You are on page 1of 10

Yusif Vezir Çemenzeminli

(12 Eylül 1887, Şuşa -1942, Gorki vilayeti, Rusya)

Edebiyat ve kültür tarihinde yazar, araş-


tırmacı, politikacı olarak tanınmaktadır. 12 Eylül mektebin talebesi, Mir Hasan Vezirov'la birlikte, el
1887'de Transkafkaz'm Paris'i diye anılan Şüşa'da yazması halinde, yine Rus dilinde "Fokusnik" adlı
doğdu. Babası Mirbaba, geleneksel Müslüman kül- bir dergi de hazırlayan Yusif Vezir, ayrıca resim
türünü sahiplenmiş birisiydi. Mesleği ıtriyatçılık çalışmış, tablolar, portreler, natürmortlar, ka-
ve halk tabipliği olmakla beraber, Fars ve Türk dil- rikatürler yapmıştır.
lerini, bu dillerdeki Edebiyat örneklerini iyi bilirdi. 1908'de Bakü'de, realnı mektebin son sınıfını,
Evi Şuşa'nm güzelsanat adamlarının, mü- 1910'da ise Taşkent ortaokulunu bitiren Yusif Vezir,
zisyenlerin, mugannilerin, şairlerin daimî toplantı aynı yıl Kiev Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'ne
yeriydi. Evladlarının ilk eğitimiyle kendisi meşgul girdi ve 1915'te bu fakülteden mezun oldu.
olmuş, hatta bu amaçla bir kitap (ders kitabı) da 1907'de "Molla Nesreddin" mecmuası ile ta-
yazmıştı. Anası Seyid Eziz oldukça güzel, şefkatli, nıştıktan sonra, Azerî Türkçesi ile yazmaya baş-
dindar ve adaletli bir kadındı. Eşinden 25 yaş kü- ladı ve "Şahkulunun Hayır işi" adlı ilk hikâyesini
çüktü. Lakin bu büyük yaş farkı onların aile ha- de aynı dergide yayınlattı. 1911-1913 yılları ara-
yatını bozmamıştı. Yusif Vezir şöyle diyordu: sında, genç Çemenzeminli'nin 7 hikâye kitabı ya-
"Anam atama karşı hürmetsizlik etmirdi. Ve- yınlandı. Sade, açık, anlaşılır bir dille, olgun bir
fasızlığı ağlına bile getirmirdi. Ancak kısmetine ta- üslûpla yazılan bu hikayelerde, çağdaş Azer-
pınarak bahtmdan küsmüşdü. Bu hayata karşı olan baycan hayatının çok farklı konuları ele almıyor,
küskünlük bize de sirayet etmişdi. Bilhasse men ha- özellikle sosyal hayattaki, maneviyat ve kül-
yatımın sonuna kadar uğursuz olacağına ço- türdeki gerici eğilimler, cahillik ve fanatizm kes-
cukluğumun ilk dövründen inanıp kalbimde gem kin şekilde eleştiriliyordu.
kitapı taşıyırdım". Anasının söylediği masallar, ba- 1915-1917 yıllarında Yusif Vezir, Kırım'da-
yatılar, efsaneler, onu gelecekte bir yazar olmağa Akmescid'de-yaşar, avukatlıkla meşgul olur, aynı
teşvik etmişti. 1906'da, babasının ölümünden zamanda Bakü'de yayınlanan gazetelere makaleler
sonra, ailenin tüm ağırlığı ananın üzerine kalmıştı. yazar. Bu devirde, tarihle, özellikle de Türk Tarihi
Yusif Vezir, ilk tahsilini babasından ve ile devamlı şekilde meşgul olur, Litvanya Ta-
Şuşa'da "Kar Helfa Okulu" olarak tanınan mol- tarlarına (Karaimlere) hasrolunmuş araştırmasını,
lahanede aldıktan sonra, Şuşa realnı mektebine, "İlminski ve Mezhebi" vb. eserlerini yazar. 1917
girer ve burada Rus Dilinde eğitim görmeye baş- Rus ihtilalinden sonra vatanında daha gerekli ol-
lar. Bu mektepte ilk defa Rus Edebiyatı ile tanış duğunu düşünerek Azerbaycan'a gelir. 1918 son-
olur. Rus yazarlarını geniş bir şekilde okur ve an- larında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Türkiye Bü-
lamaya çalışır. Bu yazarlar içerisinde onu en fazla yükelçisi olarak İstanbul'a döner. İstanbul'da
Çehov etkilemektedir. Gençlik yıllarında yazdığı diplomatik faaliyetini sürdürmekle beraber, arşiv
pek çok hikâyede, Çehov etkisi açık şekilde göze ve kütüphanelerde de çalışır, "Azerbaycan Ede-
çarpmaktadır. Sanat çalışmalarına şiirle başlamış, biyatına Bir Nezer" adlı kitabını yazıp, 1920 de İs-
incelediği Rus yazarlarının etkisi altında ilk şi- tanbul'da, Azerî Türkçesi ile, 1922'de ise Paris'de,
irlerini de Rus dilinde yazmıştı. Şahsî hayatını ve Fransızca yayınlatır.
yakın çevresindeki hadiseleri anlatan bu şiirler, ge- Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin çö-
nellikle karamsar ruhtadır. Amcasının oğlu, realnı küşünden sonra (1920), Yusif Vezir Fransa'ya göç-
mek zorunda kalır. 1920-1925'de Paris'te yaşar. İh- hapis cezasına mahkum edilir. 1942 Mayıs ayında
tisasına uygun bir iş bulamadığından fabrikalarda Gorki vilayetinin Sukobezvodnoe köyündeki
çalışır, Fransız gazetelerine makaleler yazar, aynı mahkûmlar kampında hastalanarak hayatını kay-
zamanda Paris'teki millî Kütüphanede de Şark ta- bettiği, son zamanlarda KGB arşivlerinden elde
rihine ve felsefesine dair araştırmalar yapar. edilen kaynaklardan öğrenilmiştir.
Paris Siyasî Bilimler Akademisi'nden mezun Yazarın kullandığı "Çemenzeminli" mahlası,
olan küçük kardeşi Miri'nin ölümünden sonra, ne Güney Azerbaycan'daki köylerden birinin adıdır.
olursa olsun, vatana dönmeye karar verir. 1925'te Yusif Vezir, hiçbir zaman bu köyde bulunmamıştı.
pişmanlık mektubu Azerbaycan Sovyet mat- Lakin 1905'te bir lokma ekmek peşinde Kuzey
buatında yayınlandıktan sonra vatana dönmesine Azerbaycan'a o köyden gelmiş insanlarla gö-
izin çıkar. Burada yayınevlerinde çalışır, aynı za- rüşmüştü, onlara yardımcı olmuş ve bu insanlara
manda edebiyatla uğraşır. 1926-1930'da "Keç- duyduğu sevgi ve bağlılığın nişanesi olarak, eser-
mişden Sesler" ve "Kazanç Yolunda" adlı hikâye lerinde "Çemenzeminli" mahlasnıı kullanmaya
kitapları yayınlanır. Rus ihtilalinden önce yazmış başlamıştı.
olduğu "Bir Cavanm Defteri", "Arvadlarımızm Çemenzeminli'nin zengin külliyatının ya-
Hah", "Kızlar Bulağı", "Studentler" (Öyrenciler) nısıra, hâlâ incelenmemiş ve yayınlanmamış
gibi eserlerinin üzerinde yeniden çalışır, onları sa- tarihî-filoloji araştırmaları da mevcuttur. Lakin
natkârlık açısından daha da zenginleştirir. So- son yıllar ister Türkiye'de, isterse de Azer-
nuncu iki eserini Rus ve Batı romanı geleneklerine baycan'da, Yusif Vezir'in yazdığı tekidle belirtilen
dayanan çağdaş romanlar seviyesine yükseltir. "Ali ile Nino" romanını o yazmamıştır.
Özellikle "Studentler" romanında, ihtilalden önce
Rus üniversitelerinde tahsil alan farklı düşünce Eserleri: iki Hekaye: Ağ 8uxaqda Qara Xal,
tarzlarına, farklı siyasî bakışlara, farklı sosyal kö- Toy. Bakı, 1911; Melik Mehemmed (Xalq ağzından
kenlere mensup Azerî talebelerinin birbirinden toplanmış nağıl), Bakı, 1911; Yeddi Hekaye, Bakı,
farklı, lakin bir toplum halinde; aynı devirdeki sos- 1912; Üç Hekaye, Bakı, 1912; Arvadlanmızın Hah
yetenin ibret verici portretleri tasvir edilir, muh- (Kiyevde tehsil alan müslüman talebeler kar-
telif fikir akımları ve millî-manevî mefkurenin ge- şısında okunmuş mühazirenin metni) Bakı, 1913;
lişmesi gözler önüne serilir. Teferruatlı tarihi Qanlı Göz Yaşları. Arvadlanmızın Meişetinden,
bilgiler, Batı dillerindeki ilmî kaynaklara da- Bakı, 1913; Heyat Sehifeleri, Bakı, 1913; Cennetin
yanarak yazılmış "Kızlar Bulağı" romanında ise Qebzi, Bakı, 1913; Litva Tatarlarının Tarixi Krım,
Türklüğün en eski dönemleri canlandırılır. Yusif Ağmescid, 1919; Azerbaycan Edebiyyatına Bir
Vezir, 1930 yıllarında Karabağ Hanlığı'nm ve Nezer. istanbul, 1920, Un Coup D'oeil Sur La Lit-
Azerbaycan'ın ünlü şairi, politika adamı Molla terature De V Azerbaidjan, Paris, 1922, Azer-
Penah Vagif'in (1717-1797) hayatını ve mü- baycan Edebiyyatına Bir Nezer, Paris, 1922, (Fran-
cadelelerini konu alan "Kan İçinde" tarihî sız Dilinde); Cennetin Qebzi. Hekayeler. Bakı,
romanını yazıp bitirir. Lakin devamlı takibler 1923; 1927; 1937; 1957; Keçmişden Sehifeler, Bakı,
yüzünden bu kitabını yayınlatamaz. Çe- 1926; Qazanc Yolunda, Bakı, 1930; Studentler,
menzeminli'nin konu ve üslûp açısından birbirini Bakı, 1930; Qaranhqdan İşığa, Bakı, 1931; Qızlar
tamamlayan bu üç romanı, XX. yy. Azerbaycan ro- Bulağı, Bakı, 1931; Yaramaz, Bakı, 1934; Gelecek
mancılığının önemli örnekleri olarak şimdi de dik- Seher, Bakı, 1934; Studentler. 1917-ci II, Bakı,
kati çekmektedir. 1935; Qızlar Bulağı, Bakı, 1964, 1972; Bir Cavanın
1930 yıllarında yazar, o döneme kadar uğ- Defteri. Hatireler. Bakı, 1966; Eserleri, 3 Cildde,
raşmadığı yeni bir edebî türe -daramaturgiyaya- C.I, Bakı, 1966; C. II, Bakı, 1976; C. III, Bakı, 1977;
yönelir ve Kemalist Türkiye'den kaçarak, Batının Qan içinde, Bakı, 1968; Con Bahar. Hekayeler,
türlü memleketlerinde, manasız ve kendi milletine Bakı, 1968; Romanları, Bakı, 1968; Çaynanın
ihanetle dolu bir mülteci hayatı yaşayan Türk mu- Oyunları. Hekayeler. Bakı, 1970; Aynhq Axşamı,
hacirlerinin gereksiz mücadelelerini konu olarak Bakı, 1971; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1976; Qan için-
ele alan "Hezreti-Şehriyar" komedisini kaleme alır. de. Çhzlar Bulağı. Azerbaycan Romanı Se-
Stalin terörünün şiddetlendiği 1937'de, Yusif riyasından, Bakı, 1987; Azerbaycan Edebiyyatına
Vezir de takibe uğrar. Onu aynı zamanda Bol- Bir Nezer, Erzurum, 1992.
şevikler aleyhine propoganda yapmakla, mil- Kaynakça: Kamran Memmedov. Yusif Vezir
liyyetçilikle, pantürkizmle, İngiliz ve Japonlar le- Çemenzeminli. Bakı, 1981; Meryem Axundova.
hine casuslukla ve daha akılalmaz suçlarla itham Yusif Vezir Çemenzeminli. Bakı, 1981; Behlul Ab-
ederler. Hapse atılmasının yakın olduğunu gören dullahyev. Yusif Vezir Çemenzeminli Ve Folklor.
Yusif Vezir, Orta Asya'ya kaçar, burada Ürkenç Bakı, 1981; Qulu Xelilov. Azerbaycan Romanının
Pedagoji Enstitüsü'nde Rus Dili ve Edebiyatı öğ- inkişaf Tarmnden, Bakı, 1973; Penah Xelilov.
retmeni olarak çalışır. Talebesi Yunus Yusuf'la bir- Nesrimizin Üfüqleri, Bakı, 1982; Yavuz Axundov.
likde "Hakikatin Tentenesi" adlı film senaryosunu Azerbaycan Sovet Tarixi Romanı, Bakı, 1986;
yazar. Lakin ailesiyle görüşmek için, 1939'da gizli Tofiq Hüseynov. Yusif Vezir Çemenzeminli.
şekilde Bakü'ye dönen Yusif Vezir, burada tu- Bakı, 1987; Arif Memmedov. Nesrin Poetikası,
tuklanır, askerî mahkemenin kararıyla 10 yıllık Bakı, 1990.
HİKAYELER
MÜSELMAN ARVADININ SERGÜZEŞTİ Gülü gülüstan üstüne,
(Yusuf Vezir Çemen Zeminli, Eserleri, üç cilt, Bakı- Gün düşdü bostan üstüne,
1966, c. I, s.182-183) Gedin, deyin o "aslana",
Dağ gelir aslan üstüne.
Dedemin övladı olmadığına göre nezir eleyiri
ki, bir qızım olsun, Seyid'e verim. Odur ki, meni Xülâse, kebin kesildi25, aralıq26 sâkit olan kimi
onbir yaşım tamam olanda Mir Qasım adlı bir qır- erim meni apardı27 eve.
mızı saqqala ere veribler. Bir ilden sonra Seyid yox Bunun çubuqdan hörme28 birce29 otağı var idi.
oldu. Ora Seyid, bura Seyid? Me'lûm oldu ki, Seyid Bir terefde günüm olurdu, bir terefde men. Bir gün
kendde evlenib, bir uşağı da var. olmazdı ki, davamız30 düşmesin, bir-birimizin hö-
Dedem meni getirdi eve. Üç il qalıb "kebinim2 rüklerini çıxartmayaq, üzünü cırmayaq3l. Günüm
halal, canım azad3" deyib Seyid'den ayrılışdıq. Bi- gündüzler menimle dalaşırdı, geceler de erimle.
razdan sonra kebinim sövdeger Hacı Kerim'e kesildi. Erimin yanında menim esnaf qızı olmağıma piş-
Gelin hamamından çıxanda cahıllar tökülüb xend eleyib32 deyirdi:
meni Şerif oğlu Sâmân'a götürüb qaçanda bi-
zimkiler de bir terefden çıxdılar. Aralıqda bir nece4 Men âşıq, gözel alma,
adam ölüb bir nece nefer^ de yaralandısa, meni Tutubdur gözel alma.
Şerif oğlunun elinden alabilmediler. Köhneö kebin Esil al, çirkin olsun,
pozulub teze kebin kesildi. Bedesil33 gözel alma.
İki il yarım keçdi, bir gün erimin qanlı meyitini^
eve getirdiler. Meherremlikde deyib: "Men deste8 Men de bunun qabağmda34:
başı çekeceyem". Bir ayrısı deyib: "Xeyr, men çe-
keceyem". sözleri çep gelib, erimi vurub öldürüb. Men âşiq gözel oxlar,
Ondan bir yetim ile yeddi il evde dul qaldım. Tutubdur gözel oxlar.
Hana9 toxumaqdan barmaqlarım topal oldu, su da- Çirkin oxlayabilmez,
şımaqdan çiynim yara; dedem de mene çörek ver- Oxlasa gözel oxlar,
mekden tenge geldiio. Âxırda meni götürüb dua
yazan bir İranlı'ya verdi. deyende erim de mene teref olurdu, günüm
Daha sevindiyimden gece-gündüz yatmırdım, qalırdı yana-yana.
deyirdim: "Allah, qurtardım hananm üzünden". Aradan biraz keçdi, Allah vurdu mene bir
Molla da adam ölecek, pis adam deyildi. Eline dü- oğlan da verdi. Erimin mene daha mehebbeti35
şeni bozbaşa11 verirdi, yeyirdik. Döyende de özge artdı, günümün de sözü olabilmedi. Havaxt de-
kişiler kimi çox döymezdi, qabırğalarıma, qarnıma yindi36, erim ile basdıq döydük.
beş-altı tepik salandan sonra üreyi soyuyardı. Xü- Yaxşıca rahat olmuşduq, birden haradansa
lase, ele güç ile rahat olmuşdum, bir gün Molla qarnı yanmış molla geldi. Erim de ters kimi evde
geldi ki, gedirem. "Ay balam, harai2?" dedi "bes!3 idi. Bunların davası düşdü. Erim mollanın başına
qasid kağız getiribdir ki, İran'daki arvadın qaçıb, bir aftafa37 vurub öldürdü. Divan-zad töküldü38,
oğul-uşağın yaman!4 gündedir". Haray-heşirlS, erimi tutdular...
daha haray-heşir hara çatar^? Molla çıxdı getdi. İndi üç ildir ki, erim Sibir'e gedib, heç ses-
Yene qayıtdım atam evine. Uşağım bir idi, oldu üç. soraq yoxdur, men de dörd yetimle damın39 al-
Dedem başladı günde meni mezemmet elemeye*7: tında acından ölürem...
"Gerdin, bu küçükleri de dalına qoşduni8 getirdin". 1909
Üç aydan sonra toya!9 getdiyim yerde meni bir XANIN QEZEBİ
doğmayan arvadın üste götürüb qaçdılar ve ortalıq (Keçmiş meişetimizden40)
(c. I, s.182-183)
sâkit olunca aparıb20 mollanın evine qoydular.
Günüm eşitcek mene bele bir sifariş elemişdi:
Xan sese yuxudan ayıldı. Evvel qulaqlarına
Gülü gülüstan üstüne, inanmayıb durdu, yatağın üstünde oturdu. Amma
Şeh2l düşdü bostan üstüne. ses onun sesi idi. Buna şübhe etmek olmazdı.
Gedin, deyin o tülküye22, Xan açığından şebkülahını4l başına basıb bir
Gelmesin aslan üstüne. az vehşi heyvanlar tek42 nerildedi43. Başını pen-
cereden çıxarıb bir de qulaq asdı.
Doğrusu, günüme23 çox acığım.24 tutdu, men Ses Mehter Zaman'm sesi idi.
de ona bele bir sifariş eledim:
1. adak adar 2. nikahım 3. özgür, hür 4. kaç 5. kişi 6. eski 7. ölüşünü 8. topluluk 9. ipekli kumaş 10. bekle 11. yemeğe
12. nereye 13. yeter 14. zar, kötü 15. kem-küm 16. ulaşır 17. kınamaya 18. arkana alıp 19. düğüne, eğlenceye 20. götürüp 21. kırağı
22. tilki 23. kumama 24. öfkem 25. nikâh kıyıldı 26. ortaklık 27. götürdü 28. örme 29. bir tek 30. kavgamız, atışmamız
31. tırmalayalım 32. alap edip, kötüleyip 33. soyu bozuk, saygısız 34. önünde 35. sevgisi 36. ne zaman söylendiyse 37. kova
38. mahkeme aleyhte karar verdi 39. evin 40. hayatımızdan 41. gecelik külahını 42. gibi 43. böğürdü
:

-Men onun başını bedeninden aralatdıraram 1 , etmir ki, sen edirsen... -deyib göz yaşları ile Xan'm
onda biler ki, nökeri bayatı deyib, xanı yuxudan ayaqlarım islatdı. Xan eşik ağasının sözlerinden
oyatmaz 3 . Xan öz-özüne mırıldanıb hirsinden saq- müteessir oldu, hirsi yatdı. Nökerlere emr verildi
qalmm tüklerini4 yolmağa başladı. Dodaqlarını ge- ki, Zaman'ı yırtıcı quşlardan xilâs etsinler24.
mire-gemire pencerenin qabağına yeriyib ele çığırdı Bir deqiqede zindarocananm menhûs25 qapıları
ki, xanım yatacaqdan dik atıldıS. açıldı, quşlar tutuldu. Lakin... Zaman'da dirilik
-Onda biler ki, men kimem. Biler ki, men eseri qalmamışdı.
xanam, o nöker. 1912
Bir de xanm yumruğunun zerbindenö pencere
çilik-çilik7 olub yere töküldü. Ev adamları tamam Tacir Âzad tez-tez arvadı Mehri'ni götürüb qa-
yuxudan ayılıb zağ-zağ esdilerS. yınatasıgile oturmağa gederdi. Qapıdan içeri giren
Mehter Zaman'm dünya vecine deyildi. Elin- kimi26 baldızları Meryem ve Ziba yüyürürdüler bun-
deki desmalında9 sovqatıi°, ayağında qıvraq çarığı ların qabağına27. Âzad baldızlarına hemişe28 sovqat29
seherin yavıqlığmdakiiı kende nişanbazlığai2 ge- getirirdi: sabundan, şirniden32, her ne ağlına gelse idi.
dirdi. Herden nişanlısını yâda salıb oxuyurdu: Qızlar Âzad'ı çox isterdiler ve heresi3i onun bir te-
refinde oturub güleş üzlerini ondan çekirtmezdiler.
Men âşiqem, gül bağda, Meryem on iki yaşında qırmızıyanaq, sadelövh bir
Bülbül bağda, gül bağda. qız idi. Ziba ise ondan kiçik idi. Birden Meryem elini
Sensiz bağa girmerem, Âzad'ın saqqakna sürtüb deyirdi:
Xezan olsai3 gül bağda. -Âzad emi, saqqalın ne yaman ağarıb.
Ve sonra ağzmı büzüb ele qehqehe çekirdi ki,
Kende yavıqlaşdı. İtler hürüşdüler!4, kenar etrafmdakıları da gülmeye vadar edirdi33.
damlardan bir adam çıxıb tutqun sesi ile öskürdü. Kerbelâyı Mehdî cırt çubuğunu34 ağzından çı-
Bir ayrı yerden de uşaq ağlamağı eşidildi. Sonra xarmadan tebessümle:
ses-semiri5 kesilib kend böyük bir sükûta qerq -Ortancıl qızım mene oxşayıb, sözi dik deyir.
oldu. Zaman bir bayatı da dedi. Âzad, Meryem'in sözlerine ciddi me'nâ verme-
Sese bir qız çıxıb çepere*6 teref geldi. Zaman yib hamı35 ile bir yerde gülmeye başlardı.
nişanlısı ile görüşdü. Sovqatı verdi ve sonra üzüne Mehri sükûtda olardı. Etrafındakılar de-
hesretle baxıb bağrına basdı. yerdiler, gülerdiler, bu heyran-heyran baxardı ve
Zaman sehere qayıdanda 17 gün hele çıx- hemişe derûni bir fikirle meşgul olardı.
mamışdı. Ona dek xan qezebinden yuxuya get- Mehri'nin bu halı hamının nezerini özüne celb
meyib saqqalmm tüklerini yolurdu. ederdi görürdüler yanaqları solur, gözleri çökeye
Zaman'ı eşik ağası işden xeberdar etdi. Bîçare düşür.
Mehter Xan'm ayağına yıxıldı ve gözlerinin yaşını Anası Mehri ile diz-dize oturub deyerdi:
tökdü: -Bala, niye deyib-danışmırsan? Hemişe seni
-Xan, atam sene qurban, oxuyan men deyildim. dinmez görürem. Belke demeli bir derdin var, men
Xan Zaman'm sözlerine inanmaq istemirdi ve bilmirem.
cavabmda yeriyib onun birçeklerindeniS yapışıb Mehri anasının üzüne şikayetçi bir nezerle
ayağının altına saldı. Nöker yere düşüb qeşş etdii9. baxıb, başını aşağı salardı, gözleri yaşla dolardı.
Xan qezebinden çekinmeyib dedi: Anası tekraren:
-Üç gün qızılquşlarıma et vermeyin. Zaman'ı -Balam, âxır36 de görüm, derdin hayandadır37?
da dâra20 çekin.
Nökerler2l emre tâbe olub baş endirdiler. Zin- -Belke çörekden, paltardan38 yarımırsan? Belke
danxanada dar ağacı quruldu. Zaman'ı lüt so- seni evde baldızların, qaymlarm yola vermirler? De
yundurub dara çekdiler. Ac quşlar içeri buraxıldı görüm, âxır ne olub?
ve qapılar qapandı. Mehri dinmezdi39, çünki hâlini beyan etmeye dili yox
Bir gün keçdi. Eşik ağası keçerken zindandan idi, acılıqlara qarşı e'tiraza da qâdir deyildi ce-
Zaman'm zarıltısmı 22 eşitdi. Qapmı açıb içeri ba- saretsiz, ixtiyârsız, şexsiyyetsiz bir şey idi. Üreyindeki
xanda ürekyandırıcı bir menzereye rast geldi: derdine sebir edib günü-günden fövt olurdu40. * * *
Zaman'm bedenini quşlar didik-didik edib qan ile Âzad. arvadı Meryem'i götürüb qayınatasıgile
elvan23 etmişdi. oturmağa gederdi. Mehri'nin vefatından bir ay keç-
Eşik ağası dehşetten gözlerini yumub Xan'm miş toyları olmuşdu.
yanma qaçdı ve ağlaya-ağlaya: Qapıdan içeri giren kimi qarşılarma Ziba çıxıb
-Xan, meğer senin insafın yoxdur, meğer güle-güle onları otağa aparırdı4i. Oturardılar, çay
Allah'dan qorxmursan? Allah yaratdığına o zulmü
1. ayırırım 2. hizmetçi 3. uyandırmaz 4. tüylerini 5. ayağa fırladı 6. darbesinden 7. parça-parça 8. korkudan titrediler
9. mendilindenlO. hediyesi 11. yakındaki 12. sevdiğiyle buluşmaya '13. sararsa, solsa 14. üçüştüler 15. ses-seda 16. çift
17. dönüşünde 18. saçlarından, kaküllerinden 19. kendini kaybetti 20. darağacma 21. hizmetçiler 22. inilti 23. rengârenk
24. kurtarsınlar 25. uğursuz 26. girdiği an 27. önüne 28. herzaman 29. hediye, arman 30. şeker 431. herbirisi 32. temiz
yürekli 33. zorluyorduk, mecbur ediyorduk 34.nargilenin marpucunu 35. hepsi, herkes 36. sonunda 37. nerendedir 38.
giyeceksin 39. konuşmazdı, 40. eriyordu, sararıp saluyordu 41. eve götürürdü
qoyardılar, çerez gelerdi. Deyerdiler, gülerdiler, he-renin Kerbelâyı Mehdi baxdı, gördü ki, Âzad kimi adlı,
ne metai olsa idi, ortalığa qoyardı. Tekçe Meryem sanlı ve dövletli qohum3 bunun eline düşmeyecek.
sükût edib bir söz söylemezdi. O diribaş, müdrik, Kerbelâyı adam yollayıb bir nece ağsaqqal çağırtdırdı,
hemişe şâd qız indi qeyr-i tebii bir halda getdiler qâzının4 yanına. Axşama Ziba'nın kebini ke-
ciddileşmişdi, vaxtsız qocalmışdı. Yanaqlarında ev- silib5 qurtardı getdi. İki günden sonra Âzad t»ir kise
velki teravetf, gözlerinde dirilik qalmamışdı. Bahar hena6 alıb saqqalını qaraltdı. O biri gün de müx-
çiçeyini şaxta vurub qurudan kimi, ere getmek de teserce? bir toy olub gelini getirdiler.
bu zerif, gözel, heyatla memlu qızcığazı qüvve-yi Tacir Âzad yene arvadı ile qaymatasının evine
menhusesi ile bir cansız, rengsiz heykele dön- oturmağa gederdiler. Lakin qabaqlarına8 çıxan ol-
dermişdi. mazdı. Oturardılar, yeyib-içerdiler. Artıq deyib-
Meryem'in günü-günden fövt olub getmeyi ha- gülen, şadlıq eleyen yox idi. İki teref de hemişe?
mıya me'lûm idi. Lakin heç kes onun esil der- sükûtda olardı.
dinden xeberdar deyildi. Qanacaq2 o dereceye yet- Âzad fikrinden keçirerdi:
mezdi ki, birce adam onun derûni âlemine el aparıb -Arvad günü-günden saralır, deyesen bu da
üreyini delib yaralayan qemlere çare arasın. Et- bacıları kimi gönü duzlayacaq, yene xerce düşüblO
rafındakılar tamam qanmaz, nadan idiler. Bu tezeden evleneceyem.
nadanlığa yaşlı gözleri ile baxa-baxa bîçare Mer- Kerbelâyı Mehdî de qızma baxıb üreyinde vu-
yem saraldı, soldu: bir gün de şedîd heyatdan ara- ruşdururdu: "Qız ölecek, Âzad kimi qohumdan eli-
lanıb rahatlığa çıxdı. miz çıxacaq. Ters kimi yerde bir ayrı qız da yoxdur
ki, yerine verek"..
1913

ZEYBEK KIZI
(c. I, s.281-289)

KONU: İstanbul'un işgali ve Türk milletinin Kurtuluş Savaşı konu olarak almmışdır. Da-
rülfünun öğrencisi olan Midhet düşmenlerin Türk topraklarında sahiplik etmeleri nedeni ile bir
bunalım içerisindedir. O, câmede dua edirken gözlerine bir zeybek kızı görünür ve nemin*1
kız onu Anadolu'ya gedib mücadileye katılmağa sesleyir. Midhet sultan yanlısı olan babasının
itirazlarına rağmen Kurtuluş Savaşma katılır, heyah ile yaşadığı zeybek kızına kovuşur ve milli
mücadileye hizmetini verir.

Anadolu'ya keçer-keçmez Midhet Efendi kö- xacağım Midhet Efendi duydu. O da onlara qo-
nüllü yazüıb İzmir cephesine getdi. Medeniyyetce şulub çıxdı. Tel hörgülerden23 keçdiler ve yerle sü-
çox geri qalmış bu torpaqlarda Midhet Efendi'nin rüne-sürüne düşmen qaravoluna yaxmlaşdılar.
nezerini özüne celb eden coşqun bir heyat, qüvvetli Tepe arasında, saxlı bir yerde tonqa!24 yanırdı. Ke-
bir milli herekât oldu. Memleketin bütün varlığı narında bir nefer yatmışdı, biri de tüfengine söy-
toplanıp düşmene qarşı poladi2 bir süper teşkil et- kenib25 mürgü26 döyürdü. Türkler biraz gözlediler,
mişdi. Herkesden de evvel göze çarpan çalışqan ve sonra zeybeklerden biri celd27 yüyürüb bir qılmc
fedakar Türk qadım idi. Bunlar çiyinlerindeis silah zerbesi ile mürgü döyen neferin başını bedeninden
daşıyırdılar, xestelere baxırdılar. Bunlarla beraber ayırdı. Midhet Efendi o biri zeybekle yatanı bı-
dit*4 ve hışdani5 da el çekmirdiler. Geyimleri ile çaqladı. Hezin bir insan iniltisi gecenin sükûtunu
gadm şıklığını heç de xatırlatmayan qadmlar Mid- pozdu. Bir deqiqe keçmemiş yene evvelki sükût
het Efendi'nin bütün reğbetini qazanmışdılar. "Qa- berpa olundu. Yunan neferlerinin silahlarını top-
dınlar Türkiye'ni qurtaracaqlar"-deye onda kuv- larken ilk hücum eden zeybeyin üzüne ocaq düşdü.
vetli bir qenaet hâsil olmuşdu. Midhet Efendi bu simaya diqqetle baxdı. Birdin-
Cebhe sâkitiö idi. Herkes vazife başmda sâkit bire dondu. Evvel gözlerine inanmadı. Sonra "Zey-
durmuşdu. Bir gün bir deyişiklikler oldu. Midhet bek kızı" deye içini çekdi. ve soyuq bir titretme vü-
Efendi'nin alayını biraz şimalal? köçürdüler ve bir cuduna yayıldı.
zeybek bölüyü ile yan-yana oturdular. Siper heyatı Midhet Efendi o axşamı anlaşılmaz bir neşe
ise evvelki kimi yekrengis ve sıxmtılı idi. Aylardan içerisinde keçirdi. İndiye qeder gördükleri ona
beri davam eden bu heyatı yalnız vuruşma deyişe- yuxu kimi gelirdi. Tekrar-tekrar Boğaziçi ve Sü-
bilerdi. Vuruşmaların da ne vaxt başlanacağı si- leymaniyye menzeresini xeyalmda ehyâ etdi, bu
perdekilere belli deyildi. axşam gördüyü ile müqayise etdikde şaşırdı.
Sıkıntılı heyata arabir teğyir vermek^ üçün ne- Dan yeri yavaş-yavaş söküldü. Güneşin ilk qı-
ferler20 Yunan karovuluna2i "ova22" gedirdiler. Bir zartısı Midhet Efendi'nin qaranlıq şübhelerini
axşam zeybeklerden iki neferinin keşfiyyata çı- tenvir edebilmedi...
1920-1927
1. dolu 2. zihniyet, fikir 3. akraba 4. kadının, müftünün 5. nikâhı kıyılıp 6. kına 7. kısaca 8. önlerine 9. her zaman
10. marafa girip 11. aynı 12. çelik 13. omuzlarında 14. çift 15. karasaban 16. sessiz, sükut 17. kuzeye 18. tekdüze
19. değişiklik yapmak 20. kişiler 21. karakoluna 22. ava, baskına 23. tel örgülerden 24. ateş 25. dayanıp 26. silahın horozu 27. hızca
STUDENTLER
(c. I, s.29,32,33)

(Roman)

KONU: Student-talebe, öğrenci demektir. Lakin romanın yazıldığı dönemde (1913-


1914) bu^söz ÂzerîTürkcesi'ne dâhil olduğundan ve özel bir sosial mana taşıdığından
yazar bilerek "student" kelmesini "talebe" kelmesine tercih etmişdir. Roman belli bir
açıda yazarın kendi özgeçmişidir. Buradaki Rüstembey'in timsalında Yusif Vezir
kendi hayat hekayeşini ver-mişdir. insan tipleri ile zengin olan "studentler"
romanında Kiyev'de yaşayan Azeri talebelerin hayatı, düşünceleri, karşılıklı
münasibetleri, milli duygu düşünceleri, onların kendilerini bulma, milletlerini layikli
bir şekilde temsil etme yolunda verdikleri mücadileler meraklı ve karakterik lövhelerle
eks etdirilmişdir.

Rüstembey'in yapdığı tebligatı neticesinde üç dan ezâbı duyan kimi oldu.


nefer talebe Türkçe savadsızlıqlarını2 leğv etmeye3 Xanım yavaşça uzandı, yorganı başına çekerek
razı olmuşdu. Rüstembey heftede iki defe bunlara gözlerini berk-berkl7 yumdu.
ders deyirdi. Bu axşam Feremezgilde toplanmalı Derûni bir ses ona rah"atlıq vermir, "Ne yap-
idiler. Rüstembey Xelü'i orada buldu. Feremez'in maqdasan, ey vefasız qadm?"-deyirdi...
özü ise yox idi. Sofya Xanım gözlerini açdı, yuxusu qaçmışdı.
Rüstembey: Bir de o biri üzüne çevrildi. Üreyi yene xoş bir iz-
-Ay Xelil, balanv* bes ev sahibi hanı?-deye tirabla dolu idi. Rüstembey hâl ve hereketleri ile
sordu. artıq ona hakim idi.
Xelil qehqehe ile: Sofya durdu, yatağında oturdu. Gözlerini hes-
-Ev sahibi kürseyeS gedib, dedi siz oxuyun, retle erine dikdi, fikre getdi: "Ne üçün Fedya qa-
men de geleceyem. Bilirsen ki, o, babaları Qacar te- raşıiSn deyildir? Ne üçün reftârı Rüstembey'inkine ,
refe çekmişdir: bütün qüvvetini bığla6 kürseye verir. benzemir? Ne üçün onda qısqanclık yoxdur?"
-Yaxşı, bes Perviz haradadır7? Sofya Xamm ayaqlarını çarpayıda^n aşağı sal-
-Perviz'in de kefi yoxdur, seherden axşama ladı ve bedenini düz tutaraq öz-özü ile cesaretle da-
kimi laboratoriyadaS "Eceb asûde^ idim, geldi nışmağa başladı: "Heç kesden qorxmuram, her ne
düçâr oldu mene"-deye oxuyub zehlemi tökür10. könlüm isteyir, onu eleyirem. Ne olacaq olsun. Çox.
Rüstembey heyretle: olar Fedya'dan boşanaram. Bir parça çörek tap-
-Bax, bunu anlamıram: telebe olasan, özünü de mağa20 müsteid2l deyilem mi? Günah tamam Fed-
könlün olmadan evlendireler... yadadır: sabahdan axşamadek işleyir, gece başını
-Her şeyi sen öz arşınınla ölçme: tacirlerin öz- qoyub yatır, esla menden xeberi olmur. Fedya
menim halımı anlamalı, ele etmeli ki, men da-
lerine mexsus bir en'eneleri var. Bunlar servet da- rıxmayım. İşsizlikden az qahr bağrım çatlasın. Âxır
ğılmasın deye hemişeiı zengin yerden evlenirler. men gencem, eylenmek isteyirem indi de yaxşı gün
Perviz'in atası fabrikant, qızm da atası mülkedâr, görmeyib bes ne zaman göreceyem?"
vesselam. Çox da Perviz başkasını sevir. Onun ağ- Sofya'nın gözlerinden bilâixtiyâr22 yaş sü-
zına vurarlar, o da dinmez. Bu hâl sene-mene ya- zülmeye başladı. O qeder ağladı ki, geceliyinin döş-
bancıdır. Çünki biz tacir ailesi deyilik... Ieri23 tamam islandı. Birden ne teher oldusa24, erine
yazığı gelmeye25 başladı. "Zavallı, cemi26 zehmeti
10 menim üçün çekmir mi?-dedi. -Menim yemek, gey-
Sofya Xamm yene yatabilmirdi, bütün fikir ve mek ve, istirahetimi o te'min etmir mi? Fedya
xeyalı Rüstembey idi: xeyalmda cilvelenen simaya menim bütün arzularımı te'min etmeye çalışır, her
oxşanaraql2 böyük bir hezz duyurdu: vücudu mest ne isteyirem, haman alır, getirir. Men de bunun
olmuşdu, üreyi de xoş bir sızıltı ile dolu idi... evezinde27..."
Xanım öz-özüne: Xanım ezâba uğradı, bir de cesaretle: "Gü-
-İlâhi,-deyirdi, -onun baxışı ne qeder gözeldir. nahkâram. Exlâqı pozgunam. Vefalı erimi qoyub
Sofya Xamm ağlayaraq o biri üzüne döndü ve geldi-geder bir Qafqazlıya heveslenirem..."
elini yorganın altından çıxararaq başına söykeki3 Birden hanım qeyri şüuri bir halda yerinden sıç-
verdi, köksünü ötürdül4 ve yene xeyala daldı. rayıb küncde28, qarşısmda sönük işıq yanan İsa'nın
-Ne üçün Rüstem Bey menim deyildir?-dedi. - tesvirine29 yanaşdı, dizi üste düşüb tövbeye başladı:
Ne üçün onun mehbûbesi, dostu ve sevgilisi de- -İlâhi, efv düeyirem. Günahımdan geç30, meni
yilem? Ne üçün? haqq yola hidayet ele. Zeifem, bağışla...
Xanım hövlnâkl5 bir sûretde sıçradı, yatağın Sofya Xamm'ın solmuş yanaqlarından yeniden
içinde oturdu, gözleri erine sataşdıiö... Yuxudan yaş axmağa başladı...
oyanan kimi oldu, bir az öz-özünden utandı, vic- 1914
1. açıklama, duyuru 2. bilgisizliklerini 3. gidermeye 4. yavrum 5. evin üst köşesine 6. bıyıkla 7. nerededir 8. laboratuarda
9. sessiz, rahat 10. bezdiriyor 11. daima 12. benzeyerek 13. dayanarak 14. geçirdi 15. ilişti 16. ilişti 17. sıkıasıkı 18. esmer
19. sedirden 20. ekmek bulmaya 21. yetenekli 22. elinde olmayarak 23. göğüsleri 24. nasıl olduysa, her nasılsa 25. acımaya
26. sütun 27. karşılığında 28. köşede 29. resmine 30. bağışla
HAYATIMIN İYİRMİ İLİ
(Yusuf Vezir Çemenzeminli Eserleri, üç cilt, Bakü-1977, c. III. s. 292 - 295)

(Hâtireleri)

... Ailemiz mütavazi bir hayat sürerdi. Ne biz vetenine gelmeyi meshehet görmüşdüler. Ümi-
qonaqi geder, ne bize qonaq gelerdi. Atamın vaxtı ile dimizi itirdik.
çoq qonaqlıq etmiş olduğuna anam serzenişle Anam heyecan içerisinde qardaşımm
söylerdi. Men yalnız son ziyafeti xatırlayıram-atam2 yolunu gözleyirdi. Men de onu qarşılamaq üçün
şâire Fatma Xamm Kemine'ni qonaq ça-ğırmışdı. O darvazaya çıxdım. Bu esnada mehelle
axşam yâdımdadır, uzun-uzadı münâqişe oldu. uşaqlarmdan birisi ke-çirdi, sözleşdik2l, meni
Böyük qardaşım İran şahlarının eleyhine danışır, iteledi, ayağım daşa ilişib yıxıldım, o da menim
Kemine onları müdâfie edirdi. Kemine çarşaf örter, üstüme yıxıldı. Sağ ayağımda acı bir sancı
amma üzünü gizlemezdi. Şairler ve edebiyat duyaraq çığırdım. Qoluma girib qal-dırdılar.
maraqlıları onun evine toplanardılar. Yâdımdadır, bir Qılçam smmışdı. Atam da xeste qar-daşımm
xüsusiyyeti vardı: turş3 şeyleri çox severdi. Atam qoluna girib gelirdi. Darvazanı açıb bizi içeri
bunu bilirdi ve Ağdam'dan bir-iki defe ona güleyşe götürdüler. Anam divara söykenib22 dur-muşdu.
nar4 göndermişdi. Ebülhesen'in sönmüş çöhresini gördükde, rengi
... Bizim ailenin bir tuhaflığı vardı: bütün ço- üzünden götürüldü. Dırnaqlarmı divarın daş-
cuklar Iunatik5 idi. Yatabilmediyim axşamlar qe-ribeö larına ilişdirerek baygın bir halda qaldı. Üç yataq
menzerenin şahidi olurdum: böyük qardaşım yataqdan salındı, anam da qadm xesteliyine tutulmuşdu.
qalxır, gözleri yumulu halda otaqları dolaşır ve Xesteliyim bir ay davam etdi. Her gün
gündüz oxuduqları dersleri tekrar edirdi. Gündüz smıqçı gelir, qılçamı sığallayır23, sümükleri24
elediyi kimi derslerin tekrarından sonra bir nece yerine salır, sonra bal yaxıb etrafına qamışlar
Fars qezeli söyleyib yene yatağına uzanırdı. Bunu düzüb bağlayırdı. Cehennemi ezablar çekirdim.
qeyrişüuri olaraq yapırdı, özünün xe-beri olmazdı, o Anam da yataqdan qalxmış, lakin son derece
biri gün söyledikde heyret ederdi. Aydın bir yay? zeiflemişdi. Çjardaşım ya-taqda idi. Ümidsiz bir
axşamı kiçik bacım yatağından qalx-dı, gözleri yumulu xeste de olsa, deyir, gülür, be'zen kart25 bele
olaraq çırağa yanaşdı, xodumı8 yuxarı çekdi. Sonra oynayırdı. Atam, tebii, bir hefte qalıb Ağdam'a
kilidli qapını açıb artırmadan heyete endi, darvazanr? dönmüşdü. Heyatımızı te'min etmek lazım idi.
açıb qonşudakı bacılığmı bir nece defe berkdenio Novruz yetişdi. Hamımız bayram süfresinin
çağırıb geri döndü. Yene darvazanı ve otaq qapısını etrafına toplanmışdıq. Birden Ebülhesen dedi:
kilitledi, ancaq çırağın xodunu aşağı çekmeyi unutdu. -Bir nece gün size qonağam, gelin görüşek.
Kiçik qardaşım yastığından senger qayırırlı, arxasına Hamımız göz yaşları axıdaraq ona sarılıb
uzanıb güya tü-feng atırdı. Sesi evle bir olardı. öpdük. Özü de ağladı.
Menim de lunatik olduğumu söylerdiler. Geceler Dörd gün sonra, martın 23'de 1901 'de Ebül-
otaqda gezermişem. Bir gece ayılıb gördüm ki, hesen söndü26.
masanın arxasmda otur-muşam, elimin biri mürekkeb "Xeyir-şer" otağımızda27 birinci şer meclisi
qabmm yanında idi. Yene bir gece arxamda iri bir qu-ruldu.
döşek apardığıml2 yerde ayıldım. Ayıldıqda insan İndi evin böyüyü men idim. Qardaşımm ki-
utanır ve qorxu da duyur, ayılan deqiqelerden evvel tabxanasının açarİarı28 mene verildi. Rus ve
olanların da heç biri yâdında olmur. Bu deqiqelerde ecnebi klassikleri ile tanış olmağa başladım.
celd qaçıb yatağıma soxulardım. Bayron ve Lermontov'u yaxın dost kimi qebil
Evimiz ala-yarımçıq da olsa hazır idi, suvağı, etdim. Sanki heyat yene yoluna girdi, eziz ölü de
tavanı ve taxta döşemesi yox idise de, damcısıi3 da yox yâddan çıxdı, lakin ruhumdaki aheng
idi, geniş idi. Daha bundan artıq!4 ummaq olmazdı, pozulmuşdu. Dünyada haqq ve edalet olmasına
çünki atam da qocalmışdı, seneti de qa-zanclı senet inanırdım, bu inam anamın südü ile beraber
deyildi. Yeni doktorlar ve aptekleris artdıkca bütün varlığıma yerleşmişdi. İndi bu inam29
nüsxebendliki6 debden düşürdü!?. Bu esnada şübhe ile zeherlenmişdi; edalet var-dısa iyirmi bir
qardaşım Ebülhesen xestelendi, boğazına iri bir fıris yaşında işte dadlı bir gene, yoxsul bir ailenin
çıxdı. Hekimlere gösterildi. Tiflis'e gelmesini ümidi necin sönürdü?
meslehet gördüleri9. Mektebin kömeyi20 ile Tiflis'e Qardaşımm ölümüne heç inanabilmirdim,
getdi, elac olmadı. Geri döndü. Bir müddet sonra mene bele gelirdi ki, o, müveqqeti30 uyuyur ve
Kislovodsk'a gönderdiler. Yene elac olmadı. Bu defa bir gün qebirden durub bizi yeniden
Peterburg'a getdi. Mektub aldıq, hekimler sevindirecekdir. Heyhat, heyat karvanı öz yolu
1. konuk 2. babam 3. turşu türü 4. iyi bir çeşit nar 5. uyurgezer 6. acaip 7. yaz 8. bedenini, et özünü 9. bahçe kapısını 10.
sertçe, yüksek sesle 11. siper yapar 12. götürdüğüm 13. çatısı (ev sahibi) 14. çok, fazla 15. eczaneler 16. muskacılık 17.
değerim yitiriyordu 18. şiş, zır 19. uygun gördüler 20. yardımı 21. ağız kavgası yaptık 22. yaslanıp 23. sıvazlar 24. kemikleri
25. kâğıt oyunu 26. öldü 27. evimizde 28. anahtar açkı 29. inanç 30. geçici 31. iniltilerini
ARVADLARIMIZIN HALI
Azerbaycan (Türk) arvadlarmm hal-hazırdaki veziyyetleri
(c.III, s. 133-139)
... Arvad sözünü ifade eden lefzler Farsça uşağının namusu böyük arvadmkından çox hesab
"zen" ve Türkçe "qadın"dır. "Zen" vurmaq mes- olunur. Bunu uşaqlara da telqin edibler. Odur ki,
derinden emel gelib, "qadm" ise emr etmek demek arvadlar pencereden küçeye ve ya çeperden dı-
olan "qadamaq" dan. Bu lefzlerin esil me'nası Fars- şarıya baxdıqda oğlan uşaqları arvadlara mane
lar ve türkler arasında arvadm alçaq bir mövqe olurlar ve sözlerine e'tina olunmayanda da daşa ve
meşgul etmeyine delalet edir. "Vurmaq" ve "emr ağaca el atıb dediklerini yerine yetirirler. Bele "na-
etmek" sözlerinden cehalet eyyamının qoxusu muslu" uşaqlar hemişe atalarından "berekallah"
gelir. O zamanlar da arvadın şexsiyyeti nezere alın- alırlar.
mazdı. Onlar qul ve esir kimi ömür sürmekte idiler. Atalıq riyaseti ebedi olmağına göre her kes öz
Üçüncü lefz Azerbaycan Türkcesinde işledilen sağlığında qızmı ere verib "başından redd etmeye"
"övret" sözüdür, "övret" Erebce insan bedeninin çalışır.
görünmesi ve gösterilmesi eyib sayılan ve haram "Gözün göre-göre ver qızmı başmdan redd
olub namzada örtülmesi vacib olan yerleridir. "Öv- ele";
reteyn" kelmesinin de "övret"den olduğunu ve di- "Qızı evde saxlayıp un çuvalına tay et-
limizden mezmunda is"temal edildiyini nezere al- meyeceksin ki?";
dıqda deye bilerik ki, "öret" bedinin qol, qılça ve "Oğluna qız axtarınca qızma oğlar axtar" vs.
döş kimi açılmağı eyib hesab olunan üzvlerine de-
yilmeyib, mehz aleti-tenasülü ifade eden bir kel- On yeddi, on sekkiz yaşma çatdıqda qız "bed-
medir. bext olub ocaq başında qarımış" hesab olunur. Bele
"Övret" in dilimizde "arvad" menasında olduqda da hemişe ere verilmeyi istenilen qızlarm
is'temal olunmağına meşhur Tövrat xurafatı da sayı artır:
te'sir etmiş gerek olsun. Bu xurafata göre arvad ki-
şinin qabırğasından emele gelib, pes, arvadm her "Ağ dolağım sağ olsun, Qoy
cehetden kişiden alçaq olmağı tebiidir. Doğrudan tapılmayan qız olsun".
da el nezerinde arvad axmaq bir şey hesab olunur.
Bu fikri atalar sözü beyan eder: Subay oğlanları evlenmeye sür'etle mecbur
"Arvadın saçı uzun olar, axlı gödek"; eden bir sebeb. olmadığından qızlara teleb az olur.
"Arvad nedir ki, dediyi de ne ola?"; Tebiidir ki, erzin çoxluğu ve telebin azlığı malı qiy-
"Arvadın xirdeyi olmaz"; metden salır. Bu sebebden de subay qızların sayı
"Ata ve arvada e'tibar yoxdur"; artdıqca qedir-qiymeti de azalır.
"Arvaddan vefa, zeherden sefa" ve s. Valideyn telaşından savayı qızlarm özlerinde
Bu vefa ve e'tibarsızlıqdan arvadı özbaşma ere getmeye artıq meyi görünür. Bunlar ata evin-
qoymaq olmaz, onlar hemişe kişilerin tehti- den çıxmağı özlerine qenimet bilirler. Çünki bir te-
emrinde saxlanmalıdırlar. Bele de edirler. Çhzlar refden cemi ev işleri bunların üstlerine tökülür, o
evlerinde atalarına tabe olurlar. Ata ailenin (kül- biri terefden de aileden qızlar ile oğlanlara tefavüt
fetin) söyüyü ve sahibidir. İndi bir çox yerlerde qoyulmağı qızlara xeyli vaxt ağır gelir. Çox va-
uşaqlar atalarına "ağa" deyirler. lideynler oğlanlarını artıq derecede istediyi halda,
Ataya kağız yazılanda "sahiba" deye başlarlar. qızlarına qarşı nifret ve acılıq besleyirler. Tez-tez
Ata olmadıqda qızlar qardaşlarımn ve qeyri qo- analar qızlarmm başına çırpırlar:
humlarmm tehti-riyasetine keçirler. Kişiler (er-
kekler) qohum qızlarını ve arvadlarını gerek yad- "Seni olunca suya döneydin";
lardan gözleyerler. Onlar ayaqlarınm me'lum "Seni allah mene verince bir qara daş vereydi"
daireden ireli qoyduqda, memaniet edib ağır ten- vs.
behden de çekinmirler. Kişiler (erkekler) bu barede Biçare qızlar valideynin bele edaletsizliklerini
ne qeder diqqetli olsalar bir o qeder namuslu hesab düşüne bilinirler. Bunu bayatı gözelce beyan edir:
olunurlar. Bunlar onun üçündür ki, camaatımız ar-
vadlara inanmır ve onları namuslarını özleri mü- Meşedi, kerbeleyı, men hacıyam,
hafize etmeye müsteid bilinirler, bir balaca oğlan
Ağ üzde qoşa xalın möhtacıyam.
İkimiz bir ağacın meyvesiyik, qovur. Behrameli arvadmm qaçmağmdan xe~
Bes neden sen şirin, men acıyam? berdaro lub ona tenbeh elemek üçün tutub el-
ayağm bağlayıp sabahadek döyür, nece defe elin-
Övladm birinin "şirin" ve birinin "acı" sa- deki xencerle başını kesmek isteyir. Sehere yaxm
nılmağı qıçları ere getmeye, ye'ni yeni bir heyata Behrameli yorulub yatır. Arvad bundan istifade
çıxmağa daha artıq vadar edir. Eve bir yad arvad edib bir nov iplerden xilas olur,çıxıb qaçır. onun
geldikde diqqetle qulaq asırlar görsünler elçi deyil tappıltısma qaynı Ali Şeyx oyanıb dalınca bir gülle
ki? atır, amma gülle deymir. Biçare arvad yarımcan
Elçi olduqda arzuları bu olur, evdekilerin halda qaçıb qurtarır ve polise penah aparır".
"ağzı yaxşıya açılaydı" belke onlan ere vereydiler. Zenimce, nikahın alış-veriş olub, satdığı şeyin
de qız olduğuna bu deliller kifayetdir. Bizim hem-
"Yağış yağar, qar çiler, miletimiz türkmen xalqmın meişetine müraciet edi-
Çapını kesib elçiler. rikse, onlarda daha açıq qız alış-verişi görerik. İran-
Dedem deyir qoy verek, dan ve ya qeyri yerlerden qızlardan getirirler.
Nenem deyir qoy görek. Onlarm zahir ve işgüzarlıqlarma müvafiq qiymet
Dilin lal olsun, mama qoyurlar. Müştireler alırlar, pulun yarısı qabaqca
Sen de bir dillen görek... verilir ve yarısı da sonra, hergah sonra pul lenge
düşerse, qızı çekib aparırlar. Biz qız alış-verişine
Demeli, "dili lal olmuş mam" da razı olsa, qızı medeni bir reng vermişik. Meselen, kebine qızm
ere veresidirler. Qızların ere getmek meyli aşa- qiymeti kimi baxmayıb onu qızm gelecek te'minatı
ğıdaki ata ile qızm sohbetinde daha da aydın beyan hesab edirik. Bundan elave be'zi qaydalar var ki,
olunur: zahirden baxdıqda bele güman edirsen ki, eqdi-
nikah bizlerde qızm razılığı ile olur. Meselen, qız-
"Qızım, sene corab alım? dan şâhidler xesber alırlar ki, razısanmı? Bunun ca-
Yox, dedecan, ağrın alım. vabmda qız çarşabm altında başını terpedir. Bele it-
Qızım sene başmaq alım? tifaqlar tek-tek tapılır ki, qız razılıq vermesin.
Yox, dedecan, ağrın alım. Çünki ana razılıq verenden sonra qız razılıq ver-
Qızım, seni ere verim? mese, o qız el nezerince binamus ve biedeb sayılır.
He, dedecan, ağrın alım. Elbette, bele "razılığın" ne derecede batil olmağı aş-
Derdden xeberdar dede... kardır. Evvela, qızları bizde çox vaxt uşaqlıqda ere
Bunu bayaqdan deyeydin, verirler. Atası evinden çıxdıqda eylencelerinden
Şekerçöreyi yeyeydin..." göz yaşı axıda-axıda ayrılır. İkincisi, qızlar valideyn
riyaseti qabağmdan öz re'y ve şexsiyyetlerini bü-
Qızlar ere verildikde nişanlılarının en zahirini ruze vere bilinirler, bisavadlıq ve avamlıq da bir te-
görürler ve ne de deruni aleminden xeberdar olur- refden qollarım qırır. Üçüncüsü, qızm razılığını sor-
lar. Çünki qızlar şexsiyyetsiz ve ixtiyarsız bir şey- duqda demirler ki, seni kime veririk, ya qız ere
dir. Atalıq riyasetinin qabağında onlar yox ki- verildiyi adamın zahirinise de görmür.
midirler. Onların geleceyi atalarına bağlıdır. Her Bele olan suretde qızlarımızdan asuda re'y
kese ere vermeye ve hiç vermeyib evde saxmalaqa gözlemek olmaz ve onların verdiyi razılığ da bit
tekçe atalar faili-muxtardırlar. qepiye deymez. Bu qayda ancaq "hiyleyi şe'ri"
... Atalar qızlarmı ere verdikde qızm cemi ix- üçün icra lunur. Be'zi vstraliya vehşilerinin ara-
tiyarmı erine verirler. Erin riyasetinden edaletsizlik sında buna benzer bir adet var. Lakin çox qızlarmm
baş verdikde ata işe. qarışıb qızınm terefini sax- qaçınlmağma atalar re'y verMer. Bele olduqda büt-
lamağa özünü haqlı bümir. Çox qızlar erlerinin ref- leri özlerinden rencide-xatir etmemek üçün atalar
tarmdan şikayet etdikde atalarından cavab alırlar: qız aparan oğlanı tutub başlayırlar bunların qa-
ixtiyar onundur, er arvadm sahibidir. bağında döymeye. Bununla vehşiler allahlarına
Görün bu barede qezet ne yazır: "Quba qezası me'lum edirler ki, qız qaçırmadan onların xeberleri
Nüvedi kendinin sakını Behrameli Feteli oğlunun olmayıb. Bizim "hiyleyi-şe'rimiz" bu vehşilerin hiy-
arvadı atasının evine qaçıb erinin onu çox döyüb lesine benzeyir. Tefavüt burasındadır ki, onlar büt-
eziyyet elemeyinden şikayet edir. Atası qızınm te- lerini aldadırlar, biz hem allahı, hem de özümüzü
refini saxlamağın yerine biçareye acıqlanıb geri aldadırıq...
AZERBAYVAN EDEBIYYATINA BİR NEZER- ŞİFAHİ VE YAZILI EDEBİYYAT

(Yusuf Vezir Çemenzeminli, Azerbaycan Edebiyatına bir Nazar, İstanbul-1920, s.9-11)

Her bir milletin edebiyyatı misli bizim dexi Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi XI esri-thicrinin
edebiyyatımız iki qisme ayrılır: şifahi ve yazılı. ortasında Tebriz'i geçmiş ve orada 78 eded divan
Azerbaycan şifahi edebiyyatı Türk xalqmm qüv- sahibi "fesihül-lisan", "Bediül-beyan", "emlehül-
veyi-fikriyye ve zihniyyesinin mehsuludur. Yazılı şüera", "erbabi-mearif" olduğunu xeber verir. Ya-
eserler ise son zamana qeder fars te'siri altında veri, Sabi, Saibi, Elhemi, Sakeri, Cai Razi, divan sa-
olmuş. hibi Seyyidi ve Ehedi... kimi adlar sadalayır.
Şifahi edebiyyatımız türk milleti qeder qe- Yene eyni seyyah Tebrizde "Sürxab" unvanlı
dimdir, onun ilebirlikde Altay dağlarından çıxıb, qebristanlıqda Enveri Zehireddin Faryabi, Feleki
ölkeler istila edib, çox tecrübeler qazandıqdan Şirvani, Şemseddin Sübhani, Feleki Şirazi kimi şa-
sonra Azerbaycanda yerleşmiş, oturmuşv e sulh- irlerin defn olunduqlarım xeber verir.
perver bir heyatın, rahat ve farağat bir yaşayışın Evliya Çelebi'nin rivayetleri mübaliğeli olsa
felsefesini axtarmış. bele, Azerbaycanm paytaxtı orta Şerqin yegane
Yazılı edebiyyatımız başqa bir yolda inkişaf türk merkezi olaraq şair ve erbabi-elm adamları
edib. Fars medeniyetinin te'sirinden doğub, böyük özüne celb ede bilirdi. Bu hal tebiidir. Lakin indilik
sarayları, tenteneli meclisleri oxşayaraq insanların Evliya Çelebi'nin xeberlerini tehqiq etmeye eli-
mümtazlarına mal olmuş. Ancaq Türk qövmü yer- mizde kafi me'lumatımız yoxdur. Gelecekde Şerg
leşdikce edebiyyatımıza öz sadeleyini, öz ruhunu ve Qerbin kitabxana ve müzeleri tedqiq olunarsa,
vere bilib. Edebiyyat get-gede saraylardan, eşraf ve zenn edirik ki, bir çok meseleler aydmlaşar.
e'yan meclislerinden xalqa doğru axmağa başlayıb. Hacı Kemal "Cameünnezair" inde 266 "kamil"
Ve uzun müddet Fars bürokratimzmi ile türk de- şairlerin eserlerinin numunelerini toplayıb. Lehçe
mokratizmi mübarize etmiş ve axırda türk xalq- e'tibarı ile bu şairlerin bir çoxları Azerbaycan'a
çılığı qelebe çalmışdır. mensubdurlar. Lakin bir çoxlarınm tercümeyi-
İşte edebiyyatımızın keçdiyi yollar. hallarm dair elimizde heç bir vesiqe yoxdur.
Bu yolları tedqiq etmek üçün Azerbaycan dair Gilanlı "sadiqi"nin tezkiresi bir az bize izahat
yazılanlara müraciet etmeliyik. verir: Qarpa oğlu Şahqulu bey, Tebriz'de hekim
Osmanlı coğrafiyyun Katib Çelebi Azerbaycanı Bedii, Pirqulu bey, Tenhai bey, Mövlana Kelbeli
tesvir ederken ricallarına dair yazır: "Bu iqlime Tebrizi kimi bir çox şairlerin qısa tercümeyi-
mensub olan meşahirden Xaqani-Kebir Menuçehre hallarmı ve şe'rlerinin numunelerini gösterir.
mensub şair meşhur olub beş yüz seksen ikide Lakin esli divanlar toplanmasa, divanı ol-
vefat etmişdir. Feleki şair; ve Mövlana Kemaleddin mayanların şe'rleri elde edilmese qeti bir hökm ver-
Mesud ki, kelam ve mentiq ve hekimanda feridi- mek olmaz. Çünki Azerbaycan türklerinde bir çox-
esrdir, doqquz yüz beşde vefat etmişdir, ve Möv- ları Fars dilinde yazmışlar. Fars Edebiyyatma
lana Nasirredin ki, oğlu Rum'a gelmişdir ve Möv- xidmet etmiş bir şexsi Türk Edebiyyatmm mensub
lana Rükneddin ki, tibbde yedi-tulaye sahib idi. etmek eceba olurmu? Alman şairi Henrix Heyne
"Mirati-Şefayi" Ebülfeth Sultan Mehemmed xana irqen yehudi idi. Lakin heç kes ona yehudi şairi
te'lif etmişdir. Ve Mövlana "Yusufi Xarabaği ki, Mir- demir. Çünki eserlerini alman dilinde yazıb
zecan şagirdidir, mekulatda mahir idi. Bu esrlere
qerib zamanda vefat etdi. Ve Ebül-Ula Gencevi Şir- Zennimizce, Azenbaycan Edebiyyatmm baş-
vanda şairi-meşhurdur. Ve fükhayi-şafeiyyeden te- langıcını ehemiyyetsiz me'lumatlara istinaden
beqat sahibi Tiflisidir. Ve "Qanunül-edeb" sahibi te'yin etmek olmaz. Bizce yazılı edebiyyatın baş-
daxi ol beldeye nisbet olunur." lanması yazılı eserlerin meydana gelmesinde de-
Feleki, Ebül-Üla ve s. Azerbaycan'a mensub yildir. Edebiyyata q%vvetli bir sirna7~ıqtidarlı bir
edilirse de, bunlara dair lazım derece me'lumatımız qelem başlaya biler.
yoxdur. Mehemmed Mö'min Feleki Xaqani ile mü- Bunun üçün, madam ki, elde etdiyirhiz
asirdir. İkisi de Genceli Ebül-Üla'nm şagirdi ol- me'lumat lazım derece edebi tariximizin evvelerini
muşlar ve eyni zamanda Şirvan şahı Menuçöhrün tenvir ede bilmir, yazılı edebiyyatımızın banisi olaı
meddah şairlerindendir. Eserleri Fars dilinde ya- raq ancaq "Nesimi"ni göstere bilerik.
zılmış olmalıdır.

You might also like