You are on page 1of 39

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

(EDEBİYAT-I CEDİDE) 1896-1901


SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE) 1896-1901

• İstibdattan(baskıdan) dolayı II. Dönem Tanzimat


Edebiyatı’ndan pek farklı değildir. Çünkü toplumsal koşullar
her ikisinde de aynıdır. 1878’den sonra başlayan istibdat
yönetimi(1908’e kadar devan eder) döneminde:
• Gazeteler denetleniyor.
• Yazılar sansürleniyor.
• II. Abdülhamit bütün atamaları yapıyor.
• Yoksulluk halk arasında başlamış, Osmanlı toprak kaybına
uğruyor.
• Eski yeni tartışması (abes –muktebes ) sonucu Recaizade
(peltek se) (sin)

Mahmut Ekrem, Servetifünun sanatçılarının bir araya


toplanmasını sağlar ve eski edebiyatı savunanları eleştirir.
Abes muktebes tartışması:
Hasan Asaf adlı bir gencin yazdığı şu beyitten
dolayı başlar:
Zerre-i nurundan iken muktebes
Mihr ü mehe etmek işaret abes
Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet İhsan Tokgöz’ün
1891’den beri bilim dergisi olarak çıkardığı SERVETİFÜNUN
dergisini bir edebiyat dergisi yapmasını sağlar.
1896’da Servetifünun dergisi artık bir edebiyat dergisi olur,
Tevfik Fikret de derginin başyazarlığına getirilir. Sonra Halit
Ziya ile Cenap Şahabettin de katılır. Böylelikle Servetifünun
edebiyatı başlar.

• Topluluk, 1901’de Hüseyin Cahit Yalçın’ın dergide


yayımlanan “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesinden
dolayı kapatılır. (Fransız İhtilali’ni çağrıştırdığı için ).
Böylelikle topluluk dağılır ve bir daha bir araya gelmezler.
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER:

• Bireysel ve edebi konular işlenmiştir.


• Bu dönemin öğretici metinlerinde gezi yazısı,
eleştiri ve anı yoğunluktadır.
• Tanzimat Dönemi sanatçıları, düşüncelerini
halka aktarmak için özellikle gazeteyi bir araç
olarak kullanmışlardır. Servetifünun
Döneminde ise gazetenin yerini dergiler
almıştır.
1.Eleştiri:

• Doğu-Batı, eski- yeni üzerine eleştiriyi hem almışlar hem de


kendileri Divan Edebiyatı savunucularını eleştirmişler. Aynı zamanda
öz eleştiri de yapmışlar.
• Bu dönemde, edebi çalışmalarını sadece eleştiri(tenkit) alanında
toplayan Ahmet Şuayp’tır.

Eleştiri alanında önemli ürün verenler şunlardır:

Tevfik Fikret(Lisan-ı Şiir, Evan-ı Aruz), Cenap Şaahbettin(Esalib-i


Ezmine), Mehmet Rauf, Ali Ekrem Bolayır, Hüseyin Cahit
Yalçın(Kavgalarım), Ahmet Şuayp(Musahabe-i Edebiye, Esmer-i
Matbuat)
Dekadanlık Tartışması:
• Dekadan, Fransızcada “düşkünleşmiş” anlamına gelir. “Edebiyatta,
sanatta yozlaşma, gerileme” anlamlarına da gelir. Fransa’da
karamsar şairlere verilen addır. Bunlar; toplumun problemlerine
sırtlarını çeviren, sanat için sanat yapanlardır.

• En uzun tartışmayı Ahmet Mithat Efendi başlatmıştır.


Servetifünuncuların dilini eleştiren “DEKADANLAR” adlı bir makale
yazar. Bu sanatçıların dillerini edebiyatçıların bile anlamadığını, Divan
edebiyatından bile daha ağır olduğunu söyler. Bu makalede kullandığı
“dekandan” sözcüğü tartışmayı arttırır ve Ahmet Mithat artık bu
dekandan sözcüğünü, Servetifünuncuları eleştirmek için kullanır.

