikildiği takdirde doku kaybına
TANI gidebilir, 2A; semielektif olarak düşünülebirse, bu olgularda
kliniğin ciddiyetine göre girişim zamanlamasına karar vermek
Fizik Muayene uygun olur. 2B; acil bir durumdur,
Akut iskemide ilk duyusal sinirler etkilenir, duyu kaybı akut Sınıf 3: Geri dönüşümsüz iskemidir, kan akımının restorasyonu
iskeminin ilk belirtisidir. Ardından motor sinirler etkilenir, kas rabdomyoliz riski getireceği için ampütasyon/konservatif tedavi
gücü kaybı başlar, sonra deri ve son olarak kas dokusu etkilenmeye adayıdır.
başlar. Bu durumda motor kaybın iskeminin ilerlemiş bulgusu
olduğunu unutmamak gerekir. İskeminin başlangıcında deri Laboratuvar Testleri
rengi soluktur, iskemi ilerleyince venodilatasyon sonucu deri Hastalardan tam kan sayımı, idrar tetkiki ve özellikle renal
rengi koyu maviye döner, bu düzeyde venöz akım boşalabildiği fonksiyon testlerini içeren biyokimya testleri istenmelidir.
için deri üzerine basmakla, ya da parmakla sıvazlanınca beyaza Özellikle gecikmiş olgular ve kreatinin yüksekliği nedeniyle
döner. İskeminin devamı halinde venöz akımda durduğu için takip altındaki hastalar da akut renal yetersizlik gelişme
basmakla rengin açılmadığı koyu mavi deri rengi oluşur. Bu olasılığı yüksektir. Kanama pıhtılaşma zamanı ve koagülasyon
durumda artık deri viabl değildir. Bu safhada revaskülarizasyon testleri olgulara girişim uygulanacağı için istenmelidir.
yapılırsa kompartman sendromu ve böbrek yetmezliği riski
yüksektir. Görüntüleme Metotları
Başlangıç semptomları iskemi ciddiyetine bağlı olarak Doppler USG: İlk değerlendirme el Doppleri ile hasta başında
dayanılmayacak derecede büyük bir ağrı ile hafif klodikasyo yapılmalıdır. Normal bifazik akım paterninin alınması tıkanıklık
arasında değişir. Ciddi iskemide olan ağrı, his ve güç kaybı teşhisini ekarte ettirir. Distal yatakta azalmış monofazik
teşhisi kolaylaştırırken daha hafif klinikte nörojenik ve kas akım alınması proksimalde darlık olduğu teşhisini koydurur.
iskelet sistemi kökenli ağrı ile karışabilir. Ciddi iskemide ilk 6-8 Hiç akım alınamaması kötü prognoz göstergesidir. Daha az
saat çok önemlidir, bu sürenin sonrasında irreversibl kas hasarı ciddi durumlarda doppler usg ile ölçülen bilek basıncının
başlar. Ekstremite muayenesinde klasik ‘‘P’’ bulguları bulunur; 30-50 mmHg olması ve ayak bileği-kol (ankle-brakiyal)
Pain (ağrı), basınç indeksinin 0,3’ün altında olması subkritik akut iskemi
Pallor (solukluk, solgunluk), düşündürür. Doppler ile venöz akımlarda değerlendirilebilir;
Paresis (kas gücü kaybı), venöz akımında olmaması klinik durumun ciddiyetini gösterir.

Tablo 3. Akut ekstremite iskemi sınıflaması

Doppler sinyali
Sınıf Tanım/prognoz
Duyu kaybı Motor kayıp Arteriyel Venöz
1 Viyabl Acil tehdit yok Yok Yok Var Var
2 Risk altında
A Sınırda Uygun tedavi ile kurtarılabilir Minimal/yok Yok Yok Var
B Acil Hızlı revaskülarizasyonla kurtarılabilir Var, istirahat ağrısı mevcut Hafif/orta Yok Var
3 Dönüşümsüz Majör doku kaybı, kalıcı sinir hasarı Derin, ağrı duyusu ok Derin, katılaşmış Yok Yok
(Rutherford RB, Baker JD, Erns TC, et al. Recommended standards for reports dealing with lower extremity ischemia: revised version. J vasc surg. 1997; 26: 517-538)

11
AKUT ARTERİYEL TIKANIKLIKLAR

Bilgisayarlı yomografik anjiyografi: Akut arteriyal tıkanmalarda engeller ve intrensek trombolitik aktiviteye pıhtıyı eritmesi
hızlı ve doğru sonuç verir. Hastanın renal durumuna göre için zaman kazandırır. Ancak daima hatırda tutulmalıdır ki,
kullanılan kontrast maddenin yan etkilerinin olabileceği göz antikoagülan tedavi akut tıkanmalarda tedavi yöntemi olarak
önünde bulundurulmalıdır. değil, diğer tedavileri destekleyici olarak kullanılmaktadır.
Anjiyografi: Teknik olanağın bulunduğu kliniklerde hibrid İİ. Operatif tedavi: 1963 senesinde Fogarty ve ark.’nın
ameliyat odalarında DSA tekniği ile yapılacak konvansiyonel tanımladığı balon kateter embolektomi yöntemi, altın standart
arteriyografiler birden fazla bölgedeki tıkanıklıkların olarak kullanılmaktadır. Yaygın aterosklerotik hastalığa
değerlendirilmesinde, trombolizis, perkütan trombektomi, trombozun eklendiği durumlarda embolektomi/trombektomi
endovasküler girişimler gibi tedavi metotlarının planlaması ve işlemlerine arteriyel baypas prosedürleri de eklenebilmektedir.
uygulanması için kullanılabilir. İİİ. Endovasküler tedavi: Mekanik trombektomi, aspirasyon
Anjiyografik olarak, embolik kökenli olgularda aterosklerotik, embolektomi uygulanabilmektedir. Perkütan tromboliz
periferik arteriyel hastalığı düşündürecek şekilde vasküler yöntemlerindede cerrahi olarak ulaşılması mümkün olmayan
yapı, kollateral yokluğu, arteriyel akımda ani kesinti gözlenir. küçük çaplı arterlerde trombolizis yapılabilmektedir.
Trombotik kökenli olgularda anjiyografide diffüz ateroskleroz,
giderek daralma gösteren düzensiz kesintilerin olduğu bir PROGNOZ
arteriyel anatomi vardır. Kollateral vasküler yapı iyi gelişmiştir.
Bu tedavi yöntemlerinin seçiminde hem hastanın durumu
AYIRICI TANI hemde merkezin tecrübesi göz önüne alınmalıdır.
Sınıf 2B gibi hızla müdahele ihtiyacının olduğu durumlarda
Kas ve iskelet sistemine ait dejeneratif hastalıklar; özellikle halen cerrahi tedavi önceliğini korumaktadır. Sınıf 2A’da eğer
trombo-embolik kökenli olgularda ayırıcı tanı için gözönünde merkezin tecrübesi varsa hastaya göre seçim yapılarak intra
tutulmalıdır. arteriyel trombolizis ve/veya mekanik trombektomi yapılabilir
Nörojenik ağrıya neden olan dejeneratif hastalıklar, spinal (Tablo 3).
kanal basısı yapan hastalıklar yine tromboembolik kökenli Hastalarda prognozu belirleyen eşlik eden diğer hastalık
oklüzyonlarla karışır. durumlarıdır (co-morbid durumlar). Akut arteriyel tıkanıklığı
Bu olguların yaşlı olması ve kronik ağrılarının olması hastaların olan hastalarda sıklıkla eşlik eden koroner arter hastalığı, diğer
tanılarının konulmasında gecikmeye neden olur. Mutlaka aterosklerotik hastalıklar, kardiyak yetersizlik nedenleriyle akut
ekstremite muayenesi sırasında kapiller nabazanlar ve periferik miyokard infarktüsü veya düşük kalp debisi ile karşılaşılması
nabazanlar değerlendirilmelidir. kötü prognoz göstergesidir.

TEDAVİ VE PROGNOZ KAYNAKLAR


Tedavi seçenekleri; 1. Creager MA, Kaufman JA, Conte MS. Clinical practice. Acute limb ischemia.
N Engl J Med. 2012;366:2198-2206.
İ. Antikoagülasyon,
2. Campbell WB, Ridler BM, Szymanska TH. Current management of acute
İİ. Operatif tedavi, leg ischaemia: results of an audit by the Vascular Surgical Society of Great
İİİ. Endovasküler tedavi. Britain and Ireland. Br J Surg. 1998;85:1498-1503.
İ. Antikoagülasyon: Uzuv viabilse ve diğer tedavi seçenekleri 3. Dieter RS, Dieter RA, Nanjundappa A. Editors. Critical Limb Ischemia. Acute
and Chronic. Springer, 2017.
yaş, komorbid durumlar nedeniyle düşünülmüyorsa
4. Sidawya AN, Perlerb BA. Chapter 180. Epidemiology and natural history of
uygulanabilir. Sıklıkla heparin kullanılır. Heparinin trombolitik vascular trauma. Rutherford’s Vascular Surgery and Endovascular Therapy.
etkisi olmamasına karşın, sekonder trombozun oluşumunu 9 ed. Elsevier; 2018.

12
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

ARTERİYEL ANEVRİZMALAR
Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, İstanbul, Türkiye

geriliminde etkin rolü olan elastandaki azalma dilatasyonla


ANEVRİZMALAR sonuçlanır. Anevrizma dilate olurken fizik kuralları gereği
Tanım: Anevrizma herhangi bir vasküler yapıda gelişen Laplace kanununa göre davranır, çap ne kadar fazlaysa,
dilatasyondur. Sıklıkla arteriyel sistemde nadir olarak venöz uygulanan basınç yani kan basıncı ne kadar yüksekse arter
duvarına olan basınç o denli fazla olacaktır. Bu da dilatasyonu
sistemde de görülür.
hızlandıracaktır. Hipertansiyon ve anevrizma genişliği bu
ARTERİYEL ANEVRİZMALAR nedenle rüptür olasılığını artırmaktadır.
Normal kan akımı laminer akım şeklinde iken anevrizma
Arteriyel yapının, lokalize olarak tüm histolojik kesitleriyle oluşunca turbulen hale gelir. Akım dinamiğindeki bu bozulma
beraber, ortalamaya göre normal çapının kabaca %50’sinden anevrizma duvarında trombus birikimine ve bunun da distal
fazla artış oluşturması olarak tanımlanmıştır. Normal aort çapı arter yatağında embolik semptomlar oluşturmasına neden olur.
ortalama 2-2,1 cm, olup kabaca 3 cm üzeri aort için anevrizmatik
kabul edilebilir. Aort çapı metrekareye göre, erkek ve kadında KLİNİK BELİRTİLER
farklılık gösterebildiği için ortalama normal ölçüden 2 standart
sapma olarak da anevrizma tanımlanabilmektedir. Anevrizmaların büyük çoğunluğu (%75) asemptomatiktir,
tesadüfen tanı konulur. Semptomlar temelde etraf dokulara
Antik çağlardan beri anevrizmalar bilinmektedir. Mısır, Eber
bası, trombo-embolik komplikasyonlar, çevre dokulara, deriye
Papirüslerinde (M.Ö 2000) ve Eski Yunan’da (M.S. 2 yy) yaşamış
füstülüze olma, rüptür ve buna bağlı ölüm şeklinde görülür.
ünlü bir cerrah olan Antyllus’nin anevrizmalara ait tedavi
Asenden aort anevrizmalarında pulmoner artere füstül, buna
yöntemleri bulunmaktadır.
bağlı yüksek debili kardiyak yetersizlik, taşikardi, konjestif
Anevrizmalar en sıklıkla aortun infra-renal bölgesinde yer alır.
yetmezlik semptomları, trakea basısına bağlı nefes darlığı,
Infra-renal aort anevrizmaları arteriyel anevrizmalar içinde en
rüptüre olursa perikardiyal tamponad bulguları olabilir. Torasik
fazla mortalite ve morbidite nedenidir.
aort anevrizmalarında bronş basısına bağlı nefes darlığı, stridor,
Anevrizmalar her yaşta görülebilmesine rağmen yaşla beraber yutma güçlüğü görülebilir. Torasik ya da toroko-abdominal aort
sıklığı artış gösterir. Büyük çoğunluğu 65 yaş ve üzeridir. Elli beş anevrizmalarında sırt ve bel ağrıları gözlenmektedir.
yaş ve altında genetik ve bağ dokusu hastalıkları düşünülmelidir.
Abdominal aort anevrizmasında karın ve bel ağrısı sıkça
Erkeklerde daha sık görülür. Abdominal aort anevrizmaları
görülmektedir. Abdominal aortanın vena kavaya rüptürü
görülme sıklığı erkekde kadına göre 4-6 kat fazladır. Kadınlarda
olabilir. Taşikardi, konjestif yetersizlik, ayaklarda ödem olabilir.
daha agresif seyreder, daha hızlı ekspanse olabilir ve daha Trombo-embolik semptomlar abdominal aort anevrizmalarında
küçük çaplarda rüptüre olabilir. Sigara tüm aort anevrizmaları daha sık görülür.
için önemli risk faktörü, içmeyenlere göre içenlerde abdominal
Enflamatuvar anevrizmalarda klasik triad olarak kilo kaybı, sırt
aort anevrizma görülme olasılığı 7 kat fazladır. Sigara vasa
ve bel ağrısı, sedimantasyon yüksekliği vardır.
vazorum okluzyonuyle dilatasyonu hızlandırır. Ateroskleroz ve
Aort anevrizmalarında ağrı belirgin hala gelmişse semptomatik
hipertansiyonda anevrizma oluşumunda risk faktörüdür.
anevrizma olarak adlandırılır ve rüptüre giden sürecin
başladığını belirtir.
PATOGENEZ
Rüptür anevrizmaların ölümcül komplikasyonudur. Rüptüre
Normal sağlıklı bir aort duvarında düz kas, elastin ve kollajen olguların büyük çoğunluğu hastaneye ulaşamaz. Rüptüre
tabakaları konsantrik şekilde bulunurken anevrizma olgularında olgularda senkop, şiddetli karın, bel, sırt ağrısı vardır.
medyal ve adventisyal tabakada elastin ve kollajen miktarları Hipotansiyon, şok belirtileri gözlenir.
azalmış, mediya tabakasında incelme, lenfosit ve makrofaj Asenden veya torasik aort anevrizmalarında diseksiyon daha
infiltrasyonu vardır. Damar yapısındaki özellikle duvar sıklıkla gelişebilir. Bu olgular şiddetli sırt ve göğüs ağrısı ile

E-posta: abdullahkemal.tuygun@sbu.edu.tr - aktuygun@gmail.com

13
ARTERİYEL ANEVRİZMALAR

başvurur. Bu tip olgularda ekstremite ya da visseral organlara olduğu arteriyel yapı morfolojik olarak anevrizma kesesi
ait malperfüzyon bulgularıyla karşılaşılabilir. Serebrovasküler olarak adlandırılır.
olay, renal yetersizlik, ciddi karın ağrısı, koroner iskemisi Yalancı anevrizmalar (pseudoanerysm): Gerçek anevrizmada
malperfüzyona bağlı görülebilir. olduğu gibi tüm arter duvarını tutan bir genişleme yoktur.
Periferik arteriyel anevrizmalar etraf dokulara bası semptomları Damardaki bir hasar sonucu oluşan lokalize yırtık ve bunun
oluşturabilirken, daha sıklıkla trombo-embolism ile ekstremite etrafını çevreleyen hematomla beraber bir anevrizma
tehdit edici iskemi yaratırlar. Periferik anevrizmalar aort görüntüsü verir. Damar bütünlüğünün kaybolması en önemli
anevrizmalarına göre daha nadir rüptür olurlar. Periferik özelliktir. Hematom etraf bağ dokusu veya oluşumlar tarafından
arterlerin yalancı anevrizmalarında derinin bütünlüğünü çevrelenmiştir. Bu oluşumlar veya bağ dokusu yalancı
bozarak rüptür görülebilir. Etraf dokulara basıya bağlı nörolojik anevrizmanın duvarını oluşturur. Yalancı anevrizmalar da belli
semptomlar ve ağrı yalancı anevrizmalarda sıktır. bir çapa ulaştığında rüptüre olabilir, içinde trombüs varsa daha
distaldeki arteriyel yatağa emboli kaynağı olabilir. Etraf dokulara
SINIFLANDIRMA aynen gerçek anevrizmalarda olduğu gibi bası semptomları
oluşturabilir, deriye ve komşu dokulara fistülüze olabilirler.
A- Lokalizasyonlarına Göre
En sık nedeni travmadır. Travmalar kesici-delici alet, ateşli silah
Aort anevrizmaları: Aortun herhangi bir bölgesinde gelişen yaralanmaları, trafik kazaları, yüksekten düşme, invaziv vasküler
anevrizmalardır. Lokalizasyonuna göre genelde adlandırılır, girişimlere bağlı iyatrojenik nedenli görülür. En sık yalancı
asenden, desenden, abdominal ya da hem desenden hem anevrizma femoral arter bölgesinde görülür. Brakial arterde
abdominal aort bölgesini tutuyorsa torako-abdominal aort üst ekstremite arteriyel yapıları içinde en sık yalancı anevrizma
anevrizması olarak adlandırılır. Aort anevrizmalarının büyük görülen yerdir. Bunda da temel neden iyatrojenik girişimlerdir.
çoğunluğunu (%90) abdominal aort anevrizmaları oluşturur. Daha nadir görülen bir yalancı anevrizma tipi de peri-
Periferik arter anevrizmaları: Periferik arteriyel yatakta görülür. anastomotik anevrizmalardır. Bu tip anevrizmalar herhangi bir
Sıklık sırasına göre iliyak, popliteal ve femoral anevrizmalar en vasküler operasyon sonrası anastomoz hattındaki kaçağa bağlı
çok görülür. İliyak anevrizmalar genelde İnfrarenal abdominal olurlar.
anevrizmalarla onun devamı şeklinde görülür. Periferik arter
anevrizmaları içinde izole olarak en sık (%80) popliteal arter C- Morfolojik Yapıya Göre
anevrizması görülür. Periferik arter anevrizmaları sıklıkla Fusiform anevrizmalar: Etkilenen damarın tüm çapı ile
etiyolojik olarak dejeneratif nedenli olsa da arteritlere, genişleyerek anevrizma oluşturmasıdır. Arteriyel ağaç
enfeksiyöz ve bağ dokusu hastalıklarına bağlı gelişebilir. içindeki anevrizmaların, özellikle de dejeneratif yapıdakilerin,
Femoral ve popliteal arter anevrizmaları sıklıkla bilateral olarak çoğunluğunu teşkil eder.
görülürler. Periferik anevrizmalar aort anevrizmalarıyla beraber
Sakküler anevrizmalar: Anevrizmanın genelde aort duvarından
de görülebilir. Popliteal arter anevrizmaları abdominal aort
dışarı doğru (eksantrik) büyümesiyle oluşur. Tüm aort duvarının
anevrizmasıyle beraber sıkça (%15-40) görülür.
fusiform anevrizmaya göre daha küçük bir alanda büyümesiyle
Üst ekstremitelerde en sık subklavian arter anevrizması, torasik ortaya çıkar. Yalancı anevrizmalar ve mikotik anevrizmaların
çıkım yolu darlıklarına bağlı tekrarlayıcı travmalar sonucu çoğunluğu bu tip anevrizmalar içinde sayılabilir. Renal arter
görülür. anevrizmaları ve intrakranial anevrizmalar genelde eksantrik
Visseral arter anevrizmaları: Genelde dejeneratif orjinlidir. yapıda, sakküler, gerçek anevrizmalardır. Ekstrakraniyal bölgede
Arterit, bağ dokusu hastalıkları, genetik nedenlere bağlı olarak sakküler anevrizma en sıklıkla renal arterlerde oluşur.
da gelişebilir. En sıklıkla splanknik arter anevrizmaları görülür. Sakküler yapıdaki gerçek anevrizmalarda intrinsik ya da
Daha sonra trunkus çölyakus ve mezenter arter anevrizmaları ekstrinsik bir nedene bağlı, fokal olarak damar duvarında
görülür. Splanknik anevrizmalar sıklıkla kadınlarda ya da portal gelişen zayıflama veya hasar vardır. İntrinsik faktörlerde damar
hipertansiyonlu hastalarda görülür. Renal anevrizmalar sıklıkla duvarında yapısal olarak fokal bir yırtık, ayrışma, bozunma vardır.
sakküler yapıdadır. Renal arter anevrizmaları, fibromusküler Sakküler anevrizmaların rüptür riskinin fusiform anevrizmalara
displazi olarak bilinen non-aterosklerotik, non-enflamatuvar göre daha fazla olduğuna inanılır.
proliferatif bir vasküler hastalıkla beraber sık görülür. Dejeneratif
nedenler, kollojen doku hastalıkları, arteritler, travma renal arter ANEVRİZMALARDA ETİYOLOJİK FAKTÖRLER
anevrizmaları nedenleri arasındadır.
Dejeneratif-aterosklerotik faktörler; anevrizmaların en
B- Arter Duvarının Bütünlüğüne Göre sık nedeni olarak kabul edilir. Çoğu anevrizmatik hastada
Gerçek anevrizmalar: Damar duvarının tüm yapıları ateroskleroza bağlı vasküler oklüzyon ya da stenozlarda eşlik
anevrizma yapısına iştirak eder. Anevrizmanın gelişmiş eder.

14
ARTERİYEL ANEVRİZMALAR

Anevrizmal olgularda matriks bütünlüğünü bozan enzimatik Enfeksiyöz Nedenler


yapıları (matriks metaloproteinaz) bloke edici proteinazların Arteriyel yapının hematojen ya da komşuluk yoluyla enfeksiyon
(matriks metaloproteinaz inhibe edici doku faktör) miktarının odağından yayılması sonucu gelişen primer enfeksiyonudur.
azlığı tespit edilmiştir. Sigara içmek hem yoğunluk hem de Primer enfekte arteriyel anevrizmalar genelde sakküler
süre olarak dejenerasyon da önemli bir etkendir. Sigara aort yapıdadır, bu sebeple sakküler anevrizmalarda enfeksiyon
duvarında vaso-vazorumların oklüzyonuna sebep olarak varlığı araştırılmalıdır. Enfeksiyon bakteriyel, fungal, tüberküloz
dejenerasyon ve anevrizmanın genişlemesine neden olur. ya da sifilize bağlı gelişebilir. İlaç bağımlılığı, ciddi immün
Enflamatuvar nedenler: bu tip anevrizmalarda anevrizmanın sistem zayıflığı olan kanser, transplantasyon nedeniyle immün
etrafında enflamasyonun tetiklediği fibrotik bir çevre bulunur. supresif alan, HIV enfeksiyonu olan olgularda sıktır. Aortanın
İnfrarenal abdominal aort anevrizmalarında sıklıkla anevrizma herhangi bir yerinde tutulum olabilir.
kesesinin etrafında onu çevreleyen ya da etrafında kısmen
bulunan enflamatuvar bir yapı aksiyal bilgisayarlı tomografi TANI
(BT) görüntülerinde olabilir. Bu fibrotik yapı retroperitoneal
organları da sarabilir. Aile Öyküsü: Aile öyküsünün sorgulanması önemlidir.
Takayasu arteriti, dev hücreli arterit, poliarteritis nodasa, Cogan Anevrizması olan olguların birinci derecede akrabalarında
sendromu, Behçet hastalığı, kistik mediyal nekroz olgularında görülme olasılığı %30’a kadar çıkmaktadır. Bu nedenle özellikle
enflamatuvar anevrizma gelişimi söz konusudur. ikiz kardeş, çocuklar ve kardeşler de sorgulanmalıdır.
İntrakaranial anevrizma ya da başka bir aort bölgesinde
Disekan Anevrizmalar anevrizma, polikistik böbrek hastalığı öyküsü olanlarda aortik
Diseksiyon sonucu gelişen damar duvar bütünlüğünün anevrizma yönünden sorgulanmalıdır.
bozulmasıyle oluşur. Akut distansisyon ve rüptür formunda Bağ dokusu hastalığı ailevi anevrizmal hastalıklardaki primer
görülebileceği gibi kronik formda progresif dilatasyon sonucu nedenlerden biridir. Ailevi anevrizmal hastalık görülen bağ
görülebilir. Kronik disekan anevrizmalar özellikle kontrolsüz dokusu hastalıkları Marfan sendromu, Ehler Danlos sendromu,
hipertansiyonlu olgularda daha sık görülür. Loeys-Dietz sendromu belli başlı olanlardır.
Travmatik: bu tip anevrizmalar yalancı anevrizma şeklinde Ailevi aortik sendrom olarak bilinen özellikle torasik ya da
gelişir. Travma bölgesindeki vasküler oluşumun damar duvarında torako-abdominal aort anevrizmalrında görülen bir klinik
tam bir defekt vardır. Travmanın olduğu bölgedeki vasküler durumda bulunmaktadır. Bu olgularda belirgin bir bağ dokusu
oluşumdan çıkan kan kontrol edilemeyen hemorajiye neden hastalığı bulunmamaktadır. Olgularda kistik medial nekroz
olmadan etraf dokular tarafından sınırlanır. Periferik arteriyel patolojik bulgu olarak tespit edilebilmektedir.
yataktakiler genelde delici kesici alet yaralanmaları, iyatrojenik Biküspid aorta ve Turner sendromunda da ailesel olarak
nedenli oluşurken aortada olanlar akselerasyon-deselerasyon anevrizmal hastalık görülebilmektedir.
yaralanması şeklinde ve en sıklıkla aortanın istmus bölgesinde Fizik Muayene: Periferik ve aort anevrizmalarında trombo-
oluşur. embolik bir olay olmuşsa ona bağlı ekstremitelerin distal
uçlarında renk değişikliği siyonotik, gangrene alanlar görülebilir.
Gelişimsel ve Konjenital Nedenler
Popliteal arter anevrizmaları en çok distal iskemi bulgusu
Embriyolojik devirde olan yapısal defektlerin kardiyak ya da yaratan anevrizmadır. Popliteal anevrizmaların yarısında distal
vasküler bozukluklar şeklinde görülmesiyle karakterizedir. iskemi bulguları görülür. Abdominal aort anevrizmalarından
Persistan siyatik arter; embriyolojik devirde mevcut olan siyatik distale atılan mikro emboliler sonucu ayak parmaklarında
arterin regrese olmadan kalması sonucu oluşur. Bu olguların siyanoz, gangren gelişmesiyle seyreden mavi parmak (blue toe)
%40’nda gluteal bölgede anevrizma görülür. Pulsatil kitle olarak sendromu görülebilir. Bunun yanı sıra femoral ya da popliteal
palpe edilir. artere atılan embolilere bağlı oklüzyon sonucu akut arteriyel
Kommerell divertikülü, aberran sağ subklavian arter üzerinde oklüzyon bulguları, alt ekstremitelerde soğukluk, solukluk,
ortaya çıkar. Anevrizma basısına bağlı yutma güçlüğü (disfagia paralizi, parestezi, deride renk değişikliği görülebilir.
lusoria) olabilir. Abdominal aort, popliteal, femoral arterlerin anevrizmalarında
Konjenital abdominal aort anevrizmaları genç hastalarda pulsatil kitle palpe etmek mümkündür. Özellikle hipotansiyon,
olabilir. Tuberoz skleroz ya da diğer kollajen doku hastalıklarında karın-bel ağrısı ve şok tablosu, karında pulsatil kitle ile gelende
görülebilir. abdominal aort anevrizması rüptürü akla gelmelidir. Rüptüre
Anevrizma görülen bir olgunun erkek ikiz kardeşinde anevrizmalarda kasık ağrısı, senkop, paralizi, bel bölgesinde ele
de anevrizma olma olasılığı normal insidansın 4-6 katı gelen kitle olabilir.
olabilmektedir.

