You are on page 1of 116

DRDNC BLM

GEREK YA DA SONULARI

YAZARDAN KISISEL BIR NOT

nnzdeki 32-40 blmlerini okuyanlar, ierigin konumuz ile alakasiz oldugunu ya da gerek hayata uygulanabilir olmadigini dsnebilirler. Ele alinan konularda, bir kisinin ev, is, aile ve benzeri alanlarda nasil bir uygulama bulacagini gremeyebilirler. Deliller ve neden inaniyoruz konulu bir kitabin ierisinde gerek, tarih ve felsefe konularinin neden ele alindigini merak edebilirler. Bu konulari, inanlari, tarihin ve geregin entelektel aidan ele alinmasini kitaba dahil etme sebebimin anlasilmasi veya arkasinda yatan unsurun aiga kavusmasi iin ele aldim. Bu geregi aklinizdan ikarmamaniz gerekmektedir: Hristiyan olmaya ya da Isaya duyulan imana karsi gereklestirilen istikrarli saldirilarin ya da basit szl satasmalarin arkasinda, derin ve karmasik felsefi ve tarihi sorunlar yatmaktadir. Bazi okuyucular kendi kendilerine su soruyu yneltebilirler: Geregin dogasini anlamaya ne gerek vardir? ya da Niin tarihin ve tarihsel metodun anlasilmasi bu kadar hayati nem tasimaktadir? Ele alacagimiz konularin arkasinda yatan asil nemin, gnlk hayatimizdaki uygulamaya ynelik sebebi sudur: Bizlerin ve ocuklarimizin srekli olarak karsisina dikilen sulamalarin arkasinda, anlasilmasi gereken ok derin sorular vardir. Duydugumuz ifadeler ve sulamalar ok basitmis gibi gzkrler. Ancak bu ifadeler bazi ok derin konularin temsilcileridirler. Bu basit ifadelerin arkasinda yata n derin imalari, sz edilen kisilerin ogu fark etmemektedir. Asagida bu ifadelerden bazi rnekler sunulmustur: Tm bunlar senin iin gerek olabilir, ancak benim iin gerek degildir. Bana senin deger yargilarini empoze etmeye kalkma. Bir seyin senin iin gerek olmasi, bu seyin benim iin de gerek olmasi anlamina gelmez. Isa, gerektir! Cevap: Eger bu senin gereginse ok sevindim, ancak bu benim geregim degil. Geregi bildiginiz i iddia ederek biraz kibirli davranmiyor musunuz? Hadi ama, biraz gereki olun. Dnya zerinde birok din varken siz nasil olur da kendi dininizin gerek din oldugunu iddia edebilirsiniz? Btn gerekler kisiseldir. Sizin kendinize gre gereginiz, benim kendime gre geregim vardir. Siz, kendi gereginizi bulun, ben kendi geregimi bulayim, biraz toleransli olmak zorundasiniz. Bana hibir sey empoze edemezsin iz. Hrist iyanlik sizin iin gerek olabilir ancak benim iin gerek degildir. Siz bu sekilde bytlmssnz. Aileniz size bunlara inanmayi gretmis ancak benim ailem beni farkli sekilde bytt. Hem yukaridaki ifadeler , hem de yukaridaki ifadelere verilecek cevaplar, aikmis gibi gzkebilir ancak takip eden blm, bir ok kisi iin, sagduyu sahibi olanlarin mantiga gre desteklenmesi iin ok gereklidir.

Gerek ve kesinlik konularinin ele alindigi bu blmlerin byk bir kismi teori seviyesindedir. Bazi okuyucular, geregin bu seviyede tartisilmasina alisik olmayabilirler ve bu blmleri biraz havada, anlasilmasi ve kavranmasi zor olarak n itelendirebilirler. Isaya ya da Hristiyanliga duyulan inanca karsi gelistirilen tezleri olusturan, felsefi temelleri anlamanin hayati bir nemi vardir. Filozofvari bir dsnce yapisi gelistiren bazi okuyucular ise takip eden blmlerde yer alan benim esitli kritik konulara yaklasimimi ya meydan okuyucu olarak ya da saf ve tecrbesiz bulacaklardir. Kisacasi, bazilari materyalin karmasikligindan ve anlasilmasinin glgnden sikayet ederken bazilari da basitliginden ve konular zerinde baglayici bir ikna gcnden uzak oldugundan sikayet edeceklerdir. Benim bu duruma yaklasimim syledir: Ltfen takip eden blmlerin, bir fikrin ve anlayisin, degisik seviyelerdeki her okuyucuya hitap edecek bir sekilde dizayn edildigini aklinizdan ikarmayiniz. Iste bu yzden ltfen okumayi kesmeyin. Okuyacaklariniz sizin iin anlasilmaz ya da ok basit gelse bile ltfen durmayin. Takip eden blmler, sizlere geregin yasamlariniza, gnmzn kltrne uygun bir biimde nasil uygulanabilecegini grmenize yardimci olacaktir. Tesekkr ederim, Josh D. McDowell Bilgelige erisene, Akli bulana ne mutlu! Gms kazanmaktansa onu kazanmak daha iyidir. Onun yarari altindan daha oktur. zdeyisler 3:13, 14

32
GEREGIN DOGASI

BLME BAKIS Giris Gerek Nedir? Gerek, Gereklige Tekabl Eder (Sbjektivizme Karsi) Aristoya Gre Gerek Thomas Aquinasa Gre Gerek agimizin Filozoflarina Gre Gerek Tekabl Etme Grsn Reddetmenin Sonulari Gerek Mutlaktir (Grecelige Karsi) Mutlak Gerek ile Greceli Geregin Karsilastirmasi Grecelig in Kendi Kendini rten Dogasi Grecelig in Ek Sorunlari Ahlki Grecelik Mutlak Gerek Neden Reddedilmektedir?

1A. GIRIS Bu blme baslamadan nce, ele alacagimiz konu olmasindan dolayi aiklanmasi gereken bir kelime vardir: metafizik (doga/fizik tesi). Geleneksel olarak metafizik; varligin, varlik olarak felsefi incelenmesine basvurmaktadir. Bu da geregin kendisi ile ilgilidir. Metafizik, su sorulara cevap bulmaya alisir: Gerek nedir? ve Geregin dogasi nedir? Bir diger nemli terim ise, nasil bilebiliriz anlamina gelen epistemolojidir. Oxford Felsefe Szlgnde epistemoloji syle tarif edilmistir: Bilgi kurami, bilginin temelini, bilim alaninda uygulanan yntemleri, sinir ve gvenilirlik bakimindan inceleyip arastiran felsefe dali. Epistemolojiyi kisaca bilginin teorisi ya da bildiklerimizi, bilmemizin yolu olarak tanimlayabiliriz. rnegin, bes duyumuzun bizleri etrafimizdaki gereklik ile ilgili olarak ilettikleri ile aldatmadigindan emin misiniz? Bu blmde ilk olarak geregin ne oldugunu anlamaya alisacagiz. Arkasindan da geregi nasil bildigimizi ele alacagiz. 2A. GEREK NEDIR? Gerek, hakikat, dogru olan, dogrulanmis gerek ya da ilke, aslini ya da ilgili oldugu seyi yansitandir. Metafizik ise duygularimizla algilayamadigimiz varliklarin nedenlerini ve temellerini arastiran felsefedir. Metafizik gerek ise, gereklige tekabl eden ya da gerekligi, gerek olani yansitandir. Tekabl eden i adesinden kasttegimiz ise bir sey ile uzlasma f ierisinde olmaktir ki bu durumda uzlasilacak olan sey, gerekligin gereklik ile olan uyusumunun bir dsncesi ya da ifadesidir. Gereklik ifadesinden kasttegimiz ise var olan seydir. (Tekabl edilmenin bilinip bilineme yecegi, Gerek bilinebilinir mi? isimli blmde ele alinmistir.)

1B. Gerek, Gereklige Tekabl Eder (Gerek Hakikat ile Uyum Ierisinde Olmaktir) (Sbjektivizme Karsi) Tekabl etme, bir geregin ve bu gerek hakkinda bir inancin oldugu bir durumu tanimlar. Tekabl etme demek, bir inancin sadece geregi dogru bir sekilde yansittigi zaman, gerek olmasi demektir. Sbjektivizm, ise diger taraftan, gerek ya da gerekligin konu ya da kisi tarafindan dahili bir sekilde belirlenmesidir. 1C. Aristoya Gre Gerek Yunan filozof Aristo, dogru ve yanlis arasinda farkliligi syle zetlemistir: Bir seyin oldugu sey olmadigini ya da bir seyin olmadigi seyin oldugunu sylemek hatalidir. Bir seyin oldugu sey oldugunu sylemek ya da bir seyin olma digi sey olmadigini sylemek dogrudur. Demek ki bir seyin ne oldugunu ya da ne olmadigini syleyen kisi ya dogruyu ya da yanlisi sylemis olacaktir. Ancak ne oldugu sylenen ne de ne olmadigi sylenen sey ayni anda hem oldugu sey hem de olmadigi sey olamay acaktir. (Aristo, M, 4. 7. 1011b25-30) Aristo geregin, bir dsnce ya da ifadenin ilgili oldugu seyin varligina dayali oldugunu iddia eder: Eger bir adam var ise, bir adam olduguna dair ifademiz dogrudur ve iki taraflidir -eger bir adam olduguna dair ifademiz dogru ise, [gereklikte] bir adam vardir. Ayni sekilde dogru bir ifade, gerekten varolanin varliginin sebebi degildir, ifadenin dogrulugunun sebebi, bir sekilde gerekliktir. nk bu ifadeyi dogru ya da yanlis yapan, varolanin var olmasina ya da var olmamasina baglidir. (Aristo, C, 12. 14b15-22)

Aristo, bir ifadenin ya da bir inancin, dogru ya da yanlis konumunda geirecegi degisikligin, gerekte tekabl ettigi seyin geirecegi degisiklige bagli oldugunu iddia eder:
Ifadeler ve inanlar . . . her sekilde ve tamamen degismezdir nk; gerek olanin degisimi ile ortaya ikacak olan aksi durum, ifadenin ve inancin ait olacagi durumdur. rnegin birisinin oturduguna dair bir iddia, kisinin anlik eylemleri sonucunda dogru ve yanlis olma durumlari arasinda mekik dokuyacaktir. Inanlar da benzer bir sekil sergiler.. ifadeler ve inanlari dogruluk ya da yanlislik arasinda belirleyen unsur, kendileri degil baska bir seye olan bir durumdur. Bir ifadenin dogrulugunu ya da yanlisligini belirleyen, gerek seyin var olmasi ya da var olmamasidir; belirleyici unsur, ifadenin kendisi degildir. (Aristo, C, 5. 4a35-4b12)

2C. Thomas Aquinasa Gre Gerek Thomas Aquinas, geregi idrak ile varligin uygunlugu belirler; bu uygunlugu bilmek demek geregi bilmek demektir iddiasinda bulunmustur. (Aquinas, ST, 1.16.2) Aquinas, geregi idrak ile idrak edilenin uyumu olarak tanimlamistir:
Bilginin tm, bilen kisinin bilineni asimilasyonu ile elde edilmistir. Bu asimilasyon bilgiyi dogurmaktadir: Syle ki, grme yetisi renklerin bilincindedir, nk rengin esidine gre sekillenmektedir. Var olanin, idrak ile iliskisi uyusum ile baslar. Bu uyusuma biz idragin ve varligin denkligi deriz. Geregin biimsel inancina bu denkligin sonucunda ulasilir. (Aquinas, OT, 1.1)

Aquinas, szlerine syle devam eder: Geregin anlamini meydana getiren, varligin ile idragin denkligidir. Denklik, zdesligin degil esitliligin nceden varsayilmasidir. Geregin inanci ilk olarak idrakta baslar. Idrak ilk olarak bir varligin baska bir varlikta olmayani ihtiva etmesi, ancak var olana tekabl etmesi ve ona denk dsmesinin beklenmesi ile baslar. (Aquinas, OT, 1.3)

3C. agimizin Filozoflarina Gre Gerek G. E. Moore, dogru ve yanlis inanci tanimlar: Bir inancin dogru oldugunu sylemek demek evrende bu inanca denk dsen bir gerek oldugunu sylemek demektir; bir inancin yanlis oldugunu sylemek demek evrende bu inanca denk dsen bir gerek olmadigini sylemek demektir. (Moore, SMPP, 277) Moore: Bir inan dogru oldugu zaman, bir gerege tekabl ediyor demektir; bir gerege tekabl etmesi demek, kesinlikle dogru olmasi demektir. Benzer bir sekilde, bir inan yanlis oldugu zaman, bir gerege tekabl etmiyor demektir; bir gerege tekabl etmemesi demek, kesinlikle yanlis olmasi demektir demistir. (Moor e, SMPP, 277) Moore, geregin, gereklere tekabl eden her inancin ortak mali oldugunu iddia etmistir:
Bir inancin dogru oldugunu sylemek demenin, sadece onun bir gerege tekabl ediyor demek oldugunu sylemistik; bu durumda bu dogru, hem bu inancin hem de baska inanlarin ortak malidir. rnegin dkkan sahibinin inancina gre bu sabah ismarladigimiz paket kargoya verilmistir [paket gerekten de kargoya verilmistir ], biz de bu paketin kargoya verildigi inanci ile hayatimiza devam ederiz, gerege dayanan bu inanci paylasiriz. Ayni durum, yanlisligi belirlenmis olan inan iin de geerlidir. Eger paket gerekte kargoya verilmemis ise yanlis olan bir inanci paylasmis oluruz. (Moore, SMPP, 277-278)

Agnostik Bertrand Russell, inanlar hakkindaki iki geregi birbirinden ayirir: Inanan bir zihin, dsnceye degil sadece nesnelere tekabl eden bir bilesik var oldugu zaman dogru 7

bir sekilde inanir. Tekabl etme dogruyu, tekabl etmeme yanlisi temin eder. Bundan dolayi inanlarin su iki gerege es zamanli bir sekilde bagli oldugunu kabul ederiz. (a) Inanlar varliklari iin zihinlere bagimlidir. (b) Inanlar dogruluklari iin zihinlere bagimli degildirler. (Russell, PP, 129) Russell, bizim zihinlerimizden bagimsiz bir objektif gerekler dnyasinin varligini iddia ede r: Ilginizi ekmeye alistigim ve bana katilacaginizi umdugum gerekilik sudur: Dnyada yle gerekler vardir ki, bu gerekler o kadar aiktir ki, bunlarin gerekliginden bahsetmeye kalkmak bile gln olabilir. Bizler bu gerekler hakkinda her neyi dsnmeyi tercih etsek bile, bunlar yine de gerektir. Bir de gereklere referans veren inanlar vardir. Inanlar referanslarina bagli olarak dogru ya da yanlis yargisini alirlar. (Russell, LK, 182) Spheci filozof Etienne Gilson, bilen kisi ile bilinen sey arasinda bir tekabl etmenin gereklesmesi iin bu ikisi arasinda bir farklilik olmasi gerektigine isaret eder:
Varlik ve zihin arasindaki yeterlilik [yerine getirmenin dogrulanmasi] baglamindan dogrunun tanimi; dogru, akil sahibin in objeden ayri olmasi durumunda anlam kazandigi gereginin basit bir ifadesidir. . . .Dogru, yargilayan akil ile yarginin onayladigi gereklik arasindaki uyusumdur. Diger taraftan yanlis ise, bu ikisi arasindaki uyusumsuzluktur. Gilson syle devam eder: Ben George vardir diyorum; eger var olma hakkindaki bu yargi dogru ise, bunun sebebi Georgeun gerekten de var olmasidir. George, akilli bir hayvandir diyorum; eger dogruyu sylyor isem bunun sebebi gerekten de Georgeun akil sahibi bir varlik olmasidir. (Gilson, CPSTA, 231)

F. P. Ramsey, dsnceler ve gerekler arasindaki farkliligi ortaya koymustur:


Farz edin ki, diyelim Sezarin ldrldgne karar veriyorum: Bu durum karsisinda iki farkli faktr grubunu birbirinden ayirmak gerekir. Birinci grup (zihinsel faktr ya da faktrler): Zihnim ya da diyelim ki akli durumum ya da zihnimdeki kelimeler ya da resimler. Ikinci grup (objektif faktr ya da faktrler): Sezar ya da Sezar in cinayeti ya da Sezar ve cinayet ya da Sezarin lmnn teklifi. Benim Sezarin ldrldgne dair kararim, bu iki faktr grubunun (zihinsel ve objektif) iliskisinden meydana gelir. (Ramsey, FP alinti yeri Mellor, PP, 34)

Boston niversitesinden Peter Kreeft ve Ronald K. Tacelli gerek hakkinda su aiklamada bulunmuslardir: Gerek demek, dediginizin ya da bildiginizin, olana tekabl etmesidir. Gerek, olandir. Szlerine syle devam ederler:
Aika ve basite ifade edildikleri zaman, gerek hakkindaki btn teoriler, gerek hakkindaki akli selim kaniyi nceden varsayarlar. Bu kani zaten gerek kelimesinin lisanda ve aktarimda kullanildigi zaman ierdigi anlamdan farkli bir sey degildir. Bu tanim aslinda kelime anlamina tekabl eder (tekabl etme ya da zdeslik teorisi). Dogru oldugunu iddia eden her teori, gereklige tekabl etmeli ve digerlerinin gerek olmadigini ortaya koymalidir. Bu da digerlerinin gereklere tekabl etmedeki basarisizliklarini ortaya koymakla gereklesir. (Kreeft, HCA, 364, 366)

J. P. Moreland, geregi syle tanimlar: dsnce ve dnya arasindaki bir tekabl etme iliskisi. Eger bir dsnce gerekten de dnyayi dogru bir sekilde tanimlarsa, dogrudur. Dnya ile bir tekabl etme iliskisi kurmustur. (Moreland, SSC, 8 1 -82) Norman L. Geisler ayni fikirdedir:
Gerek, bahsettigi seyin karsiligidir (bir szn tekabl ettigi dsnce). Gereklik hakkindaki dogru, gerekte objelerin ne olduguna tekabl etmedir. Dogru, bir seyin oldugu gibi ifade edilmesidir. Bu karsilik hem soyut hem de somut iin geerlidir. Matematiksel gerekler vardir. Ayni zamanda dsnceler ile ilgili gerekler vardir. Her durumda da bir gereklik

mevcuttur ve dogru bunu hatasiz bir sekilde ifade eder. Gereklik hakkindaki yanlis, gerekte objelerin ne olduguna tekabl etmemektir. Yanlis, bir seyin oldugu gibi ifade edilmemesi, seylerin olmadigi gibi yanstilmasidir. Ifadenin altinda kast edilenin, alakasizligidir. Eger dogru bir tekabl olusmuyor ise, yanlistir. (Geisler, BECA, 743)

Inanlarimizin ve iddialarimizin her biri, dnyayi bir aidan yansitir. Eger dnya gerekten de bu sekilde ise bu inanlar ya da iddialar dogrudur. Eger dnya bu sekilde degil ise bu inanlar ya da iddialar yanlistir. Eger inanlarimiz ve iddialarimiz dnyayi dogru bir sekilde yansitmiyor ise, grevlerini yerine getiremiyorlar demektir ki bu dnyanin degil onlarin suudur.

PETER VAN IMWAGEN

Mortimer J. Adler sunlari ifade etmistir, Bir konusmanin dogrulugunu belirleyen, bir kisinin birisine sylediginin ile bu kisinin dsndgnn ya da kendine sylediginin birbirine tekabl etmesi ya da uymasidir. Demek ki bir dsncenin dogrulugunu belirleyen, bir kisinin dsndgnn ya da inandiginin ile dsncelerimizden bagimsiz bir sekilde gerekte var olanin ya da var olmayanin birbirine tekabl etmesi ya da uymasidir. (Adler, SGI, 34) Peter van Inwagen su aiklamayi getirmistir:
Inanlar imizin ve iddialar imizin her biri, dnyayi bir aidan yansitir. Eger dnya gerekten de bu sekilde ise bu inanlar ya da iddialar dogrudur. Eger dnya bu sekilde degil ise bu inanlar ya da iddialar yanlistir. Eger inanlarimiz ve iddialar imiz dnyayi dogru bir sekilde yansitmiyor ise, grevlerini yerine getiremiyorlar demektir ki bu dnyanin degil onlarin suudur. Inanlarimizin ve iddialar imizin dnya ile olan iliskisi, bir haritanin bir cografi blge ile olan iliskisi gibidir: cografi blgeyi dogru bir sekilde yansitmak haritanin grevidir, eger yansitma konusunda bir sorun varsa bunun sulusu cografi blge degil, haritanin kendisidir. (Peter van Inwagen, M, 56)

agimizin epistemoloji (bilgi bilimi) dalinda nde gelen isimlerinden olan Robert Audi, sunla ri sylemistir:
Normal olarak, inanlarimizi dogrulayan i durumlar ve sreler ayni zamanda bu inanlarin dogru olmasini saglamak iin inanlarimizi dis gerekler ile baglar . Ister inanilsin ister inanilmasin, benim dsndgm dogru bir neridir ve gerege tekabl etme teorisi ile ayni izgide ilerlemektedir. Bu teorinin merkez tezi ise, dogru nermelerin (ya da gereklerin ifadesinin), gereklik ile tekabl etmesidir (ya da uyusmasidir). Tekabl etmenin gereklesmesi durumunda, dogrulugun da ortaya iktigi sik sik dile getirilir. nmde yesil bir ayir olduguna dair bir nerme, eger gerekte de nmde yesil bir ayir varsa dogru bir nermedir; nmde yesil bir ayir olmasi, nermeyi dogru kilar da denilebilir. (Audi, ECITK, 239)

Syracuse niversitesinde felsefe profesr olan William P. Alston, geregin realist kavrami kuramini benzer bir yaklasimla gelistirir: Bir ifade (nerme, inan), sadece durumun gerekligini yansitiyor ise dogru bir ifadedir. rnegin, altinin dvlgen olduguna dair bir ifadeyi dogru kilan, altin madeninin dvlgenlik zelligi barindirmasidir. Bir ifadenin ierigi -durumun ne oldugunu beyan etmesi- bize bu ifadenin dogru olmasi iin ne

gerektigini bildirir. Bir ifadenin dogru olmasi iin, ierikten baska bir seye ihtiya olmadigi gibi ieriksiz bir ifadenin dogrulugu tespit edilemez. (Alston, RCT, 5 -6)

4C. Tekabl Etme Grsn Reddetmenin Sonulari Eger dogru, geregin tekablu degil ise karsimiza ciddi sonu ikar:
Felsefi aidan, gerekligin tekablu olmadan yalan sylemek imknsizdir. Eger bizim szlerimiz gerekler e tekabl etmeye gerek duymuyor ise, gereklere dayali bir sekilde yanlis szler olamazlar. Gere k tekabl etme grs olmadan ne dogru ne de yanlis olabilir. Eger gerege delil olarak basvuramazsak, bir sist emin verilen bir gere gi dogru bir sekilde tanimlamasinin hibir nemi kalmaz. Ifadeler, dogru ya da yanlis olarak nitelendirilemezler, az ya da ok uyumlu olarak nitelendirilebilirler. Bir seyin dogru ya da yanlis oldugunu syleyebilmek iin, seyler hakkindaki dsncelerimiz ile seylerin kendileri arasinda gerek bir farklilik olmalidir. (Geisler ve Brooks, WSA, 263)

Daha da tesi;
Btn gereklere dayanan iletisim ker. Bir sey hakkinda size bilgi sunan fadeler, bilgi i verdigini iddia ettigi seyin gerekler ine tekabl etmelidir. Ancak ifadeyi degerlendirmek iin gerekleri kullanamayacaksak, zaten bu ifadeden bir sey elde etmemis; sadece kendi dsnce sistemimizle gzden geirip uygunlugunu, alakasini degerlendirecegimiz birka kelime duymus oluruz. Gereklere tekabl etmenin reddedilmesi durumunda ortaya ikacak tehlikeye bir rnek verelim: Bir caddeden karsi karsiya geiyorsaniz ve ben size bir kamyonun yaklastigini ifade edersem, ciddi bir tehlike altina girersiniz. Gereklere basvurmada, zihninizdeki inan sebekesinde bu ifademi degerlendirmeniz ne kadar srer sizce? (Geisler ve Brooks, WSA, 263)

2B. Gerek Mutlaktir (Grecelige Karsi) Grecelik (baginticilik, rlativizm) teorisine gre geregin belirlenmesi iin gerekli olan objektif standart mevcut degildir, bu yzden gerek kisilere ve kosullara gre degiskenlik ierir. (Trueblood, PR, 348)

1C. Mutlak Gerek ile Greceli Geregin Karsilastirmasi Mutlak ve greceli geregin birbirine zit oldugu geregi, asagidaki iki teklif ile ortaya konmaktadir: (1) Gerek, zaman ve mekana gre greceli degildir. (2) Gerek kisilere gre greceli degildir.

1D. Gerek, Zaman Ve Mekana Gre Greceli Degildir Greceli grs savunan kisilerin klise ifadelerinden bir tanesi sudur: Kalem masanin sagindadir ifadesi greceli bir ifadedir nk kalemin konumu masanin hangi tarafinda oldugunuza baglidir. Konum her zaman perspetkife gre grecelidir. Hatta gerek, zamana da bagimlidir. Bir zamanlar Reagan Baskandir demek kusursuz bir geregi ifade etmek demekken bu g iin bu ifade gerek degildir. Benzer ifadelerin gerekligi, geri alinamaz n bir sekilde sylendikleri zamana baglidirlar. (Geisler ve Brooks, WSA, 256) Zaman ve mekan hakkindaki ifadeler de bu perspetkifle kavranabilinir:

10

Greceli grs savunan larin yorumu hatali gzkmektedir. Zaman ve mekan konusuna gelirsek, konusmacinin zamansal ve mekansal perspetkifi ifadeden anlasilmaktadir. rnegin, Reagan Baskandir ifadesi 1986 senesinde dogrudur ve h zaman dogru olacaktir. Hibir er zaman 1986 senesinde Reaganin baskan oldugu geregi degismeyecektir . Eger bir kisi ayni ifadeyi 1990 senesinde dile getirirse, yeni ve degisik bir dogru iddiada bulunmaktadir nk simdiki zaman, diger ifadenin ieriginden tam drt sene ncesini kast etmektedir. Mekansal ve zamansal baglam ifadelerin dogasinda yer almaktadir ve iddanin anlamini belirleyen baglamin ayrilmaz bir parasidir. Reagan Baskandir (1986 senesinde sylenmis) i adesi, f heryerdeki herkes iin her zaman dogrudur, bundan dolayi da mutlak gerektir. Ayni durum masanin zerindeki kalem iin de geerlidir. Konusmacinin perspetkifi, baglamin bir parasi olarak algilanir . Bu bir mutlak gerektir. (Geisler ve Brooks, WSA, 256)

Daha da tesi, Mortimer J. Adler Orta aglar iin gerek olabilir ama artik gerek degildir, ya da ilkel insanlar iin gerek olabilir ama bizim iin gerek degildir, benzeri ifadelerin iki esit karisikligin zerine kuruldugunu aiklar. Bazen gerek, halkin ogunlugunun belli bir zaman ve mekanda dogru olarak kabul ettikleri ile karistirilmaktadir. Takip eden rneklere bakalim:
Birka asir nceye kadar insanligin ogunlugu dnyanin dz oldugunu dsnmekte ve bunu dogru olarak kabul etmekteydi. Bu grsn yanlis ligi ispat lanmis durumdadir. Bu olay objektif geregin degismesi olarak kabul edilmemelidir. Bir zamanlar gerek olanin artik gerek olmadigini dsnmemeliyiz. Degisen bu olayin gerekligi degil, bu olay hakkindaki grsn poplerligidir.

Ikinci esit karmasa, ifadenin mekansal ya da zamansal baglaminin gzardi edilmesi ile gereklesmektedir:
Bir lkede yasayan insan sayisi zaman ile degiskenlik iermektedir. Bu sayi hakkinda belli bir zamanda yapilmis olan bir beyan, iler iki zamanlarda yasanacak artis ya da azalislar karsisinda gerekliginden bir sey kaybetmez. Amerika Birlesik Devletlerinin belli bir yilda sahip oldugu nfus sayisi, eger verilen rakam dogru ise ve ifadede bu tarih belirtiliyor ise sonsuza kadar gerekligini korur. (Adler, SGI, 43)

Adler szlerine syle devam eder: Biroklarinin ly asan iddia olarak kabul etme egilimde olduklari bir iddiadan vazgeme drtsne, iddianin dogru ve yanlis yargilarinin zamana ve mekana bagimliligini saf disi etmedigini hatirlama ile ket vurulabilir. Zamanin ve mekanin degiskenlik ve esitlilik ieren kosullari, objektif gerekleri degil bizlerin dogru ve yanlis yargilarini etkileyebilir. (Adler, SGI, 43)

Neyin dogru olduguna dogrulugunu baglamaz.

dair

yargimizda

degiskenlik

sergilememiz,

olayin

MORTIMER J. ADLER

2D. Gerek Kisilere Gre Greceli Degildir Agnostik Bertrand Russell, geregin zihinlere zg olmadigini savunanlardandir: Zihin bir olayin gerekligini ya da yanlisligini olusturamaz. Zihin inan olusturabilir, ancak bu inanlar yaratildiktan sonra zihin bu inanci dogru ya da yanlis yapamaz. Ancak istisnai durumlar da 11

mevcuttur; rnegin zihnin yarattigi bir inancin gelecege isaret etmesi ve inanan kisinin imkni dahilinde olmasi (topu yakalamak). Bir inanci dogru yapan gereklerdir ve gerekler inanan kisinin zihni ile hibir sekilde alakali olmamalidir (ok istis nai durumlar hari). (Russell, PP, 129-130) Bu istisnai durumlara bir rnek olarak ben bir rya grdm ifadesini verebiliriz. Zihin, bir gerek zerine inan kurmustur ve bu geregin zihinle bir iliskisi mevcuttur. Bu istisnai durumlara ragmen prensip kesinlikle geerlidir. Elimizde bir gerek ve bir inan vardir ve bu inan gerektir (yalan sylenmemesi ve gereklerin ifade edilmesi durumunda). Profesr Joseph Owens, su aiklamada bulunmustur: Var olan, var olmayan ile ayni anda ve ayni aidan bagdastirilamayacagina gre, kendisinin mutlakligini ortaya koymaktadir. Bu nedenle var olan, gerek iin mutlak bir kistas teskil etmektedir. rnegin yagmur yagarken, yagmur var olusu bir biimde yagmiyor sentezine maruz birakilamaz. Bu bir mutlaktir. Bu mutlaklik, kisiye gre greceli bir tavir iermemektedir. Bu bakis aisi ile bakildiginda, bir yarginin dogrulugunun mutlak bir karakteri mevcuttur, nk mutlak bir var olma ile llmstr. (Owens, GEI, 208) Adlerin, Bu senin iin gerek olabilir ancak be nim iin gerek degildir ifadesi hatali degildir ancak sik sik yanlis yorumlanmistir. Bu yanlis yorumlanmanin sebepleri ise (1) bir ifadeye ya da iddiaya zg olan dogrulugun ya da yanlisligin ayirt edilmesinde yasanan basarisizlik ve (2) bu ifadenin ya d iddianin dogrulugu ya da yanlisligi hakkinda bir kisinin a yaptigi basarisiz bir yargilamadir. Her birimiz neyin dogru oldugu konusunda farkli yargilarda bulunabiliriz, ancak bu yargi esitliligi olayin ierdigi mutlak gerekleri degistirmez ve etkilemez. (Adler, SGI, 41) Adler szlerine syle devam eder,
Bir ifadenin dogrulugu ya da yanlisligi, insanlar in yargilari ile olan iliskisine degil dogrulari ortaya koyan gerekler ile olan iliskisine baglidir . Sizlere dogru bir ifadenin gerekte yanlis oldugunu gstermeye alisabilirim, ancak ne benim ne srdklerim ne de sizin reddetmeniz, bizlerin hatali olarak yargiladigimiz ifadelerin dogrulugu nu ya da yanlisligini degistirmez. Bizim onaylarimizin ya da redlerimizin bir ifadenin dogrulugu ya da yanlis ligi zerinde bir etkisi yoktur. Biz ne dsnrsek dsnelim, hangi fikirlere kapilirsak kapilalim, ne tr yargilara varirsak varalim bir ifadenin kendi dogrulugu ya da yanlis ligi vardir. (Adler, SGI, 41)

Adler, bizim gerek hakkindaki yargilarimizin sbjektifligi ile geregin kendi objektifligi arasinda ayrim yapar: Geregin sbjektif aisi, kisilerin, yargilarinin dogrulugunu dsndgne dair iddiada yatar. Geregin objektif aisi, kisilerin inandigi ya da dsndg ile , bir inanca ya da dsnceye sahip iken yargi yapmasinin gerekligi arasindaki uzlasma ya da tekabl etmede yatar. Objektif ai, asil olandir. (Adler, SGI, 42) Adler, bu farkliligi tespit edemeyenler, neyin dogru neyin yanlis olduguna dair varilan grsn sbjektif farkliliklarinin zm iin objektif dogrunun ya da yanlisin elde edilmesi gerektigi geregini kabul etme konusunda gsterdikleri diren yznden ve bir ifadenin dogrulugunun, kisilerin bu ifade hakkindaki yargilari degil, gerekler ile olan iliskisinde yattigini reddetmelerinin dogal bir sonucu olarak, kendilerini ileri spheciligin dipsiz kuyusuna atmislardir demistir. (Adler, SGI, 42)

Harici gereklik ya da harici gerekler, insan zihninden bagimsizdir. Eger gerek, zihne bagimli degil ise ve en azindan bu aidan bile objektif ise, karsimiza gerekligin bir esidi ikmaktadir: Biz onlari nasil grrsek grelim, varliklar olduklari gibidir.

12

ROBERT AUDI

Robert Audiye gre,


Karsimda yesil bir araba olmasi benim ruh halime bagli degildir. Arabanin olup olmamasi hi kimsenin ruh haline bagli olmayan objektif bir olaydir. Bizler inansak da inanmasak da yesil araba karsimizda durmaya devam edecektir. Aslinda benim inancimin dogrulugunu belirleyen kriter, arabanin varligidir; gzleme dayali inanlar in dogrulugu, harici gereklig e baglidir k i harici gereklik bizim inanlarimizdan bagimsizdir. (Audi, ECITK, 239)

Audi su sonuca varmistir: Harici gereklik ya da harici gerekler, insan zihninden bagimsizdir. Eger gerek, zihne bagimli degil ise ve en azindan bu aidan bile objektif ise, karsimiza gerekligin bir esidi ikmaktadir: Biz onlari nasil grrsek grelim, varliklar olduklari gibidir. (Audi, ECITK, 239) William P. Alston, altin dvlgendir ifadesinin gerekliginin greceli olmadigi hakkinda sunlari dile getirmistir.
Herhangi bir kisinin ya da sosyal grubun altin in dvlgen olmasini bilmesi ya da rasyonel bir sekilde inanmasi ya da dogrulamasi mecburi degildir. Altin dvlgendir diyebilmek iin bilimin aklimizi asan alismalar ierisine girmesi mecburi degildir. Altinin dvlgen olabilmesi iin, Amerikan Felsefe Derneginin yelerinin oylarinin salt ogunlugunu almasi mecburi degildir. Altin dvlgendir diyebilmek iin, daglar kadar deneysel delil sunulmasi mecburi degildir. Altin dvlgen oldugu srece, herhangi bir kisin in ya da sosyal grubun yazili ya da szl nermeleri degil, benim dedigim gerek olmaya devam edecektir. (Alston, RCT, 5-6)

Profesr Peter van Inwagen bu konuda sunlari gzlemlemistir: Dnya vardir ve bizim inanlarimizdan ve iddialarimizdan ok daha fazla bagimsiz unsurlari iermektedir. Profesr su sonuca varmistir: Inanlarimizin ve iddialarimizin dogrulugu ya da yanlisligi iste bundan dolayi objektiftir, bu inanlarin ve iddialarin dogrulugu ya da yanlisligi, alakali olduklari objelere baglidir. (Van Inwagen, M, 56) Van Inwagen, szlerine syle devam eder:
Inanlarimizin ve iddialarimizin dogrulugu ya da yanlisligi nasil olur da alakali olduklari objelere baglidir ?... Eger Albanynin, New York Eyaletinin baskenti oldugunu iddia edersem, bu iddia sadece ve yalnizca Albany, New York Eyaletinin baskenti ise dogrudur. Ayni sekilde, bu iddia sadece ve yalnizca Albany, New York Eyaletinin baskenti degil ise yanlistir. Eger Berkeley, zihinlerimizden bagimsiz hibir seyin var olamayacagini iddia ederse, bu iddia sadece ve yalnizca zihinlerimizden bagimsiz olarak hibir sey var olamiyorsa dogrudur. Ayni sekilde, bu iddia sadece ve yalnizca zihinlerimizden bagimsiz olarak bir seyler var olabiliyor ise yanlistir. Iki kisiyi ele alalim, bu iki kisi iin sen ve ben diyelim; her ikimizde bir konuda ayni inanca sahipsek, rnegin Albanynin New York Eyaletinin baskenti olmasina, bu inancimizin dogrulugu ya da yanlisligi, ele alinan konunun unsurlari zerindeki ortak yargiya baglidir. Kisacasi, bana gre gerek ya da sana gre grek diye bir sey yoktur. Eger arkadasiniz Alfred sylediginiz bir sey karsisinda, bu senin geregin ama benim geregim degil derse, aslinda kast ettigi sen byle dsnebilirisin ancak ben byle dsnmyorum ifadesidir. (Van Inwagen, M, 56-57)

13

Greceli fikri savunan bir ok kisi, grecegilin mutlak gerek olduguna inanir ve herkesin greceli fikrin saflarina katilmasini bekler. Iste greceligin kendi kendini rten dogasi, burada yatmaktadir. Greceli fikri savunan kisi, kendisini mutlak geregin en u noktasinda farz eder ve her seyi greceli kilmak ister.

NORMAN L. GEISLER

2C. Greceligin Kendi Kendini rten Dogasi California-Davis niversitesinde felsefe profesr olan Michael Jubien, grecelige karsi benzer bir taviri takinmistir:
Greceliklik ya gerek bir iddianin ileri srldg samimi bir teoridir ya da degildir. Sonsuz bir gerilemeyi doguracagi iin, mutlak bir gerege dayandirilmadan ileri srlecek herhangi bir greceli iddia, kmeye mahkumdur. Dogal olarak mutlak bir gerege dayandirilarak ileri srlecek herhangi bir greceli iddia, kendi greceligini yok edecektir. Kisaca zetlersek, greceli herhangi bir iddia, ya kendi kendini rtecektir ya da daha ilk bastan bir iddia degil, bos bir slogan olacaktir. (Jubien, CM, 89)

Jubienin bahsettigi sonsuz gerilemenin arklari, greceli fikri savunan kisinin, greceli teorinin dogru oldugunu iddia etmesi ile dnmeye baslayacaktir. Bu teori ya mutlak olarak dogrudur (her zaman, her yerde, herkes iin) ya da greceli olarak dogrudur. Eger teori mutlak olarak dogru ise bu durumda greceli teori yanlistir, bunun sebebi en azindan bir tane bile mutlak dogru olmasidir (teorinin kendisi). Eger teori greceli olarak gereek ise su soruyu sormamiz gerekir: Bu teori kim i in gerektir (greceli)? Diyelim ki bu teori John isimli birisi iin dogrudur. Bu durumda greceli fikri savunan kisi, greceli teorinin John iin gerek oldugunu iddia etmektedir. Peki bu iddia mutlak gerek midir yoksa greceli gerek midir? Eger mutla k gerek ise bu durumda greceli teorisi bir kez daha kecektir; eger greceli gerek ise, kim iin grecelidir? Johna gre mi? Baskasina gre mi?... Diyelim ki John iin greceligin dogru olmasi, Mary iin greceli dogrudur. Bu durumda greceli fikri s avunan kisi, bu geregin mutlak mi yoksa greceli mi oldugunu aiklamasi gerekir. Mutlak ise teori ker, greceli ise kime gre grecelidir? Grldg gibi greceli fikri savunan kisi sonsuzluga giden bir yolculuga baslamistir. Sonu olarak, bir kisi en azindan bir adet mutlak gerek oldugunu kabul etmek zorunda kalacaktir. Greceli fikri savunan bir ok kisi, greceiligin mutlak gerek olduguna inanir ve herkesin greceli fikrin saflarina katilmasini bekler. Iste greceligin kendi kendini rten dogasi, burada yatmaktadir. Greceli fikri savunan kisi, kendisini mutlak geregin en u noktasinda farz eder ve her seyi greceli kilmak ister. (Geisler, BECA, 745) Benzer bir yaklasimi Kreeft ve Tacelli sergiler:
Evrensel sbjektivizm aynen evrensel sphecilik gibi kisa bir srede rtlebilir. Eger gerek sbjektif olsaydi, benim iin gerek olan senin iin gerek olmasaydi, bu durumda bu gerek (sbjektivizmin geregi) bile dogru olamazdi; sadece ve yalnizca benim iin dogru olurdu. Sbjektivizmi savunan kisi, sbjektivizm dogru ve objektivizm yanlistir ya da objektifler hatalidir dememektedir. Rakibini rtmeye alismamakta, onunla mnakasa etmemekte, tartismamakta, sadece duygularini paylasmaktadir. Kendimi iyi hissediyorum ifadeniz kendimi hasta hissediyorum ifadenizi rtmemekte ve aralarinda bir tezatlik olusmamaktadir. Sbjektivizm, bir hizip, bir felsefe degildir. Bizim sbjektivizmi ne rtmemize ne de bytmemize gerek yoktur. Sbjektivizm, biliyorum degil kasiniyorum der. (Kreeft, HC A, 372)

14

3C. Grecelik Hakkinda Ek Sorunlar Eger grecelik dogru olsa idi, dnyamiz eliskili kosullar ierirdi. Eger bir sey benim iin dogru ancak senin iin yanlis ise, tezat kosullar olusurdu. rnegin ben buzdolabinda st var dersem ve sen buzdolabinda st yok dersen ve her ikimiz de hakli isek, ayni anda ve ayni anlamda stn buz dolabinda hem var olmasi hem de var olmamasi gerekmektedir. Ancak bu mmkn degildir. Eger gerekler greceli olsa idi, imknsiz gereklesmis olurdu. (Geisler, BECA, 745) Bir Hrist iyan ve bir ateist arasinda geen bir tartismada, Hristiyan kisi Tanri vardir, ateist kisi ise Tanri yoktur diyebilir. Ancak Tanrinin bu anlamda hem var olup hem var olmamasi imknsizdir. Geisler, su iddiada bulunur: Eger gerek greceli olsaydi, bu durumda kimse yanlis olamazdi, hatta yanlis olduklarinda bile. Benim iin bir sey dogru ise hatali bile olsam dogru olmus olurum. Bu grsn bir sakincasi da sudur; bu grsn dogal sonucuna gre ben hibir zaman hibir sey grenemem nk grenim bir kisiyi yanlis bir inantan dogru bir inanca gtren sretir; kisaca mutlak bir yanlis inantan, mutlak bir gerek inanca yapilan yolculuktur. (Geisler, BECA, 745)

4C. Ahlki Grecelik Ahlki grecelik, bir toplumun ahlki degerlerine uygulanan greceliktir. J. P Moreland, Love Your God with All Your Mind (Tanrini Tm Aklinla Sev) isimli eserinde ahlki greceligi aiklar: Ahlki grecelige gre herkes, kisisel toplum degerleri ile uzlasi ierisinde davranmalidir... Kisaca kastettigi sudur: Ahl ki neriler ne dogrudir ne de yanlis. (Moreland, LYG, 150) Moreland, ahlki grecelik hakkinda bes adet tenkiti analizde bulunmustur: (1) Bir toplumun ne oldugunu ya da ele aldigimiz konu ile ilgili toplumun ne oldugunu belirlemek ok zordur. Eger A toplumundan bir adam, B toplumundan bir kadin ile, C toplumuna air bir otelde evlilik disi seks iliskisi yasarsa, C toplumunun bu olaya bakis aisi hem Adan hem Bden farkli ise, bu olayin dogru ya da yanlis oldugunu belirlemek iin hangi toplum kriter olarak alinir? (2) Bir baska itiraz ise, her birimizin sik sik ve es zamanli olarak degisik ahlki degerlere ait degisik toplumlara ait olmamiz geregidir: ekirdek ailemiz; dis ailemiz; mahallemiz, kilisemiz, okulumuz ya da sosyal klpler; mesleki blgemiz; ile, il, blge, lke ve uluslararasi toplumlar. Hangi toplumu kendimizle iliskilendirebiliriz? Ya ye oldugum iki ayri toplumun bir tanesinin yasakladigini digeri yasaklamiyorsa? Bu durumda ne yapmam gerekir? (3) Ahlki grecelik, reformcunun ikilemi isimli problem ile karsi karsiyadir. Eger rnek olusturan grecelik gerek olsa idi bir toplumun Isa Mesih, Ghandi ya da Martin Luther King, Jr gibi erdemli ahlk reformcularina sahip olmalari mantiken imknsizlasirdi. Niin? Ahlk reformculari ait olduklari toplumlarin kurallarina uymayan ve bu kurallarin degistirilmesi gerektigini dsnen kisilerdir. Buna ragmen, eger bir eylem, ele alinan toplumun kurallari dahilinde dogru olarak kabul ediliyor ise, bu durumda reformcunun kendisi ahlk sizligin tanimi haline dnsr ve toplum, onun grslerini garipser. Ahlk reformculari her zaman yanlis olmak zorundadir, nk toplumlarinin egiliminin aksine hareket etmektedirler. Ancak, ahlk reformcularinin varligini imknsiz olarak kabul eden her grs yanlistir , nk bu kisilerin her toplumda yer aldiklarini hepimiz biliyoruz! Baska bir

15

deyis ile ifade edersek, ahlki grecelik, ne kltrlerin (gelenekler) ne de bireylerin (sbjektivizm) ahlk kurallarini gelistirebileceklerini kabul etmez. (4) Bazi eylemler, sosyal adetler ne olursa olsun her sekilde yanlis olarak kabul edilirler. Bu tenkidin savunuculari genellikle partiklarizmin grs aisini benimsemislerdir ve her insanin bazi seylerin yanlis olabilecegini, daha bu seyleri bilmeden bildigini savunurlar. rnegin bebeklere iskence, hirsizlik, hirs. rnegin bir eylem, mesela bebeklere iskence, yanlis olarak kabul edilebilir hatta bir toplum bunun dogru oldugunu sylese bile gene de yanlistir ya da toplumun yanlis dedigi bir eylem dogru olabilir. Aslinda bir eylemin dogru ya da yanlis olarak kabul edilmesinde bir toplumun bu eylem hakkinda sylediklerinin ya da sylemediklerinin hibir etkisi yoktur. (5) Eger ahlki grecelik gerek ise, bir toplumun bir digerini ahlksizlik ile sulamasini hakli gsteren bir durum asla mevcut olamaz. Ahlki grecelige gre, ben kendi toplumumun ahlk kurallarina, digerleri ise kendi toplumlarinin ahlk kurallarina uymalidir. Eger Smith kendi toplumuna gre ahlkli ancak benimkine gre ahlksiz bir davranista bulunursa, ben, Smithin yanlis eylemini nasil elestirebilirim? Bir kisinin bu tenkide karsi syle bir savunmasi olabilir: A toplumunun ahlk kurallarina gre bir kisi, cinayet gibi bazi eylemleri her nerede yasanirsa yasansin kinamak zorundadir. A toplumunun yeleri, benzer eylemlerin baska toplumlarda gereklesmesi durumunda da kinama hakkina sahiptirler. Ancak benzer bir kural, rnek olusturan greceligin istikrarsizligini ortaya koymaktan baska bir ise yaramayacaktir. Eger hem bu kurali hem de rnek olusturan greceligin dogru oldugunu kabul edersek ve bu ikisini A toplumuna mal edersek, A toplumunun yelerinin, B toplumunun yelerini cinayet islemeye mecbur (nk Bnin kurallari cinayeti onaylamaktadir) ve benim de kendi kurallarima gre onlari yargilama hakkim var seklinde bir sonu ortaya ikmaktadir. Bu durumda ben hem Byi ahlksizlikla sulamis olurum hem de onlarin yapmalari gerekeni yaptiklarini ortaya koymus olurum. Her sey bir yana, B toplumu niin A toplumunun bu yargisini dikkate alsin ki? Her seye ragmen, eger rnek olu sturan grecelik gerek olsaydi, znde dogru olan hibir ahlki kural olamazdi. Bu ve bahsedilmeyen diger sebeplerden dolayi ahlki grecelik kesinlikle reddedilmelidir. (More land, LYG, 150-153)

Sbjektivizmin bir diger kaynagi, radikal bir degisime duyulan korkudur. Din degistirme korkusu, yeniden dogma korkusu, bir kisinin hayatini kutsallastirmasina karsi duydugu korku, Tanrinin istegini isteme korkusudur. Sbjektivizm ise bunlarin aksine ok rahat ve konforludur; ana karnindaki cenin gibisinizdir ya da ryada gibi hatta narsist bir fantazide gibi.

PETER KREEFT ve RONALD TACELLI

5C. Mutlak Gerek Niin Reddedilmektedir Kreeft ve Tacelli su yorumda bulunmuslardir: Belki de gnmzdeki sbjektivizmin temel orijini, en azindan Amerikadaki; ikinti, uyumsuz ya da harici olma yerine kabul edilme, uyumlu olma, dahil olma arzusudur. Bu durumu kkken hepimiz yasamis ve grenmisizdir -her gencin en byk korkularindan bir tanesi utandirilmaktir- yetiskinler oldugumuzda ise daha sofistike yntemlere basvurur ve kendimizi gizlemeyi greniriz. (Kreeft, HCA, 381)

16

Kreeft ve Tacelliye gre sbjektivizmin bir diger kaynagi: Radikal bir degisime duyulan korkudur. Din degistirme korkusu, yeniden dogma korkusu, bir kisinin hayatini kutsallastirmasina karsi duydugu, Tanrinin istegini isteme korkusudur. Sbjektivizm ise bunlarin aksine ok rahat ve konforludur; ana karnindaki cenin gibisinizdir ya da ryada gibi hatta narsist bir fantazide gibi. (Kreeft, HCA, 381) C. S. Lewise gre, kendisinin tabiriyle sbjektivizm zehrinin kaynagi, insanin bilinsiz bir evrim srecinin rn olduguna dair inantir:
evresini inceledikten sonra, insan kendisini incelemeye baslamistir. Bu noktaya kadar kendi aklina basvurmus ve her seyi grdgn dsnmstr. Ancak bu sefer incelenen kendisinin aklidir; akli obje ye dnsmstr. Bu bir insanin, kendi gzlerini grebilmek iin gzlerini gz yuvalarindan ikarmasina benzer. Incelendigi zaman insanin kendi akli, ona bir tr epifenomen (glge olay, bir olayin ortaya ikisinda, ona bagli olan fakat onun zerinde herhangi bir etkide bulunmayan olay) gibi gzkr, yani evrimsel srecin bir rn olan kortekste gereklesen kimyasal ya da elektriksel bir olay gibi. Artik insanin kendi mantigi, simdiye dek her yerde gereklesen her seyin itaat ettigi bir kral iken, sadece sbjektife dnsr. Bu mantigin, dogrulari belirledigini varsaymak iin en ufak bir sebep kalmamistir. (Lewis, PS, alinti yeri Hooper, CR, 72)

Van Inwagen, bazi kisilerin geregin objektifligini inkr etmesi; bu hayretlere dsrc olay zerine yogun alismalar yapmistir:
Objektif gerek hakkinda en ilgin olan ise bunu inkr eden insanlarin var olmasidir. B ir kisinin objektif gerek diye bir sey olmadigini dsnmesini hayretle karsilayabilirsiniz; en azindan ben sik sik yle yapiyorum. Bazi kisilerin yasadigi bu duruma syle bir aiklama getirmekteyim: Bu kisiler, kendi zerlerinde yargi gcne sahip herhangi bir seyin varligina dair bir dsnceye karsi amansiz bir kin duymaktadirlar. Bu kisilerin duymaya bile katlanamadiklari dsnce ise Tanrinin var olmasi ile ilgili olanlardir . Bu kisiler ayni sekilde, kendilerinin dsncelerine nem vermeyen ve kendilerine danismadan en zevk alarak inandiklarinin yanlisligini ortaya koyan, objektif bir evren fikrine de katlanamazlar. (Bir de hem Tanrinin varligina inanan hem de objektif geregin varligini reddeden insanlar vardir, ancak ben bu kisilerin yasadigi bu eliskinin arkasindaki motivasyonu anlayamadigim iin bu kisiler benim iin bir gizemdir.) Okuyucuya bir uyari: Objektif gerek fikrine karsi duranlarin akil yrtme sekillerinin en basit seviyelerine karsi bile en ufak bir sempati beslemedigim gayet aik olarak bilinsin. B undan dolayi beni bu kisilerin dsncelerini aktarmada gvenilir bir kaynak olarak grmeyebilirisiniz. Aslinda, ben bu kisilerin dsncelerini bile kavrayamiyorum. Ben buna inanmayi tercih ediyorum. Bence hi kimse, yzeyde bile olsa bir baskasinin inandigina, tipatip inanmamaktadir. (Van Inwagen, M, 59)

17

33
GEREGIN BILINEBILIRLIGI

BLME BAKIS Giris: Gerek Bilinebilir mi? Geregin Bilinebilirligi Bilginin Birinci Prensipleri Birinci Prensipler, Btn Bilginin Kendini Kanitlayan Delilinin Temelidir Bilginin Birinci Prensipleri, Gereklik Hakkindaki En Temel Unsurdan Elde Edilmistir - Var Olma Bilginin Birinci Prensiplerinin Listesi Bilginin Birinci Prensiplerinin Kesinligi Bilginin Birinci Prensipleri Hem Reddedilemez Hem de Kanitlanamaz Bilginin Birinci Prensiplerine Itirazlar

18

1A. GIRIS: G EREK BILINEBILIR MI? Geregi, dsncelerimizin ya da ifadelerimizin objektif gereklik ile tekabl etmesi olarak tanimlamistik. Simdi yapmamiz gereken ise, tekabl etmeyi bilmenin mmkn oldugu geregini, yani geregi bilebilecegimizi savunacak delil sunm aktir. Bunun anlami sudur: Dsncelerimizin ya da ifadelerimizin gereklige tekabl edip etmedigini bilebilmek iin ilk olarak gerekligi bilmemiz gerekir. Epistemoloji, nasil bildigimiz sorusuna cevap arayan bir felsefe dalidir. Bu kitapta ulasmak istedigimiz noktaya varmak iin, gerekligi bildigimize dair gerek hakkinda delil sunmak yeterli olacaktir; bunun nasil gereklestigine dair engin konuya, bu kitabin ieriginin korunmasi amaciyla ok fazla girilmeyecektir. Bundan dolayi ilerleyen sayfalarda okuyacaklariniz, gerekligi nasil bildigimiz sorusuna degil, biliyor muyuz sorusuna cevap verecektir. Bu nemli bir farkliliktir nk gerekligi ve geregi bilebilecegimizi reddeden modern filozoflarin ogu, gerekligi bildigimizi kabul etmeden, gerekligi nasil bildigimiz sorusuna cevap verebilmek iin, epistemolojik sistemler bina etme hatasina dsmslerdir. Zihin zerine yaptiklari felsefi alismalar sonucunda gereklige bir kpr kuramamislar, bunun sebebi olarak da, bizim gerekligi bilemiyecegimizi iddia etmislerdir. Bu alismalarini su rnekle anlamak daha kolay olacaktir: Yollara bakmadan kusurlu bir otoyollari haritasi izip, arkasindan Chicagodan New Yorka nasil gidecegimizi bilemeyecegimizi iln etmemiz! Bu blmde, gerekligi bildigimiz ve bunun sonucu olarak geregi (gereklige tekabl eden) bilebilecegimiz nermesi iin delil sunacagiz .

2A.

GEREGIN BILINEBILIRLIGI

1B. Bilginin Birinci Prensipleri Birinci prensipler, bilim ya da felsefe olsun, bilginin btn alanlarinda elde edilen sonularin temelini olusturmaktadirlar. Filozof Aristo, delilin birinci prensiplere olan bagimliligini su cmleleri ile ortaya koymustur: Kanitlama, daha sonuca varilmadan nce dayanak noktasi zerine kurulmali ve varilacak sonutan daha iyi bir sekilde bilinmelidir. (Aristo, AP, 1.3.72b.25) Ancak her seyin kanitlanilmasi imknsizdir, nk bu sonsuza kadar uzanan aiklamalar zincirini olusturacaktir ve asla en son kanitlama noktasina ulasilamayacaktir. (Aristo, M, 4.4.1006a) Thomas Aquinas, prensip (ilke) terimine aiklik getirir: Bir seyin nereden kaynaklandigi hakkindaki herhangi bir seye prensip denir. (Aquinas, ST, 1.33.1). Aquinas, birinci prensipleri syle tanimlar: Birinci prensip, nceligi zamana degil, orijine vermektir. (Aquinas, ST, 1.33.1) James B. Sullivan, birinci prensipleri syle tanimlar: En hayal edilebilir ve en fazla kanitlarla desteklenebilir, her yargisi ile kesin olan, ispata gitmek iin nceden varsayimlara ihtiya duyulmayan genel yargilar, birinci prensiplerdir. (Sullivan, EFPTB, 33) Profesr Geisler, birinci prensipleri syle tanimlar: B ilginin ya da gerekligin ele alinan alanindan elde edilebilecek btn sonularin temel baslangi noktasi. Birinci prensipler, her bilginin btn olusturan mecburi unsurlari olmalarina ragmen kendileri hi bilgi iermezler. B ilginin ve gerekligin ne kadar ok dzeni var ise, o kadar ok birinci prensip vardir. B irinci prensip, kendi dzenindeki her seyin takip ettigi nokta olduguna gre,

19

bilginin birinci prensipleri, bilme alanindaki her seyin takip ettigi temel nclerdir. (Geisler, TA, 72-73) Bir kisinin dogru bir bilgiye ulasmasi iin, dogru oldugu bilinen bir baslangi noktasi olmalidir. Bu baslangi noktasi, bilgi iin temel bir noktayi olusturmakta ve dogrulugu iin daha ileri kanitlama ihtiyacini ortadan kaldirmaktadir. L. M. Regis birinci prensipleri syle tanimlar: Birinci prensipler, ilkler arasindaki ilklerdir. Bundan dolayi birinci prensipler terimi, bir varilmis yargilar grubu olarak anlasilmalidir. Bu gurup sayesinde akil sahibi kisi, belirli temel konseptler arasindaki baglari inceler. Bu baglar sayesinde akil sahibi kisi, onaylama karsisinda zdeslestirmeye, reddetme karsisinda uygun olmadigini kabul etmeye mecbur kalmaktadir. (Regis, E, 378)

2B. Birinci Prensipler, Btn Bilg inin Kendini Kanitlayan Delilinin Temelidir Kendi kendini ispatlayan demek, kanitlanmasina gerek olmayan, kendilerinin dogru oldugunu gsteren demektir. Birinci prensiplerin, diger prensiplerden tretilmelerine, ortaya ikartilmalarina gerek yoktur. Birinci prensipler btn bilginin temelidir. Thomas Aquinas, kanitlamanin bir baslangi noktasi olmasinin mecburiyetinden bahsetmistir: Eger kanitlamalarda sonu olmayan geriye dogru ilerlemeler olsaydi, hibir seyin kanitlanmasi mmkn olmazdi. Btn kanitlamalarin sonulari, kanitlama srecinin ilk prensibine dayandirilarak kesinlestirilir. (Aquinas, CMA, 224) Aquinas, bilginin, dogrulugundan kesinlikle emin oldugumuz bir seye dayandirilmasi gerektigini sylemistir: Mkemmel bilginin kesinlige ihtiyaci vardir, iste bu yzden bir seyin ne olamayacagini bilmeden, ne oldugunu bildigimizi syleyemeyiz. (Aquinas, PH, 1.8) Geisler, syle demistir: Eger kesinlik denen sey var ise bilgi, temel olarak zerinde hibir soru isareti olmayan prensipler zerine bina edilmelidir. (Geisler, TA, 71) Geisler, konuyu syle zetlemistir: Bu prensiplerin kaynagini bulmaya alismak mantiksizlikdir. Bundan dolayi, bir kisinin birinci prensiplerin dogrulugu hakkinda aik grsl olmasi mmkn degildir. Zaten birinci prensiple r olmadan birisinin bir grsnn de olmasi mmkn degildir. (Geisler, BECA, 259) George Mavrodes, birinci prensiplerin savlardan daha temel olduklarini iddia eder: Eger bilgi denilen sey gerekten var ise, savlardan farkli bir tr bilgi kaynagi olmak zorundadir. (Mavrodes, BG, 49) C. S. Lewis, birinci prensipler konusunda sunlari dile getirmistir: Tatbiki Muhakemenin birinci prensipleri btn bilginin ve savlarin temelidir. Birinci prensipleri inkr etmek demek, bilginin kendisini inkr etmek demektir. Birinci prensipleri grmemezlige alismanizin hibir yolu yoktur. Eger birinci prensipleri grmemeyi basarirsaniz, hibir seyi gremezsiniz. Hibir seyi grmemeniz demek, grnmez bir dnya demektir. Bir sey grmemeye alismak ile grmemek farkli seylerdir. (Lewis, AM, 87) Filozof James B. Sullivan, kanitlamada sonsuz bir geriye gidisin olamayacagini dile getirir:
Aslinda, muhakeme dzeninin kendisi bile; bu zincirin bir baslangi noktasi olmasini talep eder. Bunun sebebi ise sonularin, ya kendi kendini ispatlayan ya da baska dayanak noktalari araciligi ile kanitlanabilen dayanak noktalari ile kanitlanmasidir. Kanitlamada, sonsuza kadar geriye dogru gidilemez; buna mantik dzeni de dahildir. Eger zincirin iindeki hibir dayanak noktasi kendi kendini ispatlayan bir ncl degil ise, btn zincirin en ufak bir delil iermedigini kabul etmemiz gerekir. Bir kisi ne kadar geriye giderse gitsin, kke ulasmaya alissa da alissin, her zaman ispatlanmaya ihtiya duyan bir dayanak noktasi var olacaktir. Akil sahibi kisi, kendi kendini ispatlayan dayanak noktasina ulasmak durumundadir. (Sullivan, EFPTB, 25-26)

20

Aklimiz dogal olarak varligi, zelliklerini bilir ve bu bilgi birinci prensiplerin bilgisinin kkdr.

THOMAS AQUINAS

3B. Bilginin Birinci Prensipleri, Gereklik Hakkindaki En Temel Unsurdan Elde Edilmistir - Var Olma Thomas Aquinas, bizlere anlasilir gelen birinci unsurun var olma oldugunu belirtmektedir: Evrensel olarak anlasilir olan seylerin belli bir dzeni vardir. Her seyden nce kavranabilinir olan ilk sey var olma olgusudur. Akil sahibi kisinin anlayabildigi diger her seyin ierisinde bu kani mevcuttur. (Aquinas, ST, 1.2.94.2) Rudolph G. Bandas, benzer bir yaklasim ierisindedir: Karsimizdaki sey bizim hislerimizde ne tr etkiler uyandirirsa uyandirsin, gereklik ile bir baglanti kurdugumuz anda eristigimiz konsept, var olma konseptidir. (Bandas, CPTP, 60) Bandas, bu konuya aiklik getirir: Bizim iin anlasilir olan sadece var olma dsncesi degil, var olusun kendisidir. Maddi dnya ise, bize direkt olarak ulasabilen tek var olustur , ancak fiziki dnyada yasayan bizlerin, en yce olanlari da dahil olmak zere, fizik tesi gerekleri kesfetmesi mecburidir. Metafizik gerektir, nk bu gerekligin metafizigidir, ayni durum var olma iin de geerlidir; var olmus olan, var olusun dsncesi degildir (Kantin anlayisina gre), var olusunun kendisi bir dsncedir. (Bandas, CPTP, 34) Aquinas belirtmektedir Aklimiz dogal olarak varligi, zelliklerini bilir ve bu bilgi birinci prensiplerin bilgisinin kkdr. (Aquinas, CG, 2.83) Mortimer Adler, gereklige riayet edenin zihin olduguna, zihne riayet edenin gereklik olmadigina isaret eder:
Dogru ve yanlisin [tekabl etme] tanim inin temelini olusturmak iin Aristo ve Aquinas iki varsayimda bulunmustur. Benim yargima gre bu iki varsayim da felsefi aidan savunulabilir. Birinci varsayim : Insan zihninden bagimsiz bir gereklik vardir. Bu gereklige zihin ya riayet eder ya da edemez. Baska bir deyis ile, bizim dsndgmz bir seyi var etmez ya da dsndgmz seyi tesir altinda birakmaz. Biz, bir sey hakkinda ister dsnelim ister dsnmeyelim ya da ne dsnrsek dsnelim; bir sey ne ise odur. Ikinci varsayim : Insan zihninden bagimsiz olan bu gereklik tespit edilebilir. Bu, Aristonun fizik tesinin tutarsizligi Bir sey ayni anda hem var hem yok olamaz. Var olan bir . sey, ayni mekanda ve ayni zamanda bir unsura hem sahip olan hem sahip olmayan olamaz. (Adler, TR, 133)

Rudolph G. Bandas, bu konuda sunlari sylemistir: Birinci prensipler hakkinda ds nmemize gerek yoktur , nk bu prensipler varlikla beraber algilanir ve kavranir. Bu temel ve ana prensipleri, zihin varligi kavrarken spontane bir sekilde, aninda kavrar. (Bandas, CPTP, 66) Takip eden blmde, diger birinci prensiplerin tutarsiz olmama prensibine indirgenebilir oldugunu grecegiz (bazi kaynaklar bu prensibe, tutarsizlik prensibi ismini vermislerdir). Bandas gerekligin, var olmanin , bilmenin ve tutarsiz olmama prensibinin birbiri ile olan iliskisini syle zetlemistir:

21

Eger var olmanin kanisi ontolojik (varlikbilimsel) bir degere sahip degil ise [gerek varlik], tutarsizlik prensibi gereklik degil mantik kanunu olurdu. Bu varsayim ise hayali olarak bile dsnlemez: Var olma dsncesi mutlak bir sekilde yalindir ve kismen de olsa hibir sey ona tekabl edemez. Var olma dsncesine riayet eden vardir, etmeyen ise yoktur. Bizim anlayisimiz ve bilme eylemimiz aslinda kasitlidir ve var olma ile alakalidir . Bu iliskinin reddedilmesi demek, her seyin anlasilmaz olmasi demektir. (Bandas, CPTP, 65)

4B. Bilginin Birinci Prensiplerinin Listesi Bu konu ile daha ayrintili bilgi iin bakiniz: Regis, E, 381-403; Sullivan, EFPTB, 51-96; Geisler, BECA, 250-253; ve Geisler, TA, 73-74. Takip eden prensiplerin her biri, var olma alaninda gerektir (ontoloji/varlikbilim) ve bilme alani ile alakalidir (epistemoloji).

1C.

zdeslik (B, Bdir) Var olma: Bir sey kendisi ile zdes olmalidir. Eger bir sey kendisi ile zdes olmasaydi, kendisi olamazdi. (Geisler, BECA, 250) Bilme (sonu): Var olma anlasilir olmadir. Eger var olma anlasilir olmasaydi, hibir seyi kavrayamazdik. (Regis, E, 395)

2C.

Tutarsiz Olmama (B, B Olmayan Degildir) Var olma : Var olma ve var olmama ayni anda ve ayni mekanda olamaz, nk bu ikisi birbirinin tam zittidir. Birbirine zit olanlar zdes olamazlar. (Geisler, BECA, 251) Bilme (sonu): Bu prensibi ifade etmenin en azindan iki yolu vardir: (1) Birbiri ile tezat ifadelerin, es zamanli bir sekilde dogru olmasi mmkn degildir; (2) Bu, bir tezati olusturan ifadelerin bir tanesi dogru ise digeri yanlistir. (Regis, E, 388-389)

3C.

Disarida Kalan Orta (Ya B ya da B Olmayan) Var olma : Var olma ve var olmama birbirine tezat olduklarina ve tezatlar zdes olamayacaklarina gre, hibir sey var olma ve var olmama arasinda bir yerde olamaz. Var olma ve var olmama disinda baska bir seenek yoktur. (Geisler, BECA, 251) Bilme (sonu): Bir neri ya dogrudur ya da yanlis. (Geisler, TA, 73)

4C.

Nedensellik (B Olmayan, Bnin Nedeni Olamaz) Var olma : Var olan, var olmanin nedeni olabilir. Var olmayan hibir sey yoktur. Sadece var olan, varolusa neden olabilir. Neden olma kavrami bile var olan bir seyin imasini ierir. Var olan seylerin birbirini etkileme kudreti vardir. Mutlak olarak var olmayandan, mutlak olarak hibir sey kaynaklanamaz. (Geisler, BECA, 251) Bilme (sonu): Her neri, dogrulugu iin bir baska neriye bagimli degildir. Kendi kendini ispatlamayan her neri, dogrulugu iin kendi kendini ispatlayan nerinin dogruluguna bagimlidir. (Geisler, TA, 74)

5C.

Kesinlik (Her Etken Bir Ama Iin Isler) Var olma : Her etken bir ama iin isler. (Regis, E, 399) Bilme (sonu): Her nerinin grsnn bir amaci vardir; her grsn bir anlam iletmesi mecburidir; zihin, anlasilabilir olan zerine iletisim kurar. (Geisler, TA, 74) 22

6C. Btn Birinci Prensipler Tutarsiz Olmama Prensibine Indirgenebilir Profesr Geisler, btn birinci prensiplerin tutarsiz olmama prensibine indirgenebilir oldugunu gstermistir: Tutarsiz olmama prensibin in stnlg, zdeslik ve disarida kalan orta prensiplerinin, kendisine olan bagimliligindan kaynaklanmaktadir. Eger tutarsizliklar geerli olsaydi, ne bir seyin kendisi ile zdes olmasi (zdeslik) ne de tezatlarin birbirinden farkli olmasi (disarida kalan orta) mecburi olurdu. Nedensellik prensibi de aynen tutarsiz olmama prensibine indirgenebilir bir prensiptir. Terimler zerinde yapilacak bir incelemede, bagimli olarak var olanin nedensiz oldugunu onaylamak bir tutarsizlik olacaktir. Ayni sekilde, kesinlik prensibi de tutarsiz olmama prensibine baglidir. Aksi takdirde varlik, var olmayanla da iletisim kurardi; zihin anlasilamaz zerine de iletisim kurardi. (Geisler, TA, 76) Aristo, en kesin prensip zerine iki kriter kurmustur: En kesin olan ve hatali olmamizin imknsiz oldugu prensip, hem en iyi sekilde bilinmeli hem de varsayima dayali olmamalidir. Bu, btn prensipler arasinda en kesin olanidir, nk verdigim tanima riayet etmektedir. Iste bu yzden bir kisinin, ayni seyin, ayni zaman ve mekanda hem var olup hem var olmadigina inanmasi imknsizdir. Bu, btn diger aksiyomlarin dogal olarak baslangi noktasidir. (Aristo, M, 4.3. 1005b) Aristo szlerine syle devam eder: Bir seyin, ayni zaman ve mekanda hem var olan olup hem var olan olmayacaginin imknsizligini ortaya koyduk. Grldg gibi btn prensipler arasinda saglamligi en tartisilmaz olan prensip, bu prensiptir. (Aristo, M, 4.4.1006a) Thomas Aquinas, Aristonun kesfetmis oldugu, tutarsiz olmama yasasinin temel dogasini syle zetlemistir:
Aristo syle demistir: Bir seyin, ayni zaman ve mekanda hem var olup hem var olmayacagini kimse, asla kavrayamaz. Bir seyin ayni anda onaylanip ayni anda reddedilmesi dsnlemez. Bu ifadeyi, madde yi, geregi, hakikati, esasi, as li olan ve z hatta gerek hakkindaki btn olasiliklari reddetmek demektir. Bu btn arzularin yok edilmesi, btn eylemlerin durmasi demektir. Var olma ve baslangi yok olacaktir, bunun sebebi ise eger tutarsizliklar ve zitliklar birbiri ile zdeslestirilirlerse (ayni olarak kabul edilirlerse), hareket eylemindeki baslangi noktasi ile bitis noktasi ayni olacak, hareket ettigi varsayilan varlik, harekete baslamadan varmak istedigi yere varmis olacaktir. (Aquinas, M, 4.3)

Aquinas, bundan dolayi su grse katilmaktadir: Birinci kanitlanamaz prensip, b ir seyin ayni anda onaylanip ayni anda reddedilmesinin imknsizligi prensibidir ve bu prensip tutarsiz olmama prensibi zerine kurulmustur. Var olma ve var olmama kanisi, diger btn prensiplerin temelini olusturmaktadir. (Aquinas, ST, 1.2.94.2) Mortimer Adler, tutarsiz olmama, var olma ve gerekligin birbirine greceli olduklarini dile getirmistir: Antik Yunan mantiginin birinci prensipleri arasinda, birbirine uymayan nerilerin dogrulugu ve yanlisligi zerine olan kural gelir: birbirine tezat iki nerinin ikisi birden dogru olamaz; ya ikisi birden yanlistir ya da ikisinden birisi dogrudur. Bu kuralin temelini ise varlikbilimsel (ontolojik) bir aksiyom olusturmaktadir -gereklik hakkindaki gerek. Antik Yunan filozoflari bu dsncenin kendi kendini kanitladigini dsnyorlardi, bu dsnceyi kisaca zetlersek; bir sey ayni anda ve mekanda olan ve olmayan olamaz. (Adler, TR, 70, 71) Birinci prensipler listesinde hem ontolojik ( var olma) ainin hem de epistemolojik (bilme) aisinin ele alindigini grdk. Adler, tutarsiz olmama yasasinda bu ikili arasinda yer alan nemli farkliliga isaret etmektedir: Gereklik hakkinda yer alan tutarsizlik yasasi, dsnce bazinda tutarsizlik yasasinin temelini olusturmaktadir. Tutarsizlik yasasi bir 23

gereklik ifadesi olarak varliklari tanimlar. Tutarsizlik yasasi bir dsnce kurali olarak, eger bizim varliklar hakkindaki dsncelerimizin gereklige riayet etmesini istiyorsak, varliklar hakkindaki dsnce seklimizin sartlarini veya kurallarin i tayin eder. (Adler, AE, 140) Reginald Garrigou-Lagrange, tutarsiz olmama yasasinin evrenselligini ortaya koymustur: Aristo ve Aquinas tarafindan temelleri atilmis olan geleneksel realizme gre evrensel fikir, resmi degil ancak kkten bir sekilde akil dnyasinda yer almaktadir. Btn fikirler arasinda en evrensel olani ise , var olma fikridir ve bu fikir tutarsizlik prensibi zerine kurulmustur. (Garrigou-Lagrange, R, 372373) Adler ayni fikirdedir: Geregin mantigi, dogru hakkindaki disarida birakilan iddialar iin de aynidir. Bu grse gre, eger bir sey dogru olarak kabul edilmis ise bu gerege tezat olan btn yargilar yanlistir. Bu kuralin geerli oldugu yer belki matematikte bir teoremdir, belki bilimde bir genelleme, belki tarihsel bir arastirmanin sonucudur, belki bir felsefe prensibidir ya da bir din inanci hakkindaki bir metin. (Adler, TR, 10) Adler, tutarsiz olmama yasasinin kendi kendini kanitlayan dogasi hakkinda su cmleleri kaleme almistir:
Gereklik hakkinda bir ifade olarak tutarsizlik yasasi, sagduyuya dogrudan dogruya aika hitap eden durumu dile getirir. Herhangi bir sey, ayni zaman ve ayni mekanda hem var hem de yok olamaz. Bir sey ya vardir ya da yoktur, bir sey ikisi birden olamaz. Bir sey, ayni anda hem bir zellige sahip olup hem de ayni zellige sahip olmayan olamaz. Elimde tutup baktigim elma, ayni anda hem kirmizi rengine sahip hem de kirmizi rengine sahip olmayan olamaz. Bu kural o kadar ok aiktir ki, Aristo tutarsizlik yasasi iin kendi kendini ispat layan delil ifadesini kullanmistir. Kastettigi bu yasanin reddedilemeyecegidir. Bir elmanin ayni anda hem kirmizi olup hem kirmizi olmadigini dsnmek imknsizdir. (Adler, AE, 140)

Geregin mantigi, dogru hakkindaki disarida birakilan iddialar iin de aynidir. Bu grse gre, eger bir sey dogru olarak kabul edilmis ise bu gerege tezat olan btn yarg ilar yanlistir. Bu kuralin geerli oldugu yer belki matematikte bir teoremdir, belki bilimde bir genelleme, belki tarihsel bir arastirmanin sonucudur, belki bir felsefe prensibidir ya da bir din inanci hakkindaki bir metin.

MORTIMER J. ADLER

5B.

Bilginin Birinci Prensiplerinin Kesinligi

1C. Birinci Prensiplerin Kendi Kendini Kanitlayan Dogasi Birinci prensiplerin dogrulugu zerine dsnmemize gerek yoktur, nk nermemizde kullanilan terimlerin anlasilmasi durumunda bu prensiplerin dogrulugu bizler iin aiklik (kendi kendini ispatlayan) kazanacaktir. Yukarida listeledigimiz bes prensip, kendi kendini kanitlayan bir sekilde dogrudurlar ya da bu duruma indirgenebilirler. Bu konudaki bilinen klsik bir nerme rnegi syledir: btn, paralarindan dah byktr. Btn ve para a kelimelerinin anlamini grenen bir kisi, hemen bu nermenin dogru oldugunu bilecektir. Burada kullanilan hemen kelimesi, ok abuk anlamina gelmemektedir; ierdigi anlam sudur: Muhakeme srecinden geirilip zerinde dsnlmeden gereklesen bilme, nerinin dogrulugunu, daha neri dile getirilmeden bilme.

24

Thomas Aquinas, akil sahibi kisi, anlamini bildigi terimlerden olusan bir ifade zerine muhakeme yapmadan varacagi sonularda hata yapamaz. Ayni durum birinci prensipler iin de geerlidir. Bizler birinci prensiplerden, bilimsel kesinligi, geregin yikilmazligini ieren sonulara variriz demistir. (Aquinas, ST, 1.85.6) Aquinas bir kere daha su ifadede bulunmustur: Akil sahibi kisi birinci prensipler konusunda her zaman haklidir. Bunun sebebi, bir seyin ne oldugu konusunda aldanmadigi srece, bu prensipler konusunda da aldanmayacagidir. Kendi kendine bilinen bu prensipler, bir terimin anlami grenildigi anda, znenin taniminin, gerekli dogrulamalari iermesinden dolayi bilinir. (Aquinas, ST, 1.17.3) Birinci prensipler, kendi kendini kanitlayan nermelerdir, dogruluklarini kendi kendilerine gsterirler. Kendi kendini kanitlayan nermeler hakkinda hata yapamayiz; bundan dolayi birinci prensipler hakkinda hatali olamayiz. Scott MacDonald, ani nermeler gereklige bagimlidir, btn ikarimlarin gereklere dayanan temelleridirler ve haklarinda hatali olmak imknsizdir yorumunda bulunmustur:
Bir anda gereklesen nermeler, varliklarin gerek dogalarina ve aralarindaki iliskilerine bagimlidir. Bu iliski, dnyanin temel yapisi dahilinde gereklesmekte ve herhangi bir psikolojik veya inan yapisi iermemektedir. Sonu ikarmayi iermeyen gerekeler, bir nermenin iermesi gereken dogrulugunun temelini olusturan ve bir anda farkina varilan gereklerden olusmaktadir. Bir nermenin bu yapida bir anlik olguyu iermesi durumunda, bir kisinin bu nermeye sahip ikmasi dogrudur. (MacDonald, TK, alinti yeri Kretzmann, CCA, 170-171)

MacDonaldin altini izmek istedigi nokta, anlik nerilerin herhangi bir inan sisteminin filtresinden gememesidir. Bu noktayi unutmamamiz gerektiginin ne kadar nemli oldugunu, geregin bilinebilirligini inkr edenlerin, kendi kendini rten ifadelerinin tenkitini gereklestiriken grcegiz. Bu alismamiz es nasinda, bu filozoflarin felsefi grsleri ne olursa olsun, gerekligi ve tutarsiz olmama prensibini reddedememekte olduklarini grecegiz. Bu filozoflar geregi kendi dsnce sistemlerinin filtresinden geirmek isteselerde birinci prensipler olayinda grlecegi gibi gerek bu yaklasimlara boyun egmemektedir. 2C. Zihin, Gerege nceden Hazirlanmistir Thomas Aquinas, zihnin gerege nceden hazirlandigini su szleri ile belirtmistir: Gerek, akil sahibinin mali ve dogal dzeninin ifadesidir; haklarinda bilgimiz olmayan varliklar, bilinmeden de amalarina ulasmalari gibi, bazen akil sahibi insan, bazi varliklarin dogasini kavrayamasada, gerekligini kavrar. (Aquinas, P, 10.5) Aquinas, bu konuda sunlari gzlemlemistir: Zihnin, gerek iin dogal bir istahi vardir. Dogal istah, her seyin, baska bir sey iin sahip oldugu dogal egilimdir; bundan dolayi her g kendi dogal istahi araciligi ile kendisine uygun olani arzular. (Aquinas, ST, 1.78.1) Mortimer Adler, kendi kendini kanitlayan gerekler haricindeki diger gerekler hakkinda kesinlige sahip olmadigimiz konusuna aiklik getirir:
Insan zihni, vardigi herhangi bir boyuttaki yarginin gereklige -varliklarin ne olduklari ya da ne olmadiklarina- uymasina ya da riayet etmesine bakmaksizin geregi kavrar. Bu id diada bulunmak, insan zihninin herhangi bir gerek zerinde sarsilmaz, kati ve degistirilemez bir kavrayisa sahip oldugunu iddia etmek anlamina gelmez; ancak insan zihninin sarsilmaz, kati ve degistirilemez bir kavrayisa sahip oldugu, nispeten kk bir sayida kendi kendini kanitlayan geregin varligi da reddedilemez. Buna ragmen, gerege asla tam olarak

25

erisemezsek de, geregin erisilebilirlik prensibi geregini kabul etmeliyiz. (Adler, TR, 116117)

Herhangi birbirinci prensibi (zellikle tutarsiz olmama) reddeden, inkr eden kisi, dayak yeme ile dayak yememenin ya da yanma ile yanmamanin zdes olmadiklarini kabul edene kadar ya dvlmeli ya da atese atilmalidir.

AVICENNA

6B.

Bilginin Birinci Prensipleri Hem Reddedilemez Hem de Kanitlanamaz

1C. Reddedilmezlik Bu noktada asil olarak sylemek istedigimizi ok aik bir sekilde ifade etmemizde fayda vardir. Birinci prensiplerin reddedilmezlik zelligine sahip oldugunu dile getirmemizin yolu, birinci prensipleri destekleyen pozitif deliller sunmaktan degil, birinci prensiplerin reddedilmezligini ortaya koyan negatif delilleri sunmaktan gemektedir. Jacob B. Sullivan, Aristonun tutarsiz olmama prensibinin reddedilmezligini savunan tezini, sekiz kainilmaz sonulari listeleyerek zetlemistir (ilerleyen sayfalardaki alakali tabloya bakiniz). John Duns Scotus, bu konuda sunlari dile getirmistir: Avicenna, birinci prensipleri reddedenlerin karsilasacagi, bu listede yer almayan bir baska arzulanmayan sonucu ortaya koymustur. Herhangi birbirinci prensibi (ze llikle tutarsiz olmama ) reddeden, inkr eden kisi, dayak yeme ile dayak yememenin ya da yanma ile yanmamanin zdes olmadiklarini kabul edene kadar ya dvlmeli ya da atese atilmalidir. (Avicenna, M, alinti yeri Scotus, PW, 10) Reginald Garrigou-Lagrang, bu absrd sonu hakkinda sunlari kaleme almistir:
Eger tutarsizlik prensibi, mutlak bir gerek olmasaydi, Descartesin Dsnyorum, o halde varim ifadesi geerliligini kaybeder ve zihinsel bir olayin tesine geemezdi. Eger ben bu prensibi inkr etmeyi basarabilirsem su ifademe bir deger kazandirmis olabilirim: Belki de ayni anda hem dsnebilirim, hem dsnmeyebilirim, hem varim hem yokum, hem ben, benim, hem ben, ben degilim, belki de dsnyorum ifadesi aynen yagmur yagiyor ifadesi gibi kisisel ol ayan bir ifadedir. Tutarsiz olmama prensibinin mutlak gerekligi olmadan, m kendi z varligimin bile objektif var olusunu bilmem mmkn olmayacaktir. (GarrigouLagrange, R, 372)

Bir kisinin herhangi birbirinci prensibi inkr edebilmesi iin bir baska birinci prensibi kullanmasi kainilmazdir, ki bu da absrd bir durum olusturur:
Birinci prensipler ya reddedilmezdir ya da reddedilmezlige indirgenebilir . Birinci prensipler ya kendi kendini kanitlayandir ya da kendi kendini kanitlayan olmaya indirgenebilir. Kendi kendini kanitlayan prensipler ya dogalarindan dolayi gerektirler ya da dogruluklari zneye kadar indirgenebilir oldugu iin gereklikleri reddedilmez. Dogrulugun zneye kadar indirgenebilir olmasi demek, bir kisinin prensibin kendisini kullanmadan, prensibi reddedemeyecegi demektir. rnegin , tutarsiz olmama prensibi kullanilmadan, bu prensibin reddedilmesi mmkn degildir. (Geisler, BECA, 250)

26

Ravi Zacharias bu grse katilmaktadir: Geregin bu yasalarini grmezlikten gelmenin ya da ondan kamanin hibir yolu yoktur. Bir kisi bunu yapmaya ya da bu yasalari rtmeye alisirken bile geregin bu yasalarina riyaet etmek durumunda kalir. (Zacharias, CMLWG, 11) Joseph Owens, tutarsiz olmama prensibinin dsnce bazinda bile reddedilemeyecegini dile getirmistir: T utarsiz olmama prensibini szcklerle reddetmeye ne kadar alisirsaniz alisin, dsnce bazinda bunu asla basaramazsiniz. Bu prensibi reddetmek iin girisilen her dene me, prensibin bir kez daha onanmasi ile son bulmustur. Bu prensibin ne spheye ne de dzeltilmeye hosgrs vardir. Bu, algilama hislerimizin tespit ettigi ve bilincimizin kendi kendine kavradigi, varligin evrensel varolusuna dair bir yargidir. (Owens, ECM, 269-270) Mortimer J. Adler, tutarsiz olmama prensibinin sagduyu tarafindan gerekligin reddedilmez bir sifati olarak kabul edilmesini syle aiklar: Sagduyu, belirli bir varligin ayni zaman ve mekanda ya var olup ya da var olmayacagini, bir olayin ya gereklesip ya da gereklesmeyecegini, bir seyin bazi karakteristik zellikleri ya ierecegini ya da iermeyecegini kabul etme konusunda en ufak bir terreddt bile sergilemez. ly asan olmak bir yana hatali olmaktan ok uzak olan, gereklik hakkindaki bu grs, bizim bu konudaki fikrimiz ne olursa olsun, sagduyumuz iin reddedileme z bir gerekliktir. (Adler, SGI, 36)

1.

2. 3. 4. 5. 6. 7. 8.

TUTARSIZ OLMAMA YASASINI REDDETMENIN SONULARI Tutarsiz olmama prensibinin, dogrulugunu ve gerekliligini reddetmek, kelimelerin kati anlamlarindan yoksun birakilmalarina ve konusmalarin faydasizlasmasina yol aacaktir. Asil olanlardan uzaklasilacaktir; bir sey olmadan bir seye dnslecek, kus olmadan uan olacak, araba olmadan kaza olacak, alakali znelerin varligina ihtiya duyulmadan olaylarin varligi dile getirilecektir. Varliklar arasinda bir farklilik olmayacaktir; insan, ot, duvar, araba ayni sey olacaklardir. Dogruluk kavrami yok olacaktir, nk dogru ve yanlis ayni sey olacaktir. Her trl dsnce ve grs yok edecektir , nk bir fikrin onaylanmasi ayni anda reddedilmesi anlamina gelecektir. Arzulamak ya da tercih etmek anlamsizlasacaktir, nk iyi ve kt arasinda bir farklilik kalmayacaktir; eve gitmenin bir anlami olmayacaktir, nk eve gitmek ile oldugun yerde kalmak arasinda bir farklilik olmayacaktir. Her sey, ayni anda, esit derecede hem dogru hem de yanlis olacaktir. Hibir dsnce bir digerinden daha dogru ya da daha yanlis olmayacaktir. Her trl degisim, hareket ve olmak imknsizlasacaktir, nk bunlarin hepsi bir durumdan bir baska durumu iermektedir; eger tutarsiz olmama prensibi yanlis ise btn durumlar birbirinin aynisidir.

2C. Kanitlanamazlik Bu konuya baslamadan nce aikliga kavusturmamiz gereken bir nokta vardir. Kanitlanamazlik (ispatlanma mecburiyeti olmayan bir nerme) ifadesi, birinci prensiplerin geerliligi iin bir delil teskil etmemektedir. Kanitlanamazlik birinci prensiplerin bir dogrusudur. Unutulmamasi gereken nemli nokta sudur: Birinci prensipler iin hibir delile ihtiya yoktur , nk birinci prensiplerin hepsi, kendi kendilerini kanitla ma niteligine sahiptirler. Birinci prensipler, diger btn kanitlama ve savlar iin temel olusturmaktadirlar.

27

Aristo, kanitlanamaz ifadesi ile kastedileni syle dile getirir: Bilginin tm kanitlanabilir degildir; tam aksine, anlik dayanak noktalarina dayanan bilgiler, kanitlanma zorunlulugundan bagimsizdirlar. Bunun sebebi ok aiktir; ilk olarak kanitlamanin elde edildigi nceki dayanak noktalarinin bilinilmesi mecburi oldugu iin ve geriye dogru kanitlama ilerleyisinin son noktasinda anlik dogrular olmasi gerektigi iin, bu dogrularin kanitlanamazligi mecburidir. (Aristo, AP, 1.3.72b) Aristo, su beyanda bulunur: Istisnasiz her seyin kanitlanmasinin gereklestirilmesi imknsizdir, nk sonsuz bir geriye dogru kanitlama ilerleyisi sonucunda hibir ka nitlama ortaya ikmayacagi grlr. (Aristo, M, 4.4. 1006a) Aquinas, sonsuz bir geriye dogru kanitlama ilerleyisinin anlamsizligini su cmleleri ile ortaya koymustur:
Varsayim: Bir kisi, varilmis bir sonu iin kanitlanabilir ya da dolayli dayanak noktalari zerine bina edilmis, tezatlardan olusan bir kanitlama sunmak istemektedir [kisa bir tmden gelim tezi sunar]. Bu kisi bir kanitlama iin gerekli olan bu dayanak noktalarina ya sahiptir ya da sahip degildir. Eger sahip degil ise ilgili dayanak noktalari ile alakali bilime [bilgiye] sahip degildir; bu durumda kendi savundugu aktarimin dayanak noktalarinin sonucu ile alakali bilime de [bilgiye] sahip degildir. Ancak bu kisi bir kanitlama iin gerek li olan bu dayanak noktalarina sahip ise, bazi anlik ve kanitlanamaz olan dayanak noktalarina varacaktir nk bir kisi kanitlamasini sonsuza kadar srdremez. . . . Sonu olarak kanitlama, baska dolayli dayanak noktalarinin, dogrudan ya da dolayli olarak da olsa, anlik dayanak noktalarina dayanmaktadir. (Aquinas, PA, 1.4.14)

Alasdair MacIntyre aika ifade eder: Birinci prensiplerin argmani kanitlanamaz, nk kanitlamanin kendisi birinci prensiplerden kaynaklanmaktadir. (MacIntyre, FP, 35) Mortimer Adler, kendi kendini kanitlayan gerek iin kendisinden baska bir kanit olmadigini tartisir:
Kendi kendini kanitlayan gerekler olarak bilinen dogrular, anlamina layik olarak en ok rnekleri teskil etmektedirler. Bu gereklere kendi kendini kanitlayan denmesinin sebebi, bizim onaylamamizin ne destekleyici bir dizi delile dayanmasi ne de bunlarin ikarimlar sonucu elde edilen sonular olduguna dair bir muhakeme eylemine dayanmasidir. Bizler, kendi kendini kanitlayan gereklerin gerekligini ya aniden kavrariz ya da iddia ettiklerinin direkt olarak idrak edilmesi ile kavrariz. Kendi kendini kanitlayan gerekler karsisinda ikna olmayiz, idrak ederiz nk iddialarinin zittinin imknsiz oldugunu biliriz. Tezatlarini dsnme konusunda zgr olmadigimizi sylemek daha dogru olabilir. (Adler, SGI, 52)

7B.

Birinci Prensipler Hakkindaki Itirazlar

1C. Birinci Prensipler, Batili Bir Dsnme Sisteminin rndr (Bakiniz: Mistisizm konusu) Bu itirazin kendi kendini rten dogasini bilmemizde fayda vardir:
Bazi kisiler, insan mantigini dogulu ve batili olarak ikiye ayirmistir. Dogu dsnme sisteminde de gerek kavrami vardir, ancak dogulu mantigin ngrdg geregin kapilari tutarsizliklara aiktir. Halbuki, herhangi bir evrensel kanunu, cografi sinirlar ile sekillendirmeye alismak basli basina mantiksal aidan imknsizdir. Dogulu mantiga gre gereklik, hem mantikli hem de mantiksizdir. Ancak herhangi bir sey hem mantikli hem de mantiksiz ise karsimizda bir tutarsizlik mevcut oldugu iin bu muhakeme anlamsizdir. Dogulu

28

mantiga gre her sey, en sonunda anlamsizdir. Eger her sey, nihai bir anlamsizlik ieriyor ise, Dogulu ve Batili mantik arasindaki farklilik da anlamsizdir. (Geisler ve Bocchino, WSA, n.p.)

Mortimer Adler , su beyanda bulunmustur: Mantigin temelleri, aynen kendisi ile iliskilendirilen matematik gibi kltrler stdr. Mantigin prensipleri ne Doguludur ne Batili, ancak evrenseldir. (Adler, TR, 36) Adler, Batili dsnce sisteminin, hem Dogu hem Bati, btn dnyadaki teknolojinin temelini olusturdugunu syle aiklar:
Teknolojinin meyvelerinden faydalanilan her yerde, matematigin ve doga biliminin gerekligine boyun egilir. Eger, temel olusturma grevini stlenen matematik ve doga bilimi gerek ise, gerekligin dogasinda var olan tutarsiz olmama grs de dogru olmak durumundadir; eger dogru olmasaydi, deneysel dogal bilimlerinin vardigi sonulari, gereklige olan tekabllerine bagli olarak, dogru olarak kabul edemezdik.

Adler, su sonuca varmistir: Iddialarimizin tekabl ettigi ya da etmedigi, teknolojinin rnlerinin isledigi ya da islemedigi bagimsiz bir ge reklik vardir. (Adler, TR, 74) Ravi Zacharias, bu argmanin anlamsizligini ortaya koyan su hikayeyi bizlere sunmustur:
Profesr, tutarsiz olmama yasasini etkili ve gzel szlerle aikladiktan sonra vardigi sonucu dile getirmisti: Iste, bu gerege Batili [ikisinden biri/ ya da mantik ile] bir bakistir. Gerek problem ise, sizlerin tutarsizliga bir Batili olarak bakmanizdir ki, bence tutarsizliga bir Dogulu olarak yaklasmaniz gerekir. Ikiside/ve yaklasimi, gerege Dogulu bir biimde bakmaktir. Profesr belli bir sre, bu ikisinden biri/ya da ve ikisi de/ve ikilisi zerinde durduktan sonra, ben kendisine, bu araliksiz bir sekilde zerimize yagan dsnce selinden bir soru ile korunma imknimiz olup olmadigini grmek iin, kendisine su soruyu ynelttim. Beyefendi, sizin bana sylemeye alistiginiz sey, Hinduizm zerine bir alisma yaparken ya ikisi de/ve mantik sistem ini kullanmam ya da hibir mantik sistemini kullanmamam gerektigi midir ? Salonda bir anda olusan sessizlik sonsuza kadar srecek gibiydi. Sorumu tekrar etmek durumunda kaldim : Beyefendi, sizin bana sylemeye alistiginiz sey, Hinduizm zerine bir alisma yaparken ya ikisi de/ve mantik sistem ini kullanmam ya da hibir mantik sistemini kullanmamam gerektigi midir ? Sizi dogru anlayabilmis miyim? Yzn bana kaldiran Profesr su cevabi verdi: Karsimiza gene bir ikisinden biri/ya da durumu ikmis gibi gzkyor, degil mi? Evet ortaya ikiyor, dedim, Hatta isin aslina bakarsaniz, Hindistanda bile karsidan karsiya geerken iki yne bakilir, otobs ya geliyordur ya da gelmiyordur. Profesrn yaptigi hata gayet aiktir. Kendisi, ikisi de/ve mantik sistemini ispat lamak iin ikisinden biri/ya da mantik s istemini kullanmak zorunda kalmistir. Tutarsiz olmama kanununu ne kadar yipratmaya alisirsaniz, kendiniz o kadar yipranirsiniz. (Zacharias, CMLWG, 129)

Zacharias, bir ok kisinin Dogulu felsefe hakkinda gzden kairdigini ortaya koymaktadir:
En byk Hint filozofu olan Shankaranin btn greti metodu tamamen Sokrat izgisindedir. Kendisi fikirlerini ortaya koyup mnazara ederken diyalektik (ikiside/ve) degil, tutarsiz olmama (ikisinden biri/ya da) kanununa riayet etmistir . Muhalefetlerinin, kendi fikrine karsi ikmalari ve yanlisligini ispatlamak iin onlari cesaretlendirir; eger bunu basara mazlarsa fikrine boyun egmeye davet etmektedir. Burada vurgulamak istedigim, bizlerin dogulu mantik

29

ya da batili mantik kullanmasi degil, geregi en iyi sekilde yansitan mantigi kullanmamizdir. Tutarsiz olmama kanunu, dolayli da olsa, aika da olsa, hem B hem Dogu mantigi ati tarafindan kullanilmistir. (Zacharias, CMLWG, 130)

2C. Tutarsiz Olmama Kanunu Gibi Mantik Kanunlari, Sembolik Sistemleri Olusturan Biimsel Kanunlardir; Gerekligi Kapsamamaktadirlar Bu itirazi Ronald Nash syle cevaplar: Tutarsiz olmama kanunu, basit bir fikir yasasi degil, ilk olarak bir var olma kanunudur. Ayni zamanda bir kisinin kabul edebilecegi ya da reddedebilecegi trden bir kanun da degildir. Tutarsiz olmama kanununun reddedilmesi, samaligi/absrdlg dogurur. Mantik kanunlarini anlamli bir sekilde inkr etmek imknsizdir. Eger t tarsiz olmama kanunu reddedilirse, hibir seyin anlami kalmaz. Eger u mantik kanunlari, sylediklerini ima etmeselerdi, kanunlarin reddedilmeleri de dahil olmak zere hibir seyin anlami olmazdi. (Nash, WVC, 84) Rudolph G. Bandas ayni fikirdedir:
Eger var olma kanisi, varlikbilimsel (ontolojik) bir degere sahip olmasaydi, tutarsizlik prensibi, gereklik degil sadece bir mantik kanunu olurdu. Her seye ragmen bu varsayimin kendisi bile hayal edilemez, dsnlemez: Var olma kanisi salt bir basitligi iermektedir ve kismen olanlar hari, bir baska benzeri yoktur. Bu kaniya riayet eden her sey vardir, etmeyenler ise zaten yoktur. Bizim anlayisimiz ve bilme yetimiz, aslinda var olmaya bilinli ve grecelidir. Eger bu iliski reddedilirse, hibir sey anlasilmaz. (Bandas, CPTP, 65)

3C. Tutarsiz Olmama Prensibini (Kanununu), Tutarsiz Olmamayi Kullanarak Savunmak Bir Kisir Dngdr Norman Geisler bu itiraza su cevabi vermistir:
Bu itiraz, konuyu karistirmaktadir. Tutarsiz olmama kanunu, bu kanunun geerliliginin dolayli ispat i iin bir temel olarak kullanilmaktadir; ancak bu kanunun savunulmasi srecinde basit bir kullanima maruz kalmaktadir. rnegin su ifadeyi ele alalim, Trke tek bir kelime bile syleyemiyorum. Bu ifade kendi kendini rten bir ifadedir, nk yapilamadigi sylenen eylemin yapilmasini iermektedir. Kisi, Trkeyi kullanabildigini inkr etmek iin Trke kullanmaktadir. Kendi kendini rtmektedir. Tutarsiz olmama kanununun dolayli ispati iin de durum aynidir. Tutarsiz olmama kanununun, bu prensibi ieren bir cmle kullanilmadan inkr edilmesi mmkn degildir. Tutarsiz olmama kanununu reddeden bir cmle, tutarsiz olmayan bir cmle olarak sunulmakdir ki, eger bu cmle gerekten de tutarsiz olmayan bir cmle ise amacina ulasamamakta ve bir anlam ierememektedir. Benzer bir tutum ierisine giren bir kisi su ifadede bulunabilir: Trke, bir kelime syleyebiliyorum. Aika grldg gibi bu ifadede bulunma sreci ierisinde iken Trke kelime dile getirilir. Ancak, bu srete, Trke dilini kullanarak Trke konusabildigini ifade etme srecinde kendi kendini rten hibir durum yoktur. Ancak Trke dilini kullanarak Trke konusamadigini ifade etme srecinde kendi kendini rten bir durum mevcuttur. Ayni sekilde, tutarsiz olmama prensibini savunmak iin tutarsiz olmama prensibinin kullanilmasinda yanlis hibir durum yoktur. Ancak tutarsiz olmama prensibini inkr etmek iin tutarsiz olmama prensibinin kullanilmasinda yanlis bir durum mevcuttur. (Geisler, TA, 79)

4C. Birinci Prensipleri Tecrbe Etmeden Bilmemiz Mmkn Degildir, nk Zihin Bir Sey Tecrbe Edene Kadar Tabula Rasa (Bos Durum) Durumundadir

30

Thomas Aquinas su ifadede bulunmustur: Duygusal [tecrbe edilmis] bilgi, entellektel bilginin tm sebebini olusturmaz. Bundan dolayi entellektel bilginin, duygusal bilgiden daha kapsamli olmasi garip bir durum degildir. (Aquinas, ST, 1.84.6) Norman Geisler, birinci prensiplere ait bilginin, dogal bir bilgi oldugunu aiklar: Dogal bilgi ne gelistirilir ne de elde edilir. Birinci prensiplere ait bilgi dogal bir sekilde bilinir , nk bizim bu bilgi iin dogal bir kapasitemiz ya da biimimiz vardir. (Geisler, TA, 90) Peter Hoenenda dogal olarak terimini kullanmistir: Diger birinci prensipler gibi tutarsizlik prensibi de hem akla hem varliga hem de aralarindaki iliskiye hkmeder. Bu prensiplerin bilinmesinin kolayligi -ki bilinmesine ragmen her zaman formle edilemezlerinsan zihnine dogal olarak ait olmasinin bir sonucudur. (Hoenen, RJ, 208) Jacob Sullivan, dogal olarak ifadesini aiklar: Duygusal bir yargida bulunan kisi, o esnada bu prensiplerin farkinda degildir, ancak bu kisiye yneltilecek basit birka soru neticesinde, bu kisinin bu kouda daha nce bir fikri olmamis da olsa, bu prensipler kolayca ve ani bir sekilde ortaya ikartilabilir. Bu durum karsisinda, bu kisinin aslinda bu prensiplere bilinli yasaminin baslangicindan beri sahip oldugu tespit edilir. Iste bu yzden birinci prensipler iin dogal gelen, dogal olarak bilinen ifadeleri kullanilir. (Sullivan, EFPTB, 33) Aquinas, akil sahibi kisiye herhangi bir veri sunuldugu anda bu dogal bilginin de sunulduguna dikkat eker: Her insanin ierisinde belli bir bilgi prensibi vardir. Aktif zihnin isigi olan bu prensip sayesinde bilim adamlarinin ne srdg bazi prensipler, akil sahibine sunuldugu anda dogal olarak kavranir. (Aquinas, ST, 1.117. 1)

5C. Birinci Prensiplerin Bilgisi Nasil Olur da Hem Tecrbe Yolu Ile Elde Edilir Hem de Dogal Bir Bilgidir? Unutulmamasi gereken bir nokta, bilgi konusunda nasil? sorusunun yer aldigi konular, epistemolojiyi ilgilendirmektedir. Epistemoloji konusuna girmeyecegimizi belirtmis olmamiza ragmen, bu itiraza gerekli cevap verilecektir:
Aquinas, epistemolojiye dikkat ekici bir katkida bulunmustur. Essiz bir sentez gereklestirerek bilginin priori ve posteriori unsurlarini birlestirmistir. Insanlarin znde Tanri tarafindan saglanmis olan, gerek iin dogal bir kapasite ya da form vardir. Insanlar birinci prensiplere, bir bilme eyleminin n kosulu olarak erdemsel ve dogal yollarla sahip olurlar. Bu dogal kapasite duygusal bilgi ile dolduruldugu zaman, bilinli bir muhakeme sonucunda, dogamizin temel bir parasi olan birinci prensipler bilgisine ulasilir ve bu bilgi karsisinda bilinlenilmis olunur. Kisaca demek istedigimiz sudur: Birinci prensipler i bilmenin tek yolu, birinci prensipleri uygulamaktir, aksi takdirde bi inci prensipler in bilinmesi mmkn r degildir. Birinci prensipler, bilinli bir sekilde anlasilmadan nce zaten uygulama olarak hayatimizda yer almaktadir. (Geisler, TA, 90)

Etienne Gilson, Aquinasin cevabini zetler:


Bilginin tmnn z zek dan gelir. Dogal bilgi olarak sahip oldugumuz bu nceden sekillenmis ze, birinci prensipler denmektedir . Bu prensiplerin karakteristigi ise, zekmizin algilanabilir ile ilk temasinda bu prensiplerin olusmasidir. Bu prensiplerin nceden var oldugunu sylemek, bedensel uygulamalarin ruh zerindeki etkisinden bagimsiz olarak akil sahibinin bu prensiplere sahip oldugu anlamina gelmez; basit olarak sylenmek istenen sudur: sezilebilen bir tecrbenin baslamasindan itibaren, zihnimizin elde ettigi birinci anlasilirlar, birinci prensiplerdir. Bu prensiplerin idrak edilmesi, tmden gelim tezlerinin sonularinin idrak edilmesi zde farkli olmasa da, birinci prensiplere dogal bir sekilde ulasilirken, tmden gelim tezlerinin sonularina arastirma ile ulasilir. (Gilson, PSTA, 246)

31

6C. Mantik Gereklige Uygulanabilir Degildir Bu itiraza cevap:


Mantik zorunlulugunun ve gerekliginin bagint isi hakkinda olasi grs vardir: (1) mantik gereklige uygulanabilir degildir; (2) mantik gereklige uygulanabilir olabilir; (3) mantik gereklige uygulanabilir olmalidir. Birinci alternatif, kendi kendini rten bir alternatiftir, ikincisi anlamsizdi , nc r ise dogruluk payi olan tek grstr. Kisacasi elimizde anlamli olan tek bir grs vardir, bu grs sudur: mantik gereklige uygulanabilir olmalidir. Mantik gereklige uygulanabilir degildir grs, bunu ispatlama girisimine girdigi anda mantigin gereklige uydugunu ispat lamaktadir. Mantik gereklige uygulanabilir olabilir iddiasi ise, gereklik ve olasilik terimlerine mantik tarafindan gereklige uygulanabildigi ana kadar, anlamsiz bir iddiadir. (Geisler, 2-93)

Zachariasin ileri srdg gibi: Mantik kanunlari gereklige uygulanabilir olmalidir; aksi takdirde her birimizin timarhaneye tikilmasi gerekir. (Zacharias, CMLWG, 11) __________________________________________________________________________

Mantik kanunlari gereklige uygulanabili r olmalidir; aksi takdirde her birimizin timarhaneye tikilmasi gerekir.

