You are on page 1of 1

Remel: feilâtün feilâtün feilâtün feilün HÂN-I YAĞMA

Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı Hezec: Mefâilün mefâilün mefâilün mefâilün
Garâzım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı Bu sofracık, efendiler, -ki iltikâma muntazır
Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver Huzurunuzda titriyor -şu milletin hayâtıdır;
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır!
Perde çek çehreme hicrân günü ey kanlı sirîşk Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde
Kimse yok çizgine girdâb-ı belâdan gayrı Efendiler, pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge Yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kim bilir?
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı Şu nâdi-i niam, bakın kudûmunuzla müftehir;
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir!...
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Koymadı hiç imâret bu binâdan gayrı Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âheylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sadâdan gayrı Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta, sây:
Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray;
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Bütün sizin, bütün sizin hazır hazır, kolay kolay...
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar,
Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikamı var.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Bu sofra iltifatınızdan işte âb ü tab umar.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar? Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı! Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Verir zavallı memleket, verir ne varsa; mâlini,
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini,
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Bütün ferâğ-ı hâlini, olanca şevk-i balini...
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini...
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak!
Mehmet Akif Ersoy Yarın, bakarsınız, söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,
KEKEMEYLE PEPEME Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yaşlı bir aşığı gördüm bu sabah erkenden Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Genç ma’şûkuna laflar ile şöyle derken: Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
“Se senin saçların akşam ka karanlık doluyor Tevfik Fikret
Yü yüzün gördüğüm anda gügü gündüz oluyor BAHAR-I TERANEDAR
Titi tiryâkisi olsam bu ba ballı dudağın Hezec: Mefâilün mefâilün
Sasa sabrım yoyo yok bak yüreğim darmadağın…” Saba eser gusûn-ı ter
Keserek genç aradan şöyle atıldı birden: Ki, mürg-i aşka lânedir
“Nini niçin tata taklit ediyorsun beni sen Fısıldaşır sükût eder...
Di dilersen vurayım bir yuyu yumruk yüzüne Bu bir güzel terânedir.
Düdü düşsün bebe beynin aa ağzın içine!”
Yaşlı mahcup olarak baktı yere geldi dile: Akar çağıl çağıl o su
“Vava vallahi bi billahi anamdan böyle Ki bağlara revânedir;
Dodo doğdum yaşadım geldi yaşım yetmiş üçe Meler başında bir kuzu
Tata talih beni etmiş tu tutuk gör işte Bu bir güzel terânedir.
Dedi oğlan: “Şü şükürler yüce Allahıma kim Çoban kaval çalar anın
Bebe ben de düdü dünyaya la lal gelmimişim; Hayatı şârirânedir;
Bebe ben de baba bak sen gibiyim bir kekeme, Güler perisi tarlanın...
Sese sen de baba bak ben gibisin bir pepeme.” Bu bir güzel terânedir.
Kââni-yi Şîrâzî, Çev. Kadir Turgut Tevfik Fikret

You might also like