Ey özünün sırlarına akıl Sevgili, sırlarına eren Sen içmiyorsan, içenleri
ermeyen; gönül nerde? kınama bari;
Suçumuza, duamıza Sözlerinin tekini duyan Bırak aldatmacayı, iki önem vermeyen; kulak nerde? yüzlülükleri; Günahtan sarhoştum, Gece gündüz serilirsin Şarap içmem diye ama dilekten ayık; de karşımıza: övünüyorsun, ama, Umudumu rahmetine Yüzünü bir kez gören Yediğin haltlar yanında bağlamışım ben. mutlu göz nerde? şarap nedir ki?
Büyükse de isyanım, Dert içinde sevinci bul Ben bugün beden
kötülüklerim, da yaşa; kafesinde mahpusum; Yüce Allah'dan umut Haksız düzende haklı ol Yol olma özlemiyle kesmiş değilim; da yaşa; sarhoş olmuşum; Bugün sarhoş ve harap Sonu nasıl olsa yokluk Varlığın ayıbından ölsem de yarın dünyanın, kurtarırsa beni Rahmete kavuşur elbet Varından yoğundan Yoksulluğun kulu, kemiklerim. kurtul da yaşa. kölesi olurum.
Allah'ım bir geçim Açılmaz kapıları Benim yasam artık
kapısı açıver bana; açmanız mı gerek? şarap, çalgı, eğlenti; Kimseye minnetsiz Dünyada insanca Dinim dinsizlik, yaşamak yeter bana; yaşamanız mı gerek? bıraktım her ibadeti; Şarap içir, öyle Bırak öyleyse iki Nişanlım dünyaya: Ne kendimden geçir ki beni dünyayı birden: çeyiz istersin, dedim: Haberim olmasın gelen Ey ölü canlılar, canlar Çeyizim, senin gamsız dertten başıma. uyanık gerek! yüreğindir, dedi.
Rahmetin var, günah Dün özledim de seni Benden Muhammet
işlemekten korkmam; coştum birden bire; Mustafa' ya saygı ve Azığım senden, yolda Çıktım senin yerin selam: çaresiz kalmam; dedikleri göklere. Deyin ki, hoş Mahşerde lutfunla ak Bir ses yükseldi ta görünürse, bir şey pak olursa yüzüm yukarıda, yıldızlardan: soracak Hayyam: Defterim kara yazılmış Gafil, dedi; bizde Neden Yüce olsun, aldırma. sandığın Tanrı sende! Efendimizin buyruklarında Ekşi ayran helal da Derde gama yatkın Bir testici gördüm, güzelim şarap haram? yüreğime acı; çamur içindeydi: Bu tutsak cana, garip Ayağı çarkında, elinde gönlüme acı; bir testi; Benden Hayyam' a Bağışla meyhaneye Testinin başında bir selam söyleyin demiş giden ayağımı, yoksulun ayağı peygamber; Kızıl kadehi tutan elime Kulpunda bir padişahın Sözlerimi yanlış acı. kellesi. anlamışsa çiylik eder: Ben şarabı herkese haram etmiş değilim ki Akıl bu kadehi övdükçe Bir testi aldım çarşıdan Hamlara haramdır, över; ucuza; doğru, ama olgunlar Alnından sevgiyle Gizli gizli neler anlattı içer. öptükçe öper; bana; Zaman Usta'ysa bu Bir şahdım, dedi; altın canım nesneyi kupam vardı; Yanlız bilgili olmak Hem yapar hem kırıp Şimdi neyim? Testi değil adam olmak; bin parça eder. oldum şaraba. Vefalı mı değil mi insan, ona bak. Yücelerin yücesine Ey zaman, bilmez misin Bilmem, ne sayar yükselirsin ettiğin kötülükleri? durursun bir, iki; Halka verdiğin sözün Sana düşer azapların, Ha bir olmuş, ha yüz eri olarak. tövbelerin beteri. bin fark etmez ki Alçakları besler, Çal sazını, sonun bir yoksulları ezer avuç toprak, Kim demiş haram nedir durursun: Şarap ver, bir esip bilmez Hayyam? Ya bunak bir ihtiyarsın, gitmedir bizimki. Ben haramı helalı ya da eşeğin biri. karıştırmam: Seninle içilen şarap Kambur Felek, sen ne helaldir, Her sabah yeni bir gün konaklar yıka geldin; Sensiz içtiğimiz su bile doğarkenn, Kin beslersin bize, haram. Bir gün de eksilir zulüm eski adetin. ömürden; Şu kara toprağın Her şafak bir hırsız göğsünü bir yarsalar, Dünya yıldıramazsın gibidir Ne inciler yatar içinde beni ne yapsan; Elinde bir fenerle gelen. bilir misin? Ölümden de korkmam, er geç ölür insan. Ölmemek elimizde Dünya dediğin bir Yoksul, dertli gönlüm değil ki bizim: bakışımızdır bizim; arar sevgilisini; İyi yaşamamak beni Ceyhun nehri kanlı göz Aklı gelmez başına, yer korkutan. yaşımızdır bizim; kendi kendini. Cehennem, boşuna dert Bana sevgi şarabını çektiğimiz günler, sundukları gün Yerin üstüne baktım, Cennetse gün ettiğimiz Kana boyamışlar varlık uykuya dalmışlar; günlerdir bizim. kadehimi. Altına baktım, çürüyüp toprak olmuşlar. Yokluk ovasında başka Yaşamanın sırlarını Ha Belh'te ölmüşsün, ne var ki zaten: bileydin ha Bağdat'ta hepsi bir; Daha gelmemişler var, Ölümün sırlarını da Kadeh doldu mu, acı da gelip gitmişler var. çözerdin; olsa içilir. Bugün aklın var, bir şey Keyfine bak; çok aylar bildiğin yok: doğmuş batmış sensiz; Bilge, yüce varlığın Yarın, akılsız, neyi Sensiz daha çok ayların seyrine dalar; bileceksin? ondördü gelir. Gafil ise onda dostluk düşmanlık arar. Deniz, deniz olduğu İçin temiz olmadıktan Gönlümün dilediği gül için dalgalanır, sonra yüzüne bakmak; Çöpe sor, hep onun Hacı hoca olmuşsun, Elimin özlediği kadehi içindir dalgalar. kaç para! kavramak. Hırka, tespih, post, Her zerrem nasibini seccade güzel; almalı dünyadan Ben kendimden Ama Tanrı kanar mı Yarın güle geçtikçe kendime bunlara? kavuşturmadan beni gelirim; toprak. Yücelere çıkar, alçalmayı bilirim. Var mı dünyada günah Daha da garibi, varlığın işlemeyen söyle: Behram'ın şarap içtiği şarabıyla Yaşanır mı hiç günah orman köşkünde Ne kadar ayık da olsam, işlemeden söyle; Bir tilki yavrulamış, bir sarhoş gibiyim. Bana kötü deyip ceylan keyfinde. kötülük edeceksen, Ömrünce yaban eşeği Yüce Tanrı, ne farkın avlamış Behram: Yüreğinde sıkıntı varsa kalır benden, söyle. Mezar da Behram'ı esrar iç, avlamış günün birinde. Ya da birkaç kadeh gül renkli şarap iç. Felek ne cömert ne Onu içmem, bunu aşağılık insanlara! Ben bıyıkları süpürge içmem der durursun: Han hamam, dolap etmişim meyhanede: Ahmak herif, git değirmen, hep onlara. Hayırmış, şermiş zıkkımın pekini iç. Kendini satmıyan bırakmışım ikisini de. adama ekmek yok: İki dünyayı karpuz gibi Sen gel de yuh çekme önüme koysalar Adım kötüye çıkarsa böylesi dünyaya! Ne birine metelik çıksın, ben böyleyim; veririm, ne ötekine. Bir kerpiçim de olsa, satar şarap içerim. Bilgenin yüreğinde her O da gidince ne dilek, Padişah ol, yokluk yaparsın diyecekler: Anka kuşu gibi gizli halkasına gir de; Cübbemle sarığım ne gerek. Yıkan, kirin pasın güne duruyor, derim. Damla nasıl inci olur kalmasın gönülde. denizde: Meyhaneye ermeğe Sedefler içinde gelince biri Kalk, kalk, çalgılara gizlenerek. Kendini bil de ne çalgı katalım gitsin; yaparsan yap de. Adımızı kötüye çıkartalım gitsin. Ovada her kızıl lalenin Sofuluk şişesini çalalım teni Toprakla karışıp taşa, Bir padişahın kanıyla bulanmamış bir can Seccadeyi bir kadehe beslendi. Sana konuk geldi bir satalım gitsin. Yerden biten şu mor temiz dünyadan. menekşe yok mu? Otur, bir kadeh şarap iç Bir güzelin yanağındaki kendisiyle, Şarabın adı kötüye bendi. Sana iyi geceler deyip çıkmış, kendi hoş, Hele kaçmadan. bir güzelle içersen daha bir hoş; Mal mülk düşkünleri Harammış şarap, olsun, rahat yüzü görmezler, Ne yazık, pişmiş ekmek bana göre hava hoş: Bin bir derde düşer, çiğlerin elinde; Hem, bana sorarsan, canlarından bezerler. Ne