Professional Documents
Culture Documents
SÖZLÜK
ÖNSÖZ: Mahalmice, sözlü aktarım yoluyla kuşaktan kuşağa iletilmiş doğal bir dildir. Bu yönüyle
dilbilimciler için mükemmel bir çalışma sahasıdır. Sanırım üzerinde yapılacak ayrıntılı bir çalışma
Mahalmilerin tartışmalı kökenini de şüpheye yer bırakmayacak şekilde aydınlatacaktır. Malesef çeşitli
sebeplerden dolayı bugün yok olmaya yüz tutmuş bu dilin bilhassa yazılı olarak öğretilme imkânının
olmayışı, sadece ana- babadan sözlü olarak aktarılması; bazı sözcüklerin unutulmasına, kendini yenileme
imkânının oluşamamasına, baskın kültürün dili olan Türkçe’den hali ile etkilenerek aslının bozulmasına
sebep olmuştur. Sonuç itibariyle özellikle yeni nesil bu dili hakkıyla öğrenememiş, günlük hayatta saf
haliyle kullanamamıştır.
Seksenlerde Mhalmilerin % 99’u Mahalmice’yi günlük hayatta konuşurken, 2012’ye geldiğimizde
bozuk şekilde kullanımı dâhil en iyimser tahminle % 75’i bu dili konuşuyor. (Yaşlılar ortalama en az
beşbin kelimeyle konuşurken geçler bin-ikibin kelimeyle konuşmaktadır.)Yeni neslin dil tercihlerine
bakarak bu oranın yirmi yıl sonra % 55, elli yıl sonra ise birkaç kuşak geçeceği için % 15-20 gibi oldukça
olumsuz bir rakam olacağını öngörebiliriz. İşte sırf bu sebeple yeni nesle bir kaynak olması amaçlanarak
bu sözlük hazırlanmıştır. Tabii ki bu dil kurtarılacaksa günlük hayatta kullanılması; yani konuşulur olması
zorunludur. Bilhassa anne ve babalara bu konuda büyük görev düşmektedir. Anne ve babalar eğer
çocuklarının yararını ve de Mahalmi kültür ve kimliğinin korunmasını gerçekten istiyorlarsa mutlaka
küçüklükten itibaren bu dili çocuklarına öğretmeleri elzemdir.
Arapçanın kıyıda kalmış bir şivesi olan Mahalmice’nin tam kurallı bir dil olmayışı; aynı coğrafyayı
paylaştığı Osmanlıca,Türkçe, Süryanice, Kürtçe dillerinden doğal olarak etkilenmesi ve bu dillerden
kelimeler almasından dolayı Arapça’da olmayan birçok ses içermektedir. Bazı seslerin ne Arapça ne
Türkçe’de karşılığı yoktur. Arapça harflerin kullanılmasında dahi eksiklikler oluşturacağı için ve de
özellikle kullanım rahatlığı olsun diye kelimeleri yazarken Latin harflerini kullandık. Latin harfleriyle
yazımı da oldukça zor, hatta imkânsız olmuştur. Yazarken bu imkânsızlığı kısmen azaltmak amacıyla bazı
işaretler konulmuştur.
Faydası gözetilerek sözlüğe kelimelerin dışında Mahalmilerin yaşadığı yerleşim yerleri, günlük
hayatta sıkça kullandığımız sözcük grupları ile bazı ifadeler de eklenmiştir. Ancak daha özenli bir çalışma
gerektiren, içerik olarak hayli zengin bir birikimi olan Mahalmi deyimlerine yer verilmemiştir. Bununla
birlikte daha yazılmayı bekleyen belki binlerce kelime mevcuttur. Mahalmilerin yaşadığı iki komşu köy
arasında bile dil bazında nüans farklar mevcutken; birbirinden daha da uzak yerleşim yerlerinde doğaldır
ki sözcük ve telaffuz olarak belirgin farklar olacaktır. Bu sözlük hazırlanırken Midyat civarı esas
alınmıştır. Daha kapsamlı bir çalışma olursa Mahalmice’nin dil zenginliği daha da ortaya çıkacağı
şüphesizdir.
Sözcükleri yazarken fiillerin yazımı oldukça sorun olmuştur. Mahalmice’de kelimenin kökünü
bulmak oldukça zor; bazen de kökü diye bulunan sözcük anlamsız olabilmektedir. Fiilleri yazarken
Arapça kalıplarla yazmamamızın sebebi bu kalıbın bizde kullanılmamasıdır. Bunun yerine kelime
kuruluşu olarak Osmanlıcayla benzerliği bulunan Mahalmice’de özellikle konuşma dilinde kullandığımız
fiillere mastar (-mek, -mak) anlamı katan – ên ekini kullandık. (Örnek: Şırbên : İçmek ) örnekte olduğu
gibi –en eki fiile mastar anlamı katıyor. – ên ekini kaldırdığımızda fiil kökü olan şırb kelimesi
kalmaktadır. Bilindiği gibi Arapça’da kelime kökünü bulurken esas alınan sessiz harflerdir. ( Örneğin; şa-
ri- be) Fiiller okunurken buna dikkat edilmesi karışıklığı ortadan kaldıracaktır. Ayrıca Arapça'da bazı
sözcükler bayan ya da erkeğe göre farklı ek aldıklarından aynı sözcüğü iki defa yazmak gereksiz olacağı
için biz sözcükleri sadece müzekker (erkek) çekimli yazdık.
Önemli bir emek ve zaman harcadığımız bu çalışmamızda saydığımız şartlar göz önüne alınarak
hatalı bir yazım varsa eksikliklerin hoş karşılanmasını temenni ederiz. Ayrıca bu çalışma amatörce bir
sözlük denemesidir. İleride profesyonelce ele alınıp geliştirilmesi temennimizdir.Mahalmi kültürüne biraz
bile katkımız olursa bizim için yeterlidir. Bu çalışmamızda emeği geçen ve yardımı dokunan herkese
teşekkür ederiz.
Yahya OĞUZ
HARFLER VE SÖZLÜK SIRALAMALARI:
ABCÇDEÊFḞGﻉĞHĤXIİJQKLMNOPRSŜŞTUVYZŽ
Ê - ê : Bu sesin Türkçede karşılığı olmadığı için bu karakteri uygun gördük. Bu ses Türkçe ve
Arapçadaki ‘e’ den biraz farklıdır. ‘e’ ile ‘ı’ arasında bir sestir. Söylenirken ağız ‘e’ harfine
nazaran ağız daha dar açılır, dişler hafif birleştirilir. Dil, ön alt dişlere dokundurularak boğazdan e
ile ı arasında ses oluşturulur. Mhalmice’de çok kullanılan bir sestir.
I - ı : İki çeşit ‘ı’ sesini karşılamak için kullanılmıştır. Birincisi Türkçedeki normal ‘ı’ sesidir.
Diğeri biraz farklı olup söyleyişi daha yuvarlak ve hafif ‘e’ ye yakındır. Türkçedeki ‘ı’ sesinden
ayrımını çok gerekli bulmadık. Okunurken buna dikkat edilmesi sözcüklerin okunuşunu daha
doğru kılacaktır.
ﻉ: Ayn Arapçadaki Ayn harfi olarak kullanılmıştır. Ağız açık şekilde boğazdan oluşturulan bir
sestir. Türkçede bu ses olmadığı için Arapçadaki ‘ ’ﻉkarakterini direkt ayn olarak kullandık.
Ḟ- ḟ : Peltek F Arapça ve Türkçede karşılığı olmayan bu sesin mahreci: Üst dişler alt dudağa
bastırılarak uzunca üfleyip dudak arasında titreşim oluşturarak peltek bir f sesi çıkarılır. Nadiren
kullanılan bu ses için ‘ḟ ’ karakteri kullanılmıştır.
Ĥ - ĥ : Ha ( ) ﺡArapçanın altıncı sesidir. Boğaz tamamen açıkken ses telleri sıkıştırılarak boğazı
biraz sıkmak suretiyle gırtlaktan çıkarılır. Kalın bir sestir. Yorgunken nefes nefese kaldığımızda
çıkan veya boğazda gıcık oluştuğu zaman gayrı ihtiyari çıkardığımız kalın ‘H’ sesidir. Üstü
şapkalı h harfi ( ĥ ) ile gösterilmiştir.
X- x : Hı ( ‘ ) ﺥK’ harfi ile ‘h’ harfinin karışımı bir sestir diyebiliriz. (kh) Arapçanın yedinci
sesidir. X şeklinde yazılarak gösterilmiştir. Boğazı hırıldatmak suretiyle çıkarılan kalın bir sestir.
