You are on page 1of 128

FELSEFE 11.

SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya


Çıkışı
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Orta Çağ Felsefesi olarak da adlandırılan MS 2. Yüzyıl-MS.15. Yüzyıl Felsefesi


düşünce tarihinin en uzun dönemini oluşturmaktadır.

Felsefe ve Din birlikteliğini gördüğümüz bu dönemde inanç ve inancın akıl


yolu ile temellendirilmesi merkezde yer almaktadır.

Hristiyanlık ve İslamiyet, bu doğrultuda, MS.2. yy-MS.15 yy felsefesini


şekillendiren en önemli etkenlerdir.

Temsili Beyt’ül Hikme


MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

MS 2. Yüzyıl- MS 15. Yüzyıl felsefesi kendi içinde bütünlük teşkil etmektedir.


Bu durumun birtakım sebepleri bulunmaktadır.

Ortak mirasları, Antik Yunan Felsefesidir.

Her ikisinin ( İslamiyet- Hristiyanlık) ilahi bir din olması sebebiyle de ortak bir
temel söz konusudur.

Çeviri faaliyetleri ve kültürel etkileşim söz konusudur.

Ele alınan kavramlar ve problemler benzerlik göstermektedir.

Amaç dini öğretilerin felsefi düşünce yolu ile temellendirilmesidir.


MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

MS 2. yüzyıl –MS 15. yüzyıl felsefesine yönelik bazı olumsuz


eleştiriler söz konusudur:

Matematiksel ve bilimsel düşünceden yoksun,


Kısır tartışmaların yer aldığı,
Spekülasyonlarla oluşturulmuş bir felsefe
olarak görülmüştür.

Ancak;
Her felsefi düşünce ortaya çıktığı kültürel, siyasi, sosyal koşullar
içerisinde değerlendirilmeli ve bağımsız bir biçimde başka bir çağın
koşulları ile yargılanmamalıdır.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Orta Çağ Felsefesinin beslendiği önemli bir kaynak dini öğretilerin


yanında Antik Yunan Felsefesidir. Antik Yunan felsefesi ile Orta Çağ
felsefesi arasında ciddi ayrımlar bulunmaktadır.
Antik Yunan Felsefesi MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl
Felsefesi
İnsanın dünya ile ilişkisi İnsanın Tanrı ile ilişkisi
Bu dünyadaki mutluluk Ebedi mutluluk
İnsan doğanın bir parçası İnsan bu dünyanın yabancısı

Dinamik bir felsefe Statik/durağan bir felsefe


MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Bu farklılıklarla birlikte özellikle iki felsefe arasında önemli bir etkileşim


ve süreklilik söz konusudur.

Platon, Aristoteles, Stoa, Epiküros ve Yeni Platonculuk’tan inanç


ve
akıl birlikteliğinin temellendirilmesinde faydalanılmıştır.

Platon’un , idealar alemi, ruhun ölümsüzlüğü fikirleri hem Hristiyan


hem İslam felsefesi tarafından kullanılmıştır.

Aristoteles, mantık anlayışı ile Tanrı’nın varlığına dair akılsal


kanıtlamalara temel oluşturmuştur.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Stoa, Tanrı’nın varlığını kabul eden, Tanrısal bir düzen ve bu düzene


.
uyumun mutluluk getireceği fikri ile temel olmuştur.

Epiküros, dünyevi hazlardan uzak durmayı öneren öğretisi,

Plotinos, sudûr öğretisi ile her iki felsefeyi de etkilemiştir.


MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

MS 2. yüzyıl –MS 15. yüzyıl felsefesi, kavram kategorilerini,


terminolojisini Antik Yunan mirası ile oluşturmuştur. Burada özellikle
Platon, Aristoteles ve Plotinos öne çıkmaktadır.

MS 2. yüzyıl –MS 15. yüzyıl felsefesi


•Dini anlamlandırma ve temellendirme çabasında,
•Ana düşüncelerinde,
•Problemlerinde
•Bu problemlere getirdiği çözümlerde Yunan felsefesine bağlı kalmıştır.
•Yunan felsefesinin temel kavramları işlenerek inanç temellendirilmiştir.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Hristiyan Felsefesi

•Clemens (150-215)
•Tertullian (155-240)
•Augustinus (354-430)
•Boethius (480-524)
•Erigena (810-877)
•Anselmus (1033-1109)
•Aquinalı Thomas (1225-1274)
•Ockhamlı Wiliam (1285-1349)
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf
Felsefe

İslam felsefesi

•El Kindî (801-866)


•Fârâbi (871-951)
•İbn Sînâ (980-1037)
•Gazâlî (1058-1111)
•İbn Rüşd (1126-1198)
•Mevlânâ (1207-1273)
•Hacı Bektâş Velî (1209-1271)
•Yunus Emre (1238-1321)
•İbn Haldun (1332-1406)
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Soru: MS 2. Yüzyıl –MS 15. Yüzyıl felsefesinin, çok uzun bir zaman dilimini
kapsamasına ve iki faklı din üzerinde yükselmesine rağmen kendi içinde
bütünlüklü bir yapı göstermesinin nedenleri nelerdir?
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Çözüm: Antik Yunan Felsefesi ortak bir miras olarak karşımıza


çıkmaktadır. Hristiyanlık ve İslamiyet'in ilahi din olmaları sebebiyle
yine ortak bir temel söz konusudur. Çeviri Faaliyetleri bütünlüğün
sağlanmasında etkili olmuştur. Amaç, kavram ve problemlerde
benzerlik de göze çarpmaktadır.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Soru: MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesine yöneltilen eleştiriler nelerdir?


MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Çözüm: Orta Çağ felsefesine yönelik bazı olumsuz eleştiriler


söz konusudur. Bu eleştiriler, bu dönem felsefesinin
matematiksel ve bilimsel yoksun,
tartışmaların düşünceden yer aldığı, kısır
felsefe olarakspekülasyonlarla
görülmesidir. Ancak her felsefi
oluşturulmuş
düşüncenin
ortaya çıktığı kültürel, siyasi, koşullar bir
değerlendirilmesi,
sosyal
başka bir çağın koşulları ile yargılanmaması
içerisinde
gerektiğini belirtmiştik.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Soru:Orta Çağ’da da felsefe İlk Çağ’dakinden farklı bir anlamda değildi.


Her iki dönemde de felsefenin anlamı bilgelik peşinden koşmaktı. Fakat
Orta Çağ’da bilgelik İlk Çağ felsefesinden daha farklı bir karakterde
tanımlanmıştır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Orta Çağ’ın bilgelik tanımı
olabilir?

A) Akla uygun davranmaktır.


B) Erdem yolunda varılan sağlam bir sarsılmazlıktır.
C) Tanrısal olanın bilgisinin peşinde koşmaktır.
D) Kendini bilmektir.
E) En üstün iyidir.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe
Soru:Orta Çağ’da da felsefe İlk Çağ’dakinden farklı bir anlamda değildi. Her iki
dönemde de felsefenin anlamı bilgelik peşinden koşmaktı. Fakat Orta Çağ’da
bilgelik İlk Çağ felsefesinden daha farklı bir karakterde tanımlanmıştır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Orta Çağ’ın bilgelik tanımı olabilir?

A) Akla uygun davranmaktır.


B) Erdem yolunda varılan sağlam bir sarsılmazlıktır.
C) Tanrısal olanın bilgisinin peşinde koşmaktır.
D) Kendini bilmektir.
E) En üstün iyidir.

Çözüm: İlk Çağ ve Orta Çağ felsefeleri bilgeliğe yüklenilen anlam bakımından
farklılaşmaktadır. Bilgelik Tanrısal olanın bilgisinin peşinde koşmaktır.
Doğru cevap: C
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Soru: Orta Çağ Avrupa’sına baktığımızda kilise ve din adamları


Hristiyanlığa ve İncil’e uymadığı gerekçesiyle her türlü bilimsel
çalışmaya karşı çıkmıştır. Hatta bu bilimsel çalışmaları yapanlar en ağır
şekilde cezalandırılmıştır. İşte bu yüzden Orta Çağ’ın diğer ismi “karanlık
çağ” olmuştur.
Bu parçadan yola çıkılarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Din, bilimsel çalışmaları etkilemiştir.


B) Bilim insanı, bilim yapabilmek için uygun ortamı bulamamıştır.
C) Orta Çağ Avrupa’sında bilimsel çalışmalar tamamen durmuştur.
D) Bilimin bugünlere gelmesinde bazı bilim adamları ağır
bedeller
ödemiştir.
E) Orta Çağ Avrupa’sında kilise ve din adamları bilimin önündeki
en büyük engel olmuşlardır.
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Soru: Orta Çağ Avrupa’sına baktığımızda kilise ve din adamları Hristiyanlığa ve


İncil’e uymadığı gerekçesiyle her türlü bilimsel çalışmaya karşı çıkmıştır. Hatta
bu bilimsel çalışmaları yapanlar en ağır şekilde cezalandırılmıştır. İşte bu yüzden
Orta Çağ’ın diğer ismi “karanlık çağ” olmuştur.
Bu parçadan yola çıkılarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Din bilimsel çalışmaları etkilemiştir.


