You are on page 1of 50

Makalenin Türkçe orijinal metni:

KAÇARLARIN TÜRKÇE ŞİİRLERİ


Prof. Dr. Namiq MUSALI
Türkiye Cumhuriyeti Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü
Giriş
Orta ve Yeni Çağ’da İslâm medeniyeti havzasında en fazla revaç bulan edebi ve kültürel
faaliyet alanlarından birisi de nazım sanatı idi. Hatta pek çok hükümdar, şehzade ve siyaset adamı
bile kendi kaleminin gücünü şiirde sınamaya teşebbüs etmekteydi. Asırlar boyunca İran’a
hükmetmiş olan Türk hadenanlarının mensupları arasında da şairlere rastlamaktayız. Bunların bir
kısmı Farsçanın yanı sıra kendi öz dilinde şiirler yazmış olan şahsiyetlerdir. Örneğin Celayirli
hükümdarı Sultan Ahmed’in, Karakoyunlu padişahı Cihanşah Hakiki’nin, Safevîlerden I. Şah
İsmail’in, I. Şah Tahmasb’ın, İbrahim Mirza’nın, I. Şah Abbas’ın ve II. Şah Abbas’ın Türkçe şiirleri
zamanımıza kadar ulaşmış ve yayımlanmışlardır. İran’daki son Türk hanedanı olan Kaçarların da
Türk edebiyatına ilgi duydukları ve bu dilde eserler yazılmasını teşvik ettikleri bilinmektedir
(Heyet, 1376: 167). Makalemiz çerçevesinde Kaçar soylularının ve özellikle de padişah ve şehzade
konumundaki kişilerin Türkçe şiirlerini ele almayı amaçladık. Bazı istisnalar dışında, şiirleri
alıntıladığımız nüshalardaki imla kurallarını değişmedik.
Zühre Hanım Kaçar
Kaçar hanedanı İran’da saltanata yükselmeden önce Kaçar taifesinin soyluları arasında
Türkçe şiir söyleyen kişilerin bulunduğuna tanık oluyoruz. Safevî döneminin kadın şairlerinden
olan Zühre Hanım Kaçar, buna bir örnek teşkil etmektedir. Şöyle ki Abbaskulu Ağa Bakıhanov’un
Kamerî 1257 / Miladi 1841 yılında kaleme aldığı “Gülistân-ı Îrem” isimli eserinden belli olduğu
üzere Şah Süleyman döneminde (Kamerî 1077-1105 / Miladi 1666-1694) Azerbaycan’ın Kuba
yöresinin ileri gelenlerinden olan Hüseyin Han bir süre Safevî başkenti İsfahan’da yaşamış ve orada
Kaçar emirleri sülalesine mensup bulunan Zühre Hanım adlı bir kızla tanışmıştır. Birbirini seven bu
çift en sonda evlenerek Kuba’ya yerleşmiş ve Kuba hanlarının soyu bu izdivaçtan türemiştir. Zühre
Hanım aynı zamanda şaire imiş ve Hüseyin Han için aşağıdaki Türkçe gazeli yazmıştır (Bakıhanov,
1970, s.124):
‫چکوب رخساره یاپونجی ایدر جان قصدین اول یاغی‬
‫کونکل دربندنی چاپدی قویانده باشه قیطاغی‬
‫منم کونکلیم قزل قوش ایتکیسی تک قشقرور هر دم‬
‫اؤتر شهباز تک بسکه دگوبدر قانلو درناغی‬
‫یوزین گورگچ کونکلدن غم سپاهی تار و مار اولدی‬
‫باخش برله عجب پوزدی بو یولسز برک سقناغی‬
‫داغستان داغنی گور گور صغنمز داغی کوکسمدن‬
‫قرا گیمش قموق خلقی دوتوبدر دشت قبچاغی‬
‫بتون هر گل اولور خوشبو تعالی هللا بو منزلده‬
‫گلستان ارم بولمش مگر بو قبه تپراغی‬
‫لب لعل شکر بارین تکلمدن تبسمدن‬
‫صناسن باغ آرا دترر صبادن الله یپراغی‬
‫گوزوم یاشینی من بیللم یخر کونکلم ائوین آخر‬
‫اولور البته ویران اولسه هر منزل صو اویناغی‬
Çəkib rüxsara yapuncı, edər can qəsdin ol yağı,
Könül dərbəndini çapdı, qoyanda başa qaytağı.
Mənim könlüm qızılquş itkisi tək qışqırır hər dəm,
Ötər, şahbaz tək bəs ki dəyibdir qanlı dırnağı.
Yüzün görgəc könüldən qəm sipahı tarümar oldu,
Baxış birlə əcəb pozdu bu yolsuz bərk sığnağı.
Dağıstan dağını gör gör, sağınmaz dağı köksümdən,
Qara geymiş Qumuq xəlqi dutubdur Dəşti-Qıpçağı.
Bütün hər gül olur xoş-bu təalallah bu mənzildə,
Gülüstani-İrəm bulmuş məgər bu Qübbə toprağı,
Ləbi-lə`li-şəkər-barın təkəllümdən təbəssümdən,
Sanasan bağ ara titrər səbadan lalə yaprağı.
Gözüm yaşını mən billəm, yıxar könlüm evin axır,
Olur əlbəttə viran, olsa hər mənzil su oynağı.
Çok akıcı bir dille yazılmış olan bu şiir, İsfahan’daki Kaçar emirlerinin bulundukları ortam
içinde Türk edebiyatının kendine kuvvetli bir yer edindiğini ortaya çıkarmaktadır. Zühre Hanım’ın
gazelini incelediğimizde mecazlarla zengin olduğunu tespit ediyoruz. Kadın şair ilk beyitte, üzerine
yapuncı giymiş ve başına kaytağı külahı koymuş olan sevgilisinden bahsediyor. Bu mısralarda
etnografya açısından önem taşıyan bilgiler sunulmuştur. Şöyle ki yapuncı, keçi yününden
hazırlanmış olan bir tür pelerindir. Kaytağı ise koyun postundan yapılan bir börk çeşididir. Her iki
giysi, tarihsel süreç içinde Kafkasya Müslümanları ve bilhassa Azerbaycan Türkleri arasında rağbet
gören geleneksel kıyafetlerdendirler. Yine aynı beyitte kendisinin gönlünü sağlam surlara sahip
Derbend kalesine benzeten Zühre Hanım, böyle bir kaleyi fethetmeyi başaran Hüseyin Han’a olan
hayranlığını gizleyemiyor. İkinci beyitte sevgilisini bir şahbaza benzeten şaire, bu şahbaz tarafından
avlanmış olan gönlünün figanını nazma çekiyor. Üçüncü beyte göre şairenin gönlünü işgal etmiş
olan keder ordusu, onun sevgilisinin bir tek bakışı karşısında darmadağın olmuştur. Böylece
şairenin gönlü artık kederin değil, sevginin esiridir. Dördüncü beyit, Kafkasya’nın coğrafi ve etnik
yapısına işaret eden bazı hususlar içermektedir. Şöyle ki Zühre Hanım’ın Hüseyin Han’la beraber
yaşadığı Kuba yöresi, Dağıstan memleketine yakın bir yerdedir ve bahse konu şiirde bu coğrafi
konuma temas etmiştir. Şaire göre Dağıstan dağları gibi sağlam olan sevgilisinin aşkı onun
göğüsüne öylesine bir dağ çekmiş ki bunu Kumuk Türklerinin Deşt-i Kıpçak’a sahip olması ile
kıyaslamak mümkündür. Dağıstan’da yaşayan Kumuk Türkleri o yıllarda siyah giyim kuşamlarıyla
ün kazanmışlardı. Bu mısralarla şair, Deşt-i Kıpçak kadar geniş olan kalbine bu aşk yüzünden siyah
dağlar çekildiğine işaret etmektedir. Beşinci beyitte Gülistan-ı İrem’i andıran Kuba toprağının
sefasından ve buradaki çiçeklerin etrafa hoş koku saçmasından söz edilmiştir. Altıncı beyitte şair,
sevgilisinin konuşup gülen dudağını, bahçe içinde saba yeli ile titreyen laleye benzetmiştir. Son
beyit ise aşktan dolayı akıttığı göz yaşınının bir seli andırdığına dikkat çeken şair, bu sel yüzünden
kendisinin gönül evinin yıkılacağına yönelik endişesini dile getirmiştir.
İncelediğimiz bu gazel, Zühre Hanım’ın yetkin bir şair olduğunu göstermektedir. Adı geçen
kadın şairin üstün yeteneği, Kaçar şahları soyunun da mensup bulunduğu Kaçar taifesi içinde
Türkçe edebi bir hareketin geliştiğini de göz önüne sermektedir. Kamerî 1210-1344 / Miladi 1796-
1925 yılları arasında İran’a hükmetmiş bulunan Kaçar hanedanının da bu süreçten kenarda kalması
düşünülemezdi. Kaçar saltanatının kurucusu olan Ağa Muhammed Şah’ın kendi hatıratını Türkçe
yazdığına ve Oğuz Türklerinin meşhur destanı olan Kitâb-ı Dede Korkud’un Günbed nüshasını
kendi saray kütüphanesi için istinsah ettirdiğine ilişkin bilgiler (Shahgoli, Yaghoobi, Aghatabai,
Behzad, 2019, s.150), bu bağlamda tesadüfi birer vakalar olarak görülmemelidirler.
Feth Ali Şah Kaçar
Ağa Muhammed Şah’ın yeğeni ve Kaçarların ikinci padişahı olan Feth Ali Şah, Kamerî
1185 / Miladi 1772 tarihinde doğmuş, 1212 / 1797 yılında saltanata yükselmiş ve 1250 / 1834
senesinde vefat etmiştir. Kendisinin Farsça şiirlerden oluşan bir divana sahip olduğu malumdur.
Türk hükümdarlarına özgü Hakan unvanını kendisine mahlas olan seçen Feth Ali Şah, Farsçanın
yanı sıra Türkçede de şiirler yazmıştır. Aşağıda kendisinin iki rubaisini ve iki gazelini örnek olarak
sunacağız. Bu amaçla Feth Ali Şah’ın divanının muhtelif yazma ve matbu nüshalarından
yararlandık.
Hakan’ın birinci rubaisi (Britanya Kütüphanesi, No. 3558, varak 135a; İran Milli
Kütüphanesi, No. 1749549, s.240; İran Meclis Kütüphanesi, No. 96, s.225):
‫ای کاش اوخین اورکده ماوی ایلسون‬
‫زخمین گلوبان مگر مداوا ایلسون‬
‫خاقان ایله مز بو دردنه کیمسه دوا‬
‫بو درده دوا مگر مسیحا ایلسون‬
Ey kaş, oxun ürəkdə mə’va eyləsin,
Zəxmin gəlibən məgər müdava eyləsin.
Xaqan, eyləməz bu dərdinə kimsə dəva,
Bu dərdə dəva məgər Məsiha eyləsin.
Bahse konu rubaide şair, sevgilisinin okunun kendi kalbine saplanarak orada yuva
edinmesini arzu ediyor. Şaire göre sevgilisinin ona vuracağı yara, canına bir ilaç gibi gelecektir.
Rubainin son mısralarında Hakan, içinde bulunduğu bu derde, ölüleri dirilten Hz. Mesih’ten başka
kimsenin deva edemeyeceğini belirtir.
Hakan’ın sevgiden bahseden ikinci rubaisinin 3. ve 4. mısraları sorunlu gibi gözüküyor.
Özellikle de 3. mısra, İran Meclis Kütüphanesi (No. 96, s.225) ve Britanya Kütüphanesi (No. 3558,
varak 135b) nüshalarında eksik bir biçimde yer alırken İran Milli Kütüphanesi (No. 1749549, s.240)
nüshası aracılığıyla eklenmiştir:
‫بو خسته دلیم بیله مدارا ایلسون‬
‫جان ایسته جانمه مداوا ایلسون‬
‫دیدن که سانر رو سیه جان و دله‬
‫من نفع ایدبان اگر بو سودا ایلسون‬
Bu xəstə dilim böylə müdara eyləsin,
Can istəyə canıma müdava eyləsin.
Dedin ki, sanır ru-siyəhi-can ü dilə,
Mən nəf edibən əgər bu sevda eyləsin.
Feth Ali Şah’ın Türkçe gazellerine gelince bunlar kendisinin Tahran’da basılmış olan
divanlarında kusurlu bir şekilde yer almaktadırlar. Bu eksikleri gidermek adına Hakan Divanı’nın
çeşitli yazma nüshalarına da başvurduk. Daha öncesinde bu şiirlerden ilkini Latin harflerine
çevirmek suretiyle neşrettik (Musalı, 2020, s.44). İkinci gazel hakkında da bir diğer makalemizde
bilgi verdik (Musalı, 2021, s.314). Aynı zamanda Gülnar Əqiq (2021, s.84-85) ve Mehran Baharlu
(2021) da bu gazelleri Latinize ederek yayımladılar. Lakin bizim okumalarımızla bu iki
araştırmacının okumaları arasında bazı farklılıklar vardır.
Hakan’ın ilk gazeli (Feth Ali Şah Kaçar, 1304, s.28; Feth Ali Şah Kaçar, 1344, s.34; İran
Meclis Kütüphanesi, No. 818, s.39-40; İran Meclis Kütüphanesi, No. 2423, varak 8b-9a; İran
Meclis Kütüphanesi, No. 14214/1, varak 23a-b; İran Meclis Kütüphanesi, No. 9310, varak 20a-b):
‫جمالنک آفتاب عالم آرا‬
‫بوینک سیم و یورکدور سنگ خارا‬
‫بو صیادینک قولیندن صید چقماز‬
‫ایله بو صید مسکینه مدارا‬
‫الینده خنجر سیماب گوندور‬
‫ید بیضا ایلیبدر آشکارا‬
‫لب لعلینک حیات جاوداندور‬
‫سن اولدنک عیسی و عالم نصارا‬
‫توکردیم جاممی جامنده هر دم‬
‫اگر کامنده اولسیدی گوارا‬
‫خدنگ غمزه سی جوشن کسندور‬
‫کمند عنبرینی مشک سارا‬
‫کمینه چاکرینک خاقان کیم اولدی‬
‫سکندر چاکری دربانی دارا‬
Cəmalin afitabi-aləm-ara,
Boynun sim ü yürəkdir səngi-xara.
Bu səyyadın qolundan seyd çıkmaz,
Eylə bu seydi-miskinə müdara.
Əlində xəncəri-simab-gundur,
Yədi-bəyza eylibdir aşikara.
Ləbi-lə`lin həyati-cavidandır,
Sən oldun İsa vü aləm nəsara.
Tökərdim camımı camında hər dəm,
Əgər kamında olsaydı güvara.
Xədəngi-qəmzəsi cövşən kəsəndir,
Kəməndi-ənbərini müşki-sara.
Kəminə çakərin Xaqan kim oldu,
Sikəndər çakəri, dərbanı Dara.
İlk beyitte sevgilisinin cemalini dünyaya nur saçan güneşle kıyaslayan şair, onun boynunu
parlak gümüşe, kalbini ise sert taşa benzetmektedir. Böylece fiziksel özellikleri itibarıyla son derece
güzel olan bu sevgili, kendi âşığını hasret içinde bıraktığından dolayı taş kalpli diye
nitelendirilmektedir. İkinci beyitte şair kendisini miskin bir ava, sevgilisini ise mahir bir avcıya
benzetmekte ve sevgilisinden kendisine hoşgörü ile yaklaşmasını ummaktadır. Üçüncü beyitte
sevgilisinin cıva rengini andıran berrak elini Hz. Musa’nın yed-i beyzasına benzeten şair, dördüncü
beyitte yarinin dudağının Hz. İsa gibi can bahşettiğine vurgu yapmaktadır. Gazelin ilerleyen
beyitlerinde sevgilisinin kamına erişmenin kolay olmadığına dikkat çeken şair, onun gamzesini
cevşeni delip geçen bir oka benzetmektedir. Yarinin misk kokan telleri sanki bir kement gibi
hükümdarı kendisinin esiri kılmıştır. Gazelin maktasında şahsını bir Türk hükümdarı (Hakan)
olarak tanımlayan Feth Ali Şah, Büyük İskender’i kendisine köle ve İran şahı Dârâ’yı da kendi
sarayında kapıcı olmaya layık görürken, bu haliyle bile sevgilisine kul olmaya razı geldiğini
belirtmektedir. Bizce bu son mısra, Feth Ali Şah’ın devlet anlayışını ve tarihe yaklaşımını da ortaya
koymakta, onun kendisini daha çok bir Türk hakanı olarak hissettiğini, Rum ve İran tarihinden daha
çok Türk geleneğinden esinlendiğini ortaya çıkarmaktadır.
Feth Ali Şah’ın ikinci gazeli de dünyevi aşkı konu etmektedir (Feth Ali Şah Kaçar, 1304,
s.84; Feth Ali Şah Kaçar, 1344, s.100; İran Meclis Kütüphanesi, No. 9310, varak 64b):
‫قید زلفندا جهان قیدیدن آزاد اولمیشم‬
‫با وجود بو پریشانلوق عجب شاد اولمیشم‬
‫خوبروالر کشوری آباد ائتمز ای صنم‬
‫من سنینک لطفیندن ای مه پیکر آباد اولمیشم‬
‫قامتینک گورگاج جهانده میل طوبی ایلمز‬
‫بیله قمری پای بند سرو و شمشاد اولمیشم‬
‫قاشلرینک قوس قزح شیرین لبینک شهد و شکر‬
‫حسرت لعل لبندندر که فرهاد اولمیشم‬
‫چشم مستینک گوردی خاقان دیدی ای بیدادگر‬
‫گوزلرینک جیرانه بنکزتدیم که صیاد اولمیشم‬
Qeydi-zülfündə cəhan qeydidən azad olmuşam,
Ba vücudi-bu pərişanlıq əcəb şad olmuşam.
Xubrular kişvəri abad etməz, ey sənəm,
Mən sənin lütfündən, ey məh-peykər, abad olmuşam.
Qamətin görgəc cəhanda meyli-tuba eyləməz,
Bilə qumru payibəndi-sərv ü şümşad olmuşam.
Qaşların qövsi-qüzeh, şirin ləbin şəhd ü şəkər,
Həsrəti-lə`li-ləbindəndir ki, Fərhad olmuşam.
Çeşmi-məstin gördü Xaqan, dedi ey bidadgər,
Gözlərin ceyrana bənzətdim ki, səyyad olmuşam.
Bu gazelde Hakan, sevgilisinin zulfüne bağlanarak dünya kaygılarından kurtulduğunu ve
aşkın getirmiş olduğu perişanlıktan memnuniyet duyduğunu ifade etmekte, ay yüzlü sevgilisinin
lütfuyla mutlu olduğunu dile getirmektedir. Sevgilisinin tûbâ misali düz kametini ve yüksek boyunu
öven şair, bir kumrunun serv ve şümşada konarak oraya bağlandığı gibi kendisinin de sevgilisine
bağlandığını anlatmaktadır. Şair, sevgilisinin kaşlarını gök kuşağına, onun tatlı dudağını ise bal ve
şekere benzerek, yarinin lal gibi kırmızı dudağının hasretiyle Ferhad misali özlem çektiğine vurgu
yapmaktadır. Son beyitte sevgilisinin humar gözlerinin bir ahuyu andırdığına dikkat çeken Hakan,
kendisini de bu ahunun peşinde koşan bir avcıya benzetmektedir.
Gülnar Əqiq (2021, s.85), bizim yukarıda sunduğumuz gazellerin dışında Feth Ali Şah’ın
Türkçe bir tek beytini daha sunmaktadır:
‫سن عاشق آشفته و دیوانه سورسن‬
‫ویران اوله سن عشق که ویرانه سورسن‬
Sən aşiqi-aşüftə vü divanə sevərsən,
Viran olasan eşq ki, viranə sevərsən.
Bu tek beyitte, âşığın âşüfte ve dîvâne olmasını seven aşkın kendisinin de vîrân olması arzu
edilmekte ve zaten aşkın vîrânelik hali sevdiğine vurgu yapılmaktadır.
