You are on page 1of 34

Ey özünün sırlarına akıl Sevgili, sırlarına eren Sen içmiyorsan, içenleri

ermeyen; gönül nerde? kınama bari;


Suçumuza, duamıza Sözlerinin tekini duyan Bırak aldatmacayı, iki
önem vermeyen; kulak nerde? yüzlülükleri;
Günahtan sarhoştum, Gece gündüz serilirsin Şarap içmem diye
ama dilekten ayık; de karşımıza: övünüyorsun, ama,
Umudumu rahmetine Yüzünü bir kez gören Yediğin haltlar yanında
bağlamışım ben. mutlu göz nerde? şarap nedir ki?

Büyükse de isyanım, Dert içinde sevinci bul Ben bugün beden


kötülüklerim, da yaşa; kafesinde mahpusum;
Yüce Allah'dan umut Haksız düzende haklı ol Yol olma özlemiyle
kesmiş değilim; da yaşa; sarhoş olmuşum;
Bugün sarhoş ve harap Sonu nasıl olsa yokluk Varlığın ayıbından
ölsem de yarın dünyanın, kurtarırsa beni
Rahmete kavuşur elbet Varından yoğundan Yoksulluğun kulu,
kemiklerim. kurtul da yaşa. kölesi olurum.

Allah'ım bir geçim Açılmaz kapıları Benim yasam artık


kapısı açıver bana; açmanız mı gerek? şarap, çalgı, eğlenti;
Kimseye minnetsiz Dünyada insanca Dinim dinsizlik,
yaşamak yeter bana; yaşamanız mı gerek? bıraktım her ibadeti;
Şarap içir, öyle Bırak öyleyse iki Nişanlım dünyaya: Ne
kendimden geçir ki beni dünyayı birden: çeyiz istersin, dedim:
Haberim olmasın gelen Ey ölü canlılar, canlar Çeyizim, senin gamsız
dertten başıma. uyanık gerek! yüreğindir, dedi.

