You are on page 1of 19

18.yy ve 19.

yy FELSEFESİ (AYDINLANMA FELSEFESİ)


18-19. yüzyıl felsefesi,
bireysel ve toplumsal olarak
Batı’da aydınlanmanın
yaşandığı dönemdir.

Bu çağda insanın aklı sayesinde tüm sorunlardan kurtulabileceği ve


toplumsal olarak ebedî barışa ulaşabileceği düşüncesi hâkimdir. Bu çağ,
“Akıl Çağı” olarak da isimlendirilir
18.yy ve 19.yy FELSEFESİ (AYDINLANMA FELSEFESİ)

17. Yüzyılla başlayan 18. ve 19.


Yüzyılda tanrı, akıl, doğa ve insan
kavramlarının yeni bir senteze
ulaşmasıyla ortaya çıkan ve
Avrupa’da Sanat, Felsefe ve Siyaset
alanında radikal(köklü) gelişmelere
yol açan düşünce akımına
Aydınlanma Felsefesi denir.
Fransız İhtilali : Halk yoksulluk içindeyken kralın zenginliği
Fransız İhtilali’nin görünen nedenidir. İhtilalin arkasındaki
sebepler arasındaysa okuryazarlığın artması ve bağımsız
yayınların desteklenmesiyle toplumda büyük bir değişim ve
bu değişimi organize eden Fransız aydınları ve onların felsefi
görüşleri vardır. Sosyal yaşayıştaki eşitsizlik ve adaletsizlik,
aydınlanmayla oluşan özgürlük düşüncesiyle halk içinde krala
karşı bir ayaklanma başlatmıştır. Bütün dünyayı etkileyen
ihtilal, Fransa’da mutlak monarşinin yıkılması ve cumhuriyet
rejiminin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.
Fransız İhtilalinin Sonuçları
1 – Mutlak monarşi yıkılarak, egemenliğin halka ait olduğu onay
landı.
2-Milliyet, eşitlik, özgürlük, adalet benzeri demokrasi ilkeleri
dünyaya yayıldı.
3-Milliyetçilik düşüncesinin yayılmasıyla imparatorluklar dağılma
sürecine girdi.
4-Yeniçağ’ın sonu Yakınçağ’ın başlangıcı oldu.
5-Fransız İhtilalinin yaydığı fikirlere karşı; Avusturya, Prusya,
İngiltere ve Rusya Fransa’ya savaş açtılar. Savaşlar Napolyon’un
yenilgisiyle sonuçlandı ve 1815 Viyana Kogresi ile Avrupa’nın
politik hali tertip etti. Avrupa’nın geleceği açıklandı. Fakat her
şeye nazaran Fransız İhtilali’nin yaydığı fikirler durdurulamadı.
Sanayi Devrimi: İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi,
hızlı üretim yapan fabrikaların kurulmasını ve ulaşımın
kolaylaşarak kültürel ve ekonomik etkileşimin artmasını
sağlamıştır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler ve ekonomik
alana yönelik felsefi düşünceler bunların zeminini
oluşturmuştur. Bu durum, bazı insanlara rahat yaşam gibi
faydalı sonuçlar getirmiş ama diğer taraftan da devletler
arası rekabeti artırıp savaş gibi kötü sonuçlara
götürmüştür. Ham madde ve yeni pazar arayışları
sömürgeciliği hızlandırmış ve ortalama bir asır sonra güçlü
devletlerin rekabeti nedeniyle 1. Dünya Savaşı yaşanmıştır.
18 ve 19. Yüzyıl Felsefesinin Ortaya Çıkışına Etki Eden Unsurlar

 Rönesans ve Reform hareketleri ile Kilisenin baskıcı tutumunun azalması


 Rönesans ile başlayan coğrafi keşifler ve bilimsel gelişmelerin hızla
yayılması
 Hümanizmin etkisi ile Felsefe, Sanat ve Bilimsel alanda yeni ekollerin
ortaya çıkması
 Din merkezli anlayıştan insan merkezli anlayışa geçilmesi
 Aklın ve bilimin doğa, evren ve insanı açıklamada temel alınması
 Bu yüzyıllarda yaşanan Fransız İhtilali (1789) ve Sanayi Devriminin
Avrupa’daki sosyal ve ekonomik yapıyı dönüştürmesi
 Matbaanın yaygınlaşması ile bilgiye erişebilirliğin kolaylaşması
17. Ve 18. Yüzyıl Felsefesinin Genel Özellikleri

 Akla güven duyulmuş ve akılcı düşünce artmıştır.