B) Bilim insanı, bilim yapabilmek için uygun ortamı bulamamıştır.
C) Orta Çağ Avrupa’sında bilimsel çalışmalar tamamen durmuştur.
D) Bilimin bugünlere gelmesinde bazı bilim adamları ağır bedeller ödemiştir.
E) Orta Çağ Avrupa’sında kilise ve din adamları bilimin önündeki en büyük engel
olmuşlardır.
Çözüm:Orta Çağ felsefesinde bilim ve felsefe alanında olumsuz, engelleyici
etkenlerin olduğu doğrudur. Ancak bilimsel çalışmaların tamamen durduğu
ifadesi doğru değildir. Doğru cevap: C
MS 2. Yüzyıl MS 15. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışı 11. Sınıf Felsefe

Sorular, Meb Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel


Müdürlüğünün Kazanım Kavrama testlerinden alınmıştır.
FELSEFE 11. SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam


Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Hristiyan felsefesi, Hristiyanlığın ortaya çıkışıyla


başlamakta ve MS 15. Yüzyıla kadar devam etmektedir.
Bu dönemde Hristiyanlığın felsefi savunuşunu mümkün
kılma çabası ile birlikte felsefeye karşı Hristiyanlığı
savunma çabası göze çarpmaktadır.
Hristiyanlığın yayılışının ilk zamanlarında Apoloji
(savunma)adı verilen düşünce hareketi ile Hristiyanlık
klasik felsefeye karşı savunulmuş, klasik felsefe
Hristiyan öğretiler içinde eritilmeye ya Hristiyan
dauygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Bu çaba
öğretilere
içerisinde felsefe ve bilimin dışlanması gibi olumsuz Hypatia
etkiler de söz konusu olmuştur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Hristiyan Felsefesi kendi içinde Patristik ve Skolastik olmak üzere iki farklı
döneme ayrılmaktadır:

Patristik dönem Skolastik dönem


MS 2-MS 8. Yüzyıllarını kapsayan MS 8. Yüzyıldan MS
Hristiyan felsefesinin ilk dönemidir. 15. Yüzyıla kadar olan
Patristik felsefe, Hristiyan dini ve ikinci dönem Hristiyan
öğretisini, felsefi düşünce yolu ile felsefesidir. Skolastik ‘okul
temellendirmeyi amaçlamaktadır. yolu’ ya da ‘okullaşma’
Antik Yunan felsefesinin etkisi söz ‘anlamaya anlamına gelmektedir.
çalışan iman’dır ifadesi ile
konusudur. Dönemin önde gelen karakterizeSkolastik Felsefe,önde
edilir. Dönemin
isimleri, Tertullian, Clemens ve St.Anselmus’un
gelen isimleri St. Anselmus, Aquinalı
St.Augustinus’tur. Thomas ve Ockhamlı William’dır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Hristiyan Felsefesinin Genel Özellikleri

•Antik Yunan felsefesinden etkilenmiştir.


•İnanç merkezli görüşler ortaya çıkmıştır.
•İnancın akıl ile temellendirilmesi
amaçlanmaktadır.
•Akıl ve inanç tartışmaları öne
çıkmaktadır.
•İnancın bilgiyi mümkün kıldığı düşüncesi
egemendir.
•Tanrı’nın varlığı kanıtlanmaya
çalışılmıştır. Hristiyanlığın mabedi kilise
•Kutsal metinlerin doğruluğu merkeze
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Hristiyan Felsefesinin Öne Çıkan Problemleri

•Tanrı’nın Varlığını Kanıtlama Problemi


•Kötülük Problemi
•Tümeller Problemi

Bu dönemde din merkezli problemlerin felsefeye konu edildiğini


görüyoruz. Tanrı’nın varlığının kanıtlanması ya da açıklanması
en temel problemdir. Yine Tanrı’nın varlığı çerçevesinde
değerlendirilen kötülük problemine dair açıklamalar söz
konusudur. Tümeller probleminde ise Antik Yunan etkisi güçlü
biçimde hissedilmektedir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Tanrı’nın Varlığını Kanıtlama Problemi


Tanrı’nın varlığının temellendirilmesi, anlaşılması, ispatı Hristiyan
düşünürlerin üzerinde durdukları temel bir meseledir. Hristiyan
Felsefesi Tanrı’nın varlığına dair iki önemli kanıt sunmaktadır. Bunlar
Ontolojik ve Kozmolojik kanıtlardır. Ontolojik kanıtlamada Platon etkisi,
Kozmolojik kanıtlamada ise Aritoteles etkisi söz konusudur.

Ontolojik Kanıtlama: Daha yetkini düşünülemeyen anlamıyla Tanrı


kavramının insan zihnindeki varlığından hareketle Tanrı’nın mutlak
olarak var olduğu sonucuna ulaşır. Mükemmel yetkin varlık Tanrı’nın
insan zihnindeki varlığı onun zihin dışında da bir gerçekliği olduğunun
işareti olarak değerlendirilmektedir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Kozmolojik Kanıtlama

Evrende her şeyin bir nedeni olduğu


düşüncesinden hareket eder.
Evrende var olan her
kendisinden önce var olan bir
varlık
neden ile var olmaktadır. Geriye
doğru gidildiğinde mantıksal olarak
bir ilk varlığın olması gerekmektedir.
Bu varlık da Tanrı’dır. Aquinalı
Thomas bu kanıtlamanın önde
gelen savunucularındandır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Kötülük Problemi

“Eğer Tanrı varsa ve mutlak güç sahibi ise ve insanın iyiliğini istiyorsa
neden dünyada kötülük var, Tanrı neden kötülüklere engel olmuyor?”

Kötülük problemi Tanrı’nın varlığı ile yakından ilişkilidir. Bu problemin


açıklanması Tanrı’nın varlığının kabulü bakımından zorunluluk
taşımaktadır.
İyi ve yetkin olan, dünyada da insanlara iyiliği emreden Tanrı’nın
varlığını kabul eden Hristiyan felsefesinde, St.Augustinus ve Aquinalı
Thomas’ın açıklamaları öne çıkmaktadır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

St.Augustinus, Kötülük problemini açıklarken insanın irade sahibi bir


varlık olduğuna işaret eder. Tanrı yetkin ve iyidir, dünyada da insanlara
iyiliği emretmektedir ancak irade sahibi insan kötülüğe de meyledebilir.
İradesinin zayıflığı sebebiyle insanın kötülüğe neden olması Tanrı’nın
varlığını sarsmaz.

Kötülük problemine dair İbn Sînâ’nın görüşleri de önemlidir. İbn Sînâ


burada maddesel olanın kusurlu varlığına işaret eder ve kötülüğün
sebebi olarak gösterir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Tümeller Problemi

Tümeller kavramı, bir sınıfı oluşturan, bütün üyeleri içine alan genel
kavramlar için kullanılır. Varlıklar ve nesneler içerdikleri özelliklerin
benzerlikleri üzerinden soyutlanarak tümel kavramlara dönüşürler.
Tümel kavramlar nesneler hakkında genelleştirilmiş geçerli bilgi
imkanı sunarlar.
Platon’un idealar adını verdiği tümel kavramlar, nesnelerden
bağımsız bir varlığa sahiptirler. Aristoteles’te ise ideaların kendi
başlarına bir gerçeklikleri yoktur, nesnelerin içindedirler. Tümel
kavramların nesnelerden bağımsızlığı ve Tanrı’daki varlıkları MS
2.-15 yüzyılda sorgulanmış ve dönemin problemleri çerçevesinde
yeniden yorumlanmıştır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Kavram Realizmi: Buna göre tümeller, insan ve nesnelerden


bağımsız bir biçimde Tanrı’nın zihninde vardırlar. Temsilcisi,
St.Augustinus ve St.Anselmustur.

Kavramcılık (Konseptüalizm) : Tümel kavramlar, tekil


varlıkların içinde yer alırlar ve duyular aracılığıyla kavranabilirler.
Temsilcisi Aquinalı Thomas’tır.

Adcılık (Nominalizm): Tümellerin kendi başlarına, insan zihninin


dışında gerçeklikleri yoktur. Tümeller, soyutlama yoluyla
oluşmuş genel sözlerden ibarettir. Temsilcisi Ockhamlı
William’dır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İslam Felsefesinin Temel Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İslam Felsefesi ; Doğuda MS 7. Yüzyıldan sonra İslamiyet’in yayılması ile


birlikte başlamıştır. İslam öncesi dönemde kurulan bilim merkezlerinde
yapılan çeviri faaliyetleri bu felsefe üzerinde etkili olmuştur. Hızla yayılan
İslam kültürü; bilimi, edebiyatı, sanatı ve felsefeyi destekleyen bir tavır
sergilemiştir.
İslam düşünürleri, özellikle Antik Yunan dönemine ait eserlere ilgi
göstermiş, onların bu eserlere getirdiği yeni yorumlar sonrasında Batı
felsefesinde Rönesans’ın başlamasına etki etmiştir.
İslam felsefesi doğuda İran ve Hint kültürlerinden de etkilenmiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Bu dönemde Batı felsefesinin, Hristiyan öğreti ile felsefeyi sınırlandırma


çabası karşısında İslam felsefesinde İslamiyet’in ya da dinin sınırlarının
dışına çıkan felsefi görüşler de ortaya çıkmıştır.

Tanrı ile insan arasında bir aracıyı kabul etmeyerek deist bir yaklaşım
sunan Râzî, natüralist bir görüş ortaya koymuştur. İbnü’r Râvendi ise
Tanrı’nın varlığını kabul etmeyerek gerçek varlığın maddesel olduğunu
savunarak materyalist bir tavır geliştirmiştir.

El Kindî, Fârâbî ve İbn Sînâ ise Platon ve Aristoteles etkisiyle


oluşturdukları felsefelerinde din ve akıl birlikteliğini savunmuşlardır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İslam Felsefesinin Genel


Özellikleri

•Antik Yunan felsefesinden


etkilenilmiştir.
•Akıl, iman ve inanç konuları
tartışılmıştır.
•Çeviri faaliyetleri etkili
olmuştur.
•Felsefe tarihinde felsefi
düşüncenin gelişimine katkı
Nusret Çolpan’ın İslam Dünyası adlı
sağlamıştır. minyatür çalışması
•Batı felsefesini etkilemiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İslam Felsefesinin Öne Çıkan Problemleri

•Tanrı’nın varlığını kanıtlama problemi


•İrade özgürlüğü problemi
•Toplumsal yaşama yönelik problemler

Tanrı’nın varlığının temellendirilmesi, Hristiyan felsefenin de en merkezi


problemiydi. İrade özgürlüğü ise kötülük problemi içerisinde ele
alınmaktaydı. Toplumsal yaşamla ilgili olarak özellikle Fârâbî ve İbn
Haldun’un görüşleri önemlidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Tanrı’nın Varlığını Kanıtlama Problemi

Bu probleme dair Kelamcıların ve İslam filozoflarının


çeşitli açıklamaları mevcuttur. Kelamcılardan
İslam Eş’ari, filozoflarından İbn Sînâ,
düşünceleri ileElöne çıkmaktadır.
Kindî, İbn Rüşd

Eş’ari: Yaratıcının varlığını, doğanın gözlemlenmesine


dayandırarak açıklamaya çalışır. İnsan doğumundan
ölümüne kadar farklı biyolojik süreçlerden geçerek
olgunlaşır. İnsan bu olgunluğa ulaşabilmek için Tanrı’nın
varlığına muhtaçtır. Bu yüzden bir yaratıcının, Tanrı’nın Kur’an-ı Kerim’den bir
varlığı zorunludur. sayfa
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İbn Sînâ: O varlığı zorunlu varlık, mümkün varlık ve


mümkün olmayan varlık olmak üzere üçe ayırır.
Onun üzerinde durduğu ve Tanrı’ya karşılık gelen
zorunlu varlık, varlığı başka bir varlığa bağlı
olmayan, ezeli ve ebedi varlıktır. Mümkün varlıklar
zorunlu varlıktan taşma sonucu varlığa gelmişlerdir.

