You are on page 1of 116

HAKİKATE YOLCULUK

Ruhun Tekamülü


Ön sö

Yazılanları dikkate alırsanız hayata, evrene


olan bakış açınızı değiştirebilecek yazılar
bulunmaktadır. Eğer bu kitabı okuduysan,
tesadüf değil.Kitapta sana anlatılmak
istenilen birçok şey var. Demek ki şu an
buradaysan, alman gereken mesajlar vardır.

İçindekiler

-Ruhun Tekamülü
-Ölüm
-Mutluluk
-Tesadüf?
-Telekinezi neden kanıtlanamıyor
(Telekinezi aslında nedir?
-Çekim Yasası, Hayatını Yönlendirme
-Limit’sizsiniz’
-Uyanmak nedir? Uyanınca Ne Olur
-Dış dünya
-İnancın, Hayalin, İsteğin etkis
(Enerjinin gücü)
-Aura Nasıl Görülü
-Meditasyon, 3. Göz
-Lucid ve Shiftin
-ZamA
-Telepati

RUHUN TEKAMÜLÜ

“Neden hayatımda bu kadar çok sıkıntı,


çözülmesi zor, çıkmaz sokaklarla dolu
anılar var? Neden bu ailede doğdum,
doğacak başka bir aile yok muydu? Neden
bunları yaşıyorum? Neden bu kadar çok
haksızlık görüyorum? Bunları hak edecek
ne yapmış olabilirim? gibi bir hayat
yaşayan, bu soruların cevaplarını merak
eden, varoluşu sorgulayan, buraya
sığdıramayacağım sorunlarla başa çıkmaya
çalışıp AYAKTA KALmaya çalışan birçok
insan var. Belki de bu yazıyı okuyan kişi,
sen de bu sorunları yaşayan insanlardan
birisin. Ya da varoluşu sorgulayanlardan
birisi veya hepsi.. Yaşadığınız kötü
olayların ve problemlerin sonucunda kendi
kendinizi şanssız olduğunuza inandırmış
olabilirsiniz. Lakin bu yaşanılan problemler
şanssız olduğunuzdan dolayı yaşanmaz.

Tam tersi ruhunuzun gelişmesi, ruhunuzun


tecrübe kazanabilmesi, ruhunuzun sevgi
dışında diğer duyguları öğrenip tekamül
edebilmesi, uyanabilmeniz için en önemli
ve en sağlam olaylardandır. Tekamülün
gerçekleşmesinde en önemli şeyler
karşımıza çıkan olaylardır. Yaşanılan hiçbir
şey tesadüfen yaşanmaz ve gerçekleşmez.
Hepsinin birer amacı vardır; bizlere bir ders
vermek, eksik yönlendirinizi güçlendirmek,
içinizdeki yatan potansiyeli açığa
çıkarmaktır. İnsanlar yaşadıkları sorunlara
bir o kadar ciddiyetle odaklanmış oldukları
için gelişen olayların tesadüfen olmadığını,
alınması gereken mesajların bilincinde
olamazlar. Ne zaman alınması gereken
mesaj, ders, bilgi, işaret alınır: O zaman o

olay farklı şekillerde tekrarlanmaz. Peki ya


neden ruh dünyaya gelir? Dünya, canlıların

tekamülünün ilerlemesi için bir okul


alanıdır. Ruhun, maddeyi tekamül
ettirebilmesi, deneyimlemesi
gerekmektedir. İnsan, harika bir tekamül
seviyesine ulaştıktan sonra artık
bedenlenmesine gerek kalmaz. Çünkü artık
okuldan mezun olmuştur. Çoğu insan,
hayata bir kere geldiğini düşünür. Hayata
bir kere gelişinde ise bu son var oluşu
olduğu düşüncesine kapılır. Bunun nedeni
hakikati bilmediğinden dolayı kaynaklıdır.
Tekamül edebilmek için farklı bedenler,
hayatlar gerekir. Tek bir ömür ile tekamül
edilmez. Birçok tecrübe, deneyim, gelişim;
yeni bilgileri birlikteliğinde getirir
Sadece insanlar tekamül etmez, bütün
yaratılan, var olan her şey tekamül eder ve
.

değişir. Evrende hiçbir şey yok olup


sonsuzluğa karışmaz. Her yer bir tekamül
yeridir, tekamül ortamları sonsuzdur.
Tanıdığınız tüm insanların, ailenizin,
sevgilinizin, arkadaşınızın, öğretmeninizi
artık hayatınızda kim varsa onları dünyaya
tekamül için gelmeden önce de tanıdığınızı
bilmenizi isterim. Hatta şu an size ailenizi
kendiniz seçtiğinizi söylesem? Bir dakika
ne dedin sen.. Ailemi kendim mi seçtim?
Ne saçmalıyor bunu yazan kişi? Diye
tepkiler verebilirsiniz.. Belki de ruhların
dünyaya gelmeden önce ailelerini kendileri
seçtiği hakkında dışarıdan birkaç şey
duymuş olabilirsiniz. Açıkçası ben bundan
baya yıllar öncesinde duymuştum ve
duyduğumda bana hiç inandırıcı gelmediği
gibi hiçte ikna olmamıştım. Çünkü ben
ailemi kendim seçseydim bu aileyi mi
seçerdim demiştim. Artık bazı şeyleri
n

anlamanın zamanı geldiğinde, derinlere


inip yapboz parçalarını birleştirdim bu
şekilde artık her şey daha anlamlı oldu.
Çünkü sebep-sonuç ilişkisini rahatça
çıkartabiliyordum. Daha önce
düşündüğüm bu cümle “Ben seçsem bu
aileyi mi seçerdim” cümlesi ailemi
kendimin seçtiğimin kanıtıymış. Soruyla
birlikte, sorunun cevabını zaten kendim
vermişim. Aslında birçok insan bunu
düşündüğünde sorunun cevabını verir,
ama farkında olmazlar
“Kendim seçsem, fakir bir ailede doğmayı
mı seçerdim, kim zorluk çekmek ister ki!”
veya “Kendi ailemi ben seçseydim,
problemlerle dolu, anlaşamadığım bir
ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmeyi
seçmezdim!” Hey sen, tiyatrodasın diyelim
“fakir” zor hayatı olan bir karakterin
rolünü oynamaz mıydın? Her insan
.

oynanan bu oyun içerisinde bir role,


karaktere bürünür. Ve unutmayın: herkes
dünyaya bazı dersleri deneyimlemek için
gelmektedir. Ailenizi siz seçtiyseniz bunun
tek nedeni deneyim, tecrübe, tekamül
etmek için değildir. Bunlar elbet ki başında
gelir lakin: “Yardımcı” bir ruhta
olabilirsiniz. Ailede hiç değişmeyen, ama
değişmesi gereken olumsuzlukları
değiştirmek istediğiniz için o ailede
doğmayı siz seçmişsinizdir.. Ama tabii ki
bu ne gibi bir aileye sahip olduğunuza
bağlı. O aileye öğretmenlik yapmak içinde
gelmiş olabilirsiniz, bir yol gösterici..
Rehber olarak düşünebilirsiniz, ne kadar
onlar fark etmesede
Ruh dünyaya tekamül için geldiğinden
dolayı, tekamülünün hızlanmasından
dolayı acı, kederli olaylar yaşaması son
derecede doğaldır. Ruh, tekamülü boyunca
.

illa ki acı çekecektir. Şefkat ve huzur, sevgi


duygularını zaten bildiğinden dolayı diğer
duyguları da deneyimlenmeye ihtiyacı..
Vardır. Çünkü öğrendikleriyle tekamül
edebilmeye ihtiyacı var. Güzel, sorunsuz
bir hayat sürerken aniden ya da üst üste
yaşanılan sıkıntılar, olumsuz olaylar mesaj
niteliğinde işaretlerdir. Ve artık tecrübe,
deneyim başlamaktadır. Bazı, hatta çoğu
insan yaşanılan sıkıntılara olan tepkileri
ağırdır (ciddidir). Bu yüzden problemlerin
arasında kaybolur giderler. Yaşanılan
sorunlara, hayatlarına giren negatif kişilere
karşılık olumsuz tepkileri büyüdükçe
frekansları alçalmaya başlar. İllüzyonun
içerisinde kaybolmaya başlarlar. Bu yüzden
tüm olanlara karşılık nötr olunması
gerekmektedir. Oysa ki, insanlar nötr
kalabilmeyi öğrenirlerse frekansları arttıkça
hakikati yakından görebileceklerdir.
.

Olaylara, sizi kızdıran insanlara karşı


intikam, hırs gibi duyguları içinizde
yeşertmek ancak sizin titreşimleriniz
düşürür, uykudan uyanamamanızı,
illüzyonda kaybolmanızda büyük yardımı
dokunur. Uyanamadıkça uykunuz
derinleşir.. Önemli olan “nötr” olabilme
açısını yakalamaktır.
Kızdığınız, sinirlendiğiniz, nefret ettiğiniz,
üzüldüğünüz ya da bir o kadar çok
sevdiğiniz insanlarda sizlerin
yansımasından ibaretlerdir. Karşınızda
kimin olduğunun hiçbir önemi yok. Hepsi
sizin başka versiyonlarınız. Bu yüzden her
kaybettiğini, kazandığını sandığında
sadece “sanmış” olursun. Kendi kurduğun
oyunu kendinle oynarsın.. Çünkü hakikatte
başkası (ben, sen, o, bu, şu) yoktur. Birisiyle
karşılaştığınızda, kendinizin başka bir
versiyonu ile karşılaşmış olursunuz

DIŞ DÜNYA ASLINDA NEDİR?

Çoğu kişi derim bir uykuda olduklarından


dolayı, gördüklerinin kendi görmek
istedikleri olduklarının bilincinde değiller
Sizin dünyayı algılayışınızın, bilinç
halinizin bir yansımasıdır. Bu ne anlama
geliyor? Dış dünya sizin içinizdeki dünyayı
yansıtır. Bilinciniz içinizde yaşadığınız
dünyanızı, dış dünyanıza yansıtır. Sizi dış
dünyadan ayıran hiçbir şey yoktur ve
olmayacaktır. “Dış dünya” diye
adlandırılan dış dünyanın sadece siz
görmek istediğiniz için orada olduğunu
anlamış olmalısınız. Dış dünyayı yoktan
var eden tamamen sizsiniz. Siz kendinizin
varolduğunu kabul ettiğinizde, dış dünyayı
da kabul etmiş olursunsunuz. İç
dünyanızda ne yeşertirseniz (iyilik -
kötülük, olumsuz olaylar vb
dış dünyanda da onu görürsünü
.

Dış dünyanızda olumlu-olumsuz olaylar,


kişiler, durumlar tamamen sizin iç
dünyanız ile alakalıdır. Dış dünyan görmek
istediklerinden, içinde yeşerttiklerinden
ibaret olandır. Neyseniz onunla
karşılaşırsınız. İç dünyanda huzuru, şefkati
tam anlamıyla SEVGİyi keşfettiğinizde,
özünü fark ettiğinde dış dünyanda pozitife
dönüşür. İç dünyanız cehennemse,
dışarının cennet olmasını beklemek; yanlış
durakta, yanlış otobüsü beklemek gibidir
Gideceğiniz yoldan uzaklaşır, yanlışta olsa
çok fazla yol gidersiniz. Yanlış otobüse
bindiğinizi fark ettiğinizde, farkındalık
kazanır ve bir dahakine neyi nasıl
yapmanız gerektiğine dair kendinizce ders
çıkarırsınız. Yanlış gibi görünsede, sizi
doğrulara götüren, tecrübe etmenizi
sağlayan bir dahakine neyi nasıl yapmanız
gerektiğini öğreten bir deneyimdi.

ÖLÜM? ÖLÜNCE YOK OLMAK MI?


“Bir canlının hayatına kesin olarak son
verilip sonsuza dek yok olmasıdır ölüm.
Dünyaya gelmeden önce nasılsan, gene
öyle olacaksın
Bir daha asla var olamayacaksın. Tek bir
hayata ve tek bir bedene sahipsin, etten ve
kemikten ibaretsin. Öldüğünde bedenin
yok olduğu için sen de olacaksın çünkü sen
bedensin, bedenden ibaretsin!

Sizce bunlar neden deniliyor? Neden


ölünün arkasından ağlanır? İnsanlar neden
ölümden korkar? Doğduğunuzdan beri az
ya da çok bu tarz düşüncelere, sözlere
kulak misa ri olmuş olabilirsiniz. Sizce
evren bu kadar basit ve anlamsız olabilir
mi? İlla ki ölümün bu üstte yazdıklarımdan
olduğunu düşünmüş olabilirsiniz..
fi
.

Üstte yazdığım gibi düşünce, kafa yapısına


sahip olan insanlar, çevresinde bulunan
diğer insanları da bu düşünce yapısına
bilinçsizce aşılamaya çalışmakta.. Çevre
toplum, geri kalan insan nüfusu, lmler ve
diziler vb. Ölüme karşı çok fazla korku
aşılamıyorlar mı? Ölümün yok olmak
olduğu algısı upuzun yıllardır devam
etmekte ve devam ediyor. Özellikle
televizyonda yayınlanan diziler, lmler,
haberler ve diğer programlar; Teknolojinin
bu kadar yaygın olduğu zamanda,
insanlara kendilerine ait olmayan düşünce
ve kirleri aşılamak oldukça basit. Sahiden
insanlar neden bu kadar ölümden
korkuyor? Yoksa ölümden değil de,
ölümden sonra ne olacağını bilmedikleri
için mi? Ölümün ne olduğunu bilmiyorlar;
çünkü kendilerinden, hakikatten bir
haberler. Ölüm; düşünce değişikliğinden
fi
fi
fi
,

bakış açısı değişikliğinden başka hiçbir şey


değil. İnsanın kendinin var olduğunu
zannetmesi, doğup öldüğünü zannetmesi
EGO’dan kaynaklıdır. “Ben Bir Kişiyim”
denildiğinde EGO ortaya çıkar. Ortada
birlik (teklik) bilinci yoktur, kişi kendini var
oluştan ayrı olarak nitelendirdiğinden
dolayı evreni (kendisini) algılayamaz,
okuyamaz. Kişi, kendini beden ve zihinden
ibaret gördüğü sürece zaten ölmüştür.
Geçmiş zamanda doğup gelecek bir
zamanda öleceğin düşüncesine
kapıldığında bilincini böyle
programlarsınız, bu programlamayla
birlikte sınırlı hale gelmiş olursunuz.
Ölüm, sadece ruhun bulunduğu beden
kıyafetinden ayrılmasıdır. Peki neden
“beden kıyafet?” Çünkü ruh için bedenin
ölümü kıyafet değiştirmek gibidir. Ruhun
bulunduğu bedende gitmesi gereken yola

gelindiğinde ruh artık bedenden iner.


Bedeni dünyada bırakıp yuvaya geri döner.
Tıpkı yaşamın bir illüzyon olduğu gibi,
ölümde illüzyondan ibarettir. Ruh başka bir
boyutta, farklı bir formda var olmaya
devam eder. Çünkü ruh ölümsüzdür.
Evrende hiçbir şey yok olmaz, olamaz

Hakikatte ne ölüm vardır, ne de doğmak.

Ölmek için bedeni dünyada bırakmak


gerekir. Doğmak içinse bedeni kullanmak
gerekir. Beden ise kıyafetten ibaretten
olduğuna göre; ölende, doğanda bedendir.
Şu anda kullandığınız aracınız (bedeniniz)
size ait olmadığı için mantıken gerçek sizi
yansıtamaz. Kendinizi görmek için aynaya
baktığınızda kendinizi gördüğünüz
düşüncesine kapılır ve bunda yanılırsınız.
.

Aynaya baktığınızda, kıyafetinize bakmış


olursunuz.

Ölümsüz olan ruh, tekamül edebilmek içi


sayısız birçok beden kullanır. Bedenle işi
bittiğinde ise bedeni dünyada bırakır
Ruh olmadan bedenin manası yoktur.
Çünkü; mana bedende değil ruhtadır

Ölen insanın evrende sonsuza dek yok


olması söz konusu değildir. Unutmayın;
Sizler ruh sahibi beden değil, beden sahibi
bir ruhsunuz.

Diyelim ki, dizi izliyorsunuz ve bir


karakter öldü. Dizide ölen karakterin
aslında ölmediğini, o karakterin başka bir
dizide oynamak için diziden ayrıldığını,
başka bir karakterle oynayacağını
biliyorsunuz. Dünya ise böyledir,

zamanı gelince beden kıyafeti çıkarılır ve


başka bir formda, boyutta devam edilir.

Ölüm bu kadar iyiyse peki ölüm sırasında


acı çekmeye ne demeli? Acı içerisinde
ölmeye hazırlanan bedende ruh durmaz.
Acı içerisinde kıvranan bedende, ruh
çoktan bedeni terk etmiştir.
Ruh bedenden ayrıldıktan sonra, kimlerin
cenazesine geldiğini, dışarıda neler
olduğunu görebilir mi? Elbette görür, lakin
bazı ruhlar bunu görmek yerine oradan
uzaklaşmayı seçerler bunlar olgun
ruhlardır. Çok fazla bedenlenme sayısına
sahip olmayan ruhlar ise genç ruhlardır.
Etrafta neler olup bittiğine bakmak isterler,
ya meraktandır ya da o an ne olup bittiğini
kestiremedikleri içindir. Bazıları ise bir
anda bedenden ayrıldıkları için bu durum
karşısında isteksizlerdir, hemen ayrılmak

istemezler. Ruh bulunduğu kafesten


ayrıldıktan sonra yuvaya geri döner

Hz. Muhammed (sav)


“Ölüm olayını yaşayan kişi etrafındakileri,
bedeninin kimin yıkadığını, kimin
kefenlediğini, namazını kimlerin kıldığını,
kimlerin dua ettiğini, kabire kimin indirdiğini,
toprağa girişini, ve kısaca her şeyi görüp
izler.”

Ruhlar, uzun bir süre ardından tekamül


için bedenlenmeleri gerektiğinde yuvayı
bırakıp dünyaya gelmeyi istemeyebilirler
Madde dünyasına girildiğinde bir sür
sorumluluk nihayetinde gelir. Yuvada olan
şefkat ve huzuru bırakıp madde dünyasın-
da beden denilen kafeste olmayı göze
almamaları oldukça normaldir.

Kimi ruhlar dünyaya bedensel olarak


rehberlik yapmaya gelir ve kendileri
aramızdadır. Kimileri ise, dünyaya
bedenlenmekten yanı sıra ruh rehberi
olmayı seçer. Herkesin tekamül süreci,
uyanış süresi farklıdır değişkenlik gösterir.
Tıpkı deneyimlediğimiz bazı derslerin aynı
olmaması gibidir. Sizlere, ailelerinizi
kendinizin, kendi iradeniz doğrultusunda
seçtiğini söylemiştim. Bununla birlikte
dünyada bedenleneceğiniz ülkeyi, yeri,
bedeninizi de kendi iradenizle seçersiniz.
Dışarıda gördüğünüz göz göze geldiğiniz
bir yabancının size çok sıcak kanlı
gelmesinin ya da derinden çok tanıdık
gelmesinin nedeni de bunlardan bir
tanesidir. Hepsi sizler için bir işaret, mesaj
gibidir. O göz göze geldiğiniz yabancıyla
madde dünyasında çok fazla rolü olmasa
bile sizlere derinden birkaç duyguyu
hatırlatır. “Sanki onu daha önce görmüşüm,
ama görmediğime eminim fakat kanım çok
ısındı” gibi, benzer bir cümleyi aklınızdan
geçirmenize sebebiyet verir.
Size bir yakınınızın, tanıdığınızın acı
duygular ve deneyimler yaşatmasının
altında karmik neden, almanız öğrenmeniz
gereken ders olduğu içindir. Şu ana kadar
kimi tanıyorsanız, kimi gördüyseniz,
kiminle tanışacaksanız hiçbirinin tesadüf
olmadığını unutmayın. Mesela şu anda
burada bu yazılanları okuyan güzel insan,
bunu okuman, burada olman tesadüf değil
Eğer beni tanıyorsan, tanımanda tesadüf
değildi. Çünkü biz zaten hepinizle çok
öncesinde dünya haricinde ruhsal boyutt
karşılaştık, tanıştık.

UYANMAK NEDİR? UYANDIĞINDA


NELER OLUR?

Bu çok duyduğunuz “uyanmak” aslında ne


anlama geliyor? Hadi hep birlikte bakalım
Uyanmak demek; yaşadığın dünyayı,
hayatının bir rüya olduğunu, illüzyon
olduğunu “idrak” edebilmek demektir.
farkındalık halidir. Artık uyandığında
Hiçbir kimsede suç görmezsin daha
doğrusu göremezsin. Çünkü suçluyaca
bir kişi “yoktur.” Kazananın ve kaybedeni
gene sen olduğunu, tek başına oynadığın
bu oyunda kızacak kimse olmadığın
görürsün. Bu oyunda sadece Öz itibariyle
sen olduğunu, gördüğün görüntülerin
kendi kendine kurduğun bir oyun
olduğunu (illüzyon) anlarsın. Her şeyin
andan ibaret olduğunu anlar ve birlik
bilincine ulaşmış olursun. Hakikate dönü
bakıldığında ne kazanan vardır, ne de

kaybeden. Ancak sen ne zaman oyuna


döner ve özünü unutursun işte o zaman
kazanma- kaybetme çabasına girersin.
Hiçbir zaman kaybettiğin eksik bir parçan
olmadı. Kendini var olarak tanımladığında
(Ben, o, bu, şu) “ben bir kişiyim” algısı
ortadan silinmeyecektir. Bir kişi olduğunda,
oyunun içinde varmış gibi davranmaya
devam edersin. Ve şu anda da, bu
yazdıklarımı “ben bir kişiyim” algısıyla
okumaya devam ettiğinde yazdıklarımın
senin için hiçbir anlamı olmayacaktır,
saçmalıktan ibaret olarak gelecektir çünkü
var olma çabası, ego kimlik devreye
girmekte
Uyandığında, uyanış başladığında eski
çevren anlamını yitirir. Eskiden
istediklerinin ve çevrenin anlamı kalmaz.
Kimsenin seni anlamadığını düşünürsün.
Fakat bu çevrendekilerle aynı algıya sahi
.

olmadığından dolayı ortaya çıkar. Eğer


yalnız değilsen, tek başına olursun. (Tek
başınalık ve yalnızlık aynı şey değildir)
Tek başına olan birisi yalnız değildir. Kısaca
aralarındaki farkı açıklamak gerekirse;
Yalnız olan kişi, bir kişiye ihtiyaç duyar.
Yalnızlığından dolayı üzüntüye kapılır,
negatif olarak değerlendirir. Tek başına
olan kişi ise, tekliğin huzurunu yaşar,
negatif değildir, kendisiyle eğlenmeyi bilir
Tek başına olursun çünkü hakikati
görürsün, rüyayı idrak edersin. Olaylara
karşı, dünyevi sorunlara direkt olarak
hayata karşı ciddiyetin tamamen yok olur
Çünkü hepsinin birer illüzyon olduğunu
anlarsın, ne malla işin olur ne de mülkle
Sonsuz sevgiyi, mutluluğu yaşarsın
Uyanmaya başlayan çoğu insanın bir kez
olsada yaptığı minik bir hata vardır. Nedir?
Çevresinde uyuyan insanları uyandırmay
.

çalışmak. Tabii ki bu kötü, kaba davranış


değildir. İstediğiniz gibi insanlara hakikati
anlatabilirsiniz. Ama unutmamanız
gereken bir noktaya değinmek istiyorum
güzel insanlar. Herkesin uyanma, idrak
edebilme süreci farklıdır. Siz ne kadar
hakikati anlatsanız onlar sadece bunu
“bilgi” şeklinde alacaklardır. Bilgi ve idrak
bu ikisi bambaşka şeylerdir. Cennet algısına
sahip kişi, cehennem algısına sahip bir
insanı anlayabilir, yadırgamaz. Çünkü,
cennet algısına sahip olan kişi de
cehennemi deneyimlenmiştir bu sayede
cennete ulaşmıştır. Fakat bu duru
cehennem algısına sahip kişi için aynı
değildir. Cennetteki, cehennemdekini anlar.
Cehennemdeki cennettekini anlayamaz.
Çünkü cehennemdeki öyle bir algı
seviyesine sahiptir ki, cennetteki saygısını
ve sabrını korumaya devam etmelidir
.

LİMİT’SİZSİNİZ

Hindistan’da lleri yetiştirmek için, onları


küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa
bağlarlarmış. Tabii bu yavru lin, bu zinciri
koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı
söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük
l önceleri bundan kurtulmak için tüm
gücüyle uğraşır, defalarca dener ama
sonucu değiştiremez; özgürlüğüne
kavuşamaz. Yıllar geçer, l kocaman olur.
Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca
katına gücü yetebilir artık. Ama l asla
böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür
olamayacağına inanmıştır. Artık
kırılamayan şey, lin zinciri değil inancıdır

Buradan inancınızın, isteğinizin hayatınız


da ne kadar büyük bir rol oynadığını
çıkarabiliyorsunuz. Sizce insanoğlunun
fi
fi

fi
fi
fi
fi

yapamayacağı şey nedir? Şu anda neyi


yapamayacağınızı düşünüyorsunuz?
Yapamayacağınızı düşündüren şey nedir
Elbette bu yazı boyunca sizlere bu tarz
sıkıcı sorular sormayacağım.. Hadi biraz
ruhu tanıyalım.
Bilinç (ruh) limitsizdir, limitleri belirleyen
sizsiniz. Siz bir şeyi yapamayacağınızı
kabullendiğinizde, buna inandığınızda
yapamayacağınızı düşündüğünüz şeyi
gerçektende yapamazsınız çünkü limit
sizsiniz, limitinizi o şekilde belirlersiniz
Çoğu olarak insanların bir şeyleri
yapamayacağını düşünmelerinin nedeni;
kendine olan inançsızlıkları, kendilerine
olan güvensizliklerinden dolayı
kaynaklanmaktadır. Yapmak istedikleri şeyi
kendilerinden yükseklerde görürler. Çoğu
zamanda çevrenin, toplumun bizlere
bilinçli ya da bilinçsizce aşıladığı limitle

vardır. Ama bu limitleri istediğiniz zaman


istediğiniz şekilde kaldırabileceğinizi
unutmayın. Kendinizi sınırlamamak, bazı
şeyleri değiştirmek istiyorsanız ilk
öncelikle kendinizden başlamalısınız.
Değişime dışarıdan başladığınız sürece her
zaman aynı noktaya gelir durursunuz.
İç dünyanız aydınlandığında, dış
dünyanızında aydınlandığına şahit olmuş
olacaksınız. “Kendime hiç güvenmiyorum
“Kendime hiç inanmıyorum” bu
düşünceleri aklınızdan geçirdiğinizde
kendinizi bu düşüncelere yönelik
programlamış olursunuz. Kendinize hiç
güvenmediğinizi, kendinize söylediğinizde
kendinize güvenmiyormuş gibi davranır ve
gittikçe öyle olmaya başlarsınız. Bu yüzden
bu programlamayı aleyhinize değil,
yararınıza çevirmeniz gerekir. Bunu nasıl
yapacaksınız? Çözümü sizce de çok basi

durmuyor mu? Kendinize güvenmediğinizi


belirtip o şekilde konuştuğunuzda
doğrudan kendinize güvenmiyor, bu
şekilde programlıyorsunuz. “Kendime
güvenim sonsuz, kendime güveniyorum”
cümlesini hayatınıza getirdiğinizde,
içinizde o şekilde davrandığınızda inanıp
istediğinizde gerçekten de zamanla
kendinize güvendiğinizi fark edeceksiniz.
“Bunun çözümü bu mu?”diyebilirsiniz
Ama emin olun her şeyin çözümü o kadar
basit ki. Aklınızdan geçen düşüncelerin ne
kadar güçlü olduğunu idrak etseydiniz bir
daha aklınızdan asla olumsuz düşünceler
geçirmemeye dikkat ederdiniz. Nerede
olursanız olun kendinize güveniyormuş
gibi davranın. Fark ettiyseniz, anında
kendinize güvenin diye baskı yapmıyorum
Eğer bir şeyi başarmak istiyorsanız,
kendiniz o şeyi başarırken hayal edin.

ÇEKİM YASASI, ÇEKİM YASASI NASIL


KULLANILIR?
Şimdi ise sizlere, “Çekim Yasası” ile nasıl
istediğiniz kareleri, olayları, kişileri vb.
Çekebileceğinizden bahsedeceğim. İlk
öncelikle çekim yasasının duygularla
derinden bir bağlantısı olduğunu
söylemem gerekmekte. Çekim yasasının ne
olduğunu bilmiyorsanız veya biliyor ama
kullanmadığınızı düşünüyorsanız her ne
olursa olsun herkes hayatında çekim
yasasını kullanmıştır ve bilinçsizce
kullanmaya devam etmektedirler. Çekim
yasasını kullanabilmek için bilinçli olarak
bir çalışma yapmanıza gerek yoktur. Ama
eğer düşüncelerinizin, inancınızın,
isteğinizi devreye sokarak istediğiniz
şeyleri elde etmek istiyorsanız çekim
yasasını bilinçli olarak değerlendirmeyi
bilmeniz gerekmektedir. Çekim yasasının
bilinçsizce kullanıldığı anlara dair bir örne

verelim. “Korktuğum başıma geldi!” bunun


gerçekleşmesinin nedeni, kişinin odağı
neredeyse enerjisininde onu takip
etmesinden kaynaklanır. Kişi, hep aklında
olmasını istemediği olayları tekrarlar,
tekrarlar ve tekrarladıkça o anı zihninde
yaşar ve yaşamaya devam eder. Veya
ondan direkt olarak korkması bile
istemediği şeyi kendisine çekmesine
yetecektir. Olumlu, olumsuz olmaksızın bir
düşünceleriniz her türlü etrafa yayılır. Bu
yüzden başınıza her ne geliyorsa, gelen şeyi
siz kabul ediyorsunuz. Bunu
değiştirebilmek içinse; Hadi şimdi çekim
yasasını nasıl kullanabileceğimiz
konuşalım. Çekim yasası, sandığınız gibi
istediğin şeyleri kendine çekmek değildir
yani; hayal ettim tamam diyince olay orada
bitmiyor. Çünkü hayal etmek demek bir
olayı gözünüzün önüne getirip onu
i

normal bir şekilde durup izlemeye


benzemez. Limon yediğinizi hayal edin,
limonu yediğini gerçekten hayal edenlerin
limondan dolayı ağızları sulanacak çünkü
“limon yediği anı yaşıyor” olmuş olacaklar
Sadece düşünenlerin ise hiçbir şekilde ağzı
sulanmayacak. Uzun lafın kısası; hayal
ettiğiniz anı tüm duygularınızla birlikte
yaşayın. İstediğiniz şey bir bilgisayar mı? O
bilgisayarın size geldiği anı; heyecan ile
mutluluğunuzu hissedin. Aynı zamanda
zaten bilgisayarınız varmış gibi davranın.
“Ee ama benim bilgisayarım yok ki!”
Dediğinizde sözlerinizin de evrene etki
ettiği gerçeğini bilmiyormuş olursunuz.
Sadece düşünceleriniz değil, ağzınızdan
çıkar her bir kelime evrene karışır,
hayatınıza bu şekilde etki eder
Sahip olmak istediğiniz şeyin frekansına
büründüğünüzde ona sahip olursunuz.
.

“İstediğim şeyin frekansına nasıl sahip


olacağım?” Cevap: zaten ona sahipmişsin
gibi davranarak, hissederek tabii ki. Çekim
yasasıyla sadece eşyalar çekmezsiniz her
şeyi çekersiniz. Olumlu-olumsuz olayları,
kareleri, kişileri, eşyaları ve daha fazlasını.
Çekim yasasını kullanarak hayatınızı
baştan aşağı değiştirebilirsiniz, yeter ki
isteyin ve inanın.
Çekim yasasını uygularken yapmamanız
gereken birkaç şeyi söyleyeceğim. Bunları
yapmak sadece inancınızı, istediğiniz şeyin
size gelmesini uzatır.
1.İstediğiniz şeyi hayal edin (o anı yaşayın
vs) yaptıktan sonra istediğinizi aklınızdan
çıkarın. Aklınızdan çıkarın derken demek
istediğim onu sürekli-çok düşünmeyin.
Neden? Olmasını istediğiniz şeyi sürekli
olarak düşündüğünüzde aklınıza; “Ya
olmazsa? Ne zaman olacak” cümleleri ile

meşgul etmiş olursunuz. Bu düşüncelerde


inancınızı, isteğinizi düşürür. İstediğiniz
şeyi aklınızdan çıkarmanızın, çok
düşünmemenizin bir nedeni daha var. Siz
sürekli olarak olmasını istediğiniz şeyi
kafanızda yaşadıkça ( ne kadar olacağına
inansanız bile ) enerjiyi serbest
bırakamıyorsunuz. Çok fazla kafanıza
takmayıp düşünmediğinizde enerjiyi
serbest bırakırsınız ve istediğiniz size kısa
sürede çok çabuk şekilde gelir. Bunu da
örneklendirelim; Diyelim ki evde eşyanızı
kaybettiniz. Her yere bakmanıza rağmen
onu bulamadınız. Ama ne zaman
aradığınız şeyi aramayı bıraktığınızda o
sizin karşınıza çıkar. Belki de bir kere bile
olsa başınıza gelmiştir.
Evreni sipariş verdiğiniz bir katalog olarak
düşünün; Siparişini verdiniz ve gelmesini
bekliyorsunuz.

ÇEKİM YASASI TEKNİK

Herkesin kendine has ve özel teknikleri


vardır ve olabilir. Sabit teknik diye de bir
şey yoktur. Zaten bildiğiniz teknikleri
kendinizce değiştirebilir, ya da full baştan
bir teknik oluşturabilirsiniz. Bu teknik daha
çok işe yarıyor gibi de bir şey yok; kilit
nokta istediğiniz anı ciddi şekilde tüm
duygularıyla yaşamak. Ama burada
vereceğim birkaç teknik sadece öneri
anlamındadır
1.Tekniğimiz; Bu teknikte olmasını
istediğiniz şeyi içinizde tüm duygularıyla
yaşarken arkada sizi yaşamak istediğiniz o
ana götürecek bir şarkının olması. Tabii bu
dediğim kriterlerde bir şarkı olmasına
gerekte yok. Nasıl bir şarkıyı istiyorsanız
istediğinizi dinleyin. O şarkı çalarken
istediğiniz anı yaşayın
.

Bunu şu şekilde de yapabilirsiniz; (Eğer


zihninizde hayal etme konusunda iyi
değilsiniz ya da sırf daha eğlenceli
olabileceği içinde yapabilirsiniz size bağlı)
tıpkı bir oyuncu gibi ayaklanın ve yaşamak
istediğiniz o anı canlandırın. Hem de
oyunculuğunuz gelişecek hem de eğlenmiş,
istediğinize sahip olmuş olacaksınız.
Karşıdan birisi görse delice gözükebilecek
bir şey olabilir ama kimin ne dediği niye
umurunuzda olsun ki? Ama siz gene de tek
başınıza olduğunuz bir anda yapın( :p
Şimdi ise istediğiniz şeye zaten sahipmiş,
öyleymiş gibi davranmanızı öneririm.

Çekim yasasını bilinçli olarak kullanmak


isteyenlerde (bazılarında) duyduğum
cümle; “İyi de bunun olması için bir sebep
yok ki!” Çekim yasasını kullanabilmek için,
istediğin şeyin olması için ortada bir sebep

olması gerekmemekte güzel insanlar. Siz


zaten çekim yasasını istediğinizi kendinize
bir şekilde çekmek için kullanıyorsunuz
Şimdi ise yaşadıklarımdan sadece iki
tanesini (çekim yasası) anımı anlatacağım.
O sıralar markette stajyerlik yapıyordum
Benim için işten eve dönüş saatim
fazlasıyla geçti. 8:00 dan başlıyor, 16:00 da
eve gidiyordum. (Geç diyorum çünkü
okulu eken bir insan olarak çaktırmayın)
Gece yatakta uyumaya çalışırken şöyle bir
kare imajine ettim; Patron bizi erkenden
eve dönmemize izin veriyordu. O kareyi
öyle bir yaşadım ki içimdeki mutluluğu
hissettim (küçük şeylerle mutlu olun
çocuklar!). O kareyi hayal ettikten sonra
uyudum ve sabah tekrar işe gittim. Patrona
ne yapacağımızı bilmediğimiz için
(arkadaşımla çalışıyordum) patronun
bürosuna gittik.

Patron bize belirli bir iş verdi ve


konuşmasına devam etti o anda içimde bir
mutluluk oluştu. İşte tam o sırada patron
sihirli cümleyi söyledi; “Bu işi bitirdikten
sonra saat 11’de eve gidebilirsiniz!” Ve
görev tamamlanmıştı, istediğimi almıştım.

Çekim yasasıyla elde ettiğim başka bir şey


ise; “Bedava” bilgisayara sahip olmak
Bilgisayarımın olmasını istiyordum ve
ihtiyacım olduğunu da düşünüyordum.
3D tasarım yapabileceğim bir bilgisayarım
bile olsa yeterdi. Bu arzumuda o aralar
birkaç gündür düşünmeye başlamıştım
Karşıma hep bilgisayardan yapılmış
tasarımlar çıkıyordu ben de bilgisayarım
olduğunda yaparım diyip tereddütsüzce
örneklerin hepsini kaydediyordum. Bir gün
bilgisayarımın olacağına o kadar emindim
ki, tasarımları kaydederken bile beni
m

bilgisayarım yok ki demiyordum. Ondan


sonrasında bilgisayarım olması düşüncesi
artmaya başladıkça günlerden bir tanesinde
annem dışarıdan gelip; “Avukat sana
bilgisayar verecek eğer sen istersen”
demişti. Şimdi düşünebilirsiniz avukat
nereden çıktı, ne alaka diye; Alakası
olmasına hiçte gerek yok. İstediğim bir
bilgisayardı, bilgisayarın kimden ve
nereden geldiği değil. Bu çekim yasasıyla
aldığım bilgisayar masaüstüydü, diğer
çekim yasasıyla bedavaya kaptığım ise
laptop. Bir tane bilgisayarım yokken, şu
anda iki tane bilgisayarım var. Hepsi de
çekim yasası sayesinde (enerji) , para
sayesinde değil. Basit bir kağıt parçası ile,
enerjiyi karşılaştırmak büyük ayıp olurdu
açıkçası. Eğer hala paranın her şey
olduğuna paranın güçlü olduğuna
inanmaya devam edecekseniz
,

deneyimlemeniz gereken çok şey var


demektir. Elindeki para sayesinde her şeyi
kazanabileceğini düşünüyorsan, seni
kırmak istemem dostum ama kendini bilen
(hakikati) şahıs karşısında bırak ikinciliği
dördüncülüğü bile alamazsın. Çekim
yasasını kullanırken unutmamanız gereken
bir hususu daha var elbette. “Kendinize
güvenin.” İçinizdeki ses olmayacağına dair
konuştuğunda onun tam tersine konuşun,
“olacak görürsün, göreceksin sen!” diyip
yolunuza devam edin.

Düşündüğünüz, söylediğiniz her bir sözün


ne kadar büyük bir önemi olduğunu sakın
unutmayın. Bu yüzden dediklerinize,
düşündüklerinize çoğu zaman dikkat edin.

Çekim yasasını çözdüğünüzde, enerjinin ne


kadar büyük önemi olduğunu fark edip,

idrak ettiğinizde artık her şeyin tamamen


değiştiğini anlarsınız. Çoğu kişi, ağzından
çıkan her bir sözün, düşündüklerinin enerji
olup etrafa yayıldığını bilmedikleri için
kendi kendilerini zor duruma düşürürler.
Negatif düşünceleri zihinlerinde oluşturup,
negatif anları canlandırdıkça negati iği
daha da kendilerine çekerler.

Hakikati göremeyenler; Ruhsal gelişimi


gereksiz ve saçma bulur. Yaşadıkları onca
sorunun içerisinde ruhsal gelişime
odaklanma düşünceleri onlara aşırı
derecede saçma ve gereksiz görürler.
Ruhsal gelişim, ruhsal uyanış sizlere
istediğiniz gibi bir hayata sahip olabilmeni
avantajında bulunur. Ruhsal gelişim
başladıkça madde dünyasına bağlılık,
ihtiyaç duyma arzusu ortadan kaybolur

fl

Enerjinin gücünü bilen, kendinin gücünü


bilir. Ruh (bilinç) enerjidir. Kendi olumsuz
düşüncelerinin bedelini kendileri
çekiyorlar, elbette değiştirebilirler.
“Fakirim, ruhumun aydınlanmasından
bana ne” fakir olduğunu vurgulayan, dil
getiren birisinin fakir olmasıda sizce
oldukça normal değil mi? Hadi bu cümleyi
inceleyelim.
Çekim yasasını anlatırken, istediğiniz şey
sahipmişsiniz gibi yapmanız gerektiğini
yazmıştım. Bu da tıpkı bu şekilde; Kişi,
fakir olduğunu söylüyor bu ruh haline
bürünüyor. Fakir olduğu düşüncesiyle
hareket ettiği sürece eline hiçbir şekilde
para geçmiyor ve geçemiyor. Bunun aynısı
şanssız olduğunuzu düşündüğünüz için
başınıza şanssız olduğunuzu gösterecek
olayların gelmesi gibi. Hepsi sizin
inancınız, hayal ettiğiniz, düşündüğünüz
.

şeyler sonucunda gerçekleşiyor. Bu yüzden


hiçbir şey tesadüf değil. Hayatınıza iyi
şeyler çekmek tamamen sizin elinizde, artık
çekim yasasını bilinçli olarak
kullanabildiğinizde hayatınızı istediğiniz
gibi kolayca yönlendirebildiğinizi
göreceksiniz. İkinci bir çekim yasası tekniği
daha vereceğim; Bu tekniği imajinasyonu
iyi olmayanlar rahatça kullanabilirler.
Bu teknikte yapmanız gereken uyku
sırasında, uykuya geçiş anında ya da
uykudan yeni kalktığınız anda olmanız
gerekmektedir. Bunun ismi Alpha
frekansıdır. Bu durumda zihniniz yaramaz
değildir, aynı zamanda bedeniniz de çok
rahattır. Bu durumdayken olmasını
istediğiniz şeyi hayal edin, hayal ettiğiniz
şeyi uyku alpha frekansınayken çok daha
kolay bir şekilde göz önünüze gelecek.
Hayal edememe gibi bir sorununuz varsa

sakın endişelenmeyin. Alpha


frekansındayken istediğiniz şey olmuş gibi
yedi saniyeliğine davranın, hissedin,
düşünün kendinize güvenip istediğiniz
şeyi düşünmeyi bırakıp uykuya dalın.
Uykuya yeni dalmış, uykuya geçiş ya da
uykudan yeni kalktığınız süreçte nötr
olabildiğiniz, düşünceleriniz yoğun
olmadığından dolayı “ya olmazsa,
olmayacak” gibi düşünceler aklınıza
gelmeyecek. Gelse bile onları büyük bir
rahatlık ile koyabileceksiniz

EŞİTSİZLİKLER VAR MI? ŞANSSIZLIK VE


ŞANS

Holograma döndüğümüzde; Bedensel


olarak eşitsizlikler görünsede şanssızlı
ya da şanslı olmak diye bir kavram yoktur
Bindiğiniz otobüsün dolu olması, olumsuz
olaylara karşılaşmanız, başınıza kötü

olaylar gelmesi, fakir olmanız bunlar


şanssız olduğunuzdan kaynaklanmaz.
Çekim yasasında bahsettiğim gibi;
Neyseniz onu çekersiniz. Aynı zamanda
dünyaya bazı dersleri deneyimlemek içi
geldiğinizi unutmayın. Bilinçsiz bir gözden
dünyaya bakıldığında kederler, acılarl
eşitsizliklerle doluymuş gibi
görünmektedir. Herkesin alması gereken,
deneyimlenmesi gereken ders farklıdır.

ZAM’AN’

Saat, yıl, hafta, gün, ay, geçmiş, gelecek


diye bir şey yoktur. Her şey gibi, bunlard
“Zaman” illüzyondan ibarettir. Geçmiş v
gelecek yoktur, olan tek şey “AN” dır.
Sizler yaşadıklarınızı “bir gün önce, yarın,
yarım saat önce” oldu diye adlandırırsınız
Bunu nedeni zaman algınızın olmasıdır.
Her ne yaşanıyorsa, yaşandıysa sadece
‘an’da yaşanmaktadır. Saatin varlığına o
kadar odaklanılmıştır, inanılmış ve ayak
uydurulmuştur ki insanlar yapmak
istediklerini, yapacaklarını “saate”
bağlamışlardır. Bu çoğu zaman öyle bir hal

alır ki, insanlar olmayan şeyle (zamanla)


yarışmaya başlarlar
Yetişmeleri gereken bir yer olduğunda,
teslim etmeleri gereken projeleri,
bitirmeleri gereken ödevleri olduğunda
paniğe kapılırlar, çünkü bir günde geri
vermeleri gerekmektedir. Zamanı upuzun
bir çizgi değil, daire olarak düşünmeniz
gerekmektedir. Çünkü sanıldığı gibi zaman
çizgi değildir; dairedir. Dairede nereye
doğru bakarsanız o kareyi var edersiniz
Yarışmanız gereken bir zaman olmadığını
anladığınızda hakikate döndüğünüzde
holograma kıyasla 1 saatte zor
bitirebileceğinizi düşündüğünüz işinizi
(gene hologramla kıyasla) 20 dakikadan
daha kısa bir sürede bitirebilirsiniz. Önemli
olan zamanla yarışmamak, daire olduğunu
bilmek, saat yalanını unutmak onun dışın
.

çıkmaktır. Her ne oluyorsa aslında hepsi


AN’da gerçekleşir. İnsanların zaman algısı
olduğundan dolayı, bunun dışına
çıkmadıkları, çıkamadıkları için bir gün
önce, iki gün önceye ayarlıdırlar.

Zihin hep bekle der gelecekte der sen de


beklemeye bir alışırsın tüm ömrün
beklemek ile geçer oysa yaşam “şimdi”de
AN’da yaşanır. Şimdinin dışında bir başka
zaman dilimi yoktur. Geçmiş ve gelece
ya da zaman algısı zihninin illüzyonudur
ve sen zihne inandığın için ya geçmişin
rüyaları ile ya da gelecek beklentisi
içinde hayaller ile yaşarsın. Şimdi AN’d
olamadığın için mucizeleri fark edemezsin
Oysa sen ve yaşam bir ve bütünsündür ve
yaşam seninle bir mucizedir

İLLA HU
U

MUTLULUK

Birçok insan hatta genel olarak insanların


tek derdi “para” olmuş şeklinde. Parayla
mutlu olabileceğini zanneden, parası
olunca her şeyi başarabileceğini zanneden
bir kesim var. Peki ya bu doğru mu? Para
mutluluk mu? Buna hem hayır ve hem de
evet cevabı verebiliriz. Eğer dünya ile çok
yakınsanız ve içinde yaşıyor, dünyevi
olaylara önem veriyorsanız, dünya
oyununun içindeyseniz paraya önem
verirsiniz. Sorunun cevabının evet veya
hayır olmasının nedeni: Para seni mutlu

eder evet. Ama sonsuza dek değil. Parayla


mutlu olmanı sağlayan mutluluk, gerçek
mutluluk değildir. Geçicidir, hevestir;
Hakikati yansıtmaz. Maddeyle mutlu
olacağını, kazanacağını düşündüğün sürece
mutlululuğu sadece dışarıda aramış
olursun. Bu durumdan ötürü; gerçek ve
sonsuz mutluluğu tadamazsın. Başladığın
noktaya tekrar geri döner durursun.
Örnek verelim, yeni bir telefon alacaksınız
ve bunun için gerçekten mutlu hissediyor
aynı zamanda heyecanlısınız. Telefonu
almadan bir gün önce bu hisleri
besliyorsunuz. Telefonu aldıktan sonrada
hevesiniz bir iki gün devam ediyor. Ancak
bu mutluluk hiçbir zaman sonsuza dek
devam etmiyor çünkü siz mutluluğu mal,
mülkte arıyorsunuz. Sonsuz mutluluğu
bulmak tabii ki imkansız değildir. Sonsuz
mutluluğu bulmanız nerede aradığınıza

bağlıdır. Mutluluğu dışarıda aradığınız


sürece istediğiniz kadar arayın gene
bulamayacaksınız, asıl mutluluk zaten
içinizde siz de saklı. Aradığın her ne ise
ilk önce içinde bulacaksın. İçinde
bulmadığını, dışarıdan bulsan ne yazar
Mutsuzluk, AN’da yaşamamaktan
kaynaklanır. Yaşanmamış, yaşanmayacak
var olmamış bir gelecek için kaygılanılır
Gelecek nasıl belirsizse, geçmişte bir
kadar belirsiz yaşanmamıştır. Kişi,
yaşanmamış bir gelecek için kaygıya düşer
Bu kaygıda kendini kaybettiği için AN’ı
güzelliğini, AN’da olan fırsatları, kend
oluşturabileceği mucizeleri göremez.
Mucizelerin kaynağı sizsiniz, bir başkası
değildir

ANI YAŞA ZAMANI DEĞİL.- FADEMİ


.

Mutlu olmak için hiçbir sebebe ihtiyacınız


yoktur. İster görünürde berbat bir hayat
yaşadığınızı bunun neresiyle mutlu
olabileceğinizi düşünün; Mutlu
olabileceğiniz olayları değil nedensizce,
sebebi olmadan mutlu olabileceğinizi
unutmayın. Mutluluk sebep gerektirmez.
Psişik Güçlere Giri

TELEKİNEZİ ASLINDA NEDİR, NEDEN


KANITLANAMIYOR?

“Söylesene; hadi diyelim telekinezi gerçek


eşyaları hareket ettirmek ne işine yarayaca
ki, elinle de hareket ettirebiliyorsun. Zama
kaybından başka hiçbir şey değil.” Bu
cümleyi bir kere ya da iki kere duymuş,
hatta siz bile bir anlığına bunları düşünmü
olabilirsiniz. Hakikaten, ne bu telekinezi?
Telekinezi yapanların amacı, masa veya
kağıt devirip bununla gururlanmak mıdır
ş

Tabii ki de telekineziye başlayan insanları


ilk ve asıl amacı nesneleri kontrol etmektir
Ama derinlere inildiğinde telekinezinin
“Enerji kontrolü” olduğu gerçeğini çok az
kişi rahatça görebilmektedir. Eşyaları
hareket ettirmekten ibaret görünen
telekinezi aslında “Enerji Kontrolüdür.
Telekinezi aslında enerji kontrolüyse, neden
eşyalarla çalışma yapılmaktadır? Bu
sorunun cevabı da kendisi kadar basittir
Eşyalar sadece enerjinizi yönlendirebilmek,
geliştirebilmek için birer araçtır. Her şey
enerji olduğu için, enerjiyi kontrol
edebildiğimizde size ve hayatınıza karşı
çok büyük (iyi anlamda) katkısı olmaktadır
Telekinezinin, 3. Göz ile derinden bağlantıs
vardır. (3. Göz psişik güçlerin, sezgilerin
merkezidir.) Her telekinezi yaptığınızda
enerjiniz gelişir (çöl daha doğrusu enerjiniz
açığa çıkar) ve 3. Göz de gelişmeye, daha

da akti eşmeye başlar. 3. Gözün size


sağladığı avantajı görmek her yiğide nasip
olmayabilir, çünkü fark edemeyebilirler
3. Göz geliştiğinden dolayı telepati,
durugörü, çekim yasası, aura görme, diğer
kinezileri profosyonel vs. Bir şekilde
rahatça yapabilirsiniz
3. Göz daha da akti eşip geliştikçe; ruh ve
kişi ayrı kişiymiş, ayrı bir şeymiş algısı
ortadan kalkmaktadır. 3. Göz
akti eştiğinde, eski sen olmazsın. 3. Göz
çakradır, 3. Göz akti eştiğinde hakikatle
bir araya gelirsin, hakikat ile yüzleşirsin
Enerjiyi anlamış, yönlendirebilen herhang
bir kişi evrenin kendisi olduğu hakikatin
algılar. Buradan da çok açıktır, telekinezinin
neden “kanıtlanmadığı.” Haberlerde bil
yüzlerce şey gizlenmiyor, söylenmiyorke
insanların uyutulması, robotlaşması içi
fl
fl
fl
fl
.

ellerinden gelenleri yapan kişiler çıkıp


insanlığa hakikati anlatmayacaktır.
Hayatını yönlendirip poziti iğe ulaşan
insanları birçok toplum, aile, kurum
rahatsızlık duymakta. Holograma bir
şekilde insanlar körü körüne bağlı
tutulmaya çalışmakta. İnsanların kafalarına
kendilerine ait olmayan düşünceleri sokup
onları kontrol altına almaya çalışıyorlar.
Dünya’da insanoğlunun uyanmaması için
elinden geleni yapan birçok topluluk var.
Bu topluluk insanoğlunun uyutulması,
insanoğlunun benliğinden bir haber olması,
olumsuzluk adına çalışıyor. Bu topluluk
bizim aslında bilmemiz gereken kendimizle
alakalı bilgilerin su yüzüne çıkmasını
engelliyor. Bu uyutulmada yardımcı olan
bir sürü kurumlar, örgütler, devlet
çalışanları bile bu bilgilerin açığa çıkmasını
fl

engelliyor. İnsanlar yavaş yavaş


aydınlanmaya başladığında, bu onları
aleyhine olmuş olacaktır. Negati iğin
içinde kaybolup, kendilerine muhtaç olan
paranın her şey olduğunu insanlara
aşılamaya çalışan, hologramın içine
gömülüp kalmalarını, insanların
kendilerine zaman ayırıp kendilerini
tanımamalarını istiyorlar ve yapıyorlarda
En basitinden şu an gidip her şeyden
habersiz bir gence sorsak, sınavlar ve
ödevleri yüzünden konuşmaya zaman
ayıramayacak. Bir şekilde holograma dahil
edilmeye çalışıyorlar. En basit sorunlara
bile çözüm bulamamalarını sağlayıp,
dünyasal geçici sorunlar ile kafalarını
bozup, iki cümleyi bile ezberlerken
zorlanacak beter hale getiriyorlar. Şimdi
düşünün, bunların olmasına sebebiyet
fl
n

verenler; ne yüzle çıkıp hakikatten


bahsederler?
İnsanlar daha da holograma çekildikç
ciddiye almaya başlarlar. Ciddiye alındıkça
oluşan sorunlara da büyük bir ciddiyetle
karşılarlar. Buraya yazmanın lüzumsuz
olduğunu düşündüğüm (çok uzun
olmaması için) sorunlara kafalarını
yordukça; benliklerini, nereden geldiklerini
unuturlar, düşünme gereği bile duyma
hale gelirler. Negati iğin içinde kaybolur
çıkamazlar. İnsanlar bunları idrak etse ne
olur? Herkes kendi hayatını pozitif bir
şekilde yaşamaya başlar, tekliği idrak
ederler. Telekinezinin aslında ne olduğunu
sizlere açıkladım, eğer fark edilirse neler
olacağını da.

BİYOKİNEZİ NEDİR, NASIL YAPILIR?

Biyokinezi; Düşünce, inanç, istek ile zikse


fl
fi
e

bedende değişiklikler yapılmasını sağlayan


bir kinezi türüdür. Biyokinezi ile kendinizi
iyileştirebilir, hastalıkları geçirebilir ve
vücudunuzda dilediğiniz gibi değişiklikler
yapabilirsiniz. Hastalıklarınızı,
rahatsızlıklarınızı geçirebilmek için,
iyileşebilmek için yüzlerce ilaç içmenize,
ilaçlara lüzumsuzca para vermenize gerek
yoktur. İlaçlar sadece belirli bir yere kada
yardımcı olabilir. Onun dışında dışarıdan
bir etken ile iyileşildiğinde hastalığın tekrar
etmesi olası bir durumdur. Kendi içse
gücünüzü kullanarak iyileşmek, bir şeyleri
değiştirmek varken neden dıştan “geçici
etkenler sayesinde, geçici süreliğine
iyileşin? Hepinizin başaramayacağı hiçbi
şey yoktur. Yüksek inanç ve yüksek istek
sayesinde insan gözünde büyüttüğü
kanseri yenebilir. Baş ağrınızı, karın
ağrınızı, diş ağrınızı artık her nereniz
l

ağrıyorsa hepsini iyileştirebilirsiniz.


Fiziksel özelliklerinizi dahil
değiştirebilirsiniz. Göz renginizi,
boyunuzu, burnunuzu, göz şeklinizi artı
ne yapmak istiyorsanız biyokineziyle
yapabilirsiniz. Her şeyde de olduğu gibi,
Biyokinezi etkisi olmasını istiyorsanız
inanç ve isteğinizin aynı seviyede, yükse
olması gerekmekte. Buralara biyokinezi
tekniklerini yazacağım. İlla ki bu teknikler
kullanmak zorunda değilsiniz. Kendi
tekniğinizi oluşturabilirsiniz bu sizin için
daha iyi bile olabilir, tamamen isteğinize
bağlı.

Biyokinezi ile nasıl göz renginizi istediğini


renge çevirebileceğinize dair birkaç teknik
vereceğim;( Bu tekniklerde isterseniz sessiz
karanlık bir odaya geçebilirsiniz bu da sizi

nasıl odaklanabileceğinize bağlı hiç fark


etmez. Veya gözleriniz açık ya da kapalı
bunlarda fark etmez hepsi isteğinize bağlı

Göz renginizi döndürmek istediğiniz


renkte bir enerji topu hayal edin. Hayal
ettiğiniz enerji topunun içinizde olduğun
ve tüm çakralarınızdan geçip iyice güçlen
diğini sonrada enerjinin yukarı doğru çıkı
gözlerinize doğru geldiğini, gözlerinize
gelirken ikiye ayrılarak sonrada iki
gözünüze de girdiğini ve enerji gözünüze
girdikten sonra gözlerinizin istediğiniz
renge döndüğünü imajine edin. Önemli
nokta, yaptığınız şeye inanmanız ve
hissetmenizdir. Eğer gerçekten inançlı
olursanız göz renginizdeki değişikliği fark
edeceksiniz. Eğer zamanla göz renginizin
değişimini gözlemlemek istiyorsanız, bu
tekniği gün içinde uygulayın, aklınıza

geldikçede uygulamaya devam edin. Hatta


alışkanlık haline bile getirin. Şimdi ise
ikinci göz rengi değiştirme tekniğimize
bakalım.

2.Göz rengi değiştirme tekniğ


Bu teknikte yapacağınız ilk şey Google’dan
istediğiniz rengi aratın. Atlattığınız
renkteki fotoğrafa tıklayın ve fotoğrafa
odaklanınca Fotoğraftaki renkten aynı
renge sahip bir enerji çıktığını, enerjinin ik
gözünüze gelip gözlerinize girdiğini hayal
edin. Enerji gözlerinize girdikten sonra,
enerji gözlerinizi istediğiniz renge çevirsin

Göz renginizi değiştirme sürecinde, göz


renginiz zaten istediğiniz renkmiş gibi
davranmanız gerekmektedir. Örneğin
aynaya bakıyorken gözleriniz istediğiniz
renkmiş gibi davranın, yolda giderken

insanlar sizin yüzünüze bakınca gözlerinizi


istediğiniz renkte görüyormuş gibi
yürümeye devam edin, karşıdan kendinizi
öyle hayal edin. Yaptığınız göz renginin
kalıcı olup olmaması konusuna gelirsek bu
sizin ne niyetle yaptığınıza bağlı. Eğer
zamanla göz renginizin değişimini
gözlemliyorsanız, tekrar bu süreçte zorunlu
değilseniz ayana sık bakmamanızı tavsiye
ederim. Bunun nedeni; kendinize olan
inancınızın azalabileceğinden dolayı. Her
dakika büyük bir merakla aynaya
baktığınızda, göz renginiz ne kadar o a
değişmiş olduğunu fark edemeyebilirsiniz
“Göz rengimin değişip değişmediğini nasıl
anlayacağım?” Burada “görmeden
inanmak” konusu devreye giriyor. İlla
bir şeye inanmanız için onu görmeniz
gerekmez, en sağlam ve en güçlü inan

görmeden inanabilmenizdir. Eğer


görmeden inanabiliyorsanız, başarmışsınız
demektir. Mesela düşünceleriniz de
görünmüyor, ama varlar değil mi?

Baş ağrısı geçirme tekniği

Birinci tekniğimiz ile başlayalım. Başınız


ağarırken sakin bir yere geçebilme şansını
varsa geçin. Olduğunuz ortam bağdaş
kurmaya uygunsa bir yere oturarak bağdaş
kurabilirsiniz. Dik bir şekilde durun ya da
oturun, oturduktan sonra burnunuzdan
derin bir nefes alın. Bu aldığınız nefesin chi
nefesi olduğunu aynı zamanda baş ağrınız
geçirecek olan vitaminler olduğunu imajine
edin, düşünün. Aldığınız nefesi başınıza
doğru çıkarın, nefes başınızda olan ağrıy
temizlesin (toplasın) ve nefesi ağzınızdan
geri verdiğinizde baş ağrınıza sebep ola

siyah enerjilerin vücudunuzdan çıktığın


imajine edin. Tekniği uyguladıktan sonra
baş ağrınızı düşünmeyin. Baş ağrınızı
düşünürseniz başınız ağrımadığı halde baş
ağrınız orada olacaktır.

İkinci baş ağrısı geçirme tekniğimiz ise


bu teknikte elinizi kafanıza koyun. Baş
ağrısına sebebiyet veren siyah enerjilerin
siz nefes alırken elinize doğru yükseldiğini
kafanızın içinden çıktığını imajine edin. Ba
ağrınıza sebebiyet veren siyah enerjileri
elinizle kafanızdan çektikten sonra elinizi
sallayın. Siyah enerjileri elinizden yere
atıyormuş gibi yapın, imajine edin.

Karın ağrısı geçirme tekniğ

Bir türlü geçmeyen karın ağrınızı geçirmek


için öncelikle bir bardağa su doldurun

Ellerinizi bardağa yaklaştırın ve iki yana


açın gözlerinizi kapatın ve iki avucunuzdan
enerji çıktığını bu çıkan enerjinin ise karın
ağrınızı geçirecek vitaminler olduğun
hayal edin. Çıkan enerji bardaktan geçerek
suya etki ettiğini hayal edin. Suyu içmede
önce suya yaklaşarak inançlı bir şekilde
kendinize güvenerek olumlama yapın.
Ardından suyu içinizden olumlamalar
devam ettirerek, inanarak için.

Kan durdurma tekniğ

İlk öncelikle derin bir nefes alın sonra


aldığınız nefesi (enerjiyi) kanıysan bölgeye
doğru yönlendirin. Nefes, kanıyan bölgeye
ulaşırken kan akışını kapatan hücreler
imajine edin ve kanıyan bölgeye ulaştırın
Kanı durdurmakta görevli olan hücrelerin
kanıyan bölgedeki kanı durdurduğunu ve
i

kanın yok olduğunu imajine edin ve inanın

İkinci kan durdurma tekniği

Elinizi kanıyan bölgeye yakınlaştırın.


Elinizde oluşturduğunuz enerjiyi kanıyan
bölgeye yakınlaştırın ve enerjinin içinde
kanı durdurmakta görevli olan hücreler
imajine edin. Enerjinin kanıyan bölgeye
girip kanı durdurduğunu imajine edin

Yara izi geçirme tekniği

Derin nefes alın (chi nefesi) aldığınız


nefesin enerji olduğunu ve yara izinin
bulunduğu noktaya ulaştığını, ulaştıkta
sonra enerjiyle birlikte derinin yenilediğin
sonrada yara izinin yavaşça kaybolduğunu
İmajine edin.

Açlığı yok etme tekniği

Zayı amadan önce yapılması gereken şey


açlık hissine engel olabilmektir. Açlığı yok
edebilmek istiyorsanız yapmanız gereken
şey; yemek yerken yediğiniz şeyden zevk
almıyormuş gibi yapmalısınız. Yediğiniz
hiç sevmediğiniz bir yemekmiş gibi,
yedikle sıkılın ve hemen kalkıp gitmek
isteyin. Sevdiğiniz yemeği yerken zevk alır
ve daha çok yemek isterseniz. Bunun
nedeni sevdiğiniz şeyi yemenizden
kaynaklanır. Kilo almak içinse bunun tam
tersini yapabilirsiniz, yemek yerken zevk
alıyormuş gibi davranın ve öyle düşünün

Zayı ama tekniğ

Bu zayı ama tekniğinde zaten zayıfmış,


bacaklarınız inceymiş (vücudunuzun he
fl
fl
fl
i

yeri istediğiniz gibiymiş gibi davranın)


kendinizi dıştan öyle hayal edin. Birde
koltukta otururken bacaklarınızın ne kada
da ince olduğunu düşünün ve öyle
davranın. Kendinizi dıştan zayıf olarak
görün, insanların da sizi öyle gördüğünü
onların gözünden hayal edin

Bir diğer uygulayabileceğiniz teknik is


Derin nefes alın (Chi nefesi) aldığını
nefesin içinize girdiğini ve nefesin içeriniz
girip fazla yağlarınızı parçaladığını ve
yavaş yavaş inceldiğinizi hayal edin

Diş ağrısı geçirme tekniği

Bir yere oturun veya uzanın. Dişçiye gitmiş


gibi ağzınızı açın. Daha önce dişçiye
gittiğiniz anı hayal edin (hislerinizi)
yaşayın. Ağrının olduğu yere iğne

yapıldığını, iğnedeki ilacın o tadını aklınıza


getirip yaşayın. İlacın tadını hisseder ve
tadarsanız ağrınız kısa sürede yok olacaktır

Eğer hiç dişçiye gitmediyseniz bu tekniği


deneyebilirsiniz; Derin nefes alın ve
aldığınız nefeste diş ağrınızı geçirecek
vitaminler, ilaçlar olduğunu düşünün,
hayal edin. Aldığınız nefes diş ağrısının
olduğu noktaya yayılsın. Nefesi
verdiğinizde ise diş ağrısına sebep olan
siyah enerjiler gitsin

TELEKİNEZİ VE KİNEZİLER

İnsan düşünceleri atom altı parçacıklara


etki edebilmektedir. Düşünce
Düşünce ancak maddesel dünyada yer
alabilir, çünkü düşünce de bir şeydir. Zor
algılanır ama o da bir maddedir. O yüzden
düşünce kaydedilebilir, aktarılabilir ve
.

yeniden ifade edilebilir. Sana bir düşünce


atabilirim. Onu tutabilir ve ona sahip
olabilirsin. Alınıp verilebilir, transfer
edilebilir bir şey çünkü o bir nesne
O bir maddesel olgudur
Boşluk ise verilemez, boşluk sana atılamaz.
Ona katılabilirsin, içine girebilirsin, ama
onu kimse sana veremez. Transfer edilebilir
bir şey değildir. Ve gerçekler dünyasında
sadece boşluk bulunabilir
Gerçek ancak zihin devrede değilken
bilinebilir. Gerçeği bilmek için zihnin
durması gerekmektedir. Sessiz, hareketsiz
ve işlevsiz olması gerekmektedir
Düşünce, gerçek içinde yol alamaz. Ancak
gerçek, düşünce içinde yer alabilir.
Düşünerek gerçeğe ulaşamazsın, ancak
gerçeğe ulaştığın zaman düşünce ona
hizmet edebilir. Benim yaptığım budur,
Buddha’nın yaptığı budur, bütü
.

ermişlerin yaptığı budur. Benim


söylediklerim birer düşüncedir. Ancak bu
düşüncenin arkasında bir boşluk bulunur.
O boşluk bir düşünce tarafından
üretilmemiştir, o boşluk düşüncenin
ötesinde bir şeydir. Düşünce ona
dokunamaz, düşünce ona bakamaz bile.
OSH

Telekinezi ve kinezilerde duygu değişimi


fazlasıyla önemlidir. Duygularınızı düzgü
kontrol edebilmeniz gerekmektedir, eğe
edemediğinizi düşünüyorsanız devaml
pratik ile duygularınızın kontrolünü bu
şekilde ele alabilirsiniz. Sinirli bir ruh
halindeyken kişinin sinirden gözü
döndüğünden dolayı gücü kat ve kat etkil
olur. Bu yüzden psiball vs yaparken
sinirlenebilmek önemlidir ama dikkat
edilmesi gereken şey duygularınızdır. Aks
O

taktirde fark etmeden negatif enerji


kontrolü yapmış ve bunu deva ettiriyor
olabilirsiniz. Bu yüzden gene de siz
telekinezi yaparken sinirlenmek yerine
gaza gelmeye bakın

“Telekinezi yapamıyorum, yapıyorum ama


olmuyor, bazen oluyor bazen ise olmuyor

Bunun nedeni; beyninizin siz bilmeden


kullandığı ya da az kullandığı enerjisel,
boyutsal kasları vardır. Siz pratik yaptıkça
bu kaslar genişlemeye (büyümeye) başlar.
Daha öncesinde de bilinçli bir şekilde böyle
pratik yapmadığınız için tam olarak o
kasları kullanamıyorsunuz. Siz pratik
yaptıkça o kaslar gelişmeye başlayacaklar
Aynı zamanda; aynı odağı
sağlayamamaktan, kendinizi sıkıp enerjiyi
.

serbest bırakamadığınızdan dolayı bazen


yapamıyorsunuz.

Telekinezi, kinezilerde maddeyle bağ


kurmanız gerekmektedir. Elinizi, bacağınızı
vs nasıl istediğiniz gibi kontrol edebiliyo
ve yönlendirebiliyorsanız aynısını kontro
etmeye çalıştığınız madde içinde
yapmalısınız. Örneğin bir nesneyi hareket
ettirecekseniz; kendinize hareket
ettireceğiniz nesnenin gözünden bakın
Nesnenin görünüşünü zihninize kazıyın,
düşerken veya ilerlerken nasıl bir ses,
hissiyat verdiğini zihninizde canlandırın.
Pürüzlü veya pürüzsüz olup olmadığını
inceleyin. Size verdiği hissiyatı unutmayın
Nesnenin sizin parçanız olduğunu kabul
ettiğinizde onu istediğiniz gibi hareket
ettirebildiğinize şahit olacaksınız.
Bacağınızı, kolunuzu hareket ettirdiğinizde

nesne sizinle birlikte hareket edecek.


Psiballı anlattıktan sonra telekinezi
tekniklerine geçelim.

Psiball enerjiyi topa dönüştürerek nesneye


atarız ve devrilir. Psiballın güçlüsü ise
chiballdır. Psiball ve chiball arasındaki fark,
nesneye psiballı atarsınız biraz bekler o
şekilde düşer fakat chiball kadar kuvvetli
değildir. Chiballı attığınızda ise direkt
olarak nesneye etki eder. Chiball atabilmek
için enerjinize yoğunlaşmak az biraz olsada
psiballda ilerlemek gerekir.

Psiball ve telekinezi ne kadar aynı gözükse


bile ikisi farklı yollara çıkıyor. İkisi de enerj
ile yapılıyor lakin psiball yaparken
topladığınız enerjiyi bir takım hareketler
yaparak (tai chi/qi gong) nesneye
aktarıyoruz. Lakin telekinezide durum
.

böyle değil, telekinezi yaparken aşırı


hareketler yapmadan hatta sabit bir şekilde
yapıyoruz (meditasyon halinde) bu yüzde
çoğu kişi psiball ve telekineziyi karıştırıyor
Telekinezi elle veya el kullanmadan yapılır
Ama psiball direkt olarak el ile havadan,
havadaki enerjiden (havada enerji) yardım
alınarak yapılmaktadır. Psiball atılmaya
çalışırken karşılaşılan en büyük
durumlardan bir tanesi; “Enerjiyi
hissedebiliyorum ama enerji elimden
çıkmıyor, maddeye etki etmiyor sorunu.”
Her şey enerjiyi toplamak ve hissetmek il
bitmiyor, geriye imajinasyon ve hissetmek
geliyor. Elinizde enerjiyi topladınız,
elinizdeki enerjinin kağıda (nesneye) doğru
ilerlediğini, çarptığını hissedin. Düşünmek
ve hayal etmek arasındaki farkı
biliyorsunuz. En baştan Psiballu buraya
yazıyorum.
Psiball nasıl atılır?
.

-Psiball programlamak

-avuçlarınızı birbirine bakacak şekilde


tutun ya da bir eliniz üstte diğer eliniz altta
olarak yapın size kalmış.. Derin nefes alın
ve her derin nefes aldığınızda havadaki
enerjilerin avuç içlerinize dolduğunu
imajine edin nefesi verdiğinizde ise psiball
(enerji topunuz) top halini alıyo
tamamlanıyor.

Avucunuz arasında bir psiball


oluşturdunuz diyelim fakat nasıl
atacağınızı bilmiyorsunuz
Elinizdeki enerji topunu nesneye
attığınızda nesneye etki etmesi gerekir.

1.Psiballı oluştur
2.Psiballın nesneye nasıl etki edeceğini
(Örn: nesneyi sürükleyerek devirecek mi,

360 derece döndürecek mi, direkt düşecek


mi) bunu kararlaştır.
3.Psiballı atarken elindeki topun nesneye
doğru gidip çarptığını imajine et
(Düşünceni devam ettir)
4.Nesneye çarptığını hisset.

Eğer nesneye başka bir nesnenin çarpma


hissini hissedemiyorsanız şöyle bir taktik
vereyim.. Eğer elinizde minik bir top varsa
o topu nesneye atabilir o hissi aklınıza
kazıyabilirsiniz.. Her psiball attığınızda o
topun nesneye çarpma hissini aklınıza
getirirsiniz

Yaratıcı kir: Evinizde top yoksa


çoraplarınızı top haline getirebilirsiniz.

Psiball programlamak önemli noktalardan


bir tanesidir daha fazla olumlu sonuç
fi
.

almanıza neden olur. Avucunuza enerjinizi


toplarken nesneye attığınızda nasıl bir etki
yaratacağını imajine edersiniz ve isteğiniz
olur. İsterseniz bunu devirmek istediğiniz
nesnenin önüne başka bir nesne koyarak
deneyebilirsiniz. Öndeki nesne değilde
odağınız olan nesne devrilir

Düşüncenizi devam ettirmediğiniz sürece


nesneye enerjinizin çarptığını
hissedemediğiniz sürece attığınız Psibal
nesneye etki edemeden havada dağılır v
istediğiniz sonucu elde edemezsiniz

Bazende şöyle bir sorun olur (yaşarsanız

Psiball attıktan sonra kağıdın hareket


etmemesinin hatta daha sabit kalmasının
nedeni enerjinin kağıtta sabit bir şekilde
kalması ve toplanması kağıdın düşmesini
.

engelliyor bir nevi koruma olarak düşün


düşünceyi devam ettirmemekten dolayı
kaynaklanıyor

Enerji topunuzu (psiball) atarsınız. Ama


düşünceyi tam anlamında devam
ettirmezsiniz. Enerji kağıdın önünde
toplanır ve kalkan (koruma) oluşturur. Bu
da kağıdın düşmesini engeller ta ki siz
düşüncenizle birlikte atana kadar. Hatta
bulunduğunuz noktadan rüzgar ile
devirmeye çalışırsınız ama rüzgarla bile
devrilmez.

Bunu odağınız olan kağıdın yanına başka


bir kağıt koyarakta rahatça anlayabilirsiniz.
Odağınız olan kağıdın düşmesi gerekirken,
odağınız olmayan kağıt düşmektedir.
Örnek: odağınız olan kağıt = x
Odağınız olmayan kağıt = y

Amaç; x’i devirmek. Psiballınızı


atıyorsunuz. Ama devrilen kağıt y oluyor.
X yerinde öyle bir sabit kalıyor ki rüzgar
uygulasanız bile etki etmeyebiliyor.

Görselde belirttiğim gibi beyaz renk


sabitlenmiş enerji görevini görüyor yani
kalkan. Sabitlenmiş enerji, atılan psiballu

etki etmemesini sabit bir şekilde durmasın


sağlıyor. Atılan psiball ise sabitlenmiş
enerjiye karışıyor. Bunun nedeni
düşüncenizi sadece kağıdın önüne kadar
devam ettirmeniz. Düşüncenizi kağıda
kadar değil kağıdın devrilip ileriye gittiğ
kadar devam ettirmelisiniz. Eğer
düşünceniz sadece kağıdın önünde
duracak kadar ilerletirseniz kağıdın sadece
sabit durmasını sağlarsınız düşürmesini
değil.

Bazen bir bakmışsınız odağınızı


kestiğinizde kağıt düşüyor veya dönüyor
Enerjiyi serbest bırakın ve kendinizi
sıkmayın.

Bu durumu fırsatada çevirebilirsiniz.


Amacınız bu sefer y kağıdını devirmek
olsun. X kağıdına karşı bir koruma yapın

bu sayede psiballı attığınızda x etkilenmez

Uzak mesafeden psiball atmakta


zorlanıyorsanız hala mesafeleri var olarak
görüyorsunuz demektir. Bunu engellemek
için etraftaki atomları ve enerjileri her nefes
alışınızda topluyormuş gibi düşünün ve
elinizle birlikte atomlara vurun nesnenin
düştüğünü imajine edin. Ya da direkt
olarak bulunduğunuz mesafeden nesneye
dokunduğunuzu ve nesneyi ittiğinizi
hissedin

Şimdi ise gelelim telekineziyi nasıl elinizi


kullanmadan yapabileceğinize buraya
birkaç teknik yazacağım istediğinizi
kullanabilirsiniz ya da kendiniz
oluşturabilirsiniz kendi tekniğiniz her
zaman için çok daha iyi olur (nasıl
isterseniz.
.

1.Tekni

Bu teknikte gözlerinizi açın ya da kapatın


fark etmez size bağlı. Nesnenin çevresinde
aurayı (enerjiyi) hayal edin. Hayal ettikten
sonra derin bir şekilde nefes alın. Bu
aldığınız nefes sayesinde nesnenin aurasını
içinize çekmiş olacaksınız ve bu sayede
nesne artık ayakta duramayacak ve
düşecek.

2.Tekni

Nesneyle bir olun, empati kurun. Örn: kut


İçecek kutusunu kendinize çekmek
istiyorsunuz diyelim. Kendinize içecek
kutusunun gözünden bakın kutu
olduğunuzu ve kendi iradenizle hareket
etmeye çalışın.
k

3. Teknik

Atomları hayal edin. Nesneyi itmek


istiyorsanız derin nefes alın. Aldığınız
derin nefesin, atomları nesnenin önüne
topladığını imajine edin ve nefesi
verdiğinizde nesneyi kendi iradeniz ile itin

Telekinezide gelişmek için yapmanız


gereken başka çalışmalardan bir tanesi
Qi Gong pratikleridir. Qi gong enerjiyi
yönlendirebilmenize, geliştirebilmenize,
hissedebilmenizde büyük yardımı
dokunur. Meditasyon ise yaramaz zihninizi
duraksatmak için harika bir yoldur.

Elektrokinezi nedir, nasıl yapılır

Elektrokinezi telekinezinin alt dalı olan


elektrik kontrolünü ele alan kinezidir.

Elektrik kontrolü yapabilmek istiyorsanız


ilk önce elektrik hissiyatının nasıl bir his
olduğunu anlamanız gerekmektedir. Daha
öncesinde hiç elektrik çarpmasına maruz
kalmadıysanız, kaldıysanız fakat elektri
hissiyatını unuttuğunuzu tekrar hatırlama
istediğinizi söylüyorsanız en basitinden
bazı hırkaların elektriği olur, herhangi
tüylü bir kıyafetiniz varsa elinizi sürtün
elektriklenme hissiyatını az da olsa
hissedeceksiniz. Elektriği hissedecek bir yol
bulup hissettiğiniz için bu hissiyatı aklınıza
kazıyın ve unutmayın. Elektriğin nasıl bir
his olduğunu öğrendiğinize göre şimdi
“Elektrokinezi Meditasyonu” zamanı.
Elektrokinezi meditasyonunda tıpkı enerji
topluyormuş gibi avuçlarınızı birbirine
bakacak şekilde ya da bir eliniz altta bir
eliniz üstte olacak şekilde tutun. Buradaki

amaç hiçbir destek almadan elektrik


hissiyatını kendiliğinizden hissedebilmek.
Meditasyonu yaparken avucunuzda
elektrikten bir top olduğunu ve bu topun
içinde şimşekler çaktığını, elektrik
çarptığını imajine edin ama önemli nokta
HİSSETMEK. Burada isterseniz topu renkli
hayal edebilirsiniz rengi sizin hayal
gücünüze kalmış durumda. Daha önc
hissettiğiniz elektrik hissiyatını bu topu
oluştururken hissedin o elektrik hissiyatını
aklınıza getirin. Topun içinde çarpan
elektriği hissetmeye çalışın. Kafanızın
üstünden bedeninizin içime bir şimşek
çarptığını ve girdiğini hayal edin, elektriği
içinizde de hissetmeye çalışın. Elektriği
ellerinizde hissettikten sonra
bileklerinizden başlayarak bedeninizin
diğer kısımlarınada yayabilir bu sayede
tüm bedeninizde elektriği hissedebilirsiniz
e

İlkte bunu yaptığınızda bir şey


hissedemezseniz sabırla çalışmaya devam
edin. Bu meditasyonu elektriği hissettikten
sonrada yapmaya devam edin, kendinizi
elektriği hissetmekte iyice geliştirin çünkü
unutmayın hissedemediğiniz bir şeyi
kontrol edemezsiniz, zorlanırsınız. Elektriği
hissedebilmek istiyorsanız bir diğer taktik
prizlerden ya da lambalardan elektrik
çektiğini hissetmek. Prizden elektrik çıkıp
avucunuza dolduğunu hissedin. Elektriği
hissettiğinize göre Elektrokinezi
çalışmasına başlayabilirsiniz. (Çalışma için
minik bir el feneri de kullanabilirsiniz
sadece öneri) Lambanın kapalı olduğunu
varsayarak yazmaya devam ediyorum;
Avuçlarınızda elektrik topu oluşturduktan
sonra elinizdeki elektriğin lambaya
girdiğini ve lambanın yavaşça kırpışmaya
başlayıp yandığını imajine edin, elektriği

hissedin. Açık lambayı söndürmek içinse


lambadaki elektriğin, ışığın avucunuza
dolup lambanın kırpışarak söndüğünü
imajine edin, hissedin.

Aerokinezi nedir, nasıl yapılır

Aerokinezi hava kontrolünü ele alan bir


kinezidir. Elektrokinezi meditasyonunda
yaptığımız gibi aerokinezi meditasyonu
yapacağız. Aerokinezi rüzgar kontrolünü
ele aldığı için rüzgarı tekrardan
hissetmelisiniz. Cama veya balkona çıkı
rüzgarın fazla olduğu bir yere gidin.
Ardından ilk önce rüzgarın size verdiği
serinliği, yüzünüze/bedeninize verdiği
ferahlığı ezberleyin. Soğukluğunu,
sıcaklığını rüzgarın yüzünüze çarptığı
hissini unutmayın aklınıza kazıyın. Rüzgar
kafanızdan bedeninizin içine giriyor ve

hava tüm vücudunuzu kaplıyor (rüzgarla


bir olun yani hissedin) bu şekilde imajin
edin. Bu çalışmanın aynısını rüzgarın
kapalı bir alanda (odanızda vb) yapın.
Ortamda rüzgar estiğinde ve esen rüzgarın
size çarptığını hissedin. Bedeninizi
hissetmek yerine kendinizi rüzgara bırakın
Kendinizi bedeninizden soyutlayın,
havaymış hibi oradan oraya sağa sola
sallanıp durun bir olmak, bütünleşmek
budur. Aerokinezi çalışması olarak ilk önce
havayı yönlendirmeye çalışabilirsiniz
Örneğin balkonda oturuyorsunuz,
önünüzde içecek kutusu var. Eğer ortamda
rüzgar esiyorsa bedeninizden soyutlanarak
rüzgara odaklanın derin nefes aldığınızda
rüzgarın daha da fazlalaştığını,
şiddetlendiğini düşünün. Nesneyi rüzgar
ile kendinize itmek istiyorsanız nesnenin
arkasında oturduğunuzu düşünün. Bu
.

sayede rüzgar nesnenin arkasından esecek


ve nesne size gelecek. Ya da direkt olarak
nesnenin arkasında rüzgarın yoğunlaştığını
da düşünebilirsiniz. (Nasıl isterseniz)
Eğer ortamda rüzgar yoksa aldığınız derin
nefesler ile rüzgarla bir olabilir bu sayede
rüzgarı oluşturabilir, arttırabilirsiniz
Esen rüzgarı durdurmak içinse rüzgar
olduğunuzu düşünün. Derin nefes alın ve
esen rüzgarı içinize çekin, toplayın. Tüm
havadaki rüzgar içinizde toplansın ve esen
rüzgar dursun. İçinizde topladığınız
rüzgarı da tekrar burnunuzdan/ağzınızdan
vererek rüzgarı çoğaltabilirsiniz.

Pyrokinezi nedir, nasıl yapılır

Pyrokinezi ateş kontrolüdür. Pyrokinez


ile ateşi yönlendirebilir, istediğiniz gibi
yönlendirebilir yani hükmedebilirsiniz.
?

Diğer kinezilerde de olduğu gibi


pyrokinezi meditasyonu yapmanız gerekir
Meditasyonlardan bir tanesi mum
meditasyonudur. Mumu masaya karşınıza
koyun geceyse ışıkları kapatın sadece mum
yansın. Pyrokinezi meditasyonu yapmadan
önce zihninizi boşaltacak meditasyon
yapabilirsiniz. Mumun gelip başınızın
üstünüzden bedeninize girdiğini hayal edin
aynı zamanda mumun verdiği sıcaklığ
derinden hissedin. Vücudunuzun ateşl
dolduğunu ve terlediğinizi imajine edin.
Kendinizi yaz ayında şöminenin önünde
oturuyormuş gibi imajine edebilirsin ama
-ateşi hissedin.- ateşi hissettiyseniz
başardınız demektir. Ateşi hissettiğinize
emin olduktan sonra ikinci meditasyona
geçebiliriz. Bu meditasyonu bu sefer mum
olmadan yapacağız. Gözlerinizi kapatın ve
ateşin içinde olduğunuzu, adeta sıcaklığ
ı

hissetmeye çalışın. Ateşlerle çevrili bir


dairenin içinde oturduğunuzu imajine edin
ve çevrenizdeki ateşlerin sıcaklığını
hissedin. Mum meditasyonumuz bittiğine
göre pyrokinezi çalışmasına geçebiliriz.

Bu çalışmada ihtiyacınıza yarayacak ara


gereçler mum ya da çakmak ikisinden bi
tanesini kullanabilirsiniz gene fark etmez
Bu çalışmada yapacağız tek şey ateşin bir
üst kısmına odaklanmak olacak. Siz
odaklandıkça ateşin yavaş yavaş baktığınız
noktaya çıktığını göreceksiniz.

Ateşi söndürmek istiyorsanız mumda


yanan ateşin avuçlarınızdan içeri girdiğin
imajine edin ateşi hissedin ve bu sırada
mumda/çakmakta yanan ateşin yavaşça
söndüğünü etkisiz hale geldiğini imajine
edin. Çakmak için örnek veriyorum
çakmakta yanan ateşten kendinize bakın
ateş olun sıcaklığınızı hissedin ve çakmağın
içine girdiğinizi söndüğünüzü imajine edin.

Buraya yazdığım kinezilerin yeterli


olduğunu düşünerek dahasını yazmayı
kesiyorum. Zaten telekinezi
yapabiliyorsanız diğer kinezileride
rahatlıkla yapabilirsiniz sadece kendinizce
teknik oluşturmalısınız, kendinizce
denemelisiniz. Ne kadar hepsi farklı
isimlere sahip olsada hakikatte hepsi aynı.
i

Hepsi enerjiyle, uyguladığınız teknik ve


inancınızla birlikte yapılıyor. Ki kinezi
olmayan ama kineziymiş gibi
yapabileceğiniz bir sürü iş güç var. Sadece
onları isimlendirmemişler o kadar :)
Bu yüzden ayrıştırmaya gerek yok.
Artı olarak çevreden yardım alıp bir
yerlerden okumanıza da ihtiyacınız yok.
İçinizde limitsiz bir güç sadece dışarı
çıkmayı bekliyor o da siz isterseniz.

Çakralar ne işe yarar ve nedir

Çakra; tekerlek ya da dönüş anlamına


gelmektedir. Çakralar enerji
merkezlerimizden. Aynı zamanda yedi ana
çakralarımız bulunur. Bu çakralar tüm
vücudumuza enerji dağıtan enerji
noktalarıdır ve fazlasıyla önemlidir.
Çakralar sadece insanlarda yoktur,
?

insanlara özel bir kavram değildirler.


Hayvanlar, bitkiler, mikroskobik canlıla
virusler, bakteriler, cinlerde ve diğer
varlıklarında çakraları vardır. Çünkü her
canlının enerji merkezine ihtiyacı vardır.
Çakrası olmayan hiçbir canlı yaşayamaz

Peki ya çakralar önemli midir, neden


önemlidir?

Örneğin; vücudumuzda kan dolaşımı


bozulduğunda, damarlar tıkanıklığında
ziksel rahatsızlıklar yaşıyorsak bu
çakralar düzgün çalışmadığında enerji
düzgün bir şekilde akmaz. Enerji düzgün
bir şekilde akmadığında ise ruhsal ve
ziksel rahatsızlıklarla karşılaşırız. Kan
nasıl vücudumuzda dolaşıyor ise enerji d
bedenimizde dolaşır. Bu dolaşan enerjiyi
hissedebilirsiniz
fi
fi

Çakralar

Taç çakrası: Başımızın üstüne bulunur


Alın Çakrası (3. Göz): İki kaşın
ortasındadır
Boğaz Çakrası: Boğaz çukurunun orta
boşluğundadır.
Kalp Çakrası: İki göğsün ortasındadır
Solar Plexus Çakrası: Göbek deliğinin ik
parmak üstünde bulunmaktadır
Sakral Çakra: Gönek deliğinin iki parmak
altında bulunmaktadır.
Kök Çakra: Omurganın tabanında
bulunmaktadır.

Çakraların kapalı, onları nasıl açarım?


Benim çakram var mı? Gibi çok soru
okuyorum. Çakraların tamamen kapalı
;

olması gibi bir durum söz konusu olamaz.


Sadece doğru düzgün çalışmama gibi bi
problemleri bulunmaktadır. Bu yedi adet
çakranın uyumlu bir şekilde dengelenmesi
gerçekten çok önemlidir, hayata karşı bakış
açınızı, ruh hali değişikliğinde büyük ro
oynarlar. Öncelikle gelelim bu çakraları
nasıl dengeleyebileceğinize
Çakraları dengelemek, düzgün bir uyum
içerisinde çalışmalarını sağlamak için
meditasyon yapmak çok önemlidir. Stresten
uzak durmak gerekir. Fakat hayatta
yaşanılan olaylar sonucunda pozitif olarak
kalmak bazen insanları zorlayabiliyor.
Meditasyon yaptıkça içinize dönebilmeyi,
boşluğu hissettikçe ve anladıkça içinize
dönebileceksiniz. Meditasyonlarınızda
bulmanız gereken tek yer bilinçaltıdır..
Evrenin gerçekleriyle yüzleştikçe, aslında
her şeyin ne kadar basit ve kolay olduğu
.

size bağlı olduğunu anlayınca problemler


karşısında sadece güleceksiniz. Konuyu
daha fazla dağıtmadan asıl konumuza
dönelim. Meditasyon yaparken
çakralarınızı tek tek arındırabilirsiniz. Yani,
3. Göz çakrasını meditasyonla temizlemek
istiyorsunuz diyelim. İki kaşınızın
ortasındaki çakranın bir çark gibi bir sağa
bir sola düzensiz bir şekilde döndüğünü
imajine edin ardından siz oraya
yoğunlaştıkça çakranın saat yönünde düz
ve temiz, pürüzsüz bir biçimde döndüğünü
imajine edin. 3. Göz çakrasında bir baskı
olduğunu altın renginde bir ışık çıktığını
imajine edin, bir şey bastırıldığını bile
hissedebilirsiniz
Çakraları olumlamalarınız sayesinde bile
arındırabilir, geliştirebilirsiniz. Her gün
aynanın karşısına geçip “kendimi
seviyorum, değer veriyorum, güçlüyüm,
.

her gün gelişiyorum, başarılıyım, kendime


inanıyorum, sağlıklıyım, dengedeyim.”
Tarzı olumlamalar söyleyebilirsiniz, bunları
sesli bir biçimde yaparsanız fazlasıyla
işinize yarayacaklar
Gün içinde sevdiğiniz şeylerle uğraşabilir,
ruh halinizi yükseltecek işlerle
uğraşabilirsiniz. Aslında her şey içe
dönmek ve kendini bilmekle alakalı..

Şimdi gelelim 3. Göz çakrasına.. Bu da


bilmeyen herkesin merak ettiği bir
konudur. 3. Göz çakrasını açarsam
varlıklarla karşılaşır mıyım?, 3. Göz
çakrasını nasıl açarım? gibi birçok soru
yöneltiyorlar. Tekrar söylemek isterim ki
hayır 3. Göz çakrasını açamazsın, sadece
geliştirebilirsiniz. Çünkü zaten herkeste
açıktır kapalı olma gibi bir durum söz
konusu olamaz
.

İlk öncelikle 3. Göz çakrasının nasıl bir


çakra olduğuna göz atalım: 3. Göz çakrası
ruhsal güçlerin, sezginin merkezidir. Bu
çakranın etkilediği ziksel organlar epi z
ve hipo z bezleridir. 3. Göz bilgeliği,
görmeyi, hayal gücünü, sezgiyi, ve psişik
yetenekleri kontrol eder. Buradan 3. Göz
çakrasının amacı anlaşılıyor. Bu çakranın
amacını anladığımıza göre nasıl
geliştirebileceğimize bakalım. 3. Göz
çakrasını geliştirebilmek için kendinizden
sevdiğiniz bir şeyleri feda etmeniz
gerekiyor örneğin hayvansal gıdalar
tüketmek gibi. Hayvansal gıdalar
tüketmekten daha çok et ürünleri yemeyi
bırakmalı eğer bırakamıyorsanız
azaltmalısınız. Peki ya neden? Hayvansal
gıdalar (et) epi z bezini olumsuz yönde
fi
fi
fi
fi
etkiliyor. Bu yüzden elinizden geldiğince
“gelişme sürecinde” et ürünleri
tüketmemelisiniz. Dahası, yukarıda
verdiğim örnekteki gibi meditasyon
yapmalısınız. Meditasyon asıl kilit
noktadır. Telekinezi, durugörü, 6. His,
telepati vs. geliştirecek işlerle uğraşabilir
bunlara vakit ayırabilirsiniz. Unutmayın
bunlarda psişik bir yetenek, 3. Gözünüzün
gelişmesinde büyük rol oynayacaklardır.
Ay suyu yaparak iki kaşınızın ortasına
masaj yapabilirsiniz (ay suyu isteğe bağlı).
Doğada zaman geçirebilir, yürüyüşe
çıkabilirsiniz. Temiz havayı soluyup içinize
çekmek size bunun birçok yardımı
dokunacaktır
.

—Meditasyon nedir?

Meditasyon boşluktur, hiçlik


Meditasyon, ‘’BEN’’in olmayışıdır, bu hal
anlaşılamaz, anlatılamaz yaşanabilir
Meditasyon yapabilmek için dil algımızı
unutmamız gerekir (burada unutmaya
çabalamaktan bahsetmiyorum zira
meditasyon için bir çabaya ihtiyaç yoktur!
okumaya devam edelim) nitekim
doğduğumuz andan itibaren konuşmaya
ve bir şeyleri algılamaya başladığımız,
zihinlerimizde kelimelerin seslerin dönüp
dolaşmaya başladığı zamana kadar
meditatif bir halde yaşarız hepimiz,
zamanla dil algısı oluşur ve biz meditatif
halden çıkmaya başlarız velhasıl dil algısını
unuturak-kapatarak meditasyon yapılır,

zira içsel monolog-diyaloglarımızı


durdurduğumuzda (durdurma çabası
olmamalı yukarıda da dediğim gibi
meditasyon çaba gerektirmez! Sadece olur.)
içimizde bir boşluk meydana gelir bir
düşüncesizlik, burada hiçbir şey yoktur
sadece sessizlik, boşluk vardır! İşte
meditasyon budur!
Fade Mir, Ömer Semi

TELEPATİ

Telepati ile bir insana, hayvana, bitkiye, ve


diğer varlıklar ile telepatik olarak iletişim
kurabilirsiniz. Telepatiyi idrak ettiyseniz,
bilinçli bir şekilde kullanabilecek
durumdaysanız bir insanın hareketlerini de
kontrol edebilirsiniz. Artık her ne ile
telepati yapıyorsanız (insan örneğinden
devam etmek daha anlaşılır) zihnini
kontrol edebilir istediğiniz gibi kontro

edebilirsiniz. Telepati yaptığınız kişiyi


hipnoz edebilir, uyutabilir ve uyuttukta
sonra rüyalarına girebilirsiniz
halüsinasyonlar dahi gördürebilirsiniz.
Tıpkı hayatımızda birçok yerinde
bilinçsizce çekim yasasını kullandığımız
gibi telepatiyi de bilinçsizce kullanırız. “Hiç
bilinçsizce telepati yapmadım” demek
mümkün değildir. İlla ki bir kere bile olsa
herkes telepati yapmıştır, bilinçsizcede
yapmaya devam ediyorsunuz, ediyoruz
Telepati de alıcı ve verici taraf vardır. Alıcı,
vericinin aklından geçen şeyleri yerine
getirir. Telepati yapmak için her zaman
verici taraf olmanız gerekmektedir.
İnsanlara düşünce gönderirken verici,
gönderilen düşünceleri alırken de alıcı
olursunuz. Düşündüğünüz her şey etrafa
yayılır çünkü her şeyin enerji olduğu gibi
düşüncelerde birer enerjidir ve etrafa

yayılırlar. Örneğin içinizden bir şarkı


söylüyorsunuz sonradan arkadaşınız da
içinizden söylediğiniz şarkıyı açıyor. Veya
bir arkadaşınızı, aile bireylerinizden bir
tanesini telefonla arayacak ya da mesaj
atma kararı aldınız ama vazgeçtiniz ya da
tam mesaj atacakken, sizin mesaj atacağınız
kişiden mesaj geldi. Diğer örnek ise; tam
bir kir belirtecekken aklınızdaki kri
başka birisi söyledi. Burada yazılanlar veya
yazılmayacak kadar çok olan her şey
bilinçsizce yapılan telepatiden kaynaklanır.
Peki ya bu bilinçsizce yapılan telepatiyi
bilinçli şekilde kullanmayı öğrenebilirsek?
Kötü amaçlar için kullanılmayacaksa neden
öğrenmeyelim ki?

İlk telepati tekniğimiz ile başlayalım.


Birinci telepati tekniğimizde çakraları
kullanacağız. İlk olarak istediğiniz kişiy
fi

fi

göndermek istediğiniz düşünceyi


netleştirin. (Bunu bir şey yaptırmak içinde
kullanabilirsiniz) Düşüncenizi
netleştirdikten sonra gözlerinizi kapatın
Ve düşüncenizin ışık olduğunu, kendi kök
çakranızdan başlayarak tüm çakralardan
geçip ışığın başınızın üstünden (taç
çakradan) çıkıp düşünceyi göndermek
istediğiniz kişinin başının (taç çakrasının)
üstünden içine girip kök çakraya kadar
devam ettiğini ve orada durduğunu
imajine edin. Bunu yaptıktan sonra
düşünceyi gönderdiğiniz kişinin sizin
istediğiniz şeyi yaparken hayal edin

İkinci teknik

Bu teknikte sadece alın çakrası yani 3. Göz


çakrasını kullanabilirsiniz. İstediğiniz
düşünceyi kendi 3. Gözünüzden enerji
:

şeklinde çıkararak, düşünceyi göndermek


istediğiniz kişinin 3. Gözüne yönlendirin.
Bunu yaparken telepati yaptığınız kişinin
yüzünü hayal edin.

Telepatiyle istediğiniz kişiye mesaj attırm


(İletişim kurma)

Evet bu teknikte aslında çok basit burada


yapmanız gereken şey o kişinin sosyal
medya hesaplarından bir tanesini hayal
etmek. Mesaj attırmak istediğiniz kişi
telefonunu cebinden çıkarıyor veya masada
dururken telefonu alıyor ve size mesaj
atacağı uygulamaya girip size almak
istediğiniz mesajı atıyor. Bu şekilde imajine
edin. Kendinizin o kişi olduğunuzu,
kendinize mesaj attığınızı imajine edin.
:

Telepati yoluyla insanların hareketlerini


kontrol etme

Bu tekniği herhangi bir kişinin üzerinde


deneyebilirsiniz; Diyelim ki karşınızdaki
kişinin ayağa kalkıp bulunduğunuz yerde
gitmesini, uzaklaşmasını istiyorsunuz.
Bu düşüncenizin enerji olup 3. Göz
çakranızdan karşıdaki kişinin 3. Göz
çakrasına girdiğini ve kişinin ayağa kalkıp
gittiğini imajine edin. İmajine ederken ise
kendinizi telepati yaptığınız kişinin yerine
koyun.

AURA GÖRMEK, NASIL GÖRÜLÜR?

Canlı veya cansız her şeyin aurası vardır.


Şimdi ise gelelim auraları nasıl
görebileceğinize Beyaz olmayan koyu
renkli bir nesne almanızı tavsiye ederim
( ne olduğu hiç farketmez) fakat rengi koyu

renkli olsun. Bunun nedeni, eğer daha


öncesinde aura görme çalışması
yapmadıysanız ve auraları tek bakışta
göremiyorsanız beyaz ya da şeffaf bir
nesnenin aurasını görmekte biraz zorluk
çekebilirsiniz.
Nesneyi alıp arka planı beyaz olan bir yere
koyun (duvar) ardından nesneye değil,
nesneyle duvarın tam arasına bakın ve
oraya odaklanın. Bu dediğimi yaptığınızda
ne demek istediğimi kolaylıkla
anlayacaksınız. (Tabii geliştiğinizde
nesneye artık yandan bakmanıza gerek
kalmayacak.) Kendinizi enerjileri tek
odakta görme konusunda geliştirirseniz,
her şeyin gerçekten enerji olduğuna bizzat
kendiniz deneyimleyeceksiniz. Kendi
auranızı görebilmek için ise duvarın önüne
geçin ve elinizi uzatarak parmaklarınızı
açın. Burada da odak noktanız

parmaklarınız olmasın. Parmağınız


arasındaki boşluğa yani duvara odaklanın.

LUCID RUYA VE SHIFTING

Çoğu kişi shiftingin ve Lucid rüyanın aynı


şey olduğunu söylemekte. Bu ikisinin
arasında olan farka göz atalım.
Lucid ve normal rüyanın arasındaki ortak
yön, bu rüyalar sizin bilinçaltınızda
yaşanan olaylardır. (Burada haberci
rüyalardan bahsetmiyorum o ayrı konu şu
anlık) gün içinde yaşadığınız veya
yaşamadığınız olayları tuhaf ve karışık
şekilde görürsünüz. Eğer kontrol etmeyi
bilirseniz bu Lucid rüya olur. Lucid rüya
yaparken rüyada olduğunuzun
bilincindesinizdir lakin istediğin evrende,
istediğiniz şekilde değilsinizdir. Lucid ve

shiftingi ayıran noktada tam burası.


Shiftingde bilinçli olarak istediğiniz
evrene gider, oraya gittiğinizde ise
shifting yaptığınızın farkında olursunuz.
Lucid rüya, normal rüya, shifting bunların
hepsi farklı boyutlarda, realitede
yaşanmaktadır. Shiftingdeyken zaten sizin
oluşturduğunuz veya istediğiniz evrene
direkt olarak gidersiniz. Ama Lucid
rüyada durum rüyayı kontrol
edebilmektir. Lucid rüya sayesinde de
shifting evreninize gidebilirsiniz
Shifting sadece uyuduğunuzda
yapabileceğiniz bir şey değildir.
Hayatımız boyunca hepimiz shifting
yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
Yaptığınız her bir seçim, düşünceleriniz
sizi yepyeni gerçekliklere hazırlıyor.
Yaptığınız her bir seçim sizi bambaşka
.

gerçekliklere götürüyor. Bu yüzden


gerçeklik değiştirmek için maddelerden,
dış dünyadan yardım almanıza lüzum
yoktur. Bir şeyleri değiştirebilmek için
öncelikle kendinizden başlamanız
gerekmektedir.

Shiftingi o kadar denediği halde başarıyı


elde edemediğini düşünen insanlar içinse
şu teknikten bahsedeyim. Shiftingi
başarabilmek için yüzlerce metod deneyip
hangi metodun işinize yarayıp
yaramayacağını deneyimlemeniz
gerekmez. Eğer shiftingi başarmak
istiyorsanız “shiftingi başaracağım”
demeyin. Bu shiftingi başka bir zaman,
başka bir zaman da başarabileceğiniz
anlamına gelir ve kendinizi öyle
programlarsınız. Bu yüzden kendiniz

güveniyormuş gibi yaparak. “Shifting


yaptım, bugün de yapıyorum”
demelisiniz. Kendi düşüncem olarak
shiftingde bazı metodları uygularken Alfa
frekansında olmanız gerektiğidir. Bazı
insanlar hiçbir şekilde Alfa frekansında
değilken shiftingi yapabilmeyi denerler
Alfa frekansında değilken yapanlar
insanlar elbet vardır. Ama burada size en
basit yol olan Alfa frekansından
bahsediyorum. Alfa frekansından
bahsetmiştim; uykuya geçiş anı ya da
uykudan yeni kalktığınız, yeni yeni
uyanmaya başladığınız andır. Örneğin
okula kalkacağınız bir gün alarm çalar ve
alarmı kapatıp beş dakika daha uyku
diyerek kolayca uykuya dalarsınız o anda
zihninizde canlandırdığınız hayal ettiğini
şeyler çok daha kolayca göz önünüze geli
.

uykuya tekrar geçiş yapmadan kendinize


shifting evrenime gideceğim diyebilirsini
gittiğimde ise bunun farkında olacağım
derseniz shifting yaparken evreninizde
olduğunuzun farkında olursunuz. Alfa
frekansındayken Lucid rüya yapmanızda
gayet kolaydır.

Bu yazılanlar bu kadardı. Elimden geldiği


kadar sizlere kısa ve öz bir şekilde
anlatmaya çalıştım. Belki de hala
anlatılacak çok şey vardır. Bunun için
kendinizi dinleyin.

Bu rüyanın içinde karşılaştığımıza


sevindim. Unutmayın; Rüya ve gerçek
birbirlerinden ayrı ve farklı değildir.
Bundan ötürü size “gerçekliğe uyanın
diyemem, siz de bizlere gerçekliğe uyanın
demeyin. Hissedilmesi gereken tek şey
hakikattir.

Bu oyunun Tanrısı sizsiniz, yapmanız


gereken tek bir şey var; Fark edebilmek.

Gökyüzü

You might also like