You are on page 1of 29

➤ RAHNÜMA ➤

HUKUK FELSEFESİ
● Pozitif hukukun yetersiz kaldığı durumlarda hukuk felsefesi ve sosyolojisi
devreye girer
● yasak koydular de mahkemeler bazen yanlış kararlar verebilmektedir. felsefe
bu yanlış kararlara çözüm aramaya çalışır
● özgürlük ve eşitlik çatışması durumunda hangisinin ele alınacağı hukuk
felsefesi ile belirlenir
● pozitif hukukta soyut bakış açısı yetersiz kalmaktadır. Bundan dolayı hukuk
felsefesine başvurulur
● sosyal toplumsal sözleşme Anlayışını16 y.y ilk kapsamlı savunmasını Toms
TOHMS HOBBES yapmıştır
● Hukuk felsefesi daha çok tarihsel perspektiflerden Önemli düşünürleri ele alır
Stoacılık:Stoacılık Antik Çağ Yunan felsefesinin Panteist ve Materyalist doğa
öğretisidir. Stoacılık’ın kurucusu Kıbrıslı Zenon’dur. Ancak Stoacılık yüzyıllar ve
kuşaklar boyunca işlenmiş ve gelişmiş bir öğretidir.
“Stoa” Yunanca, “direklere dayanmış açık bir dehliz” anlamındadır
● Stoacılık Roma İmparatorluğu ile devam eder.
● Hz İsa'nın doğumu ile Yeni düşünceler ve kilise oluşuyor. yani Orta Çağ'da
din hüküm sürmektedir
● İslam dininin gelmesiyle de farklı bölgelerde din hüküm sürmekte dir.
● Orta Çağ sonrası felsefe gidişatını yani Yakın Çağ yani modern çağda
bilimin matematiğin ve fiziğin gelişimi ile felsefeye yeni bir yön belirlenmiştir
Sandel:3 bakış açısı
1- faydacı bakış açısı Adil olandır
2- kişi kendinin sahibidir bakış açısı
3. ödev yükümlülüğü Yani doğruyu yapma
● felsefeyi Tarihsel süreçte yani antik yunan'dan itibaren ele alındığında,
temeli insanı incelemektir. insanın nasıl olduğunu, varlık mı, özü var mı gibi
sorular sorulmuştur
● Epikuros a Göre yaşamın amacı: mutlu yaşayabilmektir Bu da bizi hazcılığa
götürür.
● Kant'a göre insan Salt maddi hazlara koşan varlık değil önemli olan insanın
davranışlarında sorumlu olmasıdır.
● John lock göre insan özgür olmalıdır

1
özetle her filozof insanın farklı bir yönüne değinmiştir. Ancak bu görüşlerden biri
daha baskın olmak zorundadır. baskın olarak aldığımız kavram hangisi ise düşünce
sistemi ona göre şekillenir.

antoloji( varlık): temel amacı Insanı diğer varlıklarla karşılaştırır. varlıklar arası
ilişki ve Hiyerarşi ortaya koymak, insanın konumunu belirlemek, Tanrı ile insan
ilişkisini ortaya koymak
epistemoloji( bilgi felsefesi): Düşünürlerin önce ellerini ortaya koyarken, fikirleri
üzerinden başlar. Örneğin tohm hobbes Şu soruyu sorar: Insanın temel savunması
korkuya karşıdır
● Bu düşünceler nasıl ve nereden geliyor?
cevap: düşünerek, bilgiye dayanarak düşünce sistemleri oluşmuştur
Aksiyoloji( değer felsefesi): Insan eylemlerinin yöneldiği ana Hedef nedir?
sorusuna cevap Arar.
● Bu konuda filozofların farklı görüşleri vardır
● Üstün tutulması gereken değer hangisidir En üstün Değer nedir veya
değerler arası Hiyerarşi mümkün müdür?
● bu değerler özgürlük, eşitlik, yarar sağlayan gibi kavramlardır
● bu değerler arasında en üstünü seçmek her zaman uygun olmayabilir, Yani
çatışma olabilir çünkü soyut kavramlardır
● asıl amaç ise toplumun birlik ve dayanışması için hukukun sadece düzeni
sağlamak işlevi vardır. 6.EKİM.2021

Klasik Yunan Düşüncesi: (Sofist- Sokrates- Platon- Aristotales):


Antik Yunan sosyal hayatı: Sosyal hayatı antik yunan'dan başlatmamız ın sebebi:
Yunan felsefesinin sistematik, ya bir şekilde günümüze kadar ulaşmış olmasıdır.
Antik Yunan'ın birikimi; bilim, Edebiyat, hukuk , Siyaset, Doğa bilimleri, biyoloji gibi
birçok ilmi içeren bir külliyattır. Yani kısaca o dönemde Yunan felsefesi ile
kıyaslanacak bir başka felsefe birikimi yoktur.
● Gününüz birçok bilimin temeli antik yunan'a dayanır.
erken dönem Yunan felsefesinde: Bu dönemdegenellikle evrenin yapısını
araştırmaya yönelik olmuştur. bu dönemde 3 temel özellik vardır:
1. Evren bir varlık olarak kabul ediliyordu
2. bu varlığın monist olduğu görüşü vardı. yani Evren bir bütün olarak kavranabilir.
Dolayısıyla evrende sadece bir tane evden vardır farklı Alem ve boyutlar yoktur.

2
3. bilginin insan tarafından elde edilebilir bir şeydir. Yani insan evrenin yapısını
anlayabilecek bir kapasiteye sahiptir.
Evren'i anlayabilmek için iki kavram öne sürülmüştür: madde, form
madde:Bu dönemde evrenin yapısını dört madde oluşturulduğunu savunulmuştur:
Su- hava- Ateş- Toprak
Bu 4 maddenin evrenin yapısını oluşturan anamaddeler olup farklı formlarda
bulunabilir.
form: Bu maddelerin farklı yoğunluklarda canlılarda tezahür etmesidir.
Doğa filozoflarından sonra gelen dönem olan sofistlerdir
Sofistler:(Protagoras-Gorgias-Antiphon)
Sofistlerin temel olarak savundukları görüş: felsefenin konusu Doğa olmamalıdır.
yani 4 maddenin bilinip bilinmemesi çok da bir önem teşkil etmez. asıl olması
gereken, insan konusu olması gerekir. yani insanın araştırılması psikolojik, ahlaki,
insan ilişkileri, insan nasıl ortaya çıktığı gibi konulardır
polis: eski Yunan'da şehir anlamındadır. günümüzde küçük coğrafi bölgelerde
hüküm süren Devlete karşılık gelir.
bu dönemde felsefe daha çok insan hayatına yönelmiştir.
buna neden olan faktörler şöyle sıralayabiliriz:
● Sofistlerin yaşadığı dönem, gittikçe göçebelikten yerleşik kurumlara şehir
hayatına dönüşmeye başlamıştır.
● Deniz Devleti olan Yunan, deniz Deniz aracılığı ile farklı bölgelerde
sömürge elde etmesi
● o dönemin ekonomik demografik ve toplumsal faktörler
● gelişen toplumla beraber insanlar toplumsal siyasal hayata katılma istekleri
ör: Atina'nın nüfusu 500.000
● Zamanla demokratik kurumların, halk meclislerinin ortaya çıkması ve yargısal
yetkiye sahip olması
● şehir yönetimi için kamusal hayatta etkili olabilmek adına güzel konuşma
sanatı yani kişisel özelliklere değer verilmiştir.
Tüm bu faktörler sofistlerin ortaya çıkmasının temelini oluşturmuştur.
bu dönemde yöneticilerin özel hayat- kamusal hayat ayrılığı yok denecek kadar
azdır. nüfusun belli bir kesiminin Özgür vatandaşlardan oluşması, kamu- hayat ayrı
mı olmadığından yöneticilerinde vatandaş olma sorumlulukları vardır.
Bundan dolayı sosyal- siyasal- toplumsal alanlarda fikirlerini beyan etme
zorunluluğunu hissediyorlardı. bu kişilere sofist deniliyordu. bu sofistler sanatçı-

3
zanaatkar lardan farklıydı. çünkü kendilerine özgü Hayat bakış açısı olan
profesörler di.
● ancak sofistlerin büyük çoğunluğunun amacı:Medeni Hayata( şehir devletine
uygun yaşam) uygun insanlar yetiştirmektir. bunu da yapabilmek için
konuşmaz sanatına çok önem verilirdi
● günümüzdeki sofist tanımı: her konuda az bilgisi olan ancak tutarlı, mantıklı
bir düşüncesi olmayan kişileri ifade eder. bundan dolayı sofistler Platon,
Sokrates tarafından eleştirilmiştir
eleştirilme nedenleri:
● Sofistlerin tutarlı ve sistematik olmamaları genel olarak Pragmatik amaçlı
olmaları
● sofistlerin Bu görüşlerini maddiyat için kullanmaları
● Mantıklı tutarlı metotlarının olmaması
● Sofistlerin rölativizm ve anarşist bakış açılarına sahip olması.Yani bireyselliğe
aşırı önem verirler
Sofistlerin yaralı yönleri:
● Toplumda geleneği ve din kavramlarını değil insanı ele almışlardır. ya ne
zaman bir bakış açısı vardır. ancak Tamamen insanı değil sadece insanı
Merkez almışlardır.
● pragmatik amaçları genel olarak insanların okuma yazma öğrenmesidir
● karşı tarafın fikrini çürükedebilmek için delil getirmeleri
● Salt düşünceyi anlatabilmek için yeni kavramlar oluşturmaları
● Devleti yerleştirmeleri
● insanların eşitliği vurgusu üzerinde durması. ancak bu çıkara yönelik
olduğundan. her insanın eşit olması başka insanların hakkını ihlal edebilme
durumunu ortaya çıkarır. ve sofistlerin bu çatışma durumunda bu sorunu
çözebilecek bir Kurumu yoktur. yani bir Taraftan da olumsuz bir yöndür