Horlarken boğazda oluşan sestir. Türkçe’de olmayan bu ses ‘ĥ’ ile karıştırılmamalıdır. Zira ikisi
tamamen farklı seslerdir.
Ŝ - ŝ : Se ( ) ﺙArapçanın dördüncü sesidir. (peltek se). Dilin ucunu dişlerin arasına alarak
sürekli üflenir. Bu harfi ‘s’ sesinden ayırmak için üstü şapkalı olarak ‘Ŝ’ karakteri kullanılmıştır.
Q - q : Kaf ( ) ﻕArapçanın yirminci sesi olan ‘kaf’ harfidir. Kalın ‘k’ harfidir. Türkçedeki ince
‘K’ harfinden ayırmak için bu sese yakın Q- q harfi bu ses için kullanılmıştır.
Ž – ž : Zel ( ) ﺬArapçanın dokuzuncu sesi olan peltek z’dir. Dilin ucunu üst ve alt dişlerle hafif
bastırarak genizden üflemek ve dilin ucunda titreşim oluşturmak suretiyle bu ses oluşturulur.
Üstü şapkalı olarak ‘Ž’ karakteri ile ifade edilmiştir.
Abraş : 1. Hastalıktan dolayı cildinde açık renkte lekeleri olan, alaca benekli. 2. Albino
Abyaž : Beyaz
Aḟiyyê : Çiy, sabahları dışarıda bitki ve yüzeylerin üzerinde oluşan nem
Afraž : Öncelikli, daha şart
Afžal : Daha faziletli, daha önemli
Ağlebiyyê : 1.Çoğunluk 2.Genelde
Aĥmar : Kırmızı
Akŝar : Daha fazla
Akŝariyyê : Çoğunluk, çoğunlukla
Alla icir mın akbar : Allah beterinden saklasın
Alla ihennik : Allah neşe versin
Alla ikun muﻉin : Allah yardımcı(ları) olsun (zor durumdaki kişiler için)
Alla irabbıĥkın : Allah sizi bu işte kazançlı kılsın. Hayırlı olsun. (Alışveriş sonrasında veya
nikahtan sonra tarafları kutlamak ve hayırlı olmasını dilemek için kullanılan ifadedir.)
Alla iveffıqık : Allah seni muvaffak etsin
Alla ixellik : Allah ömür versin ( Manasında söz )
Alla izeyyıd : Allah ziyade etsin (Ziyade olsun )
Alla iﻉefik : Allah esenlik versin
Alla iﻉin : Allah yardımcı olsun
Alla leyfellıĥık : Allah seni iflah etmesin
Alla meﻉık : Allah seninle olsun (Güle güle benzeri, uğurlarken söylenir. )
Alla vekil : Allah vekilim, şahidim olsun ki (yemin)
Alla yınsırık : Allah yardımcın olsun
Alla yıqbele : Allah ( bunu ) kabul etsin
Alla yıqlekırzıb ( ﻉAlla iqış bızrık ) : Allah senin soyunu kurutsun (beddua)
Alla yırĥam : Allah rahmet eylesin
Alla yırĥam veldeyk : Allah ana babana rahmet etsin ( Allah razı olsun)
Alla yırža ﻉeleyk : Allah senden razı olsun
Alla yıslaĥık : Allah seni ıslah etsin
Alla yıstırık : Allah seni korusun
Alla yısﻉıd : Allah mesut etsin
Alla yıﻉmır beytık : Allah evini mamur etsin ( Allah razı olsun manasında)
Alla yıﻉtik ıl xeyr : Allah sana hayır versin
Alla yıﻉtik ıl ﻉımır : Allah uzun ömürler versin
Alla ﻉelım : Allah bilir
Allahımmetﻉefi : Allah’ım bizleri koru
Allahu eﻉlem : 1.Allah daha iyi bilir 2. Zannedersem
Allatﻉele : Allahu Teâlâ
Almas : Elmas
Amır : Amir, emreden
Amma : Anne
Amr : Emir
Amralla : Allahın emri, kader
Anqas : Daha az
Aplax : Hantal
Appa : 1. Baba 2.Dede
Apsar : 1. Acaba 2. Bir de baktım ki, bunun üzerine
Aqra ﻉ: Kel
Arayt : 1.Gördün ( mü ) 2.Biliyorsun
Arbitaş : Ondört
Arbﻉa : 1. Dört 2. Bineğin dörtnala koşması 3. Çarşamba günü
Arbﻉêniyyê : Kışın en soğuk kırk günlük vakti (Aralık, Ocak aylarından kırk gün)
Arbﻉiyn : Kırk
Armalê : Dul kadın
Arnab : Tavşan
Arvaĥ : Daha rahat
Arž : 1. Yeryüzü, taban 2. Arazi, toprak
Arži : Yer seviyesinde, zeminde
Aržiyyê : 1. Taban kısım, zemin 2. Hububatların taneleri elenip toplanırken tabanda kalan iyi
olmayan ufak taneleri 3. Düzlük kısımdaki tarla, arazi
Asfar : Sarı
Asfarani : Sarımsı
Asiyb : Acaba
Asiyl : Asil
Asl : Soy
Aslaĥ : Daha doğru, daha sağlam
Asliyyê : Asıl olan, gerçekte
Asmar : Esmer
Asqat : Sakat
Aşqar : Açık tenli, sarışın
Atraş : Sağır
Avfar (evfer) : Daha uygun
Ax : Keşke
Axžar : Yeşil
Ay : Ah (acı ünlemi)
Ayyar : Mayıs
Ažar : Mart
Ažrab : Daha kuvvetli
Aﻉvar : Tek gözlü
Baba : Baba
Babbor : Gaz ocağı
Bacari : Mardin yerlisi
Bağon : Bavul
Baĥar : Deniz
Baĥs : Mucur
Bakâra : İplik makarası
Balla vekil : Allah vekilim olsun ki (yemin )
Ballot : Palamut
Balona : Balon
Banadora : Domates
Baqara : İnek
Baqboqa : Kabarcık, baloncuk
Baqora : Büyükbaş hayvan sürüsü, inek sürüsü
Barakê : Bereket
Baras : Ciltte yer yer beyaz lekeler oluşturan bir cilt hastalığı
Barbor : Çok küçük, yuvarlak tohumları bulunan dikenli küçük bitki
Barbunıs : Pelitli Köyü (Midyat)
Barmê : Dönüş
Barmil : Varil, kazan
Barra : 1. Dışarı 2.Tuvalet
Bartil : Rüşvet
Baruvmê : Dönemeç
Baruvt : Barut
Basalê : 1.Soğan 2. Uyluk kemiğinin uç toparlak kısmı
Basiyrê : Basiret
Bassa(bassosa) : Misket, bilye
Bassos : Parlak
Bast : Serilmiş
Baş : İyi
Başar : Beşer, insan
Bat (batta) : Delik
Batal : 1.Yiğit, kahraman 2. Yorgunluk
Batal ıl fılım : Başrol, film kahramanı
Batıl : Batıl
Batın : 1.Karın 2. Gizli
Batta : Ördek
Battêxa : Kavun
Baycar : Ekinlere, bağlara zarar veren bir ot
Baydar : Harman yeri
Bayır : Solmuş ( kumaş v.b. eşya için )
Bayıt : Bayat
Baytar : Baytar, veteriner
Bayyoži : Beyazlaşmaya yüz tutmuş
Bayža : 1. Beyaz renkli olan 2. Yumurta
Bê edep : Edepsiz
Beb : Kapı
Bêbaḟ : Zalim, merhametsiz
Bêbext : Müfteri
Bêbextiyyê : İftira atılma durumu
Bedel : Bedel, karşılık
Beden : Beden, gövde
Bedlê : Takım elbise
Befun : Alüminyum
Beg : Bey, ağa
Beğe : Haddi aşmak, azgınlaşmak
Beğıl : Katır
Beği : Azgın
Behdêlê : Sıkıntılı ve yorucu
Beĥĥoĥ : Kısık (ses)
Bêhış : 1.Şuursuz 2.Baygın
Bêkêf : 1.İyi değil, halsiz 2. Hasta
Bêkêr : İşin üstesinden çıkamayan, başarısız, beceriksiz
Bekûv : Ağlamak
Bel : 1. Hafıza, akıl 2. Merak
Belbulê : Dar ağızlı kapların ağız kısmı ( musluk gibi ağzı olan ibrik benzeri kaplar için)
Bele : ( -siz ) Olumsuzluk ön eki: Olumsuzluk, yokluk anlamı katar ( bele nevm : uykusuz )
Bele : Bela
Belê : Evet
Bele amr : Bilmeden, istemeden
Bele levn : Renksiz
Bele mınnê : Minnetsizce
Bele nevm : Uykusuz
Bele sebeb : Sebepsiz, boşuna
Bele şığıl : İşsiz
Bele zıvec : Bekâr, evli olmayan
Beled : Memleket, ülke
Belediyyê : Belediye
Belekê : Siyah beyaz renkli inek, hayvan
Beleqefê : Kötü anlamı hariç ( Müstehcen anlama gelebilecek sözlerin başında kullanılır.)
