You are on page 1of 83

İÇİNDEKİLER

Önsöz 5

MEDÎTASYON Mistik Bir Bilinç Haline Ulaşmak îçin Meditasyon 7

Daha Sağlıklı Olmak Ve Psiko-Fizyolojik Gevşeme îçin

Meditasyon 22
James Hewitt
Nasıl Meditasyon Yapmalı 26

Farkında Olarak Solunum Yapmak 45

Soluğun izlenmesi ya da Bilerek Solunum 60

Görsel Meditasyon 73
Çeviren: Dinleme ile Meditasyon 104
Rezan Süer
Ben Kimim (veya Neyim)? Soğan Oyunu 112

Sevgi Yol Bulur 131

Sözcüğü Söyle 146

Birleşik Yöntemler 165


ÖNSÖZ

Bu kitabın konusu olan MEDÎTASYON; herhangi bir


şeyi düşünmek değil, belirli bir düşünce olmadan var­
lığını hissetmek, onun farkında olmaktır. Bir milyonu
aşkın Avrupalı ve Amerikalı, en popüler meditasyon türü
olan Transandantal Meditasyon'u (kendini aşmak, tabi­
atın ötesine geçmek) öğrenmiştir ve bu sayı sürekli art­
maktadır. Diğer birçok Batılı da Hint Yogası, Budizm'in
güney ekolü olan Therevada, Tibet Budizm'i, Japon Zen
Budizm'i, Çin Taoizm'i, islâm Tasavvufu (Sufilik) şe­
killerinden birini seçmiş bulunuyor.
Hristiyanlığı seçmiş olanlardan, gerek solo gerekse
toplu haldeki dua ve ayinlerine doğunun meditasyonunu
ekleyenler vardır.
Batılıların ilgisi, kendi dinlerini değiştirme istekle­
rinden değil, bu inanışlardaki mistisizm ve meditasyon
şekline duydukları merak ve deneme arzusundan kay­
naklanmaktadır.
Bu kitap, yukarıda adı geçen dinî inanışlarda kul­
lanılan meditasyon yöntemlerinin bir inceleme ve özetle-
mesidir. Yeni uygulamalar, eski yöntemler üzerine ku­
rulmuştur. Her bölümde önce, ele alınan tekniğin iskeleti
verilmiş olup, kullanılan değişik yöntemler bunun üze­
rine işlenmiştir.
Batılıların çoğunluğu, meditasyona sadece mistiğe
erişmek için başlamazlar. Meditasyonun, stresi azalta­
rak fiziksel ve zihinsel sağlığa katkıda bulunduğu inan­
cı yaygınlaşmıştır. Tıp bilim adamları, araştırmaları
sonucunda meditasyonun fiziksel ve ruhsal bir rahatlama
getirdiğini, bunun ise tehlike karşısında duyulan "savaş
veya kaç" tepkisinin tam aksi olduğunu kanıtladılar. Bu
5
derin dinlenme ve rahatlama hissi birçok bakımdan uy­ Bölüm 1
kudan daha üstündür. Günde bir ya da iki kez yirmi da­
kikalık meditasyon, fiziksel sağlığı, zihinsel açıklığı,
yaratıcılığı ve sükûneti önemli derecede artıracaktır. MİSTİK BİR BİLİNÇ HALİNE ULAŞMAK İÇİN
Aslında mistiğe ulaşmakla, fiziksel-ruhsal rahatlı­ MEDİTASYON
ğa ulaşmak arasında ilk bakışta pek fark yoktur. Sistem­
li olarak meditasyon yolu ile stresten kurtulma ve derin
rahatlama, insanın ruhen de gelişmesine yol açar. Böyle NEDEN MEDİTASYON YAPMALI ?
bir insanın sevgi ve şefkat duyguları kuvvetlenir ve var
olmanın önemini, olağanüstülüğünü daha iyi anlar. Birkaç yıl öncesine kadar bu soruya verilen tek ya­
Kendi kendinize meditasyon yapmayı gösteren dört- nıt, " Bu tekniğin binlerce yıldan beri ruhanî ve mistik
den on'a kadarki bölümlerin her birinde bir yöntem ana nedenlerle kullanıldığı" olurdu. Meditasyon, dinî ina­
hatlarıyla ele alınmıştır. Okuyuculara, değişik yöntem­ nışların ruha işlemesini sağlayarak bu dinlerin kutsal
leri deneyerek, bunlardan kendilerine en uygun olan amaçlarına hizmet eder. Bu dinlerin doktrinleri ve dog­
yöntemi veya bu yöntemlerden yapacakları bir kombi­ maları değişik olmakla ve amaçlan değişik sözcüklerle
nasyonu seçmeleri önerilir. Aslında bunlar; zihinde bir anlatılmakla birlikte, bu amaçlar, mistik algılama ve
sözcüğü tekrarlamak, hayali veya gerçek bir objeye bak­ bilinç olarak özetlenebilir. Böylece, "Neden meditasyon
mak, bir sesi dinlemek, sevgi duygularını uyarmak, ken­ yapmalı?" sorusunun yanıtı, "Mistik bir bilinç haline
dini beğenmişliğin küçültücülüğünü görmek gibi basit zi­
ulaşmak için," olmalıdır.
hinsel uygulamalardır. Her okuyucu bu yöntemlere ken­
Doğuda bu yanıt hâlâ değişmemiştir ve son yıllarda
di zekâ ve karakterine uygun olarak bazı katkılarda bulu­
doğunun Hindu dinlerine, Budizm'e (Zen dahil) Taoizm
nabilir. Dinî ve metafizik görüşler her zaman kuşkuyla
karşılanmışlardır. Meditasyon ise genelde tartışmayı ge­ ve İslâm Tasavvufu olan Sufiliğe ilginin çok büyüdüğü
rektirmeyecek kadar somut bilimsel temellere dayan­ Batı'da da bu yanıt geçerlidir. Bu dinler, ruhsal eğitim­
maktadır. lerinde meditasyondan yararlanırlar. Doğu dinlerinin
meditasyon tekniğine paralel olarak, Hristiyanlıkta da
"Dua ederek değişik bir bilinç haline ulaşma" yöntemi
James HEWİTT giderek yaygınlaşmaktadır.
Fakat bu gün Batı'da meditasyonun, meditasyon ya­
panların (meditatör) çoğunluğunu ilgilendiren ikinci bir
özelliği vardır. Doğuluların meditasyon şekli, insana uy­
kunun verdiğinden daha üstün bir fiziksel, zihinsel, ruh­
sal dinlenme ve rahatlama verir. Meditatörlerde, tıp bil­
ginleri tarafından kaydedilen psikolojik değişimleri a-
çıklamadan önce, meditasyonu mistik yönden inceleyece­
ğiz.
7
6
Meditasyon Bölüm 1
MEDİTASYON VE DİNLER SIKHİZM
Dünya bir okyanustur, geçilmesi zor.
Doğuda meditasyon, algılamayı geliştirip yönlendi­ İnsanoğlu onu nasıl aşacaktır?
ren saygın ve geleneksel bir yöntem olup, Hindistan, Çin, Suda ıslanmayan bir nilüfer gibi,
Tibet, Birmanya, Tayland ve diğer bazı ülkelerin kültür­ deredeki bir su kuşu gibi.
lerini çok etkilemiştir. Bu ülkelerde meditasyonun amacı Tam anlamıyla meditasyon yaparak
hiç kuşkusuz, mistik bir bilinç haline ulaşmaktır. Bu gün dünya etkilerinden korunun.
Batı'da fiziksel, zihinsel ve psikolojik yönlerden daha i-
yiye ulaşmak için uygulanmakta olan meditasyon türle­ Guru Nanak
rinin kökeninin doğu dinlerine dayandığı da açık bir
gerçektir.
Bilinen belli başlı dinler meditasyon yapmayı öğüt- TAOİZM
lüyor: Boş olmak için her şeyi yapıyorum;
Kuvvetle sessizliğe sarılıyorum.
HİNDUİZM Sayısız varlık birlikte ayaklanıyor.
İnsanlar arasında ululuğa erişenler her kimler ise, Ve ben onların dönüşünü gözlüyorum.
buna meditasyonun ödüllerinden biri olarak sahip ol­ Çoğalan varlıkların
dular. hepsi asıllarına dönüyorlar.
Meditasyonun önünde saygıyla eğilin. Kişinin aslına dönüşü sükûnet demektir.
Her kim meditasyonun kutsalığı önünde eğilirse,
meditasyon sürüp giderken, Tao -Te King
o kimsenin özgürlüğü de sınırsız devam edecektir.

Chandogya Upanişad BUDİZM


Sekiz Soylu Yol:
Doğru Anlama
JAİNİZM Doğru Düşünme
Her şeyden vazgeçebilen Doğru Konuşma
ve hayat hakkında meditasyona dalan kimse, Doğru Davranış
ruhu meditasyonla temizlenmiş kimsedir. Doğru Geçim Düzeni
Denizdeki gemiye benzetilebilir. Doğru Manevi Çaba
Sahile ulaşan bir gemi gibi o da zorlukları aşmıştır. Doğru Konsantrasyon
Doğru Meditasyon
Sutra-Kritanga Sutra

8 9
Bölüm 1
Meditasyon
M.Ö. 200-300'lerde yazılmış olan Patanjali'nin Yoga
MUSEVİLİK Sutra'ları, klâsik bir yoga kitabıdır. Bu gün bile Yoga'nın
Allah, kalpten olanı ister. temelini oluşturan sekiz kural bu kitapta anlatılmıştır.
Birinci ve ikinci kurallar, sırasıyla ahlâki yasaklar ve
Talmud
inançlardır. Üçüncü kural duruştur,-rahat bir pozisyonda
ve sırt dik olarak oturmak meditasyon için çok önemli­
dir. Çeşitli bağdaş kurup oturma biçimleri arasında "Lo­
HRİSTİYANLIK tus Duruşu" en fazla bilinendir. Meditasyon için oturuş
Ne işte orada, ne işte burada diyecekler; çünkü, şekilleri üçüncü bölümde anlatılacaktır. Dördüncü kural
Allah'ın saltanatı senin içinde. solunum kontrolüdür. Meditasyon için solunum yumu­
şak, düzgün, muntazam aralıklı olmalıdır. Çabuk ve sert
İncil, St. Lukas 17/21
•solunumla heyecan; yavaş, yumuşak solunumla huzur
arasında yakın ilişki vardır. Yoga'nın beşinci kuralı
ise, duygulardan arınıp, dikkati duyusal uyarılar bom­
İSLAMİYET bardımanından uzaklaştırarak meditasyon objesine yö­
Rabbini gönülden neltmektir. Bu obje üzerinde dikkatin toplanması, yani
ve korkarak konsantrasyon, altıncı kuraldır. Dikkatin kolaylıkla ve
içinden hafif bir sesle düzenli olarak tek konuya toplanması olan yedinci kural,
sabah akşam an; meditasyon demektir. Hindu Mistisizmi'ne göre sekizin­
gafillerden olma. ci mertebeye ulaşan kimse benliğinin ötesinde olan öz
benliğini bulmuştur. Bu kavuşma Hindu Mistisizmi'nin
Kur'an El - Araf 205
kutsal amacıdır.
Öz benliğin Brahman ile özdeşleşmesi, ilki M.Ö.800-
HİNDUİZM 500 arasında yazılmış olan Upanişadlar'ın verdiği mesa­
Hinduizm, Hindistan'ın ulusal dini olup, bir kuru­ jın özüdür. Svetasvatara Upanişad der ki: "Her şeyde bir
cusu ve İncil gibi ilham kaynağı olacak bir Kutsal Kitabı öz benlik vardır. Benliği tanımak için meditasyon gerek­
yoktur. Bu din beş bin yıldan beri giderek büyüyüp yayıl­ lidir. Brahman budur."
mıştır. Sir Charles Eliot tarafından: "Bir yapı değil, bir Upanişadlar'ın felsefesi olan Vedanta, en eski Hin­
orman" şeklinde tanımlanmıştır. Geçirdiği aşamaların du Kutsal Metinleri olan "Vedalar"ın sonu olarak adlan­
sonucu olarak, çoktanrıcılık, tektanrıcılık, bircilik, ka- dırılmıştır. Pek çok Batılı M.Ö.300'de yazılmış olan
mutanrıcılık gibi değişik inanışlara karşı hoşgörülüdür. Bhagavat Gita veya Tanrı'nin Şarkısına olduğu gibi Up­
Kutsal Hindu yazıları kolayca birbirleriyle hatta kendi anişadlar'ın da güzelliği, anlamı ve üslubuna hayran
kendileriyle çelişkiye düşerler. En mükemmel misti­ kalmıştır. Lord Krişna burada Arjuna'ya değişik yoga
sizm, asırların Upanişadlar'ında bulunur. Hinduizm dallarında yol gösterir. Herkesin yapısına uygun olan bir
içinde, mistik birliğe ulaşmak amacıyla sistemleştirilen yoga olduğu söylenir.
meditasyon Yoga'dır. Brahmanizm, dünya mistisizmlerinden biridir. Her
11
10
Meditasyon Bölüm 1

büyük din, mistik anlayış ve algılayışını kendine özgü linde, güney ekolü kitapları ise Pali dilinde yazıldı. Tibet
biçimde anlatır ve açıklar. Burada Yoga Meditasyonu- Budist meditasyonu, Budistlik'ten önceye ait bazı özel­
'nun ©tkisi gayet açıktır. likler gösterir ve egzotik dramatik bir yapıya sahiptir.
Ülkelerinin Çinliler'in eline geçmesi üzerine Tibetli
BUDİZM Monklar (keşişler)'ın Batıya kaçmalarından sonra, Av­
Budizm Hindistan'da 2500 yıl önce, Hinduizm'in, rupa ve Amerika'da pek çok Tibet Budist meditasyonu
bazılarının gözünde skolastik felsefe içinde dejenere olup, öğreten merkezler açıldı. Çin ve Japon Budizm'i Zen eko­
dinî ayinlerde isteksizce değinilen bir duruma geldiği lüdür. Theravada ekolü ise aydınlanmaya tedricen yak­
sıralarda doğdu. Gotama Sidartha, insanoğlunun mutsuz­ laşmayı ve derin düşünmeler aracılığı ile gerçeğe ulaş­
luğuna son verecek bir yol aramak için bir prens olarak mayı benimser. Doğru düşünme yedinci, doğru meditas­
sahip olduğu zenginlik ve imtiyazlarını terk etti. Mün- yon sekizinci kuraldır.
zevilik ve çilecilik deneyimlerinin başarısızlıkla sonuç­ Budist görüşüne göre, Buda bilinci ve Buda yaratı­
lanmasından sonra aradığı yanıtı, "orta yol"da uygula­ lışı, gizli olarak herkeste bulunmakta olup, meditasyon,
dığı meditasyonla buldu. Aydınlığa kavuşmasından son­ kişinin bu yanının ortaya çıkmasına yardım eder. Bu­
ra Gotama Sidartha, Buda (Aydınlanmış) olarak tanım­ dist mistiğinin amacı, kendi varlığını inkâr etmek ol­
landı. Budizm öncelikle aydın-bilimsel bir din olup, tan­ mayıp, gerçeği yansıtmayan sahte kimliklerden kurtul­
rısal sırlarla değil, insanın "kendisini tanıması" ile il­ manın mutluluğu olan Nirvana'ya ulaşmaktır.
gilenmektedir. Doğu'nun meditasyonunda, meditasyon
yapan Buda'nın huzurlu yüzünden daha etkileyici bir TAOİZM
sembol yoktur. ' Çinliler asla tek bir dine bağlanmadılar, fakat Kon-
Buda, "yaşamak, varoluşun şu üç özelliğini dene- füçyanizm, Taoizm, Budizm gibi değişik dinler, geniş
yimlemektir" diye düşünür: Var olan her şeyin değişim kitleler tarafından izlendi. Çin'in doğaya olan saygısı,
içinde olduğunu, hiçbir şeyin durağan ve sabit olmadığını Taoizm'de en estetik ve en felsefi anlama ulaşmıştır.
(anikka); var olan hiçbir şeyin var olan öteki şeylerden Dünyanın akışına ve doğa yasalarına Tao ile uyum
ayrık, sürekli bir benliğe sahip olmadığını (anatman); ve sağlamak en ulu amaçtır. Tao'yu başka dilde ifade et­
var olan hiçbir şeyin ıstırabın çeşitli biçimlerinden ken­ mek, karşıtını bulmak zordur. "Yön" veya "Doğa" dene­
dini kurtaramadığını (dukha). Buda, "Bir şeyi öğretiyo­ bilir. Dünyadaki düzenin prensibidir, içinde Ying ve
rum, o da ıstırap ve ıstıraptan kurtulmak" demiştir. Duk­ Yang, karanlık ve aydınlık, dişi ve erkek, dünyadaki
ha genelde acı çekmek anlamına gelirse de, anlamı ge- bütün ikilemler tek bir düzen ve uyum içinde karışıp
nişletildiğinde insanın kendi benliğiyle evren arasında yoğrulur. Tao'nun baş sembolü 'su'dur. Taoist, suyun
uyum sağlayamamasından doğan huzursuzluğu anlat­ akışı gibi sade ve çabasız yaşamalıdır. Zen'de de uzun za­
maktadır. man etkisi altında kaldıkları Taoistler'inkine benzeyen
fikirler vardır.
Budizm'in başlıca iki ekolü vardır: Tibet, Çin ve Ja­
ponya'da bulunan kuzey ekolü ve Sri Lanka, Birmanya, Taoizm en güzel ve en derin anlatımını, adı "Yaşlı
Tayland ve diğer Güneydoğu Asya ülkelerinde uygula­ Üstad" anlamına gelen Lao Tzu'nun Tao Te King'inde
bulmuştur. Kendisi hakkında kesin bilgiler yoksa da
nan Theravada ekolü. Kuzey ekolü kitapları Sanskrit di-

12 13
Meditasyon
Bölüm 1
M.Ö.570'de doğduğu söylenmektedir. Felsefi Taoizm'de
ni dalgalandırır. Aynı amaçla Zen üstatları, öğrencileri­
ikinci önemli çalışma M.Ö. dördüncü yüzyılda yaşadığı
sanılan Çuang Tzu'nun kitabıdır. Bu kitapta araştırma­ nin sorularına beklenmedik, şaşırtıcı yanıtlar verirler.
lar ve hikâyeler bir araya toplanmıştır. Kendisi şöyle der: Bu soru-yanıt toplantılarına Mondo denir.Koan ve Mon-
"Bana iyilik yapanlara iyilik yaparım, bana iyilik yap­ do'da asıl amaç, bunlar vasıtasıyla öğrencinin jçgörüsü-
mayanlara ve herkese iyilik yaparım." Mutluluk ve öz­ nün derinleştirilerek Zen gerçeğine uyandırılmasıdır.
gürlük, mutluluk ve mutsuzluk ikileminden ve bağlan­ Zen deyimi ile Satori veya Kenşo, aniden aydınlığa
tılardan kurtulmakla elde edilir. Taoizm, "kaybediş kavuşmaktır. Meditasyon, bilinci, beklenmedik bir anda
yöntemidir." Lao Tzu: "Bilgiyi aramak günden güne ka­ aydınlığa ulaşmak için hazırlar. Zen literatüründe, bam­
zandırır, Tao'yu aramak günden güne kaybettirir" der. buya çarpan damlaların çıkardığı sesin, bir çiçeğin gö­
rüntüsünün, üstadın attığı bir tokadın, üstadı pirinç yer­
Lao Tzu ve Çuang Tzu'nun ortaya koyduğuTaoizm
ken seyretmenin aydınlığa kavuşmayı başlattığını anla­
"Felsefi Taoizm" dir ve ölümsüz hayat kavramı, yabancı
tan öyküler vardır.
unsurların etkisiyle dejenere olmuş yaygın Taoizm' de­
kinden çok farklıdır. Doğu'nun mistik felsefesinin en
güzel çiçeklerini ve Zen'in doğuş kaynağını felsefi Tao­ SUFÎLÎK
izm'de buluruz. Haklı olarak Felsefi Taoizm'in toplumda Sufiler, İslâmiyet içinde yüzyıllarca mistik bir grup
yaygın Taoizm dininde değil de Zen'de süregeldiği söy­ olarak var oldular. Sufiliğin bütün dinlerin özü olduğunu
lenir. savundular. 1910'da Sufiliği Amerika ve Avrupa'da öğ­
retmeye başlayan Hazret İnayat Han, Sufiliğin halen var
olan gruplara ve inançlara yeni bir topluluk eklemediğini
ZEN
düşünüyordu. "Herkes Sufiliği öğrenebilir ve başka bir
Budizm, pratik Çinli düşüncesi ve Taoizm ile olan
inançla bağını koparmadan günlük hayatında Sufi yaşa­
ilişkilerine dayanarak, sağlam ve açık olarak şekil­
mını uygulayabilir . Sufiliğin altında yatan anlamı kav­
lendi. Daha sonra, miladî sekizinci yüzyılda Şan, Japon­
rayan kimse, bunun diğer inanç ve öğretilerle bağını, on­
ya'da ise Zen olarak kimliğini kazandı. Buna ulaşma
larla sevgi ve ışık yolunda beraber olduklarını da kav­
yolu, özet olarak: "Yazılanların dışında kalarak, söz­
rar." (The Way of İllumination, Sufi Movement, Geneva)
cüklere ve harflere dayanmadan doğrudan aydınlan­
mak, kendi öz benliğine ulaşıp Budaîaşmaktır." Şan ve Genelde İranlı olan Sufi ozanlar dünyanın en güzel
Zen, Sanskritçe sözcükler olup meditasyon anlamına ge­ mistik şiirlerini yazdılar. Onların özellikleri, Tanrı
lirler. sevgisiyle dopdolu olmalarıdır.MevlanaCelâleddin Rumî
Zen'in başlıca iki ekolü Soto ve Rinzai'dir. Soto Zen' (1207-1273) belki de bu ozanların en büyüğüdür; ama Ömer
de amaç, oturarak meditasyondur. Burada pratik çalış­ Hayyam, Edward Fitzgerald'ın bir şiiri nedeniyle Batı
malar Shikantaza, (oturuş,* oturma) olarak adlandırılır. dünyasında daha iyi tanınmaktadır. Bu şiir çok güzel ol­
Rinzai, Zazen'i kullanır; bu "Zen oturuşu"dur. Ayrıca masına rağmen, gerçek Sufiliği yansıttığı düşünülemez.
Koan'ı, yani bilinen " îki elin sesi alkıştır; bir elin sesi Sufiliğin amacı bütün kültür ve inançların üstüne yüksel­
nasıldır?" gibi şaşırtıcı soruları öğrencilere, derin an­ miş bir "Evrensel İnsan, İnsan-ı Kâmil" dir. İnsanın öz
lamını bulmaları için yönelterek, lineer düşünce çizgisi- benliği aslında evrenle birleşerek oluşur. Sufi, adım
adım yükselir, sonunda dünyasal benliğinden kurtulup öz
14
15
Meditasyon Bölüm 1
benliğine kavuşur. Evrensel bilinç kavramı diğer mistik lanması yoluyla uygulanan Yoga arasında bazı benzerlikler
inanç ve geleneklerde de görülür. Vedanta, Taoizm ve Bu­ vardır. Hristiyanlann Tanrı'ya bu yolla yönelmeleri sevgi do­
dizm'in değişik ekolleriyle benzerliği açıktır. Gerçek ludur, bu da Sufilik ve Bakti Yoga yöntemine benzer.
Sufi, beşerî hiçbir sıfatı olmayan bir Tanrı'ya yönelir. Su- Gelecek bölümlerde bu mistik meditasyon uygulamala­
filik, dua ediş şekli ve sevgi bağlarının derinliği yönün­ rının özellikleri ve inançları hakkında daha geniş bilgi verile­
den Musevi ve Hristiyan mistisizmine benzer.. cektir. Bugün Batı dünyasında Doğu dinleri konusunda ya­
zılmış pek çok kitap vardır ve bu kitabın hazırlanmasında
MUSEVİLİK bunlardan yararlanılmıştır.
Yahudi mistisizmi de Sufilik ve Hristiyanlık'ta ol­
duğu gibi Tanrı'ya yönelmeyi amaçlar. En eski Yahudi MİSTİK BİLİNÇ
mistik uygulamalarından biri olan Kabalizm, miladî bi­
rinci yüzyıla kadar dayanır; fakat en önemli ve kalıcı et­ Yukarıda sözü geçen dinlerde meditasyonun amacı,
kiyi Hasidizm yapmıştır. İnsanoğlunun yanılgılarından kendi özüne ve Evrensel Bilinç'e varmanın derin gerçeğine
arınıp olgunlaşması yönündeki Hasidik etkilerle, Zen ve ulaşmaktır. Yani binlerce yıldır meditasyon, bugün olduğu
Sufizm'in bu yöndeki etkileri arasında benzerlik vardır. gibi mistik bilinci açığa çıkarmak amacıyla uygulandı.
Böyle bir insan başlı başına bir örnek, bir öğreticidir. Bir "Açığa çıkarmak" deyiminin kullanılmasının nedeni, ulu
Hasid için, öğrencisi: "O'na, ondan yasaları öğrenmeye mistik geleneklerin, her kişide her zaman arı bir öz benliğin
gitmedim, potinlerini bağlayışını izlemeye gittim" der. gizli olarak bulunduğu fikrinde birleşmeleridir. Bunu sadece
Yahudi mistisizmi'nde Tanrı isimleri okuyarak medi- bilgisizlik ve gerçeği görememek nedeniyle tanıyamıyoruz.
tasyon yapmak gelenekseldir. Tanrı anlamındaki man- Kim veya ne olduğumuz gerçeğini görmekle kurtulur, Hindu-
tralar, Hindu Yogiler'in "Om", Sufiler'in "Allah" söz­ lar'ın Moksha, Taoistlerin, Tao ile uyum içinde yaşamak,
cüklerini kullanmalarına benzer bir şekilde kullanılır. Budistlerin Nirvana, Sufiler'in İnsan-ı Kâmil ve Hristiyan­
Duruş ve solunum aynen Yoga'da olduğu gibidir. Gers- larin Bütünleyici Hayat dedikleri hakiki özgürlüğe kavu­
hom G. Scholem, "Yahudi Mistisizmi" adlı kitabında, Ha­ şuruz.
ham Abulafia ekolü için: "Bilinen Yoga sistemini izleyen Mistik, herkesi tatmin edebilecek bir açıklaması yapı­
Hindistan mistiklerinde klasik görünümünü bulan yüz­ lamayan sözcüklerden biridir. Olaf Stapleton'un anlatımı en
lerce yıllık ruhanî tekniklerin Musevileşmiş şeklidir," açık ve kapsamlı olandır. "Mistik sözcüğü, kişinin nor­
der. malde, tam anlamıyla sezinleyemediği, öz anlamına, sırrına
ulaşamadığı hakikatlere, rasyonel olmayan, değişik bir
HRİSTIYANL1K algılama ve sezgi yoluyla ulaşması halidir" der. Bu sezgi, bir
Hristiyanlar'ın bir çeşit transa girerek dua etmeleri, çeşit bilmek değildir, üstün bir çaba ve samimiyetin birleş­
Doğunun kimi meditasyon yöntemlerine paralel bir mesinden doğan kutsal bir başarıdır. Bilgi yönü ile, bütün
olaydır. Bu hâl ileri bir safhaya vardığı zaman artık söz­ güncel ve hayali olayların ardında yatan realitelerle yakın­
cük ve şekillerin ötesinde, doğalın üstünde bir anlayışa dan ilişkilidir.
ulaşılır. Hristiyan mistiğinin derinleşmeyi amaçlayan Doğu'da mistik yaşam genelde kutsal gerçek olarak ka­
yöntemleri ile derin solunum ve mantralalarm tekrar- bul edilir. Batı'da ise pek çokları bundan şüphe ederler. Mis-

16 17
Bölüm 1
Meditasyon
nun da dinsel bir yönü bulunmadığını belirtiyor. Öyleyse
tisizm Batı'da yanlış anlaşılmıştır. Mistisizmin ana hatları neden mistik algılama ve deneyimleme ile din arasında he­
yakından incelendiği zaman, duyulan antipati kaybolmaya
men her zaman bir ilişki kuruluyor? Prof. Stace bunu in­
başlar. Kelime benzerliği nedeniyle "Mysterious", esrarengiz
sanın, kendini aşması ve sonsuza kavuşması duygularına
ve "Misty", bulanık, açık olmayan şeklinde nitelenen olgular­
bağlar. Ayrıca zamanın ve mekânın ötesine ulaşıldığı duygu­
la bir tutulmuştur. Eflatun, Shankara, Aziz John, Avila'h
su vardır. Mistik bilinç ile din arasındaki üçüncü bağlantı,
Rahibe Teresa, Üstat Eckhart, Lao Tzu, Celâleddin Rumi
mutluluk, sükun ve zevk duygularının doruğuna ulaşmış ol­
ve daha pek çok değişik mistik kültürlere bağlı yazarların
maktır. Prof. Stace, ''Görüyoruz ki, mistisizm öyle gerektiği
yazdıkları mistik eserlerin antolojik incelemesi, en şüpheci
kimseleri bile mistiklerin, insan bilincinin incelenmesine, in­ için değil, fakat kendiliğinden, doğal olarak içinde oluştuğu
sanın ve evrenin en derin sırlarını çözme çabasına ve lite­ toplumun kültür ve dini ile bağlantı kurar, herhangi bir dine
ratüre büyük katkıda bulunduklarını kabul etmeye zorlar. özel bir eğilim göstermediğini anlamak zor değildir" diyor.
Prof. Walter T. Stace'in Mistiklerin Öğretisi adlı eseri böyle
bir nitelikte olup ayrıca kitabın "Mistisizm Nedir?" başlıklı MİSTİK BİLİNCİN BAŞLICA KARAKTERİSTİKLERİ
önsözü, yazarın mistisizme gösterdiği anlayış ve açık görüş­
lülük nedeniyle çok değerlidir. Ayrıca Doğu ve Batı mistikle­ Mistik deneyim üzerinde çalışan birçok yazar, onun ka­
rinin, mistik algıya ulaşmanın esas anlamı üzerinde aynı fi­ rakteristik yönlerini tümüyle ortaya koymaya yöneldiler.
kirde olduklarını da göstermektedir. Bu denemenin her çağ­ Prof. Ben Ami Scharfstein "Mistik Deneyim" adlı eserinde on
da, her kültürce tanındığı bir gerçektir. Böyle bir olayı yaşa­ bir karakteristik verdi: Aynilik, farklılık, eşsizlik, dahil ol­
makla, bunu anlayabilmek arasında fark vardır. Bir Hristi- ma, aile yabancılığı, tükeniş, saldırış, bilinç, ayna aksi, mi­
yan, mistik bilinci Trinite'nin kurallarında görebilir, bir Bu­ zah, hakikat." Zen ve sufiliğin bazı öğretici hikâyeleri, özel­
dist "Buda bilincini" veya "boşluğu" buldum der, bir Hindu likle mizahi bir karaktere sahip olan Nasreddin Hoca'ya ait
ise Brahmanlaşmaktan, kozmik bilinçten söz eder v.s. Mis­ olanlar dışında, mistik denemelerde, mizah pek görülmüyor.
tik bilinç halinin deneyimlendikten sonra tanımlanması, an­ Prof. Scharfstein, saydığı karakteristiklerin birbirine ge­
latılması çok güçtür; insan aydınlığı karanlığa, yükseği alça­ çiştiğini kabul eder. Modern yazarların çoğu, zaman kıtlı­
ğa, sıcağı soğuğa kıyasla anlatabilir ama mistik deneme ve ğından, William James'in dört karakteristiğine değinmekle
algının bir karşıtıyoktur. Mistiklerin, kendi dil ve kültürleri­ yetinirler.
nin sunduğu kavramlara yönelmeleri ile, kalitelerin karşı­ William James'in dört karakteristiği şunlardır:
laştırılması üzerine kurulu olan dilin getirdiği anlatım güç­ 1- Tanımlanamazlık: Mistik, yaşadığı meditatif deneyi­
lüğü yenildi. William James'in "mistiklerin inancı" dediği mini başkalarına, zihinlerinde canlandırabilecekleri bir şe­
şey budur. "Dinsel Deneyim Çeşitleri" adlı kitabında "As­ kilde anlatamaz. Yukarıda da söylendiği gibi dil, sözcükle­
lında büyüme, ulaşma, kurtulma gibi duyguların kendilerine rin karşıt anlamlarına göre değerlendirilmeleri kuralına da­
ait entelektüel bir özelliği yoktur. Çok değişik felsefe ve teo­ yanır (sıcak-soğuk), bu yüzden mistik bilince karşıt bir kav­
lojilere, eğer içinde bulundukları duygusal ortama uyuyorsa ram bulunamaz. Bu hal doğrudan doğruya denenmeli,
kolayca bağlanabilirler" diyor. yaşanmalıdır. Bu özellikleri ile mistik haller zihinsel hallere
değil duygusal hallere benzerler. Hiç kimse bir diğerine,
Profesör Stace,"Mistiklerin Eğitimi" adlı kitabında mis­ onun yaşamadığı bir duyguyu tam anlamıyla anlatamaz.
tik algı olayının "nitelenemeyen bir birleşme" olduğunu, bu-
19
18

\
Meditasyon Bölüm 1
2- Entelektüellik: Mistik gelenekler "Anlayış", "Aydın­ tam anlamıyla bu arayışa dayanır. Bunun için diğerlerine
latma" veya "Aydınlanma"dan söz ederler. Prof. James, ki­ muazzam görünen fedakârlıklara kolayca katlanırlar. Nere­
şiyi açıklık ve güçlülüğüyle etkileyen, böylece mistiğe, tam de ve ne zaman ortaya çıksalar, amaçlarının, doktrin ve
anlamıyla gerçeğe ulaştığı duygusunu veren kudretli birlik yöntemlerinin aynı temellere dayanması bunların objektif­
ve beraberlik duygusuna değinmiyor. Bu duygu öyle kudretli­ liğinin bir kanıtıdır. Böylece onların deneyimleri özelde ken­
dir ki, insanı kolayca dinsel duygu ve inançlara yöneltebilen dine has, genelde anlaşılabilen bir kanıtlar kaynağı oluştu­
huşu ve hayranlıkla doldurur. rur ki, bunların, insan ruhunun kudret ve enerjisini ve de
3- Geçicilik: Mistik deneyim, genelde çok kısa sürelidir. duyularımızın ötesinde uzanan bilinmeyen dünya ile olan
4- Pasiflik: Mistik hale ulaşmak için dikkati toplamak, ilişkisini incelerken hesaba katılması gerekir. Kutsal gerçe­
bazı beden hareketleri yapmak ya da önerilen diğer yollan ğin çağrısını ölümsüzlüğün işareti olarak duyan kimseler
denemek gibi istemli hareketler yapılırsa da mistik bilinç meditasyona istekli olacaklar ve meditasyon yapmaktaki
hali başlayınca insan, üstün bir kudret tarafından kavranıp amaçlarını bileceklerdir. Meditasyon yapmanın tartışılama-
tutulduğu duygusuna kapılır. yacak başka nedenleri de vardır, bunları gelecek bölümlerde
Mistik deneyimin önemle belirtilmesi gereken diğer bir inceleyeceğiz.
özelliği: İnsanda, bencillikten uzaklaşıp daha mutlu ve sevgi
dolu bir yaşama yönelme şeklinde bir değişim yaratmasıdır.

SONSUZA SUSAYIŞ

Sonsuza, kozmik bilince, öz benliğe ulaşmak için duyu­


lan özlem, binlerce yıldır çeşitli kültürlerde değişik düşünce­
leri doğurdu. Bu düşüncelerin sahipleri efsanelerde, öyküler­
de bazen aziz, bazen reformcu, bazen dinlerin kurucu ve
öncüsü, bazen de ozan, müzisyen, sanatkâr olarak yerlerini
aldılar. Fakat pek çoğu meçhul kaldı. Bunlar her devirde ol­
duğu gibi bugün de varlar. Evelyn Underhill'in ölümsüz eseri
Mistisizm'de şöyle anlatılırlar: "İnsan türünün en gelişmiş
olanlarının ortak bir özelliği vardır. Seyrek de olsa ve çoğun­
lukla karşı dış etkenler ortamında, meraklı ve belirli tipte
olan bir kişilik, diğerlerinin deneyim olarak kabul ettiğiyle
yetinmeyen, düşmanlarının deyimiyle, 'hakikati bulmak için'
dünyayı inkâr etmeye meyilli bir tip olarak yaratılmış­
lardır." Biz bu kişilere doğuda, batıda, eski, orta ve yeni çağ­
larda rastlıyoruz. Tek tutkuları, belli bir ruhani dokunul­
mazı aramak, kutsal hakikate olan özlemlerini giderecek bir
aşamaya ulaşmanın yolunu bulmaktır. Onlar için hayat

20 21
'Bölüm 2
Bunlar çoğunlukla, çok basit ve akla dayanan teknikle­
rin denenmesinin abartılmış savunmaları gibi görünebilirse
Bölüm 2 de, tıp bilginlerinin araştırmalarından elde edilen sonuçlarla
da desteklenirler. Binlerce yıldan beri bu psiko-fızyolojik de­
ğişmeler meditasyon uygulayanlarca biliniyordu. Son yıllar­
DAHA SAĞLIKLI OLMAK VE PSİKO-FİZYOLOJİK da meditasyon yapanlardaki bu değişmeleri karışık elektro­
GEVŞEME İÇİN MEDİTASYON nik aletlerle incelediler. Sistemli meditasyonun beden ve be­
yindeki etkileri saptandı, ruhsal bağlantılardan ayrılarak
kendi başlarına değerlendirildi. Mistiğe ulaşma yolundaki
pek çok insan için bunlar ikinci sırada yer almakla beraber
MEDİTASYONUN YARARLARI
ilgiyle karşılanır. Binlerce gerilimli Batılı için, rahat oturup
Bu kitapta anlatılan meditasyon türlerinden birini, bir­ dikkatini solunum ya da bir sözcüğün yinelenmesine yö­
kaç aydan beri düzenli olarak uygulamış olan herkes, bunun neltmek gibi kolay bir tekniğin bazı etkenler yardımıyla
beden ve beyin üzerindeki rahatlatıcı etkisini deneyimle- oluşturulan uykudan, her bakımdan çok daha üstün bir ra­
miştir. Sinir sistemi gerginlikten kurtulup, daha dengeli ol­ hatlama ve tazelik getireceği iyi bir haberdir. Meditasyon
muş, zor durumların üstesinden gelme yeteneği gelişmiş, sadece dinsel bir anlayış çerçevesi içinde kalmayan, herkes
beden ve beyinde enerji artmış, bilinç berraklaşmıştır. tarafından uygulanabilen bir gelişim yöntemi olduğu için il­
Yukarıdakilerden başka psiko-fızyolojik değişiklikler gi çekmektedir.
de görülmektedir. Düzenli olarak meditasyon uygulayan ki­
şinin, gereken uyku süresi kısalır, kolayca uyur, eşit süreli RAHATLAMA - GEVŞEME
uykudan, başkalarından daha dinlenmiş olarak uyanır.
Özellikle meditasyonun ardından kaslarda bir gevşeme, in­ Harvard Tıp Fakültesinden Dr. Herbert Benson, medi­
sanda bir hafiflik ve canlılık hali oluşur. Birmanya ve Tay­ tasyonun insanın genel sağlığını daha iyiye götürerek, kişi­
land'ın meditasyon merkezlerinde, solunum konsantrasyonu nin gerilimi yenmesine yardım ettiğini açıklayan kimseler
ve aktifken konsantre olmayı sıra ile uygulayan (oturarak arasında önemli bir yere sahiptir. Sessiz bir ortam, dikkatin
yapılan meditasyon ile hareket halindeyken yapılan medi­ üzerinde toplanacağı bir obje, pasif davranış (çok önemli),
rahat bir pozisyon olarak sayabileceğimiz dört eleman var
tasyonun hemen hemen gün boyu uygulanmasıdır) Monklar
olduğu zaman, insan organizmasının meditasyonun gelenek­
ve öğrencileri, günde dört saatlik bir uykuyu yeterli bulurlar.
sel veya yenilenmiş şekillerine yanıtı, tehlikeli durumlardaki
Konsantrasyonun artması ve kolaylaşması, meditasyon
çok iyi bilinen "dövüş veya kaç" tepkisi kadar belirgin ve
"zorlamasız konsantrasyon", "zorlamasız farkında olma" o-
otomatiktir der.
larak düşünülürse, hiç de şaşırtıcı değildir. İnsanın kendisi
Bu yanıtın fizyolojik özellikleri şöyle sıralanabilir:
ile ve dünya ile olan ilişkilerinde rahat olması, diğer kişilerle
- Meditasyon yapanların kalp atışı, ortalama, dakika­
olan ilişkilerini de kolaylaştırır,. Baskı ve gerginliğin kalk­
masını izleyen benliğin gelişmesi ile sevgi ve şefkat duygu­ da üç atış azalır.
ları yeşerir. Yaşam daha akıcı ve zorlamasız, aynı zamanda - Solunum sayısı azalır.
daha sevinçli ve mutlu olur. Benliği saran üstün deneyimler - Bedenin oksijen tüketimi yüzde yirmi kadar azalabilir
yaşanır. 23
22
Meditasyon Bölüm 2
ki bu da metabolizmanın yavaşladığını gösterir. Buna ben­ geniş araştırmalar yapıldı. Araştırmaların çoğu, zihinde bir
zer metabolizma düşüşleri derin uykuda ve hibernasyon Sanskritçe sözcüğün tekrarlanmasına dayanan Transan­
(bazı hayvanların kış uykusu) da olursa da meditasyon sıra­ dantal Meditasyon (T.M.) üzerinde yoğunlaştı. T.M. uygula­
sındaki fizyolojik değişmeler uyku ve hibernasyondakinden yanların hiçbir şekilde toplumdan uzaklaşmamaları ve
farklıdır. T.M.'nin basit bir yöntem olması nedeniyle araştırmalar
- Kandaki laktik asit miktarı düşer. Laktik asit, iske­ bunun üzerinde yoğunlaşmıştır. Maharishi Mahesh Yogi,
let kaslarının metabolizması ürünüdür. Kandaki laktik asi­ kendi meditasyon yöntemlerine çok güvenir ve bilimsel
din yükselmesi sonucu sinirlilik ve krizler görülebilir. araştırmalara konu olmaktan kaçınmaz.
- Tansiyon normal düzeyini korur. Dr. Benson, medi- Bu araştırmalar gösteriyor ki, meditasyon, insanların
tasyona başlarken yüksek olan tansiyonun, meditasyonla saplantılardan kurtulmasına, birçok yönden daha yeterli
düştüğünü gösterdi. hale gelmesine, gerilimlerle başedebilmesine ve daha doğal,
- Meditasyon esnasında beyin, uyku ya da ipnoz halin­ daha başarılı bir yaşama yönelmesine yardım eder. Kısa
dekinden değişik bir şekilde alfa ve teta dalgaları yayınlar. süreli bir meditasyondan önce ve sonra yapılan testler, ken­
Beyin, aktif olduğu zamanlarda beta dalgaları yaymaktadır. dini değerlendirme yönünde meditasyon yapanlarda ilerle­
Alfa dalgalan, uyku ile uyanıklık arasında, genellikle tam meler olduğunu gösterdi. Kendini değerlendirme, başta
bir duyumsal ve zihinsel dinlenme halinde ortaya çıkar. A.H.Maslow olmak üzere bazı psikologlar tarafından insan
Yukarıda sayılmış olan bütün bulgular metabolizma­ organizmasının basit ihtiyaçları yerine getirilirken, daha
nın yavaşladığı yani, bedenin dinlenme durumunda olduğu üstün yeteneklerini göstermeye olan eğilimini anlatmak için
anlamına gelir. Rahatlama-gevşeme durumunda oluşan fiz­ kullanılmıştır. Prof. Maslovv "Kendilerini değerlendiren ki­
yolojik değişiklikler, kendi kendine gevşemeyi öğrenerek ya şiler, psikolojik bakımdan toplumun en sağlıklı kişileridir"
da ipnoz gibi bazı tekniklerle elde edilebilir. Fakat derin bir diyor. " Olma Hali'nin Psikolojisine Doğru" adlı eserinde,
gevşemeye ulaşabilmek için, özellikle başlangıçta, bu yön­ bütünlük.kusursuzluk, tamlık, sadelik, eşsizlik, kolaylık,
temler bir öğretmen ve geniş bir çalışma gerektirir. Öte yan­ doğruluk, dürüstlük, hakikat gibi değerleri, mistiklerin
dan, meditasyon kendi başına ve kolayca öğrenilir, kendi amaçladığı "Kâmil İnsan"da olması beklenen değerler ola­
kendine yapılır. Çoğunlukla iyi sonuçlar daha başlangıçta rak sayıyor. Kâmil İnsan, "doruğa ulaşan deneyimler", "tam
elde edilir. uyanıklık", "varlığın aşılması", "egoya üstün gelme" gibi mis­
Hangi meditasyon şekilleri rahatlama-gevşeme sonucu­ tik bilincin diğer özelliklerini de taşır.
nu getirir? Dr. Benson'ın araştırmaları, "bu kitapta gösteri­ Meditasyonun insana her yönden sağlık getirdiği açık­
len" geleneksel yöntemlerin, dört elemanı kapsadıkları sü­ tır ve mistik deneyim değişik derecelerde olup, sanıldığı ka­
rece rahatlama ve gevşemeyi sağladığını gösteriyor. Rahatla­ dar seyrek de değildir.
ma-gevşeme olayına bağlı olarak değişen ruh hali, misti­
sizmle ilgili literatürde anlatılmıştır.