RAVI ZACHARIAS

__________________________________________________________________________

7C. Gereklige Tekabl Eden Tek Bir Gerek Yoktur Ravi Zacharias, bu ifadenin kendi kendini rten dogasina isaret etmektedir: Gereklige tekabl eden tek bir gerek yoktur ifadesinin ciddiye alinmasi mmkn degildir, nk bu ifadenin geerli olmasi durumunda bu ifadenin kendisi de gereklige olan tekabln yitirir, kendi kendisi ile elisir. Eger bir ifade gerekligi yansitmiyor ise bu ifadeyi ciddiye almanin anlami var midir? Bir kisi geregin varligini reddederken bile, geregi ve geregin bilgisini kullanmis olur. (Zacharias, CMLWG, 125) Geisler su aiklamalarda bulunur: Kasitlilik teorisi bile tekabl etme teorisinin gerekligine bagimlidir. Kasitlilik teorisinin iddialarina gre bir seyin gerek olmasi iin kastettigini basarmasi ve stesinden gelmesi gerekir. Kisacasi bu grse gre bir seyin gerek olmasi iin kastettiginin, olduguna tekabl etmesi gerekir; kastedilenin tekabl etmesi ve stesinden gelinmesi gereklesmeden, gerek var olamaz. (Geisler, CTJD, 335-336)

8C. Btn Savlarin Bir Temele Ihtiyaci Varsa, Birinci Prensiplerin de Bir Temele Ihtiyaci Yok mu ? Geisler, bu konuya aiklik getirir: Bizim argmanimiz, her seyin bir temele ihtiyaci oldugu degil, sadece kendi kendini kanitlamayanlarin bir temele ihtiyaci oldugudur. Kendi kendini kanitlamayanlar, kendi kendini kanitlayanlara dayanarak ispatlanmalidir. Bu, geriye dogru ilerleyen ispatlama srecinde kisi kendi kendini kanitlayanlara ulastigi anda, gerekli destegi elde etmis ve baska bir kanitlamaya ihtiyaci kalmamis olur. (Geisler, BECA, 260)

32

Birinci prensipler iin delil talebinde bulunan bir kisiyle bu konuyu tartisirken unutmamaniz gereken nokta sudur; birinci prensipler iin kendilerinden baska bir delil yoktur - birinci prensipler, aslinda kendi kendini kanitlayan lardir.

9C. Herkes Bu Prensiplerin Kendi Kendini K anitladigini Kabul Etmez Bir seyin herkes tarafindan kendi kendini kanitlayan olarak kabul edilmemesi, kendi kendini kanitlayan olmadiklarini ispatlamaz. Bir kisinin eksik analiz sonucu kendi kendini kanitlayan geregin sebeplerini gerek olarak kabul etmesinde eksiklikler olabilir. Ancak bu ki ilerin s eksiklikleri ya da hatali olmalari, birinci prensiplerin kendi kendini kanitlayan dogasini rtmez. (Geisler, BECA, 260)

10C. Kanitlama da Sonsuz Bir Geriye Gidis Olamayacagini Ispatlamak Iin Btn Kanitlamanin, Birinci Prensiplere Ulasmaya Bagli Oldugunu Farz Ediyorsunuz Jacob B. Sullivan bu konuda gerekli cevabi vermistir: Sonularin kesin kilinmasi iin bu sonularin birinci prensiplere ulasmasi gerektigi nk sonsuza kadar bir geriye dogru kanitlama olamayacagi bunun son noktasinin birinc i prensipler oldugu bir varsayim degildir; bu sonsuza kadar bir geriye dogru kanitlama olmasinin imknsizliginin dogurdugu bir sonutur. (Sullivan, EFP) 11C. Heisenbergin Kesin Olmama Prensibi, Birinci Prensiplerin Kesinligini Yipratmiyor mu? Mortimer Adler, bu iddianin dayanak noktasinin ierdigi hatalara isaret etmektedir:
Heisenbergin Kopenhag yorumunda, kesin olmama prensiplerinin ierdigi sira disi felsefi kusurlar, byk bir olasilikla yirminci-yzyil fizikilerin farkinda olmadan ya da meydan okumak amali olarak yaptigi hatalardan olusmaktadir. Bu hata; geregi fiziksel olarak llebilen seyler ile kisitlanmasi, gereklige llebilinirlik karakteristiginin eklenmesi olmustur. Halbuki kesin olmama prensibinin temelde ortaya attigi, kuantum mekaniginde gereklestirdigimiz lmlerin kesin olmamasidir. Epistemik (bilme alani) bir kesin olmama, yanlis fikirlere dayandirilarak belirsiz bir sekilde gereklik yapisina uygulanmaya alisilmis, epistemolojik yapisini kaybedip ontolojik bir konuya dnstrlmstr. (Adler, TR, 71-72)

33

34
POSTMODERNIZME CEVAP

BLME BAKIS Giris Postmodernizmin Ana Karakteristik zellikleri Gerek, Gereklige Tekabl Etmez Gerekligin Tmn Izah Edecek Bir Anlatim (Metanarrative) Yoktur Varliga, Kendi Iinde Epistemolojik Aidan Asla Rastlamayiz Bilginin ya da Gerekligin zerine Insa Edildigi Nihai Bir Temel Yoktur Objektiflik Bir Yanilsamadir Gerek, Grecelidir Postmodernizme Cevap Postmodernizm Kendi Kendini rtr Varligi, Kendi Iinde Bilebiliriz Betimleyici Tekabl Etmenin, Geregin Gereklige Tekabl Etmedigini Kanitlayamadigina, Postmodernist Bir Inkar Uygulamali Tecrbeler, Yazarin Kast Ettigi Anlamin, Metinde Biimsel Olarak Yer Aldigi Sekilden Aynen ikartilabilecegini Gsterir Gerek Greceli Degil Objektiftir

34

1A. GIRIS Bu noktadan sonra, geregin bilinebilirligine dair ykselen temel felsefi itirazlara cevap verebilecegiz. Bu itirazlar, son yillarda, postmodernizm maskesi arkasina saklanmakta bir mahsur grmemislerdir. Felsefeleri ile agimizin kltrne nfuz etmis olan Lyotard ve Derrida gibi agimizin filozoflarina cevap vermeye ne gerek vardir? C. S. Lewis, bu soruya su cevabi sunmustur: Artik saf, cahil ve basit olmak dsmanlarimiz ile onlarin kapasitelerinin altinda savasmak, silahlarimizi teslim etmek- ileri seviyede egitime sahip olmayan Tanridaki kardeslerimize ihanet etmek, onlari kfirlerin entelektel saldirilari karsisinda savunmasiz birakmak olur. Faydali felsefe her zaman var olmalidir, en azindan zararli felsefeye cevap verebilmek iin var olmaya devam etmelidir. (Lewis, WG, 28) Stanley J. Grenz, A Primer to Postmod ernism isimli eserinde su ifadede bulunmustur: 1960 seneleri ile 1990 seneleri arasinda postmoder nizm, kltrel bir fenomen, bir hadise olarak meydana ikmistir ve bilgi aginin gelisini hazirlayan bir ok unsuru derinden etkilemis, tesvik etmistir. Grenze gre, endstri aginin sembol fabrikadir ve bu ag modernizmi dogurmustur. Bilgi aginin ise sembol bilgisayardir ve postmodernizmin yayilmasi bu sayede gereklesmistir. (McDowell & Hostetler, NT, 36-37) Postmodernizmin kompleks bir yapisi, karmasik bir bnyesi vardir hatta bazi prensiplerinin bazen eliski sergiledigini sylemek mmkndr. Buna ragmen Lawrence Cahoonent postmodernizmin zn, From Modernism to Postmodernism isimli kitabinda yakalamistir: Postmodernizmi basit bir sekilde ifade etmek gerekirse, Bati medeniyetinin ana entelektel stunlarinin reddedilmesi olarak anlatabiliriz. . . . Daha muhafazakr bir yaklasimla ifade etmemiz durumunda, postmodernizmin Bati kltrnn karakteristigi olan bazi nemli prensipleri, metodlari ve fikirleri modasi gemis ya da geersiz olarak kabul ettigini syleyebiliriz. (Cahoone, MPM, 2) Postmodernizm, baslangi anindan beri Batili dsncenin karakteristigi olan felsefenin reddedilisinin sembol haline dnsmstr.

ETIK TEIZM, MODERNIZM VE POSTMODERNIZM ARASINDA GENEL BIR KIYASLAMA ETIK TEIZM MODERNIZM POSTMODERNIZM GEREK
Gerek, insanliga Tanri tarafindan aiklanmistir. Insanlar, Tanrinin benzerliginde yaratilmis ancak gnah yznden dsms olan, hem ruhsal hem de bedensel varliklardir. Tanri, Kendisine ait olan dnyanin Yaraticisi, Koruyucusu ve Hkmdaridir; Gerek, akil, us, muhakeme ve mantiksal gelisim sreciyle kesfedilir. Insanlar, kendi varliklarini duyularinin algilamalarinin sekillendirmesine gre tanimlayabilen, ruhsal degil rasyonel varliklardir. Insanlar, bu dnyayi ve dnyanin gizemlerini fethedebilir ve fethetmek Gerek, objektif olarak mevcut degildir; gerek bir kisinin kltrnn rndr. Insanlar, kendi kltrlerinin ve dogal evrelerinin rn olan zde sosyal varliklardir. Dnya zerindeki yasam ok hassas bir durumdadir ve insanligin dogayi fethetmesinde

INSAN KIMLIGI

DNYA

35

insanlara bu dnyayi hizaya getirmek ve bakmak iin gerekli talimatlari sunmustur.

durumundadir.

kullanilan aydinlanilmis modeli acilen yerini, dnya ile isbirligi ierisinde olan yeni bir yaklasima birakmalidir.

DSNCE VE LISAN

Yasam ve etrafimizdaki evren ile ilgili sorularin Akil, us, gereklik cevaplarinin hakkindaki gerekleri bulunmasi ve ortaya ikartabilir anlasilmasi iin ancak bunun insanlar sadece gereklesmesi iin bilimsel metodla ra inan ve esinlemeye dayanan rasyonel de gereksinim vardir. kesiflere gvenmeli ve dogastne olan inanlari reddetmelidir. Insanlik tarihi gelisim degil, kurtulu su bekleme sreci ierisindedir. Insanligin gelisimi, bilimin ve aklin kullaniminin dogal bir sonucu olarak kainilmazdir.

Dsnme, sosyal bir davranistir, lisan ise keyfi bir olgudur; kltrn zerinde olan evrensel bir gerek yoktur.

INSANLIGIN GELISIMI

Hibir sey ileriye dogru ilerlemez, gelisim, Bati kltrnn baskici bir kavramindan baska bir sey degildir.

(McDowell, NT, 38)

2A.

POSTMODERNIZMIN TEMEL KARATERISTIKLERI

1B. Gerek, Gereklige Tekabl Etmez Rorty su iddiada bulunur: Pragmatist (postmodernist) kisi iin, gerek ifadeler, gereklige tekabl ettikleri iin dogru degillerdir; bu yzden bir cmlenin ne tr bir ger eklige tekabl ettigi ya da bu ifadeyi neyin dogru yaptigi konularinda meraka kapilmaya gerek yoktur. (Rorty, CP, xvi) Rorty, geregin, gereklige tekabl etmesini reddeder:
Pragmatist kisi, positivist Baconian ve Hobbesianin, bilginin, gereklik ile basa ikmada kullanilan bir g, bir ara oldugu gretisine katilir. Ancak, pragmatist, bu Baconiana ait grs, positivistten farkli olarak sinirlarina kadar zorlar. Geregin, gereklige tekabl etmesi dogrultusundaki kaniyi tamamen reddeder ve modern bilim in bize gereklik ile basa ikmada yardimci olmasinin sebebinin tekabl etmesine degil kendisine baglar. Pragmatist kisinin argmani, tekabl etme (dsnceler in varliklara tekabl etmesi ya da kelimelerin varliklara tekabl etmesi) kanisini mantikli kilmak iin harcanan asirlarin bunu basaramadigidir. (Rorty, CP, xvii)

Kuhn ve Dewey ile uzlasma ierisinde olan Rorty su ifadelerde bulunmustur: Kuhn ve Dewey bizleri, gereklik ile tekabl etme yolunda ilerleyen bilim gretisini bir tarafa birakip, belli ama iin bir grup szcgn, bir baska szck grubundan daha etkili oldugunu kabul etmeye davet etmektedir. (Rorty, CP, 193)

36

Grenz syle zetlemistir, Richard Rorty, ya zihnin ya da lisanin dogayi yansittigini ileri sren, gerek ile alakali klsik kavramin agirligindan bizi kurtarmak istemistir. Rortyye gre gerek; ne bir iddianin objektif gereklige tekabl etmesidir ne de iddialar kendilerinin ierdigi mantiklilik ile elde edilir. Rortyye gre insanlik, gerek pesinde kosmayi birakmali ve yorumlar ile yetinmelidir. (Grenz, PP, 6) Walter Truett Anderson, birok postmodernistin gerek hakkindaki grsn aiklar: Birok gerek tarafindan kusatma altina alinmis olan insanligin, gerek kavramini, inan hakkindaki inancini gzden geirmesi mecburidir. Filozof Richard Rortynin, gerek kesfedilmez, yaratilir ifadesine her gn daha fazla insan inanmaya baslamistir. (Anderson, TT, 8). Richard Tarnas, bu grs hakkinda sunlari dile getirmistir: Zihin, harici bir dnyanin ve onun dzeninin pasif bir y ansiticisi degildir. Zihin, algilama ve bilme srecinde aktif ve yaraticidir. Gereklik [dogru], bir bakima zihin tarafindan basite algilanmaz, olusturulur. Bu olusan gerekler ok esitlidir ve hi birisi digerinden stn degildir. . . . Bundan dolayi dogrunun ve gerekligin dogasi radikal bir biimde belirsizdir. (Tarnas, PWM, 396-397) Pauline Marie Rosenau, bu konuda pratik bir rnek sunar: Modern bir terapistin amaci hastasinin sorunlarina zm sunmak, derinliklere dalmak ve gereklik hakkinda daha yeterli bir idrak olusturmak iken, post-modern bir terapistin benzer amalari yoktur , nk ona gre kesfedilecek dogru bir gereklik yoktur. (Rosenau, PMSS, 89) Grenz, postmodern grs vurgular:
Postmodern dsnrler, byk realist grs [gerek, nihai olarak gereklige tekabl eder] artik savunulabilir bulmamaktadir. Postmodern dsnrler, bu grsn zerine bina edildigi temel varsayimi reddederler. Reddedilen bu varsayima gre yasadigimiz dnya, dogasinda var olan zellikler araciligi ile kolayca tanimlanabilinir olan fiziki objelerle doludur. Postmodern dsnrlere gre insanlik, etrafinda zaten var olan bir dnya ile basit bir beraberlik ierisinde degildir, nk bu dnyayi kendisinin olusturdugu kavramlar ile yaratmistir. Postmodern dsnrler bizim yapilandirdigimiz dnyanin, mutlak bir objektif gerekligi elde edebilecegimiz sabit bir bakis noktasi iermedigini ileri srerler. (Grenz, PP, 41)

Middleton ve Walsh, gerege tekabl etme teorisinin postmodern grs tarafindan reddedilmesini syle ze tler:
Modernizm hibir zaman basit bir entelektel hareket olarak kalmamistir. Modern dsnce, objektif olarak verilen gereklik ile bilen kisinin dsnceleri ya da iddialar i arasinda tekabl yolu ile gerege varilarak, otonom zneyi bilme varsayimi zerine kurulmustur. Postmodern bakisa gre, benzer bir tekabl etmenin gereklesme olasiligi yoktur, nk insanlarin, kendi kavramlar i, szleri ve lisanlari ile olusan gereklik disindaki bir gereklige ulasma imkni yoktur. Richard Rorty bu konuda sunlar i sylemistir: Insanlik, tarifi seilmis olanin disinda bir gerek ile karsilasamayacagina gre, saf ve asil olan dnyaya ulasma olasiligi yoktur. Objektif gereklige karsi, bir kontrol mekanizmasi kurmak iin, kendi bilgimizin disinda kalabilme olasiligimiz da yoktur. Bu dnyaya ulasimimiz kendi lisanimiz ve kavramsal yapilarimiz tarafindan engellenmektedir. (Middleton, FPS, alinti yeri: Phillips, CAPW, 134)

Kuhn ve Dewey bizleri, gereklik ile tekabl etme yolunda ilerleyen bilim gretisini bir tarafa birakip, belli ama iin bir grup szcgn, bir baska szck grubundan daha etkili oldugunu kabul etmeye davet etmektedir.

RICHARD RORTY 37

2B. Gerekligin Tmn Izah Ede cek Bir Meta Anlatim Yoktur (Metanarrative) 1984 senesinde Fransiz bir filozof olan Jean Francois Lyotard, su eseri kaleme almistir: The Postmodern Condition: A Report on Knowledge. Bu eseri ile hem postmodernizm terimine herkezi asina etmeyi basarmis hem de bu terimin anlamini aiklayan en temel ifadeyi dile getirmeyi basarmistir: Meta anlatimlara Karsi Kusku Iinde Olma. (Lyotard, Jean Francois. The Postmodern Condition: A Report on Knowledge. Tercme: Geoff Bennington ve Brian Massumi. Mineapolis: Minnesota niversitesi Yayini, 1984) Anderson, bu konuda bir ok aiklamada bulunmustur:
Meta anlatim, efsanevi grsleri ieren bir anlatimdir; bu anlatimin kapsami felsefeyi, arastirmalari, politikayi ve sanati ierecek, birbiri ile iliskilendirecek, hepsinden te bunlara birlestirici bir yn verecek kadar genis ve anlamlidir. Lyotard, meta anlatimi rnek olarak dnya zerinde Tanrinin hakim oldugunu anlatan Hristiyan dininin anlatimini, sinif ekismesini ve devrimi anlatan Marksist politik anlatimini ve Aydinlanmanin rasyonel gelisimi aktaran entelektel anlatimini gsterir. Lyotard, postmodern agi, Meta anlatimlara Karsi Kusku Iinde Olma agi olarak tanimlamistir -bu meta anlatimlara verilen tm rnekler dahildir. Lyotard, btn insanlarin bu anlatimlara inanmayi kestigini iddia etmemis ancak bu anlatimlarin artik ise yaramadigini iddia etmistir -bunun sebebi olarak meta anlatimlarin oklugunu ve hepsinin bilinmisligini gstermistir. (Anderson, TT, 4)

Albert Mohler, bu tanimi bir adim teye gtrmstr: Btn byk felsefi sistemler artik lmstr, btn kltrel anlatimlarin sinirina gelinmistir, elimizde kalan tek sey farkli insan gruplarinin ve kltrlerin gerek olarak kabul edip inandigi kk hikayelerdir. Evrensel gerek -meta anlatim- iddialari baskicidir, totaliterdir ve karsi konulmasi gerekir. (Ministry Is Stranger Than It Used To Be: The Challange of P ostmodernizm. Southern Seminery, Spring 1997. Vol. 65, #2) Pauline Marie Rosenau, bu fenomene bir tanim getirmeye alismistir:
Postmodernizm ister politik ister dini ya da sosyal olsun, btn global, kabul edilmis dnya grslerine meydan okumadir. Hristiyanligi, Islami, Mar ksizmi, Stalinizmi, kapitalizmi, liberalizmi, laik hmanizmi, feminizmi, modern bilim i sylevden baska bir sey olamama seviyesine indirmekte (logocentric), totaliter meta anlatim olarak nitelemekte ve gelebilecek tm sorulara gre nceden cevaplarini hazirlamis olan bir dzen olarak tanimlamaktadir (logocentric: Der idanin ortaya attigi bir terimdir. Harici ve evrensel gereklere dayanan nermeler olduklarini iddia eden dsnce sistemlerini tanimlamak iin kullanilir). Postmodernizme gre btn bu dsnce sistemleri, byclk, astroloji ya da ilkel tarikatlarin dayandirildigi varsayimlar dan daha saglam varsayimlara dayandirilmamaktadir. Postmodernizmin hedefi alternatif varsayimlar retmek degil, bu varsayimlarin bilgi iin temel olusturmasinin imknsizligini kabul ettirmektir. (Rosenau, PMSS, 6)

Gene Veith bu konuda sunlari dile getirmistir: Gemiste, bilgi iin bir dsnce sisteminin yetersiz olarak grlmesi durumunda, bu yapi yerine bir digeri yerlestirilirdi. Postmodernizmin hedefi ise bilgi iin bir dsnce sisteminin olmamasi gerektigini ortaya koymaktir. Postmodernist sylevinde meta anlatimlar sadece hikayeler hakkindaki baska hikayelerdir, evrensel uygulamaya sahip olduklarini iddia eden genis apli kuramsal yorumlardir; dnya grsleridir. Postmodernizm ise btn dnya grslerini reddeden bir dnya grsdr. (Veith, PT, 49)

38

Steiner Kvale, postmodern perspetkifini bizlere sunar: Post-Modern ag, arkasi kesilmeyen seimlerin yasandigi bir dnemdir. Bu agin gereklerine gre btn anlatimlarda az da olsa bir deger oldugu iin, hibir geleneksel greti kendi kendini inkr etmeden ve tezatlik iermeden benimsenemez. (Themes of Postmodernity, alinti yeri Anderson, TT, 27) Lawrence Cahoone, toplum zerindeki bu etkiyi tanimlar: Herhangi bir dine mensup olmayan bir ok entelektel iin topik bir sosyalist gelecek midi, tanrinin lmnden sonraki dnem iin gerekli olan unsurdu. Bir dinin, tarihsel bir gemisin ya da hedeflerin ortadan kaldirilmasinin yaralari daha sarilmamisken, topik bir sosyalist gelecek midinin ortadan kalkmasi bu grubun ylerinin nemli bir blmnde sarsici etki yaratmistir, dnyanin anlamsiz bir yer olduguna dair kaniya egilim artmistir. Marksizmin dik kafali ocugu olan postmodernizm, bu aidan bakildiginda bir neslin yetim oldugunun farkina varmasi olmustur. (Cahoone, MPM, 10)

Felsefi aidan plralist (ogulcu) olan teoriler, objektif gerege ulasilamayacagini ve anlamin harici gereklikte ya da metinde degil, yorumcunun iinde oldugunu iddia ederler.

CARL F. H. HENRY

3B. Varliga, Kendi Iinde Epistemolojik Aidan Asla Rastlamayiz Grenz bu konuda sunlari dile getirmistir: Postmodern kisiler, objektifi, birlestirici merkezi tek bir gerek dnyayi- tanimlama konusundaki btn girisimlerin sayisiz denemelerle bile sonusuz olacagi sonucuna varmislardir; varilacak tek sonucun insan zihninin rn olan kurgular olacagi konusunda hemfikirlerdir. Her seyin temelini olusturan objektif bir dnyadan insanlarin kanilarina dayanan bir aiklamayi ayirma srecinde modernizmin postmodern tenkiti bizleri varliklardan kopartir ve kelimeler ile bas basa birakir. (Grenz, PP, 83-84) Caputo, su iddiada bulunmustur: Meydana ikarma sreci, sylenti srecine dnmstr. Kelimeler arasinda yle kayboluruz ki, varliklarin kendileri ile iliski kuramayiz. (Caputo, RH, 75) Henry su sonuca varmistir, Felsefi aidan plralist (ogulcu) olan teoriler, objektif gerege ulasilamayacagini ve anlamin harici gereklikte ya da metinde degil, yorumcunun iinde oldugunu iddia ederler. (Henry, PNS, alinti yeri Dockery, CP, 41) Richard Tarnas, bu konuyu aar: insan bilgisinin sbjektif olarak sayisiz faktrler ile belirlendigi kabul edilmistir. Bu faktrler, objektif esasla r ya da varliklarin kendileridir ki bunlara ne ulasilir ne de anlasilir; iste bu yzden btn gereklerin ve varsayimlarin dogrulugu her an sinanmaya tabi tutulmak durumundadir. Gerek iin gereklestirilen tenkiti arastirma, mecburen belirsizligi ve plralizmi (ogulculuk) tolore etmek durumundadir. Bu arastirmanin neticesinde elde edilecek bilgi ise mutlak ya da kesin degil greceli ve hata ieren bir bilgi olmak zorundadir. (Alinti yeri Tarnas, PWM, 395-397) Pauline Marie Rosenau post-modern grs ifade eder:
Post-modernist iin nemli olan gerekler degil metnin kendisidir. Post-modernistleri tatmin eden sonu, gerekte var olanin asla kesin olarak ifade edilemeyecegine dair sonutur; bu her durum iin geerlidir, nk herhangi bir metnin (politik, sosyal, ekonomik) ierdigi tek bir

39

anlam yoktur. Her senaryo iin sonsuz sayida yorum yapmak mmkndr. (Rosenau, PM & SS, 41)

Pauline Marie Rosenau, aiklamalarina syle devam eder: Lisan, gereklige bagli olmadan kendi dnyasini yaratir ve yeniden yaratir. . . . Kesin olarak bir seyi ifade etmek imknsizdir nk lisan, gerekligi yansitmayan, yapay bir isaret sistemidir. (Rosenau, PM & 88, 79) Caputo, objektif bir yorumsal geregin asla var olamayacagini iddia eder: Tm bunlarin anlami varligin tarifsizligini kabul etmektir, bunun altinda ezilmeden bununla yasamaktir. Iste soguk, yorumsal gerek budur: gerek su ki, gerek diye bir sey yoktur, her seyin stnde olan bir isim yoktur. (Caputo, RH, 192) Grenz bu konuyu syle zetlemistir,
Derrida sonu olarak lisanin sadece kendi kendisine referans verdigi sonucuna varmistir. Onun tezine gre bir isaret sistemi her zaman bir baska isaret sistemini doguracaktir. Kisacasi lisan denilen isaret sistemi, belirteler zinciridir ve baska bir belirteler sisteminden bahsetmektedir, aslinda her belirte zinciri bir baskasina baglidir ve birbirini isaret eder. Bir belirtecin yer aldigi metinsel mevki srekli olarak degistigi iin, kastedilen anlamin dogru bir sekilde anlasilmasi mmkn degildir. Derridaya gre anlam, hibir zaman statik olamaz, asla bir kerelik sunulmamistir; anlam zamanla degisir, ayni anda baglamlari da degisir. Bundan dolayi srekli olarak bir anlam ikartma egilimimizi ertelememiz gerekir. (Grenz, PP, 144)

4B. Bilginin ya da Gerekligin zerine Insa Edildigi Nihai Bir Temel Yoktur Henry su iddiada bulunmustur: Btn postmodernistlerin hemfikir oldugu bir baska ncl ise temelciligin reddidir. Temelcilige gre bilgi, baska bilgi grubuna saglam bir sekilde dayanan bir baska bilgi grubundan meydana gelir ve bilgilerin tm degistirilemez temel inanlara dayanir. (Henry, PNS, alinti yeri Docker y, CP, 42) Richard Rorty bazi temel esaslari reddeder: Pragmatizme [Postmodernizm] ait grdgm ilk karakteristik zellik, bilgi, lisan, ahlk, gerek gibi benzer felsefi teori objelerine dair duyulan kanilara uygulanan anti-esasiliktir. (Rorty, CP, 162) Steinar Kvale, sunlari ileri srmektedir: Bilgiyi degisik lisan faaliyetlerinde ve paradigmalarda (dizi) kiyaslama ya da lme iin standart bir metot yoktur nk bunlar yetersiz kalmaktadir. Postmodern bir dnyanin karakteristik zelligi ise perspetkiflerin srekli degiskenligi, temel niteliginde referanslarin olmamasi, esitli ve degisken ufuklarin varligidir. (Themes of Postmodernity, alinti yeri Anderson, TT, 21) Richard Tarnas, konuyu bizler iin aar: Postmodernizm paradigma, dogasindan dolayi temel olarak diger btn paradigmalar zerinde bir yikicidir. Bunun sebebi, znde gerekligin esitlilik, yresellik ve geicilik ierdigini; kanitlanabilir temele dayanmadiginin bilinci vardir. (Tarnas, PWM, 401) Veith su sonuca varmistir: Postmodernizm, anti-temelcidir. Btn objektif temelleri yikmaya ve yerlerini bos birakmaya alismaktadir. (Veith, PT, 48) Millard J. Erickson konuyu syle zetlemistir: Bilgi kesin degildir. Sphe iermeyen birinci prensiplere dayandirilarak bilginin elde edilebilecegine dair kaniyi ieren temelcilik kesinlikle terk edilmelidir. (Erickson, PF, 18)

5B. Objektiflik Bir Yanilsamadir Erickson, objektiflik konusuna postmodern bakisi su cmlelerle bizlere sunar: Bilginin objektifligi reddedilmistir. Bilen kisi, ya iinde bulunun durumun zellikleri ile ya da baskin

40

bir sekilde kullanilan teoriler ile kosullanmistir; bilgi, ntr bir sekilde kesfedilmez. (Erickson, PF, 18) Roy Wagner, su iddiada bulunur:
Kltrn bilincinde olma bir bilim adami olan antropologun amacina ve bakis aisina nemli bir nitelik kazandirir : Klsik rasyonalistin mutlak objektiflig e dair iddiasi, bir kisinin kendi kltrnn karakt eristik zellik leri zerine kurulan greceli objektiflik adina terk edilmelidir. . . . . Mutlak objektifligin olabilmesi iin bir antropologun en ufak bir egilimi olmamasi yani bir kltr olmamasi gerekir. Baska bir deyis ile kltr fikri, arastirmaci ile arastirilani ayni seviyeye indirir: her biri baska bir kltr e aittir. Her kltr, zel bir gsterge ya da insanlik fenomenini iin bir rnek olarak anlasilabilecegi iin; ayni zamanda degisik kltrleri derecelendirme ve kendi dogal siniflarinda siralamak iin hatasiz bir metot kesfedilmedigi iin, her kltr bir digeri ile ayni seviyede kabul etmek gerekir. Bu varsayima, kltrel grecelik denmektedir. (Wagner, The Idea of Culture alinti yeri Anderson, TT, 54-55)

Fransiz filozof Jean Baudrillard, bu bakis aisini su ifadesi ile dile getirmistir: Cografya artik haritadan nce gelmemekte hatta haritayi belirlememektedir. Artik harita, cografyadan nce gelmektedir. (The Map Precedes the Territory, Baudrillard, alinti yeri Ander son, TT, 80) Baska bir deyis ile insanlarin dnyaya tarafsizca yaklasmasi ve tarif etmesi mmkn degildir. Iddiaya gre gerekligi nasil grecegimizi, kainilmasi imknsiz olan dahili n yargilarimiz belirlemektedir. Objektiflik bir hayaldir. Paul Feyerabend, su ifadede bulunmustur: Tarih tarafindan saglanan zengin materyale baglanan, alt i gdlerini tatmin etmek isteyen, aiklik, kesinlik, objektiflik ve gerek formundaki entelektel okyanusunun gvenli denizlerini arzulayanlar ve bu materyalin kuvvetini k esme adina bir egilim sergilemeyenler iin btn kosullar altinda ve insan gelisiminin btn asamalarinda savunulabilir olan tek bir prensip oldugu aiktir. Bu kisilerin sarildigi bu prensibin ismi: her sey uyar prensibidir. (Anything Goes Feyerabend, alinti yeri Anderson, TT, 199) Oxford Felsefe szlg, bu postmodern iddianin altini izmistir: Postmodern grse gre objektiflik, akademi evrelerinde g ya da otorite iin kullanilan bir maske, ayni zamanda beyaz erkek olmanin getirdigi imtiyazlarin son kalesidir. (Blackburn, ODP, 295) Michel Foucault objektiflik aleyhinde sunlari dile getirmistir:
Gerek, g disinda ya da gten yoksun degildir : Tarihi ve fonksiyonlari daha ileri bir alisma gerektiren bir efsane anlatiminin tam aksine gerek, ne gklerdeki ruhlarin bir hediyesi, ne uzun bir inzivanin rn ne de kendilerini zgr kilmayi basaranlarin ulastigi bir ayricaliktir. Gerek, bu dnya ya aittir : esitli irade formlarinin bir erdemi olarak ortaya ikartilir. Gcn dzenli etkilerine neden olandir. Her toplumun gerek iin kendine has bir rejim i, gerek iin genel politikasi vardir: Bu da o toplumun sahip oldugu, kabul ettigi ve dogru olarak fonksiyon ykledigi ifade tipleridir. Bir kisinin dogru ve yanlis ifadeleri birbirinden ayirt etmesi iin kullandigi, her seyin bir onay srecine maruz kaldigi mekanizmalar ve durumlardir. Geregin elde edilmesi sirasinda uyumun saglandigi teknik ler ve prosedrlerdir. Neyin dogru oldugunu syleme grevini stlenmis kisilerin statsdr. (Gerek ve G, Foucault, alinti yeri Cahoone, MPM, 379)

Postmodern dnya grs, toplum idrakina dayali bir gerek zerine kurulmustur. Insanlarin gerek olarak kabul ettigi hatta gerek olarak tasavvur ettigi her seyin, ait olduklari topluma bagimli oldugunu savunur. Daha da radikal olarak aiklamak

41

gerekirse postmodern grs, sadece insanligin gerek hakkindaki algilayisi ile sinirli kalmaz ve geregin zne kadar uzanir: Mutlak bir gerek yoktur; gerek ait oldugumuz topluma gre grecelidir.

STANLEY J. GRENZ

6B. Gerek, Grecelidir Albert Mohler su sonuca varmistir: nde gelen metinsel anti-yorumcu olan Jacques Derrida, bu hareketi su ifadelerle tanimlamistir: yazarin lm ve metnin lm. Anlam, okuyucu tarafindan, okuma esnasinda elde edilmez, yaratilir hatta olusturulur. Yazardan kurtulmak ve metnin zgr kilinmasi iin, metnin yorumlara kapali olmasi mecburidir. (Mohler, Ministry Is Stranger Than It Used To Be, Southern Seminery, 6) Rorty, su noktaya isaret eder: Pragmatist grs, dogru oldugu iin islevlidir ile islev grdg iin dogrudur ya da tanrilar sevdigi iin din aisindan dogrudur ile din aisindan dogru oldugu iin tanrilar sevmektedir arasinda pragmatik bir farkliligin olmadigini, farklilik yaratan bir farklilik olmadigini savunur. (Rorty, CP, xxix) Rorty pragmatizmi, buyurucu ve tanimlayici gerek iddialarina uygular: Pragmatizmin ikinci karakteristik zelligi ise sudur: Geregin ne olmasi gerektigi ile ne olduguna dair gerek arasinda epistemolojik farklilik; gerekler ile degerler arasinda metafizik sel farklilik; ahlk ile bilim arasinda metodolojik bir farklilik yoktur. (Rorty, CP, 163) Rorty su sonuca varmistir, Kisacasi pragmatist grse gre nemli olan, bizim hayati dogru bir sekile dnstrmeye olan umudum uz degil, diger insanlarla karanliga karsi bir olmaktir. (Rorty, CP, 166) James ve Dewey ile hemfikir olan Rorty, greceli ve betimleyici geregin temelsiz olduguna isaret eder. Sonu olarak, her ikisini de greceli olarak kabul eder: James ve Dewey. . . . yeni medeniyetimizi zgr kilabilmemiz iin ahlk hayatimizi, kltrmz, siyasetimizi ve dini inanlarimizi felsefi temellere dayandirmayi birakmamiz gerektigini savunur. (Rorty, CP, 161) Grenz, Rorty gibi anti-betimlemeci ve pragmatist olan bir kisiye gre, bilgi gerekligi dogru bir sekilde elde etme olayi degildir. Bu kisilerin amaci gereklik ile basa ikabilmek iin aliskanliklar olusturmaktir demistir. (Grenz, PP, 153) Grenz, konuyu syle zetlemistir: Postmodern dnya grs, toplum idrakina dayali bir gerek zerine kurulmustur. Insanlarin gerek olarak kabul ettigi hatta gerek olarak tasavvur ettigi her seyin, ait olduklari topluma bagimli oldugunu savunur. Daha da radikal olarak aiklamak gerekirse postmodern grs, sadece insanligin gerek hakkindaki algilayisi ile sinirli kalmaz ve geregin zne kadar uzanir: Mutlak bir gerek yoktur; gerek ait oldugumuz topluma gre grecelidir. (Grenz, PP, 8) Middleton ve Walsh, su noktaya dikkat eker: Gelisme evresinde olan post modern kltrn tanimlayici unsurlarindan bir tanesi ise , insan yasaminin ve bilgisinin greceli karakteri konusunda bizim artan bilinliligimizdir. (Middleton, FPS, alinti yeri Phillips, CAPW, 134) Postmodernizmin geregi sadece sbjektif olarak grmesini Grenz syle ifade eder: Heidegger geregin, bizim ifademiz ile bizim disimizda tamamen var olan gerekligin birbiri ile tekabl etmesi olduguna dair genel varsayimi reddeder. Gerek ne mutlak ne de otonomdur; gerek grecelidir. Dominant olan grs asla kabul edilme meldir, bunun basit sebebi ise bizim disimizda var olan gereklik kavrami tamamen samaliktir. Tek bir dnya vardir, o da bizim katilimcilar olarak ait oldugumuz, tecrbe edilebilen bir dnyadir. Bu

42

nedenle bahsedebilecegimiz tek gerek, bizim iinde oldugumuz, tecrbelerimize dahil olan gerektir. (Grenz, PP, 106) Grenz, su noktaya isaret eder: Postmodern filozoflar, metinsel anti-yorumcularin teorilerini tm dnyaya uygulamislardir. Bir metnin, her okuyucu tarafindan farkli farkli okunacagi gibi, gereklik de, gereklik ile iliski ierisine giren her bilin tarafindan farkli farkli okunacaktir. Kisacasi dnyanin tek bir anlami yoktur, gerekligin merkezinde stnlk yoktur. (Grenz, PP, 6) Craig, postmodernizmin greceli gerek kanisini syle aiklar:
Dini esitlilik bizleri, Hristiyanligin gerek hakkindaki iddialari da dahil olmak zere, degisik iddialari esit derecede gerek ve tesirli olarak grmeye mecbur birakmaktadir. Niin dini esitlilik bu sekilde bir aikligi ierir? Postmodernist kisi bu tavri ile aslinda entellektel alak gnlllkten ok daha fazlasini savunmaktadir. Postmodernist kisinin aslinda syledigi, dinin dnya grsnn gerek olan kesinligi ierdigini bilemeyecegimize gre aik fikirli olmamiz gerekir degildir; aika i dia edilen tutum hibir d dinin dnya grsnn objektif olarak gerek olamayacagi, bundan dolayi gerek din oldugunu iddia eden her birisinin saygidan kaynaklanan itaatten mahrum birakilmayacagidir. (Craig, P18, alinti yeri Phillips, CAPW, 77)

Grenz su sonuca varmistir, Postmodernizmin kknde, bizim algilamamizin objesi olan birlesmis bir dnyanin gerekliginin inkri yatar. Postmodern kisi, tek bir gerek dnya grs tesis etme olasiligini reddeder ve birden fazla gerek, birden fazla dnya fikri onu hosnut etmeye yeter. Modern dnya grsnn, bir ok dnya grs ve hatta dnyalar ile yer degistirmesi ile post -modern agda bilginin yerini yorum almistir. (Grenz, PP, 40)

3A.

POSTMODERNIZME CEVAP

1B. Postmodernizm, Kendi Kendini rtr Dennis McCallum, bizlerle bir aniyi paylasir:
Hristiyan inan savunucusu ve yazar Ravi Zacharias, Ohio Eyalet niversitesinde bir konusma yapmak iin Columbusa gitmis. Kendisini karsilayan komite, gezmesi iin konusmaciyi Wexner Sanat Merkezine gtrmstr. Wexner Sana t Merkezi, postmodern mimarinin en nemli kalesidir. Bu merkezde hibir yere ulasmayan merdivenler, yukaridan asagiya sarkan ancak yere temas etmeyen kolonlar, her ynde ilerleyen kirisler, galeriler ve ilginca bir grnt sunan her seyin stnde bir putrel sistemi vardir. Postmodernizmin bir ok ilkesi gibi bu mzede sergilenen her sey, sagduyuya ve rasyonellige karsi dikilmis bir kule gibidir. Zacharias, binaya bakmis, kafasini kasiyip, suratinda bir glmseme ile ev sahiplerine su soruyu yneltmis: Bu mze binasinin temelini atarken de ayni teknigi kullanmislar mi? Zachariasin vurguladigi nokta aslinda btn konuyu zetlemektedir. Bir eser yaparken gereklikten bagimsizliginizi beyan etmek bir seydir, gerek dnyanin gerekleri ile karsi karsiya kalmak ok baska bir sey. (McCallum, The Real Issue, 1)

McCallum, Postmodernizmin kendi kendini yikan iki faktrn gzler nne sermistir: 1. Postmodern grse gre, postmodernizmin kendisi de aynen diger btn ideolojiler gibi keyfi bir sosyal yapidir. Kendi prensiplerine gre bu teoriyi kabul etmemiz

43

iin bizi zorunlu kilan bir unsur yoktur ve postmodernizmi asiri sinik insanlarin yaratici bir alismasi olarak grp basite reddedebiliriz. 2. Eger postmodernizmin dogru, objektif degerlere sahip bir dnya grs oldugu ispatlanabilir ise postmodernizmin ana tezi (objektif geregin reddi) yanlistir. Bu ispatlama iin bazi objektif gereklerin kabul edilmesi gerekir -kisacasi postmodernizmin kendi ilkelerinden muaf tutulmasi ve objektif dogru olarak kabul edilmesi gerekir! Yukarida sayilanlardan her ikisininden birisi bile dogru olsa postmodernizmin rasyonel objektiflige olan inkri, kendi kendini rten bir tutumdur. Ya kendi grsnn mantikliligini reddetmek durumundadir ya da aklin ve geregin objektifligini kabul etmek durumundadir. (McCallum, DT, 53) Craigin postmodernizme karsi saldirisi syledir:
Gerek sudur ki, gerek diye bir sey yoktur iddiasi hem kendi kendini rtr hem de keyfi bir ifadedir. Eger bu ifade gerek ise, bu cmle gerek olamaz nk gerek diye bir sey yoktur. Anti-yorumculuk kendi kendini yorumlamadan savunulamaz. Daha da tesi, (postmodernist prensiplere gre) batili kapitalizmin, erkek sovenizmin, beyaz fasizmin yerine postmodernizmin seilmesi iin hibir sebep yoktur nk hibir izmin digerinden daha fazla dogrulugu olamaz. Kendi kendini rten bir kisir dng ierisinden kurtarmak isteyen bazi postmodernistler, Budist mistiklerin stratejisini kendilerine benimsemislerdir: Postmodernizmin reddedilmesi de bir grs ve tutumdur. Eger durum byle ise niin postmodernizmi savunan kitaplar yaziyorlar ve bu konu hakkinda sylevlerine devam ediyorlar ki? Postmodernistler aika bilmeye dayali iddialarda bulunuyorlar -yapmiyorlar ise o zaman syleyecekleri hibir sey olamazdi ve bizim klsik mantiga olan inancimiza saldiramazlardi. (Craig, PIS, alinti yeri Phillips, CAPW, 82)

Craig, postmodernizmi mantiksiz olmakla sular: Hristiyanlik ile uyusmayan baska dnya dinlerinin varligi nasil olur da Hristiyanliga zg iddialarin gerek olmadigini ortaya koyar? Mantik aisindan bakildiginda, birbiri ile uyusmayan birden fazla gerek iddiasinin varligi, hepsinin birden (objektif olarak) gerek olamayacagini gsterir; ancak bu durum ilerinden bir tanesinin bile (objektif olarak) ge rek olamayacagi sonucunu dogurmaz. (Craig, PIS, alinti yeri, Phillips, CAPW, 77) Carson, postmodernizmin ortaya attigi ikilemi reddeder: Anti-yorumcular (deconstructive), ya mutlak bilgi ya da tam bir grecelik zerinde ikisinden biri seklinde israr ederler. Onlara gre bir seyi ya dogru ve mutlak bir sekilde bilebiliriz ya da bilgi denilen sey greceli olan bir fikirden baska bir sey degildir. Ortaya koyduklari ayrim hem ok katidir hem de asiri. (Carson, GG, 107) Postmodernizm, diger olasiliklari reddetmek iin bir temel ya da delil sunmamaktadirlar ki bu yanlis bir ikilemdir. Sire, su konuya isaret etmektedir: Rlativistlere (greceligi savunanlar), kendi tezleri kullanilanarak bile geregin bir mecburiyet oldugu gsterilebilir. Gerek konusundan kamak mmkn degildir. (Sire, BFCIN, alinti yeri Phillips, CAPW, l14) Postmodernistler de kendi felsefelerinin gerek oldugunu iddia etmezler mi? Sire su sonuca varmistir, Logo-merkezciligi ele alalim. Hristiyan bir logo-merkezci yaklasima gre, bagimsiz gerekligin bilgisi olasiligi, kendi ierisinde tutarsiz degildir. Postmodern varsayima gre, prensip olarak insanligin gerekligin dogasina ulasmasi imknsizdir ki bence bu tutarsizdir. (Sire, BFCJN, alinti yeri Phillips, CAPW, 115) Sire, postmodernizmin bir baska tutarsizligini da ortaya ikarmistir: Ultramodernistler (postmodernistler) btn anlatimlarin sevilmesini ileri srerler ancak bence sevemedikleri bir anlatim vardir. Bu kisiler tarafindan Hrist iyan anlatimlari ancak zel

44

seilmis bazi kisile re aik olduklari iin siddetle ve sik sik reddedilmektedir. (Sire, BFCIN, alinti yeri Phillips, CAPW, 120) Gene Veith, postmodernizmin bir baska tutarsizligina deginmistir: Gerek kavramini reddetmek, kendi kendisi ile elisen bir tutumdur. Inanmak demek bir seyin gerek oldugunu kabul etmek demektir; rnegin su ifadelere bakalim: Hibir seyin gerek olmadigi gerektir ya da mutlak bir gerek olmadigi mutlak bir gerektir ifadeleri znde sama ve anlamsizdir. (Veith, PT, 16) Diogenes Allen, postmodernizmin temel sorununa isaret eder:
Aydinlanmanin meta anlatiminin reddedilmesi, btn meta anlatim larin olasiliginin reddedilmesi iin yeterli bir sebep olusturmaz. Aslinda postmodernizmin kendisi de bir meta anlatimdir. Evrenselligi ieren bir bakis aisi ierir . Kendi bakis aisini, herhangi bir kisitlamadan zgr bir sekilde tesis ettigini iddia eder. Postmodernizmin insan yasami ve evren hakkindaki grsn savunabilmesi iin elindeki tek yol, baska grsleri zaman ve mekan ile kisitlayan kiskalarin kendi etrafinda da oldugunu unutmaya alismaktan geer. Postmodernist olmak iin sag elin yaptigini sol elin bilmemesi gerekir . (Allen, Christianity and the Creed of Postmodernism, Christian Scholars Review, 124)

Ericksonun aktardigi bu hikye postmodernizmin tutarli bir sekilde ve srekli olarak yasanmasinin imknsizligini ortaya koymaktadir:
Anti-yorumculari grs lerini terk etmeleri konusunda ikna etmemiz gerekir, nk bir kisinin srekli olarak bu grsn temeline uygun bir sekilde yasamasi mm kn degildir . . . Bu ikna asamasinda bazi engellenmeler ve direnis ile karsilasacagimiz kesindir ancak sizlere, radikal postmodern grse sadik olarak srekli olarak yasamak imknsizligini gstermek istiyorum. Bu durumu aik bir sekilde Derridanin olayinda grebiliriz. John Searle, postmodernist Derrida nin yazisina cevap olarak doksan sayfalik bir eser kaleme almis, Derrida nin grslerini ve ortaya attigi kavramlari tenkit etmis ve meydan okumustur. Derrida ise Searlenin ifadelerinin kendisine karsi acimasiz oldugundan yakinip, grslerinin bazilarinin yanlis anlasildigini ve aktarildigini ileri srmstr. Hatta bir grsnn Searle tarafindan aika anlasilmasi gerektigini belirtmistir. Anti yorumcu olan bir kisinin kendisi ile elisen ve inanilmaz d erecede anti-postmodern bir ifadesidir bu, nk kendi felsefesine gre bir metnin anlamini yazar degil okuyucu belirler. (Erickson, PF, 156)

Pauline Marie Rosenau, postmodernizmin yedi tutarsizligini ortaya koymustur: Birinci tutarsizlik : Post-modernism, teori bina etme konusundaki btn iddialarin degerini dsrr. Ancak anti-teori tutumu da kendi iinde bir teoridir. Elimizdeki teori, teorinin bosuna oldugunu ve gerek ile teoriyi bagdastirma konusundaki her girisimin reddedilmesi gerektigini iddia ediyor ise, ayni kriter bu teorinin kendisine hatta baska teorileri rtmeye alisan her trl kuramsal abaya da uygulanmalidir. Ikinci tutarsizlik : Aydinlanmanin us, mantik ve rasyonellik gibi entelektel aralari hakkinda lmcl kuskularini belirtip bu aralarin irrasyonel oldugunu vurgulayan postmodernizm; kendi analizlerinde de bu aralardan faydalanmayi ihmal etmez. rnegin anti-yorumculuk, ileri dereceli bir mantik, us ve analitik sre sonucunda ortaya atilmistir. nc tutarsizlik : Post-modernistler yorumlarin asla iyi ya da kt olarak yargilanamayacagini savunurlar. Ancak bu tutumlari sosyal bilimlerin sadece disarida birakilmis, ihmal edilen, marjinal ve sessiz kisilere odaklandigina ve dahili deger yapilarina dayanarak bazi gruplari tercih ettigine ya da bazi perspetkifleri digerlerinden stn saymaya isaret etmez mi? Bu durum postmodernistlerin ncelik tanimayi, imtiyazlari reddeden grsleri ile eliski iermez mi? . . . Eger post-modernistler kendi grslerinin

45

Aydinlanmanin grslerinden daha stn oldugunu dsnyorlar ise kendi yorumlarini digerlerinden daha imtiyazli olarak grms olmuyorlar mi? Drdnc tutarsizlik : Post-modernistler metinlerin birbiri ile olan iliskisini vurgularken, kendi ierisindeki bir ok teori, zellikle de Derridanin etkisindeki teoriler metinleri izole etme egilimi sergiler. Besinci tutarsizlik : Birok post-modernist, teorinin degerlendirmesi iin kullanilan modern kriteri reddeder. Eger post-modernistler herhangi bir sonuca vardiklarinda, zellikle de bu sonular modern sosyal bilimin arastirmalarinda cevap aradigi havadaki konular ile ilgili ise, vardiklari sonucun degerlendirilmesi iin geerli bir kritere sahip olduklarini ileri sremezler. Bir sonuca varip bunu resmi bir sekilde aiklama yapmalari iin ellerinde dola yli ya da dolaysiz bir kriter olmasi mecburidir. Eger byle bir kriter mevcut ise post-modernistler aika dnyada bazi kesin gereklerin oldugunu ifade etmis olurlar. Altinci tutarsizlik : Modernligin istikrarsizligini vurgulasalar da kendilerinin de tutarlilik normu ile yargilanmalarini reddederler. Aika kendi-tutarsizliklarindan kainmak iin zel bir aba gstermeleri gerektigini inkr ederler. Bu yaklasim ise adil bir yaklasim degildir. Yedinci tutarsizlik : Post-modernistler yazdiklari y da syledikleri her seyin yresel a bir anlatim oldugunu ve sadece blgesel bir kitleye hitap ettigini ileri srerler. Ancak neredeyse yok denecek kadar az sayida post-modernist kendi iddialarinin bir gereklik ifadesi oldugunu reddedebilir; iste bu yzden postmodernizm kendi iinde tutarsizdir. (Rosenau, PMSS, 176-177)

Bir evren tasvir edip arkasindan bu evrenin var olmasinin bilgimiz dahilinde ne kadar olasi oldugunu soramayiz. Tutumumuz bunun tam tersi olmalidir. Bir bilgi oldugunu kabul edip bizlerin bu bilgiye ulasmamizi saglayan dzenin nasil yaratildigini incelememiz gerekir.

ETIENNE GILSON

2B. Varligi, Kendi Iinde Bilebiliriz Gilson bu konuda sunlari kaleme almistir: Dnyamizda bilgi vardir ve bu bir gerektir. Aklimiza gelen ikinci soru ise bu bilginin genel olarak var olmasinin mmkn oldugu kosullar ile ilgilidir. (Gilson, CPSTA, 224) Gilson szlerine su iddiasi ile devam eder: Bir evren tasvir edip arkasindan bu evrenin var olmasinin bilgimiz dahilinde ne kadar olasi oldugunu soramayiz. Tutumumuz bunun tam tersi olmalidir. Bir bilgi oldugunu kabul edip bizlerin bu bilgiye ulasmamizi saglayan dzenin nasil yaratildigini incelememiz gerekir. (Gilson, CPSTA, 225) Postmodernizm, modern betimleyici tekabl etme grsnn savunulamaz oldugunu kanitlamistir. Postmodernizm, modernizmin zne dnsdr. Buna ragmen, geregin tekabl etme grsnn betimleyici olmadigi ortaya konulmustur, hatta Henry bizlere postmodernizmin sarsilmaz ortaag metafizigini yeterli bir sekilde reddedemedigini hatir latmistir: Modernligin basarisiz girisimi, aydinlanma ve zgr kilinma vaatlerini bosa ikarmistir. Ancak ortaagin mirasi gnmzn tenkitilerinin iddia etikleri kadar gvenilmez degildir. (Henry, PNS, alinti yeri Dockery, CP, 50) Bir objenin bilgisi, o objenin dsncedeki varligindandir, bir gerek ifadesidir. (Gilson, CPSTA, 226)

46

Bahsettigimiz prensiplere gre, objenin kendisi, bilen zneye empoze olunur. (Gilson, CPSTA, 226) Gilson, bilinen ile bilenin bir oldugu anda , bilginin olustugunu kanitlar:
Meydana gelen sentez, kaynasmalarinin ardindan bir olan iki varligin fzyonunu ierir. His, hissedilirden ve akil, a nlasilabilirden farklidir; ancak his, hissedilen objeden degisik olmadigi gibi akil da bildigi objeden farkli degildir. His, hissetme eylemini gereklestirirken, kendisini hisseden tarafindan eyleme dahil edilen hissedilen ile bir olur; ayni sekilde bilme eylemini gereklestiren akil ile kendisini bilen tarafindan anlasilabilir olan bilinen, bir olur. (Gilson, CPSTA, 226)

Gilson bu konuda ki son noktayi koymustur: Bilginin btn eylemleri, bilinen objenin, bilen znede var oldugunu varsayar. (Gilson, CPSTA, 226)

3B. Betimleyici Tekabl Etmenin, Geregin Gereklige Tekabl Etmedigini Kanitlaya madigina, Postmodernist Bir Inkr Gilson, bilginin bir varliklar bilimi olarak degil, fikirlerin bilimi olarak kabul edilmesinin yanlisligini vurgulamistir. Eger trler, yapilarindan farkli varliklar olsalardi, bilgimiz objeler degil trler zerine yogunlasirdi. Bunun kabul edilmemesinin iki teme l sebebi vardir. Birinci sebep: Bilgimizin tm, dis gereklik ile iliski kurmaz ve sadece bilincimizin dahilindeki betimlemeler ile ilgilenir. Burada bilginin bir varliklar bilimi olarak degil, fikirlerin bilimi olarak kabul edilmesine dair Eflatunun hatasi tekrarlanmaktadir. Ikinci sebep: Bu iddia dogru olsaydi, dnya zerinde kesin olan hibir sey olmazdi. (Gilson, CPSTA, 228) Gilson, varliklarin bilgisinin mevcudiyetinin kendi kendisini ispatladigi gereklikten yola ikarak, insanlarin tecrbesine dayanan bir bilme teorisine ulasmistir: Buna ragmen, fikirler ile degil varliklar ile ilgili kanitlanabilir bir bilgi mevcuttur, bilginin objeleri gene kendi ilerindeki varliktir ve varliklardan ayri olan kisisel hayaller degildir. . . . Bilgi eylemi esnasinda, dsnce ve obje arasinda bir orta yoktur. (Gilson, CPSTA, 228) Gilson su yorumda bulunmustur, Dogal olarak ve aslinda her zaman, akil sahibi bir insan bir mese agaci ile karsilastiginda aklinda bir aga kavrami olusturur; Sokrat ya da Eflatun ile karsilastiginda aklinda bir adam kavrami olusturur. Akil sahibi esas olani, (saglikli bir) kulagin sesi, gzn rengi algiladigi gibi yanilmadan idrak eder. (Gilson, CPSTA, 230) Gilson, varligin gereklik tarafindan onaylanmasina tekabl edenin gerek oldugunu belirtmistir: Kavramin, objeye uygunlugunun bilinen bir sey olmasi ve bilinli bir dzeyde gerek formuna ulasmasinin gereklesmesi iin akil sahibinin asimile ettigi dis gereklige kendisinden bir seyler eklemesi gerekir. Bu ekleme eylemi ise , bir seyin anlasilmasi baglaminda yargilanmasi seklinde gereklesir. rnegin : Bu bir adam, bu bir aga gibi yargilarda bulunur. Bu eylem esnasinda akil sahibi kisi yeni bir onaylama gereklestirir ki, bu onaylama sadece kendi iindedir, varliklarda degildir. Bu tr bir onaylamadan sonra, bu onaylamanin gereklige tekabl edip etmedigini sorabiliriz. (Gilson, CPSTA, 231) Gilson, Kanta gre Tenkiti tartisirken bir noktaya parmak basar. Bilen kisinin zihninde varliklarin formsal varliginin olmasi Idealizmin ve Postm odernizmin zemedigi epistemolojik sorunu zer:
Bu doktrine ilk olarak yaklasi ken dogru olan ilk tutum, tenkitiye karsi bir tenkitte r bulunmaktir. Bunu yapma sebebimiz, temel Idealist argmanin, bilgi problemi hakkinda yanlis bir pozisyon ierisinde olup olmadigini tespit etmektir. Eger nesnelerin kendileri iin ve akil sahibinin de kendisi iin oldugunu farz edersek, bu iki grubun bir araya gelmesinin imknsiz oldugu sonucuna varmamiz gerekir, dsncenin nesnelere ulasmasini saglayan bir

47

kpr olmadigini kabul edip, Idealizmin dogru oldugunu iddia ederiz. Fikirlerimizin nesnelere tekabl edip etmedigini sorgulamak eliskili bir durumdur; eger nesneler bilmeseydik zaten dsncelerimizde yer alamazlardi. Buna ragmen Idealist tezine tezat olarak, fikirlerimizin nesnelere riayet edip etmediklerini, nesnelerin varliginin iimizdeki mevcudiyetinin, fikirlerin kavramini belirledigi bir doktrinde bilmek mmkndr. (Gilson, CPSTA, 234)

McCallum su iddiada bulunmustur:


Postmodernist grse gre zihinsel imaj ile harici gerekligi karsilastirmak iin kendimizin disina ikamayacagimiza gre gerekligin objektif bir sekilde bilinmesi reddedilmelidir. Bizim bu iddiaya cevabimiz ise tam tersidir: Bizim dnya hakkindaki yargilarimiz tamamen kusursuz olmasalar da revizy ona msait yargilardir. Harici dnya hakkinda mutlak kesinlige sahip olmamamiz demek disimizda var olanlar hakkinda hibir seyi bilemeyiz anlamina gelmemektedir. Postmodern sphecilik ierisinde bogulmak zorunda degiliz. Bilimsel teknolojinin basarisi, bizim dnya hakkindaki algilarimizin nispeten kesin oldugunun gl bir argmanidir. Ulasilmis olan sayisiz basari, insan bilgi ine en byk s tasdiktir. (McCallum, DT, 52)

4B. Uygulamali Tecrbeler, Yazarin Kaste ttigi Anlamin, Metinde Biimsel Olarak Yer Ald igi Sekilden Aynen ikartilabilecegini Gsterir Howe, postmodernistlerin birinci hatalarinin metafizik alaninda olduguna isaret eder. Bu hatalarinin eseri olarak kendi kendini rten bir yorum gelistirmislerdir:
Derridanin iddialarina tezat... zihnin herhangi bir linguistik isarete ihtiya duymadan kavrayabildigi bir dogastnn varliginin aik bir sekilde ifade edilmesi mmkndr. Kastedilen linguistik isaret, Thomistik Realist epistemolojide sunulmus olan resmi isaret ya da zihinsel kelimelerdir. Realist metafizigin temelinin terk edilmesi, kendi kendini yikan bir sonu dogurmaktadir. . . . Limited Inc, isimli kitabinda Derridanin ileri srdg gibi: Baglamin niin asla belirlenemeyecegini kanitlamaya alisabilirim ya da bu kanitlamanin asla tatmi n edici ve kesin olamayacagini gsterebilirim. Bizler en azindan Derridanin baglamini anlayabiliyoruz; Derrida, kendi linguistik anlaminin, anlamdan belirlenecegi geregine gvenmektedir , nk bir baglam asla kesin olarak belirlenemez, linguistik anlam temelde belirsizdir. (Howe, TTTM, 99)

Henry, Objektif geregi ziyan etmeden, metnin ve yorumcunun zerindeki kltr klfetini kaldirabiliriz. . . . Bizim genis kapsamli ve ayrintili bilgiye sahip olmamamiz, entelektel aidan cahil oldugumuz anlamina gelmez demistir. (Henry, PNS, alinti yeri Dockery, CP, 46) McCallum, postmodernizmin lisan ve anlam felsefesinin, insanlarin gnlk iletisimlerini karsilama konusundaki yetersizligini ortaya koyar:
Postmodernistlerin lisan felsefelerinde gzden kairdiklari bir baska nemli nokta daha vardir. Kendi felsefelerine gre her lisanin kendi z mantigi (szdizimi, sentaks ) ve anlami (anlambilim, semantik) vardir; iste bu yzden bir lisandan digerine dogru, bir sekilde iletisim kurmak ya da anlamli bir sekilde tercme yapmak imknsizdir. Bunu gereklestirmek demek zaten bir lisanin diger lisanin essiz, kltrel anlam zincirine boyun egmesi demektir. Ancak birden fazla lisan konusanlar, belirgin farkliliklara ragmen kavram larin anlamli bir sekilde ifade edilebildigini ok iyi bilirler. Gereklik, postmodernistlerin iddia ettikleri gibi, lisan denilen duvar ile paralara blnmemistir.

48

Kltrler, gereklige sik sik farkli yaklasirlar. Degisik kltrlere mensup tarihilerin ayni olayi ok farkli bir sekilde ele aldiklar i ok sik rastladigimiz bir durumdur. Panteistler (tmtanrici, kamutanrici) ve animistler (canlici) dogayi dogabilimci bilim adamlarindan radikal derecede farkli algilarlar. Ancak bu durum, bir grubun diger grubun ne ifade etmek istedigini anlamamasi dumununun sonucunda ortaya ikmamistir. Postmodernist lisan sorusunun cevabini ararken, ogunluga degil azinliga odaklanir -bir lisanda ortalama yzde beslik bir oran, tercme edilme zorlugu ierir- postmodernizm geri kalan yzde doksan beslik sorunsuz ve aik kisimi hie sayar. Kltrler arasinda gerek ya da grsler hakkinda bir tartisma yapmak, iletisim kurmak gerekten zordur, ancak bunun imknsiz oldugunu dsnmemiz iin hibir hakli sebebe sahip degiliz. Farkliliklar hakkinda bilinli oldugumuz geregi bile dikkatli olma durumunda aramizdaki farkliliklar i anlayabilecegimizin ispat idir. Iletisim kurma yetene gimiz sayesinde birbirimizi anlamaya baslayabilir ve farkli grslerimizin kaynagina ulasabiliriz. Iletisim, fikirlerin samimi bir sekilde mukayase edilmesini ve degerlendirilmesini mmkn kilan kapinin anahtaridir, bu anahtar ruhsallik ve ahlk gibi soyut kavramlarin da kapilarini aacak kadar gldr. (McCallum, DT, 55)

Carson, uygulamali bir deneyim sonrasinda anti-yorumcularin felsefelerinin kendi kendilerine zarar verecegini syle aiklamistir:
Bir okuyucunun eserini yanlis anlamasindan ve yorumlamasindan mutlu olacak bir antiyorumcu ile asla karsilasmadim: Is uygulumaya dklnce anti-yorumcu kendi metinleri ile kendi fikirlerini, ifade etme adi altinda birbirine tamamen baglar . Benim zerinde durmak istedigim nokta is e; gerek dnya da insandan insana ve kltrden kltre iletisim konusunda yasadigimiz btn sorunlara ragmen, insanlarin ifade etmek istediklerini sylemelerini bekleriz (eger sylemezlerse de onlari kusurlu olarak grrz); olgun insanlarin baskalarinin sylediklerini anlamalarini ve duyduklarini dzgn bir sekilde iletmelerini bekleriz. Idrak etme sphes iz ki her zaman mutlak bir sekilde ayrintili ve mkemmel olmayacaktir ancak bu durumun alternatifi olarak met nin kendisini, metni yazandan ayirmak ve metnin anlamini okuyucuya ya da dinleyiciye atfetmeyi ileri sremeyiz. Bir metnin anlaminin hatta yazarin dsncelerinin gerek bilg isine, mkemmel ve ayrintili olmasa da ulasmak mmkndr. Iste dnyanin gerekleri bunlardir ve bunlarin aksine teoriler kuranlar, teorilerin i bir kez daha gzden geirmeye mecburdurlar. (Carson, GG, 103)

Kltrler, gereklige sik sik farkli yaklasirlar. Degisik kltrlere mensup tarihilerin ayni olayi ok farkli bir sekilde ele aldiklari ok sik rastladigimiz bir durumdur. Panteistler (tmtanrici, kamutanrici) ve animistler (canlici) dogayi dogabilimci bilim adamlarindan radikal derecede farkli algilarlar. Ancak bu durum, bir grubun diger grubun ne ifade etmek istedigini anlamamasi durumunun sonucunda ortaya ikmamistir. Postmodernist lisan sorusunun cevabini ararken, ogunluga degil azinliga odaklanir -bir lisanda ortalama yzde beslik bir oran, tercme edilme zorlugu ierir -postmodernizm geri kalan yzde doksan beslik sorunsuz ve aik kisimi hie sayar.

DENNIS MCCALLUM

5B.

Gerek Greceli Degil Objektiftir

49

Eger bir kisi gere gin objektif degil greceli oldugunu dsnp bu grse gre eylemler sergilemeye devam ederse uzun bir hayat yasayamayacagi kesindir: ekleri karsiliksiz ikar, nk ona gre bankada parasi vardir; kana kana zehir iebilir nk itigi sivi ona gre limonatadir; buz tutmus bir gln zerinde yrrken ona gre kalin olan buz kirilip suya gmlebilir ya da ona gre zerine gelmeyen bir otobs tarafindan ezilip lebilir. Etkin bir sekilde yasamak isteyen bir kisinin, geregin, gereklige objektif bir sekilde tekabl etme sine inanmasi gerekir. Insanlik adina daha tehlike ieren bir durum ise ahlki eylemlerin dogrulugu konusunda greceli grs kabul ederek yasayanlardir. McCallum, gerek hakkindaki greceli grsn tehlikesini syle dile getirir:
Bunun ok ciddi sonulari vardir. Kisa bir zaman nce Amerikan Saglik Bakanligi tarafindan olusturulan ve on dokuz uzmani ieren bir panel, laboratuvar deneyleri iin cenin yetistirilmesi ve paralarinin kullanilmasi amaciyla fon talebinde bulunmustur. Panel yelerinin muhakemesine gre insan lemi, sosyal bir tesistir. Baska bir deyis ile insanlar dogmazlar, sadece tanimlanirlar. Bu kisilere gre gerekligi kltrel fikir birligi (ogunlugun degil, uzmanlarin) tanimlar. Eger bir kltr, bir baska irkin ya da cinsiyetin insan olmadigina karar verir ve bunlarin yok edilmesine karar verirse ne olur? Eger gerek kltr, bagimli olsaydi, kltrler arasi iliski bir tr emperyalizm olurdu. Mutlak bir standart olmadan ne bir nazi ne de bir siyonistin yargilanmasi, hatta insan yasaminin tanimlanmasi bile mmkn olamazdi. (McCallum, DT, 41)

Sire, insanin mkemmel olmayan bilgisinin, objektif bilginin yoklugunu reddetmek iin yeterli bir durum olusturmadigini iddia eder: Inaniyorum ki insanlik , geregin bir kismini kavrayacak kudrettedir. Insanlik hatalar yapabilir, hatta fikir yapisini bile degistirmek zorunda kalabilir ancak inanlarimiz, kisisel grs seviyesine indirgenemez. Inanilmaya layik olan tek sey, gerek olandir. Eger gerege vakif oldugumuza inaniyor isek, bu geregin evrenselligine emin olup sarilmamiz gerekir. (Sire , BFCIN, alinti yeri Phillips, CAPW, 119) Carson, benzer bir yaklasim sergiler: Insan bilgisinin kismi oldugunu kabul edebiliriz ancak bu insan bilgisinin objektif olarak yanlis oldugu anlamina geldigini gstermez. (Carson, GC, 349) Augustinus syle zetlemistir: Inan sahibi kisiler, zihinlerine itaat eden beden sel hislerinin verilerine gvenirler. Eger bu kisilerin kandirildigi anlar olmus ise de hislere asla gvenilmeyecegini savunan kisilerden ok ok daha iyi durumda olduklari kesindir. (Augustinus, CG, 466) Craig, bir ok dinde bazi gereklerin bulunabilece gini, ancak her dinin ayni ve esit derecede gerek olmadigini iddia eder: Hristiyanlar, diger Hristiyan olmayan dinlerde yer alan gerek unsurlarina aik olabilirler , ancak dsncelerinin her dinin gerek iddiasina karsi manevi bir sevgi beslemek zorunda degildir, nk Hristiyan olan bir kisinin inanci kendi evrenselligini (raison d tre) reddetme pahasina da olsa dini greceligi kucaklamaz. (Craig, PIS, alinti yeri Phillips, CAPW, 97)

50

35
SPHECILIGE CEVAP
(gvenilir ya da mutlak bilginin imknsizligina ve herhangi bir birey tarafindan dogastnn herhangi bir aisinin elde edilemeyecegine dair inan)

BLME BAKIS En Byk Desteki Olan David Humea Gre Sphecilik Btn Bilgi, Fikirler zerindeki Hislerden ya da Dsncelerden Elde Edilir Nedensellik Incelenemez , Ancak Aliskanliklara Dayandirilarak Kabul Edilir Humeun Spheciliginin Bir zeti Sphecilige Cevap Sphecilik Kendi Kendini rtr: Sphecilik Hakkinda Spheci Olmali miyiz? Btn Bilgi, Fikirler zerindeki Hislerden ya da Dsncelerden Elde Edilir Ifadesi ne Hislerden ne de Dsncelerden Elde Edilmistir Radikal Ampirik (Deneysellik) Atomculuk Kendi Kendini rtr, Birlige ve Iliskiye Isaret Eder Nedenselligin Reddedilmesi Kendi Kendini rtr Sonu

51

1A. En Byk Desteki Olan David Humea Gre Sphecilik Tanrinin varligi zerine gereklestirilen tartismanin bir kismi, etkilerin gzlemlenmesi ile bir nedeninin mdahalesi zerine kurulmustur. Spheci David Hume, gerekte (tecrbe) nedenselligi asla gzlemlemeyedigimiz iin (bir etkiyi, olayi olusturan sebepler) ne tr bir sebep ve sonu iliskisinin gereklestigini bilemeyiz demistir. Hume, nedenselligi inkr etmemis ancak kendisinden hibir sey elde edemeyecegimizi iddia etmistir. Etkiden, neden hakkindaki geregi bilebilecegimizi reddetmistir. 1B. Btn Bilgi, Fikirler zerindeki Hislerden ya da Dsncelerden Elde Edilir Humeun Enquiry Concerning Human Understanding isimli eserinde yer alan ve sik sik alintisi yapilan sonu, spheciligin aik bir zetidir: Bu prensipler yanlisi yayinlarin yer aldigi ktphaneleri elden geiriyor olsaydik hangi eserleri yok ederdik? Eger elimize ilhiyat ile ilgili ya da metafizik hakkindaki herhangi bir okul kitabini alirsak, kendi kendimize si soruyu sormamiz gerekir, bu kitaplar nicelik ya da sayilar hakkinda soyut muhakemeler iermekte midir? Hayir. Gerek ya da varlik hakkinda deneysel muhakemeler iermekte midir? Hayir. O zaman atese atiniz nk bu kitaplar sadece hayaller ve safsatadan (kurnaz ve aldatici akil yrtmeleri) olusmaktadir. (Hume, ECHU, 12. 3) Hume muhakeme hakkinda ok kesin ifadelerde bulunmustur:
Insan muhakemesinin ya da arastirmalarinin btn objeleri dogal olarak iki tre blnmstr: Fikirlerin iliskileri ve gerek durumu. Fikirlerin iliskileri kismina, geometri, cebir ve aritmetik bilimleri girer. Kisaca sezgiyle ya da kanitlar ile kesin olan btn onaylamalar girmektedir . . . Bu tr neriler, evrendeki bir varliga bagimli olmadan sadece fikir yrtme ile kesfedilebilir. Gerek durumu kismina dahil olan objeler ise benzer bir tutum ile dogrulanmaz. Bu objelerin gerekligine dair elimizdeki deliller ne kadar gl olurlarsa olsunlar bir nceki objeler ile benzer bir dogayi ierirler. Ancak btn gerek durumlar herhangi bir tutarsizlik ieremeyecegi iin bu durumlarin tam zitlari da mmkndr. (Hume, ECHU, 4.1)

Hume su iddiada bulunmustur: Fikirlerimizin tm izlenimlerimizin kopyalarindan baska bir sey degillerdir ya da baska bir deyis ile evvelden hissetmedigimiz bir sey hakkinda dsnmemizin imknsizligi tartisilmazdir. (Hume, ECHU, 7. 1) Jerry Gill, Humeun spheciliginin etkisini syle zetlemistir:
Hume, Amerikali rasyonalistlerin ve Britanyali ampiristlerin yksek mitlerine bir son vermistir. Amerikali rasyonalistler kendi kendini kanitlayan dogrulardaki elde edilebilir olan tm sonularda yer alan bilgi iin epistemolojik bir temel bulma yolunu arastirmislar ve bulduklarini ileri srmslerdir. Britanyali ampiristler ise bu temelin hislerle elde edilen izlenimlerin ikna edici sonularinda yer aldigini ileri srmslerdir. Hume, ampiristik yaklasimi seleflerinden daha kati bir biimde takip etmis ve ne tmden gelim den ne de tme varimdan bilgi iin tatmin edici bir temel elde edilemeyecegini iddia etmistir. Tmden gelim, kanitlarla desteklenen dayanak noktalari iddialarina ragmen tanimsaldir (analitik) ve gereklere dayanan ierikten yoksundur. Tme varimin ise gelecegin, gemis ile ayni olacagina dair kanitlanamaz varsayima dayandigi ortaya ikmistir. Hume bu iddialari ile matematigin ve metafizigin gereklere dayanan gerek-iddialarini elimine ettigini dsnmstr. (Gill, PRK, 73)

2B.

Nedensellik Incelenemez Ancak Tecrbelere Dayandirilarak Kabul Edilir

52

Nedensellik belli bir etkiyi olusturan bir kosul ya da durumdur. Neden ve etki arasindaki iliskiyi inceler. Hume gl bir sekilde iddiasini srdrr: Iki prensip vardir ki, ne tutarli olarak kabul edilebilir ne de reddetmeye gcmz yeter. Bizim btn kesin algilarimiz, kesin varliklarla ilgilidir ve zihnimiz kesin olan varliklar arasinda gerek bir baglaniyi algilamaz. (Hume, THN, Appendix) Hume, belli bir nedenin etkisinden neden tespit edilemeyecegini syle zetlemistir:
Tek bir cmle ile ifade etmek gerekirse her etki, nedeninden ayri bir olaydir. Iste bu yzden etkiyi kesfedecegimiz yer neden olamaz; nedene dayandirilarak ileri srlen etki kavrami tamamen keyfi bir tutumdur. Bu tr bir etki iln edildikten sonra neden ile kurulacak iliskiler de ayni sekilde keyfi bir alisma rndr. Tm bunlarin sebebi, muhakeme sonucunda ayni sekilde tutarli ve dogal gelecek bir ok diger etkinin varliginin tespit edilmesinin mmkn olmasidir. Iste bu yzden gzlem ve tecrbeye dayandirilmadan bir olayin, nedenin ya da etkinin ileri srlmesi, anlamsiz ve bosuna bir iddia olmaktan teye gidemeyecektir. (Hume, ECHU, 4.1)

Hume, neden ve etki arasindaki baglantinin tespit edilmesinin tek yolunun tecrbeden getigini iddia eder: Herhangi bir objeyi ya da nedeni aynen zihnimizde yer aldigi sekli ile, gzlemden uzak bir sekilde muhake me edersek, varligi kesin olan bu objenin etkisini elde edemeyecegimiz gibi, aralarindaki koparilamaz ve uzaklastirilamaz olan baglantiyi da gremeyiz. (Hume, ECHU, 4.1) Humeun keskin ifadeleri syle devam eder: Btn ikarimlar tecrbeden kaynaklanmaktadir; bundan dolayi ileri srlen etkileri de muhakeme degil aliskanliklarin rndr. (Hume, ECHU, 5.1) Hume, bir tasin dsme sebebini bilemeyecegimize gre dnyanin yaratilis nedenini de bilemeyecegimizi ileri srer: Binlerce deney yapsak bile bir kayanin neden dsecegine ya da atesin neden yanacagina inandigimiza dair tatminkr bir cevap veremeyiz, nedeni ortaya koyamayiz. Su andan sonsuza kadar ugrassak da gezegenlerin orijini ya da doganin durumu hakkinda tatmin edici bir tespit ile ikna olmamiz da mmkn degildir. . . . Bana gre soyut bilimin kanitlama yolunda elinde bulundurdugu tek objeler, nicelik ve rakamlardir; bilginin bu mkemmel rnlerini asan bir anlayis, hayal ve safsatadan baska bir sey degildir. (Hume, ECHU, 12.3) Ravi Zacharias, Humeun grsn syle zetlemistir: Humea gre nedensellik prensibi, birbirini izleyen izlenimlerin iliskilendirilmesinden baska bir sey degildir. Adetler ve aliskanlilar araciligi ile birbirini izlemelerin her zaman devam edecegini farz ederiz; ancak gerekte byle bir mecburiyet asla var olmamaktadir. Kisaca, evrensel ve gerekli kanunlari formle edecek hibir yetki yoktur , ki buna bilim de dahildir. (Zacharias, CMLWG, 199) 3B. Humeun Spheciliginin Bir zeti Hume, matematik gibi bir ok bilim dalinin bilgi iddialarini sorgulamistir. Tecrbelerimizi asan olasiliklar zerine kurulmus inanlara karsi aiktir. Doganin birbirine benzerligi hakkinda nceden varsayimlarin tamamen kasisindadir. Etrafimizdaki dogada birbirine benzerligi gzlyor olmamiz demek her seyin birbirine benzer olacagi anlamina gelmemektedir. Humea gre tme var im geerli bir muhakeme yolu degil, yalnizca tecrbelerin bir birbirine benzerligi zerine kurulmus olan, benzer sonulari bekleme aliskanligidir. (Dr. William Grouse, kisisel tekabl etme, July 14, 1999)

53

2A.

SPHECILIGE CEVAP

1B. Sphecilik Kendi Kendini rtr: Sphecilik Hakkinda Spheci Olmali miyiz? Hippolu Augustinus spheciligin kendi kendini rten dogasini daha Humeun spheci ifadelerinden bir milenyum nce tespit etmistir: Sphe iinde olan herkes sphelendiginin bilincindedir, kisacasi en azindan sphe duymakta olduguna dair kesin geregi kabul eder. Gerek diye bir seyin varligi hakkinda sphe besleyen herkes en azindan bir gerek oldugunu bilir. Bu kisinin sphe duyma kapasitesi, kisiye gerek diye bir sey oldugunu ispatlar. (Augustinus, TR, 39.73) Gordon Glark, bu noktayi farkli bir biimde ifade etmistir: Sphecilik, hibir seyin kanitlanamayacagina inanmaktir denir. O halde su soruyu yneltmemiz gerekir: hibir seyin kanitlanamayacagini nasil kanitlarsiniz? Spheci hibir seyin bilinemeyecegini, gerek denen seyin bir imknsiz oldugunu ileri srer. Peki geregin imknsiz oldugu bir gerek midir? Eger btn nermeler gerek degilse bile en azindan bir nermenin gerek oldugu kesindir -hibir nermenin gerek olmadigi nermesi. Eger gerek, imknsiz olan olsa idi, bunu ifade ederek bile gerege ulasmis olurduk. (Glark, GVMT, 30) Norman Geisler, sphecilige su tenkit ile yaklasmistir:
Gereklik hakkind aki btn yargilari ortadan kaldirmak isteyen spheci girisim kendi kendini rtr, nk kendi syleminde bile gereklik hakkinda bir yargi iermektedir. Bir kisinin gerekligin bilinemeyecegine dair iddiayi gerek olarak kabul etmeden gereklik hakkinda ki btn yargilari reddetmesi mmkn degildir. Sphecilik, agnostisizmi ierir [gerekligi hakkinda ifadeleri mevcuttur] ve agnostisizm bilgi hakkinda bazi gerekleri kabul eder. Gereklik hakkindaki btn yargilarin reddedilmesini ngren sinirsiz sphecilik, gerekligin bilinebilirligi hakkindaki en kapsamli yargiyi ierir. Eger bir kisi gerege ulasmak adina yapilan btn alismalarin basarisiz oldugunu bilmekte ise niin bu ugras iine girsin ki? Eger bir kisi bu n gerege sahip ise bu kisinin gerek hakkinda zaten bilgisi var demek degil midir? (Geisler, CA, 22)

Profesr Geisler, saglikli olabilen kismi sphecilik ile tam sphecilik arasinda bir farklilik oldugunu iddia eder: Tam sphecilik kendi kendini rtr. Geregin bilinemeyecegine dair bir id dia, iinde bir gerek ifadesi barindirmaktadir. Hibir geregin bilinemeyecegine dair bir ifade ayni anda kendi kendini rten bir ifadedir. (Geisler, CA, 133-134) Scott MacDonald, birinci prensipler hakkinda bilgi sahibi olma olgusunun spheciligi rttgne isaret eder: Belirli anlik neriler iin gerekli gerekler hakkinda dolaysiz bilgi sahibi olmamiz, bu bilgilere sphe iermeyen ve hatasiz bir sekilde ulasmamizi mmkn kilar. Bu nerilere ve kanitlamalara dayanan nerilere gre sphecilik kanitla nabilir bir sekide yanlistir. (MacDonald, TK alinti yeri Kretzmann, CCA, 187) Augustinus, Contra Academics isimli bilimsel incelemesinde kendi dnemine ait spheciligi rtmek iin birinci prensipler hakkindaki bazi bilgilere basvurmustur. Frederick Copleston, Augustinusun ifadesini bizlere aktarmaktadir: En azindan tutarsizlik prensibinin dogrulugundan eminim. (Copleston, HP, 53) Katolik inan savunucusu G. H. Duggan, sphecilerin iinde bulundugu ikileme parmak basmistir: Spheciler bir ellerinde geregin asla var olmadigi bayragini tasirlarken diger ellerinde tutarsizlik prensibinin dogrulugu olmadan hibir beyanda bulunamayacaklarinin bayragini tasirlar. Bu prensibe gre var olma ve var olmama zdes

54

degillerdir. Bu prensibin reddedilmesi durumunda olumlu ve olumsuz btn ifadeler anlamini yitirirler; aikasi dsnmek ve konusmak imknsizlasir. (Duggan, BRD, 65) Mortimer Adler, ayni noktaya parmak basar: Bu tutarsizlik prensibi, bir ifadenin dogru ya da yanlis olamayacagini ileri sren bir spheci iin tam bir kabustur ve fikirlerinin rtcsdr. Bunun sebebi ise sudur: Eger sphecinin ifadesi dogru ise en azindan elimizde bir gerek vardir; eger yanlis ise btn ifadelerin ya dogru ya da yanlis oldugu ancak ikisi birden olamayacagi ortaya ikmis olur. Eger sphecinin syledigi ne dogru ne de yanlis ise zaten bu kisiyi dinlememizin ne nemi kalmistir ki? (Adler, TR, 133-134) Adler, sagduyunun spheciligi reddettigini belirtir:
Kendi kendisi ile elisen ve kendisini rten bir dogaya sahip asiri spheciligi, hem mantiksizligi hem de uygulamazligi nedeniyle reddetmek amaciyla en ok sarilinan grs sagduyu grsdr. Asiri spheciligin reddedilmesi yerine kabul edilmesi, gnlk hayatimizin btn olgularini etkiler. Biz, dogrunun ve yanlis in arastirma yoluyla, esitli kesinlik derecelerinde elde edilebilecegine sarsilmaz bir biimde inaniyoruz. Neredeyse yaptigimiz ve inandigimiz her sey bu prensip zerine kurulmustur. (Adler, SGI, 35)

Ravi Zacharias konuyu syle zetlemistir: Humeun gerek hakkindaki tm yargilarin reddedilmesine dair spheci tmden gelimi kendi kendini rtmektedir , nk btn yargilarin yrrlkten kaldirilmasini ifade eden cmlenin kendisi, gerek hakkinda bir yargidir. (Zacharias, CMLWG, 200) Colin Brown, Humeun keskin ifadelerine karsi ikar: Hume, Doga, prensiplerle zaptedilemeyecek kadar gldr ifadesiyle zararsiz ve drst izlenimini yaratmaktadir. Ilk bakista karsimiza ikan nominal deger aisindan sistem-yapicilar ve yikicilar iin kapsamli dogrulamalarinda ya da reddedislerinde kendilerinden fazla emin olmamalari iin faydali bir uyaridir. Ancak Humeun gzlemi, aslinda imali bir iddiadir ve sadece kendi yaklasiminin geerli oldugunu varsayar. Aslinda Humeun spheciliginin her temel noktasi sanilarla tesis edilmistir. (Brown, PCF, 71) Ronald Nash su uyarida bulunmustur: Eger bir kisi, kimsenin bir sey bilemeyecegini iddia ederse, o kisinin bunu nereden (ya da nasil) bildiginden sphe etmem ok dogaldir. (Ronald Nash, WVC, 84) G. H. Duggan, spheci grsn kendi kendini rten dogasinin bir baska noktasina parmak basar: Spheci grse gre dis sezgiler gvenilmezdir ve bu sezgilerin bilgi iin bir alet degil, baska fonksiyonlari olduklari kabul edilmelidir. Eger bir kisi dis sezgileri bir bilgi araci olarak kabul ederse, ayni zamanda bu sezgilerin gvenilir olduklarini da kabul etmis olur. Eger bu harici sezgiler gvenilmez olsalardi bilgi elde etmek iin bir ara olamazlardi, nk gvenilmez bilgi sunmus olurlardi. Gvenilir olmayan bilgi, bilgi degildir. (Duggan, BRD, 65) Mortimer Adler spheci iddianin ierdigi bir baska ikilemi ortaya koyar: Dogrulugun ya da yanlisligin varligini reddeden asiri spheci, mecburen ya bagimsiz gerekligin varligini reddedecektir ya da bagimsiz gerekligin dsncelerimizin tekabl ettigi ya da edemedigi tespit edici bir karaktere sahip oldugunu reddedecektir. Bu asiriliga kaan spheci aika kendisi ile elismektedir. Bagimsiz gerekligin varligini ya da belirleyici karakterini reddetmesi durumunda kendi iddiasi yok olucaktir; eger iddiasinin gerek oldugunu iddia ederse, bu durumda da geregin tanimini nceden varsaymak ve kabul etmek durumunda kalacaktir. (Adler, SGI, 213)

55

Eger bir kisi, kimsenin bir sey bilemeyecegini iddia ederse, o kisinin bunu nereden (ya da nasil) bildiginden sphe etmem ok dogaldir.

RONALD NASH

2B. Btn Bilgi, Fikirler zerindeki Hislerden ya da Dsncelerden Elde Edilir Ifadesi ne Hislerden ne de Dsncelerden Elde Edilmistir Ravi Zacharias bu konuda sunlari ifade etmistir Hume un savina gre, btn ifadelerin anlamli olmalari iin ya fikirler ile iliskili olmalari gerekir (matematiksel ya da niceliksel) ya da ifadelerin ne matematiksel ne de deneysel olarak ispatlanmis gerekler zerine kurulmamis , deneysel muhakemeler olmasi gerekir. Humeun anlamli bir ifade tanimi, ayni zamanda kendi ifadelerini de anlamsiz kilmaktadir. (Zacharias, CMLWG, 200) Mortimer Adler bu konuda sunlari gzlemlemistir: Humeun ifadelerinde iki kusur vardir; birinci kusur algilarimizin ve zihinsel imajlarimizin, bilincimizin anlik objelerinin fikir olarak kabul edilmesidir; ikinci kusur ise insan zihninin, ancak duyumlarimiz sonucu olarak hayal edilen ya da hislerimiz ile sezilen disinda hibirseyi algilayamayan saf bir duygusal yetiye indirgenmesidir. Adler su soruyu sormaktan kendisini alamamistir: Duyumlarimiz ve zihinsel imajlarimiz disinda soyut fikirlerimiz (kavramlar) var midir, yok mudur?... Hobbes, Berkeley ve Hume aika olmadigini ileri srmstr. (Adler, TPM, 38, 40) Adler, soyut bir fikri ya da kpek gibi bir evrensel kavrami olusturamama durumunda yasayacagimiz ikileme isaret etmistir. Asagidaki muhakeme bu konuya aydinlik getirir:
Sphecilere, iki ya da daha fazla varlik (r: kpek kategorisi hem Karabas hem de kanis iin geerlidir) iin ortak olani mi, yoksa ortak ynlerini mi kavrayabilecegimizi sormamiz gerekir. Eger bu soruya verecekleri cevap olumsuz olursa spheciler bir kez daha kendi aiklamalarini rtms olurlar. Sphecilere gre cins isimlerin anlami rahatlikla iki ya da daha fazla varlik ya da nesne iin kullanilabilir (bazi noktalarda farkli olmadiklarina dikkat edilerek) uygulanabilir. Eger birden fazla varligin ya da nesnenin ortak yanlarini tespit edemez, algilayamazsak, ayni ismi rahatlikla bu varlik ya da nes ne iin kullanamayiz. Sphecilerin bu durumda tek alternatifi su soruya evet cevabini vermektir: Birden fazla varligin ortak yanlarini ya da bu varliklar iin ortak olanlari anlayabilme yetisine sahip miyiz? Spheciler mecburen bu soruya evet derlerse bunun sebebi baska ikis yollari olmamasi ya da baska bir alternatif olmamasindan kaynaklanmaktadir. Bu soruya verilecek evet cevabi, sphecilerin kendi orijinal iddialarinin rtlmesi ile es degerdedir. (Adler, TPM, 44, 45)

3B. Radikal Ampirik (Deneysellik) Atomculuk Kendi Kendini rtr, Birlige ve Iliskiye Isaret Eder Humeun nedensellige olan spheci yaklasiminin sonucu, hibir olayin birbiri ile baglantili olmamasi anlamina gelmektedir. Bu grse radik al ampirik (deneysel) atomculuk (evren sayisiz kck, blnmez, gereklik taneciklerinden meydana gelir [Geisler/Feinberg, IP, 430]) denir. Norman Geisler su iddiada bulunmaktadir:

56

Humeun radikal deneysel atomculuguna gre btn olaylar tamamen bagimsiz ve birbiri den ayridir, hatta zn, duyularin izlenim yigini olmasi olanaksizdir. Eger her sey n baglantisiz olsaydi, bu grsn iddiasini dile getiren ifadede bulunmak mmkn olmazdi. nk her seyin baglantisiz oldugunu onaylayan bir ifade, ayni anda bazi birligi ve baglantilari iermektedir. Daha da tesi Ben sadece kendim hakkimdaki izlenimlerimden ibaretim ifadesini onaylamak, kendi kendini rten bir tutumdur, nk ifadenin kendisi ben ile ifade de bulunan kisi arasinda bir baglanti ierir. Bir kisi kendi iindeki birligi reddetmek iin bu birligi kullanamaz. (Geisler, CA, 22-23)

Ravi Zacharias ayni fikirdedir: Humeun hibir olayin birbiri ile baglantili olmamasina, bagimsiz ve alakasiz olmasina dair iddiasi tamamen hatalidir. Bu ifadenin kendisi bile bir birlik ve baglanti iermektedir; zaten bu unsurlarin ierilmedigi bir cmle kurmak imknsizdir. Baska bir deyis ile Humeun z kapsayan ifadesi z reddetmektedir. (Zacharias, CMLWG, 200)

4B. Nedenselligin Reddedilmesi Kendi Kendini rtr Humeun iddiasini aikliga kavusturmak iin:
Hume asla nedensellik prensibini reddedememistir. Hatta varliklarin sebepsiz yere var olduklarini iddia etmenin sama oldugunu kabul etmistir. Ancak Humeun girisimi, nedensellik prensibinin felsefe ile tesis edilemeyecegini gsterme yolunda gereklesmistir. Eger nedensel prensibi fikirlerin analitik iliskisi degil, isin asli seklinde aliskanligin baglami zerine tesis edilmis bir inan olsa idi, ne bir zorunluluk ierirdi ne de felsefe aisindan bir onaylanmaya ihtiya duyardi. Daha nceki blmlerde ierige sahip ifadelerin bu iki sinifa blnmesinin kendi kendisini rten bir eylem oldugunu grmstk. Nedensellik prensibi hem bir zorunluluktur hem de ierige sahip bir prensiptir. Aslinda nedenselligin reddedilmesi, bazi nedensellikleri mecburen ieren bir tutumdur. Reddetme iin gerekli olan bir neden ya da sebep olmadan reddedis gereklesemez. Eger reddetme iin gerekli olan bir neden ya da sebep mevcut ise, bu durumda da reddedis kendi kendini rtr, nk bu reddetme olayinda, zorunlu nedensel baglantilarin varliginin reddedilmesi iin zorunlu nedensel bir baglanti kurulmaktadir. (Geisler, CA, 24-25)

Nedensellik prensibinin mantik alani ile sinirlanmasi da ayni sekilde kendi kendini rtr:
Bazi tenkitiler nedensellik prensibinin gereklige uygulanamayacagini, sadece mantik alani ierisinde yer alabilecegini ileri srmslerdir. Bu da kendi kendini rten bir grstr. Bir kisinin tutarli olarak dsnce kanunlarinin gereklik ile baglanti kurularak onaylanamayacagini onaylamasi mmkn degildir. Gerekligin dsnlemez oldugunu dsnmek bir tutarsizliktir. Nedensellik prensibi muhakemenin temel prensibi oldugu iin gerege uygulanabilir olmaya mecburdur. Aksi takdirde, bir kisi, gereklik hakkinda bilinenlerin aslinda bilinemeyecegini savunan, kendi kendini rten bir tutum ierisinde bulur (Geisler, BECA, 122)

C. S. Lewis konuyu syle zetlemistir: Evrendeki her seyi aiklayan ancak dsnmemizin geerli olduguna inanmamizi imknsiz hale getiren bir teori salt bir biimde geersizdir. Ilk olarak bu teorinin kendisi dsnme sreci ile elde edilmistir, eger dsnme geersiz bir eylem ise bu durumda bu teori de geersizdir. Bu tutum kendi kaynaklarini yok eden, inkr eden bir yaklasimdir. Btn argmanlarin geersiz oldugunu ispatlayan bir argman -hi bir seyin ispati olamayacaginin ispatidir- ki bu da mantik disi bir grstr. (Lewis, M, 14-15)

57

Paul Carus, rasyonel ve varlikbilimsel (ontoloji) arasindaki baglantiyi ortaya koymustur: Her ne kadar Hume reddetse de, bizlerin nedensellik prensibine olan inancimiz nihai olarak mantiga dayanan zdeslik prensibi (A=A) zerine kurulmustur. zdeslik prensibinin, bir tr nerge durumudur. (Carus, EKP, Kant, PFM, 201) James B. Sullivan neden kanisi ile nedensellik prensibi arasinda bir ayrim oldugunu ortaya koyar: Neden kanisi, bir objenin formalitesi ile digerlerinin entelektel karsilastirilmasindan ve bir objenin eylemleri ile digerlerini etkilediginin ya da olusturdugunun tme var im ile kesfedilmesinden elde edilmistir. Nedensellik prensibi ise tecrbelerden tme varim ile tespit edilmemis, ele alinan varligin kanisinin analizi ile elde edilmistir. (Sullivan, EFPTB, 124)

Evrendeki her seyi aiklayan ancak dsnmemizin geerli olduguna inanmamizi imknsiz haline getiren bir teori salt bir biimde geersizdir. Ilk olarak bu teorinin kendisi dsnme sreci ile elde edilmistir, eger dsnme geersiz bir eylem ise bu durumda bu teoride geersizdir. Bu tutum kendi kaynaklarini yok eden, inkr eden bir yaklasimdir. Btn argmanlarin geersiz oldugunu ispatlayan bir argman -hi bir seyin ispati olamayacaginin ispatidir- ki bu da mantik disi bir grstr.

C. S. LEWIS

5B. Sonu Sphecilik her ne kadar epistemolojik aidan savunulamaz da olsa degersiz olarak grlmemelidir. Sphecilik epistemologistin egerindeki bir igne gibidir; bilgi ile ilgili her trl iddianin yeterli delile dayandirilmasini ve tutarsizlik ya da samaliktan uzak olmasini talep eder. (Geisler, IP, 100)

58

36
AGNOSTISIZME CEVAP
(insanin bilmedigi ya da bilemeyecegi . . . teoloji aisindan: Insanin Tanri bilgisine erismeyecegi teorisi inanci [Trueblood, PR, 344])

BLME BAKIS Immanuel Kantin Agnostisizmi Bilginin Ierigi Zihin Tarafindan Yapilanir Bilgi ve Gereklik Arasinda Asilamaz Bir Uurum Vardir Kantin Agnostisizminin zeti Cevap Agnostisizm Kendi Kendini rtr Zihnin Kategorilerinin Gereklige Tekabl Etmesi: Aksi Takdirde Agnostisizm Ifade Edilemez z (Bir Seyin Kendi Iinde Ne Oldugu) Kabul Edilmeden Varligin Onaylanmasi Mmkn D egildir Kantin Epistemolojisi Gereklige Ulasamaz, nk Gereklik ile Baslamaz Kantin Sonularinin Kesinligi, Bilimsel Kesifler ile rtlmstr

59

1A. IMMANUEL KANTIN AGNOSTISIZMI Imanuel Kantin felsefesine gre gerekligin kendi iinde bilinebilecegi reddedilir. Bu tutumun ulastigi noktaya agnostisizm denir -eger gerekligi bilemezsek, geregi de bilemeyiz.

1B. Bilginin Ierigi Zihin Tarafindan Yapilanir Imanuel Kantin felsefesine gre geregin bilinebilirliginin reddedilmesinin anlasilmasi iin ilk olarak Kantin epistemolojisi anlasilmalidir. Jerry Gill bizlere bu noktayi syle aiklar:
Critique of Pure Reason isimli eserinde Kantin epistemolojisinin ne zerine kuruldugunu anlamamiz mmkndr: Bilginin iki aisi vardir, bunlar ierik ve formdur. Ampiristler [duyu bilgisine gvenenler] ile beraber Kant su iddiada bulunmustur: Bilginin ierigi tecrbe ile olusturulur ancak rasyonalizm ile uyum ierisinde olan iddiaya gre bilginin formunu (ya da yapisini) belirleyen zihnin kendisidir. Kant, bilme tecrbesi esnasinda duyulardan gelen verilere esitli kategorileri empoze eden zihnin aktif bir rol stlendigini iddia etmistir. Bilinen, idragin sahip oldugu kategorileri tarafindan szgeten geirilmis ya da organize edilmis duyu tecrbesidir. Bu unsurlarin ikisi de gereklidir ancak bilginin var olmasi iin hi birisi kendi basina yeterli degidir. (Gill, PRK, 76)

Kantin kendi szlerine bakalim: Insan bilgisinin iki kaynagi vardir ve bu ikisi de bizim tarafimizdan bilinmeyen ancak ayni olan bir kkten tremistir. Bu iki kaynagin isimleri hissetme ve idrak etmedir. Hissetme ile objelere [duyularimiz araciligi ile]; idrak etme ile dsncelere ulasiriz. (Kant, CPR, 22) Kant, szlerine syle devam eder: Tm bilgimizin baslangici tecrbe olsa da bunun anlami, bilginin tmnn tecrbeden kaynaklandigi degildir. Tam aksine, (ampirik) deneysel bilgimizin, izlenimlerimiz ile elde ettiklerimizin, bilme yetisi kendisinin (duyusal izlenimler sadece nedeni ortaya koyar) ve duyunun orijinal olarak verdiklerinin bilesimi olmasi gayet olasidir. Uzun sreli tecrbeler bu bilesimin unsurlarinin ayristirilmasini mmkn kilar. (Kant, CPR, 14) Kant, idrak etmemize araci olan kategorilerin zihinde yer aldigini iddia eder: Zaman ve mekan; ve ierdikleri her sey ne varliklardir ne de kendi ilerinde niteliklerdir, yalnizca niteligin grnmleridirler: Bu noktaya kadar yukaridaki idealistler ile hemfikirim. Ancak, zamanin sadece deneysel bir sunum olarak kabul edilmesini bizler tecrbe yolu ile idrak edebiliriz. . . . Tam aksine benim ispatima gre zaman ve mekan, btn algilama ya da tecrbe ncesinde, saf formu ile bizim anlayisimiz a zg olarak var olmaktadir. (Kant, PFM, 152) Kendinden var olan bu kategoriler hakkinda Kant sunlari dile getirmistir: Eger idrak etmenin saf kavramlari, tecrbe objelerine degil de sadece kendi ilerinde olan varliklara (numen) hitap ediyorlarsa, o zaman tamamen anlamsizdirlar. Bu durumda yaptiklari tek islev, bizlerin tecrbelerimiz ile okuyabildigimiz bir tr grnm desifreciligi olur. Algilanabilir dnya ile ilgili verdikleri referanslardan olusan prensipler, sadece deneysel kullanimimiz iin anlayisimiza hizmet ederler. Bunun disinda bunlar objektif gerekligi iermeyen keyfi kombinasyonlardir ve biz, ne tecrbeden bagimsiz olarak olasiliklarini kavrayabiliriz ne de objelere olan referanslarini onaylayabiliriz. (Kant, PFM, 72, 73) Kant, gerekligin bilinmesinde muhakemenin tek basina yeterli olmayacagi beyaninda bulunmustur: Tecrbeden bagimsiz btn prensipleri ile muhakeme, bizlere olasi tecrbe objelerinden baska hibir sey gretmez ve bunlar da tecrbe ile kavranabilecek objelerden baska bir s degillerdir... Akil bizlere varligin, kendi iinde ne oldugunu gretmez. (Kant, ey PFM, 134)

60

Kant, aslinda gerekligin akla riayet etmesinin mecburi oldugunu, aksi takdirde gerekligi bilemeyecegimizi kabul etmistir: Akil dogaya bilgi toplama tutumu ii de n yaklasmalidir ancak bu tutum, gretmeninin anlatiminda tercih ettiklerini grenmeye hevesli bir grenci tutumu degil sormaya uygun grdg sorularin cevaplanmasi iin taniklari zorlayan bir yargi tutumu olmalidir. (Kant, CPR, 6) Kant su beyanda bulunur: Idrak, yasalarini (tecrbeden bagimsiz olarak) , dogadan elde etmek bir yana , kendi sartlarini ve kurallarini dogaya kabul ettirir. (Kant, PFM, 82) Kant, tecrbeden bagimsiz formlarda gerek iin daha kesin bir kriter buldugunu iddia etmistir: Gerek, idealizme gre kriterini evrensel ve zorunlu kanunlara dayandirir. Idealizme gre tecrbenin gerek kriteri olamaz nk tecrbe sadece bir fenomendir . . . Temelinde tecrbeden bagimsiz hibir sey yoktur. Kisacasi tamamen bir yanilsamadir. Bizim iin za man ve mekan (idragin z kavrami ile baglam ierisinde) btn olasi tecrbeye kendi kanununu dayatir ve ayni zamanda ierebilecekleri yanilsamayi gerekten ayiracak kesin lt dayatir. (Kant, PFM, 152) Kant su sonuca varmistir: Duyularimizin objesi olan ve disimizda yer alan varliklar bizlere verilmistir ancak bizim bu varliklarin kendi znde ne olduklarini bilme imknimiz yoktur. Tek bildigimiz onlarin duyularimizda olusturmus olduklari etkiler olan grnmleridir. (Kant, PFM, 43) Kant keskin szlerine syle devam eder: Duyular asla ve hibir sekilde varliklari kendi ilerinde bilmemize olanak saglamazlar. (Kant, PFM, 42) Mortimer Adler syle zetlemistir: Kant iin insan zihninden bagimsiz olan tek varlik, onun kelimeleriyle Dinge an sich -varliklar, kendi zlerinde bilinemezler. Bu ifade gerek bilinemez ifadesi ile es degerdedir. Bu anlayisa gre bilinebilir olan sadece bir ideal/lkdr ki, bunun altinda yatan sebep bu lknn zihnimizin olusturdugu fikir ve dsncelerin beslemeleri ile bu varliga ne olmasi gerektiginin yklenmis olmasidir. (Adler, TPM, 100) 2B. Bilgi ve Gereklik Arasinda Asilamaz Bir Uurum Vardir Kantin epistemolojisi [bilme yolu] bilgimize bir limit belirlemistir ve gerekligi bu limitlerin disina atmistir. Kanta gre, zihin geregi arar: Ancak bahsettigimiz diyar bir adadir ve bu ada doga ana tarafindan degistirilemez sinirlarla kusatilmistir. Bu diyarin ismi gerek, etrafini kusatan engin ve firtinali okyanusun ismi ise yanilsamadir; birok sis perdesi, birok buz da gi vardir, ancak bunlar tehlikelerle dolu, vazgeilmez yolculuga ikan denizci iin yeni bir diyar gibi grnr, kendisini devamli bos vaatlerle aldatir. Denizciyi kusatan tehlikeler ise ona asla zarar veremez. (Kant, CPR, 93) Kantin epistemolojisine gr e gerekligi bilemeyecegimiz iin geregi bulma olasiligimiz yoktur:
Bilme yetimiz olasi tecrbe sinirlarini asamaz; buna ragmen bu bilimin kesinlikle en gerekli objesi de budur. Tecrbeden bagimsiz rasyonel bilisimizin degerlendirmesi sadece fenomen ve varligin kendi iindeki z ile alakalidir, gerek bir var olusa sahip olsa da kendi sinirlarini asar. Bir objeyi kendi z ile degil hissedilebilen, sezilebilen bir obje olarak biliriz. (Kant, CPR, 8-9)

Kant, zihnin limitleri bilmesi ile tatmin olmaz [ger egi bilemeyecegimiz nokta ve tesi], ancak bilebilecegi tek sey budur: Bahsi geen limitler, arkasinda baska bir seylerin oldugunu anlamamizi engelleyecek dzeyde degildir , ancak bu baska seylerin de znde ne oldugunu anlamamiza izin vermeyecek dzeydedir. (Kant, PFM, 125)

61

Kant konuyu syle zetlemistir: Orijinalinde bir fenomen olan bir durumu ele alalim, mesela bir gl: Deneysel idrak sonucunda gl kendi znde kabul edilir. . . . Tam aksine bakarsak. . . . mekandaki hibir sey znde sezilmemektedir. . . . Objeler, zlerinde bizim iin bilinmezdirler ve dis obje dediklerimiz bizim duyularimizin bir sunumundan baska bir sey degildirler. Formlari mekandir, ancak gerek iliskili olduklari zleri bu tasvirler ile bilinemez ve bilinmeyecektir. (Kant, CPR, 26) Kant, epistemolojisi ile metafizik hakkinda su sonuca varmistir: Tamamen ayri ve speklatif bir bilimdir. . . . sadece konseptlerle ilgilenir, kavramlarla bogusur. . . muhakeme sahip oldugu tek aratir. (Kant, CPR, 6) Etienne Gilson, Kantin gerekligi reddetmedigine ancak gerekligi bilinemez olarak damgaladigina isaret eder: Aslinda Kant asla gerek konusunda speklasyonlarda bulunmak istememistir, ancak ne geregi reddedebilmis ne de bu konuyu agzindan dsrebilmistir. En sonunda gerekligi tir nak isaretleri ierisine yerlestirmeyi uygun grmstr, bu sekilde hem gerek bilginin var oldugu yerde gerekligin var olmasini mmkn kilmistir hem de insan idraginin kendiliginden olmasini sinirlamamistir. (Gilson, BSP, 127-128) Nicholas Rescher, Kant in epistemolojisinde gerekligin anlamsizlastigini ileri srmstr: Kanta gre, algilama kosullarindan zgr kilinmis olan bir objenin algilanisi, btn grlme imknindan mahrum birakilmis olan bir objenin grnm kadar anlamsizdir. Bu iki rnekte anlasilmanin ve grlebilmenin en nemli unsurlari ortadan kaldirilmistir. (Rescher NC, alinti yeri Beck, KTK, 176)

Bilme yetimiz olasi tecrbe sinirlarini asamaz; buna ragmen bu bilimin kesinlikle en gerekli objesi de budur. . . . Bir objeyi kendi z ile degil, hissedilebilen sezilebilen bir obje olarak biliriz.

IMMANUEL KANT

3B. Kantin Agnostisizminin zeti Kant, gerek (numenal) dnya ve grnrdeki (fenomensel) dnya arasinda bir farklilik oldugunu ileri srmstr. Fenomensel dnyayi anlamak i in bir kisinin degisik kategoriler belirlemesi mecburidir (nceden varsayimlar olusturma). Kanta gre bilgi, bilen kisinin bilgiyi algilamasini saglayan, zdeki vasiflara sahip olan (organize ve kategorize etme yetenegi) aklin (bilen kisi) msterek bir rndr. (William Crouse, PC, 14 Temmuz, 1999)

2A.

CEVAP

1B. Agnostisizm Kendi Kendini rtr Kantin epistemolojisinin vardigi sonu, agnostisizmdir. Agnostisizm ise gereklik hakkinda hibir seyin bilinemeyecegi iddiasidir. Norman Geisler bu durum karsisinda su yorumda bulunmustur: En sinirsiz formuna ulastiginda bu iddia [agnostisizm], gereklik hakkinda bilgi sahibi olmanin imknsizligini ileri srer. Ancak bu iddianin kendisi bile gerek hakkinda bir gerek ifadesi olmaktan teye gitmemektedir. (Geisler, CA, 135) Geisler ve Bocchino, bu iddianin kendi kendini rten dogasini syle zetlemislerdir: Kantin sert agnostik grsnn temel kusuru bilinemez beyaninda

62

bulundugu gerek hakkinda gerek bilgiye sahip oldugunu iddia etmesidir. Baska bir deyis ile gerekligin bilinemeyecegi gerek olsaydi, Kant da dahil olmak zere bunu kimse bilemezdi. Kantin sert grs kendi kendisini elimine eder: Gerekligin bilinemez oldugunu biliyorum. (Geisler ve Bocchino, WSA) Geisler szlerine syle devam eder:
Agnostisizm kendi kendini rtr ve kendi kendini yok eden su iddiaya indirgenir: Bir birey, gereklik hakkinda hibir sey bilemeyecegini dogrulayacak kadar gerekligi bilir. Bu ifade, kendi kendini rtmek iin gerekli olan her seyi kendi iinde barindirmaktadir. Eger bir kisi gereklik hakkinda bazi bilgilere sahip ise gerekligin tmnn bilinemeycegini iddia , edemez. Eger bir kisi gereklik hakkinda hibir bilgiye sahip degil ise, gereklik hakkinda hibir sey iddia edemez. Gereklik hakkindaki bilginin katiksiz ve istisnasiz negatif oldugunu belirtmek kafi gelmez, nk bu tr bir bilgi, gerekligin ne olamayacagina dair bilgidir, nk her negatif ifade bir pozitif ifadenin nceden varsayimidir. Bir kisinin bir seyin ne olmadigini anlamli bir sekilde onaylayabilmesi iin o sey hakkinda bilgiye sahip olmasi gerekir. Grldg gibi agnostisizm kendi kendini rtmektedir, nk gerekligi inkr etmek iin gereklik hakkinda bazi bilgilere sahip oldugunu kabul eder. (Geisler, CA, 20)

Bu tr bir agnostisizmi savunmak mmkn degildir: Gerekligin bilinme olasiligi aiktir. Hatta felsefe tarihinin en uzun sre sregelen varsayimi bu olmustur. Insanlik her zaman geregin pesinde olmustur ve olacaktir. Bu olasiligi tecrbeden bagimsiz olarak yok etmeye alisan her muhakeme sadece kendi kendini rtmez, ayni zamanda temel felsefe akimina karsi ters kula atmaya alismak demektir. (Geisler, PR, 89) Mortimer Adler, Kantin agnostisizmine bir soru ile karsilik vermektedir: Bilme imknimiz olanlar, duyu-tecrbe sinirlarimiz [Kant] iinde yer alanlar ise , [bir] kisinin bu sinirin disinda kalanlarin gerek olmadigini ileri srmeye hakki olur. Ancak nasil olur da bu sinirin asilamayacagini iddia eden birisi, kendisi bu siniri asmadan bu sinirin arkasinda kalanlar hakkinda yorum yapabilir? (Adler, LTL, 34) Filozof Ludwig Wittgenstein sunlari ifade etmistir: Dsnceye bir limit belirleyebilmeniz iin bu limitin nnde ve arkasinda kalanlar hakkinda dsnebildiginizi kabul etmeniz gerekir. (Wittgenstein, TLP) Etienne Gilson su konuya dikkat eker: Bir varligin z hakkindaki bilgiye sahip olamayacagimiza dair bir bilgiye sahip olunma iddiasi, Kantin doktrininin en nde gelen tutarsizligidir. (Gilson, BSP, 131) Ravi Zacharias, bu konuda sunlari sylemistir: Kantin son gereklik hakkindaki agnostisizmi kendi kendini rtmektedir. Son gereklik hakkindaki bir tutuma sahip olabilmeniz iin son gereklik hakkinda bir bilgi sahibi olmaniz gerekir. Kantin dedigi gibi izlenim sinirini asmanin mmkn olmadigini sylemeniz zaten sizi bu sinirin diger tarafina yerlestirir. Baska bir deyis ile grnr dnya ile gerek dnya arasindaki farki ortaya koymak isteyen bir kisinin her ikisini de bilmesi gerekir. (Zacharias, CMLWG, 203) H. A. Pritchard, gereklik hakkindaki herhangi bir bilginin, idealizm ile tutarsizlik olusturdugunu belirtmistir: Iste idealizmin kainilmaz sonucu: Dnyanin zihne bagimli oldugunu dsnebilmek iin dnyanin bir birbiri ardina gelen grnmler ierdigini kabul etmemiz gerekir. Bu sonu, gereklerin zihinle iliskisinin bilindigi ierdigi srece gze batmaz. Kantin idealizm anlayisinin avantaji aslinda idealizmi reddediyor olmasindan elde edilmistir. Fiziki dnyanin bir birbiri ardina gelen grnmler ierdigi sonucundan kainmanin tek yolu bilgi araciligi ile gereklik ile zihnin iliskisinin kabul edilmesi olmustur. Bu sekilde bilinen gerekligin bagimsiz varligi farkina varilmadan kullanilmis ve genel grs ile bir eliskiye dslmstr. (Pritchard, KTK, 12-123)

63

2B. Zihnin Kategorilerinin Gereklige Tekabl Etmesi: Aksi Agnostisizm Ifade Edilemez Profesr Geisler, gerekligin bilgisini reddetmenin abesligini ortaya koymustur:

Takdirde

Kantin, dsnce kategorilerinin (birlik ve nedensellik gibi) gereklige uyarlanamayacagina dair argmani basarisiz olmustur. Gerekligin kategorileri, zihin kategorilerine tekabl etmedike gereklik hakkinda hibir ifadede bulunamayiz, buna Kantin ifadeleri de dahildir. Gerek dnya anlasilabilir olmadika, kendisi hakkinda yapilacak hibir ifade geerli olmayacaktir. Gereklik hakkinda olumlu ya da olumsuz herhangi bir ifadede bulunabilmek iin zihnin gereklige olan preformasyonu mecburidir. Dsnlemez oldugu iddia edilen gereklik hakkinda dsnce de beyan edilemez. Agnostiklerin gereklik hakkinda ifade de bulunmayip sadece bilme siniri altinda kalanla r hakkinda ifade bulunmalari gerekir ifadesi de kendi kendini rten bir girisimdir; nk bir fenomenin ya da grnmn limitlerinin tesini bilemeyecegimizi sylemek, bu limitin izgisini belirlemek demektir. Limitlerin belirlenebilmesi iin limitlerin asilmis olmasi gerekir. Bir kisinin su noktada gereklik ya da grnm biter ya da baslar diyebilmesi iin az da olsa bu limiti asip geriye dogru bir yargida bulunmasi gerekir. (terc: Suyun kaynama noktasini tespit etmek iin suyu kaynatmaniz gerekir.) Baska bir deyis ile bir kisinin gereklik ve grnm arasinda ayrim yapabilmesi iin ikisini de bilmesi gerekir. (Geisler, CA, 21) H. A. Pritchard, gereklik bildigimizdir argmanina su cevabi vermist ir:
Bu dsnce tutumuna verilecek temel itiraz bu tutumun bilginin dogasi ile elistigini gstermek olmalidir. Bilgi kosulsuz bir sekilde gerekligin bilinmeden bagimsiz olarak var oldugunu ve bizlerin de onu, bu bagimsiz var olmasi esnasinda bildigimizi nceden varsayar. Gerekligin bizim bilisimizi ya da bilinmeye bagimli oldugunu dsnmek basite imknsizdir. Bilginin olmasi iin ilk olarak bilinecek bir gerekligin olmasi gerekir. Baska bir deyis ile bilgi var olanin kesfedilmesidir. Eger gereklik, zi insel bir eylem veya sre sonucu h olusuyor olsa idi bu olaya bilme degil yaratma denirdi. Yaratmanin ve bilmenin zg oldugu kisilerin birbiri den ayri oldugu ise kesin bir durumdur. (Pritchard, KTK, 118) n

Etienne Gilson su beyanda bulunmustur: I dealist tezin tam aksine fikirlerimizin varliklar ile uygunluk ierip iermedigini bilme imknimiz vardir. (Gilson, PSTA, 275) Paul Carus, zihnin kategorilerinin, gerekligin de kategorileri olarak kabul edilmemeleri durumunda agnostisizmin karsilasacagi problemler hakkinda su yorumda bulunmustur: Kant zamanin ve mekanin objektif olduklarini reddederek hem bir karmasa ierisine girmis hem de kendi kendisi ile eliskili bir duruma dsmstr. Kantin iddia edebilecegi iki olasilik vardir. Birincisi zaman ve mekan dsnen sbjenin, bedeninin sinirlari iinde limitlidir olasiligidir ki, bu tamamen sama bir yorumdur. Ikincisi ise zamanin ve mekanin sbjenin zne atfedilmesidir ki, bu da Kantin zamanin ve mekanin z ile degil grnmle alakali olduguna dair kendi terosi ile elisir. (Carus, EKP, in Kant, PFM, 233) Mortimer Adler idealizmin kusuru hakkinda sunlari belirtmistir: Eflatun ve Descartes arkasinda Kant ve Hegel, hissedilebilir ve anlasilabilir alanlari ayirmada asiri ileri gitmislerdir. Bunun alt inda yatan sebep zihne islevini gereklestirmesini saglamasi iin his tecrbesinden bagimsiz bir otonomi atfetmeleridir. Bu durum Eflatunun ve Descartesin akil sahibine his tecrbesinden elde edilmeyen, dogus ile gelen ve zde yer alan fikri bahsetmelerine sebep vermistir. Kantin deneyin/insan bilincinin sinirini asan kategorileri ayni hatanin bir baska versiyonudur. (Adler, TPM, 34)

64

Bilginin olmasi iin ilk olarak bilinecek bir gerekligin olmasi gerekir. Baska bir deyis ile bilgi var olanin kesfedilmesidir. Eger gereklik, zihinsel bir eylem veya sre sonucu olusuyor olsa idi, bu olaya bilme degil yaratma denirdi.

H. A. PRITCHARD

3B. z (Bir Seyin Kendi Iinde Ne Oldugu) Kabul Edilmeden Varligin Onaylanmasi Mmkn Degildir Bu argmani syle zetleyebiliriz:
Kantin numenin [gerek dnya, dnyanin grnmne karsi] ortada olduguna ancak z olmadigina dair iddiasi, kendi kendini rten bir baska yaklasimdir. Bir seyin ne oldugunu bilmeden o seyin ne oldugunu bilmek mmkn mdr? Bir seyin ne oldugunu bilmeden, o sey hakkinda herhangi bir dogrulamada bulunmak mmkn degildir. Bir seyi z ya da gerek olarak nitelendirmek bile o sey hakkinda bir sey sylemek demektir. Daha da tesi, Kant bu durumun elde ettigimiz grnmn bilinemez kaynagi olarak nitelendirmistir. Btn bunlar gerek hakkinda bilgilendiricidir: Elde ettigimiz izlenimlerin gerek ve z kaynagidir. Bu bile tam agnostisizmden bir adim gerisidir. (Geisler, CA, 2 1-22)

H. A. Pritchard su iddia da bulunur: Bilgi znde gerekliktendir ve bilinen olmasindan bagimsizdir. Gerekligin zihne bagimli oldugu iddiasi, bir seyin znn, bilinen olmasindan bagimsiz olduguna dair bir iddiadir. (Pritchard, KTK, 121) Etienne Gilson: Ayirt etme yetisi ve idragin kaynaklandigi ortak kk Kant tarafindan kabul edilmis , ancak bu kkn ne oldugunun bilinmedigi de ileri srlmstr. Kanta gre arastirilmasi gereken en son konu budur. Kisaca, idragin anlasilabilir dnyasina keyfen birakilmis bir varlik gibi kalmamak iin, ya varligin tamamen reddedilmesi gerekir ya da geri kalan her sey gibi tecrbeden bagimsiz bir sekilde olusturulmalidir demistir. (Gilson, BSP, 132) Gilson szlerine syle devam eder: Kantin tenkitlerinde varliga ya ok fazla yer verilmistir ya da ok az. Humeda oldugu gibi bolca kullanilmasinin sebebi keyfi bir uygulamanin rn olmasidir. Az kullanilmasinin sebebi ise varligin salt bir biimde bilinemez olduguna dair inan ve Berkeleyin mutlak idealizminin aksine Kantin tenkiti idealizminde pratik yer bulamamasi olmustur. (Gilson, BSP, 134-135) Paul Carus sunlari ifade etmistir: Bundan dolayi duygularimizin bir eseri olarak ortaya ikan ve bizim sezgilerimizin olusturdugu dnya resminin sbjektif bir grnm oldugunu kabul etsek de... Kantin aksine bizim iddiamiz bu resmin unsurlarinin varlik formunda var olduklaridir. Kant formu tamamen sbjektif yaparak btn fikirleri, btn dsnceleri, bilimin tmn sbjektif kibire indirgemistir. Berkeleyden daha idealisttir. Sadece form kanunlari gerekligin objektif unsurlari olarak kabul edilirse, bilim objektif bir bilme metodu olarak kabul edilmektedir. (Carus, EKP, Kant, PFM, 236) Carus su sonuca varmistir: Eger varliklar zlerinde objektif ve bizim duyularimizdan bagimsizsalar, onlarin bilinemezliklerini reddetmemiz ge rekir. (Carus, EKP, Kant, PFM, 236) Rudolph G. Bandas, var olma fikrinin gereklige tekabl ettigini iddia eder:

65

Var olma fikrinin objektifligi konusunda elimizde ne gibi bir gvence vardir? Deneysel varligi znde kiyaslayamadigimiza gre, bu fikrin gereklige tekabl ettigini nasil bilebiliriz? Bu zor soru yeni bir soru degildir. Daha nce ileri srlen bu yaklasimlar nce Aristo sonra Aziz Thomas tarafindan rtlmstr. Modern dsnsn karakteristik egilimi, blmek ve ayirmaktir. Epistemoloji alanindaki gereklestirilen en lmcl hatalari ise, z ile bilinen objeyi birbirinden ayirmak, arkasindan da mitsiz bir sekilde obje ile zne arasinda olusan uurumu kapatmaya alismak olmustur. (Bandas, CPTP, 62) Bandas, var olma fikrinin evrenselligini orta ya koyar: Var olma fikri; ister olasi ister olmus, ister olan ister olacak her trl gereklige uygulanabilir. Gerekligin her derecesine uygulanabilir. Var olma olmadan dogrulama da olamaz. Kendimizi varliktan ayirmaya alismak, entelektel bir intihardir, sonsuz bir sessizlige gmlmek anlamina gelir. Modern dsnrlerden daha dogmatik ve daha kategorik olan birisi, zneli yklemli bir cmle kurdugu anda var olma felsefesini, sonularini, imalarini ve alt ikarimlarini kabul etmis olur. (Bandas, CPTP, 346) Cambridge Felsefe Szlgnde Panayot Butchvarov, agnostik bir kisinin z reddetmesi durumunda su iki arzu edilmeyen sonu ile karsilasacagini belirtir: Objelerin gerekligine dair bir konsept olusturamayiz itirazinin kabul edilmesi, objelerin znde gerek bilgiye ulasamayacagimiz ve geregin bu objelerin tekabl etmesi olarak grlmemesi gerektigi anlamina gelir. Bu durumda karsimiza ciddi iki sonu ikar: (i) gerek obje olmadigina dair absrd grs kabul etmemiz gerekir , nk gerekte hibir objenin konseptini olusturamayacagimiz anlamina gelir; ya da (ii) gereklik, kavram, tecrbe, bilgi, gerek gibi terimlerin anlamlarinda dramatik bir degisim gereklesir. (Butchvarov, MR, alinti yeri Audi, CDP, 488) Butchvarov syle devam eder: Eger bizim bagimsiz uzaysal dnya kavramimiz sbjektif ise; byle bir dnyanin varligini savunmak iin yeterli bir sebebimiz yok demektir. Bunun en byk sebebi ise, bizim kavramsal yetilerimizden bagimsiz olan bir kavramdan bahsetmek, bir eliskidir. (Butc hvarov, MR, alinti yeri Audi, CDP, 490)

Eger bizim bagimsiz uzaysal dnya kavramimiz sbjektif ise; byle bir dnyanin varligini savunmak iin yeterli bir sebebimiz yok demektir. Bunun en byk sebebi ise, bizim kavramsal yetilerimizden bagimsiz olan bir kavramdan bahsetmek, bir eliskidir.

PANAYOT BUTCHVAROV

4B. Kantin Epistemolojisi Gereklige Ulasamaz nk Gereklik ile Baslamaz Bu blmn girisinde belirttigimiz gibi gereklige ulasmak iin zihnin iinden baslamak hatali bir yoldur.

66

F. H. Parker, baslamak iin en dogru adresin gereklik oldugunu belirtir: Bilinen gereklerin varliginin bilinmelerine bagimli degildir. . . ya dogalarina ya da varliklarina; bilgi, bilinen gereklere bagimlidir. (Parker RAK, alinti yeri Houde, PK, 48) Etienne Gilson bu hataya dsen idealistin karsilasacagi ikilemi tanimlar:
Realist ve idealist arasindaki en byk farklilik sudur: Idealist dsnr, realist bilir. Realist iin dsnme; bilginin gemisteki bazi islerini organize etmek ya da ieriklerine yogunlasmaktir. Realist iin dsnmenin gereklesmesi iin, ilk nce bilginin var olmasi gerekir , iste bu yzden muhakemesinin baslangi noktasi olarak dsnceyi degil gerekleri alir. Idealist ise tam tersi olarak dsnceden varliklara ulasmaya alisir, ancak baslangi noktasi bir objeye tekabl etmedike bilgiye ulasamaz. Idealist, realiste dsnceden ayrilan objeyi tekrar birlestirebilmenin yolunu sorar; realist hemen bunun mmkn olamayacagi ve bu yzden bir idealist olmadigi cevabini vermelidir. Buna ragmen realizmde bilgiden ayrilir, buna zihnin bir objeyi kavrama eyleminden kaynaklanmasi olarak bakilir. Realist iin bu soru, zmsz bir problem degildir, ancak tamamen farkli olan, sahte bir problemdir. (Gilson, VMYR, alinti yeri Houde, PK, 386)

Gilson, bir idealist ile tartisacaklara su neride bulunur:


Idealizmin, realizmi sikistirmak istedigi imknsizliklar kseleri aslinda idealizmin kendi icadidir. Bize bilinen varlik ile varligin zn karsilastirma konusunda meydan okudugu zaman, aslinda kendi iindeki kanseri ortaya koyar. Realist iin, idealistlerin anladigi bir sekilde numen (z) diye bir sey yoktur. Bilgi, zihnin varliklari znde algiladiklarini nceden varsayar. Dsncemizde yer almis olan bir varlik hakkinda, gizemli ve bilinmeyen ikinci bir z yaratmanin hibir anlami yoktur. Bilmek demek bir seyi dsncedeki sekli ile anlamak degil, dsncede bir varligi oldugu gibi anlamaktir. (Gilson, VMYR, alinti yeri Houde, PK, 388)

Realist ve idealist arasindaki en byk farklilik sudur: Idealist dsnr, realist bilir. Realist iin dsnme; bilginin gemisteki bazi islerini organize etmek ya da ieriklerine yogunlasmaktir. Realist iin dsnmenin gereklesmesi iin, ilk nce bilginin var olmasi gerekir , iste bu yzden muhakemesinin baslangi noktasi olarak dsnceyi degil gerekleri alir.

ETIENNE GILSON

5B. Kantin Priori Sonularinin Kesinligi, Bilimsel Kesifler ile rtlmstr Priori demek tecrbeden bagimsiz demektir. Mortimer Adler, Kantin tecrbeden bagimsiz sentetik yargilar ile ne yaptigini aiklar: Kant insan zihnine sunlari yapistirmistir: kavrayis ya da sezgi formunda deney sinirini asan formlar (zaman ve mekan formlari) ve deneyin sinirini asan idrak kategorileri. Kantin bu cmert bagisinin altinda yatan gerekler sunlardir: Zihin bu deney sinirini asan formlari ve kategorileri tecrbeye getirir, bylece yasayacagimiz tecrbenin seklini ve karakterini belirlemis olur. (Adler, TPM, 96) Baska bir deyis ile zihin gerekligi sadece bu tecrbeden bagimsiz kategorilere gre algilayabilir. Bir seyin gereklige tekabl etmesi (gerek olmasi) hakkinda bir hkm verebilmemiz iin tek yol, bizim gereklik ile yasamis oldugumuz tecrbelerden degil, bu tecrbeden bagimsiz kategoriler zerinde geer.

67

Kantin niyeti klid geometrisini, aritmetigini ve Newton fizigini, tecrbeden bagimsiz sonulari biimleyen gereklik olarak gstermektir ancak Adler bizlere Kantin bunu yapmaya alisirken iinde oldugu hayal dnyasini ortaya koyan tarihi olayi hatirlatir:
klit i olmayan geometrinin kesfi ve gelisimi ile modern sayilar teorisi, bizim algi anlayisimizi ynlendiren ve klit geometrisi ile basit aritmetigi gerek ve kesin kilan Kantin icat ettigi deneyin sinirini asan zaman ve mekan formlarinin salt bir biimde uydurma oldugunu gstermeye kafi gelmelidir. Benzer bir sekilde, Newton [evren devasal bir makinadir ve Tanri bu sistemin disindadir] fiziginin yerini alan modern rlativist fizik; nedensel kanunlara olasi ve istatistik kanunlarinin eklenmesi; temel partikl fiziginin ve kuantum fiziginin gelisimi, Newtonun fizigine kesinlik ve kusursuzluk bahseden Kantin icat ettigi deneyin sinirini asan zaman ve mekan formlarinin salt bir biimde uydurma oldugunu gstermeye kafi gelmelidir.

Adler su sonuca varmistir: Her ne kadar sira disi ve dahice hazirlanmis bir entellektel alisma olarak takdir grse de , yirminci yzyilda yasayan birisinin bu kesiflerden sonra hala daha Kantin deney st felsefesini ciddiye almasi sasirtici bir durumdur. (Adler, TPM, 97-98) Paul Carus su iddiada bulunur: Varliklari objektif var oluslarinda tarif etme konusunda bazi bilim adamlarinin kisisel basarisizliklarina ragmen, insan zihni zerinde garip bir etki yarattigini ileri srp, bilimi reddedene kadar insanlik bilim idealinin hakkettigi deger her geen gn daha fazla artmaktadir. (Carus Kant, PFM, 236)

68

37
MISTISIZME CEVAP
(dolaysiz bir Tanri bilgisinin, ruhsal geregin ya da nihai gerekligin anlik sezgi ya da kavrayis [sbjektif], siradan duyu algilamasindan degisik bir yol ya da mantik yolu ile erisilebilinir oldugu inanci. [Websters New Collegiate Dictionary] [Anderson, CWR, 37])

BLME BAKIS D. T. Suzuki Tarafindan rneklendigi Sekli Ile Mistisizm (Zen Budizm) Gerek, Tutarsizlik Gerektirebilir Gerekligin (ve Dogrunun) Iki lemi Vardir ve Bu Iki lem Farkli Bir Sekilde Tecrbe Edilmelidir Gereklik Bu Dnyadir ve Bizim Bu Dnya Ile Olan Tecrbemiz Bir Yanilsamadir Mistik Tecrbeler Tarif Edilemez Cevap Zenin Ifadeleri Kendi Kendini rtr ve Ad Hoc (zg) Birbiri Ile elisen ve Farkli Bir Sekilde Tecrbe Edilmesi Gereken Iki Gereklik lemi Yoktur Gereklik Bir Yanilsama Degildir Mistik Tecrbeler Tarif Edilebilir Mistik Tecrbeler Kendi Kendini Dogrulamaz Mistisizm Felsefesi Yasanamaz

69

1A. D. T. Suzuki Tarafindan rneklendigi Sekli Ile Mistisizm (Zen Budizm) Mistisizmin birok formu vardir. Mistikleri birbirinden ayiran unsur, hedefleri olan Aydinlanmaya ulasma yntemleridir. Gerekligi nasil bilebiliriz sorusu ile gerekligi bilebilir miyiz sorusunun, birbir i ile alakali olsa da , farkli oldugunu unutmamak gerekir. Mistisizm hakkindaki takip eden rnek, mistiklerin gerekligi bilmeyi ve geregi bilmeyi nasil algiladiklarini ortaya koyacaktir.

1B. Gerek, Tutarsizlik Gerektirebilir D. T. Suzuki aika su ifad ede bulunmustur: Zen, muhakeme rutinini takip etmez ve kendi kendisi ile elisme ya da tutarsiz olma kaygisi yasamaz. (Suzuki, LZ, 94) Suzuki: Zen, kesinlikle mantik ve analiz zerine bina edilmis bir sistem degildir. Mantiga ters gelen seydir, bu ifade ile kastettigim dualistik bir dsnme motodudur. (Suzuki, IZB, 38) Suzuki: Genel anlayisimiz syledir: A = A nk A = A; ya da A = A bundan dolayi A = Adir. Zen bu muhakeme yolunu kabul eder ancak Zenin bir de genel olarak kabul edilmeyen, kendine has muhakeme yolu vardir: A = A nk A ? A; ya da A ? A; bundan dolayi, A = A . (Suzuki, SZ, 152) Suzuki: Zenin baslangici buradan geer. Eger Anin A olmadigini fark edersek bu tek tarafli bir mantik olur, mantiksiz denilen bu tutum aslinda en son analize gre mecburen mantiksiz degildir; yzeysel irrasyonel olanin da kendine zg bir mantigi vardir ve bu durum varliklarin gerek durumlarina tekabl eder. . . . Baska bir deyis ile Zen hem ierde hem de disarida olmak ister. Zenin yasamamizi istedigi hayat, kurallar ile sinirlanmayan ancak kisinin kendi kurallarini kabul eden bir hayattir. Bundan dolayi ifadeleri, ya mantiksizdir ya da spermantiklidir. (Suzuki, IZB, 60, 64) Suzuki, tutarsizliklarda mantiga gre daha fazla gerek oldugunu ifade eder: Prajnaparamitanin ifadeleri mantiga gre imknsizdir ya da tutarsizliklar ile doludur ancak ruhu salt bir biimde tatmin eder. . . . Bir ifadenin mantiksiz olmasi, bu ifadenin dogru olmadigini ortaya koymaz. Dogruluk arandiginda bu ifadelerde bolca bulunabilir. (Suzuki, EZB3, 271) Suzuki, gereklik hakkinda sunlari dile getirmistir: Fikre gre nihai tecrbe olgusu: (1) yapay ya da sematik dsnce kurallari ile esir edilmemelidir (2) evet ya da hayir gibi antitezler iermemelidir (3) epistemoloji tarafindan hirpalanip , kurutulmamalidir. Aikasi Zen mantiksizliga, irrasyonellige ve absrdlge bagimlidir gibi gzkse de bu sadece grnmdedir. (Suzuki, IZB, 55) Suzuki, mantik kategorileri hakkinda sunlari dile getirmistir: Mantiki dualizmin bir diger adi cahilliktir. Eger varliklarin tam gerekligini istiyorsak, bu varliklari daha dnya yaratilmadan nceki, varliklar hakkindaki bilinin olusmadigi zamandaki bakis aisi ile grmemiz gerekir. (Suzuki, IZB, 52) 2B. Gere kligin (ve Dogrunun) Iki lemi Vardir ve Bu Iki lem Farkli Bir Sekilde Tecrbe Edilmelidir D. T. Suzuki, Zenin bilgi felsefesini aiklar:
Simdi sizlere bir para Zen epistemolo jisi sunmak istiyorum. Gereklik hakkinda elde edebilecegimiz iki tr bilgi vardir: Birincisi gereklik hakkindaki bilgidir; ikincisi ise gerekligin iinden gelen bilgidir. En genis anlami ile bilgiyi ele alirsak; birinci bahsettigim bilinebilir bilgi ve ikincisi bilinemez bilgidir. Sbje ve obje arasindaki iliskiden bahsederken karsimiza ikan bilinebilir bilgidir... Bilinemez bilgi ise isel tecrbenin bir sonucudur;

70

bundan dolayi tamamen bireysel ve sbjektiftir. Bilinemez bilginin garipligi ise bu bilgiye sahip olan kisi, bu bilginin kisiselligine ragmen evrenselligi konusunda tamamen ikna olur. (Suzuki, SZ, 146)

D. T. Suzuki, bu durumu grmek ve bilmek olarak tanimlar: Budist epistemolojisinde en nemli rol grmek stlenir, nk grme bilmenin temelidir. Grme olmadan bilme imknsizdir; btn bilginin orijini budur. (Suzuki, MCB, 46) Norman Anderson mistisizmi syle tanimlar: Genel olarak mistisizmi, dolaysiz bir Tanri bilgisinin, ruhsal geregin ya da nihai gerekligin anlik sezgi ya da kavrayis [sbjektif], siradan duyu algilamasindan degisik bir yol ya da mantik yolu ile erisilebilinir oldugu inanci olarak tanimlayabiliriz. [Websters New Collegiate Dictionary] (Anderson, CWR, 37) Anderson, Zenin nihai gereklik bilgisine nasil ulastigini aiklar: Zen Budistleri, titiz bir z disiplin ve kati bir meditasyon metodu ile satori asamasina erismenin mmkn olduguna inanirlar. Satori, Japoncada aydinlanma anlamina gelir. Bu aydinlanma bazi gretislere gre aniden, bazilarina gre ise asama asama gereklesir. Bu gereklesme entelektel degil ampirik (deneysel) bir algilamadir. (Anderson, CWR, 88) Suzuki satori olayinin rasyonel bilgiden tamamen farkli oldugunu aiklar: Satori, varliklarin dogasina sezgisel bir bakistir; mantiksal ya da analitik idragin tam aksidir. (Suziki, EZB1, 230) Suzuki: Tm bunlar bir yana , satori idrak ile elde edilebilen bir sey degildir. (Suziki, EZB1, 243) Suzuki: Zen iin satorinin gereklesmesi mecburidir: Genel bir zihinsel devrim gereklesmelidir. Bu devrim ile eski entelektel birikim yok edilir ve yeni inancin temelleri atilir. Eskiden beri bildigimiz varliklari tamamen farkli bir aidan grmemizi mmkn kilacak yeni ve taze bir duyunun uyanmasi gerekir. (Suzuki, EZB1, 262) Suzuki: Mahayana dsnrleri tarafindan ileri srlen bir seri reddedisin [Budizmin ok farkli bir mezhebi. Popler olan mezhep Zeninkidir] arkasinda daha ileri bir gerek iddiasi yer alir. (Suzuki, AZ, 5) Suzuki: Zende, nihai gerek iin zihnin tatmin edici bir sonuca ulasamadigi entellektel bir arastirma vardir; sbje, deneysel bilinliligin derinliklerine dalmaya mecbur birakilir. (Suzuki, EZB2, 60) Suzuki bilginin iki formunu bir kez daha tanimlar:
Budizmde genel olarak bilginin iki formu birbirinden ayirt edilir: Prajna ve vijnana. Prajna btn bilgi (sarvajna) ya da deneyin/insan bilincinin sinirini asan bilgidir. Vijnana, zne ve objenin ayirt edilebildigi greceli bilgimizdir. Bilim ve felsefe aikasi gerekligi aiklayamaz; gerekligin ierigi, bizim greceli bilgimizin incelemeye alistigindan ok daha engindir. Budizme gre gereklikten geri kalanlar taninabilmek iin Prajnaya dogru ynelirler. (Suzuki, LZ, 80)

Suzuki: Prajna, bizim bilgimizin erisemeyecegi bir seydir. Bilgiden degisik bir kategoriye aittir. (Suzuki, AZ, 22-23) Suzuki: Vijnana, her seyin aik ve seik, tanimlanmis olmasini ister; eliskili ifadeleri yan yana barindirmaz, prajna ise tm bunlara kayitsiz kalir ve umursamaz. (Suzuki, SZ, 91) Zen felsefesinde mantiksiz ve anlamsiz ifadeler ya da sorular bir kisiyi mantikli dsnce batakligindan kurtarmak iin kullanilir. rnek: Kpekler havlarken nasil bir ses ikartir? Suzuki, bu mantiksiz ifadelerin arkasindaki Zen felsefesini aiklar: Zenin amaci mantiksizmis gibi grnmek degildir, ancak insanlara mantikli tutarliligin nihai nokta olmadigini ve sadece entelektel zek ile elde edilemeyecek bazi deneyin/insan bilincinin

71

sinirini asan ifadelerin varligini gstermektir. Zen bizleri, herhangi bir antitezin yasamadigi mutlak bir diyara gtrr. (Suzuki, IZB, 67-68)

Zenin amaci mantiksizmis gibi grnmek degildir , ancak in sanlara mantikli tutarliligin nihai nokta olmadigini ve sadece entelektel zek ile elde edilemeyecek bazi deneyin/insan bilincinin sinirini asan ifadelerin varligini gstermektir. Zen bizleri, herhangi bir antitezin yasamadigi mutlak bir diyara gtrr.

D. T. SUZUKI

3B. Gereklik Bu Dnyadir ve Bizim Bu Dnya Ile Olan Tecrbemiz Bir Yanilsamadir Suzuki materyal dnyanin ya da gerekligin bir yanilsama oldugunu syle aiklar (bu kavrama Maya denir):
Daha nce defalarca belirtildigi gibi Prajnaparamita argmaninin gc tm dnyanin iinde bulundugu hatayi ortaya ikarmasindan gelir; bu hata -nave realizmdir (gerek, var olan ve harici bir dnya mevcuttur grs). Realizmin bu temel unsuruna gre isel dnyamizin unsuru olan dsnceler, duygular ve hisler karsisinda gerekligi ve varligi ebediyen sabit olan bir harici dnya vardir. . . . Nave realizmin en saglam kalesi olan bu grsn yikmak iin gerekli olan silah, her seyin Maya oldugunu ve dnyada ebediyen sabit olan bir dzen olmadigini; isel ve dissal, var olma ve var olmama gibi varligin dualistik kavramlarinin bir hayal oldugunu ortaya koymadir. Ancak bu gereklikten erisilemez olan Prajna uyandirilabilir. . . . Bizlere sylenen sey, bizleri etkileyen acilarin ve zevklerin daimi bir dogasi olmadigidir ve ayni sekilde zevk ve aci veren objeler aynen Maya gibi geici ve degiskendir. Hi birisinin gl bir gerekligi yoktur. Tm bunlar bir grnmdr ve bundan te bir degere layik degillerdir. Grndkleri srece ordadirlar, bu gerek yadsinamaz; ancak bu gereklik nihai degildir ve baglanilmayi hakketmezler. Bilge kisinin Prajna gz ailmistir ve gerekligin kayadan olusan duvarinin arkasini grebilir. (Suzuki, EZB3, 267-268)

Suzuki, bu dnyanin arkasinda daha da gerek bir dnya var demistir: Iinde yasadigimiz bu greceli dnyanin arkasinda gerek bir dnya daha vardir ve bu ikisi blnmez bir btndr. Birisi digerinden daha gerek degildir. Gerek: dnya birdir. (Suzuki, WIZ, 73) Suzuki, su yazisinda gereklik hakkinda Batinin felsefi terimlerini kullanmistir:
Gereklik, bir z ya da hypostasis ya da grnmnden bagimsiz bir z/fenomen olarak anlasilmamalidir. Su ya da bu olarak nitelenebilecek entelektel bir algilama objesi degildir. Tm kabuklar ve kaplamalar zerinden dklnce geriy e kalan sey, gerektir (biz bu ifadeyi kullanmayi uygun grmeyiz). Bu bir idrak meselesi degildir. Bu durum hem semboliktir hem de ruhsal olarak yorumlanmalidir; bu bir kisinin Zen tecrbesi ya da satori yasarken hissettigi bir duygudur. (Suzuki, LZ, 30)

Suzuki su yorumda bulunmustur: Mantiksiz ve sama olanin kullaniminin Zen felsefesindeki amaci, kisiyi bu yanilsama dnyasindan kurtarmaktir. Zen ustasinin duyutecrbesinin gereklerine muhalefet etmesinin amaci, psikologu geregin kati ve yapay etiketle rinden, kavramlarindan bagimsiz kilmaktir. (Suzuki, LZ, 94)

72

4B.

Mistik Tecrbeler Tarif Edilemez D. T. Suzuki mistik t crbelerin tarif edilemeyecegini ileri srmstr: Satori, en e mahrem kisisel tecrbedir ve bu yzden kelimeler ile ya da baska yntemler ile ifade edilemez. (Suzuki, EZB1, 263) D. T. Suzuki Gereklik ne sekillidir ne de sekilsizdir; bosluk gibi bilginin ve idragin tesindedir; kelimeler ya da harfler ile ifade edilemez. (Suzuki, EZB2, 21) __________________________________________________________________________

Eger bana Zen ne gretir diye sorsalardi, cevabim hibir sey olurdu .

D. T. SUZIKI

__________________________________________________________________________

2A. 1B.

Cevap Zenin Ifadeleri Kendi Kendini rtr ve Ad Hoc

1C. rnekler D. T. Suzuki, Zenin tenkit st oldugunu belirtmistir: Zen ustasi satorisi sayesinde hasimlarinin kararghina her ynden saldirma avantajina sahiptir. Bu avantaj noktasi yer ve mekan ile tanimlanamaz; bu yzden de kavramlar ya da kavramlar zerine bina edilmis sistemler tarafindan saldiriya ugrayamaz. Onun pozisyonu siradan duyular ile tespit edilemez bundan dolayi herhangi bir zihinsel rn ile yok edilemez. (Suzuki, LZ, 95) D. T. Suzuki, Zen felsefesinin kendi kendini dogruladigini, eliskileri ya da tenkitleri umursamadigini sylemistir:
Mantiga dayali linguistik grs noktasina gre iki Zen ustasi birbirine meydan okur ve uzlasmalarini saglamak imknsizdir. Bir tanesinin evet dedigine digeri hayir der. Hayir ifadesi olumsuzluk ifade ettike ve evet ifadesi bir onaylama ierdike bu ikili arasinda bir bag kurmak olanaksizdir. Byle bir eliski durumu karsisinda bir insan Zen gretisinin nasil olur da istikrarli gretise devam ettigini sorgulayabilir. Ancak Zen bu sylenenlere kulak asmadan sarkisini mirildana mirildana yoluna devam eder. nk Zenin birinci kaygisi ifade formlari degil yasanilacak olan tecrbedir. Ifade formlari genis anlamda esitlilikler, paradokslar, eliskiler ve belirsizlikler ierir. Zene gre, ne sorusuna (isticheit) sadece isel bir tecrbe ile cevap bulunabilir ve muhakemeler, tartismalar ya da linguistik, diyalektik incelikler bu cevaba giden yol degildir. Sadece gerek bir Zen tecrbesi yasayanlar, neyin gerek neyin gerek olmadigini, yapay ve yzeysel uyusmazliklara ragmen anlayacaklardir. (Suzuki, MCB, 59)

Suzukinin yazilarindaki tutarsizliklari tespit etmek hi de zor degildir. Kendisi her ne kadar retken ve etkin bir yazar olsa da, aikasi kendi ifadeleri ile elisme konusunda fazla bir kaygi sergilememektedir. Suzukinin bir yazisinda su ifade vardir: Eger bana Zen ne gretir diye sorsalardi, cevabim hibir sey olurdu. Ilerleyen sayfalarda ise sunu grrz: Jenyenin bu meshur gathasi (sz) Zenin grettigi her seyi tketmektedir. (Suzuki, IZB, 38, 58)

73

Suzuki, Zenin geregi ile egitilmek isteyen bir grenciye Zen ustasinin cevabini syle aktarir: Zen ustasi, Sekillendirmek iin ne bir zihin, gretilmek iin ne bir gerek vardir der. Bir sonraki sayfada ise Suzuki su yorumda bulunmustur: Eger mmkn olsaydi, Zen geregine dair entelektel bir anlayis arzulayanlar, ilk olarak stanza nin gerek anlamini idrak etmelidir. (Suzuki, IZB, 57-58) Suzuki, Zen btn dualizmin tesindedir bu yzden de tenkit edilemez: Her ne kadar ierdigi bazi unsurlardan dolayi mistisizm olarak nitelendirilse de Zen felsefesi tenkit tesi oldugu iin mistisizm degildir. Zen absorb etmeyi, zdeslesmeyi ya da bir e olmayi gretmez, nk Zen felsefesine gre bunlar yasam ve dnyanin dualistik kavraminda n elde edilmis fikirlerdir. Zen felsefesinde varliklarin bir btnlg vardir; bu btnlk analiz edilmeyi ya da herhangi trden anti-tezlere blnmeyi reddeder. Zen felsefesine gre varliklar tutulmasi iin bir sapi olmayan demir bir ubuk gibidir. Baska bir deyis ile herhangi bir kategoriye dahil edilemezler. Zen insanligin kltr, din ve felsefe tarihinde bir baska esi olmayan bir disiplindir. (Suzuki, SZ, 146) 2C. Tenkit Henry Rosemont, Jr. Zenin bir felsefe olmadigina dair grse su cevabi vermistir:
Zen Budizmi bir takim felsefi varsayimlardan olusur; taraftarlarinin davranis modelleri hakkinda hkm verir; Suzuki ve taraftarlarinin bu gerege karsi tek savunmalari kelime oyunlarindan ibarettir, bunun sonucunda da Zen yorumlarini okuyanlara yaniltm alar sunulur; birok temel konulara deginilmez hatta bu konular saklanir. rnegin, bir sayfada su ifade ile karsilasiriz: Zende, Uzak-Dogu halklarinin zellikle de Japonlarin btn felsefeleri, dinleri ve yasamlari sistematize edilmis ya da kristalize edilmistir. Bir sonraki sayfada Suzuki su ifadeyi dile getirir: Zen hibir sey gretmez. Aik ve tartismasiz sonu tam karsimizdadir. Ister aika kabul etsin ister reddetsin, Suzuki felsefi sylemde bulunmaktadir; Zenin ismine dayanarak ifade ettigi birok inancin felsefe karsiti oldugunu sylemesi, bu ifadelerin felsefi niteligini yok etmez. Bunlarin her biri felsefi inanlardir. (Rosemont, LLZ, 15)

Rosemont szlerine syle devam eder:


Iste bu yzden, kendisi hakkindaki ifadelerine ragmen Zen Budizmi, ne olursa olsun ayni zamanda bir felsefedir demek yanlis olmaz. Zen Budizm felsefi inanlarinin bazilarinin antifelsefi olarak nitelendirilecek kadar yeterli derecede sira disi oldugunu kabul etmek gerekir, ancak bu nitelik felsefi degildir ile ayni sey degildir. Zen yorumcularinin bu inanlari aiklayan ve savunan ifadelerin hepsi felsefi ifadelerdir. Aksini iddia etmelerine ragmen felsefi ugrasilarda yer alirlar. Bu ugrasilar, felsefi inceleme ve tenkit iin uygun zneler olustururlar. Bu ifadeleri okuyan herkes kendisini Zen Budizm felsefesi ile karsi karsiya bulur. (Rosemont, LLZ, 32)

Mantigin ve Bati felsefesinin Zen yorumlarinda yer alan ad hoc tenkidine cevap Rosemontdan gelmistir: Bir dsnr, diger dsnrleri temel kusurlar islemek ile sulayip, arkasindan sulanan kisilerin kendilerine yneltilen sulamalari incelemelerine ya da cevap vermelerine izin vermemezlik yapamaz. Bu tr orman kanunlarina ne Zen Budizmininde ne de digerlerinde yer verilemez. (Rosemont, LLZ, 7 -8) Rosemont, mantigin inkri iin lisanin kullanilmasinin eliskili oldugunu belirtmistir:
Suzuki ve diger yorumcular mantiga ve linguistik ereveye saldirirmak iin Ingilizceyi kullanirken, kendileri de ayni aralardan faydalanirlar; bylece saldirilari kendi kendini rten girisimlere bir rnek teskil etmekten ileri gidemez. rnegin, bir kisinin bir sekilde

74

mantigin ileri dercede kusurlu olduguna inandigini dsnelim; bu kisi zek sahibi herhangi bir kisiye kendi inancini kabul ettiremeyecektir, nk bunu gereklestirmeye alisirken mantiksal ikarimlar ieren ve inancinin dogrulugunu ispatlayan cmleler kullanmak zorunda kalacaktir. . . . Eger Suzukinin grslerini asiri biimleri ile ele alirsak, samalamadan bu grsleri savunmak mmkn olmayacaktir. (Rosemont, LLZ, 16)

Clark ve Geisler, Zenin mantik kainmasina isaret eder:


Eger Zen ustasi gerekten de tamamen mantiksiz olabilseydi, lisanin her zaman gerekligi bozdugunu ifade edip, arkasindan gerekligi tarif etmek iin lisani kullanmanin hibir zorlugu olmazdi. Dogal olarak bu durum da aik bir tutarsizlik teskil ederdi ve yine dogal olarak bu durum diger filozoflari rktrd. Eger mantik gerekten de nemsiz olsaydi ve istikrarsizliklar gerekten de kabul edilebilir olsaydi; bu tr tutarsiz ifadelerin beyan edilmesinde hibir problem olmazdi. Zen ustasi mutizmin [ya da anlamsiz bir cevabin ya da surata atilan bir tokadin] rasyonalizmi gzden kairdigina kanaat getirmistir. Ancak mutizme (sessizlik felsefesi ) basvurmanin bizlere gsterdigi tek sey, Zen ustasinin zihninde olmasa da lisanda mantiktan katigi olacaktir. (Clark, ANA, 176)

Rosemont, Suzukinin iddiasinin ad hoc (zg) oldugunu ileri srer:


Insanlarin, kelimelerin ve mantigin esiri oldugu inanci, bir Zen Budizm felsefesi inancidir. Ancak sadece bu ifadeye bakarak Suzuki gibi insanlarin kelimelerin ve mantigin esiri olduguna dair bir sonuca hemen varmamamiz gerekir. Bir insanin kisitlanmis, mutsuz ya da aci ierisinde oldugu bir gerek olabilir, ancak bu durumu gerek kilan, bu duruma Zen Budistlerinin in anmasi olamaz. Suzuki bu inancin dogru oldugunu ispatlamaz hatta bu konuda bir girisimde bile bulunmaz; sadece dogru oldugunu varsayar ve arkasindan dnya hakkinda sahip olduklari bir ton mantiksiz inanci savunmaya baslar, ancak savunmaya basladigi inanlarin geerliliginin bu temel inancin dogruluguna bagli oldugunu gzden kairir. Bunlarin hi birisi idrak iin bir nitelik teskil edemez. (Rosemont, LLZ, 39)

Rosemont, Zen yorumlarinin kendi kendini rten bir baska noktasina isaret eder: Zen Budistlerin in temel inanlarinin nemli bir blmnn kendisini ifade etmek iin hatali ifadeler kullanmasi ciddi bir acayiplik olusturur; bu durum bu inanlarin desteklenmesi aisindan bir felaket olusturdugu gibi, Zenin anlayisina ulasmak iin sempatik bir ilgi duyulmasini da zorlastirir. (Rosemont, LLZ, 41) Rosemont su sonuca varmistir:
Bu yazarlar mantiksal ve linguistik hatalar yaptiklarindan dolayi suludurlar. Bu hatalarinin sebebi ise meta-filozofik inanca olan bagliliklari ve bu durumun olusturdugu diger gereksinmelerdir. Bu tr inanlar, herhangi bir sey syleyen ya da yazan herkes tarafindan kabul edilen nceden varsayimlar ile tutarsizlik ierir. Bu yazarlar ykl miktarda metne imza attiklari iin, kendi tutarsizliklarina birinci elden, birinci derecede delil sunmus olurlar. Zen yorumcularin kendi dsncelerinin ve iddialarinin, desteklemeye alistiklari anti-entelektel, anti-mantiksal ve anti-linguistik inanlara dayanilarak yargilanmamasini ne talep edebilirler, ne de bu durumu hakli ikaracak bir seb ep sunabilirler. Rasyonellige, mantiga ve lisana saldiran Zen yorumcular, Zen inanlarina entelektel, mantikli ve linguistik destek sunma haklarini kaybederler. Aslinda tutarli ya da drst olmak iin, Zen hakkinda zgl bir sey syleme haklarini kaybetmislerdir. (Rosemont, LLZ, 85)

Norman Geisler su noktaya parmak basar:

75

Panteistlerin (tmtanrici, kamutanrici) mantigin gerekligi iermesini reddedisleri kendi kendisini rtr. Mantigin gerekligi iermesini reddetmek, gereklik hakkinda mantiga dayanan bir ifade yapmayi ieren bir eylemdir ancak, bu eylemin ifadesine gre gereklik hakkinda mantikli bir ifade de bulunamaz. rnegin, Suzuki yasami kavramak iin mantigi terk etmemiz gerekir derken bile kendi ifadesinin dogrulanmasi iin mantiga basvurur ve mantigi gerekligi ierir. Aslinda, tutarsiz olmama kanununu (A hem A hem de A olmayan olamaz), bu kanunu kullanmadan nasil reddetmeye alisabilirisiniz? Mantigin gerekligi iermesini reddetmek iin bir kisinin gereklik hakkinda mantikli bir ifadede bu lunmasi gerekir. Ancak gereklik hakkinda mantikli bir ifadede bulunulamaz ise, panteistler grslerini nasil aiklarlar? (Geisler, WA, 105)

Robert S. Ellwood, Jr. su uyarida bulunur:


Bir dinin daha ok mistik ve daha az dogmatik olmasi daha iyidir ile btn dinlerin gerek ruhsal ekirdegi mistisizmdir nerisine ok dikkatli bir sekilde yaklasmamiz gerekir. Bu nerilerin temelini olusturan bazi varsayimlarin savunulmasi ancak bizim ne oldugu belirsiz bu varsayimlara aiklik getirmemiz ile mmkndr. Bir ok kisinin mistik bir tecrbe olarak nitelendirdikleri, ruhsal bir neden adina savas ve nefret atesini krkleyebilir. Mistisizmin kendi kendini dogrulayan dogasi, iki tarafi kesen bir biaktir: Transandantal, deneyin/insan bilincinin sinirini asan dogast tecrbelerin kapisini aabilecegi gibi, agrisimlarinin aklin kontrolnden ayrimini da dogurabilir. Iste mistisizmin kara yz burada ortaya ikar. Kendi kendini dogrulayan mistik tecrbeleri, aklin gzetim ve denetiminden ve sosyal kontrolden bagimsiz kilanlar, bu unsurlari hie sayip kendilerini byk bir tehlikeye atarlar. Aika konusmak gerekirse, tehlike kendinden gemis olan bir insanin bedenine verebileceginden daha ok duygular ve duygular ile alakali sembollerle ilgilidir. Buna ragmen uyguluma sahasinda bu ikilinin ayrimina ender rastlanir. Kendi kendini dogrulayan tecrbe kolayca heyecan verici duygulara karsi yanlis bir tutkunluga dnsebilir ve aklin tesine geerek eylemlere dnsebilir. Bu asamadaki bir kisi rahatlikla Nazi ilginligina ya da Charles Mansonin tek benci fanatizmine kayabilir. (Ellwood, MR, 186)

William Lane Craig, mistisizm iddialarinin ierdigi mantik problemlerini ele almistir:
Dogu mistisizm inin etkisi ile birok kisi sistematik tutarliligin gerek iin bir kriter oldugunu inkr etmektedir . Gerekligin eninde sonunda mantiksiz oldugunu ya da mantikli tutarsizliklar in gereklige tekabl ettigini onaylarlar . Dogu dsnsne gre Mutlak ya da Tanri ya da Gerek kavramlarinin, insan dsncesinin mantik kategorilerini astigini iddia ederler . Mantiksal tutarliligi, Bati emparyelizminin ve smrgeciligin bir kalintisi, bir parasi olarak grrler ve reddederler. Bu kisiler klsik dsnce kanununun dogru olmadigini; bir nermenin ve bu nermenin reddinin, ya dogru ya da yanlis olmasi gerekmedigini ileri srerler. Bu reddedisin iki degisik biimi vardir: (1) Bir nerme ve bu nermenin reddi ayni anda, ikisi birden, hem dogru hem de yanlis olabilir. Bu tutuma gre Tanri hem sevgidir hem de sevgi degildir. Tutarsiz Olmama Yasasina gre bir nerme ve bu nermenin reddi ayni anda beraberce dogru (ya da ikisi de yanlis) olamaz; bu yasa bylelikle reddedilmis olur. (2) Bir nerme ve bu nermenin reddi ayni anda, ikisi birden, ne dogru ne de yanlis olabilir. Bu tutuma gre Tanri ne sevgidir ne de sevgi degildir; bir nerme iin dogru ya da yanlis gibi bir deger yoktur. Deger Yasasina gre btn nermelerin ya dogru ya da yanlis olarak bir degeri vardir; bu yasa bylelikle klsik dsnce kanunu ile beraberce reddedilmis olur. Iimden bu iki tutumun da delice ve aptalca oldugunu haykirmak getigini itiraf etmeliyim. Tanrinin ayni anda hem iyi hem de kt oldugunu ya da Tanrinin ayni anda hem var olan olup hem var olmayan oldugunu sylemek benim iin kesinlikle kavranilmasi mmkn olmayan ifadelerdir. agimizin en yaygin egilimi, Batili olan her seyi asagilama ve Dogu dsnsn en azindan Bati seviyesine yceltmedir. Dogu dsnsnn ifadelerinin

76

yetersiz oldugunu iddia etmek ise epistemolojik bagnazlik, Bati dsnsnn mantik gtcleri in giydirdigi bir at gzlgnn rn olarak grmektir. n Bu tepki tamamen bir sig yargidir. Ilk olarak sunu belirtmemiz gerekir: Batili dsnce akimlari ierisinde de mistik gretisler veren kisiler olmustur (Plotinus bu kisilere yi bir i rnektir); bu yzden bu konuyu bir tr Dogu-Bati atismasina indirgemek yanlistir. Ikinci olarak, Dogu dsns olarak sunulan tepsinin ieriginde bolca bir abarti yer almaktadir. Doguda yasayan herhangi bir adam veya filozof, zdeslik , Tutarsiz Olmama ve Disarida Kalan Orta Kanunlarina bagli olarak yasar, duvarin iinden degil de kapiyi kullanarak bir odadan digerine getike bu kanunlari onaylamis olur. Bu kanunlarin reddedildigi tek alan, ileri seviyede kuramsal felsefi speklasyonlar alanidir. Bu seviyede bile durum tek renkli, monokrom degildir: Konfiyus, Hinayana, Budizm, plralist Hinduizm, Sankhya-Yoga, Vaishesika-Nyaya ve Mimasa dsnce ekollerinde rneklenirler; Jainizm bile nihai gerekligin klsik dsnce kanunlarina uydugunu inkr etmez. Kisacasi Dogu dsnc esine tenkit ilk olarak gene Dogu dsncesinden gelmistir ve gelmektedir. Batili olan bizlerin ise kltr mirasimizdan dolayi utanmamasi ya da kendimizi savunulmaya muhta hissetmememiz gerekir; hatta tam aksine mantik muhakemesinin prensiplerinin aik bir sekilde telffuz edilmesi antik Yunan dsnrlerinin zaferidir. Batidaki dsnce egilimlerinin zerinde mantik muhakemesinin p rensipler inin kazandigi zafer ise Batinin en byk gcn ve en gurur verici basarisini teskil eder. Nihai gereklik iin kendini kanitlayan mantik prensiplerinin uygun olmadigini iddia etmenin ne gibi bir anlami olabilir? Bu iddia hem kendi kendini rtr hem de keyfidir. rnek bir iddia: Tanri, Bivalence (iki degerlilik) Prensibine ait neriler ile tarif edilemez. Eger bu iddia gerek olsaydi ayni anda yanlis da olurdu, nk ayni anda Tanriyi tarif eden bir nerme olurdu, bylece herhangi bir gereklik degeri ieremezdi. Byle bir iddia kendi kendini rtmektedir. Eger iddia yanlis bir iddia ise gerek degildir , Dogulu mistiklerin ne srdg gibi Tanri, Bivalence (iki degerlilik) Prensibine ait neriler ile tarif edilemez. Kisaca eger iddia dogru ise gerek degildir. Eger iddia yanlis ise gene gerek degildir. Her iki durumda da iddia yanlis bir iddiadir. Bir de su iddiaya gz atalim: Tanri, Tutarsiz Olmama Kanununa ait neriler ile tarif edilemez. Eger bu nerme dogru ise Tanriyi tar if e ttigine gre kendisi Tutarsiz Olmama Kanununa bagli bir ifade degildir. Bundan dolayi Tanri, Tutarsiz Olmama Kanununa ait neriler ile tarif edilir nermesi de esit derecede dogrudur. Peki o zaman bunlarin iddiasi nerededir? Dogulu mistik, bu iddianin gerekligine kendisini adadigina gre ortada bir iddia olmak zorundadir. Dogulu mistik herhangi bir iddiada bulundugu anda kendi orijinal iddiasi (neri yoktur) ile ters dsms olur. Dogulu mistigin iddiasi, gene kendi iddiasini rten rnekleri dogurmaktadir. Kendi kendini rtme bir yana, mistik kisinin iddias i tamamen keyfidir. Aslinda Tanri hakkindaki neriler iin mantik prensiplerinin geerliliginin reddedilmesini hakli gsterecek hibir sebep gsterilemez. Bu mistik iddiasinin su sylemine bakalim: Tanri, insan dsnce kategorileri ile kavranamayacak kadar ycedir ya da Tanri, tamamen baska olandir; Tanri hakkindaki bu iki neriler bile, ele aldigimiz prensipleri dogrulayan ve bu prensipler tarafindan ynlendirilen ifadeler iermektedir. Kisacasi nihai gereklik hakkinda ki neriler iin bu prensipler in reddedilmesi tamamen ve es asen keyfidir. Bazi Dogulu dsnrler grslerinin, bir grs olarak eninde sonunda kendi kendini rttgn ve keyfi oldugunu idrak etmisler; bu durum karsisinda da kendi grslerinin aslinda bir grs olmadigini ileri srmeye alismislardir! Kendi grslerinin aslinda tm grslerden askin gerege isaret eden bir teknik oldugunu ileri srmslerdir. Kendi kendisi ile eliskili bu grsn bir grs olmadiginin kabulu ise elimizde degerlendirilecek bir sey olmadigini ve bu kisilerin syleyecek hibir seyleri olmadigi sonucunu dogurur. Bu sersemligin arkasindan gelen sessizlik aslinda mantiga dayali muhakeme prensiplerinin reddinin iflas edisinin en byk tanikligini vermektedir. (Craig, PIS, alinti yeri Phillips, CAPW, 78-81)

77

Iimden bu iki tutumun da delice ve aptalca oldugunu haykirmak getigini itiraf etmeliyim. Tanrinin ayni anda hem iyi hem de kt oldugunu ya da Tanrinin ayni anda hem var olan olup hem var olmayan oldugunu sylemek benim iin kesinlikle kavranilmasi mmkn olmayan ifadelerdir.

WILLIAM LANE CRAIG

2B. Birbiri Ile elisen ve Farkli Bir Sekilde Tecrbe Edilmesi Gereken Iki Gereklik lemi Yoktur Clark ve Geisler, mistisizmin iki esit tecrbe oldugunu iddia edebilmek iin panteizme kaydigini ortaya koymuslardir:
Mistiklerin teklik iin bastirmalari, dogal olarak panteizme kaymalarina sebep vermistir. Ister saf ister gelismis formda yorumlansin, siradan duyusal tecrbeler panteizm ile bagdasmaz. Bundan dolayi Panteistler (tmtanrici, kamutanrici) duyusal tecrbenin imalarindan kainilan bir tecrbe formu yasamak iin, isel mantiklari ile ynlendirilirler; kisaca aiklamak gerekirse, harici objelerin dnyasi aynen grndg gibi mevcuttur. Panteistler, metafiziklerini, deneysel (ampirik) bilmeden stn olan bir bilgi moduna dayandirma egilimi ierisindedirler. (Clark, ANA, 160-161)

Clark ve Geisler, tecrbenin bu iki formunun ayirt edilebilir olup olmadiklarini sorgular. Eger bu mmkn ise birisi yerine digerini semenin ne gibi bir aiklamasi vardir sorusunu yneltirler: Mistik tecrbenin bu iki zellige, essizlige ve stnlge hakim olduguna dair herhangi bir iddia su iki soruyu dogurur: (1) Bu karakteristiklere sahip olduklari iin siradan, duyusal tecrbe ve bilgiden farkli olan tecrbe ve bilgi esidi oldugunu gsterebilir miyiz? Aikasi, tecrbe ve bilginin bu iki seviyesi birbirinden ayirt edilemez ise , herhangi bir dnya grsnn desteklenmesi iin bu iddia edilen ileri bilgi seviyesine basvur amayiz. Degisik ve ileri bir bilgi iin duyusal bilginin reddedilmesi; eger bu ileri bilginin mevcudiyeti ispatlanmaz ise tam bir felak dnsebilir. ete Clark ve Geisler szlerine syle devam eder: Diyelim ki panteistler siradan olmayan bir tecrbe ve bilgi modunun varligin ortaya koymadilar; bu durumda ikinci sorumuzu yneltmemiz gerekir: (2) Eger degisik bir tecrbe ve bilgi modu var i e, objelerin bagimsiz dnyasina ulastiran ampirik (deneysel) bilgi ve s duyusal tecrbeden vazgememizin sebebi ne olabilir? Bu soruya baska bir aidan bakalim: Diyelim ki panteistlerin tecrbeleri, insanlarin bagimsiz bir gerek dnyaya inanmalarini saglayan tecrbe ve bilgilerinden farkli, essiz unsurlar iermektedir. Bu essiz karakteristikler, panteist tecrbesinin daha stn oldugunu ispatlar mi? Yoksa sadece bu tecrbelerin farkli oldugunu mu ispatlar? Ikili su sonuca varmistir:
Szn kisasi, bir tecrbe modunun ya da esidinin, bir baska tecrbe modundan farkli olmasindan dolayi asagi grlmesi tamamen keyfi bir tutumdur. Bu prensip, teolojik, etik ya da mistik lemleri kmseyen mantiki pozitivistler iin de geerlidir. Ancak bu prensibe en

78

fazla uymasi gerekenler, varligini iddia ettikleri ileri mistik tecrbe yznden duyusal tecrbeyi reddeden panteistlerdir. Mistik panteistlerin cevaplamasi gereken bir ok soru vardir. Panteistlerin mantik ve lisan tesi olarak tanimladiklari bu iddia edilen tecrbelerin, bir kisi tarafindan savunulmasi nasil mmkn olabilir? Eger gerekten de temelde birbirinden farkli, ayri metafizik sonulara isaret eden, iki degisik formda tecrbe olsaydi; gerek ile yanilsamayi birbirinden ayirt etmek ok elemli bir sre olurdu. (Clark, ANA, 162)

Clark ve Geisler, kendi alanlarinda geerlilige sahip iki bagimsiz tecrbe ve dsnce leminin varligini savunan Zen teorisine cevap verir:
Iki-gerek teorisi, daha temel bir farkliliga isaret eder . Geregin iki lem i arasinda hibir baglanti yoktur. Geregin bu iki arenas inda, gerek olarak kabul edilenler , geregi belirleyen kurallar ve bu gereklerden tretilen teoriler; tamamen alakasizdir. Duyusal perspektife (ve bu perspektifin rn olan btn bilimsel fikir ler, teoriler ve mnazaralar) bagli, siradan bir sekilde yasam tecrbesi, gereklik ile rlms bir iskeleti ierir. Bir de bunun yaninda, kendi tecrbe ve bilgi formuna sahip, geregin daha stn bir modu vardir. Iki-gerek teorisine gre geregin bu iki arenasi alakas izdir ancak ikisi de kendi lem lerinde gerektirler . . . . Ancak bu cevap, bizlere gerekli aiklamayi sunmaktan ok uzaktadir. Mantiklilik bizleri gerekligi tek ve birlesmis olarak grme konusunda ikna eder. Her insanin geregin tekligine karsi duydugu amansiz arzu ylesine gldr ki, iki-gerek teorisi sadece geici bir tedbir misali islev grebilir. En son a naliz e sira geldiginde mistikler, geregin tekliginin kabul edilemez oldugunu ortaya koyarlar. Bazi ailar dan geerli oldugu alanlar olsa bile, bu bakis aisi tamamen hatalidir. Mantigi reddetmelerine ragmen mistikler bile kainilmaz olan, geregin tekligi sonucuna karsi koymayi basaramamaktadirlar -gerek kendisi ile elisirken gerek olamaz. (Clark, ANA, 164-165)

Geregin tekliginin kainilmaz stnlgne dair birok rnek, Zen yorumcusu Powellin su dogmatik ifadesinde yer almaktadir: Btn dualistik dsnslerin yanilsamaya gtrdg gsterilebilir. Gerekligi tarif etmek iin kullanilan konvansiyonel metodlar Mayadir (gerek olmayan) ve arastirmanin mantikli neticesi eninde sonunda hkmszdr. Bu yaklasimin varacagi sonu, btn dogru yaklasimlarin varacagi sonu gibi Nagarjunanin Sunyavadasi ile aynidir. (Powell, ZR, 60) Powellin ifadesinde kullandigi ikisinden biri/ya da mantigini fa rk ettiniz mi? Clark ve Geisler mistiklerin, tecrbenin sadece bir modunun gerek ile sonulanabilecegini kabul etmeleri gerektigini ileri srerler: Geregin ve tecrbenin bir formunun en sonunda rnek olusturan olarak kabul edilmesi durumunda varilacak s onu ayni olacaktir. Her ne kadar ilk bakista iki-gerek teorisi karsi grslere daha aikmis gibi gzkse de, bu aiklik geicidir. Gerek tecrbesinin bir alana indirgenmesi ile olusan problemler ikigerek teorisi ile zmlenemez. Final analizinde, gerek meseleler ile yzyze kaldiklarinda, mistikler tecrbenin bir modunun yanilsamayi, diger modunun geregi dogurdugunu kabul ederler. (Clark, ANA, 165) Clark ve Geisler, rasyonelligin tamamiyla reddedilmesinin imknsizligina isaret ederler: Panteizmin desteklenmesi iin mistik tecrbeye yapilacak herhangi bir basvuru ciddi bir ironi (tezatlik) ierir. Mistik panteistler, deneysel (ampirik) bilgiyi reddeder ve mistik bilgiyi kucaklar. Bylelikle deneysel bilginin dogasinda var olan mantiksal atallasmadan kurtulmayi ve yakinligin ve birligin bilgisinin sperkavramina ulasmayi mid eder. Her sey bu yana karsilasacagimiz en nihai ironi ise , bu girisimin, sadece mantiga gre kosullanmis deneysel tecrbe ile iddia edilen mantik st mistik tecrbe arasindaki mantikli farklilik zerinde durdugu zaman basariya ulasmasidir. Bylece mistisizme yapilacak basvuruda, mantigi alt etmek bir yana kendisini dzgn bir sekilde ifade etmek iin temel bir mantiksal

79

farkliliga ihtiyaci vardir. Bir kez daha grldg gibi rasyonellikten tamamiyla kurtulmanin hibir yolu yoktur. (Clark, ANA, 183) Clark ve Geisler, mistik tecrbelerin diger btn insan tecrbelerinden farkli algilanmadigina dair iddiayi savunan argman sunar: Birinci argman: Mistik tecrbe kendi kendini yor umlayamaz, mistigin dnya grs araciligi ile yorumlanmalidir. Ikinci argman: Bir ok mistik, mistik tecrbesinin essizliginden bahseder ancak eger tecrbeleri dnya grsleri tarafindan ynlendirilmediyse, bir gerekligin mistik tecrbeleri esitlilik gsteremez. nc argman: Yasantilarimizin bizlere sundugu yasam felsefesi aisindan dnya tecrbesinden kamamiza imkn yoktur. Yakinlik konusunda mistisizm, tecrbenin felsefi arka plani araciligi ile ulastigi lekesizligi yznden essiz degildir. Mistik tecrbenin essizligini gsteren diger faktrlerin varligi olasidir. Ancak bilginin dolaysizligi konusunda, mistik tecrbe, diger tecrbe modlarindan kanitlanabilir bir sekilde degisik degildir. (Clark, ANA, 168-170) Clark ve Geisler su sonuca varmislardir: Mistik tecrbe, kendisini diger tecrbe formlarindan tamamen degisik kilan niteliklere sahip degildir. Bilisi atlayan essiz bir yakinliga sahip degildir. Harici bir kanitlamaya ihtiya duyurmuyacak sekilde kendi kendini dogrulayan bir dogaya sahip degildir. Tarif edilemez olan hi degildir. Mistik tecrbelerin, siradan tecrbelerden farki vardir. Ancak bu farkliliklar, mistiklerin gerege ulasmak iin zel bir yola sahip olduklarina dair iddialarini gereke olusturacak kadar byk degillerdir. (Clark, ANA, 183)

En son analize sira geldiginde mistikler, geregin tekliginin kabul edilemez oldugunu ortaya koyarlar. Bazi aidan geerli oldugu alanlar olsa bile, bu bakis aisi tamamen hatalidir. Mantigi reddetmelerine ragmen mistikler bile kainilmaz olan, geregin tekligi sonucuna karsi koymayi basaramamaktadirlar -gerek kendisi ile elisirken gerek olamaz.

WILLIAM LANE CRAIG

3D. Gereklik Bir Yanilsama Degildir Gerekligin yanilsama olmadigina dair argman:
Yanilsama terimine zdeslik Kanunu uygulayarak gerekligin var oldugunu gstermek mmkndr. Yanilsama, gerekligin yaniltici bir algilamasi olarak tarif edilir. Bir kisi, herhangi bir seyin yanilsama oldugunu dile getirirse, bu kisi gerek olanin, yanlis algilandigini kasteder. Eger yanilsama iin bir tezat olusturan objektif gereklik diye bir sey olmasaydi, bu yanilsamanin farkinda olunmasinin hibir imkn i olmazdi. Baska bir ifade ile aiklamak gerekirse, rya grdgnz bilebilmeniz iin uyanik olmanin ne oldugunu bilmeniz gerekir. Bu bilgiye sahip olduktan sonra bu iki durumu birbiri ile karsilastirabilirsiniz. Benzer bir sekilde, yanilsamanin ne oldugunu bilmeniz iin geregin ne oldugunu bilmeniz gerekir. Eger her sey bir yanilsama olsaydi, bu durumu asla bilme imkniniz olamazdi. Bundan dolayi mutlak yanilsama imknsizdir! Bu konu hakkinda ifade edilebilecek tek mantikli ikarim sudur: Gerekligin bir yanilsama oldugunu inanmak bir yanilsamadir. (Geisler ve Bocchino, WSA)

80

Peki bu yanilsamanin sebebi nedir? Kendimizi, baskalarini ve dnyayi yanilsama olarak aiklamanin doguracagi bir baska problem sudur: Bu yaygin hata nasil ortaya ikmistir? Hemen hemen her insanin kendisi, dnyasi ve ikisinin etkilesimi hakkinda tecrbe ettiklerinin bir hata oldugu nasil ne srlebilinir? Bu ne srlen yaygin yanilsamanin kendisine mal ettigi, dogru bir yapiya sahip , ne bir tecrbe modu ne de bir seri tecrbe ortadadir. Bu yaygin yanlislik, btn olasi duyusal tecrbenin yapisini kaygilandirir. (Clark, ANA, 153) rnegin Mistiklerin syle bir iddialar i vardir: Renk ieren btn tecrbe modlari esasinda ve temelinde yanilticidir. Clark ve Geisler bu abartili iddiaya cevap vermislerdir: Iddia sahibine iki grev ykler: (1) Iddia sahibi, renk ieren btn tecrbe modlarinin yaniltici oldugunu gsterecek standart olan degisik bir trden geregi ortaya koymak zorundadir. (2) Bir ogumuzun niin her zaman her trl geregi kairdigimizi ve hepimizin niin ogu zaman ogu geregi kairdigini aiklamak zorundadir. (Clark, ANA, 153) Bir de mistiklere bizim algilarimizin niin sik sik hatali oldugu sorusunu yneltmeyi uygun grmslerdir:
Bu kirelenme srecini baslatan zihinlerin kendileri de yanilsamanin bir parasi degil midirler? . . . Eger zihin de bu tr bir yanilsamaya ve sonularina maruz kalmakta ise, bu zihin yanilsamadan ne geemez ve bu yzden de yanilsamaya bir aiklama get iremez. Diger taraftan eger bizim dsncelerimiz, yanilsamaya maruz kalan bir zihnin dsnceler i degil ise, herhalde Tanrinin dsnceleridir. . . . Ancak bu da esitli zorluk lar yaratir. C. S. Lewis [Miracles], dsnsmzn aslinda Tanrinin dsns olduguna dair kaniya kesinlikle karsi koymustur, nk bizlerin yanlis dsnme olasiligimiz da vardir. (Clark, ANA, 154)

Gerekligin bir yanilsama oldugunu iddia eden panteistle re (yukarida belirtildigi gibi mistiklerin panteizme karsi egilimleri vardir) iki soru yneltilmelidir:
Birinci soru: Eger kisisel varligimiz hakkindaki bilinliligimiz konusunda aldaniyorsak, gereklik hakkinda bilinli oldugunu iddia eden panteistler in aldanmadigini nasil bilebiliriz? Ikinci soru: Eger dnya gerekten de bir yanilsama ise -bizlerin her an gerek olarak algiladiklarimiz gerek degil ise- gereklik ile hayali nasil ayirt edebiliriz? Lao-tse, bu soruyu syle rneklemistir: Uyurken ryamda kendimi bir kelebek olarak grrsem, uyandigimda ryasinda kendisini bir adam olarak gren bir kelebek olmadigimi nasil bilebilirim? Bu ikilemi ortaya koyan baska rnekler de vardir: Kalabalik bir yoldan karsi karsiya geerken, zerimize dogru gelen arabalari sadece bir yanilsama olarak kabul edip korku duymayabilir miyiz? Aslinda bu tutuma gre karsidan karsiya geerken yola bakmamiza bile gerek yoktur, nk ne cadde ne arabalar ne de biz geregizdir. Eger panteistler, srekli olarak panteizmi yasasalardi dnya da bir tane bile sag panteist kalmazdi. (Geisler, WA, 102)

Ktlk gibi bir gerekligi bir yanilsama olarak nitelendirmenin yetersizligi bir tr ispattir: Eger ktlk gerek olmasaydi, yanilsamanin kaynagi ne olurdu? Niin insanlik ok uzun zamandan beri bu yanilsamayi tecrbe etmektedir ve niin bu yanilsama ileri derecede gerek gibi gzkmektedir? Panteistlerin aksi iddialarina ragmen, bizler de, panteistler de aciyi, elemi hatta lm tecrbe eder. Panteistler bile apandist agrisi karsisinda iki bklm olurlar. stlerine dogru gelen bir kamyon grdklerinde sratle yana kaarlar. Eger dnya gerek degil ise, niin bir raptiye zerine oturunca canim yanar ve niin bu duygudan nefret ederim? (Geisler, WA, 102-103)

Peki bu yanilsamanin sebebi nedir? Kendimizi, baskalarini ve dnyayi yanilsama 81

olarak aiklamanin doguracagi bir baska problem sudur: Bu yaygin hata nasil ortaya ikmistir? Hemen hemen her insanin kendisi, dnyasi ve ikisinin etkilesimi hakkinda tecrbe ettiklerinin bir hata oldugu nasil ne srlebilinir?

DAVID CLARK AND NORMAN GEISLER

4B. Mistik Tecrbeler Tarif Edilebilir Mistikler, aynen tenkitileri ve savunuculari gibi kendi ifadelerinin tanimlayici oldugunu varsayarlar. Tarif edilemezlik kavrami, bazi kisilerinin mitlerinin aksine bekledikleri mantiksal zmleri sunmamaktadir. Mistik gerekligi, diger tecrbe formlarindan keskin bir sekilde ayrilamaz. Mistisizm, diger tecrbe modlarinin tamamen grmezlikten gelinmesini saglayacak ve essizligini ortaya koyacak deliller sunamamaktadir. (Clark, ANA, 182) Henry Rosemont, Jr. su konuya parmak basar: Bir Zen yorumcusu inancini savunamaz. rnegin, btn lisanlarin gerekligi arpittigini syleyen bir kisinin kendi inancini savunmasini anlatirken kullandigi lisani kim ciddiye alabilir ki? Bu kisi ben su an konusmuyorum dedikten sonra nasil olur da kendisini dinleyenleri ifadesinin bir gerek ifade oldugu konusunda ikna etmeyi bekleyebilir. (Rosemont, LLZ, 134) Rosemont, Zenin tarif edilemezlik zorunlulugunu sorgular: Satoride bir sekilde hissedilenin, lisan yolu ile aktarilamayacagini sylemek zorunlu bir ifade midir? Yoksa gaipten haber veren kimsenin tatmin edici, tanimlayici ifadeler bulamamasi isin asli midir? Eger satori, mantik ve lisan st olarak tanimlaniyor ise (mecburen), bu konu hakkinda yazilmis olan btn metinler, konuyu bizlere aktarmaktan ok uzaktadir -aktarma yetisine sahip degildirler. Diger taraftan yorumcularin satori mantik ve lisan stdr derken kastettikleri deneysel bir genelleme ise b genellemelerini kanitlayacak u delilleri ileri srmeye mecburdurlar, ancak bunu gereklestirememislerdir. (Rosemont, LLZ, 19) Rosemont, tarif edilemezlik iddiasinin keyfi oldugu yorumunda bulunmustur:
Zen yorumcular inin tekzip yayinlayip, Zenin lisan v mantik st bir mevzu oldugu iin e filozoflarin incelemelerinden te oldugu konusunda israrci olmalarina sasirmamak gerekir. Bazi ailardan Zen lisan ve mantik kanunlarindan te olabilir ; ancak Zen yorumcular in iddialar i bu kanunlar altindadir, nk bu yorumcular yazilar ini belli bir lisan kullanarak yazmislardir . . . . rnegin anadili Ingilizce olan zeki birisini, Ingilizcenin ileri derecede kusurlu bir lisan olduguna ikna etmek neredeyse imknsizdir; bunun altinda yatan sebep kltrel bir stnlge duyulan inan degil, eger Ingilizcenin ileri derecede kusurlu bir lisan ise nasil olurda bu durum Ingilizce olarak ifade edilebilir sorusu olacaktir. Bu kisi iin bilinli bir sekilde [mantigi ile kabul ederek], ileri srlen tezlerin zerine kuruldugu lisani, bu tezler dogrultusunda terk etmek olasi degildir. Byle bir hevese kapilan Zen yorumcularinin girisim leri basarisizlik ile sonulanmaya mahkumdur. (Rosemont, LLZ, 46, 56)

Rosemont su iddiada bulunur: Suzukinin tezleri gnlk lisanla hazirlanmis bir sorgulama, cevaplama, muhakeme etme, zne , dogrulama, reddetme olaylaridir. Eger orijinal inanlari dogru olsaydi, savunucularinin itirazlarini ve tezlerini ileri srmeleri mmkn olmazdi; eger bu inanlara ciddi bir sekilde sarilsalardi, bu itirazlari ve tezleri ifade etme girisiminde bile bulunmazlardi. (Rosemont, LLZ, 66)

82

Rosemont su sonuca varmistir: Mantigin ve lisanin temelde rk bir sav olduklari sonucuna varmak isteyen ancak bunu yaparken mantik ve lisan prensiplerine uyan bir kisi, o an varmak istedigi sonucun dogruluguna karsi sphe duymali ve bu iddianin absrd [reductio ad absurdum] oldugunu kabul etmelidir. Bu kisinin varmak istedigi sonu da yanlistir, dayanak noktalarinin en azindan bir tanesi de. Eger bir seyi gerek olarak ifade edemiyorsa k, fisildayamayiz da. (Rosemont, LLZ, 68)

Bazi ailardan Zen lisan ve mantik kanunlarindan te olabilir; ancak Zen yorumcularin iddialari bu kanunlar altindadir , nk bu yorumcular yazilarini belli bir lisan kullanarak yazmislardir.

HENRY ROSEMONT, Jr.

5B. Mistik Tecrbeler Kendi Kendini Dogrulamaz Clark ve Geisler, mistik tecrbelerin kendi kendini dogruladigini reddeder: Bunun sebebi, tecrbelerin hem deneysel tecrbe hem de ruhani tecrbe olarak yasandigina dair bir yargida bulunabilmek iin genis bir arka plan hazirlamalari gerekmesidir. Baslangi iddialarina ragmen mistikler, kendi tecrbelerini anlatirken ampiristler gibi davranirlar. Mistikler de tecrbelerinin yorumlanmasi ve onaylanmasi iin dnyasal bir grs erevesini kullanirlar. (Clark, ANA, 173) Geisler ve Feinberg mistisizmin, rasyonellik st sbjektivizmin bir biimi oldugunu ileri srerler: Degisik tecrbeleri ltlendirecek harici bir unsur yok ise, inanlarimizin hangisinin yanlis oldugunu aiklamada belli bir zorlukla karsilasilir. Bilen kisi, bilinen ile kendi kendini dogrulayan tecrbe sayesinde anlik bir baglanti kurabiliyor ise , dnya hakkinda farkli, birbirine uymayan ve tutarsiz inanlar nasil olusmustur? (Geisler, IP, 109-110)

6B. Mistisizm Felsefesi Yasanamaz Zen felsefesi zerine kurulmus bir gereklik ile varligin baglanti kurabilmedeki yetersizligi hakkinda asagida iki hikaye vardir. D. T. Suzuki tarafindan aktarilan birinci hikayedeki tuhaf ve bos szlere dikkat etmenizi rica ederim:
Japonyadan ayrilmadan nce okudugum Ingilizce bir gazetede, Rus bir yazarin ilgin bir makalesini okumustum. Bu Rusun fikri aynen syleydi: Objektif dnya sadece benim sbjektifligimde yer alabilir; objektif dnya, benim sbjektifligim ya da znelim tarafindan tecrbe edilmedike var olan degildir. Berkeleyin idealizmine benzer bir ifade ile karsi karsiyaydim. Bir gn bu Rus , bisikleti ile dolasirken bir kamyon ile arpisir; kamyon sfr kizgin bir sekilde sylenirken, Rus yazar srekli bir sekilde bu dnya benim sbjektifligimden baska bir sey degildir diye fisildamistir. Bir baska durumda ise bu Rus yazar siradan bir sekilde dsnrken, bir trafik kazasi geirmez ancak syle bir gerege karsi uyanis hisseder : Benim sbjektifligimden baska hibir sey yoktur. Kendisini aydinlanmis olarak hisseder ve bir arkadasina sunlari syler: Hersey, birbirinin iindedir. Bu ifadenin anlami ise btn varliklarin ayni olmasidir ancak Rus bunun yerine sunu sylemistir: Hersey, her bireysel obje, birbirinin iindeki bireysel objedir. Bu okluk dnyasi reddedilemez nk hersey, birbirinin iindedir. En anlamli ifadesi de bu olmustur. Arkadasina bunlari ifade ederken, arkadasi bunu idrak edememistir, ancak ilerleyen zamanlarda arkadasi da bu tecrbeye ermistir. Bu Prajnadir; bu deneyin ve insan bilincinin sinirini asan bir bilgeliktir ve

83

bu sezgi elde edildikten sonra Zene ulasilir. Zen, bu sezgisel bilgiden baska hibir sey degildir. (Suzuki, AZ, 24)

Suzukiin hikayesinin sonulari ile Mortimer Adlerin hikayesinin gereki sonularini karsilastiralim. Adler Uzak Dogu kltrlerinin, bilim ve teknoloji dogrulari ile dini inan dogrularini birbirinden mantiksal blmleme ile tecrit etme sizofrenisini bu hikaye ile rnekler.
Tokyoda yasayan bir Budist Zen ustasi Kyotoya zel bir uakla yolculuk etmek istemistir. Havaalanina vardiginda ise kendisine iki adet uak sunulur; uaklardan birisi daha hizli olsa da teknolojik aidan saglam degildir. Havaalani yetkilileri ustaya hizli uagin teknolojik mekaniginin bazi temel prensipler ini ignedigini, yavas uagin ignemedigini belirtirler. Hizli uagin teknolo jik yetersizlikleri, fizigin temelini olusturan kusurlari temsil eder. Zen ustasi gretisinde insanlarin tutarsizliklar i kucaklamalari gerektigini belirtir; grencilerine ortaya tutarsizliklar doguracak sorular sorar. Bunu yapmanin gereklik hakkindaki bilgelige ulasmanin tek yolu oldugunu ve bu yolun merkezinde tutarsizliklar oldugunu gretir. Zen ustasi gereklik hakkindaki bu gretiyi destekleme tereddtne dsmez, ancak ayni zamanda yavas ama gvenli uagi tercih eder , nk bu uak teknolojik ve fiziksel olarak tutarsizlik iermez; t tarsizliklar dan nefret eden fiziki dnya ile uyum u ierisindedir. Eger teknolojide ve fizikte bilimsel gerekler varsa geregin birligi adina, Zen ustasinin yavas ama gvenli uagi tercih etmesinin anlami, tutarsizliklar i kucaklama bilgeligi hakkindaki Zen doktrin ini geri evirmesidir. Ancak Zen ustasi bu doktrini reddetmez, Zen doktrini gere gi ile teknoloji ve fizik geregini mantiksal olarak farkli blmelere yerlestirerek ve sizofrenik olarak kalmaya devam eder. Birbirine uymayan dogrulari farkli dnyalarda grmesinde psikolojik bir rahatlama abasindan baska ne gibi bir sebep vardir? Acaba greterek destekledigini ortaya koydugu Zen doktrin inin eliski ieren gerek kelimesinin anlami ile yavas uagi seerek destekledigini ortaya koydugu fizigin eliski iermeyen gerek anlami arasinda bir farklilik mi vardir? Acaba Zen doktrinine bagli kalma konusunda gsterdigi israrciligin altinda mantiksal anlaminda gerege uygunlugunun olmasindan daha ok psikolojik aidan daha faydali ya da daha terapi ieren bir gerek olma durumu mu sz konusudur?

Adler su sonuca varmistir: Baska bir deyis ile Zen Budizmi, bu Zen ustasinin inandigi ve inananlarinin iinde bir esenlik ya da uyum duygusu yaratmada psikolojik bir fayda ieren bir dindir. Kisisel yargima gre ise olaya bu sekilde bakilmasi Zen Budizminin ierdigi sizofreniyi ne azaltir ne de ortadan kaldirir. (Adler, TR, 72-76) Henry Rosemont, Jr., Zen mistiginin karsisinda duran kainilmaz drt probleme isaret eder: Eger bir kisi, S atorinin rasyonel ierikten yoksun olduguna dair Suzukinin iddiasini kabul ederse, cevaplamayi kabul etmis oldugu drt soru ile karsilasir: (1) Bir grenci, bu tecrbeyi yasadigini nasil bilebilir? (2) Bu tecrbeyi nasil adlandirabilir? Tecrbesinin satori oldugunu nasil ispatlayabilir? (3) Bir kisi, bir baska kisinin ayni tecrbeyi yasadigini nasil bilebilir ya da yasandigina dair bir iddiayi hakli ikartabilir? (4) Rasyonel ierikten yoksun byle bir tecrbe Suzukinin iddia ettigi gibi Mahayana Budizminin fizik tesi prensiplerini nasil dogrulayabilir? (Rosemont, LLZ, 18-19) Yasanilamayacagi argmani bir anektod ile ispatlanamaz ancak eski Hindu Rabindranath Maharaj, Dogunun panteist mistisizmine baglananlarin yasayacagi ikilemi su tanikligi ile gzler nne serer:

84

Dinimin ortaya koydugu ok hos bir teorisi vardi ancak benim de bu teoriyi gnlk yasamima uygulama da ok ciddi sorunlarim vardi. Tek sorun bes duyum ile isel grnm arasindaki atisma degildir; asil sorun bir muhakeme sorunuydu. . . . Eger tek bir gereklik var ise Brahmanin hem kt hem iyi, hem lm hem yasam, hem nefret hem sevgi olmasi gerekirdi. Bu durumda h sey anlamsizliga ve yasam bir samaliga dnsrd. . . . Bu bana mantiksiz er gelmeye basladi ancak ben gene de muhakemeye, aklima gvenmemeye devam ettim -bunun sebebi aklin da yanilsamanin bir parasi olduguna dair inanti. Eger Vedas in [Hindu dini metinleri grettigi gibi, akil ayni zamanda maya ise, her seyin maya ve sadece Brahmanin ] gerek oldugu fikri de dahil olmak zere herhangi bir kavrama nasil gvenebilirdim? Eger algilarima ya da muhakememe gvenmemem gerekirse yasadigim mutlulugun da bir , yanilsama olmadigindan nasil emin olabilirdim? (Maharaj, DG, 104)

Norman Geisler su soruyu yneltir: Kalabalik bir yoldan karsi karsiya geerken, zerimize dogru gelen arabalari sadece bir yanilsama olarak kabul edip korku duymayabilir miyiz? Aslinda bu tutuma gre karsidan karsiya geerken yola bakmamiza bile gerek yoktur, nk ne cadde ne arabalar ne de biz geregizdir. Eger panteistler, srekli olarak panteizmi yasasalardi dnya da bir tane bile sag panteist kalmazdi. (Geisler, WA, 102) Mantiksal dualizmi reddederek yasanamayacagini ileri sren Francis Schaefferin bu anisi sik sik tekrarlanmistir:
Cambridge niversitesinde iken bir gn Gney Afrikali bir grup gen grenci ile odamda sohbet ediyordum. Grubun ierisinde Sikh kkenli Hindu inancina mensup Hintli bir grenci yer almaktaydi. Hristiyanlik aleyhinde sert aiklamalarda bulunuyordu, ancak kendi inancinin ierdigi problemleri anlamaktan ok uzakti Sizin inan sisteminize gre ktlk ve iyilik . esit dersem hatali olmam, degil mi? sorusunu ynelttim. Hintli grenci syledigimi onayladi. O sirada odada mevcut bulunan bir baska grenci ay yapmak iin kaynayan suyu aldi ve Hintli grencin in basindan asagiya dkt. Hintli grenci ne yapiyorsun diye sordugunda karsiliginda soguk ancak kibar bir ses tonu ile aldigi cevap syleydi: Ktlk ve iyilik arasinda fark yoktur. Hintli grenci bu cevap zerine odayi terk etti. (Schaeffer, CWFS, 1:110)

85

38
KESINLIK KATIYETE KARSI

86

Gerek hakkinda ne kadar kesin olabiliriz? Degisik gerekler hakkinda degisik kesinlik dereceleri var dir. Hristiyanligin dogrulari hakkinda ise ahlki ya da tatbiki kesinliklere sahibiz. Frederick. D. Wilhelmsen: Entelektel kesinlige razi olma blmden olusur: (a) Fizik tesi kesinlik . . . tezatin dogrulugu iin hibir olasilik yoktur; (b) fiziki kesinlik ve (c) ahlki kesinlik . . . tezatin dogrulugu iin uzak bir olasilik vardir ancak bu olasiligin elimizdeki durum karsisinda haklilik kazanacagina dair yeterli sebebimiz yoktur. (Wilhelmsen, MKR, 171) Kesinlige razi olmak demek bilinli bir sezise ve gerege adanmislik demektir. . . . Kesinlige razi olmak demek zihnin, olusturdugu nermeyi onaylamasi demektir. (Wilhelmsen, MKR, 157) Dogal kesinligin drt tr vardir: Mantikli kesinlik . Mantikli kesinlige matematik ve saf mantikta bolca rastlanir . Bu tr kesinligin var oldugu yerde, tezat bir tutarsizlik olusturmaktadir. Bir sey kesindir ve yanlis olmasi iin mantiksal bir olasilik yoktur. Matematik mantiga indirgenebilir oldugu iin bu kategoriye uyar. rnegin, 5 + 4 = 9 ifadesi bir rnektir. Tanimi ile gerek olan ifadeler de bu kategoriye girerler. rnek: Btn emberler yuvarlaktir ve hibir gen kare degildir. Fizik tesi kesinlik . Buna ragmen bazi diger varliklarin ierigi bos olmasa da kesinligi mutlaktir. rnek: Var oldugumu biliyorum. Bu ifade reddedilemez, nk varligimi reddetmem iin ilk nce reddediste bulunabilmek iin var olmam gerekir. Birinci prensipler de bu kesinlige sahiptir, nk zne ve yklem ayni seyi ifade eder: Var olma vardir; Var olmama var olma degildir. Var olmama, var olmayi doguramaz ifadesi de kesindir nk yaratilmis olan yaratana isaret eder. Ahlki kesinlik. Ahlki kesinlik, zihnin inanmayi reddetmesine imkn tanimayan gl deliller karsisinda olusur. Bir kisi ahlki kesinlige tam gven duyar. Tabi ki ahlki kesinlik ierdigini kabul ettigimiz varliklarin mantiksal olarak yanlis olma olasiligi vardir. Buna ragmen, delil yle gldr ki, yanlis olduguna inanmak iin hibir sebep yoktur. Hukuksal terimlerle bu duruma sphe gtrmez gerek denir. Tatbiki kesinlik. (yksek olasilik ) Tatbiki kesinlik, ahlki kesinlik kadar gl degildir. Kisiler inandiklari seylerin dogrulugu konusunda yksek olasilikla kesin olduklarini iddia ederler. Bir kisi bu sabah kahvalti yaptiginin dogruluguna, matematiksel ya da metafiziksel olarak ispatlayamadan da kesinlik duyabilir. Eger bu kisinin algilayisini etkileyen bir unsur yoksa ve bu kisi aldanmamissa bu ifade dogrudur. Bu kesinlik konusunda yanlis olma olasiligi vardir. (Geisler, BECA, 122)

87

39
MUCIZELERI SAVUNMAK

BLME BAKIS Mucizeler Tanrinin Yer Aldigi Bir Evrende Olasidir Mucizelerin Dogasi Mucizeler Tanrinin Dogast Eylemleridir Mucizeler Tabiat Kanunlarini ignemez Mucizeler Anidir Mucizeler Her Zaman Basarilidir Mucizelerin Amaci Mucizeler Tanrinin Mesajini Onaylar Mucizeler Tanrinin Mesajini Ileteni Onaylar Mucizeler Sadece Iyiligi Tesvik Eder Mucizeler Sadece Tanriyi Yceltir Mucizeler Hristiyanligin Ana erevesini Olusturur Mucizeler Sihirbazliktan Farklidir Mucizelere Itirazlara Cevaplar Benedict Spinoza Mucizelerin Imkansiz Oldugunu Iddia Eder David Hume Mucizelerin Inanilmaz Oldugunu Iddia Eder Patrick Nowell-Smith, Mucizelerin, Bilimsel Bir Aiklama Ieren ya da Ierecek Olan Garip Doga Olaylarindan Ibaret Olduklarini Iddia Eder Patrick Nowell-Smith, Mucizelerin Tahmin Edilebilir Degeri Olmadigi Iin Bilimsel Olmadiklarini Iddia Eder

88

1A. Mucizeler Tanrinin Yer Aldigi Bir Evrende Olasidir Eger teistik bir Tanri var ise, mucizeler olasidir. C. S. Lewisin da dedigi gibi: Eger Tanrinin varligini kabul edersek, mucizeleri de kabul etmek durumunda kalir miyiz? Aslinda bu konuda bir gvence yoktur, bu bir beklentidir. Teoloji derki: Tanriyi kabul edersen birka para mucize kabul etme riskini de gze alirsin, ancak karsiliginda ben de senin imanini, bu olaylarin kanunu ile birlikte tasdik ederim. (Lewis, M, 109) Mucize terimi ile kastedilen nedir? Diger btn tartismalarda oldugu gibi bu tartismada da atilmasi gereken ilk adim, konu ile ilgili terimlerin gerek anlaminin idrak edilmesi olmalidir. Eger tartismacilar mucize kelimesi ile kastettikleri konusunda uzlasmaya varamazlarsa, mucizelerin olasiligi ve olasiligi durumunda gvenilirligi konusundaki savlari tartisirken havanda su dvms olurlar. (Huxley, WTHH, 153) Bizler mucizeyi, Tanrinin dnyada gereklestirdigi zel eylemler olarak tanimlariz. Mucizeler, Tanrinin zel eylemleri olduklari iin sadece bu eylemleri gereklestirebilecek teistik bir Tanrinin var olmasi durumunda gereklesebilirler. Bu kitap boyunca, birok isleri arasinda, dnyayi da yaratmis olan bir Tanrinin varligina dair deliller sunulmustur. Eger Tanri dnyayi yaratmaya mktedir ise, bu dnyaya mdahale etmeye de mktedirdir. Mucizenin olasiliginin onaylanmasi i in Kutsal Kitapi kullanmasak da bu blmde bazi mucizevi olaylarin tarihselligini ortaya koyacagiz. Mucizelerin olasiligi, bir Kutsal Kitap ikarimi degil, Tanrinin varligini ieren bir evrenin varliginin sonucudur. Stephen T. Davis mucizelerin aslinda, Kutsal Kitapin bir nceden varsaymasi olduguna dikkat eker: Yaratilis kitabinin 1. ve 2. blmlerinde Tanrinin dnyanin Yaraticisi oldugu iddiasi btn Kutsal Kitap boyunca dogrulanir ya da nceden varsayilir; ayni zamanda bu durum Tanrinin varligi iin gereklestirilen btn basarili kozmolojik argmanlarin dogal sonucudur. Dnya, bagimli bir varliktir; Tanri onu var ettigi ve yasamasini srdrdg iin var olmaktadir. Tanrinin tarihe mdahale ettigi, insanlari etkileme girisiminde bulundugu ve Tanrinin amalarinin gereklesmesini sagladigi iddiasi btn Kutsal Kitapin evrensel bir nceden varsaymasidir. (Davis, GA, alinti yeri Geivett, IDM, 164-165) William Lane Craig, Tanrinin varligini idrak ettigi an Kutsal Kitap mucizel rinin e olasiliginin bir problem olmaktan ikisini syle dile getirmistir: Bakireden dogus olayi benim kendi iman yolcugumda, nmdeki en byk engeldi -byle bir olaya katiyen inanamiyordum. Ancak Tanrinin btn evreni yarattigi geregini idrak ettigimde , Onun iin bir bakirenin hamile kalmasini gereklestirmesinin ok byk nemi olmadigini anladim. Hristiyan olmayan bir kisi Tanrinin kim oldugunu anlamasi durumunda, mucizelerin varligi problemi problem olmaktan ikar. (Craig, AI, 125)

2A.

Mucizeler Dogasi in

1B. Mucizeler Tanrinin Dogast Eylemleridir Thomas Aquinas , sinirli ve sinirsiz gcn etkilerini birbirinden ayr istirir: Herhangi bir sinirli gcn, kendisini belirleyen bir etkiyi yaratmasi mucize degildir, ancak bu gc anlayamayan kisiler iin bu sasilacak bir durumdur. rnegin cahil bir insan iin miknatisin metal objeleri ekmesi ya da kk bir baligin bir tekneyi ekebilmesi sasilacak bir olaydir. Ancak her yaratigin kudreti belli bir etkiye kadar ve belli bir etki alani ile sinirlidir. Bu yzden, bu yaratigin gcn idrak edemeyen bir kisi iin sasilasi bir durum da

89

olsa, bir yaratigin gc ile gereklestirilen hibir sey mucize degildir. Ancak anlasilamayan ve sonsuz bir ilahi g ile gereklestirilen etki ise mucizedir. (Aquinas, SCG, 3.102.3, 83) Antony Flew, mucize terimi esitli sekillerde anlasilmaktadir, ancak en yaygin anlamina gre, tabiat kanunlarinin normal islevinin degistirilmesi veya geciktirilmesi ile ilahi bir gcn ortaya konuldugu bir eylemdir demistir. (Flew, DP, 234) C. S. Lewis, mucize, dogaya dogast bir gcn mdahalesidir demistir. (Lewis, M, 5) Richard L. Purtill, mucizenin bes karakteristigini listelemistir: (1) Tanrinin tarihe mdahale ettigini gstermek amaciyla (2) Tanrinin gc ile gereklestirilen (3) geici ve (4) doganin siradan akisina (5) istisna bir olaya mucize denir. (Purtill, DM, alinti yeri Geivett, IDM, 72)

2B. Mucizeler Tabiat kanunlarini ignemez Bazi kisiler, mucizeleri tabiat kanunlarini ignedikleri iin reddeder. Bu argman, tabiat kanunlarinin (disaridan mdahaleye) kapali bir sistem oldugunu varsayar; bundan dolayi tabiat kanunlarini ignenmesini imknsiz olarak grrler. Buna ragmen teistik grse gre tabiat kanunlari kapali bir sistem degildir; bundan dolayi mucizeler tabiat kanunlarinin ignenmesi olamazlar. C. S. Lewis, aik bir sistemin mdahaleye nasil intibak ettigini rnekler:
Bundan dolayi mucizelerin, tabiat kanunlarini igneyen bir sey olarak tanimlanmasi dogru degildir, nk ignemez. Eger evime gelen su borusunu patlatirsam, bir sr atomun pozisyonunda bir degisiklik yaratmis olurum, ancak olaya llemeyecek kadar kk derecede bakildiginda btn atomlarin yerinde oldugu anlasilir. Doga, btn diger olaylar gibi bu olayi da gz aip kapayana kadar mkemmel bir kolaylikla zmler ya da asimile eder. . . . Eger Tanri, bir bakirenin bedeninde mucizevi bir sekilde sperm yaratmis ise, bu durum hibir tabiat kanununu ignemez. Kanunlar bu duruma hemen uyum saglar. Doga her an hazirdir. Kanun arklari isler, hamilelik ve dokuz ay sonra da dogum gereklesir. . . . Olaylar, dogast bir sekilde baslamis da olsa, bakire kadinin bedeni dogal islevine hemen baslaycaktir. Bedenine sprem girdigi anda, aynen kesik bir parmaga kanin akmasi gibi, dogal islevleri o blgeye akmaya baslayacak ve bedene giren bu yeni unsurlara gre kendisini dzenleyecektir, ki bu tm kanunlara uygundur. (Lewis, M, 59)

Sir George Stokes, tabiat kanunlarinin askiya alinmasi, mucize iin yeterli bir aiklama olamaz demistir: Bizim mucize diye adlandirdigimiz bir olay, tabiat kanunlarinin siradan bir operasyon ile askiya alinmasi ile degil, operasyona siradan olmayan bir stn unsurun eklenmesi ile gereklesir. (Stokes, ISBE, 2036) Peter Kreeft ve Ronald Tacelli, teizmde tabiat kanunlarinin sisteminin nceden varsayildigini belirtirler:
Konuya giris niteliginde bir tanim ile baslayalim . Mucize: Dogal sebepler sistemine Tanrinin sasirtici ve dinsel aidan dikkat ekici mdahalesi. Bu aiklamadaki iki noktaya bakalim : (1) Mucize kavrami, tabiatin kendi kendini kontrol eden bir dogal sebepler sistemi fikrini reddetmek yerine nceden varsayar. (2) Bir mucize, tutarsizlik degildir. Duvarin iinden geen bir adam olayi mucizedir. Ancak ayni anda ve ayni anlamda duvarin iinden geen ve gemeyen bir adam olayi tutarsizlikdir. Tanri, tutarsizliklar degil mucizeler gereklestirir; bunun sebebi gcnn sinirli olmasi degil tutarsizliklar in anlamsiz olmasidir . (Kreeft, HCA, 109)

90

Purtill, su iddia da bulunur: Tanrisal bir irade ile gereklesen ve dogal dzeninin disinda bir olay olan mucize, varliklarin dogal dzeni hakkindaki genellemeleri ne onaylar ne de reddeder. Aslinda bu baglamda mucize syle tanimlanabilir: Tekrari olmayan ve tabiat kanununa ters olan bir durum. Anlatilmak istenen bir nokta, olayin bizim ya da sinirli herhangi bir yaratik tarafindan tekrar edilmesinin mmkn olmadigidi sadece Tanrinin bu olayi tekrarlayabilecegidir. (Purtill, DM, alinti yeri Geivett, IDM, 69)

Duvarin iinden geen bir adam olayi mucizedir. Ancak ayni anda ve ayni anlamda duvarin iinden geen ve gemeyen bir adam olayi tutarsizlikdir. Tanri, tutarsizliklar degil mucizeler gereklestirir; bunun sebebi gcnn sinirli olmasi degil tutarsizliklarin anlamsiz olmasidir.

PETER KREEFT VE RONALD TACELLI

3B. Mucizeler Anidir Bir mucizenin sasirtici bir baska karakteristigi ise anlik olmasidir. Bir mucizenin gereklesmesi iin belli bir zaman diliminde, belli bir sre ya da gelisme yasanmaz. Mucizeler aninda meydana gelir. Norman Geisler bu konuda sunlari gzlemlemistir: Isanin iyilestirme mucizelerine bakildiginda, sonularin her olayda o an gereklestigi grlr. Gelismelerin bir ya da birka gnde izlendigi bir olay yoktur. Yuhanna 5:8-9: Isa ona, Kalk, dsegini topla ve yr dedi. Adam o anda iyilesti. Elilerin Isleri 3te Tanrinin sakat bir adami iyilestirmesinin Petrusun hizmetinde de aniden gereklestigini grrz. Elilerin Isleri 3:6-7 Petrus ona, Bende gms ve altin yok, ama bende olani sana veriyorum dedi. Nasirali Isa Mesih'in adiyla, yr! Sonra onu sag elinden kavrayip kaldirdi. Adamin ayaklari ve bilekleri o anda sapasaglam oldu. Bu sakat kisinin iyilesmesi belli bir asamada gereklesmemistir, bu adamin sagligina kavusmasi eksiksiz ve aninda meydana gelmistir. (Geisler, SW, 29)

4B. Mucizeler Her Zaman Basarilidir Daha da tesi, gerek bir mucize her zaman basarilidir. Geisler, bu konuda sunlari dile getirir:
Kutsal Kitap metinlerinde Tanrinin eylemlerinde her zaman basarili oldugu kayitlidir. Onun buyrugu ile hastaliklar bir anda yok olur, emri ile cinler uzaklasir, doga Onun mdahales ine her zaman aiktir. Bu tekrar eden unsurlar, Tanrinin parmak izinin nemli bir karakteristigidir. Kutsal Kitapta okudugumuz, Tanrinin dogast isleri her zaman basarilidir. Tanri her zaman tamamlamaya niyetlendigini tamamlamistir. Eger O bir kisinin iyilesmesini arzularsa, o kisi iyilesir; bu duruma hibir istisna dahil olamaz. (Geisler, SW, 2829)

3A.

MUCIZELERIN AMACI

1B.

Mucizeler Tanrinin Mesajini Onaylar 91

E. J. Carnell, tabiat kanunlari sisteminin disinda bir referans noktasinin onaylamasinin sadece mucizeler ile gereklestigini ileri srer: Mucizeler, Tanrinin evrenine nasil bir dzen getirmek istedigini aiklayan, zel bir esinlemenin Kendisinden oldugunun hem bir isareti hem de bir mhrdr. Bu esinleme de bizleri Onun yarattigini ve Onun yok edebilecegini, Nuh ve onun soyu ile evreni belli bir dzen ierisinde tutma konusunda ltfu araciligi ile yaptigi seimin antlasmasini grrz. Eger bilim adami mekanik dzenini korumak adina mucize leri reddederse; bu mekanik dzen zerindeki haklarini kaybeder, nk esinlemelerin dogrulugunu garanti altina alan mucizeler olmadika harici bir referans noktasi iddiasinda bulunamaz. Dayanak noktasi olarak harici bir referans noktasina sahip olmadika da bilim adami tarihin batakliginda kaybolur gider. Carnell su sonuca varmistir, Bu durumda nasil olur da bir bilim adami, evren mekaniktir dogrultusundaki degismeyen, akis ve degisimden gen akis ve degisim dogar, e kanaatine siginabilir? Bilim adami Tanrinin kaprisi olarak grdg mucizeyi, zaman ve mekanin kaprisi ile degistirir. Niin zaman ve mekanin kaprisi mekanik dnyanin sebatini garanti ederken mucize bunu gereklestirmek iin yetersiz kabul edilir? (Carnell, AITCA, 258)

2B. Mucizeler Tanrinin Mesajini Ileteni Onaylar Norman Geislere gre mucizelerin bir baska amaci ise, Tanrinin peygamberinin ilahi bir onaylanmasidir. Yuhanna 3:1-2: Yahudilerin Nikodim adli bir nderi vardi. Ferisilerden olan bu adam bir gece Isa'ya gelerek, Rabb, senin Tanri'dan gelmis bir gretmen oldugunu biliyoruz. nk Tanri kendisiyle birlikte olmadika hi kimse senin yaptigin bu mucizeleri yapamaz dedi. Yuhanna 6:2: Byk bir kalabalik O'nun ardindan gidiyordu. nk hastalar zerinde yaptigi mucizeleri grmslerdi. Yuhanna 9:16: Bunun zerine Ferisilerin bazilari, Bu adam Tanri'dan degildir dediler. nk Sept gnyle ilgili buyruga uymuyor. Ama baskalari, Gnahkr bir adam nasil byle mucizeler yapabilir? dediler. Bylece aralarinda ayrilik dogdu. Elilerin Isleri 2:22: Ey Israilliler, su szleri dinleyin: bildiginiz gibi Nasirali Isa, Tanri'nin, kendisi araciligiyla aranizda yaptigi mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimligi kanitlanmis bir kisidir. 2. Korintliler 12:12: Eliligimin kanitlari aranizda byk bir sabirla, belirtiler, harikalar ve mucizelerle gsterildi. Elilerin Isleri 15:12: Bunun zerine btn topluluk sustu ve Barnaba'yla Pavlus'u dinlemeye basladi. Barnaba'yla Pavlus, Tanri'nin kendileri araciligiyla diger uluslar arasinda yapmis oldugu mucizeler ve harikalari tek tek anlattilar. R. C. Sproul, Gerstner ve Lindsley mucizelerin, Tanrinin kullanabilecegi sphe iermeyecek bir onaylama yntemi oldugunu ileri srmslerdir: Eger Tanri bizlere gndermis oldugu peygemberlerini tasdik etmek isteseydi -ki eger bu kisileri gndermeye niyetlenmis ise bu tastigi kesinlikle gereklestirirdi bu kisilere sadece Kendisinin sunabilecegi bir tasdik belgesini verirdi. Bizler de bylece bu kisilerin Tanrinin peygamberi oldugundan sphe duymazdik. Tanrinin bu kisilere , sadece Kendisinin sunabilecegi tasdik belgesi ne olabilirdi? Mucizelerin gc sadece ve yalnizca Tanriya ait olduguna gre, mucizelere uygun birer tasdikleme, dogrulama belgesine dnsmslerdir. (R. C. Sproul, CA, 144)

92

3A. Mucizeler Sadece Iyiligi Tesvik Eder Mucizeler asla ktlg tesvik etmez: Tanri iyi oldugu iin, mucizeleri de iyiligi ya dogurur ya da tesvik eder. (Geisler ve Brooks, WSA, 88)

4A. Mucizeler Sadece Tanriyi Yceltir Mucizeler asla sov maksatli gereklesmemistir: Mucizeler asla eglence amali olarak kullanilmamistir. Mucizelerin Tanriyi yceltmek ve insanlari Ona dogru ynlendirmek gibi aik bir amalari vardir. (Geisler ve Brooks, WSA, 89)

5B. Mucizeler Hristiyanligin Ana erevesini Olusturur Peter Kreeft, mucizelerin Hristiyanlik iin neminin diger dnya dinleri arasinda essiz oldugunu gzlemlemistir:
Mucizelerin nemi hakkindaki tartismayi zmlemek iin Tanri'nin, Kendi kilisesini kurmak ve lmszlestirmek iin bu mucizeleri kullanmis olmayi uygun grms oldugunu anlamak yeterli olacaktir. Aslinda, Hristiyanligin btn baslica ve digerlerinden farkini olusturan unsurlari, mucizeleridir: Yaratilis, (ilk defa Yahudilere) esinleme, Yasanin verilmesi, peygamberliklerin verilmesi, Beden alma, lmden dirilme, Gge ykselmesi ve Ikinci gelis ve Yargi Gn. Eger Isl m, Budizm, Konfysizm ya da Taoizmden mucizeleri ikartirsaniz, elinizde, ayni inan ayni saglamlikta kalir. Eger Hrist iyanliktan mucizeleri ikartirsaniz, Amerikali Hristiyanlar in her hafta (ve her hafta) kilise krssnden duyduklari klise cmlelerden ve basmakalip laflardan daha fazlasini duyamazsiniz. (Kreeft, CMP, 273)

R. C. Sproul, Gerstner ve Lindley, Hristiyanligin ifade edilebilmesi iin mucizelerin vazgeilmez unsurlar olduklari konusunda hemfikir lerdir: Teknik olarak . . . mucizeler, grselligi olan, algilanabilir bir erevede gelisen, hem imanlilar hem imani olmayanlarin beraberce tecrbe ettikleri bir olaydir. Iman ettirmek iin olmasa da ikna etme gcne sahiptirle r. Inan savunmalarina bakildiginda da anlasildigi gibi, mucizelere taniklik eden grup ister inansin, ister inanmasin, ister iman etsin ister etmesin, ister herkes isel bir mucize yasasin ya da yasamasin, Hrist iyanligin ifade edilebilmesi ve akla yatkin gelmesi iin gzle grlr ve alginalilabilir mucizeler, vazgeilmez unsurlar olmuslardir. Tm insanlar bilinli bir sekilde mucizenin bir parasi olmayi reddetmis olsalar da, ispatlanis karsisinda duygularini gizleyememislerdir. (Sproul, CA, 145)

6B. Mucizeler Sihirbazliktan Farklidir Takip eden tabloda, gerek bir mucize ile sahte bir mucize (sihirbazlik) arasindaki farkliliklar vurgulanmistir:

MUCIZE
Tanrinin kontrol altinda Tanrinin iradesi ile gereklesir Dogal olarak tekrar edilemez Aldatma iermez Dogada vuku bulur

SIHIRBAZLIK
Insanin kontrol altinda Insanin iradesi ile gereklesir Dogal olarak tekrar edilebilir Aldatma ierir Dogada vuku bulmaz

93

Dogaya uygundur Sira disidir ancak garip degildir

Dogaya uymaz Sira disidir ve garip tir

(Geisler, SW, 73)

4A.

MUCIZELERE ITIRAZLARA CEVAPLAR

1B. Benedict Spinoza Mucizelerin Imkansiz Oldugunu Iddia Eder Benedict Spinoza su beyanda bulunmustur: Doga, degistirilemez, nk onun sabit ve degismez bir dzeni vardir. Aslinda, Eger bir kisi Tanrinin tabiat kanunlarina mdahale ettigini ileri srerse, Tanrinin Kendi dogasina karsi hareket ettigini iddia etmek zorunda kalacaktir ki, Tanrinin Kendi dogasina karsi hareket etmesi kendi kendini rten bir samaliktir. (Spinoza, ATPT, 82-83) Spinozanin mucizeler hakkindaki tutumunu rasyonel panteizm belirlemistir. Spinoza ya gre askin her sey reddedilmelidir, nk doga ve Tanri ontolojik (varlikbilim) aidan zdesdir. Tanri her seydir ve her sey Tanridir. Buna gre eger Tanri degismez olan ise ve tabiat kanunlari Tanrinin modelsel bir vasfi ise, tabiat kanunlari da degismez olandir. Iste bundan dolayi mucize olgusu bir samaliktir , nk degismez bir dzenin degisimini (yikilmasini) gerektirir; degismez dzen Tanrinin zdr. Spinozanin grs su sekilde zetlenebilir: 1. 2. 3. 4. Mucizeler, tabiat kanunlarinin ignenmesidir. Tabiat kanunlari degismez olandir. Degismez olan yasalarin ignenmesi imknsizdir. Bundan dolayi, mucizeler imknszdir.(Geisler, MMM, 15)

Bir mucize doganin dzenine zarar verilmesi degil, dogast bir sekilde yeni bir olayin dogaya girmesidir. Doga, dogast tarafindan yeni bir olay gereklestirildiginde sasirmaz ve aninda bu yeni olayi barindirir. Lewisin aiklamalarina bakarsak:
Eger yeni olaylar dogast bir biimde gelirse, doga bu yeni olaylar ile mcadeleye girmez. Istil edildigi noktaya yogunlasacagina emin olun. . . . aynen kesilen bir parmaga kanin yogunlasmasi gibi . . . o noktaya yogunlasir ve yeni girdiyi zmser. Mucizenin il hi sanati, olaylar karsisinda var olan bir dzeni rafa kaldirmaz, daha ok yeni olaylari modelin bir parasi yapar. Tabiat kanunlarini ignemez: Eger A ise, yeni olay B olur demez; A2, B2 olur der. Kanunlarina uygun bir biimde ve yeni olayi naturalize eder. Doga misafirperverdir. (Lewis, M, 60)

C. Stephen Evansa gre mucizenin, tabiat kanunlarinin ignenmesi ya da degistirilmesi tarifi, Tanriyi mucizevi eylemler ieren yaratilistan soyutlamak demektir. Ancak Tanri her zaman yaratilisin gerekli bir unsuru olarak kabul edilmistir. Buna ragmen doga , Tanrinin normal bir eylemi iken, mucizeler zel bir eylem olarak kabul edilir. Evans, bu konuyu syle aiklar:
Mucizenin, tabiat kanunlarinin ignenmesi ya da degistirilmesi tarifi kesinlikle hatalidir. Bu terminoloji, Tanrinin tabiat dzeninde normalde yer almadigini ima eder; eger Tanri gerekten de var ise, tm tabiat dzeninden de sorumlu oldugu kabul edilmelidir. Tezatlik doga ile dogaya yapilan sira disi ilahi mdahale arasinda yasanmaz. Tanri hem tabiatin siradan dzenine hkmeder hem de istedigi anda bu dzene yeni unsurlar ekleyebilir. Tanri mucize gereklestiriken, normalde ierisinde var olmadigi bir dzene girmez. Her zaman

94

elinde tuttugu ve dahil oldugu bir dzen ierisinde farkli, zel bir sekilde davranir. (Evans, WB, 88)

Daha da tesi Spinozanin argmani su soruyu cevaplamak durumundadir. Spinoza, tabiat kanunlarini degismez olarak tanimlamistir, bu tanim mucizeleri imknsiz kilar. Ampirik (deneysel) incelemeye degil rasyonel bir muhakemeye dayanan Spinoza, tecrbeden bagimsiz bir sekilde doganin ignenemeyecegi sonucuna varmistir. Norman Geislerin aikladigi gibi: Spinozanin kliti (tmden gelim) rasyonalizmi siddetli bir petitio principii (soru ierme) akutundan istirap ekmektedir. David Humeun dedigi gibi, bir nclden bir olgu edebilmemiz iin bu olgunun nclde en basindan beri yer almis olmasi gerekir. Eger Spinozanin rasyonalist ncllerinde antidogast olan nceden varsayilmis ise, bu kisinin Kutsal Kitapin mucizelerine saldirmasi bizi sasirtmamalidir. Spinozanin yapmasi gereken ancak yapmadigi sey rasyonalist nceden varsaymalarina mantikli argmanlar sunmadir. Spinoza argmanlarini rasyonel speklasyonlukla savurmakta , ancak bu argmanlari deneysel gzlemler ile saglamlastirmamaktadir. (Geisler, MMM, 18, 21) 2B. David Hume Mucizelerin Inanilmaz Oldugunu Iddia Eder Spheci David Hume sunlari ileri srer:
Mucize, tabiat kanunlarinin ignenmesidir; bu kanunlar saglam ve sabit tecrbeler ile tespit edilmistir. Bunun aksine yapilacak bir ispat, mucizedir. Doganin siradan srecinde gereklesen bir sey ise mucize olamaz. Sagligi iyi gzken bir adamin aniden lmesi bir mucize degildir, nk bu tarz bir lm digerlerinden daha sira disi gzkse de daha nce birden fazla bir sekilde gereklestigi gzlemlenmistir. Ancak tamamen lms olan bir adamin dirilmesi mucizedir, nk bu olay hibir agda ya da lkede gzlenmemistir. Bundan dolayi her mucizevi olay in karsisindan esdegerlere sahip tecrbeler olmalidir, aksi takdirde bu vasfa layik olmaz. Esdegerlere sahip tecrbeye sahip olmak, daha askin bir delil ile dogrulanmadika bu ispatin yok edilemeyeceginin, mucizelerin dogru olarak kabul edilemeyeceginin, mucizelerin var olamayacaginin direkt ve tam olarak ispat lanmasi ile ayni kapiya ikar. (Hume, ECHU, 144, 145, 146, 148)

Humeun argmani, tabiat kanunlarinin ignenemeyecegi bu yzden de mucizelerin imknsiz oldugu ynnde degildir. Bahsi geen argman Spinozaya aittir. Ampirist olan Hume, gerekligi, truizme ragmen, tme varimci yaklasim ile sinirlanmistir. Ancak tme varim kesinligi degil olasiliklari ortaya koyabilir. Hume, reductio ad absurdum olarak bilinen bir argman stilini kullanmaktadir. Bu argman formunun alisma sekli, karsi grsn absrdlgn ortaya koyarak rtp, kendisini ispatlama seklindedir. Bundan dolayi Hume ilk olarak mucizelerin ender olaylar olduguna dair teistik iddiayi kucaklar, arkasindan tabiat kanunlari karsisinda bu olaylarin ne kadar olasi disi oldugunu ortaya koymaya alisir. Hume mucizelerin ileri seviyede olasi disi olduklarini ileri srer, bunu da mucizelerin muhalefet ettigi tabiat kanunlarinin daha byk delil sunmasina baglar. Filozof Ronald Nash, su aiklamayi yapar: Hume zeki bir sekilde teist kisiyi manipule etmistir; bunu teist kisiyi, dzen harici bir durumun kabul edilmesi iin ilk olarak dogal bir dzenin kabul edilmesi gerektigini ileri srerek yapmistir. Arkasindan teist kisiyi, ne srdg tabiat kanunu ignemelerinin olasilik altinda oldugu, nk bu istisnanin gereklesmedigi aik geregi ile hirpalar. (Nash, FR, 230) Humeun argmani syle zetlenebilir: 1. Tanimindan da anlasilacagi gibi bir mucize ender gereklesen bir olaydir.

95

2. Tanimindan da anlasilacagi gibi tabiat kanunlari dzenli olarak gereklesen bir olaydir. 3. Dzenli ol n iin delil, her zaman ender olan iinden daha byktr. a 4. Bilge kisiler her zaman inanlarini daha byk delillere dayandirirlar. 5. Bundan dolayi, bilge kisiler mucizelere asla inanmamalidirlar. (Geisler, MMM, 2728) Humeun degismeyen tecrbe kanisi hakkinda Geisler sunlari dile getirmistir:
Hume, mucizeleri reddeden argman inda degismeyen tecrbeden bahseder ancak bu tutuma dikkat etmek lazimdir. Hume delilleri dikkate almadan degismeyen tecrbeyi varsaymistir. Gemis ve gelecekteki btn tecrbelere sahip olmadan, olasi btn tecrbelerin natralizmi onaylayabileceginden nasil emin olabiliriz? Diger taraftan Hume degismeyen tecrbeden bahsederken mucize ile karsilasmamis bir kisinin tecrbelerinden bahseder, ki bu da kisiye zel bir durumdur ve argman olusturmak iin yetersizdir. (Geisler, MMM, 28)

Humeun doganin genel akisi ierisinde gereklesen hibir sey, mucize olarak tanimlanamaz iddiasinin rtlmesinde gl bir isim de C. S. Lewis olmustur. Lewis, Humeun iddiasina ikna edici bir cevap sunmustur: Humeun mucizevi olayin karsisinda dzenli olarak tecrbe edilebilinen olaylar vuku bulmalidir ki, bu iddia edilen olay mucize adina layik olsun ifadesine katilmamiz gerekir, baska bir ifade ile bir mucize asla gereklesmemis ise, ni in hibir zaman gereklesememistir. Mucizeler hakkindaki tecrbelerin dzenli olmasi iin bu mucizeyi bildiren aktarimlarin hepsinin sahte oldugunun bilinmesi ya da ispatlanmasi gerekir. Btn aktarimlarin sahte oldugunu bilebilmemiz iin bu mucizenin asla var olmadigini bilmemiz gerekmektedir. Aikasi bu bir kisir dngdr. (Lewis, M, 105) Nash, Humeu mucizeleri destekleyen dolayli delilleri dikkate almamakla sular:
Hume, mucizelerin sadece taniklari tarafindan verilmis olan direkt delillerinden baska delilleri olmadigini ileri srerken byk bir hataya dsmstr. Mucizeleri destekleyen nemli miktarda dolayli delil vardir. Yunus isimli bir kisi ileri srlen bir mucizeyi yasamamis olsa bile, bu mucizenin tanikligini duymustur, zaten bu tanikliga bagimlidir ve bu mucizenin etkilerini gzlemlemektedir. rnegin bir iyilestirme mucizesini ele alalim: Uzun yillardan beri kr olan birisi mucize ile iyilesmistir ve Yunus bu mucizenin tanikligini baskalarindan duymus hatta kendisi olay yerine gitmis ve kr adamin iylesmis oldugunu tespit etmistir. Bu olay ile bir hortumun bir kasabayi yok ettigini duyan bir adamin olayi paraleldir. Bu sahis, sahsen hortumu grmemistir ve orada bulunanlarin tanikligina bagimlidir. Ancak bu kisi arabasina atlayip hortumun getigi kasabaya gittigi zaman, yikilmis evleri, dam stnde duran araba hurdalarini, kknden sklms agalari grr; tm bunlar grg taniklarinin ifadelerini dogrulayan dolayli deliller i olusturur. Bu rnekte oldugu gibi bir mucizenin etkileri, o mucize gereklestikten sonra srebilir ve bu durumun tanikligi ise bu mucizenin gerekligine dair dolayli delilleri olustururlar. (Nash, FR, 233)

Filozof C. D. Broad, Hrist iyanligin anahtar tasi konumundaki Mesihin lmden dirilisi mucizesi iin dolayli delillere ba svurmustur:
Elilerin armiha gerilme esnasinda dstkleri bunalim ile ilgili bir ok taniklik verilmistir; gelecekleri ile ilgili neredeyse hi gvenleri kalmamisti; ancak belli bir sre sonra bu bunalim bulutlari bir anda dagildi ve Rablerinin lmden dirildigine dair ellerinde deliller oldugunu ileri srmekteydiler. Bu tanikliga bakarak ileri srlen iddiayi kabul etmemiz durumunda bu iddianin ierdigi gerekler ile yz yze kaliriz. Elileri, bir nceki bunalimlarina ragmen inanmaya iten unsur Isa Mes ihin lmden dirilmesi miydi? Bu olaylarin net bir aiklamasi,

96

Isanin gerekten de lmden dirilmis olmasi ynndedir. B aiklama gerekler ile o kadar u uyum ierisindedir ki, bu mucize iin dolayli delillerin, direkt delilden daha gl oldugunu sylemek yanlis olmaz. (Broad, HTCM, 91-92)

Hume, mucizeler lehindeki delilleri gzden geirmek yerine basit istatiksel oyunlar oynamayi yeglemistir. Geisler bu konuda sunlari dile getirmistir:
Hume, mucizeler lehine olan delilleri hie saymis, hatta mucizeler karsiti olan delilleri ogaltmaya alismistir. lm defalarca tekrarlandigi ve lmden dirilme en iyi bir ifade ile ender rastlanan bir olay oldugu iin, Hume lm sayilarini toplayip, karsisina iddia edilen dirilme olaylarini koyarak, adete ogunlugu tes kil eden grubu geerli sayma yoluna gitmistir. . . . Ancak bu kiyaslama esnasinda, rnegin Nasirali Isa isimli kisinin dirilmesi lehindeki delilleri inceleme ya da degerledirmeye alma geregi bile duymamaktadir. Yaptigi islem, dnya zerinde lp tekrar dir ilmeyen kisilerin adedi ile lp dirildigi iddia edilen kisilerin adedini kiyaslama ve daha yksek olan rakami geerli sayip digerini geersiz saymaktir. . . . Bu tez, olasilik ile delillerin adedini esdeger olarak kabul etmektedir. Hume, kisaca (kazanma sansi yksek olan bahsi oynama slubunda bir ifade ile) daha olasi olan olaylara inanmamiz gerekir demektedir. Ancak bu ok aptalca bir dsnme seklidir. Bu mantiga gre zarlarin ilk sallamada kere alti gelme olasiligi yoktur, nk bu olasilik 1,635,013,559,600e 1dir! Humeun gzden kairdigi basit gerek ise zeki insanlarin kanilarini olasiliklara degil gereklere dayandirdigidir. Bazen bir olayin gereklesme olasiligi ok azdir (gemisteki rneklere bakildiginda) ancak bu olayin lehine olan deliller ok gldr (o an ki gzleme ya da gvenilir tanikliga bakildiginda). Humeun tezinde, delillerin adedi ile delillerin degeri birbirine karistirilmistir. Delillerin adedi degil degeri nemlidir. (Geisler, MMM, alinti yeri Geivett, IDM, 78-79)

Daha da tesi, Hume tarihsel olaylarin gereklesme olasiligi ile bilimadamlarinin bilimsel formlleri olusturmada kullandiklari olasilik yaklasimini birbiri ile karistirmistir. Nashin aiklamasina gre:
Humeu elesti enler, onu tezini kusurlu bir olasilik grs zerine bina ettigi iin elestirirler. r Bunun sebebi ise Humeun, mucizeler de dahil olmak zere tarihteki olaylarin gereklesme olasiliklarini, bilimsel kanunlarin retildigi yinelenen olaylarin, yinelenme olasiligi ile ayni sekilde ele almis olmasi olmustur. Bilimsel kanunlar alaninda, olasilik ile yinelenme sikligi birbiri ile iliskilendirilirler; bir bilim adami benzer kosullar altinda, ayni olayin ne kadar ok yinelendigini gzlemleyebilir ise, formle ettikleri kanunun dogru olma olasiligi o kadar yksektir. Ancak mucizeler de dahil olmak zere tarihteki olaylar, bundan ok farkli bir yapiya sahiptirler; tarihteki her olay essizdir ve tekrarlanamaz. Bundan dolayi mucizeler de dahil olmak zere tarihteki olaylarin gereklesme olasiliklarini, bilimsel kanunlari elde ederken kullanilan olasililar ile ayni sekilde ele almak demek, iki znel konunun arasindaki temel farkliliklari grmezlikten gelmek demektir. (Nash, FR, 234)

Bu tez, olasilik ile delillerin adedini esdeger olarak kabul etmektedir. Hume, kisaca (kazanma sansi yksek olan bahsi oynama slubunda bir ifade ile) daha olasi olan olaylara inanmamiz gerekir demektedir. Ancak bu ok aptalca bir dsnme seklidir. Bu mantiga gre zarlarin ilk sallamada kere alti gelme olasiligi yoktur, nk bu olasilik 1,635,013,559,600e 1dir! Humeun gzden kairdigi basit gerek ise zeki insanlarin kanilarini olasiliklara degil gereklere dayandirdigidir.

NORMAN GEISLER

97

3B. Patrick Nowell-Smith, Mucizelerin, Bilimsel Bir Aiklama Ieren ya da Ierecek Olan Garip Doga Olaylarindan Ibaret Olduklarini Iddia Eder Patrick Nowell-Smithe gre: Bir kisinin aktardigi bir olay ne kadar garip olursa olsun, bu aktarima dogast bir olay etiketi asla yapistirilmamalidir. nk hibir bilim adami karsisindaki btn olaylari aninda aiklayabilecek vasfa sahip degildir. Bunun anlami ne olayin bilimsel metodlar ile aiklanamaz oldugu, ne de olayin dogast oldugudur. Baska bir deyis ile bu olaylarin bilim tarafindan ileride aiklanma olasiliginin her zaman oldugudur. Bu aiklama su an bilmedigimiz bazi terimleri ierebilir, ancak yzde yz bilimsel olacaktir. (Nowell-Smith, M, alinti yeri Flew, NEPT, 246, 247, 248) Nowell-Smithin mucizelere olan itirazi bilimsel degil, bir tr natralistik inanca dayanmaktadir. Norman Geisler, Nowell-Smithin iddiasinda yer alan kusurlari syle ortaya koyar:
Nowell-Smith, bilim adamlarinin aik fikirli olmalari ve bir nceki kanilarini geersiz kilan delilleri reddetmemeleri gerektigini iddia ederken, kendisinin herhangi bir dogast aiklamaya kapali oldugu ortadadir. Keyfi bir sekilde tm aiklamalarin dogal olmasi gerektigi i, aksi takdirde geersiz olacaklarini ne srer. Btn olaylarin eninde sonunda n dogal bir aiklamasi olduguna dair byk bir varsayimda bulunur, ancak bu byk varsayimi destekleyecek hibir delil sunmaz. Bunu bilebilmesinin tek yolu ise mucizeleri n gereklesemeyecegine dair bir bilgiye nceden sahip olmasidir. Bu natralistik inan iin bir atlama noktasidir! (Geisler, WSA, 81)

Lewise gre mesru bir mucizenin natralize edilmesi iin hibir zaman dilimi yeterli olmayacaktir: Baslangicindan beri bir olaya, dogaya disaridan gelen essiz bir istilci muamelesi yapilirsa, doga hakkinda artan bilgimiz bu olayi ortaya iktigi ana gre ne daha fazla ne de daha az inanilir yapabilir. Bu aidan bakildiginda, gelisen bilim, mucizelere olan inanci daha imknsiz kilmaktadir grs tamamen bir dsnce karmasasidir. (Lewis, M, 48) Nowell-Smithin bilimsel natralizmi, dogal orijin ile dogal fonksiyonu birbiri ile karistirir. Geisler bu konuda sunlari sylemistir:
Bu tarz bir bilimsel natralizmin arkasindaki problemler in bir tanesi de, dogal orijin ile dogal fonksiyonun birbiri ile karistirilmasidir. Motorlar fizik kanunlarina riayet ederek alisirlar, ancak fizik kanunlari degil akil motoru retir. Benzer bir sekilde mucizeler bu kanunlara riayet etseler de, bir mucizenin orijini, evrenin fiziksel veya kimyasal kanunlari degildir. Baska bir deyis ile; mucizevi bir sekilde gebe kalmada da dogum olayi dokuz aylik bir sre sonrasi gereklesir (tabiat kanunlarina riayet ederek). Tabiat kanunlari olaylarin islemesini dzenlese de, btn olaylarin orijini degildir. (Geisler, MMM, 47)

4B. Patrick Nowell-Smith, Mucizelerin Tahmin Edilebilir Degeri Olmadigi Iin Bilimsel O lmadiklarini Iddia Eder Nowell-Smith, bu konuda sunlari dile getirmistir: Mucizelerin olasiligina inanan herkesin aiklama kelimesinin anlamini dsnmesi gerekir. Bu kaninin, tahmin edilebilir bir ailim sahibi olma ilkesinden bagimsiz mi oldugu; bu tr bir aiklamanin dogal mi oldugu, dogast kanisinin bu olayda nasil bir rol oynamis olabilecegi sorularini kendisine sorsun. (Nowell-Smith, M, alinti yeri Flew, NEPT, 253) Nowell-Smithin iddiasina tezat, Geisler, bazi tahmin edilebilir degeri bulunmayan dogal olaylarin bilimsel inceleme alanina dahil olmasini ortaya koyar:

98

Nowell-Smith, bir aiklamanin, gerek bir aiklama vasfina ulasabilmesi iin tahmin edilebilir degeri bulunma si gerektigini iddia eder. Buna ragmen, dogal olarak karsilanan birok olayin tahmin edilebilir degeri yoktur. Bir bek rin evlenip evlenemeyecegini ya da bunun ne zaman olacagini tahmin edemeyiz. Ancak kendisine bu soru soruldugunda eger bekr kisi ben biliyorum derse, bunu da dogal bir cevap olarak kabul ederiz. Natralis t kisi aynen dogastc gibi, dogal bir olayin prensipte degil ancak uygulamada ne zaman gereklesecegine dair kesin bir tahminle bildiremez. Prensipte bir mucize nin, Tanrinin gerekli grdg an gereklesecegini biliriz. Eger, btn bilgiye sahip olabilseydik (Tanrinin zihnindekiler de dahil olmak zere), uygulamada da bir mucizenin gereklesecegi zamani bilirdik. Daha da tesi, Kutsal Kitap mucizeleri gemise ait tekil olaylardir; evrenin ya da yasamin orijini de tekil mucizelerdir ve tekrari yoktur. Tahminler ise tekil olaylar iin gereklestirilemez. Tahminler, belli bir modelden elde edilebilir. Gemis , deneysel bilim ile degil aktarim bilimi ile bilinir. Bundan dolayi, gemiste olmus ve tekrarlanma modeli iermeyen bir olay iin tahmin talep etmek, hatali bir anlayisin rndr. (Geisler, MMM, 46-47)

99

40
TARIH BILINEBILIR MIDIR?

BLME BAKIS TARIH NEDIR? TARIHI NEDIR? Hristiyanlik Iin Tarihin ve Tarih Yazmanin (Histografi) nemi Tarih Yazmanin Sreci ve Metodoloji Tarihsel Gve nilirlik Nedir? Tarihsel Bilinebilirlik Nedir? TARIHIN BILINEBILIRLIGINE ITIRAZLAR Iddia: Tarih, Direkt Bir Gzlemlemeye Elverisli Degildir Iddia: Tarihsel Iletilerin Parali Dogasi Iddia: Tarihi Yntem Niliminin Seici Dogasi ve Tarih Gereklerinin Yorumsal Yapisallastirilmasi Iddia: Tarihi, Deger Yargisindan Kainamaz Iddia: Her Tarihi, Kendi aginin ve Dnya Grsnn Bir rndr Iddia: Materyallerin Seimi ve Aranjmani Tarihiye Bagimlidir TARIHIN BILINEBILIRLIGININ SAVUNULMASI Cevap: Tarih, Direkt Bir Gzlemlemeye Elverisli Degildir Cevap: Tarihsel Iletilerin Parali Dogasi Cevap: Tarihi Yntem Biliminin Seici Dogasi ve Tarih Gereklerinin Yorumsal Yapisallastirilmasi Cevap: Tarihi, Deger Yargisindan Kainamaz Cevap: Her Tarihi, Kendi aginin ve Dnya Grsnn Bir rndr Cevap: Materyallerin Seimi ve Aranjmani Tarihiye Bagimlidir MUCIZEVI TARIHIN BILINEBILIRLIGINE ITIRAZLAR Felsefi Itirazlar Teolojik Itirazlar MUCIZEVI TARIHIN BILINEBILIRLIGININ SAVUNULMASI Felsefi Itirazlarin Tenkidi Teolojik Itirazlarin Tenkid i Sonu

100

1A. TARIH NEDIR? TARIHI NEDIR? Hristiyan inancinin geerliligine dair elimizde bulunan delillerin ogunlugu sphe gtrmez bir sekilde tarihseldir. Hristiyanlik, tarihsellik zerine bina edilmis bir inantir. Geerliligi ya da gvenilirligi, Isa Mesihin tarihte gerekten yasamis olmasina baglidir. Onun dirilisinin belli bir zamani ve mekani vardir. Isanin ugruna yasadigi, grettigi ve ldg her sey Onun dirlisinin tarihselligine dayanir. Bu blmde bir tarihinin grevi olan Kutsal Kitapin gvenilirliginin arastirilmasi, mucizevi olsun ya da olmasin tarih bilinemez iddiasina cevaplarin verilmesi ele alinacaktir.

1B. Hristiyanlik Iin Tarihin ve Tarih Yazmanin (Histografi) nemi Dr. William Lane Craig, Hristiyanligin, tarihin gerek olaylarina dayandigina ve bu durumun sagladigi avantajlara dikkat ekmistir: Bazi kisiler iin bu durum bir skandaldir , nk Hristiyanligin gerekligi bazi tarihsel gereklere bagla nmistir ve bu tarihsel olaylarin gerek olmadigi ortaya ikarsa ayni sonu Hrist iyanlikda paylasacaktir. Ancak bu durum Hristiyanliga essiz bir zellik katmaktadir, nk bir ok dnya dininin aksine Hristiyanligin dogrulugunu tarihsel deliller ile ortaya koyma imkni vardir. (Craig, RF, 157) Tarafsiz bir esinlemenin tarihsel olaylara aracilik ettigine inanan Hrist iyanlar, tarihin tarafsizligini rafa kaldiramazlar. Aksi takdirde Isanin yasami, lm ve dirilisi tarafsiz tarihin bir parasi olarak kabul edilemez, nk Incilin ilk drt kitabi tarafsiz bir tarih aktarimi olmazdi. (Craig, RF, 190) Profesre Norman L. Geisler bu konuda sunlari dile getirmistir: Bu iddialarin gerekliginin onaylanmasi iin , bir kisinin ilk nce tarihsel gereklerin tarafsiz ligini ortaya koymasi gerekir. Bu konuyu sonuna kadar ele alirsak ilk cevap vermemiz gereken soru sudur: Tarih gerekten de bilinebilir midir? (Geisler, CA, 285) Tarihi Louis Gottschalk, Understanding History isimli kitabinda sunlari kaleme almistir: En yaygin tanimina gre ta rih kelimesinin anlami sudur: I nsanligin gemisi. Tarih kelimesinin Almanca karsiligi olan Geschichte kelimesini ele alirsak bu kelimenin geschehen kelimesinden tredigini grrz ve bu kelime olmak anlamina , Geschichte ise olmus olan anlamina gelir. (Gottschalk, 41, UH) Louis Gottschalk sunlari belirtir: Gemisin kayitlarinin ve kalintilarinin tenkiti bir yaklasimla incelenmesine ve analiz edilmesine tarihsel metod denir. Tariht en elde edilen veriler zerine gemisin kurgusal bir biimde yeniden yapilanma srecine ise tarih yazma (histografi) denir. (Gottschalk, 48, UH) Britanyali filozof-tarihi Robin G. Collingwood sunlari kaleme almistir: Kanimca btn tarihiler, tarihin bir tr arasti ma oldugunu kabul eder . . . Ancak bir kere biz ona r bilim etiketini yapistirmisizdir. Bilim ise sorular sorup, bu sorulara cevap aradigimiz bir dsnce formudur. (Collingwood, EPH, 9) Szlerini syle aar: Bu durumda tarih de bir bilimdir, ancak zel bir bilimdir. Tarih biliminin grevi gzlemleme imknimiz olmayan olaylari incelemek, ikarimlara varmak, gzlemleme imknimiz olan olaylar ile mukayese etmek ve ilgilendigi olaylar iin tarihinin deyisi ile deliller toplamaktir. (Collingwood, EPH, 252) Tarihin amacini su kelime ile ifade eder: Res gestae. Bu kelimenin anlami ise gemiste gereklestirilmis insanlar eylemleridir. (Coiling wood, EPH, 9) Dr. John Warwick Montgomery, tarihin daha detayli bir tanimini sunar: Tarih: Bireysel ve toplumsal gemis insan tecrbelerine odaklanan; dogal, rasyonel ve ruhsal gler karsisinda insanligin tepkilerini ieren, anlamli ve kapsamli bir anlatim olusturmayi hedefleyen bir arastirma. (Montgomery, SP, 13)

101

2B. Tarih Yazmanin Sreci ve Metodoloji Fischer, Historians Fallacies isimli kitabinda, tarihsel dsncenin dogasini, belirli sorulara tatminkr ve aiklayici cevap elde etmek amaciyla gereklestirilen kanitlara dayanan muhakeme sreci olarak ifade edip szlerine syle devam eder: Elde edilen cevaplar genel ya da detayli olabilir. Tarih, kisaca, bir problem-zme disiplinidir. (Fischer, HF, xv) Szlerine syle devami eder: Bir tarihi, gemis olaylar hakkinda aik ulu sorular sorar ve aiklayici paradigma formunda dzenlenmis, seilmis gerekler dogrultusunda bu sorulari cevaplar. (Fischer, HF, xv) Tarihi, prensipte uzlasmaya yatkin olsalar da pratikte uzlasmaci degillerdir. Bazi tarihsel ispat testleri zerinde ne derin alismalar yapilmistir ne de genel olarak kabul edilmistir. Buna ragmen Fischer en azindan yedi prensipte uzla sma oldugunu ileri srer: 1. Tarihsel delil, baska bir soruya degil ele alinan soruya direkt bir cevap olmalidir. 2. Bir tarihi, alakali bir delil degil en fazla alakali delili sunmak zorundadir. En fazla alakali delil, olayin kendisine en yakin olan delildir. 3. Delil, her zaman olumlu olmak durumundadir. Negatif delil ifade biimi ile bir tutarsizlik ierir ve delil olarak kabul edilmez. 4. Herhangi bir tarihsel iddia hakkindaki delili sunmak, iddia sahibinin sorumlulugudur. 5. Ampirik (deneysel) delillerden elde edilen ikarimlarin hepsi bir olasiliktir. . . Tarihinin grevi en alternatiflerini gz nne alarak A olayi iin iyi sekilde olasiligi tespit etmektir. 6. Ampirik ifadelerin anlami, ifadenin alindigi metnin ierigine bagimlidir. 7. Ampirik ifadeler, delilin sagladigi kesinligi asacak slubu iermemelidir. (Fischer, HF, 62-63) Encyclopadia Britannica isimli ansiklopedide yer alan Tarih Arastirmasi isimli yazida, Tarihin metodoloji genel anlami ile diger disiplinlerden var olan bilgiyi kullanmasi, yeni ve alakali verileri arastirmasi ve hipotez retmesi aisindan farkli degildir denmistir (15. basim). (EB, 635) Tarih yazmanin drt yzn syle listeler: Heuristik, gncel yorum hakkinda bilgi sahibi olma, arastima ve yazma. (1) Heuristik (bulmaya, anlamaya ya da kesfetmeye yarayan): Elyazmasi kolleksiyonlari, indeksleme, materyalin siniflandirilmasi, kaynaka bilgisi. (2) Gncel yorum hakkinda bilgi sahibi olma : Bir arastirma bilinenden baslayip, bilinenmeyene dogru ilerler; tarihi kendi alanindaki alismalar, diger tarihsel alisma alanlari ve alakali disiplinler hakkinda bilgi sahibi olmak zorundadir. (3) Arastima: Bir tarihinin ilgilendigi alandaki olaylarin bilinmesi amaciyla yaptigi alismaya tarihsel arastirma denir. Bu olaylar hakkindaki bilgi tamamen o devirde yasamis olanlarin aktarmis olduklarina dayanir. Bu bilgi formuna, o dnem ya da konu ile ilgili kaynaga materyal denir. Olaylarin tarihi tarafindan tecrbe edilme olasiligi yoktur. Tarihinin elindekiler ya olayin gereklestigi dnemde yasamis olanlarin ya da olayin sonucunda olusturulmus szl, yazili veya materyal biiminde aktarimlaridir. Bu aktarimlara ya da rnlere, kendilerini olusturmus olan olaylarin izi ya da kalintisi denir. Tarihi, bu kalintilardan esitli derecelerde de olsa olay hakkinda bilgiler elde eder, tmden gelimlerde bulunur. Bu kalintilar, tarihsel gereklerdir. Tarihsel arastirma, alakali izlerin kesfi, bu

102

izlerden tmden gelimlerin ikarimi ve varilan sonular ortaya ikan diger izler hakkindaki arastirmalari kapsar. (EB, 635-636) (4) Yazma : Louis Gottschalk, tarih yazma konusunda sunlari gzlemlemistir: a. b. c. d. Konu ile alakali, hayatta kalmis olan yazili ve szel materyallerin toplanmasi; Bu materyaller ierisinde yer alan, ancak aslina uygun olmayanlarin ikartilmasi; Aslina uygun taniklik ieren materyallerden bir z anlatilar olusturma; Aslina uygun tanikliktan elde edilen z bilgilerin organize edilip, anlam ve sreklilik ierecek bir sekilde metin haline getirilmesi. (Gottschalk, UH, 28) Gottschalk, tarihsel analizin kaynaklarini belirtir:
Yazili ve szel kaynaklar ikiye ayrilir: Temel ve ikincil. Temel kaynak, bir grg taniginin tanikligidir -temel kaynagi teskil eden kisi, olayin getigi zamanda yasamis olmak zorundadir. Buna ragmen, bir kaynagin temel bir kaynak olmasi iin hukuki anlamdaki orijinallige sahip olmasi gerekmez -kisacasi elimizdeki dokman [otografi - genellikle ilk yazilmis olan metin ] degil, bu metnin ogaltilmis kopyalaridir ve bu kopyalar da ayni geerlilige sahiptir. rnegin antik Yunan ve Roma klsiklerinin, tarih eselerinin ilk yazilmis metni degil, kopyalari mevcuttur. . . . Ikincil kaynak, grg tanigi olmayan kisinin tanikligidir-ikincil kaynagi teskil eden kisi olay yerinde, olanin gereklesmesi esnas inda hazir bulunmayan kisidir. (Gottschalk, UH, 53-54)

Gottschalk, cevaplanmasi gerektigini dsndg iki soru ynel ir: [1] Dokmanin t yazari geregi aktarna yetisine sahip midir; eger sahip ise, [2] geregi aktarma istegine sahip midir? (Gottschalk, UH, 148)

Yazili ve szel kaynaklar ikiye ayrilir: T emel ve ikincil. Temel kaynak, bir grg taniginin tanikligidir -temel kaynagi teskil eden kisi olayin getigi zamanda yasamis olmak zorundadir. . . Ikincil kaynak, grg tanigi olmayan kisinin tanikligid ir -ikincil kaynagi teskil eden kisi olay yerinde, olanin gereklesmesi esnasinda hazir bulunmayan kisidir.

LOUIS GOTTSCHALK

3B. Tarihsel Gvenilirlik Nedir? Tarihsel Bilinebilirlik Nedir? Filozof Mortimer J. Adler, tarihsel bilginin yerini, bilgi ve grs konusunun ele alinmasi esnasinda aiklar:
Bir elimizde kesinliklik ve degismezlik ieren kendi kendini kanitlayan dogrular vardir; diger elimizde sphe ieren ancak delillerle ve muhakeme ile desteklendigi iin dogru olar ak kabul edilip aksi grsler zerinde yerini alan veriler vardir. Geri kalanlar ise sadece grstr -ne bilgi olma iddialari vardir ne de bir gerege dayanirlar. Bu anlamda ele alindiginda tarihsel arastirmalarin bulgularinin ve sonularinin bilgi olarak kabul edilmemesi iin hib ir sebep yoktur; ayni durum ister natrel ister sosyal olsun, ampirik bilimin bulgular i ve sonular i iin de geerlidir. (Adler, TPM, 100-101)

Craig, su aiklamada bulunur:

103

Herhangi bir paranin tarihsel bilginin bir parasi olarak kabul edilebilmesi iin bu paranin herhangi mantikli bi kisinin kabul edebilecegi bir baglamda, delil sinifina girebilmesi gerekir. Btn tme var im bilgim iin ayni durum geerlidir. Bir bilgiyi kabul etmemiz iin, olasi kilan yeterli delil ile desteklenmesi gerekir. Benzer bir uygulama hukuk alaninda yer alir: Bir davanin hkm, en fazla delil ile desteklenmis iddia dogrultusunda verilir. Jri yelerine, spheden arinmis bir sekilde sanigin sulu olup olmadigi sorulur, ancak jrinin yzde yz olarak spheden arinmasi mmkn degildir, mmkn olan mantiga dayanan spheden arinmaktir. Tarih iinde durum birebir aynidir : bizlerin en fazla olasi delili sunan hipotezi kabul etmemiz gerekir. (Craig, RF, 184)

Tarihi C. Behan McCullagh benzer bir sekilde tarih konusunda neyin gerek olarak kabul edilmesi gerektigini isaret eder: Tarihsel anlatimlari niin gerek olarak kabul edelim? Cevap aslinda hazirdir: Bu anlatimlar yanlis olabilir, ancak deliller ile desteklenmis olan bu anlatimlarin gerek olma olasiligi yksektir. . . . Iste bu yzden bu anlatimlara inanilmalidir. (McCullagh, TH, 57) McCullagh aiklamalarina devam eder: Eger bu anlatimlar, dikkatli ve olduka ayrintili bir delil alismasini iermiyorlarsa ve eger dnya hakkindaki bazi tespit edilmis, tme var im tezleri ile desteklenmis genel ve yaygin inanlar zerine kurulmamislarsa, inanilmayi haketmezler. Ancak dnya hakkindaki gvenilir inanlar ile tezatlik iermeyen ve bu inanlar ile uzlasma ierisinde olan sonular genel olarak gerektir. (McCullagh, TH, 57) Tarihsel arastirma metodla ri, gerege ulasma olasiligini maksimize etmek zere dizayn edilmistir. Eger bu islevlerini yerine getiremezlerse, rahatlikla bir baskasi ile degistirilebilinir ler. (McCullagh, TH, 57)

2A. TARIHIN BILINEBILIRLIGINE ITIRAZLAR Tarihin objektifligine, dolayisi ile bilinebilirligine olan itirazlarin ogu Charles A. Beardin (1874-1948) That Noble Dream isimli yazisindan tremistir. Onun tarihsel grecelik grs birok Amerikan tarihiyi etkilemistir. Tarihe objektif bir bakisin karsisin da ykselttigi itirazlari alti maddede zetlemek mmkndr:

1B. Iddia: Tarih, Direkt Bir Gzlemlemeye Elverisli Degildir Tarihi kendi zamanindan nce gereklesmis olan olaylarin izleyicisi olamaz. Bir kimyagerin, deney esnasinda gereklesenleri gzlemledigi ve aktardigi objektiflikle (tarafsiz olarak) gemisi gzlemleyemez ve aktaramaz. Tarihi, tarihsel olaylar hakkindaki bilgiye dokmantasyon araciligi ile ulasir. Bu onun yegane aresidir. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 323)

2B. Iddia: Tarihsel Iletilerin Parali Dogasi Dokmantasyon (anitlar ve diger kalintilar dahil olmak zere), gerek tarihi olusturan olaylarin ve kisilerin sadece bir kismini kapsar. Baska bir ifade ile sayisiz olay ve kisi, eksik dokmantasyonun kurbani olmaktadir. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 323) 3B. Iddia: Tarihi Yntem Biliminin Seici Dogasi ve Tarih Gereklerinin Yorumsal Yapisallastirilmasi Kismi olan tek unsur dokmantasyon degildir; bir ok olayda tarihinin ele aldigi dnem, blge ya da blm hakkinda ki btn dokmanlara sahip oldugu sphelidir. Bir ok olayda

104

tarihilerin, dnem ile alakali sayisiz olay ve kisi hakkindaki dokmanlar arasinda seim yaptigi, bu dokmanlarin ieriginden bile kismi alintilara gittigi bilinmektedir. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 324) Gemisteki bir olayin, kismi dokmantasyon ve kismi arastirmalar ile tam ve gerek bir sekilde yapilandirilmasi iddiasi, salt bir hipotezdir. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 324) 4B. Iddia: Tarihi, Deger Yargisindan Kainamaz Tarihsel olaylarin ve kisilerin kendi dogalarinda ele alinmasi etik ve estetik kaygilari ierir. Tarihsel olaylar, fizik ve kimyadaki gibi gzlemcinin tarafsizligini ieremezler. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 324)

5B. Iddia: Her Tarihi, Kendi aginin ve Dnya Grsnn B ir rndr Gemisi arastiran bir tarihi, inceleme altina aldigi kismi dokmantasyona tamamen tarafsiz ve ntr bir zihin ile yaklasamaz. . . . Bir tarihi kendisini egilimlerden ya da tarafliliktan arindirmak iin ne yaparsa yapsin, zihni; zaman, mekan, kosullar, ilgi alanlari, tercihler ve kltr gibi sayisiz etkenler ile yogrulmus ayni insan zihnidir. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 324) 6B. Iddia: Materyallerin Seimi ve Aranjmani Tarihiye Bagimlidir Konu seimi, materyallerin seimi ve aranjmani, tamamen tarihinin insiyatifine kalmistir. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 324) Beard su sonuca varmistir: Tarihinin gc sinirlidir. Tarihin objektif geregini arama ve aktarma arzusunda olabilir ancak bulamaz. (Beard, TND, alinti yeri Stern, VH, 325)

Tarihinin gemise direkt bir ulasma sansi olmasa da, gemisten arta kalanlara, gerekten var olmus ve elimizde olanlara direkt olarak ulasmasi mmkndr. ... rnegin, arkeolojik veriler, tarihiye incelemesi iin direkt olarak objeler sunmaktadir.

WILLIAM LANE CRAIG

3A. TARIHIN BILINEBILIRLIGININ SAVUNULMASI Craig, su noktaya isaret eder: Eger Hrist iyan inanci iin tarihsel bir savunmanin basarili olmasini arzuluyorsak, tarihsel grecelik (rlativizm) itirazlarina cevaplar vermemiz gerekir. . . . Tabi ki sbjektif unsurlari gzardi edemeyiz. Ancak cevaplamamiz gereken soru, bu sbjektif unsurlarin tm tarih alismalarini geersiz kilacak kadar gl olup olmadigina dairdir. (Craig, RF, 169) 1B. Cevap: Tarih, Direkt Bir Gzlemlemeye Elverisli Degildir

105

Geisler, objektif kelimesinin ne anlama gelmesi gerektigini syle aiklamistir: Eger objektif kelimesi ile kastedilen anlam salt bilgi ise, hibir beseri tarihi objektif ya da tarafsiz olamaz. Bu bizim onayladigimiz bir olgudur ancak, diger taraftan eger objektif kelimesi ile kastedilen anlam, sagduyulu bir insanin kabul edebilecegi, adil ve drst ancak gzden geirip dzeltilmeye elverisli bir sunum ise, bu durumda tarafsizlik olasiliginin kapisi aralanmis demektir. (Geisler, CA, 290) Greceli iddia sonrasinda, bilim adami ile kiyaslandiginda tarihinin dezavanataja sahip olduguna dair iddia hakkinda, Craig sunlari yazmistir:
Birinci olarak vurgulamamiz gereken nokta, bilim adaminin her zaman inceledigi konuya ya da objeye direkt bir ulasima sahip oldugunu dsnmenin bir saflik oldugu noktasidir. Bilim adamlari kendi z alismalari iin bile, hem baskalarinin arastirma raporlarina yksek seviyede bagimlidir (bu durum ilgin bir sekilde bilim adamini tarihsel dokmanlara bagimli kilar) hem de bilim adaminin arastirdigi konunlar genellikle direkt bir ulasima imkn vermemektedir, bu durum zellikle fizik gibi yksek teorik alanlarda daha ok kendisini gstermektedir. Ikinci olarak ise, tarihinin gemise direkt bir ulasma sansi olmasa da, gemisten arta kalanlara, gerekten var olmus ve elimizde olanlara direkt olarak ulasmasi mmkndr. ... rnegin, arkeolojik veriler, tarihiye incelemesi iin direkt olarak objeler sunmaktadir. (Craig, RF, 176)

Bunda n dolayi, hem tarih adaminin hem de bilim adaminin, gemiste olanlari tespit etmek iin degisik donanimlari mevcuttur. Orijinal gereklere ya da olaylara direkt ulasim yoksunlugu bu iki adamdan birisini digerinin gerisinde birakmamaktadir. (Geisler, CA, 291)

2B. Cevap: Tarihsel Iletilerin Parali Dogasi Fischer, bu tezin hatasini syle isaret eder: Grecelikilik hatali bir sekilde, tarihsel aktarimlarin parali olmasi gerektigini, bunun eksikligi olusturacagini ve bu eksiklikten dolayi, hatali olmalari gerektigini ima eder. Eksik bir aktarim, objektif olarak dogru bir aktarim olabilir, dogru bir olayin tmn degil bir kismini aktarmistir. (Fischer, HF, 42) Geisler syle devam eder:
Tarihsel aktarimlarin parali olmasi, bu aktarimlarin objektifliginin yok olmasi anlamina gelmez. Tarih, parali kaynaklara sahip oldugu iin jeolojiden daha az objektif degildir. Bilimsel birikimde parali bir yapiya sahiptir, varsayimlara ve daha fazla olgularin kesfi konusunda yetersiz oldugu ispatlanabilen genel anlayislara dayanir. Kati bir bilimsel grs aisindan bakildiginda, paraciklar arasindaki bosluklari doldurmanin zorluklarinin mevcudiyeti reddedilemez ise de, bir kisi dnya hakkindaki felsefi grsn belirledikten sonra, tarafsizlik problemi ortadan kalkar. Eger bir Tanri mevcut ise, tarihin genel resmi zat en izilmis durumdadir; tarihsel gerekler sadece detaylari dolduran unsurlar olacaktir. (Geisler, CA, 292-93)

3B. Cevap: Tarihi Yntem Biliminin Seici Dogasi ve Tarih Gereklerinin Yorumsal Yapisallastirilmasi Tarihinin kullanacagi materyalleri seme zorunlulugu, tarihi sbjektif bir hale getirmez. Jri yeleri, tm delillere sahip olmadiklari durumlarda kararlarini spheler zerine bina ederler. Eger tarihinin elinde konu ile alakali ve nemli deliller mevcut ise objektiflikten sz etmemiz mmkn hale gelecektir. Bir kisinin bazi seyleri bilebilmesi iin her seyi bilmesi gerekmez. (Geisler, CA, 293) 106

Bu tarz itirazlara cevap verebilmek iin dnya grsnn nemine deginmek gerekir:
Gemis olaylar in gerek baglam i ya da baglantilari bilinebilir mi sorusu karsimizda durmaktadir. . . . Y orumlanmakta olan olay hakkinda genel bir hipotezde ya da dnya grsnde bulunulmadan, orijinal baglantilarin bilinmesinin olanagi yoktur. Tabii ki iplak gereklerin objektifligi, nceki olaylarin sirasi ve sonularinin ortaya koydugu gerekler, bir dnya grs farz edilmeden de bilinebilir. Ancak bu olaylarin objektif anlamini, genel bir hipotez ya da dnya grs ile anlamli bir strktr bina etmeden kavramak imknsizdir. Bundan dolayi aynen bilim in objektif anlaminda oldugu gibi, tarihin objektif anlami problemi bir kisinin Weltanshaunguna bagimlidir. (Geisler, CA, 293-294)

Buna cevap olara: Bazi objektivistlerin , gemis olaylar strktrlestirilmelidir aksi durumda anlamsiz olurlar argmani tamamen kusurludur. Bu argmanin tmnn ispatladigi tek sey, gerekleri anlamak iin bir strktr gereklidir aksi takdirde gerekler hakkinda konusmak anlamsizdir. Hangi strktrn dogru oldugu sorusu ise, ele alinan gere klerden farkli gereklere dayandirilarak tespit edilmelidir. . . . Dnya grs olmadan objektif bir anlama ulasmak imknsizdir. (Geisler, CA, 295) Peki hangi dnya grs dogrudur sorusuna Geisler su cevabi vermistir: Tanri inanci ieren bir dnya grs sahibi olmanin (2ye bakiniz) hakliligi zerinde durmustuk; bu grse sahip olunuldugunda tarih iin bir objektif anlama kavusmak imknsizliktan olasiliga seyreder. Teistik baglam ile bakildiginda tarihin btn gerekleri, teistik gereklere dnsr. . . . Olaylarin dogrusal grs ierisindeki nedensel karisimlar, Tanrinin varligini ieren evren ile olan baglamlarindan dolayi ortaya ikar. Teizm, tuval zerine bir resmin ana hatlarini izer, tarih ise bu hatlar zerinden tabloyu renklendirip tamamlar. . . . Bu baglamda tarafsizlik demek sistematik tutarlilik demektir. (Geisler, CA, 295) 4B. Cevap: Tarihi, Deger Yargisindan Kainamaz Dikkat etmemiz gereken bir nokta sudur: Tarihinin deger yargilarindan kainamamasi tarafsizligin imknsiz oldugu anlamina gelmemektedir. Tarafsizlik demek, gerekleri ele alirken adil olmak demektir. Olmus olanlarin, olasi en dogru bir sekilde sunulmasi demektir. Daha da tesi, tarafsizlik, bir tarihinin gereklesmis olan olaylari yorumlarken, bu olaylarin kaynaginda v baglaminda olanlari n plana ikartacak bir lisan kullanmasi demektir Bir e tarihi dnya grsn ortaya koyduktan sonra deger yargilari, arzu edilmeyen ve sbjektif bir unsur olmaktan ikar; deger yargilari hem gereklidir hem de objektif olarak talep edilirler. (Geisler, CA, 295-96)

5B. Cevap: Her Tarihi, Kendi aginin ve Dnya Grsnn Bir rndr Her tarihinin, kendi aginin ve dnyagrsnn bir rn oldugunu kabul eden Geisler, sunlara da isaret etmektedir: Bir tarihinin kendi aginin adami olmasi, onun aktardigi tarihin de o agin rn oldugu iddiasi hatali bir yaklasimdir Tenkitilik, bilginin baglami ile bu bilgiye ulasma srecini birbiri ile karistirmaktadir. Tenkitilik, bir grsn olusmasi ile o grsn dogrulugunu birbiri ile karistirmaktadir. Birisinin hipotez rettigi kaynak aslinda onun bu hipotezin dogrulugunu ispatlamasi ile alakali konular degildir. (Geisler, CA, 29697) Fischer, bu durumu bir rnekle aiklamaktadir: Bir bilginin elde edilme sekli ile o bilginin geerliligi arasinda bir karmasa yasanmaktadir. Amerikali bir tarihi, sovenist bir yaklasimla Birlesik Devletlerin, Ingiltereden bagimsizligini 1776 senesinde elde ettigini beyan edebilir. Bu ifade tarihinin motivasyonu ne olursa olsun, tarihsel aidan dogru bir ifadedir. Diger taraftan, Ingiliz bir tarihi milliyeti bir tutumda israr edip, Ingilterenin, 107

Birlesik Devletlerden bagimsizligini 1776 senesinde elde ettigini iddia edebilir. Bu aiklama ise hatali bir aiklamadir ve her zaman yle kalacaktir. (Fischer, HF, 42) Greceli grs savunan rlativistin argmaninin kendi kendini rten dogasini ele alirsak: Eger grecelik kainilamaz ise, tarihsel rlativistin grs kendi kendini rtr. Bu grse gre, kendi grsleri ya tarihsel olarak kosullanmistir ve bundan dolayi taraflidir ya da greceli degildir ama objektiftir. Eger greceli degil ama objektif ise, bylelikle tarih konusunda objektif olunabilecegini itiraf etmis olur. Eger tam aksi yani tarihsel grecelik grsnn kendisi greceli ise objektif bir gerek olarak kabul edilemez. (Geisler, CA, 297) Daha nce de belirtildigi gibi rlativis tlerin, tarihilerin bir dnya grs sahibi oldugu iddiasi dogrudur. Dnya grs olmadan, objektif anlamdan bahsetmek anlamsizdir, nk anlam, sistem-bagimlidir. (Geisler, CA, 296) Ancak dogru olan dnya grs bir Tanrinin varligini ieren evren grsdr; delillerin aika kanitladigi gibi ancak bu grs dogrultusunda objektiflige ulasilabilinir. Geisler, su iddiada bulunur: Bir kisi gereklerin ne oldugunu tespit ettikten ve bu gereklere, verilen yorumlarin hepsinin en fazla ve istikrarli bir sekilde Tanrinin varligini ieren bir evrene uyumlu oldugunu gsterip, bu baglaminda bir anlam atayabildikten sonra, bu kisi tarih hakkindaki objektif gerege ulastigini iddia edebilir. rnegin, ancak bu evrenin Tanrinin varligini ieren bir evren oldugunu ve Nasirali Isanin lmden dirildigini kabul edersek bir Hristiyan bu sira disi olayin bir mucize oldugunu ve Mesihin gerek iddialari ile uyumlu oldugunu iddia ede bilir. (Geisler, CA, 296) 6B. Cevap: Materyallerin Seimi ve Aranjmani Tarihiye Bagimlidir nyarginin ya da tarihin tarafsizligini rtme ihtirasinin olasiligi hakkinda tarih felsefecisi W. H. Walsh sunlari belirtmistir: Bu sekildeki bir n yarginin, tarihin objektif gereklerini elde etmede nemli ve asilmaz bir engel olarak grmek ya da grmemek konusunda verilecek karar, sphe ieren bir karar olacaktir. Bu sphenin sebebi ise, gemisteki tecrbelerimizde grdgmz gibi, aktarimlarda bulunan nyargilarin her zaman dzeltilmeye elverisli olmus olmasidir... B ir tarihi kesinlikle kisisel nyargidan arinmis olmak zorundadir, bunu beceremeyen tarihiler, kendilerine uygun itibari kazanmislardir. (Walsh, JPH, 101) Van A. Harvey bile su ifadede bulunmustur: Eger tarafsizliktan anladigimiz sey, bir kisinin yargiya ulasmadan nce bu yargiyi hakli ikaracak geerli sebeplere sahip olma zorunlulugunu hissetme kapasitesine sahip olabilmesi ise, tutkulu olmanin veya tarafsiz olmanin karsilikli olarak zel hisle r oldugu, tartismaya aik bir konu olacaktir. Kendi z oglunu yargilayan bir hakimin, geregin bulunmasi konusunda, konu ile daha az alakasi olan bir kisiden daha ok tarafsiz olmasi beklenmez mi? (Harvey, HB, 212) Harvey, Hrist iyan Kutsal Kitap limlerin alismalarina, alisma konusu bu kisilerin en derin inancini kapsadigi iin gvenilmemesine dair olusan egilimin yanlis oldugunu ifade eder: Bu tutum, aiklama ve aiklamanin dogrulanmasi arasindaki farki, bir sey grenme tutumu sergileme ile bildigi bir seyi savunma arasindaki farki grmezlikten gelmektir. Kendi z oglunu yargilayan bir hakimin, oglunun masum bulunmasi iin sbjektif ve kisisel arzulari oldugu kesindir ancak oglunun masumiyetini ortaya koymak zorunda oldugu deliller aci verici de olsa, bu arzusunundan bagimsiz , mantikli deliller olmak zorundadir. (Harvey, HB, 213) Sonu olarak Fischerin belirttigi gibi tam sbjektiflik ya da rlativizm kendi kendisini rtr: Rlativistler, kendilerinin ve destekilerinin bir dereceye kadar rlativizmden bagimsiz olduklarini ifade ederler. (Fischer, HF, 42) Fischer, Stroutun su yorumunu aktarir: Israrci bir rlativizm, entelektel intihardir. (Strout, PRAH, alinti yeri Fischer, HF, 42)

108

Fischer, szlerine syle devam eder: Rlativistin kullandigi sbjektiflik fikri tamamen bir samaliktir. Sbjektif terimi, bagimli bir terimdir; tezati anlamli olmadika kendisi de anlamli olamaz. Btn bilgi sbjektiftir demek btn varliklar kisadir demektir. Uzun bir sey olmadika, hibir sey kisa olamaz. (Fischer, HF, 43)

Bir bilginin elde edilme sekli ile o bilginin geerliligi arasinda bir karmasa yasanmaktadir. Amerikali bir tarihi, sovenist bir yaklasimla Birlesik Devletlerin, Ingiltereden bagimsizligini 1776 senesinde elde ettigini beyan edebilir. Bu ifade tarihinin motivasyonu ne olursa olsun, tarihsel aidan dogru bir ifadedir.

DAVID HACKETT FISCHER

4A. MUCIZEVI TARIHIN BILINEBILIRLIGINE ITIRAZLAR Bir kisi felsefe aisindan mucizelerin olasiligini kabul edebilir. Bunu kabul eden bir kisinin dnya grs ayni zamanda tarihsel olaylarin tarafsiz bir sekilde bilinebilecegini de ierir. Ancak cevaplanmasi gereken bir soru hl karsimizdadir: Grg taniklarinin tarihsel anlatimlarina dayanarak mucizelerin gereklestigini bilebilir miyiz? Mucizeleri tarih araciligi ile grenebilir miyiz?

1B. Felsefi Itirazlar David Hume, tarihte ne srlen bir mucizenin ispati problemini tanimlayarak, mucizelere karsi tarihsel- kriter argman sunar.

1C. Btn tarih gz nne alinsa bile , bir mucizenin bizleri spheden kurataracak sayida iyi egitim almis, sagduyusu kuvvetli kisi tarafindan ne srlmedigi grlr. . . . Ayni zamanda, dnyamizin gayet iyi bilinen bir blgesinde, halk nnde gereklestigi iddia edilen mucizlerin, bu tr kesifleri iermesi kainilm azdir. (Hume, ECHU, 10.2.92, syf. 116-117) 2C. aglar boyunca birok mucizenin, kehanetin ve dogast olaylarin ya karsi deliller ile sahteligi ortaya konmustur ya da absrdlkleri sonucunda kendi kendilerini rtmslerdir. Tm bunlar insanligin doga ve mucizevi olaylara olan egilimini yeterli st derecede ispatlamaktadir; bu durum ise bu tarz iddialara sphe ile yaklasmamiz gerektigini ortaya koymaktadir. (Hume, ECHU, 10.2.93, syf. 118) 3C. Bu egilim dogast ve mucizevi olaylara karsi gl bir nyargi olusturmaktadir. Bu tr olaylara dair iddialara, en sik cahil ve barbar toplumlarda rastlanmaktadir. Eger bu konuda bir iddianin medeni toplumlardan tredigi grlrse, kisa bir arastirma bu iddianin cahil ve barbar toplumlardan ithal edildigini ortaya koyacaktir. (Hume, ECHU, 10.2.93, syf. 119) 4C. Ayni aga ait tarih yazicilari, Humeun grslerini benimsemistir:

109

Alman ilahiyatisi ve metin tarihisi Ernst Troeltsch su iddia da bulunmaktadir: Bilinen olaylari analojisinde aiklama ve gemisin yeniden yapilandirilmasi iin konjektr ve sempatik idrak aranir . . . Olaylarin gemis ve su a ki srelerinde ayni sreci fark ederiz, hem gemiste hem su an, insan yasaminin esitli tarihsel emberleri birbirini etkiler ve birbiri ile kesisir. (Troeltsch, H, alinti yeri Hastings, ERE, 6:718) Carl Becker, su iddiada bulunacak kadar ileri gitmistir: Tanikliklarin sayisi ne olursa olsun bir olayin gemis gerekligini, sanki gnmze ait bir gereklik gibi tespit etmeye yeterli degildir. . . . Taniklik verenlerin mkemmel bir karakteri olsa da, bu durumun hibir anlami yoktur. (Becker, DWH, alinti yeri Snyder, DWH, 12-13) F. H. Bradley sunlari belirtmistir: Tarih, varliklarin o anki durumuna dair yargilarimiz olan tecrbeden ikarima gidilme ynteminde en son aredir. . . . Bizden, aikasi yasadigimiz ve bildigimiz dnyaya tekabl etmeyen nedenlerin etkilerini ieren bir gemis olayin gerekliginin onaylanmasi istenildiginde, ne diyecegimizi bilemeyiz. . . . bu talep, temelsiz bir bina yapt irma talebi ile aynidir. . . . Bu onaylamayi, kendi kendimiz ile elismeden nasil gereklestirebiliriz? (Bradley, PCH, 100) agimizin filozoflarindan Antony Flew, Hume ve Troeltschin siki bir takipisi oldugunu su iddiasi ile ortaya koymustur: Gemisten arta kalanlari rasyonel bir biimde delil olarak kabul etmemiz ve gerekten olanlari yapilandirip, aktarim formuna dnstrebilmemiz iin, gnmz dzenleyen kanunlarin gemisi de dzenlemis oldugunu kabul etmemiz gerekir. (Flew, M, alinti yeri Edwards, EP, 5:35 1) Bir mucize anlatimi ile karsi karsiya kalan tenkiti bir tarihi, genellikle bu anlatimi ciddiye almaz. . . . Bu prosedrn hakli ikarmak iin Humeun ileri srdg prensibe kesinlikle basvuracaktir: Mucizevi doganin mutlak imknsizligi ya da ileri srlen olaylarin btn mantikli insanlarin gznde dogrulanmasi, ki bu iki prensip, mucizeyi rtmek iin yeterlidir. (Flew, M, alinti yeri Edwards, EP, 35 1 -52)

Bir mucize anlatimi ile karsi karsiya kalan tenkiti bir tarihi, genellikle bu anlatimi ciddiye almaz. . . . Bu prosedrn hakli ikarmak iin Humeun ileri srdg prensibe kesinlikle basvuracaktir: Mucizevi doganin mutlak imknsizligi ya da ileri srlen olaylarin btn mantikli insanlarin gznde dogrulanmasi ki bu iki prensip, mucizeyi rtmek iin yeterlidir.

ANTHONY FLEW

2B. Teolojik Itirazlar Bazi kisiler mucizelerin tarihsel bilinebilirligine teolojik bir perspetkiften itirazlar ykseltirler. Bu tr itirazlarin babasi Gothold Lessing olmustur: Tarihin tesadfi dogrulari, kesinlikle muhakeme iin gerekli olan gereklerin ispati olamazlar. (Lessing, LTW, 53) Mucizelerin aktarimlarinin mucize olmayislari basli basina bir problemdir. Kisacasi gzlerimin nnde gereklesen mucizelerin etkisi anliktir , ancak aktarim iin bir araci kullanildigi iin mucizenin btn gc kaybolur. (Lessing, LTW, 52) Lessing, aiklamalarina syle devam eder: Ben kesinlikle Mesihin mucizelerini reddetmiyorum. Ancak bu mucizelerin gerekliginin kanitlanabilirligi, su anda gereklesmedikleri iin tamamen ortadan kalktigi ve elimizde kalan sadece bu mucizelerin aktarimlari olduguna gre (bu yzden de bu anlatimlarin yalanci ikarilmasi imknsizdir) bu

110

aktarimlarin beni Mesihin gretislerine baglayabilecegini reddediyorum. (Lessing, LTW, 55) Kierkega ard, benzer bir sekilde inan konusunda tarihin ve tarihselligin rolnn degersiz oldugunu ileri srmstr: Eger Hristiyanliga tarihsel bir dokman olarak bakilacaksa dikkat etmemiz gereken en nemli sey, Hrist iyan doktrinin gerekten de ne olduguna dair tamamen gvenilir bir aktarima sahip olmaktir. Eger arastirmaci kisi bu gerek ile olan iliskisine karsi sonsuz bir ilgi besliyor ise, bir anda mitsizlige kapilabilir nk tarihsellik karsisinda hayatindaki en kesin olan sey sadece bir tahmin oldugunu ka vramasi hi de zor olmayacaktir. Tahminsellik , ebedi bir mutlulugun binasinin insa edilmesi iin ok kk bir toprak parasidir. (Kierkegaard, CUPPF, 23) agimizin jenerasyonu geriye su szlerden baska sylenecek bir sey birakmamis olsalar da, bu szler bile yeterliden ok daha tedir: Bizler, Tanrinin su senede dnyaya alak gnll bir kul grnm ile gelmis, aramizda yasamis ve gretmis arkasindan da lmst olduguna inaniyoruz. (Kierkegaard, PF, 104) Martin Kahler, Bilim tarafindan tespit edilmesi gereken tarihsel gerekleri bir iman tecrbesi olarak kabul edemeyiz. Bundan dolayi, Hristiyan inancinin ve tarihe dayali bir Isa inancinin, aynen su ve yag gibi birbirine karismayacagini kabul etmeliyiz demistir. (Kahler, SHJHBC, 74) Ister liberal olsun ister muhafazakr, modern teologlar bu ifadeleri tekrar ede gelmislerdir: Rudolf Bultmann: Kapaliliktan kast edilen, tarihsel olaylarin degismezliginin ve arkasi kesilmezliginin dogast gler tarafindan (Tanri), dogast olaylar (mucize) ile mdahale ye ugrayamayacagi, kisaca mucize diye bir seyin olamayacagidir. Bu aidan bakildiginda mucize, tarih ierisinde bir nedeni olmada n gereklesmis bir olay olurdu Bu bakis aisi, btn tarihsel dokmanlari inceleyen tarih bilimi ile uzlasma ierisindedir. Bir dokmanin tarihsel olmasi iin yukarida belirtilen prensiplerin geerli olarak kabul edilmesi durumunda, Kutsal Kitapin tarihselligi iin yapilacak bir alismada da bu prensipler geerli kabul edilmelidir. (Bultmann, EF, 292) Paul Tillich: Kutsal Ki ap aktarimlarinin tarihsel gvenilirligi ile tanimlanan bir t inan, inan anlaminin basina gelebilecek en agir arpitmadir. (Tillich, DF, 87) Karl Barth: Mesihin lmden dirilmesi ya da Onun ikinci gelisi. . . . tarihsel bir olay degildir; tarihiler bu konudaki sphelerini giderebilirler. . . . bizim kaygimiz olayin gerekligi ile ilgili degildir, bizim kaygimiz olayin gerekliginin tarihsel gereklige baglanmis olmasidir. (Barth, WGWM, 90) Troeltschin analoji prensibinin etkisi (felsefi itirazlar b asligi altinda ele alinmistir) agimiza ait teologlar ve tenkiti tarihiler arasinda sre gelen ve hatiri sayilir bir etki yaratmistir. Troeltschin tenkiti-tarihi yaklasimi altinda olan Van A. Harvey, bu etkiyi syle aiklar:
Ernst Troeltschin, tarihsel-tenkiti metodun ortaya ikmasina dair kehanetsel iddiasinda haddinden fazla gerek oldugunu gstermeye alistim. Bu iddia, Batili adamin bilinliliginde gereklesen Hrist iyan inancinin birok temel varsayiminin, takdir edilmesini ieren derin bir devrimi nceden varsaymaktadir. . . . Bu ihtilaf ylesine derindir ki, son dnemlerde ortaya ikan Protestan teolojisi, tenkiti tarihsel arastirma etigi ile Hrist iyan inancinin temel taleplerini uzlastirmaya alisan bir tr kurtarma operasyonuna dnsmstr. (Harvey, HB, 246)

C. Stephen Evans The Historical Christ & The Jesus of Faith isimli kitabinda (yayinlanma tarihi 1996), agimizin bu etkisini ele almistir:

111

Her ne kadar Van Harveyin kitabi (1966) modasi gemis gibi gzkse de, onun savundugu metodoloji birok byk Kutsal Kitap limi tarafindan uygulanmaktadir. Bu durumu ilgin kilan, bu uygulama yayginligina ragmen son zamanlarda bu grsn aik bir sekilde savunulmamis olmasidir. . . . Troeltsch-Harvey seklinde bir grsn aika fazla savunulmamasi g eregi bu grsn terkedildigi anlamina gelmez. Bence bu durumun sebebi bu grsn yaygin bir sekilde kabul edilmis olmasidir; bu yayginlik bu grs savunulmaya gerek duyulmayan bir tr sagduyu formatina dnstrmstr. (Evans, HCJF, 185)

5A.

MUCIZEVI TARIHIN BILINEBILIRLIGININ SAVUNULMASI

1B. Felsefi Itirazlarin Tenkidi Filozof Frank Beckwith, Humeun tezlerinin tenkiti analizini yaparken, Humeun birinci grsne cevap verir: Birok aidan ele alindiginda Humeun ileri srdg lt tamamiyla mantiksiz degildir. Bir iddiayi inceleyen bir kisi, iddia taniklarinin sayisini ve karakterini gz nne alir. Buna ragmen, Humeun ortaya koymak istedigi lt, bundan fazlasini talep eder. (Beckwith, DHAAM, 49) Beckwith szlerine Colin Browndan yaptigi alinti ile devam eder: Humeun talep ettigi vasiflarda bir grg taniginin, Batili bir niversite egitimi almis olmasi, onaltinci yzyilda Bati Avrupasinin nemli bir kltr merkezinde yasamis olmasi ve halk tarafindan taninmis olmasi gerekmektedir. (Brow n, MCM, alinti yeri Beckwith, DHAAM, 50) Beckwithin isaret ettigi gibi bu lt bile yeterli olmayacaktir, nk bu kriterlere sahip bir kisi yalanci hatta iyi bir egitim almis bir yalanci olabilir. (Beckwith, DHAAM, 50) Daha da tesi, son yillarda ortaya ikan gelismeler Hristiyan teizminin bas taci olan mucizenin -Isanin dirilisinin- Humeun birinci ltn karsiladigini ortaya koymustur. (Beckwith, DHAAM, 50) (bakiniz: V.B.3. lmden Dirilis) Beckwith, Humeun ikinci noktasinin mantiksal yanlisligina isaret eder: Iddia edilen mucizevi olaylarin insan hayal gcnn bir rn ve olaganstne inanma arzusu oldugu geregine sphe duyan az kisi vardir, ancak bu durum btn mucizevi olay iddialarinin geersiz oldugunu ispatlamaz. Bu tr bir yargiya varmak yanlis tekabl etmenin yanlis bir mantigi olur [hatali bir sonuca varan bir argman]. (Beckwith, DHAAM, 51) Beckwithin ifade ettigi gibi bu yol naturalizme ikar: Her sey bir yana btn mucize iddialarinin mbalga oldugunu, mucizelerin asla gereklesmeyecegini bilmeden ileri sremezsiniz. (Beckwith, DHAAM, 52) Filozof Colin Brown su cevabi vermistir: Bir kisinin kendi dnya grsnde ya da ayni egitim ve kltr seviyesinde bir tanik talep etmesi tamamen absrdlktr. (Brown, MCM, 98) Brown su sonuca varmistir: Bir olayin vuku bulduguna dair bir tanikligin geerliligi, ne srlen olayin taniklarinin olaya yakinligina , drstlklerine ve aldatilmama kapasitelerine baglidir. (Brown, MCM, 98) Beckwith, Humeun nc ltnn ierdigi probleme isaret eder: (1) Hume, egitimsiz ve cahil insanlar olarak tanimladigi insan grubunu yeterli bir sekilde aiklamamistir; (2) bu lt Hristiyan teizminin mucizelerini kapsamaz; ve (3) Hume, argman yerine argmana saldirma hatasina dser [ argumentum ad homin em]. (Beckwith, DHAAM, 53) Geisler, Troeltschin analoji prensibine syle cevap verir: Bu prensip ile Humeun doganin birbirine benzerliklerle dolu olmasindan yola ikarak mucizelere itiraz etmesi ayni kapiya ikmaktadir. (Geisler, CA, 302) Geisler, bir inci olarak sunu sylemistir: Bu tutum, btn tarihsel olaylarin natralist bir yaklasim ile yorumlanmasini ierir. Bu tutuma ait metodoloji mucizevi olaylari reddeder. 112

Ancak siradan dzen iin var olan genel bir taniklik, sira disi iin aleyhte bir tanik lik degildir. (Geisler, CA, 302) Ikinci olarak ise sunu sylemistir: Troeltschin analoji tr argmani haddinden fazla kanitlayicidir. Richard Whatelyin ikna edici bir biimde iddia ettigi gibi, bu birbirine benzerlik durumu varsayiminda reddedilen tek unsur mucizeler degildir; Napoleon Bonapartein basina gelen sira disi olaylar gibi btn olaylar buna dahildir. (Geisler, CA, 302-303) Bilimsel deneyselligin rn olan niformteryan tutumu tarihsel arastirmalara ithal etmek hatalidir. Tekrar etmeler ve genellik, bilimsel kanunlarin tespiti iin vaz geilmez unsurlar olabilir ancak bu metod tarih iin kullanilamaz. Tarihsel olaylarin bina edilmesinde gerekli olan, bu olaylarin gerekten de gereklestigine dair gvenilir tanikliklardir. (Geisler, CA, 303) Beckwith, Flew ve Troeltsch argmanina benzer bir sekilde yaklasir: Bu argman analojiyi bir gemisi incelemek iin bir temel olarak kabul etme ile analojinin incelenen gemisin bir objesi olmasini karistirir. Kastedilen sudur: Gemisi incelerken belli bir degismezlik ve devamlilik bekleriz ancak bunun anlami gemiste essiz bir olay olamayacagi (incelemenin objesi) degildir. (Beckwith, HM, alinti yeri Geivett, IDM, 97)

Iddia edilen mucizevi olaylarin insan hayal gcnn bir rn ve olaganstne inanma arzusu oldugu geregine sphe duyan az kisi vardir, ancak bu durum btn mucizevi olay iddialarinin geersiz oldugunu ispatlamaz. Bu tr bir yargiya varmak yanlis tekabl etmenin yanlis bir mantigi olur.

FRANK BECKWITH

2B. Teolojik Itirazlarin Tenkidi Geisler bu tutuma syle karsi koyar: Henz ele alinmis olan tarihin objektifligi konusunu gz nne alirsak, bir Hrist iyanin, radikal varolusu teologlarin mucizelerin objektifligi ve tarihsel boyutu konusundaki grslerine katilmasi iin hibir sebep yoktur. Mucizeler dogal bir sre rn olmayabilirler ancak bu sre iinde yer almislardir. (Geisler, CA, 300) Geisler szlerine syle devam eder,
Mucize, ampirik ya da tarihsel bir baglamda dolaysiz ve dolayli, objektif ve sbjektif olarak tanimlanabilir. Bir mucizenin birden fazla karakteristigi vardir. Mucize hem bilimsel olarak sira disidir hem de teolojik ve ahlki aidan siradandir. Birinci karakteristigi, dolaysiz ampirik bir tecrbe bilinebilmesidir; ikinci karakteristigi ise olayin veris inin olaganstlgnden degil agrisimlar araciligi ile dolayli ampirik bir tecrbe ile bilinebilmesidir. . . . Bir mucizenin teolojik ve ahlki karakteristigi ise ampirik aidan objektif degildir; sbjektif bir sekilde tecrbe edilirler. Buna ragmen kas tettigimiz bir mucizenin ahlki boyutu iin bir boyut olmadigi degildir. Eger yasadigimiz evren Tanrinin varligini ieren bir evren ise ahlk objektif bir biimde Tanriya dayandirilir. (Geisler, CA, 301)

Profesr Erickson bu konuda sunlari sylemistir:


Ele aldigimiz teoriler, tarihsel kaygilar da dahil olmak zere, inan ve akil arasindaki Kutsal Kitapta bahsedilen iliskiden farklidir. Bu konuda bazi rnekleri sunmamiz mmkndr.

113

Luka 7:18-23te Vaftizci Yahyanin grencileri Gelecek Olan sen misin, yoksa baskasini mi bekleyelim? diye sorduklarinda Isa Yahya'nin grencilerine syle karsilik verdi: Gidin, grp isittiklerinizi Yahya'ya bildirin. Krlerin gzleri ailiyor, ktrmler yryor, czamlilar temiz kiliniyor, sagirlar isitiyor, ller diriliyor ve Mjde yoksullara doyuruluyor. Bu rnekte tarihsel gerekler ile iman birbirinden ayrilmamistir. Ikinci bir rnek ise Pavlusun Isanin dirilisinin gerekligi zerine vurgusudur ( 1. Korintliler 15). Hrist iyan tecrbesinin ve mjdesinin geerliligi Mesihin dirilisinin gerekligine baglidir. nc bir rnek ise, Lukanin yazdiklari hakkinda kesin bilgilere ulasma konusunda gsterdigi hassasiyettir (Luka 1:1-4; Elilerin Isleri 1:1-5). Birinci rnegimiz paranin tenkiti alismaya maruz kalmasindan dolayi zarar grms olabilir , ancak ikinci ve zellikle nc rnekler Kutsal Kitap aisindan iman ve tarihsel muhakeme arasindaki farki ortaya koymaktadir. (Erickson, WBF, 131)

Erickson, Bultmannin tarihsel varsayimini ve hatasini tespit etmistir:


Bultmann, Yeni Antlasma imanlilarinin, Isanin adanmis inanlilari oldugunu sylerken dogru bir tespitte bulunmustur, ancak arkasindan bu geregin bu kisileri olaylarin aktarilmasinda daha az gvenilir kildigina dair hatali sonuca varmistir. Varsayimina gre bu kislerin Isa ve Onun amaci hakkindaki olumlu yargilari, bu kisileri gzlemlediklerini aktarma ve korumada dikkatsiz kilmistir; hatta bu kisiler Isaya olan inanci arttirmak iin bazi aktarimlarinda mbal da bulunmuslardir. Benzer argmanlar genellikle mahkeme tanikliklarina dayandirilarak bina edilmeye alisilmistir. Ancak bir degisik analoji izlenirse Incil yazarlarinin durumu daha ok ortaya ikacaktir. Mahkeme salonu yerine ele almamiz gereken ortam bir siniftir; ne de olsa btn eliler aslinda Isa nin grencileridirler. Bir sinifta gretmenin grsne siki sikiya baglanmis bir grenci mi yoksa bu grsle ilgilenmeyen bir grenci mi gretmenin szlerini kelime kelime kaydedecektir? gretmenin grsne siki sikiya baglanmis bir grencinin notlarina daha fazla itimat gsterecegimiz kesindir. gretmenin bilgeligini en fazla muhafaza edecek olan da bu grenci olacaktir, nk final sinavinda bu bilgilerin kendisi iin ok degerli olacagini bilir. Isanin szlerine ok daha fazla deger veren elilerin, Onun gretislerini dogru bir sekilde muhafaza etmek iin ok daha azimli olacaklari kesindir. (Erickson, WBF, 131-132)

Bir kisinin kendi dnya grsnde ya da ayni egitim ve kltr seviyesinde bir tanik talep etmesi tamamen absrdlktr. . . . Bir olayin vuku bulduguna dair bir tanikligin geerliligi, ne srlen olayin taniklarinin olaya yakinligina, drstlklerine ve aldatilmama kapasitelerine baglidir.

COLLIN BROWN

3B.

Sonu Hem bu blm hem de bu kitabi aklimdan degil yregimden gelen ses ile bitirmek istiyorum. Okumus oldugunuz materyalin ogunlugu akil rnyd ve akla hitab ediyordu, ve bence bu da iyi birseydir. Tanri, bizlere Kendisinin Esinlemesinin delillerini degerlendirmemiz iin akil vermistir. Yesaya 1:18: RAB diyor ki:

114

"Gelin, simdi davamizi grelim. Gnahlariniz sizi kana boyamis bile olsa Kar gibi akpak olacaksiniz. Elleriniz kirmiz bcegi gibi kizil olsa da Yapagi gibi bembeyaz olacak. Isa, buyruklarini verirken aklin nemini ihmal etmemistir: Isa ona su karsiligi verdi: Tan rin olan Rab'bi btn yreginle, btn caninla ve btn aklinla sev. (Matta 22:37) Ancak Kutsal Kitapta Tanri daha sik bir biimde yregimize hitap etmistir. Defalarca yregin alak gnll olmasinin neminden bahsetmistir. Kati ve nasirlasmis bir yrege sahip olmanin tehlikeleri konusunda bizi uyarmistir. Kutsal Yazilar, akil hakkinda da sik sik ifadeler ierse de, akil hakkindaki ifadeler, yrek hakkindaki ifadelerin beste biri kadardir. Tanri, bizimle entelektel degil yrek seviyesinde konusmayi istemektedir. Bu kitabin sonunda bende sizlerle yrek seviyesinde konusmayi istiyorum. Eger siz ya da tanidiginiz bir kisi hayatini Isaya verme konusunda zorluk ekmekteyse, kendimi sizlerle yemek masasinda karsi karsiya, can cana konusuyor olarak hayal edecegim. Zorluk ektiginiz konu belki de en son blmde ele alinan konudur. Ben hibir mucizeye taniklik etmedim. Nasil olur da mucize gretisi ieren bir mjdeye iman edebilirim? sorusu aklinizdan geiyor olabilir. Son blmn baslarinda grdgmz gibi David Hume ve birok diger filozof, egitimci tarih boyunca mucizelerin imknsizligina inandilar; bunu da mucizelerin gereklesmemis olma olasiliginin gereklesmis olma olasiligindan daha yksek olmasina bagladilar. Mucizelerin gereklesmemis olma olasiliginin yksek olmasi mucizeleri imknsiz kilamaz. Isa hakkindaki peygamberliklerin gereklesmesi zerine yaptigimiz alismayi ieren blmde grdgmz gibi, bir kiside bu yz peygamberligin tamamlanmasi neredeyse imknsizdir ancak tarihsel gereklerin ortaya koydugu gibi bu peygamberlikler Isada tamamlanmistir. Gerege ulasmanin tek yolu n yargiya dayali btn fikirlerden kurtulmaktir. Ya gerekten bir Tanri varsa, yukaridan dnyamiza bakmaktaysa, yksek mevkilerde olanlarin yreklerindeki gururu incelemekteyse, merdivenin basamaklarini tirmananlarin egolarina odaklandiysa, insanligin genel olarak bencilligini dinlemekteyse? Ya Tanri kafasinda, Kendisini bazi insanlara aiklama karari almissa? Ya Tanri, Kendisini kibirli, gururlu ve kstah olanlara degil de alak gnlllere, mazlumlara aiklama karari almissa? Eger Kutsal Kitap gerek ise durum aynen byledir; Kutsal Kitapin gvenilirligi hakkinda sarsici delillere kitabin basinda bakmistik. Degisik felsefe ve dine mensup birok kisi Tanri ile yasadiklari tecrbeleri anlatmak istese de, peygamber Yesayaya esinlendigi gibi Tanri herhangi bir poplerlik yarismasini kazanma kaygisi ierisinde degildir. Ancak 2. Petrus 3:9da belirtildigi gibi Onun arzusu sudur: hi kimsenin mahvolmasini istemiyor, herkesin tvbe etmesini istiyor. Yesaya 45:15te belirtildigi gibi Tanri ayni zamanda yoldan geen herkesin nne atlayip Kendisini tanitma arzusu ierisinde de degildir: Gerekten sen kendini gizleyen bir Tanri'sin, Ey Israil'in Tanrisi, ey Kurtarici!

115

Kulaga garip gelmiyor mu? Tanriyi saklanmaya alisirken dsnebiliyor musunuz? Tanri niin bunu yapsin ki? Cevap aiktir: Tanri beklemektedir. Herkesin yasamlarinda Onun sesini duyacak kadar alak gnll olup, bu sese kulak verip, Onunla kisisel bir iliski kurmak iin kapiyi amalarini beklemektedir. Isa, Esinleme 3:20de sunlari sylemistir: Iste kapida durmus, kapiyi aliyorum. Eger biri sesimi isitir ve kapiyi aarsa, onun yanina girecegim, ben onunla ve o da benimle, birlikte yemek yiyecegiz. Tanri, Kutsal Kitapta kez aika sayisizca ima yolu ile gururlunun karsisinda oldugunu, alak gnllye ise ltfedecegini sylemistir (Mezmurlar 3:34; Yakup 4:6; 1. Petrus 5:5). Tanri, sorularimizi Ona ynletmemizi istemektedir ancak, Sana verdigim cevaplar dogrultusunda davranma vakti geldi. Daha fazla bekleme, diyecegi zaman yakindir. Iste o an Ona karsilik verirsek, mucizeleri yasama olasiligi iinde kendimizde amis oluruz. Bu kitabin baslangicinda kasabanin eski sarhosu olan ancak hayatinin son on drt ayini Isa Mesih inanlisi olarak geiren babamin dramatik bir sekilde degisen yasamina deginmistim. Arkasindan yasadiklarim ve grdklerim gerek bir mucizedir. Bir kisinin yasaminda bylesine bir degisimi sadece ve yalnizca var olan bir Tanri gereklestirebilir. Kendi yasamima baktigim zaman, yasadigim degisimleri dogast bir Tanridan baska kimsenin gereklestiremeyecegini kesinlikle syleyebilirim. Eger hayatinizda su ana kadar Isa Mesihe Rabbiniz ve Kurtariciniz olarak gvenme kararini almadiysaniz, sizleri bu kitabin sonunda yer alan ve Mesihi tanimak iin arpmaya baslayan bir yrek iin basit aiklamalar ieren Drt Ruhsal Kural isimli yaziyi okumaniz konusunda gnlden tesvik etmek isterim. Eger yreginiz ve zihniniz Tanrinin sizin iin olan sevgisine dogru ekiliyor ise, sizleri bu agriya uygun bir sekilde davranmaya davet ediyorum. Rab, sizi bu arayisinizda bereketlesin,

JOSH D. MCDOWELL

116

You might also like