El Kindî: Tanrı’nın varlığını “hudûs deliline Galenvs, Avicena (İbn Sina),


Vpokrates temsili
dayandırır. Ona göre evren kadim(öncesiz) değildir,
hudûstur yani sonradan var olmuştur. Sonradan
yaratılan zorunlu olarak bir ilk yaratıcıyı gerektirir bu
varlık da Tanrı’dır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İrade Özgürlüğü Problemi


İslam felsefesinde insanın seçme gücüne dayalı özgürlüğü temel bir
problemdir. Burada insanın Tanrı karşısındaki iradesi sorgulanır.

Cebriye kelamcıları; insanın özgür irade sahibi olmadığını savunmuştur.


Mutezile; insanın Tanrı tarafından verilen özgür bir iradeye sahip
olduğunu savunmuştur.
Eş’arî, insanın özgür olduğunu ancak bunun mutlak bir irade özgürlüğü
olmadığını savunmuştur.
Mâtürîdiyye ise; insanın seçim ve eylemlerinde aklın gücüne vurgu
yapmış, insan iradesini Tanrı iradesinin altında tutmuştur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Fârâbî ise akıl ve irade sahibi olarak ifade ettiği insanın seçme
ve eyleme özgürlüğüne de sahip olduğunu belirtmiştir ve
özgürlüğün akabinde gelen sorumluluğa işaret etmiştir. İnsanın
özgür aynı zamanda sorumlu bir varlık olduğunu vurgulamıştır.

İslamiyet'te bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu inancı dikkate


alındığında insanın özgür bir iradeye sahip oluşu da bir
zorunluluk arz etmektedir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

Toplumsal Yaşama Yönelik Problemler


İslam felsefesinde toplumsal yaşama dair sorunlar daha çok devlet
yönetimi temelinde ele alınmıştır. Burada El Medinet’ül Fazıla eseriyle
ideal devlet anlayışını ortaya koyan Fârâbî ve toplumsal yapıya ait
önemli tespitlerin, incelemelerin yer aldığı El Mukaddime eseri ile İbn
Haldun’un görüşleri öne çıkar.

Fârâbî
Fârâbî, insanların mutlu ve erdemli yaşamlarının erdemi temele alan
ideal bir devlet anlayışı içerisinde mümkün olacağını savunur. Ona göre
bireylerin erdemli hale getirilmesi devletin en önemli görevidir. O devleti
yöneten kişinin de erdem bakımından yetkin olmasını ister.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Hristiyan ve İslam 11. Sınıf Felsefe
Felsefesinin Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri

İbn Haldun:

El Mukaddime eseri, toplumsal yapıya dair tespitleri bakımından sosyoloji


bilimi için büyük önem taşır. Ona göre toplumsal yapı insanların birbirine
duyduğu ihtiyaç sebebi ile ortaya çıkar. Özellikle güvenlik kaygısı devleti
ortaya çıkaran temel bir sebeptir. Ona göre yöneticiler toplumun faydasını
gözetmelidir. O devleti canlı bir organizmaya benzetir, «her devlet doğar,
büyür, gelişir ve ölür» der. O devletleri, kuruluş, yükselme ve çöküş olmak
üzere üç aşamada inceler.
FELSEFE 11. SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde


İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

MS 2. Yüzyıl- MS 15 Yüzyıl Felsefesinde


İnanç-Akıl İlişkisi

MS 2. -15. yüzyıl felsefesinde inanç-akıl ilişkisi


temel bir
problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnanç, din alanında konumlandırılırken akıl, felsefe
alanında konumlandırılmaktadır.
Bu problem çerçevesinde ise aklın inanca dair işlevi, rolü
sorgulanmaktadır.
Bu dönemde aklın, yaygın olarak, inanca katkısı olduğu
sürece dine dahil edildiğini görmekteyiz.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Hristiyan Felsefesinde İnanç-Akıl İlişkisi

Hristiyan felsefesinde inanç-akıl ilişkisine farklı yorumlar getirilmiş


olmakla birlikte daha çok inancı öne çıkaran görüşler mevcuttur.

Tertullian: Patristik dönemin ilk filozoflarından olan Tertullian akıl ve


inancı daha çok birbirine karşıt olarak konumlandırmıştır.
“Saçma (akıl almaz) olduğu için inanıyorum”

İnanmak için akla ihtiyaç yoktur. İnanç akılsal düşünceyi gerektirmez.


Hristiyanlığın temel esaslarına olduğu gibi inanılmalı, bunları akıl ile
temellendirme yoluna gidilmemelidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Clemens, inanç-akıl ilişkisinde aklı dışlayan bir tavır sergilememiştir.


“Anlamak için inanıyorum” demiştir. İnancı akla öncelemekle birlikte
inanılan şeyin akıl tarafından onaylanması gerekliliğini ifade etmiştir.

St.Augustinus da inanç ve akıl birlikteliğini Hristiyan felsefede mümkün


kılma çabasındadır. İnancın akıldan önce geldiğini savunmuş “Anlamak
için inanıyorum” yargısını devam ettirmiştir.

Anselmus ise inanç ve akıl ilişkisinde her birinin fonksiyonlarının


farklılığı sebebi ile birbiri yerine geçemeyeceğini savunmuştur. Ona göre
insan önce inanmalı, iman etmeli sonrasında inancın ışığında bilme
yolunda ilerlemelidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

İslam Felsefesinde İnanç-Akıl İlişkisi

İslam felsefesine genel olarak bakıldığında inancın akla uygun


olduğu, akıl ile çelişmeyeceği görüşü hâkimdir. İslam kelamcıları
Kur’an’ı delil göstererek hakikatin bilinebileceğini, ancak aklın
vahyin bilgisinin önüne geçemeyeceğini belirtirler.

Mu’tezile ekolü inancın akıl yolu ile elde edilebileceğini, dini


sorunların çözümünde aklın yardımcı olduğunu savunur. Bu ekole
göre, Tanrı akla uygun bir düzen kurmuştur. Bu düzen ve Tanrı, akıl
yolu ile anlaşılabilir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Matûridîyye ekolü ise vahyin akıldan önce geldiğini, aklın sınırları


olduğunu, sadece aklın ölçü alınmasının hataya yol açabileceğini belirtir.
Dine yönelik ortaya çıkan hurafelerin kaldırılmasında aklın gerekliliğine
dikkat çeker.

İlk İslam düşünürü olan El Kindî, hakikatin bilgisine felsefe ile


ulaşılabileceğini, yani inancın akıl yolu elde edilebileceğini savunur

İslam akılcılığının temsilcilerinden Fârâbî, din ve felsefe birlikteliğini, aklın


gücünü vurgulamıştır. Tanrı’nın bilgisine akıl ile ulaşılabileceğini, inancın
akıl ile çelişmeyeceğini belirtmiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Gazâlî
Aklın hakikate ulaşmadaki yeterliliğini sorgulayan Gazâlî, aklın gücünü
yetersiz bulmuş, aklın sınırları olduğunu ifade etmiştir. Ona göre maddi
şeylerin bilgisi, duyu organları ile elde edilirken manevi şeyler ise kalpten
gelen bir tür sezgi ile bilinebilir. Gazâlî vahyin bilgisini güneşe, aklın
bilgisini ise göze benzetir. Görmek için hem göze hem ışığa ihtiyaç vardır.

İbn Rüşd
İbn Rüşd, Gazâlî’den sonra felsefe ve din birlikteliğini yeniden kurmaya
çalışmıştır. İnancı akıl ile temellendiren düşünür, Yaradanın insanları her
şeyi akıl ile değerlendirmeye davet ettiğini belirtir. Aklı temel bir ölçüt olarak
görür, insanın hem doğru bilgiye hem de Tanrı’ya akıl yolu ile
ulaşabileceğini savunur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

MS 8.Yüzyıl –MS 12. Yüzyıl Çeviri Faaliyetlerinin Hristiyan ve


İslam Felsefelerine Etkisi

MS 2.-15. Yüzyıl içerisinde farklı kültürlerin birbiri ile etkileşim


kurmasında çeviri faaliyetlerinin büyük katkısı olmuştur. Bu dönemde
kurulan bilim-sanat merkezlerinde, kütüphanelerde ve okullarda çeviri
faaliyetlerine ağırlık verilmiştir.

8.yüzyılda Porphyrios’a ait eserler Grekçeden Latinceye çevrilmiştir. 9.


yüzyılda ise Roma imparatorluğundaki misyoner faaliyetler içerisinde
İncil’in Slavca çevirisi yapılmış ve Hristiyanlık yayılmaya başlamıştır.
Aristoteles ve Platon’un eserlerinin ise Hristiyan inanç ile ters
düşmeyecek biçimde uygun bölümleri çevrilmiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

8.-9. Yüzyıllarda Antakya, Urfa, Cundişapur, Harran, Nusaybin


ve Bağdat’ta kurulan çeşitli okullarda çeviri faaliyetleri yapılmıştır.

İslam felsefesine temel teşkil eden Antik Yunan felsefesinin önemli


eserlerine bu şekilde ulaşılmıştır.

Bu merkezlerde yapılan çeviriler ile dönemin bilim adamlarının,


filozofların, sanatçıların bu eserlere ve çevirilere ilgileri artmıştır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

9-12. Yüzyıllar arasında Abbasi halifelerinin talimatları doğrultusunda


Süryani, Fars ve Hint eserleri Arapçaya çevrilmiştir.
Harun Reşit döneminde fethedilen yerlerden getirilen eserler Bağdat’ta
Beyt’ül Hikme adı verilen kütüphanede toplanmıştır. Burada Abbasi halifesi
Mensur döneminde Aristoteles’in Organon, Porphyrios’un adlı
eserleri İsagoji çevrilmiş, Beyt’ülHikme bir felsefehaline
getirilmiştir.
ve bilim merkezi

Beyt’ül Hikme Temsili


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Soru: “Anlayabilmek için inanıyorum” anlayışıyla felsefeyi dine tabi


kılmış olan Augustinus’a göre hakikat bizzat Tanrı’nın kendisidir. Yani
Tanrı insandadır. İnsanın kendisi de Tanrı’dadır. Felsefe ise bu durumu
anlamaya çalışma etkinliğidir. İnsan ancak bunu anlayarak mutlu olur.
Buna göre Augustinus felsefesi ile ilgili aşağıdaki yargılardan
hangisine ulaşılamaz?

