Professional Documents
Culture Documents
E R L E
STANLEY
POLİSYE
•
. .
Orijinal adı :
'
Dizgi, Baskı : \
DİLEK Matbaası (Tel. : 26 63 78)
Ciltler : TABES CiJtevi
Kapak baskısı : VAHDET Matbaası
l�H�iRAN l���
�a\t
•
'
. .
Çeviren:
. .
MuratTANOOLU
. .
. .
.
.
..
'
. .
.
' '
f
' . •
'
.
.
- . '
.
• o ''
.
' ' {'. "
:
'
: .
- .. .
. .
.
. '
' ..
'
..
!." "
.··
•, '
. · � -ı >: .
� -. -
'
- .- ..
'
.
..·. .. .
.
' . . ·
.
. . '
·
'
- - . '
.
''
_
.
-
'
. . ,·
. '•
-'
: :
- - •
' ' ' •
•
.
. - 1
'
' ,,
: :. ·:"
.
.
.
SUÇLULAR .��:
. SUÇSUZLAR :
•
·
.
.· : ·
·
. . .
.
·
.
·
·
. .
· ·
P OLİ SLER :
.
. .
. �
.
. '
•
'
HORTY •
• (Hortanse Zitkousky) Step
hane'ın Hollywood'daki Po-
lonyalı arkadaşı ............
Edith LYONS •
• Hayalperest bir kız. Şfilıit
' .
t •
RUSSEJ,J, •
• Savcı Yardımcısı ............ •
.:
Della STREET •
• Perry Mason'un sekreteri
" ..
Ernest A. TANNER •
•
'
f
H oman ın şo oru ............
L-Ois WARF'iF/ID •
• Kendisini terkettiği halde
kocasına yardım için Spin
ney vasıtasiyle para gönde-
ren vefalı bir kadın .........
AKBA YAYINEVİ
..
*
. . .. . . .
(A K B A) kelimesi,
(KEDİBAŞI) monog
ramı ve PARALEL
ÇİZGİLER (Bu çiz
.
•
gilerin kullandığımız
ve kullanacağımız sa
ğa eğri sola eğri düz •
•
•
BiR
7
- «Bu para nereye gidebilir, Emily? Hiç bir şey anlıyamıyorum.
Dolarları çekmeceye _koyduğumu hatırlıyorum ve ... .,
- «Evet.»
- «Görünüşe göre kendisini korumasını bilen bir insan.» ·
- ««Haklısınız. Beceriklidir.)>
- «Acele karar vermeyin, Stephane. Size çıkıştı diye üzülmenize
lüzı1m yok... ))
8
St.epbane, saatine bir göz atarak, <tBen olmadan da işi yürütebi
lir misniz, Emily?» diye sordu.. ·
- «Ümit edelim.»
• «Paraya ihtiyacınız var mı?,,
«Hayır. Oto-stop yapmasını biliyorum.>
«Sizin göbek adınız ne, Stephane?»
«Claire. Neden?»
«Bence soyadınız. Olger'i kı1llanmasanız daha iyi olur. Hem
sert bir isim, hem de sanki Rusmuşsuntız gibi bir intiba uyandırıyor.
Stephane Claire olarak tanıtın kendinizi. Belki de Hollywood'da büyük
bir şöhret olursunuz. Zaten bileğinizin hakkı ile başaracağınıza inanı
yorum. O her zaman rastlanan yalancı sarışınlardan değilsiniz çünki.
Saçlarınızda altın ve gümüş gibi sıcak tonlar var. Tutunacaksınız.»
- ccHayır.» •
� cı.Allahaısmarladık. »
ıı.1yi
şanslar.»
.
- «Teşekki ir ederim.>
tKt
'
'
Adam,
�Bakersfield'e geliyoruz, daha ileriye gidemediğirrı ıçın üz
günüm.» dedi.
- «Los Angeles'e daha ne kadar var?•
- «Yüz milden biraz fazla. Arabayla iki saat sürer. Fa.kat artık
btı gece y-0la devanı etmemelisiniz.»
- «Balı! Merak etmeyin, her şey yolunda gider. Los Angeles'de
·
- «Hayır. Böyle gayet iyi. Çok teşekkür ederim... Her şey için.
·
'10
•
11
- «Evet! üşüdünüz mü?»
Genç kız bunun neticesinn ne olduğunu bildiği için, güneş battı-
ğından beri b11z kesilen bacaklarına rağmen gülümsedi :
<<«Hayır, teşekkür ederim. Kendimi gayet iyi hissediyorum.•
«Gözde whisky var. İyi gelir.»
«Böyle de iyiyim.»
- «Bir yudum alın, ısınırsınız.» 1
rini anladı.
12
Stepbane adamı maharetle idare ediyordu. Çünki aksi takdirde yo
lun ortasına bırakılması da mümkündü.
Sonra arabanın sahibi bir kaç yudum daha whisky içti, şişenin ka
pağını dişleriyle çevirerek kapayıp, tekrar göze koydu. Nihayet sağ eli
ni Stephane'ın omuzuna koydu, sonra kollarını okşadı ve oradan da
.kalçalarına doğru indi.
- «Pekala, küçük çocuk. Los Angeles'e kadar gidiyoruz. Orada
bir işim var. . . Hey! Bu da nesi?»
Birden arabanın hızını arttırdı . Aynı anda da sıkt bir rüzgar ağır
·otomobili hafifçe yana savurdu. Gece soğuk ve berraktı. Arabanın
farları yolun tamamını gündüz gibi aydınlatıyordu. Diğer yönden ge�
len vasıtalar yanlarından geçerlerken farlarını yakıp söndürüyorlar, fa
'
k at adam son derece kuvvetli ışıkları olmasına rağmen, karşısındakile-
. '
,
Arabanın hızı gittikçe :artmaktaydı. Otomob
. il, tekerleklerinin üz.e-
rinde gayet alçak olmakla · beraber, yine de virajlarda oldukça yana
yatıyorlardı. Görünüşe göre alkol -adam epey içmişti- tesirini gös
teriyordu. GöıJünün tıcuyla devamlı olarak genç kızı tetkik etmekte ve
bundan biç bir sıkılma duymamaktaydı. Stephane bu tehlikeli bakışlarla
karşılaşmamak için, yanındaki pencereden dışarıya bakmaya koyuld J.
Allahtan araba genişti de, aralarında bir mesafe kalıyordu. . .
- «Biraz yakınıma ge�senize, küçük.»
Genç kız sanki çok şaşırmış gibi bir tavır takındı.
- «Buraya gelin. 1Neden öyle uzaklaşıyorsunuz?»
.Stephane; gülerek. «Köş.ede oturmasını severim» dedi.
- «Buntı unutun ve daha yakına gelin.»
Genç kız hafifçe yerinden kımıldadı.
«Bu yakın değil ki.»
- «Arabayı kullanabilmeniz için rahat oturmanız lazım.»
•
13
bil sola doğru savrulmuştu. Lastikleri gıcırdatarak ar'ıabayı düzeltti.
Aynı anda da başka bir araba acı acı korna ,çalarak onları solladı.
Stepharre. «Her ikimizi de öldürmek mi istiyorsunuz?» diye sordu.
Adam «Ben ne istediğimi bilirim» diye gürledi.
- «Pekala. O halde durun. Ben başka bir arabaya bineceğim.»
- «Maalesef, küçüğüm .. Direk servis yapan bir uçağa bindiniz.»
Genç kız korkusunu belli etmemeye çalıştı. Sükunetle çantasını aça
rak r11jıınu çıkarttı ve onunla eldivensiz olan sag elinin küçük parmağı
nı boyadı.
Adam. «Daha hen� bitmedi» dedi.
«Benim için bitti ama.»
«Bu iş bu kadarla kalmaz!"
«Arabayı durdurun. İneceğim.»
«Kapıyı açsanıza.»
Direksiyonun hemen yanında bir anahtarlık sarkıyordu. Genç kız
ani bir hareketle elini uzatıp kontağı kapattı ve anahtarlığı oradan çe
kerek çantasına attı.
Adam, üzerine saldırarak. «Küçük orospu!» diye bağırdı.
Genç kız onu itip, ken<.&ini miidafaa etmeye çalıştı. Parmağına sür
düğü rl.lj, bileğine sarılmış olan adamın gömleğini boydan boya çiz
di. Araba, motörü stop etmiş olduğundan, gittikçe yava.5lıyordu. Yet
miş, altmış... Adam bütün gayretiyle Stephane'ın çantasını almaya ça
lışıyordtı. Ve onun direnmesi karşısında, sol eli de direksiyondan ayrı
larak .sağ eliniıı yardımına koştu. Genç kızın dudakları adamın göm
leğine yapıştı .
.
•
14
•
t)Ç
..
.eliyle, eldivenli olan sağ eli_ direksiyonu sıkıca tutmaktaydı. Araba bir
toprak yığınının kenarında yan yatmıştı. Radyatörden sular, karterden
ıde yağlar akmaktaydı. Farlar sönmüştü. Motör çalışmıyordt1.
Yeniden bir ışık demeti ortalığı aydınlattı ve genç kız ön camın
paramparça olduğunu gördü. Kanepedeki yastıkların üzerinde kırık cam
parçaları parlıyordu.
Etrafta bir kaynaşma vardı. Pencereden kollar uzandı. Eller, bilek-
·
vay sesleri. Canavar düdüğü sayesinde yolu açarak hızla ilerleyen am- .
15
bülfu:ıs, Stephane, tramvayların raylara vurarak -çıkardığı sesi tanıyor
ve her direksiyon kırışta kocaman araban1n sallanışını hissediyordu.
Sonra bazı eller onu tuttular.
Bir adam. «Yavaş!»
. dedi.
.
Tekerleklerin üzerinde kayış. Sedye. Beyaz duvarlı ve eter koku-
· ıu koridorlar... Stephane'ın gözlerini acıtan . çiy bir ışık... Şimdi usta·
DÖRT
göre her şey iyiydi. Onu hiç bir şey şa5ırtmıyor ve. yaralamıyordu. Canı
yemek istediği �man, şişmanlıyacağını aklına. dahi getirmez, fal$.t
16
,
tinde kaldım.» ,
nıucıze.»
.
F.:2 11·
- «Dün... bugün günlerden ne?ıı
- «Perşembe, yavrum.»
Stepbane, boğuk bir sesle. «Hakikaten çalınmış mı?» diye sordu .
- «Söyledim ya.»
.
.
Stephane yerinden doğrttlmak istedi, fakat acıyla inleyerek, ba5ını
:tekrar yastığa bıraktı:
- «Ne macera!» •
. BEŞ
18.
.
..
.
.
•
boğaz tokluğuna yazıhane süsü olarak çalışmıyorum. Mister Mason•a
istediği ücreti ödeyebileceğimi söyleyin. . »
.
1 9'
- «Arabanın Hollywood'da öğleden sonra çalınıp, bir müddet
·-sonra da Bakersfield'de terkedilmiş olacağı düşünüliiyor. denç kız San
Francisco'dan geliyorm.uş. Orada çalıştığı yerden, bahşiş kutusundan pa
ra çaldığı iddiasıyla kovulmuş. Anladığıma· g�re polis, Stephane Claire'in,
.
·yolun kenarında duran ve kontalc anahtarı üzerinde olan arabayı görüp,
plakasından liolly\vood'dan geldiğini anlayınca, onu tekrar geri götür
:mek istemiş olacağ;.nı zannediyor.»
- «Bu konuda Miss Zitkousky'nin fikri ne?»
- «Gayet ateşli bir şekilde bu düşüncenin tamamen saçma oldu-
•
20
ne'ın oto-stop yapmak niyetinden, San Francisco'daki arkadaşının tia
:beri varmış. Bunun bir faydası olur mu?»
- «Zannetmiyorum. Eğer iyi anladımsa, polis, arkadaşınızı araba
yı Bakersfield'den çaln1akla suçluyor. Drake'e bu noktayı da unutma
rna.sını söyleyin. Şayet arkadaşınızın Bakersfield'e vardığı saati kat'i ola
rak tespit ve ispat edebilirse, vereceği ifade de o nispette kıymet ve ağır
lık kazanacaktır. Polis, arkadaşınızın hiç durmadan geçtiği bir yerden
.araba çaldığını zor iddia eder. Onu San Franciscodan Bakersfield'e ge
tiren arabanın �ahibi de onun işine yarayacak bir ifade verebilir.»
«Haklısınız)) dedi Horty. «Arkadaşıma hatırlatayım. Söylediğine gö
,re çok iyi bir adammış. Onu bulmak lazım. Belki de faydası olur.»
- «Belki! Drake bu işi üzerine alır; bu onun işi. Size bir avukat-
,
· ALTI
r
21
.
22
miş. Hırsızların çaldıkları arabayla gezmek için sn1okin giymeleri alı
�ılmış bir hareket değil.
«Dolayısiyle Homan'ın yalan söylediğini düşünerek, çalışmaların11
.buna göre yaptım. Emrim üzerine adamlarımdan biri posta idaresine
telefon ederek, kendisini Homan'ın kahyası olarak tanıttı ve efendisinin
şehirler arası telefon makbuzlarını istediğini söyledi. Tahmin ettiğiniz •
.
- «Ne?»
- ccHakikat bu. Bir akşam bir taksi şoförü gelip o.dayı möbleli
olarak kiralamış ve beraberinde bir kaç d a bavul getirmiş. Spinney'in
odasına girmek için ayrı bir k aplsı var. Sadece gece yarısı gelip gidi
�or. Gece geldiği ve güneş doğmadan gittiği saatleri veya ü ç hafta
•
�onra bir yarım saat için meydana çıkacağı günü kimse bilmiyor. Ya-
ni adamın gayesi bir kaç mektup yazıp, ortadan k aybolmak. Onu te
�adüf�n ve belli belirsiz bir şekilde görenler var, fa.kat b u şahitler de
�damı doğru dürüst tarif edemiyorlar. Yirmi ila elli yaşları arasında,
J?.e zayıf ne de şişman bir kimseymiş. üzerinde bir pardesi.i, bir fötr
ş.apka ve sık sık da .bir smokin bulunurmuş. Gözünüzün önüne geti
rebiliyor musunuz? Kenar mahalledeki küçük evde, gece kıyafetiyle bir
adam! (Mason gözlerini yarı yarıya k apıyarak bekledi. Drake anlat-
.
23
m,asına devam etti : ) Posta kutusunda, bir nıektup varmış. Adamım onu•
buhara tutup açmaya cesaret edememiş, fakat . çok ktıvvetli bir lamba
nın ışığına tutara.k içinde bir makbuz ve bir de mektup bulunduğunu·
görmüş. Neticede zarfı açmadan mekttıbun fotoğrafını çek.meye mu-·
vaffak olduk. ıı
- «Nasıl?»
- cıO·h! Oldukça basit bir numara. Hassas bir fotoğraf kağıdını·
zarfın üzerine koyuyoi·uz ve arkasından ışık vurduktan sonra, kağıdr
banyo ediyoruz. 1\/Iektup katlanmış olduğu için, evvela görünüşe göre-
.
oldukça karışık bir negatif elde ediliyor, fakat neticede biraz çalışmay-
la bütün mektup okunabiliyor. Bunda da şöyle yazıyordu : Size ellf
dolar gönderiyorum. Bu ay bütün biriktirebildiğim bu kadar. Bana yaz-
•
«İmza?»
- «Lois. O kadar.»
«Ya makbuzdaki isim?»
- «Lois Warfield.» •
yıp para biriktire_rek kocasına bir avukat tutmuş. Ancak adam yine de ..
on iki sene hapis cezası yemekten kurtulamamış. Arkadaş bütün b u1
24
malumatı. vasıtalı bir sekilde öğrenmiş. Misis Warfield · biç ··bir şey
' ' .
.
:
an-
: 1
.!atmak istememiş.»
Mason, «Hoınan'ın kazancı ne oiabilir?· J> diye sordu.
. .
- «Haftad� üç veya dört bin dolar; belki daha az, belki daha
·fazla. Kat'i bir şey söylemek imkansız. Hollywood'da daim� iki defa
:servet açıklanıası yapılır; biri gazetecilere, diğeri de maliye memur-
. . ' '
Jarına.»
Mason, döner koltuğundan kalR.'arak, odanın içinde dolaşmaya baş
.tadı.
•
Drake . suratına acınacak bir ifade vererek «galiba biraz ileri �t-
tim» dedi. «Kızcağızın bize ödeyecek pek fazla parası yok .. Halbuki çek
tiğimiz telgraflar ve adamlarıma ödediğim para epey kabarık bir ye-
· ·
kun tutuyor.»
.
- «Spinney'i bulaı;nadınız mı?»
_,. «Şiı;ndilik yapılacak bir şey yok. Adam bir geliyor, bir gidi
Y.Or.· Bir görünüyor, bir kay
. boluyor. Bir kaç gün önce telgraf almış.»
«Telgrafın metnini öğrenemediniz mi?ıı
- «Böyle bir şey kan11na aykırı. . . >ı
Mason kağıdı parça ' parça . ederek sepete attı. Sonra Della Stre-
,et'e doğru dönerek «Rigley'in personel şefini telefonla arayın» dedi,
'
«Çok mülı.im olduğunu söyleyin. >ı
25
•
26
- «Hayır, Mister Mason : . . Zannederim en doğrusu artık bundan
bahsetmemek olacaktır. Şimdilik herhangi bir işçiye ihtiyacımız yok.»
Mason, «pekala, teşekkür ederim» diyerek, telefonu kapattı.
Drake, üzüntülü bir tavırla «Olmadı mı?» diye sordu.
- ((Hayır, Herhangi bir sebepten dolayı adam kızcağızı ortada
bırakıvermiş.»
- «Bu herhangi sebep, Hollywood'dan gelen bir fısıltı olmasın
sakın?»
Mason, askıdan paltosunı1 ve şapkasını alarak «siz herhalde be
nim düşi.incelerimi okuyors11nuz» dedi. Sonra sekreterine doğru döne
rek ilave etti : «Haydi, Della. Şu Stephane Claire'i bir görelim b.aka
lım. Böylece Drake'in • onun hakkındaki kanaatinin doğru olup olma
dığını da anlarız.»
Drake, «kaymak gibi kız» diye atıldı. . . Sonra bir müddet sustu ve
arkasından ilave etti; «arkadaşJnın da ·hatırı sayılır tabii.»
Della Stereet eliyle, dedektifi mühimsemediğini belirten bir işaret
yaptıktan sonra, patronuna dönerek ((söylediklerini pek fazla ciddiye
almayın» dedi. «Kızın platin rengi saçları var ve siz de Paul'ü tanır
sınız�»
·Mason hafifçe gülümsedi.
Fakat dedektif israr ediyordıı; ((Ciddi söylüyorıım, Della. Hakika
ten iyi bir kız.»
Della, «bunu bizzat görmeliyim» dedi.
Mason, «sizin bir kadın işciye ihtiyacınız vardı galiba, değil mı,
•
Mason onun söziinü kesti : «Bir yardımcıya ihtiyacı var. Hiç ol
mazsa şimdilik. New Orleans'daki adanıınıza, Lois Warfield'le temti�
sa geçmesini ve bir vazifenin kendisini . b1ırada beklediğini ona söyle
mesini bildirin. Ayrıca otobüs parasını da kadına versin. Btı son za-
.
27
.
YEDi.
28 '
•
'
29
- «Nasıl bir iş? Eğer yanlış anlamadıysam, müracaat memuresi
olarak çalışacakmışım? ıı
. - «Doğru.»
•
30
Drake araya girdi : «Fakat insan düşünürse, bu tan1amen saçma
lık, Perry. Bu iş onları alakadar etmez ki.»
Mason «Bence duruma bağlıı diye cevap verdi. «Kocanız nerede,
Misis Warfield?ı
Tam bu esnada garson kız geldi.
Avukat nazik bir tavırla misafirine sordu :
nuyordu.
- «Biz size itimat etmiştik, misis .\V arfield, bunu unutmayın. New
· Orleans'daki arkadaşımız sizden çok bahsetti ve ancak onun ısrarla tav
siye etmesinden sonra, size iş vermeyi . . . »
- «Hakikaten çok müteessirim. . . Fakat maalesef . . » .
Mason, gay�t soğuk bir tavırla, o:pekala» diye onun sözünü kesti.
«Madem ki ·bu şekilde davranmakta israr ediyorsunuz. . . »
- «Fakat benim hiç bir şeyde israr ettiğim falan yok. Biraz an
lamaya çalışın. B u hakikaten size ·açıklıyamıyacağım bir husus.»
Mason, nazik fakat soğuk bir tavırla, «nasıl isterseniz» diye kes-
ti. «Sigara? »
Ka.dın ağlamamak için kendini güç tutuyordt1.
- «Hayır, teşekkür ederim!»
Drake'in yüzünde bir merhamet ifadesi okunuyordu. Mason ona
sert sert baktı.
Uzun süren sık1c1 bir sessizlik- oldu. Nihayet Misis Warfield azan
. netlerim bu benim işime mal olacak, değil mi?» diye sordu.
Mason bakışlarıyla Drake'i aradı, omuzlarını silkti ve cevap ver
meden sigarasını içmekte devan1 etti.
Kadııı birden boğtık bir sesle «pekala» dedi, «nasıl isterseniz. Bu
•
31
Garson kız Martini'leri getirirken, o da sandalyesini iterek, katle-
•
: tı.
Maso.p, hemen atılarak, «her şeye rağmen sjze yemek ikram et
. mememiz için ortada hiç bir sebep yok» dedi. «Önce içkinizi için. Son-
.ra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz » .
.
- e:Hayır. Teşekkür ederim! ıı '
Mason, «biraz bekleyin » diye israr. etti. «Dt1rumun böyle bir şek.il
'
: ıeri masanın ijzerine bıraktı. Mrs. Warfield kısa bir teredddüt geçirdi
·
· ve nihayet içkisini alarak bir yudıimda biti.idi. .
' '
32
Kadın yüzünün pudrasını tazelerken, .:asla» dedi.
Mason, çantasını açtı.
- «Çok garip! Bu meseJe·yle meşgul olmtıştum. Ben avukatım.
Misis \Varfield. Ve son edindi�im bilgiler, doğruysa, kendisini bir aydan
daha kısa bir zamanda J?.apisten ktırtarabilirim. Bu, kocanızdır, değil4
mi?l>
Mason, Jules Carne Homan'ın bir resmini kadına doğru uzattı.
Fotoğrafta IIoman, yanında bir takım arkada5ları olduğu halde ob4
jektife doğru gülümsüyordu. Re�min altında ise �uplar yazılıydı :
Meşhur prodüktör, artistleriyle yeni filmi hakkında görüşürken.
Mrs. Warfield, heyecanla «kendisiyle meşgul olacağınız için çok
memnunum» dedi. «Zaten . . . »
Aniden duraladı.
Masoı1, endişeli bir tavırla .:ne var?» diye mırıldandı.
- <cFakat bu... O değil. . Ben b.tı adamı tanın1ıyorum!11
Avukat \adının yüzünü tetkik ediyordu. Bu yüzde acı bir hayal
kırıklığından başka bir şey okuınak mümkün değildi. Mrs. Warfield,
b_ir müddet daha foto8rafı tetkik ettikten sonra Mason'a iade etti.
Mason, «belki de bu Spinney'in resmidir)) diye mırıldandı.
- ccOnu şimdiye kadar hiç görrııedim. »
- ıxI<ocanız mektuplarında ondan biç bahsetmiş miydi?»
- «Evet. Merwin doğrudan doğruya kendisine yazn1an11 isten1iyor-
dı1. Mister Spinney'e taın n1anasıyla itiinat edebileceğimi bildirmişti. Fa·
kat kocamın, nerede olduğuntı bilmemi neqen istemediğini bir türlü an
tıyamıyorum. Bir mabkfın1un rnektup alması yasak mıdır. Mister �fa
son?»
- «Bazı şartlar olmakla beraber, yasak değildir. Belki · de ha
piste olduğunu bilmenizi istemiyordtı?ı>
- «Hayır, çünki arkadaşı barıa bunt1 açıkca söyledi. �!arwin'in
Kaliforniya'da olduğuntı sanıyot<lun1. Folsom ve Saint - Quentin hapis4
hanelerine yazdım. Fakat n1el(tuplarım geri geldi.»
- c<Neden Kaliforniya'da olduğt1nt1 sanıyord11nuz?»
- «Çünki arkada..51... Müteessirim ama, artık bundan bahsetme-
yelim daha iyi.»
Mason, «haklısınız» diye tasdik etti. uB11 konu iştihamızın kaçma
ıın a sebep olacak ve i)te zaten yemeklerimizi de getiriyorlar.»
· Yemek esnasında Mrs. Warfield, yeni işi hakkında bilgi edinmek
istedi. Drake de onuı1 suallerini karşılamaya çalıştı. Şimdiki müracaat
memuresi ayın .yirmisinde evlenecekti. P�ncak paraya ihtiyacı olduğu ·
ıçın
• •
F. : 3 33
•
bir yer bulur bulmaz, adresi bir kağıda yazıp, Paul Drake'e verilmek
üzere G a t e v i e \V oteline bırakın. Ben geçerken onu oradan
alır ve size ne zaman işe ba.şlıya,cağınızı bildiririm.»
Genç kadın ona elini uzattı.
- «Bana karşı çok iyi davrandınız, Mister Drake.»
Dedektif ise bakışlarını k.açırarak, c< bundan hiç bahsetmeyelim» di-
ye cevap verdi. ·
sunuz, Paul?»
- ccHayır. E�er öyleyse çok şaşırırım. Perry. Hakikaten hayal kı
rıklığına uğramışa benziyordu.»
- <eKeşke Della da bizimle beraber gelmiş olsaydı. Kadının, çan
tamdan ne çıkaracağımı önceden tahmin ettiğini sanıyorum . »
- <eYani sizce yalan n1ı söyledi?»