15
ARTERİYEL ANEVRİZMALAR

Rüptüre olmuş bütün anevrizma olgularında hemorajik şok madde kullanımına bağlı nefrotoksik etkisi ve radyasyon dozu
tablosu ile karşılaşılır. Hastada sıklıkla senkop öyküsü bulunabilir. dezevantajlarıdır.
Hastaneye başvurduğunda somnolen halde olabilir. Taşikardik, Manyetik rezonans anjiyografi; tüm anevrizmaların takip ve
deri soğuk, soluk, femoral ya da pedal nabazanlar alınamayabilir. tedavi planlanmasında kullanılabilir. Anevrizmanın boyutu,
Torasik ya da torako-abdominal aort anevrizma rüptürlerinde etraf dokuyle ilişkisi, rüptür durumu hakkında bilgi verir. Yine
hemotoraksa bağlı sol tarafta akciğer sesleri alınamayabilir. bağ dokusu hastalığı düşünülen olgularda vasküler yapının
Asenden aort anevrizma rüptürlerinde perikard tamponadına etrafındaki enflamatuvar prosesi göstermesi açısından tanıyı
bağlı taşikardi, venöz dolgunluk, nefes darlığı olabilir. destekleyici bulgu verebilir. Zaman alıcı bir tetkik olması en
Rüptüre abdominal anevrizmalarda bel bölgesinde hematom önemli dezevantajıdır bu nedenle rüptüre olgularda kullanımı
ve kitle palpe edilebilir, Turner bulgusu olarak da bilinir. Venöz kısıtlıdır.
yapılara füstülüze olmuş olgularda yüksek debili yetersizliğe Pozitron emisyon BT anjiyografi (PET BT); özellikle enfeksiyöz
bağlı taşikardi, füstüle uyan deri bölgesinde tril alınabilir. Venöz ve enflamatuvar yapıda bağ dokusu hastalıklarıyla seyreden
konjesyona bağlı ekstremitelerde ödem bulunabilir. anevrizmalarda aktivasyon durumunu göstermek ve tanıyı
Torasik ya da torakoabdominal aort anevrizmalarında bronş kesinleştirmek açısından önemlidir.
basısına bağlı ekspiriumda uzama hatta stridor olabilir. Ekokardiyografi; asenden aort anevrizmalarının takibinde
Hiperkstensibl eklemleri, lens subluksasyonu, uvula yüksekliği, önem taşıyabilir ancak BT anjiyografi kadar etkin değildir. Aort
araknodaktili, pektus ekskavatum, skoliozis gibi iskelet kas anevrizması nedeniyle opere edilecek olan olgularda ventrikül
sistemine ait bozukluklar artirit bulguları olanlarda özellikle bağ fonksiyonlarının ve kapak fonksiyonlarının değerlendirilmesinde
dokusu hastalıkları ve ailevi anevrizma olguları bulunabildiği kullanılmalıdır.
hatırlanmalıdır.
Laboratuvar Tetkikleri: Her türlü anevrizma ile gelen olguda tam
AYIRICI TANI
kan sayımı, karaciğer ve renal fonksiyonları içeren biyokimya Anevrizmalar oluşturdukları bası semptomları ve palpe edilen
tetkiki yapılmalıdır. C-reaktif protein ve eritrosit sedimantasyon kitle nedeniyle akciğer karsinomları, batın ve retroperitoneal
hızı mikotik ya da enflamatuvar anevrizmalarda yüksek olacağı malignitelerle karışabilir. Özellikle bronş basısı yapan olgular
için bakılmalıdır. kronik akciğer hastalığı ile karışabilir.
Görüntüleme Yöntemleri: Akciğer grafisinde mediyastinal Mikotik anevrizmalar sebebi bilinmeyen ateş şeklinde
genişlemenin olması torasik anevrizmaları düşündürmelidir. seyredebilir, bakteriyemi yapan nedenlerle endokardit, septisemi,
Doppler USG; özellikle periferik arter anevrizmalarının kronik granulomatoz hastalıklar, kollajen doku hastalıkları ile
değerlendirilmesinde önemlidir. Anevrizmanın gerçek ya da karışır. Tanı koymak çok zor olabilir. Akla gelmesi gerekir. Bir
yalancı olup olmadığının ayırt edilmesinde önem taşır. Yalancı şekilde herhangi bir kültürde üretilen mikroorganizmanın uygun
anevrizmalarda kese içinde tipik ileri geri akım fenomeni olması antibiyotikle tedavisine rağmen hastanın hala semptomatik
tanı koydurucudur. İskemik komplikasyon oluşan olgularda olması sonucu çektirilen PET BT ile tanı konabilir.
iskemiyi ve distal vasküler yatağın değerlendirilmesinde önem Ekstremite iskemisi yaratan durumlarda periferik arter
taşır. Yapan kişinin değerlendirmesine bağlı olan bir tetkik hastalıklarıyla ve vazospastik hastalıklarla karışabilir. Üst
yöntemi olması dezevantajıdır. ekstremiteye ait dijital emboli görülen olgularda torasik çıkım
USG; özellikle abdominal aort anevrizması düşünülen olgularda yolu sendromları ve subklavian anevrizma akla gelmelidir. Alt
hem takip hem de tarama testi olarak anevrizma varlığını ekstremite dijital embolilerinde abdominal aort anevrizması ve
toplumda ortaya çıkarmak için kullanılabilir. Karın ağrısı ve popliteal anevrizmalar akılda tutulmalıdır.
batında kitle olan olgularda ayırıcı tanı amaçlı kullanılabilir. Torasik aort ya da torako-abdominal aort anevrizmalarında
Obez hastalarda pelvik ve batına ait değerlendirmelerde güçlük sırt ve bel ağrısı nedeniyle romatolojik hastalıklar, dejeneratif
olabilir. Ulaşımı kolay, hızlı sonuç alınabilmesi, non-invasif ve osteoartritlerle karışabilir.
radyasyonsuz olmaması avantajıdır. Abdominal aort anevrizma rüptürü karın ve bel ağrısı yaratan
BT anjiyografi; aort anevrizması olan tüm olgularda torako- durumlar, mezenter iskemi, nefrolitiazis, divertikülizis, peptik
abdominal bölgeyi içerecek şekilde çekilmelidir. Anevrizmanın ülser, pankreatitle karışabilir. Ağrı, hipotansiyan, pulsatil
boyutları, başka bölgelerdeki anevrizmanın varlığı, rüptür abdominal kitlede ilk akla gelmelidir. Mezenter iskemide
bulguları, etraf dokularla ilişkisini gösterir. Tomografi hem trombo-embolik nedenli olanda ağrı giderek artış gösterir, post-
takip hem tedavi kriterlerini belirleme bakımından kolay prandial olup olmadığı sorgulanmalıdır. Akut mezenter iskemide
ulaşılabilirliği, tetkik süresinin kısalığı, güvenilirliğinin ağrı çok şiddetlidir. BT tanıda önemlidir. Nefrolitiazisde bel, flank
yüksekliği nedeniyle en önemli görüntüleme yöntemdir. veya karında ağrı vardır. USG’de hidronefroz bulguları olabilir.
Özellikle rüptüre olgularda en temel tanı yöntemidir. Kontrast Divertikülitde ağrı sol alt kadran ya da flank bölgesinde olur.

16
ARTERİYEL ANEVRİZMALAR

Ağrının şiddeti birkaç günde giderek artış gösterir, hafif ateş Endovasküler stent uygulamasında perkutan yolla girilerek
olabilir. Pankreatitde ağrı karın ve bele vurur. Bulantı-kusma stent-greft anevrizma segmentine yerleştirilir. Kan akımı stent-
eşlik edebilir. Peptik ülserde ağrı birkaç günde artış gösterir, greft içinden olur, anevrizma kesesinin zamanla regrese olması
bele ve karına vuran şekildedir. beklenir.
Anevrizmaların takibi sırasında anti-hipertansif ilaçlar ile kan
TEDAVİ basıncının normal düzeylerde tutulması, genişleme miktarını ve
Anevrizmaların tedavisi yaratacağı olası tehlikelere bağlı olarak rüptür riskinin azaltılması hedeflenmelidir. Özellikle beta-bloker,
yapılır. En önemli riskler hastanın kaybedilebileceği rüptür anjiyotensin reseptör blokerleri ve anjiyotensin dönüştürücü
riski, iskemiye bağlı organ kaybıdır. Genelde bir anevrizmanın enzim inhibitörleri kullanılmalıdır. Bunun yanı sıra takipte statin
rüptür olasılığını kendi genişliği ve anevrizma öncesi ve sonrası ve antiagreganlar da önerilebilir.
arteriyel yapının genişliği ile olan ilişkisi belirler. Ayrıca yerleşim
yeri, etiyolojik faktörler, anevrizmanın yıllık genişleme hızı, VENÖZ ANEVRİZMALAR
ailesel yatkınlık rüptür riski için belirleyici faktörlerdir. Gittikçe
Venöz anevrizmalar nadir görülürler. Venöz dilatasyonu
artan ağrı yaklaşan bir rüptürün ya da ani genişlemenin belirtisi
olup bunlar semptomatik anevrizma olarak değerlendirilir. anevrizma kabul edebilmek için iştirakli olduğu venöz
yapının 2-3 katı genişliğinde, ana venöz yapı üzerinde olmalı,
Bütün anevrizma rüptürleri ya da fistül gelişmiş olgulara acil
olarak müdahale edilmelidir. variköz dilatasyon olan bölgede yer almamalı, herhangi bir
yalancı anevrizma veya arterio-venöz malformasyonla ilişkili
Genel olarak aortik anevrizmalarda asemptomatikse hasta, 5,5-6
olmamalıdır.
cm çapa ulaşmışsa tedavi edilmelidir. Ailevi yatkınlık olanlarda
çap 4,5-5cm olarak kabul edilir. Semptomatik olgularda boyut
beklenmez. Sakküler anevrizmalarda rüptür olasılığı fazla
ETİYOLOJİ
olduğu için boyut bakılmadan tedavi edilebilir.
Venöz anevrizmalar primer (konjenital) ve sekonder (akkis-
Periferik anevrizmalarda semptom ortaya çıkmışsa tedavi edinsel) olarak ayrılır.
yapılmalıdır. Asemptomatik femoral anevrizmalar 3-3,5 cm çapa
Primer-konjenital olanlar kalıtımsal bir neden sonucu venöz
ulaştıysa tedavi önerilir. Özellikle popliteal anevrizmalarda kese
duvarın yapısındaki defekte bağlı oluşur. Klippel-Treanunay
içinde trombus oluşumu fazladır, eklem hareketinin de fazla
sendromu, nörofibromatozis 1 (NF-1), Parker-Weber sendromu
olduğu bir bölge olması nedeniyle distal arteriyel yatakta iskemi
olasılığı yüksektir. Bu nedenle içinde trombus olan olgular bu tip venöz anevrizmalardandır.
çapa bakılmadan tedavi edilmelidir. Popliteal anevrizmalarda Sekonder venöz anevrizmalar travmatik, enflamasyon,
asemptomatik olsa da 2 cm üzerindeyse tedavi etmekte fayda dejeneratif olaylar, mekanik stres ve venöz hipertansiyona bağlı
vardır. Akut oklüde olmuş popliteal anevrizma ekstremite kaybı gelişirler.
riski olduğundan acil tedavi edilmelidir. Venöz anevrizma histolojik incelemesinde intima kalınlaşmış ve
Yalancı anevrizmalarda 2 cm altında ve asemptomatik veya fibrotik, media tabakasındaki düz kas hücrelerinin devamlılığı
minimal semptomatik olanlar 2-4 haftalık bir sürede tromboze ortadan kalkmış ya da hiç olmayabilir.
olarak regrese olabilirler. USG eşliğinde anevrizma boynuna
kompresyon, trombin enjeksiyonu ile kapatılmaya çalışılabilir. KLİNİK
Ancak deri bütünlüğünde bozulma, nörolojik şikayetler, ağrı
oluşturuyor, ekspanse oluyorsa cerrahi onarım yapılır. Genelde venöz anevrizmalar asemptomatik seyirlidir.
Mikotik anevrizmlarda tedavi için belli bir çapa ulaşması Komplikasyon gelişirse semptomatik hale gelebilir. Tesadüfen
beklenmez bunlarda zaten damar bütünlüğü olmadığı ve başka bir nedenle yapılan inceleme sırasında tanı konuılur.
semptomatik olduğu için tedavi edilmelidir. Anevrizma bölgesinde tromboz gelişimine bağlı ağrı, hassasiyet,
Visseral arter anevrizmalarında 2-3 cm üzerinde, semptomatik venöz trombo-emboliye bağlı pulmoner trombo-embolism,
yan ağrısı, hematüri oluşturan ve doğurganlık çağındaki rüptür, nadiren lokal kitle ve basıya bağlı ağrı, hassasiyet, ödem
kadınlarda gebelik rüptür riskini artırdığı için girişim görülebilir. Bası nedenli ağrı, hassasiyet, ödem en çok popliteal
düşünülmelidir. Visseral arterleri tutan anevrizmaların rüptürleri ven anevrizmalarında görülür. Büyük venlerdeki anevrizmalarda
daha mortal seyretmektedir. trombo-embolik komplikasyonlar ve pulmoner trombo-emboli
Anevrizmaların temel tedavisi cerrahi yolla yapılır. Ancak gelişebilir. Non-sirotik hastalarda, portal sistem ve mezenterik
anatomik uygunluk oluşturan olgularda endovasküler stent venlerdeki anevrizmalarda sebebi belirsiz karın ağrısı olabilir.
greftler ile tedavi uygulanabilir. Cerrahide anevrizma segmenti Üst ekstremite venlerinin anevrizmalarında yine nedeni belirsiz
rezeke edilerek yerine sentetik greft anastomoze edilir. ağrı görülebilir.

17
ARTERİYEL ANEVRİZMALAR

Görüntüleme metodlarından renkli Doppler USG periferik venöz


TANI sistem anevrizmaların venöz malfarmasyon, hemangiyomaların
Tüm venöz anevrizmalarda mutlaka ailede anevrizma, bağ ayrımında önem taşır. Batına ve pelvise yönelik USG
dokusu hastalığı olup olmadığı, son zamanlarda travma geçirip tetkiklerinde portal sistem, visseral ve ilio-kaval sisteme ait
geçirmediği sorgulanmalıdır. venöz anevrizmaların tanısı konulabilir. BT ve MR anjiyografi
yumuşak dokularla ilişkisini ortaya koymak açısından önemlidir.
Fizik muayene; özellikle yüzeyel venlerin trasesi boyunca yapılan
palpasyonla ve inspeksiyonla tanı konulabilir. Ekstremitelerin
TEDAVİ
yüzeyel venlerinde nötr pozisyonda kitle üzerindeki gerginlik
hissi ekstremitenin elevasyonuyla değişiklik gösterir. Valsalva Popliteal bölge veya femoral venöz anevrizmalarda pulmoner
manevrası yaptırmak suretiyle venöz yapının doluşundaki emboli, anevrizma kesesi içinde trombo-emboli yapma riski
farklılık izlenebilir. oluşturacak trombüs yükü ya da serbest trombus bulunuyorsa
Visseral organların, portal ve iliyo-kaval sistemin venöz cerrahi uygulanmalıdır. Antikoagülasyon tek başına tedavide
anevrizmalarında fizik muayene sırasında belirgin bulgu yeterli olmaz. Asemptomatik seyreden 2 cm ve üzeri olgular
olmayabilir. Doppler USG ile büyüme hızı ve komplikasyon geliştirme
Alt ekstremite veya ilio-kaval sisteme ait tromboz gelişmiş olasılığı yönünden takip edilebilir.
venöz anevrizmalarda tıpkı derin ven trombozu ve venöz sistem Vena kava inferior normal çapı 1,5-3,7 cm boyutları arasındadır.
yetersizliğinde görüldüğü gibi alt ekstremitelerde ödem, çap 5 cm ve üzeri boyutlar anevrizmatik kabul edilir. Bu olgular
farkı, malleoler bölgede staza bağlı pigmentasyonlar, uzun da asemptomatikse takip edilir, eğer tromboz, oklüzyon varsa
süreli olgularda staz ülserleri görülebilir. operasyon endikasyonu vardır.
Üst ekstremitelerde görülen venöz anevrizmalarda, ödem ve Visseral venlerin anevrizmaları 3 cm üzerinde ise cerrahi
ekstremitede çap farkı olabilir. yolla tedavi edilebilir. Juguler ven anevrizmaları genelde
asemptomatik olduğu için takip edilir, büyüme olursa veya
AYIRICI TANI kozmetik nedenlere bağlı cerrahi yapılabilir.

Yumuşak doku tümörleri, higromalar ekstremite venöz KAYNAKLAR


anevrizmalarıyle, femoral ya da inguinal herniler ise özellikle
femoral ven anevrizmalarıyla karışabilir. Venöz malformasyon ve 1. Sidawya AN, Perlerb BA. Rutherford’s Vascular Surgery and Endovascular
Therapy . 9 st ed. Elsevier; 2019.
hemangiyomalar ile karışabilir. Valsalva manevrası yaptırılarak
2. Douglas Zipes D, Libby P. Braunwald’s Heart Disease: A Textbook of
kitlenin doluş değişikliği hem gözle hem palpasyonla kontrol
Cardiovascular Medicine. In: Bonow R, Mann D, Tomaselli G. 11st ed.
edilmeli, ekstremitenin nötr pozisyonu ve elevasyonuna göre Elsevier; 2018;p 2128.
venöz doluş kontrol edilmelidir. 3. Cohn LH. Cardiac Surgery in the Adults. 5 st ed. 2018.
Juguler venöz anevrizmalar baş ve boyunun yumuşak doku
tümörleri, lipoma, lenfanjiyoma, malignansi, hematom, kistik
yapılarla karışabilir.

18
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

EKSTREMİTEDE VARİS
Prof Dr. Hasan Sunar
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul, Türkiye

GİRİŞ VE TANIM PATOLOJİ


Özellikle alt ekstremitede yüzeyel seyirli venlerin genişlemesi, Alt ekstremite venöz yapıları üç önemli parçadan oluşur. Bunlar
uzayarak kıvrımlı bir seyir göstermesi varis olarak adlandırılır. yüzeyel venler, başlıcaları vena safena magna ve vena safena
Yüzeyel venlerde görülen bu morfolojik değişiklik ven parva, perforan venler ve derin venlerdir. Venöz akımın yönü
kapaklarının yetersizliğine bağlı olarak kan akımının venöz reflü kapakların da yardımıyla aşağıdan yukarıya ve yüzeyden derine
adını verdiğimiz geriye kaçması ile karakterizedir. Normalde doğrudur.
görünmeyen yüzeyel venüllerin genişleyip deri altında
örümcek ağı görüntüsü oluşturmasına ise telenjiektazi adı KLİNİK
verilir. Telenjiektaziler de varisler gibi venöz reflü ile ilişkilidir.
Hastalar bacak ağrısı, bacaklarda çabuk yorulma ve huzursuzluk
Varisler ve telenjiektaziler veya bir başka ifadeyle variköz venler
hissi tarif ederler. Bu semptomlar bacak yükseğe kaldırıldığında
kronik venöz yetersizlik ana başlığı altında yer alan patolojik
rahatlar. İnspeksiyonda bacaklarda varisler, telenjiektaziler,
durumlardır.
geniş, kıvrımlı, mavimsi retiküler venler görülür. Telenjiektaziler
genişlemiş intradermal venüllerdir. Çapları 1 mm’yi geçmez.
EPİDEMİYOLOJİ
Retiküler varisler yine intradermal yerleşimli 1-3 mm çapa
Varis görülme insidansı genel popülasyonda erkeklerde yıllık genişlemiş, kıvrımlı mavimsi venüllerdir (Resim 1). Uzun süre
%1,9 ve kadınlarda %2,6 olarak bildirilmektedir. Kronik venöz ayakta kalan hastalarda perimalleolar ödem görülebilir.
yetmezlikli hastalar içinde telenjiektaziler %80 oranında, Venöz yetmezlik uzun vadede deriyi etkiler. Hemosiderin
varisler ise %20-64 oranında görülmektedir. Varisler periferik birikimine bağlı deri rengi koyu kahverengi görünüm alır. Deri
arter hastalığından daha sık görülmektedir. Varis prevalansı altı dokusunun kronik iltihabi değişiklikleri sonucu beyaz atrofi
gelişmiş ülkelerde, az gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir. görülebilir. Varis hastalarında özellikle perimalleolar yerleşimli
venöz ülserler klinik tablonun en ağır halidir.
ETİYOLOJİ VE PATOGENEZ
RADYOLOJİ
Ven kapak disfonksiyonu, ven içi akım/basınç artışı ve ven
duvarının zayıflığı varis oluşumunda etki mekanizmaları olarak Dupleks ultrasonografi varisli venlerin çaplarını ölçmek, venöz
düşünülmektedir. Yaş arttıkça varis artmaktadır. Kadınlarda daha reflüyü değerlendirmek, kapak yetmezliğini görüntülemek
çok görülmektedir. Ailesel/genetik yatkınlık dikkat çekmektedir. için kullanılır. Ultrasonografi yüzeyel venler dışında perforan
Etiyolojide diğer faktörlerden birisi de konjenital arterio-venöz venleri ve derin venöz sistemi de değerlendirmemizi sağlar.
fistüllerdir. Bu olgularda artmış venöz akım varisleri artırır. Perforanlardaki genişleme ve reflüyü, derin ven tıkanıklığını ve
Travmatik arterio-venöz fistüllerde de artmış akım vardır. Ven kapak fonksiyonlarını öğreniriz. Ultrasonografi ile reflü 1 ile 4
duvarı zayıf değilse varis oluşumu beklenmez. İkincil faktörler arasında artan derecede değerlendirilir.
olarak gebeliğin erken döneminde hormonal faktörler, gebeliğin
geç döneminde veya abdominal tümör olgularında pelvis içi
AYIRICI TANI
basınç artışı varis oluşumuna sebep olabilir. Meslek gereği Varisler ve telenjiektaziler venöz yetmezliğin gözle görülen
uzun süre ayakta kalmak varis oluşumundan sorumlu tutulamaz semptomları olarak inspeksiyonla tanı koymayı mümkün kılarlar.
ama mevcut varisleri artırır. Geçirilmiş derin ven trombozuna Bacak ağrısı, şişlik veya ülser ana semptom olarak mevcutsa
sekonder perforan ven yetersizliği varis sebebi olabilir. ayırıcı tanıda bacakta ağrı yapan diğer hastalıkları, ödem ayırıcı
tanısını ve venöz ülser-iskemik ülser ayrımını yapmak gerekir.
Venöz yetmezlik tanısı doğrulamak için ve yüzeyel, perforan

E-posta: hasansunar@yahoo.com

19
EKSTREMİTEDE VARİS

Girişimler mevcut varisleri ortadan kaldırmaya yönelik olarak


uygulanır. Varisli damarın büyüklüğüne göre tedavi seçilir.
Telenjiektaziler için deri üzerinden lazer uygulaması yapılabilir.
Sklerozan madde enjeksiyonu bir başka tedavi yoludur. Her
boyutta varisli damara uygulanabilir.
Vena safena magna varislerinde ve diğer büyük varislerde
radyofrekans ablasyon kateterleri ile endovenöz ablasyon
uygulanır. Vena safena magna veya parvanın cerrahi olarak
stripper isimli özel bir alet kullanılarak tamamen çıkartılması,
miniflebektomi adı verilen işlemle varis pakelerinin küçük
deri insizyonları ile çıkartılması ve perforan venlerin ligasyonu
gibi cerrahi metotlar kullanılabilmektedir. Bunun yanı sıra
endovenöz ablasyon dediğimiz laser ya da radyofrekans
kullanılarak hastalıklı venöz yapının ortadan kaldırılmasına
yönelik girişimlerde mevcuttur.
Girişimsel ve cerrahi tedaviler izole yüzeysel venöz yetmezlikli
hastalarda iyi sonuç verir. Perforan yetmezliği ve derin venöz
yetmezlik hastalarında işlem sonrası nüks beklenir. Cerrahi
ve girişimsel işlem kararı dikkatle verilmelidir. Perforanların
araştırılıp bağlanması nüksü önlemede yararlı olabilir. Derin
venöz tıkanıklık olgularında ise varislere bacağın venöz
dönüşünü engelleyecek müdahaleler yapılmamalıdır.
Varisli alt ekstremitede istenmeyen sonuç, hastalığın
ilerlemesiyle venöz ülserler, staz ülserleri oluşmasıdır. Bu
Resim 1. Alt ekstremitede variköz venler. Popliteal bölgede ülserlerin tedavisinde elevasyon, yara bakımı hatta deri
belirgin varisler, baldır dış yan kısmında yaygın daha küçük varisler
ve deriden kabarık olmayan retiküler venler ve telenjiektaziler greftleme ile iyileşme sağlanabilir. İyileşme uzun zaman alır.
izleniyor Hastalarda iş güç kaybı ve yatağa bağlanma söz konusudur.
Derin venöz yetmezlik ve perforan ven yetmezliği devam ettiği
ve/veya derin hangi ven sistemini etkilediğini ayırmak için en için tekrarlayan ülserlerdir. Bu tip staz ülseri olan olgularda
önemli tanı aracı ultrasonografidir. özel bandajlar veya yüksek basınçlı kompresyon çorapları ile
hastanın mobilizasyonu sağlanabilir.
TEDAVİ VE PROGNOZ Varisli hastalarda oluşabilecek komplikasyonlar kanama, derin
ven trombozu ve tromboflebittir. Varisli bacak travmalardan
Varislerde tedaviyi korunma, medikal tedavi ve girişimsel/ korunmalıdır. Derin ven trombozuna eğilimin arttığı durumlarda
cerrahi tedaviler olarak ayırabiliriz. Uzun süre ayakta kalmaktan anti-emboli çorapları ve uygun hastalarda antikoagülan ajanlarla
kaçınmak en basit korunma önlemidir. Medikal tedavi profilaksi varisli hastalarda düşünülmelidir. Tromboflebitleri
kompresyon çorapları ve venotopik ilaçlarla sağlanır. Varise önlemek için varisli hastalar ayak hijyenine önem vermelidir.
bağlı ağrının giderilmesi ve yeni varis oluşmasını önlemeye
yöneliktir. Kompresyon çorapları hafif, orta ve yüksek basınç KAYNAK
uygulayan ve ekstremiteyi kısmen veya tamamen saran boyutta
çoraplardır. Hekim hastanın ihtiyacına göre bir çorabı seçer. Polat A, Akay H, Köksal C, Bozkurt A. Damar. 1. baskı İstanbul: İstanbul Tıp
Kitabevi; 2019.
Hastaların çoğunda orta basınçlı varis çorapları yeterli olur.
Venotopik ilaçlar flavonoid ekstreleri, kalsiyum dobesilat gibi
ilaçlardır.

