Professional Documents
Culture Documents
ISBN: 978-605-5675-93-6
Sevgi Yolunda İlişkiler ve Denge * Can Arif 2014.
Tüm yayın hakları Maya Kitap’a aittir.
Can Arif
İçindekiler
Sunuş 11
Giriş
1. BÖLÜM 35
SPİRİTÜEL YOLDA BİLİNÇLİ İLERLEMEK
2. BÖLÜM
ENERJİ MERKEZLERİNE GİRİŞ VE
TEMEL ANLAYIŞLAR 93
Enerji Merkezleri ve Enerji Beden
Çakra Işınlarında Bütünsel Dengeleme
Enerji Merkezleriyle Çalışmak
İçsel ve Dışsal Enerjilerin Kullanımı
Enerji Bedeni Temiz Tutmanın Önemi
Enerji Merkezlerinde Spiral İlişkiler ve Tıkanmalar
Enerji Merkezleri ve Tek Eşli Polarize İlişkiler
Enerji Merkezleri Açısından Rüyalar ve Fonksiyonları
Enerji Aktarımları ve Sonuçları
Cinsel Enerji Aktarımı ve Tıkanmaları
3. BÖLÜM 135
ENERJİ MERKEZLERİ VE METAFİZİK İLİŞKİLER
Özet 277
4. BÖLÜM 281
SPİRİTÜEL YOLDA DENGELEME ÇALIŞMALARI
Şifa ve Şifacılık
Şifa Güçlerini Geliştirmek
• Akli Öğrenme Süreci
• Bedene Dair Öğrenme Süreci
• Ruhsal Öğrenme Süreci
Hastalık Oluşumu ve Şifa
Yeşil Işının Şifa Etkisi
Kanser Oluşumu, Oruç ve Şifa
İçimizdeki Yaralı Çocuğu Şifalandırmak
Geçmişi Salıvermek Yoluyla Şifalanmak
Özet 361
Sevgi Yolu ve Yaşamı Onurlandırmak
Sunuş
11
elde edilebilir temel bilgilerini paylaşırken amacımız, bu ikinci
kitap içinde sunacağımız anlayış ve çalışmalar için sağlam bir
zemin hazırlamaktı. Bu şu açıdan önemliydi ki, kozmik oyunu
ve kozmik yapıyı açığa çıkaran çeşitli bilgiler üzerine yapılacak
uzun süreli düşünme vetefekkür süreçleri, bu bilgilerin aklın
derinliklerine ulaşmasını ve orada kök salmasını sağlar ve bu
köklerden filizlenip çiçek açacak anlayışlar, özellikle arınma ve
dengeleme süreçleri açısından aydınlatıcı birer fener olabilme
özelliğine sahiptir. Bunlar aynı zamanda ruhsal alanda yapılacak
çalışmaların da temelidir.
Bizler koşulsuz sevgiyi öğrendiğimiz bu yolda ilerlerken, ya-
şamı ve olayları algılamada geniş ve farklı bakış açılarına ihtiyaç
duyarız. Ancak bu bakış açılarını elde edebilmek için, bizlerin
evrensel bilgileri analiz etme, yorumlama ve buradan rafine so-
nuçlar çıkarma yeteneğimiz fazlasıyla belirleyici olmaktadır. Ki-
tap içinde de göreceğimiz gibi, bizim yaşamı algılamada sahip
olduğumuz perspektif darlığı ya da genişliği, enerji bedenlerimiz
içindeki enerji akışını daha en başta etkilemekte ve bu da yaşam
enerjilerimizi çoğaltan ya da kısan bir durum meydana getir-
mektedir.
Biz ilerlemek için bilginin bize getirdiği anlayış ve ışığı iste-
riz. Biz bilgi olmadan ve bu bilgilerin getireceği anlayışları elde
etmeden, bilinmeyenin sezgisi içindeki sessiz bilgiye kendimizi
açamayız. İlham ve sezgiyle gelen bu sessiz bilgi bize çok daha
yüksek bir gerçeklikten gelir ve bizim bu gerçekliğe kendimizi
açmamız için, bu gerçekliği bize ulaştıracak enerji kanalını açık
tutmayı ve bu kanal boyunca dizilen enerji (çakra) merkezleri-
mizle çalışmayı öğrenmemiz gerekir. Bu da haliyle bilgi ve anla-
yış edinmeyi gerektirir.
Bizler fizik bedenlerimizle birlikte, gökkuşağı renk özlü yedi
12
enerji merkezinden meydana gelen bir enerji bedene sahibiz. Bu
bir çakra sistemidir ve bu sistem,sevgi derslerini öğrendiğimiz
bu kadim yolculukta bizim içsel çalışma alanımızın da merke-
zidir. Düşünce ve duygu dünyamızdan meydana gelen bu alan,
ilişkiler içinde çalışan son derece hareketli ve değişken bir yapı-
dır. Bu açıdan bu kitapta, enerji merkezlerimizin deneyimlerle
beslenen doğasını içinde Dünya Ana’yla, doğal çevreyle, kendi-
mizle ve insanlarla olan ilişkilerimizi tüm bir çakra sistemi ve her
bir enerji merkezi açısından ele alacak ve bu ilişkilerin metafizik
doğasını açığa çıkarmaya çalışacağız.
Şu anda içinde olduğumuz üçüncü boyut ya da üçüncü yo-
ğunluk derecesine ait illüzyon, ailelerin, arkadaşlıkların ve genel
olarak ilişkilerin içinde öğrenmek için son derece çekici ve an-
lamlı bir tasarıdır. Burada her ilişkiyi sevginin verilişi ve alınışı
açısından hazırlanmış dersler olarak görebiliriz. Ancak her biri
çeşitli düzeylerde enerji aktarımı özelliği taşıyan bu ilişkiler,
enerji aktarımlarının metafizik doğası nedeniyle aslında her biri
metafizik yapıda olan etkileşimlerdir. Bizim, enerji merkezleri-
mizin açıklığını doğrudan etkileyen ya da belirleyen bu ilişkilerle
çalışırken, işin bu yönünü bilmeye ve anlamaya ihtiyacımız var-
dır. Hiçbir etkileşim ve iletişim, göründüğü şey değildir. Bun-
ların hepsi, varlıkların düşünce ve duygularından oluşan kendi
enerji alanları içinde birbirlerini etkiledikleri son derece önemli
enerji alışverişlerdir. Ve bizler için, bu hareketlilik içinde yatan
ve çoğu alt çakralarla ilgili olan sevgi derslerini incelemek, her-
hangi bir bilim dalını incelemekten çok daha gereklidir.
Yaşam sadece zihinlerimizin algıladığı şey değildir. O, sevgi-
nin ifade edilişi açısından muazzam bir projedir ve bu proje, için-
de çok daha yüksek bir gerçekliği taşır. Siz isterseniz buna matrix
içinde olmanın gerçekliğiyle, matrix dışına çıkmanın gerçekliği
13
arasındaki fark da diyebilirsiniz. Bizler hepimiz matrix içinde
gerçeği arayan Neo gibiyiz. Bizim filmimizdeMorpheusve onun
Neo’ya uzattığı hap, yaşadığımız çeşitli travmalar ve onların bize
uyan artık! diyen etkisidir. Sonra biz büyük bir riski göze alarak
o hapı yutarız. Bu hapın yan etkileri zorlayıcı ve meydan okuyu-
cudur. Ama bizler, kalbimiz içinde matrix’i görene ve anlayana
dek, bu zorlayıcı süreçten geçmek zorundayız. Ve bu süreç bizim
alt enerji merkezleriyle çalıştığımız süreçtir. Ancak bizim gerçeği
görmemiz ya da onu çok daha yüksek bir gerçeklik içinde his-
setmemiz için, alt merkezlerden kalbimize giden yolu açmamız
ve kalp merkezimiziçine yerleşmemiz gerekir. Burası farklı ve
yüksek bir gerçeklik alanına girdiğimiz ilk yerdir. Bu gerçeklik
tümüyle bilinçtir ve bu bilinç kalbin zekasıdır.Biz bu bilince nü-
fuz ettiğimizde, yaşam artık zihinlerimizin gördüğü şey değildir.
Bu yüzden bir sevgi öğrencisi, zihni içinde gördüğü şeylerin ger-
çekliği konusunda acele etmemelidir.
Şüphe yok ki bizim buradaki yolculuğumuz bir yerde inan-
makla ilgilidir. Bizler nesnel kanıtlarla çalışan bir dünyada, bu tip
bir kanıttan yoksun olan ruhsal alan içinde çalışıyoruz. Bu alan,
bize kendimizi ve diğerlerini koşulsuzca sevmenin öneminden
söz etmemiş bir dünya’da, bilinmeyenin sezgisi içinde bilinenin
uçurumundan atlamak gibidir ve biz zamanı geldiğinde bu uçu-
rumdan atlarız. Bu uçurum ruhsal alandır ve bilinmezin içine yol
alır. Fakat bu yola başlarken inancımızın iki ayağı vardır; onlar
akli ve kalbi inançtır.
Akıl yoluyla inanmak ruhsal yolun başlangıcında iyi bir yol
arkadaşı olarak kaçınılmazdır. Ancak inancın ikinci ayağıyla des-
teklenmediği zaman yetersiz kalır. İkinci ayak, kalbin üzerinde
yükselir. O, evrene açılan kapının anahtarıdır ve ruhlarımızı da
kaplayan bilincin kaynağıdır. Eğer akli inancımızı derin bir iman
14
duygusuna dönüştürecek olan bu kapıdan geçmezsek, her han-
gi bir şey, akıl yoluyla sahip olduğunuz inancın kumdan kalesini
bir anda dağıtabilir. Bizler bunun örneklerini kendi olgunlaşma
süreçlerimiz içinde görüyor ve deneyimliyoruz. Bir telefon, bir
durum, bir olay, bir insan; bu kaleyi darmadağın etmek için yetip
artmaktadır. İşte bu yüzden kalbe giden yolu açık tutmak ve açık
bir kalp içinde, onun sevgiyle beslenen gücü içinde kalmak son
derece önemlidir.
Akıl, kalp merkezine giden yoldaki üç merkez içinde çalışır.
Fizik dünya’ya bağlı kırmızı, turuncu ve sarı ışın merkezlerinde
(alt çakralar) çalışmak daha çok aklın işidir. Ancak kalbin iç alanı
ve onun üzerinde yükselen mavi, çivit ve menekşe renk bölgeleri
metafizik aleme açılan kapılardır ve bu kapılardan akacak enerji
olmadan yolculuğun ikinci ayağı yeterince güçlenemez.
Biz kalbimiz içinde nefes alabildiğinizde ve yukarıya doğru
çıkabildiğimizde, zihinlerimizin bağlandığı gerçekliği daha fark-
lı bir gerçeklikten görmeye başlamamız kaçınılmazdır. Bu daha
yüksek bir gerçekliktir ve enerji bedenlerimizi ve ruhlarımızı sa-
ran bilincin ışığıdır. Bu bizim asıl doğamız ve tüm evrenin tekli-
ğini meydana getiren yüksek enerjilerin hissedilme alanıdır.