Sofistler demokratik bir gün temiz savunmuşlardır. yani sofistlerin; ahlaki, dini,
siyasal, toplumsal kurumların geleneksel kökeni olmadığını ve insan icadı olduğunu
söylemişlerdir. insanın değiştiği gibi Bunlarında değişeceğini söylerler. yani laik bir
görüşürüz savunurlar.
toplumda var olan kurumların insan ihtiyaçlarından doğduğunu söyler rededer.
Trimaxos, hukuk- adalet alanındaki SofiStir. Adaleti temelde üç görüşe indirger
1. doğal hukuka dayalı Yani Antik Yunan için doğadaki adalete önem verilirdi
2. geleneğe dayalı: örf adet den kaynaklanan adalettir
3. tarihe dayalı: gücün adaleti:

4
Trimaxos , Adalet nedir sorusuna şöyle cevap verir: Adalet zayıfların bir buluşudur.
yani Adalet arayışının gereksiz olduğunu çünkü zayıfların da Güçlülerin
konumunda olması durumunda aynı haksızlıkları kendileri de yapar.
Bunlar mutlak hakikati reddettikleri için adaletinde olmadığını söylerler. çünkü
sofistler daha gerçekçirler. 13.EKİM.2021

Sokratik Okulu: Sokrates- Platon- Aristoteles Üçlüsünden oluşur


Sokrates: Sokrates'in kendi yazdığı bir eseri yoktur. Birçok Eser ve düşüncelerine
pllatonun Eser ve yazılarında görürüz. ör:Sokrates savunması
Bu dönemde yaşanılan tarihsel dönem:
● Yönetim biçimlerinin sık sık değiştiği bir dönemdir
● Komşu Devleti olan spartalılarla siyasi ilişkiler bulanıktır
● Derslerle ilgili savaş sorunu vardır.

Perikles dönemi: Devlet adamıdır.


● Perikles Kura usulünü getirmiştir. Yani birçok yetkili kura ile belirlenir
● Her vatandaşın bir veya iki yıl kamu hizmetinde bulunmasını sağlamıştır
● Vergiler azaltılmıştır
● spartalılarla yapılan savaş kazanılmıştır.
perikles Ölümü ile Atina nın 2. savaşta spartalılara yenilmiştir.
Bu dönemde Atina'da 500 bine yakın nüfus vardı. Nüfusun çoğunluğunu Kadınlar
çocuklar yabancılar ve özgür kişiler oluşturuldu. Özgür kişiler nüfusun yüzde onunu
oluştururdu.

● Sokrates, sofistlerin dediği gibi Doğan'ın hammaddesini ne olduğunu biliriz


fikrine karşılık Doğan'ın hammaddesini bilemeyiz fikrini savunmuştur.
● Atinalılar Savaşı kaybedeceğini anlayınca Sparta ile işbirliği ya da
spartalıların göstereceği bir Rejimde yaşamayı kabul etmişlerdir
● Bir antlaşma ile sparta hakimiyeti kabul edilmiştir.
Sokrates'in fikirleri:
● Sokrates sofistleri birçok yönüyle eleştirmiştir
1. Sofistlerin aşırı rölativist(bireyci) Anlayışını benimsemeleri.
2.Sofistlerin aşırı çevreci olmaları
3.Sofistlerin, Aslında temeldeki hakikati ve edip kendilerinin söylediği şey
doğruymuş gibi göstermeleri.

5
● Sokrates iyi- kötü -Adalet -Erdem ve ahlakın ne oldu Insan tarafından
bilinebilir. Ancak Sokrates bunların tanımını yapmamıştır. Ancak bunların
bilinmesi için yöntem geliştirilmiştir
● diyaelektrik yöntemi: Sokrates Bu yöntem ile Çalışmalarının sürekli
sürdüğünü genel bilgiye ulaşamadığını ve bildiğinden de emin olamadığını
gösteren bir yöntemdir. Sokrates Bu yöntem ile adaleti yargıç ile cesareti
asker ile ekonomiyi iktisatçı ile tartışarak gerçek bilgiye ulaşmak istemiştir.
Ancak Sonuç olarak Sokrates yargıcın adaletin ne olduğunu; Askerin
cesaretin ne olduğunu; iktisatçının ekonominin ne olduğunu bilmediğini
söyler.
● Sokrates aslında Yaptığı tartışmalardan şunu çıkarır:bu Tartışmaların
sonunun gelmediğini Yani bir Tartışmanın başka bir tartışma açtığını söyler.
Sokrates'in amacı Bu tartışmalar sonucunda Gerçek olan bilgi kendiliğinden
ortaya çıkar der. Çünkü tartışma esnasında tartışan taraflar kendi eksiklerini
görüp ve sonuçta gerçek bilgi ortaya çıkacaktır görüşünü savunur
● Ancak bu diyaelektriğin uygulanması kullanılabilmesi için İnsanın
kendisini tanıması gerekir. Yani insanın bir kişilik sahibi olması gerekir
Ve sonra ölçülü yani dengeli olmalı.
● Sokrates diyaelektrik Yönteminde her konuda o konunun uzmanları ile
tartışır. Öncelikle soru sorar ve soru soruyu açarak Sonu gelmeyen bir
tartışma başlamış olur. Sonuçta tartışmalar süresince gerçek bilgi
kendiliğinden ortaya çıkar.ör:Devlet nedir, devleti kim yönetir, devleti yöneten
in özellikleri ne olmalıdır, Bu özellikler neler olmalıdır Gibi soru soruyu
açarak Sonu gelmeyen bir tartışma oluşur.
● diyaelektriğe uygulanamayan Yani tek taraflı bakan kişilere doksa
denilir.Yani bu kişiler farklı fikirlerden farklı bakış açılarındansa Sadece kendi
fikirlerini tek bakış açısıyla ileri sürerler.
● diyaelektrikte Farklı bakış açılarına sahip olan beni hiç gerçek bilgiye
Epistemoloji denilir
● Sokrates diye elektrik yönteminde epistemolojinin peşine verir. Tartışma
esnasında eksik olan bilgiler yani doksalar ortaya çıkar ve sonuçta gerçek
bilgi de(epistemoloji) ortaya çıkar 19.10.2021

Sokrates'in ahlak anlayışı:


● Sokratese göre, Önemli olan doğru ve dürüst davranmak tır.
● Erdem'e yaklaştıkça insanın mutluluğu da artar. çünkü erdemlik, bilgiye
ulaşmak ve meydana gelir. genel bilgiye sahip veya bilgi peşinde koşan
insanların kötü olamayacağını savunur.
● Sokrates bir geçiş filozofudur. çünkü sofistlerin Anlayışına karşı çıkıp
onlardan farklı fikirler ortaya atmıştır.

6
● Sokrates, ahlaki değerlerin akla dayalı olarak tekrar ortaya çıkabileceğini
savunmuştur.
● Atina ile Spartalılar arasında yapılan savaş sonucu atinalılar yenilince
anlaşma yapmak zorunda kalmışlardır. Atina'da birçok Demokrat Sürgüne
gönderilmiştir.Bu esnada, Atina'da oligarşi , demokratik gibi birçok farklı
fikirler Bulunmaktadır. Sokratesin Spartalıların felsefesinden Uzak kalmaya
çalışmasına rağmen ,Atinalılar sokratesi şikayet ederek Sokrates'in
tutuklanmasına neden olmuştur. Şikayetlerinin Konusu ise:
Sokrates'in, gençleri yoldan çıkardığını, yeni Tanrılar oluşturmaya teşvik
ettiği, eski tanrılara itaatsizliği öğretmek gibi nedenlerden ötürü Sokrates
suçlanmıştır.
Atina Bu suçlamalara karşı, kendisini koruyabilmek için sokratesi yargılamıştır.
Atina'da yargılama sürecinde, şikayet eden taraf yani suçlayan makam jüriden ceza
ister. suçlanan kişi ise, savunma yapar veya belirlenen cezaya alternatif bir
Ceza'nın belirlenmesini isteyen bilmektedir. Bu yargılama sonucu, sokratese ölüm
cezası veriliyor. Ancak Sokrates ise Ölüm cezasının alternatifi olan Sürgüne
çevrilmesi Yerine, haklı olduğundan ötürü kendisini savunmaya çalışmıştır.
Sokrates bu savunmada, kendi fikirlerini halk önünde beyan edebilme fırsatını
yakalamış olarak görüyordu.. bundan ötürü mahkemeye karşı fikir tartışmalarında
bulunmuştur.Ancak mahkeme ise, 1 aylık hapis cezasından sonra Ceza'nın infaz
edilmesi yani ölüm cezasının verilmesi kararını almıştır. 1 aylık hapis sürecinde,
Sokrates'in yakınları ve öğrencileri Sokratesi kaçırma teklifinde bulunduysayda,
Sokrates bu teklifi reddetmiştir. Çünkü sokratese göre, yasalara karşı gelmek bir
Atina vatandaşına yakışmayacak bir davranıştır. Ayrıca Atina, diğer ülkelere oranla
daha yaşanılabilir bir devlettir., Atina'da yaşamak, Atina'nın yasalarına uymayı da
kabul etmiş olduğunu söyler. Ayrıca Sokrates, kaçarak kendisinin suçlu duruma
getireceğini düşündüğü için bu tekliflerini reddetmiştir.
Sokrates mahkemeye ile tartışmaları sonucu şu Kanıya varmıştır: Atina'daki iyi
yaşamın,Onur'un, Adaletin kendi düşüncesine göre ki iyi yaşamın,Onur'un, Adalet
Kavramları ile Anlam bakımından aynı olmadığını söyler.
Yargılama sürecinde, Atina Mahkemesi sokratese, Sen Atina yasalarına uymayan
gerekir sorusu yöneltİnce Bu soruya karşılık olarak
Sokrates, Kendi fikir ve düşüncelerimize sahip olabilmemiz de gerektiğini savunur.
Sokrates, yasaya uymak zorunludur Hatta yasa kötü bile olsa uyumak gerekir der.
ancak yasaya uymak , Yasaların eleştirilemeyeceği anlamına gelmez. Çünkü
sokratese göre yasalara zorunlu olarak uyulur. Eğer kişinin adaletsiz olarak gördüğü
yasalara uymama gücü varsa uymayabilir. ancak kişi zorunluluktan ötürü yasalara
uymak zorunda kalır.
Not: Son cümlede yazdığımız Sokrates'in fikri, önceki fikri ile çelişkilidir.