A) Hakikati arayan kişi Tanrı’yı aramalıdır.


B) Felsefe ile teolojiyi birbirinden ayırmak olanaksızdır.
C) Hakikate ilişkin bilgi mutluluk için gereksizdir.
D) Felsefeci hakikati arayan, hakikati seven kişidir.
E) Tanrı insan tarafından bilinmeye değecek tek hakikattir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Çözüm: Augustinus hakikate Tanrı’ya ulaşmak olarak


ulaşmayı,ve bununla birlikte insanın mutluluğa erişeceğini belirtmektedir.
görmekte
A, B, D ve E seçeneklerindeki ifadeler bu bilgiyi desteklerken, C
seçeneğinde hakikate ilişkin bilginin mutluluk için gereksiz olduğu ifade
edilmektedir. Bu doğru değildir. Augustinus hakikate, Tanrı’ya ulaşmayı
mutluluk olarak görmektedir.

Cevap: C
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Soru: İbn Rüşd’e göre akıl yoluyla doğru bilgiye ulaşılır ve akılsal
olan inançsal olandır.
Buna göre İbn Rüşd’ün aşağıdakilerden hangisini savunması
beklenmez?

A) Akıl yoluyla inanca ulaşmak mümkündür.


B) Akıl sınırsız kavrama ve algılama gücüne sahiptir.
C) Akıl doğru şekilde işletildiğinde hakikatin bilgisine ulaşabilir.
D) Akıl kanıtlama kabiliyeti ile inanca ait bilgileri kanıtlayabilir.
E) Felsefe dinle çatışmaz, aksine uzlaşı içindedir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde
11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Çözüm: Akıl ve inanç birlikteliğini savunan İbn Rüşd’ün görüşleri


ile A, C, D ve E seçeneklerindeki ifadeler ile uyum içindedir.
Ancak İbn Rüşd’ün aklın sınırsız kavrama ve algılama gücü
olduğuna dair bir iddiası yoktur.

Cevap: B
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Soru: Gazâlî’ ye göre akıl hakikatin tümünü değil, belli bir kısmını
bilebilmektedir. Hakikatin tümü ise aklı aşan bir durumdur. Akıl, hakikate
değil ama kendi sınırları içerisindeki bilgiye ulaşabilme imkânına sahiptir.
Hakikat hiçbir şekilde aklın kendi kavrayış sınırı ile sınırlandırılabilecek
bir şey değildir. Bütün varlığın zemini olan ontolojik gerçeklik yani hakikat
aklı da aştığı için, rasyonel düşünceye kapalıdır.
Buna göre Gazâlî’de hakikat akıl ilişkisini anlatan ifade
aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Hakikat sezgi yoluyla kavranamaz.


B) Mutlak bilgiye ulaşmada akıl yeterlidir.
C)Akıl sınırlı bir varlık olduğundan hakikati kavrayamaz.
D)Akıl Tanrı’yı bilme aracıdır.
E) Tanrı rasyonel bir varlıktır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Çözüm: Felsefesinde eleştirel ve şüpheci bir tavır sergileyen Gazâlî,


aklın sınırlarına işaret etmiştir. Hakikate bütünüyle ulaşmanın aklın
sınırlarını aşan bir durum olduğunu savunmuştur.

Cevap : C
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Felsefesinde 11. Sınıf Felsefe
İnanç-Akıl İlişkisi ve Çeviri Faaliyetleri

Sorular, Meb Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel


Müdürlüğünün Kazanım Kavrama testlerinden ve EBA’dan
alınmıştır.
FELSEFE 11. SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının


Felsefi
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

St. Augustinus

Hristiyan Felsefesinin ilk dönemini oluşturan Patristik


felsefenin en etkili ve önemli düşünürüdür.

13. yüzyıla kadar Hristiyan aleminde en büyük otorite olarak


kabul görmüştür.

Düşüncelerinde daha çok Platon etkisi hakimdir.

Bir dönem manişeizmi (dünyayı iyi ve kötü olmak üzere iki


ilkenin yönettiği fikri) benimsemiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi
11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Tinsel bir töz tasavvur edebilmiş olsaydım onların bütün aldatıcı delilleri bir
darbede yıkılmış ve zihnimden çıkmış olacaktı ama maalesef tasavvur edemedim.
Yine de bu dünyanın fiziki boyutu ve bedensel duyularla idrak edilen bütün bir doğa
alanı söz konusu olduğunda kendimi düşünmeye vakfettiğim ve kıyaslamaya
verdiğim ölçüde filozoflardan pek çoğunun iddialarının daha kabul edilebilir olduğu
sonucuna vardım. Sonuçta, genel olarak yorumlandığı şekliyle, Akademi Okulunun
tarzında, her şeyden şüphe ederek ve her konuda tereddüt içine düşerek
Manişeizmi terk etmeye karar verdim. Çünkü bir şüphe hali içinde kaldığım sürece
daha önce kendisini bir takım filozoflara tercih ettiğim bir tarikata bağlı kalmaya
devam etmemem gerektiği hissine kapıldım. Bununla birlikte İsa’nın kurtarıcı
adından bir haber oldukları için hasta ruhumun tedavisini bu filozoflara bırakmayı
şiddetle reddettim.

Augustinus/İtiraflar/Akt. Cevizci
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi
11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Augustinus etkisi altında Manişeizmin etkisi tinsel bir tözün


varlığından şüpheye düştüğünü, Böyle bir varlığı tasavvur
edemediği için manişeizmin öne sürdüğü delillere boyun eydiğini
belirtiyor.
Maddesel dünya üzerinde düşündüğünde ise filozofların (Antik
Yunan) görüşlerinin kabul edilebilir olduklarını gördüğünü belirtiyor.
Yunan felsefesinde ki şüpheciliğin etkisi ile Manişeizmi terk ettiğini
belirtiyor. İçine düştüğü bu şüphe durumunu ise bir hastalık olarak
nitelemiştir. Ancak bu hastalıktan kurtulmak için felsefeye de
başvurmayacağını belirtiyor. Augustinus varlık ve bilgi konusunda
düştüğü şüpheden Hıristiyanlık inancı ile kurtulma yolunu seçiyor.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi
11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Yeni Platonculuk ve Platoncu felsefe, Augustinus’un maddeciliğin ve


duyumsallığın sıkıntılarını aşmasına ve maddi olmayan bir gerçekliğin
varoluşunu kabul etmesine katkıda bulunmuştur. Augustinus, Hristiyan
inancını daha anlaşılır kılmaya, Hristiyan inancını felsefe yolu ile
temellendirmeye çalışmıştır.

Augustinus doğru bilginin mümkün olduğunu savunurken insan zihninde


ezeli ebedi gerçekliklere dair aydınlanmayı sağlayacak olan gücün Tanrı
olduğunu belirtir. Augustinus’a göre bu aydınlanma Tanrı’nın varlığının
kanıtıdır da. Augustinus doğadaki düzen ve birliğin akıllı ve her şeyi
bilen bir Tanrı’nın varoluşuna işaret ettiğini belirtir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi
11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Augustinus hiyerarşik bir varlık anlayışı ortaya koyar. Bu hiyerarşinin


en tepesinde Tanrı vardır, en altta ise maddi varlıklar vardır. İnsan ise
maddi ve manevi varlığı ile bu ikisinin arasında yer alır.

Augustinus kötülük problemine dair görüşlerinde ise insan iradesini


işaret eder ve kötülüğün nedenini, insanın Tanrı’ya yüz çevirişinde
bulur. İnsanı eksik bir varlık olarak görür.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Tanrı insandadır, insan Tanrı’dadır (…) Eğer bende mevcut olmasaydın Tanrı’m,
ben var olmazdım; hiçbir şey olurdum. Daha doğrusu her şey Sen’den, Sen’in
aracılığınla ve Sen’inle var olur; Sen’de olmasaydım hiç olurdum..
…..
Ey Rabb’im senin hoşuna gidebilmek için bu şeyleri bilmek yeterli midir? Bütün
bilimsel bilimleri bilmesine rağmen seni bilmeyen insana ne yazık, bilimlerden
haberi bile olmayan ama seni tanıyan insana ne mutlu! Hem bilimleri bilen hem
de seni tanıyan insan, mutluluğunu bilimleri bilmeye borçlu değildir; seni
tanıyarak seni bir Tanrı gibi yüceltiyorsa, sana şükrediyorsa ve boş
düşüncelerinde kendini kaybetmiyorsa o zaman mutluluğu sadece senden
gelecektir.
….
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

…..
Tanrı iyidir ve yarattıklarından çok daha değerlidir. Tanrı iyi olduğu için iyi
varlıklar yarattı ve onları nasıl da çevreliyor ve kaplıyor (….) Tanrı iyi şeyler
yarattığına göre kötü nereden geliyor? Zavallı yüreğimden böyle
düşünceler geçiyordu, ayrıca ölüm korkusunun ve gerçeği boşuna aramış
olmanın getirdiği kaygılar yüreğimi tedirgin ediyordu.
…..
Kötünün ne olduğunu aradım ve onun bir töz olmadığını keşfettim. Kötülük;
yüce tözden yani Tanrı’yı senden yüz çevirten, bu içten zenginlikleri
reddeden, daha aşağı seviyedeki şeylere dönerek dışarıda gururla şişinen
bir iradenin ahlak bozukluğudur.

Augustinus /İtiraflar
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Metindeki Temel Kavramlar:Tanrı, Varlık, Hiç, Bilmek, Bilim, Mutluluk,


İyi, Yaratma, Kötü, Ölüm, Töz, Ahlak

Tanrı: Dinsel inançta doğa üstü ve olağanüstü nitelikleri, güçleri olan


yetkin bir öz varlık olarak en yüksek varlık
Varlık: Mevcudiyet, var olan şey.
Hiç: Boş, değersiz, önemsiz, varlığın yokluğu, olmayışı
Bilmek: Bir şeyin ne olduğunun bilincine varma
Bilim: Bilimsel bilgilerin tümü
Mutluluk: Genellikle insanların kendilerine en yüksek erek olarak
koydukları değer. Bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

İyi: İşe yarar, ereğine, özüne uygun


Kötü: İyinin karşıtı olan, değersiz bulmanın, kınamanın yasaklamanın
konusu olan her şey.
Yaratma: Olmayan bir şeyi ya da her şeyi var etmek
Ölüm: Bir canlının yaşamının tam ve kesin bir biçimde sona ermesi
Töz: Öz, değişen durumlar ve niteliklere karşı kalıcı olan, kendi
kendisiyle, kendi kendisinde var olan
Ahlak: Bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen belli bir dönemde
belli bir insan topluluğunca benimsenen kurallar, ilkeler bütünü

Metnin İlgili Olduğu Felsefe Alanları


Varlık Felsefesi, Bilgi Felsefesi, Ahlak Felsefesi Din Felsefesi
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Metindeki Felsefi Problemler

•İnsanın Tanrı’nın karşısında nasıl bir varlığı vardır?