yazık, çeşmeler haram olan herşey hoş. Öyleyken, ne tuhaftır, cimrilerin elinde. yine de övünür, O canım Türk güzeli Onlar gibi olmayana kömür gözleriyle, Zaman büktü belimi, ne adam demezler. Çaylakların, uğruların, el tutar ne ayak; eğrilerin elinde. Oysa ne güzel işlerim var yapılacak. Gül verme istersen, Can kalktı gitmeye; diken yeter bize. Dünyaya geldiler, aman dur, diyorum: Işık da vermezsen, ateş coşup taştılar; Ne yapayım diyor, evin yeter bize. Güldüler, eğlendiler, yıkıldı yıkılacak. Hırka, tekke, post most anlaştılar; olasa da olur, Bir kadehte sızıverdiler Kilise çanları bile yeter bir gün Yeryüzünü gül bize. Ölüm uykusunda bahçesine çevirmekten kucaklaştılar. Daha güzeldir bir insanı sevindirmen. Beni özene bezene Bin kulu azat edenden yaratan kim? Sen! Bilir misin, yüceler daha büyüktür Ne yapacağımı da yücesi Tanrı, Bir hür insanı iyilikle yazmışın önceden. Şarap ne zaman kul edebilen. Demek günah işleten de çoşturur içenleri? sensin bana: Pazar, pazartesi, salı, Öyleyse nedir o cennet çarşamba, perşembe, Can bir şaraptır, insan cehennem? Bir de cuma, cumartesi onun destisi; günleri. Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi. İnsan bastığı toprağı Hayyam, bilir misin hor görmemeli: Yaşamak elindeyken nedir bu ölümlü varlık: Kim bilir hangi bugüne bugün, Hayal fenerinde bir ışık güzeldir, hangi sevgili. Ne diye bırakır, yarını pırıltısı. duvara koyduğun kerpiç düşünürsün? yok mu, kerpiç? Geçmiş, gelecek, kuru Ya bir Şah kafasıdır, ya sevda bütün bunlar; Ah, Tanrı dünyayı bir vezir eli! Kadrini bilmeğe bak yeniden yarataydı, avucundaki ömrün. Yaratırken de beni yanında tutaydı; Hak er geç cimrilerin Derdim: Ya benim hakkından gelir; Toprak olup gitmişlere adımı sil defterinden, Cehennem ateşleri onlar sorarsan Ya da benim içindir. Ha gavur olmuşsun ha dilediğimce yarat Ne der, dili inciler müslüman. dünyayı. saçan Muhammet: Kimler bu dünyada Cömert gavur cimri eğlenmemişse müslümandan yeğdir. Ötekinde yalnız onlar Uyumuşum; rüyamda pişman akıllı bir insan Varlığın sırları saklı, Dedi: Sevinç gülü benden; Ey garip kuş! Bu açmaz uykuda, uyan; Bir düğüm ki ne sen yıldızlar darı sana; Ne işin var bu ölüme çözebilirsin, ne ben. Elest günü canı sen benzer ülkede? Bizimki perde verdin insana. Kalk, şarap iç, sonsuz arkasında dedi-kodu: Dünyayı gören büyülü uykulara dalmadan. Bir indi mi perde, ne bir kadeh varmış: sen kalırsın, ne ben. O kadeh sende, başka Tekkede, medresede, yerde arama. maastırda, kilisede, Bir geldi mi derin ölüm Bir cennet cehennem uykusu, Bu zamanda az dostun kaygısıdır sürüp Biter bu dünyanın dedi- olsun, daha iyi. gitmede. kodusu. Herkesle uzaktan hoş Oysa yüce varlığın Ölenden bir haber beş edip geçmeli. sırlarına eren kişi bekler insanlar: Can gözünü açınca Bunların tohumunu Ne söylesin? Bilmez ki görüyor ki insan uğratmaz düşüncesine ne olduğunu! En büyük düşmanıymış en çok güvendiği. Zaman başımıza bir Yel eser, umutlar çorap örmeden, savrulur gider; Feleği döndürebilir Gelin dostlar, içelim Sensiz, bensiz kalır misin muradınca? içebilirken. bağlar bahçeler; Ne çıkar gök yedi kat O ecel çavuşu dikildi Altın gümüş nen varsa değil sekiz katsa? mi tepene harcamaya bak! Er geç toprağa karışıp Bir yudum su iç Ölür gidersin, düşmanın gidecek gövdeni bakalım, içebilirsen. gelir yer. Ha ovada kurt yemiş, ha mezarda karınca. Ben şarap içiyorum, Sevgili, seninle ben doğrudur; pergel gibiyiz: Bak, gül yeşiller, Aklı olan da beni haklı İki başımız var, bir tek sevinçler içinde; bulur: bedenimiz. Arar bulamazsın İçeceğimi biliyordu Ne kadar dönersem gelecek perşembe. Tanrı, döneyim çevrende: İç şarabını, gül kokla, İçmezsem Tanrı Er geç baş başa verecek yeşil topla: yanılmış olur. değil miyiz? Toprak oluvermeden gül de yeşil de. Dünya hangi gülü Dünyada akla değer bitirdiyse yerden veren yok madem, İnsan çeker çeker de Kırıp atmış, toprağa Aklı az olanın parası sonra hür olur; gömmüş yeniden. çok madem, İnci sedef zindanlarda Su yerine toprağı Getir şu şarabı, alsın yuğrulur. çekseydi bulut aklımızı: Paran pulun yoksa Sevgili kanları yağardı Belki böyle beğenir bizi bugün, sağlık olsun: göklerden. el alem! Bugün boş duran kadeh yarın doludur. Gerçeği bilemeyiz Ferman sende, ama madem, ne yapsak boş; güzel yaşamak bizde: Gençlik bir kitaptı, Ömür boyu kuşku Senden ayığız bu sarhoş okuduk bitti; içinde kalmak mı hoş? halimizde. Canım bahar geçti Aklın varsa kadehi Sen insan kanı içersin, çoktan, kış şimdi. bırakma elden biz üzüm kanı: Hani sevincin, o cıvıl Bu karanlıkta ha ayık İnsaf be sultanım, cıvıl kuş? olmuşsun, ha sarhoş. kötülük hangimizde? Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti? İnsan yiyeceksiz, Bu dünyadan başka bir giyeceksiz edemez: dünya yok, arama; Her gün biri çıkar, Bunlar için didinmene Senden benden başka başlar ben, ben demeğe, bir şey denmez. düşünen yok, arama! Altınları gümüşleriyle Ondan ötesi ha olmuş, Vaz geç ötelerden, övünmeğe. ha olmamış: yorma kendini: Tam işleri dilediği Bu güzelim ömrünü O var sandığın şey yok düzene girer: satmaya değmez. mu, o yok arama! Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye. Okunu attı mı ölüm, Şu serviyle süsen neden siperler boşuna; dillere destan? Can verinceye dek bu O şatafatlar, altınlar, Neden hep onlara çorak yerde gümüşler boşuna; benzetilir hür insan? Dertten başka ne geçer Gördük bütün insan Birinin on dili var, ki eline? işlerinin iç yüzünü: boşboğazlık etmez, Ne mutlu çabuk gidene Tek güzel şey iyilik, Ötekinin yüz eli var el dünyadan; başka düşler boşuna. açmaz, ondan! Hele bu dünyaya hiç gelmeyene! Saki, gökler, denizlerce Benim halimden haber dolgunum; sorarsan, Yerleri yapmış, gökleri İçime sığmaz oldu Bir çift sözüm var sana, kurmuşsun ama, coşkunluğum; yürekten: Sensin bunca gönülleri Ak saçlarımla sarhoş Sevginle gireceğim yakıp yıkan da. ettin beni, toprağa, Ne kızıl dudakları, ne Kış ortasında bahar Sevginle çıkacağım altın saçları bulutuyum! topraktan. Altmışın süprüntüler gibi kara toprağa. Dün gece şarap Şu dünyada üç beş arıyordum şehirde; günlük ömrün var, Dostum, olan olmuş, Soluk bir gül gördüm Nedir bu dükkanlar, bu vahlanma boşuna; bir ocak önünde; konaklar? Dünyayı kara zindan Dedim: Ne yaptın da Ev mi dayanır, bu sel etme başına. yakıyorlar seni? yatağına? Yaşamana bak, elinden Dedi: Bir kez güleyim Bu rüzgarlı yerde mum tek gelen bu: dedim çimende. mu yanar? Olacakları danışan var mı sana? Bir yürek ki yanmaz, Dün geldi: Nedir yürek denir mi ona? aradığın? dedi bana: Sevgilim, ömrü derdim Sevmek haram, Bensem, ne bakarsın o gibi bitmeyesi, yüreğinde ateş yana bu yana? Bu sabah bütün olmayana. Kendine gel de düşün, cömertliği üstündeydi. Bir gününü sevgisiz içine iyi bak: Bir göz atıverdi bana geçirdinse, yazık: Ben senim, sen