20
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)


Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, İstanbul, Türkiye

fazla periferik arter hastalığı olan kişi olduğu sanılmaktadır.


TANIM Altmış beş yaş üzeri popülasyonda erkeklerde %20, kadınlarda
Kas hareketine bağlı olarak ekstremitelerde özelliklede alt %17 gözlenmektedir. Yüksek riskli popülasyonda bu oranlar her
ekstremitede ortaya çıkan ve dinlenmekle ortadan kalkan 3 kişiden birinde olacak şekilde %30’lara çıkabilmektedir.
ekstremite ağrısıdır. Klodikasyo, latince kökenli topallama Altmış beş-75 yaş arası popülasyonda ortalama %11, 80 yaş
anlamına gelen claudicare den gelmektedir. Türkçeye aralıklı üzeri popülasyonda ortalama %20 görülür. Periferik arter
topallama şeklinde aktarılabilir. Klodikasyonun en sık görülen hastalığı görülme sıklığı, erkek ve kadınlarda eşit kabul edilse
ve en bilinen şekli periferik arter hastalıkları (PAH) sonucu de klodikasyo semptomları erkeklerde kadınlara oranla 2 kat
ortaya çıkanıdır. daha sık görülmektedir.
Ağrı genelde alt ekstremitede kramp şeklinde, tutulan kas Altmış beş yaş üzeri popülasyonda intermitten klodikasyo
bölgesi ve distalinde sertlik hissi ve yorgunlukla karakterizedir. ortalama %6’dır. Klodikasyolu olguların %60’ında zaman içinde
Daima egsersizle ortaya çıkar, genelde belli bir mesafe yürüyüş arteriyel lezyonlarda kötüleşme gözlense de, 5 yıllık bir sürede
sırasında oluşur, yokuş yukarı çıkarken ve merdiven çıkarken bu ancak %2 amputasyonla seyreder. Bu nedenle intermittent
mesafe kasın ihtiyaç duyduğu kan miktarı artacağı için kısalır. klodikasyosu olan hastaların büyük çoğunluğu klinik olarak
Ağrının ilk başlangıç mesafesi, başlangıç klodikasyo mesafesi, stabil seyreder denebilir. Ancak %10-20’sinde semptomlar ciddi
hastanın durmak zorunda kalacağı mesafe ise, mutlak klodikasyo hale gelir, %5-10’unda ise kritik bacak iskemisi dediğimiz tedavi
mesafesi olarak adlandırılmaktadır. edilmediği takdirde ekstremite kaybı ile neticelenebilecek
Ağrı kısa süreli dinlenmelerle geçer, bu dinlenmeler ayakta da klinik tabloya dönüşür. Kritik bacak iskemisinde ise ampütasyon
olsa ağrı ortadan kalkar. Tipik klodikasyoda ağrı asla dinlenme olasılığı 3 ayda %12’ye çıkmaktadır. Kritik bacak iskemisi klinik
sırasında yoktur. olarak en az 2 haftadan beri süregelen istirahat ağrısı, doku
Ağrının ortaya çıktığı yer daima tıkalı olan arteriyel yatağın kaybıyla giden, iyileşmeyen ülserler, nekroz ve gangren ile
distalidir. Abdominal aorta ve/veya iliyak arter seviyesindeki gözlenir.
damar yatağında ileri stenoz ya da obstrüksiyon varsa ağrı
kalçada, uyluk bölgesinde ve en distaldeki majör kas grubu olan
PATOFİZYOLOJİ
bacak kaslarındadır. Abdominal aorta ve/veya iliyak sistemdeki Hareket sırasında periferik arteryel sistemdeki tıkanıklığa
tıkayıcı arter hastalığının kliniğe klodikasyo ve empotansla bağlı hareketin oluştuğu kas gruplarına, kasın hareketle artan
beraber yansıdığı tablo Lerisch sendromu olarak bilinir. metabolik ihtiyacını karşılayacak ölçüde kan akımı sağlanamaz.
İliyak arterler ve ana femoral arter sistemindeki stenoz ya da İskemi sonucu ortaya çıkan metabolitler ağrıya neden olur.
oklüzyonda ağrı uyluk bölgesinde ve distalinde, tıkanıklık Hasta hareket ya da egsersizini kesince bu metabolitlerin
ya da stenoz yüzeyel femoral arterde ise ağrı baldır ve bacak ortamdan uzaklaşması sonucu ağrı ortadan kalkar.
üst bölgesinde ve daha alt kas gruplarında, popliteal arter ve
Ortaya çıkan metabolitler aynı zamanda hücresel seviyede
dallarındaysa baldırda, tibial ya da peroneal arterdeki tıkanıklık
de hasar oluşturmak suretiyle programlı hücre ölümlerine ve
ya da stenozda ayakta ağrı ortaya çıkar.
klinikte gördüğümüz şekilde kaslarda miktar olarak azalma, yağ
tabakasında artış ve zayıflamaya sebep olur.
EPİDEMİYOLOJİ
Aterosklerotik plağın uzunluk ve yaygınlığı, trombus varlığı
Kırk yaş ve üzeri olgularda periferik arter hastalığı %5,9 olarak semptomların şiddetini etkileyebilmektedir. Periferik arter
tespit edilmiştir. Kırk yaş altı genellikle görülmezler. Yaşla hastalığında en sık tutulum gösteren bölge yüzeyel femoral
insidansda artış olur. Her geçen dekadda bir öncekine göre arter bölgesidir.
yaklaşık %25 artış olmaktadır. Dünya üzerinde 200 milyondan

E-posta: abdullahkemal.tuygun@sbu.edu.tr - aktuygun@gmail.com

21
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

arttığı durumlarda, ağrıda azalma olur. Hareket esnasında sinir


KLODİKASYO BENZERİ DURUMLAR köklerinin metabolik ihtiyacının artması, intratekal basınç artışı
Arteriyel nedene bağlı klodikasyo, gerçek klodikasyo olarak durumunda, mikrovasküler kan akımında sorun yaratacaktır. Bu
sınıflandırılır. Bunun yanı sıra yalancı klodikasyo olarak da ağrıya neden olacaktır.
tanımlanabilen venöz ve nörojenik klodikasyo bulunmaktadır. RİSK FAKTÖRLERİ
Venöz klodikasyo; venöz sistemde meydana gelen tıkanıklık Diabetes Mellitus (DM): Periferik arter hastalığını 2 kat,
sonucu ortaya çıkan klodikasyodur. Sıklıkla iliokaval venöz ampütasyon olasılığını 6 kat artırır. On yılın üzerinde DM olan
sistem oklüzyonları sonucunda görülür. Venöz oklüzyon sonrası ve yaşlı hastalar yüksek risk grubundadır. Sigara içen DM olgular
rekanalizasyonda oluşan yetersizlik sonrası, oklüzyon bölgesini mortalite ve ampütasyon oranları yüksektir.
bypass edecek olan venöz kollateraller oluşur. Bu kollateraller Sigara: Priferik arter hastalığı gelişimini 2-6 kat artırır, sigara
istirahat sırasında venöz akımı drene edebilirler. Ancak egsersiz miktarının hastalığın gelişimiyle ilişkisi vardır.
sırasında kasların artan arteriyel kan akımı nedeniyle, mevcut Hiperlipidemi: Yaklaşık 2 kat artırır.
venöz kollaterallerin kapasitesi bu kan akımını karşılamaya Hipertansiyon: Klodikasyo intermitan gelişme olasılığını 2-4
yetmez. Venöz obstrüksiyon sırasında bozulan valvüler yapı ve kat artırır.
kas pompasının etkinliğininde bu şekilde ortadan kaybolması
venöz tansiyonu artırır. Ayaktayken fizyolojik olarak artmış Ailede Aterosklerotik Hastalık Öyküsü
olan venöz basınç, venöz hipertansiyon ve dilatasyona katkıda Yaş: Altmış beş yaş üzerinde periferik arter hastalığı ve
bulunur. Bunun sonucunda ekstremitede egsersizle ortaya çıkan klodikasyo görülme olasılığı artar. Elli-altmış dört yaş arası
ağrı, gerginlik ve ağırlık hissi ortaya çıkar. Başlangıcı genelde aterosklerotik risk faktörü taşıyan bireylere ve 50 yaş altı diyabet
tedrici şekilde olur ancak akut tıkanıklıklarda aniden de mellitus ve ilave risk faktörü olana göre, 65 yaş üzerindekilerin
gelişebilir. Ağrı bacağın yukarı kaldırılmasıyla azalır. Harekete periferik arter hastalığı riski daha yüksektir.
başladıktan kısa süre sonra ortaya çıkar. Genelde tıkanıklığın Homosisteinemi: PAH riskini 2 kat artırabilir.
olduğu tüm alt ekstremite boyunca bir ağrı ortaya çıkar, sıklıkla
Kardiyovasküler Sistem Hastalığı Öyküsü: Geçirilmiş koroner
baldır, uyluk ve kasık bölgesindedir. Vena kava oklüzyonlarında
arter baypas operasyonu, periferik arteriyel baypas, karotis arter
çift taraflı da olabilir.
endarterektomisi ya da bu hastalıklara ait uygulanmış perkütan
Venöz hipertansiyon sonucu proteinden zengin sıvı, fibrin işlemlerin olması hastada yaygın aterosklerotik vasküler
ve eritrositler damar dışına çıkar. Bunun sonucu gelişen hastalık göstergesidir.
enflamasyon, skar, deri altı dokusunun fibrozisi, hemosiderin
Renal Yetersizlik: Eşlik eden aterosklerotik risk faktörlerinin
pigmenti depolanmasıyle deride kahverengi renk değişikliği
yanında, renal yetersizliğin kendisininde yarattığı enflamatuvar
ortaya çıkar. Enflamatuvar reaksiyon, interstisiyel ödem ve skar,
süreç nedeniyle PAH sıktır. Kronik böbrek hastalarının %15’inde
kapiller akım ve oksijen diffüzyonu için bir bariyer teşkil ederek
görülmektedir. Kreatinin klirensi >60 mL/dakika üzerindeki
derinin yetersiz beslenmesine neden olur. Sonuçta deri atrofisi
gruba göre 6 kat daha fazla görülebilmektedir.
ve staz ülserleri ortaya çıkar.
Nörojenik kökenli klodikasyo; genelde tüm bacak boyunca TANI
uzanan iğne batmaları, yanma, uyuşma hissi ve güçsüzlük
vardır. Ağrı dermatom sahaları boyunca görülür, duyu kaybının Periferik arter hastalığı olan olguların %10’u klodikasyo
olduğu alanlar olabilir. Güçsüzlük ağrıya göre daha belirgin bir şikayetiyle başvurur, atipik bacak ağrısı ile başvuran hastalar
semptom olabilir. %50 oranındadır, asemptomatik olan olgular ise yarıya yakın
Başlangıcı ani olabilir, ya da dejenerasyonun ilerleyişine bağlı %40’tır. Bu nedenle bacak ağrısı, ya da klodikasyo benzeri
tedricide gelişebilir. Oturma, öne doğru eğilme, bileklerde semptomu olan olgularda periferik arter hastalığı olabileceği
fleksiyonla ağrıda azalma olabilir. Ağrının aktivite ile ilgisi daima hatırlanmalıdır. Hastanın risk faktörleri aile öyküsü
olmayabilir, süreklilik de gösterebilir. Lomber radikülopatininde mutlaka sorgulanmalıdır.
olduğu olgularda sırt ağrısı da eşlik edebilir. Ağrının yeri her Klodikasyonun ne zaman olduğu, nasıl geçtiğini en çok
zaman tam olarak tariflenemese de tüm bacağı tutabilir. neresinin ağrıdığını, ağrı sırasında özel bir pozisyon alıp
Spinal kanaldaki daralma intratekal sahada basınç artışına almadığı, pozisyonlarla ağrı şiddetinin azaldığı ya da geçtiği
neden olur, bu da sinir köklerinde indirekt mekanik kompresyona öğrenilmelidir. Güçsüzlük, hissizlik, ağırlık hissi sorgulanmalıdır.
ve venöz konjesyona, arteriyel kan akımında azalmaya ve sinir Semptomların kaç metrede olduğu, ne kadar sürede geçtiği
köklerinde impuls iletiminde azalmaya neden olur. İnterlaminer sorulmalıdır.
mesafenin azaldığı durumlarda, uzun süre ayakta durmada, Deride trofik değişiklikler, kıllarda azalma ve tırnaklarda
ağrı olur. Omurganın uzadığı, intralaminer mesafenin kısmen kayıplar vardır. İyileşmeyen ülserler, nekrotik dokular ya da

22
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

gangrene olmuş ekstremite kısımları vardır. Ülserlerin ne muayene metodudur. Elimizde bir tansiyon aleti ve basit bir el
zaman başladığını, ağrılı olup olmadığını, ilk ortaya çıktığında Doppler ultrason cihazımız varsa, ayak bileği sistolik basıncının,
nasıl başladığı sorgulanmalıdır. Ülserler genelde ayak parmak kol sistolik basıncına oranını hesaplayarak bulabiliriz. Bu test
uçları, ayak iç ya da dış kenarı, topuklardadır. Bu bölgelerin aynı zamanda bir periferik arteriyel hastalık tarama testi olarak
ortak özelliği travmaya maruz kalma olasılığı yüksek yerlerdir. da kullanılmaktadır.
Ortaya ilk çıkarken zımba ile delinmiş bir tarzda olurlar, zaman Ayak bileği sistolik basıncının kol sistolik basıncına oranı
içinde genişleme gösterebilir. Ülserler enfekte olursa etrafları normalde 1-1,3 arasıdır. Bu oran <0,9 ise periferik arter hastalığı
eritematöz bir yapıdadır. Ülserlerin gelişimi deri perfüzyonu tanısı büyük bir duyarlılıkta konulabilir. Ayak bileği kol basınç
bozuk olduğu için travmadan kısa süre sonra ortaya çıkabilir. indeksi ≥1,4 olgular, arteriyel yatakta ileri derecede kalsifikasyon
Hasta travmayı hatırlamayabilir, ya da mikro travmalar kısa olmasına bağlı vasküler yatağın yeterli kompresyonunun
sürede ülsere dönüşebilir. olmaması sonucu yüksek bulunabilmektedir. Özellikle renal
Fizik muayenede ayak nabızları hastaların genelde azalmış yetersizliği olan, diyabetik ve yaşlı olgularda gözlenebilir.
ya da alınamaz. Periferik nabazanların muayenesi rutin olarak Ölçümler hem alt ekstremitede ayak bileği arterleri üzerinden,
yapılması gerekli bir kardiyovasküler sistem muayenesidir. hem de her iki brakial arter üzerinden yapılmalıdır. Aynen
Özellikle yaşlı hastada mutlaka yapılmalıdır. Periferik normal tansiyon ölçülürken duyulacak olan sistolik kan basıncı
nabazanların değerlendirilmesiyle yarıya yakın oranda periferik değerini bu defa Doppler cihazı yardımıyle duymaktayız. Her iki
arteriyel hastalık tanısı konulabilir. kol arteriyel basıncından yüksek olanının değerini kabul ederek
Nabazanlar her iki alt ekstremitede bakılarak yokluğu varlığı her iki alt ekstremite oranında bunu kullanmalıyız (Şekil 1). Aynı
ya da zayıflamış olup olmadığı karşı taraf ekstremite ile taraf ayak nabazanların basınçlarından hangisi daha büyük ise
karşılaştırılarak yapılmalıdır. Ayak bileğine ait pedal nabazanlar onu dikkate almalıyız.
%10’a yakın oranda normalde de alınamayabilir. Birden çok
nabazanın aynı ekstremitede birbiri peşi sıra alınamıyor olması
periferik arter hastalığını ciddi biçimde düşündürmelidir.
Bazı olgularda distal abdominal aorta, iliyak ya da femoral
arterler üzerinde üfürüm duyulabilir.
Ayak tabanları ve parmak uçlarında soğukluk ve yukarı
kaldırmakla solukluk görülür.
Kaldırma Testi: Ayağın 60° kadar kaldırılması ve 60 saniyeye
yakın bir süre beklenmesi ile parmak uçları ve ayak tabanında
solukluk ortaya çıkar.
Dependency (Bağımlılık) Testi: Ayak elevasyondan sonra yere
indirilip hastadan ayağını ayak bileği etrafında yatakta sağa
sola hareket ettirmesi istendikten sonra renk normalde 10-15
saniyede geriye döner. Rengin geri dönüşü 30-40 saniyenin
üzerindeyse periferik arter hastalığını düşündürmelidir. Hastalık
ne kadar ciddiyse rengin geri dönüşü de o oranda uzundur. Bu
testte yüzeyel femoral venöz sistemin sağlam olması önemlidir. Şekil 1. Ayak bileği kol basıncı ölçümü
Ayaklarda kızarıklık, kapiller doluş sürelerinde uzama olabilir.
Tırnak yatağı altında bulunan arterioler sisteme baskı Klodikasyo şikayeti olan olgularda ayak bileği kol basınç indeksi
uygulanınca bu bölgede beyazlaşma oluşur. Baskı çekilince 0,5-0,9 arasındadır. Ayak bileği kol basınç indeksi düştükçe
kan, damar yatağına geri dönüş gösterir ve eski normal pembe periferik arter hastalığının şiddeti ve eşlik eden aterosklerotik
yapısını alır. Normalde kapiller yatağın geri dönüş süresi 3-5 hastalıkların görülme sıklığı artar.
saniyeyi geçmez. Kapiller geri dönüş süresinin muayenesi
sırasında ortam oda ısısında olmalıdır. Soğuk bir ortam AYIRICI TANI
vazokonstrüksiyona neden olacağından bu süre uzar. Yine
dehidratasyon, hipotermi, şok bu süreyi uzatan nedenlerdendir. İskelet kas sistemi hastalıkları: Dejeneratif osteoartrit, eklem
hastalıkları özellikle lomber bölge ve kalça eklemlerinin
Ayak Bileği Kol Basınç İndeksi tutulması, miyozit, Baker kistidir.
Periferik arter hastalığı olan olgularda hastalığın tanısı yanında Dejeneratif osteoartrit ve eklem hastalıkları: Bu hastalıkta
ciddiyetini ortaya koyabilecek vazgeçilmez olması gereken bir ağrı genelde eklem bölgelerinde daha yoğundur, basmakla

23
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

hassasiyet de eşlik edebilir, pozisyonlarla değişiklik gösterebilir, ve bunda oluşan trombusun distal yatağa atılmasına bağlı
istirahat sırasında da ağrı vardır. Ağrının şiddeti egsersizle her ekstremite kayıpları yaşanabilir. Popliteal artere hareket
zaman aynı derecede olmayabilir, değişkenlik gösterir, sırasında bası oluşturan iskelet kas sistemi yapıları vardır ya da
Baker kisti: Baker kistinde, ağrı diz arkasındadır. Bacağın popliteal arterin anormal seyri sonucu bası oluşmaktadır. Plantar
arkasından aşağı doğru uzanım gösterir, diz arkasında şişlik fleksiyonla pedal nabazanlarda azalma olur, bunu Doppler USG
ve hassasiyet olabilir. Ağrı egsersizle ortaya çıkar, dinlenmekle ile dalga formundaki değişikliklerlede tespit edebiliriz.
azalabilir. Palpasyonla diz arkasındaki kitleyi palpe etmek Fibromusküler displazi: En sıklıkla renal ve karotis arterleri,
mümkündür. daha az sıklıklada diğer arteriyel yataklarıda tutar. İliyak
Myozit: Genelde proksimal kas gruplarını tutar. Kas tutulumu arterler periferik sistemde en sık tutulan yerdir. Tipik klodikasyo
sıklıkla simetriktir. Altmış yaş sonrası sıktır. Viral, paraneoplastik semptomu oluşturabilir. Kadın cinsiyette sık görülür. Fibroplazi,
nedenler, ilaçlar, kollajen doku hastalıkları beraber görülebilir. arterin adventisyal, medial ve intimal kısmını tutabilir. En yaygın
Bazı formlarında deri bulgularıda yer alır. Daha çok kas görülen formu medial fibroplazi şeklindedir. Anjiyografide tipik
güçsüzlüğü belirgindir. İstirahat sırasında var olan kas ağrıları olarak tesbih tanesi şeklinde darlık ve onu takip eden dilatasyon
hareket sırasında şiddetlenir ve kas güçsüzlüğüne dönüşür. bölgesi olarak görülür. Daha çok damarın dallanma olmayan
Hastanın yapmak istediği günlük aktivitelere engel teşkil eder. bölgelerini tutmaya meyillidir. Arteriyel lumende oluşan
Oturduğu yerden kalkmada güçlük, yürürken düşmeler ortaya değişiklikler sonucu anevrizmal dilatasyon, distal embolizasyon,
çıkar. Hasta zorlukla yürür. Kas güçsüzlüğü genelde bilateraldir. diseksiyonlara neden olabilir. Tutulan taraf ekstremitede
Zamanla nefes alma ve yutma güçlüğü de eşlik edebilir. Bazı nabazanlarda zayıflama ya da alınamama, ekstremitede
olgularda eklem ağrıları, deri döküntüleri de eşlik eder. soğukluk olabilir. Femoral bölge üzerinde üfürüm lokal darlık
Kronik kompartman sendromu: Ağrı bacak bölgesinde ve sonucu duyulabilir.
zonklayıcı şekildedir, ciddi egsersiz sonrası ortaya çıkar, Eksternal iliyak arter endofibrozisi: Daha çok profosyonel
çok yavaş olarak 15-20 dakikada azalır, elevasyonla ağrının sporcularda bisikletçi, koşucu, kros kayak yapanlarda görülür.
azalması hızlanır. Tutulan kompartman bölgesine ait adale Erkeklerde daha sıktır. Uzun süreli egsersiz sonrası ortaya çıkar,
bölgesinde geçici fonksiyon kaybı olabilir. Bacakta inspeksiyon genelde tek taraflıdır. Uylukda egsersiz sırasında ağrı ortaya
sırasında şişlik, kas grubundaki herniasyona bağlıdır. Parestezi çıkar, fakat kalça ve baldırda da oluşabilir. Eksternal iliyak arter
ağrıya eşlik eder. Anterior kompartman tutulmuşsa ayak duvarında fibrotik kalınlaşma vardır. Kalçanın aşırı fleksisyonuna
dorsifleksiyon yapamaz ve düşük ayak görülür. Genç, iyi eğitimli bağlı damar lumenine olan tekrarlayan travmalar ve egsersiz
kas yapısı gelişmiş atletlerde, özellikle koşucularda olması en sırasındaki artmış kalp debisinin yarattığı damar geriliminin
önemli özelliğidir. Nedeni tam ortaya konamamakla beraber arteriyel yatakta kollajen lifler, musküler ve fibröz dokuda lokal
kas hipertrofisi ve aşırı efora bağlanmıştır. Egsersiz sonrası artışa neden olarak stenoz oluşturduğu öne sürülür. Bunun
kompartman basıncında olan artışla ve MR görüntülerinde yanında arterde kink, elongasyon ve vazospasm olan olgularda
kompartman etrafındaki ödemle tanı konulabilir. saptanmıştır. Maksimal egsersiz sonrası genellikle tek taraflı ve
Non-aterosklerotik Periferik Arteriyel Sistem Hastalıkları: daha belirgin olarak non-dominant ekstremitede olmak üzere
Adventisyal kistik hastalık, popliteal entrapment sendromu, şişme hissi, parestezi ve kas güçsüzlüğü görülür. Hastalarda
fibromusküler displazi, eksternal iliyak arter endofibrozisidir. nabazanlar alınabilir, ayak bileği kol basınç endekside normal
Adventisyel kistik hastalık: Sıklıkla popliteal ve femoral olabilir, ancak provokatif testlerle tanı konulabilir. Treadmil testi
arteri tutar. Erkek cinsiyette ve orta yaşta yaygındır. Bilateral sonrası ABI düşme gözlenir. Yine istirahat ve egsersiz sonrası
olarak da görülebilir. Arterin adventisya bölgesinde müsinöz Doppler dalga formu değişiklikleriyle tanı konulur.
yapıdaki kistik oluşumun damar lumenini daraltmasına Nörolojik: Spinal stenozlara bağlı gelişen nörolojik ağrılar,
bağlı gelişir. Tekrarlayan travmalar, sistemik hastalıklar, periferik nöropatilerdir.
persistan embriyonik sinoviyal kalıntıların neden olduğu öne Genelde tüm bacak boyunca uzanan iğne batmaları, yanma ve
sürülmektedir. Semptomlar aralıklı olabilir, zaman içinde şiddeti uyuşma hissi, güçsüzlük şikayetlerine eşlik eden ağrı, dermatom
azalıp çoğalabilir. Aterosklerotik periferik arter hastalığındaki sahaları boyunca görülür. Duyu kaybının olduğu alanlar olabilir.
klodikasyo gibi semptom gösterse de istirahat sırasında ağrının Güçsüzlük ağrıya göre daha belirgin bir semptom olabilir.
düzelmesi 20 dakika kadar sürebilir. Ağrının başlangıcı ani olabilir, ya da dejenerasyonun ilerleyişine
Popliteal entrapment sendromu; popliteal fossa bölgesinde, bağlı tedricide gelişebilir. Oturma, öne doğru eğilme, bileklerde
popliteal arterin, etrafındaki kas ve ligamentöz yapılar tarafından fleksiyonla ağrıda azalma olabilir.
basısı sonucu oluşur. Genç erişkinlerde ve erkek cinsiyette sık Lomber radikülopatinin olduğu olgularda sırt ağrısı da eşlik
görülür. Aterosklerotik risk faktörleri yoktur. Egsersiz sonrası ağrı, edebilir. Ağrının yeri her zaman tam olarak tariflenemese de tüm
parestezi ve ekstremitelerde soğukluk olur. Uzun süreli basıya bacağı tutabilir, genelde her iki alt ekstremiteyi tutar. Egsersizle
bağlı olarak arteriyel dejenerasyon, poststenotik anevrizmalar ağrının ilgisi olmayabilir. Ağrının aktivite ile ilgisi olmayabilir,

