You are on page 1of 4

SON NEFESİMLE HASBİHAL

Sen vermiş iken aldın elimden yine bir bir…


Ahfâdımın en son doğacak ferdine benden Ya Rabb, nerede kaldı o evvelki mefâhir?..
Bir tuhfe-i iman götür, ey son nefesim, sen.
Etmiş gibi medlûl u müsemmasını gaib,
Vicdânı düşündükçe o gam-hânede bî-kes, Karşımda vatan lâfzı durur hâsır ü hâib.
Olsun eb u ecdâdımın ervâhına ma´kes.
Gurbetgeh-i nisyâna sürülmekte diyârım,
Meyyâl-zevâl olsa da tarihim ufuklar Yoktur demek artık ne diyârım, ne mezârım…
Geçmişlerin eyyâm-ı girizânını saklar.
Yıksın dilerim arşını ümmetlerin âhı,
Evladımı ecdâdıma bi-gâne görürsem, Sen adni bize dûzah-i ye´s ettin ilâhî!..
Rûhum ebediyyette kalır ebkem-i mâtem; ***
Nevmîd-i vakâyi, sürünen aczime lânet!..
Olsun geçen âsâr ile meşgul ve mukayyed;
Eyyâm-ı musîbet geçecektir yine elbet
Mâzî yaşasın yâd-ı yetiminde müebbed.
Ümmîdime îmânım olur şehper-i pervâz;
Bî-nâm u nişân olsa da hep dâr u diyârım;
Bin tövbe eğer ye´s ile oldumsa nagamsâz!..
Üstünde onun kalmasa da mehd u mezârım,

Mızrâb-ı beyânımdaki elhân-ı merâret,


Ey son nefesim, olmadan Allah´a mülâzım,
Bir hastanın evhâmına etmekte işaret
En son doğacak oğluma sen söyle ki dâim

Tevkif-i sabah eyleyemez nâ-mütenâhî,


Ruhum gibi hasret-zede, mâtem-zede, mahzûn,
Varsın yürüsün bir gecenin ceyş-i siyâhı!...
Hissen vatan-ı zâyiâmın zâiri olsun;

Efrâda fenâ olsa da âlemde mukadder,


Tarihimizin tûde-i itlâlini her gün
Milletleri öldürmeyecek hâlık-ı ekber;
Tekrîm ile, ta´zîm ile, te´lîh ile öpsün!..
*** Sarsılmayan imânıma mev´üd olan âti,
Daldım yine, bak, şimdi o hicrânlı hayâle; Canlandırır elbette bu enkaz-ı hayatı.
Gelsin vatan-ı der-bederim yâd-ı melâle.
Rûhum benim oldukça bu imânla berâber,
Üç yüz sene… Dört yüz sene… Beş yüz sene
Bin hâtıra her zerre-i hâkinde hırâmân; bekler.
–Her hâtıra nîşân-ı perîşânıma giryan–
SÜLEYMAN NAZİF
Üç kıt´ada yüz beldeye… Bin beldeye sâhib (Eylül 1920, Malta Geceleri)
Bir memleketim vardı… Sen ey Rabb-i mesâib,
SON NEFESİMLE HASBİHAL
Ahfâdımın en son doğacak ferdine benden
Bir tuhfe-i iman götür, ey son nefesim, sen.
(Ey son nefesim, torunlarımın en son doğacak olan ferdine benden bir iman hediyesi
götür!)
Vicdânı düşündükçe o gam-hânede bî-kes,
Olsun eb u ecdâdımın ervâhına ma´kes.
(O gamlı/dertli yerde kimsesiz bir şekilde vicdanı düşündükçe -benim bu hediyem-
atalarımın ruhlarına bir yansıma yeri olsun.)
Meyyâl-zevâl olsa da tarihim ufuklar
Geçmişlerin eyyâm-ı girizânını saklar.
(Benim tarihim yok olmaya yüz tutsa bile ufuklar, geçmiş -zaferlerin- kaçan/firar eden
günlerini saklar.)
Evladımı ecdâdıma bi-gâne görürsem,
Rûhum ebediyyette kalır ebkem-i mâtem;
(Evladımı atalarıma yabancı/ilgisiz görürsem ruhum, sonsuz âlemde üzüntüden dilsiz
kalır.)
Olsun geçen âsâr ile meşgul ü mukayyed;
Mâzî yaşasın yâd-ı yetiminde müebbed.
(-Çocuğum- geçmiş yüzyılların başarılarıyla meşgul olup bu başarılara ilgi duysun.
Böylece geçmiş, onun yetim/kimsesiz kalmış gönlünde sonsuza kadar yaşasın.)
Bî-nâm u nişân olsa da hep dâr u diyârım;
Üstünde onun kalmasa da mehd u mezârım,
Ey son nefesim, olmadan Allah´a mülâzım,
En son doğacak oğluma sen söyle ki dâim
Ruhum gibi hasret-zede, mâtem-zede, mahzûn,
Hissen vatan-ı zâyiâmın zâiri olsun;
Tarihimizin tûde-i itlâlini her gün
Tekrîm ile, ta´zîm ile, te´lîh ile öpsün!..
(Ey son nefesim; bütün vatanımın adı sanı kalmamış olsa da vatanımın üstünde beşiğim
ve mezarım kalmasa da Allah’a yakın olmadan -ölmeden- en son doğacak oğluma sen devamlı
şunu söyle: O; ruhum gibi hasretle, yasla, hüzünle dolu ve elden gitmiş vatanımın ziyaretçisi
olsun. Tarihimizin yığınla kan dökülen topraklarını -şehitlerini- yücelterek, saygıyla,
kutsayarak öpsün!)
Daldım yine, bak, şimdi o hicrânlı hayâle;
Gelsin vatan-ı der-bederim yâd-ı melâle.
(Bak, yine şimdi o ayrılık acısının hayaline daldım. Perişan vatanım, hüzünlü aklıma
gelsin.)
Bin hâtıra her zerre-i hâkinde hırâmân;
–Her hâtıra nîşân-ı perîşânıma giryan–
(Toprağının her zerresinde bin hatıra yürüyor. Her hatıra, benim perişan hâlime ağlıyor.)
Üç kıt´ada yüz beldeye… Bin beldeye sâhib
Bir memleketim vardı… Sen ey Rabb-i mesâib,
Sen vermiş iken aldın elimden yine bir bir…
Ya Rabb, nerede kaldı o evvelki mefâhir?..
(Üç kıtada yüz beldeye, bin beldeye sahip bir memleketim vardı. Sen, ey zorlukların
Rabbi; bunları sen vermişken yine bir bir elimden aldın. O önceki övünülecek/iftihar edilecek
zaferler/topraklar nerede kaldı?)
Etmiş gibi medlûl u müsemmasını gaib,
Karşımda vatan lâfzı durur hâsır ü hâib.
(Karşımda manasını ve ismini kaybetmiş gibi yorulmuş ve kederli vatan durur.)
Gurbetgeh-i nisyâna sürülmekte diyârım,
Yoktur demek artık ne diyârım, ne mezârım…
(Vatanım unutulan, gaflet içindeki gurbete sürülmektedir. Demek artık ne vatanım ne
mezarım vardır.)
Yıksın dilerim arşını ümmetlerin âhı,
Sen adni bize dûzah-i ye´s ettin ilâhî!..
(Dilerim ümmetlerin âhı arşını yıksın. Ey Allah’ım, sen cenneti -vatanı- bize umutsuzluk
cehennemi ettin!)
Nevmîd-i vakâyi, sürünen aczime lânet!..
Eyyâm-ı musîbet geçecektir yine elbet
(Umutsuz olaylar karşısında sürüklenen acizliğime lanet olsun! Bu felaket dolu günler
elbet yine geçecektir.)
Ümmîdime îmânım olur şehper-i pervâz;
Bin tövbe eğer ye´s ile oldumsa nagamsâz!..
(Eğer ümitsizlik türküleri söylediysem tövbe ederim. İmanım, beni ümitlerime uçuracak
kanadım olur.)
Mızrâb-ı beyânımdaki elhân-ı merâret,
Bir hastanın evhâmına etmekte işaret
(Sözümdeki acı dolu nağmeler, bir hastanın korkularına işaret eder.)
Tevkif-i sabah eyleyemez nâ-mütenâhî,
Varsın yürüsün bir gecenin ceyş-i siyâhı!...
(Bir gecenin siyah ordusu varsın yürüsün, sabahın tutukluluğu sonsuz değildir.)
Efrâda fenâ olsa da âlemde mukadder,
Milletleri öldürmeyecek hâlık-ı ekber;
(Dünyada yokluk, kişilere kader olsa da en büyük olan Yaradan, milletleri öldürmez.)
Sarsılmayan imânıma mev´üd olan âti,
Canlandırır elbette bu enkaz-ı hayatı.
(Sarsılmayan imanıma vaat edilmiş olan gelecek, elbette bu yıkılmış hayatı canlandırır.)
Rûhum benim oldukça bu imânla berâber,
Üç yüz sene… Dört yüz sene… Beş yüz sene bekler.
(Ruhum, imanımla birlikte oldukça -hayalini kurduğu geleceği- üç yüz sene, dört yüz
sene, beş yüz sene bekler.)

You might also like