• En sonunda Ahmet Mithat, Servetifünunculara hak verir ve “Teslim-i


Hakikat-i Tarik” yazısı ile tartışmayı bitirir.
2.Gezi Yazısı

• Mekan, Doğu ve Batı ülkeleridir. Servetifünuncular, ya


yurt dışına görevli olarak gitmişler ya da İstanbul’dan
uzaklaştırılmak amacıyla gönderilmişler. Zaten Batı’yı
tanımak büyük istekleridir.

Cenap Şahabettin: Hac Yolunda


Avrupa Mektupları
Suriye Mektupları
Afak-ı Irak
Ahmet İhsana Tokgöz: Avrupa’da Ne Gördüm
3.Anı(Hatıra)

Dönemin sosyal ve siyasal olaylarına ışık


tutmuştur.
Halit Ziya Uşaklıgil: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi
Ahmet İhsan Tokgöz: Matbuat Hatıralarım
Mehmet Rauf: Edebi Hatıralar
 
Hüseyin Cahit Yalçın: Siyasi Anılar, Edebi
Hatıralar.
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNDE ŞİİR(Coşku ve
Heyecanı Dile Getiren Metinler)

Özellikleri:
1. Sanat, sanat içindir.
2. R. M. Ekrem’in “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.”
anlayışıyla hareket etmişlerdir.

3. Aşk, doğa, aile hayatı, gündelik yaşamın basit konularını


işlemişlerdir. Karamsar bir şiir oluşturulmuştur.(acı, üzüntü…).
Sıfatlara ve doğa tasvirlerine bolca yer verilmiş.

4. Şiirde “ah, of, oh” gibi çoğu kez üzüntü ifade eden ünlemlere
sıkça rastlanır.
5. Şiirde betimlemelere çok büyük önem verilir. Tabloya dayalı
doğa manzaraları da şiire girer.
6. Kulak için kafiye görüşü benimsenmiş.

7. Arapça, Farsça tamlamalarıyla yüklü ağır bir dil kullanılmıştır.


8. Aruz ölçüsü kullanılmıştır.(Bir şiirde birden fazla aruz kalıbı
kullanmışlar.). Hece ölçüsüyle denemişler.(Tevfik Fikret’in
Şermin şiiri hece ile yazılmış)

9. Süslü sanatlı bir dil kullanılmış.


10. Parça güzelliği yerine bütün güzelliği tercih edilmiştir.
11. Sembolizm ve parnasizm akımları etkili olmuştur.
12. Sone, balad, triyole ve terza-rima gibi Batı’dan alınan nazım
şekilleri ilk kez bu dönemde kullanılmıştır.
13. Serbest müstezatı kendilerince değiştirip çokça kullanmışlar.

14. Şiir, düzyazıya yaklaştırılmıştır.


15. Konuşma dili ve devrik cümle şiire uygulanır.
16. Anlatımda 7-8 cümlede tamamlanan uzun cümleler
kullanılmıştır.

17. Şiirde musikiye, şekil kusursuzluğuna önem verilir.


18. Aruz Türkçeye uydurulmaya çalışılmıştır.
19. Mensur şiir örnekleri verilmeye başlanmıştır.
Mensur şiir: Sanatlı düz yazıdır. Ölçüye, uyağa bağlı değil, kısa yazılardır.
Şinasi’nin çevirileriyle başlar. Ahenkli, sanatlı, duygulu bir anlatım ve seciler yer
alır.
Not: Batılı anlamda mensur şiirin ilk temsilcisi: Halit Ziya Uşaklıgil’dir(Mensur
Şiirler)
 
Serbest müstezat: “Müstezat”ın sözlük anlamı”ziyadeleşmiş, artmış, çoğalmış”
demektir.
Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazıldığından bu adı almıştır. Eklenen bu
kısa dizeye “ziyade” denir.
Aruzun çeşitli kalıplarıyla yazılır.

Düşünceler dizeden dizeye atlayarak devam eder.


Nazım nesre yaklaşmış olur.
Bütün güzelliği ön plandadır.
Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.
Örnek:

KIŞ
Yine kış,
Yine şems-i mesada, ah o bakış,
Yine yollarda serseri dolaşan
Aşiyansız tuyur-ı pür-naliş
Tehi kalan ovalar.
Sükut eder sanılır mevsimin gumumuyla
Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,
Ne giden,
Şimdi yalnız kavafil-i evrak
Mütemadi sürüklenir bir uzak
 
Ufk-ı pür-ıztırab u nermide. Yine kış, yine kış
Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış
Ahmet Haşim
Servet-i Fünun Nazım Biçimleri:

Divan Edebiyatından Alıp Geliştirdikleri: Serbest


Müstezat.
Batı Edebiyatından Aldıkları Şekiller: Sone,
terzarima, triyole, balad.

Kendi Geliştirdikleri: Serbest nazım.


 
Tanzimat ile Servetiünun şiirinin karşılaştırılması:
 
 
TANZİMAT SERVETİFÜNUN
Divan edb. Nazım biçimleri Fransız edb. Nazım biçimleri
Sosyal, siyasal konularBireysel konular.
Hak, adalet, eşitlik temaları Aşk, kadın, doğa temaları
Dilde sadeleşme amaçlanır Ağır bir dil kullanılır.
Nazım birimi beyit Nazım birimi dize
Romantizm akımı etkili. Parnasizm ve sembolizm akımları
etkili.
SERVETİFÜNUN DÖNEMİNDE ROMAN VE HİKAYE

Özellikleri:
• Batılı anlamda ilk başarılı örnekler verilir.
• Realizm ve natüralizm akımları etkili olur.
• Romanlar teknik bakımdan güçlüdür.(Olayların akışı kesilerek bilgi
verilmez. Tesadüfi olaylara, gereksiz betimlemelere yer verilmez.)

• Süslü ve ağır bir dil kullanılmıştır.


• Gözlemci bir anlatım vardır.

• Cümle yapısında değişikliğe gidilmiştir.(Eksiltili cümleler, devrik


cümleler kullanılmıştır. Yüklemlerde değişik zamanlar kullanılmıştır.)
• Yazarlar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.
• Psikolojik tahlillere yer verilmiştir.
• Kahramanlar eğitimli, aydın, zengin ve konaklarda yaşayan
kişilerdir.
• Mekan olarak İstanbul dışına çıkılmamıştır.(Yalı, konak, Boğaziçi
semtleri, Beyoğlu, Nişantaşı, Adalar…). Kapalı mekanlar kullanılır.

• Hikayelerde az da olsa İstanbul dışına çıkılmıştır.


• Romanlarda seçkin insanlara yer verilmiştir.
• Hikayelerde halktan insanlara yer verilmiştir.

• Romanlarda aşk, dram, hayal kırıklıkları, aile içi ilişkiler vb. bireysel
konular işlenmiştir.(kötümserlik, kaçış…)
• Romalarda aydın kesimin yaşamı, hikayede ise halkın yaşamı konu
edinilmiştir.
• Servetifünun romanına “aile romanı” da denir.
Tanzimat ile Servetiünun roman ve hikayenin
karşılaştırılması:
• TANZİMAT SERVETİFÜNUN
• Anlatım kusurlu Anlatım kusursuz
• Romantizm ağır basar. Realizm, natüralizm ağır basar.
• Toplumsal konular Bireysel konular
• İstanbul ve başka mekanlar. Mekan olarak İstanbul.
• Yazar, kişiliğini gizlemez. Yazar, kişiliğini gizler.
• Dilde sadeleşme çabası var. Ağır bir dil kullanılır.
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ TİYATRO
• Tanzimat edebiyatının ikinci dönem özelliklerini
taşır.(siyasi baskıdan dolayı gelişmemiş)

• Az sayıda eser verilmiş.


• Sahnelenen eser çok az.
• Sahne tekniğine uygun değil.

• Tiyatro alanında en üretken yazar Hüseyin Suat


Yalçın olmuştur.(eserleri: Deva-yı Aşk, Çifteli
Mikroplar, Ahirette Bir Gün, Tayyare, Yamalar)
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATININ GENEL
ÖZELLİKLERİ
• Sanat, sanat içindir.
• Salon edebiyatı, edebiyat-ı cedide de denilmektedir.
• Dili ağır ve süslüdür.
• Yazar eserine kişiliğini katmaz.
• Baskıdan(sansürden) dolayı tiyatro gelişmemiştir.

• Gazetecilik yok denecek kadar azdır.(baskıdan dolayı.)


• Romanlarda mekan İSTANBUL’dur, hikayelerde ise kısmen
Anadolu vardır.
• Romanda realizm ve natüralizm; şiirde ise sembolizm ve
parnasizm etkilidir.
• Arapça Farsça tamlamalarla yüklü bir dil kullanılmış.
Batıdan alınan “sone, terza-rima, triyole, balad” nazım şekilleri kullanılmış.
Serbest müstezatı da kullanmışlar.

• Beyit bütünlüğü kırılmış; şiir, düz yazıya yaklaştırılmıştır.


• Kulak için kafiye anlayışı benimsenmiş.
• Baskıdan dolayı karamsarlık, umutsuzluk, bunalım ve bireysel konular işlenmiş.

• Gazetecilikten dergiciliğe geçilen bir dönemdir.


• Sanatçıların geneli, Batı anlayışına uygun okullarda okuduklarından Batı
sanatçılarını yakından tanımışlar.

• Sanatçılarda aşırı Batı hayranlığı vardır. Bundan dolayı halktan kopuk bir
edebiyat olmuş.
• Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamışlar. Hece ölçüsünü de kısmen kullanmışlar.
• Romanlar teknik yönden başarılıdır.
• Tiyatro ve gazetecilik için sönük bir dönemdir.
SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI
Formül(sadece ünsüzler): HaSaT HaCıM
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
SÜLEYMAN NAZİF
TEVFİK FİKRET

HÜSEYİN CAHİT YALÇIN


Cenap Şehabettin
MEHMET RAUF

Servetifünun dönemi bağımsız sanatçılar: (formül: AH)


AHMET RASİM, HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
TEVFİK FİKRET(1867/1915)

Asıl adı Mehmet Tevfik’tir. İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesini birincilikle bitirdi. 1896 da
Servet-i Fünun dergisini Yazı İşleri Müdürlüğüne getirildi. Ağır bir şeker hastalığına yakalandı
ve kolundan olduğu ameliyattan sonra yaşamını yitirdi.

• Servet-i fünun en önemli şairidir.


• Divan edebiyatıyla bütün ilişkilerini kesmiştir.
• Dili ağır ve süslüdür.
• Serbest müstezat, sone, terza rimayı kullandı.
• Parnasizm’in etkisinde kaldı.

• Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamış.


• İstanbul’u anlattığı şiirlerinde çirkinlikler ve kokuşmuşluklar vardır.
• Şiirlerinde bir karamsarlık vardır.
• Sanat hayatını iki dönemde inceleyebiliriz:
• 1. Sanat sanat içindir görüşünü benimsediği dönem.
• 2. Sanat toplum için, yani toplumsal sorunları anlattığı dönem.

• Bütün dinlere, kutsal değerlere karşı çıkmıştır. (insanları birbirine düşürdüğünü sandığı için)
Eserleri:

Şiir: Rübab-ı Şikeste (Kırık Saz), Rübab’ın Cevabı,

Sis (İstanbul’u olumsuz yönleriyle anlatır. Fahişe bir kadına benzetir ve


istibdat yönetimine nefretini dile getirir.)

Doksan Beşe Doğru (İttihat ve Terakki’nin Meclis-i Mebusan’ı


kapatmasını eleştirir), Tarih-i Kadim (Din kurumunu eleştirir.)

Şermin (Çocuklar için hece ölçüsü ile yazdığı şiir kitabıdır.)


Haluk’un Defteri (Oğlu için yazdığı şiiridir)
Bir Lahza-yı Tahayyür (Sultan Abadulhamit’e olan nefretini dile
getirmiş)
Cenap Şehabettin (1870/1934)

Manastır’da doğdu, İstanbul da yaşamını yitirdi. Babasının Plevne’de


şehit düşmesinden sonra ailesi ile İstanbul’a geldi. Asıl mesleği
doktorluktur. Hekim yüzbaşı olmuş.

• Tevfik Fikret’ten sonra Sevet-i fünunun en önemli şairidir.


• Dili süslü ve ağırdır.
• Parnasizm ve Sembolizmden etkilenmiş.
• Sana sanat içindir görüşünü benimser
• Şiir ve düz yazı alanda eser vermiş

• Şiir de musikiye önem verdiğinden bütün şiirlerini aruz ile yazmıştır.


(sembolizmin etkisi)
• Aşk ve tabiat temalarını işler.
• Hece ölçüsünü “parmak hesabı” diye nitelendirmiş.
• Gezi türünün bu dönemdeki tek temsilcisidir.
Cenap Şehabettin ESERLERİ:

Gezi yazısı: Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları

Şiir: Tamat, Elhan-ı Şita(Bu şiirinde kış manzaralarından söz etmiş,


okuyucularına karın yağışını hissettirmiş .) Evrak-ı Leyal

TİYATRO: Yalan, Körebe, Küçük Beyler.


DÜZ YAZI: Nesr-i Sulh, Ners-i Harp, Evrak-ı Eyam,
Özdeyiş: Tiryaki Sözler
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL(1866/1945)

İstanbul’da doğdu. Özel Fransızca dersler almış. Atatürk’ün eşi Latife Uşşaki’nin
amcasıdır.

• Servet-i Fünunun en önemli roman ve hikayecisidir.


• Modern anlamda Türk romanın kurucusudur.
• Realizm ve Natüralizmden etkilenmiştir.
• Romanlarında İstanbul’u işler, hikayelerinde ise Anadolu ve köy yaşamını işler.

• Romanlarında kişiliğini gizler.


• Eserlerinde geniş tasvirlere ve psikolojik tahlillere yer vermiş.
• Bireysel konuları işlemiştir.(Sürekli yakınma, karamsarlık, hayal kırıklığı,
mutluluğu arayıp bulamama)
• Dili ağır ve süslüdür. Fakat romanlarını Cumhuriyet döneminde tekrar
sadeleştirir.
• Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil tipi Servet-i Fünun sanatçılarını temsil eder.
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL’İN ESERLERİ:

Roman: Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Nemide, Sefile, Ferdi ve


Şurekası
Mai ve Siyah(Batı tekniğine uygun ilk romandır. Yani batılı anlamda ilk
romandır. Baş kahramanı Ahmet Cemildir.)
Aşk-ı Memnu (Bihter, Adnan Bey)

Hikaye: İzmir Hikayeleri, Aşka Dair, Onu Beklerken, Bir Yazın Tarihi,
Kadın Pençesi, Solgun Demet.

Anı: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi


Tiyatro: Kabus, Füruzan, Fare
Makale: Sanata Dair
MEHMET RAUF(1868/1945)

İstanbul’da doğdu. Tevfik Fikret’in halasının kızı Sermet Hanım ile evlendi..
Bahriye mektebini bitirdi. Deniz subayı oldu. İkinci Meşrutiyet döneminde
ZAMBAK adlı açık saçık hikaye yayımlatınca subaylıktan atıldı. Üç kez evlendi.
Mutsuz bir yaşam bir yaşam sürdü. Son günleri sefalet içinde geçti.

• Servetifünun’da Halit Ziya Uşaklıgil’den sonra en önemli roman ve hikayecidir.

• Eserlerinde psikolojik tahlillere geniş yer verir.


• Dönemine göre dili sadedir.
• Realizm ve natüralizm akımından etkilenmiş.
• Roman ve hikayelerine kendi kişiliğini katmıştır.

• Romantik duyguları ve aşkları işlemiştir.(İnsanın iç dünyası, hüzün, karamsarlık).


Eserlerinde sosyal hayata pek yer vermemiş.
• İlk psikolojik romanı yazmıştır.(Eylül)
MEHMET RAUF’UN Eserleri:

• Roman: Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Karanfil ve


Yasemin, Eylül(İlk psikolijik roman. Kahramanları: Necip,
Süreyya, Suad)

• Hikaye: Aşıkhane, Aşkın Tarihi, Son Emel, Kadın İsterse


• Mensur Şiir: Siyah İnciler
• Tiyatro: Pençe, Cidal, Sansar.
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN(1875/1957)

Balıkesir’de doğdu. Türkçe ve Fransızca öğretmenliği yapmış. Servet-i


Fünun’dan ayrılınca milletvekili olmuş.

• Roman ve hikayelerinde realist bir çizgide ilerler.


• Dili sade ve açıktır.
• İstiklal mahkemelerinde yargılanmış Malta ve Çoruma gönderilmiş.

• 1901 yılında çevirdiği (Fransızcadan) Edebiyat ve Hukuk adlı


makaleden dolayı Servet-i Fünun kapatılır.

• Tevfik Fikret ile beraber Tanin gazetesini çıkarmıştır.


• Eleştirileri ile ön plandadır.
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN’IN ESERLERİ:

Roman: Nadide, Hayal içinde

Makale-Eleştiri: Kavgalarım

Hikaye: Hayattı Muhayyel, Hayat-ı Hakikiye Sahneleri, Niçin


Aldatırlarmış

Anı: Edebi Hatırlar, Siyasi Hatıralar


SÜLEYMAN NAZİF(1869/1927)

Diyarbakır’da doğdu. Babası hem tarihçi hem de şair olan Sait Paşa’dır.

• Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenmiş.


• 1908 den sonra toplumcu şiirler yazar.
• Namık Kemal’in etkisi ile Vatan, özgürlük, eşitlik konularında şiirler
yazar.

• İstanbul’un 1918 işgali üzerine “Kara Bir Gün” adlı yazısını yazar,
İngilizleri çok ağır eleştirdiği için ölüm tehlikesi atlatır ve Malta’ya sürgün
edilir.
• Önlü bir hatiptir.

ESERLERİ
ŞİİR: Gizli Figanlar, Firak-ı Irak, Malta Geceleri
Makale: Çal Çoban Çal, Batarya ile Ateş
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ BAĞIMSIZLAR SANATÇILAR : AHMET RASİM
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

1. HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR(1864/1944)

• Edebiyatımızda natüralizmin en önemli temsilcisidir.


• Sokağı edebiyata taşıyan sanatçıdır.
• Ahmet Mithat Efendinin geleneğini sürdüren sanatçıdır.
• Sanat TOPLUM içindir, görüşünü benimsemiştir.
• Dili sade ve açıktır.

• Romanları teknik bakımından kusurludur.


• Romanlarında toplumsal eleştiri vardır.
• Gözlem ve betimlemeye önem verir(natüralizm)
• Eserlerinde Tanzimat’tan Cumhuriyet sonrasına kadar olan toplumsal dönemleri
inceler.
• Eserlerinde İstanbul’u ve İstanbul’un yaşamını anlatır.
• Şık romanı ile tanınmıştır.(ilk eseridir.)
• Halkın cahilliğini, insanların batıl inançlara olan düşkünlüğünü anlatır.
• Romanlarındaki tipler aşırı ihtiraslı, aptal, sapık, şöhret düşkünü,
cahil vb. inşalardır.

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR Eserleri:


Roman:
Şık(Şöhret bey)
Şıpsevdi(Meftun Bey)
Gulyabani (Muhsine Hanım)=Adile Naşit’in çevirdiği film
Mürebbiye(Dehri Efendi, Anjel)
İffet, Tesadüf, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Cadı
 
Hikaye: Kadınlar Vaizi, Gönül Ticareti, Tünelden İlk Çıkış
Tiyatro: Hazan Bülbülü, İki Damla Yaş, Kadın Erkekleşince
2. AH M ET R AS İM( İ18 65 /19 32)

TBMM’nin üçüncü ve dördüncü dönemlerinde milletvekilliğini yaptı.

• Özellikle anı, fıkra, makale alanlarında ünlenmiştir.


• Fıkra türünün Edebiyatımızda ilk ustasıdır.
• Dili sade ve açıktır.

• Hüseyin Rahminin yaptığını, Ahmet Rasim anı ve fıkralarında


yapar(yani okuyucuya bilgi sunar.)
• Eserleri teknik bakımından kusurludur.
• Gözleme önem verir.

Eserleri:
Fıkra: Şehir mektupları, Eşkal-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım
Anı: Gecelerim, Falaka
DİĞER DERS GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE…

You might also like