7
Sokrates'in bir diğer görüşür, Ceza kefarettir. Çünkü suçlu insan,Suçu ile
karşılaşmadığı zaman daha da mutsuz olurlar. yani suçunun karşılığı olan cezayı
görmesi insanı daha mutlu kılar. Yani bireyin cezalandırılması kötü bir şey değildir.

11.11.2021

PLATON(MÖ.427-MÖ.347)
● Platon Soylu bir aile yani aristokrat bir çevreden gelmiştir.Protonun annesi
babası eski Yunan krallarına dayanıyordu. kraton bunun farkında ve
bilincinde olarak fikir ve eserler veriyordu. Bundan dolayı Platon eserlerinde
Soylu ve aristokrat bir çevrenin etkisi kendini göstermiştir.
● Platon daha çok soyut olarak düşünmüştür. günümüzdeki Platonik kelimesi
platondan esinlenerek oluşmuştur.
● Platonun soyut olanın yani ideaların Var olduğunu ileri sürmüş Ve fikirlerinin
asıl amacı bu idealara ulaşmaktır.
● Sokrates'in öldürülmesi ile Platon atina'yı terk ederek küçük Yunan şehri olan
sicilya'ya gider. burada bir kralın hizmetine girerek zihnindeki fikirleri trafiğe
dökmeye çalışmıştır ancak başarısız olmuştur. Platon bir gemide yolculuk
yaparken köle olarak alınmıştır Ancak daha sonra bir kişinin fidye ödeyerek
platonu Özgür bırakmıştır. Daha sonra ise Platon Akademia Adında bir okul
kurmuştur.Bu okulda Dersler vermeye başlamıştır.
● Bu dönemde yönetim sürekli çatışmalar ile iç içe bir dönemdir. yönetim
diktatörün Hakimiyetindeydi.
● 30 oligarşilik(yasal gücün birkaç kişiden oluşan küçük bir grubun elinde bulunduğu
yönetim biçimi) bir sistem vardı.Bu oligarşi Platon'un akrabası olmasına
rağmen Platon böyle bir sistemden memnun değildi. Çünkü Aradığı ideaların
oligarşi sisteminde olmadığını söyler.
● Platon, herakleitosun Bir derede iki defa yıkanıamaz Yani hiçbir şey sabit
değildir felsefesini anlıyordum ve mantıklı buluyordu.
● Platon'a göre, hiçbir şey sabit değildir her şey bir değişim ve dönüşüm
içerisindedir. Ancak Platon'un yapmak istediği ise bu değişim ve dönüşüm
sabit kılınabilir mi? Sorusuna cevap arıyordu.
● Platon'a göre her türlü değişim Kötüye yol aldığını ve bozuşma ya uğradığını
söyler.Bundan dolayı değişimi durdurulması gerektiğini savunur du.com
Ancak bu durdurulma sonsuza kadar bir durma değil belli bir idealar
çerçevesinde bir durdurmadır.
● Platon'a göre her şeyin bir Aslı vardır, Örneğin cennet cehennem kavramları
gib

8
● Yaşadığımız dönemde her şeyin Aslından uzaklaştığını söyler. Bundan dolayı
ileriye doğru Gidişat asıl olandan uzaklaşacaktır der.
● Platon bu değişimin Yani asıl olandan uzaklaşmanın
Durdurulabilmesinin iki yolu olduğunu söyler.
1.Ideal Yapı: Asıl olandan uzaklaşmamak için ideal olanı bulmak gerektiğini
söyler. Ancak herkesin bu idealara ulaşamayacağını söyler.
● İdea var olan bir şey değildir; o, gerçekten var olan, bütünüyle gerçek ve her
ne ise o olan bir şeydir. İdea bir şey hakkında olan bir kavram değil fakat bir
şeyin özüdür, mahiyetidir
● Platon'a göre felsefe konusu sadece görünen ve duyulan değildir.
görünmeyen ve duyulmayan şeyleri de felsefeye konu edinir.
● Platon'a göre değişim kaçınılmazdır. Ancak bu değişim genel olarak kötü
sonuçlara yol açar. bundan ötürü bu değişimin durdurmaya çalışır. Ancak bu
değişimi durdurma sürekli olarak değil önce durdurup daha sonra
İleriye yönelik olması gereken şeyi yapmaktır. Bu da değişmeyen idealara
dayanır. Değişmeyen idealara Ancak ölçülü ve dengeli olarak
ulaşılabileceğini söyler.

Platon'a göre insanın üç unsuru vardır:Duyu- irade- akıl


● Insanın Erdeme Ve mutluluğa bu üç unsurun uyumlu olmasına bağlıdır der.
● Platon'a göre Zevkler ve istekler karşılanması durumunda insanda sınırsız
olarak isteme hissiyatını yaratır. Ancak bu ise insanı yokluğa ve tükenişe
götürür. bunun için, duygular akla tabi olursa insan daha mutlu ve düzenli bir
hayata sahip olur der. Yani her şeyin dengeli ve ölçülü olması gerektiğini
söyler
● Irade :Ancak akıl sadece yeterli değildir. aklın yanında irade de olmalıdır.
● Akıl iradeye, iradede duyuya hakim olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi
durumunda insanda daha mutlu ve Düzenli bir hayat başlar. ,

Platona göre adalet anlayışı:


● Platona göre adalet kavramı ideal bir kavramdır. devletler adaletli olduğunda
var oluş sebeplerinin gerçekleşmiş olduğunu söyler .Çünkü devletin asıl
görevi adaletli olmaktır der.
● Adaletin gerçekleşmesi için insan toplumunun değişmemesi gerekir Çünkü
her değişim kötü bir sonuca yol açar. adaletin sağlanması için de bu
değişimin durdurulması gerekli olduğunu söyler.
● Platon adaletin net bir tanımını yapmamıştır. ancak bir adalet sisteminde
neler olması gerektiğini söylemiştir.

9
Platon'un devlet kitabı Hakkında:
● Platonda ideal bir devlet arayışı vardır. platon'a göre değişim kaçınılmazdır
Ancak bu değişimin ideal bir çerçevede durdurulması gerektiğini söyler.
● Deney ve gözlem sonucu mevcut olan devletlerin hepsi kötüdür sonucuna
varmıştır. Çünkü var olan devletlerin Hiçbirinde iyi formuna sahip olmadığını
söyler.Çünkü devletlerin toplum için gereken çözümü üretemediklerini Söyler.
Toplumun barışı ve huzurunun sağlanabilmesi ancak ideal bir devlet
anlayışıyla mevcut olur.
● Platon'a göre devlet ancak adaletle hizmet ederse ideal devlet oluşabilir.
Platon'un devlet ve adalet görüşü:
● Platon'a göre bir devlette, Herkes kendi üzerine düşen görevi yapması
veya Herkesin olduğu yerde kalması durumunda değişim olmayacaktır ve
böylece ideal bir devlet oluşmuş olacaktır.
Platon toplumu üç unsuru ayırır:Üreticiler- koruyucular yöneticiler-
Üreticiler: Toplumda Yaşamın sürdürülebilmesi için ihtiyaçları Üreten sınıftır.
Koruyucular: Toplumun güvenliğini içten ve dıştan sağlayan sınıftır.
Yöneticiler( bekçiler): Toplumu yöneten düzenleyen idare eden sınıftır.

● Platon toplumun bu üç unsurun da hiyerarşik Yapı olduğunu söyler . yani


sınıflar Arası kişiler değişmemeli Böylece değişim durdurulmuş olacak ve
sonuç olarak ideal bir devlet oluşmuş olacaktır.Yani sınıflar arası geçişim
olmaması gerektiğini söyler. üreticinin üretici olarak, koruyucuların koruyucu
olarak, yöneticilerin ise yönetici olarak görevlerini yapmalarını gerektiğini
söyler. Kast sistemi Platon'un bu düşüncesine benzer.
● Platon'a göre devletin bu üç unsuru oluşmasıyla ve sınıflar arası geçiş
olmayan bir toplumda ideal devlet oluşur. Böylelikle sabit, değişmeyen bir
sistem olacak ve sonuç olarak değişimle yozlaşan ve bozulan bir toplum
olmayacaktır.
● Platon insandaki üç unsuru devletteki üç unsura benzetir.
Yöneticileri akla- Koruyucuları iradeye- üreticileri de duygulara karşılık
geldiğini söyler.
● Platon, insandaki üç unsurun ölçülü ve dengeli olması yani aklın iradeye
iradenin de duyulara hükmetmesi sonucunda nasıl ki ideal insan tipi
oluşuyorsa devlette de üç unsurun Uyumlu olması yani yöneticilerin
koruyuculara koruyucularında üreticilere hükmetmesi durumunda ideal bir
devlet tipi Neden oluşmasın der..Platon, nasıl ki insandaki üç unsurun ölçülü
ve dengeli olması durumunda ideal İnsan oluşuyorsa devletteki 3 unsurunda
ölçülü ve dengeli olması durumunda ideal devlet tipinin oluştuğunu söyler .

