You are on page 1of 3

No.

116 Yedinci yıl


'TT- I

Edebiyat Tarihi

Şair Ayaş’lı Şakir


«Edebiyatıcedide» nin memleketimiz­ lânedir.Sivas’lı Ali Kemali Efendi ismin­
de inkişafından sonra klasik tarzı takip de bir münevver kendisini himaye etmiş,
edenler yavaş yavaş azalmış; fakat, son uzun müddet Tekke mahallesinde ona
devirlere kadar bu vadide şiir yazanlar hususî bir ev tutmuş; fakat, Ayaş’ lının
eksilmemiştir. garip vaz’iyetleri halkı, bilhassa çocukla­

Bunların mühim bir kısmı tamamen rı alâkadar ettiğinden evin pençeresi önü-
mukallit olmakla beraber «Encümeni şu-
ara»şairlerinden itibaren Adana’lı Zıya’ ya
ve Üsküdar’ lı Tal’at’e kadar o tarz şiir
içerisinde bir yenilik göstermeğe muvaf­
fak olanlar da yok değildir. İşte hayatın­
dan bahsetmek istediğimiz Ayaş’ lı Şakir,
bu zümrenin en orijinal bir tipidir.
Şakir «1288 H .» de Ankara’ nın Ayaş ka­
zasında doğmuştur. Babası Ayaş eşrafın­
dan Nazif Ağadır. İptidaî tahsilini A yaş’
ta bitirmiş, bilâhare İstanbul’a gelerek.
«Darülmuallimini âliy^e»nin edebiyat kıs.
mmı ikmal etmiştir. İlk memurluğu Kon­
ya idalisi «muavinini saniliği» ve Arabî
muallimliğidir. Daha sonra edebiyat, ta­
rih,- coğrafya okutmuştur.
Konya’da kaldığı altı sene zarfında
kendisini arapça, acemce,, fransızca, hattâ
ermeniceyi iyi bilen, felsefe ve tasavvufla
iştigal eden kıymetli bir şahsiyet olarak
Şair Ayaşlı Şakir
tanıtmıştır. ne toplanarak zavallı ile alay etmeğe
Bir müddet sonra «Maarif nezareti» başlamışlar, bünu sezen Ali Efendi, ona
tarafından da takdir edilen Şakir «Tokat belediyeden bir yer almış ve orada husu­
idadisi» müdürü tayin edilmiş; fakat, bu sî bir evcik yaptırmak suretile istirahati-
yeni vazifesinde ancak iki sene hizmet ni temine çalışmıştır. Dakat yedi sene
edebilmiş ve tecennün ederek tekrar Kon­ kadar burada oturan Şakir gün geçtikçe
ya’da bulunan kayın pederinin yanma cinnetini artırıyor, mezarlıklarda, kırlar­
dönmüştür. da bayırlarda dolaşıyordu. Esasen güzel
Şakir’in Konya- daki hayatı pek sefi- keman çalmakla da iştihar eden şair, elin-
- 18 -
Yedinci yıi No. 116
deki sazile uzak yerlere gider ve e k s e r i: Âzâdei dildir yalınız mültemesim âh
Zaman gurup zamanı cihan garîp garîp Bir âlemi ulviye uçup gitse de rûhum
Bütün cibâlü sahâri heman garîp garîp Gönlümde kalır her emelim her hevesim âh
matla’lı manzumesini söyler ve hazin ha­
Yandım tebi cansûzu vedâdın eleminden
zin kemanını çalardı.
Eltâfı vedûd olmadı feryadresim âh
Müteakiben, bu serseriyane dolaşma­ Şemsâyı ümîdim ki olur ye’ s ile zâil
ların ona ölmek ihtiyacını verdiğini gö­ Bir korkulu zulmet kesilir pîşü peşim âh
rüyoruz. Birgün bir kutu kibrit suyu iç­
miş ve epeyce esrar çekmiş, fakat davet Şâkir bu belâhânei hirmanda ölürsem
etmek istediği ecel yetişememişti. Gene bir­ Elbette benim âh çıkar son nefesim âh
gün pek sevdiği refikasından istediği pi­
lavı yedikten sonra «Senin neren hasta! gazeli gibi cidden nefis parçaları vardır.
delilikten başka bir şeyin yok. İki üç Asıl kıymetli yazılarını tecennün et­
kişinin yiyeceğini yiyorsun» sözünü işi­ tikten sonra vücude getirmiştir. Tokat’ tan
tince» derkal bahçeye çıkmış ve kendisini konya’ya giderken bir tütün paketine ya­
kuyuya ativermışti; fakat, bu ölüm âşığı zıverdiği şu:
gene kurtarılmış ve memleket hastanesine
nakledilmişti. Bozulmuş bezmi yârân çaşnii mey değişmiştir
Tarabgâhî cihanda nağmei heyhey değişmiştir
Fevkalâde azimkâr olan Şakir artık
Bugün bence hulâsa kıblei kalbim Muhammed’ le
her ne şekilde olursa olsun ölmeğe karar Huda’yi Iemyezel’ den mâadâ herşey değişmiştir
verdi ve yirmi üç gün bü ün ısrarlara
rağmen ağzına hiç bir ş.ey koymamak kıt’ ası ne kadar güzeldir.
suretile intihar etti. Hâmit ve Süleyman Nazif’ in hayretle
*
* * takdirlerini celbeden bu nefis şi’rin bir
Şakir’ in tecennün etmeden evvel yaz­ meczup kafasından çıkması şüpesiz hari­
dığı şiirler ekseriya fikir mahsulü eser­ kadır.
lerdir:
Hastanede iken kendisini ziyaret eden­
Mikdârı garîzîi harâref ile uknûm
lerden birkaçına 200 beyitten ibaret bir
Fennen bulunup olmuş iken sâbitü mâlüm
Esrârı kayâtiyye niçin kalmalı mektûm manzumesini hiç düşünmeden okuyabilen
Ol ukdei mecmuu hafâyâyı düşündüm şahir «Sen nesin, ne oldun? Senin mahi­
yetini bir türlü halledemiyorum.» diyen
Ahcârü suhurdan geçerek hep tabakalın birine karşı hemen irticalen yazıverdiği
Edvârü dühûrıyla maâdinle nebâtln «İptilâ» serlevhalı manzumeyi okumuş
Asârı zuhurunda da hayvanü nebâtın
ve muhataplarını hayrette burakmıştır.
Ez cânü dil ol kudreti ihyâyı düşündüm...
Manzumenin bazı bentlerini yazıyorum:

gibi bir çok bentleri ihtiva eden «düşün­


Bir bahri muhîti mübtelâyım,
düm» redifli uzun manzume kendisinin Munsabbı mesâibüssemâyım,
İlmî kudretini göstermektedir. Mamafih Mecrâyı leyâli mâcerayım,
kalpten doğan heyecanları ihtiva eden şi­ Enhâri nehâra mültekayım.
irleri de yok değildir:
Yekrengi siyehte şeble rûzum,
Bir tâiri kutsüm ki esîri kafesin âh Gümgeştei zulmü sînesûzum,
1
Yedinci yıl
No, 118
A’ tnâkı zalâma dîdedûzum,
Hak’ tan müteharrii ziyayım. 4^ Musiki
Barânı şütûmıı ra’ dü udvan,
Berkden ararım penâhı pinhan,
Oök sâika, yerse bahri buhran,
Musiki teşkilâtımız
Tûfânı belâya mübtelâyım Terbiye edilmemiş tarlada ekin bit­
mez.
Nâcıyim emânii beşerden, Bu tabiat mütearifesi, «musiki teşki­
Vâreste ümitten, hazerden,
lâtçılığı» işlerimiz mevzuu bahs iken de
Her sehmimi ahz için kaderden,
karşınıza çıkar. Gençliğe, mektepler,
Amâcı sihâmı her kazâyım
konservatuvarlar, konserler vasıtasi-
Bir devleti zîşükûhu zîşan le - ta aile muhitlerinden itibaren— ciddî
Uğraşmadadır benimle her an, musiki terbiyesi vermeden, millî musiki
Karşımda muhasımım Süleyman mahsulleri toplayamıyacağımiz gibi, mu­
Beri mûru zaîfü bînevâyım sikiden bediî terbiye namına görmek
istediğimiz faydalar da söz ve ' temenni
Bir halk ile gerçi kim muhatım,
sahasında kalacaktır- Bu hakikati, mes­
Yok hiç birisiyle irtibâtım,
lekten olanlarımız ile fikirdi erimiz bili­
Mahbusu miyânı ihtilâtım
Peygulegüzîni inzivayım yorlarsa da, idare adamlarımız çok defa
tegafül ediyorlar. Halbuki, san’ at teşki­
Cinnet halinde: lâtçılığı işlerinde en büyük kıymetler on­
Var izzeti nefsim iktidârım ların elinde bulunuyor (Meselâ konser-
Haysiyyetü şöhretü vekarım vatuvarımız tarihinde Şehremjni Haydar
Câhil değilim faziletim var
ve Muhittin beylerin himmetleri kayıtlı­
A’ mâ değilim basiretim var
dır); çünki, ortada,«para»,«nasp ve tayin»
gibi maddeler vardır.. Meselâ Abdülha-
diyen şair, kendi cezbesini şu yolda
mit devrinin hariçte san’ at toplanmalarını
nidar bir beyitle de izah etmektedir:
meneden yasakları kalktıktan sonra, Sa­
Mâili cilvei lâhût olub aklım gideli
raydaki .san’ at toplanması nümuneleri
Gelmez pldu dili mecnunuma Leylî meyli hariçte de yapılmağa başladı: İsmail
Hakki B. merhum konsercilikte önayak
Şakir’ in istinsah sdilmiş iki divançesi oldu, Şehzadebaşmdaki «Musikii Osmanî»
Konya’ da Faik B.ile İstanbul’ da Abdülâziz birliği meydana getirildi,ki neşriyata da
Mecdi E. de mevcuttur. «Taç» ismindeki başlanmıştı. Bu teşebbüsün muadilleri
manzum bir risalesi yse Konya’da tüccar­ gerek Istanbulda ve gerek diğer büyük
dan Ahmet B. dedir. şehirlerimizde ara sıra açıldı, ve e l’ an da
Sadettin Nüzhet açılmakta ise de, ilim ve tedbir dairesinde
hareket edilmediği için hiç biri yaşaya-
madı.
Her şeyden evvel, tek bir himmet,
bu gibi müesseseleri yaşatabilecektir:
Konserleri, salon kirası ile vergilerden
kurtarmak!. Musiki müessese!erinin esas
20 —

Taha Toros Arşivi

You might also like