ben; geçip giderken: En boş geçen günün o aranıp durma boşuna! İyilik et denize at mı gündür, inan bana. demek istedi? Sabah doldu göklere Düşünce göklerinin baş mavi mavi; Gül de şarab da bilene konağı sevgidir sevgi; Doldur, ışık döker gibi, güzel gelir; Gençlik destanının baş kaseyi! Sarhoş olmayan için yaprağı sevgidir sevgi; Acı olmasına acıdır sarhoşluk nedir? Ey sevginin sırlarından şarap: Cebi boş gönlü dolu habersiz yaşayanlar, Ama gerçek acıdır olmayan kişi Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir demezler mi? Her şeyden geçmenin sevgi. tadını ne bilir? Adam olduysan hesap Barış istemiyorsa Felek, ver kendine: Yapma diyorsun; işte savaş; Getirdiğin ne? yapmamak elimde mi? İster serseri deyin bana, Götüreceğin ne? Sen al demişin; nasıl ister ayyaş; Şarap içersem ölürüm çekerim elimi? İşte şarap, duruyor diyorsun: Hem yap hem yapma ortada, kıpkızıl; İçsen de öleceksin, demek seninki bana İçmeyen taşa çalsın içmesen de! İnsaf: Kadeh devrilir de başını, işte taş! dolu kalır mı? Camiye gittim, ama Şarabım, kasem, Allah bilir niye: Bu dünya iki kapılı bir sevgilim, bir de çimen; Ne namaz kılmaya, ne han, Bırak bana bunları, al dua etmeye. Girdi mi dertlere düşer cenneti sen. Eskiden bir kilim insan. Cehennemmiş, kuru laf aşırmıştım camiden: Tanınmadan yaşamak bunlar: O eskidi gittim yenisini en iyisi: Kim gitmiş cehenneme, yürütmeye. Elinde olsa da hiç kim dönmüş cennetten? doğmasan. Kimi dinde imanda Çekmeyiz aşağılık buldu yolu Kim görmüş o cenneti, dünyanın gamını; Kimi akıl, bilim yolunu cehennemi? Özleriz gül rengi tuttu. Kim gitmiş de getirmiş şarabın canını; Derken ses geldi haberini? Şarap dünyanın kanı, karanlıklardan: Kimselerin bilmediği dünya ise kanlımız: Gafiller! Doğru yol ne bir dünya Niçin içmeyelim odur, ne bu! Özlenmeye, kanlımızın kanını? korkulmaya değer mi? Her gece aklım dalar Seccadeye tapanlar eşek gider engine. Ne mutlu adı sanı değil de nedirler? Ağlarım, inciler dolar bilinmeyene; Küfelerle riya çamuru eteğime. İpeklere, kürklere yüklenirler gezerler. Sevdalıyım, şarap bürünmeyene; İşin kötüsü, din perdesi dayanmıyor bana: Anka gibi iki dünyadan arkasında bunlar, Kafam baş aşağı çevrik da geçip Müslüman geçinirken bir tas mı ne! Bu viranede baykuşa gavurdan beterdirler. dönmeyene. Dünya ne verdi sana? Bu çürük temelli Hep dert, hep dert! Yok olmamış varlık var kubbede neyiz ki biz? Güzel canın da bir gün mı bir tek? Tasta delik arayan elbet. Herşey bir gün, dağılıp karıncalar gibiyiz. Toprağında yeşillikler gidecek. Ne korku, ne umut bitmeden Öyleyse vara yoğa ne kapılarını bilen Uzan yeşilliğe, gününü bakarsın? Şaşkın, gözü bağlı, gün et. En iyisi yoku var, varı avanak öküzleriz. yok bilmek. Şarap sen benim günüm Yıkık bir saray bu güneşimsin! Sevgili, bir başka dünya dedikleri; Öyle bir dolsun ki güzelsin bugün; Gece ve gündüz seninle içim. Ay gibisin, pırıl pırıl atlarının durak yeri; Bir bildik görünce beni gülüşün. Yüz Cemşit' den arda sokakta: Güzeller bayram kalmış bir dünya bu: Ne o şarap nereye günleri süslenir: Yüz Behram kendinin böyle? desin. Seninse bayramları sanmış bu gökleri. süsler yüzün. Ben ne camiye yararım, Gelip de eskiyenler, ne hayvana! Öldük, dünyayı şaşkın yeni gelenler, Bir başka hamur bırakıp gittik; Hepsi gider bugün benimki, başka maya. Yüzlerce incimiz vardı yarın, birer birer; Yoksul gavur, çirkin delinmedik. Kimselere kalmamış bu orospu gibiyim: Sersemliği yüzünden eski dünya: Ne din umrumda, ne bilgisizlerin Kimi gitti gider, kimi cennet, ne dünya! Renk renk düşünceler geldi gider. kaldı söylenmedik. Bir kuş gördüm yüce Ölüp yok olma Tus kalesinde, Kendimden geçtikçe korkuların saçma Keykavus'un kafa tası gelirim kendime, Yoktan vara yükselen pençesinde. Alçalırım çıktıkça dalda oldukça; Sorup duruyor kafaya: yüksek yerlere. Sevgiye İsa gibi Hani? Nerde? En garibi, içmeden dirilmişsin sen; Adamların, davun sarhoşum da ben, Ölüm yok artık sana dümbeleğin nerde? Ayılırım her kadehi dünya durdukça. devirdikçe. Şu testi de benim gibi Ben kendiliğimden var biriydi; Ben içerim, ama değilim bu varlığımla; O da bir güzele vurgun, sarhoşluk etmem: Kendim çıkmış değilim dertliydi. Kadehten başka şeye el elbet bu karanlık yola; Kim bilir, belki uzatmam. Bir başka varlıktan boynundaki kulp da Şaraba taparmışım, gelmiş bendeki varlık: Bir sevgilinin bem evet, taparım: Ben dediğin kim ola, beyaz eliydi. Ama senin gibi nerde, ne zaman var kendime tapmam. ola? İnciyi isteyen dalgıç olacak; Şeyh fahişeye demiş ki: Haksızlık etmekten Varı yoğu dosta verip - Utanmaz kadın; sakın, hak yoluna gir; dalacak. Her gün sarhoşsun, Yediğin ekmeği Canı avucunda, nefesi onun bunun başkasına da yedir; göğsünde: kucağındasın. Cana kıyma, kimsenin Ayağı baş olacak, başı Doğru, demiş fahişe, sırtından geçinme, ayak! ben öyleyim; ya sen? Seni cennete sokmak Sen bakalım şu benden: göründüğün adam Şarap getir! Girme şu alçakların mısın? hizmetine: Konma sinek gibi pislik Ben hangi şarapla üstüne. Dün gece usul boylu sarhoş olursam olurum, İki günde bir somun ye, sevgilim ve ben, Ateşe, puta, neye ne olur! Bir kıyıda gül rengi taparsam taparım; Yüreğinin kanını iç de şarap içerken; Herkes bir türlü görmek boyun eğme. Sedefli bir kabuk açıldı istiyor beni karşımızda; Ben kendimi ne türlü Sabah müjdecisi yaparsam yaparım. Bir taş bulamazsın ki çıkıverdi içinden. Doğu ovalarında Küfretmesin bana da, Şarap küpü önüne benim zamanıma da Dinle dinsizliğin arası serdik seccademizi; Yüz adım yürü bak, bir bir tek soluk; Şarap yakutuyla adam dertli insan görürsün: Düşle gerçeğin arası bir ettik kendimizi; Bunalmış, otura kalmış tek soluk. Umudumuz, yolun kenarında. Aldığın her soluğun meyhanede yeniden değerini bil bulmak Bütün yaşamak Camide, medresede Güneş attı göğe sabah macerası bir tek soluk. yiten günlerimizi. kemendini: Aydınlık padişahı atına bindi. Bir put demiş ki Ben çimen Mısrının İçin! için! diye bağırdı kendine tapana: Yusufuyum, dedi gül; dört yana Bilir misin niçin Dilimden altın, yakut Canım sabah şarabının taparsın bana? saçılır, dedi gül; müezzini. Sen kendi güzelliğine Dedim: Senin Yusuf vurgunsun: olduğun nerden belli? Ben ayna tutar gibiyim Kana boyanmış Bu kadeh bir bedendir, sana. gömleğime bak, dedi cana gebe! gül Bir yasemindir, erguvana gebe! Biz aşka tapanlarız, Hayır; yanlış; ne odur müslüman değil; Ne gündüz oturduk, ne şarap ne bu: Cılız karıncalarız, gece uyuduk; Bir sudur, bir su ki Süleyman değil; Dünyada Cem'in yangına gebe! Biz eskiler giyen benzi kadehini aradık durduk. soluklarız: Öğrenince dünyaları Pazarda sırma satan yansıttığını, Gökte bir öküz varmış, bezirgan değil. Cem'in kadehini adı Pervin; yüreğimizde bulduk. Bir öküz de altındaymış yerin. Nerdesin? Sana baş Sen asıl iki öküz kaldırmışım işte; Rintlerin yolunda arasında Karanlık içindeyim, kendini unut; Tepişmesine bak şu ışığın nerde? Namazın, orucun eşeklerin! Cenneti ibadetle kökünü kurut; kazanacaksam Öğütlerin iyisini Senin ne cömertliğin Hayyam'dan işit: Ne bilginler geldi, neler kalır bu işde? Şarap iç,yol kesme, buldular! yoksulları tut. Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar. Gerçek erenlere güzel Hangisi yarıp geçti bu çirkin, hepsi bir; Bu ucsuz bucaksız karanlığı? Sevenler için cennet, dünya içinde, bil ki, Birer masal söyleyip cehennem, hepsi bir; Mutlu yaşamak iki türlü uyuya kaldılar. Kendini veren ha ipekli insana vergi: giymiş, ha çul; Biri iyinin kötünün Yastığı ha pamuk aslını bilir, Bir sır daha var, olmuş ha diken, hepsi Öteki ne dünyayı bilir çözdüklerimizden bir. ne kendini. başka! Bir ışık daha var, ışıklardan başka. Yıllar günler gibi geçti Şarap güllere çevirsin Hiç bir yaptığınla gider; sabahımızı; yetinme, geç öteye: Nerde o eski dertler, Çalalım yere şan şeref Bir şey daha var bütün sevinçler? külahımızı; yapıtlardan başka. Belaya aldırmaz aklı Nemize gerek bizim olan: uzun dilekler, Be da her şey gibi Uzun saçlar, çalgılar Bir damla şarap ver Çin geçer, der. sarsın havamızı. senin olsun; Bir yudumu bütün dinlerden üstün. Dünyayı allar pullar Hayyam, şarap iç, Söyle, ne var dünyada boyarlar gözünü; sarhoş olmak ne hoş, şaraptan hoş? Aklı olan hor görür Sevgilin de varsa, O acıya tatlılar feda süsünü püsünü. sarılmak ne hoş; olsun. Kimler geldi gitti, Er geç sonu yokluk kimler gelip gidecek: madem bu dünyanın, Al gitmeden alacağını, Yok say kendini, bak Biz gerçekten bir kukla doyur gönlünü. var olmak ne hoş! sahnesindeyiz: Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz. Şarap mimarıdır yıkık Hayyam, bak şu mavi Oyuna çıkıyoruz birer, gönüllerin gök nasıl durulmuş; ikişer ikişer; Süzülmüş, tertemiz canı Açmış çadırı, kesmiş Bitti mi oyun, üzümlerin. dedikoduyu, susmuş. sandıktayız hepimiz. Neden şer demişler bu Varlığın kadehinde, hayırlı suya? çünkü, ezel sakisi Siz bana bu şerden üç Bin Hayyam kabarcığı Dünya üç beş bilgisizin dört kase verin. belirtip yok etmiş. elinde; Onlarca her bilgi kendilerinde. Aşk bir beladır, ama Bu dünya kimseye Üzülme; eşek eşeği Tanrıdan gelme; kalmaz, bilesin; beğenir: Halk neden karşı kor Er geç kuyusunu kazar Hayır var sana "kötü" Tanrı emrine? herkesin. demelerinde. Bize herşeyi yaptıran Tut ki Nuh kadar kendi madem, yaşadın zor bela Kulu sorguya çekmenin Sonunda yok olacak Dedim: artık bilgiden alemi ne? değil misin? yana eksiğim yok; Şu dünyanın sırına ermişim az çok. Dert de neymiş? O mu Güneşi balçıkla Derken aklım geldi bizi ağlatacak? sıvamak elimde değil; başıma, bir de baktım: O mu sevinç Erdiğim sırları Ömrüm gelip geçmiş, bayrağımızı yırtacak? söylemek elimde değil; hiç bir şey bildiğim Gelin, atalım şunu Aklım düşüncenin derin yok. gönül yurdundan: denizlerinden Yoksa içimizde fitne Bir inci çıkardı ki çıkartacak. delmek elimde değil. Cennette huriler varmış, kara gözlü; İçkinin de ordaymış en Sensiz camide, Canım şarap, ne güzeli. namazda işim ne? güzelsin billur kasende; Desene biz çoktan Seninle buluşma yerim Aklı köstekleyen bir cennetlik olmuşuz: meyhane. büyü var sende. Bak, bir yanda şarap, Benim sevmem de Biraz içti mi insan açılır bir yanda sevgili. böyle, yüce Tanrı: yüreği İstersen kaldır at Döker ortaya nesi varsa cehennemine. içinde. Sen sofusun, hep dinden dem vurursun; Bana da sapık, dinsiz Hep bir çember, dolanıp Bu sarayın başı der durursun. durduğumuz! göklerdeydi bir zaman; Peki, ben ne Ne önümüz belli, ne Padişahlar girer çıkardı görünüyorsam oyum: sonumuz. kapısından. Ya sen? Ne Kim varsa bilen, çıksın Şimdi duvarında bir görünüyorsan o musun? söylesin: kumru: Guguk, diyor. Nerden geldik? Nereye Guguk, guguk, o şanlı gidiyoruz? günlerin ardından. Varlık yokluk derdini aklından sil; Bırak öteleri de kendini Bizi bizden alan şaraba Hayyam bu zamanda bil. gönül verdik; vahlanıp durmak Doldur şarabı, geniş bir Coşup taştık; yerden boşuna; nefes al: kopup göklere erdik. Kendi derdine düşmek Kaç nefes alacağın belli Tenden bedenden utanç verir insana. değil. soyunuverdik sonunda İyisi mi şarap iç, çalgı Topraktan gelmiştik, dinleyerek yine toprağa girdik. Nerdeyse bir taş düşer Bir elde kadeh, bir elde senin de sofrana. Kuran; Bir helaldir işimiz, bir Tepemizde dönüp duran haram. gökler Gören göze güzel, Şu yarım yamalak Büyücünün fanusu çirkin hepsi bir; dünyada gibidirler: Aşıklara cennet, Ne tam kafiriz, ne tam Güneş bu fanus içinde cehennem, hepsi bir; müslüman! lamba, Ermiş ha çul giymiş, ha Biz de gelip geçen atlas; görüntüler. Yün yastık, taş yastık, Ey kör! Bu yer, bu gök, seven başa hepsi bir. bu yıldızlar boştur boş! Bırak onu bunu da Bir rint gördüm, binmiş gönlünü tut hoş! dünya denen kır ata; Kaderin elinde boynum Şu durmadan kurulup Aldırmıyor dine, kıldan ince: dağılan evrende islama, şeriata; Tüysüz kuşa dönerim Bir nefestir alacağın, o Ne hak dinliyor, ne ecel gelince, da boştur boş! hakikat, ne marifet: Yine de toprağımdan Gelmiş mi böylesi testi yapın siz: kahraman kainata? Dirilirim içine şarap Leyla isteyen kişi dökünce. Mecnun olmalı; Kendinden de, Kimi gizlenir, dünyasından da kimselere görünmezsin; Yakınırım aynalar gibi geçmeli. Kimi renk renk felekten; Sevenlerin sofrasına dünyalarda görünür Bıkmaz alçakları çağrılınca yüzün yükseltmekten. Ben körüm, ben Kendi kendinle Gözyaşı dolu bir kadeh dilsizim demeli. sevişmek bu seninki: oldu yüzüm, Çünkü seyreden sen, Yüreğim kan dolu bir seyredilen de sensin. desdi gerçekten. Öldürmek de, yaşatmak da senin işin; Bu dünyayı gönlünce Yüzümde pırıl pırıl Yüreğim, kimselerden düzenleyen sensin. sevinç gördüğün gün, ihsan dileme; Ben kötüyüm diyelim, Nice konakları Bu amansız felekten kimde kabahat? yıkılmıştır gönlümün. aman dileme; Beni böyle yaratan sen Dalgıçsan dal Bil ki, derman aradıkça değil misin? gözlerimin denizine, artar derdin: bak: Derdinle haldaş ol, Dibinde mahzun bir derman dileme. Ben kadehten çekmem deniz kızı görürsün. artık elimi; Tutmam senin kitabını, Tanrı gülüşünle öfkeni minberini. Seni kuru sofraların almış senin, Sen kuru bir sofrasın, softası seni! Birinden cennet ben yaş bir sapık: Seni cehenneme kömür yapmış, birinden Cehennemde sen mi iyi olası seni! cehennem. yanarsın, ben mi? Sen mi Hak' tan rahmet Sen cennetimsin benim, dileyeceksin bana? ben senin uslu kulun: Hakka akıl öğretmek Açılsın kapıları bana Eşi dostu verdik birer senin haddine mi? cennetimin! birer toprağa; Kiminden bir taş bile kalmadı ortada. Önce kendine gel, sonra Ey canlar, şarapla Sen, yorgun katır, hala meyhaneye; buldurun bana beni; bu kalleş çöldesin: Kalender ol da gir Yakutlara çevirin Sırtında bunca yük, kalenderhaneye. kehruba çehremi; yürü bakalım