Feth Ali Şah’ın yukarıda incelemiş olduğumuz Türkçe şiirlerinin tamamının genel olarak
aşkı temsil ettiği ve dünyevi mahiyet taşıdıkları gözlemlenmektedir.
Muhammed Ali Mirza Kaçar
Şiirde Devlet mahlasını kullanan ve Devletşah lakabına sahip olan Muhammed Ali Mirza
(Kameri 1203-1237 / Miladi 1789-1821), Ferh Ali Şah Kaçar’ın büyük oğludur. Annesi ise
Gürcistan ahalisinden olan Zîbâçehr Hanım’dır. Mazenderan’ın Nevâ kasabasında doğmuştur.
Dönemine göre iyi bir eğitim almıştır. Feth Ali Şah döneminin ünlü devlet adamlarından olan
Marağalı Ahmed Han Mukaddem’in kızı olan Gelin Hanım ile evlenmiştir. İran’ın batı vilayetlerini
(Kirmanşah, Luristan ve Huzistan) yönetmiş, başlıca ikamet yeri ise Kirmanşah olmuştur. Ayrıca
Azerbaycan’da Ruslara ve Irak’ta Osmanlılara karşı yürütlen askerî harekatlarda yer almıştır.
Irak’ta, Tak-ı Kesrâ’da vefat etmiştir (Bayburdî, 1347, s.904-909).
Devlet mahlaslı bu şair de Türkçe şiirler yazmış olan Kaçar hanedanı üyelerindendir.
Ağaşıda kendisinin divanından aldığımız Türkçe bir mersiyeyi örnek olarak okurlara sunuyoruz
(Meclis Kütüphanesi, No. 14214/2, varak 313a-b; Meclis Kütüphanesi, No. 240-Firuz, s.288-289;
İran Milli Kütüphanesi, No. 1087668, varak 147a-b):
‫گنه اولدی محرم آشکارا‬
‫جهان ایچره دوشدی بر شور و غوغا‬
‫بو آیده آل طه یه نه گلدی‬
‫نه گللر اول گلستان دن درلدی‬
‫علی اکبر جهاندن اولدی محروم‬
‫جنانه گتدی اصغر زار و مظلوم‬
‫بدل اولدی عزایه سور قاسم‬
‫نه لر گوردی یزیددن آل هاشم‬
‫حسین بن علی قانه بوالشدی‬
‫جفادن سیل غم باشندن آشدی‬
‫پیمبر اهل بیتی خار اولدی‬
‫اسیر لشکر کفار اولدی‬
‫چو کچدی کاروان اول دشت کین دن‬
‫سپهره یتدی واویال زمین دن‬
‫دیمه زینب که اول سرگشته اختر‬
‫چو گوردی مقتل آل پیمبر‬
‫حسین جسمنی صد چاک گوردی‬
‫دگرگون گردش افالک گوردی‬
‫دیدی قارداشنه اول زار و مغموم‬
‫که ای مظلوم لردن جمله مظلوم‬
‫سن ایدن زینت دوش پیمبر‬
‫سن ایدن زیب آغوش پیمبر‬
‫نیچون قانه بوالشدی پیکرن وای‬
‫نیچون توپراغدن اولدی بسترن وای‬
‫سنن ای جان باجی باش هانی‬
‫گوزل اوغالن لرن قرداش هانی‬
‫چو سن گیتدن من بیچاره نیلم‬
‫وطن دن اولمشم آواره نیلم‬
‫اسیر قوم کافر کیش اولدم‬
‫ستم جمله جهاندن بیش گوردم‬
‫سنن زین العبادن زار قالدی‬
‫اسیر و بیکس و بیمار قالدی‬
‫سکینه آه و فریادینه نیلم‬
‫بو قومن جور و بیدادینه نیلم‬
‫دریغ اولدم یوخیدی دولت زار‬
‫که تا جان اول امامه قیله ایثار‬
‫خداوندا حسین حرمتیچون‬
‫بو آه و شور و شین حرمتیچون‬
‫که یوم الحشرده بو زار و حیران‬
‫پیمبر آلینه محشور قیلسان‬
‫اولوغ شاهی جهانده کامران قیل‬
‫اونن عدلندن عالم چون جنان قیل‬
‫‪Genə oldu məhərrəm aşikara,‬‬
‫‪Cəhan içrə düşdü bir şur ü qovğa.‬‬
‫‪Bu ayda Ali-Tahaya nə gəldi,‬‬
‫‪Nə güllər ol gülüstandan dərildi.‬‬
Əli Əkbər cəhandan oldu məhrum,
Cinana getdi Əsğər zar ü məzlum.
Bədəl oldu əzaya suri-Qasim,
Nələr gördü Yeziddən Ali-Haşim.
Hüseyn bin Əli qana bulaşdı,
Cəfadan seyli-qəm başından aşdı.
Peyəmbər Əhli-beyti xar oldu,
Əsiri-ləşkəri-küffar oldu.
Çü keçdi karivan ol dəşti-kindən,
Sipəhrə yetdi vaveyla zəmindən.
Demə Zeynəb ki ol sərgəştə əxtər,
Çü gördü məqtəli-Ali-Peyəmbər.
Hüseynin cismini səd çak gördü,
Digərgun gərdişi-əflak gördü.
Dedi qardaşına ol zar ü məğmum,
Ki ey məzlumlardan cümlə məzlum!
Sən idin zinəti-duşi-Peyəmbər,
Sən idin zibi-ağuşi-Peyəmbər.
Neyçün qana bulaşdı peykərin, vay!
Neyçün topraqdan oldu bəstərin, vay!
Sənin, ey cani-bacı, baş hanı?
Gözəl oğlanların, qardaş, hanı?
Çü sən gitdin, məni-biçarə neylim?
Vətəndən olmuşam avarə, neylim?
Əsiri-qövmi-kafir-kiş oldum,
Sitəm cümlə cəhandan biş gördüm.
Sənin Zeynəlibadın zar qaldı,
Əsir ü bikəs ü bimar qaldı.
Səkinə ah ü fəryadına neylim?
Bu qövmün cövr ü bidadına neylim?
Dəriğ oldum, yox idi Dövləti-zar,
Ki ta can ol imama qıla isar.
Xudavənda, Hüseyn hörmətiyçün,
Bu ah ü şur ü şeyn hörmətiyçün.
Ki yövmil-həşrdə bu zar ü heyran,
Peyəmbər alinə məhşur qılasan.
Uluğ şahı cəhanda kamran qıl!
Onun ədlindən aləm çün cinan qıl!
Kerbela vakasını ele alan ve mesnevi tarzında yazılmış olan mersiyenin başında şehzade,
yine Muharrem ayının gelişiyle birlikte cihanı feryat ve figan bürüdüğünü belirtmektedir. Ehl-i
Beyt’i bir gülistana benzeten Devlet, Âşûrâ gününde şehit edimiş olan Peygamber evlatlarının bu
gül bahçesinden koparılmış olan birer gülleri andırdığını ifade etmektedir. İmam Hüseyin’in yanı
sıra Kerbela şehitlerinden Ali Ekber, Ali Asgar ve Kasım’ın feci kaderini dizelere aktaran şair, Ehl-i
Beyt’in diğer üyelerinin esir edilişini poetik bir tarzda anlatmaktadır. Mersiyenin ilerleyen
mısralarında Kerbela musibeti, Hanım Zeyneb’in hazin dilinden nakledilmiştir. Mersiyenin sonunda
ise Devlet, Hz. Hüseyin’in hürmeti için kendisinin mahşer gününde Ehl-i Beyt ile mahşur olmasını
Allah’tan istemekte, ayrıca büyük şahın (Feth Ali Şah Kaçar’ın) bahtiyar olması ve onun adaleti ile
dünyanın cenneti andırması yönünde dualarda bulunmaktadır.
Abdullah Mirza Kaçar
Şiirde Dârâ mahlasını kullanan bu şehzade, Feth Ali Şah’ın on birinci oğludur. Kamerî
1211-1262 / Miladi 1796-1846 yılları arasında yaşamıştır. On üç yaşında iken Zencan’a hâkim
olarak tayin edilmiştir. Yaklaşık yirmi yıl boyunca bu görevi yerine getirdikten sonra Tahran’a
yerleşmiş ve ömrünün geri kalan kısmınında yönetim işlerinden uzaklaşmış, kendisini edebi
faaliyetlere kaptırmıştır (Sevârî ve Îrecpûr, 1397). Farsça bir divanı bulunan Dârâ’nın Türkçe altı
adet mersiyesine de rastlıyoruz. Edebi sanatlar açısından değeri yüksek olmayan, fakat Kaçar
hanedanı mensupları arasında Türkçe şiir yazma geleneğinin var olduğunu gösteren bu mersiyeler,
şairin Farsça divanının sonuna eklenmişlerdir (İran Meclis Kütüphanesi, No. 2426, s.335-345).
Dârâ’nın Türkçe mersiyelerinden ilki şu şekildedir:
‫اولدی گنه ماه محرم عیان‬
‫تازه لنوب ماتم فخر جهان‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫اوردی شبیخون گنه خیل بال‬
‫اولدی جهان اهلی غمه مبتال‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫لشکر غم ایلدی تغیان گنه‬
‫ظلم و ستم باشالدی دوران گنه‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫تازه لنوب داغ رسول مجید‬
‫اولدی عیان ماتم شاه شهید‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫دوشدی جهان ایچره ینی شور و شین‬
‫تازه لدی فاطمه داغ حسین‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫حور و ملک خلدده ماتم دوتوب‬
‫اهل جهان جمله سنی غم دوتوب‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫سبط پیمبر سوسوز اولدی شهید‬
‫گور نه لر ایلدی بو قوم پلید‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫اودلدیلر خیمه سنی اهل کین‬
‫ایلدیلر جسمنی قانه قرین‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫چرخ مشعبد نه حیا ایلدی‬
‫قلمدی وفا و جفا ایلدی‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
‫دارا یخلسن بو سپهر برین‬
‫کیم ایلدی بیحد و مر ظلم و کین‬
‫آه و فغان آه آه؛ آه و فغان آه آه‬
Oldu genə mahi-məhərrəm əyan,
Tazələnib matəmi-fəxri-cəhan.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Urdu şəbixun genə xeyli-bəla,
Oldu cəhan əhli qəmə mübtəla.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Ləşkəri-qəm eylədi tüğyan genə,
Zülm ü sitəm başladı dövran genə.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Tazələnib daği-Rəsuli-məcid,
Oldu əyan matəmi-şahi-şəhid.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Düşdü cəhan içrə yeni şur ü şeyn,
Tazələdi Fatimə daği-Hüseyn.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Hur ü mələk xülddə matəm dutub,
Əhli-cəhan cümləsini qəm dutub.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Sibti-Peyəmbər susuz oldu şəhid,
Gör nələr eylədi bu qövmi-pəlid.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Odladılar xeyməsini əhli-kin,
Eylədilər cismini qana qərin.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Çərxi-müşə`bid nə həya eylədi,
Qılmadı vəfa vü cəfa eylədi.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Dara, yıxılsın bu sipəhri-bərin,
Kim eylədi bihədd ü mər zülm ü kin.
Ah ü fəğan, ah, ah,
Ah ü fəğan, ah, ah.
Mesnevi biçimine sahip bu ilk mersiyede Dârâ, yine Muharrem ayının geldiğini hatırlatarak, Fahr-i
Cihan ve Şah-ı Şehid diye tanımladığı İmam Hüseyin’in mateminin yenilendiğine vurgu yapıyor. Bela
süvarilerinin gece baskını yapması sonucunda cihan ehlinin gama müptela olduğuna değinen şair, gam
leşkerinin taşgınlığı nedeniyle zulüm ve sitemin baş gösterdiğinin altını çiziyor. Bunun ardından Kaçar
şehzadesi, Kerbela vakasının Resulullah ile Hz. Fatıma’ya dağlar çektiğini, gerek cennetteki huri ve
meleklerin ve gerekse de dünya ehlinin bu musibete matem tuttuğunu nazma çekiyor. Rezil bir kavim
tarafından Peygamber evladının susuz bir şekilde katledildiğinden yakınan şair, kin ehli tarafından onların
çadırlarının ateşe verildiğinden bahsediyor. Mersiyenin sonunda feleğin gerdişinden şikâyete yer
verilmektedir. Kerbela musibeti sırasında hokkabaz çarkıfeleğin haya edip de vefa göstermediğine atıfta
bulunan Dârâ, ölçüsüz derecede zulme sebebiyet veren feleğin yıkılması dileğiyle kendi şiirini tamamlıyor.
Muharrem törenleri esnasında okunmak amacıyla yazılan mersiyenin her beytinden sonra halkın hep birlikte
söylemesi için “Ah ü figan, ah, ah” diye bir nakarata yer verilmiştir.
İkinci mersiye ise gazel türünde yazılmıştır:
‫اولدی گردون نطع دن چون حقۀ مه آشکار‬
‫قلدی پنهان مهرۀ شادی سپهر کج مدار‬
‫ایلدی چرخ مشعبد آشکارا بم و غم‬
‫تا که گورسندی خالیق ایچره زرین گوشوار‬
‫ایچیردی کونکل لره قان تا که سوسوز ایلدی‬
‫کربال چولنده مقتول اول شه واال تبار‬
‫قلمدون پیغمبر اوزندن حیا ای بیحیا‬
‫یوخدو بیر کونکل که سندن بولمسه اول داغدار‬
‫جور ظلمنک بیحد اولدی خواصه پیغمبرلره‬
‫جز جفا یوخدور سننک رفتارونک ای نابکار‬
‫ایلدونک ای بیحیا معصومی قتل اهل کفر‬
‫اره چکدوردنک آتاسی باشینه ای بیمدار‬
‫اکبری جور و جفا و ظلمننک قلدون شهید‬
‫ایچیردون قان ستم بس اصغره اول شیر خوار‬
‫زینب و کلثومی قرداشسیز اتدونک قلدین اسیر‬
‫قویمدون بیر گونی کیمسه بولمیه زار و فکار‬
‫عترت طاها اسیر کوفیان اولسون فلک‬
‫بیقرار اوالسن که یاسین آلنک ایتدون بیقرار‬
‫آل بو سفیان هارا پیغمبر اوالدی هارا‬
‫فرق لر دیو و ملک واردر آراده بیشمار‬
‫خانماننک بیر بیره دگسون که یخدون اولری‬
‫اولری کیم جبرییل اول اولره گهواره دار‬
‫دارا حد و حصر یوقدور دهر دیننک جورنه‬
‫چوخ ستم ایلدی یاسین آلنه بو روزگار‬
Oldu gərduni-nət`dən çün hoqqeyi-məh aşikar,
Qıldı pünhan möhreyi-şadı sipəhri-kəc-mədar.
Eylədi çərxi-müşə`bid aşikara bəm ü qəm,
Ta ki görsəndi xəlayiq içrə zərrin güşvar.
İçirdi könüllərə qan, ta ki susuz eylədi,
Kərbəla çölündə məqtul ol şəhi-vala-təbar.
Qılmadın Peyğəmbər üzündən həya, ey bihəya,
Yoxdu bir könül ki, səndən bulmasın ol dağ-dar.
Cövr ü zülmün bihədd oldu xassa peyğəmbərlərə,
Cüzzi-cəfa yoxdur sənin rəftarın, ey nabəkar.
Eylədin, ey bihəya, məsumu qətli-əhli-küfr,
Ərrə çəkdirdin atası başına, ey bimədar.
Əkbəri cövr ü cəfa vü zülmünən qıldın şəhid,
İçirdin qani-sitəm bəs Əsğərə, ol şir-xar.
Zeynəb ü Külsümü qardaşsız etdin, qıldın əsir,
Qoymadın bir günü kimsə bulmaya zar ü fikar.
İtrəti-Taha əsiri-Kufiyan olsun fələk,
Biqərar olasan ki, Yasin alin etdin biqərar.
Ali-Bu-Süfyan hara, Peyğəmbər övladı hara,
Fərqlər div ü mələk vardır arada bişümar.
Xanimanın bir-birə dəysin ki, yıxdın evləri,
Evləri kim Cəbrayıl ol evlərə gəhvarə-dar.
Dara, hədd ü həsr yokdur dəhri-deynin cövrünə,
Çox sitəm eylədi Yasin alinə bu ruzigar.
Aktardığımız bu mersiyenin içeriğinde ehl-i küfr ve Âl-i Ebû Süfyân tarafından Kerbela
çölünde şeh-i vâlâ-tebâr diye nitelendirilen İmam Hüseyin’in, onun oğulları olan Ekber ve Asgar’in
şehadetinden, kardeşsiz kalmış olan Hz. Zeyneb ile Ümmü Gülsüm’ün esaretinden söz
edilmektedir. Ayrıca bahse konu şiirde Ehl-i Beyt’e yapılan bu zulümler karşılığında kec-medâr, bî-
haya, nâbekâr şeklinde tanımlanan felekten şikâyetlerde bulunulmaktadır.
Üçüncü mersiye de felekten şikâyet niteliğindedir:
‫کربال دشتنده مقتول اولدی سبط مصطفی‬
‫قلمدون پیغمبر اوزندن حیا ای بیحیا‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫ایلدون سوسوز قتیل تیغ قوم مشرکین‬
‫جسمنی صد چاک قلدین قان و تپراغه قرین‬
‫میندیلر چپالق دوه یه اهل بیت طاهرین‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫خیمه گاهی اودلدین ای سفله پرور و دنی‬
‫حق تعالی خانماننک بیر بیره وورسون سنی‬
‫شعبده بازلقدن آیرو یوقدو سندن بیر فنی‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫عترت طاهایه یر وردن خرابیده نشون‬
‫یر مگر قحط ایدی یاسین آلنه ای واژگون‬
‫ایلدن اول نازنین کونکل لری سن غرق خون‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫ایلدون سکینه نی زار و حزین و مبتال‬
‫آتا و قرداشدن مظلومه نی قلدون جدا‬
‫چاک وردن سرغه چون اول قوالقی ای بیحیا‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫زینب مظلومه یه قلدون جفای بیشمار‬
‫اوغل و قرداشدن آیرولدون زار و فکار‬
‫نه دیم نه سویلیم ای نابکار کج مدار‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫عابد بیماره قلدون چوق جفا و چوق ستم‬
‫ایلدون جور و جفادن قامت رعنانی خم‬
‫کربالده داغ لر گورستدن اونکا دمبدم‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫یوقدو سنده شرم و آزرم ای سپهر واژگون‬
‫آل بو سفیان ایچون قیلدون حسینی غرق خون‬
‫نادم اولدن آغلدن قان صبح و شام ای چرخ دون‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫یأسدو دارا بو جفادن انس و جان آغلر گنه‬
‫آسمانده سربسر کروبیان آغلر گنه‬
‫جنت الماوانون ایچره حوریان آغلر گنه‬
‫داد سندن ای فلک‬
‫‪Kərbəla dəştində məqtul oldu sibti-Mustafa,‬‬
‫!‪Qılmadın Peyğəmbər üzündən həya, ey bihəya‬‬
‫!‪Dad səndən, ey fələk‬‬
‫!‪Dad səndən, ey fələk‬‬
‫‪Eylədin susuz qətili-tiği-qövmi-müşrikin,‬‬
‫‪Cismini səd-çak qıldın qan ü toprağa qərin,‬‬
‫‪Mindilər çıplaq dəvəyə Əhli-beyti-tahirin,‬‬
‫!‪Dad səndən, ey fələk‬‬
‫‪Xeyməgahı odladın, ey siflə-pərvər ü dəni,‬‬
‫‪Həqq-təala xanimanın bir-birə vursun səni,‬‬
‫‪Şəbədə-bazlıqdan ayrı yokdu səndən bir fəni,‬‬
‫!‪Dad səndən, ey fələk‬‬
‫‪İtrəti-Tahaya yer verdin xərabidə neşün,‬‬
Yer məgər qəht idi Yasin alinə, ey vajgun,
Eylədin ol nazənin könülləri sən qərqi-xun,
Dad səndən, ey fələk!
Eylədin Səkinəni zar ü həzin ü mübtəla,
Ata vü qardaşdan məzluməni qıldın cüda,
Çak verdin sırğa çün ol qulağı, ey bihəya,
Dad səndən, ey fələk!
Zeynəbi-məzluma qıldın cəfayi-bişümar,
Oğul ü qardaşdan ayrıladın zar ü fikar,
Nə deyim, nə söyləyim, ey nabəkari-kəc-mədar,
Dad səndən, ey fələk!
Abidi-bimara qıldın çok cəfa vü çok sitəm,
Eylədin cövr ü cəfadan qaməti-rə`nayı xəm,
Kərbəlada dağlar görsətdin ona dəmbədəm,
Dad səndən, ey fələk!
Yokdu səndə şərm ü azərm, ey sipəhri-vajgun,
Ali-Bu-Süfyan içün qıldın Hüseyni qərqi-xun,
Nadim oldun, ağladın qan sübh ü şam, ey çərxi-dun,
Dad səndən, ey fələk!
Yasdı, Dara, bu cəfadan ins ü can ağlar genə,
Asimanda sərbəsər kərrubiyan ağlar genə,
Cənnətül-mə`vanın içrə huriyan ağlar genə,
Dad səndən, ey fələk!
Kendi mersiyesinde Kerbela’da İmam Hüseyin ve taraftarlarının müşriklerce şehit edildiğini
belirten şair, bu faciadan dolayı feleği kınamaktadır. Ayrıca şiirde Ehl-i Beyt mensuplarından
Sekine’nin, Zeyneb’in ve Zeynelabidin’in çektiği sitemler manzum bir biçimde tasvir edilmişlerdir.
Dördüncü mersiye mesnevi nazım biçiminde yazılmış, her beytin ardından Farsça olarak
“Dâd ü feryâd ez Yezid” nakaratına yer verilmiştir:
‫کشتی بحر امامت تا که اولدی غرق خون‬
‫اولدی خم بار مصیبت ده سپهر واژگون‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫کربال دشتنده تا دوشدی یره شاه شهید‬
‫باشنی کسدی قفادن شمر ملعون و پلید‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫مهر انور منکسف اولدی و قلدی اوز نهان‬
‫عالم امکانده اولدی شورش محشر عیان‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫تا که روح پر فتوحی سدره ده تاپدی قرار‬
‫تتردی عرش و ملکده وحشت اولدی آشکار‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫تا بلشدی قاننه اول خسرو واال مقام‬
‫باتدی دامان افق اوز قاننه هر صبح و شام‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫قالدی تا جسم شریفی بیکفن او تپراغه‬
‫تا قیامت ده روادور آسماندن قان یاغه‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫تا که قانه غوطه لندی سرور لب تشنگان‬
‫خیمه لردن چخدی گوگه آه و فریاد و فغان‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫کاش اولیمش اول زمانده نفح صور‬
‫گرچه اولدی آل یاسینه او گون یوم نشور‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫گور نه لر چکدی زنا اوالددن آل رسول‬
‫چاپدلر آت اول مبارک جسمنه قوم جهول‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫نه پیمبردن اوتاندیلر نه تاریدن حیا‬
‫قلمدیلر شرم اول قوم لعین و اشقیا‬
‫داد و فریاد از یزید‬
‫ایله دارا اشقیایه لعن و طعن بیشمار‬
‫بو قحافه اوغلیدن دوتمش به مروان الحمار‬
‫داد و فریاد از یزید‬
Kəştiyi-bəhri-imamət ta ki oldu qərqi-xun,
Oldu xəm bari-müsibətdə sipəhri-vajgun,
Dad ü fəryad əz Yezid, dad ü fəryad əz Yezid!
Kərbəla dəştində ta düşdü yerə şahi-şəhid,
Başını kəsdi qafadan Şümri-məl`un ü pəlid,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Mehri-ənvər münkəsif oldu vü qıldı üz nihan,
Aləmi-imkanda oldu şurişi-məhşər əyan,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Ta ki ruhi-pür-fütuhu sidrədə tapdı qərar,
Titrədi ərş ü mələkdə vəhşət oldu aşikar,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Ta bulaşdı qanına ol Xosrovi-vala-məqam,
Batdı damani-üfüq öz qanına hər sübh ü şam,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Qaldı ta cismi-şərifi bikəfən o toprağa,
Ta qiyamətdə rəvadır asimandan qan yağa,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Ta ki qana qutələndi sərvəri-ləb-təşnəgan,
Xeymələrdən çıxdı göyə ah ü fəryad ü fəğan,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Kaş olaymış aşikara ol zamanda nəfhi-sur,
Gərçi oldu Ali-Yasinə o gün yövmi-nüşur,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Gör nələr çəkdi zina övladdan Ali-Rəsul,
Çapdılar at ol mübarək cisminə qövmi-cəhul,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Nə Peyəmbərdən utandılar, nə Tarıdan (Tanrıdan) həya,
Qılmadılar şərm ol qövmi-ləin ü əşqiya,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Eylə, Dara, əşqiyaya lə`n ü tə`ni-bişümar,
Bu-Qühafə oğludan dutmuş be Mərvanül-Himar,
Dad ü fəryad əz Yezid!
Dârâ’ya göre Âşûrâ, imamet denizinin gemisi kan içinde gark olan gündür. Şehitler şahı olan
İmam Hüseyin’in kafasının Kerbela’da “mel‘ûn ü pelid” diye nitelendirilen Şimir tarafından
kesildiğini belirten şair, bu facia karşısında güneşin kendi yüzünü kapadığını ve mahşer gününü
andıran bir sahnenin ortaya çıktığını ifade eder. Kerbela katliamını yapan İbn Ziyad, şair tarafından
“zina evladı” diye tanımlanır. Katillerin ne Peygamber’den utançlarının ne de Tanrı’dan hayalarının
olduğundan yakınan Kaçar şehzadesi, son beyitte Şii inancına uygun bir şekilde Ehl-i Beyt’e karşı
haksızlık yaptıklarını düşünen kişilere lanet okumuş oluyor.
Beşinci mersiyede “Ey Hüseyn’im, vay, vay” nakaratı kullanılmıştır:
‫ای جفا چکمش حسینم وای وای‬
‫بیکفن قالمش حسینم وای وای‬
‫زینبنک جانی سنکا اولسون فدا‬
‫گورمسون سنی بو درده مبتال‬
‫کیم اولوب جسمندن اول باشنک جدا‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫ذوالجناحنک نیجه گورسن غرق خون‬
‫قاننه تپراغنه باتمش اوزون‬
‫خیمه الرنک نیجه گورسن واژگون‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫چوق جفالر چکدون ای بی غمکسار‬
‫زینب مظلومی قیلدون بیقرار‬
‫اولدی کلثوم درددن زار و نزار‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫اهل بیته قیلدیلر یوز مین ستم‬
‫میندی چپالق دوه یه اهل حرم‬
‫اولدیلر بیکس اسیر درد و غم‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫خیمه لر اودلندی ای بدر دجا‬
‫عابدین اولدی اسیر اشقیا‬
‫کربال اولدی بیزه کرب و بال‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫جانم ای قرداش سنکا اولسن فدا‬
‫قالمسنک بیکس گرفتار جفا‬
‫اولمسنک یوز مین بالیه مبتال‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫قیلدیلر یخشی وفا اول کوفیان‬
‫اهل بیتی قیلدولر بیخانمان‬
‫لعنت اولسون کوفیانه هر زمان‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫قیلمدیلر اول پیمبردن حیا‬
‫قیلدیلر اوالدنه یوز مین جفا‬
‫کی روادور بو جفالر ای خدا‬
‫ای حسینم وای وای‬
‫اولسه دارا اشقیایه بیشمار‬
‫طرد و لعن و طعن الی یوم القرار‬
‫چوق جفالر قیلدی قوم نابکار‬
‫ای حسینم وای وای‬
Ey cəfa çəkmiş Hüseynim, vay, vay,
Bikəfən qalmış Hüseynim, vay, vay.
Zeynəbin canı sana olsun fəda,
Görməsin səni bu dərdə mübtəla,
Kim olub cismindən ol başın cüda,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Zülcinahın necə görsün qərqi-xun,
Qanına, toprağına batmış üzün,
Xeymələrin necə görsün vajgun,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Çok cəfalar çəkdin, ey biqəmküsar,
Zeynəbi-məzlumu qıldın biqərar,
Oldu Külsüm dərddən zar ü nizar,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Əhli-beytə qıldılar yüz min sitəm,
Mindi çıplaq dəvəyə əhli-hərəm,
Oldular bikəs əsiri-dərd ü qəm,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Xeymələr odlandı, ey bədri-düca,
Abidin oldu əsiri-əşqiya,
Kərbəla oldu bizə kərb ü bəla,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Canım, ey qardaş, sana olsun fəda,
Qalmısan bikəs giriftari-cəfa,
Olmusan yüz min bəlaya mübtəla,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Qıldılar yaxşı vəfa ol Kufiyan,
Əhli-beyti qıldılar bixaniman,
Lənət olsun Kufiyana hər zaman,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Qılmadılar ol Peyəmbərdən həya,
Qıldılar övladına yüz min cəfa,
Key rəvadır bu cəfalar, ey Xuda,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Olsa, Dara, əşqiyaya bişümar,
Tərd ü la`n ü ta`n ila yövmil-qərar,
Çok cəfalar qıldı qövmi-nabekar,
Ey Hüseynim, vay, vay.
Yukarıda yer verdiğimiz mersiyede Kerbela vakası ve bu olayın ardından yaşananlar Hz.
Zeyneb’in dilinden nakledilmekte ve adı geçen hanımın yürek yakan nalesi dizelere aktarılmaktadır.
Altıncı mersiye de mesnevi şeklinde kaleme alınmıştır ve her beyitten sonra iki kez tekrar
edilen “Çarh cevrinden figan” nakaratı sunulmuştur:
‫اولدی تا قد جوانان کربال دشتنده خم‬
‫اولدی اهل عالم ایچره حسرت و اندوه و غم‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫اولدی بستان شهادت گللری سیراب خون‬
‫نوجوانان تشنه کام اولدی قتیل قوم دون‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫غوطه ور اولدی ندن غواص دریای فنا‬
‫تا اله سالدی وفا دریاده درهای بقا‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫تتردی یر تیره لندی پس جمال آفتاب‬
‫تا جفادن قانه باتدی اول شه عالیجناب‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫دامن افالک اول ساعتده اولدی غرق خون‬
‫کاش ویران اولسه اول دمده سپهر واژگون‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫خانمان صبر و طاقت اولدی اول دمده خراب‬
‫چوخ کونکل یوخ اول که بو ماتمده اولمسه کباب‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫زینب زاری اسیر ایلدیلر چون کوفیان‬
‫اهل بیت عصمت اولدی بیکس و بیخانمان‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫عابدین اولدی اسیر قوم بیدین و جهول‬
‫ظلمدن اولدی سکینه زار و افکار و ملول‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫نه پیمبردن اوتاندیلر نه تاریدن حیا‬
‫قیلدیلر پیغمبرون اوالدینه یوز مین جفا‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫خیمه لر تاراجه گیتدی اهل بیت اولدی اسیر‬
‫محشر اولدی آل اطهاره او دمده دار و گیر‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
‫اهل بیت مصطفی یه اوز قویوب یوز مین تعب‬
‫گوز یاشی یرینه گر قان توکه دارا بی عجب‬
‫چرخ جورندن فغان؛ چرخ جورندن فغان‬
Oldu ta qəddi-cəvanan Kərbəla dəştində xəm,
Oldu əhli-aləm içrə həsrət ü ənduh ü qəm,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Oldu bostani-şəhadət gülləri sirabi-xun,
Novcəvanan təşnə-kam oldu qətili-qövmi-dun,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Qutə-vər oldu nədən qəvvasi-dəryayi-fəna,
Ta ələ saldı vəfa dəryada dərhayi-bəqa,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Titrədi yer, tirələndi pəs cəmali-afitab,
Ta cəfadan qana batdı ol şəhi-alicənab,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Daməni-əflak ol saətdə oldu qərqi-xun,
Kaş viran olsa ol dəmdə sipəhri-vajgun,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Xanimani-səbr ü taqət oldu ol dəmdə xərab,
Çox könül yox, ol ki bu matəmdə olmasa kabab.
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Zeynəbi-zarı əsir eylədilər çün Kufiyan,
Əhli-beyti-ismət oldu bikəs ü bixaniman,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Abidin oldu əsiri-qövmi-bidin ü cəhul,
Zülmdən oldu Səkinə zar ü əfkar ü məlul,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Nə Peyəmbərdən utandılar, nə Tarıdan (Tanrıdan) həya,
Qıldılar Peyğəmbərin övladına yüz min cəfa,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Xeymələr taraca getdi, Əhli-beyt oldu əsir,
Məhşər oldu Ali-əthara o dəmdə dar ü gir,
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Əhli-beyti-Mustafaya üz qoyub yüz min tə`b,
Göz yaşı yerinə gər qan tökə Dara biəcəb.
Çərx cövründən fəğan, çərx cövründən fəğan.
Muhtevasından gördüğümüz üzere Dârâ’nın bu son mersiyesi de Kerbela vakası nedeniyle
feleğe itiraz niteliği taşımaktadır.
Böylece Abdullah Mirza’nın Türkçe şiirlerini incelediğimizde, kendisinin Türk edebiyatı
açısından bir mersiye şairi olduğuna kanaat getiriyoruz. Bu şehzade hakkında yapılmış olan
çalışmalarda kendisinin edebiyatı iyi bildiğinden, edipler ve âlimlerle sürekli temas halinde
bulunduğundan söz edilmişse de, Türkçe şiirlerinin mükemmellikten uzak olduğu görülmektedir.
Buna rağmen kendisinin Türkçe şiirler yazmaya teşebbüs etmesi, Türk dili ve edebiyatına verdiği
önemi gözler önüne sermekte olup, bu bakımdan dikkate şayandır.
Mahmud Mirza Kaçar
Feth Ali Şah’ın 14. veya 15. oğlu olan bu şehzade, Kamerî 1214 / Miladi 1799 yılında
dünyaya gelmiştir. Annesi Mazenderanlı Meryem Hanım’dır. Zamanına göre iyi bir eğitim görmüş
olan Mahmud Mirza, babası Feth Ali Şah’ın zamanında bir süre Nihavend ve Luristan gibi bölgeleri
yönetmiştir. Biraderzadesi Muhammed Şah’ın saltanat döneminin (Kamerî 1250-1264 / Miladi
1834-1848) başlarında Erdebil’de hapiste tutulmuş, ardından Tebriz’e gönderilmiş ve hayatının geri
kalan kısmını orada geçirmiştir. Ne zaman vefat ettiği kesin olarak bilinmiyorsa da, Kamerî 1262 /
Miladi 1845-1846 tarihinde hayatta olduğu kesindir. Bir diğer görüşe göre Kamerî 1271 / Miladi
1854 veya 1855 yılında hayatının son bulduğu ihtimali mevcuttur (0011-0011.‫ ص‬،0931 ،‫)خالندی‬.
Edebî ve tarihî eserler yazmış olan Mahmud Mirza, aynı zamanda dönemin şehzade
şairlerindendir. Farsça şiirlerin yanı sıra kalemini Türkçede de sınamıştır. Aşağıda kendisinin
Türkçe bir gazelini takdim ediyoruz (İran Meclis Kütüphanesi, No. 18456, varak 54a; İran Milli
Kütüphanesi, No. 1072516, varak 2b):
‫جان شیرین سنه بیر زاد اولماز‬
‫هر کیم عاشق اوله فرهاد اولماز‬
‫عاشقون کونکلی و آبادچیلوق‬
‫عشق ویرانه سی آباد اولماز‬
‫هر گون آرتور بو گرفتار بال‬
‫عشقه بنده اوالن آزاد اولماز‬
‫گون یوزندن ایلییر کسب ضیا‬
‫هامی شاگرد که استاد اولماز‬
‫عین محمود که ناشاد قالوب‬
‫شاد سندن ینه ناشاد اولماز‬
‫شرط دور پادشهه فتح هرات‬
‫گر هرات اولمسه بغداد اولماز‬
‫شاه جمجاه دمحم که ز عدل‬
‫ظلم اوندن بیزه بنیاد اولماز‬
Cani-şirin sana bir zad olmaz,
Hər kim aşiq ola, Fərhad olmaz.
Aşiqin könlü və abadçılıq,
Eşq viranəsi abad olmaz.
Hər gün artır bu giriftari-bəla,
Eşqə bəndə olan azad olmaz.
Gün yüzündən eyləyir kəsbi-ziya,
Hamı şagird ki ustad olmaz.
Eyni-Mahmud ki, naşad qalıb,
Şad, səndən yenə naşad olmaz.
Şərtdir padişəhə fəthi-Herat,
Gər Herat olmasa, Bağdad olmaz.
Şahi-Cəm-cah Məhəmməd ki, ze-ədl,
Zülm ondan bizə bünyad olmaz.
Son derece akıcı olan bu gazelde şair, kendisinin tatlı canına hitap ederek söze başlıyor.
Şaire göre her âşık Ferhad olamayacağı için kendisine de aşktan ciddi bir zarar gelmeyecektir.
Âşığın gönlünün bayındırlığa ters düştüğünü belirten şehzade, bu düşüncesini aşk viranesinin âbâd
olamayacağıyla açıklar. Âşığın giriftar olduğu belanın her geçen gün arttığını ifade eden şair, aşka
köle olan kimsenin işte bu yüzden âzâd olamayacağına dikkat çeker. Gazelin bu noktadan sonraki
beyitlerinde Mahmud Mirza, kendi biraderzadesi olan İran padişahı Muhammed Şah Kaçar’ı
övmeye başlar. Şaire göre üstat olamayacak şakirdler bu hükümdarın güneşe benzer yüzünden ışık
alarak aydınlanmakta, bir başka değişle padişah olamayacak şehzadeler Muhammed Şah’ın
gölgesine sığınarak ömür sürmekte idiler. Mahmud Mirza, kendi gözünün kedere büründüğünü
yazıyorsa da, padişahın sayesinde bu mutsuzluğun yok olacağı yönündeki inancına vurgu yapar. Bir
sonraki beyitte ise padişahın Herat’ı fethetmesinin bir şart olduğu ve eğer Herat alınmazsa, o zaman
Bağdat’ın da fethinin müyesser olamayacağı belirtilir. Belli ki bu şiir, Muhammed Şah’ın Herat
Seferi’ne çıktığı 1253 / 1837 yılında kaleme alınmıştır. Ayrıca Mahmud Mirza, Herat’ın fethinden
sonra Muhammed Şah’ı Bağdat’a yönelerek burasını da Osmanlılardan almaya teşvik etmiştir. Bu
iki harekât sayesinde Kaçarlar, Şah İsmail, Şah Abbas ve Nadir Şah dönemlerinin ihtişamını geri
getirmiş olacaklardı. Ancak Herat’ın muhasarası olumlu bir sonuç vermeyince (Pîrniyâ ve İkbâl,
1380, s.812-813) Mahmud Mirza’nın bu dileklerinin de gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Gazelin
son beytinde ise Muhammed Şah’ın adaletinin zulme engel teşkil ettiğine değinilmektedir. Söz
konusu gazel, Mahmud Mirza’nın Tebriz’deki ikameti sırasında yazılmıştır.
Nâsıreddin Şah Kaçar
Muhammed Şah Kaçar’ın oğlu olan Nâsıreddin Şah, Kamerî 1247 / Miladi 1831’de doğmuş,
Kamerî 1264 / Miladi 1848’te iktidara geçmiş ve Kamerî 1313 / Miladi 1896 yılında bir suikast
sonucunda öldürülmüştür. Kendisi Farsça şiirler divanının müellifi olmakla beraber Türkçe şiirler
de yazmıştır. Aşağıda bu padişahın Ehl-i Beyt konulu iki şiirini örnek olarak sunuyoruz. Şiirlerden
ilki Nâsıreddin Şah’ın Kerbela ziyareti sırasındaki ruh halini yansıtmaktadır (Nâsıreddin Şah Kaçar,
1390, s.133-134):
‫قویدوم قدم امام حسینین رواقینا‬
‫دوشدو کنول طواف ائیله مک اشتیاقینا‬
‫اوپدوم حرم حریمینی قبرین قوجاقالدیم‬
‫گوردوم حسین اصغرین آلمیش قوجاقینا‬
‫هردن بوغازینین یاراسیندان قانین سیلر‬
‫هردن قویور دوداغینی عطشان دوداقینا‬
‫قبر علی اکبری پایین پاییده‬
‫گودوم کی قونچه تک آسیلیب گول بوداقینا‬
‫دربان او بارگاهده قبر حبیب ایدی‬
‫یئتمیش ایکی غریب شهیدین رواقینا‬
‫هر قبر صاحبین سوروشدوم کی کیمدی بو؟‬
‫اخالص ایله قویام اوزومو تا آیاقینا‬
‫ناگاه اوجالدی حضرت عباس نعره سی‬
‫کای نابلد دخیل زیارت سیاقینا‬
‫من هر شهیددن یاخینام آغالیان گوزه‬
‫سقا اوالن همیشه گوندر سو سوراقینا‬
Qoydum qədəm İmam Hüseynin rəvağına,
Düşdü könül təvaf eyləmək iştiyağına.
Öpdüm hərəmi-hərimini, qəbrin qucaqladım,
Gördüm Hüseyn Əsğərin almış qucağına.
Hərdən boğazının yarasından qanın silər,
Hərdən qoyur dodağını ətşan dodağına.
Qəbri-Əliyyi-Əkbəri payini-payidə,
Gördüm ki, qönçə tək asılıb gül budağına.
Dərban o bargahda qəbri-Həbib idi,
Yetmiş iki qərib şəhidin rəvağına.
Hər qəbr sahibin soruşdum ki, kimdi bu?
İxlas ilə qoyam üzümü ta ayağına.
Nagah ucaldı Həzrəti-Abbas nərəsi,
Ke’y nabələd dəxili-ziyarət səyağına.
Mən hər şəhiddən yaxınam ağlayan gözə,
Səqqa olan həmişə göndər su sorağına.
Hz. Hüseyin’i ziyarete gittiğini belirten şair, imamın mezarını tevaf ettiğini, kabrini
kucaklayarak öptüğünü söyler. O anda şahın gözleri önünde küçük çocuğu Ali Asgar’i kucağına
almış bulunan İmam Hüseyin’in canlanmış olduğu şiirde yerini bulmuştur. Ali Ekber, Hz. Abbas ve
Habib b. Mezahir de dâhil olmak üzere 72 şehidin mezarını ziyaret ettiğini belirten Kaçar
hükümdarı, her bir mezarın sahibini sorduğunu ve mezarların ayak tarafına ihlas ile yüz sürdüğünü
ifade etmektedir. Nâsıreddin Şah divanının baskısında yer alan varyantından farklı olarak Rıza
Hemrâz’ın yayımladığı variantta fazladan üç beyit bulunmaktadır ki bunlar üçüncü beytin ardından
yer almaktadırlar (Hemrâz, 1389):
‫شوط ائیله دیم ضریحیني ایاق سمتینه كئچیب‬
‫قویدوم یوزومو صدق ایله اكبر آیاقینا‬
‫آغالییردیم اكبره كي صدا گلدي دور گئده ك‬
‫یالقیز قویان عروسونو قاسیم اوتاغینا‬
‫گلدیم او سمته گوردوم عروسون سسي گلیر‬
‫مشغول دور عمو اوغلو سو قاسیم فراغینا‬
Şəvt eylədim zərihini ayaq səmtinə keçib,
Qoydum yüzümü sidq ilə Əkbər ayağına.
Ağlayırdım Əkbərə ki, səda gəldi, dur gedək,
Yalqız qoyan ərusunu Qasim otağına.
Gəldim o səmtə, gördüm ərusun səsi gəlir,
Məşğuldur əmu oğlusu Qasim fərağına.
Bazı mısralarını vezin bakımından kusurlu bulduğumuz bu beyitlerde Nâsıreddin Şah, Ali
Ekber’in mezarı başında ağladığından, daha sonra gaipten gelen bir sesin kendisini Kasım’ın
mezarını ziyaret etmeye yönlendirdiğinden ve orada Kasım’ın dul kalmış olan eşinin nalesini
dıyduğundan söz etmektedir.
Nâsıreddin Şah’ın Türkçe bir diğer şiiri de Hz Ali’yi metheden bir kasidedir. Seyyid Azim
Şîrvânî, Kamerî 1300 / Miladi 1882-1883 tarihinde tertip etmiş olduğu tezkiresinde ilgili şiiri
aktarmaktadır (Şirvani, 1974, s.193-194):
‫خالق یکتایه بیر مخلوق یکتا در علی‬
‫ال اله اال هللا ده تکرار اوالن ال در علی‬
‫نور اندر نور اولموش هم زجاج اندر زجاج‬
‫شیشه اندر شیشه ده بیر نور بیضاء در علی‬
‫سر توحید و نبوت عالمین کشف ائیله یئن‬
‫آخر هللا ده مسطور اوالن ها در علی‬
‫اللهون اولموش ایکی الم ایله بیر هایی نبی‬
‫اول ایکی الم ایله ها هم الف اوال در علی‬
‫مظهر هللا در اللهون اوسته جلوه گر‬
‫حق نمای ها اوالن تشدید تنها در علی‬
‫دقت ائتسه کیم دییر هللا ده تشدید در‬
‫الزم و ملزومده بیر لطف پیدا در علی‬
‫حق بویورموش اوز کالمینده وهللا المثل‬
‫اول مثل عکسینده بیر مثل مسیحادر علی‬
‫حق اوزی بیر نوردور گویا مثل بیر آینه‬
‫نورونون مثلی مثل مثلینده اخفا در علی‬
‫روزگارین توکدی معمار بنیت طرحینی‬
‫چکمه یوب ال طرحینین طبعینده بنا درعلی‬
‫ذات پاک کبریانی قوی کناریندن کنار‬
‫هر نه واردر سر به سر اکرامه دانا در علی‬
‫رطب و یابس هر نه وار تفسیرینین فردینده در‬
‫تحت بسم هللا ده اول نقطۀ با در علی‬
‫معنی تورات و قرآن رمز انجیل و زبور‬
‫احمد و داوود و هم موسی و عیسا در علی‬
‫عالم الهوتیدن باطنده هر پیغمبره‬
‫وحیی صادر ائیله یوب جبریله القادر علی‬
‫رازقه مرزوق دور مرزوقنه رزاق تک‬
‫بوندان اوتری روزینین وصلینده وسطی در علی‬
‫فیض اونا فیاض در اوز فیضینی قطع ائیله مز‬
‫بخشش حق بیزلره بیر فیض عظمی در علی‬
‫ذاتی جوهردر بو مخلوقون اونون ذاتی عرض‬
‫بنده در معبوده اما خلقه موال در علی‬
‫چون مشیت ائتدی ایما کاف و نون ایجادینه‬
‫شوبهه یه دوشمه همان ایمایه ایما در علی‬
‫علته معلومدور علت اونا پیوند در‬
‫هر نه وار دونیا و ما فیها یه فیها در علی‬
Xaliqi-yektayə bir məxluqi-yektadır Əli,
Lailahəillahda təkrar olan “la”dır Əli.
Nur əndər nur olmuş, həm zücac əndər zücac,
Şişə əndər şişədə bir nuri-bəyzadır Əli.
Sirri-tövhid ü nübüvvət aləmin kəşf eyləyən,
Axəri-Allahda məstur olan “ha”dır Əli.
Allahın olmuş iki “lam” ilə bir “ha”yı nəbi,
Ol iki “lam” ilə “ha”, həm əlfi-övladır Əli.
Məzhəri-Allahdır, Allahın üstə cilvəgər,
Həqnümayi-ha olan təşdidi-tənhadır Əli.
Diqqət etsə kim deyər Allahda təşdiddir,
Lazim ü məlzumda bir lütfi-peydadır Əli.
Həqq buyurmuş öz kəlamında vallahül-məsəl,
Ol məsəl əksində bir misli-Məsihadır Əli.
Həqq özü bir nurdur, guya misli-bir ayinə,
Nurunun misli məsəl mislində ixfadır Əli.
Ruzigarın tökdü memari-bəniyyət tərhini,
Çəkməyib əl tərhinin təb`ində bənnadır Əli.
Zati-paki-kibriyanı qoy kənarından kənar,
Hər nə vardır sərbəsər ikrama danadır Əli.
Rətb ü yabis hər nə var təfsirinin fərdindədir,
Təhti-bismillahda ol nöqteyi-“ba”dır Əli.
Mə`niyi-Tövrat ü Fürqan, rəmzi-İncil ü Zəbur,
Əhməd ü Davud ü həm Musa vü İsadır Əli.
Aləmi-lahutdan batində hər peyğəmbərə,
Vəhyi sadir eyləyib Cibrilə ilqadır Əli.
Raziqə mərzuqdur, mərzuqinə rəzzaq tək,
Bundan ötrü ruzinin rizqində vüstadır Əli.
Feyz ona fəyyazdır, öz feyzini qət eyləməz,
Bəxşişi-Həqq, bizlərə bir feyzi-üzmadır Əli.
Zatı cövhərdir bu məxluqun, onun zatı ərəz,
Bəndədir mə`buda, amma xəlqə mövladır Əli.
Çün məşiyyət etdi iyma “kaf” ü “nun” icadına,
Şübhəyə düşmə, həman iymayə iymadır Əli.
İllətə məlumdur, illət ona peyvənddir,
Hər nə var, dünya vü mafihayə fihadır Əli.
Yukarıda Şîrvânî tezkiresine binaen sunmuş olduğumuz kaside metni ile aynı şiirin Rıza
Hemrâz tarafından yayımlanmış olan varyantı arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca
Hemrâz’ın aktardığı metinde bazı eksiklerin olduğu görülmektedir. Nâsıreddin Şah, bu şiirde Hz.
