You are on page 1of 14

.

-~---
. .
KITAB -I MUKADDES MÜFREDATININ KUR' AN'IN
TÜRKÇEYEÇEVRILMESINDEKI ROLÜ
\
Mesut YAZiCi

Ankebut suresinin 46. ayetinde Ehl-i Kitap mensuplariyla diyalogtan bahsederken söyle denilir: "
Onlara deyin ki bize indirilen kitap ayetlerine de, size indirilrnis kitap ayetlerine de iman etmekteyiz.
Bizim ilahimiz ve sizin ilahiniz birdir. Bizler iste O Allah'a teslim olmusuz.". Dikkat edilirse onlarin
kitaplari için de indirilen tabiri kullanilmis, onlara da inandigimiz vurgulanmistir. Hz.Isa'nin ve Hz.
Muhammed'in Tevrat'i tasdik ettiklerini biliyoruz. Hatta tartismalarda ve ihtilaflarda Al-i Imran 93 ve
Saffat 157. ayette açikça geçtigi üzere Hz.Muhammed Tevrat'a müracaati öngörmüstür. Merdud bir
T

kitabin hakem yapilmasi mantikli olamayacagina göre Efendimiz Muhammed Mustafa 7. asirdaki
Tevrat'i onaylamistir. zaten, Fahrattin Razi de böylesi mütevatir bir kitabin o saatten sonra kolay
kolay bozulmasina öteki fraksiyonlarin izin vermeyecegini ve tahrif eyleminin kelime bazinda degil
meal bazinda olmasi gerektigini söylemektedir. Netice olarak Efendimiz Tevmti tasdik etmistir.
Tasdik kelimesi Kur'an'in Kasas suresinin 34. ayetinde de geçtigi üzere desteklemek ve
kuvvetlendirrnek manasindadir.

t
[ Hz. Musa Tur daginda Allah'tan risalet alirken siyasi ve akici dil kullanma konusundaki kendi
yetersizligini ileri sürerek soydasi Harun'un da beraberinde gelerek Firavun'a karsi kendisine musaddik
olmasini, yani bikmetli konusmasiyla kendisine arka çikmasini taleb etmistir. Bununla Kur'an'in

[
Tevratdaki ilim ve bikmeti destekledigini söylemek istiyoruz. Nitekim Nuh tufani hadisesi
günümüzden 4000 yil ~ce sümerce çivi yazisiyla yazili olarak tabletlere aktanlnus idi. Bu olay
Allah'in bir gazabi idi. Bölge insanlari bu hadiseyi nesilden nesile aktarmislar ve nihayet olay Kitab-i
Mukaddes'e de Ibranice tercümesiyle geçmistir. Kur'an'a gelince o da hadiseyi Arapça olarak uzun

[ uzun an1atnustir. Demek ki olaym hangi dille ve nerede yazdi olduiimdan ziyade olaym kendisi
kutsaldir. Olay Allah'in gücünü insanlarin güçsüzlügünü göstermistir. Kutsal ders buradadir. Olayin

[
kutsal metinlerde bir miktar farkliliklar arzetmesi olayi perdelemeye yetmemis gözükmektedir. Ayni
durum Hz.Yusuf ve Hz.Musa kissalari için de geçerlidir. Teferruattaki farklardan ziyade temeldeki
benzerlikler daha lJnemlidir diye düsünüyoruz. Bu bikmetlerin özü sudur:
!

Insan birey olarak da toplum olarak da zayif bir varliktir. Hayatta kalmasi ve gelismesi dis güçlere
baglidir. Yani yemek yemek, su içmek, elbise giymek, yagmurdan soguktan çöl günesinden
korumnak, haserattan, vahsi hayvanlardan ve salgin hastaliklardan ve soydaslarinin saldinsindan
korumnak zorundadir. Bütün bunlari ne tek basina ne de birleserek elde edebilir. Üçünü yapabilse
besini yapamaz. Bugün yapsa yarin yapamaz. Dolayisiyla insanollu kendisini Yaratanla, kendisine
bu rlZlkIan verenle tanismak, diyalol_ geçmek, bem tesekkür etmek bem de bu rizkin devammi
talep etmek, bu nimetlerin elinden alinmasina engelolmak için Yaratici ile anlasmak ve
uzlasmak zorundadir. Aksi halde fakirlik ve k(Jlelikle, bilahare de izmihIaI ile tarih sahnesini

\ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ilahiyat Fakültesi


i
, Ber:ki-Kesk:io~u, Hatemu 'I-Enbiya Hazreti Muhammed ve Hayati, Ankara 1998, s. 3 7

i
terk etmektedir. Hz. Musa ve israilo~ullari tarihi bu konuyu son derece yo~un olarak ele alir.
Hz.Musa, atalanolan Hz.Ibrahim, HZ.Ishak ve HzYakup gibi Allahu Teala-ilebir kontrat yapar.
Emirleri ondan alacak, Allahu Teala da oolan kölelikten efendilige, zilletten devlete get:i.!:ecek,öteki··
-P!ltperest kaviinlefe karsi da oolan kayiracaktir. Kitab-i Mukaddes bir tesbih ve mecaz kabilinden
Allah - Kul iliskisini, Mirasini hayirli ogula birakacak olan baba olarak ele aliIiaktadir: - -
Tesbih ve mecaz oldugunu gösteren bir yer II Samuel 7/14'dedir.

"Ben ona baba olaca~im, o bana ogulolacaktir"

Görüldügü üzere sartli bir tesbilitir bu. Sayet kavim ahkami tatbik ederse Allah kendi kullarini bir
babanin oglu korudugu gibi koruyacagini bildirmektedir. Buradaki Baba-ogul iliskisi bir tayin iledir,
yoksa dogal degildir. Allah kendisini merhametine istinaden baba, kullarini da merhametine mustahak
ogulolarak tayin etmektedir.

Böyle bir tayin Irmiya 30/22' de tekrarlanacaktir. "sizler bana kavim olacaksiniz ben de size Allah
olaca~im" (Zillet içinde yasayan, Allahsiz bir kavim olmayacaksiniz)

Mezmurlar 2/7

Görüldügü üzere Allah'm imanli kavmi "ogul" tayin etmesi "miras" kavramiyla iliskilendirilmistir.
Zira miras "bahadan ogula" geçecektir; topraklar ve ülkeler ogula kalacaktir.

Mezmurlar 89/26

Yine burada da, itaatkar kul Allah' a dayaninaya devam ederse, ki kaya tabiri güvenilen dag
anlamindadir, Allah onu dünyaya varis olan "ilk ogul" tayin edecektir. Aksi taktirde kullar helak
olacaktir.

Mezmurlar 103/13

"Baba çocuklanna nasil acirsa, Rab kendisinden korkanlara öyle acir"


Meseller 3/12

"Baba memnun oldugu oglu nasil azarlarsa, Rab de sevdigini azarlar"

Isaya 63/16

Burada da yine Rabbe "baba" denilmesinde miras hesabi, miras davasi vardir. Kullar Allah'a
yakarrnakta ve öteki putperest kavirnlerce gasbolunan miraslanin "baba"dan talep etmektedirler.

Isaya 64/8

Baba tesbihi devam etmekle birlikte Musavvir ismi de islenerek kullar "balçiga" Rab ise
"çömlekçiye" tesbih edilmis, bir acziyet içinde tazarru ve niyazda bulunulmustur.

Irmiya 3/22

. Burada kullann Rabbi unuttuklan vurgulanrnakta ve Rabbin yolunu terkedenlere dönek (mürted)
oluUar denilmistir.

Nihayet Malaki kitabinda da baba-ogul tesbihi hatirlatilir. 1/6

''Baba idiysem neden saygi göstermiyorsunuz, efendi idiysem neden çekinmiyorsunuz?" (demek ki
laftaymis )

'.ol°li 1~11, ~ ; •• ,rs 00 ! .,.


(,J•r.J ~ r.< ol°li Ll
JIA 'o o ci:ii. ~ ;":ys 00 ~~ ~r
(,J4li ••• • J ~Gl'
. r~.~~'.~0'11 :i.UJ1'\
u:; '0·1 ~ ... .'.WY~
:!Y.J ,ifo,~ t ~. o li'· ' 'O";.'~'I~Y4sill"·11.0-~'t
WJY..r "'t':! .r-- U.,a: ,." ~.. \~i L.J:i.l1
. ~ :i. !
UJi ~ ""'A'"
••••
!~4
Bu salih kul ve miras iliskisi Kitab-i Mukaddes müfredati içerisindedir.

Mezmur37

3
lKorintoslular 5/9, 6/9
~ltj1'~it 63~' ~~ 6~ :,);;..~ 'i ~~,~~ '~j; 636:!~' 61~ \:Ot'\ .

"JjbJi':;w.i, 'ij' • .;;S:ii,.it+c:4A 'i:' bJ~r; r.i, 'i:' ~ui, 'i:' r~~' J~i:.,'i:'
_6ii':!c2i;~J,"J:' ~\i':~I1\ "J:' 6JJ~ ,J' 'i:' ~~,

Bu konu Kur'an'da da sürmektedir. Salih kelimesi dünyada devlet ve ahirette cennet mirascisi
anlaminda kullanilmaktadir.r

Hud 46

Kasas 27

Enbiya 105

{' U~-..,
ii- _Il i.i-
• O} -. -~ - .iGic. -.~ - (jG.)
.- 1~~ U.>-'
- •• tl, 6. - . ü".
i .~,t,,,i;u ...~t,·i.F.rr{,S
.)~Y ~ :J
Meryem

Zütner
Hz. Yusuf zamanindan itibaren M.lSir'da.çogalan Israilogullari Yusuf'un ölümünden sonra bir süre
sahipsiz' kalmis, II. Ramses'iiI krallig(z3.rnaninda da soykinina ugramislardir. Bu esnadakahraInaii
kisiligiyle tebarüz eden Musa bu. ~ yapan b3.ldin çipJaklarinönderligine.geçerek önce onlari
Misir'dan kaçirmis, ölümüne y3kin. bir zamanda da simdiki' Filistin topraklarina kadar da getinneyi "
basannistir. Takriben MÖ.1250 tirlhindeki bu hadiseden çok degil iki asir sonra bu köleler Hz.Davut '
ve Hz.Süleyman ile devlet olmuslardir. Bunun sim halkin Tevrafa ve peygamberlerine itaat etmesidir.
Ne var ki yine çok degil dört asir sonra ayni halkin torunlari Tevrafi ve peygamberleri saymamislar,
ciddiye almamislar, neticede de Nabukadnezar isimli bir cihangir komutan bunlari yine köle alarak
Babil'e sürgüne götünnüs ve Israil devleti yikilmistir. Ardindan Kitab-i Mukaddesi olusturan bu
tarihsel dokümanlar hazirlanmis' ve yenilginin nedenleri itiraf edilerek tekrar devlet olmanin
formülünün Tevrat' i tatbik etmek oldugu karara baglanmistir. Özellikle Isaya, Irmiya, Hazkiyel,
Nehemya, Hosea ve Amos kitaplari bu noktada çok degerlidir. Israil'in, yikilisindan 2500 yil sonra,
1948'de, yikilan Müslüman Osmanli devletinin bosalttigi topraklarda, Tevratta köy köyadigeçen ayni

Ahkaf 15,

Seede 12

U~.JA,, 1.11 ~
-•••• - ~r'_~~. -.J \j ~ -.J
u---:i u'~ - 'f ..J ("lr..J
Wj- • ",- - ~.J.J.J'.' ~·~··('u-.
:i.ic.' • ."...
Uya~ ~i I..SY
'·"1 -, - ",.x
y.J
{'''}
Fatir 3?

Yunus 9

Bakara2??

Isra 9

}"} r·~ ..1::r·


-!?"t··'·1"·f~r:....n:-ii-·
re-' u' . . ~ ••,i-"~,yw•·.•·.,1'",
U~·t"··_'·-··· •.-·· •. ~. ~
~...J,..JS ~ ":11 4.i~• '·J··~IIlA"·I
U ~ u!

Kehf2

{"} ..»f ·.·.1


\!",.A L°• re-' .•U• t -~~i - -.. ~ ·,11 -~,yw~...J
U~ t""...-. -•.• •• '··'·"1 - "'•.-" ~. i.J:4 i~_ \:.it• ..
~ \~'.'1t:.:,;
••

5
topraklarda bir din devleti kurmayi basarmis olmasinda bir hikmet.olsa gerektir. Hz. Musa'nin Misir'da
"-Israilogullanna soykinin uygulayan n. Rartises'in" erkek - 'ÇeCuklann öldürülmesine dair
kararnamesinden, Allah korkusu tasiyan iki ebenin bu ka.rarnaQl~yeuymamasi sayesinde hayatta
',' kalmasinda da hikmet olsa gerektir. Keza Tevrafa göre çalismak:ihadet degildir: Israilogullan Hz.
- MuSa kanaliyla, Firavundan çöle çikip orada Allah nzasi için birkaç gün içinde kurban merasimi
yapmalan için izin talep etmisler, fakat Firavun kann tokluguna irgat olarak çalistirdigi bu insanlara
isgücü kaybi olur bahanesiyle müsaade etmemistir. Bunun üzerine israilogullan isi yavaslatma
eylemine, basvurmuslar ve Firavunu vahye dayali oiaiak sistemli ve disiplinli, örgütlü bir çalismayla
,-dize getirmisler,iki asir içinde de Hz. Davut ve Hz. Süleyinan ile güçlü bir devlet kurmayi
basarmislardir.

Eldeki Tevrat'in kelimesi kelimesine Musa peygamberin bahsettigi Tevrat oldugunu ileri sürerneyiz.
Bununla birlikte, Hz. Muhammed'in de zaten o Tevrat nüsbasini kastettigini söyleyemeyiz, Çünkü
Nabukadnezar'in takriben (MÖ.587) Israil'i istilasi sirasinda mevcut nüshalar zayi olmustur. Tefsir
kaynaklarinda Uzeyr diye bildigimiz Azra takriben (MÖ.450) peygamber zamaninda Allah'in
kendisine Tevrati yeniden yazdirdigi bilgisi mevcuttur. Uzeyr peygamber de bu özelliginden dolayi
ilahlastinlmistir. Onun ardindan, Kuran'in Meryem Suresinde belirttigi üzere, Hz.Yahya ve Hz.Isa
peygamberden de Tevrati tatbik etmeleri istenmistir. Dolayisiyla Uzeyr peygamber döneminde
yeniden yazdinlan Tevrat nüshalan, eksigi fazlasi olsa dahi, muteber sayilmistir. Nitekim eldeki en
eski Ibranice Tevrat nüshalannin da M.Ö. 100. Yila ait oldugu biiinmektedir. Iste bu metinler
Kur'an tercümesi için, günümüzden 4000 yil önceki iiisanligi tanimamiz için vazgeçilmez bir kaynak
durumundadir diyoruz.

Kissalarin yani sira, kutsal metinlerdeki mesellerde de benzerlikler vardir. Incil'deki hardal tanesi,
devenin ipe delilinden geçmesi, evin sallam temele oturtulmasi, sal elleriyle kandil tutanlar
6mekleri bu türdendir.

(bkz Matta 19124 ve Araf 40,


bkz. Matta 7/24-27 ve Tevbe 109,
bkz.. Matta 25/1-14 ve Hadid 12-18)

Mesela Ankebut suresindeki Örümcek evi ve bu evin zayiilili, Eyyub 8/13-15 de de ele alinmis
bulunmaktadir.

.i~tni:yl] lili?z:il ;'15 'IJ~'w-,~,ii'n-;il$-l~ :l'l,n


.,~~,~ ziri;:i ;"Q~ O'i'>'WlS Tt,n
.c~i': tf,l ,t:i i"TQ~ ;i'Z)~~ tf,i ,'ii'~-'ili~~ i=,n

Yine Ankebut 65. ayette geçen gemideyken, azgin dalgalar arasinda Allah'a yalvarina örnegi
Mezmurlar 107/23-32 de ele alinmis bulunmaktadir.

Buradan ilerleyerek, Kuranin ana konusu olan DUA kavrami temelinde yogunlasmak istiyoruz.
Kutsal kitaba göre insanin bireysel ve toplumsal kurtulusu duaya kalmistir. Dua ve tevekkülün dar
anlami ise Allah'in ahkamini tatbik etmekle ise baslamak ve gerisini Allah'a birakmaktir. Bütün

6
Peygamberlerin ve salihlerin kurtulusu Allah'a yakanslan sayesinde. olmustur. (bkz. Mezmurlar) .
- Kur'3n'mtabiriyle söylersek

Bakara 152,Allahu Teala buyuruyor: Beni, ve peygamberlerimi ve kitaplanini yüce tutun ki, onlara .
saygi duyun ki ben de sizi emrime uymayan öteki kaviinletwmda yüce tutayun, sizleri· devlet ve
cennet sahibi kilayun. Buna bagli olarak ikinci iu,ia1<onu duanm sadece kendisine ve erkaninca
yapilmasi, mahluk olan insanlara yönelmeninaffedilmez bir suç oldugudur. Simdi ,Dua'yi hem Kitab-
iMukaddes hem de Kur'an boyutuyla anlamaya çalisacagiz.

Örnek i: Karae fiili. ~iji hem ibranicede ve dolayisiyla da tevratta ve hem de arapçada ve
dolayisiyla kur'an'da sikça geçen bir fiil durumundadir.,Kur'an'm ilk nazil olan ayetleri alak suresinin
ikra lafziyla baslayan ayetlerdir. Sure, dua ve niyaz üzere olan Peygamber Efendimizin niyazina mani
olan Ebu cehil hakkindadir. Peygamberimize teselli babmda Ebu cehiI'in bu tür davranislanyla
cehennemlikoldugu belirtilmekte, fakat peygamberin Allah'm adi ile dua ve zikirlere baslayip devam
etmesi emredilmektedir. Karae tevratta en çok geçen fiillerdendir. Öncelikle yakarmak, yalvarmak,
seslenmek, aglamak, isim koymak ve okumak manalanna gelmektedir. En fazla da savas, kitlik,
esirlik ve zulüm gibi ortamlarda kullanilmakta, feryad etmek, tazarru ve niyazda bulunma.k, meded
ummak manalarinda kullanilmaktadir. Modem ibranicede de yine seslenmek, çaeirmak ve okumak
rnanalanna gelmektedir. Mesela "Bir doktor çagirin" derken çagirmak karae fiili iledir ( Kur'an
kelimesininanlami için bkz. Muhammed Arkoun, Islam üzerine Düsünceler,Ist.1999,s.43).

Bunlarla birlikte

IKRA BISMI RABBIKE kalibini,


SEBBIH BIsMI RABBIKE (Vakia 74,96, Hakka 52),
VZKUR iSME RABBIKE (Müzzemmil 8, Insan 25)

kaliplanyla ayni anlamda kullanilirken görmekteyiz. Demek oluyor ki bu üç farkli fiil ayni islevi
yerine getirmektedir. Allah'm adini zikredin, söyleyin, onun adiyla yalvarin, isteyin, onun adini
söyleyerekbaslayin gibi. Tevrat ibranicesinde bunun çokca örnegine rast1iyoruz.

Hz.Ibrahim çölde Rabbin Ismiyle niyaz ederken karae ve isim kelimeleri yanyana gelmistir "vayiKRA
beSEM Yahve" Tekvin 12/8.

Hz.Danyal, yine Rabbine niyazda bulunurken yine karae ve isim kelimeleriyanyana gelmistir.

Keza Irmiya bölümünde de çokca geçmistir(7/l0-13.27.30, 14/16, 23/27, 26/16, 29/12). Manasi ise
Rabbini zikretti,' rabbine feryad etti, ona iltica etti, ondan meded umdu, onun adini ve hatinni araya
koydu demektir. Arapçada Isim kelimesi semeye kökünden geldigi gibi ibranicede de sem kelimesi
ayni islevi yerine getirir. Sem hem isim manasmda hemde has isim olarak Allah manasindadir.
Dolayisiyla Hz. Muhammed'in telaffuz ettigi ikra bismi rabbike kalibi tevratta da aynen geçen bir dua
ve niyaz kahbidir, yani ortak bir kültürdür. Nitekim Isra suresinin 78. ayetindeki kur'ane'l-fecr tabiri de
sabahin kiraati anlamindan ziyade sabah niyazi, sabah namazi manasmdad.ir.
Bütün bunlara niyaz manasi verisimizi Hz.Peygamberin üst düzey okur-yazar olmayisi da teyit
etmektedir. Son tahlilde, karae tiiliridekiikinci rnana oIim-;olq.iina kavraminin dahi yüzünden
-okumaktan ziyade. bir ilahi okumak, bir destan okumak, bir iiahiYi.seslendirmek, terennüm etmek
manasinda oldugunu rahatlikla söyleyebiliri.z.-
Tekvin 4/26

Tekvin 16/13

Mezmur 55/16

Mezmur2717

Mezmur 25/11,12

.K~~-:i:i
':;1 , '~1~?tli;i?Ql ;~J~:j~W-li~7

.,~~ 'J"~ ,U,1' -~J~~K:i~,i2lh~:;i~l-'~


Mezmur 103/13

Örnek 2 : KAME fiiline gelince, o da ibranicede Z3j;', ayaga kaIkinak, eyleme geçmek, baskaldirmak,
iktidara gelmek rnanaIarindadir. Arapçadaki kiyam ve kiyamet masdarlan bu fiil ile ilgilidir.Tevratin
çikis bölümünde yeni bir kralin iktidara gelmesi kame fiiliyle anlatilmistir. Dolayisiyla kiyamet, hem
ölülerin kalkmasi hem de muhasebenin ikamesi seklinde Allah'in iktidan manasmdadir. Keza
Mezmurlar 124'de ( kame ala ) ayak1anrnak, üstüne çullanmak, baski kurmak anlamlanyla
geçmektedir.

Nisa Suresi 34. ayetteki


"kavvamune a1ennisa" deyiiiii de gene kaainiar üZerindeki iktidarm ve yönetimin erkeklere has
oldugunu anlatmaktadir. "Kame aIa'\ "~ala-" gibidirYine Allah'in iktidan kavramina dönecek
olursak, her ne kadar Allah zat ve sifat ,OlarlikheryerdeJiazir ve iiazir ise de mahlukati yarattiktan
sonra onlarin her isine karismaniaktadir. Tevfat ve Kur'an'in ortak olarak vurguladigi üzere Allahu
Teala kainati alti günde yaratmis, bilahare kraliyet makamina geçerek kullarini izlemeye almistir (I O
kez tekrar). Bu konum mubalagali ismi fail olan miRSaOl hep gözetleyen, gözetleyip duran
kelimesiyle teyit edilmistir (Fecr suresi 14). Keza kullarin hata ve günahlari sebebiyle hemen
müdahale etmeyecek olmasini ecelin müsernrnalbellibir süre için (15 kez tekrar) kaydiyla izah etmis
bulunmaktadir. Bununla birlikte kullarin çizmeye astigi durumlarda ancak o taktirde, mazlumlarin dua
ve feryatlari durumunda eyyamullah dedigi'fesat ortaminda heiak ve gazap günleri seklinde sinirli
mudahalelerde bulunmaktadir. Nuh tufani, Lut kavmine yanardag azabi, Suayb ve Salih
Peygamberlerin kavimlerine deprem ve kasirga azabi, 2.Ramses' e meshur kurbaga, çekirge ve
sivrisinek istilasi, Ebrehe'ye ebabil kuslari gibi. Kur'an'da zikredildigi üzere bu dogal gibi gözüken
afetlerin salih insanlarin (:sözlesmeye riayet eden peygamberlerin ve insanlarin) bedduasi akabinde
meydana geldigi görülmektedir. Bu sinirli yargilamalarin disinda insanligin genelini yargilamanin
baslamasi için kendisinin iktidara gelecegi kiyamet gününü beklemektedir. Bunlar ayetlerle sabittir.

Son olarak kisaca Kuran'daki Surelerin yapisina dair edebiyat bilgisini aktarmak istiyorum. Sure
kelimesi Ibranice'de asama, merhale ve mevki anlamlarina gelmektedir. Baska bir deyisle her bir sure
peygamber efendimizin peygamberlik hayatinin bir asamasini, o asamadaki sikintilarini ya da
sevinçlerini ele alir. Kafidere gözdagi verirken müniinlere de teselli verir. Sureler kendilerine has
birer mesaji olan ünitelerdir., Bu bilinemezse, surenin ana temasi tesbit edilemezse, cümle bazinda
sapmalar ve kaymalar kaçinilmaz olur ki çeviride ortaya suna benzer absürd cümleler çikar:

"Bir üçgenin iç açilan toplam esya fiyatlarini asgari ücretin vergi disinda tutulmasi rarz olan kutsal
topraklarda karpuz üretiminin artmasindan endise edilmektedir".

Bunun en son örnegi, Iskender Türe'nin Zülkameyn'I Uzayda aramasi ve galaktik bir yaratik
kiligina büründünnesidir. Kitabin kapagindaki "Kur'an'da Uzaya Seyahati Anlatilan Insan" ibaresi
son derece traji-komiktir. Klasik Tefsirlerdeki Büyük Iskender yorumunu "Israiliyat ve Hurafe"
suçlamasiyla disarda birakan zihniyet, sonuçta Uitra-israi1iyatbir yaklasimla Büyük Iskender'i Misir,
tran ve Hindistan'dan uzakIastinp uzayda dolastimus, Kur'an'in böyle bir uzay seyahati mesaji
bulunabilecegini varsaymistir. Oysa Tevrai'in Daniel 8. ve 1i. bablarinda "Zulkameyn" ve "Iskender"
argümani mevcuttur.

:=,IT
ri
i(~:L,1';'1 ii;t\$:Ti'-q::i nil:JJ ;'0: -m ,"~::i
.11WK.,;:i ti~::i
i'~f.JJ le," .c:i~~''Pt,
':i77r=n:J 'i~
,lJ'~:ii~ '~15;:i:i,n

Apolerif yazilardan Makabilerin Birinci Kitabinda da Büyük Iskender uzun uzadiya anlatilmistir.
Nitekim Islam dininin devlet ve hukuk planinda uygulandigi dönemlerde yazan nice Ehl-i Sünnet
ulemasi eserlerinde Zu1kameyn deyince Makedonyali Iskender'i Tevrafa istinaden aktannaktan
çekinmemislerdir. Keza Bakara 54'de " uktulu enfusekuni "derken, eskiden Kitabi- Mukaddes'in
çikis 32 ve Sayilar 25 gibi bölümlerinde islendigi üzere mürtedin katli bilgisi öngörülürken, artik
günümüzde ''tevbe-istigfar'' olarak çevirilmektedir meallerde. Ayette zahiren Musa ve buzagi
kelimeleri olmasina karsin, mealler inatla çarpitarak budist bir mantaliteyi Islam diye sunmaktadir.
Tipki az önce verdigimiz absürd çeviri örneginde söyledigimiz gibi. Bu hastaligin nedeni konuyu degil
kelimeleri önemsemektir. Oysa konu önemsenmezse kelime gruplari ikiserli olarak mana ifade etse
bile, o cümle manasini yitirecektir.
"Bir üçgenin iç açdari toplamesya fiyatlarim asgari ücretin vergi disinda tutulmasi rarz olan kutsal
tQpraklardakarpuz üretiminin artmasind~ endise ~lmektedir"
. . .
Dahasi bu metinlerin sul3ndinlmasI'- ve dozaji.Umin hafifletilmesi çok vahim sonuçlara
götürmektedirl. Özellikle Irmiya 8 / 8-12, Hazkiyel 22 / 26-31 de islendigi üzere, Kutsal Metinler
üzerinde kisa vadedeki çikarlar için oynamalar yapilirsa uzun vadede çok büyük sorunlar ortaya
çikmakta, o devlet yikima sürüklenrnektedir.

Ben günümüzdeki yanlislar listesini uzatmadan adi geçen sureleri edebiyat bilgisiyle bagdastirarak
ortaya koymak istiyorum. Çünkü bu sapmalar kanatimizce tcfsir birikiminden faydalanmamaktan, o
bilginin temeli olan tevrat ve ibranice. bilgisine sahip olrnamaktan kaynaklanmaktadir. Mealiere
yansitilmayan bu olaylara birkaç örnek verelim.

ÖrnekI : Sad suresi. Sure, Mekke döneminin ilk yillarina aid olup SafIat suresiyle de ilintlliclir.
Surede dört peygamberin küçük hatalari ve büyük pismanliklan islenir.

Hz.Davud, Hz.Musadan sonra israilogullannin ikinci büyük adami, o muazzam kral, birçok kadina
sahip iken bir komutaninin esine tutuluyor, onu alabilmek için komutanini ön saflarda sefere yolluyor
ve ölümüne yol açiyor. Tevrat ( II Samuel 12/ 1 - 10 ) ve Kur'an'in mutabakatiyla bu olaydan dolayi
kendisi kinanmis ve tevbe etmistir.

Hz. Süleyman, o muhtesem hükümdar atlara olan sevgisinden dolayi bir ikindi duasini ihmal etmis,
farkerlince de tekrar Allah'in nzasini elde edebilmek için o çok sevdigi atlan tevbe makaminda
kestirmistir. Zira takva esastir. Münafikun suresi 9-11. ayetler bu olayin kardes ayetleridir.

Insani kurtaracak olan sey, savas için yetistirdigi atlardan ziyade Allah korkusu ve tevekküldür (
mezmurlar 33/16-18) . (meseller 21/31) . (Isaya 31/1-3)

Hz.Eyyub, o çok çilekes ve çok muttaki çok sabirli insan gün gelmis agir hastaligi esnasinda Allaha
isyan ve esine de beddua etmistir, iyilesince bu isyana ve bedduaya pisman olmus, tevbe etmistir..

Ve Hz.Adem, iblise uymus yasak meyvayi yemis ( aYret mahallini açtiracak, insani mahcub edecek
kadar etkili bir madde, Taberi'ye göre bu meyve üzüm = "sarap" olabilir. Zira Kitab-i Mukaddes
boyunca, basa gelen felaket ve sikintilarin kaynagi olarak sarap ve sarhosluk olarak gösterilmektedir )
, bilahare pisman olup tövbe etmekle Allah'in nzasina nail olmustur. Bir önceki sure Saffiit suresinde
de Ibrahim· peygamber Allah korkusu tasidigini ve Allah masi gözettigini isbat için evladini
bogazlamayi göze almis, onun bu davranisi üzerine evladi ve zürriyeti kendisine bagislanmistir.

Surenin mesaji: Ey peygamber Muhammed Mustafa, yolumuz budur. Dünyevi bir ya da birkaç amelin
yanlistir, sen de ümmetin de yanlistan tevbe edip dönerseniz Allah nimetini artinr, sizleri izzet ve
devlet sahibi yapar.

örnek 2 : Kehif suresi. Hicret öncesi maddi kayiplan ve nzik endisesi sorununu islerken hikmet
kavramini öne çikarir. Peygamber de ashab-i kehf gibi Mekke'de Ebu Talip mahallesine sikiSiP

i MesutYazici,Kur'an ArapçasinaGiris, Çanakkale2001, S. 12-14

io
kalmistir kehf suresi sirasinda.. Rizki olan baligi kaybeden Musa ve Yesu, Hizir aleyhisselamdan
nzkin Allah katindan geldigirii-ögr~nir. Hizir'i, ölübaligin dirilip suya kanstigi mintikada - - _
arayacaklardir. Çünkü Hizir, hayat 'doludur. hayat verecektir. Bu ayetler zimnen peygamber
efendimizin de ümmeti karsisinda .Hizir gibi oldugunu bildirir. Suara ve Yasin surelerinde d~ -
peygamberinrisaiet isiiii para için.yapiiiadigi vurgulanir. Musa duvar yapar 50 metre yükseklikte, para
aldinnaz Hizir aleyhisselam. Üstelik geceleyin köye indiklerinde kendilerine yemek ve yatak da
verilmemistir. Imanlilara rizki Allah .verir. Ashab-i kehf 309 yil ölmeden fakat imanla yasarlar,
Hz.Uzeyr keza ölümünden yüz yil sonra dirilir. Nabukadnezarin imha ettigi ve unutturdugu tevrat
kendisine Allah tarafindanyeniden .yazdinldigi için yahudilerce uluhiyet izafe edilir. Zulkameynde
yaptigi seddi maddi karsiliksiz yapar. Yasin suresinde de Habib Neccar, kavmine dönüp "sizden ücret
istemeyenelçilere tabi olun" der. Dünya malinin faniligi örnegi, tarlanin zayi olmasi mala ve evlada
güvenmenin abesligi de islenir bu surede, Ancak Allaha siginmak zaruridir. Surenin sonunda
meleklere,Hz. Isa'ya ve Hz.Uzeyr'e uluhiyet izafe eden müsriklere hitap vardir. Surenin Özü : Allah
yedi uyurlar, Hizir ve Iskender gibi peygamber olmayan kimselere de özel yetenekler ve dünyevi
kuvvetler vermistir. Kul olan Meleklere, Hz. Isa"ya ve Hz. Uzeyre rab = Lord, muamelesi yapmak bu
yüzden yanlistir. Bakara ve Tevbe suresinde de ayni konuya deginilmektedir. Kur'an sureleri ve
ayetleri birbirleriyle baglantilidir ve birbirlerini tamamlarlar. Surenin son ayeti, 5. ayeti ve 110. ayeti
mutabakat halindedir.

Sonuç:

Bakara 79:
Kitabi kendileri yazip, sonra da dünya menfaati için "Allah katindan gelen budur" diyenlere
yaziklar olsun! Yazdiklarindan ve kazandiklari dünya menfaatinden dolayi onlara yaziklar
olsun!

Al-i imran 78:


Bir takim kimseler sizler Kitap'tan sanasinlZ diye dillerini kullanirlar. Oysa o bahsettikleri
seyler Kitab'a ait degildir. Bunlar da Allah katindan gelmedir derler. Oysa Allah katindan
gelme degildir o bahsettikleri. Bile bile Allah' a iftira etmektedirler.

Dün oldugu gibi bugün de dini metinler üzerinde tahrifatlar devam etmektedir. Bu tahrifat
bütiin klasik metinler için geçerlidir. Bu tahrifat fenomeni bütün din mensuplarinca da
malumdur. Kiyarnete kadar, birileri çarpitmaya devam edecek, ötekiler de düzeltmeye
çalisacaklardir. çarpitmalarin önünü alabilmek için mutlak suretle çok dilli ve çok kültürlü,
uzman sahislara ihtiyaç vardir

Hemen hemen bütün dünya üniversitelerinin dogu dilleri ya da sami diller çatisi altinda Arapça ile
beraber okuttugu Ibranice halen ülkemizde hiçbir özel ya da devlet üniversitemizin dil ve edebiyat
fakültelerinin dört yillik lisans programlarinda okutulrnamaktadir. Halen ülkemizde akademik
düzeyde hazirlanmis ibranice gramer, okuma kitabi ya da ibranice türkçe sözlük bulunmamaktadir.
Avrupa birligine giris sürecinde, Avrupa'nin degerler manzumesini olusturan kutsal kitabini Kur'an-i
Kerimle mukayeseli olarak ögrenmek ve ögretmek mecburiyetinde oldugumuzu düsünüyorum.
. .
.
KUR'AN OKUMAYA . GIRIS
SEMINERLERI I

Sunan:

Mesut YAlici

Çanakkale 2002

You might also like