 Özgürlüğü engelledikleri düşüncesiyle siyasi ve dinî otoritelere
karşı gelinmiştir.
 Düşünce özgürlüğü desteklenmiştir.
 Aydın ve yazarlar sınıfı oluşmuştur.
 Sanat, felsefe ve edebiyatta önemli eserler verilmiştir.
 Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılabı gerçekleşmiş ve buna bağlı
problemler tartışılmıştır.
 Felsefede yeni ekoller çıkmıştır.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

1. Bilginin Kaynağı Problemi 2. Birey-Devlet İlişkisi

3. Ahlak İlkesi 4. Varlığın Oluşu


18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER
Descartes (Dekart) Ona göre bilgi, sonradan oluşan deneyimlerle değil doğuştan
gelen aklın ilkeleriyle gerçekleşir. Matematik ve geometri bilgisinin kesin olma
nedeninin akla dayandığını işaret ederek doğru bilginin kaynağını akıl olarak ileri
sürer. (Rasyonalizm-Akılcılık: Doğru bilginin kaynağı akıldır.)

J. Locke. Descartes’in doğuştancılık fikrin karşı çıkar ve insanın duyu organları


1. Bilginin vasıtasıyla kendi zihninin dışında bulunan dış dünyadan birtakım izlenimleri
Kaynağına deneyimlediğini ve bu izlenimlerden oluşan fikirleri zihinde tasarlayarak bilgi
Yönelik edindiğini savunur. ( Empirizm-Deneycilik : Doğru bilginin kaynağı yalnızca
Görüşler deneydir. )

İ. Kant Duyu verilerinin ham olduğu ve bu ham veriyi işleyen bir zihin olması
gerektiği fikrinden hareket eder. İnsan, ona göre duyuları aracılığıyla dışarıdan
veriler alır ve bunları aklın formlarında işleyerek bilgiyi oluşturur. ( Kritizim-
Eleştirelcilik : Doğru bilginin kaynağı hem akıl hem deneydir. )
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

“Düşünüyorum
Rasyonalizm (Akılcılık) : Descartes’in de
O Halde Varım.”
savunduğu bilginin sadece doğuştan akılda
olduğu ya da ancak akıl yolu ile elde
edilebileceğini savunan akımdır.
Metodik Şüphe yöntemi ile bilginin akıldan
geldiğini akıl ile kesin ve doğru bilgiye
ulaşılabileceğini söylemiştir.
1. Bilginin
Kaynağına
Yönelik
Görüşler “ İnsan zihni Tabula
Rasa (Boş Levha)
Empirizm (Deneycilik) : Locke’un
gibidir.”
öncülerinden olduğu doğru bilginin
sadece deneyden geldiğini, aklın
İnsan zihni, ona göre doğuştan boş bir
sadece bunları bir takım yetilerle levhadır ve insan, deneyimleri sayesinde
biçimlendirdiğini savunan akımdır. bu boş levhayı bilgileriyle doldurur
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

“Algısız kavramlar boş, kavramsız


algılar kördür.”
Duyu verileri olmadan akılda var olan
kavramların boş olduğunu, sadece bunlara
dayanarak anlamaya çalışan aklın ise kör
olduğunu belirtir.