Belğem : Balgam
Belığ : Buluğa ermiş, ergen
Bellemeyê : Hayvanlara takılan boğazlık
Bello ﻉ: Mercimekli köfte ( Köftelik bulgurun üstüne sıcak mercimek çorbası dökülerek
yoğrulması ile yapılan salçalı, soğanlı, maydanozlu yemek)
Bêlome : Bizden uzak olsun, Allah esirgesin manalarında kullanılan kelime
Belﻉunê : Küçük dil
Bêmıcel : Çaresiz, zavallı
Bêmınnê : Minnet etmeyen
Benc : Uyuşma (hissetmeme durumu)
Bendê : Dal
Benefseci : Mor renk
Bênemus : Namussuz
Bênexvê : Akılsız
Beniedem : İnsanoğlu
Benqe : Banka
Bense : Pense
Benzên : Benzin
Beq : Sivrisinekler
Beqçe : Bahçe
Beqdunıs : Maydanoz
Beqe : 1. Demet 2. Bundan sonra 3. Kaldı
Beqıl : Yenilebilen küçük otlar, sebzeler
Beqısme : Peksimet
Beqi : Kalan
Beqiyyê : Geri kalan
Beqleve : Baklava
Beqqeyê : Sivrisinek
Beqsuseme : Kar helvası
Beqﻉe : Kesim, bölüm
Berberiyyê : Siyaset
Berd : Soğuk
Bergil : Erkek at
Bergilê : Dişi at
Berğuz : Pire
Bêrıd : Soğuk (sıfat)
Beri ı : Suçsuz, masum
Berq : 1. Şimşek 2.Kıvılcım
Berri : Hayvanın, önündeki bir şeye çarpmaması ve yana yanaşması için hayvana verilen komut
Berriyyê : Ova
Beryoz : Balyoz
Bes : 1.Yeter 2. Ancak, sadece
Besım : Güleryüzlü
Beşqe ( beşıq ) : Atmaca kuşu
Beşqed ( beyş ): Kaça
Beşşê ( bışşêyê) : Saçtaki aklık veya yüzdeki leke, sakarlık
Beşuş : Güleç yüzlü, sosyal ve kafa dengi insan
Betuşê : Bengisu Köyü ( Savur- Mardin)
Bêvar : Baştansavma iş yapan, düzensiz
Bevl : İdrar yapma
Bevlê : İdrar
Bevsê : Öpücük
Bexbiyş : Bahşiş
Bexel : Cimrilik
Bêxeyr : Hayırsız
Bexiyl : Cimri
Bext : Baht, talih
Beybunê : Tomurcuk
Beyceme : Pijama
Beydıncen aĥmar : Domates
Beydıncen ısvıd : Patlıcan
Beyıx : 1.Solgun 2. (mec.) Belirsiz
Beyn : İki şeyin arasında
Beyş : 1. Neye (kaça) 2. Neyle
Beyt : 1.Ev 2. Sülale
Beyt ıl may : Tuvalet
Beytıbyut : Evcilik oyunu
Bey ﻉ: Satış
Beyﻉe : Satışta ön ödeme, kapara
Bez : Kartal veya doğan kuşu
Bezıl : İshal olma, altına yapma
Bezqe : Tükürük
Bezuvl : 1. (dışkısını) Altına kaçıran 2. Çok korkak, ödlek (mec.)
Be ﻉ: O halde, madem
Bêﻉar : Arsız
Beﻉde : Sonra
Beﻉdên ( Beﻉdê ) : Bundan başka, bir de
Beﻉed : 1. Daha 2. Sonra
Beﻉed ğedê : Yarından sonraki gün (iki gün sonra)
Bêﻉeqıl : Akılsız
Beﻉiyc : 1. Çatlama 2. Kahrolma (mec.)
Beﻉmo : Çünkü
Beﻉŝ : Diriliş
Bı : İle (Vasıta anlamı katan ön ek) (Örn: Bı sıkkiyn : Bıçakla )
Bı amr ( Bamr ) : İsteyerek
Bı zetuhu : Bizatihi, bizzat
Bıdeyê : Başlangıç
Bıdyên : Başlamak
Bıḟ (bıḟḟe) : ( Çocuk dilinde ) tehlikeli, cızz
Bığrên : Kilitleme
Bığrêyê : Küçük taş
Bığyên : Azıtmak
Bığžên : Buğzetme, nefret etme
Bıhedê : Şaşkınlık verici, şaşılacak durum
Bıĥĥên : Sesin kısılması
Bık : 1. Bir meyvenin çekirdeğinin iç kısmı, kabuklu yemişlerin içi 2. Kemiğin içi vb. 3. Beyin
Bık ıl ras : Beyin
Bıkır : İlk çocuk
Bıkyên : Ağlamak
Bıl evvel : İlk önce
Bıl ıfraĥ : Mutluluklara ( kahve, çay içtikten sonra söylenen ifade )
Bıl meliĥ : İyilikle, güzellikle
Bıl meqlub : Tersine
Bıl mısĥaf : Kur’ana (yemin ederim)
Bıl pır : Saçı açık şekilde
Bıl qazdin ( bılqast ) : Kasıtlı, isteyerek
Bıl qeçım : Şakacıktan
Bıl qurﻉân : Kur’anıma
Bılbıl : 1. Bülbül 2.Takla
Bıleş : Bedava
Bılleh : Billahi
Bıluğ : Buluğ, ergenlik
Bılxas : Bilhassa, özellikle
Bılxeyr : Hayırlısıyla
Bılﻉeks : Bilakis, tam tersine
Bılﻉên : Yutmak
Bım : Somurtkan, konuşmayanlar için kullanılan ifade
Bındeq : Fındık
Bındeqeyê : 1. Fındık tanesi 2. Mermi, kurşun
Bıng : Vaktinde, esnasında
Bınnefs : Bizzat kendi, kendisi
Bınni : Kahverengi
Bınt : Kız
Bıqqel : Bakkal
Bıqs : Yumruk
Bıqyên : Kalmak
Bıraa : Beraat
Bırbışê : Hayvanlara dadanan kenegillerden asalak bir böcek
Bırbıx : Su deliği
Bırdên : 1.Üşümek 2. Soğumak
Bıren : Koç
Bıren ıl ĥeriyrê : Eskiden çocuklar için asma çubuklarından koça benzetilerek yapılan, pestil
bulamacına batırılan oyuncak
Bırğıl : Bulgur ya da bulgur pilavı
Bırğızeylê : Süsen (Bir kardelen çeşidi)
Bırği : Vida
Bırkê : Su birikintisi, havuz
Bırmên : 1. Dönmek 2. Çevirmek
Bırqên :1. Parlamak 2. Kıvılcım çıkması 3.Şimşek çakması
Bırrad : Buzdolabı
Bırrani : Dıştaki
Bırreşê : Rende
Bırreyê : Kalemtıraş
Bırtêl : Atlet
Bırzenê : Çimen
Bısbas : Sim
Bıskılêt : Bisiklet
Bısmar : Çivi
Bısmılleh : Bismillah
Bıssayê : Köz, kor parçası
Bıssên : Parlama
Bıssıqt : Gerçekten
Bısten : Bostan, sebze bahçesi
Bıstên : Sermek
Bıtanê : Astar
Bıtata : Patates
Bıtın : Melengiç, fıstığa benzer ama meyvesi çok küçük olan bir ağaç ve meyvesi
Bıtlan (bıttal) : Yorgun
Bıtlên : Yorulmak
Bıttal : İşsiz, boşta duran
Bıttaniyyê : Battaniye
Bıttariyyê : Pil, batarya
Bıttên : Delmek
Bıttılaq : Boşanmaya (yemin ederim)
Bıvêhir : Temmuz’un sonlarındaki ile Ağustos’un başındaki çok sıcak birkaç gün
Bıvêsir : Basur
Bıxş : Delik
Bıxşên : Delmek
Bıxve : Ta kenedisi, tam o, bizzat
Bıyaž : Beyazlık
Bıyye ﻉ: Satıcı
Bızır : 1.Tohum 2. Çekirdek
Bızrên : Tohum serpmek
Bızriyyê : Kavun, salatalık, kabak benzeri meyvelerde yenmeyip tohumu için iyice olgunlaşması
beklenen, saklanan meyve
Bızzên : Dağıtmak
Bızzılt : Çıplak bir şekilde
Bı ﻉ: Bö (korkutma sözü)
Bıﻉd : Uzaklık
Bıﻉrên : Böğürme