24
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

süreklilik gösterebilir. Ağrı pozisyon değiştirmekle artabilir ya protrombotik (trombozu kolaylaştırıcı) durum ve bunun
da azalabilir. sonucunda oklüzyonlara sebep olan enflamatuvar bir
Spinal stenoz: Sıklıkla vertebraların yaşa bağlı dejenerasyonu, endarteritdir. Gezici tromboflebite (tromboflebitis migrans)
ya da disklerin dejenerasyonu, romatoid artrit, tümörler neden olur. Enflamatuvar olay intimal tabakadan başlar. Tütün
nedeniyle spinal kanal içinde periferik sinirlerin sıkışmasına kullanımıyla direkt ilişkisi vardır, tütüne karşı hipersensitivite
bağlı oluşur. Ağrı genelde bir sinir trasesi boyunca oluşur. reaksiyonu söz konusudur. Ülkemizde ve Asya ülkelerinde, genç
Ayakta durmak ya da hareket sırasında artış gösterir. Yatarak, erkeklerde daha sıktır. Başlangıçta özellikle diz altı seviyede ve
pozisyon değiştirerek ağrı geçebilir. Genelde tüm bacak ayaklarda görülen klodikasyo, daha sonra istirahat ağrısıyla ve
boyunca uzanan iğne batmaları, yanma, uyuşma hissi ve kas doku kayıplarıyla seyreder. Akut ekstremite iskemisi bulguları
güçsüzlüğü vardır. Kas güçsüzlüğü ağrıdan daha belirgin bir şeklinde istirahat ağrısı, soğukluk, solukluk, motor ve duyu
bulgu olabilir. Dermatom sahalarına uyan bölgelerde duyu kaybı, deride renk değişiklikleri ile de görülebilir. Ayak ya da
kaybı olabilir. Motor kayıplar muayene sırasında fark edilir. el parmaklarında trofik değişiklikler, ülserler vardır. Femoral
arterleri tutarsa tipik klodikasyo semptomları ortaya çıkar.
Periferik nöropati: Enfeksiyon, ilaçlar, tekrarlayan travmalar,
toksinlere maruz kalma, B vitamini ve folat eksikliği, diabetes Tanıda Shionaya kriterleri; 1. Sigara öyküsü, 2. Sigara dışında
mellitus, renal yetersizlik, otoimmün hastalıklar gibi sistemik aterosklerotik risk faktörü olmaması, 3. Elli yaş altı görülmesi,
hastalıkların neden olduğu periferik sinir hasarıdır. Ayaklarda 4. Diz altı arteriyel tutulum, 5. Üst ekstremite tutulumu ya da
yanma, batma, karıncalanma ile başlar. Tek bir sinir trasesini gezici tromboflebit olması, önem taşır.
tutan mononöropati ya da birden çok sinir trasesini tutan Takayasu hastalığı: Sıklıkla aorta ve dallarını, pulmoner arteri,
polinöropati şeklinde görülebilir. Başlangıçta olan ağrı koroner, serebral arterleri, tutar. Serebrovasküler olay, miyokard
duyusunun, his kaybının ve derin duyunun kaybıyla ülserler enfarktüsü, üst ekstremitede klodikasyo, abdominal aortayı
oluşur. Motor sinirlerinde ilerleyen zaman içinde tutulmasıyla tutunca alt ekstremite klodikasyosu oluşturur. Nabızsızlık
kas güçsüzlüğü, kas krampları ve motor kayıplara neden olur. hastalığı olarakta bilinir. Genç 40 yaş altı kadınlarda görülür.
Vazo vazorumlardan başlayan enflamatuvar süreç adventisya,
Venöz sistem tıkanıklıkları: Özellikle ilio-femoral bölgeyi içeren
media ve intima tabakalarını tutar. Akut dönemde intimal
derin ven sistemi trombozları,
tromboz ve stenozlar vardır, enflamasyonun azalması ile
Ağrı, gerginlik ve ağırlık hissi vardır, başlangıcı genelde tedrici
fibrozis safhası arteriyel yatağın değişik bölgelerinde darlıklarla
şekilde olur ancak akut tıkanıklıklarda aniden de gelişebilir. Ağrı
görülür. Vasküler yatağın tutulduğu yere göre semptom verir.
bacağın yukarı kaldırılmasıyla azalır, egsersizden kısa süre sonra
En sıklıkla (%90) stenoz ve oklüzyona yönelik semptomlar verir,
ortaya çıkar. Genelde tüm alt ekstremite boyunca bir ağrı ortaya
anevrizmatik semptomlar daha nadir (%25) olarak görülür. Her
çıkar, sıklıkla uyluk ve kasık bölgesindedir, genelde tek bacakta
iki kol arasında nabız farkı 20 mmHg üzeri, nabazanların zayıf
olacak şekildedir.
ya da olmadığı, klodikasyo, anjinal semptomları, hipertansiyonu
Ekstremitelerde çap farkı vardır. Her iki alt ekstremite olan, karotis üzerine basmakla ağrı hissedilen, akut faz
karşılaştırmalı olarak ayak bileği ve bacak orta kısmından reaktanları yüksek olguda akla gelmelidir.
ölçüm yapılmalıdır. Variköz değişiklikler çok belirgin olmadıkça Dev hücreli arterit: Büyük orta çaplı arterleri tutar. Genelde
hasta yatarken görülemez, bu nedenle hasta ayakta muayene 50 yaş üzeri görülür yaşla görülme sıklığı artar. Aortanın
edilmelidir. Variköz değişiklikler genelde venöz obstrüksyone ekstrakraniyal arterlerini, temporal arterleri, aksiller, subklavian,
sekonder gelişmiş varislerdir. Ekstremitelerde ödem vardır, torasik aorta, iliyak ve femoral arterleri tutar. İntrakraniyal
ancak lenfödemde olduğu gibi sert bir ödem yoktur, daha formu daha nadir görülür. Ateş, halsizlik, kas eklem ağrıları,
yumuşak basınca çökebilen tarzdadır. Deri değişiklikleri temporal arter üzerinde ağrı, hassasiyet, baş ağrısı, çenede
belirgindir, daha sıcak, eritamatöz görünümlü, incelmiştir. Bacak klodisyo vardır. Anterior iskemik nörit, amorisis fugax gibi göz
alt yarısında özellikle pigmentasyon artışı, renk değişiklikleri, semptomları bulunabilir. Diplopi, görme keskinliğinin kaybı
malleoler seviyede, ülserasyonlar olabilir. Mediyal malleoler olabilir. Polimyaljia romatika ile sıklıkla beraber görülür. Boyun,
bölge genellikle eritematöz, kalınlaşmış şekildedir. Deri, fibrozis omuz, kol, kalça, uyluk ve baldır adalelerinde ağrı vardır. Belli
ve venöz staza bağlı olarak kaldırım taşı görünümündedir. bir süre hareketsizlik sonrası ve sabahları etkilenmiş bölgelerde
Ülserasyon hafif bir travma sonucu da ortaya çıkabilir. Ancak sertlik, kaslarda güçsüzlük, eklemlerde hareket kısıtlılığı vardır.
arteriyel ülserlerin aksine gelişimi daha yavaştır. Ağrı istirahatte ve harekette de vardır.
Vaskülitler: Trombo-anjitis obliterans, Takayasu hastalığı, dev Kraniyal arter tutulumunun olduğu olgularda temporal arter ve
hücreli arterit, Behçet hastalığı. kafatasının bu bölgeye yakın kısımlarında maksiller, mandibuler,
Trombo-anjitis obliterans (Buerger hastalığı); küçük orta temporal bölgede hassasiyet vardır. Temporal arterin
çaplı arterler ve venleri tutan, segmenter, enflamatuvar, belirginleşmesi, tespih tanesi gibi kabarıklıkların hissedilmesi
non-aterosklerotik yapıda bir hastalıktır. Vasküler yapılarda ve hassasiyeti tanıda spesifik bir yer tutar. Ekstrakraniyal

25
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

tutulumlu olgularda çok hızla ilerleyen iskemik değişikliklere arterlerinin tutulmasında tipik arteriyel klodikasyo bulguları
bağlı nekrotik parmaklar, bilateral nabazanların alınamaması vardır. Genelde orta ve geniş çaplı arterler tutulur. Aort
vardır. Bazı olgularda hem üst hem alt ekstremitede bu bulgular tutulumu daha nadirdir. Hastalarda ateroskleroza ait belirgin
birlikte görülebilir. Üst ekstremite tutulumu daha sık olabilir, risk faktörlerinin olmayışı ve yaş faktörü şüphelendirici
bu ekstremitelerde tansiyon düşük olabilir. Göz bulguları önem bulgulardandır. Akselere ateroskleroza bağlı koroner arter
taşıdığı için mutlaka oftalmolojik muayene yapılmalıdır. hastalığı sonucu anjinal semptomlar, serebrovasküler olaylar,
Aterosklerotik periferik arter hastalığının aksine bu hastalarda renovasküler hipertansiyona bağlı hipertansiyon eşlik edebilir.
iskemik bulgular çok hızlı seyrederek ekstremite kayıpları kısa Olgular yaygın ateroskleroz nedeniyle daha önceden koroner
sürede gelişebilir. Özellikle bilateral hızla gelişen klodikasyo baypas ya da karotis endarterektomi gibi cerrahi girişim
ve nedeni bilinmeyen sistemik enflamasyonun olduğu, görme geçirmiş olabilir.
problemi ve nabazanları alınamayan hastada akla gelmelidir. Deri muayenesinde boyunda ve deri katlantı yerlerinde, kasık
Hem alt hem üst ekstremiteleri birlikte tutabilir. Yaşlı hasta bölgesinde, ekstremitelerde ksantom adı verilen sarı yeşil renkli
popülasyonunda görüldüğü için mutlaka ateroskleroza ait 1-5 mm boyutlarında lipit toplanma lezyonları vardır. Deri
risk faktörleride ayrıca değerlendirilmelidir. Ekstrakraniyal kaldırım taşı görünümündedir. Özellikle boyun aksilla ve kasık
formu genelde aort anevrizma, diseksiyonları, rüptürleri ve alt bölgelerinde deri yumuşak ve kolaylıkla çekilebilir haldedir.
üst ekstremite klodikasyo semptomları ile görülür. Akut faz Bazı olgularda tüm deri kütis laksa denilen kolay uzayabilir,
reaktanlarıda yüksektir. çekilebilir hale gelmiştir.
Behçet hastalığı; deri, mukoza lezyonları, göz, iskelet kas sistemi, Göz muayenesinde göz dibinde özellikle optik sinirden yayılan
gastroentestinal, nörolojik, majör vasküler yapıların tutulumuyla anjiyoid streak (damarsal yapıda çizgilenmeler) vardır. Periferik
giden multi-sistemik vaskülittir. Hulusi Behçet tarafından arter nabazanları alınamayabilir ya da zayıftır. Karotis, femoral
bulunmuştur, Orta Doğu ve Asya ülkelerinde yaygındır. Her iki arterler üzerinde ya da abdominal aorta bölgesinde üfürümler
cinste görülebilmesine rağmen erkeklerde daha kötü seyreder. duyulabilir.
Genç yaş hastalığıdır, 30’lu yaşlar sıklıkla karşılaşılan yaş Tangier hastalığı: Turuncu renkli tonsiller, hepatosplenomegali,
grubudur. Arteriyel sistemde anevrizma, rüptürlerle seyreder. kanda yüksek densiteli lipoprotein (HDL-C) seviyesinin çok
Nadiren embolik semptomlar oluşturabilir. Venöz tutulum daha düşük olması ile karakterize bir genetik hastalıktır. Kolesterolün
sıktır. Venöz trombozlar nedeniyle venöz klodikasyo oluşturur. plazma membranına transportu ve tüm vücuda dağılımından
Bacakta ödem, deride incelme, hiperpigmentasyon, staz ülserleri sorumlu proteinin mutasyona uğramasıyla oluşur. Damar
görülür. duvarlarında akselere ateroskleroza bağlı oklüzyon ve stenozlar
Poliarteritis nodasa (PAN): Küçük ve orta çaplı musküler yapıdaki oluşur. Periferik arter nabazanları alınamayabilir ya da zayıftır.
arterleri tutan sistemik nekrotizan bir vaskülitdir. Genelde Karotis arter, femoral arter, abdominal aorta bölgesinde
erkeklerde görülür. Primer idiyopatik olabileceği gibi hepatit B, üfürümler duyulabilir. Koroner tutuluma bağlı anjinal
hepatit C, HIV (human immun deficiency virus) enfeksiyonlarına, semptomlar, renal tutulum nedeniyle hipertansiyon görülebilir.
malignitelere bağlı sekonderde gelişebilir. Hastalarda trombosit sayı ve fonksiyon bozukluklarına bağlı
Visseral, renal ve yumuşak doku arteriyel sisteminde anevrizmal kanama zamanı uzunlukları ve kanamalarla da karşılaşılabilir.
dilatasyonlarla görülebilir. Beraberinde, deri, kas, eklem, böbrek Atipik koarktasyon; daha çok diyafram seviyesi desenden aortada
ve barsaklara ait bulgular olabilir. Klinikte renal yetersizlik, ve abdominal aortada darlıklarla seyreden bir klinik durumdur.
gastroentestinal sistem kanamaları, kas güçsüzlüğü, eklem Daha çok regüler bir daralma gösterir. Subklavian arterin altında
ağrılarıyla, bilateral klodikasyo, her iki alt ekstremitede olan herhangi bir yerde darlık olabilir. Sıklıkla konjenital nedenlidir.
deri nekrozlarıyle görülür Akciğer ve venöz sistem tutulması Middle aortik sendromda atipik koarktasyonun bir formu gibi
olmaz. PAN benzeri bir tablo oluşturan mikroskopik anjiyopatide olsa da abdominal aortadaki darlık bölgelerinin irregüler
akciğer arteriol, kapiller ve venöz tutulum vardır. olması, supra-renal, infra-renal ya da renal arterlerin arasındaki
Genetik ve konjenital nedenler; başka sistem bulguları ile aort segmentlerinde darlık görülmesi, sıklıkla renal ve visseral
beraberdir ve sıklıkla çocukluk ve gençlik çağında ortaya çıkarlar. arterlerin darlıklarının eşlik etmesiyle ayrım gösterebilir.
Psödo ksantoma elastikum: Deri, retina, kardiyovasküler sistemin Middle aortik sendrom, Williams sendromu (supravalvuler
elastik fibrillerinin progresif kalsifikasyonu ve fragmentasyonu aort darlığı, periferik pulmoner stenoz, elfin fascies denen
ile karakterize, otozomal dominant geçişli bir genetik hastalıktır. özel bir yüz görünümü, abdominal aort darlığı, hafif orta
Genelde çocukluk çağında tanı konulsa da ileri yaşta da derecede zeka geriliği ile beraberdir), nörofibromatozis tip
tanısı konulabilir. Ekstra-kütaneal bulgular hastalığın seyrini 1 (von Recklinghausen hastalığı) (cafe au lait denen deri
değiştirir. Tutulan bölgeye bağlı gastroentestinal, serebral pigmentasyonları, iskelet displazileri, optik sinir ve diğer nöral
hemorajiler, miyokard enfarktüsleri prognozu belirler. Üriner doku tümorları, kısa boy ve öğrenme güçlüğü ile beraber
sistemin vasküler tutulumu hematüriye neden olur. Ekstremite görülür), konjenital rubella sendromu (sağırlık, mental

26
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

retardasyon, kardiyak anomalilerle beraberdir), tuberoz skleroz yetebilir. Radyasyon arteriti uzun sürede oluşur. Büyük arterlerde
(multi sistem genetik geçişli bir hastalık olup deri, böbrek, göz, radyasyona maruz kaldıktan sonraki ilk 5 yılda mural trombus,
kalp, nöral doku, akciğer benign tümörleri, davranış bozuklukları 10. yılda fibrotik lezyonlar gelişirken 2. ve 3. on yıllık sürede
ile seyreder), Alagille sendromu (otozomal dominant geçişli, aterosklerozisi andıran daha yoğun fibrotik lezyonlar oluşur.
hepatik, göz, kemik anomalileri, periferik pulmoner stenoz ve İleri yaştaki hastalarda var olan aterosklerotik lezyonları da
yapısal kalp anomalileri eşlik eder) gibi sendromlarla beraber hızlandırabilir.
genetik nedenli olarak da görülür. Akut arteriyel oklüzyon: Akut arteriyel oklüzyon ya da akut
Atipik koarktasyon ya da middle aortik sendromda klinikte tipik iskemi acil girişimi gerektiren bir durumdur. Akut iskemiye
olarak darlığın üst bölgesinde hipertansiyon, alt bölgesinde neden olan olaydan sonraki 2 haftalık sürede ekstremite
hipotansiyon vardır. Bu nedenle baş ağrısı ve alt ekstremitelerde kaybı gerçekleşir. Genelde akut oklüzyon embolik ya da
klodikasyon görülür. Visseral arter darlıkları varsa renal trombotik nedenlerle oluşur. Trombotik nedene bağlı olan
problemler ve karın ağrısı eşlik edebilir. oklüzyonlarda altta yatan periferik arter hastalığı vardır.
Persistan siyatik arter: Embriyonel hayatta siyatik arter Bu nedenle zaman içinde gelişmiş bir kollateral vasküler
umblikal arterden çıkar ve popliteal bölgenin dorsal yüzünde yapı vardır. Trombusün oturması sonrası bu kollateral yapı
seyrederek ayak bileğine kadar devem eder. Bu arter eksternal semptomların şiddetini azaltır. Embolik oklüzyon genelde
arterin devamı olan femoral arterle birleşerek üst kısmı sol kalp boşlukları, aorta ve iliyak arter, penetran ya da künt
regrese olur, inferior gluteal arteri oluşturur. Alt kısmı popliteal travmaya bağlıdır.
ve peroneal arteri oluşturur. Bu arter regrese olmazsa doğum Arteriyel oklüzyon görülen olgularda yaş ortalaması 75’tir.
sonrası dönemde internal ilyak arterin devamı olarak seyreder. Aterosklerotik risk faktörleri (sigara, diabetes mellitus,
Superfisyal femoral arter bu hastalarda gelişmez veya çok hiperkolesterolemi periferik arter hastalığının varlığı, obezite,
zayıfdır. Hastaların semptom verme yaşı genelde 50 yaşlardır. sedanter hayat, ailede vasküler hastalık olması), dehidratasyon,
Tipik klodikasyo semptomları ortaya çıkar. Persistan siyatik maligniteler risk faktörüdür.
arter bilateral de olabilir. Persistan siyatik venle beraber
görülebilir. Gluteal bölgede yüzeyel seyrettiği için travma LABORATUVAR VE TANI YÖNTEMLERİ
sonucu ateroskleroz gelişimine ve anevrizmatik dejenerasyona
meyilli bir yapıya sahiptir. Olguların yarısında anevrizma olur Periferik arter hastalığının risk faktörlerine yönelik olarak
ve kalçada pulsatil kitle şeklinde görülebilir. Siyatik sinire bası biyokimya tetkikleri istenmelidir. Bu tetkikler aynı zamanda
semptomları yaparak uyluk, bacak ve ayak dış kısmında siyatik periferik arter hastalığının medikal tedavisine yardımcı olacaktır.
sinir inervasyon sahasında parestezi ve ağrı oluşturur. Kan şekeri, hemoglobin A1C, hastanın beslenme değerini ve
İlaçlar: Genelde ilaçlara bağlı gelişen kas yıkımına bağlıdır. Ağrı kırılganlık için bir ölçüt olduğundan albümin, renal fonksiyon
hem istirahat, hem hareketle ortaya çıkar. Genelde hastalarda testleri, lipit, kolesterol düzeyleri mutlaka istenmelidir. Yine
myoglobülinüriye bağlı idrar renginde koyulaşma vardır. elektrokardiyogram çektirilerek incelenmelidir. Olası bir koroner
Statinler, kolşisin ve kinidin kladikosya benzeri semptomlar arter hastalığı yönünden sorgulanmalıdır. Kardiyak fonksiyonları
gösterebilen bu tip ilaçlardır. Tüm bacak, kaslarında hassasiyet daha detaylı değerlendirmek için ekokardiyografik inceleme
ve güçsüzlük vardır, hareket sırasında artış gösterir. yapılabilir. Koroner arter hastalığına yönelik kuvvetli şüpheler
Bunun yanı sıra ergo alkoloidleri, kokain, amfetamin türevli varsa hastaya, talyum sintigrafisi ya da koroner anjiyografi
ilaçlar yarattıkları vasospazma bağlı klodikasyo benzeri planlanmalıdır.
semptomlar gösterebilir. Semptomların yoğunluğu ilacın Buerger hastalığı şüphesi olan olgularda eritrosit sedimentasyon
alındığı zaman daha fazladır. İlacın etkisi azaldıkça zayıflar. Tipik hızı nekrotizan vaskülitlerden ayırt etmek için istenmelidir.
klodikasyo ile başlayan semptomlar gün içinde azalma gösterir. Eğer ülserlerde bir enfeksiyon yoksa normal seviyelerdedir.
Ekstremite uçlarında soğukluk, solukluk, his kayıpları olur. Kas Otoimmün arteritlerden ayırt etmek için anti nükleer antikorlar,
güçsüzlüğü de görülebilir. Ekstremitelerde ortaya çıkan kritik antisentromer antikorlar ve romatoid faktör gönderilmelidir.
iskemi ampütasyonlarla sonuçlanabilir. Bunun yanı sıra diğer Venöz nedenli olgularda hiperkoagülobiliteye neden olan
sistemlerdeki arteriyel yapılardaki vazospazma bağlı baş ağrısı, faktörleri ekarte edebilmek için protein C, protein S düzeyleri,
karın ağrısı, koroner damar vazospasmı sonucu göğüs ağrısı faktör V Leiden mutasyonu bakılması uygun olabilir.
görülebilir. Venöz sistem hastalıklarında özellikle akut ya da subakut
Radyasyon arteriti: İyonize radyasyon vaso vazorumlarda dönemde olan bir derin ven trombozu düşünülüyorsa D-dimer,
oklüzyon, radyosensitif endotel hücrelerinde hasar oluşturarak, fibrinojen, fibrin yıkım ürünleri istenebilir.
intimada enflamasyon, mediada kas hücrelerinde kayıp, fibrin İskelet kas sistemine ait bozukluk düşünülen olgularda
depolanması ve proliferasyona neden olur. Az miktardaki enflamasyona yönelik C-reaktif protein, romatoid faktör,
bölgesel radyasyon dahi arteriyel sistemde lezyon oluşturmaya sedimantasyon istenebilir.

