«Edebiyatıcedide» nin memleketimiz lânedir.Sivas’lı Ali Kemali Efendi ismin de inkişafından sonra klasik tarzı takip de bir münevver kendisini himaye etmiş, edenler yavaş yavaş azalmış; fakat, son uzun müddet Tekke mahallesinde ona devirlere kadar bu vadide şiir yazanlar hususî bir ev tutmuş; fakat, Ayaş’ lının eksilmemiştir. garip vaz’iyetleri halkı, bilhassa çocukla • Bunların mühim bir kısmı tamamen rı alâkadar ettiğinden evin pençeresi önü- mukallit olmakla beraber «Encümeni şu- ara»şairlerinden itibaren Adana’lı Zıya’ ya ve Üsküdar’ lı Tal’at’e kadar o tarz şiir içerisinde bir yenilik göstermeğe muvaf fak olanlar da yok değildir. İşte hayatın dan bahsetmek istediğimiz Ayaş’ lı Şakir, bu zümrenin en orijinal bir tipidir. Şakir «1288 H .» de Ankara’ nın Ayaş ka zasında doğmuştur. Babası Ayaş eşrafın dan Nazif Ağadır. İptidaî tahsilini A yaş’ ta bitirmiş, bilâhare İstanbul’a gelerek. «Darülmuallimini âliy^e»nin edebiyat kıs. mmı ikmal etmiştir. İlk memurluğu Kon ya idalisi «muavinini saniliği» ve Arabî muallimliğidir. Daha sonra edebiyat, ta rih,- coğrafya okutmuştur. Konya’da kaldığı altı sene zarfında kendisini arapça, acemce,, fransızca, hattâ ermeniceyi iyi bilen, felsefe ve tasavvufla iştigal eden kıymetli bir şahsiyet olarak Şair Ayaşlı Şakir tanıtmıştır. ne toplanarak zavallı ile alay etmeğe Bir müddet sonra «Maarif nezareti» başlamışlar, bünu sezen Ali Efendi, ona tarafından da takdir edilen Şakir «Tokat belediyeden bir yer almış ve orada husu idadisi» müdürü tayin edilmiş; fakat, bu sî bir evcik yaptırmak suretile istirahati- yeni vazifesinde ancak iki sene hizmet ni temine çalışmıştır. Dakat yedi sene edebilmiş ve tecennün ederek tekrar Kon kadar burada oturan Şakir gün geçtikçe ya’da bulunan kayın pederinin yanma cinnetini artırıyor, mezarlıklarda, kırlar dönmüştür. da bayırlarda dolaşıyordu. Esasen güzel Şakir’in Konya- daki hayatı pek sefi- keman çalmakla da iştihar eden şair, elin- - 18 - Yedinci yıi No. 116 deki sazile uzak yerlere gider ve e k s e r i: Âzâdei dildir yalınız mültemesim âh Zaman gurup zamanı cihan garîp garîp Bir âlemi ulviye uçup gitse de rûhum Bütün cibâlü sahâri heman garîp garîp Gönlümde kalır her emelim her hevesim âh matla’lı manzumesini söyler ve hazin ha Yandım tebi cansûzu vedâdın eleminden zin kemanını çalardı. Eltâfı vedûd olmadı feryadresim âh Müteakiben, bu serseriyane dolaşma Şemsâyı ümîdim ki olur ye’ s ile zâil ların ona ölmek ihtiyacını verdiğini gö Bir korkulu zulmet kesilir pîşü peşim âh rüyoruz. Birgün bir kutu kibrit suyu iç miş ve epeyce esrar çekmiş, fakat davet Şâkir bu belâhânei hirmanda ölürsem etmek istediği ecel yetişememişti. Gene bir Elbette benim âh çıkar son nefesim âh gün pek sevdiği refikasından istediği pi lavı yedikten sonra «Senin neren hasta! gazeli gibi cidden nefis parçaları vardır. delilikten başka bir şeyin yok. İki üç Asıl kıymetli yazılarını tecennün et kişinin yiyeceğini yiyorsun» sözünü işi tikten sonra vücude getirmiştir. Tokat’ tan tince» derkal bahçeye çıkmış ve kendisini konya’ya giderken bir tütün paketine ya kuyuya ativermışti; fakat, bu ölüm âşığı zıverdiği şu: gene kurtarılmış ve memleket hastanesine nakledilmişti. Bozulmuş bezmi yârân çaşnii mey değişmiştir Tarabgâhî cihanda nağmei heyhey değişmiştir Fevkalâde azimkâr olan Şakir artık Bugün bence hulâsa kıblei kalbim Muhammed’ le her ne şekilde olursa olsun ölmeğe karar Huda’yi Iemyezel’ den mâadâ herşey değişmiştir verdi ve yirmi üç gün bü ün ısrarlara rağmen ağzına hiç bir ş.ey koymamak kıt’ ası ne kadar güzeldir. suretile intihar etti. Hâmit ve Süleyman Nazif’ in hayretle * * * takdirlerini celbeden bu nefis şi’rin bir Şakir’ in tecennün etmeden evvel yaz meczup kafasından çıkması şüpesiz hari dığı şiirler ekseriya fikir mahsulü eser kadır. lerdir: Hastanede iken kendisini ziyaret eden Mikdârı garîzîi harâref ile uknûm lerden birkaçına 200 beyitten ibaret bir Fennen bulunup olmuş iken sâbitü mâlüm Esrârı kayâtiyye niçin kalmalı mektûm manzumesini hiç düşünmeden okuyabilen Ol ukdei mecmuu hafâyâyı düşündüm şahir «Sen nesin, ne oldun? Senin mahi yetini bir türlü halledemiyorum.» diyen Ahcârü suhurdan geçerek hep tabakalın birine karşı hemen irticalen yazıverdiği Edvârü dühûrıyla maâdinle nebâtln «İptilâ» serlevhalı manzumeyi okumuş Asârı zuhurunda da hayvanü nebâtın ve muhataplarını hayrette burakmıştır. Ez cânü dil ol kudreti ihyâyı düşündüm... Manzumenin bazı bentlerini yazıyorum:
gibi bir çok bentleri ihtiva eden «düşün
Bir bahri muhîti mübtelâyım, düm» redifli uzun manzume kendisinin Munsabbı mesâibüssemâyım, İlmî kudretini göstermektedir. Mamafih Mecrâyı leyâli mâcerayım, kalpten doğan heyecanları ihtiva eden şi Enhâri nehâra mültekayım. irleri de yok değildir: Yekrengi siyehte şeble rûzum, Bir tâiri kutsüm ki esîri kafesin âh Gümgeştei zulmü sînesûzum, 1 Yedinci yıl No, 118 A’ tnâkı zalâma dîdedûzum, Hak’ tan müteharrii ziyayım. 4^ Musiki Barânı şütûmıı ra’ dü udvan, Berkden ararım penâhı pinhan, Oök sâika, yerse bahri buhran, Musiki teşkilâtımız Tûfânı belâya mübtelâyım Terbiye edilmemiş tarlada ekin bit mez. Nâcıyim emânii beşerden, Bu tabiat mütearifesi, «musiki teşki Vâreste ümitten, hazerden, lâtçılığı» işlerimiz mevzuu bahs iken de Her sehmimi ahz için kaderden, karşınıza çıkar. Gençliğe, mektepler, Amâcı sihâmı her kazâyım konservatuvarlar, konserler vasıtasi- Bir devleti zîşükûhu zîşan le - ta aile muhitlerinden itibaren— ciddî Uğraşmadadır benimle her an, musiki terbiyesi vermeden, millî musiki Karşımda muhasımım Süleyman mahsulleri toplayamıyacağımiz gibi, mu Beri mûru zaîfü bînevâyım sikiden bediî terbiye namına görmek istediğimiz faydalar da söz ve ' temenni Bir halk ile gerçi kim muhatım, sahasında kalacaktır- Bu hakikati, mes Yok hiç birisiyle irtibâtım, lekten olanlarımız ile fikirdi erimiz bili Mahbusu miyânı ihtilâtım Peygulegüzîni inzivayım yorlarsa da, idare adamlarımız çok defa tegafül ediyorlar. Halbuki, san’ at teşki Cinnet halinde: lâtçılığı işlerinde en büyük kıymetler on Var izzeti nefsim iktidârım ların elinde bulunuyor (Meselâ konser- Haysiyyetü şöhretü vekarım vatuvarımız tarihinde Şehremjni Haydar Câhil değilim faziletim var ve Muhittin beylerin himmetleri kayıtlı A’ mâ değilim basiretim var dır); çünki, ortada,«para»,«nasp ve tayin» gibi maddeler vardır.. Meselâ Abdülha- diyen şair, kendi cezbesini şu yolda mit devrinin hariçte san’ at toplanmalarını nidar bir beyitle de izah etmektedir: meneden yasakları kalktıktan sonra, Sa Mâili cilvei lâhût olub aklım gideli raydaki .san’ at toplanması nümuneleri Gelmez pldu dili mecnunuma Leylî meyli hariçte de yapılmağa başladı: İsmail Hakki B. merhum konsercilikte önayak Şakir’ in istinsah sdilmiş iki divançesi oldu, Şehzadebaşmdaki «Musikii Osmanî» Konya’ da Faik B.ile İstanbul’ da Abdülâziz birliği meydana getirildi,ki neşriyata da Mecdi E. de mevcuttur. «Taç» ismindeki başlanmıştı. Bu teşebbüsün muadilleri manzum bir risalesi yse Konya’da tüccar gerek Istanbulda ve gerek diğer büyük dan Ahmet B. dedir. şehirlerimizde ara sıra açıldı, ve e l’ an da Sadettin Nüzhet açılmakta ise de, ilim ve tedbir dairesinde hareket edilmediği için hiç biri yaşaya- madı. Her şeyden evvel, tek bir himmet, bu gibi müesseseleri yaşatabilecektir: Konserleri, salon kirası ile vergilerden kurtarmak!. Musiki müessese!erinin esas 20 —