You are on page 1of 42

KARANLIÚIN AYAK SESLERÜ

KADÜRÜLÜK
Nurer UÚURLU baßkanlİÛİnda bir kurul tarafİndan hazİrlanmİßtİr.
Dizgi - Baskİ - Yayİmlayan:
Yeni GŸn Haber Ajansİ
Basİn ve Yayİncİlİk A.Ş.
Şubat 1999
KARANLIÚIN AYAK SESLERÜ
KADÜRÜLÜK
ÜSMET ZEKÜ EYUBOÚLU
CGAZETESÜNÜN
OKURLARINA ARMAÚANIDIR.
TŸrkiye'nin ‚İkmazlarİ

TŸrkiye, Seluklu Devleti'nin daÛİlmasİndan, bŸtŸn beyliklerin Osmanlİ yšnetimi


altİnda birleßtirilmesinden beri, biri doÛudan, šteki GŸney'den gelen iki Üslam
etkisiyle karßİ karßİya gelmißtir. DoÛudan Üran, gŸneyden Üslam, bu devleti hep
sorunlarla yŸz yŸze getirmiß, i bŸtŸnlŸÛŸnŸ kurmasİnİ engellerle šnlemeye
alİßmİßtİr. GŸney'den gelen Üslamİn bŸtŸnlŸÛe kavußtuÛu, o aÛlardaki
uygarlİÛİ bŸtŸnŸyle sindirdiÛi, šzŸmsediÛi sšylenemez. Üslamİn doÛduÛu
coÛrafyanİn šzellikleri, doÛal yapİsİ biliniyor. †stelik, bu doÛuß yerinin kuzeyinde
ortaya İkan SŸmer, Asur, Babil uygarlİklarİnİn 'miras'İna konabilecek bir yapİda
da deÛildi. Tevrat'İn getirdiÛi eski Mİsİr - Fenike - Übrani kškenli inanlar,
Hammurabi yasalarİnİn yŸzeysel yaygİnlİÛİ yavaß yavaß toplumsal koßullar
niteliÛine bŸrŸnŸnce, ortam bŸsbŸtŸn deÛißti. Üslam šncesi Arabistan'İ bu yŸkŸ
ekemezdi, yaßama koßullarİ šlŸn doÛal yapİsİna uygundu, baßka tŸrlŸ
olamazdİ. Oysa Üran ok eski, šzgŸn bir uygarlİÛİn "mirasİsİ" durumundaydİ.
Toplumsal deÛißmeler bile bu eski uygarlİk verilerinin yšnlendirdiÛi doÛrultuda,
izdiÛi uzun izgi Ÿzerindeydi.
Üran, dİßtan gelen uygarlİk, dŸßŸnce ŸrŸnlerini kolaylİkla kendi Ÿrettikleriyle
yoÛuruyor, karİßtİrİyor, yeniden biimlendiriyordu. Buna karßİn Üslamİn elinde
yalnİzca Tanrİsal buyruklarİ, yšnlendirmeleri ieren Kuran vardİ. Bu kutsal kitap,
verimsiz, kurak topraklar Ÿzerinde yaßayan bir topluluÛun gereksinimlerine
gšreydi, arkasİnda bŸyŸk, etkin, kapsamlİ bir uygarlİk yoktu. Bu kİnanacak,
kŸŸmsenecek bir durum deÛildi, doÛanİn koßullarİna gšre biimlenmiß bir
yaßam alanİydİ. Üslam ilk dšnemlerinde kİlݍ gŸcŸyle baßarİlİ oldu, bŸtŸn evreyi
egemenliÛi altİna aldİ, DoÛuda ‚in - Hind, batİda Üspanya ierlerine dayandİ.
Ancak kİlİcİn gŸcŸ, karßİsİnda kalemi, kolun sindirici aÛİrlİİ dŸßŸnce odaklarİnİ
buldu, yapacaÛİ tek iß, Tanrİsal bildirilerin İßİÛİ altİnda kendinden šncekileri
geersiz saymak, yasaklamaktİ. Bunda da uzun sayİlacak bir sŸre baßarİlİ oldu.
Ancak inancİn etkisi bilimin karßİsİnda gerilemeye baßladİ. Üran, eski ZerdŸßt
inanlarİna dayalİ, kendine šzgŸ bir Üslam yaratmakta gecikmedi. ‚in bu
etkilerden uzak kaldİ, Batİ ise beklenmedik bir bilimsel gelißim sŸreci baßlattİ.
OrtaaÛ'da eski Yunan'İ - Roma'yİ Üslamdan šÛrendi, bu šÛrenme de geniß
kapsamlİ bir yaratİ ataklİÛİna dšnŸßemedi. Üyi, Ÿretken aydİnlar yetißtirdi, ancak
bunlarİ yorumlama dİßİnda, geleceÛe yšnelik uzun soluklu bir aba gšsteremedi.
…te yandan Anadolu'ya yerleßmeye baßlayİnca bambaßka bir bilimsel ortamla
karßİlaßtİ. Anadolu ilkaÛİ Yunan'İn, Roma'nİn kaynaÛİydİ, bu kaynak
OrtaaÛ'dan sonra Batİ uygarlİÛİnİn besleyici odaÛİna dšnŸßtŸ. Üslam bu
dšnŸßŸm karßİsİnda da, kutsal kitabİnİn dİßİna İkmaya, bilime bilimle yanİt
vermeye yanaßmadİ. Kİlݍla saÛladİÛİ baßarİlarİnİn ok uzun sŸreceÛini sandİ,
ißte ilk sarsİcİ yanİlmak bšyle baßladİ. † yŸz yİl boyunca ele geirdiÛi yabancİ
topraklarİ, tarih sŸrecinde, ok kİsa sayİlabilecek bir zaman diliminde yitirdi,
Üspanya'dan sŸrŸldŸ.
Yine Üslam dini doÛußundan yŸz yİl sonra bšlŸnmeye baßladİ. Ülkin "mezhep"
denen kurumlar ortaya İktİ, bšylece Kuran'a dayandİÛİ sšylenen dšrt bšlŸme
ayrİldİ: Hanefilik, Şafiilik, Hambelilik, Malikilik. Bu dšrt mezhep birbiri ardİnca
doÛdu, Kuran'İn yorumlarİna dayandİÛİ ileri sŸrŸldŸ, ancak genel uygulamalarİ
birbirine benzemeyen birer yol tutmakta da gecikmediler. Mezheplerin ardİndan
"tarikat" denen kurulußlar geliverdi. SšzŸn kİsasİ Üslamİ yine Üslam kemirmeye
baßladİ. Tarikattan tarikat, mezhepten mezhep İkİverdi.
Derken, Üslamİn savunuculuÛunu, yalnİzca SŸnnilik kapsamİnda Osmanlİ devleti
Ÿstlendi, onun da baßarİlarİ ancak Ÿ yŸz yİl sŸrebildi. Osmanlİ kİlݍla baßarİlar
saÛlarken Avrupa'da OrtaaÛ'İn šlŸsŸ kaldİrİldİ; HŸmanizma, Ršnesans,
Reformasyon, daha sonra aydİnlanma evreleri baßladİ. Osmanlİ medreselerinde
Kuran, fİkİh, hadis, kel‰m gibi kaynaÛİnİ Kuran'da bulan šÛreti ŸrŸnleri
okutulurken Avrupa gšklerin sanİldİÛİ gibi olmadİÛİnİ, gŸneßin deÛil dŸnyanİn
dšndŸÛŸnŸ gšzlemlerle saptadİ. Osmanlİ inancİ bu bilimsel bulußlarİ, yine Üslam
dŸßŸncesiyle ŸrŸtmeye yšneldi, sonunda Tanzimat dšnemine girildi, bu giriß
Batİ'nİn baskİsİyla oldu, Osmanlİ anlayİßİnİn ilerlemesiyle deÛil.
Batİ'da gelißen bilimsel atİlİmlarİn, Osmanlİ toplumunda yarattİÛİ boßluklarİ
doldurmak, aİklİklarİ kapatmak nerdeyse tarikatlara dŸßtŸ. DŸßŸnelim Avrupa'da
Kopernik, Galilei, Kepler İkİyor, bizde EßrefoÛlu Rumi, Erzurumlu Übrahim Hakkİ,
son yŸzyİlda Batİ'da Newton, Darwin, Max Planck, Einstein, Heisenberg, Driesch,
Huygens, daha adlarİnİ saymakla bitiremeyeceÛim bŸyŸk dŸßŸnŸrler, uygarlİÛİn
doruÛuna ulaßmİß bilginler. Bunlara karßİlİk bizim toplumda da Hoca Hayret
Efendi, Derviß Vahdeti, Üskilipli Atİf Hoca, Said-i KŸrdi, Şeyh Zahid Kotku, Şeyh
SŸleyman Efendi ile benzerleri. GelißigŸzel yazdİÛİm bu adlar TŸrkiye ile Avrupa
arasİndaki uurumun ne denli, gittike bŸyŸdŸÛŸnŸ gšstermeye yeter sanİrİm.
Tarikatİlar arasİnda bu ßeyhlere "mana ordusunun ßehsuvarlarİ" deniyor. Bunlarİ
gŸlmek, kŸŸmsemek iin yazmİyorum, en yŸksek yšnetim aßamasİnda bulunan
kamu gšrevlilerinin onlar karßİsİnda ezilip bŸkŸlmelerini sergilemek istiyorum.
TŸrkiye, Cumhuriyet dšnemini, AtatŸrk'Ÿn yšnetime elkoyuß evresini bir yana
bİrakİrsak, Tanzimat'tan bu yana, bilimsel atİlİmla tarikat İkmazİndan
kurtulamamİß, gelißimle gerileme arasİnda bitmeyen eÛriler izmißtir. †stelik din,
aÛlar boyunca bilimsel gelißmenin karßİsİna İkmayİ kendine ŸstŸn bir gšrev
edinmißtir (geniß bilgi iin bakİnİz: Dr. A. Adnan Adİvar, Ülim ve Din, 1980, ayrİca:
Osmanlİ TŸrklerinde Ülim, 1970). Bu iki İkmaz arasİnda sİkİßİp kalmanİn
nedenlerini yšnetimin tutarsİzlİÛİnda aramaktan baßka İkar yol yoktur.
Yšnetimden sorumlu yetkililer, devletin tabanİnİ sarsİlmaz, saÛlam temeller
Ÿzerine oturtma olanaklarİnİ arayacaklarİ yerde, ßeyhleri kazanmanİn, onlarİn
evresinde toplananlarİn oylarİnİ almayİ birer yaßam ilkesi edinmißler. Oysa
Cumhuriyet yšnetimi kurulmasa, Kurtuluß Savaßİ kazanİlmasa, bu yšneticiler,
ßeyhlerin gšnŸllerini kazanmayİ ama edinenler, gidebilecek cami bulabilecekler
miydi? Üngiliz amiraline sİÛİnan, "yeryŸzŸnde TanrİÕnİn gšlgesi" sayİlan Padißah
Hazretleri Cuma SelamlİÛİna İkabilecek miydi?
Din sorunu, uygar Ÿlkelerde devlet sorunu olmaktan İkmİßtİr, devletin dine
dayanmasİ, dinin devlet kŸtŸÛŸ olmasİ OrtaaÛ ortalarİna deÛin sŸrdŸrŸldŸ,
Avrupa devletleri bu ißi uzun tartİßmalar sonucu sİrtİndan attİ. Oysa, daha
OrtaaÛ'İn birinci yarİsİndan bile kurtulamayan Üslam Ÿlkelerinde "din devleti"
dŸßleri yeniden uykulara girdi. TŸrkiye, Osmanlİ egemenliÛi boyunca, dİß gšrŸnŸß
bakİmİndan din devleti sayİlabilirdi, ancak bu da pek tutmadİ. Sšzgelißi Osmanlİ
padißahlarİndan hacca giden, "hacİ" olan yoktur, padißah "halife" olmasİna karßİn
namaz kİldİrmaz, ßarap ier, algİ aldİrİr, oyunlu eÛlencelere karßİ İkmaz,
onun istemediÛi yalnİzca "Şiilik"ten gelen sİkİntİdİr. Oysa šzŸlmenin baßladİÛİ
dšnemlerde dine sarİlmalar da ivme kazanmİßtİr. BugŸn bšyle bir sorun yoktur,
ancak "din devleti" šzlemleri hİzlanİyor, etkinleßiyor, sšmŸrŸye dšnŸßŸyor.
Osmanlİ tarihlerini okuyun "ßeyhlere iftar yemeÛi" veren bir padißah
bulamazsİnİz. Vakİflar, yoksullarİ doyuran, koruyan kurumlar vardİr, ancak
padißah sofrasİnda, padißahla karßİlİklİ "iftar" eden ßeyhler topluluÛu yoktur.
Oysa 12 EylŸl yİkİmİndan sonra "ßeyhli dervißli iftar sofralarİ" kurulmaya
baßlamİßtİr. Bu uygulamada eskiye giden bir gelenek yoktur. Demek İkmaza
girmenin baßlangİcİ šzlemi duyulan gemißi yeterince bilmemektir.
TŸrkiye'nin tabanİndan geldiÛi sanİlan bu tutarsİzlİklarİn kaynaÛİ tabanİ kaydİran,
yšrŸngesinden İkaran tavandaki yetkililerdir. Demokrasilerde din vardİr, ancak
dinlerde demokrasi yoktur. Demokrasilerde yurttaß, yasalar ortamİnda kalma
koßuluyla istediÛi gibi davranabilir, oysa dinlerde bšyle bir šzgŸrlŸk olamaz. Din
davranİß koßullarİnİ kendi ieriÛine gšre saptamİßtİr, onun dİßİna İkİlmaz,
İkİlİrsa su doÛar, sululuk kavramİ ortaya İkar, iße yetkili yargİ kurumu
karİßİr.
Üslamcİlar, Üslam dininin en demokrat, en šzgŸrlŸkŸ din olduÛunu sšylemekten
geri kalmazlar. Oysa Üslam yšnetiminde ikili, algİlİ eÛlence, tšren, kadİnlİ
erkekli toplantİ, kadİnlar iin toplumsal kurumlarda gšrev yoktur, MŸslŸman
olmayan Hİristiyan kadİnlarla, erkeklerle evlenmek yasaktİr, Üslamİn beß
koßulunu yerine getirmek (hac, oru, namaz, zek‰t, tevhid) dinin uygun gšrdŸÛŸ
bir engel yoksa kesinlikle yerine getirilmelidir. Peki bunun demokrasi neresinde?
Devlet yasalarİnİ din buyruklarİna gšre dŸzenlerse bireysel davranİß
šzgŸrlŸÛŸnŸn kapİlarİ kapanmaz mİ? Afganistan, Cezayir, Suudi Arabistan
šrnekleri šnŸmŸzde. Üslam yanlİß anlaßİlİyor, savİnİ ortaya atanlar, Üslamİn
kendini yanlİß tabana oturttuÛunu bilemiyorlar.
Bir inan kurumu, kendi getirdiklerine uygun bir taban bulamazsa yİkİcİ olur,
eskinin artİklarİnİ yeniden birleßtirerek kendine uydurmaya alİßİr. Ancak
yİktİÛİnİn yerine daha gelißmißini koyamazsa, taban taßİdİÛİ yŸkŸ atar, yİkabilir
de, yİpratabilir de. Bunun šrneÛini oktanrİlİ dinlere karßİ acİmasİz bir yİkİma
baßlayan tektanrİlİ dinlerde gšrŸyoruz. Bu dinler eskiden kalan uygarlİk ŸrŸnlerini
yİkmakla iße baßladİlar; Hİristiyanlİk, ÜlkaÛ uygarlİÛİnİn kalİtİna konduÛu iin
baßarİlİ oldu, Üslamlİk ÜlkaÛÕİ yİkmakla baßarİlİ olacaÛİnİ sandİ, yanİldİ. Bunun
aİk šrneÛi, bugŸn Anadolu kazİbilimin ortaya İkardİÛİ, sergilediÛi ÜlkaÛ
uygarlİÛİnİn ŸrŸnleridir. Osmanlİ inancİ Hilarion KilisesiÕnin taßlarİ Ÿzerinde yeni
camiler yaptİ, ancak o uygarlİÛİn ortaya koyduÛu baßarİlar šlŸsŸnde bir
yŸkselme gšsteremedi. Burada kimi baßarİlarİ gšsterme olanaÛİ vardİr, ok
šrnekler verebiliriz, ancak dŸßŸnsel yšnden o yapİlarla yan yana yŸrŸyen bir
baßarİ bulamayİz. SŸleymaniye eßsiz bir yapİt, ancak bir Sinan daha yok, Kšln
Katedrali eßsiz bir yapİt, oysa ardİndan gelen uygarlİk ŸrŸnleri, dŸßŸnŸrler onun
ulaßtİÛİ baßarİ izgisini kesintiye uÛratmadİ. Kendi baßarİlarİnİ deÛerlendirmek
isteyen bir uygarlİÛİn baßka uygarlİklarİn baßarİlarİnİ da iyi bilmesi, anlamasİ
gerekir. Eleßtiri sŸzgecinden geirilmeyen bir baßarİ ok yanİltİcİdİr.
Bu yanİltİcİlİk bireysel beÛeni duygularİnİn, baßka ŸrŸnleri araßtİrmadan,
genelleßtirilmesi girißiminden doÛar. BŸtŸn insanlarİn eß boyda olduklarİ bir
toplumda uzunluk-kİsalİk šlŸleri geerli deÛildir. Bunu dŸßŸnce yšnŸnden
toplumlara uygularsak kimin baßarİlİ, kimin baßarİsİz olduÛu bilinmez.
YaßadİÛİ aÛda AbdŸlhak HamidÕe ÔÔen bŸyŸk ßairÕÕ derlerdi, ona olduka
yakİn bir ozan, bir yazİsİnda, ÔÔAbdŸlhak HamidÕle ancak Shakespeare
karßİlaßtİrİlabilirÕÕ anlamİnda bir sšz etmißti, bir baßkasİ da Òancak Shakespeare
onun dŸzeyine İkabilirÕÕ demißti. Oysa DanteÕyi, GoetheÕyi okuduktan sonra
bu iki švgŸnŸn ne denli gŸlŸn olduÛunu anlayabilmißtim. Hangi inantan
doÛarsa doÛsun, duygunun deÛer šlŸsŸ olarak alİndİÛİ bir yerde bilimsel
baßarİlarİ anlama olanaÛİ yoktur, šlŸ usun ißidir.
Dinciler, dinci girißimler TŸrkiyeÕyi ÔÔtek sorunlu devletÕÕ durumuna
getirmißler, oysa devlet ok sorunlu bir bŸtŸndŸr, bu sorunlarİn šzŸm yeri de
usun alanİdİr. Osmanlİ devletinde, ortalİk biraz geniß soluk almaya baßlayİnca
ÔÔmedreselerÕÕden yŸkselen alİßİlmİß, kanİksanmİß bir ses vardİ, ÔÔdin elden
gidiyorÕÕ, Osmanlİ devleti škŸß evresine girdi, BaÛdatÕta Kadirilerin sesleri
yŸkseldi, ÔÔßeriat isterizÕÕ. Hangi ßeriat, belli deÛil, ßaßİlasİ bir olaydİr,
ÔÔßeriat isteyenÕÕ Kadirilik yandaßlarİ, ÔÔßeriata aykİrİÕÕ bir kurulußun iinde
yuvalanmİßlardİ. Sonra bu istekler, TŸrkiye Cumhuriyeti iinde gŸndeme getirildi.
Gerekte istenen, cumhuriyet yšnetiminin, laikliÛin kaldİrİlmasİ, dinci bir devlet
kurulmasİydİ.
TŸrkiye bu İkmazlara hangi koßullar altİnda, hangi baskİlar, gerekimler sonucu
sŸrŸklenmißtir, bugŸn aÛİrlİkta olan soru budur. DŸßŸnen, bilimsel yšntemlere
gšre toplumsal sorunlara eÛilen, İkmazlarİ sergilemeyi baßaran bir devlet
sarsİntİya uÛramaz, sarsİntİnİn nedenlerini bilir. Oysa TŸrkiyeÕde İkmazlarİ,
sarsİntİlarİ doÛuran hep ulus yšnetiminden sorumlu olanlarİn tutarsİzlİÛİdİr. Bir
ulusun inanlarİ aktarmasa, dini kendi varlİÛİnİn, kißiliÛinin šzelliklerini,
damgasİnİ taßİmİyorsa onda bunalİmlardan kurtulma olanaÛİ yoktur, o ulusta
dinin kaynaÛİ sayİlan kitabİ bile kendi İkarİna gšre yorumlayan pirlerin,
ßeyhlerin sayİlarİ oÛalİr. †lke sorunlarİnİ kißisel tutumlarİ doÛrultusunda
šzmeye alİßan bir yšneticiden daha kštŸsŸ, daha sakİncalİsİ dŸßŸnŸlemez.
Toplumsal sorunlar toplumsal yšntemlere gšre aİklanİr, kißisel isteklere, kißisel
eÛilimlere gšre deÛil. Toplumsal olanİ, kißisel olanla birleßtirmeye alİßmak
yšneticiyi baskİ yšnetimine sŸrŸkler, bu tutum, ÔÔdevlet benimÕÕ demektir.
TŸrkiye bšylelerini ok gšrdŸ.
Ünsan yapacaklarİyla deÛil, yaptİklarİyla baßarİlİ sayİlİr, deÛer kazanİr. Yalnİzca
insanİn belleÛinde kalabilecek bir dŸßŸnce verimli deÛildir, verim uygulamanİn
ŸrŸnŸdŸr. Uygulanma olanaÛİ bulunmayan bir dŸßŸnceden yarar gelmez.
†lkemizde, Tanzimat dšneminden beri, dŸßŸnce alanİnda ikili bir atİßma
sŸrmektedir. Bu BatİÕya yšnelme-Üslama baÛlanma biiminde deÛil, atİlmasİ
gerekenle binemsenip uygulanmasİ gereken arasİnda sŸrŸp gitmektedir. Bir tŸm
gemißini atamaz, tŸm geleceÛini yeni Ÿretilen dŸßŸncelere gšre yaratamaz.
Devrim, bu ikili atİßmadan doÛar. Yenilenmesi, yeniden biimlenmesi gereken
eskiyi tutar, ieriÛini yeni deÛerlere gšre dŸzenler. Katİlaßma evresine varmİß
uygulamalarİ yŸrŸrlŸkten kaldİrİr. Bu yŸrŸrlŸkten kaldİrma yok etmek anlamİna
deÛil, kİyİya ekmek ißlemidir. Cumhuriyet yšnetimine karßİ İkanlar, Üslama
baÛlanmanİn yararİnİ savunurken, ÔÔbizim gemißimizÕÕ olduÛunu dillerinden
dŸßŸrmezler. Oysa Üslam bizim gemißimiz deÛildir. TŸrk insanİ Üslamdan ok
šnce vardİ, baßka inanlardan, uygulamalardan olußmuß bir yaßam ortamİnİn
toplumuydu.
Bu toplumun isel šzelliklerini yansİtan ilk belgeleri, Orkun YazİtlarİÕndan
šÛreniyoruz. AnadoluÕya gšmenin sonucu bambaßka nitelikte bir yŸzyİla (on
dokuzuncu) deÛin Üslama baÛlanma, ondan sonra Batİ uygarlİÛİndan yararlanma
eÛilimi baßlamİßtİr. ‚arpİßan bu iki dŸßŸnceden Asya kškenli olanİ, Üslam
dİßlamİßtİr, TŸrkÕŸn tarihini Üslamİ benimsemekle baßlatma eÛilimini
gŸlendirmißtir. Bu gšrŸßŸ birok TŸrk tarihisi de benimsemißtir, TŸrk tarihi
1071Õle baßlamİßtİr savİ Üslam kškenlidir, TŸrk tarihi AsyaÕda baßlamİßtİr. Turan
kškenli, TŸrk tarihi Anadolu uygarlİÛİyla birlik, bŸtŸn iindedir, bu gšrŸßŸn
kaynaÛİ Ÿzerinde yaßanan topraÛİn gemißini benimseme kuramİna dayanİr.
Ümdi bu Ÿ ayrİ gšrŸßten BatİÕya yšnelme ile AnadoluÕyu ilk uygarlİk aÛlarİyla
benimseme birbirine yaklaßmİß, bŸtŸnleßmiß gebedir. Üslama baÛlanma ile
1071Õle baßlama (tarih alanİnda) TŸrk-Üslam sentezini Ÿretmißtir, bu da šteki
gšrŸße karßİdİr, bilimsel bir dayanaÛİ yoktur. Nedeni de bir ulusun diniyle
baßlayamayacaÛİdİr. …nce toplum, ulus vardİr, sonra inanlar, dinler Ÿretilmiß,
yayİlmİß, benimsenmißtir, bilimsel gerek budur. Tarih varlİÛİ olmak dŸßŸnsel
yaratmalarİ sergilemekle, kendini belgelemekle baÛlantİlİdİr, varsayİmlarla tarih
olmaz. BatİÕya yšnelme girißimi, kendini bulma, bir uygarlİÛİn aydİnlattİÛİ
ortamda yer almanİn šnemini kavrama atİlİmİdİr. Nitekim BatİÕnİn bilimsel
alİßma yšntemlerinden yararlanarak, Üslam dininden šnce de bir TŸrk
uygarlİÛİnİn varlİÛİnİ, deÛerini, šnemini vurgulayan TŸrk dŸßŸnŸrleri yetißmißtir
(Prof. Dr. Bahaeddin …gel, Üslamiyetten …nce, TŸrk KŸltŸr Tarihi, 1962). Bu
yapİtta kazİbilim verilerine dayanİlarak TŸrk insanİnİn uygarlİk alanİnda gšsterdiÛi
baßarİ kanİtlanmaktadİr. Biz, gerek AnadoluÕda, gerek Orta AsyaÕda doÛup,
AnadoluÕya gšmekle yeniden biimlenen tarihimizi hep Batİ uzmanlarİndan,
bilginlerinden šÛrendik. TŸrk dŸßŸnŸrleri, TŸrk tarihi denince, okluk Üslam
dininin kapsamİnda bir gšrŸßŸ benimser. Gyula Nemeth, ÔÔAttila ve Hunlarİ (ev.
Şerif Baßtav, 1982) adlİ yapİtİnda TŸrk uygarlİÛİyla ilgili kazİbilim buluntularİnİ
šrnek alarak aİklamİßtİr. Bu durumda Üslamcİ tarih anlayİßİnİn tutarlİ bir ierik
taßİmadİÛİ aİktİr. Bir uygarlİk, Üslamcİlarİn sandİklarİ gibi, belli belirli bir olayla,
bir yaratİlİß šykŸsŸyle baßlamaz, dŸßŸnmeyi bilen, evresini deÛißtirmeye,
kendine uydurmaya alİßan bir insan, bir topluluk ister. AdemÕin yaratİlİßİyla ne
tarih, ne de uygarlİk baßlar. UygarlİÛİn ilk kaynaÛİ inanan deÛil dŸßŸnen insandİr.
DŸßŸnmek inanmaktan šncedir, dŸßŸnemeyen inanamaz, inancİnİ bir saplantİ
durumuna getiren de dŸßŸnemez.
AtatŸrk devrimlerinin amacİ dŸßŸnen insan yetißtirmek, dŸßŸnmeden inananlarİn
baskİsİndan genlerimizi kurtarmaktİ. KaynaÛİ hangi kutsal gŸ olursa olsun,
baßkalarİnİn buyruÛu altİna sokulmuß bir ÔÔakİl, akİl deÛildirÕÕ. Ünsan
istencinin dİßİnda kalan bir eylem de us ilkelerine aykİrİdİr. Usla bilincin atİßtİÛİ
yerden inan fİßkİrİr. Din buyruklarİna uyma koßuluyla girißilen eylemlerde usun
sorumluluÛu yoktur, ancak usun aydİnlİÛİnda yŸrŸyen insan sorumlu olabilir, bu
nedenle insan deÛer kazanİr.
Kimse dine karßİ İkmaz, din adİna yapİlanlarİn dinle baÛlantİsİ araßtİrİlİr, varİlan
sonu olumsuzsa karßİ İkİß deÛer kazanİr, dŸßŸnen insan iin de gereklidir.

KADÜRÜLÜK

Üslam šrtŸsŸ altİnda gelißen, aßİrİ ÔÔSŸnniÕÕ geleneÛe baÛlanan, ancak


uygulamalarİnda, yayİlmasİnda, beslendiÛi kaynaklarda hep Üslam dİßİ kalan,
ÔÔSŸnnilikÕÕ ßšyle dursun, Üslamİn kaynaÛİ KuranÕa bile aykİrİ davranmaktan
ekinmeyen bir kurulußtur. Kurucusu AbdŸlkadir GeylaniÕdir.
AbdŸlkadir Geylani (1078-1166) Hazar DeniziÕnin kİyİlarİnda Geylan ya da Cilan
diye anİlan yerde doÛmußtur. Onun yaßamİnİ konu edinen kimi kaynaklara gšre,
gerek adİ Muhyiddin Ebu Muhammed bin Salih Cengi DostÕtur. Bu adİn
yakİßtİrma olduÛu, ierdiÛi sšzcŸklerden, šzellikle ÔÔdostÕÕtan anlaßİlmaktadİr.
Bu sšzcŸk Farsadİr. Bu ad, daha sonralarİ, šzellikle BaÛdatÕta yerleßip tarikatİnİ
kurduktan sonra, gereÛin ayrİlmİß birtakİm gerekdİßİ sšylencelerle
karİßtİrİlmİßtİr. AbdŸlkadirÕin ailesi, atalarİ bir yandan ZerdŸßtlŸk, bir yandan da
Şamanlİk gibi karİßİk inanlara baÛlİydİ. Nitekim, adİnİn sonundaki ÔÔCengi
DostÕÕ bunu gšsteriyor. AbdŸlkadir šzellikle BaÛdatÕta šÛrenim gšrmŸß, aÛİnİn
šnde gelen Üslam aydİnlarİnda esinlenmiß, ders almİßtİr. Ülißki kurduÛu kimseler
arasİnda Ahmed Debbas, Şeyh Yusuf Hemedani aÛİnİn šnemli sayİlan
kißilerindendir.
Onun adİnİn ÔÔGeylaniÕÕ diye anİlmasİnİn baßka bir nedeni de doÛduÛu yerin
Geylan olmasİdİr. EdindiÛi bilgilerle yaymaya alİßtİÛİ dŸßŸnceler arasİnda
olumlu bir baÛlantİ kurmak ok gŸtŸr. …zellikle yapİtlarİnİn ierdiÛi konular,
Üslam anlayİßİyla karßİlaßtİrİlİnca olumlu sonuca varma olanaÛİ yoktur. Nitekim
El-GŸnye li Talib-i Tarİk-İ Hak (Tanrİ Yoluna Girenin Kİlavuzu) tutarsİz
aİklamalarla doludur, FŸtuhuÕl-Gayb (GizliliÛin Aİklanmasİ) boßlukta sallanan
birtakİm yorumlarla doludur, Üslam anlayİßİna uymaz, nedeni de, Üslam
inanlarİna gšre gizliyi (gaybİ) ancak Tanrİ bilir. HizbŸ BeßairÕil Hayat (Yaßamİ
Mußtulayanlarİn BirliÛi) adlİ yapİtİ da birtakİm dŸßsel varsayİmlara, izlenimlere
dayanİr.
AbdŸlkadir Geylani iekapalİ, toplumdan uzak yaßamayİ seven, evresinde
toplananlarİ birtakİm gŸ anlaßİlİr (ok anlamlİ) sšzcŸklerle uyarİr, bunlarİ
kendisine TanrİÕnİn birer ÔÔsimgeÕÕ olarak bildirdiÛini ileri sŸrerdi. Ona gšre dil
(konußulan dil) iki tŸrlŸdŸr, biri ÔÔhalk diliÕÕ denen Tanrİ dilidir, bunu yalnİz
TanrİÕyla yakİnlİk kuran ÔÔßeyhÕÕ anlayabilir, ikincisi ise ÔÔhalk dilidiÕÕdir. Bu
dil gŸnlŸk konußma dilidir, yŸzeysel, ieriksiz anlamlİdİr, tarikat tšrenlerinde bu
dilin kullanİlmasİ doÛru deÛildir. Ona gšre insanİn gelißmesi, olgunlaßmasİ,
Tanrİsal varlİkla yŸz yŸze gelmesi iin ÔÔhalk diliÕÕni šÛrenmek gerekir,
yeterlidir.