Bıﻉŝên : Gönderme
Bıﻉﻉo : Öcü
Bibi ﻉeyn : Gözbebeği
Bitaqa : Kart, kimlik kartı
Biyr : Büyük kuyu, artezyen kuyusu
Biyžên : Yumurtlama
Biyﻉên : Satmak
Bobo kış : İbibik, hüdhüd kuşu
Budara : Pudra
Bumê : Baykuş
Buşar : Patlamış mısır
Buvlên : İşeme
Buvz : Buz
Buvze : Dondurma
Buxar : Buhar
Cancar : Patoz görevi gören, ucunda keskin demirlerden tekerleği olan hayvanların çektiği araç
Capsin : Alçı
Car : Komşu
Carab : Uyuz hastalığı
Caras : Zil
Carĥa : Yara
Caror : 1. Çekmece 2. Şarjör
Carra : Testi
Caru : Köpek yavrusu
Caruşê : El değirmeni
Carut : Faraş
Carﻉa : Cüret, cesaret
Casur : Cesur
Cat : Leğen
Cavharayê : Değerli süs taşı, mücevher
Cavrabê : (tek) çorap
Ce : Geldi
Cebel : Dağ
Cebeli : Dağlı, yabani
Ceblê : 1.Yarı sıvı kütle 2. (mec.) dışkı
Cebleqe : Alın
Cêcê : Tavuk
Ceciyq : Cacık
Ceddê : Cadde
Ceddulê : Cimcime
Ceflê : 1.Aniden korkma, ürkme 2. Yüzde oluşan uçuk
Cehd : Gayret
Ceĥem : Yaramazlık, yerinde durmama
Cêhıl : 1.Genç 2. Cahil
Cehınnem : Cehennem
Ceĥş : Sıpa
Ceĥş ıl kevi : Ütü masası
Ceĥşê : Yavrusuz dişi eşek
Cêlıd : Buz gibi, çok soğuk
Celi : (bulaşıkları vb.) yıkama, parlatma
Celiyd : Buz
Celled : Cellât
Cem : Cam
Cemelê : Deve
Cêmıd : Donuk
Cêmı ﻉ: Cami
Cemi ﻉ: Herkes, bütün
Cemsê : Askeri jip, askeri araç
Cemus : Camız, manda
Cen : Can, ruh
Cenb : Yanında
Cenbê : Küfe, asma çubuklarından yapılmış, üzüm taşımakta kullanılan derince sepet
Ceniyn : Cenin
Cennê : Cennet
Cenuvb : Güney
Cephê : Cephe
Cerbo ﻉ: Büyük kertenkele
Ceredon : Büyük sıçan, lağım faresi
Ceriy : Akan, akıcı
Ceriydê : Gazete
Ceriymê : Suç
Cerri : Yap, yerine getir
Ceryê : Cariye
Ceryen : Elektrik
Cesus : Ajan
Ceŝvê : 1.Tarla veya arazi sınırı 2.Sınır taşı
Cev : Gökyüzü
Ceveb : Cevap, karşılık
Cevf : 1. İşkembe 2.Göbek, karın
Cevzê : Tokluca köyü (Savur - Mardin)
Cevzê : Ceviz
Cevzê : Tokluca Köyü (Savur- Mardin)
Cevzıt ıl seq : Ayak bileği
Cev(ﻉoC) ﻉ: Açlık
Ceyb : Cep
Ceyb ıl xeten : Gelincik çiçeği
Ceyb ıl ﻉarus : Gelincik çiçeğinin pembesi
Ceyız : Caiz
Cêyi : Gelen
Cežbê : Cezbe
Ceze : Ceza
Cezu : Cüz (Kuran-ı Kerim )
Ceﻉdê : Cadde
Cıb : Kuyu
Cıbbê : Aba, cübbe
Cıbbelê : Harç yığını
Cıbnê : Peynir
Cıbra : 1. Mecburiyet 2. Zorlama
Cıbrên : Mecbur etmek
Cıd : Dede
Cıddo : (ey) dede
Cıderi : Cüzzam
Cıdi : (erkek) oğlak
Cıfetê : Topluluk, toplum
Cıfın : Kirpik
Cığara : Sigara
Cıhd : Gayret
Cıĥê : Nasrettin Hoca olduğu zannedilen fıkralarıyla ünlü fıkra kahramanı
Cıhelê : Cehalet
Cıheti : Çevik, gayretli, işten kaçmayan
Cıjjê : (çocuk dilinde) et
Cıld : 1. Deri, post 2.Ten
Cıldê : 1. Deri parçası 2.Etteki pişmeyen, damarlı tabaka 3. Lastik conta
Cılledê : Buzluk
Cılleyê : Yer örtüsü, halı
Cıltên : Kabuğu veya derisi çıkma
Cılyên : Durulama, parlatma
Cımcımê : Kafatası
Cımdên : 1. Donmak 2. Donuklaşmak
Cımeﻉe : Cemaat, topluluk
Cımlê : Beraber, hep beraber
Cımrayê : 1. Kor, ateş parçası 2. Cemre
Cımﻉe : Cuma
Cımﻉıt Meryem : Hıristiyanların paskalya bayramı
Cımﻉiyyê : 1.Toplanma maksatlı yer 2. Dernek
Cın : Cin
Cıncıl : 1. (çan şeklindeki küçük ) Zil 2. Lambanın sarkıtılmış duyu
Cınebê : Cenabet
Cınezê : Cenaze
Cınĥ : Kanat
Cınnên : Delirmek
Cınni : Erkek cin
Cınniyyê : Dişi cin
Cıns : 1. Cins, tür 2. Etnik köken
Cırab : Deri çuval
Cıradê : Çekirge
Cırbê : Uyuz olan
Cırbêni : Güneş görmeyen
Cırĥên : Yaralamak
Cırım : Cürüm
Cırn : Dibek taşı
Cırrafê : Kepçe, dozer (iş makinesi)
Cırraĥ : Cerrah
Cırrên : Çekmek
Cırş : İri bulgur
Cıryên : 1. Olmak, meydana gelmek 2. Akmak (sıvılar için)
Cısara : Cesaret
Cısım : 1. Cisim 2.Vücut, beden
Cısır : Köprü
Cıssê : Cüsse
Cıssên : Elle yoklamak, ellemek
Cıvemêr : Cömert
Cıvêrıb : Çoraplar
Cıxve : Zaten
Cızara : Havuç
Cıﻉdê : Sancı gibi durumlarda ağrı kesici etki yapan, beyaz çiçekler açan faydalı bir ot
Cihed : Cihat
Cihez : Cihaz
Cile : Cila
Ciybên : Getirmek
Ciyd : (elbise, ayakkabı vb. için) Düz taraf, ters olmayacak şekilde
Ciyfê : Cife, leş
Ciyhê : Cihet, yön
Ciyl : Kuşak, nesil
Ciyran : Komşu
Cora : (küçük) çukur
Co ﻉ: Açlık
Cumê : 1. Göl 2. Halı, kilim tezgâhı
Cumhuriyyê : Cumhuriyet
Cuvd : Cömertlik
Cuvve : İç, içeri
Cuvvêni : İçteki
Cuvﻉen : Acıkmış, aç
Çakêta : Ceket
Çalis : Düzgün kılıklı
Çantayê : Çanta
Çapar : 1. Avcıların ava pusu kurmak için saklandıkları taştan örme sütre 2. Düşmanı gözetleme
yeri
Çaqqılmaz : İçine ekmek katılmış ayran
Çegun : Baston
Çeĥufê : Kar küreme aracı
Çek : Dik
Çekkê : Daldırmak, batırmak
Çekûç : Çekiç
Çêlê : İnekler için kullanılan bir ifade
Çeltukê : (çikolata v.b.) ambalaj
Çemçê : Kepçe
Çemê : Çam
Çempuŝê : Çiçeğin tomurcuğu
Çep : Sol
Çepen ( Çapan ) : Kaput bezi
Çepliyyê : 1.Mavzer 2. (mec.)Tehlikeli nazar
Çeppi : Solak
Çeqmuzê : Kanatlı hayvanların kuyruk kısmı eti
Çeqzê : Zıplayış
Çer : Yırtık
Çerçef : Çarşaf
Çerçufê : 1.Çarşaf parçası 2. Eskiden iç kapı
Çere : Çare
Çeroq : Çarık
Çerx : Bilemek
Çey : Çay
Çeyden : Çaydanlık
Çez : Çeyiz
Çezme : Çizme
Çıççê : Meme
Çıḟḟên : Çarçabuk, koşarak hareket etme
Çıĥfên : 1. Sürükleyerek çekme 2.Karı vb. küreme
Çıkâlata (çaqqol) : Çikolata
Çıkkên : 1.Saplamak 2. Daldırmak
Çıl : Aç gözlü
Çıleqe : Patavatsızlık, aşırı serbest konuşma
Çılığlığê : Küçük bir kuş çeşidi
Çılıngê : Acurun iyice olgunlaşıp kavun haline gelmiş olanı
Çılıq (meçloq) : Patavatsız, aşırı serbest konuşan
Çıllegê (fetuvlê) : Otları eğirip fitil haline getirmeye yarayan çatal şekilli odun alet
Çılleq : Yalaka
Çımınto : Çimento
Çıng : Favori( saç ile sakalın ayrıldığı bölüm)
Çınnıfs : Açgözlü
Çınqel : Ağzı çengel biçimindeki sürgü görevi gören kilit
Çıqçeqe : Mandal
Çıqmeq : Çakmak
Çıqqên : (Sesin sert şekilde) yankılanmak
Çırmê : Hayvanlarda genital bölgelerden dışarı sarkan bağırsak kısmı
Çırpen (çelepen) : Kırlarda yetişen, yenilebilen bezelye benzeri yabani ot (Çeşitleri: Çırpen ıl
baqara, çırpen ıl ﻉafsor, çırpen ıl fara )
Çırpeqe : Kırbaç, kamçı benzeri eşya
Çırrên : Yırtmak
Çırxen : 1.Bilemek 2. Yarışmada rakibini aşırı farkla geçmek
Çırﻉeyê : Büyükbaş hayvan dışkısı
Çıxxên : Kesilme
Ço : Deh
Çoço : (çocuk dilinde ) eşek, binek
Daftar : Defter
Damiyr : Vicdan
Dangor : Yuvarlanabilen, küreye benzer büyük kaya
Dangorılxara : Bokböceğinin küreye çevirdiği hayvan pisliği
Dangorﻉeli: Tespih böceği, kendisini top şekline sokan böcek
Dar : Evin etrafında kalan duvarlarla çevrili alanı, avlu ya da bahçe
Darac : Sabit merdiven
Daracê : 1.Derece 2. Basamak
Darvê : Sağanak yağış
Davaran : Dolaşma, gezip tozma
Davr : Sıra
Davrışşıms : Ayçiçeği
Dê : Haydi
Deb : Vurma, dayak
Debbê : Merkep
Debbıt ıl arž : Dabbetülarz
Debbovqe : Saç örgüsü
Debbuz : Toplu iğne
Debeq : Şeker artığı yapışkanlık
Debiyb : Zararlı haşerat
Dedê : ( kız ) Kardeşim
Dedo : (erkek ) kardeşim
Deeyım : Devamlı
Def : Tef
Defe : Sıcaklık
Deḟerê ( deverê ) : 1. Harçsız taştan örülü duvar arasında açılan geçit 2.Saçta traş esnasında
kesme sonucu oluşan derin açıklık
Defın : Defin, gömmek
Defiy : Sıcak
Defle : Tükürük
Defﻉe : 1. Ödeme 2. İteleme
Değıl : Bütün dal halindeki çalı, çırpı
Deĥĥe : ( çocuk dilinde ) iyi, güzel
Dehi : Dahi
Dehiyn : Yağlı
Deliyl : Delil
Dellê : Üzerine üzümleri dizerek taşımaya yarayan kavis şekline getirilmiş asma çubuğu
Deluv : Kuyu kovası
Dem : 1. Kan 2. Kan parası
Dem ĥıluv : Sevecen, cana yakın
Dem mır : Sevimsiz
Deme : Dama
Demekê : Tomar
Demğe : Damga
Demmê : Belli bir süre
Demmevi : Kan kırmızısı
Demﻉe : Gözyaşı
Denê : Yarım gün
Deng : Buğday dövmeye yarayan, hayvanların çekerek çevirdiği büyük değirmen taşı
Deni : Alçak, rezil
Deqêq : Un
Deqêq ĥınta : Buğday unu, kepekli un
Deqêq xas : Kepeksiz un
Deqın : Sakal
Deqoq : Tokmak, kuru besinleri ufalamak, ezmek için kullanılan geniş ve ağır tahta araç
Deqqe : 1. Dakika 2.Melodi 3. Benek 4. Özellikle kadınların vucutlarına yaptığı benek benek
mavi dövme
Derbekkê : Darbuka
Derd : Dert
Derekê : En aşağı tabaka
Deremeytê : Dinamit
Dereng : Dar vakit
Derexe : Genişçe yığın
Derfê : Dolap, pencere v.b. kanatları
Derguşê : Beşik
Dêrındıp : Yolağzı Köyü ( Gercüş-Batman )
Dêrızbine : Acırlı Beldesi (Midyat)
Dêri : Diğer
Ders : Ders
Derviyş : Derviş
Derzê : Dikiş
Deşt : ( kapının) sonuna kadar açık olması
Deşvê : Geğirme
Deve : İlaç
Deve celi : Bulaşık deterjanı
Deve xesiyl : Çamaşır deterjanı
Devğe : Dağlama, yanık izi
Devğeniŝe : Tuzlu erimiş tereyağı
Devlê : Devlet, ülke
Devmê : Ağaç
Devqe : Yufka
Devsê : 1.Ayak izi 2.Evin ya da arazinin yolu
Devş : Ön bacak etleri
Devxe : Baş dönmesi
Dexes : Kıskançlık
Dexıl : Dâhil
Dexiylık : Ocağına düştüm, yalvarırım
Dexus : Kıskanç
Deyım : Devamlı, sürekli
Deyn : 1.Borç 2. Ödünç
Deyr : Manastır
Deyrê : Daire, büro
Deys : Meme
Deyyus : Namusunu kıskanmayan, ailesinin namussuzluklarına göz yuman erkek
Deﻉe : Dua
Deﻉeyê : Söylenti, uydurma
Deﻉi : 1. Davet 2. Ziyafet
Deﻉs : Ezme
Deﻉve : Dava
Deﻉvê : Düğün
Dıbbê : Ayı
Dıbbebê : Tank
Dıbbên : 1.Vurmak 2. Dövmek
Dıbbeyq : Pembe çiçek açan, hafif yapışkan bir ot cinsi
Dıblên : Güreşte yenmek
Dıbs : Pekmez
Dıd (dıddê): ( çocuk dilinde) dövmek
Dıffeyê : Isıtıcı
Dıffeyıt ceryen : Elektrikli ısıtıcı
Dıflên : Tükürmek
Dıfqên : Dökmek
Dıfrên : Örgü örmek
Dıfşên : İtmek
Dıfyên : Isınmak
Dıfﻉên : 1.İtmek 2. Ödemek
Dıgdıgen : Çok eskiden kullanılan taştan yapılmış ocak
Dığım : Başkasını rahatsız eden, başkasına zarar veren
Dığmên : Başkasını dövmek, zarar vermek, rahatsız etmek
Dıhın : 1.Yağlı 2. Kolestrol
Dıhnê : Yağ, katı yağ
Dıhnên : 1.Yağlama 2. Merhem sürmek
Dıhnıt ĥıvêvin : Hayvansal yağ, tereyağı
Dıkkê : 1.Evin önünde yapılan yerden hafif yüksek oturmalık 2. Binek (eşek)
Dıkken : 1.Dükkân 2.Market
Dıllên : Delalet etmek, tarif etmek, yol göstermek
Dılyên : (derin bir yere bir nesne ) sarkıtmak
Dımbılê : Çok kötü, şişkin yaralar oluşturan sivilce
Dınfış : Şişkince, şişman
Dıngeyrê : Tohumları yuvarlak, sarmal olup kuruyunca diken gibi olan küçük bir ot çeşidi
Dıngır dıngeyrê : Meşe vb. ağaçların yuvarlak tohumlarıyla eğimli yüzeylerde oynanan
yuvarlama oyunu
Dıngudêllê : Eski masallarda bir masal kahramanı
Dınĥudenoĥ : Hafif doluya benzer sert kar çeşidi
Dınyê : Dünya
Dınyıt lıx : Öteki dünya, ahret
Dıqqên : 1. Dokunmak, değmek 2. Çalmak (kapı, davul, telefon, enstrüman vb.)