Aslında sevgi tek-bir harekettir ve bizimbu sevgi içinde ya-
tan gerçekliği algılama düzeyimizi belirleyen, bu sevginin için-
den aktığı enerji kanalının ne kadar açık ve temiz olduğudur.
Sevgi, gündelik yaşama bağlanan ve zihinlerimizle şekillenen alt
merkezlerin faaliyet alanı içinde gibi görünse de aslında bu sa-
dece işin fizik dünyaya bağlanan kısmıdır. Burada sevginin bir
enerji hareketi olduğunu ve onun daha yüksek bir gerçeklik için-
de idrak edilmesinin, metafizik alemlere açılan çok daha yüksek
enerjilerin faaliyete geçirilişleriyle doğrudan ilgili olduğunu an-
lamak önemlidir. Ve o yüksek merkezler için atlama noktası açık
15
bir kalptir. Açık kalp içinde kalmak, bizim matrix’i görüş açımızı
tümüyle değiştirecek olan yolun başlangıcıdır.
Zihin ve onun perdeleyici doğası, bizi doğrudan gündelik
yaşama bağlar ve bu noktada gerçek olarak imgelenen her şey,
tartışmasız biçimde gerçektir. Fakat yukarı doğru hareket şef-
kat, kabul ve anlayış içinde yükseldikçe ve biz gerçek doğaları-
mıza nüfuz etmeye başladıkça, gerçek sandığımız şeylerin daha
yüksek bir gerçekliğin gölgesinde kaldığını ya da daha yüksek
bir gerçeklikle sarıldığını açık biçimde deneyimleriz. Bu duyu-
ları bastıran bir sihirbazlık değildir. Bu, sevginin, tüm tekamül
düzeyleri açısından algılanma sınırlarını belirleyen enerji hare-
ketidir. Bu açıdan, zorlayıcı durumların ortasında kalplerimize
odaklanarak orada nefes almamız ve orada kalabilmemiz haya-
tidir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, biz kalbin sessizliği içinde
bu bilinç dolu nefesialmadıkça, zihnin algıladığı hiçbir şeyin ger-
çekliğinden emin olmamalıyız.
Hayat sevgi adına son derece basittir. Ancak onun algılan-
ma ve hissedilme düzeyleri sonsuzluğa uzanan bir renk senfo-
nisi gibidir. Bugün gerçek olan, tümüyle gerçektir. Ama yarının
algılama düzeyi, bugünün gerçekliğini sevginin ve merhametin,
birliğin ve tekliğin ışığıyla sarar ve kuşatır. O artık daha farklı ve
daha yüksek bir gerçekliktir.
Aslında bizim sevgiyi öğrenen ve öğreten bir yapı içinde bu-
rada oluşumuz, bir bakıma kozmik bir okulun üçüncü sınıf ders-
lerini almak ve bu derslerden mezun olmak gibidir. Bizler şimdi
bu okulun öğrencileri olarak, sevgi derslerinin öğrenildiği bir tit-
reşim düzeyinden mezun olmamızı içeren büyük bir devre sonu
yaşıyoruz. Mezuniyetimizi belirleyen hasat, sadece deneyimsel
devrelerin geride bırakılmasını sağlayan basit bir uygulamadır.
Mezuniyet, buradaki dersleri yeterince öğrenmiş olmaktır. Bu
16
konuyu ilk kitapta tüm yönleriyle ele almış ve içinde olduğumuz
devrenin ne kadar yüksek önemde olduğunu ifade etmeye çalış-
mıştık. İşte birazdan okumaya başlayacağınız bu kitapta bizler,
dünyevi gerçeklik içinde dünyevi bir oyuncu olmaktan, çok daha
yüksek bir gerçeklik içinde çalışan evrensel bir oyuncu olmaya
doğru gelişen süreçleri inceleyeceğiz. Bu süreç, aynı zamanda,
bizleri sevgi derslerimiz açısından üçüncü yoğunluk derecesin-
den bir sonrakine taşıyacak olan bilgi, anlayış ve çalışmaları da
içinde taşımaktadır.
Bir kardeşiniz olarak ben bu kitap boyunca kendi deneyim-
lerimden, onların sağladığı anlayışlardan, edindiğim bilgilerden
ve yedi yıl boyunca iş hayatından uzak şekilde geçirdiğim kendi
içsel süreçlerimde edindiğim bilgi ve sezgilerin, tüm bu dışarı-
dan edindiğim bilgi ve deneyimleri rafine etmemde sağladığı
ilham ve güçten fazlasıyla yararlandım. Ve şimdi burada yap-
mak istediğim şey sizleri biraz olsun cesaretlendirmek ve belki
bir parça ilham olabilmektir. Hayat dışardan bakıldığında son
derece karmaşık ve zordur. Özellikle ilişkilerimizin alanı büyük
bir meydan okumadır. Ancak sevgi basittir ve hayatı sevginin
basitliği içinde yaşamak bir seçimdir. Ve şimdi hepimiz seçim-
lerimizi bu yönde kullanacak güce ve kabiliyete sahibiz. Sadece
biraz cesaret toplamaya, dikkatli olmaya ve samimiyet dolu bir
kararlılık içinde çaba göstermeye ihtiyacımız var. Bizler her şeyi
yaşayabiliriz. Ancak her şey geride bırakılabilir ve sevgi, geride
bırakılacak olanlar içinde bizi aydınlatacak tek gerçektir.
“Her ne kadar kapakta Can Arif yazsa da, aynı kaynaktan
beslendiğimiz ve aynı evrensel yapılanma içinde bir Gezgin
olarak görev aldığımız Sevgili Carla Rueckert’ın, benim kadim
ailem Sevgili Ra toplumunun, Ra’nın da içinde olduğu Q’uo
prensibinin ve bu gezegenin kadim öğretmenlerinin bu kitabın
17
oluşmasında çok büyük bir payı vardır. Ben onlara, bu kitabı size
ulaştıran Maya Yayınevine, kitabın görsel tasarımı için bize bü-
yük katkı veren sevgili Nilgün Bayraktaroğlu’na ve bu kitabı pay-
laşma fırsatı veren sizlere minnet ve şükran doluyum.”
Can Arif
05 Mayıs, 2014
18
Giriş
Evrensel Sevgi Yolunda
Ustalık Süreci
Sevgiye ve birliğe giden yol, her varlık için giderek artan bi-
çimde gelişen bir ustalık yoludur ve biz sevgi oyuncularıkalple-
rimiz içinde kendimizi daha fazla bulmaya başladığımızda usta
varlıklar oluruz.
Biz hepimiz, her şeyin birliğine ya da Yaratan’la eriyip Bir
olacağımız o kaynağa doğru yolculuk ediyoruz. Bu yolculuğun
sevgiyle ve deneyimle ilgili doğasını serinin ilk kitabında ince-
lemiş ve bunun aslında nasıl kozmik bir oyun olduğunu ifade
etmeye çalışmıştık. Biz hiç birimiz tek-şey ve her-şey olan Tek
Sonsuz Yaratan’dan ayrı değiliz ve bu oyun içindeki varlığımız-
da O’nun yansımasından başka bir şey değil. Ancak oyun, bilinç
alanı içinde sonsuz bir süreçtir ve bu süreç, Tek Sonsuz Yaratan
(BİR) ın kendini tanıması ya da deneyimlemesi sürecidir. İşte
bizler de bu deneyimsel süreç boyunca içsel olarak enerji mer-
kezleri yoluyla ve dışsal olarak uzay/zaman (fizik alem) ve za-
man/uzay (metafizik alem) illüzyonları boyunca kaynağa, her
şeyin birliğine ya da Yaratan’a doğru yolculuk ediyoruz. Ve oyun
kurgulaması gereği bu yolculuğun tamamı bir ustalık sürecidir.
Ancak biz bu kitapta, içinde olduğumuz üçüncü yoğunluk dere-
21
İlişkiler ve Denge
22
Can Arif
enerji merkezlerini tek tek ele alacağız. Böylece pozitif yolu seç-
miş bir varlığın ilk beş enerji merkezini faaliyete geçirip denge-
leyerek nasıl usta bir varlık haline geldiğini göreceğiz.Ancak he-
men söyleyelim ki bu süreç zorlu, cesaret ve sabır isteyen ve pek
çok anlayışı birleştirip bütünleştirmemiz gereken bir sevgi ve
hizmet yolculuğudur. Burada kalp merkezi büyük eriteç ve mavi
ışın merkezi olan beşinci enerji merkezi koşulsuz verişin ve ger-
çek ruhsallığın ilk adresidir. Böylece usta, mavi ışından hareketle
artık çivit ya da indigo rengi ışın merkezi olan altıncı enerji mer-
keziyle çalışmaya hazır hale gelir ki, bu da sonsuz zekaya açılan
üçüncü göz kapısına ulaşmak demektir. Oradan sonrası ise artık
ustanın sanatıdır.
Bizim yoğunluk derecemiz açısından ustalık yolu, sevgi
dersleri üzerinde yükselen denge ve koşulsuz hizmet yoludur. Bu
süreç,“merkezi olarak”enerji merkezlerinin faaliyete geçirilmele-
ri ve dengelenmesi süreçlerini kapsar. Sevgi yolunda ustalık, kök
çakradan giren ve bir enerji hattı (pranik tüp) boyunca içeri ak-
maya çalışan sevgi/ışık enerjisinin (kundalini) yeterince temiz
bir kanaldan akması ve her bir enerji merkezinin bu enerjiyle
yeterince beslenip faaliyet göstermesi sonucunda meydana gelir.
Ancak tabi bu süreçdiğer bazı olguları da içine alan kapsamlı bir
süreçtir ve bu olguların en merkezi olanı da polarizasyon dediği-
miz bilinçte hizmet kutuplaşması olgusudur.
Polarizasyon olgusunu ilk kitapta ele almıştık ancak bu ki-
tapta bu olgunun çeşitli yönlerine değinmeye devam edeceğiz.
Gerçek şu ki az bilinmekle birlikte bu olgu tüm tekamül düzey-
lerinin ya da tüm yoğunluk derecelerinin üzerinde yürüdüğü
zemindir. Tüm birleşik-yaratılış, polarizasyon dediğimiz hizmet
olgusu üzerinde deneyim kazanır ve bu da her varlık için doğ-
rudan enerji merkezleriyle ilgilidir. İçeri giren enerji ne kadar
23
İlişkiler ve Denge
24
Can Arif
25
İlişkiler ve Denge
26
Can Arif
27
İlişkiler ve Denge
28
Can Arif
29
İlişkiler ve Denge
30
Can Arif
31
İlişkiler ve Denge
32
Can Arif
33
1. BÖLÜM
SPİRİTÜEL YOLDA
BİLİNÇLİ İLERLEMEK
I
37
İlişkiler ve Denge
38
Can Arif
39
İlişkiler ve Denge
40
Can Arif
41
İlişkiler ve Denge
42
Can Arif
43
İlişkiler ve Denge
Enkarnatif Programların ve
Katalizörlerin Bilinçli Kullanımı
Enkarnasyon öncesi kendi ihtiyaçlarına uygun katalizörleri plan-
layan bir varlığın o sırada bu katalizörleri kullanma arzusu ile
aynı varlığın enkarne haldeyken bu seçilmiş katalizörleri kullan-
ma isteksizliği arasında muazzam bir fark vardır. Çünkü doğar-
ken içine girilenunutma sürecinden dolayı varlık unutur.