10
● platona göre devlette akıl hüküm sürerse ölçülü ve Adaletli bir devlet
oluşmuş olur.
● Platon Tüm bu fikirlerini pratiğe dökmek için sicilya'ya gider ancak bu
fikirlerini gerçekleştirilememiştir.
soru:Plato'nun bu ideal Fikirlerinin gerçekleşmiş olduğunu varsayarsak ,Ayrı
sınıflarda ki insanlar buna razı olacaklar mı? Örneğin öğretici sınıfındaki 1 kişi
neden yönetici sınıfında olmak istemesin ki .Bundan dolayı insanlar şan şöhret
sahibi olmak istediklerinden ötürü Sınıflar arası geçişler mutlaka olacaktır.
● Ancak Platon sınıflar arası geçişin engellenmesi için de şöyle der: Eğer ideal
olan devlet sistemi oluşturulmaz ise, oligarşi demokrasi veya tiranlık
sistemleri gerçekleşecektir. Ancak bu sistemlerde de belli bir zümreye veya
tek kişiye menfaat sağlayan sistemler olduğundan ötürü insanlar isyana
kalkışacak ve tekrar değişim olacak Sonuç olarak da bozulma yozlaşma
olacaktır. Yani tekrar insanlar başladığı yere dönecektir. Örneğin insanlar
önce bir Egemen seçerler, Daha sonra bu Egemen haksızlık yapması
durumunda halkı isyana kalkışır Egemen olanı egemenliğini bitirerek tekrar
tekrar başa dönmüş olacaktır Işte Platon tekrar tekrar bu dönüşümleri
engellemek için ideal devlet şekerini savunmuştur.
● Oligarşi: siyasal gücün birkaç kişiden oluşan küçük bir grubun elinde
bulunduğu yönetim biçimidir.Güç ve yetki belli bir zümre değilse Belli bir
yerden sonra isyanlar ve çatışmalar sonucunda tekrar değişim olacak ve
bozulmalar olacaktır. bundan ötürü oligarşi sistemini de uygun çözüm olarak
görmemiştir.
● Demokrasi :Platon demokrasi sistemine de karşıda. çünkü o dönemdeki
demokrasi anlayışı Günümüzdeki demokrasi anlayışı ile aynı değildi.
demokrasi belli bir çoğunluğunun iradesi ile gerçekleşir. ancak geriye kalan
kısım için Ise adaletten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü onların istediği
gerçekleşmemiştir. Ayrıca insanlar daha fazla lüks daha fazla zenginlik
isterler yani demokrasilerde iyi siyasetçi yerine demagoglar yönetici zümreye
geleceklerdir.Demagoglar ise kendi menfaatlerine uygun olarak hükümde
güç sürecekler dir sonuç olarak bu da insanlar tarafından kabul edilmeyerek
bu sistemi de yıkacaklardır.Bundan ötürü demokrasiye de uygun çözüm
olarak bakmamıştır.
● Tiranlık: Güç ve yönetimin tek kişinin elinde yani diktatörlük
sistemidir.İnsanların oluşturduğu bu canavarı halk tabakası yıkamaz sonunda
askeri bir darbe ile bu rejime son verilir. ve tekrar başladıkları yere
dönecektir. yani tiranlık da değişimi engelleyemediği nden ötürü uygun
çözüm sistemi değildir.
● Platon'a göre, eğer ideal olan devlet olmaz ise, bu 4 sistem meydana
gelecektir .Bu sistemler ise belli bir zümrenin üstünlüğünü de menfaatini
gerçekleştirmek için kurulu sistemler olduğundan ötürü,yukarıda
açıkladığımız gibi toplumların isyanı veya çatışmaları ile bunlarda sona
erecektir ve sonuç olarak insanlar ilk hallerine geri dönecektir. ani İlk başta

11
yetki kimsede değil Ancak daha sonra belli bir zümre veya kişilerin eline
geçer yetki. Ancak bu kişiler veya zümredeki kişiler Bu yetki ve gücü
zorbalıkla kullanacaklar ve halk da bunlara karşı isyana kalkacaktır ve
bunların iktidarlarını ve egemenliğini yok edecektir sonuç olarak başa
döneceklerdir.
● soru:Plato'nun insanların Üç unsurun uyumlu olması durumunda ideal tip
insan oluyorsa; devletteki 3 unsurunda uyumlu olması durumunda ideal
devlet oluşacak mıdır? Yani insanda yaratılan etki Devlet üzerinden de
uygulanınca aynı etkiyi yaratacak mıdır ?
Platon insan için ideal olan Neden devlet için de ideal olmasın der. Çünkü
Devleti insanlar oluşturur.
● Ancak burada şöyle bir soru sorulur: devletteki yönetici kesimini Yani aklı kim
temsil edecek? Bu soruların net bir cevabı yoktur yoruma dayalıdır.
● Plato'nun bu fikirleri, günümüzde dahi üstü kapalı bir şekilde
uygulanmaktadır. örneğin İngiltere'de devlet yönetimine gelebilmek için çok
iyi üniversitelerde eğitim görmüş olması gerekir.Yasal olarak böyle bir hüküm
olmamakla beraber , işçi bir ailenin çocuğu bu üniversitelere gidip de eğitim
görme şansı çok düşük olduğundan ötürü bu kişiler devlet yönetimine
giremezler.
● Platon'a göre, ideal devletteki yönetici kesim her zaman ahlaka, adaba uygun
davranmalı dürüst doğru olmalı Varsayımına dayanır. Yani bu şekilde olması
gerektiğini söyler. Platon bu varsa yemiş şuna dayandırır: Yönetici kesimin
Soylu Ve kutsal ailelerden geldiğini Böylece bunların hata Yapma zaaflarının
olmadığını söyler. Ancak bu çok da tutarlı bir tespih değildir.

Platon'a göre kişinin üç aşaması:


1.Çocukluk: Platon'a göre çocuk doğruyu yanlışı dilemez. ancak çocuğun ailesi
ona bilgi üretir. ailesinin ise doğru veya yanlış bilip bilmediği belirsizdir.
2.Gençlik: Gençlik döneminde ise kişinin ailesinin öğrettikleri yanında kendi fikirleri
de belirginleşmeye başlar
3.Yetişkinlik: Platon'a göre insanın ahlaki gelişimini tamamladığı evredir. ancak
herkesin ahlaki gelişimini tamamlayamayan yağını söyler. Çünkü herkesin ahlak
anlayışı aynı değildir .Platon devletteki 3 unsurunu buraya dayandırır. Çünkü
yönetici zamirinin ahlaki seviyesinin yüksek olduğunu bunların sürekli Devleti
yönetme ellerini gerektiğini söyler.
● Plato'nun fikirlerine baktığımız zaman yönetici kesimin Soylu Kesim olması
gerektiği düşüncesi, Platon'un Soylu bir aileden gelmesinden ötürü
kaynaklanıyor olabilir. Çünkü Platon yönetici kesimin değişmemesi ve
bunların sürekli yönetimde kalması gerektiğini söyler. 18.11.2021

12
ARİSTOTELES
● Doğru ve bilimsel bilgi Aristoteles’in temel sorunudur. Platon’un öğrencisidir.
● İdeler alemi yaratmaktansa, gözleme dayalı eğitimin (hekim ve
danışmanoluşu) de etkisi ile daha sağlam ve dünyevi bir temel oluşturmaya
çalışmıştır.
● Aristoteles duyularla sağlanan bilginin içkin biçimler anlayışından hareket
ederek, maddi dünyanın niteliksel çeşitliliğini anlamaya çalışır.
● Aristoteles Platon’dan farklı olarak şeylerin hareket ettiricisi olarak Tanrıya
ilişkin bilgiyi felsefi alanın dışında bırakmıştır.
● Aristoteles felsefeyi doğanın temel nedenlerinin ve biçimlerinin incelenmesi
olarak belirtmiştir ve asıl bilgiyi burada görür.
● Aristoteles’in, doğru düşüncenin yapısını araştırırken ulaşmak istediği,
nitelikli bilimsel bilgidir.
● Kendi çalışma alanını “Organon” yani işe yarar alet olarak isimlendirmektedir.
● Organon’un yayılmasından sonra bağımsız bir felsefi disiplin olarak MANTIK
doğmuştur. Hatta mantık klasik anlamda “Aristo Mantığı” olarak isimlendirilir.
Lineer mantıktır.
● Mantık, Aristoteles için tüm bilimlerin girişidir. Mantık doğru düşünme
yasalarına dayanır. Bu haftaki not eksik olabilir. 25.11.2021

STOACILIK
Stoacılık ya da Stoa Okulu, kurucusu Kıbrıslı Zenon olan, Megara okulunun bir
kolu olan felsefe okulu.
Helenistik felsefenin en önemli akımlarındandır. Zenon, okulunu Atina'da bir resim
galerisinde (Stoa Poikile) kurmuştur.
Stoacılar için insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya
uygun yaşamak gerekir. Dolayısıyla doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak
benimsemişler ve dünya vatandaşlığını savunmuşlardır. "Mutluluk, dış koşullara
bağlı olmamalıdır" önermesini dile getirmişlerdir. Öğretilerine göre, sosyal varlık
olarak insanlar için mutluluğa giden yol şunlarda bulunur: Hayatta sana verileni
kabul etmek, zevk arzumuz veya acı korkumuz tarafından kontrol edilmemize izin
vermemek, etrafımızdaki dünyayı anlamak için aklımızı kullanmak ve tabiatın
planındaki kendimize düşen görevi yapmak ve beraber çalışıp başkalarına karşı
dürüst ve adil olmak.
Diogenes Laertios şöyle demiştir: “Stoalılar mantık eğitiminin zorunlu olduğunu ileri
sürerler. Çünkü mantık diğer erdemleri tek tek içine alan bir erdemdir. Mantık
bilmeyen bir insan yanlış çıkarımlardan kaçınamaz. Mantık, bilge bir insana doğruyu
yanlıştan ayırt etme özelliği kazandırır.