1. Bilginin
Kaynağına
Yönelik
Görüşler

Kritizim (Eleştirelcilik) : İ. Kant’ın


Kritizim İnsanın bilgi edinmede iki
öncüsü olduğu Bilginin kaynağının
yönünü de kullandığı görüşüyle bilginin
akıl ve deneyden geldiğini; her
kaynağı konusunda rasyonalizm ve
ikisinin de bilgi edinmede önemli
empirizmi birleştirerek yeni bir yol önerir.
olduğu savunan görüştür.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER
17. yy. felsefesinde mutlak monarşiye dayalı devlet sistemleri düşünülmüş, devletin her türlü
gücü elinde bulundurmasının birlik ve beraberlik açısından zorunlu olduğu görülmüştür.

Bu görüşe kapsamlı
olarak ilk karşı çıkış 2. Birey-Devlet •İnsanlar Toplumsal Sözleşmeyi barış
J. Locke tarafından İlişkisi için değil, uygar yaşamın yaşamın
yapılmıştır. avantajlarından yararlanmak için
Locke, mutlak monarşiye karşı yapmışlardır.
liberal (özgürlükçü) bir devlet sistemini
ileri sürmüştür. •Yardımlaşma ve işbirliği ilişkilerini
sürdürmek için mutlak özgürlüklerinden
J.Locke’un Devlet Görüşleri Şöyledir : vazgeçmişlerdir.

•Doğal durumda insanlar özgürdü. •Ayrıca Locke “Güçler Ayrılığı” ilkesini


ortaya koymuştur.
•Değişen ve gelişen toplumsal yaşamda
kargaşaya sebebiyet vermemek için
•Devlet yapay bir kurumdur.
insanlar Toplumsal Sözleşme ile
hukuksal güvence adına gücünü devlet
denilen mekanizmaya devretmiştir.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER
•Montesquieu, toplumdaki hızlı
•İnsanın başkasının hakkını yemeden
değişimlerin etkisiyle toplumu 2. Birey-Devlet
bilimsel olarak inceler. Gözlem ve özgürce davranma yetisine sahip
İlişkisi
deney yöntemini topluma uygular. olduğunu belirten Montesquieu, bu
özgürlüğün korunması için güçler
•Montesquieu, iki toplum arasındaki ayrılığı ilkesini öne sürer.
ilişkiyi düzenleyen hukukun • Devletlerde yasama,
Devletler Hukuku, devlet içindeki yürütme ve yargı güçlerinin
Siyasi ilişkileri düzenleyen hukukun bulunduğunu ve özgürlüğü
Siyasal Hukuk ve kişiler arası kısıtlamamak için bunların
ilişkileri düzenleyen hukukun da
birbirini denetlemeleri
Medeni Hukuk olduğunu belirtir.
Yasaların niteliğini, yapıldığı gerektiğini belirtir.
toplumun belirleyeceğini söyler.
• Montesquieu,
•Montesquieu; cumhuriyet, monarşi ve görüşleriyle günümüz devlet
despotizm yönetim biçimlerini tanımlar. sistemini oluşturan ve güçler
Montesquieu ayrılığını kuramlaştıran ilk
düşünürdür.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

2. Birey-Devlet
İlişkisi
J. Jacques Rousseau’un Devlet görüşü :

• Doğal durumda insan mutluydu, ancak toplumsal yaşam ve


özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla mutluluk bozuldu.

•Toplumun yeniden düzenlenmesi için “toplumsal sözleşme”


ile devletin kurulması gerekmiştir.

•Devletin kaynağı, insanın doğasındaki eşitlik ve


özgürlüktür.

•Devletin görevi herkesin eşitliğini ve doğal hakları


J.Jacques korumaktır.
Rousseau
17. Yy da Hobbes Aydınlanma da Locke, Montesquieu ve
Rousseau Devlet Yapay Kurumdur der ve “Toplumsal
Sözleşme” vurgusu yaparlar.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

3. Ahlak İlkesi

18-19. yüzyıl felsefesinin genel karakterini taşıyan akılcı yönelim, yaşanan toplumsal olayların
ahlaki sonuçları neticesinde kaçınılmaz olarak ahlak alanına yönelmiştir. Bu dönemin
filozofları; ahlakı, akılla anlama ve yorumlama eğilimi göstermiş ve düşüncelerini bu noktadan
yaymışlardır. Bunlar arasında Jeremia Bentham ve Immanuel Kant’ın görüşleri önemlidir.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