Dıqqên : 1.Ezmek, dövmek 2. Çakmak (çivi vb.)
Dıqrên : Dayamak
Dıqşên : Çarpma, toslama
Dırdır : Diş eti
Dırebeyê : Kepenk
Dırkêyê : Birbirine yapışmış olan sert kütle
Dırmala : Kışlık et ihtiyacı için beslenen hayvan
Dırmen : İlaç
Dırs : Diş
Dırxış : Dal
Dıst : Derin kazan
Dıxın : Darı
Dıxlên : Girmek
Dıxul : Giriş
Dıxxen : 1.Duman 2. Sigara
Dıﻉsên : Ezmek (ayaklarla)
Dıﻉyên : 1.Davet etmek 2. Dua etmek
Dik : Horoz
Diyn : Din
Diyq : Çocuk dilinde bakmak (ce e)
Diyr belık : Dikkat et, göz kulak ol
Diyrên : Bırakmak
Doğri : Doğru
Dolmiş : Dolmuş, minibüs
Donde : Soy, tohum
Duḟe : Omurganın kuyruk sokumundaki son kemiği, düştüğü (yerinden oynadığı) zaman bel
ağrısına sebep olduğu söylenen kemik
Dulep : Dolap
Dusên : Basmak, ayağıyla ezmek
Duvayra : Daire
Duvdê : 1. Kurtçuk, larva 2. Solucan
Duvdıl : Kararsız, aşırı şüpheci
Duvmên : Devam etmek
Duvvar : Çok gezen, dolaşan
Eb : Baba
Ebed : Ebediyet
Ebeden : Ebediyen, kesinlikle
Ebleh : Alık
Ebleq : 1.Karışık renkli, grimsi 2. Ne olduğu belli olmayan renk
Ebu ğennuç : Közlenmiş patlıcanla yapılan bir yemek
Ebuy : Babam
Ecel : Ecel, ölüm vakti
Ecır : Ecir, sevap
Ecmeﻉiyn : Cümleten
Ecnebi : Yabancı
Eççeğ : Hangi vakitte
Edeb : Edep, terbiye
Edemi : Efendi
Efê : Afet
Eftıl ĥevlık : Etrafında tur döneyim (Kurban olayım manasında)
Eğe : Ağa
Eĥbeb : Sevilen kişiler
Ehbel : Bön bön bakan kişi
Eĥed : 1.Pazar günü 2.Kimse
Ehıl : Aile, akrabalar
Eĥle : Daha iyi, daha tatlı
Ehle u sehle : (Yerine göre ) 1. Safa geldiniz 2. Güle güle
Ehlıssınnê : Ehlisünnet (dört hak mezhep)
Ehli ( ehliyyê) : 1.Evcil 2.Uysal
Ehliyyê : Ehliyet
Eĥmedi : Başkavak Beldesi (Savur- Mardin)
Eĥmeq : Ahmak, sersem
Eĥsen : Daha iyi
Eĥvel : Yamuk
Ehven : Daha kolay
Ekıl : 1.Yiyecek 2. Yemek yeme
Ekuvl : Çok yemek yiyen, obur
Ekves : Daha güzel
Elê : Alet
Elemênyo : Alüminyum
Elf : Bin (sayı)
Elif bê tê: Elif ba, arap alfabesi
Eliyyê : Taraf
Ellef : Çok eskidi ( bin yıllık oldu)
Emel : Umut
Emen : Güven, güvenlik
Emêrke : Amerika
Emiyr : Prens
Emiyn : Güvenilir, dürüst
Ems : Dün
Enbiye : Enbiya, peygamberler
Enceğ : 1. Ancak 2.Habire
Ene : Ben
Enequl :, 1.Bence 2.Zannederim ki
Engeri : Tabak
Epqen : Daha sonra
Eprex : Sarma yemeği
Epriyyê : Düğünlerde kullanılan süslü mendil
Epşê : Şenköy Beldesi (Midyat )
Eqel : Daha az, en az
Eqelliyyê : Azınlık
Erbil : Koşuyolu Köyü ( Savur – Mardin)
Ercel : Daha cüretli, çok cesur
Ergilê : Nargile
Ertıci : Rica ediyorum, ne olur
Eŝer : Eser, kalıntı
Esiyr : Esir, tutsak
Estel : Estel (Midyat )
Esterc : Cesaretim var
Eşqed : Kaç, ne kadar
Eşşen (eşven) : Ne durumda, nasıl
-et,- at : -ler, -lar çoğul eki ( semeket : balıklar)
Evle : Yoksa
Evliye : Evliya, veliler
Evqet : Bazen, kimi zaman
Evvel : İlk, birinci
Evvel şi : İlkin, ilk olarak
Evvel u êxır : Eninde sonunda
Evvel levenmıﻉ: İki sene önce
Evvelems : Evvelsi gün (iki gün önce)
Ex : Erkek kardeş
Exeyr : Daha hayırlı, daha iyi
Exi : Kardeşim
Exrê : 1. Ahret 2. Sonunda
Exres : Dilsiz
Exuy : Kardeşim
Exveŝ : Şaşkın, bön gibi bakan
Eymed : Ne zaman
Eyn : Nere, nerde
Eyne : Hangisi
Eyngıs : Nerede
Eynu (eyni) : Hani, nerede
Eyr : Penis, erkek cinsel organı
Eyş : Ne
Eyş ısmu : İsmi neydi, o şey
Eyş lı ken : Her şey, ne ararsan
Eyş raĥılli : Bana ne
Eyş ﻉınek : Sana ne
Ezel : Ezel
Ežiyyê (eže) : Eziyet
Ezreq : Mavi
Ezyed : Daha fazla
Eﻉdel : Daha dolgun
Eﻉle : Daha neler (manasında şaşkınlık belirten ünlem)
Eﻉmi : Kör
Eﻉrec : Topal
Eﻉvec : Eğri, yamuk
Gab : Şişlik
Gabbop : Şişkin
Gabra : (bir parça) bez
Galona : Bidon
Garbota : Paçavra
Gazoza : Gazoz
Gebus ıl leyl : Karabasan
Gebﻉe : Bir yudum
Gedduşê : Dürüm
Gedım : Hayvanın ısırması
Gello : Acaba
Gengeşê : Kargaşa
Gêrê : Ekinleri (patosla v.b.) öğütüp samandan ayırma faaliyeti
Gerrê: Koşuşturma, kalabalık
Gerzel : Asma çubuklarından örülmüş büyük ve derin sepet
Geskê : Bir yıllık keçi
Getto : Kek
Gevr (gevrê) : Siyah beyaz karışımı, kır renk
Gez : Gaz
Gezınê : Şikâyetler etme, sitem
Gezzê : Isırık
Gıbara (gıbra) : Kibir, büyüklenmek
Gıbbên : Şişkinleşmek
Gıbra : Kibir
Gıbsên : 1.Basmak, bastırmak 2. Daldırmak
Gıbşên : Örtmek
Gıdmên : (eşek, inek vb. ) hayvan ısırması
Gıdrên : Bir maddeyi topluca boşaltmak, boca etmek
Gıdyê : Dilencilik
Gıĥĥên : Kuruyup sertleşme
Gıllabiyyê : Aba
Gımgım : Güğüm
Gıngırês : Dağdağan
Gıngırêsê : Dağdağan ağacı
Gırrecê : Tekerlekli sandalye
Gırrên : 1.Koşmak, yetişmek 2.Tutuşmak, yanmak
Gıryên : Konuşmak, çok konuşma
Gıžb (kıžb) : Yalan
Gıžbên : Yalan söylemek
Gızım : Sert dokulu, sert kumaşlı
Gıžžeb : Yalancı
Gızzên : Isırmak
Gogê : Bir taş oyunu
Gohbel : Hayvanlarda şişkinlik oluşturup kırımlarına sebep olan bir hastalık
Gor : Sülale, asıl
Gujên : Sürekli dönüp dolaşma
Gumen (gomen) : Sanma, zannetme
Guneh : Günah
Gurrê : Kumru, güvercine benzeyen yabani bir kuş
Ĥacar : Taş
Ĥacar qatori : Katori taşı
Ĥacar rasif : Parke taşı
Ĥafıž : Hafız
Ĥafiža : Hafıza
Ĥamıž : Ekşi
Ĥamıž ĥıluv : Ekşi ile tatlı arası tad
Ĥamra : Kırmızı olan (müennes)
Ĥar : Sıcak
Ĥara : Mahalle
Ĥarb : Savaş
Ĥarbê : Şiş
Ĥarf : Harf
Ĥarriyyê : Hararet, sıcaklık
Ĥasiyr : Hasır
Ĥasra : Hasret
Ĥaşara : Böcek, haşera
Ĥatabê : Odun
Ĥavra : Havra, Yahudilerin ibadet yeri
Ĥavsalê : Kuş kursağı
Ĥavž : Yalak
Ĥayır : İkilem içindeki, ne yapacağını bilmez
Ĥažır : Hazır
Ĥažiran : Haziran
Ĥažuvnê : Sarılış
Ĥazzora : Bilmece
Ĥebbê : Tane
Ĥebbıt ıssevde : Çörek otu
Ĥebbovqe : Çocukları sırta alıp eğilip kalkarak sallamak
Ĥebbuvb : Sevimli, sevecen
Ĥebıl : Urgan
Ĥebi : Emekleme
Ĥebiyb : (erkek ) Sevgili
Ĥebiybê : (kadın ) Sevgili
Ĥeblê : Atlama ipi
Ĥecci : Hacı (bay)
Ĥecciyyê : Hacı (bayan)
Ĥecê : 1. İhtiyaç, 2. Eşya
Ĥecelê : Keklik (dişi)
Ĥecım : Hacim
Ĥeco : Kabadayı manalı bir ifade
Ĥecuc mecuc : Yecüc mecüc
Ĥecz : Haciz
Ĥedd : Sınır
Ĥediyd : Demir
Ĥediydê : Demir parçası
Ĥediyŝê : Olay
Ĥeed : 1. Acı (biber acısı) 2. Keskin
Ĥeffê : Kenar kısım
Ĥêfır : Toynak
Ĥêfiy : Yalınayak
Ĥefte : Hafta
Ĥefteviyyê : Haftalık
Ĥekem : Hakem
Ĥekım : Hâkim
Ĥekiy : Konuşma
Ĥekiym : Doktor
Ĥekukê : Spatula veya bir şeyi kazımaya yarayan spatula benzeri alet, özellikle ekmek
kazımakta kullanılır.