EÛitim

Kadirilikte eÛitim tek boyutludur, gŸnlŸk gereksinmeleri giderecek Üslam


bilgilerini šÛrendikten sonra (namaz kİlmak, oru tutmak, kurban kesmek,
TanrİÕnİn birliÛini anmak, zekat vermek ile benzeri gšrevler) bŸtŸn gšnlŸ ile
ÔÔßeyhe baÛlanmakÕÕ gereklidir, bunun dİßİna İkan bir kimsenin kurulußta yeri
yoktur. Şeyhin sšyledikleri Tanrİsal bildirilerdir, bu nedenle onlara karßİ İkmak,
uymamak, onlarİ uygulamamak dinsizliktir.
‚ocuk erken yaßlarda ßeyhe ÔÔteslimÕÕ edilmelidir. Şeyhe teslim olmak
ÔÔHakkÕa (Tanrİya-Allaha) baÛlanmaktİr, ßeyh yeryŸzŸnde TanrİÕnİn ulaÛİdİr.
Tanrİ bildirilerini ßeyhe iletir, ßeyh de onlarİ yeniden yorumlayarak, halkİn
anlayabileceÛi nitelikte, onlara/halka iletir.
EÛitimin Ÿ tabanİ vardİr, birincisi kesinlikle TanrİÕnİn birliÛine, varlİk (vŸcud)
kavramİ altİnda toplanan tŸm nesnelerin yaratİldİÛİna, yaratanİn Tanrİ olduÛuna
inanmaktİr. Bu inanmak iki tŸrlŸdŸr. Biri inandİÛİnİ dille sšylemek, ikincisi sessiz,
gšnŸlden inanmaktİr. Ükincisi Tanrİdan sonra en yetkin varlİÛİn ßeyh olduÛunu
onaylamaktİr. †ŸncŸsŸ šlŸmden sonra dirilme vardİr, kalkİm gŸnŸ tŸm Kadiriler
ßeyhleri evresinde toplanacaklardİr. KadiriliÛe baÛlanan bir kimsenin bŸtŸn
ißlerini, eylemlerini, dŸßŸncelerini ßeyhe aİklamasİ, onun onayİndan gemeyeni
bİrakmasİdİr.
KadiriliÛe baÛlanan kimse ßeyhin yukarda adlarİ geen kitaplarİnİ okuma,
okumasİ yoksa bir bilene okutup anlamasİ, šÛrenmesi gerekir. Hangi konuda
olursa olsun AbdŸlkadir Geylani Tanrİ adİndan sonra anİlmalİdİr. Tarikata girenin,
ilk gŸnden tŸm kurallarİ, koßullarİ, tapİm biimlerini šÛrenmesi, benimsemesi
gerekir. Evden İkİp tekkeye giderken ßeyhin adİnİn anİlmasİ gerekir. Bir
Kadirinin iße baßlarken ßeyhin adİnİ gizli, ya da aİka sšylemesi tarikatİn yaygİn
koßullarİndan biridir.
AbdŸlkadir GeylaniÕnin BaÛdatÕtaki tŸrbesini gšrmek, orada baÛİßta bulunmak
bŸyŸk bir iyilik (savab) kazanmaktİr. Burada, bir elißkiyi de vurgulamak gerekir,
AbdŸlkadir Geylani šnce Şafii MezhebiÕne baÛlanmİßtİ, sonra ondan ayrİldİ,
kendini bŸsbŸtŸn tasavvufa verdi, iekapanİß yolunu seerek eÛitimin baßlİca
ilkesi anlamİnda yorumladİ. Oysa tasavvufla Üslam dini baÛdaßmaz, tasavvuf
Üslamİn (ßeriatİn) katİlİklarİnİ gidermek iin šzellikle SŸnniliÛe karßİ bir direniß
yoludur. Bu yol KuranÕla, šzellikle HadisÕle bŸsbŸtŸn ters doÛrultudadİr.
AbdŸlkadir GeylaniÕnin bu yolu semesi, Kuran ile HadisÕten ayrİlmasİ aİka
nedenleri bilinmeyen bir olaydİr. Bunda bize gšre, atalarİn inanlarİnİn derin
etkisi olsa gerek, bu etki bilinaltİ verilerinin bilin dŸzeyine İkİßİndan da
gelebilir.
Bir insan ister ocuk, ister bŸyŸk olsun, dŸnyaya yšnelik eÛilimlere, tutkulara,
isteklere gšre deÛil, Tanrİ katİnda iyi bir yer edinmek, TanrİÕnİn kayrasİna,
yardİmİna kavußmak, eksiksiz bir Tanrİ kulu olak iin eÛitilir. DŸnya dŸzenine
yšnelik bir eÛitim dinsizliktir Tanrİdan uzaklaßmaktİr. SšzŸn kİsasİ eÛitim Tanrİ
iindir. EÛitim ÔÔAllahÕÕ adİyla baßlar ÔÔAllahÕÕ adİyla biter. Hangi dŸnya
insanİ TanrİÕnİn ululuÛu, yŸceliÛi karßİsİnda švŸlŸrse sularİn en bŸyŸÛŸnŸ
(gŸnah-İ kebir) ißlemiß demektir, švgŸ kul iin deÛil, Tanrİ iindir. DŸnya, onu
kußatan evren (kainat) TanrİÕnİn devletidir, bu devlet dİßİnda baßka bir devlet
kuranlar, kurmak isteyenler sua (kŸfre) batmİßtİr. Bu nedenle Kadirilik Tanrİsal
devletin benzeri deÛil, bir gšrŸntŸsŸdŸr, Tanrİ AbdŸlkadir GeylaniÕyi bšyle bir
topluluk kurmak iin yetkili kİlmİß, šzel olarak gšrevlendirilmißtir, bunu bilmeyen
bir eÛitim sapkİnlİktİr.
DŸnya devletine karßİ direnmeyen, ayaklanmayan, onu yİkmaya alİßmayan, onun
kurucusunun adİnİ yeryŸzŸnden silmeyen bir yšnetim ÔÔAllaha isyandİrÕÕ
AbdŸlkadir GeylaniÕye, sonralarİ nereden kaynaklandİÛİ bilinmeyen, ancak kimi
Arapa kaynaklara aktarİlan Tanrİsal nitelikler yŸkletilmißtir. Bunlar arasİnda
šlmŸß (kesilmiß) bir tavuÛu diriltmek Azrailin bir seleye doldurup gšÛe İkardİÛİ
ruhlarİ šfkelenip daÛİtarak šlŸ gšvdelere gšnderip onlarİ diriltmek, tŸrŸnden,
Tanrİsal baßarİlar yŸkletilmißtir (Bk. 100 Soruda Mezhepler - Tarikatlar, s. 191-
192, 1969, A. Gšlpİnarlİ). Bunlarİn sonradan uydurulmuß, yakİßtİrma nitelemeler
olduÛu aİktİr. Ancak eÛitimde, šzellikle topluluÛa yeni katİlan genlerin
yetißtirilmesinde etkili šrnekler sayİldİÛİ biliniyor.
KadiriliÛin TŸrkiyeÕde yayİlmasİnİ saÛlayan da EßrefoÛlu AbdŸllah Rumi (…l.
1469) olduÛu sšylenir, yazİlİr. Ancak, daha šnceden BaÛdatÕtan TŸrkiyeÕye gelen
Kadiri dervißlerinin bulunduÛu, RumeliÕye bile getiÛini, šzellikel Alevilik-
Bektaßilikle karİßİp kaynaßmaya yšneldiÛini sšyleyen uzmanlar da vardİr. Bu tŸr
deÛißmeler, yšresel inan geleneklerine dayanan tekke eÛitimi nedeniyledir. …
zellikle Rumeli dolaylarİnda, daha šnceden biimlenen ancak deÛißik, yerel
Hİristiyan inanlarİyla da karİßan birtakİm inan izleri tarikatlara sİzmİßtİr.
KadiriliÛin bu sİzmalarİn dİßİnda kaldİÛİ sšylenemez. Sšzgelißi Kadirilikte,
sonradan benimsenin bir Rifai geleneÛi de gšrŸlmŸßtŸr (Yanaklara ßiß sokmak,
kİzgİn demir yalamak gibi gereÛi ok tartİßİlan uygulamalar).
Bu karİßİp kaynaßma, baßkalaßma durumu, KadiriliÛin, kimi araßtİrİcİlarİn ileri
sŸrdŸkleri anlamda, olumlu, ŸstŸn ierikli derin gšrŸßlŸ bir kuruluß olmadİİnİ
gšsteremket, kanİtlamaktadİr.

Kadirilikte Tanrİ

Kadirilik, dİßa vuran yšnŸyle, KuranÕİn nitelediÛi Tanrİya baÛlİdİr. Tanrİ


yaratmİßtİr, yaratİlmamİßtİr, šlŸmsŸzdŸr, sonsuzdur, varlİÛİnİ bir bŸtŸnlŸk iinde
kavramak olanaksİzdİr, insan usunun kavrayİß gŸcŸnŸ aßar. Ünsan TanrİÕnİn
nitelikleri dŸßŸnebilirse de anlayamaz, kavrayamaz, aİklayamaz. Tanrİ bŸtŸn
gemißi, ßimdiyi, geleceÛi bilir. Kuran TanrİÕnİn MuhammedÕe indirdiÛi bir İßİk
kaynaÛİdİr, aydİnlatİcİ, yol gšsterici biricik kİlavuz odur. Kalkİm gŸnŸ, yargİ gŸnŸ
gerektir, en ŸstŸn yargݍ Tanrİdİr.
Bu TanrİÕnİn baßlİca, šnde gelen, beß šzelliÛi vardİr (doksan dokuz adİnİn
taßİdİÛİ yetkinlik iinde), Tanrİ bŸtŸn olup bitenleri šnceden gšrŸr (basir), duyar,
sezer. Tanrİ sšyleneni de, sšylenmeyeni de, sšylenmek isteneni de duyar (sami),
TanrİÕnİn yapamayacaÛİ, yerine getiremeyeceÛi bir iß yoktur (kaad”r), Tanrİ
bŸtŸn bilgileri en ŸstŸn aßamada šzŸnde toplamİßtİr (K‰mil-Alim), TanrİÕnİn
belli, belirli bir yeri yoktur, o her yerdedir (hazİr), Tanrİ bŸtŸn yaratİklarİn
geimini saÛlar, besinini verir (razzak). Bu gibi niteliklerin toplamİ doksan
dokuzdur, bunlara TanrİÕnİn gŸzel adlarİ (esma-yi hŸsna) denir. Kadirilik Tanrİ
konusunda yeni bir dŸßŸnce ileri sŸrmez, ÔÔßeriatÕÕ sšyledikleriyle yetinir.
Ancak bu da bir gšrŸnŸßtŸr, bir yandan ÔÔßeriatÕÕa sİmsİkİ baÛlandİÛİnİ sšyler,
šte yandan, šrtŸ bir nitelikte Üslamİn šzŸne aykİrİ bir Tanrİ varlİÛİ dŸßŸnŸr. Üßte
birok araßtİrİcİyİ yanİltan bu konudur. Bunu daha sonraki bšlŸmlerde gšreceÛiz.
TanrİÕnİn šzellikleri, ßeriata gšre ayrİ, tasavvufa gšre ayrİdİr, tasavvufta Tanrİ
gšrŸnŸß alanİna İkar, onu yansİtan en yetkin, en olgun varlİk ÔÔßeyhÕÕtir, buna
ÔÔinsan-İ k‰milÕÕ denir, ißte KadirlikÕte bu Tanrİsal varlİÛİ yansİtan AbdŸlkadir
GeylaniÕdir. Onun BaÛdatÕta bulunduÛu yİllarda, mezhep deÛißtirmesinin nedeni
budur. Onun šnceden baÛlandİÛİ Şafii mezhebi koyu SŸnni olduÛundan, aßİrİ
ßeriat yanlİsİ bulunduÛundan, Tanrİlaßma šzlemi eken AbdŸlkadir Geylani, inan
deÛißtirerek SŸnnilikten tasavvufa kaymİßtİr. Tasavvufta Tanrİ-insan šzdeßliÛi,
birliÛi dŸßŸncesi egemendir.
Burada ilgin olan, KadiriliÛin Tanrİ tasarİmİ, KuranÕİn ieriÛine deÛil de, onun
dİßİnda kalan bir inanca gšre olmasİdİr. KadiriliÛi savunanlar ne derlerse desinler,
burada Übrani dinine yaklaßan bir inan biimi vardİr. Übrani inanlarİna gšre,
Tanrİ yalnİz Übranilerin Tanrİsİdİr, baßka uluslarİn Tanrİlarİna (tek Tanrİcİ olsalar
bile) benzemez. Sšzgelißi Yahudi inanlarİnda din deÛißtirme yoktur, baßka dine
baÛlİ birisi, din deÛißtirip Yahudi (Musevi) olamaz.Kadirilikte de buna benzer bir
dŸßŸnce vardİr. Tanrİ, ancak ßeyhin šnerdiÛi anlamda vardİr. AbdŸlkadir
GeylaniÕnin adİ anİlmayan bir tšrende, Tanrİ kavramİnİn ieriÛi boßtur. †stelik
bunu kadiri olanlarİn oÛu bilmez. Peki bšyle bir inan ortamİnda Kadirilikle
baÛlantİ iine girmiß bir kimse ne istiyor? Bunu Kadirinin kendisi de bilmez. Kadiri
ßeyhleri arasİnda bilgili kimseler de vardİ, onlarİn sšzleri ok etkili sayİlİrdİ.
TanrİÕnİn adlarİnİn anİlmasİna, šzel bir tšren dŸzenlenerek toplu tapİnmaya
ÔÔdevranÕÕ denir. Devranda yalnİzca Tanrİ adlarİ anİlİr, baßka sšzcŸk
kullanİlmaz. Bu toplu tšren dŸzenlenen yerlere ÔÔtekkeÕÕ ya da ÔÔderg‰hÓ
denir, onun da birtakİm šzellikleri vardİr.

Devran

Devran Kadirilerin birlikte, topluca dŸzenledikleri, ßeyhin yšnettiÛi tšrene denir.


Bu genellikle sesli olur, kimi algİ aralarİ bulunur, bŸtŸn aralara karßİ İkan,
devranİ yalnİzca yŸksek sesle (cehri) sŸrdŸrmek isteyen ßeyhler de gšrŸlmŸßtŸr
(daha ok KadiriliÛin kollarİnda). Genellikle def, zil, kudum gibi algİlarla tšreni
sŸrdŸrmek yaygİn bir gelenekti. Ayrİca bu tšrenin yapİldİÛİ geniß salonun
duvarlarİnda, gereÛinde savaß aracİ olarak kullanİlabilecek balta, ßiß, kİlݍ, baßka
kesici aralar bulunurdu. Bunlar olasİ bir atİßma iin, tekkeyi savunma
dŸßŸncesiyle saklanİrdİ. Devranda TanrİÕnİn doksan dokuz adİndan kimi seilir,
algİ eßliÛinde okunur, yŸksek sesle derinden, gšÛŸs kafesini titretecek nitelikte
sarsİlarak haykİrİlİr. Devranda bayİlmak, kendinden gemek, yere yİkİlmak seyrek
gšrŸnen bir olay olmakla yine de ok iyi sayİlİr, Tanrİsal bir varlİkla yŸz yŸze
gelmenin gšrŸntŸsŸ diye yorumlanİr, devranda šlen derviß, ßeyhin yorumuna
gšre, doÛrudan doÛruya cennete gider. Yatsİ namazİndan baßlayan, sabah
namazİna deÛin sŸren devranlar da vardİr. Devrana girilen yer ayrİdİr, baßkalarİ
giremez, tel šrgŸlŸ bir bšlmeden gšzlemlenir, bšlmeyi ayİran teller ok seyrektir,
sİk deÛildir, gšrmeyi engellemez. Devranda ÔÔAllahÕÕ, ÔÔHakÕÕ, ÔÔHuÕÕ
sšzcŸkleri hep yinelenir. ÔÔZikrÕÕin bitiminde (anİßİn sonunda) ÔÔHuÕÕ,
ÔÔAllahÕÕ sšzcŸkleri yinelenir. Devran, Tanrİ adlarİnİn anİlmasİyla sŸrdŸrŸlŸr
demißtik, bu adlardan hangisi seilmißse, ßeyhin onayİ Ÿzerine sayİsİ belirtilir.
Sšz gelißi, ßeyh ÔÔya HakÕÕ sšzcŸÛŸyle devrana girileceÛini sšyler, sayİsİnİ
bildirir, ÔÔyŸz kezÕÕ, ya da ÔÔbin kezÕÕ, ÔÔkİrk bir kezÕÕ, neyse. Devranda
ÔÔzikr/anİßÕÕ baßlarken ilk sšzcŸÛŸ ßeyh sšyler, ondan sonra algİ eßliÛinde
anİß sŸrdŸrŸlŸr.
Devran bir eÛitimle saÛlanİr, dervißler daha šnceden bu konuda eÛitilir,
yetißtirilir, uzman durumuna getirilir. Devranda iyi eÛitilmeyip uyumu bozan
derviß uyarİlİr, ÔÔeksiÛini tamamlaÕÕ denir, bu nedenle iyi yetißmeyen derviß
devrana giremez. Devranda aßİrİ bir duygusallİÛa kapİlarak boÛazİnİ yİrtarcasİna
haykİrİp kendini yere atmak vardİr, buna kendinden geiß, gšvdesel varlİktan
sİyrİlİp Tanrİsal alana yŸkselme anlamİnda ÔÔcezbe haliÕÕ denir, bšyle yapan bir
derviße dokunulmaz, kendiliÛinden aylmasİ, ayaÛa kalkmasİ beklenir.
Şeyh tekkenin en bŸyŸk, en yetkili yšneticisidir, belli bir eÛitimden geen,
devrana girme yetkisi kazanan dervißlere hİrka (Kadiri cŸbbesi) giydirilir, eli
špŸlŸr, šnŸnde gerisin geri ekilerek ayrİlanİr, ßeyhe arka dšnŸlmez, šnŸnde
eÛilme gereÛi vardİr. YŸrŸrken, yolda, tekke yšresinde ßeyhle karßİlaßan Kadiri
dervißi iki elini gšÛsŸnŸn (yŸreÛinin) ŸstŸnde birleßtirerek bir dik aİ olußturacak
biimde eÛilir, buna ÔÔKadiri selamİÕÕ denir. Dervißler birbirine karßİ
eÛilmezler.
Devranİn deÛißik uygulamalarİ, koßullarİ vardİr, bunlar dšrt šbekte toplanİr, ancak
hepsi birden uygulanmaz, gerektiÛinde uygulama alanİna getirilir. Devranİn temeli
Tanrİ adlarİnİ anmak olduÛuna gšre, ßšyle sŸrdŸrŸlŸr: 1- Yukarİda sšylendiÛi gibi,
gizli (hafi): Bu sessiz yapİlİr, biri štekinin sesini duyamaz, dudaklar bile oynamaz.
2-Sesli (cehri): Bunun sesli sŸrdŸrŸldŸÛŸ de yukarda sšylenmißti. 3- GšnŸlden
(kalb”): Bu da gizli anİßİn baßka bir tŸrŸdŸr, ancak ie kapanmayİ gerektirir,
dervißin ne yaptİÛİ dİßtan bakİnca anlaßİlmaz bile. 4-Dille (lisan”): Bu sšzcŸkler
aİk seik sšylenerek, toplantİda bulunanlara duyurularak yapİlİr. Sesli anİß
dİßİnda kalan tŸm uygulamalar tekke dİßİnda, bireysel olarak da yapİlabilir, ancak
sesli anİß tekkede, toplu olarak yapİlİr, en etkilisi, en ilginci de budur.
Bu anİßlarda biri ÔÔevradÕÕ, šteki ÔÔezk‰rÕÕ denen iki bŸyŸk šbek gšrŸlŸr.
Evrad (vird etmek, anmak) KuranÕdan, hadislerden, baßka din bŸyŸklerinin
šzdeyißlerinden seilmiß bšlŸmcŸkler birer yakarİß (dua) niteliÛinde okunur, toplu
olduÛu gibi, bireysel de sŸrdŸrŸlŸr. Bunlarİ ancak ßeyhler, tarikat bŸyŸkler
dŸzenler, dervißler onlarİ bellemekte yŸkŸmlŸdŸr. Bu nedenle sayİlarİ, tŸrleri
oktur. KadirilerÕde yİlİn kutsal sayİlan gŸnlerinde, toplu olarak ÔÔevradÕÕ
okuma gereÛi vardİr, bunun dİßİnda ßeyhin uygun gšrdŸÛŸ baßka gŸnlerde de
evrad okunabilir. Evrad okunurken peygambere dua edilir, ondan yardİm istenir,
buna Kadirilikte ÔÔtesliyeÕÕ denmektedir. Bu anİßlar (evrad) genellikle
Arapadİr, KadirilerÕe gšre Arapa kutsal bir dildir, Tanrİsal bir anlamİ vardİr, bu
nedenle onu onunla konußmak, sšyeßmek gerekir. Bu tapİmda belli baßlİ sšzcŸkler
ßunlardİr: Ya Resulullah (TanrİÕnİn selamİ, kullarİn selamİ senin ŸstŸnedir). Ya
Habibullah, Ya Halilullah, Ya Nebiyullah, Ya Safiyullah, (bunlarİn TŸrke anlamlarİ
ßšyle: Ey TanrİÕnİn elisi, ey TanrİÕnİn sevgilisi, ey TanrİÕnİn dostu, ey TanrİÕnİn
haber ileticisi, ey TanrİÕnİn arİnmİß kulu). Ya HayrŸÕ1- hakkakullah (ey yaratİcİ
TanrİÕnİn iyiliÛi), Ya Nur-i arßullah (ey TanrİÕnİn arßİ, gšklerin en yŸksek katİnİ
aydİnlatan İßİÛİ), ya Emin,i Vahyullah (ey TanrİÕnİn gŸvenerek bildiri (vahy)
gšnderdiÛi kißi) saygİ, sevgi, selam senin ŸstŸnedir. Devranİn šzellikleri, kuruluß
biimi iyi incelenirse eski Anadolu dinlerinin izlerini taßİdİÛİ gšrŸlŸr, bize kalİrsa
devranda kendinden gemekle Dionysos tšrenlerinde iip sİzmak arasİnda
kškensel bir benzerlik gšrŸlmektedir, devran o tšrenlerden dŸzenlendi diyemeyiz,
ancak bŸsbŸtŸn yeni, šzgŸn birkurum olmadİÛİ da ilk bakİßta anlaßİlİyor.

Toplumsal Durum

KadiriliÛin en ilgin yanİnİ, šzelliÛini olußturan toplumsal tutumudur. Bu tutumun,


kim ne derse desin, Üslam diniyle, ßeriatla, sŸnnetle ilgili, baÛdaßİr bir yanİ
yoktur. Aßİrİ ßeriat yanlİsİ gšrŸnmesini, evresinde šyle bir izlenim bİrakmasİna
karßİn, KadiriliÛin bir Üslam kurulußu olduÛunu sšylemek, savunmak ok
yanİltİcİdİr, Üslamİn inan gereklerinden ok uzaklarda kalmaktİr. Şunu
kesinlikle vurgulayalİm ki, Üslam dininde algİlİ, oyunlu bir tapİm, bir uygulama
yoktur, bir gelenek yoktur. Tapİmlİ (ibadet) mŸzik, algİ anİß (zikr-devran)
baÛdaßmaz. KadiriliÛin temelini olußturan etkin ilke AbdŸlkadir GeylaniÕye
baÛlanmak, onun dİßİnda etkili, šÛretici, yšnlendirici bir odak, bir ilke
tanİmamaktİr. AbdŸlkadir GeylaniÕnin adİnİn gemediÛi, ululanmadİÛİ bir din
geerli deÛildir, daha aİÛİ bu ßeyhi šncŸ tanİmayan bir dine ÔÔMŸslŸmanlİkÕÕ
denmez. Bu kurulußun yandaßlarİna, savunucularİna gšre Üslamlİk, AbdŸlkadir
GeylaniÕnin adİ evresinde toplanmak, onu šncŸ tanİmak, TanrİÕdan sonra onun
izini sŸrmektir.
Bu nedenle, Kadirilik šzŸ, atİÛİ tekkelerin yapİm biimi, seilen alanİn šzelliÛi
bakİmİndan, bir ÔÔdevlet šrneÛiÕÕ niteliÛindedir. Kadirilerin tekkeleri, olduka
geniß alanlarda kurulur, yšnleri de BaÛdatÕa dšnŸktŸr, AbdŸlkadir GeylaniÕnin
tŸrbesi oradadİr. BaÛdatÕta kurulan Kadiri tekkesi alanİ bakİmİndan ufak bir
ÔÔsiteÕÕ niteliÛindeydi. TŸrkiyeÕde kurulan bŸtŸn Kadiri tekkeleri onu šrnek
almİßtİr. Bu kendi iine kapalİ, tanİmİ olduka gŸ olan ÔÔkapalİ devletÕÕ birimi,
i bšlŸmlenme yšnŸnden de ilgintir. Şeyhin konutu tekkenin karßİsİndadİr,
genißtir, erkeklerle kadİnlarİn yerleri ayrİdİr (haremlik-selamlİk). Şeyh ancak
kendi šzel konutunda, konuklarİyla gšrŸßŸr, onlarİ aÛİrlar. Dervißlerle tekkede
gšrŸßŸlŸr, ßeyhin tacİ olduka sŸslŸdŸr, tepesi yuvarlak biimde, yarİdan aßaÛİsİ
deÛerli deriden (postekiden) olußur, bunun šzel bir adİ vardİr, buna ÔÔmŸhr-i
kadiriÕÕ denir, eski bir padißah tacİnİ andİrİr. Şeyhin tacİ gšrkemli olduÛu gibi
anlamlİdİr da. Bu anlam, KadiriliÛin kendi iine kapalİ, ufak bir devlet šrneÛi
olarak benimsenmesini sezdirir. Kadiri dervißlerinin baßlİklarİ da ßeyhinkine
benzer, deÛerli, šzenle yapİlmİß aba giyerler, buna okluk ÔÔhaydariyeÕÕ denir,
bu sšzcŸÛŸn arkasİnda da, gizli bir anlam bulunur. ÔÔHaydarÕÕ Halife AliÕnin
niteliklerinden biridir, ÔÔaslanÕÕ anlamİna gelir, eski Üran uygarlİÛİnİn
bayraÛİnda bulunur, Üslam dinine gemesi bu nedenledir, Üslam dininin eski Üran
uygarlİÛİndan hangi inanlarla etkilendiÛini gšsterir. Kadirilikte bu ÔÔaslan
postuna bŸrŸnmeÕÕ anlamİnda yorumlanİr. Bir Kadiri dervißi, inan alanİnda bir
aslandİr. Bu ŸslŸklerin kollarİ, yenleri ok genißtir, gereÛinde insanİ yeninin
iinde gizleyebilir gibi bir yorum Ÿretilir (tutarlİ-tutarsİz bilemeyiz). Şeyhin giydiÛi
ŸstlŸÛe kimi yerde ÔÔlataÕÕ denir, bunun kaynaÛİ bilinmiyor. Ayrİca tŸm
Kadiriler ÔÔßalvarÕÕ giyerler. Dervißler belli eÛitim, deneyim aßamalarİndan
getikten sonra, ßeyhin eliyle, ÔÔtacÕÕ giyerler, bu da šzel bir tšrenle dŸzenlenir.
Ülgiyle incelenirse, eski ÜranÕda, Üslamdan šnceleri, kisralarİn (padißahlarİn)
talarİnİ, tšrenle en bŸyŸk ZerdŸßt gšrevlisi giydirirdi, ÔÔkisraÕÕ insan biimine
girmiß bir Tanrİ simgesiydi, tacİnİ da TanrİÕya en yakİn olan din gšrevlisi (en
ŸstŸn kißi) giydirmeliydi. Daha sonra, šzellikle TŸrklerde, bu gšrevi (Şamanlİkta)
ÔÔkamÕÕ Ÿstlenmißti.
Yukarİda sergilenen aİklamadan, KadiriliÛin, Üran kškenli inanlarla gšsterdiÛi
yakİnlİÛİ anlamak gŸ deÛildir. Ancak bu kuruluß baßlangݍtaki šzelliÛini yitirmiß,
sonradan baßka kurulußlarİn etkisi altİnda kalarak birtakİm deÛißmelere
uÛramİßtİr. Baßlangݍta sŸrdŸrŸlen ÔÔzikrÕÕ sonradan deÛißtirilmiß, ÔÔdevran
zikriÕÕ adİyla baßka bir biime sokulmußtur. Bu yeni dŸzenlemeyi yapan da
Üsmail RumiÕdir (Anadolulu olduÛu adİndan bellidir). Anİß (zikr) EßrefoÛlu
Abdullah RumiÕnin bir ÔÔilahiÕÕsiyle baßlar, onun ardİndan ÔÔhuÕÕ, ÔÔAllahÕÕ
sesleri yŸkselir. Ayakta, halka biiminde dizilerek sŸrdŸrŸlen bu tšren, eski
AnadoluÕnun oktanrİlİ dšnemlerinde sŸrdŸrŸlen kutsal tšrenleri andİrİr, bu daire
(halka) biimli tšrenin gizemsel anlamİ Tanrİsal varlİÛa (gŸneße) yakİnlİktİr (šyle
yorumlanİr). Eski Anadolu inanlarİnda, Aristoteles felsefesinden kaynaklanan bir
kurama gšre biimlerin en yŸcesi dairedir, bu nedenle tarikatlarda, šzellikle
tasavvufa baÛlananlarda ÔÔdaire/halkaÕÕ simgesel bir ierik taßİr. Bu biimde,
evreden odaÛa (merkeze) doÛru giderek Tanrİsal varlİkla birleßme olayİ
yansİtİlİr, bu KadiriliÛin šzel bir bulußu deÛildir.
Kadirilikte iini aİklama, dŸßŸncelerini baßkalarİna sšyleme yoktur, kim olursa
olsun (ßeyh dİßİnda) inancİnİ šÛrenmeyecek, inan ÔÔdairesinin dİßİna
İkmayacakÕÕ, derviß inancİnİ, gizli olarak yalnİzca ßeyhe aİklayabilir,
toplumsal kurumlarda (yargݍ šnŸnde, o dšnemde kadİ denirdi) inancİnİ aİklama
yasaÛİ vardİ, bu yasaÛİ koyan ßeyhti (baßlangݍta).
Kadirilik kurallarİna gšre ßeyhin TanrİÕnİn adİ gemeyen bir kurulußa (devlet bile
olsa) baÛlanmak sutur, AbdŸlkadir GeylaniÕnin dŸßŸncelerine aykİrİ nitelikler
taßİyan bir devlete gŸvenilmez, inanİlmaz, onun yŸrŸrlŸÛe koyduÛu yasalara
uyulmaz. Dahasİ, AbdŸlkadir GeylaniÕnin adİ anİlmayan bir camide, mescitte
namaz bile kİlİnmaz.
Devlet, AbdŸlkadir Geylani evresinde toplanan insanlardan olußan bir birlik, bu
birliÛin bŸtŸnleßtirici ilkesi AbdŸlkadir GeylaniÕnin dŸßŸnceleridir. Bu nedenle
ÔÔanİßÕÕsİz tapİm geerli deÛildir.
KadiriliÛe, baßka kaynaklardan geen ÔÔanİßÕÕ insanla TanrİÕyİ baÛdaßtİrma,
yaklaßtİrma anlamİnda kullanİlİrsa da doÛru deÛildir, bu davranİß Üslam dininde
yoktur, ÔÔtespihÕÕ ekme Tanrİ adlarİnİ anmaktİr, ancak bireyseldir, kalabalİk
tšren biiminde deÛildir.
Kadirilikte Kadİn

Kadİn kesinlikle šrtŸnmelidir, erkekler arasİnda, yanİnda bulunmamalİdİr. Evli bir


erkeÛin kadİnİ bile, uyku ya da yatİp uyuma dİßİnda eßinden uzak olmamalİdİr,
eve gelen erkek konuklara kadİn kesinlikle gšrŸnmemelidir. Bir erkek bir
ÔÔharemÕÕ olußturacak nicelikte kadİn alabilir. Kadİnİn baßlİca gšrevi eßine
baÛlİlİk, ÔÔhizmetÕÕ, onun gereksinimlerini gidermek, evin tŸm ißlerini gšrmek,
ocuklara bakmaktİr. Kadİn yaratİlİßtan eksiktir, kendi kendini yšnetecek
durumda deÛildir, korunmasİ, kayİrİlmasİ gerekir. Bir erkek kadİnİnİ baskİ altİna
alabilir, gereÛinde dšvebilir. Kadİn erkeÛi kandİrİcİ, saptİrİcİ, yoldan azdİrİcİ bir
yaratİktİr, onun duygularİna, oyalamalarİna kapİlmamalİ.
Bir kadİnİn ÔÔßeytanla yakİnlİÛİÕÕ vardİr. Ana olan kadİna ocuklarİnİn kesinlikle
saygİ gšstermeleri, onun buyruklarİna uymalarİ, bir sšzŸnŸ iki etmemeleri inancİn
tabanİdİr. Ancak babaya karßİ daha ok, daha bŸyŸk bir saygİ gšstermek gerekir,
babaya saygİ TanrİÕya saygİdİr. Baba bir ßeyh ise gšsterilecek saygİnİn sİnİrİ
yoktur, onun aÛzİndan İkan sšz ÔÔTanrİ sšzŸdŸrÕÕ. Kadiriler buna ÔÔkelam-İ
ilahiÕÕ derler. …zellikle BaÛdat Kadiri Derg‰hİÕnda ßeyhin sšzŸ Tanrİsal yasa
niteliÛindedir. Şeyhin karİsİ (kadİnlarİ birok olabilir) bŸtŸn dervißlerin analarİ
sayİlİr, bu nedenle onlarİn yanİndan geilmez, onlara bakİlmaz, sesleri bile
duyulmamalİ.
Kİz ocuklar babanİn buyruÛu altİnda, ananİn emeÛiyle yetißtirilir, bŸyŸtŸlŸr,
kadİnlİk belirtilerinin gšrŸlmesiyle, hangi yaßta olursa olsun evlendirilir. Kİzlar
dŸzgŸn konußmaya baßlama aÛİna gelince šrtŸnme, kapanma baßlar,
erkeklerden (kardeßlerinden bile) ayrİlİr. Kİzlar okutulmaz, yalnİzca namaz kİlma,
tapİm ißlerini šÛrenir, annesinin yanİnda ev ißlerini gšrŸr, yŸrŸtŸr, babanİn
yanİnda yŸksek sesle konußamaz, ßeyhin karßİsİna İkİp yŸzŸnŸ gšsteremez.
Kadİnlar tekkede erkeklerden ayrİ, sesleri duyulmayacak biimde bšlŸnmŸß,
kapalİ bir yerde toplanİrlar, giriß İkİß kapİlarİ ayrİdİr. Kimi Kadiri tekkelerinde
kadİnlar geceleri sŸrdŸrŸlen anİß (zikr) tšrenlerine katİlamazlar.
Kadİn eski Anadolu dinleri dİßİnda kŸŸmsenen, yerilen, aßaÛİlanan bir varlİktİr,
šzellikle ZerdŸßt inanlarİnda kadİn acİnasİ bir durumda gšrŸlŸr, insanlİktan
İkarİlİr. tektanrİlİ dinler iindeyse, kadİnİ en ok aßaÛİlayan MŸslŸmanlİktİr.
Dinci kurulußlar arasİnda Bektaßilik-Alevilik dİßİnda kadİna deÛer vereni
gšrŸlmemißtir. ÜranÕda, Kadirilikten yŸzlerce yİl šnce ortaya İkmİß, sonradan
ÜslamlİÛİ ok etkilemiß, kadİnİ ÔÔortak nesneÕÕ sayan kurulußlar vardİ.
Sšzgelißi altİncİ yŸzyİlda yaßamİß MazdekÕe gšre yeryŸzŸ varlİklarİ tŸm
insanlarca ortak olmalİdİr, alİßanİn sİrtİndan alİßmayanİn geinmesi insanİn
šzelliÛine aykİrİdİr, sšmŸrŸ insanlİk dİßİdİr, kimse kimsenin kulu olamaz. Evlilik
doÛaya aykİrİdİr, kadİn erkeÛin buyruÛu altİnda bulunan cansİz bir nesne gibi
deÛildir, istediÛiyle, istediÛi gibi ilißki kurabilir, dahasİ ÔÔortakÕÕ olabilir. Üslam
bu dŸßŸnceyi bŸsbŸtŸn tersine evirdi, kadİnİ cansİz bir nesne gibi erkeÛin
buyruÛu altİna verdi, bir erkeÛe birok kadİn alma yetkisini saÛladİ. Kadirilik,
isel yapİsİ bakİmİndan, kadİna karßİ olumlu bir tutum benimsememißtir.
ÔÔHaremlik-selamlİkÕÕ hangi aİdan bakİlİrsa bakİlsİn iyi gšzle gšrŸlŸr bir kurum
deÛildir. KadiriliÛin tuttuÛu yol da budur.
Kadirilik, kadİna, peygamberin nitelediÛi šzelliklerle bakar, bunu anlamak iin de
Sahih-i BuhariÕyi (Diyanet Üßl. Baß. Yay.) okumak, orada kadİnlarla ilgili
nitelemelerden kadİna hangi gšzle bakİldİÛİnİ šÛrenmek gerekir. Anaya bŸyŸk
deÛer vermek, saygİ gšstermek, Üslamİn bulduÛu, ileri sŸrdŸÛŸ bir dŸßŸnce
deÛildir. ÜlkaÛÕda ÔÔTanrİlar AnasİÕÕ diye nitelenen Tanrݍa KŸbele, ana
kutsallİÛİnİn en azİndan on bin yİllİk nesnel šrneÛidir. Bunu gšrmezlikten gelerek,
kadİnİ Üslamİn yŸcelttiÛini sšylemek bir elißmedir, peygamberin kadİnlarİ,
kadİnlara verilen deÛerin hangi tartİya geldiÛini gšstermektedir. ÔÔNamaz kİlan
bir erkeÛin šnŸnden eßek, kadİn geerse namaz bozulurÕÕ diyen kißi bir Üslam
peygamberidir. Kadirilik bunu benimsemiß, daha katİ bir tutumla yaßama
geirmißtir.
Bu aİklamalardan anlaßİldİÛİna gšre Üslam dŸnyasİnda, burada Kadiri
toplumunda kadİnİn saygİn bir yeri yoktur, kimi Kadirilere gšre kadİn (Havva)
ådem babamİzİn cennetten kovulmasİna yol atİÛİndan onunla ok šzel ilißkiler
dİßİnda konußmak bile doÛru deÛildir. …zellikle ie kapanİß (riyazet/toplumdan
uzak kalma) dšneminde kadİnİn adİnİ anmak bile doÛru deÛildir, nedeni de ßeytan
adİ anİlan kadİn kİlİÛİna girerek insanİ saptİrİr. Kadirilikte kadİna yšnelik
nitelemeler, uygulamalar deÛißmez, deÛißtirilemez.
Bu saptamanİn (deÛißmezliÛin) ne denli yŸzeysel olduÛu, šnce de sšylendiÛi gibi,
RumeliÕde yayİlan KadiriliÛin AlevilikÕle yaklaßİmİ sonucu ortaya İkmİßtİr.
AlevilikÕte kadİn kapalİ, erkeÛin ÔÔkulÕÕu durumunda deÛildir.
BŸtŸn tarikatlar (SŸnnilikle baÛlantİ kuranlar) kadİna olumsuz bir gšzle bakarlar
dedik, bu bakİßta yšresel inanlarİn, eski aÛlardan kalmİß yİpranmİß
geleneklerin bŸyŸk etkisi vardİr. Kadİn, hep erkeÛin yanİnda, ancak kapalİ bir
yaßam ortamİnda dŸßŸnŸlŸyor, topluma aİlma olanaÛİ bulamİyor, erkekle eßit
dŸzeye gelmesine Tanrİ bile karßİ İkİyor. Tanrİ, yarattİÛİ kadİnİ, yarattİÛİndan
dolayİ ŸzŸlŸr gibi bir tutumu benimsiyor. BŸtŸn olup bitenleri, olacaklarİ šnceden
bilen TanrİÕnİn, kadİnİ yaratmadan šnce neler yapacaÛİnİ, erkeÛi hangi tuzaÛa
dŸßŸreceÛini bilmemesi, dŸßŸnen bir aydİn iin ok ßaßİrtİcİdİr.

Kadirilikte DŸnya

Bir KadiriÕnin gšzŸnde dŸnya, iinde yaßanİlan evren, TanrİÕnİn yarattİÛİ bir
varlİk olmasİna karßİn, ÔÔdŸßŸßÕÕ alanİdİr. ådem-Havva ikilisinin cennetten
kovulmasİyla baßlayan bu dŸßŸß, Hİristiyanlİktaki gibi insanİn yaßamİ boyunca
sulanmasİnİ gerektirmez, insan TanrİÕnİn yarattİÛİ bir varlİk niteliÛine
bŸrŸndŸÛŸ gŸn belli bir yaßtan sonra, kŸŸk ocukluk dšnemi getikten sonra
yaptİklarİndan yalnİzca Tanrİ katİnda sorumludur. Üslam dininin genel gšrŸßŸ
budur. Oysa Kadirilikte insan TanrİÕdan sonra, bir de ßeyhe karßİ sorumludur,
ßeyh dervißi yargİlayabilir, ona Tanrİ katİnda yardİmcİ olmayabilir, ißlediÛi sutan
dolayİ ßeyhe sİÛİnİrsa, ßeyhin aracİlİÛİyla Tanrİ onu baÛİßlayabilir. DŸnya
insanlarİn yargİlanmalarİnİ gerektiren bir eylem alanİdİr, insan dŸnyada
yaptİÛİndan šte dŸnyada (ahrette) sorumludur.
Kadirilik, dŸnya konusunda Üslam inanlarİyla atİßan dŸßŸnceler ileri sŸrmese
bile, uygulamalarİnda elißkiler oktur. Bunlarİ sİralayalİm:
BaÛdatÕta kurulan Kadiri Derg‰hİ neredeyse BaÛdatÕİn dİßİna taßan bir alanİ
kaplar, burada birok oda, konukevi, aßhane (konuklara yemek verilen yer)
dinlenme yeri, derviß odalarİ, tŸrbeler, anİß (zikr) yeri (olduka bŸyŸk bir sofa
niteliÛindedir), hŸcreleri (ie kapanİß yerleri), tapİm yerleri (namaz kİlmak iin),
geniß iftar sofralarİnİn kurulmasİna elverißli bšlmeler, sšzŸn kİsasİ baÛİmsİz bir
topluluk iin gereken ne varsa vardİr, ne gerekse bulunur. Tekkeler bolluk
iindedir, kimi Kadiriler ok varlİklİdİr. Ancak bu bŸyŸk gelirlerin kaynaÛİ aİk
seik deÛildir, sšylentilere gšre bu bŸyŸklŸk yalnİzca baÛİßla yaßarmİß. Bu
tarikatİn BaÛdatÕta kurulmasİ, oradan yayİlmasİ, Arapayİ gŸncel, geerli dil
olarak benimsemesi gelißigŸzel bir olay deÛildir, o dšnemler, Irak pek durgun,
mutlu bir yer deÛildi, Üslam dini sayİsİz ekißmeler, sŸrtŸßmeler iinde, deÛißik
mezheplerin etkisi altİnda šzŸlmeye baßlamİß, neredeyse yŸze yaklaßan,
birbirinden kopuk kurumlarİn doÛuß yeri olmußtu. Şimdi bu karİßİklİklarİn belli
baßlİ šncŸllerini sergileyelim. Üslam ordularİnİn AsyaÕya yŸrŸmeleri, šnemli
baßarİlar saÛlamalarİ, Üran Ÿzerinde iyi bir izlenim bİrakmadİ. Eski Kisralarİn
uygarlİk Ÿlkesi, bir šl yaßamİnİn yarattİÛİ yeni dinle baÛdaßamazdİ, bu nedenle
eski inanlarİna baÛlİ ÜranÕla, yeni bir dinin kurucusu olan Arabistan arasİnda
tabandan gelen bir gerginlik vardİ, Ÿstelik doÛaldİ. …te yandan kuzey Akdeniz
kİyİlarİnİ ele geirmeye baßlayan, ÜspanyaÕyİ baskİ altİna alan Üslam gŸleri,
baßlarİna gelebilecek bŸyŸk yİkİmİ dŸßŸnebilecek durumda deÛildi, nitekim
ÜspanyaÕda kİlİcİn egemenliÛi ok sŸrmedi (tarih sŸreci bakİmİndan). Kadirilik
daha šnce BaÛdatÕa yerleßmißti, ancak geleceÛi gŸven altİnda deÛildi. Bir sŸre
sonra AvrupaÕdan gelen Halİ ordularİ pek iyi bir gelecek sšzŸ vermiyordu.
Derken Seluklular, ardİndan Osmanlİlar, bunlarİn arasİnda ÔÔBatİnilikÕÕ denen
baßka bir inan kurumu inan alanİnda ok bŸyŸk, etkili bir deÛißiklik yarattİ,
tasavvuf denen, bir kaynaÛİ Yeni Platonculuk olan, šzŸnden Üslam inanlarİyla
baÛdaßamayan gšrŸßŸn yayİlmasİnİ hİzlandİrdİ.
Bu felsefe kškenli gšrŸßler, kimi tarikatlara dolaylİ yoldan girdi, yšnlendirici
duruma geldi. Üßte bunun aİk izlerini Kadirilikte gšrŸyoruz. Gerek tasavvufa
gšre insan-Tanrİ šzdeßliÛi vardİr, insan gšrŸnen Tanrİ, Tanrİ gšrŸnmeyen insandİr.
Üslama yŸrekten baÛlanmİß bir kimse iin dŸßŸnceyi benimsemek ßšyle dursun,
duymak bile İldİrtİcİdİr. Nerde yoktan var edilmiß dŸnya, nerde TanrİÕnİn nesnel
bir gšrŸnŸßŸ olarak gšzlere sunulan dŸnya.
Kadirilik, yazİnİn baßlİÛİyla (Kadirilikte DŸnya) ile uyumlu deÛildir. Nitekim
kurucusunun yazİlarİnda da bilgece bir dŸnya gšrŸßŸ yok, birtakİm šÛŸtler,
aİklamalar var. Yazİlarİndan anlaßİldİÛİna gšre, AbdŸlkadir GeylaniÕnin bilgeci
bir dŸnya gšrŸßŸ yoktur. Onun, birtakİm tasavvuf bilgileri edindiÛi, aÛİnİn ŸnlŸ
tasavvufularİndan birtakİm İßİklar aldİÛİ yazİlİ kaynaklarda var, ancak bu bilgiler
bilimsel bir ÔÔdŸnya gšrŸßŸÕÕ olmaya yetmez. DŸnya gšrŸßŸ denince, geniß bir
konaklama alanİ, oturma yeri deÛil, evrensel varlİk bŸtŸnŸne bakİß (dŸßŸnsel
yšnden) anlaßİlİr. Kadirilerde, dŸnya denince, AbdŸkkadir GeylaniÕnin derg‰hİ,
tekkesi evresi anlaßİlİr, bir dervißin dŸnyasİ o boyutlar iindedir. BaÛdat
tekkesinin, bu inan ortamİ nedeniyle, Osmanlİ devletinin baßİna atİÛİ sİkİntİlarİ
ilerde gšreceÛiz.
Bir Kadiri iin dŸnya, onun bulunduÛu tekkenin evresiyle sİnİrlİdİr, AbdŸlkadir
GeylaniÕnin adİnİn gemediÛi yer onun gšzŸnde šldŸr, yokluk alanİdİr,
boßluktur. AbdŸlkadir GeylaniÕnin dŸßŸncelerinin, šÛŸtlerinin uygulanmadİÛİ bir
yer Kadiriler iin ÒvatanÕÕ deÛildir. Bunun ne denli doÛru olduÛunu anlamak,
šÛrenmek iin, ilk Ÿ padißahtan (onlar AhiÕdir) sonra gelenlere bakİn, hepsi bir
tarikata baÛlİdİr, ancak ilerinde KadiriliÛe baÛlananİ yoktur (Bak. E. Behnan
Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, 1964, say. 448).
AßaÛİ yukarİ bŸtŸn tarikatlara baÛlanan bir aßamalar dizisinde Osmanlİ
padißahlarİ yer alİyor (ayrİ ayrİ tarikatlara giriyorlar), ilerinde Kadirilikle
baÛlantİsİ olan yok. Bunun gelißigŸzel, yŸzeysel bir olay olduÛu sanİlmasİn.

Kadiri Yİkİmİ

Kadiriler, Mİsİr Valisi Mehmed Ali Paßa olaylarİndan beri (daha šnce de vardİ)
Osmanlİ devletinin arkadan vurmayİ kendilerine bir iß edinmißlerdi. Onlarİn bŸtŸn
amacİ Kuzey IrakÕtan TŸrkiyeÕye girerek, šzellikle GŸneydoÛu Anadolu topraklarİ
Ÿzerinde, AbdŸlkadir GeylaniÕnin dŸßŸnsel egemenliÛi altİnda bir bšlge
olußturmaktİ. Bu tŸr girißimler yİllarca bir gizlilik iinde sŸrdŸrŸldŸ, Birinci BŸyŸk
SavaßÕta, BaÛdat Kadirileri, Üngilizden bŸyŸk paralar alarak, BaÛdatÕtaki
AbdŸlkadir Geylani Derg‰hİÕna dokunmamak koßuluyla, ellerinden gelen
yardİmlarİ yapacaklarİna sšz vermißlerdi. Bunu, o dšnemin basİnİndan, olaylarİ
yaßayan devlet adamlarİnİn anİlarİndan, Üngiliz belgelerinden šÛrenmek ok
kolaydİr. Bu olaylarİ yaßayanlarİn ocuklarİ, ßimdi, bu yazİyİ yazanlarİn
yaßİndadİr.
Kadirilik, Osmanlİ devletinin en gŸsŸz dšnemlerinde, i bunalİmlara
sŸrŸklenmeye baßladİÛİ evrelerde, TŸrkiyeÕde yayİlma olanaÛİ bulmußtur. Bunun
15. yŸzyİldan 19. yŸzyİl ortalarİna deÛin uzamasİnİ, šzellikle kollarİn (bu
tarikattan doÛan uzantİlarİn) ortaya İkİßİndan anlamak kolaydİr. Az sonra
gšreceÛimiz bu kollarİn en gŸlŸsŸ, AnadoluÕda KadiriliÛin ikinci kurucusu
sayİlan, Üznikli EßrefoÛlu Abdullah Rumi (1353-1469) evresidir, bu evrede,
AnadoluÕnun Yİldİrİm Beyazİt-Timur gerginliÛinin yaßandİÛİ, tarihte ÔÔfetretÕÕ
denen yšnetim boßluÛu aÛİdİr.
KadiriliÛin en etkili yİkİmİ, toplumsal sarsİntİlara, gizliden gizliye yol amasİ,
Osmanlİ devletinin baßkenti ÜstanbulÕda yayİlmasİyla baßlamİßtİr, bu sŸrede 65
(altmİß beß) tekkenin durulduÛu, aİka bilinmekte, bunlarla ilgili sayİsİz yazİlİ
kaynak da elimizdedir. Baßkent ÜstanbulÕda (baßkent olduktan sonra) kurulan
tarikatlarİn sayİsİ 420Õdir, buna son dšnemlerde İkan Nurculuk, SŸleymancİlİk,
Ticanilik gibi yeni tŸremeleri katmİyoruz. Bir devletin, yalnİzca, baßkentinde
bilinen 420 tarikat varsa, bunlarİn, Bektaßilik dİßİnda (hepsi dokuz tekkedir) tŸmŸ
SŸnni olursa, devleti hangi dŸßŸncenin yšnettiÛini tartİßmak pek akİllİ deÛil
sanİrİz.
Bu tekkelerin sayİsİnİ šÛrendikten sonra, baßka bir konuya geelim,
TanzimatÕtan bu yana, ÜstanbulÕda aİlan, šÛretimi sŸrdŸren liselerin sayİsİ,
tekkelerin onda biri oranİnda bile deÛildi. Şimdi, bu yazİlarİ yazanİn yaßİna
yaklaßmİß bir okuyucu, CumhuriyetÕten šnceki Üstanbul liselerini parmaklarİyla
sayabilir.
BugŸn, ikibininci yİla bir yİl kala, on milyonluk ÜstanbulÕda bu sayİda lise
olduÛunu sanmİyorum (uzmanlara sormaya da dilim varmadİ). Peki, KadiriliÛin bu
konularla ilgisi nedir? Biiminde bir soru sorulabilir, sormak yerindedir ayrİca. Bu
sorunun yanİtİ gemißi, Ÿstelik yakİn gemißi bilmekle, Ÿlke gereklerini din
duygularİnİn dİßİnda kalarak šÛrenmeye yšnelmekle baÛlaßİmlİdİr. KadiriliÛin
amacİnİn, AbdŸlkadir GeylaniÕnin gšrŸßlerine dayanan bir toplum olußturma
niteliÛi taßİdİÛİ biliniyor. BugŸn Nakßibendilik ile kollarİnİn, Ÿlke dŸzeyindeki
etkinliÛi de belli, Nakßibendilikle, KadiriliÛi kuranlarİn ikisi de doÛulu, Üran
komßusu, ikisi de baßlangݍta aßİrİ ßeriattan yana, ikisi de, ÔÔdin uÛrunda
savaßÕÕ yanlİsİ, ikisi de bugŸn ÜstanbulÕda aÛİrlİklİ. KadiriliÛin TrakyaÕda
ÔÔAleviÕÕ kurulußlarİ, Nakßibendilik ise koyu ÔÔSŸnniÕÕ kurulußlarİ ardİndan
sŸrŸklemekte.
Konunun šrtŸsŸnŸ yİrtalİm, birleßen erek: Din Devleti. Sevgili okuyucu,
devrimcilerin bir tŸrlŸ birleßemedikleri aÛdaß uygarlİÛa, yeniliklere karßİ,
birbirine diß bileyen iki ÔÔSŸnniÕÕ kurulußun, el altİndan, Üslam šrtŸsŸne
bŸrŸnerek ne gŸzel birleßtiklerini anladİn mİ? Şimdi, baßka ilgin, šrnek verelim.
Buna Kadiri KŸtŸÛŸ (soy kŸtŸÛŸ) denir: Ümam Ali, Hasan Basri, Habib Acemi,
Davud Tai, Maruf Kerhi, SeriyŸssakati, CŸneyd BaÛdadi, Ebubekir Şibeli, Abdullah
YŸmni, EbulÕ Ferec Tarsusi, EbuÕ1-Hasan Ali Hakk‰ri, Ebu Said Ali Übn Mubarek
Mahzuini, Seyyid AbdŸlkadir Geylani. Burada ilgin olan, AbdŸlkadir GeylaniÕnin
ÔÔseyyidÕÕ diye anİlmasİdİr. Demek tarikatİlİkta yalan da geerlidir.
ÔÔSeyyidÕÕ Peygamber soyundan, Ali soyundan gelenlere denir, AbdŸlkadir
Geylani, adİndan da anlaßİldİÛİ gibi Arap soyundan deÛil, peki bu ÔÔseyyidlikÕÕ
nereden geliyor? Yanİtİ aİk, ÔÔtarikat yalancİlİÛİndanÕÕ. Şimdi baßka bir yalanİ
sergileyelim, NakßibendiliÛin soy kŸtŸÛŸne bakalİm: Ebubekir, Selman Farisi,
Kasİm bin Mehmed Bin Ebubekir, Ümam Cafer-i Sadİk, Bayezid Bistami, Ebulhasan
Harkani Ali, Ebu AliyŸlkarmidi, Yusuf Hemedani, AbdŸlhalik Gurduvani, Arif
RiyŸkŸrdi, Manhmud Ehbir, Azizan AliyŸlramteyni, Mehmed Baha Simasi, Emir
Kelal bin Hamza, Muhammed Bahaeddin Nakßibend. Şimdi bu kŸtŸkleri
karßİlaßtİralİm. Nakßibendilik koyu ÔÔSŸnniÕÕ, Kadirilik koyu koyu ÔÔSŸnniÕÕ,
oysa Ümam Cafer-i Sadİk ŞiiliÛin, Anadolu AlevilikÕin benimsediÛi On iki
ÜmamÕdan biri, Ÿstelik Ümam AliÕnin torunu. Bayezid Bistami Üranlİ, insan-Tanrİ
šzdeßliÛine inanmİß bir kißi, Ebubekir koyu SŸnni. Bu iki karßİt inanlİ insan bir
inan odaÛİnda birleßebilir mi? Bšylece Kadirilikle Nakßibendilik el ele verebilir
mi? Ama devleti yİkmak olduktan sonra, birleßmekte bir sakİnca yoktur.
Bu konularda, birtakİm kußkulara kapİlmaya, inanlardan kaynaklanan
karßİtlİklara dayanarak, geniß yorumlara girißmeye gerek yoktur. ‚aÛlar boyunca
i ie yaßayan birbiriyle gizli, aİk ilißkiler iine giren toplumlarda dŸßŸnce
karİßİklİklarİnİn, elißki yumaklarİnİn olußmasİ doÛal sayİlmalİdİr. SŸnni olduÛu
aİka bilinen, uygulamalarİndan anlaßİlan birok tarikatİn AliÕye dayandİÛİ
biliniyor. SŸnni olmasİna karßİn AliÕyle baßlayan tarikatlara birka šrnek verelim:
Rifailik, SŸhreverdilik, Şazelilik, Kadirilik, Halvetilik, DŸsukilik, Bedevilik. Bu
tarikatlarİn AliÕden baßlamalarİ kimi araßtİrİcİlarİ yanİltmİßtİr. Sšzgelißi
MevleviliÛin biri AliÕye biri SŸnnetÕe baÛlanan iki kolu vardİr. Şems kolu
SŸnnidir, Sultan Veled kolu AleviÕdir (Mevlevi araßtİrİcİlarİnİn sšylediklerine
gšre). Oysa Mevlevilikte MŸslŸmanlİkla baÛdaßİr bir šzellik bulmak olanaksİzdİr.
Bir tarikat, yaßamİ yalnİzca kendi inanlarİ doÛrultusunda yŸrŸyen bir gezegen
gibi benimserse, onun getireceÛi sarsİntİyİ šnceden sezmek gŸ deÛildir.
KadiriliÛin toplumsal tutarsİzlİÛİ ortaya İktİÛİ Ÿlkenin yšnetimsel durumundan
belliydi. ‚ok geniß alanlarda tekke kurmak, ok geniß bšlmeli yapİ birimleri
olußturmak, sayİsİz derviß beslemek, sayİsİz odalİ, birimli konutlar yapmak,
hepsini doldurmak kolay deÛildir. Bunlarİ besleyen suyun kaynaÛİ neydi?
ÜstanbulÕda sayİsİz ÔÔvakİf topraklarİÕÕ bulunan Kadirilik, bugŸne deÛin
ayrİntİlarİyla araßtİrİlmamİß, kimes BaÛdatÕta etkisini sŸrdŸren bu tarikatİn i
yapİsİnİ araßtİrma gereÛi duymamİßtİr.
Kadirilik, šnceleri Irak yšrelerinde, sonralarİ Üstanbul, Rumeli bšlgelerinde etkinlik
gšsterirken Osmanlİ yšnetiminin ilgisini ekmemiß, Alevilikle sİkİ, isel bir ilißki
kurarak Sİrbistan-Arnavutluk-Romanya-Bulgaristan dolaylarİnda, baßka
tarikatlarİn da giysilerini giymekte, sŸrekli šrtŸ yenilemektedir. Eskiden ßunun
bunun yardİmİyla geinen Kadirilik, ßimdi daha verimli, daha gŸlŸ geim
kaynaklarİ bulmuß, TBMMÕde iki yŸz dolayİnda tarikatİnİn yardİmİyla devletten
ÔÔharacÕÕİnİ almaktadİr. Bu tarikatİn Erzurum, Erzincan, Urfa, Konya, Malatya,
Sİvas gibi illerde Nakßibendilikle elbirliÛi ettiÛi bilinmektedir, ancak bu elbirliÛini
dİß gšrŸnŸße gšre saptamak olanaksİzdİr, yalnİzca BaÛdat yšnetimiyle ilißkisi
TŸrkiyeÕye karßİ beslenen kštŸ dŸßŸnceleri yayma dolayİsİyladİr. Bunlarİn
bulußma yeri de Suudi ArabistanÕdİr (Hac dšnemi nedeniyle).

AbdŸlkadir GeylaniÕnin TanrİsallİÛİ

AbdŸlkadir Geylani sanİldİÛİ gibi ŸstŸn, derin bilgili, geniß kapsamlİ dŸßŸnen,
Ÿreten bir kimse deÛildi. Bunu yazİlarİndan anlamak kolaydİr. Ancak sonradan,
šzellikle de torunu Kadİ Ebu-Salih Nasr bin AbdŸlkadir, onun peygamber soyundan
geldiÛini, rŸyalarİnda sİk sİk PeygamberÕle bulußtuÛunu, konußtuÛunu evresine
yaymİßsa da, inandİrİcİ bir kanİt gšsterememißtir. Ancak, evresinde toplananlar
durmamİß, torunu daha dŸnyaya gelmeden, onu Tanrİlaßtİrmİß, ona insan-ŸstŸ bir
nitelik saÛlamİßtİr. Bu nitelikler ßunlardİr:
1- AbdŸlkadir GeylaniÕye dŸßŸnceleri, konußurken bir bunalİm, bir titremeyle
gelir, sonra olarİ sšze dšnŸßtŸrŸr, evresindekilere anlatİr, aktarİr. Üyi
dŸßŸnŸlŸrse burada PeygamberÕe ÔÔvahyÕÕ inerken yaßanan olaya gšnderme
vardİr. Şeyhi, doÛrudan doÛruya Tanrİ konußturuyor demektir.
2- Şeyh sšzlerini sšylerken hep šnŸne bakar, sonra taßan bir İrmak gibi hİzla
konußmaya baßlar, soluÛu sİklaßİr, sšzŸ bitince yatİßİr. Bu da PeygamberÕde
gšrŸlen šzelliklerden biridir.
3- AbdŸlkadir Geylani hep dŸßŸnŸr, gŸnŸnŸ, dŸßŸnsel bakİmdan, ÔÔibadetleÕÕ
geirir. Onun sšzleri birer Tanrİ buyruÛudur, KuranÕİn yeni bir yorumudur, onun
anlaßİlmasİna yardİmcİdİr. Bu sšzlerin hadislere benzetildiÛi besbelli.
Şimdi baßİnİn ii, yŸreÛi bšyle karanlİk sšzlerle, aİklamalarla doldurulmuß,
okumamİß, ßeyhin sšzŸnden baßka gerek tanİmamİß bir kimse iin doyurucu,
aydİnlatİcİ bir kaynak bulma olanaÛİ var mİ?
Bir insan, usun denetiminden uzaklaßİrsa, yšnetici bilin odaklarİnİn yerini
geriletici karanlİÛİn baskİsİ alİrsa saÛduyuya susmak dŸßer. Bilimin boß bİraktİÛİ
bir baßİ bilgisizliÛin katİlİÛİ doldurursa, insan denen varlİk yalnİzca dİß gšrŸnŸßŸ,
biimsel yapİsİyla ÔÔinsanÕÕ sayİlİr. Oysa insan dİßİyla doÛal, iiyle (dŸßŸnsel
yanİyla) doÛalİ aßan bir varlİktİr. DŸßŸnmeyi, usun kurallarİnİ kullanamayan bir
kimse kendi benliÛini baßkalarİnİn denetimi altİna bİrakmaktan kendini
kurtaramaz. Üßte baßkalarİnİ Tanrİlaßtİrma, yŸceltme bšyle baßlar. Fizik
laboratuvarİnda Tanrİ olduÛunu ileri sŸren bilgin gšrŸlmemißtir, ancak kilisede,
camide Tanrİlar gŸnden gŸne oÛalİr.
Burada, TŸrk insanİnİn karanlİÛa sŸrŸklenmesinde, suu yalnİzca gerici
kurulußlara yŸklemek yanİltİcİdİr. Gerici kurulußlarİn šncŸleri, koruyuculara bu
Ÿlkeye dİßardan gelmedi, hepsi yine bu topraÛİn insanlarİdİr, onlarİn bšyle
odaklarİnİ elinde birer sšmŸrŸ aracİ olmalarİnİ baßka etkenlerde aramak gerekir.
…zellikle deÛißik yšnlŸ ÔÔpolitikacİlarÕÕ, Anadolu insanİnİ bir insandan ok oy
aracİ olarak yetißtirdiler, kandİrdİlar, insanlİk bilincinden yoksun bİrakmayİ birer
baßarİ saydİlar. AbdŸlkadir GeylaniÕyi, baßka ßeyhleri Tanrİlaßtİrmanİn yolunu
ÔÔpolitikacİlarÕÕ amİßtİr. Şeyhlerin ellerini špen baßbakanlar, bakanlar gšrdŸk.
Seim alanlarİnİ dolaßarak AtatŸrkÕŸ bile ÔÔHangi taßİ kaldİrsan altİndan
AtatŸrk İkarÕÕ diyecek nitelikte ßaßkİn yšneticiler gšrdŸk, aÛalara sİÛİnan, eli
kanlİlarİ koruyan, devleti soydyuran yŸksek gšrevliler gšrdŸk. Ümam-hatip okullarİ
amada, atİrmada birbiriyle yarİßan baßbakanlar gšrdŸk, suu baßkalarİnda
aramanİn gereÛi kalmadİ artİk.
Ünsanİn, gerekli sŸrede eÛitilmesi devletin gšrevlerindendir, bizde devlet bu
gšrevi yurttaßİ OrtaaÛ karanlİklarİna sŸrŸklemek iin kullanmİßtİr, baßarİlİ da
olmußtur. Oysa devletin gšrevi yurttaßlara din šÛretmek, dinci yetißtirmek
deÛildir. BugŸn Ÿlkemizde, insanİ Tanrİlaßtİrma yarİßİna girilmiß bir olay
gšrŸlŸyor, yaßanİyor. Bunun aÛlar boyunca sŸren bir olay, bir eÛilim olduÛu da
biliniyor, ancak buna olanak saÛlayan yšnetim biimidir, bu yšnetim aÛdaß
deÛildir, bšlŸcŸdŸr, kškleri OrtaaÛÕİn derinlerindedir.
Ünsan toplumsal bir varlİktİr, ancak sŸrŸ deÛildir, varlİÛİnİn bilincindedir, bu
bilinci karartan, ortadan kaldİran, genellikle dindir. Din, bireysel varlİk bilincini
Tanrİsal varlİÛa yšnelme uÛruna yok eder, šnce susuz topraÛa evirir, kavurur,
atlatİr, sonra verimsizliÛin uurumuna sŸrŸkler. Bunun baßlİca sorumlusu
devlettir, gšrevini yapmayan, dini korumasİ altİna almak isteyen devlet.

Kadirilik Karßİsİnda Ümam-hatip Okullarİ

Burada, Ÿzerinde durulmayan, durulmadİÛİ iin de gizlice gelißme, yayİlma


olanaÛİ bulan bir konu Ÿzerinde duracaÛİz. †lkemizde tarikatlarİn yerini imam-
hatip okullarİ aldİ dersek, ßaßİlmasİn. Bu okullar, gŸnŸmŸzde, birer tekke
niteliÛindedir. Bu aÛdaß tekkelerin hepsi iki tarikatİn denetimi altİndadİr; biri
KadiriliÛin, šteki NakßibendiliÛin. NakßibendiliÛin Nurculuk, SŸleymancİlİk gibi iki
kolu, savaßİn šncŸleri gibidir, etkinlikleri kaynaklarİ olan Nakßibendilikten gelir.
Bu okullarİn aİlİß amalarİ baßkaydİ, Üslam dinine uygun dŸßmeyen bir anlayİßla
ÔÔaydİn din adamİÕÕ yetißtirmek ereÛini gŸdŸyordu. Oysa Üslam dininde ÔÔdin
adamİÕÕ diye, devletten aylİk alan bir gšrevli topluluÛu yoktur, din ißleri para ile,
aylİkla sŸrdŸrŸlemez.
Ümam-hatip okullarİ, kuruluß bakİmİndan Üslam dinine aykİrİ iken bununla da
yetinilmedi, kİzlar da bu okullara alİndİ. Oysa Üslam dinine gšre kİzlar devlet
kurumlarİnda gšrev Ÿstlenmezler. Bu aykİrİlİk da yetmedi, bu okullarİ bitirenler,
devlet kurumlarİnda gšrev almak iin šteki okullarla eßit yetkiyle donatİldİ.
Aİkasİ din bir šrtŸ olarak kullanİldİ.
Şimdi bu okullardan yetißenler, onlarİn gšrev aldİklarİ toplum kurumlarİ,
gŸvendikleri siyasal partiler, ardİndan Ÿtarikatlar. Daha bir yİl šncesine deÛin bu
okullarİn birer ÔÔpolitika ocaÛİÕÕ olduÛu, tuttuklarİ siyasal partiyle ilißkileri
ortaya İktİ. Üslam dini iki kez yİkİma, škŸße sŸrŸklendi. Bu da yetmedi,
tarikatlar dinin koruyucusu durumuna gelerek partileri denetim altİna alabilecek
etkinliÛi kazandİ. Bir benzeri daha gšrŸlmemiß, utan verici olaylar yaßandİ, koyu
dincilerle niydŸÛŸ belirsizler devrimci kurulußlara karßİ, hİrsİzlİklarİn,
soygunlarİn, yolsuzluklarİn šrtbas edilmesi iin anlaßtİlar, birleßtiler. Gemißi
olduka kirli bir bayanİn ardİnca sŸrŸklediÛi birtakİm yŸksek gšrevliler bile
boyunduruÛa vurularak politika alanİnda yaylİma gštŸrŸldŸ.
BugŸn, TŸrkiyeÕde Kadirilik-Nakßibendilik ikilisine baÛlanmayan, onlarİn gizli
denetimi altİnda bulunmayan bir imam-hatip okulu yoktur, bunu en yŸksek
aßamadaki gšrevliler bile aİka bilmektedirler. Ancak seim bšlgelerinin
tarikatlarİn buyruÛu altİnda bulunmasİ nedeniyle kimse sesini İkaramİyor.
Kadirilik, kendine dokunulmamasİ koßuluyla en azgİn dŸßmana yardİm etmekten
bile kaİnmaz, bunun ilk šrneÛi Osmanlİ ordularİnİ, Üngiliz altİnİyla arkadan
vurduran Suriye-Irak bšlgesinde geen savaßlardİr, bunlarİ bilmeyen, duymayan
yoktur demißtik. NakßibendiliÛin šncŸlŸk ettiÛi tŸm ayaklanmalarda Kadiriler
vardİr, MusulÕun elden gitmesinde baßlİca etken Naßi-Kadiri ayaklanmasİdİr, ne
yazİk ki bu olay yalnİzca NakßibendiliÛin İkardİÛİ bir yİkİl sayİlmİßtİr. †lkemizde
Kuran kurslarİ, Arapa šÛrenme, šÛretme eÛilimi KadiriliÛin bir šnerisidir
(gŸnŸmŸzde). Kuran Arapa olduÛundan, bu dil de kutsal sayİlİr, onun yazİldİÛİ
yazİ da. oysa, bizim ÔÔKuran yazİsİÕÕ dediÛimiz yazİ Nabati yazİsİnİn uzantİsİdİr,
Arapayla ilgisi yoktur.
KadiriliÛin benimsediÛi dil Arapa olduÛundan, baßlangݍta Osmanlİ
medreselerinde pek tutunamamİßtİr, tasavvufla ilgisi doÛrudan deÛil dolaylİdİr.
BugŸn ortašÛretim kurumlarİnda Arapa šÛrenme-okutma šnerisini getirenlerin
arkasİnda Kadirilik yandaßlarİ vardİr. Ümam-hatip okullarİnİn birer ÔÔmedreseÕÕ
kİlİÛİna sokulmasİnİ isteyenler de Kadirilerdi.

EßrefoÛlu Rumi

Kimi kaynaklara gšre, KadiriliÛin bir TŸrk tarikatİ olmasİnİ saÛlayan EßrefoÛlu
Abdullah RumiÕdir. EßrefoÛlu Abdullah Rumi 1353 yİlİnda, ÜznikÕte doÛdu,
BursaÕya giderek fİkİh šÛrenimi gšrdŸ, bu arada tasavvufla yakİnlİk saÛladİ,
sonra AnkaraÕya giderek Hacİ Bayram VeliÕnin evresinde toplananlara katİldİ.
Bu arada Hacİ Bayram onu, SuriyeÕnin Hama ilinde oturan, AbdŸlkadir
GeylaniÕnin torunu HŸseyin HamaviÕye gšnderdi. Ondan, Kadiriliki TŸrkiyeÕde
yayma, kurma, gelißtirme yetkisi alarak ÜznikÕe dšndŸ, Pİnarbaßİ denen ilede
KadiriliÛin Eßrefiye diye anİlan kolunu kurdu. Kİsa sŸrede ŸnŸ evreye yayİldİ. Bu
kol, Kadirilikle Bayramilik karİßİmİ bir nitelik taßİr.
EßrefoÛlu, dŸßŸncelerini salt TŸrke yazdİÛİ ßiirleriyle, bir de MŸzekkiÕn-NŸfus
(Ünsanlarİn ilerini arİndİran) adlİ kitabİyla bŸyŸk bir etkinlik saÛlamİßtİr, akİcİ
bir TŸrkeyle yazİlan bu yapİt, dilinin kolay anlaßİlİr olmasİ yŸzŸnden ok
tutunmußtur. KadiriliÛin, daha sonralarİ Üstanbul, Rumeli yšrelerinde hİzla
yayİlmasİnİn baßlİca nedeni EßrefoÛluÕnun adİ geen kitabİyla ßiirleri olmußtur.
Bu ßiirlerin bir bšlŸmŸ, toplu olarak Kadiri tekkelerinde dŸzenlenen tšrenlerde
okunurdu.
Cem oldu ‰ßİklarİ pirim AbdŸlkadirÕin
Yolunda sadİklarİ pirim AbdŸlkadirÕin
dizeleriyle baßlayan ßiiri halk arasİnda bile yayİlmİß, tutulmußtur. EßrefoÛlu
bilgili, etkili bir kimseydi, bu nedenle KadiriliÛin ikinci kurucusu diye saygİnlİk
kazanmİßtİr. Onun etkilendiÛi Hacİ BayramÕİn yandaßlarİndan Akßemseddin,
ÜstanbulÕa saraya tarikatİlİk, bozgunculuk (fesat) sokmakla sulanarak
GšÛnŸkÕe sŸrŸlmŸß (Padißah Fatih MehmedÕin buyruÛuyla) orada šlmŸßtŸr. Üßte
Bayramilik-Kadirilik karİßİmİ kuruluß bšyle bir nitelikteydi.
Yeri gelmißken, ßunlarİ da sšyleyelim: AkßemseddinÕin tarikatİlÛİ birtakİm
olumsuz ißlerle karİßmİßtİr. BugŸn FatihÕte onun adİnİ taßİyan ufak bir cami
vardİr. Hİrka-i Şerif CamisiÕnin karßİsİnda olan bu cami son yİllarda yeniden ok
sŸslŸ bir biimde yapİlmİß, yenilenmiß, bir ÔÔkŸlliyeÕÕ diye anİlmaya
baßlamİßtİr. Üßte KadiriliÛin yayİlmasİnda, hangi tarikatlarİn yardİmcİ olduÛu
bšyle aİklİÛa kavußmaktadİr. Bu caminin, Akßemseddin dšneminden kalmasİ ok
kußkuludur, Fatih dšneminde, orasİ MŸslŸman deÛil, bir Hİristiyan yšresiydi, sonra
Akßemseddin ÜstanbulÕda ok az kalmİßtİr (bir, iki yİl). Bu cami sonradan, onun
adİna yapİlmİß olsa gerek, yanİndaki mezarlİktaki taßlardan (tarihlerinden)
anlaßİldİÛİna gšre ok eskilere gitmiyor (yapİlİßİ).
Burada ilgiyi eken, karanlİk gšrŸßlerin yaßatİlmasİnda, tarikatlar arasİnda gizli
bir geleneÛin aİklanmadan sŸrdŸrŸlmesidir. Halk benimsediÛinin kškenini bilme,
šÛrenme gereÛi duymuyor, bšyle bir gizli inan egemenliÛi altİna sokuluyor.
EßrefoÛluÕnun bir TŸrk tarikatİ durumuna getirmeyi amaladİÛİ Kadirilik
karßİsİnda, gerek bir TŸrk kurumu olan BektaßiliÛin tutumu daha aİk seiktir.
EßrefoÛlu bŸtŸn gšnlŸyle AbdŸlkadir GeylaniÕye baÛlanmİß, insan šzŸnŸ onun
varlİÛİnda gšrmŸßtŸr. Oysa 18. yŸzyİl ozanlarİndan Hasan Dede, insanİn šzŸne
dšnmeyi, gereÛi insanİn kendinde, kendi varlİÛİnİn biimlendiren šÛelerde
aramayİ yeÛliyor, bu nedenle EßrefoÛluÕna sesleniyor, onu bir ermiß
duyarlİlİÛİyla uyarİyormuß gibi davranİyor:

EßrefoÛlu al haberi
BaÛcİ biziz gŸl bizdedir

dizeleriyle baßlayan ŸnlŸ koßuÛunu dŸzenliyor, ÔÔarİ biziz bal bizdedirÕÕ diyor,
ne ararsan insandadİr, yalnİz senin ßeyhinde deÛil, demek istiyor. Burada ok
uyarİcİ bir durum vardİr, Osmanlİ yšnetimi ArapÕtan, AcemÕden gelene sesini
İkarmİyor, Üslam dinini šzŸnden koparİp belli tarikatlarİn, ßeyhlerin denetimine
sokmaya alİßan girißimler karßİsİnda susuyor, TŸrk halkİnİn šzŸnden doÛan
Bektaßilik karßİsİnda ise šfkeyle kİlİca davranİyor, aİkasİ kendisini vurmaya
alİßanİ koruyor, kendinden doÛana saldİrİyor. Bunu da Üslam adİna, onu
korumak iin yaptİÛİnİ bilinsizce sšylemekte sakİnca gšrmŸyor. Osmanlİ
padißahlarİnİn hepsi ÔÔÜslamİn ßerefiÕÕnden sšz eder, onu yeryŸzŸnde egemen
kİlmak iin kan dškmeyi bir baßarİ sayar, švŸnŸr, sonra dšner kendinden olanİ
ortadan kaldİrmayİ Üslam adİna bir Tanrİsal gšrev diye gšrŸr. ŞeyhŸlislam
ÔÔfetvalarÕÕİ okunursa, Osmanlİnİn koyu ßeriattan yana olanİ koruduÛu,
TŸrkÕten yana olanİ asİp kestiÛi gšrŸlŸr, TŸrkmenlere uygulanan kanlİ, acİmasİz
baskİlar tarihin sunduÛu ŸzŸcŸ šrneklerdir. Yavuz Selim, TŸrkmenleri doÛradİ,
yİllarca savaßtİÛİ Şii ÜranÕa karßİ hİncİnİ TŸrkmenlerden aldİ, šte yandan dšndŸ,
Üran ßiirini benimsemekle, Üran ozanlarİnİn izinden yŸrŸmekle švŸndŸ, TŸrklere
aÛİza alİnmadİk sšzler sšylemekten ekinmedi. Osmanlİnİn bu tutumu tarih
bilincinden yoksunluÛun aİk kanİtİdİr. O dšnemde AvrupaÕda Ršnesans olayİ
baßlamİß, ReformasyonÕa gštŸren geniß yol aİlmİßtİ. Osmanlİ yšnetimi en
gšrkemli aÛİnda bile Hasan Dede gibi uyanİk olamamİßtİr.
Üslam tarihinde geen olaylarİ incelediÛimizde hep gereklere, dŸßŸnme
eÛilimine karßİ hİnla, šfkeyle bakİldİÛİ gšrŸlŸr. Ünsan dŸßŸnen bir varlİktİr, oysa
Üslam anlayİßİna gšre insan dŸßŸnen deÛil, TanrİÕnİn, peygamberlerinin
sšylediklerini, buyurduklarİnİ dŸßŸnmeden yerine getirmeye yargİlİ bir nesnedir.
Bu nedenle Üslam dini daha kuruluß yİllarİnda bile bir tarikat šzelliÛi
kazanmnİßtİr. Bu olayda tarikatİlarİ sulamak, belli bir anlamda, gereksizdir,
dinin yapİsİ bšyle bir tutumu gerekli kİlİyor.
Kadirilik, kurucusu Üranlİ (Hazar kİyİlarİndan olmasİna karßİn, inan bakİmİndan
Üran kškenli), sonradan benimsediÛi din Arap kaynaklİ, dšnŸyor genliÛinde
šÛrendiklerinin boyasİnİ deÛißtiriyor, adİyla anİlankurumu olußturuyor. Kadirilik,
kurulußundan kİsa bir sŸre sonra, yine Irak-Suriye yšrelerinde kollara ayrİlmaya
baßlİyor, AnadoluÕya gelince bambaßka tarikatlarla karİßİyor, kaynaßİyor, šzŸnŸ
yeniliyor, baßka bir kİlİÛa giriyor (Nakßibendilik, Alevilik, Rifailik, Bektaßilik,
Halvetilik gibi).
Burada, bu konu Ÿzerinde dŸßŸnŸrken, birtakİm izlenimlerin insanİ kendine
ektiÛi seziliyor. Bu izlenimler, kendiliÛinden birer soruya dšnŸßŸyor. Neden,
tarikatlar AnadoluÕda hİzla yayİlİlyor? Neden ÜstanbulÕda 420 dolayİnda tekke
vardİr? †stelik bu tekkeler kurulduÛu yİllarda, ÜstanbulÕda yaßayan insanlarİn
sayİsİ birka yŸz bindi? (Nurculuk, Ticanik, SŸleymancİlİk, Ißİkİlİk gibi
Nakßibendilikten doÛan yeni kollar bir yana, yalnİz Ticanilik yeni deÛildir) Neden
Osmanlİ dšneminde, bšyle tarikat oÛalmasİ hİzlandİ? Osmanlİ devleti dšneminde
ÜstanbulÕun yapİsal gšrŸnŸmŸ bugŸnkŸnden ok daha gŸzeldi, insanlar birbirini
sŸrŸkler gibi, sİkİßtİrİr gibi yoÛunlaßmamİßtİ. Bundan elli yİl šnce ÜstanbulÕda
yaßayanlar bugŸnkŸlerin onda birinden bile ok azdİ. Buna karßİn tarikat sayİsİ
yukarda sšylendiÛi gibiydi?
Bu olayda, kimi Osmanlİ padißahİnİn tarikatİ olduÛu sšylenebilirse de, bu durum
etkinin yaygİnlaßmasİnİ hİzlandİrmaz. Bu hİzlanmanİn arkasİnda sšmŸrŸ kolaylİÛİ
yatmaktadİr. Tarihe gemiß bir sšylentiye gšre, Osmanlİ devleti, ele geiridÛi yeni
Ÿlkelerden saÛlanan gelirlerin bir bšlŸmŸnŸ tekkelere bİrakİrmİß, bunu tarikat
ÔÔvakfiyeÕÕlerinden de šÛreniyoruz. Sšzgelißi HalvetiliÛin Rumeli (bugŸnkŸ
ulusal sİnİrlar dİßİnda kalan Ÿlkelerde) yšrelerinde edindiÛi vakİflarİn oÛu
bšyledir. Bunlara kimi tarikatİlarİn šlmeden šnce bİraktİklarİ ÔÔvasiyetÕÕ gereÛi
varlİÛİnİn tarikata gemesidir. Bunlara Mevlevilik, Nakßibendilik, Rifailik,
Ußßakİlİk gibi baßka tarikatlara padißah, sultan (saray kadİnlarİ) gibi yŸksek
aßamalİ kimselerin bİraktİklarİ ÔÔdevlet mallarİÕÕnİ da katabiliriz. Baßka bir
durum daha vardİr: Kamu kurumlarİndan birinin baßİnda bulunan kimse hangi
tarikattansa, gšrevinin etkisiyle, tekkeye gelir saÛlayabilirdi. Buna bir šrnek
verebiliriz; tekkelere bitißik mezarlİklara (hazirelere) šlŸ gšmmek yasaklanmİßtİ,
bu yasaÛa karßİn Mehmed Zahid Kotku, Mehmed Fahreddin, Muzaffer Ozak gibi
devlet bŸyŸkleriyle yakİnlİk kuran ßeyhler tekkelerinin yanİnda, birincisi ise
SŸleymaniye CamisiÕnin bitißiÛinde Kanuni SŸleyman tŸrbesinin az štesinde
gšmŸlŸdŸr, Kenan EvrenÕin baßkanlİk dšneminde, Turgut …zalÕİn anasİ da oraya
gšmŸlmŸßtŸr. Bu uygulamalarİ kİnamİyoruz, ancak tarikatlarİn etkinliÛinin, bir
takİm AtatŸrkŸ, devrimci, yeniliki geinen yŸksek gšrevlileri bile ne denli baskİ
altİnda tuttuÛunu vurgulamayİ da yeÛledik.
Baßka ŸzŸcŸ bir šrnek daha verelim: AtatŸrkÕŸn ÔÔAnİtkabirÕÕi yalnİz
tarikatİlarİ deÛil, aßİrİ İkarcİ yazarlarİ, baßbakanlarİ, cumhurbaßkanlarİnİ
šfkelendirdiÛi biliniyor. Üßte bu šfke, kİskanlİk, tutku sonucu ulusun parasİyla
Adnan Menderes (iki arkadaßİyla), Turgut …zal gibi yŸksek gšrevlilere
ÔÔanİtmezarÕÕ yaptİrİlmİßtİr, Ÿstelik ÜstanbulÕun girißinde. Oysa bunlarİn
iinde AtatŸrkŸ, devrimci kimse yoktu. Adnan Menderes, ÔÔÜzmir suikastİÕÕ
sonucu asİlan ÔÔÜttihat ve TerakkiÕÕ šncŸlerinden Doktor Nazii BeyÕin
damadİydİ, Turgut …zal ise NakßibendiliÛe baÛlİ, Malatyalİ bir aileden gelmedir
(kendisi NakßibendiliÛe alİnmamİßtİr, bu konuda sšylenen šzel bir olay vardİr, bu
yazİnİn yazarİ, genliÛinde Nakßibendi tarikatİndan olduÛu iin, Fatih yšresinde
geen bu olayİ yakİndan biliyor). Anİlarİn kapİsİ aralandİÛİndan baßka bir olaya
da deÛinip geelim. NakßibendiliÛin Kadirilik, Rifailik, Halvetilik gibi, ÔÔkoyu
(SŸnni) tarikatlarla kaynaßarak olußan tekkelerinden biri de KaragŸmrŸk-
‚arßamba yšresindedirÕÕ. Üsmail AÛa Camisi diye bilinir (yanlİß olarak YakubaÛa
Camisi denir). Bu tekke gizli-aİk devletten ok yardİm almİßtİr, šzellikle bir
ÔÔßeriatİ partiÕÕyi denetimi altİnda tutmayİ baßarmİß, partinin baßkanİna el
šptŸrmŸßtŸr. Bu tŸr girißimlerin yapİldİÛİ dšnemde, Devlet Baßkanİ Kenan Evren,
gezilerinde, ÔÔhangi taßİ kaldİrsan altİndan AtatŸrk İkİyorÕÕ tŸrŸnden ancak
kendine yakİßan sšzler sšyler dururdu.

KadiriliÛin Üstanbul ‚İkarmasİ

Tekkeler

Daha šnce, bu tarikatİn ÜstanbulÕda 65 tekkesinin bulunduÛunu sšylemißtik,


Cumhuriyet yšnetimiyle gelen uygulamalar sonucu tekkeler, bir yasayla kapatİldİ.
Ancak gizli eylem durdu denemez, šzellikle Menderes yšnetimi TBMMÕde ÔÔsiz
isteseniz hilafeti bile getirirsinizÕÕ sšzleriyle gericiliÛin bile ummadİÛİ bir yeßil
İßİk yakİverdi. Şimdi bu yeßil İßİldaÛİ elimize alarak ÜstanbulÕda dolaßalİm. Bu
dolaßma bize, son seimlerde, aßİrİ saÛcİ, aßİrİ ÔÔßeriatİÕÕ bir kurulußun
kazanma nedenlerini de sezdirecektir. BugŸn BeyoÛlu ilesine baÛlİ
KasİmpaßaÕda yedi tekke, EyŸp ilesinde beß, †skŸdarÕda yedi, Fatih ilesi
yšresinde yirmi, Tophane, Fİndİklİ yšresinde Ÿ, HalİcİoÛlu yšresinde bir,
HaskšyÕde bir, SultanahmetÕte bir, šteki yšrelerde, genellikle bugŸn yoksul
sayİlan, eski Üstanbul iinde birer ikißer Nadiri tekkesi vardİ. Bu tekkelerin,
oÛunun bulunduÛu alanlar genißti. Şimdi, gšzlerimizi arkaya evirerek,
gemißten gŸnŸmŸze uzayan izgi Ÿzerinde dŸßŸnelim, bu yšrelerde seimleri
kazanan partileri araßtİralİm, kimin uyuduÛunu, kimin uyur gibi yapİp 1926Õdan
beri sinsi girißimlerle elverißli evreleri kolladİÛİnİ anlayalİm. Sen, seimleri
kazanmak iin elinden geleni yap, elverißli tŸm kİlİklara girmeyi baßar, sen de
oturduÛun sokaÛİn štesinde toplumsal bir gereÛi bilmeden, eskiyle yeni arasİnda
sŸrŸp giden atİßmanİn sessiz gŸrŸltŸlerini duyamadan ÔÔuyu ey tİfl-İ melek-
ßanİm uyuÕÕ, uyandİÛİn gŸnŸn sabahİnda gŸneß tutulduÛunu gšreeksin, ÔÔey
tİfl-İ melek-ßanÕÕ.
Burada KadiriliÛin yalnİz baßİna baßarİ saÛladİÛİ, hep kendi gŸcŸnden
yararlandİÛİ sšylenemez, yanİnda kendisini gŸlendiren, koruyan baßka tarikatlar
vardİr, bunlar biliniyor aİka. Şimdi ßšyle dŸßŸnelim, ÜstanbulÕun Beßiktaß,
Kadİkšy gibi birka ilesinde aßİrİ saÛ kazanamİyor, bu sorunun šzŸmŸ oralarda
tarikatİlİÛİn egemenlik saÛlayamadİÛİnİ anlamaya, gšrmeye baÛlİ. BeyoÛlu
ilesinde seimi aßİrİ saÛa kazandİran hep tarikatlarİn yoÛunlaßtİÛİ yšreleri
kapsamasİndadİr.
Tarikatlar, gŸnŸmŸzde (baßta Kadirilik-Nakßibendilik olmak Ÿzere) hep
ÔÔokullaßmİßÕÕ durumdadİr, en bŸyŸk gŸ kaynaklarİ da imam-hatip okullarİdİr.
Ümdi bu okullarda Nurculuk-SŸleymancİlİk yaygİn, etkili (ikisi de NakßibendiliÛin
uzantİlarİ), bunlar da sšzde devlet denetimi altİnda. Devlet šÛrencinin yŸreÛine
giremiyor, onun iini aydİnlatamİyor, ancak ona barİnak yapİyor, šÛretmen
saÛlİyor, toplumsal gerekimlerini gideriyor, oysa šÛrencinin ii baßka, dİßİ baßka,
dİßİnda devlet, iinde tarikat. EÛitim bu deÛildir. …Ûrencinin i evreninde
kendine uygarlİÛİn olanaklarİyla etkili bir yer edinemeyen devlet cansİz bir
kabuktur, onun iini kurtuklar yemißtir, yemektedir. †lkemizde, TBMM atİsİ
altİnda bulunan, ulusal gšrev yaptİÛİnİ sanan yurttaßlarİmİz, ne yazİk ki toplumsal
gereklerimizi bilmiyorlar, šzellikle šzgŸrlŸk kavramİnİ ieriÛiyle baÛdaßmayan
bir anlamda yorumluyorlar. Bir yšnetim, kendisi ortadan kaldİrmak iin
alİßanlara, gerekli olanaklarİ saÛlİyorsa, burada tŸm šzgŸrlŸkler kštŸye
kullanİlİyor demektir. Bir doktor kendisine baßvuran kimsenin saÛlİÛİnİ koruyacak
yerde, šzgŸrlŸk kavramİnİ mikroplarİn oÛalmasİ anlamİnda kullanİrsa, o zaman
hastasİnİn en bŸyŸk dŸßmanİ olmakla kalmaz, šzgŸrlŸÛŸn de, uygarlİÛİn da kan
dŸßmanİ sayİlİr. …zgŸrlŸk kendini koruma gereÛindedir, siz insan deÛerlerine
saygİ duyma šrtŸsŸ altİnda, yolun ortasİnda yakaladİÛİ bir ocuÛu boÛazlamaya
alİßan azgİna gŸler yŸz gšsterirseniz, yarİn sizin de boÛazİnİzİ yİrtabilir. …
zgŸrlŸk, hangi anlamda alİnİrsa alİnsİn, šzgŸrlŸÛe dŸßman yetißtirmez. Ünan
šzgŸrlŸÛŸ de, šteki toplumsal šzgŸrlŸkler gibi saygİdeÛerdir, ancak baßkalarİnİn
inan šzgŸrlŸÛŸnŸ, dŸßŸnce šzgŸrlŸÛŸnŸ ortadan kaldİrma ataklİÛİnİ gšsterdiÛi
gŸn denetim altİna alİnmalİ, inanlara saygİ gšstermenin gerekimleri, gereleri
ona šÛretilmelidir.
Ünan šzgŸrlŸÛŸ kutsaldİr dedik, bu kutsallİk devletin tuttuÛu, koruduÛu inanlar
iin de geerlidir, ancak devlet denen kurumun dini olmaz, onun yšnetimi altİnda
ok deÛißik dinlere inanmİß yurttaßlar bulunabilir, onlarİ da korumasİ gerekir.
Yalnİz kendi dinini koruyan bir devlet, baßta koruduÛu din olmak Ÿzere bŸtŸn
dinlerin dŸßmanİdİr. O devletin koruduÛu dini korumak istemeyen, ortadan
kaldİrmayİ kendi dini iin uygun gšren bir devlet (baßka dine baÛlİ bir devlet)
karßİsİnda kendini savunabilecek, evrensel hukuk ilkelerine baÛlİ, bir devlet
bulamaz. Tarikatİ koruyan, ona gŸ kazandİran bir devlet, tŸze (hukuk) ilkeleri
šnŸnde kendini kendi elleriyle ipe ekmiß demektir.
AtatŸrk, Kurtuluß SavaßİÕna baßlamadan šnce, halkİn genel eÛilimini šÛrenmek
istedi, buna daha okul yİllarİnda, Ÿlke gerekleriyle ilgilendiÛi yİllarda baßladİ.
Kußkusuz, bir Osmanlİ yurttaßİydİ, o koßullar altİnda yetißmißti, ancak iine
kapalİ deÛildi. Osmanlİ devletinin hangi koßullar altİnda yİkİma sŸrŸklendiÛini,
belirtilerini kitaplardan deÛil, evresinde yaßanan olaylardan İkarİyordu, olup
bitenleri gšrŸyordu. Bunda insanŸstŸ bir sezgi gŸcŸ olmasİna gerek yoktur,
yšresini usla, bilinle anlama eÛilimi yeter, AtatŸrkÕte bu vardİ. Ondan kalan,
kendi elinden İkan yazİlar, anİlar, demeler bu gereÛi en somut nitelikte
gšzlerimizin šnŸne seriyor. Bu šzelliÛi nedeniyle, AtatŸrk bir gšzlem adamİydİ,
usun, bilincin denetiminde bulunan bir gšzlem. Osmanlİ devletinde bšyle gereÛe
yšnelme yšntemi yoktu. Padißah bir Kadiri dervißi gibi, Ÿlke denince, yalnİz
evresini anlİyordu. Padißahİn gšzŸnde bir Rize, bir Van, bir Hakk‰ri yoktu,
yalnİzca vergi šdeyen, Saray evresini gereÛinde koruyacak gšrevli yetißtiren,
savaßlara katİlma yŸkŸmlŸlŸÛŸ olan yšreler vardİ. Osmanlİ Padißahİ birka ilin
dİßİnda bir bšlge de bilmiyordu. Daha aİÛİ, Osmanlİ PadißahİÕnİn devleti
SarayÕa baÛlİlİÛİnİ bildiren topraklardan olußuyordu. Osmanlİ PadißahİÕnİn
ÔÔsanat dŸnyasİÕÕnda Üran ozanlarİ, Osmanlİlaßtİrİlmİß Bizans mŸziÛi, SŸnni
yazarlarİn dŸzenledikleri šykŸler, KuranÕa dayalİ yazİ (hat) dİßİnda bir yaratma
alanİ da yoktu. AvrupaÕda yaßanan olaylar, sanat, bilim alanİnda hİzlİ ilerlemeler
bir Osmanlİ Padißahİ iin dŸßte bile gšrŸlmezdi.
Yšnetimle, toplumun tabanİnİ olußturan yurttaßlar arasİnda baÛlantİ kurulamazsa,
kopukluk kolaylaßİr; yšnetici yšnettiÛini, yšnetilen yšneteni aİk seik olarak
tanİyamazsa, birlik saÛlanamaz. Osmanlİ toplumunda yšnetilenlerle yšnetenler
arasİndaki ilißkileri, aracİ durumunda olan, tekkeler saÛlİyordu. Halka dayanan
tekkelerle, tekkelere dayanan yšneticiler kopukluÛu, šzgŸrlŸklerin kštŸye
kullanİlmasİnİ saÛlayan saptİrİcİ nedenlerdir. Cumhuriyet yšnetiminin en bŸyŸk
baßarİsİnİ da bunda aramak gerekir. Tekkelerin kapatİlmasİ, dilin arİndİrİlmasİ,
seimin halk tabanİna indirilmesi birleßtirici šÛe oldu. Bunda ok ŸstŸn bir baßarİ
saÛlanmasa bile, aracİ, sšmŸrŸcŸ kurumlar ortadan kaldİrİldİ. Oysa 1950
yšnetimiyle, yeniden aracİ kurulußlara yšnelindi, tekkeler alİßmaya baßladİ,
halkla baÛlantİ ßeyhle anlaßma olayİna dšnŸßtŸrŸldŸ. Üßte 12 EylŸl dšnemiyle bu
kopukluk yasallaßtİrİldİ (Bk.Ü.Z.EyuboÛlu, Felsefe Aİsİndan 12 EylŸl, 1997).
Bu kopukluk olayİ, kİsa sŸrede ortaya İkmadİ, Cumhuriyet yšnetimine karßİ
sesini İkaramayanlarİn, gŸlenmeye yšneldikleri dšnemde uyumlu olarak yŸzeye
yansİdİ. Bize kalİrsa, bunun nedenini, AtatŸrkÕŸn šlŸmŸnden sonra İkarİlan
ÔÔgenel afÕÕta aramak gerekir. Ümam-hatip okullarİ, eskiye dšnŸß abalarİ,
Cumhuriyet yšnetimini kuranlara karßİ olumsuz nitelemeler, ÔÔdin dersleriÕÕ,
tarikatlar hep bu ÔÔgenel afÕÕtan yararlananlarİn TBMM atİsİ gerekleßen
šzlemleriydi. 1948Õde ÔÔEminšnŸ HalkeviÕÕnde dŸzenlenen Dil KurultayİÕnda,
Dil Devrimi, yeni TŸrke konusunda sŸrdŸrŸlen tartİßmalarda, karßİt duruma
geenlerin, Osmanlİcayİ savunanlarİn hepsini biliyoruz, bunlar arasİnda
ÔÔafÕÕtan yararlanİp yurtdİßİndan dšnenler iin de TBMM atİsİ altİnda
bulunanlarİn sšzleri, sesleri kulaÛİmİzdadİr. …yle ki, Ord. Prof. Dr. Fuad KšprŸlŸ,
AtatŸrkÕŸn šnŸnde sšylediklerini unutarak, eskiye dšnŸßŸn, Cumhuriyetle gelenin
tersini yapmanİn bilimsel bir gšrev olduÛunu savunmaktan kendini alamadİ.
AtatŸrk karßİsİnda, devrimlerin (šzellikle Dil DevrimiÕnin) ŸstŸnlŸÛŸnŸ,
bilimselliÛini savunan KšprŸlŸ (Bk. Ord. Prof. Dr. KšprŸlŸzade M.Fuad, TŸrk Dili ve
Edebiyatİ Hakkİnda Araßtİrmalar, 1934, Üstanbul Kanaat Kitabevi).
Cumhuriyet yšnetimini, sšzde bilimsel aİdan, eleßtirmeye girißenlerin oÛu,
baßlangݍta o yšnetimi benimser gšrŸnenlerdi. Bunlarİn yaratİlİß šzellikleri bile
tartİßmaya deÛer. DŸßŸnce bakİmİndan sulu olmayabilirler, ancak bilinli
girißimleri, tartİßma yšnŸnden saygİsİzlİÛİn šrneÛidir. Burada, 2.2.1950 gŸnlŸ
ÔÔMillet MecmuasİÕÕnda İkan bir ßiirden alİntİ yapacaÛİz, ßiir yazarİ K‰zİm
Karabekir (ŸnlŸ general) ÔÔHaziran 1926 gecesiÕÕ bir dŸß gšrŸr (AtatŸrkÕe
yšnelik suikast nedeniyle ÜzmirÕde tutukludur). DŸßte karßİsİna Sultan Ükinci
AbdŸlhamit İkar:

ÔÔ..Ühtiyarca bir adam, elinde bir baston,


Yanİma yaklaßtİ, yŸzŸme baktİ bšn bšn
ÔÔSultan HamidÕÕ! dedi ve gŸldŸ.
Bir de hŸrmetle bŸkŸldŸ.
Sonra doÛruldu ve baÛİrdİ:
Ey K‰zİm Karabekir Paßa
Kİsa bir sualim var
Fakat vaktim dar
...............
Üstiklal harbini sen kurdun,
Ve baßİ da sen buldun
....................
Soruyorum ßimdi
CumhuriyetÕi beÛendin mi?
Sšzle cevap vermek istemedim buna
.................................
TŸkŸrmek k‰fi dedim, suratİna
O surat ki otuzŸ yİl milleti
Zulmiyle istibdatiyle inletti.ÕÕ

Şiir bu anlamda, Ükinci AbdŸlhamitÕi aÛİr bir dille yermekle sŸrŸyor, šzel olaylarİ,
kißisel gšrŸßlerini sergiliyor. K‰zİm Karabekir PaßaÕnİn alİßmalarİnİ, Kurtuluß
SavaßİÕndaki emekleri yadsİmak elden gelmez, AtatŸrkÕle aralarİndaki
anlaßmazlİk da bu yazİnİn konusu deÛil. †zerinde durulmak istenen sorun, bugŸn,
tarikatİ, tekkeci, ßeriatİ, dinci basİnİn, šzellikle de Ükinci AbdŸlhamitÕi
savunan, Cumhuriyet yšnetimini yeren, ancak ŸrŸnlerinden yararlanmakta da en
aßİrİ sayİlan bir solcudan geri kalmayan evrelerin K‰zİm Karabekir PaßaÕyİ
gšklere İkarmasİdİr. Ükinci AbdŸlhamitÕin yŸzŸne tŸkŸrmeyi ekinmeden
sšyleyen bir kimseyi švmek, AtatŸrkÕŸ yermek insanİ ßaßİrtİyor. Yayİn
aralarİnda adİ ÔÔSŸper-MŸrßidÕÕ olan, bu yazİyİ yazanİ, šÛrencilik yİllarİnda,
yirmi lira dolandİran, Bedri Rahmi EyŸboÛluÕnu, Sabahattin EyuboÛluÕnu, Cemal
Reßid EyŸboÛluÕnu, Fikret AdilÕi sšmŸren bir ozanİn KarabekirÕi švmesi de
ßaßİrtİcİdİr. Sevr AntlaßmasİÕnİ onaylayan Rİza Tevfik sŸrgŸne gšnderilmiß
(yŸzelliliklerle), yİllarca ArabistanÕda, EmirÕlerin sofrasİnda karİn doyurmuß bu
ozan, en acİ, saygİsİz bir dille AtatŸrkÕŸ yeren ßiirini yayİmlamİß (SŸper
MŸrßidÕin dergisinde. Şimdi olaylarİ karßİlaßtİrİnca Òkimin namuslu, kimin
namussuzÕÕ olduÛu gŸn İßİÛİna İkİyor.
Ümdi, burada, verilen šrneklerle daÛİlan konuyu toparlayalİm. 1950Õden sonra
gelißen tarikatİlİk, geriye dšnŸß girißimleri, šzellikle eski tekkelerin yerini aldİÛİ
yadsİnamaz bir gerek olan imam-hatip okullarİ, birlik-bŸtŸnlŸk iinde Ükinci
AbdŸlhamitÕten yanadİr; tŸm yayİn aralarİ bu uÛurda yollara dškŸlmŸßtŸr, yine
hepsi aÛİn bulußlarİndan yararlanma yarİßİnda šndedir.
Bu olumsuzlar dizisinde ortaya İkan tutarsİzlİÛİ gidermenin yolu ilke bŸtŸnŸnŸ,
yaßayan yurttaßlarİn ortamİnda šÛrenmek, ßunun aÛzİndan, anİlarİndan
yararlanma girißimlerini bİrakmaktİr. Yoksa, ÔÔorada bir kšy var uzakta/biz gitsek
de, gitmesek de/ o kšy bizim kšyŸmŸzdŸrÕÕ tŸrŸnden ocuk ninnileriyle
gereklere ulaßİlmaz, o kšy ÔÔseninseÕÕ oraya gideceksin, kšyŸ, kšylŸyŸ
yaßadİÛİ ortamda, doÛal yapİsİ iinde šÛreneceksin, tanİyacaksİn.
En uzaklarda, bize yalnİzca İßİklarİ ulaßan, gezegenlere bile ulaßma yollarİnİn
arandİÛİ, bu ileri uygarlİk aÛİnda gitmediÛin kšy senin deÛil, senden daha iyi
oraya varma yolunu bulanİndİr. †lkesini haritalara bakarak, ilini, ilesini, kšyŸnŸ
haritada arayan bir kimseye ne aydİn denebilir, ne de aÛdaß uygarlİk alanİnda
kendine bir yer saÛlanabilir. Senin gitmediÛin kšye Kadirilik-Nakßibendilik, senin
kİlİÛİna bŸrŸnerek kolaylİkla gidebilir, seni o kšyŸn gšzŸnde kštŸnŸn kštŸsŸ diye
tanİtabilir.

KadiriliÛin Kollarİ

KadiriliÛin, yukarda anlatİlan Eßrefilik (EßrefoÛlu RumiÕnin kurduÛu kol) dİßİnda


on kolu daha vardİr. Baßka tarikatlarla olan ilißkisini biliyoruz. Bu kollarİn
etkinlikleri, daha ok, kurucularİnİn tutumlarİndan doÛmaktadİr.
1- Ekberiye: Kolun kurucusu ŸnlŸ tasavvufu, gizemci Muhyiddin-i ArabiÕdir
(1162-1240). Bu ßeyh EndŸlŸsÕŸn Murcia ilindendir, sonradan gelip ŞamÕa
yerleßmißtir, kendisine ÔÔŞeyh-Ekber/en bŸyk ßeyhÕÕ dendiÛinden tarikat bu
adla Ÿnlenmißtir. Bu tarikatİn baßlİca šzelliÛi usa deÛil inanca, insanİn derin
iekapanİß yoluyla Tanrİya varacaÛİna dayanmasİndadİr. Ancak, bu tarikatla,
KadiriliÛin šzŸ baÛdaßmaz, Muhyiddin-i Arabi varlİk birliÛi inancİna baÛlİdİr. Ona
gšre evren TanrİÕnİn bir yansİmasİ sonucudur, bŸtŸn varlİk deÛißmeyen bir
birliktir. Burada onun tasavvuf anlayİßİnİ, felsefesini anlatmanİn gereÛi yoktur,
evren-insan-Tanrİ birliÛinin gereÛini savunmuß olduÛu biliniyor (Bk. Hilmi Ziya
†lken: Üslam DŸßŸncesi, 1995, 2. bas. s. 120-130)
2- Esediye: Bu tarikatİn adİ geiyorsa da šzellikleri, uygulamalarİ konusunda
geniß bilgi yoktur, TŸrkiyeÕde yayİlmamİßtİr. Ancak, Kadirilikten sšz eden
kaynaklarda adİ geer.
3- Garibiye: Bu kol da HindistanÕda yaygİndİr, kurucusu Şeyh Muhammed
GaribŸÕl-Hindi adlİ bir Hindistanlİ MŸslŸmandİr, AnadoluÕda bilinmiyor. Bir
sšylentiye gšre, HindistanÕda tasavvufla Üslam dinini kaynaßtİrma abasİnİ
gŸmŸß, geniß bir etki alanİ saÛlamİßtİr.
4- Halisiye: Bunu kuran da KerkŸklŸ Şair Ziyaeddin AbdurrahmanÕdİr (1797-1857).
Kurucusunun KerkŸkÕe sonradan gelip yerleßmiß birisi olduÛu sšylenir, BaÛdat
tekkesine baÛlİdİr.
5- Üseviye Kurucusu Şeyh Üsa adlİ, sonradan MŸslŸman olduÛu sšylenen bir
Hİristiyandİr. Bu adam daha šnce papazmİß, sonra Üsa adİnİ almİß, kurduÛu kola
da ÔÔÜseviyeÕÕ denmiß. Yine bir sšylentiye gšre, kurucusunun amacİ, Kadirilikle
Hİristiyanlİk arasİnda bir uzlaßma saÛlamakmİß.
6- Hilalilik: Burucusu Hemedanlİ Şeyh Hilal adlİ birisidir, AnadoluÕda etkisi
gšrŸlmemißtir.
7- Mukaddesiye: Bu tarikatİn iyŸzŸnŸ, kurucusunun gerek adİnİ bilmiyoruz,
ancak sšylentilere gšre El-VahidŸÕl-Mukaddesi diye bilinen bir ßeyh kurucu
durumundadİr.
8- Yafeiye: Bu kolun kurucusu, Abdullah YafiÕi, AbdŸlkadir Geylani konusunda
kapsamlİ bir kitap yazan (MenakİbÕİ-s Şeyh AbdŸlkadir-Şeyh AbdŸlkadirÕin
SerŸvenleri). Menkİbe (oÛulu Menakİb) sšzcŸÛŸnŸn gerek anlamİnİ ancak
kitabİna bu adİ veren bilir. Kitapta anlatİldİÛİna gšre AbdŸlkadir Geylani insanŸstŸ
baßarİlar, beceriler gšstermiß, Tanrİsal nitelikler taßİyan bir kimsedir. …lŸmŸnden
sonra insanlarİ Tanrİlaßtİrmak Üslam Ÿlkelerinde yaygİn bir gelenektir. Abdullah Y
‰fiÕi 1354 yİlİnda šlmŸßtŸr.
9- Semadilik: MŸslim Semadi adlİ birisinin kurduÛu bir koldur, šzelliklerini
bilmiyoruz, yurdumuzda etkili deÛildir.
10- Rumiye: Kurucusu Tosyalİ Üsmail RumiÕdir, baßlangݍta Halveti
tarikatİndandİ. Sonra BaÛdatÕa giderek Kadirilikle tanİßmİß, dŸßŸncelerini
deÛißtererek, kendi adİyla anİlan kolu kurmußtur. Üsmail Ržmi KadiriliÛe šylesine
sarİlmİßtİ ki, Rumeli yšrelerinde kİrk dolayİnda tekke amİß, bu tarikatİ hİzla
yaymaya alİßmİßtİ. ÜstanbulÕda, TophaneÕnin yukarİ yšresinde Kadiri-h‰ne
denen yeri yaptİrmİßtİ.
KadiriliÛin baßka kollarİnİn olup olmadİÛİ, ßimdilik bilinmiyor, ancak TŸrkiyeÕdeki
Eßrefiye, Rumiye kollarİ bugŸn bile etkisini sŸrdŸrmektedir, RumeliÕndeki
tekkeler ise baßka tarikatlarla karİßmİß, šzŸnden uzaklaßmİß durumdadİr.
Bunlarİn baßlİca gšrevi, kurucularİnİ AbdŸlkadir GeylaniÕnin baßlattİÛİ geleneÛi
sŸrdŸrmektir. Oysa bu gelenek de deÛißmißtir, šzŸ bir karİßİma uÛramİßtİr.
En koyu, en sİkİ, ßeriatİ tarikatlar bile zaman iinde yozlaßmaktan kendini
kurtaramaz. †lkemizde tarikatlarİn etkinliÛi arttİka insan deÛerlerine duyulan
saygİda, sevgide bir yozlaßmanİn baßladİÛİ, yumußaklİÛİn yerini katİlİÛİn, barİßİn
yerini savaßİn, olgunlukla karßİlamanİn yerini saldİrİ almaktadİr. Saldİrİ
gŸsŸzŸn, yetersizin elverißli durumu bulunca, kendini ŸstŸn gšsterme aracİdİr.
BilindiÛi gibi Nakßibendilik, Kadirilik pusuya yatmİß akala benzer, en uygun
durumda avİnİn ŸstŸne atİlİr; bu av kendi yakİnİ, kendi kŸmesinin tavuÛu, aÛİlİnİn
koyunu olsa bile deÛißmez, ok yaydan İkmİßtİr. Tarikatlarİn oÛaldİÛİ Ÿlkelerde
toplum sarsİntİlarİnİn arttİÛİ, šnlenemez bir aßamaya varİldİÛİ gšrŸlŸr.
TŸrkiyeÕde hangi yİlda bir karİßİklİk İkmİßsa arkasİnda, kesinlikle bir tarikat
vardİr. Bunun en sakİncalİsİ, saldİrİya geecek olan tarikatİn, devlet kurumlarİnda
sšzŸ geen, etkili koruyucu bulmasİdİr. Gemiße bir bakİlsİn, nerede bir ŸzŸcŸ
olay yaßanmİßsa, yargݍ šnŸne İkan sulularİn tarikatİ olduÛu gšrŸlmŸßtŸr.
Kurtuluß Savaßİ šncesi, Cumhuriyet yšnetiminin kurulduÛu yİllarİ izleyen
dšnemlerde İkan ayaklanmalarİn arkasİnda tarikatİlar vardİ, koruyucularİ da
etkili kimselerdi. Yozgat-Konya-Menemen-Şeyh Said ayaklanmalarİ hep
tarikatİlarİn ŸrŸnleridir. Tarikatİlar kumbšceklerine benzer, gŸneßten kaar,
kumlarİn altİna sokulur, yŸze İkarsanİz kaar, kuma gšmŸlŸr, bu bšceÛin
doÛasİna gšre yaßama koßuludur.
Gerek bir MŸslŸmanİn tarikatİ olmasİ dŸßŸnŸlemez, nedeni de aİktİr;
KuranÕda tarikat kurmaya elverißli bir ÔÔ‰yetÕÕ yoktur. Yorum ise tarikat
kurmayİ gerektirmez. Bu konuyu biraz aalİm. BugŸn, Ÿlkemizde, tarikatİ olarak
ortaya İkanlara bakİlsİn, ilerinde aÛdaß bilgilerle, bilimsel verilerle donanmİß
kimseyi bulamazsİnİz. YŸksekšÛrenim kurumlarİnda, bilimsel sanlar kazananlar
iinde bile (tarikatİlarda) aÛdaß dŸßŸnce yoktur.
BugŸn Ÿlkemizde, yaßanan olaylarİ, belli nedenlere gšre aİklamaya kalkarsak,
hepsinin aÛdaß bilim anlayİßİndan uzak kalmanİn olumsuz sonularİ olduÛunu
gšrmekte gŸlŸk ekmeyiz. YŸksekšÛrenim kurumlarİmİza bile aÛdaß bilim
anlayİßİ ok az girmißtir (belli bšlŸmlere). Yurttaß bilime inanmİyor, uygarlİÛa
inanmİyor, daha aİÛİ Tanrİya inanmİyor, bŸyŸlere, ŸfŸrŸklere, sapkİnlİklara,
samalİklara inanİyor. Birka yİl šnce, ParisÕte, sayİn Prof. Dr. Server TanilliÕnin
de katİldİÛİ bir Alevi paneline katİlmİß, elimdeki tarih kaynaklarİna, AliÕnin
elinden İktİÛİ bilinen yapİtlara dayanarak, onun (AliÕnin) ÔÔSŸnniÕÕ olduÛunu
sšylemiß, AleviliÛin bugŸnkŸ biimiyle ondan sonra doÛduÛunu sšylemißtim.
Konußmadan sonra, dernekte, uygunsuz tepkilerle karßİlaßtİm. ÔÔDedeÕÕ
olduklarİ sšylenen, yİllarca ParisÕte yaßayan bu kißiler bana ßunlarİ sšylediler:
ÔÔSenin sšylediklerin beß para etmez, Hz. Ali, Hz. Adem yaratİlmadan šnce, yŸz
on dšrt bin kandilde vardİ, sen bunlarİ bile bilmiyorsun, Hz. AliÕye ÔÔSŸnniÕÕ
demek ona en bŸyŸk hakarettir.ÕÕ
Şimdi, bir insanİn yŸzondšrtbin kandilde yaßadİÛİnİ ileri sŸrmenin bilimsel
yorumunu kimler yapabilir? Kußkusuz adİnİ sšylemek istemediÛim bir tinsel
bozukluÛun uzmanlarİ. Sonradan bu olayİ anlattİÛİm okumuß, prof. sanİnİ
kazanmİß kimseler arasİnda onaylayanlarİn bulunduÛunu gšrŸnce, ParisÕteki
yurttaßİn taßkİnlİÛİna ßaßmakta yanİldİÛİmİ anladİm. Demek Ÿlkemizde, yŸksek
bilim kurumlarİnda bile bilimdİßİ kalmayİ bilim iinde yer almaya yeÛleyenler
varmİß. AtatŸrkÕŸn, Ankara Dil-Tarih ve CoÛrafya FakŸltesiÕnin giriß kapİsİ
ŸstŸndeki yazİsİnİ kavrayamayan, yİllarca o kuruma girip İkan, orada gšrev
Ÿstlenen prof. sanlİlar da varmİß, yazİyİ bilmeyen yoktur: ÔÔHayatta en hakiki
mŸrßit ilimdir.ÕÕ AtatŸrk aydİnlİÛİ, giriß kapİlarİnİn Ÿzerine yazİlİp kaldİÛİ
sŸrece, AtatŸrk TŸrkiyesiÕnde bilim gelißmeyecektir. Bilimin gelißmediÛi bir
ortamda KadiriliÛin gelißmesi ßaßİlasİ bir olay deÛildir.

KadiriliÛi GŸlendiren Gelißmeler

Kadirilik, gŸnŸmŸzden nerdeyse dokuz yŸz yİl šnce kurulmuß, yŸzyİllar iinde
yayİlmİß, tutunmuß, etkinlik kazanmİß bir kurumdur. Bu kurumun ieriÛi, amacİ,
yolu bellidir, onlarİ tartİßmanİn, yeniden yorumun sŸzgecinden geirmenin gereÛi
yoktur. …teki tarikatlar gibi, Kadirilik de bir bunalİm dšneminin ŸrŸnŸdŸr. Üslam,
insanlarİ doyurmuyor, inan alanİnda aÛlarİn getirdiÛi gereksinmelerini, din
karßİlamİyor. Din, ben deÛißmem dediÛi sŸrece, ona sormadan deÛißimin hİzİ
artacak, doyuma gštŸrmeyen dinin yerini, kİsa, yŸzeysel anlamda baßka bir kurum
alacak. BugŸn, bilebildiÛimize gšre, Üslam Ÿlkelerinde, ÔÔÜsl¯mÕÕ adİ altİnda
dšrt yŸz tarikat vardİr, bunlarİn šncŸlŸÛŸnŸ yapan yŸz yirmi ÔÔmezhepÕÕ
biliyoruz. Bunlarİn ortaya İkİßİ boßuna deÛildir, bu ilgi alanİ, tŸm tarikatlar iin
geerlidir, yinelenmektedir.
Kußkusuz, tarikat bir gizli šrgŸttŸr, amacİ ÔÔdin devletiÕÕ kurmaktİr. Bu gereÛi
bilmeden, bilmezden gelerek, birtakİm yŸzeysel šzgŸrlŸklerden yana gšrŸnmek de
kendi kendini kandİrmaktİr.
Yerin altİnda baßka bir dŸnyanİn bulunduÛunu, ÔÔdŸnya ahretin tarlasİdİrÕÕ
sšzlerinin doÛruluÛunu onaylayan bir kimseye bilimin sšyleyeceÛi sšzŸn kaynaÛİ,
baßİna, sİrtİna indirilen deÛnek olmamalİ, baßİnİn iinde kİß uykusundan uyanmİß
yİlanİ besleyen kan damarİnİ kesmek olmalİ. Bu damar yasaklarla kesilmez,
insanda yasaklara karßİ iten gelen bir direnme duygusu, bir tepki vardİr. Siz,
sŸzme bal tatlİdİr derseniz, dilinde, damaklarİnda bozukluk olmayan kimse tepki
gšstermez, direniße gemez. Nedeni de tadİn tanİmİ yoktur. Siz, yurttaßa, tanİmİ
olmayan nesneler vermeyi bir yšnetim dŸzeni sayarsanİz yanİlan o deÛil siz
olursunuz.
Uygarlİk insanlarİ uyutmak iin deÛil, uyuyanlarİ uyandİrmak iindir. Bilimsel
baßarİnİn itici gŸcŸ, insanİ tanİmak, ona saÛlİklİ dŸßŸnmek iin gerekeni
vermektir. Gerekenin verilemediÛi yerlerde, gerekmeyen, gerekenin šrtŸsŸ altİnda
kolaylİkla verilir. ÔÔEkmek bulamİyoruzÕÕ diye ayaklanan yurttaßlarİ iin,
ÔÔpasta yesinlerÕÕ diyen Fransa Kraliesi gibi davranan bir yšnetimin ayaklarİ
altİna yŸrŸyen suyun kaynaÛİnİ kendi tutumunda aramalİ.
Yurdumuzda, birer gizli šrgŸt olarak ortaya İkan, ancak gerekli bir din kurumu
diye yorumlanan tarikatlar gelißigŸzel olußumlarİn sonucu deÛildir. Bu konuda
yurttaßİ anlamak, onun karßİsİna sorgulayan bir kimse olarak deÛil, onun iini
anlayan, sİkİntİsİnİ saptayan, davranİßlarİnİ saptİran etkinliÛi kavrayan kimse
olarak İkmak gerekir. Yurttaß anlaßİlmadİÛİ sŸrece, İkarcİlarİn elinde bir
sšmŸrŸ kaynaÛİ olmaktan kurtulamaz. Bu durum, savcİnİn saldİranİ deÛil de,
saldİrİya uÛrayanİ tutuklatmak istemesine benzer. Sulu elini kolunu sallayarak
ortalİkta dolaßİyor, susuz ierde yatİyor. Burada belleÛimde kalan bir gŸlmeceyi
aktarayİm:
ÔÔBektaßinin biri evinin kapİsİnİ ok ince tahtadan yaptİrmİß, kendi baßİna yaßar
dururmuß. GŸnŸn birinde evine hİrsİz girmiß, aramİß taramİß alİnacak bir nesne
bulamamİß, giderken Bektaßi uyanmİß, hİrsİza seslenmiß: Erenler hoß geldin,
safalar getirdin, ancak alacak bir nesne bulamadİÛİn iin ŸzŸldŸm, hİrsİz geri
dšnŸp BektaßiÕnin baßİna yumruk indirmiß, İkİp gitmiß. Ertesi gŸnŸ Bektaßi
kadİya gitmiß, durumu anlatmİß. Demiß ki efendi bizim eve yine hİrsİz girdi,
alİnacak bir nesne bulamayİnca baßİma yumruÛu indirdi, ßimdi baßİm aÛrİyor,
hİrsİzİ yakalat. Kadİ kİzmİß, gšrevliyi aÛİrmİß demiß ki: Atİn bunu ieri.
BektaßiÕye de demiß ki: Sen ne utanmaz adamsİn, evinde alİnacak bir nesne
bulunmadİÛİndan sulusun. Bektaßi karßİlİk vermiß: Yapmayİn erenler, benim
varİmİ yoÛumu hİrsİz, daha šnce senin eve, bilmiyor musun.ÕÕ
Bu gŸlmecenin toplumsal bir durumu yansİttİÛİnİ sšylemeye gerek yoktur sanİrİz.
Yšnetim, tarikatİya tŸm olanaklarİ saÛlayacak, Ÿlkede sayİsİz yasal boßluk
bİrakacak, sonra tarikatİya karßİ İkanİ, din bakİmİndan sulu sayacak. Üßte
bugŸn AtatŸrkŸ, devrimci genlere, kurumlara karßİ uygulanan yšnetimsel
tutum bšyledir. …yleyse kapİlarİmİzİ ok saÛlam yaptİrmalİyİz, yoksa hİrsİzdan
yakİnİp ieri atİlİrİz.
Devletin baßlİca gšrevi yurttaß olsun olmasİn, Ÿlkesinde yaßayan insanİ
korumaktİr, gerek din de insanİ Tanrİdan šnce sulamayandİr. Ünancİ evinden
dİßarİ İkarmak sšmŸrmektir, sšmŸrŸlen, sšmŸrŸye elverißli nitelik taßİyan inan
insanİ mutluluÛa deÛil yİkİma sŸrŸkler. Birtakİm boßluklarİ olan, onlarİ
doldurmayİ bilmeyen bir yšnetim bunalİmdan kurtulamaz. Bšyle bir durumda
bunalİmİn nedenlerini aİklayan, ona karßİ alİnmasİ gereken šnlemleri ieren
kimseleri sulamak, Bektaßinin evine giren hİrsİzİ kollamaktan, korumaktan baßka
bir anlam taßİmaz.
†lkemizde, din aİsİndan, geriye dšnŸß šzlemlerinin yayİlmasİnİ gšrebilmek iin,
gšzlŸkleri deÛißtirmek gerekir. Yurttaßİ tarikatlarİn kucaÛİna iten yalnİzca aykİrİ
inanlar deÛildir. Olaylarİn tabanİnda bir yaßama gŸvensizlik, Ÿretim-tŸketim
dengesizliÛi, bŸyŸk gelirlerin sayİlİ ellerde toplanmasİ, gelirin gideri
karßİlayamamasİ gibi taban sorunlarİ da vardİr. Varlİklİ, mutlu azİnlİk ocuÛunu
imam-hatip okullarİna gšndermiyor, kİrsal kesim insanlarİnİn bu okullarİ semeleri
de geim darlİÛİyla baÛlantİlİdİr. Gidin, Kuran kurslarİnda okuyan ocuklarİ
gšrŸn, ailelerinin geim durumunu šÛrenin. Kİrsal kesim insanİ ocuÛunu
okutmak istiyor, kİsa sŸrede yaßamİnİ kazanmasİnİ šzlŸyor, gelir yetersiz, tarikat
pusuda, ÔÔal parayİ, šrt baßİnİ, giy ßalvarİ, sar sarİÛİ yŸrŸ imam-hatibeÕÕ, ißte
Ÿlke gereklerinden biri.
Bu šrnekleri verilen, nitelenen olaylar, Kurtuluß SavaßİÕnİn kazanİlmasİ,
Cumhuriyet yšnetiminin uygulama alanİna konulmasİ karßİsİnda, TŸrk ulusunun
aÛdaß biimlenme evrimine ters dŸßen gelißmelerdir. Kazanİlan savaßİn verdiÛi
yetkiler, savaßİ yitirinlerin šzlemleri doÛrultusunda yŸrŸme olanaÛİ buluyor. Bu
ters gelißme yalnİzca dincilerin, tarikatİlarİn ŸrŸnŸ deÛildir, 12 EylŸl yİkİmİnİ
unutmamak gerekir. Biraz dŸßŸnelim, Ÿlkemizde TŸrk Dil Kurumu, TŸrk Tarih
Kurumu, Ÿniversite dŸzenlemeleri (medrese anlayİßİndan aÛdaß bilimsel
gšrŸßlere yšnelme), toplumsal yetkiler, burada saymakla bitirilemeyecek birtakİm
gelißimsel yšnelmeler bir İrpİda ortadan kaldİrİlİyor, hangi aÛdaß uygarlİk
ilkelerine dayandİÛİ saptanmayan birtakİm uygulamalarla geersiz kİlİnİyor.
ÔÔDevrimÕÕ sšzcŸÛŸnden duyulan korku, ulus yšnetimini bile sarsacak
girißimlere olanak saÛlİyor. Bu sšzcŸÛŸn olumsuz anlamda sšylendiÛini ileri
sŸrmek yanİltİcİdİr, bu sšzcŸk TŸrk Dil KurumuÕnun ŸrettiÛi bir dil varlİÛİ
deÛildir, halk dilinde vardİr, yšresel olarak kaldİrİlİp kurulan ÔÔsofraÕÕ
anlamİndadİr. Halk arasİnda, bugŸnkŸ gibi, masada yemek geleneÛi yoktu. Bu
sšzcŸk bile, onu yasaklayanlarİn, yerine ÔÔinkİlapÕÕİ koyanlarİn, iyŸzlerini
aİÛa vurmaya yetiyor. Bir yetkili İkİyor (12 EylŸl yİkİmİ dšneminde) Aziz
NesinÕe ÔÔvatan hainiÕÕ diyebilecek nitelikte dŸßŸnsel dŸßŸklŸk gšsterebiliyor.
Peki yukarda adlarİ geen Cumhuriyet kurumlarİnİ ortadan kaldİrmak ÔÔvatan
sevgisiÕÕ midir? ÔÔSevr AntlaßmasİÕÕ baßka bir uygulama mİ istiyordu?
Sanmİyoruz.
BugŸn saÛcİ, ßeriatİ, tarikatİ yayİn aralarİna, yazarlarİna bakİn, ilerinde Dil
DevrimiÕne karßİ İkmayan yoktur. AtatŸrkŸlŸk, devrimcilik onlarİn gšzŸnde
Üslamİn en korkun dŸßmanİdİr. Bir Kadiri iin Arapa kutsaldİr, TŸrke ÔÔdin
dŸßmanlarİnİn dilidirÕÕ, bu sšzcŸkleri ben ortaokul yİllarİnda TŸrke šÛretmenim
Tahir Nadi BeyÕden ok duymußtum, kendisi šnceden ÔÔKabataß Sultanisi Farisi
muallimiÕÕydi. TŸrk diliyle alay ederek biz šÛrencilerine: Kalemin yok, k‰Ûİdİn
yok, sİnİfİn yok, kitabİn yok derdi. Bu sšzcŸkler TŸrke deÛildi, šÛretmene gšre
Arapada hepsi vardİ. Oysa kalem, defter, k‰Ûİt sšzcŸkleri Arapaya Yunanca-
Latinceden gemißti.
Bu aykİrİ tutumlarİ karßİlaßtİrİnca, Cumhuriyet yšnetimine karßİ İkmanİn pek
yeni olmadİÛİ, tabanİn ŸstŸne ekilmiß eÛreti bir šrtŸ altİna saklanİldİÛİ
anlaßİlİyor. Medrese anlayİßİ kendini ok iyi gizlemißti. Kenan EvrenÕin
ÔÔdevrimÕÕ sšzcŸÛŸnden Ÿrkmesi boßuna deÛildi. Sonradan Cumhurbaßkanİ
Turgut …zalÕİn ÔÔdemiryolu komŸnist Ÿlkelerin ißidirÕÕ demesi de, baßka
doÛrultuda deÛildi.
Burada devlet bŸyŸklerinin aÛİzlarİndan İkan birka aİklamayİ, yeniden
gŸndeme getirerek, okuyucuya sunmakta yarar gšrŸyoruz. Bunlarİn ŸŸ de 1950
yšnetiminden sonra sšylenmiß, ulusa seslenme niteliÛi taßİyan uyarİlardİ. Birincisi
Adnan MenderesÕin TBMM atİsİ altİnda toplananlara sšylediÛi ÔÔodunu aday
gšstersem setiririmÕÕ sšzleriydi. Burada ÔÔsetiririmÕÕden İkan anlam
semen ne yapacaÛİnİ bilmez, benim aÛzİmdan İkanlara uyar, benim sšzŸmden
dİßarİ İkmaz. TŸrk semeni bilinli deÛildir, buyruk altİnda yaßamaya alİßmİßtİr.
Bu sšzleri aÛİmİzda bir Avrupalİ baßbakanİn aÛzİndan duyma olanaÛİ yoktur. Bir
Ÿlkenin baßbakanİ ulusuna, semenine bšyle bir gšzlŸkle bakİyor, dŸßŸncelerini
aİklamaktan ekinmiyor. Bu tutum Ÿlkemiz halkİnİn oÛuna aykİrİ gelmez.
AÛalar, ßeyhler, pirler, mŸrßidler halkİ denetim altİna almİß, bilinsiz bir varlİÛa
dšnŸßtŸrmŸßtŸr. Üßte tarikat etkinliÛinin kaynaklarİndan biri de budur. Bu sšzler
yurdumuzda belli halk kesimlerinin toplumsal gereÛini yansİtan ilgin, ŸzŸcŸ
šrneklerden biridir.
MenderesÕin sšyledikleri yalan deÛildi, sšzŸnŸ ok iyi biliyordu, etkisini daha
šnceden dŸßŸnmŸßtŸ, tepki gšrmedi. Ükinci šrnek yine onundur: ÔÔSiz isteseniz
hilafeti bile getirirsiniz.ÕÕ Bu sšzler de doÛru İktİ, koyu ßeriatİ bir parti
ÔÔlaiklik dinsizliktir, onu deÛißtireceÛiz, ßeriat devleti kuracaÛİzÕÕ demekte bir
sakİnca gšrmedi, bu sšzlerle TBMM atİsİ altİnda en bŸyŸk parti olma niteliÛini
kazandİ. Ancak gšrdŸÛŸ tepkilerle sarsİldİ, sonra yurtdİßİnda okumuß bir bayanla
birleßerek yšnetimi eline geirdi. MenderesÕin sšzleri bunda da doÛru İktİ.
…teki šrneÛi Kenan Evren verdi: ÔÔHangi taßİ kaldİrsan altİndan AtatŸrk
İkİyor.ÕÕ Bu sšzler ok anlamlİdİr, bunlarİ sšyleyen kißinin AtatŸrkÕŸn kurduÛu
bir ocaktan yetißmesi TŸrk ulusu adİna ŸzŸcŸ bir gelißmedir. Uluslarİn tarihinde,
evrensel hukuk sİnİrlarİ iinde, yaptİklarİndan sorumlu tutulmasİnlar diye devletin
anayasasİna šzel bir ÔÔgeici bšlŸmÕÕ ekleyen benzeri gšrŸlmeyen biricik šrnek
bu sšzleri sšyleyenin dŸzenlettiÛi yasada gšrŸlmŸßtŸr. Hitler, Mussolini, Franco
bile bšyle bir deÛißikliÛi gšze almamİßtİr. Bundan da tarikatlar kazanlİ İktİlar.
Son šrnek, Turgut …zalÕİn aÛzİndan İkmİßtİr: ÔÔDemiryollarİ komŸnist Ÿlkelerin
ißidir.ÕÕ Oysa Almanya, Fransa komŸnist deÛildi. †lkeleri demiryolla šrŸlmŸßtŸr.
…teki Avrupa Ÿlkelerinde de durum bšyledir. Ümdi dŸßŸnelim, Avrupa BirliÛiÕne
girmek iin İrpİnan bir devletin cumhurbaßkanİ, AvrupaÕnİn toplumsal yapİsİnİ
bilmiyor.
Bu šrnekler anlayana yeter, ancak yeri gelmißken gŸldŸrŸcŸ bir baßka šrnek daha
verelim: ÔÔOrtadoÛuÕda son sosyalist devleti yİktİk.ÕÕ Bu sšzler de yurtdİßİnda
šÛrenim gšrmŸß, ‚illerÕindir, baßbakanlİÛİ dšneminde sšylemißtir. Bir prof.
dŸßŸnŸn ki ÔÔsosyal devletÕÕle, ÔÔsosyalist devletÕÕin ne olduÛunu bilmiyor.
Bu iki yšnetim biimini bilmeyen bir kimsenin šÛrencilerine šÛreteceÛi ne olabilir?
Bu soruya saÛduyunun verebileceÛi bir yanİt yoktur. Son yİllarda, Ÿlkemizde
yayİmlanan kitaplar arasİnda oÛunluk ÔÔsosyal doktirinlerÕÕle ilgilidir.
Bir toplumun geleneksel yapİsİ dİßİnda kalan bilimsel kurumlar, bilimdİßİ
uygulamalarla yšnlendirilmek istenirse, bu yšnlendirmede yalnİzca Ÿstlenen
gšrevin verdiÛi yetki kullanİlİrsa škŸßŸn ayak sesleri yŸkselmeye baßlar. Bilimsel
yetki yšnetimsel yetkiyle karİßtİrİlİrsa bilimden beklenen sonu alİnamaz. Bir
Ÿlkede yŸksekšÛrenim kurumlarİ, uygarlİk bakİmİndan, o Ÿlkenin kimliÛini
belirler. Bu kurumlara yšnetimsel etkinliklerin karİßmasİ, ilkin Hitler
AlmanyasİÕnda, Mussolini ÜtalyasİÕnda gšrŸlmŸßtŸr. Nitekim Ÿlkemize gelen,
yŸksekšÛretim kurumlarİmİzda gšrev Ÿstlenen Alman bilginlerinin hepsi Hitler
yšnetimden kamİßlardİ. Daha sonra, onlarİn šzledikleri ortam, siyasal baskİlarİn
denetimi altİna girince biroÛu yurdumuzdan ayrİldİ. Bu ayrİlİß, AtatŸrkÕle
baßlayan ÔÔTŸrk RšnesansİÕÕnİn karanlİÛa sŸrŸklenme dšnemini yansİtİr.
Bu tepkilerin, Ÿlkemizden kamalarİn, baßlangİcİ sanİrİm, 1944 yİlİ
dolaylarİndadİr. AnkaraÕda Ÿniversitelere saldİrİlar, gerici yayİn aralarİnİ,
dŸnyaca bir Hindoloji profesšrŸ iin, ÔÔBir talebesi olan bir kißiye yİlda yŸz bin
lira verilir mi?ÕÕ yazİsİ yayİmlandİktan birka ay sonra, o bilgin šzel bir uakla
Ÿlkemizden ayrİlmİßtİ. Onun ardİndan, Dil-Tarih ve CoÛrafya FakŸltesiÕnde gšrevli
TŸrk bilim adamlarİ kovuldu, dšvŸldŸ, ok kİsa sŸrede hepsine Amerika, Avrupa
kucak atİ. BugŸn onlarla ilgili anİlarİ okurken utan duymayan, sevinenler bile az
deÛildir. Üstanbul †niversitesiÕndeki yabancİ bilginler bir bir ekilip gittiler.
Bunlarİn yerlerine kimler geldi anİmsar mİsİnİz? Adlarİnİ sšylemeyeceÛim, ancak
ÔÔßeriatÕÕİ, ÔÔtarikatÕÕİ Ÿniversitelere sokanlar. Şimdi ÔÔonlarİn adamlarİÕÕ
emeklilik aÛİndadİr.
Tarikatlarİn yİkİm girißimleri yalnİz deÛildi, yanlarİnda, arkalarİnda gizli, yetersiz
gŸler vardİ. Şimdi, eskiyi tutan, Osmanlİya šzlem duyan iki šnemli uzmandan
birer šrnek vererek, bu bšlŸmŸ kapayalİm. Birincisi, TŸrk dŸßŸncesine, yazİnİna
bŸyŸk emekleri getiÛi bilinen Ord.Prof.Dr. Mehmed Fuad KšprŸlŸ, 1934 yİlİnda
yayİmladİÛİ (Divan Edebiyatİ Antoloji) zati ile ilgili bšlŸmŸn baßİnda ßunlarİ
sšylŸyor: ÔÔZati divanİnda, bšyle fuzuli beyitler lŸzumundan fazla oktur.ÕÕ Bu
alİntİnİn, TŸrke yšnŸnden, dil yšnŸnden neresi dŸzeltilebilir? ÔÔFuzuli
beyitlerÕÕ, ÔÔlŸzumundan fazlaÕÕ, ÔԍokturÕÕ. Demek fuzuli (gereksiz, iße
yaramaz, anlamsİz), ÔÔlŸzumluÕÕ (gerekli, gereken, kaİnİlmaz, yararlİ,
elverißli), ÔÔfazla okturÕÕ.
Ükinci dil šrneÛi, AvrupaÕda (AlmanyaÕda) ŸnlŸ TŸrk dili bilgini W. BangÕİn
yanİnda yŸksekšÛrenimini bitiren Ord.Prof.Dr. Reßit Rahmeti AratÕtandİr. Eski
TŸrk Şiiri (šlŸmŸnden sonra yayİmlandİ) adlİ yapİtİnİn baßİnda ßšyle diyor:
ÔÔKudadgu BiligÕin asİl kİsmİnda bu tabire tesadŸfen rastlanmamakta ve bunun
yerine ßiÕr, beyt vb. tabirler kullanİlmaktadİr.ÕÕ Bu alİntİ da šnceki gibi,
ÔÔtesadŸfen rastlanmakÕÕ ne demektir, biri Arapa, ikisi birleßti oldu
ÔÔTŸrkeÕÕ, ÔÔasİl kİsmİndaÕÕ, peki ÔÔaslÕÕ ne ÔÔkİsmİÕÕ ne? Demek asl
olmayn kİsmİ da varmİß? Peki ÔÔßiÕrÕÕ, ÔÔbeytÕÕ tabir olur mu? Onlara
dilbilgisinde ad (isim) derler. Ne demiß Ziya Paßa:

ÔÔHelvacİya tablak‰r lazİm


Ol k‰re de iktid‰r l‰zİm.ÕÕ

Kaygan Taban

Buraya deÛin sŸrdŸrŸlen aİklamalar, verilen šrnekler olumsuzdur, ŸzŸcŸdŸr,


ancak hepsi de toplumsal yapİnİn yŸzeye vuran yansİmalarİdİr. Bunlar gšrŸlmŸyor
deÛil, gšrŸlmek istenmiyor. ‚elißkili yaßamaya alİßan bir kimseyi saÛduyunun
gerektirdiÛi doÛrultuda dŸßŸndŸrmek kolay deÛildir. …nemli olan yŸzeye vuran
deÛil, alttan gelen dalgaya bakmak, suyun dibine inmeye alİßmaktİr. Marmara
Denizi kimi gŸnler durgundur, sularİn BoÛazlarÕdan geißi bile sezilmez, bir iki
kİyİ dİßİnda. Oysa Karadeniz AkdenizÕe, Akdeniz KaradenizÕe BoÛazlarÕdan
akmaktadİr. Bizim toplumumuzda da šyle bir durum vardİr. Sšzgelißi ormanlar yok
ediliyor. Bunu kimileri tarla amak, kimileri meyva veren tarİmsal aÛalarİ
dikmek, kazanmak iin yapİyor. Oysa, bilinmeyen bir gelecekte korkun bir
kuraklİk akarsularİ sanİldİÛİndan daha hİzla azaltacak, Ÿlkede bŸyŸk bir su
sİkİntİsİ baßlayacaktİr. BŸyŸk kentlerin ßurasİna burasİna aÛa dikmek bir
gšsterißtir, halkİ kandİrmaktİr. Tarihten šÛrendiÛimize gšre Timur-Yİldİrİm Beyazİt
savaßİnda, Timur AsyaÕdan getirdiÛi filleri Ankara yšresindeki ormanlara
gizlemiß. Peki o ormanlar ne oldu? Ormanlar tŸkendi, yerleri tarikatİlİÛİ
gelißtiren, yayan ßeyhlere, pirlere, dedelere kaldİ. Yapİlacak iß, o yerleri ormana
dšnŸßtŸrmektir. Asur Kralİ †ŸncŸ Sargon, Urartu devletini ortadan kaldİrİrİken
yİllİÛİnda ßunlarİ sšylŸyor: ÔÔUrartu Ÿzerine yŸrŸdŸm, geniß ovayİ (Van ovasİnİ)
šlŸlerle doldurdum, ormanlara kaan Ÿbin Urartuluyu yakaladİm, kİlݍtan
geirdim.ÕÕ Şimdi o ormanlİk yerler birer bozkİr durumundadİr, aÛalarİn, ßİhlarİn
koyun, sİÛİr yaylİmlarİdİr, oralara kimse bir aÛa dikemez, dikerse gece koparİlİr,
yakİlİr. Bu gereÛi, 1981 yİlİnda gittiÛimiz, on gŸn yšrelerini gezdiÛimiz VanÕda
gšrdŸk, yaßadİk. Şamran suyunun kİyİlarİnda aÛa yok, oysa o suyun aktİÛİ
yerler, ok kİsa sŸrede birer bŸyŸk ormana dšnŸßtŸrŸlebilir, ekin alanlarİ
genißletilebilir. Bu tŸr tarİm ißleri sŸrdŸrŸlŸrse, ekin oÛalİr, Irak-Suriye
kaakİlarİna aİlan geim kapİsİ kapanİr. Bunu devlet yapacak, yapmİyor,
ßİhtan, dededen, aÛadan ekiniyor, oylarİn azalmasİndan korkuyor.
Bu durum, bu korku, bu ekingenlik tarikatİnİn ekmeÛine yaÛ sŸrŸyor, aÛa
ßeyhe, ßeyh aÛaya, sonra ikisi birleßip TBMM atİsİ altİna girecek yararlİ, ißbilir
(!) adaylara kazanma olanaÛİ saÛlİyor. Üßte bu olanak ortadan kalktİÛİ, tabana
inildiÛi gŸn tarikat ßeyhinin, Kadirilik šncŸsŸnŸn etkinliÛi, gŸcŸ azalacaktİr.
Yapİlacak iß tarikatİn olußturduÛu tabanİn altİna inmek, onu ayakta tutan
direkleri kesmektir.
Bu sšyleneni yapmak kolay deÛildir, diyenler İkabilir, gšrŸnŸßte šyle, etindir.
Onun baÛlandİÛİ gelenek, bin beß yŸz yİllİk, senin baÛlandİÛİn yenilik atİlİmlarİ
yŸz yİllİk bile deÛil. Ancak, olayİn bir baßka yšnŸ vardİr. Üki Ÿ yİl šnce Erzurum
AtatŸrk †niversitesiÕnin deney bilimleriyle ilgili bir bšlŸmŸnde šÛrenci, Prof. olan
šÛretmenine ÔÔatomÕÕun ne olduÛunu soruyor, aldİÛİ yanİt ßšyle: ÔÔYaratİlmİß
en kŸŸk mahluk.ÕÕ Burada iki šnemli yanlİß vardİr. …nce ÔÔyaratİlmİß
mahlukÕÕ denmez, ÔÔmahlukÕÕ sšzcŸÛŸ, Arapa ÔÔhalakaÕÕ kškŸnden gelir,
ÔÔyaratİlmİßÕÕ demektir. Demek sayİn Prof. aİka ÔÔyaratİlmİß-yaratİlmİßÕÕ
diyor. Ükinci yanlİß daha gŸldŸrŸcŸ, ÔÔatomÕÕun iinde ondan ok daha
kŸŸkleri var, ÔÔatomÕÕ bir birliktir, kendiliÛinden bšlŸmleri, kurucu šÛeleri
olmayan bir ÔÔbŸtŸnÕÕ deÛildir. Üßte tarikatİyİ tutan, gŸlendiren bu boßlukta
yaßama alİßkanlİÛİdİr.
Prof. yurttaßİmİz Darwin kuramİna karßİ İkİyor, evrimin geersizliÛini, yaratİlİßİn
gerekliÛini savunuyor. Oysa savunma, DarwinÕin yaßadİÛİ aÛda, ÔÔKutsal
Kitap DerneÛiÕÕ Ÿyelerince yapİlmİßtİ, onlar da TevratÕa dayanİyordu. Bundan
kİrk yİl šnce, Ÿlkemizde dolaßan ÔÔYahova ŞahidleriÕÕ bu dŸßŸnceyi yayİyorlardİ.
Bunlardan gen, ancak geniß bilgili, bir Üngilizle TŸnelÕdeki ÔÔKitab-İ Mukaddes
ŞirketiÕÕnde tanİßmİßtİm, ÜngiltereÕye dšnŸnce bana uzanca bir mektup
gšnderdi, o mektuptan onun iyi bir Tanrİbilimci olduÛunu šÛrendim, adİ
ThomasÕtİ.
Bundan iki yİl šnce, GŸmŸßhane yakİnlarİnda, ÔÔKaraca MaÛarasİÕÕ denen
maÛarayİ, bir doktor arkadaßİmla gšrmeye gitmißtik. MaÛaranİn girißinde, saÛda
dŸßen bir sarkİtİn izlerine bakİp, bana dšnen sakallİ yurttaß, ÔÔBak orada Allah
yazİlİÕÕ deyince, baktİm yazİ yoktu, iki eÛik sarkİt izi vardİ. Adam GŸmŸßhane
MŸftŸlŸÛŸÕnde gšrevli bir tarikatİydİ, biraz konußturdum Kadiri-Nakßi olduÛu
izlenimini edindim. Bana gŸzel bir tarih dersi verdi; ÔÔBu dŸnyanİn bin beß yŸz yİl
šnce yaratİldİÛİnİÕÕ anlatİßİ ilginti, ancak bu šykŸye kendisinin de pek
inanmadİÛİ belliydi. ÜstanbulÕa dšnŸnce, bir jeoloji uzmanİ olan, maÛarayİ bilen
yeÛenime sordum, sarkİtlarİn, dikitlerin en ok yŸz elli bin yİllİk olabileceÛini,
suyun taßlaßma sŸrecini daha bitirmediÛini, sİzmalarİn, damlalarİn ŸrŸnŸ olan bu
gšrŸnŸmŸn pek eski olmadİÛİnİ (jeoloji bakİmİndan) aİkladİ. Baßka bir jeolog
arkadaßİma, AntalyaÕnİn GŸver UurumuÕnu sorduÛumda o da sutaßİnİn beß
milyon yİlda olußtuÛunu sšylemißti.
Bu anlatİlanlar insanİ gŸldŸrŸr, ancak gŸlmemek gerekir, geleneÛin, bilimsel
abalara karßİ İkan inanlarİn denetimi altİna sokulan bir eÛitimden baßka
sonu alİnmaz. Ümam-hatip okullarİnda bŸtŸn bilimsel gelißmeler šÛretilmelidir.
Ünan bilimin dİßİnda kendi alanİnda korunursa kštŸlŸÛŸn, karanlİÛİn kaynaÛİ
olmaktan kurtulur. BugŸn, tarikatlarİn oÛalmasİnda, etkili olmasİnda, toplumsal
yšnetimin tutarsİzlİÛİ dİßİnda šnemli bir neden arama gereÛi kalmamİßtİr.
Toplumsal taban oynadİka yŸzeyde birtakİm kaygİ verici atlaklarİn gšrŸlmesi
doÛaldİr.
Yukarİda verilen šrneklere bakİlİrsa, bilimsel gerekler, tarikat etkinlikleri
karßİsİnda yetersiz kalİyor, bunun nedeni de yšnetimin en yŸksek aßamalarİnda
bulunan yetkililerin aİk yŸrekli olmamalarİdİr. Üslam dininin en kolay
uygulanabilen bir kuralİna uymayan bir bakan, bakİyorsunuz gŸnŸn birinde
MŸslŸmanlİÛİn savunucusu kesiliyor, oysa savunduÛu konunun Üslam gereÛiyle
baÛlantİsİ yok, bilmeden tarikatİ, tarikatİyİ savunuyor. Son birka yİl iinde, kİrk
tarikat kapİsİ almİß, sonunda Nurculukta yararİnİ bulmuß bir kißi, yšnetimin šnde
gelen gšrevlilerinden biroÛunu avucunun iine alİvermiß, ok geniß gšrŸßlŸ,
sevecen barİßİ bir gšrŸnŸm sergiliyor. Oysa onun baÛlandİÛİ, koruduÛu,
gŸlendirdiÛi tarikatİn kurucusunu, bir de baßka bir uzmandan šÛrenelim: ÔÔBu
zat, o sİralarda baßİnda, ŸstŸne saaklarİ yanlara sarkan ipekli pußular sarİlmİß
uzun bir fes, sİrtİnda sİrmalİ cepken, ayaÛİnda bacaklarİ kavrayan kİsmİ dar bir
ßalvar, belinde kama ve pißtov sokulu ve saaklarİ gene aßaÛİya sarkan kußak
bulunduÛu halde yer yer gezen, gaytan bİyİklİ bir zattİ, Üstanbul bu kİyafette bir
din adamİnİ ilk kez gšrŸyordu.Ó (A. Gšlpİnarlİ, 100 Soruda TŸrkiyeÕde Mezhepler
ve Tarikatlar s. 227). Bu anlatİlan kißinin kim olduÛunu anlamak kolay, Adnan
MenderesÕin yŸcelttiÛi Said-i KŸrdi. Bunu, burada, yineleyerek anmamİzİn nedeni,
yšnetimin tuttuÛu, koruduÛu tarikat šncŸlerinin, oÛunun gemißi yeterince
bilmediÛidir. Burada bir yakİßİksİz yalan daha vardİr. Bu kißi, daha baßka
tarikatİlarla birlikte, 1923Õte TBMM atİsİ altİna girmiß, bir sšylev ekmißmiß.
Oysa TBMM tutanaklarİnda bšyle bir olay gemiyor. Demek yšnetimin en yŸksek
basamaÛİnda da bulunanlar bile bizi kandİrmada sakİnca gšrmŸyorlar.

Yanİltİcİ DeÛißmeler

Toplumsal deÛißmeler karßİsİnda, tarikatlar da kendilerine gšre etkili šnlemler


almayİ sŸrdŸrŸyorlar. GericiliÛe karßİ girißilen savaßİmda tarikatlar boß
durmuyor, daha hİzlİ davranİyor, daha etkili tuzaklar kurmayİ baßarİyorlar.
Bunlardan en ilginci vakİflardİr. Fazilet Vakfİ, Hizmet Vakfİ, Ülim Vakfİ gibi olumlu
adlar altİnda etkilerini sŸrdŸrmede, yasal šnlemlerden daha šnce davranİyorlar.
Sšzgelißi cami evrelerinde yuva kurarak bir yandan camiyi baßka bir ama iin
kullanİyorlar, bir yandan da iyilik šrtŸsŸ altİnda kštŸlŸÛŸn yayİlmasİnİ saÛlİyorlar.
Mahalle aralarİnda bulunan kŸŸk camilerin nerdeyse hepsi bir vakİf yuvasİdİr.
Bunlar nerdeyse devlet eliyle besleniyor, tarikatİn geim kaynaÛİ oluyor. Sšzgelißi
ÔÔÜlim ve Fazilete Hizmet VakfİÕÕ adİnİ taßİyan bir kuruluß vardİr, bulunduÛu
yapİ caminin yanİnda kurulmuß medreselerden birinin olduka bŸyŸk bir
bšlŸmŸdŸr, Kuran kursudur. Orada yatİlİ okuyan šÛrencilerin hepsi taßradan
gelmiß yoksul evrelerin ocuklarİdİr. Kİlİklarİ ŸzŸcŸ, davranİßlarİ acİ verici
kimselerdir. Yolumun Ÿzerinde olduÛundan hep karßİlaßİrİz, TŸrke bile
konußmakta gŸlŸk ekiyorlar, dilleri šylesine bozuk, gelißmemiß bir kİrsal kesim
aÛzİ. Kurban Bayramİ yaklaßİnca, medresenin kapİsİ šnŸne bŸyŸk bir yazİ asİlİr:
ÔÔKurban derisi, canlİ kurban baÛİßİ alİnİrÕÕ diye oradan geenlerin ilgisine
sunulur. Bu ocuklar kime, ne amala ÔÔhizmetÕÕ verecekler, bu ÔÔhizmetÕÕ
nedir, hangi anlamda bir ÔÔhizmetÕÕtir? Bu sorularİn yanİtİ yoktur, bŸrŸnŸlen
adlar amacİn sakİncasİnİ gizlemek iin ok iyi dŸßŸnŸlmŸß bir šnlem
niteliÛindedir, ÔÔilim ve fazileteÕÕ kim karßİ İkar, onu kim beÛenmez,
yayİlmasİnİ, gelißmesini istemez? Ancak ÔÔhangi ilimÕÕ, ÔÔhangi faziletÕÕ? …
nemli olan budur. Cumhuriyet yšnetimine, laiklik ilkesine, AtatŸrk devrimlerine,
aÛdaß uygarlİÛa karßİ İkan bir dŸßŸnceye bir ataklİÛa ÔÔilimÕÕ denir mi?
Toplumsal gelißmeleri yalnİzca dinin denetimi altİna vermek isteyen, ÔÔßeriat
devletiÕÕ kurmayİ bir erdem sayan davranİß biimine ÔÔfaziletÕÕ denir mi?
Ümdi bu ÔÔvakİfÕÕ denen kurulußlarİn yayİlma, gelißme, beslenme olanaklarİnİ
araßtİralİm.
1- Yardİm dedikleri, genellikle yurttaßlardan saÛlanan baÛİßlardİr. Bunlarİn
šnemli bir bšlŸmŸ ramazan ayİnda, genellikle aßİrİ dinci, ßeriatİ kurulußlardan
(partilerden) gelir. …zellikle seim dšnemlerinde evler dolaßİlİr, Kuran kurslarİna
yardİm šrtŸsŸ altİnda toplanİr, bu kurslarda kalan šÛrencilerden yararlanİlİr.
2- Kurban derileri toplanİr, kesilen kurbanlarİn oÛu, daha šnceden anlaßİlan
kasaplara satİlİr, bu kasaplarİn dŸkk‰nlarİnİn kapİlarİ ŸstŸnde ÔÔÜslami
kesimÕÕ yazİlarİ gšrŸlŸr.
3- Dinci derneklerden gelir saÛlanİr, šzellikle dinci dergiler, gazeteler bu konuda
šnemli ißler gšrŸrler. Bu tŸr yayİn aralarİnİn satİßİ, daÛİtİmİ bu ÔÔvakİfÕÕlarİn
elindedir, MŸslŸman kurulußlarİn ÔÔilanlarİÕÕ bu aralara verilir, toplanan gelir
bšlŸßŸlŸr.
4- Yaßlİ, yakİn mirasİsİ olmayan varlİklİ kimselerle yakİn ilißkiler kurulur, onlarİ
koruma, onlara yardİm, ÔÔhizmetÕÕ etme, gšnŸl alma gibi duygulandİrİcİ
etkinliklerle miraslarİnİ vakfa bİrakmalarİ saÛlanİr. Bu konuda en baßarİlİ, en
etkili kuruluß, ÔÔÜlim Yayma CemiyetiÕÕdir, baßta ÜbnŸlemin Mahmud Kemal
Ünal adlİ ŸnlŸ yazar, araßtİrİcİ olmak Ÿzere birok varlİklİ kimsenin taßİnmazlarİ,
bu yšntemle ele geirilmißtir. Burada hangi ÔÔilmÕÕin yayİldİÛİnİ bilen yoktur, bu
ÔÔilmÕÕin baßlİca amacİ AtatŸrk devrimlerini, laikliÛi, cumhuriyet yšnetimini
yİkmaktİr, bu dŸßŸnce TBMM atİsİ altİna girmeyi, bakan olmayİ bile saÛlayan
kimseler aracİlİÛİyla neredeyse yasal bir durum kazanmİßtİr. Bu kuruluß yalnİz
deÛildir TBMM atİsİ altİnda en azİndan ikiyŸz yandaßİ vardİr. …teki koruyucu
odaklarİ ise Aydİnlar OcaÛİ, Ühlas Holding, MŸslŸman Üßadamlarİ DerneÛi, Odalar
ve Borsalar BirliÛi gibi kurumlardİr. Şimdi AlmanyaÕda yaßayan, Sancak TŸl
FabrikasİÕnİn kurucusu Murat Bayrak bunlar arasİnda, ÔÔmilliyetilikÕÕ šrtŸsŸ
altİnda alİßan bir devrim dŸßmanİydİ. †niversite šÛrenciliÛi yİllarİmİzda, Murat
BayrakÕla arkadaß olmußtuk, o dšnemde, Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri
FİndİkoÛluÕnun asistanİydİ (šyle bilinirdi). Bu kißi Yugoslav, baßlangݍta
ÔÔHitlerjungÕÕ adİyla Ÿnlenen ÔÔHitler GenliÛiÕÕ denen kurulußa girmiß,
YugoslavyaÕda ÔÔmilliyetilerin šnderiÕÕ sayİlan, sonra šldŸrŸlen MihailoviÕin
yanİnda alİßmİß, Mareßal Tito yšnetimi ele geirince šlŸm yargİsİna arptİrİlmİß
(yakalanmadan), TŸrkiyeÕye kamİßtİ. Murat Bayrak birka yabancİ dil bilen,
bilgili, kurnaz bir kimseydi, šzellikle de ÔÔsosyal doktrinleriÕÕ ok iyi bilirdi. ‚ok
geniß kapsamlİ bir fabrikayİ kuracak nitelikteki geliri nereden edinmiß
bilemiyoruz. Ancak bugŸn arkadaßlarİ, yukarİda adlarİ geen kurumlarda yšnetici
aßamasİndadİr. 12 EylŸl yİkİmİndan šnce CHP dİßİnda, yšnetimi elinde bulunduran
partilerin, nerdeyse bŸtŸn bakanlarİ Aydİnlar OcaÛİ ile Ülim Yayma CemiyetiÕnin
onayİyla ißbaßİna gelirdi, oÛunu da yakİndan tanİrdİk.
5- Yayİnevleri, bu tŸr kurulußlarİn en bŸyŸk gelir kaynaklarİndan birini olußturur.
…zellikle Milli EÛitim BakanlİÛİ, KŸltŸr BakanlİÛİ gibi bŸyŸk devlet kurumlarİ aßİrİ
saÛcİlarİn, ßeriatİlarİn ellerine gemiß, yayİmlanan kitaplarİn biroÛu bu
kurumlarca satİn alİnİp okul kitaplİklarİna, devlet kitaplİklarİna gšnderilirdi.
Okullarda, yasal uygulamalar altİnda okutulan ders kitaplarİ, yardİmcİ kitaplar
bakanlİklar (adİ geen) aracİlİÛİyla Ülim Yayma Cemiyeti, Aydİnlar OcaÛİ gibi
derneklerin šnerileriyle birer geimlik durumuna getirilmißti. ܆ Edebiyat
FakŸltesiÕnde šÛrencilik yİllarİmİzda arkadaß olduÛumuz yŸzeysel bilgileriyle alay
konusu yapİlmİß šÛretim Ÿyelerinin yapİtlarİ ders kitabİ olarak tŸm okullara
šnerilmiß, ilgili bakanlİklar aracİlİÛİyla yayİlmİßtİ. Bu fakŸltenin TŸrkoloji bšlŸmŸ
Milli EÛitim BakanlİÛİÕnİn, KŸltŸr BakanlİÛİÕnİn danİßma kurumuna
dšnŸßtŸrŸlmŸßtŸ. TŸrkoloji koridorlarİnda šÛrenciler, bellerinde tabancalarla
dolaßİrlardİ, bu olaylarİn yakİn tanİÛİyİz. O yİllarda TŸrkiye CumhuriyetiÕnin iki
bŸyŸk dŸßmanİ vardİ: Milliyetilik, dincilik; bu iki gšrŸß, TBMM atİsİ altİnda
toplanan koruyucularİyla ÔÔvurucu gŸÕÕ niteliÛi kazanmİßtİ. Yine o yİllarda
Kadirilik-Nakßibendilik birleßmiß gibiydi, Ülim Yayma Cemiyeti bunlarİn barİnaÛİ,
sİÛİnaÛİ durumundaydİ. Bunu yŸksek gšrevde bulunan yetkililer, sorumlular ok
iyi biliyorlardİ.
Bir sŸre baßbakanlİk bile yapmİß olan Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak, ŸnlŸ bir tİp
bilginiydi, AvrupaÕda okumuß, deney bilimlerinin aÛİrlİklİ olduÛu ocaklardan
yetißmißti. YaydİÛİ, tanİttİÛİ, švdŸÛŸ yapİtlar arasİnda Erzurumlu Übrahim
HakkİÕnİn (1703-1780) ÔÔMarifetnameÕÕsi baßta gelirdi. Bir gŸn Üstanbul
Vilayeti karßİsİnda, šÛrencimin kurduÛu Okat YayİneviÕnde kendisiyle
karßİlaßtİm. Bana bu kißiyi, šzellikle adİ geen yapİtİnİ okumamİ šnerdi. Yapİtİ
daha šnceden birka kez okumußtum yazarİn ŸnŸyle baÛdaßİr bir ieriÛi yoktu.
Yapİtİn ierdiÛi bilgiler, bugŸn bir ortaokul šÛrencisinin dŸzeyine bile varamazdİ
(bilimsel bakİmdan). Onun šnerisi Ÿzerine yapİtİ yeniden derin bir ilgiyle okudum.
Ne yalan sšyleyeyim utandİm, šzellikle kadİnlarla ilgili bšlŸmŸ ok gŸldŸrŸcŸydŸ.
Kadİnlarİn gšvdesel yapİlarİnİ, tŸy šrtŸlerini, yaratİlİß biimlerini, İralarİnİ
(caractere), sa renklerini, erkeklerle šzel ilißki biimlerini ballandİra ballandİra
anlatİyor, bir sevißme uzmanİ kİlİÛİna bŸrŸnŸyordu. ܍inde gšk kŸrelerinin,
katlarİnİn izimleri, OrtaaÛ baßlarİnda, gškbilimci kilise papazlarİnİn, Aristoteles
yorumcusu PtolaimaiosÕtan aktardİklarİ bilimdİßİ šrneklerin birer yansİmasİydİ.
Oysa Übrahim HakkİÕnİn yaßadİÛİ dšnemde, AvrupaÕda Kopernik, Kepler, Galilei
gibi İÛİr amİß gškbilimcilerin šÛrencileri bile ok yaßlanmİßtİ. …te yandan
insanİn gšvdesel yapİsİnda gizli yer kalmamİßtİ. Kadİnİn tŸy šrtŸsŸne bakarak
İrasİnİ saptamayİ manastİr falcİlarİ bile bİrakmİßtİ.
BugŸn bir Kadiri, bir Nakßi ßeyhine sorulsa, vereceÛi yanİt OrtaaÛÕİn bile
štesindedir, Ÿstelik deney bilimlerinin uygulanmasİ gereken yŸksekšÛrenim
kurumlarİmİzda bile durum bšyledir (ßeriatİ evrelerin egemenliÛi altİnda
kalanlarda).

GŸzel geleneklerimiz

Kadirilikte, geleneklere uymak, onlarİ sŸrdŸrmek deÛißmez bir davranİß ilkesidir.


Bu geleneklerin kaynaÛİ da AbdŸlkadir GeylaniÕnin yaßama biiminden, tapİmsal
davranİßlarİndan kaynaklanİr. Onun izini sŸrenler bu geleneklere ÔÔananat-İ
muhsineÕÕ denir ki, ÔÔgŸzel geleneklerÕÕ anlamİndadİr. Bunu baßka tŸrlŸ
okuyup sšyleyenler de vardİr. Bu gŸzel geleneklerin, TŸrk anlayİßİyla, toplumsal
davranİßİyla ilgisi yoktur, bunlar halktan gelen uygulamalar deÛildir. Sšzgelißi el
špmek, ßeyhin šnŸnde eÛilmek, ekmeÛi keserek deÛil kİrarak yemek, yalnİzca
kaßİk kullanmak, kadİnlarİ gšzleri bile gšrŸnmeyecek durumda šrtŸnmeye
sŸrŸklemek, haremlik-selamlİk, toplumsal yšnetimden uzaklaßtİrmak, oyun
oynamamak, algİ dinlememek, gŸnŸnŸ anİßla (zikr) geirmek, bunlar gibi bugŸn
dinci yšrelerde geerli sayİlan, eskiden kalma uygulamalar. Bunlarİn ÔÔTŸrk
geleneÛiÕÕ kapsamİna alİnmasİ yanİlmadİr, kškenleri baßkadİr. Oysa, devletin en
yŸksek gšrev aßamasİnda bulunan, bunlarİ ok iyi bilmesi gereken bir yetkili,
Avrupa yaßam biimine karßİ İkarak ÔÔgŸzel geleneklerimizÕÕden sšz ediyor.
Milliyetilik šrtŸsŸ altİnda, bir savunma niteliÛinde baßvurulan bu ÔÔgŸzel
geleneklerÕÕ bize AsyaÕdan gelmedi, Asya TŸrkleri bunlarİ bilmezler bile, onlarİn
yaßama ortamİnda bunlarİ uygulama olanaÛİ yoktur. Asya TŸrklerinde kadİnlarİ
kara šrtŸlerin altİna girmesi, evde kapanİp kalmasİ, haremlik-selamlİk kuralİna
uymasİ, toplumdan dİßlanmasİ diye bir davranİß yoktur. …yleyse, ÔÔBizim gŸzel
geleneklerimizÕÕ de bizim deÛildir, bize yabancİdİr, bunlara sarİlmanİn anlamİ
ne?
†lkemizde, AliÕnin šldŸrŸlmesinde bŸyŸk etkisi gšrŸlen, bu nedenle onun izini
sŸrenlere ÔÔYezidiÕÕ denir, bu sšzŸn bugŸn, ÔÔYezidi MezhebiÕÕne baÛlİ
kimselerle yalnİzca ad benzerliÛi vardİr. ÔÔYezidi geleneÛiÕÕ AliÕye baÛlananlara
karßİ derin bir dŸßmanlİk kapsamİndadİr. SŸnni toplum bu geleneÛe dšrt elle
sarİlmİß durumdadİr. Maraß, ‚orum, Sİvas, Gazi Mahallesi olaylarİ bu geleneÛin
uygulama alanİna konulmuß bir biimidir. Bir de esik Anadolu uygarlİÛİndan
kaynaklanan gelenekler vardİr: algİlİ, kadİnlİ, erkekli oyuncular, tšrenler,
eÛlenceler, yemekler, ikiler gibi. Bunlar, kškenleri araßtİrİlmadan halkİmİzİn
yaßamİna sinmiß, onu koßullandİrmİß, yšnlendirmißtir, bunlarİn da AsyaÕyla ilgisi
yoktur. …yleyse ÔÔgŸzel geleneklerimizÕÕi nereye koyacaÛİz, hangi dŸßŸnce
šleÛiyle tartacaÛİz? Üslamda, inan ayrİlİÛİ nedeniyle, insanlarİ yakma, dumanla
boÛma geleneÛi var mİ? Varsa hangi aÛda, nerede uygulama alanİna
konmußtur?
Bu olumsuz aİklamalarİ yapanlarİn bilmeden, anlamadan konußtuklarİ besbelli.
Ancak, halkİmİzda soru sorma bilinci uyanmamİß, Osmanlİ yšnetimi gereÛi,
uyandİrİlmamİßtİr. BugŸn okullarda bile šÛrencinin soru sormasİ, šnŸne sŸrŸlen
kitabİn ieriÛiyle baÛlantİlİdİr. Bir šÛrenci, din bilgisi šÛretmenine, dŸnya
yaratİlmadan šnce Tanrİ nerdeydi? diye bir soru yšneltirse, alacaÛİ karßİlİk ya
dayak, ya okuldan uzaklaßtİrİlma, ya da susturulmadİr. Bu šrnek, yaßanmİß
olaydan, yayİn aralarİnda yer alan bir yazİdan šÛrenilmißtir. Okula baßlayan
ocuk iin, ÔÔEti senin kemiÛi benimÕÕ diye yaygİn bir tŸmce vardİr, bunun
kaynaÛİ, kußkusuz Üslam dinidir. ÔÔMahalle mektebiÕÕne baßlayan ocuk
ÔÔhocaÕÕnİn eline bšyle bİrakİlİr, ocuk etinden, kemiÛinden olmaz, ancak
dŸßŸnsel yšnden ÔÔkafasİndan olurÕ. Bu uygulama yoksul halk ocuklarİ iin
geerlidir, ÔÔgŸzel geleneklerimizÕÕi savunan varlİklİnİn ocuÛu iin geerli
deÛildir, o ya AvrupaÕya, ya AmerikaÕya, ya da yabancİ dille eÛitim sŸrdŸren bir
okula gidecek, ÔÔkafasİndan olacakÕÕtİr.
Osmanlİ, tarihi boyunca, ÔÔTŸrkÕÕ sšzcŸÛŸne hep kštŸ bir anlam vermißtir,
ÔÔgšrgŸsŸzÕÕ, ÔÔkabaÕÕ, ÔÔgelißmemißÕÕ, ÔÔyabanÕÕ, gibi hep kštŸye
yorumlanan anlamlarda. Seluklu dšnemi, FarsÕtan ok ÔÔFarsayİÕÕ sevmißti.
KaramanoÛlu Mehmed BeyÕin İkİßİ, TŸrk dilini savunußu -AßİkpaßaÕnİn girißimi,
AtatŸrkÕŸn Dil DevrimiÕne deÛin uyutulmuß, geersiz bİrakİlmİßtİr. Edirneli N
‰zİmÕİn ÔÔtŸrki-basitÕÕleri etkili olamamİß, Ziya Paßa-Namİk Kemal ikilisinin
TŸrkŸlŸÛŸ Osmanlİcİlİk šrtŸsŸ altİna ekilmiß, olduÛu yerde kalmİßtİr. Oysa
geleneÛin bŸyŸk bir bšlŸmŸ dille gelir, dille yaßar. Peki bir toplum tŸm
geleneklerini dine, Osmanlİ denen karmaßaya baÛlarsa gŸzellik nerede aranmalİ?
Bizim, bugŸn bile, benimsediÛimiz geleneklerin oÛu din, tarikat baÛlamİndadİr.
Bayramlarda mezarlİklara gidin, gezin halkİmİzİ yšnlendiren geleneklerin Üslamla
baÛdaßmadİÛİnİ gšrŸrsŸnŸz, hepsi tarikatlarİn denetimi altİndadİr. Mum dikmek,
adak sunmak, dilek dilemek, yamalar baÛlamak, gelir karßİlİÛİ Kuran okumak,
okutmak Üslamda yok, Kadirilikte, Nakßibendilikte vardİr. …yle ki ßeyhlerin mezar
taßlarİndaki baßlİklar bile deÛißiktir. Bir Kadiri ßeyhi baßlİÛİndan, Nakßi ßeyhi
baßlİÛİndan anlaßİlİr.
Osmanlİ toplumunda tarikatlar, tekkeler, bir de ÔÔulema sİnİfİÕÕ denen kesim
alttan yukarİ doÛru, benzeri gšrŸlmemiß ÔÔtoplumsal sİnİflaßmaÕÕ šrneÛi
yaratmİßtİr. Mezarlİklarİmİz gibi toplumsal ayrİlİÛİ yansİtan bir alan yoktur.
Mezar, orada yatanİn toplumsal durumunu, geim dŸzeyini, inanlarİnİ, sšzŸn
kİsasİ bulunduÛu ÔÔsİnİfİÕÕ gšsteren somut šrnektir. Mermer saraylarİn ufak
birer šrneÛini andİran mezarlarİn Üslam dininiyle en ufak bir baÛlantİsİ yoktur.
Üslamda gšsterißli, gšrkemli mezar sšz konusu deÛildir, ÔÔmezarlarİnİz
alakgšnŸllŸce olsunÕÕ šnerilerini getiren ÔÔhadislerÕÕ vardİr. Oysa bu
girißimlerin šncŸleri hep Üslamİ savunanlar arasİndan İkİyor, Üslamİ yİkan,
savunan kİlİÛİnda ortada dolaßİyor.
Bilimsel anlayİßİn bir gelenek niteliÛi kazanmadİÛİ toplumlarda en kutsal sayİlan
varlİklar bile yİkİmdan, škŸßten kurtulamaz. Bir ulusa kimlik, kißilik kazandİran
deÛerlerin koruyucusu, ancak, bilimsel anlayİßtİr. Bilimsel anlayİßİn denetmeni,
kİlavuzu, eleßtirmeni yine bilimsel anlayİßtİr. Bu anlayİßİn karßİsİna dinci bir
tutum İkar, onu dİßlayacak gŸcŸ kendinde bulursa toplum kurumlarİnİn uuruma
sŸrŸklenmesi šnlenemez. Bir toplumda yšnetimi yšnlendiren, koßullarİnİ
biimlendiren odak bilimsel anlayİßla elißirse yİkİmİn depremlere dšnŸßmesi
olaÛandİr.

Yanİltİcİ ‚İÛlİklar
Yine son yİllarda, alanlara dškŸlen dincilerin gŸndemden dŸßmeyen bir sšylemi
yayİldİ: DŸnyada Üslam oÛalİyor, yayİlİyor, yŸkseliyor. Bunun İÛİrtkanlİklarİ da
Üran-Cezayir-Afganistan gibi ßeriatİn karanlİÛİnda, yine ßeriat isteyenlerdir.
Gerekte Üslam oÛalmİyor, yayİlmİyor, genißlemiyor, yeryŸzŸnde insanlarİn
sayİsİ artİyor, Ÿlkelerin gelir kaynaklarİ ÔÔnŸfus artİßİÕÕnİ karßİlamİyor. DŸnya
nŸfusu beß milyarİ aßtİ, o oranda da Üslam Ÿlkelerinde oÛalma var. Üslamİn
yayİlmasİ aÛdaß uygarlİkla girißilecek bilimsel gelißme saÛlanİr, yoksullar
ordusunun oÛalmasİ, bilimsel bulußlarİn karßİsİnda bir baßarİ šrneÛi deÛildir.
Pakistan atom bombasİ denemeleri yapİyor, Hindistan šyle. Peki bu bombalarİ
nereye atacaklar, TŸrkiyeÕye mi? ‚ok uzak bir olasİlİk. HindistanÕa mİ? Olabilir.
Peki HindistanÕİn atacaÛİ atom bombalarİ kimleri yok edecek? Komßularİnİ.
Bu olumsuz gelißmeler karßİsİnda Üslamİn oÛalmasİ sevindirici bir olay deÛildir.
Sevindirici olay, bu Ÿlkelerde bilimsel atİlİmlarİn hİzlanmasİ olabilir, bu da
gšrŸnŸrlerde yok. Saidi NursiÕnin ÔÔNur …ÛrencileriÕÕnin oÛalmasİ, yurt
dŸzeyine daÛİlmasİ Üslamİn oÛalmasİ anlamİna gelmez. ‚ok gelißmiß bir teknikle
alİßan Ÿ milyonluk Üsrail karßİsİnda bir Arap dŸnyasİnİn ne acİklİ duruma
dŸßtŸÛŸnŸ gšrdŸk. †lkemizin yoksulluÛunu, geri kalmİßlİÛİnİ Üslama aykİrİ
davranmaya, Üslamİn koßullarİnİ eksiksiz uygulamaya baÛlayan dernekler,
kurulußlar, bu arada dinci evreler seslerini yŸkseltiyorlar. Bunlara karßİ bir
yetkili İkİp Üslamİn hangi Ÿlkeyi kurtardİÛİnİ, hangi aÛda AvrupaÕdan ileri bir
durumda olduÛunu soran olmuyor. Bundan yirmi yİl šnce TercŸman gazetesinin
birka yazarİnİn girißimiyle ÜstanbulÕda, Fatih Camisi šnŸnde bir ÔÔyaÛmur
duasİÕÕna İkİlmİßtİ, iki gŸn sonra da yaÛmur yaÛmİßtİ. Oysa yaÛmur
yaÛacaÛİnİ, gazetenin girißiminden iki gŸn šnce Meteoroloji bildirmißti, bunu ok
iyi kullandİlar, o yaz Üstanbul kuraktan kavruldu, Meteoroloji yaÛmur
yaÛmayacaÛİnİ bildirmißti, adİ geen gazete daha ÔÔyaÛmur duasİÕÕna
İkmamİßtİ. Bir yetkili İkİp niin Arabistan šllerine, susuz, kurak Üslam
Ÿlkelerine ÔÔdualarlaÕÕ yaÛmur yaÛdİrİlmİyor diye sormadİ. Tanrİ, gšnderdiÛi
dinin eksiksiz uygulanmadİÛİnİ gšrdŸÛŸ TŸrkiyeÕyi daha ok mu seviyor?
Bu tŸr girißimler, sšylemler, aİklamalar Osmanlİ devletinin en gŸlŸ olduÛu
aÛlarda bile eksik olmazdİ, Padißah ÔÔHazineÕÕ tŸkenmeye baßlayİnca ÔÔk
‰fir diyarİÕÕndan birine yŸrŸr, arkasİndan dualar okunur, ßeyhler, mŸrßidler
tekkeye İkar saÛlamak iin ÔÔhayİr dualarÕÕ okurlar, savaß kazanİlİnca dilekleri
yerine gelir, bilmem nerede bir baÛ tekkeye bİrakİlİr (vakfedilir), ißte tekkelerin
gelir kaynaklarİndan biri de buydu. Bunu daha šnce sšylemißtik. Üßte bu gelir
kaynaÛİnİn kuruduÛu yerde, ßeyhin, mŸrßidin kargİßlarİ (beddualarİ) gškleri
yerinden oynatİr, TanrİÕnİn šfkesi devletin Ÿzerine evrilir, yeryŸzŸnde
mutluluÛun adİ kalmaz.
Ünsanlarİ yanİltmanİn, kandİrmanİn, karanlİk dŸßŸncelere sŸrŸklemenin deÛißik
yollarİ vardİr, bunlarİn en iyilerini ßeyhler, mŸrßidler bilirler, onlar TanrİÕnİn iyi
kullarİdİr, Tanrİ onlarla konußur, bilinmeyen bir yerde, bilinmeyen bir sŸrede
onlarla bulußur. ‚ocukluÛumda bu tŸr šykŸleri ok dinlerdik, sonra Nakßibendi
tekkesinde daha ßaßİrtİcİlarİnİ šÛrenmißtim. Ortaokulda, TŸrke šÛretmenimiz,
bize Mehmed AkifÕi anlatİrken ÔÔ‚anakkale ŞehidlerineÕÕ baßlİklİ ßiirinden
šrnekler verirdi.

ÔÔNe bŸyŸksŸn ki adİn kurtarİyor tevhidi


Bedrin arslanlarİ ancak bu kadar ßanlİ idi.ÕÕ

bu dizeleri aİklarken gšzleri yaßarİrdİ. Şimdi dŸßŸnŸyorum. ‚anakkale


SavaßİÕnda iki yŸz elli bin TŸrk šlmŸß, yŸz elli bin dŸßman yere yİkİlmİß.
Peygamberin yšnettiÛi Bedr Savaßİ, 624 yİlİ dolaylarİnda, dokuz yŸzŸ aßkİn
MŸslŸmanla, daha ok Suriyeliler arasİnda geti, ondšrt MŸslŸman, yetmiß
Suriyeli šldŸ. Mehmed Akif on dšrt kißinin šldŸÛŸ bir savaßla ikiyŸzelli bin kißinin
šldŸÛŸ bir savaßİ karßİlaßtİrİyor, ÔÔBedrin arslanlarİnİÕÕ švme olanaÛİ buluyor.
Oysa daha šnceki yŸzyİllarda on dšrt BedrÕin arslanİna deÛin onbinlerce insanİn
šldŸÛŸ savaßlar gšrŸldŸ OrtadoÛu Ÿlkelerinde. Üslamİ yaymak iin (Padißah šyle
sšylerdi) Osmanlİ ordularİnİn verdiÛi ÔÔßehidlerÕÕin sayİsİ on binle otuz bin
arasİnda iner İkardİ.
Bu šrnek, ilk bakİßta, šnemsiz gibi gšrŸlebilir, ancak Ÿzerinde ilgiyle durulursa
sanİldİÛİndan daha anlamlİ olduÛu anlaßİlİr. Bir eÛitim, šÛrenim kurumunda, tarih
denen bilimin verileri karßİsİnda, onbinlerce insanİn šldŸÛŸ savaßlar bir yana
itiliyor, din uÛruna yapİldİ diye ufak bir atİßma ßaßİrtacak nitelikte abartİlİyor.
†stelik bu Bedr Savaßİ (eskiden buna gazve derlerdi, kŸŸk atİßma
anlamİndadİr) dinle ilgili deÛildir, soyuncu kervanlarla, alİßveriß nedeniyle
karßİlİklİ vurußmadİr. Ancak eÛitimin tabanİnda bilimsel bir ilke bulunmuyor, bu
ilkenin eksikliÛi, šÛretmenin duygusal davranmasİna, inanlarİnİ eÛitimin šzŸyle
karİßtİrİp sulandİrmasİna olanak saÛlİyor. Şimdi ÔÔBedrÕin arslanlarİÕÕnİ
gŸnŸmŸze getirterek AnadoluÕda kİsa bir geziye İkalİm.
SŸnnilerin, kimi gŸvenlik gŸlerinin gizli yardİmlarİyla İkartİlan ÔÔMaraß
OlaylarİÕÕnda yŸz yirmi beß kißi, ÔÔSİvas OlayİÕÕnda otuz sekiz kißi,
ÜstanbulÕda ÔÔGazi Mahallesi OlayİÕÕnda otuz kißi šldŸrŸldŸ. Bunlarİ šteki SŸnni
saldİrİlarİnda šlenleri de katarsak nicelik birden yŸkselir. Yalnİz bu Ÿ olayda
šldŸrŸlenlerin sayİsİ ikiyŸz kißi, ÔÔBedrÕin arslanlarİÕÕnİn ondšrt katİndan ok.
EÛitimde durum bugŸn de deÛißmemißtir, eskisi gibidir. Üslamcİ gšrŸß din
savaßlarİnİ (Peygamberin yšnettiklerini) nerdeyse Ü…. Üran Kisralarİnİn
YunanistanÕa, BŸyŸk ÜskenderÕin HindistanÕa, ÜS. AttilaÕnİn Avrupa ilerine
uzanan yŸz binlik ordularİnİn savaßlarİndan daha ŸstŸn, daha gšrkemli sayİyor,
šyle niteliyor.
TŸrkiyeÕde din devleti kurma, devlet kurumlarİnİ Üslam dininin denetimi altİna
sokma girißimleri yeni baßlamamİßtİr, šzellikle Ükinci AbdŸlhamit dšneminde
ortaya İkan Üslamcİlİk-Osmanlİcİlİk-Turancİlİk akİmlarİ šlŸyŸ diriltme abalarİna
benziyordu. ÜslamcİlİÛİn amacİ bŸtŸn dŸnya MŸslŸmanlarİnİ bir bayrak altİnda
toplamak, bŸyŸk, evrensel bir devlet olußturmak, bšylece dŸnyaya egemen
olmaktİ. Bu gšrŸß kİsa sŸrede tŸm tutarsİzlİklarİyla yİkİldİ. …zellikle Birinci DŸnya
SavaßİÕnda Üngiliz altİnİ, Üslamcİlİk dŸßŸncesine ŸstŸn geldi, onu yenilgiye
uÛrattİ, MŸslŸmanlar bšlŸndŸ, birbirine girdi, birok Üslam devletiÛi ortaya
İktİ. Bu Üngiliz dŸßŸncesi, TŸrk Kurtuluß SavaßİÕnda da etkisini gšsterdi, DoÛu
AnadoluÕda gšrŸlen ayaklanmalarİn arkasİnda kimin etkinliÛinin aÛİr bastİÛİ
belgelerle ortaya kondu. Ne yazİk ki, Üslamİ savunanlarİn baßİnda gelen Mehmed
Akif, Ükinci MahmudÕun birok baßİ uurarak aldİÛİ Fas İkİßlİ fesi, baßİndan
İkarmamak, ßapka giymemek iin MİsİrÕa katİ. Orada, TŸrk dŸßmanİ Şeyh
RidaÕnİn buyruÛu altİna girerek, KuranÕİn TŸrkeye evrilemeyeceÛini ileri
sŸrdŸ. Bu Şeyh Rida, TŸrkeye evrilmesini uygun gšrmediÛi KuranÕİn
Üngilizceye aktarİlmasİnda din adİna bir sakİnca gšrmedi. Oysa Ümam Ebu Hanife
KuranÕİn Farsaya evrilmesine ÔÔfetvaÕÕ vermißti (Üslamcİlİk konusunda geniß
bilgi iin bakİnİz: Prof. Dr. Ülhan Arsel, Arap MilliyetiliÛi ve TŸrkler, 1977).
Osmanlİcİlİk gšrŸßŸ, Osmanlİ devletinin gšrkemli aÛlarİna dšnmeyi, kalkİnmayİ,
birleßmeyi, eski egemenliÛi, etkinliÛi yeniden kazanmayİ amalİyordu; šncŸleri
arasİnda Namİk Kemal, Ziya Paßa vardİ; bu dŸßŸncenin arkasİnda hİzla kalkİnan,
ulusal devletlerin gŸlenmesine olanak saÛlayan, Osmanlİ egemenliÛi altİnda
bulunan topraklar Ÿzerinde baÛİmsİz devletlerin kurulmasİnİ šngšren kuramlar
vardİ. BaÛİmsİz, ulusal devlet dŸßŸncesi Ršnesansla doÛdu, Birinci BŸyŸk Savaß
sonuna deÛin sŸrdŸ, yİkİlan Osmanlİ egemenliÛi sonucu 16 baÛİmsİz devlet ortaya
İktİ. Bunlarİn sekizi MŸslŸmandİr. …tekiler Hİristiyandİr. Ükinci BŸyŸk SavaßÕtan
sonra da sayİsİnİ bilemediÛimiz ÔÔEmirliklerÕÕ boy gšsterdiler. Bu baÛİmsİz
Üslam devletlerinin doÛußunda en bŸyŸk yardİmcİ, koruyucu Üngiltere olmußtur,
nitekim son Osmanlİ Padißahİ Vahdeddin de bir Üngiliz amiraline sİÛİnmİßtİ.
Bu tutum olumlu bir sonu veremezdi, bu belliydi, ancak dŸß kurmalarİn šyle
bŸyŸk etkileri var ki, insanİ us kurallarİnİn štesine sŸrŸkler. BugŸn Osmanlİcİlİkla
Üslamcİlİk birleßmiß gibi gšrŸnmektedir, ortada yine Üngiltere, ona eklenen
Amerika vardİr. Oysa istedikleri bir Üslam birliÛi, eski Osmanlİ egemenliÛi deÛil,
TŸrkiyeÕyi kİyİsİndan, ucundan biraz daha kemirmek, yeni sšmŸrgeler
olußturmaktİr. Bu iki devlet milyonlarca insan alİktan, ilasİzlİktan kİvranİrken,
ÔÔinsanseverÕÕ olamİyor, nerede bol petrol varsa orayla ilgileniyor, ÔÔkoruyucu
melekÕÕ kİlİÛİna giriyor, Avrupa devletlerine savaß aralarİ satarak birbirlerine
dŸßmelerini hİzlandİrİyor, bu girißimlerde de en kolayİndan MŸslŸmanlarİ
kullanİyor.
Üslamcİlİk, Üslam birliÛi dŸßlerini gerekleßtirmek iin kimi MŸslŸman Ÿlkelere
giden, bir dinci baßbakanİmİz, LibyaÕda, uluslararasİ saygİ kurallarİnİn bile ne
olduÛunu bilecek anlayİßtan yoksun bir baßkanİn aÛİr sšzleri karßİsİnda, baßİnİ
šne eÛmiß, sŸt dškmŸß kediye dšnmŸß gibi duruyor. Ama, bŸtŸn Üslam
devletlerini birleßtirmek, TŸrkiyeÕyi šncŸ, kendisini de ÔÔšnderÕÕ durumuna
getirmek, sonu iÛren bir gŸldŸrŸ. Beyazİt MeydanİÕnda cuma namazİndan
sonra toplanİp baÛİrmakla, aÛİrmakla tŸm dŸnyaya egemen bir ÔÔÜslam
devletiÕÕ kurmak. SaÛİltİm altİna alİnmasİ, yİkİmlarİ šnlenmesi gereken bir
İlgİnlİk.
TŸrkiyeÕnin bšyle, yalnİzca dine, geersiz gšrŸßlere dayalİ girißimlere katlanacak
gŸcŸ yoktur. ܍inde yaßadİÛİmİz uluslararasİ koßullar, bšyle šzlemin
gerekleßmesine uygun deÛildir. †rettiÛi, tŸkettiÛine yetmeyen bir Ÿlke
durumundayİz, yalnİz TanrİÕya sİÛİnmakla toplumsal, ulusal sorunlarİmİz,
šzemeyiz. Sorunlarİn en gŸlŸsŸ, en sarsİcİsİ tabandan geliyor, Alman dŸßŸnŸrŸ
Karl JaspersÕin dediÛi gibi ÔÔyeryŸzŸ ayaklarİmİzİn altİndan kayİyorÕÕ, taban
tavanİ taßİyamİyor. Tabanla tavan arasİnda kopukluk var, gittike bŸyŸyor.
Üslamcİ-Osmanlİcİ bunu gšremez, gšrmek iin aÛdaß bilim verileriyle donatİlmak
gerekir, o da onlarda bulunmuyor.
Bilimsel kurallarİn tersine, Ÿlkemizde tabanİ kaydİran tavanda beliren
atlaklardİr. Tavanİn saÛlam, gŸvenilir bir durumu yoktur, uzlaßma girißimleri
evrende gšrŸnmŸyor. Yurttaßlarİ kšyden kente gštŸrmekle kalkİnma, birlik,
toplumsal uyum saÛlanamaz. Kšy EnstitŸleri aİldİÛİnda, en ok karßİ İkanlar
varlİklİ evreler, aÛalar, ßeyhler olmußtu. Onlara gšre bu yeni kurumlar birer
tšresel škŸßtŸ. Oysa tšresel škŸß (ahlak škŸßŸ) daha šnce, gŸvenilen inan
kaynaklarİnda baßlamİßtİ.
Üzlerini, yansİmalarİnİ bugŸn de toplumsal yŸzeye vurmuß gšrdŸÛŸmŸz ŸŸncŸ
sorun Turancİlİk-TŸrkŸlŸktŸ. Bunun šncŸsŸ de, Almanya idi. Bu gšrŸß, oktan
tarihe gšmŸlmŸß kan soyluluÛuna dayanİyordu. Bu da genellikle RusyaÕya karßİ
gŸndeme getirilen, Avrupa ierlerinden ‚in sİnİrlarİna deÛin uzayan, egemen,
bŸyŸk, gŸlŸ bir TŸrk devleti kurmak. Kimse bšyle bir girißimin yİkİm getireceÛini
dŸßŸnemiyordu. Bu gšrŸßŸn, Ÿlkemizdeki šncŸleri, RusyaÕdan kaan bilginlerdi.
Bunlarİn TŸrk dilinin arİnmasİnda, yabancİ sšzcŸklerin baskİsİndan kurtulmasİnda
šnemli yararlarİ, katkİlarİ olmußtur, ancak uluslararasİ ilißkilerde TŸrkiye
yalnİzlİÛa itilmißtir. …zellikle AlmanyaÕnİn yenilgisinden sonra durum daha da
acİnasİ olmußtur. O dšnemlerde, Alman parasİyla, RusyaÕya karßİ sataßkan bir
tutum takİnan ÔÔDergiÕÕ adlİ yayİn aracİ yayİmlanİyordu. Almanya yenilip
ÔÔDergiÕÕ kapanİnca, iße Amerika karİßtİ, yardİm elini uzattİ, TŸrkiyeÕde
ÔÔKomŸnizmle MŸcadele DernekleriÕÕ kuruldu. Oysa, AnadoluÕnun birok
yerinde aİlan bu derneklerin, anlamİ bile bilinmiyordu, komŸnizm denince, biz
šÛrenciler (o yİllarda lise šÛrencisiydik) dinsizliÛi, kadİnlarİn ortaklİÛİnİ, ailenin
olmadİÛİnİ anlİyorduk. Daha sonra, Menderes egemenliÛi, bu tutarsİz dŸßŸnceleri,
seim alanlarİnda CHPÕye karßİ baßarİyla kullanmİßtİr. KoreÕde beß bin Anadolu
ocuÛunu, AmerikaÕnİn buyruÛuyla yabancİ topraklara gšmdŸrmŸßtŸr. Bu
davranİß, TŸrk OcaklarİÕnİn ana dŸßŸncesiydi. 1949 yİlİnda, FatihÕte Horhor
caddesi Ÿzerinde bulunan, Hamdullah Suphi TanrİšverÕin konaÛİnda (AbdŸllatif
Suphi Paßa KonaÛİ), AbdŸlkadir Noyan PaßaÕnİn tanİklİÛİ, šnerisi ile bu ocaÛa
Ÿye olmußtum, ne denli yanİldİÛİmİ iß ißten getikten sonra anlamİßtİm.
Sonradan Cumhurbaßkanİ olan Celal Bayar da, ocaÛa Ÿyeydi. Bunlarİn amacİ,
TŸrkŸlŸk dŸßŸncesini yaymak, geerli kİlmaktİ. Ancak bu gšrŸß, 1950Õden
sonra, yavaß yavaß Üslamcİlİkla uyum saÛladİ.
Turancİlİk ŸlkŸsŸnŸn doÛußunu, yayİlma biimini, Enver PaßaÕnİn tutumunu
aİklayan bir belgeyi, ŸnlŸ Fransİz yazarİ AndrŽ Malraux, pek azİ kalan anİlarİnda
anlatİr. Almanlara tutsakken ÔÔkamptaÕÕ yazdİÛİ bu anİlarİn kalanlarİ TŸrkeye
aktarİlmİßtİr (AndrŽ Malraux, Turan Yolu, ‚ev. Sabahattin EyŸboÛlu, 1965, ‚an
Yayİnlarİ).
Tarihe gšmŸldŸÛŸnŸ sandİÛİmİz bu Ÿ deÛißik gšrŸß, gŸnŸmŸzde yeniden
tartİßma konusu olmuß, baßka adlar altİnda, ieriÛi deÛißmeden etkinliÛini
sŸrdŸrmektedir. Osmanlİcİlİk, šzellikle Cumhuriyet yšnetimine karßİ İkanlarİn,
yeniliklerin gereksizliÛini, Batİlİlaßmanİn yararsİzlİÛİnİ savunanlarİn ŸlkŸsŸdŸr.
Onlara gšre, Cumhuriyet, šzellikle laiklik olmamalİydİ, savaß kazanİldİktan sonra
eski yšnetim sŸrdŸrŸlmeliydi, buna kimileri ÔÔPadißahİlİkÕÕ diyor. Turancİlİk,
gŸnŸmŸzde TŸrkŸlŸk, ŸlkŸcŸlŸk gibi adlar altİnda gŸndeme getirilmißse de
birliÛe ulaßİlmİß deÛildir, konunun šzŸne din karİßtİrİlmİßtİr. Üslamcİlİk ise en
etkin, en gŸlŸ durumdadİr, gŸcŸnŸ Kadirilik-Nakßibendilik (Nurculuk,
SŸleymancİlİk, šteki kollarİn etkisi altİnda) gibi Üslamİn šzŸne aykİrİ
kurulußlardan almaktadİr.
TŸrkiyeÕde ortaya İkan, sİk sİk kİlİk deÛißtiren bu arpİk gšrŸßlerin besleyici
nedenleri ok eskilere gider. Osmanlİ toplumu kendine gšre, baÛİmsİz bir devlet
anlayİßİ gelißtiremedi. Yšnetici topluluÛu olußturan tavan, yšnetimi altİnda
bulunan halklarİ birbiriyle kaynaßtİrma dŸßŸncesinden yoksundu, onda
ÔÔyurttaßÕÕ sšzcŸÛŸnŸn anlamİ doÛmamİßtİ. MŸslŸmanlara baßka, ayrİ dinden
olan azİnlİklara baßka tŸrlŸ davranİrdİ, bu tutum tabana da egemen olan dinci
inantan besleniyordu. MŸslŸman olmayan yurttaßlarİn ÔÔk‰firÕÕ diye
anİldİklarİnİ bilmeyen yoktu. Dahasİ Hİristiyan kadİnlarla MŸslŸman kadİnlarİn
giyinißlerine bile padißah karİßİrdİ. Osmanlİ tarihi boyunca sŸren bu uygulama,
gŸnŸmŸzde de uygulama alanİna konulmak isteniyor. Taßİtlarda, okullarda,
toplantİlarda kadİn-erkek ayrİlİÛİ yurt dŸzeyine yayİlmasİ istenen bir uygulama
tŸrŸdŸr. Şimdi bu uygulamalarİ, Ÿlkemize dİßtan gelen bir yabancİ gšzlemcinin
yapİtİndan šÛrenelim.
Friedrich Von Rummel, Ÿlkemizde yİllarca dolaßtİktan, kšyŸ kenti tanİdİktan
sonra, AtatŸrk devrimlerinin šzelliklerini, etkinliklerini fotoÛraflarla,
karßİlaßtİrmalİ yšntemle saptamİß, devrimden šnce, devrimden sonraki durumlarİ
aİka saptamİß. Sonra ÔÔDie TŸrkei Auf Dem Weg Nach Auropa / Avrupa Yolunda
TŸrkiye, 1952, MŸnihÕÕ adİ altİnda yayİmlamİß. Konuya TŸrk soyunun AsyaÕdan
gšŸßŸyle baßlamİß, Seluklu-Osmanlİ devlet anlayİßİnİ sergileyerek toplumasl
yapİnİn olußum šzelliklerinin Üslam inanlarİnİ dayandİrİldİÛİnİ saptamİß. VerdiÛi
šrneklerle, TŸrk egemenliÛinden šnce Anadolu ilkaÛİnİn uygarlİk aßamasİnİ
gšzlerimizin šnŸne seriyor. Sonra Tanzimat dšnemine, onun ardİnca gelen
deÛißmelere deÛinerek, gelißim izgisinin baßlangݍ-sonu boyutunu aİklİÛa
kavußturmuß. Dahasİ Sabahattin Ali, N‰zİm Hikmet konularİna, olumsuz bir
yaklaßİmla deÛinirken, yazİn, sanat (tiyatro, resim, yontu, mŸzik, bale) alanİnda,
toplumsal kurumlarİn aÛdaß bir anlayİßla dŸzenlenmesinde, seim eßitliÛinde,
eÛitimde, kİsaca tŸm toplum kurumlarİnda saÛlanan baßarİlarİ šzetliyor. …zet
olarak ßunu sšyleyebiliriz: Rummel, Yeni TŸrk DevletiÕnin kurulußunu,
nedenlerini, i yapİsİnİ, aÛdaßlaßmaya karßİ İkan kurulußlarİ, ereklerini,
dŸßŸnsel yapİlarİnİ bizden ok daha iyi kavramİß, AtatŸrkÕŸ ok daha iyi anlamİß
bir aydİndİr.
Şimdi, konuyu daha genißletmek iin, baßka bir yazardan, CumhuriyetÕten šnce
bir ÔÔgazeteciÕÕ olarak yurdumuza gelen, TŸrkiyeÕnin daha sonraki yapİsİnİ
bilen bir tarihiden kİsa bir alİntİ verelim:
ÔÔTŸrkiye, Üslam iin yapİlan savaßlarda yeteri kadar kan ve para dškmŸßtŸr.
Bunu yaparken de ulusal mevcudiyetini hemen hemen yitirmiß, bunu kurtarmak
iin 1919-23ÕŸn bŸyŸk gayretleri gerekmißtir. Üslamİn ayakbaÛİ olmasİna
raÛmen bu gayretler baßarİya ulaßmİßtİr ve gayretler sayesinde TŸrk ulusu
yaßamaya devam edecektir. Artİk dersimizi almİß bulunuyoruz. TŸrk ulusu,
bundan sonra, her sİhhatli ulus gibi, kendi iin alİßİp yaßayacaktİr. Sloganİmİz
kutsal benliÛimizdir. Bu hem TŸrk ulusunun, hem de Batİ dŸnyasİnİn yararİnadİr.
Batİ artİk korkmamalİ ve šbŸr MŸslŸman Ÿlkeler de artİk umut etmemelidir. Biz,
Batİ egemenliÛi boyunduruÛunda kendilerini kurtarmak isteyen MŸslŸman
halklarİn davalarİnİn ßampiyonluÛunu yapmayacaÛİz. Bu boyunduruÛu biz
kendimiz attİk. Biz nasİl kendi savaßİmİzİ verdikse, šbŸr MŸslŸman uluslar da
kendi savaßlarİnİ yapsİnlar. (Arnold Tynbee, TŸrkiye, Bir Devletin Yeniden
DoÛußu, ev. Kasİm Yargİcİ, 1911, Milliyet Yay. Say. 316).ÕÕ
Bu alİntİnİn bulunduÛu yapİtİn yazarİ, bayraÛİnİn Ÿzerinde gŸneßin batmadİÛİ
sšylenen bir Ÿlkenin, ÜngiltereÕnin yurttaßİdİr. Bu ŸnlŸ dŸßŸnŸrŸn AtatŸrk
TŸrkiyesiÕne bakİßİyla, Üslam BirliÛi kurmaya alİßan bu nedenle kimi Üslam
Ÿlkelerini dolaßan dinci bir baßbakanİmİzİn tutumu arasİndaki arpİklİk ne ŸzŸcŸ,
utandİrİcİdİr. Yurtsever, insansever olmak kolay deÛildir, šnce insan deÛerlerini
kavrayabilecek bir yeti ister, sonra saÛlİklİ bir saÛduyunun İßİÛİnda yŸrŸmeyi
gerektirir. Oysa dinler šyle deÛil; birka kurala bilerek, bilmeyerek baÛlanmak,
baßkalarİnİn izinden gitmek yeter. Bu gereÛi bilmeyenlere gšre, bŸtŸn bilimlerin,
baßarİlarİn, uygar gelißmelerin kaynaÛİ KuranÕdİr, bu inanca saygİ gšsterilir,
ancak bŸyŸk baßarİlarİn, yaratmalarİn ortaya konmasİ neden KuranÕa
inanmayanlarİn tekelindedir, bunun yanİtİnİ da aramak gerekir.
Sonu

Kadirilikle ilgili aİklamalar, verilen šrnekler, TŸrkiyeÕnin iine yuvarlandİÛİ


İkmazlarİn, karßİlaßtİÛİ sorunlarİn kİsa bir šzeti niteliÛindedir. Burada suun
kaynaÛİnİ bilimin uygarlİÛİndan halkİ uzak bİrakmayİ İkarlarİna uygun gšren
yšneticilerde aramak gerekir. Cumhuriyet yšnetimi, Anadolu insanİnİn kanİyla
yazİlmİßtİr, onun anayasasİnİ dŸzenleyen baßarİlar, SakaryaÕdan ÜzmirÕe deÛin,
adİm adİm dizilmektedir. Anadolu insanİ topraÛİ iin šlmŸß, yŸzyİllar boyunca
ÔÔÜslamİ egemen kİlmaÕÕ buyruÛu altİnda, bugŸn ok uzaklarda kalan
topraklarda varlİÛİndan yoksun bİrakİlmİßtİr. BaÛİmsİz yaßamak, usun İßİÛİnda
yŸrŸyerek mutluluÛunu aramak, bu tarihinden koparİlmİß insanlara
yasaklanmİßtİr. BugŸn bile, Anadolu insanİ elli yİldİr kißiliÛini, šzelliÛini yitirmenin
kolaylİÛİnİ sezmektedir. Yine Anadolu insanİ koruduÛu, kurtardİÛİ, šzŸnden
uzaklaßtİrİlmİß bir dinin baskİsİ altİndadİr. Bu dinin gerek Üslamla ilgisi yoktur.
Bu din tarikatlarİn, İkarcİ yšneticilerin Ÿrettikleri bir inan karmaßasİ olmaktan
šte anlam taßİmİyor.
Ünsan inansİz yaßayamaz derler, doÛrudur; ancak uygarlİÛa, us ilkelerine, insan
deÛerlerine aykİrİ gelen, bilincin İßİÛİndan kaİrİlİp bilinsizliÛin yoÛun karanlİÛİ
altİna sŸrŸklenen bir insanİn dini sapkİnlİk olmaktan ileri geemez. TanrİÕnİn
kitabİnİ okumayan, anlamayan, yalnİzca hacİnİn, hocanİn, ßeyhin, pirin boßlukta
uußan sšzlerine kanarak, bilmeden inanarak eÛilip kalkmak dine baÛlİlİk
deÛildir. …zgŸrlŸÛe kavußturan, tutsaklİktan kurtaran, devlet kuran, ulusal
yazgİyİ ulusun abalarİyla yeniden yazan kimselere sšvmek, onlarİ yermek,
baÛİmsİzlİÛİ baßkalarİnİn buyruklarİ altİnda dŸßŸnmeden yaßamak diye anlayan
yaratİklarİn izinden yŸrŸmek insanlİk deÛildir. Üslam dini ÔÔšlŸlerinizi gŸzel
sšzlerle, iyi švgŸlerle anİnÕÕ diyor, onlarİ ÔÔbendendir, sendendirÕÕ diye
ayİrarak yergilerle, sšvgŸlerle anİn demiyor. †lkemizde dinden yana olduklarİnİ
ileri sŸrenler, yine Üslam dininin, KuranÕİn ÔÔdŸßmanİn seni šldŸrmeden sen onu
šldŸrÕÕ dediÛini unutuyorlar, anİmsamak bile istemiyorlar. Üslamda ÔÔkatilÕÕi
savunmak yoktur, Üslamda ÔÔkİsasÕÕ denen bir uygulama vardİr. Baßkalarİnİ
šldŸrmeyi, Üslam adİna bir beceri sayanlar, yine inandİklarİ dinin ßu kuralİnİ
šÛrenmelerini dileriz: ÔÔel-ayn”, ve Ôl-ayn”, es-sinn” vesÕsinn”, seyyŸÕetin bi-
mislihi lehŸm kİsas/gšze gšz, diße diß, kštŸlŸÛe kštŸlŸk, ißte šlŸsŸ.ÕÕ
Biz, ugarlİk adİna bu uygulama biimine karßİyİz, ÔÔkİsasÕÕİ toplumsal yasalara
bİrakalİm. …ldŸrŸlen insanlar da bizim topraÛİmİzİn ŸrŸnleriyle beslenen
yurttaßlarİmİz, kardeßlerimizdir. †zerinde yaßadİÛİmİz bu yeryŸzŸnde, bilimsel
verilere inanan insanlar, uygarlİÛİn saÛladİÛİ olanaklarla baßka dŸnyalarda mutlu,
šzgŸr, baskİlardan uzak, baÛİmsİz yaßamak istediklerinde uzayİn boßluÛunda
birer yer edinmenin šzlemini ekiyorlar, biz bu yŸce šzlemin bilincinde bile deÛiliz.
Tanrİ, yanİma ÔÔkul hakkİyla gelmeyinÕÕ diyor, kul kanİyla gelin demiyor. Din,
inan insanİn gšnlŸnde yaßar, seim alanlarİnda deÛil. GšnlŸn dİßİna taßan,
baßkalarİnİ baskİ altİna almayİ šngšren bir inan, kaynaÛİ ne olursa olsun, kutsal
deÛildir, saygİdeÛer deÛildir, ondan uzak yaßamak insanlİk gereÛidir.

ÔÔEvliyadan yaßarİm mŸstaÛni


Bir šmŸrcek gštŸrŸr HakkÕa beniÕÕ

CÕin
KŸltŸr Hizmeti

AtatŸrk
c AtatŸrkÕŸn YazdİÛİ Yurttaßlİk Bilgileri
BŸlent Tanšr
c Kurtuluß (TŸrkiye 1918-1923)
c Kuruluß (TŸrkiye 1920 Sonralarİ)
Prof. Dr. Sina Akßin
c Ana ‚izgileriyle TŸrkiyeÕnin Yakİn Tarihi I
c Ana ‚izgileriyle TŸrkiyeÕnin Yakİn Tarihi II
Prof. Dr. Macit Gškberk
c Aydİnlanma Felsefesi, Devrimler ve AtatŸrk
Yunus Nadi
c TŸrkiyeÕyi Sokakta Bulmadİk
Falih Rİfkİ Atay
c Baß Veren Ünkİlapİ (Ali Suavi)
B‰ki …z
c Kurtuluß SavaßİÕnda Alevi-Bektaßiler
Prof. Dr. Tarİk Zafer Tunaya
c Devrim Hareketleri ܍inde AtatŸrkŸlŸk
Sabahattin Selek
c Milli MŸcadele (BŸyŸk TaarruzÕdan ÜzmirÕe)
Üsmail Arar
c AtatŸrkÕŸn Üzmit Basİn Toplantİsİ
Prof. Dr. Niyazi Berkes
c 200 Yİldİr Neden Bocalİyoruz I
c 200 Yİldİr Neden Bocalİyoruz II
Ceyhun Atuf Kansu
c Devrimcinin Takvimi
Paul Dumont-Franois Georgeon
c Bir ÜmparatorluÛun …lŸmŸ (1908-1923)
Ali Fuat Cebesoy
c Sİnİf Arkadaßİm AtatŸrk I
c Sİnİf Arkadaßİm AtatŸrk II
Abdi Üpeki
c ÜnšnŸ AtatŸrkÕŸ Anlatİyor
Paul Dumont
c AtatŸrkÕŸn YazdİÛİ Tarih: Sšylev
Kİlݍ Ali
c Üstikl‰l Mahkemesi Hatİralarİ
Prof. Dr. Niyazi Berkes
c Batİcİlİk, Ulusuluk ve Toplumsal Devrimler I
c Batİcİlİk, Ulusuluk ve Toplumsal Devrimler II
S. Ü. Aralov
c Bir Sovyet Diplomatİnİn TŸrkiye Hatİralarİ I
c Bir Sovyet Diplomatİnİn TŸrkiye Hatİralarİ II
Sabahattin Selek
c Üsmet ÜnšnŸÕnŸn Hatİralarİ
Nurer UÛurlu
c AtatŸrkÕŸn YazdİÛİ Geometri Kİlavuzu
George Duhamel
c Yeni TŸrkiye Bir Batİ Devleti
BŸlent Tanšr
c TŸrkiyeÕde Yerel Kongre Üktidarlarİ
Prof. Dr. Suna Kili
c AtatŸrk Devrimi-Bir ‚aÛdaßlaßma Modeli
Falih Rİfkİ Atay
c AtatŸrkÕŸn Bana Anlattİklarİ
Reßit †lker
c AtatŸrkÕŸn Bursa Nutku
Prof. Dr. Tarİk Zafer Tunaya
c Üslamcİlİk Cereyanİ I
c Üslamcİlİk Cereyanİ II
c Üslamcİlİk Cereyan III
M. Şakir †lkŸtaßİr
c AtatŸrk ve Harf Devrimi
Kİlݍ Ali
c AtatŸrkÕŸn Hususiyetleri
Mustafa Kemal
c Anafartalar Hatİralarİ
Ecvet GŸresin
c 31 Mart Üsyanİ
DoÛan AvcİoÛlu
c 31 MartÕta Yabancİ ParmaÛİ
Metin Toker
c Şeyh Sait ve Üsyanİ
SŸleyman Edip Balkİr
c Eski Bir …Ûretmenin Anİlarİ
Yunus Nadi
c Birinci BŸyŸk Millet Meclisi
Kemal SŸlker
c DŸnyada ve TŸrkiyeÕde Üߍi Sİnİfİnİn DoÛußu
Prof. Dr. Neda Armaner
c Üslam Dininden Ayrİlan Cereyanlar: Nurculuk
Fazİl HŸsnŸ DaÛlarca
c Destanlarda AtatŸrk, 19 Mayİs Destanİ
Yunus Nadi
c Mustafa Kemal Paßa SamsunÕda
Üsmet Zeki EyuboÛlu
c Ürticanİn Ayak Sesleri
Nuri Conker
c Z‰bit ve Kumandan
Mustafa Kemal
c Z‰bit ve Kumandan ile Hasbihal
Üsmet Zeki EyuboÛlu
c Üslam Dininden Ayrİlan Cereyanlar: Nakßibendilik
Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur
c Ermeni Meselesi-I
c Ermeni Meselesi-II
Tal‰t Paßa
c Hatİralar
Prof. Dr. Tarİk Zafer Tunaya
c HŸrriyetÕin Ülanİ
Üsmet ÜnšnŸ
c Lozan Antlaßmasİ I
c Lozan Antlaßmasİ II
Sami N. …zerdim
c Yazİ Devriminin …ykŸsŸ
Nurer UÛurlu
c AtatŸrkÕŸn Askerlikle Ülgili Kitaplarİ
c AtatŸrkÕŸn Askerlikle Ülgili ‚eviri Kitaplarİ
Halide Edip Adİvar
c TŸrkŸn Ateßle Ümtihanİ I
c TŸrkŸn Ateßle Ümtihanİ II
c TŸrkŸn Ateßle Ümtihanİ III
Prof. Dr. Muammer Aksoy
c AtatŸrk ve Tam BaÛİmsİzlİk
Prof. Dr. Şerafettin Turan
c AtatŸrk ve Ulusal Dil
Johannes Glasneck
c Kemal AtatŸrk ve ‚aÛdaß TŸrkiye I
c Kemal AtatŸrk ve ‚aÛdaß TŸrkiye II
c Kemal AtatŸrk ve ‚aÛdaß TŸrkiye III
Üsmet ÜnšnŸ
c CumhuriyetÕin Ülk Yİllarİ I
Gazi Mustafa Kemal
c Yarİn CumhuriyetÕi Ülan EdeceÛiz (NutukÕtan)
c Yarİn CumhuriyetÕi Ülan EdeceÛiz (SšylevÕden)
Fazİl HŸsnŸ DaÛlarca
c Gazi Mustafa Kemal AtatŸrk
Eylemde/10 Kasİmlarda
Rußen Eßref †naydİn
c AtatŸrkÕŸ …zleyiß I
c AtatŸrkÕŸ …zleyiß II
Prof. Dr. Cavit Orhan TŸtengil
c AtatŸrkÕŸ Anlamak ve Tamamlamak
Prof. Dr. A. Afetinan
c M. Kemal AtatŸrkÕten Yazdİklarİm
Falih Rİfkİ Atay
c ZeytindaÛİ
Üsmet ÜnšnŸ
c CumhuriyetÕin Ülk Yİllarİ II
Prof. Dr. Suat SinanoÛlu
c TŸrk HŸmanizmi I
c TŸrk HŸmanizmi II
c TŸrk HŸmanizmi III
Prof. Dr. T. Zafer Tunaya
c Batİlİlaßma Hareketleri I
c Batİlİlaßma Hareketleri II
Charles N. Sherrill
c Bir ABD BŸyŸkelisinin TŸrkiye
Hatİralarİ/Mustafa Kemal I
c Bir ABD BŸyŸkelisinin TŸrkiye
Hatİralarİ/Mustafa Kemal II

You might also like