•Tanrı’yı bilmek ve mutluluk arasında nasıl bir ilişki vardır?

•Kötülüğün kaynağı nedir?

•Tanrı’nın varlığının iyi ve kötü ile nasıl bir ilişkisi vardır?


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Fârâbî

Doğuda 8. Yüzyılda gelişen İslam medeniyeti ile birlikte ortaya çıkan


İslam felsefesinin temelinde, din ve felsefeyi uzlaştırma çabası yer
almaktadır. Bu çabanın önemli temsilcilerinden biri, Yunan felsefesinden
aldığı etkiler ile birlikte felsefe tarihine ilk Türk İslam düşünürü olarak
geçen Fârâbî’dir. Platon ve Aristoteles üzerine yaptığı şerhlerle, Batıda
etkisini yitiren felsefenin, doğuda yeniden canlanmasını sağlamış olan
Fârâbî’nin İslam felsefesine büyük katkısı olmuştur. Kendisine,
birincisinin Aristoteles olduğu Muallim-i Sani (İkinci öğretmen) unvanı
layık görülmüştür.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Fârâbî, varlık, bilgi, ahlak ve siyaset alanında görüşlerini sistemli bir


şekilde sunmuştur. Onun siyasete dair görüşleri de özellikle varlık
anlayışı doğrultusunda şekillenmiştir. Fârâbî, Tanrı’nın varlığını ispat
etmeyi amaçladığı varlık anlayışında Bir diye adlandırdığı Tanrı’yı
zorunlu varlık olarak nitelemiş ve O’na yüklediği tüm nitelikler ile
zorunluluğunu desteklemiştir. İnsan varlığının amacı da Fârâbî’de Bir’e
Tanrı’ya ulaşmakla gerçekleşecek olan mutluluk olmuştur. İnsanın
buradaki aracı da akıl olarak öne çıkmaktadır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

El -Medinet’ül Fazıla, Mükemmel Toplumlar ve Mükemmel Yönetici; Kusurlu Toplumlar

Her insan kendini devam ettirmek ve en üstün mükemmelliği elde etmek için birçok
şeye muhtaç olan bir yaratılışta (fıtrat) varlığa gelmiştir. Onun bu şeylerin hepsini tek
başına sağlaması mümkün değildir. Tersine bunun için o, her biri kendisinin özel bir
ihtiyacını karşılayacak birçok insana muhtaçtır. Her insan bir başka insanla ilgili
olarak aynı durumdadır. Bundan dolayı insan sahip olduğu tabii yaratılışının kendisine
verilmesinin gayesi olan mükemmelliğine ancak birbiriyle yardımlaşan birçok insanın
bir araya gelmesi ile ulaşabilir. Bu insanlardan her biri sözü edilen insanın özel bir
ihtiyacını karşılar. Toplumun bütününün katkısı sonucunda herkesin varlığını devam
ettirmek ve mükemmelliğe erişmek için muhtaç olduğu şeyler sağlanmış olur.
İnsanların büyük sayıda varlığa gelmesinin ve bazısı mükemmel, bazısı eksik,
kusurlu olan insani toplumlar kurarak dünyanın oturulabilir kısmında bir araya
gelmelerinin nedeni budur.
……
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilkin ancak şehirde ulaşılabilir. Şehirden


daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz. Ancak gerçek anlamda iyi, seçme ve
irade ile elde edilebilir bir özelliğe sahip olduğundan, kötülükler de ancak seçme
ve iradenin ürünü olduklarından bir şehrin kötü olan birtakım amaçların elde
edilmesi için insanların birbirlerine yardım ettikleri bir varlık olarak kurulması
mümkündür.
Bundan dolayı mutluluğun her şehirde elde edilmemesi mümkündür. O halde
insanları kendileriyle hakiki anlamda mutluluğun elde edildiği şeyler için birbirine
yardım etmeyi amaçlayan bir şehir erdemli mükemmel bir şehirdir; insanları
mutluluğu elde etmek için birbirlerine yardım eden toplum, erdemli, mükemmel
bir toplumdur. ……..
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Erdemli, mükemmel şehir bütün organları canlı varlığın hayatını tam kılmak ve onu
bu durumda tutmak için birbirleriyle yardımlaşan tam ve sağlıklı bir bedene benzer.
Şimdi bedenin organları birbirinden farklı ve bu organların tabii yaradılışları da
birbirinden üstündür. Onlar içinde amir bir organ -kalp- ve mertebe bakımından bu
amir organa yakın olan organlar vardır. Bunların her biri tabiat bakımından kendisiyle
bu amir organın amacına uygun olarak fiilini yaptığı bir kuvvetle mücehhez kılınmıştır.
…..İşte bu durum şehir için de geçerlidir. Onun da parçaları yaratılış bakımından
birbirinden
farklı ve bu parçaların tabi istidatları birbirinden üstündür. Şehirde amir olan bir insan
ve mertebeleri ona yakın olan başka insanlar vardır. ………

Fârâbi/ El-Medinet’ül Fazıla


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Metinde Geçen Felsefi Kavramlar:İnsan, mükemmellik, yaratılış,


şehir, toplum, erdem.

İnsan: Usu olan canlı varlık,


Mükemmellik: Eksiksiz, kusursuz, tam yetkin olma.
Yaratılış: Fıtrat, tabiat,
Şehir: Toplum, devlet, toplumsal bir yapıya sahip insan topluluğu
Toplum: Aralarında örgütlü bir işbölümünün, görev dağılımının
bulunduğu topluluk
Erdem: İstencin ahlaksal iyiye yönelmesi, insanın tinsel ve ruhsal
yetkinliği
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (St. Augustinus, Fârâbî)

Metnin İlgili Olduğu Felsefe Alanı

Ahlak Felsefesi, Siyaset Felsefesi

Metinde Geçen Felsefi Problemler

•İnsan tam, yetkin bir varlık mıdır?

•İnsanın mutluluğu nasıl mümkündür?

•İdeal bir şehir, toplum nasıl olmalıdır?

•Devlet yönetimi, canlı bir organizmaya benzetilebilir mi?


FELSEFE 11. SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL- MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi


Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

İbn Sînâ

Orta Çağ Hristiyan dünyasında Avicenna (bilginlerin hükümdarı) olarak


tanınan büyük İslam düşünürüdür. Aynı zamanda bir tıp bilgini olarak da
bilinen İbn Sînâ felsefede özellikle metafizik alanda etkili bir isim
olmuştur.

“Büyük İslam filozofları arasında, Gazâlî, Fahreddin er Râzî ve


diğerlerinin hücumlarına rağmen, İslam felsefesi geleneğine asırlarca
hakim olmuş son derece tafsilatlı ve mükemmel bir felsefe sistemi kuran
tek kişi odur.”
Akt. Ahmet Cevizci
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

…..Sonra bir buçuk yıl kadar ilim’e ilgi gösterdim ve mantık ile bütün felsefe
disiplinlerini tekrarladım. Bu süre içinde bütün olarak tek bir gece bile uyumadım
ve gündüzleri de ilimden başka bir şeyle meşgul olmadım. Kitapları önüme
topluyordum; baktığım her vesikada analoji yoluyla öncülleri tespit ediyor ve
onları bu kitaplar üzerinde düzenliyordum. Sonra da muhtemel olarak, sonuç
verecek olanlara bakıyor ve o meseledeki doğruluk benim için gerçekleşinceye
kadar onun öncüllerinin şartlarına dikkat ediyordum. Ne zaman bir mesele
konusunda tereddüt eder de kıyas konusunda orta terimi bulmayı
başaramazsam, camiye giderek namaz kılar ve her şeyi güzel yaratan Tanrı’ya
yalvarırdım. Tâ ki o güçlüğü bana açsın ve zor olan şeyler kolaylaşsın.

İbn Sînâ’nın yaşamına dair bir anekdot, Akt. Ahmet Cevizci


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

İbn Sînâ, Platon ve Aristoteles felsefelerinin kusursuz bir sentezini


gerçekleştirmiştir.

O felsefesinde zorunlu ve mümkün varlık ayrımı yapar.

Ortaya koyduğu hiyerarşik varlık anlayışı içerisinde ona göre


mümkün varlıklar zorunlu varlıktan düşünce yolu ile varlığa gelir.

Nedensellik zinciri içerisinde Zorunlu varlıktan başlayan mümkün


varlığa uzanan bir varlığa geliş söz konusudur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Zorunlu varlık olarak, Tanrı Bir’dir,yani çokluktan bağışık olduğu gibi


bölünemezdir de. Peki o halde diğer varlıklar nasıl varlığa geldi?

Tanrı’nın kendi özüne dair bilgisinin sonucu olarak İlk Akıldan türer. İlk
Akıl kendi ilke ve yaratıcısını düşünürken İkinci aklı, ruhu ve ilk göğün
cismini yaratır.
İkinci Akıl aynı bilişsel faaliyet içinde başka bir üçlünün doğuşuna yol
açar. Bu süreç ay altı evreni yöneten onuncu akla yani Etkin ve Faal akla
gelinceye kadar devam eder.

İbn Sînâ’ya göre göksel akıllar, varoluşlarını Tanrı’dan alırlar, hiyerarşik


bir yapı içinde Tanrı’ya yakınlıkları ile değer kazanırlar. Tanrı sadece ilk
hareket ettirici değil, aynı zamanda varlık nedenidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Hay Bin Yakzân


“Adım, sanım Yakzân (Uyanık) oğlu Hay’dır (Diri)” (İbn Sina Hay’ın
soyut akıl olduğunu anlatmak ister.)

“Beytülmakdis’tenim” (Kutsal olan akılsal evren, dünya)

“İşim evrenleri gezmektir. Bu gezilerim nedeniyle bütün evrenin


gerçekliğini kavramış, her nesneyi öğrenmiş bulunuyorum. Gezilerim ve
öğrenmelerim sırasında yüzümü sürekli babama, Yakzân’a tutardım.
O bütün ilimlerin anahtarını elime vermiş, evrenlerin yollarını göstermiş
olduğundan iklimlerin ufukları önümde açıldı; tümü bana bir anda
göründü.” (Burada İbn Sînâ, etkin aklın ya da ilk aklın bilgisinin aşamalı
değil de bir anda öğrenildiğini anlatmak ister.)
….
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

“Sen ve senin yanında bulunanlar için benim yolculuğum gibi bir yolculuk
mümkün değildir. Benim yolculuğumun yolu, sana ve senin yolunda bulunanlara
kapalıdır. Bu yolculuğu, tek başına kalmanın koşuluyla yapabilirsiniz. Bu durumda
da belirlenmiş, ileri ya da geri almanız olanaksız olan zamanı beklemelisiniz. Siz
konaklamalı bir yolculuğu seçmek, bununla yetinmek zorundasınız. Bir süre
yolculuk etmeli, bir süre de bunlarla birlikte bulunmalısınız. Ne zaman içinden
gelen büyük bir aşk, seni bunlardan ayırıp yolculuk etmeye yöneltirse beni
karşında bulursun. Ben sana yoldaşlık ederim. Yine onları arzulayacak olursan
beni bırakır, onların yanına dönersin. Bu yarım yolculuklar, senin onlardan
tümüyle ayrılışına kadar sürer” (Burada İbn Sînâ, insanın zamana karşı sınırlı bir
varlık olduğunu, etkin aklın yetkinliğine ölmeden ulaşamayacağını ve bu nedenle
yaşamı boyunca insanın bedensel eksikliklerden tümüyle sıyrılamayacağını
anlatmak ister)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

“ İnsanlık evreninden ayrılan bölüm ve yanları vardır. Kazanılmış


güçlerle donanmayan, yalnızca doğal güçlerle kalanlar oralara
geçemezler.” (Sadece yaratılıştan gelen güçler yetmez, kazanılmış
güçler de gereklidir.)

İbn Sînâ, Hay bin Yakzân


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

İbn Sînâ, insanın ruh ve bedenden oluştuğunu belirtir. Ruhu ise üç


parçaya ayırır. Bu parçalar, bitkisel, hayvani ve akli parçalardır.
Bitkisel ruh karaciğerde, hayvansal ruh kalpte, akli ruh ise beyinde
yerini bulur. Akli parça diğer parçaları yönetendir. Akli ruh’un pratik ve
teorik olmak üzere iki boyutu vardır.

İnsan, teorik aklının yetkinleşmesi ve edimselleşmesi ile kendini


gerçekleştirme ve ebedi saadet noktasına ulaşmış olur. Burada onun
yardımcısı Etkin Akıldır. Teorik akıl, Etkin aklın yardımı ile evren ve
insanın evrendeki yerini bilebilir. Etkin akıl, insan aklını aydınlatır ve
onun maddeden bağımsız varlıkları kavrayacak düzeye gelmesini
sağlar. Etkin akıl sayesinde yükselen, yetkinlik kazanan teorik akıl
sonsuz mutluluğa ulaşır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Metinde geçen felsefi kavramlar: Evren, gerçeklik, nesne,


yolculuk, aşk, yoldaş

Evren: Kainat, gerçekliğin tümü


Gerçeklik: Gerçek olan, var olan şeylerin tümü
Nesne: Karşımızda bulunan şey
Yolculuk: Bir başlangıç noktasından varış noktasında değin süren
insanın devinimi, Tasavvufi anlamda Hakk’a ermek
Aşk: Sevgi, derin arzu, özlem
Yoldaş: Yola birlikte çıkılan kişi
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Metnin ilişkili olduğu felsefe alanı

Varlık Felsefesi, Bilgi Felsefesi

Metindeki Felsefi Problemler:

•Evrenin gerçekliğinin bilgisine nasıl ulaşılır?

•Gerçekliğin bilinmesinde Tanrı’nın rolü nedir?

•İnsan gerçekliği bilme yeterliliğine sahip midir?


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Gâzâlî
Türk İslam Felsefesinde ayırıcı bir yeri olan Gâzâlî, din ve felsefeyi
uzlaştırma, dini felsefe yolu ile aklileştirme sürecinin doğrudan ve
dolaylı olarak sona erdiricisi olmuştur.

Akıl ile iman, felsefe ile din arasında kesin bir tercih yapan Gâzâlî,
rasyonel bir yoldan uzaklaşarak bir tür mistisizme yönelmiştir.

Yaşamındaki hakikate ulaşma arzusu onu farklı duraklara götürmüş ve


sonunda kendi aydınlanmasını sağlayabilmiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ,
Gâzâlî)

“Felsefe çalışmaya bir daha fakat bu kez dikkatle ve elinden geldiğince


kavramaya yöneldi. Ancak Kant gibi, yalnızca akılla bir teoloji kurmanın
imkansız olduğunu anladı. Akıl gidebildiği yere kadar iyiydi, fakat çok
uzağa da gidemezdi. Yüce ve mutlak hakikate onunla ulaşılamazdı. Aklın
teolojik sınırlarının acı bir biçimde farkına varan Gâzâlî, tam bir
şüpheciliğe düştü…”
Akt. Ahmet Cevizci

Mutlak hakikat arayışı içinde olan Gâzâlî, düşünce sistemini kurarken


kritik bir tavır sergilemiştir. Eleştiri ve kuşkuyu kullanmıştır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Kalp Gözü

Doğruluğundan emin olunmayan bilginin kesin bilgi olmadığı kanaatine


vardıktan sonra bütün bilgilerimi inceden inceye gözden geçirdim. Sonuç
olarak hissî yani duyu organları ile elde edilen bilgilerle zorunlu akıl
prensipleri dışında kalan bilgilerin bu niteliği taşımadığını anladım. …

“Duyu organları ile elde edilen bilgilere nasıl güvenebilirsin? Duyu


organlarının en güçlü olanı görme duyusu (göz) değil midir?”

Göz yıldızlara bakar ve onların sadece küçük bir altın lira büyüklüğünde
olduklarını görür. Daha sonra astronomi ilminin delilleri, o yıldızların
dünyadan kat kat daha büyük olduklarını ortaya koyar.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

İşte duyu organlarından biri, buradakine benzer bir hükme varıyor.


Daha sonra akıl hakemi ortaya çıkarak duyu organlarının verdiği
hükmün savunulmayacak şekilde yanlışlığını ortaya koyuyor ve onu
ihanet ile suçluyor. (…) Böyle düşünmeye başlayınca duyu
organlarım bana şu sözlerle karşı çıktılar:
“Aklınla elde ettiğin bilgilere karşı duyduğun bu güvenin daha önce
duyu organlarınla elde ettiğin bilgilere karşı duyduğun o güven gibi
olmadığından nasıl emin olabilirsin? (…) Öyleyse akıl hakemi ortaya
çıkarak duyu organlarının verdiği bilgilerin yanlışlığına nasıl
hükmettiyse akıl idrakinin ötesinde başka bir hakem doğabilir ve onun
sağladığı bilgilerin yanlış olduğuna hükmedebilir.”

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Bu hastalık amansız bir hâle geldi ve yaklaşık olarak iki ay sürdü. Bu iki aylık süre
içinde ben fiilen “safsatacı” (her şeyden şüphe eden) bir hâl üzereydim. Ancak
içinde bulunduğum bu durumu kimseye söylemiyor, sözlü olarak ifade etmiyordum.

Nihayet Cenabıhak beni bu amansız hastalıktan kurtardı. Vicdanım tekrar eski


sağlıklı hâline kavuştu. Artık vicdanım zorunlu akli bilgileri makbul ve geçerli
görmeye, onlara güvenmeye ve doğruluklarını kabul etmeye başladı.

Bu bunalımdan peş peşe deliller getirmek veya güzel sözleri ardı ardına sıralamak
yoluyla kurtulmuş değildim. Bu hastalıktan sadece Cenabıhakk’ın gönlüme
akıtmış olduğu bir nur sayesinde kurtulabilmiştim. … Hakikati keşif, işte bu nurdan
beklenmelidir.

İmam Gazâlî, El-Münkız Mine’d-Dalâl (Dalâletten


Hidayete)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Metindeki Felsefi Kavramlar


Doğruluk, bilgi, akıl, hüküm, delil, idrak, yanlış, safsatacı, vicdan,
makbul, Hakikat, Nur.

Doğruluk: Açık olma, kendini açık olarak ortaya koyma,


düşüncenin gerçekle uyuşması
Bilgi: Bilme edimi sonunda ulaşılan şey
Akıl: Anlama, kavrama yetisi
Hüküm: Yargı, varılan sonuç
Delil: İnsanı aradığı gerçeğe
ulaştırabilecek iz, emare
Yanlış: Doğru olmayan, biçimsel
düşünme yasalarına uymayan
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Safsatacı: Boş, temelsiz, asılsız konuşan kişi


İdrak: Anlamak, kavramak
Makbul: Kabul edilen, kabul gören
Hakikat: Gerçek, gerçeklik
Nur: İlahi bir güç tarafından gönderildiğine inanılan
parlaklık, ışık

Metnin ilgili olduğu felsefe alanı


Varlık Felsefesi, Bilgi Felsefesi
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Sînâ, Gâzâlî)

Metinde Geçen Felsefi Problemler

•Doğru bilgi mümkün müdür?

•Duyular bizi doğru bilgiye ulaştırır mı?

•Akıl bizi doğru bilgiye ulaştırır mı?

•Akıl ve duyudan başka bizi doğru bilgiye ulaştıracak


başka bir araç mümkün müdür?
FELSEFE 11. SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi


Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

İbn Rüşd

İbn Rüşd, İslam dünyasında felsefenin yeniden güçlenmesinde etkili


olmuş, düşünceleri ile Avrupa’ya intikal etmiş önemli bir İslam
filozofudur.

Filozofların dinsizlikle suçlandığı bir dönemde, dini esasların


korunması koşulunu gözeterek, felsefenin ve bilimin ilerlemesinden
yana olmuştur.