3. Ahlak İlkesi

 Objektif (nesnel) temelli Evrensel Ahlak  Bu maksimler(koşulsuz buyruklar) :


yasasını kabul eden Kant’ın Ahlak Kuramı • “Öyle hareket etki, davranışların tüm
ÖDEV AHLAKI olarak bilinir. insanlar için geçerli bir yasa olabilsin.”
 Ahlakı insan doğasıyla değil aklın • “İnsanlığı araç olarak değil amaç olarak
yargılarıyla gerçekleştirmeyi amaçlar. gör.”
 İyi İstenç : bu kavramla Kant her zaman • Akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu
ve her koşulda doğru kabul edilebilecek olarak görevde bulunacağı şekilde kullan.”
eylemlerine eşlik eden iyi iradeyi belirtir.
Kant’a göre bir eylemin ahlaki olup
Ahlaki ödevlerimizi belirleyen evrensel olmadığının ölçütü bireyi o eyleme yönelten
koşulsuz buyruklar akılda doğuştan (a amaç ve niyettir.
priori) olarak vardır
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

3. Ahlak İlkesi

 Evrensel Ahlak yasasını sübjektif (öznel)  Kötülük yanlış tercihten kaynaklanır.


kaynaklı olarak kabul eder. Çoğunluğun faydasına olan eylem doğru eylemdir,
 İnsan doğası açıdan kaçar hazzı ister. Bu haz verici ve mutlu edicidir.
akılla bilinçli bir şekilde yaptığında insanı
erdemli yapar.  Bentham’ın savunduğu ahlak anlayışı
Faydacılık (Utilitarizm) olarak bilinir.
 Ona göre haz ve acı evrensel olduğu için
Olabildiğince çok sayıda insanın olabildiğince
tüm insanlarda bulunur. Evrensel Ahlak yasası mutluluğunu amaçlar.
en büyük sayıda insan için en yüksek
mutluluğu sağlamaktır.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER

Hegel, bütün varlıkların tek bir özden bir 4. Varlığın Oluşu


yasa dâhilinde var olduğunu söyler Problemi

Hegel’de “Tanrı”, “geist”, “fikir”,


“akıl” veya “tin” mutlak olanı temsil
eden varlığın özü-arkhesi olan farklı
kavramlardır.

Hegel (1770-1831)

 Hegel’e göre başlangıçta sadece Geist  İnsanlık tarihi, tinin kendini bulup
(Mutlak akıl-ruh-Tanrısal akıl) vardı. tanımasının zeminidir.
 Varlık, saf aklın, Tanrı’nın görünür hale  Tinin kendini bilip tanıması, Hegel ’in
gelmesidir. Onun kendi üzerine düşünmesi varlıkların oluş ve değişimini açıkladığı bir
ile var olmuştur. ilkenin ve diyalektik yasanın sonucudur. Bu
 Varlığın oluşumu diyalektik bir süreç yasa üçlü bir oluş sürecini içerir: tez (sav),
dahilinde gerçekleşir. antitez (karşı sav) ve sentez (yeni sav). Yeni
 Geist kendindeyken tez aşamasındadır. sav, yeni bir diyalektik sürecin de başlangıcıdır.
Ondan var olan doğa antitezdir. Geist ve
doğanın mükemmel uyumundan insan
(sentez) var olmuştur.
18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNDE ÖNE ÇIKAN FELSEFİ
PROBLEMLER
4. Varlığın Oluşu
Problemi

“Gerçek bütündür.” ve “Akılsal olan gerçek, gerçek


olan akılsaldır.”

Hegel (1770-1831)

Diyalektik Yöntem

Tez Antitez
Sentez
Varlık Yokluk Oluş

Çiçek Çiçeğin Meyve


Yokluğu

You might also like