Rahmetin var, günah Dün özledim de seni Benden Muhammet


işlemekten korkmam; coştum birden bire; Mustafa' ya saygı ve
Azığım senden, yolda Çıktım senin yerin selam:
çaresiz kalmam; dedikleri göklere. Deyin ki, hoş
Mahşerde lutfunla ak Bir ses yükseldi ta görünürse, bir şey
pak olursa yüzüm yukarıda, yıldızlardan: soracak Hayyam:
Defterim kara yazılmış Gafil, dedi; bizde Neden Yüce
olsun, aldırma. sandığın Tanrı sende! Efendimizin
buyruklarında
Ekşi ayran helal da
Derde gama yatkın Bir testici gördüm,
güzelim şarap haram?
yüreğime acı; çamur içindeydi:
Bu tutsak cana, garip Ayağı çarkında, elinde
gönlüme acı; bir testi; Benden Hayyam' a
Bağışla meyhaneye Testinin başında bir selam söyleyin demiş
giden ayağımı, yoksulun ayağı peygamber;
Kızıl kadehi tutan elime Kulpunda bir padişahın Sözlerimi yanlış
acı. kellesi. anlamışsa çiylik eder:
Ben şarabı herkese
haram etmiş değilim ki
Akıl bu kadehi övdükçe Bir testi aldım çarşıdan
Hamlara haramdır,
över; ucuza;
doğru, ama olgunlar
Alnından sevgiyle Gizli gizli neler anlattı
içer.
öptükçe öper; bana;
Zaman Usta'ysa bu Bir şahdım, dedi; altın
canım nesneyi kupam vardı; Yanlız bilgili olmak
Hem yapar hem kırıp Şimdi neyim? Testi değil adam olmak;
bin parça eder. oldum şaraba. Vefalı mı değil mi
insan, ona bak.
Yücelerin yücesine
Ey zaman, bilmez misin Bilmem, ne sayar
yükselirsin
ettiğin kötülükleri? durursun bir, iki;
Halka verdiğin sözün
Sana düşer azapların, Ha bir olmuş, ha yüz
eri olarak.
tövbelerin beteri. bin fark etmez ki
Alçakları besler, Çal sazını, sonun bir
yoksulları ezer avuç toprak, Kim demiş haram nedir
durursun: Şarap ver, bir esip bilmez Hayyam?
Ya bunak bir ihtiyarsın, gitmedir bizimki. Ben haramı helalı
ya da eşeğin biri. karıştırmam:
Seninle içilen şarap
Kambur Felek, sen ne
helaldir,
Her sabah yeni bir gün konaklar yıka geldin;
Sensiz içtiğimiz su bile
doğarkenn, Kin beslersin bize,
haram.
Bir gün de eksilir zulüm eski adetin.
ömürden; Şu kara toprağın
Her şafak bir hırsız göğsünü bir yarsalar, Dünya yıldıramazsın
gibidir Ne inciler yatar içinde beni ne yapsan;
Elinde bir fenerle gelen. bilir misin? Ölümden de korkmam,
er geç ölür insan.
Ölmemek elimizde
Dünya dediğin bir Yoksul, dertli gönlüm
değil ki bizim:
bakışımızdır bizim; arar sevgilisini;
İyi yaşamamak beni
Ceyhun nehri kanlı göz Aklı gelmez başına, yer
korkutan.
yaşımızdır bizim; kendi kendini.
Cehennem, boşuna dert Bana sevgi şarabını
çektiğimiz günler, sundukları gün Yerin üstüne baktım,
Cennetse gün ettiğimiz Kana boyamışlar varlık uykuya dalmışlar;
günlerdir bizim. kadehimi. Altına baktım, çürüyüp
toprak olmuşlar.
Yokluk ovasında başka
Yaşamanın sırlarını Ha Belh'te ölmüşsün,
ne var ki zaten:
bileydin ha Bağdat'ta hepsi bir;
Daha gelmemişler var,
Ölümün sırlarını da Kadeh doldu mu, acı da
gelip gitmişler var.
çözerdin; olsa içilir.
Bugün aklın var, bir şey Keyfine bak; çok aylar
bildiğin yok: doğmuş batmış sensiz; Bilge, yüce varlığın
Yarın, akılsız, neyi Sensiz daha çok ayların seyrine dalar;
bileceksin? ondördü gelir. Gafil ise onda dostluk
düşmanlık arar.
Deniz, deniz olduğu
İçin temiz olmadıktan Gönlümün dilediği gül
için dalgalanır,
sonra yüzüne bakmak;
Çöpe sor, hep onun
Hacı hoca olmuşsun, Elimin özlediği kadehi
içindir dalgalar.
kaç para! kavramak.
Hırka, tespih, post, Her zerrem nasibini
seccade güzel; almalı dünyadan Ben kendimden
Ama Tanrı kanar mı Yarın güle geçtikçe kendime
bunlara? kavuşturmadan beni gelirim;
toprak. Yücelere çıkar,
alçalmayı bilirim.
Var mı dünyada günah
Daha da garibi, varlığın
işlemeyen söyle: Behram'ın şarap içtiği
şarabıyla
Yaşanır mı hiç günah orman köşkünde
Ne kadar ayık da olsam,
işlemeden söyle; Bir tilki yavrulamış, bir
sarhoş gibiyim.
Bana kötü deyip ceylan keyfinde.
kötülük edeceksen, Ömrünce yaban eşeği
Yüce Tanrı, ne farkın avlamış Behram: Yüreğinde sıkıntı varsa
kalır benden, söyle. Mezar da Behram'ı esrar iç,
avlamış günün birinde. Ya da birkaç kadeh gül
renkli şarap iç.
Felek ne cömert ne
Onu içmem, bunu
aşağılık insanlara! Ben bıyıkları süpürge
içmem der durursun:
Han hamam, dolap etmişim meyhanede:
Ahmak herif, git
değirmen, hep onlara. Hayırmış, şermiş
zıkkımın pekini iç.
Kendini satmıyan bırakmışım ikisini de.
adama ekmek yok: İki dünyayı karpuz gibi
Sen gel de yuh çekme önüme koysalar Adım kötüye çıkarsa
böylesi dünyaya! Ne birine metelik çıksın, ben böyleyim;
veririm, ne ötekine. Bir kerpiçim de olsa,
satar şarap içerim.
Bilgenin yüreğinde her
O da gidince ne
dilek, Padişah ol, yokluk
yaparsın diyecekler:
Anka kuşu gibi gizli halkasına gir de;
Cübbemle sarığım ne
gerek. Yıkan, kirin pasın
güne duruyor, derim.
Damla nasıl inci olur kalmasın gönülde.
denizde: Meyhaneye ermeğe
Sedefler içinde gelince biri Kalk, kalk, çalgılara
gizlenerek. Kendini bil de ne çalgı katalım gitsin;
yaparsan yap de. Adımızı kötüye
çıkartalım gitsin.
Ovada her kızıl lalenin
Sofuluk şişesini çalalım
teni Toprakla karışıp
taşa,
Bir padişahın kanıyla bulanmamış bir can
Seccadeyi bir kadehe
beslendi. Sana konuk geldi bir
satalım gitsin.
Yerden biten şu mor temiz dünyadan.
menekşe yok mu? Otur, bir kadeh şarap iç
Bir güzelin yanağındaki kendisiyle, Şarabın adı kötüye
bendi. Sana iyi geceler deyip çıkmış, kendi hoş, Hele
kaçmadan. bir güzelle içersen daha
bir hoş;
Mal mülk düşkünleri
Harammış şarap, olsun,
rahat yüzü görmezler, Ne yazık, pişmiş ekmek
bana göre hava hoş:
Bin bir derde düşer, çiğlerin elinde;
Hem, bana sorarsan,
canlarından bezerler. Ne yazık, çeşmeler
haram olan herşey hoş.
Öyleyken, ne tuhaftır, cimrilerin elinde.
yine de övünür, O canım Türk güzeli
Onlar gibi olmayana kömür gözleriyle, Zaman büktü belimi, ne
adam demezler. Çaylakların, uğruların, el tutar ne ayak;
eğrilerin elinde. Oysa ne güzel işlerim
var yapılacak.
Gül verme istersen,
Can kalktı gitmeye;
diken yeter bize. Dünyaya geldiler,
aman dur, diyorum:
Işık da vermezsen, ateş coşup taştılar;
Ne yapayım diyor, evin
yeter bize. Güldüler, eğlendiler,
yıkıldı yıkılacak.
Hırka, tekke, post most anlaştılar;
olasa da olur, Bir kadehte sızıverdiler
Kilise çanları bile yeter bir gün Yeryüzünü gül
bize. Ölüm uykusunda bahçesine çevirmekten
kucaklaştılar. Daha güzeldir bir insanı
sevindirmen.
Beni özene bezene
Bin kulu azat edenden
yaratan kim? Sen! Bilir misin, yüceler
daha büyüktür
Ne yapacağımı da yücesi Tanrı,
Bir hür insanı iyilikle
yazmışın önceden. Şarap ne zaman
kul edebilen.
Demek günah işleten de çoşturur içenleri?
sensin bana: Pazar, pazartesi, salı,
Öyleyse nedir o cennet çarşamba, perşembe, Can bir şaraptır, insan
cehennem? Bir de cuma, cumartesi onun destisi;
günleri. Beden bir ney gibidir,
kan o neyin sesi.
İnsan bastığı toprağı
Hayyam, bilir misin
hor görmemeli: Yaşamak elindeyken
nedir bu ölümlü varlık:
Kim bilir hangi bugüne bugün,
Hayal fenerinde bir ışık
güzeldir, hangi sevgili. Ne diye bırakır, yarını
pırıltısı.
duvara koyduğun kerpiç düşünürsün?
yok mu, kerpiç? Geçmiş, gelecek, kuru
Ya bir Şah kafasıdır, ya sevda bütün bunlar; Ah, Tanrı dünyayı
bir vezir eli! Kadrini bilmeğe bak yeniden yarataydı,
avucundaki ömrün. Yaratırken de beni
yanında tutaydı;
Hak er geç cimrilerin
Derdim: Ya benim
hakkından gelir; Toprak olup gitmişlere
adımı sil defterinden,
Cehennem ateşleri onlar sorarsan
Ya da benim
içindir. Ha gavur olmuşsun ha
dilediğimce yarat
Ne der, dili inciler müslüman.
dünyayı.
saçan Muhammet: Kimler bu dünyada
Cömert gavur cimri eğlenmemişse
müslümandan yeğdir. Ötekinde yalnız onlar Uyumuşum; rüyamda
pişman akıllı bir insan
Varlığın sırları saklı, Dedi: Sevinç gülü
benden; Ey garip kuş! Bu açmaz uykuda, uyan;
Bir düğüm ki ne sen yıldızlar darı sana; Ne işin var bu ölüme
çözebilirsin, ne ben. Elest günü canı sen benzer ülkede?
Bizimki perde verdin insana. Kalk, şarap iç, sonsuz
arkasında dedi-kodu: Dünyayı gören büyülü uykulara dalmadan.
Bir indi mi perde, ne bir kadeh varmış:
sen kalırsın, ne ben. O kadeh sende, başka Tekkede, medresede,
yerde arama. maastırda, kilisede,
Bir geldi mi derin ölüm Bir cennet cehennem
uykusu, Bu zamanda az dostun kaygısıdır sürüp
Biter bu dünyanın dedi- olsun, daha iyi. gitmede.
kodusu. Herkesle uzaktan hoş Oysa yüce varlığın
Ölenden bir haber beş edip geçmeli. sırlarına eren kişi
bekler insanlar: Can gözünü açınca Bunların tohumunu
Ne söylesin? Bilmez ki görüyor ki insan uğratmaz düşüncesine
ne olduğunu! En büyük düşmanıymış
en çok güvendiği. Zaman başımıza bir
Yel eser, umutlar çorap örmeden,
savrulur gider; Feleği döndürebilir Gelin dostlar, içelim
Sensiz, bensiz kalır misin muradınca? içebilirken.
bağlar bahçeler; Ne çıkar gök yedi kat O ecel çavuşu dikildi
Altın gümüş nen varsa değil sekiz katsa? mi tepene
harcamaya bak! Er geç toprağa karışıp Bir yudum su iç
Ölür gidersin, düşmanın gidecek gövdeni bakalım, içebilirsen.
gelir yer. Ha ovada kurt yemiş,
ha mezarda karınca. Ben şarap içiyorum,
Sevgili, seninle ben doğrudur;
pergel gibiyiz: Bak, gül yeşiller, Aklı olan da beni haklı
İki başımız var, bir tek sevinçler içinde; bulur:
bedenimiz. Arar bulamazsın İçeceğimi biliyordu
Ne kadar dönersem gelecek perşembe. Tanrı,
döneyim çevrende: İç şarabını, gül kokla, İçmezsem Tanrı
Er geç baş başa verecek yeşil topla: yanılmış olur.
değil miyiz? Toprak oluvermeden
gül de yeşil de. Dünya hangi gülü
Dünyada akla değer bitirdiyse yerden
veren yok madem, İnsan çeker çeker de Kırıp atmış, toprağa
Aklı az olanın parası sonra hür olur; gömmüş yeniden.
çok madem, İnci sedef zindanlarda Su yerine toprağı
Getir şu şarabı, alsın yuğrulur. çekseydi bulut
aklımızı: Paran pulun yoksa Sevgili kanları yağardı
Belki böyle beğenir bizi bugün, sağlık olsun: göklerden.
el alem! Bugün boş duran kadeh
yarın doludur. Gerçeği bilemeyiz
Ferman sende, ama madem, ne yapsak boş;
güzel yaşamak bizde: Gençlik bir kitaptı, Ömür boyu kuşku
Senden ayığız bu sarhoş okuduk bitti; içinde kalmak mı hoş?
halimizde. Canım bahar geçti Aklın varsa kadehi
Sen insan kanı içersin, çoktan, kış şimdi. bırakma elden
biz üzüm kanı: Hani sevincin, o cıvıl Bu karanlıkta ha ayık
İnsaf be sultanım, cıvıl kuş? olmuşsun, ha sarhoş.
kötülük hangimizde? Nasıl, ne zaman geldi,
nasıl gitti? İnsan yiyeceksiz,
Bu dünyadan başka bir giyeceksiz edemez:
dünya yok, arama; Her gün biri çıkar, Bunlar için didinmene
Senden benden başka başlar ben, ben demeğe, bir şey denmez.
düşünen yok, arama! Altınları gümüşleriyle Ondan ötesi ha olmuş,
Vaz geç ötelerden, övünmeğe. ha olmamış:
yorma kendini: Tam işleri dilediği Bu güzelim ömrünü
O var sandığın şey yok düzene girer: satmaya değmez.
mu, o yok arama! Ecel çıkıverir pusudan:
Benim ben, diye. Okunu attı mı ölüm,
Şu serviyle süsen neden siperler boşuna;
dillere destan? Can verinceye dek bu O şatafatlar, altınlar,
Neden hep onlara çorak yerde gümüşler boşuna;
benzetilir hür insan? Dertten başka ne geçer Gördük bütün insan
Birinin on dili var, ki eline? işlerinin iç yüzünü:
boşboğazlık etmez, Ne mutlu çabuk gidene Tek güzel şey iyilik,
Ötekinin yüz eli var el dünyadan; başka düşler boşuna.
açmaz, ondan! Hele bu dünyaya hiç
gelmeyene! Saki, gökler, denizlerce
Benim halimden haber dolgunum;
sorarsan, Yerleri yapmış, gökleri İçime sığmaz oldu
Bir çift sözüm var sana, kurmuşsun ama, coşkunluğum;
yürekten: Sensin bunca gönülleri Ak saçlarımla sarhoş
Sevginle gireceğim yakıp yıkan da. ettin beni,
toprağa, Ne kızıl dudakları, ne Kış ortasında bahar
Sevginle çıkacağım altın saçları bulutuyum!
topraktan. Altmışın süprüntüler
gibi kara toprağa. Dün gece şarap
Şu dünyada üç beş arıyordum şehirde;
günlük ömrün var, Dostum, olan olmuş, Soluk bir gül gördüm
Nedir bu dükkanlar, bu vahlanma boşuna; bir ocak önünde;
konaklar? Dünyayı kara zindan Dedim: Ne yaptın da
Ev mi dayanır, bu sel etme başına. yakıyorlar seni?
yatağına? Yaşamana bak, elinden Dedi: Bir kez güleyim
Bu rüzgarlı yerde mum tek gelen bu: dedim çimende.
mu yanar? Olacakları danışan var
mı sana? Bir yürek ki yanmaz,
Dün geldi: Nedir yürek denir mi ona?
aradığın? dedi bana: Sevgilim, ömrü derdim Sevmek haram,
Bensem, ne bakarsın o gibi bitmeyesi, yüreğinde ateş
yana bu yana? Bu sabah bütün olmayana.
Kendine gel de düşün, cömertliği üstündeydi. Bir gününü sevgisiz
içine iyi bak: Bir göz atıverdi bana geçirdinse, yazık:
Ben senim, sen ben; geçip giderken: En boş geçen günün o
aranıp durma boşuna! İyilik et denize at mı gündür, inan bana.
demek istedi?
Sabah doldu göklere Düşünce göklerinin baş
mavi mavi; Gül de şarab da bilene konağı sevgidir sevgi;
Doldur, ışık döker gibi, güzel gelir; Gençlik destanının baş
kaseyi! Sarhoş olmayan için yaprağı sevgidir sevgi;
Acı olmasına acıdır sarhoşluk nedir? Ey sevginin sırlarından
şarap: Cebi boş gönlü dolu habersiz yaşayanlar,
Ama gerçek acıdır olmayan kişi Bilin ki tüm varlığın
baş kaynağı sevgidir
demezler mi? Her şeyden geçmenin sevgi.
tadını ne bilir?
Adam olduysan hesap Barış istemiyorsa Felek,
ver kendine: Yapma diyorsun; işte savaş;
Getirdiğin ne? yapmamak elimde mi? İster serseri deyin bana,
Götüreceğin ne? Sen al demişin; nasıl ister ayyaş;
Şarap içersem ölürüm çekerim elimi? İşte şarap, duruyor
diyorsun: Hem yap hem yapma ortada, kıpkızıl;
İçsen de öleceksin, demek seninki bana İçmeyen taşa çalsın
içmesen de! İnsaf: Kadeh devrilir de başını, işte taş!
dolu kalır mı?
Camiye gittim, ama Şarabım, kasem,
Allah bilir niye: Bu dünya iki kapılı bir sevgilim, bir de çimen;
Ne namaz kılmaya, ne han, Bırak bana bunları, al
dua etmeye. Girdi mi dertlere düşer cenneti sen.
Eskiden bir kilim insan. Cehennemmiş, kuru laf
aşırmıştım camiden: Tanınmadan yaşamak bunlar:
O eskidi gittim yenisini en iyisi: Kim gitmiş cehenneme,
yürütmeye. Elinde olsa da hiç kim dönmüş cennetten?
doğmasan.
Kimi dinde imanda Çekmeyiz aşağılık
buldu yolu Kim görmüş o cenneti, dünyanın gamını;
Kimi akıl, bilim yolunu cehennemi? Özleriz gül rengi
tuttu. Kim gitmiş de getirmiş şarabın canını;
Derken ses geldi haberini? Şarap dünyanın kanı,
karanlıklardan: Kimselerin bilmediği dünya ise kanlımız:
Gafiller! Doğru yol ne bir dünya Niçin içmeyelim
odur, ne bu! Özlenmeye, kanlımızın kanını?
korkulmaya değer mi?
Her gece aklım dalar Seccadeye tapanlar eşek
gider engine. Ne mutlu adı sanı değil de nedirler?
Ağlarım, inciler dolar bilinmeyene; Küfelerle riya çamuru
eteğime. İpeklere, kürklere yüklenirler gezerler.
Sevdalıyım, şarap bürünmeyene; İşin kötüsü, din perdesi
dayanmıyor bana: Anka gibi iki dünyadan arkasında bunlar,
Kafam baş aşağı çevrik da geçip Müslüman geçinirken
bir tas mı ne! Bu viranede baykuşa gavurdan beterdirler.
dönmeyene.
Dünya ne verdi sana? Bu çürük temelli
Hep dert, hep dert! Yok olmamış varlık var kubbede neyiz ki biz?
Güzel canın da bir gün mı bir tek? Tasta delik arayan
elbet. Herşey bir gün, dağılıp karıncalar gibiyiz.
Toprağında yeşillikler gidecek. Ne korku, ne umut
bitmeden Öyleyse vara yoğa ne kapılarını bilen
Uzan yeşilliğe, gününü bakarsın? Şaşkın, gözü bağlı,
gün et. En iyisi yoku var, varı avanak öküzleriz.
yok bilmek.
Şarap sen benim günüm Yıkık bir saray bu
güneşimsin! Sevgili, bir başka dünya dedikleri;
Öyle bir dolsun ki güzelsin bugün; Gece ve gündüz
seninle içim. Ay gibisin, pırıl pırıl atlarının durak yeri;
Bir bildik görünce beni gülüşün. Yüz Cemşit' den arda
sokakta: Güzeller bayram kalmış bir dünya bu:
Ne o şarap nereye günleri süslenir: Yüz Behram kendinin
böyle? desin. Seninse bayramları sanmış bu gökleri.
süsler yüzün.
Ben ne camiye yararım, Gelip de eskiyenler,
ne hayvana! Öldük, dünyayı şaşkın yeni gelenler,
Bir başka hamur bırakıp gittik; Hepsi gider bugün
benimki, başka maya. Yüzlerce incimiz vardı yarın, birer birer;
Yoksul gavur, çirkin delinmedik. Kimselere kalmamış bu
orospu gibiyim: Sersemliği yüzünden eski dünya:
Ne din umrumda, ne bilgisizlerin Kimi gitti gider, kimi
cennet, ne dünya! Renk renk düşünceler geldi gider.
kaldı söylenmedik.
Bir kuş gördüm yüce Ölüp yok olma
Tus kalesinde, Kendimden geçtikçe korkuların saçma
Keykavus'un kafa tası gelirim kendime, Yoktan vara yükselen
pençesinde. Alçalırım çıktıkça dalda oldukça;
Sorup duruyor kafaya: yüksek yerlere. Sevgiye İsa gibi
Hani? Nerde? En garibi, içmeden dirilmişsin sen;
Adamların, davun sarhoşum da ben, Ölüm yok artık sana
dümbeleğin nerde? Ayılırım her kadehi dünya durdukça.
devirdikçe.
Şu testi de benim gibi Ben kendiliğimden var
biriydi; Ben içerim, ama değilim bu varlığımla;
O da bir güzele vurgun, sarhoşluk etmem: Kendim çıkmış değilim
dertliydi. Kadehten başka şeye el elbet bu karanlık yola;
Kim bilir, belki uzatmam. Bir başka varlıktan
boynundaki kulp da Şaraba taparmışım, gelmiş bendeki varlık:
Bir sevgilinin bem evet, taparım: Ben dediğin kim ola,
beyaz eliydi. Ama senin gibi nerde, ne zaman var
kendime tapmam. ola?
İnciyi isteyen dalgıç
olacak; Şeyh fahişeye demiş ki: Haksızlık etmekten
Varı yoğu dosta verip - Utanmaz kadın; sakın, hak yoluna gir;
dalacak. Her gün sarhoşsun, Yediğin ekmeği
Canı avucunda, nefesi onun bunun başkasına da yedir;
göğsünde: kucağındasın. Cana kıyma, kimsenin
Ayağı baş olacak, başı Doğru, demiş fahişe, sırtından geçinme,
ayak! ben öyleyim; ya sen? Seni cennete sokmak
Sen bakalım şu benden:
göründüğün adam Şarap getir!
Girme şu alçakların
mısın?
hizmetine:
Konma sinek gibi pislik Ben hangi şarapla
üstüne. Dün gece usul boylu sarhoş olursam olurum,
İki günde bir somun ye, sevgilim ve ben, Ateşe, puta, neye
ne olur! Bir kıyıda gül rengi taparsam taparım;
Yüreğinin kanını iç de şarap içerken; Herkes bir türlü görmek
boyun eğme. Sedefli bir kabuk açıldı istiyor beni
karşımızda; Ben kendimi ne türlü
Sabah müjdecisi yaparsam yaparım.
Bir taş bulamazsın ki
çıkıverdi içinden.
Doğu ovalarında
Küfretmesin bana da, Şarap küpü önüne
benim zamanıma da Dinle dinsizliğin arası serdik seccademizi;
Yüz adım yürü bak, bir bir tek soluk; Şarap yakutuyla adam
dertli insan görürsün: Düşle gerçeğin arası bir ettik kendimizi;
Bunalmış, otura kalmış tek soluk. Umudumuz,
yolun kenarında. Aldığın her soluğun meyhanede yeniden
değerini bil bulmak
Bütün yaşamak Camide, medresede
Güneş attı göğe sabah
macerası bir tek soluk. yiten günlerimizi.
kemendini:
Aydınlık padişahı atına
bindi. Bir put demiş ki Ben çimen Mısrının
İçin! için! diye bağırdı kendine tapana: Yusufuyum, dedi gül;
dört yana Bilir misin niçin Dilimden altın, yakut
Canım sabah şarabının taparsın bana? saçılır, dedi gül;
müezzini. Sen kendi güzelliğine Dedim: Senin Yusuf
vurgunsun: olduğun nerden belli?
Ben ayna tutar gibiyim Kana boyanmış
Bu kadeh bir bedendir,
sana. gömleğime bak, dedi
cana gebe!
gül
Bir yasemindir,
erguvana gebe! Biz aşka tapanlarız,
Hayır; yanlış; ne odur müslüman değil; Ne gündüz oturduk, ne
şarap ne bu: Cılız karıncalarız, gece uyuduk;
Bir sudur, bir su ki Süleyman değil; Dünyada Cem'in
yangına gebe! Biz eskiler giyen benzi kadehini aradık durduk.
soluklarız: Öğrenince dünyaları
Pazarda sırma satan yansıttığını,
Gökte bir öküz varmış,
bezirgan değil. Cem'in kadehini
adı Pervin;
yüreğimizde bulduk.
Bir öküz de altındaymış
yerin. Nerdesin? Sana baş
Sen asıl iki öküz kaldırmışım işte; Rintlerin yolunda
arasında Karanlık içindeyim, kendini unut;
Tepişmesine bak şu ışığın nerde? Namazın, orucun
eşeklerin! Cenneti ibadetle kökünü kurut;
kazanacaksam Öğütlerin iyisini
Senin ne cömertliğin Hayyam'dan işit:
Ne bilginler geldi, neler
kalır bu işde? Şarap iç,yol kesme,
buldular!
yoksulları tut.
Mumlar gibi dünyaya
ışık saldılar. Gerçek erenlere güzel
Hangisi yarıp geçti bu çirkin, hepsi bir; Bu ucsuz bucaksız
karanlığı? Sevenler için cennet, dünya içinde, bil ki,
Birer masal söyleyip cehennem, hepsi bir; Mutlu yaşamak iki türlü
uyuya kaldılar. Kendini veren ha ipekli insana vergi:
giymiş, ha çul; Biri iyinin kötünün
Yastığı ha pamuk aslını bilir,
Bir sır daha var,
olmuş ha diken, hepsi Öteki ne dünyayı bilir
çözdüklerimizden
bir. ne kendini.
başka!
Bir ışık daha var,
ışıklardan başka. Yıllar günler gibi geçti Şarap güllere çevirsin
Hiç bir yaptığınla gider; sabahımızı;
yetinme, geç öteye: Nerde o eski dertler, Çalalım yere şan şeref
Bir şey daha var bütün sevinçler? külahımızı;
yapıtlardan başka. Belaya aldırmaz aklı Nemize gerek bizim
olan: uzun dilekler,
Be da her şey gibi Uzun saçlar, çalgılar
Bir damla şarap ver Çin
geçer, der. sarsın havamızı.
senin olsun;
Bir yudumu bütün
dinlerden üstün. Dünyayı allar pullar Hayyam, şarap iç,
Söyle, ne var dünyada boyarlar gözünü; sarhoş olmak ne hoş,
şaraptan hoş? Aklı olan hor görür Sevgilin de varsa,
O acıya tatlılar feda süsünü püsünü. sarılmak ne hoş;
olsun. Kimler geldi gitti, Er geç sonu yokluk
kimler gelip gidecek: madem bu dünyanın,
Al gitmeden alacağını, Yok say kendini, bak
Biz gerçekten bir kukla
doyur gönlünü. var olmak ne hoş!
sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek usta,
kuklalar da biz. Şarap mimarıdır yıkık Hayyam, bak şu mavi
Oyuna çıkıyoruz birer, gönüllerin gök nasıl durulmuş;
ikişer ikişer; Süzülmüş, tertemiz canı Açmış çadırı, kesmiş
Bitti mi oyun, üzümlerin. dedikoduyu, susmuş.
sandıktayız hepimiz. Neden şer demişler bu Varlığın kadehinde,
hayırlı suya? çünkü, ezel sakisi
Siz bana bu şerden üç Bin Hayyam kabarcığı
Dünya üç beş bilgisizin
dört kase verin. belirtip yok etmiş.
elinde;
Onlarca her bilgi
kendilerinde. Aşk bir beladır, ama Bu dünya kimseye
Üzülme; eşek eşeği Tanrıdan gelme; kalmaz, bilesin;
beğenir: Halk neden karşı kor Er geç kuyusunu kazar
Hayır var sana "kötü" Tanrı emrine? herkesin.
demelerinde. Bize herşeyi yaptıran Tut ki Nuh kadar
kendi madem, yaşadın zor bela
Kulu sorguya çekmenin Sonunda yok olacak
Dedim: artık bilgiden
alemi ne? değil misin?
yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırına
ermişim az çok. Dert de neymiş? O mu Güneşi balçıkla
Derken aklım geldi bizi ağlatacak? sıvamak elimde değil;
başıma, bir de baktım: O mu sevinç Erdiğim sırları
Ömrüm gelip geçmiş, bayrağımızı yırtacak? söylemek elimde değil;
hiç bir şey bildiğim Gelin, atalım şunu Aklım düşüncenin derin
yok. gönül yurdundan: denizlerinden
Yoksa içimizde fitne Bir inci çıkardı ki
çıkartacak. delmek elimde değil.
Cennette huriler varmış,
kara gözlü;
İçkinin de ordaymış en Sensiz camide, Canım şarap, ne
güzeli. namazda işim ne? güzelsin billur kasende;
Desene biz çoktan Seninle buluşma yerim Aklı köstekleyen bir
cennetlik olmuşuz: meyhane. büyü var sende.
Bak, bir yanda şarap, Benim sevmem de Biraz içti mi insan açılır
bir yanda sevgili. böyle, yüce Tanrı: yüreği
İstersen kaldır at Döker ortaya nesi varsa
cehennemine. içinde.
Sen sofusun, hep
dinden dem vurursun;
Bana da sapık, dinsiz Hep bir çember, dolanıp Bu sarayın başı
der durursun. durduğumuz! göklerdeydi bir zaman;
Peki, ben ne Ne önümüz belli, ne Padişahlar girer çıkardı
görünüyorsam oyum: sonumuz. kapısından.
Ya sen? Ne Kim varsa bilen, çıksın Şimdi duvarında bir
görünüyorsan o musun? söylesin: kumru: Guguk, diyor.
Nerden geldik? Nereye Guguk, guguk, o şanlı
gidiyoruz? günlerin ardından.
Varlık yokluk derdini
aklından sil;
Bırak öteleri de kendini Bizi bizden alan şaraba Hayyam bu zamanda
bil. gönül verdik; vahlanıp durmak
Doldur şarabı, geniş bir Coşup taştık; yerden boşuna;
nefes al: kopup göklere erdik. Kendi derdine düşmek
Kaç nefes alacağın belli Tenden bedenden utanç verir insana.
değil. soyunuverdik sonunda İyisi mi şarap iç, çalgı
Topraktan gelmiştik, dinleyerek
yine toprağa girdik. Nerdeyse bir taş düşer
Bir elde kadeh, bir elde
senin de sofrana.
Kuran;
Bir helaldir işimiz, bir Tepemizde dönüp duran
haram. gökler Gören göze güzel,
Şu yarım yamalak Büyücünün fanusu çirkin hepsi bir;
dünyada gibidirler: Aşıklara cennet,
Ne tam kafiriz, ne tam Güneş bu fanus içinde cehennem, hepsi bir;
müslüman! lamba, Ermiş ha çul giymiş, ha
Biz de gelip geçen atlas;
görüntüler. Yün yastık, taş yastık,
Ey kör! Bu yer, bu gök,
seven başa hepsi bir.
bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu bunu da Bir rint gördüm, binmiş
gönlünü tut hoş! dünya denen kır ata; Kaderin elinde boynum
Şu durmadan kurulup Aldırmıyor dine, kıldan ince:
dağılan evrende islama, şeriata; Tüysüz kuşa dönerim
Bir nefestir alacağın, o Ne hak dinliyor, ne ecel gelince,
da boştur boş! hakikat, ne marifet: Yine de toprağımdan
Gelmiş mi böylesi testi yapın siz:
kahraman kainata? Dirilirim içine şarap
Leyla isteyen kişi
dökünce.
Mecnun olmalı;
Kendinden de, Kimi gizlenir,
dünyasından da kimselere görünmezsin; Yakınırım aynalar gibi
geçmeli. Kimi renk renk felekten;
Sevenlerin sofrasına dünyalarda görünür Bıkmaz alçakları
çağrılınca yüzün yükseltmekten.
Ben körüm, ben Kendi kendinle Gözyaşı dolu bir kadeh
dilsizim demeli. sevişmek bu seninki: oldu yüzüm,
Çünkü seyreden sen, Yüreğim kan dolu bir
seyredilen de sensin. desdi gerçekten.
Öldürmek de, yaşatmak
da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce Yüzümde pırıl pırıl Yüreğim, kimselerden
düzenleyen sensin. sevinç gördüğün gün, ihsan dileme;
Ben kötüyüm diyelim, Nice konakları Bu amansız felekten
kimde kabahat? yıkılmıştır gönlümün. aman dileme;
Beni böyle yaratan sen Dalgıçsan dal Bil ki, derman aradıkça
değil misin? gözlerimin denizine, artar derdin:
bak: Derdinle haldaş ol,
Dibinde mahzun bir derman dileme.
Ben kadehten çekmem
deniz kızı görürsün.
artık elimi;
Tutmam senin kitabını, Tanrı gülüşünle öfkeni
minberini. Seni kuru sofraların almış senin,
Sen kuru bir sofrasın, softası seni! Birinden cennet
ben yaş bir sapık: Seni cehenneme kömür yapmış, birinden
Cehennemde sen mi iyi olası seni! cehennem.
yanarsın, ben mi? Sen mi Hak' tan rahmet Sen cennetimsin benim,
dileyeceksin bana? ben senin uslu kulun:
Hakka akıl öğretmek Açılsın kapıları bana
Eşi dostu verdik birer
senin haddine mi? cennetimin!
birer toprağa;
Kiminden bir taş bile
kalmadı ortada. Önce kendine gel, sonra Ey canlar, şarapla
Sen, yorgun katır, hala meyhaneye; buldurun bana beni;
bu kalleş çöldesin: Kalender ol da gir Yakutlara çevirin
Sırtında bunca yük, kalenderhaneye. kehruba çehremi;
yürü bakalım hala. Bu yol kendini Şarapla yıkayın beni
yenmişlerin yoludur: öldüğüm zaman
Çiğsen başka bir yere Asmadan bir tabut
Gözüm, kör değilsen,
git eğlenmeye. içinde gömün beni.
bunca mezarı gör;
Dünyayı saran yalan
dolanları gör; Şarap içip güzel Feleğin çarkı
Krallar, padişahlar sevmek mi daha iyi, dönmeyecek madem
çürüyüp gitmiş: İki yüzlü softaları muradımca,
Ela gözlerine kurt dinlemek mi? Gökler ha yedi kat
dolanları gör! Sarhoşla aşık olmuş, ha sekiz, bana
cehenneme gidecekse, ne?
Kimselerin göreceği Ölüm bütün isteklerimi
Felek doğruyu eğriyi
yoktur cenneti. yok ettikten sonra
tartaydı,
Ha dağda kurt yemiş
Her işine güzel demek
beni, ha mezarda
kolaydı. En büyük söz Kuran
Böyle özü doğruluk bile karınca.
olaydı? Arada bir okunur
Evrenin özü doğruluk besmeleyle.
Hayyam, olsa olsa bir
olaydı? Kadehteyse öyle bir
çadır senin bedenin,
ayet var ki
Can sultanımızın bir
Okur insan her zaman,
Duman değil mi dünya süre oturması için;
her yerde.
mutfağında payın? Ecel hancısı bir başka
Öyleyse ha olmuşsun konak döşeyince
ha olmamışsın. Neylesem bu benim iç Sultan göçer gider,
Senin zorunsa kavgalarımla? viran olur çadırın senin.
sermayeden yememek: Pişmanlığım, kendime
Bekle, bekle de başkası düşmanlığımla?
Şarap içti mi, dilenci
yesin yarın. Sen bağışlasan da ben
sultanlaşır;
yerim kendimi:
Tilki çıkar deliğinden,
Neylesem bu yüzkaram,
Bayram geldi; işimiz aslanlaşır;
bu utancımla?
iştir bu aralık; Yaşlı başlı adam
Horoz kanı gibi şarap delikanlaşır;
bollaşır artık. Kalk sevinç dolduralım Delikanlı yaşca başca
Gel gelelim eşekler de garip gönüle olgunlaşır.
boş gezer şimdi: İçelim doğan güne karşı
Oruç gemi ağızlarından bülbülle
Günahlarım çok
çıkar, yazık! Yırtalım biz de gömleği
olmasına çoktur benim,
aşık gülle
Ama dinsizler gibi
Verelim çiçekler gibi
Hep arar dururdum, umutsuz değilim:
ömrü yele.
dünyaya geleli, Cennet cehennem
Alın yazısı, cenneti, umrumda değilse de
cehennemi. Aklı olan paraya değer Ötede hem şarap
Hocam kesti attı, vermez, olacak, hem de
sağlam bilgisiyle: Ama parasız dünya da sevgilim.
Alın yazısı, cennet çekilmez;
cehennem sende, dedi. Eli boş menekşe
Ey kara cübbeli, senin
boynunu büker,
gündüzün gece;
Gül altın kasede
Yarım somunun var Taş atma dünyayı
gülmezlik etmez.
mı? Bir ufak da evin? bilmek isteyenlere.
Kimselerin kulu kölesi Onlar Yaradanın sanatı
değil misin? Bir damla şarap Tus peşindeler:
Kimsenin sırtından saraylarına bedel, Senin aklın fikrin
geçindiğin de yok ya? Keykubad'ın abdest bozan şeylerde
Keyfine bak: en hoş Keykavus'un tahtından
dünyası olan sensin. güzel
Her gün tövbe eder
Sabaha karşı aşıkların
bozarız biz;
iniltisi
Bahar geldi; başka şey Şanı şerefi de boşarız
İki yüzlü softanın
istemem kafamda; biz;
ezanından güzel.
Hele akla hiç yer Kusur işlersek
vermem bahar ayıplamayın:
soframda; Bedenindeki et, kemik, Sarhoş doğduk, sarhoş
Şarap, seninleyim bu sinir kaldıkça, yaşarız biz.
mevsim, koru beni: Dünyadaki yerini bil,
Söğüt ağacı, sen de ser kendinden şaşma.
Şu sonsuz sayvanı
gölgeni altıma. Düşman Zaloğlu
donatan yıldızlar
Rüstem olsa ger
Akılların aklını
göğsünü,
Tanrı, "cennette şarap durdururlar;
Dostun Karun olsa
içeceksin" der; Sen aklından
iyilik altında kalma.
Aynı tanrı nasıl şarabı şaşmamaya bak ve bil
haram eder? ki
Hamza bir Arab'ın Yerin dibinden O tedbirli yıldızlar da
devesini öldürmüş: yıldızlara dek yoldan çıkarlar.
Şarabı yalnız ona haram Ermediğimiz sır
etmiş peygamber. kalmadı pek,
Derdin avucundan şarap
Her düğümü çözmüş
içmedikçe
insanoğlu;
Nerde yüreği tertemiz Bir yudum su içmiş
Ecel düğümünü var mı
uyanık insan? değilim gönlümce;
çözecek?
Nerde güzel düşünceler Kimsenin tuzuna da
ardında koşan? ekmek banmadım
Herkes kendi kafasının Sevgiyle Ciğerimi kebap edip
kulu kölesi: yuğrulmamışsa yüreğin yemedikçe.
Hangi Tanrının kulu, Tekkede, manastırda
nerde o kahraman? eremezsin.
Daha nice sürsün yalan
Bir kez gerçekten
dolanı ömrün;
sevdin mi dünyada
Kim için bu yerler Daha nice dert sunsun
Cennetin, cehennemin
gökler? Bizim için. sakisi ömrün;
üstündesin.
Biz görüş cevheriyiz Uzatma; kadehindeki
akıl gözünün son yudum gibi
Evren bir yüzük gibiyse Bu evren her gece ne Bırak dökülsün yere
çepeçevre gömlekler diker! kalanı ömrün.
İnsan, taşında bir nakış Kimini gelen, kimini
o yüzüğün. giden giyer. Her gün şarap
Her gün nice cümbüşüne dalanların
Yüce varlık bize bir sevinçlerle dolar dünya, da
beden verince Nice dertler toprağa Her gece mihrap
Sevmesini öğretti her karışır gider. önünde kalanların da
şeyden önce Islanmayanı yok,
Sonra şu delik deşik Şarap benlik kaygusu yağmur altında hepsi:
yüreğimize bırakmaz sende Bir uyanık var, ötekiler
Mana incileri sakladı Çözülmedik bir düğüm hep uykuda.
binlerce. kalmaz beyninde
İblis bir kadeh şarap Unutma, amansız
Niceleri geldi, neler içmiş olaydı, feleğin çarkındasın;
istediler; Secdeye yatardı Şarap iç, çünkü ateşten
Sonunda dünyayı Adem'in önünde bir dünyadasın;
bırakıp gittiler; Madem ki yerin önünde
Sen hiç gitmeyecek Biz hırkadan sonra sonunda toprak
gibisin, değil mi? küpe gelmişiz; Farzet ki üstünde değil
O gidenler de hep senin Kıpkızıl şarapla abdest altındasın.
gibiydiler. almışız.
Medresede Sevgiliyle sabah
Vakit geldi, dünya kaybettiğimiz ömrü içmedeyiz, saki;
yeşiller giyecek; Meyhanede aramaktır Biz Nasuh tövbesi
Ağaçlara Musa'nın eli işimiz. bilmeyiz, saki;
değecek, Yeter okuduğun Nuh
Kuru tohumlara İsa'nın Şarabı götürüp döksen hikayesi
nefesi; bir dağa Hemen dolsun huzur
Gözler açıp buluta Dağ sarhoş olur başlar kasemiz, saki.
çevrilecek. oynamağa.
Ben ne diye tövbe Madem aman vermiyor
Gerçek eren içinde kir edecekmişim ecel, saki,
tutmayandır; İçimi tertemiz eden Kadeh boş kalmasın,
Varlığını korkusuzca şaraba? aman gel, saki;
hiçe sayandır; Şu üç beş günlük
Bu topraklar üstünde en Ömür defterinden bir dünyada gam yemek
temiz kişi fal açtım gönlümce; Bizim gönlümüzce iş
Sağlığında toprak Halden anlar bir dost değil, saki.
kesilmiş olandır. gelip falı görünce:
Ne mutlu sana, dedi; Her sabah çiğle bezenir
Ey can, sana aklı niçin daha ne istersin: yüzü lalenin;
vermiş veren? Ay gibi bir sevgili, yıl Yeşillikte bükülür
Kendini bil, yolunu bul gibi bir gece. boynu menekşenin;
yitip gitmeden. Ama daha gönlümcedir
Baykuş gibi ne gezersin Bu gecenin son gece hali goncenin
viranelikte, olması da var: Çeker eteğini, derlenir
Yerin akdoğan gibi Emret, gül rengi şarabı için için.
sultanın emrindeyken? getirsinler.
Gafil, bir gittin mi bir Şarap sonsuz hayat
Onlar ki kurtulamaz daha gelmek yok: kaynağıdır, iç;
ikiyüzlülükten Altın değilsin ki gömüp Gençlik sevincinin
Canı ayırmaya kalkarlar çıkarsınlar. pınarıdır, iç;
bedenden; Gamı yakar eritir ateş
Horoz gibi tepemde Medreseden hayır yok, gibi,
testere olsa dinle beni; Sağlık sularından
Aklımın kafasını keser Vakıf lokması karartır şifalıdır, iç.
atarım ben. içini.
Git, bir yıkık yerde Açılmışken nasılsa
Bir yanarım Tanrı yoksulca yaşa: mutluluk gülün
özlemiye Musa gibi; Orası bir padişah eder Niçin elinde kadeh yok
Bir ölürüm murada seni. böyle bir gün?
ermeden Yahya gibi; Şarap iç, can
Yarı gökte kalırım hep Şarap iç, yıkansın, düşmanındır geçen
bir iğne yüzünden aydınlansın için; zaman:
Hep bir başka derdin Bu dünya, öbür dünya Bir daha bu fırsatı
terzisiyim İsa gibi. silinip gitsin! bulman ne mümkün?
Gel ömrün yele
Dert çekme boşuna, hep gitmeden tadına bak Gönül, bir düş madem
gül de yaşa; Cana can katan suyun, dünya gerçeği
Zulüm yolunda hakkı ıslak ateşisin. Ne dertlenir, alçaltırsın
bul da yaşa; kendini?
Sonu yokluk madem bu Kendiliğinden var Hoşgör kaderini,
dünyamızın olmuş sanma beni; gününü gün et:
Yok bil kendini, özgür Bu kanlı yola ben Yazılan senin için
ol da yaşa. sokmadım kendimi; bozulmaz ki.
Bir gerçek varlık beni
Ramazan ayı bu yıl da var etmiş olan; Sevenlerinden yer yok
geldi yine; Yoksa kimdim ben, ben garibe;
Vurdu bukağıyı aklın neredeydim, neydim ki. Derdine düşenlerle
bileğine; başım dertte;
Tanrım bu halka bir Dileğin Tanrı dileği Sarmışlar seni kum
gaflet ver de bari değil ki senin; bulutu gibi
Ramazanı Şevval Muradına ermeyi nasıl Gül yüzünden ışık mı
sansınlar bu sene. beklersin? düşer bize.
Doğru olan Tanrı' nın
Ey doğru yolun dilekleriyse Yoksula, yoksulluğa
yolcusu, çaresiz kalma; Yanlış demek senin yakın ettin beni;
Çıkma kendinden bütün dileklerin. Dertlere, gurbetlere
dışarı, serseri olma; alıştırdın beni;
Kendi içine sefer et Ehil insana canım feda Yakınların ancak ere bu
erenler gibi: olsun; mertebeye;
Sen görenlerdensin, Ayağı öpülse öperim Tanrım, ne hizmet
dünya seyrine dalma. onun. gördüm de kayırdın
Bir de git ehil beni?
Duru sudan daha olmayanla konuş:
temizdir benim sevgim; Cehennem ne imiş İnsanlık yaratılalı olgun
Sevgiyle bu oynayış da görmüş olursun. kişiler
hakkımdır benim; Bulduklarıyla yetinip
Halden hale girer Evren kırıntısı bu dert çekmediler
başkalarında sevgi: güzelim yıldızlar Birbirine girdi gözü
Neyse hep odur benim Gelir giderler, dünyayı doymayanlarsa:
sevgim ve sevgilim. bezer dururlar; Çok isteme kaderden
Göklerin eteğinde, başın derde girer.
Dünya padişahın, toprağın koynunda
kayserin, hakanın Doğdukça doğacak Kim yüreğini
olsun; daha neler neler var. uydurduysa aklına
Cehennem kötünün, Bir anını yitirmedi bu
cennet iyinin olsun; Bir nakıştır varlığımız dünyada;
Tesbih meleklerin senin çizdiğin, Ya Tanrı uğruna emek
olsun, temizlik Şaşılası neler nelerle verdi candan
Rızvan'ın: bezediğin; Ya rahatını aradı buldu
Sevgili bizim olsun, Kendimi düzeltmek şarapta.
canı canımız olsun. benim ne haddime:
Beni potadan böyle Ben şarabı eskimiş acı
Ey güzel, sen ki bana döken sensin. acı severim;
derdi derman edensin; En çok da ramazanda
Şimdi: "Çekil Her gün kalkıp cumaları içerim;
önümden" diye ferman meyhaneye Helal üzümünü ezdim
edersin; gitmedeyim; doldurdum küpe:
Senin yüzün canımın Kalenderlerle boş sözler Ne olur,içinceyedek
kıblesi olmuş bir kez; etmedeyim; ekşitme Tanrım.
Ne yapsın, kıble mi Senden bir şey
değiştirsin bu can gizlenemez nasıl olsa: Ben olmayınca bu
dersin? hoş gör de sana güller, bu serviler yok.
gönülden sesleneyim. Kızıl dudaklar, mis
Şarap iç adın silinip kokulu şaraplar yok.
gitmeden dünyadan; Gökleri yarıp darma Sabahlar, akşamlar,
Şarap kasveti, karanlığı dağın ettiğin gün, sevinçler tasalar yok.
giderir candan; Pırıl pırıl yıldızları Ben düşündükçe var
Güzellerin saçını çözüp kararttığın gün, dünya, ben yok o da
dağıtmaya bak Sen sorguya çekmeden yok.
Neylesin, netsin bu can, ben soracağım sana:
kıble mi değiştirsin? Ey Tanrı, hangi Aşk o yüce mimar,
günahım için beni beden evimi kurunca
Bizim şarap içmemiz ne öldürdün? Aşk dersini yazdırdı
keyfimizden, bana her dersten önce
Ne dine, edebe aykırı Canların canı dost, gel Sonra bir parça altın
gitmemizden; etme, dinle beni. koparıp yüreğimden
Bir an geçmek istiyoruz Küsme Feleğe, değmez, Air anahtar yaptı mana
kendimizden: yeme kendini; hazinelerine.
İçip içip sarhoş Çekil, otur gürültüsüz
olmamız bu yüzden. bir köşeye, Gök yaban gülleri
Seyret bu hengamede
olan biteni. döküyor eteğinden
Biliyorum varlığın, Bir çiçek yağmuruna
yokluğun dış yüzünü; tutuldu sanki çimen
Ne güzel gün! Hava ne
Yükselmenin de Gül şarap dolsun
sıcak, ne serin;
alçalmanın da kadehimin lalesine
Bir bulut, tozunu siliyor
içyüzünü; Mor buluttan yere
bahçenin;
Ne çıkar öte yanını da yaseminler düşerken.
Bülbül coşmuş,
bilsem feleğin: sesleniyor sarı güle:
Bezmişim bilgiden, Şarap iç şarap da Şarap iç, azlık çokluk
atmışım her türlüsünü yüzüne renk gelsin! silinsin kafandan
Kurtul yetmiş iki
Baharlar yazlar gider, milletin kaygusundan
Bu yolun hoş bir
kara kış gelir; Perhize kalkma sakın
yerinde durabilseydik;
Varlığın yaprakları dokunur diye şarap.
Ya da bu yolun ucunu
dürülür bir bir; Şarap ki bir dirhemi bin
görebilseydik:
Şarap iç, gam yeme; bir derde derman.
O umut da yok bu umut
bak ne demiş bilge: da;
Dünya dertleri zehir, hiç değilse Otlar gibi Can yoldaşı dostlar
şarap panzehir. kesilip yeniden çekildi gittiler
sürebilseydik. Ecel çiğnedi hepsini
Gülün yüzünde çiy birer birer
tanesi nevruzun ne hoş; Yan yana oturmuştuk
Vefasız dünya diye
Yeşillikte canı hayat sofrasına
yakınıp durma;
aydınlatan yüzün ne Bizden birkaç kadeh
Dünya elindeyken
hoş; önce sızdı gittiler.
tadını çıkarsana!
Geçmiş gitmiş gün Herkese vefalı olsaydı
üstüne ne söylesen boş: dünya Yokluk suyuyla ekilmiş
Bırak dünü, hoş et Sıra mı gelirdi senin tohumum benim
gönlünü, bak bugün ne yaşamana? Gam ateşiyle tutuşmuş
hoş. yanar yüreğim
Alındığım toprağa
Dostlar, bir gün,
Bilgisizliğimi sundum verilmeden önce
sözleşip bir yerde
durdum aleme; dünyanın serseri yelleri
birleşin;
Bir yoksulluk karanlığı önündeyim.
Oturup sofrasına dünya
çöktü gönlüme; cennetinin;
Utandım günahımdam, Saki doldururken Bu masmavi kubbenin
müslümanlığımdan:
Bundan böyle zünnar kadehleri cömertçe, kurulduğu gün
takacağım belime. İçin bir kadeh de zavallı Bu nur Cevza burcuna
Hayyam için! verildiği gün
Mumun başına
Bir su, bir damla
bağlanan alev gibi
suymuşuz, bele Daha nice büyük
Bağlandı yüreğime
düşmüşüz; göreceksin kendini?
senin aşk gülün.
Şehvet ateşiyle dışarı Hep varlık yokluk mu
savrulmuşuz; düşündürecek seni?
Yarın yel savuracak Şarap için şarap: Bu Seher yeli eser yırtar
toprağımızı: ölüm yolculuğunda eteğini gülün
İçelim, hoş geçsin üç Bulamazsın sarhoş Güle baktıkça çırpınır
nefeslik ömrümüz. uykulardan iyisini. yüreği bülbülün
Sen şarap içmene bak,
çünkü nice gül yüzler
Bahtımın kökü yeşerip Hayyam, günahım var
Kopup dallarından
dal budak da verse diye tasalanma,
toprak olmadalar her
Eğretidir bu ömür diye Bunun için dertlere
gün.
giydiğin elbise; düşmek boşuna.
Mıhlar gevşek bir Günah olacak ki Tanrı
gölgeliktir beden çadır, bağışlasın: Mezarda yatanların toz
Pek dayanma sakın ne Rahmet neye yarar toprak her biri
kadar sağlam da günah olmayınca. Zerre zerre dağılıp
görünse. gitmiş bedenleri
Ne şarap ki bir içen
Gün doğarken sabah
sızmış mahşeredek
Ben de geçtim gittim bu horozları niçin
İşten güçten habersizler
zulüm yurdundan, Acı acı bağrışırlar, bilir
yıllardan beri.
Elimde yelden başka bir misin?
şey kalmadan; Tan yerini gösterip
Ama var mı, ölümüme derler ki sana: Bu yıldızlı gökler ne
sevinip de Bir gecen geçti gidiyor; zaman başladı
Ecelin şaşmaz sen nerdesin? dönmeye?
tuzağından kurtulan? Ne zaman yıkılıp
gidecek bu güzelim
Ay yırttı kara
kubbe?
Orucumu yiyorsam giysilerini;
Aklın yollarıyla ölçüp
ramazanda Kalk, tam zamanıdır,
biçemezsin bunu sen
Mübarek aydan doldur şarap kaseni.
Mantıkların, kıyasların
habersizim sanma: Keyfine bak, çünkü bu
Çileden gece oluyor da ay, sonsuz yıllarca, sökmez senin bu işde.
gündüzüm Mezarda upuzun yatar
Sahura kalkıyorum gün görecek seni.
Bin bir tuzak kurarsın
ortasında.
yolum üstüne
Saki yüzün Cemşid'in Adım atma yakalarım
Yılan gibi taşa girsen kadehinden güzel; dersin bir de
de, Saki, Uğrunda ölmek sonsuz Bir zerre var mı
Sızar ecelin suyu bulur yaşamaktan güzel; dünyada yönetmediğin
seni; Işık saçıyor ayağını Neden asi dersin kendi
Bu dünya toprak, Saki, bastığın toprak, yürüttüğüne?
türkü söyle; Bir zerresi yüz binlerce
Bu soluk bir yel, şarap güneşten güzel.
Bu dünya sırrını
ver, Saki.
söylemez kimseye;
Tertemiz geldik Bİn Mahmud' u bin
Gönül Bijen'i kuyu gibi yokluktan kirlendik; Ayaz' ı serdi yere;
gam zindanında; Sevinçle geldik Şarap iç, dünyaya
Akıl Sührab'ı ölmüş dünyaya, dertlenik. gelinmez iki kez:
derdinin sayvanında; Ağladık, sızladık, Bir kez giden bir daha
Dünya Siyavuş'unun yandık, yakındık: gelmez geriye.
öcünü almak için Yele verdik ömrü, toz
Gam, Rüstem'in Turan olup gittik.
Bu dünyaya gelip
gibi gönlünü talanda.
gitmemizin kazancı
Dostunu erkekçe seven nerde?
Ey yanağı ağustos kişi Ömrümüzün umut
gülünü bastıran; Pervane gibi özler ateşi: ipliği ne oldu, nerde?
Ey yüzü Çin güzellerini Sevip de yanmaktan Bu feleğin çemberinde
kıskandıran; kaçanların nice temiz canlar
Bakışı Babilşahını Masal anlatmaktır Yandı kül oldular, hani
büyüde yenip bütün işi. dumanları, nerde?
Elinde at, fil, ruh, ferz,
baydak bırakmayan.
Bahar geldi mi başka Bilmem, Tanrım, beni
şey dinler miyim; yaratırken neydi
Elimde olsa dünyayı Hele aklın defterini niyetin,
küçümserdim; hemen dürerim. Bana cenneti mi,
İyisine de kötüsüne de Şarap, sığınağım sensin cehennemi mi nasip
yuh çekerdim; bahar günü, ettin;
Daha doğrusu bu Söğüt ağacı, senin de Bir kadeh, bir güzel, bir
aşağılık yere gölgendeyim. çalgı bir de yeşil çimen
Ne gelirdim, ne Bunlar benim olsun,
yaşardım, ne ölürdüm. veresiye cennet de
Seni aramaktan
senin.
dünyanın başı dertte;
Şarap iç, bire birdir Zengine de göründüğün
derde tasaya; yok, fakire de; Feleğin atı eğerlenip
Ne bu dünya kalır, ne Sen konuşursun da biz dizginlediği gün
öteki dünya. sağır mıyız yoksa, Göklerin yıldızlarla
Ne serin ateştir o, ne Hep kör müyüz, sen donatıldığı gün
can dolu su: varsın da görünürde. Bize bu nasibi verdi
Çabuk ol, bulup kader divanı
içemezsin mezarda. Biz yoktuk kusur
Ey dörtle yedinin
paylarımız dağıldığı
doğurduğu insan,
gün.
Felek, delik deşik Dörtle yedidir seni
ediyorsun yüreğimi; dertlere salan.