hala. Bu yol kendini Şarapla yıkayın beni yenmişlerin yoludur: öldüğüm zaman Çiğsen başka bir yere Asmadan bir tabut Gözüm, kör değilsen, git eğlenmeye. içinde gömün beni. bunca mezarı gör; Dünyayı saran yalan dolanları gör; Şarap içip güzel Feleğin çarkı Krallar, padişahlar sevmek mi daha iyi, dönmeyecek madem çürüyüp gitmiş: İki yüzlü softaları muradımca, Ela gözlerine kurt dinlemek mi? Gökler ha yedi kat dolanları gör! Sarhoşla aşık olmuş, ha sekiz, bana cehenneme gidecekse, ne? Kimselerin göreceği Ölüm bütün isteklerimi Felek doğruyu eğriyi yoktur cenneti. yok ettikten sonra tartaydı, Ha dağda kurt yemiş Her işine güzel demek beni, ha mezarda kolaydı. En büyük söz Kuran Böyle özü doğruluk bile karınca. olaydı? Arada bir okunur Evrenin özü doğruluk besmeleyle. Hayyam, olsa olsa bir olaydı? Kadehteyse öyle bir çadır senin bedenin, ayet var ki Can sultanımızın bir Okur insan her zaman, Duman değil mi dünya süre oturması için; her yerde. mutfağında payın? Ecel hancısı bir başka Öyleyse ha olmuşsun konak döşeyince ha olmamışsın. Neylesem bu benim iç Sultan göçer gider, Senin zorunsa kavgalarımla? viran olur çadırın senin. sermayeden yememek: Pişmanlığım, kendime Bekle, bekle de başkası düşmanlığımla? Şarap içti mi, dilenci yesin yarın. Sen bağışlasan da ben sultanlaşır; yerim kendimi: Tilki çıkar deliğinden, Neylesem bu yüzkaram, Bayram geldi; işimiz aslanlaşır; bu utancımla? iştir bu aralık; Yaşlı başlı adam Horoz kanı gibi şarap delikanlaşır; bollaşır artık. Kalk sevinç dolduralım Delikanlı yaşca başca Gel gelelim eşekler de garip gönüle olgunlaşır. boş gezer şimdi: İçelim doğan güne karşı Oruç gemi ağızlarından bülbülle Günahlarım çok çıkar, yazık! Yırtalım biz de gömleği olmasına çoktur benim, aşık gülle Ama dinsizler gibi Verelim çiçekler gibi Hep arar dururdum, umutsuz değilim: ömrü yele. dünyaya geleli, Cennet cehennem Alın yazısı, cenneti, umrumda değilse de cehennemi. Aklı olan paraya değer Ötede hem şarap Hocam kesti attı, vermez, olacak, hem de sağlam bilgisiyle: Ama parasız dünya da sevgilim. Alın yazısı, cennet çekilmez; cehennem sende, dedi. Eli boş menekşe Ey kara cübbeli, senin boynunu büker, gündüzün gece; Gül altın kasede Yarım somunun var Taş atma dünyayı gülmezlik etmez. mı? Bir ufak da evin? bilmek isteyenlere. Kimselerin kulu kölesi Onlar Yaradanın sanatı değil misin? Bir damla şarap Tus peşindeler: Kimsenin sırtından saraylarına bedel, Senin aklın fikrin geçindiğin de yok ya? Keykubad'ın abdest bozan şeylerde Keyfine bak: en hoş Keykavus'un tahtından dünyası olan sensin. güzel Her gün tövbe eder Sabaha karşı aşıkların bozarız biz; iniltisi Bahar geldi; başka şey Şanı şerefi de boşarız İki yüzlü softanın istemem kafamda; biz; ezanından güzel. Hele akla hiç yer Kusur işlersek vermem bahar ayıplamayın: soframda; Bedenindeki et, kemik, Sarhoş doğduk, sarhoş Şarap, seninleyim bu sinir kaldıkça, yaşarız biz. mevsim, koru beni: Dünyadaki yerini bil, Söğüt ağacı, sen de ser kendinden şaşma. Şu sonsuz sayvanı gölgeni altıma. Düşman Zaloğlu donatan yıldızlar Rüstem olsa ger Akılların aklını göğsünü, Tanrı, "cennette şarap durdururlar; Dostun Karun olsa içeceksin" der; Sen aklından iyilik altında kalma. Aynı tanrı nasıl şarabı şaşmamaya bak ve bil haram eder? ki Hamza bir Arab'ın Yerin dibinden O tedbirli yıldızlar da devesini öldürmüş: yıldızlara dek yoldan çıkarlar. Şarabı yalnız ona haram Ermediğimiz sır etmiş peygamber. kalmadı pek, Derdin avucundan şarap Her düğümü çözmüş içmedikçe insanoğlu; Nerde yüreği tertemiz Bir yudum su içmiş Ecel düğümünü var mı uyanık insan? değilim gönlümce; çözecek? Nerde güzel düşünceler Kimsenin tuzuna da ardında koşan? ekmek banmadım Herkes kendi kafasının Sevgiyle Ciğerimi kebap edip kulu kölesi: yuğrulmamışsa yüreğin yemedikçe. Hangi Tanrının kulu, Tekkede, manastırda nerde o kahraman? eremezsin. Daha nice sürsün yalan Bir kez gerçekten dolanı ömrün; sevdin mi dünyada Kim için bu yerler Daha nice dert sunsun Cennetin, cehennemin gökler? Bizim için. sakisi ömrün; üstündesin. Biz görüş cevheriyiz Uzatma; kadehindeki akıl gözünün son yudum gibi Evren bir yüzük gibiyse Bu evren her gece ne Bırak dökülsün yere çepeçevre gömlekler diker! kalanı ömrün. İnsan, taşında bir nakış Kimini gelen, kimini o yüzüğün. giden giyer. Her gün şarap Her gün nice cümbüşüne dalanların Yüce varlık bize bir sevinçlerle dolar dünya, da beden verince Nice dertler toprağa Her gece mihrap Sevmesini öğretti her karışır gider. önünde kalanların da şeyden önce Islanmayanı yok, Sonra şu delik deşik Şarap benlik kaygusu yağmur altında hepsi: yüreğimize bırakmaz sende Bir uyanık var, ötekiler Mana incileri sakladı Çözülmedik bir düğüm hep uykuda. binlerce. kalmaz beyninde İblis bir kadeh şarap Unutma, amansız Niceleri geldi, neler içmiş olaydı, feleğin çarkındasın; istediler; Secdeye yatardı Şarap iç, çünkü ateşten Sonunda dünyayı Adem'in önünde bir dünyadasın; bırakıp gittiler; Madem ki yerin önünde Sen hiç gitmeyecek Biz hırkadan sonra sonunda toprak gibisin, değil mi? küpe gelmişiz; Farzet ki üstünde değil O gidenler de hep senin Kıpkızıl şarapla abdest altındasın. gibiydiler. almışız. Medresede Sevgiliyle sabah Vakit geldi, dünya kaybettiğimiz ömrü içmedeyiz, saki; yeşiller giyecek; Meyhanede aramaktır Biz Nasuh tövbesi Ağaçlara Musa'nın eli işimiz. bilmeyiz, saki; değecek, Yeter okuduğun Nuh Kuru tohumlara İsa'nın Şarabı götürüp döksen hikayesi nefesi; bir dağa Hemen dolsun huzur Gözler açıp buluta Dağ sarhoş olur başlar kasemiz, saki. çevrilecek. oynamağa. Ben ne diye tövbe Madem aman vermiyor Gerçek eren içinde kir edecekmişim ecel, saki, tutmayandır; İçimi tertemiz eden Kadeh boş kalmasın, Varlığını korkusuzca şaraba? aman gel, saki; hiçe sayandır; Şu üç beş günlük Bu topraklar üstünde en Ömür defterinden bir dünyada gam yemek temiz kişi fal açtım gönlümce; Bizim gönlümüzce iş Sağlığında toprak Halden anlar bir dost değil, saki. kesilmiş olandır. gelip falı görünce: Ne mutlu sana, dedi; Her sabah çiğle bezenir Ey can, sana aklı niçin daha ne istersin: yüzü lalenin; vermiş veren? Ay gibi bir sevgili, yıl Yeşillikte bükülür Kendini bil, yolunu bul gibi bir gece. boynu menekşenin; yitip gitmeden. Ama daha gönlümcedir Baykuş gibi ne gezersin Bu gecenin son gece hali goncenin viranelikte, olması da var: Çeker eteğini, derlenir Yerin akdoğan gibi Emret, gül rengi şarabı için için. sultanın emrindeyken? getirsinler. Gafil, bir gittin mi bir Şarap sonsuz hayat Onlar ki kurtulamaz daha gelmek yok: kaynağıdır, iç; ikiyüzlülükten Altın değilsin ki gömüp Gençlik sevincinin Canı ayırmaya kalkarlar çıkarsınlar. pınarıdır, iç; bedenden; Gamı yakar eritir ateş Horoz gibi tepemde Medreseden hayır yok, gibi, testere olsa dinle beni; Sağlık sularından Aklımın kafasını keser