Ali’yi “mahlûk-ı yektâ”, “nûr ender nûr” ve “nûr-i beyzâ” tabirleriyle anmaktadır. Kaçar şahına
göre tevhid ve nübüvvet sırlarını kâşifi olan Hz. Ali, pek çok İslâmî kavramların da açıklayıcısıdır.
Dört kitabın mahiyetine vâkıf olan Hz. Ali, Bismillah’ın başındaki “be” harfinin altındaki noktadır.
Bu açıklamasıyla padişah, aslında Resulullah (s.a.v.) hazretlerinin bir hadisine atıfta bulunmuştur.
Şöyle ki bir keresinde Peygamberimiz, sahabeleriyle ile sohbeti sırasında; “Allah’ın bütün sırları
semavi kitaplardadır. Semavi kitaplarda olanların hepsi Kur’an’dadır. Kur’an’da olanların hepsi
Fatiha’dadır. Fatiha’da olanların hepsi Besmelede’dir. Besmele’de olanların hepsi “be”nin altındaki
noktadadır” diye buyurmuştur. Bu sohbeti dinleyen cemaat arasında bulunan Hz. Ali, Peygamber
Efendimizin kasdettiği manayı gönlünde duymanın zevkini ve heyecanını hissederek; “Be’nin
altındaki nokta benim!” diye söylemiştir. Buna karşılık Peygamber Efendimiz, üstü kapalı olarak
anlatmaya çalıştığı hususun, tam olarak anlaşıldığını görmekten hoşnut olarak gülümsemiştir.
Böylece Peygamber Efendimizin sözü Hz. Ali'nin son sözü ile birleşip bütünleşmiştir. Hz. Ali’yi
yüksek ifadelerle öven Nâsıreddin Şah, kasidenin sonlarına doğru onu “Allah’a bende ve halka
mevla olan” bir şahsiyet olarak tanımlamıştır. Nâsıreddin Şah’ın Ehl-i Beyt’e dair şiirlerinin,
muhteva açısından Muhammed Ali Mirza ile Abdullah Miza’nın aynı konulu şiirlerinden daha
zengin ve derin içerikli olduğu gözlemlenmektedir.
Sonuç
İran’da Farsça ve Türkçe, yüzyıllar boyunca yazı ve edebiyat dili olarak paralel bir şekilde
kendi varlığını sürdürmüştür. Kaçarlar dönemi de bu bakımdan bir istisna teşkil etmemiştir. Bu
makalemiz kapamında Zühre Hanım, Feth Ali Şah, Muhammed Ali Mirza, Abdullah Mirza,
Mahmud Mirza ve Nâsıreddin Şah örneğinde Kaçarlar arasında Türkçe şiirler yazmış olan
şahsiyetlerin olduğunu gördük. Bunların şiirlerini incelediğimizde Zühre Hanım’ın ve Feth Ali
Şah’ın Türkçe şiirlerinin daha çok dünyevi aşkı temsil ettiğini, Mahmud Mirza’nın Türkçe gazelinin
siyasi olaylara atıfta bulunduğunu, Muhammed Ali Mirza’nın, Abdullah Mirza’nın ve Nâsıreddin
Şah’ın Türkçe şiirlerinin ise dinî motifler içerdiğini gözlemledik. Elbette ki yukarıda sunduğumuz
şiirlerin tamamının yüksek edebî bir maharetle yazıldığını iddia edemeyiz. Ancak bu örnekler,
‫‪Kaçarlar döneminde ve bilhassa hükümdar hanedanı üyeleri arasında Türkçe şiir yazma geleneğinin‬‬
‫‪mevcut olduğunu göstermeleri açısından ehemmiyeti haizdirler. Türkçe edebî mirasa sahip bulunan‬‬
‫‪Kaçar sülalesi mensuplarının sadece bu makalemizde isimleri geçen kişilerden ibaret olduklarını‬‬
‫‪düşünmemiz yanlış olur. İleride yapılacak daha ayrıntılı araştırmaların, Kaçar padişah ve‬‬
‫‪şehzadelerinin kaleminden çıkmış olan Türkçe diğer şiirlerin belirlenmesine imkân vereceği‬‬
‫‪kanaatindeyiz.‬‬
‫‪Kaynakça:‬‬
‫باکیخانوف‪ ،‬عباسقلی (‪)0391‬؛ گلستان ارم‪ ،‬متن علمی – انتقادی بسعی و اهتمام عبدالکریم علی زادی‪ ،‬دمحم آقا‬
‫سلطانوف‪ ،‬دمحم آذرلی‪ ،‬اژدر علی اصغرزاده و فاضل بابایف‪ ،‬باکو‪ :‬ادارۀ انتشارات علم‪.‬‬
‫بایبوردی‪ ،‬حسین (‪)0939‬؛ مختصری از سابقه و احوال دمحم علی میرزا دولتشاه‪ ،‬مجلۀ وحید‪ ،‬شماره ‪ ،11‬ص‪.‬‬
‫‪.313-313‬‬
‫بهارلو‪ ،‬مهران (‪)1110‬؛ دو شعر تورکی از فتحعلی شاه قاجار‪،‬‬
‫)‪http://sozumuz1.blogspot.com/2021/05/blog-post_3.html (11.04.2022‬‬
‫پیرنیا‪ ،‬حسن و عباس اقبال (‪)0911‬؛ تاریخ ایران از آغاز تا انقراض قاجاریه‪ ،‬تهران‪ :‬انتشارات خیام‪.‬‬
‫خالندی‪ ،‬انور (‪)0931‬؛ جستاری در نسخۀ خطی تذکرة السالطین محمود میرزا قاجار‪ ،‬پیام بهارستان‪ ،‬دورۀ‬
‫‪ ،1‬سال ‪ ،3‬شمارۀ ‪ ،03‬ص‪.0039-0011 .‬‬
‫سواری‪ ،‬زهرا و ایرج پور‪ ،‬دمحم ابراهیم (‪)0939‬؛ قصیده ای ناشناخته در مدح شاه خراسان از مخزن شاهزاده‬
‫عبدهللا میرزا دارا‪،‬سومین همایش ملی زبان‪،‬ادبیات و بازشناسی مشاهیر و مفاخر‪ ،‬تربت حیدریه‪،‬‬
‫)‪https://civilica.com/doc/894898/ (10.04.2022‬‬
‫عبدهللا میرزا قاجار؛ دیوان دارا‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪1312‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ بیاض اشعار‪ ،‬کتابخانۀ ملی ایران‪ ،‬شماره ‪0933133‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ دیوان خاقان‪ ،‬کتابخانۀ بریتانیا‪ ،‬شماره ‪9111‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ دیوان خاقان‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪32‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ دیوان خاقان‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪101‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ دیوان خاقان‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪1319‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ دیوان خاقان‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪3901‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار؛ دیوان خاقان‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪)0( 03103‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار (‪ 0913‬ق)؛ دیوان خاقان‪ ،‬تهران‪ :‬چاپ سنگی‪.‬‬
‫فتحعلی شاه قاجار (‪)0933‬؛ دیوان کامل اشعار‪ ،‬تهران‪ :‬انتشارات قائم مقام‪.‬‬
‫دمحم علی میرزا قاجار؛ دیوان دولت‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪ 131‬فیروز‬
‫دمحم علی میرزا قاجار؛ دیوان دولت‪ ،‬کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‪ ،‬شماره ‪)1( 03103‬‬
‫دمحم علی میرزا قاجار؛ دیوان دولت‪ ،‬کتابخانۀ ملی ایران‪ ،‬شماره ‪0119221‬‬
01312 ‫ شماره‬،‫ کتابخانۀ مجلس شورای اسالمی ایران‬،‫محمود میرزا قاجار؛ دیوان اشعار‬
0191102 ‫ شماره‬،‫ کتابخانۀ ملی ایران‬،‫محمود میرزا قاجار؛ دیوان اشعار‬
.‫ نشر علم‬:‫ تهران‬،‫ به تحقیق و اهتمام حسن گل دمحمی‬،‫)؛ دیوان کامل اشعار‬0931( ‫ناصرالدین شاه قاجار‬
،‫)؛ ناصرالدین شاهین توركجه شعرلریندن‬0913( ‫ رضا‬،‫همراز‬
http://salarsolmaz.blogfa.com/post/95 (16.03.2021)

‫ ویژه‬:‫ تهران‬،‫ بیرینجی جلد – ایکینجی چاپ‬،‫)؛ آذربایجان ادبیات تاریخینه بیر باخیش‬0992( ‫ جواد‬،‫هیئت‬
.‫نامۀ وارلیق‬
Əqiq, Gülnar (2021), Fətəli şah Qacarın poetik irsi və şahzadə şairlər. Filologiya üzrə fəlsəfə
doktoru elmi dərəcəsi almaq üçün təqdim edilmiş dissertasiya. Bakı: Azərbaycan Milli Elmlər
Akademiyası.
Musalı, Namiq (2020), “Fətəli şah Qacar dövründə İranda türk dilinin vəziyyəti”, İsmayıl Şıxlı
yaradıcılığına həsr olunmuş “Filologiyanın aktual problemləri” mövzusunda beynəlxalq konfrans,
Bakı: Avrasiya Universiteti, s.38-47.
Musalı, Namiq (2021), “İranın Turanlıları: Qacarlar sülaləsində etnik özünüdərk problemləri”,
Ədalət Tahirzadə ərməğanı – 70, Bakı: Çapar nəşriyyatı, s.300-322.
Shahgoli N. Kh., Yaghoobi V., Aghatabai Sh., Behzad S. (2019), “Dede Korkut Kitabı’nın Künbet
Yazması: İnceleme, Metin, Dizin ve Tıpkıbasım”, Ankara Üniversitesi Modern Türklük
Araştırmaları Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 2, s.147-379.
Şirvani, Seyid Əzim (1974), Əsərləri, III cild, tərtibçi və şərhlərin müəllifi: S.Rüstəmov, Bakı: Elm
nəşriyyatı.

You might also like