You are on page 1of 52

DİL BİLİMİNE GİRİŞ

NİZAMETTİN KARABULUT 200103076


İBRAHİM DELİBAŞOĞLU 200103103
İSLAM OKUMUŞ 200103102
Dilbilim Nedir ?

 Dilbilim, insanın diğer canlılardan ayrıcalık belgesi olarak kabul


edilen dili ve ona bağlı olarak düşünceyi ve davranışı inceleme alanı
olarak seçer. Dilbilim çalışmaları, tek tek dilleri daha çok tarihsel
gelişimi, coğrafi görünümleri ve dilbilgisel kuralları açısından
sorgulayan filolojik çalışmalardan (örneğin Türk dili ve edebiyatı ya
da İngiliz dili ve edebiyatı alanlarında olduğu gibi) farklılık gösterir.
 Çünkü dilbilim alanında dil, ürünü olduğu insan
beyninden, onu kullanan bireyden ve kullanıldığı
toplumsal durumlardan, etkilendiği kültürel çerçevelerden
ayrılmadan ele alınmaktadır. Bu nedenle de dilbilim
çalışmalarında önce insanın dil davranışı betimlenmekte,
ardından insanın dil davranışının tek tek dillerdeki
görünümleri üzerinde durulmaktadır.
 Dili felsefenin, bilimin ve düşüncenin ayrıcalıklı bir
konusu yapmak henüz değerini tam anlamıyla
kavrayamadığımız bir tutumdur. Dil, yüzyıllardan beri
özgül bir düşünce konusu olmasına karşın, dilbilim
göreceli olarak yeni bir bilim dalıdır.
 İ.Ö. Beşinci yüzyıldan başlayarak, eski Yunanlılar dile
felsefe açısından yaklaşmışlar; bunun sonucu da bu
felsefenin özünü doğal/uzlaşma karşıtlığı oluşturmuştur.
Doğalcılara göre insan dilindeki sözcükler anlamlarını
doğuştan kazanmıştır. Bu bakımdan, sözcüklerle bunların
gösterdikleri nesneler ve kavramlar arasında doğuştan
gelen bir bağ vardır.
 Bu nedenle, sözcüklerle gösterdikleri nesneler arasındaki
bağıntılara ilişkin her türlü düşünceyi ilke olarak
benimseterek yüzyıllarca sürecektir.
 Bütün bunlara karşın, dil yine de en az bildiğimiz doğal
olgulardan biri olmayı sürdürür. Aslında dil kadar insana yakın ,
dil kadar insandan ayrılmaz. Bir nesne yoktur. Kavga ederken de,
sevgi sözcükleri söylerken de hep dili kullanırız.
 F. de Saussure’ün de belirttiği gibi, dil sadece dilcilerin işi
değildir. Günümüz dilbilimi birkaç dilbilimcinin çalışması sonucu
ortaya çıkmış bir bilim dalı değil, 2500 yıllık uzun, tarihsel bir
geçmişten miras aldığı ilke ve kavramları eleştirip geliştirerek
oluşmuş, oluşumunu bugün de sürdüren bir bilim dalıdır.
 Yunan ve Roma kültürünün düşünce sınırları göz önüne
alınmazsa geleneksel batı dilbilgisi yapılarının işleyişlerini
anlamak biraz zorlaşır. Bu durumda, dilbilimle ilk kez
karşılaşan, uzman olmayan bir kimse ya da öğrencinin
dilbilim tarihçesine ilişkin biraz da olsa bilgi edinmesinin
yararlı olacağı kanısındayız.
 F. de Saussure’ün Genel Dilbilim Dersleri’yle bilimsellik
özelliği kazanan dilbilim, genellikle F.de Saussure öncesi
dilbilim ve F. de Saussure sonrası dilbilim olarak
incelenmektedir.
 F. De Saussure öncesi dilbilim (Artzamanlı
dilbilim;Yapısalcılık öncesi dilbilim)
 İ.Ö. 5. yüzyıl Kuralcı dilbilgisi
 1660 port- royal dilbilgisi
 1816 Karşılaştırmalı ve tarihsel dilbilgisi
 Yeni gramerciler
 F.Saussure sonrası dilbilim; ( Yapısalcılık/Eşzamanlı
dilbilim)
 1857-1913 Ferdinand de Saussure
 1916 Genel Dilbilim Dersleri
 1926 prag Dilbilim çevresi
 1932 Kopenhag Okulu, Glossematik
 Amerikan Yapısalcılığı
 Sözcelem kuramları
 Edimbilim
1.YAZININ İCADI
 Dilin incelenmesi yazının ortaya çıkışıyla başlamıştır.
Gerçekten de, bir yazı dizgesi oluşturmak için, incelenmek
istenen dilin yapısını bilmek gerekir.
 Yazı, bir doğal dilin grafik işaretleri yardımıyla
gerçekleşmesi ya da tasarımıdır. Bilindiği gibi, insan önce
sesler çıkarmış yani konuşmuş, sonra yazmıştır. Sesten
imgeye geçiş insanın zekâsının benzersiz bir etkinliği,
insanın evreminin binlerce yıllık serüveninin yetkin bir
ürünüdür.
Bir Çin atasözü şöyle der:

‘ En soluk mürekkep en sadık belleğe yeğdir.’


1.2 KARŞILAŞTIRMALI DİLBİLGİSİ

Önce İtalyan misyoner Sassetti, daha sonra İngiliz Sir W. Jones’ın


Sanskritçeyi keşfetmesiyle ortaya çıkan diller arasındaki akrabalık sorunu,
yirminci yüzyıl dilbiliminin doğrultusunu belirleyen temel işlev olmuştur.
Slavca, Keltçe,Germence, Romanca gibi gruplar içinde bazı dillerin
akrabalıkları ortaya çıkarıldı ve bu dillerin Hint-Avrupa denilen varsayımsal
bir anadilden doğduğu görüşü ortaya atıldı. Sanskritçe de bununn en eski
kanıtlarından biri olarak kabul edildi.
Bunun sonucunda karşılaştırmalı dilbilgisi, dilbilimi dillerin evrimini
inceleyen bir bilim durumuna getirecek, karşılaştırmalı bir yönetimin
geliştirilmesine olanak sağlamıştır.
1.3 TARİHSEL DİLBİLGİSİ

 Dil olgularının yöntemli ve tarihsel bir incelemeyle ele alınması


zorunluluğu Danimarka’da R. Rask, Almanya’da da J.Grimm’in
çalışmalarıyla kesinlik kazanmıştır. Germen dillerinde yazılmış çok
sayıda metnin incelenmesi, J. Grimm’in ünsüz değişimi yasasını ya da
kuralını ortaya koymasını sağlamıştır.
 1865 yılında, A. Schleicher Darvinci Kuram ve Dilin Bilimi adlı
anlamlı bir başlık taşıyan bir yapıt yayınlanmıştır. Daha sonra
Fransa’da M.Brêal tarafından 1870 yıllarına doğru başlatılan,
karşılaştırmalı tarihsel dilbilim gelişirken, Almanya’da da Yeni
Gramerciler okulu kurulmuştur.
 Dili tarihsel bir sürece bağlı dönüşümler geçiren herhangi
bir varlık gibi incelemek gerekir. Dille ilgili bilgi, onu
yüzyıllar boyu etkileyen değişikliklerin betimlenmesine
bağlıdır.
 Bu yaklaşımın kazandırdığı bakış açılarını üç grupta
toplayabiliriz: sesbilgisel kurallar, dilbiliminin tarihsel
özelliği ve ruhbilime başvurma.
1.4DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

 Dilciler dünya dillerini türlere göre yapılan biçimbilgisel


sınıflandırma ve kökene göre yapılan tarihsel
sınıflandırma olmak üzere iki değişik açıdan
sınıflandırmaya çalışmışlardır.
1.4.1 Biçim bilgisel Sınıflandırma

 Bu sınıflandırma, büyük ölçüde, dilbilgisel yapılarında


benzerlik bulunan dilleri bir grupta toplar. Bu diller
arasında akrabalık olmayabilir; örneğin İngilizcenin
Çinceyle hiçbir akrabalığı yoktur; ama Fransızcayla
akrabadır.
1.4.1.1. Tek Heceli Diller

 Büyük ölçüde, tek heceli sözcükler ne türetmeyle ne de


çekimle biçim değiştirirler. Sözcükler hep aynı biçimi
korurlar. Biçimi değiştirmeden, sözcüklerin
sıralanmasında yapılacak bir değişiklik sözcüklerin her
birine bir işlev ve yeni bir değer verir.
1.4.1.2. Bağlantılı (Eklemeli) Diller

 Bu sınıfa giren dillerde sözcük değişmez, ona ek ve takılar


eklenerek sözcük çekilir ve türetilir. Her dilbilgisel ilişki
kendine özgü bir takıyla ifade edilir ve sözcüğün sonuna
çeşitli takılar, ekler sıralanır
 Türkçedeki /geldiler/ dizimi ‘gel-’ köküne geçmiş zaman
belirten /-di/ ekiyle/ -ler/ çoğul ekinin eklenmesiyle
oluşturulmuştur.
1.4.1.3 BÜKÜMLÜ DİLLER

 Çekimli dillerin bazı özellikleri vardır. Çekimli dillerde ön


ek, iç ek ve son ek bulunmaktadır. Eklenme yerleri
kelimede farklılık göstermektedir. Kelimenin önüne,
ortasına veya arkasına eklenebilirler. Bükümlü dillerde
ekler ünsüzlerden oluşmaktadır. Bükümlü dillerde çekim
sonrası kelimenin anlamı değişir ve yeni kelime ortaya
çıkar. Bu dilde yeni sözcüklerin oluşturulması sırasında
kök değişmektedir.
ÖRNEK:
1.4.1.4 ÇOK BÜKÜMLÜ DİLLER

 Bu dillere örnek olarak groeland dili gösterilebilir. Bu


dillerde tek bir köke eklenen belirteç veya takılarla ya da
kökün dönüşümleriyle uzayan sözcük bir tümce oluşturur.
1.5 KAYNAK AÇISINDAN DİLLER

 Kaynak bakımından birbirine yakın olan diller bir aile teşkil


ederler.
 Dünya dilleri bu şekilde çeşitli dil ailelerine ayrılırlar. Bir dil
ailesi tarihin bilinmeyen devirlerinde bir ana dilden çıkan dillerin
oluşturduğu topluluktur. Bu diller arasındaki benzerlikler böyle
bir varsayımı kuvvetlendirmektedir.
 Bir ana dilin yazılı belgeleri olmadığı halde birçok özelliklerini
kendisinden türemiş bulunan ailedeki dilleri karşılaştırarak tespit
etmek mümkün olabilmektedir.
 Yer yüzündeki dil aileleri konusunda kesin bir sayı vermek
zordur. Bazı dil bilimciler dil ailelerinin sayısını kırk, elli
arasında gösterirken , bazıları yüzün üstünde dil ailesinden
söz ederler. Tarihsel açıdan , başka bir deyişle kaynak
açısından sınıflandırma yöntemine ilişkin bu çelişkili
önerilere karşın Hint – Avrupa , Ural – Altay , Hami –
Sami dil grupları dışında Güney – Doğu , Asya Dilleri ,
Okyanusya ve Avustralya Dilleri Grubundan söz edilebilir.
HİNT AVRUPA DİLİNİN DOĞUŞU

Hint- Avrupa dilleri, günümüzde Amerika, Avrupa ile Batı ve Güney Asya'da


yaygın şekilde konuşulan dil ailesidir. Tıpkı İspanyolca, Fransızca, Portekizce
ve İtalyanca vb. dillerin tümünün Latinceden geldiği gibi Hint-Avrupa dillerinin
de artık konuşulmayan Proto -Hint-Avrupa olarak bilinen farazi bir dilden
geldiği düşünülüyor.
Bu dili en eski konuşanların aslında Ukrayna'da ve komşu bölgelerde Kafkasya
ile Güney Rusya çevresinde yaşamış olmaları, daha sonra Avrupa'nın geri kalan
kısmına ve sonradan Hindistan'a doğru yayılmış olmaları olasılığı yüksektir.
Proto -Hint-Avrupa dilsel bütünlüğünün mümkün olan en erken son döneminin
MÖ 3400 civarında olduğu düşünülmektedir.
1.5.1 Hint – Avrupa Dilleri
HİNT – İRAN DİLLERİ

 Hint-İran Dilleri
• İran ve çevresinde 150 milyon kişi tarafından konuşulur. Bu
grup doğu ve batı İrani diller olmak üzere iki alt gruba
ayrılır.
• Batı grubuna ait diller Farsça, Kürtçe, Zazaca, Goranice,
Gilnice ve Beluçice'dir. ...
• Doğu grubuna ait diller : Tacikçe, Soğdca ve Osetçe'dir. 35
milyon kişi tarafından konuşulur.
Nerelerde Konuşulur:
BALTIK – SLAV DİLLERİ

 Baltık-Slav dilleri, Hint – Avrupa dil ailesinin bir dalıdır.


Geleneksel olarak Baltık ve Slav dillerini içerir.
 Baltık ve Slav dilleri, başka Hint-Avrupa dil ailelerinde
bulunmayan ve ortak bir gelişim dönemine işaret eden
birçok dil özelliğini paylaşmaktadır.
Nerelerde Konuşulur:
İTALİK – KELT DİLLERİ

İTALİK GRUBU : Latince `den türemiş Kelt Grubu


bütün Roman dilleri

Başlıca örnekleri : İtalyanca , Fransızca , Brötanca , Galce , İrlanda dili , İskoç , İskoç
Portekizce , Rumence , Katalanca Galcesi
GERMEN GRUBU

 Germen dilleri; Hint-Avrupa dil topluluğunun büyük bir


kolunu oluşturur. Üç ana bölümde incelenir.
 1) Batı Germen Dil Topluluğu:
 a) Yukarı: Almanca, Yiddish,
b) Aşağı: Dutch, Flemence, Afrikaans,
c) Anglo-Frisian: İngilizce, Frisian,
 2) Kuzey Germen Dil Topluluğu:
 Norveççe, Icelandic, İsveççe, Danimarkaca (Danca),
 3) Doğu Germen Dil Topluluğu:
 Gothic.
Nerelerde Konuşulur:
Bu dillerin dışında diğer Hint – Avrupa dilleri
şunlardır.
YUNANCA ARNAVUTÇA ERMENİCE TOHARCA ESKİ
ANADOLU
DİLLERİ
HİTİTÇE ,
LUVİ , PALA
DİLLERİ
1.6 HAMİ – SAMİ DİLLERİ

 Sami dillerini Hint – Avrupa dillerinden ayıran özellik ,


sesli harflerin ikinci derecede rol oynamasıdır. Kök , Sami
dillerinde sözcüğün temelini oluşturur.
 Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'da konuşulan dil ailesi.
Yeryüzünün en eski dil ailelerinden biri olan Sami-Hami
dilleri, bükümlü diller sınıfındandır. Bugün birçoğu ölü dil
durumundadır.
 Bu dillerin yerini bugün Arapça almıştır. Gerçekten de
Sami-Hami dillerin en gelişmiş olanı Arapçadır. Arapça
bugün bütün İslâm dünyasında ortak bir dil ve kültür dili
durumundadır.
 Sami-Hami dilleri iki ana kola ayrılır:

 1) Sami diller (Akadca, Babilce, Ugarit dili, Eski Kenanca,


Fenikece, İbranca, Aramca, Süryanca, Yeni Arapça, Arap
lehçeleri, asıl Arapça, Habeşistan dilleri, vb);

2) Hami diller (Eski Mısırca, Kıptice, Libya-Berberi


dilleri, Kuşi dili).
Nerelerde Konuşulur:
1.7. URAL – ALTAY DİLLERİ

 19. yüzyılda ve bazı ülkelerde 20. yy ortalarına kadar


yaygın biçimde kabul edilen, Ural ve Altay dillerini bir
arada toplayan hipotezdir.
1.8. GÜNEY DOĞU ASYA DİLLERİ

ÇİNCE VE TİBETÇE DİLLERİ


ÇİNCE
TİBETÇE
BİRMANCA
THAİ DİLİ
1.9. OKYANUS VE AVUSTRALYA DİLLERİ

ENDONEZYA DİLİ
JAVA
MALAYA
MALGAŞ (AFRİKA)
HAVAİ DİLİ
Dilin incelemesi nasıl ortaya çıkmıştır ?

 Dilin incelemesi yazının ortaya çıkmasıyla başlamıştır


diyebiliriz. Yazıyı icat edip bütün insanlığa mal eden
kişiler dil üzerine çalışan dil bilimcilerdir.
 Günümüzde veya geçmişte var olan bütün dillerde dil
bilimcilerinin emeği vardır desek yanlış olmaz.
 Dil, diğer insanlarla bütün ilişkilerimizde bize aracılık
eder ve sosyal bağlarımızı düzenleyen bir araç olarak
hayatımızın her alanında bizlerin yanında bulunur. Evde,
okulda, sokakta, çarşıda, iş yerinde ve her yerde dille
iç içe yaşarız. Dil doğuştan bilinemez.
  Dünyaya gelen bir bebek ilk aylarda ağlamalar, taklitler,
birtakım hareketlerle anlaşma sağlamaya çalışır. Zamanla
kulağına gelen seslerin belli kavramlara, hareketlere,
varlıklara karşılık olduğunu anlamaya başlayarak dil
öğrenimine adım atar. Dilin nasıl oluştuğunu kesin olarak
bilebilmenin bir yolu yoktur. İzleri yarım milyon yıl
öncesine kadar dayanan insan yaşamına bakıldığında
insanların bu işi nasıl geliştirdiklerine dair bir kanıt
bulunamamıştır. Bu kanıt boşluğunda birçok teori ortaya
atılmıştır.
KAYNAKÇA

 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/153280
 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/411255
 http://linguistics.ankara.edu.tr/dilbilim-nedir/
 http://dad.boun.edu.tr/tr/download/article-file/302981
 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/612217
 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1551181
 https://www.kulturportali.gov.tr/portal/dunyada-dil-aileleri
 https://kelimeler.gen.tr/dil-ailesi-nedir-ne-demek-91127
 https://tdk.gov.tr/dosyalar/TDD/2009s687/2009s68701AKALIN.pdf

You might also like