Professional Documents
Culture Documents
Ms 2. Yüzyil - Ms 15. Yüzyil Felsefesi̇
Ms 2. Yüzyil - Ms 15. Yüzyil Felsefesi̇
SINIF
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
Her ikisinin ( İslamiyet- Hristiyanlık) ilahi bir din olması sebebiyle de ortak bir
temel söz konusudur.
Ancak;
Her felsefi düşünce ortaya çıktığı kültürel, siyasi, sosyal koşullar
içerisinde değerlendirilmeli ve bağımsız bir biçimde başka bir çağın
koşulları ile yargılanmamalıdır.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe
Hristiyan Felsefesi
•Clemens (150-215)
•Tertullian (155-240)
•Augustinus (354-430)
•Boethius (480-524)
•Erigena (810-877)
•Anselmus (1033-1109)
•Aquinalı Thomas (1225-1274)
•Ockhamlı Wiliam (1285-1349)
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf
Felsefe
İslam felsefesi
Soru: MS 2. Yüzyıl –MS 15. Yüzyıl felsefesinin, çok uzun bir zaman dilimini
kapsamasına ve iki faklı din üzerinde yükselmesine rağmen kendi içinde
bütünlüklü bir yapı göstermesinin nedenleri nelerdir?
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe
Çözüm: İlk Çağ ve Orta Çağ felsefeleri bilgeliğe yüklenilen anlam bakımından
farklılaşmaktadır. Bilgelik Tanrısal olanın bilgisinin peşinde koşmaktır.
Doğru cevap: C
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
Hristiyan Felsefesi kendi içinde Patristik ve Skolastik olmak üzere iki farklı
döneme ayrılmaktadır:
Kozmolojik Kanıtlama
Kötülük Problemi
“Eğer Tanrı varsa ve mutlak güç sahibi ise ve insanın iyiliğini istiyorsa
neden dünyada kötülük var, Tanrı neden kötülüklere engel olmuyor?”
Tümeller Problemi
Tümeller kavramı, bir sınıfı oluşturan, bütün üyeleri içine alan genel
kavramlar için kullanılır. Varlıklar ve nesneler içerdikleri özelliklerin
benzerlikleri üzerinden soyutlanarak tümel kavramlara dönüşürler.
Tümel kavramlar nesneler hakkında genelleştirilmiş geçerli bilgi
imkanı sunarlar.
Platon’un idealar adını verdiği tümel kavramlar, nesnelerden
bağımsız bir varlığa sahiptirler. Aristoteles’te ise ideaların kendi
başlarına bir gerçeklikleri yoktur, nesnelerin içindedirler. Tümel
kavramların nesnelerden bağımsızlığı ve Tanrı’daki varlıkları MS
2.-15 yüzyılda sorgulanmış ve dönemin problemleri çerçevesinde
yeniden yorumlanmıştır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri
Tanrı ile insan arasında bir aracıyı kabul etmeyerek deist bir yaklaşım
sunan Râzî, natüralist bir görüş ortaya koymuştur. İbnü’r Râvendi ise
Tanrı’nın varlığını kabul etmeyerek gerçek varlığın maddesel olduğunu
savunarak materyalist bir tavır geliştirmiştir.
Fârâbî ise akıl ve irade sahibi olarak ifade ettiği insanın seçme
ve eyleme özgürlüğüne de sahip olduğunu belirtmiştir ve
özgürlüğün akabinde gelen sorumluluğa işaret etmiştir. İnsanın
özgür aynı zamanda sorumlu bir varlık olduğunu vurgulamıştır.
Fârâbî
Fârâbî, insanların mutlu ve erdemli yaşamlarının erdemi temele alan
ideal bir devlet anlayışı içerisinde mümkün olacağını savunur. Ona göre
bireylerin erdemli hale getirilmesi devletin en önemli görevidir. O devleti
yöneten kişinin de erdem bakımından yetkin olmasını ister.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri
İbn Haldun:
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
Gazâlî
Aklın hakikate ulaşmadaki yeterliliğini sorgulayan Gazâlî, aklın gücünü
yetersiz bulmuş, aklın sınırları olduğunu ifade etmiştir. Ona göre maddi
şeylerin bilgisi, duyu organları ile elde edilirken manevi şeyler ise kalpten
gelen bir tür sezgi ile bilinebilir. Gazâlî vahyin bilgisini güneşe, aklın
bilgisini ise göze benzetir. Görmek için hem göze hem ışığa ihtiyaç vardır.
