You are on page 1of 181

YDS

KELMELER
SZL

Afin AYGN
Aye POLUMAN
Cneyt BADEMCOLU
YDS KELMELER SZL

Kullanm Klavuzu:
Szlkteki kelimelerin tanmlamas iin farkl renk kullanlmtr:
krmz, siyah ve mavi.
a. Krmz kelimeler, fen, salk ya da sosyal ayrm gzetmeksizin
her adayn hazinesinde bulunmas gereken trdendir.
b. Siyah kelimelerin byk ounluu bilim dallarnn zel termino-
lojisine aittir. Bu renk kelimelerin ezberlenmesine gerek yoktur.
c. Eanlaml kelimeler mavi renge boyanmtr. Birok kelimenin zt
anlamlar da verilmitir.
Aradnz kelime, belli bir bilim dalna ait (ezberlenmesi gereksiz)
zel bir terim ise ya da YDSye hazrlanan bir adayn ekirdek kelime
hazinesi iinde mutlaka yer almas gereken trden ise (rn: give up:
vazgemek; call: aramak, armak; define: tanmlamak), YDS
KELMELER SZLnde bu kelimeye yer verilmemi olabilir.
YDS K E L M E L E R SZLnde aradnz bir kelimeyi
Ctrl+F komutu ile bulabilirsiniz.
YDS KELMELER SZLnde baz kelimelerin tanmlar iki kez
verilmitir. Bu tanmlardan biri fiil, dieri ise isim ya da sfattr. Baz
kelimelerin ise birden fazla tanmlar vardr.
Bu szlkte kullanlan baz ksaltmalar:
smt: something
smo / smb: someone / something
Lat.: Latince
A A AA A

a broad range = geni bir alan / yelpaze aberration = anormallik, sapma


a case in point = iyi bir rnek ability = yetenek, kabiliyet, capability, capacity,
a change of air = hava deiimi zt anl.= inadequacy, limitation
a couple of = birka, iki , a few ablution = abdest
a day out in the country = darda krlarda abnormal brain scan = beyin taramasnda (ortaya
geirilen bir gn kan) anormallik
a desperate situation = vahim bir durum abnormally = anormal ekilde, allmn dnda,
unusually
a far from pleasant place to live = yaamak iin
iyi / ho bir yer olmaktan uzak aboard = (gemi, uak, tren gibi tatlar iin) iine,
iinde
a full recovery = tam bir iyileme / dzelme
abolish = kaldrmak, feshetmek, cancel
a good many = birok, hayli, a large number of
abolition = (ortadan) kaldrma, ilga, fesih,
a great deal (of) = olduka fazla, ok, a lot, much,
cancellation, repulsion
zt anl.= a little, a bit
abominably = rahatsz edici bir ekilde, dreadfully
a large number (of) = birok, hayli, a good many,
a lot (of) abort = ocuk drmek, gebelii sonlandrmak
a major step forward = ileriye doru byk bir adm abortion = krtaj
a matter of time = an meselesi abound in / with = (bir ey)i bolca / oka
bulundurmak / iermek, be abundant with,
a number of = ok sayda, (belli) bir miktar, a lot of,
zt anl.= be lacking, be short of
plenty of
above all = hepsinden ziyade, en bata, mostly
a painful cut in pay = maalarda byk bir kesinti
abrasion = syrk, soyulma veya kaznma, anma
a range of = 1) eitli, various; 2) bir dizi, a series of
abroad = yurt dna, yurt dnda
a series of = bir dizi, a range of
abrupt = 1) ani, beklenmedik, ani ve kaba, sudden;
a series of measures = bir dizi nlem / tedbir
2) dik, sarp
a socially minded urban style = sosyal kayglar
abruptly = aniden, birdenbire, ani ve kaba bir ekilde,
gden bir kentleme biimi
suddenly, (The talks ended abruptly when one
a sure sign (of) = (bir ey)in kesin bir iareti / of the delegations walked out in protest. =
gstergesi Delegelerden biri protesto amacyla salonu
a variety of = bir dizi, a range of terk edince grmeler aniden kesildi.)
a whole range of = her eit, her tr, ok eitli absence = yokluk, bulunmama, zt anl.= presence,
a wide range of reasons = ok eitli sebepler existence
A. D. = Milattan / sadan sonra, anno Domini, zt absence of empathy = empati eksiklii (kendini
anl.= B. C. , before Christ karsndakinin yerine koyabilme yetisinin
abandon = brakmak, terk etmek, vazgemek, eksiklii)
discontinue, stop, zt anl.= pursue, carry on absent = namevcut, yok, unavailable,
abandoned = terk edilmi, bo, (bina iin) viran zt anl.= present, available
halde, desolate, zt anl.= occupied absolute = 1) tam, halis, saf, mutlak, pure,
abandonment = terk etme / edilme, brak(l)ma, zt anl.= imperfect; 2) (bir ey)in hepsi,
desertion tamam, complete, zt anl.= limited
abate = azal(t)mak, hzn kesmek, die away, absolute temperature = mutlak scaklk (Kelvin
diminish, zt anl.= amplify, intensify biriminde llen scaklk)
abbreviation = ksaltma absolute zero = mutlak sfr (0Kye ve -273Cye
eit, olas en dk scaklk)
abdominal fat = karn blgesindeki ya
absolutely = tamamen, kesinlikle, totally, definitely
aberrant = sapkn, anormal, abnormal

www.bademci.com
4 - YDS Kelimeleri Szl

absorb = emmek, sourmak, suck in, zt anl.= accordingly = dolaysyla, bu nedenle, so,
discharge, emit consequently
absorption = em(il)me, sour(ul)ma, btnleme, account (fiil) = saymak, addetmek, consider, deem
kaynama account (isim) = 1) anlatm, narrative; 2) hesap
abstract = soyut, conceptual, intangible, zt anl.= account for = 1) hesap vermek, (bir ey)den sorumlu
concrete, actual olmak / tutulmak, be (held) responsible for;
abundance = bolluk, okluk, zenginlik, copiousness, 2) (nedenlerini) anlatmak, aklamak, izah
wealth, zt anl.= scarcity etmek, clarify, explain, justify; 3) (bir ey)in
abundant = bol, bereketli, ample, zt anl.= scarce, sebebi olmak, be the reason for
inadequate accumulate = topla(n)mak, y(l)mak, birik(tir)mek,
abundantly = bolca, byk miktarda, copiously, gather, collect, zt anl.= disperse, scatter
profusely, zt anl.= rarely, scarcely accumulation = birikme, birikinti
abuse = ktye kullanmak, suiistimal etmek, misuse, accumulative = toplanm, birikmi
mistreat, spoil, zt anl.= defend, respect accuracy = doruluk, kesinlik, precision, exactness,
abuser = suiistimal / istismar eden kimse, (bir ey)i zt anl.= inaccuracy
ar miktarda / yksek dozda kullanan kimse accurate = doru, titiz, eksiksiz, precise, zt anl.=
academia = akademisyenler camias erroneous, inaccurate
accelerate = hzlan(dr)mak, ivme kazan(dr)mak, accurately = doru, tam (olarak), correctly, exactly,
speed up, zt anl.= decelerate, retard zt anl.= inaccurately, erroneously
acceleration = hz arttrma, ivme kazanma, accuse of = (bir ey) ile sulamak / itham etmek,
(giderek) hzlanma, zt anl.= deceleration blame with, zt anl.= acquit
accentuate = vurgulamak, emphasise, underline accused = sank
accept as = (bir ey)i yle kabul etmek, kabullenmek acetonitrile = asetonitril (renksiz, zehirli, solvent
accepting = hogrl olarak kullanlan bir sv), methyl cyanide
access (fiil) = girmek, nfuz etmek, enter achieve = baarmak, (zorlu bir uratan sonra) elde
etmek, kazanmak, accomplish, zt anl.= fail,
access to (isim) = (bir ey)e giri / gei / eriim,
lose, quit
(birisi) ile grme imkan, (bir ey)den
faydalanma hakk / imkan, entry, contact achievement = baar, elde etme, kazanma,
accomplishment, success, zt anl.= failure,
accessible = ulalabilir, yararlanlabilir, available,
defeat
approachable, usable, zt anl.= inaccessible,
restricted acid rain = asit yamuru (ar miktarda asidik zellik
gstermesi sebebiyle evre iin zararl olan
accessory = tamamlayc, tali, supplementary,
ya)
secondary
acidic = asidik (znm hidrojen iyonu oran
accident = kaza
yksek, pH seviyesi dk olan) zt anl.= basic
accidentally = kazara, yanllkla, tesadfen
acidification = asitleme (pH seviyesinin dmesi)
accident-prone = kaza yapmaya yatkn
acidity = asit derecesi, asidite (bir maddenin asidik
acclaim = bararak beendiini gstermek, reaksiyon gsterme zellii)
alklamak, hail, applaud
acknowledge = (bir gerei) kabul etmek, bildirmek,
acclimatisation = yeni bir ortama / iklime altrma belirtmek, beyanda bulunmak, admit,
accommodate = 1) yer / yaam alan salamak, be recognise, zt anl.= deny, ignore
home to; 2) (ihtiyalarna) cevap vermek, acknowledgement = 1) kabullenme, recognition;
hizmet etmek, serve 2) (kitaplarda) teekkr blm
accompaniment = elik etme, (bir ey)in acquire = elde etmek, kazanmak, obtain, gain, zt
beraberinde gelme, attachment, supplement anl.= forfeit, lose
accompany = elik etmek, (bir ey)in beraberinde acquired = doutan olmayan, sonradan elde
gelmek, come / go with, be associated with edilmi, earned, zt anl.= innate
accomplishment = baar, stesinden gelme, acquisition = elde etme, sahip olma, gain, earning
success, achievement, zt anl.= failure, defeat
acquit of = (bir su)tan aklamak / temize karmak,
accord = mutabakat, anlama, uyuma, agreement, prove the innocence of, zt anl.= accuse of,
zt anl.= discord, disagreement blame with
according to = (bir kii ya da ey)e gre

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 5

acronym = ksaltma (birka kelimenin ba harflerinin adequate = yeterli, enough, sufficient, zt anl.=
veya ilk hecelerinin birlemesiyle meydana inadequate, insufficient
gelen kelime; rn. radio detection and adequately = yeterince, yeterli bir biimde / oranda,
ranging ifadesinin ksaltmas olarak RADAR enough, sufficiently, zt anl.= inadequately,
kelimesi) insufficiently
acropolis = akropol (yukar kent, bir antik kentin adhere to = (bir ey)e balanmak, yapmak, bal
genellikle ynetimsel / trensel merkezini kalmak
oluturan, yksek bir tepenin zerine kurulu
adherence = ballk, yapma, dedication
blm)
adherent = taraftar, yanda, fan, follower
across = 1) karsna, dier yakasna, to the other
side of; 2) boyunca, apnda, bir utan bir uca, adhesive = yaptrc
throughout adjacent = yan yana, bitiik
act = 1) yasa; 2) (tiyatroda) perde; 3) hareket, eylem adjoin = bitiik olmak, link, border, attach, zt anl.=
act as = (bir ey) gibi / (bir ey)e benzer ekilde detach, disconnect
davranmak, (bir ey) grevi grmek, (bir adjoining = bitiik, bitiikteki, neighbouring
ey)in grevini stlenmek adjust = ayarlamak, arrange, tune, zt anl.= confuse,
action = 1) hareket, eylem, zt anl.= inaction; 2) etki, upset
efffect adjustment = ayarlama, adapte olma / etme,
activation = harekete geirme regulation, setting, orientation
active metal = aktif metal (kimyasal tepkimelere administer = (ila vs.) vermek
kolaylkla giren metal) administration = 1) idare; 2) (ila) verme / uygulama
activity = faaliyet, etkinlik administrator = ynetici, idareci
actually = aslnda, gerekten, aslna baklrsa, as a admiralty = 1) amirallik rtbesi ve pozisyonu;
matter of fact, to tell the truth, in fact 2) deniz kuvvetleri komutanl, naval forces
actuate = harekete geirmek, altrmak, activate command
acute = 1) ar, vahim; 2) akut, hzl seyreden / admiration = takdir, beeni
gelien (hastalk) admire = takdir etmek, beenmek, hayran olmak,
acute viral hepatitis = akut viral hepatit (hepatit esteem, zt anl.= look down (on / upon)
virslerinden herhangi birinin sebep olduu, admission = 1) kabul etme, acceptance, zt anl.=
hzl seyreden hepatit) denial; 2) (ie, niversiteye vs.) girme / kabul
adapt to = (bir ey)e adapte etmek, uyarlamak, edilme, entrance; 3) itiraf, confession
intibak etmek, adjust, accommodate, zt anl.= admission to hospital = hastaneye kabul
dislocate admit = itiraf etmek, kabul etmek, (gelmesine,
adapt oneself to = kendini (bir ey)e adapte etmek / girmesine vs.) izin vermek, accept, allow, zt
uyarlamak, get used to anl.= deny, reject
adaptation = adaptasyon, uyum admittedly = genel kabule gre, kukusuz,
adaptive = uyum gsterme ile ilgili, uyumsal confessedly
add to = (bir ey)e katk salamak adolescence = ergenlik
add up to = toplam olarak (bir deer) etmek adolescent = ergen
added bonus = bir baka avantaj adopt = 1) benimsemek, accept, assume, zt anl.=
addendum = (oul: addenda) ek, ilave reject, turn down; 2) evlat edinmek
addicted to = (bir ey)e baml adoptee = evlat edinilen ocuk
addictive = bamllk yapan adoption = 1) evlat edinme; 2) (fikir, ideoloji, vs.)
edinme / benimseme, acceptance, zt anl.=
additional = ek, fazladan, extra
rejection
additionally = ek olarak, in addition, also
adoptive = evlat edinilen, evlatlk olarak alnan
additive = katk maddesi
adrenal system = bbrekst bezlerinin oluturduu
address = (bir ey)e deinmek, (bir ey) ile sistem
uramak, point (to), deal with, handle
Adriatic (isim) = Adriyatik Denizi (talya ile Balkan
adenosine triphosphate = adenosin trifosfat (kas Yarmadas arasndaki deniz)
dokusunda bulunan ve hcresel reaksiyonlar
Adriatic (sfat) = Adriyatik Denizine ait
iin temel enerji kayna salayan nkleotid),
ATP

www.bademci.com
6 - YDS Kelimeleri Szl

adult = yetikin aerobics = aerobik (oksijene olan ihtiyac arttran


adulthood = yetikinlik, yetikinlik dnemi egzersiz biimi)
advance = ilerlemek, gelimek, progress, develop, zt aeronautical = havaclkla ilgili
anl.= regress aerospace = uzay / havaclk
advanced = gelimi, ileri dzeyde affair = i, mesele, business, matter
advanced age = ilerlemi ya affect = etkilemek, have an effect on, influence,
advanced scanning technology = ileri / gelimi involve
tarama teknolojisi affected = etkilenmi
advantage = avantaj, stnlk salayan ey, yarar, affection = efkat, sevgi, concern, love, zt anl.=
zt anl.= disadvantage hatred
advantaged = ayrcalkl, imtiyazl, privileged, affiliation = yakn iliki, ballk, yaknlk
favoured, zt anl.= disadvantaged affinity = yatknlk, (bir ey)in baka (bir ey)e
advantageous = avantajl, yararl, beneficial, zt anl.= benzerlii
disadvantageous affirm = dorulamak, onaylamak, confirm, ratify, zt
advent = geli, balama, arrival, beginning, zt anl.= anl.= deny
departure, end affliction = ar, ac, hastalk, rahatszlk, pain,
adventure = macera, serven suffering, distress
adventurer = macerac, servenci affluence = bolluk, refah, zenginlik, richness
adversary = dman, enemy, foe, zt anl.= friend, ally affluent = zengin, refah iinde, rich, wealthy,
adverse = kt, elverisiz, zararl, menfaatine aykr, prosperous, zt anl.= poor, needy
aleyhte, ters (ynl), harmful, contrary, afford = (bir ey) yapmaya gc / paras yetmek,
reverse, zt anl.= beneficial, favourable (maliyetini) karlayacak durumda olmak
adverse drug reactions = ilacn yan etkileri affordable = maliyeti karlanabilir, satn almaya para
adverse effect = ters / olumsuz / yan etki yetirilebilir
adverse reaction = ters / olumsuz tepki aficionado = birisini / bir eyi beeni ile takip eden,
onun hakknda birikim sahibi kii, hayran
adversely = kt bir ekilde, elverisiz artlarda,
aleyhte, negatively, zt anl.= positively Afro-American = Afro-Amerikan (Afrika kkenli,
siyahi Amerikal)
adversely affect = ters / kt ynde etkilemek
after a while = bir sre sonra
advert = reklam, advertisement, ad
aftermath = (rn. bir felaketin) sonras
advertise = reklam vermek, reklam / (bir ey)in
reklamn yapmak against = (bir kii / bir ey)e kar (I am against the
sale of alcohol to minors. = Kklere alkol
advertisement = reklam, ilan, advert, ad
satna karym.)
advertising = reklamclk, tantm
against (smos) will = (birisinin) arzusuna ramen /
advice = t, tavsiye, nasihat, proposal arzusu hilafna
advisable = akllca, makul, doru, appropriate, age (fiil) = 1) yalanmak, grow old; 2) (arap vs. iin)
sensible, zt anl.= improper, unwise yllanmak
advise = t vermek, tavsiyede bulunmak, counsel, age (isim) = 1) a, devir, period; 2) ya
suggest
age-linked = yaa bal
adviser = danman, advisor, consultant
agency = acente, ajans, kurum, tekilat
advisory = tavsiye niteliinde
agenda = gndem
advisory body = danma organ, yetkisi tavsiye
agent = 1) temsilci, arac, acente; 2) etmen, faktr
vermek ile snrl kurum
age-related = yaa bal, yala ilgili
advocate (fiil) = savunmak, desteklemek, promote,
support ages past = gemi alar
advocate (isim) = 1) avukat, szc, lawyer; aggravate = 1) (zaten olumsuz bir durumu daha da)
2) desteki, savunucu, taraftar, supporter ktletirmek, zorlatrmak, arlatrmak,
deteriorate, worsen, zt anl.= facilitate,
aerial = havada bulunan, havaya ait
alleviate, ease; 2) cann skmak, irritate, make
aerial photograph = hava fotoraf worse
aerobic = serbest oksijen veya havaya baml,
oxidative, aerobiotic, zt anl.= anaerobiotic

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 7

aggregate = agrega (akl vs. gibi dolgu maddesi) alarming = rktc, korkutucu, appalling, frightening
aggression = saldrganlk, hostility, zt anl.= alarmingly = endie verici bir ekilde, shockingly,
resistance, defence disturbingly
aggressive = iddial, hrsl, saldrgan, assertive, albatross = albatros (geni kanatlar ve ok uzun
offensive, hostile, zt anl.= passive, peaceful sre havada kalabilmesi ile tannan iri bir tr
aggressively = giriken / saldrgan bir ekilde, deniz kuu)
offensively, zt anl.= passively alcohol-related = alkol (alm) ile balantl
agility = eviklik, atiklik alert (fiil) = uyarmak
aging = 1) yalanma; 2) (arap vs. iin) yllanma alert (isim) = uyank, tetikte
agree to = (bir ey yapma)ya raz olmak, (bir ey alertly = akgz / uyank bir ekilde, tetikte olarak
yapma)y kabul etmek, zt anl.= object to alertness = uyanklk, tetikte olma hali
agree with = ayn fikri paylamak, katlmak, zt anl.= alfalfa = yoncaya benzeyen, iek aan bir bitki
disagree (with)
alga = (oul: algae) alg (su yosunu)
agreeable = 1) ho, tatl, pleasant, delightful, zt anl.=
algal = deniz / su yosununa ait
unpleasant; 2) kabul edilebilir
algal ancestors = alg kkenli atalar
agreement = anlama, szleme
Alhambra = Elhamra (13. yyda spanyadaki Grnata
agricultural = tarmsal, tarm ile ilgili
ehrinde Maribiler tarafndan yaplm olan
agriculture = tarm kale / saray)
agronomist = tarm uzman alien = 1) yabanc, unfamiliar, unknown, zt anl.=
ahead = gelecek, yakla(l)makta / gelmekte olan, familiar, known; 2) uzayl, extraterrestrial
ilerideki alienate from = (arkadalarn)dan, (i)ten vs.
ahead of = (bir ey)in nne / nnde sou(t)mak, uzakla(tr)mak, part (from), turn
ahead of its time = zamannn ok ilerisinde, away (from), zt anl.= unite, endear
adalarndan daha ileride, far beyond its alienating = yabanclatran, (gereklerden)
time uzaklatran
aid = katk, destek, yardm, help, relief, support alienation = yabanclama
ailment = hastalk, rahatszlk, sickness, illness, alike = 1) benzer, similar, zt anl.= different; 2) eit /
disorder ayn ekilde; 3) hem. . . , hem. . . , similar, in
aim (at) (fiil) = hedeflemek, amalamak, nian the same way, both
almak, target (to) alkaline = alkali (bir alkali veya toprak alkali metalin
aim (isim) = hedef, ama, goal, target oluturduu ve suda zndnde pH deeri
7den yksek olan iyonik bileik)
air photography = hava fotorafl
alkaloid = alkaloid (nikotin ve morfin gibi, nitrojen
air taxi = hava taksisi (ticari taksi gibi hizmet veren
ieren, genellikle kat halde bulunan ve
kk uak veya helikopter)
farmakolojik etkileri olan bitkisel kkenli
airborne = havadan gelen, hava yoluyla tanan, organik bileikler grubu)
havada olan (rn. airborne bacteria)
all kinds of artistic activities = her eit sanatsal
aircraft = (oul: aircraft) uak, hava tat aktivite
airframe = bir ua ya da uzay aracn oluturan all manner of = her eit
mekanik aksam
all things considered = her ey gz nne
airliner = yolcu ua alndnda
airline = havayolu irketi all too often = ounlukla
airlines = havayollar all walks of life = hayatn her alan (her meslek, her
airship = (zeplin vs. gibi) hava gemisi sosyal grup vb.)
air-starved = havasz kalm all-cause mortality = (sebebine gre ayrm
air-to-air refuelling = havada yakt ikmali yaplmakszn) btn lmler
airway = hava yolu (solunum sisteminin, akciere allegation = sulama, itham, iddia
girii salayan kanal eklindeki ksmlar; rn. alleged = iddia edilen
burun delikleri, boaz) allelopathy = bir bitkinin, rettii kimyasallarla dier
akin to = (bir ey) ile ilgili, yakn, benzer, similar to bir bitkinin gelimesini engellemesi

www.bademci.com
8 - YDS Kelimeleri Szl

allergic = alerjik, alerji ile ilgili alveolar duct = hava kesecii / kanal
allergist = alerji uzman doktor alveolar sac = hava kesecii
alleviate = yattrmak, dindirmek, hafifletmek, alveolus = (oul: alveoli) hava kesecii
azaltmak, rahatlatmak, ferahlatmak, relieve, Alzheimers disease = Alzheimer hastal
ease, comfort, zt anl.= intensify, aggravate (genellikle 40-50 yalar arasnda balayan,
alliance = ittifak, birleme, association, accord nron kaybna bal atrofi ve beyin
allied = mttefik karncklarnda genileme ile belirgin bunama)
Allies = (the Allies eklinde kullanlr) Mttefikler, amass = toplamak, biriktirmek
ttifak Devletleri (Bu kelime, ngilizce amazing = insan hayrete dren, artc,
kaynaklarda genellikle 2. Dnya Savanda astonishing, surprising, startling, zt anl.=
ABD, ngiltere ve bu lkelerin yannda yer alan banal, dull
dier lkeleri ifade eder.) amber = kehribar
allocate = ayrmak, tahsis etmek, appropriate ambiguous = belirsiz, bulank, mulak, unclear,
allocation = tahsis, ayrma, denek, allotment, vague, zt anl.= explicit, lucid
allowance ambiguously = belirsizce, mulak bir ekilde,
allot = tahsis etmek, (pay vs.) ayrmak, datmak, unclearly, vaguely, zt anl.= explicitly, lucidly
apportion, allocate ambition = hrs, ihtiras, passion, zt anl.=
allow = izin vermek, salamak, imkn vermek, contentment
mmkn klmak, yetki vermek, enable, let, ambitious = (baarmak veya elde etmek iin)
empower, permit, zt anl.= forbid, hinder, tutkuyla dolu, eager, zealous, zt anl.= humble,
prohibit indifferent, unambitious
allow for = (bir ey)i dikkate almak / hesaba katmak / amendment = dzeltme, deiiklik, correction,
gz nnde tutmak, take (smt) into account change
alloy = maden alam amicable = arkadaa, dosta, friendly
all-time low = tm zamanlarn en dk seviyesi amino acid = amino asit (proteini oluturan
allusion = ima, dolayl atf / alnt, kinaye, indirect asitlerden her biri)
reference ammonia = amonyak (kimyasal forml NH3 olan,
ally = mttefik, cooperator, friend, partner, zt anl.= renksiz ve kt kokulu bir gaz)
enemy, foe amnesia = hafza kayb, memory loss
almond = badem among other things = dier etmenler / faktrler
almshouse = darlaceze, yoksullar evi, imarethane yannda
aloft = yukarda, havada amount = miktar, quantity
alone = yalnz, tek bana amount to = 1) (miktar olarak) karlk gelmek, add
along with = (bir ey) ile birlikte, yan sra, together up to, sum up to, zt anl.= differ from; 2) (bir
with ey) ile eanlaml olmak, . . . anlamna
gelmek, correspond to
alongside = yannda, together with
amphibian = amfibi (hem karada hem suda
alter = (zne dokunmadan ksmen) dei(tir)mek,
yaayabilen)
change, modify
ample = 1) geni, byk; 2) ok, bol
alternate between = (iki durum) arasnda gidip
gelmek, shift, fluctuate, zt anl.= remain amplification = bytme, (rn. bir ses dalgas veya
elektronik sinyal iin) ykseltme /
alternate with = (bir ey) ile dnml olarak
amplifikasyon
meydana gelmek
amplitude = dalga ykseklii
alternately = dnml olarak, in turns
amusing = elendirici, komik, funny
alternating current = alternatif akm, AC
amyloid protein = amiloid protein (bir tr mumsu
alternative = dier, baka, alternatif, (farkl bir)
yapya sahip, yar saydam, dejenere olmu ve
seenek, option
niastaya benzer protein)
altiplane = buzul anda olumu yksek yayla,
an awful lot = ok fazla
altiplano
anaemia = anemi (kanszlk)
altitude = ykseklik, rakm, irtifa, height, elevation
altogether = tamamen, hepten, btnyle,
completely, on the whole, all in all

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 9

anaemia of folate deficiency = folik asit eksiklii / anorexia nervosa = anoreksi nervoza (ok zayf
yetersizliine bal olarak gelien anemi olmasna ramen hastann kendisini ok
anaesthesia = anestezi (cerrahi mdahele iin iman grmesine ve yemek yememesine
anestetik madde vererek kiide ar ve ac neden olan psikolojik bir rahatszlk)
hissini ortadan kaldrma) antenna = 1) (oul: antennas) anten; 2) (oul:
anaesthetic = anestetik madde (uyuturucu) antennae) duyarga (kimi bcek ve
eklembacakllarn balarnda bir ift halinde
analgesic = analjezik (ar kesici ila)
bulunan ve evrelerini kimyasal olarak
analogue = benzer, karlk alglamalarna yarayan organ)
analogy = benzerlik, benzeim, similarity anthology = seki, antoloji (iir veya hikaye gibi belli
analyze = analiz etmek, zmlemek bir grup edebi eserin topland kitap)
ancestor = ata anthrax = arbon (genellikle byk ve kkba
ancestral = atalar ile ilgili, atalara ait hayvanlarda grlen, insanlara da et, st ve
ancestry = atalar, kk dier hayvansal rnler aracl ile
bulaabilen ve sklkla lm ile sonulanan bir
anchor-bolt = elik dbelli cvata (nesneleri salam hastalk)
bir ekilde betona tutturmaya yarayan cvata /
saplama) anthropological = antropolojik, insan bilimsel
ancient = eski, antik (genellikle Bat Roma anthropologist = antropolojist, insan bilimci
mparatorluunun knden nceki anthropometric survey = rklara has zellikleri
dnemlere ait), antique, archaic, zt anl.= belirlemek amacyla, insan vcudunun eitli
modern ksmlarn karlatrmaya ynelik aratrma
ancient world = antik dnya (genellikle Roma anthropomorphism = insan biimcilik (insan
dnemi ve ncesinde Akdeniz havzas ve olmayan varlklarn, insan niteliklerine sahip
evresindeki uygarlklar ieren bir tanmlama) olduklarnn dnlmesi)
and so forth = ve benzerleri, and so on, and the like anti- = aleyhinde, -e kar
and the like = ve benzerleri, and so on, and so forth anti-aircraft missile battery = uaksavar fze
anger = kzdrmak, sinirlendirmek, make angry bataryas (sava uaklarna kar karada veya
sava gemilerinde konulandrlm fze
angina pectoris = angina pektoris (fiziksel egzersiz, frlatcs)
ar sigara, heyecanlanma sonucunda
gste yaanan ar) antibacterial compound = antibakteriyel bileik
angle = a antibiotic = antibiyotik
Anglo-Saxon = Anglo-Sakson (zellikle 5-11. yylar antibody = antikor (kana dardan giren yabanc
arasnda gney ve bat Britanyaya hakim olan maddelere kar koyan protein)
ve modern ngiliz ve Amerikallarn bir antibody-based therapy = antikora dayal tedavi
ksmnn kkeninin dayand halklara verilen antibody-drugs = antikor ilalar (zellikle kanser
genel ad) tedavisinde kullanlan ve kanserli hcreler
animal husbandry = hayvanclk zerindeki antijenlere balanp sadece bunlar
annotate = dipnot koymak, aklayc notlar koymak yokeden ilalarn genel ad)
announce = ilan etmek, duyurmak anticipate = (olacaklar) sezinlemek / tahmin edip
ona gre davranmak, beklemek, ummak,
announcement = duyuru, bildiri (bakasndan) nce davranmak, foresee,
annoy = can skmak, rahatsz etmek, sinir bozmak, predict
irritate, bother anti-collision = arpmay nleyici
annoying = sknt veren, sinir bozucu, disturbing, anti-constitutional = anayasaya aykr
exasperating
antidepressant drug = antidepresan ila
annual = yllk, ylda bir yaplan / yaynlanan, yearly (depresyon tedavisinde kullanlan ila)
annual rate of growth = yllk byme oran antidote = panzehir
annually = ylda bir, her yl (dzenli olarak), yearly antigen = antijen (vcutta baklk sisteminin
anomalous = anormal, olaan olmayan harekete gemesine yol aan toksin ya da
anonymity = kimliklerin belirsiz oluu, anonimlik enzim)
anorexia = anoreksi, itah kayb, itahszlk antihistamine = antihistamin (alerji ilac grubu)

www.bademci.com
10 - YDS Kelimeleri Szl

anti-missile defence = gdml fzeye kar appealing = ekici, attractive, zt anl.= repulsive
savunma appear = 1) ortaya kmak, belirmek, emerge, arise,
anti-poverty = yoksulluk kart, yoksulluu ortadan zt anl.= disappear, vanish, fade; 2) (gibi)
kaldrma amal grnmek, seem, look
antiquity = antik alar (Avrupada Orta a ncesi appearance = 1) grn, grnm, image, feature;
dnem), zt anl.= modern ages 2) ortaya kma, emergence
anti-shrink = (kumalarda) ekme nleyici appendage = eklenti, aksesuar
Antoine Lavoisier = 1743-1794 yllar arasnda appetite = itah
yaam, modern kimyann kurucusu olarak appliance = alet, gere
kabul edilen Fransz aratrmac
applicable = uygulanabilir
anxiety = endie, kayg, tasa, huzursuzluk hali, i
application = 1) uygulama, tatbikat, exercise,
sknts, worry, uneasiness, zt anl.=
practice; 2) bavuru
tranquillity
applied = uygulamal (rn. applied physiology =
anxiety disorder = anksiyete bozukluu (endie,
uygulamal fizyoloji)
korku ve kuruntunun yaratt gerilimle beliren
huzursuzluk hali ve i skntsnn sebep apply = 1) uygulamak, tatbik etmek, implement,
olduu rahatszlk) utilize, practice; 2) bavurmak
anxious = kaygl, endieli, tedirgin, worried, uneasy apply (cold / warm) compress = (yara vs.) zerine
(souk / scak) kompres uygulamak
any longer = artk. . . , hala, any more, (He doesnt
come here any longer. = O artk buraya apply to = (bir ey)i iermek / kapsamak /
gelmiyor.) ilgilendirmek
any more = artk (deil), any longer appoint = atamak, grevlendirmek, assign, zt anl.=
discharge, dismiss
anyway = hem . . . ki, zaten . . . ki, yine de, anyhow,
(How long have you been so interested in appointment = randevu
Broadway theatre, anyway? = Hem sen ne appraisal = deerlendirme, fiyat bime, assessment,
zamandr Broadway tiyatrosu ile bu derece evaluation
ilgileniyorsun ki?) appreciably = fark edilir derecede, considerably, zt
anywhere else = baka hibir yer(de) anl.= negligibly
apart from = (bir ey)den baka, (bir ey)in appreciate = deerini anlamak, takdir etmek, take
haricinde, other than, except for account of, be fully aware of, be grateful for
apathetic = apatik, duygularn gstermeyen, tepki appreciation = 1) takdir, minnettarlk, admiration;
vermeyen, indifferent 2) deer art
apathy = ilgisizlik, kaytszlk, disinterest, apprehend = yakalamak, tutuklamak, capture,
listlessness, zt anl.= concern, involvement arrest, zt anl.= discharge, release
Aphrodisias = Afrodisias (Aydn ilinin Geyre apprehension = 1) anlay, kavray, understanding,
Kynde bulunan bir antik kent) grasp, zt anl.= misunderstanding; 2) endie,
Aphrodite = Afrodit (Yunan mitolojisinde ak ve korku, kuruntu, fear, worry
gzellik taras), Venus apprentice (fiil) = (birisinin yanna) rak olarak
apiece = para bana vermek
apnoea = apne (uyku vs. esnasnda nefes alma apprentice (isim) = rak, stajyer
ilevinin geici olarak durmas), asphyxia approach (fiil) = 1) yaklamak, yanamak, reach,
apparatus = (oul: apparatus ya da apparatuses) near; 2) dnmeye / zerinde durmaya /
dzen, aygt, cihaz, aparat, system, equipment ilgilenmeye / uramaya balamak
apparent = ak, belli, aikr, grnrdeki, gze approach (isim) = tutum, tavr, yaklam, attitude,
arpan, obvious, visible, evident, zt anl.= stance
obscure, hidden appropriate (fiil) = 1) almak, kendine mal etmek, el
apparently = belli ki, grne gre, evidently, koymak, seize; 2) tahsis etmek, ayrmak
obviously appropriate (sfat) = uygun, yerinde, suitable, proper,
appeal to (fiil) = (birisi)ne ekici gelmek, (birisi)nin zt anl.= inappropriate, unsuitable
houna gitmek, attract, charm, zt anl.= repel appropriately = uygun bir ekilde, yerinde olarak,
appeal (isim) = 1) ekicilik, cazibe, attraction, charm; suitably, properly, zt anl.= inappropriately,
2) bavuru, request, application unsuitably

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 11

appropriateness = uygunluk arid = kurak, kra


approval = onay, consent arise from / out of = (bir ey)den meydana gelmek /
approve of = (bir ey)i onaylamak, ratify, zt anl.= ortaya kmak, ba gstermek, appear,
disapprove of, deny, reject emerge, come forth, come up, zt anl.=
disappear, fade
approximately = yaklak olarak, roughly
Ark = 1) Musa Peygamberin on emrinin bulunduu
aquatic = suyla ilgili, suda yaayan
levhalarn tand sandk; 2) Nuhun Gemisi
aquatic rodent = suda yaayan kemirgen
armament = 1) tehizat, silah; 2) silahlanma
aqueduct = su kemeri
armed with = (bir ey) ile donanm
Arawak Indians = Aravak Yerlileri (Karayipler blgesi
armistice = atekes, cease-fire
yerli halklarndan biri)
armoured car = zrhl otomobil
arbitrary = keyfi, despota, geliigzel, random, zt
anl.= reasonable, democratic, objective armpit = koltuk alt
arboriculture = aa ve fidan yetitirme arms race = silahlanma yar
arch = kemer, yay, kvrm around = civarnda, dolaynda, aa yukar,
yaklak, approximately, roughly
arch bridge = kemerli kpr
arousal = uyarma, harekete geirme, uyan,
archaeobotany = arkeobotanik (paleoetnobotanik
canlandrlma, activation, stirring, zt anl.=
bilimine verilen baka bir isim),
pacification
paleoethnobotany
arouse = canlandrmak, harekete geirmek,
archaeological = arkeolojik, arkeoloji ile ilgili
(tartma vs.) yaratmak, uyandrmak, activate,
archaeological context = arkeolojik olarak stir, stimulate, provoke, zt anl.= dampen,
aratrlmakta olan yer / eser pacify
archaeologist = arkeolog (insan ve insanlk tarihini, arrange = dzenlemek, yerletirmek, organise
geride braklan eserlere dayanarak inceleyen
arrange for = (bir ey)i ayarlamak, (bir ey) iin
bilim insan)
hazrlk / plan yapmak, organise for
archipelago = takmada, iinde ok ada bulunan
arrangement = dzenleme, anlama, dizilim,
deniz
yerletir(il)me, plan, agreement, system,
architectural = mimari, mimarlk ile ilgili setup, order
architecture = mimari arrest = 1) durdurmak, kesmek, stop; 2) tutuklamak,
Arctic (isim) = Kuzey Kutup blgesi seize
Arctic (sfat) = Kuzey Kutbuna ait, Kuzey Kutbu ile arrival = geli, zt anl.= departure
ilgili arrogant = 1) kibirli, gururlu; 2) kstah
Arctic Circle = Kuzey Kutup Dairesi (66 33' 39 art = sanat
enleminde bulunup Kuzey Kutbunu
artefact = insan eliyle yaplan ey (zellikle ilk
evreleyen ve 21 Aralk gn hi gne
insanlarn eserleri), artifact
grmeyen en gneydeki paralel dairesi)
artery = atardamar (kan, kalpten vcudun dier
arduous = g, etin, yorucu
ksmlarna tayan damar)
area of contact = temas noktas
article = gazete / dergi makalesi, yaz, paper
arguably = (tartmaya ak olmakla birlikte)
article of diet = yiyecek maddesi
muhtemelen, (She is arguably the best
actress. = O muhtemelen en iyi aktristir.) articulate = aka beyan etmek, ifade etmek,
express
argue = 1) tartmak, mnakaa etmek, mzakere
etmek, discuss, debate; 2) kavga etmek, artifact = insan eliyle yaplan ey (zellikle ilk
atmak, ekimek; 3) (bir fikri vs.) savunmak, insanlarn eserleri), artefact
(belli bir) grte olmak artificial = yapay, suni, sahte, man-made, imitation,
argue away = tartarak rtmek, aksini kantlamak zt anl.= real, genuine
argue over = (bir konu) zerinde tartmak, debate artificial fingernail remover = yapay trnak ularn
karmaya yarayan madde
argue that = (bir fikir / bir gr) savunmak, (bir
ey)i iddia etmek artificial liver = suni / yapay karacier
argument = 1) sav, iddia, assertion; 2) tartma, artificially = yapay / suni olarak, zt anl.= naturally
debate; 3) ekime, controversy artificially sweetened = suni olarak tatlandrlm

www.bademci.com
12 - YDS Kelimeleri Szl

artistic term = sanat terimi as well as = 1) (bir ey)e ek olarak, de / da, ve;
as a consequence = sonu olarak, consequently 2) (hem) hem de , in addition to; 3) hem
de . . . , (onu) da, and also
as a matter of fact = aslnda, aslna baklrsa,
actually, to tell the truth as with any country = her lkede olduu gibi
as a matter of legal doctrine = yasalar bakmndan, as yet = daha, henz, imdiye kadar, so far, until now
yasal adan baklrsa ascendancy = stnlk, g
as a result = sonu olarak, sonuta, therefore, ascent = k, trman, ykseli, yoku
consequently ascertain = (aratrarak) tespit etmek, belirlemek,
as a rule = kural olarak saptamak, ensure, determine, verify
as a whole = bir btn olarak ascribe to = (bir ey)e atfetmek, attribute to
as compared with = (bir ey) ile karlatrldnda ash = kl, cinder
as directed = talimata uygun ekilde, tarif edildii ashore = karaya, kyya
gibi aspect = a, yn, bakm, grn, feature, facet,
as ever = her zamanki gibi, as always, as usual perspective, view, side
as far as = kadar uzaklar(d)a, (I travelled as far as aspiration = arzu, istek
the Arctic Circle. = Kuzey Kutup Dairesine aspire to = (bir ey)i iddetle istemek, kuvvetle arzu
kadar (uzaklara) seyahat ettim.) etmek, seek, desire
as far as . . . is concerned = sz konusu . . . assassinate = suikast yapmak
olduunda, . . . y ilgilendirdii kadaryla, as far
assassination = suikast
as . . . goes
assault (fiil) = saldrmak, attack
as far as goes = sz konusu . . . olduunda, . . . y
ilgilendirdii kadaryla, as far as . . . is assault (isim) = saldr, attack
concerned assemblage = bir araya getirilmi / gelmi kiiler
as far as character goes = karakter sz konusu veya nesneler btn, karm, topla(n)ma
olursa assemble = 1) topla(n)mak, gather; 2) monte etmek,
as for = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili olarak kurmak, paralar bir araya getirerek
oluturmak, install, zt anl.= dismantle,
as if = gya, sanki mi / . . . m gibi, as though
disassemble
as is the case with = daki gibi, ile ilgili
assembler = montr, takyap
durumda olduu gibi
assembly = montaj
as is true of others = bakalarnda olduu gibi
assembly = toplant, meclis, kongre
as little as = . . . kadar / gibi kk (bir miktar), . . .
kadar / gibi ksa (bir zaman), (His wage is as assert = 1) (hakkn vs.) gl bir ekilde savunmak /
little as 300 YTL a month. = Onun maa 300 kabul ettirmeye almak, declare, insist,
YTL gibi kk bir miktar.) press; 2) ileri srmek, iddia etmek, put forward
as long as = srece, mddete, so long as assertion = 1) savunma, iddia, affirmation;
2) aklama, bildiri, declaration
as opposed to = (bir ey)den farkl olarak, in contrast
to assertive = iddiac, (agresiflik derecesinde)
kendinden emin
as regards = (bir ey)e gelince, . . . konusunda,
considering assess = deerlendirmek, deer bimek,
hesaplamak, evaluate, appraise
as soon as = er mez (bir eyi yapar yapmaz)
assessment = deerlendirme, deer bime,
as soon as possible = mmkn olduu kadar abuk,
evaluation, judgement
ASAP
asset = kazan, fayda getirecek ey, meziyet, plus
as such = 1) bu sfatla, in that capacity; 2) kendi
iinde, o ekilde, in itself, (He is only a child assiduously = dikkatli ve srekli alarak, diligently
and must be treated as such. = O sadece bir assign = 1) (grev) vermek, tahsis etmek, ayrmak,
ocuk ve ona bir ocuk gibi / o ekilde allot, allocate, portion; 2) atamak, tayin etmek,
davranlmal.) appoint, designate
as the semester wears on = smestr ilerledike assimilation = asimilasyon, sindirim, zmle(n)me
as to = (bir ey)e gelince, . . . konusunda, (bir ey)e (barsaktan emilen maddelerin organizmann
uygun olarak, about, relating to yapsna girmesi)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 13

assist in = (birine bir ey)de yardm etmek / yardmc at large = genelinde, ou, ounluu, in general
olmak, help in at least = en azndan, at any rate, zt anl.= at most
associate = i orta, bal kurulu at least to a certain extent = en azndan belli bir
associate with = (bir ey / olay) ile ilgisi olmak, dereceye / dzeye kadar
balants olmak at little expense = az bir maliyetle
associated with = (bir ey) ile ilgili / alakal / likili, at long last = nihayet, en sonunda
related to
at most = en fazla, maksimum, maximum
association = 1) iliki, relation; 2) dernek, birlik,
at once = 1) tek seferde, bir defada; 2) derhal,
kurum, society
hemen, immediately, right away; 3) ayn anda,
assortment = eitlilik, farkllk, variety, diversity, zt at a time, at one time
anl.= uniformity
at present = 1) hali hazrda, u an iin, currently,
assume = 1) farz etmek, varsaymak, suppose; 2) (i, presently, at this time; 2) imdi, now
grev vs.) stlenmek, undertake; 3)
at smos disposal = birisinin emrinde / kullanmnda /
benimsemek, kabul etmek, believe, presume
elinde (olma durumu)
assumption = varsaym, farz etme, san, supposition
at some point = bir noktada
assurance = endieleri giderme amal sz veya
at the expense of = (bir ey) pahasna
eylem, gvence
at the heart = merkezinde, odak noktasnda,
assure = temin etmek, gvence vermek, certify,
kalbinde
guarantee
at the rate of = hznda
asteroid = asteroid, uzayda dolanan byk
gktalar at the request of their governments =
hkmetlerinin talebi zerine
asthma = astm
at the same rate = ayn oranda / hzda
asthma attack = astm krizi
at the time = o zamanlar, back then
astonish = artmak, hayrete drmek, astound
at the turn of = (bir ey)in sonu ile takip edenin ba
astonishingly = artc / hayrete drc bir
arasnda, dnm noktasnda, (at the turn of
ekilde, astoundingly, amazingly, surprisingly
the century = yzyln banda / sonunda)
astounding = oke eden, hayret verici, surprising,
at this rate = bu hzla
breathtaking, zt anl.= normal, ordinary
at times = zaman zaman, occasionally
astronomer = astronom (yldzlar, gezegenleri ve
dier gk cisimlerini inceleyen bilim insan) at will = istendiinde, istenilen zamanda, istendii
gibi, as / when one wishes
astronomical matters = astronomi ile ilgili konular
Athens = Atina (Yunanistann bakenti)
at all = hi mi hi, hibir surette / ekilde, whatsoever
athlete = atlet, sporcu
at all costs = ne pahasna olursa olsun
atomic symbol = element simgesi (kimyasal
at almost no cost = neredeyse bedelsiz / masrafsz
elementleri temsil etmekte kullanlan bir veya
olarak
iki harfli ksaltma)
at any point in time = herhangi bir zamanda,
atrophy (fiil) = atrofiye / dumura ura(t)mak,
zamann herhangi bir noktasnda
krel(t)mek, decay, disintegrate, zt anl.=
at bargain prices = kelepir fiyatlara / fiyatlardan develop, grow
at best = en iyi durumda, en iyi artlarda, under the atrophy (isim) = atrofi, dumur, krelme
most favourable conditions, zt anl.= at worst
attach = tutturmak, takmak, ilitirmek
at ease = 1) rahat, huzurlu; 2) (askeri) Rahat
attach importance = (bir ey)e nem vermek, give
komutu
importance
at fault = sulu, kabahatli, in the wrong, guilty, zt
attach much importance to = (bir ey)e byk
anl.= innocent
nem vermek
at first glance = ilk bakta, at first sight
attached to = (bir ey)e bal
at first sight = ilk bakta
attachment protein = tutunma proteini (virsn
at great expense = byk harcamalar yaplarak yzeyinde bulunan ve hcrelere tutunmasn
at great risk = byk risk altnda salayan protein)
at intervals = aralklarla attack (fiil) = saldrmak, assault, zt anl.= defend

www.bademci.com
14 - YDS Kelimeleri Szl

attack (isim) = 1) saldr; 2) nbet, atak, kriz auditory system = iitme sistemi
attain = (bir hedef vs.)ye ulamak, elde etmek, augment = arttrmak, oaltmak, grow, increase,
kazanmak, achieve, fulfil, zt anl.= fail amplify
attainable = eriilebilir, ulalabilir, (The objectives put austere = 1) ciddi, arbal; 2) sert, zor, etin
forward by the leading party do not seem to be authentic = otantik, hakiki, gerek, genuine
attainable. = ktidar partisi tarafndan
author = yazar
ngrlen hedefler pek ulalabilir
grnmyor.) authoritarian = otoriter
attempt (fiil) = giriimde bulunmak, teebbs etmek, authority = otorite, yetkili, yetkili merci
try authorize = izin vermek, yetki vermek, permit,
attempt (isim) = deneme, giriim, teebbs, effort, empower
trial autism = otizm (kiinin ileri derecede ie kapank
attend = katlmak, hazr bulunmak, (okula, kursa, oluu, ar ekingenlik ve kiisel ilikiler
spora vs.) devam etmek kurmada glkle belirgin iine kapanma hali)
attendance = (okula, kursa, spora vs.) devam etme, autistic = otistik (otizm rahatszl olan)
devamllk, hazr bulunma autoimmune response = otoimmn tepki (baklk
attendant = (akl hastanesi, huzurevi vs. iin) bakc, sisteminin bir virs vs. i tanmas ve ona kar
grevli antikor retmesi)
attention = dikkat, ilgi autonomy = zerklik, otonomi (kendi kendini idare
etme)
attentiveness = azami dikkat, care, thoughtfulness,
zt anl.= neglect auxiliary = yedek, yardmc, supplementary
attitude = tutum, tavr, yaklam, approach, stance available = bulunabilir, (piyasada) bulunan,
ulalabilir, (alma / kullanma) hazr,
attitude researcher = davran aratrmacs,
attainable, ready, accessible, usable
davran bilimci
availability = hazr bulunma, bulunabilirlik,
attract = (ilgisini) ekmek, cezbetmek, etkilemek,
edinilebilirlik, eriilebilirlik, zt anl.=
appeal to
unavailability
attract attention = dikkat ekmek
avalanche =
attract notice = dikkat ekmek
avalanche proper = asl / gerek
attract scientific criticism = bilimsel evrelerin
avant-garde = avangard, nc
eletirisine hedef olmak
average to = ortalama olarak (bir miktar)a karlk
attract scientific scrutiny = bilimsel aratrmalarn
gelmek
ilgi oda olmak
average life-span = ortalama mr
attraction = 1) cazibe, ekim gc; 2) atraksiyon,
elence program avian flu = ku gribi
attractive = ekici, gzel, appealing, zt anl.= avian influenza = ku gribi / vebas
repulsive aviation = havaclk
attribute = vasf, nitelik, sfat, aspect, element, aviator = havac
feature avionics = uu elektronii
attribute to = 1) (bir neden)e balamak, yormak, avoid = (bir ey)den kanmak / saknmak /
associate with, connect to; 2) (bir ey)e mal kurtulmak, escape, stay away, zt anl.=
etmek, atfetmek, ascribe to contact, face, confront
attune to = (bir ey)e uydurmak, altrmak, adjust, avoidable = kanlabilir, nlenebilir, evitable,
accord avertable, zt anl.= inevitable, unavoidable
auction off = ak arttrma ile satmak, elden avoidance = (bir ey)den kanma / saknma /
kartmak kurtulma, escape, staying away, zt anl.=
audience = dinleyiciler, izleyiciler, hazr bulunanlar contact, confrontation
audio player = CD / kaset / mzik alar avoidant = (karakter iin) ekinik
audiometry = odyometri (iitme gcnn llmesi) await = beklemek, gzlemek, expect
auditor = 1) dinleyici, listener; 2) (bir tr) mali awaken = uyan(dr)mak, wake up, arouse, zt anl.=
mavir; 3) misafir renci put / go to sleep
auditory = iitme ile ilgili, iitsel

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 15

aware of = (bir ey)in farknda, zt anl.= unaware of awful long time = (dilimizdeki informel karl ile)
aware = bilinli, farknda, alert, conscious, zt anl.= felaket uzun zaman, ok uzun bir zaman
unconscious awning = tente, gnelik
awareness = farknda olma, perception, recognition, axiom = aksiyom (kabul edilmi gerek)
zt anl.= unawareness axis = (oul: axes) aks, eksen
awful = berbat, korkun, terrible, horrible, zt anl.=
beautiful, nice

www.bademci.com
B B BB B

B vitamin folate = folik asit (bir tr B vitamini) ball bearing = bilyeli rulman (yatak ile mil yuvas
B. C. = Milattan / sadan nce, before Christ, zt arasnda metal kreler / bilyeler bulunan
anl.= A. D. , anno Domini rulman)
baby boom = bebek patlamas (ar miktarda ball of fire = ate topu, (The sun is simply a huge
doum) ball of fire. = Gne, basite dev bir ate
topudur.), fireball
baby sticker = kk kartma / etiket
ball of light = k topu
Babylon = Babil (antik Mezopotomyann en nemli
kentlerinden birisi ve Babil Krallnn ball of the foot = ayak parmaklarnn ayakla
bakenti) birletii, kasl ve su toplamaya meyilli blge
back (fiil) = desteklemek, support ballast = safra (gemilerin ve balon, zeplin gibi
tatlarn denge salamak amac ile tadklar
back (isim) = srt
su, kum gibi arlk)
back and forth = ileri geri
ballast water = safra suyu (gemilerin ykl deilken
back out = caymak, sznden dnmek denge salamak amac ile ambarlarna
back up = desteklemek, arka kmak, support, doldurduklar su)
reinforce, (In his time, there was hardly ballooning = artmak, ykselmek, (fiyat vs. iin)
anyone to back up Darwins theories. = Kendi patlamak
zamannda Darwinin teorilerini destekleyecek
ballot = 1) oy verme ilemi; 2) oy pusulas
pek kimse yoktu.)
Baltic = Baltk Denizi (Kuzey Avrupada,
back up with = (bir ey) ile desteklemek, arka
skandinavya ile Danimarka arasnda kalan
kmak, support with, reinforce with
deniz)
backer = savunan, destekleyen
ban = yasaklamak, forbid, prohibit, bar, zt anl.=
background = gemi, arka plan allow, permit, (There was no ban on smoking
backing = destek(leme), support on the train we travelled in. = Yolculuk ettiimiz
backpack = srt antas trende sigara yasa yoktu.)
backward = 1) arkaya doru, arka tarafa doru; band = takm, zmre, (mzik iin) grup
2) zeka gerilii olan Bangladesh = Banglade (Gney Asyada bir lke)
backwardness = gerilik, geri kalmlk, bank (fiil) = ylmak, kmelenmek
underdevelopment bank (isim) = 1) nehir / rmak / hendek / gl kys,
bacterial pharyngitis = (bakterilerin oluturduu ya kenar; 2) kme, yn
da onlarla ilgili) farenjit, bakteriyel farenjit banker = banker, bankac
(yutak iltihab)
banks of the Nile = Nilin kylar
bacterium = (oul: bacteria) bakteri
bar = ubuk
bag-snatching = kapka, antay alp kama
bare = yaln, plak, basit, mere
bail out (of) = (acil durumda bir arac) terk etme
barely = zar zor, glkle, ok az, hardly, zt anl.=
bake = (hamur ileri iin) frnda piirmek enough, sufficiently
balance = denge barometer = barometre (ortam basncn lmeye
balancing (isim) = dengeleme yarayan alet)
balancing (sfat) = dengeleyici barrel = (petrol iin) varil (yaklak 159 litre)
bald eagle = kel kartal (ABD ve Kanadada bulunan, barren = kra, verimsiz, infertile
balk ile beslenen, bandaki tylerin beyaz barricade = barikat
olmas sebebiyle kel adn alm olan iri bir
barrier = engel, bariyer, obstruction
kartal tr)
barter = dei toku, takas

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 17

basal = temel, bazal be based in = (rn. bir kurulu iin) (bir yer)de
basal cell = bazal hcre (bir doku ierisinde en alt slenmi olmak, merkezinin (bir yer)de
tabakada bulunan hcrelerden her biri) bulunmas
basal cell carcinoma = epidermisin alt tabakasn be based on / upon = (bir ey)e dayanmak, be built
etkileyen, genellikle gne nlarna ar on, depend on
derecede maruz kalnmasndan kaynaklanan, be better known = daha iyi tannmak
nispeten zararsz bir cilt kanseri tr be better known as a scientist = daha ok bir bilim
base = (askeri, bilimsel vs.) s insan olarak tannmak
base number = taban says (bir sayma sisteminin be biased against = (bir ey)e kar nyargl olmak,
dayal olduu say) (bir ey)in aleyhinde bir eilime sahip olmak,
base on = (bir ey)e dayandrmak, (bir ey)in (bir ey)e kar durmaya yatkn olmak
zerine kurmak be bothered with = (bir ey)den tr rahatsz
base unit = temel birim (rnein, metre temel bir edilmek / rahatszlk duymak
birim, santimetre ise metreden tretilmi bir be bound to = (bir ey yapmas) kesin / kanlmaz
birimdir.) olmak, be certain / sure to
baseball = beyzbol (atlan topa sopa ile vurularak be bound to end = sona ermesi kesin olmak, sona
oynanan, zellikle ABDde ok popler olan bir ermek zorunda olmak
takm oyunu) be bound up with = (bir ey) ile ok yakn ilikisi /
basic = temel, fundamental balants olmak
basin = havza, taban, (krater iin) i ksm be committed to = (bir ey)e kendini adamak, devote
basis = temel, ana ilke oneself to
Basle = Basel (svirede bir kent) be composed of = (bir ey)den olumak, (bir
ey)den ibaret olmak, comprise, consist of
bat = yarasa
be concerned about = (bir ey) hakknda
bathe = 1) ykamak, wash; 2) suya / svya batrmak,
kayglanmak / endie duymak
soak
be concerned with = (bir ey) ile ilgili olmak, (bir
baton = denek
ey)i konu etmek, be about, deal with
batter = hrpalamak, dvmek, beat
be connected with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi olmak,
battering = hrpalama be associated / affiliated with
battery-powered = pille alan be conscious of = (bir ey)in farknda olmak, be
battle (against / with) (fiil) = ile / kar savamak, aware of
mcadele etmek, fight (against / with) be convinced of = (bir ey)e ikna olmak, inanmak
battle (isim) = meydan sava, muharebe, mcadele, be critical of = (bir ey)e kar eletirel olmak, (bir
war, fight, endeavour ey)i eletirmek, criticize
battlefield = er meydan, sava / muharebe alan be delighted with = (bir ey)e ok sevinmek
bauxite = alminyum cevheri, boksit be deprived of = (bir ey)den mahrum olmak, lack
bay = koy, kk krfez be disposed to = (bir ey yapma) eiliminde olmak,
be affiliated with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi olmak, be tend to, be inclined to
associated / connected with be due = hak etmek, deserve
be alarmed by = (bir ey)den tr korkuya / be empty of (smt) = (bir ey)den yoksun olmak /
dehete dmek kalmak
be all there is left = kalan tek ey olmak be engaged in = (bir ey)in iinde yer almak, (bir
be anxious to do smt = bir eyi yapmay ok istemek ey)e dahil olmak, be involved in
be associated with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi / be entitled to = hakk olmak, yetkisi olmak, be eligible
balants olmak, be affiliated / connected with for, (We are all entitled to equal protection
be at a standstill = durmu olmak under the law. = Yasalar altnda hepimizin eit
be at fault = kusurlu / hatal olmak, be (in the) wrong korunma hakk vardr.)
be aware of = (bir ey)in farknda olmak, be be equipped with = (ekipman vs.) ile donanm,
conscious of, realise donatlm

www.bademci.com
18 - YDS Kelimeleri Szl

be expected = beklenmek, nceden kestirilmi be made into = (bir ey)e dntrlmek


olmak, be foreseen / predicted, zt anl.= be be made up of = (bir madde vs.)den yaplmak /
unforeseen / unpredicted olumak, be composed of
be expected to do smt = bir ey yapmas beklenmek be marked by = (bir ey) ile belirginlemek
be exposed to = (bir ey)e maruz kalmak be mistaken = yanlmak, be wrong
be fascinated by / with = (bir ey)e kendini be no better = daha iyi olmamak
kaptrmak, be wrapped up in
be not necessarily concerned with = her zaman / her
be for = desteklemek, lehinde olmak, support, favour, durumda (bir ey) ile ilgili / alakal olmamak,
zt anl.= be against her durumda (bir ey) ile ilgilenmemek
be given publicity = yazl ve grsel basnda yer be not without cost = bedelsiz olmamak, bir bedeli
almak, hakknda haber kmak bulunmak
be given to = (bir ey yapma) alkanlnda olmak, be noted for = (bir ey) ile nl / tannm olmak, be
huy edinmek famous / well-known for
be grounded = 1) yere konmak, uma izni olmamak; be of importance = nem tamak, nemli olmak, be
2) temeli salam olmak, donanml olmak important, be of significance
be home to = (bir ey)e ev sahiplii yapmak, (bir be of interest = ilgin / ilgi ekici olmak, be interesting
ey)in anavatan olmak, harbour
be of no importance = nemsiz olmak, be
be housed in = (bir yer)e yerletirilmek, (bir yer)de insignificant, zt anl.= be of importance
barndrlmak
be of the opinion (that) = dncesinde /
be in company of others = bakalaryla birlikte inancnda olmak
olmak
be on the horizon = ufukta belirmek
be in demand = (bir mal vs. iin) talep olmak,
be on the improve = dzelmekte olmak, ilerleme
aranmak, istenmek
iinde olmak, zt anl.= deteriorate
be in existence = meydanda olmak, var olmak
be on the rise = ykselie gemek, ykselite olmak
be in possession of = (bir ey)e sahip olmak, (bir
be over = sona ermek, bitmek, end, zt anl.= begin
ey)i elinde bulundurmak, have
be pleased with = (bir ey)den memnun / honut
be in power = iktidarda olmak
olmak, be happy with
be in the grip of = (bir ey)in ynetiminde /
be prejudiced against = (bir ey)e kar nyargl
denetiminde / kontrolnde olmak
olmak, be biased (against)
be in the habit of = (bir ey yapma) alkanlnda
be prepared for = (bir ey) iin / (bir ey)e kar
olmak
hazrlkl olmak, be ready, zt anl.= be
be in the lead = bata gitmek, lider / nde olmak unprepared for
be in the making = yapm / kurulum / retim be present = var olmak, bulunmak, exist, zt anl.= be
aamasnda olmak absent
be indexed to = (bir ey)e endekslenmi olmak be prey to = (bir ey)e yenik dmek, (bir ey)in
be indicative of = (bir ey)in gstergesi / habercisi kurban olmak
olmak, be a sign of be put to work = iba yaptrlmak, altrlmak
be involved in = 1) (bir i / yar vs.)nin iinde olmak, be quick to do smt = bir ey yapmakta abuk
(bir i / yar vs.)de yer almak, (bir ey)e davranmak / hzl olmak
karmak / katlmak, participate (in); 2) (bir
be reduced to = (kt) duruma dmek, (bir ey) ile
ey) ile uramak / grevli olmak
yetinmek zorunda kalmak
be involved with = (bir ey) ile balant / ilgi / iliki
be referred to as = . . . olarak anlmak, be called
ierisinde olmak, be in connection with
be related to = (bir ey) ile ilgili olmak
be likely to = . . . eiliminde olmak, . . . -mas
muhtemel olmak, be disposed to, tend to be remembered for = (genellikle bir zelliinden)
tr hatrlanmak
be likened to = benzetilmek
be required to = (bir ey yapmak) zorunda olmak
be limited to = (bir yer veya bir ey)e snrlandrlm
olmak be responsible for = (bir ey)den / (bir i)ten
sorumlu olmak, in charge (of)
be linked with / to = (bir konu vs.) ile balantl /
balants olmak be restricted to = (bir ey) ile kstl / snrl olmak, be
limited to

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 19

be rumoured = sylentisi dolamak, azdan aza be worth = (bir ey)e deer olmak
yaylmak be worth something in the region of euro 700 =
be scared of = (bir ey)den korkmak, be afraid of 700 Euro dolaylarnda bir fiyat olmak
be set on = kararl / azimli olmak, be determined be wrapped up in = (kendini bir ey)e kaptrm
be settled = (bir yer)e yerlemi olmak olmak, (dnce vs.)ye dalm olmak
be several years into smt = bir konuda byk bead = boncuk
mesafe kat etmek / yllarn birikimine sahip beak = gaga, bill
olmak beam (fiil) = (elektromanyetik dalgalar aracl ile)
be short of = (bir ey)in eksii olmak, azalm gndermek, nlamak
bulunmak, lack, (We are short of cheese. = beam (isim) = 1) n, k huzmesi, ray; 2) kiri,
Peynirimiz azalm.) tayc kolon
be situated = (bir yer)de bulunmak, be located beam of electrons = elektron akm
be struck = (bir eyin gzellii, ilginlii vs. bean = fasulye, (kahve vs. iin) tane
karsnda) bylenmek, armak
bear = 1) katlanmak, kaldrmak, put up with; 2) sahip
be subject to = (yasa, dzenleme vs.)ye tabi olmak, olmak, tamak, zerinde bulundurmak, have,
maruz kalmak carry, (The baby bears a strong resemblance
be subjected to = maruz kalmak / braklmak, tabi to its grandfather. = Bebek ile dedesi arasnda
tutulmak, go through, undergo, experience byk bir benzerlik var.); 3) dourmak,
be suited to = (bir ey)e uygun olmak (meyve) vermek; 4) (sorumluluk vs. iin)
zerine almak, have
be supplied with = (bir ey) ile donatlm / tehiz
edilmi, be furnished with bear in mind = aklda tutmak, akldan karmamak
be supposed to = (bir ey) yapmas gerekmek / bear little relation = ok az ilgisi olmak
yapmak zorunda olmak / yapmas beklenir bear no relation = (bir eyin, baka bir eyle) ilgisi
olmak, should olmamak, (Your composition bears no relation
be suspected of = hakknda (bir su vs.)den tr with the topic given. = Kompozisyonunuzun,
kuku duyulmak verilen konu ile hi ilgisi yok.)
be taken ill = hastalk kapmak, hastala bear out = 1) desteklemek, support; 2) dar
yakalanmak tamak, carry out
be taken in = kanmak, aldanmak, be deceived bear the brunt of smt = bir saldry vs. gslemek
(The soldiers in the front had to bear the brunt
be thought to be = olduu dnlmek
of the enemy attack. = Cephedeki askerler
be through = bitirmi olmak, (I am through with this dman saldrsn gslemek zorunda
studies. = almalarm bitirdim.) kaldlar.)
be to = olacak olmak, (be to remain friends = bearable = dayanlabilir, katlanlabilir
arkada kalacak olmak)
bearer = tayc, porter
be to follow = (bir eyi) izleyecek olmak, (bir eyin)
bearing = 1) ilgi, iliki, ilinti; 2) yn
arkasndan meydana gelecek olmak
beat (fiil) = 1) dvmek, dayak atmak, thrash; 2) alt
be unable to = yapamamak, baaramamak, elinden
etmek, galip gelmek, yenmek, win over,
gelmemek, fail to, zt anl.= be able to, succeed
overcome, zt anl.= be defeated
in / at
beat (isim) = (kalp iin) at
be under way = bekleniyor olmak, yolda olmak, (bir
i, proje vs. iin) yaplmakta olmak beautification = gzelletirme
be unfamiliar with = (bir ey)e aina olmamak, become extinct = soyu / nesli tkenmek, be wiped
yabanc olmak out, (This dog race became extinct about 300
years ago. = Bu kpek rknn soyu yaklak
be up to = 1) (bir ey)i yapabilmek, be able to do /
300 yl nce tkendi.)
deal with; 2) bal olmak, be dependent on
bedside manner = doktorun yatan hastaya
be washed away = su ile gtrlmek, su tarafndan
yaklam / tutumu
silinmek
bed-wetting = altn slatma
be welcomed by = (birisi) tarafndan ho karlanmak
behaviour = davran
be well ahead of = (bir ey / bir kii)nin hayli
nnde olmak behavioural = davran, davranla ilgili

www.bademci.com
20 - YDS Kelimeleri Szl

behind bars = demir parmaklklar arkasnda best interests = en iyi ekilde koruma
(hapiste) best left to hunters = en iyisi (bu ii) avclara
Beijing = Pekin (inin bakenti) brakmak
being = varlk, entity best-known = en iyi bilinen / tannan
Belgian = Belika ile ilgili, Belikaya ait bestseller = ok satan (kitap vs.)
belie = rtmek, yanltmak, conceal, deceive, zt anl.= bet = bahis
reveal beta-amyloid protein = beta-amiloyid proteini
belief = inan, dnce, opinion (Alzheimer hastalnn sebebi olarak bilinen
Belize = Belize (Orta Amerikada bir lke) ve nerofibril plak oluumuna neden olan bir tr
protein)
belligerent = kavgac, dvken, savaan taraf,
sava, aggressive, zt anl.= peaceful better (fiil) = daha iyi hale gelmek / getirmek
belly = karn, abdomen better targeted = hedefi iyi seilmi
belonging = ait olma duygusu better-cared = daha iyi baklan
bench = tezgh beverage = (alkolsz) iecek, soft drink
bend = eilmek, bklmek, kavis yapmak, flex bewildering = artc, hayret veren, overwhelming,
(There is a bewildering variety of activities in
bend over = yere eilmek, ne doru eilmek, lean
this new entertainment. = Bu yeni elence
down
programnda artc eitlilikte aktivite
beneath = altna, altna doru mevcut.)
beneficial = yararl, hayrl, useful, helpful, zt anl.= beyond = tesi(ne), d(na), out of
useless, harmful
beyond recognition = tannmaz halde, unnoticeable,
beneficiary = (bir mirastan vs.) yararlanan (kii veya zt anl.= apparent
ey)
beyond what she needs = ihtiyac olandan ok
benefit (fiil) = yaramak, yararna olmak, yarar / fayda daha fazla(s)
salamak, advantage, work to the advantage
bias = nyarg, prejudice, zt anl.= impartiality
of, zt anl.= harm, damage
bid = ihale
benefit (isim) = yarar, fayda, advantage, use, zt anl.=
harm, loss bilaterally = iki taraftan, iki yandan
benefit from (fiil) = 1) (bir ey)den yarar / fayda bile = d, safra
salamak, yararlanmak, capitalise, profit from, bill = 1) fatura, hesap; 2) gaga, beak
zt anl.= suffer; 2) (bir ey)den ders karmak, bind to = (bir ey)e bala(n)mak, fasten to, attach to,
learn from zt anl.= free from, loosen from
benefits outweigh its risks = yararlar ierdii bind with = birbirine bala(n)mak, fasten, attach, zt
risklerden ar eker, risklerinden fazla anl.= free, loosen
yararlar var
binomial = iki say grubu, harf vs. den oluan isim,
benign = yumuak, iyi huylu, zararsz, mild, zt anl.= (kimi trler iin verilen) iki terimli isim (rn.
severe, malign calystegia soldanella)
benign applications = zararsz / ktcl olmayan biofeedback = kiinin, vcudunda seyreden
uygulamalar fizyolojik ilevler hakknda monitrl ara
benignly = yumuaka, tehlikesizce, kindly, yardmyla bilgi sahibi olmas
harmlessly, zt anl.= maliciously biofuel = tarlalarda bu amala retilen bitkilerden
beriberi = beriberi (B1 vitamini eksiklii nedeniyle elde edilen yakt (rn. biyodizel), agrofuel
oluan, el ve ayaklarda iltihap ile belirgin biological function = biyolojik ilev
hastalk)
biological immaturity = biyolojik olarak yeterince
beset = 1) rahat vermemek; 2) kuatmak, etrafn gelimemi olma durumu
sarmak
biological self = biyoljik benlik / kimlik
besides = yannda, yan sra, (bir ey)den baka
biologist = biyolog, biyolojist (canllar inceleyen
best available record = (the best available record bilim insan)
eklinde kullanlr) eldeki en iyi kayt / veri
biopsy = biyopsi (tan amacyla mikroskopik
kayna
muayene iin dokudan kk bir para alma)
best course to take = tutulacak en iyi yol, yaplacak
en iyi i

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 21

bipolar disorder = bipolar bozukluk (manik blended = kartrmak veya harmanlamak yolu ile
depresyon da denen, depresyon ierisinde olu(turul)mu, mixed, zt anl.= separated
coku, taknlk gibi duygularn da yaand blight (fiil) = soldurmak, berbat etmek, mahvetmek,
bir eit ruhsal bozukluk) ruin, damage, spoil
bird flu virus = ku gribi / vebas virs blight (isim) = (patates vb.) bitkileri vuran bir tr
birth = doum hastalk
birth defect = doutan gelen kusur / defekt blind (fiil) = kr etmek, grmeyi / alglamay
bit = 1) para, parack; 2) az miktarda engellemek
bite = srk, lokma blind to (sfat) = 1) (bir ey)e kar kr; 2) (bir
durum)u grmeyen / grmezden gelen
bite off = srarak koparmak
blister = kabarck, su toplama
bitter-blocker = ac tad ortadan kaldran
block = tkamak, engellemek, kesmek, kapamak,
bitterly = sert bir ekilde, acmaszca, dayanlmas
faaliyetini durdurmak, obstruct, cut off, zt anl.=
zor bir ekilde
let go, release
bitterly disappointed = iddetli bir hayalkrklna
blockage = tkama, tkanma, blokaj, obstruction, zt
uram
anl.= release
bizarre = garip, tuhaf, acayip
blocking = 1) engelleme, blokaj, set ekme;
bizarreness = tuhaflk, acaiplik 2) gruplandrma (bilimsel bir deneyde
black hole = kara delik (hibir maddi oluum ya da denekleri benzer zelliklerine gre
nmn kendisinden kamasna izin snflandrarak inceleme)
vermeyen, gl bir yerekimine sahip yksek blood cell = kan hcresi
ktleli kozmik cisim)
blood clotting element = kan phtlamasn
blacken = karar(t)mak salayan unsur
black-glazed = siyah srl blood flow = kan akm, kann vcut damarlarndaki
blacklist (fiil) = kara listeye almak veya bir yaradan dar ak
blacklist (isim) = kara liste blood pool = kan toplanmas
blade = 1) bir ban / klcn keskin kenar; blood pressure = kan basnc, tansiyon
2) yaprak ayas blood supply = (bir organn vs. beslenmesi iin
blame with (fiil) = suu (bir kii)nin stne atmak, gereken) kan miktar, kan tedarii
(bir ey) ile sulamak, accuse of, zt anl.= blood test = kan testi
acquit of
blood vessel = kan damar
blame (isim) = su, sulama, kabahat, thmet
bloodshed = kan dklmesi, kan dkme
blanket = stn rtmek, (bir duyguyu vs.) rterek
bloodstream = kan akm / dolam
bastrmak, kaplamak, cover, suppress, zt
anl.= uncover blow (fiil) = savurmak, frmek, (rzgar) esmek
blanket amnesty = genel af blow (isim) = (kafaya vs.) vurma, darbe
blast = patlama, infilak, explosion blow on (fiil) = (bir ey)e doru flemek / esmek
blast bomb = ses bombas, infilak iddetiyle geni blow out = fleyerek sndrmek
alanlar etkileyen bomba blowout = yeni kazlmakta olan bir petrol veya
blasting = iddetli ses karan artezyen kuyusunda, derinlerdeki yksek
basn sebebiyle oluan ok iddetli pskrme
blatantly = gizlemeye gerek grmeden, apak bir
ekilde blues = ABDde ortaya km, zellikle siyahi
insanlar arasnda daha popler olan, Afrika
bleach = beyazlatc madde
halk mzikleri kkenli bir mzik tarz
bleak = 1) kt, kasvetli; 2) rzgardan korumasz
bluish = mavimsi
bleed = kana(t)mak
bluish-purple = mavimsi mor renk
bleed to death = kanamadan lmek
blunt = kreltmek, etkisizletirmek, dull, disable, zt
bleeding = kanama anl.= sharpen
blend (fiil) = kartrmak, harmanlamak, mix, zt anl.= blur = bulandrmak
separate
blurred vision = bulank grme
blend (isim) = karm, harman

www.bademci.com
22 - YDS Kelimeleri Szl

board = (uak, tren, otobs, gemi gibi byk boring (sfat) = can skc, sknt veren, dull, tiresome
tatlara) binmek bother = sknt, rahatszlk, trouble, annoyance
boast of = 1) (kendisi) ile (ar) vnmek, brag; bottled gas = tp gaz
2) (vnlecek bir ey)e sahip olmak, own,
botulism = ar bakteri zehirlenmesi
possess
boulder = iri kaya paras
bodily processes = vcut iinde meydana gelen
(kimyasal, fizyolojik vs.) prosesler / ilemler bounce (fiil) = (ticari ekler iin) karlksz kmak
body = organ, kurum, teekkl bounce off (fiil) = (top vs. iin) sek(tir)mek
body composition = beden yaps bounce (isim) = (derinin ekilip braklmas
sonrasnda hemen) eski halini alabilmesi
body fluid = vcut svs
zellii
body function = vcut fonksiyonu
boundary = snr
body image = beden imgesi (insann kendi
boundless = snrsz, sonsuz, tkenmez, infinite,
bedeniyle ilgili alg ve deerlendirmeleri ieren
unlimited, zt anl.= limited, scarce
imge)
bountiful = cmert, generous
body mass index = vcut kitle endeksi (insann
vcut arlnn, boyunun karesine bourgeois = burjuva
blnmesiyle bulunabilen ve zayflk / bout = hastalk nbeti, hastalk, fit
imanlk lt olarak kullanlan bir endeks) box kite = kutu uurtma (ekil bakmndan her yan
body weight = vcut arl ak bir kutuyu andran uurtma)
body-fluid system = vcut svlar sistemi brain = beyin
boil over = 1) kontrolden kmak; 2) kaynayarak brain activity = beyin aktivitesi
tamak brain area = beyindeki blgelerden herhangi biri
bold = cesur, gzpek, daring, zt anl.= coward brain injury = beyin zedelenmesi
bombard = bombalamak, (top vs. ile) dvmek brain malady = beyin hastal
bond with = ile birlemek, -e bala(n)mak brain pathway = beyin yolu (beyinde bulunan sinir
bond yield = tahvil faizi yollar)
bonding = ba, balanma, (hydrogen bond = brain regions = beynin blmleri
hidrojen ba) brain structure = beynin yaps
bone = kemik brain wave = beyin dalgas
bone fracture = kemik kr brain-imaging = beyin grntleme
bone marrow = kemik ilii brake = fren
bonfire = enlik atei branch off (fiil) = kollara / dallara ayrlmak, diverge,
bony = kemiksi, kemikli subdivide
book = 1) (bilet, otel vs. iin) reservasyon branch (isim) = dal, bran
yap(tr)mak; 2) (futbol vb. bir oyunda hatal branch out into = (baka yerleri vs. iine alacak
oynayan bir oyuncuya) uyar amal (rn. sar) kadar) genilemek, yeni alanlara almak,
kart gstermek (ve ilgili oyuncuyu kayda blnerek yeni ilere girimek, expand, zt
geirmek), (expel = (rn. krmz kart anl.= shrink
gstermek sureti ile (oyundan) ihra etmek) brand = marka
boom = canllk, patlama, ani gelime branding = marka yaratma
boost = arttrmak, ykseltmek, destek olmak, brand-new = yepyeni, gcr gcr
improve, increase, support, zt anl.= prevent,
undermine, lessen, lower, reduce brave = cesaretle kar koymak, gs germek
booster = glendirici breadth = 1) (bir utan bir uca) tamam; 2) en, width,
broadness
booth = kabin, kulbe
break = mola, ara, teneffs
border on (fiil) = (bir yer)i evrelemek, evirmek,
enclose, surround break away = krlp / kopup ayrlmak
border (isim) = (lke iin) snr break down = 1) paralara ayrmak, analiz etmek,
analyze; 2) (motor vs. iin) bozulmak, fail;
bore-hole = sondaj delii 3) ruhen veya zihnen kmek; 4) (kimyasal
boring (isim) = sondaj olarak) ykmak / ayrtrmak

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 23

break into = 1) (zorla) girmek, force an entry; bright = parlak


2) birden (bir ey yapmaya) balamak, burst brilliance = deha, mkemmellik, genius, perfection
into
brilliant = dahice, parlak, harika, intelligent, bright,
break off = (birdenbire) dur(dur)mak, ara vermek wonderful
break ones promise = szn tutmamak, zt anl.= brilliantly = harika bir ekilde
keep ones promise
bring in = 1) (sorun, para, gelir vs.) getirmek, cause,
break out = patlak vermek, birden ortaya kmak, earn; 2) (bir kii)yi veya (bir ey)i (tandk bir
erupt ortama) getirmek, sunmak, introduce
break out of = (hapishane vs.)den kamak, escape bring about = meydana getirmek, neden olmak, give
(from) rise, produce, effectuate, account for, (The
break through = (bir yerden engelleri aarak) new law brought about many complaints. =
ilerlemek, zorla gemek, pass through, force a Yeni yasa, pek ok ikayete neden oldu.)
way through bring down = 1) aaya ekmek, azaltmak;
break up = 1) (gsteri vs. trden bir etkinlii) 2) ykmak, yerle bir etmek
datmak, bitirmek, sona erdirmek; 2) (daha bring forth = yaratmak, meydana getirmek, yol
kk) paralara ayrmak / ayrlmak amak, dourmak, get, produce, yield
breakdown = 1) sinir bozukluu, ruhen kme, bring in = 1) (birisini veya bir eyi tandk bir ortama)
nervous breakdown; 2) bozulma, arza, getirmek, sunmak, introduce; 2) (para, gelir
collapse, failure vs.) getirmek, earn
breaking = frenleme, fren yapma ilemi bring into action = harekete geirmek
breakthough = r aan ey, great innovation / bring no benefit = hi yarar salamamak, hi
discovery faydas olmamak
breakup = 1) (gsteri, organizasyon vs. iin) dalma, bring off = baarmak, baarl bir ekilde yapmak,
bitme; 2) (daha kk) paralara ayrlma accomplish
breast = meme, gs bring on = ortaya karmak, sebep olmak, produce
breast cancer = meme / gs kanseri bring out = (bir ey) gelitirmek, ortaya karmak,
breastfeed = emzirerek beslemek neden olmak, develop, cause
breastfeeding = emzirerek besleme bring over = 1) deniz ar bir yerden getirmek;
breathe = nefes almak 2) (birini kendi) deerlerine, inanlarna tekrar
dndrmek; 3) beraberinde getirmek, (My
breathe life into = (bir ey)e yaam flemek, (bir
mother said I could bring my friend over for the
yer)i canlandrmak
night. = Annem, arkadam gece yatya
breathless = nefesini tutmu, nefes bile almayan arabileceimi syledi.)
(heyecan ve ilgi ifade eder)
bring relief = rahatlatmak, yumuatmak, alleviate,
breathlessness = soluksuzluk, soluk alamama moderate, zt anl.= aggravate, worsen
breed = cins, tr bring through = (birinin bir hastal, zor durumu vs.)
breed grounds for = (bir ey)e zemin hazrlamak atlatmasn salamak, save, pull through
breeding = yeti(tir)me, re(t)me, (bitki ve hayvan bring to an end = son vermek, terminate, zt anl.=
trlerini) slah etme start, commence
breeding grounds = reme / yuvalanma blgesi bring to the fore = n plana kartmak
breeze = esinti bring to the notice = (bir kii)nin dikkatine sunmak,
brew = gelimek, yaylmak (kt eyler iin) farkna varmasn salamak
brewing = demle(n)me bring under control = (bir durumu) kontrol altna
brick = tula almak
bridge = kpr kurmak, (a) kapatmak bring up = 1) gndeme getirmek, deinmek, refer
(to); 2) ocuk yetitirmek, raise
bridge the gap between and = ve
arasndaki boluu kapatmak, ile bring up to = (bir toplama, miktara) ulatrmak
arasnda kpr oluturmak brisk = canl, hareketli, hzl ve enerji harcatan
brief = ksa, short tarzda, energetic
briefly = 1) ksa bir sre iin, for a short time; broad = geni, geni apl
2) ksaca, shortly broadcast = (verici ile) yaynlamak

www.bademci.com
24 - YDS Kelimeleri Szl

broaden = genile(t)mek, expand, (Literature greatly build-up = birikme, accumulation


broadens a doctors horizons. = Literatr, bir bulimia = 1) oburluk, ar yeme, hyperphagia;
doktorun ufkunu nemli lde geniletir.) 2) bulimi (genellikle gen kzlar arasnda
broadly = geni apl, generally grlen, ar yemek yeme sonrasnda kilo
broken generation = acl nesil alma korkusu sebebiyle kiinin kendi kendini
kusturmas ile belirgin yeme bozukluu),
broken spirit = (rn. yaama azminin yitirilmesi
bulimia nervosa
nedeniyle ortaya kan) moral knts
bulimia nervosa = bkz. bulimia 2
bronchoscopy = bronkoskopi (soluk borusu ve
bronlarn bir alet vastasyla muayene bulk = byk hacim / ktle
edilmesi) bulldoze = (rn. buldozer ile) ykmak, dmdz
Bronze Age = Tun / Bronz a (insanlarn bronzu etmek
kullanmaya baladklar, Anadolu iin M. . bullet-proof = kurungeirmez
yaklak 3000-1200 yllar arasnda kalan bullfight = boa grei
dnem)
bump = arpma, vurma
bruise = (deri ya da deri alt iin) morarmak, morluk,
bumpy = tmsekli, engebeli
rk, bere
bundle = demet
brunt = yk, darbe, burden
burden = klfet, yk, strain
Brussels = Brksel (Belikann bakenti olan ve
Avrupa Birliinin ynetim merkezlerinin bureaucracy = brokrasi
ounun yer ald kent) burglar = (ev, dkkan, ara vs. soyan) hrsz
brutally = vahice, cruelly, barbarously, zt anl.= burglary = ev / bina / ara soyma
gently, humanely burn = yakmak / yanmak
bubble = kabarck, baloncuk burn up = yakmak, yakarak tketmek
bubonic plague = hyarckl veba (zellikle pireler ve burnish = cilalamak, parlatmak, polish, wax, zt anl.=
fareler tarafndan tanan, 14. yyda Avrupa tarnish
nfusunun drtte birine yaknnn lmne burst (fiil) = patla(t)mak
neden olan, yksek ate, halsizlik ve koltuk alt
ile kask blgelerinde kabarck oluumu ile burst (isim) = 1) patlama ile frlama / salma; 2) bir
belirgin hastalk) anlk ve genellikle ksa sreli ok yksek art
budget = bte bury = gmmek, toprak altnda brakmak
budgetary = bte ile ilgili business ethics = i ahlak
bug = (bir sistem ya da makinedeki) hata, arza business segments = i alanlar
build on = 1) stne kmek, birikmek, (All the stress business setting = i ortam
builds on my psychology and makes me bustle = tela etmek
depressive. = Btn stress psikolojim zerinde buttocks = (genellikle oul kullanlr) kala, kaba et,
birikiyor ve beni depresif yapyor.); 2) daha da popo
ileri gtrp gelitirmek, (The author hopes to buy up = (bir ey)in tamamn satn almak
build on the success of his previous bestseller
book. = Yazar, nceki ok satan kitabnn by a third = te bir orannda, by one third
baarsn daha da ileri gtrmeyi umuyor.); by any chance = tesadfen, ans eseri
3) zerine kurulu olmak, (bir ey)i esas almak, by any means = her ne ekilde olursa olsun
be based on by far = oka, ziyadesiyle, fersah fersah, far and
build to a common standard = ortak bir standarda away
gre yapmak / ina etmek by implication = ima yoluyla
build up = 1) olu(tur)mak, form; 2) bymek, by means of = vastasyla, yoluyla, aracl ile,
birikmek, accumulate, develop, amplify, sayesinde, yntemiyle, through
gather, zt anl.= lessen
by nature = z / doas sebebiyle, doas gerei
build up to a size = belli bir ebada kadar yapmak
by no means = asla, katiyen, hibir ekilde, in no
building blocks = yap talar sense, certainly not
building code = (binalarn nasl ina edileceini vs. by one account = bir gre / rapora gre
dzenleyen) imar yasas
by one third = te bir orannda, by a third
building material = ina / yap malzemesi

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 25

by reference to = (birey)e gre / ilikin olarak bypass surgery = baypas ameliyat (koroner bir
by this means = bu yolla, using this damardaki tkankl gidermek iin ana
atardamar ve tkank damarn arasna
by this time next year = gelecek yl bu vakte kadar
vcudun baka bir blgesinden alnan damar
bypass = etrafndan dolanarak / yanndan geerek / vastasyla kan geii salanmas)
uramadan amak, baypas etmek
by-product = yan rn
bystander = seyirci, olaya karmadan kenarda
duran kimse, witness

www.bademci.com
C C CC C

cage = kafes cancer-related = kansere bal


caged = kafeslenmi, kafese koyulmu cane = baston
calcium-rich = kalsiyum bakmndan zengin canister = metal tp
calendar = takvim cannabis = Hint keneviri
call = isimlendirmek, term cannibalism = yamyamlk (kendi trn yeme)
call for = (bir ey) istemek, (bir ey)i gerektirmek, cannot help = elinde olmamak, kendine hakim
ask, require, (Great necessities call for great olamamak, (I cant help eating chocolate even
leaders. = Byk ihtiyalar, byk liderler though I am on a diet. = Diyette olmama
gerektirir.) ramen, ikolata yemek konusunda kendime
call in at = (bir yer)e uramak hakim olamyorum.)
call in = davet etmek, invite canopy = ormanda aa tepelerinin oluturduu en
st tabaka, glgelik
call into question = sorgulamak
Canton = Kanton, Guangdong (inde bir liman kenti
call on = (birisinden bir ey yapmasn) istemek, (bir
ve ayn isimli eyaletin bakenti)
ey yapmas iin) davet etmek, (birisini bir
ite) kullanmak canvas = branda bezi, tuval, tuval zerine yaplm
resim
call out = 1) (yksek sesle ad, numara vs.)
sylemek; 2) (greve / i bana / yardma) cap = balk, kapak
armak capability = yetenek, kabiliyet, kapasite, ability,
call sign = kod ad, designation capacity, zt anl.= incompetence
call upon = (yardm, destek vs. iin) bavurmak, capable of = (bir ey)i yapabilir / yapmaya gc
arda bulunmak yeter, muktedir, able to, zt anl.= incapable of,
unable to
calm (down) (fiil) = sakinle(tir)mek, pacify, zt anl.=
excite capacity = kapasite, g
calm (isim) = skunet, dinginlik Cape of Good Hope = mit Burnu
calorific value = kalori deeri Cape Town = Cape Town (Afrika ktasnn en
gneyindeki mit Burnunda yer alan ve
calory = kalori (bir atmosfer basn altnda, 1 gram
Gney Afrika Cumhuriyetinin ynetim
suyun ssn 1 santigrat derece arttran enerji
merkezlerinden biri olan kent)
miktar), calorie
capillary = klcal damar
Cameroon = Kamerun (Bat Afrikada bir lke)
capital punishment = lm cezas, death penalty
camouflage = kamuflaj, gizle(n)me
capitalism = kapitalizm (retim aralarnn
campaign (fiil) = mcadele etmek, kampanya
ounluuna zel mlkiyetin sahip olduu ve
yapmak
ilettii; yatrm, dalm, gelir, retim, mal ve
campaign (isim) = (seim vs. iin) kampanya hizmet fiyatlarn piyasa ekonomisinin
camphor = kamfor defnesinden elde edilen, kokulu, belirledii sosyal ve ekonomik sistem)
beyaz veya effaf renkli, mumsu bir madde capitalize = byk harfle yazmak
can = (boya, tiner gibi eylerin iine konduu) kutu / capitalize on = (bir ey)den yararlanmak, benefit
teneke, konserve kutusu from, exploit
cancel out = ortadan kaldrmak, silip sprmek, Cappadocia = Kapadokya (antik dnemde Orta
offset, wipe out Anadolunun geni bir ksmn kapsarken,
cancer development = kanserin ortaya kmas / gnmzde sadece Nevehir ili snrlar iinde
balamas / gelimesi kalm olan ve volkanik oluumlar ile tannan
cancerous = kanserli blge)
cancerous growth = kansere bal byme, captivate = bylemek, cezbetmek
kansere bal olarak byyen doku vs.

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 27

captivating = dikkat eken caries = di veya kemikte rme


captive = kapatlm, esir carotenoid = insan, hayvan ya da bitkilerde bulunan,
capture = 1) yakalamak, esir etmek, tutuklamak, genelde sar ile krmz arasndaki doymam
fethetmek, imprison, catch, zt anl.= release; pigmentlerden herhangi biri
2) fotorafn ekmek, take a photo of, carpet = (taban) kaplamak
photograph; 3) (fotoraf / resim iin) (rnein carriage = vagon, araba
bir an) yakalamak, (With his camera he tried
carrier = tayc, porter
to capture changes as they took place before
his eyes. = Fotoraf makinesiyle gznn carry away = 1) ikna etmek, persuade;
nnde meydana gelen deiimleri 2) heyecanlandrmak, excite; 3) gtrmek
yakalamaya alt.); 4) saptamak, tespit carry on = devam etmek, srdrmek, continue,
etmek, record persevere, conduct, zt anl.= give up
capture off-guard = hazrlksz / savunmasz carry out = yapmak, uygulamak, gerekletirmek,
yakalamak yerine getirmek, accomplish, fulfil, implement,
carbon isotope ratio = karbon izotop oran, CIR perform, conduct, (The experiments were
carried out by Dr. Preston. = Deneyler Dr.
carbon-emission tallies = karbon yayma etelesi /
Preston tarafndan gerekletirildi.), (She
hesap tablosu
carries out her duties efficiently. = Grevlerini
carcinogenecity = kanser yapma eilimi dzgn bir ekilde yerine getiriyor.)
carcinoma = karsinoma (epitel dokuda ortaya kan carve = oymak
kt huylu her tr kanser eidi; drt temel
carving = oyma
kanser trnden biri)
case = 1) vaka, olay, event; 2) dava; 3) durum,
cardboard = karton
incident, situation
cardiac = kalbe ait
Caspian Sea = Hazar Denizi
cardiac arrest = kalp durmas
cast (fiil) = (glge) yapmak / drmek, (maden)
cardiac rehabilitation = kalp rehabilitasyonu dkmek
(alma yetenei azalm olan kalbe, uygun
cast (isim) = oyuncu kadrosu
egzersiz uygulayarak tekrar eski g ve
yeteneini kazandrma) cast-in-place = yerinde dklm
cardiac sphincter = kardiyak sfinkter (yemek casual = 1) tesadfi, rastgele, gayriresmi, accidental,
borusunun en u noktas ile mide arasnda incidental, informal, zt anl.= deliberate, formal;
kalan valf / kapakk) 2) profesyonel olmayan, (bir ey)i arada bir
yapan, zt anl.= professional
cardiovascular disease = kalp ve kan damarlar
rahatszl / hastal catalysed by breakthroughs = yeni bulu /
keiflerle glenmi
cardiovascular health = kalp ve damar sal
catalyze = katalize etmek (zellikle bir kimyasal
care about = 1) sevmek, holanmak, be fond of;
reaksiyonu kolaylatrmak / abuklatrmak)
2) (bir fikir vs.)ye ilgi duymak / ile ilgilenmek
catastrophe = felaket, (doal) afet
care for = 1) zen gstermek; 2) holanmak
catastrophic = feci, felaket getiren, disastrous
carefree = kaygsz, dertsiz, umursamaz
catch a yawn = bakas esnerken esnemeye
carefully = dikkatli / titiz bir ekilde
balamak
caregiver = hasta ya da ocuk bakcs, nurse,
catch the public attention = halkn dikkatini
attendant
ekmek
careless = dikkatsiz, zensiz, zt anl.= careful
catch up on old times = (iki ya da daha fazla kii
cargo cult = kabile hayat yaayan topluluklarda, iin) sohbet ederek, gemite yaananlar ya
gelimi lkelerden gelen bir grupla ilk defa da karlan olaylar renmek
karlatklarnda, zellikle onlarn birlikte
catch up to / with = (birinin ya da bir eyin) (hz)na,
getirdikleri teknolojik aletlere duyulan hayranlk
(seviyesi)ne vs. yetimek, draw near, zt anl.=
ile balantl olarak ortaya kan tapnma
fall behind
eylemine verilen ad
categorically = kategorik olarak / snflandrlarak
cargo hold = kargo ambar
incelenmek suretiyle
Carib Indians = Karib Yerlileri (Gney Karayiplerde
categorize = snflandrmak, classify
yaayan bir yerli halk)

www.bademci.com
28 - YDS Kelimeleri Szl

cater = (zellikle dn vs. iin) yemek hizmeti cell plate = bitki hcrelerinin ortasnda oluup
vermek byyerek hcreyi ikiye ayran ve daha sonra
cater to French tastes = Fransz zevklerine hitap hcre duvarna dnen yap
etmek cell-phone = cep telefonu, mobile phone
catering = yemek tedarik etme cellular hypoxia = hcresel oksijen azl
caterpillar = trtl cellulose = selloz (bitki hcrelerinin duvarn
catheter = kateter (vcutta herhangi bir boluk ya da oluturan ve kat retiminde kullanlan
kanala sv vs. iletmek amacyla kullanlan madde)
ince, uzun tp eklinde ara) censor = sansrlemek
Catholic = Katolik (Hristiyanlk dininin Katolik census = saym, nfus saym
mezhebi ile ilgili) centenarian = (en az) yz yllk, yz yl yaam olan
Catholicism = Katoliklik (Hristiyanlkta byk bir central = merkezi, ana, main, fundamental, zt anl.=
mezhep) peripheral, minor, secondary
cattle = sr central Europe = Orta Avrupa
cattle-farming = sr iftilii centre of the brain = beynin merkezi
causality = nedensellik, sebep-sonu ilikisi centre on / upon = (bir ey) zerine younlamak /
causation = (bir hastalk vsye) neden olan ey odaklanmak, focus on, concentrate on, zt
cause (fiil) = neden olmak, yol amak anl.= disregard, overlook
cause (isim) = 1) ama, gaye, hedef, dava, lk, century = yzyl, asr
purpose, objective; 2) neden, sebep, reason ceramic = seramik (genellikle mlek retmek
caution (isim) = 1) ihtiyat, alertness, attention, zt amac ile seramik amurunun piirilerek
anl.= recklessness; 2) uyar, ikaz, warning sertletirilmesi yolu ile elde edilen malzeme)
caution (fiil) = uyarmak, ikaz etmek, warn cereal = 1) tahldan yaplm hazr yiyecek; 2) tahl
cautious = ihtiyatl, tedbirli, sakngan, careful, cerebellum = (oul: cerebellums ya da cerebella)
prudent, zt anl.= careless, thoughtless serebellum, beyincik
cautiously = ihtiyatl, tedbirli, dikkatlice, carefully, cerebral = serebral, serebrum ya da beyinle ilgili
thoughtfully, zt anl.= carelessly, (The infected cerebral cortex = serebral korteks (beyinde
wound was very cautiously drained, for it was serebrumun girintili kntl st katmann
close to an artery. = Enfekte olmu yara, bir oluturan, bilin ve hafza gibi fonksiyonlar ile
artere yaknl sebebiyle ok dikkatli bir ilgili olan gri madde tabakas)
ekilde drene edildi.) cerebrospinal fluid = serebrospinal sv (beyin-
cave-sanctuary = maara-mabet omurilik svs)
cavity = oyuk, boluk, (dite) rk ceremonial centre = tren merkezi
cavity-wall = arasnda boluk bulunan duvar certain = 1) belli, fixed; 2) kesin, sure; 3) baz, some
cease = (bir ey yapmay) durdurmak, durmak, sona certainly = kesinlikle, elbette ki, definitely, absolutely,
er(dir)mek, stop, end, halt, quit, zt anl.= begin, zt anl.= probably
continue certainty = kesinlik, zt anl.= uncertainty
cease to need = ihtiya duymamak, ihtiyac cervical = boyun ile ilgili
olmamak
cervical vertebrae = boyun omurlar
ceaselessly = durmakszn
Chad = ad (Orta Afrikada bir lke)
ceiling = (oda iin) tavan, zt anl.= floor
chafe = (srtme sonucu) yarala(n)mak /
celebrate = vmek, kutlamak, praise berele(n)mek / kzar(t)mak
celebrated = nl, mehur, hretli chain = zincir
celebrity = nl kimse chain of events = olaylar zinciri
celestial = gk ile ilgili, gksel chairman = bakan
celestial body = gk cismi chalk = tebeir, kireta
celestial observatory = gzlemevi, gkyz gzlem challenge (fiil) = meydan okumak, kafa tutmak,
merkezi (gcn, yeteneini vs.) snamak, confront

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 29

challenge (isim) = (insana meydan okuyan trden) charter (fiil) = bir ua, tarifesi dnda uu
zorluk, baarlmas zor i, (Mount Everest gerekletirmek amac ile kiralamak
presented a challenge to Hillary. = Everest charter (isim) = eski Avrupada ehir kuruluu ve
Tepesi, Hillary iin kendisine meydan okuyan ynetimi ile ilgili kurallar belirleyen belge
zor bir hedefti.), (To build a bridge in one day
charter airline = uularn bir tarife olmakszn,
was a real challenge. = Bir gnde bir kpr
kiralama veya zel szlemeler erevesinde
ina etmek baarlmas zor bir iti.)
gerekletiren havayolu irketi
challenging = meydan okuyan, zorlayc, (gcn,
cheating = kandrma, aldatma
yeteneini vs.) snayan
check = kontrol etmek
chamber = oda
check for = (bir ey bulmak) amac ile kontrol etmek,
chamber music = oda mzii (kk bir grup
(check the building for gas leakage = binay
mzisyenin genellikle bir odann iinde kk
gaz kaa bulmak amacyla kontrol etmek)
bir topluluk iin ald mzik)
check with = (bir kii)ye sormak, (bir kii)nin
chameleon = bukalemun (renk deitirebilen bir
onayn almak
kertenkele tr)
checker = dama ta
chance error = tesadfi / rastlantsal hata
check-up = genel salk kontrol
chances = ans
cheering = neelendirici, keyif verici
change = deiiklik, deiim, alteration, modification,
variety chemical affinity = kimyasal ekim / cazibe /
yatknlk
change into = (bir ey)e dn(tr)mek, convert into
chemical energy extraction = (besinlerden vs.)
change ones mind = fikrini deitirmek
kimyasal enerji karma / elde etme ilemi
change over to = (bir eyden bir ey)e tamamen
chemical reaction = kimyasal tepki / reaksiyon
dei(tir)mek, (The country has changed over
from military to civilian rule. = lke askeri chemist = kimyac, kimyager
rejimden sivil rejime dnd.) chemotherapy = kemoterapi (zellikle kanser
channel (into) = kanalize etmek hastalklarnda kimyasal maddelerle yaplan
tedaviye verilen genel ad)
Channel Tunnel = Man Tneli (Man Denizinin
altndan geen, ngiltere ile Fransay cherished = deer verilen
demiryolu ile birbirine balayan tnel), chessboard = satran tahtas
Eurotunnel chest = 1) sandk, kutu, box; 2) gs
chaotic = karmakark, dzensiz, confused, chest infection = gs enfeksiyonu
disorganised, zt anl.= harmonious, orderly chestnut = kestane
chapter = (rn. bir hikayedeki) blm, ksm, section, chick = civciv
part
chiefly = balca, en ok, her eyden nce, mostly,
characteristic = karakteristik zellik, (bir kii ya da above all
unsura) has zellik, feature
child abuse = ocuk istismar
characteristic attitude = karakteristik davran,
(kiiye) zg davran, tipik davran child labour = ocuklarn altrlmas
characterize = nitelendirmek, tanmlamak, childbirth = doum
karakterize etmek, define, describe child-guidance clinic = ocuklar iin psikolojik
charge (fiil) = 1) hcum etmek, saldrmak, hamle rehberlik ve ruhsal hastalklarn tedavisi gibi
yapmak, attack; 2) bir masraf birinin hesabna hizmetler veren klinik
geirmek / yazmak; 3) (bir silah vs. belli bir childhood blindness = ocuk krl (A vitamini
miktar patlayc ile) doldurmak eksiklii, kzamk, yenidoanlarda gz
charge with = (bir ey) ile itham etmek / sulamak enflamasyonu, doutan gelen katarakt vb.
nedenlerle ortaya kan krlk)
charge (isim) = 1) har, cret; 2) (elektriksel) yk
chimpanzee = empanze (alet kullanabilecek kadar
chariot = atl sava arabas zeki olan ve genelde bu tr deneylere konu
charity = hayr cemiyeti, yardm dernei edilen maymun tr)
charm = cazibe, ekicilik chip = ip (yariletken bir maddenin zerinde
charming = ho, cana yakn, ekici oluturularak retilen kltlm elektronik
devre), integrated circuit

www.bademci.com
30 - YDS Kelimeleri Szl

chip-making = elektronik devre / ip retme city-state = ehir devlet (kendi kendini yneten ve
chlorine = klor (doada genellikle keskin kokulu, yakn evresindeki topraklara da hakim olan
yeilimsi sar renkli, zehirli ve tahri edici Cl2 kent)
(diklorin) gaz olarak bulunan element) civet = misk kedi trnn genel ad
choice = seenek, seim, are, alternative, option civic = yurttalk / vatandalk ile ilgili
choke on = (boaz) tka(n)mak, boazna bir ey civil disturbance = sosyal kargaa, i kargaa
kamak civil engineer = inaat mhendisi
choking = boulma, soluk alamama civil right = vatandalk hakk
chromosomal = kromozomal, kromozomlar ile ilgili civil service job = devlet memurluu
chromosomal polymorphism = biyolojide belli bir civil unrest = sosyal kargaa, i kargaa, civil
trn iinde, farkl kromozom saylarna veya disturbance
ekillerine sahip bireylerinin bulunmas
civil war = i sava
durumu
civilian law = medeni hukuk, civil law
chromosome = kromozom (hcre ekirdeinde,
zerinde kaltsal zellikleri belirleyen genleri civilization = medeniyet, uygarlk
tayan, iplik eklindeki oluumlardan her biri) civil-servant = devlet memuru, kamu grevlisi
chronic = kronik, sreen claim (fiil) = talep / iddia etmek, demand, request, zt
chronic bacterial infection = kronik bakteriyel anl.= disclaim, deny
enfeksiyon claim (isim) = iddia, talep, hak talebi, assertion,
chronic bleeding = kronik kanama (uzun sre demand, request, zt anl.= disclaimer
devam eden kanama) clarify = akla kavuturmak, make clear, illuminate
chronic disease = kronik hastalk (uzun sre devam clarity = aklk, berraklk, netlik
eden hastalk) class = snf, tabaka, zmre, caste
chronic infection = kronik enfeksiyon (uzun sre class hierarchy = sosyal snf hiyerarisi (bireylerin
devam eden enfeksiyon) birbirinden stn / aa olmasn belirleyen ve
chronic insomnia = kronik uykusuzluk (uzun sre sosyal snf farklarndan kaynaklanan dzen)
devam eden uykusuzluk hali) classical period = klasik dnem (bir uygarln veya
chronically = kronik olarak, sreen ekilde bir sanat dalnn tarihsel sre ierisinde hem
chronicle = tarihi olay kayd gelenekselci, hem de yksek seviyede olduu
ve genellikle gnmzde en tannm
chunk = byk bir para, yn
eserlerinin ounu verdii dnem), classic
churchyard = kilise bahesi / avlusu period
cipher = ifre classical rules = klasik bilim kurallar (rn. izafi veya
circuit = elektrik devresi kuantum olmayan, doada genellikle basit
circulate through = (bir ey)in iinde deveran etmek / yntemlerle gzlemlenebilen olaylar basite
dolamak, go about in, move around in aklamakta kullanlan kurallar ve kanunlar)
circulation = 1) dolam; 2) datm miktar, tiraj classics = klasikler, klasik eserler
circulatory = sirklatuar, dolamla ilgili classify = snflandrmak, break down, sort, group
circumference = daire evresi, evre ls clattering = (makine iin) dili, krank, pres gibi
hareketli ve takrdayan paralar ieren,
circumnavigate = denizden (rn. dnyann) etrafn
takrdayan
dolamak
clavicle = kprck kemii
circumstance = olay, vaka, durum, koul, keyfiyet,
situation, case, incident, condition clay = kil
circumstances being what they are = artlar byle clean bill of health = salk raporu (bir hekim ya da
olunca hekimler kurulu tarafndan dzenlenen ve bir
kiinin salkl olduunu belgeleyen rapor)
cirrhotic = sirotik (siroz ile ilgili ya da ondan ileri
gelen) cleanse = temizlemek, artmak, ykamak, clean,
wash, zt anl.= pollute
citizen = vatanda, yurtta
clear = ak, bariz, aikar, net, belirgin, obvious, zt
citrus = narenciye, turungil
anl.= unclear

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 31

clear away = 1) kaybolmak, disappear; 2) ortadan closedown = kapanma, shutdown, zt anl.= opening
kaldrmak, remove closely = yakn ekilde, yakndan, sk skya,
clear out of = (bir yer)den svmak, tymek, slip out dikkatlice, tightly, strongly, carefully, zt anl.=
of remotely, distantly
clear up = 1) (hastalk) gidermek, ge(ir)mek, closer scores = birbirine daha yakn (daha az farkl)
iyile(tir)mek, heal, cure; 2) tamamen skorlar
temizlemek, ortadan kaldrmak, remove clot = pht, emboli, emboli
clearly = aka, ak ve net olarak, obviously clothe = kaplamak
clearly defined = ekli / hatlar aka belirgin clothing chain stores = hazr giyim maazalar
clever = zeki(ce), akll(ca), smart zinciri
client = mteri cloud complex = bulut kompleksi (birlikte hareket
cliff = uurum, sarp kayalk eden bir bulut bei)
climate = 1) durum; 2) iklim; 3) eilim cloudy fluid = bulank sv
climatic = iklimsel, mevsimsel club football = kulplemi / profesyonel futbol
climatic control = iklim kontrol (iklimleri ve clue = ipucu, iaret, hint, sign, evidence
mevsimleri anlamay ve kontrol etmeyi clumsy = hantal, kaba, biimsiz, awkward, ungainly
amalayan aratrma alan) cluster = kme, grup, dizi, group
climatologist = iklim bilimci (iklimleri inceleyen bilim clutch = (yumurtalar iin) bir kerede / bir gebelikte
insan) yumurtlanm
climax = zirve, doruk CO2 = karbon dioksit (doada genellikle gaz halinde
cling to = (bir ey)e yapmak / skca sarlmak, zt bulunan, canllarn solunum ile dar verdikleri
anl.= let go of bileik), carbon dioxide
clinical trial = klinik deneme / alma coal-derived = kmrden elde edilen
clinician = klinisyen (klinik reti ve uygulamada coalesce into = birlemek, birleip bir btn
uzmanlam hekim) oluturmak, fuse into, (There is a tendency for
clip tightly = (mandal, klips vs. ile) skca kapatmak separate industrial systems to coalesce into
/ kstrmak large units. = Ayr endstriyel sistemlerin
birleip byk birimler oluturmas ynnde bir
clockwork = genellikle dililer ve benzer hareketli
eilim mevcuttur.)
paralar ieren bir sistem ile alan
coal-mining = kmr madencilii
clog (fiil) = tkamak
coast = ky, sahil, shore
clog (isim) = kan phts
coastal = kyya / sahile ait
clogging = (damar iin) tkanma, tkanklk
coastline = ky boyu, sahil eridi
cloned sheep = klonlanm koyun
coating = kaplama
cloning = klonlama (yapay olarak tek bir hcreden
birbirine benzeyen canl meydana getirme) co-author = (kitabn / yaynn vs.) yazarlarndan her
biri
close down = (bir iyerini vs.) kapatmak, shut down
cobalt = kobalt (ferromanyetik zellii olan, sert ve
close in on / upon = (bir ey ya da kii)ye (sinsice)
gmi-beyaz bir metal)
yaklamak, approach
cobbled = kaldrm ta deli
close on = (genellikle rakamlardan nce kullanlr)
hemen hemen, yaklak, close to coconut = hindistan cevizi
close up = 1) (bir ey)i tkamak, kesmek, kapamak, code = 1) kanun, yasa, law; 2) kod, ifre
faaliyetini durdurmak, block, shut; 2) (birbirine) coenzyme = koenzim (baz enzimlerin aktivitesi iin
yaklamak, come closer gerekli olan organik ya da mineral bazl, kk
closed basin lake = kapal havza gl (akarsular molekl)
tarafndan beslenmeyen ve sular akarsular cognitive = bilme / kavrama / idrak ile ilgili
yolu ile denize ulamayan gl) cognitive function = kognitif fonksiyon (alglama,
closed circuit = 1) kapal devre (ana ebekeye bal renme ve mantksal bir temele oturtma
olmayan veya internet, televizyon, radyo yayn ilemlerinin psikolojik sonucu olarak ortaya
gibi herhangi bir d sistem ile balants kan durum)
bulunmayan); 2) herhangi bir kopukluk coherent = tutarl, uygun, ahenkli, mantkl,
olmakszn, elektrik akmnn tam bir dng consistent, rational, zt anl.= incoherent
iinde dolanabilecei elektrik devresi
www.bademci.com
32 - YDS Kelimeleri Szl

cohesion = btnlk, birleme, ballk colorectal cancer = kolorektal kanser (kolon ve


coin (fiil) = 1) madeni para basmak; 2) szck / sz rektum kanseri)
tretmek colossal = kocaman, kaba saba, bulky
coin (isim) = madeni para, sikke colour = saptrmak, nyarg katmak, distort
coincide with = (bir ey) ile rastlamak, (ayn colour scheme = renk dzenlemesi
zamana) denk gelmek, coexist, accompany, coma = koma (d uyaranlar ya da uyarmalara yant
zt anl.= differ, deviate vermeyen derin bilinsizlik / baygnlk durumu)
coincidental = rastlantsal, tesadfi combat with / against (fiil) = savamak, mcadele
Cold War = Souk Sava (2. Dnya Sava etmek, fight with / against, struggle with /
sonrasnda oluan, Sovyetler Birlii ile ABD against, zt anl.= surrender (to), compromise
nderliindeki Bat devletleri arasnda yaanan combat (isim) = sava, muharebe
savasz gerginlik ve dmanlk ortam)
combat stress = sava / muharebe nedeniyle
colitis = kolit (kolon iltihab) oluan stres
collaborate with = (birisi) ile ibirlii yapmak, beraber combination = birleme, birleim, birletirme,
almak, cooperate with mixture, unification, zt anl.= dissolution
collaboration = birlikte alma, ibirlii, cooperation combinatorics = kombinatorik (matematikte
collagen = kolajen (ba doku liflerinin yapsn saylarn, harflerin ve nesnelerin aratrlmas
oluturan ana protein) ile ilgili alan)
collapse (fiil) = gmek, kmek, yklmak, fall in, fall combine = birle(tir)mek, unite, embody, zt anl.=
down, topple, fail, zt anl.= succeed, triumph separate
collapse (isim) = gme, kme, yklma, fall in, combustion = yanma, tutuma
downfall, topple, failure, zt anl.= success, combustion driven = yanma ile alan
triumph, (These flimsy houses are liable to
come about = meydana gelmek, ortaya kmak,
collapse in a heavy storm. = Bu erden pten
olmak, take place, arise
evler sert bir frtnada yklmaya yatkn
grnyorlar.) come across = rastlamak, tesadf etmek, encounter,
meet, zt anl.= avoid
collapse on oneself = kendi iine / stne kmek
come along = 1) gelmek, ulamak, birlikte gelmek;
collar = yaka, boyunluk, tasma
2) ortaya kmak
colleague = meslekta, i arkada, peer
come by = 1) nceden haber vermeden (birisinin)
collect = toplamak, biriktirmek yanna uramak, drop by; 2) elde etmek,
collection = toplama, koleksiyon edinmek, acquire
collective = kolektif, ortaklaa, joint, shared, zt anl.= come down = (fiyat iin) inmek, dmek
individual, solo come from = 1) (bir ey)den kaynaklanmak, result
collective burial = toplu gm / mezar from; 2) (bir yer)den gelmek, (oral) olmak, ( I
collectively = toplu olarak, hep beraber, ortaklaa, come from Manisa. = Manisalym.)
jointly, zt anl.= individually come in = 1) gelmek, ulamak, (haber vs. iin)
collector = koleksiyoncu alnmaya balamak, ortaya kmak, arrive,
appear; 2) (u versiyonlarda / ekillerde / renk
collide = arpmak, arpmak, clash, crash
seeneklerinde / tiplerde) bulunmak, (These
collision = arpma, atma pencils come in seven different color choices.
collusion = gizli anlama, secret aggrement = Bu kalemler yedi farkl renk seeneinde
colonial = smrgeye ait bulunmaktadr.)
colonial power = smrgeci g (dnya apnda come into being = ortaya kmak, belirmek, come
kolonilere / smrgelere sahip devlet) into existence, come to life, emerge
colonist = koloni kuran, kolonide yaayan come into close contact with = (bir ey) ile yakn
colonization = kolonizasyon, smrgeletirme temasta bulunmak
colonize = 1) smrgeler kurmak; 2) koloni come into force = yrrle girmek, uygulanmaya
oluturmak, kolonize olmak (ayn tr balamak, go into effect
mikroplarn besi yerinde yer yer kmeler come into high favour = ok tutulmaya balamak
oluturmas) come into prominence = nlenmek, tannmak,
colony = koloni, smrge become well-known

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 33

come on = sahneye / ortaya kmak, appear, show command = hakim olmak, etkisi altna almak,
up, zt anl.= go off, disappear kumanda etmek, influence, rule, be dominant
come onto = (piyasaya, pazara) kmak over, zt anl.= follow
come out = grnmek, akla kavumak, appear, commemorate = anmak, ansn yaatmak, honour,
become clear immortalise
come out against = (bir ey)e kar kmak, oppose commence = balamak, begin, start, initiate, set out,
zt anl.= cease, finish, terminate
come over = (ksa bir yol kat ederek veya ziyaret
iin) gelmek commendable = vgye deer, praiseworthy, zt
anl.= unworthy
come round = (operasyon sonras) toparlanmak,
kendine gelmek comment on (fiil) = fikrini sylemek, yorumda
bulunmak, express, remark
come through = (beklendii gibi) ulamak / varmak,
arrive (as expected) comment (isim) = yorum
come to an end = sona ermek, cease, terminate commentator = yorumcu, eletirmen, (bir
msabakay, olay) nakleden kii
come to be = olagelmek (rn. come to be known =
bilinegelmek) commerce = ticaret, trade
come to be regarded as. . . = (bir ey) olarak commercial = ticari
deerlendirilmeye / grlmeye balamak commercial interests = ticari karlar
come to believe = inanr hale gelmek commercially viable = ticari olarak retilebilir /
come to pass = olmak, gereklemek, happen, yaplabilir
become real commission (fiil) = atamak, grevlendirmek,
come to possess = (bir yolunu bulup da) sahip smarlamak, assign, delegate, order
olmak, ele geirmek commission (isim) = grev, atama, komisyon
come to smos aid = birisinin yardmna gelmek commissioner = komisyon / kurul yesi
come to the attention of = (bir kii)nin dikkatini commit = 1) sz vermek, taahht etmek, pledge;
ekmek 2) (su vs.) ilemek; 3) (intihar) etmek, (He
come to the fore = n plana kmak committed suicide. = O intihar etti.)
come up = ortaya kmak / meydana gelmek, commit oneself to = 1) kendini adamak, balanmak,
happen, zt anl.= submerge, sink, disappear, devote oneself to; 2) sz vermek, promise
(A light wind came up. = Hafif bir rzgar commit to = (hapishane, akl hastalklar hastanesi
balad.) gibi bir yer)e kapatmak
come up with = (genellikle olumlu bir plan, fikir vs.) commitment = 1) vaat, taahht, sz, ykmllk,
ileri srmek / ortaya atmak, (karlk, yant, fikir ballk, dedication, devotion, pledge,
vs.) bulmak, ortaya atmak, nermek, (zm obligation, duty, promise; 2) (hapishane, akl
vs.) ile ortaya kmak, think of, suggest, (He hastalklar hastanesi gibi bir yere) kapat(l)ma
has come up with some brilliant scheme to commodity = (ticari) mal, eya, good
double his income. = Gelirini ikiye katlayacak
common = olagelen, yaygn, prevalent, current,
ok parlak bir plan buldu.), (The committee
widespread, zt anl.= rare, uncommon
came up with an interesting plan. = Komite
ilgin bir plan ortaya att.) common person = sradan insan, halktan insan,
commoner, zt anl.= nobleman
comeback = (geri) dn
common sense = saduyu
comet = kuyrukluyldz
commonly = ounlukla, usually, zt anl.= rarely,
comfort = rahatlk
seldom
comfort care = rahatlatc bakm
commonly evident = birok insan tarafndan bilinen
comfortable = rahat, konforlu
commonplace = sradan, olaan, baya, usual,
comfortably = kolaylkla, rahata, well, at ease, ordinary, zt anl.= exceptional, rare
happily, (We could live fairly comfortably with
communal = toplumsal, halka ait
our fathers salary. = Babamn maa ile
rahata geiniyorduk.) communal meal programme = toplumsal yemek
program
comic book = izgi roman
communicate with = (birisi) ile haberlemek / iletiim
coming our way = yolumuza kan
kurmak, be in touch with

www.bademci.com
34 - YDS Kelimeleri Szl

communication = iletiim, haberleme competitive power = rekabet gc


communicative = iletiim ile ilgili competitive spirit = rekabeti ruh
community = 1) topluluk, toplum, halk, society; competitor = rakip, rival
2) yerleim yeri compile = derlemek, oluturmak, collect,
community mental health centre = halka ak akl accumulate, zt anl.= disperse
sal merkezi complacency = kendinden honut olma, self-
compact = sktrarak kltmek satisfaction, zt anl.= agony, suffering
compact into = younlaarak / skarak (bir ey)e complacent = kendinden honut, self-satisfied, zt
dnmek anl.= troubled, uneasy
companionship = arkadalk, elik complain = ikayet etmek, yaknmak
comparable to = (bir ey) ile karlatrlabilir / complaint = ikayet, yaknma, grievance
kyaslanabilir, (bir ey)e benzer, equivalent to complement = tamamlayc, supplement
comparatively = oransal olarak, nispeten, relatively complete (fiil) = tamamlamak, bitirmek, finish
compare favourably with = (bir ey) ile complete (isim) = btn, eksiksiz, whole
karlatrldnda daha iyi / stn durumda
complete blood (cell) count = tam kan saym
olmak
(belirli bir miktar kan ierisindeki kan
compare with = (bir ey) ile karlatrmak / hcrelerinin tam saylarn bulmaya ynelik bir
kyaslamak, liken to laboratuvar testi)
compare well with = (bir ey)e benzemek, (bir completely = tamamen, btnyle, entirely, totally, zt
ey)den farksz olmak anl.= partly, partially
compared to / with = (bir ey) ile karlatrldnda, complex = karmak, complicated, zt anl.= simple,
in comparison to / with straightforward
comparison = karlatrma, iliki, benzerlik, relation, complexity = karmaklk, apraklk, complication,
similarity zt anl.= simplicity
compartment = blm, ksm, blme compliance with = (kanun ya da kural)a uygunluk
compass = pusula complicated = karmak, anlalmas g, complex,
compatibility = uyumluluk, harmony, agreement, zt intricate, zt anl.= simple
anl.= incompatibility complication = 1) karklk, zorluk, sorun;
compatible = birbiriyle uyumlu, well-matched, zt 2) komplikasyon (bir hastaln seyir veya
anl.= incompatible, discordant tedavisi srasnda dier bir hastaln ya da
compel = zorlamak, mecbur etmek, force, oblige bozukluun ortaya kmas)
compelling = zorlayc, compulsive, zt anl.= flexible comply with = uymak, uygun davranmak, itaat etmek,
conform to, abide by, zt anl.= disregard, resist
compelling urgency = (kiiyi nlem almaya)
zorlayan acil durum component = unsur, e, para, eleman, ingredient,
part
compensate for = telafi etmek, make up for, (Nothing
can compensate for the death of a loved one. composition = 1) bir maddenin yap ve bileimi,
= Hibir ey sevilen bir kiinin lmn telafi kompozisyon, structure; 2) kompozisyon, ksa
edemez.) dzyaz, essay
compete with / against = (birisi / bir ey) ile rekabet compost = bitkilerin veya mutfak artklarnn
etmek / yarmak, rival with / against rmesiyle elde edilen gbre
compete among themselves = kendi aralarnda compound (fiil) = birikmek, eklenerek oalmak,
yarmak / rekabet etmek combine
competency = yeterlik, kifayet, yetenek, ability compound (isim) = (kimyasal) bileik, karm
competent = 1) (dil, yetenek vs. iin) iyi seviyede; comprehend = 1) (tam olarak) anlamak, kavramak,
2) yetenekli, ehil, capable, able, zt anl.= grasp, (As the patient failed to comprehend
incompetent, unable the seriousness of his situation, the surgeon
made up her mind to frankly talk to his
competition = rekabet, yarma
relatives. = Hastann, durumunun ciddiyetini
competition skiing = (profesyonel) kayak yar kavrayamamas sebebiyle doktor, onun
competitive = 1) rekabeti, rekabete dayanan; yaknlaryla aka konumakta karar kld.);
2) iddial; 3) yarma amal 2) kapsamak, iine almak, include

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 35

comprehensive = kapsaml, geni, etrafl, inclusive, concentration = 1) younluk, density, intensity;


overall, in depth, zt anl.= exclusive, narrow, 2) younlama, odaklanma, intensification,
limited focusing
compress (fiil) = sktrmak, bastrmak, pressurize, concentration gradient = konsantrasyon / younluk
condense, zt anl.= expand fark
compress (isim) = 1) sktrma, bastrma; concentric rings = (bir hedef tahtasnda olduu gibi)
2) kompres (yara zerine bastrlan bez / emerkezli (i ie gemi) halkalar
pamuk vs.) concept = konu, kavram
compress application = (yara vs.) zerine kompres conception = 1) kavram, dnce, gr, concept,
uygulama idea, notion; 2) gebe kalma, gebelik,
compression = sktrma pregnancy
comprise of = kapsamak, iermek, (bir eyler)den conceptual = kavramsal
olumak, oluturmak, tekil etmek, constitute, concern (fiil) = ilgilendirmek, endielendirmek
consist of, make up
concern (isim) = 1) ilgi, ilgilenilen ey, interest, zt
comprised of = (bir ey)den oluan, (bir ey)den anl.= indifference, neglect; 2) kayg, worry,
ibaret (There is a lot of public concern over
compromise (fiil) = 1) (karlkl dn vererek) dangerous toxins recently found in some food.
uzlamak, agree; 2) (bir iin sonucunu) = Yakn zamanda baz besinlerde tespit edilen
tehlikeye atmak, riske sokmak tehlikeli toksinler ile ilgili byk bir toplumsal
compromise (isim) = (karlkl dn vererek) kayg var.)
uzlama, uyuma, orta yol bulma, agreement, concerned with = (bir ey) ile ilgili / alakal
settlement concerning = (bir ey / kii) ile alakal / ilgili olarak,
compromised = zayf dm, weak (bir ey / kii)yi ilgilendiren, regarding, relating
compulsive = zorlayc, compelling, zt anl.= flexible to
compulsive behaviour = komplsif davran (bir concession = imtiyaz, privilege
kiiyi, zellikle anlamsz bir eyi tekrarlayc conclude = 1) sonu karmak, determine;
tarzda yapmaya zorlayan davran biimi) 2) bitirmek, sonulandrmak, complete
compulsively = nne geilmez bir ekilde, conclusion = 1) karar, decision; 2) sonu, netice,
obsessively, zt anl.= flexibly karm, result, outcome, deduction
computational = hesap ile ilgili, hesap ieren conclusive = 1) kesin, son, nihai, definite, final, zt
compute = hesaplamak anl.= questionable, uncertain; 2) ikna edici,
inandrc, convincing, zt anl.= unconvincing
Computed Tomography = bilgisayarl tomografi, CT
conclusively = 1) kesin olarak, nihai olarak, definitely,
computer virus = bilgisayar virs (bir bilgisayarn
finally, indisputably, zt anl.= questionably, (A
yazlm veya donanmlarna zarar vermek
case of malpractise is difficult to prove
amac ile oluturulmu bilgisayar program)
conclusively. = Hekim hatas, kesin olarak
computer-generated image = bilgisayar yardmyla kantlanmas zor bir durumdur.); 2) ikna edici /
oluturulmu grnt inandrc bir ekilde, convincingly, zt anl.=
computing = hesaplama, bilgisayar kullanm unconvincingly
conceal = saklamak, gizlemek, hide, zt anl.= reveal concrete = 1) somut, actual, solid, tangible, zt anl.=
conceivable = akla yatkn, makul, reasonable, zt abstract, intangible, (What sort of concrete
anl.= inconceivable evidence do you have to show us? = Bize
conceive = 1) anlamak, kavramak, alglamak, gsterecek ne gibi somut delilleriniz var?);
dnmek, tasarlamak, think, consider, 2) beton
devise, (Not very many people can conceive concurrence = 1) ayn zamana rastlama; 2) uyum,
the works of modern art. = Modern sanat ahenk
eserlerini anlayabilen pek fazla insan yoktur.); concussion = baylma ile sonulanacak kadar
2) gebe kalmak, get pregnant iddetli darbe
conceiving = gebe kalma, getting pregnant condemn = knamak, ayplamak, sulu bulmak,
concentrate in = (bir ey)in iinde toplanmak, blame, zt anl.= acquit
birikmek condense = 1) younla(tr)mak, koyula(tr)mak,
concentrate on = (bir ey)e odakla(n)mak / concentrate; 2) zetlemek, abridge
younla(tr)mak, focus on

www.bademci.com
36 - YDS Kelimeleri Szl

condition (fiil) = 1) artlandrmak, etkilemek, equip, confinement = hapsedilme, kapatlma


adapt; 2) art komak confirm = teyit etmek, dorulamak, validate, affirm,
condition (isim) = 1) hal, durum, situation; 2) art, substantiate, zt anl.= deny, disprove
koul, requirement; 3) rahatszlk, hastalk confiscation = zorla el koyma, msadere, haciz,
conditional = koullara bal, contingent, zt anl.= istimlak, kamulatrma, seizure
unconditional conflict with (fiil) = (birisi) ile atmak / ekimek,
condor = Gney Amerika akbabas clash with, disagree with, zt anl.= agree with,
conduct (fiil) = 1) (deney, aratrma vs.) yrtmek, conform to
ynetmek, uygulamak, administer, carry out, conflict (isim) = anlamazlk, ihtilaf, atma,
perform; 2) iletmek, gtrmek, yn vermek, disagreement, fight, zt anl.= accord, peace
transmit, convey conflicting = (birbiriyle) atan, elien, zerinde
conduct (isim) = davran, tavr, hareket tarz, anlalamayan, ihtilafl, contradictory
behaviour, attitude conform to / with = (bir ey)e uymak / uygun
conduction = snn, kat maddeler ierisinde davranmak, comply with, abide by, zt anl.=
paracktan paraca geerek iletilmesi object to, oppose, conflict with
conductive = iletken, geirgen conformation = ekil, yap, shape
conductivity = iletkenlik conformational = yapsal, ekilsel
conductor = (orkestra iin) ef confront = (olumsuz bir ey) ile yzlemek,
conduit = kanal, oluk (istenmeyen bir ey / bir kii) ile kar karya
gelmek / karlamak, face, challenge, zt
cone = 1) renge duyarl grsel reseptr hcreler;
anl.= avoid, retreat from
2) koni, kozalak, koni biimli herhangi bir
nesne confrontation = kar karya gelme, atma
confer a benefit to smo = birine bir yarar / menfaat confuse = 1) (kavramlar) birbirine kartrmak, mix
salamak up; 2) akln kartrmak, artmak, puzzle, zt
anl.= clarify
confer on = (biri)ne (nvan vs.) vermek,
bahetmek, render, bestow confused = akn, sersem, kafas kark,
bewildered
confer with = danmak, consult
confusion = 1) kafa karkl, aknlk, perplexity,
confide to = (bir iin) sorumluluunu (biri)ne
zt anl.= clarity; 2) dzensizlik, disorder, zt
vermek, entrust
anl.= order
confide to / in = (biri)ne srrn amak
congenital = doutan olan, (When John was 17, he
confidence = gven, itimat, trust, zt anl.= distrust died of congenital heart disease. = John, 17
confident = gvenli, emin, sr paylalabilir, yandayken, doutan gelen bir kalp hastal
kendinden emin, trustworthy, sure of oneself sebebiyle ld.)
confidential = gizli, secret, zt anl.= open, public congested = kan toplanm, tkank, kalabalk
confidentiality = gizlilik congestion = tkanklk, skklk, izdiham, blockage
confidently = gvenle, fearlessly congestive = kan veya su toplanmas ile ilgili
configuration = dzenleni, dizilim, dzen, congressional = kongre kaynakl
dzenleme, ekil conjecture = varsaym, tahmin, assumption,
configure = deitirmek, ayarlamak supposition, guess, (The exact figure for the
confine to = 1) (bir alan)a hapsetmek, imprison in; damage is a matter for conjecture. = Hasarn
2) (yataa, eve vs.) balamak, tutmak, (bir gerek / tam miktar tahmine kalm.)
ey) ile snrlandrmak, limit to, restrict to conjointly = birlikte, beraber
confined to = 1) (bir ey) ile snrl, (yataa, eve vs.) conjure up = akla getirmek, anmsatmak,
bal, limited to, restricted to; 2) hapis, uyandrmak, evoke
imprisoned, (The problem of connect with = 1) (bir ey) ile birle(tir)mek; 2) ilgi
underdevelopment does not appear to be kurmak; 3) (tatlar iin) aktarmal hat iinde
confined only to a few African countries. = Az olmak / bulunmak
gelimilik sorunu yalnzca birka Afrika lkesi
Connecticut = Kuzeydou ABDde bir eyalet
ile snrl gibi grnmyor.)
connection = balant, alaka, relationship
confined to bed = yataa bal / mahkum, yatalak,
bedridden conquer = fethetmek

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 37

conquest = fetih, sefer, zafer, campaign, victory considerately = dnceli bir ekilde, thoughtfully,
conscience = vicdan zt anl.= inconsiderately, thoughtlessly
conscious = bilinli, farknda, bilinci yerinde, alert, consideration = ilgi, dnce, zen, solicitude, zt
aware, zt anl.= unconscious, unaware anl.= unconcern, disregard
conscious memory = bilinli hafza (bir kiinin bilinci considering (that) = . . . dikkate alndnda, (bir
akken hatrlayabildiklerinin toplam) ey)e gelince, (bir ey) konusunda, as
regards
consciousness = bilin, farknda olma hali
consist of = (bir ey)den meydana gelmek / ibaret
conscript = zorunlu olarak orduya katlan asker
olmak, be made up of
consecutive = art arda, pe pee, successive
consistent = tutarl, coherent, steady, undeviating, zt
consecutively = ardk olarak, arka arkaya, anl.= changing, inconsistent
successively
consistently = tutarl / deimez bir ekilde,
consensus = oy / gr birlii, unanimous vote / invariably, zt anl.= divergently
opinion
consortium = konsorsiyum (ortak bir kar iin
consequence = sonu, semere, (bir eyin ardndan oluturulmu organizasyon)
gelen) etki, result, effect, zt anl.= cause,
conspicuous = gze arpan, dikkat eken,
source
obtrusive, prominent, zt anl.= inconspicuous,
consequent on = (bir ey)in sonucunda ortaya kan, unseen
sonucu olan
conspicuous consumption = gsteri iin tketim
consequently = sonu olarak, dolaysyla, bu
conspiracy = komplo, entrika, plot
nedenle, accordingly, subsequently, as a
result, therefore constant = 1) srekli, devaml, continuous, perpetual,
relentless, zt anl.= terminable; 2) sabit,
conservation = muhafaza etme, koruma, doal
deimez, invariable, unvarying, stable, fixed,
kaynaklar ya da evreyi koruma, (One of the
zt anl.= variable
aims of TEMA Foundation is to make people
realise the importance of conservation. = constantly = devaml, srekli, invariably, continually,
TEMA vakfnn amalarndan biri de perpetually, zt anl.= rarely, seldom, never
insanlarn, evreyi korumann nemini fark constellation = takmyldz, bur
etmelerini salamaktr.) consternation = hayret, aknlk, dehet
conservative = 1) muhafazakar, tutucu; 2) (tedavi, constipation = konstipasyon (peklik, kabzlk)
ameliyat vb. durumlarda) ar / ar tedavi
constituent = e, unsur, element, factor, zt anl.=
giriimlerine bavurmayan, koruyucu, organ
aggregate, whole
btnln koruyan
constitute = 1) oluturmak, comprise, make up;
conserve = korumak, (enerji, g vs.) saklamak,
2) kurmak, tesis etmek, establish
dikkatli / tutumlu kullanmak, economise (on),
zt anl.= waste constitution = anayasa
consider = 1) (yle olduuna) inanmak, assume, constitutional = 1) kendiliinden sahip olunan (rn.
regard, deem; 2) dnmek, aklda tartmak, doutan gelen), inherent; 2) anayasal
think about; 3) dikkate almak, gz nnde constriction = 1) sk(l)ma, bz(l)me, contraction,
tutmak, take into account; 4) zerinde shrinkage, zt anl.= expansion, swelling;
dnmek, think over 2) boaz, dar geit
consider to be = (bir ey) olarak grmek / kabul construct = 1) kurmak, yapmak, form, compose;
etmek, consider as 2) ina etmek, build
considerable = nemli, hatr saylr, byk, hayli, construction = inaat, yap
fazla, sizable, substantial, zt anl.= little, constructive = yapc, yardmc, positive, helpful, zt
insignificant anl.= destructive
considerably = epeyce, olduka, significantly, quite a consult smo over smt = birisine, bir ey hakknda /
lot, zt anl.= slightly, (Large windows make the konusunda danmak, confer smo on smt,
car feel considerably bigger. = Byk seek advice from smo about smt
pencereler arabay olduka byk gsteriyor.) consultancy = danmanlk, mavirlik
considerate = dnceli, saygl, thoughtful, zt anl.= consultation = danma, mzakere, conference,
inconsiderate discussion

www.bademci.com
38 - YDS Kelimeleri Szl

consume = 1) (yiyecek, iecek vs.) tketmek, eat, continual = srekli, devaml, kesintisiz, constant,
drink; 2) bitirmek, tketmek, harcamak, use perpetual
up, deplete, zt anl.= add, restock continually = devaml, srekli, constantly, perpetually
consumer = 1) tketici; 2) piyasada bulunan / continuation = devam, srdrme
herkesin satn alabilecei (ey)
continuously = daima, srekli olarak, constantly,
consumer spending = tketici harcamalar perpetually, zt anl.= never, rarely
consumption = tketim, yeme-ime contour = dzey izgisi, ykselti erisi, d hatlar
contact = temasa / balantya gemek, dokunmak contract (fiil) = 1) (hastalk) kapmak, (hastala)
contagious = bulac, infectious yakalanmak / tutulmak, catch, obtain, pick up,
contain = 1) kontrol altna almak, kontrol altnda zt anl.= infect, give, transmit; 2) kas(l)mak,
tutmak, control, zt anl.= spread, (Our priority bz(l)mek
is to contain the spread of this fatal disease. = contract (isim) = kontrat, szleme
nceliimiz bu lmcl hastaln yaylmasn contracting rule = anlamada / szlemede
kontrol altna almaktr.); 2) kapsamak, uyulmas gereken kural
iermek, include, zt anl.= exclude, leave out
contraction = kaslma, daralma, bzlme,
contained in = iinde olan, kapsamnda bulunan constriction, tightening
container = (ie, sandk, varil gibi her trden) kap contradict = aksini sylemek, yalanlamak, elimek,
contaminate with = ile kirletmek, (hastalk vs.) ters dmek, oppose, deny, zt anl.= agree
bulatrmak, pollute with, infect with, zt anl.= contradiction = eliki, aykrlk, tutarszlk, conflict,
cleanse of, purify of inconsistency, zt anl.= agreement
contaminated with = kirlenmi, (hastalk vs.) contradictory = elikili, tutarsz, conflicting,
bulam, polluted with, infected with inconsistent, zt anl.= confirming, consistent
contamination = 1) bulatrma, bulak, kirlenme, contraption = mekanizma, tertibat, cihaz, gadget,
pislik, pollution, blemish; 2) (radyasyon vs. (In the utility room of our primary school there
sznts nedeniyle oluan) kirlilik were a model human body, some simple
contemplate = 1) (bir ey) zerinde dnmek, machines and various other contraptions to
dnp tanmak, tasarlamak; 2) seyretmek facilitate our learning. = Okulumuzun malzeme
contemporary = 1) (birisinin) ada (olan), ayn odasnda bir insan vcudu maketi, baz basit
ada (yaam olan); 2) ada, gncel, makineler ve renmemizi kolaylatracak
yat, modern, current, zt anl.= archaic, baka pek ok cihaz vard.)
ancient contrary = ters, kart, zt, aksi, opposite, (It is
content = 1) ierik, composition; 2) memnun, honut, impossible to reconcile such contrary
happy, satisfied viewpoints. = Bylesine kart bak alarn
uzlatrmak imkansz.)
contentment = tatmin, memnuniyet, honutluk,
satisfaction, zt anl.= discontentment, contrary to = karn, aksine, as opposed to
dissatisfaction contrast = kartlk, ztlk, fark, difference, distinction,
contest = 1) yarma, mcadele, ekime, zt anl.= similarity, likeness
competition, challenge, zt anl.= cooperation; contrasting = (birbirine) zt olan, farkl, kart,
2) kar kmak, itiraz etmek different, distinct, zt anl.= similar, alike
contestant = yarmac contribute to = katkda bulunmak, support, help
context = balam, ierik, evre ve koullar contribution to = katk, (He was awarded a prize for
Continent = (the Continent eklinde kullanlr) his contribution to world peace. = Dnya
Avrupa Ktas barna yapt katk nedeniyle bir dle layk
grld.)
continent = kta
contributor = (gazete, dergi vs. de) yaz yazan
continental = ktasal
kimse
continental drift = kta kaymas (ktalarn,
contrive = dzen kurmak, dolap evirmek
birbirleriyle olan jeolojik etkileimleri
erevesinde yer deitirmeleri), continental control group = kontrol grubu (bilimsel bir deneyde,
shift karlatrma yaparak deneyin etkisini daha iyi
anlayabilmek amac ile ikiye ayrlan
continental plate = kta plakas (yerkabuunun,
deneklerden, zerinde deney yaplmayan
birbirlerinden byk fay hatlar ile ayrlm
grup), zt anl.= test group
paralarndan her biri)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 39

controllable = denetlenebilir, kontrol edilebilir coolant = serinletici, soutucu


controversial = tartma konusu olan, tartmal, cooling = soutma, serinletme
ihtilafl, debatable, zt anl.= uncontroversial, cooperate with = (birisi) ile ibirlii yapmak, beraber
unquestionable almak, collaborate with
controversy = tartma, ekime, anlamazlk, cooperation = ibirlii, beraber alma, collaboration
debate, argument, dispute, zt anl.=
coordinate = bir arada idare etmek, manage
agreement, unanimity
coordination = koordinasyon (rn. kaslarn
contusion = ezik, bere, rk, bruise
birbirleriyle uyum iinde almas)
convection = sv veya gaz dalgalanmas yoluyla s
cope with = (bir sorun vs.) ile ba etmek, baa
iletimi
kmak, stesinden gelmek, deal with,
convection stream = snp ykselme ve souyup manage, handle, tackle, zt anl.= mismanage
alalma sebebiyle oluan akm / aknt
copious = bol, ok, bereketli
convenience = uygunluk, rahatlk, elverililik,
copper = bakr
comfort, facility, suitability
copper-veined = bakr veya bakr renkli damarl
convenient = elverili, kullanl, msait, uygun,
useful, suitable, zt anl.= inconvenient copyist = kopya katibi (el yazmas kitaplar kopya
ederek oaltan kii)
convention = uygulama, gelenek, practice, tradition
coral = mercan
Convention on Long-Range Transboundary Air
Pollution = 1983ten beri yrrlkte olan, uzun coral reef = mercan kayal / resifi
mesafeli uularn uluslararas hava core = i, z, esas, merkez, centre, nucleus, zt anl.=
sahalarnda yaratt kirlilii kontrol altna exterior
almay amalayan uluslararas antlama core body temperature = vcut i scakl (bir
conventional = geleneksel, konvansiyonel, traditional, canlnn vcudunun i ksmlarnn normal
(The country has the ability to use alma scakl)
conventional as well as nuclear weapons. = core material = ekirdek malzeme (zerine kaplama
lkenin hem konvansiyonel hem de nkleer yaplan malzeme)
silah kullanma kapasitesi var.) core sample = derinden alnan numune
conventional wisdom = genel kan core-mantle = ekirdek ve manto arasnda veya
conventional X-ray machine = geleneksel rntgen mantonun ekirdee yakn ksmnda
cihaz co-researcher = ayn aratrma ekibinden insanlarn
conventionally = konvansiyonel / geleneksel olarak, birbirlerine olan durumu, ekip arkada
traditionally cork = ie mantar
conversely = tersine, aksine, contrarily coronary = koroner, kalbin etrafndaki damarlarla
conversion = dnm ilgili
convert into = deitirmek, dntrmek, evirmek, coronary artery disease = koroner arter hastal
transform, turn into, change into (damar geidindeki daralma nedeniyle kalp
convertible = deitirilebilir, evrilebilir, versatile, zt kasna yeterli kan gidemedii iin, kalp kas
anl.= inflexible, rigid hcrelerinin yeterli oksijeni temin edememesi)
convey = 1) iletmek, tamak, pass along; coronavirus = koronavirs (st solunum yollarnda
2) bildirmek, express akut enfeksiyona sebep olan bir tr virs)
conveyor = tayc bant corporate = (genellikle anonim irket halinde)
convict of = sulu bulmak, mahkum etmek, declare irketlemi, irkete ait
guilty of, zt anl.= acquit of, release corporate earnings = irket kazanlar
convince of = inandrmak, ikna etmek, persuade, talk corporation-owned = irket(ler) tarafndan sahip
into olunan / iletilen
convincing = inandrc, ikna edici, conclusive, corporatisation = irketleme, byk irketlere
credible, zt anl.= far-fetched, unconvincing dnme
convincingly = doyurucu / inandrc bir ekilde, corrective measure = dzeltici / iyiletirici nlem
satisfactorily correlate = karlkl ilikisi olmak
cool = serinle(t)mek correlation = karlkl iliki, korelasyon
cool down = soumak

www.bademci.com
40 - YDS Kelimeleri Szl

correspond to = (bir ey)e karlk gelmek / tekabl counterproductive = amaca hizmet etmeyen, ters
etmek etkisi olan
correspondence = mektuplama, yazma countertechnology = kar teknoloji, (During cold
corresponding = karlk olan, tekabl eden war, against the USAs ICBMs
(intercontinental ballistic missile), the Soviet
corrosion = korozyon (metal malzemenin
armys countertechnology was a fairly effective
oksitlenme veya baka kimyasal etkilerle
ECM (electronic countermeasure) system that
anmas)
they developed. = Souk sava srasnda
corrupt = yoz, rveti, dishonest ABDnin ktalararas balistik fzelerine kar
corruption = yolsuzluk, bozulma, yozlama, Sovyet ordusunun karteknolojisi, kendilerinin
rvetilik, dishonesty gelitirdii olduka etkili bir elektronik
cortical area = kortikal blge (beyinde serebrumun savunma sistemi idi.)
girintili kntl st katmann oluturan, bilin counterweight = denge salayc arlk
ve hafza gibi fonksiyonlar ile ilgili olan gri counting = (say) sayma
madde tabakas)
countless = saysz, innumerable, myriad, zt anl.=
cosmic radiation = kozmik radyasyon (uzay few, limited, (Once, there were countless
ortamnda bulunan, kayna gne ve dier ridiculous arguments among public that AIDS
gk cisimleri olan radyasyon) was confined to heterosexuals. = Bir zamanlar,
cosmic ray = kozmik n (uzay ortamnda seyreden, toplumda AIDSin heterosekseller ile snrl
gne veya dier gk cisimleri kaynakl ykl olduuna dair saysz sama fikir
paracklar) bulunmaktayd.)
cosmically recent past = evrenin yana gre yakn countryman = vatanda, hemehri
gemi countryside = sayfiye, krsal alan
cosmos = evren, kainat, universe country-wide = lke apnda
cost = mal olmak, fiyat / bedeli . . . olmak couple with = balamak, birletirmek, balant
cost-conscious = mali hassasiyet / maliyet kaynakl kurmak, connect with / to, link with / to, zt
hassasiyet anl.= separate from, detach from
cost-effective = uygun maliyetli couple = ift, kar koca
costly = maliyetli, pahal, expensive, zt anl.= cheap, course = 1) gidiat, sre, progress; 2) ders, kurs;
inexpensive 3) yn, rota, route
cost-overrun = maliyet art course of history = (the course of history eklinde
costwise = maliyet asndan kullanlr) tarihin ak
cottage = kk ev, kulbe, shack, hut court = mahkeme, tribunal
cough = ksrk court appearance = durumaya kma, durumada
Council of Ministers = Bakanlar Konseyi (Avrupa hazr bulunma
Birlii ierisinde belirli bir konu ile ilgili bir court proceeding = duruma, celse, hearing
dzenleme gerektiinde her ye lkenin ilgili court-case = dava
bakannn katlm ile oluan ve rettii cover = 1) rtmek, kaplamak, encase; 2) kapsamak,
ynergelerin, ye lkelerin i hukukunun iermek, involve, encompass, zt anl.= leave
zerinde olduu konsey) out
councillor of state = eyalet meclisi yesi coverage = 1) haber konusu olma, ilenme;
counsel (fiil) = tlemek, t vermek, advise, 2) kapsama alan
suggest covering = zar, rt, membran, membrane
counsel (isim) = dava vekili covert = gizli (genellikle casusluk vs. ile ilgili)
counsellor = danman, rehber crack (fiil) = 1) (ifre) krmak, zmek, decipher,
count (fiil) = (geerli) say(l)mak, gemek, be valid solve; 2) atla(t)mak, yar(l)mak
count (isim) = 1) saym; 2) kont (bir asalet nvan) crack (isim) = atlak, yark
counter = kar gelmek, karlk vermek, gidermek, cracking = atla(t)ma, (ifre iin) krma
respond, oppose, ward off cradle = 1) beik (bir medeniyetin vs. doduu ve
counterbalance = karlkl olarak dengelemek gelitii yer); 2) beik (bebein yatrld
countermeasure = kar tedbir sallanr yatak)
counterpart = akran, muadil, karlk, peer

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 41

craft = 1) hava, deniz veya uzay tat, tekne, gemi, crinkle = buru(tur)mak, kr(tr)mak, wrinkle
vessel; 2) zanaat, meslek (daha ok esnaf ve crippling stiffness = (kaslarda vs.) aksamaya /
sanatkarlar iin) sakatla neden olan sertlik / kaskatlk
crash (into) (fiil) = (bir ey)e arpmak, kaza yapmak crisis = (oul: crises) kriz
crash (isim) = (hisse fiyatlar vs. iin) ani ve kt criterion = (oul: criteria) lt, kriter
sonular yaratan d, yklma
critic = 1) eletirmen; 2) eletiri, gr,
crash-landing = arpma, arparak inme deerlendirme
crater = krater (den bir meteorun oluturduu critical = 1) kritik, ciddi, yaamsal, hayati, ok nemli,
byk ukur) significant, vital, crucial, essential, zt anl.=
crave = ok istemek, (bir ey)e can atmak, aermek, insignificant, trivial; 2) (gr, yaklam vs.
die for, zt anl.= detest iin) eletirel
crave attention = ilgi ekmek / istemek critical case = kritik vaka
craving = iddetli arzu / zlem, aerme criticize = eletirmek
crawl = emeklemek, srnmek crocodile = timsah
crawl up = srnerek trmanmak Croesus = Kroisos (Antik Lidyann son kral)
crayfish = kerevides (stakoza benzer ama daha Crohns disease = Crohn hastal (kronik iltihapl
kk bir deniz veya tatl su hayvan), crawfish barsak hastal)
craze = geici moda crop = ekin, rn, mahsul, harvest
create = yaratmak, oluturmak, produce crop yield = rn verimi
creating value out of nothing = hi yoktan deer cross over = (snr, nehir vs. iin) (kar tarafa)
yaratma gemek, pass beyond, go across
creatinine = kreatinin maddesi (keratin crossroad = kavak
metabolizmasnn son rn olarak idrarla crossroads = kesiim noktas, kavak noktas
atlan madde)
crossword puzzle = kare bulmaca
creation = (rn. i alanlar) yaratma, ortaya karma
crowd = (bir yer)i (toplanarak) doldurmak,
creativity = (sanatsal vs.) yaratclk (toplanarak) kalabalk yaratmak
creature = yaratk crowded = kalabalk
credibility = inanlrlk, gvenilirlik, reliability crowding = kalabalklama, skklk
credible = inanlr, gvenilir, believable, reliable, zt crown = ta
anl.= incredible, unreliable
crucial = can alc, kritik, ok nemli, pivotal, vital, zt
credit to = (bir eyin icadn vs. biri)ne mal etmek, anl.= trivial, insignificant, (It is crucial that
onun yaptna inanmak, (The invention of the everyone strictly obeys the rules during the
electric guitar is credited to him. = experiment. = Deney srasnda herkesin
Elektrogitarn icad ona mal edilir.) kurallara harfiyen uymas hayati nem
credit = 1) kredi; 2) saygnlk, vg tamaktadr.)
creepy-crawly = srnerek veya yere yakn ilerleyen crucially = can alc bir ekilde, essentially,
crevice = yark, atlak significantly
crew = tayfa, mrettebat, takm crude = 1) ham, i, pimemi, raw; 2) basit, kaba,
coarse; 3) cahil(ce), primitive
crew vehicle = insanl ara
crudely = ham / olgunlamam bir biimde, kabaca,
crime = su
cahilce, artlessly, inexpertly, zt anl.= artfully
crime against humanity = insanla kar su
cruising speed = seyir hz
(katliam, soykrm benzeri byk lekli su)
crumble = paralanmak, ufalanmak, dalmak
criminal = 1) su oluturan, sua ait; 2) sulu;
3) (mahkemenin tr iin) ceza, ar ceza crusade against (fiil) = mcadele etmek, savam
vermek, kampanya yapmak, struggle against,
criminal act = su oluturan davran, su, crime
fight, campaign against
criminal justice system = ar ceza hukuku / adalet
crusade against (isim) = 1) hal seferi; 2) youn ve
sistemi
kararl mcadele, savam
criminal trial = ceza davas
crush = ezmek, bastrmak, yok etmek, harap etmek,
criminal use = sua ynelik kullanm suppress

www.bademci.com
42 - YDS Kelimeleri Szl

crushed pebble = ufalanm akl ta cushion = yastk


crust = kabuk, d tabaka cushion of air = hava dolu yastk
cry out for = bararak (yardm vs.) armak, call custom = gelenek, adet, tradition
out for customary = allm, adet olan, accepted, common,
crystalline solid = atomlar veya moleklleri zt anl.= unusual, abnormal
geometrik bir dzen ierisinde yer alan kat customize = istee gre kk deiiklikler yapmak,
madde modifiye etmek, modify, alter, zt anl.= keep,
CT scan = bilgisayarl tomografi taramas, preserve
Computed Tomography scan cut (fiil) = kesmek, ksmak, azaltmak, kesinti yapmak
culminate = 1) sonulanmak, end, zt anl.= begin, cut (isim) = kesinti, ksnt
start; 2) dorua varmak, climax
cut a pitiable figure = acnacak bir tipi olmak / tip
culmination = 1) doruk, zirve; 2) son, biti izmek
culprit = sulu, guilty, offender, zt anl.= innocent cut back on = (zellikle tasarruf amacyla bir ey)de
cult = klt, tapnma ksnt yapmak, azaltmak, cut down on
cultivate = gelitirmek, zenginletirmek, yetitirmek, cut down on = (bir ey)i ksmak / azaltmak, reduce,
(topra) ilemek, develop, enrich restrict, decrease, economise on, zt anl.=
cultivate = ilemek increase, waste
cultivation = yetitirme cut free from = (balayan bir eyi) keserek (baka bir
ey)i serbest brakmak, serbest kalmak
culture = 1) kltr; 2) (bir bakteri vs. iin) kltr
analizi yaplmas cut off = (nefes / yol) kesmek, tkamak, block
cultured = kltrl cut off from = (aile vs.)den ayr kalmak / ayrmak,
ilikisini kesmek, separate, zt anl.= reunite
cumulative = kmlatif, toplu olarak
with
cup = (genellikle su ya da benzeri bir eyi tamak /
cut out = (belli bir biimde) kesip karmak, (bir
tutmak amac ile avu ilerini derinletirerek)
metinden vs.) karmak, silmek, cut off
(eli) bardak / fincan ekline sokmak
cut size = kesim boyutu
curable = tedavi edilebilir, zt anl.= incurable
cut the price by half = fiyat yarya indirmek / yar
curb = kstlamak, snrlamak, gem vurmak, restrain,
yarya azaltmak
limit
cutting-edge = yeniliki, en gelimi, lider
cure (fiil) = iyiletirmek, tedavi etmek, remedy,
relieve, treat cyanide poisoning = siyanr zehirlenmesi
cure (isim) = ifa, tedavi, are, ila, remedy, relief cycle = dalgalanma, dng, sikls
cured = tuzlanm, salamura cyclic = periyodik olarak ortaya kan, dnemsel
curiosity = merak cycling = bisiklete binme
curious = 1) tuhaf veya benzersiz olmas nedeniyle cyclone = siklon, kasrga, hortum
ilgi eken; 2) merakl cylinder bearing = silindirli rulman (yatak ile mil
current (isim) = aknt, akm yuvas arasnda metal silindirler bulunan
rulman)
current (sfat) = 1) imdiki, halihazrdaki,
contemporary, present, gncel; 2) cari cynical = alayc
currently = u sralarda, bu gnlerde, hlihazrda cytochrome oxidase = sitokrom oksidaz (hcrenin
solunumunda nemli bir rol olan bir tr
curriculum = (oul: curricula) ders program,
enzim)
mfredat
cytologic = hcreye ilikin
curtail = azaltmak, ksaltmak, decrease, shorten, zt
anl.= increase, prolong cytoplasm = sitoplazma (hcre ii sv)
curve upwards = yukar doru bombe yapmak

www.bademci.com
D D DD D

daily = gndelik, gnlk, day-to-day day-care = gndz ocuk bakm


daily life = gndelik hayat, day-to-day life daydreaming = hayal kurma, hayallere dalma
dairy = st rnleri daytime = gndz
dairy farming = mandraclk day-to-day = gndelik
dam = baraj D-Day = II. Dnya Savan sona erdirdii kabul
damage (fiil) = zarar / hasar vermek, bozmak, harm edilen Normandiya kartmasnn yapld
gn (6 Haziran 1944)
damage (isim) = hasar, zarar, yara, harm, injury,
wound DDT = baz blgelerde tarm ilac olarak kullanlan
zehirli bir kimyasal,
damming a river = bir akarsu zerine baraj kurma
dichlorodiphenyltrichloroethane
ii
dead space air = solunum esnasnda akciere
damp = nemli, rutubetli, moist, wet
ulamayan blgelerde (burun, soluk borusu
danger = tehlike, risk, hazard, risk vs.) kalan hava
dangerously underweight = (hayatn) tehlikeye deadly = ldrc, fatal
sokacak derecede zayf
deafness = sarlk
Dante = 1265-1321 yllar arasnda yaam ve nl
deal blows to = (bir ey)e darbeler vurmak
lahi Komedyann yazar olan talyan air
deal with = 1) (bir ey)i idare etmek, stesinden
dare to = (bir ey)i gze almak, (bir ey)e cesaret
gelmek, cope with, tackle, manage; 2) (bir ey)i
etmek, venture
ele almak, ilgilenmek, get involved in, manage,
daring = cretkar, gzpek zt anl.= disregard, ignore
dark energy = karanlk enerji (kozmolojide, btn dealings = i, alveri, i ilikisi, iliki, business,
uzay etkileyen ve evrenin genileme hzn relations
arttrc bir etkisi olduu kabul edilen hipotetik
death penalty = lm cezas, capital punishment
bir enerji tr)
death rate = lm oran
dark matter = karanlk madde (astrofizikte, k
yaymad ve yanstmad iin dorudan Death Valley = lm Vadisi (ABDnin Kaliforniya ve
alglanamayan, varl, evresindeki dier Nevada eyaletleri arasnda yer alan, en alak
materyal zerindeki ktleekimsel etkisi yolu noktas deniz seviyesinden 86 metre aada
ile tespit edilebilen maddeye verilen ad) olan, kurak bir havza)
dart = 1) fze; 2) ani ve hzl hareket debate (fiil) = tartmak, mzakere etmek, argue,
discuss
dash away / off = acele ile kp gitmek
debate (isim) = tartma, mzakere, argument,
dashed = (mit, plan vs. iin) suya dm, boa
discussion
km
debellation = fetih
data access = veri eriimi
debilitate = kuvvetten drmek, zayflatmak, takatini
database = veritaban
kesmek, incapacitate, undermine, weaken, zt
date = tarihle(n)mek anl.= invigorate, strengthen
date back to = (belli bir yl vs.)ye tarihlenmek, debilitating = gten dren, zayflatan,
tarihine uzanmak, date from, date to, be dated incapacitating, zt anl.= invigorating
to
debris = dknt, yknt, enkaz
date from = tarihinden kalmak, tarihinden balamak
debris disk = dknt halkas
dating = tarihleme, tarih tutma, tarihlendirme
debt relief = borcun hafifle(til)mesi, bor indirimi
daunting = yldrc, gz korkutucu, discouraging
debut = (sahneye) ilk k, balang
dawn = dou, gn aarmas, afak skmesi, (dawn
decade = on yl
of civilization = uygarln douu)

www.bademci.com
44 - YDS Kelimeleri Szl

decanter = (genellikle alkoll ikiler iin) srahi deem = saymak, addetmek, regard
olarak kullanlan boyunlu ie deep space = derin uzay (uzayn, Gne Sisteminin
decay (fiil) = r(t)mek, decompose tesindeki ksm), outer space
decay (isim) = 1) yklma, rme, bozulma, azalma, deeply = derinden, derinlemesine, profoundly,
collapse, corrosion, degeneration, decline; intensely, zt anl.= moderately, slightly
2) (radyoaktif) bozunma defeat (fiil ) = bozguna uratmak, yenmek, overthrow
decay-causing = rmeye neden olan defeat (isim) = bozgun, yenilgi, zt anl.= victory
deceit = aldatma, aldanma, hile, dzen, deception, defect = kusur, bozukluk, eksiklik, imperfection,
fraud, zt anl.= honesty deficiency, zt anl.= excellence
deceive = aldatmak, kandrmak, mislead, delude defective = kusurlu, bozuk, eksik, imperfect,
decelerate = hzn azaltmak, zt anl.= accelerate deficient, zt anl.= flawless, excellent
decent = saygn, makul, akl banda, muntazam, defence-related industries = savunma ile ilgili
respectable, acceptable, proper, zt anl.= endstri alanlar
indecent defendant = daval, (mahkemede) savunma (taraf)
deception = aldatma, aldanma, hile, dzen, deceit, defensive = savunmac, savunmaya ynelik,
fraud, zt anl.= honesty protective, zt anl.= offensive
deceptive = aldatc, yanltc, false, misleading, zt defer = ertelemek, geciktirmek, put off, retard, zt
anl.= straightforward, upright anl.= expedite
deciduous = (bitki iin) yaprak dken defiantly = cretkar / kstah / meydan okuyan bir
decipher = ifresini / anlamn zmek ekilde, boldly, rebelliously
decision = karar deficiency = eksiklik, yetersizlik, kusur, inadequacy,
decision-making = karar alma ii insufficiency, shortage, zt anl.= adequacy,
sufficiency, excess
decisive = kesin, belirleyici, net, kararl, definite, zt
anl.= indecisive, questionable deficit = ak, yetersizlik, inadequacy, shortage, zt
anl.= excess, surplus
decisively = kesin olarak, kararl bir biimde,
certainly, determinately define = tanmlamak, specify, designate
declaration = ilan, bildiri, announcement definite = kesin, net, certain, zt anl.= indefinite
declare = ilan etmek, bildirmek, make known, definition = kesinlik, netlik, znrlk, tam
announce, zt anl.= deny, revoke anlamn verebilme zellii
decline (fiil) = azalmak, dmek, gerilemek, kmek, deflation = 1) (bir ey)in havasnn boalmas,
drop, decay, deteriorate, zt anl.= increase, snme, zt anl.= inflation; 2) deflasyon,
progress, recover fiyatlarn dmesi, zt anl.= inflation
decline (isim) = azalma, d, gerileme, k, deforestation = ormanszlatrma, zt anl.=
drop, decay, deterioration, zt anl.= upturn, afforestation
progress, recovery deforested = ormansz kalm, zt anl.= afforested,
decomposer = l bitki ve hayvan kalntlarn forested
kimyasal olarak ayrtran organizma deformity = arpklk, biimsizlik, sakatlk
decomposition = rme, ayrma, spoilage degenerate (fiil) = yozlamak, dejenere olmak,
decorate = dekore etmek, sslemek deteriorate
decrease = azal(t)mak, d(r)mek, eksil(t)mek, degenerate (isim) = yozlam, soysuz, dejenere,
diminish, zt anl.= increase corrupt, deteriorated, zt anl.= healthy
decreased mortality = dk lm oran degenerative = dejeneratif (bir doku veya organn
zamanla yapsal veya fonksiyonel bozulma
dedicate to = vermek, adamak, devote to
gstermesi hali)
dedication = adama, adanmlk, devotion
degenerative disorder = dejeneratif hastalk (organ
deduce from = (bir ey)den (bir ey) anlamak, veya dokunun yap ve grev bakmndan
(anlam) karmak, karsamak, infer from, zelliini kaybederek bozulduu hastalk)
realize
degrade = drmek, ktletirmek, disgrace, put
deduction = mantksal karm, mantk yrtlerek down, take down, zt anl.= aggrade
varlan yarg, implication
degree = byklk, derece (etki, bilgi vs.)
deed = eylem, i, fiil, achievement, action

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 45

dehumanize = insanlktan karmak, insani democratization = demokratikletirme


zelliklerini yok etmek demographer = demograf (dnyadaki veya bir
dehydrate = suyunu almak, kurutmak lkedeki nfusun yapsn, durumunu, dinamik
dehydration = dehidrasyon (su kayb, susuz kalma, zelliklerini inceleyen bilim insan)
bir yapnn ya da organizmann su kayb) demographic = demografik (nfus ile ilgili
de-icing system = buzlanmay giderici sistem deikenlere ait)
de-ink = mrekkepten arndrmak demolish = yok etmek, ortadan kaldrmak, destroy,
exterminate, wipe out, zt anl.= preserve,
deinstitutionalization = hasta tedavisinin, hastane
restore, construct
vb. kurumlar dnda yaplmas
demon = iblis
delay (fiil) = geciktirmek, ertelemek, hold up, slow
down, postpone demonology = iblislerin, cinlerin veya bunlara dair
inanlarn incelendii aratrma alan
delay (isim) = gecikme, retardation
demonstrate = kantlamak, gstermek, illustrate,
delayed = gecikmi, ge
depict
delayed detection = ge tehis / tan
demonstration = gsteri
delegate (fiil) = grevlendirmek, (bir ii) devretmek,
denied by = (birisi ya da bir kurum) tarafndan
commission, empower
dlanm / reddedilmi
delegate (isim) = delege, temsilci
denomination = birim
deletion = sil(in)me, erasing, removal
denote = gstermek, belirtmek, anlamna gelmek,
deliberate = 1) kastl, on purpose; 2) temkinli, stand for, point to, mean
careful
denounce = knamak, condemn, zt anl.= praise
deliberately = kasten, bile bile, intentionally, on
dense = youn, sk
purpose, zt anl.= accidentally, unintentionally
densely = youn bir ekilde, heavily, zt anl.= loosely,
deliberation = 1) zerinde dnme, mtalaa,
sparsely
consideration; 2) mzakere, tartma,
discussion densely populated = nfus younluu fazla olan, zt
anl.= sparsely populated
delicate = nazik, narin, hassas, fragile, subtle, tender,
zt anl.= tough, solid, rugged density = zktle, younluk (bir maddenin birim
hacimdeki arl)
delight (isim) = sevin, memnuniyet, keyif, joy,
pleasure dental = di veya diilikle ilgili
delight (fiil) = sevindirmek, memnun etmek, keyif dental caries = dite rme, di r, dental
vermek, please cavity
deliver = teslim etmek, vermek, brakmak, datmak, dental cavity = di r, dental caries
mesaj iletmek, transfer, hand over, distribute, dental examination = di muayenesi
send, zt anl.= keep, retain deny = yadsmak, yalanlamak, reddetmek, yoksun
delivery = 1) teslim, datm, handing over, brakmak, refuse, reject, zt anl.= admit,
distribution; 2) (bir annenin) bebek dourmas, accept
doum, giving birth department = departman, ube, daire, blm
delusion = aldanma, yanlma, misconception, departure = 1) ayrl, kalk, leaving, take-off,
deception, zt anl.= reality moving out; 2) sapma, deviation, divergence
demand (fiil) = talep etmek, istemek, request, claim, depend on / upon = (bir ey)e baml / bal olmak,
call for rely on, zt anl.= be independent (from)
demand (isim) = 1) talep, claim, request, zt anl.= dependence = bamllk, addiction
supply; 2) ihtiya, need; 3) durum, (bir
dependency = bamllk, dependence, zt anl.=
durumun) gerektirdikleri, requirement
independence
demanding = (ok aba, ilgi vs.) isteyen / bekleyen,
dependent on = (bir ey)e baml, reliant (on), zt
zorlu (rn. a demanding job = ok aba
anl.= independent, self-reliant
gerektiren bir i)
depict = betimlemek, anlatmak, resmetmek,
demented = bunam, akln yitirmi
describe, picture
dementia = 1) delilik, lgnlk; 2) bunama
depiction = betimleme, resmetme, description,
demise = k, yok olma, perishing picture

www.bademci.com
46 - YDS Kelimeleri Szl

deplete = tketmek, bitirmek, exhaust, consume, zt designation = (ksaltma biiminde) ad (rn. Trk
anl.= add, restock Hava Yollar iin THY), (uaklar, hava alanlar
depleted = yetersiz, tkenmi, bitmi, azalm, low vs. iin) kod, call sign
depletion = tkenme desirable = arzulanr, ekici, cazip, preferred,
attractive, zt anl.= undesirable, unsuitable
deploy = konulan(dr)mak, mevzilen(dir)mek, bir
plana gre yerle(tir)mek, position desire (fiil) = istemek, arzu etmek
deployed = konulandrlm, mevzilendirilmi desire (isim) = arzu, iddetli istek
deport = snrd etmek, lke dna gndermek desired = istenen, elde edilmesi amalanan,
required, zt anl.= undesired
deposit (fiil) = koymak, brakmak, ymak, place
desolate = 1) terk edilmi, ssz, bo, abandoned;
deposit (isim) = 1) mevduat; 2) yn, depo;
2) harap, perian, destroyed; 3) yalnz,
3) maden / mineral yata
kimsesiz, solitary
deposit on = stnde birikmek
despair = znt, keder, mitsizlik, desperation,
deposition = kme, tortu hopelessness, zt anl.= hope
depressed = 1) morali bozuk, depresyonda, low- desperate = 1) aresiz, helpless; 2) mitsiz,
spirited; 2) azalm, miktar dm, down hopeless, zt anl.= hopeful, promising
depression = 1) depresyon (ruhsal knt); despise = kmsemek, hor grmek, adam yerine
2) (ekonomide) buhran koymamak
deprivation = yoksunluk, mahrumiyet, lacking, zt despite = (bir ey)e karn / ramen, in spite of,
anl.= availability, surplus regardless of
deprive of = (bir ey)den yoksun brakmak / mahrum destination = hedef, gidilecek yer, var yeri
etmek, strip of, zt anl.= offer, supply with
destiny = kader, yazg, talih, ksmet, fate
depth = derinlik
destroy = yok etmek, ortadan kaldrmak, demolish,
deputy = 1) yardmc, vekil; 2) milletvekili exterminate, wipe out, zt anl.= preserve,
derive from = (bir ey)den elde etmek / karmak / restore, construct
tre(t)mek, obtain from, originate from destruction = ykm, yok etme, imha, extermination,
desalination = tuzunu giderme zt anl.= construction, renovation
descend = alal(t)mak, in(dir)mek, lower, zt anl.= destructive = ykc, zararl, devastating, detrimental,
ascend zt anl.= constructive, (This missile has
descend from = (bir kii)nin soyundan gelmek, sufficient destructive power to blow up a
originate from battleship. = Bu fze, bir sava gemisini
descendant = torun, soyun devam, (bir kiinin) havaya uurmaya yetecek kadar ykm gcne
soyundan gelen sahip.)
describe = betimlemek, resmetmek, anlatmak, destructively = ykc olarak, ykc bir ekilde,
depict, picture, explain damagingly, harmfully, zt anl.= constructively
description = betimleme, tarif, ekal, depiction, detach from = (bir ey ya da kii)den ayrmak /
picture koparmak, zt anl.= attach to
descriptive = tanmlayc, betimsel detachment = ayrlma, ayrlk
desert = terk etmek, brakmak, abandon, leave detail = ayrnt, detay
deserve = (iyi ya da kt anlamda) hak etmek, layk detain = gzaltna almak, alkoymak, apprehend,
olmak, earn withhold, zt anl.= release, liberate
deservedly = hakl olarak, hak ettii gibi, justly detect = ortaya karmak, bulmak, fark etmek,
kefetmek, discover, identify
design (fiil) = dizayn etmek, tasarm yapmak,
tasarlamak, gelitirmek, dzenlemek, detect individual atoms = atomlar tek tek
formulate, invent, organise, devise saptamak
design (isim) = dizayn, tasarm detectable = bulunabilir, saptanabilir, noticeable
designate = 1) belirtmek, iaret etmek, specify; detection = bulma, ortaya karma, tespit, saptama
2) atamak, grev vermek, assign detector = dedektr (metal, radyoaktif madde vb.
designated = belirlenmi, specified, picked out eyleri bulmaya yarayan alet)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 47

detention = alkoyma, engelleme, tutuklama, tevkif, development = ilerleme, gelime, advancement, zt


restraint, custody, zt anl.= release anl.= regress
deter from = (bir ey)den caydrmak / vazgeirmek, deviation = sapma, ayrlma, diversion, variance, zt
discourage, inhibit, zt anl.= encourage, anl.= conformity, uniformity
promote device = alet, aygt
deteriorate = bozulmak, ktlemek, decline, devious = drst olmayan, kaypak, sinsi, dolambal,
worsen, zt anl.= recover deceitful, insidious
deterioration = ktleme, bozulma, decline, devise = tasarlamak, plan gelitirmek, dzenlemek,
worsening, zt anl.= enhancement, formulate, invent, organise, design, (It is
improvement necessary to devise a new computer program
determinant = 1) belirleyici etken; 2) determinant that will be easy for schoolchildren to learn. =
(bir matris veya bir denklem iin zel bir Okul andaki ocuklarn kolay
prosedr kullanlarak elde edilen, matrisler renebilecekleri yeni bir bilgisayar program
veya denklemler aras ilemlerde kullanlan tasarlamak gerekiyor.), (They have devised a
say) plan for keeping traffic out of the city centre. =
determine = 1) belirlemek, saptamak, establish, find Trafii kent merkezinden uzak tutacak bir plan
out, calculate; 2) karar vermek, amalamak, gelitirdiler.)
decide, resolve, shape devoid of = (bir ey)den yoksun / mahrum, lacking
determined = kararl, azimli, decisive, persistent, zt devote to = (bir ey)e adamak / ayrmak, dedicate
anl.= irresolute, hesitating devoted = bal, kendini adam, dedicated
determining = belirleyici devoted to = (bir ey)e adanm / ayrlm, dedicated
deterrent = caydrc etmen to, (This land is devoted to mining. = Bu arazi
detonator = (bomba vs. iin) ateleme madencilie ayrlmtr.)
mekanizmas, fnye devotion = sadakat, iten ballk, adama,
detoxification = detoksifikasyon (zehirlerden vs. dedication
arndrma) devoutly = iten, ciddi, kendini adam, sincerely,
detoxify = detoksifiye etmek (zehirlerden vs. devotedly
arndrmak) diabetes = diyabet (eker hastal)
detract from = eksiltmek, (deerinden, neminden, diagnose = tehis etmek / edilmek, tan koy(ul)mak
kalitesinden) drmek, belittle, lower, diagnosis = (oul: diagnoses) tehis, tan
diminish
diagnostic = tan, tanyla ilgili
detractor = ktmseyen / kmseyen kii
dialect = lehe
detrimental = zararl, harmful, damaging, zt anl.=
dialysate = diyaliz esnasnda membrandan (zardan)
beneficial, helpful
geen (bir tr filtre edilen) madde
devaluation = devaluasyon (parann deer
dialysing membrane = diyaliz zar / membran
kaybetmesi)
dialysis = diyaliz (bbrekleri almayan hastalarda,
devalue = deerini drmek
bir makine ile kan atk maddelerden arndrma
devastate = harap / perian etmek, mahvetmek, ilemi)
destroy, ruin, zt anl.= construct, restore
diamond = elmas (sertlii sebebiyle kesici olarak,
devastating = ykc, yok edici, harap edici, parlakl sebebiyle de ss eyas olarak
destructive, disastrous, zt anl.= constructive kullanlan bir mineral)
develop = 1) (hastalk vb. iin) ortaya kmak / dictate = zorla kabul ettirmek, emretmek, impose,
balamak / gelimek; 2) gelitirmek, ortaya command
karmak, bring out
die down = hafiflemek, snmeye yz tutmak,
developed = gelimi azalmak, fade away
developed world = gelimi dnya (dnyann die out = yok olmak, ortadan kalkmak, fade away,
gelimi lkelerden oluan kesimi) perish, zt anl.= develop, expand, flourish
developing = gelimekte olan dietary (isim) = perhiz yemei, dietetic
developing country = gelimemi ya da gelimekte dietary (sfat) = perhizle ilgili
olan lke, underdeveloped country
dietary fat = besin maddeleriyle vcuda giren ya

www.bademci.com
48 - YDS Kelimeleri Szl

dietary iron intake = beslenme yoluyla vcuda direct democracy = dorudan demokrasi (halkn,
demir alm egemenliini bizzat ve dorudan kulland,
dietary objective = (yaplan / yaplacak) diyetin btn kararlarn halkn tamamnn katlm ile
hedefi / amac alnd demokrasi tr)
differ from = (bir ey)den farkl / deiik olmak, direct participation = dorudan katlm
diverge from, zt anl.= conform to, resemble direct public attention to = kamu dikkatini (bir
differ = deimek, farkllk gstermek, vary, diverge ey)e ekmek / yneltmek
differ sharply = net / aka grlr bir ekilde direction = yn
farkllk gstermek director = ynetici, idareci, ynetmen, manager
differential = 1) (arabalardaki) diferansiyel dilisi; dirt = amur, toprak
2) farkl, ayrc disability = sakatlk, engel, maluliyet, handicap,
differentiate = ayrmak, ayrt etmek, farkllamak, invalidity
distinguish disable = 1) etkisiz hale getirmek; 2) sakatlamak
differentiation = ayrm, farkllk disabled = sakat, engelli, handicapped
differing = birbirinden farkl, divergent disadvantage = dezavantaj, saknca, drawback,
difficulty = glk, zorluk, problem, trouble inconvenience, zt anl.= advantage, benefit
diffuse = yay(l)mak, datmak, dalmak, spread disagree with = (bir ey / birisi) ile ayn fikirde
diffusible = yaylabilir, dalabilir olmamak, (deliller, veriler iin) (bir ey) ile
uyumlu olmamak, zt anl.= agree with
diffusion = difzyon (yaylma, dalma, geme)
disagreement = anlamazlk, ihtilaf, atma, conflict,
dig ones way out of = kendini (bir ey)den
fight, zt anl.= accord, peace
kurtarmak
disappear = ortadan kalkmak, yok olmak,
dig up = kazp karmak, zt anl.= bury
kaybolmak, vanish, zt anl.= appear, emerge
digest = sindirmek, hazmetmek
disappearance = ortadan kalkma, yok olma,
digested = sindirilmi, hazmedilmi vanishing, zt anl.= appearance, emergence
digestion = sindirim, hazm disappointing = d krkl yaratan, discouraging, zt
digestive juice = sindirimi kolaylatran salg / anl.= encouraging, inspiring
sekresyon disappointingly = hayal krkl yaratacak ekilde,
digestive system = sindirim sistemi discouragingly, zt anl.= inspiringly
digestive tract = sindirim kanal disappointment = d krkl, discouragement, zt
dilemma = kmaz, amaz, ikilem anl.= fulfilment, success
dilute = sulandrmak, younluunu ya da derecesini disapproval = onaylamama, doru bulmama, itiraz,
drmek, inceltmek, (She cleaned the objection
bathroom with hypo-chloride diluted with disapprove of = doru bulmamak, onaylamamak,
water. = Banyoyu, su ile seyreltilmi amar find unacceptable, zt anl.= approve of
suyu ile temizledi.) disaster = felaket, ykm, afet, catastrophe, tragedy
dimension = boyut, l disaster relief operation = bir felaketin ardndan,
diminish = azal(t)mak, eksil(t)mek, decrease, zt zarar gren insanlara yardm ulatrmaya
anl.= increase ynelik alma
diminishing return = gittike azalan getiri disastrous = feci, ykc, detrimental, terrible, zt anl.=
diphtheria = difteri (boaz ve soluk borusu fortunate, successful
cidarlarnda fazladan bir tabaka oluturarak disband = datmak, dalmak, disperse, zt anl.=
nefes alma glne yol amas ile belirgin combine, unite
bir hastalk) discard = aklndan karmak, reddetmek, yok
dire = 1) acil, ok ciddi, critical; 2) korkun, dehetli, saymak, dismiss, reject
berbat, dreadful, terrible, (Such an invasive discarded = atlm, skartaya km
intervention may have dire consequences. =
discernible = fark edilebilir, grlebilir, perceptible,
Bylesi invazif bir mdahale, ok kt
noticeable, zt anl.= imperceptible, obscure
sonulara yol aabilir.)
discharge from (fiil) = 1) (hastay hastane)den
direct = 1) ynlendirmek, guide; 2) talimat vermek,
taburcu etmek; 2) tahliye etmek, release
instruct

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 49

discharge (isim) = 1) (hasta iin) taburcu olma; discrimination = ayrmclk, ayrm yapma, bias,
2) tahliye, boaltm, akma, release unfairness, zt anl.= impartiality
discipline = bilim dal, disiplin discuss = (bir konuyu) ele almak, grmek,
disclose = amak, ifa etmek, aa vurmak, reveal, tartmak
display, zt anl.= hide, conceal discussion programme = (televizyonlarda
discomfort = rahatszlk, sknt, annoyance, trouble, yaynlanan) herhangi bir tartma program
zt anl.= comfort, ease disdain = kk / hor grmek, tepeden bakmak,
discomforting = rahatsz edici scorn, zt anl.= admire, praise
disconcert = 1) artmak, perplex; 2) dzenini disease = hastalk
bozmak, altst etmek, disturb, upset disfigure = biimini bozmak
disconnection = kopukluk, balant kesilmesi, disfigurement = kozmetik bozukluk, vcutta ekil
dissociation, zt anl.= connection, association kayb
discontent = honutsuzluk, memnuniyetsizlik, disfiguring = (yara vs. iin) kozmetik bozuklua yol
dissatisfaction, zt anl.= contentment, aan
satisfaction disgraced = utan verici, rezil
discontinue = kesmek, durdurmak, yarda brakmak, disgust = irenme, tiksinti
terk etmek, vazgemek, cease, quit, end,
disgusting = iren
abandon, stop, zt anl.= keep on, proceed,
pursue, carry on, (The bank will discontinue its disintegrate = parala(n)mak, bl(n)mek, ufalanmak
Saturday service. = Banka artk Cumartesi disintegration = paralanma, blnme, ufalanma
gnleri hizmet vermeyecek.), (The doctor told disk-like = disk gibi, disk biimli
the patient to discontinue with the medicine. = dismantle = skmek, paralara ayrmak, demonte
Doktor, hastaya ilac kesmesini syledi.) etmek, take apart, zt anl.= assemble
discordant = birbiriyle elien, aralarnda dismay = korkutmak, yldrmak, cesaretini krmak,
uyumazlk bulunan, conflicting, incompatible, discourage
zt anl.= compatible, concordant
dismiss = gz ard etmek, aklndan karmak,
discount = 1) nemsememek, kmsemek, reddetmek, ignore, discard, reject
disregard; 2) indirim yapmak
dismissal = aklndan karma, reddetme, ciddiye
discourage = cesaretini / hevesini krmak, gzn almama, discarding, rejection
korkutmak, deter, dissuade, zt anl.= urge,
encourage dismissive = hafife alan, batan savma, uninterested,
zt anl.= interested
discouraging = cesaret krc, unfavourable, zt anl.=
encouraging Disneyland = Walt Disney irketi tarafndan
dnyann deiik kentlerinde alan byk
discover = kefetmek, bulmak, ortaya karmak, elence parklarndan her biri
meydana karmak, find
disorder = 1) bozukluk, hastalk, illness, ailment, zt
discovery = keif, bulu, bulgu anl.= health; 2) dzensizlik, kargaa,
discredit = gzden drmek, gvenini sarsmak, confusion, mess, trouble, chaos, turmoil, zt
disapprove of, degrade, zt anl.= praise, honor anl.= order
discreetly = (azndan kan sze ve hareketlerine) disordered = dzensiz
dikkat eder bir ekilde, ihtiyatl, tedbirli, disorientation = oryantasyon bozukluu (yn, yer,
carefully, thoughtfully, cautiously, zt anl.= zaman tayininde bozukluk)
recklessly, heedlessly
disoriented = ynn kaybetmi / arm
discrepancy = farkllk, fark, ayrm, elime,
tutarszlk, uyumazlk, conflict, distinction, disparate = farkl, apayr, different, zt anl.= alike,
variance, zt anl.= agreement, consistency similar
discrete = ayr, farkl, distinct, separate, zt anl.= disparity = eitsizlik, farkllk, inequality, difference, zt
associated, similar anl.= parity, equality
discretely = farkl bir ekilde, (birbirinden) ayr olarak, dispatch = gndermek, send off
distinctly, separately dispel = datmak, defetmek, gidermek
discretion = takdir yetkisi, consideration, free-will dispense with = (bir ey)siz yapmak, ihtiya
discriminate against = (aleyhine) ayrm(clk) duymamak, vazgemek, do away with, (We
yapmak, disfavour, show prejudice against are dispensing with formalities. =
Formalitelerden vazgeiyoruz.)

www.bademci.com
50 - YDS Kelimeleri Szl

dispersal = yay(l)ma, sa(l)ma, dissemination, disseminate = (bir fikir, haber vs.) yaymak, spread,
propagation circulate, (The more widely the facts about
disperse = datmak, yaymak, samak, disband, AIDS are disseminated, the better our
break up, zt anl.= accumulate, gather chances of halting the epidemic. = AIDS
hakkndaki gerekler ne kadar ok yaylrsa,
dispersion = dalm
bu salgn durdurma ansmz o kadar artar.)
displace = yerini almak, yerinden etmek
dissemination = sama, yayma
displacement = 1) yerinden oynama / kayma;
dissipate = datmak, dalmak, yay(l)mak, scatter,
2) deplasman (bir cismin kaplad alandaki su
spread, zt anl.= gather, collect
veya havann arl)
dissipation = yay(l)ma, dalma, sa(l)ma,
display (fiil) = gstermek, sergilemek, grntlemek,
dispersion
show, illustrate, demonstrate
dissolve = eri(t)mek, z(n / l)mek
display (isim) = gsterge, ekran
distance = uzaklk, mesafe
disposal = yok etme, ortadan kaldrma
distant = uzak mesafedeki, uzak, remote, far away,
disposal = (p vs.) atmak, (atk vs.) boaltmak
zt anl.= near
dispose of = 1) (bir ey)i pe atmak, imha etmek,
distend = i(ir)mek, dilate olmak, genilemek,
yok etmek, bertaraf etmek, get rid of; 2) (para,
swell, enlarge, zt anl.= contract, shrink
zaman vs.) (belirli bir biimde) harcamak,
elden karmak, datmak, consume, part distinct = ayr, belirgin, farkl, mstakil, separate,
with, zt anl.= keep, save apparent, discrete, zt anl.= similar, associated
disposition = 1) yaradl, miza, tabiat, distinction = 1) ayrt etme, differentiation; 2) fark,
temperament; 2) dzenleme, yerletirme, stnlk, superiority, peculiarity, zt anl.=
tertip, dzen, dalm, arrangement resemblance, similarity
disproportionate = oransz, ar, unbalanced, distinctive = tipik, kendine zg, kolaylkla ayrt
excessive, zt anl.= proportionate, balanced edilebilen, characteristic, zt anl.= ordinary
disprove = aksini kantlamak, invalidate, zt anl.= distinctly = ak / belirgin bir ekilde, clearly
prove, confirm distinctness = netlik, seiklik, clearness, accuracy,
dispute (fiil) = 1) doruluundan kuku duymak, zt anl.= obscurity
doubt, question; 2) tartmak, argue distinguish between = (iki kiinin ya da eyin)
dispute (isim) = anlamazlk, uyumazlk, tartma, arasnda ayrm yapmak, ayrmak, ayrt etmek,
ekime, controversy, argument, zt anl.= recognize, identify, tell (the difference)
agreement, understanding distinguishable = ayrt edilebilir, recognizable
disregard = hie saymak, bo vermek, aldrmamak, distinguished = sekin, gzide, remarkable,
ignore, overlook, zt anl.= consider, pay prominent, zt anl.= common, ordinary
attention distort = biimini bozmak, arptmak, deform
disrepair = (bina, makine iin) bakmszlk, ilgisizlik distorted = arptlm, deformed
disrupt = bozulmasna yol amak, altst etmek, distract = (dikkati) baka tarafa ekmek, megul
aksatmak, disturb, spoil, upset, zt anl.= etmek, confuse, disturb, zt anl.= concentrate
arrange, organise
distraction = dikkat dalmas, disturbance, zt anl.=
disruption = aksama, kesilme, failure, collapse, zt concentration
anl.= success
distress = znt, ac, endie, misery, pain, worry, zt
disruptive = aksatan, kargaaya yol aan, ykc, anl.= alleviation, comfort, relief
disorderly, troublesome, chaotic, zt anl.=
distressing = zc, ac verici, disturbing, worrisome
disciplined
distribute = datmak, bltrmek, allot, hand out
dissatisfied with = (bir ey)den honut / tatmin
olmayan, disappointed, displeased, zt anl.= distributor = bayi, datc
satisfied district = mntka, blge, yre, area, region,
dissatisfy = honut / tatmin etmemek, disappoint, distrust = gvensizlik, itimatszlk, zt anl.= trust
displease, zt anl.= satisfy disturb = endielendirmek, rahatsz etmek, huzurunu
karmak, bother, annoy, zt anl.= calm,
comfort

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 51

disturbance = 1) kargaa, alkalanma, dzeni do with = yetinmek, ba etmek, manage with, put up
bozucu ey, turmoil, zt anl.= order, stillness; with
2) (uykuda) bozukluk / dzensizlik, do without = (bir ey) olmadan idare etmek, muhta
interference olmamak
disturbance of flow = akn bozulmas doctrine = doktrin, (deimez veya deimesi zor)
disturbed = skntda, rahatsz reti
disturbing = rahatsz edici, endie verici, annoying, document = belgelemek, ispat etmek, prove
troublesome, zt anl.= comforting documentary = belgesel
disturbingly = rahatsz edici bir ekilde, alarmingly, dogmatic = dogmatik (tartma / sorgulama kabul
dreadfully etmeyen), zt anl.= pragmatic
disunite = ayrmak, separate, sever, zt anl.= unite, domain = alan, nfuz alan, (bir kimsenin / rgtn
connect vs.) kontrol altndaki blge
disuse = kullanmay kesmek / brakmak dome = kubbe
ditch = hendek domed = kubbeli, kubbe ile rtl
dive (fiil) = dalmak domed arcade = kubbeli revak / arkad (bir yannda
dive (isim) = dal duvar veya bina cephesi olan, dier yan ile d
diverge = ayrlmak, (birbirinden) uzaklamak, mekan arasna ise aralklarla stun, paye veya
sapmak, farkl olmak, branch off, deviate, zt benzeri destek elemanlar yerletirilmi olan,
anl.= converge, unite zeri sra sra kk kubbeler ile rtl
uzunlamasna dzenlenmi alan; bu
diverse = eitli, farkl, different, various
dzenleme, cami ve kervansaray mimarisinde
diversely = eitli ekillerde, variously sklkla kullanlmtr)
diversify = eitlendirmek, farkllatrmak, spread domestic = 1) evcil, evde kullanlan, evsel, ev ile
out, zt anl.= narrow down ilgili; 2) dahili, yurt iine ait
diversity = eitlilik, farkllk, variety, assortment, zt domestic economic news = i / dahili ekonomi
anl.= uniformity haberleri
divide = bl(n)me, split, zt anl.= join domestic front = lke ii, i cephe
divine = ilahi, tanrsal dominance = egemenlik, hakimiyet, stnlk
divine intervention = ilahi mdahale dominant = baat, stn, egemen, presiding,
division = blm, departman controlling, zt anl.= inferior, recessive
divorce = ayrmak, ayrlmak, boa(n)mak, separate, dominate = hakim / egemen olmak, govern, prevail
sever, zt anl.= unite dominion = egemenlik, hakimiyet, sovereignty
dizygotic twins = ift yumurta ikizleri, fraternal twins don = (elbise vs.) giymek, put on
dizziness = ba dnmesi donate = balamak, hibe etmek, bestow on / upon,
Djurab Desert = Djurab l (ad snrlar iinde zt anl.= retain, withdraw
yer alan bir l) donation = ba, hibe
do as one pleases = istedii gibi davranmak, donor = ba, (kan, organ vs.) veren kii, verici
istediini yapmak
doomed = yok olmaya mahkum
do away with = ortadan kaldrmak, eliminate
dopamine = dopamin (beyinde, hareket ve
do good = yaramak, iyi gelmek duygularn dzenlenmesinde etkin olan,
do little = pek az katks olmak eksiklii Parkinson hastalna yol aabilen bir
do ones best = elinden geleni(n en iyisini) yapmak, nrotransmiter)
do the best one can doping = doping (yapay olarak fiziksel ya da mental
do ones bit = kendine / stne deni yapmak aktiviteyi arttrmak amacyla uygulanan, yasal
do so much for = (bir ey) iin fayda salamak olmayan prosedr)
do their bit = kendilerine / stlerine deni yapmak dormancy = uyku hali
do well by = (bir ey) iin iyi etmek, iyi yapmak, dormant = uykuda, sleeping, inactive
durumu iyi olmak, come along, recover, dosage = doz, dozaj, dose
flourish, zt anl.= fall back, fail

www.bademci.com
52 - YDS Kelimeleri Szl

dose = ila dozu, dosage draw = 1) (izgi, ekil vs.) izmek; 2) almak, elde
dot = nokta, benek etmek, extract; 3) ekmek, pull, zt anl.= push,
repel
double = iki misline / katna kmak, iki misli / kat
yapmak draw a conclusion = sonu karmak
double-blind test = ift kr alma (bilimsel bir draw attention to = (bir ey)e ilgi / dikkat ekmek,
deneyde, nyarg ve plasebo etkileri attract attention to
engellemek iin deneklerin ve deneyi draw in = iine ekmek, pull in
uygulayan kiilerin, deneyin ierii ya da draw into the spotlight = gz nne getirmek,
nemli ynleri hakknda bilgi sahibi gndeme getirmek, dikkat ekmek
olmamalarn ngren test ya da alma
draw new meaning = yeni anlam karmak
biimi)
draw on = (bir ey)den yararlanmak
doubt = phe, kuku
draw the line at = (bir ey)e snr koymak
doubtful = pheli, kukulu, dubious, zt anl.=
undoubted, certain draw up = 1) kaleme almak, write out; 2) (bir ara vs.
iin) bir yerde durmak, (kenara vs.) ekmek,
doubtless = kukusuz, kesin
come to a stop
Down syndrome = Down sendromu (21. kromozom
drawback = saknca, mahzur, dezavantaj,
iftinde bir fazla kromozom bulunmas
disadvantage, setback, inconvenience, zt
nedeniyle gelien, kaslar, gz kapaklar,
anl.= advantage, convenience
burun, ba vb. organlarda ekilsel bozukluklar
ve zeka gerilii ile belirgin sendrom) drawbridge = kaldrma kpr (alp kapanabilen
kpr)
down to the last detail = en ince ayrntya kadar
dread = ok korkmak, dehete dmek, endie
downfall = k, ykl, d, collapse, destruction
etmek, fear, worry, zt anl.= welcome
downhill = yoku aa, yamatan / tepeden aa
dreadfully disabling = korkun / ar bir ekilde
doru
sakat brakan
downstream = aknt ynnde, aa doru
dreamer = rya gren / grmekte olan kimse
downy = 1) pofuduk, yumuak; 2) ince tyl, havl
dressing = 1) pansuman; 2) (salata vs. iin) sos
dozen = dzine (12 adet)
drift = srklenmek
dozens of = dzinelerce
drill (isim) = matkap
draft = 1) taslak, outline, sketch; 2) geminin su
drill (a hole) = (matkap vs. ile) delik amak, make a
ekimi (yzer haldeyken, su seviyesinden
hole
geminin en alt noktasna kadar olan toplam
ykseklik), draught (draft okunur) drilling = delme
drag (fiil) = (ekerek) srklemek drive = 1) hareket ettirmek, dndrmek, move, turn;
2) sevk etmek, tahrik etmek, urge, impel, zt
drag (isim) = su veya havann, iinde ilerleyen bir
anl.= inhibit
cisme mukavemeti, hz kesme gc
drive off = kovmak, defetmek, chase away, dispel
drag on = uzayp gitmek, (uzun zamandr) srmek,
keep going, zt anl.= shorten, curtail drive out = karmak, yerinden oynatmak
drain = 1) suyunu aktmak, kurutmak, drene etmek; drive through = 1) (bir nesneyi, rnein bir iviyi)
2) alp uzaklatrmak (bir ey)in iine akmak / zorlayarak sokmak;
2) (bir yer)in iinden (araba ile) gemek
drainage = drenaj, atk su vs. , su aktma sistemi
driven by = (bir ey ya da biri tarafndan)
dramatic = 1) dramatik, arpc, striking, remarkable,
gdmlenmi
sensational, zt anl.= unexciting; 2) ok yksek
miktarda, heavy, zt anl.= mild driving force = itici g
dramatically = dramatik / arpc bir biimde, droop = sarkmak
strikingly, sensationally, zt anl.= unexcitingly, drop off = uykuya dalmak, fall asleep
undramatically droplet = damlack, zerre
drastic = iddetli ve abuk etki eden, sert, iddetli, drought = kuraklk
severe, dire, zt anl.= mild, modest drown = (suda) boulmak
drastically = radikal ekilde, byk lde, sert drown out = (bir sesi daha yksek bir sesle)
ekilde, hugely, zt anl.= mildly bastrmak

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 53

drowsiness = uyuukluk, sersemlik hali, ar dull = 1) skc, donuk, duygusuz, tekdze, boring, zt
uyuklama hali anl.= interesting; 2) anlama gl eken,
drowsy = uyuuk, sersemlemi, dozy dumb, dense, zt anl.= bright, sharp
drug = 1) ila, ecza, medication; 2) uyuturucu dumping ground = p dkme alan
madde duodenum = oniki parmak barsa
drug addict = uyuturucu bamls duplex = ift, dubleks
drug addiction = uyuturucu madde bamll duplicate = kopyalamak, aynsn yapmak, copy
drug crops = uyuturucu elde edilen bitkiler durability = dayankllk
drug enforcer = narkotik polisi durable = dayankl, salam, sturdy, long-lasting, zt
drug overdose = ilata ar doz anl.= fragile
drug trial = ila denemesi duration = sre, sreklilik, term, continuity,
(Amazingly, the boy lay quietly through the
drug-trafficking = uyuturucu tama / trafii
whole duration of the physical examination. =
drum = davul ocuk, tm muayene sresi boyunca artc
drunk = sarho, ikili, zt anl.= sober bir ekilde hi sesini karmadan yatt.)
dry ice = kuru buz (svlamadan, dorudan dust = toz
buharlamas sebebiyle kat karbondioksite dust devil = hortum gibi dnen toz bulutu
verilen ad)
Dutch (isim) = Hollandaca
dry out = kuru(t)mak
Dutch (sfat) = Hollandal, Hollandaya ait
dual = ikili, ifte, ift ynl
Dutch-derived = kkn Hollanda dilinden alan
duality = ikilik
dwell on = (bir konu) zerinde durmak
dub = . . . olarak armak / adlandrmak
dwell upon = (bir yer / bir ey)in zerinde oturmak /
dubious = kukulu, pheli, belirsiz, kararsz, yaamak / barnmak
doubtful, unreliable, zt anl.= certain, definite
dweller = yre halk, sakin, inhabitant
duck = rdek
dwelling place = barnma / yaama yeri
duct tape = genellikle kuma destekli, kaliteli koli
dwindle = klmek, azalmak, diminish, shrink, zt
band
anl.= enlarge, expand, grow
ductile = (pek ok metal gibi) dvlerek / ilenerek
dye = boya
tel veya levha haline getirilebilir, (kolay)
biimlendirilebilir, malleable dynastic times = dinastik dnem, hanedanlar
dnemi (rn. Eski Msr iin M. . yaklak
due = zaman / vadesi gelmi, mature
3150 yl sonrasndaki dnem)
due in part to = ksmen (bir ey) nedeniyle
dynasty = hanedan
due to = nedeniyle, because of, owing to, on account
dysentery = dizanteri (barsaklarda oluan yaralar,
of
kanl ve mukus ieren ishal ile belirgin bir
due to be built = (belli bir tarihe kadar) yaplacak / hastalk)
ina edilecek olmak
dysfunction (ya da disfunction) = bir organn grevini
yapmamas, disorder
dyslexic = okuma zorluu eken

www.bademci.com
E E EE E

eager = istekli, gnll, willing, keen, ready, zt anl.= ecosystem = ekosistem (snrl bir alanda, rnein
reluctant, unwilling bir gl evresinde, yaayan tm canllar ve
eagerly = istekli / hevesli bir ekilde, willingly, keenly, onlarn birbirleriyle ve evreleriyle olan
zt anl.= reluctantly, unenthusiastically etkileimlerini ieren sistem)
early = erken, (tarihsel olarak) nce gelen, zt anl.= ecstacy = kendinden geme, ar sevin
late eczema = egzema
early 20th century = 20. yzyln balar edge = kenar, snr, yan, border
early detection = erken tehis / tan edible = yenilebilir, yemeye uygun
early warning = erken uyar edit = redaksiyon yapmak, inceleyerek kk
earn = (para, hak vs.) kazanmak, edinmek, hak deiiklikler yapmak, alter, modify
etmek, gain, zt anl.= lose edition = bask, edisyon
earplug = kulak tkac editorial board = yayn kurulu
earthenware = pimi topraktan yaplm anak, educational = eitici
mlek vs. effect (fiil) = yerine getirmek, gerekletirmek,
earthquake = deprem baarmak, carry out, actualise, perform, zt
earthquake predictor = deprem habercisi anl.= fail
earth-retaining = toprak iindeki, topraa temas effect (isim) = etki, sonu, influence, outcome
eden effective = 1) verimli, randmanl, etkili, efficient,
ease (fiil) = 1) kolaylatrmak, skntdan kurtarmak, powerful, zt anl.= inefficient, ineffective;
improve, facilitate, simplify, zt anl.= aggravate, 2) yrrlkte; 3) efektif, gerek, fiili, actual
worsen; 2) gerilemek, ekilmek; 3) gevemek, effectively = etkin / verimli bir ekilde, efficiently, zt
basky azaltmak anl.= ineffectively, inefficiently
ease (isim) = kolaylk effectiveness = 1) etki, nfuz / etki derecesi,
easy prey = kolay av efficiency, power, zt anl.= ineffectiveness,
inefficiency; 2) etkinlik, yararllk, istenilen
easygoing = uysal, rahat, mild, gentle, zt anl.=
etkiyi retme g veya kapasitesi, efficacy, zt
fractious
anl.= inefficacy, inefficiency
eating disorder = yeme bozukluu
efficacy = etkinlik, yararllk, istenilen etkiyi retme
Ebola = Ebola (ishal, kanama, deri dkntleri ve g veya kapasitesi, effectiveness, zt anl.=
yksek ate ile belirgin lmcl bir hastalk) inefficacy, inefficiency
eccentric = eksantrik, sra d, allmn dnda efficiency = (almada, ite) verim, etkinlik,
eccentricity = tuhaflk, eksantriklik, bizarreness, productivity, effectiveness, zt anl.= inefficiency
weirdness, zt anl.= conventionality efficient = verimli, randmanl, etkin, effective, zt
ecclesiastical = kiliseye ait, dini anl.= inefficient, ineffective
ECG = elektrokardiyogram (kalp kasnn ve sinirsel efficiently = etkin / verimli bir ekilde, effectively, zt
iletim sisteminin almasn incelemek zere anl.= inefficiently
kalpte meydana gelen elektriksel faaliyetin effort = aba, gayret, hard work
elektrokardiyograf denen bir cihaz tarafndan
effortlessly = aba gstermeden, kolayca
alnan kayd), electrocardiogram
effusion = dkme, aktma, serpme
echo = aynsn syleyerek desteklemek, tekrar
etmek egg = yumurta, ovum (sperm ile birleme yetenei
tayan dii reme hcresi)
eclogue = karlkl konuma eklinde pastoral iir
Egypt = Msr (Kuzeydou Afrikada bir lke)
ecologically aware = evre bilinci olan
eject = dar atmak, karmak, fkrtmak

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 55

elaborate (fiil) = ayrntlarna inmek, zenli bir elemental mercury = saf civa
ekilde hazrlamak / yapmak, develop fully elementary = temel
elaborate (sfat) = karmak, girift, ayrntl, intricate, elementary particle = temel parack (daha kk
zt anl.= simple paralardan olutuu tespit edilmemi olan
elapsed = (zaman miktar iin) geen, gemi olan parack)
elastic = esnek, flexible, zt anl.= rigid elephant seal = deniz fili / fil foku (arl iki tonu
elastin = elastin (arterlerin duvarlar gibi elastik geen ve kulaklar olmayan iri bir fok tr)
dokularda bulunan bir cins protein) elevate = ykseltmek, arttrmak, raise
elder = (iki karde ya da kiiden) daha yal / daha elevated = art(trl)m, yksek, ykseltilmi
byk (olan) elicit = aa karmak, arouse, bring about
elderly population = yal nfus eligible = uygun, (seilmeye) elverili, gerekli
election = seim, se(il)me, (parliamentary election = koullara sahip, suitable, (According to the
genel seim, milletvekili seimi) exclusion criteria of the survey, five cases
election campaign = seim kampanyas were not found eligible due to their diabetes
problem. = Aratrmann hari tutma kriterleri
elective = 1) seime ait, seimle ilgili; 2) semeli
uyarnca, be vaka, diyabet problemleri
(ders)
sebebiyle almaya alnmad / uygun
electricity = elektrik bulunmad.)
electroconvulsive (shock) treatment = elektrook eliminate = ortadan kaldrmak, yok etmek, gidermek,
tedavisi elemek, eradicate, cut out, (Poverty must be
electroencephalogram = elektroensefalogram eliminated. = Fakirlik yok edilmelidir.)
(beyin dalgalar aktivitesinin elektriksel elimination = eleme, karma, discharge, deduction,
yntemle izlenmesi ve llmesini salayan zt anl.= inclusion
yntem), EEG
eloquence = etkili ve gzel sz syleme yetenei
electrolyte = elektrolit (besinlerle vcuda giren ve
elsewhere = baka yer / yerde / yere
vcut hcrelerinin normal ilevlerini
srdrebilmeleri iin gerekli olan maddeler) elude = kamak, kanmak, (bir ey)den syrlmak,
escape, evade
electromagnetic = elektromanyetik (elektriksel
kuvvetler ve manyetizma ile ilgili) elusive = tanmlanmas g, indefinable
electromagnetic force = elektromanyetik kuvvet embark on / upon = girimek, balamak, begin,
(elektriksel yk tayan paracklar ile engage in, zt anl.= cease, end
elektromanyetik alanlar arasndaki etkileimi embarrass = utandrmak
kontrol eden ve moleklleri oluturan atomlar embarrassed = utanan, mahup, uncomfortable
bir arada tutan temel fiziksel kuvvet)
embarrassing = rahatsz edici, utan verici
electromagnetic ion trap = elektromanyetik iyon
embassy = bykelilik
kapan (iyonlar elektriksel ve manyetik alanlar
yardmyla bir blmede tutmaya yarayan embed = oturtmak, gmmek, insert, implant
sistem) embellish = sslemek, ornament, decorate
electromagnetic noise = elektromanyetik grlt embodiment = (bir ey)in somut hali, kendisi,
(bir elektronik devredeki veya bir radyo dalgas symbol
ierisindeki istenmeyen sinyaller) embody = 1) (bir ey)i somutlatrmak, (bir ey)in
electromagnetic radiation = elektromanyetik nm somut ifadesi olmak, symbolize; 2) kapsamak,
(k hznda hareket eden elektromanyetik include, combine, zt anl.= exclude, divide
dalgalar eklindeki enerji yaylm) embrace = 1) sarlmak, kucaklamak, hug;
electromagnetism = elektromanyetizma (elektriksel 2) kabullenmek, accept, zt anl.= reject, shun;
ve manyetik kuvvetler ve bunlar inceleyen 3) kapsamak, iermek, include, encompass,
bilim dal) zt anl.= exclude, leave out
electron microscope = elektron mikroskobu embroiled = karm, karklk iinde
(incelenen nesneye elektronlar gndermek embryo = embriyo, cenin (doum ncesi geliiminin
suretiyle grnt alan ve ounlukla tek tek bandaki bebek / yavru)
atomlar grntleyebilecek kadar yksek embryonic = 1) embriyoya ait; 2) olgunlamam
znrlk salayabilen bir eit mikroskop)
emerald = zmrt
elegant = zarif, k, kibar

www.bademci.com
56 - YDS Kelimeleri Szl

emerge = kmak, meydana kmak, appear, arise, empower = yetki / izin vermek
come forth, zt anl.= disappear, fade empty (into) = (bir ey)in iine, (bir yer)e
emergence = ortaya kma, appearance, zt anl.= boal(t)mak
disappearance empty-calory item = sadece enerji veren, ancak,
emergency = acil durum, urgency besleyici hibir deeri olmayan alkol vb.
emergency administration = (ilacn) acilen / madde
bekletmeden verilmesi emulsify = emlsiyon yapmak, bulama haline
emerging = ykselen, gelien, ortaya kan, arising, getirmek
zt anl.= fading enable = salamak, imkn vermek, mmkn klmak,
emigrant = lkeyi / kenti terk eden gmen, zt anl.= yetki vermek, allow, let, empower, ensure,
immigrant make it possible, zt anl.= forbid, hinder, (New
techniques enable surgeons to open and
emigrate = g ile lkeyi / kenti terk etmek, move
repair the heart. = Yeni teknikler, cerrahlarn
out, zt anl.= immigrate
kalbi ap onarmasn mmkn klyor.)
emigration = g ile lkeyi / kenti terk etme, zt anl.=
encircle = evrelemek
immigration
enclose = (bir ey)i (bir mektupla ayn) zarf iine
eminent = 1) tannm, nl, renowned; 2) yksek
koymak, attach
mevki sahibi
enclosed = kapal, kapatlm
eminently = gayet, son derece, exceptionally,
extremely, zt anl.= ordinarily encode = kodlamak, ifrelemek, encrypt, zt anl.=
decode, decypher, decrypt
emission = dar ver(il)me, yay(l)ma, (gaz vs. iin)
sal(n)ma encompass = kuatmak, sarmak, etrafn evirmek,
iine almak, cover, include
emit = dar vermek, gndermek, yaymak,
karmak, discharge, zt anl.= absorb encounter (fiil) = kar karya gelmek, rastlamak,
face, come across
emotion = duygu, his, heyecan, feeling, sentiment
encounter (isim) = karlama, yz yze gelme
emotional = duygusal, duygulu, passionate,
sentimental, zt anl.= cold, unemotional encourage = tevik etmek, zendirmek, cesaret
vermek, yreklendirmek, promote, zt anl.=
emotional intelligence = duygusal zeka
deter, discourage
emotionally = duygusal olarak, duygusal ynde
encouragement = tevik, zendirme, yreklendirme,
emotionally charged = duygu ykl zt anl.= discouragement
emotionally disturbed = duygudurum bozukluu encouraging = umut verici, zendirici, yreklendirici,
olan, duygusal sorun yaayan favourable, promising, zt anl.= discouraging,
emperor = imparator unfavourable
emphasis = (oul: emphases) nem, vurgu, encrypt = ifrelemek, encode, zt anl.= decode,
importance, significance decipher, decrypt
emphasise = vurgulamak, altn izmek, stress, encryption = ifreleme
underline end = u, taraf
emphatic = 1) srarl; 2) gze arpan, vurgulu end in = (bir ey) ile sonulanmak, result in
emphysema = amfizem (ya, sigara ya da kronik end up = sonunda (bir ey) olmak, sonunda (bir ey /
bronite bal olarak solunum fonksiyonunda yer)e varmak, kendini (bir yer)de bulmak
bozulma, yetersizlik)
end up with = sonunda (elde bir ey ile) kalmak;
empire = imparatorluk sonunda (beklenenden daha az / kalitesiz bir
empirical = deneysel, ampirik ey) elde etmek
empirically = deneysel / ampirik olarak endanger = tehlikeye drmek, riske atmak,
employ = 1) kullanmak, yararlanmak, use, utilize; jeopardise, risk, zt anl.= save, aid
2) altrmak, istihdam etmek, i vermek, ie endangered = tehdit altndaki
almak, hire, recruit, zt anl.= fire endeavour (fiil) = abalamak, gayret etmek, struggle,
employee = alan, ii, eleman, worker try
employer = iveren, patron endeavour (isim) = aba, gayret, ura, mcadele,
employment = istihdam effort, struggle

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 57

endemic = endemik (belirli bir blge ile snrl, belirli enshroud = rtmek, sis altnda brakmak
bir blgeye zg) ensue = kmak, meydana gelmek, ardndan
endurance-type = dayankllk gerektiren tr gelmek, arise, occur, follow, zt anl.= precede
endure = dayanmak, katlanmak, ekmek, bear ensure = garanti etmek, salamak, temin etmek,
energy-demanding = (bol) enerji gerektiren make it possible, secure, guarantee, (Taking
vitamin pills does not necessarily ensure good
enforce = 1) kuvvetlendirmek, takviye etmek,
health. = Vitamin haplar almak, salkl olmay
strengthen; 2) mecbur etmek, (uymaya)
garanti etmez.), (The best intentions will not
zorlamak, uygulamak, yerine getirmek,
always ensure success. = yi niyet her zaman
impose, prosecute
baar getirmez.)
enforcement = 1) icra, infaz, uygulama, execution,
entail = iermek, gerektirmek, involve, require
zt anl.= waiver; 2) uygulayc, yaptrmc, (law
enforcement authorities = polis tekilat) entangle = kartrmak, dolatrmak, karmakark
etmek, snarl, complicate
engage = 1) ie almak, tutmak, angaje etmek,
employ; 2) kullanma / iin iine sokmak, put entanglement = vakit alc i, formalite, karklk,
to use, bring into action; 3) (vites, dili vs. iin) (a, ip vs.)ye dolama, complication
(birbirine) gemek enterprise = giriim, teebbs
engage in = (bir ey) ile megul olmak, be involved in enterprising = giriken, giriimci
engaged = kullanmda, alr vaziyette enterprising spirit = giriimci ruh
engaging = sevimli, ho, ekici, charming, attractive, entertain = elendirmek, megul etmek
zt anl.= repulsive entertaining = elenceli, elendirici
engender = dourmak, yaratmak, yol amak, enthusiasm = evk, istek, heves, eagerness,
produce, create, bring about willingness, zt anl.= reluctance
engineer = (bir ey)in projesini yapmak, (zm) enthusiast = (bir konu ile) ilgili / merakl kii
gelitirmek, work out
enthusiastic = evkli, hararetli, heyecanl, excited,
engrave = kazmak, oymak devoted, zt anl.= disinterested
engulf = yutmak, yutarak yok etmek, swallow up, entice = kendine ekmek, ayartmak, kandrmak, lure
drown
entire = tm, btn, complete, whole, zt anl.= partial,
enhance = arttrmak, ykseltmek, oaltmak, (an entire generation = btn bir nesil)
gelitirmek, zenginletirmek, eitlendirmek,
entirely = tmyle, tamamen, completely, totally, zt
make better, increase, improve, zt anl.=
anl.= partially, (When he came back to his
decrease, weaken
hometown, he noticed that the place was
enhanced = gelimi entirely different from what he had left two
enjoy = (bir ey)in tadn / keyfini karmak decades ago. = Geri dndnde
enlarge = by(t)mek, genile(t)mek, amplify, memleketinin, artk yirmi yl nce brakt yer
broaden, zt anl.= reduce, diminish olmadn, tamamen deitiini grd.)
enlargement = bytme, geniletme, broadening, zt entitle = hak / yetki kazandrmak / vermek
anl.= reduction entitled = adl, balkl
enlighten = aydnlatmak, bilgilendirmek, explain, entombment = gmme, mezar olma
advise, educate entrance = giri, entry
enlightened = aydn entrap = hapsetmek, kapana kstrmak, capture
enlightenment = aydnlanma (a), bilgilenme entrepreneurial = giriimci
enormous = muazzam, ok byk, tremendous, entry = giri
immense, huge, zt anl.= tiny, little,
enviable = gpta edilecek, desirable, zt anl.=
insignificant
unenviable, unfavourable
enormously = muazzam bir ekilde, ok byk
enviously = kskanarak, haset duyarak
miktarlarda, immensely, zt anl.= minimally
environment = evre, ortam
enough = yeterince, adequate, sufficient, zt anl.=
inadequate, insufficient environmental conditions = evre artlar
enquiry = bkz. inquiry environmental constraints = evresel kstlamalar,
doa koullarnn yol at zorluklar
enrich = zenginletirmek, improve
environmental groups = evreci gruplar

www.bademci.com
58 - YDS Kelimeleri Szl

Environmental Protection Agency = evre erroneous = yanl, hatal, wrong, incorrect, zt anl.=
Koruma Tekilat (ABDde, insan salnn ve right, correct
doal evrenin sanayileme karsnda error = 1) defekt, hata, defect; 2) yanl, yanllk,
korunmas ile grevli tekilat) mistake
environmental savings = evre ile ilgili yararlar, erupt = (volkan iin) patlamak, pskrmek
evre koruma
eruption = 1) (volkanik) patlama, pskrme;
environmentally conscious = evre bilinci yerinde, 2) deride dknt, rash
evre bakmndan bilinli
escape (fiil) = kamak, firar etmek, flee, break out
environmentally friendly = evre dostu
escape (isim) = ka, firar, flee, breakout
envision = zihninde canlandrmak, tasavvur etmek,
escape the suspicion = (birisi)nin kukusundan
visualize, envisage
kurtulmak
envy (fiil) = kskanmak, imrenmek, be jealous of
esophagus = zofagus (yemek borusu)
envy (isim) = kskanlk, haset, gpta, jealousy
especially = zellikle, zel olarak, particularly, in
enzyme = enzim (kimyasal tepkimeleri hzlandran particular, specifically, zt anl.= generally, in
molekl), maya, ferment general
epidemic = salgn hastalk, salgn essence = z, temel, asl, core
epidemiologist = epidemiyolojist (salgn hastalklar essential = 1) asl, esas, temel, fundamental, zt
uzman) anl.= incidental, peripheral; 2) gerekli, zaruri,
epidemiology = epidemiyoloji (toplumda grlen crucial, vital
hastalklarn sebeplerini, grl oranlarn, essentially = aslnda, esas itibariyle, primarily,
yayllarn, hastalklara kar nlem ve fundamentally, actually
korunma yntemlerini konu alan tp dal)
establish = 1) oluturmak, oturtmak, form, found, lay
epilepsy = epilepsi, sara (nbetler halinde gelen down, constitute; 2) saptamak, tespit etmek,
dikkat kayb, uyku hali veya kontrolsz titreme authenticate, verify, show, prove; 3) kurmak,
/ kaslma ile beraber bilin kayb ile belirgin tesis etmek, institute, found, set up
sinirsel hastalk)
established = oturmu, yerlemi
episode = 1) (hastalk, ksrk vs. iin) nbet, bout;
establishment = 1) kur(ul)ma, tesis etme / edilme,
2) (yk, film, dizi vs. iin) blm, ksm, part
foundation; 2) kurulu, enterprise
epistle = 1) mektup; 2) Yeni Ahitteki havari
esteem = sayg, itibar, respect, zt anl.= disrespect
mektuplarndan her biri
estimate (fiil) = tahmin etmek, kestirmek, guess,
epitomize = rnek oluturmak, zetlemek
reckon
equality = eitlik, denklik, zt anl.= inequality
estimate (isim) = tahmin, kestirim, approximation
equally accented = eit vurgulu
estimated = tahmini, predicted
equate = eit saymak, eitlemek
estimation = tahmin, kan, guess, belief
equatorial = ekvatorla ilgili, ekvator blgesindeki
eternity = sonsuzluk, ebediyet
equilibrium = denge, eitlik
ethanol = etanol (alkoll ikilerde bulunan alkol
equip = donatmak, furnish eidi), ethyl alcohol
equivalent to = (bir ey)e eit / edeer, same, alike, ether = eter, lokman ruhu (etil alkolden retilen ve
zt anl.= different, unequal eskiden genel anestezi oluturma amac ile
era = devir, a, dnem, period kullanlan uucu madde)
eradicate = ykmak, yok etmek, ortadan kaldrmak, ethical = ahlaki, ahlakla ilgili, (The doctor had no
eliminate, exterminate, wipe out, demolish, ethical objection to drinking but he simply said
destroy, zt anl.= construct, preserve, restore that it was unhealthy. = Doktorun imeye kar
erect (fiil) = dikmek, kurmak, ina etmek, build, put ahlak ynnden bir itiraz yoktu, yalnzca
up, zt anl.= demolish, destroy salksz olduunu syledi.)
erect (isim) = dimdik, ayakta ethically = etik olarak, ahlaki deerler bakmndan,
morally
erode = an(dr)mak, erozyona uramak / uratmak,
kemirmek ethnic = etnik (rkla ilgili, rksal zelliklerle ilgili)
erosion = anma, erozyon, deterioration, attrition ethnicity = etnisite, etnik bir guruba bal olma hali

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 59

ethylene = etilen (etil alkol, etilen oksit gibi baz every last drop of smt = bir eyin son damlasna
baka kimyasallarn retiminde kullanlan kadar
renksiz, yanc bir gaz) every other = her iki (gn, ay, yl vs.)de bir
etiologic = etyolojik (hastalk nedenleriyle ilgili) every other day = gn ar
EU = Avrupa Birlii, European Union evidence = belirti, delil, gsterge, iaret, indication,
Euro Disney = Pariste yer alan byk bir tatil ve hint, proof, clue
elence tesisi, Disneyland Resort Paris evident = ak, belli, apparent, clear, zt anl.=
European banking community = Avrupa bankaclk concealed, obscure
topluluu evil = kt, ktcl, malevolent, zt anl.= good,
European Commission = Avrupa Komisyonu benevolent
(Avrupa Birliinin, birlik politikalarn evocative = arm yaptrc, artran
tasarlayan ve onay iin Avrupa
evoke = (bir duygu) uyandrmak, aklna getirmek,
Parlamentosuna ve Avrupa Konseyine sunan
artrmak, recall, stimulate
ve kan kararlar uygulamakla ykml olan
organ) evolution = evrim
European Economic Community = Avrupa evolutionary = evrimsel
Ekonomik Topluluu (1957 ylnda imzalanan evolutionary natural selection = evrimsel doal
Roma Antlamas ile kurulan ve bugnk seilim / seleksiyon (doa koullarna adapte
Avrupa Birliinin temeli saylan birlik) olamayanlarn yok olmas, adapte olabilenlerin
European Parliament = Avrupa Parlamentosu (tm ise hayatta kalmas teorisi)
Avrupa halkn temsil eden genel meclis) evolve = (uzun bir zaman diliminde) geli(tir)mek,
Eurozone = Avro Blgesi (para birimi olarak Avro evrim geirmek, progress, develop
kullanan lkeler), Euro Area, Euroland exact (fiil) = koparmak, zorla veya tehditle almak
euthanasia = tenazi (tedavisi imkansz bir hastalk exact (sfat) = kesin, kusursuz, tam, accurate,
yznden, hastann yaamnn kendi isteiyle precise, zt anl.= inaccurate
sonlandrlmas) exact form = tam ekil / biim
evacuate = tahliye etmek, boaltmak, vacate exactly = tam olarak, tam tamna, precisely,
evade = kanmak, saknmak accurately, zt anl.= roughly
evaluate = deerlendirmek, deer bimek, exactness = kesinlik, kusursuzluk, accuracy,
hesaplamak, assess, appraise precision, zt anl.= inaccuracy, inexactness
evaluation = deerlendirme, assessment, appraisal exaggerate = abartmak, gznde bytmek,
evaporate = buharla(tr)mak, vaporize, zt anl.= overemphasise, zt anl.= underestimate
condense exaggeration = abartma, overstatement, zt anl.=
evaporation = buharlama, zt anl.= condensation understatement
evaporative cooling = buharlama yolu ile examination = inceleme, denetim, tefti, inspection
serinletme examine = 1) dikkatle gzden geirmek, incelemek;
even so = bununla birlikte, her eye ramen, yine de, 2) muayene etmek
however, nonetheless, nevertheless excavate = kaz / hafriyat yapmak, kazp ortaya
even wider = daha da geni apl, daha da yaygn karmak, unearth, zt anl.= bury
even without = . . . olmadan bile excavation = kaz
evenly = eit ekilde, dengeli ekilde, zt anl.= exceed = amak, (limit / miktar vs.)nin zerine
unevenly, uniformly kmak, tamak, fazla gelmek, surpass, go
beyond, be more than necessary, zt anl.= fall
event = olay, hadise, incident
behind (of), be less than, be inferior to
eventual = daha sonraki, nihai, future, consequent
exceedingly = ar bir ekilde, son derece, ihtiyatan
eventuality = olaslk, probability ok fazla bir ekilde, extremely, passing, zt
eventually = sonunda, nihayet, at last, finally anl.= mildly, little
ever = her seferinde artan / azalan bir ekilde excel in = 1) (bir konuda) baarl olmak, be
ever-growing = srekli artan / byyen successful in / at; 2) stn olmak, surpass,
outperform, zt anl.= be inferior
ever-increasing = srekli artan
excellence = mkemmellik, kusursuzluk, perfection
every chance = her (trl) frsat, imkan
excellent = mkemmel, perfect

www.bademci.com
60 - YDS Kelimeleri Szl

except = haricinde, dnda executive (sfat) = yrtmeye ait


exception = istisna, (An exception to the rule. = exemplary = rnek oluturan, rnek alnacak
stisnalar kaideyi bozmaz.) (davran vs.)
exceptional = olaand, istisnai, unusual, exemplify = rnek olmak / sunmak, rneiyle
extraordinary, zt anl.= ordinary, (General aklamak
principles should not be based on exceptional exemption from = (bir vergi vs.)den muafiyet,
cases. = stisnalardan hareketle genel baklk, immunity to
prensipler oluturulmamaldr.)
exercise = 1) vcut hareketi, egzersiz; 2) uygulama,
exceptionally = olaand / istisnai bir ekilde, tatbikat
extremely, zt anl.= slightly, moderately
exercise tolerance test = efor testi (fiziksel
excess (isim) = arlk, fazlalk, artk, surplus, zt egzersizin kalp almas zerine etkisini
anl.= shortage belirleme amacyla uygulanan test)
excess (sfat) = ar, (haddinden) fazla, (He is trying exercising machine = egzersiz aleti
to lose excess weight. = Fazla kilolarndan
exert = 1) (kuvvet / basn vs.) uygulamak, apply;
kurtulmaya alyor.)
2) (bir kii zerindeki etkisini, hatrn vs.)
excess water = (rn. vcuttaki) fazla su zorlayarak kullanmak
excessive = ar miktarda, fazla, too much, exert oneself = kendini zorlamak
redundant, zt anl.= moderate, reasonable
exertion = aba, gayret, emek, effort
excessively = ar derecede, overly, redundantly, zt
exhaust (fiil) = gcn tketmek, wear out,
anl.= moderately
impoverish, zt anl.= revive, invigorate
exchange = dei toku etmek, al veri etmek,
exhaust (isim) = egzoz (yakt ile alan tat ve
trade, swap
makinelerde atk gaz dar atan nite)
excited = heyecanl, rahat durmayan, zt anl.= calm
exhausted = bitmi, tkenmi
excitement = heyecan
exhausting = yorucu, bitap drc, very tiring, zt
exciting = heyecan verici, zt anl.= unexciting anl.= refreshing
exclude = karmak, dahil etmemek, darda exhaustion = bitkinlik, tkenmilik hali, fatigue
brakmak, hari turmak, leave out, zt anl.=
exhibit (fiil) = sergilemek, gstermek, ibraz etmek,
include
tehir etmek, reveal, illustrate, present, zt
excluding = . . . dnda / haricinde anl.= conceal, cover, hide
exclusion zone = girilmesi / yerleilmesi yasak / exhibit (isim) = sergilenen ey
sakncal blge
exhibition = sergi, display, show
exclusive = 1) (kiiye, kurulua vs.) zel, sadece belli
exist = var olmak, bulunmak, mevcut olmak, be
bir zmreye ak, restricted, zt anl.= open,
present
public, shared; 2) dta brakan; 3) tam / btn
(blnmemi veya paylalmayan), complete existence = varlk, mevcudiyet, (bir ey)in var
olmas, var olu, presence, zt anl.= absence
exclusively = sadece, yalnzca, solely, entirely
existentialism = varoluuluk (insanlarn tamamen
excreta = vcuttan boaltm yolu ile atlan madde
zgr olduklarn ve kendi yaptklarndan
(rn. dk, idrar, ter)
sorumlu olduu grn savunan, daha ok
excrete = (idrar, dk vs.) boaltmak Avrupada hkm srm bir 20. yy felsefe
excretion = 1) boaltm; 2) boaltm ile atlan akm)
madde, excreta existing = var olan, hali hazrda bulunan, present,
excursion = ksa sreli gezi current
excuse = mazur grmek, balamak, pardon, exoplanet = gne sistemi dndaki bir yldz
forgive, zt anl.= blame with, accuse of etrafnda dnen gezegen
execute = uygulamak, yerine getirmek, (cezay / exorcise = (eytan, cin vs.) kartmak
kiiyi) infaz etmek, carry out exotic = allmadk, egzotik
execution = uygulama, yerine getirme, yapma, infaz expand = genile(t)mek, by(t)mek, extend,
etme, completion, realisation broaden, zt anl.= shrink, contract, compress
executive (isim) = idareci, ynetimde yetki sahibi expanding = genileyen
kii, (chief executive officer (CEO) = ynetim
expansion = genile(t)me, by(t)me, development,
kurulu bakan)
growth

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 61

expansive = geni, engin, yaylp genilemeye explorer = kaif


elverili, yaygn, kapsaml, extensive, zt anl.= explosion = patlama
narrow
explosive = patlayc
expect = 1) beklemek, beklenti iinde olmak,
explosive charge = bir atmlk patlayc
anticipate; 2) tahmin etmek, kestirmek, predict
explosively = aniden ve hzl bir ekilde
expectation = beklenti, anticipation
expose = aa karmak, reveal, uncover, zt anl.=
expected = olmas beklenen, umulan, predicted,
shroud, conceal
foreseen, anticipated
expose to = (bir ey)e maruz brakmak, (bir ey)in
expectorate = balgam karmak, akcierlerden ve
etkisine ak brakmak, make prone to, zt
boazdan her trl ifrazat (kan, tkrk vs.)
anl.= protect from, shield from
dar atmak
exposure = 1) maruz brakma / kalma, tehir etme;
expedition = aratrma / keif gezisi
2) fotoraflkta diyaframn ak kalma sresi,
expend = harcamak, spend, consume poz
expenditure = gider, harca(n)ma, masraf, expense, express = ifade etmek, anlatmak, beyan etmek,
zt anl.= income state, articulate
expense = masraf, harcama, expenditure expression = ifade, deyim, anlatm, davurum,
experience (fiil) = (bir dnemden) gemek, yaamak, exposition
go through, undergo, zt anl.= avoid expressionism = ekspresyonizm, davurumculuk
experience (isim) = deneyim, tecrbe expressive = anlaml, manal, aklayc, meaningful,
experienced = deneyimli, tecrbeli, zt anl.= indicative, zt anl.= expressionless
inexperienced expressly = aka, clearly
experiment = deney extend = uza(t)mak, srmek, prolong, protrude, zt
experimental = deneye dayanan, deneysel anl.= shorten
experimentation = deneme, test etme, deney extend support = destek vermek / sunmak
yapma extended = uzun sren, long, zt anl.= short
expert = uzman extended family = geni aile (ebeveynler ve
expertise = uzmanlk, ekspertiz, (belirli bir alandaki) ocuklarn yannda bykbaba, bykanne,
bilgi kuzenler gibi daha uzak akrabalar da ieren
expiration = ekspirasyon, soluk / nefes verme, aile)
exhalation extension = byme, genileme, uzatma,
explanation = aklama, izahat, clarification development, expansion, zt anl.= curtailment,
shrinkage
explanatory = aklayc
extensive = yaygn, geni apl, kapsaml,
explanatory power = anlatm gc
comprehensive, zt anl.= limited, narrow
explicit = belirli, ak, definite, specific, zt anl.=
extensive burn = geni / byk miktarda / ciddi
ambiguous, unclear
yank, intensive / major / widespread burn
explicitly = tam ve ak bir biimde, expressly, zt
extensively = byk miktarda, yaygn bir ekilde,
anl.= implicitly
largely, substantially, comprehensively, zt
explode = patlamak, infilak etmek anl.= partly, narrowly
exploit = 1) (kendi kar iin) kullanmak, extensor muscle = ekstensr / gerici kas
yararlanmak, utilize, (The opposition aims to
extent = 1) tamam, btn; 2) kapsam, oran,
exploit the economic crisis. = Muhalefet,
byklk, derece, degree
ekonomik krizi kendi kar iin kullanmay
amalyor.); 2) smrmek, istismar etmek, extention = uzatma
abuse exterior = d, d yzey, zt anl.= interior
exploitation = smrme, kullanma, yararlanma exterminate = imha etmek, yok etmek, eradicate,
exploration = aratrma, inceleme, keif destroy
exploratory = keif / inceleme ile ilgili / amacna external = d / harici, zt anl.= internal
ynelik external force = d g
explore = (keif iin) dolamak, aratrmak, external hernia = d ftk
incelemek, search, examine external stimulus = d / harici uyaran

www.bademci.com
62 - YDS Kelimeleri Szl

externalise = da vurmak, nesnelletirmek extraterrestrial = dnya d (ile ilgili), dnya


extinct = nesli tkenmi dndan gelen, zt anl.= terrestrial
extinction = soyu / nesli tkenme, yok olma, (They extravagance = israf, savurganlk, arlk,
think a meteor caused the extinction of the wastefulness, exaggeration, zt anl.=
dinosaurs. = Dinozorlarn yok olmasna bir economy, thrift
meteorun yol at dnlyor.) extravagant = tutumlu olmayan, savurgan, thriftless,
extinguish = 1) ldrmek, yok etmek, kill, eliminate, zt anl.= thrifty
zt anl.= build, create; 2) sndrmek, put out, extravagantly = msrife, ar, savurganca,
zt anl.= ignite, light abundantly, bountifully, zt anl.= sparingly
extort = (para) szdrmak, (hara) almak, zorla veya extreme = ar boyutta, ekstrem, ok fazla, maximal,
gzda vererek almak, squeeze utmost, uttermost, zt anl.= mild, moderate
extracellular = hcre d extremely = ar ekilde, ok, maximally, zt anl.=
extract = ekmek, ekip karmak, elde etmek, draw mildly, moderately
out extremity = son, u nokta, frontier, limit, zt anl.=
extramarital = evlilik d minimum
extraneous = 1) dsal, harici; 2) konu d, ikincil extrinsic = dardan gelen, d
neme sahip, secondary eyeball = gz kresi / yuvar
extraordinary = olaanst, fevkalade, exceptional, eyelid = gz kapa
outstanding, zt anl.= common, usual, ordinary eyesight = gr

www.bademci.com
F F FF F

F-1 tornado = orta kuvvette kasrga (Fujita leine fairly = 1) olduka, somewhat, quite, zt anl.=
gre 117-180 km / saat hzla esen, kk extremely; 2) adilce, justly, equitably, zt anl.=
aalar devirebilecek gteki kasrga), unfairly
moderate tornado fairly near = epeyce yakn
fabric = kuma, bez, doku fair-skinned = ak tenli
fabricate = imal etmek, paralarn bir araya fairy tale = peri masal
getirerek retmek, manufacture, produce
faithfully = sadakatle, vefakarca, devotedly
face = (birisi / bir ey) ile kar karya gelmek,
fall (fiil) = dmek, azalmak, decrease
yzlemek, yz yze gelmek, (birisi / bir ey)in
karsna kmak, confront, encounter, fall (isim) = 1) d, k; 2) meyil, decline;
challenge, zt anl.= avoid, evade, retreat (from) 3) sonbahar, autumn
face transplant = yz nakli fall back on = (son are olarak) tutunacak dal
olmak, (yardm edecek birine) bavurmak, turn
face up to the fact = bir gerekle yzlemek
to (smo) for help
facet = yn, taraf, aspect, feature
fall behind = geri kalmak, lag behind, zt anl.= lead,
facial = yzle ilgili outperform
facial expression = yz ifadesi fall in with = 1) (bir ey / birisi) ile ayn fikirde olmak,
facilitate = kolaylatrmak, bir eyin olma ihtimalini agree with; 2) (bir ey / birisi) ile ilikisi olmak,
arttrmak, alleviate, help, zt anl.= worsen, have a relationship with
hamper, impede, (You could facilitate the fall into disfavour = gzden dmek, rabet
process by sharing your knowledge with us. = grmemek, fall into disrepute
Bilginizi bizimle paylaarak bu ii / ilemi
fall into disrepute = ad ktye kmak, gzden
kolaylatrabilirsiniz.)
dmek, fall into disfavour
facility = 1) tesisat, tesis; 2) kolaylk, imkan, (zel bir)
fall into disuse = kullanlmaz olmak, kullanlmaz
hizmet
hale gelmek, braklmak, terkedilmek, be
fact = gerek, var olan olgu abandoned
factual = gerek olaylara dayanan, somut, based on fall on = karlamak, encounter
fact, zt anl.= fictional
fall short of expectations = bekleneni karlamamak
faecal = gaita / dk ile ilgili
fall through = bitmemek, yarda kalmak, baarsz
faience = fayans (kil, kuvars, kalker gibi olmak, fail, zt anl.= succeed
malzemelerden oluan amurun ok yksek
fall to = 1) (birisi)ne yenik dmek, yenilmek,
sya maruz braklmas ile retilen, genellikle
bozguna uramak, be defeated (by);
inko glazrl malzeme)
2) (istenmeyen bir iin, bir kiinin) grevi
fail = 1) bozulmak, almaz hale gelmek, break; 2) haline gelmesi
baarsz olmak, be unsuccessful, zt anl.=
fall-off = azalma, dme, decrease, zt anl.=
succeed, achieve
increase
failing = kusur, zaaf, k, gerileme, yetersizlik,
fall-out = serpinti, dknt
weakness, flaw
false = sahte, gvenilmez, yanl, hatal, wrong,
failing eyesight = kusurlu grme
unreal, fake, zt anl.= real, genuine
failure = yetersizlik, yetmezlik, bozukluk, malfunction
falsify = arptmak, tahrif etmek, misrepresent
faint-object camera = Hubble Uzay Teleskobu iin
fame = n, hret, reputation
tasarlanm ok yksek znrlkl bir
kamera sistemi famed = nl, famous
fair = (derece, not vs. iin) orta, ne iyi, ne kt, familial = ailevi, aileden gelen
average, mediocre

www.bademci.com
64 - YDS Kelimeleri Szl

familiar = alldk, bildik, aina, common, known, far-off = uzak, sapa, distant, zt anl.= close, near
acquainted, zt anl.= unfamiliar, (The older I far-reaching = geni kapsaml
grow, the more I distrust the familiar doctrine
fascinating = ok ilgin, etkileyici, byleyici,
that age brings wisdom. = Yalandka, yan
interesting, attractive, zt anl.= boring, dull
bilgelik getirdii ynndeki o bildik gre
duyduum gven azalyor.) fascination = (bir eye / bir kiiye) kendini kaptrma,
bylenme
familiar with = (bir ey)e aina / alkn
fashion = ekil, way
familiarize with = 1) (bir kii / bir ey)i tantmak,
bilgilendirmek, inform; 2) (bir kiiyi bir ey)e fashionable = revata / rabette olan
altrmak, acquaint with fasten = balamak, tutturmak, ilitirmek, affix, attach
familiarly = tandk / bildik / aina bir ekilde, zt anl.= fat gain = ya birikimi, yalanma
unfamiliarly fat intake = (besin maddelerinin yenmesi yoluyla)
family enterprise = aile irketi ya tketimi / alm
family history = aile hikayesi / yks (bir fatal = lmcl, vahim, deadly, mortal, (A hospital
hastaln, ailenin baka yelerinde grlme spokesman said that the minister had suffered
durumu) a fatal heart attack. = Bir hastane szcs,
family tendency = ailesel eilim (belli bir hastala bakann lmcl bir kalp krizi geirdiini
kar aile bireylerinin ounda grlen ve ou syledi.)
kez kaltsal nitelik gsteren eilim) fatality = 1) lm, death; 2) lmle sonulanan kaza
famine = ktlk, alk ya da afet
fan = 1) yanda, taraftar, fanatik; 2) yelpaze fatally = lmcl ekilde
fanciful = hayali, imaginary, zt anl.= real fate = akbet, yazg, kader, destiny
Fancy painting your house? = Evinizi mi boyamak fateful = lmcl, feci, fatal
istiyorsunuz? fatfold = ya dokusu
fantastic = akl almaz, gerek d, hayali, illusive, fatigue (fiil) = yormak, tire, zt anl.= relax, rest
incredible, zt anl.= common, ordinary fatigue (isim) = yorgunluk, bitkinlik, tiredness, zt
far = ok daha, much (more) anl.= strength, vigour
far afield = uzak diyarlar(a / da) fatty acid = ya asidi
far and wide = uzaklar(a), geni bir alan(da) fatty tissue = ya dokusu
far behind = ok gerisinde, way behind faultless = kusursuz, flawless, perfect, zt anl.= faulty,
far below = ok ok altnda imperfect
far better = ok daha iyi, much better faulty = kusurlu, defolu, defective, imperfect, zt anl.=
flawless, perfect
far beyond = ok akn, ok ilerisinde, way ahead
fauna = fauna (belli bir blgedeki hayvan topluluu),
far exceed = (her hangi bir eyi miktar vs. asndan)
hayvanat
kat kat amak, (bir deer vs.)nin fazlasna
sahip olmak favour (fiil) = 1) tarafn tutmak, kayrmak, lehin(d)e
olmak, tercih etmek, fancy, prefer, zt anl.=
far from = (bir ey olmak)tan ok uzak
dislike; 2) meydana gelme ihtimalini arttrmak,
far from satisfactory = tatmin edici olmaktan ok kolaylatrmak, encourage
uzak, unsatisfactory, disappointing
favour (isim) = 1) beenme, sevgi, sempati; 2) iyilik,
far greater = ok daha fazla / byk ltuf
far less = ok daha az favourable = avantajl, uygun, advantageous, zt
far more = ok daha fazla, much more anl.= unfavourable
far more often = ok daha sk favourably = olumlu biimde, approvingly, positively,
far too = ar, normal olandan ok daha (fazla) zt anl.= unfavourably
far too much = ar miktarda favoured = tutulan, beenilen
fare = bilet creti fearsome = korkun, awful, dreadful
far-fetched = gerek pay ok az olan, uydurma, feasible = (rn. ekonomik veya pratik olarak)
doubtful, unconvincing, zt anl.= likely, realistic yaplabilir, uygulanabilir, beneficial, practicable,
worthwhile, zt anl.= unfeasible, impractical
far-flung = ok yaygn, uzak yerlere yaylm

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 65

feat = yaplmas g ve cesaret isteyen ey fiction = kurgu, roman ve hikaye edebiyat, zt anl.=
feather = (ku iin) ty non-fiction
feature (fiil) = takdim etmek, ne karmak, mark fiction theme = kurgusal tema / konu
feature (isim) = 1) zellik, ayrc / belirgin nitelik, fictional = kurgusal, hayali, uydurma, zt anl.=
property, characteristic, element; 2) (bir toprak factual
paras ya da harita zerindeki yol, tmsek field = alan
gibi) iaret fieldwork = saha / arazi almas
federal government = federal hkmet fierce = iddetli, sert, brutal, violent, zt anl.= tame,
fee = cret gentle
feed on = (bir ey) ile beslenmek fiery = ateli, tutkulu
feedback = geri bildirim, response fight = dvmek, savamak, mcadele etmek,
feedlot = hayvan barndrma ve besleme amal struggle
arazi fight back = kar koymak, direnmek, resist, zt anl.=
feel the urge to do smt = bir ey yapmak iin kuvvetli give in
istek duymak, be tempted to fight off = pskrtmek, yanna yaklatrmamak, drive
feel up to = (kendini bir ey)i yapacak kadar gl back, repel
hissetmek fight out = (bir sonu kncaya dek) savamak,
fellow = 1) meslekta, colleague; 2) doktora veya dvmek
bilimsel aratrma bursu alan kimse, akademi fighter = avc / sava ua
yesi fighting spirit = sava / mcadeleci ruh
female = dii, zt anl.= male figurative = temsili, tasviri, mecazi
fence = it figure = 1) rakam, say, number; 2) ekil, shape
fermentation = mayalanma, fermantasyon (bir figure out = dnerek ve hesap yaparak (cevab
maddenin bakteriler, mantarlar ve dier vs.) ortaya karmak
mikroorganizmalar araclyla kimyasal olarak
file = (resmi) ileme koymak, dosya halinde teslim
rmesi)
etmek, dosyalamak
ferric iron = ferrik demir (dierlerine kyasla daha
fill in = 1) tamamen doldurmak; 2) (boluk)
yksek birleme deerine sahip olan demir
doldurmak, yazmak, write out
bileii)
fill out = (form vs.) doldurmak, fill in, complete
ferrous = iinde demir bulunan
filter out = szmek
ferry = feribot (ara tayabilen gemi), ferryboat
final = son, nihai, last, zt anl.= first
fertile = verimli, bereketli, prolific, productive, zt anl.=
infertile, fruitless finally down to = sonuta geldii nokta
fertility = 1) verimlilik, bereketlilik, productivity; finance-related = finansman ile ilgili, finansmana
2) dourganlk, ksr olmama bal
fertilization = dlle(n)me, gbreleme financial = finansal, parasal, ekonomik, economic,
monetary
fertilize with = (bir ey) ile gbrelemek /
zenginletirmek finch = ispinoz kuu
fertilizer = gbre, compost, manure find = bulgu
fetal = fetse ait, fets ile ilgili, foetal find no way = are bulamamak
fever = ate, ateli hastalk finding = bulgu
fib = kk bir yalan sylemek fine = para cezas
fibre = iplik, (besinler iin) lif fingernail = bir eldeki trnaklardan her biri
fibril = kk lif, lifik fingerprint = parmak izi
fibril formation = fibril (lifik) oluumu finite = sonu olan, snrl, llebilir, limited, zt anl.=
infinite
fibrin = fibrin (kan phtsnn esas unsurunu
oluturan madde) fire (fiil) = 1) atelemek; 2) iten atmak, kovmak
fibrous = fibrz (lifli) fire (isim) = yangn, ate
fibrous material = fibrz madde (liflerden olumu fireball = bkz. ball of fire
madde)

www.bademci.com
66 - YDS Kelimeleri Szl

fired clay = frnlanm kil (kilin, genellikle ekil flare up = 1) (ate iin) parlamak, erupt; 2) (frtna
verildikten sonra atete veya seramik frnnda iin) patlamak, break out; 3) (hastalk iin)
piirilerek sertletirilmi hali) birden alevlenmek, aniden ortaya kmak,
firing = frnlama, atee tutma intensify suddenly
firm (isim) = firma, irket, company flash of lightning = imek / yldrm akmas
firm (sfat) = sk, sert, salam, kat, rigid, solid, zt flashback = geriye dn (bir roman ya da filmde,
anl.= flexible olaylarn kronolojik srasnn bozularak
gemie gidilmesi)
firmly = kararllkla, dn vermez biimde, skca,
salam bir ekilde, tightly, strongly, zt anl.= flashy = gsterili, cafcafl
loosely, (Our government is firmly committed flatten = dmdz etmek, yerle bir etmek
to eradicating malaria. = Hkmetimiz, flaunt = gsteri yapmak, hava atmak, show off
kendisini kararllkla stmay yok etmeye
flavour = tat, lezzet, eni, taste
adamtr.)
flavoured = (bir ey katarak) tatlandrlm
first course = ilk kr, ilk uygulama
flavourful = lezzetli
first-rate = (kalite bakmndan) birinci snf
flavouring = tatlandrc
fiscal discipline = mali disiplin
flavour-optimised = tad hoa giden, tatlandrlm
fiscal policy = maliye politikas
flaw = kusur, defo, zayflk, fault, (Beautiful scenery
fiscal practices = maliye ile ilgili iler / ilemler
does not make up for the flaws of this film. =
(zellikle kamu harcamalar, vergiler vs.)
indeki gzel manzaralar bu filmin kusurlarn
fishery = 1) balk avlanlan blge; 2) balk iftlii rtmeye yetmemi.)
fishing grounds = balk avlama blgesi flawed = hatal, kusurlu, erroneous, zt anl.= flawless,
fissure = (toprakta, kayada ya da barsakta derin) perfect
yark, atlak, fisr flawless = kusursuz, noksansz, faultless, perfect, zt
fit (fiil) = 1) yerletirmek, oturtmak, takmak; anl.= faulty, defective, flawed
2) uymak, oturmak, (The dress that she tried flee = kamak, firar etmek, run away, escape
on fitted her perfectly. = Denedii elbise
fleet = filo
stne tam oturdu.)
flesh = et, yumuak doku, ten, canl doku
fit (isim) = nbet, kriz
fleshy-leaved = etli yaprakl
fit (sfat) = uygun
flex = eilmek, bklmek, esnemek, bend
fit in with = 1) (bir ey)e uymak / uygun dmek, be
suited to; 2) (bir yere, gruba vs.) ait olmak, flexibility = esneklik
belong to flexible = esnek, elastiki, gevek, tolerant, adjustable,
fit into = s(dr)mak, uy(dur)mak, uygun olmak, go / elastic, relaxed, zt anl.= inflexible, rigid
place in, be suitable flexor muscle = bkc / fleksr kas
fit to = badamak, uymak, match, suit flight = uu
fitness = zindelik, form(da olma) fling = frlatmak, savurmak, atmak, throw, (With the
fitting = uygun, yakan, appropriate hope of being forgiven, he flung himself down
at the Kings feet. = Affedilmek umudu ile
fittings = (oul kullanlr) tesisat malzemeleri
kendini kraln ayaklarna att.)
fix = onarmak, repair
float = (havada) yzmek / asl durmak, (suda)
fix up = 1) ayarlamak, arrange; 2) bulmak, temin yzeyde durmak / yzmek
etmek, provide
floating = havada asl duran, (tahta paras vs. iin)
fixation = saplant denizin hareketiyle su zerinde yzen /
fixed = sabit, constant, zt anl.= variable srklenen, (a floating ship = denizde
flair = yetenek, kabiliyet, ability, talent, genius srklenen bir gemi)
flame = alev flood (fiil) = 1) su altnda brakmak, swamp;
2) (grnt, an vs. iin) aklna mek
flamenco dance = Flamenko Dans (spanyaya
zg, Endls Halk Mzii eliinde yaplan flood (isim) = sel, su baskn
bir eit dans) flooding = su basmas
flap = (kanat) rpmak, sallamak floor = (vadi, deniz iin) taban
flare = parlama flora = bitki rts, bir blgedeki tm bitkiler

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 67

Florence = Floransa (talyada bir kent) follicle = kesecik, folikl (anatomide bir grup
Florentine = talyada bir kent olan Floransa ile ilgili, hcrenin arasnda yer alan kresel formlu
Floransaya ait boluk)
florescence = ieklenme follow = izlemek, takip etmek, track
floristic = iekler / iekilik ile ilgili, iekler follow in the footsteps of smo = bir kiinin izinden
bakmndan gitmek
flourish = gelimek, bymek, ilerlemek, grow, follow suit = bir bakasnn yaptklarn yapmak,
develop, zt anl.= fade ayn ekilde hareket etmek
flow (fiil) = akmak, run follow through = sonuna kadar gtrmek / uymak,
complete, obey, zt anl.= quit, give up
flow (isim) = ak, akm, debi, stream
follow up = 1) (hastay) takip etmek; 2) (bir neriyi,
flow down = aa doru akmak
talimat vs.) yerine getirmek; 3) (daha nce
flowering = iek aan balanm bir ii) bitirmeye veya daha etkin
flow-line = ak hatt hale getirmeye ynelik iler yapmak
flu = grip, influenza follower = takipi, mrit
flu specialist = zellikle grip zerinde alan uzman following = (bir olay / ey / kii)yi takiben, (bir olay /
fluctuate = inip kmak, deimek, dalgalanmak, ey / kii)nin ardndan, after, zt anl.= prior to,
alternate, vary before
fluctuating = inip kan, deien, dalgalanan, folly = lgnlk, ahmaklk, aklszlk
alternating, variable fondness = dknlk, byk sevgi, fancy,
fluctuation = dalgalanma, oynama, inip kma preference, zt anl.= aversion
fluent = akc, ak, przsz Food and Drug Administration = Amerikan Gda ve
fluid = akkan la Dairesi
fluorescent = floresan (kimyasal yolla veya nm food supply = besin rezervi / deposu
yoluyla ald enerji ile parldayan) foodstuff = yiyecek maddesi
flux = aknt, oynaklk foolish = aptal(ca), ahmak(a), stupid, unwise, zt
fly a mission = (uak, uzay mekii vs. iin) greve anl.= wise, sensible
gitmek, grevde yer almak foot = (oul: feet) ayak (30. 48 cmye edeer
fly in = uakla getirmek uzunluk ls)
fly in formation = (birden fazla uak iin) belli bir foot and mouth disease = aft (hayvanlarda grlen
dzende umak bir tr hastalk)
f-MRI scanner = fonksiyonel manyetik rezonans footing = taban, temel
grntleme cihaz, functional magnetic footprint = ayak izi
resonance imaging scanner footrace = kou veya yry yar
focal point = odak noktas for a length of time = (belli) bir zaman boyunca
focus on / upon (fiil) = zerinde / zerine for a time = bir ara, bir aralar, for a while
odaklanmak, younlamak, arlk vermek, for ages = ok uzun bir zamandr, for a very long
concentrate on time
focus (isim) = (oul: (edebi kullanmda) focuses, for all = tm (olanlara) ramen
(bilimsel kullanmda) foci) odak noktas
for and against = lehinde ve aleyhinde
fodder = (saman veya ot gibi) hayvan yemi
for good = temelli, bir daha dnmemek zere,
foetal = cenine ait, ceninle ilgili, fetal permanently
foetus = fets, cenin, fetus for instance = mesela, rnein, szgelimi, for
fog = sis example
fold = kat, kvrm for life = mr boyu
fold (over) = katlamak (Fiil, back, down, up edatlar for one thing = (genellikle sze balarken kullanlr)
ile de ayn anlam verir. Kullanlacak edat, bir kere, her eyden nce, in the first instance
katlamann ynne gre deiir.) for that matter = ayn anlama gelmek zere
folk ballad = halk trks for the most part = genel olarak, generally, mostly

www.bademci.com
68 - YDS Kelimeleri Szl

for the sake of = hatr iin, uruna, (bir ey olsun) formal = resmi, usule uygun, conventional, proper,
diye zt anl.= informal
for years to come = daha uzun yllar formalize = resmiletirmek
forbidden = yasak, banned, prohibited, zt anl.= format = format, genel biim
allowed formation = oluum
force (fiil) = zorlamak, mecbur etmek, zorla formative = ekil veren
yaptrmak, oblige
former = nceki, eski, previous, old, zt anl.= latter,
force (isim) = kuvvet future, next
force a way through = (zorlayarak, engelleri aarak) former Soviet areas = eski Sovyet blgeleri
kendine yol amak, break through (1991de dalmadan nce Sovyeter Birlii
force down = ilac yutarken zorlanmak snrlar iinde yer alan blgeler)
force on / upon = zorla vermek / yklemek, enforce formerly = nceden, eskiden, previously, zt anl.= in
force out = zorlayarak kartmak the future
forceful = kuvvetli, iddetli, etkili, vigorous, powerful, formidable = dili, zorlu, etin, difficult, zt anl.= easy
effective formula-feeding = hazr gda yoluyla besleme
forcefully = zorla, iddetle, vehemently, zt anl.= formulate = 1) formlize etmek, forml halinde ifade
feebly etmek; 2) ak ekilde ortaya koymak;
forcibly = zorla, against ones will, by force, 3) dzenlemek, prepare
coercively, zt anl.= voluntarily fort = kale, hisar, istihkam
forebear = ata, cet, ancestor, zt anl.= descendant fortean = olaand ve tuhaf olaylarla ilgili
forecast = nceden tahmin etmek, predict, forth = n
anticipate, foresee forthcoming = yaknda(ki), nmzde(ki),
forecourt = d avlu approaching, upcoming
forefront = en ndeki yer, n plan fortification = tahkimat, savunma duvar, sur
foreign = d, yabanc, yabanc uyruklu fortify = (savunma duvarn, istihkam)
foreign affairs = dileri salamlatrmak / kuvvetlendirmek,
strengthen
foreigner = yabanc
fortress = kale, hisar, castle, stronghold
foremost = en nemli, bata gelen
fortunate = ansl, lucky, zt anl.= unfortunate,
forensic = adli, mahkemeye ait
unlucky
forerunner = haberci, mjdeci
fortunately = iyi ki, neyse ki, krler olsun ki, luckily,
foresee = nceden grmek / sezmek, anticipate, zt anl.= unfortunately
predict
fortunes = (birisinin hayatnda) talihin dnd anlar
foreseeable = nceden grlebilir / sezilebilir,
fossil = fosil (kaya tabakalar arasnda talam
ngrlebilir, ngrlebilen, predictable, zt
halde bulunan ok eski canl kalnts)
anl.= unpredictable, unforeseeable
fossil fuel = fosil yakt (kmr, petrol vs.)
foreseen = nceden sezilmi / grlm, predicted
foster = tevik etmek, hamilik etmek
foreshadow = (bir ey)in habercisi olmak, foretell,
anticipate found = kurmak, tesis etmek, establish, institute
foreshadowing = bir roman ya da filmde, olacaklar foundation = temel, dayanak, kurulu,
hakknda okur ya da izleyiciye nceden baz establishment, institution
ipular veren edebi sanat / anlatm teknii, founder = kurucu
(bir ey)in habercisi olma fountain = eme, fskiye
forest land = orman arazisi fraction = (kk) para, kesir, bit, piece, zt anl.=
foretell = tahmin etmek, nceden sylemek, predict, total, whole
guess, anticipate fracture (fiil) = krlmak, paralanmak
form (fiil) = 1) oluturmak, tekil etmek, produce, fracture (isim) = krk (bir travma, osteoporoz vb.
make up; 2) ekil vermek, biimlendirmek, nedene bal olarak kemik btnlnn
shape bozulmas ya da krlarak ayrlmas), atlak
form (isim) = eit, tr, type, kind

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 69

fragile = nazik, narin, hassas, krlgan, delicate, from Plato onwards = Platondan bu yana
subtle, tender, zt anl.= tough, solid from 2009 onward = 2009 yl ve sonras
fragment = krlm para, kk para from the point of view = (belli bir) bak asndan /
fragmentary = blk prk, sadece bir ksmn asna gre
ieren from time to time = zaman zaman, arada srada, now
fragrant = gzel kokulu and then, once in a while, occasionally
frail = zayf ve gsz, hafif ve krlgan front = cephe
frame (fiil) = ekil vermek, tasarlamak, dzenlemek, frontal = frontal (organn n ksm veya n yz ile
build, plan, compose ilgili)
frame (isim) = 1) (sinemada) kare, resim; 2) erceve frontier = hudut, snr, boundary
frankly = aslnda, aslna baklrsa fruit fly = meyve sinei (genetik aratrmalarda
fraternal twins = ift yumurta ikizleri, fraternal ikizler, sklkla denek olarak kullanlan bir sinek tr)
dizygotic twins frustrated = (baarszlk veya olumsuz koullar
fraud = sahtekarlk, hile, aldatma, deception, zt sebebiyle) engellenmi, hsrana uram,
anl.= honesty ksteklenmi, thwarted, discouraged, zt anl.=
encouraged
free (fiil) = kurtarmak, rahatlatmak, liberate
frustrating = (youn abalarn karlksz kald
free (sfat) = bedava, without charge
durumlar iin) asap bozucu, sinirlendirici,
free market = serbest piyasa (rn fiyatnn, alc ve annoying, exasperating
satcnn karlkl olarak anlamasyla
frustration = (bir amaca ulaamama veya uygunsuz
belirlendii, arz ve talebine hkmet tarafndan
koullar sebebiyle) cesaretin krlmas, hayal
mdahale edilmeyen piyasa)
krkl, huzursuzluk, discouragement,
free nerve ending = serbest sinir ucu disappointment
free recall = (psikolojide) serbest hatrlama fry = yada kzartmak
(herhangi bir mdahale / soru / hatrlatc
fuel (fiil) = krklemek, iddetlendirmek, tahrik
unsur vs. olmadan kendi kendine hatrlama)
etmek, energize, stimulate, (This budget fuels
freeze = don(dur)mak, zt anl.= thaw inflation and cuts our living standards. = Bu
freezing of assets = varlklarn dondurulmas bte enflasyonu krklyor ve yaam
freight = yk standartlarmz ksyor.)
French-built = Fransz yapm fuel (isim) = yakt, firewood
frequency = sklk, frekans fuel the flames = atee krkle gitmek
frequent = sk, sk karlalan / tekrarlanan, fuel-efficient = yakt tasarruflu, az yakt tketen
common, zt anl.= rare fulcrum = dayanak noktas
frequently = sk sk, oka, often, zt anl.= seldom fulfil = yerine getirmek, yapmak, accomplish, satisfy,
fresh = taze, yeni, new meet, zt anl.= fail to meet
freshness = tazelik full acuity = tam grme / tam gr keskinlii
freshwater = tatl su full power = tam g
friction = srtnme fullerene = molekler ekilleri ii bo bir kreyi
friendly fire = dost atei (rn. bir askeri birliin andran bir tr karbon formu
zerine, bal olduu ordunun baka bir birlii full-term = (doum iin) normal sresinde meydana
tarafndan yanllkla ate almas) gelen (a healthy baby born at full-term =
frigid = 1) dondurucu souk; 2) (cinsel anlamda) zamannda domu salkl bir bebek)
souk; 3) (tavr olarak) souk fully functioning = tam ilev / fonksiyon gren
fringe = d kenar fume = duman
fringe benefits = sosyal haklar, cret d demeler fumes = kt kokan gazlar
frivolous = hafif, havai, uar function = 1) fonksiyon, ilev; 2) fonksiyon
from all over the world = tm dnyadan, dnyann (matematikte, iki deerler kmesi arasndaki
her tarafndan ilikiyi tanmlayan argman veya eri)
from its April low = Nisandaki en dk functional = ilevsel, fonksiyonel
seviyesinden functional deficit = ilevsel yetersizlik

www.bademci.com
70 - YDS Kelimeleri Szl

functional magnetic resonance imaging = furiously = hiddetle, fkeyle


fonksiyonel manyetik rezonans grntleme furnace = kalorifer kazan
(beyin ve omurilikteki sinirsel aktiviteye bal
furnish with = 1) salamak, provide, supply;
kan akn lerek grnt almay ieren bir
2) demek
nro-grntleme yntemi), f-MRI
furniture = mobilya
functioning = ileyi, alma
furry = krkl
fund = sermaye salamak, parasal destek vermek
further (fiil) = daha ileriye / daha teye tamak,
fundamental = esas, temel, asl, nemli, basic,
advance
central, primary, essential, central, zt anl.=
secondary, (Hard work is fundamental to further (sfat / zarf) = 1) daha da, ayrca, daha teye
success. = Sk alma baarnn temelidir.) (tede), daha fazla, (mevcut olana) ek / ilave,
more; 2) baka, some more, other
fundamentalist = muhafazakar, tutucu, gerici
further test = daha fazla denemek, zerinde daha
fundamentally = esas itibariyle, aslnda, kknden,
fazla deneme yapmak
temelden, primarily, essentially
furthermore = dahas, bundan baka, ayrca, stelik,
funding = finanse etme, finansman
additionally, moreover
funeral = cenaze treni
fuse = (birbiriyle) kayna(tr)mak, eritmek
fungal = mantardan kaynaklanan
fuselage = uak, roket gibi aralarn genellikle metal
fungicide = fungisid (mantar ldrc kimyasal ve silindir formlu gvdesi
madde)
fusion = fzyon, birleme, kaynama
fungus = (oul: fungi) mantar
futurism = gelecekilik
funny = tuhaf, garip
futuristic = geleceki, a tesi ile ilgili

www.bademci.com
G G GG G

G8 = G8 lkeleri (Bu gruptaki 8 lkeyi Almanya, ABD, gauge = lmek, lmlemek, measure, evaluate
Fransa, ngiltere, talya, Japonya, Kanada ve gay = neeli, en
Rusya oluturur. Dnya ekonomisinin ve
gecko lizard = keler (dnyann her tarafnda yaygn
askeri gcnn yardan fazlasn kontrol eden
olarak bulunan, pek ok tr olan, duvarlarda
bu 8 lkenin yapt toplantlarda tm dnyay
ve tavanda gezinebilmesi ile tannan
etkileyecek gvenlik ve ekonomi konular
kertenkele)
grlr), Group of Eight
gecko-like = keler benzeri
G8 summit = G8 zirvesi (G8 lkelerinin hkmet
bakanlarnn bir araya geldii yllk toplant) gelatinous = jle kvamnda / grnmnde, jellylike
gain = kazanmak, elde etmek gelatin-silver print = jelatin-gm bask (siyah-
beyaz fotoraf basksnda kullanlan bir teknik)
gain a footing = ayak basacak yer bulmak,
tutunacak dal bulmak gender = cinsiyet, sex
gain acceptance = kabul grmeye balamak gene = gen
gain ground = yaylmak, ilerlemek, rabet kazanmak, gene chip = gen ipi
advance, make progress, zt anl.= lose ground gene sequence = gen sekans / dizisi
gain in = (bir ey)de art veya ilerleme gstermek gene therapy = gen tedavisi (kaltsal hastalklarn
gain in favour = rabet grmek, taraftar toplamak tedavisi amac ile salksz genlerin ilevlerinin
deitirilmesini veya organizmaya salkl
gain popularity = popler olmak, n kazanmak
genlerin nakledilmesini ngren yntem)
gain recognition = kabul grmek, tannmak
general population = tm toplum
gallery = balkon, galeri
general practitioner = pratisyen hekim
gamble = kumar oynamak
general time period = ayn anda / zamanda
game = av hayvan
generalization = genelleme
game fishing = (yemek iin ya da spor amacyla)
generalize = genelleme yapmak
balk avlama
generate = retmek, yaratmak, yield, render, produce
game of checkers = dama oyunu
generation = 1) (elektrik vs. iin) retim; 2) nesil
gametophyte = gametofit (bitkilerde reme hcresi
veya bu hcreleri reten yap) generations of = nesillerce, pek ok kuak
gamma wave = gamma dalgas (alg ve bilin ile generous = cmert, eli ak, zt anl.= tight-fisted
ilikili bir eit beyin dalgas) generously = cmerte, bountifully, abundantly, zt
gang = ete anl.= sparingly, inadequately
gap = ak, fark, gedik, boluk, aralk, uurum gene-spliced = gen eklenmi / balanm
garbage = p, waste genetic code = genetik ifre (hcre ekirdeklerindeki
kromozomlarda yer alan ve bireyin kaltsal
gargle = gargara yapmak
zelliklerinin ortaya kmasn salayan DNA
garment = giysi, elbise dizilimleri)
gaseous = gaz halinde genetic component = genetik unsur
gas-laden = gaz ykl genetic make-up = genetik yap
gasoline = benzin genetic manipulation of intelligence = zekaya
gasping = nefes nefese kalmak genetik olarak mdahale etme
gastric juice = mide salgs, mide zsuyu genetic marker = genetik iaret (tannabilen ve
gatekeeper = 1) seim yapan kii / kurum; 2) kapc soylar belirlemek amac ile farkl bireylerde
izlenebilen DNA paralar)
gather = 1) topla(n)mak, raise, come / bring
together; 2) anlamak, sonu karmak, anlam genetic mutation = genetik deiim / mutasyon
karmak genetically = genetik olarak

www.bademci.com
72 - YDS Kelimeleri Szl

genetically modified = genleriyle oynanm, genetik get in touch with = (birisi) ile temasa gemek /
deiime uratlm iletiim kurmak, connect, contact,
genetically-based = genetik temelli communicate, (In the event of excessive
bleeding, you should get in touch with your
geneticist = genetiki
doctor at once. = Ar kanama olmas halinde,
Geneva = Cenevre (svirede bir kent) hemen doktorunuzla temasa gemelisiniz.)
genius = deha, dahi get into = (yaramazlk, inatlk vs.) etmek, ban
genome = genom (bir organizmann genetik (belaya, skntya vs.) sokmak, be involved in
ifresinin tamam) get into the moats of the palace = korunan bir yere
gentle = 1) yumuak nazik, kibar; 2) hafif atete girmek
(kaynatmadan) get involved in = (olaya) karmak, get pulled in
gentle wave = nazik / hafif dalga / hareket get irritated = rahatsz olmak
genuine = 1) iten, samimi, sincere; 2) gerek, get off = 1) (bir tattan) inmek; 2) paay kurtarmak,
hakiki, real, zt anl.= fake (birini) cezadan kurtarmak; 3) yola k(ar)mak,
genuinely = gerekten, itenlikle, really, sincerely, (If yolculua bala(t)mak
you are genuinely interested in one thing, it will get on with = (ite, meslekte vs.) ilerlemek, devam
always lead to something else. = Eer bir eye etmek, advance, carry on
gerekten ilgi duyuyorsan, o, sana mutlaka
get out of control = kontrolden kmak
baka eylerin kaplarn da aacaktr.)
get over = (hastalk, zorluk vs.) atlatmak, savmak,
genus = (oul: genera) soy, takm, tr, cins
stesinden gelmek, recover from, defeat,
geodetic survey = arazi lm overcome, zt anl.= retreat, surrender
geologist = jeolog (yerekillerini, yerin ve kayalarn get rid of = kurtulmak, elden karmak, bandan
yapsn inceleyen bilim insan) savmak, defetmek, yakay syrmak, abolish,
geopolitical importance = jeopolitik nem (bir eliminate, (As he is in a financial difficulty, the
blgenin bulunduu corafi pozisyon ile siyasi owner needs to get rid of the car. = Para
ve ekonomik etkiler yaratabilme kapasitesi) sknts ektii iin, sahibinin, arabay elden
Georgia = Grcistan karmas gerekiyor.)
geoscience = yerbilim (Dnya gezegeni ile ilgili tm get smt checked out = bir eyi muayene / kontrol
bilim dallarn kapsayan bir terim) ettirmek
germ = mikrop get stuck = skp / taklp kalmak
germicide = mikrop ldrc get through = 1) (telefon vs. iin) balant kurmak,
germination = filizlenme, imlenme ulamak, reach; 2) bitirmek, atlatmak, survive
gerontologist = yallk uzman get tight = (gs, kalp vs. iin) skmak
gestate = gebelii srmek, gebelik sresi geirmek get to know = tanmak, tanmak
gesture = el, kol veya ba hareketi, jest get used to = (bir ey)e almak, adapte olmak,
adapt oneself to, familiarize oneself with
get a better idea of = (bir ey) hakknda daha iyi bir
fikre sahip olmak / daha ok bilgi edinmek giant = devasa, ok byk, huge, gigantic, zt anl.=
miniature
get across = (yol, su, dere, rmak gibi bir eyin)
karsna gemek, go across, cross giant squid = dev mrekkep bal
get along with = (birisi) ile (iyi) geinmek, uzlamak, gift = tanr vergisi yetenek, talent
get on well with, be in good terms with gifted = tanr vergisi yetenei olan, talented, zt anl.=
get around = hareket etmek, dolamak, move inept
around gigantic = devasa, muazzam, enormous, huge, zt
get away = kamak, kmak, go away, escape anl.= tiny
get away with = yanna kar kalmak give a hard time = zorluklar yaatmak, sknt
ektirmek
get back into shape = eski formuna kavumak
give an account of = (bir ey)in hesabn vermek /
get cut in half = yarya inmek, yar yarya azalmak (bir ey)i sunmak / aklamak
get greater hold = daha ok yaygnlamak give birth to = doum yapmak, (bir ey) dourmak
get in = (bir ey / bir yer)in iine girmek, enter, zt give erroneous impression = yanl izlenim vermek
anl.= get out / brakmak

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 73

give in to = (birisi)ne yenilmek, teslim olmak, global warming = kresel snma (dnyadaki
surrender to, succumb to, submit to, zt anl.= ortalama scaklk deerlerindeki genel art
conquer, resist eilimi)
give off = dar vermek, salmak, send out, emit globalisation = kreselleme
give out = 1) datmak, distribute; 2) ok yorulmak, globally = kresel olarak
bitmek, become exhausted globe = yerkre
give priority to = (bir ey)e ncelik vermek glomerulonephritis = glomerlonefrit (bir tr bbrek
give rise to = (bir ey)e yol amak / neden olmak, hastal)
meydana getirmek, lead to, bring about, gloomy = umutsuz, i karartc, kasvetli, depressing,
produce, zt anl.= eradicate, destroy dull, zt anl.= uplifting
give smt a try = bir eyi denemek glorious = ihtiaml, gsterili
give the lead = stnlk kazandrmak, ne glory = ihtiam, vakar, an ve eref
geirmek
glossy = parlak
give up = 1) (bir ey)den vazgemek, (bir ey)i
glottis = glottis (nefes borusundaki ses telleri
terketmek / brakmak, let go of, zt anl.= seize,
arasnda bulunan ksm / boluk; alp
stick to; 2) teslim olmak, pes etmek, quit, zt
kapanmas konumamz salar)
anl.= go on
glow = (kor gibi) kzarmak, parlamak
give way to = (bir ey)in nn / yolunu amak, (bir
ey)e yol amak glucose = glkoz (vcut svlarnda, zellikle kanda,
hayvansal ve bitkisel dokularda, zm ve dier
given = belli, belirli, belirlenmi, set
meyvelerde bulunan eker cinsi)
given (that) = (bir ey)i gerek / gereklemi /
glue together = (bir eyin paralarn birbirine)
olmu kabul edersek, taking smt into
yaptrarak (btn) oluturmak / bir araya
consideration
getirmek
given time = zamana brakldnda , zaman
glycemic effect = glisemik etki (kandaki glkozun
verildiinde
meydana getirdii etki)
glacial = buz ana ait, buzullara ait
go about = ele almak, yapmak, undertake, approach
glacial ice = buzullar tekil eden buz
go abroad = yurtdna gitmek
glaciation = buzullama
go ahead = devam etmek, ileri gitmek
glacier = buzul
go along with = 1) (bir ey / bir kii) ile beraber
glacierized = buzullam gitmek; 2) (bir ey)e raz olmak, (bir ey)i
glamorous = cazip, gz alc kabul etmek
glance = gz atma go astray = sapmak, yoldan kmak
glandular = salg bezlerine ait go bankrupt = iflas etmek, go bust
glassy material = cams / cama benzer malzeme go bust = iflas etmek, go bankrupt
(genellikle bir hammaddenin ok yksek go for = 1) (bir ey) yerine gemek, saylmak, count
scaklklara maruz braklmas ile elde edilen, as; 2) peinde olmak, aramak, seek, look for
przsz yzeyli, salam malzeme tr)
go into effect = geerli olmak, yrrle girmek,
glaucoma = glokom (gz ii basncnn art ile come into force, take effect, zt anl.= annul,
belirgin, krle uzanan gz hastal) repeal
glaze = sr, glazr (genellikle seramie uygulanan, go off = 1) kamak, run away; 2) (bir aygt iin)
dekorasyon ve szdrmazlk salama amac bozulmak, durmak
tayan, yksek scaklklara maruz braklarak
go on = srmek, devam etmek, continue, zt anl.=
oluturulan cams / cama benzer kaplama
end, (ongoing = devam eden)
malzemesi)
go on strike = grev yapmak, greve gitmek
glide = (havada) szlmek
go so far as = (bir ey yapacak) kadar ileri gitmek
glimpse (fiil) = bir an iin grmek, ksaca gz
gezdirmek, anlk / ksa bak go through = (bir dnemden) gemek, yaamak,
experience, zt anl.= avoid
glimpse (isim) = anlk / ksa bak
go unappreciated = takdir edilmemek
glitter = parldamak, ldamak, sparkle, shine
go undetected = gzden kamak, farkedilmemek,
global = kresel, dnya apnda(ki)
go unnoticed

www.bademci.com
74 - YDS Kelimeleri Szl

go unnoticed = fark edilmemek, farkna varlmamak, Grandstand = 1) (rn. bir yar pistindeki) en yksek
go undetected, zt anl.= get noticed ve gr as en iyi olan tribn; 2) blgede
go untreated = tedavi grmemek / edilmemek yaplan motor sporlar yarlarnda, tribn gibi
ilev grmesi sebebiyle ABDdeki lm Vadisi
go up against = kar(sna) kmak
iindeki yksek bir kayala verilmi olan ad
goal = ama, hedef, aim, target, objective
grant (fiil) = vermek, bahetmek, give, award,
goddess = tanra concede
gone are the days = . . . o gnler geride kald grant (isim) = denek, tahsisat, burs, ba, fon
good = ticari mal / eya / rn granule = tanecik, granl
goodness = Aman Tanrm! grape = zm
goods = ticari mallar grapefruit = greyfurt
goodwill = iyi niyet, benevolence, zt anl.= ill-will, graph paper = milimetrik kat (zerinde milimetrik
malevolence kareler basl bulunan izim kad)
gore = (boynuz, fil dii vb. ile) karnn demek / fena grapple with = (bir kii / bir ey) ile boumak
halde yaralamak, eviscerate, run through
grasp = anlamak, kavramak, understand,
gorge = dar ve dik yamal vadi, boaz comprehend, zt anl.= miss
gorgeous = harika, muhteem, beautiful, splendid grass-fed = otla beslenmi
gorgeously = harika bir ekilde, beautifully gratify = honut etmek, tatmin etmek, satisfy,
govern = 1) ynetmek, ynlendirmek, etkisi altnda please, gladden, zt anl.= dissatisfy
tutmak, administer, guide, influence; 2) (bir gratifying = memnun / tatmin edici, satisfactory
ey)in kurallarn belirlemek, (Laws which
grave (isim) = mezar, tomb
govern the production and sale of drugs in the
USA are very strict. = ABDde ila retimi ve grave (sfat) = ciddi, vahim, serious
satn ynlendiren yasalar ok katdr.) gravel = akl
governance = ynetim, idare graveyard = mezarlk, cemetery
government = hkmet, devlet gravitational pull = yerekimi / ktleekim kuvveti
grade = (ders, snav vs. iin) not, puan, mark gravity = ktleekim kuvveti, yerekimi
gradient = 1) eim, meyil; 2) belli bir miktar fiziksel great = byk, muazzam, ulu, big
maddenin ya da herhangi bir boyutun Great Barrier Reef = Byk Bariyer Resifi
lmndeki deiim oran / deiim hz (Avustralyann kuzeydou aklarndaki
gradual = aamalar halinde, yava yava, step-by- dnyann en byk mercan kayal)
step, slow, zt anl.= abrupt, sudden great white = byk beyaz kpekbal
gradually = aamalar halinde, yava yava, azar greatly = byk oranda, enormously, immensely, zt
azar, ar ar, bit by bit, step-by-step, anl.= slightly
progressively, zt anl.= abruptly, suddenly
greed = hrs, agzllk
graduate from = (kurs, okul vs.)den mezun olmak
green = evreci (yeil)
Graeco-Roman = Greko-Romen (Eski Yunan ve
greenhouse = sera
sonrasnda gelen Roma kltrlerinin etkisine
girmi, bu kltrler ile ilgili) greenhouse gas = sera gaz (yeryznden yansyan
gne nlarn sourarak atmosferin normalin
grain = tahl, tane, tahl tanesi
zerinde snmasna sebep olan gazlar)
grain of truth = gerek krnts, kk (bir) gereklik
Greenland = Grnland (Atlas Okyanusunun
pay
kuzeyinde, Kuzey Kutbuna yakn bir yerde yer
grain-fed = tahlla beslenmi alan ve siyasi olarak Danimarkaya ait bulunan
Granada = Grnata (spanyann Endls eyaletinde byk bir ada)
bir kent) Grenada = Bat Hint Adalarnn gneydou
grand = byk, grkemli, ulu, majestic, impressive kesiminde yer alan bir ada
grand drama = dnya sahnesi grenade = el bombas
grand jury = yce divan grid = ebeke
grand piano = grand piyano, kuyruklu piyano (telleri, grievance = yaknma, ikayet, ikayete yol aan ey,
arkaya doru uzayan bir blme yatay olarak complaint
yerletirilmi olan piyano)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 75

grind (fiil) = tmek, ekmek grow older = yalanmak


grind (isim) = tme (biimi) grow out of = (sorunlar) zamanla geride brakmak
grip (fiil) = tut(un)mak, yakalamak, hold, grasp, zt grow up = 1) meydana gelmek, vuku bulmak,
anl.= release develop; 2) bymek, mature
grip (isim) = kontrol, idare growth = byme, art, boom
gritty = aklms, grit kumta, akl guarantee = garanti etmek
groin = kask guarantor = kefil, garantr
groove = oluk guard (against) = (bir eye kar) korumak / nlem
gross = 1) geni apl, byk, broad; 2) brt, total almak, protect (against / from)
gross anatomy = makroskopik anatomi guardianship = vasilik, himaye
(mikroskopa gerek olmakszn, organizmann guerrilla = gerilla (genellikle devlet glerine kar
gzle grlen organ ve oluumlarnn ete sava yrten kimse)
incelenmesi) guess = tahmin etmek, sanmak, zt anl.= know for
gross domestic product = gayri safi yurtii / milli sure
hasla (lkede, rnein bir yl iinde, retilen guidance = rehberlik, yol gsterme, supervision
tm rnlerin ve hizmetlerin toplam piyasa
guide towards = (bir ey)e doru klavuzluk etmek,
deeri)
yol gstermek, ynlendirmek
grossly = 1) fazlaca, ar bir biimde, fena halde,
guide the way the audience feels = izleyicilerin
overly; 2) genellikle, byk lde, generally
duygularn ynlendirmek
ground = 1) yer, toprak, zemin; 2) gereke, dayanak,
guide through = (tehlikeli bir blgenin iinden
reason
geirmek iin) klavuzluk etmek, yol gstermek
ground control = yer kontrol (hava alanlarnda
guidelines = (yol gsterici) ilkeler, kurallar, ana hatlar,
bulunan, uaklarn ini kalklar ile rotalarn
road map
dzenleyen ve koordine eden birim)
guilt = sululuk, zt anl.= innocence
ground rules = bir oyun, spor ya da yarmay
yneten temel kurallar Gulf Stream Current = Golfstrim Aknts (Meksika
Krfezinden Bat ve Kuzey Avrupaya akan ve
ground water = taban / yeralt suyu
o blgelerde iklimi lmanlatran bir deniz
grounding = dayanma, temeli olma aknts)
ground-nesting = yuvasn yerde yapan gunnery = topuluk
groundnut = yer fst, peanut gun-shot = (tabanca, tfek vs. iin) at, silah sesi,
ground-penetrating = zeminin altna inebilen silah yaras
grounds = gereke, dayanak, basis, rationale gut = barsak, intestine
grove = meyve aac bahesi, koru, orchard gymnast = jimnastiki
grow active = hareketlenmek, faaliyete gemek gypsum = al
grow higher = ykselmek, rise
grow in public stature = toplum gznde
ykselmek

www.bademci.com
H H HH H

habit = alkanlk handful = bir avu


habitat = doal ortam, doal yaama ortam handicap = engel, elverisiz durum
habit-forming = alkanlk gelitiren handle = 1) ilemek, kullanmak, ele almak,
habitual pattern = davran biimi / dzeni / modeli manipulate; 2) baa kmak, ilgilenmek, idare
etmek, stesinden gelmek, manage, deal with,
haematocrit = hematokrit (kandaki eritrositlerin
tackle
yzde olarak hacmi)
handlebar = gidon, tutma ubuu
haemochromatosis = hemokromatoz (dokularn
anormal renk dalm hastal; doutan handling = (bir sorunu vs.) ele alma ekli, muamele,
gelen bu hastalkta deri tun rengine dner) care, treatment, zt anl.= neglect
haemodialysis = hemodiyaliz (bbrekler grev handset = 1) elde tanan ve kullanlan cihaz (rn.
yapamad zaman hasta kanndan, cep telefonu, telsiz); 2) daha byk ve
hemodiyaliz aygt kullanlarak, bata re karmak bir cihazn elde tanan ve kullanlan
olmak zere ykm rnlerinin temizlenmesi) nitesi
haemoglobin = hemoglobin (kana krmz rengini hang around with = 1) (bir kii / bir ey) ile babo
veren ve akcier ve vcut dokular arasnda beklemek / dolanmak; 2) (bir kii) ile vakit
oksijen tayan protein), Hb geirmek / gezmek
haemoglobin value = hemoglobin deeri hanging = asma, asarak idam etme
haemorrhage = hemoraj, kanama, (ar kan kayb) hangover = kalnt, arta kalan ey
haemorrhagic fever = kanama ve atele birlikte happen to know = (ans eseri / tesadfen) bilmek
seyreden viral enfeksiyonun yol at bir harbour = beslemek, barndrmak, house, host,
hastalk, VHF contain
hail = selamlamak, seslenmek, (beeni ile) hard = zorlu, sk, zahmetli, tough, laborious
karlamak, acclaim, welcome hard fact = inkar edilemeyecek gerek
hail from = (bir ehir, bir lke)den geliyor olmak, (bir hard times = zor gnler / zamanlar
yer)i temsil etmek
harden = sertlemek, katlamak
hair dye = sa boyas
hardened = sertlemi
hair-thin electrode = sa teli inceliinde elektrot
hardened steel = sert (dvme) elik
half-built = ina halinde, yapm tamamlanmam
harder wearing = daha zor eskiyen
hallucination = sanr, halsinasyon, head trip,
hardliner = uzlamaz, tutucu kimse
illusion
hardly = 1) nadiren, ok az, hemen hemen hi,
halt = dur(dur)mak, stop, zt anl.= start
scarcely, barely; 2) zar zor, g bela, glkle
halve = yarya indirmek, ikiye blmek
hardness = 1) (duygusal anlamda) soukluk,
ham = abartarak rol yapan yeteneksiz oyuncu insensitivity, unfeelingness; 2) sertlik,
Hamilton Depression Rating Scale = Hamilton acmaszlk, harshness, stiffness
Depresyon lei (hekimlerin, hastalardaki hardship = glk, sknt, darlk, burden, trouble, zt
depresyonun iddetini lmek iin anl.= ease, prosperity
kullanabilecekleri 21 soruluk bir test)
hardware = donanm, madeni aksam
hamper = engellemek, gletirmek, prevent, hinder,
hard-working = alkan
impede, obstruct, zt anl.= help, facilitate
harm = zarar, hasar, damage
hand = (elle) vermek, uzatmak, give, bestow
harmful = zararl, damaging, zt anl.= harmless
hand gesture = el hareketi
harmless = zararsz, zt anl.= harmful
hand out = (elden bir ey) datmak, bltrmek,
(ceza) vermek, (adalet) datmak, give out, harness = (doal bir gc dizginleyerek)
distribute, deliver yararlanmak, kullanmak, employ, utilize

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 77

harsh = sert, kat, acmasz, rough, bitter, zt anl.= heal = iyile(tir)mek, saaltmak, cure
mild heal wounds = yaralar iyiletirmek / saaltmak
harsh social stigma = sosyal olarak deinilmesi zor, healer = saaltc, iyiletirici
utan verici konu
health care = salk bakm
harvest (fiil) = rn almak, hasat yapmak, get crops
health implication = (bir eyin) salk zerindeki
harvest (isim) = hasat, crop etkisi
hasten = acele et(tir)mek, hzlandrmak, hurry, health visitor = (hastaya bakmak ya da nerilerde
accelerate, zt anl.= delay, slow down bulunmak iin) eve gelen salk grevlisi
hatch = gverteye alan kapak healthcare schemes = salk planlar / programlar
hatchway = ambar az healthcare system = salk sistemi
have a chance = frsat yakalamak, ans olmak health-conscious = salk hakknda bilinli
have a tough time = zorluklar / sorunlar yaamak health-seeking = (bir) hastala are arama
have an effect on = (bir ey) zerinde etkisi olmak / healthy = salkl / yerinde / hakl, (healthy relations
etki yaratmak between the two countries = iki lke arasnda
have little in common with = (birisi / bir ey) ile ok az salkl ilikiler; healthy scepticism = hakl /
ortak ynleri olmak yerinde bir kuku)
have little or no control on / over = (bir ey) hearing = 1) iitme (gc); 2) celse
zerinde ok az kontrol sahibi olmak veya hi hearing loss = iitme kayb
kontrol sahibi olmamak
heart disease = kalp rahatszl
have more than ones share = (bir ey)den nasibini
heart rate = nabz / kalp atm hz, pulse, heartbeat
fazlasyla almak
heartburn = mide ekimesi / yanmas
have nothing to do with = hi ilgisi / balants
olmamak, have no connection with heat resistant = sya dayankl
have on hand = elde bulundurmak heated = hararetli
have smt in common with = (birisi / bir ey) ile ortak heatedly = hararetli bir ekilde (tartmak)
ynleri olmak / noktalar bulunmak heathen = kafir, heretic
have to do with = (bir ey) ile ilgisi / balants olmak, heat-shield tiles = s kalkan panelleri (uzay
have connection with mekiklerini, atmosfere girite oluan ok
have trouble with = (bir ey) ile ba dertte olmak, yksek scaklktan koruyan kaplamay
sorun yaamak oluturan seramik paneller)
have yet to be = henz -medi, daha -meyi heat-trapping gas = sera gaz, s tutucu gaz (s
bekliyor kaybn azaltc etkisi yksek gaz), greenhouse
gas
have yet to be explained = henz aklanmam
olmak, daha aklanmay bekliyor olmak heavens = (oul kullanlr) gkyz, sema
have yet to be identified = henz tanmlanmam heavily = byk lde, ciddi ekilde
olmak, daha tanmlanmay bekliyor olmak heavy element = ar element (genellikle metalik
hay fever = saman nezlesi, alerjik rinit zellik gsteren, atom arl yksek, zehirli
ve evreye zararl element)
hazard = tehlike, risk, danger, risk, zt anl.= safety,
security, (Drinking alcohol is a real health Hebridean Islands = Hebrid Adalar (skoyann
hazard if carried to excess. = Arya kalrsa, bat kys aklarnda bulunan bir adalar
alkol almak salk asndan ciddi tehlikeler grubu)
yaratr.) hedge = al veya aa dikilerek oluturulmu it
hazardous = tehlikeli, dangerous, zt anl.= safe, hedge bindweed = it sarma (baka bitkilerin
secure etrafna sarlarak yaayan, beyaz veya pembe
haze = pus, hafif sis, mist iekli bir tr sarmak)
head for / to / towards = (bir yer)e doru gitmek, hedgehog = kirpi
yolculua hazrlanmak, ynn (o yer)e doru heed = dinlemek, nemsemek, dikkate almak, care,
evirmek attend, pay attention, zt anl.= disregard
headlight beam = far heel prick = ineyle topuktan kan alma
headquarters = merkez bro, karargah, komuta height = 1) boy, ykseklik, tallness; 2) doruk, peak
merkezi, seat

www.bademci.com
78 - YDS Kelimeleri Szl

heighten = yksel(t)mek, art(tr)mak, oal(t)mak, high family demand = ailevi sorumluluklarn


raise / rise, intensify, increase, zt anl.= lessen, getirdii maddi ve manevi yk
lower, decrease high fast = yksek ve abuk denmesi gereken
helium = helyum (element simgesi He olan, renksiz, cret
kokusuz bir gaz; havadan hafif olmas high seas = enginler, ak deniz
sebebiyle zeplin gibi hava tatlarnda
high time = artk zaman (gelmiti / geldi de geiyor
kullanlr)
bile), (It is high time you started studying. =
Hellenistic = (yaklak M. . 334-30 yllar oktan almaya balamalydn.)
arasndaki) Hellenistik Dneme ait
highest levels ever recorded = imdiye kadar
helmet = mifer, kask kaydedilen en yksek seviyeler
helpful = yararl, faydal, useful, beneficial, zt anl.= high-fibre = (besinler iin) lif oran yksek
useless, harmful
highlander = dal
hemisphere = 1) yarmkre; 2) (beyin iin) lob, lobe
highlight = ne karmak, dikkat ekecek hale
hemlock = baldran, aotu (Eski Yunanda getirmek, make prominent, play up
Sokratesin lmne neden olan son derece
highly = ok, byk oranda, vastly, greatly
zehirli bir ot)
highly so = daha da fazla
hence = bylece, dolaysyla, thus, therefore
high-profile = gze arpan, dikkat eken
hepatitis B = hepatit B (ate, sarlk, rtiker,
itahszlk, bulant ve halsizlikle belirgin high-ranking professional body = st dzey
hepatit) meslek kuruluu
hepatitis B virus = hepatit B virs high-resolution neutron sensor = yksek
znrlkl ntron sensr
hepatitis protein = hepatit kart antikor
high-rise = yksek, ok katl
herb = ot, ifal bitki
high-risk = yksek riski olan
herbicide = herbisit (istenmeyen bitkileri yok eden
ila) high-standing = (bir eyin) zerinde duran
herd = sr high-stress = ok stresli
hereditary = kaltsal, irsi, inherited, genetic, highway = otoyol
congenital, zt anl.= acquired, learned high-yielding = yksek verimli
hereditary tendency = kaltsal eilim hijack = (uak, gemi) karmak
heredity = kaltm, soyaekim, genetics, inheritance hiker = uzun yry yapan kimse
heretical = bir dinin veya topluluun inanlarna ters hilltop = tepe st / doruu
den hindbrain = beynin arka blmleri
heritage = miras, kalt hinder = engellemek, impede, obstruct, (Landslides
hero = kahraman and bad weather are continuing to hinder the
heroic = kahramanca arrival of relief supplies to the area. = Toprak
kaymalar ve olumsuz hava koullar yardmn
hesitate = ekinmek, duraksamak
blgeye ulamasn engellemeye devam
hesitation = ekinme, duraksama, tereddt ediyor.)
heterogeneity = heterojenite, farkllk (baka bir tr hint (isim) = 1) belirti, emare, sign; 2) ipucu, clue
ile karlatrlabilir olmama hali), zt anl.=
hint at (fiil) = akla getirmek, izlenim brakmak, ima
homogeneity
etmek, point to, suggest
hexagon = altgen
hippo = (hippopotamus kelimesinin ksaltlm hali),
hibernation = k uykusu su aygr
hiccup = hkrmak Hippocrates = Hipokrat (M. . 460-377 yllar
hidden = sakl, gizli, out of sight arasnda yaam olan Egeli hekim)
hide away = sakla(n)mak, conceal (oneself) hippopotamus = hipopotam, su aygr
hierarchy = hiyerari hit = ac / zarar vermek, vurmak, damage, strike
hieroglyph = hiyeroglif (karakter olarak basit hit hard = ciddi ac / zarar vermek
resimlerin ve sembollerin kullanld yaz) Hittite = Hitit (M. . 2. binyl ortalarnda Orta
hieroglyphic = hiyeroglif yazsna benzer Anadolu ve evresine hakim olmu bir krallk)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 79

hoist = kaldrmak, yukar ekmek horde = kavim, airet, kalabalk


hold smo to account = birisinden hesap sormak hormone = hormon
hold = 1) (toplant vs.) dzenlemek; 2) (elinde) hormone balance = hormon dengesi
tutmak, sahip olmak; 3) (bir) gr / inan hormone level = hormon seviyesi
sahibi olmak, maintain; 4) yle kabul etmek,
horrible = korkun, berbat
regard
horrific = korkun, tyler rpertici
hold accountable = sorumlu / mesul tutmak
horrify = korkutmak, dehete drmek, scare, terrify
hold an office = bir makamda / grevde bulunmak
horrifying = korkun, dehete drc, frightful,
hold back = tutmak, tkamak, alkoymak, trap
horrible
hold clues to = (bir ey)in ipularn iermek
horror = byk korku, dehet, terror
hold in check = kontrol altna almak / altnda
horseshoe bat = nal burunlu yarasa
tutmak, keep under control
horticulture = iekilik, bahecilik
hold in place = yerli yerinde tutmak
hose = hortum
hold no possibility = hibir olana olmamak,
mmkn olmamak, ihtimal d olmak hospitality = konukseverlik, zt anl.= inhospitality
hold on = dayanmak, brakmamak hospitalization = hastaneye yat(r)ma
hold the promise = sznde durmak, vaadini yerine hospitalize = hastaneye yatrmak / kaldrmak
getirmek, keep the promise host (fiil) = ev sahiplii yapmak
hold the view that = grnde olmak host (isim) = 1) (mikrop vs.) tayc; 2) ev sahibi
hold up = geciktirmek, engellemek, delay, obstruct hostile = dmanca, dman, saldrgan, kar olan,
hold with = (bir gr vs.)ye katlmak, agree with aggressive, antagonistic, adversary, enemy, zt
anl.= friendly
holiday = tatil
hostility = dmanlk, husumet, enmity, antagonism
Holocene Epoch = Holosen Dnemi (yaklak
11.500 yl ncesinden gnmze kadar olan hot spot = tehlikeli blge
buzul a sonras dnem) hot topic = hararetle tartlan konu
home nursing visit = hastalara, bakm ve tedavileri hot whirlpool = scak jakuzi
ynnden yardmc olma amacyla yaplan ev hotly = youn ve ok ihtilafl / hararetli bir ekilde,
ziyareti heatedly, (The committee hotly discussed the
home rule = zerklik matter. = Komite meseleyi hararetle tartt.)
home telecare = evde tele-bakm (eve kurulan hotly disputed = zerinde ok tartlan
grntl ve sesli bir haberleme cihazyla, ki hotspot = tehlike altnda olan blge / nokta
buna tansiyon ler, termometre vs. gibi aletler house = barndrmak
de balanabiliyor, hastane veya doktorlarla
temas kurup salk hizmeti alma sistemi) household = evsel, eve ait
home to = (bir ey)in ev sahibi / anavatan household tasks = ev ileri
homebound = eve bal (hastalk vs. nedeniyle housing = barnma, habitation
evden kamayan) Housing Bill = imar ve iskan yasa tasars
homeless = evsiz, sokakta yaayan housing estate = konut alan, iskan edilecek alan /
homo sapiens = (biyolojide) modern insan bina, residential estate
homonym = esesli How do they help? = Ne faydalar var?, Ne yarar
salyorlar?
homosexual = ecinsel
However eager one may have been = Kii ne
hookworm = engelli solucan, kancal kurt kadar hevesli olursa olsun. . . , Kiinin tm
hop = sramak hevesine ramen. . .
hope = umut etmek, ummak hug = sarlmak, sarmak, kucaklamak, embrace
hopefully = 1) umutla, (The little boy looked at the huge = ok byk, devasa, muazzam, immense,
woman hopefully as she handed out the gigantic, enormous, zt anl.= tiny
sweets. = Kk ocuk, ekerleri datmakta huge amounts (of) = byk miktarlarda
olan kadna umutla bakt.); 2) inallah, mit
edilir ki . . . hugely = byk oranda, geni apta, greatly, zt anl.=
slightly
hopeless case = umutsuz vaka

www.bademci.com
80 - YDS Kelimeleri Szl

hull = gemi veya uak gvdesi hydrogen bonding = hidrojen ba olumas


hum = (ark) mrldanmak, vzldamak, vzldamaya hydrogen chloride = hidrojen klorr (kimyasal
benzer ses karmak forml HCl olan, oda scaklnda gaz halinde
human embryonic stem cell = insan embriyonu kk bulunan bir bileik)
hcresi hydrological = su bilimi ile ilgili
Human Genome Project = nsan Genom Projesi hydroponic farming = topraksz tarmclk (sadece
(insann genetik kodlarnn tamamn zmeyi su iinde bitki yetitirme)
amalayan proje) hydroxyl radical = bir oksijen ve bir hidrojen
human mission = (zellikle uzayda) insanlarn grev atomundan oluan kimyasal grup
ald alma / seyahat hygiene = hijyen
humanely = insancl bir ekilde hymn = ilahi
humanities = hmaniter bilimler, (felsefe, psikoloji hyperactivity = hiperaktivite (ar hareket ve faaliyet
gibi) konusu insan olan bilimler gsterme hali)
humanize = insancllatrmak, zt anl.= dehumanize hypercholesterolemia = hiperkolesterolemi (kanda
humanoid = insans (robot, yaratk vs.) kolesterol dzeyinin yksek olmas)
humble = mtevaz, alakgnll, modest hyperinflation = hiperenflasyon (kontrolsz, ok
humid = rutubetli, nemli iddetli enflasyon)
humorous = mizah yollu, akac, komik, funny, zt hypersensitive = ar duygulu / duyarl
anl.= serious hypertension = hipertansiyon (yksek tansiyon)
humour = mizah, (with humour = ii akaya vurarak) hypnosis = hipnoz (yapay uyku)
Humphry Davy = 1778-1829 yllar arasnda hypnotise = hipnotize etmek
yaam olan ngiliz kimyac ve mucit hypnotised = hipnotize edilmi
humus = humus, besince zengin toprak hypnotizable = hipnotize edilebilir
hunger = alk hypochondriasis = hastalk hastas olma durumu
hurricane = kasrga, hortum hypothalamus = hipotalamus (beyinde otonom sinir
hurt = incitmek, zarar vermek, harm, damage sistemini yneten blge)
hybridisation = melezletirme hypothermia = vcut ssnda dme, vcutta dk
hydrocarbon = hidrokarbon (yalnzca hidrojen ve s
karbondan oluan organik bileik) hypothesis = (oul: hypotheses) hipotez, varsaym
hydrochloric acid = hidroklorik asit (hidrojen klorr (belirli olaylar aklamak iin yaplan nerme)
gaznn suda zlmesi ile elde edilen gl hypothesize = farz etmek, hipotez retmek, ne
bir asit) srmek, varsaymak, put forward, posit

www.bademci.com
I I II I

I gather = Anladm kadaryla if there are any = eer varsa (bir eyin varlna
I should imagine = (genellikle yar alayl) tahmin inanlmad ya da buna ait bir kant
ederim ki. . . , mutlaka yledir. . . bulunmad durumlarda kullanlr), (Good
people, if there are any, are hard to find. = yi
I should think = tahmin ederim ki. . . , mutlaka
insanlar -o da eer kaldysa- bulmak ok
yledir. . .
zordur.)
I suppose = sanrm, herhalde
ignition = 1) ateleme, tutuma; 2) ateleme dzeni,
Im afraid = korkarm ki (maalesef anlamnda) kontak
i. e. = yani, baka ekilde ifade etmek gerekirse. . . ignorance = 1) bilgisizlik; 2) aldrmazlk, grmezden
(Lat. id est), that is gelme
ice cap = dalarn zirvelerinde veya gezegenlerin ignore = gz ard etmek, aldrmamak, bo vermek,
kutuplarnda bulunan kubbemsi ekilli buzul grmezden gelmek, disregard, overlook, zt
ice sheet = buz tabakas anl.= care for, notice
ice shelf = ky buzulu (karadaki bir buzulun deniz ill = kt, ters, uursuz, hasta, adverse, bad, zt
zerindeki uzants) anl.= good, beneficial
ice up = buzlanmak, buzla kaplanmak, buzla ill effect = kt etki
kaplanm olmas nedeniyle i gremez olmak illegal = yasa d, kanuna aykr, illicit, prohibited, zt
icing = buzlanma anl.= legal, legitimate
iconic = sembollemi, ikonlam illegitimate = 1) yasad, illegal; 2) evlilik d, gayri
ICU = Youn Bakm nitesi, Intensive Care Unit meru, adulterine
icy-cold = buz gibi souk Illinois = ABDde bir eyalet
identical = ayn, tpk, zde, alike, same, zt anl.= ill-paid = az cretli, dk maal, zt anl.= well-paid
different, unlike ill-treat = kt davranmak, abuse, injure
identical twins = tek yumurta ikizleri, monozygotic ill-treatment = kt muamele, zt anl.= hospitality
twins illuminate = 1) aydnlatmak, klandrmak, light,
identification = 1) tan, tehis; 2) kimlik / hviyet / brighten; 2) eitmek, aydnlatmak, educate,
nfus czdan vb. belge enlighten
identification bracelet = zerinde kimlik bilgilerinin illuminating = aydnlatc
yazl olduu bir tr bileklik illumination = aydnlatma
identify = 1) tan(m)lamak, tehis etmek, determine, illusion = hayal, kuruntu, yanlsama, fantasy
diagnose; 2) kimliini tehis etmek; 3) tip
illustration = resim, tasvir, ekil
belirlemek / tanmlamak
image = resim, fotoraf, picture
identity = kimlik, hviyet, bir kii ya da yeri
dierlerinden ayran zellikler (the distinct image capture = fotoraf ekimi
cultural, religious and national identity of imaginable = hayal edilebilen, gz nne getirilebilen
Tibetans = Tibetlilerin kendilerine has kltrel, imaginary = imgesel, hayali, fictitious, zt anl.= actual,
dini ve ulusal kimlii) real
idiosyncrasy = yapsal zellik, miza, yaradl imaginative = yaratc, creative
idol = ilah, tanra, taplas ey imagine = hayal etmek, envisage, guess
if any = eer varsa / olursa imaging = grntleme
if anything = 1) eer herhangi bir etki yarattysa (o da imbalance = dengesizlik, zt anl.= balance
udur. . .); 2) eer bir fark varsa
if left untreated = tedavi edilmezse

www.bademci.com
82 - YDS Kelimeleri Szl

IMF = Uluslararas Para Fonu (global ekonomik immune-triggering = baklk sistemini harekete
dzeni takip etmek, borsa, dviz kurlar, geiren / tetikleyen
deme planlar gibi konularda denetim ve immunisation = baklama, baklk kazandrma
organizasyon yapmak, teknik ve ekonomik (genellikle alama yoluyla vcudu bir
destek salamak gibi grevleri bulunan hastala kar bak hale getirme)
uluslararas bir organizasyon), International
immunize = baklk kazandrmak, baklk
Monetary Fund
oluturmak
imitate = taklit etmek, taklidini yapmak, copy,
impact = 1) etki, tesir, nfuz, effect, influence;
simulate
2) darbe, arpma, hit, collision
imitation = taklit, imitasyon
impair = bozmak, zayflatmak, (While my brain and
immature = olgunlamam, toy, gelimemi, brawn remain unimpaired, I will continue to
undeveloped, young, unripe, zt anl.= mature, lead this party. = Akl ve beden salm
ripe elverdii srece, bu partiyi ynetmeye devam
immeasurable = llemez, tahmin edilemeyecek edeceim.)
boyutlarda, incalculable, zt anl.= measurable impaired hearing = zayf / az iitme
immediacy = arada bir vasta ya da arac olmamas impaired immune response = bir hastalk vs.ye
hali, dorudan etki, (the immediacy of war, as kar baklk sisteminin verdii yetersiz /
seen on television = televizyonda sunulduu zayf reaksiyon
ekliyle savan dorudan etkisi)
impairment = boz(ul)ma, zayfla(t)ma, damage,
immediate = 1) annda, hemen o anda, acil, urgent; harm, zt anl.= repair, improvement
2) yakn; 3) imdiki, ilk akla gelen, current
impassable = geilmez
immediate aftermath = (bir savan, doal afetin)
impeach = sulamak, itham etmek, devlet
hemen sonras
memurunu mahkemeye sevk etmek
immediate care = hemen yaplan bakm, tedavi
imperative = zorunlu, mecburi
immediate effect = hemen grlen etki
imperceptively = seilmez / fark edilmez bir ekilde,
immediate post-disaster period = felaketten unnoticeably
hemen sonraki dnem
imperfect = eksik, kusurlu, faulty, defective, zt anl.=
immediately = derhal, hemen, annda, at once, right perfect, flawless
away
imperfection = eksiklik, kusur, fault, defect
immense = muazzam, ok byk, tremendous,
imperfectly = eksik, kusurlu bir ekilde, ksmen,
enormous, zt anl.= tiny, little
partially, defectively
immensely = gayet, pek ok, byk oranda, son
imperial = imparatorlua ait, emperyal, emperyalist,
derece, olduka, extremely, enormously, zt
smrgeci
anl.= slightly
imperial battle cruiser = imparatorluk sava gemisi
immigrant = gmen, lkeye / kente g ederek
(baz bilimkurgu eserlerinda ad geen uzay
gelen kimse, zt anl.= emigrant
gemisi)
immigrate = g ile lkeye / kente gelip yerlemek,
impetus = hz, g, gd
move in, zt anl.= emigrate
implant (fiil) = implante etmek (tedavi iin vcut iine
immigration = g ile lkeye / kente gelip yerleme,
bir madde vs. yerletirmek), nakletmek,
zt anl.= emigration
alamak, insert, embed, (implant an artificial
imminently = tehdit ederek tooth in the gum = di eti ierisine yapay bir di
immobile = sabit, hareketsiz, motionless, zt anl.= implante etmek)
mobile implant (isim) = implantasyon (nakletme, dikme,
immoral = ahlaka aykr, edepsiz, unethical, corrupt, alama)
zt anl.= ethical, moral implement = uygulamak, yerine getirmek, put
immortal = lmsz, eternal, zt anl.= mortal through, carry out, perform
immune destructive effect = bakl ykc / implementation = uygulama, yerine getirme
ypratc / bozucu etki implicate = 1) sorumlu saymak, hold responsible;
immune system = baklk sistemi 2) ima etmek, imply
immune-compromised = baklk sistemi zayf implicated = (bir ey)in altnda aranan, altta yatan
dm olan implication = sakl anlam, ima, suggestion,
connotation, zt anl.= explicit statement

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 83

implications = (bir ey)in olas sonular imprudent = sorumsuz, irresponsible, zt anl.=


implicit = 1) ifade edilmeden anlalan, sakl, zt anl.= prudent
explicit; 2) ima edilen, dolayl olarak anlalan impulse = tepki, drt, itici kuvvet, drive, urge
implode = iddetle ieriye doru kmek, ie doru impulsive = tepkisel, instinctive, emotional, zt anl.=
patlamak thoughtful, cautious
imply = (dolayl olarak) gstermek, ima etmek, (bir impulsively = tepkisel olarak, dncesizce,
ey)e iaret etmek, indicate, suggest, state instinctively, emotionally, zt anl.= thoughtfully,
indirectly, zt anl.= express cautiously
import = ithal etmek, zt anl.= export impurity = kirlilik, katk ey
imported = ithal edilmi in a convincing manner = inandrc / ikna edici bir
impose on / upon = zorla kabul ettirmek, dayatmak, ekilde
(yasa, kural, yaptrm vs.) uygulamak, empoze in a given situation = belirli bir ortamda / durumda
etmek, assert in a sense = bir bakma, in a way
imposing = etkileyici, impressive in a sorry state = hazin / zc bir durumda
impossible = imkansz, olanaksz in a way = bir bakma, in some way, in a sense
impoverish = 1) yoksullatrmak, make poor; in accord with = (bir ey)e uygun olarak, uyarnca,
2) gcn kesmek, exhaust, wear out uyumlu, tam bir anlama iinde, in compliance
impoverishment = fakirleme, yoksullama with, in unison with, in accordance with, zt
impractical = uygulanamaz, gerekletirilemez, anl.= contrary to, in conflict with, in dispute
mantksz with
impractically = uygulanamaz / gerekletirilemez / in accordance with = (bir ey)e uygun olarak,
mantksz bir ekilde uyarnca, in compliance (with), zt anl.=
contrary to
impregnate (with) = 1) emdirmek, iirmek;
2) hamile brakmak in addition to = (bir ey)e ek olarak, additionally, also
impress = (genelde iyi ynde) etkilemek, (iyi) izlenim in advance = nceden, pein olarak, beforehand
brakmak, influence in all likelihood = byk bir olaslkla, most likely
impress on / upon = aklna sokmak in an advisory capacity = danman sfatyla
impression = 1) izlenim, etki, intiba, sense, in an effort to = . . . amacyla
influence; 2) bask, damga, iz in any way = hibir ekilde
impressionist = izlenimci, empresyonist (Fransada, in bulk = toptan, yn halinde
19 yyda ortaya km bir resim akmnn
in case of = halinde, durumunda
takipisi olan kii)
in close association with = (bir ey) ile yakn iliki /
impressive = (iyi ynde) etkileyici, arpc,
ibirlii iinde
remarkable, striking, zt anl.= ordinary
in close contact with = (bir ey / bir kii) ile yakn
impressively = (iyi ynde) etkileyici bir ekilde,
temas / balant iinde
remarkably, strikingly, zt anl.= ordinarily
in combination with = (bir ey) ile birlikte, together
imprint = iz
with
improbable = ihtimal dahilinde olmayan, olas
in common = ortak olarak, genel olarak
olmayan, unlikely, zt anl.= probable, likely
in comparison with = (bir ey, bir kii) ile
improve = dzel(t)mek, yoluna koymak, geli(tir)mek,
kyaslandnda, in relation to, with reference
arttrmak, enhance, upgrade, increase, zt
to
anl.= deteriorate, worsen, decrease, weaken
in conjunction with = (bir ey) ile birlikte / balantl
improved = iyiletirilmi, dzeltilmi
olarak, together with
improved medical care = gelimi salk bakm
in connection with = (bir ey) ile balantl olarak
improvement = dzelme, ilerleme, iyiletirme,
in consequence = (bunun) sonucunda, (buna) bal
gelime, enhancement, progress, advance, zt
olarak, as a result
anl.= impairment, deterioration
in consultation with = (birisi) ile danma ierisinde
improvise = birdenbire aresini bulmak, doalama
/ konsltasyon yaparak
yapmak

www.bademci.com
84 - YDS Kelimeleri Szl

in contrast to / with = (bir ey)in / (bir kii)nin tersine in rational terms = mantk kapsamnda, rasyonel
/ aksine, (bir ey) ile karlatrldnda, dnce ile
contrary to in readiness for = (bir ey)e hazr bir biimde
in deed = elbette, tabii ki, gerekten de, of course, in reality = gerekte, aslnda
certainly
in regard to = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili
in detail = detayl / ayrntl / kapsaml olarak olarak, with respect to
in due course = zaman geldiinde, in due time in response to = (bir ey)e cevaben / karlk vermek
in excess of smt = bir eyden fazla, bir eyi geen amacyla, as a reaction to
in fact = aslnda, esasen, in reality, in truth, indeed in retrospect = gemie bakldnda
in favour = revata in return for = karlnda, karlk olarak
in favour of = lehine / lehinde, in support of, zt anl.= in search of = (bir ey)in aray iinde
against in short supply = retimi / piyasaya arz yetersiz
in fear = korkuyla in so far as = olduu srece, olduundan tr,
in fulfilment of = (bir ey)i gerekletirmek / yerine because
getirmek iin in some respects = baz alardan, in a way
in installments = blmler / ksmlar halinde, taksitle in some ways = baz ynlerden / alardan
in its wider sense = daha geni anlamyla in spite of = (bir ey)e ramen / karn, regardless
in line with = (bir gr vs.) ile ayn dorultuda, in of, despite
conjunction with in succession = srayla, by turns, one after another
in London alone = sadece Londrada in terms of = ilgili olarak, asndan, bakmndan, on
in many respects = birok adan / ynden the basis of, in relation to
in many ways = bir ok bakmdan in that = yznden, dolay, nedeniyle, u bakmdan
in no small measure = hi de kmsenmeyecek ki, as, because, since
bir boyutta in the best of circumstances = en iyi artlarda
in no way = hibir bakmdan, hibir surette, (He is in in the case of = (bir ey) halinde / durumunda, (bir
no way ready for the exam. He hasnt touched eyin / bir olayn) olmas durumunda
his textbook yet. = Snava hibir surette hazr in the context of = balamnda, erevesinde
deil. Daha kitabn kapan bile kaldrmad.),
in the course of = srasnda, esnasnda, ak
by no means
ierisinde, during
in number = sayca
in the face of = karsnda
in office = grevde, grev banda
in the first place = en bata
in ones day = kendi dneminde (in my day. . . =
in the form of = eklinde / formunda
benim zamanmda. . .)
in the hope of = (bir eyin olmas) umuduyla
in opposition to = (bir ey)e kar / muhalif olarak,
contrary to in the last resort = son are olarak, as a last resort
in order to = amacyla, (bir ey yapmak) iin, so as in the light of = (bir ey)in nda / altnda, in
to, to view of
in other words = baka bir deyimle, put differently in the limelight = genel ilgiyi zerinde toplam
olarak
in part = ksmen, baz alardan, partly, zt anl.=
wholly in the long run = uzun vadede, in the end, eventually,
(Patience and determination will pay in the
in particular = zellikle, bilhassa, particularly,
long run. = Sabr ve kararlln dl uzun
especially
vadede gelir.)
in parts = ksmen, baz alardan
in the meantime = bu arada, bu sre zarfnda, ayn
in place of = yerine zamanda, meanwhile
in practice = gerekte, pratikte, zt anl.= in theory in the meanwhile = bu sre iinde, bu arada
in preference to = (bir ey)den ziyade, tercihen, in the midst of = ortasnda, arasnda
rather than
in the modern sense = modern anlamda
in proximity = yaknnda
in the public interest = kamu yararna / karna

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 85

in the wake of = (bir felaketin) ardndan, peinden incentive = zendirici ey, bonus, inducement
in the way of medication = ila trnden, (That so- inception = balang, balama
called pharmacy doesnt have much in the incessant = srekli, ard arkas kesilmeyen, never-
way of medication. = O szde eczanede ila ending, zt anl.= occasional
trnden pek fazla bir ey yok.)
inch = 1) in (2. 54 cmye edeer, ngiliz kkenli
in this respect = bu bakmdan, bu hususta, bundan uzunluk lme birimi); 2) (kalnlk hesabnda)
yola karak parmak, (rn. inch pipe = yarm parmak(lk)
in time = zaman iinde, zamanla boru)
in turn = srasyla, successively, (I talked to each of incidence = tekrar oran, olu skl, insidans,
my students in turn. = Srasyla, her bir occurrence, happening
rencimle tek tek konutum.) incidence rate = sklk oran, insidans
in utero = rahimde, henz domam incident = (genellikle kt sonular olan) olay,
in view of = (bir ey)i gz nne alarak, (bir ey)den hadise, occurrence, event, happening
dolay, in the light of incision = kesi, yarma, cut
in vitro fertilization = tp ii dlleme (ovulasyonu incline = eim
takiben dar alnan ovumun, laboratuvarda
include = iermek, dahil etmek, katmak, kapsamak,
tp iinde sperm ile dllenmesi)
birletirmek, embody, incorporate, consolidate,
In what way? = Hangi ynden / adan? combine, zt anl.= exclude, separate, divide
inability = beceriksizlik, yeteneksizlik, gszlk, inclusion = dahil edilme / olma, zt anl.= exclusion
yetersizlik, incapability, weakness, zt anl.=
incomparable = kyaslanamaz, esiz, uncomparable
ability
incompatible with = (bir ey) ile badamaz,
inaccessible = girilemez, ulalamaz, unreachable, zt
uyumaz, conflicting, unsuitable, zt anl.=
anl.= accessible
compatible
inaccurate = yanl, kusurlu, hatal, erroneous, zt
incompetence = yetersizlik, yeteneksizlik,
anl.= accurate
incapability, zt anl.= competence, capability
inactivate = hareketsiz hale getirmek, elini kolunu
incompetent = 1) yetersiz, yeteneksiz, incapable,
balamak
unskilled, zt anl.= competent, capable;
inactive = hareketsiz, durgun, still, static 2) yetkisiz
inadequacy = yetersizlik, eksiklik, insufficiency, inconclusive = bir sonuca varmayan, inandrc
shortage, zt anl.= adequacy, sufficiency olmayan, incomplete, unsatisfactory, zt anl.=
inadequate = yetersiz, eksik, elverisiz, insufficient, conclusive
zt anl.= adequate, enough, ample, (His inconclusive measure = inandrc / kesin olmayan
income is inadequate to meet his basic needs. lm
= Geliri, temel ihtiyalarn karlamakta
inconsistent = 1) istikrarsz, unreliable, zt anl.=
yetersiz kalyor.)
consistent; 2) elikili, tutarsz, conflicting,
inadequately = yetersiz bir ekilde, insufficiently, zt contradictory, zt anl.= confirming, consistent
anl.= adequately, sufficiently
incontestably = tartlmaz / itiraz edilemez / su
inadmissible = kabul edilemez, uygun grlmez, gtrmez bir ekilde
unacceptable, irrelevant, zt anl.= admissible
inconvenient = uygunsuz, elverisiz, zahmetli,
inadvertent = kastsz, elde olmayan, accidental, mkl, awkward, inappropriate, zt anl.=
unintentional, zt anl.= deliberate, intentional convenient, appropriate
inappropriate = yanl, uygunsuz, yersiz, improper, incorporate (into) = dahil etmek, katmak,
awkward, zt anl.= appropriate, proper birletirmek, include, amalgamate,
inattention = dikkatsizlik, ihmal, neglect, consolidate, zt anl.= exclude, separate
carelessness, zt anl.= attention, carefulness incorrect = yanl, hatal, wrong, zt anl.= correct
in-betweenness = arada kalmlk increase (fiil) = art(tr)mak, oal(t)mak,
inborn = tabiatnda olan, doutan gelen, kaltsal, yksel(t)mek, gelitirmek, grow, enhance, rise
congenital, hereditary, innate, zt anl.= / raise, improve, zt anl.= decrease, weaken,
acquired fall, drop
incapable (of) = ehliyetsiz, yeteneksiz, unable, increase (isim) = art, rise, zt anl.= decrease, fall
incompetent, zt anl.= capable (of) increased = artm olan, zt anl.= decreased

www.bademci.com
86 - YDS Kelimeleri Szl

increased risk = artan risk / tehlike indivisible = blnemez


increasingly = gittike artan bir ekilde indoors = ieride, ieriye, inside, zt anl.= outdoors,
incredible = inanlmaz, akl almaz, unbelievable, zt outside
anl.= credible, reasonable Indo-Pacific = ndo-Pasifik (Hint Okyanusu, Bat ve
incredible as it may seem today = bugn inanlmaz Orta Pasifik ile Endonezya evresini iine alan
/ akl almaz grnse de blge)
incredibly = inanlmaz ekilde, unbelievably, zt anl.= indrawn = (nefes iin) derin, (karakter iin) iine
credibly, reasonably kapank
incubation = inkbasyon, kuluka devresi induce = 1) neden olmak, sevk etmek, cause,
activate; 2) ikna etmek, kandrp yaptrmak,
incur = kar karya kalmak, maruz kalmak, meet
convince, persuade, zt anl.= prevent;
with
3) (elektrik akm) meydana getirmek
incurable = tedavi edilemez
indulge (in) = kendini vermek, kendini kaptrmak,
indeed = gerekten, hakikaten, dorusu, certainly, severek yapmak
without a doubt, in fact, actually
industrial relation(ship)s = iveren - ii ilikileri
indefinite = belirsiz, zt anl.= definite
Industrial Revolution = Sanayi Devrimi (18. yy
indefinitely = belirsiz bir sre iin, srekli, sonu sonunda ortaya kan youn sanayileme
gelmeyen bir ekilde, continually, zt anl.= akm)
temporarily, (Due to renovation works, the
industrialize = sanayile(tir)mek
Regency Hotel was closed indefinitely. =
Tadilat almalar sebebiyle, Regency Oteli ineffective = etkisiz, useless, unproductive, zt anl.=
belirsiz bir sre iin kapand.) effective
indentation = girinti inefficiency = etkisiz olma, verimsizlik,
randmanszlk, ineffectiveness, zt anl.=
independence = bamszlk, zt anl.= dependence
efficiency, effectiveness
independent = bamsz, zgr, self-reliant, free, zt
inefficiently = verimsiz bir ekilde
anl.= dependent (on)
inequality = eitsizlik, zt anl.= equality
independently = bamsz olarak, zt anl.=
dependently inert = hareketsiz, eylemsiz, duraan, inanimate,
motionless, zt anl.= active
India = Hindistan
inevitable = kanlmaz, inescapable, unavoidable, zt
Indiana = ABDde bir eyalet
anl.= avoidable, avertable, evitable
indicate = belirtmek, iaret etmek, gstermek,
inevitably = kanlmaz bir ekilde, unavoidably,
denote, point to
inescapably, zt anl.= avoidably
indication = belirti, delil, gsterge, iaret, evidence,
inexhaustible = tkenmez, infinite, unlimited, zt
hint
anl.= exhaustible, finite
indicator = indikatr, gsterge, belirte, ibre, sign
inexpensive = pahal olmayan, ucuz, cheap, zt
indifference = aldrmazlk, umursamazlk, kaytszlk, anl.= expensive
disinterest, zt anl.= concern
inexpensively = ucuza, cheaply, zt anl.=
indifferent = aldrmaz, umursamaz, disinterested, zt expensively
anl.= careful, thoughtful, heedful
infallible = yanlmaz, amaz, gvenilir, unfailing,
indigenous = yerli, native reliable, zt anl.= fallible
indirect = dolayl infancy = 1) bebeklik, yavruluk; 2) balang
indirectly = dolayl bir ekilde infant = bebek, infant (ilk 30 aya kadar olan bebeklik
indiscriminately = ayrm yapmakszn, arbitrarily, devresi)
randomly infanticide = bebeklerin ldrlmesi
indispensable = vazgeilmez, essential, vital, zt infantry = piyade, yaya asker
anl.= dispensable
infect = bulamak, contaminate, spread (to)
indistinguishable = ayrt edilemez, seilemez
infected with = (bir virs vs.) ile enfekte olmu,
individual (isim) = birey, fert enfeksiyon kapm
individual (sfat) = bireysel, kiisel, ferdi, personal infection = enfeksiyon, bulac hastalk, mikrop
individualistic = bireyci kapma

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 87

infectious = bulac infringement = (yasa, kural vs. iin) aykr hareket,


infectious disease = bulac hastalk kar gelme, ihlal
infer from = 1) (bir ey)den anlamak / karmak, ingenious = akllca, ustalkl, dahice, clever, brilliant
derive from; 2) (bir ey)den sonu karmak, ingeniously = zekice, maharetle, ustalkla, brilliantly
deduce from ingest = yemek, azdan almak, eat, consume, take
inferior (to) = 1) (bir eyden daha) aa / dk / in from the mouth
deersiz, lesser, lower, under, zt anl.= ingestion = yeme, azdan alma, intake from the
superior to; 2) (anatomide) daha aada, mouth, oral intake
altta, alt taraf, zt anl.= superior
ingredient = bir karm oluturan maddelerden her
inferior frontal gyrus = inferiyor frontal gird (beyin biri, ierik, e, para, eleman
frontal lobunun alt blgesinde bir nokta)
inhabit = iinde oturmak, yuvalanmak, barnmak,
infertility = infertilite, ksrlk dwell, occupy, (Only birds and small animals
infinite = snrsz, sonsuz, zt anl.= finite inhabit these remote islands. = Bu uzak
infinitely = sonsuz olarak, snrszca, son derece adalarda yalnzca kular ve kk hayvanlar
barnmaktadr.)
infirm = zayf, gsz, ill, weak, zt anl.= healthy, well
inhabitant = bir yerde oturan kii, sakin
infirmity = zayflk, sakatlk, disorder, debility, zt
anl.= wellness inhale = nefes almak, (nefes yoluyla) iine ekmek,
breathe in, zt anl.= expire, breathe out
inflame = enflamasyona yol amak, (bir tr)
iltihaplanmak inhaler = solukla cierlere (narkoz vs.) verme aygt
inflamed = iltihapl, iltihaplanm inherent = doutan gelen, doasnda var olan,
intrinsic, innate
inflammable = yanc, kolay tutuan, combustible, zt
anl.= fireproof inherently = esasnda, aslnda, znde, basically,
fundamentally
inflate = i(ir)mek, blow up, zt anl.= deflate
inherit = (atadan) (kaltmla) almak, miras kalmak,
inflation = 1) enflasyon (lkedeki mal ve hizmet
acquire, receive
fiyatlarndaki genel art); 2) (bir ey)in hava
ile dolmas, ime, zt anl.= deflation inheritance = kaltmla geme
inflexible = esnemeyen, esnek olmayan, unbendable, inherited = kaltsal, irsi, congenital, ancestral
zt anl.= flexible inhibit = yavalatmak, zorlatrmak, restrain, zt
inflict = (ar / ac / ceza) vermek, impose, bring anl.= allow, facilitate
down inhuman = insanlk d, zt anl.= humane
in-flight refuelling = havada yakt ikmali initial = ilk, balang, bataki, birinci
inflow = iine akma initial velocity = ilk hz, balang hz
influence (fiil) = etkilemek, lead, affect, shape initially = ncelikle, aslnda, esasen, nceleri,
influence (isim) = etki, tesir, nfuz, effect, impact balangta, primarily, essentially, at first,
originally, in the beginning, zt anl.= finally
influential = etkili, sz geen, nfuzlu, hatrl,
powerful initiate = balatmak, start, launch, pioneer, zt anl.=
complete, terminate
influenza = grip, enfluenza, flu
initiation = balang, balatma
informal = gayriresmi, zt anl.= formal
injure = yaralamak
information = biliim, enformasyon
injured = yaral
information good = (kitap, yazlm gibi) ticari
deerini, ierdii bilgiden alan mal / bilgi / injurious = zararl
enformasyon rn injury = yara, hasar, yaralanma, wound, harm,
informative = bilgilendirici, tantc, aydnlatc damage
informed = bilgili, haberdar, knowledgeable inland = denizden uzak, i ksmlar(a doru), bir
lkenin ilerine doru
infrared = kzltesi
inlet = giri, zt anl.= outlet
infrastructure = altyap
inmate = hapishane veya akl hastanesinde bulunan
infrequent = seyrek, sk olmayan, occasional,
kimse, tutuklu
irregular, zt anl.= frequent
innate = (bir ey)e zg / has, tabiatnda olan,
kaltsal, inherent, intrinsic, zt anl.= acquired

www.bademci.com
88 - YDS Kelimeleri Szl

inner = ie dnk, ruhsal, internal, spiritual, zt anl.= install = yerletirmek, (cihaz vs.) kurmak, (bilgisayar
outer program vs.) yklemek, tesis etmek, (We
inner ear = i kulak have had central heating installed in our flat. =
Dairemize merkezi stma sistemi kurdurduk.)
innocence = masumiyet, susuzluk, zt anl.= guilt
installation = 1) kurma, deme, establishment;
innocent = masum, susuz, zt anl.= guilty
2) tesis(at), tertibat, fitting
innovation = yenilik, deiiklik, bulu, icat, novelty
instance = rnek, durum, vaka, case, example,
innovative = yeniliki, yaratc, creative, zt anl.= occurrence
conservative
instantly = hemen, annda, urgently, immediately
innumerable = saysz, saylamaz, countless
instead = yerine, onun yerine. . . , (Dont buy the red
inoculation = a, alama, vaccination, injection shirt; buy the blue one instead. = Krmz
inorganic mercury salt = inorganik civa tuzu gmlei alma; onun yerine mavisini al.)
in-patient = hastanede yatan hasta, resident patient instead of = yerine, onun yerine. . . , (Instead of the
inphase = ayn fazda (iki veya daha fazla dalgann red shirt, I bought the blue one. = Krmz
dalga boylarnn ayn olmas ve dalga gmlek yerine mavi olan aldm.)
tepelerinin akmas sonucu birbirleriyle instil (ya da instill) = 1) alamak, inject; 2) telkin
uyum iinde olmalar hali) etmek, (bir fikir vs.) alamak, impress
inquiry = aratrma, sorgu, soruturma, questioning, instillation (ya da instilment) = 1) enstilasyon,
research, quest damlatma; 2) telkin
inscription = kitabe, yazt instinct = igd
inscrutably = anlalmaz / esrarl bir ekilde, instinctive = igdsel
mysteriously institution = 1) kurum, messese; 2) yerlemi
insecticide = insektisit (bcek ldrc kimyasal gelenek, devaml olan ey
madde) institutional = kurumsal
insecurity = emniyetsizlik, gven duygusundan instruct (on) = (hakknda) talimat vermek, yol
yoksunluk, jeopardy, risk, zt anl.= safety, gstermek, enlighten (about), inform (about)
security
instructional = eitime ait, eitici
inseparable = (birbirinden) ayrlamaz / ayrlmaz
instructions = direktif, ynerge
insert = sokmak, (arasna) koymak, embed, implant
instrument = aygt, enstrman
in-service training = hizmet ii eitim
insufficiency = yetersizlik, eksiklik, inadequacy,
insight = anlay, olaylarn i yzn kavrama, deficiency, zt anl.= sufficiency, amplitude
awareness, comprehension, zt anl.=
insufficient = yetersiz, eksik, inadequate, zt anl.=
ignorance, dullness
sufficient, enough, ample
insignificant = nemsiz, deersiz, unimportant, zt
insulate = yaltmak, izole etmek, protect, shield
anl.= significant, important
insulation = yaltm, izolasyon
insist on = (bir konuda) diretmek / direnmek / srar
etmek, assert (that) insurance = gvence, sigorta
insoluble = erimez, znmez insurance cost = sigorta masraf
insomnia = uykusuzluk insurance cover = sigorta kapsam
inspection = kontrol, yoklama, tefti, denetleme insurer = sigortac
inspection facility = denetleme tesisi insurgent = asi, ihtilalci, rebel
inspector = mfetti, denetleyici insurmountable = baa klmaz, g yetmez
inspiration = ilham, esin, influence, stimulus intact = bozulmam, zarar grmemi, salam
inspire = 1) ilham vermek, esinlemek, tevik etmek, intake = 1) herhangi bir maddenin vcuda girii,
encourage, stimulate; 2) telkin etmek / (ieri) alm, (yeme ime vastasyla) alnan
vermek, duygu alamak (ey), consumption; 2) giri, giri az, inlet
inspired = solunan (hava vs.) integer = (matematikte) tam say, whole number
instability = istikrarszlk, dengesizlik, kararszlk, integral = bir btnn ayrlmaz bir paras olan,
imbalance, fluctuation, zt anl.= stability essential, intrinsic, zt anl.= incidental

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 89

integrate into / with = (bir ey)e katmak, (bir ey) ile interfere in = (bir ey)e karmak / mdahale etmek,
birle(tir)mek, entegre etmek / olmak, meddle with, intervene in
incorporate into, unify with, zt anl.= separate interfere with = (bir ey) ile atmak, engellemek,
from mani olmak, mdahale etmek, hinder, prevent,
integrated = karma, btnlemi, entegre intervene in, step in, zt anl.= facilitate, (Child-
integration = entegrasyon, kaynama bearing should not interfere with a career, but
it usually does. = Hamilelik, kariyere mani
integrity = 1) doruluk, drstlk; 2) btnlk
olmamaldr, ama genellikle olur.), (It is the
intellect = zeka, akl number and seriousness of complications
intellectual = entellektel, akla dayanan, zihinsel interfering with it that makes an operation a
intellectual life = entellektel yaam major one. = Bir operasyonu majr yapan ey
intellectual property rights = fikir haklar, fikir ve onu zorlatran komplikasyonlarn says ve
sanat eserleri haklar ciddiyetidir.)
intellectual self = entellektel (bilgi ve yaratclk interference = mdahale, karma, meddling
yetenei ile ilgili) benlik / kimlik interference pattern = (k iin) iki farkl dalgann
intend = niyet etmek, tasarlamak, amalamak, birleerek oluturduu karmn bir ekrann
planlamak, aim, plan zerinde oluturduu desen
intense = iddetli, gl, fierce, powerful, zt anl.= interim = ara, geici
mild interior = i, i ksm, zt anl.= exterior
intensely = youn bir ekilde, greatly, zt anl.= slightly interject = araya katmak, eklemek
intensification = younlama, iddetlenme, byme intermediary = arac, arabulucu, mediator, negotiator
intensify = iddetlen(dir)mek, younla(tr)mak, intermediate = ara, orta
aggravate, concentrate, zt anl.= lessen intermediate state = gei dnemi
intensity = younluk, keskinlik, iddet, force, power, intermittently = kesik kesik, aralklarla
volume internal = dahili, i, lke ii ile ilgili, i tarafta, zt anl.=
intensive = youn, iddetli, in-depth, thorough, zt external
anl.= partial, superficial internal bleeding = i kanama
intensive care = youn bakm internal organ = i organ
intention = maksat, niyet, kast, purpose, aim internalise = ie atmak, kiiselletirmek,
intentional = kastl, bilerek yaplan, deliberate, zt znelletirmek, zmsemek
anl.= unintentional, accidental international = uluslararas
intentionally = kasten, bilerek, deliberately, zt anl.= International Criminal Court = Uluslararas Ceza
unintentionally, accidentally Mahkemesi (soykrm, katliam gibi sular ile
interact with = birbirini etkilemek, birbiriyle ilikide itham edilen kiileri yarglayan uluslararas
olmak, relate to / with, (While the other mahkeme)
children interacted and played together, Ted International Date Line = Uluslararas Tarih
ignored them. = Dier ocuklar birlikte iletiim Deitirme izgisi (batya doru geildiinde
kurup oynarken, Ted onlar grmezden geldi.) mevcut tarihin bir gn ileri, douya doru
interaction = etkileim geildiinde ise bir gn geri alnd 180
interchangeably = yer deitirerek, birbirinin yerine meridyeni)
interconnection = ara balant international environment = uluslararas ortam /
interdependent = birbirine bal, dependent on each evre
other, zt anl.= independent interpret = 1) yorumlamak, aklamak; 2) szl
interdisciplinary = bilimler / disiplinler aras eviri yapmak
interest = 1) kar, menfaat, kar, kazan, stake; interpretation = yorum, yorumlama, aklama,
2) faiz; 3) ilgi alan, ilgilenilen ey, involvement commentary, remark
interest rate = faiz oran interpreter = 1) yorumcu; 2) mtercim, tercman
interested in = (bir ey) ile ilgilenen / ilgili, (bir ey)e interrelated = birbiriyle ilgili / ilikili
ilgi duymak interrupt = szn kesmek, engellemek, yarda
interestingly = ilgin bir ekilde kesmek, bother, break in, suspend
interstate = eyaletler aras

www.bademci.com
90 - YDS Kelimeleri Szl

interstellar space = yldzlar aras boluk (uzayn, inundation = su basmas, sel, flood
yldz sistemlerinin dnda kalan ksm) invade = istila etmek, saldrmak, overrun, assault, zt
intertwine = birbirine dola(n)mak, birbirini sarmak / anl.= withdraw
birbirine sarlmak invader = istilac
intertwined = i ie gemi invalid = 1) geersiz, hkmsz, null, void, zt anl.=
interval = aralk, fasla valid; 2) (yatalak) hasta, sakat, disabled
intervene in = araya girmek, interfere in, mediate invaluable = paha biilemeyen, ok nemli / deerli,
intervening = araya giren, interfering zt anl.= worthless
intervention = mdahale, giriim, intercession invariable = deimez, her zaman olan, constant
interview = grmek, mlakat yapmak invariably = deimez / amaz bir ekilde, her
zaman, always, ever, constantly, zt anl.=
intestine = barsak
never, rarely, (Incompetents invariably make
intimate = derin, ayrntl, (intimate workings = i trouble for people other than themselves. =
ileyi, derindeki mekanizma) Beceriksizler her zaman dier insanlarn
intimately = derin bir ba ile, ayrlmaz ekilde, i ie bana bela olurlar.)
intimidate = gzn korkutmak, gzda vermek invasion = istila, saldr, akn, intrusion
intimidation = gzn korkutma, yldrma, sindirme, invasive = 1) invazif, deri altna inen, vcut ii, (tbbi
gzda, threat bir mdahale iin) ine ile ya da keserek deri
intolerably = dayanlmaz bir ekilde, unbearably altna inmeyi gerektiren; 2) (kanser vs.
intonation = tonlama, diksiyon hcreleri iin) istilac, saldrgan
intoxicated = 1) sarho olmu, drunk; invent = icat etmek, yaratmak, uydurmak, create,
2) zehirlenmi, poisoned make up
intoxication = zehirlenme, poisoning invention = icat
intracerebral haemorrhage = beyin (ii) kanamas inventive = yaratc, bulucu, creative, innovative, zt
anl.= uninventive
Intracoastal Waterway = Kyii Suyolu (ABDnin
dou ve gneydou kylar boyunca uzanan, inventor = mucit, yaratc, icat eden (bir eyi ilk
doal nehirler ve yapay kanallardan oluan, dnen veya yapan kii)
elence ve ticari amal suyolu) inverse = ters, aksi, opposite, contrary, reverse
intracranial = kafatas iinde bulunan invert = tersine evirmek, tersyz etmek, reverse
intraperitoneal adhesion = i karn zar boluunun invest in = (bir ey)e yatrm yapmak
(iltihap vb. nedenlerle) yapmas investigate = aratrmak, soruturmak, tefti etmek,
intravenous = intravenz, damar iine / iinden, incelemek, inquire, inspect, examine
damar yoluyla alnan investigation = aratrma, soruturma, tefti,
intricate = kark, aprak, girift, complicated, inceleme, inspection, examination
complex, zt anl.= simple, straightforward investigator = mfetti, aratrmac, dedektif,
intrigue = merak veya ilgisini ekmek inspector
intriguing = merak uyandran investigatory = aratrma / dedektiflik ile ilgili
intrinsic = kendine zg, kendi tabiatnda olan, investment = yatrm
peculiar, innate, zt anl.= acquired investor = yatrmc
introduce smt to = (rn. bir ortam ya da piyasa)ya invigorate = canlandrmak, glendirmek, stimulate,
arz etmek / sunmak / getirmek zt anl.= blunt
introduce = 1) balatmak, initiate, institute; 2) ortaya invigorating = canlandrc, glendirici, enerji verici,
koymak, tantmak, present stimulating, zt anl.= tiresome
introduction = 1) giri, nsz, takdim, tantm, invisible = grnmez
sun(ul)ma, entry, presentation; 2) devreye invoke = bavurmak, (yardm, koruma vs.) istemek,
girme / sokma; 3) piyasaya kma / arz edilme, resort to
creation, foundation
involuntarily = gnlszce, isteksiz olarak, unwillingly,
introverted personality = ie dnk kiilik reluctantly, zt anl.= willingly
intrusion = zorla girme, zorla mdahalede bulunma involuntary = gnlsz, istemsiz, unintentional,
inundate = su ile kaplamak, su basmak, flood, unwilling, reflexive, zt anl.= voluntary,
swamp deliberate

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 91

involve = 1) iermek, kapsamak, include, contain, irremediable = aresi olmayan, tedavisi imkansz,
entail, zt anl.= exclude; 2) kartrmak, irreparable
bulatrmak; 3) sz konusu olmak, iin iinde irreparable = onarlamaz, tamir edilemez, aresi
olmak; 4) gerektirmek, istemek, require olmayan, tedavisi imkansz, irremediable
involved (in) = (olaya) karm, iin iinde olan irresistible = kar durulmaz, compelling
involvement = ilgi, iliki, katlma, iinde yer / rol alma, irresponsible = sorumsuz, sorumsuzca, incautious,
karma, bulama, concern, engagement, thoughtless, zt anl.= responsible, thoughtful
participation
irreversible = geri dndrlemez
involving = kapsayan
irrigation = sulama, watering
ion = iyon (pozitif veya negatif ykl atom veya
irritability = sinirlilik, hrnlk, asabiyet, petulance
molekl)
irritable = hrn, asabi, sinirli, petulant
IQ score = zeka katsays sonucu, Intelligence
Quotient score irritant = iritan, tahri edici
IQ-boosting drugs = IQ arttran / destekisi ilalar irritation = tahri
iridium = iridyum (ok youn, sert, gmi-beyaz ischemic stroke = iskemiye (yetersiz kan akmna)
renkli bir metal) bal fel
iris = iris (gz bebei evresindeki renkli ksm) Ishtar = tar (Akad mitolojisinde dourganlk, ak ve
sava tanras)
iron = demir
island of Crete = Girit Adas
iron deficiency = demir eksiklii
isle = ada, island
iron intake = demir alm / tketimi, iron
consumption isolate (from) = ayrmak, tecrit / izole etmek,
separate (from), zt anl.= integrate (into)
iron loss = demir kayb
isolated = toplumdan uzak, (dierlerinden) ayr, kendi
iron status = kandaki demir dzeyi
bana, balantsz, detached
iron store = (vcuttaki) demir stou, (vcutta
isolated fact = istisnai olay
bulunan) toplam demir miktar
isolation = ayrma, tecrit
ironically = ironik olarak
isotope = izotop (kimyasal adan benzer olmalarna
irony = 1) ironi (beklenmeyenin gereklemesi,
ramen, ekirdeklerinde farkl sayda ntron
umulann aksi bir sonu kmas); 2) alay,
iermeleri nedeniyle farkl ktleye sahip
kinaye, sarcasm; 3) (alayc veya manal) ztlk
nklitlerden her biri)
irrational = mantksz, akld, illogical
issue (fiil) = 1) (belge, karne, czdan vs.) kartmak /
irreducible = azaltlamaz vermek; 2) yaynlamak, release, publish
irregular pattern = (bir hastaln vb.) dzensiz seyir issue (isim) = konu, sorun, mesele, point, matter,
izlemesi question
irregularly = dzensiz olarak, randomly, zt anl.= itch = kanmak
regularly, steadily
itching = kanma
irrelevant = konu d, alakasz, ilgisiz, unrelated,
inappropriate, zt anl.= relevant

www.bademci.com
J J JJ J

jail = hapishane, prison join (in) = katlmak, yer almak, take part (in)
jail fever = tifo (Gemite, hapishane ve benzeri joint (isim) = eklem
kapal ortamlarda ok abuk yayld iin tifo joint (sfat) = ortak, mterek, collective, mutual, zt
hastalna bu isim verilmitir.) anl.= individual, unilateral
jam = tkamak, sktrmak joint inflammation = eklem iltihab
James Clerk Maxwell = 1831-1879 yllar arasnda jointly = ortaklaa, birlikte, together, (The research
yaam olan skoyal bir matematiki ve was jointly performed by microbiologists and
fiziki (yapt almalar elektrik ve ENT specialists. = Aratrma, mikrobiyologlar
manyetizmay ayr konular olmaktan karm ve KBB uzmanlar tarafndan ortaklaa
ve n elektromanyetik zellii olduunu yrtld.), (The French and British jointly
bulmutur) funded the Channel Tunnel. = Fransz ve
jam-packed = hncahn dolu, full up, zt anl.= empty ngilizler Man Tnelini birlikte finanse ettiler.)
Janissary = Yenieri jokingly = aka yollu, aka ederek, zt anl.= seriously
Japanese (isim) = Japonca journey = yolculuk
Japanese (sfat) = Japon, Japonyaya ait judge = yarglamak, hkm vermek, deerlendirmek,
jaw = ene decide, conclude, evaluate, appraise
jealousy = kskanlk, envy judgement = yarg, deerlendirme, assessment,
evaluation
jelly = jle, pelte
judicial = yargya ait
jeopardise = tehlikeye atmak, tehlikeye sokmak, risk
judiciary = yarglar, adliye
jeopardy = tehlike, risk, danger, risk, zt anl.=
security judicious = akllca, mantkl, prudent
Jersey = ngiltereye ait olan, Fransann kuzeyinde jump-start = 1) destek vererek yrr / alr hale
yer alan bir ada getirmek; 2) aks zayf bir arabay baka bir
arabann aksne balayarak altrmak
jet fuel = jet yakt
junior = 1) gen, kdemsiz, zt anl.= senior; 2) az,
jet lag = (jet ua vb.) yksek hzl aralarla baka
kk
saat dilimlerine yolculuk yapldnda vcut
ritminin geici olarak bozulmas junk food = yksek kalorili ama dk besin deerli
hazr yiyecekler
jet plane = jet ua (hzl ve yksek irtifada uabilen
jet motorlu uak) junkyard = hurdalk
jet wind = dalk alanlardaki geitlerde esen yzey just before = hemen nce
rzgarlar justification = gereke
jetliner = jet motorlu byk yolcu ua, jumbo jet justify = hakl karmak, temize karmak,
jigsaw puzzle = yapboz, paralara ayrlm bir resmi dorulamak, substantiate, validate, (Time
tekrar bir btn haline getirme eklindeki justified his theories. = Zaman, onun teorilerini
bulmaca /dncelerini hakl kard.)
job seeker = i arayan kii juvenile = gen
Johns Pass = ABDnin Florida eyaletinde bulunan juvenile diabetes = genellikle ocuklar ve
bir boaz ergenlerde grlen insline baml diyabet

www.bademci.com
K K KK K

Kabul = Kabil (Afganistann bakenti) keep track of = izlemek, gz kulak olmak, monitor
kcalory = kilokalori (1000 kalori) (gndelik hayatta keep up with = 1) (bir ey)e yetimek, (bir ey)den
besin enerji deerinden bahsederken sz geri kalmamak, keep abreast of;
edilen kalori miktar), kcalorie 2) karlamak, meet
Keck Telescope = Hawaiideki W. M. Keck keep up = devam etmek, srdrmek, sustain,
Gzlemevindeki iki byk teleskoptan her biri maintain
keen (on) = hevesli, dkn, merakl, istekli, eager keep within = (bir ey)in belli snrlar iinde kalmasn
(to) salamak
keenly = hevesli / dkn / merakl / istekli bir ekilde kerosene stove = gaz oca (yakt olarak gazya
keep = tutmak, muhafaza etmek, korumak, preserve, (parafin) kullanan ocak)
retain, hold, protect, zt anl.= release, let go kettle = aydanlk
keep a check on = (bir ey zerinde) denetim key = ok nemli, crucial, vital, zt anl.= minor
kurmak key point = anahtar nokta, nemli ayrnt, (key points
keep abreast of = (bir ey)den geri kalmamak, (bir in a structure = bir yapnn ke, pencere, kap
ey)e ayak uydurmak, olan bitenden haberdar gibi mimari detaylar)
olmak, keep up with Keynesian = John Maynard Keynes tarafndan
keep ahead = yakndan izlemek, stnl ortaya atlm olan
korumak, balarda yer almak kidney = bbrek
keep at the ready = hazr tutmak / bulundurmak kill off = tamamn ldrmek, yok etmek,
keep down = dk dzeyde tutmak, restrain, exterminate, wipe out
restrict, zt anl.= encourage kindness = sevecenlik, iyilik
keep forgetting = hep / daima unutmak Kinetic Theory of Gases = Gazlarn Kinetik Teorisi
keep going = devam etmek, srdrmek, carry on, zt (gazlarn s, hacim, basn gibi zelliklerini,
anl.= discontinue molekllerinin yaplar ve hareketleri ile
keep off = uzak durmak, stay away (from) aklayan teori)
keep on = devam etmek, proceed, carry on, zt anl.= knee to pelvis = dizden leen kemiine kadar
stop, cease, quit knock back = 1) nemli saylabilecek bir miktar
keep ones word = szn tutmak paraya mal olmak; 2) (iki vs.) yutmak /
devirmek
keep orientated = kiinin gerek kendisiyle gerekse
iinde bulunduu yer ve zamanla ilgili bilincinin knot = (deniz mili / saat) olarak llen hz lme
devamn salamak, bilincini ak tutmak birimi
keep out of = (bir ey)in dnda kalmak, darda knowledgeable = bilgili, konuya vakf
brakmak known = bilinen, zt anl.= unknown
keep pace with = (bir ey)e ayak uydurmak, (bir Kyoto Protocol = Kyoto Protokol (kresel snma
ey) ile ayn dzeyi / hz yakalamak ve iklim deiikliini nlemek amac ile
keep to = sadk / bal kalmak, stick to, adhere to oluturulmu uluslararas bir protokol)
keep to soft surfaces = yumuak zeminden
ayrlmamak / yumuak zemin zerinde kalmak

www.bademci.com
L L LL L

lab = laboratuar, laboratory landlocked = her taraf karayla evrili, denize kys
label (fiil) = etiketlemek, tanmlamak, isimlendirmek olmayan
label (isim) = etiket landmark = snr ta, nirengi noktas, dnm
noktas (herkese bilinen ve yol tariflerinde
labelling = etiketleme
kullanlan da, tepe gibi yerler veya kule,
laborious = yorucu, zahmetli, g, ardous, heavy, zellii olan bir bina vs.)
hard
landscape = arazi, arazi manzaras
laboriously = yorucu / zahmetli bir ekilde, g bela,
landslide = 1) toprak kaymas; 2) seimde oylarn
ardously
ounu toplama
labour = almak, emek vermek
landslip = toprak kaymas
labour force = i / emek gc, alan kesim
lanugo = yapra, bcei veya doumdan nce
labour market = ii / emek piyasas bebei kaplayan ince tyler
labour productivity = i verimlilii lapse = duraklama, break, pause
labour union = ii sendikas, trade-union large intestine = kaln barsak
labourer = ii, worker largely = byk lde, greatly, mostly
labour-saving = i gcnden tasarruf salayan large-scale = geni apl, byk lekli
laceration = laserasyon (yrtlmaya bal oluan last = 1) srmek, devam etmek, endure;
yara) 2) tkenmemek, dayanmak
lack (fiil) = (bir ey)den yoksun olmak, mahrum last resort = son are
olmak, be short of, be without, zt anl.= have,
lasting = devaml, srekli, kalc, enduring, long-term,
own
permanent, zt anl.= temporary, (She left a
lack of (isim) = (bir ey)den yoksunluk, mahrum lasting impression on her boyfriend that she
olma, (bir ey)in eksiklii, shortness (of), had broken off with. = Kz, ayrld erkek
deficiency, zt anl.= abundance arkadanda kalc bir iz brakt.)
lacking in sympathy = merhamet gstermemek latch = tutunmak, attach
lactic acidosis = laktik asidoz (bir tr hcre late = eski, former
zehirlenmesi)
late Cretaceous period = Ge Kretase Dnemi
lactose intolerance = laktoz intolerans (doutan (dinozorlarn yaygn olarak yaad yaklak
gelen, hastann (st ve st rnleri gibi 100 ile 65 milyon yl ncesi arasndaki dnem)
besinlerde bulunan) laktozu sindirememe
late starter = (konumaya vs.) ge balayan
bozukluu)
latecomer = ge gelen, sonradan gelen
ladder = el merdiveni (iki uzun ubuun arasna
yatay olarak aklm ksa basamaklardan latent = belirti gstermeyen, gelimemi, gizli
ibaret olan merdiven) later Middle Ages = Ge Orta a (Avrupa
lake = gl Tarihinde yaklak M. S. 1300-1500 yllar
arasnda kalan dnem)
land = (uak vs. iin) in(dir)mek
lateral hypothalamic area = hipotalamusun lateral
land mine = kara mayn
blgesi (yan ksmlar)
lander = grevi gezegenin yzeyine inmek olan uzay
laterally = yana doru
arac, zt anl.= orbiter
latest = en son, en yeni, newest, most recent
landfill = arazi doldurma (plerin toprakla
kartrlp ylmas) latitude = enlem
landing = (uak iin) ini latter = (iki eyden) ikincisi, sonraki, latest, second,
zt anl.= previous, former
landing gear = ini takmlar
lattice = kafes biimli yap, zgara
landing-wheel = ini tekerlei
laughter = gl, kahkaha

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 95

launch (fiil) = 1) balatmak, initiate, zt anl.= leak (isim) = sznt


terminate; 2) (fze, roket veya uzay arac iin) leak away = szarak tkenmek / kaybolmak
frlatmak; 3) (gemi vs. iin) denize indirmek
leak out = (kan, sv vs. iin) dar szmak, sznt
launch (isim) = 1) kurulu, balama, hizmete girme, yapmak
kullanma sunma, initiation, introduction, zt
leakage = (bir sv ya da bilgi iin) sznt / szdrma
anl.= termination; 2) (uzay arac, roket, fze
vs. iin) frlat(l)ma; 3) (gemi iin) denize lean = yasz, zayf, sska
indirilme lean against = (bir ey)e kar olmak, (bir ey)den
launch system = (uzay arac, roket, fze vs. iin) yana olmamak
frlatma sistemi lean tissue = kas doku
launcher = frlatc, itici leaning = yana yatm, eri
launching = frlatma leap (into) = atlamak, sramak
lava = lav leap = srama, atlama
lavish = savurgan, msrif leap forward = ileriye doru sramak / atlamak /
law = yasa, kanun frlamak
law-abiding = yasalara uyan / saygl leap year = artk yl (4 ylda bir ubat aynn 29 gn
ektii yl)
law-breaker = yasalara aykr iler yapan kii
learning = ilim, tahsil
law-breaking = yasaya kar gelme, yasad iler
yapma lease = kiralamak, kiraya vermek, rent
lawsuit = dava leave behind = geride brakmak
laxative = laksatif (kabzl tedavi etmekte leave office = grevi brakmak, zt anl.= take office
kullanlan ila) leave out = hesaba katmamak, darda brakmak,
lay = demek, yatrmak, sermek, put, place hari tutmak, atlamak, count out, exclude, zt
anl.= include, (Leave this case out. He has got
lay bare = aa / ortaya karmak, reveal, zt anl.=
nothing to do with our retrospective study. =
hide, conceal
Bu vakay hari tutun. Bizim retrospektif
lay down = koymak, yapmak, sermek, set down, put almamzla hi alakas yok.)
down
lecture (fiil) = konferans vermek, (niversitede) ders
lay eggs = yumurta brakmak vermek
lay the foundations = temelini atmak lecture (isim) = (niversitede) konferans, ders
layer = 1) tabaka, katman, kat; 2) (anlam vs. lecture hall = (niversitede) derslik
asndan) derinlik
leftover = artan, fazlalk, excess
layer of epidermis = epidermis tabakas (st deri
left-wing = solcu
tabakas)
legacy = gemiin kalnts, arta kalan ey, miras,
layer of fat = ya tabakas
(British people are thrifty. This trait of theirs is
layman = meslei olmayan kii a legacy of pre-war unemployment. = ngilizler
lead (smo) (to) (fiil) = (birisini) ynetmek, (birisine) cimridir. Bu zellikleri sava ncesi isizlik
nderlik etmek, (birisini bir yere) (doru) zamanlarndan kalmadr.)
gtrmek, guide (smo) (to), conduct legal = yasal, hukuki
lead exposure = kuruna maruz kalma legal battle = hukuksal sava
lead into = (bir ey)e ynlendirmek / yneltmek legal system = hukuk / adalet sistemi
lead shot = kurun sama legally blind = (yasalara gre / resmen) grme
lead to (fiil) = (bir ey)e yol amak, neden olmak, zrl (olduu kabul edilmi kii)
cause legend = destan, efsane, myth, epic
lead-based = kurun bazl legion = lejyon (antik Roma ordusunda askeri bir
leading = nde gelen, balca, outstanding, zt anl.= birim, alay)
secondary legislation = 1) yasama, kanun yapma, enactment;
leading cause = nde gelen neden / sebep 2) yasalar, kanunlar, laws
league = 1) (spor iin) lig; 2) birlik, union legislative = yasa yapma ile ilgili, yasamaya ait,
leak (fiil) = sz(dr)mak, seep kanun yapan, yasal

www.bademci.com
96 - YDS Kelimeleri Szl

legislative and executive = yasal ve idari level (fiil) = 1) eit hale getirmek, (level social
legislator = yasa yapc differences = sosyal farkllklar gidermek /
sosyal adan eit hale getirmek);
legitimate = yasal, meru, legal, valid, credible, zt
2) dzlemek, przsz hale getirmek (level the
anl.= illegitimate, illicit, illegal
ground for construction = inaat iin yeri
legume = baklagiller familyasna dahil bitkiler ve dzlemek)
bunlarn taneleri
level (isim) = 1) seviye, dzey; 2) dz, dzayak
leisure = serbestlik, bo zaman, (vakit geirme ya da
level of income = gelir dzeyi
dinlenme amal) elence
level out = dengeye gelmek, dengelenmek
leisure time = bo zaman
lever = kaldra
leisurely = telasz / sakince yaplan, relaxed,
unhurried, casual, zt anl.= formal levy = vergi, har, tax, duty
lend = dn vermek, zt anl.= borrow liability = sorumluluk, ykmllk, bor,
responsibility, obligation, debt, zt anl.=
lend insight to = (bir ey)in i yz hakknda fikir
immunity, exemption
verme
liberally = cmerte, generously, amply, zt anl.=
length = 1) uzunluk; 2) sre, mddet, duration
insufficiently
lengthy = uzun, uzun uzadya
liberate = zgrlne kavuturmak, serbest
lesion = lezyon (yara, fonksiyon bozukluu) brakmak, free, zt anl.= enslave, restrict
less still = daha da az liberty = zgrlk, hrriyet, serbesti, freedom, zt
less than half as much = (daha nce bahsi anl.= slavery
geenin) yarsndan daha az librarianship = ktphanecilik
lesser = daha aa / dk, inferior, zt anl.= greater, Libya = Libya (Kuzey Afrikada bir lke)
superior
Libyan = Libya ile ilgili, Libyaya ait
lest = (bir ey ol)masn diye, korkusu ile, in case
licence = lisans, ruhsat, ehliyet
let alone = brak. . . , . . . yle dursun, (I cant even
lie ahead = gelecekte (birisini) (kt / zor bir iin)
make a phone call let alone send images. =
beklemesi, bana gelecek olmak, (Following
Brak resim gndermeyi, telefon bile
the diagnosis of her disease as cancer, she
aamyorum. - cmlesinde olduu gibi
will need all her strength and bravery to cope
olanakszln boyutunun bykln
with what lies ahead. = Hastalnn kanser
vurgulamak iin kullanlr.)
olarak tehis edilmesinden sonra, gelecekte
let down = 1) (ar ar) inmesini salamak; 2) boa kendisini bekleyen zorluklar ile ba edebilmek
karmak, yzst brakmak, hayal krklna iin btn gcn ve cesaretini toplamaya
uratmak, forsake, disappoint ihtiyac olacak.)
let go = serbest brakmak, koyvermek, salvermek, lie around = miskinlik yapmak, tembellik etmek,
release hang around, laze, zt anl.= work, toil
let out = dar kmasna izin vermek, salvermek, lie buried = gml kalmak
emit
lie hidden = sakl kalmak
let through = gemesine izin vermek
lie in = 1) mevcut olmak, ( . . . eklinde) bulunmak,
lethal = ldrc, lmcl, deadly, fatal, mortal, zt exist in the form of; 2) (bir ey)den
anl.= harmless, safe kaynaklanmak, originate in, (The causes of
lethal injection = zehir enjeksiyonu, (death by lethal the war lie in the greed and incompetence of
injection = zehir enjeksiyonu ile lm / idam politicians on both sides. = Savan nedenleri,
cezas) iki tarafn politikaclarnn da agzll ve
lethargy = letarji, uyuukluk yetersizliinden kaynaklanmaktadr.)
leukemia = lsemi (kan kanseri) lie on = (bir yerde) uzanmak, durmak
leukemogenic = kan kanserinin nedeni olarak lie under = (deri, neden vs.) altnda bulunmak /
gsterilen faktrle ilgili yatmak
leukocyte = lkosit (akyuvar) life expectancy = yaam beklentisi, olas yaam
sresi, ortalama mr, average life span

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 97

life span = mr, lifetime, life expectancy linear strip = dorusal erit
life support = yaam destei (insann (rn. uzayda) linearly = dorusal olarak, dz bir hat zerinde
hayatta kalmas iin gerekli olan oksijen, su, linen = 1) keten, keten kuma; 2) ev tekstili
besin, snma gibi ihtiyalarn salanmas)
lingua franca = 1) uluslararas ticari dil; 2) eskiden
life will = yaama istei, will to live Akdeniz sahillerinde konuulan, talyancadan
lifelong = mr boyu (sren) bozma dil
lifestyle = yaam biimi linguist = dilbilimci
lifestyle behaviour = (bir kiinin) yaam tarzn lining = astar, i kaplama
belirleyen davran link to / with (fiil) = (bir ey) ile / (bir ey)e
life-threatening = hayat tehdit eden bala(n)mak, balant kurmak, birletirmek,
lifetime = mr connect to / with, combine with, zt anl.=
separate from, detach from
lifetime health risk = yaamboyu salk riski
link (between) (isim) = ba, balant
lift (fiil) = ykseltmek, raise, elevate
lip = dudak
lift (isim) = teleferik, asansr
lipid = lipid (hcrenin temel yaptalarndan olup
light up = aydnlatmak, aydnlanmak, illuminate,
kloroform ve eter gibi organik solventler iinde
brighten, zt anl.= darken, fade
znebilen yas madde)
lightheadedness = sersemlemi / decekmi gibi
lipoprotein = lipoprotein (bir lipid ile birlemi olarak
olma hali
bulunan protein)
light-hearted = telasz, endiesiz, kaygsz
liquid = sv
lighting fixtures = elektrik / aydnlatma tesisat
liquid blood = sv halde kan
lightning = yldrm
liquid protein = sv protein
like finding a needle in a haystack = samanlkta
listlessness = kaytszlk, kaygszlk, apathy
ine aramaya benzer
literacy = okuryazarlk, (classical musical literacy =
likelihood = olaslk, ihtimal, possibility, chance
klasik mzik bilgisi / anlay)
likely to = olas, muhtemel, beklenen, probable,
literally = tam anlamyla, gerekten, actually, truly,
expected, zt anl.= improbable, unlikely
zt anl.= figuratively
likely to prove controversial = tartma yaratmas
literary = yaznsal, edebi
muhtemel / beklenen
literary intellectual = edebiyatla ilgilenen / uraan
like-minded = ayn dncede olan, grleri
entellektel kimse
birbirine benzeyen
literary life = yaznsal / edebi hayat
liken to = (bir ey)e benzetmek, compare with / to,
equate to literary work = yaznsal / edebi eser
likeness = 1) benzerlik, grn; 2) tasvir, resim literature = 1) edebiyat; 2) literatr (belli bir konuda
yaynlanm bilimsel almalarn btn)
likewise = benzer ekilde, keza, bunun gibi, similarly
lithium = lityum (gmi beyaz renkli yumuak bir
limb = kol, bacak, kuyruk, kanat gibi organlardan her
alkali metal; bilinen en hafif metal)
biri, appendage
lithography = litografi (ta basmas)
limb-bone = kol veya bacaklara ait kemik
little known = fazla tannmam, az bilinen, zt anl.=
lime = kire
well-known, famous
lime scale = kire tortusu
live = (layv eklinde okunur) canl
limit (to) = (bir ey ile) snrlandrmak / snrlamak /
live out = sonuna kadar yaamak
kstlamak
live up to expectations = beklentileri karlayacak
limitation = snrlama, limitasyon
dzeye gelmek
limited (to) = (bir ey ile) kstl / snrl, confined (to),
live animal market = canl hayvan pazar
zt anl.= free (of / from)
livelihood = geim, geim yolu, subsistence,
line = (i yzeyini) kaplamak
sustenance
lineage = (akrabalk / tarih vs. bakmndan) kk
liver = karacier
linear algebra = dorusal / lineer cebir (vektrler ve
liver surgery = karacier cerrahisi
lineer denklemler ile yaplan ilemler ile ilgili
matematik dal)

www.bademci.com
98 - YDS Kelimeleri Szl

livestock = iftlik hayvanlar long periods = uzun sre(ler)


livestock pasture = otlak, mera long-closed = uzun sredir kapal
load (fiil) = yklemek, doldurmak longevity = uzun mrllk
load (isim) = yk long-held contention = uzun zamandr
loan = kredi, credit (doruluuna) inanlan bir gr
loan assassin = kiralk katil / suikast longitude = boylam
local = 1) yerel, yresel, blgesel; 2) (tbbi) lokal long-lasting = uzun mrl, uzun sre dayanan,
(vcudun sadece bir ksmn kapsayan), zt long-lived
anl.= general long-range = uzun mesafeli / menzilli
local doctor = aile hekimi longstanding = ok eski, uzatmal, uzun zamandr
local ethnic food = yerel / mahalli / belli bir kltre gndemde / geerli olan, (The elders of the
ait yemekler two families have finally agreed to shake
hands and put an end to the longstanding
local foodstuff = bir yere zg / yresel yiyecek
feud. = ki ailenin bykleri nihayet el skp
localise = belirli bir yere snrlamak uzun zamandr var olan dmanla bir son
locally = yerel / mahalli olarak vermeye raz oldular.), (a longstanding lover =
locate = konumlandrmak, yerini saptamak, (bir uzatmal sevgili)
yerde) yerlemek, position, spot, station long-term effect = uzun vadede grlen etki
located = bir yerde bulunmak, situated long-term memory = uzun sreli hafza
location = belirli bir yer, konum, mahal, (A new job longtime (ya da long-time) = uzun sreli (a longtime
means a new employer, a new location and a friendship = uzun sreli bir arkadalk)
new set of colleagues. = Yeni bir i, yeni bir look after = (bebee, kpee vs.) bakmak, gz kulak
iveren, yeni bir mekan ve yeni i arkadalar olmak, keep an eye on
demektir.)
look down on = kmsemek, hor grmek, tepeden
lock = (kapy, valizi vs.) kilitlemek bakmak, despise, scorn, zt anl.= exalt, glorify
lock away = kilitli tutmak / saklamak look forward to = sabrszlkla beklemek, iple
locomotion = lokomosyon (enerji harcayarak ve ekmek, can atmak, expect, hope for
kuvvet uygulayarak yer deitirme) look in (on) = (ksa bir) ziyaret yapmak, uramak,
lodge in = 1) (bir yer)e yerle(tir)mek (bir yer)de visit
yaamak; 2) (bir eyin) iinde skp kalmak, look into = aratrmak, soruturmak, incelemek,
iine gmmek, saplamak check out, inspect
log (fiil) = aa kesip ktk haline getirmek look out for = (bir ey)e dikkat etmek, watch out for,
log (isim) = ktk (The police warned the shopkeepers to look
logging = aa kesip ktk yapma ii out for forged notes. = Polis, dkkan
logical reasoning = mantkl dnme sahiplerini sahte banknotlara dikkat etmeleri
konusunda uyard.)
logically = mantken, mantkl olarak
look over = incelemek, gz gezdirmek, examine,
logistical = lojistik (nakliye, hareket etme / ettirme ile inspect
ilgili)
look through = 1) gzden geirmek, incelemek,
logistics = 1) lojistik (askerlikte personel ve examine, search; 2) (bir eyin arasndan /
tehizatn nakledilmesi); 2) nakliyecilik iinden) bakmak
long (for) = hasretini ekmek, ok arzulamak, desire look up = 1) (szlkte, kitapta vs. bir ey) aramak,
long = 1) uzun zamandr, for a long time, (Have you search; 2) iyilemek, dzelmek, improve
been waiting long? = Uzun zamandr m lookout = 1) gzetleme yeri; 2) aray
bekliyorsunuz?); 2) uzun uzadya, (He took a
long look at the womans picture. = Kadnn loom = dokuma tezgah
resmine uzun uzadya bakt.) loosely = geveke, zt anl.= tightly
long exposure = 1) (fotoraflkta) uzun pozlama looting = yamalama
(poz sresini ayarlayarak veya deklanre lorry = kamyon, truck
basl tutarak n filme uzun bir sre lose faith = inancn / gvenini kaybetmek
boyunca ilemesini salama teknii); 2) uzun
pozlama yntemi ile alnan grnt

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 99

lose ground = gerilemek, rabet grmemek, regress, lowland = dz arazi, ova


fall back, zt anl.= gain ground loyal (to) = sadk, vefal, faithful (to), zt anl.= disloyal
lose out = baarsz olmak, fail, zt anl.= succeed (to)
lose the favour of = (bir kii)nin gznden dmek loyalty = sadakat, vefa, ballk
loss = azalma, eksilme, kayp, zarar, ziyan, (loss of lubricant = kayganlatrc
life = can kayb), (loss of appetite = itah lubricate = kayganlatrmak, yalamak
kayb)
lubrication = yalama
loss of muscle = g kayb
lucid = kolay anlalr, ak, berrak, obvious, clear,
lost in = 1) tamamen (bir ey)e dalm; 2) (bir ey)in transparent, zt anl.= ambiguous
iinde kaybolmu
luckily = iyi ki, krler olsun ki, fortunately, zt anl.=
loudly = yksek sesle, (speak loudly = yksek sesle unfortunately
konumak)
lumbar lordosis = omurgann bel blmnn ne
louse = (oul: lice) bit doru ar kavis gstermesi hali
Louvre = Louvre Mzesi (Pariste bulunan ve iinde lumbar puncture = bkz. spinal tap
pek ok nl sanatnn eserlerini barndran
lumen = lumen (barsak gibi tp eklindeki bir
dnyaca nl bir mze)
organn i boluu)
lovely = sevimli, irin, gzel, pretty
lump = yumru, i
low-crime = su oran dk
lunar = aya ait, ayla ilgili
low in = (bir ey) asndan / bakmndan fakir, (low
lunar soil = ay topra
in vitamins = vitamin bakmndan fakir)
lung = akcier (Dier organlar gibi the artikeli alr ve
low profile = reklam sevmeyen ve geride duran bir
genellikle oul kullanlr: the lungs)
kiinin izdii profil
lung disease = akcier hastal
low-carbohydrate = dk karbonhidratl
lupus = lupus (lserleme eilimi gsteren
low-density lipoprotein = dk younluklu
lezyonlarla belirgin herhangi bir kronik deri
lipoprotein, LDL
hastal)
lower = azaltmak, drmek, decrease, reduce, zt
lure (into) = ayartmak, kandrmak, imrendirmek,
anl.= increase
cezbetmek, charm, tempt (to)
lower back = srtn alt ksm
lurk = gizlenmek, saklanmak, pusuya yatmak, hide,
lower courses = temelin ya da su basmann hemen lie in wait
zerindeki ta sralar
lush = bitkisel yaam ile dopdolu, zt anl.= arid
lowercase = kk harflerle yazlm olan ksm,
Lyme disease = lyme hastal (geyiklerde yaayan
kk harf
bir tr kenenin tad bir bakteri yoluyla
low-impact = (dmek, yaralanmak, bir yerini bulaan bir enfeksiyon)
incitmek gibi) darbeler ve tehlikeler asndan
lymph node = lenf nodl (ok kk lenf kitlesi)
daha gvenli olan (Walking is a low-impact
exercise for a pregnant woman to do. = lymphocytic leukemia = lenfatik lsemi
Yry, hamile bir bayann gvenle made up of = (bir madde vs.)den yaplm / oluan
yapabilecei bir egzersizdir.)

www.bademci.com
M MMM M

magic = sihir, by make a fool of = (birisini) aptal durumuna


magma = magma (yerkabuunun altndaki manto drmek, humiliate
tabakasn oluturan eriyik kaya) make a living = hayatn kazanmak, earn a living
magnetism = manyetizma make a point of = zen gstermek, dikkat etmek ( I
magnetostriction = manyetostriksiyon, manyetik always make a point of spending Saturdays
bzlme (manyetik alana maruz with my children. = Cumartesi gnlerini
brakldklarnda baz malzemelerin ocuklarmla geirmeye byk zen
boyutlarnn klmesi) gsteririm.)
magnificence = ihtiam, grkem make smt available to smo = bir eyi birisi iin
kulanlabilir hale getirmek
magnificent = grkemli, harika, marvellous
make better paper = daha iyi kat olurlar,
magnify = (byte ile) bytmek, byk gstermek
(onlardan) daha iyi kat olur
magnifying glass = byte
make clear = akla kavuturmak, clarify, illuminate
magnitude = byklk, boyut
make do with = (bir ey) ile yetinmek / idare etmek,
main = ana, temel, birincil, primary, principle, zt anl.= subsist, get by, (When we were young, we had
secondary, subordinate to make do with second-hand clothes. = Biz
main stream of music = mziin ana eilimi / kkken, ikinci el kyafetlerle yetinmek
gidiat zorundaydk.)
mainland = anakara make effort = aba / gayret gstermek, struggle
mainly = byk lde, esas olarak, mostly, chiefly make for = 1) (bir yer)e doru ynelmek, (bir yer)e
mains electricity = (ehir) ebeke elektrii ulamaya almak; 2) yapmak, ortaya
mainstream = 1) bir toplulua hakim tutum, dnce karmak, ileriye gtrmek, produce, advance,
veya davranlar temsil eden; 2) ana / genel contribute to, facilitate; 3) (bir ey)e neden
gr olmak, cause (smt) to happen
maintain = 1) bakm yapmak, muhafaza etmek, make history = tarihe gemek, tarih yazmak
bakmak, service, keep, retain; 2) srdrmek, make inroads (into) = gedik / yol amak
devam ettirmek, sustain; 3) salamak, temin make it clear (that) = aklkla ifade etmek, aka
etmek, provide belirtmek
maintain (that) = iddia etmek, (belli bir fikri) make it possible = mmkn klmak, olanakl hale
savunmak, (fikirsel) pozisyonunu korumak, getirmek, allow, enable, zt anl.= disable
assert (that), claim (that) make life tougher for smo = bir kiiye zorluklar
maintenance = 1) (makine vs. iin) bakm, onarm, karmak
muhafaza, idame, upkeep; 2) srdrme / make matters worse = durumu ktletirmek
koruma / direnme gc
make money = para kazanmak
maintenance rules = bakm artnamesi
make no use of = kullanmamak, yararlanmamak, zt
maize = msr, corn anl.= utilise, make use of
major = geni / byk apl, byk, balca, asl, make off = aceleyle gitmek / kmak / terk etmek,
chief, primary, great, zt anl.= minor, make away, escape
unimportant, little
make on = (bir ey zerinden) kar salamak, para
majority = ounluk, byk ksm, zt anl.= minority kazanmak
make a break with = ykmak, krmak make one wonder = insan dndrmek, ister
make a comeback = (anestezi sonras) derlenme, istemez bir merak uyandrmak
kendine gelme, uyanma make ones way = ilerlemek, yol kat etmek, hayatta
make a difference = fark yaratmak baarl olmak, advance

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 101

make out = 1) (bir eyin ne olduunu) kestirmek, malt = malt (genellikle bira yapmak iin
karmak, semek, anlamak, zmek, imlendirilmi tahl)
perceive, understand; 2) baarmak, be mammal = memeli
successful
man = insan(lk), human(ity)
make out to = ima etmek, st kapal sylemek,
manage = 1) ynetmek, idare etmek, kontrol etmek,
intimate, imply, suggest
administer, run, conduct; 2) baa kmak,
make over = (bir maln) mlkiyetini (bakasna) stesinden gelmek, becermek, accomplish,
vermek, devretmek succeed (in / at), handle, tackle, deal (with),
make sense = mantkl gelmek, anlalr olmak cope (with), zt anl.= fail (to)
make sense of = (bir ey)den anlam karmak, management = 1) ynetim, idare, administration;
doru yorumlamak 2) (hastalk vs. iin) baa kma
make sure (of / that) = emin olmak, garanti etmek, management regime = ynetim sistemi
ascertain, zt anl.= be uncertain, (Before mandate = (resmi olarak) emretmek, zorunlu klmak,
leaving home, make sure that the gas heater command
is turned off. = Evden kmadan nce ocan
mandatory = zorunlu
kapal olduundan emin ol.)
manifest = aka gstermek, belirtmek, display,
make up = dzenlemek, hazrlamak, oluturmak,
reveal, zt anl.= hide
uydurmak, tekil etmek, comprise, compose,
form, invent manifestation = belirti, gsterge, indication,
symptom
make up for = (kaybedilen veya eksik kalan bir eyi)
tamamlamak, yerine koymak, kapatmak, telafi manipulate = (bir kar veya ama iin) kullanmak,
etmek, compensate for deitirmek, kurcalamak, fiddle with, tamper
with
make up smt out of smt = bir eyden (baka) bir
ey imal etmek / yapmak manipulation = 1) (bir kar veya ama iin)
kullanma, fiddling; 2) dalavere
make up ones mind (about) = (konusunda) karara
varmak, decide (on) manipulator = 1) bir cihaz vs. idare eden kii,
operatr; 2) maniplatr, akln kullanarak
make up to = yaranmaya almak, (People only
bakalarn yneten kimse
make up to him because of his wealth. =
nsanlar, ona sadece zenginliinden dolay mankind = insanlk, humanity, man
yaranmaya alyorlar.) man-made = insan eliyle yaplm, artificial, zt anl.=
make use of = kullanmak, yararlanmak, utilise, natural
benefit from, zt anl.= make no use of manned = insanl
make visible = grnr klmak, aa vurmak manned mission = (rn. insanl bir uzay arac ile
make way for = yol vermek, nn amak yaplan) insanl grev
makeshift = derme-atma, geici manner = 1) ekil, biim, way; 2) tavr, usul
makeup = yap, ierik, structure, composition, manoeuvrable (ya da maneuverable) = manevra
formation yaptrlabilir, manevra yetenei yksek
malady = hastalk, disease, illness mantle = manto (yerkrenin ekirdeinin dnda, yer
kabuunun ise altnda yer alan magmann
male fight = baz hayvan trlerinin erkek bireyleri
bulunduu tabaka)
arasnda, diileri ve / veya srnn liderliini
elde etmek amac ile yaplan dv manual = rehber (kitap), elkitab
Mali = Mali (Bat Afrikada bir lke) manually operated = elle kullanlan / altrlan
malignancy = (tmr iin) kt tabiatl / huylu olma manufacture = imal etmek, produce
nitelii manufactured = imal edilmi / retilmi
malnourished = yetersiz / kt / dengesiz manufacturer = retici, imalat, producer
beslenmi, undernourished, zt anl.= well- manure = gbre, muck
nourished manuscript = el yazmas, msvedde
malnutrition = kt beslenme, beslenme bozukluu many a = pek ok
malpractice lawsuit = yanl tehis ya da tedavi marble = 1) mermer; 2) bilye, misket
nedeniyle hekimlerin kar karya kaldklar
hukuki dava march = yry

www.bademci.com
102 - YDS Kelimeleri Szl

marginal = dk, nemsiz, ufak, minor, slight, zt match (with) (fiil) = uymak, benzemek, ele(tir)mek,
anl.= gross, vast badamak, uy(u)mak, correspond (to)
marijuana = mariyuana (kenevir bitkisinin match for (isim) = (bir ey) ile denk, (bir ey) ile
yapraklarnn sigara gibi iilmesi ya da karlatrlabilir
inenmesi yoluyla ar zindelik ve mutluluk matchstick = kibrit p
hissi veren uyuturucu)
mate (with) (fiil) = (hayvanlar iin) iftle(tir)mek
marine (isim) = deniz piyadesi
mate (isim) = (genellikle hayvanlar iin) e
marine (sfat) = denize / denizcilie ait, (canllar iin)
material = madde
denizde yaayan, maritime
materialise = gereklemek, be realised, actualise,
marine biodiversity = deniz canllarnn eitlilii
zt anl.= fail
marine life = deniz yaam, deniz canllarnn btn
maternal = annelie zg, anne tarafndan, motherly
marine reptile = deniz srngeni
maternity = annelik
marine species = denizde yaayan canl tr / trleri
mathematical precision = matematiksel kesinlik
maritime = deniz veya denizcilikle ilgili, marine
mathematical reasoning test = matematiksel
mark = gstermek, iaret etmek, ortaya karmak, mantk yrtme testi
point out, show
mathematician = matematiki
marked = belirgin, gze arpan, obvious, noticeable,
math-reasoning problem = matematiksel dnme
zt anl.= inconspicuous
gerektiren problem, matematik problemi
markedly = belirgin ekilde, akca, noticeably,
mating = iftleme
clearly
matriculate = (niversiteye) renci olarak
marker = iaret, im, belirti
kaydolmak
market = pazar, piyasa
matrix algebra = matris cebiri (matrisler zerinde
marketing = pazarlama yaplan ilemler ile ilgili matematik dal)
marketplace = pazar (yeri) matter = 1) konu, sorun, mesele, point, issue,
marrow = ilik, z, kemik ilii question; 2) madde, zdek
marsh = batak, bataklk matter of dosing = (belli bir dozda) ila verme
Martian = Mars gezegeni ile ilgili, Mars gezegenine sorunu / konusu
ait mature (fiil) = 1) olgunlamak; 2) (bor vs. iin)
Maryland = Maryland (Bat ABDde yer alan ve vadesi gelmek
bugn ABDnin ortalama gelir dzeyi en mature (isim) = olgun, ergin, fully developed, ripe, zt
yksek olan eyaleti) anl.= immature
mask = kamufle etmek, gizlemek, rtmek, cover maturity = olgunluk, full development, zt anl.=
mass = hacim, yn immaturity
mass production = seri retim maul = (dverek) yaralamak, hrpalamak
mass unemployment = toplu / byk apl isizlik maxim = zdeyi, zl sz
mass vaccination = kitlesel alama, a maximum = (oul: maxima) bir dalgann en st
kampanyas noktas
massacre = katletmek, krp geirmek may well = pekala (olabilir / yapabilir) de
masses = halk ynlar Maya = Maya (Orta Amerikada M. . 6. yy ile M. S.
16. yy arasnda etkili olmu bir uygarlk)
massive = byk, muazzam, ok byk, byk
ktleli, ar, enormous, immense, heavy, zt meagre = yetersiz, eksik, az, inadequate, poor, zt
anl.= tiny, (The social impact of this economic anl.= abundant, sufficient
crisis will be massive. = Bu ekonomik krizin meal = yemek, n
sosyal yaama vuraca darbe ok byk mean (isim) = (matematikte) ortalama
olacak.)
mean (sfat) = 1) ortalama, average; 2) saldrgan,
master = iyice renmek, uzmanlamak, learn, grasp tehlikeli, hostile, dangerous, zt anl.= kind
masterly = ustaca, ustalkl meaningful = anlaml, zt anl.= meaingless,
masterpiece = bayapt purposeless
mat = hasr, paspas

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 103

means (of) = 1) (hem tekil hem oul) yol, yntem, medium = (oul: media) ara, ortam
vasta, vesile, way, method; 2) imkan, bte, meet = yerine getirmek, karlamak, (belli bir gn
varlk, gelir, para, wealth, income, funds iin) uymak, karmamak, atlamamak,
means of production = retim aralar accomplish, satisfy, fulfil, zt anl.= fail to meet
means of treatment = tedavi ekilleri / yntemleri megacity = byk ehir, megakent
meanwhile = bu arada, bu esnada megalith = megalit (antsal mimaride kullanlan ok
measles = kzamk byk yekpare ta)
measure (fiil) = lmek, ls / deeri olmak, . . . megalithic = ok byk yekpare talardan yaplma
olarak llmek, sayya dkmek, calculate melanin = vcutta deri, sa, gz, beyin ve dier baz
measure (isim) = 1) nlem, tedbir, precaution; oluumlara siyah renk veren pigment
2) miktar, l, dzey melt = erimek, ergimek, eritmek
measure up = istenilen llere / kriterlere uygun meltdown = (nkleer reaktr iin) erime
olmak meltwater = buzun erimesiyle ortaya kan su
meat = et member = ye
mechanistic = mekanik, makine benzeri, sanatsal / memorise = ezberlemek, learn by heart
estetik / insani yn olmayan, zt anl.= artistic
memory = 1) hafza, bellek; 2) hatra, an
meddle with = (birisi) ile uramak, (iine) karmak
memory loss = hafza kayb, amnesia
/ burnunu sokmak
menace (fiil) = baa bela olmak, tehdit etmek,
media = aralar, ortam, medya
threaten
media attention = medyann ilgisi
menace (isim) = tehdit, ba belas
medial epicondylitis = medial / iyan epikondilit
menagerie = kk hayvanat bahesi
(golfu dirsei adyla da bilinen, dirsek
ekleminin i ksmnda ve genellikle golf menial job = hizmet, ar emek, zorluk ieren,
oyuncularnda grlen arl durum) genelde dk cretli i
mediate = araclk / arabuluculuk etmek, araya meningeal = membranlarla ilgili
girmek, intercede meninges = beyni rten 3 membrandan biri
medical = tbbi meningitis = menenjit hastal (beyin zarlarnn
medical advice = tbbi neri iltihab)
medical attention = tbbi mdahale menstruation = menstruasyon, det, ayba
medical dominance = tp alannda stnlk, mental = mental, zihinsel (akl, bellek, bilin, zeka ile
hakimiyet ilgili)
medical profession = tp / salk meslei mental activity = zihinsel faaliyet
medical school = tp fakltesi mental alertness = zihinsel uyanklk, tetikte olma
hali
medical science = tp bilimi
mental computation = akldan hesaplama
medical subject = tbbi konu
mental health = akl sal
medical treatment = tbbi tedavi
mental health centre = akl sal merkezi
medically = tbben, tbbi olarak
mental illness = akl hastal
Medicare = salk gvencesi (ABD ve baz lkelerde
65 ya zeri yallar, engelliler ve kronik mental picture = zihinde canlandrma
bbrek hastalar iin devletin salad cretsiz mental retardation = zeka gerilii
salk hizmeti) mentally disturbed = akl hastas
medication = medikasyon (tbbi tedavi), ila verme, mentally handicapped = zihinsel zrl / engelli
ilala tedavi etme, ila mentally stable = akl sal yerinde
medicine = 1) tp; 2) ila, medication, drug mention = 1) sz etmek, bahsetmek, disclose, bring
medieval = ortaaa ait / zg up; 2) bavurmak, turn to, resort to
meditation = meditasyon (dnceyi younlatrarak merchant = tccar, tradesman
bilin dzeyini ykseltmeyi veya zihni merciful = merhametli
boaltarak rahatlatmay amalayan zihinsel
aktivite), derin dnme mercuric chloride = civa klrr (tarm ilac ya da
antiseptik olarak kullanlan ok zehirli bir
Mediterranean Sea = Akdeniz bileik)

www.bademci.com
104 - YDS Kelimeleri Szl

mercury = civa micro-credit = mikrokredi (isiz veya yoksul


mercury-based preservative = civa bazl koruyucu giriimcilere salanan ok dk miktardaki
kredi)
mere = sadece, yalnzca, basit, sole, simple
mid-1990s = 1990larn ortalar
merely = sadece, yalnzca, only, just, solely
mid-century = yzyln ortalar
merge (into) = iine karmak, mix, join, zt anl.=
split middle children = ortanca ocuklar
merge = birle(tir)mek, combine, unite, zt anl.= middle ear = orta kulak
separate, split middle-aged = orta yal
merit = deer, erdem, fazilet, worth, virtue, zt anl.= middle-ground position = orta yollu bir tutum
disadvantage middle-of-the-road = lml bir yol veya politika
Mesopotamia = Mezopotamya (Frat ile Dicle izleyen, lml, moderate
nehirleri arasnda kalan, M. . 10. binyl kadar middling = orta (byklkte), medium
eskiye tarihlenen neolitik yerleimlere ve
midfoot = kboid, navikler ve kuneiform kemiklerin
izleyen srete Smer, Babil, Asur gibi birok
ve bunlar evreleyen yumuak dokunun
nc uygarla ev sahiplii yapm olan blge)
bulunduu ayan orta ksm
mesosiderite = mesosiderit (silikat ve nikel-demir
midshipman = deniz yardmc subay
bakmndan zengin bir eit meteorit)
midwife = ebe
mess = kark ey / yn
might = g, kuvvet, kudret, power, strength
metabolise = metabolize etmek (yiyecek, mineral vs.
maddeleri kimyasal ilemler vastasyla enerji mighty = gl, kudretli
ve yeni hcreler oluturmak amacyla migraine patient = migren hastas
kullanmak) migrant = gmen
metabolism = metabolizma (bir organizmada migrate = g etmek
yaamn srdrlmesi srasnda gerekleen migrating = g eden
tm kimyasal ilemler)
migration = g
metabolite = metabolit (metabolizmada kullanlan ya
da metabolizma esnasnda veya sonunda migratory = gle ilgili
oluan madde) mild = hafif, lml, lman, moderate, slight, zt anl.=
metaphor = mecaz, benzetme severe, intense
metaphysical = metafiziksel, fizik tesine ait mild depression = hafif, iddetli olmayan depresyon
(ruhsal knt)
metastasize = tm vcuda yaylmak
mild exercise = hafif, yormayan egzersiz
metastatic = metastatik (yaylmaya eilimli)
mild exposure to = (bir toksik madde vs.)ye hafif
meteor = meteor (atmosfere giren gkta) derecede maruz kalmak
meteor shower = meteor yamuru miles per hour = saatte . . . mil (hz lme birimi),
meteorite = meteorit (dnyaya den kk gkta) mph
methane = metan (doalgazda bulunan yanc bir milestone = kilometre ta, (nemli) aama
gaz) Miletus = Milet (bugn Aydn ili snrlar iinde kalan
methane emission = metan gaz k bir antik kent)
methemoglobin = kanda bulunan, ancak militancy = militanlk
hemoglobinden farkl olarak oksijene military campaign = askeri harekat
balanamayan kristal yapl, kahverengi
pigment Milky Way = Samanyolu (Galaksisi)
methemoglobinemia = methemoglobinemi mill = (genellikle kuma, kat, kereste gibi ara
(alyuvarlarda ar miktarda methemoglobin rnler iin) imalathane / fabrika
bulunmas hali) millennium = (oul: millennia) bin yl
methyl bromide = metil bromit (kimyasal forml mimic = (ekim: mimicking, mimicked vs.) taklit
CH3Br olan, yanc olmayan, renksiz, kokusuz etmek, kopya etmek, benzemek, imitate, copy
bir gaz) mind = akl, akl sahibi kii
meticulous = ok titiz, ok dikkatli mine (fiil) = (kmr, maden vs.) karmak
microbe = mikrop (hastalk yapan herhangi bir mine (isim) = mayn
mikroorganizma)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 105

mine-sweeping = mayn tarama misinterpret = yanl anlamak, misunderstand


miniaturize = minyatrletirmek, minyatrize etmek mislead = yanltmak, yanl ynlendirmek, deceive,
(bir eyin, ayn ii gren ama daha kk misguide
ebatl olann retmek) misleading = yanltc, deceptive, zt anl.= true, actual
minimal = asgari, en az, en dk seviyede, least mismanagement = kt ynetim, ynetim
minimally conscious state = (hastann / kiinin) bozukluu
bilincinin en alt seviyede olduu durum misplace = yanl yere koymak, mislay
minimize = minimize etmek, en aza indirmek, zt mispricing = yanl fiyatlandrma
anl.= maximize
misrepresentation = bilerek yanl tantma
minimum = (oul: minima) bir dalgann en alt
miss out (on) = (bir frsat veya deneyimden)
noktas
mahrum kalmak, (Living in the country, I often
mining = maden karma, madencilik feel that I am missing out on the activities of
minister = bakan city life. = Krsal blgede yaadm iin, ehir
minor = nemsiz, kk, yok denecek kadar az, hayatnn etkinliklerinden mahrum kaldm
unimportant, insignificant, trivial, zt anl.= gerei ska aklma geliyor.)
major, considerable, significant missing = var olmayan, kayp, absent, zt anl.=
minority = aznlk present
minstrel = ortaada halk airi, ak, bard mission = (uu, operasyon vb.) grev
minuscule = ok kk, minnack, (For some time, mistakenly = yanllkla, yanlg iinde, incorrectly
that great painter had to live in this minuscule mistrust = gvensizlik, itimatszlk, doubtfulness, zt
room. = O byk ressam bir zaman iin bu anl.= trust
minnack odada yaamak zorunda kald.) misunderstanding = yanl anlama / anlalma
minute (isim) = 1) dakika; 2) tutanak mitochondrial = mitokondriyal (hcre iinde enerji
minute (sfat) = (maynyut eklinde okunur) ok retiminden sorumlu organel ile ilgili)
kk, very small, tiny mixture = karm, birleim, combination
miracle = mucize moat = kale / saray hendei
miraculous = mucizevi, doast, marvellous mobile phone = cep telefonu, cell phone
mirror (isim) = ayna mobilize = harekete geirmek, seferber etmek
mirror (fiil) = yanstmak, reflect mock = (yzne kar) alay etmek, make fun of,
mirror neuron = ayna nron (sadece insann kendi (The children mocked their handicapped
hareketlerine deil, baka insanlarn friend. = ocuklar, zrl arkadalaryla alay
hareketlerine de cevap / tepki veren nron)1 ettiler.)
miscalculate = yanl hesaplamak mode = usul, tarz, slup
mischief = yaramazlk, haylazlk, fesat, ktlk, model year = 1) (bir uygulamann) ilk kez
naughtiness, trouble, zt anl.= good behaviour balayaca / denenecei (pilot) yl; 2) (araba
misconception = yanl kavram / yorum / kan, vs. iin) model yl
delusion modelling = modelleme (incelenen bir konuyu daha
misdiagnose = yanl tehis koymak iyi anlamak amac ile onu daha basit ya da
daha kk lekli bir modele indirgeme)
misdirect = yanl yol gstermek, yanl t
vermek, kt ynetmek / ynlendirmek, moderate (fiil) = hafifletmek, yumuatmak,
mislead, misinform lmanlatrmak, curb, soften
miserable = perian, sefil, mutsuz, unhappy, moderate (sfat) = lml, orta, ll, snrl,
depressed reasonable, zt anl.= extreme
miserably = ok kt ekilde, fena halde, badly moderately = ll / snrl ekilde, reasonably, zt
anl.= extremely
misery = perianlk, sefalet, byk znt, suffering,
distress modest = 1) ll, snrl, moderate, zt anl.=
excessive; 2) alakgnll, gsterisiz, lml,
misfortune = talihsizlik, aksilik
humble, plain, zt anl.= grand, immodest
mishandle = kt ynetmek, kt kullanmak,
modification = deiiklik, tadilat, alteration,
misconduct, maltreat, (The Prime Minister
reshaping
admitted that the crisis had been mishandled.
= Babakan krizin kt ynetildiini kabul etti.)

www.bademci.com
106 - YDS Kelimeleri Szl

modify = (kk) deiiklikler yapmak, tadil etmek, more than unlikely = imkanszdan da te, (Within
alter the limits of todays technology, it is more than
moist = nemli, rutubetli, damp, wet, zt anl.= dry unlikely to travel to stars. = Gnmz
teknolojisinin snrlar ierisinde, yldzlara
moisture = nem, rutubet
yolculuk etmek imkanszdan da te bir ey.)
mold = kalp
moreover = bundan baka, ayrca, stelik,
molecule = molekl (iki veya daha fazla atomun additionally, furthermore
birlemesiyle oluan madde unsuru)
mores = treler, grenekler, traditions
molten = erimi, svlam
morphological = morfolojik (ekilsel, biimsel)
molten plate = eriyik plaka
mortality = lmllk, lm oran
momentum = moment (bir cismin hz ile ktlesinin
mortality rate = lm oran
arpm)
mortality risk = lm tehlikesi
monarch = monark, kral, hkmdar, king, emperor
mortgage = ipotek (satn alnacak evi teminat
monetary = parasal, mali
gstererek dk faizli ev kredisi kullanmak)
money laundering = kara para aklama (yasa d
mosquito-borne = sivrisinek tarafndan tanan
yollarla elde edilmi paray, kaynak ve kimlik
gstermeyi gerektirmeyen ilemler yaparak, Most certainly! = Kesinlikle!, Elbette!, Tabii ki!
yasal bir yatrm veya depolama aracna most unfair = ok haksz
aktarma) mostly = en ok
monitor = izlemek, denetlemek, gzetlemek, motherhood = annelik
gzlemlemek, takip altnda tutmak, observe,
motion = hareket
supervise
motivate = motive etmek, harekete geirmek, tevik
monk = kei
etmek, cesaretlendirmek, excite, inspire,
monkey love-potion = maymun ak iksiri (cinsel encourage, zt anl.= discourage
iktidar veya arzu yaratt dnlen bir orkide
motivated = motive olmu / edilmi, gdlenmi
ekstraktna verilen yerel bir isim)
motive = gd, motivasyon, neden
monolingual = tek dilli, tek dil konuan
motor development = motor geliim (doutan
monologue = 1) monolog (kiinin tek bana yapt
itibaren hareketi mmkn klan sinirlerin
konuma); 2) bir kiinin, genellikle
geliimi)
bakalarnn konumasna izin vermeden tek
bana yapt konuma motor information = beyinden, kaslarn hareketi iin
gnderilen uyar
monotonous = monoton, tekdze
motor-command neuron = beyinden gelen emirle
monounsaturated fat = tekli doymam ya
hareket eden nron
monozygotic twins = tek yumurta ikizleri, identical
motorist = motorcu (motorsiklet kullancs)
twins, zt anl.= dizygotic twins
mould = kf mantar
monsoon = muson
mound = yma tepe
monument = ant, abide
mount = monte etmek, asmak, takmak, kurmak,
monument of stone = ta abide
install, place; 2) trmanmak, ykselmek,
mood = ruh hali, miza artmak, climb, rise, ascend, zt anl.= descend,
mood disturbance = ruh hali bozukluu / fall
dengesizlii mountain range = da silsilesi, srada
Moorish = Maribi (8. ile 15. yylar arasnda Fasta mountaineer = dac, mountain climber
yaayan halka ait)
mouse = (oul: mice) fare
moral = ahlaki
movable = tanabilir, nakledilebilir
moral judgements = ahlaki deerlendirmeler
move (fiil) = hareket etmek
morale = moral, iyi ruh hali
move (isim) = hamle
morally = ahlaki bakmdan, ethically
move about = dolamak, dolanmak
more or less = aa yukar, az ok, hemen hemen
move in = 1) (eve vb.) tanmak; 2) ieri girmek
more than double = iki katndan fazlaya kmak
move off = yola kmak, (bir yerden) ayrlmak

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 107

move out = tanarak / gerek bir yerden ayrlmak muscle work = kas almas
move round = (bir yerde) gezinmek / hareket etmek musculature = kas sistemi
move through = (bir ey)in iinde hareket etmek musculo-skeletal system = kas-iskelet sistemi
moveable type = hareketli / karlabilir harfler (kaslar ve iskelet aracl ile hayvanlarn
kullanlarak bask yaplan matbaa teknii hareketini salayan sistem)
movement = hareket, akm mushroom = bymek, ykselerek genilemek,
expand, zt anl.= collapse
mRNA = tayc ribonkleik asit (genetik bilgiyi
DNAdan ribozoma tayan RNA molekl), mushroom out = mantar gibi almak
messenger ribonucleic acid muskrat = misk san
much-respected = ok sayg gren must result . . . = kesinlikle yle sonulanyordur . .
mucous coat = baz uzuvlarn i yzn kaplayan .
salgl zar, smks rt mutant = mutant (mutasyona / genetik deiime
mucous membrane = smks / mkz zar uram)
mucus = mukus (smks salg) mutate = genetik deiim (mutasyon) geirmek
multibiIlion-dollar industry = milyarlarca dolarlk mutation = mutasyon (gen diziliminin doal
endstri farkllama nedeniyle veya radyasyon,
scaklk, virsler gibi d etkilerle deiime
multicellular = okhcreli
uramas)
multidisciplinary = birok bilim daln ilgilendiren,
mutual = karlkl, common, reciprocal
disiplinler aras, interdisciplinary
mycobacterium tuberculosis = tberkloza sebep
multinational = okuluslu irket (dnyann farkl
olan bir mikobakteri tr
lkelerinde ticari varl bulunan irket)
myocardial infarction = miyokard enfarkts (kalp
multi-storey = ok katl
kasnda besleyici damarn tkanmas
mummify = mumyalamak nedeniyle blgesel doku lm), MI
munch ones way through = (bir ey)i azaltarak / myriad = ok byk sayda
tketerek ilerlemek, yiyerek azaltmak
mysterious = gizemli, esrarl
munitions = (oul kullanlr) sava gereleri,
mystery = gizem, sr, esrar, secret, enigma, zt anl.=
mhimmat, cephane
revelation, explanation
murder = ldrmek, katletmek, kill
myth = sylence, efsane, mit, story, tale
muscle power = kas gc
mythological = mitolojik, efsanevi

www.bademci.com
N N NN N

naively = safa, artlessly, zt anl.= deviously natural selection = doal seilim (gsz bireylerin
naked eye = plak gz doada hayatta kalamayarak elenmeleri,
bunun sonucunda gl bireylerin hayatta
naming = isimlendirme
kalarak soylarn devam ettirmeleri)
nanometre = nanometre, milimetrenin milyonda biri,
naturalist = doabilimci
10-9 metre
naturalization = vatandala kabul etme
nanoparticle = 100 nanometreden daha kk
boyutlu parack, nanocluster, nanopowder nature = doa, miza, nitelik, tr, character, type
nanosize particle = 100 nanometreden daha kk nature of gravity = yerekiminin doas
boyutlu parack, nanoparticle naughty = yaramaz, haylaz
nanotube = nanotp (nano boyutlarda boru benzeri nausea = mide bulants, noze
bir yap) naval = denize ait, deniz kuvvetlerine ait
nap = kestirmek, ekerleme yapmak naval explorer = deniz aratrmacs
narcotic = narkotik (bilinci uyuturan herhangi bir navigate = ynlendirmek, (bir deniz aracyla)
kimyasal madde) denizde gezmek, seyretmek, yn bulmak
narrative = anlatm, account navigation = denizde yn / pozisyon bulma,
narrative essay = hikaye tarznda yazlm deneme denizcilik, deniz veya uak yolculuu
narrative poem = iinde bir hikayenin anlatld iir navigator = (bir deniz aracyla) denizde gezen kii,
narrow (fiil) = daral(t)mak, contract, tighten, zt anl.= (gemilerde) haritac, yn bulucu
broaden near future = yakn gelecek
narrow (isim) = kstl, dar, partial, zt anl.= broad near one another = birbirlerinin yannda
narrow visible range = elekromanyetik spektrumun nearby = yakn, yakn(lar)da, yaknda(ki), close
insan gznn grebildii yaklak 400-790 near-death = leyazma, lme yakn
THz frekans aral, visible spectrum
nearly = neredeyse, hemen hemen, almost
narrowed = daral(tl)m
near-professional = profesyonele yakn
narwhale = narval, denizgergedan (arktik denizlerde
nearsighted = miyop (uza gremeyen)
yaayan bir tr beyaz balina)
neatly = dzgn / tertipli bir ekilde, tidily, carefully,
nasty = kt, irkin, ayp, pis
zt anl.= carelessly, untidily
nasty-tasting = tad berbat olan
necessarily = ister istemez, muhakkak, illa ki,
national health scheme = ulusal salk plan unquestionably, undoubtedly, zt anl.= possibly
national park = milli park (genellikle bir blgedeki necessary = gerekli, zorunlu, zaruri, nemli,
doal yaam koruma amal olarak essential, zt anl.= unnecessary
oluturulan koruma alan)
necessitate = gerektirmek, zorunlu klmak, require,
nationalise = devletletirmek, kamulatrmak call for
nationals from other EU countries = uyruu baka needlessly = bou bouna, ortada hibir ey yokken,
AB lkeleri olan kiiler gereksiz yere, unnecessarily
native (isim) = yerli, zt anl.= foreign needy = yoksul, ihtiya sahibi
native English speaker = anadili ngilizce olan negative press = gazetelerde bir kii, konu vs.
kimse hakknda kt haber kmas
native to (sfat) = (bir yer)in yerlisi, (bir yer)e ait / neglect = ihmal etmek, savsaklamak, aldrmamak,
zg, indigenous, zt anl.= foreign, (Kangaroo ignore, zt anl.= care for, concern
is native to Australia. = Kanguru Avustralyaya
negligence = ihmalkarlk, inattentiveness, zt anl.=
zg bir hayvandr.)
diligence
natural causes = doal nedenler / sebepler
negligent = ihmalkar, inattentive, zt anl.= diligent

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 109

negligible = nemsiz, yok denecek kadar az, ihmal neurotransmitter = nrotransmitter, nrotayc
edilebilir, insignificant, minor, zt anl.= (hcreleraras sinirsel iletiimde grev alan
considerable, significant kimyasal madde)
negotiate = mzakere etmek, grmek, discuss, neutrality = tarafszlk
debate neutralize = 1) ntralize etmek (asidik veya bazik bir
negotiation = mzakere, grme, debate zeltiyi ntr hale getirmek); 2) (askeri) etkisiz
negotiator = 1) bir antlamann taraflarndan biri; hale getirmek (esir etmek, savaamaz hale
2) arabulucu getirmek, yok etmek)
neighbour = komu olmak, evresinde bulunmak neutrino = ntrino (elektriksel yk olmayan atomalt
bir parack)
neighbourhood = semt, mahalle, district
neutron emission = ntron emisyonu (baz ar
neonatal = doumdan sonraki drt hafta ile ilgili
atomlarn ekirdeklerinden bir ntronun dar
neoplasia = neoplazi (yeni ve anormal hcre atlmas ile meydana gelen radyoaktif
oalmas) bozunma)
nephron = nefron (bbrein ilev yapan en kk Nevada = ABDde bir eyalet
anatomik birimi)
never before = daha nce asla
nerve = sinir
never to return = geri dnmemek zere
nerve fibre = sinir lifi
nevertheless = yine de, bununla birlikte, however,
nerve process = sinirlerin almas esnasnda even so
gerekleen ilemler
New England = Yeni ngiltere (ngiltereden Kuzey
nervous = sinirli, asabi, anxious, zt anl.= calm Amerikaya g eden ilk kolonistlerin yerletii
nervous system = sinir sistemi blge)
nesting = yuvalanma, yuva yapma New World = (the New World eklinde kullanlr)
Netherlandic (isim) = Hollandaca diline verilen Yeni Dnya (Kuzey ve Gney Amerika)
isimlerden biri, Dutch newborn = yenidoan
Netherlandic (sfat) = Hollandaya ait, Hollandacaya newcomer = yeni gelen kimse
ait, Dutch news-editorial staff = muhabirlerden gelen ham
Netherlands = (the Netherlands eklinde kullanlr) haberi dzenleyerek yayna hazrlayan
Hollanda, Holland personel
network = a, ebeke niche = ni (duvar iinde braklan oyuk, gz, hcre)
neural network = nral / sinirsel a nickel = nikel (parlatlabilen bir metal)
neural tissue = sinir dokusu nickname (isim) = takma ad, lakap
neurodegenerative = sinir dokusunun zamanla yok nickname (fiil) = takma isim koymak
olmas ile ilgili, (hastalk, kimyasal madde vs. Nigerian = Nijerya ile ilgili, Nijeryaya ait
iin) sinir dokusunu zamanla yok eden
nightmare = kabus, karabasan
neurologic loss = nrolojik kayp
nightmare possibility = kabus senaryosu, en kt
neurological = nrolojik (sinir sistemiyle ilgili) olaslk
neurological disorder = nrolojik bozukluk / Nineveh = Ninova (bugn Irak topraklarnda yer
hastalk alan, Dicle Nehri zerindeki antik bir Asur
neurological wiring = sinirlerin yapsal ekli, sinir kenti)
sistemi nitric acid = nitrik asit (kimyasal forml HNO3 olan,
neuron = nron, sinir hcresi olduka andrc, zehirli ve kuvvetli bir asit)
neuronal system = nronal sistem (sinir hcresi no doubt about it = hi sphe yok
sistemi) no easy matter = kolay bir ey deil
neuroscience = sinir bilimi no grounds for = (bir davran vs.) iin hibir
Neuroscience Research Programme = Sinir Bilimi gereke / neden yok
Aratrma Program no less promising (than) = (birey)den daha az
neuroscientist = sinir bilimci umut vaat etmeyen, en az o kadar umut vaat
neurosurgeon = beyin ve sinir cerrah, nroirurji eden
uzman

www.bademci.com
110 - YDS Kelimeleri Szl

no less than = en az (baka bir ey ya da birisi) nonsense = samalk, rubbish


kadar normal pattern of growth = bymenin normal
no longer = artk / daha fazla bir durumun olmamas, seyrinde gitmesi
artk deil, no more, (I no longer trust him. = not at all = hi . . . deil, (be not at all helpful = hi
Artk ona gvenmiyorum.) yardmc olmamak)
no longer the case = artk durum yle deil / artk not necessarily = tam olarak deil, zorunlu deil,
durum farkl mutlaka yle olmas gerekmez
no more than smt = bir ey olmaktan teye gemez not that I know of = bildiim kadaryla yok / deil,
no point in doing smt = bir ey yapmann yarar / not to my knowledge
anlam yok not to mention . . . = . . . y saymazsak / hesaba
Noahs flood = Nuh Tufan katmazsak, (stelik) bir de . . . yn var, . . . da
nobleman = asilzade, soylu cabas, (not to mention a lot of money =
gereken ok miktarda paray saymazsak), (not
nocturnal = nkturnal (gece yaayan)
to mention ugly looking = irkin grnmeleri de
nodule = yumru, dm, nodl cabas)
noise = (elektronikte) grlt, istenmeyen sinyal not to my knowledge = bildiim kadaryla hayr /
noise pollution = grlt kirlilii deil, benim bilgim dahilinde deil, not that I
noise-induced = grlt kaynakl, grltnn neden know of
olduu notable = dikkate deer, remarkable
nomadic = gebe, gebelere ait, (These tribes notably = bilhassa, dikkat ekecek derecede, dikkate
have a nomadic way of life. = Bu kabilelerin deer bir ekilde, particularly, remarkably
gebe bir yaam tarzlar var.) notation = iaret veya rakamlarla gsterme sistemi,
nomenclature = terminoloji notasyon
nominally = nemsiz / dk oranda note (fiil) = 1) belirtmek, (bir ey)e dikkat ekmek,
nominate = 1) aday gstermek; 2) atamak, (bir ey)den sz etmek, dikkat etmek, fark
grevlendirmek, appoint etmek, farkna varmak, notice; 2) not tutmak
nomination = adaylk note (isim) = 1) banknot, not, nota, senet; 2) (derste
noncancerous = kanserli olmayan vs. tutulan) not
noncompliance (with) = (bir eye) uymama / uygun nothing at all = hi ama hibir ey, (The man who
davranmama reads nothing at all is better educated than the
man who reads nothing but newspapers. =
noncompliance with medical directions = (bir Hibir ey okumayan bir adam, gazeteden
hasta iin) (doktorun) tbbi talimatlarna, baka bir ey okumayan adamdan daha iyi
nerilerine uymama / uygun davranmama eitimlidir.)
nondepletable = tkenmez, tketilemez nothing but . . . = . . . dan baka hi bir ey, nothing
nondrug = ilasz other than . . .
nonetheless = bununla birlikte, her eye ramen, nothing less than = hi de nemsiz olmayan,
however, even so, nevertheless yabana atlamayacak
non-evergreen = (bitkiler iin) her mevsim yeil nothing short of perfection = mkemmelden daha
kalmayan az / yetersiz deil
nonfiction = kurgusal olmayan dz yaz, zt anl.= noticeable = belirgin, dikkate deer ak, farkedilir,
fiction apparent, conspicuous, visible, detectable, zt
nonlethal = ldrc / ok zararl olmayan anl.= ambiguous, hidden, (The new tax
nonoil sector = petrol d sektr system did not have any noticeable effect
upon the rate of economic growth. = Yeni vergi
nonparametric = (veri iin) olaslk dalmna bal
sisteminin, ekonomik byme oran zerinde
olmayan veya derecelendirilebilen ama saysal
dikkate deer bir etkisi olmad.)
olarak kesin bir ekilde ifade edilemeyen
noticeably = belli / ak / fark edilir bir ekilde,
nonpharmacological = (tedavi vs. iin) ila
apparently, remarkably, markedly, clearly, zt
kullanlmayan, ilasz
anl.= ambiguously, vaguely
nonprescription drug = reetesiz satlan / reeteye
notion = dnce, fikir, inan, idea, thought
tabi olmayan ila, over-the-counter
medication, zt anl.= prescription drug notorious = dile dm, ad km, (kt) n
yapm, aikr, well-known, obvious

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 111

not-too-distant = ok uzak olmayan, near numerical = saysal


nourish = beslemek, feed numerous = saysz, ok, pek ok, many, several, zt
nourishment = beslenme anl.= few
novel (isim) = roman nursery = 1) ocuk yuvas, kre, ocuk odas;
2) fidanlk
novel (sfat) = yeni, yeni km, orijinal, original,
fresh, unique, zt anl.= old, traditional nutrient = 1) besleyici madde; 2) yemek, gda, food
novelist = romanc nutrient absorption = gda emilimi
novelty = yenilik, yeni km ey, freshness nutrient composition = besin bileimi
now that = artk yle olduuna gre, madem ki nutrient deficiency = besin yetersizlii, eksiklii
noxious = zararl, ldrc nutrition = beslenme, nourishment, (There are
alternative sources of nutrition to animal meat.
NSAID = steroid iermeyen antienflamatuvar ila
= Hayvan etine alternatif beslenme kaynaklar
(aspirin gibi ar, ate ve iltihab azaltan ancak
mevcuttur.)
narkotik olmayan ila), non-steroidal anti-
inflammatory drug nutrition status = beslenme durumu
nuance = nans, ince ayrnt nutrition supplement = genellikle ek vitamin ve
mineral ieren beslenme destei
nuclear = nkleer (atom ekirdei ile ilgili)
nutritional = beslenmeyle ilgili
nucleation = nve / ekirdek halini alma
nutrition-conscious = beslenme bilincine sahip olan
nucleus = (oul: nuclei) (atom, hcre vs. iin)
ekirdek nutritionist = ntrisyonist (beslenme ya da gda
uzman)
nuisance = rahatszlk, rahatsz eden ey, ba belas,
irritation, annoyance, pain in the neck nutritious = besin deeri yksek, besleyici,
nourishing, wholesome
numb = uyumu, hissizlemi, (I will give you an
injection and the tooth will go completely nutritive = besleyici
numb. = Size bir ine yapacam ve di
tamamen uyuacak.)

www.bademci.com
O O OO O

oats = yulaf obstacle = engel, difficulty, hindrance


obese = obez (ar iman) obstinately = inatla, dik ballkla, stubbornly
obesity = obezite (ar imanlk) obstruct = engellemek, tkamak, block, impede, zt
obesity epidemic = obezite (ar imanlk) salgn anl.= clear
object (to) (fiil) = itiraz etmek, kar kmak, disagree obstruction = engelleme, zorluk karma,
(with), disapprove (of), zt anl.= agree (with), impediment, hindrance, zt anl.= release
approve (of) obstructive = engelleyen
object (isim) = ama, hedef, purpose, goal, objective obtain = elde etmek, acquire, earn, get
objection (to) = itiraz, kar kma, onaylamama, obtainable = elde edilebilir, ulalabilir, acquirable,
doru bulmama, disapproval (of), opposition within reach
(to / against), criticism (of), zt anl.= agreement obtrusive = gze batan, kendini belli eden,
(to) conspicuous, prominent, zt anl.= unobtrusive,
objective (isim) = ama, gaye, goal, aim inconspicuous
objective (sfat) = nesnel, objektif, unbiased, zt obvious = ak, belli, aikr, grnrdeki, gze
anl.= subjective arpan, apparent, visible, evident, clear, zt
objectivity = nesnellik anl.= obscure, hidden, ambiguous
obligation = ykmllk, sorumluluk, zorunluluk, obviously = aka, bariz bir ekilde, belli ki,
responsibility, commitment grne gre, evidently, apparently
obligatory = (uyulmas) zorunlu, compulsory, occasion = 1) (genellikle) nemli, byk olay, event;
binding, zt anl.= optional, voluntary 2) frsat, vesile, opportunity; 3) gerek, neden,
cause
oblige to = (bir ey)e mecbur etmek, zorunlu /
ykml klmak, compel, obligate occasional = ara sra olan, infrequent, zt anl.=
frequent
obliged (to) = zorunlu, mecbur, ykml, compelled
(to), forced (to) occasionally = bazen, ara sra, (every) now and then,
from time to time, once in a while, zt anl.=
obscure (fiil) = rtmek, (rn. duman ile) rterek
frequently, often
gizlemek, (fotoraf / grnty) bulandrmak
occupant = bir yeri igal eden, igalci
obscure (sfat) = belirsiz, bulank, karanlk, dim,
mysterious, zt anl.= clear occupation = 1) igal, invasion, seizure; 2) i,
meslek, ura, profession, vocation
observation = gzlem, izleme
occupational = mesleki
observatory = gzlemevi, rasathane
occupy = 1) igal etmek, invade; 2) (bir yer)de
observe = 1) gzetlemek, gzlemlemek, gzlemek,
yerleik olmak, reside (in)
izlemek, monitor; 2) fark etmek, grmek,
notice, zt anl.= be unaware of occur = olmak, meydana gelmek, happen, take place
obsession = obsesyon, taknt, saplant occurrence = tekrar oran, olu skl, insidans,
incidence, happening
obsessive = 1) saplantl, compulsive; 2) ar,
excessive oceanic = okyanuslar ile ilgili
obsessive behaviour = obsesif davran (bir kiinin odd = 1) garip, tuhaf, funny, strange, peculiar, (It is
zihnini, irade ve istei dnda devaml megul odd that an anaesthetists role in an operation
eden davran tr) is usually ignored. = Bir ameliyatta anestezistin
rolnn genellikle grmezden gelinmesi tuhaf
obsolete = (yenisi ve daha gelimii kt iin)
bir ey.); 2) tek (say)
modas gemi, kullanlmayan, eski, demode
olmu, terk edilmi, yrrlkten kalkm, old- odds = (oul kullanlr) ans, olaslk, ihtimal,
fashioned, outmoded, zt anl.= new, chances, probability
contemporary, modern odour = koku, smell, scent

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 113

of a similar nature = benzer zellikleri olan on condition that = artyla, kouluyla, in the event
of its own accord = kendiliinden, by itself that
of no importance = nemsiz, of no account on demand = istek / talep zerine, on request
of this nature = bu trden, bu mahiyette on its way to = (bir ey) olma yolunda, (bir yer)e
ulama yolunda
of this type = bu tip(ten), bu tr(den)
on moral grounds = ahlaki adan / nedenlerle
off the coast (of) = (bir yer)in kysndan akta
on occasion = zaman zaman, baz durumlarda
offence = su, crime
on one condition = bir artla
offender = saldrgan, sulu
on site = yerinde, mahallinde
offensive = saldrgan, aggressive, zt anl.= defensive
on such a scale = bu boyutta
offensively = kaba ekilde, rudely, zt anl.= politely
on that account = o nedenle, o yzden
offer = 1) sunmak, arzetmek, salamak, provide,
present; 2) nermek, teklif etmek, propose, on the brink of extinction = nesli tkenmenin
suggest eiinde
offered = sunulan on the contrary = aksine, tersine, bilakis, contrarily
offhand = dnmeden on the grounds that. . . = (bir olay vs.)nin olmas /
meydana gelmesi nedeniyle / gerekesiyle, on
officer = subay, (polis iin) memur
the basis (of / that), because
official = memur
on the increase = artta
offset = karlamak, dengelemek, counterbalance
on the issue of = konusu zerinde / hakknda
offshore = 1) kydan uzak(ta); 2) (banka hesab vs.
on the one hand . . . on the other . . . = bir yandan . . .
iin) lke dnda
dier yandan . . .
off-stage = sahne dnda
on the one side = bir yandan, bir tarafta, on the one
oftentimes = sk sk, oka, often, frequently hand
oil = ham ya da ilenmi halde petrol on the other hand = . . . dier / te yandan
oil palm = yalk hurma aac on the other side = te yandan, on the other hand
oil supplies = petrol arz, petrol rezervleri on the part of the pilots = pilotlardan yana, pilotlarla
oil tanker = tanker (ham petrol tamakta kullanlan ilgili
byk gemi) on the verge of = (bir ey olma)nn snrnda, on the
oil weapon = (ekonomik olarak) petrol kozu / silah brink of
old-age pension = yallk sigortas, emeklilik on the whole = genel olarak, btn olarak
sistemi alndnda, generally, by and large, overall
old-fashioned = geleneksel, eski moda on their own = kendi balarna
olive oil = zeytinya on trial = deneme safhasnda
Olympic Committee = Olimpiyat Komitesi once = bir kez / sefer / defa
(Olimpiyatlar dzenlemekle grevli komite) once more = bir kez daha, yeniden, again
Olympic Games = Olimpiyat Oyunlar (4 ylda bir once rarely found = bir zamanlar nadir
dzenlenen uluslararas spor etkinlii) bulunur(lar)ken. . .
Oman = Umman (Arap Yarmadasnda bir lke) once-endangered = bir zamanlar tehlike altnda
on a large scale = geni apta olan
on a mass scale = ktlesel boyutta one another = birbirleri(ni / ne), each other
on a massive scale = muazzam boyutlarda one for one = bire bir
on a scale unseen for decades = onlarca yldr one in a million = milyonda bir
grlmeyen bir boyutta one might presume that = yle bir tahmin
on a vast scale = ok geni lekte, byk oranda yaplabilir ki, denilebilir ki
on account of = (bir ey)den dolay, iin, nedeniyle, one way or an / the other = bir ekilde, yle veya
because of, for the sake of byle
on average = ortalama olarak one-half = yar, bir bl iki
on behalf of = (bir kii)nin / (bir ey)in adna / one-third = te bir, bir bl
namna one-to-one = birebir, yz yze

www.bademci.com
114 - YDS Kelimeleri Szl

one-to-one mapping = birebir eleme oppressed = ezilmi / bask altnda, exploited, (the
one-way = tek ynl geirgen, dardan iini oppressed = ezilmi / bask altnda olan
gstermeyen (cam vs.) kiiler)
ongoing = sregelen, devam eden, continuing, zt optimism = iyimserlik, zt anl.= pessimism
anl.= completed optimist = iyimser, zt anl.= pessimist
online = evrim ii (internet veya baka bir bilgisayar optimistic = iyimser, zt anl.= pessimistic
ana bal olma hali) option = opsiyon, seenek, seim hakk, alternative,
only recently = daha yeni choice
onset (of) = (bir eyin) balangc, ilk adm, hamle, optional = istee bal, semeli, voluntary, elective,
atlm, beginning, start, zt anl.= end, zt anl.= obligatory, compulsory
termination oral cancer = az kanseri
onwards = (bir zaman)dan balayarak / itibaren oral hygiene = az temizlii
opacity = opaklk (saydam olmama hali) oral literature = szl edebiyat
open up = 1) balatmak, yol amak, pave the way orbit (fiil) = (bir ey)in yrngesinde dolanmak
for; 2) (bir yerin) gelimesine imkn vermek,
orbit (isim) = yrnge, (in orbit of / around = (bir
ulalabilir hale getirmek
ey)in yrngesinde)
open up the body to invasion = vcudu (mikrop
orbital = yrngesel, yrngedeki
vs.) istilasna ak hale getirmek
orbiter = grevi yrngede dolanmak olan uzay
openness = aklk, effaflk
arac, zt anl.= lander
operate = al(tr)mak, ile(t)mek, run, function,
orchard = meyve bahesi
work
orchid = orkide
operating = almakta / ilemekte olan, running,
functioning ordeal = karakter veya dayankllk denemesi, byk
sknt
operating room = ameliyathane, operating theatre
order = 1) dzen, ileyi, zt anl.= chaos; 2) sebep
operation = 1) operasyon, harekat, ameliyat;
2) alma, ileme, i, running, functioning ordered arrangement = dzenli yerleim
opioid = uyuturucu etki yapan orderly = dzenli, dzgn, sistemli, regulated, zt
anl.= disorderly, chaotic
opium poppy = haha
ordinary = 1) sradan, alelade; 2) olaan, allm,
opponent = rakip, hasm, dman, muhalif, kart,
her zamanki, usual, regular, zt anl.= unusual
antagonist, competitor, enemy, rival,
opposition ore = cevher, (iron ore = demir cevheri, ham demir)
opportunist = frsat, (Some opportunist bacteria are organic compound = organik bileik (yapsnda
known to wait for years until a persons karbon ieren bileik)
immune system is weakened. = Baz frsat organism = organizma, canl varlk
bakterilerin, kiinin baklk sisteminin orient = yneltmek, ayarlamak, align, adjust
zayflamasn yllarca bekledikleri orientate = ynlendirmek, yneltmek, altrmak,
bilinmektedir.) familiarise (with)
opportunity = frsat, prospect, chance orientated = odakl, (chemically orientated = kimyasal
oppose = kar koymak, kar kmak, itiraz etmek, odakl)
diren gstermek, protest, resist, zt anl.= orifice = (bir organ, bir kanal ya da bir boluu
support darya ya da anatomik bir yapya balayan)
opposed to = kar, aleyhinde, against, zt anl.= in aklk ya da delik
favour of origin = kken
opposing = kar / kart, zt originally = ilk bata, balangta, in the beginning
opposable thumb = iaret parmana gre ters originate = (ilk defa) ortaya kmak, domak,
durmas sayesinde nesneleri kavrama meydana gelmek, emerge, arise, zt anl.=
kabiliyetini arttran baparmak terminate
opposition = muhalefet, kar koyma, direni, ornament = ssleme, ss
resistance
ornamental = dekoratif, ss olarak kullanlan

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 115

ornamentally = ss olarak, ssleme amacyla out-of-favour = gzden dm, zt anl.= in favour,


orthopedist = ortopedist (uzmanlk alan, kemik, favoured
eklem ve kaslardan oluan hareket outpatient = ayakta tedavi edilen hasta
sistemindeki bozukluklar tedavi etmek olan outperform = daha iyi performans gstermek,
doktor) surpass, excel, zt anl.= fall behind
oscillate = salnmak, gidip gelmek, dalgalanmak output = 1) randman, kt, retim, verim, product,
oscillation = salnma, dalgalanma yield, zt anl.= input; 2) belli bir zaman sresi
osteoclast = kemik hcrelerinin ykmndan ve iinde bir organda oluan ve organ araclyla
rezorpsiyonundan sorumlu hcreler dar atlan madde miktar
other than = dnda, haricinde outrage = byk fke
otherwise = yoksa, aksi takdirde, or else, or outrageous = haddi aan, ahlaksz, irkin, insafsz,
(fiyat iin) fahi, disgraceful, horrible, wicked,
otter = su samuru
zt anl.= decent
ought to = -meli / -mal, should
outright = kesin, tam, dpedz, complete, definite,
oust = yerinden etmek, karmak, kovmak zt anl.= hidden
out of proportion = orantsz, lleri uyumsuz outset = balang noktas, beginning
(ar byk veya kk), zt anl.= in
outsider = bir grubun dnda olan kii
proportion
outstanding = nde gelen, balca, leading, zt anl.=
outboard = (motor iin) dtan / ktan takma, zt
ordinary
anl.= inboard
outstretched = iyice alm
outbreak (of) = 1) ortaya kma, ba gsterme,
patlak verme, happening; 2) salgn, epidemic outward = da doru, outer, zt anl.= inward
outcome = sonu, result, aftermath outweigh = daha ar basmak, exceed, surpass, be
superior to
outcry = protesto, haykr, barma, protest, uproar
ovary = yumurtalk
outdated = modas gemi, kullanmdan kalkm,
obsolete, out-of-date over a cup of tea = bir yandan ay ierken
outdo = gemek, geride brakmak over against = tersine, karsnda, kyaslandnda,
as opposed to, in contrast with, (Over against
outer solar system = d gne sistemi (Gne
heaven is hell. = Cennetin tersi cehennemdir.),
Sisteminin, Neptn gezegeninin tesindeki
(the benefits of private education over against
blgesi), trans-Neptunian region
state education = devlet eitimiyle
outermost = en dta kalan kyaslandnda zel eitimin yararlar)
outgrow = (byynce) (bir alkanlk vs.)den over the course of centuries = yzyllar ierisinde
vazgemek, (yaa) geride brakmak
over the past 40 years = geen 40 ylda / yl
outlawed = yasaklanm, yasad ilan edilmi, boyunca
prohibited, banned, zt anl.= allowed, permited
over time = zamanla, zaman iinde
outlay = masraf, gider, harcama, expense,
overall = genel, toplam, kapsaml, general, total,
expenditure
comprehensive, zt anl.= particular, specific
outlet = k, k noktas / yolu
overall negative impact = geni apl olumsuz etki
outline (fiil) = taslan izmek, ana hatlaryla
overarousal = ar uyarlma (duygusal olarak uzun
belirtmek, lay out, describe
sreli ar uyarlma / heyecanlanma)
outline (isim) = taslak, sketch, draft
overbearing = otoriter, zorba, ezici, despotic,
outlook = bak as, grnm, gelecek, manzara, oppressive, zt anl.= democratic
viewpoint
overcast = bulutlu / kapal hava
outlying = uzak, uzakta bulunan
overcome = amak, stesinden gelmek, yenmek,
outnumber = sayca gemek, exceed, surpass defeat, get over, zt anl.= retreat, surrender
out-of-date = modas gemi, tarihi gemi, eski (to), (She overcame her fear of the dark by the
tarihli, ie yaramaz, obsolete, outdated, zt help of a psychiatrist. = Karanlk korkusunu bir
anl.= up-to-date, (I dont trust that dentist. He psikiyatrn yardm ile yendi.)
is still using some out-of-date equipment and overconcentration = ar younlama
apparatus. = O di hekimine gvenmiyorum.
overcorrect = dzeltirken arya kamak
Hala modas gemi aletler kullanyor.)

www.bademci.com
116 - YDS Kelimeleri Szl

overcrowded = ar kalabalk, ok dolu oversimplify = hafife almak, fazlaca basitletirerek


overdraw = (bir kayna) ar kullanmak aklamak, ar yalnlatrmak, simplify
overeating = ar yeme overstimulate = ar uyarmak
overemphasised = ar vurgulanm overt = ak olarak, ortada, obvious, apparent,
visible, zt anl.= hidden, covert
overestimate = fazla tahmin etmek, abartmak,
overrate, zt anl.= underestimate overtake = (ynetimi / idareyi / mlkiyeti) devralmak,
ele geirmek, yerinden ederek yerine
overexercise = gereinden fazla spor yapma
yerlemek
overfarming = ar tarm
over-the-counter drug = reetesiz ila,
overfed = ar beslenmi nonprescription drug, zt anl.= prescription
overflow = tamak drug
overgrazing = ar otlatma over-the-counter sleep aid = reetesiz satlan
overgrow = (bitki iin byyerek) (bir yeri) sarmak, uyumaya yardmc ila
kaplamak overtime = fazla mesai
overgrown = ar bym overturn = altst etmek, devirmek, bozmak, upset
overhanging = (saak vs. eklinde) darya doru overuse = gereinden fazla kullanmak, over-
knt yapan / uzanan consumption, zt anl.= spare
overharvesting = ar avlanma overuse = ar kullanm, over-consumption, zt anl.=
overhaul = onarm iin elden geirme economizing
overland = karadan overvalue = ar / ederinden fazla deerlenmek
overloading = ar yklemek, doldurmak overview = genel bak, zet(leme) eklinde sunum
overlook = dikkate almamak, gzden karmak, overweight = fazla / ar kilolu
disregard, ignore, miss, zt anl.= notice, spot overwhelmingly = byk / ezici bir ounlukla,
overlooking = tepeden / yksekten bakan predominantly
overly = fazla, ar derecede, excessively overworked = 1) ar al(trl)m, exploited;
overnight = bir gece iinde (birdenbire anlamnda) 2) (bir tiyatro oyunu vs. iin) ok fazla
oynanm
overprotected = ar korunan
ovule = yumurtack (bitkilerde dllenmeden sonra
overprotective = ar koruyucu tohuma dnen yap)
overrate = gereinden fazla nemsemek, magnify, owe = borlu olmak
overestimate, zt anl.= underrate
owing to = nedeniyle, yznden, because of, due to
overreact = ar / kontrolsz reaksiyon gstermek
owner = sahip
override = (nemce) stne kmak, (dierini) ikinci
plana itmek oxidative = oksidatif (oksitleyici gc olan)
overrun = 1) istila etmek, invade, occupy; 2) zerini oxidative stress = oksidatif stres (biyolojik bir
kaplamak, zerinden gemek sistemin rettii aktif oksijeni yeterli hzda
ntralize edememesi veya oluan hasar
overseas = denizar yeterli hzda giderememesi durumu)
oversee = gz kulak olmak, bakmak, supervise, look oxygen concentration = oksijen konsantrasyonu /
after younluu
oversensitive = fazla hassas, abuk krlan (kii), ozone layer = ozon tabakas (atmosferin st
easily hurt, zt anl.= thick-skinned ksmnda bulunan, gneten gelen mortesi
oversight = gzetim nlar tutan tabaka)

www.bademci.com
P P PP P

pace = 1) hz, tempo, rate, tempo; 2) adm, step, pancreas = pankreas (midenin hemen altnda yer
footstep alan, kimi sindirim enzimlerini salglamakla
pacemaker-like = kalp atn dzenleyen / grevli organ)
ayarlayan cihaza benzer / benzeyen pancreatic = pankreatik (pankreas ile ilgili)
pack = tka basa / sk skya doldurmak pandemic = pandemik, (geni bir blgede /
pad = baz hayvanlarn ayaklarnn altndaki ktalararas) salgn hastalk, epidemic
yumuak taban, yastkk panel = panel (tartma gurubu)
paddy = eltik / pirin tarlas panic = panie kaplmak
paediatrician = pediyatrist (ocuk hastalklar paper = 1) gazete, newspaper; 2) makale, article;
uzman) 3) aratrma, bildiri, dnem devi
pagan = oktanrl dinlere inanan, putperest papillary dilation = gzbebeinin almas /
pain = ar, sz, ac, ache, hurting genlemesi
pain syndrome = ar sendromu (nbetler halinde paralysed = fel olmu, ilevini kaybetmi
ya da devaml ar ile belirgin durum / paralysis = paraliz, fel, inme
rahatszlk) paralyze = fel / ktrm etmek, sakatlamak,
painkiller = ar kesici / dindirici, analgesic (drug) alamaz hale getirmek, cripple, disable
pale = soluk, uuk renkli, donuk, faint, zt anl.= dark, paramount = stn, en nemli, balca, principal
bright parasite = parazit, asalak (dier bir organizma
paleoanthropologist = paleoantropolog zerinde ya da iinde, gdasn ondan temin
(paleoantropoloji ile uraan bilim insan) ederek ve karlnda ona hibir yarar
paleoanthropology = paleoantropoloji (ilkel salamadan yaayan canl)
insanlar ve insann evrimsel gemiini paratyphoid = paratifo (tifoya benzer ama genellikle
inceleyen bilim dal) daha hafif seyreden bir hastalk)
paleoethnobotany = paleoetnobotanik (arkeolojik parent company = ana irket (baka irketlere sahip
alanlardaki bitki kalntlarn inceleyen bilim olan veya onlar kontrol eden irket)
dal), archaeobotany parent = (genellikle oul kullanlr) anne ya da
paleontological = paleontolojik (paleontoloji ile ilgili) babadan herhangi biri
paleontologist = paleontolojist (paleontoloji ile parental = ebeveyne (anne ve / veya babaya) ait
uraan bilim insan) parental separation = ebeveynlerin (anne ve
paleontology = paleontoloji (bitki ve hayvan babann) ayrl
fosillerini inceleyerek tarih ncesi yaam Parkinsons disease = Parkinson hastal
aratran bilim dal) (genellikle ileri yallk dneminde grlen,
paleozoic = paleozoik dnem (balklarn, bceklerin kaslarda, istemli hareketlerde, el ve
ve srngenlerin ortaya kt 230 ile 570 bacaklarda, ineme, yutma, konuma ve
milyon yl ncesi arasndaki dnem) yrmede bozukluk ve anlamsz yz ifadesi ile
palette = (boya iin) palet belirgin nrolojik hastalk)
pallasite = palazit (bir eit zeytuni renkli meteorit) parliament = parlamento, meclis
Panama Canal = Panama Kanal (Orta Amerikann parliamentary = parlamento ile ilgili
en gney lkesi Panamada yer alan ve Atlas parliamentary election = genel seim, milletvekili
Okyanusu ile Byk Okyanusu birbirine seimi
balayan yapay suyolu) partial = ksmi, incomplete, zt anl.= complete
Panamax (size) = Panama Kanalnn ykselme partial alexia = yazl metinleri anlama yeteneinin
havuzlarna sabilecek en byk gemi ebad ksmen yitirilmesi

www.bademci.com
118 - YDS Kelimeleri Szl

partial inability = (zihinsel vs.) ksmi yetersizlik patch = 1) yama, benek, para, ksm, spot, piece,
partially = ksmen, partly, zt anl.= completely section; 2) arazi paras, blge, region
participant = katlmc patent (fiil) = patentini almak
participate (in) = katlmak, yer almak, pay sahibi patent (isim) = patent (bir icat veya ticari bir rn iin
olmak, rol almak, take part (in), share (in) taklitleri engellemek ve mucit / retici dndaki
kimselerin haksz kazan elde etmesini
participation = katlma, yer alma, taking part
nlemek amacyla devlet tarafndan verilen
particle = parack sicil)
particular = belirli, zel, specific, special, zt anl.= patent (sfat) = grnr, ak
common, overall
paternal = baba tarafndan / ile ilgili, zt anl.=
particularly = zellikle, zel olarak, especially, maternal, (a paternal relative = baba
specifically, zt anl.= generally tarafndan bir akraba)
particulate = ok kk tanecik, zerre, partikl pathogen = patojen (hastala yol aan bakteri, virs
partition = taksim, blnme, blme vs.)
partly = ksmen, partially, zt anl.= completely pathological = patolojik (patoloji ile ilgili)
partner = ortak, partner (birisine elik eden kii ya da pathology = patoloji (hastalklarn nedeni olan
elerden biri) yapsal ve fonksiyonel sapmalar inceleyen
pass = (yasa) geirmek / karmak, enact bilim dal)
pass along = (insandan insana) aktarmak, convey pathway = yol, patika
pass by = (bir yer / birisi)nin nnden gemek, go patient (isim) = hasta
past patient (sfat) = sabrl, zt anl.= impatient
pass judgement on = hakknda hkm vermek / patient noncompliance = hastann stne deni
yargya varmak yapmamas
pass off = (zamanla) kaybolmak, fade away, patrol = devriye gezmek, gzlemek, kontrol altnda
disappear tutmak, inspect, watch
pass on smt to smo = (bilgi, sz vs. iin) kiiden patron = 1) hami, koruyucu; 2) sadk mteri
kiiye iletmek / gndermek, (hastalk vs.) pattern = tr, tarz, model, ablon, yntem, olu
geirmek, send, (Will you please pass on this dzeni, dizili ekli, yinelenen ekil, style, type,
message to your friends? = Bu mesaj ltfen method, system, order
arkadalarna iletir misin?)
pattern of daily life = gnlk hayatn alldk seyri
pass over = stnden gemek
pauper-school = yoksullar okulu
pass sentence (on) = (bir ey hakkndaki) karar
pause = duraklamak, mola vermek
bildirmek / iletmek
pave = (cadde, kaldrm vs.) demek, kaplamak
pass through = (bir ey)in iinden / arasndan
gemek pave the way for = balatmak, yol amak, open up
passage = gei paved = st (asfalt, beton vs.) kapl
passageway = yol pay attention (to) = dikkat etmek, ilgilenmek,
nemsemek, dikkate almak, mind, consider,
passion = tutku
take notice (of), zt anl.= disregard, ignore
passionate = heyecanl, ateli, ar tutkulu, (She
pay consideration = sayg gstermek, (birisine) kar
made a passionate speech on womens rights.
dnceli davranmak, gz nne almak, pay
= Kadn haklar zerine tutkulu bir konuma
attention (to)
yapt.)
pay off = 1) tamamn demek, (bor) kapatmak;
passionately = heyecanl / ateli / ar tutkulu /
2) kar getirmek
hiddetli bir ekilde, intensely, movingly, zt
anl.= moderately, unemotionally pea = bezelye
pasteurization = pastrizasyon (gda sanayinde, peacekeeping = bar koruma
besin maddelerini hastalk yapc peak (fiil) = dorua kmak, en yksek dzeye
mikroorganizmalardan arndrmak amacyla ulamak, climax, crest
uygulanan stma yntemi) peak (isim) = zirve, doruk (noktas), en st seviye, en
pasture = (arazi iin) otlaklk, meralk yksek dzey, zenith, maximum
pasture land = otlak alan, mera peasant = kyl, villager

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 119

pebble = akl ta, akl perimetre = evre ls, (snr, sur vs. iin) evre,
peculiar = 1) (bir eye) zg, kendine has, specific circumference
(to), (This type of building is peculiar to the period = dnem, sre
south of the country. = Bu tip bina lkenin periodically = periyodik olarak, dzenli / belirli
gneyine zgdr.); 2) tuhaf, garip, aralklarla, belirli zamanlarda, zaman zaman,
allmam, strange, odd, (It seems very occasionally, seasonally
peculiar that no one has seen or heard
peripheral = 1) d yzey veya kenara ait, evresel,
anything. = Kimsenin bir ey grmemi ve
external; 2) ikincil, marjinal, secondary;
duymam olmas ok tuhaf.)
3) periferik, civarda, etrafta bulunan, zt anl.=
pedestrian = yaya central
pedestrian crossing = yaya geidi perish = yok olmak, lmek
peel (off) = 1) kabarp pul pul dklmek; perishable = dayanksz, kolay bozulur, short-lived,
2) (kabuunu, derisini) soymak spoilable, zt anl.= durable
peer = akran, emsal peritoneal cavity = peritonal boluk (karn zarnn
pelagic = ak denizlerde yaayan ii; karn zarnn tabakalar arasndaki
pendant = kolye ucu potansiyel boluk), peritoneal space
penetrate = girmek, iine ilemek, nfuz etmek, peritoneal dialysis = periton diyalizi (bbrek
enter, get in, go through hastalarnn kann temizlemek iin uygulanan
bir hemodiyaliz yntemi)
penetrating = ie ileyen, etkili
permafrost = kutuplara yakn blgelerde srekli don
pentagon = begen
altnda kalan toprak tabakas
people = (oul: peoples) halk
permanent = kalc, daimi, srekli, lasting,
pepper spray = biber gaz (spreyi) unchanging, zt anl.= temporary
per capita / head / person = kii ba permanently = kalc, daimi, srekli olarak, for good,
perceive = alglamak, anlamak, kavramak, fark zt anl.= temporarily, (He was permanently
etmek, sezmek, understand, comprehend, disabled after the accident. = He was disabled
notice, recognise, zt anl.= misunderstand, for good after the accident. = Kazadan sonra
miss kalc olarak sakatland.)
percent = yzde permeability = permeabilite (geirgenlik)
percentage = yzde, yzde oran permeable = geirimli, geirgen
perception = alglama, alg, idrak, sezgi, permission = izin
understanding, apprehension, viewpoint permit = izin vermek, ruhsat / yetki vermek, imkan
perceptivity = idrak kabiliyeti, anlay vermek, (bir ey) iin elverili olmak, allow, zt
perch = tnemek anl.= ban, forbid
perfect (fiil) = mkemmelletirmek, refine perpetually = daima, srekli olarak, constantly,
perfect (sfat) = mkemmel, kusursuz, excellent, continuously, zt anl.= never, rarely
flawless, zt anl.= imperfect, flawed perplex = kafasn kartrmak, artmak, confuse,
perfectly = tamamen, tam anlamyla, totally astonish
perforation = 1) delik, hole; 2) delme, delik ama, perplexed = akn
aperture persecution = zulm, eziyet, cruelty, brutality, zt anl.=
perform = yapmak, yerine getirmek, uygulamak, benevolence
(mcadele, ura vs.) vermek, Persian Gulf = Basra Krfezi (Hint Okyanusunun
gerekletirmek, baarmak, do, accomplish, ran ile Arap Yarmadas arasndaki uzants)
fulfil, implement, carry out, function, actualise, persist = 1) (bir eyde) srar etmek, inat etmek,
zt anl.= fail direnmek, persevere, zt anl.= give up, (My
performing arts = sahne sanatlar (tiyatro, mzik, son persists in asking awkward questions. =
sinema gibi, sanatnn kendisinin bir gsteri Olum garip garip sorular sormaya inatla
sunduu sanat alanlar) devam ediyor.); 2) devam etmek, srp
perhaps = belki, muhtemelen, possibly, probably, zt gitmek, prevail, zt anl.= stop, (If the pain
anl.= certainly, absolutely persists, consult a doctor. = Eer ac devam
ederse bir doktora dan.)
peril = tehlike

www.bademci.com
120 - YDS Kelimeleri Szl

persistent vegetative state = devaml bitkisel pharmaceutical (isim) = insan veya hayvan zerinde
yaam hali kullanlma amal kimyasal madde, ila
persistence = sreklilik, devamllk, sebat, pharmaceutical (sfat) = farmastik (ila ya da ila
continuity, decisiveness yapmyla ilgili)
persistency = kalclk, inat pharmacist = eczac
persistent = srarl, inat, srekli, determined, pharynx = (oul: pharynges) farenks (yutak)
insistent, relentless, zt anl.= irresolute phase = evre, safha, faz, stage
personal = kiisel, bireysel, zt anl.= public phenomenal = olaanst, alacak
personal transportation vehicle = kiisel ulam phenomenal promise = parlak bir gelecek
arac (bisiklet, otomobil vs.)
phenomenon = (oul: phenomena) nemli /
personalised medicine = kiisellemi tp (kiinin olaanst olay, fenomen, occurence
zel ihtiyalarna / durumuna gre belirlenecek
phenotype = fenotip (bir organizmada genetik ve
tbbi bakm vs.)
evresel faktrlerin etkileimi sonucu ortaya
personnel = personel (bir ite veya organizasyonda kan d grn)
alan / grev alan insan grubu), staff
philanthropist = yardmsever, hayrsever
perspective = perspektif, bak as, viewpoint,
philanthropy = hayrseverlik, yardmseverlik, charity,
approach
generosity
persuade = ikna / raz etmek, inandrmak, convince,
philosopher = filozof
induce, zt anl.= dissuade (from)
phonological = sesbilimsel, fonolojik
persuasion = ikna etme, inandrma, convincing
photo interpretation = fotoraf yorumlama
pertain to = (bir ey / birisi)ne ait olmak, sadece (bir
ey ya da birisi) ile ilgili olmak, onu photon = foton (elektromanyetik nmlar oluturan
ilgilendirmek, relate to, (The news pertaining enerji birimleri)
to the latest terrorist act is on all TV channels. physical = bedensel
= En son terrist eylem ile ilgili haberler tm physical appearance = d grnm
TV kanallarnda gsteriliyor.) physical dependence = fiziksel bamllk, bir kii ya
pertaining to = ile ilgili olarak, with regard to, related da (bir ey)e fiziksel olarak baml olma
to durumu
Peru = Peru (Gney Amerika ktasnda bir lke) physical education = beden eitimi
Peruvian = Peruya ait, Peru ile ilgili physical functioning = fiziksel ilev, bedenin
pervade = istila etmek, kaplamak, yaylmak, almas
brmek, sarmak, spread physical inactivity = bedensel hareketsizlik
perverse = ters, aksi physical laws = fizik kanunlar
pessimistic = ktmser, karamsar, zt anl.= physical scientist = bilimin, genellikle fizik, kimya
optimistic gibi canllar ile ilgili olmayan alanlaryla
pest = haere (insann yaama ortamna veya uraan bilim insan
retimlerine zarar veren kk hayvan, bcek, physically demanding jobs = bedensel g
mantar vs.) gerektiren iler
pesticide = pestisit (tarm zararllarn ldrmekte physician = tp doktoru, hekim, doctor
kullanlan kimyasal madde / tarm ilac) physicist = fiziki
PET scan = pozitron emisyon tomografi taramas physiological = fizyolojik (organizmann ileyii ile
(vcuttaki tmr hcrelerini saptamak iin ilgili)
kullanlan bir tarama yntemi), positron
emission tomography scan physiological response = fizyolojik tepki
petiole = yaprak sap physiologist = fizyolog (vcudun organ ve
sistemlerinin ilevlerini inceleyen tp doktoru)
petition = dileke vermek, bavurmak
pick out = (dikkatle) semek, ayrt etmek, (The
Petrarch = 1304-1374 yllar arasnda yaam, ak witness picked out the wrong man in the
iirleriyle nl bir talyan ozan identification parade. = Tank, tehis odasnda
pharaoh = firavun (antik Msrda, kendisine tanrsal yanl adam seti.)
bir kimlik atfedilmi olan kral)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 121

pick up = 1) (bakasndan bir alkanlk, hastalk plan view = plansal grn, stten grn
vs.)yi kapmak, contract, zt anl.= infect, planet = gezegen
transmit, (He seems to have picked up the
planetary = gezegenlerle ilgili
infection while he was in hospital for another
reason. = Enfeksiyonu, galiba baka bir planetary formation = gezegen oluumu
sebepten hastaneye gittiinde kapm.); 2) (bir planetary gear (system) = bir d dili ve ierisinde
eyi yerden ve genellikle elle) kaldrmak, dnerek alan i dililerden oluan g iletim
almak, lift sistemi, epicyclic gear
picturesque = tablo gibi planing = (marangozlukta) planyalama, rendeleme,
piece = (satran vs. iin) ta silme (yzeyi, genellikle makine kullanarak dz
ve przsz hale getirme ilemi)
pier = (bina iin) kolon
plant (fiil) = (bitki) ekmek / dikmek
pigeon = gvercin
plant (isim) = 1) fabrika, tesis, enerji santrali; 2) bitki
pigment = pigment (deriye, irise, sebzelere vs. renk
veren madde) plant kingdom = bitkiler alemi
pile (fiil) = ymak, kmelemek plant protein = bitkisel protein
pile (isim) = yn plaque = plak (bir yzey zerinde herhangi bir
maddenin birikmesi nedeniyle oluan ince
pile foundation = kazkl temel
tabaka), di ta
pile up = topla(n)mak, birik(tir)mek
plasma = plazma (kan svs)
pillar = stun, dikme
plastic mass = plastik yn
pioneer (fiil) = yol amak, nclk etmek, initiate
plate = plaka
pioneer (isim) = nc, bir alanda yenilikler yaratan
plateau = (oul: plateaux veya plateaus) 1) yayla,
kii
plato; 2) dzey, level
pioneering = nclk eden, nc, leading
platelet = trombosit (kann phtlamasnda rol
pipe = boru oynayan, ekirdeksiz kan hcresi)
piracy = korsanlk plate-like = levha benzeri
pit = ukur plate-tectonic activity = levha hareketleri
pitch = ses tonu / perdesi, tone (yerkabuunu oluturan levhalarn hareketleri
pitcher = (bitki iin) yapraklar ibrik eklinde olan ve birbirleriyle olan etkileimleri)
pitifully = 1) ackl / acnas bir ekilde; 2) gln plausible = akla yakn, makul, reasonable, logical, zt
derecede anl.= implausible, unlikely
pivotal = asl, esas, ok nemli, birinci derecede plausibly = makul / akla yakn bir ekilde, reasonably
nem ve etkisi olan, crucial, vital play a basic role (in) = temel rol oynamak, play a
place = yerletirmek, koymak, put central role (in)
place emphasis on = bkz. put emphasis on play a central role (in) = temel rol oynamak, play a
basic role (in)
place greater importance (on) = daha byk deer
/ nem vermek play a crucial role (in) = hayati rol oynamak
place in charge (of) = (bir iin, grevin) bana play a part (in) = rol oynamak, etkisi / katks olmak,
getirmek, sorumluluunu vermek contribute (to), take part (in)
place in context = yerli yerine oturtmak play down = hafife almak, nemsememek
placenta = plasenta, dlei (birok memelinin ana play down to = (birisi)nin seviyesine inmek
rahminde bulunan, cenine oksijen ve besin play for = (bir kulp / takm vs.) iin (futbol vs.)
salayan yap) oynamak, (bir kulbn / takmn vs.) oyuncusu
placental = plasental (domam yavrusunu olmak
rahminde plasenta aracl ile besleyen) play out = (mcadele, ura vs.) vermek, yapmak,
plague (fiil) = ac / dert / rahatszlk vermek, annoy, perform
bother, (My shoulder has been plaguing me all play up = 1) (bir ey)e dikkat ekmek, olduundan
week. = Omzum bana btn hafta ac verdi.) nemli gstermek, draw attention (to); 2) kt
plague (isim) = 1) veba, black fever; 2) bela, trouble davranlarda bulunmak, yaramazlk yapmak,
misbehave
plain = ova, dz alan

www.bademci.com
122 - YDS Kelimeleri Szl

playground = oyun sahas / park, ocuk bahesi, policy = 1) sigorta poliesi; 2) (bir konuda izlenecek)
(mecazi anlamda) arka bahe siyaset, politika, tutum
playwright = oyun yazar policy makers = (bir konuda izlenecek) siyaseti
pleasantly = hoa gider bir ekilde, hoa belirleyen kiiler
pleasingly = honut edici bir ekilde, memnuniyet policy-making = (bir konuda izlenecek) siyaseti
verici bir ekilde, pleasantly hazrlama, ynerge hazrlama
pleasurable = zevkli, keyifli, enjoyable, pleasant, zt polio = ocuk felci
anl.= mean, nasty polish = 1) cilalamak, parlatmak; 2) (pirincin
pleasure centres of the brain = beyindeki haz kabuunu) ayklamak
merkezleri polished = cilalanm, parlatlm
pledge = 1) sz, vaat, promise; 2) teminat, rehin, polished rice = kabuu ayklanm / cilalanm
guarantee, surety beyaz pirin, white rice
plentiful = bol, ok, bereketli, verimli, abundant, poll = gayri resmi anket
fertile, zt anl.= meagre, scarce pollinate = tozlamak, polen yaymak
plentifully = bolca, oka, bereketli bir ekilde, pollutant = kirletici madde
abundantly, zt anl.= sparingly
pollute = kirletmek, contaminate
plenty = pek ok (ey), a lot, zt anl.= very little
polluted = kirletilmi, pisletilmi, kirli, contaminated,
plenty of = bolca, lots of (Our water supply is becoming polluted with
plot (fiil) = (plan, harita, matematiksel fonksiyon vs. nitrates disposed of by several industries. = Su
iin) izmek, kada dkmek kaynamz, eitli sanayi kurulular
plot (isim) = 1) fesat, entrika; 2) (sinemada) olaylarn tarafndan atlan nitratlar nedeniyle kirleniyor.)
kurgusu veya ana yk pollution = kirlenme, kirlilik, contamination
pluck = (iek, meyva) koparmak polygon = okgen
plum = erik polyphony = okseslilik
plume = pamuk gibi baz bitkilerdeki tohumlar saan polypill = kalp-damar, diabet ve benzeri kimi
beyaz ty gibi ksm hastalklarn tedavisi iin nerilen ve birden
plunge = (fiyatlar vs. iin) aniden ve byk oranda fazla ilacn bir araya getirilmesi yoluyla elde
dmek, ba aa gitmek, drop edilen ila, oklu / kombine ila
plurality = okluk polyploid = poliployid (monoployid saynn iki
katndan daha fazla kromozoma sahip hcre
poach = yasak blgede avlanmak
ya da organizma)
poem = iir, nazm
polyunsaturated fat = oklu doymam ya
poet = air (moleklleri, pek ok doymam (hidrojene
poetry = iir sanat olmam) ba ieren ya)
point = 1) gaye, maksat, goal; 2) nokta, durum, Pompeii = Pompei (Bugn talyann Napoli kenti
mesele yaknlarnda yer alan ve Vezv volkannn
point out = (bir ey)e dikkat ekmek, belirtmek, call lavlar altnda kalm olmas sebebiyle ok iyi
attention (to), indicate, bring up korunmu bir Roma Dnemi kenti)
point to = iaret etmek, gstermek, denote, indicate pool (fiil) = birikmek, toplanmak
poisonous = zehirli, toxic pool (isim) = kk gl, glet, havuz, su birikintisi
polar = 1) kutupsal, (polar orbit = kutuplarn poor = kt, dk kalitede, yetersiz, eksik, az,
zerinden geerek izlenen yrnge); 2) taban inadequate, zt anl.= abundant, sufficient
tabana zt, opposite poor appetite = zayf itah, itahszlk
polar bear = kutup ays poor at = (bir konu)da kt / baarsz, zt anl.=
polar liquid = polar sv, hidrofob / suyu iten sv (etil good at
asetat, heksan gibi, elektronlar molekln bir poor folate status = folik asit yetersizlii
tarafnda toplanma eiliminde olduu iin, poor quality = dk kalite
moleklleri elektriksel kutuplanma sergileyen
pop in and out of = (bir ey)in iine girip kmak
sv)
popular culture = popler kltr
policing mission = polislik grevi (asayii salama /
koruma ile ilgili grev)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 123

population = nfus, poplasyon (biyolojide, bir trn, pour out (of) = (bir yer)den dar / (bir ey)in dna
belli bir alanda yaayan bireylerinin tamam) ak(t)mak / dk(l)mek
populous = youn nfuslu, kalabalk, crowded pourable = dklebilir
porch = sundurma poverty = yoksulluk, fakirlik, zt anl.= wealth
porous = gzenekli, sngerimsi powdered = toz haline getirilmi
port = 1) iskele taraf (sol), zt anl.= starboard; power (fiil) = itici g vermek
2) liman, harbour, dock power (isim) = g, kabiliyet
portray = betimlemek, tanmlamak, resmetmek, power plant = enerji santrali
illustrate, depict
powerful = gl, etkili, yetkili, effective, strong, zt
ports of call = ziyaret edilen limanlar anl.= weak
pose = (sorun, zorluk, risk vs.) yaratmak / power-operated = makine yardmyla altrlan
oluturmak, present
practicable = uygulanabilir, yaplabilir, elverili,
pose a serious danger = ciddi bir tehlike oluturmak possible, zt anl.= impracticable
pose a threat = tehdit oluturmak practical = pratik, elverili, uygulamaya ynelik,
posit = ne srmek, varsaymak, nermek, put practicable, feasible, zt anl.= impractical,
forward, hypothesize theoretical
positively charged = pozitif ykl, zt anl.= practically = 1) pratik olarak, pratikte, uygulamada, in
negatively charged practice, zt anl.= theoretically; 2) hemen
possess = ele geirmek, sahip olmak, have, own hemen, almost
possessions = sahip olunan mallar practice (fiil) = 1) tatbik etmek, uygulamak; 2) (bir
bilim ya da spor dalnda alma) yapmak, icra
possibility = olaslk, ihtimal, zt anl.= impossibility
etmek, do
possible = mmkn, olanakl, zt anl.= impossible
practice (isim) = uygulama, aktivite, i
post = 1) makam, mevki, pozisyon; 2) kazk, destek,
practitioner = pratisyen hekim
direk
praise (fiil) = vmek, appreciate, zt anl.= criticize
post- = sonras, (post-World War II = 2. Dnya
Sava sonras) praise (isim) = vg, appreciation, zt anl.= criticism
posterior = (anatomide) arka, arkadaki, zt anl.= prayer = dua
anterior prayer hall = (bir din grevlisinin idaresi altnda
posterior wall of abdomen = karnn arka duvar olmayan, insanlarn kendi kendilerine
kullandklar istasyon, alveri merkezi gibi
posterity = gelecek kuaklar, next generation
yerlerdeki) kk ibadethane / mescit
post-marketing surveillance = sat sonras
precarious = gvenilmez, istikrarsz, kukulu,
denetim
doubtful, delicate, zt anl.= secure, safe
postpone = ertelemek, put off
precast concrete = nceden dklm beton
post-traumatic = travma / sarsnt sonras
precaution = nlem, tedbir, safeguard, (Effective
postulate = gerek olduunu varsaymak precautions were taken during the Olympic
posture = postr (bedenin oturma vs. esnasndaki games held in Athens. = Atinada yaplan
duru ekli), duru, hal, tutum, position, Olimpiyat Oyunlar srasnda etkili nlemler
attitude alnmt.)
post-war = sava sonras, zt anl.= pre-war precede = (bir ey)den nce gelmek, (bir ey)in
pot = tencere, piirme kab nnde / ncesinde olmak, come before,
potency = (cinsel) iktidar come first, zt anl.= succeed, follow
potent = gl, etkili, strong, effective, zt anl.= weak, precedence = ncelik, priority, (Applications arriving
impotent first will have precedence. = Bavurular
ncelik srasna gre deerlendirilecektir.)
potential = potansiyel, olas, possible
precious = deerli, kymetli, yararl, valuable, (Salt
potentially = potansiyel olarak, muhtemelen, pekala was nearly as precious as gold in the ancient
pottery = mlekilik world. = Tuz, antik dnyada neredeyse altn
poultry = kmes hayvanlar kadar kymetliydi.)
pour into = 1) (iine) aktmak, akmak, yamak; 2) precipitate = hzlandrmak
byk kalabalklar halinde gelmek, mek precipitation = ya

www.bademci.com
124 - YDS Kelimeleri Szl

precise = 1) tam, kesin, definite; 2) dikkatli, titiz, prehensile tail = (hayvanlarda) nesneleri
rigorous, zt anl.= indefinite, inaccurate kavrayabilme becerisine sahip kuyruk
precisely = tam olarak, kesinlikle, titizlikle, exactly, prehistoric = tarih ncesi (dnemler) ile ilgili
definitely, zt anl.= probably, questionably prehistory = tarih ncesi (tarih kaydedilmeye
precision = kesinlik, doruluk, aklk, accuracy, zt balamadan nceki dnem)
anl.= imprecision, inaccuracy prejudice = n yarg, pein hkm, bias
pre-condition = n koul / art preliminary = preliminer, n, ilk, initial
predator = yrtc / alc / avc hayvan premarketing study = pazarlamaya balamadan
predecessor = 1) ata, cet, ancestor; 2) selef (ayn nce yrtlen aratrma / alma
alanda mevcut kiilerden daha nce alma premature = 1) zamansz, gereinden nce, vakitsiz,
yapm veya ayn grevde mevcut kiilerden zaman gelmemi, early, untimely, zt anl.=
daha nce grev alm kii), forerunner; overdue; 2) prematre, erken domu,
3) ayn amala daha nce yaplm ara vs. , gelimemi, olgunlamam, immature,
nc, forerunner undeveloped, unripe, zt anl.= mature,
predict = tahmin etmek, ngrmek, anticipate, guess developed
predictable = nceden sylenebilir, ngrlebilir, prenatal care = doum ncesi bakm
foreseeable, zt anl.= unpredictable preoccupation (with) = (zihni bir ey) ile megul
prediction = tahmin, ngr, kestirim, anticipation olma
predictive = sonucu nceden gsteren, prognostic prepare = dzenlemek, hazrlamak, get (smt) ready
predictor = 1) belirleyici, nc, haberci, iaret(i), prepared (to) = (bir ey yapmaya) hazr / hazrlkl,
belirte, indicator; 2) uaksavar at noktasn ready (to)
belirleyen alet pre-Roman = Roma (devri) ncesi
predispose (to) = predispoze olmak (bir hastala prescribe = 1) (ila, tedavi vs. iin) reete yazmak /
nceden eilimi, duyarll ya da yatknl vermek; 2) emretmek, kural olarak koymak,
olmak) enjoin, dictate
predominant = ar basan, hakim olan, ounlukta prescription = reete
olan, en etkili, ruling, prime, prevailing, zt
prescription drug = reeteli ila, zt anl.= over-the-
anl.= minor, subsidiary
counter / nonprescription drug
predominantly = genelde, ounlukla, above all, in
presence = varlk, (hazr) bulunma, existence,
general, zt anl.= least of all
attendance, zt anl.= absence
predominate = yaygn olmak, hkm srmek, hakim
present (fiil) = 1) ortaya koymak, tantmak, sunmak,
olmak, stn olmak, prevail
takdim etmek, demonstrate, manifest,
pre-dynastic Egypt = hanedanlk ncesi Msr (Eski introduce; 2) sergilemek, gstermek, ibraz
Msrn henz hanedanlarca ynetilmeye etmek, reveal, illustrate, exhibit, zt anl.=
balamad, M. . yaklak 3150 yl conceal, cover, hide
ncesindeki dnem)
present (isim) = hediye, gift
pre-eminence = stnlk, sekinlik, superiority,
present with = vermek, gstermek, give
dominance, zt anl.= inferiority
presentably = prezantabl / sunulabilir bir ekilde,
pre-eminent = stn, sekin, superior, distinguished,
suitably
zt anl.= inferior, second-rate
presentation = sunum, sergileme
preface (fiil ) = (bir ey)in nsz olmak, (bir ey)e
nsz salamak preservative = koruyucu
preface (isim) = nsz preserve = korumak, saklamak, maintain, conserve,
secure
prefer = tercih etmek
presidency = bakanlk (dnemi)
preferably = tercihen, more desirably, rather, sooner,
more readily / willingly president = bakan, devlet bakan
preference = tercih press ahead = (zorluklara ramen) ilerlemek, devam
etmek, push ahead
preglass = cam retiminin icat edilmesi srecinde,
henz tam anlamyla camlatrlamam press conference = basn toplants
malzeme press-coverage = basna konu olma
pregnant = hamile, gebe pressing = acil, ivedi, skboaz eden

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 125

pressure = basn pride oneself on (doing) smt = bir eyden / bir ey


pressurising = basn altnda tutan yapmaktan gurur / kibir duymak, (He prides
himself on being a good singer. = yi bir arkc
pressurize = basn altnda tutmak
olmaktan (tr) gurur duyuyor.)
prestigious = saygn, itibarl, prestijli, respectable
primarily = balca, ncelikle, aslnda, esasen,
presumably = tahminen, herhalde, galiba, by initially, essentially, mainly, mostly
reasonable assumption, probably, (The bomb
primary = birincil, ana, temel, main, principle, zt
was presumably intended to go off while the
anl.= secondary, subordinate
meeting was in progress. = Bombann,
tahminen toplant devam ediyorken patlamas primary education = temel eitim, ilkretim
planlanm.) primate = primat (en gelimi ve zeki memeli
presume = sanmak, tahmin etmek, varsaymak, gruplarna ait herhangi bir ye), (The human
believe, suppose, think differs from the lesser primates in his passion
for football. = nsan, futbol tutkusu ile dier
pretence = 1) rol yapma, numara; 2) bahane
daha aa primatlardan ayrlr.)
pretend = numara yapmak, -mi gibi davranmak, act
prime (fiil) = harekete / patlamaya hazr hale
pretended = szde, gerek d getirmek, make ready
pretentious = gsterii, extravagant prime (isim) = 1) asl, ba, balca, chief;
pretentiously = gsterii bir ekilde, zt anl.= 2) mkemmel, birinci kalite, perfect
modestly primeval = tarih ncesi alara ait, balangtan beri
pretty = 1) gzel, irin; 2) olduka, epey, quite, rather var olan, aboriginal
pretty much = byk lde primitive = 1) basit, simple; 2) primitif, ilkel,
prevail = hkm srmek, hakim olmak, yaygn uncivilised
olmak, be common, dominate princeling = kk prens, ehzade
prevailing = geerli, yaygn, hakim olan, dominant, principal (isim) = mdr, okul mdr, director,
current, widespread, zt anl.= unusual, rare headmaster
prevalence = yaygnlk, etkinlik, sklk, prevalans (bir principal (sfat) = balca, en nemli, ana, esas,
hastaln grlme oran), predominance, main, major
pervasiveness, zt anl.= rarity principally = esas olarak, mainly, chiefly
prevalent = 1) olagelen, yaygn, ska rastlanan, principle = prensip, ilke
prevailing, common, current, widespread, zt
printing press = matbaa makinas
anl.= rare, uncommon; 2) hkm sren, etkin,
predominant, ruling prior (to) = nceden, nceki, preceding
prevent = (bir ey)den alkoymak, nlemek, nne priority = ncelik, precedence, (In an emergency
gemek, engellemek, hinder, stop, zt anl.= let, ward it is hard to decide who to give priority to.
allow = Acil serviste, kime ncelik verileceine karar
vermek zordur.)
preventable = nlenebilir
prism = prizma
preventative = nlemeye ynelik, koruyucu, pre-
emptive prisoner = mahkum, tutuklu, esir, tutsak
prevention = nleme, engelleme, avoidance, pristine = bozulmam, saf
protection privacy = gizlilik, (zel dolap, kapal banyo / tuvalet
preventive = nleyici, engelleyici, defensive vs. gibi) kiinin baz zel ihtiyalarn gizlilik
iinde grebilme olana, (May I have some
preventive detention = gzetim altnda tutulma
privacy, please? = Biraz yalnz kalabilir miyim
previous = nceki, eski, former, old, zt anl.= latter, ltfen? (zel ihtiyalarm grebilmem iin
future, next odadan kabilir misiniz? anlamnda.))
previously = nceden, daha nceleri, earlier, private = zel, hususi, zt anl.= public
formerly, zt anl.= subsequently, in the future
privatisation = zelletirme
prey = av, game, zt anl.= predator
privilege = ayrcalk, concession
pricing mechanism = fiyatlandrma sistemi
privileged = ayrcalkl, imtiyazl, advantaged,
favoured, zt anl.= underprivileged

www.bademci.com
126 - YDS Kelimeleri Szl

prize = ok deer vermek, regard highly, greatly profitable = krl, kazanl, rantabl, profit-making
value profit-oriented = kar amac gden
pro- = lehinde, -den yana profound = derin, byk, kapsaml, deep, serious,
proactive = muhtemel sorunlar, ihtiyalar vs. intense, zt anl.= superficial
ngrp (onlarn meydana gelmesini profoundly = derin, kuvvetli, deeply, thoroughly, zt
beklemeden) harekete geen, zt anl.= anl.= weakly, superficially
retroactive
profusely = oka, bolca
Proba satellite = 2001de uzaya gnderilen bir
prognosis = (oul: prognoses) prognoz (bir
dnya grntleme uydusu, Project for On-
hastaln sresi ve geliimi hakknda tahmin)
Board Autonomy
programmed cell death = programlanm hcre
probability = olaslk, possibility
lm
probably = muhtemelen, olaslkla
progress (fiil) = ilerlemek, gelimek, advance
probe (fiil) = aratrmak, incelemek, investigate,
progress (isim) = ilerleme, gelime, advancement,
explore
development, zt anl.= regress
probe (isim) = sonda (insansz, kk uzay arac)
progressive = 1) ilerici, reformist, zt anl.=
problematic = sorunlu, problemli conservative; 2) (hastalk iin) ilerleyen;
problems of this nature = bu trden sorunlar 3) derece derece
procedural = usule ait progressively = gittike, gitgide, gradually
procedure = ilemler sras, yol, yntem, prosedr progressively blurred = zamanla bulank hale gelen
(aratrma, tan koyma, tedavi etme vb. prohibit = yasaklamak, forbid, ban
amala uygulanan, belli bir ynteme dayal
prohibition = yasak, ban
ilem)
prohibitive = 1) (fiyat iin) fahi; 2) yasaklayc;
proceed = 1) ilerlemek, devam etmek, advance,
3) engelleyici
continue, zt anl.= stop; 2) (bir eyden)
kaynaklanmak / ortaya kmak project = 1) planlamak, tasarlamak; 2) yanstmak,
izdrmek
proceeding = yarglama usul, muamele
project back = geri yanstmak
proceeds = (oul kullanlr) gelir, kazan
proliferate = (hzla) oalmak, artmak, prolifere
process = sre, procedure, progression
olmak
processing = ileme, treating, working on
proliferation = oalma
proclaim = ilan etmek, aklamak, declare,
prolific = retken, verimli, dourgan, productive,
announce
fruitful
Proctor Prize = William Proctor dl (bilimsel
prolong = uzatmak, srdrmek, extend, carry on, zt
aratrmalar yapan ve bu aratrmalar bilim
anl.= shorten
dnyasyla paylaan stn baarl bilim
insanlarna verilen dl) prolonged = uzun sreli
produce (isim) = rn, tarm rnleri prominence = n, arpc ey, hret, distinction,
fame
produce (fiil) = retmek, generate, make
prominent = ne kan, dikkat eken, nl, ekin,
product = rn
nemli, well-known, famed, remarkable,
production = yapm, prodksiyon, eser, yapt outstanding
production chain = retim zinciri (bir retim ile ilgili promise (fiil) = (bir olguya) iaret etmek, (bir eyin
olarak hammadde salanmas, ileme, olacan) vaat etmek, sz vermek, give ones
pazarlama gibi tm aamalar) word
productive = retken, prolific, fruitful, zt anl.= promise (isim) = vaat, sz
unproductive
promising = umut verici, gelecei parlak, hopeful,
productivity = retkenlik, output, efficiency bright, zt anl.= discouraging, unfavourable,
professional = profesyonel unpromising
professional association = meslek birlii promote = desteklemek, gelitirmek, olumasna izin
profit = kar, zt anl.= loss vermek, uygun ortam hazrlamak, (reklamla)
tantmak, advocate, encourage, publicise, zt
profitability = karllk
anl.= impede, obstruct

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 127

promotion = reklam, tantm proposition = neri, teklif, suggestion


prompt (fiil) = harekete geir(t)mek, tevik etmek, propulsion = itici g
bring about, encourage pros and cons = bir eyin olumlu ve olumsuz yanlar
prompt (sfat) = abuk, acele, speedy, rapid, zt anl.= / avantaj ve dezavantajlar
late, slow prose = nesir, dzyaz
promptly = abucak, hzla, kolayca, rapidly, easily, prosecute = (aleyhine) dava amak, litigate, sue
readily, zt anl.= slowly, late
prosecution = 1) ceza davas, cezai takibat; 2) iddia
prone (to) = eilimli, yatkn, sensitive, susceptible, zt makam
anl.= immune, resistant
prospect = baar ans, olaslk, ihtimal,
proof = kant, delil, evidence expectancy, likelihood
propagate = re(t)mek, oal(t)mak, yay(l)mak, prospective = mstakbel, olas, expected, likely, (a
reproduce, multiply, spread prospective mother = mstakbel anne / anne
propel = itmek, ileriye hareket ettirmek, yrtmek aday)
propeller = pervane prosper = gelimek, zenginlemek, flourish, thrive,
propeller plane = pervaneli uak develop
propensity = eilim, meyil, tendency, inclination prosperity = refah
proper = 1) doru, uygun, mnasip, olmas gereken, prosperous = baarl, kazanl, karl, zengin, refah
correct, suitable, appropriate, right, zt anl.= iinde, affluent, (He was born sixty-four years
wrong, improper, (We are in the middle of an ago to a prosperous family. = Altm drt yl
operation. This is not a proper moment for a nce hali vakti yerinde bir ailenin ocuu
joke. = Bir ameliyatn ortasndayz. Espri olarak dodu.)
yapmak iin uygun bir zaman deil.); prostate cancer = prostat kanseri
2) kendine zg, peculiar, (Every animal has prostitute = fahie, hayat kadn
its proper instincts. = Her hayvann kendine
protect = korumak, kollamak, defend, keep safe,
zg igdleri vardr.)
secure
proper handling = gerei gibi ele alma / halletme
protect against = (bir ey / birisi)ne kar koru(n)mak
proper sitting posture = dzgn oturma ekli
protection = koruma, shelter, security
properly = doru drst / dzgn, gerektii gibi,
protective = koruyucu
uygun bir ekilde, doru olarak, adam gibi,
adequately, correctly, duly, zt anl.= improperly, protein aggregate = protein yn / kmesi
unduly, (He didnt close the door properly, and protein fiber = protein lifi
the room got colder and colder in a few protein-binding partner = protein balayc ksm /
minutes. = Kapy doru drst kapatmad blge (proteinin kendisine balanmasn
iin oda birka dakika iinde gittike soudu.) salayan ve bunu vcudun belirli blgelerine
property = 1) (bir madde vs. iin) zellik, nitelik, tayan hcre yaps)
characteristic, feature; 2) mlkiyet, mal-mlk, protein-rich food = proteinden yana zengin yiyecek
belongings protocol = 1) protokol (yaplacak bir i ya da
prophecy = kehanet aratrma ya da ilem iin hazrlanan ayrntl
prophesy = kehanette / tahminde bulunmak plan, izlenecek yntem ve ilem sras);
proportion = oran, orant, nispet, percentage, zt anl.= 2) (tpta) bir ila veya tedavi iin uygulama
disproportion plan
proportional = orantl, (directly proportional = doru protract = kk lekle kopyasn yapmak
orantl) prove = 1) (bir ey olduu) ortaya kmak /
proportionally = orantl (olarak), relatively anlalmak, (proved problematic = problemli
kt); 2) kantlamak, ispatlamak, confirm,
proposal = neri, teklif, evlenme teklifi, suggestion
establish, zt anl.= disprove, deny
propose = 1) nermek, teklif etmek, ileri srmek,
prove (smo) right = (birisi)ni hakl karmak
recommend, offer, suggest, put forward, (The
Minister proposed that tobacco advertising prove successful = baarl olmak, ie yaramak
should be banned. = Bakan, ttn prove useful = yararl olduu ortaya kmak
reklamlarnn yasaklanmasn nerdi.); prove valuable = deerli olmak, yarar salamak
2) evlenme teklif etmek

www.bademci.com
128 - YDS Kelimeleri Szl

proverb = atasz public servant = devlet memuru, civil servant


provide (with) = salamak, bulmak, temin etmek, public spending = kamu harcamalar (kamu
supply, render, zt anl.= withhold kurulularnca yaplan harcamalar)
provide for = geimini salamak, imkan hazrlamak, public square = kent meydan
bring up, foster, zt anl.= neglect, ignore publication = yayn, basl metin
provided that = kouluyla, artyla public-health measure = halk sal iin alnan
province = eyalet, vilayet nlem
provincial = eyaletlere ait, eyaletlerle ilgili publicity = 1) aleniyet, herkese bilinme, hret;
provision = 1) salama, tedarik, salanan imkanlar, 2) reklam, propaganda, tantm, promotion,
supply; 2) hkm; 3) koul, art advertising
provisional = geici, temporary, zt anl.= permanent publicize = (bir ey)in reklamn / propagandasn
yapmak, advertise
proximity = (pozisyon olarak) yaknlk
publish = 1) ilan etmek, aklamak; 2) yaymlamak,
psyche = (felsefede) ruh, tin
basmak
psychiatric disorder = psikiyatrik bozukluk (akl ve
published = aklanm, ilan edilmi, yaynlanm
ruh hastal)
pull apart = ayrarak uzaklatrmak
psychiatrist = psikiyatrist, psikiyatr (akl ve ruh
hastalklar uzman) pull down = ykmak, demolish, destroy, zt anl.=
erect, set up
psychic = psiik, ruhsal
pull in = toplamak, gather
psychoactive drug = psikoaktif ila (zihinsel
prosesler zerinde etkili olan ila) pull out = ekip / skp karmak, koparmak
psychological = psikolojik (psikoloji / ruhsal durum pull out of = (bir yerden)den ayrlmak / kmak, quit,
ile ilgili) leave, zt anl.= join
psychologist = psikolog, psikoloji uzman pull through = (bir bela veya hastalktan) kurtulmak /
kurtarmak, paay kurtarmak
psychopathology = psikopatoloji (anormal
davranlar ya da akl hastalklar bilimi) pull up to / with = (dier bir yarmac vs.) ile ayn
dzeye gelmek, (dieri)ni yakalamak
psychophysiological = psikofizyolojik (normal ya da
normal olmayan fizyolojik proseslerin zihinsel pull up = kaldrmak, skmek, dar ekmek
fonksiyonlar zerindeki etkisiyle ilgili) pulley = makara, kasnak
psychosocial = psikososyal pulmonary = pulmoner, akciere ait
psychotherapeutic drug = ruhsal bozukluu tedavi pulmonary ventilatory system = akcierli solunum
etmeye yarayan ila sistemi (insanlarn, memelilerin, srngenlerin
psychotherapy = psikoterapi (hastay telkin, ikna vb. ve kularn sahip olduu, asl gaz deiiminin
psikolojik yntemlerle tedavi etme) akcier ierisinde gerekletii solunum
sistemi tr)
psychotic behaviour = psikoz davran (ar ruh
hastal olan bir kiinin davran) pulp = kat hamuru
psychotic episode = psikoz nbeti (ar ruh pulse = 1) nabz, kalp at; 2) ksa frekansl k
hastal nbeti) huzmesi; 3) (elektrik vs. ile) ok (verme /
gnderme ii)
puberty = ergenlik dnemi
pump out = dar pompalamak, pskrtmek
public = kamu, halk
punching = zmbalama
public apology = kamu nnde zr dileme
punishment = ceza, cezalandrma, penalty
public decision-making = kamu adna karar alma
(ii) punitive = cezai, penal
public expenditure = kamu harcamalar (devletin purchase (fiil) = satn alma, buying
kamu yarar iin yapt harcamalar) purchase (isim) = satn alnan ey, (Among his
public finance = kamu finansman purchases were several books. = Satn ald
eyler arasnda birka kitap da vard.)
public interest = kamu yarar
purchasing power = alm gc (birim parann veya
public land = kamu arazisi, zt anl.= private property
birim alma karl kazanlan parann, satn
public relations = halkla ilikiler alabilecei ticari mallar bakmndan kymeti),
public safety = kamu gvenlii buying power

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 129

pure = saf put on = 1) (elbise vs.) giymek, wear; 2) (k vs.)


pure alexia = yazl metinleri anlama yeteneinin amak, turn on; 3) eklemek, add
tamamen yitirilmesi durumu put on trial = yarglamak, mahkemeye gndermek
purely = 1) yalnzca, sadece, exclusively; put out = 1) sndrmek, extinguish;
2) tamamen, btnyle, completely 2) sinirlendirmek, upset
Purgatory = Katoliklik inancna gre, insanlarn put out of = (bir yerden) karmak, dar atmak
cennete gitmeden nce dnyada iledikleri put over = 1) baarl / gzel bir ekilde ifade etmek /
gnahlar iin cezalandrlacaklar yer anlatmak, (bir eyin) anlalmasn salamak,
Puritan = Priten (Hristiyanlk dininde, Protestan put across, (She is very good at putting her
Kiliseye bal olan Pritenlik mezhebi ile ilgili) views over in meetings. = Toplantlarda,
pursue = izlemek, peine dmek, aramak, (bir grlerini gzel bir ekilde ifade etmekte ok
ura) srdrmek, chase, trail, seek, zt anl.= baarl.); 2) ertelemek, postpone, defer
give up, quit put pressure on = bask yapmak, (bir ey yapmaya)
pursuit = izleme, takip, peinde olma, chase, zorlamak
accomplishment put right = dzeltmek, yoluna koymak, rectify, zt
push = itme, zorlayarak ileriye gtrmek anl.= damage, worsen
push up = yukar ekmek / itmek, ykseltmek, raise, put the focus on = (bir yer)e, (bir ey)e
zt anl.= push down, lower odaklanmak
put a premium on = prim / deer vermek put through = 1) (baarl bir) sonuca ulatrmak,
implement; 2) (telefonda) balamak, connect
put a stop = bir son vermek, (kt bir gidie vs.) dur
demek put to good use = iyi bir ekilde kullanmak
put across = etkili bir ekilde anlatmak / aklamak / put to the test = test etmek, teste tabi tutmak
sylemek, convey, express put together = (paralar) bir araya getirerek retmek,
put ahead of = (bir ey)in nne / ilerisine geirmek birletirmek, toplamak
put an end to = (bir ey)e son noktay koymak, onu put up = 1) (adr vs.) kurmak, zt anl.= take down;
bitirmek 2) (poster, ilan, not vs.) asmak, post; 3) (fiyat)
ykseltmek, arttrmak, increase, (Sales began
put aside = bir kenara koymak, biriktirmek,
to decline after they put up the prices. =
saklamak, save, spare
Fiyatlar arttrdklarndan beri satlar dmeye
put at risk = tehlikeye atmak, riske sokmak, risk balad.)
put down = 1) (yere, geri veya aa) koymak, lay; put up with = tahamml etmek, dayanmak, tolerate,
2) yazmak, kaydetmek, enter, make a record (There are many inconveniences and pain that
of have to be put up with after you have
put emphasis on = vurgulamak, emphasise, stress undergone a major operation. = Byk bir
put forward = 1) nermek, ne karmak, ileri ameliyat geirdikten sonra, tahamml edilmesi
srmek, fikir ortaya atmak, assert, propose; gereken pek ok rahatszlk ve ac olur.)
2) (tarihi, saati vs.) ileri almak puzzle (fiil) = ar(t)mak, hayrete d(r)mek,
put high on (ones) list of priorities = ncelik confuse, baffle
listesinin st sralarna koymak puzzle (isim) = bilmece, bulmaca, baffle
put in = 1) ieri koymak, eklemek; 2) (zaman) puzzle over = anlamaya / zmeye almak
harcamak, spend (time) puzzlingly = artc, hayret verici, confusing, baffling
put in its simplest terms = en basit anlatmla Pyramid of the Sun = Gne Piramidi (Bugn
put into effect = yrrle koymak, put into force Meksika snrlar iindeki Teotihuacan antik
put into force = yrrle koymak, put into effect kentinde yer alan, Azteklerden kalma byk
put into practise = uygulamaya koymak / gemek bir piramit)
put like that = o ekilde ele alnrsa
put off = 1) ertelemek, postpone; 2) (bir ey)den
soutmak, tiksindirmek, repel

www.bademci.com
Q Q QQ Q

quadrant of meridian = bir meridyen dairesinin quantum mechanics = kuantum mekanii (fizik
drtte biri, kutup ile Ekvator arasndaki uzaklk biliminin, zellikle atomik ve atomalt
quake = yer sarsnts, deprem, earthquake seviyelerde, madde ile enerji arasndaki ilikiyi
aratran alan)
qualified enough = yeterince vasfl
quarter = 1) makam, (kendisinden bir ey gelen
qualify (for) = (bir i) iin gerekli niteliklere sahip
veya beklenen) merci; 2) yer, yn, evre,
olmak, hak kazanmak, be eligible (for)
topluluk; 3) eyrek, one fourth
qualitative = nitel, niteleyici, kalitatif
quarters = (oul kullanlr) mahalleler, semtler,
quality = kalite, nitelik, vasf yaanan mekanlar
quality-control = kalite kontrol (zellikle mhendislik query = sorgulamak, question
ve retim alanlarnda, mteri gereksinimleri
quest = aray, search
ve standartlarn yakalanmas konularnda
almalar yrten disiplin), quality engineering question = 1) doruluundan kuku duymak,
sorgulamak, doubt, dispute; 2) tartmak,
quantifiable = miktar belirlenebilir / llebilir
argue
quantify = nicelemek, sayya dkmek, count,
queue = sra, kuyruk, waiting line
measure
quintessence = mkemmel bir rnek
quantitative = nicel, kantitatif
quit = brakmak, vazgemek, leave, give up, halt
quantitative trait = nicel (kantitat if) zellikler
quite = 1) olduka, pek, epey; 2) tamamen, (You are
quantity = miktar, nicelik, amount
quite right. = Tamamen haklsnz.)
quantum = (oul: quanta) kuantum (fizikte,
quota = kota (alnmasna / satlmasna / retilmesine
genellikle temel paracklarn enerji ve
vs. izin verilen en az ya da en ok miktar)
momentumlarn tanmlamakta kullanlan
blnemez birim) quote = alnt yapmak, (bir metinde) trnak iinde sz
aktarmak

www.bademci.com
R R RR R

rabies = kuduz hastal raise = 1) ykseltmek, arttrmak, elevate, increase,


race (fiil) = yarmak zt anl.= lower, decrease; 2) (para) toplamak,
collect, gather; 3) yetitirmek, bytmek,
race (isim) = yar
nurture, breed; 4) (soru) sormak
racial discrimination = rk ayrmcl
raise doubts = phe uyandrmak
racially = rk ynnden
rampant = alp yrm, dal budak sarm,
racism = rklk widespread, uncontrollable, zt anl.= under
racist = rk control
radar reflection = radar yansmas (radar cihaznn random = rasgele, tesadfi, haphazard, accidental,
gnderdii ve hedefe arpp yansyarak radara zt anl.= systematic
geri dnen radyo dalgas) randomly = dzensiz olarak, rasgele, arbitrarily, zt
radiate = yaylma, spread out anl.= systematically
radiation = yksek hzl parack veya range (from . . . to . . .) = 1) (bir ey ile) (baka bir
elektromanyetik dalgalar yoluyla enerji iletimi, ey arasnda) deimek, vary (between . . .
radyasyon and . . .); 2) dizmek, sralamak, snflandrmak,
radiation portal monitor = iinden geen aralarda rate, rank, classify
radyoaktif madde tanmakta olup olmadn range = 1) seri, dizi, sra; 2) erim, menzil; 3) mutfak
anlamaya yarayan, gvenlik aramalarnda oca; 4) pek ok, farkl, variety
insanlarn iinden getii metal dedektrlerini rank = srala(n)mak, (rn. bir listede) belli bir srada
andran bir alet olmak, (Harry Potter series rank first among
radiation-therapy machine = radyasyon tedavi the best-selling books of all-time. = Harry
cihaz Potter dizisi tm zamanlarn en ok satan
radical = radikal, kkten, esasl, fundamental kitaplarnn banda geliyor.), (Istanbul ranks
radically = allmn ok dnda bir ekilde, among the most popular cities in the world. =
extraordinarily Istanbul, dnyann en popler ehirleri
arasnda yer alr.)
radioactive = radyoaktif, radyoaktivite ile ilgili
rank above / below = (birisi)nden yksek / aa
radioisotope thermal generator = radyoaktif rtbede / dzeyde olmak
bozunmadan aa kan enerjiyi kullanarak
elektrik reten jeneratr, radioisotope rank fake = yzde yz sahte, safi sahtekarlk
thermoelectric generator, RTG rank first = birinci olmak, birinci sray almak
radionuclide = radyonklid (bir elementin radyoaktif rank high = stlerde olmak, (sralamada) yukarda
izotopu) olmak
radius = (oul: radii) yarap rapid = abuk, hzl, tez, quick, zt anl.= slow
rage = iddetle devam etmek, storm, surge rapidly = hzla, abucak, quickly, fast, zt anl.= slowly
raid = baskn, akn rare = nadir, az grlr / bulunur, uncommon, scarce,
rain down = (yamur gibi) yaarak dmek zt anl.= common
rain forest = yamur orman (yksek miktarda ya rarely = nadiren, barely, seldom, zt anl.= often,
alan ve yksek dzeyde biyoeitlilik ieren frequently
orman) rarity = nadirlik, seyreklik, rareness, infrequency, zt
rainfall = bir blgeye, belli bir zaman aral iinde anl.= commonness, amplitude
den toplam ya rash = deride ortaya kan kzarklklar, kurdeen,
rainwater monitoring station = ya izleme isilik
istasyonu rate = 1) hz, srat, pace; 2) oran, nispet
rate of absorption = emilim oran

www.bademci.com
132 - YDS Kelimeleri Szl

rate of damage = hasar oran reborn = yeniden domu


rather = olduka, epeyce, bir hayli, quite, somewhat rebound (fiil) = arpp geri sramak, geri tepmek
rather than = (bir ey)den ok / ziyade rebound (isim) = 1) arpp geri srama, geri tepme;
ratify = onaylamak, tasdik etmek 2) dzelme, recovery
ratio = oran rebuild = yeniden yapmak / ina etmek
ravenous = saldrgan, yrtc recall = anmsamak, hatrlamak, remember, zt anl.=
forget
raw = ham, ilenmemi
recast = yeniden biim vermek
ray = k huzmesi, n
recede = yava yava azalmak, geri ekilmek
reach = ulamak, varmak, arrive, come
receive = 1) almak, pick up, take, zt anl.= give, emit;
reach back (to) = eskilere uzanmak, hatrlamak
2) (bakm, ilgi vs.) grmek
reach back to a 1993 law = 1993te kartlm bir
receive medical attention = 1) tbbi mdahale /
yasay gndeme tamak / yasadan
bakm grmek; 2) tbbi evrelerin ilgisini
yararlanmak
ekmek
reach up to = uzanarak (bir ey)e yetimeye
receive more than ones share of smt = payna
almak, uzanmak
den eyden fazlasn almak
react to = (bir ey ya da bir kii)ye tepki gstermek,
receive the blame = sulamaya maruz kalmak,
respond to, oppose
sulanmak, su (onun) stne kalmak
react with = (bir ey) ile (kimyasal) tepkimeye girmek
recent = (yakn gemiten bahsederken) en son, en
react chemically = kimyasal reaksiyon gstermek yakn / yeni, late, current, zt anl.= past
readily = abucak, hzla, kolayca, hazrda / kolayda, recent finding = en son bulgu
zamannda, seve seve, promptly, willingly,
recently = yakn zamanda, son zamanlarda, lately
rapidly, easily, zt anl.= slowly, late, (These
bacteria can be identified readily. = Bu receptacle = kap, hazne, container, holder
bakteriler kolaylkla tanmlanabilir.) receptor = reseptr, alc
readiness = hazr olma, abukluk, isteklilik, recession = (ekonomide) durgunluk
preparedness recessive = ekinik, geri plandaki, dieri tarafndan
reading public = halkn okuyan kesimi bastrlan, withdrawing, zt anl.= dominant
readjust = yeniden uyum salamak / almak recipe = 1) forml, yntem; 2) (yemek vs. iin) tarif
real estate = gayrimenkul (arsa, bina vb. tanmaz recipient = alc, hizmet gren
mal) reciprocating = karlk gelen, dengi olan
real time = gerek zamanl olarak, canl, live recite = ezberden okumak
real wage = reel cret (enflasyonun erittii ksm reckon = sanmak, dnmek, saymak, hesaplamak,
dlerek hesaplanan gerek cret) think, calculate, (Do you reckon it is going to
realize = 1) farkna varmak; 2) gerekletirmek rain tomorrow? = Yarn yamur yaacan
rearrange = yeniden dzenlemek, reorganize dnyor musun?)
reason = sebep, neden, cause reclaim = kullanlabilir hale getirmek, regain
reasonable = 1) makul, mantkl, fair, sound, logical, recognise (as) = (olarak) tanmak, remember,
zt anl.= unreasonable; 2) yeteri kadar, uygun identify, distinguish, zt anl.= forget
miktarda / lde, (All we need is a recognise = 1) farkna varmak, realise, acknowledge,
reasonable amount of land and sunlight to be aware of; 2) (resmi olarak) tanmak,
grow our vegetables. = htiyacmz olan tek varln kabul etmek
ey sebzelerimizi yetitirmeye yetecek kadar recognised = kabul gren
arazi ve gne .)
recognition = kabul, onay, tanma, poplarite,
reasonably = makul oranda / dzeyde, olduka, acceptance, approval, acknowledgement, zt
acceptably anl.= refusal, rejection
reassemble = tekrar bir araya getirmek recognizable = tannabilir, ayrt edilebilir, discernible,
reassurance = (bir kiinin) endielerini gidermeye distinguishable
alma, encouragement recognizably = tannabilir / ayrt edilebilir ekilde,
rebel = asi discernibly, distinguishably

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 133

recognized citizen = vatandalk haklarna sahip recurrent = yinelenen, tekrarlayan, repetitive, zt anl.=
kii single, unique
recombine = birletirmek, yeniden bir araya recurring = tekrarlayan, recurrent
getirmek recycling = geri dnm
recommend = tavsiye etmek, nermek, teklif etmek, red blood cell = alyuvar
ileri srmek, offer, suggest
redate = yeniden tarihlemek
recommendation = tavsiye, neri, advice,
rediscovery = tekrar kefetme
suggestion, proposal
redistribute = dalmn deitirmek, yeniden
recommended = tavsiye olunur / edilir, suggested
datmak
recommended daily allowance = tavsiye edilen /
reduce = azal(t)mak, cut down, diminish, decrease,
nerilen gnlk tketim miktar
lower, zt anl.= increase
reconcile = aralarn bulmak, uzla(tr)mak,
reduced = azal(tl)m, indirgenmi
harmonise, integrate, zt anl.= alienate
reduced intake = azaltlm alm / tketim
reconfigure = tekrar deitirmek / ayarlamak
reduced mortality = azalan lm oran
reconnaissance = (askeri veya bilimsel amal)
keif, istihbarat toplama reduction = azal(t)ma, in(dir)me, indirim, decrease,
zt anl.= increase
reconnaissance mission = keif grevi
redundant = 1) gereksiz, unnecessary; 2) isiz,
reconsider = tekrar ele almak, yeniden incelemek
unemployed
reconstruct = (ksmen bilinen bir eyin) btnn
reef = resif, s su kayal
belirgin hale getirmek, (olaylar) yerli yerine
koymak, restructure re-establish = yeniden kurmak, eski haline
dn(dr)mek, restore
reconstruction = yeniden ina, yeniden yapma /
dzene sokma refer to = 1) atfta / gndermede bulunmak, direct to,
guide; 2) sz etmek, bahsetmek, mention,
record (fiil) = kaydetmek, kayda geirmek
bring up; 3) bavurmak, turn to, resort to;
record (isim) = 1) kayt; 2) rekor 4) (bir ey) ile ilgili olmak, be related to
record levels = rekor dzeyler / seviyeler reference = 1) bavuru, kaynak, source; 2) bahis,
record-breaking = rekor kran remark, mention
recorded history = kaytl / yazl tarih refine = saflatrmak, artmak, dzeltmek, purify,
recount = anlatmak, hikaye etmek, (bir eyin improve
yksn) aktarmak, tell, narrate refined = 1) rafine, artlm, processed, zt anl.=
recover = 1) iyilemek, kendine gelmek, improve, get coarse, crude; 2) ince, kibar, zarif
well, zt anl.= deteriorate; 2) kurtarmak, geri refinement = artma, saflatrma
kazanmak, salvage refit = yeniden kullanma hazr hale getirmek
recoverable = yeniden kazanlabilir reflect = yanstmak, gstermek, show, (The words of
recovery = 1) (hastalktan, yok olmaktan vs.) the matron clearly reflected concern over the
kurtulma, iyileme, cure, remedy, healing, patients situation. = Bahemirenin szleri,
revival, zt anl.= deterioration, worsening; hastann durumu ile ilgili kaygsn aka
2) yeniden elde etme, telafi, retrieval yanstmaktayd.)
recovery ward = ameliyat sonras derlenme reflection = yansma
(kendine gelme) odas reflux = refl (yenen yemein, uyku vs. esnasnda
recreate = yeniden yaratmak, reinstitute tekrar aza gelmesi)
recreational = elence trnden reform (fiil) = slah etmek, dzeltmek, improve
recruit = 1) asker toplamak, asker yazmak, enlist; reform (isim) = reform, yenilik, improvement, revision
2) (bir i iin) eleman aramak, ie almak, refraction = (k iin) krlma
employ
refrain (from) = ekinmek, saknmak, kendini tutmak,
recruitment = eleman / personel alma abstain (from), avoid, zt anl.= give in, indulge
recur = (hastalk, ksrk vs. iin) nksetmek, refreshed = yenilenmi, tazelenmi, canlanm,
tekrarla(n)mak, happen again, repeat itself revitalized
recurrence = yineleme, tekrarlama, repetition

www.bademci.com
134 - YDS Kelimeleri Szl

refreshingly = canlandrc / diriltici / umut verici regulation = dzenleme, denetim, ayarlama, kontrol,
ekilde, stimulatingly, zt anl.= exhaustingly ileyi, alma, arrangement, monitoring,
refrigerant = soutucu, coolant adjustment, zt anl.= confusion, messing up
refrigerated chamber = soutulmu oda regulator = dzenleyici, kural / kanun koyucu
refuge = koruma alan, barnak, preserve regulatory = dzenleyici
refuse = geri evirmek, kabul etmemek, reddetmek, rehabilitate = hasarn gidermek, rehabilite etmek,
turn down, reject, zt anl.= accept restore
refute = (delillerle) rtmek, yanlln kantlamak, rehabilitation = rehabilitasyon (herhangi bir sebeple
discredit, invalidate, zt anl.= confirm alma yetenei azalm bir organa ya da
vcut parasna, uygun egzersiz uygulayarak
regain = yeniden elde etmek / kazanmak
tekrar eski g ve yeteneini kazandrma)
regard = ilgilen(dir)mek, dikkate almak, pay attention,
reign = saltanat, hkmdarlk, rule
consider
reinforce = desteklemek, takviye etmek,
regard as = saymak, gzyle bakmak, (olduuna)
salamlatrmak, glendirmek, pekitirmek,
inanmak, (olarak) grmek / deerlendirmek,
strengthen, zt anl.= weaken, (The final
believe, deem, consider as, view as
technical report of the accident reinforces the
regard with = (phe, korku vs.) ile bakmak / findings of initial investigations. = Kaza ile ilgili
yaklamak son teknik rapor, ilk aratrmalarda elde edilen
regarding = ile ilgili, with reference to, concerning, bulgular destekliyor.)
about reinforced = glendirilmi
regardless of = (bir ey)e baklmakszn / bal reinforced concrete = betonarme
olmakszn, in spite of, without considering
reinforcing = destekleyici, takviye edici
regardless of the fact that. . . = . . . gereine
reinstate = eski mevkisini / grevini geri vermek
baklmakszn, although, despite the fact that
reinstitutionalization = tekrardan bir kuruma /
regardless of their income = gelirlerine
yapya dahil etme, tekrar kurumlatrma
baklmakszn
reintroduce = yeniden tantrmak, tekrar piyasaya
regenerate = yenilemek, yeniden olu(tur)mak,
sunmak, bir yasa vs. yi tekrar yrrle
iyilemek, regrow
koymak
region = yre, blge, alan, evre, zone, area, location
reintroduction = tekrar ortaya kma
register (fiil) = 1) kaydetmek, tescil etmek, record;
reiterate = tekrarlamak, repeat
2) (bir eye) sahip olduu grlmek /
gzlemlenmek, anlalmak, (Her surprise reject = yadsmak, reddetmek, dismiss, refuse, deny,
registered on her face. = aknl yzne zt anl.= accept
vurmutu / yznden anlalyordu.) rejected = reddedilmi, geri evrilmi
register (isim) = sicil, kayt rejection = ret, geri evirme
registrar = 1) ngilterede orta konumda hastane rejuvenate = beslemek, canlandrmak
doktoru (stajyere st, uzman doktora ast); relapse = 1) sal ktlemek, depremek, get
2) kayt memuru worse; 2) eski kt huylarna geri dnmek, fall
registry = bkz. register back
regret = pimanlk duymak, esef etmek, feel sorry relate = 1) (olaylar, durumlar, insanlar) arasnda
(about), repent, zt anl.= welcome balant kurmak, connect, link; 2) (bir ey) ile
regrettable = znt veren, pimanlk uyandran, ilgili olmak, have a connection with
unfortunate, pitiful, zt anl.= desirable related = ilgili, balantl, in connection, zt anl.=
regrettably = ne yazk ki, maalesef, unfortunately unrelated
regular = dzenli, tutarl, istikrarl, devaml, related to = (bir ey) ile ilgili
consistent, steady, zt anl.= irregular, unsteady, relating to = (bir ey) ile ilgili olarak
inconsistent relation = balant, iliki, mnasebet
regular hours = dzenli saatler relationship = iliki, ilinti
regulate = denetim altnda tutmak, dzene sokmak, relative (isim) = akraba
dzenlemek, ayarlamak, monitor, adjust,
relative (sfat) = greceli
arrange, zt anl.= upset, confuse, mess up

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 135

relative to = (bir ey) ile karlatrldnda, (bir relief = 1) ferahlama, rahatlatma, alleviation;
ey)e nazaran 2) yardm, help; 3) nbeti devralan kii
relatively = greceli olarak, nispeten, comparatively relief supplies = yardm malzemesi
relativism = bantclk, grecelik relief workers = kurtarma ekibi (alanlar), rescue
relativity theory = grelilik (izafiyet) teorisi workers
relax = gevemek, rahatlamak, loosen, zt anl.= relieve = 1) rahatlatmak, ferahlatmak, dindirmek,
tighten up hafifletmek, yattrmak, azaltmak, alleviate,
ease, comfort, zt anl.= aggravate, intensify;
relaxation = geveme, dinlenme
2) kurtarmak, rescue; 3) nbeti devralmak
relaxed pace = yorucu olmayan tempo
religious = 1) dinsel, din ile ilgili; 2) dindar, pious
relay = aktarmak, nakletmek, pass on, transmit
reluctance = isteksizlik, gnlszlk, unwillingness,
release (fiil) = 1) salvermek, kurtarmak, dar zt anl.= keenness, (It was with reluctance that
vermek, discharge, liberate, zt anl.= detain, I accepted their invitation because I was too
imprison; 2) (ilac bedene) yaymak; 3) (haber, busy to attend any such occasion. =
bildiri vs.) basp yaymak, (film, albm vs.) Davetlerini gnlszce kabul ettim, zira yle
piyasaya karmak, issue bir olaya katlamayacak kadar meguldm.)
release (isim) = salma / salverilme, dar verme, reluctant = isteksiz, gnlsz, unwilling, hesitant,
yayma, discharge uneager, zt anl.= willing, eager
release into = (bir ey)in iine salmak, yaylmak, reluctantly = isteksizce, gnlszce, unwillingly, zt
vermek anl.= willingly, eagerly
relentless = 1) bitmez tkenmez, endless, (Her rely on = 1) (bir ey ya da bir kii)ye gvenmek /
relentless efforts in the clinic were at last itimat etmek / bel balamak / baml olmak,
rewarded by a promotion. = Klinikteki bitmez depend on, entrust, zt anl.= distrust; 2) (bir
tkenmez abalar sonunda bir terfi ile ey ya da birisi)nin yardmyla (bir ii)
dllendirildi.); 2) acmasz, merhametsiz, baarmak, (Today we rely on computers to
insafsz, pitiless, merciless, (Tuberclosis has perform innumerable tasks. = Bugn pek ok
been one of the most relentless enemies of ii bilgisayarlarn yardmyla baarmaktayz.)
mankind throughout history. = Tberkloz,
REM = uykuda ryalarn grld sre, rapid eye
tarih boyunca insanln en merhametsiz
movement
dmanlarndan birisi olmutur.)
remain = deimeden kalmak, durumunu korumak,
relevance = ilinti, (konuya) uygunluk, iliki, bearing,
stay, zt anl.= vary
connection
remain awake = uyank kalmak, stay awake, zt anl.=
relevant = konuyla ilgili, yerinde, appropriate, zt
fall asleep
anl.= irrelevant
remain stable = sabit kalmak, deimemek
reliability = gvenilirlik, credibility
remain uncurtailed = azalmadan kalmak
reliable = gvenilir, emin, salam, trustworthy,
dependable, zt anl.= unreliable remain virtually unchallenged = neredeyse
rakipsiz olmak
reliably = gvenilir bir biimde, trustily, zt anl.=
unreliably remaining = geriye kalan
reliance = gvenme, bel balama, dependence remains = (oul kullanlr) 1) kalnt(lar), arta kalan,
harabe, ruin, leftover; 2) ceset, corpse, (His
reliant on = (bir ey)e gvenen / gvenir bir halde,
remains were never found. = Cesedi hi
baml
bulunamad.)
relic = (genellikle manevi deeri olan) kalnt,
re-make = yeniden / batan yapmak
yadigar, kutsal emanet, (There is a plan as to
bringing St. Nicholas bones and other relics remarkable = dikkate deer, olaanst, notable,
back to The Church of St. Nicholas in Demre. extraordinary, zt anl.= ordinary
= Aziz Nikolasn kemiklerinin ve dier kutsal remarkably = dikkate deer bir ekilde, belirgin bir
emanetlerinin Demredeki Aziz Nikolas ekilde, considerably, noticeably, zt anl.=
Kilisesine getirilmesine dair bir plan var.) slightly
remedy (fiil) = aresini bulmak, dzeltmek, cure,
treat, restore

www.bademci.com
136 - YDS Kelimeleri Szl

remedy (isim) = are, ila, deva, cure, relief replacement = replasman, yenileme, deitirme,
reminder = hatrlatma, hatrlatc ey yerine koyma, yerini alma, yer deitirme,
substitution
remission = hafifle(t)me, azal(t)ma, alleviation,
relaxation, zt anl.= worsening replacement kidney = (eskisinin yerine)
nakledilecek bbrek
remnant = 1) kalnt, arta kalan ey; 2) para kuma
replenish = tekrar doldurmak
remote = 1) uzak, distant, (His stories are too remote
from everyday life. = Hikayeleri, gndelik replenishment = (bir kaptaki eksilmi olan svy vs.)
hayattan ok uzak.); 2) etkisini ge gsteren doldurma, yenileme
remote-control = uzaktan kumanda replica = kopya
remote-controlled = uzaktan kumandal / kumanda replicate (fiil) = 1) (hcre blnmesiyle vs.)
edilen oalmak, multiply; 2) benzerini / kopyasn
yapmak, duplicate
remotely = uzaktan, uzaktan kumanda ile, from a
distance, zt anl.= closely replicate (isim) = 1) yinelenen deney / deneme;
2) aslna ok yakn ya da tamamen benzeri
remotely operated = uzaktan kumandal
kopya, tpk basm, replica
remoteness = uzak olma
replication = 1) tekrar(lama), yineleme, yinelenen
removal = yerini deitirme, ortadan kaldrma deney / deneme; 2) kopya, tekrarlamak yolu ile
remove = 1) ortadan kaldrmak, karmak, take retilen ey, copy, replica, replicate
away, eliminate, zt anl.= install; 2) (kabuk, report (fiil) = rapor etmek, bildirmek
klk vs. iin) temizlemek, karmak;
report (isim) = 1) rapor; 2) karne; 3) haber
3) (vcuttan dar) atmak, karmak
reportedly = bildirilene gre, anlatlana gre
render = 1) vermek, salamak, give, provide, supply;
2) belli bir duruma / hale getirmek, make reporting staff = muhabirlik yapan personel
renew = yenilemek, onarmak, re-establish, mend repository = ambar, depo
renewable = yenilenebilir represent = 1) temsil etmek, simgelemek, rnei
olmak, act as; 2) gstermek, betimlemek,
renewable energy = yenilenebilir enerji
depict, display, correspond to
renewable resources = yenilenebilir kaynaklar
representation = tasvir, betimleme
renovate = yenilemek, tadilat yapmak, recondition,
representative = 1) rnek, tipik, exemplary, typical;
restore
2) mmessil, temsilci
renovation = yenileme, tadilat
representative democracy = temsili demokrasi
rental site = (ara vs. iin) kiralama noktas (halkn, egemenliini, setii temsilciler
reorder = yeniden dzenlemek aracl ile kulland, kararlarn bu temsilciler
reorganisation = yeniden dzenle(n)me tarafndan alnd demokrasi tr)
repair = onarmak, dzeltmek, iyiletirmek reprocessing plant = yeniden ileme tesisi
repay = geri vermek, demek, return, pay back reproduce = 1) kopyalamak, taklit etmek, imitate,
repeat = tekrarla(n)mak, yinele(n)mek, (Will you redo, make more; 2) remek, oalmak,
please repeat what I say? = Ltfen benim yavrulamak, propagate
sylediklerimi tekrarlar msnz?), (History reproduction = reme, reprodksiyon
repeats itself. = Tarih tekerrrden (tekrardan) reproductive = reprodktif (reyebilen), yavrulayan,
ibarettir.) oalan, yeniden oluturan, fruitful, fertile, zt
repeatedly = tekrar tekrar, defalarca, over and over anl.= infertile
repetition = tekrar, recurrence reproductively = reme bakmndan / ile ilgili olarak
repetitive = yinelenen, tekrarlayan, recurrent, zt anl.= repulsive = itici, tiksindirici, repellent, revolting
single, unique reputable = saygn, respectable, esteemed, zt anl.=
replace = (bir bakas)nn yerini almak / yerine disreputable
gemek, yenilemek, change, substitute, reputably = saygn bir ekilde, honourably
supplant reputation = n, hret, nam, ad, credit, esteem
replace with = (bir eyi baka bir ey) ile deitirmek, repute = ad, hret
substitute
reputedly = szde, gya, rivayete gre, according to
general belief

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 137

request (fiil) = talep etmek, demand, ask for resolution = 1) karar, zm, decision; 2) znrlk
request (isim) = istek, rica, dilek, demand (bilgisayar ekran, fotoraf makinesi gibi
cihazlarn detaylar grntleme kapasitesi)
require = (bir ey) istemek, (bir ey)i gerektirmek,
zorunlu klmak, ask, call for, compel, oblige, resolve = 1) zmek, solve; 2) karar vermek, decide;
demand 3) azalmak, iyiye gitmek, recover
requirement = gereksinim, ihtiya, talep, necessity, resort = tatil beldesi, dinlenme yeri
claim resort to = (are olarak bir ey)e bavurmak,
requisite = gerekli ey, necessity employ
research = aratrma resource = kaynak, olanak, supply, means
research position = (niversitedeki) aratrma(c) respect = 1) (kurala) uymak, obey; 2) itibar
pozisyonu gstermek, regard highly
researcher = aratrmac respectability = saygnlk, dignity, zt anl.= vulgarity
resemblance = benzerlik, similarity, zt anl.= respectful = saygl
distinction respective = (birden fazla unsur iin) her birinin ayr
resemble = benzemek, andrmak, look / be like, take ayr (zelliklerinden bahsederken)
after, zt anl.= differ from respectively = srasyla, (birden fazla unsur iin) her
resent = ierlemek birinin ayr ayr (zelliklerinden bahsederken),
(The cities of Basle and Brussles are in
resentful = kskn, dargn, gcenik, offended
Switzerland and in Belgium respectively. =
reserve = sakl tutmak, ayrmak Basel ve Brksel kentleri srasyla svire ve
reserves = rezerv, kaynaklar, supplies Belikadadr.)
reservoir = hazne, havza, depo, rezervuar respiration = soluma, hava alp verme
reset = yeniden ayarlamak / balatmak respiratory = solunumla ilgili, solunuma ait
re-settle = yeniden yerlemek, gmek, tanmak respiratory bronchiole = akcierlerde hava
resettlement = yeni bir yere / blgeye yerleme keseciklerine kadar ulaan en kk kanallar
reshape = yeniden ekillendirmek, alter respiratory surface = solunum yzeyi (canllarda
reside = ikamet etmek, oturmak, live, dwell akcier, solunga gibi gaz alveriinin
gerekletii ksm)
residency = 1) ikametgah, mesken, residence;
2) doktorluk ihtisas devresi respiratory system = solunum sistemi
resident = bir yerde oturan kimse, sakin, dweller, respite = erteleme, mola, pause, relief
inhabitant respond (to) = karlk vermek, tepki gstermek,
residential = 1) yatl; 2) ikamet ile ilgili, (residential react (to)
area = ikamet alan, konutlar iin ayrlm response = yant, karlk, tepki, reply, reaction
blge) responsibility = sorumluluk, ykmllk, blame,
residual = artk, arta kalan, leftover, remaining liability, zt anl.= immunity, exemption
residue = artk, kalnt, leftover, remainder responsible (for) = (bir eyden) sorumlu, (bir eyin)
resiliency = esneklik, elastikiyet, elasticity sorumlusu, zt anl.= irresponsible
resilient = abuk iyileebilen, kendini abuk responsive = 1) duyarl, hassas; 2) cevap vermeye
toparlayan, glkleri yenme yetenei olan istekli, reactive, zt anl.= unresponsive
resin = reine rest = 1) (the rest eklinde kullanlr) geri kalan
ksm; 2) dinlenme
resist = direnmek, kar koymak, oppose, withstand,
confront, zt anl.= surrender, yield to rest on = (bir ey)e dayanmak, (bir ey)den destek
almak, (kkn / temelini bir yerden) almak,
resistance = direni, kar koyma, hindrance, zerinde bulunmak, count on, depend on, be
opposition supported by
resistant (to) = dayankl, direnli, enduring, hardy, rest with = (bir kii)nin sorumluluunda olmak, be
zt anl.= delicate, tender (under) the responsibility of
resistivity = zdiren (birim uzunluktaki bir rested = dinlenmi, relaxed
materyalin, iinden geen elektrik akmna
gsterdii diren) resting blood pressure reading = istirahat halinde
tansiyon lm

www.bademci.com
138 - YDS Kelimeleri Szl

restless = hi durmayan, huzursuz, hurried, uneasy, retention = 1) alkoyma, tutma, holding, keeping, zt
zt anl.= calm, peaceful anl.= release; 2) hafzada / aklda tutma,
restless leg syndrome = huzursuz ayak / bacak keeping in memory, zt anl.= forget
sendromu (huzursuzluk nedeniyle ayaklar / rethink = yeniden / tekrar dnmek
bacaklar devaml hareket ettirme hali) retire = emekliye ayrlmak
restorative = ifal, iyiletirici, healing, curative retirement = emeklilik
restore = restore etmek, eski haline dndrmek, fix, retract = geri / ieri ek(il)mek, withdraw
reestablish, reconstruct
return = 1) geri dn(dr)mek, geri gitmek, go back;
restrain = 1) dizginlemek, kontrol altna almak, 2) geri verme, iade etme
control, zt anl.= set free; 2) kstlamak,
return to favour = ans dnmek, yeniden popler
snrlamak, suppress, zt anl.= relieve
olmak
restraint = kstlama, dizginleme, bask, restriction,
return to power = iktidara dnmek
control, suppression, zt anl.= relief,
indulgence return to prominence = tekrar nlenmek / rabet
grmek
restrict = kstlamak, snrlamak, limit, restrain, zt
anl.= broaden, enlarge return to the fore = tekrar n plana kmak
restricted = 1) yasak, forbidden; 2) kstl, snrl, reveal = gstermek, aa vurmak, ortaya karmak,
limited, confined, zt anl.= free, unlimited tell, show, disclose, zt anl.= conceal, hide
restricted = kstl, snrl, yasaklanm, yasak, revelation = 1) aa k(ar)ma, keif, disclosure, zt
limited, zt anl.= free, unlimited, (The town is anl.= covering up; 2) vahiy, ayet
announced to be a restricted area barred to revenue = gelir, kazan, haslat, income
people and journalists without special reverberate = yanklanmak, aksetmek
authorisation. = Kasaba, zel izni olmayan revere = hrmet etmek, sayg gstermek
gazeteciler ve halk iin yasak blge ilan edildi.)
reversal = 1) (bir siyasi anlay, karar vs.) kkl bir
restriction = kstlama, limitation ekilde deitirme; 2) (ilerin vs.) tersine
restrictive = kstlayc, snrlayc, limiting dnmesi
restructure = yeniden yaplandrmak, reorganise reverse (fiil) = (pervaneyi vs.) ters ynde altrmak,
restructuring = yeniden yaplandrma tornistan etmek, tersine / geri evirmek,
result from = (bir ey)den meydana gelmek / kmak change to the contrary
/ domak / kaynaklanmak, (bir ey)in sonucu reverse (sfat) = aksi, ters, geri, opposite, contrary,
olmak, be caused by, come from backward, zt anl.= forward, parallel, same
result in = (bir ey) ile sonulanmak, (bir ey)e yol reversible = geri dndrlebilir, eski haline
amak / neden olmak, cause getirilebilir, zt anl.= irreversible
resulting = sonu olarak ortaya kan, sonutaki revert to = (bir ey)e geri gitmek, (bir ey)e dnmek
resume = yeniden balamak, kalnan yerden devam review = yeniden gzden geirmek, yeniden
etmek, continue, restart, carry on, zt anl.= incelemek, go over
abandon, suspend revise = gzden geirip dzeltmek, modify
resumption = yeniden balama, srdrme revision = gzden geirip dzeltme, modification
resurgence = tekrar faaliyete geme, aktif hale revitalize = yeniden canlandrmak, diriltmek, revive
gelme, canlanma, revival revival = 1) yeniden canlanma, dirili, uyan; 2) (film,
resurrect = yeniden diriltmek / canlandrmak / ortaya tiyatro oyunu iin) gemite sahnelenmi bir
karmak, revive eseri (farkl oyuncular ve farkl yorum ile)
resuscitation = yaama dndrme, canlandrma, yeniden sahneleme, remake
diriltme, revival revive = canlan(dr)mak, (yeniden) hayat vermek
retain = 1) tutmak, alkoymak, muhafaza etmek, revolt = isyan, ayaklanma
kendinde saklamak, sahip olmak, keep, hold, revolution = devrim
zt anl.= give up, let go; 2) aklda tutmak, keep
in (ones) mind revolutionary = devrimci, r aan, devrim
niteliinde
retaliation = (bir saldrya) yant / karlk, kar
saldr, reaction revolutionise = devrim niteliinde deiiklik
yaratmak, tabular ykmak, tamamen
retardation = retardasyon (zeka vs. iin gerilik) deitirmek

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 139

revolve = bir nokta veya eksen etrafnda dnmek right (isim) = 1) hak, (Arabic women must stand up
reward = dl, prize, zt anl.= punishment for their voting rights. = Arap kadnlar oy
verme haklar iin seslerini ykseltmeliler.);
rewarding = doyurucu, tatmin edici, satisfactory
2) sa (taraf), zt anl.= left
rewind = geri almak, (kaseti) geri sarmak, fast-
right across = her tarafna, throughout, (The disease
forward
spread right across the country. = Hastalk,
rewire = (elektrik tesisatn) yeniden balamak / lkenin her tarafna yayld.)
alr hale getirmek
right across the world = dnyann dier ucu(ndaki)
Reyes syndrome = Reye sendromu (genellikle
right away = hemen, derhal, at once, immediately
ocuklarda, muhtemelen virs enfeksiyonuna
bal olarak gelien, kusma, ba ars, right from the very start = ta en bandan beri
zihinsel ilevlerde bozukluk gibi belirtilerle right of appeal = temyiz hakk, st mahkemeye
balayp ksa zamanda bilin kayb ve lme itirazda bulunma hakk
uzanabilen akut hastalk) right-hand side = sa taraf, zt anl.= left-hand side
rhetorical = sz sanatna zg rightly = hakl olarak, correctly
rheumatoid arthritis = romatoid artrit (genellikle el right-wing = sac
parmaklar, el ve ayak bilekleri, ayak, kala ve
rigid = kat, sert, ekli bozulmayan, eilip
omuz eklemlerinde grlen ve ekil
bklmeyen, salam, dayankl, firm, zt anl.=
bozukluklarna yol aan eklem iltihab)
flexible, floppy, deformable
rhodanese = rodanaz (hcre ve bakterilerde
rigidity = katlk, sertlik, strictness, zt anl.= lenience
bulunan, kristalize olabilen ve katalizr grevi
grerek siyaniti zararsz hale getiren bir tr rigidly = skca, salam bir ekilde, stiffly, zt anl.=
enzim) loosely
rhyme = uyak, kafiye rigorous = zenli, dikkatli, sk, kurallardan
amayan, strict, tight, zt anl.= lax, relaxed
rhythm = ritm, beat
rim = kenar, border, edge
rib = kaburga
riot = ayaklanma, bakaldr, isyan
ribozyme = ribonkleik asit enzimi (dier RNA
molekllerinin blnmesinde katalizr olarak rioter = isyanc, asi, ayaklanmac, rebel, insurgent
grev gren RNA molekl) ripe = olgun
rice hull = pirincin d kabuu ripen = olgunla(tr)mak, mature
rice-based diet = pirince dayal beslenme rise = ykselmek, artmak, trmanmak, increase, zt
rich in vitamins = vitamin bakmndan zengin anl.= decrease
riches = zenginlikler rise to importance = nem kazanmak
Richter Scale = Richter lei (sismolojide rise to the challenge = zorluklara gs germek,
kullanlan, dnya genelinde meydana gelen (bir duruma vs.) meydan okumaya
depremlerin aletsel byklklerini ve sarsnt hazrlanmak
oranlarn belirleyen ve snflara ayran risk of infection = enfeksiyon riski (bulama
uluslararas bir lm birimi) tehlikesi)
rickets = raitizm (ocuklarda D vitamini eksiklii ve risk-free = tehlikesiz
yeterince gne grmeme sebebiyle risk-taking = risk alan
oluan, kemik yumuamas ile belirgin bir risky = riskli, unsafe, zt anl.= safe
hastalk)
ritual = ayin, adet
rid of = (bir ey)den kurtarmak, free from, relieve
rival (fiil) = (birisi) ile rekabet etmek, (birisi) kadar iyi
rid (oneself) of = (kendini) (bir ey)den kurtarmak, olmak, compete with
break free from
rival (isim) = rakip, opponent, competitor
ridge = (corafya terimi olarak) srt, kk da
sras, da silsilesi rivalry = rekabet, competition
ridicule = alay konusu etmek, gln duruma RNA = ribonkleik asit (protein sentezinde rol alan
drmek genetik materyal), ribonucleic acid
ridiculous = gln, sama, silly roar = grleme, kkreme
right (fiil) = dzeltmek roast = (kahve ekirdei vs. iin) kavurmak, (et ve
dier yemekler iin) frnda piirmek

www.bademci.com
140 - YDS Kelimeleri Szl

rob (of) = yama / talan etmek, elinden almak, royalty = 1) imtiyaz / patent / telif hakk / creti;
almak, yoksun brakmak, take, steal 2) kraliyet ailesi
robotics = robot bilimi rubber bullet = plastik mermi
robust = salam, grbz, gl, din, sound, strong, rubber-coated = plastik kapl
zt anl.= frail, weak rubbish = 1) sama, samalk, nonsense; 2) erp,
rogue = beklenmedik, unexpected dknt, garbage
rogue state = uluslararas antlamalar tanmayan, ruin (fiil) = harap / perian etmek, ykmak, devastate,
kendi bana buyruk, dzen bozucu lke destroy, zt anl.= restore, construct
role model = rol modeli, rnek alnan kii veya ey ruin (isim) = ykm, yklma, k, tahrip, downfall
roll (on / by) = (zaman iin) geip gitmek ruined = harabe halinde, yknt halde, devastated,
Roman = Romal, Romaya veya Roma Devrine ait derelict, destroyed, zt anl.= restored,
reconstructed
Roman Empire = Roma mparatorluu (M. . 1. yy
ile M. S. 4. yy arasnda tm Akdeniz havzas ruins = yknt, kalnt, harabe, remains
evresine egemen olmu ve edebiyat, hukuk, rule = karar vermek, hkmetmek, judge, decide
mhendislik, mimari alanlarnda derin kltrel rule of law = 1) hukuk kural; 2) hukukun stnl
izler brakm, para ve l birimleri
rule of survival = hayatta kalma kural
konusunda standartlar gelitirmi,
Makedonyadan Mezopotamyaya kadar tm rule out = yok saymak, ortadan kaldrmak, devre d
blgeleri, dedii ta yollar ile birbirine brakmak, nlemek, meydan vermemek,
balam, Trkiyede bulunan Side, Perge, engellemek, elemek, exclude, zt anl.= include
Aspendos, Myra gibi tannm antik kentlerde ruler = 1) lke yneticisi; 2) cetvel
kalntlar grlebilen tiyatro, hamam, bazilika ruling = 1) yasa, kural, hkm; 2) hkm verme,
gibi binalarn yzde doksanndan fazlasnn karar alma
yapmna nayak olmu, byk ekonomik ve run = 1) iletmek, altrmak, ynetmek, operate,
askeri gc ile egemenlik alanndaki halklar manage; 2) (ilac damarlara vs.) enjekte
zellikle M. S. 2. yy ierisinde savalardan etmek
uzak, refah iinde yaatarak Roma Bar
diye bir kavramn olumasn salam, run about = etrafta ko(u)turmak
dnyann gelmi gemi en byk run aground = karaya oturmak
imparatorluklarndan biri) run away from = (bir yer / birisi / bir ey)den kamak,
Roman times = Roma Devri (M. . 30 ile M. S. 376 escape from
yllar arasnda kalan dnem) run counter (to) = (bir eyin) aksi ynnde olmak /
root out = ayklayp atmak, kkn kazmak, seyretmek
kknden skmek run down = 1) ktlemek, aleyhinde konumak;
rot = rmek, decompose, go bad 2) azal(t)mak, kl(t)mek
rotary = dnel, (bir eksen etrafnda) dnen run in a family = bir aileye ait bir vasf / zellik olmak,
rotate = 1) (kendi ekseni veya merkezi etrafnda) o ailede ska grlmek
dn(dr)mek; 2) (bir ii) srayla yapmak run off the same system = ayn sistemi kullanarak
rotation = 1) (kendi ekseni veya merkezi etrafnda) almak
dnme; 2) (personel, ekin vs. iin) rotasyon, run on = 1) durmadan konumak; 2) (zaman)
(eleman ya da ekin trn deitirme ii) gemek, pass; 3) (bir ey) ile almak,
rough = 1) kaba, takribi, approximate, zt anl.= operate on
accurate, precise, exact; 2) zor, skntl; run out (of) = 1) yit(ir)mek, bit(ir)mek, tkenmek,
3) engebeli tketmek, exhaust, use up, deplete, (I am
roughly = kabaca, yaklak olarak, aa yukar, afraid we have run out of antibiotics. =
approximately, about, more or less; zt anl.= Korkarm ki antibiyotiimiz tkendi.);
accurately, exactly 2) geerliliini yitirmek, expire
route = hat, gzergah, rota run over = 1) ezmek; 2) tamak; 3) tekrarlamak,
gzden geirmek
routine = rutin, dzen (ayn iin / ilerin belli
aralklarla tekrar edilmesi) run through = 1) abucak tketmek, israf etmek,
use up; 2) (kl, bak vs. ile) delmek, delip
routinely = rutin olarak gemek, pierce
row = sra, dizi

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 141

run up = art(tr)mak, yksel(t)mek, rise, raise, rush (fiil) = 1) koarak gitmek, acele et(tir)mek, hurry,
increase, zt anl.= fall, decrease zt anl.= delay, linger; 2) saldrmak, hzla
running cost = iletme maliyeti akmak
running water = su tesisatndan salanan / akan su rush (isim) = kouturma, acele etme
runway = pist, uak pisti, tarmac rushing = hzla akan
rupture (fiil) = krmak, yrtmak, break, tear apart rush hour traffic = trafiin en youn olduu saat(ler)
rupture (isim) = yrtk, krk, krlma
rural = krsal, tara, ky hayatna ait, kentsel
olmayan, zt anl.= urban

www.bademci.com
S S SS S

sacred = kutsal satiate = doyurmak, tatmin etmek


sacrifice = feda etmek, give up, forfeit satiation = doygunluk
sad = zgn, zc, depressed, depressing, zt anl.= satiety = doyum, doygunluk, fullness
cheerful satiety centre = (beyindeki) doyma / tokluk merkezi
safe = emniyetli, gvenli, secure, harmless, zt anl.= satisfactorily = tatmin edici bir ekilde, adequately, zt
dangerous, hazardous anl.= unsatisfactorily, poorly
safe haven = gvenli snak satisfactory = doyurucu, tatmin edici, rewarding,
safeguard = korumak, kollamak, himaye etmek, acceptable, adequate, zt anl.= unsatisfactory,
muhafaza etmek, protect poor
safely = gvenli bir ekilde saturate (with) = doyurmak, emdirmek
safety = emniyet, gvenlik, security, refuge, zt anl.= saturated = doymu
danger, hazard saturated fat = doymu ya, zt anl.= unsaturated fat
safety rule = emniyet kural, emniyet ynergesi saturation = doyma, doygunluk
sail = yelken save up = bir sre iinde yava yava biriktirmek
sales literature = sat sloganlar, reklam / tantm say = rnein, sz gelimi
yazlar
scale = lek, derece, skala
saline = tuz ieren (serum ve benzeri sv)
scale model = lekli model
salinity = tuzluluk derecesi
scaling = pullanma, pul pul olma
salmon farming = iftliklerde somon bal
scan (fiil) = 1) taramak (nlarn hareketini alglayan
yetitiricilii
bir aygtla grntlemek); 2) yakndan
salon = salon, sergi salonu incelemek browse, look through
sample (fiil) = denemek, try scan (isim) = tarama, yakn inceleme
sample (isim) = rnek, numune, example, specimen scandal = skandal, rezalet, kepazelik
sampling = rneklem(e) scandalous = skandallarla / kepazeliklerle dolu,
sanction = 1) yaptrm, ceza; 2) onay, kanun, karar utan verici, rezil, shameful
sanctuary = kutsal yer, mabet Scandinavia = skandinavya (Kuzey Avrupada,
sandstone = kumta (kum tanesi byklnde Norve, sve ve Finlandiyay ieren
mineral veya kaya tozlarndan olumu bir yarmada)
tortul kaya tr) scanning tunnelling microscope = kuantum
sandstorm-scoured = kum frtnalar tarafndan tnelleme yntemiyle alan, maddeleri atom
andrlm, kum frtnalar sebebiyle seviyesinde grntlemeye yarayan
erozyona uram mikroskop
sane = akl banda, zihinsel bir hastal olmayan, scant = snrl, yetersiz, az, limited, inadequate, zt
zt anl.= insane anl.= abundant, ample
sanitary = shhi, salkla ilgili scar (fiil) = yara izi brakmak
sanitary condition = hijyen, temizlik scar (isim) = yara izi
sanitary sewer = shhi kanalizasyon tesisat scarce = az bulunur, kt, rare, scant
sanitation = 1) sanitasyon (temiz, hijyenik olma hali); scarcely = nadiren, glkle, ok az, barely, hardly,
2) temizleme, hijyenik hale getirme zt anl.= enough, sufficiently, (She is not a
friend of mine. I scarcely know her. = O benim
sassafras = Kuzey Amerika ve Asyada yetien bir
arkadalarmdan biri deil; onu ok az
tr kk aa
tanyorum.)
satellite = uydu
scarcity = ktlk, az bulunma, deficiency, inadequacy,
satellite-borne = uyduya yerletirilmi zt anl.= abundance

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 143

scare = korku screen = 1) incelemeden geirmek, monitor;


scare away = korkutup karmak 2) gizlemek, korumak, perdelemek, hide,
conceal
scarlet fever = kzl hastal
screening = tarama, (belirli niteliklere sahip ey veya
scary = korkutucu, rktc
kiilerin kapsaml aratrmalar sonucunda
scatter = serpmek, samak, datmak, yaymak, belirlenmesi)
disperse
screening programme = tarama program (belli bir
scattered = (oraya buraya) dalm, yaylm, hastal belirleme amacyla insanlarn
dispersed muayeneden geirilmesi / taranmas)
scene = manzara, grnt, sahne, olay, sight screening test = eleme testi, tarama testi
scene of disaster = felaket blgesi screw thread = vida dii (vida bedeninin
scenery = doal manzara evresindeki sarmallardan her biri)
scenic = manzaral script = el yazs
scent = koku, smell, odour scroll = parmen tomar / rulosu
sceptic = pheci kimse scrutiny = derinlemesine inceleme, aratrma,
sceptically = kukucu bir ekilde, suspiciously investigation
scepticism = kukuculuk, phecilik scuba diver = (oksijen tp ile dalan) balkadam,
schedule = program, tarife, ders program dalg
scheduled = programlanm sculpt = heykel yapmak
scheduled for = (belli bir zaman)da sculpture = yontu, heykel, heykeltralk
(gerekletirilmek zere) programlanm / scurvy = iskorbit (yetersiz C vitamini almna bal,
planlanm eskiden denizciler arasnda yaygn olan bir
scheme = hareket plan, proje, dzen, tertip, strategy, hastalk)
(If one scheme of happiness fails, human sea bindweed = denize yakn kumullarda yaayan
nature turns to another. = Eer bir mutluluk pembe-mor iekli asma tr bir bitki
plan baarszla urarsa, insan doas bir seabed = deniz dibi
baka plana ynelir.) seafloor = deniz taban
schizophrenia = izofreni hastal seafood harvest = deniz mahsulleri hasad
scholar = bilgin, akademisyen seal (fiil) = 1) szdrmayacak / ayrlmayacak ekilde
scholarship = 1) bilim; 2) burs birletirmek; 2) mhrlemek
school = ekol, okul seal (isim) = 1) fok; 2) mhr
schooling = eitim, education seal off = szdrmayacak ekilde kapamak,
science fiction = bilimkurgu mhrlemek, block off
scientific = bilimsel seamount = sualt da (zirvesi de dahil, tamam
scientific definition = bilimsel tanm denizin altnda bulunan da)
scientific discovery = bilimsel bulu seaport = liman
scientific potential = bilimsel potansiyel sea-route = deniz yolu
scoff at = (bir ey) ile alay etmek, (bir ey)i seashell = deniz kabuu
kmsemek season = sezon, mevsim, dnem, period
scope = 1) kapsam, saha, alan, faaliyet alan, range, seasonal = mevsimlik, bir mevsime zg
extent; 2) frsat, olanak seat (fiil) = otur(t)mak, oturacak yer salamak
score = puan seat (isim) = 1) (herhangi bir konuda otorite olan)
scores of = ok sayda (score = 20, scores of = merkez (ehir, kurum vs.); 2) koltuk
yirmilerce (dzinelerce gibi bir ifade)), lots of seaward = denize doru
scourge = 1) bela, felaket; 2) krba seaweed = deniz yosunu
scouring = andrma second year running = st ste ikinci yl
scrape = srtmek secondary = ikinci derecede, sekonder, ikincil, tali,
scratch = kamak, trmalamak subordinate, subsidiary, zt anl.= fundamental,
scream = lk essential, primary

www.bademci.com
144 - YDS Kelimeleri Szl

secondary condition = ikincil salk sorunu (bir seek waiver = (aleyhte bir kuraln / kanunun
hastalktan kaynaklanan nispeten daha uygulanmasndan) vazgeilmesini istemek,
nemsiz ikinci bir rahatszlk, rn. diyabete (bir tr) taviz / dn beklemek
bal gelien bbrek yetersizlii) seeker = arayan kii
second-hand smoke = pasif sigara duman (sigara seem to = (bir ey yapar) gibi grnmek, (bir ey)
imeyen insanlar etkileyen sigara duman) olduu anlalmak, appear to
second-rate = (kalite bakmndan) ikinci snf, dk seem to be = gibi grnmek, appear to be
kalitede
seemingly = grne gre, apparently
secret = sr, gizem, esrar
seep = szmak
secrete = salglamak
segment = para, blm, ksm, kesim, dilim
secretion = salglama, salg
segregation = fark gzetme, ayr tutma, ayrm
sect = mezhep
seismologist = sismolog (deprembilimci)
sectarian = mezhepler ile ilgili, mezhepsel
seize = tutmak, yakalamak, el koymak, ele geirmek,
section = ksm, kesim, para, dilim, kesit, part grab, catch, get, take, take over, zt anl.= give
secular = laik (dinsel konular ile devlet ynetimini up, release, free
ayr tutan) seize on = alp kullanmaya hevesli olmak, hook onto
secure = gvence altna almak, ele geirmek, seizure = (sara vs. hastalklar nedeniyle geirilen)
salamak, ensure nbet
securities = menkul kymetler (bir finansal deeri seldom = nadiren, pek az, seyrek, rarely, zt anl.=
temsil eden banknot, hisse senedi, tahvil gibi often
belgeler)
selected = seilmi
security = gvenlik, protection
selection = seim, seme eyler btn, seki,
sedate = (hastay operasyon vs. ncesi) uyutmak, collection
ilala sakinletirmek
selective = seici (kii), zellikle itinayla seilmi
sedation = (yattrc bir ilala) yattrma, (ey)
sakinletirme
selectively = seici olmaya alarak, titizlikle,
sedative = sakinletirici, sedatif (ila) discriminatingly, carefully
sedentary = hareketsiz olarak devaml oturan, self-confidence = kendine gven
oturarak geirilen / yaplan
self-esteem = zsayg, haysiyet
sediment = tortu, kelti
self-maintenance = kendini idame etme, kendi
seduce = ayartmak, kanna girmek, batan kendine bakma
kartmak
self-perception = kendini idrak / alglama / kavrama
sedum = damkoruu bitkisi
self-replicating = kendi kendini oaltan
see at a glance = ilk bakta grmek / farkna
self-satisfaction = kendinden honut olma
varmak
self-sufficient = kendine yeterli, zt anl.= dependent
see (to it) (that) = . . . olduundan emin ol(un), (See
to it that he eats plenty of meat. = Bol miktarda self-supporting = kendi kendine yeterli
et yesin / yedirin / yediinden emin olun.) semester = smestr, yaryl
see off = (bir kiiyi) geirmek / uurlamak / yolcu semiconducting = yar iletken zellik gsteren
etmek semiconductor = yar iletken (elektronik devre
see through = (zor bir durumda) desteklemek, retiminde kullanlan bir tr malzeme)
yardm etmek, support, help semi-dome = yarm kubbe
seed = tohum seminal = kendisinden sonrakilere kaynak tekil
seed coat = tohum kabuu eden trden (aratrma / alma)
seek = 1) (bir ey yapma)ya almak, try (to); semi-saline = yar tuzlu
2) aramak, aratrmak, peine dmek, semi-settled = yar yerleik
inquire, look for, pursue semi-transparent = yar-saydam
seek to do smt = bir ey yapmaya abalamak, bir ey send for = (birisi)ni artmak, (bir ey) getirtmek,
yapmak iin uramak summon

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 145

send off = 1) (mektup, paket vs.) gndermek, sequence (fiil) = sralamak, birbirini izlemek, birbiri
postaya vermek; 2) yolcu etmek ardna gelmek, order
send out for = (bir eyin) gnderilmesi iin sipari sequence (isim) = ardklk, sra, dizi, sekans, (The
vermek paintings of the artist are exhibited in a
send smt tumbling = bir eyi devirmek / ykmak chronological sequence. = Ressamn tablolar,
kronolojik bir sra ierisinde sergilenmi.)
Senegal = Senegal (Bat Afrikada yer alan bir lke)
sequenced = sralanm, dizilmi
senescence = yallk, senesans
sequencing = sraya sokma
senile = bunak, eli aya tutmaz olmu, infirm
serene = berrak, durgun, dingin, huzurlu, tranquil,
senior = yaa byk, kdemli / st dzey
peaceful
senior management = kdemli / st dzey
series = dizi, seri, sra
yneticiler
serious = ciddi, nemli, significant
sensation = 1) duyu, duygu, duyarlk, feeling,
emotion; 2) heyecan uyandran olay, serious health consequence = (bir eyin sonucu
sansasyon olarak ortaya kan) ciddi salk problemi
sense = alglamak, anlamak, sezmek, perceive, seriously = nemli lde, ciddi miktarda
grasp serve (to) = (bir ey)e faydas olmak / hizmet etmek,
sense of community = topluluk / birliktelik duygusu, cevap vermek, perform
bir gruba ait olma hissi serve a purpose = bir amaca hizmet etmek
sense of humour = espri / mizah anlay serve as = grevini grmek, (bir ey)e yaramak,
sense of pattern = desen anlay olarak hizmet etmek
sensibility = ayrt etme yetisi, duyarllk serve to = (bir ey)e yaramak
sensible = mantkl, akla uygun, akl banda, serve up = salamak, temin etmek, provide
realistic, rational, zt anl.= foolish, insensible service (fiil) = hizmet etmek, serve
sensibly = mantkl bir ekilde, akllca, reasonably, service (isim) = hizmet, servis
zt anl.= foolishly serving = porsiyon
sensitive = duygulu, duyarl, hassas, alngan, session = (tedavi, tartma, snav vb. amalarla
emotional, delicate, zt anl.= insensitive, thick- yaplan) oturum, celse
skinned
set (fiil) = 1) ayarlamak, yerletirmek; 2) (ate iin)
sensitively = duyarl ekilde, hassas biimde, yakmak
sympathetically
set (isim) = seri, dizi
sensitivity = duyarllk, hassasiyet, responsiveness,
set a good example = iyi rnek olmak, iyi bir rnek
zt anl.= insensitivity
oluturmak
sensory neuron = duyusal nron / sinir
set aside = 1) bir tarafa koymak, kenara brakmak;
sensory response = duyusal tepki 2) feshetmek, iptal etmek
sensuous = duyulara hitap eden, exciting, sensual set back = (ilerlemesini) geciktirmek, geriye atmak,
sentence = karar, hkm delay
sentence of death = idam karar set down = 1) (kural vs.) koymak / belirlemek, fix,
sentence smo to (a punishment) = ceza vermek, establish; 2) yazarak kaydetmek, record
(bir ey)e mahkum etmek, punish smo with (a set down to = (bir ey)i bir nedene balamak
punishment) set foot = (bir ie / yere) admn atmak
sentiment = duygu, dnce, emotion, opinion set in = 1) (hastalk vs. iin) kalc hale gelmek,
separate (fiil) = ayrmak, birbirinden uzaklatrmak, yerlemek, develop, become, established;
blmek, zt anl.= unify 2) yerine otur(t)mak, yerle(tir)mek, fit into, fix
separate (isim) = (birbirinden) ayr, bamsz, farkl, in
unconnected, unrelated, zt anl.= united set in motion = harekete geirmek, balatmak, start
separation = ayrlma, ayrma, birbirinden set off = 1) altrmak, balatmak, start; 2) (bir ie)
uzaklatrma, break-up, split, zt anl.= girimek; 3) yola kmak
unification set out = balamak, yola koyulmak, girimek,
separatism = ayrlklk embark (on), start, begin, commence, leave,
septic sore throat = septik (mikrobik) farenjit set off, zt anl.= stay, halt

www.bademci.com
146 - YDS Kelimeleri Szl

set over = (bir eyi bir eyin) stne yatrmak / sharply = 1) serte, harshly, sternly, zt anl.= lightly,
koymak gently; 2) keskin bir ekilde, aniden byk
set up = (sistem, bina vs.) kurmak, dikmek, ina miktarda
etmek, institute, erect, build, found, zt anl.= shatter = 1) parampara etmek, tuzla buz etmek,
destroy, demolish, abolish smash; 2) bozmak, harap etmek, ruin
setback = aksama, baarszlk, misfortune, shear = krpmak, (yn) krkmak, bimek
disappointment, zt anl.= breakthrough shearing = kesme, krkma
setting = 1) (bir romann vs. konusunun getii) shed (fiil) = 1) (yaprak, gzya, ty vs.) dkmek;
mekan ve zaman; 2) ortam, dekor 2) (bir ey)i aydnlatmak (bilgi vermek);
settle = 1) (bir yere) yerle(tir)mek, iskn etmek, 3) (k vs.) yaymak, diffuse; 4) (bir ey)den
dwell, inhabit; 2) halletmek, zmek, karara kurtulmak, stnden atmak
varmak / balamak, conclude, resolve shed (isim) = 1) sundurma; 2) baraka; 3) hangar
settle back = kmek, kerek yerlemek shed light on = (bir olay vs.)yi aydnlatmak, (bir
settle down = 1) (bir yere) yerlemek / yerlemeyi olay)a k tutmak
tamamlamak; 2) uslanmak, yola gelmek, shed new light on = (bir ey)i yeni bir anlayla
sakinlemek, calm aklamak / aydnlatmak
settle on = (konusunda) karara varmak, mutabk sheep-rearing = koyun yetitirme
kalmak, decide on
sheer = saf, halis, yalnz, ancak, tam, pure, complete
settlement = 1) yerleim yeri, community; 2) deme,
sheer nonsense = safi samalk
payment
shell = (yumurta, salyangoz vs. iin) kabuk
sever = ayrmak, ayrlmak, kop(ar)mak, kr(l)mak,
break, (While he was chopping wood, his hand shelter (fiil) = 1) korumak, rtmek, cover;
was severed. = Aa keserken eli koptu.) 2) snmak, take refuge (in)
several = ikiden ok, ok, pek ok, many, various shelter (isim) = snak, barnak, korunak
severe = sert, kat, iddetli, ciddi, firm, hard, rigid, sheltered = korunmu, korunakl
serious, difficult, zt anl.= soft, mild shield (fiil) = korumak, siper olmak, protect
severely = serte, iddetle, harshly, sharply, zt anl.= shield (isim) = kalkan
softly, leniently shift = kaymak, ynelmek, deimek, switch, alter
severity = sertlik, iddet, ciddiyet, harshness, shift from to . . . = (bir ey)den (bir ey)e kaymak,
seriousness yn deitirmek, sapmak, switch from . . . to . .
sewage = pis su, lam suyu, waste shift position = pozisyon deitirmek
sewerage = kanalizasyon shipping = gemicilik, gemi ile gnderme
sewing machine = diki makinesi shipyard = tersane
sextant = sekstant (eskiden genellikle gemiciler shock wave = ok dalgas
tarafndan kullanlan ve yldzlar arasndaki shoot (fiil) = ate etmek
asal uzaklklar lerek yn bulmaya yarayan
alet) shoot (isim) = filiz, srgn
shadow = glge shop display material = dkkanda sergilenecek
malzeme
shadowed = 1) glge altnda; 2) (ayn) karanlk
tarafnda shoplifting = dkkanlardan mal alma
shaft = aft, mil shortage = eksiklik, ktlk, deficiency, scarcity, zt
anl.= abundance
shake = sarsmak, sallamak
shortcomings = eksiklikler, kusurlar, deficiencies
shallow = derin olmayan, s
shortcut = kestirme, ksa yol
shape = ekil
shortfall = eksik, ak, deficit, shortage
share (fiil) = paylamak
short-lived = ksa mrl, ksa sreli, geici
share (isim) = 1) ksm, kesim; 2) pay
short-lived benefit = ksa mrl fayda
share a common origin = ortak bir kke / gemie
sahip olmak shortness of breath = nefes darl
share in = pay sahibi olmak, rol almak, participate in short-term = ksa vadeli / sreli, yakn zamanl, zt
anl.= long-term
shark = kpekbal
short-term memory = ksa sreli hafza

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 147

short-wavelength = dalga boyu ksa olan sign language = iaret dili


shot = 1) fotoraf, picture; 2) enjeksiyon, ine, signal = (bir olayn) sinyalini vermek, habercisi
injection olmak, indicate, signify
should demand exceed supply = talep arzdan fazla significance = nem, importance
olursa significant = kayda / dikkate deer, nemli,
shoulder = srtlamak considerable, important, zt anl.= insignificant,
show off = gsteri yapmak, caka satmak unimportant, (Meat offers a significant amount
of protein. = Et, kayda deer miktarda protein
show up = 1) gzkmek, meydana / ortaya kmak,
salar.)
appear, zt anl.= disappear; 2) (bir toplant
vs.)ye gelmek / katlmak, attend significantly = epeyce, olduka, nemli lde, byk
oranda, considerably, substantially, zt anl.=
shower = (bir ey)e bomak, yadrmak
slightly, insignificantly
shrewd = kurnaz, akgz, clever, artful, zt anl.=
signify = 1) gstermek, belirtmek, show; 2) anlamna
stupid
gelmek, mean, stand for
shrine = kutsal yer, yatr, trbe
silent = sessiz, quiet, zt anl.= audible, loud
shrink = 1) (kuma vs. iin) ekmek, contract;
silicate sheet minerals = silikat levha mineralleri
2) azal(t)mak, deeri(ni) azal(t)mak, diminish
(granitin anmas ile oluan, genellikle ince
shrinkage = 1) fire (retimde kullanlmak zere pullar halinde bulunan mineraller)
(kesilme vb.) ilemlerden geirildikten sonra
silicon solar cell = silikon gne pili (temel
hammadenin arta kalan ksm);
malzemesi silikon olan gne pili)
2) (ykandktan sonra kumata meydana
gelen) klme, ekme silicon-on-insulator technology = yariletken
retiminde, geleneksel silikon malzeme yerine
shroud = kaplamak, rtmek, gizlemek, gmmek,
silikon-yaltkan-silikon dzeninde bir
bury, conceal, zt anl.= expose, reveal
tabakalanmann kullanld yntem
shrubby = al ile kapl, allk
silver-clad = gm kapl
shun = (bir ey)den uzak durmak, avoid, evade
similar (to) = yakn, benzer, akin (to), alike, zt anl.=
shut down = kapamak, faaliyetini durdurmak, close different
down
similarity = benzerlik, resemblance, zt anl.=
shuttle = mekik distinction
Siberia = Sibirya (Kuzey Rusyada bir blge) similarly = keza, bunun gibi, benzer ekilde, likewise
sibling = karde simple = sade, basit, easy, uncomplicated,
Sicily = Sicilya (talyaya bal bir ada), Sicilia elementary, zt anl.= complicated, difficult
sick = hasta, rahatsz simplicity = sadelik, basitlik, plainness, zt anl.=
sickle cell anaemia = orak hcre anemisi (genetik difficulty
bir bozukluk sebebiyle alyuvarlarn orak ekilli simplistic = (gereki olmayan ve ar bir ekilde)
olmas sebebiyle oluan anemi), sicklemia basite indirgenmi, dar kapsaml, zt anl.=
side benefit = faydal yan etki comprehensive
side effect = yan etki, adverse effect simulation = simlasyon (belli bir durumun veya
side with = (bir ey / birisi)nin tarafn tutmak / koullarn, bilgisayar ortamnda
yannda yer almak canlandrlmas)
sidestep = (bir ey)i bertaraf etmek, (bir ey)den simultaneous = ayn anda, ezamanl, concurrent
kanmak, avoid, bypass, zt anl.= confront, simultaneously = ayn anda (olan / yaplan),
seek ezamanl, concurrently, synchronically, zt
siesta = siesta (spanya ve Latin Amerikann anl.= consecutively
spanyol etkisi altndaki kesimine zg sincere = iten, samimi, ak yrekli, frank, genuine,
geleneksel le uykusu), ekerleme zt anl.= insincere, false
sift out = inceleyerek bir grubu dier bir gruptan single = tek, bir, one, sole
ayrmak, sort out, classify single digit = tek haneli (say)
sight = gr, grme yetisi, manzara, vision, scene single-storey = tek katl
sign (fiil) = imzalamak, imza etmek singly = tek bana, individually
sign (isim) = iaret, belirti, gsterge, signal, indication sinister = uursuz, kt

www.bademci.com
148 - YDS Kelimeleri Szl

sink = 1) (deer, seviye vs. iin) azalmak, decrease; sleep apnea = uyku apnesi (uyku srasnda
2) batmak solunumun zaman zaman 15-30 saniye sren
sink into poverty = yoksullua dmek, yoksulluk kesintiler gstermesi)
batana saplanmak sleep face-down = yzkoyun uyumak
sinus headache = sinuzal baars (sinslerin sleep on ones side = yan yatarak uyumak
tkanmas ya da enfekte olmas nedeniyle sleep through = (bir grlt vs. ye ramen)
ekilen baars) uyumaya devam etmek, (bir ey boyunca)
sit on = (bir ikayetin, talebin vs.) stne oturmak / uyumak
yatmak, ilem yapmay geciktirmek, (That sleepiness = uyuklama hali
GSM company has been sitting on my
slender = ince uzun
complaint for a month. = O GSM firmas bir
aydr yaptm ikayetin stne yatyor.) slide = kaymak, kayarak gitmek
sit with an upright trunk = gvde dimdik olacak slight = ufak ve ince yapl, kk
ekilde oturmak slightly = az miktarda, yzeysel, bir para, a little,
site = 1) yer, yerleim; 2) sit alan; 3) inaat sahas, insignificantly, zt anl.= immensely
antiye; 4) blge, blm, location slip = (slak, cilal zemin vs. de) kaymak, slide
site-specific = mekana zg slip into = (grtlaa, gze, kulaa, odaya vs.)
situation = durum, vaziyet, state of affairs (yemek, su, toz, bcek vs.) kamak / girmek
sizeable = olduka byk, big, large, zt anl.= small, slippage = performans dkl, kayma, d
tiny sloping = meyilli
skeletal = iskelete ait, iskeletle ilgili, (skeletal size = slot = (uak iin) sefer
iskelet bykl) slotting = yark / delik ama
skeletal system = iskelet sistemi slowdown = yavalama, azalma, retardation,
skeleton = iskelet decline
sketch = ske (asl tasarm veya resim hakknda fikir sluggish = yava, durgun, kesat, dragging, zt anl.=
vermek ve planlamay kolaylatrmak amacyla active, energetic
yaplan kabataslak alma), taslak, kroki slump = (fiyat, oy, mteri says vs. de) belirgin
skilfully = becerikli bir ekilde, maharetle d
skill = ustalk, hner, beceri, expertise, ability slur = sz azda geveler gibi konumak, (He was
skilled = yetenekli, marifetli, ehil slurring his words like a drunk. = Bir sarho
gibi kelimeleri aznda geveliyordu.)
skin = deri, cilt
small bowel obstruction = ince barsak tkanmas
skin stimulation = (bir ary dindirmek vs. iin
akupunktur ynteminde olduu gibi) derinin small intestine = ince barsak
uyarlmas2 small-scale = kk apl
skip = (gidilmesi gereken bir yere) gitmemek, (bir ii smart = zeki, yetenekli, ilevsel, brilliant
vs.) es gemek, (okul) asmak, avoid, escape Smart Cut = akll kesim teknii (yariletken
ski-resort = kayak tatili beldesi retiminde kullanlan ve SOITEC adl bir firma
skull = kafatas tarafndan gelitirilmi olan zel bir kristal
kesim teknii)3
skylight = dam penceresi
smelt = madeni eritmek
skyscraper = gkdelen
smog = (endstrinin yol at) kirli hava ktlesi,
slab = inaatta kullanlan kaln ve yass para, kaln
dumanl sis, (Black smog reduced visibility to
dilim / levha
about fifty metres. = Siyah sis gr
slack water = (akntnn olmad) durgun su mesafesini yaklak elli metreye drd.)
slam = iddetle (ve grlt ile) arpmak smoke inhalation = duman inhalasyonu (duman
slap = vurmak, tokat atmak, arpmak soluma)
slave = kle, esir, zt anl.= master smoke plume = havada uzanan duman
slavery = klelik smoking-related = sigaradan kaynaklanan
sleep aid = uyumaya yardmc ila smoothly = przszce, sorunsuzca
smother = bomak, havasz brakmak

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 149

smuggle = kaaklk yapmak, gmrkten karmak social space = (parklar, alveri merkezleri gibi)
snack on = (bir eyler) attrmak sosyal mekanlar
sniff = koklamak, koku almak amacyla burundan socialisation = sosyalleme
hzl hzl nefes almak socially-minded = sosyal kayglar gden, insanlar
snore = horlamak dnen
snoring = horlama society = dernek, topluluk, toplum
snout = hayvanlarda burun, az ve eneyi ieren socioeconomic status = sosyoekonomik stat
ileri kk ksm, nozzle (bireyin bir toplum iindeki ekonomik durumu)
snowfall = bir blgeye belli bir zaman aralnda socket = oyuk, yuva
yaan toplam kar miktar sodium chlorate = sodyum klorat (renksiz bir tuz
snowflake = kar tanesi olup ayrk otlarn yok etmek iin ve antiseptik
olarak kullanlr), NaClO3
so as to = (bir ey) yapabilmek iin / yapacak
ekilde, in order to sodium nitrite = sodyum nitrit (zellikle et ve balk
rnlerinin boyanmasnda kullanlan ve
so far = imdiye kadar, bugne dek, u ana kadar, up
kanserojen olduundan phelenilen madde),
to now, (up) until now, to date
NaNO
so far as = kadar, kadaryla, as far as, (So far as I
sodium thiosulphate = sodyum tiyoslfat
am concerned. . . = Bana kalrsa / gre. . .)
(fotoraflkta kullanlan bir tr kimyasal
so far as possible = mmkn olabildiince, eer madde)
mmknse
soft tissue = yumuak doku
so little is known = o kadar az ey biliniyor ki
soften = yumuatmak
so long as = srece, mddete, as long as
software = yazlm (bilgisayar program)
so that = yle ki , . . . mek / . . . mak iin, in order
soil = toprak(lar)
that
soil core samples = topraktaki tabakalanmay
SO2 = slfr dioksit (volkanlardan ve kimi endstriyel
grmek amac ile karlm silindir ekilli
ilemlerden ortaya kan, evre iin zararl,
rnek
bozuk yumurtaya benzeyen kokusu ile tannan
bir gaz), sulphur dioxide soil-marks = topraktaki izler
soar = ykselmek, artmak, (yukarya) frlamak, solar = gnele ilgili
szlerek umak, ascend, glide solar cell = gne paneli / pili (gne ndan
so-called = 1) szde, (It was one of his so-called elektrik elde etmeye yarayan cihaz)
friends who supplied him with the drugs that solar system = Gne Sistemi
killed him. = Onu ldren, ona uyuturucu solar year = gne yl (365 gn)
salayan szde arkadalarndan birisiydi.);
solar-type = gne benzeri
2) denilen, ad verilen (fazlaca bilinmeyen
eyler iin), (It isnt yet clear how destructive soldier = asker
this so-called super virus is. = Bu sper sole = yalnz, tek, yegane, only
virs denilen eyin ne kadar zararl olduu solely = sadece, yalnzca, tek bana, only, just,
henz bilinmiyor.) merely
soccer = futbol solicitor = avukat
social ill = sosyal sorun, social problem solid (isim) = 1) kat madde / hal; 2) cisim (yzeyleri
social isolation = toplumdan soyutlanma arasnda tamamen kapal bir hacim oluturan
social psychologist = sosyal psikolog (toplumsal boyutlu ekil)
artlarn insanlar zerindeki etkisini aratran solid (sfat) = 1) kat; 2) salam, gvenilir, sound,
bilim insan) reliable, zt anl.= unreliable; 3) btn
social safety net = sosyal gvenlik a solid wood = masif ahap
(vatandalarn temel ihtiyalarn gvence solidarity = dayanma, birlik
altna almak amacyla devletin salad solidity = elle tutulur olma, belli bir ekle sahip olma
salk, i bulma, evsizleri barndrma gibi
hizmetlerin btn) solitary = yalnz, tek bana, lonely
social scientist = sosyal bilimci (dnyann ve solo = (gsteri vs. iin) tek bana (yaplan)
yaamn insani ve toplumsal ynlerini soluble = znebilir, eriyebilir
inceleyen bilim insan)

www.bademci.com
150 - YDS Kelimeleri Szl

solute = solt, zelti (bir solsyon iinde znm space probe = uzay sondas (kk, insansz uzay
madde) arac)
solvable = zlebilir, halledilebilir, resolvable, zt space shuttle = uzay mekii
anl.= insolvable space sickness = uzay tutmas (uzayda yerekimsiz
somatic = somatik, bedensel (zihinsel deil, ortamda bedenin dengesini salayamamas
vcudun fiziki yapsyla ilgili olan), (a somatic sonucu bulant, ba dnmesi gibi belirtiler ile
disease = bedensel bir hastalk) ortaya kan rahatszlk)
some = 1) baz; 2) yaklak; 3) tam, certain, space-bound = 1) uzayda mahsur kalm; 2) (roket
particular vs. iin) uzaya doru ykselmekte
somehow = bir ekilde, her naslsa, bir yolunu bulup, spacecraft = uzay arac
nedense, in some way, for some reason, (Her space-related = uzay ile ilgili
recovery has somehow encouraged others
span (fiil) = (bir sreyi) kapsamak, bir yandan bir
who are suffering from the same ailment. =
yana uza(n)mak, stretch
Onun iyilemesi, her naslsa ayn hastalktan
muzdarip dier insanlara da cesaret verdi.) span (isim) = 1) sre, duration, term; 2) kprnn
ayaklar arasndaki aklk; 3) kar
something of a battlefield = zorlu bir sava alan
spare = kymamak, (tatsz bir eyden) kurtarmak,
something over = (bir miktar)n biraz zerinde, (bir
relieve / save (from)
miktar)dan biraz fazla
sparingly = tutumlu bir ekilde, thriftily, zt anl.=
somewhat = biraz, bir dereceye kadar
extravagantly
sooner or later = er (ya da) ge
spark (fiil) = tetiklemek, kkrtmak, atelemek,
soot = is, kurum trigger, provoke
soothe = sakinletirmek, yattrmak, calm, ease, zt spark (isim) = kvlcm
anl.= excite, aggravate
spark off = harekete geirmek, set off
sooty = isli, kurumlu, duman rengi
sparklingly = prltl bir ekilde, brilliantly, glowingly
sophisticated = ileri dzeyde, gelimi, komplike,
sparsely = seyrek bir ekilde, zt anl.= densely
rafine, ince zevk sahiplerine hitap eden,
advanced, elaborated, refined, complex, zt spatial = uzaya ait / uzaysal / mekanla ilgili (uzaklk,
anl.= simple, naive yn, alan gibi mekana veya iindekilere ait
(zellikler))
sophistication = olgunlama, gelimilik
speak directly to this important question =
sore throat = farenjit, pharyngitis
dorudan bu nemli soruna eilmek / bu
soreness = ar, vcutta krklk / krgnlk nemli sorun ile ilgili olmak
sorry = zc, kt, fena special effects = zel efektler
sort out = 1) dzenlemek, snflandrmak, classify; specialisation = uzmanlama
2) (sorun vs.) zmek, yoluna koymak, settle,
specialisation of labour = igcnn
solve
uzmanlamas
soul-deadening = ar depresyona neden olan
specialist = uzman
sound = 1) salam, salkl, esasl, gvenilir, solid,
specialize in = (bir konuda) uzmanlamak
healthy, reliable, safe, secure, zt anl.=
unhealthy, unreliable; 2) makul, akla yakn, specialty = uzmanlk alan, profession
mantkl, reasonable, intelligent, fair species = (hem tekil hem oul) cins, tr
sound barrier = ses duvar (ses hz) specific = belirli, distinct, particular, zt anl.= general
sound interesting = ilgin grnmek / kulaa ilgin specifically = zel olarak, zellikle, especially,
gelmek particularly, zt anl.= generally
source = kaynak, kken, origin, root, supply specified = belirlenmi
souring = ekime, bozulma specify = 1) belirlemek, belirtmek, indicate, pinpoint;
sovereignty = egemenlik, dominion 2) koul olarak ne srmek, stipulate
soybean = soya fasulyesi specimen = rnek, numune
spa = lca, kaplca spectacle = 1) grlecek / grlesi ey; 2) dehet
verici manzara
space = uzay
spectacular = muhteem, harika, grkemli,
space port = uzay liman
wonderful, astonishing

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 151

spectator = seyirci, izleyici spiralled = sarmal ekilli, burgulu


spectrum = spektrum, tayf (pek ok farkl deeri, spirit = 1) ruh; 2) anlam; 3) gayret, heves
rengi vs. birarada gsteren bir eit spirometer = spirometre (nefes ler)
gruplandrma, rn. visible spectrum of light =
spleen = dalak
gz ile grlebilen n krmzdan mora
kadar olan tonlarn ieren gruplandrma), splendid = harika, muhteem, beautiful, gorgeous
(over a wide spectrum of our lives = split (into) = (ikiye, e, gruplara vs.) bl(n)mek /
hayatlarmzn ok farkl alanlarnda) ayrmak / ayrlmak, break up (into), divide
speculate = (elde yeterli veri olmadan bir ey (into), zt anl.= join, come / bring together
hakknda) fikir yrtmek, speklasyon yapmak split = atla(t)mak, yar(l)mak, bl(n)mek, divide,
speculation = speklasyon (kayna belli olmayan ve break up, come / pull apart, zt anl.= join
/ veya dayana gl olmayan iddia), (borsa, spoil = boz(ul)mak, berbat etmek / olmak, ruin,
ticari deer vs. iin) speklasyon, tahmin impair, zt anl.= enhance, help
speech defect = konuma bozukluu sponge = snger
speech motor centre = motor konuma merkezi spongy = sngerimsi
(beynin, konuma iin gerekli kas ve eklem spontaneity = kendiliinden olu
hareketlerini koordine eden blm), Brocas spontaneous = spontane, kendiliinden olan,
center annda yaplan, unplanned, automatic, zt anl.=
speed up = hzlandrmak, abuklatrmak, planned, calculated
accelerate, zt anl.= delay, retard spontaneously = ayn anda
speedboat = srat motoru sporadically = mnferit, tek tk, dank, dzensiz
speedily = hzl / abuk bir ekilde, fast, quickly, zt spore = spor (alg, mantar ve baz bitkilerin yayd
anl.= slowly reme hcreleri)
spell = 1) sre; 2) nbet; 3) by spot (fiil) = semek, grmek, (yerini) bulmak, detect,
spend on = (bir ey iin) para harcamak locate
spending = harcama spot (isim) = blge, nokta, (kk) yer
spending power = alm gc spouse = (evlilikte erkek ya da kadn) e
sperm = sperm (erkek reme hcresi) spray = fkrtmak, yayarak pskrtmek
sperm whale = kaalot balinas (eskiden zellikle spread (fiil) = yay(l)mak, yaygnlamak, dalmak,
ya iin avlanan iri, yrtc ve genellikle siyah kaplamak, istila etmek, brmek, sarmak,
renkli bir balina tr) (duvara boya, ekmee reel vs.) srmek,
sphere = 1) kre, globe; 2) alan disperse, disseminate, circulate, expand, zt
spherical = (ekil itibar ile) kresel, kreye benzer, anl.= shrink
globular spread (isim) = yay(l)ma, yaygnlama, expansion,
spice = baharat zt anl.= reduction
spicy = baharatl spring from = (bir ey)den kaynaklanmak, originate,
emerge
spin (fiil) = 1) dn(dr)mek, turn, rotate; 2) daireler
izerek dikine dmek; 3) (yn, pamuk vs. spring up = tremek, birdenbire meydana gelmek,
iin) eirmek, rmek emerge, zt anl.= disappear, fade
spin (isim) = dn, dnme hareketi spring-loaded = yay ile kurulmu
spinal column = belkemii, omurga, spinal kolon spur = mahmuzlamak, drtklemek, tevik etmek,
incite, trigger
spinal cord = spinal kord (omurilik)
spy = casus
spinal tap = omurilik svs almak iin ineyle yaplan
giriim, ponksiyon, puncture spying = casusluk
spine = 1) omurga; 2) kitap / dergi srt square = 1) kare; 2) (ky, kent vs. iin) meydan
spinning wheel = krk (eskiden yn eirmekte square root = karekk
kullanlan ark) squeeze = ezmek, skmak, suyunu karmak,
spiral = dnerek genileyen, i ie daireleri andran zorlayarak almak, press, extract, extort
sarmal ekil squeeze into = dar bir geitten ieri girmek,
spiral nebula = sarmal yapl yldz takm skarak girmek

www.bademci.com
152 - YDS Kelimeleri Szl

Sri Lanka = Sri Lanka (Hindistann gneyinde yer standardize = standartlatrmak


alan bir ada lkesi) standstill = durma noktas
stabilisation = sabitlenme, dengelenme, steadiness, staple = temel (gda vs.) maddesi
zt anl.= variation
staple food = balca / en nemli yiyecek
stability = salamlk, katlk, zt anl.= instability
starboard = sancak taraf (sa), zt anl.= port
stabilize = sabitle(n)mek, dengele(n)mek, otur(t)mak,
stark = gerekleri (olduu gibi) yanstan, sade,
settle, balance
katksz, absolute, downright, zt anl.= fuzzy,
stable = tutarl, istikrarl, kararl, sabit, deimeyen, indistinct
devaml, salam, steady, consistent, zt anl.=
starkness = sszlk, plaklk, boluk
unstable, unsteady, shaky, variable
start off = balamak, balang yapmak, begin, set
staff = 1) personel; 2) (devlet kuruluundaki) kadro
off, zt anl.= finish, end
stage = aama, evre, safha, phase
start out (as) = (. . . olarak) almaya balamak
staged play = sahnelenmi oyun
start up = (bir ie) balamak, (i) kurmak, begin,
staggering = ok artc, neredeyse inanlmaz, found
astounding
startling = ok artc, astonishing, amazing, zt
stagnant = durgun anl.= ordinary, dull
stain = boyamak, lekelemek starvation = iddetli alk, alktan lme / leyazma,
stained = (rn. kuma ya da n iin) lekelenmi starving
staining = boyama, renklendirme, renkli madde starve = a brakmak / kalmak, alk ek(tir)mek,
vererek iaretleme alktan lmek
stammer = kekelemek, stutter starve to death = alktan lmek
stamp out = yok etmek, eradicate starving = alk eken, alk ekme
stance = tutum, duru, attitude, approach state (fiil) = belirtmek, ifade etmek, express
stand to do smt = (bir ey) yapacak olmak / state (isim) = 1) devlet; 2) hal, durum, form
yapmas beklenmek, kar karya olmak / state assets = devlet mallar / varlklar
kalmak, be bound (to), (Owing to the global
state hospital = devlet hastanesi, public hospital
crisis, investors now stand to lose heavily. =
Kresel kriz nedeniyle yatrmclar ar state of affairs = ilerin durumu, keyfiyet
kayplarla kar karyalar / yatrmclar ar state of awareness = bilinli olma / uyanklk hali
kayplar bekliyor.) state of emergency = acil durum
stand = stand, tezgah state of war = sava hali
stand a chance = ans olmak statement = 1) belge, dkman; 2) deme, beyanat;
stand accused of = (bir ey) ile sulanr durumda 3) ifade, expression
olmak, (bir ey)den sorumlu tutulmak, be statesman = devlet adam
blamed with stationary = hareketsiz, yerinde duran,
stand corrected = yanlmak, (I am sorry; I stand kprdamayan
corrected. = zr dilerim; yanlmm.) stationery = krtasiye
stand for = simgelemek, yerine gemek, signify, statistical = istatistiksel
represent
statistics = istatistik(ler)
stand in awe of smo = birisine korku ile kark
hayranlk duymak statue = heykel
stand in the way of = engel olmak, geciktirmek, stature = 1) baar sonucu kazanlm nem, n;
zorlatrmak 2) boy, pos, endam
stand out = ne kmak, gze arpmak status = stat, durum, dzey, vaziyet
stand to reason = makul olmak, akla yatmak statute = kanun, yasa, tzk, kural
stand up to / against = karsna dikilmek, stay = kalmak
korkusuzca kar kmak stay away = geri durmak
Standard Oil Trust = Standard Petrol Trst steadily = tutarl / istikrarl / devaml bir ekilde,
(ABDde 1870-1911 yllar arasnda faaliyette invariably, regularly, zt anl.= falteringly,
kalan kendi zamannn en byk petrol irketi) unsteadily

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 153

steady = tutarl, istikrarl, sabit, deimeyen, devaml, stimulate = uyarmak, tevik etmek, excite, inspire,
salam, stable, consistent, zt anl.= unsteady, motivate, spur, zt anl.= discourage
shaky, (There has been a steady improvement stimulating = canlandrc, uyarc, reviving,
in her condition. = Durumunda istikrarl bir invigorating
dzelme var.)
stimulation = uyarma, tevik, harekete geirme,
steal a glance at = abuk ve fark ettirmeden encouragement
bakmak
stimulator = uyarc, tevik eden ey, motivator
stealthy = kendini fark ettirmeyen, sinsi, sessiz,
stimulus = (oul: stimuli), stimulus, uyarm, uyaran,
secretive, silent
uyarc ey
steam = buhar, vapour
sting = (bcek iin) sokmak
steam room = buhar odas
stink bomb = koku bombas
steep = dik, sert
stipulate = art komak, condition, specify
steep jump = yksek srama, keskin trman, ok
stipule = yaprak sapnn dibindeki ift yaprakk
hzl ve ani ykseli
stir up = kkrtmak, bulandrmak, kartrmak,
steer = (direksiyon, dmen vs. ile) yn vermek
provoke
stem = (bitki iin) sap, beyin sap
stock = hisse (senedi), mal
stem cell = kk hcre
stock exchange = menkul kymetler borsas (hisse
stem cell line = kk hcre dizisi / serisi senetleri ve baka menkul kymetlerin alnp
stem from = (bir ey)den gelmek / kaynaklanmak, satld organizasyon)
originate from stock market = borsa, hisse senedi piyasas
stent = stent (genellikle tkal damarlar geniletmek stockbroker = borsa simsar (baka kii ve
iin kullanlan bir tr ince tp) kurulular adna borsada ilem yapan kimse)
step = nlem, tedbir, measure stoke = atee kmr atmak
step out = darya admn atmak stolen = alnt, hot
step up = arttrmak, oaltmak, hzlandrmak, speed stomach = mide
up, (The police step up security at airports =
stomach upset = mide bozukluu
Emniyet gleri havaalanlarnda gvenlii
arttrd.) stonework = ta, ta ii
stereotype = klie / basmakalp storage = depolama
stewardship = organizasyon storage site = depolama blgesi
stick to = (bir ey)e bal / sadk kalmak store (away / up) = saklamak, muhafaza etmek,
depolamak
stickiness = yapkanlk
storehouse = ambar, ardiye, depo
sticky (isim) = not vs. yazmak iin kullanlan bir yz
yapkanl kat storm (fiil) = iddetle saldrmak, frtna gibi esmek,
rage
sticky (sfat) = yapkan
storm (isim) = frtna
stiff = kat, sk, hard, rigid, zt anl.= easy, slack
stove = frn, ocak
stiffness = salamlk, dayankllk, sertlik, firmness,
rigidness stow away = (gemide, uakta) gizlice yolculuk
etmek
stifle = bomak, bastrmak, gelimesini engellemek,
choke, prevent, suppress stowaway = kaak yolcu
stifling = boucu straight away = derhal, hemen imdi, immediately,
right away
still = 1) dingin, durgun, hareketsiz, sessiz, calm,
stable, silent, zt anl.= active; 2) yine de, hala, straighten = (eri bir eyi) dzel(t)mek
even now, nevertheless straightforward = 1) basit, kolay, simple, zt anl.=
stillborn = l domu complicated; 2) apak, gizlisi sakls olmayan,
ak szl, candid, zt anl.= evasive
still-life = natrmort (basit bir dzenleme iinde
meyve, ie gibi basit objeleri konu eden strain (fiil) = 1) germek, gerginletirmek, ar
resim) gerilme, zorlanma, stress, stretch, zt anl.=
relax; 2) (kendini) zorlamak, ok gayret etmek,
stimulant = uyarc, uyarc madde
strive, struggle, zt anl.= unstrain

www.bademci.com
154 - YDS Kelimeleri Szl

strain (isim) = 1) gerginlik, tension; 2) stres, stress; strike (fiil) = 1) bulmak, ulamak, come upon,
3) su (benzer gruplarla arasnda kk discover; 2) arpmak, etkilemek, etki
farklar bulunan, belli bir tre bal bir brakmak, affect, move, hit, knock, (The poor
organizma grubu) man was struck by lighting. = Zavall adam
strained = gergin, stressed yldrm arpm.)
strait = boaz (birbirine yakn iki kara paras strike (isim) = grev, (go on strike = greve gitmek,
arasnda kalm deniz geidi) grev yapmak)
straitjacket = deli gmlei strike a good bargain = iyi bir ticaret yapmak, iyi kar
elde etmek
strangely = iin tuhaf, gariptir ki
strike up = (mzik almaya, sohbete vs.) balamak,
stranger = yabanc
begin
strap = kemerle balamak
striking = gze arpan, dikkat eken, gz
stratification = tabakalanma, tabakalar halinde kamatran, astonishing, outstanding, zt anl.=
bulunma ordinary
stratosphere = stratosfer (atmosferin ikinci stringent = sert, sk, strict
tabakas)
stringer = geirgen kaya
stratospheric = stratosfer ile ilgili
stringy = lifli, ipliksi
streaked = dzensiz izilmi, kaplanm
strip (of) (fiil) = soymak, karmak, syrmak
stream = 1) akm, current; 2) dere, ay
strip (isim) = (kuma, kat vs. iin) erit, (nispeten
strength = g, dayankllk, power, zt anl.= dar ve ince) hat / yol vs.
weakness
strive = abalamak, gayret etmek, ura vermek,
strengthen = glendirmek, salamlatrmak, struggle, endeavour
gelitirmek, reinforce, invigorate, support, zt
stroke = fel, inme
anl.= weaken, undermine
strong nuclear force = gl nkleer kuvvet
strenuous = yorucu, ar, zor, tiring, heavy
(ntronlarn ve protonlarn i btnln
strep throat = streptokokus bakterisinin boazda yol koruyan temel fiziksel kuvvet)
at enfeksiyon, septik (mikrobik) farenjit,
strontium = stronsiyum (havayla temas ettiinde
septic sore throat
sar renge dnen, gmi beyaz renkli bir
stress = vurgulamak, altn izmek, emphasise, alkali metal)
underline
structural = yapsal, temel
stress fracture = stres kr (uzun sre yry
structural unemployment = yapsal isizlik
sonucunda oluan krk)
(genellikle gelimekte olan lkelerde, sermaye
stressful = gerginlik yaratan, stresli, demanding yetersizlii nedeniyle ortaya kan ve geici
stressor = stres etkeni (strese sebep olan etken) deil, kalc zellik tayan isizlik)4
stretch (along) = (boyunca) uzanmak structure = yap
stretch (fiil) = ger(il)mek structured = biimlendirilmi, yapsallatrlm,
stretch (isim) = 1) (zaman) dilimi; 2) blm, ksm, yapsal, yaplandrlm
para struggle = abalamak, uramak, mcadele etmek
stretch (into) = (boyunca) uza(n)mak, yaylmak stubby = ksa ve kaln
stretch back = eskilere uzanmak stud (fiil) = ttla ilitirmek, tutturmak
strict = 1) tam, birebir, exact; 2) sert, kat, sk, stud (isim) = 1) dikme, saplama, saplanm ubuk;
kurallara tam olarak uyan, tight, rigorous, zt 2) damzlk erkek hayvan (genellikle at)
anl.= lax, relaxed study = aratrma, alma
strict symmetry = tam bir simetri stunning = nefis, hayret verici
strictly = tartmaszca, tamamen, kat bir ekilde, stunningly = akl almaz (ekilde, boyutlarda vs.)
exclusively, entirely, (obey the rules strictly =
stupendous = muazzam, mthi
emirlere harfiyen uymak)
sturdy = salam, dayankl, grbz, firm, solid, zt
strictly speaking = dorusunu sylemek gerekirse
anl.= weak
stricture = knama, yerme, criticism, condemnation
stutterer = kekeme, stammerer

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 155

stylistic = slupsal, slup ile ilgili subsidy = sbvansiyon, mali yardm / destek
subconscious = bilinalt subsistence = (kt kanaat) geinme, ekmek kaps,
subdue = (bir korkuyu, istei vs.) bastrmak, livelihood, sustenance
suppress subsistence production = temel ihtiyalar iin
subgenual cingulate = girus singuli (beyinde retim
korteksin bir paras olup alglama, dikkat subsoil = yzeyin hemen altndaki toprak
entegrasyonu ve ar duyusu gibi baz subsoil wealth = yeralt zenginlikleri
kompleks fonksiyonlardan sorumlu limbik
substance = 1) madde, material, entity; 2) z, esas,
yaplar)5
asl anlam, essence
subject = 1) denek, kobay; 2) konu, mevzu
substantial = nemli, bol, epey, (zaman iin) uzun,
subject matter = konu important, ample, significant, large, zt anl.=
subject to = (bir ey)e maruz brakmak, (bir ey)in small
etkilerine ak brakmak, expose to substantially = nemli lde, olduka ok,
subjective = sbjektif, znel, personal, zt anl.= considerably, (The new tax legislation will
objective substantially change our buying habits. = Yeni
submarine = 1) denizalt; 2) deniz dibi vergi kanunu alveri alkanlklarmz nemli
lde deitirecek.)
submerge = batrmak, daldrmak, su altnda
brakmak substantiate = kantlamak, ispat etmek, prove,
confirm, establish, zt anl.= disprove, deny
submerged = suya batm, suya dalm, su altnda,
(This submarine can remain submerged for substitute (fiil) = yerine koymak, ikame etmek,
eight weeks. = Bu denizalt sekiz hafta exchange, replace
boyunca su altnda kalabilir.) substitute (isim) = (bir eyin veya kiinin) yerine
submersion = suya batma / dalma, sular altnda geen, yedek, replacement, reserve, (Only art
kalma can be a substitute for nature. = Sadece
sanat, doann yerine geebilir.)
submission = 1) arz, sunma, presentation;
2) teslimiyet, boyun eme, surrender, yielding substrate = enzimin balanarak reaksiyona girdii
madde
submit = 1) arz etmek, sunmak, present; 2) boyun
emek, teslim olmak, surrender substratum = (oul: substrata) alt tabaka, temel
sub-Saharan = Sahra alt (Byk Sahra lnn subtle = ince, narin, fark edilmesi zor, incelikli,
gneyi) delicate, insidious
subscribe (to) = abone / ye olmak subtlety = incelik, ince ayrnt, delicacy, detail
subscription = abonelik subtly = azck, belli belirsiz, slightly
subsequent = sonraki, sonra gelen, (zaman ya da subtropics = subtropikal / lman blgeler
sra olarak ncekini) takip eden, (Those suburban = banliyye ait, banliyde bulunan
explosions must have been subsequent to our succeed = 1) takip etmek, izlemek, (bir ey ya da
departure, because we did not hear anything. birisi)nden sonra gelmek, follow, zt anl.=
= O patlamalar bizim ayrlmzdan sonra precede; 2) baarmak, becermek, accomplish,
olmu olmal, zira biz hibir ey duymadk.) manage
subsequently = sonralar, daha sonra, afterwards, zt successfully = baarl ekilde, effectively
anl.= previously
succession = birbirini izleme, dizi, sequence
subset = alt kme
successive = pe pee, art arda, consecutive, zt
subside = dinmek, azalmak, diminish, ease off, zt anl.= interrupted
anl.= rise
successive generation = gelecek nesil
subsidence = gk, knt
successively = pe pee / st ste / arka arkaya
subsidize = sbvansiyon yoluyla desteklemek, gelen / olan, consecutively
sbvanse etmek, (ksmen) finanse etmek,
succinct = ksa ve z, zt anl.= thorough,
(Commonly subsidized fields include
comprehensive
agriculture, housing and regional
development. = Sklkla sbvanse edilen i succumb to = (birisi ya da bir ey)e yenilmek, teslim
alanlar arasnda tarm, konut inaat ve blge olmak, surrender to, give in, submit to, zt
gelitirme yer alr.) anl.= conquer, resist
such as = gibi, like

www.bademci.com
156 - YDS Kelimeleri Szl

suck away = emip uzaklatrmak / gtrmek superconductivity = speriletkenlik (mutlak sfra


suction cup = vantuz yakn scaklklarda baz maddeler tarafndan
sergilenen, neredeyse mkemmel iletkenlik
suddenly = aniden, birdenbire, abruptly, zt anl.=
hali)
step-by-step, progressively
superdam = byk baraj
suds = (oul kullanlr) kpk
super-efficient = ok verimli
Suez Canal = Svey Kanal (Akdeniz ile Kzldenizi
birbirine balayan yapay suyolu) superficial = 1) derin olmayan, yzeysel, shallow,
external, zt anl.= deep, profound; 2) sahte,
suffer from = (bir hastalk, problem vs.)den muzdarip
zensiz, geliigzel, false, inattentive, zt anl.=
olmak, skntsn ekmek, (bir ey)den zarar
genuine
grmek
superficially = yzeysel olarak, lightly, partially, zt
sufferer = bir hastalk eken ya da baka olumsuz
anl.= profoundly, thoroughly
bir durumdan muzdarip olan kii
superfluid = sperakkan (mutlak sfra yakn
suffering = strap, ac, dert, ile, cefa, eziyet,
scaklklarda, ok yksek akkanlk ve ok
misery, pain
dk diren ve srtnme deerleri sergileyen
sufficient = yeterli, enough, adequate, zt anl.= sv)
insufficient, inadequate
superfluous = gereksiz, lzumu olmayan,
sufficiently = yeterince, enough, adequately, zt anl.= unnecessary
insufficiently
superior = stn nitelikli, kaliteli, stn, better, high-
suggest = 1) ileri / ne srmek, nermek, advise, class, zt anl.= inferior, worse
propose, offer; 2) izlenimini brakmak, hissini
superiority = stnlk, dominance, supremacy, zt
vermek, akla getirmek, indicate, imply
anl.= inferiority
suggestion = neri, ileri srlen fikir, advice, proposal
supernatural = doast
suggestive (of) = (bir dnceyi) akla getiren (ey),
supernova = spernova (patlama halindeki yldz)
(His behaviour was suggestive of a cultured
man. = Davranlar, kltrl bir adam superpower = sperg (ekonomik ve askeri
olduunu akla getirmekteydi.) bakmlardan en gller arasnda yer alan
lke)
suicide = intihar, (commit suicide = intihar etmek)
supersede = (eskisinin) yerini almak, replace, take
suicide attack = intihar saldrs
over
suit = uygun gelmek / dmek, (bir ey ya da
superstition = batl inan, hurafe, zt anl.= scientific
birisi)ne gre olmak, be appropriate (for), fit in
fact
(to)
superstitious = batl inanl / inanlar olan
suitable = uygun, yerinde, appropriate, proper, zt
anl.= inappropriate, unsuitable supervision = gzetim ve denetim, superintendence,
administration
suitably = uygun bir ekilde, gerei gibi, appropriately
supplant = yerini almak, yerine gemek, replace
suited to = (bir ey)e uygun
supplement (fiil) = (etkisini) arttrmak, enrich,
sullenly = somurtarak, ask yzle, zt anl.= cheerfully
reinforce
sulphur = slfr (kkrt)
supplement (isim) = ek, tamamlayc ey, additive,
sum = (para vs. iin) (toplam) miktar complement
sum up = zetlemek, summarise supplementary = tamamlayc, tali, secondary
summarise = zetlemek supplier = tedariki, bir mal salayan kii ya da
sunbathing = gnelenme firma
sunlit = gne alan supplies = erzak, malzeme
sunspot = gne lekesi (gnein yzeyinde bulunan, supply (fiil) = salamak, bulmak, temin etmek,
koyu renkli dk scaklk alanlar) tedarik etmek, provide (with), render, zt anl.=
superb = enfes, fevkalade, mkemmel, first-rate, withhold
excellent, zt anl.= poor supply (isim) = arz, stok, rezerv, stock, reserve, zt
superbly = enfes / mkemmel bir ekilde, anl.= demand
excellently, zt anl.= poorly support (fiil) = desteklemek, arka kmak
support (isim) = destek (verme), besleme, katk

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 157

support worker = destek olarak alan kimse, yan survival = sa kalma, yaam srdrme
faaliyetlerde grev alan kimse survive = ayakta / sa kalmak, var olmay / yaamay
supporter = (bir kiiyi / gr vs.) destekleyen srdrebilmek, live on, remain, zt anl.= perish,
kimse, desteki, taraftar, admirer die
supportive = destekleyici, helpful, encouraging, zt survivor = (bir kaza, afet vs. sonras) sa kalan,
anl.= unhelpful kurtulan (kii)
suppose = sanmak, tahmin etmek, varsaymak, susceptibility (to) = dirensizlik, kolay hedef olma,
believe, presume, think yatknlk, vulnerability (to)
supposed = gerekletii / gerek olduu varsaylan, susceptible (to) = kolaylkla etkilenen, dirensiz,
gerek kabul edilen vulnerable (to), nonresistant (to); zt anl.=
suppress = bastrmak, durdurmak, kmasn resistant (to)
nlemek, restrain, withhold, zt anl.= suspect (fiil) = phelenmek, kuku duymak, have
encourage doubt, zt anl.= know
suppression = gizli tutma, durdurma suspect (isim) = pheli, sank, zanl
suppressor = bastrc, basklayc suspected = (varolduundan) phelenilen
supremacy = stnlk, egemenlik, domination, suspend = 1) asmak, asl durmak, hang, (He was
superiority suspended from the ceiling by his feet and
Supreme Court = Temyiz Mahkemesi, Anayasa beaten gravely by metal bars. = Ayaklarndan
Mahkemesi, Yce Divan tavana aslm ve metal ubuklarla feci ekilde
/ ldresiye dvlmt.); 2) askya almak,
sure = emin, kesin, garantili
ertelemek, postpone, zt anl.= continue
surely = elbette, muhakkak, for certain, for sure
suspended = (bir sv iinde) asl kalm
surface (fiil) = su yzne kmak, grnmek, ortaya
suspense = heyecan dolu bekleyi, sspans
kmak, emerge, appear, come up, zt anl.=
submerge, sink, disappear suspension bridge = asma kpr
surface (isim) = yzey suspicion = phe, kuku, doubt, distrust, zt anl.=
trust
surface treatment = (boyama, polisaj, asit banyosu
vs. gibi her tr) yzey ilemi (malzeme suspicious = kukulu, pheli, doubtful, zt anl.=
yzeyine uygulanan ilem) trustworthy
surge = aniden ykselmek, soar, climb sustain = srdrmek, belli bir sklkla ve ara
vermeden yapmak, devamn salamak,
surge of emotionality = duygusalln aniden
devam ettirmek, keep up, maintain
ykselmesi, duygusallk patlamas
sustainability = srdrlebilirlik, maintainability
surgeon = cerrah
sustainable = 1) abuk tkenmeyen, kolay bulunur;
surgery = ameliyat, cerrahi
2) srdrlebilir, maintainable
surgical = cerrahi
sustained = srdrlen; belli bir sklkla, ara
surpass = gemek, geride brakmak, amak, vermeden yaplan, maintained, continued,
exceed, overweigh, zt anl.= fall behind constant, zt anl.= temporary
surplus = fazlalk, artakalan miktar, herhangi bir eyin Svante Arrhenius = 1859-1927 yllar arasnda
fazlas, excess, zt anl.= shortage yaam olan, fiziksel kimyann kurucularndan
surprise = artmak, hayrete drmek saylan sveli fiziki ve kimyac
surprising = artc swab = (boazdan vs.) muayene iin (salg vs.)
surprisingly = artc bir ekilde, intriguingly almada kullanlan ubuk ya da tel ucuna sarl
surround = evrelemek, evirmek, kuatmak, kk pamuk topa
etrafnda yer almak, enclose, border swallow = yut(kun)mak
surrounding = evresindeki, etrafndaki, encircling swamp (fiil) = su altnda brakmak
surroundings = evre, muhit, ortam, environment swamp (isim) = bataklk
surveillance = gzetleme, gzetim Swedish = sveli, svee ait
survey (fiil) = inceleme / aratrma yapmak, ett sweep across = (boyunca) sprlmek /
etmek, examine, observe srklenmek
survey (isim) = anket, inceleme, genel bak, inquiry, sweep along = (rzgar, aknt vs. sayesinde)
scrutiny, scan, review kolayca ilerlemek, akp gitmek

www.bademci.com
158 - YDS Kelimeleri Szl

sweeping = geni alanlara yaylm synapse = sinaps (sinir hcreleri arasnda kalan,
swell = imek, kabarmak, expand, zt anl.= contract hcreleraras sinirsel iletiimin gerekletii
boluk)
swell(ing) = ime, ikinlik, kabarma
syndicalism = sendikaclk (zellikle genel grev
swiftly = hzla, sratle, abucak, quickly, speedily
yoluyla retim aralarn ii rgtlerine
swiftness = abukluk devretmeye alan siyasi hareket)
Swiss = svire ile ilgili, svireye ait synergistic = sinerji ile ilgili ya da sinerji oluturan
switch (between) = (iki veya daha ok tarzda) synonymous = e anlaml, anlamda
dnml olarak (almak), (bir ey)den
syntactic = sentaks (bir dildeki kelimelerin cmle
baka (bir ey)e gemek
iindeki yerleri / dizilileri) ile ilgili
switch = alter, (elektronik devre iin) anahtar
synthesis = sentez, birleim
switch off = (elektrik, lamba, dme, gaz vs. iin)
synthesize = sentezlemek, retmek, eitli unsurlar
kapatmak, turn off, zt anl.= switch on, turn on
birletirerek btn haline getirmek, blend
Switzerland = svire
Syria = Suriye (tarih boyunca pek ok uygarla ev
swollen = i, imi, distended sahiplii yapm, Asurlular, Persler, Romallar
swollen joint = imi eklem ve Bizansllarn istilasna uram, Hz. sann
swoop down = (bir avn) zerine ullanmak konutuu dili halen konuan Malua kynn
sycamore = nar, Frenk inciri bulunduu, 5000 yllk gemiiyle bakenti
(am) dnyann en uzun mrl yerleim
symbolist = simgeci, sembolist (bireyin duygusal blgelerinden olan ve topraklarnda dnyann
yaantsn simgelerle ykl ve kapal / dolayl ilk alfabelerinden birinin icat edildii gney
bir dille anlatmay amalayan edebiyat ya da komumuz)6
ressam)
syrup = urup
symptom = semptom, belirti
system operation = sistemin altrlmas

www.bademci.com
T T TT T

table salt = sofra tuzu take care of = gzetmek, bakmak, attend (to)
tabulate = cetvel / tablo haline getirmek take cue = (tiyatro oyunu srasnda vs.) sufle almak,
tackle = (bir sorunu) ele almak, zmeye almak, (ne yaplacana dair birinden ya da bir
deal with, work on, zt anl.= avoid eyden) iaret almak
tailor = (istee / ihtiyaca gre) bimek, take down = 1) skmek, paralara ayrmak,
ekillendirmek, shape, adjust dismantle; 2) gururunu krmak
take = 1) (bak, yaklam vs.) sahibi olmak / take effect = geerli olmak, yrrle girmek, come
ierisinde olmak, ele almak; 2) (form, ekil vs.) into force, go into effect, zt anl.= annul, repeal
almak; 3) (zaman) srmek, last; 4) (bir yere) take effort = aba gerektirmek
gtrmek take for granted = doal karlamak, olmu farz
take (a) photograph = fotoraf ekmek, photograph etmek, yle varsaymak
take a downward turn = de gemek, aa take hold of = (bir yer)e yerlemek, (bir yer)i eline
ynelmek geirmek
take a (firm) stand against = (iddetle / kararllkla) take in = 1) kandrmak, fool; 2) almak, kazanmak,
kar kmak, (bir ey)e kar (gl) bir duru girdi salamak, gain
sergilemek take in excess = ar miktarda / fazla almak
take a heavy toll = ok zarar vermek, byk bir take into account = dikkate almak, hesaba katmak,
kayba neden olmak gz nnde tutmak, allow for, take into
take a huge step forward = ok byk ilerleme consideration
kaydetmek take into consideration = dikkate almak, gz nnde
take a look at = bakmak, gzden geirmek bulundurmak, keep in mind, take into account
take a new turn = yeni bir dnemece gelmek, yeni take it in turn to lead = srayla liderlik yapmak
bir ekle brnmek take kindly to = (bir ey ya da kii)den holanmaya
take a trip = yolculua kmak, travel balamak
take action = harekete gemek, nlem almak, take measures = nlem / tedbir almak, take
intervene precautions
take advantage of = (bir ey)den faydalanmak / take no time = ok ksa srmek, hi vakit almamak
istifade etmek / yararlanmak, zaafndan take off = 1) (kyafet vs. iin) karmak, zt anl.= put
yararlanmak, istismar etmek, capitalise, on; 2) (uak iin) havalanmak, zt anl.= land
benefit, make use of, (She took advantage of
take office = (idari) greve balamak, makamn
her fathers absence to meet her lover. =
bana gemek
Sevgilisiyle bulumak iin babasnn
yokluundan faydaland.) take on = 1) girimek, (The surgeon decided to take
on a more radical intervention. = Cerrah, daha
take after = 1) (birisine fiziki olarak) benzemek,
radikal bir giriimde bulunmaya karar verdi.);
resemble; 2) (birisi gibi) davranmak, do as one
2) (ii, sorumluluu, grevi vs.) stne almak,
does, zt anl.= differ from
kabul etmek, undertake, (No other
take along = beraberinde gtrmek, (bir eyi ya da organization was willing to take on the job. =
birisini) yannda gtrmek Baka hibir organizasyon ii stlenme
take an interest (in) = ilgilenmek, alakadar olmak konusunda istekli olmad.); 3) ie almak,
take away = elinden almak, alp gtrmek employ; 4) (yk) almak, load, zt anl.= unload
take back = 1) (bir sz, mal vs.) geri almak, retract; take ones time = acele etmemek, (bir eye) yeterli
2) anlara gtrmek, bring back vakit ayrmak
take by surprise = gafil avlamak take out = (belge, evrak, sigorta poliesi vs.)
kartmak, obtain
take car accidents, for instance = rnein araba
kazalarn ele alalm, rnein araba kazalarn
bir dn

www.bademci.com
160 - YDS Kelimeleri Szl

take over = 1) (bir eyin) yerini almak / yerine tapestry = resim dokumal duvar rts
gemek, replace, supersede; 2) (ynetimi, tar = katran
nbeti vs.) devralmak, assume; 3) egemen
target (fiil) = hedeflemek, hedef almak, amalamak,
olmak, predominate, zt anl.= abandon, obey
aim (at), (The company has targeted adults as
take part in = (bir ey)e katlmak, (bir ey)de yer its primary customers. = irket, temel mteri
almak, participate in, join in (to) grubu olarak yetikinleri hedeflemiti.)
take place = olmak, yer almak, meydana gelmek, target (isim) = 1) hedef, ama, goal, aim; 2) kurban,
occur, happen victim
take precedence = bata / nce gelmek, ncelikli target group = hedef kitle
olmak, come first, be prior to, zt anl.= be
tariff = ithalat veya ihracat zerine konan vergi
secondary to
task = i, grev, dev, job, duty, work
take pride in = (bir ey)den gurur duymak
task force = zel grev kuvveti
take seriously = ciddiye almak
task of mapping = yer tespit etme ii / grevi
take shape = ekil almak
task-specific = greve / ie zel
take so long = ok uzun srmek
taste = tat
take smt at its face value = bir eyin deerini
sorgulamadan, sylendii gibi kabul etmek taut = gergin
take steps = 1) nlem / tedbir almak; 2) giriimde tavern-goer = meyhane mdavimi
bulunmak, (belli bir hedefe ynelik olarak) tax = vergi
admlar atmak taxation = vergilendirme
take the lead = baa gemek taxiing = uan ini pisti ile terminal arasndaki
take things easy = aldrmamak, dert etmemek, (take balant yolunda gitmesi
it easy = dert etme, bover, sakin ol) taxonomy = snflandrma bilimi
take time = zaman almak tear (fiil) = yrtmak, kuvvetle ekerek paralamak
take to = 1) alkanlk edinmek, holanmaya tear (isim) = gzya
balamak, dzenli olarak bir ii (hobi, spor vs.) tear up = yrtarak blmek / paralamak
yapmaya balamak; 2) kamak ve (bir yerde)
saklanmak tectonic plates = tektonik plakalar (yerkabuunu
oluturan levhalar)
take up = 1) ele almak, balamak, start; 2) (gaz, sv)
tutmak, iine almak, absorb; 3) (sre) tedious = can skc, usandrc, dull, boring,
doldurmak, kullanmak, (zaman) almak tiresome, zt anl.= interesting, entertaining
take up residence = yerlemek, (bir yerde) ortaya teem with = (bir ey) ile dolu olmak, kaynamak,
kmak (Antalya is teeming with tourists at this time of
the year. = Yln bu vaktinde Antalya turist
take up with = 1) (birisi) ile tartmak zere bir konu kaynyordur.)
ortaya atmak; 2) (birisi) ile arkada olmak
teenager = 13-19 yalar arasndaki kii, teen
takeoff = (uak iin), havalanma, kalk
teen = bkz. teenager
takeover = devralma
tell off = 1) sayp ayrmak; 2) yzne vurmak,
tale = hikaye, masal azarlamak
talented = kabiliyetli, yetenekli, gifted, skilled telltale = veri salayan, bilgilendirici
talk therapy = konuma terapisi temperament = miza, huy, tabiat, yaradl,
talon = (yrtc ku iin) pene disposition
tamper with = oynamak, kurcalamak, fiddle with, temperate = lman
manipulate temperate bacteriophage = lml bakteriyofaj
tangible = elle tutulur, somut, real, concrete, zt anl.= (bakteri iinde yaayan ama onun
intangible, conceptual, abstract paralanmasna neden olmayan parazit virs)
tanning = (cilt iin) bronzlama temperature = scaklk
Tanzania = Tanzanya (Dou Afrikada bir lke) temple = tapnak
tap into = 1) (bir kaynaktan) yararlanmak; 2) (bir
hatta) eriim elde etmek

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 161

temporarily = geici olarak, for the time being, zt terrible = berbat, korkun, horrible, awful, zt anl.=
anl.= permanently, (In the postoperative beautiful, nice
period, the case temporarily lost his vision. = terribly = son derece, awfully
Operasyon sonras dnemde vaka, grn
territorial = toprak / blge ile ilgili
geici olarak kaybetti.), (A power failure
temporarily darkened the whole town. = Bir territory = toprak, alan, blge
elektrik kesintisi tm kasabay geici olarak terrorize = korkutmak, yldrmak
karanlkta brakt.) Tertiary period = yaklak 65 ile 1. 8 milyon yl
temporary = geici, kesin olmayan, interim, ncesi dnem
provisional, transitory, zt anl.= permanent test for = (bir yetenei / zellii ortaya karma amac
tempt (to) = ayartmak, kandrmak, imrendirmek, ile) test etmek
cezbetmek, lure (into), charm test site = deney blgesi
tenable = savunulabilir, makul, defendable, testify = ifade vermek
reasonable testosterone = testosteron (erkeklik hormonu)
tenacious = vazgemez, inat tetanus = tetanos (vcuda ak yaralar aracl ile
tend (to) = eiliminde olmak, be disposed (to), be giren bir bakterinin yol at, solunum
likely (to) durmas ve kas spazmlar ile belirgin bir
tendency = eilim, inclination hastalk)
tenderness = sevecenlik, efkat, kindness, affection tetrodoxin = tetrodoksin (Japonyada Fugu denen
tendon = tendon (kas kemie balayan inelastik balkta bulunan, fel edici zehir)
doku / ba) texture = 1) desen; 2) sertlik derecesi; 3) yzey,
tense = gergin, stressed, zt anl.= relaxed bnye, yap, characteristic
tension = gerilme kuvveti, gerilim, gerginlik, stress, textured = (rn iin) ilenmi, processed
strain, zt anl.= calmness, relaxation than ever = hi olmad kadar
tensioning = germe eylemi Thank goodness! = krler olsun!, Tanrya kr
tentacle = dokuna (ahtapot gibi baz hayvanlarn thanks to = sayesinde, owing to, (Thanks to the
ince uzun kavrama / dokunma organ) nurses patient explanations, we now know
tentative = 1) deneme amal (olarak yaplan), what to do in this huge medical centre. =
geici, kesin / nihai olmayan, temporary, Hemirenin sabrl aklamalar sayesinde
unconfirmed; 2) (tavr ve davran iin) artk bu devasa tp merkezinde ne
temkinli yapacamz biliyoruz.)
teratogen = teratojen (normal embriyonal gelimeyi that is = yle ki, bu demek ki, yani
bozarak kusurlu doku ya da organ olumasna that very question = tam da o soru
sebep olan baz ilalar veya X-nlar gibi thats news to me = bu benim iin yeni bir haber
etkenler) thats not often enough = ounlukla bu yetersiz
teratogenic = teratojenik (kusurlu organ veya doku kalr
olumasna sebep olan) thats really something = bu gerekten nemli bir
term (fiil) = (bir ey)e demek / adn vermek, ey
terimlendirmek, call thaw = erimek, zlmek, zt anl.= freeze
term (isim) = 1) terim; 2) dnem, devre, eitim the absence of hope stands in the way of
retim yl recovery = umudunuz yoksa iyileme gecikir
terminal = son, nihai, en sondaki, en utaki, last, the logic goes = mantken, manta gre
final
the other day = geen gn
terminate = son vermek, sona ermek, bit(ir)mek,
come / bring to an end, finish, zt anl.= start, the other way round = br trl, tam ters,
begin opposite, vice versa
termination = biti, sona eri the point is made (that) = (bir ey)e dikkat ekiliyor,
(bir ey)den sz ediliyor
terrain = 1) arazi, toprak, landscape; 2) blge,
mntka the point is made in the passage (that) = parada
belirtilmektedir ki. . . , metinde (u) fikir ileri
terrestrial = 1) karasal, karada yaayan, zt anl.= srlmektedir. . .
cosmic; 2) dnyaya ait, earthly, terrene, zt
anl.= cosmic, extraterestrial the rest = geri kalan, gerisi

www.bademci.com
162 - YDS Kelimeleri Szl

the wild = yabani hayat / evre thoroughly = tam olarak, tamamen, batan aa,
theft = hrszlk completely, wholly, entirely, zt anl.= partially
theistic = tanrcla ait thought = dnce
theme = tema thoughtful = dnceli, saygl
then = o zaman thread = iplik
theology = teoloji (ilahiyat, din bilimi) thread-like = iplik benzeri, iplie benzer
theoretically = teorik / kuramsal olarak, zt anl.= in threadworm = kl kurdu
practice threat = tehdit, warning, menace
theorize = teori retmek, kuram ortaya koymak threaten = tehdit etmek, gzda vermek, warn,
therapeutic = tedavi amal jeopardise, zt anl.= relieve, protect
therapeutically = tedavi amal olarak, tedavi edici threatened species = nesli tkenme tehlikesi altnda
ekilde olan tr(ler), endangered species
therapy = terapi, tedavi threatening = tehdit edici, menacing
there is no point (in) = hibir mant yok, tamamen three flight of stairs = kat merdiven
amasz / gereksiz three-act = (tiyatro oyunu, gsteri vs. iin)
there is nothing in the least wrong with him = en perdeden / blmden oluan
ufak bir rahatszl bile yok three-dimensional = boyutlu, 3D
thereby = ylece, ylelikle, by that means, because threefold = ynl, kat / misli
of that threshold = eik, giri, balang, limit, opening,
thermodynamic = termodinamik ile ilgili beginning, limit
thermodynamics = termodinamik (sl enerji ve thrill = heyecan
hareket arasndaki ilikiyi inceleyen bilim dal) thrilling = heyecan verici, rpertici, hayret verici
thermohaline circulation = okyanuslarn, younluk thrive = istikrarl bir ekilde bymek, gelimek,
farklarna bal olarak kresel boyutta akntlar prosper, flourish
ile srekli devinim halinde olmas
thriving = istikrarl bir ekilde byyen / gelien,
thermoluminescence = baz minerallerin, ultraviyole prosperous
nlarna maruz brakldktan sonra
throat = (vcut iin) boaz
stldklarnda k vermeleri olay
throat discomfort = boazda (farenjit vs. nedenle
thesaurus = bir kelimeye yakn veya zt anlaml
oluan) iritasyon / rahatszlk
kelimeleri bulmaya yarayan szlk benzeri
referans kitab through = 1) (bir kii ya da ey) aracl ile / vastas
ile / sayesinde, by means of, by, thanks to, via;
these days = bu gnlerde, nowadays
2) (bir eyin / bir yerin) iinden / arasndan
tthey take you as you are = sizi olduunuz gibi
throughout = 1) her yerinde, (bir eyin) tamamnda,
kabul ederler
around, all over; 2) batanbaa, boyunca, bir
thiamin = tiamin (B kompleks vitaminlerinden biri) utan dierine, end-to-end, all through
thicken = kalnlamak, (sv / sis vs. iin) throw in = eklemek, add
younlamak
throw light on / upon = aydnlatmak, akla
thicket = fundalk, allk kavuturmak, clarify, explain
thigh = uyluk throw up = 1) vazgemek, brakmak, ayrlmak, (I
thimerosal = cerrahide antiseptik olarak kullanlan hear you have thrown up your job. = ini
bir madde braktn duydum.); 2) kusmak, vomit
thin = zayf, ince, skinny, slim, zt anl.= fat thumb-sucking = (genellikle ocuklarda) parmak
think out = (bir ey)i ayrntl ve zenli bir biimde emme
ele almak, incelemek thunder = grlemek
thinker = dnr thunderstorm = imekli / yldrml frtna
thirst = susama thus = bylece, bu yolla, bu nedenle, therefore,
thorough = tam, batan aa, complete, whole, zt hence
anl.= partial thus far = imdiye kadar, so far
tick = kene

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 163

ticker symbols = borsada ilem gren hisseleri to some extent = belli bir dereceye kadar, bir yere
tanmlayan 5-6 karakterlik ksa kod adlar kadar, to a certain extent
tidal = gelgit ile ilgili to start with = 1) ilk, evvela, ilk nce, to begin with,
tidal pull = gelgit ekimi firstly; 2) rnein, for instance
tidal range = gelgit olaynda suyun yksekliindeki to such an extent that = o kadar ki, o derece ki
deiim miktar to tell the truth = doruyu sylemek gerekirse, aslna
tidally driven currents = gelgitle oluan akntlar bakarsanz, in fact
tide = gelgit, medcezir to that effect = bu hususta, bu mealde
tie (to) = balamak, ilikilendirmek, connect (to), link to the contrary = tersine, aksine
(with) to the exclusion of = (bir ey)i hari tutacak /
tied to = (bir ey)e bal, (bir ey) ile yakndan ilikili, dlayacak kadar
attached to, zt anl.= independent from to the fore = ne, n tarafa
tiger = kaplan to this day = bugne dek / bugne kadar, hala, even
tighten up = sklatrmak today
tile = seramik, fayans, kiremit to what extent = ne derece, nereye kadar
till then = o zamana kadar tobacco = ttn
tilted = yatk, eimli toddler = yeni yrmeye balayan ocuk
timber = kereste, lumber toe = ayak parma
timber-rich = keresteden yana zengin tolerate = 1) ho grmek, msamaha etmek, allow;
2) katlanmak, dayanmak, endure, bear
time elapsed = gemi olan toplam zaman
tomb = mezar, trbe
time-consuming = zaman alc
tomb-figures = mezar figrleri
timeline = sre, mddet
tonnage = tonaj, tonilato (bir gemi vs. nin yksz
timely = uygun zamanda, vakitli, zamannda
halde toplam arl)
tiny = kck, minicik, minuscule, zt anl.=
tool = ara, alet, el aleti, equipment
enormous, huge
toothpaste = di macunu
tiny body = (meteorlar, asteroidler ve
kuyrukluyldzlar gibi) kk gkcisimleri top = (bir deer)in zerine kmak, (bir rakibi, deeri
vs.) gemek, baa gemek
tip = u
topic = konu, mevzu, issue
tip over = devirmek
topmost = en st
tireless = bitmez tkenmez, yorulmak bilmez,
energetic, vigorous, zt anl.= weary, worn out topple = dp yuvarlanmak
tissue = doku top-secret = ok gizli
tissue damage = doku zedelenmesi top-security = stn gvenlik / gvenlie sahip
to a certain extent = bir yere / dereceye kadar, to torment = eziyet etmek, azap ektirmek, ikence
some extent yapmak, plague, torture, zt anl.= please,
delight
to a great extent = byk miktarda, byk oranda, to
a large extent tormented = eziyet edilmi, azap ekmi
to a large extent = byk miktarda, byk oranda, to torrid = ateli, sensuous, hot, zt anl.= cold, frigid
a great extent torture = ikence
to a very insignificant extent = ok az / nemsiz bir tortured = ikence edilmi, ac dolu, kederli,
oranda anguished
to and fro = bir yandan br yana, bir aa bir Tory = ngilteredeki Muhafazakar Partinin 1832
yukar, back and forth ylndan nceki ad
to date = bugne kadar, so far, until now totality = btn, btnlk
to my way of thinking = benim dnce tarzma touchdown = uan piste temas etmesi
gre touch-screen = dokunmatik ekran
to ones surprise = (bir kii iin) artc ekilde, (To touch-sensitive = dokunmaya duyarl, dokunmatik
my surprise = Hayret ettim ki )
touchstone = denek ta, mihenk ta, kriter, lt,
benchmark, criterion

www.bademci.com
164 - YDS Kelimeleri Szl

tough = zorlu, sk, zahmetli, hard, laborious transcultural = kltrler aras


tournament = turnuva transform into = (bir ey)e dn(tr)mek,
township = kasaba (nahiye, bucak, kaza ya da ile dei(tir)mek, change into, convert to / into, zt
gibi kk yerleim) anl.= preserve
toxic = zehirli, toksik transformation = dntrme, dnm,
conversion
toxicity = toksisite (zehirlilik)
transformer = transformatr (elektronik bir devrede
toxin = toksin (canllar tarafndan retilen zehirli
voltaj ve akm deitirmeye yarayan eleman)
madde), venom, poison
transient = gelip geici, transitory, zt anl.=
trace (fiil) = (ipular vs.) izleyerek saptamak /
permanent
bulmak, track, trail
transient global amnesia = geici global amnezi
trace (isim) = iz, belirti
(genellikle orta yalarda gelien, yakn
trace back = geriye / eskiye doru izini srmek / zamanda olmu olaylar hatrlayamama ile
bulmak belirgin amnezi nbeti)
trace mineral = eser mineral (insan vcudunun ok transiently = gelip geici olarak, transitory, zt anl.=
az miktarlarda gereksinim duyduu mineral), permanently
micro mineral
transistor = transistr (bir devrede ama-kapama,
trachea = (oul: tracheae ya da tracheas) trakea ykseltme gibi eitli grevlerde kullanlan yar
(nefes / soluk borusu) iletken bir devre eleman)
track (fiil) = 1) izlemek, iz srmek, izini takip etmek, transistor amplifier = transistrl amplifikatr
follow, pursue, trail; 2) kaydn tutmak, record, (gelen sinyalin gcn arttrmaya /
follow ykseltmeye yarayan bir tr elektronik cihaz)
track (isim) = 1) ray; 2) (kou veya bisiklet iin) yol / transition = gei, deiim, passage
parkur; 3) (tekerlek, palet vs. nin brakt
translate = evirmek, tercme etmek
veya yrnerek braklan) iz; 4) (tank, dozer
vs. iin) palet translator = evirmen, tercman
track back = geriye doru iz srmek, kaynan translocation = yer deitirme, baka yere nakil
aratrmak transmissible = gemesi / bulamas olas
track down = izleyip bulmak / yakalamak, pursue transmission = iletim, aktarm, yaylma
traction = gtrme, ekme transmit = (hastalk) bulatrmak, iletmek, aktarmak,
trade = ticaret, commerce carry, convey
trade-union = ii sendikas, labour-union transparent = saydam
trading = ticaret transplant = nakletmek, tamak ve yeni ortamda
yaatmaya almak
tradition = gelenek, adet, custom, convention
transplantable = nakledilmeye uygun
traditional = geleneksel, conventional
transport = (bir yerden) (baka bir yere) gtrmek,
traditional diet = geleneksel beslenme
tamak, nakletmek, move
traditionally = geleneksel olarak, conventionally
transportation = tama, nakliye
trailblazing = nc, pioneer
transverse = aprazlama, enine
train = eitim vermek, eitmek, instruct
trap (fiil) = kapana kstrmak, tuzak kurarak
train tracks = tren raylar yakalamak, lock in
training = antrenman, idman, eitim trap (isim) = kapan, tuzak
training ground = eitim alan trapped = (bir eyin iinde) skp kalm
trait = zellik traumatic blow = travmatik darbe (ciddi yaralanma /
trample = ezmek, inemek, ezip gemek i kanama ile sonulanan darbe)
transaction = ilem, action, deed travel = seyahat etmek, yolculuk etmek
transaction statement = (bir tr) hesap ekstresi travelling public = seyahat eden insanlar, halkn
transatlantic = Atlas Okyanusunun kar seyahat eden kesimi
yakasndan gelen / kar yakasna giden traverse = (mesafe) kat etmek, travel
transcontinental = kta ar, ktalararas treacherous = tehlikeli, gvenilmez, hain, kalle,
dangerous, unsafe

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 165

treasure = 1) hazine, define; 2) ok deerli / nemli triumphant = muzaffer, galip, victorious


ey trivial = czi, nemsiz, baya, sradan, insignificant,
treasury = hazine, maliye dairesi unimportant, zt anl.= significant, important,
treat = 1) davranmak, muamele etmek, behave, act; (There are one or two trivial errors in your
2) tedavi etmek, cure essay. = Kompozisyonunda bir iki nemsiz
hata var.)
treatment = 1) tedavi, cure, remedy; 2) ileme,
muamele, ilem troop = askeri birlik
treaty = antlama, agreement trophy = hatra, dl, ganimet
trek = engebeli arazide yaya olarak gitmek troublesome = 1) rahatsz edici, endie verici,
annoying, disturbing, zt anl.= agreeable,
tremble = titremek, shake
convenient; 2) sorun karan, zahmetli,
tremendous = muazzam, enormous burdensome
tremendously = son derece, ok byk apta, trough = (trof gibi okunur) (hayvanlarn su itii)
greatly, enormously, zt anl.= slightly yalak, tekne
tremor = titreme, rperme, sarsnt, quiver, tremble truck = kamyon, tr
trench = ukur, hendek truly = gerekten, hakikaten, tam anlamyla, really
trend = eilim, meyil, akm, tendency, current truncated icosahedron = kesik yirmiyzl (dzgn
trend down = dme eiliminde olmak, dte bir yirmiyzlnn kelerinin kesilip atlmas ile
olmak oluturulan futbol topu benzeri geometrik
trial = 1) (mahkemede) duruma, court action, cisim)
litigation; 2) deneme, snama, alma, trust (fiil) = gvenmek, inanmak, believe, zt anl.=
experiment, test, (The comparative efficacy of distrust
these therapies was tested on volunteers in a trust (isim) = 1) gven, confidence, reliance, zt anl.=
clinical trial. = Bu tedavilerin karlatrmal distrust; 2) trst (pazarda tekel yaratma amac
faydalar, bir klinik almada gnlller gden ve pek ok kk irketi gayriresmi
zerinde test edildi.) olarak kontrol altna alan byk irket ya da
tribal = kabileye ait irketler topluluu), cartel
tribal culture = sosyal yaps kabile dzeninde olan trust ones life to = cann (bir kiiye / bir eye)
kltr emanet etmek
tribunal = mahkeme, court trustworthy = gvenilir
tributary = rmak aya, kol rmak (rmaa karan try on = prova etmek, giyip denemek
akarsu) try out = (birisini / bir eyi) denemek, test
trick (into) (fiil) = kandrmak, tuzaa drmek, tuberculosis = tberkloz, verem (kanl ksrk ve
kandrarak (bir ey yapmaya) yneltmek halsizlik ile belirgin akcier enfeksiyonu),
trick (isim) = hile, kat pulmonary phthisis, TB
tricky = incelikli, ustalk isteyen, (karmakl / tuberculosis-causing = vereme sebep olan
riskleri sebebiyle) zor tulip = lale
trigger (off) (fiil) = tetiklemek, harekete geirmek, tumour cell = tmr hcresi
balatmak, atelemek, activate, spark,
tumour marker = tmr markeri / iaretisi (vcutta
(Hypertension triggers off many other
tmr bulunduunu gsteren, genellikle kan
diseases. = Hipertansiyon pek ok baka
tahlilinde ortaya kan madde)
hastal tetikler.), (The smoke triggered off
the fire alarm. = Duman, yangn alarmn tune = melodi, ezgi, name
harekete geirdi.) tune into = 1) yakndan takip etmek; 2) belli bir
trigger (isim) = tetik, bir eyin tetikleyicisi / nedeni radyo istasyonuna ayarlamak
trimester = aylk dnem turbine = trbin (jeneratrlerde elektrik reten,
dnen birim)
Tripos = Cambridge niversitesinde bitirme
snavlarna verilen ad turboprop airliner = pervaneli yolcu ua
triumph (fiil) = baar salamak, zafer kazanmak, turbulence = alkant, girdap
galip gelmek, succeed, win turgid = imi, ikin
triumph (isim) = zafer, yengi, victory turmoil = kargaa, karklk, chaos

www.bademci.com
166 - YDS Kelimeleri Szl

turn = olmak, become turn to = (birisi)ne bavurmak, (birisi)nin yardmn


turn against = (bir kii ya da ey)e cephe almak istemek, invoke, refer to, resort to
turn away = 1) (kapdan vs.) geri evirmek; turn up = 1) (radyo, mzik vs. iin) sesini ykseltmek,
2) reddetmek, refuse, turn down 2) (beklenmedik bir ekilde) ortaya kmak,
gelmek
turn away from = (birisi)nden uzaklamak,
(birisi)ne yz evirmek turn-of-the-century = yzyln deiimine / bitiine
yakn (bir yzyln balangcnn / bitiinin
turn back = geri dnmek, geri evirmek, (The
hemen ncesi ve sonrasn kapsayan dnem),
refugees were turned back at the border. =
yzyl dnm
Mlteciler snrda geri evrildiler.)
turpentine = terebentin (am reinesinin damtlmas
turn down = (bir teklifi vs.) geri evirmek, reddetmek,
yolu ile elde edilen, zellikle boya sanayinde
refuse, turn away, (He proposed to her, but
inceltici ya da zc olarak kullanlan sv
she turned him down. = Ona evlenme teklif etti
madde)
ama o reddetti.)
turtle = kaplumbaa
turn in = teslim etmek, hand in, deliver
twist = bklm, burma
turn into = (bir ey)e dn(tr)mek, convert to / into
two-fifths = bete iki
turn off = 1) (, suyu vs.) kapatmak, kesmek, aktif
hali sonlandrmak, deactivate, put off; twofold = iki misli / kat
2) (yolda) baka tarafa ynelmek two-mode hybrid engine = tatlarda kullanlan,
turn on / upon = 1) (k vs. iin) (bir ey)e benzin motorunun yan sra iki kademeli bir
dorultmak, zerine evirmek, direct onto; elektrik motoru ile de alan yeni ve deneysel
2) (bir ey)e bal olmak, depend on bir motor sistemi
turn on = 1) (radyo, TV vs. iin) amak, aktif hale two-shoe = iki pedall
getirmek; 2) (zellikle cinsel adan) two-sided = iki tarafl, iki ynl
heyecanlandrmak, excite, stimulate two-storey faade = iki katl cephe
turn out = 1) (bir hatas nedeniyle birini) dar two-syllable = iki heceli
karmak, throw out; 2) (k vs. iin)
two-thirds = te iki
kapamak, sndrmek; 3) retmek, produce;
4) sonulanmak typewriter = daktilo
turn out (that) / (to be) = (bir ey olduu) ortaya typhoid = tifo (genellikle hijyenik olmayan besinler
kmak, prove to be, (At first he seemed to be aracl ile bulaan, barsakta yaralar ile
an honest person. But then he turned out to be belirgin bir hastalk)
a great liar. = nceleri drst birisi gibi typhoon = hortum, iddetli kasrga, cyclone
grnyordu ama sonra byk bir yalanc typical = tipik
olduu ortaya kt.) typically = tipik / karakteristik olarak, genellikle,
turn over = 1) devirmek, evirmek, invert; characteristically
2) dnmek, aklda tartmak, think about,
consider

www.bademci.com
U U UU U

ubiquitous = her yerde var olan, yaygn unarmed = silahsz, zt anl.= armed
UK = Birleik Krallk, ngiltere, United Kingdom unavoidable = kanlmaz, inevitable, inescapable, zt
ulcer = lser (deri zerinde, epitel dokuda, veya anl.= avoidable, avertable
sindirim organlarnn i yzeylerinde gelierek unaware of = (bir ey)in farknda olmayan, (bir
altndaki dokular da etkileyen ak yara) ey)den habersiz, unwitting, zt anl.= aware of
ulcerated = lserli, lser ieren unawares = hazrlksz (olarak), gafil (avlanarak),
ulcerative colitis = lseratif kolit (enfeksiyona bal (The news took the city of London unawares.
olarak kolon mukozasnda yer yer lserler = Haberler, Londra kentini hazrlksz
olumas, irin, kan ieren dk vb. belirtileri yakalad.)
olan bir hastalk) unbearable = dayanlmaz, ekilmez, intolerable, zt
ultimate = 1) en byk, en yksek, greatest; 2) esas, anl.= bearable, tolerable
temel, fundamental; 3) son, nihai, final, unbiased = tarafsz, nesnel, objektif, objective
eventual, (Someones initial success may be unbreakable = krlmaz
deceptive; what matters is his ultimate
uncertainty = belirsizlik, doubtfulness, dubiousness,
success. = Bir kiinin balangtaki baars
zt anl.= certainty, sure thing
aldatc olabilir; asl nemli olan nihai
baarsdr.) unclear = mulak, belirsiz, ak olmayan, vague,
uncertain, zt anl.= clear, well-defined
ultimately = 1) esasen, asl olarak, primarily,
fundamentally; 2) son / nihai olarak, finally, zt unconcerned = ilgisiz, umursamaz, indifferent,
anl.= originally inattentive, zt anl.= concerned, interested
umbilical cord = 1) gbek ba; 2) astronot kordonu unconditional = koulsuz, kaytsz artsz, zt anl.=
conditional
UN Conference on the Human Environment =
Birlemi Milletler bnyesinde 1972 ylndan unconscious = bilinsiz, bilinalt, bilind, zt anl.=
bu yana dzenlenmekte olan, evre ve insan- conscious
evre ilikisi odakl konularn tartld ve unconscious state = bilinsiz hal
uluslararas evre politikalarnn belirlendii unconsciousness = bilinsizlik, baygnlk, zt anl.=
konferans, Stockholm Conference consciousness
unable = ehliyetsiz, yeteneksiz, incapable, uncontaminated = kirlenmemi, (hastalk vs.)
incompetent, zt anl.= capable bulamam, unpolluted, uninfected, zt anl.=
unacceptable = kabul edilemez contaminated
unaccountable = aklanamayan, anlatlamaz, uncontrollable = kontrol altna alnamayan
anlalmaz, inexplicable, peculiar, zt anl.= uncover = ortaya / meydana / aa karmak,
explicable reveal, unveil, zt anl.= cover
unaffected = etkilenmemi, etkilenmeden kalm, uncut = kesintisiz
intact, zt anl.= affected undeniably = inkr edilemez ekilde
unaided = yardm almadan / almayan under consideration = deerlendirilmekte, karar
unambiguous = ak, net, ikilem iermeyen, clear, zt gndeminde
anl.= ambigous under debate = tartlmakta
unanimous = oybirliiyle under threat = tehdit altnda
unanticipated = sezinlenemeyen, tahmin edilmeyen, under trial = deneme altnda, denenmekte
beklenmeyen, umulmadk, unforeseen,
unpredicted under- or overbuilt = (salamlk ve / veya ktle iin)
eksik / yetersiz veya ar yapl
unanticipated reaction = beklenmeyen tepki
under-activity = az hareket, yetersiz faaliyet
unappreciated = deeri anlalmam, kmsenmi,
underrated, zt anl.= appreciated undercarriage = (uak iin) ini takmlar, landing
gear

www.bademci.com
168 - YDS Kelimeleri Szl

undercover policeman = gizli / sivil polis undesirable = istenmeyen, tatsz, unwanted, zt anl.=
underestimate = kmsemek, deerinin altnda desirable
paha bimek, hafife almak, undervalue, zt undetectable = fark edilmesi / bulunmas mmkn
anl.= overestimate, exaggerate olmayan, unnoticeable
underfund = yeterince finanse etmemek undetected = gzden kam, farkedilmemi,
undergo = 1) (ameliyat, deiim vs.) geirmek, unnoticed
(tamirat, eitim vs.) grmek, have, go through; undigested = sindirilmemi
2) (sknt, ac vs.) ekmek, experience; undoubtedly = phesiz / kukusuz bir ekilde,
3) (zorluk, ikence vs.)ye maruz kalmak, be kesinlikle, obviously, unmistakably,
subjected to, be exposed to convincingly, zt anl.= doubtfully, questionably
underhand = el altndan, gizli, sinsi, secret, sly undue = yakksz, uygunsuz, yersiz, ar,
underinvest = gereinden az / eksik yatrm yapmak unjustified, untimely, excessive
underlie = altnda bulunmak / yatmak, asl nedeni unduly = bo yere, gereksizce, unnecessarily, zt
olmak, temelini oluturmak anl.= sensibly
underline = vurgulamak, altn izmek, stress, unearth = kazarak karmak, dig out, zt anl.= bury
emphasise unease = huzursuzluk, endie, kayg, unrest, worry,
underlying = altnda yatan, temelindeki zt anl.= ease
undermine = temelini andrmak, yava yava yok uneasy = kaygl, tedirgin, restless, uncomfortable, zt
etmek, zayflatmak, zorlatrmak, weaken, zt anl.= at ease
anl.= strengthen, build up, (His friends unemotional = duygusuz, detached, aloof, zt anl.=
criticism undermines his self-confidence. = emotional
Arkadalarnn eletirileri, onun zgvenini
unemployment = isizlik
zayflatyor.)
unenviable = istenmeyen, uygunsuz, kskanlacak
underneath = altna / altnda
trden olmayan, undesirable, zt anl.=
undernourished = yetersiz beslenmi, ill-fed, enviable, desirable
underfed
unethical = etik olmayan, ahlaka aykr, immoral, zt
undernutrition = yetersiz beslenme anl.= ethical, moral
underpaid = (olmas gerekenden) dk cretli uneven = eit olmayan, dengesiz, imbalanced, zt
underperform = daha dk performans gstermek, anl.= even, uniform
daha az icra etmek, (gereinden veya unevenly = eit olmayan ekilde, dengesizce, zt
olabileceinden) az ilerleme kaydetmek anl.= evenly, uniformly
understandable = anlalabilir, reasonable, zt anl.= unexpected = beklenmedik
unreasonable
unexplored = aratrlmam
understandably = anlalr, makul bir ekilde,
unfair = haksz, unjust, zt anl.= fair, just
conceivably, reasonably, zt anl.= ambiguously,
unreasonably unfairly = haksz bir ekilde, adaletsizce, unjustly, zt
anl.= fairly, justly
understanding = anlay, anlama, comprehension
unfamiliar = aina olmayan, yabanc, unknown,
undertake = stlenmek, taahht etmek, bir ie
strange, zt anl.= familiar, known
girimek, get in charge (of), carry out
unfashionable = modaya uymayan, modas gemi,
undertaking = giriim, stlenme
outmoded, zt anl.= fashionable
underwater archaeology = sualt arkeolojisi
unfeasible = yaplamaz, gerekletirilemez,
(arkeolojinin, su altnda kalan eserleri ve
impracticable, zt anl.= feasible, practicable
batklar, dallar yapmak suretiyle inceleyen
alan) unfertilized = (yumurta iin) dllenmemi, (toprak
iin) gbrelenmemi
underweight = zayf, dk kilolu, skinny
unfold = aklamak, akla kavuturmak, clarify,
underworld = (mitolojide) yeralt dnyas
reveal, zt anl.= conceal
undeserved = hak edilmemi, unmerited, zt anl.=
unforeseen = beklenmedik, umulmadk, unexpected,
deserved
zt anl.= expected
undeservedly = hak etmedii ekilde, hak edilmemi
unfortunate = znt veren, talihsiz, pitiful, zt anl.=
bir biimde, zt anl.= deservedly
fortunate

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 169

unfortunately = ne yazk ki, maalesef, regrettably, zt unlimited = sonsuz, snrsz


anl.= fortunately unload = boaltmak
unfounded = temelsiz, dayanaksz, groundless unmanned = (hava, uzay tatlar vs. iin) insansz,
ungainly = hantal, kaba, biimsiz, awkward, clumsy zt anl.= manned
unharmed = zarar grmemi, salam, intact, unmatchable = emsalsiz, benzersiz, incomparable,
undamaged, zt anl.= harmed, damaged unrivalled, zt anl.= ordinary
unicorn = tekboynuz (banda tek bir boynuz olan at unmet = (ihtiya, beklenti, talep vs. iin)
biimindeki efsanevi yaratk) karlanmam
unified = birletirilmi, birlemi unmistakably = phesiz, phe gtrmez bir
unified field theory = birleik alan teorisi (fizikte, ekilde, certainly, undoubtedly, zt anl.=
temel paracklar arasndaki tm temel questionably, doubtfully
kuvvetlerin tek bir alan olarak ifadesini unnatural = doal olmayan
salayan bir eit alan teorisi) unnecessarily = bo yere, gereksizce, unduly, zt
uniform = 1) her yan / blm ayn, even; 2) tutarl, anl.= reasonably, sensibly
bir rnek, consistent, similar, zt anl.= different, unobtrusive = dikkat ekmeyen, gze arpmayan,
variable alak gnll, unnoticeable, humble, zt anl.=
uniformity = 1) aynlk; 2) tutarllk, bir rnek olu, obtrusive, noticeable
consistency, similarity, zt anl.= diversity unorthodox = geleneksel olmayan, allmn
uniformly = aynen, eit bir ekilde, her yan ayn dnda, irregular
ekilde, equally, evenly, zt anl.= differently unparalleled = esiz, emsalsiz, benzeri olmayan,
unify = birletirmek, bir btn haline getirmek, unmatched, zt anl.= inferior
combine, unite, zt anl.= detach, separate unpaved = (yol iin) parke ta / asfalt denmemi
unimaginable = hayal / tasavvur edilemez, incredible, unpleasant = ho olmayan, tatsz, undesirable, nasty,
unbelievable, zt anl.= believable zt anl.= pleasant, delightful
unimpaired = zarar grmemi unpopular = rabet grmeyen, gzden dm
unintended = istemeden gerekleen, accidental, unprecedented = grlmemi, emsalsiz, exceptional,
unintentional, zt anl.= deliberate zt anl.= usual
unintentionally = istemeden, kazara, accidentally, zt unpredictability = belirsizlik, bilinemezlik, volatility,
anl.= deliberately, on purpose zt anl.= predictability
uninviting = ekici olmayan, itici, unattractive, zt unpredictable = nceden bilinmez, kestirilemez,
anl.= inviting unforeseeable, variable, zt anl.= predictable,
unique = benzersiz, esiz, yegane, tek, (bir kiiye ya unchanging
da eye) zg, unparalleled unprescribed = reetesiz, over-the-counter
uniquely = benzersiz / esiz bir ekilde, solely, zt unprotected = korunmam
anl.= commonly
unravel = z(l)mek, sk(l)mek, halletmek, solve,
uniqueness = benzersizlik, esizlik, yeganelik figure out, zt anl.= code, encode
unit = birim (tek bir btn olarak alglanabilen bir unreachable = ulalamaz, inaccessible, zt anl.=
kavramlar veya objeler grubu) reachable
unite = birletirmek, bir araya getirmek, combine, unrealistically = gereki olmayan bir ekilde,
consolidate, zt anl.= disunite, sever unbelievably, zt anl.= realistically
universal = evrensel unrelenting = amansz, acmasz, merciless, zt anl.=
universe = evren, cosmos compassionate, merciful
unjustifiable = gerekesiz, haksz, yersiz, unreliability = gvenilir olmama, kaypaklk,
inexcusable, indefensible changeability, zt anl.= reliability, dependability
unjustly = haksz bir ekilde, unfairly, zt anl.= justly unreliable = gvenilmez, salksz, uncertain,
unknown = bilinmeyen, unidentified, zt anl.= known dubious, zt anl.= reliable
unlike = (bir ey)den farkl olarak, tersine, tam unrequited = karlk grmeyen, karlksz
aksine, as opposed to, zt anl.= like unresponsive = cevapsz, tepkisiz, zt anl.=
unlikely = mmkn olmayan, olanaksz, ok az bir responsive
olaslkla, improbable, zt anl.= likely unrest = huzursuzluk, kargaa, disturbance,
dissatisfaction, zt anl.= peace, harmony

www.bademci.com
170 - YDS Kelimeleri Szl

unsafe = emniyetsiz, tehlikeli, dangerous, zt anl.= update = modernletirmek, gncelletirmek,


safe modernise, renew
unsanitary = temiz olmayan, salksz, unhygienic, upgrade = gelitirmek, dzeyini ykseltmek, improve,
zt anl.= sanitary, hygienic advance, zt anl.= worsen, weaken
unsatisfactory finding = tatmin edici olmayan / uphold = tarafn tutmak, desteklemek, onaylamak,
yetersiz bulgu back up, advocate
unsatisfying = tatmin etmeyen upkeep = bakm, muhafaza, idame, maintenance
unsaturated = doymam upper arm = kolun omuzla dirsek arasndaki ksm
unsaturated fat = doymam ya upper class = st snf, yksek gelir snf
unseasonable = mevsim normallerinin altnda ya da upright = dikey, dik
zerinde, zamansz, untimely upset (fiil) = 1) bozmak, altst etmek, disturb, disrupt;
unsettled = tedirgin, huzursuz, huysuz 2) zmek, sinirlendirmek, bother, afflict
unsightly = irkin, gze ho gelmeyen upset (sfat) = zgn, zntl, distressed
unstable = dengesiz, kararsz, deiken, sabit upsetting = zc, znt veren, sinir bozucu,
olmayan, inconstant, zt anl.= stable annoying, hurtful, distressing, zt anl.=
unsuccessful = baarsz, zt anl.= successful pleasing
unsustainable = srdrlemez, (ayn artlarda) upstream = akntnn tersi ynnde, akntya kar,
devam edemez zt anl.= downstream
unsympathetic = itici, arkada canls olmayan, urban = kentsel, kentle ilgili, ehirlerde oturan, zt
unfriendly, zt anl.= sympathetic, friendly anl.= rural, (Crime rate is usually higher in
urban areas than in rural areas. = Su oran
untaxed = vergilendirilmemi
kentsel blgelerde, tarada olduundan
until fairly recently = olduka yakn zamana kadar genellikle daha yksektir.)
until well into the nineteenth century = urbane = medeni, civilized
ondokuzuncu yzyln ortalarna kadar
urbanized = kentlemi, ehirlemi, zt anl.= rural
untold = tarifsiz
urea = re (protein metabolizmas sonucu vcutta
unused = kullanlmam, zt anl.= used oluan ve idrar ile dar atlan atk madde)
unusual = allmadk, tuhaf, ender, olaand, urge (fiil) = (birisini bir ey yapmaya) tevik etmek,
uncommon, strange, zt anl.= familiar, normal kkrtmak, encourage, incite, zt anl.=
unusually = sra d / allmadk ekilde, discourage, deter
uncommonly, zt anl.= commonly urge (isim) = iddetli arzu, tutku, desire, passion, zt
unwanted = istenmeyen anl.= dislike, hate
unwary = dikkatsiz, tedbirsiz, zt anl.= careful, urgency = aciliyet, ivedilik, emergency
watchful urgent = 1) acil, ivedi; 2) zorunlu; 3) srarl, srar eden
unwilling = isteksiz, gnlsz, reluctant, uneager, zt urgently = acilen, acil olarak, ivedilikle, nemle,
anl.= willing, eager, ready immediately
unwillingly = isteksizce, gnlszce, reluctantly, zt uric acid = rik asit (protein metabolizmas sonucu
anl.= willingly, eagerly oluup kanda ve idrarda bulunan bir madde)
unwillingness = isteksizlik, gnlszlk, reluctance, urinary = uriner sistem (idrar yollar) ile ilgili
zt anl.= eagerness, willingness
urinary creatinine excretion = idrar yoluyla
unwise = akllca olmayan, foolish, silly, unintelligent, kreatinin maddesinin vcuttan atlmas
zt anl.= wise, thoughtful
urine = idrar
unwisely = aklszca, foolishly, (He invested unwisely
urine screen = idrar tarama
and lost a fortune. = Aklszca yatrm yapt ve
bir servet kaybetti.) urticaria = rtiker (bir tr kantl deri hastal)
unworkable = iletilemez, yrtlemez US / USA = (the US / USA eklinde kullanlr)
Amerika Birleik Devletleri, (the) United States
unyielding = sert, mukavim, geit vermez
of America
up against = kar karya, facing
upbringing = (ocuk iin) yetitir(il)me, bytme

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 171

US Federal Aviation Administration = Birleik usual = allm, olaan, zt anl.= unusual


Devletler Federal Havaclk Dairesi (ABDde Utah = ABDde bir eyalet
tm sivil havacl dzenlemek ve denetlemek
uterus = uterus (rahim)
ile grevli kurulu)
utilitarian = faydacl, fayda / yarar gzetici, useful,
US Geological Survey Centre = Birleik Devletler
practical, zt anl.= unpractical
Jeolojik Aratrmalar Merkezi (ABDde,
blgeleri jeolojik olarak incelemekle ve jeolojik utility = 1) (gaz, elektrik gibi) kamu hizmeti, (The
haritalar karmakla grevli merkez) rent does not include utilities. = Kiraya elektrik,
su, gaz vs. (hizmetlerin bedeli) dahil deildir.);
use = kullanm
2) yarar, fayda, kullanllk
use to the full = sonuna kadar kullanmak
utilize = yararlanmak, use, make use of
use up = kullanarak azaltmak, bitirmek, tketmek,
utmost = en byk, en ok
deplete, run through
utter = 1) tamamen, complete; 2) kesin, kesinkes,
used to = bir fiilden once geldii zaman (eskiden)
mutlak, absolute
idi (ama artk deil) anlam verir, (He used to
write to me frequently; he doesnt any more. = utterly = tamamen, hepten, absolutely, totally,
Eskiden bana ska yazard; artk yazmyor.) completely, (After the crisis, he tried hard to
save his company from bankruptcy but failed
useful = yararl, faydal, beneficial, helpful, zt anl.=
utterly. = Krizden sonra firmasn kurtarmak
useless, harmful
iin ok abalad ama hepten baarsz oldu.)
useless = ie yaramaz, worthless
usher in = 1) nclk etmek; 2) (ieri) getirmek,
bring in

www.bademci.com
V V VV V

vacation = tatil vast tracts of forest = ok geni ormanlk araziler


vacationer = tatilci vastly = ok, byk oranda, highly, greatly
vaccinate = alamak vastness = byklk, enginlik
vaccine = a vector = 1) vektr (bir miktar ve bir yn ieren bir
vacuum = boluk ifade, rn. yerekimi kuvveti); 2) hastalk
tayc
vagary = kapris
vegetation = bitkiler, bitki rts
vague = belirsiz, bulank, pheli, dim, obscure, zt
anl.= defined vegetative = 1) byme yetenei olan; 2) bitkisel
vaguely = tam anlamn vermeyecek ekilde, belli vehemently = iddetli / hiddetli / ateli bir ekilde,
belirsiz, ambiguously, zt anl.= clearly, explicitly passionately
valiantly = cesurca vehicular = tatlara ilikin
valid = geerli, salam, yasal, credible, solid, velcro = crt crt, crt bant (rn. ocuk
legitimate, zt anl.= invalid, unacceptable ayakkablarnda back yerine kullanlan
kapatma eleman)
validity = geerlilik, meruluk, legitimacy, zt anl.=
invalidity vellus = erikinlerde gvde, kol ve bacaklar
zerindeki ince ty / kl
value = deerini / kymetini bilmek, appreciate
velocity = (belli bir ynde) hz
valued = deerli, esteemed, highly-regarded
vendor = satc, iportac
valve = 1) valf, subap; 2) radyo lambas
Venice = Venedik (talyada, ehrin ana caddelerini
valve radio = lambal radyo
oluturan su kanallar ile nl bir kent)
vandalism = vandalizm, evreye zarar verme (rn.
vent = delik, yark
duvarlar boyama, sokak lambalarn krma
vs.) ventilate = havalandrmak
vanguard = nc (birlik / kol) ventilation = havalandrma, (In the attic, the only
ventilation was through a small door at the
vaporise = buharla(tr)mak, evaporate
back. = Tavanarasnda tek havalandrma arka
vapour = buhar, buu taraftaki kk bir kapdan salanyordu.)
variable = deiken, etmen ventromedial nucleus = hipotalamusun ortasnda
variation = 1) dzensizlik; 2) varyasyon, farkllama, yer alan ve doygunlua ulaldnda yeme
eitleme, diversity isteini bask altna alan sinir hcresi yn
varicella virus = suiei virs venture (fiil) = 1) tehlikeye at(l)mak, stake,
varied = deiiklik gsteren, eitli jeopardize; 2) gze almak, dare, stake
variety = cins, tr, eitlilik, deiiklik, farkllk venture (isim) = giriim
various = eitli, miscellaneous, numerous verbal = szl, oral, zt anl.= written
vary = eitlilik gstermek, farkllk gstermek, verbal communication = szl iletiim
dei(tir)mek, eitlen(dir)mek, change, differ, verbally = szl olarak, orally
alter, zt anl.= remain, stay verdict = jri karar
vasoconstriction = kan damarlarndaki daralma, zt verification = dorulama, teyit etme, confirmation,
anl.= vasodilation validation, zt anl.= invalidation
vast = ok byk, ok geni, engin, huge, immense, verify = dorulamak, gereklemek, teyit etmek,
(They are building these roads at vast onaylamak, confirm, validate, zt anl.=
expense. = Bu yollar ok byk harcamalarla invalidate
yapyorlar.)
versatile = deime kabiliyeti yksek, ok ynl,
vast majority = byk ounluk adaptable, all-purpose, many-sided
vast sums (of) = ok byk miktarlarda (para vs.)

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 173

versatility = ok ynllk / fonksiyonluluk, adaptability vigorous = 1) terleten, zahmetli; 2) kuvvetli, etkin,


version = 1) versiyon, tr; 2) yorum, (The Prime gayretli, enerjik, zealous, energetic, zt anl.=
Ministers version of the economic matters impotent, inactive
was quite different from that of the Opposition. vigorously = kuvvetlice, gayretli bir ekilde, actively,
= Babakann ekonomiyle ilgili yorumu ana energetically
muhalefetin yorumundan olduka farklyd.) Vikings = Vikingler (skandinavyada, zellikle 8. -
versus = (bir ey ya da kii)ye kar, in opposition to 11. yylar arasnda etkin olan, korsan ve tccar
vertebra = (oul: vertebrae) omur kavim)
vertebrate = omurgal, craniate villus = (oul: villi) 1) (rn. barsak ve mide
cidarlarnda bulunan) emzik bana benzeyen
vertical = dikey, zt anl.= horizontal
minik knt; 2) (zellikle eftali gibi
very first = ilk meyvelerin zerindeki) ince ty
vessel = 1) gemi, tekne; 2) damar vindication = temize karma, susuzluunu
vest = yelek kantlama
vested = kazanlm, mutlak, sabit vine = sarmak yapl, (kaza vs.) tutunarak
Vesuvius = Vezv Yanarda (talyada, nl Pompei byyen bitki
antik kentini lavlar altnda brakarak yok etmi vinegar = sirke
olmasyla tannan bir volkan) vineyard = zm ba
veterinary medicine = veteriner hekimlii violate = (yasa, kural vs.) inemek, ihlal etmek,
veterinary surgeon = hayvan cerrah, operator breach, infringe, zt anl.= obey, observe
veteriner violation = (yasa, kural vs. iin) ihlal (etme) / aykr
vex = cann skmak, sinirlendirmek, kzdrmak, davran, breach
irritate, upset, zt anl.= soothe violence = iddet, zorbalk, disturbance, riot
viable = (rnein, ekonomik olarak) yaplabilir / violent = ykc, sert, iddetli, zorlu, destructive,
uygulanabilir, feasible, practicable, zt anl.= strong, zt anl.= mild, passive
unachievable
violent motion sickness = iddetli hareket / sarsnt
viable level = makul, kabul edilebilir seviye tutmas
vibrant = parlak, canl violently = ykc ekilde, iddetlice, destructively,
vibrate = titre(t)mek, shake, zt anl.= be still strongly, zt anl.= mildly, passively
vibration = titreim viral = viral (virslerden kaynaklanan, virslerle ilgili)
vibrotactile = titreim yoluyla alan Virginia = Bat ABDde bir eyalet
vice versa = tersi(ne), aksi(ne), br trls (de), virologist = virolog (viroloji alannda alan uzman)
tersi (de), the other way round virology = viroloji (virsleri inceleyen tp ve biyoloji
vicinity = civar alan)
vicious = kt, irkin, acmasz, nasty, brutal virtual takeover = fiili / gayriresmi devralma
vicious circle = ksr dng, fasit daire virtually = neredeyse, hemen hemen, nearly, actually
victim = kurban, madur virtue = 1) meziyet, yarar, avantaj, asset, advantage;
Victorian = ngilterede, Kralie Viktoryann hkm 2) erdem, fazilet, goodness, zt anl.= vice,
srd 1837 ile 1901 yllar arasnda kalan merit
dnemde yaam / dneme ait visa = vize (lkeye giri ve lkede kalma izni)
view (fiil) = 1) deerlendirmek, consider, regard; viscid = yapkan, sticky
2) dikkatlice incelemek, look at; 3) (film vs.) visibility = grnebilirlik, grnrlk, grme olana,
izlemek, watch detectablity
view (isim) = 1) gr, fikir, dnce, inan, bak visible = grnebilir, grlr, ak, belli, apparent,
as, opinion, conception; 2) grn, conspicuous, detectable, zt anl.= obscured,
manzara, panorama concealed, hidden
view as = olarak grmek, (view as important = vision = 1) grme kabiliyeti, eyesight; 2) grnt,
nemli grmek, nemli olduunu dnmek) image; 3) hayal, d, daydream; 4) ngr,
vigilant = ihtiyatl, tetikte olan, watchful, zt anl.= foresight
oblivious visionary = 1) hayalperest; 2) ileriyi gren kimse

www.bademci.com
174 - YDS Kelimeleri Szl

visual = grsel voluntarily = isteyerek, gnll olarak, willingly, zt


visual acuity = grme keskinlii (uzaktaki / anl.= forcibly
yakndaki cisimleri net grebilme hali) voluntary (sfat) = gnll, istee bal, willing, zt
visual field = gr alan anl.= involuntary, obligatory
vital = 1) yaamsal, hayati, yaam iin gerekli; 2) ok volunteer (fiil) = gnll olmak, offer
nemli, critical, essential, pivotal, zt anl.= volunteer (isim) = gnll
insignificant, trivial vomiting = kusma
vitality = canllk, hareketlilik, dirilik, liveliness, vigour voracious = doymak bilmez, a gzl
vitally important = hayati neme sahip vote (for) (fiil) = (birisine) oy vermek
vitamin A deficiency = A vitamini yetersizlii vote (isim) = oy
vitreous = genellikle ekilsiz, camlamasn voter = semen
tamamlamam (malzeme)
voyage = deniz yolculuu
vivid = canl, etkili, gl, intense, colourful, zt anl.=
vulnerability = saldrya ak olma, susceptibility,
weak, dull
weakness
vividly = ok canl / gl bir ekilde, lively, clearly, zt
vulnerable to = (bir eye) kar savunmasz,
anl.= vaguely
kolaylkla yaralanabilir, saldrya / eletiriye /
vocalization = ses ile ifade riske ak / maruz, susceptible to, exposed to,
vocational = mesleki, meslee ilikin, occupational at risk of, weak, zt anl.= protected, secure,
voice = dile getirmek, anlatmak, tell, narrate (Elderly people, especially those living alone,
are vulnerable to accidents happening at
volatile = buharlaabilen
home. = Yalilar, zellikle yalnz yaayanlar,
volume = hacim evde meydana gelen kazalara kar
savunmaszdrlar.)

www.bademci.com
W W WW W

wage (fiil) = (sava vs.) amak, balatmak, war-torn = savan yakp ykt
srdrmek, carry on, undertake, zt anl.= wash ashore = sahile vurmak
cease, stop
wastage = zayiat
wage (isim) = maa, salary
waste (fiil) = boa harcamak, israf etmek, (He
wage-earning = 1) sabit bir maatan ziyade saat wasted his inheritance in casinos. = Kendisine
creti hesabyla alma; 2) (alma karl) kalan miras kumarhanelerde yedi.), (Waste
gelir / cret salayan / kazandran not, want not. = Boa harcama, bakasndan
wait = bekleyi dilenmek zorunda kalma.)
waiver = feragat waste (isim) = 1) bo arazi, ssz yer; 2) atk madde,
wakefulness = uyanklk hali israf
wallet = czdan waste dump = p depolama alan, byk plk
walnut = ceviz waste material = artk / atk madde
Walt Disney Company = Walt Disney irketi waste product = atk madde, ykm rn
(elence sektrnde faaliyet gsteren, wasteful = savurgan, msrif
zellikle yaratt izgi karakterlerle tannan wastefully = msrife, savurganca, extravagantly, zt
byk bir irket) anl.= thriftily
wander away = amasz bir ekilde dolaarak (bir wastefulness = israf, savurganlk
yerden) uzaklamak
wasting = zayflama, kuvvetten dme, (wasting
wane = azalmak, eksilmek, tkenmek, diminish, disease = verem vs. gibi ince / zayf dren
decrease, zt anl.= increase hastalk)
war = sava, battle, zt anl.= peace watch out for = (bir tehlikeye) kar uyank olmak,
ward = (hapishanede) kou, (hastanede) servis / dikkat etmek, look out for
hastalarn kald oda watchfulness = tetiktelik, uyanklk, alertness
warfare = (genel kavram olarak) sava, (nuclear water delivery system = su datm ebekesi
warfare = nkleer sava), (diplomatic warfare
water supply = su rezervi / stou
= diplomatik sava)
water table = su tabakas seviyesi (yerin altnda,
warfare agent = savalarda kullanlan kimyasal vs.
topran suya tamamen doyduu seviye)
madde
water-borne = sudan gelen, su yoluyla tanan
warm up (fiil) = (kaslar, motoru vs.) stmak
waterfall = elale
warm-blooded = scakkanl
waterfowl = su kuu
warming = snma
water-stressed = su sknts eken
warm-up (isim) = (kaslar, motor vs. iin) snma
watery tissue = suyu tutan doku
warn = uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek
wattle = (hindi, kertenkele gibi baz hayvanlarda)
warning = uyar
genellikle boyun blgesinde parlak renkli ve
warning label = uyar etiketi sarkk deri katman
warp = deiiklik, saptrma wave = dalga
warp thread = zg iplii (dokuma tezgahnda wave-exposed = dalgalara ak
kuman boyuna olan iplik)
wavelength = dalga boyu
warrant = izin vermek, garanti etmek, ruhsat
way of life = yaam biimi
vermek, permit, approve, guarantee
way off = ok dnda / uzanda
warring = savaan
way-station = ara istasyon
warrior = sava

www.bademci.com
176 - YDS Kelimeleri Szl

weak nuclear force = zayf nkleer kuvvet (baz weigh = 1) hesaplamak (kyaslamak), consider, (I
atomalt paracklar bir arada tutan, ancak weighed the benefits of the plan against its
kimi zaman yeterli gelmeyerek radyoaktif risks. = Plann yararlarn, riskleri ile
bozunmaya yol amas sebebiyle zayf olarak kyasladm.); 2) (arln) lmek, tartmak,
adlandrlan temel fiziksel kuvvet) measure
weak pulse = zayf nabz weigh on = endielendirmek, endieye sevk etmek,
weaken = zayfla(t)mak, hafifle(t)mek, cause to worry
gszle(tir)mek, lessen, undermine, zt anl.= weigh up = tartmak, deerlendirmek, aklnda lp
strengthen, build up bimek, consider, evaluate, assess
weakness = zaaf, gszlk, vice weight loss = zayflama, kilo kayb
wealth = zenginlik, servet, varlk weight loss scheme = zayflama plan / program
wealth of information = bilgi hazinesi, bilgi bolluu weight training = (sporda) arlk almas
wealthy = varlkl, zengin, refah iinde, rich, affluent, weight-for-height table = arlk-boy tablosu
zt anl.= poor weightlessness = arlksz / yerekimsiz ortam
weapon = silah weirdness = gariplik, tuhaflk, strangeness
weapons of mass destruction = kitle imha silahlar welcoming = dosta, iten
wear = ypranma welfare = refah, prosperity, well-being
wear and tear = anma ve ypranma welfare state = refah lkesi
wear down = ypranmak, ypratmak, erode, wear out, well = kuyu
(The illness wore her down. = Hastalk onu
well after = (bir olaydan / bir zamandan) ok sonra
ypratt.), (My shoes are badly worn down at
the heels. = Ayakkablarmn topuklar iyice well before = ok nce
anm.) well beyond = olduka tesinde / zerinde
wear on = (sre kapsayan bir dnem vs. iin) yava Well done! = Aferin, iyi olmu!
yava ilerlemek well over = (bir deer)in olduka zerinde, far more
wear out = ypranmak, anmak, eskimek, wear than
down, deteriorate well under = epeyce altnda
wear out over time = zamanla / zaman iinde well-annotated = dipnotlarla iyice aklanm
eskimek / anmak well-being = kar, yarar, refah, iyilik, saadet
weary = yorgun, usanm, bkkn, bored well-buried = (gmlerek) iyice gizlenmi
weather = hava (durumu) well-compiled = iyi derlenmi
weathering = hava etkisiyle deiime urama well-constructed = iyi ina edilmi, salam
weave = dokumak, rmek well-developed = iyi gelimi, bym
weave together = 1) deiik elerden bir btn well-drawn = iyi izilmi, tiplemesi iyi yaplm
oluturmak; 2) rerek birletirmek
well-established = iyice yerlemi, deep-rooted
weave-like = rg benzeri
well-founded = salam temele dayal, substantiated
webbed = (baz hayvanlarn ayaklar iin) perdeli
well-informed = iyi bilgilen(diril)mi
webbed together = (bir tr) perdeyle birbirine bal
well-maintained = iyi muhafaza edilmi, iyi baklm,
Weddell seal = Weddell foku (Antarktika evresinde well-kept
yaayan bir fok tr)
well-nourished = iyi beslenmi, iyi gda alm, well-
wedding = dn fostered, zt anl.= ill-nourished
wedge = kama, takoz well-off = iyi durumdaki, varlkl, hali vakti yerinde
weed = yabani ot, ayrk otu well-preserved = (rn. kayann / buzun iinde) iyi
weed-killer = herbisit (istenmeyen bitkilerin korunmu
yetimesini nlemek amac ile kullanlan well-read = ok okumu
tarmsal ila), herbicide
well-regarded = sayg uyandran, kabul gren, iyi
weekly = haftalk gazete veya dergi karlanan

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 177

well-rested = iyi dinlenmi wholeheartedly = itenlikle, samimi olarak, sincerely


West Indies = Bat Hint Adalar (Karayipler wholesome = salkl, besleyici
blgesindeki adalara eskiden verilen ad) whooping cough = bomaca
Western = Batl widely = 1) byk lde, ak farkla, uzak ara;
Western society = Bat toplumu 2) genellikle, geni apta, yaygn olarak,
Westerner = Batl commonly, usually
wet = (altn, yatan vs.) slatmak widely available = yaygn olarak ulalabilir /
edinilebilir
wetland = karasal iklim blgeleriyle deniz iklim
blgeleri veya gller arasnda kalan, nemli ve widen = genile(t)mek, (aras) almak
genellikle bataklk blge wide-ranging = ok eitli konularla ilgili
whaling = balina avcl widespread = yaygn, extensive, prevalent, zt anl.=
What a relief! = im rahatlad! limited, rare, (There is a widespread belief that
the newspapers had invented the story. =
What for? = Ne iin?, Ne amala?
Gazetelerin, hikayeyi uydurduu ynnde
what goes on = olup bitenler, ne olup bittii. . . yaygn bir inan var.)
What good would that be? = Onun ne faydas widowed = dul kalm
olacak ki?
wildebeest = Gney Afrika antilopu
what is more = dahas. . . , furthermore, moreover
wilderness = (el dememi) bo arazi, l, kr, vahi
What use does it serve? = Ne ie yaryor? doa
what is in the best interests of smo = birisi iin en wildfire = sndrlmesi g yangn / ate
iyisi / en dorusu ne ise
wildflower = kr iei, doada kendiliinden yetien
whatever = btn, hepsi, herhangi, her ne, ne iek
olursa
wildlife = yaban hayat (insan hari, doal ortamnda
whats more = bkz. what is more yaayan tm canllar)
whatsoever = hibir surette, at all willing = istekli, gnll, eager, ready, zt anl.=
wheat = buday reluctant, unwilling
wheel = tekerlek willingness = isteklilik, gnlllk, enthusiasm,
wheelchair = tekerlekli sandalye eagerness, readiness, zt anl.= reluctance,
wheeze = hrlamak, hrltl ses karmak unwillingness
when it comes to = i (bir ey)e gelince, (When it windblown = 1) (zellikle aalar iin) hakim
comes to writing compositions, I am hopeless. rzgarlarn estii ynde byyen / ekil alan;
= kompozisyon yazmaya gelince, ben 2) rzgarn srkledii, rzgar tarafndan
umutsuz bir vakaym.) tanan
whereas = oysa, iken, while, inasmuch as wind-borne = (bitkilerin sporlar vs. iin) rzgarla
tanan
whereby = onunla, onun vastasyla, by means of
which, through which windbreaker = rzgar kesen
whether (or not) = olup olmadn, (yap)p windpipe = soluk borusu
(yap)mayacan, (yap)sa da (yap)masa da, wing = kanat
ister ister , (I am not sure whether or not wing-warping = uakta manevra esnasnda tm
he is guilty. = Onun sulu olup olmadndan kanadn hareket etmesi teknii
emin deilim.) wipe out = silip sprmek, ortadan kaldrmak,
whilst = -iken, while destroy
whirlwind = hortum, tornado wire = haberlemek
whisper = fsldamak, fslt wire service = haber servisi (haber ajanslarnca
whistle = slk, ddk gazeteler, televizyonlar gibi yaync kurululara
white blood cell = beyaz kan hcresi (akyuvar) salanan haber hizmeti), news service
white blood cell count = akyuvar saym wisdom = bilgelik, irfan, hikmet, bilgece gr / sz,
wiseness
whole foods = doal yiyecekler
wise = akll, akllca, bilge, bilinli, sensible, knowing,
whole grain = tam tahl (kepekli; d yzeyleri zt anl.= foolish
alnmam)

www.bademci.com
178 - YDS Kelimeleri Szl

wish = istemek, arzu etmek, dilemek, want, be willing work against = (birisi)ne kar (koz olarak)
witchcraft = byclk kullanlmak
with a view to doing smt = bir ey yapmak amacyla / work at = almak, abalamak
niyetiyle, with the intention of doing smt work for = (birisi) iin / (birisi)nin emrinde almak
with delight = sevinle, memnuniyetle, keyifle, with work into = (yava hareketlerle) yerletirmek,
joy, with gladness, with pleasure oturtmak, uydurmak, (yuvasna) altrmak
with ease = kolaylkla, zorluk ekmeden, easily, zt work miracles / wonders = mucizeler / harikalar
anl.= with difficulty yaratmak
with great ease = ok byk bir kolaylkla work on = (bir ey)in zerinde almak
with reference to = (bir ey)e ilikin olarak, ile ilgili work ones way through = (bir ey)in iinden
olarak, regarding kendine yol aarak ilerlemek, zorluklar /
with regard to = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili engelleri aarak ilerlemek
olarak, with respect to work out = 1) (plan, proje vs.) planlamak, baarmak,
with respect to = (bir ey)e gelince / ile ilgili olarak, iyi sonulandrmak, (bir sorunu) zmek,
with regard to (uraarak) ortaya karmak, accomplish,
solve, zt anl.= fail, miss; 2) (hesaplayarak)
with the exception of = dnda, haricinde
bulmak, calculate
with the idea of doing smt = bir ey yapmak
work through = alarak bitirmek / iinden kmak,
amacyla / niyetiyle
baar ile stesinden gelmek, deal with
withdraw (from) = 1) geri ek(il)mek, retreat, zt anl.=
work to the advantage of = (birisi)ne avantaj
attack, assault; 2) (para) ekmek; 3) (svy
salamak, (birisi)nin iine yaramak, benefit
damardan) geri ekmek
work under pressure = bask altnda almak
withdrawal = iine kapanma, ekilme, ayrlma,
alienation workable = ilenebilir
withdrawal symptom = yoksunluk belirtisi (belirli workaholic = ikolik
ilalar kesilince ortaya kan semptom) workforce = igc
withdrawn = ekingen, iine kapank, unsociable, zt working = ileme tarz, ileyi, functioning
anl.= sociable, outgoing workload = i yk
withhold = 1) saklamak, vermemek, detain, hide, zt workman = ii
anl.= release, let go; 2) kesmek, discontinue
workmanship = iilik, ustalk
within = iinde, ierisinde
workspace = alma alan
within and without = ieriden ve dardan
World Trade Organization = Dnya Ticaret rgt
within reach = ulalabilir, eriim dahilinde, available, (lkeler arasndaki ticari ilikilerin ve
attainable, zt anl.= remote, distant dzenlemelerin gelitirildii ve grld
withstand = (bir ey)e dayanmak, (birisi ya da bir uluslararas platform)
ey)e kar koymak, direnmek, resist World War I = 1. Dnya Sava
witness (fiil) = tank / ahit olmak, tanklk / ahitlik World War II = 2. Dnya Sava
etmek, observe
worldwide = dnya apnda
witness (isim) = tank, ahit
worrisome = endie / kayg verici
wobbly = sallanan, dengesi bozuk
worry about = (bir ey) hakknda endie / kayg
womanizer = zampara duymak
wonder (fiil) = merak etmek, dnmek, hayret worsen = ktle(tir)mek, arla(tr)mak, aggravate,
etmek, question, think deteriorate, zt anl.= relieve, ease, facilitate,
wonder (isim) = 1) merak; 2) hayret, aknlk; alleviate
3) mucize, harika worship = tapnmak, ibadet etmek
woodland = aalk arazi / alan worth reading = okumaya deer
woods = (the woods eklinde kullanlr) koru, worthily = hak ederek, bileinin hakkyla
ormanlk alan
worthwhile = zaman harcamaya / zahmete deer,
work (fiil) = 1) ilemek, almak; 2) ie yaramak, iyi beneficial, rewarding, zt anl.= worthless
sonu vermek
worthy of = (bir ey)e deer / layk, kymetli,
work (isim) = i, alma, eser deserving, valuable, zt anl.= unworthy of

www.bademci.com
YDS Kelimeleri Szl - 179

would rather = tercihen, daha ziyade, (bir ey)den wreck (fiil) = harap / parampara etmek, enkaz
ziyade haline getirmek, ruin, shatter
would-be = gelecekteki, mstakbel wreck (isim) = 1) enkaz, harabe; 2) batk gemi;
wound = yara, lesion 3) araba / uak / tren kazas
wounded = yaral wreckage = (bir gemi vs.)in (bir kaza vs. sonras)
kalan paralar, enkaz
wrap up = (paket vs.) sarmak
wrestler = grei
wrapping-rolling method = erken mlekilikte,
yuvarlatlm bir kil eridinin spiral eklinde wrist = (el iin) bilek
sarlp ykseltilerek mlein oluturulduu ve write off = 1) baarsz / nemsiz grmek;
dtan bakldnda mlein st ste dizili 2) (muhasebede) hesaptan dmek;
disklerden olutuu izlenimi yaratan yntem 3) gzden karmak
write out = tam olarak yazmak, (resmi bir ey)
yazmak

www.bademci.com
XYZ XYZ XYZ XYZ XYZ

xenon = Zenon gaz, Xe zap with = ani bir darbeyle ldrmek, kill suddenly
x-ray = (bir organn vs.) rntgenini ekmek zenith = doruk, zirve, peak
x-ray = x-n (gzle grlemeyen ve yumuak zero gravity = sfr yerekimi
dokudan geebilmesi sebebiyle rntgen filmi zinc = inko (mavimsi ak gri renkte, krlgan bir
ekiminde kullanlan bir eit elektromanyetik metal)
nm)
zone = blge, mntka

Yanqui = Yanki (genellikle Amerikallardan alayl bir


tavrla sz ederken kullanlr), Yankee
Yanqui tastes = Yanki zevkleri
yawn = esnemek
year after year = yl be yl, her yl, yllarca
yeast = maya (ekmek, alkoll iki, peynir gibi baz
besinlerin retiminde yararlanlan tek hcreli
mantar)
yen = yen (Japonyann para birimi)
yet = yine de, buna ramen, however
yet unborn generations = henz domam nesiller
yield (fiil) = (sonu, rn vs.) vermek, (kar, kazan)
getirmek, produce, (The investigation yielded
some unexpected results. = Aratrma, baz
beklenmedik sonular ortaya kard.)
yield (isim) = verim, kar, kazan, sonu, rn
yield to = teslim olmak, boyun emek, yenik dmek,
submit, capitulate, succumb, give in
young = yavrular, offspring
Yucatan Peninsula = Yukatan Yarmadas
(Gneydou Meksikada bulunan, Karayip
Denizi ile Meksika Krfezi arasnda yer alan
yarmada)

www.bademci.com
181 - YDS Kelimeleri Szl

Bu szln hazrlanmasnda yararlandmz kaynaklar:

1. Oxford Advanced Learner's Dictionary, 7th Edit. 2005, Oxford University Press
2. Longman Dictionary of Contemporary English, International Edit. 2004, Longman
3. Collins Cobuild English Dictionary for Advanced Learners, Major New Edit. 2001, Collins
Cobuild
4. Macmillan English Dictionary for Advanced Learners, International Student Edit. 2002,
Macmillan Education
5. Roget's II, The New Thesaurus, 3rd Edit. 1995, Houghton Mifflin Company
6. Webster's Third New International Dictionary (Unabridged), 1993, Knemann
7. The New Webster's International Encyclopedia, 1st Edit. 1996, Trident Press International
8. Trk Dil Kurumu Trke Szl, 8. Bask 1988, Trk Dil Kurumu Yaynlar
9. Longman Dictionary of Phrasal Verbs, Rosemary Courtney, 3rd Imp. 1991, Longman
10. Byk ngilizce-Trke Genel Szlk, Nuri zbalkan, 1. Bask 1999, Alfa Yaynlar
11. Langenscheidt Standard English Dictionary, Resuhi Akdikmen, 1. Bask 1990, nklp Kitabevi
12. Oxford Dictionary of English, 2nd Edit. (revised) 2005, Oxford University Press
13. Collins English Dictionary and Thesaurus, Major New Edit. 1995, Collins Cobuild
14. Merriam-Webster's Medical Desk Dictionary, 1996, Merriam-Webster Inc.
15. Aklamal Tp Terimleri Szl, Utkan Kocatrk, 10. Bask 2005
16. Redhouse, ngilizce-Trke Szlk, 16. Bask 1998, Sev Matbaaclk ve Yaynclk

Bu szln hazrlanmasnda bilgisine bavurduumuz uzman kiiler ve internet siteleri:

1 Do. Dr. Zuhal YAPICI, ocuk Nrolou


2 Dr. zlem Su, Cildiye Uzman
3 www.soitec.com
4 Yrd. Do. Dr Zahide Onaran, stanbul.niversitesi, ktisat Fakltesi
5 Do. Dr. Zuhal YAPICI, ocuk Nrolou
6 Dr. Cengiz Tomar, Marmara niversitesi, Fen-Edebiyat Fakltesi, Tarih Blm
7 www.wikipedia.org

www.bademci.com

You might also like