MEDİTASYON VE ZİHİNSEL SAĞLIK

Meditasyonun fizyolojik ve psikolojik etkileriyle ilgili

24 25
Bölûm 3
Bölüm 3 FİZİKSEL VE ZİHİNSEL KONFOR

Burada da kişisel tolerans dereceleri değişiktir. Fizik­


NASIL MEDİTASYON YAPMALI? sel ağrı ya da zihinsel huzursuzluk, meditasyonu kesintiye
DENGELİ DURUŞ, DENGELİ SOLUNUM uğratabilir veya engelleyebilir. Normal bir ortamda rahatını­
DENGELİ FARKINDA OLUŞ zı sağladıktan sonra, kendinizi hazırlayıp meditasyona otu­
rabilirsiniz.
Banyo yapmak veya elinizi yüzünüzü yıkamak, burnu­
Meditasyondan yararlanmak için altı temel koşul var­ nuzu temizlemek, dişlerinizi fırçalayıp ağzınızı su ile çalka­
dır: lamak, gözlerinize soğuk su çarpmak, gevşemenize yardımcı
1- Meditasyon yapabileceğiniz, ses, hareket, ışık, in­ olur. İdrar torbanızı ve bağırsaklarınızı da boşaltın.
sanlar gibi dikkatinizi dağıtabilecek şeylerden yeteri kadar Bol bir kıyafet giyin, kravat, kemer gibi sıkı giyecekleri
uzak bir yer. çıkartın ya da gevşetin. Ayakkabılarınızı çıkartın. Yalnız,
2- Fiziksel ve zihinsel rahatlık. Ufak rahatsızlıklar üşümemeye dikkat edin.
meditasyonun kalitesini bozacak güçte olmayabilir. Eğer burnunuz tıkalı değilse, ağzınızı kapatıp burnu­
3- Dengeli, dik ve rahat bir oturma şekli. nuzdan soluyun. Bazı geleneklere göre, meditasyon süresin­
4- Sessiz, yavaş, yumuşak ve düzenli bir solunum. ce dilin ucu damağa değmeli, diğerlerine göre üst dişlerin ar­
5- Dikkatin üstüne toplanacağı bir meditasyon objesi kasına değmeli ve dil ağızda düz yatmalıdır. Dilin ucunun
ve uyarıcısı. Bunun yirmi dakika kadar var olması yeterli­ alt dişlerin arkasına dayanması bana en doğal şekil gibi
dir. görünüyorsa da siz dilinizi size en uygun gelen şekilde tu­
6- Dengeli farkında oluş. tun. Eğer sözünü etmeseydim bunu asla düşünmeyebilir­
diniz.
Ağzınıza salya akması, derin bir gevşemenin işaretidir;
NEREDE MEDİTASYON YAPMALI? istiyorsanız yutabilirsiniz. Aynı şey kaşınma duygusu için de
geçerlidir, kaşıyın ve meditasyona dönün.
Düzenli olarak meditasyon yapmak için, evinizin, diğer Gözler açık mı olmalıdır, kapalı mı? Eğer çevrenizdeki
insanlardan, gürültüden, rüzgârdan, yanıp sönen ışıklardan bir objeye bakarak meditasyon yapıyorsanız, gözleriniz açık
uzak, rahat ve sessiz bir köşesi en uygun yerdir. Dikkat olacaktır. Daha sonra objeyi hayal etmek için gözlerinizi ka­
dağıtabilen bu etkenlere karşı bazı insanlar, diğerlerinden payabilirsiniz. Genelde, meditasyon süresince gözleri kapa­
daha toleranslıdır. Bazı kişiler, bir dereceye kadar olan yarak görüş uyarımını kaldırıp, dikkati içe yöneltmek daha
gürültü ve kargaşa içinde, trenlerde, otobüslerde, park sıra­ iyidir. Yoga'nın babası Patanjali'nin dediği pratyahara
larında, şehir meydanlarında meditasyon yapabilme yete­ "içine çekilme" duygusu için, gözleri kapamak basit fakat
neğine erişmişlerdir. Ama çoğunlukla evlerin sessiz ve rahat önemli bir adımdır.
bir odası tercih edilir. Odada telefon varsa fişi çekilmelidir. Oturarak meditasyon, "zazen" süresince Zen Budistler-
in gözlerini yarı kapalı olarak bir objeye diktikleri doğrudur.
Bunun, Zen'deki, dış çevrenin yeni bir ışık altında aydın-
26
27
Meditasyon Bölüm 3
latılarak görüldüğü, dışa dönük mistisizmin bazı unsurları DENGELİ DURUŞ
üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Saatlerce meditasyon ya­
pan Zen rahiplerinin gözlerini yarı açık tutmaları, uykuya Meditatörün, doğu yöntemi olan bacakları çaprazla-
dalmalarını önler. Katsuki Sekida'nın, evde Zen yöntemiyle yarak yani bağdaş kurarak oturma şekillerinden birini uy­
nasıl meditasyon yapılacağını öğrettiği "Zen Eğitimi" adlı gulaması şart değilse de, bunlar en basit şekliyle bile olsa
eserinde, geleneğin aksine gözlerin kapalı olmasını öğütle­ öğrenilmeye değer. Meditasyon yaparken, doğu usulü bağ­
mesi dikkate değer. daş kurup oturmak çok eskilerden beri uygulanmaktadır.
Duruşlar, bedenin duruşu ve bilinç hali arasındaki ilişki
MEDİTASYON İÇİN EN UYGUN ZAMANLAR yönünden çok önemlidir. Meditasyon uygulamalarını formüle
eden doğulu öncüler, bedenin bu duruşunun zihinsel duru­
Meditasyondan en iyi sonuçlar günde bir ya da iki kez mu olumlu etkilediğini göstermişlerdir. Meditasyon sırasın­
uygulandığı zaman alınır. Pek çokları için günde iki defa uy­ da klâsik duruşu bu kadar etkili yapan bazı pratik nedenler
gulama bir defadan daha yararlıdır. Yemekten en az iki sa­ de vardır. Meditasyon esnasında uykuya dalmamak, öne ar­
at sonra yapılmalıdır. Yemeğin hemen ardından yapılan kaya, yanlara yuvarlanmamak gerekir. Klâsik Lotus duru­
meditasyon rahat olmaz. En iyi sonucu almak için kahval­ şu, bedenin dengeli ve hareketsiz olmasını, psiko-fizyolojik
tıdan ve akşam yemeğinden önce uygulanmalıdır, iki medi­ enerjilerin bir uyum içinde birleşmesini, böylece bedenin
tasyon seansı arasında en az altı saat ara olmalıdır. Medi­ meditasyon haline ideal bir şekilde katılmasını sağlar. Me-
tasyon günde bir defa yapılıyorsa, öğleden sonra ya da ak­ ditatör rahat bir durumda ise, güven, simetri ve denge duy­
şam üstünü, bunlar uygun değilse, sabah kahvaltıdan önce­ gulan doğar. Sinir sistemi formundadır. Meditasyonda çok
yi seçebilirsiniz. önemli olan sırt dikliği kolayca korunur, karın, omurilik ve
beyinde kan dolaşımı kolaylaşır, karından derin ve rahatça
MEDİTASYON SÜRESİ NE OLMALIDIR? solumak mümkün olur. Bedenin ağırlık merkezi göbeğin bi­
raz altında oluşur. Bu bölgeye "tanden" denir ve hayati nok­
Eğer normal ve hareketli bir hayatınız varsa, dünya­ ta olarak kabul edilir.
dan el etek çekmediyseniz, her defasında yirmi dakika sü­ Eğer üç önemli husus sağlanabilirse, meditasyon san­
ren bir meditasyon yeterlidir. Bu süre on ile otuz dakika dalyede oturarak da tam etkili olarak uygulanabilir. Sırt
arasında değişebilir. Yeni başlayanlar, süre için arada bir zorlanmadan dik tutulmalı, beden rahat ve hareketsiz ol­
saate bakarlarsa da sonradan insan, sürenin dolduğunu malıdır.
kendiliğinden anlar. Bağdaş kurarak oturmaya alışana kadar yumuşak, gi­
Süre bittiği zaman birden bire ayaklanmayın. Göz­ rintili çıkıntılı olmayan, sıkı ve rahat bir minder üzerinde
lerinizi açıp birkaç dakika sessizce oturduktan sonra kalkın. oturmak alışmanıza yardım edecektir.
Meditasyonla kavuştuğunuz rahatlama ve gevşemeyi daha
sonraki hareketlerinizde de sürdürün. Zamanla, sadece me­ MISIRLI DURUŞU
ditasyon esnasında ulaştığınız rahatlama halinin günlük
yaşantınız üzerindeki kalıcı etkisi daha da artacaktır. Bu duruş, arkası dik bir sandalyede oturmak şek­
lindedir. Kalçalarınızı sağa sola, öne arkaya hareket ettire-

28 29
Meditasyon
Bölüm 3
rek ağırlığın toplandığı denge noktanızı bulup sandalyeye
sıkıca bastırarak oturun. Yeni başlayanlar, parmaklarını Eski Mısır soylularının heykellerinde, yukarıda anla­
kalçalarının altına koyarak, oturma ile ilgili kemiklerin tılan, bütün meditasyon yapanların (sırt üstü yatmak zo­
maksimum baskı yaptığı bu noktayı bulabilirler. Sonra par­ runda olan özürlüler dışında) uyguladığı bu huzur ve say­
maklar çekilerek, sol elin arkası sağ elin ayasında (solaklar­ gınlık getiren duruşta oturdukları görülür. Bu pozisyonda
da bunun tersi) olarak kavuşturulup, başparmaklar birleş­ uygulanan meditasyondan tam yarar sağlanabilir, ancak
tirilerek kucağa; ya da sol elin ayası sol, sağ elin ayası sağ yine de yeterli esnekliğe sahip kişilerin Lotus Duruşunu uy­
üst bacağa yerleştirilir. Ellerin anlatıldığı şekilde kavuştu­ gulamaları yararlı olur.
rulmasına Budist pozisyonu denir. Sol eli sağ el üstüne koy­ Eğer bağdaş kurmanın en kolay yolu olan Kolay Duruş
maktaki amaç, daha aktif olan sağ eli örtmenin verdiği em­ şeklinde rahat edemiyorsanız, yukarıda anlatılan Mısır
niyet duygusudur. Duruşu'nu uygulayın ve günün diğer zamanlarında kısa
süreler için bağdaş kurup oturarak kendinizi alıştırın. Tele­
Sırtınızı kasmadan dik tutarak oturun. Başınız omuz­
larınızla aynı çizgide olmalıdır ve çeneniz boynunuzun ön vizyon izlerken, okurken, müzik dinlerken olduğu gibi uygun
yüzü ile dik açı oluşturmalıdır. Bu öneriler bütün oturma du­ fırsatlarda, birkaç dakika geleneksel meditasyon pozisyo­
rumları için geçerlidir. Bu pozisyonda solunum, doğal olarak nunda oturabilirsiniz. Aşağıda verilen bazı egzersizler, ek­
karından yapılır. İnsanı içsel bir farkındalığa götüren seziş lemler ile el ve ayakları klâsik duruşa hazırlar.
ve denge hali ortaya çıkar.
KOLAY DURUŞ

Ayak bileklerini çaprazlayıp, dizleri zorlamadan yere


yaklaştırarak bağdaş kurup oturmak, oturma şekillerinin
en kolayıdır. Sırtın ve başın tutuluş şekli Mısır Duruşunda
Şekil 1: Mısırlı Duruşu olduğu gibidir. Eller kavuşturulmuş ve baş parmaklar bir­
leştirilmiş olarak kucağa konabilir ya da geleneksel kolay
duruşda olduğu gibi sağ bileğin arka yüzü sağ diz üzerine ve
sol bileğin arka yüzü sol diz üzerine yerleştirilir.
Giderek, dizler değecek kadar yere yaklaşınca, kusur­
suz duruşa, 'Lotus Duruşuna erişmeye hazır olduğunuzu se­
zersiniz. Bu arada, bu iki pozisyon için hazırlayıcı pratikler
yapmalısınız.
Karından ve düzenli olarak soluyun, ayak bileklerinizi
çaprazlamayı, bazen sağ solun, bazen de sol sağın üzerine
gelecek şekilde değiştirin.
Dizlerinizi yere iyice yaklaştırabildiğiniz zaman, ayak
bileklerinizi çapraz durumdan çıkarıp bir ayağı, dokunacak
şekilde diğerinin önünde tutarak dizlerinizi yere değdirebil-
diğinizi görürsünüz. Bu Birmanya Duruşu'dur.
30 31
Meditasyon 'Bölüm 3

Şekil 2: Kolay Duruş


Şekil 3: Japon Duruşu
JAPON YA DA YILDIRIM DURUŞU
KUSURSUZ DURUŞA HAZIRLIK
Bazıları bunu kolay duruşun alternatifi olarak görürler.
Bacaklarınızı açık olarak uzatarak yere oturun. Sol
Yerde, dizler bitişik ve sırtınız dik olarak, topuklarınız üze­
bacağınızı kıvırıp, dizinizi kavrayarak sol tabanınızı sağ
rine oturun. Bu geleneksel Japon Duruşu, Hindistan Yo-
bacağınızın iç yüzüne, topuğunuz apış aranıza gelecek şekil­
gası'ndaki pek çok duruş için başlama pozudur. Sanskrit
Yogik ismi Yıldırım Duruşudur. de dayayın. Sol diz yere değsin ve sağ bacak uzatılı kalsın.
Ellerinizi, üst üste (baş parmaklarınız birbirine değecek şe­
Sağ el ayası sağ üst bacağa, sol el ayası sol üst bacağa
kilde) kucağınızda kavuşturun ya da sağ bileğinizin sırtını
yerleştirilir ya da eller yukarıda anlatıldığı şekilde kucakta
sağ, sol bileğinizin sırtını sol dizinize yerleştirin.
kavuşturulur. Serbestçe, burnunuzdan ve karnınızdan solu­
Serbestçe karından soluyun ve en az bir dakika süreyle
yun. Diz ve ayak bileği eklemleriniz başlangıçta zorlanabilir.
Kalçanızın altına ve ayak bileklerinizin arasına bir minder hareketsiz oturun. Sonra, sol bacağınızı açıp, sağ bacağınızı
koyarak rahatlayabilirsiniz. Dizleri korumak için bazı Ja­ toplayın. Bir dakika dinlendikten sonra aynı hareketi, önce
ponlar meditasyon süresince bir minder kullanırlar. Batılılar sol, sonra sağ bacağınızı kıvırarak tekrarlayın. Bu, sırtın
da bunu çekinmeden uygulayabilirler. dikleşmesi, bacakların ve kalçanın oynaklık kazanması, si­
nirlerin yatışması açısından yararlı bir egzersizdir.
32
33
Bölüm. 3
Meditasyon
gelecek şekilde çaprazlanır. Eğer ayak bilekleri çapraz-
LOTUS DURUŞU İÇİN HAZIRLIK
laniyorsa, ayaklar, karşı bacağın üst bacak ve baldır ara­
sında oluşan kıvrıma yerleştirilir. Buna Swastikasana ya da
Lotus Duruşu, hazırlayıcı egzersizlere daha fazla yat­
"Başarılı Duruş" denir.
kınlık gerektirir. Yine yere, bacaklarınızı açık olarak uzata­
rak oturun. Sol bacağınızı büküp dizinizi kavrayarak, yukarı
döndürdüğünüz ayağınızı, sağ üst bacağınızın üzerine kası­
ğa yakın olarak yerleştirin. Sol elinizi sol kalçanın biraz ar­
ka ve yanına, sağ elinizi de sağ kalçanın biraz arka ve ya­
nına koyarak gövdenizi destekleyin. Sırtınızı dik tutun, en
az yarım dakika hiç hareket etmeyin. Sağ bacak uzatılmış
olarak kalırken, sol dizi olabildiğince yere yaklaştırın. Ra­
hatça karından soluyun.
Bu hareketi, sağ ayağı sol üst bacak üzerine çekerek
tekrarlayın. Bir dakika dinlendikten sonra, yine önce sol,
sonra sağ bacakla tekrarlayın.

KUSURSUZ DURUŞ

Bu geleneksel duruşun Sanskrit dilindeki ismi Siddha-


sana'dır.
Bacaklarınız uzatılmış olarak yere oturun. Sol baca­
ğınızı büküp, dizinizi kavrayarak topuğunuzu apış aranıza
dayayacak şekilde çekin. Sonra sağ bacağınızı büküp, sağ
ayağınızın topuğunu kasık kemiğine dayayın. Ayağınızın dış Şekil 4: Kusursuz Duruş
kenarı, sol bacağınızın baldır ve budu arasındaki kıvrıma
yerleşsin. Sıkı oturun, butlarınız ve dizleriniz yere dokun­ YARI LOTUS DURUŞU
sun. Baş ve boynunuzu, omurga ile aynı çizgide tutun. Ser­
bestçe burnunuzdan karnınıza soluyun. Yarı Lotus için yalnız bir ayak yukarı dönük olarak
Yoga'da, elleri belli bir şekilde tutma geleneği vardır. karşı üst bacak üzerine koyulur. Önce diğer bacak kıvrılıp
Sol bileğin sırtı sol, sağ bileğin sırtı da sağ dize dayanır. Baş ayak karşı üst bacağın köküne ya da apış arasına dayanır.
parmakla işaret parmaklarının uçları daire oluşturacak İki diz de yere değecek şekilde tutulur. Sırt dikleştirilip bu­
şekilde birbirine dokundurulur. Diğer üç parmak ise yanya- rundan solunum yapılır. Bacakların çaprazlanması, bazen
na ve açık olarak tutulur. Diğer bir şekil, elleri daha önce bir, bazen diğer ayak üst bacak üzerine gelecek şekilde
tarif edildiği şekilde baş parmaklar birbirine dokunacak değiştirilmelidir.
şekilde üst üste kavuşturup kucağa koymaktır.
Bacaklar, bazen sol sağın, bazen sağ solun üzerine
35
34
Bölüm 3
Meditasyon
LOTUS DURUŞU Bacakları çaprazlamayı, bazen sağ solun, bazen sol
sağın üzerine gelecek şekilde değiştirin. Bu, pelvis sağlığı ve
Yoga'da adı, 'Padmasana'dır. Tam Lotus Duruşu'nda, bacaklarla kalçanın hareket yatkınlığının gelişmesi yönün­
sağ ayak tabanı yukarı bakacak şekilde sol üst bacak, sol den çok yararlı bir egzersizdir.
ayak yine tabanı yukarı bakacak şekilde sağ üst bacak
üzerine koyulmuştur. Her iki diz de yere değmelidir. Karın DÜZENLİ SOLUNUM
gevşetilerek, karından solunum kolaylaştınlır. El bileklerini­
zi Kusursuz Duruş'ta olduğu gibi geleneksel Yogi tarzında Meditasyon süresince, eğer tıkalı değilseler burnunuz­
dizlerinizin üzerine yerleştirebilirsiniz ya da ellerinizi üst dan soluyun, öyle ki her soluk alışta karın biraz yükselsin
üste gelecek şekilde kavuşturup kucağınıza koyabilirsiniz. ve her verişte düzleşsin. Her soluk alışta kubbe şeklinde
Sırt, meditasyon durumlarında her zaman olduğu gibi dik ve olan diafram alçalarak, karnı dışarı iter; her soluk verişte
kafa ileri bakacak şekilde dengededir. Kulaklar omuzlarla, ise yükselir ve karın düzleşir.
burun göbekle aynı hizada olmalıdır. Binlerce yıl önce Doğulu mürşitler, solunum ile zihinsel
iki diz yere değecek şekilde kusursuz uygulanmış otur­ durum arasında bağlantı olduğunu sezdiler. Solunumun, in­
ma şekli, klasik bir simetri, mükemmel bir denge ve güvence san tahrik edildiği, heyecanlandığı zaman hızlandığını, ak­
durumudur. Doğu'da, meditasyon yapan Buda'nm duruşu­ sine sessiz sakin olduğu zaman, yavaş, yumuşak ve düzenli
dur. Pek çok Batılı bu oturma şeklini asla başaramadı; olduğunu gördüler. Bu nedenle, meditasyon ustaları öğren­
başaranlar, meditasyona ne denli yardımcı olduğunu gördü­ cilerine, meditasyona başlarken sessiz, yumuşak ve yavaş
ler. solumalarını önerirler. Bu şekildeki solunum, kişiyi dengeli
bir sükunete yönlendirir, daha sonra meditasyon derinleş­
tikçe solunumun kendiliğinden yavaşladığı, düzenli ve sessiz
olmaya başladığı gözle görülür bir olaydır. Yapılan testler,
meditasyon süresince oksijen tüketiminin yüzde yirmi kadar
düştüğünü gösterir.
Hangi meditasyon yöntemini kullanırsanız kullanın, ilk
oturduğunuz zaman dikkatinizi pasif olarak iki üç dakika
için solunumunuza yöneltmeniz çok yararlı olur. Zihninizi
daha çabuk sakinleştirecek başka bir yöntem yoktur. Ka­
rından solumanın uyandırdığı duygu ve kasların yükselip
alçalması, bu kitapta anlatılacağı gibi, dikkati solunuma
toplayarak yapılan meditasyonda çok önemli bir noktayı
oluşturur.

MEDİTASYON OBJESİ

Şekil 5: Lotus Duruşu Bu görülebilen bir şey; bir çiçek, mavi gökyüzü, suda

36 37
Bölüm 3
Meditasyon "samadhi" dedikleri hal budur.
parıldayan güneş ışığı, bir azizin resmi veya meditasyon için Bilincin bir noktada odaklanması, lensin odak nokta­
özel bir desen (yantra) olabilir. sına ayarlanmasına benzer ve belli bir objeye ya da insanın
İşitilebilen bir şey; bir çağlayanın sesi, bir kuşun şar­ kendi içine yönelmesine yardım eder. Samadhi haline ula­
kısı, bir saatin tıklaması, sessizliğin sesi olabilir. şan kişi hiçbir şeyden etkilenmez ve hiçbir şeye konsantre
Bir duygu; dinsel hayranlık, sevgi olabilir. olmasına gerek kalmaz. Bilinç, objelerden gelen etkilerden,
Sesli olarak ya da zihinde tekrarlanan bir cümle yada iradenin ve zihinsel aktivitelerin etkisinden tamamen kur­
sözcük (mantra) olabilir. tulmuştur.
Kendi soluğunuzun, kendi bedeninize devamlı giriş çı­
kışı, karnınızın soluk alıp verme ile yükselip inmesi olabilir. DİKKAT DAĞILMALARINA KARŞI PASİF DAVRANIŞ
Eğer başarabilirseniz, dikkatinizi yirmi dakika süre­
since üzerine toplayabileceğiniz herhangi bir şey olabilir. As­ Her çeşit dikkat dağılmalarına karşı davranışınız pasif
lında bu olamıyor ve dikkat dağılıyorsa, meditasyon objesi olmalıdır. Dikkat hafifçe meditasyon objesine yöneltilmiştir.
dikkati yeniden toplamak için daima orada var olmalıdır. Zaman zaman dağılması önlenemez. Kaydığını fark ettiğiniz
zaman, yavaşça, kaygılanmadan, sinirlenmeden dikkatinizi
DÜZENLİ FARKINDA OLMAK tekrar objeye yöneltin. Defalarca tekrarlansa bile, bu dönüş
daima usulca ve acele etmeden olmalıdır.
DİKKAT VE FARKINDA OLMAK Batı'da sürgünde bulunan Tibetli Chögyam Trungpa,
meditasyon yapan kimsenin, aklını çelen düşüncelere karşı
Meditasyonda dikkat ve farkında olma beraber çalışır tutumu için şöyle demektedir: "Düşünceler belirdiği zaman,
ve fotoğraf makinesindeki lens ile obtüratörün, filmin ışığa onları konu olarak değil de (konunun etkisine kapılabilir­
hatasız açılmasmdaki beraberliği kadar birbirleri için gerek­ siniz) sadece düşünceler olarak izleyiniz. İnsan meditasyon
lidirler. Meditasyon yaparken, lensi meditasyon objesine yaparken düşüncelerini engellemeye çalışmamah, fakat dü­
yöneltiriz ve farkında oluş onu kavrar, alır. Lens devamlı o- şüncelerin geçici ve değişici olduğunu da unutmamalıdır.
larak meditasyon objesinden uzaklaşır, biz sabırla onu tek­ Düşüncelere ne kapılmah„ne de engellemeli, yalnızca izleyip
rar doğru yöne yöneltiriz. tekrar meditasyon objesi üzerine dönmelidir. Amaç, fark gö­
Yoga meditasyonunda, konsantre olma, "dharana" ha­ zetmeden ya da bir çaba göstermeden her şeyi kabul etme
linden sonra, "dhyana" haline geçilir. Dikkat artar ve tam yeteneğini geliştirmektir. Bu, meditasyonun ana tekniğidir,
farkında oluşa döner. Bir şekil, bir ses, tekrarlanan bir söz gayet basit ve açıktır. Kontrollü ve huzurlu olmak için özel
ya da duygu olan meditasyon objesi beyinde dalgalanır. Dik­ bir çaba, bir uğraşma gerekmemelidir."
kat dağıldığı zaman, kolayca ve yeniden meditasyon objesi Dr. Herbert Benson, meditasyonun gevşeme-rahatla-
üzerine çevrilebilir. Farkında oluş, bilincin derinliklerine maya götüren öğelerini araştırırken, bunların en önemlisinin
doğru inildikçe niteliğini değiştirir. Bu durumda kişi giderek "pasif davranış" olduğu görüşüne vardı.
kendi dışındaki varlıklarla bütünleştiğini idrak eder. Bilen İnsanın pratiği ilerledikçe, dikkatin meditasyon objesi­
ve bilinen arasındaki uçurum ortadan kalkar. Yalnızca biliş ne dönmesi otomatikleşir ve kolaylaşır. Bu, pürüzsüz akıp
vardır. Yani, bir diğer ifadeyle; bilen, bilinen ve bilme işlemi giden bir nehirde sandalla kayıp gitmeye benzer. Zaman za-
tek bir oluş haline gelmiştir. Hindu Yogiler'in ve Budistler'in
39
38
'Meditasyon Bölüm 3
man sandalınız yoldan çıksa bile, küreği suya daldırıp gene lıdır.
doğru yola koyar, nehrin ortasında yolunuza devam edebilir­
siniz. MEDİTASYON VE UYUŞTURUCU İLAÇLAR

PSİŞİK FENOMEN Hiçbir zaman meditasyon yapılırken uyuşturucular kul­


lanılmamalıdır. Meditasyon tekniklerinin zihin üzerinde
Dikkati dağıtan düşünce ve hayallere karşı önerilen kuvvetli etkileri vardır ve bunun uyuşturucularla takviye
"pasif davranış" meditatörlerden yalnızca bazılarının, bazı edilmesi tehlikeli olabilir. Meditasyonun LSD'ye sağlıklı bir
zamanlarda erişebildiği, daha gösterişli, daha şaşırtıcı hal­ alternatif olduğu deneylerle saptanmıştır. Birçok çalışma,
ler esnasında da geçerlidir. Uzayan duyumsal yoksunluk ha- meditasyonun, uyuşturucu alışkanlığı olanların bu alışkan­
lüsinasyonlara neden olabilirse de, otuz dakikalık meditas­ lıktan kurtulmalarına yardım ettiğini gösteriyor.
yon süresinde böyle bir olay beklenemez. Bütün büyük din­ 1969 yılında Los Angeles-California Universitesi'nde
lerde, uzun süreli bir meditasyonun getirebildiği hayaller, W.T.Windguist, devamlı uyuşturucu alan 111 öğrenci üze­
gaipten sesler, değişik psişik fenomenler, dikkati dağıtan rinde yaptığı bir çalışmada, bunların yüzde seksen altısının
olaylar olarak görülür. Bunlar heyecanlanmadan, şaşırma­ Transandantal Meditasyon'a başladıktan kısa bir süre son­
dan ele alınmalıdır, amaç haline gelmemelidir. Zen dilinde ra bu alışkanlığı tamamen bıraktığını, yüzde on dördünün
hayaller ve garip psişik aktivitelere "mayko" veya "aldatıcı ise daha az almaya başladığını gösterdi.
fenomenler" denir. Birçok dinlerde mistikler, derinleşme saf­ Dr. Herbert Benson ve R.K.Wallace, 1862 öğrenci üze­
halarında şekilsiz, sözsüz, hayalsiz olan gerçek mistik dene­ rinde, Transandantal Meditasyon öğrenmeden önce ve öğ­
melere ulaşırken, yanıltıcı hayaller ve düşüncelere karşı uya­ rendikten sonra uyuşturuculara karşı davranışları inceledi­
rılırlar. Avilalı Azize Teresa, heyecanlı bir karaktere sahipti, ler. Bu insanlarda meditasyon uygulaması devam ederken,
hayaller görüyordu; fakat bunları mistik yolda işaret nokta­ uyuşturucu alışkanlığının giderek azaldığını saptadılar. Ay­
ları olarak en iyi şekilde yorumladı. Aziz John "hayalleri a- nı eğilim sigara içen ve alkol kullananlarda da görüldü.
ramayın, yanlış anlamayın ve aldanarak bunları gerçek mis­
tiğe ulaşmakla karıştırmayın" dedi. Gerçek mistik deneyim­ MEDİTASYONUN ÇABASIZ OLUŞU
ler, şekilsiz ve hayalsizdir. Tibet mistisizminde ve Tantrik
Yoga'da, görüntü oluşturulması, bir meditasyon yöntemi­ Meditasyon süresince, meditasyonun getirdiği farkında
dir. Fakat bu değişik bir olaydır; hayal ediş kontrollüdür ve oluş ve sezgi çabasız, akıcı, dengeli ve amaçsızdır. Tüm bu
görüntüler giderek rüyalaşır. özellikler kendiliğinden ortaya çıkar. Eğer bir amaçlılık var­
Meditasyon, psikolojik baskıları hafifletir. Meditatör sa bu bilinçaltındadır ve oturup meditasyon yapmak için
bazen göz yaşlarını tutamama halini ve bununla beraber ge­ gösterilen çaba, bu amacın sonucudur. Meditasyon süresince
len iç açılması duygusunu da memnunlukla karşılamahdır. bilinçli olarak var olmamalıdır. Aslında meditasyon yapar­
Özellikle aşağıda verilen solunum yöntemini uygulayarak ken, sonuçları için duyacağınız özlem, sizi sonuçlardan mah­
meditasyon yapan kimse, bedeninden çıkıp ayrıldığı duygu­ rum eder. Patinajcı girişini yapar ve sonra buz üzerinde ko­
suna kapılabilir. Yirmi dakika süreli bir meditasyonda böy­ layca kayar, kayakçı karla kaplı tepelerden aşağı gider, ka-
le bir olay beklenmezse de eğer olursa insanı korkutmama- nocu akan nehri seçer. Meditasyon yaparken eğer "Bundan

40 41
'Meditasyon Bölüm 3
sonra ne yapılacak, neler duyuyorum, nasıl gidiyor, sonuçlar
davranış pasif duruştur. Aşağıda, birkaç yazarın meditasyo-
ne olacak?" gibi şeyleri düşünürseniz, meditasyonunuz ta­
nu tanımlayışlarını okumak yararlı olabilir.
mamen olumsuzlaşır. Meditasyonun en değerli evreleri
"Zazen, bir Budist uygulama şeklidir. Zazen, hiçbir şey
düşüncelerden arınıp, yalnızca farkına varma ve sezginin
yapmamak, yani işlevsizliktir. Bu aslında, kendini buluş­
var olduğu hallerdir.
tur. Budizm'de başka hiçbir şey aranmamalıdır. Bir Soto
Dikkatinizi tekrar tekrar meditasyon objesine çevir­ Zen ders kitabında Zazen veya 'oturarak meditasyon' Bu­
meniz, aklınızı her zamanki düşünceler zincirinden kurtara­ dizm'in tümüdür denilmiştir. Zen üstatları, Zazen'de hedef
rak, farkında olmanın ve sezginin kolayca akabileceği bir olmadan nişan alırsınız derler."
kanal oluşturur. Azize Teresa (1515-1582) dua etmenin
Growth Games (Souvenir Press) yazarları, meditasyo-
aşamalarını, bahçe sulamak için uygulanabilecek dört yön­
na bazen "kendiliğinden, zorlamasız konsantrasyon" olarak
teme benzetti. Yalnızca ilk iki aşama dikkatin yöneltilme­
bakılır derler. Bu, "çaba göstermeden konsantre olma" pa­
sini gerektirir. Üçüncü ve dördüncü aşamalar kendiliğinden
radoksu karşısında, meditasyon olayı ile sıradan sözcük an­
bir dalıştır. Birinci aşama, derin bir kuyudan ellerinizi kul­
lamıyla faaliyet arasındaki farkı belirtir. Meditasyon işlev­
lanarak su çekmeye benzer; ikinci aşama, bir çıkrığın kul­
sizlik, pasifliktir. Algı ve sezgi ile birleşen bir pasifliktir.
lanılması ile işin kolaylaştırılması gibidir; üçüncü aşama
Sanki, bedeninizden ayrılmış, düşüncelerinizi kapatıp, yeri­
bahçenizden bir dere akması ile; dördüncü aşama ise bahçe­
ne tamamen sezgi-algı haline gelmiş gibisinizdir. Bedenden
nize yağmur yağması ile karşılaştırılabilir.
tamamen soyutlanmış bir farkında oluştur bu.
Azize Teresa'nın yöntemi, Maharishi Mahesh Yogi'nin
" İşlevsiz oluş" kronik olarak gergin olan bir adaleyi
5 Temmuz 1984 tarihinde BBC'de yayınlanan bir konuşma
gevşetmek için gereken çabaya benzeyen bir çaba gerektirir.
programında yansıtıldı: "Biz meditasyon yaparken kendimi­
Araştırmacılar, meditasyondaki dikkat ve farkında olu­
zi zorlamıyoruz. Aklımızın daha sakin, daha çabasız bir ha­
şun yapısını anlatırken kaçınılmaz bir şekilde paradoks ke­
le geçmesine yardım ediyoruz. Çünkü, en ince düşünebilme
limesine başvururlar. Pasiflik ne uykudur ne de yorgunluk.
deneyimini yaşarken, zorlama giderek azalır, sonunda ta­
Zen üstatlarının dediği gibi 'amaçsız gerginlik'dir. Bir su bi­
mamen zorlamasız olur."
rikintisinin yüzey gerilimi veya henüz çalınmayan bir çalgı­
nın telinin gerilişi gibidir. Yatkın ve hazırdır, su birikintisi­
YAPMAYIŞ - FONKSİYONSUZLUK OLARAK nin gökyüzünü yansıtışı gibi yansıtır.
MEDİTASYON
Meditasyon halini, Zen üstatların öğrencilerine anlata­
bilmek için kullandıkları konuşma oyunlarında olduğu gibi,
Meditasyon, çelişkili olarak, işlevsiz olma işlevidir ya açıklamaya çalışmaktan doğan, sözlü tezata bir örnek ver­
da işlevi olan bir işlevsizliktir. Kendini aşma, kendini bı­ mek yararlı olur:
rakmadır, ama tam kendini bırakış, meditasyonun tetikte
- "Üstat, nasıl meditasyon yapmalıyım?"
ve dengeli farkında oluşu ile değil, uyku ile sonuçlanır.
- "Meditasyon yaparak."
Önemle önerilen, bedenin, omurganın, boynun ve başın dik
Çocukluktan beri kullanılmamış olsa bile, aslında içi­
tutulması, pek çok bünyede, uykuyu önleyen ve dengeli
mizde olan doğru duruşu hepimiz biliriz. Oturun ve geçmişe
farkında oluşu sürdüren bir yoldur. Fiziksel denge, psikolo­
dönerek, çocukluğunuzda, sessizce oturup yağmurun sesini
jik dengeye, yani dış durum iç duruma destek olur. Pasif dinlediğiniz, kar tanelerini seyrettiğiniz anları düşünün. Bu
42
43
Meditasyon.
kafanızda hiçbir düşüncenin olmadığı, pasif farkında oluş ve
seziştir.
Bölüm 4
DÜZENLİ PRATİK
FARKINDA OLARAK SOLUNUM YAPMAK
Düzenli olarak meditasyon yaptığınızda, düşünceler­
(SOLUK ALIŞIN SAYILMASI)
den uzaklaşılan, sadece farkında olma ve sezginin yer aldığı
süreler, hem daha sık, hem daha uzun olmaya başlar. Fa­
kat bu sonuçlara ulaşmak için kendinizi zorlamamalısınız.
Eğer baskı yapıyorsanız, meditasyon yapmıyorsunuz demek­ ANA TEKNİK
tir. Biz burada, "hırslı insan hata yapar" diyen Goethe ile ve
temel felsefesi, hırslı olmamak olan "wu wei" ve Tao ile 1. Meditasyon yapmak için, gürültü, ses ve diğer etken­
uyum sağlamak olan Taoistler'le aynı fikirdeyiz. Mistik gele­ lerden yeterince uzak bir yer seçin.
neklere göre, sadece farkında oluşun yer aldığı düşünceler 2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun.
arasındaki boşluklarda meditasyon yapan kişi, varoluş ale­ 3. Sessiz, yavaş, yumuşak ve düzenli olarak, burun de­
miyle, olma hali'yle ilişki kurar. Marlin Heidegger, bir yazı­ liklerinden aşağı, karnınıza soluyun.
sında, meditasyon için; "varlığın olduğu gibi olmaya bırakıl­ 4. Dikkatinizi ya soluk alıp verişinizi izleyerek ya da
masıdır" der. burnunuzun ucuna, burun deliklerinize, göbeğinizin altına
karnınıza yönelterek solunumunuz üzerinde toplayın. Solu­
Farkında oluşun üst düzeylerine erişildiği zaman, den­
numunuz karından olduğu için, karnınızın alt kısmı çok et­
ge ve bağımsızlık, ardından da bu başarının daha ilerleyişi
kili bir odak oluşturur.
gelir. Her gün, bir ya da iki kez, yirmişer dakika çalışmalı­
5. Soluk verişlerinizi birden ona kadar sayın ve yeniden
sınız. Sonuç, her zaman, tazeleyici, rahatlatıcı ve sakinleş­
tiricidir. Meditasyon yapan bazı kişilerde, zaman zaman birden başlayın. Birinci soluk veriş bir, ikinci soluk veriş
doruğa erişmenin verdiği mutluluk, uçarcasına mutluluk iki...onuncu soluk veriş on olmak üzere ve yeniden birden
duygulan uyanır (Vecit hali). başlayın. Buna meditasyon süresince devam edin.
6. Dikkatinizi dağıtan etkenlere, aklınızdan geçen
hayal ve düşüncelere karşı, rahat, pasif bir tutum içinde
olun. Dikkatinizin, soluk verişlerinizi saymaktan uzaklaştı­
ğını sezdiğiniz zaman, yeniden solunumunuz üzerine kon­
santre olun; soluk verişlerinizi yeniden saymaya başlayın.
Bunu gerektikçe tekrarlayın ve rahat, pasif halinizi sür­
dürün.
Önceki bölümde, oturarak meditasyon yapmanın temel
koşullarını anlattık. Bunların en önemlileri bildiğiniz gibi;
doğru oturuş, doğru solunum ve doğru farkında oluş-seziş,
olarak sıralanır. Meditasyonun doğru olarak yapılabilmesi
için bu üç koşul uygulanmalıdır.
44 45
Meditasyon Bölüm 4
Doğru solunum, karından solunum anlamına gelir (ses­ de başkalarında kolayca görebiliriz.
siz, yavaş, yumuşak, düzenli bir karından solunum). Bu yöntem, Dr. Benson'ın, meditasyon yapanlar üze­
"Uyumlu" sözcüğü bütün bunları içeren tek sözcüktür. rindeki bilimsel araştırmalarında belirttiği gibi derin gev­
Doğu'nun çeşitli meditasyon yöntemleri arasında, rahatla­ şeme, rahatlama aşamalarını getirir. Solunuma konsantre
mak için bilerek solunum uygulamak en geçerli yöntemdir. olarak yapılan meditasyon, bedeni ve zihni rahatlatır. Solu­
Bu Hindular, Taoistler ve Hindistan, Tibet ve Japonya'da numa konsantre olarak meditasyon yapmak, psikolojik ve
bulunan pek çok okuldaki Budistler tarafından uygulan­ fiziksel rahatlamaya ulaşmak amacıyla meditasyon yapan­
maktadır. Solunumla meditasyon geleneği yalnızca zihinsel lar için herhalde en iyi yoldur. Sessiz ve derinden yapılan bir
sükuneti sağlamakla kalmaz, fiziksel ve zihinsel sağlığı da solunumu dinlemek, sinir sistemini yatıştırır ve dengeler.
daha iyiye götürür. Ruhsal tedavi teknikleriyle de ilişkisi Adalelere ve zihne önemli sayılacak derinlikte ve kalitede
vardır. Biz bu yöntemi, Sufi uygulamalarında ve başta doğu bir rahatlama getirir. Gerilim düğümlerinin çözüldüğü, zi­
Ortodoks kilisesi olmak üzere, Hristiyanlar'm, derinden dua hindeki karışıklıkların düzeldiği duygusu uyanır. Bir süre
etme şekillerinin bir parçası olarak görüyoruz. sonra meditasyon uygulayan kişi "solunum yaptığı değil",
"solunum olduğu" duygusuna kapılır. Giderek benlik duy­
MEDİTASYON İÇİN İDEAL OBJE gusu kaybolur ve yalnız "solunum" kalır. Bu, egodan kurtul­
mak için uygun olan bir psikolojik ortamdır. Yoga üstatla­
Meditasyon yaparken solunumun çok değerli, hatta rına göre meditasyon yapan kişinin kendini bırakabilmesi,
bazılarına göre ideal bir obje olmasının tartışılmaz nedenle­ egoyu aşabilmesi için şarttır.
ri vardır. Solunumun mükemmel bir meditasyon objesi olması­
Solunumla meditasyon, meditasyonun birinci ve ikinci nın çok pratik bir nedeni vardır. Her yerde bizimledir ve her
bölümlerde belirtilen tüm yarar ve amaçlarını gerçekleştir­ zaman kullanılabilir.
mesi nedeniyle çok etkili bir yöntem olarak övülmektedir. Bu Solunum ile, yaşıyor olmak birbirine çok yakından bağ­
yarar ve amaçlara; daha enerjik oluş, sağlıklı yaşam, denge­ lıdır. Besin ve su olmadan bir müddet, havasız yalnızca bir­
li bir sinir sistemi, derin bir rahatlama, sükunet, zihin açık­ kaç dakika yaşayabiliriz. Solunum istem dışı olarak, yaşa­
lığı, duygu ve düşünceleri kontrol edebilme, konsantrasyo­ mımız boyunca sürer; fakat çalışması hem istemli sempatik,
nun, fiziksel gücün, ruhsal dengenin gelişmesi gibi haller gir­ hem istemdışı parasempatik sinir sistemi tarafından uyarı­
mektedir. lır. Solunum yapmak zorunludur ve parasempatik sinir sis­
Yüzlerce yıldan beri, doğunun psikolojik dinleri, uyum­ temi, solunum organlarının ve akciğerlerin hava alıp, hava­
lu solunumun sağlık ve rahatlama açısından önemini tanı­ yı kullanıp geri vermesini gerçekleştirir. Buna karşın, şarkı
dılar. Solunum mekanizması ile, önceki bölümlerde anlatı­ söylerken, su altında yüzerken, zararlı gaz ve buharlardan
lan psikolojik durumlar arasındaki ilişkiden pratikte yarar­ korunmak ve buna benzer gerekli durumlarda solunumu
landılar. Sıkıntılı ve heyecanlı olduğumuz zaman, hızlı, şid­ yavaşlatmak, hızlandırmak ya da tutmak elimizdedir. Solu­
detli ve sesli soluruz. Aksine, sessiz ve sakin olduğumuz za­ numu düzenleyebilme yeteneği, Yogilerin çok zor hareketleri
man yavaş, sessiz, yumuşak solunum yaparız. Krizler ve yapabilmek için yararlandıkları en önemli vasıtadır.
zorlanma anlarında soluğumuzu tutarız. Solunum ile heye-
cansal yapımız arasındaki bu ilişkiyi hem kendimizde, hem

46 47
Meditasyon Bölüm 4
SOLUK VE RUH tin aktif ve hafif olan Yang soluğu tarafından oluşturulur,
yeryüzünün pasif ve yoğun olan Ying soluğu tarafından
Doğu'da solunuma konsantre olarak yapılan meditas- şekillendirilir ve zamanı gelince eriyip, geldikleri hiçliğe
yona duyulan saygının, soluk ile "ruh" arasındaki bağlan­ dönerler. İnsan bedeni, cisimleşmiş, şekillenmiş yoğun ch'i
tıdan kaynaklandığı söylenebilir. Bazı doğu dillerinde "so­ dir; içinde "soluk" ve "hayati enerji" olarak dolaşan, daha
luk" için kullanılan sözcük ile "ruh" için kullanılan sözcük saf ve hareketli ch'i tarafından harekete geçirilir.
aynıdır. Sanskritçe bir sözcük olan "Atman", yani insanın Lieh Tzu; rüzgârlara binip sürme gücünü elde etmenin
benliği, ruhu, aslında "soluk" anlamına gelir. Almanca bir mümkün olduğunu söylemiştir. Kendisine bu gücü hakkında
sözcük olan "Atem" (soluk) de aynı köktendir. Doğu'nun sorular yöneltildiği zaman filozofik bir açıklama yaparak,
birçok kültüründe "soluk", maddeyle ruh, bedenle ruh ara­ "Ben aklımı engellemeden, istediği gibi düşünmeye bırakı­
sında bir köprü, bir aracıdır. Fakat, bir ingiliz şairi olan rım. Düşüncelerimin peşine takılmam, sadece onların geçi­
Tennyson, Atman için "soluktan daha yakın" demiştir. W.B. şini izlerim. Sonunda gerçek, sezgisel düşünceler gelmeye
Yeats'e şiirlerini nasıl yarattığı sorulduğunda, "bir ağız dolu­ başlar ve giderek her şeyle 'bir' olduğumu, bu tanımlanması
su havadan" karşılığını vermiştir. olanaksız uyumu hissederim." Böyle bir uyum içinde olmak
Solunum sırasında, havanın içeri ve dışarı akışı, Hin­ insanda, havalanıp uçuyormuş gibi sübjektif bir duygu yara­
distan ve Çin Yogileri'ne göre, evrendeki negatif ve pozitif tabilir. Solunuma konsantre olarak yapılan meditasyon,
enerjilere bağlıdır. Çinliler bunları Yang ve Ying olarak ad­ "soluk almak"tan çıkıp "soluk olma" duygusuna erişilen aşa­
landırırlar. Hint Yogileri'nin "prana" dedikleri bir kozmik mada, meditasyon yapan kişiyi yaşamın akışı ya da Çin-
enerji kavramı vardır. Bu güç, havada konsantre olarak bu­ liler'in deyimiyle, Tao ile uyum sağlamaya götürür. Ruhsal
lunur ve düzenli solunumla birleştirilen meditasyon yoluyla bağımsızlık, mistik çalışmaların amacıdır ve mistik lite­
bedende psikolojik ve ruhsal güce çevrilebilir. Prana, yara­ ratürde hava hareketleri bunun yinelenen sembolüdür.
lan iyileştiren güçtür; ve yönlendirilen prana iyileştirme
gücünü taşır. Çin metafiziğinin içine aldığı, solunum ve koz­ KOLAY BÎR UYGULAMA
mos arasındaki bağlantı, A.C. Graham tarafından çevrilen
ve Taoizm felsefesinde bir klasik olan, M.S. 300 yıllarında Yeni başlayanlar solunuma konsantre olarak yapılan
yazıldığı sanılan "Lieh-Tzu'nun Kitabı" adlı eserin birinci meditasyonu kısa zamanda kavrarlar ve çok tatmin edici
bölümünde anlatılır. Lieh-Tzu'nun kozmolojisi ve Çin meta­ bulurlar. Bu yöntem, sadeliğin getirdiği yararlar içerir.
fiziği genelde ch'i "soluk" ve "hava"nın evrenin ana maddesi Baş, boyun ve sırtınızı dengeli bir halde tutarak, önceki
olduğunu varsayar. Ch'i sürekli olarak katılaşır ve erir; ev­ bölümlerde anlatılan duruşlardan birini uygulayarak hare­
ren ch'i nin yoğunlaşarak var olmasıyla oluştu; daha temiz ketsiz oturun. Böylece, pasif olarak solunumunuzun farkın­
ve hafif olan ch'i yükselerek cenneti, daha ağır ve kirli olan da olacaksınız. Soluk alış, kısa bir duraklama, kirli havayı
ch'i ise düşerek yeryüzünü oluşturdu. Hareketli, açılan, ge­ akciğer ve solunum yollarından veriş, yine kısa bir durakla­
nişleyen ch'i ye Yang denildi; hareketsizleşen, kapanan ch'i ma ve yeniden solunuma başlayış. Soluk alış ya da verişin
ye ise Ying adı verildi. Hareket ve hareketsizlik, aydınlık ve başlangıcı, ortası, sonu sürekli olarak hissedilmelidir. Eğer
karanlık, erkek ve dişi, katı ve yumuşak gibi ikilemler, Tao dikkatiniz dağılırsa, yeniden meditasyon objesi üzerinde
Te King'in beşinci bölümünde anlatılmıştır. Cisimler, cenne- toplayıp orada tutmaya çalışın. Dikkatin kayması kaçınıl-

48 49
Bölüm 4
Meditasyon
başına bir meditasyon yöntemidir. Başka bir meditasyon
maz bir olaydır ve normal karşılanmalıdır. Meditasyon de­
şekline başlamak için kullanıldığı zaman solunumun
neyimleri arttıkça, dikkat kendiliğinden ve kolayca solunu­
farkında olma egzersizi beş dakika uygulanmalıdır. Bunun,
ma döner. Yeni başlayanlara bazen soluklarını birden ona
sinir sistemini yatıştırdığı, dikkatin toplanmasına yardım
kadar saymaları ve yeniden başa dönmeleri önerilir. Sayım,
ettiği, düşünceleri sakinleştirdiği, daha ince ve derin bilinç
ya soluk alışta ya da soluk verişte olmalıdır.
düzeylerine çıkardığı görülecektir.
Dikkati üzerinde toplamak için en iyi noktanın neresi
olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Soluk alış ve veriş
YOGA SOLUNUM KONTROLLERİ
yerine bedenin daha belirli bir parçası üzerine de konsantre
olunabilir. Bazı meditasyon ekolleri, burun ucu ya da delik­
Belli başlı mistisizm ekolleri, yavaş solunumun zihin­
lerini seçerler. Yine de, karın en popüler algılama merkezi­
sel sükunet getirdiğini ve solunumun hissedilmesinin, medi-
dir. Eğer önceki bölümlerde öğretildiği gibi karından solu­
tasyonu uygulamada çok önemli bir rol oynadığını kabul
num yaparsanız, göbeğin etrafındaki ve altındaki hareket­
etmişlerdir. Hindistan Yogası, bütün mistik sistemler içinde
lerden belirgin bir şekilde etkilenirsiniz ve göbek ya da he­
en eski olanı ve en geniş solunum kontrolü sistemlerine sa­
men altındaki bir nokta dikkatin toplandığı yer olur.
hip olanıdır. Upanişadlar'da da solunumun hissedilmesinin
Okuyucunun yapabileceği en iyi şey, hemen solunuma önemine değinilmektedir. Geçen bölümlerde gösterildiği gibi,
konsantre olarak meditasyona başlamaktır. İleride - pasif solunum düzenlenmesi klasik Soylu Yol'un sekiz basama­
sezgiyi geliştirmek için 'soluk'dan başka objeler kullanan- ğına ya da Yoga'nın babası sayılan Patanjali'nin düzenledi­
diğer yöntemleri deneseniz bile, solunumun hissedilmesi; ği Raja Yoga'ya dahil edilmiştir. Bu basamaklar ahlâki
dinginliği ve pasifliği sağlamak, zihni yatıştırmak ve etkili yaşam kuralları ve görüşleri ile başlar, solunum kontrolü ve
bir meditasyon için gerekli olan "iç durumu" oluşturmak için ardından mistik bilince (samadhi) ulaşan meditasyon aşa­
her zaman yararlı bir çalışmadır. ması ile sürer.
Geniş anlamda ele alınırsa, solunuma konsantre ola­
Temelinde Tantrik olan Hatha Yoga egzersizleri, bin­
rak meditasyon uygulamasının iki yolu vardır. Birinci yol,
lerce Avrupalı ve Amerikalı tarafından, özellikle beden hare­
iradi olarak solunumu düzenlemektir. Bu kontrol belirsiz bir
ketleri nedeniyle uygulanmaktadır. Bunlar beden esnekliği,
kontrol olsa da, yine kontroldür. İkinci yol, solunuma iradi
enerjinin korunması ve adale gevşemesi için çok mükemmel
bir kontrol getirmeden, meditatif farkındalığı kullanmaktır.
yollardır. Sinir sisteminin ve bedendeki hormonların denge­
Aslında, sadece dikkatin birkaç dakika sürdürülmesi, solu­
lenmesinde etkilidirler. Tüm bunlara koşut olarak da zihin­
numun sayı ve kalitesini yavaş yavaş değiştirir; solunum
sel huzur sağlarlar.
yavaşlar, yumuşar, sessizleşir ve daha düzenli olur. Medi­
tasyon yaparken her iki yöntemle de amaçlanan budur. Pa­
sif sezgi, meditasyonun en kusursuz yöntemidir. Budistler ÇİNLİ UYGULAMASI
bunu, solunumun bilinçlenmesi olarak tanımlar ve bu yönte­
min, Buda'nın kendisi tarafından uygulandığını söylerler. Solunumla meditasyon, Çinli Taoist ve Budist uygu­
lamaları ile yakından bağlantılıdır. Bunlarda da karından
Bir ikili yaklaşım daha vardır. Birinci yaklaşıma göre,
solunum önemle önerilir. Felsefi Taoizm'in üç önemli öncü­
solunuma konsantre olarak meditasyon, başka bir yönteme
sünden biri olan Chuang Tzu, "soluğun topuklarımızda
başlangıç olarak kullanılır. İkincisinde ise kendisi başlı

50 51
Meditasyon 'Bölüm 4
olduğunu" bu anlamda söylemiştir. Topuklar üzerinde -daha da ne kadar geniş bir anlamda kullandıklarını gösterir. Bu
kitap, Şan (Japon, Zen) Saf Ülke ve T'ien T'ai (Japon, Ten­
doğrusu yukarı dönük tabanlar üzerine- oturmak, Chuang
dai) ekollerinde, Taoist ve Budistler tarafından uygulanan
Tzu döneminde meditasyonun temel duruşu idi; daha sonra
ve öğretilen meditasyon yöntemlerini vermektedir. Solunu­
Hintli usulü bacakları çaprazlayarak oturuş tarzı bunun ye­
mun hissedilmesi, meditasyonun her ekolünde ana teknik
rini aldı. olarak ya da diğer tekniklere hazırlanmak için başlı başına
Chuang Tzu'nun yazılarında hsin chai ya da "kafanızı bir rol oynar.
boşaltın" anlamındaki sözleriyle ilgili olarak, Taoizm ve Zen
Solunumun hissedilmesi üzerine kurulan T'ien T'ai
üzerine pek çok kitap yazmış bir Kapusin Rahibi olan
(Tendai) öğretileri özellikle eksiksiz ve ayrıntılıdır. Okul,
Thomas Merton'un yaptığı çeviri aşağıdadır:
adını orijinal yuvası olan Tendai Dağları'ndan almıştır.
K'uan Yu, yirminci yüzyılda yaşamış bir Çinli yazarın "Altı
Meditasyonun amacı üzerine konsantre ol.
Engin Dharma Kapısı" (Lu Miao Fa Meng) nı anlatan öğre­
Kulaklarınla dinleme;
tisinin, Wa Kuan Manastırı'nda üstat 1. Chih ya da Chih
Aklınla değil, solunumunla. Che'nin düşünüş şekline uygun bir çevirisini yaptı. 1. Chih,
Kulaklarınla duymayı bırak, Tendai Okulu'nun dördüncü patriği idi. M.S. 598 yılında
Kafandaki hayallere son ver. öldü.
Solumak; kendini boşaltmak ve Tao'yu beklemektir.
Sanskritçe bir sözcük olan dharma'nın (Pali dilinde
Tao yalnızca boşlukta bize katılır.
dhamma), "yasa", "doktrin", "öğretim", "sorumluluk", "haki­
Bu boşluk, boşaltılmış zihindir.
kat", "madde", "zihinsel durum"ları da kapsayan pek çok
anlamı vardır. 1. Chih'in meditasyon yöntemi, giderek derin­
Çin Yogası, bazı Hint Yoga ekollerinde olduğu gibi, so­
leşen bir şekilde solunumun hissedilmesi, bilincine varılma­
lunum kontrolü egzersizlerini, sağlığı daha iyileştirmek ve
sı temeline dayanır ve Budist okullarda öğretilen solunumla
yaşamı uzatmak için uygular. Bu yaklaşım Taoizm'de ve
meditasyon uygulamalarını içerir. Solukların sayılması, so­
Chuang Tzu'nun çağdaşları arasında görülür. Çünkü filozof,
lunumun izlenmesi gibi. Bunu belirtmekte yarar var; çünkü,
fiziksel sağlık ve uzun ömür peşinde koşarak Tao'nun felse­
obje ne olursa olsun, her şekli ile konsantrasyon ve sezginin
fesini unutanlardan yakınıyordu. "Ağız açık olarak üflemek
sürdürülmesine dayanan etkili bir meditasyon uygulamasını
ve soluk alıp vermek, kirli havayı atıp yenisini almak, za­
burada izleyebiliriz. Bu uygulama önceki bölümlerde anlatıl­
manını uyuyan bir ayı gibi geçirmek, boynu bir kuş gibi
mış ve Patanjali tarafından, ünlü Yoga Sutralar'da sistem-
uzatmak, bükmek..." tüm bunlar uzun ömürlü olma arzusu­
leştirilmiştir. Zorlamasız konsantrasyon, meditasyon yapan­
nu gösteriyor. Solunumlarını hünerle işleyen öğrenciler, be­
la, meditasyon objesi arasında uyumlu bir dengenin kurul­
denlerini besleyen ve P'eng Tsu kadar uzun yaşamı dileyen
masını sağlar; burada obje 'soluk'dur. Bu yöne doğrultulan
kimseler hep aynı özlemi taşırlar. Bununla ilgili eleştirilere
dikkat, meditasyonun sükunetine erişinceye dek devamlı ve
bugün de, öncelikle Yoga'nın mistik ve ruhsal yönleriyle ilgi­
düzenli olarak sürdürülür. Bu işlem, süje ve obje, doğalın
lenen kimselerin, genelde Yoga'nın bir kültür-fizik aracı ola­
ötesinde birleşene dek devam eder. İkilik son bulur ve Zen
rak uygulanmasını kınamalarında rastlanmaktadır.
Budistler'in söylediği gibi kişi "öz varlığını" bulur.
Lu K'uan Yu'nun "Çin Meditasyonu'nun Sırları" adlı
kitabı, Çinlilerin, solunumu sağlık ve mistik düşünüş yolun- "Çin Meditasyonunun Sırları"ndan alınan "Altı Engin

52 53
'Bölüm 4
Meditasyon
ketsizliğe (dhyana) girer.
Dharma Kapısı"ni biraz değişikliğe uğramış şekliyle veriyo­ 4. Bu evrede meditatör, dhyana'nın iyiliğini bilmekle
ruz. beraber hareketsizlik halinde kalmamak, geri dönmek zo­
Altı Engin Dharma Kapısı, solunumu esas alır ve ku­ rundadır. Böylece, iç dünyasına dalar. Bunun da iki evresi
sursuz bir meditasyon yöntemidir. Bu yöntem şunlardan vardır.
oluşur: 1. Saymak. 2. İzlemek. 3. Durdurmak (chih). 4.
a) İç dünyaya dönmeyi uygulamak (kuan). Böyle sessiz­
Düşünmek (kuan). 5. Geri dönüş. 6. Temizlemek.
lik halindeyken kişi, boşlukta esen, adeta yoktan var olan
1. Saymak nedir? Bu, iki evreli solunumun sayılması- bir esintiye benzeyen, temiz ve hafif soluk alıp verişini çok
dır: yakından izlemelidir. Bu iç dünyaya dönmeye, öz benliğini
a) Sayarak uygulama. Meditasyon yapan kişi, solunu­ bulmaya çalışmaktır.
munu düzenledikten sonra, soluk alırken ya da verirken ağır
b) İç dünyaya kavuştuğunu ve gerçeği anlamak. Za­
ağır birden ona kadar sayar. Dikkatini bu sayma işlemine
manla, azar azar zihni açılacak ve soluğun tüm bedenine
vermelidir ki aklı başka yönlere kaymasın. Eğer on'a ulaş­
gözeneklerden girdiğini hissedecektir.
madan önce aklına başka düşünceler gelirse, geri dönüp tek­
5. Uzunca bir süre iç dünyaya dalma çalışmalarını uy­
rar birden saymaya başlamalıdır. Sayarak uygulama budur.
guladıktan sonra bunu geri dönüş izlemelidir. Bunun da iki
b) Sayarak gerçeğe ulaşmak: Zamanla meditatör, dü­ evresi vardır.
zenli olarak ona kadar saymaya alışır ve solunum, sonunda a) Geri dönüş yönteminin uygulanması. Dikkati soluğu
sayılamayacak kadar hafifleşir. Bu, sayarak gerçeğe var­ denetlemeye yöneldiği zaman süje, zihin, denetleyen ve obje,
maktır. soluk, denetlenen olarak belirir. Bunlar bir ikilinin en son
2. Bu aşamada saymayı bırakıp solunumun izlenmesi iki ucudur ve mutlak bir hal değildirler; böylece, gerçek ve
yöntemi uygulanır. Bunun da iki evresi vardır. düşünen zihne geri döndürülmelidirler.
a) Soluğu izleyerek yapılan uygulama. Burada zihin, b) Soluğu denetleyen bu denetim, zihinden kaynaklan­
soluğun gelgit'i ile birleşecektir. dığına göre, sona ermesi de zihin yoluyla olacaktır. Yükseliş
b) Soluğu izleyerek gerçeğe ulaşmak: Zihin giderek te­ ve düşüş sona eriş, aslında gerçek olmayıp hayali olduğun­
mizlenir ve hafifler; meditatör soluk süresinin uzun ya da dan, yükselen ve düşünen akıl-zihin, su dalgalarına benzer;
kısa oluşunu fark eder. Daha sonra soluğun, bedeninin tüm dalgaların gerçek yüzü su kütlesi durudurulduktan sonra
gözeneklerinden geçtiğini hisseder. Zihinsel faaliyet artık görülebilen su yüzeyi değildir. Öyleyse, bu yükselen ve düşen
donmuştur. Bu, soluğu izleyerek gerçeği görmektir. akıl-zihin de kişinin öz benliği değildir. Biz bu var edileme­
3. Meditatör, giderek, soluğu izleme yönteminin yeterli yen öz benliğin kendisini inceleyenleyiz.
olmadığını ve chih (durdurma) ile değiştirilmesi gerektiğini
6. Bu gerçeği gördükten sonra, geri dönüş fikri devam
anlar. Bunun da iki evresi vardır.
eder. Bu da arınma ve safiyet üzerine kurulan ve iki evreli
a) Durdurmanın uygulanması. Soluğunu izlemeyi meditasyonla silinip atılır.
bıraktıktan sonra, meditatör, bilerek gibi görünse de aslın­
a) Temizleyip arındıran yöntemin uygulanması. Zihnin
da farkında olmadan zihnini burnunun ucuna fiks eder.
saf ve temiz olduğu, ayrıcalıklarla uğraşmayı bıraktığı za­
b) Durdurma ile gerçeğe ulaşmak. Bu egzersiz sıra­ manki uygulamadır.
sında meditatör, birdenbire bedeninin ve bireyselliğinin ta­
b) Arınmış ve saf oluş halinin gerçekleşmesi. Zihnin,
mamen kaybolduğu hissine kapılarak bir sessizliğe, hare-
55
54
Meditasyon Bölüm. 4
sahte düşüncelerden uzak, durgun sular gibi sessiz olduğu ca düşüncelerin" bağlanacağı en etkili direk olarak seçer.
zaman gerçek aklın belirmesi ile izlenir; bu, dalgaların du­ Bazı eski kitaplar, dikkatin iki gözün arasına toplan­
rulup suyun düzgün görünmesine benzer. masını önerir. Biz buna, yukarıda verilen Taoist yöntemde
Solunumla meditasyonun Çinli Budistler tarafından rastladık. Yazarın görüşüne göre, dikkatin gözler arasında
uygulanan şeklinden doğan üç nokta incelemeye ve geliştir­ toplanması, deneyimi az olanlarda gözlerin yorulmasına ne­
meye değer. Birincisi, Budist ekollerinde en çok uygulanan, den olabilir. Solunumla meditasyonda dikkati, hava akımı­
dikkatin, solunumu sayarak toplanmasıdır. Bunun ardın­ nın en belirgin olduğu noktaya, yani burun deliklerinin girişi
dan gelen ikinci nokta soluğun izlenmesidir. Üçüncü nokta, ve bunun daha gerisine toplamak uygundur. Başka bir nok­
meditasyon sırasında dikkatin odaklaşacağı yerin kesinleş- ta da boğazın gerisidir. _
mesidir. Bu yer burnun ucu olabileceği gibi, karında göbeğin Japonlar, aşağı karındaki anahtar merkezi "tanden"
hemen altında bir odağı, deneyimleri sonucu daha iyi bulan­ olarak adlandırırlar. Bu kavram Zen'den, judo ve sumo gü­
lar da vardır. reşlerine dek birçok alanda kullanılır.

SOLUKLARIN SAYILMASI BAMBU YÖNTEMİYLE SOLUK VERME

Doğunun meditasyon merkezlerinde yeni başlayanlara Katsuki Sekida, meditasyon süresince aralıklı ya da
önce soluğun sayılması, birkaç hafta ya da ay sonra, say­ dalgalı bir soluk verme yöntemi öğretir ve bunun tandeni
mayı bırakıp soluğu izlemeleri söylenir; bu tüm dikkatlerini güçlendiren, düşünmeyi durduran bir yol olduğunu söyler.
solumaya vermeleri demektir. Bu iki yöntem birbiri ardına Uzun bir soluk verme, ya bir seri duraklamalarla kesilir ya
uygulanabilir. Katsuki Sekida, "Zen Eğitimi" adlı el kitabın­ da kesintisizdir; fakat karından gelen küçük itmelerle defa­
da "Öğrenciler diğer egzersiz şekillerini uygulamaya başla- larca zorlanır. Her iki yol da zihni, tanden'e yöneltir ve onu
salar bile, zaman zaman soluk saymaya yeniden dönmeli­ güçlendirir. Aynı zamanda, içten söylenen bir sözcük ya da
dirler," diyor. mantra da kullanılır. Bu yönteme onbirinci bölümde döne­
Bazı Hintli ve Tibetli Yogiler buna benzer yöntemleri, ceğiz.
sayı saymak yerine kutsal bir hece olan 'OM'u hayal edip Bambu yöntemi soluk verme adı, Japon ressamların *
karında yerleştirerek uygularlar. bambu gövdesi resmi çizerlerken, aralıklı olarak bambu ek­
lemlerini göstermek üzere fırçalarını kaldırmalarına benze­
KARINDAKİ MERKEZ NOKTASI tişten gelmiştir.

Solunumla meditasyon uygulamasında, dikkatin topla­ KALBİN YERİ


nacağı en iyi noktayı seçme sorunuyla karşılaşılır. Lokalize
olan dikkatin daha etkili olduğu varsayılır. Böyle bir nok­ Karın bölgesinin, meditasyon yaparken dikkat odağı
taya yönelmek, doğuya ait kitaplarda, bir maymunun kazı­ olarak önemi üzerinde durduğumuz bu bölümü kapamadan
ğa bağlanmasına benzetilir ve aklın "maymunca gevezelikle­ önce, kısaca bu uygulamanın Hristiyan ruhsal deneyimlerin-
rini" susturmaya yardım eder. Asırlık bir Doğu geleneği, deki yerini görelim. Daha çok, doğu Ortodoks Kilisesi dua ve
göbeğin beş ile sekiz santim altındaki bir noktayı "maymun- meditasyonlarında görülür. Mount Athos rahipleri, göbeğe

56 57
9rfeditasyon 'Bötütn 4
konsantre olmakla solunum kontrolünü birleştiren ompha- uzun zamandan beri bu konuyla ilgilenen profesörler ara-
loskepsis dedikleri bir geleneğe sahiptirler. Karnın ortası * sında tartışılmaktadır. Bu akademik sorun burada işlenme-
"kalbin yeri" olarak adlandırılır ve ruhsal güçlerin kaynağı yecekse de, Doğu Ortodoks Kilisesinin bazı yönlerden, Doğu
olduğu söylenir. Hristiyan, Taoist ve Budist uygulamaları ile Batı arasında bir köprü kurduğu söylenebilir.
arasındaki kavram ve deneyim benzerlikleri, yeni Teolojist
Simeon'a dayandırılan "Kutsal Dua ve Dikkat Yöntemi"-
ndeki öğreti okunduğu zaman açıkça görülür. Aşağıda sunu­
lan iki pasaj Jean Gouillard tarafından, Petite Philocalie de
la Priere du Coeur (Paris, 1953)'â aktarılmıştır.
"Sessiz bir hücrede, ayrı bir köşeye otur ve söyleye­
ceklerimi uygula. Kapıyı kapa ve zihnini geçici olan tüm ob­
jelerin üzerine yükselt. Sakalını göğsüne dayayarak gözlerini
ve onunla birlikte tüm zihnini karnındaki merkeze yönelt.
Kolayca soluk alamayacak şekilde burnundan geçen havayı
bastır ve zihninden, ruhsal güçlerin odaklanmaktan hoşlan­
dığı kalbin yerini bulmak için, bağırsaklarının içini araştır.
Başlangıçta karanlık ve inatçı bir donukluk bulabilirsin; fa­
kat direnirsen, gece gündüz denemeyi sürdürürsen bir mu­
cize, sonsuz bir mutluluk bulacaksın."
"Sana öğütlediğim şekilde otur, zihnini düzenle ve bu­
run deliklerine yönelt; soluğun kalbe ulaşmak için tuttuğu
yol budur. Zihnini, aldığın havayla birlikte, iterek, zorlaya­
rak kalbinin olduğu yere indir. Oraya varışını büyük bir se­
vinç izleyecektir ve asla pişman olmayacaksın. Nasıl ki
ayrıldıktan sonra evine dönen bir adam karısına ve çocuk­
larına kavuşmanın sevincini tadarsa, zihin de bilince ka­
vuşmanın haz ve sevinciyle dolup taşacaktır. Zihin önce ken­
di dışındaki objelerden soyutlanmaya ve içe dönüşe istekli
olmayabilir ama bir kez deneyimledikten sonra dışarılarda
dolaşmaktan hoşlanmayacaktır. Çünkü 'Tanrı'mn Hüküm­
darlığı' içimizdedir."
'Sakalın göğüse dayanması'nın önerilmesi ilginçtir;
çünkü, bu yolla çenenin kilitlenmesi (jalandhara bandha),
Hindistan Yogası'nda soluğun idare edilebilmesi için kulla­
nılan yöntemin aynısıdır.
Hristiyanlık'da Doğu'nun etkisinin ne ölçüde olduğu,

58
'Bölüm 5
şüncelerden ve bilinçli olarak yukarıda anlatılan hayal ediş
Bölüm 5 yöntemlerinden birini uygulamıyorsanız, hayallerden uzak
olmak demektir. Bu özellikle başlangıçta tümüyle başarıla­
maz. Dikkat zaman zaman toplandığı yerden uzaklaşarak,
SOLUĞUN İZLENMESİ dışarıda bir sese ya da bedenin herhangi bir durumuna
YADA takılacaktır. Düşünceler, çoğunlukla beklenmedik ve anlaşıl­
BİLEREK SOLUNUM maz bir şekilde zihinden doğar ve bununla ilgili düşünceler
zincirini başlatır. Hayaller ya da hayaller zinciri muhayyile­
nizi doldurabilir. Her seferinde yavaşça ve sabırla dikkatini­
Burada ana teknik, dördüncü bölümde belirtilmiş olan zi yeniden karnınıza ya da burun deliklerinize çevirmelisi­
altı maddelik sıralamanın ve uygulamaların aynısıdır. niz. Bunu tekrar tekrar yapmanız gerekebilir. Önemli olan,
Uygulamalarda dikkat edilmesi gereken nokta, daha yapmayı hazırlamaktır. Theravada Budistleri bunu, "hatır­
önce de anlatıldığı gibi her şeyin zorlamasız olarak, yumu­ lamayı unutmamak tutumu" olarak adlandırırlar.
şaklıkla yapılmasıdır.
Güneydoğu Asya'da solunuma konsantre olmanın öğre­
Döndüncü bölümdeki tekniklerden değişik olarak, dik­
tildiği Theravada Budist meditasyon merkezlerinde öğretici­
katin toplanmasıyla ilgili noktalara şimdi değineceğiz.
ler, yeni başlayanlara, dikkat dağılmasının üstesinden gel­
Meditasyon yapan bazı kişiler, alnın birkaç santim meleri için aşağıdaki yöntemi önerirler. Bu yöntemde dikkat
önünde bir tür enerji bulutu ve ışık imajine etme yöntemini dağıtan şeyler bir an meditasyon objesi olarak kullanılır ve
uygularlar. Kişi her soluk alışında bu ışık ve enerji kayna­ zihinde isimlendirilirler. Şöyle ki; zihinde bir ses "ses", bir
ğını derin derin içine çeker ve içinde, karnının derinliklerine kaşıntı "kaşıntı", bir ağrı "ağrı", bir hayal "hayal", bir duygu
doğru indiğini hayal eder. Işık ve enerji (prana ya da chi) so­ "duygu" olarak not edilir. Dikkat dağıtıcı bu etkenler far­
luk aldıktan sonra tamamen emilmiş olup, bir sonraki soluk kında oluşun ışığında erirler. Eğer dikkat dağılışı direnirse,
alışta yeniden alnın önündeki kaynaktan içeri çekilir. dikkat saniyelerce dağıtıcı etkenler üzerinde toplanmalıdır.
Zen geleneğinde arasıra kullanılan diğer bir yararlı Güney Theravada Budizmi analizlerle çok ilgilenir ve bir
yöntem, her soluk verişte kurşun bir topun bedenin ortasın­ noktada bu dikkat dağılma olaylarının, böyle özel bir öğre­
dan aşağı doğru indiğini imajine etmektir. Top yavaşça de­ tim yolunda yararlı olduğu söylenebilir. Böylece kafanızın
rinlere düşerken, kullanılmış hava da akciğerlerden, sıkıştı­ içindekilere ulaşabilirsiniz. Meditasyonda deneyiminiz art­
rılarak değil de kendiliğinden dışarı çıkar. tıkça dikkatin geriye dönüşü zorlamasız olmaya başlaya­
Öte yandan insan, farkında oluş ve sezgi merkezini, caktır.
yerleşeceği yeri kendisi bulmak üzere özgür bırakabilir. Bu
Meditasyon süresince kesintilerle baş edebilmenin di­
yöntem serbest stili seçen bazı ekollerde uygulanır.
ğer bir yöntemi, Birmanya, Tayland ve diğer Theravada
ülkelerinde öğretilen dokunma bilinci tekniğidir. Bu teknik
DİKKATİN DAĞILMASINI ÖNLEMEK dikkatin devamlı dağıldığı zamanlarda uygulanır. Bir-iki da­
kika için duyusal algılar tüm dokunma noktalarını dolaşır:
Meditasyon süresince solunumu ve solunumu hisset­ Kalça, minder, yer ya da sandalyede, eller diz üzerinde ya
mekten umduğunuz sonuçları düşünmemelisiniz. Bu da, dü- da birbiri üzerinde, v.s... Dokunma noktalarını, üst üste bir-

60 61
Meditasyon Bölüm 5
kaç kez dolaştıktan sonra.temel uygulamaya geri dönülür. tin yükselip alçalan karına toplanması ile solunumun far­
kında olmaktır. Kolaylıkla, karnın soluk alışta yükselişi ve
TAM DÜŞÜNCE soluk verişte inişine konsantre olunur. Solunumun farkında
olmak ve hissetmek, doğal ve zorlamasız olmalıdır.
Yukarıda anlatılan soluğun izlenmesi, solunumun far­
kında olunması temeline dayanır. Bu yöntemin Buda'nın ŞİMDÎ'NİN TAM FARKINDA OLUŞ
kendisi tarafından da uygulandığı söylenir. Ayrıca bu, Pali
kuralının bir bölümü ola'rt Satipatthana Sutra'da anlatıl­ Satipatthana daha çok düşünceli oluş olarak tercüme
mıştır. edilirse de, farkında olma şeklinde anlamak daha doğru
Buda'nın Satipatthana Sutra'sı aşağıdaki sözlerle baş­ olur. Diğer bir tercüme şekli ise hatırlamadır. Bhikkhu Man-
lar ve biter: galo, 'hatırlamayı, bütün sezgi ve dikkati şimdiye, şu ana
"Rahipler; varlığın arındırılması, üzüntü ve kederlerin toplamayı hatırlamak olarak açıklar. Buda, 'farkında ol-
alt edilmesi, acı ve ıstırapların hafifletilmesi, doğru yolun ma'yı, şimdi var olan objeyi, anında, durgun ve hareketsiz
bulunması, Nibbana yani düşünceliliğin dört uygulamasının bir zihinsel davranış hali içinde olduğu gibi görmek olarak
gerçekleşmesi için tek bir yol vardır." Düşünceliliğin dört uy­ düşünmüştür.
gulaması şunlardır: 1. Bedenin farkında olmak; 2. Duygu­ Buda'nın, Satipatthana Sutra'da anlattığı gibi hatırla­
ların farkında olmak; 3. İçinde bulunulan zihinsel durumu ma pratiğine başlamanın en iyi yolu, dikkati bedenin sürek­
fark etmek; 4. Aklın kapsamı içindekileri bilmek. Bedenin li bir fonksiyonu (örn. solunum) üzerine toplamaktır. Buyan
farkında olmak, solunumun düşünceyi doldurmasıyla baş­ otomatik bir fonksiyondur, normal yaşamda her zaman
lar. vardır ve duygusal yönden oldukça nötrdür. Bu nedenle ha­
Satipatthana Sutra'da solunumun düşünülmesi konu­ tırlamayı öğrenmek, dikkati, içinde bulunulan anın olayı
sundaki bölüm, bu uygulamanın kısaca anlatımı ile başlar. üzerinde ve içimizde toplamak için ideal bir çalışmadır.
Bunun için, ormanda bir ağacın altına ya da sessiz bir köşe­ Bhikkhu Mangalo, bağdaş kurarak oturma pozunda
ye giden rahip oturur, sırtını dik tutar, zihni berraktır, far­ rahat edemeyenlere, "Zamanımızda, Doğu'nun meditasyon
kında olarak soluk alır ve soluk verir. Burada Doğu'nun, far­ öğretmenleri arasında sandalyeye oturarak meditasyon uy­
kında olmaya dayanan tekniğinin özünü buluyoruz. Pasif gulayanlar çoğalmıştır" diyerek güvence verir. Önemli olan,
farkında oluş, sezginin uyanıklıkla birleşmesidir.Farkında insanın uyanık, sırtı düz bir durumda, hareketsiz bir halde
oluş uygulaması iki kategoriye ayrılır: Genel ve özel. Genel olmasıdır.
uygulama, düşünme ya da farkında olmayı dişlerin fırçalan­
Bu Budist öğretmen, dikkatin, yüzün en belirgin nok­
ması, saçların taranması, giyinmek, tuvalete gitmek, ye­
tasına toplanmasını öğütleyememektedir. Bu nokta kişiden
mek, içmek, yürümek gibi sabah yapılan temizliklerden,
kişiye göre değişir. Bazıları için en uygun nokta üst dudağın
bütün günün aktivitelerine kadar yaygınlaştırmaktır. Bu,
hemen üstü, diğerleri için burnun ucu ve başkaları için bu­
düşünceyi kapsayan farkında oluşun günlük yaşama uygu­
run delikleri olabilir, önemli değildir. Neresi olursa olsun,
lanmasına, gelecek bölümlerde döneceğiz. Burada Satipatt­
önemli olan, kişi için kuşkusuzca bir güvenle kabul edilecek
hana uygulamasının ikinci kategorisiyle ilgileniyoruz. Özel
bir nokta olmasıdır. Birkaç deneme soluğu bunu belirler.
uygulama, meditasyona oturulduğu zaman genellikle dikka-
Dikkat, solunum kavramı üzerinde değil, havanın dokunu-

62 63
Meditasyon Bölüm 5
şunun uyardığı fiziksel duyumlar üzerinde toplanmalıdır. ya da öğrenme yeteneği olmamasına karşın, Budist medi-
Aynı zamanda solunumda, istekli düzenleme yapılmamalı­ tasyonunun Batılılar için ne kadar değerli bir rahatlama-
dır. Başlangıçta bu biraz zor olabilir ve ilk devrelerde dikka­ gevşeme yolu olabileceğini gördü. Yirmi yıl önce, meditasyo­
ti, kontrolden ayırabilmek kolay değildir. Kişi, gereksiz ve nun psikolojik etkileri henüz bilimsel açıdan ve tam an­
doğal olmayan kontrolün her türünden kaçınarak, sadece lamıyla incelenmeden Amiral Shattock doğru bir görüşle,
kolay ve normal bir düzenle, fakat aklını havanın temasın­ "meditasyon rahatlama, gevşemedir; derinleştikçe ve şekil­
den uzaklaştıkça bedenin tüm sistemi üzerindeki olumlu et­
dan doğan duyguya vererek solunum yapmalıdır. Yine baş­
kisi de artar" demişti.
langıçta, havanın bu dokunuş duygusunu yakalayabilmek
güç olabilir ama azimle direnmelidir. Deneme ve direnme 1950'lerde, bir Avrupalının Doğu'nun bir meditasyon
gelişme sağlayacaktır. Bunun yanında, kişi soluğunu hisset­ merkezinde uygulama yapması alışılmamış ve çok yeni bir
meyi, soluk almanın başından başlayıp bitişine dek ve yine olaydı; altmışlarda ise böyle bir çaba artık normal görünü­
soluk vermenin başından başlayıp bitişine dek izlemelidir. yordu; yetmişlere ulaşıldığında, Avrupa ve Amerika'da pek
Soluk alırken "içeri", soluk verirken "dışarı" sözcükleri tek­ çok şehirde meditasyon merkezleri ve öğretmenleri görülme­
rarlanmalıdır. Bu, akim deneme üzerinde olduğunu, başka ye başlandı; ayrıca Hindistan, Japonya, Birmanya, Tayland
yerlere yönelmediğini kontrol etmek için yapılır. ve diğer doğu ülkelerinde meditasyon uygulamayı öğrenen
Avrupalı ve Amerikalılar tarafından pek çok kitap yazıldı.
Yukarıdaki pasaj, solunumla meditasyon yapmak ko­
nusundaki önerilerimizin pek çok yönlerini, özellikle zorlama E.H. Shattock tarafından anlatılan uygulama yöntemi,
ve kontrolden kaçınmanın gerektiğini tekrar vurgulamak­ temelde bu gün uygulanan yöntemdir. O zamanki uygula­
tadır. "İçeri" ve "dışarı" sözcüklerinin sessizce yinelenmesi, manın temeli şimdi olduğu gibi, solunumla meditasyon ve
solukların sayılmasında olduğu gibi konsantrasyonu yönlen­ yürüyüşle meditasyonu alternatif olarak uygulamaktı. Ge­
dirir ve daha sonra bırakılabilir. Bununla beraber, her soluk rektiği şekilde oturuştan sonra yürümek bacakları açar ve
dolaşımı uyarır. Solunumda olduğu gibi yürüyüş de derin bir
alış veya verişte bir sözcük ya da mantranın zihinden tek­
farkındalık hali içinde yapılır ve her iki aktivite de günün
rarlanması, meditasyonun etkili olmasına neden olabilir. Bu
büyük bir kısmı boyunca yürütülür. Oturarak ve yürüyerek
konuya onuncu bölümde yeniden döneceğiz.
uygulanan bu meditasyonlardan her biri ortalama otuz da­
kika sürelidir. Enerjinin korunması ve sinir sisteminin sa­
DÜŞÜNCELİLİK ÜZERİNE BİR DENEME
kinleşmesi sonucu, meditatör gecede dört saat uyku uyu­
makla yetinebilir. Pasif bir farkında oluş haline geçmek be­
Amiral E.H. Shattock, "Düşüncelilik Üzerine Bir De­
deni ve zihni tazeler.
neme" adlı eserinde Satipatthana Sutra öğretisinin yapısını,
sade ve açık bir şekilde anlatır. Birkaç yıl önce Birmanya'da Yürüyüş, genelde bahçede ya da tercih edilecek uygun
iki yüzün üzerinde meditasyon merkezi olduğu söylendi. bir yerde yapılır. Yürüyüşün -ayağı kaldırmak, ileri atmak,
Tayland'da pek çok meditasyon merkezi vardır. İsteyen her­ yere basmak- üç evresi düşünülerek izlenir. Meditatör her
kes, bu merkezlere kısa meditasyon kursları için gelmekte­ hareketin adını aklından geçirmelidir. Bu "yukarı", "ileri",
dir. İngiliz Amiral, Rangoon'da bulunan Thathana Yeik- "aşağı", ya da "kaldırış", "sallayış", "yere koyuş" ya da aya­
tha'da deneyimlediği Satipatthana Sutra kursunu rapor ğın bu hareketlerini nitelendirecek başka sözler olabilir. Bu
üç evreyi ayırıp isimlendirebilmek için yürüyüş yavaş olma-
etti. Kendisinde mistisizme karşı özel bir psikolojik eğilim

64 65
Bölüm 5
Meditasyon ne de obje (soluk) vardır; sadece solunum olayının kendisi
lıdır. İsimlendirilip not edilecek iki hareket daha vardır; vardır. Bu da, Budistlerin "ben" ya da "benlik" (öz benlik
"duruş" ve "dönüş". Genellikle on beş adımda bir dönülür. değil, dünyevi benlik) yoktur şeklindeki inançlarına uygun­
Eğer dışarıda uygun bir yer yoksa, yürüyüş odada da uygu­ dur. Onun için soluyan "ben" yoktur, solunum vardır; gören
lanabilir. Egzersiz ve meditasyonu birleştiren yürüyüş, Ja­ "ben" yoktur, görüş vardır; işiten "ben" yoktur, işitiş vardır
ponya'da Zen Budist manastırlarında uygulanan bir çalışma ve bu bütün duygular için geçerlidir. Soluk haline gelmek,
şeklidir. Satipatthana Sutra'da Buda, "İnsanın aklı, aşağı doğal olarak yaşayışa, kendiliğinden, seçimsiz, Çinlilerin wu
yukarı yürürken ya da otururken arınır ve engelleyici düşün­ \vei dedikleri bir yaşayışa götürür. Bu aynı zamanda faali­
celerden kurtulur," demektedir. yet olmayan bir faaliyettir; çünkü bir benlik merkezinden
Saatlerce sürecek olan sıkı bir meditasyon uygulama­ yönetilmemektedir.
sında 'yürüyüşün düşüncesi'ni kullanmak çok değerli bir uy­ Tibetli bir Budist olan ve 1967'de İskoçya'da kurulan
gulamadır. Meditatörün günde bir ya da iki kez yapılan otu­ Samye Ling Tibet merkezini yöneten Chögyam Trungpa,
rarak meditasyona bağlanması gerekmez. Yürüyüşle medi­ meditasyon üzerine bir konuşmasında; solunumun sezgilen-
tasyon ödüllendirici bir uygulama olup, günlük aktivitelerin- mesini, "şimdi ve burada" ile ilgilenerek uygulanan meditas­
de sezgisini artırıp farkındalık kazanmak isteyen herkese yon şeklinde, ideal bir pratik olarak görür. "Kişinin içinde
önerilebilir. bulunduğu anın, Budist geleneğin içinde gelişmiş bir pratik
Amiral Shattock'a, dikkat dağılmalarının üstesinden olan solunuma konsantre olarak ya da buna benzer bir uy­
gelmek için, dağılmanın zihinde not edilerek "hayal ediş", gulama yardımıyla farkında olmasıdır," der. Bu, her soluk
"hatırlayış", "plânlayış", "dolanma", ve benzer şekilde ad­ alış için ayrı ve özel olan "şimdi" kavramının geliştirilmesi
landırılması öğretildi. Bu, zihinde tekrarlananlardan bizi üzerine kurulmuştur ve bu anı deneyimler. Her soluk diğe­
haberdar eder ve onlardan ayrılmamızı sağlar. Çok inatçı rinden ayrıdır, tüm olarak görülür ve tümü ile hissedilir; her­
bir dikkat dağılışı ve nedeni, ancak gücü tükenene dek sez­ hangi bir görüntüleme şeklinde ve konsantrasyona yardımcı
giyi kendine yönlendirecektir. Bu, Bhikkhu Mangalo ve diğer olarak değil, fakat tümü ile ve kusursuz olarak ele alın­
Theravada meditasyonu yapanların öğütlediği bir tekniktir. malıdır. Çok aç bir insanın yemek yerken ne yediğinin far­
Solunumun farkında olmak, Güney ekolü Budistleri ta­ kında bile olmayışı gibi. Yiyeceğe öylesine oburca dalmıştır
rafından hem sükunete ulaştıran (samatha-bhavana), hem ki, kendini tamamen yaptığı işe vermiştir ve adeta aldığı tat
de gerçeğe ulaştıran meditasyonda uygulanmıştır. Kusursuz ve hazla eşleşmiştir. Aynı şekilde, solunumda da bütün fi­
bir sezgiye dayanarak düşüncelerin durdurulması, gerçeğe kir, bu anı zamanında görüp yakalamaya, anlamaya çalış­
maktır.
ulaşmak için uygun bir ortam oluşturur. Düşüncelerin akışı
yarılarak oluşan aralıktan, gerçeğin içten doğan sezgisi yük­ Daha önce pasif sezgi-farkında oluş, konsantrasyon
selir. mudur, değil midir sorusunu tartışırken Chögyam Trung-
pa'nm sözlerini tekrarladık ve eğer konsantrasyondur dedi­
SOLUK HALİNE GELME ğimiz takdirde, buna zorlamasız niteliğinin eklenmesi gerek­
tiğinin önerildiğini gördük. Bu zorlamasız konsantrasyon,
Kişi, solunumu fark etmenin doruk noktasına ulaşma solunumun düşünülmesiyle yapılan uygulamada çok belir­
olayını Budist geleneğinde bulur. Böylece meditatör giderek gindir. Yukarıdaki pasajda "solunuma konsantre olmaktan"
"soluk haline geldiğini" hisseder. Bir zaman sonra ne süje,
67
66
Meditasyon Bölüm 5
söz edilirken "zorlamasız konsantrasyon" ya da "pasif sezgi" geliştirilmesi, böylece kişinin herhangi bir şekilde karşı çık­
anlatılmak isteniyordu. ma veya ayırdetme çabasına düşmemesidir. Bu, temel medi­
"Bu meditasyon, konsantrasyon geliştirme ile ilgilen­ tasyon tekniğidir ve gayet basit ve kesindir. İstemli bir ça­
mez, gördüğünüz gibi genellikle insan gerçekten konsantras­ ba, kontrol etme girişimi, sakin olma uğraşısı olmamalıdır.
yon yapamaz. Eğer insan konsantre olmak için büyük bir Solunumun kullanılmasının nedeni budur. Solunumu hisset­
gayret gösterirse, süje, üzerinde konsantre olacağı bir dü­ mek kolaydır ve kişinin kendini düşünmesine veya herhangi
şünceye ve aynı zamanda bunu daha hızlandıracak bir şeye bir şey yapmasına gerek yoktur. Solunum her zaman yürür­
ihtiyaç duyacaktır. Burada iki işlem vardır ve ikinci işlem lüktedir, yapılacak şey sadece hissedilmesidir. Bu gelişmiş
kusursuz yapmayı sağlayan bir çeşit bekçidir. Bu kısım kal­ bir teknik veya acemilerin tekniği olarak sınıflandırılamaz.
dırılmalıdır, aksi halde gerçekten konsantrasyon yapmak İnsan, Tibetli öğretmenlerden daha ileri giderek, solu­
yerine, insanın konsantrasyon yaptığının farkında olarak numun hissedilmesinin başlangıçta da zorlamasız olduğunu
daha çok kendini düşünmesi durumuyla karşılaşılır. Bu kı­ söyleyebilir. Hiçbir devrede 'çaba' yoktur. Sezginin kesinti­
sır bir döngü haline gelir. Demek ki insan, dikkatli olma lere uğraması, meditasyonun bir parçası olarak kabul edil­
gayretini -ki bu egodur- bırakmadan konsantrasyonunu ge- melidir. Zamanla meditasyon derinleşir ve daha uzun süre­
liştiremez. Öyleyse Samatha uygulaması, solunumun farkın­ ler boyunca sadece solunum, yani olma hali'nden ayrılma­
da olmak, solunuma konsantre olmakla ilgili değildir." yan kendiliğinden bir yükseliş ve alçalış kalır.
Chögyam Trungpa şöyle devam ediyor: "Solunumun Meditasyonun, Sufiler arasında uygulanan teknikleri,
kendisine gelince, evvelce de söylediğimiz gibi bu bir konsan­ diğer mistik geleneklerin pek çoğuna göre daha gizli kalmış­
trasyon konusu değildir. Fakat soluma duygusu ile bütün­ tır, fakat Sufîzm literatüründen anlaşıldığına göre, solunum
leşmeye uğraşmaktır. Başlangıçta biraz çaba göstermek ge­ düzeninin, ritminin ve izlenmesinin önemli bir yeri vardır.
reklidir; fakat bir süre pratik yapıldıktan sonra sezgi, kolay­ Solunum burada da prensip olarak karından idare edilmek­
ca solunum hareketleri sınırında tutulabilir. İnsan, aklını tedir.
özel bir gayretle solunuma vermeden, doğal olarak solunu­ Reşad Feld, "Sufi yolculuğu" olarak adlandırdığı çırak­
mu izleyebilir, soluğu hissetmeye çalışır. Genellikle soluk lık deneyimlerini "Son Engel" adlı eserinde anlatır. Mürşid
veriş soluk alıştan daha uzundur; bu kişinin soluk vermenin Hamid, solunumla meditasyon üzerinde aşağıdaki öğütleri
zaman ve genişliğini sezmesine yardım eder. Olağanüstü­ vermektedir:
lükten ve kutsal bir ayine katılıyormuş gibi duygusundan "Önce sırtını dik tuttuğundan kuşkun olmasın, sonra
kaçınılması önemle önerilir. Kişi normal ve içinden geldiği soluğun yükseliş ve inişini gözle. Bunu başarabilmek, çok
gibi olmalı, sadece soluğu ile bütünleşmeye çalışmalıdır. pratik yapmayı gerektirir ve pek az kimse bu çabayı gös­
Hepsi bundan ibarettir ve işe karışan ideler, analizler yok­ termeye hazırdır. Sadece soluğu gözlemeyi başardığınız za­
tur. Oluşan düşünceler, konular olmaktan çok düşünceler o- man sizi sürekli olarak başka yönlere çeken düşünceler ta­
larak görülmelidir. Kişi düşüncelerini engellemeye çalışma- rafından devamlı olarak zorlandığınızı anlamaya başlaya­
mahdır fakat düşüncelerin geçici ve dikkati dağıtıcı niteliğim caksınız; ve her ne kadar gerçekle yüzyüze gelmekten hoş-
görmelidir. Bu düşüncelere kapılmadan fakat geri de çevir­ lanmasak da, süreklilikten payımızın ne kadar az olduğu
meden, sadece görüp geçerek solunumun sezgilenmesine geri açıkça önümüze serilecektir. Fakat siz duygularınız, bedeni­
dönmelidir. Bütün amaç, her şeyi kabul etme yeteneğinin niz olmadığınız gibi, düşünceleriniz de değilsiniz, ama hâlâ

68 69
Bölüm 5
Meditasyon alış ve verişin duygusal olarak algılanması anlamında kul­
bu düşüncelerden kurtulup solunumunuzu gözlemekte zor­ lanılmaktadır. Bu da bedenin özel bir bölümünde toplanır
luk çekiyorsanız, bunda bir yanlışlık yok mudur?" ya da toplanmaz: Bazen bu algı bağımsız olarak dalgalanır
"Bu soruyu sorarken, başımı kaldırıp gözlerinin içine ve suyun yeni yataklar araması gibi kendi noktasını bulma­
bakmcaya kadar ellerimi sıkmaya devam etti. 'Dikkatle din­ ya bırakılır.
le' dedi, 've şunu hatırla; değişmez bir Ben'e kavuşana dek Alan Watts'ın "Zen Yolu" kitabındaki bu konuyla ilgili
daima doğru yoldan saptırılmak tehlikesi içindesin. Solunu­ yazısı okunmaya değer:
munu hissetmeyi öğrendiğin zaman, öz benliğin olan, derin­ "Zen, ister zazen (oturarak meditasyon), ister cha-nu-
liklerdeki bu varlığa ulaşmak için bir şansın vardır.' Üstat yu (çay töreni), ister kendo (kılıç kullanma) yoluyla uygu­
Sufı, bundan sonra bazen 'Ana Soluğu' olarak da adlandı­ lansın, daima solunum şekline büyük bir önem verilir. Solu­
rılan bir solunum izlenmesi yöntemini öğretti." num yalnızca bedenin iki temel ritminden biri olmakla kal­
"Kesinlikle omurganı dik tut ki, hayati sıvılar kolayca maz, aynı zamanda içinde, kontrol ve kendiliğinden olan ey­
yukarı ve aşağı hareket edebilsin. Şimdi yediye kadar saya­ lemlerin en belirgin özelliklerini gösterir. Zen ekollerinin baş­
rak soluk al, bir sayılık duraklamadan sonra gene yediye langıcından çok daha önce, Hindistan Yogası ve Çin Taoiz-
kadar sayarak soluk ver. İkinci devreye başlamak için soluk mi, solunumun gözlenmesini, 'olabildiği kadar yavaş ve ses­
almadan önce, bir kere daha bir sayana kadar soluk alma­ siz olması için bırakın, zorlamayın' görüşüyle uyguladı. Solu­
dan durakla. Bu 7-1-7-1-7'nin çok kolay ve ritmik bir sayılı- num ve 'içini', 'özünü' anlama arasındaki fizyolojik ve psi­
şıdır. Eğer çok çalışırsan bu zamanlama çok geçmeden oto- kolojik bağlantı henüz tamamen anlaşılmamıştır. Eğer insa­
matikleşecektir. Şimdi bu ritmi benimle beraber uygula." na 'mevcudiyet yerine oluşum', 'yapı yerine ritm' olarak ba­
"Gevşeyipkendimi bu ritme bırakınca hafiflemeye baş­ karsak, solunumun yaptığı, devamlı olarak yaptığı bir şey
ladığımı fark ettim. Hamid hâlâ ellerimi tutuyordu ve soluk olduğunu açıkça görürüz. Demek ki havayı akciğerlerde ya­
alıp verirken karnının yükselip alçaldığını görüyordum. Gerçi kalamakla hayatı yakalamak el ele yürümektedir."
bu ritm bana yabancıydı ve başlangıçta izlenmesi güçtü "Normal şekildeki solunum düzensiz ve endişelidir.
ama yavaş yavaş içimde bir şeyler uyanmaya başladı." Kişi havayı akciğerlerdeki tam devrini tamamlamaya bırak­
"Hamid, 'İyi, şimdi biraz daha güven, biraz daha gev­ mak yeteneğine sahip olmadığından havanın bir kısmı tam
şe, gözlerini kapat ve kendini yalnızca 'soluk olmaya' bırak' dışarı verilemeden akciğerlerde kalır. Özgür olmaktan çok
dedi. 'Bütün kavramları unut, kendini bu, hayat boyunca zorunlu olarak solunum yapar. Öyleyse, teknik soluğun ta­
çarpan ve akan ritme terk et. Yedi kanunu olarak bilinen bu mamen dışarı atılmasının öğretilmesiyle başlar; bu da ha­
vanın sanki kurşun bir topmuş gibi göğüsten ve karından
ritmi izlemekle, kendini, derinliklerinden yalnızca mükem­
geçerek yere ulaşması gibi sıkışarak dışarıya verilmesine
meli getirmeyi amaçlayan, uyumlu yaşam prensiplerinin bir
benzetilebilir. Ardından, soluk alış bir refleks olarak gelir.
parçası olarak bulacaksın."
Hava aktif olarak içe çekilmez; sadece gelişine izin verilir ve
ZEN'DE SOLUNUMUN GÖZLENMESİ ciğerler rahatça dolduğu zaman yeniden dışarı çıkmasına
izin verilir. Kurşun topun hayal edilmesinin verdiği duygu,
Solunumun izlenmesi ya da solunumun farkına varıl­ havanın itilerek dışarı atılmasından çok başkadır."
ması anlamında diğer bir deyim, soluğun gözlenmesidir. İnsan daha ileri giderek bu solunum şekline psikolojik
Gözleyiş, sözlük anlamıyla ele alınmamalıdır, çünkü soluk
71
70
Meditasyon
yönleri ile Zen'in ta kendisidir diyebilir. Yine de, Zen'in her
Bölüm 6
yönünde olduğu gibi bu da, çaba gösterme nedeniyle engelle­
nir ve yine bu yüzden soluma tekniğine yeni başlayanlar
çoğunlukla, bilinçli bir kontrol uygulamadıkça, garip bir so­
GÖRSEL MEDİTASYON
luk alamama kaygısına kapılırlar. Fakat, Tao ile uyum
içinde olma çabası, görme çabası, işitme çabası göstermeye
gerek olmadığı gibi, solunumun da aynı şekilde ve daima
TEMEL TEKNİK
kendini sürdüreceği hatırlanmalıdır. Bu, soluğu gözleyiş ve
kendi haline bırakıştan başka bir egzersiz değildir ve kafa­
1. Gürültü, ses v.s.'nin dikkatinizi dağıtmayacağı bir
da bir amaçla, zorunlu bir disipline giriş pratiği olarak uygu­
yerde meditasyon uygulayın.
larsanız çok büyük bir hata yapmış olursunuz. Meditatör
2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun.
özellikle düzenli, yumuşak ve zorlamasız soluk verme
3. Sessiz, yavaş ve düzenli olarak, burun delikleriniz­
şeklinde, derin, karından solunumu öğreniyorsa bunda, kur­
şun bir topun göğüs ve karından inerek yere ulaşması hayali den aşağı, karnınıza doğru soluyun.
çok yardımcı olur. Bununla beraber, bu tip imajinasyonlar 4. Meditasyon süresince kalmak üzere, hoş ya da nötr
Zen meditasyonunda sık görülmez ve kendiliğinden karın­ bir görsel uyarı edinmek için rahat bir şekilde seçeceğiniz bir
objeye bakın. Birkaç dakika sonra, gözlerinizi kapatıp zihni­
dan solunum yerleşince bırakılır. Bundan sonra imajinasyon
nizde bu objenin hayalini canlandırın. Sıra ile gözleriniz açık
seyrek olarak, ve solunumun, olması gerektiği gibi olup ol­
olarak objeye bakabilir, sonra gözleriniz kapalı olarak onu
madığını kontrol etmek için uygulanabilir."
imajine edebilir ve böylece devam edebilirsiniz. Bir zaman
Bedeni solumaya bırakmanın getirdiği duygu, medi-
sonra meditasyon tamamen, sevilen bir objenin zihinde can­
tatörün, "yağmurun yağması" gibi kişisel olmayan bir an­
landırmışı haline gelebilir; bir çiçek, bir taş, bir dinsel resim
lamda soluklandırıldığını hissetmesi ya da soluk olmasıdır;
ya da sembol, bir mandala veya yantra v.s. gibi. Meditasyon
ayrı zamanda beden her hücresinden süzülen, derisinin her ilerledikçe zihindeki bu görüntüler de kusursuzlaşır.
gözeneğinden geçen hava kadar hafiflediğini hisseder. Böyle
5. Düşünceleri ve zihinden gelip geçen hayalleri de kap­
hafifleme süptilleşme olarak hissedilen ve Zen'de bedenden sayan bütün dikkat dağılmaları, yumuşak ve pasif bir tu­
çekilme diye tanımlanan duygular, Doğuya ait destanlarda, tumla karşılanmalıdır. Dikkatinizin meditasyon objesinden
rüzgârlara binip koşturan, yerden yükselip havalanan aziz­ uzaklaştığını her sezişinizde, yumuşak ve pasif davranışı­
lerin, masal kahramanlarının doğuşuna neden oldu. Eğer nızı koruyarak, yeniden yavaşça geriye çevirin.
solunumun farkında olunmasına fazlaca yer verdiysek bu­ Meditasyon üzerinde konuşurken, dikkatin üzerinde
nun nedeni, bu uygulamanın bütün meditasyon yapanlara toplanması ve devamlı bir uyarı sağlaması için bir obje ge­
uygun oluşu ve meditasyonun birçok aşamalarında yararlı rektiği önemle belirtilmişti. Ve meditasyonla ilgili sezginin
olmasıdır. Solunumla meditasyonun bütün şekilleri, derin pasif ve zorlamasız olmasına değinilmişti Çevrenizde bulu­
bir zihin ve beden rahatlığı, hafiflik, sağlık, sükunet getire­ nan, bakışlarınızı yöneltip on dakika ya da daha uzun bir
rek ve evrenin ritmi, yaşamın akışı ile bütünleşmeye, uyum süre üzerinde tutabileceğiniz bir obje, görsel meditasyon için
sağlamaya yardım ederek etkili olurlar. kullanılabilir. Aynı şekilde bir obje zihnen hayal edilebilir.

73
72
Meditasyon Bölüm 6
Öyleyse görsel meditasyon, gözler açık olarak ya da kapa­ renktir? Mavi ya da sarı veya kırmızı demekle yetinmeyin,
tılarak, ya da sıra ile ve belirli sürelerde açılıp k a p a t ı l a r a k çok yakından inceleyin ve çeşitli renklerle renklendirildiğini,
uygulanabilir. Gözler kapalı olduğu z a m a n görüntü zihni­ gölgelendirildiğini görün. Çiçeğin karakteri nedir? Her çiçeğin
mizde belirir, b u n a imajinasyon diyoruz. Meditasyon gözler ayrı bir k a r a k t e r i vardır. Çiçek büyümek için hangi ortamı
açık olarak bir objeye b a k m a k l a başlayabilir, fakat sonuna seviyor? Nasıl büyümüştür? Bu günkü haline gelinceye dek,
doğru, gözler k a p a t ı l a r a k şekil imajine edilebilir. Deneyim­ günler haftalar boyunca h a n g i evrelerden geçmiştir? Bu
ler ilerledikçe, zihinde yaratılan görüntüler çok ayrıntılı ve çiçeğe ileride ne olacaktır? Bu çiçekle müzik ya da edebiyat
renkli olabilir. Görsel meditasyonda açık ya da kapalı gözler yönünden bir bağlantı k u r u y o r m u s u n u z ? Bir güle bak­
önünde t u t u l a n şekil kolayca dalgalanır ve derin meditasyon tığınızda şu çağrışımlarda bulunabilirsiniz: "Rose Marie ve
safhalarına ulaşıldığında, gören ile görülen artık birleşir, Picardi'de açan güller... ve Richard S t r a u s s ' u n Güneyin
bütünleşir. Pratik ilerledikçe görüntü de giderek kusursuz­ Gülleri'nde gülü s u n u ş u vardır. Rose Marie (aslında Rose
lasın İleri bir evrede, kusursuz bir şuurluluğa ulaşıldığı za­ Fleming) C h a r l e s Dickens'in Oliver Tvvist'inde, Rose
man berraklıktan da öte bir incelik kazanır. D a r t l e ' d a David Copperfield'de y e r alır. S h a k e s p e a r e ' i n
Altıncı Henry'sinde, İki-Gül Savaşı'na girerlerken, War-
BİR ÇİÇEĞE BAKIŞ v/ick'in beyaz, Suffolk'un kırmızı bir gülü kopardıkları bir
sahne vardır. Cennette yetişen dikensiz güller vardır. (Jene-
Tibetli Yogiler, pek çok objenin şekillendiği, oldukça sis iii, 18) Güllerin orijini üzerine birbiriyle yarışan öyküler
karışık sahneleri hayal edebilirler. Ancak yeni başlayanlar vardır. Beytlehem'de bir Yahudi hizmetçi kız olan Zillah,
için tek bir obje ya da bir objenin bir bölümü en açık ve ko­ işlemediği suçlardan dolayı haksız olarak yakılmaya mah­
lay bir meditasyona götürür. Görsel meditasyonu destekle­ kum edilmişti; fakat alevler, kendisi ile evlenmeyi kabul et­
yen obje h e r h a n g i bir şey olabilir, fakat insanlar göze hoş mediği için kızı s u ç l a n d ı r a n Hamvel'i yaktı ve Zillah'ın
görünen ya da nötr bir duygu uyandıran şeyleri seçmeyi yeğ­ etrafındaki yanan odunlar kırmızı güllere dönüştüler. İslam
lerler. Çiçek, dikkati üzerinde toplamak için çok sevilen bir geleneğine göre, Hz. Muhammed'in Miraç olayında, alnından
hedeftir. Vazoda ya da saksıda, içeride ya da dışarıda olabi­ düşen ter taneleri toprağa değince beyaz güllere ve sürdüğü
lir. Göz hizasında ve bir metre k a d a r önünde oturup sessiz­ atı Burak'tan düşenler ise sarı güllere dönüşür. Güllerle de­
ce soluyup, sükunetle bakışlarınızı çiçeğe yöneltip orada tut­ vam edecek olursak b u n l a r a benzer pek çok şeyle karşı­
malısınız. laşabiliriz.
Çiçekle ilgili d ü ş ü n c e l e r k a t a l o g u n a devam e t m e k
İSTEĞE BAĞLI ÖN UYGULAMALAR usandırıcı olabilir; ancak bazı Yoga yazarlarının konsan­
trasyona başlamanın bu şeklini yararlı buldukları açıktır ve
Meditatörün, meditasyon objesiyle ilgili b ü t ü n düşün­ örnek olarak profesör E r n e s t Wood gösterilebilir. F a k a t bun­
celeri tükettiği, sonunda hiçbir ilişkisi olmadan objenin sa­ lar çoğunlukla Batılı yazarlardır ve yöntem Doğulu meditas­
dece kendisinin kaldığı bir Yogi konsantrasyon şekli (Sansk- yon ekollerinde pek görülmez. Ben Yoga'da bu uygulamayı
ritçe, dharana) vardır. Çiçek örneğinde bu, çiçekle ilgili soru- açıklamak için, çiçek yerine bir elmayı örnek olarak seçtim.
labilecek tüm sorulan sorup, verilebilecek t ü m yanıtları ver­ Ancak şunu kabul etmeliyim ki, bu teknik başlangıçta bir­
mek a n l a m ı n a gelir. İsmi nedir? G ö r ü n ü ş ü nasıldır? Ne kaç meditasyon için h e r h a n g i bir obje ile yararlı olabilirse

74 75
'Meditasyon Bölüm 6
de, sonuçları sıkıcı ve mekanik olmaya başlar. Eğer gerginlik Rahat fakat uyanık olan dikkat, seçilen obje üzerinde tutul­
varsa, meditasyonun yararlı olamayacağını açıklamıştık. malıdır. Dikkat dağıldığı zaman, yavaşça geri getirilip obje­
Başlangıçtaki soru sormalar zorlamalı olabilir, yine de tem­ ye yönlendirilmelidir.
belliğe kapılmadan, yeterince denenmelidir. Bu yöntem,
Bölüm 8'de anlatılan, egonuzun kabuklarını soyma ile ben­ BAKMAK VE ÎMAJÎNE ETMEK
zerliklere sahiptir. Okuyucu bu yöntemi kolay ve yararlı bu­
lursa kullanmalıdır. Konsantrasyon entelektüel yaşamda Gözler, yorulduklarını gösteren ilk belirtiden sonra bir­
çok yararlı bir yetenektir ve bu egzersizle gelişebilir. Fakat kaç dakika için kapatılmalıdırlar. İndirilen göz kapağında
görsel meditasyona yardımcı olmak yönünde bazı kimselere objenin bir görüntüsü belirebilir. Bir çiçek ya da seçilen bir
diğerlerinden daha fazla hizmet edecektir. Bu diğerleri de, objeye, gözleriniz açık halde rahat ve zorlamasız olarak bak­
tekniğin isteğe bağlı bir başlangıç tekniği olmasının verdiği maya alıştıktan sonra, sıralamalı yönteme geçebilirsiniz; bu
güvenceyle rahatlayabilirler. yöntemde, gözleriniz sırayla bir-iki dakika açık, bir-iki daki­
ka kapalıdır. Bu açıp kapama zinciri, meditasyona ayrılan
TEMEL UYGULAMA süre dolana dek uygulanır. Göz kapaklarınız kapalı olduğu
sürece objenin görüntüsünü zihninizde tutmaya çalışmalı­
Pasif sezginin esas aşaması, çiçeğe ya da diğer bir ob­ sınız. Görüntünün zaman zaman kaybolacağı beklenmeli ve
jeye, başka düşünce ve hayaller -hatta obje ile ilgili olsalar kabul edilmelidir. Asıl görüntünün yerini, diğer düşünce ve
bile- karışmadan, uzun süre rahat bir bakışla bakmayı sür­ hayaller veya başka dikkat dağıtan şeyler aldığı zaman, ka­
dürmekle gelir. Dikkat dağılmaları diğer meditasyon şekil­ fanızdaki sinema salonunu karartın ve meditasyonla ilgili
lerinde olduğu gibi kaçınılmazdır, beklenmelidir, kabul edil­ imajı yeniden perdeye getirin. Çalışmalar ilerledikçe bu ken­
melidir. Sessizce oturup, enerjinizi toplayıp, dikkatinizi çiçe­ diliğinden olmaya başlar.
ğe yöneltmeniz de bir çeşit 'dharana'dır ve önceki egzersiz­ Bu sıralamak yöntem, bir objeyi bütün meditasyon sü­
den daha mükemmel bir şekildir. Çiçekle, bütün dikkatinizi resince imajine edebilme yeteneğini kazandırır. O zaman,
toplayarak tam anlamıyla ilgilenirseniz, birkaç dakikalık sahici bir objenin varlığı sizin için şart olmayacaktır. Bu du­
bir meditasyondan sonra, şekil ve renk üzerindeki sorulara ruma ancak aylarca gözler önünde sahici bir objenin bulun­
verilen yanıtların şaşılacak kadar ayrıntılı olduğunu göre­ masıyla yapılan çalışmalardan sonra ulaşılabilir.
ceksiniz. Ve çiçek, araştırıcı ve analizcilerin başaramaya­
cakları bir şekilde tanınır. Kusursuz bir sezgiyle yapılan BİR MUM IŞIĞINA BAKIŞ
meditasyondan sonra kişi, "evvelce bir çiçeğe hakikaten hiç
bakmamışım!" der. Aynı şey, bir elma, bir yaprak, bir çi­ Kapkaranlık bir zemin karşısında duran bir mum ale­
men, bir çakıl taşı ya da bir düğme için de geçerlidir. Bakı­ vi, imajine edilmesi en kolay olan bir görüntüdür. Yeni baş­
lan objenin varlığı çok etkileyicidir. Zen Budistler'in dedikleri layanlar bile bunu, kısa süre içinde başarabilirler. Birkaç
gibi, kendi "oluşunda" ya da kendi "gibiliğinde" görülür. hafta karanlık bir odada yanan bir mum karşısında otura­
Gözünü dikmek ve zorlamaktan kaçınmak çok önem­ rak pratik yapılırsa bu daha da kolaylaşır. Odada herhangi
lidir; gözleri dikmekten çok bakmalıdır. Yüz adalelerini özel­ bir hava akımı olmamalıdır. Titreşmeyen bir ışığa bakmak,
likle göz çevresindeki adaleleri gevşetmek de çok önemlidir. zihinsel bir düzen ve denge getirir. Bakışlarınız da, bak-

76 77
Meditasyon Bölüm 6
tığmız alev kadar hareketsiz olmalıdır. Çoğunlukla gözleri­ bazı rneditatörler gözleri yarı kapalı tutmayı yorucu bulabi­
nizi kapatınca imaj belirir. Kısa bir süre içinde alevi belirgin lirler. Sonra gözler yavaşça kapatılarak obje imajine edilir.
bir biçimde imajine edebilme yeteneğine erişmelisiniz. Orijinalin t a m bir kopyası kusursuz olarak imajine edilene
Hintli Yogiler bu deneyimi " t r a t a k a " olarak adlandırır dek gözler sırayla açılır ve k a p a n ı r . Sonunda, deneyimli
ve görüşü, algıyı kusursuzlaştırdığını söylerler. Bu altı kri- rneditatör için imaj "ruhsallaşır", yani kaba halinden çıka­
yas ya da 'arınma ödevi'nden biridir. Mum yerine herhangi rak incelik ve kusursuzluğa ulaşır. Bu "ruhsal imaj" açık ya
bir parlak obje kullanılabilir. On beş mumluk renkli bir am­ da yarı açık gözle görülen kasina aracının kusurlarına sahip
pul m u m u n yerini alabilir. R a m a m u r t i Mishra, "Yoga'nın değildir.
Esasları" adlı eserinde, dikkati mavi, düşük vath bir ampul Kasina, t ü m ya da b ü t ü n anlamına gelen bir Pali söz­
üzerinde toplamaktan söz eder. Fakat, bir elektrik ampulü, cüğüdür. Diğer bazı Pali sözcüklerinin anlamları da bilinme­
hem ışık hem de ateş sembolü olan alevin taşıdığı a n l a m a lidir. Bunlar geçtiğimiz paragraftaki eylemlere işaret ederler.
sahip değildir. Nimitta, "işaret, nişan" anlamına gelir. Parikamma-nimitta
Hindular ve Budistler eski gelenekleri izleyerek, görsel "meditasyon objesi" demektir. Meditasyon derinleştikçe zi­
meditasyonu toprak, su, ateş ve hava gibi elemanlardan h e r hindeki imaj da giderek kusursuzlaşır, renk ve şekil yönün­
biri üzerinde uyguladılar. Budizm'in T h e r a v a d a ekolünde den en üst seviyeye ulaşır. Bu imaj zihinde, sembolize ettiği
bunlar kasina meditasyonları olarak adlandırılırlar. nitelik ya da elemanın bir simgesi olarak kalır.
Görsel m e d i t a s y o n d a , insanı bir bilinç değişimine,
KASİNA MEDİTASYONLARI farklı bir bilinç haline yöneltmek için on değişik kasina aracı
kullanılır. B u n l a r a Budistler J h a n a (Sanskritçe'de dhyana)
Uzun bir tarihi olan k a s i n a meditasyonları, M.S. dör­ adını verirler. Bunlar, dört eleman: toprak, su, hava, ateş -
düncü yüzyılda Seylan'da Budizm'e dönen bir Brahman olan dört renk: mavi, sarı, kırmızı, beyaz - ışık ve mesafedir. Me-
Buddhagosha tarafından Vissuddhimagga "Safiyet Yolu" ad­ ditatör, b a k m a n ı n ve imajine etmenin yanında sessizce me­
lı eserde derlenip anlatıldı. Buddhagosha ilk Budist yorum- ditasyon objesinin adını tekrarlayabilir:'toprak','su' gibi...
layıcısıdır. Theravada ekolünün doktrin ve deneyimlerinin
dayandığı Pali metinlerinin yorumlayıcısı olan P a r a v a h e r a
1. Toprak - k a s i n a
Vajiranana M a h a t h e r a ' n ı n "Budist Meditasyonunun Teori
Meditatör, görmeyle ilgili dikkatini bir toprak diske
ve Pratiği" adlı kitabında da aynı konunun özeti yer alır.
vermelidir. Bu araç açık kahverengi bir toprak parçası olup,
Kasina aracı ya da görsel meditasyonun objesi, medi- düz bir taşla y u v a r l a t ı l a r a k ü s t ü düzgün bir disk şekline
tatörün oturduğu yerden iki metre k a d a r ileride, göz hiza­ getirilmiştir. Bu amaçla kullanılan toprak t a m a m e n yoğru-
sında d u v a r a asılır ya da alçak bir m a s a üzerine konur. larak ot, kök, kum, t a ş v.s.'den arındırılmış olmalıdır. Kasi­
Disk şeklindeki araç aşağı yukarı yirmi sekiz santim çapın­ na diski ayrıntılı olarak görülebilecek bir uzaklıkta olmalı,
da olmalıdır. Bu sayılar yaklaşık olup, kesin olarak uygu­ fakat yüzeyindeki kaçınılmaz bazı pürüzlerin görülebileceği
lanmaları gerekmez. Görünürdeki uygun objelerden herhan­ kadar da yakın olmamalıdır.
gi biri meditasyon için kullanılabilir.
Şimdi amaç, k a s i n a diskinin "ruhsal imajını" geliştir­
Sükunetle ve gözler yarı kapalı olarak kasina aracına mektir. Bunu yapabilmek için kişi, sakin ve hareketsiz otu­
bakılır. Rahatlıkla ve gözler tam açık olarak da bakılabilir; rup, u z u n bir süre diske b a k a r a k k o n s a n t r e olmalıdır...

78 79
Meditasyon 'Bölüm 6
Gözlerini yarı açık tutarak diske sakin ve rahat bir şekilde, yanmış bir odun parçası, ister yanan bir kömür, kül ya da
sanki aynada kendi yüzüne bakıyormuş gibi bakmalıdır... duman olsun, aracın kusuru da belirecektir. Ama bir kere
Bir süre sonra gözlerini, içinde ruhsal imaj gelişene kadar, patibhaga-nimitta oluşursa, kırmızı bir battaniye, göğe yer­
yüz defa, bin defa açıp kapamaya başlayabilir. Artık imaj leştirilmiş altın bir yelpaze ya da sütun gibi görünür.
kendisine, gözleri kapalı olduğu zaman da, açık olduğu za­
manki kadar ayrıntılı olarak görünecektir. Bu noktada me- 4. Hava kasina
ditatör kısa bir süre için, meditasyon yaptığı yerden ayrı­ Rüzgârı doğrudan doğruya göremezsiniz, fakat rüzgârla
larak imajın başka bir yerde de kendisine bağlı kalıp kal­ sallanan bir şeye bakabilirsiniz. Bir ağaç tepesi, bir bayrak,
madığım denemelidir. Bu egzersiz yardımıyla sonunda, ta­ bir uçurtma, bulutlar, suyun yüzü, bir sazlık, bir ot, bir tüy,
mamen içinde var olan ve üzerinde, kasina diskinde bulu­ bir parça yün, ipte asılı bir mendil, bir perde... Rüzgârı, ha­
nan kusurlardan hiçbiri bulunmayan bir kopya yaratmayı reketi başlattığı, dokunma noktasında gözlemeye çalışın.
başarır. Bu, toprak ve diğer elemanların niteliklerinden P.V.Mahathera şöyle yazıyor: "Bu meditasyonda uggaha-
uzak, dolunay kadar parlak ve kusursuzdur. nimitta, ocaktan yeni indirilen pirinç lapasından yükselen
En önemli nokta, kişinin kendisine sürekli olarak arka­ buhar gibi titrek görünür. Fakat patibhaga sallantısız ve
daşlık edecek böyle bir meditasyon imajını yaratabilmesidir. kesindir.
Üzerinde kasina egzersizlerinden birinin işleneceği bu ima­
jın ne olacağı düşüncesi ikinci plânda kalır. Uzaktaki sürül­ 5. Mavi kasina
müş bir tarla, kabartılmış bir bahçe sınırı, oturduğunuz Mavi olan her şey. Mavi çiçek ya da çiçekler; mavi
odada önünüze konan bir saksı dolusu toprak... Bunlardan kumaş parçası, mavi metal, mavi taş, mavi boya, mavi gök,
bir tanesi toprak kasina olarak kullanılabilir. mavi deniz, mavi göl, mavi tepeler ve dağlar... Bazı Budist
Yukarıda anlatıldığı şekilde, zihinde bir meditasyon meditatörler özel olarak hazırlanmış mavi bir disk kul­
imajı yaratıp her zaman için hazır bulundurmak, geri kalan lanırlar. P.V.Mahathera, "Yeni başlayanlar bir buket mavi
dokuz kasina aracı için de kullanılabilecek bir yöntemdir. çiçek almalı ve bunları bir sepete ya da yuvarlak bir tepsiye,
yuvarlak mavi bir obje oluşturacak şekilde, polenleri ve sap­
2. Su - kasina larının gözükmemesine özen göstererek yerleştirmelidirler,"
Tercihen yağmur suyu ya da kaynak, dere, göl veya de­ diyor. Kopya imaj, orijinal sembolün renk değişiklikleri ve
nizden alınmış su ile bir tas doldurulur. P.V. Mahathera izler gibi kusurlarını taşır fakat imaj ötesi bütün kusurlar­
şöyle der: "Eğer su hareketli ise ya da içinde küçük kabar­ dan arınmış, mavi mücevherden yapılmış bir yelpaze gibi
cıklar varsa bunlar uggaha-nimitta (kopya imaj)'da da beli­ parlak ve temizdir.
recektir. Ama patbhaga-nimitta (imaj ötesi) hareketsiz ve
gökyüzüne yerleştirilmiş bir ayna gibi olacaktır. 6. San kasina
Sarı olan her şey. Sarı bir çiçek, sarı yaprak, sarı sa­
3. Ateş kasina man, sarı kumaş, sarı kâğıt, sarı oyuncak...
Bir mum ışığı, bir ateş, bir lamba, bir ocağın alevi, Meditasyonu yukarıda mavi kasinada anlatıldığı şekil­
güneş... P.V. Mahathera şöyle der: "Bir mürit sıradan, yani de uygulayın.
bu amaçla hazırlanmamış bir ateşten nimitta yaparsa, ister

80 81
'Bölüm 6
Meditasyon
Varolmayışı (hiçliği) kullanırız.
7. Kırmızı kasina
Kırmızı olan her şey. Kırmızı bir çiçek, kırmızı bir top­ Tao Te king
rak, kırmızı kumaş, kırmızı bir ampul, kırmızı boya... (Ch'u Ta-kao'dan çeviri.)
Meditasyonu yine mavi kasinada olduğu gibi uygu­
layın. ANLAMLI SEMBOLLER

8. Beyaz kasina Kasina araçları birer semboldürler. Toprak, su, ateş ve


Beyaz olan her şey. Kar tanesi, pamuk, beyaz ipek, hava olarak tanımlananlar elemental kudrete sahiptirler.
beyaz bir taş, tebeşir, kâğıt, dalgaların köpükleri... Işık ve mesafe olarak tanımlananlar bilinç gelişimine yar­
dım ederler. Renk olarak tanımlananlar ise ruhun titre­
9. Işık kasina şimlerini yükselterek bilinci etkilerler.
Camdan, ağaç yaprakları arasından, duvardaki çatlak­ Dikkatin toplanacağı anlamlı bir görsel meditasyon
tan gelen ışık; suyun üzerine ya da duvara vuran güneş veya sembolü seçmekle, meditasyonun derinliğine ve rezonansına
ay ışığı; bir lamba, bir mum, bir fenerden duvara düşen ışık; katkıda bulunulabilir. Diğer gerekli şartlar var olduğu
güneşle aydınlanan bir bulut, parlak bir obje... sürece herhangi bir görsel uyarının, görsel meditasyon için
Mistikler arınmış bir bilinç ve aydınlanma deneyimini obje görevi yapabileceği doğrudur. Fakat anlamlı şekiller -
anlatmak için parlak ve berrak ışığı başta gelen sembol ola­ meditatör için anlamlı- sezgiyi uyarma ve daha uygun bir at­
rak kullandılar. mosfer yaratma kudretine sahiptirler. Anlamlı soyut biçim­
ler de vardır ve bunlar içten, derinden gelen yankılar uyan­
10. Mesafe kasina dırırlar. Deneyimli sanatçılar bu anlamlı biçimleri, yaptık­
Pencere aralığı, duvardaki delik, kapı aralığı, binalar ları resimlerde kullanırlar. Bunlara doğada da rastlanır; bir
arasındaki aralıklar, anahtar deliği, gece gökyüzü... ağaç, bir çiçek, bir kaya, bir tepe v.s. nin görüntüsüne çekili­
Orijinal imaj ve kopya imaj sınırlıdır, fakat imaj ötesi­ riz. Sanatçıların doğadaki anlamlı biçimleri bulmakta özel
nin sınırı yoktur. Bu "bilinç (şuur) alanına bakıştır (Sansk- bir yetenekleri vardır. Bu konuda yetenekli olan mistikler,
ritçe'de, cidakasha). Mesafe kasina üzerinde düşünülmeye her nereye gitseler, etraflarında bunları bulur ve görürler.
değerse de, bunu meditasyon uygulama sırasında yapma­ Semboller, çok az ya da hiç rezonansı olmayan işaret­
malıdır. lerle karıştırılmamalıdır, işaretler yalnızca anlatmak iste­
dikleri objeyi ya da konuyu gösterirler o kadar. Tam bilgiyi
Tekerleğin göbeğini otuz çubuk paylaşır, kısaltılmış bir biçimde iletirler, kısaca söylenmesi gerekeni
Ortadaki deliktir onu yararlı kılan. söylerler, işaretlerin kesin anlamları vardır. Semboller, sem­
Bir testi yaparsın çamurdan, bolün sözcük anlamının ötesinde ölçüsüz bir anlam zengin­
İçindeki boşluktur onu yararlı kılan. liği gösterirler. Bir sembol, onunla ilişkimiz kesildikten son­
Kapılar, pencereler oyarsın odaya, ra uzun süre kendini duyurmaya devam eder. Bir sembol,
Oyuklardır, onu yararlı kılan. ilişkimiz kesildikten uzun süre sonra dahi üzerimizdeki et­
Varoluşun yararlarına sahibiz. kisini sürdürmeye devam eder. Eğer önceki bölümlerde an-
Ama bir yandan da,
83
82
Meditasyon Bölüm 6
latılan ve meditasyon sezgisi tam başlamadan önce, bütün seviyorum."
düşüncelerin tüketilmesi amacına dayanan hazırlık yönte­
Hristiyan ve İslâm mistikler için en üstün deneyim,
mini kullanmıyorsanız, görsel meditasyon sırasında, ilişkile­
vecit haline ulaştıkları zamanki değişik bilinç halidir.
ri ve olası bütün anlamları düşünemezsiniz. Sembolün anla­
Işık; mistik bilinç, aydınlanma ve kutsal varlıklar için
mını düşünmeden de bu anlamın görünmez tesiri meditatö-
kullanılan en yaygın semboldür.
rün bilincini etkileyecek güçtedir.
"Işık hayatının efendisi olmadıkça, hiçbir varlıkta al­
J.J.Bachoen, sembolün güzelliği ve kudreti hakkında
çak gönüllülük, iyilik severlik ve merhamet olamaz. Işığın
şöyle yazıyor: "İnsan dili, yaşam ve ölümün birbirini izleyi­ sırrıyla aydınlanmadıkça, sesler yumuşak değildir, çiçekler
şini ve varolmanın ilahi beklentilerinin uyandırdığı düşünce­ ve reçinelerin tadı yoktur, bitkiler ve meyveler büyümez."
leri anlatabilmek için çok yetersizdir. Sadece sembol bir an­
"Ruhta, zihinde ve bedende, hoşa giden, hayran eden,
layış uyandırabilir, konuşma ise ancak açıklayabilir. Sem­
yüce ve parlak olan her şey, cennette ve dünyada, doğaüstü
bol, insan ruhunun derinliklerine hitap edebilir; konuşma ışığın kudretinin sonsuz harikalarını yansıtmalanndandır.
ise bir seferde, bir tek düşünceyi ifade edebilir ve yumuşak Cehennemin, doğaüstü ışıktan yoksun olmaktan başka bir
bir esinti gibi anlayışın yüzünü okşar geçer. Sembolün amacı derdi, korkunçluğu yoktur. Ve doğaüstü ışık, iyiliklerini bu
içe dönüktür; konuşma ise yüzeyseldir. Yalnızca sembol çok dünyaya güneş yoluyla akıtmasaydı, bütün dünya karanlı­
değişik elemanları aynı potada birleştirebilir; lisan, özellik­ ğın felâketleriyle dolu olmaz mıydı?" ( Sevginin Ruhu, 26)
lerle tek tek ilgilenir. Sözcükler sonsuzu sınırlandırır; sem­
Bhagavad Gita XI, 12 Kutsal Ruhu "Bin tane güneşin
boller ise anlayışı sınırların ötesine, ölümsüzlüğün sırrına ışığı" na benzetir. Ve Mundaka Upanişad, evrensel bilinç ya
erişilen dünyaya götürür." da ruh üzerine şöyle der: "Güzel, altın bir km içinde, paslan­
maz, parçalanmaz, parlak ruhu saklar.
RUHANİ DUYGULAR Onu ne güneş, ay, yıldızlar ne de ateş veya şimşek ay-
dınlatamaz. O parladığı zaman, her şey parlamaya başlar.
Dindar kişiler, bazı obje ve şekilleri nurani bulurlar; Dünyadaki her şey onun ışığını yansıtır."
bu, insana öz varlığına ulaştığı duygusunu veren, cazibe ve
Işık imgelemeleri, pek çok geleneklerin mistik literatü­
huşunun kaynaştığı bir duygudur. Mistikler, insanın anla­ rünü aydınlatır.
yışının ötesinde olan bu duyguyu, bunu yaşamamış olanlara Mistikler, vecit haline ulaştıkları zaman parlak bir ışık
anlatabilmek için sembolik bir anlatım ve şekillerden yarar­ gördüklerini ve bu ışığa kuvvetli bir ısının eşlik ettiğini bildi­
lanırlar. rirler.
Aziz Augustine, "İtiraflar" adlı yazısında şöyle der:
"Seni sevdiğim zaman neyi seviyorum? Bedenin fiziksel YANTRALAR VE MANDALALAR
güzelliğini değil, mevsimin çekiciliğini değil, ışığın gözlerimi­
ze hoş gelen parlaklığını değil, çeşitli şarkıların büyüleyici Doğulu sanatçılar, görsel meditasyon için anlamlı bir
melodilerini değil, çiçeklerin, tatlı, baharatların keskin ko­ konsantrasyon sağlamak amacıyla özel şekilli semboller
kularını değil: Tanrı'yı sevdiğim zaman, sevdiğim bunlar de­ oluşturdular ve bunlara 'Yantralar' ve 'mandalalar' dediler.
ğildir. Yine de Tanrıyı severken, bir çeşit ışığı, bir çeşit sesi, Bunların en çok gelişip kullanıldıkları alan Hindistan ve Ti­
bir çeşit kokuyu, bir çeşit yiyeceği, bir çeşit kucaklamayı da bet'in Tantrik Yogası olmuştur. Tantrik yogiler görsel sem-
84 85
Bölüm 6
Meditasyon lan barok üslubu, görkemli desenleri ve parlak renkleriyle
bollere, "Ben'i yansıtan ayna" düzenleri olarak bakarlar ve kudretli ve zengin bir sembolizm oluştururlar. Ayrıca bunlar
zihne ne ekilirse, büyüyüp çiçekleneceğine inandıkları için, değerli birer sanatfeseridir. Renkler meditatörün psikolojisi­
bunlara "tohum" (Sanskritçe, biju) derler. ni etkileyecek ve sembole uyacak şekilde seçilmiştir. Kırmı­
Yantra "enstrüman" anlamına gelen bir Sanskritçe zı; kuvvetli bağlılığı, sarı; ruhsal gelişme ve olgunluğu, altm
sözcüktür. Yantraların anlamları kavrandıktan sonra, etki­ rengi; ruhsal zenginliği, gök mavisi; sonsuzluğu sembolize
lerine duyarlı olan meditatörlerin bilinçlerini yönlendirecek eder.
kudrette diyagramlar olduklarına inanılır. Bunlar çizilmiş, Budist ve Hindu mandalalarında lotus çiçeği çok rast­
boyanmış, oyulmuş, kum veya topraktan yapılmış bir şekil lanan bir semboldür. Lotus, aydınlanmanın sembolüdür.
olabilir En karakteristik olan desende, yalnız bir daire veya Lotusun kökleri çamurdadır, fakat çiçekleri suyun üzerinde
bir daire, kenetlenmiş üçgenler ve bir kare bulunur. Daire açıp güzelliklerini sergilerler. Hindular'ın yaratıcı tanrısı
evreni veya Mutlak'ı gösterir; kenetlenmiş üçgenler mistik Brahma, evreni yaratırken bin yapraklı bir lotusun ortasın­
birliği anlatır, kare ise topraktır. Meditasyon yapan kişinin da durmuştur denir. Budist efsanesine göre, Buda doğduğu
bilinci, çoğunlukla, yantranm, varoluşun özünü gösteren bir zaman sekiz tane geniş yaprağı olan bir lotus topraktan
noktanın bulunduğu (Sanskritçe, bindu) merkezine yönelir. fışkırmıştır. Buda bunun ortasına dikilip, on doğrultuda
Böylece meditatör, Ben'in evrensel bilinçle aynı olduğu, varo­ uzaya bakmıştır - sekiz yaprak doğrultusunda, ayrıca yuka­
luş alanında yolunu bulur. Evren bir yantra olabileceği gibi, rı ve aşağı doğru.
mikro kozmos olarak görülen insan bedeni da yantra olarak Doğu'da mandalanın, meditatör ile sonsuzluk arasında
düşünülebilir. bir köprü olduğuna inanılır.
Mandala, bir çeşit yantradır. Mandala "daire anla­ Tibet mandalaları üzerine bir kitap olan "Mandalanın
mına gelen bir Sanskritçe sözcüktür. Daire çok yüksek bir Teori ve Pratiği" kitabında Prof. Guiseppe Tucci bunlara
evrensel semboldür. Bir daire, tam, bütün, başı ve sonu ol­ "psiko-kozmo bilim" der. Bunlar, kuvvetlerin evrende ve
mayan bir şekildir. Pek çok kültürlerde kutsalı, evreni, cen­ içimizde oynadığı gizli rolü açıklayarak, insanı, anlayışını
neti, kozmik bilinci, kusursuzluğu, varoluşun bütünlüğünü yenilemeye yönlendirirler. Mandala teorileri Hindistan'da
gösterir. doğmuş ve Tibet'e götürülmüştür. Zamanla Hindu ve Budist
Mandalalar çoğunlukla bir daire içinde bulunan diyag­ mandalaları arasında şekil, desen ve kapsam yönünden
ramlar ve resimlerdir. Çoğunlukla ortasında toprağı temsil farklılıklar oluşmuştur. Fakat Prof. Tucci'nin söylediği gibi
eden bir kare bulunan, konsantrik daire ve şekillerden "bütünü ile spiritüel taban aynıdır, zamandan sonsuzluğa
oluşurlar. Meditatöre üç boyutlu olarak gözükürler ve kişi yol bulma özlemi, bütünlüğünü kazanması için varlığa yar­
bunları bilinci içerisinde inceler. Mandala düz bir yüzeye ya­ dım etme amaçları aynıdır."
pıldığı zaman meditatör adeta onu delip geçerek merkezinde Çinliler'in geleneksel bir mandalası daha vardır. Çin-
meditasyon yapar, mandala ile birleşme yolu arar ve medi­ liler'in T.L.V. aynaları olarak bilinir, çünkü süsleri büyük
tasyon sırasında çevreden merkeze doğru ilerlerken, içerdeki harf T.L.V ye benzer bir mandaladır. Merkezinde kutup
desen ve sembollerle aymlaştığını algılar. yıldızı, dünyanın ekseni, yegâne bütünlük veya Tao vardır.
En ünlü mandala Budist Hayat Çarkı'dır; varoluşun Dışında toprağı gösteren kare ve cenneti gösteren bir dış
dönen çarkı. Mandala en zengin, en renkli ve en görkemli daire vardır.
aşamaya Tibet Tantrik Budizmi'nde ulaşır. Tibet mandala-
87
Meditasyon Bölüm 6
Bir vazonun veya tabağın üzerindeki süsler, bu kulla­ şeklin merkezinden kenarlarına ve tekrar merkezine kolay­
nışlı objeleri yantra veya mandalalara çevirebilir. Örneğin lıkla dolaşabilmelidir. Hareketsiz oturun. Yüz adaleleriniz,
Taoist sanatçılar tabaklar üzerinde, Ch'i veya kozmik ener­ özellikle gözlerin çevresindekiler gevşemiş olmalıdır. Eğer
jiyi sembolize etmek için kareli desenler kullanarak bunları daha rahat bakmanıza yardımcı oluyorsa gözlerinizi yarı ka­
görsel meditasyon için anlamlı bir hale getirdiler. patın. Bakışlarınızı orta noktaya dikin, sonra yavaşça dese­
Sanatçı için bir yantra veya mandala yaratmak temel­ nin kenarına doğru hareket ettirin. Bakışlarınızı gezdirir­
de bir meditasyon davranışıdır. Aynı şekilde hattatlık da ken, yantra veya mandalada bulunanları düşünmeden izle­
Taoizm, Zen ve Sufi anlayışına göre hem sanat, hem de yin. Sonra bakışlarınızı gene yavaş yavaş aksi yönde kenar­
meditasyondur. dan merkeze getirin. Bakışlarınızın dışarı, sonra içeri doğru
Peter Freuchen, "Eskimolar'ın Kitabı" adlı eserinde, olan bu hareketini tekrarlamadan önce birkaç dakika için
Eskimolar'm kayalara kazınmış mandalaya benzer resimler gözlerinizi kapatıp dinlendirin. Bakışlarınızın dışarı ve içeri
karşısında meditasyon yapışlarını anlatır. Bu desenlerin ya­ doğru geliş ve gidişini birkaç kez tekrarladıktan sonra dikka
pılması da başlı başına bir meditasyon olup, günlerce süre­
bilir. Eskimo, büyük yumuşak bir kayanın karşısına oturur
ve sert ufak bir taşla, gözlerini üzerinden ayırmadan kayayı
oyar.
Japonya'da Şingon Budist tarikatı mandalalar üzerin­
de meditasyon uygular. J.M.Riviera, "Tantrik Yoga, Hintli
ve Tibetliler" adlı kitabında: "Şingon ekolü, meditasyonda
daireleri evreni gösteren semboller olarak kullanır" diyor.
Sanskrit alfabesindeki harfler belirli yerlere konarak bu gö­
rüntünün yaydığı psikolojik etkiye konsantre olunur. Bu
mandalalarla, Tibet meditasyon resimleri arasındaki ben­
zerlik çok belirgindir.
İsveçli psikiyatrist Dr. Carl Gustave Jung, mandala-
ların bazı hastalarının rüyalarına girdiğini, bazı hastaların
da yaptıkları resimlerde bunları çizdiklerini gördü. Hasta­
ların mandalalarla ilgili bir ön bilgileri yoktu. Dr. Jung, dai­
relerin, psişik sağlığın örnek sembolleri olduğu görüşüne yö­
neldi. Eflâtun'un "psişe yuvarlaktır" demiş olması çok il­
ginçtir.

Uygulama:
Mümkünse, yantra veya mandalayı, merkezi gözünüzle
aynı hizaya gelecek şekilde koyarak önüne oturun. Size olan Şekil Yukarıdan aşağıya:
uzaklığını, büyüklüğüne göre ayarlayabilirsiniz. Bakışlarınız Sufi, Hindu ve Hristiyan meditasyon desenleri

88 89
Meditasyon Bölüm 6
tinizin kolayca şeklin merkezinde toplandığını göreceksiniz. J.M.Riviera diyor ki: "İnsan Tibet' te meditasyon daire­
Merkeze bakış süresini giderek uzatmalısınız. leri veya 'kyilkhor' denilen bazen çok geniş olan ve toprağa
Yine, daha önce anlatılan trataka ve kasina meditas- renkli tozlarla çizilip, tütsü çubukları ve hamurdan yapılmış
yon uygulamalarında anlatılan prensipler izlenmelidir. Yan- ilahlarla süslenmiş diyagramlar bulur. Bu diyagramlar üs­
tra veya mandala, kapalı gözler ardında imajine edilerek in­ tatlar tarafından müritlerine, zihni konsantre eden bir ' ten'
celenebilir. Giderek bu kopya imaj orijinali kadar hakikile- olarak verilir ve zihin bunun içine gömülerek kimliğini bu­
şecek ve nerede olursanız olun, onu canlandırabileceksiniz. labilir.
Bu şekilde kusursuz bir imaj "imaj ötesi" oluşacaktır. Bu­ İnsanın ve kozmosun kuvvetlerini sembolize eden ilah­
nun oluşması imajine edişin zorlamasız oluşuna bağlıdır. lar dışarı çıkarak kyilkhor'a ve meditatörün bedenine girer­
Yantralar ve mandalalar çoğunlukla, desenleri içinde ler. Mürit ile mental yaratılışı arasında devamlı ve canlı bir
Sanskrit alfabesinden harfler de bulundururlar ve görsel ola­ ilişki vardır. Bazen kyilkhor tek bir nokta olacak kadar kü-
rak bunlar üzerinde uygulanan meditasyona mantralar da çülüp meditatörün bedenine girer ve tekrar iki kaşın arası­
eşlik eder. Yantralar bakmak, mantralar dinlemek içindir. na absorbe olur. Mürit obje olmayı öğrenir ve aklın yaratıcı
Bir mantra tekrar tekrar söylenebilir, bir yantra veya man- gücünü kavrar. Bazı yogiler zihinsel kudretleriyle, sonradan
dala'ya ise gözler açık olarak bakılabilir ve gözler kapalı kaybolup giden varlıklar yaratma gücüne sahiptirler (form
iken imajine edilebilir. İkili uygulamanın dört kombinasyo­ panse). Her şeyin doğasında var olan imajinatif oluş gerçe­
nu vardır: ğini görürler."
1- Yantra veya mandalaya gözler açık olarak bakılır­ Tantrizm uygulayan ekollerin bazıları (Sanskritçe, sad-
ken, mantra sesli olarak tekrarlanır. hana) erkek ve kadın arasındaki cinsel birleşmeyi, törensel
2- Yantra veya mandalaya gözler açık olarak bakılır­ ve meditatif bir hal olarak kabul ederler. Tanrı ve tanrı­
ken, mantra sessiz olarak tekrarlanır. çaların çiftleşmesi hayal edilir ve bu birleşme bütün yoga­
3- Yantra veya mandala gözler kapalı olarak imajine ların amacı olan mistik birliğin bir göstergesidir. Bir yogin ve
edilirken, mantra sesli olarak tekrarlanır. yogini çiftleştiği zaman, bunu haftalarca süren meditasyon
4- Yantra veya mandala gözler kapalı olarak imajine ve ayinler izler ve bu birleşme aslında bir meditasyon sü­
edilirken, mantra sessiz olarak tekrarlanır. recidir. Aynı Jnana Yoga'daki gibi, akıl düşüncelerden arı­
Dördüncü kombinasyon en mükemmel ve gelişmiş uy­ nıp sükunete ulaşana dek egonun kabuklarını soyar, böy­
gulamadır. lece başlangıçta imajlar ne kadar karmaşık olursa olsun,
Tantrik Yoganın imajları, genelde bir hiçlikle sonlanır, şe­
KARMAŞIK İMAJİNASYONLAR kilsiz, imajsız, temiz bir bilincin deneyimi. Karmaşık i-
majine edişin ilk aşaması "kaba meditasyon" (Sanskritçe,
Tantrik meditasyonda imajlar, çoğunlukla olağanüstü
sthula dhyana) olarak adlandırılır. Klâsik bir Sanskrit me­
karmaşık aşamalar gösterirler. Karmaşık mandalalar, göz­
tin olan Gheranda Samhita'dan alınan aşağıdaki iki örnek,
ler kapalı olarak bütün ayrıntılarıyla imajine edilmekle kal­
henüz kaba devresinde olan meditasyonlara aittir. Bunlara
mazlar fakat içinde aktif bir psiko-dramanın toplandığı ka­
göre Tantrik Yogi'nin ilerlemiş imajine etme gücü değerlen­
labalık sembolizmin anlaşılmaya başlamasına yardımcı
dirilebilir.
olurlar.
"Gözleri kapanmış olarak, bırak onu medite etsin, çün-
90 91
Meditasyon Bölüm 6

kü kalbinin bulunduğu bölgede bir kevser denizi var; çünkü rinciye örnek olarak, hareketsiz, gözler kapalı oturup, şekil­
bu denizin ortasında değerli taşlardan yapılmış bir ada ve lendirmeden, parlak bir ışık olarak Brahman'ı imajine et­
toz haline getirilmiş pırlanta ve yakutlardan oluşmuş kum mek gösterilebilir. Brahman'ı görünmeyen kozmik bir enerji
var; çünkü çevresinde tatlı çiçeklerle yüklü kadamba ağaç­ olduğunu düşünerek meditasyon ise ikinciye örnektir.
ları, ağaçların yanında, bir set gibi, çiçek veren ağaçlar dizisi Görsel meditasyon, karmaşıklıktan berraklık ve boş­
var; çünkü bu çiçeklerden gelen güzel kokular her tarafa luğa, kabalıktan, parlaklık ve kusursuzluğa yönelir. Bunun
yayılıyor. Bırak yogi bu bahçenin ortasında güzel bir kalpa güzel bir örneği, Tibet'in Ölüler Kitabı'nda bulunur: "Senin
ağacı bulunduğunu ve Vedalar'ı gösteren dört dalının da koruyucu ilahın kim olursa olsun, çoğunlukla bir şekil üze­
çiçekler ve meyvelerle dolu olduğunu hayal etsin. Orada bö­ rinde meditasyon uygula - görünür olmakla beraber, gerçek­
cekler vızıldıyor ve guguk kuşları şarkı söylüyor. Bırak bu ten var olmayan, sihirbazın ortaya çıkardığı şekiller gibi,
ağacın altında kıymetli taşlardan yapılmış bir plâtform, sonra koruyucu tanrı imajını, kol ve bacaklardan başlaya­
plâtformun üstünde mücevherlerle bezenmiş bir taht ve tah­ rak hiçbir şey kalmayana kadar eriyip kaybolmaya bırak ve
tın üzerinde de gurusunun öğrettiği ilahın oturduğunu hayal kendini ' parlaklık ve kusursuzluk' durumuna getir ve bir
etsin. Bırak, bu ilaha uyacak şekil, süs ve araçlarla medi- süre bu durumda kal. Gene koruyucu ilah üzerinde meditas­
tasyon yapsın. Bu şekilde meditasyon sthula dhyana'dır." yon uygula ve tekrar parlak ışık üzerinde meditasyona dön;
Başka bir yöntem: "Bırak yogi ' bin yapraklı lotusun' bunu sırayla uygula. Sonra, etraftan başlayarak kendi zih­
(beyin) örtüsünde, on iki yapraklı küçük bir lotus bulundu­ nini sonuna kadar yavaş yavaş eriyip gitmeye bırak."
ğunu hayal etsin. Beyaz renkte, çek parlak, ha, sa, ksa, ma, Başka kültürlere bağlı olan kişiler bu tekniği, koruyucu
la, va, ra, yum, ha, sa, kha, phrem, isimli on iki bija (to­ tanrı yerine seçtikleri başka bir imajla değiştirebilirler.
hum) olan bir lotus. Bu küçük lotusun örtüsünde bir üçgen
oluşturan üç çizgi; a, ka, tha vardır, bunun üç açısı ha, la, GÖRSEL MEDİTASYONUN DİĞER ŞEKİLLERİ
ksa olarak adlandırılır. Bu üçgenin ortasında pravana Om
bulunur. Ve bırak, burada nada ve bindu ile güzel bir oturu­ Bir Işık Örtüsü:
lacak yer olduğunu hayal etsin. Bu oturacak yerde iki kuğu Herhangi bir Batılı meditatör, karmaşık olmayan
ve bir çift tahta sandalet vardır. Bırak, orada iki kollu, üç Batılı teknikleri kullanmalıdır. Işık örtüsü yönteminde, göz­
gözlü, beyazlar giymiş, sandal ağacı macunu sürünmüş, be­ leriniz kapalı olarak oturup, parlak berrak bir ışığın tüm be­
yaz çiçeklerden bir çelenk takmış olan guru devayı (koru­ deninizi örtüp başınızı sardığını imajine edersiniz. Bu belki
yucu ilah) hayal etsin; gurunun solunda kan kırmızı renkli de, tüm imajinasyon egzersizleri içinde en basitidir ve büyük
Sakti durmaktadır. Bu şekilde guruya, sthula dhyanaya bir sükunete kavuşturur.
ulaşılır."
Yoginin koruyucusu (tutelary) ilah veya ilahe, Tantrik Billur Gibi Su:
Yoga'da en tutulan hayaller olup, egzotik zenginlikler orta­ Basit bir görsel meditasyon tekniği şekli de şöyledir:
sında hayal edilir. Hareketsiz ve gözleriniz kapalı olarak oturup, bedeninizin
Kaba meditasyon, daha üstün aşamalar olan parlak her bir parçasının, baştan başlayarak ilerleyen berrak su ile
ve kusursuz olarak adlandırılan iki şekle dönüşür. Sanskrit dolduğunu düşünün. Ardından, su, boğazla mide arasındaki
dilinde jyotir veya tajo dhyana ve suksma dhyana denir. Bi- boşluğu yavaş yavaş doldurur. Sonra kollar ve bacaklar,

92 93
Meditasyon Bölüm 6
omuzdan p a r m a k uçlarına ve pelvisten ayak p a r m a k l a r ı n a bedende enerji merkezleri anlamına gelen başka isimler kul­
k a d a r dolar. Bu serin temiz su yavaş yavaş o t u r d u ğ u n u z lanılır. Örneğin Sufilik'te Kalp gözü, göğüs çakrası (Solar
odayı da t a b a n d a n t a v a n a dek doldurmaya başlar. Pîeksüs) 'nı sembolize etmektedir. Bu t ü r çalışmalarda de­
Meditasyonun ikinci aşaması, imajine edilen bu olay­ neyimli bir öğretmenin rehberliği gereklidir. Kişinin, kendi­
ların geriye doğru oluşudur. Su, yavaş yavaş t a b a n a doğru liğinden kundalini fenomeni yaşadığı durumlar da olmuştur.
odadan boşalır Yine su yavaş yavaş bacaklar, beden ve
b a ş t a n çekilir. En son kafadan kaybolur. Bu noktada sahte Hayaller:
ego giderek, temiz ve saf varlık kalabilir.
Yukarıda anlatılan imajine etme şekilleri, hayallerle
karıştırılmamalıdır. Hayaller ve çağrışımlar gibi, istem dışı
Çakralar: psikolojik eylemler, meditasyonu saptırıcı olarak karşılanır
Meditasyonun anlaşılması güç formlarından biri de, ve bu nedenle meditatör bunlarla, diğer saptırıcılarla olduğu
kuyruk sokumuyla başın tepesi arasında yıldızlar gibi yer­ gibi uğraşmalıdır. Bu da, isteksizce karşılanarak, dikkat ve
leşmiş çakraların, yani enerji merkezlerinin imajine edilme­ ilgiden yoksun bırakılmaları demektir. Böylece hoş karşı­
sidir. İnsanda yedi t a n e çakra vardır. Herbirinin bir görsel lanmayan bir konuk gibi çabucak giderler.
sembolü ya da yantra'sı, bir ses sembolü, yani m a n t r a ' s ı
vardır. Sembollerin şekilleri, dışında ikiden on altıya k a d a r
Görsel Meditasyon İçin Uygun Objelerin Bulunması:
lotus yaprağı bulunan dairelerdir. Her çakranın kökünde bir
Meditatör kendisi için en anlamlı olan şekil ve sembol­
harf ve harfin taşıyıcısı egemen bir renk; b u n u n egemeni
leri seçmelidir demeye bile gerek yoktur. D o ğ u n u n y a n t r a ve
olan t a n r ı ve tanrıça ya da shakti ve y a p r a k l a r d a yazılı
m a n d a l a l a r ı , b u n l a r ı n a n l a m l a r ı n a yabancı olan herhangi
Sanskritçe harfler vardır. Ruhsal güçlerle çakraların h e r biri
bir Batılı için bir özellik taşımaz. Bir Tibetli monk için, bir
arasında bağlantı vardır.
insan kafatası çok anlamlı bir meditasyon objesidir, fakat
Geleneksel olarak meditasyona, bedenin en aşağı kıs­ pek çok Batılı için bu ürpertici bir seçimdir.
mında anüs ile genital organlar arasındaki çakra olan Mu-
Dindar bir Hristiyan için haç en iyi y a n t r a d ı r , fakat
l a d h a r a ile y a n t r a s ı n ı imajine ederek, m a n t r a s m ı sessizce
diğer pek çok desen, s a n a t eseri, obje meditatöre gerekli et­
yineleyerek başlanır ve sezgi omurgaya geçerek sırasıyla
kiyi yapabilir.
çakraları harekete geçirir. Eğer meditatör, en yüksek mer­
Doğu sanatının meditasyona olan katkılarını gördük.
kezde -kafanın tepesinde bulunan bin yapraklı lotusun mer­
Batı sanatı için durum nedir? Ünlü ya da ünlü olmayan pek
kezinde (Sahasrara)- b u l u n a n gizli enerjiyi uyarmayı başa­
çok sanatçının çalışmaları arasında sembollere rastlanır. Bu
rırsa, ruhsal özgürlüğe k a v u ş u r . Meditatörler tarafından
t ü r eserlerin, m u t l a k a orijinallerini görmek gerekmez, bir ki­
merkez bölgesinde ısı ve ışık duyguları ile birlikte bedende
taptaki yayınlanmış fotoğraflarını görmek yeterlidir. Kişi
güçlü bir enerji oluştuğu söylenmiştir. İmajinasyon ve man-
resme bütünüyle bakabilir ya da içinden anlamlı bir ayrın­
t r a l a r m t e k r a r l a n m a s ı n a solunum kontrolü (pranayama),
tıyı seçebilir. Bir parça ya da renkli bir nokta, renk k a s i n a
özel duruşlar, adale kitlemeleri eşlik eder.
olmaya yeterlidir. Eğer Andre Malraux'un "İnsanların göre­
Meditasyonla çakralarda harekete geçirilen güç, Hindu mediğini s a n a t gösterir: Kutsal, doğaüstü hayaller -bunlar
ve T a n t r i k yogiler t a r a f ı n d a n , Kundalini Enerjisi ya da yalnızca sanat yoluyla görülebilir" inancını paylaşıyorsanız,
Yılan Enerjisi olarak adlandırılır. Taoizm ve Sufilik'te ise s a n a t eserleri sizin için meditasyon objesi olarak ayrıcalık

94
95
Meditasyon 'Bölüm 6
kazanır. Sabahın pusu benim. Akşamın rüzgârı ben.
Korunun hışırtısı, denizin uğuldayan dalgaları benim.
Doğa ile Birleşme: Geminin direği, dümeni, dümencisi ve gemi benim.
Doğa, görsel meditasyon objeleri sağlayan en zengin Mercan kayalığı benim, onun üzerinde kurduğu.
kaynaktır. Doğa objeleri dindar ya da değil, herkes için an­ Hayat ağacı, dallarındaki papağan benim.
lam taşır. Her obje, bir sembolün titreşimine sahiptir. Her Sessizlik, düşünce, dil ve ses.
ağacın ya da yaprağın, her kayanın ya da taşın, her tepenin, Flütün sesi ve kişinin ruhu benim.
her otun arkasında kişi, dünya tarihini, varlığın ve varolu­ Taştaki kıvılcım, altın ve metaldeki parıltı benim.
şun sırlarını hisseder. Doğaya dalmak, ruhun en hassas tel­ Kandil ve etrafındaki kanat çırpan kelebek,
lerini titreştirir. Meditasyon objesini doğadan seçip de, Walt Gül ve onun kokusuyla sarhoş bülbül,
Whitman'ın dediği gibi, "tabiatın içinde huzurla olmak" Varoluşun zinciri, kürenin çemberi benim,
duygusunu yaşamamak zordur. Doğanın bazı değerlerinin Yaratılışın, yükseliş ve düşüşlerin terazisiyim.
meditasyonundan "doğa ile birleşmeye" ve mistiğe ulaşmaya Olan da olmayan da benim. Ben - O bilen sensin,
adım atmak doğaldır. Celâleddin, O söyle - Her şeyde ruh benim.
Doğu ve batı mistisizmi üzerinde geniş incelemeler
yapmış olan Alman Profesör Rudolf Otto (1869-1937), doğa Svetasvatara Upanişad'dan alınmış olan aşağıdaki ila­
mistisizmini şöyle anlattı: "Doğanın bütünlüğü içine dalmış hi de aynı ruhu taşır:
olmak duygusu, böylece doğal olan şeylerin özelliklerinin,
garipliklerinin, insanın kendi içinde duyulmasıdır." Ateş sensin,
Doğa mistisizmi bazen "dışa dönük mistisizm" olarak Güneş sensin,
adlandırılır. W.T. Stace, Mistiklerin Öğretisi adlı eserinde Hava sensin
şöyle der: "Dışa dönük olan mistisizm dış dünyaya bakar ve Ay sensin,
tüm duyguları dışa döndürür, aradığı "Tek"i orada bulur. Yıldızlı sema sensin,
İçeri dönük olan yol ise, kendini inceleyerek, "Tek"i kendi Hepsinin yaratıcısı
içinde, insan varlığının özünde arar... Dışa dönük mistik, fi­ Yüce Brahman sensin!
ziksel duyularla aynı ağaçlar, tepeler, masalar, sandalyeler Kadin sensin, erkek sensin,
ve bizleri algılamaya devam eder. Fakat kişi, bu objelerin, Delikanlı sensin, genç kız sensin;
birliği yansıtacak bir şekilde değiştiğini görür. Bastonuyla sendeleyerek yürüyen yaşlı sensin;
Tanrı her şeyin içinde vardır ve her şeyden üstündür. Her yerde senin yüzün.
Bu bakış açısından doğa ve evrene bakılarak, yazılmış pek Siyah kelebek sensin.
çok şiir vardır. Ünlü bir Sufi olan Mevlâna Celâleddin Rumi Kırmızı gözlü yeşil papağan sensin,
şöyle demiştir: Gökgürültülü bulutlar, mevsimler, denizler sensin.
Başlangıcı olmayansın sen,
Güneş ışığında toz benim, güneşin küresi ben. Zamanın ötesinde, uzayın ötesinde.
Toza kal diyorum. Ve güneş ışığına yuvarlanmaya de­ Yaratan sensin,
vam. Üç dünyayı.

96 97
Meditasyon Bölüm 6
Görsel meditasyon için, doğa objeleri, modern kentlerde baskı, gerilim ve düş kırıklıkları en iyi şekilde ve fırsatlar el
yaşayan kişilerden esirgenmedi. Doğayı arayan göz; taşlan, verdikçe, cansız varlıkların -kaya, taş toprak v.s.- meditas-
yaprakları, çimeni, suyu, rüzgârı, yağmuru, güneş ışığını, yonu ile giderilebilir. Meditasyon ve yaşam, aslında zevk
gökyüzünü kolayca bulabilir. En güç durumda bile bir saksı alınacak bir şeydir. Bu zevk herkese açıktır; beton ve cam­
çiçek kırları, bir bardak su dereleri, gölleri, denizleri ve her­ dan bir arı kovanında oturan kentli memurdan doğa ile da­
hangi bir şey gökyüzünü temsil edebilir. ha yakından ilişkisi olan çiftçi ve denizciye kadar..."
Povvys'in "Mutluluk Sanatı" üzerine yazılan kitapları
"SEVİNÇTEN ŞAŞIRMAK' yıllarca ilgisizlikle karşılandıktan sonra şimdi, yeniden ya­
yımlanmıştır. Kendisi basit, sade şeylerin meditasyonunu
Kentte de, şiir ve düz yazıların birçoğunun belgelediği her zaman önermiştir ve "Yalnızlık Felsefesi" eserinde bu
gibi, mistisizm vardır. meditasyonu önceden amaçlanan vecit hali olarak adlandır­
Victor Gollancz, "Değerli Timothy" adlı eserinde bize dı. Bu teknik, sekizinci bölümde anlatılmış olan Soğan Oyu-
sıradan bir kapının, nasıl anlatılamayacak bir sevinç uyan­ nu'nun bir şeklidir. Fakat Soğan Oyunu'nun, varoluşun
dırdığını anlatır: esası olan hiçliği -yokluğu- bulmak için, kişinin kendi içine -
"1942 yılı yazının bir öğleden sonrası, otomobil kulü- derinliklerine- bakmak yönünden çok etkili olmasına karşın,
bündeyim ve gözlerim bir kapıya takıldı. Dünyadaki her Powys yalnızca görsel konsantrasyonun büyüsü ile ilgilenir.
Bununla, en sıradan bir obje bile, içinden gelen ve anlamlar­
şeyin olduğu gibi, bu kapı da küçük ve büyük panelleri ve
la dolu bir ışıkla aydınlanabilir.
tokmağı ile sıradan bir şeydi; fakat bu kapının görünüşü,
sesi ve varlığı, beni anlatamayacağım bir sevinç ve hazla J.C.Powys, 'İnsanlarda sürekli olarak, kendi durumu­
doldurdu. Aynı öğleden sonra, aynı kulüpte kapıdan dışarı nu düşünme eğilimi vardır; kişi kendi kendine düşünür, 'işte
kış bahçesine bakarken, birdenbire yeşil, hoş bir bitki gör­ buradayım, yaşamım ne kadar zor geçiyor; ya da tersine,
düm ve onu, kendisini tanımanın hazzıyla selâmladım." her şey ne kadar güzel' gibi. Bu düşünceler, aslında olması
C.S. Levvis, böyle anlara çok önem verir. Varoluşun gereken 'insanın kendi kendini hatırlaması -farkında ol­
modern psikolojisinde buna "doruğa ulaşma" denir ve ge­ ması-' değildir. Farkında olma hali, günlük yaşantı içinde,
nelde aşırı sevinç anları olarak kabul edilir. Böyle anlar, olayların ve gerilimlerin etkisiyle ve bunlara aşın bağlanıl-
eğer şansı varsa, kişiye ömür boyunca bir ya da iki kez ba­ ması nedeniyle, hemen hemen yok denecek kadar kısa süre­
ler içinde meydana gelir." der ve şöyle devam eder:
ğışlanabilir. Bunlar kendiliklerinden olurlar, isteğe bağlı ola­
rak oluşturulamazlar. Fakat, böyle haller görsel meditasyon "Bir kimseyle konuşurken ve kendimizi aktif olarak
yoluyla başlatılabilir ya da geliştirilebilir. uyardığımız sürelerde bile kendimizin farkında olmalıyız. Bu
hal neleri içine alır? Şu dakikada akıp giden düşüncelere
ÖNCEDEN TASARLANAN VECİT HALİ bakın. Baskıları ve uğraşılan incelerseniz, çoğunlukla para
sıkıntılan ve günlük endişelerle ilgildirler. Bunlan da kena­
J.C.Powys (1872-1963) felsefe yorumu konusundaki ra itin. Ardından duygusallığımız bizi uğraştırmaya başlar:
kitaplarından biri olan "Elementalizm"de şu mesajı vermek­ 'Beni sevmiyor, beni aldatıyor. İnsanlar beni anlamıyor.
tedir: Onun hakkında ne kadar yanılmışım. Böyle bir insanı sev­
"Yirminci yüzyıl yaşamının -özellikle kent yaşammın- mekle ne kadar aptallık etmişim, v.s... gibi."

98 99
Bölüm 6
Meditasyon
sükunetle dünyadaki sayısız diğer görünümlerden gelen me­
"Bütün bunları zihninizden çıkarın ve tüm kişisel reka­ sajları geri çevirin; böylece diğer bütün objeleri bilinç ala­
betlerden, ihtiraslardan, bencilce duygulardan kurtulun. nından çıkararak, tüm dikkatinizi bu tek seven görüş işlemi
Geriye ne kaldı? üzerinde toplayın. Düşünmeyin fakat kişiliğinizi ona doğru
Sevdiğiniz insanlar hakkında, birkaç kederli, özlem do­ akıtın, bırakın ruhunuz gözlerinizde olsun. Çok geçmeden,
lu, acı, umutsuz, öfkeli kaygılar. algılamanın bu yeni yöntemi, dış dünyada beklenmedik ni­
Bunlardan da kurtulun. Şimdi ne kaldı? telikleri ortaya çıkaracaktır. İlk olarak, kendinizde garip ve
derinleşen bir sükunet, zihinsel aceleciliğinizde bir yavaşla­
'Hiçbir şey... sadece hiçbir şey. Benimle konuştuğunuz
ma sezeceksiniz. Sonra baktığınız şeyin varlığında bir güç­
zaman kafam bomboştu.' lenme, niteliğinde bir yükselme olduğunun farkına varacak­
Fakat kapının kenarına bakıyordunuz. sınız. Siz tüm bilincinizle ona yüklenirken, karşılık bir akım
'Öyle mi? Evet, öyle. Şu garip ışığın oraya düşüş şek­ sizinki ile buluşacaktır. Sanki onun yaşamı ile sizinki, süje
lîyle büyülendim. Kendi kendime beni, neyin çok eski bir şe­ ile obje arasındaki engel eriyip kaybolmuştur. Gerçek bir
yi düşünmeye yönelttiğine şaşıyordum.' Bu iki şeyin -bomboş birleşme sanatıyla, onunla karışırsınız; onun varlığının gize­
kafanız ve kapının yanındaki ışık- özünü çıkarın, bilinmeyen mini çok derinden ve unutamayacak şekilde bilirsiniz, fakat
varoluşa ulaşırsınız. Bu kendinin, kendin-olmayanla karşı­ umut ettiğiniz şekilde asla anlatamazsınız.
laşmasıdır ki, sırra en fazla yaklaştığımız bir haldir."
Bizim görüşümüze göre yukarıdaki meditasyon uygula­ Gördüğünüz gibi, bir dikenli çalının kutsal niteliği var­
masında bir tek hata vardır. "Basit görsel dikkat," konsan­ dır; benekli bir tavuğun yüceliği. Daha büyük yoldaşlarımız;
trasyonu uygulanırken "neyin bana bunu düşündürdüğüne, ağaçlar, bulutlar, ırmaklar bizi güçlü sırlara eriştirir... ha­
şaşırdım" durumu, olmamalıydı. Bu düşünce, kapı üzerine yat, hayata konuşur, yüzeydeki zekâya değil. Yüzeydeki
meditasyon tamamlandıktan sonra gelmeliydi. zekâ sadece mesajın doğru ve güzel olduğunu bilir, daha faz­
la değil.
SEVEN GÖRÜŞ
HER ŞEY BİR YANTRADIR
Underhill (1875-1941) inançlı bir Hristiyandı ve Hris-
tiyan mistikleri üzerinde önemli incelemeler yaptı. Aşağıda Önceden amaçlanan vecit hali ve seven görüşe benze­
verilen "Seven Görüş" tekniği, onun "Mistisizm Kitabı"nda yen bir şey, gündelik bilinçleri de tümüyle kusursuz varoluş­
yer almaktadır. Burada çıplak bir dikkat konsantrasyonu la dolu olan mistisizm üstatlarında -kendiliğinden ve istemli
devamlı olarak baktığımız objenin varlığını ve oluşunu güç­ bir çağrı olmadan- olur.
lendirir. Sübjektif duygusal bir faktör olan 'sevgi'yi tanıta­ C.E.Montague, "Bir Yazarın Mesleği Üzerine Notları"
rak, meditasyona enerji ve anlam katar. Doğulu üstatlar, adlı eserinde şöyle yazar: "Eğer şekil, maddenin, ulaşabilece­
sevgi, meditasyon sezgisi yoluyla kendi ahengini geliştirir ği en yüksek noktaya erişmesini sağlıyorsa, madde de, şek­
derler. lin içinde şekil değiştirme yeteneğini uygulayabileceği tek
Kendisi, "Dikkatimizi çeken obje hoşumuza giden her­ şeydir. Çok kusursuz bir resim ya da kitapta, hiç madde
hangi bir şey olabilir; bir resim, bir heykel, bir ağaç, bir kalmamış olabilir. Burada olan, çoğunlukla maddenin atıl­
tepe, büyüyen bir bitki, akan su, küçük canlılar" diyor. mış olması değildir, fakat formla kaynaşmayan bir madde
Öyleyse seçtiğiniz şeye bakın. İstemli olarak, fakat
101
100
Bölüm 6
Meditasyon
manın" bir mistik boyutu olduğu üzerinde dururlar. Direkt
kırıntısı bile kalmamıştır. Rafael'in Hz. Meryem tablosunda olarak görmenin, tanımanın, özel bir yolu olduğunu söyler­
hemen hemen hiç boya parçası yoktur, fakat pek çok boya ler. Mistik deneyim, bazı araştırmacılar tarafından alışılmış
vardır... kavramlar ve koşullar ağından süzülmeden doğrudan bir
Meditasyon, büyük üstatlarında kanıtlarını gördüğü­ algılama şekli olarak düşünülür. Azize Teresa da yardım­
müz gibi öyle bir noktaya ulaşır ki, Shakespeare'le 'sade cılarına şöyle demişti: "Sizden, yüce ve araştırıcı bir düşünce
sözcüklerin', Rembrandt'la 'sade boyaların' değiştiği gibi sı­ şekli beklemiyorum, sizden bakmanızı istiyorum..."
radan şeyler değişir. Resim yapmakla benzetiş güzel bir
örnektir, çünkü büyük sanatçılar, dünyaya özgü objeleri,
güzelleştirmeler yapmadan aktarırlar. Van Gogh'un resim
yapması ya da herhangi bir sandalyeyi boyaması 'sadece
boya' değildir. Aynı şekilde görsel meditasyon derinliğe ulaş­
tığı zaman, her şey artık 'sadece şey' değildir, yantra olur.
Öyleyse meditasyon yapan kişinin baktığı her şey onun
gözünde aslına dönüşür denebilir. Genelde, bu noktada ar­
tık mistik birliğe ulaşılır.
Ramana Maharshi, "Her sözcük bir mantradır" der.
"Bakabildiğiniz her obje bir yantra"dır da diyebilirdi. Çünkü
mistikler öyle bir aşamaya ulaşır ki orada her obje anlam
kazanır, her şey sembolleşir ve ötemizdeki gerçeğe yönelir.
R.L.Nettleship şöyle yazar: "Gerçek mistisizm, her şeyin ol­
duğu gibi olmadığı, olduğundan başka bir şey olduğu inan­
cıdır." Gördüğünüz her şeyin kapsamlı semboller olduğunu
bilirseniz, özel semboller aramanıza gerek kalmaz. Hiçbir
obje, görsel meditasyon için değersiz değildir. Bu davranışın
izleri belirli sanatçılarda bulunur. Kandinsky şöyle yazar:
"Cansız olan şeyler de titreşir."
On beş dakika ya da daha uzun süre bakılan bir obje­
nin, neden görsel meditasyona etkili olabileceği konusunda,
daha gerçekçi bir neden de vardır. Herhangi bir sözcük ya da
sesin zihinsel etkisi olabildiği gibi, normal bir meditasyon
süresince devamlı olarak bakabildiğimiz bir şey de rahatla-
ma-gevşeme başlatır ve "zihinsel arınma" dediğimiz hali
oluşturur. Bu psiko-fizyolojik sonuçlar mistiklerin açıkla­
maları ve entelektüellerin söyledikleri ne olursa olsun, birer
gerçektir. "
Fakat mistikler kendi deneyimlerine dayanarak, "bak-
103
102
Bölüm 7
kaynakları bakımından çok zengindir, yeter ki siz, işi­
Bölüm 7 tebileceğiniz bir uzaklıkta rahat ve sakin bir yerde meditas­
yon uygulayın. Gelgit halindeki denizin kıyıya vuruş sesi,
doğa ritimlerine karşı hassas olan kişinin kulağına hoşlana­
DİNLEME İLE MEDİTASYON cağı bir ses getirir, aynı zamanda güçlü bir semboldür. Hare­
ketli su diğer uygun sesleri de oluşturur; çağlayan, dere, ne­
hir, çeşmenin damlaması, şelâle, yağmurun sesi, v.s. Eski
Yoga kitapları şelâlelere, nehirlere, göllere yakın bir yerde
TEMEL TEKNİK
meditasyon yapmayı, sağlığa ve zihinsel sükunete götürmesi
1. Gürültü, ses v.s.nin dikkatinizi dağıtmayacak uzak­ açısından önerirler. Bugün böyle yerlerdeki havanın negatif
iyon konsantrasyonunun yüksek olduğunu, bunun da zihni­
lıkta olduğu bir yerde meditasyon uygulayın.
mize berraklık getirdiğini biliyoruz. Ağustos böceklerinin
2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun.
ötüşü, anlann vızıltısı, bazı böceklerin cıvıltısı ve diğer doğa
3. Sessiz, yavaş ve düzenli olarak, burun delikleriniz­ sesleri, kolaylıkla meditasyon için konsantrasyon kaynağı
den aşağı karnınıza doğru soluyun. oluştururlar; kuşların ötüşü kulak için büyük bir zevktir, fa­
4. Meditasyon süresince kalacak olan, hoş ya da nötr kat insan bir tüylü şarkıcının, yirmi dakikalık meditasyon
bir işitme uyarısı sağlayacak herhangi bir sesi, sessizce din­ süresince şarkı söylemeyi sürdüreceğine güvenemez. Aynı
leyin. şekilde rüzgârın yüksek otları ve kamışları bir arp gibi kul­
5. Aklınızdan gelip geçen düşünce ve çağrışımları da lanarak çıkardığı müzik kulağa büyük bir zevk verir. Zea-
içermek üzere dikkat dağılmalarına karşı rahat ve pasif bir mi'nin sözlerini okuyalım:
davranış uygulayın. "Sesi" yitirdiğinizi fark ettiğiniz zaman,
dikkatinizi yavaşça geri, yeniden sese çevirin. Bunu rahat ve Bitki ve ağaç,
pasif davranışınızı koruyarak yapın. Toprak ya da kum,
Meditasyon uygulamaktan beklenen tüm sonuçlan al­ Rüzgânn uğultusu ve suların gürüldeyişi,
makta, devamlı bir sesin pasif olarak farkında olunması- Her biri, içinde evreni kucaklar;
dinlenmesi, bir objeye bakmak kadar etkilidir. Meditasyon Doğu rüzgârlarıyla dalgalanan bahar ormanları,
süresince gözleri kapalı tutabilme yönünden büyük bir ko­ Nemli çimenlerde vızıldayan sonbahar böcekleri,
laylık sağlarsa da, duyarak meditasyona uygun sesler, gör­ Her biri bir şiir değil mi?
sel meditasyona uygun objeler kadar bol değildir. Biraz son­
ra, Doğulu meditatörlerin her zaman bulunabilen sesleri Bazen, görsel ve işitsel meditasyon birlikte uygulanabi­
dinleyerek bu sorunu nasıl çözümlediklerini göreceğiz. lir; güneş ışığının su üzerindeki pırıltısı ve hareketli suyun
sesi; bir kuşun görünümü ve sesi gibi. Amerika'da demiryolu
UYGUN SESLER
geçitlerinde kullanılan işaretlerin dediği gibi: Dur! Bak! Din­
Bir saatin tıklaması ya da bir trenin yolcuları tara­ le!
fından işitilen ritmik tekerlek sesi, dinleyerek yapılan medi­ Burada dinleyiş ile yapılan meditasyonda yine basit
tasyon için uygun olan seslere iki örnektir. Doğa uygun ses temel kural izlenmelidir. Hareketsiz oturun, sessiz ve yavaş

104 105
Meditasyon Bölüm 7
soluyun, sesle pasif bir halde ilgilenin ve dikkat dağılmaları­ Hatha Yogileri, nadaları dinlerken dakikalarca soluklarını
nı fazla önemsemeden giderin. tutabilirler. Deneyimli bir öğretmen tarafından özel olarak
çalıştırılmadıkça öğrenciler bunu denememelidirler. Genelde
İÇTEN GELEN SESLERİ DİNLEYİŞ meditasyondan soluğu tutarak değil yavaşlatarak yararla­
nılır.
Yüzlerce yıl önce Hintli yogiler, her zaman üzerinde Önceleri deneyimlenen iç seslerin, sonraki deneyimlerle
meditasyon yapmaya uygun bir ses bulma sorununu çözüm- karşılaştırıldıklarında kaba ve yüksek oldukları görülür. Es­
lediler. Daha önce, solunum sistemimizin her an için hazır ki Sanskrit yazılarında bunlar, okyanusun gürültüsüne, gök
olan bir meditasyon objesi oluşturduğunu gördük; Hatha yo­ gürlemesine, dümbelek ve trampet seslerine benzetilmişler­
giler ise kulaklarını elleriyle kapatarak, bedenleri ve kafa­ dir. Pratik ilerledikçe bu sesler daha çok flüt ve arı vızılda­
ları içindeki, genelde fark edilmeyen sesleri dinlerler. masına benzemeye başlar. Bu benzetişler oldukça hayali ol­
Birçok benzerleri gibi psiko-fizyolojik kontrol uygulayan makla beraber, iki karşı ses grubu arasındaki farkı göster­
Hatha ekolünün anahtar kitabı olan Hatha Yoga Pradipika, mek için kullanılmıştır. Solunumla meditasyon, görsel medi­
"İçimizdeki sesleri (nada) dinlemeye çalışmak kusursuz bir tasyon, derinden dua etmek, mantra ile meditasyon uygula­
bilinçlilik içinde mutlu bir kayboluşun deneyimi olan samad- malarında geçerli olan prensipler burada da geçerlidir. Medi-
hi haline götürür," der. Kitap, bu yöntemi şöyle anlatır: tasyonun merkezi olarak kullanılan uyaranın giderek kusur-
"Kulaklarını parmaklarıyla tıkadığı zaman, bir muninin suzlaşması gerekir: Kabadan inceye, solumaktan soluk ol­
(hikmetli kimse) işittiği ses, zihin bunun içinde sarsılmaz maya, katı objeden "imaj sonrasının" soyutluğuna, düşünce­
bir duruma gelene dek özenle işitilmelidir. Bu ses pratiğinin den düşüncenin kaynağına, yüzeysel zihinden varoluşun
uygulanmasıyla, diğer bütün dış sesler susturulur. Başlan­ özüne geçiştir.
gıçta, işitilen sesler çok çeşitli ve çok yüksektir; fakat pratik Beden ve kafa içindeki sesleri ilk kez dinleyiş, alışıl­
ilerledikçe daha kusursuzlaşmaya başlarlar. Birinci aşama­ mamış bir deneyim olabilir fakat bu sesler, kendi kendile­
da sesler dalgalanırlar, dümbelek çalınıyormuş gibi gürlerler rine asla sonuç değildirler ve eski Hatha Yoga metinlerinde­
ve şmgırdarlar. Orta aşamada, deniz kabuğundan yapılmış ki güzel sözlerle kandınlmamalıyız. Meditasyon süresince, iç
borunun ya da çıngırakların çıkardığı seslere benzerler. Son seslerle dışarıdaki işitme fenomeni arasındaki benzerlikleri
aşamada ise çınlamalar, flüt ve arıların çıkardığı sesleri aramakla meditasyonu duraksatmış oluruz; halbuki amaç
andırırlar. Bu çeşitli sesler bedende oluşuyormuş gibi duyu­ çıplak bir dikkatle dinlemektir, düşünmek değil.
lur."
Teknik, sol kulağı sol elle, sağ kulağı da sağ elle örte­ ÇIKMAYAN SES
rek gözleri kapamak, hareketsiz oturmak, sessiz ve yumu­
şak solumak ve içten gelen sesi pasif olarak hissetmektir. Kusursuz sesler, bilinçte hissedilir; onlar artık ilk baş­
Zihin tüm dış seslere kapatılır. Kulaklar tıkalı ve gözler ka­ taki kaba sesler değildir. Zamanla görsel objelerin, imajda
palı olarak içeriden gelen sesler dinlenirken dikkat kolay­ kusursuzlaşıp soyutlaştıkları gibi, iç sesler de hepsinden da­
lıkla içe döner. ha derin bir ses olan 'sessizliğin sesi' ne ulaşana dek kusur-
Okuyucular sadece kulakları ve gözleri kapamalıdırlar, suzlaşırlar. Klasik Hatha Yoga metinlerinde bu 'çıkmayan
burun deliklerini değil. Giderek geliştirilen ileri aşamada ses' ya da 'kalbin sesi'dir. Zen'in koan meditasyonlarını bi-

106 107
Meditasyon
Bölüm 7
tenlere, 'bir elin sesi'yle ilgili koan hatırlatılabilir.
giden sakin sahneler veya hareketler hatırlatır; fakat bura­
Ernest Wood, Yoga kitabında; "İç seslerin işitilmesi
da müzikten başka hiçbir şey yoktu, sadece müzik." Anaha­
kendi başına sonuç değildir, sadece duyguların dışa açılma
ta seslerinin niteliği budur. Spiritüel sesler olarak anlaşılır
isteklerini ve aklın dışa dönmesini önleyen, içe dönük bir
ve deneyimlenirler.
dikkat konsantrasyonudur" diyor. Düzenli bir uygulama so­
nucu bu pratik başarıya ulaştığı zaman, bütün seslerin so­ Batı müziğinin de -hiç olmazsa bir kısmının- düşünce­
lerden arınmış, sadece "olma" halini oluşturacak kudreti
nuncusu işitilmiş olur. Kaybolup giden önceki seslerin yerini
vardır. J.V.N. Sullivan'ın tanınmış eseri "Beethoven'de be­
bu kalpten gelen ses (anahata) alır.
lirttiği gibi, bu seslere duyarlı olan kimseler üzerinde müzi­
Hatha Yoga Pradipika, "Zihin kendini ilk nereye takar­
ğin, üstün bilince ulaşabilmelerini sağlayacak etkileri var­
sa, oraya yerleşir ve sonra içinde absorse olur," der. Tıpkı
dır. Beethoven, sanatı, bilgiyle -gerçekle- bağlantı kurmayı
arının, tatlı usareyi emerken çiçeğin kokusuna aldırmadığı
öğrenme yolu olarak görmüştür. Bu doğrudur... Sanatçı kişi
gibi; böylece nadaya absorbe olan zihin, zevk alınacak ob­ üstün bir tecrübeler kombinasyonunu ortaya çıkarmaktadır.
jeye karşı istekli olmaz. Fil gibi, eğlence bahçesinde dolaş­ Bu deneyim bilim alanında yeri olmasa da, gerçekteki fak­
mayı alışkanlık edinmiş zihin, anahata nadanın keskin törleri kapsayan bir anlayışa sahiptir. Demek ki bir sanat
üvendiresi ile denetim altına alınmayı hak etmiştir. Nada­ çalışması öğretici olabilir. Hakikaten bir "açıklama" olabilir.
nın tuzağına yakalanmış olan zihin bütün aktivitelerinden Büyük sanatçının "üstün bilinci" yalnızca, deneyimlerini dü­
vazgeçer ve kanatları kesilmiş bir kuş gibi hemen durgun­ zenleme yeteneğiyle değil, aynı zamanda deneyimlere sahip
laşır. Yoga aleminin isteklileri, akılları başlarında ve diğer olmasıyla tanınır. Onun dünyası, gerçekle olan ilişkisindeki
kaygılardan uzak olarak anahata nadayı işitmenin pratiğini derinlik ve onu düzenlemesindeki kusursuzluk yönünden,
yapmaya başlamalıdırlar. Nada, zihni yakalamak için ku­ herhangi bir kişinin dünyasından, herhangi bir kişinin dün­
rulmuş bir tuzaktır ve buraya yakalanan zihin, tuzağa ya­ yasının bir köpeğinkinden olduğu kadar farklıdır. İnsan
kalanan bir geyik gibi öldürülebilir. Zihin cıvası, nadanın müzikal seslerin ortaya çıkış şeklini (üfleyerek, vurarak,
sülfürüyle kireçlenerek hareketliliğini kaybetmiştir ve Brah­ sürterek) düşünürse, müziğin, kişinin bilinç durumlarıyla
man'ın akaşası'nda desteksiz olarak dolaşır. Zihin bir yılan nasıl ilişki kurabildiğini anlaması çok zorlaşır. Fakat bir
gibidir; nadayı işitince tüm kararsızlığını unutur ve bir yere konserde ya da evde müzik dinlemek çok rahatlatıcı ve in­
kaçmaz. sanı tazeleyicidir. Çoğunlukla hareketsiz oturup, yavaşça
İçeriden gelen sese konsantre olmanın getirdiği zihinsel nefes alarak dikkatinizi kolayca seslerde toplamanız bunun
barışla meditasyon yapan kişi kusursuz bilinci öğrenir. nedenlerinden biridir. Bu demektir ki, müzik dinlemek bir
tür meditasyon yapmaktır. Gürültü ya da askeri müzik me­
MÜZİK VE MEDİTASYON ditasyon için uygun bir seçim olmaz., fakat okuyucuların
çoğu diğer tür müziğin yatıştırıcı, sakinleştirici kudretini
Prof. Wood anahata sesini, bir Hintli arkadaşının ken­ tanırlar.
dine sözünü ettiği 'Vina'nın zarif müziği'ne benzetir. "Dinle­
diğiniz sürece başka hiçbir şey düşünemezsiniz," der ve ek­
MİSTİK SESLER
ler: "Herhangi bir müzik damarlarmuzdaki kanı hareketlen­
dirir ya da yatıştırır veya bize bir öykü anlatır ve bazı hoşa
Margarita Laski, "Vecit" adlı kitabında belirttiği gibi,
108 109
Meditasyon Bölüm 7
kişilere sevinçle coştukları anlar hakkında sorularına aldığı dede akort edilmişlerdi.
yanıtlardan, en sık ve en etkili haz kaynağının müzik oldu­ - Eğer bir telin aralığım değiştirir ve çalarsa, sonuç yir­
ğunu öğrendi. mi beş telin yaptığı uyumsuz sestir. Evvelce olduğu gibi ses
Walter Pater (1839-1894) Rönesans adlı eserinde, vardır fakat anahtar notanın etkisi kaybolmuştur.
"Bütün sanat her zaman için müzik koşullarına dönük ola­
rak esinlenir" demiştir. Bütün sanatlar içinde, ruhsal aşa­ SESSİZLİĞİN GÜCÜ
malar ile en yakından ve derinden ilişki kuran müziktir.
Nasıl bir sanat eseri "ruhun iç gözünü" açarsa, müzik de "iç Bizi içten harekete getiren müziğin notalar ve pasajlar
kulağı" açabilir. arasında bıraktığı sessizlikler, notalardan daha etkileyici­
E. Underhill, "Müziğin sırrı, onun verdiklerini kolayca dir. Mistik üstatları; seslerde değil, sessizlikte, Tanrıya gö­
kabullenenler tarafından nadiren sezilir. Buna karşın, tüm türen bir çeşit müzik vardır, derler.
sanatlar içinde bizde evrenin yaşam hareketine bir yankı
uyandırma halini en fazla uyandıran, müziktir. Bize, nasıl
bilemiyoruz, onun ferahlatıcı hislerini ve eşsiz sükunetini ge­
tirir. Beethoven gerçeğin sesini duydu ve onu çok az bir ka­
yıpla bizim kulaklarımıza ulaştırdı."
Bazı Sufi tarikatları, mistik bilinç halini uyarmak için
müziği kullanırlar. Sufi dervişleri (mevleviler), müzikle dans
ederek bir çeşit hareketle meditasyon yaparlar. Tibetli yogi­
ler, ses titreşimlerinin bilinç üzerinde yaptığı etkiyi inceleyen
özel bir çalışma yaptılar. İçinde Zen etkisi belirgin olan,
Japon "noh" oyunları müziği "noh" oyunlarının ozanı ve ya­
zarı olan Zeami (1363-1443) 'ye göre "aklın kulağını açmak"
amacını taşır.
Çin Taoizmi'nin amacı, doğanın evrensel gidişi, Tao ile
ahenk içinde olma düzeyine ulaşmaktır. Taoist filozof Chu-
ang Tzu bu amacı aşağıdaki satırlarla çizer:
- Bir mürit, Lu Chu'ya: "Üstat, sizin Tao'nuza ulaştım.
Kışın ateşsiz kalabilirim, yazın buz yapabilirim" dedi.
Lu Chu: "Sadece görünmez ateşten ve görünmez soğuk­
tan yararlanıyorsunuz. Benim Tao dediğim bu değildir. Size
benim Tao'mun ne olduğunu göstereceğim" dedi.
- Bunun üzerine iki udu akort etti ve birini hole, ötekini
de bitişik odaya koydu. Ve birinde kung nota çaldığı zaman,
kung nota öbüründe ses verdi; birinde chio nota çaldığı za­
man, chio nota diğerinde ses verdi. Çünkü onlar aynı per-

110 111
Bölüm 8
Kızgın bahçıvan bağırdı: "Kim olduğunu sanıyorsun?" Scho­
Bölüm 8 penhauer yanıtladı: "Ah keşke bilseydim." Thomas Caryle
(1795-1881) seksen yaşında banyodan sonra kurulanırken,
kurumuş derisini çekerek bağırdı: "Bir zavallıdan başka
BEN KİMİM (YA DA NEYİM)? neyim ki?"
Bilinmeyenlerin en derini budur. Sartre ve varoluşu ele
SOĞAN OYUNU alan diğer bazı Batılı düşünürler, bilincin niteliklerini araş­
tırdılar ve bir boşluk ve varoluşun ortasında bir çeşit oyuk
buldular. Tepkileri, Caryle gibi şiddetli bir kızgınlık değil,
TEMEL TEKNİK fakat endişe, umutsuzluk ve bir anlamsızlık duygusu oldu.
Buna karşın Hintli, Budist ve Taoist yogiler, Sufiler ve Hris-
1. Gürültü, ses, v.s.'nin dikkatinizi dağıtmayacak tiyan mistikler, yokluğa götüren bu içe yönelik yolculuğu ve
uzaklıkta olduğu bir yerde meditasyon uygulayın. mutlu bütünlüğü, içlerindeki cenneti ve anlayıştan oluşan
2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun. sükunu deneyimlediler. "Bilinmeyenin en derin olduğu yer­
3. Sessiz, yavaş ve düzenli soluyun. Burun delikleriniz­ de, gizli ve olağanüstü olan her şeye kapı açılır" diyen Lao
den aşağı, karnınıza doğru soluyun. Tzu ile aynı görüştedirler.
4. Dikkatinizi içinize yöneltip, kendi derinliklerinizde, Bu meditasyon, bu kitaptaki diğer meditasyon uygula­
"Kim" ya da "Neyim" sorusunun karşılığını arayın. Ego-soğa- ma şekillerinden, bazı meditasyonlarda yeri olmayan 'hak­
kında düşünme'nin istenmesi yönünden ayrılır. Ama bura­
nm kabuklarını, varlığın "ben olmayan" şeylerini, duyguları,
da, deriden bir dikeni çıkarmak için başka bir diken kul­
zihni, ego kavramını oluşturan kavramları atarak soyun. So­
lanılır. Zekâ, yok etmek, kesip çıkarmak ve yer açmak için
nunda kafanızda tüm çıplaklığıyla "Kim" ya da "Ne" sorusu­
kullanılarak, sonunda düşünce kendini aşar ve varoluşun
nu yakalayın. Sorunun kendisi de beraber, egonun bütün
gerçeği öğrenilir. Kesip çıkarmak, soğanı soyup kabuklarını
kabukları soyulduktan sonra, ortaya çıkan katıksız varolu­
atmaya benzetilebilir. Bu nedenle teknik, Soğan Oyunu ola­
şa yerleşin.
rak adlandırılır.
5. Meditasyon un diğer bütün yöntemlerinde olduğu gi­
bi; egodan uzak öz kişiliğinizi izlerken, dikkatinizin dağıl­ SOĞAN OYUNU
ması, uzaklaşması halleri, sakin ve rahat bir şekilde karşı­
lanıp çözümlenmelidir. Meditasyon süresince sakin ve pasif Soğan Oyunu, Robert S. de Ropp'un "Üstaf'da sözünü
bir davranış uygulanmalıdır, ettiği 'Üstün Oyun'un bir şeklidir. Amacı 'uyandırmak' ya da
BİLİNMEYENLERİN EN DERİNİ 'aydınlatmak'tır ve amacı kurtarılış olan 'Din Oyunu'ndan
daha üstündür. Yalnız olarak, sessiz ve dinlendirici bir yer­
Alman filozofu Arthur Schopenhauer (1788-1860) Doğu de dimdik oturarak oynanır. Bu, sezgiyi, egonun gürültü ve
mistisizmine ilgi duyuyordu ve yürüyüşleri sırasında derin karmaşıklığının ötesinde bir açıklığa ve kusursuz bilincin
meditasyon durumuna geçerdi. Bir seferinde parkta, bir ışığına götürmeyi araştırır. Meditasyon uygulayan, sık bir
çiçek öbeğinin ortasında dikilerek konsantrasyona daldı. ormandan, gökyüzünü görebileceği bir açıklığa adım atmış

112 113
Bölüm 8
Meditasyon zaman hiçbir şey kalmaz. Ego ya da aldatıcı 'ben'in tüm ka­
gibidir. Egoyu eritmek, yok olmak ya da hiçliğe baş eğmek bukları soyulunca, kalan hiçbir şeydir ki buna mistikler her
değildir; meditasyon ustaları bize bunun, egonun ötesinde şey derler. Mutlak Birlik.
asıl benliğimizi bulmak olduğunu söylerler. Başlama nokta­
sı, "Ben Kimim ya da Neyim?" sorusudur. Ben beden değilim:
Bütün kültürlerin mistiklerinin ilgi merkezi, kimlik ve Bedenin bir kısmı, kollar ya da bacaklar kesilmiş ola­
insan varlığının en gizli özelliği konusudur. Ben kimim (ne­ bilir. Bedendeki hücreler sürekli olarak onarma ve yenileme
yim) sorusu üzerine meditasyon, Hinduizm, Budizm ve diğer eğilimindedirler. Fakat "Ben" kol ya da bacakların kaybı ya
büyük Doğu dinlerinin ruhsal çalışmaları üzerine kuruldu. da hücrelerin değişimi olaylarından hiç etkilenmemiştir.
Hindu ve Budist benzerleri gibi, îslam Tasavvufçuları da bu Hatta beynin bir kısmının zarar görmesi bile 'Ben'e dokuna­
sorunun yanıtını araştırdılar ve kişinin öz benliğini (Ben'i) maz. Bir fotoğraf albümüne bakarken beden ve yüzün yıllar
ortaya çıkarmak için, Soğan Oyunu dediğimiz meditasyon boyunca nasıl değiştiğini görürüz; buna karşın tüm bu deği­
tekniğini kullandılar. Bu meditasyonun varış noktası, biz şiklikler ve bütün dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar
gerçekten neyiz, aynı zamanda, her zaman olmuş olduğu­ ve yılların akıp geçmesi 'Ben'i değiştiremez.
muz nedir sorusunun yanıtının ortaya çıkarılmasıdır. Ego­
nun asıl benliğimiz olduğunu düşünmek bilgisizliktir ve bu Ben duygular değilim:
akıldan çıkarılmamalıdır. Özlü ve canlı bir Sufî metni, bu "Ben" arınmış bilincin açık semasında, rüzgârla sü­
yöntemin kusursuz bir özetini verir: rüklenen bulutlar gibi geçip giden duygular değildir. Duygu­
larımız sürekli bir akış halindedir. Ruhsal değişimler, çoğun­
Ben beden, değilim lukla uyarmadan ve bilinçli anlayışın onayı alınmadan gelir
Ben duygular değilim ve giderler. Şeyler hakkında duygularımız yaşımız ilerledik­
Ben zihin değilim çe, ama genelde çok kısa zamanlar içinde ve bazen drama­
Ben bu değilim tik olarak saatle değişir. Burada üzerine 'Ben'i oturtacak
Ben o değilim güçlü bir dayanak yoktur.
Öyleyse ben neyim? Benlik nedir?
O bedendedir Ben zihin değilim:
O herkesdedir Zihin nedir? "Ben" zihin değildir. Descartes, "Düşünü­
O her yerdedir yorum, o halde varım" demiş. Ama burada zihni de inceledi­
O her şeydir ğimizde değişme sezeriz, imajları aydınlatan ışık, gerçek
O öz benliktir. Ben O'yum. tlahi Bir'lik. Ben olmakla birlikte, "Ben", zihnin perdesine gelen giden
imajlar geçidi değildir. Zihnin diğer kapsadıkları gibi, pasif
Bu meditasyonda, sessiz bir yere oturup kendinize so­ olarak gözlemlediğimiz düşüncelerimizle de özdeşleşemeyiz.
rarsınız. "Ben" bulunamaz olduğunu kanıtlar, fakat biz Düşüncelerin nasıl oluştuğuna ve nasıl benzeri düşünceler
onunla yanlış olarak özdeşleşen her şeyi algılarız. Her soru oluşturduğuna dikkat edin. Düşüncelerin zihinden gelip ge­
ve yanıt, ego-benliğin kabuklarını soyar. Sonunda sonuncu çişini, uçan bir kazı seyredeceğiniz ilgisizlikle seyredin. Pasif
kabuk da çıkarılınca egonun ötesindeki Ben'e ulaşırız. 'Ben' sezgi meditasyonda başarının anahtarıdır. Düşünceler,
oluş ya da katıksız 'oluş'a. Soğanın bütün katları soyulduğu
115
114
Bölüm 8
Meditasyon
O hepsidir. Mutlak Birlik:
alışılan ilgi ve tepkiden yoksun bırakılarak sessizleşip Mistiğin inandığı gibi her kişinin gerekli ve hakiki ya­
azaltıldığı zaman ilerleme kaydediliyor demektir. Düşünce­ radılışı evrenseldir. "Kim ve Ne?" araştırması, negatiflik yo­
ler arasında, saf sezginin açtığı aralıklar vardır. Giderek ka­ lunun bir parçasıdır. Tanrıya, "bu değil, o değil" demekle,
tıksız bilinç önce saniyeler, daha sonra dakikalarca sürer; yokumsama yolundan ulaşmanın mistik şeklidir.
zihin sessiz, fakat uyanık ve hazırdır. "Ben değil" olgusu sonuca ulaştığı zaman kalan "olma­
Yukarıdaki meditasyon uygulama yönteminin iki ama­ yan şey", Ben ya da Hintli Vedanta'nin Brahman dediği, Ev­
cı vardır. Birincisi zihni yavaşlatmak, ikincisi de meditatöre, rensel Ruh ya da bilinçtir.
"Ben" denilen Sessiz Tanık ya da Görünmeyen Gözlemci'yi Soğan Oyunu, zihni boşaltmanın bir şekli olup, bazı
sezdirmektir. mistiklerin dediği gibi "yokluğun yoklukla birleşmesinin" de­
"Ben" zihnin kapsamındakiler olamaz; çünkü bunlar neyimidir. Diğer mistik meditasyon yöntemlerinin çoğundan
algılanmış objeler olabilirler ancak. Böylece, aslında her bi­ olan ayrıcalığı, bilinmeyen varoluşun ortasına yol açmak için
rimiz, düşünceler sustuğu ve zihin, içindekileri boşalttığı za­ zekânın keskin kılıcını kullanmasıdır.
man geriye kalanız. "Ben" ego değildir, fakat egonun tüm
katları soyulduğu zaman geriye kalandır. Soğanın son katı USTA OYUNCULAR
soyulup atıldığı zaman hiçbir şey kalmaz. "Ben", şey değil­
dir. Şeyler görünür, "Ben" ise derinden hissedilendir. Bir sporu ya da bir sanatı en iyi şekilde başarmanın
önemli yollarından biri üstatların hareketlerini izleyip kopya
Ben o değilim, Ben bu değilim: etmektir. Bu soğan oyunu için de geçerlidir. Bu bölümde, bir
Gerçek "Ben", egonun katlan arasında bulunan inanç kaç üstadın 'Kim ya da neyim?" sorusunu nasıl kovuştur­
ve davranışlarla özdeşleştirilmemelidir. Ne, yaşam sahne­ duklarını göreceğiz. Bu başvurunun ne kadar anlamlı ve et­
sinde oynadığımız toplumsal rollerle, ne anılarımızla, ne de kili olduğu konusu üzerinde okuyucuların tepkileri kesinlikle
bilgi birikimimize dayanan kavramlarla. değişik olacaktır. Herkes bu entelektüel yaklaşımın karma-
Ego, bedenle gerçek olmayan bir özdeşleşmeden oluşur; şıklığıyla uyum sağlayamaz; entelektüeller de her zaman,
duygular, amaçlar, atılımlar, sevgiler, nefretler, umutlar, tartışmanın ya da her ünlü oyuncunun mantığı ile uyuşa­
korkular, zevkler, acılar, anılar, fikirler ve özel roller -bütün mazlar. Onlar için, bu kitabın bir yerinde anlatılan farkında
durumlarımız ile yanlış bir özdeşleşmeden oluşur. Durum oluş teknikleri vardır. Fakat bazı okuyucular Soğan Oyu-
gösteriyor ki bunların hiçbiri Ben olamaz. Hepsinin birle­ nu'nu, üstatların oynadığı şekliyle çok etkileyici ve anlamlı
şiminin de gerçek benlik olmadığı gibi. "Ben" yani öz ben­ bulacaklardır.
liğimiz, egonun ötesindedir.
KENDİNİ TANIMAK
Öyleyse Ben neyim? Ben nedir?
Ben egonun bir objesi olamaz; böylece, şeylerin anla­ Eğer, Soğan Oyunu'nun en deneyimli öncülerine danış­
tıldığı yoldan anlatılamayacağı ortadadır. Ben, süje-obje iki­ mak istiyorsak, Upanişadlar'ı yazan orman dervişleriyle işe
lisinin üstündedir ve zihin tarafından bilinemez. Fakat me­ başlamalıyız. İlk Upanişadlar'ın M.Ö. 800 yıllarında yazıl­
ditasyon teknikleri yoluyla Ben'i fark etmenin engelleri erir dıkları düşünülüyor. Bunlar, egonun ötesindeki Ben'i bul-
ve " ben Ben'i öğrenir."
117
116
Bölüm8
Meditasyon
na Yoga bölümünde Tanrı Krişna, Arjuna'ya şöyle der:
mak amacıyla yazılmışlardır. Ben, evrensel ruh, Brah­ "Harekette hareketsizliği gören, hareketsizlikteki hareketi
man'dır ve tek, en büyük gerçektir. de görür ve o, insanların en zekisi, en samimisi ve bütün ha­
Upanişadlar, egoyu arındırıp, kendini ya da katıksız reketlerin uygulayıcısıdır."
bilinci tanımak için "bu değil, o değil" tekniğinin yaşayan en Belki de en üstün Jnana Yoga öğretmeni olan Hindu fi­
eski örneklerini verirler. Upanişadlar'da en derin merkez, lozof Shankara'nın, Gita üzerine yazdığı yorumların bir bölü­
Ben'in yuvası "Kalpteki yer" olarak açıklanır. Upanişad- münü aşağıda sunuyoruz:
lar'm en eskilerinden biri olduğuna inanılan Chandogya Up- "Şimdi, beden ve duygulara ilişkin olan davranış, dav­
anişad'ın sekizinci bölümünde Ben'in nasıl ortaya çıkarıla­ ranış olarak kendi özelliğini korurken, herkes tarafından
bileceği konusunun klâsik bir anlatımı vardır. Derviş Praja- yanlış olarak, hareketsiz ve değişmez olan Ben'e dayandı­
pati, öğrencisi olan îndra'ya, beden, duygu, düşünce v.s. ile rılmıştır; hatta bilgili bir insan bile 'ben yaptım' diye düşü­
olan sahte özdeşleşmeden kurtularak, bütün Yogalar'ın nür. Bu nedenle pasaj şunu anlatır: Harekette hareketsizlik
amacı olan ruhsal bağımsızlık aşamasına girmesini öğretir. gören kimse, Ben'e ait olmadığı halde, genelde herkes ta­
rafından Ben'e dayandığı varsayılan bu hareket konusunda
JNANA YOGA doğru bilgiye sahiptir; tıpkı gemide giden bir kişiye nehir
kıyısındaki ağaçların ters yönde hareket ediyormuş gibi gö-
Kişinin gerçek yaradılışını bulması tüm Yogalar'ın rünmelerindeki hareketin ağaçlara ait olmaması gibi; ve ha­
amacıdır. Bilgi ve Soğan Oyunu olarak adlandırdığımız me- reketsizlikte hareket gören kimse hareketsizliğin de hareket
ditasyon yolundan bu amaca ulaşmak, Hintli için bir Jnana olduğunu bilen kimsedir. Bedensel ve zihinsel aktivitenin
Yoga "Ben'i tanıma yogası" şeklidir. Jnana Yoga başka Yo­ durmasından başka bir şey olmayan hareketsizlik, hare­
ga yöntemlerinin dışında kalmaz; -ibadetle ilgili olan Bhakti kette olduğu gibi yanlış olarak Ben'e bağlanmış ve 'sessiz ve
Yoga, diğerkâm davranışlı Karma Yoga ya da bedende haki­ hiçbir şey yapmadan, ben mutlu oturuyorum' sözleri bencil­
miyet sağlayan Hatha Yoga gibi- fakat Jnana Yoga'nın ayrı­ lik olarak algılanmıştır. Hareket ve hareketsizliği, şimdi
calığı, saf varoluşun sezilmesi yolunda tüm engelleri temizle­ açıklandığı şekilde anlayabilen kimse, akıllı kişidir, samimi
meye çalışması ve bunu yansıtmasından kaynaklanır. Jna­ ve dindardır, bütün hareketlerin uygulayıcısıdır. Kötülükler­
na Yogiye, saf bilincin ışığını görmesine engel olan mental den kurtulmuştur, başarmıştır."
izlenimler "samskara" arasından bir yol açması öğretilir. Ben'in hareketsiz ve değişmez nitelikte oluşu ve yine
Hintliler tarafından çok sevilen Bhagavad Gita'nın bir Ben'in duyularla ulaşılmazlığı, daha önce Bhagavad Gita'da
bölümü Jnana Yoga'ya ayrılmıştır. Tıpkı zihnin duygulara aşağıda örneklerde sunulduğu şekilde açıklanmıştır.
ve duyguların fizik bedene üstün olduğu gibi, zekânın da - O doğmadı ve asla ölmez; doğmamış, ölümsüz, değiş­
(buddhi), zihne (manas) üstün olduğunu açıklar. Fakat ze­ meyendir O, ve ilkel beden öldüğü zaman o ölmez.
kâdan da üstün gelen, Ben'in tanınması olan, üstün bi­ - Nasıl bir insan eski giysilerini çıkarır ve yenilerini
linçtir. Klâsik Yoga sezginin bu aşamasını "mutluluk bilinci giyerse, bedensiz kalmış Ben de, tükenmiş bedenden çıkar
- sat chit ananda" olarak adlandırır. ve yeni olan diğerine girer.
Eğer "Ben" beden değilse, ego olmadığına göre, demek - Onu silâhlar kesmez; O'nu ateş yakmaz; ve O'nu su
ki beden hareketlerinden ve ego tarafından yönlendirilen is­ ıslatmaz; Onu rüzgâr kurutmaz.
temli hareketlerden de tamamen bağımsızdır. Gita'nın Jna-
119
118
Meditasyon Bölüm 8
- O kesilemez, yakılamaz, ıslatılamaz, kurutulamaz. O kaynaklandığını ve meditasyon süresince kaynaklarına ka­
süreklidir, tam anlamıyla sağlam, sıkı ve ölümsüzdür. dar izlenebileceklerini düşündü. Öğrencilerine bir düşünce­
-Onun anlaşılamaz, düşünülemez, değiştirilemez oldu­ nin nasıl oluştuğunu izleyip sormalarını söyledi: "Bu düşün­
ğu söylenir. ce kime doğdu?", "Bana, fakat ben kimim?" Bugün Maharis-
Shankara'ya göre, "Duyularla Ben'e ulaşılamadığına hi Mahesh Yogi'nin mesajı da aynıdır: Düşünceleri, saf varo­
göre, O açık değildir. Bu nedenle, O düşünülemez. Duyularla luştaki kaynaklarına kadar izle. Fakat onun meditasyon
kavranabilen, yalnızca O'nun için bir düşünme objesi olur. yöntemi değişiktir.
Gerçekten Ben düşünülemez, çünkü ona duyularla ulaşıla­
maz. O değiştirilemez. Ben, ayranla karıştırıldığı zaman şe­ Ben beden değilim:
kil değiştiren süte benzemez. Parçaları olmadığı için değiş­ Dr. Brunton,"Gizli Yol Kitabf'nda, "Biz yalnızca beden­
mezdir; çünkü parçaları olmayan şey hiçbir zaman değişik­ den ibaret olamayız; bir kimsenin bedeni tamamen para-
liğe uğramaz." lize olduğu; görme, dokunma, işitme, tat, koku duyuları yok
Ben'in üstün niteliği ve Brahman ile birleşmesi, Yo­ olduğu zaman bile, bilinci yerinde kalır. Ellerini, bacaklarını
gaya merkez oluşturur. kesin, gözlerini ve bedeninin diğer organlarını alın, yine de
benlik (Ben) her zamanki kadar güçlüdür."
RAMANA MAHARSHİ Ben, beyin midir? Belleğin geniş bir bölümü kapanabi­
lir. Fakat Ben devam eder.
Yakın zamanlarda Soğan Oyununun örnek Hindu yo­ Sonuç olarak, bedenin ayrı ayrı parçaları ve değişik
rumcusu Ramana Maharshi (1879-1950) olmuştur. Shanka- duyuları Ben değildir; öyleyse bunların toplamı da gerçek
ra gibi Ramana Maharshi de bir Jnana yogi idi ve felsefesi benlik (Ben) olamaz.
Advaita Vedanta'ydı -temelde ikilik olmayışı ve Benle Brah­
man'ın bir oluşu. Bütün ilgilenenlere, "Ben kimim?" meditas- Ben duygular değilim:
yonunu uygulamalarını önerdi. Bu soru, onun öğretiş tekni­ Duygular da Ben değildir. Duygularımıza, üzerimize
ğinin özüydü. Amacı, Ben'in saf bilinçte bulunduğunun kav- giydiğimiz elbiselere bakar gibi baktığımız zamanlar vardır.
ranmasıdır. Ruhsal haller ve duygular gözümüzün önündeki perdeden
Ramana Maharshi, öğrencilerine şöyle demelerini öner­ geçen renkler gibi gelirler ve giderler. Fakat Ben değişmeden
di: "Beden ve onun fonksiyonları Ben değildir. Aynı şekilde kalır. Duyguların farkında olmak, onların Ben'i oluşturduk­
duygular Ben değildir ve düşünceler Ben değildir. Bunun ya­ ları anlamına gelmez.
nı sıra öğrencilerine Ben duygusunu, öz nedenine, varoluşun
derinliklerine dek izlemelerini söyledi; Ben, ışığında bede­ Ben akıl değilim:
nin, egonun ve her şeyin parladığı saf gerçektir. Düşünceler Bu meditasyon şeklinin üçüncü aşaması, "Ben düşünen
durdurulduğu zaman saf bilinç kalır. Ve bu gerçek tek şey­ akıl mıyım?" diye sormaktır. Dr. Brunton, "Aklınızı çalışır­
dir. O da Ben'dir. Geriye kalan her şey sadece onun dışında­ ken inceleyin, düşüncelerin sonsuz bir dizi halinde birbirleri­
ki görünür şeylerdir. Gören, objeler ve görüş sadece Ben'dir. ni takip edişine dikkat edin. Sonra düşünen bir varlığın bu­
(Tanrı her şeydir). lunduğunu anlamaya çalışın ve sorun: "Bu düşünen kimdir?
Ramana Maharshi, düşüncelerin kişinin varoluşundan Bu uyuyan ve uyanan, düşünen ve hisseden, çalışan ve ko-

120 121
Meditasyon
Bölüm 8
nuşan Ben kimdir? İçimizdeki Ben diye adlandırdığımız ne­
dir? İçinizdeki bu bilinmeyeni sebatla araştırmakta direnir- üstün gücü olmalıdır.
seniz, zamanla boyun eğerek sırrını size açıklayacaktır."
Yazılı tarih boyunca pek çok ülkenin mistikleri; düşün­ YUMUŞAK SOLUNUM
celer susturulabilir ve boşlukta düşünmeyle, kişinin gerçek
Dr. Brunton, "Ben kimim?" sorusunu, yukarıda özetlen­
yaradılışı ortaya çıkar demişlerdir. Düşünceleri susturmak
diği gibi yavaş ve sessiz bir solunumun izlemesini öğütler.
bilinçsizlik değil, saf bilinçtir; parlak-şeffaf bir sezgidir.
Burun delikleriniz yoluyla soluk alıp verirken, ikisi arasında
bir an duraklayın. Gözleriniz kapalı ve rahat bir şekilde otu­
Öyleyse Ben neyim? Ben nedir?
rup, tüm dikkatinizi soluğun akışı üzerinde toplayın. Öğren­
Dünya sürekli bir akış halindedir ve kişinin kendisi de, cinin dikkatini, içinde yaşadığına inanacak şekilde solunu­
görünüşe göre, değişen düşünce ve duygular kütlesidir. Eğer muna yöneltmesi önemlidir. Solunumun ritmi o kadar hafif
kendisini derinden düşünmek ve incelemek zahmetine kat­ ve zorlamasız olmalıdır ki, burun deliklerinin önüne tutulan
lanırsa, kendisine dış dünyadan gelen etkiler akımını ve bir tüyün bile kıpırdamaması gerekir. Öğrenci "soluğun ken­
bunlardan doğan düşünce ve duyguları görerek kabul ede­ disi" olduğunu hissedinceye dek, meditatif konsantrasyonu
cektir. Bu derin kısım, gerçek varlık, görünmeyen tanık, ses­ sürdürmelidir. Kendini tamamen değişen solunum işlemiyle
siz gözlemci, Ben'dir. doldurup, aklını onunla yoğurarak, bütün diğer düşünce­
Tennyson bir şiirinde şöyle diyor: lerini ona yönelterek geçici bir süre için daha anlayışlî K daha
duygulu bir insana dönüşür. Bu aşamaya hemen ulaşıla­
Eğer bilinmeyeni işitirsen ve dalarsan maz, haftalarca düzenli olarak pratik uygulamak gerekir.
Kendi tapınağına
"Tek bir egzersizin zihin üzerindeki kudreti, bunun
Orada, orta mihrabın önünde düşünerek sen,
pratiğini yapmamış olanlar tarafından kolayca değerlendiri­
Belki de öğrenirsin bilinmeyenin bir sesi olduğunu,
lemez. İnsan mekanizmasına uyumlu bir düzen sağlar,
Yanında kalırsın, eğer akıllıysan.
acılar içinde kıvranan kalbi dünya ile barışık bir kalbe çev­
rilir."
Ben'i görmek için kendini zorlamak, ayna ya da yan­
sıtan bir yüzey olmadan yüzünü görmeye çabalamaya ben­
SEZGİYE UYANIŞ
zer. Fakat Yoga ve öteki mistik sistemler, Ben olmayan şey­
lerin "bu değil, o değil" şeklinde soyulup atılması olan bir
Önce beş, sonra on beş-yirmi dakikalık solunum kon­
yöntemle tanınabilir. Dikkat, Ben'i bilinçli olarak tanımanın
santrasyonu ile sinir sistemi ve zihin yatıştırıldıktan sonra,
anahtarıdır. Dr. Brunton, "Dikkat maddeye bağlanan ruh­
üçüncü ve son adım olan "sezgiye uyanış" gelir. Bize, var­
tur; bu nedenle düşünceden bir derece daha yüksektir" der.
lığımızın merkezi olan Ben'den, varlığını göstermesini dile­
Dikkatin doğru olarak uygulanması yoluyla, saklı olan Ben, memizi ve sonra umut ve güvenle beklememizi söyler. Yanıt
kendiliğinden ortaya çıkar. Bizim bu Ben'i, metafizik hayal için dinleyin: İki-üç dakika bekleyin. Sorunuzu tekrarlayın
gücümüzün bir uydurması olarak görmemiz gerekmez. Ter­ ve yine iki-üç dakika bekleyin. Sezginin uyanışı daha ilk eg­
sine, düşünce, duygu ve davranışların ardında ve içinde tit­ zersizde olabileceği gibi, haftalar ya da aylar süren günlük
reyen er derin merkez olduğu için, bireysel yaşamımızın en egzersizleri gerektirebilir.
122
123
Meditasyon
Bölüm 8
ALDATICI EGO
yürür? Yanıt; bilinçtir.
Çok eski zamanlardan beri kendi derinliklerini araş­
tırmakta olan Doğulu düşünürler, var olan bir şey bulama­ WEİ WU WEİ
maktan tedirgin olmadılar. DuTumu endişeden çok, sakin o-
larak karşılardılar; çünkü onlar egonun hayal ürünü oldu­ Wei Wu Wei takma adıyla yazan T.J.Gray, ego-soğa-
ğunu, bir kavramdan öteye gerçek bir varlığının bulunmadı­ nını zekâ kılıcının kısa ve keskin darbeleriyle soyar. (Wue
ğını düşündüler. Ego-Ben yoktur. Sadece Brahman, Tao, Wei, Çin "hareket yokluğu" doktrinidir.) Kendimiz olduğunu
yokluk -şekilsiz, değişmeyen, sonsuz- vardır. Ramana Ma- düşündüğümüz ben yalnızca bir kavramdır, anlayışın bü­
harshi, "İnsan kutsal gerçeğe hangi ad ve şekil altında ta­ tünlüğü egoya olan bağları koparır. İnsanlar, kavramların
parsa tapsın bu sadece onu adsız ve şekilsiz algılamanın bir inanılmayacak kadar uzun zincirini koparmakla bunların
yoludur. Bu, gerçek anlayıştır, insan kendini bu gerçekle iliş­ sınırlandırdığı algılamayı ortaya çıkardıkları gibi, kendi va-
kisi açısından tanırsa, sükuna kavuşur ve onunla olan öz­ rolmayışlarını bağımsız yetkiler gibi algılamakla kurtulabi­
deşliğini anlar" der. lirler. Kişilik sadece bir kavramdır. Seçim yapmak, karar al­
mak olarak düşünülen egzersizler sürekli ve istemli davra­
Herhangi bir Batılı'ya, egosunda bir ben ya da benim nış ve kararlılık, yani istem olarak adlandırılır. Çekilen sı­
duygusu taşımamak düşüncesi kavranılmaz ya da inanıl­ kıntılarda deneyimlenen bağımlılığı ve bunu izleyen çekiş­
maz gelebilir. Eğer bir kimse, hareketlerini yönlendiren bir meleri oluşturan, istemli davranışa karşı duyulan ihtiyaçtır.
egoya sahip olduğu fikrine bağlı ise, Budist egosuzluk dok­ Bu saçmalığın yok edilmesi, isteme bağlılık olan ve ben ola­
trini onun için şaşırtıcıdır. C.Humphreys, "Budizm" adlı ese­ rak deneyimlenen bağlantının nedenini yok eder. Bu kavra­
rinde bu anahtar Budist doktrinini şöyle açıklar: "Buda, mın yetersizliğinin anlaşılmasıyla bağlanacak bir şey kal­
'Bildiğimiz insanın beş yapı taşını inceleyiniz; bir beden, maz ve Ben olarak kalan artık acı çekecek bir şey değildir.
duygusal davranışlar anlamında duygu, duygusal uyarıya Ben'in ne olduğu en iyi şekilde, görüş, duyuş, hissediş, ta-
zihinsel reaksiyon, yetenekler üzerine kurulmuş zihinsel iş­ dış, koklayış, düşünüş olarak anlatılır; fakat gören, işiten,
leyiş ve bilinç bulacaksınız' diyor. Bütün bunlar, ayrıcalıksız hisseden, tadan, koklayan ya da düşünen bir Ben yoktur.
olarak, sürekli bir değişim halindedir, en kabaları olan be­
den bile her yedi yılda bir tamamen değişir. Öyleyse, 'ölmez T.J.Gray'm ifadesinden neden bazı okuyucuların hoş­
ruh' nerededir? Eğer kişilik, Ben'se, saatten saate yok olu­ landığını ve bazılarının ise anlamadığını gösteren iki örnek
yor; eğer karakter ve bireysellik Ben ise, daha yavaş bir veriyoruz:
tempoda yine aynı durum geçerlidir. Öyleyse Ben nedir? Eğer
bununla aydınlanmanın prensibi ya da hayatın kendisi be­ Kim?
lirtiliyorsa, bu kişinin ya da kişilerin niteliği değildir. İnsa­ Onu söyleyemem,
nın bir parçası, yeteneklerinden biri olarak değerlendirilirse Onu bilemem,
ölümsüz değildir; ölümsüz olduğu düşünülürse, kimsenin O olamam,
özelliği değildir; eğer belirtinin hayal edilişi içinde, büyüyen Çünkü ben O'yum,
ve aydınlanmaya götüren bir şey yoksa, yüce sekiz basa­ Ve O'nun hepsi benim
maklı yol için ne söylenebilir? Ona kim basar-üzerinde kim Ben - Biz olan bu evrende,
Süje baktığı zaman - süje objeyi görür.
124 125
Meditasyon Bölüm 8
Süje, objeye bakarken görüldüğü zaman lur ve meditatör aydınlanmayı bekler. Evrensel birliği bul­
Süje obje olur ve artık süje değildir. mak genelde sevinçli bir olaydır ve dış dünya anlayışının
Süje kendine baktığı zaman artık hiçbir şey görmez. artması ile belirlenir. Bu tamamen yeni bir görüş noktasıdır.
Çünkü görecek bir şey olamaz, süje olmadığından. Satori (aydınlanma) deneyimi daha fazla meditasyon ve içe
Süje'nin obje olması, görülemeyen bakış ile derinleşir. Aydınlanma, bazen meditasyon süresin­
Bu aynadaki yolculuktur - görülebilen bir şey yokluğun­ de olur, bazen de herhangi bir şeyin görülmesi ya da işitil­
da. me siyle uyarılır.
Görülebilen herhangi bir şeyden ki süjedir. Öğrenci, koan'a anında yanıt isteyen Zen üstadı ile dü­
zenli özel görüşmeler yapar. Koanın niteliği entelektüel çö­
Fakat bu "ayna" değildir, ne "yokluk" ne de herhangi
zümlemeyi önlediği için, gerçek yanıt daha çok bir davranış
bir şey. ya da harekettir. Zen üstadı, öğrencinin öğrenme odasına
Hatta o, o değildir. yürüyüş şeklinden onun aydınlanıp aydınlanmadığını anla­
Bu, süje ve objenin üstüne yükselmektir - kusursuz yabilir.
oluştur.
Bu yokluk, olabilecek her şeyin varlığıdır. ALAN WATTS
Bu belki daha iyi söylenebilirdi, fakat eklenecek çok az
şey bulunurdu. Alan Watts da, Wei Wu Wei gibi okuyucusunu, evren­
Aynadaki yokluk, evreni yansıtan, her şeyi gösterip deki her şeyden ayrılmış olarak, sadece kendi derisi içindeki
hiçbir şeyi bırakmayan, güzelleştiren parlak bir aynadır. ego olduğu kanısından kurtararak anlayış bütünlüğüne
ulaştırmayı amaçladı. O da hisseden ve düşünen bir Ben ol­
BİR ELİN ÇIRPMASI madığını, ancak düşünüş ve hissediş olduğunu söyledi.
Ego ile Ben arasındaki farkı Alan Watts şöyle anla-
Zen meditasyonunun amacı, "gerçek yaradılışı -Buda tır:"Kendi üzerimizde basit bir araştırma yapmakla Ben'i,
yaradılışını" tanımaktır. Bu koanlarda ya da Zen üstatları ego ya da bireylikten ayıran niteliğin ne olduğunu anlamaya
tarafından öğrencilerine verilen meditasyon problemlerinde başlarız. Bu anlayış, "fikirsizlik" niteliğinde olacaktır. Çün­
görülür. Koanlar, üzerlerinde dolaşan düşüncelerin bir tuta­ kü, Ben'i olmayan anlayış ile düşüneceğiz. Süje ve obje, bi­
mak bulamadıkları bilmecelerdir. İnsanın esas yaradılışı len ve bilinen arasında bir ayrıcalık (zıtlık değil, bir üs­
düşüncenin ötesinde bir evrenle özdeşleşme deneyimidir. İlk tünlük farkı) olduğu prensibi önde gelir. Bir ışık kendini
koan 'Müdür ve "hiçbir şey" anlamına gelir. Diğerleri şun­ değil, şeyleri aydınlatır ve göz kendinden çok diğer şeyleri
lardır: "Kendi gerçek yüzünü, seni ananla baban tohumla­ görür; öyleyse görülen, gören değildir."
madan önceki durumuyla görmeye çalış." "Olduğun yerden, "İnsan kendi bedeninin, gerçeğinin değilse bile gücünün
uzakta su üzerinde ilerleyen gemiyi durdur." "İki elin sesi farkındadır. Görme ve dokunma ile bütün dış yüzeyini tanır
alkıştır, bir elin sesi nasıldır?" "Ormanda bir ağaç devrildi­ ve iç duygusallığıyla, baş ve diğer organlardaki ağrılarla,
ğinde, eğer onu işitecek kimse yoksa, ağaç bir ses çıkarmış ruhsal düzen ve duygularıyla, rüyalar ve diğer psiko-fizyolo-
olur mu?" jik fenomenlerle, işleyen iç dünyasını fark eder. Örneğin bir
Koan, hakkında düşünülen değildir. Karnımızda tutu- heyecan, kişinin içinde olan gerçek bir duygudur; kişinin ona

126 127
Meditasyon Bölüm 8
parmaklarıyla dokunması gerekmez. Eğer fizyolojik bilgisi arabalar, yiyecekler ve kadınlarla eğlenmesini öğütler. Bu­
varsa, bedenindeki bütün organları üzerinde dikkatini kon­ nun söylendiği bölümler sırta vurulan bir tokat ya da atılan
santre edebilir ya da içinin farkında olabilir. Bu farkında yüksek bir kahkaha kadar kabadır. İnsanlar böyle bir ki­
oluş Hatha Yoga pratiğinde en üst seviyeye ulaşmıştır. Hat- tapla Tanrı'ya nasıl ulaşabilirler bilemem, fakat her şeyi uy­
ha Yoga fiziksel hakimiyetin yanında kusursuz bir Ben'i, iç gun bir düzene koyan doğal nitelikleri olabilir."
organlardan ayırma bilgisini kazandırır. Aynı şekilde birey­ A. Menen Upanişadlar'ı okudu ve egonun koşullandırıl­
sel karakteri oluşturan duygu ve düşüncelerinin (fikirler, mış katlarını birer birer saptadı. İnançlar, eğilimler, korku­
duygular, istekler) şekillenmesinin de farkında olur. Duygu­ lar, umutlar, sevgiler, nefretler, toplumsal davranışlar v.s.
larını ve düşüncelerini fark etmenin, "Ben hissederim, düşü­ Upanişadlar'ın anlattığı gibi, o da bize soğan soymaya ben­
nürüm" olmadığını, fakat fark etmenin "Ben duyuların ve zeyen bir işlemden söz ediyor. Kişiliğinizin, dünyanın size
aklın, objelerle ilişkisinin farkındayım," demek olduğunu öğrettiği ya da yapmanızı gerektirdiği şeylerden oluşan kı­
öğrenir." sımlarını birer birer soyar atarsınız. Kat ve kat ana ve ba­
Kendisi ya da herhangi bir kimsenin John Smith ola­ banızın öğütleri, öğrendikleriniz, işiniz, toplumdaki yeriniz;
rak tanıdığı John Smith, bilen değildir. Bu kesinlikle bilinen bunların hepsi gider. Bunlar siz değildir. Şimdi sıra en kişi­
ya da bilinebilir objeler kompleksidir ya da bundan çıkan sel olanlara gelir; gizli umutlarınız, korkularınız, rüyaları­
bazı görüşlerdir. Fakat bilen süje bilinen objelerden farklı nız. Bunlar da dışarıdan gelirler ve giderler. Sonunda sevgi­
olduğu gibi John Smith'in niteliklerini de taşımaz. Fiziksel, lerinize ve karşı cinsle olan ilişkilerinize gelirsiniz. Bunlara
duygusal ya da zihinsel niteliklerinden hiçbirini taşımaz. Bu sıkı sıkıya tutunursunuz. Bunlar gerçekten sizindir!
basit ve saf olanı biliştir. "Fakat giderler..."
"Sonra, odamdan yemek için bile ayrılmadan düşün­
KALP İÇİNDEKİ YER düğüm uzun bir günün akşamı, her şeyin gittiğini, çıkarıla­
cak bir şeyin kalmadığını gördüm. Gerçek kendime baktım."
A. Watts otobiyografisinde, toplumsal kurallara daha "Eğer bir soğanın bütün katlarını soyup atarsanız hiç­
bağlı olan okuyucularını şaşırttı. Başlığını Upanişadlar'dan bir şey bulamazsınız. Benim de bulduğum aynen budur."
aldığı "Kalbin İçindeki Yer" adlı eseriyle A. Menen de aynı "Upanişadlar'ı kaldırdım, çünkü amacımı gerçekleştir­
etkiyi yaptı. Bu iki yazar, duygusal zevklerin mistik yaşam­ dim. Benliklerimi tek tek gördüm ve olmam gereken hali
la uyuşmadığı görüşünde değildirler. A. Menen bu görüşün sezdim. Upanişadlar bunu, kalp içindeki yer olarak adlan­
Upanişadlar'la desteklendiğine inanır. Kendisi "Upanişad- dırırlar."
lar Vedalar'a karşı çıktılar, fakat bazı rastlantılar sonucu Benliği tanımak nasıl bir duygudur?
onlara bağlandılar" der. Bazı iddialı beyinler ikisini uzlaştır­ "Havai mavi bir ışık olmadığını hemen belirtmeliyim.
ma yoluna gittiler ve biri Vedanta olan, altı Hint felsefesi Ama gerçekte, 'sanırım işte bu benim'den çok daha derin,
ekolü doğdu. Bu oluşumda, Upanişadlar'ın metni çoğunlukla bir çeşit hissediş vardır. Bunu bir çeşit bedensizleştirilmiş
çarpıtılmış ve bazen baştan başa saptırılmıştır. Kendisi bir gülüş olarak anlatırken, aslında hiçbir cümlenin anlata­
şunu da söylüyor. "Upanişadlar'ın filozofları, okuyucusunu mayacağını anlatmaya çalışan bir yazardan başka bir şey
Ben'in en derinlerine götürerek bütün değer verdiği inanç­ olmuyorum."
larını sarstıktan sonra, kendisine herkes gibi gidip atlar, Bu bölümde değişik üstatların ego-benlik inancından

128 129
(Meditasyon
kurtulmak için önerdikleri yollan gördük. Çoğunlukla, analiz Bölüm 9
yoluna ve zekânın, egonun koşullandırılmış katlarını birer
birer soymasına güvenirler. Pek çok Batılı'nın derisi altın­
daki ego duygusu o kadar derinden korunur ki, onu yok et­ SEVGİ YOL BULUR
mek, soluğun izlenmesi ya da bir mantranın tekrarlanması
gibi meditasyon tekniklerinin yardımlanna rağmen, oldukça
zor bir iştir. TEMEL TEKNİK

1. Gürültü, ses v.s'nin dikkatinizi dağıtmayacak kadar


uzak olduğu bir yerde meditasyon uygulayın.
2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun.
3. Sessiz, yavaş ve düzenli soluyun. Burun delikleriniz­
den aşağı, karnınıza doğru soluyun.
4. Meditasyon objesi olarak seven bir dikkati kullanın.
Bu da Tann'ya ya da saygın bir kişiye duyulan hayranlıkla,
bir erkeğin, kadının ya da çocuğun bencillikten uzak sevgi­
siyle, bilinmeyene ve varoluşun harikalanna açılmakla, do­
ğayı ya da egoyu eriten bir güzelliği düşünmekle v.s. uyan-
dırılabilir.
5. Seven dikkati kesintiye uğratan düşünce ve hayaller
de içinde olmak üzere, dikkat dağılmalarına karşı rahat ve
pasif bir davranış gösterin. Sevilenle ilgili düşünce ve hayal­
ler bile, dikkat dağılması olarak ele alınmalıdır.
Aşk, bağlılık ve özlem, güçlü ve annmış oldukları za­
man, suyun toprakta içine akacağı yollar bulması gibi, kul­
lanılacak meditasyon yollan bulurlar. Duygular kullanılarak
yapılan meditasyon, meditatöre solunum kadar kolay gelir.
Çoğunlukla uygulanan yöntemler, sesli ya da sessiz olarak,
Tann'nın bir ismi ya da dua gibi kutsal sözcükleri yinele­
mek, meditatör için anlamı çok derin olan bir sembole bak­
mak ya da imajine etmek ve en önemlisi bu bölüme ait olan,
dua ederek dalmak yöntemleridir. Dua ederek dalmak,
sözcük ya da hayallerle başlayabilir fakat derinleştikçe bun­
ların ötesine geçerek, saf sezginin deneyimlenmesine ulaşır.
Bir erkeğin bir kadına, bir kadının bir erkeğe, bir ana

131
130
Meditasyon Bölüm 9
babanın çocuklarına, bir sanatçının sanatına olan sevgisi en değildir; çünkü zekâmız bir araçfrr ve yalnızca bizim bir
kusursuz halinde, meditasyon düzeyine ulaşır. Bir de din ile parçamızdır. Bize, bölünüp analiz edilebilen, nitelikleri kı­
karışan, alâkası olan doğa sevgisi vardır. Büyük dinlerin sım kısım sınıflandırılabilen şeyler hakkında bilgi verir. Fa­
öğretilerinde olduğu gibi biz burada dua ve ibadet meditas- kat Brahman kusursuzdur ve genel olmayan bilgi asla onun
yonu ile aslında mistik bir yol ya da Yoga olarak ilgileniyo­ bilgisi olamaz. Fakat o sevgi ve sevinçle tanınabilir. Sevinç,
ruz. bütün olduğu zaman bilgidir, bütün varlığımızla biliştir. Ze­
Biz bu bölümde, önce sevginin kudretinin bilinci etkile­ kâ bizi bilinecek şeylerden ayırır, fakat sevgi, objenin içine
mesini, sonra Hindu Bhakti Yoga geleneğinde, Hristiyan- sızar. Böyle bir bilgi araçsız ve kuşkusuzdur. Kendi kendi­
lar'm derinden dualarında ve Sufiler tarafından taparcasına mizi bilmemizle aynı şey, hatta daha fazlasıdır.
sevginin ele alınmasını göreceğiz ve konuyu derin doğa sevgi­ Öyleyse, Upanişadlar'ın dediği gibi, aklımız Brahman'ı
siyle ilgili kısa bir konuşmayla bitireceğiz. asla tanıyamaz; sözcükler onu asla anlatamaz. O yalnızca
ruhumuzla, ruhumuzda uyandırdığı sevinç ve sevgiyle bili­
SEVGİNİN KUDRETİ nebilir. Ya da başka bir deyişle, ancak onunla birleşerek,
bütün benliğimizle birleşerek ilişki kurabiliriz."
Sevginin yükselten, kazanan, değiştiren kudreti, her Tagore, sevgiyi, Hindu geleneğinde Yoga ve mistik yol
büyük dinin literatüründe övüldü. O Tanrı'yı ve gerçeği arar­ olarak anlatır; diğer büyük dinler de sevgiden, Tanrı ya da
ken, insanın enerji ve ışık kaynağıdır. varoluşa ulaştıran mistik yol olarak söz ederler. İncil'deki
Tao Te King'de, "Sevgiyle savaşan savaşı kazanacak­ Hristiyan yaklaşımı şöyledir: "Birbirimizi sevelim; sevgi
tır; sevgiyle savunan sağlam kalacaktır; Tanrı onu sevgiyle Tanrı'dandır, fakat seven herkes Tanrı'nın eseridir ve Tan­
kurtaracak ve koruyacaktır" denir. rı'yi bilir. Sevgiyi bilmeyen, Tanrı'yi tanımaz; Tanrı sevgi­
Sevgi ya da sevgiyle iyilik (Metta), Budistler'in geliştir­ dir."
meye yönlendirildikleri dört Brahma Viharalar, yani üstün Sevgi meditasyonu, zihni, sevgi dışında her şeyden te­
bilinç aşamalarından ilkidir ve ikincisi de şefkattir. Üçüncü mizlemek demektir, sevgi paklayan bir alev rolü oynar. Aziz
ve dördüncüler ise sıra ile, sevinç ve ölçülü davranıştır. John (1542-1591) "O ruhu ateşe verir ve sevgi olmayan her
"Doğru davranışın temeli olarak kullanılan bütün kavram­ şeyi yok eder" demiştir. Bir Sufî olan Ebu Abdullah da şöyle
lar, kalbe sevgi yolu ile özgürlüğünü kazandırmak olan onal- anlatır: "Sevgi, her şeyinizi sevdiğinize vermeniz demektir;
tıncı bölüm kadar değerli değildir." Budist İtivuttaka'dan böylece sizin olan hiçbir şey sizde kalmaz." İşte egonun kat­
alman bu satırlar şöyle devam eder: "Bu hepsini içine alır ve larını soymanın bir başka şekli.
diğerlerini gölgede bırakmayı başarır. Böylece kusursuz dav­
ranışa götüren bütün kavramlar, kalbin sevgi yoluyla kur­ BHAKTİ YOGA
tarılmasının onaltıncı bölümünün değerini düşüremez." Bu-
distler'e, meditasyonla dünyanın her köşesine sevgi ve şef­ Bhakti dinsel bağlılık ve ibadet anlamına gelen bir
kat yaymaları öğütlenir. Bu yayın, bilincin genişlemesi üze­ Hindu deyimidir. Hindu felsefesi ve metafiziğinde, evreni
rinde etkili olur. kapsayan ruh olan Brahman, sevgi ve hayranlıkları üstün
Hintli bir şair ve yazar olan R. Tagore, Sadhana'da varlığın temsilcileri olan figürler üzerinde toplanan inançlı
sevginin 'biliş gücü'nü şöyle anlatır: "Entelektüel bilgi genel Bhakta (salik)lar için çok kuru ve entelektüel bir kavramdır.

132 133
Bölüm. 9
Meditasyon
açıkladı. "Bu, yaşam okyanusuna dalan aynı avatarın şimdi
Özellikle, Bhakti Yoga uygulamaları, Vishnu ve Shiva (ve
Krishna, şimdi İsa olarak belirmesidir. Rama (Ramtha),
onların avatarlan, yani bedenlenmişleri)'ya olan kişisel bağ­
Krishna, Buda, İsa gibi Avatarlar, dalgaların her birinin ok­
lılık üzerinde toplanır ve bunlar Brahman ile beraber Hindu
yanusa bağlı oluşu gibi kutsal Brahman'a bağlıdırlar." Ken­
üçlüsünü oluştururlar. Shiva, yeniden varoluş yararına ola­
disi şunu da söyledi: "Bütün dinleri denedim -Hinduizm,
rak yok eder; Brahman yaratır; Vishnu ise korur. Vishnu'ya
Hristiyanlık ve Müslümanlık- hepsinin değişik yollardan ay­
bağlılık (Vaishnavizm) çoğunlukla Vishnu'nun görüntüleri
nı Tanrı'ya inandıklarını gördüm."
olan Rama (Ramtha) ve Krishna üzerinde toplanır. Krish-
na'nın serüvenleri ve aşkları Hint destanlarında yer alır ve Ramakrishna'nın en ünlü müridi Svvami Vivekananda
o Bhagavad Gita'da Yogaların öğretiminde söz sahibidir. (1862-1902) çeşitli Yoga ekollerinin bir sentezini düşündü ve
Upanişadlar'ın bir mesajı üzerine kurulmuş olan Advaita
Bhakti Yoga, dinsel sevgi ve hayranlık yolu olup Hin- Vedanta felsefesini Amerika'ya götürdü. Kendi halkını, Hin­
duizm'in inanç ekolüdür. Hindistan'da geniş kitleler tara­ distan'a salıverilen toplumsal kötülükleri yok etmeye çağır­
fından neden tutulduğunu anlamak kolaydır. Karma Yoga dı.
ve Jnana Yoga, kastlar (toplumsal sınıflar) ve öğretim ile
sınırlandırılmıştır; buna karşın Bhakti Yolu, hayranlık ve Daha sonra Sri Aurobindo Ghose da (1872-1950) çeşitli
inanç olduğu sürece herkese açıktır. Bu bilgili ve bilgisiz, alt yollardan yapılan Yogalar'ın sentezi üzerinde kurulan bir
tabaka ya da üst tabaka herkese açık bir Yogadır. Bir za­ bütünleşmiş Yoga düşündü. Vivekananda'nınkiler gibi, onun
manlar, Bhakti ekolü, rahipliğe ait bir kast olan Brahminler da yazıları etkili oldu. Hindistan'da Aurovulle olarak adlan­
tarafından, cahil kast bölümü ve geleneksel seremonileri ne­ dırılan ve Aurobindo'nun öğretisi uygulanan bir yer kuruldu.
deniyle kınanmıştı. Bhakti kıpırdaması inançlı çabaları ile, Kendisinin yerini alan, beraber çalıştıkları ve Anne olarak
kendine yeterli bir yasa olmaya yöneldi. Bağımsızlık ruhu bilinen bir Fransız kadın öğretmen oldu. Yazdıkları arasın­
Bengal'in Baullarm'da çok güçlüdür. Baul "delişmen" demek da, aşağıdaki, tamamen içten gelişe dayanan meditasyon
olup, kendilerinin doktrinlere yönelik bağlardan uzak olduk­ uygulamasının anlatımı da vardır. Görüleceği gibi Hristiyan-
ları anlamına gelir. Bir şarkılarında şöyle derler: "Aşkta ay­ lar'ın derinden dua edişi ile benzerlikleri ortadadır.
rılık yoktur, sadece kalplerin sonsuza dek birleşmesi. Böyle­
ce ben şarkı ile neşelenir, her biri ve hepsiyle dans ederim. SIRF ARZULAMA ÎLE MEDİTASYON
Bunun için kardeşim, ben delişmen bir Baul oldum."
Hinduizm, esnek sınırları -eğer sınırı var denebilirse- Bütün düşünceleri durdurmaya çalışmadan, olabildiği
içinde, çok tanrılı, bir tanrılı, iki tanrılı, beş tanrılı, tanrısız kadar sessiz olmakla yetinilen bir meditasyon şekli vardır,
inanışların hepsini toplar. Hinduizm'in karakteristik açıklığı çünkü tamamen mekanik olan düşünceler vardır ki bunları
ile, Bhakti inanışı Buda ve İsa'yı da tapınmaya değer bul­ durdurmayı denemek yıllar sürebilir ve sonucun ne olacağı
duğu varlıklar arasına katmaya gönüllüdür. Hinduizm bu belli olmaz. Bunun yerine bilincinizi bir araya toplayıp ses­
konularda çok cömerttir. Doktrinlere yönelik katılıklar yok­ siz sakin oturun, kendinizi bütün dış etkenlerden sizi hiç il-
tur. Bu açıklık, Bhakti ekolünün önemli şahsiyetlerden biri gilendirmiyormuş gibi uzaklaştırın ve birden bire istek ate­
olan Ramakrishna tarafından güzel bir şekilde anlatılmış­ şini tutuşturun. Size gelen her şeyi bu alevlere atın ki alev
tır. O, modern çağ için inancın en iyi yol olduğuna inanıyor­ giderek büyüsün, büyüsün; kendinizi onunla özdeşleştirin ve
du. Kendisi tüm dinlerin gerçeğe ulaşan yollar olduklarını hiçbir şey düşünmeden bilincinizin en yüksek noktasına

134 135
Meditasyon Bölüm 9
varın. Basitçe, ne olabilir ne olamaz ve en önemlisi ne olma­ derinliklerine in" der. Kalp, dinsel ibadet meditasyonunda
sını beklediğinizi düşünmeden, bir arzunun birikmesi, birik­ tekrarlanan bir benzetiş ve semboldür. Upanişadlar'a göre
mesi, birikmesi, sadece bir arzunun birikmesi ve giderek de­ Ben "kalbin içindeki yerde" bulunur. Sikhler'in kutsal kitabı
vamlı bir konsantrasyona yoğunlaşmasının sevincini yaşa­ Granth, "Tanrı senin kalbindedir, fakat sen onu yabanda
yın. arıyorsun" der.
Olabilecek en iyi şeyin olduğuna inanabilirsiniz. Bu de­ On dokuzuncu yüzyılın sonlarında yazılan "Hz. İsa
mektir ki, deneyiminizde yapabildiğiniz en büyük şey bu Ekolü" adlı kitabında Abbe Grou, "Niçin dudaklarımızla bu
kadardır. Bu insanlar kişilere göre değişebilir, fakat sonra kadar çok, kalbimizle bu kadar az dua ediyoruz?" diye so­
bütün bu sessiz olma çabası, görünenlerden uzaklaşmak, rar. "Niçin dualarımızı bu kaynaktan almak yerine, yolları­
size yanıt veren bir gücü çağırmak, sorularınızın yanıtlarını nı belleğimize ve dudaklarımıza çeviriyoruz?" Abbe Grou
beklemek, bütün bunlar hayali bir duman gibi yok olur ve şunu da yazdı: "Dua, ruhların Ruhu olan O'na yönelik, ta­
eğer bu alevde, bu büyüyen arzu kolonunda bilinçli olarak mamen ruhsal bir davranıştır; her şeyi gören Ruh, bizim ru­
yaşamayı başardıysanız, hemen sonuç almasanız bile, bir humuza en derin derinliklerden daha yakın olandır. Dua­
zaman sonra size bazı şeyler gelecektir. larımıza genellikle bazı bedensel hareketleri, duruşları,
sözcükleri ve inancımızın dış işaretlerini eklersek de, bun­
DALARAK İBADET ların kendilerince hiçbir anlamı yoktur. Doğruyu söylemek
gerekirse, duayı etmesi gereken kalptir; Tanrı'nın kulak ver­
Sırf arzu alevi ile meditasyon ve Hristiyanlık'taki söz- diği ses dudakların değil, kalbin sesidir. Kalp diyen kişi,
cüksüz, hayalsiz ibadete dalış arasında bir benzerlik vardır. içimizde en ruhsal olan şeyi anlatıyor demektir. Kutsal Ki-
Şair Rilke, ibadeti, kalbin yönlendirmesi olarak tanımlar. tap'da duaların daima kalpten ve samimiyetle yapılmasının
Bir orta çağ mistiği ise "Ruhun özleminden başka bir şey de­ tekrarlanması dikkate değer. Her zaman için Tanrı'nın eğit­
ğil" diye betimler. tiği kalptir.
Dua sözcüğü bazı okuyucular için, toplu ya da yalnız o- Abba Grou'nun en üstün olarak yücelttiği ibadet şekli,
larak Tanrı'dan bir dilekte bulunmak ya da bazı olayların sadece arzulamak ya da kalbin Tanrıya uzanması olan,
yönünü değiştirmesini istemek veya yaptıkları için Tanrı'ya sessiz ibadet şeklidir. "Kalp Tanrı'ya ait açıklayamadığı
şükretmek anlamına gelmektedir. Dalarak ibadet şekli ise şeylerle doludur ve bunlar bilgi ile bağdaşamayacak kadar
böyle değildir. Meditasyon uygulayanın dualarına hemen bir ruhsaldır; bunları sadece Tann anlar. Hareketsiz ve imajsız
karşılık beklemediği Doğu meditasyonu yaklaşımına ben­ görünmesine karşın dua, bu yaşamda olabileceği kadar ak­
zer. tif, kusursuz ve sonsuz bir hayranlıktır, aşktır. Ruhun derin­
Duaların dile getirilmesinin dinsel törenlerde ve kişisel liklerinden, Tanrı ile birleştiğini hayal etmeden, sadece ba­
ibadetlerde yeri vardır fakat, dalarak ibadet "kalpten gelen sit bir konsantrasyonla oluşan anlayışın yaratıldığı ve sade
bir duadır." bir yönelme tarzında yapılan ibadet, Tanrı için değerlidir.
Sessizlik duası, yani, sadece dalışla sessiz dua olarak ad­
KALPTEN GELEN DUA landırılan budur."

Lao Tzu, Tao Te King'de "Meditasyon yaparken kalbin

136 137
Meditasyon Bölüm 9
İBADETİN AŞAMALARI
duyusal etkileri önemsememek, dikkati içeri çevirerek bilinç
enerjilerini toplayıp birleştirmektir.
Tartıştığımız ibadet şekli Hinduizm, Budizm, Taoizm
Dalarak ibadetin ilk aşamalarında, sözcükler ve iba­
ve diğer Doğu sistemleri meditasyonları ile açık bir uyum
detler kullanılabilir. Eğer sözcükler kullanılıyorsa, bunlar
gösterir. Hristiyan literatüründe ibadetler ve meditasyonlar, çoğunlukla kutsal bir sözcüğün ya da kısa bir duanın tekrar-
"ruhsal çalışmalar" olarak adlandırılır; Doğu'da ise Yoga de­ lanmasıyla zihinsel sükunet ve hatırlayışın başlatılmasına
nir. Fakat Hristiyan ibadetlerinde aşamalar, Doğu meditas- yardımcı olacaktır. Sözcüklerle dua, zamanla sessiz duaya
yonuna göre daha az belirtilmiştir. Hristiyan mistikler, kişi­ dönüşür. Aynı şekilde, yardımcı bir görüntüye, sembolik bir
sel olarak mistik bilincin yükselişini anlattılar fakat Hris- anlamı olan bir objeye bakılabilir veya imajine edilebilir; fa­
tiyanlar, Yogi meditasyonu tekniklerini kurallaştıran Patan- kat yine derinleştikçe bunlar şekilsizleşir, yalnız adlandırıl­
jali'nin sistemleştirme yeteneğini gösteremediler. Doğu din­ madan ya da düşünülmeden "yalın anlam" ya da sevmek
leri, bilinç aşamalarının nüanslarını, göze çarpacak derecede kalır.
ayrıntılı olarak inceleyen gizli psikolojilerdir. Evvelce de be­
Sessiz ibadet, Yogik ve Budist dhayana ya da meditas-
lirtildiği gibi Hindu ve Budist eserlerde kullanılan Sanskrit
yonun karşılığıdır. Normalde sürdürülen hatırlayıştan doğar
ve Pali dillerinin, tüm modern dillerde olanların toplamın­
ve sessizliği içinde meditasyon kolaylaşır. Zihin, kutsal ola­
dan daha fazla bilinç aşamalarını anlatan terimler kapsa­ na karşı hassas va açık olur. Ego-benliğin kavrayışı geçer.
dığı söylenir. Hristiyan yazarlar ibadet aşamalarını ya da Neşe ve sükunet duyguları oluşur.
derecelerini anlatırken, her zaman aynı terimleri kullanmaz­
E.Underhill, Mistisizm'de, hatırlamadan sessizliğe ge­
lar, kullandıkları zaman da terime kişisel bir anlam verir­
çişi anlatır: "Hatırlayış derinleştikçe benlik belli bir donuk
ler. Fakat aşamaların, Doğu'nun mistik felsefesine uyan
fakat hareketli sonsuzluğun bilincine doğru kayar. Kapı,
ana özellikleri vardır. Hangi terimler kullanılırsa kullanılsın duygusal dünyaya sıkıca kapanır, anlatılamayan gerçek bir
Hristiyanlığın sessiz ibadeti Doğulu karşılıkları gibi, medi- dünyaya dalındığının farkına varılır. Bu hal içinde sessizce
tasyon yapanı gerçek sessizliğe ve bilinç bütünlüğüne yönelt­ dinlenir; tamamen sessiz, tamamen sükunet içinde... Bura­
meyi amaçlar. Bütün dinlerin teolojistlerinin, mistik bilinci da, insanın kendinden bir şeyler yapmaya yönelik mağrur
kendi doktrinlerine göre yorumlamalarına karşın, kişisel de­ gayreti tamamen kaybolur. Sevginin dördüncü aşamasını
neyimlerin karakteristikleri üzerinde yapılan yüzeysel bjr yöneten alçak gönüllülük, çelişik güzelliği ve gücüyle tanın­
araştırma bile gösterir ki, bu pek çok değişik dine bağlı in­ maya başlar. Bilinç, bulmak uğruna kaybeder, yaşayabil­
san tarafından paylaşılan aynı şeydir. mek için ölür."
İbadetin derecelerinin anlatılış yolları çok değişiktir ve
Dr. Happhold, mistisizm üzerindeki yeni çalışmaların­
çok şaşırtıcıdır. Bunları; hatırlayış, sessizlik ve tam dalgın­ da, sessizlik aşaması için şöyle der: "Ben', canlı sezginin de­
lık olarak üç aşamaya indirerek anlamayı kolaylaştıra­ rin bir sükunet ve canlı bir durgunlukla belirtilen yeni düze­
biliriz. yinde olmaktan çok memnundur. Hâlâ bir benlik bilinci var­
Hatırlama: Budist hatırlar oluşu ve duyguların yavaş­ dır, fakat ben, bana, benim kavramlarının anlamlan değiş­
latılmasının ilk basamakları (pratyahara) ve Raja Yoganın miştir."
konsantrasyonu (dharana) birbirlerinin karşılığıdırlar. Bu, Azize Teresa, dalarak ibadetin ve mistik deneyimin
hareketsiz oturup etraftaki objelerden meditatöre ulaşan aşamalarının ayrıntılı bir anlatımını yaptı. "Kemâl Yolu"
138
139
Meditasyon Bölüm 9
adlı kitabında onun sessizlik ibadetini anlatışı tamamen de anlaşılır. Kişisel olmayan kutsal varlık, varoluş, kozmik
kendi deneyimlerine dayanır. Aşağıda verilenler söyledikleri­ bilinç ve buna benzer şekilde konuşmayı seçer, Tanrı de­
nin bir kısmıdır. mekten kaçınırlar.
"Bütün iç ve dış güçlerin durdurulması gibidir. Ölüm­ Bu şekilde dua ediş, yalnız dindar ibadetçilere bağış-
süz insan, en ufak bir hareket etme isteğinde bulunmadan lanmamalıdır. İkinci bölümde anlatılan ve meditasyon uygu­
dinlenir, yolculuğun sonuna yaklaşınca iki kat güç kazanan laması sonucu kazanılan psiko-fizyolojik yararlara, ibadetle
yolcu gibi... Ruh kendini çeşmeye yakın bulmaktan o kadar dalış pratiği ile de ve mistik bilincin ileri aşamalarına ulaş­
mutludur ki, içmeden doyar. İsteyecek başka şeyi yoktur. mış olmak koşulu olmadan varılabilir.
Duyuları sükun içindedir ve hareket istemezler... Buna kar­ F.C. Happold, ibadetin en büyük amacı kutsal olanla
şın yakın oldukları O'nu düşünemeyecek kadar da kaybol­ birleşmektir der, fakat daha kolay ulaşılan bir düzeyde dua,
mamışlardır. İçlerinden ikisi özgürdür, yalnız istem tutuklu­ kişinin daha mutlu, daha dolu, daha sağlıklı bir yaşama
dur... Anlayış tek bir şey bilmek ister ve bellek bir tek şeyi yönelmek için, isteyerek üstlendiği bir uğraşıdır. Bu genel o-
hatırlamak. İkisi de tek bir şeyin elzem olduğunu görürler ve larak meditasyon için geçerlidir.
her şey onu tedirgin eder. Öyle sanırım ki ruh sessiz ibadet­ Dr. Happold, duayı " bilinçli ve bilinçsiz arasındaki böl­
le tamamen mutlu olduğuna göre, istem çoğunlukla, kendini meyi aşmak için için bir yol" olarak görür. Pek çok durumlar­
tek doyurabilecek olan 'O' ile birleşmelidir." da meditasyondan yararlanıldığı gibi, bu da bir psiko-terapi
Sessizlik aşamasında, dalışa geçmek kolaylaşır. Kut­ yoludur. Bununla beraber, meditasyon ve ibadetin psikolojik
sal olanla birleşmenin en yüksek aşamasına yönlendirilebi­ durumlarda medikal tedavinin yerini alacağı düşünülme­
len, pürüzsüz bir dikkat akışı gibidir bu. Azize Teresa bu melidir.
aşamayı bahçe sulamaya benzetir. Önce su kuyudan elle çe­ Bazı ibadete dalış pratiği uygulayanlar, fiziksel, men-
kilmelidir; sonra çıkrık ve kovanın yardımı vardır; sonra bir tal ve ruhsal bölümlerini ayırt etmenin çok güç olduğu bir
nehir bahçeyi suluyor gibidir. Çünkü her şeyi yapan Tanrı- enerji birikmesi deneyimleyebilirler. Kendi derinliklerinden
'dır; ve son birleşmede bahçenin sulanması Tanrı'nın yağ­ kaynaklanan fakat kozmosun yapısına ilişkin olan, ölçüsüz
muruna bırakılır. Böylece dalgınlığa giriş giderek daha az bir enerji kaynağıyla ilişki kurduklarını hissederler. Kuşku­
uğraşı gerektirir ve son aşamasında kendiliğinden olur. suz bu bir yandan bedenin ve zihnin geriliminden kurtulmuş
J.V.Ruysbroeck (1293-1381) birleşmeye ulaşılan aşa­ olması ve diğer yandan kozmik bazı enerjilerle ilişki kur­
mayı "zorunlu çıplaklığın içinde eriyip ölmek" olarak anlattı. masına dayanır. Fakat dinsel inançlı bir kimse kutsal ru­
Budistler yokluk (sunyata) ya da boşluktan söz ederler ve hun sızıp yayılmasından söz eder.
mistik bilinci deneyimlemiş olan Hristiyan mistikler buna Lama Anagarika Govinda bir yazısında şöyle diyor:
benzer deyimler kullanırlar. Birleşme halinin nitelikleri da­ "İbadet sadece bir sakinleştirici değil, güç ve enerji kayna­
ha önce tartışıldığı için tekrarlanmayacaktır." ğıdır. Duanın getirdiği içten huzur ve sükunet, kişisel bilinci­
mizden gelen güçler ve içinde başlangıçsız bir geçmişin de­
DUA VE DAHA MUTLU YAŞAM neyimlerinin saklandığı ve yardımı ile evreni kucaklayan
daha yüce bir yaşama katıldığımız bilincimizin çok derinlik­
Bütün mistik meditasyonların amacı olan dua yolu ile lerindeki sonsuz olanakların arasında kurulan dengeye da­
Tanrı'ya yaklaşmak bazı mistikler tarafından değişik şekil- yanır ve bizi bütün yaşayan varlıklara ulaştırır... İbadet, bi-

140 141
'Meditasyon Bölüm 9
linçimizi içimize çevirir ve derinliklerimizdeki güçleri hare­ tanıması ve Aziz Paul'un "Yaşarım; ama ben değil, içimdeki
Tanrı yaşar" demesi aynı anlamı taşır.
kete geçirir.
Sufiler Soğan Oyunu olarak adlandırılan ve sekizinci
Budistler için dua, Hristiyan duaya dalma pratiğinde
bölümün konusunu oluşturan, egonun katlarını soyma tek­
anlattığımız gibi, zihni açıp alıcı durumuna getirmek olayı­
niğinin kısa bir özetini verirler.
dır. Dua, bir kalbi ve kafayı açma olayıdır ve kalbimizi açtı­
Son kat da soyulup atıldığında ve ego yok olduğunda
ğımız zaman sadece ışığın girmesini sağlamış olmayız, fakat
kalan hiçlik, egonun ötesindeki Ben'dir; reddetmelerin dışın­
kendi yaptığımız ve bizi diğerlerinden ayıran hücremizin du­
da anlatılması mümkün olmayan bir bilinç aşamasıdır. Ör­
varında ilk deliği açmış oluruz. neğin O, bu değildir, şu değildir. Bir Sufi öğretmen şöyle der:
Böylece, ışığın içeri süzülerek zaman ve mekânın son­ "Git, kalbinin oturma odasını süpür, onu Sevgiliye yuva ola­
suzluğu içinde, bizi diğer bütün varlıklara bağlayan gerçek rak hazırla, sen dışarı çıktığın zaman O içeri girecektir. Ken­
evren özelliğini tanıtması ölçüsünde, bütün yaşayanlar ve di içinde, benliğinden özgür olduğun zaman, O sana Kendi
acı çekenler için sevgi ve şefkatimizin toplanarak güçlü bir güzelliğini gösterecektir. Sen ve gerçek benliğin bütün kir­
akıntı gibi çağlayıp tüm dünyayı kucaklaması da gerçek­ lerden arınınca, şeyler arasında farklılık kalmaz, bilinen ve
leşir. bilen bir'leşir."
Şair S.T.Coleridge (1772-1834) duanın özelliğini kısa Gerçek benliğini ve özünü tanımana engel olan şeyler
bir cümlede, çok zekice özetledi: "Dua bütünlük ruhunda kaldırılmalıdır. Sevginin kudreti bu içten görevi korur. Kamil
yaşamak için bir gayrettir." İnsan aşamasına ulaşmak, bilinç halleri ve bunlara paralel
SUFİ VECİT HALİ olan davranışlar yoluyla gerçekleşir. Farkında oluşun son
aşamasına değişik kültürlerde kozmik bilinç denir. Sufi,
Sufiler ilk kez sekizinci-dokuzuncu yüzyıllarda İran'da ilâhi Ben'i bulur ve bir yerde, bütün kültürel ve inanca bağlı
belirdiler. Arapça'da "Suf' denen kaba yünden yapılmış hır­ ayrıntıları aşarak, tüm insanlıkla birleştiğini hisseder.
kalar giyerlerdi. Sufi,adının bu hırkadan türediği söylenirse Zen gibi, Sufiliğin de kendine has özellikleri vardır. Su­
de, bunun birçok başka açıklaması da vardır, islam tasav­ filer, dinsel doktrinleri -örneğin cennet, cehennem- semboller
vufu olan Sufilik, diğer bütün mistik ekollerin Özelliklerine olarak görürler. Evlenirler, ruhsal çalışmalarını günlük ha­
sahiptir. Sufi, kendini Tanrı'ya teslim eden, Tanrı sevgisiyle yatta ve evde uygulayarak yaşarlar; öte yanda uğraşı ve ti­
dopdolu, ondan başka hiçbir varlık tanımayan ve bütün caretlerini sürdürürler. Tanrı'ya "teslim olmak" amacı, dün­
varlıklarda onun bilgisinin olduğuna inanan kimsedir. Sufi­ ya zevklerini yasaklamaz; fakat insan nefsaniyetten arın­
ler ruhsal olgunluğa, 'kemâl'e ulaşmak için zikir çalışmaları malıdır ki, dünya gerçekten olduğu gibi görünsün. William
yaparlar. Blake'in şu satırları akla geliyer: "Eğer algılama kapıları te-
R.A.Nicholson, "İslam Mistikleri" adlı kitabında şöyle mizlendiyse, insana her şey sonsuz gibi görünür." Diğer mis­
der: "Tanrı seni sende öldürmelidir ve seni Kendisi'nde ya- tikler gibi Sufi de doğrudan bilgi ile kendinin ne olduğunu
şatmalıdır. Sufilik budur." Konu yabancı değildir, insanın bulmayı amaçlar. Sevgi ve derin bilgi, sistemin temel taş­
hayatını Tanrı ile birleştirmesi, bu kitapta anlatılan diğer larıdır. Yol, Tanrı ile, sevgi ve inançla birleşmektir. Kutsal
geleneklerdekilere paraleldir. Hindular'ın "Sen 'Olan'sın" bir birleşme içinde "kendini bırakmaya" ya da "eriyip gitme­
(tat twam asi), Tao ile birleşmek, kişinin Buda-yaradıhşını ye" fena denir.

142 143
Meditasyon Bölüm 9
SUFİ ŞİİRLERİ yöntemlerde olduğu gibi, dikkatin özel kalitesi bunu bir
meditasyon egzersizi haline dönüştürür.
Sufıliğin farklı havası, şiirlerine de yansımıştır. Sufi
şairlerin çoğu İranlı'dır. Duyguların dili ya da hayaliyle, özel­ SUFİ YÖNTEMLERİ
likle karşı cinsler arasındaki aşk ve şarapla, değişik bir bi­
linç haline ulaşmanın çalışmalarını yaparlar. (Tantra Yoga Sufi meditasyon yöntemleri çok kapalı olmakla birlikte,
ile olan benzerlik görülmektedir.) Sufi şairler Tann'yı (sevgili bir çeşit kutsal sevgiye dayanan mistisizm yöntemlerini
ya da arkadaş olarak adlandırılan) ilahi güzelliği ve kusur­ içerdiği söylenebilir. Sesli ya da sessiz dua, Tann'nın adının
suz aşkı överler. Dünya güzellikleri ve duygusal zevkler övü- yinelenmesi (zikir), mistik diyagramlara bakış, müzik ve
lürken, şairler bunların kaynaklarını da gözden kaçırmaz- dans v.s. Solunum düzenlenmesi ve konsantrasyonunu da
lar. kapsamak üzere, bu kitapta anlatılan yöntemlerin çoğu Su-
Cami (1414-1492) şöyle demiş: filerce de uygulanır.

Sevgilinin, O'nun gül bahçesini görmeye gittim.


Güzelliğin meşalesi beni gördü ve dedi:
"Ağaç benim; bu çiçeklerse, benim sürgünlerim.
Bu sürgünlerin ağacı senden gizlemesine izin verme."

Sufi şairlerin en büyüğü olarak tanınan Mevlâna Ce-


lâleddin Rumi, gerçek benliğin, Ben'in, ortam ve toplumun
şartlandırdığı ego ile özdeşleştirilemeyeceğini ve insanın ger­
çek Özünün tekâmül halinde olan evrenin ürünü olduğunu
düşündü. Mistisizme yaklaşımları, bilincin daha yüksek
aşamalara ulaşmasına dayanan kimseler Sufiliği kendile­
rine uygun bulacaklardır.
Rumi için sevgi, insan bilincinin tekâmülünün ardın­
daki enerjidir. O, insanlarda değerli bir gelişme ve yaratı­
cılığı oluşturan dinamik bir güçtür. Bilinen şaşırtıcı ego yok
olduğu zaman doğar.

Sevgi, güneş ve ay kadar belirgindir dünyada.


Bu kadar açıklık ve belirginlik ile kanıt aramak niye?

Rumi, mevlevi dervişlerin ünlü kurallarını başlattı.


Dervişler bir daire içinde dönerler ve vecit haline ulaşana
dek dönüş hızlarını artırırlar. Burada da, bu kitaptaki diğer

144 145
Bölüm 10
likte tıp bilim adamlarının son zamanlardaki çalışmaları,
söz ve seslerin tekrarlanmasının, anlamlarına bağlı kal­
Bölüm 10 maksızın sırf titreşimsel etkileri ile, derin bir psiko-fizyolojik
rahatlama getirdiğini gösterdi. Sözcüğün ruhsal ya da gizli
gücü ile yöntemin kendisi ayn şeylerdir. Biz bunların ikisi
SÖZCÜĞÜ SÖYLE üzerinde de duracağız.

SÖZCÜKLERİN GÜCÜ
TEMEL TEKNİK
William James (1842-1910) "Dinsel Deneyim Çeşitleri"
1. Gürültü, ses v.s.'nin dikkatinizi dağıtmayacağı bir adlı eserinde, sözcüklerin gücünün mistik karakterde dene­
yerde meditasyon uygulayın. yimler başlattığını yazdı:
2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun. "Mistik deneyimin en basit esası, bazen insanı etkisi
3. Sessiz, yavaş ve düzenli soluyun. Burun delikleriniz­ altına alan bir atasözü ya da deyimin anlamının derin bir
duygusal rezonans oluşturması gibi görünebilir. 'Bu söylene­
den aşağı karnınıza doğru soluyun.
ni hayatım boyunca duydum, fakat şimdiye dek tam anla­
4. Bir sözcüğü ya da sesi yüksek sesle ya da zihniniz­
mını kavrayamadım" diye içimizi çekeriz. Luther; 'Bir rahip
den tekrarlayın. Sessiz içten tekrarlayış daha ince bir pra­
arkadaş bir gün, günahların bağışlanmasına inanıyorum'
tiktir. Sözcüğün kutsal ya da fikirsel bağlantıları olabilir,
sözlerini tekrarladığı zaman bu anlatışı ben tamamen yeni
nötr olabilir ya da anlamdan yoksun olabilir.
bir ışık altında gördüm ve o anda yeni doğmuşum gibi bir
5. Dikkati kesintiye uğratan düşünce ve hayalleri de duyguya kapıldım. Sanki cennetin kapılarını ardına dek
kapsamak üzere, dikkat dağılmalarına karşı, rahat ve pasif açık bulmuştum' dedi."
bir davranış gösterin. Dikkatinizin sözcük ya da sesten u-
"Bu daha derinden anlayış duygusu, uygun oranlama­
zaklaştığmı her fark edişinizde, sözcüğü yinelemeye başla­
larla sınırlandırılmamıştır. Tek bir sözcük ya da sözcükler
yın. Bunu gerekli oldukça, sakin ve pasif davranışınızı ko­
dizisi, karada ve denizde ışığın etkisi, kokular ve müzikal
ruyarak tekrarlayabilirsiniz.
sesler hepsi, eğer zihin doğru olarak ayarlanmışsa bu olum­
Bu bölümde ilgilendiğimiz yöntem, bir sözcük ya da
lu sonuçları getirebilir. Çoğumuz, gençliğimizde bazı şiirler-
cümle ya da sesin tekrarlanmasıyla, meditasyonun huzuru­
deki bazı pasajların üzerimizde yaptığı güçlü etkiyi anım­
nun güzelliğini zihne getirip, sezgiyi ortaya çıkarmaktır. Böy­
sarız. Bunlar kalplerimize açılan ve gerçeğin sırlarının, çıl­
le bir sözcük, cümle ya da sese Sanskritçe'de "mantra" de­ gınlıkların ve hayat acılarının yol bulduğu anlaşılmaz kapı­
nir. Mantra ile yapılan uygulamalar; Hinduizm, Budizm ve lardı. Belki de bizim için artık sözcüklerin yüzeyleri daha
Sufılik'de çok görülür. Hristiyanlığın da bazı bölümlerinde pürüzsüzdür. Fakat, hayatın bizimki ile süregelen belirsiz
bulunur. Maharishi Mahesh Yogi'nin Transandantal Medi- görüntülerini yakalarken gösteren, çağıran, yine de daima
tasyon'u, dinsel bir inanışa dayanmayan bu meditasyonun izlemeyi engelleyen şiir ve müzik, canlı ve bir dereceye kadar
daha modern bir şeklidir. Yogiler, mantra titreşimlerinin anlamlıdır. Bu mistik eğilimi ya koruduğumuz ya da kaybet­
zihni etkilediğine ve her sesin özel bir etkisi olduğuna ina­ tiğimize göre, sanatın bu övünçsüz ruhsal mesajına karşı
nırlar. Dinsel meditasyon ekollere yöneliktir. Bununla bir-

146 147
Bölüm 10
Meditasyon
dir. Mantra genelde, titreşimsel bir etkisi ya da gizli anlamı
olan tavrımız da, ya olumlu ya da olumsuzdur." olan Sanskritçe bir sözcük ya da cümledir. Bilinci etkilemek
Simon Weil, mistik hale girmek için, George Herbert'in için yüksek sesle ya da zihinden yinelenir; ikinci şekil, mant-
Aşk adlı şiirini kendi kendine tekrarlama alışkanlığmdaydı: ranın daha incelikle kullanılmasıdır.
Sri Aurobindo, mantrayı geleneksel görüş yönünden
Sevgi bana hoş geldin dedi; ama benim ruhum geriledi, şöyle anlatır:
Suçlu toz ve günahla. "Doğrudan ve yüksek, derin ve sorumluluğu olan ritmik
Fakat keskin gözlü sevgi, görünce benim gevşediğimi bir sözcük olup, sezgisel ve ilham verici bir etki gösterir;
Daha ilk girişimde içeri, şeylerin gerçeğini canlandırır; bu gerçekle, yani onların ruh-
Bana yaklaştı ve tatlı bir tavırla sal-şekilleriyle, avatarlar canlı gerçekten doğmuşlardır."
Bir eksiğim var mı diye sordu. Hindistan'da kutsal mistik bir sözcük ya da formülün,
guru (öğretmen)'dan, chela (öğrenci)'ya, öğrencinin özel ve
Ben dedim, layık değilim buraya. kişisel olarak yararlanması için verilmesi şeklinde bir gele­
Sevgi dedi, olacaksın ama. nek vardır. Öğrenci için mantrası çok değerli ve gizli bir ha­
Benim gibi insafsız ve nankör biri mi? zinedir. Kendisine, onu başkalarına açıklarsa gücünün aza­
Ah azizim, ben bakamam sana. lacağı öğretilmiştir. Bu gizlilik davranışına karşı gelmek
Sevgi elimi tuttu ve gülümseyerek dedi, için, Bhakti Yoga'nın önde gelenlerinden olan Ramanuja (on-
Gözlerini kim yaptı ki benden başka? birinci yüzyıl) bir tapınağın üzerine çıkarak mantrasmı hay-
kırıp, onu herkesle paylaştı. Mantrayı özel ve gizli tutma ge­
Sevgi gerçek Tanrı'ydı... leneği T.M. tekniğinde de sürdürüldü; fakat bu yöntem, alı­
Ancak gözlerimi yere eğerek, şılmış olan mantranın tekrarlanması yönteminden önemli
Bırak dedim, utancım gitsin hak ettiği yere. farklılıklar gösterir.
Sen bilmiyorsun dedi sevgi, kabahat kimde? Yoga'nın bir ekolü olan Mantra Yoga, mantranın tek­
Öyleyse diye ekledi, ben sana öğreteceğim. rarlanması olan Japa pratiği üzerinedir. Pratiğin kökleri
Şimdi otur ve tadına bak etimin. Hindistan tarihine uzanır ve ona dünyanın en eski yazıları
Böylece oturdum ve sevgiyle beslendim. olan Vedalar'da değinilir. On dört çeşit Japa vardır, fakat
biz burada sadece ikisini göreceğiz: Sesle tekrarlamak, zi­
Bazı sözcükler ve şiirlerin değişik bilinç aşamalarını hinden tekrarlamak.
uyarma güçleri, rastlantı ve rastlantılı buluşlara dayanır; Güçlü bir dinsel etkenin ya da unsurun bulunduğu
buna karşın mantra sistemlidir. Mantralar meditasyona grup pratiklerinde, çoğunlukla mantra yüksek sesle ve çın­
yardımcı olan ses ve şekiller olup, yantraların görsel medi- latarak yinelenir. Tantrik manastırlardaki sesler, yeri titre­
tasyondaki işlevini görürler. tecek derecede yüksek titreşimlere ulaşabilir. Tantrik yogi­
ler, seslendirilen mantraların titreşimlerinin sağlığa yaradı­
MANTRAYOGA ğını ve bedenin iç organlarına masaj yaparak kişiyi meditas­
yona yönelttiğine inanırlar. Özellikle temel Hindu mantrası
Mantraların kullanılması Hinduizm'in özellikle dinsel olan 'Om'u seslendirirken böyle olduğunu söylerler.
ekollerinde en çok uygulanan meditasyon şekillerinden biri-
149
148
Bölüm 10
Meditasyon
sıyla yaparlar. Bu, nembutsu olarak tanınır. Nem (bağışla­
Om (Aum) pravana (temel mantra)dır; mutlak olanı
mak, teslim etmek) ve butsu (Buda) anlamına gelir. Amida,
anlatır; yaratılışın kaynağıdır. Evrenin düzenidir, başlangıç­ sonsuz aydınlığın Budası'dır. Saf Ülke tarikatı Hindistan'ın
taki sözcüktür. Om evrensel ruh ve bilinç olan Brahman'dır inanç yolu olan Bhakti Yoga'nm Japon karşılığıdır.
ve Hindu mistisizmine göre, üzerinde uygulanan meditas- Şarkılaşan mantralar, Shingon-shu denen başka bir
yonda tam derinleşmeye yardım eder. Mundaka Upanişad Japon Budist tarikatında esas pratik şeklidir. Shingon
şöyle der: "Om ok, kişisel benlik yay, ruh hedeftir; kişi onun­ mantra anlamına gelir
la hedefi delen ok gibi tekleşmelidir."
Om, meditasyon sırasında bakılan görsel bir sembol ya SUFİLİKTE ZİKİR
da yantra olarak da kullanılır. Au sesi gırtlağın gerisinde
başlar ve giderek öne getirilir; burada dudaklar kapatılarak Dünyanın neresinde olursa olsun, dinlerde güçlü bir
kuvvetle titreşen bir M sesi, ses öğretmenlerinin "maske" de­ hareketlenme olduğu zaman, çoğunlukla kutsal bir sözcüğün
dikleri yüzün ön kısmında tamamlanır. tekrarlandığı görülür. Bu, îslam Sufileri için de doğrudur.
Andre Von Lysebeth adlı Belçikalı bir Yoga öğretmeni, Dokuzuncu bölümde gösterildiği gibi, izledikleri yol Tanrı'ya
Om'u rezonanslı seslendirmeyi önerir; çünkü göğüs ve karın­ hayranlık ve onunla birleşmektir.
daki hormon salgı bezlerine ve diğer organlara titreşimle Sufilerin "hatırlama" ve "anlama" anlamlarına gelen zi­
masaj yaptığına, sinir sistemini desteklediğine, derin solu­ kirlerinde, Tanrı'nm isimleri temel mantralar olarak kulla­
numu uyardığına inanır. Görüşlerini, yirmi beş yıl ses titre­ nılır. Zihin konsantre edilir, mantra kalpten kopan bir
şimlerinin insan organizmasında yarattığı etkileri araştıran inançla yinelenir. Kur'an'daki ilk satır, çoğunlukla mantra
Dr. Leser Lasario'nun bulguları ile destekler. Kendisi, soluk olarak kullanılır -Lâ ilahe illallah (Allah'tan başka ilâh yok­
verme süresince oluşan titreşimlerin, derin doku tabakaları­ tur). Dervişlerin en çok kullandıkları sözcük ise Ya Hu'dur.
na ve sinir hücrelerine ulaştığını, dolaşımı ve solunumu dü­ İbadet sırasında Mekke'nin yönü olan Kıble'ye dönülür, fa­
zelttiğini, tükürük, epifiz, tiroid ve diğer salgı bezlerini uyar­ kat bazı dervişler zikri bir daire etrafında dans ederek (Mev­
dığını buldu. Diğer etkisi ise tüm bedeni gevşetip rahatlat- levi tarikatının sema ayinlerinde olduğu gibi) yaparlar.
masıdır. İnançla yapılan bir egzersiz olan zikir, müslümanların ruh­
Şarkı söylemek ve büyüleyici bir ritmde ezbere şiir oku­ sal eğitimlerinde önemli bir yer alır. Zikir, Hz. Muhammed
mak bir çeşit Yoga olarak görülebilir. Müzik tedavisinin et­ tarafından da uygulanmıştır. Bu pratiğin iki ana çeşidi var­
kinliği, ses titreşimlerinin tedavi edici gücünü gösterir. dır: Zikr-i Cehri, yüksek sesle, zikr-i kalbi ise ya alçak sesle
Hindistan'da mantralar çoğunlukla Om ile başlar -ünlü ya da sessiz olarak uygulanır. Bunlar Mantra Yoga'da gör­
Om Mani Padme Hum (Om, lotüsdeki mücevher)'de olduğu düğümüz iki ana pratiğin benzeridir.
gibi. Sesli ezbere okuyuş, Patanjali tarafından anlatılan,
hem çok eski, hem de çok eskinin yenilenmiş şekli olan
NEMBUTSU T.M.'de olduğu gibi giderek kusursuzlaşarak silikleşir, bilin­
ci düşüncenin ötesine götürür. Bu, bilgin, filozof, teolojist ola­
Japon Budizmi'nin "Saf Ülke" tarikatının üyeleri, kendi
rak unvan kazanmış olan İmam Gazali (1058-1111) tarafın­
temel ruhsal pratiklerini "Namu-Amida-Butsu" (Kendimi
dan zikir öğretiminde açıkça belirtilmiştir. Pasaj D.B.Mac-
Amida Buda'ya bağışlıyorum.) sözcüklerinin tekrarlanma-
151
150
Meditasyon Bölüm 10
Donald tarafından özetlenmiştir ve S.M.Zwemer'in "Tanrı'yi sürdürebilirse zikir kusursuzdur. Eğer bunu yapamıyorsa,
Arayan Müslüman" eserinde yer alır: uğraşmayı sürdürmesi gerektiği açıktır. Kalp, insan yapısı­
"Bırak, zikir inanan kalbini öyle bir düzeye indirsin ki, nın en anlaşılmaz parçasıdır ve dünyasal tasaların ardın­
orada bir şeyin var olması ya da olmaması onun için fark et­ dan gitmeye meyillidir. Kalp, bir çam kozalağı gibi şekillen­
mesin. Sonra bırak dinsel görevlerini kısıtlayarak, Kur'an miştir; zihninizden, zikir yaparken kalp meditasyona zor­
okumadan ve anlamını yorumlamadan ya da dinsel gelenek­ lanmalıdır. Bırak 'La yukarı doğru, 'ilahe' sağa doğru yön­
lerle ilgili kitaplarla ilgilenmeden, köşede yalnız başına lensin ve bütün cümle olan 'Lâ ilahe illallah' çam kozalağı­
otursun. Ve bırak, Ulu Tanrı'nm aklına gelmesine hiçbir şe­ nın üzerinde şekillensin ve oradan bedenin her yanma yayıl­
yin engel olmadığını görsün. Yalnızlık içinde otururken, bı­ sın ve sıcaklığını duyursun. Bu yoldan, dünya ve bütün çeki­
rak durmadan 'Allah Allah' diyerek düşüncelerini O'na cilikleri zihninizden silinir ve siz en Ulunun üstünlüğünü
yöneltsin. Bırak, dilinin hareketleri tamamen durana ve kal­ hissedebilirsiniz. Hiçbir şeyin dikkatinizi zikirden ayırması­
bini düşüncelerinde bulana dek bu durumda kalsın. Bırak, na izin vermemelisiniz ve sonunda zikrin aracılığı ile Tevhid
sözcüğün şekli ve harfleri kalbinden tamamen çıkarılana ve yani Tanrı ile birliğe ulaşırsınız."
orada sadece, sanki kalbine yapışmışçasına fikir kalana "Çam kozalağı şeklindeki kalp sol göğüstedir ve onunla
dek dirensin. Şimdiye kadar olanların hepsi kendi istek ve temsil edilen yer, insanın bütün gerçeğini içine alır. Gerçek­
seçimine dayanıyor; fakat Tanrı'nm bağışını getirmek kendi ten 'bütün gerçeği' anlatır; insanın kendi içindeki bütün va­
seçim ve isteğine bağlı değildir. Eğer yukarıdaki yolu izler­ roluşunu kapsar ve onun bir özetidir; insanlar büyük ya da
sen, gerçeğin ışığının kalbini aydınlatacağına inanabilirsin." küçük, onun bir uzantısıdır. Bütün bir ağacın özünü içinde
Bununla, Hristiyanlığın hatırlama ve konsantrasyonu­ saklayan tohum ağaca oranla ne ise, kalp de insana oranla
nun kolaylıkla meditasyona yöneldiği derin dualann yüksek odur. Kısacası, Tanrı'nm bütün kitaplarının, O'nun bütün
formları arasında yakın bir benzerlik vardır. sırlarının özü kalptir."
Bazı tarikatlarda sesli ve sessiz, her iki temel zikir Sufiler öğretici öyküler üzerinde meditasyon uygularlar.
şekli de uygulanır. Bazı Sufi mürşitler, müridlerine kalbin Bir Öykü, mantra tekrarlanırken içinde bulunulan ruh hali­
iki kapısı olduğunu öğretirler; adaleden bir kapı ve bir de nin, onun doğru söylenişinden çok daha önemli olduğunu
ruhsal bir kapı. Zikr-i cehri, adaleli kapıyı açar, Zikr-i kalbi hoşa gider bir şekilde belirtir.
ise ruhsal kapıyı açar. "Biraz fazla bilgiçlik taslayan bir derviş, bir gün nehir
Solunum kontrolü bazen kutsal sözcüklerin söylenme­ kenarında yürüyordu. Nehrin ortasındaki adadan bir kimse­
siyle ayarlanır. Uygulanan bir yöntem de "Lâ ilahe illallah" nin, Sufi mantralarından biri olan 'Ya Hu'yu yanlış söyleye­
sözcüklerini, bir soluk alış süresinde üç kez söylemektir. rek 'U Ya Hu' diye tekrarladığını duydu. Dinleyen derviş , bu
Bununla birlikte, zikirde en önemli olan, sözcüklerin, yanlışı düzeltmeyi kendine bir görev kabul ederek, bir kayık
"kalbin dili" ile tekrarlanmalarıdır. Sufi öğretisinde ve şiir­ kiralayıp adaya kürek çekti. Orada derviş cübbesi giymiş,
lerinde sembol olarak kalp tekrar tekrar ortaya çıkar. Bir on sazdan bir kulübede oturan bir adamın 'Ya Hu' çektiğini
dokuzuncu yüzyıl Sufisi şöyle diyor: gördü. Birinci derviş, söyleyişteki hatayı belirtti ve teşekkür
"Kalpler her an Ulu Tanrı'nm düşüncesiyle doludur; aldı. Yeniden geldiği kıyıya dönmek üzere kürek çekmeye
ona karşı hayranlık sevgi ve saygı içindedir ve eğer bu çalış­ başladığı zaman, saz kulübedeki derviş zikrine yeniden baş­
mayı uygulayan kişi, kalabalığın içinde de bu bilinç halini ladı, fakat yine evvelki gibi yanlış söylüyordu. Bir-iki dakika

152 153
Meditasyon Bölüm 10
sonra ses yavaşladı ve durdu. Kayıktaki derviş, öteki der­ tekrarlanması ile, solunumun ritmi arasında bağlantı kur­
vişin, derin suyun üzerinde koşarak kendisine doğru geldiği­ manın değerini biliyorlardı. İsa peygamber dua uygulaması
ni görünce şaşırdı. Kayığa ulaşınca, su üzerinde yürüyen üzerine yazılan Doğu Ortodoksları'nın yazılarında, bu kitap­
derviş öbürüne: 'Kardeşim, aptallığımı bağışla, zikir çekme­ ta bu çeşit meditasyon uygulamaları için önerilen bütün ko­
nin doğru şeklini bana tekrar söyler misin?' dedi." şulların yerine getirildiğini görüyoruz.
Yazdığı kitapla, İsa peygamber duasının ruhsal eğitim
İSA PEYGAMBER DUASI için kullanılmasını anlatan Bishop Brianchaninov şöyle der:
"Bu yöntemin kullanılması, çok geçmeden gösterir ki, zihnin
Hristiyanlığın bazı bölümlerinde kısa duaların ya da şekillere olduğu gibi sözcüklere de girmeye zaman bulması
Hz. İsa'nın adının yinelenmesinin değeri yüzyıllardır bilini­ için, sözcüklerin özellikle ve öncelikle çok yavaş söylenmeleri
yordu. Hindu Mantra Yogası ve Sufî zikrine paralel olarak gereklidir. Düşüncelerinizi üzerinde topladığınız dua sözcü­
Hristiyanlar'ın dalarak dua uygulamaları vardır. ğünü hiçbir zaman yitirmemeye çalışın. Eğer, daha çok baş­
John Climacus (M.S. 7. yüzyıl) mantra olarak, îsa pey­ langıçta olma nedeniyle dikkatiniz dağılırsa burtu geri yön­
gamberin (Jesus) adının tekrarlanmasını önerdi ve şöyle lendirin. Sözcükler kalbe yerleştiği zaman, bu dua kalbin
yazdı: "Eğer dualarda çok sözcük kullanılırsa, zihinde çeşitli duası olarak da tanınır."
dikkat dağıtıcı hayaller dalgalanır ve konsantrasyon bozu­ Alexander d'Agapeyeff, İsa peygamber duasını "Dua
lur." Ve Rus eseri "Hacı'nın Yolu"nda da şöyle denir: "Dua­ eden kişiyi değiştirmek için bilimsel girişim" olarak tanıtır.
nın temiz ve iyiliklerle dolu olmasını istiyorsan, birkaç söz­ "Bu dua ile mürit kendini değiştirir, yeniden yapar ve farklı
cükten düzenlenmiş kısa bir dua seç ve onu defalarca tek­ bir kimse olur."
rarla."
Eğer İsa peygamber duasının sözleri uygun değilse, ye­
Ortodoks rahipler ve halktan kişiler, yüzyıllarca bu bir­ rine başka bir kısa dua geçebilir. Su yüzünde yürüyen dervi­
kaç güçlü sözcüğü, İsa peygamberin duasında buldular. "Hz. şin öyküsünü hatırlayın.
İsa beni bağışla." Mantranın, Hristiyanlar'ın dalarak dua etme yönte­
İsa peygamber duasının tekrarlanması, alışılan dua ile minde kullanılışı konusunu tamamlamadan önce, on dör­
yalvarışlardan çok Doğu dinlerindeki mantra kullanışına düncü yüzyılda bilinmeyen bir mistik tarafından yazılan,
yakındır. Bu, ilk bin yılın Hristiyan papazlarının yazdıkları­ "Bilinmeyenin Bulutları"ndan birkaç satır okumalıyız. Şöyle
nın derlenip, Mount Athos manastırında saklandığı Philo- der: "Ruhu ile, sevgi bağlarıyla ve isteklerine uyarak Tanrı-
kalia'nm ilk beş bölümünde açıkça gösterilmiştir. Mantra 'ya bağlanmayı dileyen kimse, derinleşme aşamalarını baş­
Yoga'ya benzerliği, Philokalia'dan seçilen aşağıdaki yazı latmak için özel yollar, usuller, kişisel teknikler ve ruhsal
özetlerinde görülebilir: "Sessiz ve yalnız otur, gözlerini kapa, kolaylıklar geliştirebilir. İşte bu yollardan biri: Kısa bir söz­
yavaşça soluk ver ve kendini kalbine bakarken hayal et. So­ cük seç. Sözcük ne kadar kısa olursa o kadar iyidir ve ruhsal
luk verirken 'Hz. İsa, beni bağışla' de; bunu dudaklarını anlamına o kadar yakındır: 'Tanri' ya da 'sevgi' gibi bir
yavaşça hareket ettirerek ya da zihninden söyle. Bütün baş­ sözcük. Bu sözcüklerden istediğini ya da başkasını seç ve
ka düşünceleri bir kenara bırakmaya çalış. Sakin ol, sabırlı onu, ne olursa olsun orada kalacak şekilde, sıkıca kalbine
ol ve bunu sık sık tekrarla." yerleştir. O, savaşta ya da barışta senin mızrağın ya da kal­
Yogiler ve Sufiler gibi Hristiyan papazlar da, duanın kanın olacaktır. Bu sözcük yardımıyla tüm düşünceleri, unut

154 155
Meditasyon
Bölüm 10
ma bulutuyla örteceksin."
öğrencisine, kendisine aktardığı bir bilinç geliştirme yönte­
Yukarıda da söylendiği gibi, mantra olarak seçilen söz­
mini kusursuzlaştırıp, herkese ve her yerde uygulamasını
cüğün kutsal ya da hoşlandığınız bir sözcük olması gerek­
önerdi. Maharishi Mahesh Yogi bir kenara çekilip Uttar Ka-
mez, fakat nötr bir tonu olmalıdır. Mantranın, meditatör
shi'de iki yıl yalnız yaşadıktan sonra bu yöntemi öğretmeye
için hiçbir anlamı olmayabilir. Batı'da en iyi şekilde anlaşı­ hazır olduğunu hissetti.
lan, geniş bir uygulayıcı kitlesi bulunan Maharishi Mahesh
Maharishi, Hindistan'da birkaç yıl T.M. öğretti; sonra
Yogi'nin T.M. yönteminde anlamlı olmayan bir Sanskrit ses
yöntemin daha çabuk yayılmasının, teknoloji yönünden iler­
tekrarlanır.
lemiş toplumlara öğretilmesi ve modern haberleşme yolları­
nın kullanımı ile başarılabileceği kararına vardı. 1961'de
MAHARİSHİ MAHESH YOGİ - MANTRA ADAMI Amerika'da "Ruhsal Yenilenme Hareketi"ni kurdu ve bir yıl
sonra Londra'da aynı şeyi gerçekleştirdi.
Maharishi, T.M. yönteminin yeni bir yöntem olduğunu
T.M.'nin Batılılar'ı çeken yanı, bilimsel tanıtımı, basit­
savunmaz ve ortaya çıkışını, dünyanın en eski yazıları olan
liği ve meditatörün yaşam biçimini değiştirmeden, sadece
Vedalar'a kadar izler. M.Ö. 500 yıllarında yazılan Bhaga-
sabah ve akşam yirmişer dakika meditasyon uygulaması­
vad Gita üzerine yaptığı yorumlama ile, T.M.'yi bu çalışma­
dır. Bir din olarak değil fakat bir teknik olarak tanıtılır, Ma-
lara bağlar. Kendisine bu basit ve kolayca öğrenilen yönte­
harishi'nin Hindu inançları arka plânda kalır. Bu uygulama
mi, onu dünyaya tanıtması için gurusu Jyotir Math ma­
Hindu'yu daha iyi Hindu, Budist'i daha iyi Budist, Hristi-
nastırı Shankachayara'sı, Swami Brahmananda Saraswati
yan'ı daha iyi Hristiyan yapar ve inancı olmayanlar ise ya­
(1869-1953) öğretti.
şam kalitelerini yükseltirler der.
Mahesh Prasad Varma olarak 1918de merkez Hindis­
Yöntem çok basittir, bir Sanskritçe sözcük ya da mant­
tan'da Jubblepore'da doğdu; bir orman koruyucusunun oğ­
ranın zihinsel tekrarından ibarettir. Batılı gazeteciler Maha-
luydu. Geleneksel Hindu kültürüne bağlı olarak yetiştirildi.
rishi'ye mantra adam adını taktılar. Amerika'da ve Avru­
1942'de Allahabad Üniversitesi'nden fizik diploması aldı.
pa'da, bir milyonun üzerinde insan, yetiştirilmiş öğretmenler
T.M.'yi Batı'da yayabilmesinde, bilimsel tanıtışının önemli
yardımıyla bu yöntemi öğrendiler.
rolü oldu. Maharishi tıp bilim adamlarının araştırmalarını
hoş karşılar ve T.M.'nin (Transandantal Meditasyon - Derin
dalışla meditasyon) literatürü, Maharishi'yi izleyenlerin yaz­ TRANSANDANTAL MEDİTASYON NEDİR?
dıkları kitaplardaki galvanik deri reaksiyonlarını gösteren
grafikleri, kan laktat düzeyleri, beyin dalgalarının şekilleri T.M.'nin amacı, diğer mistik sistemlerinki ile aynıdır;
ile, diğer meditasyonla ilgili kitaplardan çok farklıdır. olma haline ve saf bilince ulaşmak. Maharishi'nin yöntemi,
Sanskritçe bir sözcük ya da düşüncenin içten tekrarlanması,
Maharishi, Swami Brahmananda Saraswati ile üniver­
böylece bilinçli düşüncenin kaba bir aşamadan, daha ince
site öğrencisi olduğu sıralarda tanıştı ve fizik diploması
bir aşamaya geçmesi ve giderek düşüncenin kaynağına ulaş­
aldıktan sonra bu Hindu keşişin müridi olarak üç yıl geçirdi.
masıdır. Burada zengin bir enerji ve zekâ kaynağının çeş­
Daima üzerinde Swami'nin bir resmini taşırdı; hatta halk
önünde konuşmalar yaparken bile. Svvami Saraswati, mesi açılır.
1953'de ölümünden kısa bir müddet önce, bu en beğendiği Meditasyon konsantrasyonu, T.M. uygulamasında da
kullanılan bir araçtır. Maharishi, Amerikan Televizyonunda
156
157
Meditasyon Bölüm 10
şöyle söyledi: "T.M.'de dikkat dışarıdan içeriye, düşüncenin liyle' desteklenmesine neden olur. Genellikle birkaç yıl medi­
kaynağına yönelir; sonra bilinçli zihin, uyanık haldeki bilinç tasyon yaptıktan sonra, saf 'olma hali'ni deneyimlemek gü­
sezgisi ve bilinçsel bir mutluluk olan üstün ve saf bilince nün büyük bir bölümüne yayılır. Yoga, Sufilik, Zen ve diğer
döner... Bu sadece bir düşünüştür, fakat öyle bir düşünüştür sistemlerin amacı da, bu saf bilinç halinin insanda kalıcı o-
ki, sezgi içe dönük olarak derinliklere ulaşır ve saf bilinci larak yerleşmesidir.
elde eder."
Mantra, dikkati düşüncenin kaynağına götüren bir söz­ Bir İnsan Bir Mantra?
cüktür, sesli olarak değil içten tekrarlanır. Öğretmen, medi- T.M.'nin tartışılabilir bir niteliği, her yeni başlayan kişi
tatöre meditasyon sırasında çaba harcamamasını söyler. için titreşimleri kendisine uyan özel bir mantranın bulundu­
Pratikte, çok geçmeden bu sorun ortadan kalkar. İnsan bir ğu iddiasıdır. Öğretmenlere, öğretmen-öğrenci kurslarının bir
kez meditasyonun doğal akışını tanırsa, bisiklet üzerinde bölümü olarak, her bir meditatöre uyan mantranın nasıl
denge kurabilme yeteneği gibi kendiliğinden bu yeniden beli­ seçileceği öğretilir. Baş vuran kişi ile bir konuşma yapılır ve
rir. kendisi bir sorular listesinin karşılıklarını doldurur, mantra
Maharishi mantranın mekanik olarak tekrarlanması­ bunlara dayanılarak seçilir. Kabul edilme töreninin ardın­
na inandığı ve her tekrarlayışa kutsal bir anlamın damga­ dan kişisel mantra açıklanır.
sını vurmadığı için, Hindistan kültür ve geleneklerine aykırı T.M.'nin giriş törenleri, bilimsel ve Batılılaşmış tanıtı­
düşer. "Öyleyse bırak, mantra işini yapsın" der. Mantra ba­ mına oldukça ters düşer; çiçekler (yaşam çiçeğini belirtir),
zen zihnimizde olacaktır, bazen de zihnimizden kayıp gide­ meyve (yaşam tohumunu belirtir) ve tertemiz beyaz bir men­
cektir. Mantranın yok olduğu zamanlarda bazen yerini dü­ dil (ruhsal temizliği belirtir). Tören, hafifçe aydınlatılmış ve
şünce ve imajlar alabilir. Meditasyon sırasında ulaştığınız tütsü kokulan saçılan bir odada yapılır. Maharishi ve Guru
derinlikleri ancak bilincin yüzeysel tabakalarına döndükten Dev isimli üstadı Swami Sarasvvati'nin resimleri vardır.
sonra anlayabilirsiniz. Rahatlamanın kalitesi ve derin hu­ Öğretmen, Sanskritçe sözcükleri okuyarak ve elinde pirinç,
zur, meditatöre, saf 'olma hali' ile ilişki kurduğunu gösterir. tuz ve sandal ağacı parçası tutarak, on dakika süren bir
Bu, okyanusun yüzeysel gürültülerinden, sessiz ve sakin de­ tören yapar (puja). Hristiyan uygulayıcılar bazen, bu törenle
rinliklerine dalmaya benzetilebilir. ilgili endişe duyarlar; fakat giriş töreni yalnızca bu yöntemin
T.M. uygulamasında en az altı saatlik aktivite ile ayrı­ üstatlarına teşekkür etme yoludur, dinsel bir tören değildir.
lan yirmişer dakikalık iki devre olmak üzere, günde kırk da­ Öğretmeni, meditatöre özel mantrasını hiç kimseye,
kika meditasyon yapılır. Yemekten sonra en az iki saat geç­ hatta eşine bile söylememesini tembih eder. Meditatörlerin
melidir. Akşam ve sabah saatleri meditasyon için en uygun sayısı Sanskritçe mantralann sayısından daha fazla olduğu
zamanlardır. İnsanın yaşam biçimini değiştirmesine gerek için, seyrek olarak, bazı mantralar, eşler arasında paylaştı­
yoktur; bu, Maharishi'nin öğretisine diğer Hintli guruların rılır. Bazı meditatörler kendilerine verilen sözcüğü söylemek­
karşı çıkmalarına neden oldu. Maharishi'ye göre, düzenli o- te güçlük çekerler. Adam Smith, kendisine verilen mantra
larak uygulanan meditasyonun etkisi altında yaşam biçimi Shiam'ı tanıdığı Om, Hum ya da Bam gibi mantralardan
kendiliğinden değişir. Günde iki kez uygulanan meditasyon çok daha zor bulduğunu söyler. Fakat kendisine bu mant­
sırasındaki dinlenme ile, günün diğer saatlerindeki normal ranın titreşimlerinin uygun olduğu güvencesi verilmişti.
faaliyetlerin birbirini izlemesi, günlük faaliyetlerin 'olma ha- Sesin nötr olması önemli bir noktadır. Sanskritçe man-

158 159
Meditasyon
tralar, derin meditasyon uygulayanlar için bir anlam taşı­ Bölüm 10
mamakla birlikte, onları kullanan Batılılar için çoğunlukla
İngilizce ya da diğer Avrupa dillerine bir benzerlik gösterir­ fiya'da yayınlanan "Kozmik Bilinç"de Tennyson'un mektubu­
ler. Örneğin Shiam 'Siam', 'shame'(îng.) utanç, 'sham' (İng.) nu aldı ve yorumladı. "Kendi adımı tekrarlayış." Tennyson
yapmacık v.s gibi. Öğrenmeye yeni başlamış olmanın dışın­ bilmeyerek, çok eskilere dayanan aydınlanma yöntemlerini
da, meditasyon pratiğinde kullanılan sözcükler, diğer söz­ kullanıyordu. "O kimse ki hiçbir şey düşünmeden zihninin
cüklerle olan benzerlikleri nedeniyle zorluk çıkarmayacak çalışmasına son verir, sürekli meditasyona bağlanır, tek he­
kadar nötrdürler. celi Om'u tekrarlar, benim üzerime meditasyon yapar, en
Maharishi, her meditatör için doğru olan mantrayı bul­ büyük amaca ulaşan kimsedir." (Bhagavad Gita). Elbetteki
mayı doğru gruptan kan nakli yapmak zorunluluğuna ben­ kullanılan sözcük ya da isim herhangi bir farklılık yarat­
zetir. Bu çok abartılmış bir benzetiştir ve Harvard Tıp Fa­ maz, îstenen, zihinsel aktivitelerin olabildiği kadar durdu­
kültesinde mantraların kullanılması üzerine yapılan araş­ rulması, özellikle her türlü isteklerin önlenmesi, hiçbir şey
tırmalar, alman sonuç üzerinde mantraların doğru bir or­ istenmemesi ya da hiçbir şeyden korkulmamasıdır. Zihin
tamda tekrarlanmış olmasının, titreşim güçlerinden çok kusursuz bir sağlık ve canlılık içinde fakat sakin bir den­
daha etkili olduğunu göstermiştir. Halk bunu uzun yıllar gede durgun tutulmalıdır."
önceden bilmektedir. Dr. Bucke'nin, "Elbetteki kullanılan sözcük ya da isim
Gençlik yıllarında Alfred Lord Tennyson, Mantra Yoga herhangi bir farklılık yaratmaz," görüşü, yetmiş yıl sonra bi­
ve derinden meditasyonun temel tekniğini, arkadaşı limsel olarak kanıtlandı. İkinci bölümde Dr. H. Benson'un,
P.Blood'a yazdığı mektupta şöyle niteledi: "Çocukluğumdan meditasyonun getirdiği gevşeme ve rahatlama hali üzerin­
beri, yalnız olduğum zamanlar sık sık bir vecit halini yaşa­ deki araştırmaları, fizyolojik ve psikolojik değişimlerin de
dım. Bu bana, kendi adımı ta kişisel bilincimin derinlikle­ yer aldığını gösterdi. Kitabında açıkça ve kesinlikle şunları
rinden geliyormuş gibi olana kadar tekrarlarken geldi ve belirtir: "Rahatlama-gevşeme sonucuna ulaşmak için tek bir
kişiliğin kendisi sınırsız Ben'in içinde eriyip kaybolur gibi yöntem olmadığını hatırlamak çok önemlidir. Örneğin T.M.,
oldu. Bu şaşırtıcı olmaktan çok, sözcüklerin ötesinde çok bu çok etkili meditasyon niteliklerini taşıyan tekniklerden
güvenli -ölümün inanılmaz göründüğü- bir haldi. Kişiliğin biridir. Biz, özel bir yöntem, Özel bir sır, T.M'de düşünül­
kayboluşu, yok oluş değil fakat gerçek yaşam olarak görü­ düğü gibi özel bir sesin gerekli olduğuna inanmıyoruz. Har-
nüyordu. Anlatış tarzımın bu kadar güçsüz oluşundan uta­ vard'ın laboratuvarında yapılan testler, bir ses ya da cümle
nıyorum. Fakat bu halin tamamen sözcüklerin ötesinde ol­ ya da bir dua veya bir mantra kullanılan benzer tekniklerin
duğunu söylemedim mi?" T.M. ile elde edilen fizyolojik değişiklikleri getirdiğini göster­
T.M. tekniğinde tutulan yol olan mantranın tekrarlan­ di: Oksijen kullanımının azalması, solunum sayısının düş­
masını, kendi ismini mantra olarak kullanarak uygulamış, mesi, çıkarılan karbondioksit miktarının azalması gibi.
ego ve egonun katlarının yok edilmesi olarak bilinen saf va­ Başka bir deyişle, ister çok eski ister yeni bir teknikle olsun,
gerekli temel kuralları kullanmakla elde edilen fizyolojik
roluşa, olma haline ulaşmış görünüyor Lord Tennyson. So­
sonuçlar, kullanılan yönteme bağlı olmaksızın hep aynıdır.
nuç, böyle bir egzersizde pek çok kişinin korktuğu "boş zi­
hin" değildir. Dr. Una Krıll, T.M.'nin bir Hristiyan açısından yorum­
Dr. Richard Maurice Bucke, ilk kez 1901'de Filadel- lamasını yaparken şöyle der: "En azından, tanıdığım bir kişi
kendisine verilen Sanskritçe mantrayı, bir Hristiyan mantra
160 ile değiştirdi ve öğrencisinin bu yaptığından habersiz olan

161
Meditasyon Bölüm 10
öğretmen, ortaya çıkan sonuçtan son derece memnun kaldı. melerin inançlı olmayan kişilerde de görüleceğini söyler.
Ben kendim de, pek çok m e d i t a t ö r ü n değişik nedenlerle Başlangıç konuşmaları, giriş törenleri ve soru-yanıt yokla­
m a n t r a l a r ı n ı değiştirdiklerini duydum. Bir kimse, verilen maları pek çok kişiye büyük umutlar verir, hiç olmazsa me-
Sanskritçe sözcüğün kendisine ayrıldığı ve u n u t m a k istediği ditasyona alışmanın ilk basamaklarını tırmanmalarına yar­
karısını h a t ı r l a t t ı ğ ı n ı söyledi ve bir a r k a d a ş ı n d a n onun dım eder. Bazen, özellikle meditasyonların pek iyi gitmediği
mantrasını öğrendi ve onu kullandı. Diğer bir olayda, rnedi- zamanlarda, zaman kaybediliyormuş gibi bir duygu belirir.
tatör birkaç yıldır k u l l a n m a k t a olduğu ünlü m a n t r a Om ye­ Meditatörlerin daha iyi sağlık, enerji, toplumsal uyum ve
rine b a ş k a bir sözcük k u l l a n a m a z olmuştu. Bu olaylarda, kişilerle olan ilişkilerinde d a h a fazla anlayış kazandıklarını
öğretmen sır ve kişisel olan m a n t r a m n kullanılmadığından Öğrenmek, canlılık ve güven verir.
habersizdi. Pratik yardım, meditasyon tekniğini öğreten ve ortaya
T.M. öğretmenlerinin gerçekten h e r kişi için en etkili çıkan sorunlar üzerinde kendisine danışılabilen öğretmen­
mantrayı seçip seçemedikleri konusunda görüşler ne olursa den gelir. Meditatörlerin sorunları yakından incelenir ve
olsun h â l â bu işleyişin, verilen m i k t a r önemsiz bile olsa, soru-yanıt cetvelleri, giriş töreninden sonra öğretmenlerini
k u r s ücretinin ödenmesinde yardımcı olduğu görülür! görmeye giden meditatörler tarafından doldurulur. "İlaçsız
Başlangıç konuşmaları, giriş törenleri, konferanslar, Sükunet" adlı eserden alınmış bazı soru örnekleri veriyoruz:
kurslar v.s. pratik ve psikolojik yönden değerlidirler. Çok iyi "Son gelişinizden bu yana kaç kez meditasyon uyguladınız?"
bilinmektedir ki, ayinler ya da bekleyişler, herhangi bir tek­ "Meditasyon y a p a r k e n sürenin çabuk geçtiğini hissettiniz
nik ya da tedavinin etkili olmasına yardım ederler. Doktor­ mi?" "Herhangi bir anda bedeninizden ve çevrenizdekilerden
lar ve psikologlar bunları k u l l a n m a k t a n asla kaçınmazlar. habersiz hale geldiniz mi?" "Meditasyon süresince aşağı yu­
W.C.Coe ve L.G.Buckner, "İnsanın Değişimine Yardım" adlı karı kaç kez mantrayı kaybettiniz?" "Meditasyondan sonra
eserde şöyle söylüyorlar: "Hastanın, tedavinin sonucundan dinlenmek mi istiyorsunuz, yoksa enerjik mi oluyorsunuz?"
ne beklediğinin önemi uzun z a m a n d a n beri bilinmektedir. "Şimdi nasıl meditasyon uygulayacağınızı anladığınızdan
Büyücüleri ve psikologları da içine alan inandırıcı yollarla te­ emin misiniz?"
davi edişler arasındaki benzerliklerden, u m u t ve bekleyişin T.M'nin bilinmeyen bir oranda bırakanları da olmuş­
etkisinin, uygulanan tedavinin etkisini gölgeleyecek k a d a r tur, fakat yapılan birkaç araştırma, girenlerin büyük çoğun­
önemli olduğu görülür. İlaç ve diğer tedavi şekillerinin, iyi­ luğunun tekniği öğrendikten sonra her gün meditasyon yap­
leşme yolunda h a s t a n ı n inancından daha etkili olamadığı tığını göstermektedir. Kişinin meditasyonu nasıl uyguladığı,
ortadadır. Plasebo deniien bu iyileştirici etkiler, tedavi dı­ hangi obje üzerinde uyguladığından çok daha önemlidir. Ya
şındaki başka alanlarda da etkili olur. Her şeye karşın var­ Hu'yu yanlış söyleyen dervişin öyküsüne benzeyen bir Hindu
dırlar, önemli derecelerde etkili olabilirler; bu nedenle yar­ öyküsü de şöyledir: Bir adam ünlü bir yogiye giderek aydın­
dımcı olarak uygulanmaları göz önünde bulundurulmalıdır." lanmaya ulaşmak için hangi yöntemi kullanması gerektiğini
Bu yazarlar, r a h a t l a m a ve konsantrasyon öğretiminde kendi sorar. Yogi yanıtlar: "Günde bin kez Rama (Ramtha-bir Ava-
kendine çalışma için telkin tekniği ve Yoga meditasyon pra­ t a r adı)'yı terennüm et."
tiğini tartışırlar. Maharishi Mahesh Yogi, T.M.'nin oluştur­ Uzun yıllar sonra bu iki insan yenidşn karşılaşır. Ünlü
duğu psiko-fızyolojik değişikliklerin ve bilinç değişmelerinin yogi kendisinden yöntem öğrenen kişinin aydınlanmış oldu­
oto-telkin, oto-ipnoza dayanmadığına inandığını ve bu değiş- ğunu hemen anlar, "Kutsal adı öğütlediğim gibi her gün te-

162 163
Meditasyon
rennüm ettin mi?" diye sorar. "Evet üstat" diye yanıt veren
adam şöyle devam eder:" Dağlarda tek başıma dolaştım ve Bölüm 11
on yıl boyunca her gün, söylediğiniz gibi, günde bin kez
'Mara, Mara, Mara...' diye terennüm ettim." Mara,
Rama'daki harflerden meydana gelmiş bir aldatıcı şeytanın BİRLEŞİK YÖNTEMLER
ismidir...
Maharishi Mahesh Yogi, meditasyonu Batı'da bu ka­
dar insana tanıtmakla ve tıp bilim adamlarının ilgilerini TEMEL TEKNİK
çekmekle çok yararlı bir görev başarmış oldu. Ayrıca, medi­
tasyonu en elzem ve sade esaslarına indirerek törenleri, eg­ 1. Gürültü, ses, v.s'nin dikkatinizi dağıtmayacağı bir
zersizleri ve gerekli olmayan kısımlarını kesip atarak Man­ yerde meditasyon uygulayın.
tra Yoga'ya şekil vermesi çok değerlidir. 2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun.
Maharishi, T.M.'de zihinden tekrarlanan bir mantra 3. Sessiz, yavaş ve düzenli soluyun. Burun delikleriniz­
kullanmakta çok kararlıdır. Bu nedenle sessiz olarak tek­ den aşağı karnınıza soluyun.
rarlanan mantra, düşüncelerin ötesinde saf bilince ulaşmak 4. Dördüncü bölümden, onuncu bölüme kadar anlatılan
için çok mükemmel bir araçtır. Bununla birlikte saf bilince yöntemlerden iki ya da daha çoğunu birleştirin. Seven dik­
ulaşma çabasında, diğer yöntemler de etkilidir. Bunlar bu kat ve görsel ya da dinleyişle meditasyon kolayca birleştiri­
kitapta anlatıldılar. Tekniklerden verimli olan bir tanesi, ya lebilir. Karından solunuma konsantrasyon ve bir sözcüğün
da iki veya daha fazla teknik, bir düzen içinde birleştirilerek zihinden tekrarlanması, derin rahatlama ve kusursuz bir bi­
uygulanabilir. linç düzeyine götüren mükemmel bir karışımdır. Sözcük her
soluk verişte bir kere tekrarlanmalıdır. Dikkat, karında
göbeğin biraz altında hareket eden noktada toplanmalıdır.
5. Dikkati kesintiye uğratan düşünce ve hayaller de
içinde olmak üzere, dikkat dağılmalarına karşı rahat ve pa­
sif bir davranış gösterin. Dikkatinizin dağıldığını fark edin­
ce, onu yavaşça geriye, meditasyon işlemine çevirin. Bunu
mümkün olduğu kadar sakin ve pasif halinizi koruyarak
tekrarlamaksınız.
Bir sözcük ya da cümlenin tekrarlanması yönteminin
anlatılmasıyla, öğretmensiz ve kişisel olarak uygulanabilen
meditasyon yöntemleri üzerine söyleyeceklerimizi tamam­
ladık. Bunları incelerken Hinduizm, Taoizm, Zen, Hristiyan-
lık ve Sufilik uygulamalarına da değindik. T.M'yi tartıştık ve
Mantra Yoga'nın yenilenmiş şeklinin ana hatlarını gördük.
Temel mekanizmalarına indirerek, solunumun hissedilmesi,
bir objeye bakış ya da imajine ediş, dikkati bir sese topla-

164 165
Meditasyon Bölüm 11
mak, egonun k a t l a r ı n ı soyarak Ben'e ulaşmak, seven dik­ solunumla birlikte h a r e k e t eden k a r n ı m a k o n s a n t r e oldum.
kat, bir m a n t r a n ı n tekrarlanması pratiklerini tanıdık. Dikkatim, göbeğin biraz altında J a p o n l a r ı n "tanden" dedik­
Okuyucular hangi yöntemin kendilerine en uygun ve leri noktaya toplandı. Böylece ben üç meditasyon yöntemini
aradıkları sonuca u l a ş m a k t a en yararlı olduğunu araştırıp birleştirmiş oluyordum.
bulmaya çağrıldılar. Birden fazla yöntemin birleşiminin de-
nenebileceğini söyledik. Yöntemlerin birleşmesi bazen kendi­ MU
liğinden oluşur. Seven dikkat, doğal olarak diğer bir teknikle
birleşir. Görsel meditasyonla birleştiği zaman sevgi, bakılan Katsuki Sekida, "Zen Çalışması" adlı eserinde, solunu­
ya da imajine edilen objeye akar, t e k r a r l a n a n m a n t r a l a r a mun hissedilmesi ile Zen öğrencilerine verilen ilk koan ya da
sıcaklık ve ahenk katar. problem olan Mu'nun içten tekrarlanması tekniğinin birleşti­
rilmesi üzerinde ayrıntılı bilgi verir. Anlamı, "hiçbir şey" ya
ETKİLEYİCİ BİR BİRLEŞİM da "olmayan şey"dir. Mu akıldan, ya ayrı heceler olarak -
Mu, Mu, Mu- veya sürekli bir dalgalanma halinde—M-u-u-u-
En etkileyici olan, inanç bağlantıları ne olursa olsun u-u şeklinde tekrarlanır. Mu, a n l a m ı düşünülmeden, solu­
bütün meditatörlere uygun olacak iki yöntemin birleştirilme- n u m sesi olarak alınır. Katsuki Sekida; "Bir süre sonra tan-
sidir. Bunlar, beden ve bilinç değişmeleri oluşturmak için dene bakın, denizin derinliklerine iniyormuş gibi hisseder,
meditasyonun temel ihtiyaçlarını kolayca ve en uygun şekil­ sonunda dibine yerleşirsiniz. Soluğun içeri ve dışarı akışı
de karşılar. Bu iki teknik, solunumun hissedilmesi ve bir d u r m u ş gibi olur. Bu a ş a m a d a insan Mu demeyi bırakıp,
m a n t r a n ı n t e k r a r l a n m a s ı d ı r . T.M'nin t a n ı t ı l m a s ı , benim t a n d e n e bakmayı sürdürürse, deneyimin bu uygulamasına
birkaç yıldan beri başarılı bir şekilde solunum konsantras­ shikantaza denebilir. Bu kendini u n u t a r a k oturuş değildir,
yonu uyguladığım z a m a n l a r a denk geldi. Böylece, bir sözcü­ uyanıklık halidir."
ğün zihinden tekrarlanmasını deneme isteği duydum ve bu­ Katsuki Sekida, okuyucularına ve öğrencilerine, medi­
nu çok etkileyici buldum. Her iki yöntemde de benim davra­ tasyon kurallarına "çok sert ve katı" bir yaklaşımdan kaçın­
nışım, zihnime gelen kaçınılmaz düşünce ve imajları yargıla­ malarını önerir. " Z a r a n l a kendi stilinizi geliştirdiğinizi göre­
madan, pasif bir farkındahk hali oldu. D ü ş ü n d ü ğ ü m ü h e r ceksiniz" der.
fark edişimde otomatik olarak solunuma ya da m a n t r a n ı n Ben de kitabımda sizlere aynı şeyi öğütlerim. Geçtiği­
tekrarlanmasına döndüm. Böyle bir sonuca ulaşmak için ça­ miz sayfalarda anlatılan meditasyon şekillerini araştırın.
ba h a r c a m a d ı m . Meditasyonun sonuçlarını d ü ş ü n m e d e n , Çok değerli sonuçlarla ödüllenirsiniz. Kendi stilinizi gelişti­
düşüncelerimi akışına bıraktım fakat onlar yaşamımın ka­ rin. Kendiniz için en elverişli ve en uygun yöntemi bulun, di­
litesini etkileyecek k a d a r ileri gittiler. lerseniz yöntemleri birleştirin. Katı ve sert olmayın.
Çok sevdiğim bir meditasyon yöntemini bırakmış ol­ Yedi bin yıl önce, Çinli Zen üstadı Mumon şöyle yazdı:
manın verdiği yitirme duygusu ve zaman zaman mantrayı
yinelemem gerekirken, dikkatimin karın adalelerimin hare­ Büyük yolun yoktur kapısı,
ketine kayması, b a n a iki yöntemi birleştirme fikrini verdi. Binlerce yol açılır ona,
Her soluk verişte m a n t r a n ı n yinelenmesi, soluk alırken tek­ Bu kapısız yoldan geçerse biri
rarlanmasından d a h a doğal göründü ve t ü m bunlar olurken, O, dünya ve cennet arasında yürür bağımsızca.

166 167

You might also like