13
Stoacıların erdemlerİ Bilgelik

● Adalet
● Yiğitlik
● Ölçülülük
● Dürüstlük

İnsanın üstünlüğü

Stoacılar tüm evrenin kutsal bir otorite tarafından yönetildiğini düşünür. Bu otorite bir
külli iradeye sahiptir ve bu iradesini de insanlara yüklemiştir. Bu yüzden tüm canlılar
normal iken, bir akla sahip olan insan, tanrısal bir yaratıktır. Hayvanlar içgüdüleri ile
hayatta kalmaya çalışırken insan aklı sayesinde kendini gerçekleştirmeye ve
geliştirmeye çalışır. Yine insan aklı sayesinde doğru ile yanlışı ayırt eder.
Evreni yöneten bu kutsal iradenin tüm insanlara aynı aklı verdiği düşünülür;
dolayısıyla tüm insanların eşit olduğu görüşü hakimdir. Stoacılar bu yüzden köleliğe
karşı çıkar. Bu bakımdan, köleliği doğal ve kaçınılmaz gören Aristotelesçi
düşünceyle ters düşerler.[2]

Erken dönem Stoacılık

Tarihsel filozofların büstleriyle Attalos Stoası. (Fotoğraf: Massimo Pigliucci).

İlk dönem Stoacılar arasında okulun kurucusu Kıbrıslı Zenon, Khrysippos,


Kleanthes, Tarsuslu Zeno, Tarsuslu Antipater sayılabilir.
Kıbrıslı Zenon'un kiniklerin etkisinde kaldığı ve ilk yapıtlarında özellikle bu etkinin
belirgin olduğu görülür. Stoacılık da bu yönde bir gelişim gösterecektir, ancak daha
sonra bu düşüncelerinde farklılaşma olur; özellikle kiniklerin ahlak öğretilerinde
değişiklikler meydana getirir. Ona göre gerçek ahlak her tür uygarlık değerinin
reddedilmesiyle değil de yüksek ve tam bir doğallığa ulaşarak gerçekleştirilebilir.
Kinizmden etkilenmiştir ama birebir örtüşmeleri söz konusu değildir. Her iki eğilimin
ortak noktası insanın bağımsızlığı ya da özgürlüğünün kesin bir ilke olarak
benimsenmiş olmasıdır. Hem kuramsal olarak temellendirilmesi hem de insan ile
uyumlu kılınması doğaya uygun yaşamak fikriyle biçimlendirilmiştir. Bu yönde
Stoacılar panteist bir dünya görüşü oluşturmuşlardır.

Orta dönem Stoacılık


Zenon'dan bir yüzyıl sonra bir tür uzlaşma felsefesi olarak şekillenen, erken
Stoacılığın katı ahlaki tutumunu yumuşatan, Platon ve Aristoteles ile öğretisini
geliştiren bir eğilim göstermiştir. Panaetius ile Paseidonios bu akımın öncü
isimleridir. Panaetius Stoacılığa rasyonalist yönde, öğrencisi Paseidonios ise
empirist bir yönde değişikliklerle etki etmiştir.

14
Geç dönem (İmparatorluk Dönemi) Stoacılık
Geç dönem düşünürler arasında Cicero, Genç Seneca, Marcus Aurelius, Epiktetos,
Gaius Musonius Rufus sayılır.

Bu haftanın notu internetten alıntıdır. hocanın anlattığı ile aynı


olmayabilir.02.12.2021

ORTA ÇAĞ FELSEFESİ


Orta Çağ felsefesi tarihsel dönem itibarıyla ilkçağ felsefesinin bitiminden modern
düşüncenin başlangıcına kadar olan dönemi kapsar. M.S. 2. yüzyıldan 15. yüzyıl
sonlarına-16. yüzyıl başlarına, rönesansa kadar olan dönem olarak ele alınır. Bu
dönemin felsefe tarihi açısından kendine özgü özellikleri vardır. Birçok felsefe tarihi
kitabında Orta Çağda felsefe yok sayılır ya da Orta Çağın karanlık bir çağ olduğu
değerlendirmesine bağlı olarak felsefenin de karanlığa gömüldüğü öne sürülür.

OrtaçaĞ Felsefesinin genel özellikleri :


● Orta Çağ felsefesi, klasik batı felsefesi tarihi ekseninde bakılacak olunursa,
Antikçağ felsefesinin sonlarında belirginleşmeye başlayan din yönelimli ya da
dinsel içerikli felsefe tarzının gelişmesi olarak gerçekleşir. Bu noktada belirgin
bir özellik olarak felsefenin dinsel tartışmaların bir aracı durumuna gelmiş
olduğu, genel Batı felsefesi tarihçilerinin ortak saptamasıdır. Söz konusu olan
din Hristiyanlıktır.
● Orta Çağ boyunca dinsel öğretileri temellendirmek ya da dini dünya
görüşüne kategorik bir temel sağlamak, felsefe yapma tarzının genel bir
görünümü olmuştur.
● Hristiyan dininin kendisine felsefe aracılığıyla bir açıklayıcılık sağlamaya,
geçerliliğini ispatlamaya yöneldiğini görmekteyiz. Bu dönem boyunca
inanç-bilgi-akıl-Tanrı ekseninde yürütülen tartışmaları görmekteyiz. Din ile
felsefe ilişkisi bu dönem boyunca çatışmalı durumlarda gösterir; bazı din
bilgeleri felsefenin dinden, Hristiyanlıktan uzak tutulmasi gerektiğini söyler ve
buna çaba gösterir, buna karşılık başka bazıları inancın ve dinin
temellendirilmesinde felsefenin gerek olduğunu söyler.
● Din bilimin üstlendiği görevi üstlenir. Yani din doğru olanı, Iyi olanı ,hakikati
açığa çıkarma görevini üstlenmiştir.
● Dine uyumlu ve uygun olmayan fikirler yanlış olarak kabul edilmiştir.
● Sosyal ve siyasal hayatta din esas alınmıştır.

15
● Ortaçağ'da genel olarak din merkezli bir dünya vardı.
● Antik Yunan felsefesinde Bu Dünya Üzerinde Felsefe yapılırdı.Ancak Orta
Çağ felsefesinde ise İslam ve Hristiyanlığın etkisiyle bu dünyadan daha çok
Ahirevi Hayat öne çıkarılmıştır. Örneğin hıristiyanlıkta yeni doğan kişinin
günah ile doğduğu bu günahların ancak vaftiz ile temizlenebilir görüşü olması
ahiret hayatına ilişkindir.

Ortaçağ'da sosyal örgütlenme:


● Klasik Yunan'da(ilk çağda) küçük polis Devletleri vardı.Ortaçağ'da ise,
İskenderun Helenistik hareketi sonucu oluşturulan büyük bir imparatorluk ile
Sağlanan Birliği tekrar sağlamak istemişlerdir. Buradaki birlikte tek bir ümmet
topluluğu olarak oluşturulmak istenmiştir .Dine dayalı bir ümmet

Ortaçağ'da ekonomik(Avrupa da) hayat :


● Avrupa'da entellektüel ve siyasal alandaki durgunluk yani dışa kapalılık
ekonomiyi kapalı bir sistem haline getirmiştir.
● O dönemde İslamiyet'in yayılması İspanya'ya kadar gitmesi hıristiyanlığın
Durgun bir süreç geçirmesine sebep olmuştur. Bu da Avrupa'da Feodalite
döneminin başlamasına neden olmuştur. Çünkü ekonomide dışa kapalılık
olduğundan ötürü Toprak önem arz etmiştir. Çünkü içte toprağa bağlı
Olduğundan dışa kapalı bir ekonomi mevcuttu.
● Feodalite döneminde toprağın önem arz etmesinden ötürü kilise(katolik),
feodal beyler, serfler, köleler olarak sınıflar oluşmuştur.
● Bu dönemdeki en etkili sınıflar Feodalite Beyleri ve kiliseydi.
● Feodalite Dönemi'nde hukuksal ve siyasal olarak parçalanmışlık söz
konusudur. Her yerde küçük küçük beylikler halinde küçük devletçikler
oluşmuştur. Her feodal beyin kendisine göre hukuk kuralları vardı.

Orta Çağda siyasal iktidarın Işlevi :


● Devlet, insan ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade Dine hizmet etmesi öne
çıkmıştır. Örneğin kilisenin afaroz yetkisi ,Enginizasyon mahkemeleri
kurulması
● Bu dönemde devlet dinin hizmetçisi ve koruyucusu olarak görülüyordu.
Ortaçağ felsefesinin kurgulanmak biçimi:
● Antoloji, epistemoloji ve aksiyolojinin Bu üç değerin birbirine uyumlu olması
gerektiği savunulurdu. Gerekçesi: bu üç değerin birbirine uygun olması insan
değerlerini en uygun olan sistem Olmasıdır.

16
● . Ortaçağ'da, bir varlığın bilinmesi ancak tanrının yaratmış olduğu Şeylerin
bilinebileceği ile sınırlıdır.Yani insan bilmese dahi tanrının yaratmış olduğu
şey ise binebileceği söylenir.Ancak modern çağda, Bir şey bilinmezse var
olduğu söylenemez.
● Bu dönemin genel düşüncelerinden biri de,Insan düşüncesinin kaynağını
kutsal metinlerde önceden belirlenmiş olan Düzenden olduğu savunulurYani
insan iradesinin kutsal metinlerde önceden belirlenen bir yasaya ve düzene
Tabii olacağız ve bunlara aykırı hareket edemeyeceği Algısı vardır.
.