Bir varlığın kendi yaşam programlamasının ana hatlarını ve
bununiçindeki katalizörleri fark etmesi, bilinçli olarak tekamül
edebilmek açısından son derece önemlidir. Ancak bu süreç ger-
çek bir samimiyete, cesarete, dikkate, hassas bir anlayışa ve ken-
di benliğimizi derinlemesine incelemeye ihtiyaç duyar. İnsanın
kendi enkarnasyon planını ve bu plan içindeki derslerini anla-
masıkritik bir eşiktir vesevgi dersleri açısından ilerlemiş varlıklar
için bu programı yeterince okumak zor değildir. Ve bu bir kez
44
Can Arif
45
İlişkiler ve Denge
46
Can Arif
47
İlişkiler ve Denge
48
Can Arif
49
İlişkiler ve Denge
50
Can Arif
51
İlişkiler ve Denge
52
Can Arif
53
İlişkiler ve Denge
54
Can Arif
55
İlişkiler ve Denge
56
Can Arif
57
İlişkiler ve Denge
58
Can Arif
59
İlişkiler ve Denge
60
Can Arif
61
İlişkiler ve Denge
62
Can Arif
63
İlişkiler ve Denge
64
Can Arif
onun bize sağladığı fırsatları, hepimizi Bir eden sevgiyi daha fazla
ifade etmek için kullanmak, herhangi bir üçüncü yoğunluk var-
lığının karşılaşabileceği en yoğun fırsattır. Bu açıdan Logos’un
seçiminive tekamülün doğasını incelemek bizim için şuanda bir
ihtiyaçtır. Ben her kardeşime, ne kadar zorlayıcı olursa olsun se-
rinin birinci kitabındaki bilgiler üzerinde düşünmesini vesabırlı
olmasını tavsiye ederim. Yaratan’a giden yol, pek çok anlayışın ve
bilginin aklın derinliği ve kalbin gücü içinde birleştirilip bütün-
leştirildiği ve yukardan yardım almanın olasılığını artıran medi-
tasyon gibi uygulamalarla desteklenen bir süreçtir. Sabır, cesaret,
güç ve inanç bu süreçte hepimizin ihtiyaç duyduğu şeylerdir.
65
İlişkiler ve Denge
66
Can Arif
67
İlişkiler ve Denge
68
Can Arif
kat kabul edelim ki perde oldukça kalın. Ve şimdi yeni bir enerji
gelip tüm bu kir pas dolu örtüyü üzerimizden söküp atmak is-
tiyor. Bu nedenle ağdaki çelişkileri kapatmaya uğraştığımız bu
süreçte birbirimize destek olmaya ve bazı anlayışları hatırlamaya
fazlasıyla ihtiyacımız var. Bu gerçekten meydan okuyucu bir sü-
reçtir. Ancak bir insanın bu meydan okumaya rağmen hayatını
sevgiye adaması büyük bir cesaret ve kutsamadır.
Şimdi bu süreçte var olan çelişkilerimiz gidermek ya da ağ-
daki delikleri kapamak adına, birinci kitapta detaylarını inceledi-
ğimiz ve benim“pozitif yoldaki üç temel anlayış” şeklinde ifade
edebileceğim bazı evrensel gerçekleri yeniden hatırlatmak ve bu
anlayışlar üzerinde düşünmek için sizleri cesaretlendirmek isti-
yorum. Hayatını sevgi yoluna adamış ve kendi deneyimlerinden
hareketle sizlerle kendi anlayışlarını paylaşmaya çalışan bir kar-
deşiniz olarak şunu söylemek isterim ki bazı evrensel gerçekleri
akıl ağacınızın köklerine iyice yerleştirdiğinizde, bu size Varo-
luş’u ve bu kozmik oyunu algılamakta ve karşılamakta sağlam bir
zemin hazırlar.Bunu yaptığınızda, bir yandanayırt etme beceri-
nizi geliştirirken, bir yandan zihnin sonu gelmez soruları yüzün-
den uğradığınız kısıtlamaları bertaraf edersiniz ve bir yanda da
yargılama hassanızıdengeye sokmaya başlarsınız. Bu bakımdan
gelin şu gerçekleri birlikte hatırlayalım:
İlk olarak negatif yolu seçmiş olan varlıkların bizden ayrı bir
Varoluş’dan gelmediklerini derinlemesine anlamalıyız. Kaynak
her birimiz için Bir ve aynıdır. Ancak ortaya kozmik çapta de-
neyimsel bir oyun çıkması için pozitif ya da negatif olarak ifade
edilen iki kutbiyet arasındaki dinamik gerilime ihtiyaç vardır.
Dolayısıyla karanlık yolda tıpkı aydınlık yol gibi bir seçim yo-
ludur. Kabul edelim ya da etmeyelim, bu evrendeki en karanlık
varlıklar dahil olmak üzere her varlık aynı BİR’in parçasıdır.
69
İlişkiler ve Denge
70
Can Arif
71
İlişkiler ve Denge
72
Can Arif
73
İlişkiler ve Denge
74
Can Arif
75
İlişkiler ve Denge
76
Can Arif
77
İlişkiler ve Denge
78
Can Arif
79
İlişkiler ve Denge
kısa bir süre içinde Maya Kitap’la iki kitaplık bir sözleşme im-
zaladık. Ve şimdi aynı şey, çok daha önceleri imajine ettiğim ve
gerçekleşmesi konusunda hiçbir endişe taşımadığım, spiritüel
çalışmalar yapacağımız bir merkezin açılmasıyla ilgili de geçerli.
Böylece benim naçizane tavsiyem, istediğiniz şeyi yaratmak için
koşullara bağlı bir endişe taşımamanız, her şeyin en uygun za-
manda olacağına inanmanız ve istediğiniz şeyin çoktan gerçek-
leştiği konusunda tam bir inanç içinde olmanızdır.
Evren dediğimiz şey çok basit yasa ve prensipler yoluyla iş-
ler. Yaratımın doğası da oldukça basit ve gerçektir. Ne isteniyorsa
o yaratılır ve ne yaratılıyorsa bu bir birlikte-yaratımdır. Olaylar
ve durumların içinde yer alan her varlık, kendi dersleri açısından
bu yaratımda rol alır. Bizler hayatın her safhasında ilişkiler için-
de yaratırken, bunların hepsi bir birlikte-yaratımdır ve bunların
hepsinin içinde her birimiz için dersler vardır. Ancak çok daha
spiritüel bir açıdan baktığımızda karşımıza çıkacak olan gerçek-
lik, içinde hiçbir ayrımın, hiçbir özel oluşun, hiçbir liyakatin ve
suçun olmadığı, hiçbir bireysel Yaratan’ın ötekinden daha az ya
da çok değerli olmadığıdır. Birlikte-Yaratan, birlik ve sevgi zemi-
ninde farklılıklar yoluyla yaratan “BİR-TEK” varlıktır. Ve bunun
tezahürdeki görünüşü, her biri birer yaratan olan birlikte-yaratan
olgusudur. Bu, gerçekten de BİR olan, birlikte-yaratım işidir.
80
II
“Ruhsal yola çıkmış bir varlığı bekleyen pek çok tehlike vardır.
Bunların çoğu baştan çıkarıcı tuzaklardır.”
Negatif Kutuplaşma
Üçüncü yoğunluk derecesinden dördüncü yoğunluk derecesine
yapılan hasadın, kendine mi yoksa başkalarına mı hizmet edile-
ceği seçiminden hareketle yapıldığı bilgisine sahip her varlık için
polarize olma ihtiyacı kaçınılmazdır. Biz gerek birinci kitapta ve
gerekse bu kitapta bu seçimle ilgili birçok bilgi paylaştık ve bu
seçimin bir hizmet seçimi olması nedeniyle, polarizasyon ya da
kutuplaşma dediğimiz olgunun tekamül süreçlerimiz açısından
ne derece merkezi olduğunu ifade etmeye çalıştık.
Açık ki içinde yaşadığımız dünya son derece karışık olan ya-
pısı nedeniyle, dikkatli bir varlık için bir yandan hizmet etmek ve
pozitif seçimler yapmak açısından muazzam fırsatlar sunarken,
bir yandan da negatif sapmalar içeren birçok tuzakla doludur.
Ancak bunlar çok çeşitli düzeylerde son derece geniş bir yelpaze-
ye dağılır ki bunların hepsini burada anlatmamız mümkün değil-
dir. Bu nedenle bu satırları okuyan herkesin negatifliğin doğası
ve negatif kutuplaşma ile ilgili olabildiğince bilgi edinmesini tav-
siye ederim. Bizler negatif kutuplaşma riskleri açısından yeterli
bilgiye sahip olmadığımızda, pozitif kutuplaşmamız açısından
birçok tuzağa da kendimizi açmış oluyoruz. Bu açıdan, pozitif
yolu seçmiş olan bir varlığın gündelik hayat içinde bir yandan
81
İlişkiler ve Denge
82
Can Arif
83
İlişkiler ve Denge
84
Can Arif
85
İlişkiler ve Denge
86
Can Arif
87
bir yaklaşımla çok daha dengeli biçimde ilerleyebiliriz. Bilgi ana-
liz edilmeden, bilinçaltı tarafından sezgilerle desteklenmeden,
tefekkür yoluyla bütünlenmeden ve kalben yaşama geçirilme-
den yalnızca bir zihinsel birikimdir. Ve bu birikim bir aklileştir-
me tuzağı ya da entelektüel karmaşadır.
Bugün birçoğumuzun spiritüel anlamda çok çeşitli bilgi bi-
rikimi olduğu açıktır. Hatta bazılarımız için öyledir ki yüzlerce
kitabı ve kaynağı zihnimize biriktirmişizdir. Bu elbette entelek-
tüel anlamda bir farklılık ve anlayış sağlar. Ancak yaşama geçiri-
lemeyen ve kalbimize giden yolu açmakta bize katkı sağlamayan
fazladan her bilgi, entelektüel karmaşaya yol açma riski taşır.
Hiçbir bilgi ve hiçbir akıl yürütme, bizi tek başına ruhsal far-
kındalık alanına sokmaz. Bilgi ve deneyimlerin mutlaka ruhsal
alana taşınması, bunların bilinçli olarak sevgi yolunda kullanıl-
ması ve imaj besleyici entelektüel çoğalmaya karşı mümkün ol-
duğunca dikkatli olunması gerekir. Öyle insanlar vardır ki çok az
şey bilirler fakat birlik idrakinde çok öndedirler. Ve öyle insanlar
vardır ki pek çok şey bilirler ancak birlik ve sevgi yolunda henüz
acemidirler.
Diğer yandan gerçek doğası içsel bir yolculuk olan tekamül
süreçleri, birçok dışsal çabayı da içinde taşır. Arayış içinde olan
her varlığın bir süre için bu dışsal çabanın öğretici etkisini de-
neyimlemesi kaçınılmazdır. Ancak sorun, dışsal çaba ya da ara-
yışın içsel çalışmayla desteklenmediği noktada başlar. Dışarıda
olan her şey bir katalizör olma potansiyeli taşır. Ama bunların
sevginin öğrenimi yolunda kullanılması için içsel çalışmalar ka-
şınılmazdır. Bunun için her varlığın kendi benliğini incelemesi,
bu benlik üzerinde çalışması ve gerektiğinde bu benliği değişime
uğratacak adımları atması gerekir.
Psişik Selamlama
Başkalarına hizmet yolunda ilerleyen bir varlığın, günlük yaşam
içindeki negatif etkilerden farklı olarak üst yoğunluk katlarından
gelen çeşitli negatif etkileri deneyimlemeye başlaması kaçınıl-
mazdır. Ancak bunlar doğrudan bir saldırı etkisi diyebileceğimiz
psişik saldırılar değildir. Bunlar daha çok düşünce ve duygu dün-
yamıza yapılan negatif sızmalardır ve bu fenomen için kullanılan
evrensel tanımlama psişik selamlamadır. Bunun anlamı negatif
bir varlığın bizim enerji alanımıza sızması ve bu alanda bizi ma-
nipüle etme çabasıdır. Bu, psişik selamlamanın iki ana kaynağın-
dan biridir.
Bu selamlama türünde varlığın düşünce ve duygu dünyasın-
daki açıklıklar kullanılır ve bu açıklıktan giren bir negatif varlık
size kendinizden şüphe etmeniz ya da kendinizi diğerlerinden ayrı
(özel ya da üstün) görmeniz konusunda etki edebilir. Bu en çok gö-
rülen iki etkidir ve bu etkiyi çeken şey, başkalarına hizmet yolunda
olan varlığın çabasıdır. Bu çaba ne kadar yoğun ve arınmış olursa,
psişik selamlama da o kadar yoğun olur. Bu açıdan bizlerin bu tip
selamlamalar konusunda uyanık ve dikkatli olmamız gerekir. Bu
saldırılarda amaç, koşulsuz hizmet yolunda olan varlığı yolundan
saptırmak ve mümkünse negatif kutuplaşmasını sağlamaktır. Bu
yüzden de en çok, az önce söylediğimiz iki etki öne çıkmaktadır.
İkinci tip selamlama, ruhsal yolda ilerleyen her varlık için
geçerlidir ve bu tip bir selamlamanın kaynağı varlığın kendisidir.
Kendi benliğini dengeleme ve bütünleme yolunda olan her var-
lık, benliğin henüz bütünlenmemiş bölümlerinin saldırılarına
açıktır. Bu şekilde bir varlık, benliğinde adeta ikinci bir varlığı ta-
şımasına benzer biçimde bir etki alır ve bu etki de tıpkı dışarıdan
yapılan selamlama gibi varlığın düşünce ve duygu alanı içinde
meydana gelir.
89
İlişkiler ve Denge
90
2. BÖLÜM
ENERJİ
MERKEZLERİNE
GİRİŞ VE TEMEL
ANLAYIŞLAR
Enerji Merkezleri ve Enerji Beden
Enerji merkezleri dediğimizde, bizler aslında enerji bedenden
söz ediyoruz. Bu aynı zamanda çakra bedendir ve çakra beden,
fiziksel bedenimiz boyunca omurgamızın tabanından başımızın
tepesine kadar uzanan canlı bir enerji merkezi gökkuşağıdır. İki-
si birbirine bağlı olsa da, enerji bedenimiz fiziksel bedenimizle
aynı şey değildir. Enerji beden, her biri kendi dönme hızına ve
şekline sahip olan yedi ana enerji merkezinin oluşturduğu bir
sistemidir. Bu sistem aynı zamanda beyaz ışığın içinde bulunan
çeşitli renklere sahip prizma gibi görülebilir.
Her enerji merkezinin yedi alt-rengi vardır ve gökkuşağı
renk özlü bu merkezler, fiziksel omurganın yanında eş bir enerji
omurgası gibi ilerler. Kırmızı ışın çakrası olan kök çakra omur-
ganın tabanında, kasık hizasında bulunur. Turuncu ışın çakrası
olan ikinci çakra orta karın hizasında bulunur. Sarı ışın çakrası
olan üçüncü çakra bel ve kalp arasında, güneş sinir ağı (göbek)
seviyesinde bulunur. Yeşil ışın çakrası olan dördüncü çakra kalp
hizasında bulunur. Mavi ışın çakrası olan beşinci çakra boğaz hi-
93
zasında ve çivit ya da indigo ışın çakrası olan altıncı çakra alın
hizasında bulunur. Bu aynı zamanda üçüncü göz ya da epifiz
merkezi olarak da ifade edilen merkezdir. Menekşe ya da mor
ışın çakrası olan yedinci çakra ise başımızın üstünde yer alır.
Bu tarif enerji bedenin temel renklendirilmesi ve yapısıdır.
Ancak burada menekşe rengi ışın merkezi, enerji merkezlerinin
faaliyete geçirilmeleriyle ilgili çalışmaların içinde doğrudan yer
almaz. Enerji merkezleri boyunca akan enerji altıncı enerji mer-
kezinde son bulur ve menekşe rengi merkez diğer merkezlerde
olup bitenlerin bir sonucu ya da nihai yansımasıdır. Eski çizim-
lerde başın etrafında bir hale ya da halka şeklinde gösterilen
ışıma budur ve bu ışıma bizim bu yoğunluk derecesinden hasat
edilebilirliğimizi belirleyecek olan tek göstergedir. Bu bizim si-
cilimizdir.
İlk üç enerji merkezi açısından, içeri akan enerjinin hiç
kesintisiz olarak akması kendi dönme hızlarını yaratır. Kırmızı
enerji merkezi çoğu kez dümen dolabı biçimindedir. Turuncu
merkez üç yapraklı bir çiçek şeklini alır ve sarı merkez yıldız şek-
linde ya da çeşitli fasetalara sahip bir çiçek şeklindedir. Ancak bir
varlığın daha üst enerji merkezleri geliştikçe, bu merkezler kris-
talleşmiş yapılar meydana getirirler. Yeşil ışın merkezine nilüfer
(lotus) şekilli merkez de denir; kristalleşmiş yapıdaki noktala-
rın sayısı bu merkezin gücüne bağlı olarak değişir. Mavi enerji
merkezinde belki yüz adet faseta bulunabilir ve bu merkez son
derece parlak olabilme özelliği taşır. Çivit rengi enerji merkezi
daha dingin bir merkezdir ve çoğu varlıkta esas şekli olan üçgen
ya da üç yapraklı yonca şeklindedir. Ancak daha alt enerjilerini
dengeleyebilmiş olan bazı ustalar bu merkezde daha çok fasetalı
şekiller yaratabilirler. Menekşe rengi enerji merkezi en az değiş-
ken olan merkezdir ve bin-yapraklı olarak tarif edilir; çünkü bu
Can Arif
95
İlişkiler ve Denge
96
Can Arif
97
İlişkiler ve Denge
lerden başlamalıdır.
Enerji bedenlerimize bütünsel bir yaklaşım son derece
önemlidir. Güçlü bir yeşil ışın kadar güçlü bir kırmızı ışın da
önemlidir. Güçlü bir mavi ışın kadar güçlü bir turuncu ışında
önemlidir. Böylece oyuncu kendi açık sistemi içinde çalışabilir
ve bir merkezden diğerine rahatça geçiş yapabilir. Bizim amacı-
mız yüksek merkezlere odaklanarak sistemi patlatmak değildir.
Bizim amacımız sistemi sağlam bir temel üzerinde yükseltmek-
tir. O yüzden gündelik yaşamın alt merkezleriyle çalışmak ve bu
süreçte içsel dengeleme çalışmaları yapmak son derece önemli-
dir. Ayrıca alt merkezlerde yeterli ve güçlü enerjiye sahip olma-
dıkça, bilinç içinde yüksek enerjilerle çalışmak için bize büyük
katkı sağlayan kalp merkezinin yeşil ışınını da elde edemeyiz.
Her zaman için kalbin koşulsuz sevgiyle beslendiğini ve ona gi-
den yolun da alt merkezlerden geçtiğini hatırlamak gerekir. Ye-
tenekli oyuncuların her zaman yapacağı şey budur. Bir kez kalp
yolunu açtığımızda ve onu sürekli açık tutmayı öğrendiğimizde,
artık bilinç içinde yüksek merkezlerin enerjileriyle çalışmak için
kalp merkezimizin koşulsuz sevgiye bağlı kaynaklarını kullanabi-
liriz. Ancak biz kalp merkezinden hareketle yüksek merkezlerle
çalışırken dahi alt merkezlerimizdeki dengenin önemini unut-
madan, daima kalbe giden yolu açık tutmak ve kalbin merkezin-
de kalmak için çalışmak zorundayız.
Diğer yandan enerji merkezleriyle ilgili olarak şunun da
dikkate alınması gerekir ki, tıkanma kadar aşırı faaliyet de enerji
merkezleri açısından bir sorundur, çünkü o durumda da bütün-
sel bir dengeden söz edemeyiz. Bu bakımdan iyi bir oyuncu için
aşırı faaliyet değil, tüm enerji merkezlerinin kendi aralarındaki
uyum ve denge önemlidir. Bugerçekleştiğinde, artık ustaolan
varlığın bilinç içinde ruhsal çalışmalar yapması ve herhangi bir
98
Can Arif
99
İlişkiler ve Denge
100
Can Arif
101
İlişkiler ve Denge
102
Can Arif
103
İlişkiler ve Denge
104
Can Arif
105
İlişkiler ve Denge
106
Can Arif
107
İlişkiler ve Denge
108
Can Arif
109
İlişkiler ve Denge
110
Can Arif
111
İlişkiler ve Denge
112
Can Arif
113
İlişkiler ve Denge
114
Can Arif
115
İlişkiler ve Denge
116
Can Arif
117
İlişkiler ve Denge
118
Can Arif
119
İlişkiler ve Denge
120
Can Arif
121
İlişkiler ve Denge
122
Can Arif
123
İlişkiler ve Denge
124
Can Arif
125
İlişkiler ve Denge
126
Can Arif
127
İlişkiler ve Denge
128
Can Arif
129
İlişkiler ve Denge
130
Can Arif
131
İlişkiler ve Denge
132
Can Arif
133
İlişkiler ve Denge
134
ÜÇÜNCÜ KISIM
ENERJİ MERKEZLERİ
VE METAFİZİK
İLİŞKİLER
I
137
İlişkiler ve Denge
138
Can Arif
139
İlişkiler ve Denge
140
Can Arif
141
İlişkiler ve Denge
142
Can Arif
143
İlişkiler ve Denge
144
Can Arif
145
İlişkiler ve Denge
146
Can Arif
147
İlişkiler ve Denge
148
Can Arif
149
İlişkiler ve Denge
150
Can Arif
151
İlişkiler ve Denge
152
II
153
İlişkiler ve Denge
154
Can Arif
155
İlişkiler ve Denge
156
Can Arif
158
Can Arif
159
İlişkiler ve Denge
160
Can Arif
161
İlişkiler ve Denge
162
Can Arif
163
İlişkiler ve Denge
164
Can Arif
165
İlişkiler ve Denge
bir şekilde olağan bir seks hayatınız varsa, son derece şanslısınız
demektir.
Dünya insanlığı içinde pek çok kültür, cinsel enerjiyi ayıp-
layan ve suçlayan bir anlayışı besleyip büyütmüştür. Pek çok ka-
ranlık anlayış, insanları kontrol etmek için cinselliği kullanmış ve
tıpkı din olgusunda olduğu gibi onu da çeşitli kavramların içine
hapsetmiş ve manipüle etmiştir. Böyleceinsanlar kendi cinsellik-
lerine utangaç ve yabansı, arzularını bastıran ya da görmezden
gelen, diğer insanların cinselliklerini yargılayan ve suçlayan bi-
reyler haline gelmişlerdir.
Enerji merkezleri açısından cinselliğin doğru anlaşılması,
onun yaşanmasından çok daha önemlidir. Eğer bir varlık cin-
sel alanda çalışacaksa, önce kök merkezde bu enerjiyi doğru
anlaması gerekir. Bu işin temelidir. Bunu başaran bir insan,
cinselliğin en kritik ve zorlayıcı alanına gelir ki o da turuncu
ışın alanıdır. Burası tüm anlayışların çok daha evrensel bir ba-
kış açısıyla ele alınması gereken bir alandır ve ciddi anlamda
dikkat ve uyanıklık gerektirir. Bizler bu alanda doğru anlaşıl-
mayan cinselliğin ne gibi sonuçlar doğurduğunu bugün kendi
yaşantılarımız ve diğer insanların yaşantıları içinde görebiliriz.
Turuncu ışında yanlış anlaşılan cinsellik, erkek egemen bir kül-
türde erkeklerin kadınlar üzerinde uyguladıkları cinsel şiddet
ve kontrol olarak ortaya çıkmış ve buna karşın kadınların da
erkekler üzerinde manipüle edici bir cinselliği benimsemeleri-
ne neden olmuştur.
Bizlerin cinsel yaşamlarında, çarpıtılmış biçimindeki sahip
olma arzusu ve kaybetme korkusu fazlasıylaöne çıkmaktadır.
Acemi yaşlarda, ilerleyen yaşlarda ve evlilik ilişkileri esnasında
erkeklerin birlikte oldukları kadınlara bakışları, genellikle onla-
rı cinsel anlamda kontrol etmek ve sözde korumak üzerinedir.
166
Can Arif
167
İlişkiler ve Denge
168
Can Arif
169
İlişkiler ve Denge
170
Can Arif
171
İlişkiler ve Denge
172
Can Arif
173
İlişkiler ve Denge
ğiliz. Ve hemen hepimiz, uzun bir süre için bilinçli değiliz. O ba-
kımdan kendimizi ve başkalarını affetmek, enerji bedenlerimizi
temiz tutmaya fazlasıyla yardım eder ve kalbimize doğru akan
enerjiye izin verir.
Biz aşık olduğumuzda auralarımızı birbirine karıştırırız.
Bazı kişisel durumlarda güvende kalmak için gerçekten eşimi-
ze güvenmeye ve onun için sevgi ve saygı duyguları beslemeye
ihtiyacımız vardır. Bir erkek ve bir bayan birbirleri için güvenli
bir cinsel barınak yaratabildiklerinde bunun gerçekten bir lütuf
olduğunu görebiliriz. Bunu başarmak güç olsa da, sevginin gücü
bunu başarabilir. Ancak eşimizi aldatmak maalesef kitlesel bir
alışkanlık olarak oldukça normalleşmiş görünmektedir. Fakat
çoğu turuncu ışın tıkanması olan bu seçim, her ne kadar özgür
ve çekici bir seçim olsa da, aslında pek çok kaybı da içinde ta-
şımaktadır. Özellikle dürüstlük anlamındaki kayıp, bu yoğunluk
derecesinden mezun olmak için ihtiyacımız olan mavi enerji
merkezini tıkamaktadır. O bakımdan sevginin gücüne inanmak
ve bazı şeyleri sevginin sonsuz kazanında eritmek gerekir.
Tüm bu konuştuklarımız insanlık kültürümüzün mevcut
durumlarıdır. Bu kültür çok hareketlidir ve turuncu ışında tıkan-
mıştır. Bu şu anlama gelir ki yaşam oyuncuları olarak turuncu
ışın enerji merkezlerini temiz tutmak için her gün ‘Matrix’den
esen sabit bir rüzgarla karşı karşıyayız. İşte bu gerçek anlamda
bir meydan okumadır ve bunu görmek gerekir.
174
Can Arif
176
Can Arif
177
İlişkiler ve Denge
178
III
179
İlişkiler ve Denge
180
Can Arif
181
İlişkiler ve Denge
182
Can Arif
184
Can Arif
185
İlişkiler ve Denge
Bir insan olarak hepimiz son derece zehirli bir kitle bilincini
deneyimliyoruz ve bun da hepimizin sorumluluğu var. Aileleri-
miz, anne ve babalarımız bizi özellikle çocukluk dönemlerimiz-
de ihmal etmiş olabilirler. Bizi terk etmiş, geçersiz kılmış, takdir
etmemiş, onaylamamış ve sevmemiş olabilirler. Dahası bize psi-
kolojik, cinsel ya da fiziksel şiddet uygulamış olabilirler. Ancak
biz evrensel oyuncular olarak bu negatifatalet sürecini çözmek
için buradayız, devam ettirmek için değil. Affetmek bizim gü-
cümüzdür ve biz bu güç içinde her şeyin birliğini onaylarız. İsa
çarmıh üzerinde, “Baba onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar”
dediğinde, bu gezegenin varlıklarına muazzam bir sevgi katalizö-
rünü miras bırakmıştır. Her şey olabilir, her şey yapılabilir, her
türlü zalimce deneyim sizin üzerinizde uygulanabilir. Bunlar bu
gezegen ve bu yoğunluk derecesi için mümkündür. Ama ben bu
deneyim devresini geride bırakacağım ve sevginin kendisi olaca-
ğım diyorsak, o zaman sıradan bir insan gibi düşünmeyi bırak-
mamız gerekir.
Son derece hassas bir çocuktum ve bu hassasiyet içinde gör-
düğüm şiddet ve yaşamın ilerleyen süreçlerinde yaşadıklarım her
insan gibi beni de derinden etkilemişti. Ama şimdi tüm bunlar
için hayatıma girmiş olan her insanı ve her olayı koşulsuz biçim-
de affetmiş durumdayım. Fakat bunu yaparken amacım zihinsel
bir yaklaşım içinde negatif karmaları bitirmek değildi. Ben bunu
açık kalbimin içinde, kendiliğinden ve hissederek yapmıştım.
Bunu sadece sevgi için, hepimizi Bir kılan o tek-sevgi için ve o
sevgi içinde yapmıştım. Ama bunu yaparken sorumluluğu tam
olarak almış ve her şeyin birliğini derin düzeyde onaylamıştım.
Şimdi bu satırları okuyan ve affetmekte zorluk yaşayan bazı-
larımız hala kendi acılarımıza tutunma eğilimi içinde olabiliriz.
Hatta kendimizi bir kurban olarak görebilir ve belki de kendi ya-
186
Can Arif
187
İlişkiler ve Denge
188
Can Arif
189
İlişkiler ve Denge
190
Can Arif
191
İlişkiler ve Denge
192
Can Arif
193
İlişkiler ve Denge
194
Can Arif
195
İlişkiler ve Denge
196
Can Arif
197
İlişkiler ve Denge
198
Can Arif
199
İlişkiler ve Denge
200
Can Arif
201
İlişkiler ve Denge
202
Can Arif
203
İlişkiler ve Denge
204
Can Arif
205
IV
206
Can Arif
207
İlişkiler ve Denge
208
Can Arif
209
İlişkiler ve Denge
210
Can Arif
211
İlişkiler ve Denge
212
Can Arif
213
İlişkiler ve Denge
214
Can Arif
215
İlişkiler ve Denge
216
Can Arif
217
İlişkiler ve Denge
218
Can Arif
219
İlişkiler ve Denge
220
Can Arif
221
İlişkiler ve Denge
222
Can Arif
burada sığınacak bir liman ve kaçacak hiç bir yer olmadığını söy-
lüyordu. Bu rüyalar bana, aşağıya inen merdivenin ve esen rüz-
garın insafına kaldığımı ve tek çarenin bilinmeze güvenmek ol-
duğunu söylüyordu. Ben de öyle yaptım. Uzun bir süre her insan
gibi güven aramanın hazin ve yıpratıcı deneyimlerini yaşadıktan
sonra, içimde bana “her şey yolunda!” diyen sesi dinlemeyi seç-
tim.
Aslında tüm hayatım boyunca kaynağını bilmediğim bir gü-
ven duygusu hissetmiştim ve bu duygu yaşamın beni koruyup
kollayacağına dair garip bir duyguydu. Ama bir insan olmanın
kaygılı doğası ağır basıyor ve içimdeki bu sesin gücünü bas-
tırıyordu. Sonra bu yavaş yavaş değişti ve ben güven duymayı
öğrendim. Yaşamın beni ve benim buradaki varoluşumu yeterli
güven içinde tutacağına dair bu inanç, hala yaşamımda gizemini
koruyor. Bir insan olarak elbette hala endişeleniyorum ve bazen
de korkuyorum. Ama hemen kalbimin o sessiz yerine dönerek
içimde her şey için tamam diyen o sesi dinliyor ve endişe ya da
korkularımın beni yavaşlatmasına izin vermiyorum.
Bu dünya’da dogmatik öğretiler doğrunun ve yanlışın, kabul
edilebilirliğin ve edilemezliğin kesin bilgisini önerirler. Bu şekil-
deki dogmatik anlayışların içinde olan negatif insanlar, sıklıkla
sorgusuz sualsiz itaati söylerler. Onların aldıkları ve sattıkları bu
merdiven siyah ve beyaz, doğru ve yanlış basamaklarından olu-
şur. Bu kendine hizmet anlayışının güçlü bir parçasıdır. Bu mer-
diven zayıf temeller üzerine kurulmuş olmasına rağmen bazıla-
rı için güven vericidir. Tüm değerler, ezbercilik ve itaat yoluyla
öğrenilir. Sonra bu değerler, dünyadaki çoğu insanı ve kendini
yargılamak, kınamak ve ayırmakta kullanılır.
Oysa başkalarına hizmet yolunda olan ruhsal oyuncular
olarak bizim merdivenimiz ruhun fısıldayan rüzgârı üzerinde
223
İlişkiler ve Denge
224
Can Arif
Biz önce inanır, sonra yaratırız. Böylece güveni tekrar tekrar inşa
ederiz. Neo’nun kahini beklerken çocuktan duyduğu “aslında bir
kaşık yok” cümlesi, bir toplanma çağrısıdır. İnancın ve güvenin
çağrısıdır.
Benim de kaşıkları büken bir arkadaşım var. O bunu nasıl
yaptığını bilmediğini ancak eline aldığında kaşıkları bükece-
ğinden emin olduğunu söylüyor. O bunu yapacağını gerçekten
biliyor olmalı. Daha doğrusu bu konuda tam bir inanca ve güve-
ne sahip olmalı. Ama bizler genelde bir kaşığı bükmeyi istemek
yerine, geçimsiz insanların davranışlarına destek olmayı seçeriz.
Çünkü yaşamlarımız Matrix kadar etkileyici ve Hogvard büyü-
cülük okulu kadar sihirli değildir. Ya da aslında biz onu öyle im-
geleriz.
Biz kalbin bahçesindeki aslanları geçtiğimizde ilk güven
hareketimiz kendimizi kabul etmek ve kendimizi affetmektir.
Kendini tüm yönleriyle olduğu gibi kabul eden ve her şey için af-
feden biri, içinde güvenle nefes alacağı kendi alanına sahiptir ve
orası kalbin kutsal yeridir. Oraya giren ve orada kalma becerisine
sahip olan böyle biri için yaşam ne kadar korkutucu olursa olsun,
o kendi güvenliğine sahiptir. Ve biz hepimiz bunu yapabilecek
inanca ve beceriye sahibiz.
Gezegenimiz şuan büyük bir değişimi tüm hızıyla gerçekleş-
tiriyor. Geçmiş davranışlarımız hakkındaki kişisel yargılamaları-
mızı hatırlamanın tam zamanıdır. O yargılamaları hissettiğimiz-
de ve hala kendimizi yargılıyor bulurken, onu serbest bırakalım.
Kişisel saygı eksikliği ve değersizlik hissettiğimizde, onu serbest
bırakalım. Suçlama hissettiğimizde onu serbest bırakalım. Ve
tüm olup bitenler için kendimizi affedelim. Dahası bunu herkes
için yapalım. Çünkü biz olabilecek en az eşya ile yolculuk yap-
maya ihtiyaç duyan oyuncularız.
225
İlişkiler ve Denge
Perdeyi Aralamak
Biz alt enerji merkezlerimizi yeterince temiz tuttuğumuzda ve
kalp merkezimiz içindeki kutsal mekana giriş yaptığımızda, her
şeyi yeniden BİR görecek olan süreci de başlatmış oluruz. Bu,
başkalarına belirli bir saflıkta hizmet etmenin ve perdeyi arala-
manın da başlangıcıdır. Artık bizi metafizik gerçekliğe bağlayan
üst enerji merkezlerinin yüksek enerjileriyle bilinçli olarak çalış-
mak için her şey hazırdır.
Üçüncü yoğunluk illüzyonu içinde yaşarken, biz elektro-
manyetik bir parmaklığa sahibiz. Bu parmaklık unutma perdesi
dediğimiz zihin perdesidir ve biz farkındalıktan yoksun olduğu-
muz her an enerji merkezlerini kapama özelliğine sahiptir. Fakat
aynı perde, bize nasıl düşünüp nasıl davranacağımız ve hangi
yolla Yaratan’a hizmet edeceğimiz konusunda özgür seçimler
226
Can Arif
227
İlişkiler ve Denge
228
Can Arif
229
İlişkiler ve Denge
230
Can Arif
231
İlişkiler ve Denge
232
Can Arif
233
İlişkiler ve Denge
234
Can Arif
235
V
Mavi Işın
Günümüzün turuncu ışın merkezinde tıkanmış dünyası içinde,
nüfuz edilmesi en zor olan enerji merkezi beşinci enerji merke-
zidir. Bu merkezin mavi ışıması gerçek anlamda ilk ruhsal ışıma-
sıdır ve mezuniyetimiz için kaçınılmaz olan koşulsuz sevginin
dürüst ve açık iletişimini içinde taşır.
Mavi ışın özgür iletişimin ve başkalarının eylemleri ne olur-
sa olsun karşılıksız verişin adresidir. Bu ışında titreşen bir varlı-
ğın temel özelliği; koşulsuz sevgi sunmak, endişelerden uzak ve
dürüst biçimde kendini kendine, insanlara ve yaşama açmak ve
diğer insanlara kendilerini oldukları gibi ifade etme özgürlüğü
ve kabul duygusu sunmaktır. Ancak enerji merkezlerindeki spi-
ral ilişkiler açısından bu merkeze uzanan enerji hattı yeterince
açık olana dek ve biz kalp merkezimizin iç mekanına yeterince
girene dek, mavi ışın enerjilerimize yeterince ulaşamayız. Bizim
seslerimiz, sevginin sesleri olana kadar biz mavi ışın içinde de-
ğiliz. Ama enerjimizi buraya kadar çıkarabilirsek, o zaman bizi
dürüst, parlak, sakınmasız, koşulsuz sevgiyle dolu, özgür ve açık
iletişimden yana engelleyecek bir şey de kalmaz. Artık bizim işi-
miz sadece gerekli çabayı göstermektir.
Biz mavi ışına ulaştığımızda ve onu dürüstlüğün ateşinde ra-
fine ettiğimizde, kendimizi olduğumuz gibi ifade etmek için ar-
tık özgürüzdür. Korkular, endişeler ve beklentiler, mavi ışımamız
236
Can Arif
açık olduğu sürece bizi esir alamaz. Biz bu enerjiyle, bize gelen
iletişim taleplerine açık hale gelir ve her iletişimi sevginin koşul-
suz verilişi adına bir fırsat olarak görürüz.
237
İlişkiler ve Denge
239
İlişkiler ve Denge
240
Can Arif
241
İlişkiler ve Denge
242
Can Arif
243
İlişkiler ve Denge
244
Can Arif
245
İlişkiler ve Denge
246
Can Arif
247
İlişkiler ve Denge
248
Can Arif
249
İlişkiler ve Denge
250
Can Arif
251
İlişkiler ve Denge
252
Can Arif
253
VI
254
Can Arif
hasat için gerekli olan indigo ışında açık kalmaya önem vermek
ve bu önem içinde alt merkezlerden gelen korku, kendini yar-
gılama ve değersizlik gibi şeylerle baş etmek zorundadır. İndigo
ışında yeterli açıklığa ulaşan bir oyuncu için ilerleme, artık bir
usta haline gelmiş olan bu varlığın kendi isteğine ve ustalığına
kalmıştır.Sanatını geliştirmek isteyen bir usta, istediği takdirde
bilinç içindeki indigo ve mor ışınlarla çalışabilir. Ama mezuni-
yet için bizlerin ilk işi açık bir kalbin içinde kalabilme becerimizi
geliştirmektir.
Her ne kadar mezuniyet için şart değilse de, bilinç içinde
yüksek enerjilerle çalışmak ilk kez yukarıdan yardım almanın
olasılığına artırır. Ruhsal enerjileri disiplinli bir meditasyon,
iman, dua ve bazı ritüel uygulamalarla harekete geçirerek, son-
suzluğun kaynaklarından yararlanmak için indigo ışından ve in-
digo ışın kapısından geçerek mor ışından yardım alabiliriz. Biz
temiz bir niyetle indigo ve mor ışınlarımıza ulaştığımızda, me-
tafiziksel kaynaklar sonsuzluk kapısından bizim enerji alanımıza
girer ve böylece hasata hazırlık sürecimizde enerji bedenimizi
temiz tutmak konusunda bize yardımcı olur.
“Sonsuzluk kapısının girişinden geçmek için indigo ve mor
ışınları kullanmak, tıpkı bir bilgisayar simgesinin üzerine tıklaya-
rak bir programını açmak gibidir. Burada mouse bir arabirim ara-
cıdır ve bir oyuncu tarafından indigo ve mor ışının kullanımında,
simgenin kendisi sonsuzluk kapısının girişidir. O simgeye doğru
mouse’umuzun niyeti ve istekliliği ile hareket etmeyi seçerken
o simgenin üzerine tıklarız ve simge üzerindeki tıklamamız bize
metafiziksel dünyasının yazılımını açar ve bizim kullanmamız
için uygun olan menüyü başlatır. Menü meditasyon, dua ve
imanla çalışma gibi şeyleri içeren ve sonsuzluk kapısının girişini
kontrol eden ve açan anahtara sahiptir.” (Carla Rueckert)
255
İlişkiler ve Denge
256
Can Arif
257
İlişkiler ve Denge
258
Can Arif
259
İlişkiler ve Denge
260
Can Arif
261
İlişkiler ve Denge
262
Can Arif
263
İlişkiler ve Denge
264
Can Arif
265
İlişkiler ve Denge
İki tip zeka vardır. Birinci zeka zihinseldir ve bunun içi zi-
hinsel korku takıntılarıyla doludur. Ancak ikinci tip zeka kalbin
zekasıdır ve bu zekayı kullanarak kendi zihni içinde serüvenci
olan biri için korku engelleyici olamaz. Çünkü bu zeka bilinçtir.
Kendi zihni içinde bir serüvenci açık kalbi ile düşünür ve açık
kalp yanlış bir şey yaptığında korkmaz. Açık bir kabin enerjisi
sevginin hareketini korkusuzca takip eder ve bizler iyi bir oyun-
cu olma yolunda bu korkusuzluğa sahip olmak isteriz. Elbette
uyanış ve olgunlaşmanın spiritüel süreci içinde bizim bir altın
arayıcısı gibi derin doğalarımıza ulaşmak için benliğimizi elek-
ten geçirmemiz gerekiyor. Bunu yaptıkça biz kum ve balçığı her
bir adımda biraz daha temizleriz. Ve bu bazen zor bir süreç olsa
da, korkulacak hiçbir şey yoktur.
Korku kalp yolunu kapatır. Biz oyuncular olarak biliyoruz
ki kendi içimizde korku ile karşılaştığımızda, korkunun baskıcı
etkisinden kurtulana kadar korku ile çalışmaya ihtiyaç duya-
rız. Kendi açık kalbimize geri dönmeye ihtiyaç duyarız. Korku
vardır ve onu yok saymayız. Biz onu kabul ederiz, onu izleriz,
onunla çalışırız fakat irade ve iman yoluyla daha derin anlayış
ve idrakleri harekete geçirerek ve kalp enerjimizi kullanarak kor-
kularımızın bizi engellemesine izin vermeyiz. Biz seçimlerimi-
zi korkudan yana değil, onun varlığını kabul eden bir sevgiden
yana yaparız. İyi oyuncular böyle yapar.
266
Can Arif
267
İlişkiler ve Denge
268
Can Arif
269
İlişkiler ve Denge
270
Can Arif
271
İlişkiler ve Denge
272
Can Arif
273
İlişkiler ve Denge
274
Can Arif
275
İlişkiler ve Denge
276
Özet
Yaşam denilen mucize Tek Sonsuz Yaratan’ın gizemi ve büyüsü-
dür. Bu büyü, her varlığın içindeki sevginin ve koşulsuz sevme-
nin gücüdür.
Hiçbir varlık olmadığı bir şey oluyor ve olacak değildir. Her
varlık Bir’dir ve Bir her şeydir. Bu birlik içinde tüm evren tek-bir
bilinçtir. Bu bilinç arınmış sevgidir ve o ilk düşünce’dir. Bu, biri-
mizden diğerine geçen sevginin en saf halidir.
Bizler bu büyülü oyunda ilk düşünceye doğru yolculuk
ediyor ve her bir adımda Yaratanla eriyip Bir olacağımız o yere
doğru sevgi ve bilgelikle ilerlemenin yollarını keşfediyoruz. Bu
keşifte merkez yaşamın kendisi ve oyunun üzerinde döndüğü
yer enerji merkezleridir.
Biz hepimiz aynı devrelerden ve aynı yollardan geçerken, bu
merkezlerden akan Yaratan’ın beyaz ışığını daha temiz bir kanal-
dan akıtmak ve böylece bu sevgi/ışığı olabildiğince arı biçimde
yaşamak ve yaşama sunmak için uğraşıyoruz. Böylece;
279
İlişkiler ve Denge
280
DÖRDÜNCÜ KISIM
SPİRİTÜEL YOLDA
DENGELEME
ÇALIŞMALARI
I
283
İlişkiler ve Denge
284
Can Arif
285
İlişkiler ve Denge
286
Can Arif
287
İlişkiler ve Denge
288
Can Arif
289
İlişkiler ve Denge
290
Can Arif
291
İlişkiler ve Denge
292
Can Arif
293
İlişkiler ve Denge
294
Can Arif
295
İlişkiler ve Denge
296
Can Arif
297
İlişkiler ve Denge
298
II
299
İlişkiler ve Denge
300
Can Arif
Meditasyon
Meditasyon, perdeleme süreci içinde,perdeyi delmekle ilgili
yararı en çok tecrübe edilen evrensel uygulamalardan biridir.
Birçok meditasyon tekniği, tıpkı farkındalık gibi temelde bir ses-
sizlik uygulamasıdır ve altıncı enerji merkezinden sonsuz zeka-
ya açılan kapı üzerindeki seçeneklerden biridir. Bu açıdan hasat
için “mutlaka” biçimsel bir meditasyon yapmamız şart değildir.
Ancak yukardan yardım almanın yanında, Yaratan’la doğrudan
iletişim içinde sağladığı sessizlik ve bu sessizliğin enerjinin içeri
akışını kolaylaştırıcı ve besleyici fonksiyonu açısından özellikle
pasif meditasyonun önemini ne kadar vurgulasak azdır. Ayrıca
pek çok anlayışın bütünlenmesi ve bazı konularda ilham ve sezgi
yoluyla bilgi almak için de bu uygulama neredeyse kaçınılmaz
olarak gereklidir. Yeter ki alt merkezlerdeki işimizi ihmal etme-
yelim.
301
İlişkiler ve Denge
302
Can Arif
303
İlişkiler ve Denge
304
Can Arif
305
İlişkiler ve Denge
Tefekkür ve Yoğunlaşma
Tefekkür yönlendirilmiş düşünce demektir. Tefekkür etmek ise,
bir yönlendirilmiş konu üzerinde derin düşünmek ya da derin
düşünceye dalmak demektir. Hepimiz düşünürüz ama bu tefek-
kür değildir. Sıradan düşünme belirsizdir ve eski kayıtlardan ha-
reketle ortaya çıkan çağrışımlar nedeniyle dağılmaya uğrar. Oysa
tefekkürde, belirli bir konu ya da sorun üzerinde çalışıyorsak, o
zaman zihnimizi her türlü çağrışıma kapatırız ve o konuda de-
rin bir düşünme sürecine gireriz. Yalnızca o konu ya da problem
üzerinde hareket eder ve zihnimizi yalnızca oraya yönlendiririz.
Böylece zihin tek bir çizgi üzerinde, yönlenmiş olarak hareket
eder. Yoğunlaşma ise Osho’nun anlatımıyla şudur:
“Yoğunlaşma tek bir noktada kalmaktır. Düşünmek de-
ğildir, tefekkür değildir. Sadece tek bir noktada kalmak, zihnin
kıpırdamasına hiç izin vermemektir. Sıradan düşüncede zihin
sürekli hareket eder. Tefekkür halinde bu hareketlilik tek bir ko-
306
Can Arif
Dua ve Çağrı
Bizler kutsal mabed içindeki din adamları gibiyiz. Mabed bizim
bedenimiz, kişiliğimiz ve kabiliyetimizdir. Bu mabed içinde he-
pimiz kendi başımıza, kendimiz ve Yaratan arasında kutsanmış
olan sessizlik içinde zaman geçirmeye ihtiyaç duyarız ve bazen
bu sessizlik içinde Yaratan’la dua yoluyla iletişim kurarız.
İndigo ışın yoluyla bilinç içinde çalışmak her ne kadar duayı
kapsasa da, pasif meditasyonla kıyaslandığında bu teknik, sözlü
olmasından dolayı bazılarımız tarafından daha az tercih edile-
307
İlişkiler ve Denge
308
Can Arif
309
İlişkiler ve Denge
310
Can Arif
Ruhsal Günlük
Bilinç içinde çalışma her zaman Yaratan’ın varlığını deneyim-
lemek zorundadır. Sonsuz Zeka’ya açılan giriş kapısına ulaşma
işinde, biz her zaman Yaratan’ın bilinci içinde yükselen farkın-
dalık etrafında çabalarız. Niyetimiz giriş kapısına ulaşmak, tam
311
İlişkiler ve Denge
312
Can Arif
313
İlişkiler ve Denge
Ritüel Kullanmak
Yaşam içinde hemen her şey spiritüel bir ritüel haline dönüştü-
rülebilir ve biz de ritüel kullanarak spiritüel süreçlerimizi destek-
leyebiliriz.
Bir insan her gün düzenli biçimde, örneğin sabah ve akşam
aynı saatte meditasyon yaparak ya da belirli bir saatte dua ederek
ve böylece bunları bir ritüel haline getirerek, hem bu ritüelin sağ-
ladığı metafizik güç ve yardımdan destek alabilir, hem de günlük
yaşam içinde sürekli bir uyum halini bu ritüeller sayesinde sür-
dürme yeteneğini geliştirebilir.
Fakat aslında biz sadece ruhsal çalışmaları değil, günlük
yaşamdaki pek çok şeyi de bir hatırlatıcı ritüel haline dönüştü-
rebiliriz. Örneğin bizi günlük yaşam içinde rahatsız eden pek
çok sesi, hepimizin sonsuz sevginin ya da BİR’in çocukları oldu-
ğumuzu hatırlatan birer uyarıcı olarak kullanabiliriz. Bir korna
sesi, kapı zili sesi, satıcının sesi, telefon sesi, tren sesi vs. Tüm
bu sesleri duyduğumuz her anı, birliği ve sevgiyi hatırlamak ve
onu yüceltmek adına bir ritüele çevirebiliriz. Böylece farkındalık
artıkça, bu kendiliğinden spiritüel bir uygulama haine dönüşür
ve bu seslerin üzerimizde yarattığı olumsuz durumu da pozitife
çevirmiş oluruz.
Diğer yandan günlük sıradan faaliyetler de birer ritüel hali-
ne getirilebilir. Örneğin yemek yemeden önce Yaratan’a ve bize
kendilerini sunan bitki ve hayvan varlıklarına teşekkür ve şükran-
larımızı ifade edilebiliriz. Duş alırken musluktan akan her damla
314
Can Arif
315
III
Şifa ve Şifacılık
Şifa olgusu, deneyimsel sapmaların katalizörlüğünde tekamül
eden bir varlığın arınma ve dengelenme sürecinin ayrılmaz ve
kopmaz bir parçasıdır. Hatta her arınma bir şifa, her şifa bir arın-
ma ve dengelemedir.
Bir varlığınfiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal açıdan çeşit-
li sapmalara uğramasına ve şifaya gereksinim duymasına neden
olan en temel etken, Bir’in Yasası’na olan uyumsuzluğudur. Bu
yasa varolan her şeyin tek-şey (Bir) olduğu söyler ve bir varlık
bu idrak noktasından ve bunun özünü meydana getiren koşulsuz
sevgi anlayışından ne kadar uzaksa, denge açısından da o kadar
sapmaya uğrar. Bu da doğal olarak arınma ve şifaya olan gereksi-
nimi yaratır. Böylece insan varlıkları olarak neden bu kadar çok
ve çeşitli hastalıkları deneyimlediğimizi anlayabiliriz.
Bizler insanlık kültürü boyunca çok çeşitli şifa yolları geliş-
tirmişsek de, Bir’e giden yoldaki bir varlık için şifanın asıl kayna-
ğı varlığın kendi içindedir. Bu açıdan tüm şifa çalışmaları aslında
birer metafizik çalışmadır ve bu çalışmaların özünde, bir akıl/
beden/ruh bileşimi olan varlığın bu üç bileşeninden bir ya da bir
kaçında meydana gelen ya da bunlar arasındaki enerji akışında
meydana gelen herhangi bir sapmanın dengelenmesi yer alır.
“Şifa, akıl/beden/ruh bileşiminin zaman/uzay bölümünde
gerçekleşir ve sonra da uzay/zaman alemindeki faal sarı ışında
316
Can Arif
317
İlişkiler ve Denge
318
Can Arif
319
İlişkiler ve Denge
320
Can Arif
321
İlişkiler ve Denge
322
Can Arif
323
İlişkiler ve Denge
324
Can Arif
325
İlişkiler ve Denge
likle titreşimsel bilinci yeşil ışın düzeyine ulaşmış, yani kalp mer-
kezi yeterince açılmış varlıklarda, programlanmış özel derslerin
ve genel olarak da sevgi derslerinin öğrenilebilmesi için sağlanan
katalizörlerin kullanımındaki zihinsel beceri derecesi, bedensel
sapmaları ve fiziksel enerji düzeyini oldukça etkiler.Bu açıdan
gezegensel düzeyde yeşil ışının son derece yoğun olarak faaliye-
te geçtiği şu noktada, bahsettiğimiz oluşum biçimleri, nedenleri
ve işlevleri açısından özellikle kanser gibi hastalıklar son derece
yaygınlaşmışlardır. Bu nedenle kanser konusuna geçmeden önce
yeşil ışının etkileri konusunu incelemek yerinde olacaktır.
326
Can Arif
327
İlişkiler ve Denge
328
Can Arif
329
İlişkiler ve Denge
330
Can Arif
331
İlişkiler ve Denge
332
Can Arif
333
İlişkiler ve Denge
334
Can Arif
335
İlişkiler ve Denge
336
Can Arif
337
İlişkiler ve Denge
338
Can Arif
339
İlişkiler ve Denge
340
Can Arif
341
İlişkiler ve Denge
342
Can Arif
343
İlişkiler ve Denge
344
Can Arif
345
IV
Korkuyu Anlamak
Korku, BİR’in kendini deneyimleme süreçleri için vazgeçilmez
olan yaşamın devamlılığı açısından ortaya çıkmış en temel kata-
litik duygudur. Bu duygu, herhangi bir varlığın kendi yaşamını
tehdit eden durumlara karşı uyanık ve dikkatli olmasını sağlayan
mekanizmanın kök düzeydeki karşılığıdır.Ancak yaşam oyunu-
na bir katalizör olarak etki eden sayısız korku biçimi ve bunları
meydana getiren sayısız neden vardır.
Bizim yoğunluk derecemiz açısından korku çeşitleri, perde-
346
Can Arif
347
İlişkiler ve Denge
348
Can Arif
349
İlişkiler ve Denge
350
Can Arif
351
İlişkiler ve Denge
352
Can Arif
353
İlişkiler ve Denge
işin ortaya çıkması için her duygunun zıttı ile etkileşime geçmesi
gerekir. Hiçbir şey, sadece iyi ya da sadece kötü şeklinde değer-
lendirilemez. Her şeyin bir işlevi vardır ve özellikle duygular, biz
onları deneyimleyelim diye vardırlar. Ve elbette onlar yoluyla
kucaklamayı, kabulü, merhamet ve şefkati öğrenelim diye. Eğer
son tahlilde her şey Varolan’a aitse, o zaman hata-yanlış yoktur.
Sadece deneyimler ve seçimler vardır. Her duygu, her düşünce,
her veçhe kabulü ve sevilmeyi bekler. Çünkü her biri Tanrısal
ve her biri geçerlidir. Öyledir, çünkü her şey Bir’dir. O halde
önce hissetmeye açık olmalıyız. Hissettiğimiz her şeyin bize ait
olduğunu kabul ederek, bilinçli seçimler yoluyla biz benliğimizi
uyum ve dengeye doğru sürebiliriz. Kontrol ve bastırmak, arın-
ma süreçleri ve kişilik disiplinleri açısından asla bir çözüm de-
ğildir. Hele varolanla savaş bize hiçbir şey kazandırmaz. Varolan
her şey kendini nasılsa ifade edecektir. Böylece hissetmeye açık
biçimde duygularla çalışmayı öğrenmemiz gerekir. Bu nedenle
içsel dengeleme çalışmaları bizim için önemli ve gereklidir.
İnsan sevmek ister. Ancak insan önce kendini sevmelidir ve
bunun için de benliğinde olan her şeyi Tanrısal bir ifade olarak
koşulsuzca kabul etmelidir. Sihir ya da simya buradadır. Fakat
unutmamalıyız ki bizlerin olumsuz ya da negatif gibi görünen
yönlerimizi kabul ediyor oluşumuz, daha sevgiye dönük seçim-
ler yapma irademiz ve özgürlüğümüz olmadığı anlamına gel-
mez. Kabul yoluyla uyumun sağlanması ayrı bir şeydir, bir seçim
yapmak iradesi ayrı bir şey. Kıskanç olduğumuzu yargılamadan
kabul eder, kıskançlık duygumuzu hissetmeye açık oluruz. Ama
kıskançlık duygusuyla gidip bir insanın yakasına yapışmayız. Biz
o duygunun bize söylediği şeyi kendi içimizde yaparız. Bu bir
bilinçli seçimdir ve seçimlerimiz, bizim ruhsal yolculuğumuzun
kadersel yolunu döşeyen taşlardır.
354
Can Arif
355
İlişkiler ve Denge
356
Can Arif
İzin Veriş
İzin vermekle söylemek istediğimiz şey, “olmak” haline izin ver-
mektir. Bu, yok sayılan ya da bastırılan duyguların ya da benlik
bölümlerinin de geçerli olduklarının kabulüne açık olmaya, on-
ları hissetmeye açık olmaya ve onların etkilerini deneyimlemeye
ve gözlemeye açık olmaya izin vermektir. Ama bu, yakıp yıkan
duygularla bilinçsizce hareket edeceğiz demek değildir. Burada
irade bizim elimizdedir ve benliğin irade ve iman yoluyla disip-
line edilmesinin önemi de burada karşımıza çıkmaktadır. Bizim
her zaman sevgiden ve uyumdan yana bir seçim yapma şansımız
vardır. Ama bunun için olanı bastırmak ya da yok saymak zorun-
da değiliz. Sevgiden yana çok daha bilinçli seçimler yapmak bi-
zim elimizdedir. İçimizdeki o saklı güç; irade bunun için vardır.
Kalplerimizdeki sevgi bunun için vardır.
Aslında insanlık kültürü olarak biz çok basit olan şeyleri son
derece karmaşık hale getirdik. Bizler kendi benliğimizde varo-
lan her şeyin kucaklanması gerektiği gibi çok basit bir anlayışını
unuttuk ve bu nedenle önce kendimizde başlayan çatışmayı tü-
müyle dışarıya yansıtarak, görünen bu kaotik dünya’yı yarattık.
Sonra da bu rüyaya suçlular atfedip, yeniden ve yeniden savaştık.
357
İlişkiler ve Denge
Değişim-Dönüşüm ve Seçim
Varolan hiçbir şey yok edilemez. Her şey ışık ve her şey enerjidir.
Ve enerji yalnızca değiştirilebilir ve dönüştürülebilir. Böylece
hiçbir düşünce ve duygu da yok edilemez. Bunların her biri, ka-
bul ve anlayış zemininde kullanarak değiştirip dönüştüreceğimiz
birer enerji modelidir. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde ise ka-
bul konusunda ortaya çıkacak en yakıcı sorun, bunların söyle-
mekle olmayacağıdır.
Şu ana dek kabul konusunda birçok şey söyledik ve bunun
358
Can Arif
359
İlişkiler ve Denge
360
Özet
Biz bu iki kitap boyunca çok basit bir şey üzerinde konuştuk ve
odağımızı daima bu basit şey üzerinde tuttuk. Bu şey sevgidir ve
o sevginin mayaladığı birliktir. Ancak bu basitlik, her hangi bir
insan için perdenin altına gömülmüştür. Bu açıdan eğer bizler
hayatımızı ve ilişkilerimizi sevginin basit seçimi üzerine kurgula-
yacaksak, zihinlerimizdeki perdeyi aralamamız gerekir. Böylece
kadim yolculuğumuzun bu bölümünde bizim işimiz bu perdeyi
aralamak ve ışığın içeri girmesini sağlamaktır. Bu ışık sevginin
ve birliğin ışığıdır ve onun gücünü taşır. Bizler de kendimiz için
sevgi dolu ve koşulsuz hizmete yönelik bir hayat yaratacaksak,
bizim bu ışığa olan ihtiyacımız kaçınılmazdır.
Bizler, perdeyi aralamakta bize yardımcı olacak birçok bilgi
ve anlayış üzerinde durduğumuz bu uzun çalışmada,sevgi/ışığın
kalplerimiz içinden özgürce akması için anahtar görevi yapacak
bazı hususların öne çıktığını görebiliriz. Ben de sizlere veda etme-
den önce bunları özetlemek ve son bir kez hatırlatmak istedim.
363
İlişkiler ve Denge
364
Can Arif
365
İlişkiler ve Denge
366
Can Arif
367
İlişkiler ve Denge
368
Can Arif
369
İlişkiler ve Denge
yeni bir hayatın doğuşudur. Çünkü sevgiden eli boş dönen olma-
yacaktır. Şüphesiz korkan insandır ve bu doğaldır. Fakat sevgi in-
sanı, ölümün gerçek anlamını hisseden ve bilendir. Sevgi insanı,
onu arar ve özler. Sevgi insanı için sevgiyle öldüğümüz ve sevinç-
le doğduğumuz her yaşam, bizim Yaratan’a şükran duygumuzun
ve O’nu onurlandırmamızın bir parçasıdır.
Biz yaşamın ve ölümün gizemli vadisinde her günümüzü
Yaratan’a şükran duygusu içinde yaşayabiliriz. Aldıklarımızdan
çok daha fazla verdiklerimiz ve verebildiklerimiz için. Ve bizim
Yaratan’a hizmet etmememiz olanaksızdır ve bu hizmetin bir sı-
nırı yoktur. Fakat bizi bu şükür ve hizmet yolundan alıkoyacak ve
kalbimize giden yolu tıkayacak en güçlü şey varoluşu ve varolu-
şumuzu algılama biçimimizdir.
İnsan varlığı kadim ve ortak belleğinden gelen sonsuz sayıda
sapmaya sahip olabilir ve biz bunlar karşısında kendimizi dağıl-
mış ve parçalanmış hissedebiliriz. Ancak bizim kalbimiz muaz-
zam bir eriteçtir ve aklımız, zihnimizden çok daha fazla ve çok
daha derin bir enginliğe sahiptir. Biz bizi yolumuzdan alıkoyan
her şeye karşı dikkatli bir gözlemci olmalıyız.
Bizim diğer benlikler dediğimiz, kendi benliklerimizdir. Biz
ve diğerleri, tek-bir yüce benliğin bütünlüğüdür. Aldıklarımız
kendimizden aldıklarımızdır. Verdiklerimiz kendimize verdikle-
rimizdir. Sevgi hepsi için aynı ve hepsi için Bir’dir. Fakat biz bir
seçim yapmak zorundayız. Almaktan çok daha fazla vermenin
aydınlık yüceliği ya da vermekten çok daha fazla almanın ka-
ranlık cazibesi arasında. Ve sevgi, bizim verebileceğiniz en yüce
hediye ve onu paylaşmak en büyük hizmettir. Tek yapmamız ge-
reken, bunun koşulsuzluğu için çalışmak ve bilincimizi bu yol-
da beslemektir. Her şey geride bırakılabilir, her şey affedilebilir,
her şey kendi kalbimiz içinde sevgiye dönüştürülebilir. Yaşam ve
370
Can Arif
371
Evrensel İşleyiş ve Ruhların Hasadı
Tüm yaratımın doğası koşulsuz sevgidir ve sonsuzluğun çocukları olan bizler de
tam olarak koşulsuz sevgiden yaratıldık. Bizler hepimiz, evrendeki varoluşu BİR
kılan bu tek-özün ışığını yeniden hatırlamak ve paylaşmak için buradayız. Ancak
evrensel sevgi yolunda ruhsal uyanış ve arayış sürecine başlarken, çoğumuz bunu
başlatacak olan bir şeyin ortaya çıkmasına ihtiyaç duyarız. Bu bazen yaşamları-
mızdaki travmatik bir olay olabileceği gibi, bazen de içine dönme vaktinin geldiği-
ni hatırlatan basit bir işaret ya da bilgi olabilir.
Can Arif, iki kitaplık Varoluş Serisi ile hem bu dokunuş için bir katalizör oluştura-
bilecek hem de spiritüel sürece yeni başlamış ve ilerlemiş olanlarımıza katkı sağ-
layabilecek bilgi ve anlayışları bizlerle paylaşıyor. Serinin ilk kitabında, evrensel
işleyişin temel yapısı ve ruhsal hasada dair en çok merak edilen soruları yanıtlıyor: