You are on page 1of 4

Tüketici Davranışları Açısından Tahsil Yücel’in “Kumru ile

Kumru “ Romanının Çözümlenmesi :

Reha BAŞOĞUL
© 2005

Çözümleme için:
http://www.rehabasogul.com

Tahsin Yücel’in insan-eşya ilişkilerini sorguladığı romanın kadın kahramanı Kumru, tipik bir
köy kızıdır. Kumru köyde meraklı, herşeyi içinde sorgulayan, geceleri yıldızların oluşum
sebebini merak eden biri olarak başkalarının eskilerini giyen , okula günah görülmesi nedeniyle
gitmemiş ve bu yüzden okuma-yazması olmayan biridir. Şu ana kadar aldığı tüm bilgileri
Meryem Ebe’si kendisine vermiştir. Köy yaşantısı içinde içine kapanık ve teknolojik ve modern
bilgilerden yoksun ve de baba otoritesinin bulunduğu bir ailenin mensubu biri iken, bir gün
görücü usulüyle İstanbul’da kapıcılık yapan Yarma Haydar’la gönlü olmadan görücü usulü
evlendirilir. Yarma Haydar’ın ise kendisine daha önce yanında çalıştığı ama sonra namus
problemleri yüzünden ayrıldığı ve hala kendisi çok seven zengin bir hemşerisi olan İsmail
Bey’in yazıhanesinden ayrılıp, İstanbul’da kapıcılık yapmaya başlamış biridir. Güçlüdür ve
saygı duyulan kişiliğinin yanında köy ahalisine göre İstanbul’da kapıcılık yapmak oldukça
önemli bir mevkidir. Ve Yarma Haydar, İstanbul’da sıkışık apartmanlardan oluşan bir sokakta,
İsmail Bey’in apartmanındaki kapıcı dairesinde çok az eşya ile dolu bir evde Kumru ile
yaşamaya başlarlar. Aslında ev, kalorifer dairesinden geçilerek çıkılan ve küçük bir bahçesi ve
içinde bir ağaç olan bir odadan ibarettir. Ancak Kumru’ya göre bu oda, onun mutluluk kaynağı
olmuştur. Zira köydeki gibi çeşmeden su taşımıyor, yer yatağı yerine somya yatakta yatağı
toplamak zorunda kalmıyor, istediği zaman bir düğmeyle lambaya açıp
kapatabilmektedir.Yarma Haydar ise bir önceki işinden kalan kravatları, takım elbiseleri ve
kunduralarının dışında , apartman sakinlerinden birinden satın aldığı döner bir müdür koltuğuyla
ki herkes bu koltuğu o kadar çok Yarma Haydar’ın sert görünümüne yakıştırmıştır, zaman
zaman iki kat alttaki evinin merdivenlerinden yukarı çıkarıp Zippo çakmağıyla sigarasını yakıp
poz vererek havalı biri olarak insanların aklında yer etmiştir. Çevresinde otoritesine
düşkün,boylu poslu,iyi ve dürüst biri olarak tanınmaktadır. Kumru ise onun bu özellikleriyle
gurur duyarken, görücü ve isteği dışıyla evlendirilmesinden dolayı bir soğukluk bulunmakta ve
onu az konuşkan, kötü kokan, horlayan biri olarak görmektedir.

İlk başta tek sokaklı bu muhitte yaşarlarken, kısa sürede 7-8 sokak daha yapılan bakkalın
kasabın manavın çoğaldığı, on sokak ötede büyük bir hal açılmıştır. Aradan geçen sürede ise
Kumru ile Haydar’ın biri erkek(Hakan) biri kız(Sultan) ikiz çocukları olmuştur. İlerleyen
senelerde Sultan, çıkan sesleri tekrar eden zihinsel sorunlu bir çocukken Hakan, oldukça zeki ve
yenilikleri takip eden bir çocuk olmuştur. Yarma Haydar, kızının bu durumuna oldukça
içerleyerek psikolojik bir tramva yaşamış ve apartmandaki görevlerini aksatmaya ve gece geç
eve gelmeye başlamıştır. Kumru onun apartmandaki çöp,temizlik işlerini de üstlenmek zorunda
kalmaktadır. Bu zorunluluk; Kumru ile Haydar’ın arasını açmıştır. Diğer yandan da apartman
sakinlerinin çöplerine bakıp insanların temiz şişelerini çöpe atmalarına şaşırmaktadır. Zamanla
gündelik temizliklere de gitmeye başlayan Kumru, gittiği evlerdeki telefon,televizyon,düdüklü
tencere,fırın,halı gibi eşyaları büyük bir dikkatle incelemekte ve işlevlerini öğrenmektedir.