Ĥel (ĥelê) : Hal, durum
Ĥel : Hal
Ĥeldeĥ : Sarıkaya Beldesi (Midyat)
Ĥeleqe : 1.Küpe 2.Halka
Ĥelezunê : Salyangoz
Ĥeliyb : Süt
Ĥellıq : At
Ĥelq : Tıraş
Ĥelqe : 1.Halka 2.Dizi filmin bölümü
Ĥemd : Hamd, şükür
Ĥemê : Kaynana
Ĥemi: Koruyucu, bekçi
Ĥemlê : 1. Yük 2. Elin sarabileceği miktarda ot
Ĥemo : Kayınpeder
Ĥenefi : Hanefi mezhebinden olan
Ĥenefiyyê : Musluk
Ĥenek : Çene
Ĥenuvn : Şefkatli
Ĥeps : Hapishane
Ĥepsınes : Mercimekli Köyü (Midyat)
Ĥeq : 1. Hak 2. Fiyat, kıymet, eder
Ĥeq beyt lı zırtu : Ziyaret ettiğim evin -Kabe’nin- hakkı için veya ona yemin olsun ki (yemin)
Ĥeq tırbıt ebuk : Bananın mezarı hakkı için veya ona yemin olsun ki (yemin)
Ĥeqiybê : 1.Heybe 2. Çanta
Ĥeqiyqi : Hakiki, gerçek
Ĥeqqevi : Hakkı söyleyen
Ĥerekê : 1. Hareket 2. Davranış 3. Kuran-ı Kerim’de harflerin üstündeki işaretler
Ĥeriyq : Yangın
Ĥeriyr : İpek
Ĥeriyrê : Pestil
Ĥerq : Yanma, yanık
Ĥerşefê : Kenger
Ĥesed : Çekememezlik, kıskanarak başkasında olan bir şeyin ondan gidip kensinde olmasını
istemek
Ĥesenê : İyilik, sevap
Ĥesenkêf : Hasankeyf
Ĥesıs : Uyanık
Ĥesses : Hassas
Ĥesud : Haset eden, çekemeyen, başkasında olan bir şeyin ondan gidip kensinde olmasını
isteyen
Ĥesvê : Bir kaşık lokma
Ĥeşe : Hâşâ
Ĥeşiyş : Hayvanların yediği otlar
Ĥeşiyşê : Esrar
Ĥeşri : 1. Kimsesiz, sahipsiz 2. Usandıran, çok kızılan bir şey için kullanılan ifade (lanet olası
benzeri)
Ĥeşu : Dolgu malzemesi (Dolma, sarma, içli köfte vb.)
Ĥevcebê : Kaş
Ĥevdel : Pelte ( kaynamış üzüm suyu, un bulamacı)
Ĥeviys : Kıyafet
Ĥevl : Çevre
Ĥevle : Yamuk olan
Ĥevqe : Çukur, su birikintisi
Ĥey : Diri, yaşayan
Ĥeyalla : Rastgele, herhangisi
Ĥeye : Utanma
Ĥeyet : Yaşam
Ĥeyf : Öç
Ĥeyl : Güç, kuvvet
Ĥeyt (ĥayıt) : Duvar
Ĥeyven : Hayvan
Ĥeyyê : Yılan
Ĥeyyıt ıl ﻉemye : Kör yılan ( bir yılan çeşidi)
Ĥež : Kenar
Ĥezbê : Kızamık
Ĥeziyn : Hazin, acıklı
Ĥeziyq : 1.Sıkı 2.Sert
Ĥıbbên : Sevmek
Ĥıbbeyê : 1. Tane 2. Hap
Ĥıberê : Toy kuşuna benzer ağırlığı 8-10 kg’a kadar varan büyük bir kuş çeşidi
Ĥıbır : Mürekkep
Ĥıblê : Gebe
Ĥıbsên : 1. Hapse atmak 2. Birini bir yere kapatmak
Ĥıc : Hac
Ĥıccê : Bahane
Ĥıccên : Haccetmek
Ĥıcra : Hücre, oda
Ĥıdded : Demirci
Ĥıddên : Bilemek
Ĥıdfên : Hemen, aceleyle kalkma, doğrulma
Ĥıdud : Sınır
Ĥıfêfiz : Çömelmiş vaziyette kullanılan bacak kısımları
Ĥıffên : Ovarak kazımak
Ĥıfra : Çukur
Ĥıfraf : İnce yaprakları olan, yenebilen küçük bir ot
Ĥıfraf ıl ĥeyyê : Ĥıfraf bitkisinin yenmeyen bir cinsi
Ĥıfrên : Kazmak
Ĥıfžên : 1.Ezberleme 2. Koruma
Ĥıkım : Hakimiyet, yetki
Ĥıkkê : 1.Kaşıntı 2. Aşırı merak (mec.)