27
KLODİKASYO İNTERMİTTAN (ARALIKLI TOPALLAMA)

Vaskülit düşündüğümüz bir olguda enflamasyona yönelik ve Medikal Tedavide;


vaskülite neden olan hastalığa özgü tetkikleri istemek gereklidir. Antiagreganlar, mümkünse ikili olarak asetil salisislik asit ve ADP
Akselere ateroskleroz nedenli olduğunu düşündüğümüz reseptör blokerleri ile kombine kullanılmalıdır. Fosfodiesteraz
olgularda, lipit, kolesterol panelinin mutlaka değerlendirilmesi 3 inhibitörü cilastazolda tedaviye eklenmelidir. Antihipertansif,
gerekir. Trombosit fonksiyon bozukluğu eşlik edebileceği için lipit düşürücü ajanlar kullanılmalıdır. Diyabet regülasyonunun
trombosit fonksiyon testleri istenebilir. sağlanması, sigaranın mutlaka kesilmesi sağlanmalıdır.
Yürüyüş mesafesini artırma amaçlı egsersizler önerilmelidir.
Görüntüleme Metotları Egsersiz programının bir gözetmen altında yapılması durumunda
Klodikasyo intermitan semptomu ile başvuran yüksek olasılıkla yürüme mesafesi artışı daha belirgindir.
periferik arter hastalığı düşünülen olguda tanıya götürücü Cerrahi-perkütan Girişim Endikasyonları
ve tedavi planlamasını belirleyen tetkikler görüntüleme Ayak bileği kol basınç indeksi 0,9 olan asemptomatik ya da
metotlarıdır. klodikasyo şikayeti olan olgularda egsersiz sonrası yapılan
Doppler ulrasonografi: Periferik arteriyel sistem hastalığını ölçümde %30’luk düşme ve 3 dakikalık bir istirahat sonrası
diğer klodikasyo nedeni olan hastalıklardan ayırabilmek için tekrardan ilk değere yükseliyorsa perkütan girişim ya da cerrahi
en önemli tanı yöntemi Doppler ultrasonografidir. Doppler revaskülarizasyon için uygun hastalardır.
ulrasonografi yardımıyle arteriyel sistemin anatomik olarak Klodikasyo intermittan şikayeti olan olgularda ayak bileği/
hangi seviyede tutulmuş olduğunu ve damarın yapısal kol basınç indeksi genelde 0,6 ve ona yakın bölgelerde tespit
özelliklerini anlamak mümkündür. Ancak operasyon ya da edilir. İstirahat ağrısı ya da ayakda trofik değişiklik, yaraları
perkutan girişim kararını vermede ve stratejiyi belirlemede olan olgular ayak bileği/kol basınç indeksi 0,3 ve daha düşük
etkin olmaz, periferik arteriyel hastalığın varlığını belirtir. seviyelerdedir. Bu olgular revaskülarizasyona uygun hastalardır.
Eğer venöz sisteme ait bir patoloji düşünülüyorsa yaptırılacak Ayak bileği kol basınç indeksinin ölçülemediği hallerde hastanın
venöz Doppler ultrasonografi venöz sistemdeki tıkalı bölgeleri, durmak zorunda kaldığı mesafe tayin edilmelidir. 100 m ve
trombüsün uzantısını, akut, subaküt ya da kronik bir trombüs altında yürüyüş mesafesi olan olgular perkütan girişim ya da
olup olmadığını, valvüler yetersizliği, derin ve yüzeyel sistemdeki cerrahiye aday hastalar olarak kabul edilir.
anatomik ve fizyolojik bozuklukları ortaya koyacaktır.
Periferik arter hastalığına bağlı gerçek klodikasyo intermittan
Bilgisayarlı tomografik anjiyo (BT anjiyografi): Periferik arter şikayeti olan olgularda tedavi olmadığı takdirde zamanla iskemi
hastalığının anatomik olarak lokalizasyonunu gösterir ve tedavi artacak, bu olgularda istirahat ağrıları ortaya çıkabilecektir.
planını belirler.
Kritik bacak iskemisi dediğimiz ivedilikli tedaviyi gerektiren
Bilgisayarlı tomografik venografi (BT venografi): Venöz sistem durumda, hasta yatak kenarında eli ayaklarında ovuşturarak
tıkanıklığında venöz sistemdeki obstrüksiyonları ve buna oturmuştur. Ülserasyonlarla beraber yaralar ve doku kayıpları
yönelik tedavi planını belirlemeye yardımcı olur. oluşmaya başlar. Genelde bu hastalarda özellikle ayak ve bacak
Her ikisinde de renal problemi olan olgularda kontrast maddeye distalinde kızarıklık (dependent rubor), elevasyon testinde
bağlı olarak renal yetersizliği artırabilir. Radyasyon dozuda solukluk ve kapiller doluşda yavaşlama vardır. Ağrı nedeniyle
dezevantajıdır. ekstremitelerini oynatmaktan kaçındıkları için periferal ödemde
MR anjyiografi: Arteriyel sistem görüntülemesi için anatomik olabilmektedir. Bu olgular tedavi edilmedikleri takdirde 3 ay
lokalizasyonu belirlemek amacıyla yapılabilir. Renal problemli içinde majör amputasyona kadar giden bir prognoza sahiptir. Bu
olgularda kontrast ajan olarak kullanılan gadoliniuma bağlı sebeple vakit geçirmeden cerrahi ya da perkütan girişimler için
nefrotoksik etki azda olsa görülebilir. Özellikle iod allerjisi kalp ve damar cerrahisi ünitelerine yönlendirilmelidir.
bilinen olgularda tercih edilebilir. Trombotik nedenli düşündüğümüz arteriyel oklüzyonlarıda kalp
Konvansiyonel anjiyografi (Digital substrakşın anjiyografi DSA): ve damar cerrahisi ünitesi olan birimlere yönlendirilmelidir.
Periferik arteriyel hastalıkların tanısı için altın standartdır.
Diğer tekniklerde ortaya çıkabilecek olumsuzlukları ortadan KAYNAKLAR
kaldırabilir. Nefrotoksisite kullanılan iyodlu kontrast maddeye
1. Sidawy AP, Perler BA. Rutherford’s Vascular Surgery and Endovascular
bağlı olarak gözlenebilir. Therapy. 9 st ed. Elsevier; 2019.
TEDAVİ 2. Creager M, Beckman J, Loscalzo J. Vascular Medicine: A Companion to
Klodikasyo intermitan şikayetiyle başvuran olgular aynı Braunwald’s Heart Disease. 3. st Elsevier; 2019.
zamanda yaygın aterosklerotik hastalık riski altında olduğu 3. Moore WS. Vascular and Endovascular Surgery: A Comprehensive Review,
8. st. Expert Consult: Online and Print; 2013.
kabul edilmeli, yalnızca periferik arter hastalığı için değil
4. Ferri FF. Ferri’s Clinical Advisor. 2020.
kardiyak, serebrovasküler olaylara karşı risk içinde medikal
tedaviye mutlaka başlanmalıdır.

28
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

KRONİK VENÖZ YETMEZLİK


Prof. Dr. Gökçen Orhan
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği,
İstanbul, Türkiye

Derin venler büyük arterlerle beraber seyrederler ve kas


TANIM fasyasının altında bulunurlar. Yüzeyel venler kas fasyası ile
Kronik venöz hastalık, geniş bir venöz hastalık spektrumunu deri arasında seyreden ve birbirleriyle ağ şeklinde bağlantıları
tanımlamak için kullanılmaktadır. Telenjiektaziler, (spider bulunan venlerdir. Perforatör venler yüzeyel ve derin venler
veins) retiküler yüzeyel varislerden deri değişikliklerini içeren, arasında bağlantıyı sağlarlar. Bu venlerde akım yüzeyel
alt ekstremite ödemi ve ülser oluşumuna neden olacak venöz venlerden derin venlere doğru tek yönlüdür. Bu venler de akımın
hastalıklara kadar geniş bir grubu kapsamaktadır. tek yönlü olmasını sağlayan kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar
kanın kaudale geri kaçmasını ve derin venöz sistemden
Kronik venöz yetmezlik, genellikle bozuk ven fonksiyonlarına
yüzeyele geri akışı engellerler. Böylece ayakta duran bir insanda
özgün bulgular içeren daha ilerlemiş formdaki venöz hastalığı
bacak kaslarının fasya içindeki basıncı artırarak pompa özelliği
tarif eder.
yapması ve kapakçıkların tek yönde akışa izin vermesi sayesinde
Bu iki tanımlama esasen sınırları net çizilmiş iki ayrı hastalık
venlerdeki kan sürekli derin venlere ve kraniyale doğru hareket
değildir. Bu hastalar semptomatik veya asemptomatik hastalar
eder.
olabilir.
İleri yaşta gelişen venöz yetmezlik ve komplikasyonları alt Patofizyoloji
ekstremitenin kullanımını zorlaştırarak fiziksel engel yaratabilir.
Kronik venöz hastalığa etki eden faktörler içerisinde bahsedilen
Orta yaşlarda ise işgücü kaybına sebep olabilir ve hastaların
bu kapakçıkların deformasyonu ve fonksiyonlarının bozulması,
diğer aktivitelerini sınırlayabilir.
kas pompasının yetersizliği ve/veya venöz obstrüksiyon
bulunmaktadır. Bu faktörlerin üçünün de yarattığı ortak sonuç
EPİDEMİYOLOJİ
ve mekanizma venlerdeki artmış kan basıncıdır.
Hastalığın yaygınlığı ve risk faktörleri ile ilgili epidemiyolojik Kapakçıklardaki fonksiyon bozukluğu, damar duvarındaki ve
açıdan birçok çalışma mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri’nde kapakçıklardaki yapısal esneklik ve zayıflıktan kaynaklanabildiği
5 milyon kişinin venöz yetmezliği ve 500 bin kişinin venöz ülseri gibi geçirilmiş bir tromboz ve enflamasyona bağlı hasar
vardır. Uluslararası geniş kapsamlı bir çalışmada kronik venöz nedeniyle de olabilir. Derin venlerdeki yetmezliğin sebebi
yetmezlik prevalansı %64 olarak tespit edilmiştir. Gelişmiş çoğunlukla geçirilmiş bir derin ven trombozu ile ilişkilidir.
ülkelerde kronik venöz yetmezlik insidansı daha yüksek Yüzeyel venlerde yetmezlik primer olabilir veya tromboflebit,
bulunmuştur. travma gibi nedenlere sekonder olabilir.
Önemli risk faktörleri: İleri yaş, aile öyküsü, gevşek bağ dokusu
özellikleri (herni, pes planus), uzun süre ayakta kalma, yüksek Patoloji
vücut kitle indeksi/geniş bel çevresi, sigara, sedanter yaşam, alt Hastalığın makrovasküler patolojisinde rol oynayan venöz
ekstremite travması, geçirilmiş venöz tromboz, yüksek östrojen hipertansiyonun haricinde, venöz yetmezliğin ileri safhalarında
düzeyleri, multipar gebelik, genetik yatkınlıktır. oluşan deri bulguları ve ülser gibi patolojilerin oluşumunda
mikrovasküler değişiklikler rol oynamaktadır. Bozulan
ETİYOLOJİ VE PATOGENEZ mikrosirkülasyona bağlı mikroanjiyopati denilen bir takım
değişiklikler görülmektedir. Bunlar kapiller yatakta tortiöz
deformasyonlar, uzama, bazal membranda kalınlaşma, prekapiller
Normal Venöz Anatomi ve Fizyoloji
alanda makromolekül ve eritrosit ekstravazasyonudur. Bu
Alt ekstremite venöz yapıları üç grupta incelenebilir: değişiklikler dokudaki nöronal yapıları ve lenfatik sistemi
Derin venler, de etkileyebilmektedir. Bunun yanında perikapiller alanda
Yüzeyel venler, depolanan makromoleküllerin yarattığı enflamasyon ve doku
Perforatör venler. iyileşmesinde bozulma, lökosit adezyonunda artış, lökositlerin

Tel.: +90 532 640 03 97 E-posta: gokcenorhan@gmail.com

29
KRONİK VENÖZ YETMEZLİK

ve büyüme faktörlerinin perikapiller alanda birikmesi gibi Arteriyel yetmezlikler veya duyu defektleri ülser oluşumunda
olguların mikrovasküler hastalığın patogenezinde rol oynadığı rol oynayabilir (diyabetik nöropati). Palpabl ayak nabızları
düşünülmektedir. Son zamanlarda demir metabolizmasının ve arteriyel yetmezliği ekarte etmek için genellikle yeterlidir.
dokudaki demir birikiminin ülser oluşumu ile bağlantılı olduğu Derinin malign hastalıkları, enfeksiyon, vaskülitler,
öne sürülmüştür. travma, hemoglobinopatiler de ülserlerin ayırıcı tanısında
düşünülmelidir.
KLİNİK Kronik venöz hastalığın ayırıcı tanısında öncelikle akut patolojiler
dışlanmalıdır. Derin venöz tromboz ilk olarak ekarte edilmelidir.
Kronik venöz yetmezliği hastaları sıklıkla bacaklarda ağrı, şişlik,
Ödemin kalp yetmezliği, nefrotik sendrom, karaciğer yetmezliği,
ağırlık hissi şikayetleriyle başvurmaktadırlar. Bu şikayetler
metastatik kanser, otoimmün veya sistemik enflamatuvar
tipik olarak ayakta kalma süresi uzadıkça kötüleşmekte ve
hastalıklar gibi sistemik hastalıklara sekonder olabileceği
bacak elevasyonu ile rahatlamaktadır. Bunun yanında deride
unutulmamalıdır. Kalsiyum kanal blokörleri, non-steroidal anti-
kuruluk, kaşıntı, kas krampları gibi semptomlar da görülebilir.
enflamatuvar ilaçlar, oral hipoglisemik ilaçlar da ödemin sebebi
Fiziksel aktivite ile derin ağrı ve gerginlik hissi venöz kladikasyo
olabilir. Lokal olarak rüptüre popliteal kist, hematom, kronik
ile ilişkili olabilir, bu semptom kronik venöz obstrüksiyonu
efor ilişkili kompartman sendromu, gastrocnemius zedelenmesi,
düşündürmektedir. Hastanın anamnezinde önceki hastalıkları
lenfödem ayırıcı tanıda düşünülmelidir.
ve cerrahi girişimleri, aile öyküsü, geçirilmiş derin venöz
tromboz ve kullanılan ilaçlar sorgulanmalıdır. Uzun süre SINIFLAMA
ayakta durma ve diğer çevresel etkenler, obezite, iliak ven
basısı ve intraabdominal basınç artışı gibi faktörler hastalığın CEAP (klinik, etiyolojik, anatomik, patofizyolojik),
oluşmasında rol oynamaktadır. VSS (venous severity score)
Venöz yetmezliğin muayenedeki en sık bulguları dilate venöz VDS (venous disability score)
yapılar, telenjiektaziler, retiküler venler, variköz venlerdir. VCSS (venous clinical severity score) venöz yetmezlik
Variköz venler zaman içinde daha fazla tortiozite kazanıp dilate sınıflamasında ve skorlamasında kullanılan birkaç yöntemdir.
olabilirler ve distansiyon nedeniyle ağrıya neden olabilirler.
CEAP klinik sınıflaması venöz yetmezlik değerlendirmesinde
Telenjiektaziler dilate intradermal venlerden oluşan yapılardır.
sıkça kullanılmaktadır (Tablo 1).
Retiküler venler ise deri altında bulunan dilate venlerdir.
Telenjiektaziler ve retiküler venler kronik venöz yetmezliğin
TANI YÖNTEMLERİ
ileri olmayan safhalarında da sıklıkla görülmektedir.
Malleol etrafındaki intradermal venlerin oluşturduğu Venöz yetmezlik tanısına esasen klinik bulgular ve anamnez ile
corona phlebectatica görüntüsü ileri venöz yetmezliğin ilk ulaşılabilir. Venöz fonksiyonları değerlendirmede non-invaziv
bulgularındandır. ve invaziv tetkikler kullanılmaktadır. Bu yöntemlere hastalığın
Bacak ödemi venöz yetmezliğin ileri safhada olduğunu şiddetini, anatomik dağılımını ve hemodinamik özelliklerini
düşündüren bir bulgudur. Venöz yetmezlik ödemi genellikle objektif olarak değerlendirmede ihtiyaç duyulur.
tek taraflı ve perimalleolar alanda görülür, günün ilerleyen
saatlerinde artış gösterir. Tipik olarak gode bırakır. Erken Venöz Dupleks Ultrasonografi
dönemde baldır gerginliği ve ekstremite çapında artış da Venöz yetmezliğin non-invaziv değerlendirilmesinde sıkça
görülebilir. kullanılan temel yöntem venöz dupleks görüntülemedir. Renkli
İleri kronik venöz yetmezlikte sık görülen bir takım deri ve B-mod Doppler ultrasonografi, venöz anatomi ve fonksiyonun
bulguları vardır. Bu bulgulara hidrostatik basıncın yüksek aynı anda görüntülenmesi, ucuz, güvenli, non-invaziv, taşınabilir
ve perforatör venlerin yoğun olduğu perimalleoler alanda olması ve kolayca tekrarlanabilmesi açısından oldukça
daha sık rastlanır. Bunlar: Hemosiderin birikimine bağlı avantajlıdır. Tedavi takibi ve diğer venöz patolojilerin ayırıcı
hiperpigmentasyon, deri altı yağ doku ve dermisin fibrozisi tanısı için de tercih edilmektedir. Cerrahi tedavi planlamasında
ile seyreden lipodermatosklerozis, atrophie blanche (beyaz ve venöz reflünün hangi venlerde olduğunu tespit etmede
atrofi) ve zor iyileşen venöz ülserlerdir. Venöz yetmezlik ayrıca kullanılır. Ayrıca venöz dönüşü manipüle edecek manevralar
egzamatöz dermatit, selülit, lenfanjit gibi hastalıklar için artmış (valsalva, kompresyon gibi) venöz hemodinamik değişikliklerin
risk oluşturmaktadır. Deri ülserleri ileri hastalık bulgusu olarak saptanmasında kullanılmaktadır. Yapılan ölçümlerin her zaman
kabul edilir. Venöz ülserlerin tabanında fibrin içeren, gri-sarı klinik şiddet ile orantılı olmaması bu yöntemin dezavantajı
renkte eksüda ile kaplı granülasyon dokusu görülür. olarak söylenebilir.
Hastaların nörolojik muayeneleri ve arteriyel sistemin Diğer non-invaziv görüntüleme yöntemleri arasında hava
muayenesi de ülser gelişimi açısından önem taşımaktadır. pletismografi, fotopletismografi, bilgisayarlı tomografi-

30
KRONİK VENÖZ YETMEZLİK

venografi, manyetik rezonans görüntüleme-venografi sayılabilir. gösterilmiştir. Genellikle diğer tedaviler ile kombine edilerek
İnvaziv yöntemler arasında flebografi (venografi), ambulatuar kullanılmaktadırlar.
venöz basınç ölçümü, intravasküler ultrasonografi sayılabilir.
İnvaziv olmaları nedeniyle ilk basamak tetkikleri olmayıp ileri Kompresyon
incelemede kullanılmaktadırlar. CEAP 2-6 düzeyinde primer tedavi olarak kabul edilir.
Ambulatuar venöz basınç ölçümü venöz yetmezlikte altın Elastik bandaj, varis çorabı, Unna Boot ve anti-ülser tabakalı
standarttır. İntravenöz lümenden basınç ölçümüne dayanır. kompresyon bandajları gibi tıbbi malzemeler ve aralıklı
Intravenöz ultrasonografi son zamanda kullanımı giderek pnömatik kompresyon yapan cihazlar kullanılabilir.
yaygınlaşan ve girişimsel müdahalelerde venografiden daha 35-40 mmHg basınç oluşturan kompresyon çorabı ile klinik
isabetli sonuçlar verdiği öne sürülen invaziv bir yöntemdir. bulgularda anlamlı iyileşme ve ülser tedavisi/önlenmesinde
faydası gösterilmiştir. Ayrıca cerrahi venöz ablasyon sonrası
TEDAVİ VE PROGNOZ dönemde de kompresyon önerilmektedir. Uzun dönem
etkilerinin ortaya çıkması ve deri bulgularının iyileşmesi için
Kronik venöz yetmezlikte birinci basamak tedaviyi yaşam tedavi uyumunun önemine dikkat edilmelidir.
tarzı değişiklikleri ve konservatif tedaviler (kompresyon)
oluşturmaktadır. Genel uygulama bu yönde olsa da klinik Skleroterapi
döneme (C2-3) (Tablo 1) göre seçilecek uygun cerrahi yöntem Dejenere olmuş yüzeyel venöz yapıların polikodanol, gliserin,
ile sonuçlar daha iyidir. sodyum tetradesil sülfat gibi maddelerin vene enjeksiyonu
Cerrahi, kompresyon ve yaşam tarzı değişiklikleri dışındaki ile ven endotelinin tahrip edilerek kapatılması yöntemidir.
tedavilerin birçoğunun faydası hakkında farklı görüşler mevcut İşlem sonrası reflü oranları cerrahiye göre daha yüksektir.
olup yeterli klinik çalışma yoktur. Yüzeyel venöz yapıların ve perforan venlerin tedavisinde sıkça
Cerrahi seçenekler prensipte; deforme olan venöz yapıların kullanılmaktadır
giderilmesi, reflünün önlenmesi, varsa obstrüksiyonun
giderilmesine dayanır. Postoperatif dönemde kompresyon Endovenöz ablasyon
tedavisi sıklıkla kullanılmaktadır. Genellikle flebektomiye alternatif olarak safen vene uygulanır.
Venöz ülser bakımı açısından genel prosedürler ve çok katlı İntravenöz boşluğa gönderilen bir sonda ile oluşturulan lazer
kompresyon bandajı tedavileri uygulanabilir. veya radyofrekans dalgaları ile yetmezlikli venin kapatılmasıdır.
İlaç tadavisinde kumarinler, flavonoidler, at kestanesi tohumu Cerrahi strippinge göre benzer uzun dönem sonuçları olup daha
ekstresi gibi venotonik ajanlar tedavide kullanılmaktadır. az travmatiktir. Ülser olan ve semptomatik variköz pakeleri olan
Bunların vasküler permeabiliteyi azaltarak venöz hastalarda önerilmektedir ve klinik faydası birçok büyük çaplı
hipertansiyona bağlı ödemin önlenmesinde faydalı olduğu ve güvenilir çalışma ile gösterilmiştir. Postoperatif kompresyon
düşünülmektedir. Semptomların giderilmesinde faydalı olduğu tedavisi önemli fayda sağlayabilir.

Tablo 1. CEAP Sınıflaması


C -Klinik E -Etiyoloji
S -Semptomatik A- Asemptomatik
0 Venöz hastalık yok
Konjenital
1 Telenjiektazi/retiküler venler
2 Variköz venler
Primer
3 Ödem
A: Hiperpigmentasyon ve egzama
4
B: Lipodermatoskleroz veya atrophie blanche
Sekonder (post trombotik veya post tramvatik)
5 İyileşmiş ülser
6 Aktif ülser

A- Anatomik P- Patofizyolojik
Yüzeyel Vena safena magna/parva Reflü Aksiyal ve perforatörlerde yetmezlik
Derin Kava, iliak, gonadal, femoral, pudendal, popliteal, tibial ve musküler venler Obstrükisyon Akut veya kronik obstrüksiyon
Perforatör Uyluk ve baldırdaki perforatör venler Karma Valv disfonksiyonu ve tromboz

31
KRONİK VENÖZ YETMEZLİK

Endovenöz derin sistem tedavisi Valv rekonstrüksiyonu


Endovasküler girişimle venöz obstrüksiyonların giderilmesi Seçilmiş şiddetli klinik bulguları olan seçilmiş hastalarda derin
prensibine dayanır. Bu yöntemde venöz yetmezliğe neden olan venlerdeki valvlerin açık cerrahi ile tamiri esasına dayanır.
derin venlerdeki lezyonlara vasküler lümen aracılığıyla ulaşmak Farklı teknikler kullanılabilir ve merkezler arasında sonuçlar
ve mekanik olarak obstrüksiyonu gidermek amaçlanmaktadır. değişkenlik göstermektedir.
Venöz stentlerin kısa dönem klinik başarısı yüksek olsa da Hastalığın prognozu ve tedavisi hastalar arasında değişiklikler
uzun dönem başarısı düşüktür. Cerrahi olarak derin venöz göstermekte olup bu tedavilerin gerekirse kombine edilerek, var
trombektomi ve patch-plasty yapılan hastalarda da sonuçlar olan patolojiye spesifik hasta bazlı yaklaşımlar ile uygulanması
benzerdir. önerilmektedir.