THOMAS AQUİNAS(1225-1274)
● Thomas Aquinas veya diğer adıyla Aquinolu Thomas (İtalyanca: Tommaso
d'Aquino) (d. 1225 - ö. 7 Mart 1274), bilgi felsefesi, metafizik, siyaset ve
ruhun ölümsüzlüğü konularındaki yorumlarıyla skolastik düşünceye önemli
katkılar sağlamış Dominikan rahip.
● 1322'de Aziz ilân edilmiştir.
● Hristiyanlık teolojisine yaptığı katkılar ve verdiği eserler ile ölümünden
yaklaşık 300 yıl sonra 1567'de Papa V. Pius tarafından Katolik Kilisesi'nin
uluları (Kilise Doktoru) arasına yükseltilir.
● 1879'da Papa XIII. Leo, Thomas'ın öğretilerini teolojinin temeli olarak kabul
eder. Böylece Thomas'ın görüşleri Katolik Kilisesi'nin resmi görüşü durumuna
gelmiş olur.
● 1914'te onun görüşlerini tartışmak, günaha girmekle eş anlamlı kabul
edilmiştir. 1917'de ise Kilise yasası, Akiunumlu Thomas'ın görüşlerini
Kilise'nin resm̟î görüşü ilan etmiştir

Vefatından sonra düşünceleri 3 kademeli olarak etkisini gösterir.


1Ilk dönemdeVefatından sonra Talebelerine öğretmiş olduklarından ötürü
,talebeleriNİN üzerindeki etkisi
2.İkinci dönemde eserleri üzerine şehirler ve ansiklopediler yazılmıştır
3.3. dönemde ise,917'de ise Kilise yasası, Akiunumlu Thomas'ın görüşlerini
Kilise'nin resm̟î görüşü ilan etmiştir

● Paris ve Köln Üniversitelerinde de eğitim gören Thomas, Paris'te kendi


düşün yaşamında çığır açacak olan Aristotelesçi görüşlere sahip Albertus
Magnus'tan dersler aldı. Aristotelesçi görüşler ile birlikte hocalık yaşamına
adım atan Thomas, 1256 yılında master unvanı aldı ve Paris Üniversitesi'nde
açılmış olan Dominikenlere ait 2 kürsüden birinin başına geçti.

17
● Thomas Aquinas,Aristo'nun,bireyin sosyal varlık olduğu fikrini savunmuştur.
Çünkü bireyin sadece ailesi ile yaşaması gelişimini tamamlayamaz.
Gelişimini tamamlayabilmesi için toplumla ilişki içerisinde olmalıdır.
● Thomas Aquinasın Yaşadığı dönemde Aristo unutulmaya yüz tutmuştur.
Thomas bu dönemde islam filozoflarının etkisi(Çünkü Bazı İslam filozofları
Aristonun fikirlerine yakındırlar). ile aristo'yu incelemeye başlamıştır.
● Hıristiyanlık açısından Aristo bir dinsiz olarak tanınmıştır. Ancak Thomas,
Aristo'nun fikirlerinin tamamen dışlanmasını istemiyordu. Yani kilisenin
fikirlerini ve Aristo'nun fikirlerini uzlaşıya getirmek istiyordu. Bazı yerlerde
kilisenin fikirlerini Bazı yerlerde de Aristo'nun fikirlerinin uygulanması
gerektiğini savunuyordu. Çünkü Aristo materyalist olarak kilise ise metafizik
olarak düşündüğünden ötürü her ikisinden de fikir alınması gerektiğini
düşünüyordu.
Thomas Aquinasa Göre bilgi edinmenin 2 yolu :
1.Duygusal(teoloji) olarak : Akıl ile elde edilemeyen ahiret hayatına ilişkin bilgiler
teoloji yoluyla elde edilebileceğini söyler. Örneğin Akıl ile insanların bilinebileceği
ancak tanrının ne olabileceğini bilinemeyeceğini söyler .Bu durumda Tanrı'nın ancak
teolojik olarak varlığının anlaşılabileceğini söyler.
2.Akıl yoluyla: Dünyevi hayata yönelik olarak birçok şeyin akıl yolu ile biline
bileceğini söyler.
Thomas Hem bu hayata hem de ahiret hayatına Ilişkin bilgilere ,teoloji ve akıl
yoluyla Edinilebileceğini söyler.
Thomas burada akıl ve teolojiden yararlanılması gerektiğini söyler.Örneğin
varlıkların akıl ile bilinebileceğini, Ancak ilk varlığın nasıl meydana gelediğini i akıl
ile bilinemeyeceğini sadece Teolojik(dini bilgi) yolla biliineceğini söyler.

Aristo'ya , insan gelişerek kendi özünü yani doğasını oluşturduğunu


söyler.Aristo'nun bu fikrinden etkilenen Thomas insan gelişiminin yaşayarak ve
toplumla ilişkisi içerisinde olarak öze ulaşabileceğini söyler.

Thomas Aquinasın Özgürlük fikri:


● Thomas'ın önceki düşünürlerden daha özgürlükçü bir anlayışı vardır.
● Önceki düşünürler, Inandığımız için anlıyoruz fikrini savunurken Thomas ise
anlamak için inanıyorum der.Yani inanabilmek için öncelikle anlamak
gerektiğini söyler. önce anlamak sonra inanmak. Insanın anladığı kadar
inanması gerektiğini savunur. Bu fikirlerinden ötürü diğer düşünürlerden daha
özgürlükçü bir yapısı vardır.

18
Thomas Aquinasın Eşitlik anlayışı:
● Insanların eşit olamayacağını, dinsizlerin ,Hristiyan Olmayanların
Köleleştirilebileceğini söyler. Yani köleleştirmeyi meşru görür.
● Thomas köleliği ikiye ayırır.Birincisi Olarak kişinin günahlı olarak
doğmasıdan Ötürü günaha köle olmasıdır .Ikinci olarak ise kişinin efendisine
olan köleliği dir.Kişinin efendisine köle olması, hem köle olana hem de
Efendi'ye yarar sağladığını söyler. Çünkü kölenin aklını kullanamayacağını
,Akıl işlerini Efendi ile yapabileceğini Efendi'nin ise beden gücüne dayanan
Işlerini köleler ile yYaptığını söyler .
● Erkek ve kadın açısından ise erkeğin kadından üstün olduğunu düşünür.
Kadın, Aquinas'a göre, erkeğe yalnızca üreme işinde yardımcı olmak üzere
yaratılmış bir varlıktır.
ders dışı not: Thomas Aquinastantan altı asır önce Hazreti Peygamber
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) köleliği kaldırmasına rağmen ,Thomas Aquinasın
altı asır sonra Hala köleliği savunabilmesi abestir. Durumun dini açıdan
değerlendirilmeyip ahlaki ve erdemi açısından değerlendirilirse dahi Thomas
Aquinasın Düşünceleri bir o kadar daha abestir.

Thomas Aquinasın Devlet anlayışı:


● Yasa kavramı:Yasa İnsanın Hangi eylemleri Yapılabileceğini veya
yapalamayacağını belirten kurallardır. Yani yasa eylemlerin ölçütünü belirler.
Thomas a göre yasalar akla dayanması gerekir.
● Thomas a göre her eylemin bir amacı vardır. genel amaç ise Mutlu olmaktır
yani mutluluğa ulaşmaktır. Bu fikri ile Aristo'dan etkilenmiştir. çünkü bütün
eylemlerin dini kaynaklı olmaması gerekir. bireysel yararın da gözetilmesi
gerektiğini savunur. Bireysel yararlar dine aykırı olsa dahi ya dine
uyulmaması gerektiğini söyler. Çünkü bireylerin yararı toplumsal yararı
Getireceğini söyler.
● Thomas a göre yasanın amacı Ortak yarardı. ortak yararı yani bireysel
mutluluğu sağlamadığı durumda yasa yasa değildir.
● Thomas a göre İnsanoğlu içsel bilgiye sahiptir. insana yön veren kriterlerin
önceden belli olduğunu söyler. yasalarında insan kaynaklı olduğundan ötürü
Yani Yasanın insanın içsel bilgisinden kaynaklı olduğundan yasaların da
önceden belli olduğunu söyler. Ancak yasalar insan iradesinden kaynaklı
olduğundan ötürü Yasalarda sapma görülebilir.Bu sapmaları engellemek için
beşeri yasalar gereklidir.
Beşeri yasalar için olması gereken şartlar:
Ortak yarar sağlaması, akla uygun olması, Kamu yararına yönelik olması ve somut
yasalar olmasıdır.
● Beşeri yasalarda bu şartlar sağlandığı zaman sapmaların önlenebileceğini
söyler.

19
Peki beşeri yasaların bu şartlara sahip olup olmadığı nasıl belirlenir.:
Thomas a göre yasalar dörde ayrılır:
1.Sonsuz yasa
2. Doğal yasa
3. Insan yasası
4. Tanrı yasası
● Thomas a göre her şey Tanrı yasalarına bağlı olduğundan aynı zamanda her
şey sonsuz yasa hükümlerine tabidir.
● Thomas a göre sonsuz yasa vardır. sonsuz yasayı bilsek de bilmesek de
sonsuz yasaya tabi olduğumuzu söyler.
● Insan Akli melekeleri sayesinde sonsuz yasadan kavrayabileceği bazı
yasalar vardır Bu yasalara doğal yasalar denir.
● Doğal yasa tektir ve herkes için aynıdır. yani sonsuz yasadan insanın
kavrayabildiği kısımdır doğal yasa.
● Insan yasası ise toplumun Yönetilmesinde kullanılan yasalardır. Insan
yasaları Doğa yasalarına aykırı olabilir. Çünkü insan haz ve zevk sahibi bir
varlıktır.
Bazı durumlara haklı, haksız; Adil veya Adil olmayan denilmesinin sebebi: Insan
ahlakı ,düşüncesi üstünde önceden var olan yasaların olmasıdır.
● Thomas a göre pozitif yasaların amacı, Doğa yasalarına aykırı olan insan
yasalarını engellemektir.
Yasa koyucuların, sırf kişisel menfaatleri uğruna yasa oluşturmaları durumunda
İnsanların bu yasalara boyun eğmesi ve itaat etmesi belirli toplumlar açısından farklı
değerlendirilmiştir.
Cebriye Kaderiye anlayışına göre :Her şeyin tanrının iradesi olarak
gördüklerinden ötürü kötü yönetimi de tanrının iradesi olarak gördüklerinden boyun
eğmek ve itaat etmek gerektiğini söylerler.
Ehli sünnet velcemaat(Hz Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ile ashap
cemaatinin dinin temel konularında takip ettikleri yolu
benimseyenler)anlayışına göre :Cebriye taifesinden daha temkinli davranırlar.
Kötü yönetime boyun eğilmmeesi Ve belli bir dereceye kadar sabıredilmesi Allah'tan
mevcut durumun değişmesi için duada bulunurlar. ancak gerektiğinde fiili
müdahalede de bulunabilirler.
Hıristiyanlıkta ise: Yönetici ne kadar kötü olursa olsun yönetici öldürülmemesi
gerektiği algısı vardır. Çünkü yöneticinin öldürülmesi daha kötü sonuçlar doğurur.