- «Her şey kocasının Hom.an olduğunu gösteriyor. Hadiseleri ·blı
34 '
'
düşünün; Kadınla anlaştığı halde, sonradan vazgeçerek onu yüzüstü oı
rakan şu bar mesela. Buı1tnı altında gizli bir tehdit var, Paul. S.avcı yar·
dımcısı o barın personel şefine gidip, Misis Warfield'i i5e almamasını
söylemiş olmalı. Ve be11 böylesine l<uvvetli bir nüfuzu olaıı anca.k bir .
'
'
yer biliyorum. ıı
- «Hollywood. »
- ((Eğer kadının kocası Kaliforniya'da mahkum olmu$sa, evrak-
ları incelemek kafi. . . »
- ((Kadın zaten I''olsom ve Saint - Quentin'e yazmış ve bir neti�
ce alamamış. Hayır, ·hayal kurmayın, Paul. Farzedelinı ki Warfield bu
·
35
•
'
- «Adı Horace ve ağabeysi Jules'den yedi veya sekiz ay daha kü
çük. İyi bir balık avcısı ve kuvvetli bir golf oyuncusu. Adeta bir pro-
fesyonel.»
- « Nerede çalışıyor?ıı '
- o:Holly\vood usulü. Şl1rada, bura. da. Devamlı bir işi YO·k. Ju-
les ona arada sırada bir is buluyor. Sinen1acının bir yatı ve bir yarı�
atı var, ayrıca golf kulübünde aza, yani kısacası bütün Holly,vood sa
kinlerinin · sahip oldukları şeyler onda da mevcut. Horace biraz çalı
şıyor, ağabeysinin oyuncakları ile oynuyor, ava çıkıyor ... »
- «Bir dakika> dedi 11ason. o:Horace, kazanın olduğu gün Holly-
woqd'da değil miymiş? :ıı
- cxHayır. Balık avlan1ak için denize açılmış.>
- «Kendisi Spinney olabilir.»
1
- «Evet, n1üınkündür.»
- «Yahut belki de Horace kadının kocasıdır ve Jules de onu k<>-
ruyordur?ıı
- «Bu hiç akıma gelmemişti» dedi Drake, gözlerini kırpıştırarak.
«Fakat h?yır, olamaz. dizginleri elinde tutan Jules. Şa.yet bahis konusu
kimse Horace olsaydı, mutlaka , şöyle bir mektup yazardı : Sevgili ka·
rıcığım, ben Hollywood'dayım, fakat işler iyi gitmiyor. Ağabeyin1in
sayesinde, geçiniyorum, fakat evli olduğumu öğrenirse asla yardın1 et
mez. Bundan sonra ikimiz de yollarımızı ayırsak, claha iyi olmaz mı-.
Kendini toparlayıncaya kadar, sana biraz para da gönderirim.»
•
Mason düşi.inüyordu. -
''
'
SEKtz
'
Mason, alaycı bir tavırla, masanın üzerine eğilmiş olan suratı tet
kik etmeye koyuldu. Sonra, avını gözleyen bir avcı gibi bakışlarını
adamdan ayırmadan, adeta kendisini davet eden derin koltuklardan bi·
·
Tine çöktü.
Palmiyeler içindeki
.
bahçenin, aydınlık çeşmenin ve yüzme l1avu •
Her haliyle keııdini beyenn1iş bir adamdı. Kısa kesilmiş saçlar ı,,
bir nev'i saçak gibi, tepesi açık kafasını çevreliyordu. Adam dazlaklı·
ğını saklamak için herhangi bir gayret sarfetmernekteydi. Burnunun üze··
. .
örtüyordu. Ba�ını hafifçe önüne eğmi'3, gözlerini israrlı bir şekild� elin-
deki . kağıtlara dikmişti. Birden bir kalem yakalıyarak, bazı kelimeleri
şiddetle çizdi ve üzeriııe başkalarını yazdı. Bütün ·bunları zerre kadar
tereddut etmeden yapıyordu. Bu ani ataklar 11eticesinde salıife gittil-:
çe siyahlac:;makta ve i.izeri düzeltmelerle dolmaktaydı. Nihayet eline al
dığı kadar şiddetli bir hareketle kalemi fırlatıp, önündeki kağıtları it
tikten sonra, kırmızıya çalan kahverengi gözlerini Mason'a çevirdi.
- «Sizi beklettiğim içjn üzgüni.irn. Bu kadar .erken geleceğinizr
tahmin etmiyordum. llham perilerim kaybolmadan önce senaryonun·
bu .kısmını bitirrnenı lazımdı. Ziyaretinizi11 bütün çalı�ma zevkimi ka··
çıracağını hissediyorum. Zaten o dedektif k.afi derecede beni rahatsız ·
' .
38 '.
. �
'
çıkarmaktır. ı> ,.
39
'
.
•
•
- cDolayısiyle menfaatlerimiz çarpışacaktır.• ,
o: Benim.»
-
- «Şantaj mı?»
- o:Hayır. S-adece basit bir ihtar.>
- «Söyleyecekleriniz bitti n1i?»
1
.
:
• ' . \
• ,.
< � • �.ı.
- .:San Francisco'da oturuyor.•
- «Böyle bir kimseden bahsedildiğini şimdiye kadar hiç duyma
..
-dım. Dolayısiyle bu yoldan giderek bana şantaj yapmanız inıkansız.•
-«New Orleans'daki bir lokantada çalışan bir kadını da tanımı-
· yorsunuz�ur herhalde?»
- «P..h! işte tehditler başladı. Tabii yine kadınlar. . . >
- «Sadece bir kadın.»
• '
I
- cNeden?ıı
- · «Çünki adamın niyeti karısından boşannıak.•
-:. cNeden?»
- «Bir başkasıyla evlenebilmek için.>
- tiMi\kemmel bir . düşiince » dedi Homan, dalgın bir tavırla.
·c.Evet, hakikaten mükemmel! Yapılacak bazı şeyler olmalı. . . . Bir ha·
:yat hikayesi. IIarcanmak istenen fedakar bir kadın. Tam bir draın.
·Harika! Şunu bana bir genişletsenize . . . »
- «Zaten benim de niyetim bu ya.>
Homan, parmakları yüzüklerle dolu elini sallayarak gülmeye baş
�Jadı.
- «Film senaryosu bu!» dedi. «Özür dilerim, Mason. Fakat se
'naryoları hakkında ne düşündüğümil soran o kadar çok yazar var ki,
.artık duyduğum bütün vak'aları ister istemez bu gözle görüyorum. Ha •
ko,ymak.taydı.
Birden tıklamalar kesildi ve I�oman başını kaldırdı.
--:-· «Hikayemin sakat bir tarafı yok» diye mırıldandı nihayet.
ıBen hakikati anlattım, dolayısiyle bana hiç bir şey yapamazsınız.
,
o-
·kıza acıyorum. Araban1ı çaldılar, bu doğrudıır. Kim çaldı? Bilmiyo-
rum. Size de zerre kadar aldırdığım yok, Mason! Bahis konusu kız da,_
düşünmeye fırsat buldtığun1 sürece merl1ametimi uyandırabilir. Bir has-
. .
palanacak; gayet tabii bunların hepsi acı şeyler. Hadisenin insani, acık-
lı tarafını ben de görüyoru·m. Fakat bütün· bunları uzun boylu düşü...
necek vaktim yok, beyefendi. Şu sıralarda da bütün dikkatihıi · öntim
deki senaryoya teksif etmem için, bağlı olduğum şirket bana. para ödü-
_yôr; evli bir kadına aşık olan adamın problemi. Kadının kocası boşan-
.mak istemiyor. Askıntı oluyor. Dram büyüyor, genişliyor ve nihayet
.bir gün . adam, karısını aşiğtnın kolları arasında yakalıyor. öfke, inti
kam arzusu. . . Fakat beni asıl meşgul eden, kadının durumu ve dav
ranışları. İçinde ya�adığı hayal ve yalanlar dünyası. . . »
Mason ise tam kapıdan · çıkmak üzereydi ki, birden başın·ı çevire.:.,
rek: seslendi :
.
.
'
•
- o: Merak ettim, Hornan... Hazırladığınız yeni filmin ismini söy-
'lemenizde bir mahzur var mı? Çünki filmi seyretmek ve ziyaretim, ha�
· fif de olsa üzerinizde bir tesir yapmışsa, bunun izlerini filmde görmek
: isterdim.»
Hoınan, canının sıkıldığını belli eden bir tavırla senaryonun ilk
. sahifelerini eline aldı.
..
- «Bu senaryo, iki sene önce stüdyolarımızın telif hakkını satın
,aJdı!;ı bir roı:nandan çıkartıln1ıştır. Romanın ismi şöyle : Maske _ Düş�
tüğü Zaman! Saçma bir isim. Belki bir romana yakışır ama, film ismi
•
· ruyordunı » dedi.
41
•
.
Uşak, bakışlarında 111üteşekkir bir ifa.de oldt1ğu halde tam ona ka- .
pıyi açıyo.rdu ki, dışarıdan telaşlı ayak sesleri duyuldu ve hemen ark:a·
aından da Mason; adeta koşarak gelen genç bir adamla çarpıştı.
Yeni gelen. «Pardon» dedi. «Kabahat beniı'ndi!»
Ad.amın yüksek ve geniş bir alnı, çukurları · epey derince olan ko-
,
, olmaz mı?»
meşgulmüşsünüz? »
- «Evet, denizdeydim.»
- «Biraz önce ağabeyinizle durumun ciddiyeti hakkında konnş-
tuın . Bunun, polise bir kaç kelimelik bir hikaye anl:;ıtarak kurtulnıak.
istı�nilen hadiselerden olmadıeını söyledim: Şimdi kendisinin n1ahke
mcye çıkması ve bütün bildiklerini anlatması gerekiyor.»
- «Bu .b akımdan sizi suçlamam imkansız. Fakat herhalde ağabe-
yirni kızdırmışsınızdır.
.
. - Hele çalıştığı bir sırada sizi dinlemek mecburi-.
yetinde kaldıysa.»
- «Her şeye rağmen beni dinledi. Fakat söylediklerimi iyi anla..
yıp anlıyam:;ıdığı konusunda tam bir kanaat edinemedim. ı
Genç Homan gülümsedi.
- «Anlamıştır. Zaten siz vazifenizi yaptınız. Jules için tasalanma
yın. o kend�ni korumasını bilir ve üstelik kolay kolay d a yeniln1cz.•
- ıı:lnat etmeye ne IU.zum var?> diye mirıldandı Mason. «Lüzum--
suz yere riske gireceğine, mes'uliyetini kabul etsin. Yani arabanın ken
di adamı tarafından · kullanıldığ ını açıkça söylesiıı. ı>
Horace lloman saatine bir göz attı.
- «I:Iakikaten çok acelem var, ama size bir beş dakikamı ayıra
bilirim. Yalnız biraz çabuk ofun. Felipe, sen de cehennemin dibine git.•
- «Peki, efendim. Mister Masqn'u ı1ğ1ırlamak için kapının dışında
bekleyeceğim . »
- «Ben uğurlarım.»
- ccözür dilerim, efendim, fakat beyefendinin emri böyle.»
- «Pekala. Nasıl istersen öyle yap. Konuşmamız bittiği zaman se-
-
«Mükemmel.»
- <cSpinney hakkında ne biliyorsunuz?»
•
1
ki, bir takım kadınlar öne sürerek, ağabeyime şantaj yapılmasını hiç
de hoş karşılamam.»
- «Beninı böyle bir niyetim yok.»
•
tı.) Bir dakika! Siz önüne çıkan her �eyi silip süpürmek isteyen hain
bir kl1rtsunuz. I-Iay Allah! Ne kadar da. büyük dişleriniz var! Hayır,
- .
Mister Mason. Hırsızı tahmin etmek gibi bir riske girmeyeceğim. ' üstelik
yirmi dakika sonra bir hanımla randevum var. . . O·n dakika içinde gi
yinmem lazım. özür dilerim, dostum, fakat kadınların oekletilmeye alı
şık olmadıklarını bilirsiniz! Her şeye rağınen, Miss Claire'i görn1eye
gideceğim. Herhalde benimle konuş.makta bir mahzur· görmez, değil ı11i?»
- <<Zannetmem, zaten ben de n1ahz11r görmüyorum. Ancak kızın
ağzından bir şeyler almaya da çalışmayın. Size hjç bir şey söyleme
mesini ona tenbih edeceğim. ıı
- «Bt1 norrn.aldirı> diye cevap verdi genç ad�m. «Ben de si7.e hiç
bir şey söylemedim.»
- «Hiç.»
- «Ü halde �imdi artık ayrılalım. Allahaısmarladık!:a
Horace, ince parmaklarıyla Mason'un elini sıktıkta11 sonra, sesini
yükseltti:
- <<Felipe! Misafirimiz gidiyor. Evin gümüş takınılarından da 'bir
şey çalmamış!»
Filipinli genç uşak, bir geçiçli gizlemekte olan a8ır perdenin kıv-
46
'
'
DOKUZ
Gri saçlı, zayıf, gözleri pırıl pırıl parlayan bir adam, hastahanenin
müracaat kısmında bekliyordu. Hemen arkasında gri palto giyniic;: genç
bir adam daha vardı. Geniş omuzları, kömür gibi simsiyah saçları ve
köşeli çenesi Mason'tın bilhassa dikkatini çekti.
- «Poljsin müsaadesi olmadıkça Miss Claire'i göremezsiniz» di:
yordu, mürac'aatta duran bastabakıcı.
Mason gizlice onlara doğru yaklaştı. •
Gri saçlı adam. «Hastayı hususi bir odaya koydunuz mu bari?» di·
ye sordu.
- «Siz Mister ülger misiniz?>
- «Ta kendisi.»
- ((Evet, efendim, aynen verdiğiniz talimata göre hareket ettik.
Telefonda amcası olduğunuztı söylemiştiniz galiba, değil mi?»
- «Evet.» t
- «Ü halde zannederim kendisiyle görüşebilirsiniz.
,
özür dilerim,
şinıdi geliyorum . »
- (<Mister Sterne için de müsaade alınıı diye atıldı ülger. «Yani
şu yan1n1daki bey için demek istiyc-rıım.»
- «Mister. Sterne de bir akraba n11dır?ıı
- (<Bir bakıma, evet.»
. Hasta.bakıcı gülün1sedi.
- «Kusura bakmayın, fakat bilmen1 lazım. Kendisi Miss Claire'in
akrabası n11dır, değil midir? ıı
Genç adan1 sıkıntılı bir tavırla yerinde kıpırdandı.
- <cBence görUnmemek daha iyi olacak, Maxıı dedi.
- «Neden?» diye şiddetle sordt1 ülger.
- «Çünki kafası karışacak. Durumundan istifade ettiğimi zan-
nedece k . . . ne bileyim ben! Belki de böylesi daha iyi. . . Ben sizi burada
beklerim.)> . .
- «Saçma! ıı
- «Oh! Zaten siz de yanıııda fazla kalmayacaksınız. Sadece Cla-
ire'in ne halde olduğunu görmek istediğinizi söylemiştiniz.»
41
•
- c:Bu bey, Miss Clalre'in akrabı;ısı değil mi» diye sordu hastaba-
k.ıcı.
ülger, «Nişanlısıdır.» dedi.
- o:Oh!»
- uNişanlısıydım . . . ıı '
Avukat hiç sesini çıkarmadan genç kızı takip etti. Kauçuk .ayak
kabılarının üzerinde adeta kayıyormuş his'sini uyandıran hen1ş_irenin ar
kasından yürürken, kendi ayakkabılarının topukları zemine çarptıkça
akisler yaparalc uzaklaşan bir gürültüı;ıün çıkmasına sebep oluyordu.
Nihayet genç bastabakıcı, b_ir kapıyı hafifçe tıklattı. !çerden Step:.
hane Claire'in sesi duyuldu ve Mason, gütürnsüyerek, kendisine yol gös
termiş olan hem�ireye teşekkür ettikten sonra, odaya girdi.
Stephane yatağının içinde oturuyordu.
- «Beni htısusi bir odaya aldılar, çiçekler getirdiler . . • Bütün bun
ları yapan Noel baba da kim?» diye sordu.
- «Ben de bilmiyorum. Olanları bir anlatsanız?,
- c:Bir kaç dakika önce, şimdiye kadar bir ·sürü hastayla beraber
paylaştığını odadan alarak buraya getirdiler beni. Ayrıca üzerimdeki pa
tiska geceliği de çıkararak, bu hari.ka şeyi giydirdiler.,
Mason geceliğin yakasını süsleyen dantellere, genç kızın biçimli
göğüslerini saran soluk mavi renkli ipek kumaşa bakarak gülümsedi.
,
48
' .
•
- «Noel baba, Max ülger adında birisi olmalı. Kendisi. Şll an
da... >
A.ncak genç kızın yüzünde beliren ifade, avukatın sözlinü tam.am
tamasına mani olmuştu.
- «Ne var? ıı diye sordu.
- «Max
. am.ca ha! Fakat beni -
burada nasıl bulabildi?>
- «Hikayeniziı1 bütün gazetelerin ilk sahifelerini işgal ettiğini un1:ı-
1uyorsu.rtuz. Araba ·H ol]y\.VOod'da oturan bir sinemacıya aitmiş. Hırsız..
lıkla itham edjlen güzel bir sarışın. Sadece oto-stop yaptığını iddia edi
yor. Esraren·giz bir adam onu arabaya alıp kazayı yaptıktan sonra, or
tadan kayboluyor. Amcanızdan ne istiyorsunuz?»
- .:Hiç,. sadece hala bütün arzularına boyun eğeceğimi zannedi
yor. Çocukluk çağını çoktan geride bıraktığımı bir türlü anlıyamadı.•
•
- o:Hayır, bilakis. Evde bana ' bir oda vermişlerdi ve hiç kimse
de işime karışmıyordu. Fakat sonra herşey değişti. Birdenbire amcamın
babalık hisleri kabarmaya başladı ve beni altınlara boğdu. Sanki kra
liçeym işim gibi bana hizmet ediliyor ve vaktimin büyük bir kısmını sa
-dece terzilerde geçiriyordum. Sonra beni yanına alarak Palın Beach'�
götürdü. Hayatımı. onun tanzim etti�i şekilde yaşamamı istiyordu.>
F. : 4
Mason, uYa Jackson Sterne?ıı · diye sordu.
- «Ah! Jack .. dedi genç kız, gülümseyerek. «Max amcanın kur�
. »
$CSICn(li:
· uGiriniz !»
-
Mavi beyaz üniformasının içinde gayet ciddi görünüşü olan iri ya
rı bir hastababcı kapıyı açtı ve Max ülger tıpkı bir kuş gibi sekerek
ve gözlüklerinin arkasındaki gözlerinin içi gülerek odaya girdi.
- uAh, aht i-;te bizim küçük kaçağı nihayet yakaladık!>
.
50 •
. - «Ben, Max ülger. Chicago'daki Pitcairn, Roxy ve Hungerford
firmasını ödemeli olarak arayın. Acele olacak. Hayır!. .. Bir dakika. Ya
zıhane bu saatte kapalıdır . .En iyisi avukat Mistır Pitcairn'i evinde ara·
yın. Gizli ve hususi bir görüşmedir.»
Telefonu kaı'lattı. .
- <cSıkı durun, Mister l\.f ason » dedi Stephane. «Amcam böyledir
işte. önce karşısındakini yerden yere vurur, on.dan sonra da . hatasını
tamir etmek için ne yapacağını şaşırır. İnşallab. canınız fazla sıkılma..
mıştır?»
- «.Asla» diye mırıldandı Mason, tekrar yatağın ayak ucuna ili4
·şirken.
Sonra yaşlı adama doğru dönerek. ilave etti: .
• Sl
inatçıdır. . . Ne? Emin misiniz? . . . Ah! o zaman ba5ka tabii... Ne de·
mek istiyorsunt1z? Gece yarısı mı? I-Iayır, canım saat şimdi daha on!. .•
gezdirdi.
«Tabii, sana haber vermiş olmalı. Zuten beni gördüğün zaman.
·
"' •
- «Evet, biliyorun1.»
- «Senin başına kötü ' bir şey geldiğini zannederek, üzüntjid,en ne
yapacağını şaşırdı. Ont1 neden anlamıyorsun? Hele evden ayrıldığın za
man, onun ne hale düştüğünü bir · görmeliydin... ümitsiz... kırgın » .•.
- «Evet, anlıyorum.» ·
- «Belki anlıyorsun arı1a on'a yakınlık d?- göstermiyorsun. Bu iyi
kalpli çocuğun sana karşı olan bağlılığını . . . ,
- «İyi kalpli çocuk! Hey Allahım! »
- «Ama o sadece seni düşünüyor.•
•
- «Tamam, pekala. Siz onu çağırmaya gidin ve beni Mister. Ma
·so.:ı'Ia yalnız bırakın şimdi.»
Max ülger, ayağa kalkarak, sinirli ve seri adın1lar]a kapıya doğ�
ru yürüdü. Sonra aniden arkasını dönerek, Mason'a baktı:
- «Pitcairn'e telefon etti�im için özür dilerim, Mason, fakat ken
disi için lıer şeyin en iyisini istediğimi Stephane'a göstermem lazını<lı:
Bu arada hakkın i zda da n1alCımat edinmis oldunı. Allahaısmarladık!>
. .
S4
sordu. Ben de Steplıane, diye cevap verdim. Btınun üzerine kendisini
Bili diye çağırn1amı istedi, lıepsi bu kadar. Oto-stop'un nasıl yapıldığını
bilirsiniz. Bir adam sizi .arabasına alır. Ne o sizi daha evvel görmü5tür,
ne de siz 01111nla bir claha karşıla)acaksınızdır. Fakat yine de (bay) ve
(bayan) diye hitap etn1ek güç gelir insana. Dolayısiyle, birisi bana ara
basında yer verdi?i zaınan adın1ı sorarsa, küçük isn1in1i veririm ve o
da ba.na kendisininkini söyler. Böylece yolc1ıl11k esnasında benimle bir
dereceye kadar samimiyet kurmak, araba sahiplerinin hoşuna gidiyo�
nedense.»
- «Aralarından bazıları dalıa da ileriye gitmek istiyor-O.ur her-·
halde.»
- «Evet, bazılarJ öyle.»
- «Bu bazıları Çoğunluktadır, zannedersem?»
- *Hayır. Umu ..._1iyetle aşırı hareketlerde bulunmazlar. Bir erkek
yan.ındaki kaqınla a)ırı bir samimiyet kurmak istediği zaman, kont1şma
esnasında zemini yoklar. DoJayısiyle asıl niyetini aıılamak güç değildir,
tabii bir niyeti varsa . . . »
: -· «Biz yine sizi Bakersfield'e kadar getiren adama dönelim.»
- ((İyi bir insandı. Beni Balcersfield şehrinin girişinde indirdi ve
hatta karanlık olduğu için endişelenerek biraz da bekledi. So!lra ısrarım ,
üzerine oradan ayrıldı. Nihayet grup halinde 4 araba birden geçti -çok
hızlı gidiyorlardı- ve bir beşincisi de onları takip ediyordu.»
- «Dönemece yakın mı durı1yordunuz?»
- «Evet.»
- «Ü halde bu beşinci araba Bakersfield'den gelmiyordu?:. ·
araba önce büyük bir hızla öııümden . geçti. Geçerken de beni görmiiş
olmalı. Sonra dtırduğunu gördüm ve ko-::tun1. Bu arada geri geri gelmek
lüzumunu hissetinedi ve yanına oturduğunı zaman da ev,rela bacakla�
rima baktı. Kadınların kendisine karşı koynıalarına alışık olmayarı, z�n
gin bir bey lıali vardı üzerinde. 1'�as1l anlatacağımı bilemiyorun1 . . . kay
ıtsız tereddütsiiz. l1iç, bir güçlLikle karşılaşmadan · hayatını sürdürmeye
.
alışmış . . . o tip lidan1Jarı bi lirsiniz. » ·
.:_ «Evetı> · dedi Iv1asc,n, «fakat bana daha çok bilgi vermeniz la·
''
. ·
.
tını. Bı 1 esrarengiz adanı hakkındaki l1er şeyi bilmek istiyorum. I<o·
nuşma esnasında ne işle me�gul olduğuna dair bir şey. söylemedi mi ?»
55
·,
- « Hayır. Hiç bir şey. Sadece Los Angeles'te bir işi olduğunu
'
ve
t
- «Kazadan kısa bir müddet önce.»
- o: Sonra arabanın kontak anahtarını aldınız?•
- « Evet.»
- «Sonra onu ne yaptınız?ı>
- «Şey. . . çantama attım.>
- «Çantanız · nerede?»
- «Bir hastabakıcı dün onu bana getirdi.»
· - «Ü zamandan beri I:ıiç içindekileri kontrol ettiniz mi?•
- «Sadece pudramı aldım ve . . 11 .
S6
- tSonra onıı nereye koyduğunuzu sormadılar mt? •
- «l,oiis mi ifettişi, 'anlatıklarımın tek kelimesine dahi inanmıyor·.-
du» dedi Stephane gülerek. 11.Ve sadece kendi söylediklerini dinlememi'.
istiyordtı. »
- «Rol yapmasını becerebilir misiniz?•
' . .
- «Bilmiyorum. Neden?ıı
«Eğer şimdi btı anahtarları polise teslim · edersem, durum daba,
__:..
- · «Mc:alesef.»
- «Mesela üzerinde neden smokin olduğunu size izah etmek lu-
:zumunu duymadı n11?ı>
- «O sırada bu smokin meselesi üzerinde ben de fazla durmadım.»
· - «Halbuki en mühim nokta blı. Sadece nasıl kullanılacağını bil·
mek !azını.»
. - «Ü kadar rniihim olan nesi var bunun?»
- «Saat gecenin onunda, Corniclıe yolu üzerindeki ilk beş bin
ar�bayı durdurun ve bakın bakalım kaç arabanın sahibi smoKın gıy.. .
• • •
mış. ıı
•
- «Doğru.» ,
Ma.x ülger kapıyı itti. Genç adam ise arkada duruyor ve bir türlü
:içeriye girmeye cesaret eden1iyordu.
- «Gelsenize, Jacks!>� diye bağırdı Stephane. <(Merak etmeyin, sizi
ısırn1an1 . >>
- «Merhaba. Nasılsınız?ı>
- «Gayet iyiyim.»
- «Sizin peşinizden . . . gelmek, sizi rahatsız etmek istediğin1i zannet-
·meyiniz, Ste1)hanc. Sadece size yardın1 etnıelc arzt1sundayım. Arncanıı
Gizin için dedektifler tuttu. Halbuki ben hiç bir şey yapmadım. Tabii sizi
tekrar görmeyi çok arzuluyordun1, fakat harekete geçn1ek. herhangi bir •
teşebbüste
. btılunmak. . . neyse, beni anlıyorsunuz, değil mi?»
•
. 58
.
yine ondan on, on beş kilo fazla olmasına rağmen, sırım gibi bir vücudu,
vardı. Ayı pençesini andıran kocaman elini uzatarak, avukatla tokalaştı. ·
- «Sizinle tanıştığıma çok ınemnun oldum, hocam. Mister Olger
bana sizden bahsetti. S.teplıane için elinizden geleni yapınız, lütfen. Son·
durumu da çok merak ediyorum.))
- «Şiındilik hiç bir şey söyleyemem» diye cevap verdi avukat •.
.
- «Yarıın saat içinde istenilen para ödenmiş olacak» diye mırıl-
dandı IVIax ülger. «Her türli.i ihtimali göz önl.inde tutarak, yanıma be-
heri on bin dolarlık cekler
- � �lnıı�tım. »
.
diniz?»
- . ccI-Ier tiirlü şeyle karşılaş.maya hazırlamıştım kendimi.»
Mason, gen� kıza. «rlemen bıı gece hastahaneden ayrılmayı düşü-
nüyor niusunuz?ıı diye sordu.
- «Evet söyleınek istemiyordı1m ama bu· göz hapsi asabımı çok
•
bozuyor. »
. .
59·
- cGateview'u bir deneyin. Adirondack'tan üç blok ötededir. üs
telik sakin ve rahattır.»
- «Şu saçma çekingenliğinizi bir yana bıraksaydınız, sizi daha çok
.severdim! » diye bağırdı Stephane nihayet dayanamıyarak. «Hem beni
,öpmeyecek misiniz?»
- «Hakikaten bunu istiyor musunuz? Sizi öpebilir miyim?•
Genç kız yüzünü bııruştuN<rak, başını öbür tarafa Çevirdi:
- «Hayır!»
Mason , ayaklarının ucuna basarak odadan çıktı ve kapıyı da ar
Drake'e telefon etmek üzere köşedeki eczahaneye girdi. Drake ise ya
.zıhanesine henüz gelmişti.
..:_ «Paul! Galiba bir noktada hatalı davrandık.•
- cıHangi noktada? :ıı
- «Misis Warfield konusuııda.>
- «Yani?»
- «�adını , takip ettirmedik.»
•
'
•
- e:Homan'ın resmi Photoplay mecmuasında çıkmıştı, değil mi?"
- o: Öyle zannediyorum.»
- o:Ne zan1an? »
- «Geçen yaz çıkmıştı galiba.•
- «Kadın gazeteciden mecmuanın belli bir sayısını mı istemiş?,
- «Hayır.»
-- «Kanaatimce bu Misis Lois Warfield'le daha ciddi bir şekilde
meşgul olmak gerekecek.»
'
,.
ON
-:- «Boşuna gayret. O işi ben de denedinı. Kağıt çok kalın. Misis.
Warfield onu sağ eliııde tuttu ve kısa bir ınüddet tetkik ettik.ten sonra
bana iade etti. ıı
- «Fotoğrafı iki eliyle bird.en tutmamış olması çok garip» diye
mırıldandı genç kız.
«Makyajını tazeliyordu» dedi Mason.
- «Pudra nıı s·üriiyordu?ıı diye heyecanla sordu Della Street.
((Evet, zannederim. Neden?»
(<Hay Allaiı! »
«Anlıyamıyorum, ne de . . . »
S�I�r.eter bir el hareketiyle patrontınu susttırduktan sonra, çantasım
açarak içiııden pudriyerini çılcardı .
.
'
62
- «Şimdi gösterin bakayım şu resmi.»
Mason genç kızın önünde durdu. Della Street sağ elinde fotoğrafı,
sol elinde de kapağını açtığı pudriyerini tutuyordu.
- «Şimdi anladınız mı?»
- «Yani . . . oh, tamam! Pudriyerinin aynasından m ühü rü okumuş
olmalı!»
- «Keşke sizi11le beraber gelseydim» dedi Della Street, sitemkar
bir tavırla. «Kadınlar daima daha dikkatli . . . »
.
.
63
•
•
daha yakından tetkik edin... Hiç kinısenin yardımı olmadan böyle bir·
den bire şöhret basamaklarına tırmanması normal bir şey değil çünki.>
' - o:Sizce kinı yardını etıniş olabilir?» ·
- ıı:Bunu ·b ulmak sizin i.5iniz. Kazandığınız parayı hakedin. > dedi
I\Iason, alaycı bir tavırla.
Della Street. o:Hazırım ıı diye seslendi. .
- «Benim yazıhaneııin önünden geçerken bir saniye beklerseniz,.
ben de pardesümle şapkamı alırıinıı diye n1ırıldandı Drake. <tŞt1 ayna·
numarası çok hoşuma gitti. A.ncak bu sefer müşterimize karşı dal1a az.
ilgi duyacağım. Dün gece neredeyse 011u himayeme alnıaya katar'- ve·
recektim. ıı
- �I-Ialbuki aynı anda kadın bizi nasıl faka bastıracağını hesap·
.
Iıyordıı! ıı
- «Sizin arabaya mı yoksa benimkine mi binelim, Perry?»
- «Taksi tutalın1 daha iyi. Böylece vakit . kaybetmenıiş oluruz.>
On dakikadan daha az bir zaman zarfında Gateview oteliniıı önüne·
gelmiş�erdi.
- «Bakın bakalını sizin için bir l1aber bırakn1ış mı?» dedi Mason:
Drake'e.
- «Bir d.akik.a, Perry. önce adamımla bir konuşayım. Böylece aşa·
ğıya inip inmediğini aıılarız.»
Dedektif bir göige gibi 011lar111 yanından ayrıldı. Otelin holündek!
kanepelerden birinde oturan ve bütün dikkatini elindeki gazeteye ver·
miş gibi görünen bir adam , başını kaldırarak, belli belirsiz bir göz işa·
reti yaptı.
Drake tekrar Mason'un yanına döndü.
cOdasındayınış > diye mırıldandı.
'
. .
•
•
P. : 5 65
gayet ağır hareketlerle gaze tesini katladı, esnedi, sigarasının külünü
silkti ve tan1 asansörün kapısı a.çıldığı zaman da ayağa kalktı.
.
- «Bir dakika, l;>en de yukarıya çıkıyorun1! » diye seslendikten son-
ra, sakin adımlarla yürüdü. ,
-. «Garip bir durum. Bunu sizin de itiraf etmeniz lazım» dedi mü
racaat memuru, sıkıntılı bir tavırla.
- «Çok haklısınız» diye cevap verdi Mason, memura doğru eği
lerek: «Çok garip bir durum ve sizin davranışlarınız da ondan daha
garip üstelik! Tecrübesiz, basit bir kadıncağız, büyük bir şehrin otelle
rinden birinde aniden ve esrarengiz bir şekilde ortadan kayboluyor. Ve
siz bu durumt1 aydınlatmak için her hangi bir teşebbüste bulunmaktan
sa , hesabı. kin1in ödiyeceğini düşünüyorsunuz! Borcu ödenecektir, anla-
dınız · mı? Mes'uliyeti · ben üzerin1e . alıyorum!»
66
- «Benim söylemek istediğim. . . Oldukça şüpheli bir durum gibi
geliyor bana. . >>
.
..
ONBtR
67
•
dedi Ruscell. «Fakat size bir danışalım dedik. İsterseniz bırakalım kararı
hakiın versin. Hem duyduğuma göre, kız kefaletle serbest bırakılmış.
Zorluk çıkardığı taktirde bu kefaleti arttLrmak mecburiyetinde kalaca
ğız.»
«Pekala» diye mırıldandı Mason. <(Cuma günü saat lO'da ha
zır olacağız.»
- «Teşekkür ederin1, üstad» dedi Ruscell, bütün avukatlardan ra
hatsız olan bir savcı yardımcısının soğuk nezaketiyle.
'
68
- «Evet, bazen böyle tiplere rastlanır. Ancak umumiyetle de, per
de arkasında ipleri çeken bir kodaman vardır. Bu numaraları siz de
bilirsiniz. Mesela senelerdenberi sokaklarda dilencilik yapan bir adam
vardır. Sonra birdenbire Maclıin Stüdyolarının falancayla uzun vadeli
bir kontrat yapmak istediği haberi bomba gibi patlar. Aslında bu fa- ,
!anca, o dilenciden ba�kası değildir. Fakat yine de adanı, haberin duyul�
<iuğu gün elli yeı:den teklif alır.»
- «Neden Hornan'la bu }(adar ilgileniyorsunuz? Arabayı kulla
nan o değildi ki.»
- «Evet. Görünüşe göre öyle. Eşkali, Stephane'ın tarif ettiği ada-
. '
mınkine uymuyor.»
- «Ayrıca Homan'ın Hollywood'daki başarısının bu konuyla ne
:alakası olabileceğini de anlayamadım.»
- «Doğrusunu isterseniz, ben de pek bilmiyorum » diye itiraf et
ti Mason. «Fakat onun hakkındaki bütün her şeyi öğrenmek, karakfe •
•
- «Ama Homan, başı belaya girdiği takdirde, yine Spinney'i yar-
·dıma çağıracaktır.»
- «Mi.imkündür.ıı
- «Ü halde neden saldırıya geçip . . . »
- «Bu bakımdan hiç bir teşebbüste bulunamayız, Dellaı diy� genç
kızın sözi.inü kesti Mason. «Hatta onu korkutamayız bile. Bunun için,
Spinney'i saklandığı delikten çıkarmaya uğraştığımızdan çok daha bü
yük bir güce sahip olmamız lazım.»
•
69
- «Ya Misis Warfield? Sizce ona ne oldu?»
- «Her halde kendi arzusuyla o·telden ayrılmıştır. Ancak bavul-
larıyla beraber hiç kimsenin oteli terkedemiyeceğini de kat'iyetle söy
lediler. Bu bakımdan idarecilere hak vern1emek imkansız. . Çünki aksi
tc;.kdirde herkes hesabı ödemeden kaçar. Fakat ber şeye rağmen bt1 es�
rarengiz kayboluşta anlan1aya mtıvaffak
. o!ama.dığın11z. bir husus var.»
.
- «Kadın hem gidiyor, hen1 de dışarıya çıkn1ası imkansızıı dedi�
Della «Buna göre . . . »
Mason aniden ayağa fırladı :
- «Tamam! Buldunuz, Della! ·ıı
- «Neyi?»
.- <<Problemin çözümünü! Şimdi her şey anlaşılıyor! >ı
«Sahi .mi? O· halde ·heyecanınızı benim de payla}abilmen1 için ..
şu buldu.ğtım çözümü bana da açıklar n1ısınız?»
- «Çabuk bana Drake'i çağirın! ıı diye bağırdı Mason, kendinden
geçmiş. bir halde, «Hayır, telefon etmeyin. Koşun oraya! Tam.anı, bul
duk! Bu defa Hornan,
. burnunu saklandığı yerden dışarı çıkardı . . . Hay-·
.
di, Della! »
- «Derhal gidiyorum. Hem de 100 metre dünya rekoru kıraca
ğım. Kronoriıetrenizi ayarl�yın, patron. ))
Genç kız dışarıya seğirtti ve Mason onun koridorda koştuğunu .
duydu.
Avukat sabırsızlıktan parmaklarını çıtlatarak, sinirli . bir tavırla oda
nın içinde bir aşağı, bir yukarı dolaşmaya başladı.
Kısa bir n1üddet sonra ise Drake, yanında Della Street olduğu
·halde : içeri girdi. .
. . .
70 . .
.
'
• •
det sonra da aynı adam otele müracaat edip, bir oda da kendisine ayırt
mıştır. Nihayet biz oradan ayrılınca, Misis Warfield'e kısa bir ziyarette
bulunmuştur. Ve kimbilir kendisine neler anlatıldı ki, kadın, vereceği
mizi söylediğimiz yeni işini ıınutup bizi terkederek, rakibimizin peşin
den gitti. . . »
- «Yani odasını terkettiğini mi söylemek istiyorsunuz?»
- «Evetct Sadece başka bir odaya taşınmış olacağını söylemek is-
tiyorum.»
Drake, tanınmış bir parçanın melodisini ıslıkla çalmaya başladı.
- cc Haklısınız! Bu aklımıza gelmemişti.»
.
71
miştit. Misis Warfield de kapıyı açınca, adam üzerine atılmış ve. onu
•
kikaten odur. Çünki her şeyden · evvel adam, Misis Warfield'in odası-
na çıkmasından beş dakika sonra gelmiş. Zaten . bizim oradan ayrılı
şımızdan sonraki bir saat içinde gelen müşteriler s,adece iki kişi ; bu
esrarengiz adam ve bir de kadın. Ayrıca gece geç saatlerde 'bir çift
daha , nıüracaat etmiş ve onlardan. sonra da • . . »
«Arabayı kullanan adamın eşkalini tarif etmiş miydiniz? ıı
- Anlatıyorum işte. Onu yakaladık diyorum. Biz . . . .,,
o:
72
'
'
ONtKt
•
73
•
. . tki adam . el sıkıştılar. Tragg aşağı .y ukarı aynı yaştaydı; belki bi-
. .
raz daha inceydi ama aralarında göze çarpan bir benzerli k vardı. Tragg'
ın alnı geniş, siyah saçları kıvırcık, yüzünün çizgileri sevimli ve göz
leri de daima düşünceliydi. Kendjsinden önce aynı mevkii işgal et
miş olan boğa gibi k�lın enseli ve kaba- müfettiş }lolcomb'a i�e hiç
mi hiç benzemiyordu.
- <cYeni bir ceset mi?ıı diye sordu Tragg.
Mason yüzünü buruşturdu.
- «Beni her zaman bildiklerin1i kendiıne saklan1akla, polise yar
dımcı olmamakla suçlarsınız. Bu sefer size her şeyi anlatacağım. 11
\
- <cÖnce buyrun, oturun.»
Avukat, müfettişin tam karşısına oturarak, bir sigara yaktı.
- «S-Oyleyeceklerim Stephane Claire meselesiyle ilgili.»
•
..
- «Ah, evet! Ben b11 vak'ayı pek fazla inceleyemedim. Fakat go-
rünüşe göre, savcı dosyayı tamamlamış ve atışa hazır.»
«İlk duruşma Cuma sabahı» dedi Mason.
«Bu mes'eleyle artık ilgilenmiyorum; yani tahkikat dosyasını
benden aldılar.»
- «Ne olursa olsun, adaletin yerini bulmasını istemez nıisiniz? »
Tragg zoraki bir tavırla hafifçe gülümsedi.
- «Doğrusunu isterseniz, dosyanın benden alınması, konuya k.ar
şı ilgimin kaybolduğu manasına gelmez. Ancak bakanlığın bu mes'ele
hakkında şahsi görüşleri var. Biz sadece savcının kanaatini destek
leyecek bir kaç delil elde ederiz ve böylece adalete yardımcı oluruz.
Aksi taktirde. . . Beni anlıyorsunuz, de�il mi?» .
- «Ya herhangi bir suçun ispatı için gerekli delillerin ancak üç-
te birini toplarsanız?» ·
74
. .
•
•
75
•
'
- «Tamam, anlaştık.» •
76
- «Oh!» dedi Drake, Mason'un omuzunun üzerinden doğru ba
karak.
Tragg, endişeli bir tavırla ((Ne var?» diye sordu.
Mason ve Drake aynı anda kenara çekilince, yüzü yastığa gömül
'
mek istiyordum.» •
- «Ta.marn. »
Bu sırada asansörün bulunduğu yere gelmişlerdi. Asansörün ka
pısı dedektifin üzerine kapandıktan sonra, Maso.n, Drake'e doğru dö-
nerek mırıldandı :
- «En doğrusu onu yanımızdan uzaklaştırmaktı. · Hiç olmazsa bil-
mediği bir şeyden dolayı başı belaya girmez.ıı
«Bence mühim değil. Sanki · bizim başımız belada mı?»
- ((Bu sözlerinizden niç bir şeyin farkında olmadığınız anlaşılı-
yor.»
«Bizi nasıl suçlayabilirler? ı>
«Bagajl�rı unutuyorsunuz. Odanın köşesinde görmediniz mi on-
ları? »
«Hayır.»
«Bir valiz ve bir şapka kutıısu.» dedi Mason! «Tabii Tragg bun-
iye ait olduğunu zannetmiştir. Ancak savcı v.alizi açtığı zaman. •
la.rın öli.
ccOh!»
- <cBizden izahat isteyecekle r. Butalarda çok dolaştık çünki.:o
78
Drake, yüzünde şüpheli bir ifade olduğu · halde. «Evet, mümkün
dür» diye mırıl9andı. «Faıkat yine de. . . H·ay .Allah kahretsin! Şu ka
dın eşyalarını neden burada bıraktı acaba?»
- «Heyecanlanma, dostum! Bu husus üzerinde biraz düşünmemiz
lazım. Lois Warfield herhalde bizim sahtekar olduğumuzu sanmıştır.»
- «Sizce sonra ne oldtı? »
•
düşünecek! ıı
'
- «Vay canına!»
.
- «Onun için -çok dikkatli davrann1amız lazın1, Paul! Haydi, şım-
di aşağıya inelim. ıı
Asansör. geliyordu. Ve kabin iki adamın bulunduğu katta durdu
ğu zaman da, Drake'in adamı bir roket gibi dışarıya fırladı.
- «Aradığınız Warfield adındaki o kadın var ya. . . Siz hese::bı
öderken o daha buradaymış!
� «Ne ?ı>
- «Kapıcı söyledi. Mister Mason hesabı ödedikten on dakika son
ra, gitmis. Bu arada kapıcı onu tanımış ve kadına biraz beklemesini,
çünki üvey kardeşinin n1üracaat men1uru.ha kendisi için bir haber bı
raktığını söylemiş.>)
- «Sonra ? »
- ıcKapıcı gidip müracaat memurunu bulmuş. Fakat misis War-
field birden bire bağırıp çağırmaya başlamış, kendisinin misis Warfield
olmadığını, üvey kardeşinin de btılunmadığını ve dışarıya çıkmasına
mani oldukları taktirde polise n1üracat edeceğini söylemiş. Bunun üze
rine kadını bırak.n1ak mecburiyetinde kalmışlar. 11
79
Mason'la Drake birbirlerine baktılar.
- «Tamam işte. Hesap ödenmiş olduğu için, müracaattaki adam
onun peşinden koşmaya lfızum görmemiştir. Kadın da kaçmış tır, ta
bii. 7ı
- İşte şimdi hapı yuttuk » dedi avukat. «Müfettiş Tragg'ı eğer siz
de benim kadar tanıyorsanız . . » .
Mason, alaycı bir tavırla. «Adamı teşhis eder. Sonra? Kızın söyledik-
lerini kim doğrulayacak? Bir ölüye yaptıklarını itiraf ettirmek miim
kün mü veya bir ölü hiç hakkında söylenenleri yalanlayabilir mi? Step
hane Claire'in verdiği maluma.tın polisiı1 gözünde hiç bir değeri yok�
tur. Aksi taktirde bir kadına herhangi bir ceset gösterilip, onun (evet,
tamam, arabayı kullanan buydu) demesini beklemek çok kolay ollır
du. Ve iyi bir ·avukat da böyle hallerde, her zaman benzerliği garan
tili olan bir ceset bulabilir.»
Drake başını önüne eğmiş, sabit bir şekilde yere bak:ıyordu.
- «Simdi yegane ümidimiz» diye devam etti Mason cı:Misis War
field'in kocasını bulup, arabayı hakikaten Spinney'in kullandığını ona
itiraf ettirmek. Yani şu anda yukarıda ölü olarak yatan Spinney'den
bahsediyorum.»
«Fena değil!» dedi Drake.
_,.. ccEvet, öyle. Çünki . . .»
- «Günayd.ın, Mister Mason.»
Avukat sesin geldiği tarafa baktı. Jacks Sterne, elini uzatmış ken
disine doğru ilerliyordu.
- «Btı sabah iyi haberler var mı?»
Mason, endişeli bir tavırla asansöre doğru bakarak, genç adamın
elini sıktı.
- «Siz ne arıyorsunlız burada?ıı
- ((Ne mi arıyorum? Dün akşam siz bana . bu oteli tavsiye et-
mediniz mi? Hatırlamaya çalışın, hani . . . »
80
- «Derhal buradan gidin» diye Sterne'in sözünü kesti Mason.
«Fakat. . . Anlıyamıyorum. . . »
«Anlamanıza da lfızum yok. Hemen şimdi yukarıya çıkın, ba
"'VUllannızı hazırlayın, hesabı ödeyin ve yokolun buradan!»
- «Nereye gideyim?»
- «Nereye isterseniz» diye cevap verdi Mason, yavaş yavaş sabrı
tükenerek. «Ortalıktan kaybolun, diyortım size! Tekrar Adirondack ote
line dönün.»
- <cFakat, Stephane . . . »
- «Adirondack'a
.
gidin! Orada olmanız gayet normal. Ve sanki
,hiç oradan ayrılmamış gibi davranın. ı> •
«Fakat. . . »
<cHydi, dostum, çabuk olun. Valizinizi hazırlayın!»
.
:_
F. : 6 81
- «Ona çenesini tutmasını söylenıediniz mi?»
- (<Söylemez olur muyum? Fakat öyle bir aptal ki, beni tekrar
görür görmez yanıma sokulup, (Mister Mason, dışarıya çık.arken neden
sizle konu�mamı istemediniz?) diyeceğinden emininı. »
- (<Hakikaten çok akıllı dostlarınız varmış, Perry. »
- (c Değil mi ama? Haydi, şimdi biraz daha llZağa gidelim.»
, Ancak Tragg avukatı tekrar çağırıncaya kadar, aradan bir yarımı
saat geçmişti.
tçerde polisler hala çalışmaktaydılar. Parmak izleri alınıyor, ce
sedin fctoğrafları çekiliyor, odanın plan t çiziliyordu.
•
- ((Herhalde uyduracağınız hikayeyi hazırlıyacak vakti buln1uş
sunuzdurıı dedi Tragg, bakışlarında neş'eli bir ifade oldlığu halde.
- «Evet. »
- «Eğer bu hikayeyi daha da uygun bir hale koymayı düşünü-
yorsanız, önce Drake'i sorguya çekebilirim. Durumumu herhalde tak
dir ediyorsunuzdur. Şef,· beni bir paravana olarak kullandığınızı zan
nedecek . »
- ccB ıktım artık bu laflard an» dedi Mason. ccSizinle işbirliği yap
tığım zamanlar, polisi kendi çıkarlarım için kullandığım iddia edili
yor. Yalnız çalıştığım zamanlar da şüpheliler listesinin en baş köşe
sini işgal ediyorum!»
«Aslında bunun yegane sebebi sık sık ceset bulmanızdır, Ma.:.
son. »
«Hayır, aldanıyorsunllZ. Aslında bunun yegane sebebi, benim
masada oturup müşteri beklemeyişimdir. Her zaman ön plana çıkıyo
rum. Halbuki siz arabanıza biniyorsunuz, sireni de açtıktan sonra. . » .
82 . .
' .
•
.
- «Odaya girdiğiniz zaman adamın suratını . gördünüz mü?»
«Hayır.»
.- «0 halde onu tanımadığınızı nasıl söyleyebilirsiniz?»
«Eğer düşüııdüğüm adamsa, onunla hiç karşılaşmadım.»
«Peki onun kim olduğunu düşünüyordunuz?»
«lio·man'ın arabasını kullanan adam olduğunu di.işünüyordum . »
- «Dinleyin, Mason» dedi Tragg, sesinin tonunu sertleştirerek,
·«Homan·ı bu işin içine sokmaya çalışıyorsunuz. Halbuki Hollywood
bu şehrin ve civarının kurulması için milyonlarca dolar sarfetti. Bu
rada muazzam gelirleri olan bir . takım adarnlar ve kadınlar da · otu
rur. Dolayısiyle şantajcılar için gayet verimli bir çalışma sahasıdır. öy
le değil mi? Savcı da bunu bilir ve elinden geldiği kadar Hollywood'u
korur. Bunun bir sır olmadığı muhakkak. Aynı sebepten ben de Ho�
man'ı herhangi bir vatandaş olarak kabul edemem.»
- «Siz benden hadiseleri anlatmamı istediniz, ben · de anlatıyo-
.rumıı diye · mırıldandı Mason. «Fakat eğer. . . ,,
- «Ah! Pekala, tamam! » .
�
- <Cesede bir bakmama müsaade eder misiniz?ıı
- «Gayet tabii'. Buyurun.»
Mason, yatağın pencereye olan uzaklığını ölçen iki polis memu
runun arasındaı1 geçerek, cesede yaklaştı.
Adamı sırtüstü çevirmişlerdi ve yüzünün çizgileri Stephane Claire'
in tarifine öylesine tıyuyordu ki, bir an için avukata sanki bu adamı yıl
lardan beri tanıyormuş gibi geldi.
Sonra arkasını döndü. 1-ragg kaşlarını kaldırmış , soran bakışla
rını avukata çevirmişti. Mason evet o manasında başını salladı.
<cTelefonla işiniz bitti mi?ıı diye sordtı müfettiş, memurlardan
birine,
ccEvet, efendim» dedi memur. <cTelefon ahizesinin üzerinde bir
takım eski parmak izleri var sadece. Son yirn1i dört saat içinde kulla
nılmamış olduğu anlaşılıyor. ıı
-=--- <c Pekala. »
Tragg telefonu açarak, polis merkezini istedi.
-'- «Ben, cinayet masasından müfettiş Tragg. Gateview otelinin 521
.
numaralı odasındayım şu anda. Corniche yol üzerinde bir araba kaza
sına sebebiyet verdiği için tevkif edilen Stephane Claire'in biraz önce
burada bulduğunıuz cesedi teşhis edebileceğini sanıyorum. Kız şim
di Adirondack otelinde kalıyor. Onu hemen buraya getirirseniz .iyi 0lur.»
<eHayret, onun nerede kaldığını biliyor muydunuz?» diye sordu
Mason.
- «Çocuk gibi konuşn1ayın! Kız kefaletle serbest bırakıldıktan
83
sonra, bizden ontı göz altında bulundurmamızı istediler. Kendisi ölü-·
me sebebiyet suçundan muhakeme edilecek bunu, unutmayın.»
- «Savcıyla böylesine yakın bir işbirliği içinde bulunduğunuzu,
bilmiyordum.»
•
- <<Hatırlamıyorum.»
'
84
gülümsedi.) Bu işlerde hakikaten tecrübelisiniz, Mason! Kanunların si
za tanıdığı hakları gayet iyi biliyor ve bu hakların dışına ç�mama
ya bilhassa dikkat ediyorsunuz. Fakat Drake. nasıl davranacak baka
rım. Bence o hafiyelik lisansını kaybetmektense konuşmayı tercih ede-·
cektir.»
- cıBu otelde bir şahidimiz vardı. Drake'le ben, bu adamın ona
yanaşacağını düşünn1üştük. » ,
- «İşte şimdi daha iyi konuşmaya başladınız. Hangi şahit?»
- «Bu konuda bir şey söylememeyi daha doğnı buluyorum.»
- «Anlıyorum, fakat göreceksiniz sizi konuşturmaya muvaffa<k
olacağım. Kimdi bu şahit?»
- «.Söylemiyeceğin1.»
- «Baı1a Drake'i getirin » dedi müfettiş adamlarından birine.
- «Fakat, Tragg, bir avukatın işine ne hakla karıştığınızı anlı-
yamıyorum. Hatta bu bir cinayet hadisesi olsa bile.»
Müfettiş cevap vermek lüzumunu bile hissetmedi.
:Paul Drake, ,refakatinde bir de polis memuru olduğu halde içe-·
riye gitdi. ·
- aGelin bakalım!» dedi Tragg. «Soracağım sııal gayet açık ola
cak ve siz de bana açıkca cevap vereceksiniz. Bu adamı sizin hafiyele
riniz mi buldu? Lütfen Mason'a bakmayın!»
Drake başıyla evet manasında bir işaret yaptı .
- «Onu nasıl buldular?»
- «Müracaattaki memuru sorguya çekmişler.»
- «Ben sabırlı bir insanın1dır, Drake, fakat sabrımı da zorlama-·
ya kalkışmayın! Neden bilhassa bu otelin müracaat memurunu sorgu-·
ya çeknıişler? ».
- «Mason adamın burada olabileceğini düşünüyordu . »
«Bu harika fikir ne zaman aklına gelmişti? ı>
ccBu sabah, saat dokuzla dokuz buçuk arası .»
- «Ya bu otelde kalan şahit kimdi?»
- «Şahit n1i? Böyle bir kimsenin mevcııdiyetinden hiç haberim·
yok.»
Müfettişin yüzünü hafif bir kırmızılık kapladı.
- «Son yirmi dört saat içinde kaç defa buraya geldiniz ? »
- «Konuşun, dostun1>ı dedi Mason. Drake'e. «Nasıl olsa her şe-
yi n1üracaat n1eniurundan öğrenecek . . . »
- «Mason ve ben» diye tekrar konıışmaya başladı Drake « «dÜn'
akşan1 bir kadın .getirdik. 0.nun şahit olduğµnu blmiyordum. Sadece·
Mason'a. . . »
«Kadının adı neydi?»
•
- <ı:Misis Warfield.»
«Nereden geliyor?»
«New Orleans'dan. »
- «Oda num,arası kaç?»
- «628.»
«Pekala! Şu .ufacık bilgiyi alabilmek için dahi epey zaman har-
·cadık. » diye bağırdı müfettiş. <<Şimdi nerede bu kadın? ıı
- «<Bilmiyorum<< dedi Mason . . .
ccOdasına baktınız mı?»
«Evet. Maymuncukla odasının kapısını açtırdık.»
«Ne buldunuz orada?ıı
«Hiç bir ş
. ey. »
<<Şimdi oda sizin bıraktığınız gibi duruyor mu?» ·
- «Hesabı ödedim ıı diye mırıldandı Mason «Ve odayı da geri
.
verdim. Misis Warfield'in orada kalmak istemediği anlaşılıyordu. ıı
Tragg'ın sesi aniden boğuklaştı.
- «Şimdi ikiniz d e . beni dinleyin, bakalım! Her zaman aynı cep
hede savaşmıyoruz. B u ne benim ve ne de sizin değiştiremiyeceğiniz bir
hakikat. Siz hayatınızı kazanıyorsunuz, fakat bu arada benim de ken
diminkini kazanmam lazım. Ayrıca sorduğ�ım suallere de cevap veril-
.
mesini isterim. Boşuna numara yapn1aya kalkışmayın! Eğer cevap ver
mek istemiyorsanız, açıkca söyleyin. Fakat bir takım alicengiz oyun
larına da asla tahammülüm yoktur! Anlaşıldı mı?»
«Ü halde siz de suallerinizi seçerek sorun ıı dedi Mason. «Son
ra elde ettiğim bazı delilleri size açıklamak istemezsem beni suçlama
yın. >�
- «Tamam, anlaştık. Haydi, şimdi gidip şu Misis Warfield'in oda-
sına bir göz atalım. ıı
- ccBelki de tutuln1uştur» diye n1ırıldandı Mason. «Anahtarı ia-
·de etmiştik. ıı
- «Müracaattaki men1uru getirin banaıı dedi müfettiş, adamla-
rından birine.
Ve sonra hep beraber dışarıya koridora çıktılar. Kısa bir müddet
sonra da, . Stephane Claire, yanında bir polis memuru olduğu halde
asansörden Çıktı. Yüzü gayet soluk görünen genç kızın gözlerinde ses
· siz bir yalvarış okunuyordu.
- «Sizi cinayet masasından müfettiş Tragg ile tanıştırayım ıı· dedi
·
avukat. «Kendisini hem sıkıcı ve hem de insafsız bulacaksınız. Şimdi ise
·karşılaşacağınız manzara oldukça kötü. Size bir ceset gösterecekler.»
- ((Bir ceset mi? Burada mı?ıı
- «Evet. ıı
86
o:Neden?. . . Kim? . »
. .
-: «Adam öldürül. . . »
<cBu kadar yeterıı dedi Tragg, Mason'a. «Maalesef konuşma'.
sırası şimdi bende. Öldürülen adamı belki de tanıyorsunuzdur diye dü
şündük, Miss Claire. Lütfen, şöyle buyurt1n. . . ıı
· Müfettiş genç k�zın koluna girerek, onu 521 numaralı odaya gö
türdü.
. Daha içeriye girer girmez, burada bir ölünün bulunduğu· hissedili- ·
yor. fakat aynı zamanda da odada büyi.ik bir faaliyet göze çarpıyordu.
Bir takım delillerin, izlerin peşinde olan nıemurlar cesedi11 etrafında
dolanıp duruyorlardı. Onlar için yatağın üzerindeki cesedin bir patates·
çuvalından hiç farkı yoktu. Fotoğrafı çekilen, ölçülen, etrafındaki möb
lelerin duruşuna göre iııcelenen bir ınadde, ruhsuz bir şeydi bu ölü,.
memurların gözünde . . .
Adamlar, çabuk, ustaca ve . son derece rahatlıkla çalışıyorlardı.
Yatağfn yanına geldikleri zaman müfettiş, Stephane'dan hafifçe
uzaklaşarak, cesedi maskeleyecek bir şekilde durdu. Sonra aniden ke-
nara çeJcildi. ,
- «Bu adamı tanıyor muydunuz?ıı diye sordu.
Genç kız donuklaşmış surata bakakalmıştı. Sanki hipnotize olmuş
gibi, gözlerini cesetten ayıramadığı belli oluyördu. Nihayet büyük bir ·
gayret sarfederek başını n1üfettişe doğru çevrdi.
((Evet, tanıyorum, fakat ismini bilmiyorum.»
- «Kim bu adam?ıı
- «Kazanın olduğu gün arabayı
. kullanan adam. Beni aı:abasına
o almıştı.»
- ccÇok güzel, Mason!» dedi Tragg, alaycı bir tavırla avukata
doğru dönerek. <cHerhalde şin1di bütün müdafaanızı buna dayanarak ha- ·
zırlamayı düşünüyorstınuzdur?»
- «Gayet tabii. ıı
- «Ama hakikat bu!» diye bağırdı Stephane Claire. «Mister Ma- ·
son · bana bu hususta tek bir kelime söylememişti. Zaten hastahaneden
çıktığımdan beri onunla biç karşılaşn1adım daha. ıı
Tragg bir müddet evvela genç kızı, sonra da avukatı tetkik etti.
- c<Bu işe karıştığım için Allah beni kahretsinJı dedi nihayet. «Üs
telik size inanıyorun1 da. F'akat polisle uzaktan yakından alakası o�an
herkesin içinde sadece benim bu inancı yaşıyacağımdan da emin olma-
.
nızı isterim.»
Tam bu sırada bir 01emur n1üracat n1emurunu getirdi� Adam heye
canla ve yüksek sesle konuşuyor, polise yardım etmek istediğinden, fa
kat bu arada otelin iyi şöhretinin de tehlikeye gireeeğinden bahsedi
yordu. •
87
- «Misis Warfield'in kaldığı odaya bir göz atmak istiyoruz» de
di Tragg ona. «Siz benimle beraber gelin, Mason. Siz de Drake. Miss
Claire buradan ayrılmasın.»
Tragg'ın ölünün odasında bulıınan bagajlardan hiç bahsetmemiş
olması çok manidardı.
K:üçü:k grup, asansöre binerek altıncı kata çıktı. Bu arada mitra
caat memuru izah ediyordu :
- «Hesap ödeninceye kadar herh.alde odanın içi, misis Warfield'in
bıraktığı gibiydi. .. »
«Hesabı kim ödedi?»
«Bu bey, yani üvey kardeşi.»
«Üvey kardeşi mi?» diye hayretle sordu müfettiş.
- «Bana öyle söyledi.»
«Çok gari,p! Bana bu hanımın akrabalarınızdan biri olduğunu
söylememiştiniz, Mason! Ayrıca sizin, ailenizin yegane çocuğu olduğu..
nuzu da biliyorum. üstelik İnisis Warfield baldızınız falan da olamaz,
çünki evli değilsiııiz. (Sonra Tragg, memura doğru dönerek ilave etti) :
.
88
•
- uEvet, mü�ettiş bey. Mister Mason'un otelden ayrılmasınqan:
10 dakika sonra, onun holü geçtiğini gördüm. Kapıcı çocuk değişmiş
ti, fakat müşterimizin eşkalini bütün personele bildirdiğin1iz için, Mi
sis Warfield'i o da tanıdı ve kendisine bir haber bırakıldığını söyleye
rek, beni çağırdı. Ben de üvey kardeşinin onıı aramış olduğunu söy
ledim. Fakat ha11ım, lcendisinin Misis Warfield olmadığını ve üvey
kardeşinin de bulunmadığını iddia etti. Sonra öfkelenerek kapıya doğra
yürüdü. önce ona mani olmayı düşündi. im, fakat öfkesi çok şiddetliy
n1iş gibi göründüğü için cesaret eden1edim. Çünki neticede hesap öden-
mişti ·ve benim de O·llU ttıtmaya kanunen hiç bir hakkım yokttı. ı> •
muncukla kapıyı açıp içeri girdiği zaman da, oda aynı bu şekildeymiş.»
- «Bu iş saat kaçta olmuştu?ıı
- «Dokuz buçuk sıralarında.»
'fragg yavaşça telcrar odaya girerek, yatağın üzerindeki örtüyü:
kaldırdı.
- cı:Yatağı .düzeltmemiş mi?» ,
- «Hayır, müfettiş bey. Çarşaflar tertemiz. Yanı yatağa hiç yat-·
mamış.
- ' «Sonradan hizmetçi kadın çarşafları değiştirmiş olmasın?»
- «Ü zamandan beri bu odaya girmedi ki.»
«Emin misiniz? >ı
«Kat'iyetle. »
«Lavabo'nun yanındaki havluların da kullanılmamış olduğunu ·
göreceksiniz» dedi Mason. •
Tragg ona yan yan baktıktan sonra, bir kere daha odayı tetki-
ke koyuldu.
- «Kadın burada ne arıyordu, Mason?»
•
- «İş arıyordu.»
«Bulabilmiş miydi bari? ıı '
89 ·
değildi, fakat bir kaç gün içinde bu mes'ele halledilecekti. Bununla be
raber ücretinin buraya geldiği günden itibaren ödeneceğine dair ken-
. disine ·teminat verilmişti.>»
«Siz btı hikayeye inanıyor musunuz?»
« Evet.»
«Kim anlattı bu hikayeyi kadına? ıı
Mason gülümsedi.
«Paul Drake.»
� <<l(imin hesabına?JJ
f
« Benim.ıı
.
- «Tabii Misis Warfield de size b11 konuda herhangi bir talimat
vern1edi? »
«Hayır.»
. ı
9 1.
'
ki, kendisi şu anda burada değil. Savcının bürosuna doğru yola çık.o11ş
bulunuyor.»
Mason, öfkeli bir tavırla. «Anladığıma göre, işbirliği yaptığımız
zamanlar bile birbirimize hiç de yardımcı oln1uyoruz» dedi.
- «Bari bunu siz söylemeyin, Mason! Hem endişelenmenize lüzum
yok. San ·Francisco veya Bakersfield'de oturan Spinney ·hakkında tah-
kikat yaptıracağım.» ı
-. 92
·yaret yapalım. Tragg,· verdiğimiz ip tıçlarıyla meşgul blurken, bizim de
·tahkikatımızı iler}etmemiz gerekiyor. »
ONüÇ
. Zenginler mahallesinde iki katlı bir evdi bu. Kocaman yeşil pal-
·miyeler beyaz taştan yapılmış ön cepheyi renklendiriyordtı.
Mason, kapıyı açan zenci kadına kartını verdi.
ı
- «Misis Greeley'i görebilir miyim? Çok mühim olduğunu ken-
,disine söyleyin · lütfen.»
Hizmetçi kad_ı n kartviziti aldıktan sonra, Mason'a kaçamak bir na-
.zar atfetti.
_93
•
94
Genç kadın Mason'un yüzüne doğru güldü.
«Yani kocamın beni aldattığını mı ima etmek istiyorsunuz?»
«Evet. ıı
<(Mümkündür)) dedi Mrs. Greeley, gülümsemeye devam ede
:rek. «Bütün erkekler arada sırada kaçamak yapmak isterler. Fakat ko
rcam bana k.arşı daima dürüst davranmıştır, Mister Mason. Ve ben de
şu anda, Adler'in bu ziyaretinizden ve kendisi hakkında düşündükleri
nizden haberdar olması gerektiğine inanıyorum. (Sonra yanındaki seh
•
panın üzerinde duran telefonu açarak bir numara çevirdi.) Ben Misis
·Greeley, İrn1a! I<ocamla görüşmek istiyordum . . . Orada değil mi? San
Francisco'da onu telefonla nereden ara.yabilirim, malumatınız var mı? . . .
-Ah! Pekala. . . Geldiği zaman bana hemen haber verin, lütfen. (Telefonu
·kapattı.) öğleden evvel yazıhanesine dönmüş olacağını veya hiç ol
·mazsa telefon edeceğini bildirmiş. Sekreteri onun şimdi uçakta olduğu
nu tahmin ediyor.»
- «Bir<tz önce bütün erkeklerin arada sırada kaçamak yaptıkla
·rını söylemiştiniz; acaba sizin kocanız da . . » .
«Evet.))
«Neden şin1diye kadar bütün bunları kocama sorınadınız?ıı
- «Ü'na bir türlü yaklaşamadım. n1aalesef.ıı
-
((Çok karışık bir işmiş gibi geldi bu bana . . . Siz en iyisi yine
onunla görüşün. ıı
, .
,_:. � . ccimkansız!iı
- «Fakat uzun bir müddet beklemeyeceksiniz ki. Nasıl olsa bi
, raz sonra yazıhanesine dönecek. ıı
95
- «Korkarım bunu yapamıyacak. . . hem de hiç bir zaman» .
Genç kadın. büyük bir şaşkınlıkla avukata bakarken , telefon çaldı.
M rs. Greeley'in göz!e rinde ·aniden bir zafer pırıltısı yanıp söndü ..
•
ONDöRT
l
96 •
•
.
. .
yurmak için eve bir kurtış bile getirmeyen kocasını nasıl da cesaret edip
mahk:emeye vermi�ti? Halbul(i kocası, kendisinden davacı oldt1ğu tak·
tirde oııu öldürecej3ini söylemi�ti. Yapar mıydı acaba bunu? I<:albinin
�iddetle çarptığını hissediyordu. Kulakları uğuldamaktaydı. (S,:,ni öldü
rürüm,) demi�ti kocası. Ve belki de yapardı bu i�i. O zaman çocuk ne
olurdu? Avukat hala konuşuyordu. Müvekkilinin elinde olmayan sebep
lerden çocuğunu ihmal ettiğini ileri sürmekte ve adamın tabliyesini ta
lep .etnıekteydi.
Hakim . ise bezgin bir tavırla dinliyordu. Sanki ne fark vardı? Avu-
.
katın tahliye isteğini reddettiği taktirde, adam tevkif edilip ceza evine
gönderilecekti. O zaman çocuk yine aç kalmayacak mıydı?
Neticede duruşn1ayı başka bir güne bıraktı.
- «Stephane Claire aleyhine açılan amme davasına bakacağız>
dedi.
Savcı y�rdımcısı Harold Hanley yerini aldıktan sonra' derhal tak-
dim merasimine başlad ı:
- <cDavalı Stephane Claire duru5malarda Mister. Perry �1asoo
tarafından temsil edilecektir, Murıterem Reis Bey! ön duru�manın bu
gü.n yapıln1asını kendisi de uygun görınü�tür. D·avalı halen kefaletle
serbest bl1luıımaktadır. Biz savcılık olarak hazırlıklarımızı tamamladık.:ı>
- «Pekala» dedi hakim. «Şahitleriniz var mı? :ıı
- «Evet, cfendinı! »
Ve durusma ba<>ladı.
. . Bir önceki dava ile alakalı avukatların
. kimisi
aralarında şakala�arak, kin1isi de
·nıiinaka�a ederek, mal1keme salonunu
terkettiler. Yine bunlarda-n bazıl arı., kendilerine ait diğer duruşrnaları
takip etmek için öteki salonlara doğrtı seğirttiler. Harold Hanley şahit
lerin isimlerini okudu. Bunların arasından kazaya şahit olanlardan tra
fik memlıru Franck Corvis derhal hadise yerine ko�mtış ve Stephane
Claire'i arabanın içinden çıkarrnı�tı . . . Otomobiiin ya11ına geldiği zanıan
her iki kapıyı da kapalı buln1u5tu . . . Ayrıca torpida gözünde de bir içki
ç.işesi vardı . . . I-Iayır, şinıdi bu �i:e yanında değildi . . . Mühürledikten son�
ra onu şefine teslinı etmi�ti . . . Evet, keııdisine gösterirlerse, ı:ıi5eyi he�
.
men tanırdı . . . Evet, tamam buydu i5te... Ont1 bulduğu zaman da aynı
bu şekilde şişedeki whisky'ııin dörtte üçü içilmi� vaziyetteydi . . . Evet.
genç kız.ı arabanın içersinden çıkarırken, nefesinin içki lcol<:tuğt1ı'ıt1 far�
ketmişti. ; .
.
F. : 7 97
. Mason: «Müvekkilimin ·ellerinin direksiyon· üzerinde olup olmadı�
1
ğına dikkat ettiniz mi?ıı diye sordu.
- «l-Iiç olmazsa bir elinin direksiyonun üzerinde olduğundan ·emi·
niın. Çünki onu sa� bileğinden tutarak arabanın içersinden çıkardım.•
- «Peki nerede duruyordu, sağ bileği?>
.. - «Direksiyonun üzerinde.>
- «Emin misiııiz? »
- «Kat'iyetle. »
- aO ha1de parmaklarıyla direksiyonu kavramamıştı.>
- a:Ne demek istiyorsıınuz?:o
- «Eğer bileğiyle direksiyonun üzerirte day�ndıysa, parmaklarınm
direksiyon:ıı kavramasına imkan yoktu » diye izah etti Mason.
Corvis gözlerini kırpıştırarak, savc-ı yardımcısına. doğru baktı.
- «Herhalde iyi anlatamamış olacağım.:o
- «Bileği direksiyonun üzerinde değil nıiydi? >
- o:Hayır. Eli oradaydı.»
- «Yani parmaklarıyle direksiyonu kavramış nııydı?»
- «Evet. » .
.
'
mek üzere yere yatırmıŞtım. Sonra yardıma koşan diğer bir araba sa�
·b' ibiyle beraber onu bir paltonun üzerine uzattık.»
- «Bu o dediğiniz müvekkilim midir?»
-
«Evet.»
- «Ve o sırada müvekkilimin sağ elindeki bir işaret mi çarptı gö-
"Ziinüze?,,
- «Evet.» '
' .
'
•
-- o:Zanned.erim. • •
«Eldiven vardı, »
- «Fakat sağ eli çıplaktı , öyle mi?»
•
- «Evet.»
- «Arabanın içini araştırdınız mı?11
- «Evet. i> ·
/
- "'Fakat . . » .
•
' - «13U sual yersiz o: diye atıldı savcı yardımcısı. c. Tahkikata yar-
dımcı ola.'Tiaz . .ı>
.
- «Evet.».
...:_ · ıı:Ruj
izlerine rastladınız mı?. :ıı
'
'
· · "
- «Bu kadarı yeter ı> · dedi ha.lcin1, sert bir tavırla. «Tahminler üze-
•
" Fakat dün bu lıust1s arJıma takıldı. Garaja giderek, _ arabaya bir kere
· daha baktını.» .
.... ' ı'
-
«Evet, soğ1ıktu·. ))
- <c01dukça kuvvetli bir rüzgar esiyordu?»
-
«Evet.»
- «Arabanın kaloriferi var mıydı.? ll
-
«Zanneder,im, evet. Fakat pek emiıı de degı
"·1·ım. . . Durun ba-
I
kayım , evet, vardı . »
« Çal ışıyor mu yd u? »
� <cEvet. Vantilatör dönüyordu.»
.
- ccDal�a önce polise verdiğiniz ifadede, müvekkilimi pencere.den
.
/
·-
«Sağ taraftan. Çünki araba soıa · doğru devrilmişti.11
«Arabanın dışından, pencere camını indirmek imkansızdır, de-·
"ı·ı mı"?. "
g
'
- «Gayet tabii.»
- «Ve siz de ka pıy ı açnıadınız? ıı
- <cHayır. Sık1şn11ştı. Bunu kaç k:ere tekrar edeceğim? »
- «Şahit, sorıılan bütün suallere cevap vermekle mü.ke llefti r ıı dedi
hakim sert bir ses toııuyla. <cÖte yandan müdafaa avukatının da, şahidin
v
100 J
•
101
settiler. Bir ki�i hariç, hiç kimse arabanın şoförunü görmemişti. Her
şeyin göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir müddet içinde olup bittiğini�
söylüyorlardı.
Fakat spor arabanın sollayıp geçtjzi otomobillerden birinde bulunaJlf
Edith Lyons, tamamen değişik bir hikaye anlattı. Kızıl saçlı, · kalkık
burunlu ve çok hareketli bir kızdı bu.
- «Arabada annen1 ve babamla bera.berdim» diye izah etti. «Her·
liçümüz de ön tarafta ott1ruyorduk. Bahis mevzuu araba ise arkamız
dan doğrtı korkunç bir sür'atle geldi. Bizi geçmek istedi. Aynı anda da·,
aksi istikametten gelen iki arabanın farları göründi.i. ıı
- «Sonra?» diye sordu Hanley.
- «Beriden önceki şahit anlattı ya.»
- «Ziyanı yok. Siz de kendinize göre anlatın. ı>
- «Arabayı kullanan kadın bizi sollamak istedi, fakat çok yalcın· .
dan geçtiği için tamponun1uza takıldı ve aksi istikametten gelen oto- .
mobilin tam önüne düştü. ıı
- «Sonra?»
- «Karşıdan gelen araba kaçmak istedi, fakat muvaffak olamıya ....
rerek.
- «Nerede oturuyordu ve onu nasıl farke�tiniz?ı>
- «Yolun üzerindeki bir araba farlarını yakınca onu farkettim;� ·
Direksiyonun başındaydı.»
- «Ondan başka arabanın içinde kimse var mıydı?>
· -L «Yoktu.>
'. '
•
-·
.
töl •
'
'
.
•
.
. <
.
' .
'
-· «Yolda sizi sollayan arabayı kimin kullandıeını görmüş müy-
,dilnüz? »
- o: Evet, efendim.•
- «Kimdi?»
- ıı:Bir kadın. Yani bu hanımdı.;:, dedi genç kız, tekrar Stephane'ı
:işaret ederek.
- «Şimdi siz sual sorabilirsiniz?vlister Mason» diye mırıldandı
,
.Hanley, muzaffer bir edayla avukata doğru dönerek.
- «P..rabayı - babanız mı kullanıyordu?»
- 'Evet, efendim.»
- «Siz annenizin yanında mı oturuyordunuz? •
- o:Evet, efendim.»
- «Yani anneniz ikinizin ortasında mı oturuyordu?•
- o:Evet.»
- «Ve spor araba da sizi sollamak istedi, yani solunuzdan geç.-
·mek istedi?»·
- «Evet.»
- «Sonra arabanızın sol tarafına -çarptı? •
- ıı:Evet. »
- «Halbuki siz sa3 tarafta, yani pencere yanında oturuyordunuz?•
- «Evet.»
- «Geceydi ve her taraf karanlıktı?•
- «Gayet tabii.»
- «Aksi istikametten gelen arabanın da farları gözüı1üzü kamaş-
•
'tırmıştı. :o
- ıı:Evet.»
- «Coupe, karşıdan gelen ve sizin yanınızdan geçmek üzere olan
başka bir arabanın farlarıyla sizin otomobilinizin arasında sıkışıp kal·
mıştı?» .
- «Ne demek istiyorsunuz? »
- «Zabıt katibi size sualimi tekrarlıyacak . Lütfen dikkatle dinle-
_yın.)
•
- -- . .. .. -
lOl
.
r
- «Evet.»
- «Annenizle . babanız soluııuzda ottırduklarına göre, görüş za·
viyenizi de tan1ameı1 kapatmış oluyorlardı?»
- ccEvet. Görebilmek için boynıınıu uzatmak mecb!.!.tiyetinde kal· .
mıştım zaten.»
- «Boynunuzu ne tarafa doğru uzattınız? Annenizle babanızın
önüne doğru n1tı, yoksa arkasına doğru mu?»
- <eller ikisi de hareket halindeydiler. Babam direksiyona hakim.
'
- c.:Evet.ı>
- «Yanılmış olamaz, mısınız? Her şeyin o kadar çabuk cereyan
etmis olı11ası lazın1 ki
.
. . .
.
ı>
.
- ccHayır, efendim. Bu kadın arabayı kullanıyordu. Onu gördüm�»
104 . : , , _,_
- «Arabanın içinde yalnız mıydı?»
- «Şey . . . direksiyo11un başında o vardı.»
- «Daha açıl� ve kat'i bir şekilde kontışamaz mısın.ız. Miss Lyons?>
ıdedi Mason. «Arabayı kullananın bir kadın olduğunu gördüğünüze ve
«Eı."Uin ınisiniz? »
•
·-
- «Evet. ıı
- «Ve :adan1ın başında şapka yoktu diyorsunuz? �
- «Evet.»
•
-
«Biraz var.»
- «Nasıl . oluyor da n1·üvekkilimin yüzünü gayet iyi hatırlıyorsunuz? •
- « Bunun izahı nıümki.in değil, fakat hatırlıyorum.» •
,
- «Şey . . . söylemiş olacağım, herhalde. Adamı tamamen unutmuş·
,• '· '
. I .
10.S
;
tum. Şimdi siz sorunca tekrar hatırladım. Hatta gözümün önüne dahi
getirebiliyorum. Başında şapkası olmayan, orta yaşlı bir adamdı ..• otuz
y�Iarındaydı belki. ıı .
- «Neden?» .
- uÇünki biraz önce şahitlik yapan, Miss Lyons, son derece ha-
yalp�rest bir kız. Yalan söylediğinden eminim, fakat anlattıkları sizin
mahkumiyetinizi kolaylaştırır. Kaza esnasında öylesine heyecanla.nmış-.
tır ki, ne bir şey görn1üştür, ne de bir şey anlamıştır. Fakat daha sonra.
bütün hadiseyi hayalinde canlandırdığı · da muhakkak. Sanki ipnotize·
olmuş gibi. Fakat �ahit mevkiini işgal ed,lyor ve hakim de daha fazla
sını aramaz. Bu durumda bir avukatın yapacağı en doğru hareket savcıya·
yanlış yolda olduğunu kabul ettirmek ve davanın düşmesini sağlamaktır.:.
.
. · ---:-. «Eğer neticede nasıl olsa mahkum olacaksam, bu mahkun1iyeti
"
..
.
- «Fazla teferruata kaçmayın. Sadece arabaya nasıl bindiğinizi,
.adamın size karşı ne şekilde davrandığını, nasıl içki içtiğini ve kazanın
.
1 06
•
ır
·:bahsedin.» ·
·
ccVe Stephane Çlaire .de bı1 cesedin aynı zamanda arabayı kul�
lana;ı adama · ait . oldtiğuiıu söylüyordı1?ıı
- «Evet.ıı .
108
. . .'
•
. .
. «Biltlin gün evde başbaşa kalmaya karar vermiştik. Adler son
•
-...
-·- ccEvet. ıı
- «Ü gün neler oldu, Misis Grceley?»
- <<Yazıhanesine gitınek isten1iyordu. Sekreteri 1rrna Watkins'e o
günki
i randevularını iptal etmesini s'öylemişti. O gün evlenme yıldönü·
rnümüz diye, bütün i?lerini ve sıkıntılarını u11utmayı arzu ediyordu.»
- «Sonra ne oldu?»
- «Biz önceden l)ir şey �1apmayı kararlaştırdık mı, mutlaka bir.
aksilik çıkardı. Bu sefer de öyle oldu. Adler'in bir gün önce, yarı� ayın
on sekizinde San Francisco'ya gitmesi gerekiyordu. Çarşamba sabahı
erf.enden döneceğine dair de bana söz vern1i5ti. Fakat sabahleyin tele
fon etti ve işi çıktığı için San Franciscodan ayrılamadığını bildirdi. Son·
ra öğleye doğrıı bir kere daha telefon açtı ve ak:şaın dört uç.ağına ye-
tişmeyi ümit ettiğini söyledi. »
·
.
•
- « Evet; hen1 de kaç defa. llatta bir kercsi11de telefon ederek, ma·
sasının i.izerinde ı1nut.n1uş olduğu bazı ka�ıtları bulı11an11 istedi benden.»
- «Mister Grecley'i tekrar ne zaman gördünüz?ıı
- «Perşen1be sabahı çok erken saatlerde eve döndü.
-·- ({Biraz evvel un1ıtmı1ş olduğ11 bazı kağıtları bulmanızı istediğini
ooy::ediniz?)) .
- ccEvet.»
«Bu isteğini nasıl bildirdi?»
109
•
•
«Telefon etti.�
•
- ([Ne zaman.>
- ııSaat dörde doğru.•
- «Nereden telefon etti?ı
- «San Francisco'dan.» '
•- «Emin · misiniz?»
- ([Evet. Çünki santral ınemuru San Francisco'dan arandığımı
bildirdi ve sonra Adler telefona bizzat gelip $an Francisco'da olduğunu
söyledi. Benden çalışma masası üzerinde unutmuş olduğu bazı kağıtları
b.ulmamı istiyordu. Daha son.ra da verdiği numaraya telefon ederek, ba
his mevzuu kağıtların içindekileri kendisine okuyacaktım. ı
- «Yaptınız mı bu işi?»
- «Evet.»
-- c:Sonra kocanızın verdiği numaraya telefon ettiniz, öyle mi? Na-
sıl yaptınız bunu?»
- «Santral memuruna numarayı söyledim ve beni görüştürmesini
istedim.•
'
- o:Evet.»
- «Mister Greeley'le görüşebildiniz mi?>
- ([Hem de derhal. Santral memuru, numarayı kaydettikten son·
ra, telefonu kapatm amamı, biraz beklememi söyledi. Saat tam beşi on
yedi dakika geçiyordu. · Sadece iki buçuk dakika konuştuk. BunQ gayet
jyi biliyorum, çünki ıızun mesafeye telefo'n ettieim zaman, ne kadar
konuştuğumu daima kaydederim.ı>
- - c:Mister Greeley'le görüşmek istediğinizi söylediniz mi?>
- a:Hayır. Herhangi bir telefon kabinesinden beni aran11ş olduğu
için buna lüzum yoktu. Her zaman aynı şekilde konuşurduk çünki.ı>
.
· - «Sizinle son görüşmemizqen bu yana, şehirlerarası telefon ke>
·
110
•
- «M akbuzlarda San Francisco'yla konuşmanızın tarihi ayın 19'u ·
olarak mı gösterilmiş?ıı
- «Evet.ıı
- «O halde bahsettiğiniz numarayı bulmanız kolay olmuştur?ı
- «Evet.» ·
aıoız. ıı
'
- «Evet.>
- «Kocanız eve ne zaman döndü?»
- «Gece yarısını biraz geçmişti. Zaten telefonda da, gece saat
onda bir uçak olduğunu ve ona binmek istediğini söylemişti. Ayrıca ara
bası da hava meydanınıja onu bekliyordu. Ama bütün bunları size da
ha ö nce de söyledim. . . »
- «Arabasını nereye park ettieini tam olarak biliyor musunuz?.• ·
diye sordu hakim.
- «Hayır. Ve bunu düşünmek de aklıma gelmedi hiç. 53.dece saat
beşi çeyrek· geçe onun San Francisco'da olduğundan eminim, çiirikj
onunla telefonda konuştuğumuzu. . . »
- «Kocanızın eve gelişini duydunuz mu?>
- «Evet. . . Beni uyandırdı fakat saate ba�madım. Kaç olabilirdi
,
acaba? Dt1run bakayım. . . Ben saat on birde yatmı�tım ve o geldiği za
man uyuyordum. Zannederim saat birle iki arasında geldi.»
- ccHareketlerinde veya davranışlarında herhangi bir gariplik sez
diniz mi?»
- «Hayır.>
- cclçki kokuyor muydu? �
- «Hayır.»
- «Üzerinde smokin var mıydı?»
-- «Hayır.))
;.._ cHafifçe yaralanmış mıydı?»
- cHay}r.»
Savcı yardımcısı Perry Mason'a, o:Şahidi sorguya çekebilirsinizı dedi.
-- «Kocanızııi San Francisco'ya gitmesiııi icabettiren işin Miste�
Jul.es I-Ioman'la bir alakası var mıydı?J> diye sordu avukat. cBu hususta
bize ınalumat verebilir misiniz?»
111
- cı1vfaalesef. Bütün bildiğin1 bunun beklenınedik ve son derece
mühim bir iş olduğı1ydtı.»
- «Kocanızın sizdcıı bulmanızı istediği kağıtlar Mister Jules Ho
manı ilgilendiriyor n1uydu?»
- «Evet . . . onunla ilgili bir takım k.redilerle alakalıydı galiba. Ko·
cam bu r�ağıtlarda yazılı bazı .rakkan1ları kendisine okumamı istemişti.»
- «Soracaklarıın bu kadar» dedi Mason.
Hanley saatine bakıyordu.
- «Muhteren1 Reis Bey diğer şahidinıiz de zaten .» ·
. , . .
Tanı btı esnada mahkeme salonunun kapısı açıldı ve bir adam se
112
•
rım.ıı
.
•
•
- «Pekala. Ev büyük müdür.?»
- <cHern evet, hem de hayır. Büyük odaları ve iyi düşünülmüş bir
planı vardır. Tabi! ki herkesin evine benzemez. ıı
bir de di�er bütün i�lere bakan bir şoförüm vardır. Ayrıca verdiğim
kokteylleri hazırlayan ve evde intizamı sağlayan Filipinli bir tışak ça
lıştırıyoruın. Zaten hizmetçi kadın da haftada sadece iki kere geliyor'.
Misafirlerin1 oiduğu zanıanlar da dışarıdan bir �ef garson getirtiyorum.ı
- «fı'akat bu ayın on dokuzunda evde yalnızmışsınız galiba, de-
ğil mi?ı>
- o:Evet, doğru.»
- «Ü gün neler yaptığınızı anlatır mısınız bize?:ıt
- «Çalışıyordum ve rahatsız edilmek istemiyordum. Çalışma oda-
m a kapaı11nışt1n1. Zaten me�gul olduğun1 zamanlar · kendimi tamamen
işin1e veririm. Ve bitirinceye kadar da istirahati düşünmem. Yen1ek sa
atlerim de belli değildir. Yorg11nluğun1u ve açlığımı kuvvetli bir şekil
de hissedinceye kadar aralıksı.z çalışırım. Nihayet bir kaç lokma bir
' şeyler yedik.ten ve biraz da istirahat ettikten sonra tekrar işimin başı-
F. : 8 113
•
na dönerim. Ayrıca yazı masamın Üzerinde elektrikle çalışan, ·otoma·
tik bir kahve pişiricisi vardır ve çalıştığım sürece hep kahve içerim.»
- o:Siz bize ayın on dokuzunda olanları anlatın, Mister Homan.
O gün arabanızı Mister Greeley'in kullanmış olduğu iddia ediliyor.»-
- «İmkansız bir şey bu!»
•
· -
«Ama iddia böyle, Mister Homan. Halbuki benim ispatlamnya
çalıştığım husus ise, Mister Greeley'in saat beşi çeyrek geçe San Franq
cisco'da bulunduğu ve arabanızın da. . . »
- «Savcı yardımcısıyla şahit tarafından verilen bu küçi.ik konfe·
ranslar bana pek luzt1msuz görünüyor» dedi Mason.
«Zaman kazann1ak istiyordum» diye cevap verdi l-Ianley.
-�
«Evet, ak.<?am saat dörde· doğru onu kullanmak istedim. Çok ça-
..
114
·ıışmış ve aniden büyük bir yorgunluk hissetmiştim. Mullıolland
. Drive'e
_gidip, birzz hava almak istiyordum. Fakat araba meydanda yoktu.,
- «Ü zaman ne yaptınız?»
- «İtiraz ediyorum» dedi Mason. «Sual hem yersiz ve hem de
lüzumsuz.»
- «İtiraz kabul olundu» diye mırıldandı hakim.
- «Şahide sual sorabilirsiniz» dedi Hanley, ba51yla avukata bir
.işaret yaparak.
Roman ise oturduğu yerden kalkıp gitmeye hazırlandı.
- «Bir dakika» dedi hakim.
- «Benimle işiniz hala bitmedi mi?:e
- «Müdafaa avukatının da size bazı sualler sorması gerekiyor.>
- o:Oh! öyle nıi?ıı dedi �ahit sabırsız bir tavırla ve bakışlarıyla
' '
nım.ı
'
ll5
ziyarete geldiğiniz zaman bu ismi bir kere daha söylemiştiniz galiba,
değil mi?» '
•
80Il. l)
mıyorum.)>
- ccBununla beraber ilgisi de olabilir nıi demek istiyorsunuz? Yaniı
bazı noktalar göz önünd� tutulduğu takdirde?»
- «Evet.ıı
- «İsterseniz Muhterem hakime söyleyin bunu. Malumatın değe-
.
116
:..__ «Şu anda o da borada m ı acaba?»
Dinleyicileri n' arasında bir hareket oldu. Adamın biri aya3a kalktı:
--· «Evet, buradayım» dedi, nezleli bir ses. ((Ve asla . »
.
. .
- «Fakat �tf uhtôreın Ileis Bey» diye bağırdı Roman, «b1ıraya tek-
rar gelmem imkansız! Zaten bugün ele zorla ve iste8imin dışında . . . »
- ((Size hemen şimdi sormak istedi�in1 bazı �eyler var» diye onun
sözünü kesti Mason. ((Şu telefon konusunda: O gün şoförünüze ve Fi
lipinli uşağınıza izin vern1 iş oldu.ğunt!ZU söylediniz. . . »
117
- «Telefon etmek iste9ikleri zaman salona mı girmeleri lazım?>
- uHayır, beyefendi. Odalarında telefonları vardır ve ben de za:-
ten onları bu şekild'e çağırırım. Evdeki bütün telefonlar hem dahiU
�·e hem de harici olarak kullanılabilecek şekilde yapılmıştır.»
- <cPeki siz telefon ettiğiniz zamanlar, adamlarınız da konuşma
larınızı dinleyebilirler mi?»
·
· - «Zannetıniyorum, Mister Mason» dedi Homan, ka�larını çata
.rak. «Fakat kat'i bir şey söylemem de imkansız. Ben tesisatçı değilin1
ki. Benim için ev, dinlenebileceğim, çalışabileceğim, ziyaretçi !kabul
edebileceğim bir yerdir. Gerisine aklim ermez. Çünki . . . (Gülümsedi
ve ilave etti:) Bildiğiniz gibi, Hollywood'daki bütün evlerde böyle
teşkilat vardır. Benim gibi bir prodüktörün de . . . neyse, beni anlıyorsunuz.
·değil mi?"
- «Zannede�im » dedi Mason, hafifçe tebessüm ederek.
- «Bu şartlar altında yarın tekrar devam etmemiz gerekiyor» de-
-Oi hakim sabırsızlaı1arak. «Duruşn1ayı yarın saat 10.00'a talik ediyorum.
Sizin de gelmeniz gerekiyor, Mister Roman.»
- o:!mkansız!» diye haykırdı sinemacı, oturduğu yerden ayağa fır
layarak. «Yapamam bunu! Çalışmalarımın sekteye uğraması . binlerce
9oların sokağa atılması demektir. Ben . > . .
..
. »
1 18
;_ «Burada böyle şeyler yapılmaz, dostum! Çekilin oradan! Ne
- a:Burası kavga edilecek bir yer değil» dedi Hanley. ((Lütfen be-
ni takip edin, Mister Roman. Size sormak istediğim bazr şeyler vaı:.
Size gelince, burasını terkedin, Tanner, · hem de derhal!»
Tanner sabit bir şekilde savcı yardımcısına bakıyordl1. Her an için
kendini kaybedip, Hanley'in suratını daeıtabilirmiş intibaını. uyandır�
maktaydı. Fakat bu sonucusunun kararlı tavrı karşısında herhalde ce
saretini kaybetmiş olacaktı ki, aniden arkasını dönüp uzaklaştı.
Bu arada Rortense Zitkousky de salonun bir köşesinden gelerek
elini Stephane Claire'in omuzt1na koymuştu.
'""-- «Başını dik tut bakalım! » diye mırıldandı.
Steplıane gülümseyerek ona teşekkür etti.
Hortcnse daha sonra Mason'a doğru yaklaştı.
-� ıı:O şoför biraz evvel · bana göz kırpıyordu» diye fısıldadı avu·
katın kulağına. «Aklıma gelen fikir acaba· iyi . . . >
119
- cı:Evet» dedi Mason. «Fakat şimdi buradan uzaklaşın. Sizi bi
.zimle beraber görn1esinlet. »
Avukat kağıtlarını çantasına yerleştirirken, genç kadın da sanki
·hiç bir �e·y olmamış gibi alakasız bir tavırla oradan uzakla�tı.
Nihayet Max O·lger de, gecikmiş olan ki.içlik bir dinİeyici grub.u�
nun arasından sıyrılarak, seri adımlarla Mason'un yanına geldi ve onun
elini sıktı.
- «Harikaydınız! ıı dedi. «Hakikaten şahane bir müdafaa yaptınız.
Bir sürü saçmalıklardan bahseden o Lyons adlı kızı perişan ettiniz! Çok
memnun11m ve size müteşekkir olduğ11n1u da bilhassa belirtmek isti
yorum.»
1 - «llakikaten harikalar yarattınız!» diye atıldı Stephane.
- ccBelk.i de bu isten kurtulmaya muvaffak olacağız» pedi Mason.
•Misis Greeley'iıı söylediklerinden, kocas1n111 pekala Hon1an'ın hesabına
San Franciscoya gitmiş olabileceği anlaşılıyor. Aynı şekilde saat beşi
"
- <cAltın gibi bir kalbi vardır» d·iye atıldı ülger. «Neyse! thtiya
cınız olduğu zaman bizi otelde bulabilirsiniz, Mister Mason.»
- «Yarın sabah saat tam onda burada bulunun» dedi Mason. gayet
�iddi bir tavırla. «En ufak bir gecikme dahi size kefalet parasını kay�
bettirebilir.»
Stephane bezgin bir tavırla hafifçe gülümsedi.
- «Bütün müşterilerinize böyle tembihte bulunur musu.nuz, Mis-
ter Mason? Yoksa kaçacağırnı mı sanıyorsunuz?ı>
- ((Sadece alı�kanlık» diye cevap vereli avukat.
- «İyi intiba uyandırdım mı bari?»
- ctÇok iyi.>
120
..
ONBEŞ
doğru ilerledi .
Hortense . de oııu takip etti ve aşağıya beraber indiler. Fakat a nla·
. şılan Tanner'in onıınla konu�maya hiç niyeti yoktu. Hatta belki de genç
kadını görmüyordu bile.
Zen1in kata vardıkları zan1an, �oför hemen asansörden çıkmadı.
Hortense ise evvela çıkı� kap ısına kadar yürüdü, sonra tekrar geriye ··
dön.erek anı bir hareketle. elini Tanner'in omuzuna koydu. Adam şaşır· •
tense. o:Deymez! » ·
. '
.
- «Farketmez. O zaman ikisini beraber döveriın. >
121
r '
'
- «Ne bileyim ben» dedi genç kadın gülümseyerek. a:Belki de
.3nnelik duygusudur. :ıı
- «Annelik duygıısu mlt?»
Tanner,
' yavaş yavaş Hortense'e karşı ilgi duymaya başlıyordu.
« - Acaba. . . En iyisi şimdi beraberce yemek · yeriz ve ben .do
• • •
Homan'ı unuturum. »
- «Vay, vay... Bakıyorum çok ·hızlı gidiyorsunuz.•
- «Anlaştık mı?»
·
Tam btt esnada asansörün kapısı açıldı ve Homan yanında i�i iz"
.
122
··
:
' .. .
. .
- cBana hakikaten çok büyük yardımınız oldu> dedi. cı.Teşekküt
ederim. . . »
- «Halbuki ba5ta bir türlü anlamak istemiyordunuz. Çocuk gibi
oyuna gelecektiniz. Haydi şimdi gidelim. Madem ki Homan'dan inti
kam almak istiyorsunuz, o sarışın kızın avukatına müracaat etseniz da··
·
. .
123
var diye iki günlük kazancın yemese yatırılmasından nefret ederinı.
Hızlı gitmeye lüzum yok.» ,
- «I-Iayır, tramvay'a. »
- «Ta..1<siye.»
«Kuzum siz kendinizi Rockfe]ler'in oğlu mu zannediyorsunuz?
Yoksa Hollywood stüdyoları aleyhine çalı-;an beynelmilel bir cast1s mu?»
- «Benim için tasalanmayın, Horty. (',,ekinilecek bir durum yok
ortada.»
- «Biraz ilerde güzel bir Çin lokantası var. Yürüyerek de gidebi�
. liriz.»
- «Ama orada dansedilmez. llalbtıki ben dansı çok severim.,
- l{Ben de.»
- «Ü l1alde yola koyulalım. Taksi! Hey! Taksi! »
Araba kaldırımın kenarına yanaşarak durdu.
- «Caddeden aşağıya inelim, dostum» dedi Tanner, şöföre. «Sonra
nereye gideceğimizi söylerim ben sana.>
Ve nazik bir davranışla Hortense'in arabaya binmesine yardım et·
124
<lalaşmıyacağınıza dair bana söz verm�lisiniz. Gözü morarmış bir er-
.
' «J,.ksi taktirde onu bir köşeye sıkıştırırsam, değişik bir lisanla konuşn1a�
ya ınecbur kalır sonra.»
- ccO mu? Yanılıyorsunuz» diye mırıldandı Hortense, kendinden
.emin bir tayır la . «1yi şişirilmi� bir balon rüzgara karşı d a. dayanıklıdır.
Değişeceğini hiç zannetn1iyorum. »
- «Ama siz ona neler söyleyebileceğimi bilmiyorsunuz. ı>
- «Bilıniyoru111 ama onun gibi tipleri iyi tanırıı11. l)edirn ya, böy-
le birisinin · yanında çalışmıştım. Onlardan çekinmek lazmı.ıı
- ccüh! Homan hiç de tehlikeli de�ildir. Fakat araba meyzuunda
yalan söylüyor.»
- <<Nereden biliyorsunuz? » diye sordu genç kadın an�den merak-
!anarak.
•
- «aakın.ı>
Tanner cebinden küçük bir not defteri çıkararak işaret parmağıy.
la sahifeleri çevirmeye başladı.
- «. • . Ah! Taman1, buldum işte. Bakın şimdi! Patron bu ayın on
sekizinci günü sabahı beni çağırdı. Çok işi olduğundan rahatsız edilmek
. .
•
- «Ah! Sonra. btınu bana da söylersiniz, değil mi?ıı diye atıldı�
genç kadın lıeyecanla. « Homan benim eski patrona o kadar benziyor·
ki, onu biraz sıkıntıya sokabilirseniz, zevkimden ölürüm.»
- «Tamam» dedi Tanner, kolunu Hortense'in omuzuna atarak
cVe şimdi bırakalım . Homan cehennemin dibine gitsin! Unutalım onu..
Hem siz. bir araba.nın bizi takip ettiğini farkettiniz mi? Etsin baka·
lım. Şoför bey, şu küçiik lokantanın önünde inelim biz.»
•
Tanııer taksinin ücretini ödeyip, yarım dolar da bahşiş verdikten
sonra, Hortense'i oldııkça enteresan bir lokantaya soktu. Sandviçlerini
;
yediler, btı arada biralarını içtiler. Tanner devamlı bir şekilde otoma·
tik pikaba para atıyordu. Nihayet dansettiler. Bir saat sonra da sine·
manın locasında bt1lunı1yorlardı. I-Ioman'ın eski şoförü, kolunu genç
kadının on1uzuna atarak oturmuştu.
- «Size teşekkür borçluyum» diye mırıldandı bir ara. «Eğer siz
olmasaydınız. muhakkak ki başım belaya girecekti. Tabii ş u anda kav·
•
ONALTI
126 . -· • •
1
. -- «Kim ? »
«Hortense Zitkousky. Hakikaten çok akıllı bir şey b u kız.,
,_ «Bsn de ayııı kanaatteyim. Ne olmuş ? »
- «Mulıarebe k.ızışıyormuş. Kendisi şimdi şoförle beraber.•
- cıBir şeyler öğrenebilmiş mi ondan)?»
- «Şoförün para bakımından hiç bir sıkıntısı yokmuş. Homan . tar
rafından. işten kovulmu5 olmasına rağmen bol bol para harcamaktay
·mış. Şimdi de sarhoşmuş. Araba da ayın on sekizinde sabahdan, kaza
.oluncaya kadar 732 kilometre yapmış. ıı
- «Nereden biliyor ?»
- «Şoför kilometreleri kaydetmi5 . »
·
-0lduğunu zannediyor.»
- «Belki de Spinney mes'elesi böylece aydınlığa çıkar» dedi. Ma-
son. «Ayrıca Haman doğruyu söylemiş de olabilir. Yani Spiiıney'le şe
hirler arası telefon konuşn1alarını yapan belki de hakikaten kendisi de
ğil, şoförüdür. llollyvvood'dan hiç kimseyi tanıyor mıısunuz, Della ? •
- «Sinema n1uhitinden mi ?» '
- «Evet, ·tabii.»
o.Bir kaç senarist bir de menecer tanıyor_um . ı
- ıxMeneceri bir deneyin» diye n1ırıldandı Mason. «Homan hak -
kında malumat edinmek istiyorum. Bilhassa başarısı konusunda. Ha,
bir de aşk hayatına ait bir şeyler· öğrenmeye çalışın. Bu husus da işa
_yarayabilir.»
- «Bu hususta adamlarım da ınalfımat edinebilirler» dedi Dra-
t:e. '
::SIIllZ.»
127
- «Bir saat ıı
.
128
. '.
.
ıuz
- ıı:Burada mı?»
«Evet. Döndi.iğünüz zaman yemek yeriz.»
•
- ((Anlaştık, patron. »
«Ya siz ne yapacaksınız, Paul ? » diye sordu avukat.
«Ben sizinle yemeğe falan gitnıem. Della beni misk.inin biri
zannediyor. . . »
«Ben sadece şaka ettim» dedi Della. «Aslında bir ka.ç bardak.
.
-·
..;..._ «Di�kat edin, Perry ıı diye bağırdı Paul. «Sizi bar köşelerinde
iflas. ettirmeye bazırlaniyor. Onu iyi taı1ırın1. »
- «Evetıı diye cevap verdi Della, aynanın önünde ·saçını düzel-
•
F. : 9 129
- ı<İyi geceler, dostlarım» dedi Tragg. «Görüyorum ki kuvvet
ler birleşmiş yine.»
- «Yine kötü haberler duyacağız muhakkak» diye mırıldandı
Drake, saatine bakarak.
Tragg içeriye girip bir koltuğa oturdu.
- «Bugün şansınız pek yaver gitmedi, Mason.ıı
- ((Şikayetçi değilim.»
- «Derhal halletmem gereken bir cinayet mes'elesi var.» diye mı-
rıldand\ Tragg. «Üstelik bu mes'eleyi de başınıa siz doladınız, Eğer
halledersem, sırtımı okşarlar, halledemediğim taktirde ise bir yerime
tekmeyi vurup kapı dışarı ederler.»
- «Lafı nereye getirmek istiyorsunuz ? Açıkca konuşabilirsiniz.>
- «Acaba diyoruın, birbirimizin k11yuslınu kazacağımıza sırf de�
ğişiklik olsun diye bir kerecik olsun }?eraber çalışmayı denesek 7 '»
- «Fazla bir şey bilmiyorum» dedi, avukat. «Fakat müşterimin
hesabını daha çabuk görmek istiyorsanız, bu cinayeti de onun - sırtına
•
yıkabilirsiniz.»
-
t<Haklısınız. Btı işe biraz daha yakından bakabiliriz.•
- «Ne demek istiyorsunuz. ? ıı
- «Stephane Claire'in bu cinayeti işlemiş olabileceğine dair bazı
deliller var elimizde. »
- «Hay Allah « » diye bağırdı Mason, yerinden doğrularak. · o:Po
lis nedense sadece benim müşterilerime . karşı . bütün kuvvetiyle hare
kete geçiyor . . . »
- «Boşuna kendinizi yormayın» dedi müfettiş. «Sit beni dinle·
yin daha iyi.»
•
- «Pekala.»
«Önce müşterinizden bahsedelim.
•
•
- «Yani ?ıı
- «Zengin amca geliyor, kefalet parasını ödüyor ve yeğenini has-
tahaneden çıkarıp, Adirondack oteline yerleştiriyor. Adirondack ile Ga
tevie'v arasındaki mesafe ne kadar ? ıı
- «Durun bakayım» dedi Mason. «Birisi yedinci caddede, di�e�
ri. . . Zannederim arada dört blok var.»
- ((Tamam, doğru. Yürüyerek beş dakika bile sürmez. »
- «Fazla tafsilata lüzum yok. Çantasında suç aleti olan taban-
-
cayı mı buldunuz ? »
- «Hayır. fakat başka bir şey bulduk.»
- «Hay Allah! Söylesenize nedir bu. ? »
.. - «Hastahaneden çıktığı
z.aman, kefaletle serbest bırakılmış ol
dtığu için beni bir tahkikatla vazifelendirdiler. Kendisiyle konuştum.
130
Hikayesini anlattı. Kontak anahtarını aldığını söyledi. Garaja gidip
arabayı tetkik ettim. Doğruydu. Kontak kapatılmıştı. Tabii sonra çan
tasına da baktım.»
- «Müsaadesini alarak mı ? »
cı:Gayet tabii.»
- 1<Devamedin! ıı
«Çantasında üç anahtarın asılı olduğu bir anahtarlık buldum.
Şimdi devam etn1eden önce, bunun önceden hazırlanmış bir oyun olup
olmadığını öğrenmek istiyorum, Mason. >ı
- «Anlamadım.»
· - «Tabii önce bu anahtarların nerelere ait olduğunu araştırmayı
düşündüm. Bir tanesi kontak anahtarına çok benziyordu. Her halde su
al sormaya başlamadan evvel bu hususta tahkikat yapmak daha iyi
c)Jacaktı. Ve müşteriniz gece ııyurken, yanın1a işinin ehli bir de anah
tarcı alarak otele gittim. Sonra oda hizmetçisi müşterinizin çantasın
dan anahtarlığı gizlice aldı ve böylece aynı anahtarlara ben de sahip
oldum . . Neticede onları arabanın üzerinde denedim. Bir tanesi kon- ·
· tağa uyuyordu. Fakat iki anahtar daha vard·ı. Ne işe yarıyorlardı bun
lar ? Sebebini bilmiyorun1 ama, Mason, bu iki anahtar sinirimi bozıı
yordu. Ortada bir d�averenin döndüğünün işaretçisi gibiydiler.>>
«Devam edin! ıı
� «Siz de Homan hakkında çok emin konuşuyordunuz. Bunun
üzerine anahtarların so�ak kapısına uyup uymadıklarını kontrol etmek
için gizlice Homan'ın evine gitti m . »
- «Neden gizlice ? ıı
- ;<Sadece savcıya hazırladığınız küçük sürprizler hakkında b'ir fi-
kir edinebilmek için. .,,
- «Anahtarlar uyuyor muydu ?»
� ((Hayır. Kapılara uymuyordu. Fakat anahtarlardan biri Ho
ınan'ın yatına aitti.»
u Sahi mi ? » .
..:.._ «Şaşırmışa benziyorsun uz ? .,
o: Evet. Devam edin!»
«Hiç kimseye bir şey söylemedim. Sizin bombayı patlatmanızı
beklemek µzeı:e arka planda. kalmayı tercih ettim. ıı
- · «Evet ? ıı
- «Bu sabah . duruşm.ada, bütün müoafaanızı, kızın - daha önce.
ifadesinde de bahsetmiş olduğu b'u anahtarların üzerine kuracağınızı
zannediyordum. Homan'a, (Mister Homan1 bu anahtarlar arabanızın
kontak anahtarları mıdır?) diyeceğinizi düşünüyordum . Tabii arkasın-
131
dan diğer ilci anahtarın ne işe yaradığını soracaktınız. Kanaatimce o
da büyük bir şaşkınlığa uğrayarak bunlardan birinin gemisine ait ol
duğunu söyleyecek veya onları tanımadığını iddia edecekti. Neticede
siz de kendi anahtarlarını göstermesini isteyecektiniz ve . . » .
diniz, Mason ? »
- «Bu hususta hiç bir malumatım yoktu ki! Ben tamamen !;>aşka . .
ediyordu.
- <<Sizin başka b.ir planınız vardı. Onu genişletmek istiyordunuz.
Ve şimdi de benden saklıyorsunuz.»
- «Sonra ? »
- «Homan'ın karşısına anahtarları çıkarmıyacağınızı anlayınca,
bunun pekala bir tuzak da olab-ileceğini düşündüm.•
•
- «Hiç de değildi.»
- «Yani beni tuzağa düşürmek için bu anahtarları bilhassa siz
koymadınız mı müşterinizin çantasına ? 11
- «Asla. O -üçüncü anal1tar nereninn1iş peki ?»
- «Henüz ben de bilmiyorum . . . »
- «Homan'a ait değil mi ?»
- «Hayır.»
- «Peki, ya . . . »
- «Ya ne ?» diye sordu Tragg, tereddüt eden Mason'a.
. Avukat ise çalışma masasının üzerinden b.iI kurşun kalem alarak,
onunla oynamaya başladı.
- «Bütün bunlar» dedi. «Arabasının çalındı�ıı.ı iddia eden Ho
man'ı yalancı çıkartn1aya kafi gelir. .,
- «Tabii a.nahtarları arabanın içinde bıarkmamışsa.ı.
.
.
'
132
- «Ne kadarından ?'1>
- «Her şeyi .anlatın işte.»
- <(Spinney hakkında bildiklerinizi de öğrenmek istiyorum» de-
di Tragg. · <cÇünki btı Spinney de ·heni ilgilendiriyor.»
- «Haydi, Paul. Şehirlerarası telefon makbuzlarından başlayın ve
bütün bildiklerinizi anlatın!»
Drake, cebinden çıkardığı not defterinin de yardımıyla kendisin·
.den istenileni yaptı.
. - «Ve bütün bunları kendinize mi saklıyordunuz, dostlarım ? »
·diye sordu Tragg, nihayet Drake sustuğu zaman.
- «Ama sizi daha önce ikaz etmiştim :. diye cevap verdi avukat.
«Roman'a ilişmek isten1ediğinize göre, bizi sorguya çekmeniz gereki
yordu. Ve biz de sorduğunuz bütün suallere cevap verdik.»
- «Bu şekilde inatlaşmaya devam ederseniz» dedi Tragg, Dra-
�e'e, «bir gün hakikaten başınız belaya girecek.»
' ·
133
nın b u kadar kilometreyi Perşembe günü saat on ikiyie gece on bir
arasında yapmış olması gerekiyor ki, b u da tamamen imkansız.»
- «Bu hususta kat'i bir şey söylenemez» diye cevap verdi Tragg.
(( O araba saatte 160 kilometre sür'at yapabiliyor.»
- .<<Araba yapar ama, yollar yapamaz.»
- «Ne demek istiyorsunıız ? ))
- «Arabanın kaç kilometre sürat yapabileceği mühim değil. En
fazla sür'at yapabileceğinizi düşündüğünüz yola çıkın ve on bir saat
araba kullanın. Neticede 600 kilometreden fazla bir mesafe gideme
diğinizi göreceksiniz. D·ahası var! Dünıdüz ve ıssız bir yolda belki de
bu kadar kilometre yapmak mümkündi.ir. Fakat 300 · 400 kilometre
lik bir yola çıktığınız zaman, mutlaka keskin virajlarla, tehlikeli geçit..
lerle, işaretlerle, sür'at tahditleriyle karşılaşır, bazen de şehirlerin için
den· geçn1ek m·ecburiyetinde kalırsınız. Hayır! Ben eminim ki, b u ara
ba 350 kilometre kadar gittikten sonra tekrar hareket ettiği noktaya
dö11müş olmalı. Zaten kaza da Los Angeles'e 60 kilometre kala ol
n1uş. »
- «Söyledikleriniz oldııkça ilgi çekici» dedi Tragg.
. - . ccPaul ile beraber» ·diye devam etti Mason, «arabayı kin:iin kul
lanmış olabileceği h11susunda uzun uzun düşündük . . . »
- «Tabii müşterinizin doğruyu söylediğini kabul ederek. ».
- <lGayet tabi!. Zaten ben bütün davalarımda aynı şekilde hare-
ket ederim.»
·
- Halbuki ben, ortad� kat'i delil olmadıkça kimseye inanmam.»
«
- «Peki, farzedelim öyle olsuİı. Arabayı kullanan adamın saat on-
da Bakersfield'den hareket ettiğini veya oradan geçtiğini biliyoruz. üze
rinde de gece kıyafeti vardı. Bir adam smokin giydiği zaman, saat a k-·
.
.
13 4
«Devam edin. Sizi takip ediyorum.»
'
- «Devamedin! »
- «Demek ki smokini bir gün evvelden beri üzerinde taşıyordu»
-Oiye mırıldandı Mason. «Herhalde gece iştirak ettiği toplantıd?n ay-
rıldıktan sonra . bir daha elbisesini değiştirmek fırsatını bulamamıştır.
Ba5ka bir deyişle, eğer Greeley'in Saıı Francisco'dan aynldıktan sonra
· .smokin giymeye daha doğrusu herhangi bir toplantıya gitrp.eye vakit
bulamıyacağını farzederek, smokinini daha önceden giymiş olduğunu
k�bul etmemiz gerekir. »
·
nin üzerine koyup, hızlı hızlı bir takım notlar k.aralamay� başla,�ı.
•
,
- «San Franciscoda Spinney _adındaki adamı arayacağız. . l3ütün
benzin.. istasyonlarından, sınokin giymiş bir adamın benzin alıp alma _
kinle dolaştığını I?iliyoruz. Gri renkli elbisesi ise Homan'ın evinde kal
n1ış olm.alı. »
- «Bunu da nereden çıkardınız şimdi ? »
- «Greeley evinden ayrılırken, üzerinde kruvaze ceketli gri t�-
'
kımı varmış, Comiche yolu üzerinde ise smokinli olduğunu biliyoruz�
tekrar eve döndüğü zaman ise karısının ifadesine göre normal bir şehir
kıyafeti giyinıniş olduğu anlaşılıyor. Ayrıca kazadan sonra arabadan
.
·
- Hattın :öbür ucundan bir kadın sesi duyuldu :
- «Sizi ·yazıhanenizde bulduğum için çok memnunum. Mister Ma
son. Derhal sizi görmem lazım.»
. - «Kimsirıiz ? »
- «Misis Greeley. »
•
- «Mühim bir şey mi o1du ? » diye sordu Mason. «Hayır! Bir da·
kika, 10.tfen, . Ayrılmayın.»
•
•
··
�6
.J
.
. . .
' ·
- «Evet, devamedin » dedi Mason.
- «Ben. . . Kocamın gömleklerinden birinin önünde uzun bir ruj
lekesi var ve bir de dudak izi. Ben . . . »
- «Şu anda neredesiniz ? »
- o:Evde. »
- «Gömleği ne zaman buldunuz ?
«Sadece bir kaç dakika evvel. Çamaşır sepetinde. Kocamın o
•
de .ıı .
� .
� . .
.
- «Sizin .
mes'ele halloldu demektir» diye mırıldandı müfettiş.
; «Misis Greeley'i şahit olarak duruşmaya çağırırsınız ve müşteriniz de
beraat eder. :ıı
- «Evet, durumumuz düzeldi sayılır. Ya siz ? Kendinizi ·
nasıl
·
'hissediyorsunuz ? »
- «Hiç de iyi · değil.»
- «Neden ? »
--:- «Çünki Greeleyin Homa:O::ın: arabasını çalmış olabileceğfni' zan·
ne tmiyorum. Eğer onu kullandıysa, bı1 mı1tlaka sahibinin müsaadesiy
le olmuştur. Ve bu da benim Homan'la kapışacağımı gösterir. Böyle
.
.
. .
:-- «Zaten polisin başı sıkıştr mı, hemen ortaklık teklif eder» de-
di Mason.
. .
i38
- «0 da ne demek ? » ·
.
. .
- · «Mister Mason ? »
- o:Evet. »
- «Ben Horty. Vaktiniz var mı 7.,,
- . «Gayet · tabii. »
- «Şey. . . Buraya gelebilir misiniz ? Hemen ? Bir şey oldu . . . Fa-
kat telefonda söyleyemem.»
- «İmkansız» dedi Mason. «Mühim bir ziyaretçi bekliyorum.>
- · ·cı:Y·alvarırıml Gelmeye çalışın.»
·
- «Neredesiniz ?
- «.Adirondack otelinde. Oda nuınarası 528. Eğer çabuk gelebi- .
lirseniz. mes'eleyi halledebiliriz belki.»
- «Yazıhaneden ayrılmam imkansiz. Ne olduğunu söyleyemez mi-
. . ?»
sıruz .
·
140
son ise arka
Araba, korkunç bir sür'atle ileriye doğru atıldı. Ma
ak trafiğin du
sına yaslanmadı. Bir eliyle kaprnın tokmağına tutı1nar
rumunu gözlemeye başladı.
Araba kaldırımın kenarına yanaşıp durduğu zaman, hafifçe yağ-
mur çiseliyordıı. ·
,
r
- «Anlıyorum. Sonr a ? »
'
142
•
arayarak durumu. Qlatmayı düşündüm. Henı böylece belki ülger am- .
canın da nerede ol cfuğ t1nu sizden öğrenebilecektim . »
- «Sonra ? »
· . - «Otel odalarını bilirsiniz. Duvarlar inceciktir, bütün konuşu.,.
!anlar yandaki odadan rahatça duyulur. üstelik telefon . da gördüğünüz
gibi banyonun hemeıı yanında. Ernest'in o anda midesini temizlemelC,..
teri başka bir şey düşünemiyeceği aklıma geldi. Hatta ben de biraz sar
hoştum. Çok içmiştik.
.
Sonra otelin holünde telefon ka.binelerinin bu-
.
Junduğunu hatırladım. Derhal aşağıya inerek size telefon ettim, fakat
hep meşgul çıkıyordu. · Orada daha fazla kalamazdım. Ernest'in kaç
madığından emin olmak için tekrar yukarıya çıktım. Koridordayken
de odanın kapısının aralık olduğunu farkettim . . . ıı
- uDuşarı çıktığınız zaman onu kapatmış mıydınız ? »
- «Evet ama kilitlememiş tim.»
- ((Devam edin.»
� «Fakat hepsi btı kadar işte. Bayo odasından hiç ses gelmediği
ni görünce onun herhalde sızmış olacağını düşündüm. Bir kaç kere
seslendim. Cevap alamay ınca da kapıyı açtım.»
- «Sonra bana nereden telefon ettiniz ? ıı
- «Btı odadan. O zamandan beri de korkudan ölerek bekliyo-
rum. Ah! Btı hikaye . . . ıı
- «Bir dakika. Stephane yalnız çıkmamıştır herhalde, değil mi ? rı
«Zannetmiyorum. »
•
143
j
'
/
racaat memuru ise anahtarı size verdiğini hatı
rla
n/
,
az. Eğer bu. hika-
y�yi polise anlatmaya kalkarsanız mahvolursunuzJ Stephane'ın iyi bir
arkadaşısınız. Bu adam da şahitlik yapabilecek kadar bilgiye sahip bir
insandı. On·a yaklaştıntz ve adamı sarhoş ettiniz. Sonra Tanner, Step
hane'nın banyo odasında, kafasında bir ku,.,şı1n deliği olduğu halde bu
lunuyor ve üstelik siz de ontı buraya getirdiğinizi itiraf ediyorsunuz. . .
Katil hakikaten iyi çalışmış. Fakat serbest kaldığım taktirde onu mut
laka yakalarım. Aksi taktirde, ya.ni polise gidip de her şeyi anlatırsa
nız, artık hiç bir şey yapamayız. Hiç kimse yapamaz. Sizi, beni ve ·Step
hane'ı derhal nezarete alırlar. Ve katil izini kaybettirmek için bol bol
vakit bulur . . . Yalnız bir şey öğrenmek istiyorum. •
- «Ne ?»
- «Bana bakın! »
Genç· kadın güzel gözlerini Mason'un gözlerine dikti.
•
- «Onu siz öldürmediniz, değil mi ? »
-:-- «Aman Allahım, tabii ki hayır!»
- «Pekala, size inanıyorum. Bunun ne demek olduğunu anlıyor�
sunuzdur herhalde ? Elimdeki delilleri kullanabilmek için başka çfu-em
yok. Fakat bir de bu konuştuklarımız, yani size nasihat verdiğim du
yulursa . . . Artık kendimi kurtaramam.»
uBana güvenebilirsiniz, Mister Mason.»
«Size güvenebileceğimi · biliyorum. Haydi, şjındi gideljm. •
- «Anahtarı ne yapacağız ? »
- «Geçerken müracaata bırakırsınız. Nasıl olsa eldiveniniz var.
Anahtarı rahatça tutabilirsiniz. Kapıyı da kitleyin. Böyle büyük otel
lerde yalnız bir kadın daima dikkati çeker, fakat yanında birisi .oldu
ğu zan1an kimse dönüp bakmaz bile_ Asansörcü belki de sizin yukarıya
çıktığınızı hatırlıyacaktır. Ancak hangi kat olduğunu unuttururuz şim
di ona. Merdivenlerde11 üçüncü kata inelim ve asansöre oradan bine
lim. Böylece sizi daha evvel oraya çıkarmış olduğıınu zanneder. Ha
zır mısınız ? Haydi, gelin. :ıı
Mason genç kadını dışarıya ·çıkardı, sonra onun kapıyı kilitleyişi-
n i seyretti. Hortense titriyordu. ,
- «Biraz çabuk olun» dedi alçak sesle. «Tamam, Horty. Hem
Allahaşkınıza kendinizi biraz toparlayın! 1'Ie:1diven bu tarafta. ıı
Issız ·koridoru geçerek, üçüncü kata indiler. Hortense avukatın
koluna. girmişti.
Asansörcü, Masonu beşinci kata çıkarmış olan çocuktu . . Onlara
şöyle bir göz attıktan sonra kapıyı kapayarak düğmeye bastı.
- «Yine koluma girin» dedi Mason, asansörden çıkarlarken.
«Müracaat memurunun suratına bakmayın. Bir şey sormak istediğinizi
'144
•
...
-
- Ya şimdi ? »
-· «Bir taksi ttıtmuştum. . Şoför kapıda beni bekliyor. Fakat bizi
beraber görmesini istemiyorum. Benim arkamdan dışarıya çıkın ve cad
denin köşesine kadar yürüyün. Sonra bir tramvaya binin. tki - üç durak
sonra inerek bu sefer bir taksiye binin ve evinize gidin.»
- «Neden eve kadar tramvayla gitmeyeyim ? »
- «Çünki çabuk gitmenizi istiyorum. Anlıyor musunuz? Tanner
size sarkıntilık etti, üzerinize saldırQ.ı. Ve siz de arkanızdan takip et
- memesi için bir taksiye atladınız. Hatta en iyisi, barların önünde du
ran taksilerden birine binin. Arabaya doğru nefes nefese koşun ve he
men şoföre adresinizi verin. Tamam mı ? ıı
- o:Evet. ıı
- «Paranız var mı ? ı>
•
- « Biraz.»
•
ONYEDi
F. : 10 145
•
vetli gelen o evde oturmaktansa, böylesi daha iyi, Mister Mason! San
ki bütün odalar bomboşmuş gibi öyle sıkılıyorum ki şu sıralarda!»
- «Sizi anlıyorum.»
- «İnsanın bütün hayatı boyunca kazandıklarını bir anda kaybe-
debileceğini tahmin etmek zor oluyor)) diye ilave etti kadın, hafifçe gü
lümseyerek. «Bir hafta önce kocamın geceleri çok çalışmasından şi
kayet ediyordum, halbuki şimdi . . . bı1gün. . . Ne yazık! Bu karanlık dü
şüncelerden kurtulmak için kendiıne mutlaka bir meşguliyet bulmam •
lazım. ölürri. korkunç bir sonmuş, Mister Mason: Şiındiye kadar hiç
de böyle düünmemiştim. Bazen içimden bir şeylerin koptuğunu hisse
diyorum . . . Bir takım bağların. . . Ölümün bazen bir ktırtarıcı olduğu
nu kimse söyleyemez. Hayır! öliim. . . Çok tuhaf, korkunç bir şey:»
- «Doğum da öyle.» dedi Mason. «Fakat bunu anlıyamıyoruz,
her şeyden evvel hayatın izahını yapamıyoruz. Eğer bir bakışta hayat
denen o karışık meseleyi çözebilsek, muhakkak k i ölüm de bize sıra�
dan bir hadise gibi gözükecektir;»
Ka.dııı şaşkın bir tavırla avukata bakıyordu. •
- «Konuş�11, lutfen. Bana pratik olan, makul olan bir şeyler söy
leyin. Şu son zamanlarda beni teselli etmek için o kadar saçma sapan
şeyler anlattılar ki artık midem bulanıyot. ölümün de iyi tarafı oltır
muymuş ? Ne saçmalık ! »
- «Farzedin k i bir gün önce olanları hep unutuyorsunuz. Sabah
leyin yataktan kalktığınız zaman, önceki gün neler olduğunu asla ha
tırlamıyorsuııuz. Kendinizi ço.k kuvvetli hissediyorsunuz. Otların üze
rinde çiy damlacıkları göze çarpıyor. Güneş parlıyor ve sizi ışıtıyor.
Kuşlar cıvıldaşıyorlar ve siz tabiatın hakikaten güzel bir ş.ey olduğunu
düşünüyorsunuz! Güneş gittikçe yükseliyor. Neticede biraz yorgunluk
hissetmeye başlıyorsunuz. öğleyin artık bitkin bir haliniz vardır ve üs
telik bulutlar da göğü oldukça karartmışlardır. Gök gümbürder, şim
şekler çakar ve daha önce dost gibi görünen bütün her şey sizi tehdit
etmeye başlar. Yağmur o kadar şiddetli yağar ki, sellere kapılıp boğul-
.
. . .
147
miz bir hava esmeye başlar. Yeniden kendi kendinize karşı duydu�
nuz güveni elde edersiniz. Fakat hemen arkasından da gölgelerin uza
maya başladığını görürsünüz. Karanlık tekrar ortalığa çökecek, güneş
birdenbire ortadan .kaybolacaktır. Benzerlerinizle bir ateşin başına otu
rtıp, titreyerek beklersiniz. Çok yorgunsunuzdur. Hatta dehşet içinde
sinizdir. Sabahki o güzel tabiaıın size ihanet ettiğini düşünürsünüz.
Kendinizi kaybetmemek için bütün gücünüzle dayanmaya çalışırsınız.
Fakat bu ümitsiz bir mücadeledir. Ateşin etrafında oturmuş olan sev
dikleriniz, yava5 yavaş yorgunluk alametleri göstern1eye başlamıŞlar
dır. Başlar düşer. Yere uzanırlar. Gözler kapanır ve birden bire ba
karsınız ki yok olmuşlar.' İşte o zaman' siz de yere uzanmak istersiniz.
Ve bunu yapacağınızı hissettiğiniz anda da, korkunç .bir şuursuiluk si
zi pençeleri arasına alır, s.arar. . . (Mason konuşmasına ara vererek, gü-
.
.
..
148
•
mem» dedi Mrs. Greeley, büyük bir heyecanla. o:Berii içine düştüğüm·
melankoliden kurtardınız. Kaybetmiş olduğum güveni yeniden kazan
mamı sağladınız. . . »
- o:Kanaatimce siz güveninizi hiç bir zaman kaybetmemişsinizdir.
hanımefendi. Ve şimdi de tekrar hoş olmayan konulara dönme·miz ge- .
•
rekiyor. Bu işi hemen bitirmemizi ister misi'niz?»
- «Benim için hiç farketn1ez» diye cevap verdi Misis Greeley.
«Ben. . . Oh! Mister Mason moralimi çok yükselttiniz. Netice itibariyle
ölüm, derin bir t1ykudan başka bir şey değil. Kendimden utanıyorum,
Mister Mason. Çünki her şeyden, bütün dünyadan şüphe ediyordum. Bu;
garip . . . Birisi mi geliyor? » '
dı. Onun üzerinde ise yarı aralık bir dudak izi göze çarpıyordu.
·Her üç adam da gömleğe doğru eğildiler.
- «Bakın» dedi Tragg. «Parmağın ilk olarak gömleğe deydiği yer
·
bile belli oluyor. Anlaşılan kız ont1 iterek kendinden uzaklaştırmak is
temiş.»
Mason başıyla doğruladı.
Müfettiş, «Göstereceğiniz başka bir şey daha· var mı, Misis Grec
ley?» diye sordu. ·
- «'Evet. Kesikler.»
149
.
- «Ara·bayı .kocamın kullaııdığı farzedildiğine göre, Adler'in kol
tuğun en solunda oturmı1ş olması lazım. Ve araba devrildiği zaman
da genç kızın onun üzerine yığılmıŞ olması gerekiyor. Dolayısiyle koca
mın arabanın sağ penceresinden dışarıya çıkabilmesi için direksiyonun
b.aşındari .ve sonra da üzerine yığılmış olan baygın kızdan kurttılması şart·
tı. Tabii bu arada ona iyice sürtünmüştür. Halbuki bu smokinin üze
rinde hiç bir kan lekesi yok.»
- «Evet» dedi Tragg. «Bununla neyi ima etmek· istiyorsunuz? »
- ıcSize bu gömleği getirdim, çünki onu evin içinde buldum ve
mühim bir delil olduğunu düşündüm. B.u .benim vazifemdi. . Fakat beni
anlamanızı da isterim. Kocamla ben birbirimize çok bağlıydık. Şimdi
. burad.a hislerimden bahsetmek veya kendi görüşlerimi size kabul et
tirmek istemiyorum. Fak.at hiç olmazsa adaletin yerini bulmasını iste
mek de hakkımdır, değil mi?n
. - «Adalet yerini bulacaktır» dedi Mason.
Kadın ona gülümseyerek · teşekkür etti.
- «Anlıyamadığım bir nokta var, Misis Greeley» diye mırıldandı
Tragg. «Yani bütün bunlardan sonra kocanızın hala arabayı . kullanma
mış olduğuntı mu iddia ediyorsunuz?»
- «Evet.»
ıcSizi hakikaten anlamıyorum.»
«Çünki Adler'in böyle bir davranışta bulunmuş olması imkan-
-sız.))
luğa veya bagaja saklanan birisi onıı böyle bir şey yapmaya mecbur et-
.
miştir. Hatta arkadan gelen arabada bulunan birisi de bu işi yapmış
.olabilir. »
- ((Bir dakika, dedi Tragg. «Bu sad.ece bir faraziye. Trafik polisi-
150
'
İlin raporuna göre, kazadan sonra bir sUrü araba hemen durmuş. Büyük
· ·
sesini çıkarmaması için onu tehdit etti. Biı · işi kimin yaptığını bulduğu-
nuz zaman. kocamı da kimin öldürmüş olduğunu bulacaksınız ve . . . ve. . .
(.Anı bir hıçkırık kadının konuşmasına mani oldu. Fakat her şeye rağ
meıı kendini çabuk toparladı ve. ilave etti:) özür dilerim. Bu . son gün
lerde çok perişan oldum.»
Mason Tragg'a baktı: . .
.
. bahsettim sadece.• ·
· müdafaa etti Mason. «Ona biraz inandığım . felsefeden
- <(Yeni haberlerim vaı:» dedi Tragg.. (("Daha önce gelemedim, çün-
ki lokantadaki telefonun başından bir türlü ayrılamadım. Merkez komiser
liği birbirine girdi, fakat aşağı yukarı bütün personeli biraz silkelemeye
muvaffak oldum. Smokinli bir adam sabahın çok erken saatlerinde San
Francısco'dan Fresno'ya giden bir ııçağa binmiş . Ayın 19'iında, yani
Çarş amba sabalıı. Saat 02.00'de. Duyduntız mu, I\1ason? Saat sabahın
ikisinde! "
- «Fresno'ya saat kaçta varmış?» '
151
•
152
' .
•
•
- cc Bir kanun temsilcisi olarak» diye araya girdi Tragg, sert biı·
tavırla, «Öncelik hakkımın bulunduğunu üzülerek bildiririm.»
«Ne olursanız olun, kendinizden yaşlılara karşı saygı göster�·
'
153:
•
«Bence çlaha neş'eli bir yere gidelim» dedi Mason. «Ür�da sı-
kılırıZ.»
«Benim için farketmezıı diye fikrini beyan etti müfettiş. «İlk ·
dans için söz veriyor ınusunuz, Misis Street?>ı
- 1<Bu ilk yediğim biftekten sonraki halime bağlı. Şimdilik aç
lıktan ölmek üzereyim.» ·
.
- «Şimdi nereye gideceğimize dair karar verildi mi?» diye sor-
.du Della Street. .
«Hem neş'eli bir yerdir, hem de buraya çok yakın. üç sokak ötede.»
Tragg, «0 halde yürüyerek gidelim» dedi.
- «Doğrusunu isterseniz, ben yürüyemem» diye itiraz etti genç
kız. «Yağmlır yağıyor! Ne kadar korkunç!»
Mason onun üzerin saldıracakmış gibi yaptı. Della da bir kah·
kaha atarak, kaçmaya başladı ve koridorun sonuna .kadar koştu. Avu-
1.54
kat onu kovalarken bir ara gözünün ucuyla arkasına bakmış ve Tragg'.
.
ın sanki havada bir şeyler yakalamak istiyormıış gibi hareketler yap
tığını görmüştü. Nihayet Della'yı asansörün önünde yakaladığı zaman,
genç kız debeleniyormuş gibi yaparak, avukatın kulağına doğru eğil-
di •
:
"156
kad�r iyi olur» diye lafa karıştı Drake. «Çünki gündelikle çalışıyorum
ve bir daha bana böyle mükemmel bir yemekle şahane bir dans ar
kadaşı ikram edecek müşteri zor bulurum. Sen de zaten ancak üzerine
zor bir dava ve sınırsız bir kredi aldığın zaman böyle . . . »
•
- «Pauı,, dedi Mason, çenesiyle Della Street'i işaret ederek, «bi-
.zimk.i haJa Hollywoodvari pozlar takınıyor mu?»
.
- «Tabii» diye atıldı genç kız. «Hem buııdan sonra hep takına-
cağım.»
- «Pekala, anlatın şimdi, kızım. Orada neler öğrendiniz?»
«·Tragg geliyor ama.»
- «Ziyanı yok. O da nasıl olsa bizden artık» dedi Mason, mü-
fettişin duyması için sesini bilhassa yükselterek.
·- «Ne var?» diye sordu Tragg, yerine otururken.
Tam btı esnada da garson içkileri getirdi .
.,..._ ((Cinayetlerin şerefine!» dedi Mason, bardağını kaldırarak.
- �Ve cezaların!» diye tamamladı Tragg, içkisini içmeden evvel.
- ((İyi ve kötü taraflarıyla» diye atıldı Della Street.
Ve sonra hep beraber içkilerinden ilk yudumu aldılar. -
- «Bakıyorum prensiplerinizi Miss Street'e de kabul ettirmişsiniz»
dedi müfettiş. ,
- «Neden olnıasın?» diye cevap verdi Mason. «Bir katil hiç bir
zaman kriket oytıncustı değildir. Elindeki bütün imkanlarla doğrudan
.doğruya hedefin üzerine yürür. o halde katilin cezalandırılması için de
:aynı şek.ilde hareket edilmeli ve lfızumsuz pir takım formalitelerden
vazgeçilmelidir. öyle değil mi?»
- «Kanunsuz bir davranış olur bu.»
-- «Saçma! Neden kanunsuz olacakmış?» diye bağırdı Mason,
-sinirlenerek. «Asıl bu davranışın kanunsuzluğunt1 iddia etmek için ap-
tal olmak lazım!»
- «Ama biz aptal değiliz» dedi . Tragg, gayet ciddi bir tavırla.
«Kanun, asil, kabul ettirici ve sağlam temeller üzerine kun1lmuş bir
yapıdır. Ve eğer yıkılmaması isteniyorsa da ayakta kalması için çalı
şılmalıdır. Maksat ne olursa olsun kanuna karşı gelmek aslında bu ya�
pının yıkılması için dil.zenlenmiş bir suilcasttır . . » . .
- «Pekala» diye onun sözünü kesti Mason, alaycı bir tavırla. «Fa
kat' btı binaı1ın lfızumsuz olan bazı kısımlarını yıktırmak da mümkün
·dür sanının.»
___.., «Ne demek . istiyorsunuz?»
.
- ((Farzedelim siz bir damın . üzerindesiniz, aşağıda avluda da
kaçmaya çalışan bir katil var. Ba�ırıp çağırarak onu yakalamanız im-
kansız, fakat hemen elinizin altındaki bir kiremiti alıp kafasına fırlata-
157
•
158
- «Dikkat edin» diye söze karıştı Drake. «Ü son söylediğiniz
�timle bir yanlış anlamaya sebebiyet verebilir.» .
•
- «Yok canım. Müfettiş bey her halde sizin zannettiğiniz gibi bir
adam değildir, patron.»
- «Fakat kork.ulu ıüya görmektense uyanık durmak . . . »
- «Dikkat edin, Perry, onları sakın gözden kaçırmayın» dedi
Drake. «Müfettişin tehlikeli bir yılandan farksız olduğuna emininı. Hat
ta en iyisi Della'nııı onunla dansetmesini yasaklayın. Eğer miifettiş mut
laka dansetnıek istiyorsa, beninıle etsin. Neticede benim için herhan
gi bir tehlike bahis konusu o.tamaz . . . »
- «Doğru» · diye onun sözünü kesti Della Street. «Paul tıpkı Ho
ıp.an'a benziyor. Dikkatini hep bir yere teksif etmek istiyor. Bütün dan
settiğimiz sürece sadece öğrenıuek istediği şey hakkında . . . »
f 59
•
- «Ne bakımdan » .
«Evet.»
- «Ve ondan nereye gittiğimi öğrenmek mi istedin »
160
- «Bilmiyorum, Perry. Della Street'le sana ba·kıyordum. Hay Al
lah! Şimdi kon11ştuğ1una o kadar pişmanım ki.»
- «Polisle beraber · çalışmayı her zaman isterim» diye mırıldandı
Mason, kaşlarını çatarak, «fakat Tragg beniın için biraz fazla akıllı.
Ve sonra çizginin de öbür tarafında. Kullandığım bazı metodları ka
bul etmesine imkan yok.»
- «Yazıhanedeki yokluğun
sırasında ne yaptın, Perry?»
.
- uHortense'in kaldığı yere gittim ve onu oldukça sinirli bul-
dum. Kahve içmesiııi tavsiye ettikten sonra da tekrar geriye döndüm.»
- a:Ne yalan!» diye bağırdı Drake. «Döndüğün zaman dudakla
rında, o gayet i.Yi tanıdığım acı tebessüm vardı. Sen her şeyi göze ala
bilen bir kumarbazsın, Perry!» '
- ((Qoğru. »
- «Ve sadece adalet bahsindeki ideallerin ve zev'ldn için kumar
oynuyorsun.» '
«Tabii.>>
•
«Evet, evet.»
«Ya benimkini?» -diye sordu Drake.
'
«Sizinkini de öyle?»
uEti iyi pişmiş sevdiğimi nereden biliyorsun?»
«Uzatmayın, Patıl. Sana nelerden hoşlandığını bilecek kadar
yemek ısınarladım bugüne kadar, »
F'. : 11 161
•,
öyle. Fakat ona aldırdığın1 yok. Nasıl olsa tehlikesizdir. Fakat öte
'kine gelince işler değişiyor tabi1.ıı
«Neyi öğrenmek istiyordu?»
• - <(Kendisi sosis yemeğe çıktığı zaman nereye gittiğinizi.•
- «Paul Drake'in de sana · aynı suali som1uş olduğıınu iddia et-
metli mi?» ·
. '
' ' '
'
Avukat güldü. .
- <(Benim bu işle bir alakam yok.»
' '
'
'
162
l
telefon kulübesinden döndü. Garson gittikten sonra da, önündeki ta
bağı kenara çekerek Mason'a doğru eğildi.
- «Bir şeyler öğrenebildiniz mi?» diye sordu avukat.
- «J;.vet, Mason, sayenizde. Hakikaten bir dahi olduğunuzu kabl1l
etmek lazım.»
- «Bırakın şimdi saçmalamayı. Ne öğrendiniz?»
- «Spinney, tahmin ettiğiniz . gibi, şoförlü bir araba kiralamış .
Seksen iki kilometre gittikten sonra da i11e�ek ara.bayı geri göndern1iş.
Şoför onun, üzerinde smokin, ayağında mokasen ayakkabılar ve başın
da da siyah bir gece şapkası olduğlı halde, tozlll · bir patikadan dağa
tırmandığını görmüş. Fakat ben başka bir şey daha öğrendim . . . »
. - «Neymiş o?» diye sordu Drake.
- <.eErnest Tann.er'in bir banyo ki.ivetinin kenarındaki cesedini bul
muşlar» diye devam etti Tragg, gözlerini Mason'dan ay1rmadan. «Hem
de Stepbane Claire'le amcası Max Olger'in kaldıkları dairelerin arasın
daki banyo odasında. Yani Adirondack otelinde. Belki unutmuşsunuz
dur diye, şunu da hatırlatayım ki, Ernest Tanner Homan'ın ş oförüy
dü. Hani patronun, kendi müsaadesi olmadan, San Francisco'daki L.
T. Spinney'le telefon görüşmesi yapmakla suçladığı adam.»
Mason an1deı1
. yerinden sıçr ayarak,
.
elindeki çatalı düşürdü.
- «Şaka mı ediyorsunuz?»
- «Hiç de değil» diye cevap verdi Tragg, sesini yükseltmeden.
1<Üstelik cinayet, benim sosisli sandviç ·yediğim ve sizin de bürodan
çıkıp gitmiş · .olduğunuz sırada işlenmiş.»
- «Yine alicengiz oyunlarına başladınız, değil mi, müfettiş. bey?
Eğer şapkamdaki yağmur damlacıklarını gördüğ�inüz zaman bana bu
n un sebebini sorsaydınız. . . »
- «0 işin sadece başlangıç noktasıydı » diye Masonun sözünü kes
ti Tragg.. «Buraya geldiğimizden beri ikide birde telefon kulübesine ne
den gidiyorum ,. zannediyorsunuz? Civardaki bütün taksi şoförlerini sor
gtıya çektirttinı. Neticede öğrendinı ki, bir taksiye atlayıp son sür'atle
·
ONSEKtZ
•
•
'
163
•
miş olabilirim . . Bıı neden aklınıza gelmiyor da işi hemen kötü tarafın-
I
dan ele alıyorsunuz?»
- «Peki, o halde müşteriniz size ne cevap verdi? ıı diye sordu
Tragg.
Mason gülmeye başladı.
- «Maalesef bu husıısta size yardın1cı olamıyacağım, nıüfetti� bey.
Çünki kendisini göremedim . . . »
.
·
.
•
- «Tanner'in, küçük kalibreli bir tabap.cadan ensesine sıkılan tek
bir kurşunla öldürüldüğünü öğrendim. Ayrıca katil, tabancanın gürültü
sünü önlemek içm kuş tüyü bir yastıktan faydalanmış. Yastık parça-:
lanınca da uçuşan tüyler banyonttn hemen her tarafını kaplamış. O sı-
164
'fada yağmur yağıyordu. Siz banyoya girdiniz. Ayakkabılarınızın altı ıs-
tak olduğu için de bu tüylerden biri oraya yapıştı. Daha sonra kurudu
.ğu zaman· ise, tabii yapıştığı yerden· kurtuldu ve . . . »
·- «Yani bu tüyü benim . yazıhanemde mi bulduğunuzu söyleye
:eeksiniz?»
- «Hayır. Della Street'i kovaladığınız zaman koridorda uçuyordu.»
- «Centilmence davranışınız için size teşekkür ederim, müfettiş
:bey» d·edi genç kız. «Sizden başka herkes bu konuda evvela benden şüp
he ederdi.>Y
•
- «Cesedi buldunuz» diye devam etti Tragg. «Ve �ıtasbn ·da sizi
'bu işe karıştırmak istemedi. Miss Claire için böyle bir riske · ğlrmeyl · ·
,göze . alamadı. Onun a5tl korumak, müdafaa etmek istediği kimse sizdi
niz. Fakat tüy yine· de Mason'un ayakk.abısına yapıştı. Çünk.i cesede o
·yaklaştı .»
Müfettiş sustu.
- «Sonta?» diye atıldı genç kız, meydan okuyan bir tavırla.
- «Simdi siz Söyleyin bakalım, bu faraziyem hakkında ne : düşü- ·
':Qilyorsunuz?»
·
- · «Bir kaç gün sonra belki de sizi içeriye tıkmış olurum, Mason.>>'
. .
166
- «Perryıı dedi Drake. ((Tragg o tüyü hakikaten koridorda bul
muş olmalı. Buna hiç şüphe yok. Fakat anlıyamadığım nokta, sen ·ban-
•
.
.
'le kolay kolay kotkacak bir .kadın olmadığını .düşündüm. En iyisi gi-
<lip yerinde görmekti. Tanner iki büklüm banyonun kenarından sark
mıştı. Ateş etmeden önce kafasının arkasına kuş tüyü bir yastık daya
mışlardı.»
«Tanner o banyonun içiı1de balık mı avlıyormuş?»
--- «Çok içtiği için midesini temizlemekle meşgulmüş.»
- 1<Kim öldürmüş onu?ıı
«Horty hiç bir şey bilnıiyor. Tanner'i Stephane Claire'in odasına
çıkarmaktaki maksadı, onu Max OJger'le konuşturup ağzından bir şey-
•
ler almakmış. Sonra aşağıya inip yazıhaneye telefon etmiş, fakat hat
hep meşgtıl çıkıyormuş. Herhalde ben o sırada Misis Greeleyl'e konuşu
yordum. Veya Tragg merkez komiserliğini arıyordu. Neyse, Horty tek
rar yııkarıya çıktığı zaman da şoförü ölü bulmuş. Tabii hemen odadan
bana telefon etmey i· düşünmüş. Eldivenlerini elinden hiç çıkarmadığını
.
-söylüyor.»
Della ·Street hem otomatik hareketlerle kavalyesine ayak · uyduru
yor, hem de avukatın anlattıklarını büyük bir dikkatle dinliyordu.
- «Aslında bu hikaye oldukça karışrk» diye devam etti Mason.
«Fakat Horty'ye inanmak. lazım.»
- «Ünıın Tanner�in yanında -olduğunu er geç öğrenirler.»
- ıı:Nasıl?»
t
.
- ıcMt1tlaka bertber görmüşlerdir onları. Horty öyle si lik bir ka-
<lın değil 'çünki. » .
. ' 167
•
ber vermediniz? ıı
- ccÇünki ben mücadeleyi seviyorum, Della. Av merakı gibi bir
şey bu. Bazı insanlar aslan veya kaplan avlamaya meraldıdırlar. Bazıları
ise kuş�arın peşindedirler. Ben de katilleri avlamasını severim. Galiba
....
Greeley'i kimin öldürdüğünü de biliyorum. Bu mes'elede hadiselerle
bağdaşan tek bir izah şekli var. Bu katili ben yakalıyacağım, Della! Onu
rfragg'a bırakmıyacağım. Benim mükafatta falan gözüm yok. Sadece onu
herkesten evvel ele geçirmek istiyorum.»
«0 halde Tanner yüzünden kendinizi neden tehlikeye atıyorsu-
nuz?».
- «Tragg'ın beni rahtsız etmesini, hareketlerime mani olmasını is
ten1iyorum da ondan.»
-:-- «Yani cinayeti derhal polise haber vermiş olsaydınız, Tragg
sizi rahatsız mı edecekti?»
Mason gülmeye başladı.
- «Gayet tabii! Kendini onun yerine koysan. Sandviç yemek için
yazıhaneden ayrılıyor ve ben de he�en arkasından dışarıya fırlayıp bir
ceset buluyorum!»
I
•
'
rıca
. telefon da etmem lazım.»
-, «Kime?»
. - «Tragg'ın sorguya çekmesi mümkün olan birisine.»
So.nı,-a kolkola masaya döndüler.
' .
' - <cŞimdi sıkı duı;Un» dedi Mason Drake'e. «Ben telefon etmeye
, ...gidiyorum.»
«Biraz öne,:e garson geldi. Servis�n çabtık · yapılmasını istemiş-
"
sin?»
«Evet. Bu seferlik çorbadan vazgeçelim de ızgaralanmızı he
men yiyelim. Belki de' uzun bir zaman biftek yemek fırsatını bulama
yız bir daha, Paul. »
- «Durumumuz pek o kadar komik değil)) diye mırıldandı Dra
ke, yüzünü btıruşturarak. «Tragg bu sefer şaka yapmıyor bence.'
M.ason «Evet, iş ciddi ·bu defa» diye doğruladı.
Sonra s.alonl1 geçerek telefon ktılübesine girdi ve Homan'ın numa-
.
• 1-6&
1·asın1 çevirdi. Kısa bir müddet sonra, hattın öbür ucwidan, Filipinli
uşağın sesi duyuldu.
- ·«Mister Homan evde mi?»
- «Kim arıyor?-»
\
- «Ben, Mason!>
- «Özür dilerim, beyefendi, fakat kendisi şu anda çok meşgul.
K·at'iyyen rahatsız ediln1ek istemediğine dair bana talimat verdi. Fakat
belki de. . . »
- «Pekala, Felipe. ·Bu akşam hiç dışarı çıkmamış olduğunuzu ha
tırlamasını söyleyin Homan'a. Anladınız, değil mi? Hiç dışarıya çık·
madınız!ıı
Uş<ığın sesinden son derece şaşırmış olduğu belliydi.
- «Fakat. . . ben zaten bir yere gitmedim ki, beyefendi! Evden hiç
aYrtlmadım.»
I
- «Tamam, hepsi bu kadar» diyerek, telefonu kapattı Mason.
Sonra cebinden not defterini çıkararak, Rigley's Cafe de çalışan
'
run. »
169
· - «Yani ağzından laf almaya çalışıyorlar, değil mi?» diye ırunl
dandı ' Mason, yerine oturarak.
- «Evet. Herhalde güzelliğimden bir şeyler kaybetmiş olmalıyım.
Eskiden bana sadece kompliman yaparlardı. Şimdi ise. . . »
- «Hay Allah, Perry, henı beni bir siirü belalı işin içine sokuyor
sun, hem de geleceğimin ne olacağını dahi bilmemi istemiyorsun!»
- «Biliyorum» dedi Mason yavaşça. «Fakat böylesi daha iyi, Paul.
Saçlarının çabuk beyazlanmasını istemiyorsak, kabahat mi ediyorliZ ya
ni?»
- «Neticede herkesin bildiğinden başka bana söyleyecek bir şeyin
yok mu şimdi?»
- ((Hayır, Paul. Zaten sen haddiµden fazla yufka yüreklisindir.
Avludan kaçan hırsızın kafasına hiç bir zaman damdaki kirenıiti fırla
tamazsın.»
.
' .
. 170
•
«Mason ı> dedi Tragg. «Otelh1 asansörcülerinden biri fotoğrafını ·
.
tamdı.»
- «Fotoğrafım mı? Hay Allah! Onu da nereden buldunuz? •
- «Sizinle tanıştığımızdan beri köşe kapmaca oynarız. D<;>layısiyle
bir fotoğrafını temin etmi<; olmam herhalde kınanacak bir hareket de
ğildir. J)
- «Güzel bir tedbir. Şu asansörcü hikayesi de nereden çıktı?•
- ((Sizi üçüncü kata bırakmış. Yanınızda da genç bir kadın var-
mış. Otelin üçüncü katında ne arıyordunuz? Ve o kadın kimdi?»
«Asansörcü beni hakikaten tanıdı mı?»
- «Evet. »
«Başka birisiyle karıştırmadığından emin mi?»
- «Kat'iyetle.»
- <tO halde yanımdaki kadın müşterimdi muhakkak. Makul de-
ğil mi brı. söylediğim?»
- «Dikkat edin, Mason!» dedi Müfettiş, kuru ve soğuk bir sesle.
«Bir cinayet bahis mevzuudur. Bu i5in, şakası yok. Her zaman elinizde
bir koz saklarsınız. Fakat bu sefer sizden mutlaka bir izahat istiyorum.•
- «Size cevap vermem imkansız.»
«Mason, yarın sabah saat on bire kadar sizi serbest bırakıyo-
rwn.»
- «İp.in ucu çok uzun, Mason. Dedim ya, b11 sefer beni altedemi
yeceksiniz.»
.
muş olduğu gömleği bize getirecek kadar namuslu davrandı. Eğer onu
saklamayı düşünseydi, şimdiki durumunuz hiç de iç açıcı olmazdı.»
«Neler söylüyorsunuz siz, yahu?»
•
- «Müşterinizin hesabına hazırlamış olduğunuz küçük programdan
171
•
- aBir dakika» diye onun sözünü kesti avııkat. «Bahis konusu mar
ka kimin temizleyicisine aitmiş?»
- aHenü.z bilmiyoruz. Fakat Greeley'in olmadığı da muhakkak.»
- «Belki de Greeley gömleğini San Francisco'da temizleyiciye ver-
miştir?»
- uHayır. Gömlek de ona ait değil zaten. Kolları en a5ağı dört
parmak kısa, ayrıca yakası da çok dar. Greeley kırk numara giyermiş
sizin için tek bir çare kalıyor, o da anahtarlar hususunda Homan'ı sıkış
tırmak. Tanger'den istediğiniz zaman ayrılmakta serbestsiniz. Ve şayet
Adirondack'ın asansörüne beraberce bindiğiniz kadının ismini söyleme
ye karar verirseniz, bana telefon edin. Beni nerede bulacağınızı biliyor
sunuz. Şimı:li lokantada benim, ızgaramı da yiyebilirsiniz: size hediyem
olsun. Çünki yarından itibaren sizin için sıkıntılı bir hayat başlayacak.
Tekrar kanlı canlı bir bifteğin başına oturabilmeniz için de hiç şüp
hesiz aradan uzun bir zamanın geçmesi icabedecek . . . »
- «Beni dinleyin, Tragg. O gömlek . . . »
- «Size bütün söyleyeceklerimi söyledim, Mason! Misis Claire he-
nüz kurtulmuş değil ve üstelik kurtarılmaktan da çok uzak! Siz Homan'ı
konuşturmaya bakın. Ve mahkeme Steplıane Claire'in nezaret altında
tutulmaya devam edilmesi kararı aldığı zaman da, asansöre beraberce
bindiğiniz kadının Jdm olduğunu bana söylersiniz. . Aksi taktirde ise tek
görgü şahidi olarak sizi içeriye tıkarım. Ve şayet bahis mevzuu gömlek
Drake'e aitse, söyleyin, en aşağı 1ki porsiyon ızgara et de o yesin. Göm
leğin sahibi Drake değilse bile, ne yapıp yapıp asıl sahibini bulacağım.
Bundan da emin olabilir.siniz!»
' Hattın· öbür ucundan telefonun kapatıldığını belirten tıkırtı duyul·
� 72
du. Mason da aynı şeyi yaptıktan sonra, ağır adımlarla tekrar masaya
döndü. Drake'le Della çıplak dansözlerin numaralarını seyrediyorlardı.
Bazı müşteriler ise yedikleri güzel yemeklerin üzerin� içtikleri şarabın
fazlasıyla tesiri altında kalmışlardı. Dedektifle genç kız ise sanki bir
cenaze merasimine iştirak ediyorlarmış gibi üzgün ve asık suratlıydılar.
Mason yerine oturduk.tan sonra, üzerinde iştah açıcı kocaman bir
bifteğin bulunduğu tabağını önüne çekerek, sakin sakin yemeğe koyuldu.
- «Bakıyorum hadiseler size tesir etmiyor» dedi Drake.
•
- « .f!em de zerre kadar etmiyor» diye cevap verdi avukat. a:Hem
seıı bu şekilde riske girmeye devam ettiğim taktirde, bir gün tepetaklaR
yuvarlanacağımı söyli.iyordun. Şimdi artık sevinebilirsin. Yuvarlanmak
üzereyim çünki!»
.
ONDOKUZ
17 3
. .
Tragg evet manasında başını eğdi.
Bunun üzerine Mason, «Görebilir miyiz?» diye sordu.
Tragg tereddüt etmekle beraber yine de masanın altından siyah
bir çanta çıkararak, onu açtı. Meraklı dinleyiciler daha iyi görebilmek
için boyunlarını uzattılar. Tragg istenilen gömleği avukata uzattı.
- «Teşekkür ederim! Mister Homan bu gömleği iyice tetkıK. et�
tikten sonra size ait olup olmadığını söyleyin, lütfen.»
- «Benim mi? ıı diye bağırdı sinemacı.
- «Evet.»
- «Fakat ben o arabayı kullanmıyordum ki. Evdeydim. . : ,
- «Siz yine de gömleği tetkik edin ve sualimi cevaplandırın, Mis-
ter Homan. »
Sonra Mason gömleği şahidin dizleri üzerine attı. Sinemacı da itaat
ederek onu incelemeye başladı.
- «Bilmiyorum nasıl kat'i bir . şey söyleyebilirim?»
- «Fakat, Mister Homan, gömleğin size ait olup olmadığını an�
lamak için gayet basit bir takım usuller vardır. Mesela temizleyicinizin
markasını tanır mısınız?»
- «Hayır, beyefendi.»
- «Müsaade ederseniz size yardımcı olayım. Rahatsız ettiğim için
özür dilerim, faakt yaka ntımaranızı görebilmem için kravatınızı biraz
gevşetir misiniz? »
Hon1an keıidisinden istenileni yaparak, ba5ını eğdi. Mason yük.sek
sesl� okudu :
· - ccütuzsekiz. . . Ve şimdi de isterseniz elinizdeki gömleğin yaka
numarasıfl:a bir bakalım. Evet, o da otuzsekiz'miş . . . , '
Hakim. «Kafi!» diye onun sözünü kesti. «Siz suale cevap verin sa
dece.»
- «Bu göıniek sizin midir, değil midir, onu öğrenmek istiyoruz,
Mister Homan?ıı dedi Mason.
<<Bilmiyorum. »
«Fakat aynı marka, değil mi?,.
- ccGörünüşe göre öyle.»
«Yaka numaranız da 38?»
- .:Evet.» •
•
- ccO halde suali başka türlü sorayım: Bu gömleğin size ait ol-
madığını gösteren herhangi bir delil var mı?•
17 4 •
- cıHayır. Yok.»
- «Pekala. Şimdi de dikkatinizi müvekkilimin çanıasında bulun:-
muş olan anahµırların üzerine çekmek istiyorum. Meseıa şu anahtar. ara
banızın kontak anahtarı mıdır?»
«Evet, öyle galiba.»
- «Ya bu? Onıı da tanıyor musunuz?»
«Hayır.»
- «Görünüşü size tamamen yabancı mı?»
«Hayi.r. Şey. . . bir dakika . . . hayır. Birden onu tanıdığımı zan;-
nettim, fakat hayır' olamaz.))
•
- «Görebilir miyim?»
•
•
175
dair hiç bir fikriniz yok mu?» dedi Mason, anahtarları gijzünün hiz.36Lna
kaldırıp sallayarak.
Homan, avukatın israrlı bakışları altında ezilip büzülerek. «Hiç bir
fikrim yok» diye mırıldandı.
- «Neyse, polis onun nereye ait olduğunu . bulur» dedi ·Mason.
«Fakat o zaman da sizin jçin çok kötü . . . ıı
- «Bir dakika!» diye avukatın sözünü kesti Homan. «Son ·günle r
de çok sıkı çalıştım ve yoruldum. Hafızam da zayıfladı. Sık sık unut
tllğum noktalar oluyor. Belki de bu anahtarları hakikaten arabada bı
rakmışımdır.»
- «Ü halde anahtarlar sizindir, öyle mi?ıı
.:_ « B.urada, hepimizin önünde, sahibi olduğunuz anahtarları tanı
madığınızı söylemeye nasıl cesaret e�ebiliyorsunuz? ıı diye sordu ha
kim, gayet sert bir tavırla.
- «Muhterem Reis Bey! O kadar çok anahtarım var ki . . . Korka
rın1. . . Baz.en anahtarlarımı hizmetçilere veya şoföre verdiğim oluyor.
Belki de bunlar, çok uzun bir zamandan beri arabanın gözünde ltnut
muş oiduğum analıtarlardır. Evet, bu çok mümkündür.»
176
•
•
F. : "12 177
lunuyor» dedi. ıı:Şfilıidin bütün anahtarları tanıyacağını zannediyorduk.
Bu şartlar altında, polisin, tahkikatını derinleştirebilmesi için Mister
Mason'a fırsat vermesi mümkündür. Şahidin söylediklerinin doğru o,lup
olmadığı hususunda. . . Kısacası, ne şekilde olursa olsun, Mister Mason'la
'
178
- «Sizi hjç olmazsa hadiseni11 yegane görgü şahidi . olarak ·tevkif
'
,edebilirim.»
· - «Hele bir yapın» dedi Mason. «Sonra bütün hayatınız boyunca '
;pişmanlık duyarsınız.»
...:.._ «Pekala, şimdi münakaşayı bırakalım» diye n1ırıldandı Tragg,
içini çekerek. «Hem ı1eden yine beraber çalışmıyoruz?· »
- «Devamlı bir şekilde benimle uğraşmasanız, tabii ki beraberce
. .
'
0çalışabil1riz. » .
- «Be
.
h sizinle durup dururken uğra5mıyorum!
" '
Hem haftada üç
'
kere cesetlerle arkadaş lık edersiniz veya kanıınları hiçe sayarsınız, hem
.
. ·de karşınıza geçip gülmemi istersiniz. Olacak iş mi bu? Neyse, söyleyin '
. .
179.
lanan adamınki gibi bir davranışta bulunmayacağını da biliyordum. Yine
,
1 80·
- «Adler'in masum olduğunu ispat edebilirdi» diye mırıldandı_
«Çlink.i ölülerin hatıralarına karşı büyük bir hürmet duyuyor. Fakat şim
di bunu yapması da imkansız. O zaman Stephane Claire'in cezalandırıl
ması gerekir.'.9
- «Bu adam, şimdiye kadar tanıdığım en akıl�ı kanı,ın düşmanı »·
diye araya girdi Han.ley. ccSanki anasının karnından cemiyet dışı doğ
muş. Ivlesleği icabı bütün gününü kanun kitapları arasında geçirdiği:
halde, kanuna karşı da zerre kadar hürmeti yok. Çevirdiği kar-anlık iş
lerin sayısını bile unuttum artık.»
- «Fakat» dedi Tragg, «katillere karşı girişilen mücadelede biz
den çok daha fazla çalıştiğı ve başarı sağladığı da bir gerçek. Eğer bi--
raz da. . . neyse, canı cehenneme!» •
YtRMt
ı 8 1'
- «Size karşı asla kaba bir davranışta bulunmak istemem» dedi.
�,xFak:at her an için gelebilecek birisini bekliyorum. »
- KMisis Warfield'i mi?»
«Nereden biliyorsunuz?»
ctMahkeme salonunda bahsini ettiğiniz mektubu buldum.»
- «Yanınızda mı?»
«Evet.»
Kadın parmağıyla çantasını işaret etti.
- «Hemen görmek istemez misiniz?))
Mason bir kere daha tereddüt etti.' •
•
- «Bu m u ?»
- ccEvet. Fakat . . » .
l82
'
- ,«Bilmiyorum. . . »
, Dudakları · titriy6rdu. ·
•
- «Güle, güle!» �
18):
«Hayatımı tehlikeye atmak istemiyordum.»
«Bütün bu tedbirlerin sebebini sorabilir miyim ? ıı
- ·,(Katilin beni ziyaret etmesini bekliyorum.»
- «Tahmin etmiştim zaten. Fakat kim bu katil?»
Mason yanındaki koltuğa oturarak bir sigara yaktı .
•
. değildi.»
- «Doğru» ·dedi Tragg. «Fakat tabanca sesini duyanlar da, bunu
. elektrik kontağının çıkardığı sese benzeterek aldrrmamışlar .,.
- «Fakat kadın bunu bilmiyordu.»
- . «Llfı nereye 'getirmek istiyorsunuz ?»
•
- «Yani sizce k'adın oteli ertesi sabah mı terketti ? »
.
184
•
•
söylemek istiyorsunuz ?»
«Evet.»
«Ü halde Misis Warfield'in kocası kimdi ? »
� «Greeley! »
- «Anlıyamadıın.» •
.185
- «Tamam, tamam. Onu öldürdü» diye avukatın sözünü kesti
· Tragg, sabırsız bir tavırla. «Sonra ?»
- «Tekrar odasına dönerel<, kaçmaya hazırlanıyordu ki, bu . sefer
öteki kadın geldi. ıı
- «Hangi kadın' ? »
- «Misis Greeley. »
- «Ne ? ıı
<tEvet. Başka türlü olması imkansız çünki. »
- «Misis Greeley orada ıie arıyordu ?»
- «Kocasından şüphelenmekteydi, fakat elinde henüz hiç bir de-
• •
.. sında geçirdikten sonra ertesi gün elini kolunu sallaya sallaya otelden
çıkıp gitti. })
;bir tavırla.
- «Homan arabasını Salı giinü kullanmıştı. Misis Greeley de Sa-
•
.:t86
, ..
b11nun karşılığında da ondan para alan bir casustu. Greeley ise, Misis
•
181
- «İlk karısı, Misis Warfield yüzünden. Düşünün ki Homan'ın
:aleyhine yüz veya iki yüz bin dolarlık bir tazminat davası açıyor, son
ra da bütün bu işlerden - haberi olan bir avukat kalkıp lvfisis Warfield'i
şahit olarak mahkemeye getiriyor. O zaman Greeley'in başına neler
_gelebileceğini de tahmin edersiniz. Zaten o da aynı şek.ilde düşündüğü
için sadece arabayı çaldı ve iki sevgiliyi orada çaresiz bir duruma dü
şürmek istedi. Çünki onların hala evde olduklarını sanıyordu. Los An
geles'e döndüğü zaman arabayı bir yere bırakacak ve evine · gidecek
ti. Tabii karısı henüz geln1emiş olacakti. Nihayet Misis Greeley endi
·şeli bir halde ve bir takım mazeretler uyd·urarak eve döndüğü zaman
da, yalan söylediğini onun yüzüne karşı bağırabilecekti. Fakat evdeki
hesap çarşıya uymadı ve kaza meydana geldikten sonra bu sefer ken
-disi oto - stop yapmak mecbı1riyetinde kaldı.»
«Niyeti Misis Warfield'i boşanmaya razı mı etmekti?»
- «Önceleri öyle. Fakat sonra zannederim onu öldürmeye karar
verdi.»
Tragg alaycı bir tavırla güldü.
- «Hani neredeyse, kadının Greeley'i nefsi müdafaa durumunda
öldürdüğünü iddia edeceksiniz. ıı
- «Hay Allah! . . . Misis Warfield'in kocasını öldürmeyi önceden
tasarladığını iddia ediyorsanız, öyle olsun. Anlamaya çalışın biraz,
Tragg. Ben bir ,kahin değilim. Size sadece hakikatlerle bağdaşan bir
izah şekli sundum. Hepsi bu kadar. Eğer anlattıklarımın arasında ma
kul olmayan bazı kısımlara rastladıysanız, açıkca söyleyebilirsiniz. Ki
·nayeli konuşmanıza hiç lüzum yok.»
188
•
- «Faraziyemin doğru olduğunu gösteren bir sürü ufak tefek ha
ı.dise var tabii.» dedi Mason. «Mesela Greeley, muhakkak ki Misis War
.field'in peşine adam takmıştır. Ve böylece onun Mister Drake adında
birisinin yanında iş bulduğunu öğrenir öğrenmez de gelip otobüs ter
.minalinde nöbet tutmuştur -kendisini göstermeden tabii.»
«Sonra da sizi otele kadar takip etti, öyle mi ?»
«Evet.»
• <<Peki, ya Misis Greeley ? O ne yaptı sizce ?»
«Ü da Greele y'i takip etmiştir. Belki de kocasının, Misis War
field'in peşine takdığı adamdan gelen ve kadının otobüsle buraya hare
ket ettiğini bildiren telgrafı bulup okumuştur. Unutmayın ki, Homan'
la olan mün.asebetin i kocasının sezdiğinden şüpheleniyor ve Greeley'in
hareketlerini çok, yakından gözlüyordu.»
- ,Lekeli gön1lek hakkında ne -düşünüyorsunuz ?»
- «İşin en eğlenceli 11oktası da burası zaten» dedi Mason, gülüm-
:sey,erek. o:Hatırlıyacağınız gibi, Homan'la sevgilisi, Greeley'in işi çıkıp
da San Francisco'da takıldığını öğrenir öğrenmez hemen aşk yuvalarına
,doğru hareket etmişlerdi. Hatta Homan acelesinden smokinini dahi çı
karmayı düşünmemiş, eline geçen bir kaç elbiseyi valizine tıkmıştır mu
hakkak. Dağ evinde yakalanınca da ilk akıllarına gelen şey kaçmak
.oldu. Bu sefer de Misis Greeley, telaşından sevgilisinin beyaz gömle
_ğini kendi valizine koydu. Eve döndüğünde gömleğin Homan'a ait ol
.duğunu farkedince de, onu kocasının kirli çamas.ırları arasına. sakladı.
Kocasının ölümünden sonra, benim Warfield mes'elesini yakından ta
kip ettiğimi anladı. Neticede kendisinin de Homan'la olan münasebe
tini öğrenecek ve bu husustı mahkemede açarak, sevgilisinin şöhretini
mahvedecektim! Bu tehlikeyi önleyebilmesi için tek bir çare vardı : Gre
·eley'in hakikaten arabayı kullanmış olduğunu ispat ederek, Stephane
·C laire'i temize çıkarmak; Ve Misis Greeley, kocasının kirli çamaşırları
arasından eline geçen ilk gömleğe r'uj sürerek, bana getirdi. Zavallı
kadın, ne pahasına olursa olsun aşığını kurtarmak istiyordu. Ancak o
·sırada bütün soğukkanlılığını kaybetnıiş olmalı, çünki aksi taktirde Ho
man'ın gömleğini hatırll:).rdı. »
- «Siz şimdi 1ıeden bu otele yerleştiniz ? » diye sordu Tragg.
- «Greeley'i·n arka$ından gelip oda tutan kadının kim olduğunu
:anlamak icin. »
�
1 89
Tragg diL�ünce li bir tavırla gözlerini avukattan ayırmıyord:u.
- «Yatağın üzerindeki o kağıtlar ne ?»
- «Biraz önce Misis Greeley getirdi. Kocasıyla Misis Warfield'in
birbirlerine gönderdikleri mektuplar. ıı
- a:Ya bu ?.»
Müfettişin. bakışları yerde duran tabancaya takılmıştı.
� «Misis Greeley'in elinden düştü. K�ndisini öldürmek istediK-.·
!erini zannettiği için, asabı son derece bozuk. Ona derhal doktora git
ınesini ve sonra da sükftnet verici bir ilaç alarak yatıp uyumasını tav
siye ettim. ıı
- «Küçük kalibreli bir tabanca » dedi Tragg, yerden silahı alıp,
eliyle !artarak.
- «Evet. Kadınlann ktıllandıkları cinsten. Onu istiyor musunuz?»'
Müfettiş silaha dikkatle baktıktan sonra, cebine attı.
- «Tebrikler, 1\ı1ason. »
- ((Yok canın.1 » diye itiraz etti avukat. «Ben hiç bir şey .y apma�·
dını. Sadece hadiseleri bir araya getirdim.»
'
şur. »
Tragg masaya doğru yaklaşt1.
. .
«Bir dakika.»
- o:Ne var ? ıı
«Acele eL."Il.eyin.»
- «Aeele etmeyeyim mi ? -Ne demek istiyorstıııuz, dostum ? Mi·
'
ineden önce . . . »
190
Müfettiş aniden telefona doğrtı , atıldı.
- «Allah sizi kahretsin, Mason! Beni yine atlattınız! Eğer size
kanıp da oyalanmasaydım . . . ,Alo! Merkez komiserliği mi ? Ben Tragg,
<lerhal Misis Adler Greeıiey'i aramaya .b aşlayın. Eşkalini biliyorsunuz,
'
vtRMtBtR
makla
. meşguldü.
- .cNe var, Della ?»
Genç kız cevap vermeyerek masanın etrafından dolaştı ve sonra
elini yatıştırıcı bir tavırla avukatın omuzuna koydu.
- «Müfettiş Tragg telefon etti, patron.»
Mason birden başını kaldırarak, sekreterine doğru döndü.
� ıı . . . Onu bulmuşlar. )) diye . ilave etti Della.
- «Nerede ? »
«Hiç akla gelmeyecek bir yerde.»
- «Gateview otelinde mi ?
Sekreterin ' yüzünü birdenbire bir şaşkınlık ifadesi kapladı .
•
·
� «Nasıl tahmin ettiniz, ı patron '1»
- «Zaten onun oteldeki' odayı muhafaza etmiş o1abil_eceğini dü
·
şünüyordum. Dikkati ·çekmemek için bir haftalık peşin. ödemiş.ti her.hal-
de.»
191
- aKocasını öldürmeye kararlı n1ıydı yani ?»
Mason ba5ını eydi.
- «Neden ?»
«Sevdiği adamın şöhreti tehlikeye girmesin diye.»
- «Homan'ın mı ?»
«Evet.»
,
192
•
-
. . .-:- «.Fakat. . . Greeley
. evine döndüğü zaman, üzerinde smokin yok ..
.
ttı» dedi · Della nihayet, kaşlarını çatarak.
Vardı . :, Ancak karısını uyandırmadan· önce elbisesini d,eğiştir-
.
, '. - o:
.
·mıştı.»
. . .
- «Amcasıyla konuşacağım.,,
..-- «Amcasını boşverin canım!» diye mırıldandı genç kız, yüzünü •
.
- «Roıneo kılıklı adanı hala burada, fakat ben kızın genç He>-
.
:race'ı tercih e.deceğinden eminiın. Dürüst bir çocuk o, her ne kadar
:iyi tanınııyorsam da. . . »
Telefon çaldı .
. - «Alo, Perry ıı dedi 1'ragg. «Size teşekkür etmek istedim. Ga.ze..
' teciler beni göklere çıkarıyorlar.»
- «Mük.emnıel.»
- «Mes'eleyi tam olarak ne zaman çözdünüz, Mason ?'il
- <cKanaatimce btı hususta epey geciktim. Ancak koridorda o ü-
t
_yü bulduğunuz zaman her şeyi anladını. .!v1isis Greeley, beni ziyare
te geleceğini bildirınek için telefon ettiği zaman evinde değildi. Ya
Adirondack otelindeydi, yahut 'd a o civarda bir yerde. . . »
- ({Yani l30förü telefon etn1edetı ö.nce mi öldürmüştü ? »
--.:. cıEvet. Zaten mahken1e salonundan çıktı3ından beri onu takip
<ediyordu. Perişan bir haldeydi. Ne pahasına olursa olsun aşığını ve
kendisini korunıak mecburiyetinde olduğıına kendisini inandırmıştı.
Tanner'in de o anda bi.itün hakimiyeti elinde tuttuğunun farkındaydı.
Telefonda da ancak yarım saat sonra bana gelebileceeini söylemedi mi?
Çünk.i evvela evine gidip, gömlekle smokini alması gerekiyordu. O tii-
F. : 13 · 193
...
• -·
anlamış olmanız
.. ..
di, Tragg.» .
' · �.' «Nasıi düşünebilirdim ?» ·
dedi müfettiş. ıı:O tüyiİ pekala ·siz do
· ·
• •
getirmiş olabilirdiniz.»
.
·: '· :__ '«Mesleki değerinizi tenkit etmeI( . aklımdan dahi geçmez, mil..
.
fettiş bey» diy_e cevap · verdi Mason� al aycı bir tavırla. «Fakat ·cesede
yaklaştıktan soı1ra · ayakkabılarımı kö·ntrol etmemek gibi bir hataya düş·
meyeceğimi tahn1in etmeniz lazımdı. Geri zekalı olmayan herkes, bir
tüyün . ıslak deriye kolaylıkla yapıştığını b�Iir. Tabi1 beni geri zekalı·
'
olarak kabul ediyorsanız, o başka!» .
·· · Sorira Mason, Tragg'ın cevap vermesine veya yeniden sual sor
..
,
.
ma.S1na fırsat bırakn1adan telefonu yavaşça kapattı . . .
.
.
' .
•, , ... "
,. .
. . ,•
,
1
•
"
• •
. ,
\
� , . ..
'
, . • , - . : .
,.
194
•
, • •
' •
� -
•