Ligasyon, stripping, flebektomi KAYNAKLAR


Kronik venöz yetmezliğin esas cerrahi tedavisidir. Safenofemoral 1. Cronenwett JL, Jonston KW. Rutherford’s Vascular Surgery. 8. st ed.
bileşkenin bağlanması ve safen venin ilişkili venöz pakeleri Philadelphia: Elsevier; 2014.
2. Stanley JC, Veith FJ, Wakefield TW. Current Therapy in Vascular &
ile cerrahi olarak eksizyonu esasına dayanır. Venöz ülserlerde
Endovascular Surgery. 5. st ed. Philadelphia: Elsevier; 2014.
(1A öneri) ve semptomların giderilmesinde belirgin iyileşme 3. Eberhardt RT, Raffetto JD. Chronic venous insufficiency. Circulation.
görülür, eşlik eden derin venöz reflüyü azaltabilir. Postoperatif 2014;130:333-346.
kompresyon tedavisi kullanılmalıdır. 4. Chronic venous insufficiency www.uptodate.com

32
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

LENFÖDEM
Doç. Dr. Mehmet Erdem Memetoğlu, Prof. Dr. M. Murat Demirtaş
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği,
İstanbul, Türkiye

atakları ile ödemin daha da artması söz konusudur. Sellülit


TANIM ve lenfanjit atakları olur. Deride hiperkeratoz, papillomatozis
Lenfödem; lenfatik dolaşımın konjenital veya edinsel nedenlerle gelişir ve akan yaralar oluşabilir. Nadiren kronik lenfödemde
bozulması sonucu; lenf volümünün transport kapasitesini lenfanjiyosarkom, Kaposi sarkomu ve lenfoma gibi malign
tümörler gelişebilir. Stewart Treves sendromu ilk olarak
aşmasıyla, proteinden zengin interstisiyel sıvının, jeneralize
radikal mastektomi sonrası lenfödem gelişen bir hastada
veya lokal olarak birikimiyle karakterizedir. Lenfödem, primer
lenfanjiyosarkom gelişimi şeklinde tanımlanmış ve yaklaşık 200
ya da sekonder nedenlere bağlı olabilir. Gelişmiş ülkelerde en
hasta bildirilmiştir .
sık meme kanseri cerrahisi sonrası görülürken gelişmekte olan
ülkelerde, parazitler (filaryazis) lenfödemin en sık nedenidir. Lenfödemde; şişlik, ağırlık, gerginlik, karıncalanma, ağrı, uyuşma,
deri problemleri şeklinde semptomlar bulunabilir.
Lenfatik patofizyolojiyi açıklayan üç mekanizma vardır. Bunlar
obstrüksiyon, reflü ve lenf sıvısının fazla üretilmesidir. Lenfatik
AYIRICI TANI
dolaşımda obstrüksiyon en sık görülen sebeptir. Lenfödem her
iki cinsiyette ve her yaşta görülmekle beraber kadınlarda daha Derin ven trombozu; hem alt ekstremitede hem de üst
sıktır. Genellikle tek taraflıdır. ekstremitedeki akut şişliklerde öncelikle akut derin ven
trombozu tanısının dışlanması gerekmektedir. Ekstremiteki
SINIFLAMA variköz damarlar, kronik venöz yetmezlik tanısını akla
getirmelidir. Venöz trombozu olanlarda Homans belirtisi müspet
Etiyolojiye göre primer ve sekonder lenfödem olarak ikiye ayrılır.
olabilir. Bacak daha çok venöz konjesyona bağlı hiperemik
Sekonder sebepler enfeksiyon, enflamasyon, kanser, cerrahi,
görünümlü olabilir. Venöz Doppler ultrasonografi tetkiki, bu
travma, radyasyon sonucu oluşabilir.
ayrımın yapılmasında kolay ve ucuz bir yöntemdir.
Primer lenfödem; doğuştan (doğumdan ilk yaşa kadar-Milroy
Hipoalbuminemi gibi kan proteinlerinin azalmasına yol açan
hastalığı), prekoks (1-35 yaş) ve tarda (35 yaş ve sonrasında)
durumlar (malabsorbsiyon sendromları, glomerulonefritler,
olmak üzere üçe ayrılır. Lenfödem en sık alt ekstremitede
nefrotik sendrom, kronik karaciğer hastalıkları gibi); kanın
(%80) görülmekle beraber, kolda, yüzde, boyunda ve dış genital
osmotik basıncını azaltarak genellikle her iki ekstremitede
bölgede de görülebilir. Primer lenfödem olgularının %75’i 35
yaygın ödeme yol açabilirler. Erişkinlerde tek ekstremitedeki
yaşa kadar olan periyotta görülür.
şişlik ayırıcı tanısında obstruksiyona neden olabilen tümöral bir
Uluslararası Lenfoloji Derneği klinik olarak lenfödemi oluşum da akılda tutulmalıdır.
sınıflandırmıştır:
Lipodistrofi ve lipödem; ekstremite boyutunda artmayla birlikte
Evre 0: Latent ya da subklinik evrede bariz şişme yoktur ve olan bu hastalık ayakları hiçbir zaman etkilemez ve fibröz
aylarca ya da yıllarca ödem olmadan sürebilir. kalınlaşma yoktur.
Evre I: Yüksek protein içeren sıvı birikimine bağlı elevasyon ile
düzelen ve godet bırakan ödem vardır. TANI YÖNTEMLERİ
Evre II: Godet bırakan ya da bırakmayan tarzda ödemle beraber
fibrozis vardır. Nadiren elevasyon ile ödem azalır. Lenfödem gelişmiş olduğu düşünülen hasta ile karşılaşıldığında
Evre III: Lenfostatik elefantizasis olan bu aşamada godet ilk yapılması gereken öncelikle lenfödemin primer mi sekonder
mi olduğu ayrımını yapmaktır. Kanser, travma veya lenfödemi
bırakmaz ileri düzeyde şişlik vardır.
başlatan başka bir nedenin bulunamadığı olgularda primer
KLİNİK lenfödem tanısı koyabilmek için lenfosintigrafi istenebilir.
Lenfosintigrafi, lenfödemin tanısında ve ciddiyetini belirlemede
Hastalarda bacaklarda genelde sert görünümde olan bir ödem doğru ve güvenilir bir yöntemdir. Seçilen radyoaktif maddenin
vardır. Hastaların çoğunda ödem dışında tekrarlayan enfeksiyon hastaya subkütan veya intradermal enjeksiyonu sonrası gama

E-posta: drmerdem07@hotmail.com

33
LENFÖDEM

kamera ile görüntülenmesi esasına dayanır. Lenfatik anatomi A. Rekonstrüktif Ameliyatlar (mikrocerrahi, fizyolojik
yanında, akımı da gösterir. ameliyatlar)
Lenfödemin nedenini anlamak için bilgisayarlı tomografi ve 1. Lenfatiko-venöz bypass: Kronik lenfödemli hastalarda
manyetik rezonans görüntüleme metotları kullanılabilir.. tıkalı lenfatik sistemin devamlılığını sağlamak için uygulanan
Doppler ultrasonografi; özellikle alt ekstremitedeki lenfödemde lenfo-venöz veya lenfatiko-venöz bypass ve diğer mikroşirürjik
arteriyel ve venöz sistemin değerlendirilmesi için tercih anastomozlardır. Lenf damarı veya nodun bitişiğindeki venlere
edilebilir. mikroşirürjik yöntemle anastomoz edilmesidir. Bu yolla aşırı
Erken tanı, evrelendirmede ve değerlendirmede son yıllarda biriken lenf sıvısnını, lenf sistemi yerine venöz sisteme
tonometri, bioempedans ölçümleri gibi farklı yöntemler boşalması sağlanır
geliştirilmiştir. 2. Lenfatiko-lenfatik bypass: Bu işlem genelde uyluk iç yüzünde
Çevresel ve volümetrik ölçümler ile değerlendirilme yapılabilir. sağlıklı lenfatik damarlarının etkilenen bacağın lenfatiklerine
Klinik uygulamalarda çoğu zaman en pratik yöntem olan bacak bağlanmasıdır
çevre ölçümleri kullanılır ve en az 6 noktadan ölçülen taraflar 3. Vaskülarize lenf bezi nakli: Bu yöntem; arter ve veni olan
arasında 2 cm’lik fark anlamlı kabul edilir, ancak hastanın şişlik lenfatik bir dokunun mikrocerrahi yöntemlerle nakil işlemidir.
hissi de çok önemlidir.
B. Eksizyonel Ameliyatlar
TEDAVİ Debulking veya eksizyon: Lenfödemi tedavi etmek için yapılan
eksizyonel cerrahi temel olarak eski forma dönüş için ödematöz
Lenfödem tedavisinde cerrahi veya konservatif yöntemlerle
dokunun uzaklaştırılması ve çap azaltılmasına dayalıdır. Bu
tedavi seçenekleri mevcuttur. Konservatif tedavi seçenekleri;
ameliyatlar sadece ileri derecede lenfödemin semptomatik
Lenfatik drenajı artırmaya yönelik metotlar; tedavisi için endikedir. Altta yatan lenfatik disfonksiyon göz ardı
Ekstremite elevasyonu, edilir ve aslında durumun daha da kötüleşmesine sebep olabilir.
Ekstremite egzersizleri, Charles prosedürü (total subkütan eksizyon): Lenfödematöz
Manuel lenfatik drenaj, dokunun fasya düzeyine kadar eksize edilmesi ve oluşan
Pnömotik kompresyon tedavisi, defektin deri greftleri ile kapatılması easına dayanır. Estetik
Kompresyon kıyafetleri ve bandajını içeren kompleks dekonjestif sonuçları çok ciddi olabilen ve dolayısıyla genellikle ciddi deri
tedavilerden (CDT) oluşmaktadır. CDT, lenfödem tedavisinde değişikliği olan olgular için düşünülmesi gereken bir yöntemdir.
altın standart olarak kabul edilmektedir. Homans-Miller prosedürü: Lenfödemli ekstremitede derinin
iyi durumda olduğu olgularda uygulanabilen, çok aşamalı,
DERİ BAKIMI eksizyonel bir tedavi yöntemidir. Bu, lenfödem için uygulanan
en yaygın eksizyonel cerrahidir.
İlaç tedavisi olarak oral diüretikler, benzopirinler ve gerektiğinde
Thompson prosedürü (Dermis flebi gömülmesi): Thompson
antibiyotiklerin kullanılması önerilmektedir.
1962 yılında İngiltere’de üst ve alt ekstremite lenfödem
Lenfödem tedavisinde cerrahi teknik; klinik durumun şiddetine
için hem fizyolojik hem de eksizyonel özellikte bir tekniği
göre seçilmelidir. Bugün için konservatif tedavi yöntemlerindeki
sundu. Thomson tekniğinde yüzeyel lenfatikler lenfödemli
gelişmeler göz önüne alındığında, cerrahinin primer tedavi olarak
ekstremitenin derin kompartmanına transpoze edilir. Sonuçta
önerilmesi nadirdir. Ancak iklimsel ya da kişisel sebeplerden
gömülü dermis flebindeki lenfatik ağ arasında bağlantı sağlanır.
ötürü lenfödemin kontrol altına alınmasının şüpheli olduğu
Kas kasılmaları sayesinde lenf akımı artar ve gömülü flep derin
durumlarda ve 10 yıl süresince lenfödem şikayeti olan hastalarda
fasya rejenerasyonuna karşı fiziksel engel oluşturur. Ancak, uzun
%10 oranında lenfanjiyosarkom gelişme riski olduğu göz önüne
dönem sonuçlarının tek başına eksizyona benzer şekilde olması
alınarak; hastalar değerlendirilmelidir. Fizyolojik açıdan olaya
ve teorik amacın fizyolojik etkiyi desteklememesi ile bu yöntem
yaklaşıldığında cerrahi yöntemlerle lenfatik yük azaltılmalı ya
büyük ölçüde terk edilmiştir.
da lenfatik transport kapasitesini artırmalıdır
Liposuction: Lenf sıvısı erken lenfödemde bacak şişliğinden
Fizyolojik teknikler tüm hastaların %15-25’inde uygulanabilir.
sorumlu ana etken olmasına karşın, kronik lenfödemde belirgin
Ameliyatlar iki büyük gruba ayrılır:
yağ dokusu hipertrofisi bulunur. Konservatif tedavi ile ödem
A. Rekonstrüktif ameliyatlar, sıvısı azaltısa dahi yağ dokusundaki belirgin artış, ekstremite
B. Eksizyonel ameliyatlar. hacminin azaltılmasına engel oluşturur. Bu nedenle liposuction,
lenfödemde yağ dokusu hipertrofisi olduğu gözlemine
dayanarak son zamanlarda tariflenen bir debulking tekniğidir.

34
LENFÖDEM

3. Lasinski BB. Complete decongestive therapy for treatment of lymphedema.


KAYNAKLAR Seminars in Oncology Nursing. 2013;29:20-27.
4. Ogawa Y. Recent advances in medical treatment for lymphedema. Ann
1. Morgan CL, Lee BB. Classification and staging of lymphedema. In: Tretbar Vasc Dis. 2012;5:139-44.
LL, Morgan CL, Lee BB, Simonian SJ, Blondeau B. Lymphedema Diagnosis
and Treatment. 1st ed, London: Springer; 2008:21-30. 5. Robles P, Lim J, Geroulakos G. Lymphoedema in Vascular surgery II.
Published by Elsevir Ltd. sayfa 268-272, 2010.
2. Mortimer PS, Rockson SG. New developments in clinical aspects of
lymphatic disease. J Clin Invest. 2014;124:915-921.

35
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

PERİFERİK ARTER VE VEN YARALANMALARI


Doç. Dr. Bülend Ketenci
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damat Cerrahisi Kliniği,
İstanbul, Türkiye

veri olmamasına karşın yaralanma sonucu olacak ölümlerde


GİRİŞ VE TANIM ‘‘hemoraji’’ yani damar yaralanmasının önemi ortadadır.
Damar yaralanmaları, genelde kanama ya da yaralanma Büyük serilere bakıldığında tüm yaralanmaların %0,5 ile
distaline olan kan akımında kesinti ile ortaya çıkar ve genel %1’inde damar yaralanması bulunmaktadır. Bununla birlikte
tıbbi prensip ilk çağlardan beri kanamanın durdurulması tüm damar yaralanmalarının %20-50’si periferik arter ve ven
sanılır. Galen, 2. yüzyılda damar yaralanmasının ilk tedavisini yaralanmalarından oluşur. Periferik damar yaralanması olan
‘‘ligasyon’’ olarak tanımlamıştır. Bu yöntem, 16. yüzyıla kadar hastalar, genelde genç (ortalama 30 yaş) ve erkek cinsiyettedirler
pratiğe girmemiş, bu yüzyılda Fransız askeri cerrahı Ambroise (%70-90).
Pare tarafından uygulamaya sokulmuştur. Yaklaşık 400 yıl Askeri açıdan da savaş alanlarında damar yaralanmaları sonucu
damar yaralanması tedavisi ‘‘majör ampütasyon + ligasyon’’ oluşan kanamalar potansiyel olarak önüne geçilebilir ölüm
olarak uygulanmıştır. Bununla beraber 19. yüzyıl sonları, 20. sebebi olarak görülerek; hızlı transport, yerinde kanamanın
yüzyıl başlarında damar tamiri fikri kabul görmeye başlamış, kontrolü, erken girişim yaklaşımı öngörülmektedir.
1912’de çalışmaları ile Nobel ödülü alan Alexis Carrel 1902
senesinde ilk arteriyel anastamozu gerçekleştirmiştir. Savaşlar ETİYOLOJİ VE PATOGENEZ
sırasında damar yaralanmaları ile ilgili tecrübeler artmış, I.
Geniş serilerde, künt ve penetran travma kaynaklı yaralanmalar
Dünya Savaşı’nda ligasyon, bazen de lateral sütür kullanılırken,
alt ve üst ekstremitelerde yaklaşık aynı sıklıkta görülür. Üst
II. Dünya Savaşı’nda primer anastamoz, Kore ve Vietnam
Savaşları’nda ven greftleri ile anastamoz teknikleri tedavi ekstremitede yaralanmanın tipinden (künt/penetran) bağımsız
yöntemleri arasına girmiştir. olarak en fazla etkilenen bölge önkol iken, alt ekstremitede
yaralanma tipine göre etkilenen damar bölgesi değişiklik
Travma sonucu oluşan damar yaralanmaları ölüm ve sakatlıklara
gösterir. Alt ekstremitede, popliteal arter künt travma sonucu
sebebiyet vermektedirler. Hastaların hastaneye sevklerinin
en çok etkilenen vasküler yapı iken, penetran yaralanmalar en
hızlanması, hastanelerin donanım ve tecrübelerinin artması,
sıklıkla yüzeyel femoral arterde görülür. Alt ekstremite damar
sağlık hizmetine ulaşımın kolaylaşmasına rağmen damar
yaralanmaları daha fazla doku hasarı, komplikasyon ve mortalite
yaralanmaları ve buna bağlı ölüm ve fonksiyon kayıpları da
ile beraberdir.
artmaktadır.
Künt travma sonrası oluşmuş damar yaralanmalarının
Uzuv kayıpları, kronik ağrı, post-travmatik stres bozuklukları da
%80’inden fazlasında kemik yapılarda fraktür eşlik etmektedir.
damar yaralanmaları sonrasında hastaların karşı karşıya kaldığı
Penetran damar yararlanmalarının da beraberinde fraktür
durumlar olmaktadır.
görülme olasılığı daha düşük, %15-40 oranındadır. Damar
Bu bölümde, üst ekstremitede deltopektoral oluğun distali
yaralanmasının sebebi ne olursa olsun, damar yaralanması olan
(aksiller arter/yandaş venleri ve distal damarları), alt
bir ekstremitede eşlik eden herhangi bir fraktür varsa bu durum
ekstremitede inguinal bağın distali (ana femoral arter ve distal
ampütasyon açısından risk faktörü oluşturmaktadır.
dalları ile yandaş venleri) non-iyatrojenik künt ve penetran
Periferik arter yaralanmalarına venöz yaralanmaların eşlik etme
yaralanmaları konu edilecektir.
ihtimali %15-35 oranındadır. Venöz yapıların hasarı, ampütasyon
EPİDEMİYOLOJİ ile direkt olarak ilişkilendirilmemiştir. Genel olarak venöz
yapıların da tamir edilmesine gayret edilmekle beraber, uzun
Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ‘‘Dışsal dönem takiplerde ekstremitedeki ödemin sadece venöz yapının
Yaralanma ve Zehirlenmeler’’ başlıklı teşhis, tüm ölüm açıklığının ve bütünlüğünün sağlanması ile ilgili olmayıp,
sebeplerinin yaklaşık %6’sını, yine tüm hastane yatışlarının ekstremitedeki travmanın oluşturduğu hasarla ilişkili olacağı
%5’ini oluşturmaktadır. Bu durumda damar yaralanmalarının düşünülmektedir.
genel ölüm oranları arasındaki net sayısı ile ilgili kesin bir

Tel.: +90 532 517 86 27 E-posta: bulendketenci@gmail.com

36
PERİFERİK ARTER VE VEN YARALANMALARI

Damar yaralanması ile birlikte sinir yaralanması da olasıdır. olması, hasta başı incelemenin mümkün olması olarak sayılabilir.
Damar yaralanmalarına alt ekstremitede %10, üst ekstremitede Damar yaralanması şüphesi olan ekstremite ile kontrlateral
%40-50 oranında sinir yaralanmaları eşlik eder. Akut durumda ekstremite arasında 20 mmHg’den fazla basınç farkı veya
sinir yaralanmalarının tespiti zordur ve ven yaralanmalarında damar yaralanması şüphesi olan tarafın distalindeki basıncın
olduğu gibi ampütasyon açısından bir gösterge olarak kabul normal brakiyal basınca oranının 0,99 veya daha az olması
edilmezler. (basınç indeksi) arteriyal yaralanma şüphesini doğurur.
Damar yaralanması ile beraber yumuşak doku kayıpları da Tecrübeli kişiler doppler ile arteriyal intimal flep ve trombüsleri
görülebilir. Özellikle alt ekstremitede damar yaralanması ile de görüntüleyebilir. Fraktür ve dislokasyonların redüksiyonu
beraber olan yumuşak doku kayıpları ampütasyon ihtimalini sonrası akım paterninin düzeldiği de Doppler ile tespit edilebilir.
artırmaktadır. Doppler incelemesinin sensitivitesinin operatör bağımlı
olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.
TANI Bilgisayarlı tomografik anjiyografi (BTA): Kateter bazlı
konvansiyonel anjiyografinin yerini BTA almıştır. Kontrast
Klinik ve Fizik Muayene kullanılarak yapılan BTA dakikalar içinde arteriyel sistemin
Hastalar penetran ya da künt travmaya maruz kalmışlardır değerlendirilmesini sağlar, çekimlerin geç fazında venöz
veya invaziv girişim (arteriografi, kardiyak kateterizasyon, yapıların değerlendirilmesi de mümkündür.
balon anjiyoplasti) yapılırken iyatrojenik olarak yaralanma BTA incelemesi özellikle daha az belirgin işaretlerin olduğu
olmuştur. Penetran yaralanmalar; ateşli silah, kesici/delici alet yaralanmalarda %100 sensitivite ve spesifite ile yani çok yüksek
yaralanmaları veya uyuşturucu kullananlarda enjeksiyonlar duyarlılıkla teşhis koydurabilmektedir. BTA, konvansiyonel
şeklinde, künt yaralanmalar; eklem çıkıkları, kırıklar, anjiyografiden daha kısa sürede ve daha az maliyetle
kontüzyonlarla beraber genellikle düşme, trafik kazası gibi uygulanabilmektedir. Bu durumda konvansiyonel anjiyografi
vurma ya da çarpma kaynaklı olabilir. Yaralanma bölgesinden ameliyat sırasında hibrid ameliyathanelerde kullanılabilecek
dışarıya arteriyel kanama, hızla genişleyen hematom, travma bir yöntem haline gelmektedir.
bölgesinde arteriyel anatomiye uyan palpabl trill/dinlemekle
üfürüm, belirgin arteriyel tıkanıklık bulgusu (özellikle kırık Laboratuvar Bulguları
ve eklem dislokasyonlarının düzeltilmesini takiben) olması, Damar yaralanmalarında takip edilmesi gereken laboratuvar
arteriyel yaralanma olduğunun belirtisidir. Bu klinik bulguların bulgusu hemoglobin (Hb) miktarıdır. Ardışık tetkiklerde Hb’nin
gözlemlendiği olguların hepsinde arteriyel yaralanma ortaya düşme eğiliminde olması kanamanın devam ettiği yönünde fikir
çıkmakta, bu bulguların görülmediği olgularda arteriyel vermektedir.
yaralanma gözlenmemektedir. Bu belirtiler dışında hastada;
hastaneye ulaşmadan olan arteriyel kanama öyküsü, majör TEDAVİ VE PROGNOZ
artere yakın bölgeden travma, distal nabızlarda azalma, küçük
hematom bulguları da klinik belirtileri olabilir. 1. Non-operatif yaklaşım: Künt veya penetran yaralanma
Etkin ve hızlı teşhis hayati önem taşımaktadır. Belirgin işaretler sonucu, BTA ile tespit edilmiş aksiller veya common femoral
ile gelen hastalarda (özellikle penetran yaralanmalar) yaralanma arter distal dalları yaralanmalarında cerrahi yapılmadan takip
bölgesi tespiti kolaydır ve eksplorasyon/tamire rahatlıkla edilebilir. Akımı bozmayan sınırlı flep veya intimal defektler,
başlanabilir. Daha az belirgin işaretlerin (Tablo 1) olduğu
Tablo 1. Damar Yaralanmalarında İşaretler
durumlarda teşhis koymak zorlaşır ve spesifik tetkiklere ihtiyaç
Belirgin işaretler
duyulur. Bu durumda kateter bazlı konvansiyonel anjiyografi
altın standarttır. Distal nabız yokluğu
Palpabl trill veya üfürüm
Görüntüleme Metotları Aktif genişleyen hematom
Doppler USG: Damar yaralanmasına ait belirgin işaretlerin Aktif pulsatil kanama
olduğu (Tablo 1) tüm hastalar, cerrahi olarak eksplore edilmelidir. Daha az belirgin işaretler
Daha az belirgin işaretlerin bulunduğu durumlarda (Tablo 1),
Distal nabız azalması
yaralanmanın olduğu bölgenin distalinde nabız değerlendirmesi
Belirgin kanama öyküsü
yapılmalıdır. Bu değerlendirme sadece palpasyonla değil aynı
zamanda Doppler (dupleks ultrasound) ile basınç ölçülmesi Nörolojik defisit
olarak yapılmalıdır. Damar trasesine yakın yaralanma
Doppler incelemesinin avantajları; non-invaziv olması, kontrast (Sidawy A.N., Perler B.A., Chapter 184. Vascular Trauma. Rutherford’s Vascular
Surgery and Endovascular Therapy 9th Edition, Elsevier, 2018)
maddeye ihtiyaç duyulmaması, kullanılan ekipmanın taşınabilir

37
PERİFERİK ARTER VE VEN YARALANMALARI

küçük psödoanevrizma veya arteriovenöz fistüller; distal olaylar olduğu için olabildiğince otolog materyal kullanımına
iskemi veya ekstravazasyon yaratmıyorsa takip edilebilirler. Bu dikkat edilmelidir. Prostetik greftlerin açıklık oranları otolog
hastalar takip edildikleri dönemde yeni gelişen veya büyüyen ven greftleri ile yapılan interpozisyonlara göre çok düşüktür.
psödoanevrizma olması veya distal iskemi gelişmesi durumunda Venöz tamir/ligasyon: Ekstremitelerdeki büyük venlerin tamir
cerrahi tedaviye alınmalıdırlar. edilip edilmemesi konusu halen tartışmalıdır. Büyük damarların
2. Endovasküler tedavi: Son iki dekatta arteriyel yaralanmalarda ligasyonu ile ampütasyon arasında kanıtlanmış bir ilişki mevcut
kullanımı artmıştır. Daha sıklıkla alt ekstremite künt değildir. Genel bulgu, venöz tamirlerin kısa zamanda trombozla
travmalarında uygulanabilmektedir. Özellikle subklavyan sonuçlanmasıdır. Venöz yapıların bağlanması ekstremitede
ve iliak arterler gibi kavşak bölgelerde endovasküler balon ödem oluşmasına yol açar. Bu özellikle popliteal bölgedeki
oklüzyon ile kanamanın kontrol altına alınması sağlanabilir. venöz ligasyonlarda daha belirgindir. Femoral bölgedeki
Bu bölge yaralanmalarında endovasküler yöntemle stent-greft yaralanmalarda venöz yapıların bağlanması popliteal bölgeye
yerleştirilebilir. Küçük damarlardan kaynaklı psödoanevrizma göre daha az şişlikle sonuçlanmaktadır. Üst ekstremitede venöz
ve arteriyovenöz fistüllerde coil veya yapıştırıcılar ile kateter yapıların bağlanması alt ekstremitede olduğu gibi belirgin şişlik
yöntemi kullanılarak embolizasyonlar yapılabilir. Bu tip yaratmaz.
tedavilerin başarılarının ve uygulanabilirliğinin merkezlere Bu durumda eğer hastanın genel durumu operasyon zamanının
göre değişeceğini de unutmamak gerekir. uzamasını tolere edebilecekse; uç-uca anastamoz, venorafi,
3. Açık cerrahi tedavi: Yukarıda bahsedilen özel durumlar patch venoplasty (yama ile tamir), greft inter pozisyonu
dışında kalan tüm ekstremite arteriyel yaralanmalarında açık denenebilir. Hastanın genel durumunun kritik olduğu hallerde
cerrahi kontrol ve tamir uygulanır. Mümkün olduğu takdirde ligasyon seçeneği göz önünde bulundurulmalıdır.
anjiyografi ve ortopedik fiksasyon ihtiyacı olabileceği de İntra-arteriyal ilaç enjeksiyonu: Kazayla veya ilaç bağımlılarında
düşünülerek floroskopik görüntülemeye uygun hibrid oluşabilecek ağır bir klinik durumdur. En sık üst ekstremitede
odalar veya cerrahi masalarda girişim gerçekleştirilmelidir. brakiyal arterde olur. Enjeksiyonun ardından distal yatakta hızla
Yaralanmanın olduğu alan damarın kontrolü için üst ve enflamatuvar süreç başlar. Ciddi ağrı, ödem, renk değişikliği,
alttan boyanarak operasyon bölgesi içine alınmalıdır. siyanoz, mikrovasküler yatakta tromboz başlar. Olaydan distal
Rekonstrüksiyon için kullanılması gerekiyorsa ven grefti bu vasküler yatak etkilendiği için cerrahi tedavisi yoktur, destekleyici
bölge içinden alınmalıdır. Operasyon sırasında genel prensip, tedavi yapılır. Tedavide; heparin ile antikoagülasyon, steroid ve
proksimal ve distal damar kontrolü, uygun distal yatağa glukan kullanımı, ağrı kontrolü vardır.
akımın restorasyonudur. Gereklilik halinde proksimalden Travmalı ekstremitede damar yaralanması; deri, kas, kemik,
turnike kullanılarak kanamanın kontrol altına alınmasının sinir yaralanmalarının da eşlik ettiği ağır travmalarda damar
ardından, damarın eksplorasyonudur. Kanamanın fazla olduğu yaralanmalarına yaklaşım farklılık gösterebilir. Bu tip olgularda
durumlarda hedef arterin proksimalinden ayrı bir insizyon ekstremitenin kurtarılması ya da ampütasyona gidilmesine
yapılarak arter akımı kontrol altına alınarak bu insizyon karar verilmesi önem taşır. Yaygın hasarın eşlik ettiği damar
yaralanma bölgesine doğru genişletilmelidir. Proksimalden yaralanmaları için geliştirilmiş olan mangled extremity severity
kanamanın kontrolü için endovasküler balon oklüzyonu, score (MESS) (Tablo 2) değerlendirilmesine göre, ekstremite
üst ekstremitede supra/infra klaviküler insizyonlar ile kros
korunmasının fonksiyonel olmaması, rehabilitasyon sürecinin
klemp kullanmak gerekebilir. Aynı şekilde alt ekstremitede
başarısız olma olasılığının yüksek olduğu ya da hasta hayatını
de retroperitoneal veya inguinal ligamanı keserek proksimal
da tehdit edebilecek ölçüde enfeksiyona açık, septisemiye
kontrol sağlanabilir. Tamir öncesi antegrad ve retrograd
dönüşme olasılığı yüksek bir cerrahi ile rekonstrüksiyon
akım yeterliliğinden emin olunmalı, akımın yetersiz olduğu
durumlarında, kronik ağrıya neden olacak ya da ampütasyonu
durumlarda balon kateter trombektomi ile akım artırılmaya
geciktirecek gereksiz ve agresif rekonstrüktif müdahaleler yerine
çalışılmalıdır. Yeterli akımın olmadığı düşünülürse arter
primer tedavi seçeneği ampütasyon olabilir. Hem üst hem de alt
trasesi boyunca ek yaralanma olabileceği akılda tutulmalıdır.
ekstremite için 7 ve üzerinde skor olması hastanın ampütasyon
Arteriyel yaralanmanın cerrahi tedavisinde 3 seçenek vardır: için değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. MESS skoru <7 olan
1. Yaralanma kısıtlı bir alanda ve arterin proksimal/distal uçları olgularda mutlaka ekstremite kurtarılmasına yönelik girişimler
serbestleştirilebiliyor, gerginlik olmadan yaklaştırılabiliyorsa, denenmelidir. MESS skorlamasında iskelet-yumuşak doku
uç-uca anastamoz. hasarı, ekstremite iskemisi şok ve yaşı içeren bir klinik skorlama
2. Tam olmayan kesi, damar yapısı aşırı kalsifik veya ayrışmaya sistemi olduğu için hastanın içinde bulunduğu durumu bütün
meyilli değil, nativ doku sıklıkla vena saphena magna olarak ele almaktadır. Savaş yaralanmalarında olguların yaşının
kullanılarak kesi bölgesine yama (patchplasti) yapılır. 30 altında olması ve eşlik eden diğer yaralanmaların olması ya
3. Damar yaralanması geniş, uç uca tamir seçenekleri mümkün da çocuklarda bu tip skorlama sistemlerinde sorunlara neden
değil, ven greft ile interpozisyon yapılır. Yaralanmalar enfekte olabilmektedir. Bu tip multipl travmalı olgularda plastik cerrahi,

38
PERİFERİK ARTER VE VEN YARALANMALARI

Tablo 2. MESS Skorlama Sistemi ortopedi, vasküler cerrahi, göğüs cerrahisi gibi dalları da içeren
multi-disipliner yaklaşım önem taşır.
Tip Yaralanma Puan
Bıçaklanma, kapalı basit kırık, küçük KAYNAKLAR
Düşük enerji 1
kalibreli silah yaralanması
Orta enerji Açık, multipl kırık, dislokasyon 2 1. Sidawy AN, Perler BA. Chapter 180. Epidemiology and Natural History of
Vascular Trauma. Rutherford’s Vascular Surgery and Endovascular Therapy
Yüksek enerji Yüksek enerjili silah yaralanması 3 9 st ed, Elsevier; 2018.
Masif ezilme İş kazası, tren kazaları 4 2. TC Sağlık Bakanlığı, Sağlık İstatistikleri Yıllığı; 2018.
Şok yok (KB 3. Perkins ZB, De’Ath HD, Aylwin C, Brohi K, Walsh M, Tai NR. Epidemiology
KB stabil 1
normal) and outcome of vascular trauma at a British Major Trauma Centre. Eur J
Vasc Endovasc Surg. 2012;44:203-209.
Geçici
Sıvı tedavisi sonrası KB normal 2 4. Sidawy AN. Perler BA. Chapter 184. Vascular Trauma. Rutherford’s Vascular
hipotansiyon
Surgery and Endovascular Therapy 9. st ed. Elsevier; 2018.
Uzamış
KB 90 mmHg altında 3 5. Wahlberg E, Goldstone J. Chapter 9. Vascular Injuries. Emergency Vscular
hipotansiyon Surgery. 2. st ed, Springer; 2017.
Distal iskemi yok Distal nabız var, iskemi bulgusu yok 1
Distal nabız yok/azalmış, iskemi
Hafif iskemi 2
bulgusu yok
Dopplerde akım yok, iskemi bulgusu
Orta iskemi 3
var
Nabız yok, soğuk, paralize ekstremite,
Ciddi iskemi 4
kapiller doluş yok
30 yaş altı - 1
30 yaş üstü - 2
50 yaş üstü - 3
KB: Kan basıncı, (Modified from Helfet DL, Howey T, Sanders R, Johansen
K. Limb salvage versus amputation. Preliminary results of the Mangled
Extremity Severity Score. Clin Orthop Relat. 1990; Res 256:80-86)

39
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

DERİN VEN TROMBOZU


Prof. Dr. Mehmet Kaplan
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul,
Türkiye

Venöz trombüs oluşumda asıl olay, staz bölgelerinde trombüs


GİRİŞ VE TANIM oluşmasıdır.
Derin ven trombozu (DVT) her iki alt ektremite derin ven Damar iç duvarı (endotel) hasarı; venöz girişimler, künt ya
sisteminde trombüs (pıhtı) oluşumu ile karakterize bir hastalıktır. da penetran (dışarıdan dokuya mekanik bir giriş) travma, alt
Akciğer embolisi (akciğere pıhtı atması) ve posttrombotik kronik ekstremite cerrahisi, varis, sepsis, yanıklar, enflamatuvar ve
venöz yetmezlik gibi komplikasyonlara yol açabilir. dejeneratif hastalıklar, kanser ve postrombotik sendrom nedeniyle
Trombüs genellikle kapakçık uçlarının arka kısımlarında oluşur. oluşabilir. Ameliyat sonrası gelişen DVT’nin araştırılmasında en
Bu bölgelerde oluşan girdaplar trombüsün oluşumuna öncülük sık hasar gören venler, operasyon alanından uzaktaki venlerdir.
eder. Bu trombüs ilerler ve bazen koparak akciğer embolisine Endotel hasarı total kalça protezi ameliyatlarından sonra, karın
neden olabilir. ameliyatlarına göre daha sık görülür.

EPİDEMİYOLOJİ HİPERKOAGÜLABİLİTE

0,5/1,000 oranında görülür. Erkeklerde daha sık görülür (2:1). Doğuştan (Konjenital) Nedenler:
Antitrombin III, protein C ve protein S eksikliği gibi nedenlerle
DVT Predispozan (Zemin Hazırlayan) Risk Faktörleri:
azalmış doğal antikoagülan aktivite, artmış prokoagülan aktivite
Yaş, (fibrinojen, faktör II, VIIa, VIII, IX, X, XI), prokoagülan aktivitenin
Obezite, inhibisyonunda bozukluk (faktör V Leiden mutasyonu), bozulmuş
Son 1 ayda kronik hastalıklar, ortopedi operasyonları gibi fibrinoliz.
nedenlerle 48 saati aşan hareketsizlik (immobilite) yaşanması,
son 3 ayda hastaneye yatış öyküsü, uzamış yatak istirahati, Sonradan Oluşan (Akkiz) Nedenler:
Uzun süreli yolculuk, Enflamatuvar hastalıklar, enfeksiyonlar, östrojen tedavileri
Venöz yetersizlik (doğum kontrol ilaçları ya da hormon replasman tedavisi),
Oral kontraseptif ya da hormon kullanımı, gebelik, kanser, nefrotik sendrom, inme, polisitemia vera, orak
Gebelik, hücreli anemi, antifosfolipit sendromu.
İntravenöz kateterler, Antitrombin III eksikliği: Kalıtsal bir hastalıktır. Edinilmiş form
ise, yaygın damar içi pıhtılaşma, karaciğer hastalığı, nefrotik
Majör travma (pelvis ya da alt ekstremite),
sendrom, oral kontraseptif kullanımı ve nadiren heparin tedavisi
Malignite,
sonrası ortaya çıkar.
Genetik trombofili.
Protein C eksikliği: Otozomal dominant bir hastalıktır. Olguların
¾’ünde geçirilmiş bir trombotik olay vardır. Warfarin tedavisi
ETİYOPATOGENEZ
başlanan hastalarda deri nekrozu gelişirse, protein C eksikliği
1856’da Rudolph Virchow tarafından tanımlanan Wirchow akla gelmelidir.
triadı; staz (venöz göllenme), damar iç duvarı (endotel) hasarı Protein S eksikliği: Faktör V ve VIII’in inaktivasyonunda etkindir.
ve hiperkoagülabiliteden (pıhtılaşmaya eğilim) oluşmaktadır. Kırk beş yaş altı DVT olgularının %10’undan sorumludur. Warfarin
Venöz staz; immobilizasyon, postoperatif periyod, ileri yaş, kullanımına bağlı deri nekrozu gelişirse akla gelmelidir.
gebelik, postpartum (gebelik sonrası) dönem, proksimal Faktör V Leiden mutasyonu: DVT için önemli bir risk faktörüdür.
venlere dıştan bası ve konjestif kalp yetmezliği gibi nedenlerle Faktör 5 gen mutasyonuna bağlıdır. Beyaz ırkta %15 oranında
venöz sistemde kanın akım hızının yavaşlaması sonucu kanın görülür. Gebelik, oral kontraseptif kullanımı ve ameliyat
göllenmesidir. DVT gelişimindeki en önemli risk faktörüdür. tablonun ortaya çıkmasını provoke eder.

Tel.: +90 532 270 36 33 E-posta: drmehmetkaplan@gmail.com

40
DERİN VEN TROMBOZU

Hastanede Yatan Hastalarda DVT Klinik Tablo: Üç ayrı birbirini izleyen klinik tablo vardır.
Hastanede yatan ve medikal tedavi uygulanan hastaların - Phlegmasia alba dolens (şiş beyaz ağrılı bacak): Tüm
çoğunda venöz tromboemboli (VTE) görülebilir. Emboli, venöz ekstremitelerde yaygın şişme, soğukluk ve ağrı vardır.
sistemde oluşan pıhtının venöz akımla bir başka bölgeye, - Phlegmasia cerulea dolens: Ekstremite şiş, ağrılı ve siyanoze
özellikle akciğerlere gidip o bölgenin kan akımını engellemesi görünümlüdür. Etkilenen ektsremitede sıvı toplanmasına bağlı
demektir. Bunun için en az 1 risk faktörü vardır ve bu risk hipovolemik şok oluşabilir. Periferik nabızlar alınmayabilir.
taburculuktan sonraki birkaç hafta daha devam eder. - Gangren: İleri olgularda iskemik bulguların gelişiminden 1
Pulmoner emboli (PE) nedenli ölümler medikal hastalarda 3 hafta sonra görülür. Lezyonlar ayak parmaklarındadır. Akciğer
kat daha fazladır. Tanı konamamış dolayısıyla tedavi edilmemiş embolisi gelişme riski yüksektir. Malignensi eşlik edebilir.
akciğer embolisi (PE) olgularının yarısı tekrarlayan (rekürren) bir
PE yaşar ve bunların yarısı ölümle sonuçlanır. Fizik Muayene Bulguları
Homans bulgusu: DVT tanısı için bakılan bir bulgudur. Diz tam
Yerleşim açıkken ayağın dorsifleksiyonu (bacağa doğru yaklaştırılması)
- %85 bacak ve pelvik venlerden, ile baldırda ağrı oluşumu olarak tarif edilir.
- %5 üst ekstremitelerden, Hastanede yatan medikal hastaların çoğunda VTE için en az 1
- %10 iç organ venlerinden (viseral) kaynaklanır. risk faktörü vardır ve bu risk taburculuktan sonraki birkaç hafta
Akut DVT daha çok sol taraftadır ve özellikle proksimaldedir, daha devam eder.
çünkü sol iliak ven sağ iliak arterin altında seyreder. Postoperatif PE nedenli ölümler medikal hastalarda 3 kat daha fazladır. Tanı
DVT’lerin %80’i baldır venlerindedir ve %5-15 olguda proksimale konamamış dolayısıyla tedavi edilmemiş PE olgularının %52’si
yayılır. İliofemoral DVT tüm olguların %5’idir. rekürren bir PE yaşar ve bunların yarısı ölümle sonuçlanır.

Distal DVT AYIRICI TANI


Baldır venleri veya popliteal vende yerleşimlidir. İzole distal
Apse,
DVT genellikle asemptomatiktir. Şişlik, baldır ağrısı, hassasiyet
Lenfanjit, lenfödem,
ve renk değişikliği vardır. PE’ye pek yol açmazlar. Hastaların
yaklaşık yarısında 72 saat içerisinde spontan geriler. Olguların Selülit,
altıda birinde proksimal venlere ilerler. Diz içi patolojiler,
Baker kisti ve rüptürü,
Proksimal DVT Adele rüptürleri, hematomlar,
Femoral ve/veya iliak venin kısmi veya tam trombozudur. DVT Sellülit.
semptomları (ağrı, şişme, hassasiyet, renk değişikliği) daha Tanı
belirgindir. DVT kuşkusunda anamnezde risk faktörleri sorgulanmalıdır.
Derin femoral ven-ana femoral ven bileşkesinin üzerindeki tüm Fizik incelemede DVT bulguları araştırılır.
trombozlarda semptomlar daha ağırdır. PE riski 2,4 kat daha
yüksektir. LABORATUVAR METODLARI
Tanı konulduğunda hastaların yarısından çoğunda subklinik
(kliniğe yansımayan) PE mevcuttur, %10 olgu ise semptomatik - D-dimer trombin etkisi ile çapraz bağları oluşmuş fibrinin
PE’dir. plasmin ile parçalanma ürünüdür. Negatif olması, DVT’nin ekarte
edilmesine yardımcı olur.
KLİNİK - CRP,
- Koagülasyon bozukluğu,
Bacakta şişlik (%88), - Tanı yöntemleri:
Ağrı ya da hassasiyet (%56),
Isı ve renk artışı (%30-40), Girişimsel (İnvaziv) Yöntemler
Phlegmasia cerulea dolens ya da alba şeklinde görülebilir. Venografi, altın standart kabul edilmesine ve en sensitif ve
Tipik bulgu baldır (bacak arka bölge) palpasyonunda ağrı ve spesifik sonuç veren yöntem olmasına karşın uygulamanın
gode (bacak ön yüzde parmak basısıyla oluşan çukur) bırakan deneyim gerektirmesi, yöntemin kendisinin tromboza neden
ödemdir. Ancak pek çok akut DVT asemptomatiktir ve özellikle olabilmesi ve alerjik reakasiyonlara yol açması dezavantajlarıdır.
postoperatif DVT’lerde ilk semptom PE olabilir.

41
DERİN VEN TROMBOZU

Non-invaziv Yöntemler: Posttrombotik Sendrom


Ultrasonografi (B mod venöz kompresyon ultrasonografisi): Akut DVT’li hastaların %25-65’inde ortalama 2 yıl sonra gelişir.
Kolay uygulanabilir olması, tekrarlanabilmesi, hasta başında Derin venöz sistem kapak (valv) bozukluğu ve hasarı ile ilişkilidir
yapılabilmesi ve ekonomik olması avantajlarıdır. ve kapak hasarı venöz yetersizlikle sonuçlanır. Kronik bacak
Ayrıca venöz basıya yol açabilecek nedenler açısından tüm batın ağrısı, şişme, venöz staz, renk değişikliği, endürasyon (deride
USG ve BT de tanıda yardımcı olabilir. sertlik) ve bacak ülserleri gözlemlenir. Tekrarlayan akut DVT
DVT Tanısı görülebilir.
a= Gerçek pozitif hastalar,
b= Yanlış pozitif hastalar,
TEDAVİ
c= Yanlış negatif hastalar,
d= Gerçek negatif hastalar. Tedavi Hedefleri
Sensitivite (duyarlılık), tanı testinin gerçekte hasta olanların Akciğer embolisinin önlenmesi, tromboz ilerlemesinin
içinden ne kadarını saptayabildiğidir (teşhis koyabildiğidir). durdurulması, tromboze olan damarların reperfüzyonu ve
Sensitivite (duyarlılık): a/(a+c) x100 rekanalizasyonu, posttrombotik sendrom, tromboz nüksleri ve
Spesifite (özgüllük) ise, testin gerçekte sağlam olanların ne pulmoner hipertansiyon oluşumunun engelenmesi.
kadarını saptayabildiğidir (hastalığın ekarte edilmesi). Düşün doz heparin, DMAH heparin, oral antikoagülanlar,
Spesifite (özgüllük): d/(b+d) x100 Trombolitik,
Klinik: Sensitivite %50, spesifisite %50 Vena kava filtreleri.
USG: Sensitivite %89-100, spesifisite %86-100 Heparin: DVT trombozunun başlangıç tedavisinde genelde
D-dimer: Sensitivite %90-99, spesifisite %40-60 ilk kullanılan antikoagülandır. Heparin etkisini antitrombin 3
Venografi: Sensitivite %99, spesifisite %98. ile kan pıhtılaşma faktörlerinin engellenmesini hızlandırarak
gösterir.
DVT Tedavisi DMAH: Daha kullanışlıdır. Laboratuvar monitorizasyonu
• Profilaktik tedavi, gerektirmez ve hastane yatış gerekliliği daha azdır. Yarı ömrü
• Antikoagülan tedavi, daha uzundur. Trombositopeni riski daha düşüktür. Antitrombotik
• Trombüs azaltıcı tedavi, etkileri atikoagülan etkilerinden daha güçlüdür, kanama
• İnferior vena kava filtresi, komplikasyonu daha azdır. Evde takip edilecek hastalarda daha
güvenli ve etkilidir.
• Kompresyon tedavisi.
Warfarin: K vitaminine bağımlı faktör 2, 7, 9 ve 10 koagülasyon
Profilaktik Tedavi faktörleri ile protein C ve S üzerinden antikoagülasyon yapar.
• Akut olaya bağlı morbiditeyi azaltmak, Öncesinde DMAH kullanılır, takibi INR (international normalized
ratio) ile yapılır. INR 2,2 civarında tutulur.
• Post trombotik sendrom semptomlarını en aza indirmek,
• PE’ye bağlı ölümü engellemek, Trombolitik ajanlar: Plazminojeni plazmine aktive ederek
trombüsü çözer. Streptokinaz, ürokinaz ve doku plazminojen
• Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyonunu önlemek,
aktivatörü bu ajanlardandır.
• Rekürrensleri (tekrarları) önlemek,
• Antikoagülan tedavi, Kanser ve DVT
• Düşük doz heparin: Kanserli hastaların %15’inde ölüm nedeni PE’dir. Nedenleri;
Fraksiyone edilmemiş heparin, • İleri yaş,
Düşük molekül ağırlıklı heparin, • İmmobilizasyon,
Warfarin: Antikoagülan (pıhtılaşmayı önleyen yeni kuşak • Cerrahi,
antikoagülanlar).
• Santral venöz basınç kateteri,
Hasta hastanede yattığı (immobil olduğu) sürece proflaksi
• Kemoterapi,
uygulanmalıdır. Ancak yüksek riskli hastalarda taburculuk sorası
• Hormon replasman tedavisi,
da devam ettirilebilir.
• Koagülopati,
Basınçlı elastik çorap • Medikal komorbidite (konjestif kalp yetmezliği, enfeksiyon,
Kanser tanısı veya kuşkusu varsa ve antikoagülasyon için akciğer hastalığı).
kontrendikasyon yoksa proflaksiye başlanmalıdır.

42
DERİN VEN TROMBOZU

Üst Ekstremite DVT 2. Scurr JH, Coleridge-Smith PD, Hasty JH. Deep venous thrombosis: a
continuing problem. BMJ. 1988;297:28.
3. Siragusa S, Cosmi B, Piovella F, Hirsh J, Ginsberg JS. Low-molecular-weight
heparins and unfractionated heparin in the treatment of patients with
acute venous thromboembolism: results of a meta-analysis. Am J Med.
1996;100:269-277.
4. Koopman MM, Prandoni P, Piovella F, Ockelford PA, Brandjes DP, van
der Meer J, et al. Treatment of venous thrombosis with intravenous
unfractionated heparin administered in the hospital as compared with
subcutaneous low-molecular-weight heparin administered at home. The
Tasman Study Group. N Engl J Med. 1996;334:682-687.
5. Levine M, Gent M, Hirsh J, Leclerc J, Anderson D, Weitz J, et al. A comparison
of low-molecular-weight heparin administered primarily at home with
unfractionated heparin administered in the hospital for proximal deep-
vein thrombosis. N Engl J Med. 1996;334:677-681.
6. Necefli A. Ambulatory treatment of proximal DVT with low molecular
weight heparin (Enoxiparine). İstanbul: Randomized trials of antiplatelet
therapy: III. Eurosurgery; 2000;20-24 June.
7. Kurtoğlu M, Büyükkurt D, Kurtoğlu M, Dural C, Güloğlu R, Akar U.
Politravmatize yoğun bakım hastalarında düşük molekül ağırlıklı heparin
(DMAH) ile venöz tromboembolizm (VTE) proflaksisi (Genişletilmiş Seri).
Daha çok genç erkek popülasyonda görülür. Pulmoner emboli Ulus Travma Derg. 2003;9:37-44.
insidansı azdır. İntravenöz kateter, kalp pili (pacemaker) ve 8. Monreal M, Alastrue A, Rull M, Mira X, Muxart J, Rosell R, et al. Upper
malignite nedenli olabilir. extremity deep venous thrombosis in cancer patients with venous access
devices--prophylaxis with a low molecular weight heparin (Fragmin).
Thromb Haemost. 1996;75:251-253.
KAYNAKLAR
9. Bergqvist D, Agnelli G, Cohen AT, Eldor A, Nilsson PE, Le Moigne-Amrani A,
1. Fowkes FJ, Price JF, Fowkes FG. Incidence of diagnosed deep vein et al; ENOXACAN II Investigators. Duration of prophylaxis against venous
thrombosis in the general population: systematic review. Eur J Vasc thromboembolism with enoxaparin after surgery for cancer. N Engl J Med.
Endovasc Surg. 2003;25:1-5. 2002;346:975-980.

43
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

TROMBOFİLEBİT
Doç. Dr. Mehmet Erdem Memetoğlu, Prof. Dr. M. Murat Demirtaş
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği,
İstanbul, Türkiye

Yüzeyel tromboflebitin tedavisinde egzersizden cerrahi


TANIM VE SINIFLAMA girişimlere kadar çok farklı yöntemler uygulanmaktadır.
Yüzeyel trombofilebit, yüzeyel vende enflamasyon ve pıhtı
Gelişebileceği riskli durumlar
oluşumu ile seyreden bir klinik patolojidir. Yüzeyel venlerde
enfeksiyonlu veya enfeksiyonsuz olarak enflamasyon ile • Yüzeyel venlere çeşitli uygulamalar (enjeksiyonlar, intravenöz
birlikte tromboz oluşması durumudur. Yüzeyel tromboflebit branül uygulamaları skleroterapi) sonrası,
her ne kadar klinik olarak benign bir hastalık olarak kabul • Pıhtı oluşumuna yatkınlık (gebelik, obezite gibi),
edilirse de, trombusun derin venlere ilerlemesi söz konusu • Uzun süre hareketsizlik,
olabilir ve az da olsa pulmoner emboliye neden olma riski • Varislerin mevcudiyeti,
vardır. Yüzeyel trombofilebit genellikle variköz venlerde • Kanserli hastalarda tekrarlayan (gezici) flebit görülebilir.
görülmektedir. Sağlıklı görünen venlerde oluştuğunda,
hastada trombofili, ya da bir başka sistemik hastalık Klinik Bulguları
araştırması yapılmalıdır. 1- Filebit olan damar üzerindeki deride kızarıklık (eritem),
En sıklıkla, tüm olguların %60-80’inde vena safena mangada, 2- Damar üzerinde ağrı-hassasiyet,
daha sonra vena safena parvada görülür. Bilateral alt
3- Damarda şişme; ödem,
ekstremitelerde görülmesi çok daha nadirdir.
4- Palpasyon sırasında filebit olan damarın sert bir şekilde
Trousseau bulgusu, belirli karsinoma tiplerinde görülen, venöz
hissedilmesi, keman teli gibi sert (kord) olarak ele gelir.
tromboz ve hiperkoagülabilite ile karakterize bir bulgudur.
Enflamasyona bağlı venöz yapının fibrozisi sonucudur.
Migratuvar (gezici) tromboflebit (Trousseau belirtisi); süperfisiyal
Variköz damarlarda oluşan tromboflebitlerde sert, ağrılı, üzerleri
tromboflebitten farklı olarak rekürren (tekrarlayıcı) ve migratuvar
endure nodüller palpe edilir.
(gezici) karakterdedir. Lezyonlar özellikle üst ekstremite ve
gövdede gözlenir ve çok sayıdadır. Kanserlerle ilişkili gezici
AYIRICI TANI
tromboflebit; olguların %50’sinde gözlenir. Özellikle pankreas;
mide; kolon ve akciğer karsinomları ile ilişkilidir. Malignitedeki Yüzeyel ekstremite venlerinin trombofilebiti tanısı birçok
tromboemboli; lokal enflamasyon ya da mekanik etkiden çok, patolojiyle karışabilir.
kan kompozisyonundaki değişimlere bağlıdır .
Derin Ven Trombozu: Ekstremitenin şişliği tüm bacağı içerebilir
Septik ya da süpüratif tromboflebit intravenöz kanül ve ağrı daha yaygın olabilir. Eşlik eden yüzeyel trombofilebit
yerleştirilmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Septik tabloya neden yoksa, palpe edilebilen bir fibröz kord sıklıkla bulunmaz.
olabilir. Kanülün yerleşim yerinde pü, lokal ağrı, ateş vardır.
Sellülit: Lokalize eriteme eşlik eden hassasiyet ve sıklıkla
Vena safena parvanın (VSP) tromboflebiti popliteal vene lenfanjit veya lenfadenopati görülür. Yüzeyel trombofilebit
ilerleyebilir. VSP tromboflebitinin derin ven trombozu (DVT) görülmezken, ateş ve miyalji gibi sistemik bulgular sıklıkla
dönüşüm oranı VSM tromboflebitine göre daha yüksektir. patolojiye eşik eder.
Lenfödem: Genellikle kronik seyirli ve ayak parmaklarını
SEMPTOMLAR VE KLİNİK BULGULAR
da içeren gode bırakmayan ödemle karakterizedir. Ödem,
Trombofilebit, genellikle tutulan damar boyunca kızarıklık, istirahatten fazla etkilenmez.
hassasiyet, ağrı ile birliktedir ve trombofilebit varlığı vücudun Kronik Venöz Yetmezlik: Genellikle belirgin variköz venler, renk
başka bir yerindeki DVT (derin toplar damarlarda pıhtı oluşumu) değişikliği ve bazı hastalarda staz dermatiti ve venöz ülserler
varlığı konusunda bir işaret olabilir. gözlenebilir.
DVT, tüm venöz sistemde görülebilen sistemik bir hastalıkdır. Eritema Nodosum: Genellikle ekstremitelerin kıvrım yerlerinde
Venöz staz, hiperkoagülasyon, endotel hasarı Virchow triadı görülen, ağrılı, iki taraflı hassas lezyonlardan oluşur. Ele gelen
olarak adlandırılır ve DVT oluşumuna neden olurlar. bir kord ya da nodül yoktur.

Tel.: +90 505 240 69 58 E-posta: drmerdem07@hotmail.com

44
TROMBOFİLEBİT

Kutanöz Poliarteritis Nodosa: Arterlerin seyrini takip eden • Topikal tedavi,


parlak kırmızı ve mavi renkteki nodüllerden oluşan bir vaskülit • Antibiyotikler (enfeksiyon bulguları varlığında)
formudur. Genellikle iki taraflıdır ve ağrılı subkütan plaklar • Antikoagülan ve/veya antitrombotik ilaçlar non-variköz
oluştururlar. tromboflebiti olan ileri yaşlı özellikle 75 yaş üstü olgularda,
Tendinit: Genellikle bir tendon (örneğin; aşil ya da patellar malignitesi olan olgularda DVT riski fazladır. Bu hastalar,
tendon) bölgesinde ağrı, hafif şişlik ve sıcaklık mevcuttur. gebe ve post-partum olgularda antikoagülan tedavi kullanımı
Etkilenen eklemin hareketi ile ağrı artar ve aktivite sırasında ve önerilmelidir. VSM proksimal bölge tromboflebiti olan olgularda
sonrasında ağrı daha da kötüleşir. da DVT gelişme riski vardır. Variköz damarları olan tromboflebitli
Lenfanjit: Lenfatik bir damar boyunca eritem, sıcaklık ve olgularda DVT gelişme olasılığı non variköz yapıdaki olgulara
hassasiyet sıklıkla patolojiye eşlik eder. Lenf düğümleri göre daha yüksektir. Ancak bunlarda DVT nedeniyle ölüm,
genellikle palpabldır, ele gelir. tekrarlama riski düşüktür.
• Varis çorabı kullanımı,
TANI YÖNTEMLERİ • Cerrahi; VSM’nin femoral vene dökülme yerine yakın olan veya
VSP’nin popliteal vene yakın olan bölgelerinde tromboflebit
Fizik Muayene: Genellikle tanıda yeterli olmakla birlikte, kesin
olan olgularda ligasyon yapılabilir.
tanı için, Doppler ultrasonografi kullanılır. Doppler ultrasonografi
ile ayrıca yüzeyel trombofilebitin tutulum sınırları, derin venlere
KAYNAKLAR
yakınlığı ve uzanımı kontrol edilebilir.
Labarotuvar Metotları: Tam kan sayımı, sedimantasyon hızı, 1. El Tal Ak, Tannous Z. Cutaneous vascular disorders associated with internal
malignancy. Dermatol Clin 2008;26:45-57.
C-reaktif protein (CRP), karaciğer, böbrek fonksiyon testlerini
2. Başbuğ HS, Bitargil M, Tural K, Göçer H, Günerhan Y, Özışık K. Trousseau
de içeren biyokimya testleri istenebilir. Hastalarda hafif
Syndrome: Carcinoma-Associeated DeepVenous Trombosis. Case Report.
lökositoz bulunabilir. Laboratuvar tahlilleriyle enflamasyon ve Turkish Journal of Vascular Surgery. 2017;26:21-24.
varsa enfeksiyon bulguları saptanabilir. Süpüratif yüzeyel ven 3. Uzun Ş, Sarıcaoğlu F, Çeliker V. Derin Ven Trombozu, Türkiye Klinikleri
tromboflebiti olan olgularda CRP, sedimantasyon ve lökosit Journal of Medical Sciences. 2007;27: 853-861.
değerleri yüksek olacaktır. 4. Uncu H. Superficial Thrombophlebitis. Turkiye Klinikleri J Gen Surg-
Special Topics. 2008;1:91-96.
Trombofilebit, SLE, Behçet hastalığı, Buerger hastalığı gibi
sistemik bir patolojiye ikincil olarak da görülebileceği akılda
tutulmalıdır.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Genelde ağrı kesiciler ve varis çorabı kullanımı ile flebit tedavi
edilir.
• Non-steroidal anti-enflamatuvar ilaçlar (ağrı ve enflamasyonun
azaltılması için),

45
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ

VASKÜLER MALFORMASYONLAR
Prof. Dr. Murat Bülent Rabuş
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul, Türkiye

Vasküler endotel büyüme faktörü reseptörlerinin anormal


GİRİŞ VE TANIM sinyalleşmesinin bir sonucu olarak, endotelyal hücrelerin
Vasküler malformasyonlar (VM), arter, ven, kapiller ve vasküler endotel büyüme faktörüne verdiği yanıtlarının bozuk
lenfatik sistemlerin birini veya birkaçını etkileyen konjenital olması eğer farklılaşma anormalse ve normal vasküler doku
gelişiminde bir duraksama varsa VM ile sonuçlanır.
anomalilerdir. Anormal patolojik gelişmenin bir sonucu olarak
ortaya çıkar ve sıklıkla baş ve boyun bölgesini tutar. Çoğunlukla Embriyonik vasküler sistem başlangıç olarak primitif mezenkim
adölesan ve yetişkin döneme kadar klinik olarak bulgu içinde birbiri içine geçmiş kan boşluklarından ibarettir. Vasküler
vermeyebilir. yapıların büyümesi gerçekleşmezse VM gelişimi için yatkınlık
oluşur. Farklılaşmamış kapiller pleksus, başlangıç damar sistemi
Sınıflama olur; daha sonra bazı kapiller damarlar gerileme geçirir ve
VM’ler akım hızlarına göre iki gruba ayrılır: retikuler bir yapı oluşturmak için diğerleriyle birleşir. Bu ekstra-
trunkuler evre, final trunkuler evreden önce oluşur. Ekstra-
1- Yavaş Akımlılar
trunkuler VM’ler vasküler sistem retiküler aşamasındayken
a. Kapiller malformasyonlar (KM),
durdurulan gelişmeyi temsil eder. İnternal (menarş, hamilelik,
b. Venöz malformasyonlar (VeM), hormon salınımı) veya eksternal (travma, cerrahi) nedenlerle
c. Lenfatik malformasyonlar (LM), uyarıldığında büyüme ve çoğalma potansiyeline sahiptir. Hangi
d. Karma malformasyonlar. tip VM olursa olsun tüm ekstra-trunkuler lezyonlar tedaviden
2- Hızlı Akımlılar sonra önemli bir nüks riski taşır ve hızla büyüyebilir. Doğası
a. Arterio-venöz malformasyonlar (AVM), gereği ekstra-trunkuler lezyonlar infiltran bir süreç gibi davranır,
etrafını çevreleyen yapıları istila eder. Hemodinamik etkinin
b. Arteriyel malformasyonlar.
yanı sıra, çevre dokular üzerinde bir bası etkisi yaratır.
EPİDEMİYOLOJİ Trunkuler VM’ler, embriyojenik gelişimin vasküler gövde
oluşumu aşamasında durdurulan gelişmenin, daha sonra
VM’lerin sınıflandırmasında ve tanımlanmasında belli bir gerçekleşmesiyle ortaya çıkar. Trunkuler lezyonlar, mezenkimal
standart bulunmaması nedeniyle, epidemiyolojisi hakkında hücrelerin embriyonik özelliklerini, büyüme ve çoğalma
kesin bilgi bulunmamaktadır. Genel insidansı yaklaşık olarak potansiyeliyle birlikte kaybettiklerinden nüks riski taşımasa bile
%1,08’dir. En sıklıkla baş ve boyunda, olguların %60-65’inde genellikle daha ciddi hemodinamik sonuçlarla ilişkilidir.
gözlenirken, %20-25’inde ekstremiteler ve %10-15’inde
gövdede tutulumu söz konusudur. Kadın ve erkeklerde eşit PATOLOJİ
oranda gözlenir. En yaygın tipi VeM’dir ve VeM’ler arasında en
KM’ler: Bunların mikotik aktiviteleri yoktur; deride ortaya çıkar,
sık flebektazi gözlenir; bunu derin venöz gövdelerin aplazisi
lokal veya multifokal olabilir.
veya hipoplazisi ve venöz anevrizmalar izler.
VeM’ler: Çok farklı ve değişik karakterlerde gözlenebilir. Tek
ETİYOLOJİ VE PATOGENEZ veya çok, yüzeyel veya derin, dağınık veya lokalize olabilir. Belli
belirsiz endotel varlığı, internal elastik zarın bulunmaması,
VM’lerin etiyolojisi ile ilgili olarak intrauterin hayatta kimyasal, değişik derecede düz kas tabakası gözlenir. Trombus ve flebitlere
fiziksel, biyokimyasal, hormonal ve damarların gelişim sıkça rastlanır.
sürecindeki duraksaması gibi çeşitli iç ve dış etkenler üzerinde LM’ler: Sıklıkla deri ve deri altı dokuda olmakla beraber nadiren
durulsada kesin neden bilinmemektedir. Bununla birlikte lokal veya difüz olarak yumuşak doku veya organdan kaynaklanır.
genetik ve hormonal anomalilerin ilişkili olduğu gösterilmiştir. LM’ler 0,5 cm’den düşük mikrokistik ve büyük makrokistik veya
Çoğu VM sporadik olmasına rağmen, mutasyona uğramış kombine lezyonlar şeklinde olabilir. Mikrokistik olanlar vücudun
genlerin otozomal dominant etkisinin varlığı da gösterilmiştir. herhangi bir yerinde olabilirken, makrokistik LM’ler sıklıkla

Tel.: +90 505 237 99 57 E-posta: muratrabus@yahoo.com

46
VASKÜLER MALFORMASYONLAR

boyunda, aksillada, göğüs duvarında veya kasıkta bulunur. 2. VM’ler


Mikroskopik olarak mikrokistik LM’ler çok az veya hiç kan En sık gözlenen malformasyondur. Periferik venöz drenajın
içermeyen ve nadir perikistler ile çevrelenmiştir. Kistler beyaz olmadığı basit VeM’den displastik venöz ektaziye kadar değişen
sıvı ve az sayıda lenfosit ve kanla travmatize olan dokulardır.
derecede derecede görülebilir. Vücudun her yerinde ve karaciğer,
Makrokistik LM’ler ise düz kas ve/veya fibröz dokunun daha
böbrek gibi parankim organlarında da görülebilir (Şekil 3). İkinci
kalın düzensiz kapakçıklarına sahiptir.
veya üçüncü dekadda belirgin hal alır. Birtakım uyaranlarla
AVM: Arterler sıklıkla kıvrımlıdır ve venlerde ise intimal ve
(travma, cerrahi, gebelik, ilaç kullanımı vb.) büyüme hızları artabilir.
adventisyal fibrozis gelişmiştir. Dilate lenfatikler bulunabilir.
Tutulan bölgede arterio-venöz şanta bağlıolarak gelişen doku Fizik muayenede hastanın ayakta ve yatarak değerlendirilmesi
iskemisi sonucu küçük damarların psödo anjiyo-sarkomatöz gerekir. Lezyon, valsalva manevrası, ekstremite elevasyonu
proliferasyonu gözlenebilir. veya kompresyon ile düzleşebilir. Kitlenin yaptığı hasara göre
ülserasyonlar görülebilir.
KLİNİK TABLO VE TEDAVİ

1. KM’ler (porto şarap lekesi, telenjiektazi)


Tek başına veya diğer vasküler ve nörolojik anomaliler ile birlikte
görülebilir. Tek başına görüldüğünde semptomatik değildir.
Tanı klinik özelliklere göre konulur (Şekil 1). Doppler
ultrasonografi ile vasküler dokunun değerlendirilmesi yapılabilir
ve gerekli durumlarda biyopsi alınabilir. KM’ler bazı durumlarda
daha komplike bir hastalığın bulgusu olarak karşımıza çıkabilir.
Örneğin, Sturge-Weber sendromunda yüzdeki KM ile birlikte
aynı taraflı oküler ve leptomeningeal VM gözlenmektedir
(Şekil 2). KM’lerin bir sendromun parçası olabileceği akılda
tutulmalıdır.
KM’ler tedavi gerektirmezler; ancak kozmetik nedenlerle tedavi
edilirler. Tedavi, lazer uygulaması veya geniş lezyonların cerrahi Şekil 2. Sturge-Weber sendromlu hastalarda (a) maksiller-oftalmik
olarak çıkartılıp greftlenmesini içerir. ve (b) mandibular-oftalmik kapiller malformasyon ve kapiller
malformasyonun trigeminal sinir bölgelerinde (küçük resim) sınırlı
Ayırıcı tanıda sıklıkla doğum lekeleriyle karıştırılır. KM’ler olduklarına dikkat edin (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi
vücudun her bölgesinde görülebilirken, doğum lekeleri baş ve Yayıncılık, 2019:956-978)
boyun bölgesinde gözlenen pembemsi renkli değişikliklerdir ve
zamanla gerileyip kaybolurlar.

Şekil 3. Venöz malformasyonlu hasta örnekleri (a) dudak; (b) boyun;


Şekil 1. Kapiller malformasyon (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar (c) üst ekstremite; (d) alt ekstremite (Kaynak: Damar. İstanbul:
Tıbbi Yayıncılık, 2019:956-978) Bayçınar Tıbbi Yayıncılık, 2019:956-978)

47
VASKÜLER MALFORMASYONLAR

Tanıda ve tedavinin izlenmesinde non-invaziv yöntemler olarak aspirasyon, radyofrekans dalgaların ısı etkisinden faydalanarak
Doppler ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntüleme kullanılan bir uygulama olan somnoplasti diğer seçeneklerdir.
kullanılır. İnvaziv tetkik olarak flebografi kullanılabilir.
Laboratuvar testi olarak D-dimer, -Dimer, fibrinojen düzeyi ve 4. AVM’ler
fibrin varlığı araştırılmalıdır. Çünkü derin ventrombusundan, Pembe-mavi deri renginden, pulsasyon, thrill, deride renk
pulmoneremboliye kadar uzanan geniş yelpazedeki değişiklikleri, ülserasyon, nekroz, litik kemik lezyonları ve ileri
tromboembolikolaylar görülebilir. Bu gibi durumlarda fibrinojen safhalarda yüksek debili kalp yetmezliğine kadar değişen bir
düzeylerinde düşme, fibrin yıkım ürünlerinde artış (D-dimer- klinik bir tablo ile karşımıza çıkabilir .
Dimer) ve fibrin varlığısaptanabilir. Fizik muayenede thrill palpe edilir, üfürüm yaygındır. Lokalize
Semptom gözlenmedikçe tedavi gerekmez. Kompresyon olarak karşımıza çıkabilir ve VM ile karışabilir. Ancak AVM’de
çorapları kullanılabilir veya skleroterapi uygulanabilir. Cerrahide lezyon rengi basmakla solmaz; ayırıcı tanı besleyici arterin
ise VeM’li bölgenin çıkartılmasını ve defektin greft ile veya görüntülenmesi ile konulur. Venöz basınçta artış ve buna bağlı
primer kapatılmasını içerir. Parsiyel rezeksiyonlar rekürens ile ülserasyon, dijital kesimde arteryel şantdan çalma nedeniyle
sonuçlanabilir. Tıbbi tedavide koagülopati varlığında düşük iskemi ve bası belirtileri olabilir. Beslenme bozukluklarına bağlı
molekül ağırlıklı heparin, tromboflebit atak öyküsü varlığında olarak ekstremitede sıklıkla uzama, daha az oranda kısalma,
ise antiagregan tedavi önerilebilir. kemikte litik lezyonlar gözlenebilir. Bulunduğu organa spesifik
şikayetler gözlenebilir. Artmış kalp debisi ile yüksek debili kalp
3. LM’ler
yetmezliği gelişebilir.
Sıklıkla ekstremitelerde yaygın veya lokalize şişlik (lenfödem);
Tanı çoğu kez Doppler ultrasonografi, manyetik rezonans
şeffaf, ışık geçirgen lezyonlar şeklindedir. Lenfatik defektler
görüntüleme, bilgisayarlı tomografi ve kemik tutulumu varlığı
aplazi veya tıkanıklık veya dilatasyon şeklinde sınırlı veya
ile konulur. Ancak tanı ve tedavinin durumu hakkında bilgi
yaygın olabilir.
edinmek için hemen her zaman anjiyografi gereklidir.
Tanıda Doppler ultrasonografi, manyetik rezonans görüntüleme,
Durumun agresif seyirli olması nedeniyle hemen her olguda
bilgisayarlı tomografiden faydalanılabilir.
tedavi gereklidir. Tedavide en yaygın kullanılan embolizasyondur
Asemptomatik olgular tedavi edilmeyebilir. Makrokistik (Şekil 5). Seçilmiş olgularda cerrahi yapılabilir. Cerrahi öncesinde
lezyonlara skleroterapi uygulanabilir veya lezyonlar cerrahi
embolizasyon ile olası komplikasyonlar azaltılabilir. Buna
eksizyon ile çıkartılabilir (Şekil 4). Ayrıca lazer, kompresyon,
rağmen kanama, enfeksiyon, uzuv kaybı olası komplikasyonlardır.

5. Arteriyel Malformasyonlar
Duplikasyon, ektazi, hipoplazi, darlık, pozisyon anomalisi veya
anevrizma olarak veya diğer malformasyonların bir bileşimi
olarak ortaya çıkar.Yüksek akım hızlı malformasyonlardır. Tanı
Doppler ultrasonografi, manyetik rezonans görüntüleme veya
anjiyografi ile konulur. Asemptomatik olduğu surece tedavi
gerektirmez.

6. Karma Malformasyonlar
Bir veya birkaç malformasyon bir arada görülebilir. Bunlar çoğu
kez bir sendromun bileşeni olabilir. Ekstremite hipertrofisi veya
hipotrofisi, kan tablosunda bozukluklar, sinir tutulumu, oküler
anomaliler, skolyoz vb. gibi ek patolojiler duruma eşlik edebilir.
Bunlardan sık olanlar bazıları şunlardır:

• Klippel-Trénaunay sendromu
KM (porto şarap lekesi) ile birlikte VM’ler, variköz damar kümeleri,
LM’ler ve ekstremite hipertrofisi gözlenir (Şekil 6-8). Hastaların
Şekil 4. Üst ekstremite lenfatik malformasyonu. (a) kol
(makrokistik) ve aksilladaki (mikrokistik) lenfatik malformasyon; %8’inde derin venöz sistemde atrezi veya hipoplazi mevcuttur.
(b) lenfatik malformasyonun yarı saydamlığı; (c) manyetik rezonans Klippel-Trénaunay sendromunda genetik geçiş yoktur.
görüntüleri; (d) kist içindeki sıvı-sıvı seviyesine dikkat edin
(Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi Yayıncılık, 2019:956-978) Tedavide; kompresyon çorabı, bandaj, skleroterapi, variköz
venlerin çıkartılması ve ayrıca cerrahi girişim(ler) uygulanabilir.

48
VASKÜLER MALFORMASYONLAR

• Parkes-Weber sendromu Hemanjiyomalar bir tür vasküler tümörlerdir. İnfantil dönemin


KM, AVM, kemik ve yumuşak doku hipertrofisi ile karakterizedir en yaygın tümörleridir (%5-10). Kadın cinsiyetde daha sıktır
(Şekil 9). Genetik geçiş yoktur. (K/E: 4/1), prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, açık ten
Tedavide kompresyon çorabı, embolizasyon veya cerrahi rengi, pozitif aile öyküsü, plesental anomali varlığında, anne
uygulanabilir. yaşının ileri olması durumunda ve çoğul gebeliklerde daha
sıktır. Batı toplumunda daha sık gözlenirken, Asya’da yaygın
• Sturge-Weber sendromu değildir. Doğumda genellikle görülmezken ilerleyen dönemde
Fasyal ve leptomeningeal KM, oküler anomaliler ve/veya kemik hızla büyürler ve zamanla kendiliğinden kaybolurlar (Şekil 10).
veya yumuşak doku hipertrofisini içerir (Şekil 2). Malformasyon ise doğumda vardır ancak belirgin değildir, yavaş
Tedavide skleroterapi, oftalmolojik, nörolojik ve ortopedik tedavi büyür ve kendiliğinden geçmez.
uygulanabilir. Hemanjiyomlarda iskelette hipertrofi nadirken malformasyonda
hiperplazi ve hipertrofi sıktır. Hemanjiyomlar çoğunlukla
AYIRICI TANI kendiliğinden gerilerken, bazı nadir tiplerde (non-involuting
hemanjiyoma) girişimsel tedaviye ihtiyaç duyarlar.
VM’ler en sık hemanjiyoma ile karıştırılır. Aslında her ikisi
Geniş hemanjiyomların olduğu Kasabach-Merritt sendromunda
birlikte vasküler anomaliler olarak kabul edilmekle birlikte ikisi
arasında önemli farklılıklar vardır. trombosit tüketimi vardır. Bunlarda spontan kanamalar görülür.
Kanama ve enfeksiyona yatkınlık nedeniyle bu tiplerde prognoz
kötüdür.
VM’lerin tanı, tedavi ve izlemi kalp ve damar cerrahisi branşının
yanı sıra plastik cerrahi, dermatoloji, radyoloji, kulak burun
boğaz cerrahisi, pediyatri, pediyatrik cerrahi, fizik tedavi ve
rehabilitasyon, nöroloji, psikiyatri, anesteziyoloji, ortopedi, göz
hastalıkları, patoloji ve bunun gibi birçok uzmanlık alanının
katkısı ile, sosyal bilimleri de içeren bir yaklaşım ve takım
çalışması ile gerçekleştirilmelidir.

Şekil 5. Elde arterio-venözmal formasyon olan 43 yaşındaki


hastanın klinik (a) dorsal; (b) palmar; ve radyolojik (c) pre-emboli;
(d) pos-temboli görünümleri. Elin arterio-venöz malformasyona
bağlı tipik arteriyel (nekroz) ve venöz (ödem, siyanoz ve arterlerle
kıyaslanmış olarak dilate, uzamış variköz venler) yetmezlik
bulgularına dikkat edin (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi
Yayıncılık, 2019:956-978)

Şekil 6. Klippel-Trénaunay sendromunun bileşeni olarak kapiller Şekil 7. Ekstremite uzunluğu farkı olan Klippel-Trénaunay
malformasyon (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi Yayıncılık, sendromlu olgu (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi Yayıncılık,
2019:956-978) 2019:956-978)

49
VASKÜLER MALFORMASYONLAR

Şekil 10. İnfantil hemanjiyomlu çocukta 2 yıllık takipte minimal


sekelle spontan iyileşme (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi
Yayıncılık, 2019:956-978)

BİLGİLENDİRME
Bu yazının hazırlanmasında kullanılan tüm görseller Ulusal
Şekil 8. Klippel-Trénaunay sendromlu 39 yaşında erkek hasta.
Ekstremite hipertrofisini, kapiller malformasyonu (porto şarabı Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği’nin yazılı izniyle
lekesi), embriyonik lateral mega veni (kırmızı ok) ve iyileşmiş “Akçalı Y. Doğumsal Vasküler Malfarmasyonlar. In: Polat A,
ülsere (sarı ok) dikkat edin (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi Akay HT, Köksal C, Bozkurt AK. Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi
Yayıncılık, 2019:956-978)
Yayıncılık, 2019:956-978” künyeli kitaptan alınmıştır.

KAYNAKLAR
1. Akçalı Y. Doğumsal Vasküler Malformasyonlar. Polat A, Akay HT, Köksal C,
Bozkurt AK. Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi Yayıncılık; 2019:956-978.
2. Pulathan Z. KonjenitalVasküler Anomaliler: Duran E. İstanbul: Kalp ve
Damar Cerrahisi. Çapa Tıp Kitapevi; 2004:713-720.
3. Flucke U, Karanian M, Broek RWT, Thway K. Soft Tissue Special Issue:
Perivascular and Vascular Tumors of the Head and Neck. Head Neck
Pathol. 2020;14:21-32.
4. North PE. Pediatric vascular tumors and malformations. Surg Pathol.
2010;3:455-494.
5. Mazhar A, Moosa S, Abbas A, Mallick Y, Samad L. A multi-disciplinary,
multimodal approach for the management of vascular anomalies. Pak J
Med Sci. 2020;36:S14-S19.

Şekil 9. Parkes-Weber sendromlu 23 yaşında bir erkek


hastada arteriyel ve venöz yetmezlik bulgusu olarak, ödem,
hiperpigmentasyon, iyileşmemiş ülser; anjiyografisinde
yaygın arteriyo-venöz bağlantı (nidus) ve genişlemiş damarlar
görülmektedir (Kaynak: Damar. İstanbul: Bayçınar Tıbbi Yayıncılık,
2019:956-978)

50
YAZAR İNDEKSİ

Prof. Dr. Abdullah Kemal Tuygun................................................................................................................................................................. 1, 13, 21


Doç. Dr. Bülend Ketenci.......................................................................................................................................................................................... 9, 36
Prof Dr. Hasan Sunar ....................................................................................................................................................................................................19
Prof. Dr. Gökçen Orhan.................................................................................................................................................................................................29
Doç. Dr. Mehmet Erdem Memetoğlu..............................................................................................................................................................33, 44
Prof. Dr. M. Murat Demirtaş.................................................................................................................................................................................33, 44
Prof. Dr. Mehmet Kaplan ............................................................................................................................................................................................40
Prof. Dr. Murat Bülent Rabuş.....................................................................................................................................................................................46

You might also like