Kumru’nun kızı Sultan ise , arkadaşının bir kasetçalarındaki şarkıyı aynen tekrarlayıp okuyarak
herkesin dikkatini çekmiştir ve kendisine sesiyle hayran bırakmıştır. Bunun üzerine Yarma
Haydar, kızının bu yeteneği yüzünden önceki tramvayı atlatarak işine geri dönmüş ve kızının bu
yeteneği yüzünden ona bir kasetçalar almayı istemişler ve kısıtlı paralarını da bunu satın almak
için harcamışlardır. Ve kızlarının kasetçalardan tekrar ederek söylediği türküyü tekrar tekrar
dinleyerek duygusal bir dönem geçirmişlerdir. Zamanla bu duygusal tutku yerini boşluğa
bırakırken, Kumru, gündeliğe gittiği doğma büyüme İstanbullu modern ve evli bir kadın olan
Tuna Hanım’la aralarında bir sıcak dostluk oluşmaya başlamıştır. Tuna Hanım, ona giyinmeyi
saçını açmayı, eşyaları kullanmasını öğretir. Burda ilk kez bir buzdolabının içini ve ne işe
yaradığını görmüştür. Kumru içindeki gıdalardan ve buzdolabından oldukça etkilenmiştir ve
mahalledeki diğer tanıdığı insanlara devamlı Tuna Hanım’ın evindeki eşyalardan özellikle
buzdolabı ve içinden bahseder olmuştur. İçindeki bu tutku onu Tuna Hanım’a markasını
sormaya kadar itip “Vestigos” cevabı alınca da gitgide yükselen bir tutkuyla onun temizliğini
daha içten yapmakta ve daha dikkatli süzmektedir. Onun bu tutkusu, Yarma Haydar’la olan
ilişkisine tesir etmiş ve kendisine bir Vestigos almazsa memlekete döneceğini söyleyerek tehdit
etmiştir. Bu tehditin karşısında Yarma Haydar, mahallenin “herşeyi bilen adam” olarak tanınan
Bilal Dayı’ya gidip, bu dolabı nerden alacağını öğrenmesiyle olumlu karşılık bulmuştur ve
Kumru’ya bu dolabı alacağına söz vermiştir. Kumru ise buzdolabına olan tutkusu karakterine
yansımış, daha büyük bir hırsla hayata sarılmış ve çevresi tarafından buzdolabına olan tutkusu
yüzünden daha bir dinlenir ve saygı görür olmuştur. Nitekim Bilal Dayı’nın onlara bulduğu bir
çok çeşit buzdolabını reddetmiş ve sadece Tuna Hanım’ının buzdolabının aynı olması
konusunda diretmiştir. Ayrıca taksitle değil, borç yerine nakit almak konusunda da oldukça
kararlıdır. Dolabın parasının yarısından fazlası hazır olup, dolabı yine Tuna Hanım’ın eşi olan
Nesim Bey sayesinde almaya karar verirler ve Nesim Bey de kendilerine parayı
tamamladıklarında bir Vestigos almak için yardımcı olacağına söz verir. Dolaba yakın zamanda
sahip olmanın verdiği etkiyle Kumru’nun gözü başka bir şey görmez olmuştur ve devamlı Tuna
Hanım’ın evine gitmek için fırsat kollamaktadır. Dolap parasının tamamlandığı an herkeste bir
heyecan başlamış ve Kumru ve ailesi, Nesim Bey ve eşi Tuna Hanım bir mağazaya giderek
sonunda Vestigos’ları almışlardır. Mahallede sıradan bir olay olarak algılanan yeni bir
buzdolabının gelmesi, Kumru’nun etrafına bu kadar tutkuyla bahsetmesi sayesinde herkes
tarafından beklenen bir olay haline gelmiştir. Kumru buzdolabını içi dolu geleceğini sandığı için
oldukça büyük hayal kırıklığına uğrasa da dolabın geldiği zaman bütün gün dolabın başında ona
bakarak zaman geçirmiştir.

Tuna Hanım’ın da kendisinin evini ziyaret etmesinden sonra, dolabın boş olmasından canı
sıkılarak , Kumru’yla birlikte bir süpermarketten alışveriş yapar ve kredi kartıyla ödeme yaparak
dolabın tıpkı Tuna Hanım’ın buzdolabısı gibi dolu olması artık gerçekleşir. Kumru, artık dolabı
gıdalarla kendisinin doldurması zorunluluğunun farkına varır. Ama tek başına, Tuna Hanım gibi
yeni görüp öğrendiği süpermarket’in varlığıyla oraya gidecek ne bilgisi, ne de maddi imkanı
vardır ve bu yüzden içini bir mutsuzluk kaplasa da , yine de bunu da başaracağına kafasını
koymuştur. Buzdolabının işlevi gereği gıdaların dışında da onlara yeni eşyaların gerekliliğinin
de yolunu açmıştır. Saklama kapları, bardak, sürahi gibi eşyalara ihtiyaç doğmuştur.
Yarma Haydar ve çocukları da buzdolabı sayesinde ilk defa zengin bir sofrada yemek yemişler
ve buzdolabının gelmesiyle Haydar, Kumru’yu artık daha çekici görmektedir. Haydar,
Kumru’nun bardak, dolabı açması ve servis yapması gibi bir çok hareketini izleyerek ona karşı
hayranlığı ve arzusu artmıştır. Zira artık aralarında bir tutkunun konusu ve ortaklaşa paylaşıkları
bir hayatın içinde hedef birliği ilişkisi doğmuştur. Artık Kumru, Haydar’ın kendisiyle sevişmesi
için yıkanma şartı koyuyor, istediklerini yaptırdığı zaman Haydar’ın bu isteğine karşılık
veriyordu. Zaman içerisinde de Kumru, buzdolabı kullanımı konusunda iyice bilgilenmiş ve
ailesine ve gündelik gittiği evlerin kadınlarına da bu konuda ders verir nitelikle konuşmaktadır.

Artık Kumru, özgüveni olan, kendini üstün gören biri haline gelmiştir. Nitekim buzdolabının
boşaldığı anlarda yenisinin alınması gerektiği konusunu Haydar’a açtığında, Haydar kendi
bakkallarından yenisini alacağını söylemelerine rağmen, Kumru bu çözümü beğenmemiş ve
tıpkı Tuna Hanım’ın yaptığı gibi gittiği Migros’tan alışveriş yapmaları gerektiğini söylemiştir.
Migros’a nereden, nasıl ulaşacaklarını bilmediğinden yine Bilal Dayı’ya sormuşlar ve o da nasıl
ulaşacaklarını anlatırken, hangi ürünü nasıl alacaklarını anlaması için mutlaka kendilerine göre
günah olarak gözüken televizyon almalarını ve orada yayınlanan reklamları izleyerek
bilgilenebileceklerini şart koşmuştur. Bilal Dayı’nın hem dini vecibelerini yerine getirmesi hem
de televizyon seyretmesi onları günha olmadığı konusunda ikna etmiş ve televizyon satın
almaya karşı önyargıları kalkmıştır. Gittiği gündelik temizlik yaptığı evlerde oldukça
televizyon görmesine rağmen merak duyup incelemeyen Kumru, artık Bilal Dayı’nın bu
şartlamasıyla yaratılan ihtiyacı karşılamak için bu sefer de Tuna Hanım’a sorar. Tuna Hanım,
ona televizyonun avantajlarını söylemesinin dışında, yine bir kadının nasıl giyinmesi, nasıl daha
cazibeli gözükmesi konusunda da onu bilgilendirip aynada gerekli denemeleri yaparak onun
içgiyim eşyaları giymesini de aklına sokmuştur. Marketi bulmaları konusunda ilk denemeleri
hüsranla sonuçlanırken, oğlu Hakan, ortaokula giden arkadaşı Yıldırım’ın orayı bildiği ve
isterlerse kendisini götürebileceğini söyler. Yıldırım’la birlikte Migros’a vardıklarında neyi,nasıl
ne kadar tüketeceği konusunda bilgisi olmayan Kumru’ya, artık çok akıllı bir yolgösterici
olduğuna inandığı Yıldırım yardım eder. Bu sırada, orada gördüğü diğer buzdolablarını da
inceleme fırsatı bulan Kumru, kendi buzdolabı markasının yanında bunların büyük ve pahalı
olsa da değersiz olduğunu savunur ve yaptığı bu satın almadan memnuniyetini tekrar dile getirir.
Zamanla tipik bir tüketim ailesi kimliğine kavuşan Kumru ve ailesi, birbirileri arasındaki
konuşmaların tamamı neredeyse bunun üzerine kurulmuş , eşya kullanım, bakım ve sunumları
zamanlarının çoğunu alır bir aile kimliğine bürünmüşlerdir. Keza Haydar da, eşinin bu
değişiminden oldukça etkilenmiş, daha önce çalıştığı ya da gittiği yerlerde defalarca gördüğü
içgiyimli kadınların yanında Kumru’yu daha çekici bulmuş ve hayranlığı iyiden iyiye artmıştır.

Kumru, yaşanan bu değişimden oldukça mutludur. Yeni düzeniyle hergün evinin eşyalarının
bakımını, gıda ihtiyaçlarını, bittiğinde tekrar süpermarketten tedarik etmesi, zaman zamansa
aslında markete gitmeden önce ihtiyaç listesinde olmayan kimi nesneleri de alarak gitgide
kendini alışverişe kaptırmış biri olmaktan dolayı hoşnuttur. Öte yandan giyimiyle de dikkat
çeken Kumru, bu süreçte başörtüsünü de çıkarmasını isteyen Haydar’ın kıskançlıklarıyla
karşılaşmış ve beğendilen fiziğiyle diğer mahalle kadınları ve kapıcı kadınları arasında da
dedikodu konusu olmuştur. Alınan bu eşyalarla cinsel kimliklerine renk geldiğini düşünen çift,
daha arzulu sevişir hale gelmişlerdir.

Aradan bir süre geçtikten sonra, her zaman büyük bir tutkuyla yaptığı bu yeni düzenin işleri
Kumru için artık tekdüze işler haline gelmişti. Kendisini sıradan hissediyor ve çalışıp daha önce
yücelltiği evin eşya ve gıda ihtiyaçlarını ve bakımını karşılarken çevresinin onu takdir edeceği
yerde yermesine anlam veremiyordu. İyice sıkılmaya başlamıştır bu hayattan. Yeni bir arayış’ya
Bilal Dayı’nın tavsiye ettiği ve mahallede herkeste olan televizyondu. Televizyon duydukları
kadarıyla herşeyi anlatan, söyleyen içinde bir konu hakkında bilgiler barındıran bir aletin
yanında başkalarında olup kendisinde olmaması yüzünden bir eksiklikti. Yine konuyu Haydar’a
yanında bir çamaşır makinesi de olması gerekliliğiyle birlikte açtığında Haydar, alınan her
eşyanın Kumru’nun çekiciliği ve ona olan hayranlığının arttırdığını da düşünerek “tamam” diyor
ve bunun için kendisi açısından anısı olan yadigar yüzüğünü bile satmayı göze almaktadır.
Haydar, Kumru’nun bu isteklerini karşılayamamaktan o kadar çok bunaldı ki, eski çalıştığı
zengin hemşerisi İsmail Bey’e kapıcılıktan tiksindiği ve eşine bir televizyon alamadıktan sonra
yaşamanın bir anlamı olmadığını söyleyerek eski işini geri istemiştir. Bu talebinin İsmail Bey
tarafından olumlu karşılanmasıyla artık Haydar, bu zengin işvereninin sağkoludur ve İsmail Bey
de yaşadıkları apartmanın sahibi olarak onlara apartmanın içinden bir daire vermeyi ve içini
istekleri dahilinde kendisinin dayayıp döşeyeceğini söylemektedir. Haydar ise , eski yadigar
yüzüğünü bu şekilde yere atarak yeni bir döneme girdiğini sanki anlatır gibidir.

Artık Kumru ve Haydar’ın yepyeni bir mutfak,banyo, ve burada kullanılmak üzere eşyaları, oğlu
Hakan’ın bilgisayarı ve kendisine ait odası, kapıcıyken daha küçük bir televizyon ihtiyaçlarını
karşılamaya yetecekken yeni verdikleri siparişe büyük ekran televizyonları ve deniz manzaralı
bir daireleri vardır. Artık eski alışkanlarının aksine ayrı kaplarda yemek yemekte, Haydar yeni
ve şık kıyafetlerle işine gitmekte, Kumru ise eve gelen bunca yeni eşyayı nasıl öğreneceğinin
şaşkınlığını yaşamaktadır. Artık market siparişlerini telefonla verebileceğini bilmesine rağmen,
örneğin çamaşırları yine çamaşır makinesini kullanmasını bilmediğinden ve diğer eşyalara karşı
tutumunda olduğu gibi bozma korkusundan yine eliyle yıkamaktadır. Tüm bunlar için tekrardan
Tuna Hanım’a akıl danışmayı düşünmesine rağmen, artık geçirdiği bir sosyal değişimin ve
varlıklarının olması onda bir suçluluk ve boşluk duygusu yaratmaktadır. Eski kapıcı çevreleri
onları iyice dışlamış ve kıskançlık ve düşmanca görmeye başlamıştır.
Kumru, tüm bunlarla beraber, buzdolabına duyduğu aşk kadar olmasa da televizyona karşı yeni
bir tutkuyla bağlanmış, bütün gün elinde kumandayla televizyon izlemekte ve ekrandan
yansıyanlara karşı sesli cevap vererek eleştiriler ya da yorumlarda bulunmaktadır.. Reklamlara
sıra geldiğinde görüntüleri izliyor ama okuma yazması olmadığı için çok anlam
çıkartamamaktadır. Oğlu Hakan’ın yardımıyla ona kısa sürede okuma yazma öğretmesiyle artık
Kumru, tüm reklamların yazılarını okuyabiliyor ve markaların adlarını okuyup
söyleyebilmektedir.Okuma-yazma bilmesiyle gitgide hayata dair görüşleri çoğalan Kumru,
gözlemlerinin de etkisiyle, televizyonun artık bir yalan makinesi olduğunu düşünüp ondan da
soğur. Bir gün yine televizyon izlerken, bir dizide kapıcı eşinin annesine mektup yazmasıyla
ebeveynlerine karşı duyduğu özlemin arttığını anlar.

Yaşadığı mekanda halı, televizyon, dolaplar gibi bir çok eşyanın aslında anlamsız olduğunu ve
çok boş yaşadığını düşünür ve sevgisizlikten ve ilgilisizlikten kaynaklanan bir bunalım evresine
girer. Eski kapıcı çevresiyle kurduğu samimiyet de artık yok olmuş ve onlara yardım eden bir
hayırsever aile olarak yeni bir konuma sahip olduklarından aralarına mesafe koymaları
gerektiğini düşünmektedir ama diğer taraftan yalnızdır ve arkadaşı da yoktur. Bu yalnızlığına
çare olarak da, istediği zaman dışarı çıkıp hava almak için bir araba alması gerektiğine kendisini
inandırır ve ehliyetin yanında direksiyon dersleri de aldıktan sonra sahip olma aşamasına
geldiğinde hangi marka olacağına karar vermesi için bir süre reklamları izler ve Audi’de karar
kılarak onla geçireceği zamanlar hususunda düş kurmaya başlar.. Ancak Tuna Hanım’ın
arabasının markası aklına gelince Peugeot marka almaya karar verir. Kumru’nun artık bir
arabası vardır ve istediği zaman istediği yere gidebilmektedir. Mahallenin düşmanca
tutumlarından dolayı, arabasının güvenliği için otoparka koymayı düşünürken apartmanın her
zamanki yan tarafındaki boş araziye koyarak bir süre idare etmeği yeğler. Ve bu sırada yan
apartmanın kapıcısı ve çocuklarının arabayı pislemesiyle park sorunu iyice kızgınlık veren bir
hal alır ve Kumru, ailesi içinde huzursuzluk yaratan tepkiler vermeye başlar. Arabanın durduğu
yer ve güvenliği uzun süre mahalleliyle, Haydar ve Kumru arasında gerginliğe neden olmuştur.
Kumru, gitgide bu insanlardan soğuduğunu ve tiksindiğini düşünmektedir. Haydar ise arabasını
pisleyenlere karşı yüksek dozda şiddete varan karşılıklar vermiştir. Kendilerinin bu sınıftan
ayrıldığını düşünmek için Haydar, kurban kesip dağıtmaya ve artık bu rolde kendilerine
bakmalarını eski kapıcı çevresinde düşündürmüştür. umru’nun oğlu Hakan ise derslerini
çalışmasının karşılığında arabanın motorunu çalıştırabilmek için izin isterken, uzun bir aradan
sonra Tuna Hanım’ı ziyaret edip arabasını ona gösterdiğinde Tuna Hanım’da bu yaşanan
değişimin son noktası olarak Kumru hakkında olumsuz bir görüşe sahip olmuştur. Kumru ise
içindeki bunalımın etkisini, zaman zaman arabayla dolaşarak, zaman zaman evde soğuk
içecekler içerek ya da bir kaç tabak çanak ya da ev eşyanının yerini değiştirme işleriyle
geçiştirmeye çalışır.

Günler bu şekilde gelip geçerken, Haydar, mahalleliyle yaşadığı sorun yüzünden öldürülür ve
Kumru iyice bunalıp ve bilinçsiz bir şekilde ortalarda dolaşmaya başlar. Artık Haydar’la ilgili
gördüğü sanrılarla onun için gömlekler, sevdiği için rakı alıp acısını alışverişle azaltmaya
çalışmaktadır. Haydar’ın ölümüyle bir kan davası ortaya çıktığı için artık Kumru’nun ve
çocuklarının da hayatı tehlikededir ve sonunda Kumru bir gün arabasını alıp kendini bilmez bir
şekilde bilmediği bir boşluk içinde kaybolup gider.

You might also like