You are on page 1of 4

15 – 17.

YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ


Skolastik Düşünce ile Modern Düşüncenin Temel Farkları
Skolastik, 2-15. yüzyıl felsefesinin sonunda Hristiyan felsefesi için kullanılan terimdir. Terim anlamı
okul felsefesidir. Dönemin sonunda açılan üniversiteler, skolastik felsefenin en iyi anlaşıldığı yer
olmuştur.
Skolastik felsefe, Hristiyan inancı öğretilerini akılla anlaşılır kılma çabasının sonucudur. Skolastik
felsefede teoloji egemendir.
Akıl-inanç probleminde aklın yetersizliği vurgulanmıştır. Sadece aklın yetersizliği değil bireyin de
yetersiz olduğundan kiliseye tam bağlılığın esas alınması gerektiği savunulmuştur.
Yönetim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda da din tek belirleyici unsurdur. Bu dönemde bilimsel
çalışmalara ihtiyaç duyulmamıştır.
Skolastik Dönem sonrası bu skolastik düşünceye ait olan tüm unsurlarda değişim yaşanmıştır.
Rönesansla başlayıp 17. yüzyılda pekişen düşünce sistemine modern düşünce adı verilir. Modern
düşünce, felsefenin bilimi ve bilimsel yöntemi temele alan düşünce sistemidir. Birey ve bireyin
düşüncesi tüm yönleriyle öne çıkarılmıştır.

SKOLASTİK DÜŞÜNCE MODERN DÜŞÜNCE

 Felsefenin konusu; insan, doğa


Felsefenin konusu dindir >>
ve evrendir

Teoloji, felsefeye
>>  Bilim, felsefenin kılavuzudur
egemendir

Doğa din ve akıl ile  Doğa, deney ve akılla


>>
açıklanabilir açıklanabilir

Hayatın tüm unsurları dine


>>  Toplumsal hayat dünyevidir
bağlıdır

Birey geri plandadır >>  Birey ön plana çıkmıştır

Bilim, Tanrı’nın yarattığını  Bilim, sağlayacağı yarardan


>>
anlamak için önemlidir dolayı önemlidir

 Düşünürler, kiliseye bağlı


Düşünürler, kiliseye bağlıdır >>
değildir

İnanç merkezlidir >>  İnsan merkezlidir

Hukuk, kiliseye bağlıdır >>  Hukuk, devlete bağlı olmalıdır


Her dönemde felsefenin etkilendiği ve etkilediği alanlar bulunur. 15-17. yüzyıl felsefesini de bilim
etkilemiştir.

Hümanizm
Hümanizm anlayışı, insanı MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin dogmatik etkisinden uzaklaştıran ve Antik
Yunan felsefesine geri götüren bir düşünüşün eseridir. Bu geri dönüş, insanı ve evreni yeniden
yorumlama anlamı taşır.
Hümanizm, insanın merkeze alındığı ve aklının öne çıkarıldığı bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı, yeni
hayat anlayışı ile insan ve dünya üzerine felsefe yapma isteğinden oluşur.
Hümanizm, ilk olarak bugünkü İtalya’da ortaya çıkmıştır.

Bilimsel Yöntem
15-17. yüzyılın en büyük başarısı bilim alanında olmuştur. Rönesans düşüncesi bilimde otorite olmuş
bilgilere değil deney, gözlem ve hesaplanabilir bilimsel çalışmalara yönelmiştir.
15-17. yüzyıl, bilim ve bilimsel yöntemin geliştiği dönemdir. Gözlem, kontrollü deney, hipotez ve
matematiksel hesaplama bilimin yöntem kazanmasına katkı sağlamıştır.

Kartezyen Felsefe
Kartezyen felsefesi Descartes felsefesi olarak da bilinir. Descartes, felsefesini metodik şüphe olarak
bilinen yöntemle kurmuştur.
Descartes şüpheyi bilgiye ulaşmak için bir araç olarak kullanmıştır. Buna metodik şüphe denir.
Septisizmin şüphesi ile Descartes’in şüphesi arasındaki fark: Septisizmde doğru bilgi yoktur. Onlar
her şeyden şüphe ederler. Descartes ise şüpheyi doğru bilgiye ulaşmak için araç olarak kullanmıştır.
Descartes, bilgide şüphe duyulamayacak bir temel arar. Bildiği ve duyumsadığı her şeyden kuşku
duyabileceğini ancak son noktada kuşkudan ve kuşku duymakta olan kendinden kuşku
duyamayacağını belirtir. Felsefenin ünlü sözlerinden biri olan “Düşünüyorum, o hâlde varım.”
yargısına ulaşır.
Onun bu kabulleri, Tanrı’nın varlığına yönelik ontolojik kanıtlamalara dayanır.
Varlık alanında iki ana töz vardır: Yaratan ve yaratılan tözler. Yaratan töz, kendinden başka hiçbir şeye
ihtiyacı olmayan ve her şeyi yaratan sonsuz tözdür. Yaratılan töz ise birbirine indirgenemeyen iki alt
tözden oluşan ve aynı zamanda sonlu olan ruh ve madde tözleridir. Ruh; akla karşılık gelen, düşünen
töz iken madde, uzayda yer kaplayan tözdür. Bu açıdan Descartes felsefesi düalist bir felsefedir.