İbn Rüşd
İbn Rüşd, Gazâlî’den sonra felsefe ve din birlikteliğini yeniden kurmaya
çalışmıştır. İnancı akıl ile temellendiren düşünür, Yaradanın insanları her
şeyi akıl ile değerlendirmeye davet ettiğini belirtir. Aklı temel bir ölçüt olarak
görür, insanın hem doğru bilgiye hem de Tanrı’ya akıl yolu ile
ulaşabileceğini savunur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri
Cevap: C
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri
Soru: İbn Rüşd’e göre akıl yoluyla doğru bilgiye ulaşılır ve akılsal
olan inançsal olandır.
Buna göre İbn Rüşd’ün aşağıdakilerden hangisini savunması
beklenmez?
Cevap: B
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri
Soru: Gazâlî’ ye göre akıl hakikatin tümünü değil, belli bir kısmını
bilebilmektedir. Hakikatin tümü ise aklı aşan bir durumdur. Akıl, hakikate
değil ama kendi sınırları içerisindeki bilgiye ulaşabilme imkânına sahiptir.
Hakikat hiçbir şekilde aklın kendi kavrayış sınırı ile sınırlandırılabilecek
bir şey değildir. Bütün varlığın zemini olan ontolojik gerçeklik yani hakikat
aklı da aştığı için, rasyonel düşünceye kapalıdır.
Buna göre Gazâlî’de hakikat akıl ilişkisini anlatan ifade
aşağıdakilerden hangisi olabilir?
Cevap : C
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
St. Augustinus
Tinsel bir töz tasavvur edebilmiş olsaydım onların bütün aldatıcı delilleri bir
darbede yıkılmış ve zihnimden çıkmış olacaktı ama maalesef tasavvur edemedim.
Yine de bu dünyanın fiziki boyutu ve bedensel duyularla idrak edilen bütün bir doğa
alanı söz konusu olduğunda kendimi düşünmeye vakfettiğim ve kıyaslamaya
verdiğim ölçüde filozoflardan pek çoğunun iddialarının daha kabul edilebilir olduğu
sonucuna vardım. Sonuçta, genel olarak yorumlandığı şekliyle, Akademi Okulunun
tarzında, her şeyden şüphe ederek ve her konuda tereddüt içine düşerek
Manişeizmi terk etmeye karar verdim. Çünkü bir şüphe hali içinde kaldığım sürece
daha önce kendisini bir takım filozoflara tercih ettiğim bir tarikata bağlı kalmaya
devam etmemem gerektiği hissine kapıldım. Bununla birlikte İsa’nın kurtarıcı
adından bir haber oldukları için hasta ruhumun tedavisini bu filozoflara bırakmayı
şiddetle reddettim.
Augustinus/İtiraflar/Akt. Cevizci
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi
11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)
Tanrı insandadır, insan Tanrı’dadır (…) Eğer bende mevcut olmasaydın Tanrı’m,
ben var olmazdım; hiçbir şey olurdum. Daha doğrusu her şey Sen’den, Sen’in
aracılığınla ve Sen’inle var olur; Sen’de olmasaydım hiç olurdum..
…..
Ey Rabb’im senin hoşuna gidebilmek için bu şeyleri bilmek yeterli midir? Bütün
bilimsel bilimleri bilmesine rağmen seni bilmeyen insana ne yazık, bilimlerden
haberi bile olmayan ama seni tanıyan insana ne mutlu! Hem bilimleri bilen hem
de seni tanıyan insan, mutluluğunu bilimleri bilmeye borçlu değildir; seni
tanıyarak seni bir Tanrı gibi yüceltiyorsa, sana şükrediyorsa ve boş
düşüncelerinde kendini kaybetmiyorsa o zaman mutluluğu sadece senden
gelecektir.
….
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)
…..