Vakıf lokması karartır şifalıdır, iç. atarım ben. içini. Git, bir yıkık yerde Açılmışken nasılsa Bir yanarım Tanrı yoksulca yaşa: mutluluk gülün özlemiye Musa gibi; Orası bir padişah eder Niçin elinde kadeh yok Bir ölürüm murada seni. böyle bir gün? ermeden Yahya gibi; Şarap iç, can Yarı gökte kalırım hep Şarap iç, yıkansın, düşmanındır geçen bir iğne yüzünden aydınlansın için; zaman: Hep bir başka derdin Bu dünya, öbür dünya Bir daha bu fırsatı terzisiyim İsa gibi. silinip gitsin! bulman ne mümkün? Gel ömrün yele Dert çekme boşuna, hep gitmeden tadına bak Gönül, bir düş madem gül de yaşa; Cana can katan suyun, dünya gerçeği Zulüm yolunda hakkı ıslak ateşisin. Ne dertlenir, alçaltırsın bul da yaşa; kendini? Sonu yokluk madem bu Kendiliğinden var Hoşgör kaderini, dünyamızın olmuş sanma beni; gününü gün et: Yok bil kendini, özgür Bu kanlı yola ben Yazılan senin için ol da yaşa. sokmadım kendimi; bozulmaz ki. Bir gerçek varlık beni Ramazan ayı bu yıl da var etmiş olan; Sevenlerinden yer yok geldi yine; Yoksa kimdim ben, ben garibe; Vurdu bukağıyı aklın neredeydim, neydim ki. Derdine düşenlerle bileğine; başım dertte; Tanrım bu halka bir Dileğin Tanrı dileği Sarmışlar seni kum gaflet ver de bari değil ki senin; bulutu gibi Ramazanı Şevval Muradına ermeyi nasıl Gül yüzünden ışık mı sansınlar bu sene. beklersin? düşer bize. Doğru olan Tanrı' nın Ey doğru yolun dilekleriyse Yoksula, yoksulluğa yolcusu, çaresiz kalma; Yanlış demek senin yakın ettin beni; Çıkma kendinden bütün dileklerin. Dertlere, gurbetlere dışarı, serseri olma; alıştırdın beni; Kendi içine sefer et Ehil insana canım feda Yakınların ancak ere bu erenler gibi: olsun; mertebeye; Sen görenlerdensin, Ayağı öpülse öperim Tanrım, ne hizmet dünya seyrine dalma. onun. gördüm de kayırdın Bir de git ehil beni? Duru sudan daha olmayanla konuş: temizdir benim sevgim; Cehennem ne imiş İnsanlık yaratılalı olgun Sevgiyle bu oynayış da görmüş olursun. kişiler hakkımdır benim; Bulduklarıyla yetinip Halden hale girer Evren kırıntısı bu dert çekmediler başkalarında sevgi: güzelim yıldızlar Birbirine girdi gözü Neyse hep odur benim Gelir giderler, dünyayı doymayanlarsa: sevgim ve sevgilim. bezer dururlar; Çok isteme kaderden Göklerin eteğinde, başın derde girer. Dünya padişahın, toprağın koynunda kayserin, hakanın Doğdukça doğacak Kim yüreğini olsun; daha neler neler var. uydurduysa aklına Cehennem kötünün, Bir anını yitirmedi bu cennet iyinin olsun; Bir nakıştır varlığımız dünyada; Tesbih meleklerin senin çizdiğin, Ya Tanrı uğruna emek olsun, temizlik Şaşılası neler nelerle verdi candan Rızvan'ın: bezediğin; Ya rahatını aradı buldu Sevgili bizim olsun, Kendimi düzeltmek şarapta. canı canımız olsun. benim ne haddime: Beni potadan böyle Ben şarabı eskimiş acı Ey güzel, sen ki bana döken sensin. acı severim; derdi derman edensin; En çok da ramazanda Şimdi: "Çekil Her gün kalkıp cumaları içerim; önümden" diye ferman meyhaneye Helal üzümünü ezdim edersin; gitmedeyim; doldurdum küpe: Senin yüzün canımın Kalenderlerle boş sözler Ne olur,içinceyedek kıblesi olmuş bir kez; etmedeyim; ekşitme Tanrım. Ne yapsın, kıble mi Senden bir şey değiştirsin bu can gizlenemez nasıl olsa: Ben olmayınca bu dersin? hoş gör de sana güller, bu serviler yok. gönülden sesleneyim. Kızıl dudaklar, mis Şarap iç adın silinip kokulu şaraplar yok. gitmeden dünyadan; Gökleri yarıp darma Sabahlar, akşamlar, Şarap kasveti, karanlığı dağın ettiğin gün, sevinçler tasalar yok. giderir candan; Pırıl pırıl yıldızları Ben düşündükçe var Güzellerin saçını çözüp kararttığın gün, dünya, ben yok o da dağıtmaya bak Sen sorguya çekmeden yok. Neylesin, netsin bu can, ben soracağım sana: kıble mi değiştirsin? Ey Tanrı, hangi Aşk o yüce mimar, günahım için beni beden evimi kurunca Bizim şarap içmemiz ne öldürdün? Aşk dersini yazdırdı keyfimizden, bana her dersten önce Ne dine, edebe aykırı Canların canı dost, gel Sonra bir parça altın gitmemizden; etme, dinle beni. koparıp yüreğimden Bir an geçmek istiyoruz Küsme Feleğe, değmez, Air anahtar yaptı mana kendimizden: yeme kendini; hazinelerine. İçip içip sarhoş Çekil, otur gürültüsüz olmamız bu yüzden. bir köşeye, Gök yaban gülleri Seyret bu hengamede olan biteni. döküyor eteğinden Biliyorum varlığın, Bir çiçek yağmuruna yokluğun dış yüzünü; tutuldu sanki çimen Ne güzel gün! Hava ne Yükselmenin de Gül şarap dolsun sıcak, ne serin; alçalmanın da kadehimin lalesine Bir bulut, tozunu siliyor içyüzünü; Mor buluttan yere bahçenin; Ne çıkar öte yanını da yaseminler düşerken. Bülbül coşmuş, bilsem feleğin: sesleniyor sarı güle: Bezmişim bilgiden, Şarap iç şarap da Şarap iç, azlık çokluk atmışım her türlüsünü yüzüne renk gelsin! silinsin kafandan Kurtul yetmiş iki Baharlar yazlar gider, milletin kaygusundan Bu yolun hoş bir kara kış gelir; Perhize kalkma sakın yerinde durabilseydik; Varlığın yaprakları dokunur diye şarap. Ya da bu yolun ucunu dürülür bir bir; Şarap ki bir dirhemi bin görebilseydik: Şarap iç, gam yeme; bir derde derman. O umut da yok bu umut bak ne demiş bilge: da; Dünya dertleri zehir, hiç değilse Otlar gibi Can yoldaşı dostlar şarap panzehir. kesilip yeniden çekildi gittiler sürebilseydik. Ecel çiğnedi hepsini Gülün yüzünde çiy birer birer tanesi nevruzun ne hoş; Yan yana oturmuştuk Vefasız dünya diye Yeşillikte canı hayat sofrasına yakınıp durma; aydınlatan yüzün ne Bizden birkaç kadeh Dünya elindeyken hoş; önce sızdı gittiler. tadını çıkarsana! Geçmiş gitmiş gün Herkese vefalı olsaydı üstüne ne söylesen boş: dünya Yokluk suyuyla ekilmiş Bırak dünü, hoş et Sıra mı gelirdi senin tohumum benim gönlünü, bak bugün ne yaşamana? Gam ateşiyle tutuşmuş hoş. yanar yüreğim Alındığım toprağa Dostlar, bir gün, Bilgisizliğimi sundum verilmeden önce sözleşip bir yerde durdum aleme; dünyanın serseri yelleri birleşin; Bir yoksulluk karanlığı önündeyim. Oturup sofrasına dünya çöktü gönlüme; cennetinin; Utandım günahımdam, Saki doldururken Bu masmavi kubbenin müslümanlığımdan: Bundan böyle zünnar kadehleri cömertçe, kurulduğu gün takacağım belime. İçin bir kadeh de zavallı Bu nur Cevza burcuna Hayyam için! verildiği gün Mumun başına Bir su, bir damla bağlanan alev gibi suymuşuz, bele Daha nice büyük Bağlandı yüreğime düşmüşüz; göreceksin kendini? senin aşk gülün. Şehvet ateşiyle dışarı Hep varlık yokluk mu savrulmuşuz; düşündürecek seni? Yarın yel savuracak Şarap için şarap: Bu Seher yeli eser yırtar toprağımızı: ölüm yolculuğunda eteğini gülün İçelim, hoş geçsin üç Bulamazsın sarhoş Güle baktıkça çırpınır nefeslik ömrümüz. uykulardan iyisini. yüreği bülbülün Sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler Bahtımın kökü yeşerip Hayyam, günahım var Kopup dallarından dal budak da verse diye tasalanma, toprak olmadalar her Eğretidir bu ömür diye Bunun için dertlere gün. giydiğin elbise; düşmek boşuna. Mıhlar gevşek bir Günah olacak ki Tanrı gölgeliktir beden çadır, bağışlasın: Mezarda yatanların toz Pek dayanma sakın ne Rahmet neye yarar toprak her biri kadar sağlam da günah olmayınca. Zerre zerre dağılıp görünse. gitmiş bedenleri Ne şarap ki bir içen Gün doğarken sabah sızmış mahşeredek Ben de geçtim gittim bu horozları niçin İşten güçten habersizler zulüm yurdundan, Acı acı bağrışırlar, bilir yıllardan beri. Elimde yelden başka bir misin? şey kalmadan; Tan yerini gösterip Ama var mı, ölümüme derler ki sana: Bu yıldızlı gökler ne sevinip de Bir gecen geçti gidiyor; zaman başladı Ecelin şaşmaz sen nerdesin? dönmeye? tuzağından kurtulan? Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim Ay yırttı kara kubbe? Orucumu yiyorsam giysilerini; Aklın yollarıyla ölçüp ramazanda Kalk, tam zamanıdır, biçemezsin bunu sen Mübarek aydan doldur şarap kaseni. Mantıkların, kıyasların habersizim sanma: Keyfine bak, çünkü bu Çileden gece oluyor da ay, sonsuz yıllarca, sökmez senin bu işde. gündüzüm Mezarda upuzun yatar Sahura kalkıyorum gün görecek seni. Bin bir tuzak kurarsın ortasında. yolum üstüne Saki yüzün Cemşid'in Adım atma yakalarım Yılan gibi taşa girsen kadehinden güzel; dersin bir de de, Saki, Uğrunda ölmek sonsuz Bir zerre var mı Sızar ecelin suyu bulur yaşamaktan güzel; dünyada yönetmediğin seni; Işık saçıyor ayağını Neden asi dersin kendi Bu dünya toprak, Saki, bastığın toprak, yürüttüğüne? türkü söyle; Bir zerresi yüz binlerce Bu soluk bir yel, şarap güneşten güzel. Bu dünya sırrını ver, Saki. söylemez kimseye; Tertemiz geldik Bİn Mahmud' u bin Gönül Bijen'i kuyu gibi yokluktan kirlendik; Ayaz' ı serdi yere; gam zindanında; Sevinçle geldik Şarap iç, dünyaya Akıl Sührab'ı ölmüş dünyaya, dertlenik. gelinmez iki kez: derdinin sayvanında; Ağladık, sızladık, Bir kez giden bir daha Dünya Siyavuş'unun yandık, yakındık: gelmez geriye. öcünü almak için Yele verdik ömrü, toz Gam, Rüstem'in Turan olup gittik. Bu dünyaya gelip gibi gönlünü talanda. gitmemizin kazancı Dostunu erkekçe seven nerde? Ey yanağı ağustos kişi Ömrümüzün umut gülünü bastıran; Pervane gibi özler ateşi: ipliği ne oldu, nerde? Ey yüzü Çin güzellerini Sevip de yanmaktan Bu feleğin çemberinde kıskandıran; kaçanların nice temiz canlar Bakışı Babilşahını Masal anlatmaktır Yandı kül oldular, hani büyüde yenip bütün işi. dumanları, nerde? Elinde at, fil, ruh, ferz, baydak bırakmayan. Bahar geldi mi başka Bilmem, Tanrım, beni şey dinler miyim; yaratırken neydi Elimde olsa dünyayı Hele aklın defterini niyetin, küçümserdim; hemen dürerim. Bana cenneti mi, İyisine de kötüsüne de Şarap, sığınağım sensin cehennemi mi nasip yuh çekerdim; bahar günü, ettin; Daha doğrusu bu Söğüt ağacı, senin de Bir kadeh, bir güzel, bir aşağılık yere gölgendeyim. çalgı bir de yeşil çimen Ne gelirdim, ne Bunlar benim olsun, yaşardım, ne ölürdüm. veresiye cennet de Seni aramaktan senin. dünyanın başı dertte; Şarap iç, bire birdir Zengine de göründüğün derde tasaya; yok, fakire de; Feleğin atı eğerlenip Ne bu dünya kalır, ne Sen konuşursun da biz dizginlediği gün öteki dünya. sağır mıyız yoksa, Göklerin yıldızlarla Ne serin ateştir o, ne Hep kör müyüz, sen donatıldığı gün can dolu su: varsın da görünürde. Bize bu nasibi verdi Çabuk ol, bulup kader divanı içemezsin mezarda. Biz yoktuk kusur Ey dörtle yedinin paylarımız dağıldığı doğurduğu insan, gün. Felek, delik deşik Dörtle yedidir seni ediyorsun yüreğimi; dertlere salan. Yırtıyorsun ikide bir Boşuna mı şarap iç Oruç tutup namaz sevinç gömleğimi, diyorum sana: kılmağa kalktım Esen yelleri ateş Bir gittin mi bir gelme geçende ediyorsun bana; yok, inan. Dedim belki öyle Çamura çeviriyorsun ererim dileklerime içeceğimi. Yazık ki bir kuru yelle Tanrım, hayır şer bozuldu abdestim kaygısndan kurtar beni; Bir damla şarapla da Haram, acı, kötü derler Kendimden geçir, orucum gitti güme. canım şaraba: seninle doldur içimi Oysa ne hoş şey, hele Aklım ayıramıyor iyiy bir güzel sunarsa; kötüden Bak, Saki, yüreğim İçin bakın; hem Sarhoş et bari ne kötü arındı bütün doğrusunu isterseni, kalsın, ne iyi. kaygılardan Haram dedikleri her şey Gitti o kükreyen hoş galiba! aslanlar, bomboş şimdi Medresenin sözü vardır, orman tekkenin hali, Gece yıldız saçarken Dedim ben artık kızıl Sözden, halden öteye göklerin şarap kasesi şarabı içmem; gider aşkın yolu. Benim kadeh boş Üzümün kanıymışbu, Müftünün, vaizin en günümü gün edeceğim ben kan dökmek iyisini getirsen istemem. Aşkın mahkemesinde zaman. Gün görmüş aklım tutulur dili. şaşırdı: Sahi mi? dedi; Senden benden önce Yok canım, şaka, ben Gerçek aydınlığa erince kadın erkek niceleri nasıl içmem! can gözüm, Şenlendirip süslediler İki dünyayı birden dünya denen yeri Sen bu dünyanın silinmiş gördüm. Senin tenin de toprağa sırlarına eremezsin; Eriyip gittim sanki karışacak yarın Erenlerin dilini de engin denizlerde: Senden beslenecek nice söktüremezsin; Ter olup çıktı, denize insan bedenleri. İyisi mi iç şarabı, döndü gönlüm. cennet et bu dünyayı: Gönlünü hoş tut, sonu Öbür cennette ya girer, Gönül dedi: Ben neyim gelmez kaygıların ya giremezsin. ki, bir damla sadece; Gök kubbede çatışması Ben nerde, görmediğim bitmez yıldızların Bulut geldi; lalede bir koca deniz nerde! Senin toprağa karışacak renk bir renk! Böyle diyen gönül bedenlerinse Şimdi kızıl şarap denize kavuşunca Tuğla olacak sarayına içmemiz gerek. Baktı kendinden başka başkalarının. Şu seyrettiğin serin şey yok görünürde. yeşillikler Tanrı evrenin canı, Yarın senin toprağında Can o güzel yüzüne evrense tek bir beden bitecek. vurgun, neyleyim; Melekler bu bedenin Gönül tatlı diline duyuları hep birden İki batman şarap, bir tutkun, neyleyim; Yerde gökte canlı, buğday ekmeği; Can da, gönül de sır cansız ne varsa birer Bir koyun budu, bir de incileriyle dolu: uzuv: ay yüzlü sevgili; Ama dile kilit Budur Tanrı birliği, Daha ne istenir bilmem vurmuşsun, neyleyim. boştur başka her şu dünyada: söylenen Padişah daha iyisini En doğrusu, dosta bulabilir mi? düşmana iyilik etmen; Kader defterimi İyilik seven kötülük yeniden yazabilseydim Dünyaları değişmem edemez zaten. Kendime gönlümce bir kızıl şaraba; Dostuna kötülük ettin hayat seçerdim; ay da ondan sönük; mi düşmanın olur: Bütün dertleri siler çoban yıldızı da. Düşmanınsa dostun atardım dünyamızdan Şarap satanların aklına olur iyilik edersen. Sevinçten göklere şaşarım: uçardı düşüncelerim. Ondan iyi ne var O kızıl yakutun madeni, alınacak dünyada? başka maden; Şu senin benim O eşsiz incinin sedefi, dediğimiz toprak İnsan son nefese hazır başka sedef; neyimizdir gerekmiş: Aklın buldukları Birkaç günlük Nasıl ölürse öyle kuruntu, dedi kodu: cennetimiz dirilecekmiş. Bizim aşk efsanemizin cehennemizdir Biz her an şarap