You are on page 1of 4

7 Temel Esma

Doğu öğretilerinde,vücutta yedi enerji noktasının olduğu ifade edilir.Celcelutiye'de de yedi temel
Esma vardır ve bu esmaların her biri belli çakralara bakmaktadır.Doğu öğretileriyle benzer yönleri
bulunmakla birlikte bu islami bakış açısıdır.

- Ferd esması,tepe çakrasına bakar (284)


- Cebbar esması,üçüncü göze bakar (206)

- Şekûr esması,boğaz çakrasına bakar (526)


- Sâbit esması,kalbe bakar (903)
- Zahir esması,mideye bakar (1106)

- Habîr esması,cinsel çakraya bakar (812)


- Zekî esması,kök çakrasına bakar (37)(1369)

Alemlerin Rabbi,hakikat nazarında 'OKU'-mamızı ve yaşamamızı nasip etsin.(Amin)


Haftanın Günlerinin Ruhanileri Ve Esmaları

Sufizm yolunun havassına mazhar kimi evliyalar vardır, Bunlar, haftanın günlerine bakan ruhanilerin
varlığına işaret etmişler, onların çağrı dualarını ve sırlarını açıklamışlardır.İmam Yafii Hazretleri yedi
günün ruhani vazifelilerinin adlarını o günün esmasını ve harfini vererek büyük sırra dikkat çeker.

Bu yedi harften herbiri haftanın bir gününe denktir.

Pazartesinin harfi "şın" dır. O günün esma-yı hüsnası "Şakir" adıdır. Pazartesinin ruhani vazifelisinin
adı "Cebrail Aleyhisselam"dır.

Salı gününün harfi "ze"dir. Esma-yı hüsnası "Zekiyyu"dur. Ruhanisinin adı "Semsemail
Aleyhisselam"dır.

Çarşambanın harfi "zı"dır. Esması "Zahir"dir. Ruhanisi "Mikail Aleyhisselam"dır.

Perşembe gününün harfi "se"dir. Esması "Sabit"tir. Ruhanisi "Sarfiyail Aleyhisselam"dır.

Cuma gününün harfi "cim"dir. Esması "Cebbar"dır. Ruhanisi "Anyail Aleyhisselam"dır.

Cumartesinin harfi "fe"dir. Esması "Fatır"dır. Diğer günlerdeki butün ruhaniler bu güne tasarruf
ederler, özel bir ruhani adı yoktur.

Pazar gününün harfi "hı"dır. Bu günün özel bir duası vardır. Ruhanisi "Rukıyail Aleyhisselam"dır.
Haftanın yedi günü için öngörülen harflerin yedi adet olması, bu harflerin Fatiha Süresinde geçmemesi
ism-i azamın yedi sayısının sırrını kapsaması ve belirtilen yedi harfin tamamının En,am Suresinde
geçmesi oldukça düşündürücüdür...

Sabit Esması-Kalp Dairesi


Bir hadiste kalp dairesiyle ilgili “Kalplerin tamamı Rahman olan Allah’ın kudret parmakları arasında tek bir kalp
gibidir. Kul nereye çevrilmeyi istiyorsa, Allah da onu oraya çevirir.” Başka bir hadiste “Kalp hükümdardır,
hükümdar düzgün olursa, tebaası da düzgün olur, bozuk olunca tebaası da bozuk olur.” diyor.

Bir başka hadiste ise, “Körlüğün en kötüsü, kalp körlüğüdür.” der.

Kalp çakrası, makam-ı mutmainne dairesidir. Fatiha’da İlâhî mânâlarla ifade edilen, din gününün tek sahibi ve
yegâne güç sahibidir. Derin sevgiyi, birlikteliği yaşadığımız, öz bene şahit olduğumuz an. Yevm-id din, her şeyin
karşılığını bulacağı, şahit olacağın, müşahede edeceğin an. İçte olanı dışta göreceğin an. Ceza, karşılık ve
sevap günü. Artık başka bir boyuta sıçradın. Sacayağı tamamlandı.

Cinsel dairede bedene dokunuyor, beden üstünden ruha yol buluyorken, burada doğrudan kalbe, ruha (öz ben)
dokunmayı deneyimliyoruz. Ruhta dirilme dairesidir burası. Ne diyor Muhammed (asm)? Kalp sağlamsa, diğer
azalar da sağlamdır. Burası Bais, Varis ve Sabit esmalarının menzilleri. Bais ne demek? Dirilme demek, vel
basu badel mevt (ölümden sonra diriliş), ruhun konağı burası. Burada, kalp bölgesinde çok sırlar var. Zaman ve
mekânla kayıtlı olan zihnin iyice silikleştiği, kaybolmaya yüz tuttuğu bir boyut.

Bundan sonra bahsedeceğimiz tüm daireler, yani boğaz dairesi, alın dairesi (üçüncü göz) ve arş dairesi (tepe
çakra), kalp dairesinin üst oktavlarıdır. Daha önce bahsettiklerimiz, nefs-i emmârenin üst oktavları idi. Aslında
sadece kök dairesi ve kalp dairesi var. Yani nefs-i emmâre ve nefs-i mutmâinne var.

A-Nefs-i emmârenin üst oktavları

1-Nefs-i Levvame (cinsel daire),

2-Nefs-i Mülhime (mide dairesi),

B-Nefs-i mutmâinneninki ise

1-Nefs-i Raziye (boğaz dairesi),

2-Nefs-i Marziye (3. göz),

3-Nefs-i Safiye (tepe-arş dairesi)

Burası sevgi, anlayış, şefkat ve ilâhî nurların tecelli yeridir. Bütün kadim öğretilerin, üstatların, rehberlerin,
mürşitlerin niyetleri, amacı, talip olanı bu nokta ile tanıştırmaktır. Çünkü bu daireyi diğer dairelerden ayıran en
temel nitelik şudur: Burada yapan sen değilsindir. Buraya kadar sen gelirsin. Buradan sonra sen çekilirsin.
Çekim alanına girdiğin zaman mıknatıs seni çeker.

Buraya kadarki süreç taklittir. Sonraki tahkik olur. Hani diyor ya, “Kulum bana bir adım gelirse, ben ona on adım
gelirim” İşte Hakk’ın seni, Zatına doğru çekeceği mahaldir burası. Tabii sen buradaysan, geleni bilirsin.

Tüm bilgilerin tohumu burada saklıdır. İsa (as) “Ruhta dirilmedikçe, Allah’ın melekûtuna giremezsiniz” diyor.
“Kalbe gelmedikçe, ruh sizde bais olmayacak yani dirilmeyecek” diyor. Ve bir insanda kalp-ruh dirildiği zaman, o
insan, Allah’ın varisi olur. Bu dairenin üç esmasını anlatıyoruz. Bais, ruhun dirilmesi, kalbin uyanması, kalp
gözünün açılması, anlayış ehli olmanın kapısıdır. Bu gerçekleşince ne oluyor? Varis esması tecelli ediyor.
Varis ne demek peki? Sen öldün, malın kime kaldı? Çocuklarına değil mi? İşte çocukların senin varisin, yani kişi
öldükten sonra kendisine kalan miras, mânâsına geliyor. Şimdi sen nefiste öldün, yani ruhta dirildin. Allah bu
malları yani mülkü kime verdi? “Mâlik-i yevmiddin.” Mâlik sen oldun, ne oldun? O’nun tutan eli, gören gözü
oldun. Bu düzenin mâliki oldun. Artık bilinç ile varlığını ve varoluşu Allah adına şekillendirecek bir halifelik
sürecine girdin.

Allah’a nefis ve malını kurban edince, emanetini hakiki sahibine verince ne oldu? Sen basit bir işçi idin, fabrika
sahibi seni patron yaptı. Allah diyor ki insana, “Madem sen beni, evrenin mimarı olarak gördün, bildin ve tanıdın;
o zaman ben de bu tanımana karşılık bütün bu mülkümün işletmesini sana veriyorum. Benim adıma sen kullan”
dedi. “Halife-i rûy-i zemin oldun. Benim iznim dairesinde kullan” dedi. Bu kullanma hakkını en başta
Muhammed’e (asm), sonra İsa’ya (as) ve Musa’ya (as) verdi. Onlar yeryüzünde Allah’ın halifeleri, varisleri
oldular.

Bu daireye varis olanın tek duası vardır: “Allah’ım bu hal üzere bizi sabit kıl.” İşte Sabit esması. İşte bu Allah’ın
halifesi olmaktır. Kaderi anlamak değil, yaşamaktır.

Onun için hadis var değil mi? “Allah’ım kalbimizi İslâm üzere sabit kıl.” Sabit esması, kalp için söyleniyor. Sen
dirilmişsin ve artık mutmainsin, Hakkı, batılı net görüyorsun. Artık düşer misin? Gözün görüyor. Onun için
Celcelutiye’de bu makamla ilgili “İsm-i Azâmınla yanlış yapmaktan korundum” der.

Artık varoluşun gizemi içindesin. Bilgi ile değil, görerek akıyorsun. Daha öncesi bilgi vardı ki, o bir yüktü. Çünkü
diri olmadığın için, o bilgi bir işe yaramıyordu. Elinde asa var, iyi güzel ama, gözün körse, asa ne kadar yardım
edecek? Şimdi gözün açıldı, asa ile mi yol bulursun, yoksa görerek mi ilerlersin? Onun için ne diyor? “Asanı
bırak, gözlerinle bak” O zaman Musa dedi: “Rabbim göğsümü açıp genişlet” (Taha, 25)

Ölüyken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu,
karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir?

Bu çakranın günü Pazar’dır, Yıldızı ise güneş. Peygamberi İdris (as) batın görünümü ise Hz. Ali’dir (ra).

Meleği Seyyid Mikail, arzî hadimi ise Burkan, kokusu sadece gül yağı ve cavi, his işlevi dokunma, elementi ise
ateş ve havadır. Ebcedi ise 505’tir. Kalp, sırt, göğüs boşluğu dolaşım ve kan oluşumu, bu merkez ile bağlıdır. 22
ile 27 yaşları arası gelişim gösterir. Rengi pembe ve altın sarısı olmakla birlikte, ağırlıkta yeşildir. Onun için
Hadis-i Şerif’te “ Üç şey göze cila verir: Yeşile, akarsuya, güzel yüze bakmak” der.

Cömertlik noktasında aslan ile; sevgi, uyum arayışı ve benliğin gelişimi noktasında terazi ile bağlıdır.

Dediğimiz gibi kalp, bütün dairelerin merkezi ve 7 dairenin tohumlarını burada tamamı ile görebiliyoruz. Bu
tohumlar bedende, dünyada ve âlemlerde açılıyor. Onun için insan kalbini kırmak, Kâbe’yi yıkmakla neredeyse
eş tutulmuş. Çünkü kalp, rahmanın arşıdır. Aslında beden ve bu gördüğümüz âlem, kalbin uzantısıdır. “Göklere
ve yere sığmadım, mü’min kulumun kalbine sığdım” Mikro çip burası ile bağlıdır. Burası sağlam olursa, çalışırsa,
tüm beden ve âlemin sağlam olur ve çalışır. Hattâ fiziksel olarak tespit edilmiştir. Beyinden daha yüksek
rezonansa sahiptir. Evet, kalpteki 7 letâif, bedene, arza (dünya) ve semaya (evrene) yansımıştır.

Letâif ne demek?

Latifeler anlamındadır. Yani kalbe yerleştirilen cevherler demektir. Nasıl akupunkturda meridyenler var, bedende
de meridyenler var, mertebeler, daireler, çakralar var. Her biri bir titreşim yayıyor. Bir cevher ki; kozmoza, evrene
açılma kapıları bu boyutlarla bağlantılı. Aynen kalbimizin yansıması. Tüm gördüklerinizi, kalbiniz nasılsa öyle
görüyorsunuz.
1-Kalpte sol memenin dört parmak altında, ilâhî huzur ve tecelliyat yeri var.

2-Ruh ise sağ memenin dört parmak altında ve İlâhî aşk ve muhabbet yeri.

3-Sır ise sol memenin iki parmak üstünde. Burası İlâhî marifet yeri.

4-Hafî, sağ memenin iki parmak üstünde. İlâhî tecelliler içinde kaybolma hali. İstiğrak deniliyor buna.

5-Ahfa ise, göğüs kafesinin üst ucunda, gırtlak çukurundan iki parmak aşağıda. Gizli ilimler ve tecelliler yeri

6-Nefs-i natıka; konuşan hakkın dili. İki kaşın ortasında.

7-Nefs-i küll ise tüm beden.

Bu 7 esmayı 7 daire ile ilişkilendirirsek, yani beden düzleminde irtibatlandırırsak:

7-Varlık öncesi makam (kök merkezi), “Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna azıp sapıtmışların yoluna değil.”
(Fatiha 7)

6-Nefis makamı (cinsel merkez), “Bizi doğru yola ilet.” (Fatiha 6)

5-Kalp makamı (göbek merkezi) “Ancak sana kulluk eder, senden yardım dileriz.” (Fatiha 5)

4-Ruh makamı (kalp-göğüs merkezi), “Din günün sahibi.” (Fatiha 4)

3-Sır makamı (boğaz bölgesi) “Rahman ve Rahimdir.” (Fatiha 3)

2-Kurbiyet makamı (iki kaşın ortası 3. göz) “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Fatiha 2)

1-Visal buluşma makamı (tepe dairesi, arşı âlâ).

Bismillahirrahmanirrahim (Fatiha 1)

Bedenin farkında olursan, gelen duyguların, düşüncelerin, ilhamların, bu latifelerde, bu kapıları çaldığını
görürsün. Bedende bazen tıktık seğirmeler olur, atmalar olur, bunların da mânâları ve ilgili gezegen ve yıldızla
bir bağı var. Bunlar da ayrı konular. Seğirmeler özellikle kalbin çevresinde olan atmalar, omuz, sırt bölgesi ve
gözlerdeki seğirmeler, hepsi bir anlam taşıyor. Sana Rabbin ihtarları bunlar veya kapını çalması, o açıdan “Oku,
Yaratan Rabbi’nin adı ile oku.” (Alak 1)

Dua ile...

You might also like