Tanrı iyidir ve yarattıklarından çok daha değerlidir. Tanrı iyi olduğu için iyi
varlıklar yarattı ve onları nasıl da çevreliyor ve kaplıyor (….) Tanrı iyi şeyler
yarattığına göre kötü nereden geliyor? Zavallı yüreğimden böyle
düşünceler geçiyordu, ayrıca ölüm korkusunun ve gerçeği boşuna aramış
olmanın getirdiği kaygılar yüreğimi tedirgin ediyordu.
…..
Kötünün ne olduğunu aradım ve onun bir töz olmadığını keşfettim. Kötülük;
yüce tözden yani Tanrı’yı senden yüz çevirten, bu içten zenginlikleri
reddeden, daha aşağı seviyedeki şeylere dönerek dışarıda gururla şişinen
bir iradenin ahlak bozukluğudur.
Augustinus /İtiraflar
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)
Fârâbî
Her insan kendini devam ettirmek ve en üstün mükemmelliği elde etmek için birçok
şeye muhtaç olan bir yaratılışta (fıtrat) varlığa gelmiştir. Onun bu şeylerin hepsini tek
başına sağlaması mümkün değildir. Tersine bunun için o, her biri kendisinin özel bir
ihtiyacını karşılayacak birçok insana muhtaçtır. Her insan bir başka insanla ilgili
olarak aynı durumdadır. Bundan dolayı insan sahip olduğu tabii yaratılışının kendisine
verilmesinin gayesi olan mükemmelliğine ancak birbiriyle yardımlaşan birçok insanın
bir araya gelmesi ile ulaşabilir. Bu insanlardan her biri sözü edilen insanın özel bir
ihtiyacını karşılar. Toplumun bütününün katkısı sonucunda herkesin varlığını devam
ettirmek ve mükemmelliğe erişmek için muhtaç olduğu şeyler sağlanmış olur.
İnsanların büyük sayıda varlığa gelmesinin ve bazısı mükemmel, bazısı eksik,
kusurlu olan insani toplumlar kurarak dünyanın oturulabilir kısmında bir araya
gelmelerinin nedeni budur.
……
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)
Erdemli, mükemmel şehir bütün organları canlı varlığın hayatını tam kılmak ve onu
bu durumda tutmak için birbirleriyle yardımlaşan tam ve sağlıklı bir bedene benzer.
Şimdi bedenin organları birbirinden farklı ve bu organların tabii yaradılışları da
birbirinden üstündür. Onlar içinde amir bir organ -kalp- ve mertebe bakımından bu
amir organa yakın olan organlar vardır. Bunların her biri tabiat bakımından kendisiyle
bu amir organın amacına uygun olarak fiilini yaptığı bir kuvvetle mücehhez kılınmıştır.
…..İşte bu durum şehir için de geçerlidir. Onun da parçaları yaratılış bakımından
birbirinden
farklı ve bu parçaların tabi istidatları birbirinden üstündür. Şehirde amir olan bir insan
ve mertebeleri ona yakın olan başka insanlar vardır. ………
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL- MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
İbn Sînâ
…..Sonra bir buçuk yıl kadar ilim’e ilgi gösterdim ve mantık ile bütün felsefe
disiplinlerini tekrarladım. Bu süre içinde bütün olarak tek bir gece bile uyumadım
ve gündüzleri de ilimden başka bir şeyle meşgul olmadım. Kitapları önüme
topluyordum; baktığım her vesikada analoji yoluyla öncülleri tespit ediyor ve
onları bu kitaplar üzerinde düzenliyordum. Sonra da muhtemel olarak, sonuç
verecek olanlara bakıyor ve o meseledeki doğruluk benim için gerçekleşinceye
kadar onun öncüllerinin şartlarına dikkat ediyordum. Ne zaman bir mesele
konusunda tereddüt eder de kıyas konusunda orta terimi bulmayı
başaramazsam, camiye giderek namaz kılar ve her şeyi güzel yaratan Tanrı’ya
yalvarırdım. Tâ ki o güçlüğü bana açsın ve zor olan şeyler kolaylaşsın.
Tanrı’nın kendi özüne dair bilgisinin sonucu olarak İlk Akıldan türer. İlk
Akıl kendi ilke ve yaratıcısını düşünürken İkinci aklı, ruhu ve ilk göğün
cismini yaratır.
İkinci Akıl aynı bilişsel faaliyet içinde başka bir üçlünün doğuşuna yol
açar. Bu süreç ay altı evreni yöneten onuncu akla yani Etkin ve Faal akla
gelinceye kadar devam eder.
“Sen ve senin yanında bulunanlar için benim yolculuğum gibi bir yolculuk
mümkün değildir. Benim yolculuğumun yolu, sana ve senin yolunda bulunanlara
kapalıdır. Bu yolculuğu, tek başına kalmanın koşuluyla yapabilirsiniz. Bu durumda
da belirlenmiş, ileri ya da geri almanız olanaksız olan zamanı beklemelisiniz. Siz
konaklamalı bir yolculuğu seçmek, bununla yetinmek zorundasınız. Bir süre
yolculuk etmeli, bir süre de bunlarla birlikte bulunmalısınız. Ne zaman içinden
gelen büyük bir aşk, seni bunlardan ayırıp yolculuk etmeye yöneltirse beni
karşında bulursun. Ben sana yoldaşlık ederim. Yine onları arzulayacak olursan
beni bırakır, onların yanına dönersin. Bu yarım yolculuklar, senin onlardan
tümüyle ayrılışına kadar sürer” (Burada İbn Sînâ, insanın zamana karşı sınırlı bir
varlık olduğunu, etkin aklın yetkinliğine ölmeden ulaşamayacağını ve bu nedenle
yaşamı boyunca insanın bedensel eksikliklerden tümüyle sıyrılamayacağını
anlatmak ister)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)
Gâzâlî
Türk İslam Felsefesinde ayırıcı bir yeri olan Gâzâlî, din ve felsefeyi
uzlaştırma, dini felsefe yolu ile aklileştirme sürecinin doğrudan ve
dolaylı olarak sona erdiricisi olmuştur.
Akıl ile iman, felsefe ile din arasında kesin bir tercih yapan Gâzâlî,
rasyonel bir yoldan uzaklaşarak bir tür mistisizme yönelmiştir.
Kalp Gözü
Göz yıldızlara bakar ve onların sadece küçük bir altın lira büyüklüğünde
olduklarını görür. Daha sonra astronomi ilminin delilleri, o yıldızların
dünyadan kat kat daha büyük olduklarını ortaya koyar.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)
Bu hastalık amansız bir hâle geldi ve yaklaşık olarak iki ay sürdü. Bu iki aylık süre
içinde ben fiilen “safsatacı” (her şeyden şüphe eden) bir hâl üzereydim. Ancak
içinde bulunduğum bu durumu kimseye söylemiyor, sözlü olarak ifade etmiyordum.
Bu bunalımdan peş peşe deliller getirmek veya güzel sözleri ardı ardına sıralamak
yoluyla kurtulmuş değildim. Bu hastalıktan sadece Cenabıhakk’ın gönlüme
akıtmış olduğu bir nur sayesinde kurtulabilmiştim. … Hakikati keşif, işte bu nurdan
beklenmelidir.
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
İbn Rüşd
O Platon’un ayrı bir varlık alanı olarak tasavvur ettiği idealara bu dünyada yer
veren Aristocu görüşü benimsemiştir.
İbn Rüşd
Kendisini felsefeye adamış bir filozof,
İslami esaslara bağlı bir Müslüman.
İbn Rüşd’e göre dinin emrettiği hakikat, felsefenin araçları ile elde
edilebilir.
Tutarsızlığın Tutarsızlığı
Ayrıca bir kimse tüm dinlerin gerçek olduğunu bilse de onun bu dinler arasından en
üstün olanını seçmesi ve üstün olan dinin daha üstün bir din tarafından geçersiz
kılındığını bilmesi zorunludur. Bu nedenledir ki insanlar arasında İskenderiye’ye
(Felsefe Okulu’na) bağlı oldukları bilinen filozoflar, İslam dini kendilerine ulaşınca
Müslüman olmuşlardır. Aynı şekilde Rum toprakları olarak bilinen yerlerde bulunan
filozoflar da kendilerine İsa’nın dini ulaşınca Hıristiyan olmuşlardır.
(…) Vahiy alan kimseler arasında da bilgelik (hikmet-felsefe) hiç eksik olmamıştır. (…)
Her peygamber bilgedir (hakîm-filozof), her bilge peygamber değildir ama bunlar
peygamberlerin vârisi olan bilgin kimselerdir. (…) Tüm dinlerin kaynağı vahiydir, akıl ise
vahyin ayrılmaz bir parçasıdır. Kim yalnızca akla dayanan bir dinin bulunabileceğini
ileri sürerse bilmelidir ki böyle bir düzen, kaynağı hem vahiy hem akıl olan dinlerden
kesinlikle eksik olacaktır.
Hikmet, bilgelik, Tanrı, Filozof, mutluluk, ussal, din, yetkinlik, elit, erdem,
yorumlama, vahiy, akıl, peygamber.
İbn Rüşd, Platon’un ayrı bir varlık alanı olarak tasavvur ettiği idealara
bu dünyada yer veren Aristocu görüşü benimsemiştir.
İbn Rüşd’e göre dinin emrettiği hakikate ulaşmada felsefe faydasız bir yoldur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)
Soru: İbn Rüşd’e göre akıl yoluyla doğru bilgiye ulaşılır ve akılsal olan
inançsal olandır.
Buna göre İbn Rüşd’ün aşağıdakilerden hangisini savunması
beklenmez?
Cevap: B
FELSEFE 11. SINIF
2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ
“İncinsen de incitme!”
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
Hak Subhânehû ve Teâlâ, adamı dört türlü nesneden yarattı, dört bölüğe ayırdı. Dört
bölüğün de dört türlü ibadetleri, dört türlü arzuları ve dört türlü hâlleri vardır. Birinci bölük
âbidlerdir. Bunlar din kavmidir ve asılları yeldendir. Yel (hava), hem şifa verici hem
kuvvettir. Bu sebeple bunlarda gece gündüz Hakk’ın ibadetinden ayrılmazlar. Yel
esmeyince ekinler samanından ayrılmaz, bütün âlem kokudan helak olurdu. Öyle ki
dünyada ne varsa helal, haram, temiz ve pis hepsi din ile malum olur. Çünkü din kapısı ulu
kapıdır. İkinci bölük zahitlerdir. Bunların aslı ateştendir ve bunlar tarikat taifesidir. Bu
sebeple gece gündüz yanmaları, kendilerini yakmaları lazımdır. Her kim bu dünyada
kendisini yakarsa yarın ahirette türlü azaplardan kurtulacaktır. Şunu iyi bilin ki bir kez
yanan başka yanmaz. Üçüncü bölük, ariflerdir. Bunların aslı sudandır ve bunlar marifet
taifesidir. Su, hem kendisi temizdir hem de temizleyicidir. Bu sebeple hem temiz olmalı
hem de temizleyici. Dördüncü taife muhiplerdir. Bunlar hakikat taifesidir ve bunların aslı
topraktandır. Toprak teslimiyet ve rızayı temsil eder. Bu yüzden muhipte teslimiyet ve rıza
içerisinde olmalıdır.
Hacı Bektâş Velî, Makâlât
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
Mevlânâ
Onda ezeli ve ebedi, hem açık hem gizli olan Tanrı, mutlak bir
güzelliktir.
Onun sevgi ve aşk üzerine kurulu düşüncesinde, sevgi ve aşk bir bilme
tarzı, yolu olarak karşımıza çıkar.
Sen cihanın hazinesisin, cihan ise yarım arpaya değmez. Sen cihanın
temelisin, cihan senin yüzünden taptazedir. Diyelim ki âlemi meşale ve
ışık kaplamış. Çakmaksız ve taşsız olduktan sonra o, iğreti bir
rüzgârdan başka nedir?
Mevlânâ, Rubâîler
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
Yûnus Emre
Nefsin terbiyesi ile elde edilecek iyi ahlak Tanrı’ya ulaşmada gereklidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
Metin Yazma
İnanç- akıl ilişkisi içinde “Anlamak için inanıyorum” sözünden hareketle
felsefi bir deneme yazalım
Başlık:
Sonuç ve değerlendirme:
Kaynakça: