You are on page 1of 195

E R L E

STANLEY

POLİSYE

. .

Orijinal adı :

The Case of The Haunted Husband

'

Dizgi, Baskı : \
DİLEK Matbaası (Tel. : 26 63 78)
Ciltler : TABES CiJtevi
Kapak baskısı : VAHDET Matbaası
l�H�iRAN l���
�a\t

Erle Stanley Gardner

'

. .

Çeviren:
. .
MuratTANOOLU
. .

. .
.

.
..
'
. .
.
' '
f
' . •

'
.
.
- . '

.
• o ''
.
' ' {'. "
:
'

: .

- .. .
. .

.
. '
' ..
'
..
!." "

.··
•, '
. · � -ı >: .

� -. -
'

- .- ..
'

.
..·. .. .

.
' . . ·

.
. . '

·
'
- - . '

.
''
_
.

-
'
. . ,·
. '•
-'
: :
- - •
' ' ' •

.
. - 1
'
' ,,

: :. ·:"
.
.
.

SUÇLULAR .��:
. SUÇSUZLAR :

·
.
.· : ·
·

. . .

.
·

.
·

·
. .

· ·
P OLİ SLER :
.
. .
. �
.

. '

'

CORTRIGHT : Hakim ....................... -

CORVİS : Şahit. Trafik memuru ..... .

Paul DRAKE : Drake Dedektif Ajansı sa-·


hibi ..... ' ........................
.

FFalPE : Homan'ın Filipinli uşağı ....

Misis Daphne GREEl,EY : Adler P. Greeley'in karısı

Harold HANLEY : Savcı Yardımcısı ............

· Jules Carne ROMAN : Arabası çalınan Hollywo-


od'lu prodüktör • • • • • • • • • • • •

Horace HOMAN : Kardeşi ....................... .

HORTY •
• (Hortanse Zitkousky) Step
hane'ın Hollywood'daki Po-
lonyalı arkadaşı ............

Edith LYONS •
• Hayalperest bir kız. Şfilıit

Perry MASON : Avukat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . •'

' .
t •

Stephane Clair_ OLGER : Zengin amcasından kaçıp


çalışmayı tercih eden bir
kız ..............................

Max OLGER : Amcası ........................

RUSSEJ,J, •
• Savcı Yardımcısı ............ •
.:

SPİNNEY Namı diğer WALTEIB.




LOSSTEN, namı diğer Ad-


ler Pace GREEI,EY .........

Jaekson STF�RNE : . Çok mahcup bir adam. Step


hane'ın eski nişanlısı ......

Della STREET •
• Perry Mason'un sekreteri

TRAGG : Koıniser ..... ... ... ...,..•E.·:3


. . . .

" ..
Ernest A. TANNER •

'
f
H oman ın şo oru ............

L-Ois WARF'iF/ID •
• Kendisini terkettiği halde
kocasına yardım için Spin­
ney vasıtasiyle para gönde-
ren vefalı bir kadın .........
AKBA YAYINEVİ
..

Bu kitap 1972 yılında


Akba Yayınevi tara.­
fından 1'Iodern Polis
Romanları serisinin
87. kitabı olarak İs­
tanbul'da yayınlan-
mıştır.

*
. . .. . . .

(A K B A) kelimesi,
(KEDİBAŞI) monog­
ramı ve PARALEL
ÇİZGİLER (Bu çiz­
.


gilerin kullandığımız
ve kullanacağımız sa­
ğa eğri sola eğri düz •

ve dik şekilleri) Mar­


. . . . . . .
kalar Kanunun hü­
kümleri dairesinde
tescillidir. Aynen ve­
ya benzetilerek kulla-
nılamaz.


BiR

Stephane ülger, üzerinde Tropiques'in müşterilerine ait şapkala-


.

rın s. ıralandığı tezgaha iki eliyle sarılmıştı. Parmak uçları ve mafsal-


ları tazyikten bembeyazdı ve yanaklarına kan hücum ettiğini hissedi­
yordu. Patron, o geniş sırtını göstererek uzaklaşmaktaydı.
Biraz daha geride, buruşlık sttratlı, ince dudaklı, kısa boylu, kum-·
ral bir k'adın olan Emily Carr ise sükunetle işine devam etmekte ve
çengellerde asılı duran pardesüleri düzeltmekteydi.
Stephane, gözleriyle patronun sırtını takip ederek. «Ne kaba adam!»
dedi.
Emily Carr, boynundaki geniş yakalığı çıkarırken, «Nazik bir adam,
olarak tanınmamıştır. Şimdi ne yapacaksınız?» diye mırıldandı. ·
- «Kendi imkanlarımı kullanarak buradan demir alacağım.»
- o: Fena, Stephane. Bu adan1 öküzün biridir. Ona karşılık verdi-
niz! Böyle şeylere. hem alışık değildir ve hem de hoşlanmaz. lki müş­
terinin bahşiş k11tusuna iki dolar attığını görmüş. Sonra sayım yapıl­
dığında, Dolarlar yerinde yoktu. Kendinizi nasıl temize çıkaracaksınız?�

7
- «Bu para nereye gidebilir, Emily? Hiç bir şey anlıyamıyorum.
Dolarları çekmeceye _koyduğumu hatırlıyorum ve ... .,

- «Tam o esnada sizi çağırdılar, değil mi?»


- «Evet. Neden sordunuz?»
- «Oh! hiç. Maymun suratlı herif, yokluğunuzda, gerisine el sür-
meden onlan oradan almıştır. Sonra d.a sözüm ona kon
. trol etmek için
tekrar buraya geldi. Suçlusuııuz. Kazancın bir kısmını tıitıkladınız. Bu
durumda' ne yapmanız lazım? Tabu sizden istediğini, ona karşı nlıik
davranmanızı ve... »
.

- «Onu tokatlamalıydım. Ve bunu yaparımda.»


- «0 zaman sizi kara listeye alır. Bahşişleri çalmak bizim mes-
lekte çok kötü bir şeydir.»

«Nasıl oluyor da siz hiç güçlüğe uğramıyorsunuz »

«Kendini müdafaa etmeyi bilmek lazım.»


- «Ya patronun durumdan istifade etmeye kalktığı zamanlar?»

- «Kendini ikram etmekten başka çare yoktur» diye cevap verdi


Emily, hiç tereddüt etmeden.

- ((Ama ben şimdiye kadar hiç bir şeyin farkına varmadım.•


- ((Ben vardım. Dün gece değil tabii'. Geçen hafta... Bir zaman-
lar boksörlük yapan bir arkadaşım v,ardı. Rakibin oturn1asına asla mü­
saade etmemeli derdi bana. Onu derhal tesirsiz hale koymalı. Aksi tak­
dirde esaslı bir dayak kaçınılmaz olur.»

- «Bu hizmetçilik işinden bıktım ve şansımı başka yerlerde dene­


yeceğim»dedi Stephane. «Hollywood'da oturan bir akradaşım var.
Horty. Onu hatırladınız mı?»

Emily şüpheli bir tavırla başını salladı.


- «Tatilde beni görmeye gelen kız. Onu buraya getirmiştimı. . . ,
Emily. «Hani şu hatları dolgun olan kız mı?» diye onun sözünü
kesti..

- «Evet.»
- «Görünüşe göre kendisini korumasını bilen bir insan.» ·

- ««Haklısınız. Beceriklidir.)>
- «Acele karar vermeyin, Stephane. Size çıkıştı diye üzülmenize

lüzı1m yok... ))

- «Ama beni kovdlıl »


- «Sadece öyle söyledi» diye mırıldandı Emily. «Fakat ağlaya-
rak peşinden koşacağınızı ve parayı başkasının almış olacağını ileri
sürüp, af dileyeceğinizi düşünüyor. Daha evvel de söylemiştim ya, f?Ö­
ründüğü kadar kum az değildir.»

8
St.epbane, saatine bir göz atarak, <tBen olmadan da işi yürütebi­
lir misniz, Emily?» diye sordu.. ·

--. «Eğer kararınız kat'iyse.»


·- «Evet, gitmek istiyorun1. Onu gördüğünüz zaman... Başka bir
yerde çalışmaya karar verdiğimi söyleyin. .,,
.

Emily'nin oynak ağzı garip bir tebessümle kıvrıldı.


«İşte bunu anlıyacaktır.»

- «Ümit edelim.»
• «Paraya ihtiyacınız var mı?,,
«Hayır. Oto-stop yapmasını biliyorum.>
«Sizin göbek adınız ne, Stephane?»
«Claire. Neden?»
«Bence soyadınız. Olger'i kı1llanmasanız daha iyi olur. Hem
sert bir isim, hem de sanki Rusmuşsuntız gibi bir intiba uyandırıyor.
Stephane Claire olarak tanıtın kendinizi. Belki de Hollywood'da büyük
bir şöhret olursunuz. Zaten bileğinizin hakkı ile başaracağınıza inanı­
yorum. O her zaman rastlanan yalancı sarışınlardan değilsiniz çünki.
Saçlarınızda altın ve gümüş gibi sıcak tonlar var. Tutunacaksınız.»

Stephane, mantosuyla şapkasını· giyerken. «Teşekkür ederim» dedi.


'

- 11:Siz böyle yerlerin insanı değilsinz, bu açıkça görülüyor. San-


ki bir kimseden veya bir şeyden kaçıyormuş gibisiniz. Belki de bir ko­
cadan?»
Stephane, bıkkın. bir tavırla, «Hayır, istemediğim bir paradan ve
onun getirdiği mecburiyetlerden kaçıyorum.» dedi. ·

- «Hangi para ve hangi mecburıiyetler? » .

- «Zengin bir amca. Bana koca bulmaya kalkışacak kadar, is-


teklerini kabul ettirmeye çalışıyordu.»

Emily dikkatle genç kızı tetkik etmekteydi.


- <iTekrar evi·nize dönün', küçüğüm.» .
- aH'.ayır. Hollywood'a gideceğim. Henı belki de bir gün beyaz
perdenin kraliçesi olurun1.» ·

- «Milinkündür. O halde Sam Goldwyn'e benden sela.m


.
söyle�
yin. Clark Gable'e de, kendisine aşık olduğumu bildirin. Patrona bir
haber bırakmıyor musunuz?»

- ccHayır.» •

Emily, neş'eli bir tavırla. «Pekala» dedi. «Durumu ona anlatmaya .

çalışırım. Yolun açık olsun, küçüği1m.ıı

� cı.Allahaısmarladık. »
ıı.1yi
şanslar.»
.
- «Teşekki ir ederim.>
tKt
'
'

Adam,
�Bakersfield'e geliyoruz, daha ileriye gidemediğirrı ıçın üz­
günüm.» dedi.
- «Los Angeles'e daha ne kadar var?•
- «Yüz milden biraz fazla. Arabayla iki saat sürer. Fa.kat artık
btı gece y-0la devanı etmemelisiniz.»
- «Balı! Merak etmeyin, her şey yolunda gider. Los Angeles'de
·

bir arkadaşım var. Onun yanında kalacağım.ıı


_:_ «Şey... Size rahat edebileceğiııiz bir oda bulmak isterdim. Bu-
rada çok iyi bir otel var.» ·
- «Hayır, teşekkür ederim. Benim için endişe etmeyin.•
__:. «Ama çok geç oldu ve... »
'Stephane, gülümseyerek «Dinleyin. Ben kendimi korumasını bili­
rim. ilk defa oto-stop yapmıyoruın.» dedi.
- «Pekala! İşte meydana geldik. Los Angeles'e gitmek için bu
meydanı dönn1ek lazım ... �Sizi aydınlık bir köşe başına bırakacağım.
Böylece bir araba buln1anız kolaylaşır.»

- «Endişelenmenize lüzum yok.:ıı


- «Buraya çok yakındır.»

Stephane. «Siz bu şehirde de mi oturuyorsunuz?ıı diye sordu.


- ·«Hayır. İşlerimi takip için geldim.»
Stephane kapıyı açtı ve gülümseyerek. <cBen iniyorum. Be.nim için
tasalanmayıı:ı. » dedi.

- «Durun. Şu yolun köşesinde... » ·

- «Hayır. Böyle gayet iyi. Çok teşekkür ederim... Her şey için.
·

Bana karşı çok nazik davrandınız.»


Sonra ona elini uzattı. Adam ellisine yaklaşıyordu ve yirmi dört
·yaşındaki bu ·genç kıza bir ·çocuk gözüyle b aknıaktaydı. Ve Steph:ine'ın
serbest tavırları onlı endişelendiriyordu.
.
Genç kız, kapıyı kapatırken. ccHer şey yolunda gidecek• diye tek-
rarladı.

Araba hemen hareket etmedi. Adanı, sanki Stephane'ın yoluna ki­


minle devam edeceğini öğrenmek istiyormuş gibi bekliyordu.
Genç kız bu defa gülerek tekrar arabaya yaklaştı.
- «Hayır!- Bu imkansız. Sonra soyguna çıktığımızı zannederler.
Böyle beni gözetlemekte devam ederseniz, hiç bir araba durnıaz bu.­
rada ...» dedi· ve söylediklerinin uyandırdığı tesiri görerek «Özür dile­
rim» diye ilave etti.

'10

Adam, hareket ederken. «Bir kadının kullandığı arabçıya binin ..


Vakit geç oldu.» diye cevap verdi.
Stephane, kırmızı stop lambalarının uzaklaşıp kayboluŞunu sey­
rettikten sonra, ümitle beklemeye başladı. Saat on olm11ştu. Los .Ange­
les'e saat ikiye doğru varabilirdi belki.
Aradan bir dakika kadar geçti. Henüz hiç bir araba görünmemiş­
ti. Sonra bir grup yaklaşmaya başladı. Arka arkaya dört araba, gözleri
kamaştıran farlar. Genç kız tecrübelerine dayanarak, böyle peş peşe ge­
len arabaların durmayacağını biliyordu. Her otomobil sahibi, yolun ke­
narında bekleyen insanla ı1ğraşacağına, caddedeki yeriı1i muhafaza et­
meyi ve. önündeki arabayı geçmeyi düşünürdü çünki. Bir kaç adım ge­
riledi.
Otombiller farlarıyla genç kızın gözlerini kamaştırarak ve adeta
ona sürti.inerek geçtiler. Rüzgar eteklerini havala:pdırdı. Gayri ihtiyari
eliyle şapkasını tuttu. Tekrar gözlerini açtığı zanıan, son araba hemen
hemen yanına gelmişti. Sonra o da adeta ıslık çalarak önünden geçti.
Otomobilin sahibi heı-halde diğerlerini sollamak istiyordu. Fakat bir­
denbire fren lambalarının kırmızı ışığı koyulaştı. ve kocam·an araba ya­
vaşlıyarak dıırdu.
Stephane aı;kasına bir göz atarak yolun boş olduğuna kanaat getir­
dikten sonra, koşmaya başladı.
Bu koşuş taman1en düşünmeden yapılan bir hareketti. Acaba ara­
banın sahibi geriye doğru gelmiyecek miydi? Fakat bayır, otomobiJ
yerinden kıpırdamadı ve genç kız oraya vardığı zaman, adamın öyle
boyun eğmeyen bir tip olduğun11 hemen anladı.
Göri.iniişü, arabanın lüks haline tamamen uyuyordu. Otuz yaşların­
da, siyah gözlü ve daha yanına oturur ot1ı1rmaz küstah bakışlarını Step­
hane'ın bacaklarına dikm'iş olan bir adamdı bu. Smokin giymiş ve
onun da üzerine siyah, h.afif bir pardesü geçirmişti. Vites kolunun üze­
rindeki eli yumuşak ve manikürlüydü. Dördüncü parmağında pırlanta
bir yüzük parlıyordu ·v e genç kız, hafif fakat gayet iyi tanınan whisky't
nin kokusunu hissetti. Ayrıca adamın kısa, siyah bir bıyığı -vardı ve
gözleri içkinin tesiriyle kızarmıştı.

Fakat berşeye rağmen kendine malik görünüyordu. Otomobil ise


son ınodel bir yarış arabası şeklindeydi ve tabii kendisini ·san Fran•
cisco'dan Bakersfield'e kadar getirenden çok farklıydı.
Araba hareket etti ve motörün sesi insanın içini rahatlatan bir mı­
rıltı halini aldı.
Adam, meydanı dönerlerken. tcLos Angeles'e ıni gidiyorstınuz?» di.
ye sordu.
- «Evet! Siz de m.i?>

11
- «Evet! üşüdünüz mü?»
Genç kız bunun neticesinn ne olduğunu bildiği için, güneş battı-
ğından beri b11z kesilen bacaklarına rağmen gülümsedi :
<<«Hayır, teşekkür ederim. Kendimi gayet iyi hissediyorum.•
«Gözde whisky var. İyi gelir.»
«Böyle de iyiyim.»
- «Bir yudum alın, ısınırsınız.» 1

«Hayır, teşekkür ederim.»


Adam kendinden gayet emin bir tavırla genç kıza döndü.
- «Bana numara yapn1ıyorsunuz, değil mi? ıı
Stephane, gi.ilün1seyerek «Hayır, ben böyleyim, hepsi o kadar.»
dedi.
- «Pekala. Nasıl isterseniz. Biraz ilerde dururuz ve ben bir kaç
yudum içerim. Buna ihtiyacıın var. Fakat evvela şu kalabalıktan kur­
tulalım.»
Bir kaç dakika için bütün dikkatini vererek, arabasını kullandt.
Ve epey geri kalmış olmalarına rağmen, kısa bir müddet sonra önle­
rind�ki üç arabayı sol,ladılar. Lastikler sanki beton yolun üzerindeki
.
kilometreleri topluyor, sürücünün önündeki saate kaydettikten sonra,
arabanın arkasından tekrar dışarı fırlatıp atıyor gibiydi. «Aşağı yuka­
rı saatte altmış mil sür'atle gidiyor olmalıyız» diye düşündü Stephane.
Sonra kilometre saatine bir göz atınca seksen beş mil sür'atle gittikle-
.

rini anladı.

Hafifçe gülerek, sessizliği bozmak için. «Trafik kaidelerini ıınut­


mtlşa benz.iyorsunuz?ı dedi.
- «Evet.»
Levec'i geçtikleri zaman, artık Stephane adamını açık bir kitap
gibi tanıyordu. Bir yudum whisky içmeyi kabul etti ve sonra da ada­
mın şişeyi kafasına dikişini seyretti. ·
Parası vardı, bu muhakkaktı. Ayrıca kendinden emin, patavatsız
ve edebsiz bir herif olmalıydı. Suratındaki sakin ifadenin altında bir
vahşilik ve kadınlara karşı bir nefret duygusu hissedilmekteydi. «Bu
adam» diye düşündü Stephane «davranışlarıyla ve karakteriyle ancak
belli bazı kadınlara hitap edebilir.» Herhalde şimdiye kadar onların
en egoist ve en boş olanlarını tanımış olmalıydı, çünki kadınlar hak­
kındaki kanaati yüzünden okunuyordu.
Soğuk ve kesici bir rüzgar esmekteydi. Arabanın kaloriferi, Step­
hane'ın soğuktan uyuşmuş bacaklarına ılık ve hoş bir hava gönderi­
yordu. Adamın sürücülüğü iyiydi ve aşağı yukarı bir saat sonra Los
Angeles'de olacaklardı. O zamana kadar arabanın sahibini oyalama­
sı ve terbiye sınırlarının dışına çıkmamasını sağlaması lazımdı.

12
Stepbane adamı maharetle idare ediyordu. Çünki aksi takdirde yo­
lun ortasına bırakılması da mümkündü.
Sonra arabanın sahibi bir kaç yudum daha whisky içti, şişenin ka­
pağını dişleriyle çevirerek kapayıp, tekrar göze koydu. Nihayet sağ eli­
ni Stephane'ın omuzuna koydu, sonra kollarını okşadı ve oradan da
.kalçalarına doğru indi.
- «Pekala, küçük çocuk. Los Angeles'e kadar gidiyoruz. Orada
bir işim var. . . Hey! Bu da nesi?»
Birden arabanın hızını arttırdı . Aynı anda da sıkt bir rüzgar ağır
·otomobili hafifçe yana savurdu. Gece soğuk ve berraktı. Arabanın
farları yolun tamamını gündüz gibi aydınlatıyordu. Diğer yönden ge�
len vasıtalar yanlarından geçerlerken farlarını yakıp söndürüyorlar, fa­
'
k at adam son derece kuvvetli ışıkları olmasına rağmen, karşısındakile-
. '

re hiç aldırış etmeden uzak farlarını yakmaya devam ediyordu.


,

,
Arabanın hızı gittikçe :artmaktaydı. Otomob
. il, tekerleklerinin üz.e-
rinde gayet alçak olmakla · beraber, yine de virajlarda oldukça yana
yatıyorlardı. Görünüşe göre alkol -adam epey içmişti- tesirini gös­
teriyordu. GöıJünün tıcuyla devamlı olarak genç kızı tetkik etmekte ve
bundan biç bir sıkılma duymamaktaydı. Stephane bu tehlikeli bakışlarla
karşılaşmamak için, yanındaki pencereden dışarıya bakmaya koyuld J.
Allahtan araba genişti de, aralarında bir mesafe kalıyordu. . .
- «Biraz yakınıma ge�senize, küçük.»
Genç kız sanki çok şaşırmış gibi bir tavır takındı.
- «Buraya gelin. 1Neden öyle uzaklaşıyorsunuz?»
.Stephane; gülerek. «Köş.ede oturmasını severim» dedi.
- «Buntı unutun ve daha yakına gelin.»
Genç kız hafifçe yerinden kımıldadı.
«Bu yakın değil ki.»
- «Arabayı kullanabilmeniz için rahat oturmanız lazım.»

- «Böyle bir araba parmakla da idare edilir. Gelin. . . Ne olu�


yorsunuz yahu? Nedir b u haliniz? İhtiyar kızlar gibi numara yapıyor­
sunuz. .. Haydi! Daha yakın. . . Buraya. . . »
Kolunu boynuna dolayarak, genç kızı kendine doğru çekti. Yola
bir göz attıktan sonra, direksiyonu sol eliyle idare ederek, kıskacını
daralttı.
Stephane onun gözlerini gördü, sıcak dudaklarının temasını ve al­
kol kokan nefesini hissetti ve sonra ani bir silkinişle kendini kurtardı.
Adamın öpücüğüne sinirlenmekten çok, arabanın yalpalamasından kork­
muştu. Eldivenli eliyle direksiyonu tuttu.
� «Dikkat edin!» diye bağırdı
Adam sırıtarak tekr-ar arabanın idaresini eline aldı. Ağır otomo-

13
bil sola doğru savrulmuştu. Lastikleri gıcırdatarak ar'ıabayı düzeltti.
Aynı anda da başka bir araba acı acı korna ,çalarak onları solladı.
Stepharre. «Her ikimizi de öldürmek mi istiyorsunuz?» diye sordu.
Adam «Ben ne istediğimi bilirim» diye gürledi.
- «Pekala. O halde durun. Ben başka bir arabaya bineceğim.»
- «Maalesef, küçüğüm .. Direk servis yapan bir uçağa bindiniz.»
Genç kız korkusunu belli etmemeye çalıştı. Sükunetle çantasını aça­
rak r11jıınu çıkarttı ve onunla eldivensiz olan sag elinin küçük parmağı­
nı boyadı.
Adam. «Daha hen� bitmedi» dedi.
«Benim için bitti ama.»
«Bu iş bu kadarla kalmaz!"
«Arabayı durdurun. İneceğim.»
«Kapıyı açsanıza.»
Direksiyonun hemen yanında bir anahtarlık sarkıyordu. Genç kız
ani bir hareketle elini uzatıp kontağı kapattı ve anahtarlığı oradan çe­
kerek çantasına attı.
Adam, üzerine saldırarak. «Küçük orospu!» diye bağırdı.
Genç kız onu itip, ken<.&ini miidafaa etmeye çalıştı. Parmağına sür­
düğü rl.lj, bileğine sarılmış olan adamın gömleğini boydan boya çiz­
di. Araba, motörü stop etmiş olduğundan, gittikçe yava.5lıyordu. Yet­
miş, altmış... Adam bütün gayretiyle Stephane'ın çantasını almaya ça­
lışıyordtı. Ve onun direnmesi karşısında, sol eli de direksiyondan ayrı­
larak .sağ eliniıı yardımına koştu. Genç kızın dudakları adamın göm­
leğine yapıştı .
.

Sonra Stephane dizlerini kaldırarak tam adamı itmeye hazırlanı-


yordu ki, aniden mücadeleden vazgeçti.
- «Dikkat!» '

Adam da tekrar direksiyona sarılmak için derhal yerinden doğ-


ruldu. Araba yeniden sola doğru savrulmuştu. Sağda, tam yanlannda·
ise iki araba v·ardı. Soldan da, römorkuyla beraber koca bir kamy0n
üzerlerine doğru geliyordu. ..
Adam sert bir hareketle direksiyonu sağa kırdı ve otomatik bir ha­
reketle gaza bastı; fakat motörden bir cevap. alamayınca, bu defa fren­
·ıere asıldı. Lastikler gıcırdadı.
Tam önlerinde farlar vardı. Hem de çok yakında. Gözleri kör edi­
ci. Stephane bağırdı. Bir arabanın farlarının birbirinden bu kadar uzak
ve parlak olabileceğini asla düşünemezdi.
Büyük bir karanlık dalgası her tarafı kapladı. Kuvvetli şokun ar­
kasından israrlı bir tıkırtı duyuldu. «Kırılan camların yere düşüşünün
bu kadar uzun sürmesi ne garip» diye d�işündü- Stephane. cclşıklar ne­
redeydi acaba?»

14

t)Ç
..

Stephane, görünüp hemen kaybolan gayet hafif bir ışık farketti.


Göğsü acıyordu ve biryerlerde sulu bir şey gluk. gluk diye sesler çıka­
rarak akmaktaydı.
Sonra bu defa gözlerini yakan bir ışığın yaklaştığını hissetti. Büyük
bir zorlukla göz kapaklarını araladı. Bir ışık demeti, sanki beynini de­
liyormtış gibi geçti.
Bir erkek sesi «Yaşıyor. Gözlerini açtı.» dedi.

Altında ve sol tarafında her şey, sanki dalgaların üzerindeymiş


gibi sallanıyordu.
Başka bir adamın sesi. «Onu oradan cıkarabiliriz» dedi.

Genç kız tekrar gözlerini açtı ve olanları görebilecek kadar aklı


başına geldi.
.
Kocaman arabanın direksiyonttnda oturuyordu. Eldivensiz olan soJ
. '

.eliyle, eldivenli olan sağ eli_ direksiyonu sıkıca tutmaktaydı. Araba bir
toprak yığınının kenarında yan yatmıştı. Radyatörden sular, karterden
ıde yağlar akmaktaydı. Farlar sönmüştü. Motör çalışmıyordt1.
Yeniden bir ışık demeti ortalığı aydınlattı ve genç kız ön camın
paramparça olduğunu gördü. Kanepedeki yastıkların üzerinde kırık cam
parçaları parlıyordu.
Etrafta bir kaynaşma vardı. Pencereden kollar uzandı. Eller, bilek-
·

lerinden yakalı yarak onu kaldırdılar.


Birisi -<(Bana yardım edin» 4edi. . «Araba birden alev· alabilir! Ça­
.buk! Ayaklarınızı. kullanabilecek misiniz, küçüğüm?»
Bunu Stephane de isterdi, fakat kuvveti yetişmedi. Düşecekti! Ha­
yır. Onu sıkı tutuyorlardı. Sonra başka eller de onu koltuk altlarından,
:belinden yakalıyarak yavaşça kaldırdılar.
Yeniden o karanlık ve eller üzerinde taşınmanın o zevkli tarafı... ·
Manasız, belirli olmayan bir takım konuşmalar. Bununla beraber, söy­
.lenen kelimelerin yarattığı bir gürültü... 'Yolun üzerinde kan kırmı­
zısı ışıklar ... Las· tik gıcırtıları... Çabuk! Bir kaza oldu... Burada ... öl­
müş... derhal... Pardon, hanımefendi, bir kaza oldu... Beton yolun
:üzerindeki lastik gıcırtıları... Bir canavar düdüğünün haykırışı.
Sonra mutlak karanlık ve her şeyi unt1tuş ...
Stephane acıyla uyandı. Lastiklerin beton yolun üzerine sürtünme­
.sinden, çok hızlı giden bir arabada bulunduğunu hissetti. Devamlı ola­
rak haykıran bir canavar düdüğü ve çalan canlar ... Bir sokak. Tram-


vay sesleri. Canavar düdüğü sayesinde yolu açarak hızla ilerleyen am- .

15
bülfu:ıs, Stephane, tramvayların raylara vurarak -çıkardığı sesi tanıyor
ve her direksiyon kırışta kocaman araban1n sallanışını hissediyordu.
Sonra bazı eller onu tuttular.
Bir adam. «Yavaş!»
. dedi.
.
Tekerleklerin üzerinde kayış. Sedye. Beyaz duvarlı ve eter koku-
· ıu koridorlar... Stephane'ın gözlerini acıtan . çiy bir ışık... Şimdi usta·

eller bütün vücudunda dolaşıyordu... Canının yanmasına sebep olan


bir sıkıştırma, bir mırıldanma, bir erkek sesi, ·bir çan1aşır hışırtısı
ve birden... Yapılan bir iğnenin yarattığı sızı... Stephane rahat nefes
alamıyordu. Suratına dayadıkları o korkunç aleti atıp, ciğerl«?rini temiz
havayla doldurmayı n e kadar isterdi.
Bir hastabakıcı. «I(endinizi sık.mayın, nefes alın... Derin de-
rin... Daha hızlı . .. » dedi.

DÖRT

Horty, · Stephane'ın yastığın üzerine dağılmış saçlarına bakıyordu.


-. <(«Ne israf! :ıı dedi.
Stephane, zayıf bir tebessümle. «Her tarafım ağrıyor» diye mırıl­
dandı.
- «Bir yerinin kırılm a
· dığına duat et sen. Bir kaç morartı, ba­
cakta iki dikiş, omuzda bir kesik; bütün bunlar çabucak kapanır.ıı
- <(Evet, ama... Yara izleri kalacak.:ıı
, - «Görünmüyor.. Eğer çıplak dansöz olmaya niyetin yoksa, mü-·
him değil.»
- «Her şey mümkündür. Şin1dilik ağzımın içi; yeni boşalmış otel
odası gibi. Neler olmuş?»
Horty. «Başın belada!» dedi.
- «Bunu ben de biliyorum. Hollywood'da iş aramaya gelmiştim,.
halbuki şimdi bir hastahane odasına çakıldım kaldım işte. Buradan n e
kadar zamanda çıkabilirim., Horty? Bana doğruyu söyle.»
'
Horty otuzuna yak�aşıyordu ve altmış sekiz kilo kadardı. Güzel
hatları olan, erkeklerin dikkatini çeken dolgun vücutlu bir kadındı.
Gözlerinde vazgeçilmez neş'eli bir ifade vardı ve dudağının bir ucu"
devamlı bir tebessümle hafifce kıvrık duruyordu.
Hayat ona daima komik tarafıyla görünmekteydi. Genç kadına
I

göre her şey iyiydi. Onu hiç bir şey şa5ırtmıyor ve. yaralamıyordu. Canı
yemek istediği �man, şişmanlıyacağını aklına. dahi getirmez, fal$.t

16
,

yine de erkeklerin ince kadınlardan hoşlandığ·ını iddia ederdi. Horty'nin�


yanında daima bir erkek bulunurdu. Sık sık eğlenceye gider ve pek çok
kadının, yanında sönük kalmasını sağlıy�cak meziyetleriyle erkekleri�
kendisine bağlamasını bilirdi.
Stephane. «Bendet'ı saklama, btırada daha ne kadar zaman kal-·
marn lazım?» diye sordu.
Horty'nin gözlerindeki neş'e yeri11i muhafaza etmekle beraber, du-.
daklarındaki tebessüm birden silindi.
- «Esaslı bir ceza alacaksın» diye mırlıdandı.
·
«Ne demek istiyorsun?»
- «Arabayı çaldığın için.»
((Çalmak mı? Sen delirmişsin, Horty. »

«Peki, izinsiz aldın diyelim.»


-

- «Aman .Allahım, hayır! O arabaya sadece yolctı olarak bin--


dim.. ıı .

«Ağzın whisky kokuy_ordu ama.»


«Ü kadar israr etti ki, neticede bir yudum içmek n1ecburiye--
-

tinde kaldım.» ,

- «Fakat arabayı sen kullanıyordun, küçüğüo1.»


- «Asla!»
- «Dinle beni, Stephane... benim gibi eski bir arkadaşına numa-..
ra yapmaya kalkışmazsın, değil mi?ıı
- «Gayet tabii, hayır.»
Etrafına kaçamak bir göz attıktan sonra, H'orty sesini alçalttı.
- «Rahatça konuşabilirsin, hastabakıcı dışarı çıktı.»
Stephane yavaşça, «Seni teınin. ederim k i arabayı ben ku1lanmıyor-­
dtım:e dedi.
- «Fakat seni direksiyonuı1 başı11da buldular!»
Stephane, birden aklı başına gelerek. «Sahi! Doğrtı... Şimdi hatır....
lıyorum. Ya adam? Ona ne olmuş?» diye mırıldandı.
- «Hangi adam?»
- «Benimle beraber olan, arabayı kullanan adam?»
Horty yoktu manasında başını salladı.
«Yaralı var mı? ıı diye sordu Stephane, korkulu bir tavırla.
- «Bir sürü! Hen1 bazıları da çok ağır. Sağdaki bir arabayı tam­
ponuna takıp sürüklen1işsin, sonra karşıdan gelen başka bir arabaya
vurmuşsun. Birbirinize epeyce girmişsiniz. Sonra diğer araba beş, altı-·.
takla atıp, şarampola yuvarlanmış. Alev almamış olması hakikaten bir
...

nıucıze.»
.

«Ben kullanmıyordum, Horty. Araba kiminmiş?»


«Bir Hollywood kodamanının. Dün öğleden sonra . çalmışlar.ıı

F.:2 11·
- «Dün... bugün günlerden ne?ıı
- «Perşembe, yavrum.»
Stepbane, boğuk bir sesle. «Hakikaten çalınmış mı?» diye sordu .
- «Söyledim ya.»
.
.
Stephane yerinden doğrttlmak istedi, fakat acıyla inleyerek, ba5ını
:tekrar yastığa bıraktı:
- «Ne macera!» •

) Horty: «Canım durum o kadar kötü değil» diye mırıldandı. «Eğer


.anlattığın hikaye doğruysa, seni hırsızlıkla suçlayamazlar. Aynı şekilde
sarhoş oldtığunu da ispat edemezler . Belki
. de sadece fazla sür'atten
ve ihtiyatsızlıktan ceza yersin... Sahi, Stephaııe, içkiyi biraz fazla ka-
0çır1p arabayı çalmadın, değil mi?»
- «Aptal aptal konuşma. Oto-stop yaptım ve dün akşam San
Francisco'da olduğı1mu ispat edebilirin1. Ben o arabaya Bakersfield'den
bindim.» ·
_;_ «Adam içmiş miydi?»
- «Evet.ıı
� «Çok mu?»
<tNe çok ne de az.ıı .
«Sırnaştı mı?»
- «Gayet tabii. zaten bütün hadise de bundan çıktı ya.»
«Numara yapmıyorsun, değil nıi? Adam belki de çok sarhoş-
-tu? Arabayı sen kullanmak istedin? Onu korumaya çalışmıyorsun ya?»

- «Hayır, Horty. Şerefim üzerine yemin ederim.»


Horty'nin gözlerindeki neş'e ifadesi birdenbire kayboldu:
- ccO halde senin bir avukata ihtiyacın var, küçüğüm, hem de
:iyi bir avukata. ıı

. BEŞ

Perry Mason'un sekreteri Della Street, Horty'nin anlattıklarını din­


ledikten sonra, elinden geldiği kadar nazik bir tavırla özür diledi:
- «Mister Mason'un basit hadiselerle uğraşacak vakti yok ve... ıı
Horty onun sözünü keserek «ben sadece bir n1emurum» dedi. «Fa­
kat kenarda biraz biriK:·miş param var ve ont1 arkadaşımın hesabına ra­
hat rahat harcayabilirim. Maaşım iyidir. (Sonra bir kahkaha atarak ila­
ve etti:) Kanaatimce fazla miyop olan bir adan1ın sekı·eteriyim, Yani

18.
.
..
.
.


boğaz tokluğuna yazıhane süsü olarak çalışmıyorum. Mister Mason•a
istediği ücreti ödeyebileceğimi söyleyin. . »
.

Della, hafifçe gülümseyerek, <(bu bakımdan endişelenmenize luzum


yok» dedi. <(Mister Mason anlayışlı bir insandır. Bütün mesele böyle·
ki.içi.ik ·bir hadiseyle uğraşıp t1ğraşn1ıyacağı. Bir dakika bekleyin, lütfen·.»-
Sekreter, avukatın çalışma odasına girdi. Koltuğuna rahatça yer­
leşmiş olan Mason, reddedilen bir davanın dosyasını tetkikle meşguldü.
Masasının üstü bir takım anlaşma müsveddeleri ve deri kaplı kanun
kitapları ile doluydu.
Baş.ını kaldırarak «ne var? ıı diye sordıı.
- «Basit bir mesele, fakat kadın için aynı şeyi söyleyen1iyeceğim. »,
-· «Hangi kadın?»

- «Meseleyle meşgul olmanızı isteyen kadın.»


Mason koltuğunu döndürerek, «bana kısaca ·anlatın şu meseleyi�·
dedi. «Fakat evvela bir sigara verin ve sonra anlatın.»
Della ona istediği sigarayı uzattı ve Mason da bir kibrit çaktı.
- «Kadın herhalde Polonyalı. Bu insanlar birbirlerini çok korur­
lar. Stephane Claire ülger adında, fakat kendisini sadece Stephane Claire·
diye tanıtan bir arkadaşı var; çok güzel bir kız olnıalı. »
- «Ziyaretçimizin ismi?»
- «Hortense Zit kousky, fak.at herkes ona Horty dermiş.· Asabın�.z·
bozulacak, patron. Her tarafı viraj içinde. Samimi ve dürüst bir kız.
Yirmi altı yaşlarında olmalı ve ·söylediğine göre, kendisini dizlerinin
üzer inde oturtmayı düşünemiyec�k kadar aptal ve miyop bir adamın
sekreterliğini yapıyormuş.»
- ccPeki, hadise neymiş?ıı
- <<Ste.phane Claire oto-stop'la San Francisco'dan buraya gelmek.
istiyormuş. Sarhoş bir adamın ara.basına binmiş. Sonra kaza olmuş ve
kızı direksiyonun başında bulmuşlar. Adamdan eser yokmuş. Ayrıca.
araba da · Hollywood'da oturaı1 Homan adındaki bir prodüktöre aitmiş..
Di.i;1 öğleden sonra çalınmış.»
- ·«Kaza ne zaman olmuş?»
«Dün gece saat on biri çeyrek geçe. ıı
«Şimdi Miss Claire nerede?ıı
«Acele hastahaneye kaldırılmış. V11ruklar, adale yırtılması, ke­
sikler... Pis bir kaza: hayatından ümit kesilmiş bir yaralı ve parçalan-·
mış üç araba. Şahitler kızın· içn1iş old�ğun� söylüyorlar ve o da, poli­
sin mevcudiyetinden . haberi olnıadığı adamın israrı üzerine bir yudum·
'

whisky içtiğini itiraf ediyor. Arabayı ikinci defa da onun çaldığından ·


şüphe leniyor. >i
- «Nasıl oluyor bu iş?»

1 9'
- «Arabanın Hollywood'da öğleden sonra çalınıp, bir müddet
·-sonra da Bakersfield'de terkedilmiş olacağı düşünüliiyor. denç kız San
Francisco'dan geliyorm.uş. Orada çalıştığı yerden, bahşiş kutusundan pa­
ra çaldığı iddiasıyla kovulmuş. Anladığıma· g�re polis, Stephane Claire'in,
.
·yolun kenarında duran ve kontalc anahtarı üzerinde olan arabayı görüp,
plakasından liolly\vood'dan geldiğini anlayınca, onu tekrar geri götür­
:mek istemiş olacağ;.nı zannediyor.»
- «Bu konuda Miss Zitkousky'nin fikri ne?»
- «Gayet ateşli bir şekilde bu düşüncenin tamamen saçma oldu-

ğunu iddia_ ediyor.»

-:- «Şahitlerin ifadesine göre, kazadan sonra arabanın içinde baş-


.ka hiç kimse yok muynıuş?»
- «Hayır.»
Mason kaşlarını çattı:
- «Şu kızı görüp, işi tetkik edelim bakalım. İçeriye alın.»
Della Street dışarı çıktı ve yanında Hortense Zitkousky olduğu hal­
de tekrar geri döndü. Mason, ziyaretçisınin anlattıklarını dikkatle din
]edikten sonra, «dürüst insanları severim» dedi «ve siz de arkadaşınıza
karşı çok dürüst bir davranışta bulunuyorsunuz. Belki de daha sonra
size bir yardımım dokt1nabilir. Fakat şimdilik yapabileceğim bir şey
.

olduğun11 sanmıyorum. Şu anda sizin iyi bir dedektife ihtiyacınız var.


Bizim kattaki Drake'in yazıh&nesine bir uğrayın. Bizzat Paul Drake ile
görüşün ve benim tar.afımdan geldiğinizi söyleyerek, masrafları fazla
kabartmamasını hatırlatın. Bakalım bahis konusu araba hakkında bazı
şeyler bulabilecek mi? Mesela arabayı kullanan adamı meydana çıkara­
bilirse, arkadaşınız da derhal serbest kalır. Ayrıca arabanın ön tara­
fında iki kişinin oturdtığuna dair yemin edebilecek iki şahit bulursa,
bu da yeter. Herhangi bir kimse, otomobilin içinde iki kişi olduğunu
.

mutlaka görmüş olmalı.»


Horty neş'esiz bir tavırla «evet» dedi. ccHer halde bu sizin düşün­
ceniz.»
Mason, «Drake'e bu konuda tahkikat yapmasını söyleyin» diye tek­
:rarladı. «Sonra y::ıpılrnası gereken işleri ben hallederim.»
.

- «Pekala, Mister Mason. Para meselesine gelince ... .,,


Horty çantasını açtı, fakat avukat onun para vermesine mani oldu.
- <cParadan hiç bahsetmiyelim. B u iş benim fazla vaktimi almı-
yacak. Drake de masraflarını karşılamak için az l;>ir ücret talep ede­
cektir. Zaten ona iki üç günden fazla ihtiyacınız oln1ayacak. İşte hepsi
bu kadar.»
Hortense, «çok naziksiniz Mister Mason! ıı diye bağırdı. «Stepha-

20
ne'ın oto-stop yapmak niyetinden, San Francisco'daki arkadaşının tia­
:beri varmış. Bunun bir faydası olur mu?»
- «Zannetmiyorum. Eğer iyi anladımsa, polis, arkadaşınızı araba­
yı Bakersfield'den çaln1akla suçluyor. Drake'e bu noktayı da unutma­
rna.sını söyleyin. Şayet arkadaşınızın Bakersfield'e vardığı saati kat'i ola­
rak tespit ve ispat edebilirse, vereceği ifade de o nispette kıymet ve ağır­
lık kazanacaktır. Polis, arkadaşınızın hiç durmadan geçtiği bir yerden
.araba çaldığını zor iddia eder. Onu San Franciscodan Bakersfield'e ge­
tiren arabanın �ahibi de onun işine yarayacak bir ifade verebilir.»
«Haklısınız)) dedi Horty. «Arkadaşıma hatırlatayım. Söylediğine gö­
,re çok iyi bir adammış. Onu bulmak lazım. Belki de faydası olur.»
- «Belki! Drake bu işi üzerine alır; bu onun işi. Size bir avukat-
,

tarı çok vak'aların nasıl olduğunun öğrenilmesi ve deliller lazım. Drake


ibeni durumdan haberdar eder. Bunu ona söyleyin. Güle güle.»
Kız dışarıya çıkar çıkmaz, Mason· Drake'e telefon etti.
- «Siz.e genç bir hanım ve bir de iş gönderiyorun1, Paul. Bu iş bir
ıbaluma beni alakadar ediyor, fakat ona söylemeyin. Tahkikatınızı y a ın p
ve bana neticeyi bildirin.»

· ALTI
r

Paul Drake, iri vücudunu müşterilere ait koltuklardan birine bırak­


• a:ıktan sonra, cebinden not defterini çıkardı.
«Su araba kazası hakkında... »
- «Kıvrımları yerinde olan kızın işi?ıı
1 «Evet.»
- «Yürüyor nıu?»
ıclki günden beri işin peşindeyin1. En iyi iki adamımı vazifelen­
. dirdim. Ayrıca San Francisco'da haber aldığım birisi daha var. Ne ya-
pacağımı bilemiyorum.>>
- «Anlatın bakalım, Paul. »
- «Garip bir hadise. Evvela şu Stephpane Claire. Çok iyi bir kız.
.Amcasıyla anlaşamadığı için evden ayrılmış. Uf aramızda son derece
_güzel bir kız; platine saçlı.»
- «Peki Horty'den ne istiyorsun?»
- <cBaşJangıç olarak bir ottız dolarını alsak diyorum . . . »

- ((Canını. alın daha iyi.»


«Galiba haklısınız. İtiraf etmek lazım ki, gayet konforlu bir ka-

21
.

dın ve insan onun yanında kendini de konforlu hissediyor. Etrafında-


kileri derhal neş'elendiriyor. Miss Claire, bu bakımdan onun çok ara­
nılan bir kız olduğunu söyledi.»
- «İyi de yeinek pişiriyor oln-ı.alı.»
- «Muhakkak. Şimc;li hadiseye gelelin1, Perry: Savcı büyük bir iş-
güzarlık içinde. Yaralı adam ölmüş. Dolayısiyle kızcağız şimdi ölüme
sebebiyet vermek suçundan muhakeme edilecek .. . ıı

- «Savcı kızın verdiği ifadenin doğru olup olmadığını araştırmış_


mı?»
«Buna lüzum bile görn1emiş. Genç kızın kazadan sonra direksi­
yonun başında bulunması ona kaf1 gelmiş. Savcıya göre kız Bakersfi­
eld'e hakikaten söylediği şekilde ulaşıyor, fakat bu arada otomobilin
sahibiyle beraber bir şişe \Vhisky'yi de bitiriyorlar. Sonra Stephane, ikin­
' ci arabayı hırsızıı-ı. terkettiği şekilde buluyor ve onun Holly\vood'dan
geldiğini görünce, içine binerek yoluna devam ediyor.»

- «Saçma bir düşünce!»


- «An1a yiııe de düşüncesi bu, Perry. Araba Jules Carne Homan
adında taı.-ı ınınış bir sinemacıya ait. Aslında, zannettiğinin yarısı kadar
bile kıymeti olmayan, patates çtıvalı gibi bir herif. Bir iki sene kadar
önce sigortacılarla kapışmış ve bazı riskleri kendi hesabına göze alma­
ya karar· vermiş. Şiındi iyi dinleyin, Perry. Eğer arabası kazadan önce·
kendisinin sarih veya zımni bir izn.ile kullanılmışsa, on bin dolara ka­
dar zarar ziyaıı ödemesi lazım. Halbuki arabayı kullanan Stephane Cla­
ire ise, Homan, kendi rızası olmadan otomobili kullanıldığı için her­
türlü zarar ziyan davasından yakasını sıyıracak. Yine arabayı kullanan,
maaşlı veya maaşsız bir adamıysa, tabii ki bizzat ödemek mecburiye­
tinde kalacak. Anlıyor nıusunuz? Birinde tek kuruş dahi ödemeden kur­
tuluyor, diğerlerinde ise oıı bin doları uçlanıyor. Eğer arabayı kullanan
kimsenin kendisiyle bir alakası olduğu ispat edilirse, bu Hom an•a pa­
halıya mal olur; hem de çok pahalıya.»
.

Mason,' gözlerini yarı yarıya kapayarak <�onunla. alakası olan bir


k.in1se» diye tekrarladı. «Ne demek istiyorsunuz, Paul?»
«Çok kuvvetli bir ihtimal.»
«İ zah edin.»
.:.__ �nurum şu: Hon1an'ı görmeye gittim. Terbiyeli da vranmakla·
beraber, küstahca konuşmayı da ihmal etmedi. Arabasının çalınış şekli
bana çok saçma göründü. Dikkatli . bir tahkikat neticesinde bunun al·
tından karanlık noktalar çıkabilir. Eğer arabası çalınmadıysa, Homan..
direksiyonun başında kinıin bulund11ğunu biliyordu demektir. Hatta da­
ha da garip bir durum var: görünüşe göre araba gündüz çalınmış. Hal­
buki· Claire'in anlattığına bakılırsa, otomobili kullanan adam smokinliy-

22
miş. Hırsızların çaldıkları arabayla gezmek için sn1okin giymeleri alı­
�ılmış bir hareket değil.
«Dolayısiyle Homan'ın yalan söylediğini düşünerek, çalışmaların11
.buna göre yaptım. Emrim üzerine adamlarımdan biri posta idaresine
telefon ederek, kendisini Homan'ın kahyası olarak tanıttı ve efendisinin
şehirler arası telefon makbuzlarını istediğini söyledi. Tahmin ettiğiniz •
.

gibi, maksadım Hon1an'a Bakersfield'den telefon edilip edilmediğini öğ-


·�enmekti. Tabii telefon idaresi itiraz etti. Çatıştık . Neticede makbuzu
. elime geçirdin1.
«Bakersfield'le herhangi bir konuşma olmamış. Fakat k azadan bir
gün önce Hon1a.rr San Francisco''yu aramış ve aynı gün de ·san Francis­
·Co'dan ona ödemeli olarak telefon etmişler.»
«Ntım arayı biliyor mlısunuz?»
((Gayet tabii.)>
'
- «Nereye ait?»
c Kenar bir mahalledeki küçük bir eve. Makbuzun üzerinde L.
C. Spinney adı var. Son derece esrarengiz bir adam.»
Mason gittikçe alakalanarak ccdevam edin, Paııl» dedi.
- «Spinney'in fakir mahalledeki evde küçük bir odası var. Ayrı­
<Ca bir de telefona sahip; numarası rehberde bulunmayan basit bir hat.
Spinney ayda sadece bir kere faaliyet gösteriyor. Portatif bir yazı ma­
kinesi var ve adam bununla bir takım mektuplar yazarak gönderiyor.
Bu arada telefon da ediyor; henüz kime olduğunu· bilmiyoruz, fakat
komşuları onun konuştuğunu duymuşlar. Şehirler arası konuşmalar. . .
Spinney ayda bir veya iki defa muntazam olmayan aralık larla mektup
alıyor. Hatta bazen mekt upların kutuda iki üç hafta beklediği de olur­
muş. Fakat işin en garip tarafı Spinney'i şimdiye kadar kimsenin gör-
memiş olması. . . »

- «Ne?»
- ccHakikat bu. Bir akşam bir taksi şoförü gelip o.dayı möbleli
olarak kiralamış ve beraberinde bir kaç d a bavul getirmiş. Spinney'in
odasına girmek için ayrı bir k aplsı var. Sadece gece yarısı gelip gidi­
�or. Gece geldiği ve güneş doğmadan gittiği saatleri veya ü ç hafta

�onra bir yarım saat için meydana çıkacağı günü kimse bilmiyor. Ya-
ni adamın gayesi bir kaç mektup yazıp, ortadan k aybolmak. Onu te­
�adüf�n ve belli belirsiz bir şekilde görenler var, fa.kat b u şahitler de
�damı doğru dürüst tarif edemiyorlar. Yirmi ila elli yaşları arasında,
J?.e zayıf ne de şişman bir kimseymiş. üzerinde bir pardesi.i, bir fötr
ş.apka ve sık sık da .bir smokin bulunurmuş. Gözünüzün önüne geti­
rebiliyor musunuz? Kenar mahalledeki küçük evde, gece kıyafetiyle bir
adam! (Mason gözlerini yarı yarıya k apıyarak bekledi. Drake anlat-
.

23
m,asına devam etti : ) Posta kutusunda, bir nıektup varmış. Adamım onu•
buhara tutup açmaya cesaret edememiş, fakat . çok ktıvvetli bir lamba­
nın ışığına tutara.k içinde bir makbuz ve bir de mektup bulunduğunu·
görmüş. Neticede zarfı açmadan mekttıbun fotoğrafını çek.meye mu-·
vaffak olduk. ıı
- «Nasıl?»
- cıO·h! Oldukça basit bir numara. Hassas bir fotoğraf kağıdını·
zarfın üzerine koyuyoi·uz ve arkasından ışık vurduktan sonra, kağıdr
banyo ediyoruz. 1\/Iektup katlanmış olduğu için, evvela görünüşe göre-
.

oldukça karışık bir negatif elde ediliyor, fakat neticede biraz çalışmay-
la bütün mektup okunabiliyor. Bunda da şöyle yazıyordu : Size ellf
dolar gönderiyorum. Bu ay bütün biriktirebildiğim bu kadar. Bana yaz-

nıasını isterdim. Benim burada başımın çaresine baktığımı, fakat bit


kaç satırlık mektubunu alırsam mes'ut olacağımı ona seyleyin. »

«İmza?»
- «Lois. O kadar.»
«Ya makbuzdaki isim?»
- «Lois Warfield.» •

«Hakkında tahkikat yaptınız mı?»


- «Gayet tabii.
. Bana neden para ödüyorlar sanıyorsunıız? »
. '

uNe bileyim ben. Devam edin.»


ışmaya gittiği zaman nıüt--
«Adamım New Orleans'a onunla kont
ı
hiş bir paniğe kapılmış. Konuşmayı reddetmiş. Kadın orada bir kah-
vede çalışıyormuş. Sonra arkadaşlarından biri adamıma bazı ipuçları
vermiş. Misis Warfield, New Orleans'a kısa bir müddet önce gelmiş . .
Çocuğu olmadığı için kızın kocası bundan iki sene kadar evvel onu
terketmiş. Bir senelik ayrılıktan sonra, kadın kocasına mektup yaza­
rak, onu hala sevdiğini ve yanına gelebilmek için para biriktirdiğini
haber vermiş . Adamın o sıralarda Hollywood'da olduğu sanılıyormuş . .
Fakat cevap · olarak kocasının bir arkadaşından' aldığı mektupta, War-­
field'in pis bir işe karıştığı ve kend·isiyle doğrudan do·ğruya haberleşe­
miyeceği yazılı imiş . . . Tabii adam polislerden saklanıyor ve mektup- ·
!arının ele geçmesinden korkuyormuş. Kadın da bu esnada Connecti­
cut'daki Ridgefield'deymiş ve kocasının arkadaşına yazarak, ona yar-­
dım edebilmek ümidiyle yanına gideceğini bildirmiş. Böylece yollarda
çalışarak New Orleans'a kadar gelmiş. Orada kocasının hapiste oldt1·
ğunu öğrenmiş. Bu arada kocası da yine arkadaşı vasıtasıyla, kendi- ­
sinin ona layık bir adam olmadığını bildirmiş ve tamamen unutulması• .
nı rica etmiş. Fakat kadın inatçı bir davranışla ve sefalet içinde yaşa-

yıp para biriktire_rek kocasına bir avukat tutmuş. Ancak adam yine de ..
on iki sene hapis cezası yemekten kurtulamamış. Arkadaş bütün b u1

24
malumatı. vasıtalı bir sekilde öğrenmiş. Misis Warfield · biç ··bir şey
' ' .
.
:
an-
: 1

.!atmak istememiş.»
Mason, «Hoınan'ın kazancı ne oiabilir?· J> diye sordu.
. .

- «Haftad� üç veya dört bin dolar; belki daha az, belki daha
·fazla. Kat'i bir şey söylemek imkansız. Hollywood'da daim� iki defa
:servet açıklanıası yapılır; biri gazetecilere, diğeri de maliye memur-
. . ' '

Jarına.»
Mason, döner koltuğundan kalR.'arak, odanın içinde dolaşmaya baş­
.tadı.

Drake . suratına acınacak bir ifade vererek «galiba biraz ileri �t-
tim» dedi. «Kızcağızın bize ödeyecek pek fazla parası yok .. Halbuki çek­
tiğimiz telgraflar ve adamlarıma ödediğim para epey kabarık bir ye-
· ·

kun tutuyor.»
.
- «Spinney'i bulaı;nadınız mı?»
_,. «Şiı;ndilik yapılacak bir şey yok. Adam bir geliyor, bir gidi­
Y.Or.· Bir görünüyor, bir kay
. boluyor. Bir kaç gün önce telgraf almış.»
«Telgrafın metnini öğrenemediniz mi?ıı
- «Böyle bir şey kan11na aykırı. . . >ı

. .;, - «$şşşt!. Kolayını bulamadımz m,ı?ı)'


«Deneyeceğ�m. » ,
- «Muvaffak olp.cağınızı zannediyor musunuz?»
«Bilmiyorum·. Sahtekarlığa sapmak lazım. ·A.damım postahane­
, ye gidecek, kendini Spinney olarak tanıtacak ve . . . »
Kapıya vuruldu ve Della Street içeriye girdi :
·
- «Hey! Pauı ı Rahatsız .etmiyorum ya? Size bir haber var. Yazı-

i.hfuıenizden gönderdil er.»


Genç kız Drake'a d(;>rde katlanmış bir kağıt uzattı; Dedektif onu

:.açıp okuduktan sonra, Mason'a uzatarak, masum bir tavırla «telgrafın
•metni ıı diye mırıld�ndı .

los angeles cafe rigley'de iş buldum stop onunla .görüşmek jsti­


yorun:ı stop gördü
. ğünüz zaman -söyleyin stop lois.
. . .

Mason kağıdı parça ' parça . ederek sepete attı. Sonra Della Stre-
,et'e doğru dönerek «Rigley'in personel şefini telefonla arayın» dedi,
'
«Çok mülı.im olduğunu söyleyin. >ı

Sekreter peki manasında başını sallayarak, derhal dışarıya çıktı.


Drake, <<Hiç alakası olmadığı halde kızcağızın cinayetle suçlan­
·
ımasına üzülüyorum doğrustl » diye mırıldandı.
Mason hafifçe gülümseyerek «saldırmanız için bütün kapılar açık))
.diye cevap verdi.
. .
..:__ «Ü halde işi üzerinize alıyorsunuz? ıı

25

- o:Kurtulması ve aslında sinemacıya ait olan cezayı çekmemesi


için elimden geleni yapacağım.»
- o:Gid ip onu b i r kere · görseniz iyi olur, Perry. Morali çok bozuk
çünkü.»
ı ı mı.
- «Tevkif ed"ld" "? »
'

- llBugün edilecek . . Nezarete aldılar.. Savcının bütün adamları:


büyük bir telaş içinde. Bu işgü zarlı k da nereden çıktı anlıyamıyorum'. .
.

Sakın bunun altında gizli bir takım sebepler . olmasın?»


De_lla Street başını kapıdan 1ızatarak «aradığınız şahıs telefonda>·


dedi . o: Mister Kimball.»
' - «Ben, Perry Mason, - a vukat, Mister Kimball. Lokalin.izde ça-·
lışmaya ba�lıyacak genç bir kadın hak kı nda malumat rica edecektim.>
-
o:Ah! Mister Mason, .emrinizdeyim. Son davanızı takip ettim·�
Tam bir zaferdi. Harika bir müdafaa! Sizin için ne yapabilirim?»
- o:New Orleans'dan gelecek olan Misis Warfield hakkında biraz:
bilgi verebilir misiniz?»
- «Oh!>
- o:Ne var?»
Kimball sıkıntılı bir gülüşle «size fazla bir yardımda bulunabile­
ceğimi sanmıyorum» dedi. o:Bahis konusu hanımın burada bir arka­
daşı var ve onun iyi bir insan oldtığunu söylediği için zannettim . ki
'
. . •

Yani kendisini bizim lokale almayı düşündüm . . . »

- a.Ne zaman geliyor? »


«Gelmiyor.»
«Gelmiyor mu?»
«Hayır.»
- «Neden?»
- «Fikrimi değiştirdim . . . »
- €:Sebebini öğrenebilir miyim?»
- . «Maalesef, Mister Mason , . . Sualirıiz beni güç bir durumda bı -
.

raktı. Bunun dışındaki bütün suallerinize açıkca cevap vereb�lirdim .

.Personelimiz arasında bir yer boşalacağını ümit ediyordun1, fakat olma-­


dı ve bahis konusu hanıma , artık bana güvenmemesini bildirdim. Bü­
tün öğrenmek istediğiniz bu kadar mı? Hem bu işle neden alakadar ol­
duğunuzu so rabilir miyim?»
Mason gülerek «Siz de bu sualinizle beni güç duruma soktu�uzı�
dedi. «�1üşterilerimin işlerinden başkalarına bahsetmem imkansızdır.
Bana hakikaten başka bir şey söyleyemez mi si ni z?»
- «I-Iayır, Mister Mason, çok üzgünüm.»
- «Acaba bahis konusu hanım hakkında iyi olmayan bazı şey-
ler mi duydunuz?»

26
- «Hayır, Mister Mason : . . Zannederim en doğrusu artık bundan
bahsetmemek olacaktır. Şimdilik herhangi bir işçiye ihtiyacımız yok.»
Mason, «pekala, teşekkür ederim» diyerek, telefonu kapattı.
Drake, üzüntülü bir tavırla «Olmadı mı?» diye sordu.
- ((Hayır, Herhangi bir sebepten dolayı adam kızcağızı ortada
bırakıvermiş.»
- «Bu herhangi sebep, Hollywood'dan gelen bir fısıltı olmasın
sakın?»
Mason, askıdan paltosunı1 ve şapkasını alarak «siz herhalde be­
nim düşi.incelerimi okuyors11nuz» dedi. Sonra sekreterine doğru döne­
rek ilave etti : «Haydi, Della. Şu Stephane Claire'i bir görelim b.aka­
lım. Böylece Drake'in • onun hakkındaki kanaatinin doğru olup olma­
dığını da anlarız.»
Drake, «kaymak gibi kız» diye atıldı. . . Sonra bir müddet sustu ve
arkasından ilave etti; «arkadaşJnın da ·hatırı sayılır tabii.»
Della Stereet eliyle, dedektifi mühimsemediğini belirten bir işaret
yaptıktan sonra, patronuna dönerek ((söylediklerini pek fazla ciddiye
almayın» dedi. «Kızın platin rengi saçları var ve siz de Paul'ü tanır­
sınız�»
·Mason hafifçe gülümsedi.
Fakat dedektif israr ediyordıı; ((Ciddi söylüyorıım, Della. Hakika­
ten iyi bir kız.»
Della, «bunu bizzat görmeliyim» dedi.
Mason, «sizin bir kadın işciye ihtiyacınız vardı galiba, değil mı,

Paul?» diye sordu.


- «Benim mi?ıı
- «Even, sizin tabii.»
- «Siz neden bahsediyorsunuz? Mi. iracaat nıemurumun .. >>
.

Mason onun söziinü kesti : «Bir yardımcıya ihtiyacı var. Hiç ol­
mazsa şimdilik. New Orleans'daki adanıınıza, Lois Warfield'le temti�
sa geçmesini ve bir vazifenin kendisini . b1ırada beklediğini ona söyle­
mesini bildirin. Ayrıca otobüs parasını da kadına versin. Btı son za-
.

manlarda oto-stop hikayeleri canımı sıkmaya başladı çünki. »


- «Yani işi üzerinize alıyorsunuz... Para bakımından demek is­
tiyorum?»
«Tamam. Nasıl olsa neticede parayı Hollywood ödeyecek.•
- «Şu zavallı Horty'nin parası da zaten bu işe yetmez.»
- «Ama benim yeter. Böyle bir sahtekarlık yapmaya kalkıştığı
için Hollywood'dalçi birisinin burnıından getirmezsem, barodan ayrılı·
rım.»

27
.

Drake rahat bir nefes alarak, içine gömüldüğü koltuktan kalktı.


t!Ah! işte bunu bekliyordum» dedi.
Mason pa.rdesüsüni.i giyerken «Jules Carne Honıan'ın bir resmioJ
bı1lmanız lazım» diye mırıldandı.
- «Tam yirmi dört sattir bu iş için uğraşıyorunı. Maalesef bula­
madık.»
Mason aniden duralıyarak, dedektife baktı :
- «Yani bütün tanınmış sinemacıların Hollywood'un her soka­
ğında -bir sürü resmi asılıyken, bununki yok mu, demek istiyorsunuz?»
- «Onun gibi bir şey. Homan fotoğrafçılardan nefret edermiş.»

- «Photoplay mecmuasına gidin. Orada tfınıdığım en iyi fotoğ-


rafçılardan biri çalışıyor. Resminizi çekmeyi kafasına koydu mu, ob­
jektifinden asla kaçamazsınız.»
«Doğru. İyi fikir!»
_:__

Mason, «haydi, Delta» dedi -o:Şu küçüğü bir ziyaret edelim.»-

YEDi.

Kocaman şehirlerarası otobüsü kuvvetli bir homurdanmayla ter­


minale girdi. Yorgun yolcular kapıdan geçerek bagaj deposunun önün-·
de beklemeye başladılar.
Drake, sanki hiç bir şeyle alakalanmıyormuş gibi görünmekle be­
raber, mesleki bir tecessüsle bütün yüzleri tetkik ediyordu. Nihayet avu­
katın kulağına «işte aradığımız kadın, Perry» diye fısıldadı. � Kahve- ·
rengi şapkası ve mantosu olan.))
Mason, kadına doğru yalüaşırkeiı, bir yandan da onu tetkik et- ·
mekteydi. Otuz yaşlarında olmalıydı. Zayıftı. İnce kemikli ve adalesiz
bir vücudu vardı. Yanakları biraz fazlaca kırmızıydı. Gözlerinden yor­
gunluk akıyordu. Koyu kumral saçlar1na berber eli değdiğinden bu ya­
na herhalde epey bir zaman geçmişti.
Drake, sigara satıcısına bakarak, «ne yapıyoruz şimdi?» diye sor-
d11.
Mason, o:Pekala» dedi. «Ben oyuna giriyorum.»
- «Tamam!»
Mrs. Warfield, sanki birisini arıyorm11ş gibi etrafına bakınmak- ·
taydı.
Drake, «biraz daha iyi yemek yiyebilse ve iki saatini bir güzel-·

28 '

'

lik enstitüsiliıde geçirse hiç de fena kadın olmayacak.» diye mırıldan-


dı.
Mason gülümseyerek, «hiç olmazsa biraz dik dursa» dedi. «Peri­
şan bir hali var. Haydi, Paul. Bize bakıyor.»
·
Avukat inatçı bir şekilde yolcuların yüzlerini tetkik ederek, iler-

ledi. Sonra bakışları Lois Warfield'in üzerinde durdu, sonra başkala-


rına doğru gitti ve tekrar geriye döndü. Nihayet düşünür gibi bir tavır
takınarak, tereddüt içinde bir hareketle elini şapkasına götüı;dü.
Kadın gülümsedi.
Mason yaklaşarak, «Misis Warfield misiniz?» diye sordu.
Kadın başını evet manasında eydi ve mavi gözleri canlandı.
- «Çalışmam için bir yer olduğtınu bildiren siz misiniz?»
- «Belki.»
Kadının yüzünün ifadesi aniden karanlıklaştı.
- «Fakat. . . Ben bu konuda. . . Anlaştığımızı za�nediyordum?»
Mason, teskin edici bir tavırla «endişelenmeyin, misis Warfield»
dedi. «Zannederim her şey yolunda gidecek. Aksi taktirde size dönüş
masrafınızı öderim.»
·
- «Ama. . . Bunun bana bir faydası yok. Buraya gelebilmek için
işimden ayrıldım. Çalışmam lazım. Büyük mes'uliyetlerim var.»
·
'

Mason, «müsaade ederseniz, sizi Mister Drake'le tanıştırayim·» di-


ye atıldı. . . uHey! Paul! İşte aradığımız hanım.>
Dede.ktif ilerledi ve selam verdikten sonra bir kaç nezaket kelime-
si mırıldandı.
Avuk·at birdenbire araya girdi; «Yemek yooiniz mi? 11
- «Şey . . . Ben . . . ıı
Mason gülüm�eyerek, «Ü halde gelin)} dedi. «Yeınek yerken konu­
şuruz.,
Genç kadın kısa bir tereddütten sonı:a, «pekala» diye mırıldandı.
«Bir büfeye gidebiliriz.)}
Mason ise Drake'e doğru bakıp gülümseyerek, «biz erkekler uzun
bacaklı olduğumuz için daha fazla yere ihtiyacımız var. Ben şahsen
\ bir tahtanın dizlerime tema'Sını hissederek yemek yemekten hiç hoşlan�
.

marn. Bu civarda bildiğiniz bir lokarıta var mı, Drake?)}


- «Gayet tabi!. Hemen karşıdaki sokağı dönünce.»
- «Biraz yürümekte bir mahzur görür müsünüz?»
Lokantaya doğru yi.irüdüler. Salonun oldukça sakin bir köşesine·
oturdukları zaman, Mason kadına doğru eğildi:
«Size bir iş. vermesi için Mister Drake'e ben teklifte bulun-
dum. :ıı

29
- «Nasıl bir iş? Eğer yanlış anlamadıysam, müracaat memuresi
olarak çalışacakmışım? ıı
. - «Doğru.»

Kadinın yüzü aydınlandı. Telaşlı bir tavırla «Ve yine yanılmıyoc-


:sam, teklife göre, ayda seksen dolar alacak.mışımıı diye ilave etti.
· Mason başını sallayarak, «hayır» dedi. «Korkanın, yanılıyorsunuz.•
Kadının gözlerinde önce bir öfke ışığı parladı, sopra üzüntüsünü
·açığa vuran bir gölge yerleşti .
İstismar edilmeye alışık kin1selere mahsus bir tavırla, «anlıyorunı ı
diye mırıldandı. «Halbuki gayet iyi duymııştum. Neyse . . . Mühim de-

ğil. Ne kadar vermek istiyorsunuz?»


Mason, gözlerini genç kadının üzerinden ayırmadan «alacağınız
para yüz dolardır» dedi. «Drake, müracaat memuresinin iyi !P,yinme­
sini istiyor. Halbuki seksen dolarla bu iş mümkün değil. »
.

Mrs. Warfield'in gözleri hayretle açıldı.


.

Mason, «fakat» diye ilave etti, «geçmişinize ait biraz malumat


·edinmemiz lazım. ıı
- «Benim hakkımda yeteri kadar malumat aldınız sanıyordum.»
- «Sadece becerikli, çalışkan olduğunuzu ve btı ·şehirde _iş bul-
mak istediğinizi biliyoruz. Tabii evlisiniz, değil mi? ıı
- «Evet.»
'
-

---.:.. «Kocanız hayatta mı? >>.


Kadın.\ belirli bir tereddütten sonra, ((evetıı diye mırıldandı.
- «Boşandınız mı?ıı
«Hayır.»
- «Ayrı m ı yaşıyorsunuz? »
- <ıŞey . . . zaman zaman.>>
Mason, dudaklarını ısıran Orake'e baktıktan sonra, mınldaadı :
- «Bu kötü bir haber. Ben sizi dul veya boşanmış sanıyordum.
. .

Kocalar bazen can sıkıcı hadiseler yaratıyorlar.»


- <eBenim kocam yaratmıyacaktır.»
- «Ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur herhalde. Farzedin ki,
gece geç vakte kadar çalışmanız icabetti. . . »
Genç kadın avukatın sözünü kesti :
- «İşimi kaybetmeı;nek için ne lazımsa yaparım.»
- <«Sizinle bir mukavele yapmamız gerekiyor. Ancak vergi dai-
resi kocanızın ne işle meşgul olduğunu öğrenmek isteyecek. ıı

- «Onun benim işimle ne alakası olabilir?»


Avukat neş'eli bir tavırla, «ne bileyim benıı dedi. «Fakat vergi
-dairesi burnunu n1utlaka hususi' hayatınıza sokacaktır.»

30
Drake araya girdi : «Fakat insan düşünürse, bu tan1amen saçma­
lık, Perry. Bu iş onları alakadar etmez ki.»
Mason «Bence duruma bağlıı diye cevap verdi. «Kocanız nerede,
Misis Warfield?ı
Tam bu esnada garson kız geldi.
Avukat nazik bir tavırla misafirine sordu :

- «Önce bir içki içer misiniz?»


Kadın te_reddüt ediyordu.
..

- «Zannederim buna ihtiyacınız var. Bize üç tane Martini geti-


rin lfitfen.»
.

Garson kız başını sallayarak gitti. ..


.

Mason, tekrar misafirine dÔnerek, «Evet?» diye sordu.


- «Kocam mı?»
- o:Evet.»
- «Sanırım, nerede . . . Nerede olduğunun bilinmesini istemiyor.»'
Mason'un yüzünde hayal kırıklığının ve sitemin ifadesi açıkca oku-
·

nuyordu.
- «Biz size itimat etmiştik, misis .\V arfield, bunu unutmayın. New
· Orleans'daki arkadaşımız sizden çok bahsetti ve ancak onun ısrarla tav­
siye etmesinden sonra, size iş vermeyi . . . »
- «Hakikaten çok müteessirim. . . Fakat maalesef . . » .

Mason, gay�t soğuk bir tavırla, o:pekala» diye onun sözünü kesti.
«Madem ki ·bu şekilde davranmakta israr ediyorsunuz. . . »
- «Fakat benim hiç bir şeyde israr ettiğim falan yok. Biraz an­
lamaya çalışın. B u hakikaten size ·açıklıyamıyacağım bir husus.»
Mason, nazik fakat soğuk bir tavırla, «nasıl isterseniz» diye kes-
ti. «Sigara? »
Ka.dın ağlamamak için kendini güç tutuyordt1.
- «Hayır, teşekkür ederim!»
Drake'in yüzünde bir merhamet ifadesi okunuyordu. Mason ona
sert sert baktı.
Uzun süren sık1c1 bir sessizlik- oldu. Nihayet Misis Warfield azan­
. netlerim bu benim işime mal olacak, değil mi?» diye sordu.
Mason bakışlarıyla Drake'i aradı, omuzlarını silkti ve cevap ver­
meden sigarasını içmekte devan1 etti.
Kadııı birden boğtık bir sesle «pekala» dedi, «nasıl isterseniz. Bu

pis hikayeden bıktın1 artık. Çalıştığım zamanlar, kazandığım parayı


daima hak ettim. Halbuki n e zaman iş aramaya çıksaın, sanki bir di­
lenciymişim gibi muamele gördüm. Ben sadaka istemiyorun1 ki. Bu ta­
mamen _ ticari bir alış veriş. Hesabına çalıştığım patron d a benim sır­
tımdan para kazanıyor. Pekala; vereceğiniz iş sizin olsun!»

31
Garson kız Martini'leri getirirken, o da sandalyesini iterek, katle-

: tı.
Maso.p, hemen atılarak, «her şeye rağmen sjze yemek ikram et­
. mememiz için ortada hiç bir sebep yok» dedi. «Önce içkinizi için. Son-
.ra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz » .
.
- e:Hayır. Teşekkür ederim! ıı '

Mason, «biraz bekleyin » diye israr. etti. «Dt1rumun böyle bir şek.il
'

:almasına çok üzüldüm. Ayrıca New Orleans'a dönebilmeniz için, yol


.parası konusunda d a anlaşmamız lazım. ıı .
Garson kız, hepsinin yüzlerine ayrı ayrı baktıktan sonra, aperatif-

: ıeri masanın ijzerine bıraktı. Mrs. Warfield kısa bir teredddüt geçirdi
·
· ve nihayet içkisini alarak bir yudıimda biti.idi. .

i züldüm» diye mırıldand�. ((Bur�da size iyi bir


Mason, «hakikaten i
.iş temin edebilirdik.»

Genç kadın, gözlerinden yaşlar akarak ona doğru. döndü :


.

..:...._ �Pekala! Madem ki bilmek istiyorsunıız. . . Kocam hapiste. Han·


:gi cezaevinde olduğunt1 bile bilmiyorum. Bana söylemekten kaçındı.
Kendisinin iyi bir insan olmadığını kabul ederek, ondan ayrılmamı
:istiy{)r. 'Bir arkadaşı vasıtasıyla mektupla<?ıyoruz. İşte �nlatmak iste·
.mediğim şeyler bunlardı. Tabii vergi dairesi başıma bir sürü . . » .

' '

- « Anlattığın_ız şeyler doğru mt1?» ·

Genç kadın başını salladı.


Mason, Drake'e baktıktan sonra, ona bir goz işareti yaptı. De­
·dektif derhal cebinden cüzdanını çıkardı. <<Bu her şeyi değiştiriyor. mi­
sis Warfield» dedi. ((Kocanızın hatalarından dolayı sizi suçlamak im­
kansız. · Hatta onu kurtarmak için gösterdiğiniz gayret, soµ derece tak-
.dire değer.» . : .

Genç kadın. · konuşamıyacak kadar şaşkın bir vaziyette dedektife


bakıyordu.
Drake cüzdanından elli dolar çıkardı. ,
- ((Sizi yerine alacağımız ba11ım heni.iz işten çıkmadı. Muhteme- ,
len sekiz gün içinde ayrılmış olacak. Fakat siz şu andan itibaren hiz­
metime girmiş bulunuyorsunuz. İşte iki haftalık ücretiniz.»

Mason birden atıldı; «Sakın kocanız şu San Francisco'da çek sah­


tekarlığı yapan Warfield olmasın?»
- «Hiç öir şey bilmiyorum. Bana sadece başının belada olduğu.
nu, doğruda.n doğruya mektupJaşamıyacağını ve ancak Mister Spinney
adındaki bir arkadaşı vasıtasıyla haberleşebileceğimizi bildirdi.»
- «Mutlaka odur; bıından eminim. Planlanmış pis bir oyunun
kurbanı olmuştı1. Size bu kont1da hiç bir ,şey anlatmadı mı?»

32
Kadın yüzünün pudrasını tazelerken, .:asla» dedi.
Mason, çantasını açtı.
- «Çok garip! Bu meseJe·yle meşgul olmtıştum. Ben avukatım.
Misis \Varfield. Ve son edindi�im bilgiler, doğruysa, kendisini bir aydan
daha kısa bir zamanda J?.apisten ktırtarabilirim. Bu, kocanızdır, değil4
mi?l>
Mason, Jules Carne Homan'ın bir resmini kadına doğru uzattı.
Fotoğrafta IIoman, yanında bir takım arkada5ları olduğu halde ob4
jektife doğru gülümsüyordu. Re�min altında ise �uplar yazılıydı :
Meşhur prodüktör, artistleriyle yeni filmi hakkında görüşürken.
Mrs. Warfield, heyecanla «kendisiyle meşgul olacağınız için çok
memnunum» dedi. «Zaten . . . »

Aniden duraladı.
Masoı1, endişeli bir tavırla .:ne var?» diye mırıldandı.
- <cFakat bu... O değil. . Ben b.tı adamı tanın1ıyorum!11
Avukat \adının yüzünü tetkik ediyordu. Bu yüzde acı bir hayal
kırıklığından başka bir şey okuınak mümkün değildi. Mrs. Warfield,
b_ir müddet daha foto8rafı tetkik ettikten sonra Mason'a iade etti.
Mason, «belki de bu Spinney'in resmidir)) diye mırıldandı.
- ccOnu şimdiye kadar hiç görrııedim. »
- ıxI<ocanız mektuplarında ondan biç bahsetmiş miydi?»
- «Evet. Merwin doğrudan doğruya kendisine yazn1an11 isten1iyor-
dı1. Mister Spinney'e taın n1anasıyla itiinat edebileceğimi bildirmişti. Fa·
kat kocamın, nerede olduğuntı bilmemi neqen istemediğini bir türlü an­
tıyamıyorum. Bir mabkfın1un rnektup alması yasak mıdır. Mister �fa­
son?»
- «Bazı şartlar olmakla beraber, yasak değildir. Belki · de ha­
piste olduğunu bilmenizi istemiyordtı?ı>
- «Hayır, çünki arkadaşı barıa bunt1 açıkca söyledi. �!arwin'in
Kaliforniya'da olduğuntı sanıyot<lun1. Folsom ve Saint - Quentin hapis4
hanelerine yazdım. Fakat n1el(tuplarım geri geldi.»
- c<Neden Kaliforniya'da olduğt1nt1 sanıyord11nuz?»
- «Çünki arkada..51... Müteessirim ama, artık bundan bahsetme-
yelim daha iyi.»
Mason, «haklısınız» diye tasdik etti. uB11 konu iştihamızın kaçma­
ıın a sebep olacak ve i)te zaten yemeklerimizi de getiriyorlar.»
· Yemek esnasında Mrs. Warfield, yeni işi hakkında bilgi edinmek
istedi. Drake de onuı1 suallerini karşılamaya çalıştı. Şimdiki müracaat
memuresi ayın .yirmisinde evlenecekti. P�ncak paraya ihtiyacı olduğu ·
ıçın
• •

son güne kadar çalışmak istiyordu.

F. : 3 33

Masc·n, Mrs . .\Varfie.ld'in geceyi Gateview otelinde geçirmesini tav­


siye etti. Ertesi gün kendisine küçük bir daire arayabilirdi . Yemekten
d
. adam da otele ka ar ona refakat ettiler ve rahat bir oda
conra her iki
. tu tmasını sağladılar.
- «Size ad:-esin1i nasıl bildireceğin1?ıı
Drake, ccyazıl1aı1�ye telefon etn1eyin» diy,e cevap ·Verdi. ccÇi.
i11ki
şimdiki kız, yerine birisini bulduğumu anlarsa, derhal işi bırakır. lial­
buki uzun bir zamandan beri yanımda çalışıyor ve . mümkün olduğu
kadar fazla . kalmasını ben de isterim. En iyisi şöyle yapal ım: Kendinize
I

bir yer bulur bulmaz, adresi bir kağıda yazıp, Paul Drake'e verilmek
üzere G a t e v i e \V oteline bırakın. Ben geçerken onu oradan
alır ve size ne zaman işe ba.şlıya,cağınızı bildiririm.»
Genç kadın ona elini uzattı.
- «Bana karşı çok iyi davrandınız, Mister Drake.»
Dedektif ise bakışlarını k.açırarak, c< bundan hiç bahsetmeyelim» di-
ye cevap verdi. ·

Sonra iki arkada�. kadına iyi geceler tcn1enni ederek arabaları­


na döndüler.
Dedektif, «ben cieeri beş para etmez bir adamım» diye homur­
dandı. .

Mason, <eÜnun iyiliği için bu oyunt1 oynadık» diye arkadaşını tes-


kin etmeye çalıştı. •

- «Fakat ona iş bulacağımıza dair teminat verdik? ıı


- <eTelaş etn1eyin. Parasını ödediniz, şiındi bırakın biraz istira-
hat etsin. Zavallının buna ·çok ihtiyacı var! . Güne� banyosu yapn1a­
sını, plaja gitn1esini, yani tan1 manasıyla bi� tatil geçirmesini söyleyin
ona.ıı
Dedektif, <ekadıncağıza daha ne kadar zaman para öde.meyi dü-
şünüyorsunuz?» diye sordu.
- <eBir şeyler buluncaya kadar. Bu ona bağlı artık.»
Drake'in yüz hatları gerildi.
- ccAman ne güzel!>>
Mason, onıın bu kinayeli lafına aldırış etn1eyerek, sordu :
- <eÜ foto3raf hakkında yalan söylemiş olabileceğini sanıyor mu·

sunuz, Paul?»
- ccHayır. E�er öyleyse çok şaşırırım. Perry. Hakikaten hayal kı­
rıklığına uğramışa benziyordu.»
- <eKeşke Della da bizimle beraber gelmiş olsaydı. Kadının, çan­
tamdan ne çıkaracağımı önceden tahmin ettiğini sanıyorum . »
- <eYani sizce yalan n1ı söyledi?»
- «Her şey kocasının Hom.an olduğunu gösteriyor. Hadiseleri ·blı

34 '

'
düşünün; Kadınla anlaştığı halde, sonradan vazgeçerek onu yüzüstü oı­
rakan şu bar mesela. Buı1tnı altında gizli bir tehdit var, Paul. S.avcı yar·
dımcısı o barın personel şefine gidip, Misis Warfield'i i5e almamasını
söylemiş olmalı. Ve be11 böylesine l<uvvetli bir nüfuzu olaıı anca.k bir .
'
'

yer biliyorum. ıı
- «Hollywood. »
- ((Eğer kadının kocası Kaliforniya'da mahkum olmu$sa, evrak-
ları incelemek kafi. . . »
- ((Kadın zaten I''olsom ve Saint - Quentin'e yazmış ve bir neti�
ce alamamış. Hayır, ·hayal kurmayın, Paul. Farzedelinı ki Warfield bu­
·

raya gelmiş olsun. Herhalde b-ir film sti.idyc-suııda iş bulmuştur. Son­


ra da n1uvaffak olnıuş, para yapmış ve etrafı güzel kadınlar tarafından
çevrilmiştir. Bu işi meslek olarak seçen kadınların dahi, beyaz per­
dede görünebilnıek için şahsiyet sahibi, çok hareketli ve akıllı olması
lazımdır. Hollywood'da, Jıatta o zavallı figüranlar arasında dahi, ka­
deriııe rıza gösteren yoktur. f-Jepsi de parmaklarının üzerinde yüksel­
meye çalışırlar. Tabii Warfield de bunlarda:n birine aşık olmu5tµr. Ha­
yallcriııi gerçekleştirmek ister. Birinci karısından boşanıp, sevgilisiyle
evlenn1ey'i dü�ünür. Fakat ka<lın onu hala seviyor ve ayrılmayı da ak­
lına getirmiyordur. Sonıına kadar mücadele edecektir! Halb11ki kocası
ş.imdi büyük adam olnıt15tur ve son derece titizlikle sakladığı geçmişi
'

onu rahatsız etmektedir.


«Mahklım olduğu haberini göndererek nıes1eleyi halletnıek istemiş
ve ke11disini alıp görn1esinin iı11kansız old11ğunu da 011a yazmıştır.
Hatta i�in daha da sa3lama ba�lanması için, karısının zavallı maaşın.·
dan biriktirip kendisine ıJara göndermesiııe de ses çıkarmıyordur.»
Drake, «Bu dereçc adi bir insan olaca�ını sanıyor musunuz?ıı diy�
bağırdı.
- «Ar:ııa kadı_ncağız bu nıaksatla Spinı1ey'e para makbuzlarını gön·
deriyordıı.,,
- «Peki adaının Homan oldt1ğu11u nereden biliyorsunuz?ıı
- ((Spinney sadece bir aracıdır» diye izah etti Mason. ((Adamın,
sır saklıyacağından eınin olduğu bir arkadaşı. San Francisco'ya sık sık
gidiyor, mektupları alıyor ve lıerhangi bir anormal durumda Los An­
gesles'e, kadının kocasına telefon ediyc-r. »
- ((Makul.»
- «Ü halde, l-Ioman'a telefon eden de Spinney'dir! ıı
- «I-Iay Allahım! B11 g()zle t-ak1lınca, her şeyin izahı ınümkün.
Haklısınız, Pcrry. Homan, Warfield olmalı. Beraber oturduğu, kendisin­
den küçük bir karde�i var anıa, hadise güni i evde değilmiş.»
- «Bu bir şey ifade etmez. l(endisiyle dal1a yakından ilgilensek
iyi olur. Bana ondan bahsedin.» ,,

35

'
- «Adı Horace ve ağabeysi Jules'den yedi veya sekiz ay daha kü­
çük. İyi bir balık avcısı ve kuvvetli bir golf oyuncusu. Adeta bir pro-­
fesyonel.»
- « Nerede çalışıyor?ıı '

- o:Holly\vood usulü. Şl1rada, bura. da. Devamlı bir işi YO·k. Ju-
les ona arada sırada bir is buluyor. Sinen1acının bir yatı ve bir yarı�
atı var, ayrıca golf kulübünde aza, yani kısacası bütün Holly,vood sa­
kinlerinin · sahip oldukları şeyler onda da mevcut. Horace biraz çalı­
şıyor, ağabeysinin oyuncakları ile oynuyor, ava çıkıyor ... »
- «Bir dakika> dedi 11ason. o:Horace, kazanın olduğu gün Holly-
woqd'da değil miymiş? :ıı
- cxHayır. Balık avlan1ak için denize açılmış.>
- «Kendisi Spinney olabilir.»
1

- «Evet, n1üınkündür.»
- «Yahut belki de Horace kadının kocasıdır ve Jules de onu k<>-
ruyordur?ıı
- «Bu hiç akıma gelmemişti» dedi Drake, gözlerini kırpıştırarak.
«Fakat h?yır, olamaz. dizginleri elinde tutan Jules. Şa.yet bahis konusu
kimse Horace olsaydı, mutlaka , şöyle bir mektup yazardı : Sevgili ka·
rıcığım, ben Hollywood'dayım, fakat işler iyi gitmiyor. Ağabeyin1in
sayesinde, geçiniyorum, fakat evli olduğumu öğrenirse asla yardın1 et­
mez. Bundan sonra ikimiz de yollarımızı ayırsak, claha iyi olmaz mı-.
Kendini toparlayıncaya kadar, sana biraz para da gönderirim.»

Mason düşi.inüyordu. -

- «Pekala. Fakat kadın resmi görünce hakikaten şaşırdı ve hayal


kırıklığına uğradı. Foto8rafın Homan'a ait olduğundan emin misiniz?•
- Eminim tabii. Onu tanıyorun;ı. Bu fotoğraf ona ait ve üstelik .
gayet iyi çekilmiş.»

- «Neyse bunu bir yana bırakalım» diye n1ırıldandı Mason.


cŞiindilik Homan'ııı kendisini görmek istiyorum.»
- «Saat çok geç oldu ve şimdi ona yaklaşmak zordur.•
- 11:Gündüz vaktirıde pek farklı olacağını sanmıyorum, Paul.>
- uMümkündür.ıı
- uNerede oturuyor?»
- «Beverly I-Iills'deki hakiki bir şatoda.>
- «Telefon numarası rehberde var mıdır?>
- «Hiç zannetmiyorum.»
. .

- uAma bu numara sizde olmalı. Telefon idaresinden makbuzları


i.sterken, numarayı da söylen1ek mecburiyetindeydiniz çünki.»
Drake, bir mi..iddet ceplerini karıştırdıktan sonra bulduğu not def·
terini Mason'a uzattı. Avukat numarayı kendi defterine yazdı.

''
'

- cSan Francisco'daki kenar mahallede bir oda sahibi olan Spin­


•ney'in, dahi bir sinemacıya telefon etmesi garip değil mi?»
- «Oh! Dahi bir sinemacı! Biraz fazla mübalağa ediyorsunuz. As­
lında, haftada üç bin dolar maaşı olan zavallı bir işçiden başka bir
. 'Şey değil . . . »
Mason yüzünü buru�turdu.
ı - «Mühim değil. Onunla bir konuşayım.» .

- o:Fazla bir şey elde edemiyeceksiniz. Herif midye gibi içine


kapanmış."
- «Ya ben aldanıyorum, Paul, yahut da bu adam iki yüzlü bir ha­
yat sürdürmeye çalışıyor. Dolayısiyle biraz sinirli olmalı ve ben dı .

.bundan faydalanmak istiyorum.»

SEKtz
'

Bahçe lambaları, İspanyol stilindeki binanın beyaz cephesini aydın�


latıyordu. Dalı� yukarılarda ise, karanlıkta siyahmış gibi görünen kır-
1mızı kiremitler göze çarpmaktaydı.
Mason'un zil çağırılarına, beyaz yelek giymiş, Filipinli bir uşak
' .
.
\Cevap verdı.
.
- o:Mister I-loman'la telefonda · görüştüm» diye başladı avukat.
-«Ben. . . »
Hizmetkar atıldı :
- «Evet, Mister Mason. Bu taraftan buyurun, efendim. Şapkanızı
ve paltonuzu, lfitfen?ıı .
Mason uşağa istediği şeyleri verdikten sonra, kırmızı halıyla kaplı
bir koridordan ve daha sonra da muazzan1 br salondan geçerek, büyük
tel'ası olan bir çalışma odasına girdi. Homan, bir ınasanın başına otur­
.muş, daktiloyla yazılmış bir takım sahifeleri tetkik ediyordu. Elinde ka­
lem olduğıı halde gözlerini ziyaretçisiııe doğru kaldırdı :
- «Oturun ve lconuşn1ayın, lfıtfen.ı

Mason, alaycı bir tavırla, masanın üzerine eğilmiş olan suratı tet­
kik etmeye koyuldu. Sonra, avını gözleyen bir avcı gibi bakışlarını
adamdan ayırmadan, adeta kendisini davet eden derin koltuklardan bi·
·

Tine çöktü.
Palmiyeler içindeki
.
bahçenin, aydınlık çeşmenin ve yüzme l1avu •

zunun ral1atça görülebiln1esi için perdeler ardına kadar açılmıştı. Evin


her tarafı para kokuyordu; içerisi rahat bir evden çok, bir dekoru an­
dırmaktaydı.
37
,

Homan 'kağıtlarına belki samimi, belki de yapmacık olarak ôylesi·


ne dalmı?tı ki gittikçe Mason'un meraklanmasına sebep oluyordu. Ni­
.
hayet başını kaldırn1adan, nıırıldandı :
«Bir dakikanızı daha rica edeceğim. Senaryonun şu kısmını da·
:.___

yolı1na koyayım, ondan sonra enırinize amadeyim.))


Her türlü ınanadan yoksun ses tonuyla, yarattığı intibaı kuvvetlen·
dirmek istiyordu IIoman.
.

Her haliyle keııdini beyenn1iş bir adamdı. Kısa kesilmiş saçlar ı,,
bir nev'i saçak gibi, tepesi açık kafasını çevreliyordu. Adam dazlaklı·
ğını saklamak için herhangi bir gayret sarfetmernekteydi. Burnunun üze··
. .

rindeki kocaman gözlüğün geniş sapları, grileşmiş şakaklarını kısmen · •

örtüyordu. Ba�ını hafifçe önüne eğmi'3, gözlerini israrlı bir şekild� elin-
deki . kağıtlara dikmişti. Birden bir kalem yakalıyarak, bazı kelimeleri
şiddetle çizdi ve üzeriııe başkalarını yazdı. Bütün ·bunları zerre kadar
tereddut etmeden yapıyordu. Bu ani ataklar 11eticesinde salıife gittil-:­
çe siyahlac:;makta ve i.izeri düzeltmelerle dolmaktaydı. Nihayet eline al­
dığı kadar şiddetli bir hareketle kalemi fırlatıp, önündeki kağıtları it­
tikten sonra, kırmızıya çalan kahverengi gözlerini Mason'a çevirdi.
- «Sizi beklettiğim içjn üzgüni.irn. Bu kadar .erken geleceğinizr
tahmin etmiyordum. llham perilerim kaybolmadan önce senaryonun·
bu .kısmını bitirrnenı lazımdı. Ziyaretinizi11 bütün çalı�ma zevkimi ka··
çıracağını hissediyorum. Zaten o dedektif k.afi derecede beni rahatsız ·
' .

etti. F�kat yine de arzunuza karşı koymayı düşünn1ediın. Benden ne·


istiyorsunuz?» •
1,

Mason, ınevzua girmeden önce bir zen1in hazırlamak gayesiyle,.


«Geç vakte kadar çalıştığınızı bilmiyordum» dedi.
- «Ben aralıksız ve daima geç vakte kadar çalışırım. Bir insan·
ancaic diğer insanlat tıyurken tam ınanasıyla ran.dıman verebilir.»

Kısacık koluntı uzatarak, geniş bir daire çiziyormtış gibi yaptı . .


- ıcTabi1 btı şehirde ya51yan insanlardan bahsediyorum. Benden•
he istiyorsunuz?»
- «Acaba istemiyerek ilham perilerinizin kaçmasına mı sebep ol·
dum?ıı diye sordu, i\1ason.
- <:Hayır. Bu · senaryoya karşı fazla bir yakın�ık duymuyorum.
Bütün 11ikaye boyunca, �ahıslar daima en acıklı anlarda nıeydana çıkı�
yorlar. Kat'i bir şekilde hakikati ifade etınedikçe, onları beyaz perde­
de canlandırnıak imkansız. 111san senaryoya yakınlık duymadı mı, tip·
]eri de yaratmak çok giiç olı1yor tabii. Oysa kapıyı açıp, hayatlarına
girmelc lazım. Aksi takdirde vak'a sathi k.almaya mahklımdur. Mese·
la siz şimdi birdenbire geldiniz..' Bu işte sözüm ona bitaraf olmalısınız.
. .
. ,.
'

38 '.
. �
'

Malumat almak istedi,ğinizi söylüyorsunuz ama, aslında maksadınız ba-


.

.na tuzak kurmak. Sizden sakınmam lazım.»


Mason, doğrudan do�ruya ınevzua girmek fırsatının çıktığına se­
vinerek, cıNeden?» diye sordu. «İhtiyatsızca davranıp bazı hakikatleri
açıklam;:ı,ktan çekiı1diğiniz için mi?»
-· «l-Iayır. Ne olursa olsun, ilerde aleyhimde kullanabileceğiniı
herhangi bir şeyi söylememek için.»
.· - «Ben o kadar kötü bir insan değilim, Mister Homan!ıı
- «Fakat göııderdiğiniz dedektif öyleydi. Bütün günümü berbat
·

·etti. B�ıtden ne istiyorsıın11z? ıı


- ((Arabanızın kazalara karl'.'ı sigortalı olmadı8ı doğrt1 mudur?>
·
- «Evet. . . Şayet sizi alakadar eden buysa. . .
»

- «Şimdi anlıyacaksıııız . . O halde, arabanız sarih veya zimni bir


.

müsaadenizle kullanılmışsa, nıes'uliyeti de size ait oluyor.ı>


- «Ama durum böyle değil.»
- «Bilakis. Hic olmazsa kanuni bakımdan.>

- «Qyle oldl.!,ğunu farzedelim. Netice?»


Mason devam etti : .
- «Ve arabayı kullanan şahıs da sizin adamıntzsa . . »
.

- «Adan1ım mı? Benin1 adamım yok ki.»


.

- «Buna çok kimse inanabilir. Ancak, kendisine vereceğiniz mek-


tubu ara·banızla postahaneye_ giderek, atmasını söylediğiniz bir kimse

de o anda sizin adamınız sayılır.»
. - «Anlıyorun1, te�.ekkür ederim. Bu ihtarınızı unutmıyaqığ'!m.
Sonra?»
- <cDolayısiyle arabanızı verip San Francisco'ya gönderdiği�
niz kimse de, sizin. adan11nızdır. »
- «Netice?»
- «Ve bıı adam yolda bir kaza yaparsa, sanki arabayı siz kul-
lanmışsınız gibi mes'ııl duruma düşersiniz.»
- «Maksadın1z nedir?»
- <cBen avukatım, M!ster Homan ve Stephane Claire'i temsil edi-
yorum. Maksadım lehindeki bütün delilleri toplamak ve onu temize •

çıkarmaktır. ı> ,.

- <c Bu söylediğiniz normal. :ıı


- «Siz de tabi! kendi bakımınızdan, kanuni mes'uliyetinizi müm-
kün olduğu kadar azaltmaya çalı�acaksınız. Arabanız hakikaten çalııı­
mış olabilir. Diğer taraftan herhangi bir kimse sizin müsaadenizle ara­
bayı ktıllanmış da olabilir ve bu da her şeyi değiştirir. Böyle bir halde,
:siz her şeyden evvel mes'uliyetten kurtulmak istersiniz.»
- cıGayet tabit.»

39
'

.


- cDolayısiyle menfaatlerimiz çarpışacaktır.• ,

- «Muhakkak ve zaten ben bunu ziyaretinizden önce de biliyor··


duin._ Hepsi bu kadar mı?»
Mason, kelin1elerin üzerine basa basa, «aklıma şöyle bir fi ki r tel ­
di» diye n1ırıldaııdı.. «Son derece soğukkanlı davranabileceğiniz gibi...
'
b.atalı bazı çıkışlar da yapabileceğinizi düşündüm. »
- «Ne gibi?»·
- <cMesela bir kaç bin dolardan kurtulmak için çabalarken, göğ--
sünüze öldi.irücü bir darbe de yiyebilirsiniz.»
·«Kimin tarafından?»
__..

o: Benim.»
-

Roman, altın çerçeveli gözlüklerinin arkasındaki dikkatli bakışla·­


nnı Jvf ason'a çevirn:-işti.
Nihayet «Devam edin» diye mırıldandı. ..
- «Stephane Claire'in arabayı kullanmadığını ispat etmek isti·-
. .

yorum. Dolayısiyle direksiyonda kimin olduğunu bilmem laz.ım. Bu yol· ·


dan gidersem de işlerinize burnunıu sokacağım. Şimdiden haber vere·-
flID.»

- «Şantaj mı?»
- o:Hayır. S-adece basit bir ihtar.>
- «Söyleyecekleriniz bitti n1i?»
1

- «Daha henüz başlıyorum.»


Homan koltuğunun içinde kıpırdandı.
Sinirli bir tavırla, giidük parmaklarını masanın üzerine vurarak..
'
ctahmin ettiğimden daha da beter bir insann1ışsınız» dedi.
- ccGayem, kaza sırasında arabanızı yine sizin adaınlarınızdan bi�
rinin k:ullandığını ispat etmektir.»
halde polise arabamın çalındığını bildirdiğim zanıan, yalanı
- aO
söylemiş olmalıyım.»_
- «Ben avukatım ve karşı tarafın, elindeki bütün imkanl(l.rt kul­
lanarak işleri karıştırmaya çalışacağından şüpl1elenmek mesleğirain ica­

bıdıı'.))
-
aSizi · ayıplamam imkansız. İşiniz bu çüııki. Devam edin, lut-.
fen.>
Mason, parmağını sinemacıya doğru çevirerek, «Mister Spinney'iııt
ne işle meşgul olduğuntın bilinmesi sizi güç bir durumda bırakacaksa.,
bunu derhal itiraf etmeniz menfaatini�, icabıdır» diye hücuına geçti. .
Roman hareketsiz duruyordu. Hatta kirpikleri bile oynanı ama�.,
taydı.
- o:Spınney mi?. Tanınııyorum.ı.

.
:

• ' . \
• ,.
< � • �.ı.
- .:San Francisco'da oturuyor.•
- «Böyle bir kimseden bahsedildiğini şimdiye kadar hiç duyma
..
-dım. Dolayısiyle bu yoldan giderek bana şantaj yapmanız inıkansız.•
-«New Orleans'daki bir lokantada çalışan bir kadını da tanımı-
· yorsunuz�ur herhalde?»
- «P..h! işte tehditler başladı. Tabii yine kadınlar. . . >
- «Sadece bir kadın.»
• '
I

- «Haydi, devam edin, durmayın! Hepsini buraya getirin! Zerre


· tadar p
alakadar etmez beni! Bekarım. Ça kın, sefil bir insan olduğumu
--söyleyebilirler. Fakat bütün bunlardan bana ne? !sterseniz hakkımda
'konuşacak yüzlerce kadın bulun. Ben kendimi hiç bir zaman sakla­
,maya çalışmadım . . . >
- «Beni yanlış anladınız» dedi, Mason. a:Çapkınlıklarınızdan bah-­
"setmek istemedim. ıı
- «Ya neden bahsetmek istediniz?»
'

- ((Uzun bir zamandan beri I ayrı yaşadığı halde kocasına sadik


·talan bit kadın var. Fakat adam şimdi ne iş yaptığını, ne olduğunu
'karısının öğrenmesini istemiyor ve onun New - Orleans'dan ayrılmasına .
�·mani olmaya çalışıyor.»

- cNeden?ıı
- · «Çünki adamın niyeti karısından boşannıak.•
-:. cNeden?»
- «Bir başkasıyla evlenebilmek için.>
- tiMi\kemmel bir . düşiince » dedi Homan, dalgın bir tavırla.
·c.Evet, hakikaten mükemmel! Yapılacak bazı şeyler olmalı. . . . Bir ha·
:yat hikayesi. IIarcanmak istenen fedakar bir kadın. Tam bir draın.
·Harika! Şunu bana bir genişletsenize . . . »
- «Zaten benim de niyetim bu ya.>
Homan, parmakları yüzüklerle dolu elini sallayarak gülmeye baş­
�Jadı.
- «Film senaryosu bu!» dedi. «Özür dilerim, Mason. Fakat se­
'naryoları hakkında ne düşündüğümil soran o kadar çok yazar var ki,
.artık duyduğum bütün vak'aları ister istemez bu gözle görüyorum. Ha­ •

tikaten güzel fikir . . »


.

- «Ama benim söylediklerim hakikat.»


.::. uHakikat mı? Aslında hiç bir şey if�de etmez. Sonra? 111
- �Çok basit. Mahkeme heyetinin karşısına çıkmanız gerekecek
ve orada şahitlerin huzurunda bana her şeyi anlatmak mecburiyetinde
ikalacaks ınız; Yalnız orada yalan söylememeye bilhassa dikkat edin! Çün�
:ki belki de polise iki kelime roylemekle bu işten kurtulacağınızı san-

mışsınızdır. Artık buna gi.ivenmeyin. !mkansız. Bir masumu · hapse at­


;
tırmaya çalışıyorsunuz. F akat yalarıınızı yakaladığın1 an, bu ·sefer ben·
sizi içeriye tıktırırım. Anlaşildı n11? >>
- «Bir dakika>> dedi Roman. «Mü.saade edin. de diişüneyim.»
Mason, hiç bir hareket yapmadaı1, I-:1.oman'ı tetkik ,ediyordu. Si·
nem.acı ise sabit bir şekilde masasının kö��esine bakmaktaydı. Yü.zünün
.
ifadesinqen bir şey aµJan1ak ı.nüınkün değildi. Bu11unla beraber par·
.inaklarını masanın üzerinde , tık.ırdatışı, sinirli olduğunu da meydana ·

ko,ymak.taydı.
Birden tıklamalar kesildi ve I�oman başını kaldırdı.
--:-· «Hikayemin sakat bir tarafı yok» diye mırıldandı nihayet.
ıBen hakikati anlattım, dolayısiyle bana hiç bir şey yapamazsınız.
,
o-
·kıza acıyorum. Araban1ı çaldılar, bu doğrudıır. Kim çaldı? Bilmiyo-
rum. Size de zerre kadar aldırdığım yok, Mason! Bahis konusu kız da,_
düşünmeye fırsat buldtığun1 sürece merl1ametimi uyandırabilir. Bir has-
. .

talıane yatağına çak1l1p kaimı�, yaralı, belki de hayatı boyunca k'1:-


·ıanın izlerini vücud.tında taşıyacak, parasız, işsiz, herhangi bir dayanağı
yok, ayağa kalkar kalkmaz ölüme sebebiyet sııçundan muhakeme edi-­
lecelc, mahkeme heyetinin karşısına çıkacak, gazeteciler tarafından hır-

palanacak; gayet tabii bunların hepsi acı şeyler. Hadisenin insani, acık-
lı tarafını ben de görüyoru·m. Fakat bütün· bunları uzun boylu düşü...
necek vaktim yok, beyefendi. Şu sıralarda da bütün dikkatihıi · öntim­
deki senaryoya teksif etmem için, bağlı olduğum şirket bana. para ödü-­
_yôr; evli bir kadına aşık olan adamın problemi. Kadının kocası boşan-­
.mak istemiyor. Askıntı oluyor. Dram büyüyor, genişliyor ve nihayet
.bir gün . adam, karısını aşiğtnın kolları arasında yakalıyor. öfke, inti­
kam arzusu. . . Fakat beni asıl meşgul eden, kadının durumu ve dav­
ranışları. İçinde ya�adığı hayal ve yalanlar dünyası. . . »

Mason koltuğunu geriye doğru itti :


- «Şahsi n1es'eleleriniz beni alakadar etmez, Homa·n. Bana da,.
·bir geiıç kızı hapisten çıkarmam, onu kurtarmam için para ödüyorlar_
Ve her halde bunda muvaffak olacağım.ıı
., -· «Sizi gayet iyi anlıyorum. Ve hissettiğime göre ilham· perile­
rim tekrar geliyor, Mason. tyi geceler. Hem bir daha da buraya ayak.
basmayın.»
- «Ben sadece bir kere ihtar ederim!ı>
:_ «Tamam, bu kafi geldi. Anladım.»
.
Ve Homan tekrar isine döndü .

Mason ise tam kapıdan · çıkmak üzereydi ki, birden başın·ı çevire.:.,
rek: seslendi :
.
.

'


- o: Merak ettim, Hornan... Hazırladığınız yeni filmin ismini söy-
'lemenizde bir mahzur var mı? Çünki filmi seyretmek ve ziyaretim, ha�
· fif de olsa üzerinizde bir tesir yapmışsa, bunun izlerini filmde görmek
: isterdim.»
Hoınan, canının sıkıldığını belli eden bir tavırla senaryonun ilk
. sahifelerini eline aldı.
..
- «Bu senaryo, iki sene önce stüdyolarımızın telif hakkını satın
,aJdı!;ı bir roı:nandan çıkartıln1ıştır. Romanın ismi şöyle : Maske _ Düş�
tüğü Zaman! Saçma bir isim. Belki bir romana yakışır ama, film ismi

,olarak· kullanılamaz. Sinema ba�lıkları, tıpkı gazete manşetleri gibi, da�


ha ilk bakışta anla.)ılacak cinsten olmalıdır. Aynı zanıanda. . . Hay Al·
lalı, bi.
itün lJtınları size n.eden anlatıyorum sanki! ı>
Mason kapıdan çıkarken. ccBen de şimdi keı1di kendime bunu SO•

· ruyordunı » dedi.

Filipinli uşa'k dı)arıda onu bekliyordu ve heınen karşısına· çıkarak


• 1
_paltosuyla şapkasını uzattı.
Mason tl)ağın yardın11nı kabul etti ve paltosunu giydikten sonra,
:antrenin bir köşesine kurulmuş olan muazzam telsiz aletini farkederek,
· d.uraladı. Aletin ekranı hafifçe aydınlıktı ve hoparlörlerinden tatlı ve

:son derece net bir müzik sesi duyuluyordu.


Mason, t1�ağa. «Roman bu aleti kullanmanıza müsaade ediyor mu?>
.:diye sordu.
Adamın gülümsemesiyle, iki sı.ra inci gibi diş meydana çıktı.
- «Hayır, efendim. Fakat çalıştığı zamanlar, Mister Homan'ın ku·
'

"lakları hiç bir şey duymaz. Ve ben de bundan faydalanırım. Şimdi de


· sizin çıkmal}.ızı bekliyordum. Bu müziği de Çok sevdiğimden.
· . . »

- «Hakikateıı güzel müzik» dedi l\.fason, alete yaklaşarak. «Tel�


sizin markası ne acaba?»
- «Tanınmış bir markadır, efendim» diye cevap verdi, uşak. ha·
"fifçe telaşlanarak. «Fakat sakın düğmeyi çevirmeyin. Mister Homan çok
"kızar sonra.»
Mason müziği dinliyordu.
Birden cızırtılı bir takım sesler, müziğin kesilmesine sebep oldu.
� Ve hemen arkasından da hoparlörler, sanki evden birisi otomatik tele·
:fonu açmı5 gibi, muntazam olmayan aralıklarla 6 defa tıkırdadı.
Mason sokak kapısına doğru ilerledi.

- ccTeşekkür ederim. lyi geceler.»


, Uşak gözleriyle . onu takip ediyordu.
- cLfıtfen, Mister Homan'a bir şey söylemeyin, efendim!»
- «Neyi söylemiyeyim?11

41

- «Yanından ayrıldıktan sonra her.hangi bir yere telefon edip et-


meyeceğini anlamak için beklediğinizi.»
'

- ((Tamam, anlaştık» dedi avukat, gülümseye;rek.

.
Uşak, bakışlarında 111üteşekkir bir ifa.de oldt1ğu halde tam ona ka- .

pıyi açıyo.rdu ki, dışarıdan telaşlı ayak sesleri duyuldu ve hemen ark:a·
aından da Mason; adeta koşarak gelen genç bir adamla çarpıştı.
Yeni gelen. «Pardon» dedi. «Kabahat beniı'ndi!»
Ad.amın yüksek ve geniş bir alnı, çukurları · epey derince olan ko-
,

Yü renk gözleri, arkaya doğru tarann11ş simsiyah saçları vardı ..


- « Yo�sa beni . n1İ arıyordunuz?»
-- ((Siz Horace Homan mısınız?»
- «Ta kendisi!. » \

- «Size bir kaç kelime söylemek isterdim.»


- «Şimdi çok acelenı var. B u görüşmeyi daha sonraya bıraksak·

, olmaz mı?»

- «Hayır. Adım Perry Mason. Avukatım ve Stephane Claire'i tem-


sil ediyorum.»
·

- «Hay Allah! Yine evlenmek vaadiyle . kandırdıklarımdan birisi'


mi? Pekala. Oııa .söyieyin, mahkemeye gitmekten vazgeçtiği taktirde­
. kendisiyle evlenmeye razıyım. Böylesi daha . . . Oh! Bir dakika. Stcplıane··
Claire. Tamam, b11ldun1.» .
- «Hani şu ağabeyinizin arabasını çalmakla itham edilen �nç·
kız.»
- cıEvet,
. tamam.»
«Bana söylediklerine göre, kaza· .esnasında siz balık avlamak!� ·
.
.

meşgulmüşsünüz? »
- «Evet, denizdeydim.»
- «Biraz önce ağabeyinizle durumun ciddiyeti hakkında konnş-
tuın . Bunun, polise bir kaç kelimelik bir hikaye anl:;ıtarak kurtulnıak.
istı�nilen hadiselerden olmadıeını söyledim: Şimdi kendisinin n1ahke­
mcye çıkması ve bütün bildiklerini anlatması gerekiyor.»
- «Bu .b akımdan sizi suçlamam imkansız. Fakat herhalde ağabe-­
yirni kızdırmışsınızdır.
.
. - Hele çalıştığı bir sırada sizi dinlemek mecburi-.
yetinde kaldıysa.»
- «Her şeye rağmen beni dinledi. Fakat söylediklerimi iyi anla..
yıp anlıyam:;ıdığı konusunda tam bir kanaat edinemedim. ı
Genç Homan gülümsedi.
- «Anlamıştır. Zaten siz vazifenizi yaptınız. Jules için tasalanma­
yın. o kend�ni korumasını bilir ve üstelik kolay kolay d a yeniln1cz.•
- ıı:lnat etmeye ne IU.zum var?> diye mirıldandı Mason. «Lüzum--
suz yere riske gireceğine, mes'uliyetini kabul etsin. Yani arabanın ken­
di adamı tarafından · kullanıldığ ını açıkça söylesiıı. ı>
Horace lloman saatine bir göz attı.
- «I:Iakikaten çok acelem var, ama size bir beş dakikamı ayıra­
bilirim. Yalnız biraz çabuk ofun. Felipe, sen de cehennemin dibine git.•
- «Peki, efendim. Mister Masqn'u ı1ğ1ırlamak için kapının dışında
bekleyeceğim . »
- «Ben uğurlarım.»
- ccözür dilerim, efendim, fakat beyefendinin emri böyle.»
- «Pekala. Nasıl istersen öyle yap. Konuşmamız bittiği zaman se-

. ni çağırırım. Oturmak istemez misiniz?» diye sordu genç adam avu­


. katıı.
- «Vakit kaybetmeyelim. Burada ayakta da konuşabiliriz.»

-
«Mükemmel.»
- <cSpinney hakkında ne biliyorsunuz?»

1

- «Spinney?ıı diye tekrarladı. Horace, gözlerini kırpıştırarak. «Du-


run bakaytm: ben bu isnıi bir yerden duydum galiba. Spinney? Hayır,
çıkaramıyorum.»
- «Peki, ya New-Orleans'da oturan bir kadını hatırlıyor mus�*
nuz?]) 1
.

- ııl·Iayır. Ne alakası var bunun? Ve şun11 da derhal söyleyeyim /

ki, bir takım kadınlar öne sürerek, ağabeyime şantaj yapılmasını hiç
de hoş karşılamam.»
- «Beninı böyle bir niyetim yok.»

- «Eğer iyi anladıysam, bütün mes'ele arabayı kimin kullandığını


meydana çıkarmaktı.» . .
- «Evet.»
- <<Ü esnada arabanın direksiyonunda btılunn1adığım için Allah'a
.
.

dua ediyorum! Bunun ne demek olduğuııu bilirsiniz, Mason. Çünki ben.


de de maalesef aynı hastalık var. Yani içkili araba kullanma hastalığı.
'

İçtiğim zamaı1lar, pekala araba kullanabileceğimi, hayatın kısa olduğunu


ye mümkün olduğu kadar . çok eğlenmek lazım geldiğini düş\jnüyorum
ve g�risini de boş veriyorum! Bu huyumdan vazgeçmek isterdim, fak.at
nasıl?»
- «Bundan sonra artık içmeyin» dedi Mason.
- «Bu teklifiniz hiç de ciddi olamaz! Nasıl böyle bir şey . . . »
- «0 halde içmeye başlamadan önce kontak anahtarınızı posta..
.!ıfilıeye bırakıp, adresinize postalanmasını isteyin.»
\ - «Eğlence yerinden çıkıp da sadece bakacak olduktan sonra, ora­ •

y_a arabayla gitmeye ne 10.zum var?»


Mason gülmeye başladı.

- «A11laşılan size hiç bir yardın1ın1 dokuıımayacak ve galiba sız

de bana faydalı olamıyacaksınız. »


- «Size ne bakın1dah yardımıın dokl1nabillrdi acaba?»
- «Stephane Claire'in arabayı hiç kullanmadığından eminim. Hat-
ta arabanın ça1111n11� olduğuna bile inannııyortım.»
- «Ama Jules öyle söylüyor. Oldukça prensip sahibi ve titiz bir
adamdır. Herhalde mahken1e hey'eti önüııde onu sıkıştırmayı düşüı1ü-
yorsunuz?»
Mason, evet n1anasında başını salladı.
- «Bu onun çok canını sıkacak. üzerine varıldığı zaman müthiş
sihirleııir. Bu işin nasıl başladığına şahit oln1adığım için çok memnu­
num... Hem do�rusunu isterseniz, Mason, ş11 kızcağıza da acıyorum;
Başına gelenlerden dolayı çok üzüldüğümü söylemek için onu hasta�
hanede ziyaret etmek isterdin1. Çünki arabayı çaldığına ben de inanmı­
yorum.»
- «Ü halde kim çalmış olabilir?»
- <cMutlaka Jules'ün arabayı bıraktığı yerde tesadüfen bulunan
bir serseri yapnııştır bu işi.»
'

- «Peki, bu serserinin kim olabileceğine dair hiç bir fikriniz yok ·


mu?ı>
Horace gözlerini kapayarak, kısa bir müddet düşündü.
- <cEğer mes'eleye b11 gözle bakarsa11ız (Aniden bir kahkaha at­
...
·

tı.) Bir dakika! Siz önüne çıkan her �eyi silip süpürmek isteyen hain
bir kl1rtsunuz. I-Iay Allah! Ne kadar da. büyük dişleriniz var! Hayır,
- .

Mister Mason. Hırsızı tahmin etmek gibi bir riske girmeyeceğim. ' üstelik
yirmi dakika sonra bir hanımla randevum var. . . O·n dakika içinde gi­
yinmem lazım. özür dilerim, dostum, fakat kadınların oekletilmeye alı­
şık olmadıklarını bilirsiniz! Her şeye rağınen, Miss Claire'i görn1eye
gideceğim. Herhalde benimle konuş.makta bir mahzur· görmez, değil ı11i?»
- <<Zannetmem, zaten ben de n1ahz11r görmüyorum. Ancak kızın
ağzından bir şeyler almaya da çalışmayın. Size hjç bir şey söyleme­
mesini ona tenbih edeceğim. ıı
- «Bt1 norrn.aldirı> diye cevap verdi genç ad�m. «Ben de si7.e hiç
bir şey söylemedim.»
- «Hiç.»
- «Ü halde �imdi artık ayrılalım. Allahaısmarladık!:a
Horace, ince parmaklarıyla Mason'un elini sıktıkta11 sonra, sesini
yükseltti:
- <<Felipe! Misafirimiz gidiyor. Evin gümüş takınılarından da 'bir
şey çalmamış!»
Filipinli genç uşak, bir geçiçli gizlemekte olan a8ır perdenin kıv-

46
'

rımları arasından çıktı. «Yanımızdan fazla uzaklaşmamasını tenbih et­


, miş olacaklar» diye dü�ürıdü Mason. ·uşak hiç bir şey söylemeden ka­
pıyı açtıktan sonra,• kenara çekildi ve avukat d a dışarıya çıkarak, ge­
cenin serinliğinde yürün1eye başladı.

'

DOKUZ

Gri saçlı, zayıf, gözleri pırıl pırıl parlayan bir adam, hastahanenin
müracaat kısmında bekliyordu. Hemen arkasında gri palto giyniic;: genç
bir adam daha vardı. Geniş omuzları, kömür gibi simsiyah saçları ve
köşeli çenesi Mason'tın bilhassa dikkatini çekti.
- «Poljsin müsaadesi olmadıkça Miss Claire'i göremezsiniz» di:
yordu, mürac'aatta duran bastabakıcı.
Mason gizlice onlara doğru yaklaştı. •

Gri saçlı adam. «Hastayı hususi bir odaya koydunuz mu bari?» di·
ye sordu.
- «Siz Mister ülger misiniz?>
- «Ta kendisi.»
- ((Evet, efendim, aynen verdiğiniz talimata göre hareket ettik.
Telefonda amcası olduğunuztı söylemiştiniz galiba, değil mi?»
- «Evet.» t
- «Ü halde zannederim kendisiyle görüşebilirsiniz.
,
özür dilerim,
şinıdi geliyorum . »
- (<Mister Sterne için de müsaade alınıı diye atıldı ülger. «Yani
şu yan1n1daki bey için demek istiyc-rıım.»
- «Mister. Sterne de bir akraba n11dır?ıı
- (<Bir bakıma, evet.»
. Hasta.bakıcı gülün1sedi.
- «Kusura bakmayın, fakat bilmen1 lazım. Kendisi Miss Claire'in
akrabası n11dır, değil midir? ıı
Genç adan1 sıkıntılı bir tavırla yerinde kıpırdandı.
- <cBence görUnmemek daha iyi olacak, Maxıı dedi.
- «Neden?» diye şiddetle sordt1 ülger.
- «Çünki kafası karışacak. Durumundan istifade ettiğimi zan-
nedece k . . . ne bileyim ben! Belki de böylesi daha iyi. . . Ben sizi burada
beklerim.)> . .

- «Saçma! ıı
- «Oh! Zaten siz de yanıııda fazla kalmayacaksınız. Sadece Cla-
ire'in ne halde olduğunu görmek istediğinizi söylemiştiniz.»

41

- c:Bu bey, Miss Clalre'in akrabı;ısı değil mi» diye sordu hastaba-
k.ıcı.
ülger, «Nişanlısıdır.» dedi.
- o:Oh!»
- uNişanlısıydım . . . ıı '

.:_ «Kapat çeneni!»


ülger bakışlarını hastabakıcıya dikmişti. «.Hareketlerindeki kat'iyet
ve çabukluk, insana kuşları hatırlatıyor» diye düşündü Mason. Altn11ş
yaşını çoktan geçmiş ufak tefek bir adam olmasına rağmen, genÇ Ster­
ne'den daha dinamik ve kuvvetli görünüyordu. Bu sonuncusu ise, geniş
gö�sü ve sert çizgileriyle her türlü kararı vermekten aciz bir atlete ben­
zemekteydi.
Bu arada hastabakıcı da Mason'u farketmisti.
1

- uSiz çıkabilirsiniz, Mister Mason. f.Iakkınızda htısusi talimat


aldım.»
Mason bir baş hareketiyle teşekkür etti. Görünüşe göre, Mason -is­
mi, telefonda bir numara çevirmekle meşgul olan hastabakıcıyı seyreden
iki ziyaretçinin üzerinde hiç bir tesir yapmamıştı. �

Avukat, muşamba kaplı, antiseptik kokan koridordan geçtikten son­


ra, .nöbetçi hemşirenin odası öniinde durdtı. Aynı anda da yanına bir
hastabakıcı gelerek, Mason'a gülümsedi:
- «Hastanız 62 numaralı odada, efendim. Buyurun, sizi götür<:>-
yun.»

Avukat hiç sesini çıkarmadan genç kızı takip etti. Kauçuk .ayak­
kabılarının üzerinde adeta kayıyormuş his'sini uyandıran hen1ş_irenin ar­
kasından yürürken, kendi ayakkabılarının topukları zemine çarptıkça
akisler yaparalc uzaklaşan bir gürültüı;ıün çıkmasına sebep oluyordu.
Nihayet genç bastabakıcı, b_ir kapıyı hafifçe tıklattı. !çerden Step:.
hane Claire'in sesi duyuldu ve Mason, gütürnsüyerek, kendisine yol gös­
termiş olan hem�ireye teşekkür ettikten sonra, odaya girdi.
Stephane yatağının içinde oturuyordu.
- «Beni htısusi bir odaya aldılar, çiçekler getirdiler . . • Bütün bun­
ları yapan Noel baba da kim?» diye sordu.
- «Ben de bilmiyorum. Olanları bir anlatsanız?,
- c:Bir kaç dakika önce, şimdiye kadar bir ·sürü hastayla beraber
paylaştığını odadan alarak buraya getirdiler beni. Ayrıca üzerimdeki pa­
tiska geceliği de çıkararak, bu hari.ka şeyi giydirdiler.,
Mason geceliğin yakasını süsleyen dantellere, genç kızın biçimli
göğüslerini saran soluk mavi renkli ipek kumaşa bakarak gülümsedi.
,

- uÇok nazik bir hareket.» diye. mırıldandı. cYa çiçekler?•


,- o:Onlan da şimdi getirdiler.•

48
' .


- «Noel baba, Max ülger adında birisi olmalı. Kendisi. Şll an­

da... >
A.ncak genç kızın yüzünde beliren ifade, avukatın sözlinü tam.am­
tamasına mani olmuştu.
- «Ne var? ıı diye sordu.
- «Max
. am.ca ha! Fakat beni -
burada nasıl bulabildi?>
- «Hikayeniziı1 bütün gazetelerin ilk sahifelerini işgal ettiğini un1:ı-
1uyorsu.rtuz. Araba ·H ol]y\.VOod'da oturan bir sinemacıya aitmiş. Hırsız..
lıkla itham edjlen güzel bir sarışın. Sadece oto-stop yaptığını iddia edi­
yor. Esraren·giz bir adam onu arabaya alıp kazayı yaptıktan sonra, or­
tadan kayboluyor. Amcanızdan ne istiyorsunuz?»
- .:Hiç,. sadece hala bütün arzularına boyun eğeceğimi zannedi­
yor. Çocukluk çağını çoktan geride bıraktığımı bir türlü anlıyamadı.•

- «Onu en son ne zaman görmüştünüz?•


- «Aşağı yukarı bir sene oluyor.»
- «Eğer bir mahzur görmezseniz, biraz amcanızdan bahsedelim.>
- «Doğrusunu isterseniz, l1iç de hoş bir bahis değil ama madem
ki lüzumlu görüyorsunuz. . . »
.
.
Mason yatağın ayak ucuna ilişti.
. .
- «Neredeyse buraya gelir» dedi. «Acele etmemiz lazım. Aşağı­
.

·da' müracaatın önl


inde bekliyor çünki..,
- o:Yalnız mı?ıı
Mason genç kıza gülümsedi.
- «Yanında geniş omuzlu, sert erkek görünüşlü genç 'bir adam
·var. Fakat kanaatimce bu adam herhangi bir karar vermekten aciz: . • .

- «Jackson!ıı diye onun sözünü kesti Stephane. «Onu buraya ge­


tirmek de tam amcamın yapacağı bir iş!»

......- o:Önce amcanızdan bahsedelimıı dedi Mason .


.

- «Babamın küçük kardeşidir. Annemle babamın ölümünden son-


fa beni yanına aldı. Son derece zengin bir adamdır. Benim ise hiç bir
gelirim ve onda·n başka da hayatta hiç kimsem kalmamıştı. Amcamın
himayesine geçtikten sonra, ilk işi bana, evde bir sığıntı olduğumıı açık­
ça anlatmak oldu.ı>
- «Epey sıkılmışsınızdır ı>

- o:Hayır, bilakis. Evde bana ' bir oda vermişlerdi ve hiç kimse
de işime karışmıyordu. Fakat sonra herşey değişti. Birdenbire amcamın
babalık hisleri kabarmaya başladı ve beni altınlara boğdu. Sanki kra­
liçeym işim gibi bana hizmet ediliyor ve vaktimin büyük bir kısmını sa­
-dece terzilerde geçiriyordum. Sonra beni yanına alarak Palın Beach'�
götürdü. Hayatımı. onun tanzim etti�i şekilde yaşamamı istiyordu.>

F. : 4
Mason, uYa Jackson Sterne?ıı · diye sordu.
- «Ah! Jack .. dedi genç kız, gülümseyerek. «Max amcanın kur�
. »

duğu hayallerden biri de o. Bütün . . . »


Kapıya vurulmuştu.
·Stephane, üzüntülü ,bir tavırla Mason'un yüzüne baktıktan sonra,

$CSICn(li:
· uGiriniz !»
-

Mavi beyaz üniformasının içinde gayet ciddi görünüşü olan iri ya­
rı bir hastababcı kapıyı açtı ve Max ülger tıpkı bir kuş gibi sekerek
ve gözlüklerinin arkasındaki gözlerinin içi gülerek odaya girdi.
- uAh, aht i-;te bizim küçük kaçağı nihayet yakaladık!>
.

- «Evet,» dedi Stephane.


- «Nasılsın, ·yavrum? Tehlikeli bir �ey yok, değil mi? Kendini .. · �
- «Gayet iyiyim» diye onun· sözünü kesti genç kız. · «Biraz halsi-
zim� o kadar. Vücudumun muhtelif yerlerinde morartılar var, iki yere
de diki5 yaptılar, fakat icabederse bugün dahi bastahanden çıkabilirim.>
- «Ü halde neden hala burada kalıyorsun?»
- «Polisin arzusu böyle oldu�u için.» dedi Stephane. uMax amca.
size Perry Mason'u tanıtayım. Kendisi benim avukatımdır.»
- «Mason?» diye tekrarladı küçük adam, bir eljni havaya kaldı-·
rıp, gözlüklerinin üzerinden avukatı tetkik ederek.
Sonra el s1kışt1lar.
- ((Sizin can.ınızı sıkmak isten1en1 ama» diye ba�la"ı Max ülger
«ŞU andan itibaren yeğenimin avukatlı�ını bırakmanızı istiyorum, Mister
.
�fason. Şimdiye kadar yaptığınız 'masrafları ve ücretinizi bana bi!dirin.
Size derhal bir çek yazacağım.»
- «Amca!» diy� bağırdı Stephane. .
Avukat, ((İşi neden bırakmamı istiyorsunuz?» diye sordu.
- «Açık konuşacağım, Mister Mason. Hatta davranışım belki de­
kabaca olacak. Fakat Stephane'ın her şeyin en iyisine sahip olmasını
istiyorum. Avukat ücretlerini iyi bilirim. Ve hiç bir geliri oln1ayan za­
v.allı bir kızın avukatı da ona göre . . . »
- «Lütfen susar mısınız, amca? Hiç bir şey bildiğiniz yok. üste­
lik anlan1ad1ğınız. . . »
- «Sen karışma� yavrum. İşlerin idaresini ben ele alıyorum. Be.:
nim için çok kıymetlisin ve önüne gelen her aptalın seni müdafaa . . . >
- c<Fakat, amca, Mister l\1ason çok tanınınış bir avukattır. Ken­
disinin, bu bölgedeki en iyi avukat olduğu herkes tarafından biliniyor.»
Max ülger başını önüne eydi -bu haliyle hakikaten tıpkı bir ku4

şu andırıyordu- ve bir müddet Mason'u tetkik ettikten sonra, yatağın


. .

baş ucundaki komodine yaklaşarak, telefonun ahizesini eline aldı.

50 •
. - «Ben, Max ülger. Chicago'daki Pitcairn, Roxy ve Hungerford
firmasını ödemeli olarak arayın. Acele olacak. Hayır!. .. Bir dakika. Ya­
zıhane bu saatte kapalıdır . .En iyisi avukat Mistır Pitcairn'i evinde ara·
yın. Gizli ve hususi bir görüşmedir.»
Telefonu kaı'lattı. .
- <cSıkı durun, Mister l\.f ason » dedi Stephane. «Amcam böyledir
işte. önce karşısındakini yerden yere vurur, on.dan sonra da . hatasını
tamir etmek için ne yapacağını şaşırır. İnşallab. canınız fazla sıkılma..
mıştır?»
- «.Asla» diye mırıldandı Mason, tekrar yatağın ayak ucuna ili4
·şirken.
Sonra yaşlı adama doğru dönerek. ilave etti: .

- «Şimdi ne yapn1ayı dü�ünüyorsunuz, ülger? Kendi avukatınızl


buraya çağırıp, işi 011a devretn1eyi n1i?ıı
• •

· - «Evet. Çüııki mesele ciddi olabilir ve yeğenimi hapiste görmeyi


de asla arzu etmem.»


- «Böylesine zalimce bir kararı kimse arzu etmez.»
- ccStepb.ane için şimdiye kadar yapn1ış olduklarınızdan dolayı si-
ze çok teşekkür ederim. Bana da kızmamanızı istiyorum. ücretinizi söy­
leyin. Pazarlık yapn11yacağınıdan emin olabilirsiniz.»
«Benim pazarlı3a ihtiyacım yokıı dedi Mason, alaycı bir tavır-
la.
- ccHıın1! » diye n1ırıldandı küçük adam. «Fakat beni kolay kolay
yenerriiyeceksiniz. ıı
- ccSiz de beni. Bu mesele beni çok alakadar ediyor, dolayısiyle
'

<Javayı bir baro faresine bırakmak işime gelmez.»


- c<Ama parayı ben ödiiyorumıı dedi ülger ((Ve bu da bana iste-
diğim avukatı seçme hakkını. . . ,
- <cBeniın ücreti111i siz ödemiyorsunuz!»
·- «Öyle mi? Ah! Ü halde kim ödüyor?»
- ccArabayı kullanan ve kazayı yapan adam ·ödeyecek... tabii onu
ele geçirdiğim zaman.»
Yaşlı adam gözleriııi kırpıştırdı.
- «Evet, şimdi işler değişiyor» diye mırıldandı. e:Pitcairn'e bir
1>orayım aa, sonra. . . »

Telefon çaldı ve ülger ahizeyi kaldırdı.


- «Alô! Pitcairn? Sizin buraya gelmenizi istiyecektim, ama simdi
tereddüt ediyorum. Mason, Perry Mason adında bir avukat da"·d.yı üze4
.
rip.e almış. Ve i�i bırakmayı da reddediyor. Ne yapnıam lazım? Step­
' hane'a da böyle zamanlarda hiç güvenilmez. Onu tanırsınız; keçi gib i

• Sl
inatçıdır. . . Ne? Emin misiniz? . . . Ah! o zaman ba5ka tabii... Ne de·
mek istiyorsunt1z? Gece yarısı mı? I-Iayır, canım saat şimdi daha on!. .•

Ah!' evet. Doğru. Unutmuşunı. Pekala, konuşma ücretini hesabıma ge­


çi riverin . Allal1aısmarlad1k. (Yaşlı adam telefonu kapattıktan sonra Ma".'
son'a dostça gülümsedi.) Pitcairn sizi tanıyor. Ona göre, memleketin
en iyi avukatlarından biriymişsiniz. üstelik şimd iye kadar cinayet dava�
!arın.dan v�zgeçip bazı zengin müşteriler elde etıniş olsaymışsınız, bü..
yük bir servet yapmanız işten bile değilmiş .»
- «Teşekkür ederim» dedi Mason, .soğuk bir tavırla. o:Fakat Mis­
ter Pitcairn'in balısettiği o zengin müşteriler beni zerre kadar alakad ar
etmez. »
- «Pekala, herkesin kendiııe göre bir hareket tarzı vardır. Demek
ki siz de para kazanmaktansa, cinayet davalarıyla uğraşmayı daha çok
seviyorsunuz. O hald e devam edin. Yalnız size para lazım. Old11kça zen·
ginim. istedi2iniz zaman gerekli parayı benden alabilirsiniz. Fakat ya­
pacağınız masrafları liste halinde hazırlayıp bana göstermeniz lazım,.
Mister Mason. ller şey hakkında etraflı bilgi almak isterim. Anlaşıldı
mı?»
- «Ben öyle istediğiniz gibi masraf listesi hazırlıyaınam ı dedi
Mason.
«Hazırlanıanız lazım. Etraflı nıalfımat almak için israr ediycr·
nım, Mister Mason! !nanın ki üzülerek söylüyorum, fakat. . . »
- «İşte, buyrun! » diye inledi Claire. «Di
işün�n ki, böyle bir
adamla günün yirmi dört saatiııi beraber geçirmek mecburiyetindeydim!
lnsanı sanki bir limonmuş gibi sıkar, hayatından bezdirir . . . »
- «Hiç de değilıı diye atıldı Max ülger. ((Her şeyden evvel sen
neden ismi ni değiştirdin, Stephane? Resmini gazetelerde görünceye ka·
dar, bahis n1evzuu kimsenin sen olduğuna asla ihtimal vermediın . Güze!'
'

bir fotoğraftı. Hay Allah, San Francisco'daki o gece kulübünde hizmetçi


olarak çalışmak da nereden aklına geldi?»
·- «Bu diğer yaptıkları mııı yanında hiç kalır, amca . »
- «Hıım! Gazetelerin bunu yazması hiç de iyi olmadı. Doğru de·
eti}
g •
Max Olger'in yeğeni hizmetçilik yapsın? Olacak iş mi bu? Hımın!.»
- e:Jacks nere de? ıı diye sordu aniden, Stephane.

Yaşlı adam, başını önüne eğdi .
-- «Ben nereden bileyim, yavrum?»
.

- «Onu son olarak ne zaman gördünüz?, diye israr etti Stephan�


gözünün uclıyla Mason'a bakarak.
- «Dur -bakayım... düşüneyim... Kafam o kadar karışık ki. 1Iat­
ti iki şeyin arasındaki. farkı. . . ,
Birden susarak Mason'a baktı ve sonra dilini dudaklarının üz�rind'e
.

gezdirdi.
«Tabii, sana haber vermiş olmalı. Zuten beni gördüğün zaman.
·

da hiç şa5ırmadin. Evet, tamam. A�ağıda senden bahsettiğimizi duydu


ve kulak kabarttı. . . Normaldir bu! Pekala, Jack'ın aşağıda olduğu doğ­
ru. Bizim ba5ba5a lç_almamızı istediği için yukarıya çıkmadı. »
- «Ve btı kararı lıiç tereddüt etmeden kendisi mi verdi?»
- cıO çocukla alay etme, Stephane. Sadece senin iyiliğini düşü·
·nüyor. Ne yapsın? Teınkinli olmak kabahat mi?» ·
- «Sersen1in biri, amca»
·

- «Doğrusunu söylemek lazım gelirse, iyice düşünmeden adımınt


atmıyor. Fakat sevimli, terbiyeli, kültürlü, yakışıklı, sakin bir

ÇOCUK •

Ve insan bütün bayatı boyunca ona güvenebilir.ı>


- 1Madem ki buraya kadar gelmiş; onu göreceğim» dedi Stepha­
ne. «Haydi, gidip ça,eırın. Yalnız. bana on dakika müsaade edin de, Mis­
ter Mason'la bir konuşayım.»
Bu teklif çok ani olmuştu. Max Olger'in gözlerinde şüpheci bir
ışık yanıp söndü.
- o:Sen benden bir şey saklıyorsu n! Mutlaka yine başın belada­
k
dır. Sakın numara yapmaya k lkışma! Peşine dedektifler takacağım. Her '

"' •

şeyı ogrenecegım ... »


• •• \ol

-- «Hayır» dedi Stephane. «Mister Mason'un fazla


.
oyalanacak
vakti yok. Zaten �imdiye kadar beninı için çol( �eyler yaptı ve ben de
·

onun bir an evvel evine dönınesini arzu ediyorum. »


- «Pekala, sizi rahatsız etmek istemem. Ben aradan çekiliyorum. . . •
---

- ıı:Siz mi aradan çekileceksiniz, amca?» diye bağırdı Stephane.


bir kahkaha atarak. «Aşağıya inip Jacks'e kendisiyle görüşmek istediğimi
söyleyin. Fakat sanki bu işi çok istiyorn1u�un1 gibi bif tavır da takın­
mayın.»
__..: «Bütün seyahat boyunca o kadar endişeliydi ki. Hep seni dil·
.
.

şünüyordu. Biz uçakla geldik ve . . » .

- «Evet, biliyorun1.»
- «Senin başına kötü ' bir şey geldiğini zannederek, üzüntjid,en ne
yapacağını şaşırdı. Ont1 neden anlamıyorsun? Hele evden ayrıldığın za­
man, onun ne hale düştüğünü bir · görmeliydin... ümitsiz... kırgın » .•.

- «Evet, anlıyorum.» ·
- «Belki anlıyorsun arı1a on'a yakınlık d?- göstermiyorsun. Bu iyi
kalpli çocuğun sana karşı olan bağlılığını . . . ,
- «İyi kalpli çocuk! Hey Allahım! »
- «Ama o sadece seni düşünüyor.•


- «Tamam, pekala. Siz onu çağırmaya gidin ve beni Mister. Ma­
·so.:ı'Ia yalnız bırakın şimdi.»
Max ülger, ayağa kalkarak, sinirli ve seri adın1lar]a kapıya doğ�
ru yürüdü. Sonra aniden arkasını dönerek, Mason'a baktı:
- «Pitcairn'e telefon etti�im için özür dilerim, Mason, fakat ken­
disi için lıer şeyin en iyisini istediğimi Stephane'a göstermem lazını<lı:
Bu arada hakkın i zda da n1alCımat edinmis oldunı. Allahaısmarladık!>
. .

Yaşlı adaın dışarıya çıkarak, kapıyı kapattı.


- ıcfliç yanınızda bir köpek olduğu halde, yazıhanenizde oturt�p
"biraz dinlenı.neyi ve gazete okumayı . denediniz ıni?» diye sordu Step�
hane, içiııi çekerek.

- «Her xaman böyle midir?»


- «Her zaınan. İstisnasız; bir kaç dakika için de olsa bu huyun�
dan vazgeçmeyi asla düsünmez! fı'akat şimdi bunu bırakalım. Bir şeyler
bulabildiniz mi?» Genç kız arkasındaki yastığı düzeltti, bir eş arpl�
:omuzlarını örttü.

- « . . . yeni bir haber var m_ı?ı>


- «Olmasını isterdin1. »
Güzel yüzünü buruşturarak, bakıŞlarını Mason'dan kaçırdı, Step­
'hane.

- «Ne yapalım» diye· mırıldandı çabucak.


- «İyi bir yolda yürüyorum» dedi avukat. «Bunun farkındayım:.
'
fakat tak ip ettiğim yol siirprizlerle dolu.»
- «N�sıl yani?»
- . «İzah etmem imkansız. Mesela yolda giderken, Jllr mecburi is-
tikamet levhasıyla kar�ıla�ıyorum. O yöne · saptığım zaman da gittikçe
ana yoldan uzaklaştığımı farkediyorum.»
- «Durumum tehlikeli mi?»
- «Ş�mdilik, hiç olmazsa ümitsiz değil. Sizden asıl istediğim, bü-
tün hadiseyi bir kere de bana . anlatmanız; fakat en ufak noktasına ka­
dar. hiç bir �ey unutmadan ... Çünki bazı mühim noktaları atlamı� ola·
bilirsiniz. .Mesela sizi Bakersfield'e kadar getiren adamın ismine veya
utomobilin numarasına dair hiç bir şey hatırlamıyor musunuz?»
· ·
- ıcHayır. Sadece adam 4-0 ya�Jarındaydı. Araba da 1 945 veya
1955 model eski bir Ford'du. Oldukça da yıpranmı�tı. Mesela koltuk·
ların döşemesi yırtılmı�tı. Motörün durumu da iyi değildi zannediyo­
·rum. İkide birde öksüriip duruyordu. Ayrıca arabanın boyası da yer
yer dökülmüştü.»
·

-=- «İsmi11i size söylemedi mi?>


- «Soyadını söylemediğini gayet iyi biliyorum. Sadece benimkini

S4
sordu. Ben de Steplıane, diye cevap verdim. Btınun üzerine kendisini
Bili diye çağırn1amı istedi, lıepsi bu kadar. Oto-stop'un nasıl yapıldığını
bilirsiniz. Bir adam sizi .arabasına alır. Ne o sizi daha evvel görmü5tür,
ne de siz 01111nla bir claha karşıla)acaksınızdır. Fakat yine de (bay) ve­
(bayan) diye hitap etn1ek güç gelir insana. Dolayısiyle, birisi bana ara­
basında yer verdi?i zaınan adın1ı sorarsa, küçük isn1in1i veririm ve o
da ba.na kendisininkini söyler. Böylece yolc1ıl11k esnasında benimle bir
dereceye kadar samimiyet kurmak, araba sahiplerinin hoşuna gidiyo�
nedense.»
- «Aralarından bazıları dalıa da ileriye gitmek istiyor-O.ur her-·
halde.»
- «Evet, bazılarJ öyle.»
- «Bu bazıları Çoğunluktadır, zannedersem?»
- *Hayır. Umu ..._1iyetle aşırı hareketlerde bulunmazlar. Bir erkek
yan.ındaki kaqınla a)ırı bir samimiyet kurmak istediği zaman, kont1şma
esnasında zemini yoklar. DoJayısiyle asıl niyetini aıılamak güç değildir,
tabii bir niyeti varsa . . . »
: -· «Biz yine sizi Bakersfield'e kadar getiren adama dönelim.»
- ((İyi bir insandı. Beni Balcersfield şehrinin girişinde indirdi ve
hatta karanlık olduğu için endişelenerek biraz da bekledi. So!lra ısrarım ,

üzerine oradan ayrıldı. Nihayet grup halinde 4 araba birden geçti -çok
hızlı gidiyorlardı- ve bir beşincisi de onları takip ediyordu.»
- «Dönemece yakın mı durı1yordunuz?»
- «Evet.»
- «Ü halde bu beşinci araba Bakersfield'den gelmiyordu?:. ·

- cıEvet, öyle sanıyorun1. »


'

- «Homan pekala yalan söylemiş. olabilir. En iyisi onu, araba-


sının çalındığını bildirdiği saat üzerinde sıkıştırmalı. Bana arabayı kul­
lanan
. adan1dan bahsedin.»
.- «Otuz, otuz iki yaşlarında bir adamdı. Küstah, fakat bazı ka­
dınların
. beğendiği bir tip. Ben ise öylelerinden nefret ederim. Neyse . . •
.

araba önce büyük bir hızla öııümden . geçti. Geçerken de beni görmiiş
olmalı. Sonra dtırduğunu gördüm ve ko-::tun1. Bu arada geri geri gelmek
lüzumunu hissetinedi ve yanına oturduğunı zaman da ev,rela bacakla�
rima baktı. Kadınların kendisine karşı koynıalarına alışık olmayarı, z�n­
gin bir bey lıali vardı üzerinde. 1'�as1l anlatacağımı bilemiyorun1 . . . kay­
ıtsız tereddütsiiz. l1iç, bir güçlLikle karşılaşmadan · hayatını sürdürmeye
.
alışmış . . . o tip lidan1Jarı bi lirsiniz. » ·

.:_ «Evetı> · dedi Iv1asc,n, «fakat bana daha çok bilgi vermeniz la·
''
. ·

.
tını. Bı 1 esrarengiz adanı hakkındaki l1er şeyi bilmek istiyorum. I<o·
nuşma esnasında ne işle me�gul olduğuna dair bir şey. söylemedi mi ?»

55
·,

- « Hayır. Hiç bir şey. Sadece Los Angeles'te bir işi olduğunu
'
ve

:bu yüzden de acele etmesi gerektiğini anlattı. Zannederim gözleri siyah


hatta daha doğrusu koyu kahverengiydi. Küçük siyah bir bıyığı vardı'.
Kenarına ufak yeşil bir tüy takılmış kahverengi bir fötr şapka giymişti.
Siyah pardesüsünün altından ise smokini görünüyordu. Bana sarılıp ken.. ,
-disine doğru çekmek istediği zaman rujum yanağını boyad ı. İkinci te­
şebbüsüı1de ise, yani anahtarları aldığım zaman, küçük parmağımdaki
.ruj, gömleğini boydan boya çizdi; ayı1ı anda dudaklarım da gömle8inin
-On kısmına yapıştığı için orada bir iz bırakmış olmalı .»
- « Sonra rujunuzu ne yaptınız ? »
- « Tekrar çantama koydum. Bir kadının nasıl ruj sürdüğünü bi· .
lirsiniz. önce dudaklar boyanır, sonra da bu boya küçük parmakla da..
ğıtılarak düzgün bir hale konur. Bir erkek ise rujun ne tadından ve n•
·de Iekeııinden hoşlaııınaz. Dolayısiyle yeniden saldıracağını düşünerek.
.korkud an. mümkün olduğu kadar fazla ruj sürmüştüm. Bu yüzden kü­
çük parmağım da oldukça boyalıydı.» '

- e: O halde rujtınuzu kaza sırasında çantanıza koydunuz?•


.

t
- «Kazadan kısa bir müddet önce.»
- o: Sonra arabanın kontak anahtarını aldınız?•
- « Evet.»
- «Sonra onu ne yaptınız?ı>
- «Şey. . . çantama attım.>
- «Çantanız · nerede?»
- «Bir hastabakıcı dün onu bana getirdi.»
· - «Ü zamandan beri I:ıiç içindekileri kontrol ettiniz mi?•
- «Sadece pudramı aldım ve . . 11 .

- «Nerede şin1di bu çanta?»


- «Koıp.odinin çekmecesinde. ıı
Mason oradan oldukça yıpranmış siyah bir çantayı alarak genç
kıza uzattı. Stephane ise sabırsız bir tavırla bir müddet ·i çini karıştır-
·

dıktan sonra, nihayet çantayı ters çevirdi.


- o:lşte» diye mırıldandı, bir anahtarlığın ucuna asılmış üç analı�
tarı Mason'a . verirken. ·

Avukat onları tetkik etti.


- «Şu kontak �nahtarı" dedi. o:Diğer ikisi de kapıların anahtarlacı
olacak. Bunların arasında sizin anahtarınız yok, değil mi?»
- «Hayır.»
- o:Polise anahtarlardan bahsettiniz mi?>
- cOnların bende olduğunu söylemedim. Sadece olanları anlat-
tım: adamın bana sırnaştığını, bunun üzerine kontağı kapayarak anah.:
tarı aldığımı söyledim. 11

S6
- tSonra onıı nereye koyduğunuzu sormadılar mt? •
- «l,oiis mi ifettişi, 'anlatıklarımın tek kelimesine dahi inanmıyor·.-
du» dedi Stephane gülerek. 11.Ve sadece kendi söylediklerini dinlememi'.
istiyordtı. »
- «Rol yapmasını becerebilir misiniz?•
' . .

- «Bilmiyorum. Neden?ıı
«Eğer şimdi btı anahtarları polise teslim · edersem, durum daba,
__:..

da şüpheli görülecek. Mesela neden daha önce btından bahsetmediğinizi


diişünecekler . »
. .

- «Kazanın tesirinden henüz kurtulamamıştım . . . »


- «Biliyorum. Fakat bu bakımdan mahkemeyi beklemek daha iyi�
olacak. Hadiseyi anlatacağım, kazayı en ufak noktalarına kadar izah
edeceğ�m ve nihayet anahtarlardan bahsedeceğim. Sonra size onların ne·
olduğunu sorcağım. Siz de son derece büyük bir şaşkınlığa ·uğrayarak
ve belli belirsiz bir şekilde anahtarları çantanıza koyduğunuzu hatırlı·
yacaksınız. Nihayet çantanızın içini karıştırdıktan sonra, jüri heyetinin
.

gözü önünde · onları meydana çıkaracaksınız.»


- «Denerim. Bu mevzuda biraz da tecrübeliyim galiba. 11
- ((Nerede edindiniz bu tecrübeyi?ı>
- «Çalıştığım gece kulüplerinde. Nezaketi asla elden bırakmamakla.
beraber, müşterilerle aran1ıza daima bir mesafe koymamız gerekirdi.»
- �Pekala! Boş bir vaktimiz olduğu zan1an, mahkemede oynaya­
cağımız oyunun bir de provasını yaparız.» dedi Mason, anahtarları tek­
. rar çarıtanın içine atarak. <cHer şeyden evvel tabii görünmek ve ani
karar vermek lazım, bunu unlıtmayın. Şimdi yine bahsimize dönelim.
Yol arkadaşintz 11akkında b�şk.a hiç bir şey hatırlamıyor rr!\1sunuz?»

- · «Mc:alesef.»
- «Mesela üzerinde neden smokin olduğunu size izah etmek lu-
:zumunu duymadı n11?ı>
- «O sırada bu smokin meselesi üzerinde ben de fazla durmadım.»
· - «Halbuki en mühim nokta blı. Sadece nasıl kullanılacağını bil·
mek !azını.»
. - «Ü kadar rniihim olan nesi var bunun?»
- «Saat gecenin onunda, Corniclıe yolu üzerindeki ilk beş bin
ar�bayı durdurun ve bakın bakalım kaç arabanın sahibi smoKın gıy.. .
• • •

mış. ıı

- «Doğru!» dedi Stephane, dü�ünceli bir tavırla. o:Ne demek is­


tediğinizi anl1yorum. Alış1lm1ş bir şey . . . değil bu.»
- «Tahkikat yapanın bütün kabiliyeti böyle lıallerde belli olur•
diye mırıldandı l\llason. «Kaide dışı olan her hususu meydana çıkar·
mak, umum! halleri bir yana bırakmak, insana garip görünen noktala·
rın üzerinde durmak lazımdır.>
.•
. .

- ...size nasıl yardımım dokunabilir? Bana elbise hususunda hiç


bir izahat vermedi.»
.
- «Bakersfield'den. gece saat ona doğru n1u ayrıld1n1z! :ıı
- «Evet.»
«Ve kan.aatinizce o adam da Bakersfield.'in civarındaki bir yer�
·den geliyordu?»
«Kat'i bir �ey söyleyemem. Sadece öyle tahmin ediyorum.>
- «Arabanın içinde bavullar var n11ydı'? »
«Görmedim. Belki de arabanın bagajında vardı.:ıı
- «Olamaz. Kazadan sonra., arabanın bagajını açıp, bavullarını
. alacak kadar vakti yokttı. üstelik anahtarlar da sizdeydi.»

- «Doğru.» ,

- «Parmağında alyans olup olmadığın.ı farkettiniz mi?»


- «Sadece sağ elinde bir elmas yüzük vardı. Vites d.eğiştirirken
·gözün1e çarptı. Parmakları kısa, kalın ve çok bakın1lıydı. ıı
- «Eldiveni?»
- «Yoktu.»

Tam btı esnada kapıya vuruldu.


- «Ma;< amcayla, Jack'dır» dedi Sephane ve hemen arkasından
. ·seslendi: «Giri11iz!»

Ma.x ülger kapıyı itti. Genç adam ise arkada duruyor ve bir türlü
:içeriye girmeye cesaret eden1iyordu.
- «Gelsenize, Jacks!>� diye bağırdı Stephane. <(Merak etmeyin, sizi
ısırn1an1 . >>

Jacks büyük bir tereddütle yatağa do2ru yakla5tıktan sonra, genç


kıztfi elini tutmak Cesaretini gÖSterdi. I

- «Merhaba. Nasılsınız?ı>
- «Gayet iyiyim.»
- «Sizin peşinizden . . . gelmek, sizi rahatsız etmek istediğin1i zannet-
·meyiniz, Ste1)hanc. Sadece size yardın1 etnıelc arzt1sundayım. Arncanıı
Gizin için dedektifler tuttu. Halbuki ben hiç bir şey yapmadım. Tabii sizi
tekrar görmeyi çok arzuluyordun1, fakat harekete geçn1ek. herhangi bir •

teşebbüste
. btılunmak. . . neyse, beni anlıyorsunuz, değil mi?»

. - «Teşekkür ederin1, Jacks.»


- «Buraya da sadece size yardrmcı olmak ümidiyle geldim, tabu
mümküıı olursa. Hepsi bu kadar. Sizi rahatsız etn1eyece3im. Başka bir
otelde kalacağımı da önceden J\.1 ax'a söyledim . . . »
- «Sizi avukatını Mister Mason'la tanıştırayım» dedi genç kız,'
,elini Jacks'ın elleri arasından çekerek.
Jackson Sterne arkasını döndii. En . aşağı Mason kadar iriydi vo

. 58
.

yine ondan on, on beş kilo fazla olmasına rağmen, sırım gibi bir vücudu,
vardı. Ayı pençesini andıran kocaman elini uzatarak, avukatla tokalaştı. ·
- «Sizinle tanıştığıma çok ınemnun oldum, hocam. Mister Olger­
bana sizden bahsetti. S.teplıane için elinizden geleni yapınız, lütfen. Son·
durumu da çok merak ediyorum.))
- «Şiındilik hiç bir şey söyleyemem» diye cevap verdi avukat •.

genç adan1ın elini sıkn1aya devam ederek.


«Sahi mi?» dedi Stephane. «Halbuki ı;fak da olsa bir delil. . •·
.

-«Şiındilik durum kötü. Ba�langıçta her zaman böyle olur zaten.•·


-- «Ama ba.şlangç kısmını epey geçmiştik.»
- «Son kısmına da epey uzak olduğumuzu unutn1ayın.ıı ci�� ce--
vap verdi Mason. «Miss Claire'in mahkeme hey'eti karşısına çok iyi,
hazırlanmış i11tibaını uya11dıracak bir �ekilge çıkmasını istemiyorum,
beyler. :bolayısiy1e ve eğer sizce de bir mahzuru yoksa, hadiseyi bir-
·

kere daha a!)-latmasnı kendisinden istemeyin.»


- «İyi fikir» diye atıldı Max ülger, l1eyecanlı bir tavırla. «Mü­
keınn1el bir di.i5ünce. Ben şahsen mahkemelerde, önceden ezberlendiğine·
herkesin inandığı ifadelerin verilmesine pek çok kere şahit oldum.»
- «Ve hiç �üphesi.z de öyleydi. Pekala, şimdi ben gidiyorun1.»
I\tfax ülger, <cYeğenin1i hastahaneden çıkarabilir nıiyim?» diye sordu.
- «Evet. Ancak bunun için ya nakit olarak on bin dolar ödeme-
niz, yahut da yirmin bin dolarlık bir çek inızalamanız gerekecek.»
- ((Hay A-Ilah, Mister Mason! ıı dedi Stephane. «Ben bu derece�
korkunç bir cani miyim? Bu karar da ne zaman alındı?ı>
. . - «Bugün, öğleden sonra.»
.

.
- «Yarıın saat içinde istenilen para ödenmiş olacak» diye mırıl-
dandı IVIax ülger. «Her türli.i ihtimali göz önl.inde tutarak, yanıma be-
heri on bin dolarlık cekler
- � �lnıı�tım. »
.

«Kefalet ücretinin bu kadar yiiksek olacağını tahmin etmiş - miy-


diniz?»
- . ccI-Ier tiirlü şeyle karşılaş.maya hazırlamıştım kendimi.»
Mason, gen� kıza. «rlemen bıı gece hastahaneden ayrılmayı düşü- ­
nüyor niusunuz?ıı diye sordu.
- «Evet söyleınek istemiyordı1m ama bu· göz hapsi asabımı çok

bozuyor. »
. .

«Pekala» dedi Mason. «Parayı ödeyin. Hangi otelde kalıyorsu-


nuz?»
- <<Adirondack'da. Orada bir kat kiraladık.»
«Ben başka bir yerde kalmak istiyorum» diye araya girdi Jack·­
son Sterne. «Stephane'ı rahatsız. etmekten korkarın1. Yine o civarda_
-iyi bir otel biliyor mtısunuz, Mister Mason?»

59·
- cGateview'u bir deneyin. Adirondack'tan üç blok ötededir. üs­
telik sakin ve rahattır.»
- «Şu saçma çekingenliğinizi bir yana bıraksaydınız, sizi daha çok
.severdim! » diye bağırdı Stephane nihayet dayanamıyarak. «Hem beni
,öpmeyecek misiniz?»
- «Hakikaten bunu istiyor musunuz? Sizi öpebilir miyim?•
Genç kız yüzünü bııruştuN<rak, başını öbür tarafa Çevirdi:
- «Hayır!»
Mason , ayaklarının ucuna basarak odadan çıktı ve kapıyı da ar­

:kasından' kapattıktan sonra, koridorda seri adan1larla yürümeye başladı.


Dışarıda soğuk bir rüzgar esiyordu. Avukat pardesüsüni.in önünü ilik�
leyerek, takip edilip edilmediğini anlamak için etrafına bakındı, sonra
f
I

Drake'e telefon etmek üzere köşedeki eczahaneye girdi. Drake ise ya­
.zıhanesine henüz gelmişti.
..:_ «Paul! Galiba bir noktada hatalı davrandık.•
- cıHangi noktada? :ıı
- «Misis Warfield konusuııda.>
- «Yani?»
- «�adını , takip ettirmedik.»

- «Eğer lt1zum görüyorsanız, derhal bu işi yaptıralım.•


- o:Evet, daha iyi olacak. En iyi adamlarınızdan ikisini otele yer-
:ıeştirin. Birer oda tutsunlar ve gözlerini açsınlar.,
- cıYarım saat içinde bu iş halledilecektir.,,
- «Bana, evime telefon ·edin. Adamlarınız işe koyulmadan önce,
. Misis Warfield'in odasında olup olmadığını da iyice kontrol etsinler.•
- c:Taman1, anlaştık. ıı
Mason , evine g
.
elince, üzerine pijamasını geçirdi, ayaklarına da
-terliklerini giydi. Telefon çaldı2;ı zaman, piposunu yakmakla meşguldü.
- «Ben Drake. Gateview'de her şey yolunda gidiyor.•
- «Kadın odasında mı.ym�ş? »
- o: Evet. İçerde ışık yanıyormuş. 11
- «Adamlarınız yerlerinde mi?»
- «Evet. Fakat üzerinde durulması gereken bir nokta var.•
- «Neymiş o?»
- o:Kadın odasına çıktı.ktan kısa bir müddet sonra tekrar aşağıy�
:'bole inmiş. Tam bu esnada da gazete satıcısı dükkanını kapatmak üze­
·reymiş. Misis \Varfield ondan Photoplay mecmuasının eski sayılarını
'
:istemiş.»
_.:.. «Bulabilmiş · mi?>
- «Hayır.ıı •

Mason gözlerini kırpıştırdı.

'

- e:Homan'ın resmi Photoplay mecmuasında çıkmıştı, değil mi?"
- o: Öyle zannediyorum.»
- o:Ne zan1an? »
- «Geçen yaz çıkmıştı galiba.•
- «Kadın gazeteciden mecmuanın belli bir sayısını mı istemiş?,
- «Hayır.»
-- «Kanaatimce bu Misis Lois Warfield'le daha ciddi bir şekilde
meşgul olmak gerekecek.»
'

- «Mümkündür. Ve geldiği zaman kadını müdafaa ettiğinı için


..

-<;le, şimdi çok utanıyorum.»


- «--Her ay biriktirdiği bütün parayı Spiriney'e gönde"rmesi kadının
-lehinde bir husus ama.»
- «Ben bu konuda artık sizin kadar emin değilim, Perry. Bu bir
göz boyama olabilir. Ayda on sekiz dolar, senede iki yüz on altı dolar
:eder. Pek fatla bir para değil, hele bu.µun altında başka bir şey yatı­
_yorsa. »
- ·« Fakat Ne\v Orleans'daki kahvede çalışan bir hizmetçi için yi­
ne ete çok para.ıı diye cevap verdi Mason. «Gözünüzü açın, Paul. Hem
karanlıkta yürüyoruz ve hem de yürüdüğümüz kaldırıma mıız kab1ık.lan
4ierpilroiş gibi geliyor bana.>
- «I{adının peşine en iyi iki adamımı koydum.�
Mason telefonlı kapatırken. o:Sakın ellerinden kaçırmasınlar.> dedi.

,.

ON

Saat yedi btıçukta Mason yatağından fırladı. Pencereleri kapatıp,


radyatör�eri açtıktaıı sonra, gazetelere bir göz gezdirdi ve nihayet ılık
·suyla 1?1r duş yaptı.
Daha sonra giyindi ve tam dışarıya çıkmaya hazırlanıyordu ki, bir�
.cJen vazgeçerek, kütüphaneye doğru yürüdü ve oradan aldığı cildli ka­
lın bir kitabı masanın üzerinde · açtı.
Sinema ile ilgili herkes hakkındaki geniş malumatı bu kitabın için·
-Oe bulmak mümkündü ve böylece Mason, Drake'in Roman hakkında
verdiği raporuıı doğrıduk derecesini .d e anlayacaktı. 32 yaşındaki ünlü
rejisör, liseden sonra iki sene de üniversiteye devam etmişti. ·Ayrıca
'kit�pta, Jioman'ın yaptığı filmlerin uzun bir listesi de vardı. Ancak
. .adanıın sinemacılık hayatı henüz iki seneyi bile geçmemişti ve bu sür··
atli ilerleyiş Mason'un bilhassa dikkatini çekti. Acaba Homan'ı kim
desteklemiş ve onun kısa zamanda �öhret yapmasını kim sağlanııştı?
Avukat, çantasından Jules Carne Homan'ın fotoğrafını çıkardıktan
sonra, onu uzun uzun tetkik etti. Resmin arkasına bir mühür vurulmuş­
tu: «Photoplay Magazine)). Mason, masaııın üzerindeki lambayı yaka­
rak, fotoğrafı ona doğru yakla�tırdı. Kağıt oldukça kalındı ve lamba­
nın çok yakınına getirmedikçe, resmiıı ·öıı tarafından, arkasındaki mü-
,

hürü ok.umak imkansızdı.


,• , Bir saat sonra yazıhanesiniıı kapısından girerken, Mason'ı1n' yüzün­
deki karanlık ifade hala değişmemişti. DeJia Street mektupları getirerek,
masanın üzerine bıraktı.
- «Misis Warfield ile yaptığınız görüşmeden menınun kaldınız mı_?Ji
- «Netice alanıadık.»
«Kont:şnıak istemedi mi?»
«Her halde söyleyecek fazla bir şeyi yoktu. Fakat aydınlata··
madığım bir nokta var.»
- c:Neymiş o?»
Avukat, sekreterine Homan'ın fotoğrafını uzattı.
- «Arkasını çevirmeden şu resnıe bir ba.kın. Fotoğrafın Photoplay
Magazine'den alındığını nasıl anlarsınız? ıı
1ka11s1z bir şey bu.» .
<( tn

«Ama Misis Warfield anlamaya muvaffak oldu işte.)'>


- «Eınin rrıisiniz? »
- «Bu Allahın belası i�te l1iç bir şeyden emin olunamıyor. Koca-
man bir cadde halindeki yolda yürüyorsunuz; sonra bir de bakıyorsu­
nuz ki o geniş cadde yok.olmuş ve yerine _çıkmaz ve daracıl( bir sokak
gelmiş. Can1 cehenneme . . . »
.

- «Duruıı bakayım» diye onun sözünü kesti Della, ışıea doğru


tuttuğu fotoğraftan gözlerini ayırnıadan.
.

-:- «Boşuna gayret. O işi ben de denedinı. Kağıt çok kalın. Misis.
Warfield onu sağ eliııde tuttu ve kısa bir ınüddet tetkik ettik.ten sonra
bana iade etti. ıı
- «Fotoğrafı iki eliyle bird.en tutmamış olması çok garip» diye
mırıldandı genç kız.
«Makyajını tazeliyordu» dedi Mason.
- «Pudra nıı s·üriiyordu?ıı diye heyecanla sordu Della Street.
((Evet, zannederim. Neden?»
(<Hay Allaiı! »
«Anlıyamıyorum, ne de . . . »
S�I�r.eter bir el hareketiyle patrontınu susttırduktan sonra, çantasım
açarak içiııden pudriyerini çılcardı .
.
'

62
- «Şimdi gösterin bakayım şu resmi.»
Mason genç kızın önünde durdu. Della Street sağ elinde fotoğrafı,
sol elinde de kapağını açtığı pudriyerini tutuyordu.
- «Şimdi anladınız mı?»
- «Yani . . . oh, tamam! Pudriyerinin aynasından m ühü rü okumuş
olmalı!»
- «Keşke sizi11le beraber gelseydim» dedi Della Street, sitemkar
bir tavırla. «Kadınlar daima daha dikkatli . . . »
.
.

- «Haydi ben neyse» diye atıldı J\1ason. «Neticede sadece bir


avukatım. Fakat ya Paul Drake: bir hafiye! Derhal gidip onun hakkın-

da diisündüklerimi yüzi.ine karşı söyleyeceğim.'»


.

Tam bu esnada kapıya . vuruldu .


. - «Gelen odur zaten» dedi Della Street.
- «Açın bakalım kapıyı. Biraz güleriz.»
Drake, hemen gidip bir koltuğa yerleşmeden önce, a:Günaydın, ar­
kadaşlar» ıctiye n11rıldandı.
Mason, alaycı bir tavırla, «Büyük hafiyenin sıhhati yerinde mi ba­
:ri? » diye sordı1.

- �tstikbal vadeden bir ba5langıç» dedi Drake , suratinı buruŞtu�


, rarak. «Esaslı bir sille yiyeceğim, bunu hissediyorum.»
- «liiç de değil. Bütün hata, yanımıza tak�iye almadan çıkını�
-0lmaınızda. Ab! Şayet dün Della bizimle beraber gelseydi . . . ))
- «Ne kırmışız yine?»
- «Dün akşam 1-Ioman'ın fotoğrafını gösterdiğiıniz zanıan Misi!.

Warfield'.in ne yaptığını hatırlıyor musun?»


- «Masada oturuyorduıı dedi Drake.
- «Resmin arkasına baktı mı?»
- «Hayır. Resn1i biraz tetkik: ettikten sonra· iade etti.
- c:Resme bakarken başka ne yapıyordu?»
- «Ne bileyim ben? İçkiler geldikten evvel mi yoksa sonra m.ıy-
-Oı? D /

- «Yüzl.inü pudralıyordu» dedi l'.\1ason.


- <cEvet, doğru. Şiı11di I1atırladın1. ıı
- ccl(eşfinizi ona da göstersenize, Della :o diye mırıldandı avukat .
.Nlasoıı fotoğrafı dedektifin gözünün önünde tuttıyordu. Della Street
J>Udriyerini açtı, sonra onu avucunun içine yerleştirdi ve nihayet elini
_hafifçe oynatarak', görüş zaviyesini ayarladı. Drake, dişlerinin arasından
bir ıslık çaldı.
- «Kadıµın, bütün parasını kocasına göndermekle aptallık ettiği

muhakkak, ·ancak bizim ondan daha aptal olduğumuz da bir hakikat.


-

63

Fotoğrafın mühürünü görüyor, bundan bir .netice çıkarıyor, fakat }'Ü·


ıünürı ifaclesinden lıiç bir şey anlaşılnııyor. Bravo, doğrusu.ıı
- «Nasıl olsa kendisiyle tekrar karşılaşacağız. Ancak bir daha se·

fere çok daha dikkatli davranması gerekecek!» dedi Drake.


-- «Ktıvvetli bir kadın»
.
·

- "Aynı zamanda akıllı da. Aradığını bulmak için Photoplay'in


eski sayılarını tenıin etnıeye kaikışması bunu gösteriyor. Çüiıki. böylece
artık bizi sorguya çekmesine !uzum kalmıyordu.»

- «Gidiyor muyuz?» diye sordu Mason.


- «Evet, tabii.»
- ıı:Siz de hazırlanın,, Dellal'> dedi Mason. «Size ihtiyacımız var.•·
Genç kız mantosuntı· ve şapkasını giyerkeıı de, avukat Drake'e doğ­
ru dönerek ilave etti:
.
- cı;Bir şey daha var, Paul. Homan'ın mesleki durumunt1 biraz.
.

daha yakından tetkik edin... Hiç kinısenin yardımı olmadan böyle bir·
den bire şöhret basamaklarına tırmanması normal bir şey değil çünki.>
' - o:Sizce kinı yardını etıniş olabilir?» ·
- ıı:Bunu ·b ulmak sizin i.5iniz. Kazandığınız parayı hakedin. > dedi
I\Iason, alaycı bir tavırla.
Della Street. o:Hazırım ıı diye seslendi. .
- «Benim yazıhaneııin önünden geçerken bir saniye beklerseniz,.
ben de pardesümle şapkamı alırıinıı diye n1ırıldandı Drake. <tŞt1 ayna·
numarası çok hoşuma gitti. A.ncak bu sefer müşterimize karşı dal1a az.
ilgi duyacağım. Dün gece neredeyse 011u himayeme alnıaya katar'- ve·
recektim. ıı
- �I-Ialbuki aynı anda kadın bizi nasıl faka bastıracağını hesap·
.
Iıyordıı! ıı
- «Sizin arabaya mı yoksa benimkine mi binelim, Perry?»
- «Taksi tutalın1 daha iyi. Böylece vakit . kaybetmenıiş oluruz.>
On dakikadan daha az bir zaman zarfında Gateview oteliniıı önüne·
gelmiş�erdi.
- «Bakın bakalını sizin için bir l1aber bırakn1ış mı?» dedi Mason:
Drake'e.
- «Bir d.akik.a, Perry. önce adamımla bir konuşayım. Böylece aşa·
ğıya inip inmediğini aıılarız.»
Dedektif bir göige gibi 011lar111 yanından ayrıldı. Otelin holündek!
kanepelerden birinde oturan ve bütün dikkatini elindeki gazeteye ver·
miş gibi görünen bir adam , başını kaldırarak, belli belirsiz bir göz işa·­
reti yaptı.
Drake tekrar Mason'un yanına döndü.
cOdasındayınış > diye mırıldandı.

'
. .


- «Eğer beni dinlerseniz, odasına telefon etmeyin» dedi Della.


(<Ziyaretinjzi beklemiyor, değil mi?»
- «Hayır.»
- ıı:Ona bir sürpriz yapsanız daha iyi olmaz mı?ıı
Mason'la D-rake birbirlerine baktılar.
((Haydi, gidelim.»
- «Qda numarasını biliyor musunuz?» diye sordu avukat.
- t:628t>
Mason saatine baktı.
- �<Belki de daha giyinDfemiştir» dedi. «Eğer 9yleyse siz öne ge­
çersiniz, Della . . . »
- «New Orleans'da hizmetçilik yapan bir kadın sabahın saat do­
ku.z buçuğuna kadar yatakta_ kalnıaz. » diye mırıldan«:lı genç kız.
Asansör onları istedikleri kata çıkardı ve koridorda yürümeye baş­
ladılar. Yere serilmiş olan kalın halı ayak seslerini tamamen örtüyor­
du. Masofi, önce yava�ça, sonra. daha hızlı bir şekilde kapıya vurdu.
· - «Bahsi kaybettiniz» dedi Della'ya. «Daha uyuyor.»
Avtıkat kapının tokmağını çevirdi. Kilitliydi. Oldukça kuvvetli bir
şekilde kapıyı tekrar tıklattı. Hiç bir cevap gelmedi.
- �Hay Allah, Perry, yoksa. . . Belki de onu korkuttuk . »
;
. .

- <(Beni yukarı doğru kaldırın» dedi Mason.


Drake onu dizlerinden tııtarak, ayaklarını yerden kesti. Nihayet
· avukat kapının üst tarafına tt1tunarak, camlı kısımdan içeriye bir göz
·attı.
((Hiç bir şey göremiyorum, Paul, sadece. lamba yanJyor. Gi­
dip şıı müracaat mem11runa bir soralım, bakalım. ıı
Adam, suratında. şüpheli bir ifade olduğu halde kendilerine bakaı­
ken Mason onu eli;nden geldiği kadar yatıştırmaya çalıştı. üvey kız
kardeşi onu görmeye gelmişti. Saat sekizde yazıhanede buluşacaklar ve
'

bir arab,a gezintisi yapacaklardı. Halb4ki kadın hala meydanda yoktu.


üstelik kalbinden de rahatsızdı. Muhakkak . ki sadece bir gecikme ol­
nıuştu, fakat ·Mason yine de her ihtinıale karşı içt'.riyi bir kontrol edip�
kadının başına bir felaket gelmediğinden emin olmak istiyordu.
Neticede müracaat memuru, temizlikçi kadını çağırdı.
- <c628 numaralı odaya bir göz atın, lütfen.»
Ve Mason, kadının arkasından yürümek isteyince de .. gayet soğuk
bir tavırla ilave etti:
- «Sizin burada beklemeı1izi rica ediyorum.»
Drake, müracaat bürosunt1n önünden hafifçe uzaklaşarak, iki defa
öksürdü. Elinde gazete olan adam, ba5ını kaldırdı. Drake, belli belir�
siz bir şekilde ona, asansörü bekleyen hizmetçi kadını . işaret etti. Adam

P. : 5 65
gayet ağır hareketlerle gaze tesini katladı, esnedi, sigarasının külünü
silkti ve tan1 asansörün kapısı a.çıldığı zaman da ayağa kalktı.
.
- «Bir dakika, l;>en de yukarıya çıkıyorun1! » diye seslendikten son-
ra, sakin adımlarla yürüdü. ,

Beş dakika sonra hizmetçi kadın dönmüştü.


- «Kapı kilitliydi» dedi. «Maymu11ct1k kullanmak mecburiyetin­
de kaldım. lçerde hiç kimse yokttı. Yatak bozulmamış. Bavul yok. Hav­
lular kullanılmamış. Perdeler kapalı. Lamba yanıyordu . »
Müracaat memt1ru sert sert Mason'a baktı.
-:-- «Üvey kardeşiniz hiç bir şey söylemedi · n1i? ümit ederim, hesa­
bın ödenmesi konusunda her hangi bir giiçlük çıkmayacaktır . . . »
- «Derhal ödeyeyin1 » dedi Mason. «Her halde bir lokantada kalp
krizi geçirmiş oln1alı. Belki de şimdi ha.stahanededir. . . » ·
- «Gece yarısı lokantaya gitmiş olabileceğini zannediyor musu­
nu::? » diye sordu memt1r. .

- «Evet» dedi Mason, kendinde.o en1in tavırla. <<Lokantalardan


birine gidip hafif bir şeyler yiyeceğini söylemişti çünki. Zavallı kadın!
İıı:;;allah ba.şına kötü bir şey gelmemiştir. Beıı şimdi bütün hastahanelere
1
telefon edeceğim. Della, siz de otelin hesabını ödeyin h'.ltfen. . . Şayet
tekrar buraya gelirse, beyefendi, · bana hemen haber vermek nezaketini
_gösterir misiniz? ))
- «Memnuniyetle» diye cevap verdi memur. «Bir saniye, lütfen.>
T'elefontın ahizesiııi eline aldı.
- «628 numaralı odanın fişini gönderir misiniz. Bavullar mı? Evet,
bekliyorun1 . . . »
Telefon ahizesi kulağında olduğu halde ve gözlerini de Mason'dan
ayırmadan yerine oturdu.
· · · - «Emin misiniz? Pekala. Teşekkür ederim.»
- «üvey kardeşiniz bir valiz ve bir de şapka kutusuyla beraber
gelmiş . . Bunları da lokanta.y a götürmüş olabileceğini sanıyor musunuz?»
- «Yani .kardeşimiı1 hesabı ödemeden otelden kaçmış olabileceğini
mi ima ediyorsunuz? » '·

-. «Garip bir durum. Bunu sizin de itiraf etmeniz lazım» dedi mü­
racaat memuru, sıkıntılı bir tavırla.
- «Çok haklısınız» diye cevap verdi Mason, memura doğru eği­
lerek: «Çok garip bir durum ve sizin davranışlarınız da ondan daha
garip üstelik! Tecrübesiz, basit bir kadıncağız, büyük bir şehrin otelle­
rinden birinde aniden ve esrarengiz bir şekilde ortadan kayboluyor. Ve
siz bu durumt1 aydınlatmak için her hangi bir teşebbüste bulunmaktan­
sa , hesabı. kin1in ödiyeceğini düşünüyorsunuz! Borcu ödenecektir, anla-
dınız · mı? Mes'uliyeti · ben üzerin1e . alıyorum!»

66
- «Benim söylemek istediğim. . . Oldukça şüpheli bir durum gibi
geliyor bana. . >>
.

- «Şüpheli olan nedir?»


- «Her şeyden evvel, valizini aşağıya indirmiş olamaz. Personele
bu konuda kat'! emir verilmistir. Hic bir müsteri bavullarını kendi ta-
. � .

şıyamaz. Eşy·aıarı taşımakla vazifeli personelimiz vardır ve bir müş­


teri otelden ayrılın<)-k istediği zaman bavulları buraya kadar getirilir.
Müracaatta bulunan memur da hesabı alır ve bavulların dışarıya çıka­
rılmasına izin verir.»
Mason belli etmeden,. dirseğiyle Drake'i dürttü.
<Sizi
( iyice anlıyamadım» dedi.
- <<Üvey kardeşiniz hafıza bozukluğundan şikayetçi miydi?»
«Bildiğim kadarı, hayıı. Otelin bir servis kapısı var mıdır?»
«Ga.yet tabii. Fakat oraya sadece yük asansörüyle inilir. üstelik
asansörü çalıştıran memur, indirilen bavulları müracaata bildirmek mec­
buriyediıtdedir. .,,
«Yani kısacası müşteriniz sokağa çıkmak için, mutlaka holden
geçn1ek n1ecburiyetindedir? »
- «Bir de yangın merdiveni var.» diye mırıldandı memur, tered­
düt içinde ve öksürerek.
- «Üvey kardeşimin pencereden çıkıp, yangın merdiveninden ine­
rek kaçmak istediğini tahmin etmiyorum» dedi Mason, gururlu bir ta- .
vırla başını kaldırarak.
- «Hayır, gayet tabii. Zaten ben de bu yüzden kendisinin hafıza
bozukluğundan şikayet edip etmediğini sormuştum.»
- «Teşekk�r ederin1 >> .diye nlırıldandı Masoıı,. soğt1k ve kuru bir
sesle; ((Zannederim bu arada sekreterin1 hesabı ödemiştir. İyi günler. 11
Müracaat n1emuru, şüpheli gözlerle onların uzaklaşışını seyretti.
- «Biz amatörden ba�ka bir şey değilizıı diye dişlerinin arasından '

konuştu Mason, holü geçerlerken. «Çocuklar gibi atlatıidık! »

..

ONBtR

Savcılık bürosundan Frank R·uscell, nazik kontışmakla beraber ısrar


da ediyordu.
- ((Bu Stephane Claire davasının bir an evvel neticelenmesini iS:
tiyoruz, Mason. ön duruşmanın Cuma günü yapılmasına ne dersiniz?»
,

- ıcHer halde aldığınız talimat bunu gerektiriyor» dedi Mason.


Rtıscell n1ünakaşaya girmek istemiyordu. '

67

«Benim vak'a hakkında hiç bir malumatım yok, üstad ve öğren­


mek de istemiyorum. Ancak görünüşe göre dosya tamamlanmış. İster­
seniz tarihi Cuma günü saat 10 olarak tespit edelim?>
Mason tereddüt ediyordu. , .
- «Tabii müdafaa avukatına sorn1adan da bu kararı alabiliriz» ' ,
'

dedi Ruscell. «Fakat size bir danışalım dedik. İsterseniz bırakalım kararı
hakiın versin. Hem duyduğuma göre, kız kefaletle serbest bırakılmış.
Zorluk çıkardığı taktirde bu kefaleti arttLrmak mecburiyetinde kalaca­
ğız.»
«Pekala» diye mırıldandı Mason. <(Cuma günü saat lO'da ha­
zır olacağız.»
- «Teşekkür ederin1, üstad» dedi Ruscell, bütün avukatlardan ra­
hatsız olan bir savcı yardımcısının soğuk nezaketiyle.
'

Mason telefonu kapattı. .


- ((Hollywood'daki bir kaç kodaman istedi diye, eğer bu domuz­
lar kızı hapse atmaya muvaffak olurlarsa mesleğimi terkederim! Ama
,
asla başaramıyacaklar.»
- «Düşündüğünüz bir şey var mı?» diye sordu Della Street.
Mason masasının üzerindeki, meşgul olduğu davalarla ilgili dos­
yaları )caldırdıktan sonra, koltuğuna oturarak ka5larını çattı.
- «Bana sorarsa.n, şu smokin meselesi her şeyi izah ediyor, Del-
. la.»
- «Pek iyi anlıyan1adım, patron.»
- <<Hiç kimse araba kullaf!mak için smokin giymez. Dolayısiyle
o esrarengiz adam ya Los Angeles'e varır varmaz bir toplantıya git­
meye niyetliydi, yahut da arabaya binmeden önce bu şekilde giyinme­
sinin bir sebebi vardı. Ayrıca gece yarısından evvel buraya varamıya­
cağını d a biliyordu. O saatte nereye gidilir? Diğer taraftan, saat lO'a ka­
dar Bakersfield'de olduğunu farzetsek bile, hiç kimsenin evde oturmak
iç�n böyle giyinmeye lüzum göreceğini sanmıyorum.»
- «Doğru» dedi Della, <cSonra?»
- «Bakersfield çok büyük bir şehir olmadığına göre, o gece smo-
kin giymeyi icap ettiren ne gibi toplantılar yapıldığına dair malumat
toplayabiliriz. Neticede de, bu toplantılardan erkenden ayrılan davet­
lilerin bir listesini ele geçirebiliriz.])
«Mükemmel bir fikir» dedi, Della.
- «Not alın da, Paul Drake bu işle meşgul olsun.»
ccBaşka düşündi.
iğünüz bir , şey var mı?»
- «Bir de Homan'ın durumu kafamı kurcalıyor. Roket gibi yük­
selmiş. Bu kadar çabuk şöhrete ulaşmanın . . . »
· - «Fakat Hollywood'da bu normal değil nıidir?»

68
- «Evet, bazen böyle tiplere rastlanır. Ancak umumiyetle de, per­
de arkasında ipleri çeken bir kodaman vardır. Bu numaraları siz de
bilirsiniz. Mesela senelerdenberi sokaklarda dilencilik yapan bir adam
vardır. Sonra birdenbire Maclıin Stüdyolarının falancayla uzun vadeli
bir kontrat yapmak istediği haberi bomba gibi patlar. Aslında bu fa- ,
!anca, o dilenciden ba�kası değildir. Fakat yine de adanı, haberin duyul�
<iuğu gün elli yeı:den teklif alır.»
- «Neden Hornan'la bu }(adar ilgileniyorsunuz? Arabayı kulla­
nan o değildi ki.»
- «Evet. Görünüşe göre öyle. Eşkali, Stephane'ın tarif ettiği ada-
. '

mınkine uymuyor.»
- «Ayrıca Homan'ın Hollywood'daki başarısının bu konuyla ne
:alakası olabileceğini de anlayamadım.»
- «Doğrusunu isterseniz, ben de pek bilmiyorum » diye itiraf et­
ti Mason. «Fakat onun hakkındaki bütün her şeyi öğrenmek, karakfe­ •

,rini tanımak ve şahsiyetini çeşitli bakımlardan incelemek istiyorum.


Böylece dayanabileceğim bir teınel ortaya çıkacak. Yani Homan bir
tramplen vazifesi görecek. Tabii benim asıl aradığım Spinney'dir. Fa­
kat hiç şüphesiz, ancak Homan'ın vasıtasiyle onun yakasına yapışabi­
leceği m. Ah, şu Spinney denen herifi, saklandığı delikten bir çıkarabil­
:Seydim . . . »
Mason sustu. Sabit bir şekilde halıya bakmaya başladı.
.

«Bir fikrim var» dedi Delta.


«Söyleyin bakalım.»
- «Faraziyenizin doğru olduğunu kabul edersek, Spinney'jn, Ho-
man'ın bütün kirli işlerini gören bir adam olduğu meydana çıkıyor.»
- «Eh. . . Evet. ıı
- «Ve Homan da sizin Spinney'i aradığınızı biliyor.»
- «Ne istediğimizden henüz haberi yok ama, şimdilik onun orta-
Jıkta görünmesini istemiyor.»
1


- «Ama Homan, başı belaya girdiği takdirde, yine Spinney'i yar-
·dıma çağıracaktır.»
- «Mi.imkündür.ıı
- «Ü halde neden saldırıya geçip . . . »
- «Bu bakımdan hiç bir teşebbüste bulunamayız, Dellaı diy� genç
kızın sözi.inü kesti Mason. «Hatta onu korkutamayız bile. Bunun için,
Spinney'i saklandığı delikten çıkarmaya uğraştığımızdan çok daha bü­
yük bir güce sahip olmamız lazım.»

- «Bir çare düşünemez misiniz?ıı


·

- «Kendimizi Homan'ın yerine ko·yalım. Her halde Spinney'le be­


raber çalıştığının duyulmasından çok korkuyordur.»

69
- «Ya Misis Warfield? Sizce ona ne oldu?»
- «Her halde kendi arzusuyla o·telden ayrılmıştır. Ancak bavul-
larıyla beraber hiç kimsenin oteli terkedemiyeceğini de kat'iyetle söy­
lediler. Bu bakımdan idarecilere hak vern1emek imkansız. . Çünki aksi
tc;.kdirde herkes hesabı ödemeden kaçar. Fakat ber şeye rağmen bt1 es�
rarengiz kayboluşta anlan1aya mtıvaffak
. o!ama.dığın11z. bir husus var.»
.
- «Kadın hem gidiyor, hen1 de dışarıya çıkn1ası imkansızıı dedi�
Della «Buna göre . . . »
Mason aniden ayağa fırladı :
- «Tamam! Buldunuz, Della! ·ıı
- «Neyi?»
.- <<Problemin çözümünü! Şimdi her şey anlaşılıyor! >ı
«Sahi .mi? O· halde ·heyecanınızı benim de payla}abilmen1 için ..
şu buldu.ğtım çözümü bana da açıklar n1ısınız?»
- «Çabuk bana Drake'i çağirın! ıı diye bağırdı Mason, kendinden
geçmiş. bir halde, «Hayır, telefon etmeyin. Koşun oraya! Tam.anı, bul­
duk! Bu defa Hornan,
. burnunu saklandığı yerden dışarı çıkardı . . . Hay-·
.

di, Della! »
- «Derhal gidiyorum. Hem de 100 metre dünya rekoru kıraca­
ğım. Kronoriıetrenizi ayarl�yın, patron. ))
Genç kız dışarıya seğirtti ve Mason onun koridorda koştuğunu .
duydu.
Avukat sabırsızlıktan parmaklarını çıtlatarak, sinirli . bir tavırla oda­
nın içinde bir aşağı, bir yukarı dolaşmaya başladı.
Kısa bir n1üddet sonra ise Drake, yanında Della Street olduğu
·halde : içeri girdi. .

«Ne oluyor, Perry? »


«Della biraz önce Misis Warfield'in kayboltış şeklinin izahın1
buldu.»
«İflas etmiş memleketler de savunma programlarını böyle h a-­
zıtlıyorlar işte » dedi Della, dedektife bakarak.
- <cHem çok basit, hem de son derece ilgi çekici» diye heyecanla
konuştu Mason.
- «Söyleyin, Perry. »
- «Hala· anlamadınız m.ı Paul? Adamlarınız otelin holünde bek-
'

liyorlardı. Ayrıca talin1atlara uyduğ11 taktirde kadının otelden dışarı


çıkması imkansızdı. Hatta aşağıya bile inmedi. Oysa bavulları meydan­
da yok. Yi.ik asansörünü çalıştıi·an adanı da onun Jcendisine görünme�
den, hem de bavullarla dışarı çıkmasının inıkansız old11ğunu söylüyor. »
- <�.Evet?»
- «Ü halde kadın bala otelde. Anladınız ·mı?ıı

. . .

70 . .
.

'
• •

- «Hayır» diye itiraf etti Drake. «Maalesef anlıyamadım! Oda


:sıkı bir şekilde arandı. Adamlarımın verdiği rapora göre . . . »

- «Hala uyanamadınız dostum! Kadın şimdi başka bir odada.»


Drake bir müddet düşündükten sonra başını salladı :
- «1mk.ansız. Aşağıya inip müracaat memurundan başka bir oda
istemesi gerekirdi. Böyle bir şey de yapmadığına göre . . . »
- «liay Allah,_ Paııl , neden biraz kafanızı çalıştırmak istemiyor­ •

sunuz? Kadını otobüs terminalinde karşıladıktan scnra biri mutlaka bi­


zi takip etmiştir. Ve biz kadına otelde bir oda tuttuktan kısa bir müd­ •

det sonra da aynı adam otele müracaat edip, bir oda da kendisine ayırt­
mıştır. Nihayet biz oradan ayrılınca, Misis Warfield'e kısa bir ziyarette
bulunmuştur. Ve kimbilir kendisine neler anlatıldı ki, kadın, vereceği­
mizi söylediğimiz yeni işini ıınutup bizi terkederek, rakibimizin peşin­
den gitti. . . »
- «Yani odasını terkettiğini mi söylemek istiyorsunuz?»
- «Evetct Sadece başka bir odaya taşınmış olacağını söylemek is-
tiyorum.»
Drake, tanınmış bir parçanın melodisini ıslıkla çalmaya başladı.
- cc Haklısınız! Bu aklımıza gelmemişti.»
.

- ccFakat rakibimiz n1ııvaffak oldu. Hazırladığı planın giizelliği-


ni ve basitliğini kabul etmemiz gerekir. . . »
- «Asıl benim arkan1a tekme yemem gerekir, Perry. Dün gece
bu ihtimali düşünmüş olsaydım . . . Doğrusu kendimden utanıyorum! F.a­
kat adam hakikaten iyi dedektifmiş! Yoksa birisi beni takip etsin de
ben farkında olrnıyayım; imkansız bir şey bu . . » .

- «Yollar çok - kalabalıktı. Bir düzine adam bile takip etseydi,


yine de farkında olmazdık» dedi Mason.
- «Hiç olmazsa bu sabah otele gittiğimiz zaman böyle bir ihti­
mal aklıma gelmiş olsaydı. derhal harekete geçer . . . »
«Belki de henüz geç kalmamışızdır.»
---:- ((Ne demek istiyorsunuz? »
- . «Misis Warfield odasını terketti. İsteyerek vey a istemeyerek.
Birinci ihtima.li ele alalım. Bu takdirde ancak iki kişi faaliyet göster�
miş olabilir; ya kocası, yahut da Spinney. Halbuki kocasının hapiste
olması lazım veya adam öyle sanılmasını istiyor. O halde geriye bir

tek Spinney kalıyor.»


«Tahn1inleriniz harika, Perry. Devam edin» diye mırıldandı
Drake, heyecanla.
- «Simdi de ikinci ihtimali gözden geçirelim. Yani Misis War­
field'in istemeyerek odasını terketmiş olabileceğini. Bu taktirde herhal­
·cte ' kadının kapısına vurulmuş ve kendisine bir haber geldiği söylen-

71
miştit. Misis Warfield de kapıyı açınca, adam üzerine atılmış ve. onu

kıskıvrak yakalıyarak kendi tuttuğu odaya taşın11ştır. Kadını oraya ki-


litledikten sonra, tekrar· geriye dönerek bavulları d� nakletmiş ve
'
ka•
pıyı güzelce kapatmıştır. İşte hepsi b u kadar.»
- «Bence bu ikinci faraziye daha akla yakın, Perry» diye mırıl­
dandı Drake. «Havlulara hiç dokunulmamış olması kafamı kurcalama­
ya başladı. . . »

- «Pekala, Paul. O halde şimdi bize kimin tarafından takip edil-


diğimizi bulmak kalıyor, yani otelresepsiyonuna Misis Warfield ile
beraber müracaat edişimizden hemen sonra gelen müşterilerin isimle"'.
rini öğrenmemiz gerekiyor. Çünki bütün her şey çok çabuk cereyan
etmiş olmalı. Havluların kullanılmamış olması, Misis Warfield'in on
dakika bile odasında kalmadığını gösteriyor ... Biz oradan ayrıldıktan
'
sonra hemen aşağıya inerek Photoplay'in eski sayılarını almak istedi�
Sonra tekrar yukarıya çi�tı ve . . . »
. - ((Doğru)> dedi dedektif. «Adamlarım henüz otelde. Nasıl olsa
hesabı ödedikleri için tuttu;kları odada biraz .kestirnıek istemişlerdi.
Şimdi telefon ederim, böylece . » . .

- ccHala bekliyor musunuz?» diye atıldı Mason. cıDerhql ç�ış­


maya koyulun, dostum!»
- <(Hemen yazıhaneme dönüyorl,lm. Sonra . . . »
- cc1'amam, anlaştık. Yalnız çabuk olun. Saniyeler bile kıymet-
li şıı anda. Bu malumatı derhal istiyorum. H11ydi, koştın. »
On dakika sonra Drake geri dönmüştü.
- «Yakaladık, Perry! »
- ccTebrikler. Nasıl oldu da işi bu kadar çabuk hallettiniz? »
- «Adamım daha yatmamıştı. Aşağıda, müracaat memuruyla ge-
vezelik ediyormuş. Aradığımız ada.mı hemen. buldu ve göreceksiniz ha-
.

kikaten odur. Çünki her şeyden · evvel adam, Misis Warfield'in odası-
na çıkmasından beş dakika sonra gelmiş. Zaten . bizim oradan ayrılı­
şımızdan sonraki bir saat içinde gelen müşteriler s,adece iki kişi ; bu
esrarengiz adam ve bir de kadın. Ayrıca gece geç saatlerde 'bir çift
daha , nıüracaat etmiş ve onlardan. sonra da • . . »
«Arabayı kullanan adamın eşkalini tarif etmiş miydiniz? ıı
- Anlatıyorum işte. Onu yakaladık diyorum. Biz . . . .,,
o:

- ccTeferruatı bırakın» · diye bağırdı Mason, kendini tutamıya�


rak. «Nerede şimdi bu adam?.»
- «Odasında» dedi Drake, harp kazanmış bir kumaııdan edasıyla.
- ttEmin misiniz?»
- «Yüzde yüz enıinim. Adam kendini Walter Lossten ismiyle ta:..
nıtmış ve Los Angeles'ten btıraya bir konferansta bulıınmak üzere

72
'

'

geldiğini ve sadece bir gece kalacağını söylemiş. Bavulu yok.muş. He­


sabı peşin ödemiş, yukarı ·Çıknuş . . . ))
- «Oda numarası?»
- «521.»
- «Hala orada olduğunu ne biliyorsunuz?»
- «Odanın kapısındaki kırmızı ışık yanıyormuş. Yani bu müş-
terinin rahatsız edilmek istemediği ı;nanasına geliyor.,,
- «.Ona telefon ettirmeyi denediniz mi?ıı
- «.Hiayır. Adamıma sadece onu gözden ka�ırmam.asını royle-
dim. »

Mason, bacaklarını açmış, ellerini cebine sokmuş,


'
başını önüne
eymiş. düşünüyordu.
- «Bütün bu anlattıklarınızda hoşuma gitmeyen bir taraf var,
Paul. Şu yanan lamba. . . »
- «Buy.un neresi acayip?»
- ıı:Düşünün, dostum. Lois Warfield'in de bu odada olması ıa.
zım. Kırmızı lamba yanıyor. Oysa Lois hala meydanda yok. Pekala . . .
öldürülmüş olabilir. »
- <(Hay Allah kahretsin! Doğru, haklısınız.•
- «Siz çabuk otele gidin, PauL Ben de müfettiş Tragg'la bir ko-
nuşayım. Bu son zamanlarda çok ceset bulduk.»
- «Bir dakika, Perry. Bence müfettiş Tragg'lJl bıı işe burnunu
sokması bizim için doğru olmaz. Çünki . . . »
- «Siz işi bana bırakın, dostum. Ben onu idare ederim. Her şeye
rağmen belki de odada cinayet falan işlenmemiştir ve böylece biz de
Spinney'in kim olduğunu ve arabayı da kimin kullandığını öğrenmiş
oluruz.»
,- <(Tragg'la yine kapışacağız gibime geliyor» dedi Drake. «Misis
Warfield'e o otel odasını biz temin ettik. Eğer şansımız yaver gitmez­
se . . . » •

- «Endişelenmenize lüzum yok. Ben ne şekilde davranacağımızı


·düşündüm. Şimdi siz derhal otele gidin. »

ONtKt

Müfettiş Tragg başını kaldırdı, ziyaretçisini tanıdı ve onu selam­


ladıktan sonra raporunu vermekte olan dedektifi ba.�ından savdı.

- o:Günaydın, Mason. Hangi rüzgarlar attı sizi buraya?ı

73

. . tki adam . el sıkıştılar. Tragg aşağı .y ukarı aynı yaştaydı; belki bi-
. .

raz daha inceydi ama aralarında göze çarpan bir benzerli k vardı. Tragg'
ın alnı geniş, siyah saçları kıvırcık, yüzünün çizgileri sevimli ve göz­
leri de daima düşünceliydi. Kendjsinden önce aynı mevkii işgal et­
miş olan boğa gibi k�lın enseli ve kaba- müfettiş }lolcomb'a i�e hiç
mi hiç benzemiyordu.
- <cYeni bir ceset mi?ıı diye sordu Tragg.
Mason yüzünü buruşturdu.
- «Beni her zaman bildiklerin1i kendiıne saklan1akla, polise yar­
dımcı olmamakla suçlarsınız. Bu sefer size her şeyi anlatacağım. 11
\
- <cÖnce buyrun, oturun.»
Avukat, müfettişin tam karşısına oturarak, bir sigara yaktı.
- «S-Oyleyeceklerim Stephane Claire meselesiyle ilgili.»

..
- «Ah, evet! Ben b11 vak'ayı pek fazla inceleyemedim. Fakat go-
rünüşe göre, savcı dosyayı tamamlamış ve atışa hazır.»
«İlk duruşma Cuma sabahı» dedi Mason.
«Bu mes'eleyle artık ilgilenmiyorum; yani tahkikat dosyasını
benden aldılar.»
- «Ne olursa olsun, adaletin yerini bulmasını istemez nıisiniz? »
Tragg zoraki bir tavırla hafifçe gülümsedi.
- «Doğrusunu isterseniz, dosyanın benden alınması, konuya k.ar­
şı ilgimin kaybolduğu manasına gelmez. Ancak bakanlığın bu mes'ele
hakkında şahsi görüşleri var. Biz sadece savcının kanaatini destek­
leyecek bir kaç delil elde ederiz ve böylece adalete yardımcı oluruz.
Aksi taktirde. . . Beni anlıyorsunuz, de�il mi?» .
- «Ya herhangi bir suçun ispatı için gerekli delillerin ancak üç-
te birini toplarsanız?» ·

Tragg, elini alnında ve saçlarının arasında gezdirdikten sonra, par­


maklarının ucuyla ensesini kaşıdı.
- «Bugün hava çok güzel, değil mi? önümüzdeki mevsim . . . »
- cıPekala, rnes'ele şu» dedi Mason. ıcStepha.ne Claire arabayı
kullanmıyordu. Direksiyonda bir adam vardı. Ve şimdi de bu· adam
Gateview otelinde ve \Valter Lossten adı altında bir oda tutmuş bu­
lunuyor. Onu orada kıstırıp, kazayı yapanın kendisi olduğunu söylet­
mek istiyorum. Adama her şeyi itiraf ettirecek kadar da bilgi sahibi-
yın1.»

- «Ü halde mahkemede hakimden bu adamın duruşmaya getirii­


mesini isteyin. Eğer orada adama suçunu itiraf ettirebilirseniz, bütüı1
Jl?.es'ele hallolur. Şimdilik bütün selahiyet savcının elinde.»
«Bu konu sizi hiç mi ilgilendirmiyor?»
«ilgilenmek mi?» dedi Tragg gayet sakin bir tavırla. «Doğru-

74
. .

sunu isterseniz aslında meraklı bir insanımdır, Mason, ·. fakat· b u son


zamanlarda başımı kaşıyacak vaktim yok. Size daha önce de söyle-
miştim, Stephane Claire'in dosyasını benden aldılar. Bir sürü cinayet
hadisesi üst i.iste yığıldı. Ve hiç birisini de neticelendiremedik henüz.
'Tekrar o · kızın mes'elesiyle uğraşmaya kalkışmam. . . Bazı kimseleri te­
tlirgin. . . Neyse, .anlıyorsunuz, değil mi?))
Mason ayağa kalktı.
- «Pekala>>. diye mırılda11dı . «Hem
. daima polise karşı çıktığımı söy­
lüyorsunuz ve hem de en dürüst ve kanuni bir şekilde yardımcı ol­
mayı istediğim zaman da, bu teklifimi reddediyorsunuz. »

. Tragg elini yeniden saçlarında gezdirdi, burnunu kaşıdı. Sıkılmı­


şa benziyordu.
«Bu Stephaı1e Claire dürüst bir Iç.ıza benziyor» dedi.
- «Aynı zamanda masumdur.»
- «Doğrusu ben de onu sarhoş bir vaziyette araba direksiyonu
başında g' . önüne getiren1iyort:ım. . . Hem bahsettiğiniz adam ha­
Jzümün
la Gatevie\v otelinde mi?»
· - «Evet. üstelik bir de mühim şahidim var. Misis Warfield. Bu
kadin Lossten'le Spinney adlı birisinin aslında aynı şahıs old11ğunu
ispat edebilecek malumata sahip. Ayr.ıca , bu Spinney de kanaatimce
.San Francisco polisini o·ldukça ilgilendiriyor.» .
Tragg ani bir hareketle ayağa kalktı.
- <tBi.iyük bir riske giriyorıım, Mason. Fakat ber şeye rağmen
'Size bu şansı tanıyacağım. Bizim, yani polisin aslında savcının kana.a­
tini destekleyecek şekilde faaliyet göstermemiz
gerekir. Bir . nı.üdafaa
avukatıyla beraber çalışmama hiç de iyi gözle bakmayacaklardır. Her­
halde bunu anlıyorsuı1uzdur? »
«Kendimi savcının yerine koyuyor.un1)) dedi Mason,.
«Pekala. Riski göze alıyorum. Delilleri de siz elde edeceksi-
nız.»

«Aşağıda taksi bizi bekliyor» diye mırıldandı Mason.


- - . «Sizin araba cehennemin dibine gitsin. Vakit kazanmak için
benimkine binelin1. ı>
.
Tr a:gg, Mason'u bir kırn1ızı ışığı ve bir de canavar düdüğü bulu-
nan kendi spor arabasına götürdü.
- <(Haydi, binin» dedi avukata (<ve �a.pkanızı tutun.>>
Bir kaç saniye motörün ısınmasına kafi gelmişti ve m_üfettiş kor­
kunç bir sür'atle kalkarak, araba kalabalığının içine atıldı . . Sonra ca�
iıavar düdüğiinü açıp en yakın dönemece doğru yöneldi:
Mason arabanın bir köşesine büzülmüştü.
.
Spor araba, siren sesini duyar ak yolu · aÇan otomobillerin arasından

75

'

adeta uçarcasına geçiyor ve Tragg da hakikaten bir cambaz gibi araba


kullanıyordu. Elleri sanki direksiyonu tutmuyor da okşuyor gibiydi.
Tragg'ın sireni açmasından 4 dakika sonra, Gateview otelinin önü­
ne gelmişlerdi.
- «Unı1tmayın ıı diye mırıldandı müfettiş,. arabanın kapısını açar­
ken. «Bu tamamen sizin işiniz. Ben sadece seyirci kalacağım.»

- «Tamam, anlaştık.» •

Drake ve yardımcılarından biri otelin girişinde bekliyorlardı.


Mason «Hala burada mı?» diye sordu.
Drake, rahatladığını saklamaya lüzum görmeyerek. «Evet! Artık
gelmeyeceksiniz sann1ıştım» dedi.
Tragg, «Bundan daha çabuk uçakla dahi gelinmez, dostum» diye
araya girdi.
/

- «Ne bileyim ben, vakit bir türlü geçmek bilmedi işte . »


Mason «Haydi bakalım» dedi.
1
Dört adanı kısa bir müddet sonra 521 nı1maralı odanın kapısı
önündeydiler. İçerdeki ıpüşterinin rahatsız edilmek istemediğini göste­
ren kırmızı ışık hala yanıyordu.
'

,- cıKaza olduğıı sırada, Homan'ın arabasını bu adamın kullan-


dığından eminim» dedi Mason. «Eğer onu siz sorguya çekerseniz, da­
ha fazla malumat elde ede. . . »
- «Asla · karışmam » diye avukatın sözü.nü kesti müfettiş . er Ben
sadece konuşulanları dinleyeceğim. Mes'elenin beni alakadar eden kıs­
mı kapaıımıştır. Bundan sonrasını savcı bilir.»

- 11. Nası1 isterseniz. Fakat o halde iyi dinleyin.»


- «Buraya neden geldim zannediyorsunuz? Haydi, işe koyulun . »
Mason kapıyı tıklattı. Kısa bir müddet bekledik.ten sonra . içerden
cevap gelmeyince · daha hızlı vurdu.
Müfettiş « Bu önceden hazırlanmış bir oyun olmasın, Mason? ». diye
sordu.

Avukat Drake'e baktı, o d a başını salladı.


- «Odada olmalı, tabi! eğer. . . »
- <eMüracaattaki memurıı çağırın da kapıyı açsın. tçerdeki ken-
dini kurnaz zannediyor.»

- a:Tekrar aşağıya inmeye lüzum yok)) dedi Tragg, cebinden de-


1

rı bır anahtarlık çıkararak.


• •

Sonra maymuncuklardan birini kilide sokarak, çevirdi; fakat. ka­


pı açılmadı. İkinci den.eyişinde ise n1uvaffak oldu ve kilidin mandalı
kolaylıkla döndü. Mason kapıyı itti, bir adım attı ve olduğu yerde
kaldı.

76
- «Oh!» dedi Drake, Mason'un omuzunun üzerinden doğru ba­
karak.
Tragg, endişeli bir tavırla ((Ne var?» diye sordu.
Mason ve Drake aynı anda kenara çekilince, yüzü yastığa gömül­
'

müş bir vaziyette yatakta yatan adamın vücudu· meydana çıktı.


.

- <lEğer bu önceden hazırlanmış bir oyunsa» diye bağırdı Tragg,


avukata doğru dönerek «bunu size ödetirim· ben.»
- «Saçmalamayın» diye atıldı Mason. ccödüğünden kat'iy.yen ha­
beria1 yoktu. Sadece si.zill öni.inüzde ona bazı hakikatleri itira
f ettir-

mek istiyordum.» •

- «Size inanmak isterim,


' Mason, fakat inanın bütün bakanlıkta .
benim bu dü5üncerni destekleyecek tek bir kişi çıkmayacaktır!»
Müfettiş yatağa doğru yaklaşarak, cesedin durumunu inceledi.
'

- «Hiç bir şeye dokunmayın» dedi öfkeyle. «Hem dışarıya çı-


kıp, koridorda beklerseniz daha iyi olacak.»
Mason da Drake de yerlerinden kıpırdamadılar. Müfettişe itaat

eden sadece Drake'in adamı oldu.


Adam yatağın üzerinde .yüzükoyun yatıyordu. Ayakkabıları aya­
ğındaydı. Kruzave ceketi ilikliymiş gibi duruyordu. Yatak örtüsü kal­
d ırılmamıştı ve bütün yatakla beraber yastıklardan birini de örtmek-
teydi.
Diğer yastık ise yerdeydi. Cesedin bir kolu yatağın kenarından
sarkıyordu. Elinin dördüncü. parmağında ise elmas bir yüzük parlamak­
taydı. Kafasının alt tarafında koyu bir leke vardı. Ve bu lekeden çı­
kan kan, adamın gömleğinin yakasıyla yatak örtüsünü boyamıştı. An­
cak yaranın pek fazla kanamamış olduğt1 da. görülüyordu.
Tragg, yarayı yakından tetki,k etmek için eğildi.
- «Küçük kalibreli bir tabanca» diye mırıldandı.« Yakından ateş
edilmiş. Barut yanığı var. · Sık sık rastlanan bir yol. Gürültü çıkma­
ması için yastıktan faydalanılmış.»
- «Cesedi çevirelim mi?» diye sordu Mason.
Tragg, yeniden öfkelen.erek «Doktor gelmeden hiç bir şeye el sü­
rülmeyecek! ıı diye bağırdı. «Siz de dışarı çıkın! Aşağıda, holde beni
bekleyin! Ve sakın orad�11 ayrılmayın! Son derece karanlık bir hika­
ye bu ve biraz sonra da kıyamet kopacak!»
- ıcAdamın öldüğünü hakikaten biln1iyordum » diye itiraz etti Ma­
son. a: Zannediyordum ki . . . »
Tragg, .:Şef başk.a türlü düşünecek ama» diye sözünü kesti. «Bizi
önceden hazırlanmış pis bir oyuna düşürdüğünüz anlaşılıyor. Cesetle­
ri meydana çıkarmak için benden başkasını bulamadınız mı?»
- «Münakaşa etmek lfızumsuz» dedi Mason, Drake'e. «Çıkalım
bari buradan.»
77
Tragg, «Aşağıya indiği11iz zan1an , merkeze telefon edin» diye ses­
lendi «Benim burada olduğumu ve derhal servis arabasını gönderme­
lerini söyleyin, Fakat sakın çıkıp gideyim demeyin, Mason, Size sor­
mak istediğim bazı şeyler var.»
!ki adam odadan dışarı çıkarak, koridorda bekleyen Drake'in ada­
mıyla buluştular.
- «Paul» dedi Mason, sesini hafifçe yükselterek. «Arkadaşınız,
otelin santral n1eınurt1ndan, dün gece Lossten'e · telefon edilmiş olup

olmadığını öğrenemez mi?»
- «Ama, Perry, siz de biliyorsunuz· ki, telefon edilmiş olamaz!
Adam. odasına girdikten hemen so·nra . . . »
Avukat onu dirseğiyle dürterek susturduktan sonra, konuşmasına
devam etti :
.

- .«Telefon edebilirdi, Paul ve makbuzları da kendi hesabına yaz-


dırmış olması mün1ki.indiir. Polis tahkikata basladiktan
. sonra artı!< ı
lic

bir şey yapan1ayız. »


- « Mister Mason'un söylediğini anladınız mı?ıı diye sordu Dra-
ke, yanında yiirüyen hafiyeye dönerek . . .
- ccBu iş pek kolay olmayacak. Gece çalışan santral memuru ışı
• •

gündüzcü arkadaşına bırakmıştır.»


- «Elinizden geleni yapın» dedi Mason. ccEn iyisi siz bizden ön­
ce aşağıya inin ve işinizi bitirdikten sonra da nıerkeze telefon ederek
müfettişin isteğini bildirin. . Fakat polise bunun dışında hiç bir şey söy­
lemeyin.»

- «Ta.marn. »
Bu sırada asansörün bulunduğu yere gelmişlerdi. Asansörün ka­
pısı dedektifin üzerine kapandıktan sonra, Maso.n, Drake'e doğru dö-
nerek mırıldandı :
- «En doğrusu onu yanımızdan uzaklaştırmaktı. · Hiç olmazsa bil-
mediği bir şeyden dolayı başı belaya girmez.ıı
«Bence mühim değil. Sanki · bizim başımız belada mı?»
- ((Bu sözlerinizden niç bir şeyin farkında olmadığınız anlaşılı-
yor.»
«Bizi nasıl suçlayabilirler? ı>
«Bagajl�rı unutuyorsunuz. Odanın köşesinde görmediniz mi on-
ları? »
«Hayır.»
«Bir valiz ve bir şapka kutıısu.» dedi Mason! «Tabii Tragg bun-
iye ait olduğunu zannetmiştir. Ancak savcı v.alizi açtığı zaman. •
la.rın öli.
ccOh!»
- <cBizden izahat isteyecekle r. Butalarda çok dolaştık çünki.:o

78
Drake, yüzünde şüpheli bir ifade olduğu · halde. «Evet, mümkün­
dür» diye mırıl9andı. «Faıkat yine de. . . H·ay .Allah kahretsin! Şu ka­
dın eşyalarını neden burada bıraktı acaba?»
- «Heyecanlanma, dostum! Bu husus üzerinde biraz düşünmemiz
lazım. Lois Warfield herhalde bizim sahtekar olduğumuzu sanmıştır.»
- «Sizce sonra ne oldtı? »

- «Bahis konusu esrarengiz adam bizi otele kadar takip etti ve


biz oradan ayrıldıktan sonra da, derhal Misis Wirfield'in odasına git­
ti. Kadına ya kocasından bir haber getirdiğini ve yahutta kendisinin--.
Spinney olduğunu söyledikten sonra bizimle, yani bir avukat ve bir
dedektifle işbirliği yapmasının son derece tehlikeli olduğunu anlat.tı. üs­
teli_k kocasının bunu haber alması halinde son derece öfl\eleneceğini ,de
ilave etti. Ye nihayet, eşyalarını da yanına alarak kendi odasına gel­
mesi için kadına emir verd i.»
- ;< Buraya kadar anladım. Sonra?»
- «Ancak tek bir izah şekli olabilir>> dedi Mason. «Kadın, bir-
den Spinn�y'le kocasının onu aptal yerine koyduklarını anlamıştır. Ona
Homan'ın fotoğrafını göstermiştik, bunu unutmayın. Şimdi durumu bi­
raz daha açık görebiliyor mtısıınuz? ıı
- «Galiba, fakat. . . »
- «Kendinizi Tragg'ın yerine koyun» diye devam etti avukat, al­
çak sesle. «Benim Misis Warfield'i koruduğumt1, ona kaçmasını tav­
siye ettiğimi ve so·nra da gelip müracaat memurtına numara yaptığımı

düşünecek! ıı
'

- «Vay canına!»
.
- «Onun için -çok dikkatli davrann1amız lazın1, Paul! Haydi, şım-
di aşağıya inelim. ıı
Asansör. geliyordu. Ve kabin iki adamın bulunduğu katta durdu­
ğu zaman da, Drake'in adamı bir roket gibi dışarıya fırladı.
- «Aradığınız Warfield adındaki o kadın var ya. . . Siz hese::bı
öderken o daha buradaymış!
� «Ne ?ı>
- «Kapıcı söyledi. Mister Mason hesabı ödedikten on dakika son­
ra, gitmis. Bu arada kapıcı onu tanımış ve kadına biraz beklemesini,
çünki üvey kardeşinin n1üracaat men1uru.ha kendisi için bir haber bı­
raktığını söylemiş.>)
- «Sonra ? »
- ıcKapıcı gidip müracaat memurunu bulmuş. Fakat misis War-
field birden bire bağırıp çağırmaya başlamış, kendisinin misis Warfield
olmadığını, üvey kardeşinin de btılunmadığını ve dışarıya çıkmasına
mani oldukları taktirde polise n1üracat edeceğini söylemiş. Bunun üze­
rine kadını bırak.n1ak mecburiyetinde kalmışlar. 11

79
Mason'la Drake birbirlerine baktılar.
- «Tamam işte. Hesap ödenmiş olduğu için, müracaattaki adam
onun peşinden koşmaya lfızum görmemiştir. Kadın da kaçmış tır, ta­
bii. 7ı
- İşte şimdi hapı yuttuk » dedi avukat. «Müfettiş Tragg'ı eğer siz
de benim kadar tanıyorsanız . . » .

- «Ama bu sefer iş değişik» diye mırıldandı Drake. o:O üzgün


suratlı, düşük omuzlu kadın bir kere daha beni aldatmaya muvaffak
olamıyacak! Hatırlıyonnusunlız, Perry, çantası nasıl da şişkindi? Hay
Allah! Meğer içinde tabancası varmış.»
- ((Katilin kim olduğu beni zerre kadar alakadar etmiyor» dedi
Mason. «Bu Tragg'ın işi. Benim vazifem öldürülen adamın o gün
arabayı kullandığını ispat etmek. Ve bunu yaptıktan sonra d a gidip
uyuyacagım. »
v

- «lVIiss Claire'i neden buraya getirtmiyoruz? Adamı derhal teş­


• his edebilir.»

- «Tabi!, neden olmasın? Hakikaten güzel bir fikir!> diye atıldı


,

Mason, alaycı bir tavırla. «Adamı teşhis eder. Sonra? Kızın söyledik-
lerini kim doğrulayacak? Bir ölüye yaptıklarını itiraf ettirmek miim­
kün mü veya bir ölü hiç hakkında söylenenleri yalanlayabilir mi? Step­
hane Claire'in verdiği maluma.tın polisiı1 gözünde hiç bir değeri yok�
tur. Aksi taktirde bir kadına herhangi bir ceset gösterilip, onun (evet,
tamam, arabayı kullanan buydu) demesini beklemek çok kolay ollır­
du. Ve iyi bir ·avukat da böyle hallerde, her zaman benzerliği garan­
tili olan bir ceset bulabilir.»
Drake başını önüne eğmiş, sabit bir şekilde yere bak:ıyordu.
- «Simdi yegane ümidimiz» diye devam etti Mason cı:Misis War­
field'in kocasını bulup, arabayı hakikaten Spinney'in kullandığını ona
itiraf ettirmek. Yani şu anda yukarıda ölü olarak yatan Spinney'den
bahsediyorum.»
«Fena değil!» dedi Drake.
_,.. ccEvet, öyle. Çünki . . .»
- «Günayd.ın, Mister Mason.»
Avukat sesin geldiği tarafa baktı. Jacks Sterne, elini uzatmış ken­
disine doğru ilerliyordu.
- «Btı sabah iyi haberler var mı?»
Mason, endişeli bir tavırla asansöre doğru bakarak, genç adamın
elini sıktı.
- «Siz ne arıyorsunlız burada?ıı
- ((Ne mi arıyorum? Dün akşam siz bana . bu oteli tavsiye et-
mediniz mi? Hatırlamaya çalışın, hani . . . »

80
- «Derhal buradan gidin» diye Sterne'in sözünü kesti Mason.
«Fakat. . . Anlıyamıyorum. . . »
«Anlamanıza da lfızum yok. Hemen şimdi yukarıya çıkın, ba­
"'VUllannızı hazırlayın, hesabı ödeyin ve yokolun buradan!»
- «Nereye gideyim?»
- «Nereye isterseniz» diye cevap verdi Mason, yavaş yavaş sabrı
tükenerek. «Ortalıktan kaybolun, diyortım size! Tekrar Adirondack ote­
line dönün.»
- <cFakat, Stephane . . . »
- «Adirondack'a
.
gidin! Orada olmanız gayet normal. Ve sanki
,hiç oradan ayrılmamış gibi davranın. ı> •

«Fakat. . . »
<cHydi, dostum, çabuk olun. Valizinizi hazırlayın!»
.
:_

«Stepbane'ı . görmeğe gidecektim» dedi Sterne, şaşkın bir ta­


-vırla. «Onu telefon ettim... »

Avukat, genç adamı kolundan tutarak, asansöre doğru sürükledi.


-. «Size herhangi bir şey hakkında izahat verecek vaktim yok.
-Odanıza çıkın , bavulunuzu toplayın, sonra bir taksi tutarak tren is-
tasyonuna gidin. Bekleme salonunda yarım saat kadar oturun ve niha­
yet bir hamal çağırarak bavulunuzu taşıttırın ve başka bir taksiyle de
Adirondack'a gidin. Anladınız mı?»
- <cEvet, ama ben. . . »
'

Tam bu sırada bir asansör, bulundukları katta dtırnıuştu. Mason,


.Sterne'i kabine doğru itti.
.

- «Size odanıza ·çıkın diyorum. Ve tekrar aşağıya indiğiniz za-


man ben hoideysem, sakın yanıma gelip konuşmaya kalkışmayın. Hat­
ta beninı bulunduğum tarafa bile bakmayın.»
- «l>eki Stephane'a ne söyleyeceğim sonra?»
�Iason ona sırtını dönerek, tekrar Drake'le adamının yanına gel-
·di.
«Kim bu adam?» diye sordu Drake. ·
sStephane Claire'in eski nişanlısı. Sakin bir otel arıyordu ve
ben de ona, Adirondack'ın yakınında olduğu için burasını tavsiye et-
mıştım . . . »
• •

- «Şayet Tragg adam1n· buradaki mevcudiyetini öğrenecek olur-


-sa, işi Stephane'ı cinayetle itham etmeye kadar götürür.»
- «Hem de nasıl! » diye mırıldandı Mason, endişeli bir tavırla
·

-saatine bakarak. �Gelin, Paul! En iyisi biz yine koridorda duralım. O


aptal adamın
. '
hesabı ödemek için buradan geçtiği zaman, beni Tragg'la
konuşurken görmesini hiç istemiyorum.»

F. : 6 81
- «Ona çenesini tutmasını söylenıediniz mi?»
- (<Söylemez olur muyum? Fakat öyle bir aptal ki, beni tekrar
görür görmez yanıma sokulup, (Mister Mason, dışarıya çık.arken neden
sizle konu�mamı istemediniz?) diyeceğinden emininı. »
- (<Hakikaten çok akıllı dostlarınız varmış, Perry. »
- (c Değil mi ama? Haydi, şimdi biraz daha llZağa gidelim.»
, Ancak Tragg avukatı tekrar çağırıncaya kadar, aradan bir yarımı
saat geçmişti.
tçerde polisler hala çalışmaktaydılar. Parmak izleri alınıyor, ce­
sedin fctoğrafları çekiliyor, odanın plan t çiziliyordu.

- ((Herhalde uyduracağınız hikayeyi hazırlıyacak vakti buln1uş­
sunuzdurıı dedi Tragg, bakışlarında neş'eli bir ifade oldlığu halde.
- «Evet. »
- «Eğer bu hikayeyi daha da uygun bir hale koymayı düşünü-
yorsanız, önce Drake'i sorguya çekebilirim. Durumumu herhalde tak­
dir ediyorsunuzdur. Şef,· beni bir paravana olarak kullandığınızı zan­
nedecek . »
- ccB ıktım artık bu laflard an» dedi Mason. ccSizinle işbirliği yap­
tığım zamanlar, polisi kendi çıkarlarım için kullandığım iddia edili­
yor. Yalnız çalıştığım zamanlar da şüpheliler listesinin en baş köşe­
sini işgal ediyorum!»
«Aslında bunun yegane sebebi sık sık ceset bulmanızdır, Ma.:.
son. »
«Hayır, aldanıyorsunllZ. Aslında bunun yegane sebebi, benim
masada oturup müşteri beklemeyişimdir. Her zaman ön plana çıkıyo­
rum. Halbuki siz arabanıza biniyorsunuz, sireni de açtıktan sonra. . »­ .

- «Çok ceset buluyorsunuzıı diye tekrarladı nıüfettiş.


- «Sunu da ilave edeyim kiıı diye devam etti Mason, «bir avu-
katın Caniler arasında şöhreti yayılırsa, katiller hep O·nun etrafında
dolaşırlar. ıı
·
,..-- «Evetıı dedi Tragg, kısa bir n1üddet düşündükten sonra. ccBu.:.
nu anlıyorum. Herhangi bir katilin aklına ilk ö·nce Perry Mason geir.»
- cıBu .. hakikatı kablıl ettiğiniz için çok menınunun1. Böylece ba�
zı mes'eleleri kolaylıkla halledebiliriz. ıı
- «Kim b u adam?ıı diye aniden sordtı Tragg, çenesiyle yatağın·
üzerindeki cesedi işaret ederek.
- <cBilmiyorum. » .
- «Olur mu canım? Biraz önce bunun aksini söylemiştiniz.»
-'- (<Sadece otel kayıt defterine ismini Walter Lossten olarak yaz-.
dığını biliyorum. O kadar . »
Müfettiş şüpheli bir tavırla Mason'a bakıyordu.

82 . .
' .


.
- «Odaya girdiğiniz zaman adamın suratını . gördünüz mü?»
«Hayır.»
.- «0 halde onu tanımadığınızı nasıl söyleyebilirsiniz?»
«Eğer düşüııdüğüm adamsa, onunla hiç karşılaşmadım.»
«Peki onun kim olduğunu düşünüyordunuz?»
«lio·man'ın arabasını kullanan adam olduğunu di.işünüyordum . »
- «Dinleyin, Mason» dedi Tragg, sesinin tonunu sertleştirerek,
·«Homan·ı bu işin içine sokmaya çalışıyorsunuz. Halbuki Hollywood
bu şehrin ve civarının kurulması için milyonlarca dolar sarfetti. Bu­
rada muazzam gelirleri olan bir . takım adarnlar ve kadınlar da · otu­
rur. Dolayısiyle şantajcılar için gayet verimli bir çalışma sahasıdır. öy­
le değil mi? Savcı da bunu bilir ve elinden geldiği kadar Hollywood'u
korur. Bunun bir sır olmadığı muhakkak. Aynı sebepten ben de Ho�
man'ı herhangi bir vatandaş olarak kabul edemem.»
- «Siz benden hadiseleri anlatmamı istediniz, ben · de anlatıyo-
.rumıı diye · mırıldandı Mason. «Fakat eğer. . . ,,
- «Ah! Pekala, tamam! » .

- <Cesede bir bakmama müsaade eder misiniz?ıı
- «Gayet tabii'. Buyurun.»
Mason, yatağın pencereye olan uzaklığını ölçen iki polis memu­
runun arasındaı1 geçerek, cesede yaklaştı.
Adamı sırtüstü çevirmişlerdi ve yüzünün çizgileri Stephane Claire'­
in tarifine öylesine tıyuyordu ki, bir an için avukata sanki bu adamı yıl­
lardan beri tanıyormuş gibi geldi.
Sonra arkasını döndü. 1-ragg kaşlarını kaldırmış , soran bakışla­
rını avukata çevirmişti. Mason evet o manasında başını salladı.
<cTelefonla işiniz bitti mi?ıı diye sordtı müfettiş, memurlardan
birine,
ccEvet, efendim» dedi memur. <cTelefon ahizesinin üzerinde bir
takım eski parmak izleri var sadece. Son yirn1i dört saat içinde kulla­
nılmamış olduğu anlaşılıyor. ıı
-=--- <c Pekala. »
Tragg telefonu açarak, polis merkezini istedi.
-'- «Ben, cinayet masasından müfettiş Tragg. Gateview otelinin 521
.
numaralı odasındayım şu anda. Corniche yol üzerinde bir araba kaza­
sına sebebiyet verdiği için tevkif edilen Stephane Claire'in biraz önce
burada bulduğunıuz cesedi teşhis edebileceğini sanıyorum. Kız şim­
di Adirondack otelinde kalıyor. Onu hemen buraya getirirseniz .iyi 0lur.»
<eHayret, onun nerede kaldığını biliyor muydunuz?» diye sordu
Mason.
- «Çocuk gibi konuşn1ayın! Kız kefaletle serbest bırakıldıktan

83
sonra, bizden ontı göz altında bulundurmamızı istediler. Kendisi ölü-·
me sebebiyet suçundan muhakeme edilecek bunu, unutmayın.»
- «Savcıyla böylesine yakın bir işbirliği içinde bulunduğunuzu,
bilmiyordum.»

- «Şefin emri böyle!»


Mason gülümsedi.
- ccTabi1 o da emri Hollywood'dan alıyordur! »
Tragg bahsi değiştirmek lüzumunu hissetti.
- «Siz btı adamı m ı arıyordunuz?»
«Gayet tabii. Homan'ın arabasını o ktıllanıyordu! »
«Onu hangi isim altında tanıyordunuz?»
«İsmini bilmediğinıi size daha önce de söylemiştim.»
- «Peki arabaya aldıktan sonra Miss Claire'e kendini tanıtma-
mtş mı?»
- «Hayır, Kendini tanıtmaya fırsat bulamadan, ka.za olmuş.»
� cc Bildiklerinizi saklıyorsunuz yine.»
- «Doğruyu söylüyorum.»
«An1a beni . buraya geti!mek için Spinley veya Senley adlı bir
adamdan bahsetmiştiniz.»

- <<Hatırlamıyorum.»
'

Tragg hücum taktiğini değiştirdi.


- «Nasıl oldu da adamı bu otelde buldunuz?»
- «Drake'in adamları şehri baştan aşağıya taradılar. Bu arada
Gateview'a da ıığrayıp, aradıkları adamın eşkalini vermişler ve böyle­
bir kimseniA otele gelip gelmediğini sormuşlar. Müracaat memuru da:
müsbet cevap vermiş.»
Tragg yavaş yavaş öfkeleniyordu.
- «Bütün bunlar çok iyi, fakat ne yazık ki söylediklerinizin tek ke-
iimesine dahi inanmıyorum.»
- <<Ü halde tahkik edin.>>
«Nasıl?»
- «Müracaat memurunu sorguya -çekin.»
«Tabii. Bunu söyleyeceğinizi tahmin etmiştim. önceden bütün
tedbirierinizi almışsınızdır. Fakat ben asıl Drake'in adamlarının neden.
bilhassa bu otelde araştırma yaptıklarını öğrenmek istiyorum. »
« Ar.abayı ktıllanan adamı arıyorlardı. »
«Yani bu yatağın üstündeki ölüden mi bahsediyorsunuz? »
«Evet.»
- «Adamı neden bilhassa bu otelde aramayı düşünmüşler? »
«Buraya gelinceye kadar daha bir sürü oteli araştırmışlar.»
«Hangilerini mesela? (Mason cevap vermedi ve Tragg hafifçe

84
gülümsedi.) Bu işlerde hakikaten tecrübelisiniz, Mason! Kanunların si­
za tanıdığı hakları gayet iyi biliyor ve bu hakların dışına ç�mama­
ya bilhassa dikkat ediyorsunuz. Fakat Drake. nasıl davranacak baka­
rım. Bence o hafiyelik lisansını kaybetmektense konuşmayı tercih ede-·
cektir.»
- cıBu otelde bir şahidimiz vardı. Drake'le ben, bu adamın ona
yanaşacağını düşünn1üştük. » ,
- «İşte şimdi daha iyi konuşmaya başladınız. Hangi şahit?»
- «Bu konuda bir şey söylememeyi daha doğnı buluyorum.»
- «Anlıyorum, fakat göreceksiniz sizi konuşturmaya muvaffa<k
olacağım. Kimdi bu şahit?»
- «.Söylemiyeceğin1.»
- «Baı1a Drake'i getirin » dedi müfettiş adamlarından birine.
- «Fakat, Tragg, bir avukatın işine ne hakla karıştığınızı anlı-
yamıyorum. Hatta bu bir cinayet hadisesi olsa bile.»
Müfettiş cevap vermek lüzumunu bile hissetmedi.
:Paul Drake, ,refakatinde bir de polis memuru olduğu halde içe-·
riye gitdi. ·
- aGelin bakalım!» dedi Tragg. «Soracağım sııal gayet açık ola­
cak ve siz de bana açıkca cevap vereceksiniz. Bu adamı sizin hafiyele­
riniz mi buldu? Lütfen Mason'a bakmayın!»
Drake başıyla evet manasında bir işaret yaptı .
- «Onu nasıl buldular?»
- «Müracaattaki memuru sorguya çekmişler.»
- «Ben sabırlı bir insanın1dır, Drake, fakat sabrımı da zorlama-·
ya kalkışmayın! Neden bilhassa bu otelin müracaat memurunu sorgu-·
ya çeknıişler? ».
- «Mason adamın burada olabileceğini düşünüyordu . »
«Bu harika fikir ne zaman aklına gelmişti? ı>
ccBu sabah, saat dokuzla dokuz buçuk arası .»
- «Ya bu otelde kalan şahit kimdi?»
- «Şahit n1i? Böyle bir kimsenin mevcııdiyetinden hiç haberim·
yok.»
Müfettişin yüzünü hafif bir kırmızılık kapladı.
- «Son yirmi dört saat içinde kaç defa buraya geldiniz ? »
- «Konuşun, dostun1>ı dedi Mason. Drake'e. «Nasıl olsa her şe-
yi n1üracaat n1eniurundan öğrenecek . . . »
- «Mason ve ben» diye tekrar konıışmaya başladı Drake « «dÜn'
akşan1 bir kadın .getirdik. 0.nun şahit olduğµnu blmiyordum. Sadece·
Mason'a. . . »
«Kadının adı neydi?»

- <ı:Misis Warfield.»
«Nereden geliyor?»
«New Orleans'dan. »
- «Oda num,arası kaç?»
- «628.»
«Pekala! Şu .ufacık bilgiyi alabilmek için dahi epey zaman har-
·cadık. » diye bağırdı müfettiş. <<Şimdi nerede bu kadın? ıı
- «<Bilmiyorum<< dedi Mason . . .
ccOdasına baktınız mı?»
«Evet. Maymuncukla odasının kapısını açtırdık.»
«Ne buldunuz orada?ıı
«Hiç bir ş
. ey. »
<<Şimdi oda sizin bıraktığınız gibi duruyor mu?» ·
- «Hesabı ödedim ıı diye mırıldandı Mason «Ve odayı da geri
.
verdim. Misis Warfield'in orada kalmak istemediği anlaşılıyordu. ıı
Tragg'ın sesi aniden boğuklaştı.
- «Şimdi ikiniz d e . beni dinleyin, bakalım! Her zaman aynı cep­
hede savaşmıyoruz. B u ne benim ve ne de sizin değiştiremiyeceğiniz bir
hakikat. Siz hayatınızı kazanıyorsunuz, fakat bu arada benim de ken­
diminkini kazanmam lazım. Ayrıca sorduğ�ım suallere de cevap veril-
.
mesini isterim. Boşuna numara yapn1aya kalkışmayın! Eğer cevap ver­
mek istemiyorsanız, açıkca söyleyin. Fakat bir takım alicengiz oyun­
larına da asla tahammülüm yoktur! Anlaşıldı mı?»
«Ü halde siz de suallerinizi seçerek sorun ıı dedi Mason. «Son­
ra elde ettiğim bazı delilleri size açıklamak istemezsem beni suçlama­
yın. >�
- «Tamam, anlaştık. Haydi, şimdi gidip şu Misis Warfield'in oda-
sına bir göz atalım. ıı
- ccBelki de tutuln1uştur» diye n1ırıldandı Mason. «Anahtarı ia-
·de etmiştik. ıı
- «Müracaattaki men1uru getirin banaıı dedi müfettiş, adamla-
rından birine.
Ve sonra hep beraber dışarıya koridora çıktılar. Kısa bir müddet
sonra da, . Stephane Claire, yanında bir polis memuru olduğu halde
asansörden Çıktı. Yüzü gayet soluk görünen genç kızın gözlerinde ses­
· siz bir yalvarış okunuyordu.
- «Sizi cinayet masasından müfettiş Tragg ile tanıştırayım ıı· dedi
·
avukat. «Kendisini hem sıkıcı ve hem de insafsız bulacaksınız. Şimdi ise
·karşılaşacağınız manzara oldukça kötü. Size bir ceset gösterecekler.»
- ((Bir ceset mi? Burada mı?ıı
- «Evet. ıı

86
o:Neden?. . . Kim? . »
. .

-: «Adam öldürül. . . »
<cBu kadar yeterıı dedi Tragg, Mason'a. «Maalesef konuşma'.
sırası şimdi bende. Öldürülen adamı belki de tanıyorsunuzdur diye dü­
şündük, Miss Claire. Lütfen, şöyle buyurt1n. . . ıı

· Müfettiş genç k�zın koluna girerek, onu 521 numaralı odaya gö­
türdü.
. Daha içeriye girer girmez, burada bir ölünün bulunduğu· hissedili- ·
yor. fakat aynı zamanda da odada büyi.ik bir faaliyet göze çarpıyordu.
Bir takım delillerin, izlerin peşinde olan nıemurlar cesedi11 etrafında
dolanıp duruyorlardı. Onlar için yatağın üzerindeki cesedin bir patates·
çuvalından hiç farkı yoktu. Fotoğrafı çekilen, ölçülen, etrafındaki möb­
lelerin duruşuna göre iııcelenen bir ınadde, ruhsuz bir şeydi bu ölü,.
memurların gözünde . . .
Adamlar, çabuk, ustaca ve . son derece rahatlıkla çalışıyorlardı.
Yatağfn yanına geldikleri zaman müfettiş, Stephane'dan hafifçe
uzaklaşarak, cesedi maskeleyecek bir şekilde durdu. Sonra aniden ke-
nara çeJcildi. ,
- «Bu adamı tanıyor muydunuz?ıı diye sordu.
Genç kız donuklaşmış surata bakakalmıştı. Sanki hipnotize olmuş
gibi, gözlerini cesetten ayıramadığı belli oluyördu. Nihayet büyük bir ·
gayret sarfederek başını n1üfettişe doğru çevrdi.
((Evet, tanıyorum, fakat ismini bilmiyorum.»
- «Kim bu adam?ıı
- «Kazanın olduğu gün arabayı
. kullanan adam. Beni aı:abasına
o almıştı.»
- ccÇok güzel, Mason!» dedi Tragg, alaycı bir tavırla avukata
doğru dönerek. <cHerhalde şin1di bütün müdafaanızı buna dayanarak ha- ·
zırlamayı düşünüyorstınuzdur?»
- «Gayet tabii. ıı
- «Ama hakikat bu!» diye bağırdı Stephane Claire. «Mister Ma- ·
son · bana bu hususta tek bir kelime söylememişti. Zaten hastahaneden
çıktığımdan beri onunla biç karşılaşn1adım daha. ıı
Tragg bir müddet evvela genç kızı, sonra da avukatı tetkik etti.
- c<Bu işe karıştığım için Allah beni kahretsinJı dedi nihayet. «Üs­
telik size inanıyorun1 da. F'akat polisle uzaktan yakından alakası o�an
herkesin içinde sadece benim bu inancı yaşıyacağımdan da emin olma-
.

nızı isterim.»
Tam bu sırada bir 01emur n1üracat n1emurunu getirdi� Adam heye­
canla ve yüksek sesle konuşuyor, polise yardım etmek istediğinden, fa­
kat bu arada otelin iyi şöhretinin de tehlikeye gireeeğinden bahsedi­
yordu. •

87
- «Misis Warfield'in kaldığı odaya bir göz atmak istiyoruz» de­
di Tragg ona. «Siz benimle beraber gelin, Mason. Siz de Drake. Miss
Claire buradan ayrılmasın.»
Tragg'ın ölünün odasında bulıınan bagajlardan hiç bahsetmemiş
olması çok manidardı.
K:üçü:k grup, asansöre binerek altıncı kata çıktı. Bu arada mitra­
caat memuru izah ediyordu :
- «Hesap ödeninceye kadar herh.alde odanın içi, misis Warfield'in
bıraktığı gibiydi. .. »
«Hesabı kim ödedi?»
«Bu bey, yani üvey kardeşi.»
«Üvey kardeşi mi?» diye hayretle sordu müfettiş.
- «Bana öyle söyledi.»
«Çok gari,p! Bana bu hanımın akrabalarınızdan biri olduğunu
söylememiştiniz, Mason! Ayrıca sizin, ailenizin yegane çocuğu olduğu..
nuzu da biliyorum. üstelik İnisis Warfield baldızınız falan da olamaz,
çünki evli değilsiııiz. (Sonra Tragg, memura doğru dönerek ilave etti) :
.

Müşterinizin otelden ayrıldığı saati tam olarak biliyor musunuz?»


- «Tabi!» diye cevap verdi adam� «Mister Mason ve bu bey he­
sabı ödemek için geldiler. Yanlarında da çok güzel bir hanım vardı.
Mister Mason, müşterimizin üvey kardeşi olduğunu, ayrıca misis War­
field'in kalbinden rahatsız bulunduğunu söyledi bana. Kardeşinin başı­
na bir şey gelmiş olmasından endişe ediyordu. Temizlikçi kadını oda­
ya gönderdim. O da odayı boş bulduğunu söyledi. üstelik içerde eş­
yaları da yokmuş.»
Müfettiş «Eşyaları da mı yokrnuş? » diye tekrarladı.
«Hayır. ıı
- «Otele geldiği zaman · var mıydı?»
___: «Evet. Bir valiz ve bir şapka kutusu.»

Tragg, Mason'un cinayetin işlendiği odada gördüğü bagajlardan


hiç bahsetmeyerek bu malumatı içine sindirdi.
- «Devam edin» diye mırıldandı nihayet. «Sonra ne oldu?»
- «Hesap ödendikten sonra, Mister Mason bana, şayet misis War-
field tekrar gelirse kendisini aradığını ve onu çok merak ettiğini söy­
lememi tembihledi.»
- «Fakat onu tekrar göreceğinizi bjç zannetmiyordu, değil mi?ıı
ccBilakis, söylediklerini Misis Warfield'e nakletmek fırsatını bul-
dtun.»
- ccNe?» �

Tragg aniden durmuş ve biiyiik bir şaşkınlı)cla müracaat memuru­


na bakmaya başlamıştı.

88

- uEvet, mü�ettiş bey. Mister Mason'un otelden ayrılmasınqan:
10 dakika sonra, onun holü geçtiğini gördüm. Kapıcı çocuk değişmiş­
ti, fakat müşterimizin eşkalini bütün personele bildirdiğin1iz için, Mi­
sis Warfield'i o da tanıdı ve kendisine bir haber bırakıldığını söyleye­
rek, beni çağırdı. Ben de üvey kardeşinin onıı aramış olduğunu söy­
ledim. Fakat ha11ım, lcendisinin Misis Warfield olmadığını ve üvey
kardeşinin de bulunmadığını iddia etti. Sonra öfkelenerek kapıya doğra
yürüdü. önce ona mani olmayı düşündi. im, fakat öfkesi çok şiddetliy­
n1iş gibi göründüğü için cesaret eden1edim. Çünki neticede hesap öden-
mişti ·ve benim de O·llU ttıtmaya kanunen hiç bir hakkım yokttı. ı> •

-- «Eşyası yanında mıydı?ıı


-- «Hayır.»
- «Odasına bir göz atalım bakalım.»
Müracaat memurtı lcapıyı açtı ve Tragg, elinin bir hareketiyle di-·
ğerlerini durdurduktan sonra,' içeriye girdi. Fakat hemen arkasından da.
tekrar dışar.ı.ya çıktı.
- cı:Bu oda temizlenmiş ! Halbuki siz odanıı1 aynen müşterinizin
bıraktığı şekilde olduğuntı söylemiştiniz!»
'
- «Evet, müfettiş bey. Yiııe de söylüyorum, hizmetçi icadın may- . •

muncukla kapıyı açıp içeri girdiği zaman da, oda aynı bu şekildeymiş.»
- «Bu iş saat kaçta olmuştu?ıı
- «Dokuz buçuk sıralarında.»
'fragg yavaşça telcrar odaya girerek, yatağın üzerindeki örtüyü:
kaldırdı.
- cı:Yatağı .düzeltmemiş mi?» ,
- «Hayır, müfettiş bey. Çarşaflar tertemiz. Yanı yatağa hiç yat-·
mamış.
- ' «Sonradan hizmetçi kadın çarşafları değiştirmiş olmasın?»
- «Ü zamandan beri bu odaya girmedi ki.»
«Emin misiniz? >ı
«Kat'iyetle. »
«Lavabo'nun yanındaki havluların da kullanılmamış olduğunu ·
göreceksiniz» dedi Mason. •

Tragg ona yan yan baktıktan sonra, bir kere daha odayı tetki-
ke koyuldu.
- «Kadın burada ne arıyordu, Mason?»

- «İş arıyordu.»
«Bulabilmiş miydi bari? ıı '

«Görünüşe göre, öyle.»


-«Nasıl bir iş?»
.
- «Doğrusunu söylemek lazım gelirse, iş yeri daha henüz açık

89 ·
değildi, fakat bir kaç gün içinde bu mes'ele halledilecekti. Bununla be­
raber ücretinin buraya geldiği günden itibaren ödeneceğine dair ken-
. disine ·teminat verilmişti.>»
«Siz btı hikayeye inanıyor musunuz?»
« Evet.»
«Kim anlattı bu hikayeyi kadına? ıı
Mason gülümsedi.
«Paul Drake.»
� <<l(imin hesabına?JJ
f
« Benim.ıı

f - «Sizden doğru dürüst bir cevap alabiln1ek için, sııalleıimi bil­


hassa dikkatle seçerek soruyorum, bunu unutmayın.»
- «Ben de size doğru dürüst cevap veriyorum işte.»
- «Pekala, şimdi işi biraz daha basitleştirelim. Eğer Misis War-
field'e hakikaten bir iş teklifi yaptıysanız, bunda belli bir gayeniz ol­
u1alı. Neydi bu gaye?JJ
- « l(ocasını bulmak istiyorduk.»
- «Saçma! »
Müfettiş ·sabırsız bir tavırla banyonun kapısına kadar gitti, sonra
, tekrar geriye dönere!(, bir n1üddet gece lambasını tetkik etti ve niha�
yet Mason'un önüne dikildi.
- «Sizi konuştur�bilmek, bildiklerinizi söyletebilmek için ne yap­
: mam lazım?» ·
-
«Sual sorun ıı dedi Mason. c:Cevap veririz. ıı
<l B�ka bir usül yok mu sizce?
«Var tabii. üzerinde çalıştığım işle siz de yakından alakadar
olun.»
«Hollywood mu?»
Mason başıyla tasdik etti.
Tragg tereddüt ediyordu. Nihayet başını sallayarak : •

«İmkansız. . . Şimdilik. Çok tehlikeli olur. ıı


- «Ü halde tekrar suallere dönün. »
- «Ben de öyle yapacağım zaten. Ve ilk olarak da, bu sabah bana
· söylediğiniz ismi tekrarlayacaksınız şimdi.»
- «Roman mı?» dedi Mason, şaşkın bir tavırla.
- «Hayır, hayır. Beni aptal yerine koyup, sabrımı tüketı.neyin.
San F'rancisco'daki adamdan bahsediyorum. ıı
«San Francisco'daki adam mı? Anlıyamıyorum . . . »
«Spelly gibi bir şeydi . . . » .

«Spelly mi? Böyle bir isimde kimseyi tanımıyorum.»


«Greeley değil miydi? Adler Greeley? » . diye sordu müfettiş.
«Hayır.»
«Ya neydi?»
«Demek öldürülen adaıi11n isnıi Adley Greeley? >>
<<Rollerinıizi değiştiı-meyelinı. Sual soran benim. San Francis-.
co polisinin arad.ığını söylediğiniz o adamın ismini öğrenmek istiyo­
run1. »
«Oh! Spinney'den bahsediyorsunuz galiba!» dedi Mason.
«Evet, taınam. Onun hakkında ne biliyorsunuz?»
«Adından başka hiç bir şey. ıı
«Peki adını nasıl öğrendiniz?)>
«Drake'in adamlarından biri Homan'ın Spinney'le münasebeti
olduğunu tesbit etmiş.»
<eHoman! Yine o ! » diye bağırdı Tragg. «Hep bu isim!»
«Ne yapalını! Bu adam beni alakadar ediyor.»
- «Sizce öldürülen adam , ismini neden Lossten olarak kaydet-
tirdi?» •

«Çlinki arabayı kullanan ve kazayı yapan oydu, üstelik Homan'la


beraber, çalışıyordu. Evet, Spinney Homan'ın yardımcısıydı. Zaten bu�
nun üzerine ben de Spinneyle Los'sten'in aynı şahıs olabileceğini dü­
şündüm.» \

«Yani buraya Miss Claire'in ricası üzerine gelmediniz?»


- «Hayır.»

.
- «Tabii Misis Warfield de size b11 konuda herhangi bir talimat
vern1edi? »
«Hayır.»
. ı

«Ü halde adamla görüşmeyi denemeden önce neden bana gel-


diniz?»
«Daha önce de söyledim ya. Sizinle işbirliği yapmak istiyor-
dum. »
«Kadirşinaslığınızdan dolayı size büyük bir sa·ygı duymam la- .
zım» dedi Tragg, alaycı bir tavırla avukatın önünde reverans yaparak.
«Sizi burada daha · fazla tutmak istenıiyorum. Çok meşgul bir kimse ·
olduğuııuzu biliyor ve yardımlar1nızdan dolayı da çok teşekkür ediyo­
rtım. »
«Serbest miyiz?»
«Evet, hepiniz. Stephane Claire hariç tabii.»
lcNeden?»
- «Çünki ona ihtiyacını var.»
- «Ne gibi?».
- «Şimdiye kadar öldürülen adamı tanıyan sadece o çıktı. üste- .
lik Miss Claire'in bu adamdan nefret etmesi için ortada pek çok se- .
bep var. Dolayısiyle kendisini tutmaya hakkımız vardır.»

9 1.
'

- «Hastahaneden yeni çıktı ama?»


'fragg gülümsedi.
- «Mühim değil. Mühim olan bundan sonra yapacağıdır. Mesela
�şimdi derhal savcının yanına gidecek.»

«Gitmeden önce kendisiyle görüşebilir miyim?»


- «Zannetmiyorum.»
«Müşterimdir. Onunla konuşmaya kanunen hakkım var.»
- <cBtı hakkıuızı çiğnemeyi asla düşünmüyorum. Fakat ne yazik
.

ki, kendisi şu anda burada değil. Savcının bürosuna doğru yola çık.o11ş
bulunuyor.»
Mason, öfkeli bir tavırla. «Anladığıma göre, işbirliği yaptığımız
zamanlar bile birbirimize hiç de yardımcı oln1uyoruz» dedi.
- «Bari bunu siz söylemeyin, Mason! Hem endişelenmenize lüzum
yok. San ·Francisco veya Bakersfield'de oturan Spinney ·hakkında tah-
kikat yaptıracağım.» ı

- «Güzel fikir» diye itiraf etti avukat.


- « Evet. hatırınız için bir kere daha ateşle oynuyorum. Şu Misis
.

Warfield'i bana tarif eder misiniz? »


- «Otuz iki ya�lannda, yorgun yüzlü, a.çık kumral saçlı. Omuz-:
ları düşük, orta boylu, ince . . . En son gördüğümüzde üzerinde mavi
serj kumaştan bir elbise vardı.»
Tragg telefonu açarak, merkezi aradı.
- «Dün gece New Orleans'tan gelen ve Gateview oteline yerle-
.

· şen Warfield adındaki kadını arasınlar. Otele müracaat edişinden bir


saat sonra, hesabı ödeyip tekrar ayrılmış. Civardaki lokantaların per­
sonelini sorguya çeksinler. Otuz yaşlarında, zayıf, orta boylu, m.avi
_gözlü, kumral, üzerinde mavi serjden bir elbise var. Onu bana m�1t­
laka bulsunlar. Çok mühimdir!»
Ahizeyi yerine koydu.
- «Bize hala ihtiyacınız var mı?» diye · sordu Mason.
1
- «Hayır. Suratlarınızı yeteri kadar gördüm!»
Drake ve Mason caddeye çıktılar.
- o:Spinney hakkında bilhassa doğru malumat verdim» dedi Ma�
·· son. ccTragg'ı iyi tanırım. Şimdi bütün tahkikatı bu tarafa kaydıracak­
tır.»
ıı:Mü�kündürıı diye mırıldandı Drake. «Fakat Greeley'in oda­
sındaki bagajlardan niye söz etmedi acaba?»
- «Bizi tongaya düşürmek istiyordu. Şimdi gözümüzü dört aç­
mamız lazım, Drake. Evvela telefon rehberinden Adler Greeley adın­
Ltaki adan1ın adresini bulalım ve oraya en kısa zamanda küçük bir zi-

-. 92
·yaret yapalım. Tragg,· verdiğimiz ip tıçlarıyla meşgul blurken, bizim de
·tahkikatımızı iler}etmemiz gerekiyor. »

ONüÇ

. Zenginler mahallesinde iki katlı bir evdi bu. Kocaman yeşil pal-
·miyeler beyaz taştan yapılmış ön cepheyi renklendiriyordtı.
Mason, kapıyı açan zenci kadına kartını verdi.
ı
- «Misis Greeley'i görebilir miyim? Çok mühim olduğunu ken-
,disine söyleyin · lütfen.»
Hizmetçi kad_ı n kartviziti aldıktan sonra, Mason'a kaçamak bir na-
.zar atfetti.

- «Bil' dakika bekler misiniz?ıı


Ve hakikaten kısa · bi r müddet sonra da geri d�ndü.
- 1Misis Greele.y sizi kabul edecek. »
Mason, içerde ağır ve masif möblelerin, kalın halıların, iyi seçil­
miş pahalı tabloların bulundıığu bir salona alındı. Etrafa gizli bir lüks
hakimdi. Şöminenin üzerinde ise, Gateview otelinde öldürülen adanun
fotoğrafı duruyordu.
Mrs. Greeley'in otuz yaşını henüz . geçmiş olduğu görülmekteydi.
Her zaman nazik davranan, fakat buna karşılık arkadaşlığı da kolay
· kolay elde edilemiyen kadınlardan olduğu da açıkça anlaşilıyordu. Şart­
lar ne olıırsa olsun, onu istenilen çizgiy� getirmek hiç de kolay olnıa­
yacaktı.
- «Sizin bahsinizi çok işittim, Mister Mason» dedi, merakını sak­
. lamaya lüzum görmeyerek. «ve gazetelerden davalarınızı takip ettim.
Buyrun, oturun, lutfen. »
. - ((üzerime aldığım vazife hiç de hoş değil, hanımefendi» diye
mırıldandı avukat. «Kocanızla ilgili.»
- «Çok üzgünüm, fakat maalesef kendisini göremiyeceksiniz, Mis-
ter Mason. Çünki şu anda San Francisco'da bulunuyor.»
- «Ne zamandan beri?»
- «Dün gitti. Aniden ·telefonla çağırdılar. :o
- «Sık sık seyahat eder mi?»
«Oldukça. işleri dolayısiyle San Francisco'ya sık sık _gitmesi
icabediyor. Bütün bunlara neden sorduğunuzu öğrenebilir miyim, Mis­
ter Mason?»

_93

· - «Açıkça söylemem icabeders·e, kocanızın isminin de karışmış"


olduğu bir otomobil kazası hakkında tahkikat yapıyorum.»
- «Adl �in _i�mi otom.obil kazasına mı kar1şmış? Dün gece, bel-·
ki de? Yaralanmaınıştır İnşallah, hem . . . ıı .

- «Hayır; dün gece değil. Bir kaç gün evvel.»


- «Fakat bana hiç bir şey söylemedi. Belki de n1ühim olmadığı
iÇin üzerinde durmamıştır. Peki ama, siz benden ne istiyorsunuz, Mister·
Masoıı ? »
«Kocanız geçen Perşembe günü San Fraııcisco'da mıydı?» .
«Oraya sık sık gider, dolayısiyle . . . »
«Arabayla mı gider?»
- «Asla! Yakın bir yer değil ki orası! Her seferinde uçağı ve
bazen de treni tercih eder. I-Iatta sabahleyin uçakla gidip, akşama ya­
taklı vagonla döndüğü de olur.»
.

«Bir sual daha. Acaba Mister Greeley, Hollywood'da oturan


Roman adlı bir prodüktöri.i tanıyor nıuydu?>)
- «Evet. Durun bakayım . . . Onunla doğrudan doğruya · mı yoksa
sadece telefonla mı görüştüğünü bilmiyorum, falcat onun hesabına bazı
'işler yaptığıııdan haberim var. Bir kaç gün önce sinemaya gitmiştik ve
orada Homan'ın bir filmi oynuyordu. Adler, Homan'ın müşterilerin­
den biri olduğtınu o zaman söyledi bana ve ben de ilgilenerek filmi
daha dikkatli seyrettim.»

- <c Kocanız bu yakınlarda meydana gelen bir araba kazasından


hiç bahsetmedi mi size?»
- «Hayır.»
- «Yaralı falan değil miydi?»
- «Kolunda bir morartı vardı galiba.. . . in bu suallere sebep .
Büti.
ne, Mister Mason? Sizin bunları Adler'e sormanız lazım.»
- «Maalesef buna imkan bulamadım.»
.
- «Yazıhanesinde çalışanlar onun nerede olduğunu bilirler. Tele-
fonla görüşürsünüz. »
.

- «Yazıhaneden kendisiyle görüşemeyeceğimi söylediler. ıı


Mrs. Greeley gülümsedi.
- «Belki de size öyle söylemişlerdir. Fakat bana . . . »
- «Dün gece buraqa mıydı?»
- <(Hayır. San Francisco'da olduğunu size daha önce de söyle-
dim ya. Dönmek için de b u sabahki uçağı veya akşamki treni düşünü- ·
yordu galiba.»
- «Bu düşüncesini değiştirmiş olabileceği veya size San Fran�
cisco'ya gideceğini söylemesine rağmen btırada kalmış olabileceği hiç
- -

aklınıza gelmedi mi?»

94
Genç kadın Mason'un yüzüne doğru güldü.
«Yani kocamın beni aldattığını mı ima etmek istiyorsunuz?»
«Evet. ıı
<(Mümkündür)) dedi Mrs. Greeley, gülümsemeye devam ede­
:rek. «Bütün erkekler arada sırada kaçamak yapmak isterler. Fakat ko­
rcam bana k.arşı daima dürüst davranmıştır, Mister Mason. Ve ben de
şu anda, Adler'in bu ziyaretinizden ve kendisi hakkında düşündükleri­
nizden haberdar olması gerektiğine inanıyorum. (Sonra yanındaki seh­

panın üzerinde duran telefonu açarak bir numara çevirdi.) Ben Misis
·Greeley, İrn1a! I<ocamla görüşmek istiyordum . . . Orada değil mi? San
Francisco'da onu telefonla nereden ara.yabilirim, malumatınız var mı? . . .
-Ah! Pekala. . . Geldiği zaman bana hemen haber verin, lütfen. (Telefonu
·kapattı.) öğleden evvel yazıhanesine dönmüş olacağını veya hiç ol­
·mazsa telefon edeceğini bildirmiş. Sekreteri onun şimdi uçakta olduğu­
nu tahmin ediyor.»
- «Bir<tz önce bütün erkeklerin arada sırada kaçamak yaptıkla­
·rını söylemiştiniz; acaba sizin kocanız da . . » .

- «Bütün kocalar kendilerinin kapana sıkışmış olduklarını zan­


nederler. Ve bu hakikati iyi bilen usta kadınlar için de, herhangi bir
erkeğin aklını başından almak zor değildir. Ancak yine erkeklerin ço­
ğtı, böyle bir maceradan sonra büyük bir pişmanlık duyarlar ki, bu da
onların karılarına bağlı olduklarını gösterir. Şimdi bir kere daha buraya
neden gelmiş olduğunuzu ve asıl gayenizi öğrenebilir miyim?JJ

- «Ben şahsen, kocanızın geçen Çarşamba günü Corniche yolun­


da bir arabayı kullanmış olduğuna inanıyorum. Yaııında bir de genç
kadın vardı. Sonra kaza yaptı ve bir kaç kişi de bu kazada ağır ya­
ralandı.ıı
«Adler San Francisco,'ya mı gidiyormuş?»
«Hayır. Oradan geliyormuş. ıı
- «·Saat kaçta?»
«Aşağı yukarı on birde.»
- «Geçen hafta Çarşamba günü rn.ü? ıı
'

«Evet.))
«Neden şin1diye kadar bütün bunları kocama sorınadınız?ıı
- «Ü'na bir türlü yaklaşamadım. n1aalesef.ıı
-
((Çok karışık bir işmiş gibi geldi bu bana . . . Siz en iyisi yine
onunla görüşün. ıı
, .
,_:. � . ccimkansız!iı
- «Fakat uzun bir müddet beklemeyeceksiniz ki. Nasıl olsa bi­
, raz sonra yazıhanesine dönecek. ıı

95
- «Korkarım bunu yapamıyacak. . . hem de hiç bir zaman» .
Genç kadın. büyük bir şaşkınlıkla avukata bakarken , telefon çaldı.
M rs. Greeley'in göz!e rinde ·aniden bir zafer pırıltısı yanıp söndü ..

- cctrma'dır» diye mırıldandı. «Herhalde kocamın döndüğünü ha--


ber verecek. Sizin b11rada olduğunuzu ve kendisiyle görüşmek istediği­
nizi şin1di ona söylerim, Mister Mason. (Sonra ahizeyi eline
aldı.}
Evet. . .
(Gözlerini kı.rpıştırdı.) Oh! pardon! Kiminle görüşüyorum?·
Anlıyamadım . . . Beni Gateview otelinden nıi çağırıyorlar? Cinayet ma­
sasından müfettiş Tragg mı? Yani . . . ı:'akat hayır! Adler olamaz! Mu-·
hakkak bir yanlışlık vardır... kendisi şimdi San Franciscoda! Bir kaç­
dakika önce sekreteriyle lconuştum . . . Ben . . . evet, evet, hemen geliyo­
rum. (Genç kadın ahizeyi yerine koyduktan sonra, yıı:vasça Mason'a.
doğru dönerek, sanki gördüğü kabusun bir parçasıymış gibi ona baktı.
Yüzünde, gözlerinde pir şaşkınlık ve deh�et ifadesi okunuyordu.) Siı..
biliyor muydunuz . . . »
Mason ayağa kalktı.
- «Çok üzgünüm, hanımefendi.»
Genç kadın sanki bu lafı duyn1amış gibiydi. Ağır ağır yerinden
doğrularak, gizli bir kuvvet tarafından idare ediliyormuş gibi, Mason'ıı
merdivenin ba�ına kadar geçirdi. Ağlamaya başladığı zaman ise, avu­
kat henüz bir kaç basamak inmişti. Sonra kadının boğuk hıçkırık.larını
ve salona , oradan d a yatak odasına doğru koşan ayak seslerini duydu.
Soğıık bir ilkbahar sabahını yavaş yavaş ısıtan güneşin altındaki
caddeye çıktığı zaman da dah.a rahat nefes almaya ba..5lamıştı. ·

ONDöRT

Duruşma salonunda büyük bir hareket göze çarpıyordu. Hakim�


Cortright, bir avukatın, hiÇbir zaman neticelenmeyecek gibi görünen·
müdafaasını uzun bir miiddet sabırla dinledikten sonra nihayet daya. ·
narnıyarak kesti ve karara bağladı. Daha sonra ikinci davaya geçildi.
Avukatlar telaşla yerlerini aldılar. Bütün bu davalar, kanuna karşı ge­
linmiş olmaktan doğan, fakat son derece ehemnıiyetsiz ve davalıyla da·
vacıdan başka hiç · kimseyi alakadar etmeyecek mes'elelerdi. Bununla
beraber adalet mekanizmasını zorlayacak kadar da ,çoktu.
Ellerini dizlerinin etrafında kenetlemiş olan, soluk yüzlü kad�
kocasının avukatının yaptığı müdafaayı dinliyordtt. Bütiin parasıJ!t baş­
ka kadınlara yediren, buna karşılık hiç olmazsa çocuğunun karnını do-

l
96 •

.
. .

yurmak için eve bir kurtış bile getirmeyen kocasını nasıl da cesaret edip
mahk:emeye vermi�ti? Halbul(i kocası, kendisinden davacı oldt1ğu tak·
tirde oııu öldürecej3ini söylemi�ti. Yapar mıydı acaba bunu? I<:albinin
�iddetle çarptığını hissediyordu. Kulakları uğuldamaktaydı. (S,:,ni öldü­
rürüm,) demi�ti kocası. Ve belki de yapardı bu i�i. O zaman çocuk ne
olurdu? Avukat hala konuşuyordu. Müvekkilinin elinde olmayan sebep­
lerden çocuğunu ihmal ettiğini ileri sürmekte ve adamın tabliyesini ta­
lep .etnıekteydi.
Hakim . ise bezgin bir tavırla dinliyordu. Sanki ne fark vardı? Avu-
.

katın tahliye isteğini reddettiği taktirde, adam tevkif edilip ceza evine
gönderilecekti. O zaman çocuk yine aç kalmayacak mıydı?
Neticede duruşn1ayı başka bir güne bıraktı.
- «Stephane Claire aleyhine açılan amme davasına bakacağız>
dedi.
Savcı y�rdımcısı Harold Hanley yerini aldıktan sonra' derhal tak-
dim merasimine başlad ı:
- <cDavalı Stephane Claire duru5malarda Mister. Perry �1asoo
tarafından temsil edilecektir, Murıterem Reis Bey! ön duru�manın bu­
gü.n yapıln1asını kendisi de uygun görınü�tür. D·avalı halen kefaletle
serbest bl1luıımaktadır. Biz savcılık olarak hazırlıklarımızı tamamladık.:ı>
- «Pekala» dedi hakim. «Şahitleriniz var mı? :ıı
- «Evet, cfendinı! »
Ve durusma ba<>ladı.
. . Bir önceki dava ile alakalı avukatların
. kimisi
aralarında şakala�arak, kin1isi de
·nıiinaka�a ederek, mal1keme salonunu
terkettiler. Yine bunlarda-n bazıl arı., kendilerine ait diğer duruşrnaları
takip etmek için öteki salonlara doğrtı seğirttiler. Harold Hanley şahit­
lerin isimlerini okudu. Bunların arasından kazaya şahit olanlardan tra­
fik memlıru Franck Corvis derhal hadise yerine ko�mtış ve Stephane
Claire'i arabanın içinden çıkarrnı�tı . . . Otomobiiin ya11ına geldiği zanıan
her iki kapıyı da kapalı buln1u5tu . . . Ayrıca torpida gözünde de bir içki
ç.işesi vardı . . . I-Iayır, şinıdi bu �i:e yanında değildi . . . Mühürledikten son�
ra onu şefine teslinı etmi�ti . . . Evet, keııdisine gösterirlerse, ı:ıi5eyi he�
.

men tanırdı . . . Evet, tamam buydu i5te... Ont1 bulduğu zaman da aynı
bu şekilde şişedeki whisky'ııin dörtte üçü içilmi� vaziyetteydi . . . Evet.
genç kız.ı arabanın içersinden çıkarırken, nefesinin içki lcol<:tuğt1ı'ıt1 far�
ketmişti. ; .
.

- «Şiındi sual sorabilirsiniz» dedi Hanley, Perry Mason'a doğru


dönerek.
Trafik memtıru sanki döğü�e lıazırlanıyormuş gibi omuzlarını kal­
dırıp göğsünü şişirerek, avukata baktı.

F. : 7 97
. Mason: «Müvekkilimin ·ellerinin direksiyon· üzerinde olup olmadı�
1
ğına dikkat ettiniz mi?ıı diye sordu.
- «l-Iiç olmazsa bir elinin direksiyonun üzerinde olduğundan ·emi·
niın. Çünki onu sa� bileğinden tutarak arabanın içersinden çıkardım.•
- «Peki nerede duruyordu, sağ bileği?>
.. - «Direksiyonun üzerinde.>
- «Emin misiııiz? »
- «Kat'iyetle. »
- aO ha1de parmaklarıyla direksiyonu kavramamıştı.>
- a:Ne demek istiyorsıınuz?:o
- «Eğer bileğiyle direksiyonun üzerirte day�ndıysa, parmaklarınm
direksiyon:ıı kavramasına imkan yoktu » diye izah etti Mason.
Corvis gözlerini kırpıştırarak, savc-ı yardımcısına. doğru baktı.
- «Herhalde iyi anlatamamış olacağım.:o
- «Bileği direksiyonun üzerinde değil nıiydi? >
- o:Hayır. Eli oradaydı.»
- «Yani parmaklarıyle direksiyonu kavramış nııydı?»
- «Evet. » .
.
'

- cı:Yerinden kaldırmak için onu bileğinden mi tuttunuz? »


- «Evet. :o
o:Yani parmaklarınızla onun bileğini kavradınız?>
- «Evet. »
- <eMüvekkilimin elinde herhangi bir hususiyet olup olmadığt gô­
zilnüz� çarptı mı?:.
- «Hemen değil.> ,
- « Sonra?. ıı
- aEvet.»
uNeydi bu?» .
-'--- · « On u arabadan çıkardıktan sonra, �bülansın gelmesini bekle-­

mek üzere yere yatırmıŞtım. Sonra yardıma koşan diğer bir araba sa�
·b' ibiyle beraber onu bir paltonun üzerine uzattık.»
- «Bu o dediğiniz müvekkilim midir?»
-
«Evet.»
- «Ve o sırada müvekkilimin sağ elindeki bir işaret mi çarptı gö-
"Ziinüze?,,
- «Evet.» '

- «Nasıl bir işaret?»


- «Küçük parmağında kırmızı bir leke vardı. önce bunun kan oı...
duğunu zannettim. Fakat değildi. Hem yapış-kan ve hem de parfüm ko­
kan .bir nesneydi.»
- ıDudak boyası mıydı?>

' .
'

-- o:Zanned.erim. • •

- «.Ya sol eli?»


. •
. '

«Eldiven vardı, »
- «Fakat sağ eli çıplaktı , öyle mi?»

- «Evet.»
- «Arabanın içini araştırdınız mı?11
- «Evet. i> ·
/

- «Rtij buldunuz z:nu? »


- «Hayır. Fakat çantasını da ambülansa koydum. >
- «Savulları? »

(' -=. «Yoktu. »


- · «Eğer müvekkilimin eli direksiyonda idiyse, kazanın kaçınılmaz
olduğunu anladığı anda onu sıkıca kavramış olmalı. B u taktirde dudak
boyasının direksiyona da bulaşmış olması gerekirdi.»
·

- "'Fakat . . » .


' - «13U sual yersiz o: diye atıldı savcı yardımcısı. c. Tahkikata yar-
dımcı ola.'Tiaz . .ı>
.

- «Devam: e.din» dedi hakim·, Petry Mason'a.


«Direksiyont,ı yakından tetkik ettiniz mi?:ıi
- «llemen değil.»
- «Sonra? » ' '

- «Evet.».
...:_ · ıı:Ruj
izlerine rastladınız mı?. :ıı
'
'

- «Evet,. çok hafif olarak. . . Hatta kazanın 9lmasından kısa bir


niüddet .öııce bir eliyle arabayı idare etmek, diğer eliyle de· dud.aklarına
'

· · "

ruj sürmek isten1iş olabilir. . ıı


·

- «Bu kadarı yeter ı> · dedi ha.lcin1, sert bir tavırla. «Tahminler üze-

riı."1de durm4k mahkeme hey'etinin işidir. Siz şahit olduğunuz hususi.arı


anlatın. '>>
- ((Arabanın bagajını açtınız mı?»
«Gayet tabi!. »
- « B avul falan var mıydı orada?:o .
- «Hiç bir şey yoktu.»
- <<Arabanın ceryanı kesik miydi?»
.

Trafilc polisi bal{ışlarını yere indirdi.


- «Bilmiyorum» diye · itiraf etti. «Ü s.ırada bunun . üzerinde dur·
mamıştım. Kazaya uğrayan araba başka bir otomobil tarafından çeki­
lerek götürüldüğü için onu tekrar çaliştırmak bahis konusü olmamıştı.
1 1 .

" Fakat dün bu lıust1s arJıma takıldı. Garaja giderek, _ arabaya bir kere
· daha baktını.» .
.... ' ı'

- o:Kontak kapalı mıydı?ı1


- «Evet. »

99
-:- «Direksiyonun üzerindeki parmak izlerini aldınız mı?•
- ccHayır. E,?:er . bir araba gözünüzün önü nde çukura yuvarlanır
ve içinden de baygın olarak tek bir ki.�i çıkarılırsa, otomobili kimin
}Fullandığ:i11 di.i:ıün.mek ve dolayısiyle di reksiyonun i.izerinden parmal( iz­
lerini aln:ıak kimsenin aklına gelmez sanırım.»
Dinleyiciler arasında bir gülüşn1e oldu.
- «Bu sualin. mahkeme zabtınd an . sili'nmesini talep ediyor musu­
nuz?,, . diye sord 11 . hak iJJ.1, M·ason'a bakarak.
- «Hayır» diye cevap verdi Mason, ve tekrar şahide döndü.
- «Arabannı kapıları kapalı mıyciı? :ıı
- «Evet.»
.

- «Her ikisi de mi?ıı


-
<cEvet. »
ıcO gece hava çok soğuktu , değil mi?))
- «Anıa b11 sualin dava ile hiç bir ilgisi yok. • '
- «,Yine de israr ediyorum » .

-
«Evet, soğ1ıktu·. ))
- <c01dukça kuvvetli bir rüzgar esiyordu?»
-
«Evet.»
- «Arabanın kaloriferi var mıydı.? ll
-
«Zanneder,im, evet. Fakat pek emiıı de degı
"·1·ım. . . Durun ba-
I
kayım , evet, vardı . »

« Çal ışıyor mu yd u? »
� <cEvet. Vantilatör dönüyordu.»

.
- ccDal�a önce polise verdiğiniz ifadede, müvekkilimi pencere.den
.

dışarıya ,çıkardığınızı söylemişsiniz. Doğru mu bu?»


- <cEvet.»
-
« Harıgi taraftari? "

/
·-
«Sağ taraftan. Çünki araba soıa · doğru devrilmişti.11
«Arabanın dışından, pencere camını indirmek imkansızdır, de-·
"ı·ı mı"?. "
g
'

- «Gayet tabii.»
- «Ve siz de ka pıy ı açnıadınız? ıı
- <cHayır. Sık1şn11ştı. Bunu kaç k:ere tekrar edeceğim? »
- «Şahit, sorıılan bütün suallere cevap vermekle mü.ke llefti r ıı dedi
hakim sert bir ses toııuyla. <cÖte yandan müdafaa avukatının da, şahidin
v

roli�nün güç oldu3untı ve bu sualin çe'.'.'itli şekillerde ve defalarca ken·


disine sorlılmuş olduğunu göz önünde bulunduması gerekir.»
- «Haklısınız, muhterem Reis Bey! Fakat birazdan iş in ehemmi�
yetini anlıyacaksıııız. Demek ki pencer� camını dışarıdan indirmeniz
mümkün değildi, Mister Corvis?ıı

100 J

- «Hayır. Pencere zaten açıktı.•


- «Taınamen ıni?»
-
.cEh... evet.ıı
- «Araba 4 kişilik bir Coup e'n 1iydi? :o
'
1
- « Evet. ı>
- «Sadece iki kapıs ı vardı? .ıı
- «Tamam.»
- «Dolayısiyle pencereler müvekkilimin kolaylıkla dışarıya çıka-
··rılmasını sağlayacak kadar genişti? »
- «Gayet tabii. Aksi taktirde kendisini oradan çıkaramazdık.»
Savcı yardın1cısı sesini çıkarman1akla beraber, birdenbire kabaran
neş'esini de saklayan11yordu.
- «0 halde» dedi l\1ason, c<lı:azadaıı henıen sonra herhar.»gi bir kim .. ..

·se de bu penceı·cden çıliıp kaçmış olabilir.»


- ccBir şey söyleyemem.»
- «Müvek).cilim rahatÇa geçtiğine göre ondan önce bir
oradan ,

adam da bu işi yapmış olamaz mı?»


- «Bilmiyorum. » ·
Savcı yard.ımcısı, «Lüzumsuz bir sual . . » diye araya girdi.
.

- «Pekala, sualimi geri_alıyorum» diye mırıldandı avukat, gülüm-


-seyerek. «Zaten olanlar kendiliğinden hakikati ortaya koyuyorlar. Mis·
ter Corvis. bir trafik polisi olarak, şehirlerarası yollarda ne zamandan
.b eri vazife görüyorsunuz?»
ı.: Beş seneden beri.»
- «Ü halde gözünüzün önünden geçen binlerce araba gördünüz?•
- ccGayet tabii.»
- «Kontrolları11ız esnasında, bir da3 yolunda., soğuk, rüzgarlı ve ·
arabanın kaloriferini yaktıracak kadar derecenin dii�ük olduğu bir ha..
''ada, pencere camını tanıamen indirerek araba kullanan bir şoföre rast­
ladın!Z nıı hiç şi111diye kadar?ıı
Savc·ı yardınıcısı, aniden ayağa dikilerek. <i�1uhterem Reis Bey,
mev�u dı�ına çıkıliyor» diye atıldı. «Şahidi buraya bir trafik n1iitehas­
sısı olarak getirmedik biz. ıı
- «Haklısınız» dedi hakim. «Mister Corvis, trafiği kontro�la va�
zifeli bir polis 111cmurudJ.!r, miitehasS\S değ ildir. »
.?vlason, elde etti 3i neticeden memnun, sadece güiümsemekle yetin..
o:d.i.
- aSoracaklarım bu 'kadar» diye mırıldandı. 1

Corvi s şal1it sandalyes�r.i terketti. Onun arkasından ba�ka şahitler


geldiler; çarpışmadan; arabanın çok sür'atli gi ttiğinden, bir müddet yo�
lun üzerinde zigzaglar çizdikten sonra, şarampola yuvarlandığından balı·

101
settiler. Bir ki�i hariç, hiç kimse arabanın şoförunü görmemişti. Her­
şeyin göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir müddet içinde olup bittiğini�
söylüyorlardı.
Fakat spor arabanın sollayıp geçtjzi otomobillerden birinde bulunaJlf­
Edith Lyons, tamamen değişik bir hikaye anlattı. Kızıl saçlı, · kalkık
burunlu ve çok hareketli bir kızdı bu.
- «Arabada annen1 ve babamla bera.berdim» diye izah etti. «Her·
liçümüz de ön tarafta ott1ruyorduk. Bahis mevzuu araba ise arkamız­
dan doğrtı korkunç bir sür'atle geldi. Bizi geçmek istedi. Aynı anda da·,
aksi istikametten gelen iki arabanın farları göründi.i. ıı
- «Sonra?» diye sordu Hanley.
- «Beriden önceki şahit anlattı ya.»
- «Ziyanı yok. Siz de kendinize göre anlatın. ı>
- «Arabayı kullanan kadın bizi sollamak istedi, fakat çok yalcın· .
dan geçtiği için tamponun1uza takıldı ve aksi istikametten gelen oto- .
mobilin tam önüne düştü. ıı
- «Sonra?»
- «Karşıdan gelen araba kaçmak istedi, fakat muvaffak olamıya ....

rak arkamızdaki arabaya bindirdi.»


- «Ya «Coupe»? Ona ne olduğunu gördünüz mü?»
.
- «Yolu enlemesine geçerek, şarampola düştü ve devrildi!:.
- «Siz ne yaptınız?»
- (<Bizim araba durur durmaz hemen yere atladım.»
- «Kazaya t1ğrayan otonıobillere doğru mu koştunuz?»
- «Hayır. Ezilmemek için evvela biraz bekledim, sonra <Coupe>;..·
nin devrildiği yere doğrt1 koştum.»
- <(Orada ne gördünüz?»
- ı:Önce karanlıkta bir şey farkedemedim. Kısa bir müddet ara·
bayı araınam icabetti. Sonra onu gördüın. Sol tarafına doğru yatmıştı.ı>�
- «Arabanın içinde kimin olduğunu da gördünüz mi i ?>
- cHemen değil.»
«Daha sonra?»
- «Evet, efendim.»
«Kimdi?»

- ((Bu kadııııı dedi genç kız, parmağıyla Stephane Claire'i göste-. ·


...

rerek.
- «Nerede oturuyordu ve onu nasıl farke�tiniz?ı>
- «Yolun üzerindeki bir araba farlarını yakınca onu farkettim;� ·

Direksiyonun başındaydı.»
- «Ondan başka arabanın içinde kimse var mıydı?>
· -L «Yoktu.>

'. '

.
töl •
'
'
.

.

. <
.
' .

'
-· «Yolda sizi sollayan arabayı kimin kullandıeını görmüş müy-
,dilnüz? »
- o: Evet, efendim.•
- «Kimdi?»
- ıı:Bir kadın. Yani bu hanımdı.;:, dedi genç kız, tekrar Stephane'ı
:işaret ederek.
- «Şimdi siz sual sorabilirsiniz?vlister Mason» diye mırıldandı
,
.Hanley, muzaffer bir edayla avukata doğru dönerek.
- «P..rabayı - babanız mı kullanıyordu?»
- 'Evet, efendim.»
- «Siz annenizin yanında mı oturuyordunuz? •
- o:Evet, efendim.»
- «Yani anneniz ikinizin ortasında mı oturuyordu?•
- o:Evet.»
- «Ve spor araba da sizi sollamak istedi, yani solunuzdan geç.-
·mek istedi?»·
- «Evet.»
- «Sonra arabanızın sol tarafına -çarptı? •
- ıı:Evet. »
- «Halbuki siz sa3 tarafta, yani pencere yanında oturuyordunuz?•
- «Evet.»
- «Geceydi ve her taraf karanlıktı?•
- «Gayet tabii.»
- «Aksi istikametten gelen arabanın da farları gözüı1üzü kamaş-

'tırmıştı. :o
- ıı:Evet.»
- «Coupe, karşıdan gelen ve sizin yanınızdan geçmek üzere olan
başka bir arabanın farlarıyla sizin otomobilinizin arasında sıkışıp kal·
mıştı?» .
- «Ne demek istiyorsunuz? »
- «Zabıt katibi size sualimi tekrarlıyacak . Lütfen dikkatle dinle-
_yın.)

Zabıt katibi kendisinden istenileni yaptı.


- «Şin1di anladınız mı?» diye sordtı Mason sahit

kıza.
- <.<Evet.»
- «Cevap verebilir misiniz?>
cHayır. Zannetmiyorun1. Arabaların farları birbirine karışmış.­
•tı. Sanki her taraftan ışıklar geliyormuş gibiydi..»
- a:Saatte kaç kilometre sür'atle gidiyordunuz? •
- "Yetmiş, seksen.•
� 1 - cYa coupe?•
I

- -- . .. .. -
lOl
.
r

- «En aşağı yüz otuz, yüz kırk kilometre sür'atle gidıyordu.>


.-- «Kazanın kaçıııılmaz olduğunu ne zaman ari.ladınız?»
- «Tamponı1muza çarptığı zaman?»
«Ve coupe'yi kullanaıı kimse direksiyonu derhal sola mı kırdı?ll·
«Evet.»
- «Sonra yolu enlen1esine mi geçti?»
- «Evet.»
((Karşıdan gelen arabanın farlarıyla gözleriniz kamaşmış oldµ.
ğu halde, üstelik babanız arabayı yolun üzerinde tutmak için gayret·
sarfederken ve siz de sağ tarafta otururken, solunuzdan geçen coupe'ninı
kimin tarafından kulianıldığıııı nasıl görürsünüz?»
- «Gördüm işte.»
·

- «Çarpışmadan sonra sizin araba da istikamet değiştirmiş miydi?•·


- «Evet, hafifçe. ıı
- «Yani arabanızın arkası yolun sağ tarafına doğru dönn1üştü, öy- .
le mi?»
-
ccEvet. »
- «Halbuki coupe sola doğru gidiyordu?»
- «Evet.»
- «Sizden en aşağı elli, altmış kilometre daha sür'atli gidiyordu?ı
- ((Evet. . . aşağı yukarı.»
- «Ü halde coupe'yi görebilmek için öne doğrt1 eğilmeniz gereki·
yordu?»
- ccHaklısınız. »
- ccSizdeıı çok daha sür'atli gittiğine göıe onu ancak hayal meyal�,
görebilirdiniz?»
'

- «Evet.»
- «Annenizle . babanız soluııuzda ottırduklarına göre, görüş za·
viyenizi de tan1ameı1 kapatmış oluyorlardı?»
- ccEvet. Görebilmek için boynıınıu uzatmak mecb!.!.tiyetinde kal· .
mıştım zaten.»
- «Boynunuzu ne tarafa doğru uzattınız? Annenizle babanızın
önüne doğru n1tı, yoksa arkasına doğru mu?»
- <eller ikisi de hareket halindeydiler. Babam direksiyona hakim.
'

olmaya çalı::;ıyor, annem ise ellerini havaya kaldırmış ba3ırıyordu. Ben


de herhalde ikisinin arasında11 bakn1ış olacağım. ı>
- ccAynı esnada da başka ·bir araba coupe'ye çarpmıştı? ı>

- c.:Evet.ı>
- «Yanılmış olamaz, mısınız? Her şeyin o kadar çabuk cereyan
etmis olı11ası lazın1 ki
.
. . .
.
ı>
.
- ccHayır, efendim. Bu kadın arabayı kullanıyordu. Onu gördüm�»

104 . : , , _,_
- «Arabanın içinde yalnız mıydı?»
- «Şey . . . direksiyo11un başında o vardı.»
- «Daha açıl� ve kat'i bir şekilde kontışamaz mısın.ız. Miss Lyons?>
ıdedi Mason. «Arabayı kullananın bir kadın olduğunu gördüğünüze ve

ıiistelik kadının yüzünü de gayet iyi hatırladığınıza göre . . . »


- «Zaıınederim yanında bi.r de adam vardı.»
- «li:angi tarafa ott1rmuştu? »
« Kadının yanına.»
' .

- ıcSağına mı, yoksa soluna mı?»


- «Sağına tabi!. Arabayı kadının kullandığını söyledin1 ya.'
- «Adam nasıl giyinmişti? ıı
- «Başında şapkası yoktu.»
- «Arabanın pencere camı lcapalı mıydı, yoksa açık mıydı?>
- «Acıktı.>>

'

«Eı."Uin ınisiniz? »

·-

- «Evet. ıı
- «Ve :adan1ın başında şapka yoktu diyorsunuz? �
- «Evet.»

-

- «Söylediklerinizin doğru olduğundan hiç şüpheniz yok mu?>


..

«Biraz var.»
- «Nasıl . oluyor da n1·üvekkilimin yüzünü gayet iyi hatırlıyorsunuz? •
- « Bunun izahı nıümki.in değil, fakat hatırlıyorum.» •

- ccSuali başka türlü soray1111: Nasıl oluyor da müvekkiliniin yii·


:zünü, yanında oturan adamdan daha iyi hatırlıyorsunuz?»
- «Çünki oııu daha iyi görı11üştüm.»
- «Yani adam gölgede m i kalmıştı?»
- «Evet. Tamam ' öylevdi. »

- «Bu gölge nereden geliyordu?»


- «Bilmiyorum.»
1 - «Savcı tarafından sorguya çekildiğiniz zaman, arabada müvek-
• •

�ilimden başka kimsenin olmadığını söylemişsiniz. »·


. - «Ben mi öyle söylen1işim? . . . Hayır.»
- «Şahidin ilk soruşturma esnasında bu konuda verdiği cevabın
okunmasını talep ediyorı1m» dedi Mason.
Evrak memuru dosyayı karıştırmaya başladı .
.

- cclşteıı dedi nihayet. «Sual: arabanın içinde ba�ka l;>ir kimse1


nin bulunup bulunmadıeını gördüni.
i z veya farkettiniz mi? Cevap:· ffg_.
:yır, efendin1.»
- «Böyle söylemediniz mi?» diye sordu avukat, şahide doğru dö�
.nerek.
. .
·

,
- «Şey . . . söylemiş olacağım, herhalde. Adamı tamamen unutmuş·
,• '· '
. I .

10.S
;
tum. Şimdi siz sorunca tekrar hatırladım. Hatta gözümün önüne dahi
getirebiliyorum. Başında şapkası olmayan, orta yaşlı bir adamdı ..• otuz
y�Iarındaydı belki. ıı .

- «Karşıdan gelen arabalar hakkında ne biliyorsunuz?»


- «Bunlardan birini kadın, diğerini ise bir erkek kullanıyordu?>.
- «Onları da iyice gördünüz mü?ıı
- «Gördüm.»
- «Ve her şey bir, iki saniye içinde olup bittiği halde?»
- «Evet, herhalde daha fazla sürmü.5 olamaz. Şimdiye kadar hiç·
'böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Sakin sakin giderken, birdenbire ken··
dimizi bu hadisenin içinde bulduk.»
- 11.Ve buna rağmen her şeyi gördünüz? »
- «Evet.»
- «Pekala, te�ekkür ederim. Fakat bir daha sefere otuz yaşındaki
bir adam için Orta Yaşlı! sıfatını kullanmayın.»
Dinleyiciler gülmeye başladılar.
-«Duruşmaya beş dakika ara verilmesini talep ediyorum> dedi
Mason.
.
Hakim bu isteğin kabul edildiğini bildirince de, avukat Stephane
Çlaire'e doğru eğildi:
- «Çok üzgünüm ama» diye mırıldandı «hikayenizi bir kere de
..
burada
.
.
a�!utınanızı istemek mecburiyetindeyim.»
,

- «Neden?» .

- uÇünki biraz önce şahitlik yapan, Miss Lyons, son derece ha-
yalp�rest bir kız. Yalan söylediğinden eminim, fakat anlattıkları sizin
mahkumiyetinizi kolaylaştırır. Kaza esnasında öylesine heyecanla.nmış-.
tır ki, ne bir şey görn1üştür, ne de bir şey anlamıştır. Fakat daha sonra.
bütün hadiseyi hayalinde canlandırdığı · da muhakkak. Sanki ipnotize·
olmuş gibi. Fakat �ahit mevkiini işgal ed,lyor ve hakim de daha fazla­
sını aramaz. Bu durumda bir avukatın yapacağı en doğru hareket savcıya·
yanlış yolda olduğunu kabul ettirmek ve davanın düşmesini sağlamaktır.:.
.
. · ---:-. «Eğer neticede nasıl olsa mahkum olacaksam, bu mahkun1iyeti
"

şimdiden kabul etmemek için bir sebep var mı?»


· - «Evet, var. Çünki Homan'a her şeyi itiraf ettirmek istiyorum�

Eğer siz hikayenizi anlatırsanız, savcı da bunun aksini iddia etmeye­


ç.alışacak ve Homan'ı buraya şahit olarak getirtmeye mecbur kalacak.».
- uKarar size ait» dedi Stephane. «Ben hastayrm, siz de doktor..
.
sunuz.ıı
,

..

.
- «Fazla teferruata kaçmayın. Sadece arabaya nasıl bindiğinizi,
.adamın size karşı ne şekilde davrandığını, nasıl içki içtiğini ve kazanın

.
1 06

ır

1na�ıl olduğunu anlatın. Gateview otelinde cesedi teşhis ettiğinizden de •

·:bahsedin.» ·
·

- ccHoman'ı ..getireceklerini zannediyor musunuz?•


- «Eminim.»
- o:Bu bir işin1ize yarayacak mı?»
- «ümit ediyorum. Homa!1'1a Greeley arasındaki' bağın ne oldu-
gunu, Greeley'in San Franciscoda ne yaptığını ve şayet oraya gitme­
ı.diyse nerede olduğunu mutlaka öğrenmem lazım.,
- «Neden?»
- <cÇünki muhakkak ki Greeley o arabayı çalmamıştır. Böyle iş..
"lere girişecek bir adan1 olduğunt1 sanmıyorum. Eğer arabayı kullandıy­
�a, b u işi mutlaka Homanın müsaadesiyle yapmıştır. Homan da bunun
·aksini iddia ettiğine göre yalan söylüyor demektir. Kanaatimce Homan
<Jreeley'i her hangi bir işle vazifelendirdi, fakat bunun mahiyetini açık-
1amaktan korkuyor.»
- <c 've bt1 yüzden de beni feda ediyor, öyle mi?»
· - uEvet. . . Tabii aynı zamanda bir kaç bin dolar tazminat öde-
'mekten de kurtuluyor böylece.»
- «Daha önceden kararlaştırdığımız gibi, kontak anahtarının çan­
·tamın içinde olduğunu hatırlamam gerekecek mi?»
- «Hayır. Hadiseleri hakikate uygun bir şekilde anlatın. Hasta­
'-banede konuştuğunuz zaman, anahtarları hatırladığınızı ve onları çan-.
1anızda tekrar bulduğunuzu söyleyin.»
- «Ve siz de onları tetkik ettikten sonra yeniden bana verdiniz?.•
- «Evet:ıı
__. «Sinemacının küçük kardeşi Horace Homan, dün beni ziyarete
-geldi. Arabayı çalmadığımdan emin olduğunu söyledi. Benimle çok . . .
• -çok ilgileniyormu5 gibi bir hali vardı. Hatta ağabeyinin yatıyla bir meh·
lap gezintisine çıkmamızı teklif edecek kadar. Fakat sonra telefon etti
·ve ağabeyinin yatını kt1llanmamıza müsaade etmediğini bildirdi.>
- «Ondan hoşlandınız mı?:o
- «İlgi çekici bir tip. Bana Hollywood'daki kulis faaliyetlerinden

"bahsetti. Ağabeyinin hakikaten benim kötülüğümü istemediğini ve şayet


·mahkum olursam, serbeşt bırakılmam için elinden gelen her şeyi yap­
·maya karar verdiğini anlattı.»
- «Oldukça manidar. Ağabeyiyle bu konuda münakaşa etmiş mi?•
- «Hayır. Homan kendiliğinden konuşmuş. Fakat kardeşi son de-
rece hareketli bir adam. Jack Sterne'le nasıl da bir tezat teşkil ediyorlar.
-Şimdi. . . >

Hakim Cortright, önüne konan evrakları imzalama işini bitirmiş,


ve soran bakışlarını Mason'a doğru çevirmişti. Avukat müspet manada
'başını önüne eğdi.
107
- «Duruşmaya devam ediyort:ız. Mister Mason» dedi hakim.
.f-'vukat, «Hadiseyi bir kere de Stephane Claire'in anlatmasını isti..
·yorum, n1uhterem Reis Bey! ıı diye teklifini yaptı.
Genç kız yerinden kalkarak ilerledi ve doğrlıyu söyJeyeceğine dair
.
yemin ettikten sonr;ı, hikayesini anlattı. Btı arada savcı yard1n1cısı da
bazı sualler sordu. B u sualler bilhassa Gateview otelindeki cesedin teş­
pisiyle ilgiliydi.
- «Hepsi bu kadarı> dedi nihayet 1\1.ason.
- «Sizin söyleyecek. başka bir şeyiniz var mı?» d.iye sordu hakim,
savcı yardımcısıııa. · · ·
- «Evet, Muhterem Reis Bey! Burada bir şal1idimiz daha var ve
bir başkasını da biraz önce telefonla çağırtmış bulunuyorum. Bu sonlın·
cusu I-Iolly\vood
. stüdyolarından.
birinde miil1im bir mevki işgal etmek-
tedir. O gelinceye kadar birinci şahidi dinlesek�»
.
- ıc Pekala. I<endisini çağırın. ıı
- «Misis Adler Pace Greeleyıı dedi Hanley.
Siyah bir matem elbisesi giyn1iş olan Misis Greeley ağır adımlarl�
ilerledi, yemin etmek üzere siyah eldivenli - elini }(aldırdı ve sonra şa·
bitlere ayrılınış olan iskemleye oturdu.
- «S1ıallerin1i, n1üınkün olduğu kadar kısa tutmaya çalışacağım,.
d·edi savcı ya.rd!mcısı. «Adınız Daphne Greeley. Menecer Adler Pace
Greeley'in dul eşisiniz?»
- «Evet.ıı
- «Geçen Cuma günü, Müfettiş Tragg sizden bir cesedi. teşhİs.
etmek üzere Gatevie\v oteline geln1enizi istedi nıi?»
Bir sessizlik oldu.
- «Evetıı dedi 11ihf
ıyet Misis Greeley, bir nefeste.

- «Bu ceset kocanıza mı, aitti?))


- «Evet.ıı '

ccVe Stephane Çlaire .de bı1 cesedin aynı zamanda arabayı kul�
lana;ı adama · ait . oldtiğuiıu söylüyordı1?ıı
- «Evet.ıı .

- «Pıcınıza lıürmetim büyüktür, hanıınefendi, fakat bize bir kere-


<laha, bu ayın on dokuzunda yani Çatşan1ba günü olanları anlatnıanıı


gerekiyor. O · günü hatırlıyor mlısıınuz'?ıı ·
- <<Evet.ıı '

- «Bahis mevzuu tarihin siziıı içiı1 bir hususiyeti var mıydı?ıı


- c<Evet. O g·ün. . . evlenme yıldönümümüzdü. ıı
- «Kocanızın o gün ne işle meşgul olduğunu bize söyleyebilir
misiniz? ıı
1

108
. . .'


. .
. «Biltlin gün evde başbaşa kalmaya karar vermiştik. Adler son

-...

derece meşgul bir insandı . . ıı .

- «Yani kocanız olan Adler Greeley'den bahsediyors11nuz? ıı '

-·- ccEvet. ıı
- «Ü gün neler oldu, Misis Grceley?»
- <<Yazıhanesine gitınek isten1iyordu. Sekreteri 1rrna Watkins'e o
günki
i randevularını iptal etmesini s'öylemişti. O gün evlenme yıldönü·
rnümüz diye, bütün i?lerini ve sıkıntılarını u11utmayı arzu ediyordu.»
- «Sonra ne oldu?»
- «Biz önceden l)ir şey �1apmayı kararlaştırdık mı, mutlaka bir.
aksilik çıkardı. Bu sefer de öyle oldu. Adler'in bir gün önce, yarı� ayın
on sekizinde San Francisco'ya gitmesi gerekiyordu. Çarşamba sabahı
erf.enden döneceğine dair de bana söz vern1i5ti. Fakat sabahleyin tele­
fon etti ve işi çıktığı için San Franciscodan ayrılamadığını bildirdi. Son·
ra öğleye doğrıı bir kere daha telefon açtı ve ak:şaın dört uç.ağına ye-
tişmeyi ümit ettiğini söyledi. »
·

- «Mister Greeley San Francis_so'ya gitti�i zan1anlar hangi elbi·


·Sesini giyerdi?))
- <eHangisi olursa. Bir elbise de yedek olarak valizine koyardı
ve sonra otomobile binerdi. ıı
- ((Hangi otomobile?ı)
- «Kendi arabasına. Onu her zaman hava meydanında bırakırdı.
Benim kendi arabam vardır çünki.ı>
- ((O gün nasıl giyinmişti? ıı
- «Kruvaze ceketi olan gri renkli bir kc.stüm.»
- «Pardesüsi.i var mıydı? ıı
.
- «Eline alı11ıst1 .ı>
.

.

- uValizine bir gece elbisesi koymuş muydu? Bir smokin mesela?»


- «Kat'i bir şey söyleyen1iyeceğim. Çüı1ki' valizini kendisi hazır-
lar<lı, fakat zannetmiyorum . . . »
Hakim, «Şahit olanları . anlatsın, tahmin yi.irütmesin» diye kadının
sözünü. kesti.
- ccEvden ayrıldıktan sonra, kocanızla ten1as kurabildiniz mi?» .
.

- « Evet; hen1 de kaç defa. llatta bir kercsi11de telefon ederek, ma·
sasının i.izerinde ı1nut.n1uş olduğu bazı ka�ıtları bulı11an11 istedi benden.»
- «Mister Grecley'i tekrar ne zaman gördünüz?ıı
- «Perşen1be sabahı çok erken saatlerde eve döndü.
-·- ({Biraz evvel un1ıtmı1ş olduğ11 bazı kağıtları bulmanızı istediğini
ooy::ediniz?)) .
- ccEvet.»
«Bu isteğini nasıl bildirdi?»

109

«Telefon etti.�

- ([Ne zaman.>
- ııSaat dörde doğru.•
- «Nereden telefon etti?ı
- «San Francisco'dan.» '
•- «Emin · misiniz?»
- ([Evet. Çünki santral ınemuru San Francisco'dan arandığımı
bildirdi ve sonra Adler telefona bizzat gelip $an Francisco'da olduğunu
söyledi. Benden çalışma masası üzerinde unutmuş olduğu bazı kağıtları
b.ulmamı istiyordu. Daha son.ra da verdiği numaraya telefon ederek, ba­
his mevzuu kağıtların içindekileri kendisine okuyacaktım. ı
- «Yaptınız mı bu işi?»
- «Evet.»
-- c:Sonra kocanızın verdiği numaraya telefon ettiniz, öyle mi? Na-
sıl yaptınız bunu?»
- «Santral memuruna numarayı söyledim ve beni görüştürmesini
istedim.•
'

- «Numarayı hatırlıyor musunuz?>


- cıHayır. Maalesef. Küçük bir kağıt parçasının üzerine yazmış-
tım . . . Kocam bana nuınarayla ilgili bir adres vermemi5ti . . . Sonra, ba·
na söylediğinize göre . . . ,
- «Size ne söylenmiş oldu�u mühim değil» diye araya girdi h!·
kim. «Eğer iyi anladıysam, bu telefon numarasını hatırlamıyorsunuz? •
- «Evet!»
- «Pekala! Devamedin, savcı bey.> .
- cı O halde �ehirlerarası santralını aradınız» diye tekrar sualle..
rine başladı Hanley «ve San Franciscoya ait telefon numarasını me..
mura vererek sizi görüştürmesini istediniz?»
'

- o:Evet.»
- «Mister Greeley'le görüşebildiniz mi?>
- ([Hem de derhal. Santral memuru, numarayı kaydettikten son·
ra, telefonu kapatm amamı, biraz beklememi söyledi. Saat tam beşi on
yedi dakika geçiyordu. · Sadece iki buçuk dakika konuştuk. BunQ gayet
jyi biliyorum, çünki ıızun mesafeye telefo'n ettieim zaman, ne kadar
konuştuğumu daima kaydederim.ı>
- - c:Mister Greeley'le görüşmek istediğinizi söylediniz mi?>
- a:Hayır. Herhangi bir telefon kabinesinden beni aran11ş olduğu
için buna lüzum yoktu. Her zaman aynı şekilde konuşurduk çünki.ı>
.
· - «Sizinle son görüşmemizqen bu yana, şehirlerarası telefon ke>­
·

nuşmalarına ait makbuzları aldınız mı?»


- cEvet.»

110

- «M akbuzlarda San Francisco'yla konuşmanızın tarihi ayın 19'u ·

olarak mı gösterilmiş?ıı
- «Evet.ıı
- «O halde bahsettiğiniz numarayı bulmanız kolay olmuştur?ı
- «Evet.» ·

- o:Southern Pacific garında, Townsend ile Third .Streetin bifleş.;


tiği köşede bulunan umumi telefon kulübelerinden birinin numarası hu•
dedi Hanley Mason'a. il
«İsterseniz telefon rehberinden tahkik edeb ir-
• •

aıoız. ıı
'

Ve sonra tekrar Mrs. Greeley'e doğru döndü:


«Size cevap veren hakikaten kocanız mıydı?•
- «Aldanmış olmama imkan yok-.•»
- «Ve konuşmanız akşam üstü saat beşi on yedi geçe oldu, öylo
. "?
mı . ıı
,

- «Evet.>
- «Kocanız eve ne zaman döndü?»
- «Gece yarısını biraz geçmişti. Zaten telefonda da, gece saat
onda bir uçak olduğunu ve ona binmek istediğini söylemişti. Ayrıca ara­
bası da hava meydanınıja onu bekliyordu. Ama bütün bunları size da­
ha ö nce de söyledim. . . »
- «Arabasını nereye park ettieini tam olarak biliyor musunuz?.• ·
diye sordu hakim.
- «Hayır. Ve bunu düşünmek de aklıma gelmedi hiç. 53.dece saat
beşi çeyrek· geçe onun San Francisco'da olduğundan eminim, çiirikj
onunla telefonda konuştuğumuzu. . . »
- «Kocanızın eve gelişini duydunuz mu?>
- «Evet. . . Beni uyandırdı fakat saate ba�madım. Kaç olabilirdi
,
acaba? Dt1run bakayım. . . Ben saat on birde yatmı�tım ve o geldiği za­
man uyuyordum. Zannederim saat birle iki arasında geldi.»
- ccHareketlerinde veya davranışlarında herhangi bir gariplik sez­
diniz mi?»
- «Hayır.>
- cclçki kokuyor muydu? �
- «Hayır.»
- «Üzerinde smokin var mıydı?»
-- «Hayır.))
;.._ cHafifçe yaralanmış mıydı?»
- cHay}r.»
Savcı yardımcısı Perry Mason'a, o:Şahidi sorguya çekebilirsinizı dedi.
-- «Kocanızııi San Francisco'ya gitmesiııi icabettiren işin Miste�
Jul.es I-Ioman'la bir alakası var mıydı?J> diye sordu avukat. cBu hususta
bize ınalumat verebilir misiniz?»
111
- cı1vfaalesef. Bütün bildiğin1 bunun beklenınedik ve son derece
mühim bir iş olduğı1ydtı.»
- «Kocanızın sizdcıı bulmanızı istediği kağıtlar Mister Jules Ho­
manı ilgilendiriyor n1uydu?»
- «Evet . . . onunla ilgili bir takım k.redilerle alakalıydı galiba. Ko·
cam bu r�ağıtlarda yazılı bazı .rakkan1ları kendisine okumamı istemişti.»
- «Soracaklarıın bu kadar» dedi Mason.
Hanley saatine bakıyordu.
- «Muhteren1 Reis Bey diğer şahidinıiz de zaten .» ·

. , . .

Tanı btı esnada mahkeme salonunun kapısı açıldı ve bir adam se­

ri adımla içeriye girdi.


,,.__ «İşte Mister Hon1an da tam zanıanında geldi. Mister Homan,
Jutfen şöyle buyurur musunuz?»
Sinemacının eliı1de tin1sah derisinden bir evrak çantası vardı ve
son derece sinirli ve telaşlı görünüyordu. Nefes nefese, adının Jules
Car11e Hoınan oldu�unu, Bev�rley Hills'de oturduğunu ve sinema pro­
dük.törliiğü yaptığını söyled i. Nihayet gözli.iklerini düzelterek, sanki ça­
buk olmasını ihtar edermiş gibi savcı yardımcısına bakmaya başladı.
- t'Mister Honıan » dedi Hanley «8 V 7243 plaka numaralı, dört
kişilik Buick marka bir coupe'nin sahibisiııiz. Daha doğrusu b u ayın
19'una kadar öyleydiniz."
- «Evet, beyefendi. Söyledikleriniz tamamen doğru.» ..
_:__ « Btı arabaııın ayın on dokuzunda gece yarısı nerede bulunduğu­
nu biliyor musunuz?))
- <(Corniche yolu üzeri.İlde bir kazaya sebebiyet vermiş.»
- «Arabayı siz mi kullanıyordunıız? »
.· - «I-layır. beyefendi.»
- <iKim kullanıyordu? Biliyor musunuz?>
- «Hiç bir fikrim yok.» �

- «Arabanın ktıllanilması için doğrudan doğruya veya vasıtalı ola-


rak sizden müsaade alınmış mıydı?»
- «Hayır.»
- «Kaza olmadan evvel arabanızı son defa ne zaman görmüştü-
nü:?? »
- «Arabanın çalındığı saat hakkında kat'i bir şey söyleyemiye­
ceğim.»
- «Ü halde sualimi ba5ka bir şekilde sorayım: Bu ayın on doku-.
zundan arabanızı son defa saat kaçta gördünüz? »
- «Öğleye doğru. Ben . . . »
- «Nerede?»
- a:Beverley Hills, Maple Grove Street'deki evimin önünde.•

112

-:-- . «Saatini söyleyebilir misiniz?ı


- «Öğleden biraz evvel. Dalıa kat'i bir şey söyleyemiyeceğim.>
- «Sonra arabanızı tekrar ııe zaman gördünüz?ıı
- «Ayın yirmisinde sabahleyin. Gelip arabayı tanımamı istedi-
. ' .
!er. >
- «Adler Greeley ismiııde bir meneceri tanıyor musunuz; dab.a
•doğrusu tanır mıydınız? ıı
- «Evet, beyefe11di. Adler Pace Greeley.»
- «Kendisiyle iş manasebetiniz var n11ydı?ıı
- «Beninı namın1a bazı anlaşmalar yapn1ışt1.ıı
«Ayın on dokuzunda Mister Greeley'i gördünüz mü?ı
-
«Hayır, beyefendi.>>
- «Arabanızı kullanması icin . ..
ona müsaade verdiniz mi'?»
- «Tabi1 ki Jıayır! ıı
- «Bize b iraz· Maple Grove Street'teki evinizden bahseder misi-
'
·niz? �
- «Terası ve yüzme havuzu olan İspanyol stilinde bir biı1adır.
:Bekarım ve umtın1iyetle evde çalışırım. Btı ev benim stüdyolardan uzak­
laşnıamı ve k.afan11 karı�tıran bir sürü rnes'eleden uzak kalmamı sağ­
lar. Orada ral1atımı ve sükuneti bulurun1.. Bazen de misafir kabul ede-
'

rım.ıı
.


- «Pekala. Ev büyük müdür.?»
- <cHern evet, hem de hayır. Büyük odaları ve iyi düşünülmüş bir
planı vardır. Tabi! ki herkesin evine benzemez. ıı

- «I-Ierhalde bir sürü de . hizn1etkar çalıştırıyorsunuzdur?ıı


� «Hayır; efeııdim. Evin tçmizliğiyle uğraşan bir hizmetçim V"!

bir de di�er bütün i�lere bakan bir şoförüm vardır. Ayrıca verdiğim
kokteylleri hazırlayan ve evde intizamı sağlayan Filipinli bir tışak ça­
lıştırıyoruın. Zaten hizmetçi kadın da haftada sadece iki kere geliyor'.
Misafirlerin1 oiduğu zanıanlar da dışarıdan bir �ef garson getirtiyorum.ı
- «fı'akat bu ayın on dokuzunda evde yalnızmışsınız galiba, de-
ğil mi?ı>
- o:Evet, doğru.»
- «Ü gün neler yaptığınızı anlatır mısınız bize?:ıt
- «Çalışıyordum ve rahatsız edilmek istemiyordum. Çalışma oda-
m a kapaı11nışt1n1. Zaten me�gul olduğun1 zamanlar · kendimi tamamen
işin1e veririm. Ve bitirinceye kadar da istirahati düşünmem. Yen1ek sa­
atlerim de belli değildir. Yorg11nluğun1u ve açlığımı kuvvetli bir şekil­
de hissedinceye kadar aralıksı.z çalışırım. Nihayet bir kaç lokma bir
' şeyler yedik.ten ve biraz da istirahat ettikten sonra tekrar işimin başı-

F. : 8 113

na dönerim. Ayrıca yazı masamın Üzerinde elektrikle çalışan, ·otoma·
tik bir kahve pişiricisi vardır ve çalıştığım sürece hep kahve içerim.»
- o:Siz bize ayın on dokuzunda olanları anlatın, Mister Homan.
O gün arabanızı Mister Greeley'in kullanmış olduğu iddia ediliyor.»-
- «İmkansız bir şey bu!»

· -
«Ama iddia böyle, Mister Homan. Halbuki benim ispatlamnya
çalıştığım husus ise, Mister Greeley'in saat beşi çeyrek geçe San Franq
cisco'da bulunduğu ve arabanızın da. . . »
- «Savcı yardımcısıyla şahit tarafından verilen bu küçi.ik konfe·
ranslar bana pek luzt1msuz görünüyor» dedi Mason.
«Zaman kazann1ak istiyordum» diye cevap verdi l-Ianley.
-�

- «İtiraz etmiyorum» diyerek gülümsedi Mason. <�Sadece duruş·


ınanın normal çerçevesi dışına çıktığınızı hatırlatıyorum.»
- «Mister Homan» diye tekrar başladı savcı yardımcısı_. ubu ayın
19'unda ne işle meşgul olduğunuzu ve arabanızın nerede bulunduğunu
bize söyleyebilir misiniz?»
- «Çok mühim bir senaryo üzerinde çalışıyordum.· Rahatsız edil.:
mek de istemiyordum. Kırk sekiz saatten beri aralıksız işimle meşgul
o!İnaktaydım. »
- «Stüdyoda mı, yoksa eviniz de mi?»
- «Her iki taraf ta da. Saat akşamın altısına kadar stüdyoda ça-
lışmış ve eve döner dönmez de yalnız kalmak için şoförümle, Filipinli
..

uşağa: izin vermiştim. Sonra çalışma odama kapanmış ve iŞe koyulmuş­


tum.» ·
gün sayfiyedeki evinize gitmediniz mi?»
- «0
·- «Hayır, bc:yefendi. Gece yarısına do,ğru biraz bir şeyler yedim
ve sonra sabahın dördüne kadar çalı43mama devam ettim. Nihayet üç
saat kadar uyudum, kalkıp tıraş oldum, duş yaptım, bir fincan kahve
.
.

içtim ve tekrar masamın ba'3ına geçtim. Saat on bire doğru arabama


binerek lokantaya gittinı, on ikiye doğru oradan ayrıldım ve tekrar işi·
miıı başına döndüm.»
- «Daha sonra arabanıza ihtiyacınız oldu mu?»
- o:Bu sual bana gayet luzums�z görünüyor» diye atıldı 1'1ason.
<Böyle bir sualin, işin aydınlatılması bakımından hiç bir yardımı ola­
maz.»
«Niyetim arabanın ne şekilde ortadan kaybolduğunun anlaşılma­
_...

�ıdı.r sadece» dedi Hanley.


- «Kabul ediyorum» diye kararını bildirdi hakim. cŞahit cevap
versın.»

«Evet, ak.<?am saat dörde· doğru onu kullanmak istedim. Çok ça-

..

114
·ıışmış ve aniden büyük bir yorgunluk hissetmiştim. Mullıolland
. Drive'e
_gidip, birzz hava almak istiyordum. Fakat araba meydanda yoktu.,
- «Ü zaman ne yaptınız?»
- «İtiraz ediyorum» dedi Mason. «Sual hem yersiz ve hem de
lüzumsuz.»
- «İtiraz kabul olundu» diye mırıldandı hakim.
- «Şahide sual sorabilirsiniz» dedi Hanley, ba51yla avukata bir
.işaret yaparak.
Roman ise oturduğu yerden kalkıp gitmeye hazırlandı.
- «Bir dakika» dedi hakim.
- «Benimle işiniz hala bitmedi mi?:e
- «Müdafaa avukatının da size bazı sualler sorması gerekiyor.>
- o:Oh! öyle nıi?ıı dedi �ahit sabırsız bir tavırla ve bakışlarıyla
' '

:avukata şimşekler yağdırarak.


- «Stıallerim gayet açık olacaktırıı diye mırıldandı Mason. «Eğer
isterseniz' önce işiı1izden bahsedelim. Sıki bir şekilde çalışmaya k,oyul­
<fuğunuz zamanlar hiç rahatsız edilmek istemiyorsunuz, değil mi?•
- «Evet, hiç istemem.»
- uTelefonlara cevap verir misiniz?»
- «Hayır, hattı keserim daima.»
- «Nasıl?»
- «Telefonumun alt tarafında sırf bu iş için· yerleştirilmiş bir
:anahtar vardır.»
- «Peki, böyle zamanlarda sizin telefon ettiğiniz oltır mu?, .
- <<Çok seyrek. ÇünKi bütün dikkatimi yaratacağım eserin üzeri-
ne teksif ederim. Fakat normal insanlar bunu pek anlayamazlar» dedi
İion1an, gözlerini hakime doğru kaldırarak.
- ıcMister Greeley'in arab�nızı kullanmasına sebep olabilecek hiç .

-Oir husus geln1iyor mu aklınıza?;,


-- uAsla. Mister Greeley'in arabamı almamış olduğundan da emi-

nım.ı
'

- «Ü glin i�inizin arasında telefon ettiğiniz oldu mu hiç?,


- «Hayır, beyefendi. Bir kere bile etrnedim. »
- «Peki, San Francisco'da oturan L.C. Spinney adındaki adamla
ne alakanız var sizin?»
Roman şaşkın bir tavırla Mason'a bakıyordu.
- «Cevap veremeyecek misiniz?»
- «Anlamıyort1m. Benim o beyle iç bir ilgim yok. . . Adı neydi? •
- uSpinney,. L.C. Spinney. :ıı
- «San Francisco'da oturan Mister Spinney'i tanımıyorum. Böyle
-Oir kimseden bahsedildiğini de şimdiye kadar hiç duymadım. Aht Beni ,

ll5
ziyarete geldiğiniz zaman bu ismi bir kere daha söylemiştiniz galiba,
değil mi?» '

-· «Ona Çarşamba ve Perşembe günleri telefo·n etmediniz mi?,


·- «Tanıınadığım bir kimseye nasıl telefon ederin1?ıı
- . «Ü da sizi aramadı mı?ıı
-- «Tabi! ki, hayır.»
--· «İyi dtişüni:i11, Mister Hoınan » dedi 1\1 ason. «Bu nokta çok
mühimdir. Telefon idaresinden makbuzların kontrol edilebileceğini unut­
mayın.»
Roman, aklına aniden bir fikir . g�lmiş sinirli insanlara mahsus bir
tavırla parnıaklarını çıtlattı. '

- « . . . Bir şey mi var?» diye sordu Mason. .


- «P�s!l maksadınızın ne olduğunu bilmiyorum, f\1ister Mason>

dedi Homan. «Fakat e3er Çar�amba ve Per�embe ,günleri evimden San


Franciscoya telefon edilmiş olduğunu meyclana çıkarırsanız, baiıa bü­
yük bir iyilik etn1i� olursun uz.»
- ((Sebebini sorabilir miyim?ıı
Hc·man hafifçe öksürerek, sandalyesinin üzerinde kıpırdandı.
- «Bunu size gizli olarak söylemeyi tercih ederinı, Mister M.a-
. .


80Il. l)

- «Ben de bunı1 bana herkesin arasında söylemenizi tercih ede­


rimıı dedi avukat gül\
imseyerek.
- «Ama bu htıs.usun dava ile hiç bir ilgisi yok . . . yani demek
istiycrun1 ki . . . >>
- «Evet?»
- «Yani bu hususun dava ile herhangi bir ilgisi olduğunu san-

mıyorum.)>
- ccBununla beraber ilgisi de olabilir nıi demek istiyorsunuz? Yaniı
bazı noktalar göz önünd� tutulduğu takdirde?»
- «Evet.ıı
- «İsterseniz Muhterem hakime söyleyin bunu. Malumatın değe-
.

rini kendisi takdir etsin?ıı


Ho.i.nan dudaklarını. ıs�rdı, a!ııını kırıştırdı, suratinı buruşturdu ve
gözlerini yere dikerek uzun bir müddet sesini çıkarmadı.
- ('(Şöförümün benden izinsiz olaral( evden şehirler arası konuş­
nıalar yapmış oln1asından �üpheleniyorunı. Bana btl hususta inandırıcı
deliller bulabilirseniz l1akikaten çok menınun olururn. Şoförü i�ten çı·
. kardım ama, yine de beninı için mühim bu.»
«Şöförünüzün adı nedir?» diye sordı1 Mason.
·--· «Tanner Ernest A. Tanner. »
·

116
:..__ «Şu anda o da borada m ı acaba?»
Dinleyicileri n' arasında bir hareket oldu. Adamın biri aya3a kalktı:
--· «Evet, buradayım» dedi, nezleli bir ses. ((Ve asla . »
.
. .

- «Oturun yeriıiize » diye bağırdı hakiın. «Ne hakla karışıyorsu-


n lız? »
Roman ise hala ayakta duran adan1a sanki y iye cekm i� gibi bakı-
yordu. Geni� omuzlu, 0İdt1kça serseri ve isyankar görünü�lü genç bi!"
adamdı . bu. Ancak hakimin, sert bakışlarına kar�ı gelecek kadar da asi

olmadığı anlaşılınaktaydı. Suratını btıru5turarak, tekrar yerine oturdu.


- ((S.pinney'i tanımıyor musunuz?» diye yeniden sordu Mason. "' ·

·- «Hayır, beyefendi. Bu ayın o n sekiz ve on dokuzunda yapılan


bütün şehirlerarası konuşmalar benim müsaadem dışında ve haksız ola- '
rak yapılmıştır.»

- «Telefon makbuzlarını kontrol etmez misiniz?»


- «l-Iayır» diye cevap verdi Homan, sabırsızlandığını açıkça belli
ederek. «Blitün btı ufak tefek mes'elelere ayıracak vaktim yok benin1.
'

Sekreterin1e hı,::r ay açık çek veririn1 , o da bununla evin bi


i tün n1asraf­
larrnı öder. Ancak bir keresiııde tesadüfen telefon makbuzların1n üze­
rinde ·hiç tanımadığım numaraların bulunduğunu gördün1. Evvela bira­
derimin arkaç!a�larıyla kontışmuş olabileceğiı1i düşündüm. Ve bir kaç
gi·i n önçe de ona blından bahsettin1 . !şte hepsi bu kadar. l-Iern artık bir
itirazınız yoksa, i�imin başına dönmek istiyorum. Ben son derece meş­
gul bir insanım ve . . . »
- «Beyler» dedi hakiın «du:ı.:ı1şmayı burada keseceğiz. Yarın tek­
.rar deva111 ederiz.»
. '

- «Fakat �tf uhtôreın Ileis Bey» diye bağırdı Roman, «b1ıraya tek-
rar gelmem imkansız! Zaten bugün ele zorla ve iste8imin dışında . . . »
- ((Size hemen şimdi sormak istedi�in1 bazı �eyler var» diye onun
sözünü kesti Mason. ((Şu telefon konusunda: O gün şoförünüze ve Fi­
lipinli uşağınıza izin vern1 iş oldu.ğunt!ZU söylediniz. . . »

- «Evin içinde onların d a birer odası va;rdrr ve istedikleri gibi


girip çı ka rlar. o gün de l<endilerine sadece serbest olduklarını söyle­
din1. . . »
- «Şoförün odası nerede?xı
.
- « G araj ın üsti.inde! » ·
'

- «Ya Filipiııli tışağın? »


- «Bodrumda! ıı

- ((ller ikisi de ana kapıdan mı girip çıkarlar?ıı


- «..Hayır, beyefendi. Şoför, yandaki sok ağa açılan bir kapıyı kul-·
\
tanır daima. Uc;ak da di3er bir sokağa açılan servis kapısını. Evim tam
köşede bulunmaktadır.» /

117
- «Telefon etmek iste9ikleri zaman salona mı girmeleri lazım?>
- uHayır, beyefendi. Odalarında telefonları vardır ve ben de za:-
ten onları bu şekild'e çağırırım. Evdeki bütün telefonlar hem dahiU
�·e hem de harici olarak kullanılabilecek şekilde yapılmıştır.»
- <cPeki siz telefon ettiğiniz zamanlar, adamlarınız da konuşma­
larınızı dinleyebilirler mi?»
·
· - «Zannetıniyorum, Mister Mason» dedi Homan, ka�larını çata­
.rak. «Fakat kat'i bir şey söylemem de imkansız. Ben tesisatçı değilin1
ki. Benim için ev, dinlenebileceğim, çalışabileceğim, ziyaretçi !kabul
edebileceğim bir yerdir. Gerisine aklim ermez. Çünki . . . (Gülümsedi
ve ilave etti:) Bildiğiniz gibi, Hollywood'daki bütün evlerde böyle
teşkilat vardır. Benim gibi bir prodüktörün de . . . neyse, beni anlıyorsunuz.
·değil mi?"
- «Zannede�im » dedi Mason, hafifçe tebessüm ederek.
- «Bu şartlar altında yarın tekrar devam etmemiz gerekiyor» de-
-Oi hakim sabırsızlaı1arak. «Duruşn1ayı yarın saat 10.00'a talik ediyorum.
Sizin de gelmeniz gerekiyor, Mister Roman.»
- o:!mkansız!» diye haykırdı sinemacı, oturduğu yerden ayağa fır­
layarak. «Yapamam bunu! Çalışmalarımın sekteye uğraması . binlerce
9oların sokağa atılması demektir. Ben . > . .
..

- uYarın sabah saat lO�da» diye tekrarladı �akim, dudaklarını


ısırarak.
Ve sonra salondan çıktı.
Hemen arkasından da iri yarı şoför, dinleyicilerin bulunduğu kı­
:sımdan ayrılarak Homan'a doğru ilerledi ve tam onun önünde bacaklarını

iki yana açıp durdu.


- <cNe demek istediniz demin? Niyetiniz beni. pis bir işin içine
1
11okmak mı?•
- «Davranışınız hiç hoşurpa gitmiyor:ıı diye kekeledi Homan.
- «Demek beyefendi memnun değiller? Halbuki ben daha henüz
başladım! Söyl�yin bakalım, o gün nerede . . . »
Fakat Homan onu dinlemeye luzun1 görmeyerek yürümeye baş­
ladı. Aynı anda da Tanner, uzun kollarını açarak, sinemacının· yaka­
sına yapıştı:
- «Bir dakika dur bakalım, maymun suratlı! Böyle kaçıp gide-
mezsın. .

. »

- «İndir o pis ellerini! ıı diye bağırdı Homan, öfkesinden kıpkır-


mızı olarak.
Tam bu sırada gürüJıiyü duyrnuş· olan Hanley de seri adımlarla.
yaklaştı.

1 18
;_ «Burada böyle şeyler yapılmaz, dostum! Çekilin oradan! Ne

yaptığınızın farkında mısınız siz?»


- «Hiç olmazsa Homan farkındadır» dedi Tanner.
- «Tanner, siz misiniz? » diye sordıı Hanley, gözlerini kırpıştıta-
rak.
- r.Evet.»
- «Pekala. Ben de savcı yardımcısıyım. Ve bu salond.a böyle ha-
reketlerin yapılmasından da hiç hoşlanmam!»
- «Dinleyin, savcı , bey, bu adamın attığı palavı::alardan bıktım
artık. O dünyadaki her şeyin sinema olduğunu zanneder. Ve üstelik
k:endiııi de adam yerine koyar. Ben bir hiçim belki, fakat hiç olmazsa
namusluyuın ve namusuma dil uzatılmasından da hi� bazetmem... Şim­
di de bu alçak herif ya biraz önce benim için söylediklerini geri alır•
.

yahut da ben ·ona yapacağımı biliyorum . . . »


- «�ister Homan burada sadece şahit sıfatıyla bulunmaktadır•
diye kuru bir tavırla şoförün sözünü kesti Ranley. a:Ve mühim bir şa­
hittir üstelik. Bu arada bir şahide baskı yapmakla suçlanabileceğinizin
de herhalde farkında değilsiniz. Bu size ·çok pahalıya malolabilir, dos­
tum.>
- «Saçma!» dedi ·ranner.
'
«Söylediğiniz gibi ben kimseye baskı
yapmıyorum ki.»
- «Ona söylediklerini geri aldırtmak istiyorsunuz ya.:.
- «Sadece blı domuzun doğruyµ söylemesini istiyorum, o kadar!•
- «Bütiin bu hakaretlere tahammül etmek mecbtıriyetinde deği-
lim» diye haykırdı_ Roman nihayet, öfkesinden ne yapacağ_ını şaşırmış.
bir vaziyette. «Bundan daha saçma bir şey olamaz! Bu adam .. . »

- a:Burası kavga edilecek bir yer değil» dedi Hanley. ((Lütfen be-­
ni takip edin, Mister Roman. Size sormak istediğim bazr şeyler vaı:.
Size gelince, burasını terkedin, Tanner, · hem de derhal!»
Tanner sabit bir şekilde savcı yardımcısına bakıyordl1. Her an için
kendini kaybedip, Hanley'in suratını daeıtabilirmiş intibaını. uyandır�
maktaydı. Fakat bu sonucusunun kararlı tavrı karşısında herhalde ce­
saretini kaybetmiş olacaktı ki, aniden arkasını dönüp uzaklaştı.
Bu arada Rortense Zitkousky de salonun bir köşesinden gelerek
elini Stephane Claire'in omuzt1na koymuştu.
'""-- «Başını dik tut bakalım! » diye mırıldandı.
Steplıane gülümseyerek ona teşekkür etti.
Hortcnse daha sonra Mason'a doğru yaklaştı.
-� ıı:O şoför biraz evvel · bana göz kırpıyordu» diye fısıldadı avu·
katın kulağına. «Aklıma gelen fikir acaba· iyi . . . >

119
- cı:Evet» dedi Mason. «Fakat şimdi buradan uzaklaşın. Sizi bi­
.zimle beraber görn1esinlet. »
Avukat kağıtlarını çantasına yerleştirirken, genç kadın da sanki
·hiç bir �e·y olmamış gibi alakasız bir tavırla oradan uzakla�tı.
Nihayet Max O·lger de, gecikmiş olan ki.içlik bir dinİeyici grub.u�
nun arasından sıyrılarak, seri adımlarla Mason'un yanına geldi ve onun
elini sıktı.
- «Harikaydınız! ıı dedi. «Hakikaten şahane bir müdafaa yaptınız.
Bir sürü saçmalıklardan bahseden o Lyons adlı kızı perişan ettiniz! Çok
memnun11m ve size müteşekkir olduğ11n1u da bilhassa belirtmek isti­
yorum.»
1 - «llakikaten harikalar yarattınız!» diye atıldı Stephane.
- ccBelk.i de bu isten kurtulmaya muvaffak olacağız» pedi Mason.
•Misis Greeley'iıı söylediklerinden, kocas1n111 pekala Hon1an'ın hesabına
San Franciscoya gitmiş olabileceği anlaşılıyor. Aynı şekilde saat beşi
"

çeyrek geçe San Franciscoda bıılunduğu halde, saat onda da Bakersfi-


eld'e gitmiş oiabilir. Bu · iş için sadece bir �ıça,ğa atlaması kafi. Aradaki
mesafe 500 kilometreden fazla değil. Bu noktanın üzerinde duracağız
tabii ve k.im bilir, bel�i de i�e yarar bir şeyler buluruz.ıı .
_:_ «Heme11 bu gece gerekli delilleri elde edip, yarın daha kuvvet­
li bir �ekilde ı11a11keme heyetinin karşısına çıkabilir misiniz acaba? Çok
güzel bir sürpriz olurdıı bu doğrusıı. »
- «Evet, ben. de aynı �eyi düşünüyordum zaten» diye cevap ver­
di avukat, suratını çarpıtarak.. .
- «Jacks nerede?» diye sordu Stephane amcasınlJ..
- ccO da dur11şmayı takip etti ve şinıdi de dışarıda bizi bekliyor.
Buradan bir an evvel çıkmanın senin için daha iyi :olacağını söyli.iyordu.> .
- «İyi çocuktur» dedi Stephane, düşünceli bir tvırla. «Ve lıep de
beni düşünür. . Her şeyi o kadar kolay unutuyor ki. Biraz da değişebil­
·seydi. . »
.

- <cAltın gibi bir kalbi vardır» d·iye atıldı ülger. «Neyse! thtiya­
cınız olduğu zaman bizi otelde bulabilirsiniz, Mister Mason.»
- «Yarın sabah saat tam onda burada bulunun» dedi Mason. gayet
�iddi bir tavırla. «En ufak bir gecikme dahi size kefalet parasını kay�
bettirebilir.»
Stephane bezgin bir tavırla hafifçe gülümsedi.
- «Bütün müşterilerinize böyle tembihte bulunur musu.nuz, Mis-
ter Mason? Yoksa kaçacağırnı mı sanıyorsunuz?ı>
- ((Sadece alı�kanlık» diye cevap vereli avukat.
- «İyi intiba uyandırdım mı bari?»
- ctÇok iyi.>

120
..

- «Nasıl oldıı da savcılık makamı bana karşı bu kadar yumuşak·


başlı davrandı? IIalbuki ben, bütün güçleriyle i.
izerime saldıracaklarını
zannediyordum.''
- «Hele jüri �in karşısına çıkıncaya· kadar bekleyin de o zaman
görürsünüz» dedi Mason . «Bu sadece ön duru� maydı . Fakat her şeye.
rağmen hakimin üzerinde iyi bir intiba ı1yandırdınız.>

ONBEŞ

Kadınlara ait bekleme salonunun önünde duran Hortense Zitkousky·


tam koridora ç·ıkmaya hazırlanıyordu ki, arkasından doğrıı hızJa yak·
laşan birisinin ayak seslerini duydu ve hemen sonra da Ernest Tanner'le·
burun bur<Una geldi. Şoför oldukça karanlık düşüncelere dalmış gibi'
görünüyordu ve genç kadına şöyle bir göz attıktan socra asansörlere-
·

doğru ilerledi .
Hortense . de oııu takip etti ve aşağıya beraber indiler. Fakat a nla·

. şılan Tanner'in onıınla konu�maya hiç niyeti yoktu. Hatta belki de genç
kadını görmüyordu bile.
Zen1in kata vardıkları zan1an, �oför hemen asansörden çıkmadı.
Hortense ise evvela çıkı� kap ısına kadar yürüdü, sonra tekrar geriye ··
dön.erek anı bir hareketle. elini Tanner'in omuzuna koydu. Adam şaşır· •

mıştı. Soğuk gözlerle, önünde dikilen ve hayattan çok zevk alıyormuşa .


benzeyen genç kad111a bakıyordu. .

- «Sakın bir delilik yapmaya kalkı�ma)11n » diye nasihat etti Hor·


.' !

tense. o:Deymez! » ·

. '

Tanner'in bakışları yumuşadı.


- ıcKafasını kıracağın1 onun» dedi.
- ((Oh hayır! Sakın ha! Kızmakta I1aiclısınız, sizi anlıyorlım, fakat
Y.ine de vazgeçin!»
- «Hayır. Suratını dağıtmadan içim rahat etmeyeeclc.»
Gene kadın hafif bir kahkaha attı.

- «Size bundan vazgeçin dedjn1. Bir avukatın yanında çalışıyo­


rı1m. Onun gibi adamların neler yapabilecck:lerini iyi · bilirim. »
- «Ama Homan. . . »

- «O da öyledir! Şimdiye kadar neden dı�arıya çıkmadı zannedi·


yorsunuz? Kendisini korl1ması i �cin yanına mutlaka
.
bir muhafız ala·
:
caktır. »
·

.
- «Farketmez. O zaman ikisini beraber döveriın. >

121
r '

- «Ama sonra bu size zannettiğinizden ç()k daha pahalıya .malolu.r.


Haydi gelin şimdi.»
- «Peki, ya siz? Bt!i-ay� neden geldiniz?» diye sordu Tanner, şüp­
helendiğini belli eden bir tavirla.
- «Stephane ·Clair� diye bir kızla San Fr?ncisco'da tanışmıştım.
Sonra gazetelerde kazayı okuyunca belki. de odur diye düşündüm. Ve
gelip görmek istedim.»
- «Ü muymuş? ıı
Genç kadın suali dtıymazlıktan geldi.
' .

· «Öğleye kadar izinliydim ve canım da: hiç daktilo yazmak iste-


-

miyordu. S-0nra malı.keme de oldukça ilgi çekiciydi. Haydi , gelin şimdi.


Vazgeçin bu seydadan. Evinize gidin ve her şeyi unutun. •
- «Peki, ama bundan size ne? :ıı
··

'
- «Ne bileyim ben» dedi genç kadın gülümseyerek. a:Belki de
.3nnelik duygusudur. :ıı
- «Annelik duygıısu mlt?»
Tanner,
' yavaş yavaş Hortense'e karşı ilgi duymaya başlıyordu.
« - Acaba. . . En iyisi şimdi beraberce yemek · yeriz ve ben .do
• • •

Homan'ı unuturum. »
- «Vay, vay... Bakıyorum çok ·hızlı gidiyorsunuz.•
- «Anlaştık mı?»
·

- «Hele bir dışarıya çıkalım da; sonra düşünürüz.»


- «Tamam i�te. Beni buradan · uzakla�tırmak istiyorsunuz, sonra
·da bırakıp gideceksiniz. . . »

Tam btt esnada asansörün kapısı açıldı ve Homan yanında i�i iz"
.

bandut gibi adam olduğu halde dışarıya çıktı.


Hortense ise hemen yerini değiştirerek, Tanıier ile asansör arasında
durdu ve sesini yükselterek konuşmaya başladı:
- « . . . Sonra ona dedim ki: (Belki de sen bu �ekilde davranmayı
·tercih ediyorsundur, fakat ben başka türlü di.i)ünüyqrum.) Gertie'yi ta�
nırsınız. üzerine varmaya pek gelmez. Çünki . ıı . .

Gorillerden. biri kapıya kadar Homan'la beraber y·ürüdü. Diğeri


ise dudaklarında alaycı bir tebessüm olduğu halde duralayarak Tan�
ner'e baktı. Şoför ise sanki I-Iortense'i itip geçecekmiş gibi bir hareket
. yaptı.
Fakat genç kadın birden atılarak ontın yakasına yapıştı.
- «Neticede yumtışadığını hissettim. Hiç sesini çıkarmadan şöyle
bir baktı bana ve . . . »
Sivil giyinmiş olan iri yarı polis memuru bir an tereddüt etti, son�
ra o da meslekdaşıyla Homanın arkasından yürüdü.
Tanner derin bir n.efes aldı.

122
··
:

' .. .
. .
- cBana hakikaten çok büyük yardımınız oldu> dedi. cı.Teşekküt
ederim. . . »
- «Halbuki ba5ta bir türlü anlamak istemiyordunuz. Çocuk gibi­
oyuna gelecektiniz. Haydi şimdi gidelim. Madem ki Homan'dan inti­
kam almak istiyorsunuz, o sarışın kızın avukatına müracaat etseniz da··
·

ha iyi olrriaz mı?»


«Ben böyle numaralardan hoşlanmam» diye mırıldandı Tanner ..

- ((O halde siz bilirsiniz.»


- «Roman yalancının biridir» dedi şoför. uAslında hiç mühim
değil. Fakat oyuna gelmeyeceğim. Eğer beni uyutacağı111 zannediyor­
sa . . . ıı
- «Bırakın ne hali varsa görsün. Zaten kukladan başka bir ·şey·
olmadığı anla�ılıyor. ıı
.
- «Haklısınız. O biraz servet yaptıktan sonra kendini bir şey zan.,
neden cjğeri beş para etmez heriflerden biridir. tyi şişirilmiş bir ba­
lon. Bir iğne batırsanız, puf diye sönecek ve geriye de hiç bir şey kal..
mayacak.»
1

- «Hollywood'da oturan o tiplerden birinin yanında çalışmıştım>-


dedi Hortense,. canlı bir tavırla. «Kendini bayağı ciddiye alırdı, zavallı •.

İnsanın kalıkah_alarla güleceği gelirdi! Hele çalıştığı zamanlar. . . Her ta­


rafın mutlak bir sessizlik içinde olmasını ve eliı1in altında .daima muay­
yen sıcaklıktaki kahvesiyle, sigara kutusunun bulunmasını isterdi. Hem
de sağında; solunda değil! Evin her köşesine sigara tablaları ve kibr it·
·
lerin yerleştiriln1iş olması şarttı. Bütün bu numaralar, insanda, sanki
bir eser yaratılıyormu5 intibaını uyandırırdı, anıa filn}i sinenıada sey�.
rettiğiniz zaman da hasta oiurdunuz. Her şeye rağmen bedava şeker ·
ve çikolata dağıttıkları için, tahammül edip, filmi sontına kadar sey­
rederdik.)>
- «Aptal herif!» diye atıldı Tanner, gUlerek. <(Fakat yine de ona
kızmamak lazım. ·H erhalde Hon1an'ın hazırladığı senaryolar üzerinde
çalışırdı.»
_:_ <(Demek Homan bu kadar boş, ha?»
- «Evet. Haydi, şimdi ' yemeğe gidelim. Bu arada adınızı öğrene·
bilir miyim?»
- «Hortanse. Arkadaşlar Horty ıde derler. Davetinizi kabul ediyo­
rtım. Fakat görünüşe göre şimdi işsiz olmalısınız. Herhalde altın made-.
niniz de yoktur; değil mi? o· halde fazla masrafa girmeye lfızıım yok.
Pahalı olnıayan, küçük bir lokanta biliyorum, oraya gideri.z. ıı
- ·«Ama ben sizi iyi bir yere götürmek istiyorun1. Galeta yiyecek
değiliz ya . . . »
- «Hayır. Ben de çalışıp para kazanıyorum. · sırf lokantanın adı

. .
123
var diye iki günlük kazancın yemese yatırılmasından nefret ederinı.
Hızlı gitmeye lüzum yok.» ,

- ıcBu sefer beni kandıramıyacaksınız, küçüğüm» dedi Tanner,


gayet neş'eli bir tavırla. «Hon1an beni i�ten kovdu, kabul, fakat buııa
zerre kadar üzüldüğüm yok. üstelik şimdi ceplerim dolu ve boşaldığı
zaman da tekrar nasıl dolduracağımı gayet iyi biliyorum.»
- «Sonra söylemedi demeyİn ama!»
- «Tan1am., aıılaştık. Şimdi taksiye bineli1n. :ı1

- «I-Iayır, tramvay'a. »
- «Ta..1<siye.»
«Kuzum siz kendinizi Rockfe]ler'in oğlu mu zannediyorsunuz?
Yoksa Hollywood stüdyoları aleyhine çalı-;an beynelmilel bir cast1s mu?»
- «Benim için tasalanmayın, Horty. (',,ekinilecek bir durum yok
ortada.»
- «Biraz ilerde güzel bir Çin lokantası var. Yürüyerek de gidebi�
. liriz.»
- «Ama orada dansedilmez. llalbtıki ben dansı çok severim.,
- l{Ben de.»
- «Ü l1alde yola koyulalım. Taksi! Hey! Taksi! »
Araba kaldırımın kenarına yanaşarak durdu.
- «Caddeden aşağıya inelim, dostum» dedi Tanner, şöföre. «Sonra
nereye gideceğimizi söylerim ben sana.>
Ve nazik bir davranışla Hortense'in arabaya binmesine yardım et·

- ((. . . Oldukça karaıılık bir gün geçirecektin1, f-Iorty. Moralimi


. düzelttiniz. fiem çok da... iyi bir kız olduğurıuz anla�ılıyor. İnsan si­
zinle beraberken kendini çok rahat l1issedi.yor. !sterseniz ö11ce bir sancl·
viç yiyip sinemaya gidelim? Sonra da eğlencemize bakarız!»
- (<Yarın çalışmam lazım an1a.»
- «�1erak etmeyin. Çok geç kalmayız ve böylece siz de bürQya
gitmeden önce biraz uyı�mak fırsatını bulursunuz. »
- «Kabul!»
- «J\1�sır unundan yapılnıış ve arasına kaz ciğeri sürülmüş sand�
"Viçlerin v.e dünyanı11 en iyi birasının bt1lund tığtl · bir yer biliyorun1. »
I-Iortense sırtını rahatça kanepenin arka:•:ğına yasladı.
- <(Şehri iyi tanıdığınız ve zevkli bir insan olduğuntız anla..5ılıyor.
>

Tanner, gururu ok�anan erkeklere mahsus bir tavırla giilümsedi.


- «Eğer siz de �ehri tanımak istiyorsanız, bir Cumaertesi ak-
"Şarnı bt1lu5mamız luzım. Tan1am mı? Hemen bir tarih tespit edebili·
·rız. »

- «Durun bakalım. Fakat her şeyden evvel H.oman'la bir daha

124
<lalaşmıyacağınıza dair bana söz verm�lisiniz. Gözü morarmış bir er-
.

kekle dola5n1aktan l1iç hoşl an m aın çünki.ı>


- «Roman beni rahat bırakırsa, iyi eder» dedi Tanner, sükunetle .
.

' «J,.ksi taktirde onu bir köşeye sıkıştırırsam, değişik bir lisanla konuşn1a�
ya ınecbur kalır sonra.»
- ccO mu? Yanılıyorsunuz» diye mırıldandı Hortense, kendinden
.emin bir tayır la . «1yi şişirilmi� bir balon rüzgara karşı d a. dayanıklıdır.
Değişeceğini hiç zannetn1iyorum. »
- «Ama siz ona neler söyleyebileceğimi bilmiyorsunuz. ı>
- «Bilıniyoru111 ama onun gibi tipleri iyi tanırıı11. l)edirn ya, böy-
le birisinin · yanında çalışmıştım. Onlardan çekinmek lazmı.ıı
- ccüh! Homan hiç de tehlikeli de�ildir. Fakat araba meyzuunda
yalan söylüyor.»
- <<Nereden biliyorsunuz? » diye sordu genç kadın an�den merak-
!anarak.

- «aakın.ı>
Tanner cebinden küçük bir not defteri çıkararak işaret parmağıy.
la sahifeleri çevirmeye başladı.
- «. • . Ah! Taman1, buldum işte. Bakın şimdi! Patron bu ayın on
sekizinci günü sabahı beni çağırdı. Çok işi olduğundan rahatsız edilmek
. .

isten1iyordu. Dolay1siyle büti.in gün izinliydim. Sabahleyin erkenden her


zan1anki gibi arabayı yıkan1ış ve arabanın o zan1aı1a kadar yaptığı k i..
lometreyi de not defterime yazmıştım. t�te: 1 3- .426. Kaza olduktan soıı-
·ra arabayı götürürlerken kiloınetre saatine yeniden baktım. Cünki I:Io- �

m.!n onu satn1ak istediğini söylemiş ve içinden alat ve edevatları al-


ınan11 istemişti. Bu sefer kadran 14.158 kilometreyi gösteriyordu. An­
Iad1111z mı? Yani ayın on sekizinin sabahıyla, on. dokuzunun akşan11 ara­
sında 732 kilometre yapıln1ış. Bu kadarı da yeter: I-İoman bal gibi ya­
lan söyli.iyo r. »
- «İyi anl1yamadın1ıı dedi liortense, ş aşkı n bir tavırla. «Bunda
anornıal bir taraf yok ki. !nsan normal olarak günde 600 - 700 kilo­
nıetre yapabilir.»
�� « Homaı1 yalan söyli..iyor, diyorum size! Böyle bir arabayla gün­
de tabii 600-700 kilon1etre gidilebilir, bunun n1ünakaşası bile yapıla­ '

maz. Fakat I-Ioman ayın on dokuzunda öğleye doğru arabasının hala


kapının önünde c lduğ un u
, iddia etti. Saat on ikiden akşan1 ahıya ka­
dar şehi:r içi!lde 732 kilon1etre de biraz zor yapılır. Doğru değil mi?,,
- «Vay canına! » diye bağırdı Hortense «Peki bunu· nasıl izah
cdiyorsı�nuz, Ernest? ıı
- «Doğrusu.:. Pek iyi izah edemiyorum. Fakat inanın, küçüğüm,
Hoınan h ak ikati bana söylen1eye mecbur kalacaktır. Ve üstelik vere­
tCeği ce·vabı da daha şin1diden biliyorum.»
125


- «Ah! Sonra. btınu bana da söylersiniz, değil mi?ıı diye atıldı�
genç kadın lıeyecanla. « Homan benim eski patrona o kadar benziyor·
ki, onu biraz sıkıntıya sokabilirseniz, zevkimden ölürüm.»
- «Tamam» dedi Tanner, kolunu Hortense'in omuzuna atarak
cVe şimdi bırakalım . Homan cehennemin dibine gitsin! Unutalım onu..
Hem siz. bir araba.nın bizi takip ettiğini farkettiniz mi? Etsin baka·
lım. Şoför bey, şu küçiik lokantanın önünde inelim biz.»

Tanııer taksinin ücretini ödeyip, yarım dolar da bahşiş verdikten
sonra, Hortense'i oldııkça enteresan bir lokantaya soktu. Sandviçlerini
;
yediler, btı arada biralarını içtiler. Tanner devamlı bir şekilde otoma·
tik pikaba para atıyordu. Nihayet dansettiler. Bir saat sonra da sine·
manın locasında bt1lunı1yorlardı. I-Ioman'ın eski şoförü, kolunu genç
kadının on1uzuna atarak oturmuştu.
- «Size teşekkür borçluyum» diye mırıldandı bir ara. «Eğer siz­
olmasaydınız. muhakkak ki başım belaya girecekti. Tabii ş u anda kav·

. ga etmektense burada olmayı bin kere tercih ederim.»


. Sinemanın hoparlörlerinden insanı heyecanlandıran bir müzik se­
. si duyuldu. Ekranda aktör ve aktrislerin isimleri belirdi. Sonra sıra
teknisyenlerin, kostümcülerin isimlerine geldi.
- «Anlaşılan maııikürcüleri de ihmal etmemişler» dedi Tanner.
I-Iortense lıafif bir kahkaha attı.
Tam bu esnada ekran aydınlandı ve muazzam harflerle yazılmış-;
şu kelimeler meydana çıktı : «1ulcs Roman prodüksiyon takdim eder.>··
- e:Hay Allah kahretsin» diye bağırdı
.
Tanner, genç kadının ko�·
Junu kavrayarak. o:Gidelim· buradan !»

ONALTI

Mason, elleri pantalonunun cebinde, başı önüne eğik, yazıhanesinde.­


bir aşağı bir yl1karı dolaşıp duruyordu. Büyü!( koltuğa gön1ülmüş olan,
Paul Drake ise sigara içmekteydi.
Tam bu esnada kapı açıldı ve içeriye Della Street girdi.
. '
'

- «Siz bu saatte 'hala yatmadınız n11, Della?» diye sordu Drake�


- ccBeni akşam yemeğine davet edeceğinizi zannetmiştim.»
- «İyi fikir» diye cevap verdi Drake. ıcBlt arada herhalde ben de
davet edilirim.»
- ((liatp meydanından yep.i lıaberler varıı dedi Della Street Ma-..
ıon'a. e:Biraz önce telefon. ettiler.»
(
-··

126 . -· • •
1
. -- «Kim ? »
«Hortense Zitkousky. Hakikaten çok akıllı bir şey b u kız.,
,_ «Bsn de ayııı kanaatteyim. Ne olmuş ? »
- «Mulıarebe k.ızışıyormuş. Kendisi şimdi şoförle beraber.•
- cıBir şeyler öğrenebilmiş mi ondan)?»
- «Şoförün para bakımından hiç bir sıkıntısı yokmuş. Homan . tar
rafından. işten kovulmu5 olmasına rağmen bol bol para harcamaktay­
·mış. Şimdi de sarhoşmuş. Araba da ayın on sekizinde sabahdan, kaza
.oluncaya kadar 732 kilometre yapmış. ıı
- «Nereden biliyor ?»
- «Şoför kilometreleri kaydetmi5 . »
·

Drake hafifçe ıslık çaldı.


- «Hepsi bukadar mı ? » diye sordu Mason. ·
.
- «Şimdilik, öyle. Anlaşılan adamın ağzından laf almak pek ko-
Jay olmuyor. Hortense, şoförün cebindeki paraların nereden geldiğini
.-Oğrenmey'e çalışıyor ve onun Homan'ı başka bir taraftan yaka.lamı�
\ .

-0lduğunu zannediyor.»
- «Belki de Spinney mes'elesi böylece aydınlığa çıkar» dedi. Ma-
son. «Ayrıca Haman doğruyu söylemiş de olabilir. Yani Spiiıney'le şe­
hirler arası telefon konuşn1alarını yapan belki de hakikaten kendisi de­
ğil, şoförüdür. llollyvvood'dan hiç kimseyi tanıyor mıısunuz, Della ? •
- «Sinema n1uhitinden mi ?» '

- «Evet, ·tabii.»
o.Bir kaç senarist bir de menecer tanıyor_um . ı
- ıxMeneceri bir deneyin» diye n1ırıldandı Mason. «Homan hak -
kında malumat edinmek istiyorum. Bilhassa başarısı konusunda. Ha,
bir de aşk hayatına ait bir şeyler· öğrenmeye çalışın. Bu husus da işa
_yarayabilir.»
- «Bu hususta adamlarım da ınalfımat edinebilirler» dedi Dra-
t:e. '

- «Hayır. Hafiyeleri bu işe karıştırıp tahkikat yaptıramayız. Ba­


na asıl lazım olan Homan'ın bazı kadınlara karşı gizli kalmış olan his­
leri.»
- «Bahsettiğim nıenecer b u ko.nuda oldukça tecrübeli ve bilgi­
lidir.» dedi Della.
- «Kadın mı, erkek mi ?»

- «Kadın. İşe sekreter olarak başlamıştı, sonradan kafasını ça-


'lıştırdı ve menecerlik yapmaya başladı.»
- «Onunla bir görüşün bakalım. Belki de bir şeyler . öğrenebilir-
• •

::SIIllZ.»

- «Bu is. icin


- ne kadar zamanım var 7,

127
- «Bir saat ıı
.

-- «Ü halde onunla telefonla görüşmeyi bir deneyeyiın.»


- «Yazık!ıı dedi Drake. «Bizinı akşam yenıeği suya düştü.»
«Yemeğe gitseydik bile, çok tatsız bir kavalye olacaktınız» di­
ye atıldı Della Street, gülerek. «Suratınızdan düşen bin parça. Homan'ın
çoföründen biraz ibret alsanıza.»
- «Şimdiye kadarıı dedi Drake· «sadece mesleki bakımdan bazı,
tasalarını vardı. Halbuki şimdi Perry yüzünden lisansınıın geri alınma­
sından korkuyorum. O Allahın belası şoför gibi dertsiz olsayd ım, bert.
de giizel kızları yemeğe davet etmesini bilir, sarhoş bir denizci gibi pa­
-raları pencerelerden aşağıya fırlatırdım.»
- ccGaliba bir gün ODll da IIortense'in eline teslim ·etn1emiz ge-
rekecek» dedi Mason, Della Street'e, Drake'i işaret ederek. o:Böylece
o da iyileşir. »
.
- ccLisansı mı geri alırlarsa, Hortense buna mani olamaz ama. :..
Mason tekrar sekreterine d·oğru döndü.
- «Siz vakit kaybetmeyin, Della. Hemen ş u tanıdığınız mene-
cere telefon edin. Ona güvenebilir _miyiz ? >
- «Çok iyi arkadaşınıdır.»
'

- <CÜ halde açık açık konuşun. Roman hakkında malumata ih-


tiyacınıız oldu,3tint1 söyleyin ona. Zaten olanlardan haberi vardır. Bü-

tün gazeteler bunu yazıyor çünki.»


- ccTan1an1, patron.ıı '

Della yan taraftaki kendi odasına geçti, Heme.n arkasından da te-·


lefontı çevirirl(en çıkardığı tıkırtılar d uyuldlı.
- «Yarın Stephaoe Claire için iyi bir gün olabilirıı dedi Drake.
«Ü Lyons adındaki küçük kız hakimin üzerinde hiç de iyi bir tesir·
bırakn1ad1 çüı1ki. Ve Traggııı da yl.irüttii�ümüz tahkikatla yakından il­
gilendiği11e dair bahse girerinı. t"Jstelik brıraya da gelip, bizden malu­
mat isteyecektir. Onunla beraber çalışmayı kabul eder misiniz, Perry ? »·
- <cDuruına bağlı. Bcniın vazifem müsterimi bc!adan kurtarmak­
tır.O da kendi işini kendi halletsin. Hem görecekslniz,- gelecek sefere
kendisine verdiğiı11 ipuc11 üzerinde daha fazla duracak. ıı
<<I-Iangi ipllCU ? ı>
- «Haman.»
- «Beni güldürüyorsunuz, Perry. Biraz· ileriyi görsenize. Roman
bağlı olduğll �irketiu en �� i.� göbek:lisine gidecek. ve (Bay Falanca, o avu­
kat polisleri pe�ime taktı, beni devarrılı bir şekilde sorguya çekiyorlar,
hatta Çarşamba µkşarnı ne yediğinıi bile öğrenme k istiyorlar. Bu şart­
lar altında çalışmanı imkansız. diyecektir. Tabi! �iş göbek de derhal·
telefona sarılıp valiyi arayacalc, vali emniyet ınüdi.irünü azarlayacakt,

128
. '.
.

müdür şefi bombardıman edecek, şef de bizim müfettişi istifaya zor·


layacaktır. . . Bu gerçeği ink.ar edebilir misiniz ? »
- o:Honian yalan söylüyor» dedi Mason.
- «J\ma Tragg'dan kirli çamaşırlarınızı yıkamasını isteyemezsi-
ve . . . "

ıuz

- «Tamam, patron, arkadaş yazıhanesindeymiş! » diye ba�ırdı. ,


aniden odasından fırlayan Della. «Hemen gideyim mi oraya ? »

- «Evet. Benim arabamı alın. Sizi bekliyon1m. ıı


- ıı:Burada mı?»
«Evet. Döndi.iğünüz zaman yemek yeriz.»

- ((Anlaştık, patron. »
«Ya siz ne yapacaksınız, Paul ? » diye sordu avukat.
«Ben sizinle yemeğe falan gitnıem. Della beni misk.inin biri
zannediyor. . . »

«Ben sadece şaka ettim» dedi Della. «Aslında bir ka.ç bardak.
.

içki sizi büttin sıkıntılarınızdan kurtarır.»


. ..-

- a:Bıınu sonra düşiinürüz. Doğrusunu isterseniz, sizinle danset-·


'

111ek zevkinden de kendimi mahrum etmek istemiyorum. »

. . - o:Sahi m_i? Yoksa hakikatte çeşitli yemeklerle · donatılmış bir


mas.anın zevkinden mi mahrum kalmak istemiyorsunuz? Pekala. Şim­
di ben' gidiyorum. Döndüğüm zaman, Hollywood'un bütün sırlarını öğ­
:ı;erµniş
. olacağım. Bizim meııecer kıza iki bardak içki ikram edin, bU.-
,

tün bildiklerini ortaya döker· çünki. »


,

..;..._ «Di�kat edin, Perry ıı diye bağırdı Paul. «Sizi bar köşelerinde
iflas. ettirmeye bazırlaniyor. Onu iyi taı1ırın1. »
- «Evetıı diye cevap verdi Della, aynanın önünde ·saçını düzel-

tirken. «Ama unutmayın ki bu numarayı da sizden öğrendim. Haydi,


bakalım. İki saat sonra dönmüş olı1rum. Eğer sarhoşsam kusura bak­
mazsınız artık;»
- «Kt1stıra bakmayacağıma dair söz veriyorum » dedi Mason.
İki adam genç kızın, binanın boş korid_?rlannda akisler yaparak
t1zriklaşan ayak seslerini dinlediler.

- «Böyle bir kıza nJilyonda bir rastlanır» dedi Drake.


� «On milyonda bir deyin, Paul. »
Sonra bir kaç dakika konuşmadan sigara1arını içtiler. Nihayet ko­
ridorda tekrar ayak �esleri duyuldu. Hemen arkasından da kapıya ke·
sik kesik üç defa vuruldu. Mason ka5larını çattı.
- «Bahse girerim ki polistir » dedi Drake.
- «Bunu tahmin etmek için büyük bir dedektif olmaya lOZum
yokıı diye · cevap verdi avtıkat, ·kapıyı açarken.

F. : 9 129
- ı<İyi geceler, dostlarım» dedi Tragg. «Görüyorum ki kuvvet­
ler birleşmiş yine.»
- «Yine kötü haberler duyacağız muhakkak» diye mırıldandı
Drake, saatine bakarak.
Tragg içeriye girip bir koltuğa oturdu.
- «Bugün şansınız pek yaver gitmedi, Mason.ıı
- ((Şikayetçi değilim.»
- «Derhal halletmem gereken bir cinayet mes'elesi var.» diye mı-
rıldand\ Tragg. «Üstelik bu mes'eleyi de başınıa siz doladınız, Eğer
halledersem, sırtımı okşarlar, halledemediğim taktirde ise bir yerime
tekmeyi vurup kapı dışarı ederler.»
- «Lafı nereye getirmek istiyorsunuz ? Açıkca konuşabilirsiniz.>
- «Acaba diyoruın, birbirimizin k11yuslınu kazacağımıza sırf de�
ğişiklik olsun diye bir kerecik olsun }?eraber çalışmayı denesek 7 '»
- «Fazla bir şey bilmiyorum» dedi, avukat. «Fakat müşterimin
hesabını daha çabuk görmek istiyorsanız, bu cinayeti de onun - sırtına

yıkabilirsiniz.»
-
t<Haklısınız. Btı işe biraz daha yakından bakabiliriz.•
- «Ne demek istiyorsunuz. ? ıı
- «Stephane Claire'in bu cinayeti işlemiş olabileceğine dair bazı
deliller var elimizde. »
- «Hay Allah « » diye bağırdı Mason, yerinden doğrularak. · o:Po­
lis nedense sadece benim müşterilerime . karşı . bütün kuvvetiyle hare­
kete geçiyor . . . »
- «Boşuna kendinizi yormayın» dedi müfettiş. «Sit beni dinle·
yin daha iyi.»

- «Pekala.»
«Önce müşterinizden bahsedelim.

- «Yani ?ıı
- «Zengin amca geliyor, kefalet parasını ödüyor ve yeğenini has-
tahaneden çıkarıp, Adirondack oteline yerleştiriyor. Adirondack ile Ga­
tevie'v arasındaki mesafe ne kadar ? ıı
- «Durun bakayım» dedi Mason. «Birisi yedinci caddede, di�e�
ri. . . Zannederim arada dört blok var.»
- ((Tamam, doğru. Yürüyerek beş dakika bile sürmez. »
- «Fazla tafsilata lüzum yok. Çantasında suç aleti olan taban-
-

cayı mı buldunuz ? »
- «Hayır. fakat başka bir şey bulduk.»
- «Hay Allah! Söylesenize nedir bu. ? »
.. - «Hastahaneden çıktığı
z.aman, kefaletle serbest bırakılmış ol­
dtığu için beni bir tahkikatla vazifelendirdiler. Kendisiyle konuştum.

130
Hikayesini anlattı. Kontak anahtarını aldığını söyledi. Garaja gidip
arabayı tetkik ettim. Doğruydu. Kontak kapatılmıştı. Tabii sonra çan­
tasına da baktım.»
- «Müsaadesini alarak mı ? »
cı:Gayet tabii.»
- 1<Devamedin! ıı
«Çantasında üç anahtarın asılı olduğu bir anahtarlık buldum.
Şimdi devam etn1eden önce, bunun önceden hazırlanmış bir oyun olup
olmadığını öğrenmek istiyorum, Mason. >ı

- «Anlamadım.»
· - «Tabii önce bu anahtarların nerelere ait olduğunu araştırmayı
düşündüm. Bir tanesi kontak anahtarına çok benziyordu. Her halde su­
al sormaya başlamadan evvel bu hususta tahkikat yapmak daha iyi
c)Jacaktı. Ve müşteriniz gece ııyurken, yanın1a işinin ehli bir de anah­
tarcı alarak otele gittim. Sonra oda hizmetçisi müşterinizin çantasın­
dan anahtarlığı gizlice aldı ve böylece aynı anahtarlara ben de sahip
oldum . . Neticede onları arabanın üzerinde denedim. Bir tanesi kon- ·
· tağa uyuyordu. Fakat iki anahtar daha vard·ı. Ne işe yarıyorlardı bun­
lar ? Sebebini bilmiyorun1 ama, Mason, bu iki anahtar sinirimi bozıı­
yordu. Ortada bir d�averenin döndüğünün işaretçisi gibiydiler.>>
«Devam edin! ıı
� «Siz de Homan hakkında çok emin konuşuyordunuz. Bunun
üzerine anahtarların so�ak kapısına uyup uymadıklarını kontrol etmek
için gizlice Homan'ın evine gitti m . »
- «Neden gizlice ? ıı
- ;<Sadece savcıya hazırladığınız küçük sürprizler hakkında b'ir fi-
kir edinebilmek için. .,,
- «Anahtarlar uyuyor muydu ?»
� ((Hayır. Kapılara uymuyordu. Fakat anahtarlardan biri Ho­
ınan'ın yatına aitti.»
u Sahi mi ? » .
..:.._ «Şaşırmışa benziyorsun uz ? .,
o: Evet. Devam edin!»
«Hiç kimseye bir şey söylemedim. Sizin bombayı patlatmanızı
beklemek µzeı:e arka planda. kalmayı tercih ettim. ıı
- · «Evet ? ıı
- «Bu sabah . duruşm.ada, bütün müoafaanızı, kızın - daha önce.
ifadesinde de bahsetmiş olduğu b'u anahtarların üzerine kuracağınızı
zannediyordum. Homan'a, (Mister Homan1 bu anahtarlar arabanızın
kontak anahtarları mıdır?) diyeceğinizi düşünüyordum . Tabii arkasın-

131
dan diğer ilci anahtarın ne işe yaradığını soracaktınız. Kanaatimce o
da büyük bir şaşkınlığa uğrayarak bunlardan birinin gemisine ait ol­
duğunu söyleyecek veya onları tanımadığını iddia edecekti. Neticede
siz de kendi anahtarlarını göstermesini isteyecektiniz ve . . » .

- «Hay Allah! Nasıl oldu da bu aklınıa gelmedi» diye bağırdı Ma­


son, birden ayağa fırlayarak. <;Şimdi derhai n1üşterin1e gideceğim ve
aldığım paraları iade ederek kendisinden özür dileyeceğim.»
Tragg bütün dikkatiyle avlıkatı tetkik ediyordu.
- «Anahtarları ortaya çıkararak Homan'ı neden alaşağı etme­

diniz, Mason ? »
- «Bu hususta hiç bir malumatım yoktu ki! Ben tamamen !;>aşka . .

şeyler düşünüyordum. Bunlardan birinin kontak anahtarı olduğunu bi-


liyordum ama . . . ıı

Mason birden susmuştu ve Tragg cfa hala ona bak.maya devam


'

ediyordu.
- <<Sizin başka b.ir planınız vardı. Onu genişletmek istiyordunuz.
Ve şimdi de benden saklıyorsunuz.»
- «Sonra ? »
- «Homan'ın karşısına anahtarları çıkarmıyacağınızı anlayınca,
bunun pekala bir tuzak da olab-ileceğini düşündüm.•

- «Hiç de değildi.»
- «Yani beni tuzağa düşürmek için bu anahtarları bilhassa siz
koymadınız mı müşterinizin çantasına ? 11
- «Asla. O -üçüncü anal1tar nereninn1iş peki ?»
- «Henüz ben de bilmiyorum . . . »
- «Homan'a ait değil mi ?»
- «Hayır.»
- «Peki, ya . . . »
- «Ya ne ?» diye sordu Tragg, tereddüt eden Mason'a.
. Avukat ise çalışma masasının üzerinden b.iI kurşun kalem alarak,
onunla oynamaya başladı.
- «Bütün bunlar» dedi. «Arabasının çalındı�ıı.ı iddia eden Ho­
man'ı yalancı çıkartn1aya kafi gelir. .,
- «Tabii a.nahtarları arabanın içinde bıarkmamışsa.ı.
.
.

- «Bu anahtarlar onun değil» dedi Mason. «Anahtarlıkta sade-


ce üç anahtar var. Bunlardan biri arabanın, diğeri ue yatın. Halbuki
Homan'ın daha bir sürü anahtarı olması lazım; evinin, çekmecelerinin,
stüdrosunun, v.s. (Ortaya dakikalarca süren bir sessizlik çöktü. Sonra
Mason, polis müfettişinin önüne gelerek, mübalağalı bir .r everans yap­
tı.) Pekala, siz kazandınız, Tragg. (Ve arkasından Drake'e doğru dö­
nerek ilave etti): . . . Ona misis Warfield'den bahsedin, Paul.•

'

132
- «Ne kadarından ?'1>
- «Her şeyi .anlatın işte.»
- <(Spinney hakkında bildiklerinizi de öğrenmek istiyorum» de-
di Tragg. · <cÇünki btı Spinney de ·heni ilgilendiriyor.»
- «Haydi, Paul. Şehirlerarası telefon makbuzlarından başlayın ve
bütün bildiklerinizi anlatın!»
Drake, cebinden çıkardığı not defterinin de yardımıyla kendisin·
.den istenileni yaptı.
. - «Ve bütün bunları kendinize mi saklıyordunuz, dostlarım ? »
·diye sordu Tragg, nihayet Drake sustuğu zaman.
- «Ama sizi daha önce ikaz etmiştim :. diye cevap verdi avukat.
«Roman'a ilişmek isten1ediğinize göre, bizi sorguya çekmeniz gereki­
yordu. Ve biz de sorduğunuz bütün suallere cevap verdik.»
- «Bu şekilde inatlaşmaya devam ederseniz» dedi Tragg, Dra-
�e'e, «bir gün hakikaten başınız belaya girecek.»
' ·

- u.Drake benim hesabıma çalıştığı zamanlar» diye araya girdi


Mason, «sadece benden aldığı talimata göre hareket eder. Bütün mes'-
.

uliyet bana aittir.»


- «Pekala» dedi Tragg, suratını buruşturarak. «Şimdi tekrar sa­
dede gelelim, lütfen! Şu cinayet mes'elesini aydınlatmak istiyorum. Siz
de Stephane Claire'in arabayı kullanmamış olduğunu ispata çalışıyor­
sunuz. Fakat bunda henüz muvaffak olamadınız. Yine de biraz önce
bahsini ettiğimiz anahtarlık sizin en büyük kozunuz olacak. Çünki Ro­
man bana, her zaman arabasını dikkatle kilitlediğini ve anahtarları da
_yanına aldı�ını söylemişti. Tabii bunu söylerken, arabasının çalınmış
olduğu iddiasını kuvvetlendirmek· istiyordu. Doğru olduğunu kabul ede­
lim: Romanın kendi anahtarları vardı : şoförünün de öyle. Ancak
bu taktirde sinemacının bize bir hususu daha izah etmesi gerekiyor :
arabayı kullanan adamda gemisinin anahtarı ne arıyordu 7 .,,,
Mason, elleri cebinde, başı önüne eğik, yeniden odanın içinde do-­
l�maya başlamıştı.
. - «Hiç bir şeyi izah edemez» dedi. «İmkansız. · Bütün hikayesini
değiştirmesi lazım.»
·

. - «Ben kendi hesabıma» diye · mırıldandı müfettiş. «Müşteriniz�


o arabayı çalmamış olduğuna inanıyorum ve kullanmamış olduğundan
da aşağı yukarı eıninim.. Bir an · için direksiyonda Greeley'in bulundu•
ğunu farzedelim. Stephane Claire, Roman gibi onu da tanımıyordu.
·Çü.nki kızın San Francisco'yu hemen o sabah terkettiği muhakkak.»
- «Pekala, Traggı dedi Mason, «kozlarımızı ortaya koyacağız.
Araba Çarşamba sabahından Perşembe akşamına kadar 732 kilomet­
re yapmış. Ve Homan'ın söylediklerine inanacak olursak da, araba-
.

133
nın b u kadar kilometreyi Perşembe günü saat on ikiyie gece on bir
arasında yapmış olması gerekiyor ki, b u da tamamen imkansız.»
- «Bu hususta kat'i bir şey söylenemez» diye cevap verdi Tragg.
(( O araba saatte 160 kilometre sür'at yapabiliyor.»
- .<<Araba yapar ama, yollar yapamaz.»
- «Ne demek istiyorsunıız ? ))
- «Arabanın kaç kilometre sürat yapabileceği mühim değil. En
fazla sür'at yapabileceğinizi düşündüğünüz yola çıkın ve on bir saat
araba kullanın. Neticede 600 kilometreden fazla bir mesafe gideme­
diğinizi göreceksiniz. D·ahası var! Dünıdüz ve ıssız bir yolda belki de
bu kadar kilometre yapmak mümkündi.ir. Fakat 300 · 400 kilometre­
lik bir yola çıktığınız zaman, mutlaka keskin virajlarla, tehlikeli geçit..
lerle, işaretlerle, sür'at tahditleriyle karşılaşır, bazen de şehirlerin için­
den· geçn1ek m·ecburiyetinde kalırsınız. Hayır! Ben eminim ki, b u ara­
ba 350 kilometre kadar gittikten sonra tekrar hareket ettiği noktaya
dö11müş olmalı. Zaten kaza da Los Angeles'e 60 kilometre kala ol­
n1uş. »
- «Söyledikleriniz oldııkça ilgi çekici» dedi Tragg.
. - . ccPaul ile beraber» ·diye devam etti Mason, «arabayı kin:iin kul­
lanmış olabileceği h11susunda uzun uzun düşündük . . . »
- «Tabii müşterinizin doğruyu söylediğini kabul ederek. ».
- <lGayet tabi!. Zaten ben bütün davalarımda aynı şekilde hare-
ket ederim.»
·
- Halbuki ben, ortad� kat'i delil olmadıkça kimseye inanmam.»
«
- «Peki, farzedelim öyle olsuİı. Arabayı kullanan adamın saat on-
da Bakersfield'den hareket ettiğini veya oradan geçtiğini biliyoruz. üze­
rinde de gece kıyafeti vardı. Bir adam smokin giydiği zaman, saat a k-·
.
.

şam sekizden evvel başlamıyacak bir davete gidecek demektir. Hesap-


larımıza göre de saat ona çeyr�k kala oradan ayrılmış olması gereki­
yor. bsteiik 3:damın Bakersfield'den sadece geçmiş olduğunu farzeder­
sek, davetten daha da erken, yani sekiz buçuk veya dokuza çeyrek kala
· ·
aytilmış · olması lazım. » ·
- ((Fakat Greeley kazanın olduğu akşam San F'rancisco'daydı.»
· - «Telaş etmeyin. Şimdi oi·aya geliyortım,» dedi Mason. «Greeley
akşam · saat beşi çeyrek geçe San Francisco'daydı. Ve San Francisco'ya
smokin· getirmemişti. Yanına sa.dece kruvaze ceketli gri bir takım al­
mıştı. lialbuki aynı gece Bakersfieldde üzerinde smokin vardı·. ·ş imdi
biraz durup, bunun ıieyi ifade ettiğini düşünelim.»
- «Anlamadım . »
- «Adamın San Francisco'dan Bakersfield'e kara yoluyla dört sa-
at · 45 d·ak1kada gitmesi imkansız.»

13 4
«Devam edin. Sizi takip ediyorum.»
'

- «Eğer San Franciscodayken üzerinde gri bir elbise vars�, uça-


ğa atlayıp Bakersfield'e gitmesi, sonra sn1okinini giymesi ve. randevu­
s,una yetiŞmesi oldukça güç.»
- «Güç ama iml(ansız degil. Devam edin.»
.
- «Bu da bizi şöyle bir sualle karşı karşıya getiriyor : Akşam
s. aat beşte adamın üzerinde smokin var mıydı, yok muydu ? Olduğu-
. .
ııu farzedelim. Zaten snıokin kendisinin olamaz. Onu ya birisinden aşır. '.

mıştır, ya. ödüny almıştır, ya kiralamıştır ve yahut da daha önceden


.S,an Francisco'ya getirmiştir. Şimdi üzerinde durmamız gereken nokta
şu : Akşam saat beşi çeyrek geçe Southern Pacific garından telefon et­
tiği zaman üzerinde neden smokin vardı? Çünki gece kıyaf�ti giy-
.IJ}ek için çok erken bir saat bu.»
.

- «Devamedin! »
- «Demek ki smokini bir gün evvelden beri üzerinde taşıyordu»
-Oiye mırıldandı Mason. «Herhalde gece iştirak ettiği toplantıd?n ay-
rıldıktan sonra . bir daha elbisesini değiştirmek fırsatını bulamamıştır.
Ba5ka bir deyişle, eğer Greeley'in Saıı Francisco'dan aynldıktan sonra
· .smokin giymeye daha doğrusu herhangi bir toplantıya gitrp.eye vakit
bulamıyacağını farzederek, smokinini daha önceden giymiş olduğunu
k�bul etmemiz gerekir. »
·

- «Artık başka bir· şey söylen1eyin» diye avukatın konuşmasını


kesti Tragg. «Bırakın da biraz düşüneyim.»
Sonra uzun bir müddet ·Çenesini ellerinin arasına dayayarak, göz­
lerini halının üzerine dikti, .hareketsiz bir şekilde durdu .
. - . .«Mason» diye nihayet atıldı Paul Drake, aniden yerinde� doğ.:.
ru�arak. «Siz detektif olmalıymışsınız. Görüşünüzde tamamen haklısı­
nız.»
.
- «Normal şehir kıyafeti giymiş bir adamın izini bulmak Z()rd-µr»
. .

,4edi Mason, . «Fakat güpegündüz smokinle dola5an bir kimsenin izini


bulmak o kadar zor olmasa gerek.»
.

- <<Bana bir kağıt parçası verin, Mason» diye mırıldandı Tragg.


Sonra cebinden bir kalem çıkararak, avukatın verdiği kağıdı dizi-
,

nin üzerine koyup, hızlı hızlı bir takım notlar k.aralamay� başla,�ı.

,
- «San Franciscoda Spinney _adındaki adamı arayacağız. . l3ütün
benzin.. istasyonlarından, sınokin giymiş bir adamın benzin alıp alma­ _

dığı sorulacak. Yoldaki bütün durak yerlerinde . araştırma yapılacak. .


Uçak şirketlerine de müracaat edilecek. Çarşamba akşamı smo].(iı:ı giy­
mis bir adamın San Francisco'dan kalkan uçaklard�n birine binip
. . bin-
lJlediği
' öğrenilecek. »
� «Madem ki bu işe başladınız, bari Salı gecesiyle Çarşalllba sa:­

bahı iÇin de araştırma yapılsın.» dedi Mason.


1-35
"
Tragg başını kaldırdı:
- cı:Anlamadım. >
- «Yine sadece bir faraziye amaı> diye izah etti avukat. «Üu-
rinde durabiliriz : Adamın Salı gecesi ve Çarşamba bütün glin smo-

kinle dolaştığını I?iliyoruz. Gri renkli elbisesi ise Homan'ın evinde kal­
n1ış olm.alı. »
- «Bunu da nereden çıkardınız şimdi ? »
- «Greeley evinden ayrılırken, üzerinde kruvaze ceketli gri t�-

'
kımı varmış, Comiche yolu üzerinde ise smokinli olduğunu biliyoruz�
tekrar eve döndüğü zaman ise karısının ifadesine göre normal bir şehir
kıyafeti giyinıniş olduğu anlaşılıyor. Ayrıca kazadan sonra arabadan
.

çıkarken yanında bavul olmadığı da malum. o halde . . . ll

- «Bu faraziyeyi pek gözüm tutmadı ama, imkansız d a değil. Mer-


kez komişerliğine bir telefon etmeme müsaade eder misiniz ? » ·
- «Delta Street'in odasından rahatça k'onuşabilirsiniz ? »
- «Derhal harekete geçmek istiyorum» diye mırıldandı Tragg.
- «Yine de hiç bir zaman bizin1 istediğimiz kadar çabuk olamı-
yacaksınız. »
·

Mason ve Drake sigaralarını içerek, müfettişin oray.a buraya ver-


diği emirleri dinlediler.
- «Gidip. biraz bir şeyler yesek, nasıl olur ? » diye teklifte bulun­
du Tragg, işini bitirdikten sonra.
- «Biz Della Street'i bekliyonız» dedi Mason. «Roman hakkın-
da n1alumat edinmek için Hollywood'a gitti .»
- «Not bırakırsınız. »
- «Burada kalmayı tercih ederim. Telefonla konuşmak isteyebilir.»
.
- «Nasıl olsa raporları vermek için bir saatten önce
·
' beni araya-
mazlar ve bu fırsattan istifade etmek istiyorum. İlerde çok sıkı Çalış­
mak· mecburiyetinde kalacağız.»
- «Siz ikinfz gidin, öyleyse » diye mırıldandı Masoh. «Ben kala-
cagım.ıı ,
"

, - «Oh! Zaten . niyetim sadece sosisli bir sandviç yemek ve . . » .

Tam btı esnada telefon çaldı ve Mason ahizeyi kaldırdı. ·


- cı:Alo ? » ·

·
- Hattın :öbür ucundan bir kadın sesi duyuldu :
- «Sizi ·yazıhanenizde bulduğum için çok memnunum. Mister Ma­
son. Derhal sizi görmem lazım.»
. - «Kimsirıiz ? »
- «Misis Greeley. »

- «Mühim bir şey mi o1du ? » diye sordu Mason. «Hayır! Bir da·
kika, 10.tfen, . Ayrılmayın.»

··
�6
.J

, Ve eliyle ahizeyi kapatarak, Tragg'a doğru döndü :


·
·

.
. . .

- «Misis Greeley'miş. Benimle konuşmak istiyor ve üstelik çok


d a sinirli olduğu anlaşılıyor. Siz de öbür telefona geçip dinleyin. Hiç
belli olmaz. . . »
- «Hangi telefondan dinleyeyim ? »
- «Della Streetin odasındakini açın ve soldaki düğmeye basın.•
- «Ben gösteririm» dedi Drake.
'

Mason bir müddet Tragg'ın yerini almasını bekledikten sonra, ko-


nuşmaya başladı :
- <cAlo, misis Greeley ? »
- «Biraz önce duyduğum tıkırtı neydi?. . . Bizi dinliyorlar mı?·•
- «Hayır, sadece ben telefonu değiştirdim. Odamda bir sürü in-
.san vardı çünk.i. Ne oldu?»
- ((Mister Mason, zannedersem. . . Yani, bilmiyortım, eğer. . . Size
bir şey sormak istiyordum.»
- • «Evet ? » .

- «Kendimi s_uçlu hissediyorum . O genç kıza karşı haksızlık et­


tim.ıı
- «Nasıl ?»
- «Ben. . . Anlamaya çalışın, lütfen. Kocamla birbirimize çok bağ-
lıydık. Kendimi . . . Kendimi çok Y<;ıfnız, terkedilmiş .hissediyordum . . .
Bu akşam, artık harekete geçmem lazım geldiğini düşündüm ve onun

odasındaki çekmeceleri boşaltmaya koyuldum. Çünki eşyalarını gör·


meye artık tahammül edemiyordum . . » .
-

' ·
- «Evet, devamedin » dedi Mason.
- «Ben. . . Kocamın gömleklerinden birinin önünde uzun bir ruj
lekesi var ve bir de dudak izi. Ben . . . »
- «Şu anda neredesiniz ? »
- o:Evde. »
- «Gömleği ne zaman buldunuz ?
«Sadece bir kaç dakika evvel. Çamaşır sepetinde. Kocamın o

arabayı kullanmış olduğuna hala inanmıyorum, fakat yine de... Be-


ni anlıyorsunuz, değil mi; Mister Mason ? Her şeyden evvel dürüst
olmak lazım. Göz . göre göre kızın mahvolmasına müsaade edemem.
Hiç vakit kaybetmeden sizi durumdan haberdar etmek istedim. »
- ıcGömleği görmem lazım, Misis Greeleyıı dedi Mason. ıcHem
de derhal. Size gelmem mümkün mü ? »
- «Yarına kadar bekleyemez misiniz ? »
- o:Hayır. Onu hemen görmek istiyorum; aynı buldu�unuz şek.il-
..

de .ıı .

- «Pekala. . . O halde şöyle yapalım, Mister Mason; Ben. yazıhl·


nenize geleyim ve onu size getireyim.•
137
\.

- «Mükemmel. Yalnız bir ricam daha ·var. Acaba kocanızın smo�


'

� .
� . .

kinini de beraber getirebilir misiniz ? »


. ' .

� «Zaten ben de si'ze ondan bahsedecektim. Yarım saat kadar


sonra oraya gelirim. Siz yazıha.nede olacaksınız, değil mi ? »
«Evet, evet.»
' ' . .

- «Çünki boşu b0Şı1na oraya kadar. . ıı .

«Sizi burada · bekliyorum.»


«l>ekala, !vlistei Mason.»
Kadın telefon11 kapattı.
Mason d a ahizeyi yerine koyduktan şonra, Della Street'in odası­
na, Traggın yanına gitti.
·· � «Ne dersiniz bu işe ? »

.
- «Sizin .
mes'ele halloldu demektir» diye mırıldandı müfettiş.
; «Misis Greeley'i şahit olarak duruşmaya çağırırsınız ve müşteriniz de
beraat eder. :ıı
- «Evet, durumumuz düzeldi sayılır. Ya siz ? Kendinizi ·
nasıl
·

'hissediyorsunuz ? »
- «Hiç de iyi · değil.»
- «Neden ? »
--:- «Çünki Greeleyin Homa:O::ın: arabasını çalmış olabileceğfni' zan·
ne tmiyorum. Eğer onu kullandıysa, bı1 mı1tlaka sahibinin müsaadesiy­
le olmuştur. Ve bu da benim Homan'la kapışacağımı gösterir. Böyle
.
.

bir·· şeye kalkışmanın bana nelere malolacağını da bilirsiniz.»


+- «Ama elinizde oldukça kuvvetli deliller . . . >>

- «Mes'ele o değil, Mason. Ah! Bana bir yardımcı olsaniz! Be-


. . .

nim tarafımı tı;ıtup da. . . »


.

. .

:-- «Zaten polisin başı sıkıştr mı, hemen ortaklık teklif eder» de-
di Mason.
. .

«Saçma! Anahtarlar hakkında size ben bilgi verdim, tiı:il.ıtma-


yın. »
- «Doğru. Söyleyin bakalı·m şimdi ne
istiyorsunuz ? >)
«Yarın Homan'ı duruşmaya çağırtın. önce gömlekten bahset­
meyerek onu iyice sıkıştırın. Bütün müdafaanızı anahtarların üz.erine
·kurun. IIerhangi bir yalanını yakalamaya çalışın; yakaladığinız zaman
da saldırın. ıı
«Makul bir teklif» dedi Mason. «F'akat önce düşünmem la�
zım. ıı
,

- «İstediğiniz kadar düşünün, dostum . Ben de fırsattan istifade,


'

gidip sandviçimi yiyeyim. Siz de geliyor musunuz, Drake ? »


- ((Bazen hakikaten sevimli bir insan oluyorsunuz» dedi Drake,
« (fakat yine d e sizinle dansedemem. »
,

i38
- «0 da ne demek ? » ·
.

. .

- «Della Street döndüğü zaman yemeğe beraber çıkacağız ve ils·


telik parayı da Mason ödeyecek.»
- «Bu durumda haklısınız tabii. )')
- «Ü kadar emin olmayın, Paulıı diye araya girdi Mason. ııBu
gidişle epey zorlu ve sıkışık bir. gece geçireceğimiz anlaşılıyor. Belki
biz de bir iki sosisle yetinmek mecburiyetinde kalırız.»
- «Öyle de olsa beklemeyi tercih ederim, Perry. »
1·ragg şapkasını alarak kapıya doğru yürüdü.
- «Eh! O halde ben gidiyorum. Sizi fazla rahatsız etmek iste­
mem, Mason, fakat biraz önce bahsettiğim yardımı yaparsanız çok iyi
-olur. Yani ilerdeki münasebetlerimiz bakımnıdan demek istiyon1m . . » .

- «Eğer müşterimin menfaatleri bakımından bir zarar görmez-


sem, söylediğinizi yapacağım» dedi Mason.
� ((Ivlüşterinizin menfaatlerini bir yana bırakın şimdi. O tama­
men paçasını kurtardı sayılır. Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki, Misis

Greeley'i savcıya gönderdiğiniz anda dava kendiliğinden düşer.»


, «Diişüneceğiın, Tragg. Bu hususu çeşitli bakımlardan gözden
geçirmek lazırµ.»
- «Pekala. Ben yirmi dakika sonra tekrar gelirim.»
Ve kapı Tragg'ın arkasından kapanır kapanmaz, Pal;ll Drake Ma­
.son'u sıkıştırmaya başladı.

- ((Bu fırsattan neden faydalanmak istemiyorsunuz, Perry ? ıı


- « Sadece ağırdan alıyorum. Traggın, canının istediği zaman ben..
den bir kukla gibi faydalanabileceğini zannetmesi işime gelmez çün­
ki. »
- ((Her şeye ' rağmen Stephane Claire, bu işten hakikaten paça-
sını kurtarmışa beni.iyor. » .
- «Doğrusunu isterseniz, Paul, başka b_irisi söylese de söyleme- '
se de ben zaten Homan'ın canına okuyacaktım. Zengin bir insanın
kendisini pis bir hikayeden kurtarmak için zavallı bir kızı suründür­
mek istemesi dünyada en çok nefret ettiğim şeydir.»
- «Neden bu şekilde davrandı acab a ? Kendini mes'uliyetten. kur..
tarmak için mi ? Yoksa bir kaç bi.ı:ı doları ödemek istemediği iç.in mi ?
Aslında onun gibi bir adamın böyle . . . »
- «Onun gibi adamlar parayı sokağa atarlar� diye dedektifin sö­
·zünü kesti Mason. «Şampanya için veya bir sürü ne idüğü belirsiz ki­
şiyi Tiajuana gibi, Springs gibi yerlerdeki partilere götürmek için pa­
raları vardır dai.ma. Fakat menfaatlerinin olmadığı bir yere para öde­
meleri gerekti nii, hiç birini ortalıkta göremezsiniz! Ne kadar mide bu­
landırıcı bir şey bu . . . »
Tam bu esnada telefon çaldı.
139

. .

- «Horty olmalı» dedi Mason o:Alo?» --

Horte.nse·'in sesi · telaşlı' ve kısı·k çıkıyordu.


'

- · «Mister Mason ? »
- o:Evet. »
- «Ben Horty. Vaktiniz var mı 7.,,
- . «Gayet · tabii. »
- «Şey. . . Buraya gelebilir misiniz ? Hemen ? Bir şey oldu . . . Fa-
kat telefonda söyleyemem.»
- «İmkansız» dedi Mason. «Mühim bir ziyaretçi bekliyorum.>
- · ·cı:Y·alvarırıml Gelmeye çalışın.»
·

- «Neredesiniz ?
- «.Adirondack otelinde. Oda nuınarası 528. Eğer çabuk gelebi- .
lirseniz. mes'eleyi halledebiliriz belki.»
- «Yazıhaneden ayrılmam imkansiz. Ne olduğunu söyleyemez mi-
. . ?»
sıruz .
·

- .a:Hayır. Derhal buraya gelmeniz lazım.>


- «Peki öyleyse, . beni otelin holünde bekleyin. »
� «Hayır. Odada bekliyorum. Böylesi daha iyi.•
- «Tamam. Biraz sonra oradayım.»
Mason sert bir hareketle ah.i.Zeyi yerine koydu
- «Kimdi ? » diye sordu Drake.
- «Hortense. Birşeyler olmuş. Zaten ondan başka kimse şu a n..
da beni yerimden kıpırdatamazdı ama bu genç kadın son derece işini
bilen bir insanmış intibaını uyandırıyor bende. Haklı değil miyim . ?•
Drake başını. eyerek doğruladı.
Bu arada Mason vestiyere doğru atılmış, pardesüsünü ve şapkası-
nı giymişti.
- c:Paul, yazıhane size emanet. Misis Greeley gelmeden önce ben
dönmüş olurum. Fakat Tragg biraz sonra gelebilir. Teklifini kabul et­
meden önce Stephane Claire'le görüşmeye gittiğimi söylersin. Bunun sa­
dece mesleki bir formalite olduğunu da izah etmeyi unutmayın.»
- «İsterseniz önce Stephane Claire'e telefon ettiğinizi, fakat kıza '

durumu bir türlü . anlatamayınca, oraya kadar gitmeye · karar verdiği-


nizi söyliyeyim Tragg'a. »
- · «Pekala: Elinizden geleni yapın. Yalnız çok konuşmayın. Ve ta-
.

bii- görünmeye gayret edin, ol11r mu ? Ben gidiyorum!»


Mason dışarıya · çıkar çıkmaz yoldan geçen bir taksiye atladı.

- ccAdirondack oteline. Son sür'at.»

- o:Beş dakika sonra oradayız» dedi şoför.
«Dört ·dakikayı geçmesin. Eğer size zaman kazandıracaksa, ote­
:_ .

lin karşısındaki kaldırıma d_a yanaşabilirsiniz. » . .

140
son ise arka­
Araba, korkunç bir sür'atle ileriye doğru atıldı. Ma
ak trafiğin du­
sına yaslanmadı. Bir eliyle kaprnın tokmağına tutı1nar
rumunu gözlemeye başladı.
Araba kaldırımın kenarına yanaşıp durduğu zaman, hafifçe yağ-
mur çiseliyordıı. ·

- «Eğer karşıya geçmek sizi yormayacaksa. biraz zaman kazan­


mış olursunuz, beyefendi. Çünki otelin önüne yanaşmam için ta ile­
riden dönmem gerekiyor . . . "
Fakat Mason arabadan inmişti bile.
- «Sizi bekleyeyim mi ? »
- .:Evet.»
- a:Otelin kapısında olacağım.»
Avukat yağm·urdan ıslanmış caddey� koşarak geçti. Son sür'atle
o�lin kapısından içeri girdi ve asansörlerin bulunduğu yere doğru
atıldı.

,
r

...,.- «Beşinci kat, lütfen.,, .


Ytıkan çıkarlarken asansörciinün yüzündeki ifadeden, bu telaşlı ada­
mın bir müşteri mi, yoksa bir ziyaretçi mi olduğunu kendi keln.dine

sorduğu açıkça anlaşılıyordu. Beşinci kata vardıkları zaman, Mason


hiç tereddüt etmeden koridorun sağına saptı. Ve asansörün kapılan,
a�ağıya inmek üzere kapanınca d a oda numaralarına bakmaya başla-.
dı. Yanlış istikamette yürümüştü. Tekrar geriye dönerek 528 numarayı
buldu ve kapıyı tıklattı.
- cı:Kim o ? » dedi bir kadın sesi.
- «Mason.»
Kapı açıldı. -
- «Girin» dedi Hortense Zitkousky. ,
Genç kadının makyajı, yüzünün solukluğunu saklayamıyordu ve
dudaklarının kırmızı boyası da bu soluklukla tam bir tezat teŞkil 'et-
mekteydi.
- «Ne var ?»
Horty cevap vermeden banyo odasına doğnı yürüdü, elini kapının.
tokmağına koydu, . fakat sonradan vazgeçerek geriye çekildi.
- «Kapıyı siz açını> dedi.
Mason ise sabırsız bir tavırla kapıyı itti ve aniden donakaldı.
Yerde delik deşik olmuş bir yastık vardı ve deliklerden çıkan kuş
tüyleri banyonun hemen her tarafına dağılmış, bu arada başı küvetin
kenarından aşağıya doğru sarkmış olan · cesedin de üzerini hemen he­
iı1en kaplamıştı. Adamın ensesinde iki kırmızı leke vardı ve lcan dam­
la damla banyo küvetine akıyordu. Odanın içine keskin bir pudra ko­
kusu hakimdi ve ayrıca yerde küçük kalibreli tabancaya ait bir mer­
mi çekirdeği altın gibi pırıl pırıl parlamaktaydı.
141
- «Görüyorsunuz ya! Bunu size . söyleyenıezdim. , .; Telefonda,
Ah! Biraz daha burada durursam bayılacağımı hissediyorum.»
- «Kendinize gelin » dedi Mason, kuru ve otoriter bir sesle.
Sonra yarayı tetkik etmek için eğildi. Derinin üzerinde küçük si­
yah lekeler göze çarpıyordu. Yastıkta da yanık izleri vardı. Mason ada­
mın nabzını tuttu.
- «Derhal öldü» dedi Hortense.
Homan'ın şoförü Ernest Tanner'di bu.
- «Nasıl oldu bu iş?» diye sordu avukat.
- «Evvela buradan gidelim. . . Hay Allah!. . . Her şey yolundaydı
işte. İyi bir a.dam olduğu anlaşılıyordu. Ve bildiği çok şey vardı. Ro­
mandan nefret ediyordu. Neticede bana kur yapmaya başlamıştı.»
- «Evet ?ıı
- «Elimden ne gelirdi başka ? Adamı sarhoş ettikten sonra so-
kağın ortasında bırakamazdım ya? Olacak iş değildi bu.»
- «Çabıık olun» dedi Mason. «Mtihin1 olan kısımları anlatın.
Onu kim öldürdü ? ıı
<cBunu ben de bilmek isterdim.ıı
- «Çabıık konuşıın, tafsilata lüzum yok.»
- ccHer şey yolunda gidiyordu. Onı1 biraz sarhoş etmek istemiş-
. tim, fakat herhalde ipin ııcunu kaçırmış olacağımr Başlangıçta biç bir
şey söylemek istemiyordu. Fakat onu tahrik ettim ikna ettim ve . . . »
- «Stephane ile gidip konuşması için onu kandırmaya mı çalışı­
yordunuz ?· »
- «Hayır. Amcasına gitmesini istiyordum. Erkek erkeğe daha iyi
konuşacaklarını düşünüyor .. »
.

- «Anlıyorum. Sonr a ? »
'

- «Neticede Adirondack'ın barına geldik.


Ve ancak . o zaman
ipin ucunu kaçırmış oiduğumu anladın1. Haddinden fazla içmişti. Ko­
nuşuyordu . . . Ne yapacağımı bilmiyordum. Böyle zamanlarda çabuk ,
• karar vermek gerekiyor. Ona hemen döneceğimi söyleyerek, dışarıya
çıktım ve Stephane'a . telefon ettim. Kimse cevap vermedi. Amcası da
odasında değildi. Tanner'in elimden kaçmasınıistemiyordum. Nihayet
kararımı vererek, onu ülger amcanın odasına çıkardım. »
- «Nasıl yaptınız bu işi ?»
- ıcZor oln1adı. Müracaata giderek 528 numaralı odanın anah-
tarını istedim. Menıur bir n1üşterisiyle konuşmaya dalmıştı ve anah­
tarı verirken bana bakmadı bile. Sonra Tanneri bardan alarak yukarı­
ya çıkardım. Tabii midesi bulan1yordu ve odaya girer ginnez kendini
doğrtı banyoy� attı. Ben de fırsattan istifade etmeyi ve sizi tele�onla

142


arayarak durumu. Qlatmayı düşündüm. Henı böylece belki ülger am- .
canın da nerede ol cfuğ t1nu sizden öğrenebilecektim . »
- «Sonra ? »
· . - «Otel odalarını bilirsiniz. Duvarlar inceciktir, bütün konuşu.,.
!anlar yandaki odadan rahatça duyulur. üstelik telefon . da gördüğünüz
gibi banyonun hemeıı yanında. Ernest'in o anda midesini temizlemelC,..
teri başka bir şey düşünemiyeceği aklıma geldi. Hatta ben de biraz sar­
hoştum. Çok içmiştik.
.
Sonra otelin holünde telefon ka.binelerinin bu-
.
Junduğunu hatırladım. Derhal aşağıya inerek size telefon ettim, fakat
hep meşgul çıkıyordu. · Orada daha fazla kalamazdım. Ernest'in kaç­
madığından emin olmak için tekrar yukarıya çıktım. Koridordayken
de odanın kapısının aralık olduğunu farkettim . . . ıı
- uDuşarı çıktığınız zaman onu kapatmış mıydınız ? »
- «Evet ama kilitlememiş tim.»
- ((Devam edin.»
� «Fakat hepsi btı kadar işte. Bayo odasından hiç ses gelmediği­
ni görünce onun herhalde sızmış olacağını düşündüm. Bir kaç kere
seslendim. Cevap alamay ınca da kapıyı açtım.»
- «Sonra bana nereden telefon ettiniz ? ıı
- «Btı odadan. O zamandan beri de korkudan ölerek bekliyo-
rum. Ah! Btı hikaye . . . ıı
- «Bir dakika. Stephane yalnız çıkmamıştır herhalde, değil mi ? rı
«Zannetmiyorum. »

11:Acaba amcasıyla beraber mi, yoksa o eski nişanlısı . . . »


11:Hayır. Onunla beraber olamaz. Muhakkak amcasıyla çıkmış-
tır.Çünki o genç adam şimdi otelin barında bir köşeye oturmuş,ef,.
kar dağıtmakla meşgul. Herhalde. şu anda ağlıyordur da . . . »
«Otelde olduğtınu nereden biliyorsunuz ?»
«Tannerle yukarı çıkarken gördüm onu.»
«Ü da ·sizi gördü ınü '?»
- «Zannetmiyorum. Hiç öyle gördüğiini.i belli edece·k bir hare-
.
k.et yapmadı. Zavallın!n biri . . . ıı
- «Odası nerede? »
- «Bu katta,. sağ tarafta, uzak değil. Burası ülger amcanın . oda·
sı ve . . . »
- «Bu odada eldivensiz olarak nerelere dokundunuz ?»
«Hiç bir yere. Hem eldivenlerimi de hiç çıkarmadım.ıı
-
«Pekala. Şimdi çabuk uzaklaşın buradan.»
- «Ne dediniz ? ıı
- · 1eBuradan çabuk uzaklaşın! dedim. Stephane'Ia amcası nasıl ol-
sa cinayet sırasında . burada bulunmadıklarını ispat edeceklerdir. Mü-

143
j

'
/
racaat memuru ise anahtarı size verdiğini hatı
rla
n/
,
az. Eğer bu. hika-
y�yi polise anlatmaya kalkarsanız mahvolursunuzJ Stephane'ın iyi bir
arkadaşısınız. Bu adam da şahitlik yapabilecek kadar bilgiye sahip bir
insandı. On·a yaklaştıntz ve adamı sarhoş ettiniz. Sonra Tanner, Step­
hane'nın banyo odasında, kafasında bir ku,.,şı1n deliği olduğu halde bu­
lunuyor ve üstelik siz de ontı buraya getirdiğinizi itiraf ediyorsunuz. . .
Katil hakikaten iyi çalışmış. Fakat serbest kaldığım taktirde onu mut­
laka yakalarım. Aksi taktirde, ya.ni polise gidip de her şeyi anlatırsa­
nız, artık hiç bir şey yapamayız. Hiç kimse yapamaz. Sizi, beni ve ·Step­
hane'ı derhal nezarete alırlar. Ve katil izini kaybettirmek için bol bol
vakit bulur . . . Yalnız bir şey öğrenmek istiyorum. •
- «Ne ?»
- «Bana bakın! »
Genç· kadın güzel gözlerini Mason'un gözlerine dikti.

- «Onu siz öldürmediniz, değil mi ? »
-:-- «Aman Allahım, tabii ki hayır!»
- «Pekala, size inanıyorum. Bunun ne demek olduğunu anlıyor�
sunuzdur herhalde ? Elimdeki delilleri kullanabilmek için başka çfu-em
yok. Fakat bir de bu konuştuklarımız, yani size nasihat verdiğim du­
yulursa . . . Artık kendimi kurtaramam.»
uBana güvenebilirsiniz, Mister Mason.»
«Size güvenebileceğimi · biliyorum. Haydi, şjındi gideljm. •
- «Anahtarı ne yapacağız ? »
- «Geçerken müracaata bırakırsınız. Nasıl olsa eldiveniniz var.
Anahtarı rahatça tutabilirsiniz. Kapıyı da kitleyin. Böyle büyük otel­
lerde yalnız bir kadın daima dikkati çeker, fakat yanında birisi .oldu­
ğu zan1an kimse dönüp bakmaz bile_ Asansörcü belki de sizin yukarıya
çıktığınızı hatırlıyacaktır. Ancak hangi kat olduğunu unuttururuz şim­
di ona. Merdivenlerde11 üçüncü kata inelim ve asansöre oradan bine­
lim. Böylece sizi daha evvel oraya çıkarmış olduğıınu zanneder. Ha­
zır mısınız ? Haydi, gelin. :ıı
Mason genç kadını dışarıya ·çıkardı, sonra onun kapıyı kilitleyişi-
n i seyretti. Hortense titriyordu. ,
- «Biraz çabuk olun» dedi alçak sesle. «Tamam, Horty. Hem
Allahaşkınıza kendinizi biraz toparlayın! 1'Ie:1diven bu tarafta. ıı
Issız ·koridoru geçerek, üçüncü kata indiler. Hortense avukatın
koluna. girmişti.
Asansörcü, Masonu beşinci kata çıkarmış olan çocuktu . . Onlara
şöyle bir göz attıktan sonra kapıyı kapayarak düğmeye bastı.
- «Yine koluma girin» dedi Mason, asansörden çıkarlarken.
«Müracaat memurunun suratına bakmayın. Bir şey sormak istediğinizi

'144

...

zannedebilir. Anahtarı masanın üzerine yavaşça bırakın. Hazır mısı­


nız ? Haydi bakalım. »

-
- Ya şimdi ? »
-· «Bir taksi ttıtmuştum. . Şoför kapıda beni bekliyor. Fakat bizi
beraber görmesini istemiyorum. Benim arkamdan dışarıya çıkın ve cad­
denin köşesine kadar yürüyün. Sonra bir tramvaya binin. tki - üç durak
sonra inerek bu sefer bir taksiye binin ve evinize gidin.»
- «Neden eve kadar tramvayla gitmeyeyim ? »
- «Çünki çabuk gitmenizi istiyorum. Anlıyor musunuz? Tanner
size sarkıntilık etti, üzerinize saldırQ.ı. Ve siz de arkanızdan takip et­
- memesi için bir taksiye atladınız. Hatta en iyisi, barların önünde du­
ran taksilerden birine binin. Arabaya doğru nefes nefese koşun ve he­
men şoföre adresinizi verin. Tamam mı ? ıı
- o:Evet. ıı
- «Paranız var mı ? ı>

- « Biraz.»

- «Siz şunu da alın yanınıza. Sonra yine veririm. Ve soğukkan-


lılığınızı sakın kaybetmeyin. Eve vardığınız zaman kend inize koyu bir
k �ve pişirin. Asla içki içmeyin. »
Genç kadı� avukatın elini sıktı. .
- «Harika bir adamsınız» diye mırıldandı heyecanla.
- «Katili yakalayabilmemiz için başka çaremiz yok» diye devam
'etti Mason. ıs.Ve tabii Steph ane'ı kurtarabilmemiz i.çi n de. Greeley'in
öldürülmesi zaten oldukça işleri karıştırmıştı, fakat bu seferki hemde
Stephane'ın kaldığı odada . . . Mtıvaffak olamazsak hepimizi içeri tıkar­
lar. Haydi, şimdi ba,şınızı dik tutun ve bir daha da yolumun üzerine
çıkmayın!»
- ıs.Söz veriyorum.»
Sonra Mason hiç telaş etmeden dışarıya çıktı. Kapıcı şemsiyesini
açarak o.nu bekleyen taksiye kadar götürdü.
- «Beni tekrar aldığınız yere bırakın» dedi avtıkat şoföre.
Nihayet arkasına yaslanarak bir sigara yaktı ve taksinin canıın­
dan dışarısını seyretmeye koyuldu.

ONYEDi

, Avt1kat Drake: Dedektif Ajansının kapısını açtığı zaman, Drake, ayak­


larını çalışma masasının üzerine dayamış, bir akşam gazetesinin spor
sahifesini okuyordu.

F. : 10 145

.. - «İşinizi çabuk bitirdiniz» dedi gözlerini kaldırarak.


- «Tragg nerede ? »
«Henüz görünmedi . »
Mason saatine baktı.
- «Yarını saat geçmiş.»
- «Evet, neredeyse gelir artık. Hortense neden aramış sizi ?cc
Mason, pardesüsünü ve şapkasını portmantoya asarken «0 kadı­
nın hiç bu kadar telaşlı ve heyecanlı olduğunu sanmazdın1 » diye ce­
vap verdi.
- «Ne olmuş ? »
- «Şoför biraz sarkıntılık etmiş, Horty de bir taksiye atlayarak
kaçm·ış. Şimdi de adamı kendine düşman etti diye korkuyor. Bütün
endişesi şimdi şoförün bizim lehimizde şahitlik yapmaktan vazgeçmiş.
olması.»
- «Siz ne yaptınız '? »
- «Ona kahve getirttim ve üzülmemesini söyledim : Biz Tanner'i
konuşturmanııı yolunu buluruz, dedim. Ve oldukça sert bir tavırla da
bir daha böyle gece vakti beni çağırman1asını tembih ettim. Ha:kika­
ten onun daha kuvvetli bir kadın olduğunu zannediyordum. Misis Gre­
eley'den hiç ses çıktı mı ? »
- «Hayır.»
- «Şin1diye kadar gelmiş olması lazımdı. . .
Drake birden, «Bütün bunlar bana çok şüpheli görünüyor » dedi.
.

«Neymiş şüpheli görünen ? ıı


«Su küçük Zitkousky'nin hikayesi.»
- «0 halde hikayeyi değiştirmem gerekiyor» diye cevap verdi Ma�
'son, yüzünü buruşturarak. uA11lattıklarım arasında en çok şüplıeni çe­
ken nedir ? »
- ccHortense'in biraz sıkıştırıldı diye ağlamaya başlaması ve sizi

yardıma çağırması. Çünki hiç de öyle . . . »


Bütün . hikayeyi.
- «Pekala. değiştiririz. Ayrıca dikkatimi çekti­
ğin için de teşekkür ederim.»
Drake, gözleri yarı kapalı. «İşin doğrusu neymiş ? » diye mırıldaıı-
dı.
_ - uTragg'ın uyanmaması lazım ! »
- «Bu da ne demek şimdi Dikkat, Perry. Birisi geliyor. Bir
kadın galiba.»
Mason koridora açılan kapıya doğru yaklaştı.
- «En iyisi ben buradan hiç ayrılmanıış olayım, Paul. Böylece
Horte-nse'in şoför arkadaşını neden bırakmış · old_uğunu Tragg'a izah et­
mek mecbtıriyetinde kalmayız. •
Sonra kapıyı açtı., Misis Greeley, elinde bir valiz oldu·ğ u halde
eşikte duruyordu.
AvtI;kat, valizi kadının elinden alarak, «Buyurtın» dedi. «Kendini­
ze bir yer seçip oturun, Misis Greeley. Sizi rahatsız ettiğim için çok
üzgünüm!» . .

,, ·· ...-- «Hiç mühim değil. Doğrusu11u söylemek lazım gelirse, bu ge-


, ·
re dışarı çıkmayı hiç de düşünmüyordum, ama şimdi bana çok kas-­

vetli gelen o evde oturmaktansa, böylesi daha iyi, Mister Mason! San­
ki bütün odalar bomboşmuş gibi öyle sıkılıyorum ki şu sıralarda!»
- «Sizi anlıyorum.»
- «İnsanın bütün hayatı boyunca kazandıklarını bir anda kaybe-
debileceğini tahmin etmek zor oluyor)) diye ilave etti kadın, hafifçe gü­
lümseyerek. «Bir hafta önce kocamın geceleri çok çalışmasından şi­
kayet ediyordum, halbuki şimdi . . . bı1gün. . . Ne yazık! Bu karanlık dü­
şüncelerden kurtulmak için kendiıne mutlaka bir meşguliyet bulmam •

lazım. ölürri. korkunç bir sonmuş, Mister Mason: Şiındiye kadar hiç
de böyle düünmemiştim. Bazen içimden bir şeylerin koptuğunu hisse­
diyorum . . . Bir takım bağların. . . Ölümün bazen bir ktırtarıcı olduğu­
nu kimse söyleyemez. Hayır! öliim. . . Çok tuhaf, korkunç bir şey:»
- «Doğum da öyle.» dedi Mason. «Fakat bunu anlıyamıyoruz,
her şeyden evvel hayatın izahını yapamıyoruz. Eğer bir bakışta hayat
denen o karışık meseleyi çözebilsek, muhakkak k i ölüm de bize sıra�
dan bir hadise gibi gözükecektir;»
Ka.dııı şaşkın bir tavırla avukata bakıyordu. •

- «Konuş�11, lutfen. Bana pratik olan, makul olan bir şeyler söy­
leyin. Şu son zamanlarda beni teselli etmek için o kadar saçma sapan
şeyler anlattılar ki artık midem bulanıyot. ölümün de iyi tarafı oltır
muymuş ? Ne saçmalık ! »
- «Farzedin k i bir gün önce olanları hep unutuyorsunuz. Sabah­
leyin yataktan kalktığınız zaman, önceki gün neler olduğunu asla ha­
tırlamıyorsuııuz. Kendinizi ço.k kuvvetli hissediyorsunuz. Otların üze­
rinde çiy damlacıkları göze çarpıyor. Güneş parlıyor ve sizi ışıtıyor.
Kuşlar cıvıldaşıyorlar ve siz tabiatın hakikaten güzel bir ş.ey olduğunu
düşünüyorsunuz! Güneş gittikçe yükseliyor. Neticede biraz yorgunluk
hissetmeye başlıyorsunuz. öğleyin artık bitkin bir haliniz vardır ve üs­
telik bulutlar da göğü oldukça karartmışlardır. Gök gümbürder, şim­
şekler çakar ve daha önce dost gibi görünen bütün her şey sizi tehdit
etmeye başlar. Yağmur o kadar şiddetli yağar ki, sellere kapılıp boğul-
.
. . .

µıaktan korkarsınız_. Şimşekler göğün karanlığını yırtarlar. Fırtına de-


vam ettiği müddetçe korku da sizin kemiklerinize kadar işler. Sonra bt1-
l'µtlar kayıp giderler. Güneş tekrar meydana çıkar. Daha taze, daha te-

147
miz bir hava esmeye başlar. Yeniden kendi kendinize karşı duydu�­
nuz güveni elde edersiniz. Fakat hemen arkasından da gölgelerin uza­
maya başladığını görürsünüz. Karanlık tekrar ortalığa çökecek, güneş
birdenbire ortadan .kaybolacaktır. Benzerlerinizle bir ateşin başına otu­
rtıp, titreyerek beklersiniz. Çok yorgunsunuzdur. Hatta dehşet içinde­
sinizdir. Sabahki o güzel tabiaıın size ihanet ettiğini düşünürsünüz.
Kendinizi kaybetmemek için bütün gücünüzle dayanmaya çalışırsınız.
Fakat bu ümitsiz bir mücadeledir. Ateşin etrafında oturmuş olan sev­
dikleriniz, yava5 yavaş yorgunluk alametleri göstern1eye başlamıŞlar­
dır. Başlar düşer. Yere uzanırlar. Gözler kapanır ve birden bire ba­
karsınız ki yok olmuşlar.' İşte o zaman' siz de yere uzanmak istersiniz.
Ve bunu yapacağınızı hissettiğiniz anda da, korkunç .bir şuursuiluk si­
zi pençeleri arasına alır, s.arar. . . (Mason konuşmasına ara vererek, gü-
.

lümsedi.) Söyledikleritnin sizi kandıracak kuvvette olmadığının far-


kındayım, fakat bütün bt1nların hayatın, yaşamanın bir. parçası olduk­
larını siz zaten biliyorsunuz. Biliyorsunuz ki, bu şuursuzluk, bu uyuşuk­
luk tamamen geçicidir. Bir kaç saat sonra dinlenmi'ş olarak uyanacağı
nızı göğün yeniden aydınlanacağını, güneşin korkunç şekilleri kova­
cağını ve kuşların ötmeye başlayacaklarıııı da hiç şüphesiz biliyorsu­
nuz. Ayrıca geçirdiğiniz acı tecrübenin, o korkunç fırtınanın ve bu
alevlerin sadece, tabiat ananın okyanus suyunu dağların tepesine çı­
karmak, nehir ve dereleri beslen1ek, mahsullere yardımcı olmak için
hazırladığı planın ancak bir kısmı olduğunu da biliyorsunuzdur. Uy­
kunun sizi dinlendiren ertesi güne hazırlayan bir şey olduğunu anla­
mışsınızdır tabii. Gece geç vakitlere kadar uyumayıp, kara kara dü­
şünmenin lüzumsuz olduğunu, tabiatın, ktıvvetli koluyla üzerinize bas­
tığının farkindasınızdır. Şimdi bir de bütün bunları hiç bilmediğinizi
düşünün. O zaman insan bir gün bile yaşayamaz. .,,
Kadın başını önüne eğerek, derin bir nefes aldı.
- «İşte hayat böyledir» diye mırıldandı Mason. a.Ve biz haya­
tın sadece doğumdan ölüme kadar olan kısınını görürüz, tanırız. Son­
rası ise görüşümüzün dışında kalır.»
Ağzı bir karış açık Mason'u dinleyen Drake nihayet dayanamadı:
«Ne iştir bu yahu?»
- «Bir şey mi var, Paul?» diye sordır avukat.
({Senin mistik olduğunu bilmiyordum.»
«Değilim de zaten » dedi Mason, gülümseyerek. «Sadece makul
bulduğum bazı hususları mevcut olmanın şartlarına bağlamak istiyor­
dum. Ve her zaman da böyle konuşmam. Misis Greeley'in hakikaten
ihtiyacı olduğunu anladığım için bunu yaptım.»
- «Söylediklerinizin bana ne kadar iyi geldiğini size tarif ede-

.
..

148


mem» dedi Mrs. Greeley, büyük bir heyecanla. o:Berii içine düştüğüm·
melankoliden kurtardınız. Kaybetmiş olduğum güveni yeniden kazan­
mamı sağladınız. . . »
- o:Kanaatimce siz güveninizi hiç bir zaman kaybetmemişsinizdir.
hanımefendi. Ve şimdi de tekrar hoş olmayan konulara dönme·miz ge- .


rekiyor. Bu işi hemen bitirmemizi ister misi'niz?»
- «Benim için hiç farketn1ez» diye cevap verdi Misis Greeley.
«Ben. . . Oh! Mister Mason moralimi çok yükselttiniz. Netice itibariyle
ölüm, derin bir t1ykudan başka bir şey değil. Kendimden utanıyorum,
Mister Mason. Çünki her şeyden, bütün dünyadan şüphe ediyordum. Bu;
garip . . . Birisi mi geliyor? » '

- «Müfetti ş Tragg'dır herhalde» dedi Mason. «Onu tanıyor mu­


sunuz?»
- o:Oh! Evet.» .
Sonra hızlı hızlı merdivenleri çıkan birisinin ayak sesleri · duyuldu·
ve hemen� arkasından d a bir kaç defa kapıya vuruldu. Mason Drake'e
ba.5ıyla bir işaret yaptı. Dedektif kapıyı açınca da, Tragg içeriye girdi;
- «Beni meşgul ettiler» dedi mazeret olarak. «İyi geceler, Misis·
Greeley. Acınıza karşı hissiz kaldığımızı zannetmenizi istemem. )1
- «Evet, anlıyotum. Size şunları göstermek için gelmiştiİn .. »

Sonra valizi Mason'un elinden alarak, yere, ayaklarının dibine koy­


du ve kapağını açıp içinden b11ruşuk bir gömlek çıkardı. Gömleğin ön
tarafında aşağı yukarı 1 5 santimetre uzunluğunda kırmızı bir çizgi var­ '

dı. Onun üzerinde ise yarı aralık bir dudak izi göze çarpıyordu.
·Her üç adam da gömleğe doğru eğildiler.
- «Bakın» dedi Tragg. «Parmağın ilk olarak gömleğe deydiği yer
·
bile belli oluyor. Anlaşılan kız ont1 iterek kendinden uzaklaştırmak is­
temiş.»
Mason başıyla doğruladı.
Müfettiş, «Göstereceğiniz başka bir şey daha· var mı, Misis Grec­
ley?» diye sordu. ·

- «Mister · M ason'lin isteği üzerine kocamın smokinini de getir­


dim. Fakat onda hiç bir anormallik yok.»
Tragg gece elbisesini ışığa doğrt1 kaldırarak, inceden inceye tetkik
etti ve nihayet Mason'a doğru bakıp:
- «Ben hiç bir şey göremedin1» dedi.
- «Eğer o genç kız doğruyu söylüyorsa, smokinin üzerinde kan
izleri olması gerekmez .mi?» diye sordu Mrs. Greeley.
- aBelki de.-» diye cevap verdi Tragg.
- «Genç kızın bir çok yarası varmış, . öyle değil mi?>t
..

- «'Evet. Kesikler.»

149
.
- «Ara·bayı .kocamın kullaııdığı farzedildiğine göre, Adler'in kol­
tuğun en solunda oturmı1ş olması lazım. Ve araba devrildiği zaman
da genç kızın onun üzerine yığılmıŞ olması gerekiyor. Dolayısiyle koca­
mın arabanın sağ penceresinden dışarıya çıkabilmesi için direksiyonun
b.aşındari .ve sonra da üzerine yığılmış olan baygın kızdan kurttılması şart·
tı. Tabii bu arada ona iyice sürtünmüştür. Halbuki bu smokinin üze­
rinde hiç bir kan lekesi yok.»
- «Evet» dedi Tragg. «Bununla neyi ima etmek· istiyorsunuz? »
- ıcSize bu gömleği getirdim, çünki onu evin içinde buldum ve
mühim bir delil olduğunu düşündüm. B.u .benim vazifemdi. . Fakat beni
anlamanızı da isterim. Kocamla ben birbirimize çok bağlıydık. Şimdi
. burad.a hislerimden bahsetmek veya kendi görüşlerimi size kabul et­
tirmek istemiyorum. Fak.at hiç olmazsa adaletin yerini bulmasını iste­
mek de hakkımdır, değil mi?n
. - «Adalet yerini bulacaktır» dedi Mason.
Kadın ona gülümseyerek · teşekkür etti.
- «Anlıyamadığım bir nokta var, Misis Greeley» diye mırıldandı
Tragg. «Yani bütün bunlardan sonra kocanızın hala arabayı . kullanma­
mış olduğuntı mu iddia ediyorsunuz?»
- «Evet.»
ıcSizi hakikaten anlamıyorum.»
«Çünki Adler'in böyle bir davranışta bulunmuş olması imkan-
-sız.))

ıcYani kocanızın Miss Claire'i öpmeye çalışmış oldtığunu inkar


mı ediyorsunuz?»
- «Ah! orası hiç mühim değil» dedi kadın, yüzünü buruşturarak.
c:Farzedelim ki, arabayı Adler kullanmış olsun. İçkiliydi. Duruşmada
gayet ciddi duran o kız da� arabadayken kocamı baştan çıkarmak için
kiınbilir neler yapmıştır. Eğer btınun' aksi olduysa, yine üzülmem. Adler
rahip değildi. Fakat kızı yaralı olarak a_rabanın içinde bırakıp kaçma­
dığından da enıiniın . Adler'in bu şekilde davranmış olması imkansız;
Hayır!»
Kadın inatçı bir tavırla başını salladı.
- «BU hadisenin altında mutlaka bilmediğimiz bir gerçek y�tı­
yor, Mister Mason. Eğer Adler o arabayı hakikaten kullanmış ve. sonra
<la bütün mes'uliyeti o genç kızın üzerine yıkarak kaçmışsa, mu�akkalç
böyle bir: şey yapmaya zorlanmıştı. Yani kanapelerin arasındaki boş�

luğa veya bagaja saklanan birisi onıı böyle bir şey yapmaya mecbur et-
.
miştir. Hatta arkadan gelen arabada bulunan birisi de bu işi yapmış
.olabilir. »
- ((Bir dakika, dedi Tragg. «Bu sad.ece bir faraziye. Trafik polisi-

150
'
İlin raporuna göre, kazadan sonra bir sUrü araba hemen durmuş. Büyük
· ·

bir karışıklık çıkmış orada.»


- a:Mutlaka birisi Adler'in arabadan çıkması için zor kullandı•
diye devam
. etti, Mrs. Greeley, dokunaklı bir sükunetle. <(Ve sonra d a
.

sesini çıkarmaması için onu tehdit etti. Biı · işi kimin yaptığını bulduğu-
nuz zaman. kocamı da kimin öldürmüş olduğunu bulacaksınız ve . . . ve. . .
(.Anı bir hıçkırık kadının konuşmasına mani oldu. Fakat her şeye rağ­
meıı kendini çabuk toparladı ve. ilave etti:) özür dilerim. Bu . son gün­
lerde çok perişan oldum.»
Mason Tragg'a baktı: . .
.

- «Artık Misis Greeley'e ihtiyacımız olduğunu zannetn1iyorum�


müfettiş bey.» ,
' .
Tragg evet ınaı1asında başinı salladı.
Misis Greeley elini Mason'a uzattı:
- r «İlk karşılaşmamızda bana oldukça cana yakın görunmüş, fa­
kat yine de öfkelenıneme sebep olmuştunuz. Ben. . . şimdi birbirin1izi da­
ha iyi anladığınıızı ümit ediyorum.»
Sonra canlı bir hareketle av11katın elini sık:tı, Tragg'a gülümsedi,,
Drake'i başıyla selamladı ve nihayet hızlı adımlarla odadan dışarıya
çıktı.

- <cEğer Greeley'in yerinde . olsaydım» . diye mırıldandı Drake, ka­


.
dının koridorda yavaş yava.5 uzaklaşan ayak seslerini dinleyerek, e:ken­
·
dime ba.5ka bir sevgili aramak �frzumunu hiç hissetmezdim. Hay Allah..
Perry, sen de oiı.a neler söyledi.tJ. öyle!»
- a:Enteresaıı bir . sahne mi kaçırdım?» cl:iye sordu Tragg. ·.
- <(Hem de nasıl. . . Ne kadar üzülseniz · yeridir! Hayat ve ölüm
. .
felsefesiyle ilgili son derece parlak bir konferans. Ben şahsen bu kon-
feransı kolay kolay unutabileceğimi sanmıyorum»
Tragg, gözlerini kırpıştırarak, alaycı bir tavırla ayukata baktı.
- «Şu son günlerde kadıncağızın hep üzerine gidildi.» diye kendini

. bahsettim sadece.• ·
· müdafaa etti Mason. «Ona biraz inandığım . felsefeden
- <(Yeni haberlerim vaı:» dedi Tragg.. (("Daha önce gelemedim, çün-
ki lokantadaki telefonun başından bir türlü ayrılamadım. Merkez komiser­
liği birbirine girdi, fakat aşağı yukarı bütün personeli biraz silkelemeye
muvaffak oldum. Smokinli bir adam sabahın çok erken saatlerinde San
Francısco'dan Fresno'ya giden bir ııçağa binmiş . Ayın 19'iında, yani
Çarş amba sabalıı. Saat 02.00'de. Duyduntız mu, I\1ason? Saat sabahın
ikisinde! "
- «Fresno'ya saat kaçta varmış?» '

«Bir saatten daha az bir zaman sonra.»


- «Netice?»

151

. - . gŞimdi adamın Fresno'd�n ne zaman ayrıldığını araştırıyoruz . ,,


<ledi' Tragg. «Yakında bunu da öğreniriz.» ·
- «Uçak bileti kimin adına alınmış?»
- o:L.q. Spinney.»

- «Fresno'dan ne zaman haber alabileceğinizi zannediyorsunuz?»


«Her ·an için haber verebilirler.»
. '

- «Merkez komiseri nerede olduğunuzu biliyor mu? Yani telefon-


la sizi arayacak mı hemen?»
- «Gayet tabii.»
- «Pekala» dedi Mason. «Tahkikat iyi bir şekilde ilerliyor. Her şey
yoluna giriyor.»
- «Yalnız o Warfield denen kadın ortalıktan kayboldu» diye mı­
rıldandı Tragg. «Ve bu da hiç hoşuma gitmiyor. İmkanları mahdut, basit ·
bir kadın, hiç bir tanıdığının b11lunmadığı büyük bir şehirde otelden
kaçmış olamaz. . . »
.

- «Bir ·kahvede servis yapan arkadaşını unutuyorsunuz » dedi Mason.


- «Unuttuğumuzu da nereden çıkardınız? Onu çoktan sorguya çek-
tik. Fakat hiç bir şey bilmediğini söylüyor. Şimdilik kadını takip ettiri·
·yoruz. Bütün öğrenebildiğimiz de şu: Misis Warfield'in çalışma isteği,
bahis konusu kahvenin 'müdüriyeti tarafından kabul edildikten sonra bi­
risi gelmiş ve Warfield adında.ki adamın bir kamın kaçağı olduğunu ve
karısının da ona her ay para gönderdiğini söylemiş. Tabii Misis War·
field'e iş vermekten hemen vazgeçmişler bunun üzerine. Kocası kanun
kaçağı olan bir kadının o kahvede çalışması. . . »
�.

- «Demek ki O adam» diye müfettişin sözünü kesti Mason «Misis -


Warfield'in bahis konusu k�vede
. iş bulduğunu biliyordu: Halbuki
. ko-
casının bir kanun kaçağı olduğundan Spinney'den başka kimsenin ha-
beri yoktu.»
- . «Spinney'in eşk�li de zaten Greeley'e tıpatıp uyuyor» de(fi Tragg
gülümseyerek.
.- Drake hafifçe ıslık çaldı.
- «Görünüşe göre Homan hakkında tahkikat açılmasını isterken da-
yandığınız noktalar. . . »
Tam bu esnada koridorda telaşlı ayak sesleri duyuldu.
- <<Ne hareketli bir günıı dedi Drake.
- «Della'dır bu muhakkak» diye cevap verdi Mason.
Aynı anda da kapı açıldı ve Della içeriye girdi.

- «Herkese selam. Sizi çok bekletmedim herhalde. . . Oh! Merha�


ba, müfettiş bey.»
- «Şimdilik» dedi Mason gülümseyerek aTragg da bizim çetemize
dahil olmuş dtırumda. Bu arada bir sürü gelişmeye de şahit olduk. Me-

152
' .


sela polis Steplıane'ın masumi'yetini kabul ediyor. üstelik arabayı onun


kullanmamış olduğuna da inanıyor ve --şimdi sıkı dur- ben de polislo·
beraber çalışıyorum.»
Delta Street'in bakışları, Mason'un çal1şn1a masasının üzerinde du-­
ran valize ve gömleğe takılmıştı.
- «Bunlar nereden geldi?»
- «Misis Greeley getirdi» dedi Mason. «Kocasına aitmiş. Bu göm-·
Jeği de kirli çamaşır sepetinde bulmuş.»
- «Oh! Oh! » diye mırıldandı Della Street. o: Zannederim artık bun�
daıı sonra benim öğrendiklerin1in hiç bir kıymeti kalmadı.»
- «Hiç de değil. Öğrendiklerinizin bize her · şeyden fazla yardım1
dokunabilir. (Ve Tragg'a doğrl1 dönerek ilave etti:) Della, Roman hak··

kında maluınat toplamak için Hollywood'a gitmişti.»


- «Bu bahis beni çok ilgilendiriyor» dedi müfettiş, yüzünde tak�·
dir dolu bir ifadeyle genç kıza bakarak .

� <cHaydi bakalım, anlat, Della »


- ccHollywood dem�k, ben demek artık! » diye başladı D'ella, bir·

takım artist pozları takınarak. «Harika; onların dedikleri gibi: Korkunç!»­


- ccNeytniş korkunç olan?»
- «Yemek yemiyor muyuz?»
Mason sıkıntılı bir tavırla telefona doğru baktı.
- aŞey. . . yani . . . Tragg karnını doyurdu ve şimdi de bir haber·
bekliyor.»
- «Doğrusunu isterseniz benimki hiç de yemek sayılmazdı» diye
itiraz etti müfettiş. o: Bir parça sosis yedim sadece. Kanlı canlı ' bir bif­
teğin beni korkutacağını hiç de sanmıyorum. Ayrıca merkez komiserli­
ğine telefon eder ve beni nere<le bulabileceklerini söylerim. Hem artık.
ben işimi bitirdim ·sayılır.»
- «Ben de işimi bitirdim ve açlıktan da ölüyorum » dedi Della
Street. «Hakikaten kanlı canlı bir bifteği düşünmek bile, Korkunç!»
�A'ason, masanın üzerindeki cetveli yakalıyarak sekı·eterine doğru­
salladı.
«Vazgeç artık bu Holl_ywood numaralarından, yoksa kafanı kı-
rarım!» •
.

aHaydi, gidelim» dedi Drake, yerinden kalkarak. o:Perry'nin he�


sabına yemek yemek ve sekreteriyle dansetnıek için haddinden fazla bek-
Jedin1. » •

- cc Bir kanun temsilcisi olarak» diye araya girdi Tragg, sert biı·
tavırla, «Öncelik hakkımın bulunduğunu üzülerek bildiririm.»
«Ne olursanız olun, kendinizden yaşlılara karşı saygı göster�·
'

meniz lazım, evladım» diye cevap verdi Drake.


153:

- <1Ya . ben?» diye inledi Mason. «Ne çabuk unutulduk?»


- «Siz hiç sesinizi çıkarmayın, P�rry. Ev sahibi olduğunuza gö-
!te, misafirlerinizin bütün arzularını yerine getirmeniz lazım. ıı
- «Hele önce bir dışarı çıkalım da.» ,
- ((Yağmur çiseliyor» dedi Della.
Avukat, portmantodan şapkasıyla pardesüsünü alırken. «Mümkün­
.dür» diye mırıldandı.
Tragg ortada hiç bir sebep yokken. ((Ne kadar numaracı bir adanı­
sınız, �fason!» diye aniden lafa karıştı.
- «Beııi iyi tanıdığınız zaman daha hakkımda çok şeyler. öğrelte­
ceksiniz.»
Nihayet Mason lanıbaları söndürdü, misafirlerini koridora doğru
'iteledi, kapının iyice kapanmış olup olmadığına baktı ve hep beraber
asansöre doğru yürüdüler.
- «Mesela Adirondack'a gidebiliriz» diye teklifte bulundu Della
.Street.

«Bence çlaha neş'eli bir yere gidelim» dedi Mason. «Ür�da sı-
kılırıZ.»
«Benim için farketmezıı diye fikrini beyan etti müfettiş. «İlk ·
dans için söz veriyor ınusunuz, Misis Street?>ı
- 1<Bu ilk yediğim biftekten sonraki halime bağlı. Şimdilik aç­
lıktan ölmek üzereyim.» ·

- «İlk dans mevzuunda ben de henüz hakkımdan vazgeçmiş de·


ğ_ilim » dedi Drake.
- «Ben ise daveti yapan ş_ahıs olarak misafirlerime karşı nazik
-davranmak gerektiğ:ine inanıyorum ve en son dansı rica ediyorum,
·

.Del la. Bırak onları ilk dans için kavga etsinler.»


Genç kız arkasını döµerek ona gülümsedi. N e demek istediğini
.anlamıştı.
- «Bizimkisi kaderin acı tecellisi» diyerek içini çekti Drake. «Gö­
rüyorsunt1z ya müfettiş bey; denizi görmeden paçaları sıvıyoruz. Bi­
raz önce Mason'a nunıaracı dediğiniz zaman haklıymışsınız.»

.
- «Şimdi nereye gideceğimize dair karar verildi mi?» diye sor-
.du Della Street. .

- «İsterseniz Tanger'e gidelim» diye teklifte bulundu Mason.


. '

«Hem neş'eli bir yerdir, hem de buraya çok yakın. üç sokak ötede.»
Tragg, «0 halde yürüyerek gidelim» dedi.
- «Doğrusunu isterseniz, ben yürüyemem» diye itiraz etti genç
kız. «Yağmlır yağıyor! Ne kadar korkunç!»
Mason onun üzerin saldıracakmış gibi yaptı. Della da bir kah·
kaha atarak, kaçmaya başladı ve koridorun sonuna .kadar koştu. Avu-

1.54
kat onu kovalarken bir ara gözünün ucuyla arkasına bakmış ve Tragg'.
.
ın sanki havada bir şeyler yakalamak istiyormıış gibi hareketler yap­
tığını görmüştü. Nihayet Della'yı asansörün önünde yakaladığı zaman,
genç kız debeleniyormuş gibi yaparak, avukatın kulağına doğru eğil-
di •
:

- «Şapkanızda ne var sizin, patron?)) ·


<<Ne ?))
- <(Pardesünüzü giyerken Tragg gözlerini şapkanızdan ayırmı...
yordu.))
- «Mühinı değil" dedi Mason, asansörün gelmesi için c;lüğmeye
basarak. «Asıl bomba .bu gece patlayacak. Göreceksiniz.))
Diğerleri de yaklaşıyorlard ı. Asansör bulundukları kata çıktığı za­
man Delta Street'de Mason't1n kolundan çıktı ve hep beraber neş'ey­
le asansöre girdiler.
Dışarıda yağn1ur hızını arttırn1ıştı. Ve lVfason bir taksi çağırın­
caya kadar 'da aşağı yukarı beş dakika kapının saçağı altında beklemek
ıorunda kaldılar. Hava kötü olduğundan Tanger'de pek fazla müşteri.
yoktu ve bir garson oııları dans pistine yakın bir masaya yerleştirdi.
- «Sonradan davetime kusur bulmamanız için piste arkamı dönü­
yorum · işte» dedi Mason Della'ya. <cSen Drake'le Tragg'ın arasına otu. . .
Hay Allah! Nereye gitti bu adam?»
·
· Paul orake'le Della Street, orkestranın .
çaldığı müziğin .
nağmele-·
rine ayak -uydurup pistte dönmeye başlan1ışlardı bile.
- «İşte · geldim» diye mırıldandı Tragg, yerine otururken. «Hu­
susi dedektifler böyledir işte. Hiç bir kaideye uymak istemezler. · Lisan­
sını elinden · aİdırırsam, görür ama gününü o! Münasebetsiz!»
- «Izgara nıı yiyeceksiniz?» diye sordu Mason.
,

ccEvet. Biraz ön.ce telefon kabinesin in �erede oldtığunu sordum..


.
Merkez komiserliğine telefon edip, buranın numarasını vereceğim.»
- <cİçki içecek misiniz?»
Tragg tereddüt ediyordu.
- aŞu anda vazifeli değilsiniz.»
«Pekala. O halde bir martini.»
- «Herhalde hepiıniz martini içeceğiz» dedi Mason, telefon ka­
binesine gitmek için dans edenlerin arasından geçmeye haiırlanan�
Tragg'a
Bir garson gelerek Mason'a ne arzu ettiklerini sordu.
. .
- «Dört martini ve dört porsiyon ızgara et. Hepsi de ıyı pışmış .
.
.. ..

olsun. Yalnız acelemiz var. Eğer mün1künse çabuk getirin, lfitfen.»


- «Peki, efendim.»
t Sonra Mason arkasına yaslanarak, dansedenleri seyre koyuldu.
�radan epey bir zaman geçti ve telefon k\llübesinden dönen Tragg pis­
tin öbür ucunda göründü. Mason, polis müfettişinin yü�üne dikkatle
.
,baktı ve--onun gülümsediğini görünce de rahatladı : Tragg'ın henüz Adi-
.

rondack otelinin banyosundaki cesetten haberi yoktu.


.
· - «Yeni bir -şeyler öğrenebildiniz mi?» diye sordl.l Mason.
- «Evet. Fresno'da o smokiı1li adamın izine tekrar rastlamışlar.
Uçaktan indikten sonra soförsiiz bir araba kiralamak istemiş, fak�t ga­
raj kapalı olduğu için arabayı ancak sabah sekiz b,ı.:ıçukta alabilp:ıiş. Oto.
mobili kiralarken L. C. Spinney adını kullanmış, 165 kilometre gitmiş
ve öğleden sonra ikide tekrar geriye dönmüş. Ondan sonra da nereye
_gittiği bilinnıiyor. Bütün araştırmalar neticesiz. Bşkali Greeley'e uyu�
yor tabii.»
Tam bu sırada orkestra da susmlışt11 ve Paul Drake'le Della Stre­
et mas�ya döndüler.
- «Şoförle beraber araba kiralayan garajlard a bir tahkik.at yapını,.
dedi Mason birdenbire.
- «Neden?»
- «Anlamadınız mı?»
«Eğer anladıysam Arap olayım! ıı
- «Aradığımız adamı11, şoförlü bir araba kiralamak için saat üç­
ten önce başka bir garaja müracaat ettiğine ve dağlara doğru 90 kilo­
metre kadar gittikten sonra arabadan indiğine dair bahse girerim. Kay-

beden yemek parasını da öder. Tamam mı?»


Paul Drake'le Della Street yerlerine oturmaya hazırlanıyorlar, ·
.Drake genç kızın iskemlesini tutuyordu.
- «Sizinle bahse girmem» dedi Tragg, «Çünki zaval�ı bir me­
murtun sadece. Sizin gibi göbeği şişkin müşteriler bulup, onların para­

sıyla yaşamam imkansız. üstelik başarı gösterdiğim zamanlar bana mü�
kafat vermek de kimsenin aklına gelmiyor. Fakat hemen söyleyeyim
. .

ki siz de sadece blöf yapıyorsunuz.»


- «Hele bir deneyin, görürsünüz.»
· - « Pekala. Merkez komiserliğine telefon edip Fr�sno polisini bu
.konuda harekete geçirmelerini isteyeceğim. Eğer haklı çıkarsanız, bu ne­
ticeyi nasıl tahmin ettiğinizi bana söylersiniz.»
- «Tamam, anlaştık.»
Ve Tragg bir kere daha henüz yerlerine oturmamış olan çiftlerin
,arasından dans pistini geçerek telefon kulübesine doğrtı yöneldi.
- «Ne oldu?» diye sordu Della Street.
- .«Henüz bir şey olmadı ama olacak» dedi Mason, alaycı bir
· tavırla.
- «Hadisenin esrarını ne kadar geç �ydınlatırsanız, benim için o

"156
kad�r iyi olur» diye lafa karıştı Drake. «Çünki gündelikle çalışıyorum
ve bir daha bana böyle mükemmel bir yemekle şahane bir dans ar­
kadaşı ikram edecek müşteri zor bulurum. Sen de zaten ancak üzerine
zor bir dava ve sınırsız bir kredi aldığın zaman böyle . . . »


- «Pauı,, dedi Mason, çenesiyle Della Street'i işaret ederek, «bi-
.zimk.i haJa Hollywoodvari pozlar takınıyor mu?»
.

- «Tabii» diye atıldı genç kız. «Hem buııdan sonra hep takına-
cağım.»
- «Pekala, anlatın şimdi, kızım. Orada neler öğrendiniz?»
«·Tragg geliyor ama.»
- «Ziyanı yok. O da nasıl olsa bizden artık» dedi Mason, mü-
fettişin duyması için sesini bilhassa yükselterek.
·- «Ne var?» diye sordu Tragg, yerine otururken.
Tam btı esnada da garson içkileri getirdi .
.,..._ ((Cinayetlerin şerefine!» dedi Mason, bardağını kaldırarak.
- �Ve cezaların!» diye tamamladı Tragg, içkisini içmeden evvel.
- ((İyi ve kötü taraflarıyla» diye atıldı Della Street.
Ve sonra hep beraber içkilerinden ilk yudumu aldılar. -
- «Bakıyorum prensiplerinizi Miss Street'e de kabul ettirmişsiniz»
dedi müfettiş. ,
- «Neden olnıasın?» diye cevap verdi Mason. «Bir katil hiç bir
zaman kriket oytıncustı değildir. Elindeki bütün imkanlarla doğrudan
.doğruya hedefin üzerine yürür. o halde katilin cezalandırılması için de
:aynı şek.ilde hareket edilmeli ve lfızumsuz pir takım formalitelerden
vazgeçilmelidir. öyle değil mi?»
- «Kanunsuz bir davranış olur bu.»
-- «Saçma! Neden kanunsuz olacakmış?» diye bağırdı Mason,
-sinirlenerek. «Asıl bu davranışın kanunsuzluğunt1 iddia etmek için ap-
tal olmak lazım!»
- «Ama biz aptal değiliz» dedi . Tragg, gayet ciddi bir tavırla.
«Kanun, asil, kabul ettirici ve sağlam temeller üzerine kun1lmuş bir
yapıdır. Ve eğer yıkılmaması isteniyorsa da ayakta kalması için çalı­
şılmalıdır. Maksat ne olursa olsun kanuna karşı gelmek aslında bu ya�
pının yıkılması için dil.zenlenmiş bir suilcasttır . . » . .

- «Pekala» diye onun sözünü kesti Mason, alaycı bir tavırla. «Fa­
kat' btı binaı1ın lfızumsuz olan bazı kısımlarını yıktırmak da mümkün­
·dür sanının.»
___.., «Ne demek . istiyorsunuz?»

.
- ((Farzedelim siz bir damın . üzerindesiniz, aşağıda avluda da
kaçmaya çalışan bir katil var. Ba�ırıp çağırarak onu yakalamanız im-
kansız, fakat hemen elinizin altındaki bir kiremiti alıp kafasına fırlata-

157

rak adamı tesirsiz hale koymanız da mümkün. Hangisini tercih eder­


siniz? Neticede o kadar sağlam temelier üzerine kurulmuş olan. bir ya­
pının böyle ufacık bir kiremit yüzünden . . . »
- «An1a bu aynı şey değil>> dedi 'fragg. «Siz . . » .

- «Peki, o halde başka bir misal vereyim. Hem de o kiremiti bi-


le bile nasıl kırdığınızı gösteren bir misal. Fakat tabii yine de itirafa
yanaşmazsınız. Kenar
mahallelerin birinde . meyhanesi olan bir adam·
vardır mesela. Bu adam kanunsuz bir şekilde içki satmakta, fakat dük-
. - -

kanına gelen sabıkalıları da size ihbar etmektedir. Dolayısiyle meyha-


nenin açık kalması polisin menfaatinedir. Ve adamın
içkilerle kötü
müşterilerini zehirlediğini, ayrıca bu satışın yasak olduğunu biİdiğiniz
halde yine de sesinizi çıkarmazsınız, göz yumarsınız. ıı
- «Evet, orası öyle. Bazen ·Çok mühim bir konuyla karşı karşı­
ya kaldığımız zaman, ufak tefek kanunsuzlu.klara göz yummak mec­
buriyeti hasıl oluyor.»
-

- «Yani o muazzam binanızın damındaki kiremiti alıp katilin


kafasına fırlatıyorsu11uz.»
Tragg ellerini kaldırdı.
- «Bir avukatla münakaşaya kalkıştınız n11 böyle olur zaten» de­
di. «Miss Street, bundan sonraki dansı bana söz vermiştiniz, unutma-­
yın.))
uTamam.»
- «Bu arada bari Homan'dan bahsedin bizeıı diye mırıldandı Ma-
son.
«Monşer» diye başladı Della, tiz ve yapmacık bir sesle. «Bu
adamın şimdiki rnevkiine nasıl bir siir'atle tırmandığını imkanı yok ta;_
savvı1r edemezsiniz. Korkunç! Hakikaten ! üçünci.i sınıf kalitesiz bir film­
de asistan olarak işe başla.mış. Ve hemen sonra da bir roket hızıyla
yükselmiş ! Şimdi ise . ._. »
- «Arkasında kim varmış?» diye sordu Masoı1. (<Ve eğer kafanı:.
.

k ırn1am ı istemiyorsa.n, şu Holly\vood ağızlarıı::ıdan vazgeç, Della. ))


«Bir kadın. »
- «Kimmiş bu kadın?»
- ((Maalesef bunu bilen yok işte.»
«Peki o halde Hoınan'ın sırtını dayadığı kimsenin kadın- oldu--
ğunu nereden biliyorlar?»
- <<Çünki Homan kendini iyi kolluyormı1ş. Arkadaşımın söyledi­
ğine göre, herkes üzerinde sürdüğü hayatın bir manastır hayatindan
·
farksız olduğu intibaını uyandırmak istiyormıış. Fakat ben onun bu
lafından pek bir mana çıkaramadım. :ıı

158
- «Dikkat edin» diye söze karıştı Drake. «Ü son söylediğiniz
�timle bir yanlış anlamaya sebebiyet verebilir.» .

- «Evet, çünki bu masada dünyanın en kötü düşünceli insanlar1


.bir araya gelmiş bulunuyor» diye tanıamladı Tragg.
- «Fakat her şeye rağmen» diye devam etti Della gülerek. «Holly­
"'ood'da Homan'ın bir eşi daha yok. Ve her zaman böyle bir adanıa
rastlanm1yacağ1 da muh.akkak. Hemen şun1ı da ilave edeyinı kj, ara­
da bir ortadan kaybolurmuş !»
- «Nereye gidiyormuş?»
.

- «Kendisini lıiç kimsenin rahatsız edemiyeceği ve esei·Ieriyle


başbaşa kalabileceği ıssız bir yere» dedi Della, yapmacık olduğu belli
olan son derece ciddi bir tavır takınarak. Bu arada gözlerini de koca­
man kocaman açmış, sanki mühim bir iş yapıyormuş gibi lokantaııın
tavanını inceliyordu. Sonra aynı ciddiyetle devam etti :
- «Zaten eserleriyle baŞbaşa kalabilmek için daima fırsat kol­
l�rmış. ÇaJ.ıştığı zamanlar rahatsız edilmeye hiç tahammülü yokmuş.
Aniden stüdyodan ayrılır ve kafası nı daha iyi toparlayabilmek için
evine kapanırmış. Çok yorulduğtı, sinirlerinin harap olduğu zamanlar
ise, arabasına atlayıp medeniyetteıı ve iş hayatının türlü sıkıntıların­
dan kaçarak ıssız bir yerde · inzivaya çekilirmiş.»
- «Yalnız başına mı?»
- «Yalnız başına. Ne kadar korkunç! değil mi?»
Orkestra yeniden çalmaya başlamıştı.
� .«Artık Mason..un �ıcı baskısından kurtulmamız ge)'ektiğıine
inanıyorum, Miss Street» dedi Tragg.
Ve sonra yerinden kalkarak genç kızın oturduğu sandalyenin ar­
kasına geçti.
- «Kendinizi sakın kaptırmayın, Della! » diye atıldı Mason. ·


- «Yok canım. Müfettiş bey her halde sizin zannettiğiniz gibi bir
adam değildir, patron.»
- «Fakat kork.ulu ıüya görmektense uyanık durmak . . . »
- «Dikkat edin, Perry, onları sakın gözden kaçırmayın» dedi
Drake. «Müfettişin tehlikeli bir yılandan farksız olduğuna emininı. Hat­
ta en iyisi Della'nııı onunla dansetmesini yasaklayın. Eğer miifettiş mut­
laka dansetnıek istiyorsa, beninıle etsin. Neticede benim için herhan­
gi bir tehlike bahis konusu o.tamaz . . . »

- «Doğru» · diye onun sözünü kesti Della Street. «Paul tıpkı Ho­
ıp.an'a benziyor. Dikkatini hep bir yere teksif etmek istiyor. Bütün dan­
settiğimiz sürece sadece öğrenıuek istediği şey hakkında . . . »

Genç kız. aniden sustu.


- ıcNeyi öğrennıek istiyormuş?» diye sordu Tragg.

f 59

- «Patronun burada ödeyeceği parayı müşterisinin hesabın·a yaz­


maya hakkı olup olmadığını» dedi Della Stret, müziğin nağmelerine
ayak ttydurup yer:inde sallanara·k.
Sonra kendini Tragg'ın kollarına teslim etti.
Mason Drake'e doğru döndü.
- aNeyi öğrenmek istiyordunuz, J>aul?»
- «Küçük yaramaz!» dedi Drake. «Dilini tutamıyacağını t ahmin
etn1eliydim. »
.

- «Ne bakımdan » .

· - aOna, Tragg'ın )'.Okluğu esnasında senin bürodan fırlayıp git-


mene sebep olan telefon hakkında bir şey bilip . bilmediğini sormuş­
tum. Bunu hemen sana nakledeceğini tahmin etmeliydim.»
<ePeki, neden sordun?»
- «Ben de şimdi 1bilmiyorum. J<'akat o telefonun senin için çok
mühim oldı1ğunt1 anlan1ıştım. Yoksa Misis Greeley'i elden kaçırmak.
pahasına bürodan ayrılmayı düşünmezdin.»
- «Bir dakika» dedi Mason, yüzünde · bir endişe ifadesi- olduğu
halde. «Benim yazıhaneden ayrıldığımı Della'ya söyledin mi »

«Evet.»
- «Ve ondan nereye gittiğimi öğrenmek mi istedin »

- «Şey . . . hayır. . . benim öğrenmek istediğim . . . ıı


- «Della'ya bundan Tragg'a bahsetmemesini· tembih ettin mi?»
- «Neden?»
- «Yazıhanedeki yokltığumdan.»
'

Drake'in yüzünü aniden bir acılık kapladı.


- «Maalesef, hayır. Unuttum.»
- «Della'yı sorguya çekerken ciddi mi yoksa şaka eder gibi mi
davrandın?»
- «Şakacı davrandım tabi!._ Hay Allah! Sadece konuşmak için bir
mevzu arıyordu.m . . . Peki, ya şimdi Della bunu Tragg'a anlatırsru . . . »
- «Tragg aptal bir adam de�il» dedi Mason. «11k defa yazıhaneye
geldiği zaman yağmur yağmıyordu. Ben dışarıya çıktığım zaman ise·
çiselemeye başlamıştı. Adiroııdack'a kadar taksiyle gittim ama, son­
ra da caddeyi yağmur altında koşara-k geçmem icabetti. Tabi! şapkam
da biraz ıslandı. Hep beraber yemeğe çıkarken Tragg'ın şapkamın üze-
,

rinoeki yağmur damlacıklarını görmüş olması lazım. Fakat hakikaten


çok iyi bir dedektif olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Gerçeği an­
ladığı halde tek bir kelime söylemedi. Hem yazıhaneden çıktıktan son,
ra, koridorda elleriyle yaptığı o garip hareketler de neydi, Paul? Ha�
va.da bir şey mi yakaladı?»

160
- «Bilmiyorum, Perry. Della Street'le sana ba·kıyordum. Hay Al­
lah! Şimdi kon11ştuğ1una o kadar pişmanım ki.»
- «Polisle beraber · çalışmayı her zaman isterim» diye mırıldandı
Mason, kaşlarını çatarak, «fakat Tragg beniın için biraz fazla akıllı.
Ve sonra çizginin de öbür tarafında. Kullandığım bazı metodları ka­
bul etmesine imkan yok.»

- «Yazıhanedeki yokluğun
sırasında ne yaptın, Perry?»
.
- uHortense'in kaldığı yere gittim ve onu oldukça sinirli bul-
dum. Kahve içmesiııi tavsiye ettikten sonra da tekrar geriye döndüm.»
- a:Ne yalan!» diye bağırdı Drake. «Döndüğün zaman dudakla­
rında, o gayet i.Yi tanıdığım acı tebessüm vardı. Sen her şeyi göze ala­
bilen bir kumarbazsın, Perry!» '

- ((Qoğru. »
- «Ve sadece adalet bahsindeki ideallerin ve zev'ldn için kumar
oynuyorsun.» '

«Tabii.>>

«Fakat bir gün ayağın kayacak ve yere uzanıvereceksin.»


cıSağlık olsun!»
«Ve üstelik beni de beraber süri.ikleyeceksin.»
«Ama şimdiye kadar böyle bir şey olmadı. »
- «Hayır. Çünki şimdiye kadar hep çabuk davrandın, fakat. . » .

«Kesin şimdi. Geliyorlar» diye mırıldandı


. Mason .
Ve sonra Della Street'e doğru dönerek ilave etti :
- «Neden dansı yarıda bıraktınız?»
- «Pist çok kalabalilc» dedi genç kız. «Üstelik o kadar aç.ım ki,
dans edecek halim kalmadı artık. Benim ızgarayı iyi pişirmelerini söy­
lediniz değil mi patron?»

«Evet, evet.»
«Ya benimkini?» -diye sordu Drake.
'

«Sizinkini de öyle?»
uEti iyi pişmiş sevdiğimi nereden biliyorsun?»
«Uzatmayın, Patıl. Sana nelerden hoşlandığını bilecek kadar
yemek ısınarladım bugüne kadar, »

- uSen mi ısmarladın? Ne zaman? Herhalde müşterilerin he·


sabına. demek istiyorstın .»
Bir garson yaklaşarak Tragg'a doğru eğildi :

- a:Sizi telefondan istiyorlar', müfettiş ·bey.»


Tragg, yanındakilerden özür diledikten sonra, hızlı adımlarla uzak�
la5t1. Mason ise sekreterine bir göz attı.
- « Bütün dans boyunca ağzımı aradı» dedj genç kız. ııPaul da

F'. : 11 161
•,

öyle. Fakat ona aldırdığın1 yok. Nasıl olsa tehlikesizdir. Fakat öte­
'kine gelince işler değişiyor tabi1.ıı
«Neyi öğrenmek istiyordu?»
• - <(Kendisi sosis yemeğe çıktığı zaman nereye gittiğinizi.•
- «Paul Drake'in de sana · aynı suali som1uş olduğıınu iddia et-
metli mi?» ·

- «Saçmalamayın, patron. O zaman yazıhaneden ayrılmış oldu­


ğunuzu ka.t'iyetle bilirdi. Halbuki şimdi, şapkanızdalci. yağmur damlacık­
larını görd�ğü için sadece tahmin ediyor.»
Drake derin . bir nefes aldı.
- «Della kadar akıllı bir kız daha olanıaZ>> dedi. «Ben de boşu.
·

boşuna günahını aldım . »


- «NeJer oluyor, kuzum? Bana da söyleseni.7.e.»
- «Hiç» diye cevap verdi Mason. «Ağ daralıyor sadece. »
- ·«Greeley'i öldüren Homan'mıymış?ıı

- «Şimdi bunu bırakalım» dedi Mason. <(Benim asıl ispatlama-


ya çalıştığım Adler Greeleyin arabayı kullanmış olduğu ve bu işi de
Homan'ın direktifiyle yaptığıdır. Ancak( o zaman Tragg ken·dini kuv­
vetli hisseder ve Homan'a saldırmaya karar verir.»
-«Neden?» diye sordlı Drake. <(Müşterinin arabayı kullanmamış
olduğ.unu ispat ettikten sonra, senin için mesele halloldu demektir.»
- «Ama Roman suçtı kızın sırtına yüklemek için elinden gelen
her çareye başvurdu. Şimdi · de ben onu mahk'llm. ettirmek için uğra­
şacağım: Davayı kazanır kazanmaz b11 sefer ben �nun aleyhine tazmi-
1
nat · davası açtıracağım. Homan'dan koparılacak paranın Stephane Cla- .
. '

. '
' ' '
'

ire'i çok. memnun edeceğine inanıyorum.»


- <(0 göınlek ele geçtiğine göre, Greeley'in arabayı .kullanmış ol­
duğundan hiç kimsenin şüphesi kalmaz artık.» dedi Della Street.
-
'

- «Evet» diye mırıldandı, Drake. «Tabiü o kırmızı dudak bo-


.

yası ile çizilmiş gömlek kirli çamaşır . sepetine bilhassa atılmadıysa.»


I . '
, ,

. �nra ba�ını kaldırarak Mason'a bakmaya .başladı. ' '

Avukat güldü. .
- <(Benim bu işle bir alakam yok.»
' '

- «Fakat bu işi siz planlamış olabilirsiıiiz» diye israr etti Drake.


RZaten gömleğin üzerinde Della'nıh dudak izini tanır gibi oldum.ıı.
Tam bu estıada garson hürmetkar bir tav.ırla yaklaşarak, tepsinin
üzerindeki .tabaklan masaya. yerleştirmeye başladı.
'
- <.<Mezeler1nizi getirdim, efendinı. ızgaralarınız da hemen ge-
lecek.» ··
·
.. �

' Ve garson henüz tabakları yerleştir'ıne işini .. hl.tirmeden, Tragg d�

'
'

162

l
telefon kulübesinden döndü. Garson gittikten sonra da, önündeki ta­
bağı kenara çekerek Mason'a doğru eğildi.
- «Bir şeyler öğrenebildiniz mi?» diye sordu avukat.
- «J;.vet, Mason, sayenizde. Hakikaten bir dahi olduğunuzu kabl1l
etmek lazım.»
- «Bırakın şimdi saçmalamayı. Ne öğrendiniz?»
- «Spinney, tahmin ettiğiniz . gibi, şoförlü bir araba kiralamış .
Seksen iki kilometre gittikten sonra da i11e�ek ara.bayı geri göndern1iş.
Şoför onun, üzerinde smokin, ayağında mokasen ayakkabılar ve başın­
da da siyah bir gece şapkası olduğlı halde, tozlll · bir patikadan dağa
tırmandığını görmüş. Fakat ben başka bir şey daha öğrendim . . . »
. - «Neymiş o?» diye sordu Drake.
- <.eErnest Tann.er'in bir banyo ki.ivetinin kenarındaki cesedini bul­
muşlar» diye devam etti Tragg, gözlerini Mason'dan ay1rmadan. «Hem
de Stepbane Claire'le amcası Max Olger'in kaldıkları dairelerin arasın­
daki banyo odasında. Yani Adirondack otelinde. Belki unutmuşsunuz­
dur diye, şunu da hatırlatayım ki, Ernest Tanner Homan'ın ş oförüy­
dü. Hani patronun, kendi müsaadesi olmadan, San Francisco'daki L.
T. Spinney'le telefon görüşmesi yapmakla suçladığı adam.»
Mason an1deı1
. yerinden sıçr ayarak,
.
elindeki çatalı düşürdü.
- «Şaka mı ediyorsunuz?»
- «Hiç de değil» diye cevap verdi Tragg, sesini yükseltmeden.
1<Üstelik cinayet, benim sosisli sandviç ·yediğim ve sizin de bürodan
çıkıp gitmiş · .olduğunuz sırada işlenmiş.»
- «Yine alicengiz oyunlarına başladınız, değil mi, müfettiş. bey?
Eğer şapkamdaki yağmur damlacıklarını gördüğ�inüz zaman bana bu­
n un sebebini sorsaydınız. . . »
- «0 işin sadece başlangıç noktasıydı » diye Masonun sözünü kes­
ti Tragg.. «Buraya geldiğimizden beri ikide birde telefon kulübesine ne­
den gidiyorum ,. zannediyorsunuz? Civardaki bütün taksi şoförlerini sor­
gtıya çektirttinı. Neticede öğrendinı ki, bir taksiye atlayıp son sür'atle
·

Adirondack'a gitmişsiniz ve orada on iki dakika kaldıktan sonra da


yine aynı taksiyle ve aynı süratle tekrar yazıhaneye dönmü.5sünüz.»

ONSEKtZ

'

Paul Drak.e'in yüzüne birden bir şaşkınlık



ve ümitsizlik ifadesi yer-
leşnıişti, fakat Tragg ona bakmıyordu. Sanki teşhis koyan bir doktor

gibi bütün dikkatini :rv.tason'a vermişti.

163

«Patron!» diye atıldı Della Street. «Yoksa yeni bir cinayet


mı . . . »
.

- «Onun öldürmediğini biliyorum» dedi Tragg. ııFakat Stephane


Claire pekala b:u işi yapn1ış olabilir. Sonra da Mason'a telefon edip,

yanına çağırmıştır ve beraberce nasıl paçayı kurtaracaklarını düşün-


müşlerdir.»
- «Haydi canım» diye mırıldan.dı avukat. «Hayatımda bundan da­
ha saçma bir izah ,ş ekli duymadım. Yaptığınız teklif üzerine, mahke- .
mede Hon1an'ı sıkıştırn1a bahsiııi danışmak için de Steplıane Claire'e git-

miş olabilirim . . Bıı neden aklınıza gelmiyor da işi hemen kötü tarafın-
I
dan ele alıyorsunuz?»
- «Peki, o halde müşteriniz size ne cevap verdi? ıı diye sordu
Tragg.
Mason gülmeye başladı.
- «Maalesef bu husıısta size yardın1cı olamıyacağım, nıüfetti� bey.
Çünki kendisini göremedim . . . »
.
·
.

- «Neden Adirondack'a gittiniz öyleyse? »


- «Oraya gitmekle beraber yine de kendisini görmemiş olabili-
tim, değil mi?»
«0 halde anlatın bakalım, ne oldu?»
- «Bütün hareketlerimi size izah etmek mecburiyetinde değilim.»
- «İyi bir ev sa11ibi olduğunuz muhakkak» dedi Tragg, «ayrıca si-
zi. çok- da cana yakın buluyorum. Fakat seçtiğinıiz meslekler bizi dai-·
ma karşı. karşıya getiriyor, hem de zıt diişüncelerle .. Ve şimdi de siZe
resmi sıfatımla sual soruyort1m.»
. .
- «Ben de size aynı sıfatla cevap veriyorum. Mesleğim avu'kat-
lıktır. Vazifem de sizin keyfiniz olacak diye müşterilerime• ihanet et­
n1ek de:ğil; . haklannı korumaktır. Hatta bir müşterini ; son derece so­
ğukkaQ;lılıkla , işlediği bir� cinayeti· b·ana itiraf etmiş oıs·a dahi, bunu bir
sır olaı;ak, sa.klamam gerekir.»
- «Miimkündür» aedi Tragg. «Fakat mesleki sırların · saklanması­
nın bahis konusu olamıyacağı başka bir husus daha var. .,,
- «Yani?»
Müfettiş elini ceketinin cebine sokarak, katlannıış bir kağıt par­
çası çıkardı. Sonra yavaş yavaş kağıdın katlarını açtı. Bu işi yapar�
ken de gözlerini Mason'dan ayırmıyordu. Nihayet ucunda kırmızı leke
olan küçücük bir kuş tüyünü eline alarak, yanındakile.re gösterdi.
'


- «Tanner'in, küçük kalibreli bir tabap.cadan ensesine sıkılan tek
bir kurşunla öldürüldüğünü öğrendim. Ayrıca katil, tabancanın gürültü­
sünü önlemek içm kuş tüyü bir yastıktan faydalanmış. Yastık parça-:­
lanınca da uçuşan tüyler banyonttn hemen her tarafını kaplamış. O sı-

164
'fada yağmur yağıyordu. Siz banyoya girdiniz. Ayakkabılarınızın altı ıs-­
tak olduğu için de bu tüylerden biri oraya yapıştı. Daha sonra kurudu­
.ğu zaman· ise, tabii yapıştığı yerden· kurtuldu ve . . . »
·- «Yani bu tüyü benim . yazıhanemde mi bulduğunuzu söyleye­
:eeksiniz?»
- «Hayır. Della Street'i kovaladığınız zaman koridorda uçuyordu.»
- «Centilmence davranışınız için size teşekkür ederim, müfettiş
:bey» d·edi genç kız. «Sizden başka herkes bu konuda evvela benden şüp­
he ederdi.>Y

- «'Hay Allah, ne aptal adamım!» diye bağırdı Tragg, kısa bir


·müddet genç kızın yüzünü tetkik ettikten sonra.
Della Street omuzlarını silkti.

- «Nasıl oldu da daha önce düşünemedim bunu?» diye devam


.etti mi.ifettiş. «Sözüm on:a Hollywood 'a gitmek için çıkmıştinız. Sonra
Mason'a telefon edildi. Ve o da, mi.
işterisini kurtaracak olan delili ge­
tiren Misis;.. Greeley'i beklemekten vazgeçerek, dışarıya fırladi. Belki de
Mason'a telefon eden sizdiniz. ıı ·
Genç kızı daha iyi tetkik edebilmek için sustu. Fakat Della Street,
hiç bozuntuya vermeden Tragg'ın bakışlarını karşılamasını bildi.

«Devam edin, müfettiş bey. Büyük bir zekanın çalışmasını taki-


.betmek hakikaten son derece zevkli oluyot.»
,

- «Cesedi buldunuz» diye devam etti Tragg. «Ve �ıtasbn ·da sizi
'bu işe karıştırmak istemedi. Miss Claire için böyle bir riske · ğlrmeyl · ·
,göze . alamadı. Onun a5tl korumak, müdafaa etmek istediği kimse sizdi­
niz. Fakat tüy yine· de Mason'un ayakk.abısına yapıştı. Çünk.i cesede o
·yaklaştı .»
Müfettiş sustu.
- «Sonta?» diye atıldı genç kız, meydan okuyan bir tavırla.
- «Simdi siz Söyleyin bakalım, bu faraziyem hakkında ne : düşü- ·
':Qilyorsunuz?»
·

- «'Bu tahmin Höllywood'da yapılsaydı, herkes mucize - diye· ba­


_ğıru·dı. inanılacak şey değil, hakikaten korkunç! Samimi olarak, mônşer. . . ))
- «'Bir süril saçma!»· diye bağırdı Tragg, aniden sandalyesini itip,
.ayağa kalkarak. «Ben Adiroıidack'a gidiyorum! ıi
- «Yemeğiniz ne olacak?» diye sordu Mason. 1.Net!cede iŞJeri ta­
mamlayacak adamlarınız var orada.»
Fakat müfettiş avukatın bu laflarını duymazlıktan gelerek, .
sıkılı
·
. .

olan yumruklarını masaya dayadı:


- «Sizi takdir_ ediyorum, Mason ve bazen sizin de beni takdir et:
tiğinizi sanıyorum. Fakat yine de rakibiniz sayılırım ve hissi bir. takım
düşüncelerin beni vazifemden -alakoyamıyacağını bilmenizi istecim. An­

ladınız mı?»
165
«Gayet iyi anladım» dedi Mason.
- cxSiz katilleri veya en azından şüpheli şahısları temsil ediyorsu­
nuz. Benden haber almadan evvel de bu lokantadan dışarı çıkmayacak­
sınız. ·A ksi taktirde· sizin için çok fena olur. Eğer yarım saat içinde ben� '
den haber alamazsanız, Adirondack'a. veya merkez komiserliğine tele­
fon edin. Projelerinizin ne olduğtınu ve · b'undan sonra ne şekilde dav­
ranacağınızı .harfi harfine bilmek istiyorum.� .
- «Asla böyle bir şey yapmıyacağım» diye cevap verdi Mason,.
1

kendinden gayet emin bir tavırla. «Kimseye itaat etmek mecburiyetinde


değilim. Eğer hareketlerimi kontrol etmek istiyorsanız,, beni te.vkif et.,
meniz l�zım.»
<<Belli olmaz. Belki onu da yaparım.»
- «Ben de böyle bir şey yaptığınız taktirde sizi ayıplariıam.ı> dedi
avukat, ayağa kalkarak. «Fakat daha sonra d.a canınıza okurum tabii.
· Yaptığınız kısa ziyar_et yine de beni çok memnun etti. Az bir zaman.
için de olsa, polisle beraber çalışmak hakikaten zevkli bir şey. Benim
durumumu anlıyorsunuz, ben de sizinkini anlıyorum. Ve ümit ederim
ilerde bir şu aJ?.da kötü bir tesadüf neticesinde · yarıda kalan yeme­
gün,
·
ğimize devam etmek fırsatını buluruz.»
· Tragg'ın dudakları hafif bir tebessün;ıle gerildi.
,

- · «Bir kaç gün sonra belki de sizi içeriye tıkmış olurum, Mason.>>'
. .

- «Mükemmel. Fakat tekrar çıktığım zaman da bu sefer ben


s.izin b:urnunuzdan fitil ·fitil geti:ririm. ıı

· · . - «'fabi1 çıktığınız taktirde. FaJcat ya orad3ı kalırsanız?» ·


· ---:. «Eğer beni orada tutin.q'ya
·, . . . muvaffak ollırsanız, kendinizi kur-
tulmuş sayabilirsiniz.»
Sonra ,birbirlerinin elini sıktılar.
- «Gidip şu cinayeti bir de yerinde tetkik edeyim» dedi Traggv
«.Söylediklerimi unutmayın şakın. Ben size telefon edinceye kadar bura- ,
dan ayrılmıyacaksınız. tyi geceler.»
. . · Mason onun geniş adı.mlarla dans pistini geçişini seyretti.
- «Peşine adam takalım rriı?» diye sordu Drake .
. . - «Olmaz. Zaten Tragg kendi adamlarını çoktan lokantanın et­
rafına dizmiştir. Ve bahse girerim ki telefon edersem, konuştuklanmı
.
da dinletecektir. Fakat ben b.u işi yapacağım.» .
- «Dik.katli olun, patron» diye mınldandı Della Street.

· , · Mason . saatine qaktı.


--:- «Bütün hazırlıklarını tamamlaması için, ona on dakika mühlet
.
verıyorum. . »
«Sonra?»
·. -

.. . Fakat, avukat cevap ye:ı;-ine gi.ilümsemekle yetindi sad��·

166
- «Perryıı dedi Drake. ((Tragg o tüyü hakikaten koridorda bul­
muş olmalı. Buna hiç şüphe yok. Fakat anlıyamadığım nokta, sen ·ban-

yodaki cesedin yanına gitmediğin halde o tüy oraya nasıl geldi?:ı>


� ((Her şey Tragg'ın söylediği gibi oldu, Paul. »
- «Hay Allah, Perry! Neden bahsediyorsun sen? tmkanı var mı
bunıın?»
Mason çataJ.ını tekrar eline alarak, mezelere doğru · hücuma · geçti.
- «Tragg» diye, ağzı dolu olduğu halde konuşmaya çalıştı. o:Çok
·

tehli.keli bir adam.»
· - «Sinirlerimin seninkiler kadar sağlam olmasını isterdim doğru-
. '

· -su" dedi Drake, içini çekerek. Sonra Della'.ya doğru döndü.


Tam bu esnada da orkestra yeniden çalmaya başladı; Della'nın ba­
cağı masanın altında avukatınkine dokundu. l\1ason yerinden kalkarak,
-genç kızın iskeınlesini tuttu. Biraz sonra da dansediyorlardı.
- «Anlatın bakalım şimdi, neler oldu?» diye sordu Della.
- «Hortanse Zitkousky telefon etti! Paniğe kapılmıştı . Onun öy-
.

.
.
'le kolay kolay kotkacak bir .kadın olmadığını .düşündüm. En iyisi gi-
<lip yerinde görmekti. Tanner iki büklüm banyonun kenarından sark­
mıştı. Ateş etmeden önce kafasının arkasına kuş tüyü bir yastık daya­
mışlardı.»
«Tanner o banyonun içiı1de balık mı avlıyormuş?»
--- «Çok içtiği için midesini temizlemekle meşgulmüş.»
- 1<Kim öldürmüş onu?ıı
«Horty hiç bir şey bilnıiyor. Tanner'i Stephane Claire'in odasına
çıkarmaktaki maksadı, onu Max OJger'le konuşturup ağzından bir şey-

ler almakmış. Sonra aşağıya inip yazıhaneye telefon etmiş, fakat hat
hep meşgtıl çıkıyormuş. Herhalde ben o sırada Misis Greeleyl'e konuşu­
yordum. Veya Tragg merkez komiserliğini arıyordu. Neyse, Horty tek­
rar yııkarıya çıktığı zaman da şoförü ölü bulmuş. Tabii hemen odadan
bana telefon etmey i· düşünmüş. Eldivenlerini elinden hiç çıkarmadığını
.

-söylüyor.»
Della ·Street hem otomatik hareketlerle kavalyesine ayak · uyduru­
yor, hem de avukatın anlattıklarını büyük bir dikkatle dinliyordu.
- «Aslında bu hikaye oldukça karışrk» diye devam etti Mason.
«Fakat Horty'ye inanmak. lazım.»
- «Ünıın Tanner�in yanında -olduğunu er geç öğrenirler.»
- ıı:Nasıl?»
t
.
- ıcMt1tlaka bertber görmüşlerdir onları. Horty öyle si lik bir ka-
<lın değil 'çünki. » .

- «Stepl):ane Claire'le mukayese edildiği zaman yine de silik ka­


.
lır ama. Pek öyle. ahım şahim bir güzelliği yok. Fakat yürüyüşü şahane

. ' 167

ve kendisini satmasını da biliyor. Hayatımda onun kadar bütün dikkat­


leri üzerinde toplamasını bilen bir kadın daha görmedim.»
- «Neticede kimse sizi suçlayamaz. Hem neden derhal polise ha�
.

ber vermediniz? ıı
- ccÇünki ben mücadeleyi seviyorum, Della. Av merakı gibi bir
şey bu. Bazı insanlar aslan veya kaplan avlamaya meraldıdırlar. Bazıları
ise kuş�arın peşindedirler. Ben de katilleri avlamasını severim. Galiba
....
Greeley'i kimin öldürdüğünü de biliyorum. Bu mes'elede hadiselerle
bağdaşan tek bir izah şekli var. Bu katili ben yakalıyacağım, Della! Onu
rfragg'a bırakmıyacağım. Benim mükafatta falan gözüm yok. Sadece onu
herkesten evvel ele geçirmek istiyorum.»
«0 halde Tanner yüzünden kendinizi neden tehlikeye atıyorsu-
nuz?».
- «Tragg'ın beni rahtsız etmesini, hareketlerime mani olmasını is­
ten1iyorum da ondan.»
-:-- «Yani cinayeti derhal polise haber vermiş olsaydınız, Tragg
sizi rahatsız mı edecekti?»
Mason gülmeye başladı.
- «Gayet tabii! Kendini onun yerine koysan. Sandviç yemek için
yazıhaneden ayrılıyor ve ben de he�en arkasından dışarıya fırlayıp bir
ceset buluyorum!»
I

«F�.kat şimdi cesedin yanına gitmiş olduğunuzu biliyor ya.»


ccEvet, o tüy sayesinde» dedi Mason. «Talihsizlik. . . »
.. .
'
. - « Ve· şu anda · başınız belada, öyle mi?»
\
; - <(Aşağı
.. .. yukarı. Şimdi artık yerimize oturalım da Drake. daha
. .. · fa.zla . yalnız kalmasın, Delta. Yoksa aklına kötü düşünceler gelecek. Ay-
• 1 '•

'
rıca
. telefon da etmem lazım.»
-, «Kime?»
. - «Tragg'ın sorguya çekmesi mümkün olan birisine.»
So.nı,-a kolkola masaya döndüler.
' .

' - <cŞimdi sıkı duı;Un» dedi Mason Drake'e. «Ben telefon etmeye
, ...gidiyorum.»
«Biraz öne,:e garson geldi. Servis�n çabtık · yapılmasını istemiş-
"
sin?»
«Evet. Bu seferlik çorbadan vazgeçelim de ızgaralanmızı he­
men yiyelim. Belki de' uzun bir zaman biftek yemek fırsatını bulama­
yız bir daha, Paul. »
- «Durumumuz pek o kadar komik değil)) diye mırıldandı Dra­
ke, yüzünü btıruşturarak. «Tragg bu sefer şaka yapmıyor bence.'
M.ason «Evet, iş ciddi ·bu defa» diye doğruladı.
Sonra s.alonl1 geçerek telefon ktılübesine girdi ve Homan'ın numa-

.
• 1-6&
1·asın1 çevirdi. Kısa bir müddet sonra, hattın öbür ucwidan, Filipinli
uşağın sesi duyuldu.
- ·«Mister Homan evde mi?»
- «Kim arıyor?-»
\
- «Ben, Mason!>
- «Özür dilerim, beyefendi, fakat kendisi şu anda çok meşgul.
K·at'iyyen rahatsız ediln1ek istemediğine dair bana talimat verdi. Fakat
belki de. . . »
- «Pekala, Felipe. ·Bu akşam hiç dışarı çıkmamış olduğunuzu ha­
tırlamasını söyleyin Homan'a. Anladınız, değil mi? Hiç dışarıya çık·
madınız!ıı
Uş<ığın sesinden son derece şaşırmış olduğu belliydi.
- «Fakat. . . ben zaten bir yere gitmedim ki, beyefendi! Evden hiç
aYrtlmadım.»
I
- «Tamam, hepsi bu kadar» diyerek, telefonu kapattı Mason.
Sonra cebinden not defterini çıkararak, Rigley's Cafe de çalışan
'

Mona Carlyle'in numarasını buldu ve bu sefer oraya telefon etti. ·


- «Miss Cariyle, sizinle Mister Drake adına konuşuyorum. Mister
Drake arkadaşınız Misis Warfield'e bir iş bulmuştu. Herhalde arkada­
�ınız bu işi üzerine almaktan vazgeçmiş olacak ki, kaldığı otelde ken­
disini bir daha bulamadık. Halbuki orada Mister Drake'in talimatını
bekliyecekti.»
- «Maalesef bu hususta size hiç yardımcı olamıyacağım, Mister
Mason» diye cevap verdi kadın, hattın öbür uct1ndan. «Misis Warfield
.hakkın.da hiç bir şey bilmiyorum.» •

- «Haklısınız» dedi avukat «fakat önümüzdeki saatlerde belki de


sizi görmeye gelir.»
. - .:Nereden biliyorstınuz?»
- «Bilmiyorum, sadece tahmin ediyorum. Bir his de diyebilirsiniz
buna. Fakat eğer sizi görmeye gelirse, kocasının son durumu hakkında
oldukça geniş bilgi edindiğimi kendisine söyler misiniz, lfıtfen? Ve · şa­
yet bunları öğrenmek istiyorsa, beni yazıhanemden arasın. Size güve­
nebilirim, değl mi?»
- ((Gayet tabii, beyefendi. Söylediklerinizi kendisine iletirim. Fa­
.kat neden gelip beni görmek isteyeceğini de bir türlü anlıyamadım. . . »
- «Ben de öyle zannediyorum» dedi Mason. «Çok teşekkür ede..

run. »

Sonra telefonu kapatarak, · masaya döndü. Drake'le Della Street al­


çak sesle konuşuyorlardı. Genç kız gözlerini kaldırarak gülümsedi:
- «Nihayet gelebildiniz, patron! Ne zaman yalnız kalsam, hep ay­
nı hikayeyle karşılaşıyorum.»

169
· - «Yani ağzından laf almaya çalışıyorlar, değil mi?» diye ırunl­
dandı ' Mason, yerine oturarak.
- «Evet. Herhalde güzelliğimden bir şeyler kaybetmiş olmalıyım.
Eskiden bana sadece kompliman yaparlardı. Şimdi ise. . . »
- «Hay Allah, Perry, henı beni bir siirü belalı işin içine sokuyor­
sun, hem de geleceğimin ne olacağını dahi bilmemi istemiyorsun!»
- «Biliyorum» dedi Mason yavaşça. «Fakat böylesi daha iyi, Paul.
Saçlarının çabuk beyazlanmasını istemiyorsak, kabahat mi ediyorliZ ya­
ni?»
- «Neticede herkesin bildiğinden başka bana söyleyecek bir şeyin
yok mu şimdi?»
- ((Hayır, Paul. Zaten sen haddiµden fazla yufka yüreklisindir.
Avludan kaçan hırsızın kafasına hiç bir zaman damdaki kirenıiti fırla­
tamazsın.»
.

· -· «Verdiğin misal güzeldi» dedi Drake. «Fakat eğer Tragg'ın ye­


·rinde olsaydım, sana verilecek cevabı bilirdim. Çünki iyi tanırım seni.
Çalışma sistemin, esasında bütün binayı yıkıp, ortada . sadece bir tek ki­
remit bırakmaktır.ı
- ((Ne ehemmiyeti var bunun. Sonunda nasıl olsa binayı yeniden
'
yapacak olan ben değil miyim?»
- «Evet, şimdiye kadar böyle yaptın. Fakat bu sefer muvaffak
o1amıyacaksın. Her şeyi berbat ettin. 11 ,

' .

� «Kime telefon ettin?> diye· sordu · nella Street.


- cıTragg'ın beni rahatsız etmemesi için bazı ön tedbirler aldım
-

sadece. Politik bir müdahaleye sebep olacak diye Homan'la kapışmak-


tan korkuyor. Fakat şimdi ya bu işi göze alacak, yahut da mesleği bı­
rakmak mecbfı.riyetinde kalacak. Bu iki şıktan birini seçmesi lazım. Yalnız
bu arada benim hareketlerime de mani

olamıyacak. Haydi bakalım,
rahat rahat yemeğimizi yiyelim şimdi.» .

- «Burada ne kadar zaman kalacağız?»


- «Tragg telefon edip de, Adirondack otelinin asansörüne bera-
ber bindiğim kadının kin1 olduğunu sormadan önce lokantadan ayrıl�
marn. Ben. . . »

Tam bu esnada bir garson hızlı .b.ızlı yaklaştı. '


1
- ((Mister Mason. Müfettiş Tragg sizi telefondan çağırıyor.»
- «Bakıyorum hiç \'akit kaybetmemiş» dedi avukat. aBeni bir ke-
re daha mazur görmeniz icabediyor, çocuklar. Hey! Garson! Lütfen bi­
zim yemeklerimizi çab� getirin. Acelemiz var!»
Sonra tekrar telefon kulübesine giderek, kendisine uzatılan ahizeyi
aldı .

. 170


«Mason ı> dedi Tragg. «Otelh1 asansörcülerinden biri fotoğrafını ·
.

tamdı.»
- «Fotoğrafım mı? Hay Allah! Onu da nereden buldunuz? •
- «Sizinle tanıştığımızdan beri köşe kapmaca oynarız. D<;>layısiyle
bir fotoğrafını temin etmi<; olmam herhalde kınanacak bir hareket de­
ğildir. J)
- «Güzel bir tedbir. Şu asansörcü hikayesi de nereden çıktı?•
- ((Sizi üçüncü kata bırakmış. Yanınızda da genç bir kadın var-
mış. Otelin üçüncü katında ne arıyordunuz? Ve o kadın kimdi?»
«Asansörcü beni hakikaten tanıdı mı?»
- «Evet. »
«Başka birisiyle karıştırmadığından emin mi?»
- «Kat'iyetle.»
- <tO halde yanımdaki kadın müşterimdi muhakkak. Makul de-
ğil mi brı. söylediğim?»
- «Dikkat edin, Mason!» dedi Müfettiş, kuru ve soğuk bir sesle.
«Bir cinayet bahis mevzuudur. Bu i5in, şakası yok. Her zaman elinizde
bir koz saklarsınız. Fakat bu sefer sizden mutlaka bir izahat istiyorum.•
- «Size cevap vermem imkansız.»
«Mason, yarın sabah saat on bire kadar sizi serbest bırakıyo-
rwn.»

«Çok lütufkarsınız. Acaba bu cömertçe davranışınızın sebebini


sorabilir miy}m?»
- «Çünki hem sizi suçüstü yakalamak istiyorum, hem de yarın.
mahkemede Homan'ı sıkıştırmanız için fırsat veriyorum. Bugiine kadar
hep siz beni . öne sürdünüz, adeta bir maşa gibi kullandınız. Şimdi de
sıra bende. Ve bu sefer siz benim hesabıma çalışacaksınız.»
- «Mahkemede Homan'a soracak hiç bir sualim yok» dedi Mason.
«Misis Greeley'in şahitlik etmesi bizim için kafi.»

- «İp.in ucu çok uzun, Mason. Dedim ya, b11 sefer beni altedemi­
yeceksiniz.»
.

- «İpin tıcu mu? Ne demek istediğinizi anlıyamadım, Tragg. »


- «Hatırlayacağınız gibi, Misis Greeley çok nazile davrandı. Fa-

kat a.ynı zamanda çok da açık konuştu. Kocasının durumdan faydalan-


masının, hele suçu ktzın üzerine atarak ortadan kaybolmasının imkan­
sız olduğunu kat'iyetle ifade etti. Yine de her şeye rağmen evinde bul-
.

muş olduğu gömleği bize getirecek kadar namuslu davrandı. Eğer onu
saklamayı düşünseydi, şimdiki durumunuz hiç de iç açıcı olmazdı.»
«Neler söylüyorsunuz siz, yahu?»


- «Müşterinizin hesabına hazırlamış olduğunuz küçük programdan

171

b.ah�4iyorum. Fakat bana yutturamazs;nız, Mason. O gömlekteJti ruj


lekesi ve dudak izi güzel sekreterinizin marifeti olmalı.»
- aBenim böyle bir işle hiç alakam yok. Asıl siz dilinizin altın­
daki baklayı çıkarın da bunun altında n�yin yattığını söyleyin bana.:.
- «Temizleyicinin markası » dedi Tragg. «Bu hususu unuttuğunuz
anlaşılıyor, .Mason. thmalkarca bir davranış doğrusu.»
- «"Temizleyicinin markası mı?»
- «Evet. Ve Allahtan kadın gömleği getirdiği zaman buna dik-
kat etmişim. Yaptığımız tahkikatın neticesinde bu markanın Greeley'in
temizleyicisine ait olmadığını öğrendik.
Gönılek, Greeley'in ölümünden sonra karısının onu btılması için
çamaşırların arasına bilhassa karıştırılmış. Hem de ölülerin konuşamı­
yacaklarını bilen ve Misis Greeley'in de bu hususu saklamıyacağından
emin olan gayet kurnaz biri tarafından. Bu oyunun usta bir kimse ta­
rafından hazırlanmış olduğu 111uhakkak, Mason. Büyük bir kat'iyetleı . . . »

- aBir dakika» diye onun sözünü kesti avııkat. «Bahis konusu mar­
ka kimin temizleyicisine aitmiş?»
- aHenü.z bilmiyoruz. Fakat Greeley'in olmadığı da muhakkak.»
- «Belki de Greeley gömleğini San Francisco'da temizleyiciye ver-
miştir?»
- uHayır. Gömlek de ona ait değil zaten. Kolları en a5ağı dört
parmak kısa, ayrıca yakası da çok dar. Greeley kırk numara giyermiş
sizin için tek bir çare kalıyor, o da anahtarlar hususunda Homan'ı sıkış­
tırmak. Tanger'den istediğiniz zaman ayrılmakta serbestsiniz. Ve şayet
Adirondack'ın asansörüne beraberce bindiğiniz kadının ismini söyleme­
ye karar verirseniz, bana telefon edin. Beni nerede bulacağınızı biliyor­
sunuz. Şimı:li lokantada benim, ızgaramı da yiyebilirsiniz: size hediyem
olsun. Çünki yarından itibaren sizin için sıkıntılı bir hayat başlayacak.
Tekrar kanlı canlı bir bifteğin başına oturabilmeniz için de hiç şüp­
hesiz aradan uzun bir zamanın geçmesi icabedecek . . . »
- «Beni dinleyin, Tragg. O gömlek . . . »
- «Size bütün söyleyeceklerimi söyledim, Mason! Misis Claire he-
nüz kurtulmuş değil ve üstelik kurtarılmaktan da çok uzak! Siz Homan'ı
konuşturmaya bakın. Ve mahkeme Steplıane Claire'in nezaret altında
tutulmaya devam edilmesi kararı aldığı zaman da, asansöre beraberce
bindiğiniz kadının Jdm olduğunu bana söylersiniz. . Aksi taktirde ise tek
görgü şahidi olarak sizi içeriye tıkarım. Ve şayet bahis mevzuu gömlek
Drake'e aitse, söyleyin, en aşağı 1ki porsiyon ızgara et de o yesin. Göm­
leğin sahibi Drake değilse bile, ne yapıp yapıp asıl sahibini bulacağım.
Bundan da emin olabilir.siniz!»
' Hattın· öbür ucundan telefonun kapatıldığını belirten tıkırtı duyul·

� 72
du. Mason da aynı şeyi yaptıktan sonra, ağır adımlarla tekrar masaya
döndü. Drake'le Della çıplak dansözlerin numaralarını seyrediyorlardı.
Bazı müşteriler ise yedikleri güzel yemeklerin üzerin� içtikleri şarabın
fazlasıyla tesiri altında kalmışlardı. Dedektifle genç kız ise sanki bir
cenaze merasimine iştirak ediyorlarmış gibi üzgün ve asık suratlıydılar.
Mason yerine oturduk.tan sonra, üzerinde iştah açıcı kocaman bir
bifteğin bulunduğu tabağını önüne çekerek, sakin sakin yemeğe koyuldu.
- «Bakıyorum hadiseler size tesir etmiyor» dedi Drake.


- « .f!em de zerre kadar etmiyor» diye cevap verdi avukat. a:Hem
seıı bu şekilde riske girmeye devam ettiğim taktirde, bir gün tepetaklaR
yuvarlanacağımı söyli.iyordun. Şimdi artık sevinebilirsin. Yuvarlanmak
üzereyim çünki!»
.

· - u:Neden?» diye sordu Della.


- «Yazıhaneye getirilen gömlek Greeley'in değilmiş. Misis Gree­
ley'in bulması için çamaşır sepetine bilhassa konulm11ş. »
- «Tamam işte! Şimdi belamızı bulduk!» diye bağırdı Drake.
- u:Dövünmeyi bırak da, çıplak dansözleri seyret, Paul. Tragg,
önce mahkemede Homan'ı sıkıştırmamı istiyor. O zamana kadar bizi
tevkif etmeyeceğine dair de söz verdi.»

ONDOKUZ

Ha.kim Cortright, duruşmayı son derece gergin bir hava içersinde


açtı. Stephane Claire mes'elesi görüşülecekti ve .Homan da şahitlere ay­
rılmış olan kısımdaki yerini almıştı.
- cıBir-iki sual daha soraGağım, Mister Homan» dedi Mason, se­
vimli bir tavırla.
- «Pekala. Fakat bu i�i mümkün olduğu kadar çabuk bitirin.»
- «Eğer suallerime açık açık cevap vermek nezaketini gösterirse-
niz, çabuk bitiririz tabii. Müfetti Tragg burada mı? (Sonra avukat, yü­
zünde hafif bir şaşkınlık okunan müfettişe doğru dönerek ilave etti:)
Müfettiş Tragg, eğer yanılmıyorsam ön kısmında ruj lekesi bulunan
bir gömlek olacak sizde? Onu şahide gösterir misiniz, lfıtfen?»
- «Hangi maksatla?» diye sordıı savcı.
- ııHatırlarsanız, bazı şahitler müvekkilimin sağ elinin küçük par-
mağına ruj bulaşmış olduğunu söylemişlerdi. Şimdi de . . » .

- «Mister !\.fason'un isteği ciddidir ve kabul edilmiştir» diye karar


verdi bakim. ııGömlek yanınızda mı, müfettiş bey?»

17 3
. .
Tragg evet manasında başını eğdi.
Bunun üzerine Mason, «Görebilir miyiz?» diye sordu.
Tragg tereddüt etmekle beraber yine de masanın altından siyah
bir çanta çıkararak, onu açtı. Meraklı dinleyiciler daha iyi görebilmek
için boyunlarını uzattılar. Tragg istenilen gömleği avukata uzattı.
- «Teşekkür ederim! Mister Homan bu gömleği iyice tetkıK. et�
tikten sonra size ait olup olmadığını söyleyin, lütfen.»
- «Benim mi? ıı diye bağırdı sinemacı.
- «Evet.»
- «Fakat ben o arabayı kullanmıyordum ki. Evdeydim. . : ,
- «Siz yine de gömleği tetkik edin ve sualimi cevaplandırın, Mis-
ter Homan. »
Sonra Mason gömleği şahidin dizleri üzerine attı. Sinemacı da itaat
ederek onu incelemeye başladı.
- «Bilmiyorum nasıl kat'i bir . şey söyleyebilirim?»
- «Fakat, Mister Homan, gömleğin size ait olup olmadığını an�
lamak için gayet basit bir takım usuller vardır. Mesela temizleyicinizin
markasını tanır mısınız?»
- «Hayır, beyefendi.»
- «Müsaade ederseniz size yardımcı olayım. Rahatsız ettiğim için
özür dilerim, faakt yaka ntımaranızı görebilmem için kravatınızı biraz
gevşetir misiniz? »
Hon1an keıidisinden istenileni yaparak, ba5ını eğdi. Mason yük.sek
sesl� okudu :
· - ccütuzsekiz. . . Ve şimdi de isterseniz elinizdeki gömleğin yaka
numarasıfl:a bir bakalım. Evet, o da otuzsekiz'miş . . . , '

Gözleri kocaman kocaınan açılmış olan Roman, gömleği bir müd-


det elinde evirip çevirdikten ve ön kısmındaki ruj lekesine baktık.tan son­

ra acı bir ses toııuyla konuşmaya başladı :


� «Bu bir tuzaktır! Ben o kızı hayatımda bir kere bile görmüş
değilim. Arabama da asla bindirmedim. . . »

Hakim. «Kafi!» diye onun sözünü kesti. «Siz suale cevap verin sa­
dece.»
- «Bu göıniek sizin midir, değil midir, onu öğrenmek istiyoruz,
Mister Homan?ıı dedi Mason.
<<Bilmiyorum. »
«Fakat aynı marka, değil mi?,.
- ccGörünüşe göre öyle.»
«Yaka numaranız da 38?»
- .:Evet.» •

- ccO halde suali başka türlü sorayım: Bu gömleğin size ait ol-
madığını gösteren herhangi bir delil var mı?•

17 4 •
- cıHayır. Yok.»
- «Pekala. Şimdi de dikkatinizi müvekkilimin çanıasında bulun:-
muş olan anahµırların üzerine çekmek istiyorum. Meseıa şu anahtar. ara­
banızın kontak anahtarı mıdır?»
«Evet, öyle galiba.»
- «Ya bu? Onıı da tanıyor musunuz?»
«Hayır.»
- «Görünüşü size tamamen yabancı mı?»
«Hayi.r. Şey. . . bir dakika . . . hayır. Birden onu tanıdığımı zan;-
nettim, fakat hayır' olamaz.))

«Yani bu anahtarlar sizin değil mi?»


«Hayır, beyefendi . .Asla.»
«Peki, sizin ken.di anahtarlarınız yanınızda mı?n
- «Evet. . » .

- «Görebilir miyim?»

-r «Ne maksatla olduğunu anlıyamadım. ıı


- ccŞahit anahtarlarını göstersin» diye emretti hakim.
Sinemacı yüzünü buruşturarak, istemeye istemeye cebinden deri bir
anahtarlık çıkardı.
.

- «Şimdi anahtarları karşılaştırabiliriz» dedi Mason. «İşte, bakın!


Şu iki anahtar birbirine çok benziyor! Eğer yanılmıyorsam aynı kilidin
anahtarları bıınlar. Nereye ait olduklarını bize söyleyebilir misiniz, Mis­
ter Roman? Yani sizin anahtarlığınızda bulunanın ne,reye ait olduğunu
öğrenmek istiyorum?ı>
- «Yatımın kaptan köşkünün anahtarıdır. »
- <ıYa şıı? Müvekkilimin çantasında bı1lunan anahtarların arasın�
da onun da benzeri var mı?» .

- «Bilnıiyorum. Bütün anahtarlar1n1ı size tek tek tarif etmeme im-


kan yok.»
Mason tekrar · anahtarları karşılaştırmaya koyuldu.
- cıHayır» diye mırıldandı nihayet. «Benzeri yok.»
Roman, oturduğu sandalyenin üzerinde devamlı olarak kıpırdanıyor-
du.
.

- «Yani müvekkilimin çantasında bulıınan anahtarlar sizin değil,


öyle mi?» diye devam etti avukat.
«Hayır!» '

«Arabanızın çalındığı gfin onları içinde unutmuş olmayasınız?»


«Hayır.»
.
Emın
«� '· mısınız
. . ?. ,>
o:Evet.ıı
ıı Tanıyamadığınız şu üçüncü anahtarın nereye ait olabileceğine


175
dair hiç bir fikriniz yok mu?» dedi Mason, anahtarları gijzünün hiz.36Lna
kaldırıp sallayarak.
Homan, avukatın israrlı bakışları altında ezilip büzülerek. «Hiç bir
fikrim yok» diye mırıldandı.
- «Neyse, polis onun nereye ait olduğunu . bulur» dedi ·Mason.
«Fakat o zaman da sizin jçin çok kötü . . . ıı
- «Bir dakika!» diye avukatın sözünü kesti Homan. «Son ·günle r­
de çok sıkı çalıştım ve yoruldum. Hafızam da zayıfladı. Sık sık unut­
tllğum noktalar oluyor. Belki de bu anahtarları hakikaten arabada bı­
rakmışımdır.»
- «Ü halde anahtarlar sizindir, öyle mi?ıı
.:_ « B.urada, hepimizin önünde, sahibi olduğunuz anahtarları tanı­
madığınızı söylemeye nasıl cesaret e�ebiliyorsunuz? ıı diye sordu ha­
kim, gayet sert bir tavırla.
- «Muhterem Reis Bey! O kadar çok anahtarım var ki . . . Korka­
rın1. . . Baz.en anahtarlarımı hizmetçilere veya şoföre verdiğim oluyor.
Belki de bunlar, çok uzun bir zamandan beri arabanın gözünde ltnut­
muş oiduğum analıtarlardır. Evet, bu çok mümkündür.»

Hakim Cortright, kısa bir 'müddet Homan'a nefretle baktıktan aon-

ra avukata doğru döndü .


- «Devam edin, Mister Mason.»
Mason gülümsedi.
- <cHepsi bu kadar)> dedi. -
.

- «Ne?» diye bağırdı savcı yardımcısı.


- ((Sorulacak başka bir sualim yok.»
Tragg ve Hanley fısıldaşmaya başladılar. Sonra Hanley avukatın
yanına yaklaştı.

- «Ne demek bu şimdi, Mister Mason?» diye mırıldandı. uTanı

başarinızı ilan edecekken, neden durdunuz? »


- «Sorguya siz devam edesiniz diye.»
·_ «Yapamam» d.e di Hanley. ((Bağlı olduğu stüdyo daha öğleye
varmadan canıma okutturur benim sonra.»
- «Müdafaa avukatı» diye başladı hakim, biraz da şa5kın bir ta·
vırla «bu · 5ahidin söyleyeceklerinin mahkeme hey'etini son derece ilgi·
Iendirdiğini bilmelidir. Davanın düşmesini sağlayacak deliller henüz el­
de edilmemis. olmakla beraber, ortada şüpheli bir durum vardır.,.
.

- ııözür dilerim, �1uhterem Reis Bey!» diye cevap verdi Mason.


«Fakat soracak ·başka sualim kalmamıştır.»
Hakim Cortright bu sefer Homan'a doğru döndü:
- «Mister Homan, bu ayın on dokuzunda yani Çarşamba günü
· arabanızı siz ıni kullanıyordunuz?»

176

- «.Hayır, efendim. Bunu kat'iyetle teddediyorun1.»


e:O halde direksiyonda kim vardı?»
- «Bilmiyorum, efendim.»
<ıAyın 19'unda siz neredeydiniz? »
<ıBeverley Hills'deki evimde. Arabam ortadan kaybolunca evve­
la onu. k,ardeşimin almış olabileceğini düşündüm. Fakat sonra kardeşi·
min yatımla balığa çıkmış olduğunu ö·ğrendim ve hiç vakit kaybetm�
den po-lisi dıırumdan haberdar ettim. Neticede bir memur gelerek, ifa�
demi aldı. Bu söylediklerim tahkik edilebilir. »
- «Hakikaten ayın 19'unda mı oldu b11 hadise?» diye sordu ha-
1
kim.
«Evet, efenc;f im!»
«Saat kaçta? »
«Akşam saat beşle · altı arası.»
.

«Gör.iıleğinizin üzerindeki o ruj lekelerini iiah edebtlecek misi-


niz?'» '
«Hayır, efendim!»
Hakim, ınüfettiş Tragg'a doğru döndü:
- «Şahidin söylediklerinden şüphe etmek için bir sebep var mı?
Başka bir şekilde ifade edersek, söylediklerinin doğru olmadığını or­
taya koyacak herhangi bir ufak delil rnevc11t mıı?»
- «Şahidin ifadesinin yüzde yüz doğru olduğundan, düne nazaran
ben de pek o kadar emin değilim» diye itiraf etti müfettiş, olduk9a sı­
kıntılı bir tavırla. ccTabii eğer Mister Roman, kaza'nın oldu:ğu gün nere­
de bulundı1ğunu kat'i olarak ispat edebilirse . . . ıı

- «Bunu kolaylıkla yapabilirim» dedi Honian, sükunetle. <(Bever­


ley Hills'deki evimdeydim. Biraz önce de söylediğim gibi arabamın ça�
lınmış olduğunu polise haber verdim. Dernal bir ,memur beni görmeye
geldi. Sonra üzerinde çalışmakta ölduğun:ı senaryoyu da yanıma alarak
. stüdyoya gittim ve orada müdürlerden biriyle uzun uzun konuştuk. »
- «Saat kaçta?» diye sordu hakİin.
- «Aşağı yukarı gece dokıızdan . pire kadar. ıı
Hakim Cortright ile Tragg bakıştılar. Sonra . Tragg, alçak sesle
Hanley'e bir şeyler söyledi. Ve iki adam münaka<;>aya koyuld11lar.
I
- «Bu suallerin benimle hiç bir alakası yok, beyler» dedi Maso•.
- «Gayet tabii, Mister Mason» diye yüksek sesle konuştu hakim.
«Siz tam zamanında durn1as1nı bildiniz.»
- «Öyle,» diye cevap verdi avukat, hakime doğru sevimli bir ta­
vırla gülümseyerek.
Savcı yardımcısı yavaş yavaş ayağa kalktı.
«Şahidin bazı cevapları bizi büyük bir şaşkınlığa sevketmiş bu-

F. : "12 177
lunuyor» dedi. ıı:Şfilıidin bütün anahtarları tanıyacağını zannediyorduk.
Bu şartlar altında, polisin, tahkikatını derinleştirebilmesi için Mister
Mason'a fırsat vermesi mümkündür. Şahidin söylediklerinin doğru o,lup
olmadığı hususunda. . . Kısacası, ne şekilde olursa olsun, Mister Mason'la
'

beraber çalışmaya hazırız� (Konuşmasına ara vererek, avukata· do&ru


baktı. Fakat Mason hiç oralı görünmüyordu. Hanley tekrar hakime doğ­
ru döndü.) Oldukça müstesna bir durumla karşı karşıya kaldık. Savcı:..
hk makamı bir adaletsizliğe sebep . olmayı tabi! ki istemez. Yüksek mah­
keme heyetinin de bildiği gibi, bu hadise son derece ciddi ve karışık ge­
lişmelere önayak oldu. Mister Hoınan'ın söylediklerinin doğruluk dere­
cesi kat'iyetle tesbit edilinceye-· kadar, mahkemenin devamını talep edi­
yoruz. »
- ıı:Yani ben tekrar buraya gelmeye mecbur kalacağım, öyle mi?>
diye sordu H�.ıan endişeyle.
Hakiın Cortrigaht düşünceli bir tavırla henı Homan'ı tetkik edi­
yor, hem de asabına hakim olmaya çalışıyordu.
- «Evet, gayet tabii geleceksiniz» diye bağırdı nihayet. «Duruşma ,
Pazartesi günü saat lO'a talik edilmiş.tir. Bütün şahitler burada hazır
bulunacak.»
- «F3.k.at, Muhterem Hakim Bey, çok kıymetli olan vaktimi böy­
le ikide birde buraya gelerek . . » .

- «Siz bir şahitsiniz» dedi hakim. «Üstelik anlattığınız şeylerin ba­


zı kısımlarını daha açık bir şekilde izah etmeniz gerekecek. Mahkeme
heyeti söylediklerinizi oldukça karanlık bulmuştur. Zanlının kefaletle
'

serbest kalmasında bir mahzur var mı, savcı bey?»


ıı:Hayır, efendim!»
- «Daha yüksek bir kefalet talep etıniyor musunuz?»
- «Hayır,» diye cevap verdi Hanley. Ve hemen

arkasından da
ilave etti: «Zanlı, dünkü cina.yet işlendiği sırada başka bir yerde oldu-
ğtınu kat'iyetle ·ispat etmiş bulunuyor.»
� «Pekala» dedi bakim Cortright. «Ün dakikalık bir aradan .son-
ra Sampson aleyhindeki amme . davasını görüşeceğiz.»
Hakim salondan ayrılırken, Tragg da Mason'un yanına geldi.
- «,Maksadınız nedir, Mason?»
- «Simdi oyun sırası sizde, Tragg! Bana bu sabaha kadar mühlet
vermiş ve şayet duruşmada Homan'ı sıkıştırıp yeteri kadar n1alftmat
toplayamazsam beni· tevkif' edeceğinizi söylemiştiniz. Gördüğünüz gibi
hazırım ve emrinize amadeyim.»
- «Mason, dün gece ben tekrar yazıhaneye döndüğüm zaman si'-·
zin oteldeki cinayetten haberiniz vardı değil mi?»
Avukat cevap vermeyerek, sadece gülümsemekle yetindi.

178
- «Sizi hjç olmazsa hadiseni11 yegane görgü şahidi . olarak ·tevkif
'

,edebilirim.»
· - «Hele bir yapın» dedi Mason. «Sonra bütün hayatınız boyunca '
;pişmanlık duyarsınız.»
...:.._ «Pekala, şimdi münakaşayı bırakalım» diye n1ırıldandı Tragg,
içini çekerek. «Hem ı1eden yine beraber çalışmıyoruz?· »
- «Devamlı bir şekilde benimle uğraşmasanız, tabii ki beraberce
. .
'
0çalışabil1riz. » .

- «Be
.
h sizinle durup dururken uğra5mıyorum!
" '
Hem haftada üç
'

kere cesetlerle arkadaş lık edersiniz veya kanıınları hiçe sayarsınız, hem
.

. ·de karşınıza geçip gülmemi istersiniz. Olacak iş mi bu? Neyse, söyleyin '

.bakalım şimdi, o gömleğin Homan'a ait olduğunu nasıl anladınız? »


1

Tam bu sırada, biraz ilerde durmakta olan Homan, hızlı adımlarla


:yaklaştı.

. .

� «.Şeyler, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Fakat Mister


.Mason'a, sorduğıı suallerin son derece küstahça olduğunu söylemek is­
tedim.»

Mason sinemacının suratına doğru güldi.L


· - ·«Mister Homan» diye araya girdi Tragg. «Çarşamba günü ne
·işle meşgul olduğunuzu mutlaka
. . tahkik etmemiz gerekiyor. Lütfen ŞU"'
.

raya oturup, o gece karşılaştığınız kimselerin isimlerini bir liste halin-


.de yaz.ar mısınız?»
- «Memnuniyetle, beyefendiı> diye öfkeyle konuştu Homan. ci'Bu
mes'elenin bir an evvel halledilmesi icin bütün. imkanlarımı kullanaca-
. � .

_ğım. .A..rabamı bizzat kullanmadığımı biliyorum ve onu Adler Greeley'in


kullanmış. olduğunu da hiç zannetmiyorum. Benim .asıl kızdığım nokta,
. .
ortada hiç bir sebep yokken hus11si hayatımın bu hadiseye karıştırılmak
.istenmesidir! >1

- «Sizi gayot iyi anlıy.orum» dedi l\tlason. «İtirazınızı yaptınız. Pe­


·kala·. Fak.at bu itirazın_ız kale .alınmadı ve alınmıyacaktır da. Beni.m de
:bütün İStedİğİffi buydu zaten. D
Ve sonra ona arkasını döndü.
· Homan · ise avukata korkunç bir şekilde baktıktan sonra, Tragg'rn
·kendisine gösterdiği. yere oturarak,. ça.ntasından bir kağıt çıkarttı
. ve göz-
lüklerini dliZeltip · yazmaya koyuldu.
·O zam.ana kadar salonun bir köşesinde dııruşmayı takip _etmiş olan
Misis Greeley de nihayet sırasının geldiğine inanmış olacak ki, yavaş
yavaş yaklaştı.
- «Ü . gömleğin kocamdan başka birisine ait olacağı hiç aklıma
_gelmemişti, Mister Mason! Fakat Adler'in bahis mevzuu arabayı kul-

179.
lanan adamınki gibi bir davranışta bulunmayacağını da biliyordum. Yine
,

de gön1leğin Mister Homan'a ait olabileceğini düşünmen1 imkansızdı


tabi!. Muhakkak ki siz bu hadise hakkında benden çok daha fazla bilgi
sahibisiniz. Görünüşe göre, kocamla Mister Homan arasında bir za­
manlar gizli bir bağ kurulmuş olduğu anlaşılıyor. Nasıl bir bağdı acaba
bu? Söyleyebilir misiniz bana?»
- c<Şimdilik hiç bir şey söyleyen1em, Misis Greeleyıı diye cevap
verdi Mason, ba5ını sallayarak. «Fakat bir kaç saat sonraı muhakkak ki.
çok dah.a fazla malumat edinece.ğim. »
- « Bana dün gece çok büyük bir yardımda bulundunuz. Çok . . . fay­
dalı oldu söyledikleriniz! Birdenbire her şey daha basit görünmeye baş­
ladı gözüme . . . »

- «Buna memnun old um, hanımefendi. B u arada siz de bana bü­


yi.ik bir yardımda bulunabilirsiniz. Kocanlzın mektupları arasında hiç
Misis Warfield diye bir isme rastladığınız oldu mıı? »

- «Hayır» diye mırılda.ndı kadın. şüpheli bir tavırla. «Eve gelenı


mektuplarda böyle bir isme rastlamadım. Fakat yazıhan�sindeki sekreter
belki de bu hususta sizi aydınlatabilir.»
- «Bu işle bizzat siz alakadar olur musunuz? Böylesi çok daha iyi.>�
d.edi avukat. Ve sonra Tragg'a doğru dönerek ilave .etti:

- «Mes'elenin can alıcı noktasını Della Street sayesinde keşfettim . »


Jackson Sterne'in çekine çekine yanlarına yaklaştığı bir .sıra.da.
Müfettiş, «Mes'elenin can alıcı noktası neymiş?» diye sordu.
- <ıMisis \Varfield. Greeley öldürüldüğü gece Gateview otelinden
ayrılrnam1ş olduğunu biliyoruz. Diğer taraftan o gece kendi odasında:
yatmadığı da bir gerçek.»

- ccPek iyi anlıyamadım.»


- «Gidip Gateview oteline yerleşeceğim» diye cevap verdi Mason,.
gülümseyerek. ccürada bir oda tutacağım ve bazı tahminleri doğru çı-

karmak için bütün personeli inceden inceye �rguya çekeceğim . Acaba


bunun sizce bir mahzuru var mı?»

'fragg .alnını kırıştırarak, ,gözlerini kıstı.


«Şimdilik biç bir m ahzuru yok. Fakat o kuş tüyünün yazıhane­
nizdeki mevcudiyetini izah edemediğiniz müddetçe, Mason . . ıı .

- «Böyle basit şeyler üzerinde fazl a durmayın, müfettiş bey!» de-


di avukat. «Asıl mühim olan, bazı işaret ve muhtemel hadiselerin tahli­
lidir. Şimdilik Allahaısmarladık.» ·

Ve hemen arkasından da çantasını alarak, Jackson Sterne'nin şaşkın


bakışları arasında salondan dışarı çıktı.
Misis Greeley göz yaşlarını güçlükle zaptediyordu.

1 80·
- «Adler'in masum olduğunu ispat edebilirdi» diye mırıldandı_
«Çlink.i ölülerin hatıralarına karşı büyük bir hürmet duyuyor. Fakat şim­
di bunu yapması da imkansız. O zaman Stephane Claire'in cezalandırıl­
ması gerekir.'.9
- «Bu adam, şimdiye kadar tanıdığım en akıl�ı kanı,ın düşmanı »·
diye araya girdi Han.ley. ccSanki anasının karnından cemiyet dışı doğ­
muş. Ivlesleği icabı bütün gününü kanun kitapları arasında geçirdiği:
halde, kanuna karşı da zerre kadar hürmeti yok. Çevirdiği kar-anlık iş­
lerin sayısını bile unuttum artık.»
- «Fakat» dedi Tragg, «katillere karşı girişilen mücadelede biz­
den çok daha fazla çalıştiğı ve başarı sağladığı da bir gerçek. Eğer bi--
raz da. . . neyse, canı cehenneme!» •

YtRMt

Gateview otelindeki odasında, Mason, devamlı bir şekilde saatine:


bakmaktaydı. Sigara tablasının içi izmaritlerle dolmuştu. Nihayet öğleye
doğru yazıhanesine telefon etti.
- cı. Yeni bir şey var mı, Della? »
- «Hayır, patron.»

Mason derin derin içini çekti.


- «Korkarım, Tragg'ın araya girmesi her şeyi berbat etti. Eğer·
benden yarım saat içinde bir haber almazsanız, Tragg'a telefon edin,
otele gelip beni bulsun.»
- «Tamam, patron. Hepsi bu kadar mı?»
- «Evet, Della.»
Mason telefonu kapattiktan sonra, tam gümüş tabakasından bir siga-· I

ra çıkartmaya lıazırlanıyordu ki, kapıya vuruldu.


- «Buyurun!» .

Kapı açıldı ve içeriye Misis Greeley girdi. Mason birden yerinden�


fırladı.
- «Siz ha, hanımefend i! Ziyaretinizi hiç beklem-iyordum doğrusu. »
- «İnşallalı sizi rahatsız etmiyoruIT)Clur. Bir şey buldum da . . . ıı

Mason saatine bir göz attı. ·

- «Sey . . . bir randevum vardı . . . »

- cı.Benim işim bir dakikadan fazla sürmez.»


Mason kısa bir tereddüt geçirdikten sonra, gidip kapıyı kapayarak,.
ziyaretçisine doğru bir sandalye yaklaştırdı .
• •

ı 8 1'
- «Size karşı asla kaba bir davranışta bulunmak istemem» dedi.
�,xFak:at her an için gelebilecek birisini bekliyorum. »
- KMisis Warfield'i mi?»
«Nereden biliyorsunuz?»
ctMahkeme salonunda bahsini ettiğiniz mektubu buldum.»
- «Yanınızda mı?»
«Evet.»
Kadın parmağıyla çantasını işaret etti.
- «Hemen görmek istemez misiniz?))
Mason bir kere daha tereddüt etti.' •

«Mektubu bana bırakmanızda bir mahzur var mı?»


- «Hayır. Neden olsun?»
- ı<Beni affedeceğinizi ümit ediyorum. Şu anda saniyelerin bil.e kıy-
meti var. Çünki . » . .

Kadın, «Biliyorum» diye avukatın sözünü kesti. ccDosyayı yatağın


üzerine bırakacağım. Asabım son derece bozuk, Mister Mason. Devamlı
bir şekilde hayatımın tehlikede olup olmadığını düşünüyorum.»
<<Doğrusu isterseniz bu hususta ben de endişeliyim» dedi avu-
·kat.

- «Mister Mason, bu mektupların içinde neler yazılı olduğunu·


'.biliyor musunuz 7 »
«Aşağı yukarı . »
«Bana da söyleyebılir misiniz ?ıı
«Şimclilik susmayı tercih ederim. »
- ıcŞu en üstte.ki birinci mektupta ilgi çekici bazı kısımlar var
;galiba.. Onu hemen okumanızı isterdim.»
Mason mektubu eline aldı.


- «Bu m u ?»
- ccEvet. Fakat . . » .

Aynı anda avukat bir şimşek hızıyla geriye dönmüş ve kadının


'bileğine yapışmıştı.
Misis Greeley hafifçe inledi. A.çmak mecburiyetinde kaldığı sağ
·elinden düşen ağır b�r cisim önce yatağın kenar tahtasına çarparak bo�
ğuk bir ses çıkardı ve sonra da döşemenin üzerine yuvarlandı. Kadın
-sol eliyle de yatağın üzerindeki baş yastığını kavramıştı. Nihayet ser�
• •

'best kalan sağ elinin parmaklarıyla Mason'un kolıınu yakalayarak, tır�


naklarını onun etine geçirdi.
- «Burada emniyettesiniz, Misis Greeley» dedi Mason. o:Fakat

·çantanızda böyle tabanca taşıyip da en ufak bir gürültüde onu kul-


lanmaya kalkışırsanız, neticede başınız belaya girer.»

l82
'

- «Kapıda biri var! Tokmağı çevirdiklerini gördüm!»


Mason derhal kapıya doğru atılarak, onu açtı. Koridor .bombo�tu_
- «Ayak seslerini duydum» diye konuştu kadın, nefes nefese.
«Sonra tokmağı yavaş yavaş, ihtiyatla çevirdiler.»
. .
- «Her şeyi mahvettiniz» dedi Mason, ka5larını çatarak .
....__ ııÇok üzüldüm. Böyle olmasını istemezdim.»
- «Neyse. Benim de en aşağı sizin kadar hatam oldu bu işte. 0-
taşıdığınız · sila4a gelince, bundan daha büyük bir saçmalık olamaz. Bel-
1
ki de · hayatınız tehlikededir, fakat hayatınızı bu tabancayla kurtara­
cağınızı da zannetmeyin. Peşinizde olanlar muh�kkak ki bu işin, sizden,
çok daha fazla ustasıdırlar. Görüyorsunuz ya, sinirden neredey� ağlı­
yacaksınız. Şimdi en iyisi gidip, doktorunuzdan sükunet verici bir ilaç
isteyin. En azından yirmi dört saat deliksiz bir uyku çekrneJisiniz. Bu,
. tedirgin haliniz ne zamandan beri devam ediyor ? »

- ,«Bilmiyorum. . . »
, Dudakları · titriy6rdu. ·

. - «O hadiseden beri . : . En fazla iki saat uyumuşumdur. . (Yüzü-- .

nün hatları korkunç bir şekilde kasılmaktaydı.) Yapamıyorum! . Unuta­


mıyorum! Onları takip edeceğim. Biliyorum. Beni yakalamak, öldür­
mek istiyorlar
. ... »
- «Misis Greeley» dedi Mason. •
«Çabuk doktorunuza gidin. Bu-
'

rada daha fazla kalmanız imkansız. Fakat önce doktora gideceğinize·


dair de bana söz verin. Gideceksiniz, değil mi ?» .
Avukat elini genç kadının' omuzuna koymuştu. Misis Greeley ise·
gözyaşlarının arasından ona bakıyordu.
- «Mister Mason, siz çok iyi bir insansınız. Buradan çıkar çık­
maz derhal doktora gideceğim. (Derin bir nefes alarak gülümsemeye·
çalıştı.) Kendime hakim olarnadığın1 için beni affedin. Allahaısmarla­
dık, Mister Mason. . »

- «Güle, güle!» �

·Genç kadın k.oridora çıkınca, Mason kapıyı kapatarak kilitledi.


Aradan yarım saat }(adar geçtikten sonra kapıya tekrar, fakat bu,
.
sefer kesik kesik iki defa vurulduğu zaman da, ayaklarının ucuna ba- ·

sarak ilerledi ve koridordan atılacak bir . silahın kurşunlarına hedef ol-·


marnak için sırtını duvara dayadı.
- «Kim o ? »
- «Tragg. »
«Sesinizi tanıyamadım.»
- «Yine saçnıalamaya başlamayın! Hem · ned.en bu kadar . . »
.

Avukat kapıyı açtı.

18):
«Hayatımı tehlikeye atmak istemiyordum.»
«Bütün bu tedbirlerin sebebini sorabilir miyim ? ıı
- ·,(Katilin beni ziyaret etmesini bekliyorum.»
- «Tahmin etmiştim zaten. Fakat kim bu katil?»
Mason yanındaki koltuğa oturarak bir sigara yaktı .

- «Misis Warfield bu otele geldi, ama geceyi de odasında ge-


. çirmedi.»

- «Tabii. Çünki doğruca Greeley'in odasına gitti. Orada valizi-


,ni ve şapka kutusunu ·buldum. »
- tcPeki, ondan sonra nereye gitti ? » diye sordu avukat.
- «Hiç bir yere. Burada kaldı. »
- «Greeley'i öldürdükten sonra mı ?»
- «Evet. Neden olmasın ? ıı
ıı:Ama tabanca sesinin duyulup duyulmamış olduğundan emın
.

. değildi.»
- «Doğru» ·dedi Tragg. «Fakat tabanca sesini duyanlar da, bunu
. elektrik kontağının çıkardığı sese benzeterek aldrrmamışlar .,.
- «Fakat kadın bunu bilmiyordu.»
- . «Llfı nereye 'getirmek istiyorsunuz ?»

- «Yani sizce k'adın oteli ertesi sabah mı terketti ? »
.

«Gayet tabii. Cinayeti işledikten sonra odadan ayrılmadı . .,


- «Bütün geceyi · cesedin yanında geçirdi, öyle m i ? »
«Neden olmasın ?»
- «Yatak hiç bozulmarp.ıştı ama. üstelik bir kadının, yanında so­
ğumuş bir ceset olduğu halde 1:"ahatça uyuyabileceğini hiç zannetmiyo­
rum. Böyle bir şeye erkekler bile cesaret edemez. Hayır. İmkansız bir
şey bu.»
- «Peki o halde ne yaptı ?» diye sordu Tragg.
- «Geceyi başka bir odada geçirdi.»
- «Hangi odada ?»

Masoıı omuzlarını silkti.


- «Bu mes'elede daha pek çok karanlık nokta var. Fakat yine de
'
işin izahını bulduğumu sanıyorum. ,Eğer anlatacaklarımın arasında şüp­
.heli bazı hususlara rastlarsanız, bana söyleyin.»
- ((Pekala. Anlatın bakalım.»
- «Burada olanları öğrendikten sonra, hemen Drake'i göndere.:.
· rek, müşterilerin listesine bir göz atmasını istedim. Neticede şunu öğ­
rendik : Misis Warfield'in otele müracaatından sonraki on beş daki­
ka içinde iki kişi daha gelerek, tek yataklı iki oda tutmuşlardı. Bıun­
lardan birinin eşkali, Homan'ın arabasını kullanan adamın eşkaline

184


uyuyordu. Dolayısiyle ikinci müşterinin üzerinde fazla durmadım. Hal-


buki büyük bir hata i5lemişim. »
- ccKimmiş öteki müşteri ? »
.

aBir kadın. Kim olabileceğini tahmin etmiyor musunuz ? ıı


- ccMaalesef. »
� «Misis Warfie]d o geceyi mutlaka bu kadınla geçirmiştir. »
- ccFakat eşyası Gree1ey'in odasındaydı.»
«Evet, öyleydi» dedi Mason. a:Misis Warfield otele müracaat
edip, defteri imzaladıktan sonra, odasına çıktı. Fakat orada fazla kal­
madı. Photoplay mecmuasının bazı eski sayılarını bulmak için tekrar
aşağıya indi. Çünki ona daha önce. Homan'ın bir fotoğrafını göstermiş.
ve kendisinden bunun kocası veya Spinney olup olmadığını sormuştum.
Kadın Homan'ı tanımamıştı, fakat onun . herhalde Spinney olduğunu
düşündü ki, eski mecmııalara bakıp hakkında malumat edinmek istedi.
Şayet Spinney'i ele geçirirse, kocasına da yaklaşabileceğini zannediyor-
,

du. Fakat aradığı mecmuaları bulamayınca, tekrar odasına döndü. Ve


n1uhtemelen Greeley de onu orada bekliyordu.»
- «Yani Greeley'le Spinney'in aslında aynı şahıs olduğunu mu

söylemek istiyorsunuz ?»
«Evet.»
«Ü halde Misis Warfield'in kocası kimdi ? »
� «Greeley! »
- «Anlıyamadıın.» •

ccGreeley, kendisine paravan vazifesi gören Spinney adlı bir şa­


hıs yaratmıştı.»
- «Devam edin» dedi Tragg.
- «Greeley. l\1isis Warfield'i kendi odasına götürdü; Tabii eşya-
larını da yanına alarak. Unııtmayın ki onun kocasıydı ve kadın da
ona deli gibi aşıktı.»

- ((Yani sizce Misis Warfield tekrar odasına çıktığı zaman, Gre­


eley'i orada kendisini beklerken buldu, öyle mi ? »
- «Gayet tabii. Çünki aksi taktirde kadın hiç olmazsa ellerini yı­
kardı. Sabunu ve havluyu kullanırdı. Halbuki bunların hiç birini yap­
madı. Neticede Greeley'in odasına vardıkları zaman, adaı;n çok büyük
bir hata işledi ve bütün olup bitenleri anlatarak karısından af diledi.
Cevap olarak da kafasına bir kurşun yedi. Çünki Misis Warfield'in ar­
tık acı çekmeye · tahammülü kalmamıştı. Uzun bir zamandan beri en
kötü şartlar altında ve bir hayvan gibi çalışıyor, biriktirebildiği bütün
parayı da son kuruşı1na kadar kocasına gönderiyordtı. üstelik bir de
onu artık tamamen kaybetmiş olduğı1nt1 öğrenince . . » .

.185
- «Tamam, tamam. Onu öldürdü» diye avukatın sözünü kesti
· Tragg, sabırsız bir tavırla. «Sonra ?»
- «Tekrar odasına dönerel<, kaçmaya hazırlanıyordu ki, bu . sefer
öteki kadın geldi. ıı
- «Hangi kadın' ? »
- «Misis Greeley. »
- «Ne ? ıı
<tEvet. Başka türlü olması imkansız çünki. »
- «Misis Greeley orada ıie arıyordu ?»
- «Kocasından şüphelenmekteydi, fakat elinde henüz hiç bir de-
• •

"lil yoktu. Bütün istediği Misis Warfield'i konuşturmaktı.))


- «Ne oldu sonra ?
- «l\i!isis Warfield şansının yaver gittiğini ve Misis Greeley sa-
·yesinde oradan kolaylıkla kaçabileceğini hemen anladı. Kadına, öğren­
mek istediği şeyler hakkında geniş bilgi verdi ve geceyi de onun oda-
,

.. sında geçirdikten sonra ertesi gün elini kolunu sallaya sallaya otelden
çıkıp gitti. })

- «Güzel ama, bu tal1minler. . . »


- «Hakikatlere de tıyuyor tabii» diye tamamladı Mason. «Misis
Greeley aslında Homan'ı seviyordu. Hollywood'da bu gibi hadiselere
sık sık rastlanır. �oca ortadan çekilir. Böşann1a mes'elesi de nazik bir
şekilde ve gürültüsüzce halledildikten sonra, kadın sevdiği adamla ev­
lenir. Fakat Greeley Hollywood'da yetişmiş ve oranın ı1sullerini benim­
. semiş bir adam değildi. Homan'dan şüphelenerek onu tehdit etmeye
başlad ı. Sonra işi şantaja çevirdi. Eğer iştediği parayı vermezse, onu
mahkeme kapılarında süründüreceğini söylüyordu. Homan böyle bir ris­
.ki göze alamazdı. Çünki aksi taktirde bütün şöhreti mahvolurdu.»
. '

- «Nereden çıkarıyorstınuz bunları ? 11 diye sordu Tragg, şaşkın ·

;bir tavırla.
- «Homan arabasını Salı giinü kullanmıştı. Misis Greeley de Sa-

Jı gecesi ve Çarşamba sabahı onunla beraberdi. Bunun ba5ka bir iza-


1
hı olamaz. Salı günü Beverley Hills'den hareket ederek, Homan'ın Fres­
. no'daki villasına gittiler. Eğer tahkik · ederseniz, ,üçüncü anahtarın bu
villanın kapısına ait oldu.ğunu görürsünüz. Stephane Claire'in çantasın­
. da bulunan anahtarlar Homan'ındı tabi!. Misis Greeley ile _ gerek de-
niz üzerinde, gerekse dağ evinde yaptığı kaçamaklar sırasında kı1llanı­
yordu onları.»
, - «Bütün bu anlattıklarınız saçma sapan şeyler» dedi Tragg. «Fa­
' kat mühim değil, devam .edin siz.»
- «Şoför Tanner, Homan'ın hareketlerini Greeley'e bildiren ve

.:t86

, ..
b11nun karşılığında da ondan para alan bir casustu. Greeley ise, Misis

Warfield'i uzakta tutmak için San Francisco'da Spinney isminde haya-·


11 bir kişi yaratmıstı. Tabii kendisi evden uzakta olduğu zamanlar, Ho-
.
.

man'ın fırsattan istifade ettiğini de biliyordu. Son defası11da da Tan�·


ner, San Francisco'ya iki kere telefon ederek, Greeley'le konuştu. Bi­
rincisinde Homan'ın arabayla gittiğinı haber . vermek için; ikincisinde ise,.
Homau'ın yatını kullanmaya niyetli görünmediğini, dolayısiyle Fresno'­
daki dağ evine gitmiş olabileceğini bildirmek: için. Ve en aşağı bir
kere de Greeley Homan'ın evine telefon açarak Tanner'le konuştu.»
- «v'e bütün bu konuşn1alar IIom.aı1'ın hesabına yapıldı, öyle mi? ı:ı·
- «Doğru olduğunu sizin - de kabul etmeniz lazım» dedi Mason,
gülümseyerek.
- «Devamedin!»
.

- «Greeley derhal bir uçağa atlayarak Fresno'ya gitti ve ora-


dan kiraladığı şoförsüz bir arabayla dağ evine kadar ıızanarak, karısı­
nın hakikaten Homan'la beraber olduğunu gördü. Ancak kiraladığı oto-·
mobilin şoförü olmadığı ve arabayı geri göııderemiyeceği için, Roman'-
.

ın otomobilini çalması da o anda imkansızdı . Bu yüzden tela·ar geri-


ye dönerek, baska bir garajdan bu sefer şoförlü bir araba kiral;:ı.dı ve


tf.oman'ın evine dört - beş kilometre kala otomobilden inip onu geri
gönderdikten sonra da Homan'ın arabasını çaldı ve böylece· iki sevgi­
liyi orada vasıtasız bıraktt. l>
- «Peki sizce, arabayı çalacağına neden evin içine dalıp onlardan·
hesap sormadı ? »
- «İki sebepten. Birincisi, hesap sormak işine gelmiyordu ve . . . ,.
ikincisi de, onlar evden çoktan gitmişlerdi.»
«Aı1lıyamadın1. »

«Homan'la Misis Greeley'in Çarşamba günü öğleden sonra ev­
lerine döıımüş olduklarını biliyoruz. Dolayısiyle geriye tek bir · izah şek­
li kalıyor. Greeley'in dağ evine yaptığı ilk ziyareti ve kendilerini gö­
zetlediğini farkedip, telefonla bir uçak kiralıyarak en kısa zamanda
evlerine döndüler. Dağ evi civarında küçük uçakların inmesine elve­
rişli bir n1eydan bulunduğuna dair istediğiniz bahse gireı;m. Eminim
bundan.»
· - «Peki ama, neden Hom:a1ı?.1n1 ar.abasıyla geri dönmediler de uçak
. . .

kiralamak lüzumunu hissettiler ?»


.
- «Evvela zaman kazanmak için. Sonra Greeley'in arabayı gor�
.

düğünü de biliyorlardı. Onlar için en iyisi nçakla geriye dönüp, ara-


banın çalınmış Qlduğunu bildirmekti. ı>
- «Gereeley'in hesap sormaktan neden kaçındığını da izah
bilir misiniz ?»

181
- «İlk karısı, Misis Warfield yüzünden. Düşünün ki Homan'ın
:aleyhine yüz veya iki yüz bin dolarlık bir tazminat davası açıyor, son­
ra da bütün bu işlerden - haberi olan bir avukat kalkıp lvfisis Warfield'i
şahit olarak mahkemeye getiriyor. O zaman Greeley'in başına neler
_gelebileceğini de tahmin edersiniz. Zaten o da aynı şek.ilde düşündüğü
için sadece arabayı çaldı ve iki sevgiliyi orada çaresiz bir duruma dü­
şürmek istedi. Çünki onların hala evde olduklarını sanıyordu. Los An­
geles'e döndüğü zaman arabayı bir yere bırakacak ve evine · gidecek­
ti. Tabii karısı henüz geln1emiş olacakti. Nihayet Misis Greeley endi­
·şeli bir halde ve bir takım mazeretler uyd·urarak eve döndüğü zaman
da, yalan söylediğini onun yüzüne karşı bağırabilecekti. Fakat evdeki
hesap çarşıya uymadı ve kaza meydana geldikten sonra bu sefer ken­
-disi oto - stop yapmak mecbı1riyetinde kaldı.»
«Niyeti Misis Warfield'i boşanmaya razı mı etmekti?»
- «Önceleri öyle. Fakat sonra zannederim onu öldürmeye karar
verdi.»
Tragg alaycı bir tavırla güldü.
- «Hani neredeyse, kadının Greeley'i nefsi müdafaa durumunda
öldürdüğünü iddia edeceksiniz. ıı
- «Hay Allah! . . . Misis Warfield'in kocasını öldürmeyi önceden
tasarladığını iddia ediyorsanız, öyle olsun. Anlamaya çalışın biraz,
Tragg. Ben bir ,kahin değilim. Size sadece hakikatlerle bağdaşan bir
izah şekli sundum. Hepsi bu kadar. Eğer anlattıklarımın arasında ma­
kul olmayan bazı kısımlara rastladıysanız, açıkca söyleyebilirsiniz. Ki­
·nayeli konuşmanıza hiç lüzum yok.»

Tragg, kararsız bir tavırla başını kaşıyordu.


- «Fakat. . . » diye mırıldandı aniden, «Misis Greeley, San Fran­
·cisco'dan telefon eden kocasıyla konuştu.»
«Hayır. Sadece onunla kônuştuğunu söyledi.»
- «Fakat birisiyle konuştıığu da muhakkak.»
- «Gayet tabii. Zaten bu husus da Misis Greeley'in hazırladığı
plana .dahildi. Evvela sokaktaki telefon kulübelerinin birinden San Fran­
cisco'daki bir arkadaşına telefon ederek, onunla anlaştı. Daha sonra
-da arkadaşı onu San Francisco'daki umumi bir telefondan aradı. Böy­
lece mahkemede, kocasıyla telefonda konuşmuş olduğunu rahatlıkla id­
.dia etti.»
- «'Nasıl oluyor da bi.itün bunları l5iliyorsunuz?» diye sordu Tragg.
- «Aslında hiç bir şey bildiğim yok. Fakat bir takım hususlar
göz önünde tutulursa, olanların bu şekilde gelişmiş olması lazım. :ıı
Tragg, ellerini cebine sokml.t5, sabit bir sekilde ayakkabılarının ucu­
n a bakıyordu.

188


- «Faraziyemin doğru olduğunu gösteren bir sürü ufak tefek ha­
ı.dise var tabii.» dedi Mason. «Mesela Greeley, muhakkak ki Misis War­
.field'in peşine adam takmıştır. Ve böylece onun Mister Drake adında
birisinin yanında iş bulduğunu öğrenir öğrenmez de gelip otobüs ter­
.minalinde nöbet tutmuştur -kendisini göstermeden tabii.»
«Sonra da sizi otele kadar takip etti, öyle mi ?»
«Evet.»
• <<Peki, ya Misis Greeley ? O ne yaptı sizce ?»
«Ü da Greele y'i takip etmiştir. Belki de kocasının, Misis War­
field'in peşine takdığı adamdan gelen ve kadının otobüsle buraya hare­
ket ettiğini bildiren telgrafı bulup okumuştur. Unutmayın ki, Homan'­
la olan mün.asebetin i kocasının sezdiğinden şüpheleniyor ve Greeley'in
hareketlerini çok, yakından gözlüyordu.»
- ,Lekeli gön1lek hakkında ne -düşünüyorsunuz ?»
- «İşin en eğlenceli 11oktası da burası zaten» dedi Mason, gülüm-
:sey,erek. o:Hatırlıyacağınız gibi, Homan'la sevgilisi, Greeley'in işi çıkıp
da San Francisco'da takıldığını öğrenir öğrenmez hemen aşk yuvalarına
,doğru hareket etmişlerdi. Hatta Homan acelesinden smokinini dahi çı­
karmayı düşünmemiş, eline geçen bir kaç elbiseyi valizine tıkmıştır mu­
hakkak. Dağ evinde yakalanınca da ilk akıllarına gelen şey kaçmak
.oldu. Bu sefer de Misis Greeley, telaşından sevgilisinin beyaz gömle­
_ğini kendi valizine koydu. Eve döndüğünde gömleğin Homan'a ait ol­
.duğunu farkedince de, onu kocasının kirli çamas.ırları arasına. sakladı.
Kocasının ölümünden sonra, benim Warfield mes'elesini yakından ta­
kip ettiğimi anladı. Neticede kendisinin de Homan'la olan münasebe­
tini öğrenecek ve bu husustı mahkemede açarak, sevgilisinin şöhretini
mahvedecektim! Bu tehlikeyi önleyebilmesi için tek bir çare vardı : Gre­
·eley'in hakikaten arabayı kullanmış olduğunu ispat ederek, Stephane
·C laire'i temize çıkarmak; Ve Misis Greeley, kocasının kirli çamaşırları
arasından eline geçen ilk gömleğe r'uj sürerek, bana getirdi. Zavallı
kadın, ne pahasına olursa olsun aşığını kurtarmak istiyordu. Ancak o
·sırada bütün soğukkanlılığını kaybetnıiş olmalı, çünki aksi taktirde Ho­
man'ın gömleğini hatırll:).rdı. »
- «Siz şimdi 1ıeden bu otele yerleştiniz ? » diye sordu Tragg.
- «Greeley'i·n arka$ından gelip oda tutan kadının kim olduğunu
:anlamak icin. »

- «Bana anlattıklarınızı uzt1n zamandan beri biliyor mtıydunuz? 11


- o:Şüpbe ediyordum.»
- «Misis Warfield'in şimdi nerede olduğundan haberiniz var mı?�
- o:Herhalde Homan'ın yatındadır. Çünki kardeşi Horace bir gün
yatı klıllanmak istemiş, fakat Jtıles Homan bu isteği reddetmişti.»

1 89
Tragg diL�ünce li bir tavırla gözlerini avukattan ayırmıyord:u.
- «Yatağın üzerindeki o kağıtlar ne ?»
- «Biraz önce Misis Greeley getirdi. Kocasıyla Misis Warfield'in
birbirlerine gönderdikleri mektuplar. ıı
- a:Ya bu ?.»
Müfettişin. bakışları yerde duran tabancaya takılmıştı.
� «Misis Greeley'in elinden düştü. K�ndisini öldürmek istediK-.·
!erini zannettiği için, asabı son derece bozuk. Ona derhal doktora git­
ınesini ve sonra da sükftnet verici bir ilaç alarak yatıp uyumasını tav­
siye ettim. ıı
- «Küçük kalibreli bir tabanca » dedi Tragg, yerden silahı alıp,
eliyle !artarak.
- «Evet. Kadınlann ktıllandıkları cinsten. Onu istiyor musunuz?»'
Müfettiş silaha dikkatle baktıktan sonra, cebine attı.
- «Tebrikler, 1\ı1ason. »
- ((Yok canın.1 » diye itiraz etti avukat. «Ben hiç bir şey .y apma�·
dını. Sadece hadiseleri bir araya getirdim.»
'

- <<Yetnıez mi ? Sizin için bir zaferdir bu.» .


.

- «Benim ne zaferde, ne de mükafatta gözüm yok, Tragg. Mes'e-


leyi tamamen siz halletmiş olun. Benim bütün istediğim müşterimi kur�
tarmak.»
'

- «Hakikaten takdir edilecek bir adamsınız!» diye bağırdı Tragg.,


mahcubiyetinden kıpkırmızı kesilerek.
- «Ben s�dece bir an1atörüm. Halbtıki siz profesyonelsiniz. Ka­
tili yakalamak da size düşer. Müşterim de böylece hürr)yetine kavu-
-

şur. »
Tragg masaya doğru yaklaşt1.
. .

«Merkez komiserliğine telefon edeyim de . . . » •

«Bir dakika.»
- o:Ne var ? ıı
«Acele eL."Il.eyin.»
- «Aeele etmeyeyim mi ? -Ne demek istiyorstıııuz, dostum ? Mi·
'

sis Warfield'i derhal bulmamız· lazım. �ğer Homan'ın yatındaysaı . . . »

- «Bazı konularda sizi aydınlatmak isterdim» diye onun sözünü


kesti Mason. «Şimdi kerr'Climiie ôirer whisky ısmarlarız ve beraberce bu
noktalaı:ı gözden geçiririz.»
«Neymiş gözden geçireceğimiz noktalar ? ıı diye sordu Tragg,
şüpheli bir tavırla.
- «Hiç canım . Mühim değil. Fakat şefinire durumu haber ver- ·

ineden önce . . . »

190
Müfettiş aniden telefona doğrtı , atıldı.
- «Allah sizi kahretsin, Mason! Beni yine atlattınız! Eğer size
kanıp da oyalanmasaydım . . . ,Alo! Merkez komiserliği mi ? Ben Tragg,
<lerhal Misis Adler Greeıiey'i aramaya .b aşlayın. Eşkalini biliyorsunuz,
'

ayrıca sizde fotoğrafı da var . . . Evet, cinayet suçundan . . . Kocasını ve


Er:nest 1'anner'i öldüren odur. Civardaki bütün eczahaneleri tarayın. Eş­
ka.li Misis Greeleye uyan bir kadının zehir satın almak isteyip isteme­
·diğini öğrenin. An1a derhal ! »
Tragg telefonu kapattı.
.
-«Siz dünyanın en korkunç tuzaklarını dahi kurabilecek bir adan1-
·sınız, Mason. Eğer . zan1anında aklım başıma gelmeseydi, şimdi mah­
volmuştum. Anlattığımız şeyler makuldu ve ben de Misis Warfield'in
üzerine atılacaktım. Ertesi gün gazeteler büyük bir başarımdan bahse­
decekler ve beni yeni bir Sherlock Holmes olarak tanıtacaklardı. He­
ınen arkasından da intihar etmiş olan Misis Greeley'in cesedi ve yanın­
-da da bir · itirafname btılunacaktı. O zaman da ben ne hale düşecek­
ti�, Allah bilir. Herhalde intiharı da kadına siz tavsiy� etmişsinizdir?"
- «Ona sadece gidip doktorunu görmesini · tavsiye ettim» dedi aVlı­
kat, içini çekerek.

vtRMtBtR

Della Street odaya girdiği zaman, Mason koltuğuna oturmuş, ayak­


larını masaya dayamış, büyük bir dikkatle ayakkabılarının tıcuna bak­ •

makla
. meşguldü.
- .cNe var, Della ?»
Genç kız cevap vermeyerek masanın etrafından dolaştı ve sonra
elini yatıştırıcı bir tavırla avukatın omuzuna koydu.
- «Müfettiş Tragg telefon etti, patron.»
Mason birden başını kaldırarak, sekreterine doğru döndü.
� ıı . . . Onu bulmuşlar. )) diye . ilave etti Della.
- «Nerede ? »
«Hiç akla gelmeyecek bir yerde.»
- «Gateview otelinde mi ?
Sekreterin ' yüzünü birdenbire bir şaşkınlık ifadesi kapladı .

·
� «Nasıl tahmin ettiniz, ı patron '1»
- «Zaten onun oteldeki' odayı muhafaza etmiş o1abil_eceğini dü­
·
şünüyordum. Dikkati ·çekmemek için bir haftalık peşin. ödemiş.ti her.hal-
de.»
191
- aKocasını öldürmeye kararlı n1ıydı yani ?»
Mason ba5ını eydi.
- «Neden ?»
«Sevdiği adamın şöhreti tehlikeye girmesin diye.»
- «Homan'ın mı ?»
«Evet.»
,

- «Ve sizin de Tragg'ı yanlış yola sevketmek istemenizdeki mak-


sat, . . ont1n . . . korkunç bir adan1s1nız, patron .»
- <cKadının kalbi sevgiyle doluydu» dedi Mason. «Büyük bir ih�
tirasla ve çılgınca seviyordu. Nitekim aşığı için her şeyi göze aldı.
Sonra Tanner ona şantaj yapmaya ba.5ladı. Bu durumda kadın için tek
bir çare kalıyordu; Tanner'i de kocası gibi öldürmek. Fakat işin en
acıklı tarafı, eğer kocasının odasına inmeden önce Misis Warfield'i gö-­
rüp onunla konuşmak imkanını btılabilseydi, bütün mes'ele halledilmiş-

olacak ve cinayet islemesine de lüzum kalmayacaktı! Ama elden ne ge-


lir ? Zamanı durdurmanın, akreple yelkovanı geriye döndürmenin im­
kanı yok ki . . . »
- «Sizce hadise nasıl cereyan etti ? » ,

- «A,şağı yukari Tragg'a anlattığım şekilde» diye cevap verdi, Ma--


son, üzgün ve bedbin bir tavırla. «Misis Greeley, kocasının Misis War- .
field'in peşine adamlar taktığını öğrenince, bunun çok yanlış bir şe-­
kilde · manalandırmış olmalı. Mesela kocasının bu kadını, Homaıi'ın
aleyhinde açacağı tazminat davasında şahit olarak göstereceğini zannet-
miştir. Neticede o gün kocasını otele kadar takip ederek, gözünü bile..
kırpmadan onu öldürdü. Ancak cinayeti işledikten sonra Greeley'in
üzerinde, . Misis Warfield'in Spinney'e yazdığı mektupları bulmuş ol­
malı. Tabii böylece cinayeti Misis Warfield'in onıuzlanna yüklemek
için eline bulunmaz bir fırsatın geçtiğini derhal anladı ve hemen gi­
dip kadınla ahbaplık kurarak onu odasına getirdi. Sonra da ondan her
şeyi öğrendi. Misis Warfield zaten kocasının hapisten kaçtığını zannet­
tiği için, polisin yanına bile gitmeye korkuyordu. Hatta Drak-e'le ben­
den bile çekinmekteydi. Onu, hiç gazete okuyamıyacağı bir yerde sak­
lanması için ikna etmek, herb.alde Misis Greeley için zor o'mamıştır . .
, Tabii en ideal yer olarak da Hornan'ın yatını düşünmüştür.»
- cıYa Misis \Varfield'in valiziyle şapka kutusu ?»

- «Misis Greeley, hiç kimseye belli etmeden eşyaları oteiden çı-


karmanın bir yolunu buldtığuııu söyleyip kadını kandırdıktan sonra ..
onları da kocasının odasına ta5ımıştır. »
Bir sessizlik oldu.
'

192

-
. . .-:- «.Fakat. . . Greeley
. evine döndüğü zaman, üzerinde smokin yok ..
.
ttı» dedi · Della nihayet, kaşlarını çatarak.
Vardı . :, Ancak karısını uyandırmadan· önce elbisesini d,eğiştir-
.
, '. - o:
.
·mıştı.»
. . .

- «Homan, metresinin kendisi için neler yaptıeının farkında ,mı?•


- ((Bilmiyorum. Fakat kanaatimce haberi yoktur.•
- «Nasıl olma·z ? Misis Warfield onun yatında saklanmıyor. mu ?�.
- «Homan'ın bundan da haberi yoktur. Misis Greeley herhalde,
.f.endi le.hleri.nde şahitlik yapacak birisini bıılduğunu ve buı kimsenin
yatta kalmasını uygun gördüğünü söylemiştir ona. Zaten mes'elenin bu

�ıs.mı . beni alakadar etmez. Gerisiyle de Tragg uğraşsın. Hay Allah,


canım çok sıkılıyor, Della! Bir kadını ölüme gönderdim. Artık bu. ha�

·diseden daha fazla bahsetmek istemiyorum.»


Della Street gidip sigara tablasını boşalttıktan sonra, onu tekra:r
masanın üzerine koydu.
- <<Ya sizin sarışın ne oldtı, patron ?>
- «Paçayı tamaıııen kurtardı.»
- «Onu biliyorum.
. Fakat . . :ıı .

- «Amcasıyla konuşacağım.,,
..-- «Amcasını boşverin canım!» diye mırıldandı genç kız, yüzünü •

buruşturarak. «Ben aşıklarından bahsediyor1ım. »


'

.
- «Roıneo kılıklı adanı hala burada, fakat ben kızın genç He>-
.
:race'ı tercih e.deceğinden eminiın. Dürüst bir çocuk o, her ne kadar
:iyi tanınııyorsam da. . . »

Telefon çaldı .
. - «Alo, Perry ıı dedi 1'ragg. «Size teşekkür etmek istedim. Ga.ze..
' teciler beni göklere çıkarıyorlar.»
- «Mük.emnıel.»
- «Mes'eleyi tam olarak ne zaman çözdünüz, Mason ?'il
- <cKanaatimce btı hususta epey geciktim. Ancak koridorda o ü-
t
_yü bulduğunuz zaman her şeyi anladını. .!v1isis Greeley, beni ziyare­
te geleceğini bildirınek için telefon ettiği zaman evinde değildi. Ya
Adirondack otelindeydi, yahut 'd a o civarda bir yerde. . . »
- ({Yani l30förü telefon etn1edetı ö.nce mi öldürmüştü ? »
--.:. cıEvet. Zaten mahken1e salonundan çıktı3ından beri onu takip
<ediyordu. Perişan bir haldeydi. Ne pahasına olursa olsun aşığını ve
kendisini korunıak mecburiyetinde olduğıına kendisini inandırmıştı.
Tanner'in de o anda bi.itün hakimiyeti elinde tuttuğunun farkındaydı.
Telefonda da ancak yarım saat sonra bana gelebileceeini söylemedi mi?
Çünk.i evvela evine gidip, gömlekle smokini alması gerekiyordu. O tii-

F. : 13 · 193
...
• -·
anlamış olmanız
.. ..

yü bu'lduğurluz zaman ·sizin de bütün bunları gerekir·


• • • • · - . 'I.

di, Tragg.» .
' · �.' «Nasıi düşünebilirdim ?» ·
dedi müfettiş. ıı:O tüyiİ pekala ·siz do
· ·
• •

getirmiş olabilirdiniz.»
.
·: '· :__ '«Mesleki değerinizi tenkit etmeI( . aklımdan dahi geçmez, mil..
.

fettiş bey» diy_e cevap · verdi Mason� al aycı bir tavırla. «Fakat ·cesede
yaklaştıktan soı1ra · ayakkabılarımı kö·ntrol etmemek gibi bir hataya düş·
meyeceğimi tahn1in etmeniz lazımdı. Geri zekalı olmayan herkes, bir
tüyün . ıslak deriye kolaylıkla yapıştığını b�Iir. Tabi1 beni geri zekalı·
'
olarak kabul ediyorsanız, o başka!» .
·· · Sorira Mason, Tragg'ın cevap vermesine veya yeniden sual sor
..
,
.
ma.S1na fırsat bırakn1adan telefonu yavaşça kapattı . . .

.
.
' .

•, , ... "

,. .

. . ,•
,

1

"

• •

. ,
\

� , . ..
'
, . • , - . : .
,.

194

, • •
' •
� -

Flatı 7,60 Liradır.

You might also like