Eserleri o dönemde İslam dünyası tarafından reddedilirken Hristiyan


Avrupa’da büyük ilgiyle karşılanmıştır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

“Birçok sebepten ötürü, İbn Rüşd, Orta Çağ Avrupa’sında Doğu’da


olduğundan dahi iyi tanınıp takdir edildi. Birinci olarak onun bir çok
eseri Latinceye tercüme edilmiş, elden ele dolaşmış ve muhafaza
edilmişti; ikinci olarak, Rönesans döneminde Avrupa, İbn Rüşd’ün
öngördüğü ilmi metodu benimseme arzusundaydı, oysa Doğu’da ilim
ve felsefe, mistik ve dini akımlar uğruna kurban edilmeye başlanmıştı.
Nitekim, kendisi ilim (ve felsefe) ile din arasındaki bu çatışmanın
tesirlerine bizzat maruz kalmıştı.”

Akt. Ahmet Cevizci


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

İbn Rüşd Platon’dan ziyade Aristoteles’ten etkilenmiştir.

O Platon’un ayrı bir varlık alanı olarak tasavvur ettiği idealara bu dünyada yer
veren Aristocu görüşü benimsemiştir.

Aristoteles’in eserlerine yaptığı çok sayıda şerhden dolayı kendisine ‘şarih’


ünvanı verilmiştir.

İbn Rüşd, Gazâlî’nin TEHÂFÜT EL FELÂSİFE (Filozofların Tutarsızlığı)


adlı eserini tenkit ederek TEHÂFÜTÜ TEHÂFÜT EL FELÂSİFE (Tutarsızlığın
Tutarsızlığı) adlı eserini yazar.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

İbn Rüşd mantık, matematik, fizik, astronomi, felsefe ve tıp


alanında çalışmıştır.Onun;

İlk dönem eserleri; Aristoteles üzerine,

İkinci dönem eserleri; İbn Sînâ ve Farâbî’nin görüşleri üzerine,

Üçüncü dönem eserleri; ise din ve felsefe ilişkisi üzerinedir.


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

İbn Rüşd
Kendisini felsefeye adamış bir filozof,
İslami esaslara bağlı bir Müslüman.

Ona göre, İslamiyet hakikati aramayı


emretmektedir. Bunun için de
felsefeye ihtiyaç vardır.

Din ve felsefe arasında varolduğu


düşünülen karşıtlık; her iki alanın
kendine özgü perspektiflerinden ele
alınarak aşılabilir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

İbn Rüşd’e göre dinin emrettiği hakikat, felsefenin araçları ile elde
edilebilir.

İnsanlar bu hakikate kabiliyetleri ölçüsünde farklı yollarla


ulaşabilir.

Sudûr öğretisini benimser. Diğer varlıkların düşünce yolu ile Tanrı’dan


varlığa geldiğini savunur.

Tanrı diğer varlıklara varlık ve hareketi veren İlk Neden


durumundadır.

İbn Rüşd mümkün varlıkların varlığa gelişinde ve onların Tanrı’ya geri


dönüşünde Aşk’ın da rolü olduğunu savunur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Tutarsızlığın Tutarsızlığı

Kısaca söylemek gerekirse onlara (filozoflara) göre (Tanrı’dan gelen)


dinler; insanları, bütün insanların ortaklaşa olarak izleyebilecekleri
yollardan bilgeliğe (hikmet) yönlendirdikleri için zorunludur. Felsefe,
mutluluğun yolunu kimi insanlara ussal olarak göstermektedir. Felsefenin
işi, şeylerde bulunan incelikleri (hikmet) öğretmektir. Din ise tüm
insanlığı bilgilendirme amacıyla gönderilmiştir. Bununla birlikte hiçbir din
yoktur ki bilge kişilere özgü konularda birtakım uyarılarda bulunmuş
olmasın ve aynı zamanda sıradan insanlarla da ilgilenmiş olmasın.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Toplumda elit sınıfın varlığının yetkinliğe ve mutluluğa erişebilmesi yalnızca


insanların geneli ile aralarında bulunan ortak yönlere bağlıdır. Bu nedenle
elit sınıfın varlığı ve yaşaması için birtakım genel bilgilerin ister çocukluk
çağında ister gençlik çağında ya da uzmanlık alanına geçiş sırasında
öğretilmesi zorunludur. Bir kimsenin erdemli olabilmesi için bu noktada
karşısına çıkabilecek olan kimi bilgileri basite almaması, bunları en güzel
bir biçimde yorumlaması (te’vil) ve bu bilgilendirmenin seçkin kimselere
değil insanların geneline yönelik olduğunu bilmesi zorunludur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Ayrıca bir kimse tüm dinlerin gerçek olduğunu bilse de onun bu dinler arasından en
üstün olanını seçmesi ve üstün olan dinin daha üstün bir din tarafından geçersiz
kılındığını bilmesi zorunludur. Bu nedenledir ki insanlar arasında İskenderiye’ye
(Felsefe Okulu’na) bağlı oldukları bilinen filozoflar, İslam dini kendilerine ulaşınca
Müslüman olmuşlardır. Aynı şekilde Rum toprakları olarak bilinen yerlerde bulunan
filozoflar da kendilerine İsa’nın dini ulaşınca Hıristiyan olmuşlardır.

(…) Vahiy alan kimseler arasında da bilgelik (hikmet-felsefe) hiç eksik olmamıştır. (…)
Her peygamber bilgedir (hakîm-filozof), her bilge peygamber değildir ama bunlar
peygamberlerin vârisi olan bilgin kimselerdir. (…) Tüm dinlerin kaynağı vahiydir, akıl ise
vahyin ayrılmaz bir parçasıdır. Kim yalnızca akla dayanan bir dinin bulunabileceğini
ileri sürerse bilmelidir ki böyle bir düzen, kaynağı hem vahiy hem akıl olan dinlerden
kesinlikle eksik olacaktır.

İbn Rüşd, Tehâfut et-tehâfut el-felâsife (Tutarsızlığın


Tutarsızlığı)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Metinde Geçen Felsefi Kavramlar

Hikmet, bilgelik, Tanrı, Filozof, mutluluk, ussal, din, yetkinlik, elit, erdem,
yorumlama, vahiy, akıl, peygamber.

Hikmet: Bilgelik, bilinemeyen neden, gizine akıl ermeyen neden,


Bilgelik: Herkesin ulaşamadığı, derin kapsamlı bütünsel bilgiye, hakikate
sahip olma durumu
Tanrı: Dinsel inançta doğa üstü ve olağanüstü nitelikleri, güçleri olan
yetkin bir öz varlık olarak en yüksek varlık.
Filozof: Felsefe ile uğraşan, felsefi düşünce üreten kişi.
Mutluluk: Genellikle insanların kendilerine en yüksek erek olarak
koydukları değer. Bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu
Ussal: Aklın bilgisine dayanan
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Din: Tanrı’ya, doğa üstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve


tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum
Yetkinlik: Yetkin olma durumu, olgunluk, mükemmeliyet
Elit: Seçkin
Erdem: İstencin ahlaksal iyiye yönelmesidir, insanın
tinsel ve ruhsal
yetkinliğidir.
Yorumlama: Bir metnin, düşüncenin, durumun ya da bir olayın anlamı
üzerine yapılan açıklama
Vahiy: Bir buyruk ya da düşüncenin Tanrı tarafından peygambere
bildirilmesidir.
Akıl: Düşünme, anlama,kavrama gücü.
Peygamber: İnsanlara Tanrı’nın buyruklarını bildiren, onları Tanrı yoluna
çağıran elçi
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Metnin İlgili Olduğu Felsefe Alanları

Bilgi Felsefesi, Din Felsefesi, Ahlak Felsefesi


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Metinde Geçen Felsefi Problemler

•Filozoflara göre dinler neden zorunludur?

•Felsefe ve dinin insanları hakikate ulaştırmadaki rolü nedir?

•Hakikate ulaşma, sadece elit insanların işi midir?

•Felsefi düşünceler ya da dinler daha üstünü ile karşılaşıldığında geçersiz


kılınabilir mi?

•Peygamber, bilge kişi midir?

•Vahiy , akla uygun mudur?


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Aşağıdaki ifadelerde boş bırakılan yerleri tamamlayınız.

•İbn Rüşd’ün eserleri, yaşadığı dönemde ………………….tarafından


reddedilirken ………………………..büyük ilgiyle karşılanmıştır.

•İbn Rüşd felsefesinde, ……………’dan ziyade …………. etkisi söz


konusudur.

•İbn Rüşd’e Aristoteles’in eserlerine yaptığı çok sayıda şerhden


dolayı
kendisine ………. unvanı verilmiştir

• İbn Rüşd’e göre Tanrı diğer varlıklara, varlık ve hareketi veren


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Aşağıdaki ifadelerin doğru veya yanlış olma durumlarını belirtiniz


D Y

İbn Rüşd, Platon’un ayrı bir varlık alanı olarak tasavvur ettiği idealara
bu dünyada yer veren Aristocu görüşü benimsemiştir.

İbn Rüşd’e göre din ve felsefe arasında var olduğu düşünülen


karşıtlığın aşılması mümkün değildir.

İbn Rüşd üçüncü dönem eserlerinde felsefe ve din ilişkisini tartışmış ve


bu problem çerçevesinde kendi özgün düşüncelerini ortaya koymuştur.

İbn Rüşd’e göre dinin emrettiği hakikate ulaşmada felsefe faydasız bir yoldur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Aşağıda yer alan ifadelerden İbn Rüşd’e ait olanları işaretleyelim

İbn Rüşd akılla imanın uzlaşı içinde olduğu görüşündedir.

Akıl, kişiyi hakikate götürmez.


Doğru bilgiye ulaşma yolu sezgidir.
Akılsal olan inançsal olandır.

Doğru bilginin kaynağı akıldır.

Felsefe dinle çatışma halindedir.

Orta Çağ’da Aristoculuğun kurucusudur.


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Soru: İbn Rüşd’e göre akıl yoluyla doğru bilgiye ulaşılır ve akılsal olan
inançsal olandır.
Buna göre İbn Rüşd’ün aşağıdakilerden hangisini savunması
beklenmez?

A) Akıl yoluyla inanca ulaşmak mümkündür.


B) Akıl sınırsız kavrama ve algılama gücüne sahiptir.
C) Akıl doğru şekilde işletildiğinde hakikatin bilgisine ulaşabilir.
D) Akıl kanıtlama kabiliyeti ile inanca ait bilgileri kanıtlayabilir.
E) Akıl dinle uzlaşı halindedir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi 11. Sınıf Felsefe
Görüşlerinin Analizi (İbn Rüşd)

Çözüm: Akıl ve inanç birlikteliğini savunan İbn Rüşd’ün görüşleri ile A,


C, D ve E seçeneklerindeki ifadeler uyum içindedir. Ancak İbn Rüşd’ün
aklın sınırsız kavrama ve algılama gücü olduğuna dair bir iddiası yoktur.

Cevap: B
FELSEFE 11. SINIF

2. ÜNİTE
MS 2. YÜZYIL - MS 15. YÜZYIL FELSEFESİ

MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce


ve Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus
Emre ve Hacı Bektâş Velî)
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Mevlânâ, Yûnus Emre ve Hacı Bektâş Veli;

İslam Felsefesinde ve Türk düşünce tarihinde özel bir yeri olan


tasavvuf düşüncesinin mimarları ve temsilcileridir.

Anadolu’da ortaya çıkan Türk Tasavvuf hareketi hem ahlaki


hem de
ilmi bir felsefedir.

Bu felsefe, içinde hem Türklerin İslamiyet’le tanışmadan önce sahip


oldukları hikmetleri hem de İslam’ın esaslarını içermekte, önemli bir
sentez örneği sunmaktadır.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Tasavvuf Felsefesinin temelinde insanın varlığı yer almaktadır.

Tasavvuf felsefesinin edebiyatta, sanatta, toplumsal yaşamın birçok


alanında değerli yansımaları olmuştur.

Bu düşünce hareketi ilk olarak Türk Edebiyatının önemli


eserlerinden
biri olan‘Divan-ı Hikmet’in yazarı Hoca Ahmet Yesevî ile
başlamıştır.

Hoca Ahmet Yesevî’nin önemli bir takipçisi Hacı Bektâş Velî


olmuştur.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Hacı Bektâş Velî

Mevlânâ’nın çağdaşı olan Hacı Bektâş Velî’nin MS 12. yüzyıl içerisinde


yaşadığı bilinmektedir.

Onun yaşamına dair gerçek kayıtlara ulaşmak zordur.

Vefatından iki asır sonra vücuda getirilmeye başlayan Vilâyetnâme ve


Menâkıp eserleriyle Bektâşî geleneğine öncülük etmiştir.

Ahlak alanında insana nefs terbiyesini ve kamil insan olmayı,


amaç
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
“Ayağa kalkarsan hizmet amacıyla kalk, eğer konuşacaksan, hikmet ile
konuş ve oturacağın zaman, saygı ile otur.”

“Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen önce kendisi iyi olmalıdır.”

“Biz dile ve söze bakmayız, içe ve hâle bakarız.”

“Gönül Kâbe’sini üstün tutmak gerekir.”

“Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.”

“Okunacak en büyük kitap insandır.”

“İncinsen de incitme!”
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
Hak Subhânehû ve Teâlâ, adamı dört türlü nesneden yarattı, dört bölüğe ayırdı. Dört
bölüğün de dört türlü ibadetleri, dört türlü arzuları ve dört türlü hâlleri vardır. Birinci bölük
âbidlerdir. Bunlar din kavmidir ve asılları yeldendir. Yel (hava), hem şifa verici hem
kuvvettir. Bu sebeple bunlarda gece gündüz Hakk’ın ibadetinden ayrılmazlar. Yel
esmeyince ekinler samanından ayrılmaz, bütün âlem kokudan helak olurdu. Öyle ki
dünyada ne varsa helal, haram, temiz ve pis hepsi din ile malum olur. Çünkü din kapısı ulu
kapıdır. İkinci bölük zahitlerdir. Bunların aslı ateştendir ve bunlar tarikat taifesidir. Bu
sebeple gece gündüz yanmaları, kendilerini yakmaları lazımdır. Her kim bu dünyada
kendisini yakarsa yarın ahirette türlü azaplardan kurtulacaktır. Şunu iyi bilin ki bir kez
yanan başka yanmaz. Üçüncü bölük, ariflerdir. Bunların aslı sudandır ve bunlar marifet
taifesidir. Su, hem kendisi temizdir hem de temizleyicidir. Bu sebeple hem temiz olmalı
hem de temizleyici. Dördüncü taife muhiplerdir. Bunlar hakikat taifesidir ve bunların aslı
topraktandır. Toprak teslimiyet ve rızayı temsil eder. Bu yüzden muhipte teslimiyet ve rıza
içerisinde olmalıdır.
Hacı Bektâş Velî, Makâlât
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Mevlânâ

Mevlana Selçuklu hükümdarlığı sırasında Konya’da yaşamış değerli


bir mutasavvıf’tır.

Düşünme gücünü, sanatsal kabiliyeti ile birleştiren Mevlânâ,


Anadolu
halkında büyük bir tesir yaratmıştır.

Mevlânâ’nın felsefesinde Yeni Platonculuğun, Anadolu ve İran


kültürünün etkileri mevcuttur.

Mevlânâ, felsefesinde Tanrı’yı, insanı, insanın Tanrı’yla ve diğer


insanlarla olan ilişkisini konu edinmiştir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Tanrı, onda çoğu İslam düşünüründe olduğu gibi diğer varlıkların


sebebidir, Evren Tanrı’nın bir yansımasıdır.

Onda ezeli ve ebedi, hem açık hem gizli olan Tanrı, mutlak bir
güzelliktir.

Onun sevgi ve aşk üzerine kurulu düşüncesinde, sevgi ve aşk bir bilme
tarzı, yolu olarak karşımıza çıkar.

İnsan değerlidir, onu yaratan Tanrı’nın eseridir, Ondan izler taşır.

Nefsin terbiyesi, diğer mutasavvıflarda olduğu gibi Mevlânâ’da da


ahlaki
olgunluğa ulaşma bakımından önemlidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Ey insan, sen görünüşte maddi varlığınla “küçük bir âlem”sin. Fakat


manen, gerçek varlığınla “büyük bir âlem”sin. Görünüşte bir ağacın
dalı, meyvenin aslı temelidir. Çünkü yemiş dalda bulunur. Fakat
hakikatte o dal, o meyve için var olmuştur. Meyve elde etmek için bir
meyli ve ümidi olmasaydı bahçıvan hiç ağaç diker miydi? Öyle ise
görünüşte meyve, ağaçtan meydana geliyor da hakikatte o ağaç
meyve çekirdeğinden doğmuştur.
Mevlânâ, Mesnevî

Sen cihanın hazinesisin, cihan ise yarım arpaya değmez. Sen cihanın
temelisin, cihan senin yüzünden taptazedir. Diyelim ki âlemi meşale ve
ışık kaplamış. Çakmaksız ve taşsız olduktan sonra o, iğreti bir
rüzgârdan başka nedir?
Mevlânâ, Rubâîler
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Bir gün Hz Musa Allah’a sordu. “Madem böyle güzellikler yaratıyorsun,


can veriyorsun, peki sonra neden bunları yıkıp helak ediyorsun?” Allah:
“Bunu inkardan ya da gafletten sormadığını biliyorum, bu işin hikmetini
öğrenmek için soruyorsun, insanlara bildirmek için soruyorsun. Soru da
bilgiden doğar yanıt da. Tıpkı gülün de dikeninden de balçıktan çıkması
gibi. Yoldan çıkmak da doğru yola girmek de bilgiden gelir. Öyleyse
yeryüzüne bir ekin ek ve yanıtı öğren”
Hz Musa ekin ekti. Ekinler büyüdü. İyice olgunlaştıktan sonra Musa orağı
alıp onları biçti. Tam bu sırada Allah ona:
“Güzelce ektin, yetiştirdin de olgunlaşınca ne diye biçtin onu diye seslendi.
“Ya Rabbi burada buğday da var, saman da İkisini de birbirine
karıştırmamak için yapıyorum.

Mevlânâ, Mesnevi’den Hikayeler


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Yûnus Emre

Düşüncenin ve sanatın eserlerinde birleştiği bir başka mutasavvıf


Yûnus Emre, değerli bir şairdir.

Anadolu’da her kesimin sevgisini ve saygısını kazanmış bir isimdir.

O bir aşıktır, Tanrı’ya ve onun yarattıklarına duyduğu aşkı dizelere


aktaran bir sanatkârdır.

Onun eserleri sadece edebi değil felsefi değer de taşımaktadır.


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Yûnus Emre hümanist bir anlayış içerisindedir.

Onun hümanizmi, doğu ve batının hümanist değerlerinin sentezini içerir.

Yûnus Emre’ye göre insan yaratılışının mucizesi sebebiyle eşref-i mahlûkat


tır.

Sorumlu bir varlıktır, akıl ve iradesi ile ilim yolunda ilerlemelidir.

Yûnus Emre’de insanın kendine ve Tanrı’ya dair bilgisi önemlidir. Kendini


bilmek Tanrı’ya ulaşmakta zorunlu bir önkoşuldur.

Nefsin terbiyesi ile elde edilecek iyi ahlak Tanrı’ya ulaşmada gereklidir.
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Bir kez gönül yıktın ise


Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi Erden sana nazar ola
Elin yüzün yumaz değil İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Bir gönülü yaptın ise Şol kişi kim gammaz
Er eteğin tuttun ise değil
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Yol odur ki doğru vara Halka matahların satar
Göz odur ki Hakk’ı göre Yükü gevherdir tuz değil
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz
değil Yûnus Emre / Bir Kez Gönül Yıktın İse
MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)
Tartışma Soruları

•Tasavvuf düşüncesinin öne çıkan unsurları nelerdir?

•Tasavvuf düşüncesi, felsefi bir sistem olarak kabul edilebilir mi?

•Hacı Bektâş Velî, Mevlânâ ve Yûnus Emre’nin düşüncelerinde ortaklaşan


unsurlar nelerdir?

•İnsana dair düşüncelerini nasıl değerlendirebiliriz? İnsan nasıl bir


çerçeve
içinde ele alınmaktadır?

•Hacı Bektâş Velî, Mevlânâ ve Yûnus Emre’nin insan anlayışları çağımıza


MS 2. Yüzyıl-MS 15. Yüzyıl Filozoflarının Düşünce ve 11. Sınıf Felsefe
Argümanlarını Değerlendirme (Mevlânâ, Yûnus Emre
ve Hacı Bektâş Velî)

Metin Yazma
İnanç- akıl ilişkisi içinde “Anlamak için inanıyorum” sözünden hareketle
felsefi bir deneme yazalım

Başlık:

Problemin Felsefedeki Yeri:

Probleme Yönelik Fikirler:

Sonuç ve değerlendirme:

Kaynakça:

You might also like