ve dili, başka dil. Bugün su içtiğin şu testi sevgiliyleyiz: toprak olunca Böylece dirilirsek Mezarına atılır belki bir Meyhanede abdest işimiz iş. gün, kim bilir. şarapla alınır ancak; Mümkün mü kara Biz de çocuktuk, bir yazıyı aka çevirmek? İki günde bir somun şeyler öğrendik; Perdemiz öyleysine geçiyorsa eline Bildiklerimizle yırtılmış ki bizim, Soğuk suyu da olursa övündük, eğlendik. Onarılmaz artık ne bir kırık testide Şu oldu, bu oldu da ne kadar yamasak. Niçin kendinden oldu sonra? kötüsüne kul olur insan, Bir bulut gibi geldik, Ne diye girer kendi Hem sana el yel gibi geçtik. gibisinin hizmetine? değdirmeğe elim varmaz, Hayyam bilgelik Hem sensiz aldığım Bu varlık denizi nerden çadırları dokudu; nefes, nefes olmaz: gelmiş bilen yok; Sonra dert potasında Bir garip dert bu, Öyle bir inci ki bu yandı kül oldu. kimseye de açılmaz: büyük sır delen yok; Bir pula satıldı kader Bir zehir zakkum ki Herkes aklına eseni çarşısında, tadına da doyulmaz. söylemiş durmuş, Ölüm celladı geldi, İşin kaynağına giden boynunu vurdu. yolu bulan yok. Sır saklamasını bilirsen Hayyam söyler Dostum, gel yarına İnsanoğlu nedir, ne Oğul, dünyamızı kanmayalım biz; yapar, ne eder: aydınlatan şarabı sun; Günümüzü gün edelim Dert çamuruyla Sevinç gülümüze ay ikimiz. yuğrulup gelir dünyaya ışığı gibi vursun; Yarın çekip gettik mi şu Yer içer, karın doyurur Sular gibi akar gider konaktan ve çeker gider. gençliğin ateşi, Yedi bin yıl önce Bir uykudur o senin gidenlerleyiz. uyanık mutluluğun. Putların, Kabenin istediği: Kölelik; Ömrümüzden bir gün Çanların, ezanın Dilerim ölünce şarapla daha geldi geçti; dilediği: Kölelik; yıkanayım Derede akan su, ovada Mihraptı, kiliseydi, Şarap şiirleriyle esen yel gibi. tespihti, salipti talkınlanayım İki gün var ki dünyada, Nedir hepsinin Mahşer günü arayan bence ha var ha yok: özlediği? Kölelik. olursa beni Daha gelmemiş gün bir, Meyhanenin önündeki geçmiş gün iki. topraktayım. Benim canım hep şarabın izindedir, Tanrı, ışığıyla doldu Kulağım ney ve rubap Senden benden önce de can gözüme; sesindedir. vardı bu gün bu gece Bu dünyadan o Toprağımdan desti Felek dönüp dünyadan bana ne! yaparlarsa benim durmadaydı hep bu Gönlüm ter gibi çıkıp O desti şarap gördüğünce bedenimden doldurulmak içindir. Usulca bas toptağa, Karıştı varlığın çünkü bastığın yer denizlerine. Bir güzelin Sen nesin, varlık nedir, gözbebeğiydi beş on yıl nerden bileceksin? önce. Gönül, her an Dünyan esen yel üstüne sevdiğinin kapısında ol; kurulmuş senin. Her istediğini onda ara, İki yokluk arasında bir Yaşamanı akla onda bul. varlık seninki: uydurman gerekir, Aşk tavlasında hileye Hiçlik ne varsa Ama bilmezsin akla kaçma kalleşçe: çevrende, sen de bir uygun olan nedir; Koy canını ortaya, hiçsin. Bereket eli çabuktur soyulursan soyul. Zaman Usta'nın, Başına vura vura sana Gül yanaklı sevgiliyi da öğretir. Sarhoş oldum mu aklım saramaz insan azalır; Yüreğine diken Ayıldım mı sevincim batmadan, vurulmadan. Gül mevsimi dağılır. Kim bir güzelin saçına çimendeyiz su kıyısında Ne sarhoş, ne ayık bir dokunabilmiş Birkaç nur yüzlü güzel hal var ya? Tarak gibi diş diş, didik de var aramızda En güzeli öyle didik olmadan? Şarap sun çünkü sabah yaşamaktır. erken içenlere Ne mescit gerekir ne Kadeh bir bedendir, kilise dünyada. içinde can var can; Candır kadehin bedeninde camlaşan. Tanrı gönlünce yaratır Donmuş sudan ateş da her şeyi süzülür sanki: Neden ölüme mahkum Erimiş yakut, gönül eder hepsini? sırçasından Yaptığı güzelse neden kırar atar Çirkinse suçu kim kime Kul olup o güzele yüklemeli? birden, Koptuk her bağdan, her tövbeden: Ezel avcısı bir yem Herkes koyu müslüman koydu oltasına döner Bir canlı avladı Adem Biz putperest döndük dedi adına Kabeden. İyi kötü ne varsa yapan kendisiyken Tutar suçu yükler Meyhanede kendini kendinden başkasına. bilenler bulunur; Bilmeyeni ayırmak da kolay olur. Bu dünyada nedir Yıkılsın bilgisizlik payıma düşen, hiç yuvası medrese: Nedir ömrümün kazancı Ordan kendini bilip de felekten, hiç çıkan hiç yoktur. Bir sevinç mumuyum sönüversem hiçim Bir kadehim kırılsam ne Uğrunda dertlere kalır benden hiç. düştüğüm sevgili Bir başkasına tutulmuş, o da dertli; O yakut dudakları kızıl Derdimin dermanı kızıl yanan nerde? kendi derdinde: O güzelim kokusu cana Hekim hasta olunca can katan nerde? kime gitmeli? Müslümanlara şarap haram edilmiştir derler İçmene bak, haram Gece, gül bahçesinde, işlemeyen müslüman araken seni, nerde? Gülden gelen kokun sarhoş etti beni; Seni anlatmaya Bu dünyaya kendi başlayınca güle isteğimle gelmedim Baktım kuşlar da ben; dinliyor hikayemi. Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken. Güçlü olduğuna Kendi isteğimle de inandırdın beni; gidiyor değilim şimdi, Bol bol da verdin bana Niye geldik kaldık, niye vereceklerini. gidiyoruz bilmeden. Yüz yıl günah işleyip bilmek isterim: Günahlar mı sonsuz, Sonsuz çemberinde bu senin rahmetin mi? dipsiz evrenin Gönül hoşluğuyla iç, geçmeden devrin Hem aklın mutluluk Ecel şarabın sunulunca peşinde senin, da ah etme: Hem söylerim, söylerim Sıran gelince içmezlik dinlemezsin; edemezsin. Aldığın her nefesin kadrini bil Ot değilsin ki İç, şarap iç, Mahmut kesildikçe bitesin. olmak budur; Çalgı dinle, Davut olmak budur; Geçmişi, geleceği düşünme Gününü gün et, yaşamak budur.
Bu ömür kervanı bir
tuhaf gelir gider Kazancın, yaşamasını bildiğin günler; Saki, bırak şu yarını düşünenleri Geçti gidiyor gece, geçmeden şarap ver.
Kimileri laf dünyasında
şişinip durmuş; Kimi güzel ardında koşturmuş; Perdeler inince anlar her biri, ey Gerçek, Senden ne uzak, ne uzak yollara vurmuş.
Gönlünce de dönse, bu dünyanın sonu ne? Okunup bitse de ömür destanının, sonu ne? Yüz yıl dilediğince yaşadın diyelim, Bir yüz yıl daha yaşasaydın, donu ne?
Bulut geçti, göz yaşları
kaldı çimende Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde? Bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim Gezecek bizim toprağın yeşilliğinde. HAYYAM'dan Ben istedim de mi böyle oldum? Kendiliğimden mi girdim bu kanlı yola? Neden bu yolda kosup duruyorum? Bir gerçek var beni doğuran bir gerçek benim dışimda, ben neyim, nereliym ki kalkıp geleyim. YORUM: Hayyamın döneminde akıl dışı bir çok hurafe ve boş inançlar, toplum düşünceside hakim şeylerdir. Bu düşüncelere karşı aklın üstün olduğunu, belirleyici olanın bilim ve aklın ön pilanda olması gerektiğini anlamıştır. Vahi yolu değil akıl yolunu seçmiştir. Diğerindeki böşluklara rubailerle saldırmıştır. Acayıplikleri gözler önüne sermiştir. Şarabı ön pilanda tutması, cennette şarap irmaklarından hem Kuran'da hem de Tevrat'ta bahsedildiği halde kendi yaşadığı toplumda günah sayılması, çelişkisini de bol bol kullanmıştır. "Bir gerçek var, benim dışımda beni doğuran " dediği de işte budur.Devamını Gör c