Yırtıyorsun ikide bir Boşuna mı şarap iç Oruç tutup namaz
sevinç gömleğimi, diyorum sana: kılmağa kalktım
Esen yelleri ateş Bir gittin mi bir gelme geçende
ediyorsun bana; yok, inan. Dedim belki öyle
Çamura çeviriyorsun ererim dileklerime
içeceğimi. Yazık ki bir kuru yelle
Tanrım, hayır şer
bozuldu abdestim
kaygısndan kurtar beni;
Bir damla şarapla da
Haram, acı, kötü derler Kendimden geçir,
orucum gitti güme.
canım şaraba: seninle doldur içimi
Oysa ne hoş şey, hele Aklım ayıramıyor iyiy
bir güzel sunarsa; kötüden Bak, Saki, yüreğim
İçin bakın; hem Sarhoş et bari ne kötü arındı bütün
doğrusunu isterseni, kalsın, ne iyi. kaygılardan
Haram dedikleri her şey Gitti o kükreyen
hoş galiba! aslanlar, bomboş şimdi
Medresenin sözü vardır,
orman
tekkenin hali,
Gece yıldız saçarken
Dedim ben artık kızıl Sözden, halden öteye
göklerin şarap kasesi
şarabı içmem; gider aşkın yolu.
Benim kadeh boş
Üzümün kanıymışbu, Müftünün, vaizin en
günümü gün edeceğim
ben kan dökmek iyisini getirsen
istemem. Aşkın mahkemesinde zaman.
Gün görmüş aklım tutulur dili.
şaşırdı: Sahi mi? dedi;
Senden benden önce
Yok canım, şaka, ben
Gerçek aydınlığa erince kadın erkek niceleri
nasıl içmem!
can gözüm, Şenlendirip süslediler
İki dünyayı birden dünya denen yeri
Sen bu dünyanın silinmiş gördüm. Senin tenin de toprağa
sırlarına eremezsin; Eriyip gittim sanki karışacak yarın
Erenlerin dilini de engin denizlerde: Senden beslenecek nice
söktüremezsin; Ter olup çıktı, denize insan bedenleri.
İyisi mi iç şarabı, döndü gönlüm.
cennet et bu dünyayı:
Gönlünü hoş tut, sonu
Öbür cennette ya girer,
Gönül dedi: Ben neyim gelmez kaygıların
ya giremezsin.
ki, bir damla sadece; Gök kubbede çatışması
Ben nerde, görmediğim bitmez yıldızların
Bulut geldi; lalede bir koca deniz nerde! Senin toprağa karışacak
renk bir renk! Böyle diyen gönül bedenlerinse
Şimdi kızıl şarap denize kavuşunca Tuğla olacak sarayına
içmemiz gerek. Baktı kendinden başka başkalarının.
Şu seyrettiğin serin şey yok görünürde.
yeşillikler
Tanrı evrenin canı,
Yarın senin toprağında
Can o güzel yüzüne evrense tek bir beden
bitecek.
vurgun, neyleyim; Melekler bu bedenin
Gönül tatlı diline duyuları hep birden
İki batman şarap, bir tutkun, neyleyim; Yerde gökte canlı,
buğday ekmeği; Can da, gönül de sır cansız ne varsa birer
Bir koyun budu, bir de incileriyle dolu: uzuv:
ay yüzlü sevgili; Ama dile kilit Budur Tanrı birliği,
Daha ne istenir bilmem vurmuşsun, neyleyim. boştur başka her
şu dünyada: söylenen
Padişah daha iyisini
En doğrusu, dosta
bulabilir mi?
düşmana iyilik etmen; Kader defterimi
İyilik seven kötülük yeniden yazabilseydim
Dünyaları değişmem edemez zaten. Kendime gönlümce bir
kızıl şaraba; Dostuna kötülük ettin hayat seçerdim;
ay da ondan sönük; mi düşmanın olur: Bütün dertleri siler
çoban yıldızı da. Düşmanınsa dostun atardım dünyamızdan
Şarap satanların aklına olur iyilik edersen. Sevinçten göklere
şaşarım: uçardı düşüncelerim.
Ondan iyi ne var
O kızıl yakutun madeni,
alınacak dünyada?
başka maden; Şu senin benim
O eşsiz incinin sedefi, dediğimiz toprak
İnsan son nefese hazır başka sedef; neyimizdir
gerekmiş: Aklın buldukları Birkaç günlük
Nasıl ölürse öyle kuruntu, dedi kodu: cennetimiz
dirilecekmiş. Bizim aşk efsanemizin cehennemizdir
Biz her an şarap ve dili, başka dil. Bugün su içtiğin şu testi
sevgiliyleyiz: toprak olunca
Böylece dirilirsek Mezarına atılır belki bir
Meyhanede abdest
işimiz iş. gün, kim bilir.
şarapla alınır ancak;
Mümkün mü kara
Biz de çocuktuk, bir yazıyı aka çevirmek? İki günde bir somun
şeyler öğrendik; Perdemiz öyleysine geçiyorsa eline
Bildiklerimizle yırtılmış ki bizim, Soğuk suyu da olursa
övündük, eğlendik. Onarılmaz artık ne bir kırık testide
Şu oldu, bu oldu da ne kadar yamasak. Niçin kendinden
oldu sonra? kötüsüne kul olur insan,
Bir bulut gibi geldik, Ne diye girer kendi
Hem sana el
yel gibi geçtik. gibisinin hizmetine?
değdirmeğe elim
varmaz,
Hayyam bilgelik Hem sensiz aldığım Bu varlık denizi nerden
çadırları dokudu; nefes, nefes olmaz: gelmiş bilen yok;
Sonra dert potasında Bir garip dert bu, Öyle bir inci ki bu
yandı kül oldu. kimseye de açılmaz: büyük sır delen yok;
Bir pula satıldı kader Bir zehir zakkum ki Herkes aklına eseni
çarşısında, tadına da doyulmaz. söylemiş durmuş,
Ölüm celladı geldi, İşin kaynağına giden
boynunu vurdu. yolu bulan yok.
Sır saklamasını bilirsen
Hayyam söyler
Dostum, gel yarına İnsanoğlu nedir, ne Oğul, dünyamızı
kanmayalım biz; yapar, ne eder: aydınlatan şarabı sun;
Günümüzü gün edelim Dert çamuruyla Sevinç gülümüze ay
ikimiz. yuğrulup gelir dünyaya ışığı gibi vursun;
Yarın çekip gettik mi şu Yer içer, karın doyurur Sular gibi akar gider
konaktan ve çeker gider. gençliğin ateşi,
Yedi bin yıl önce Bir uykudur o senin
gidenlerleyiz. uyanık mutluluğun.
Putların, Kabenin
istediği: Kölelik;
Ömrümüzden bir gün Çanların, ezanın Dilerim ölünce şarapla
daha geldi geçti; dilediği: Kölelik; yıkanayım
Derede akan su, ovada Mihraptı, kiliseydi, Şarap şiirleriyle
esen yel gibi. tespihti, salipti talkınlanayım
İki gün var ki dünyada, Nedir hepsinin Mahşer günü arayan
bence ha var ha yok: özlediği? Kölelik. olursa beni
Daha gelmemiş gün bir, Meyhanenin önündeki
geçmiş gün iki. topraktayım.
Benim canım hep
şarabın izindedir,
Tanrı, ışığıyla doldu Kulağım ney ve rubap Senden benden önce de
can gözüme; sesindedir. vardı bu gün bu gece
Bu dünyadan o Toprağımdan desti Felek dönüp
dünyadan bana ne! yaparlarsa benim durmadaydı hep bu
Gönlüm ter gibi çıkıp O desti şarap gördüğünce
bedenimden doldurulmak içindir. Usulca bas toptağa,
Karıştı varlığın çünkü bastığın yer
denizlerine. Bir güzelin
Sen nesin, varlık nedir,
gözbebeğiydi beş on yıl
nerden bileceksin?
önce.
Gönül, her an Dünyan esen yel üstüne
sevdiğinin kapısında ol; kurulmuş senin.
Her istediğini onda ara, İki yokluk arasında bir Yaşamanı akla
onda bul. varlık seninki: uydurman gerekir,
Aşk tavlasında hileye Hiçlik ne varsa Ama bilmezsin akla
kaçma kalleşçe: çevrende, sen de bir uygun olan nedir;
Koy canını ortaya, hiçsin. Bereket eli çabuktur
soyulursan soyul. Zaman Usta'nın,
Başına vura vura sana
Gül yanaklı sevgiliyi
da öğretir.
Sarhoş oldum mu aklım saramaz insan
azalır; Yüreğine diken
Ayıldım mı sevincim batmadan, vurulmadan. Gül mevsimi
dağılır. Kim bir güzelin saçına çimendeyiz su kıyısında
Ne sarhoş, ne ayık bir dokunabilmiş Birkaç nur yüzlü güzel
hal var ya? Tarak gibi diş diş, didik de var aramızda
En güzeli öyle didik olmadan? Şarap sun çünkü sabah
yaşamaktır. erken içenlere
Ne mescit gerekir ne
Kadeh bir bedendir,
kilise dünyada.
içinde can var can;
Candır kadehin
bedeninde camlaşan. Tanrı gönlünce yaratır
Donmuş sudan ateş da her şeyi
süzülür sanki: Neden ölüme mahkum
Erimiş yakut, gönül eder hepsini?
sırçasından Yaptığı güzelse neden
kırar atar
Çirkinse suçu kim kime
Kul olup o güzele
yüklemeli?
birden,
Koptuk her bağdan, her
tövbeden: Ezel avcısı bir yem
Herkes koyu müslüman koydu oltasına
döner Bir canlı avladı Adem
Biz putperest döndük dedi adına
Kabeden. İyi kötü ne varsa yapan
kendisiyken
Tutar suçu yükler
Meyhanede kendini
kendinden başkasına.
bilenler bulunur;
Bilmeyeni ayırmak da
kolay olur. Bu dünyada nedir
Yıkılsın bilgisizlik payıma düşen, hiç
yuvası medrese: Nedir ömrümün kazancı
Ordan kendini bilip de felekten, hiç
çıkan hiç yoktur. Bir sevinç mumuyum
sönüversem hiçim
Bir kadehim kırılsam ne
Uğrunda dertlere
kalır benden hiç.
düştüğüm sevgili
Bir başkasına tutulmuş,
o da dertli; O yakut dudakları kızıl
Derdimin dermanı kızıl yanan nerde?
kendi derdinde: O güzelim kokusu cana
Hekim hasta olunca can katan nerde?
kime gitmeli? Müslümanlara şarap
haram edilmiştir derler
İçmene bak, haram
Gece, gül bahçesinde,
işlemeyen müslüman
araken seni,
nerde?
Gülden gelen kokun
sarhoş etti beni;
Seni anlatmaya Bu dünyaya kendi
başlayınca güle isteğimle gelmedim
Baktım kuşlar da ben;
dinliyor hikayemi. Şaşkınlıktan başka
şeyim artmadı
yaşarken.
Güçlü olduğuna
Kendi isteğimle de
inandırdın beni;
gidiyor değilim şimdi,
Bol bol da verdin bana
Niye geldik kaldık, niye
vereceklerini.
gidiyoruz bilmeden.
Yüz yıl günah işleyip
bilmek isterim:
Günahlar mı sonsuz, Sonsuz çemberinde bu
senin rahmetin mi? dipsiz evrenin
Gönül hoşluğuyla iç,
geçmeden devrin
Hem aklın mutluluk
Ecel şarabın sunulunca
peşinde senin,
da ah etme:
Hem söylerim, söylerim
Sıran gelince içmezlik
dinlemezsin;
edemezsin.
Aldığın her nefesin
kadrini bil
Ot değilsin ki İç, şarap iç, Mahmut
kesildikçe bitesin. olmak budur;
Çalgı dinle, Davut
olmak budur;
Geçmişi, geleceği
düşünme
Gününü gün et,
yaşamak budur.

Bu ömür kervanı bir


tuhaf gelir gider
Kazancın, yaşamasını
bildiğin günler;
Saki, bırak şu yarını
düşünenleri
Geçti gidiyor gece,
geçmeden şarap ver.

Kimileri laf dünyasında


şişinip durmuş;
Kimi güzel ardında
koşturmuş;
Perdeler inince anlar
her biri, ey Gerçek,
Senden ne uzak, ne
uzak yollara vurmuş.

Gönlünce de dönse, bu
dünyanın sonu ne?
Okunup bitse de ömür
destanının, sonu ne?
Yüz yıl dilediğince
yaşadın diyelim,
Bir yüz yıl daha
yaşasaydın, donu ne?

Bulut geçti, göz yaşları


kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez
mi böyle günde?
Bugün bu çimen bizim,
yarın kim bilir kim
Gezecek bizim toprağın
yeşilliğinde.
HAYYAM'dan Ben
istedim de mi böyle
oldum? Kendiliğimden
mi girdim bu kanlı
yola? Neden bu yolda
kosup duruyorum? Bir
gerçek var beni doğuran
bir gerçek benim
dışimda, ben neyim,
nereliym ki kalkıp
geleyim.
YORUM: Hayyamın
döneminde akıl dışı bir
çok hurafe ve boş
inançlar, toplum
düşünceside hakim
şeylerdir. Bu
düşüncelere karşı aklın
üstün olduğunu,
belirleyici olanın bilim
ve aklın ön pilanda
olması gerektiğini
anlamıştır. Vahi yolu
değil akıl yolunu
seçmiştir. Diğerindeki
böşluklara rubailerle
saldırmıştır.
Acayıplikleri gözler
önüne sermiştir. Şarabı
ön pilanda tutması,
cennette şarap
irmaklarından hem
Kuran'da hem de
Tevrat'ta bahsedildiği
halde kendi yaşadığı
toplumda günah
sayılması, çelişkisini de
bol bol kullanmıştır.
"Bir gerçek var, benim
dışımda beni doğuran "
dediği de işte
budur.Devamını Gör
c

You might also like