Hukuk Felsefesi 
Rönesans ve reform hareketleri devlet ve hukuk üzerine düşüncelerin artmasını sağlamış ve kilisenin
gücü giderek azalmıştır.
Siyaset kapsamında devlet ve hukuk üzerine Niccolo Machiavelli ve Thomas Hobbes’un görüşleri
önemlidir. Machiavelli, ulus devletini öngörür ve İtalya’nın güçlü bir prens tarafından yönetildiğinde
ulusal birliğinin sağlanabileceğini ileri sürer.
Prensin mutlak güç sahibi olması gerektiğini ve bütün kurumların ona bağlı olmasının zorunlu
olduğunu belirtir. Ona göre “Amaca ulaşmak için her yol mubahtır.” ve prens bu ilkeye göre devleti
yönetmelidir.
Hobbes’a göre devletin ortaya çıkması zorunludur. İnsanların doğal durumda eşit olduklarını, kendi
istek ve amaçları doğrultusunda birbirleriyle mücadele ettiklerini belirtir.
Doğal durumda herkesin her şey üzerinde hakkı olduğunu ama menfaatlerin çatışmasıyla güvenlik
sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarını söyler. Hobbes, herkesin herkesle savaştığı bir ortamı “İnsan,
insanın kurdudur.” şeklinde betimler. Can güvenliği olmadığı için insanların zorunlu olarak haklarını
bir yöneticiye veya bir sınıfa devrederek yapay olan devlet sistemine geçtiklerini belirtir.
Devletin mutlak güç olduğunu söyleyen Hobbes, bu gücün kaynağını insanların aralarında yaptığı
toplumsal sözleşmeye bağlar.

ÜTOPYALAR

Ütopya hayali bir devlettir. İdeal yönetim ve toplum bu hayali devlette tasarlanır.

İstenen (umut) Ütopyalar


Devlet (Platon)
El Medinetü’l Fâzıla (Fârâbî)
Ütopya (T. More)
Yeni Atlantis (Francis Bacon)
Güneş Ülkesi (Campenalla)

İstenmeyen Ütopyalar (korku ütopyaları / distopya)


Cesur Yeni Dünya (A. Huxley)
1984 (G. Orwell)

SORULAR:
1. Skolastik düşüncenin özellikleri nelerdir?
2. Modern düşüncenin özellikleri nelerdir?
3. 15 – 17. Yüzyıl felsefesinde öne çıkan görüşler nelerdir?
4. Descartes’in şüphesi ile Septisizmin şüphesi arasındaki fark nedir?
5. Hümanizm nedir?
6. Korku ütopyaları (İstenmeyen ütopyalar / Distopyalar) nelerdir? (Yazar – kitap ismi)
7. Umut (istenilen) ütopyalar nelerdir? (Yazar – kitap ismi)

Bilimsel Çalışmaların 15. Yüzyıl – 17. Yüzyıl Felsefesine Etkisi


Rönesans, Modern Çağ ya da 15. – 17. yüzyıl felsefesi dönemine kadar büyük Yunan
filozofu Aristoteles‘in etkisi altında İskenderiyeli Batlamyus tarafından ileri sürülen “dünya merkezli
evren anlayışı” bütün bilim ve felsefe çevrelerinde kabul edilmiştir. Bu sistemde yasaları birbirinden
tamamen farklı olan Ay altı ve Ay üstü olmak üzere iki ayrı evren tasarlanmıştır ve Güneş ve diğer gök
cisimlerinin Dünya’nın etrafında döndüğü kabul görmüştür.

İkili evren anlayışına karşı çıkan Polonyalı astronom ve filozof Kopernik, gök cisimleriyle dünyadaki
cisimlerin fiziksel özelliklerinin aynı olduğunu savunarak evrenin Dünya merkezli değil Güneş merkezli
olduğunu iddia etmiştir. Kopernik’in bu düşüncesi, düalist (ikicilik) evren anlayışından monist (tekçi)
evren anlayışına geçilmesinde etkili olmuştur. Aynı zamanda insanın merkeze alındığı bir felsefi
anlayışın doğmasına da öncülük etmiştir

Aristoteles’in felsefesi üzerine şekillendirilen Dünya merkezli evren anlayışına karşı bir diğer eleştiri
de İngiliz politik kuramcısı ve filozofu Francis Bacon tarafından getirilmiştir. Bacon, Aristoteles’in
“tümdengelim” yöntemine karşı “tümevarım” yöntemini öne sürmüştür. Bilimsel araştırmada
olguların bir araya getirilmesi ve belli bir kurala göre düzenlenmesi gerektiğini düşünen Bacon,
tümevarım yöntemiyle yanlış yargılardan kurtulmanın mümkün olduğu görüşündedir. Bacon bu
düşünceleriyle bilimsel araştırmanın önünü açmış ve ona yöntem kazandırmıştır.

15-17. yüzyıl felsefi döneme kadar etkili olan Aristotelesçi evren modeline karşı Kopernik’le başlayan
eleştiri, Galileo ile birlikte hızla gelişmiş ve Aristotelesçi evren modelini kökten değişime uğratmıştır.
Bilimsel çalışmalarını olgu ve gözleme dayandıran Galileo, aynı zamanda doğayı matematiksel bir dil
ile de açıklamaya çalışmıştır.

15-17. yüzyıl felsefesi döneminin düşüncelerinden beslenen Newton, cisimler nasıl düşer sorusunu
bilimsel açıdan ele almış ve “Kütle Çekim Yasası”nı keşfetmiştir.

Newton’un fiziksel, mekanik ve düzenli evren anlayışı kendisiyle aynı dönemde yaşamış filozoflardan
olan Leibniz tarafından ele alınmış ve felsefi anlamda geliştirilmiştir. Bu anlayış bilim ve felsefeyi
derinden etkilemiştir.

You might also like