Thomas a göre: Çoğu zaman direnmek ve isyan etmek başarısızlıkla sonuçlandı


ından ötürü, daha kötü sonuçlara sebep olmamak için direnme ve isyan
Edilmemesi gerektiğini savunur. Ancak gereken imkanlar ve şartlar mevcut ise eğer

20
İsyan Kesin bir şekilde başarılı olacak denilebiliyorsa Toplumun direnmesi ve isyan
etmesi gerektiğini söyler.
Thomas a göre belli bir Temel'e sahip olan kurumsallaşmış olan devletlerin anlık bir
isyanla yıkılmaması gerektiğini düşünür. Basiret sahibi insanların uzun süre
oluşmuş olan bir yapının yani devletin anlık bir öfke ve isyanla ortadan
kaldırılmaması gerektiğini söyler çünkü devletin yıkılması daha kötü sonuçlara
sebep olabilecektir.

Thomas'ın devlet model anlayışı:Üç tür devlet modeli olduğunu söyler.


1.Monarşi:Aquinas, devlet için en iyi egemenlik biçiminin monarşi olduğunu
düşünür. Toplumu oluşturan tikel ve bireysel ilgi ve çıkarları en iyi şekilde
bütünleştirip uyumlu kılacak güç, bir kral olabilir. Bu anlamda halkın farklı ve çatışan
ilgiler içinde dağılmaması için en uygun siyasal çözüm, monarşi olarak
gözükmektedir.

2.Aristokrasi Anlayışın: Thomas aristokrat anlayışın, Belli bir kesimin menfaati


uğruna olduğundan ötürü bu anlayışı Reddeder.
3.Demokrasi: Thomas demokrasiye yozlaşma sonucu olan bir anlayış olarak görür
nokta Çünkü demokrasi kalıcı değildir. 09.12.2021

21
Orta Çağda İslam Felsefesi:
● Ortaçağda İslam felsefesi belli bir süreçte baş göstermiştir.
● Özellikle Abbasi halifeleri döneminde bilimde sanatta kültürde ve felsefede
yoğun bir şekilde ilerleme kaydedilmiştir.
● Daha sonra ise Büyük Selçuklularda İslam felsefesi devam etmiştir. Ancak
Moğol İstilası Sonucu İslam felsefesinde Gerileme başlamıştır.
● İslam felsefesi daha çok İslam'ın hüküm sürdüğü topraklarda bölgelerde
etkisini göstermiştir.
● Endülüs'ten İran'a Anadolu'ya kadar Birçok yer İslam felsefesinden
etkilenmiştir.
İslam felsefesinin tarihsel rolü :
● Ortaçağ boyunca Roma Medeniyetleri sona erdiğinden türü Antik Yunan
sanat ve eserleri unutulmaya yüz tutmuştur. ncak İslam filozofları Antik
Yunan medeniyetlerinin eserlerini kitaplarını tekrar canlandırmıştır. Özellikle
bu dönemde Aristo ve Platon eredeyse unutulmuştur. ancak İslam filozofları
ile beraber tekrar Aristo ve Platon un önemi artmıştır.
● Birçok filozof şöyle der: Aslında İslam felsefesi veya Hıristiyan felsefesi diye
bir felsefe yoktur temelde Antik Yunan felsefesinin varolduğunu ve diğer
felsefelerin Antik Yunan felsefesinin bir parçası olduğunu söylerler.
● İslam'ın doğduğu toprakların Çevresinde İran Hint Roma sınırları
Olduğundan ötürü İslam bu devletlerden etkilenmiştir.
● İslam uygarlığının batımı yoksa Doğu medeniyeti mi oldu tartışma konusudur.
ancak Batı medeniyetine daha yakın bir kültürel hafzada yer alıyor.Çünkü
uygarlık seviyesi yaşayış tarzı biçimi Batı medeniyeti ile benzerdir.
● İslam medeniyetinin etkilendiği sadece İslam dini değildir .Yani İslam
medeniyeti saf bir İslam temelinde gelişmemiştir. Çünkü fetihler sonucu
birçok toplumda etkileşim olduğundan ötürü İslam medeniyeti farklı
toplulukların bir birleşimidir.

İslam dininin felsefik yaklaşımına neden ihtiyaç vardır:


● İslam’ın doğuşundan sonra Fetihlerle hızlı bir şekilde sınırları gelişmiştir.
sınırlarının gelişmesi ile farklı topluluklar ile karşılaşılmıştır. bu insanlarla
etkileşim kurulabilmesi için ise rasyonelleşmeye ihtiyaç vardı. bu
rasyonelleşme ancak Felsefe ile oluşturabilirlirdi.Yani İslam felsefesinin
ortaya çıkış koşulları rasyonelleşemebilmektir.

● Batı medeniyetlerine bakıldığında Doğu Medeniyetleri daha çoğulcu bir


yapıya sahiptir. batıda Hristiyanlık olarak genel olarak tekbir Akın var iken
oğu medeniyetlerinde ise Budizm, taoizm , Yahudi ,i ve İslam gibi dinler
Bulunmaktadır.

22
● İslam medeniyetindeki bu dinleri ortadan kaldıramadığı için ister istemez
bunlardan etkilenmiştir.
● İslam felsefesinde Abbasi halifelerinden Harun-i Reşid döneminde Zirveye
Ulaşılmış olduğunu söyleyebiliriz. Bilgi Kaynaklarına göre o dönemde
100.000'e yakın yazma Eser vardır. yani Abbasi halifeleri döneminde müthiş
bir bilgi birikimi vardır.
● İslam felsefesinin kaynakları, öncelikle İslam dini temeli olduğu için Kur'an-ı
Kerim ve hadisler İslam felsefesinin ana kaynağıdır.Daha sonra ise Antik
Yunan ve diğer dinler İslam felsefesine kaynaklık etmiştir.

İslam felsefesinde genel olarak tartışma konuları:


● Genel olarak Kur'an-ı Kerim'in nasıl yorumlanması gerektiği konusunda
tartışılmıştır.
● Özellikle Abbasi döneminde, Allah'ı inkar etmemek şartıyla dini alanda her
şey tartışılabilirde. Melekler nasıl bir yapıya sahip olduğunu , ahiret hayatının
nasıl olduğunu gibi konular hakkında rahatça tartışılıyordu.

İslam felsefesinde irade özgürlüğü hakkında 3 Ekol:


1.Cebriye ekolü:
● Cebriye ekolüne göre, insanların irade özgürlüğü yoktur. meydana gelen her
şeyde Allah'ın iradesi ile olduğunu kabul ederler. Yani insanların Allah için
sadece bir araç olduğunu söylerler.
2.Mutezile:
● Mutezileye göre ise insanın iradesi mutlaktır. yani Allah insan iradesine
karışmadığından ötürü hayır ve şerin sebebi İnsanın özgür iradesidir.
3.Ehli sünnet(Türkiye'yi örnek verebiliriz):
● Ehli sünnet, insanın cüzi bir iradesi olduğunu söylerler. yani temel şekilleri
değiştirecek iradesi yoktur ancak bazı meselelerde insana irade özgürlüğü
verildiğini söylerler.
● Yaşam içerisinde gelişim Ile beraber insan irade sınırlarını da bilim ve
teknoloji ile geliştiğini söylerler.

FARABİ

23
● Doğum yeri bazı kaynaklarda Büyük Horasan'daki Faryab olarak bazı
kaynaklarda ise bugün Kazakistan topraklarında bulunan Seyhun kıyısındaki
Farab şehri olarak gösterilir
● İranlı veya Türk kökenli olduğu söylenir. Ancak Türk olduğu hakkında
görüşler daha yoğundur.
● Farabi'nin ilk çalışmaları tıp, bilim ve müzikle Daha sonra ise kadılık daha
Daha sonra ise Felsefe ile uğraşmıştır.
● 120 civarı Eser yazmıştır. Ancak bu eserler dağınık notlar şeklindeDİR.
● Faziletli Şehir" (El-Medinetü'l Fâzıla) Eseri Farabi'nin en önemli eserlerindendir.

Farabi'nin genel felsefesi:


● Farabi, İslam dini ve felsefe arasındaki bağlantıyı kurmak istemiştir. Bundan
ötürü Aristo ve Platon dan etkilenmiştir.
● Varlık felsefesi alanında Aristo'dan; devletin yapılanması ile ilgili de
Platon'dan etkilenmiştir.

Farabi'ye göre 3 bilgi türü vardır:


1.Doğrudan zorunlu bilgi:
2. Sezgisel bilgi:
3.Akıl ve dolaylı bilgi:

Farabi'ye göre aklın 3 çeşidi vardır:


1.Eylemsel akıl:Daha çok bir yetenek sonucu olan akıldır. Doğuştan gelen bir
yetenek gibi.
2. Kazanılmış akıl: Soyut kavramları düşünebilmeYE Elverişli olan akıldır.
3.Etkin akıl: Eylemsel akıl ve kazanılmış aklın birlikte kullanılmasıdır.

Farabi'ye göre Üç tür bilim vardır:


1.Pratik bilim:Kelam, İktisat , siyasi konulardaki bilimdir.
2. Teorik bilim: Daha çok metafizik ve Fizik ile ilgili olan bilimdir.
3.3 .kategori bilim:Pratik bilim ve teorik bilim alanına girmeyen diğer tüm
alanlardaki bilimdir. Örneğin mantık alanı,dill alanı gibi

24
Farabi'nin hukuk devlet anlayışı:
● Aristo ve Platon dan etkilenmiştir. Dolayısıyla Gelişmenin sosyalleşmeye
bağlı olduğunu söylemiştir. Çünkü Aristo insanın gelişebilmesi için toplumla
etkileşimi olması gerektiğini savunurdu.
● Farabi Aristo felsefesine hakim olduğundan ötürü Muallim-i Sânî lakabı
verilmiştir. Aristo ilk öğretmen ,Farabi'nin Aristo'nun öğrencisi kabul edilerek
,Farabi ise ikinci öğretmen olarak Kabul edilmiştir.
● Yukarıda açıkladığımız gibi, toplumsal örgütlenme, kurumsallaşma ve
devletin yapısı hakkında ise Platon'dan etkilenmiştir.
● Fârâbî, “İdeal Devlet” (El-Medinetü’l Fâzıla)’da2 öncelikli olarak, toplumları
sınıflara ayırmakta, bunlar içinden ise ancak “erdemli toplum” da
mükemmellik ve mutluluğa ulaşılabileceğini ifade etmektedir. O’na göre;
insanın nihai amacı mutluluk ve erdeme ulaşmak olmalıdır. Bu da ancak
erdemli bir toplumda mümkündür. Erdemli toplum dışındaki toplumları “zıt
toplumlar” olarak değerlendiren Fârâbî; bunları cahil, bozuk, karakteri
değişmiş, doğru yolu bulamamış toplumlar olarak sınıflandırmaktadır.
● El-Medinetü’l Fâzıla da yani Erdemli şehir Eseri Plato'nun ideal devlet
anlayışına benzer bir kurgulama dır.
● Farabi, felsefeci olsa da islam inancına tabi olduğundan ötürü Düşüncelerinin
arka planında İslam'ın etkisindedir.
● El-Medinetü’l Fâzıla Eserinde anlattığı ideal devletin Oluşabilmesi için
devletin yöneticisinin Ancak Hazreti Peygamber(sav.) Olması ile
mümkündür. Ancak Hazreti Peygamber(sav) Vefat etmiş olduğundan bunun
mümkün olmadığını söyler. ancak yine de ideal devlete ulaşabilmek için
Hazreti Peygamber’(sav)in Ahlakına ve diğer özelliklerine Sahip olmakla
veya örnek almakla iyi bir yöneticinin olabileceğini söyler.

Farabi’ye göre, devlet başkanı milletin eğitimcisidir. El Medinetü-l Fazıla


(Erdemle Kent) isimli eserinde bir devlet başkanında doğuştan şu yetenek ve
özelliklerin bulunması gerektiğini belirtmektedir.

● Vücudu tam, organları sağlam olmalıdır. Güzel konuşma sanatını bilmelidir.


● Kavrayışı yüksek olmalıdır. Uyanık ve zeki olmalıdır. Hafızası güçlü olmalıdır.
● Öğretme ve öğrenmeyi sevmeli, kendini bu uğraşıya kaptırmalı, her şeyi
kolayca öğretmesini bilmelidir.
● Yeme ve içmeye, kadınlara düşkün olmamalı, oyundan sakınmalıdır.
● Doğruluk ve doğruları sevmeli, yalandan ve yalancıdan nefret etmelidir.
● Ulu olmalı, yüce ve asil şeyleri sevmeli, altın, gümüş ve çeşitli dünya
mallarına göz dikmemelidir.
● Adaleti, adil olanları sevmeli, isdibdat, zulüm ve zalimlerden nefret etmelidir.
● Mutedil huylu olmalı, kendisinden adalet istenince inatçı olmamalı, kötülük
yapması istenince buna şiddetle karşı koymalıdır.
● Azimli, iradeli olmalıdır.
● Farabi’ye göre bir devlet başkanı sonradan şu yetenekleri de kazanmalıdır.

25
● Hakim (Bilge) olmalıdır.Önceki yöneticilerin koydukları kanun ve kuralları
bilmeli, onlara uymalıdır.
● Eskiden kanun ve kural konmamış konularda akıl ve mantığını kullanarak
kendisi hükümler getirmelidir.
● Koyduğu hükümler ülke çıkarlarından kaynaklanmalıdır.
● Eski kuralları ve kendi koyduklarını iyi konuşarak halka öğretmelidir.
● Savaş sanatını bilmeli ve savaş yorgunluklarına dayanıklı olmalıdır.
● Farabi, bilge olmayan bir hükümdarın ülkesinin kalıcı olamayacağı; saydığı
özellikleri taşıyan bir yöneticiye sahip olan kentin halkının erdemli olduğunu
söylemektedir.
● Erdemli olmayan kentleri de; Cahil kent, fasık kent, değişmiş kent, şaşkın
kent olarak sınıflar. Bunlardan cahil kent halkını tanımlarken; mutluluğu
düşünmez, bilmez, kendisine öğretilse de kabul etmez. Onlar, servet, şehvet,
sağlık, saygı ve itibar kazanmak gibi bazı zevahire hayatın gayesi gözüyle
bakarlar. Bu kentin yöneticileri de bu olumsuz özellikleri taşır ve keyfi bir
yönetim uygularlar. diye tarif eder.

● Farabi Tüm bu özelliklerin ancak HZ.Peygamber(sav)’de olabileceğini başka


insanlarda bulunamayacağını söyler
● Ancak seçilecek olan yöneticinin İyi bir yönetici olabilmesi için bu özelliklere
veya birkaçına sahip olması gerekir. ancak başa geçen her yöneticinin
bunların birkaçına sahip olması bile Çok zor bir ihtimaldir. Bundan ötürü
Farabi ,HZ.Peygamber’(sav)in Ahlaki ve kişisel özelliklerinin sünnet olarak
kurumsallaştırılması gerektiğini söyler. Böylelikle her başa geçen yönetici
buna uymak zorunda kalacaktır ve böylelikle İyi bir yönetici meydana gelmiş
olacaktır.

Farabi batı'dan Etkilenmiştir ancak Salt kendine özgü fikirleri de vardır:

● Antik Yunan düşünürlerin değişiklik oluşturmak istedikleri alan belli bir şehrin
Coğrafyası ile sınırlıydı. Örneğin bir şehrin medenileştirmesi adaletin
getirilmesi gibi. Ancak farabi'de ise evrenselliği görüyoruz. Örneğin bir şey
yapılacaksa bir değişiklik oluşturulacak sa bunun tüm insanlarda
gerçekleştirilmesi gerektiğini savunur.

Farabi toplumu ikiye ayırır:

1.Tam toplum:Üçe ayırır :

26
a-Büyük toplum: Bütün insanlığın Oluşturmuş olduğu toplumdur. Bir toplumu
günümüzde daha da somut halini görüyoruz. Örneğin alınmak istenen bir ürün, bir
ülkede bulunmadığı zaman başka bir ülkeden sipariş edilebilmesi durumunda büyük
bir toplumdan bahsedebiliriz. Aslında Dünyanın tek bir toplum olduğu görüşüne
dayanır.

b-Orta büyüklükte toplum: Bugün ulusal Devletlerin oluşturmuş olduğu


toplumlardır.

c-Küçük toplumlar: Günümüzdeki şehirleri denk gelen bir kavramdır. yunandaki


polis şehirleri gibi nokta bu küçük toplumlar insani ihtiyaçları karşılayabilecek
durumdadır.

Toplumların büyüklüğü arttıkça beklenti ve ihtiyaçları da artmış olur.

2.Eksik toplum: Mahalle, köy, şehir merkezinden uzak Caddeler gibi yerlerde
yaşayan insanların oluşturmuş olduğu toplumdur. Bu topluluklar çevre ile
etkileşimde olmadıklarından ötürü Farabi bunları eksik toplum olarak adlandırmıştır.
Çünkü Farabi'nin görüşüne göre insan yani birey çevre ile etkileşime geçerek
gelişimini tamamlar. ancak Mahalle, köy gibi yerlerde yaşayan insanlar Geniş
emeklerinden ötürü bunları eksik toplum diye adlandırmıştır. Farabi'nin bu
düşüncesini kendi dönemi için söylediğini unutmamalıyız.

Farabi'de devlet tipleri(Ideal olmayan devletler): Mevcut olan devlet türleridir.

1.Cahil Devlet:

● Farabi'ye göre cahil devlet ,halkın mutluluğunu sağlamak bilgisinden yoksun


olan devlettir.
● Devletten, halkın değer verdiği değerler onların mutluluğa ve iyiliğe
götürmedin den ötürü Farabi bunların cahil devlet olduğunu belirtir.
● Zorunlu gereksinimleri dışındaki ihtiyaçları karşılanamayan Devletin zaruret
Devleti olduğunu ve zaruret Devleti'nin de oluşmasına sebebiyet veren
cehalet olduğunu söyler.
● Farabi, sadece güce dayanan Devlet sadece güce önem verdiğinden ötürü
cahil devlet Olduğunu söyler.
● Sadece Şana Şerefe ve Şöhreti Her şeyin önünde tutan bir devletin cahil
devlet olduğunu söyler.
● Farabi devletin ölçülü olması gerektiğini söyler. aşırılıktan ve eksiklikten uzak
olmasını Gerektiğini söyler.
● Farabi'nin en belirgin özelliklerinden biri Aristo ve Platon düşünceleri ile
Felsefeye İslam ile birleştirilmiştir.

2.Bozuk Devlet: 16.12.2021

27
.

28
29

You might also like