Ĥıkkên : 1.Kaşınmak, kaşımak 2.Kazımak
Ĥıkkoyê : 1.Hikâye 2.Fıkra
Ĥıkmê : Hikmet
Ĥıkmên : 1.Rastlamak 2. Yönetmek
Ĥıkuvmê : Hükümet
Ĥılbên : Sağmak
Ĥılê : Tatlılık
Ĥılel : Helal
Ĥılevê : Helva
Ĥılevê : Ödül
Ĥılfên : Yemin etmek
Ĥıllên : 1.Çözmek ( bağlı olan bir şeyi çözmek ) 2.Halletmek 3.Çözülmek, erimek
Ĥılleq : Berber
Ĥılli : Geçenlerde
Ĥılolo bılolo : Kendine huni şekilli çukur kazıp toprağa kendini gömerek avlarını tuzağa düşüren
bir böcek türü
Ĥılqên : Tıraş olmak
Ĥıluv : Tatlı (erkek)
Ĥılvê : Tatlı (bayan)
Ĥılveniyyê : Tatlılık
Ĥılyên : 1.Tatlılaşmak 2.Güzelleşmek
Ĥımar : Kızıllık
Ĥımaž : Ekşilik
Ĥımdên : Hamdetmek, şükretmek
Ĥımê : Koruluk, ağaçlı geniş alan
Ĥımemê : Güvercin
Ĥımeqe (ĥımq) : Ahmaklık
Ĥımeyê : Himaye, koruma
Ĥımĥım : Mavi çiçekler açan, geniş yapraklı, dikenli bir bitki
Ĥımıl : Yük
Ĥımlên : Yüklenmek, taşımak
Ĥımmê : 1. Sıtma nöbeti 2. Ateşli hastalık ve titreme
Ĥımmel : Hamal
Ĥımmem : Hamam, banyo
Ĥımmên : 1. Aşırı ateşlenme ve titremeye tutulmak 2. (mec.) Çok korkmak, çekinmek
Ĥımmıs : Nohut
Ĥımra : Ruj
Ĥımsara : Dolu
Ĥımsayê : Nohut tanesi
Ĥımyên : 1.Aşırı ısınmak, kaynamak 2. Korumak
Ĥımžên : Ekşimek
Ĥınentiyyyê : Şefkatli olmak
Ĥınnê : Kına
Ĥınnên : Şefkat göstermek, yufka yürekli olmak
Ĥınta : Buğday
Ĥıntavi : Buğday tenli
Ĥıntiyyê : Bir buğday yemeği
Ĥıqara : Hakaret
Ĥır : Özgür, serbest
Ĥıram : Haram
Ĥırami : Hırsız
Ĥırara : 1. Ateş 2. Sıvılardaki çökelti
Ĥırmê : 1.Evli erkekler için kadın, eş 2. Hürmet, saygı
Ĥırnên : Yerinde kalmak, gitmemekte ısrar etmek
Ĥırqên : Yakmak
Ĥırqıs bırqıs :1.Baharda ortaya çıkan bir tırtıl çeşidi 2. Çok hareketli, yerinde duramayanlar için
kullanılan ifade
Ĥırriyyê : Özgürlük, hürriyet
Ĥırsên : 1.Korumak 2.Bir şeye aşırı sarılmak
Ĥırşefê : Yarasa
Ĥıs : Ses
Ĥısa : Çakıl
Ĥısayê : Çakıl tanesi
Ĥısbên : Hesap etmeki, ölçmek
Ĥısdên : Biçmek
Ĥıseb : Hesap
Ĥısın : Güzellik
Ĥıskêyê : Kürdan, kürdan inceliğinde bitki sapı
Ĥıslên : 1. Olmak 2. Ulaşma, kazanmak
Ĥısrım : Koruk (üzümün olmamış, ekşi hali)
Ĥıssa : Hisse, pay
Ĥıssên : 1.Uyanmak 2. Farkına varmak
Ĥıssesiyyê : Hassasiyet, alerji
Ĥışe : Hâşâ, onun gibi değil
Ĥışkên : Sokmak, sokulup sıkıştırmak
Ĥışrên : Sıkıştırmak
Ĥışşên : 1.Doldurmak 2. Tıkınmak
Ĥışşeş : Esrarkeş
Ĥıttên : 1. Koymak, bırakmak 2.Yağmak
Ĥıvêcıp : Kaşlar
Ĥıveli : 1. Civar, civarında 2. Takriben
Ĥıvêvin : Hayvanlar
Ĥıveyıc : İhtiyaçlar, eşyalar
Ĥıvveqe : Çepeçevre sarma
Ĥızın : Hüzün
Ĥıžnên : Kucaklamak, sarılmak
Ĥıznen : Üzgün
Ĥıznên : Üzülmek
Ĥızqên : Germek, sıkmak
Ĥıžrên : 1. Hazır bulunmak 2. Görmek
Ĥiylê : Hile, oyun
Ĥorên : İkilem içinde kalmak, ne yapacağını bilememek
Ĥukuvmê : Hükümet
Ĥuvşên : Koparmak
Ĥuvtê : Balina
Xabar : Haber
Xabot : 1.Tokmak 2. Kürek kemiği
Xalas : Yeter artık, bitti
Xalıs : 1. Bitmiş, 2. Saf
Xamır : İçki
Xancar : Hançer
Xara : Dışkı, bok
Xariyta : Harita
Xarora : Kayılan yer, mekân veya kaydırak
Xaruf : Koyun cinsinden erkek yavru kuzu
Xarufê : Koyun cinsinden dişi yavru kuzu
Xasa : Kaput bezi
Xasra : 1. Yan taraf 2.Bel
Xassatan : Özellikle, hele
Xat : Hat, çizgi
Xata : Hata
Xatar : Tehlikeli, riskli
Xatıb : Hatip
Xatır : Hatır
Xatıra : Anı
Xatiyb : Nişanlı (erkek)
Xatiybê : Nişanlı (kız)
Xatiyyê : Yazık
Xatiyyê fı reqbıtık : Günahı boynuna(şunu yapmasan darılırım)
Xatvê : Adım
Xayt : İp
Xažra : Yeşil (olan)
Xebeŝ : Bencillik
Xebiyŝ : Bencil ve kindar
Xed : Yanak
Xedım : Hizmet eden, uşak
Xêdır : Halsiz, uyuşmuş
Xeffuf : Hafif
Xefiyf : Çabuk, acele
Xefiyr : Muhafız, bekçi
Xefiyrakfarĥuvar : Hasat vakti ortaya çıkan oldukça büyük bir çekirge türü
Xel : Dayı
Xelê : Teyze
Xelef alla ﻉeleyk : Allah her işinde vekilin olsun (Allah razı olsun manasında kullanılır)
Xelf : Arka, kıç
Xelıq : Yaratıcı
Xeli : Boş
Xelilbegi : Halil bey fırkasına bağlı olan ( Ağalık döneminde Midyat çevresinde İsa ve Halil
adlarındaki birbirine muhalif ağaoğlu iki kardeş kendilerine taraftar toplayarak nüfuzlarını
artırmış ve halkın birbiriyle çekişen iki fırkaya ayrılmasına sebep olmuşlardır. Onlar öldükten çok
sonraları bile yeni nesil insanlar bu tarftarlığı soy kütüğü ve parti gibi devam ettirmişlerdir.)
Xeliyfê : Halife
Xelli : Bırak
Xem : Ham
Xemıs : Beşinci
Xemiyrê : Maya, ekmek mayası
Xemo : 1.Yoksa 2. Sakın 3.Ne olmuş ki
Xemsê : Beş
Xemsiyn : Elli
Xemstaş : Onbeş
Xen : Han
Xendeq : Hendek
Xenım : Hanım
Xenok : Buğday gibi sümbülü olan, boğaza kaçtı mı insanı boğabilen bir ot
Xenq : Boğma, boğulma
Xenzir : Domuz
Xerç : Harç
Xerezê : 1.Boncuk tanesi 2. Kuyu taşı
Xerıc : Dışarı, dışında
Xeriyr : Su arkı, oluk
Xeruz : Badem, ceviz içi vb. ipe geçirerek pestil peltesine batırılan ve kurutulan tatlı yiyecek
Xeryuvl : Suçiçeği hastalığı
Xeŝır : Yoğurt
Xesiyl : 1.Yıkamak 2. Yıkamalık çamaşır
Xesiys : Cimri
Xetem : Mühür
Xetım : Yüzük
Xetmiyyê : Hatmi çiçeği
Xevf : Korku
Xevruz : Ortada fare oyunu
Xevsunışşeb : Yay ve ok
Xevx : Şeftali
Xeyel : Hayal
Xeyın : Hain
Xeymê : Gölgelik (yağmurdan ve güneşten koruyan çarşaf, tente ya da saçak)
Xeyr : Hayır, iyilik
Xeziynê : Hazine
Xeznê : Hazne
Xezoq : Kazık
Xezzê : Marul
Xıbbez : Ebe güneci bitkisi
Xıbbezê : Ekmek pişiren kadın
Xıbyên : Saklamak
Xıbzên : (ekmek) pişirme
Xıclên : İrkilme
Xıddem : Hizmetçi
Xıdemê : Hizmet
Xıdmên : Hizmet etmek
Xıdrên : Uyuşma (hissetmeme)
Xıdren : Uyuşuk
Xıdﻉên : Aldatmak
Xıffên : Hafiflemek, kütlesi azalmak
Xıfyê : Gizlilik
Xıfyên : Gizlemek
Xılas : Bitim
Xıld : Köstebek
Xılef : Hilaf
Xıllık : Al sana, al senin
Xıltên : Karıştırmak
Xılqe : Yaratılış
Xılqên : Yaratmak
Xılyên : Boşalmak
Xımden : Çok yorgun, bitkin halde
Xımdên : Çok yorulmak, bitkin düşmek
Xımmên : Bozulup kokusu çıkmak
Xımrên : Mayalanma
Xınfıze : Bir böcek çeşidi
Xınqên : Boğmak
Xırab : 1.Bozuk 2.Çürük
Xırab beyt : Ocağın sönmesi ( başa gelen büyük felaketler için kullanılan ifade)
Xırbê : Harabe
Xırbên : Bozulmak
Xırbıt ıl gıngırês : Alıçlı köyü (Ömerli- Mardin )
Xırbıt ıl ĥecci : Gölbaşı köyü ( Savur-Mardin)
Xırbıt Tavq : Yaylatepe Köyü (Savur- Mardin)
Xırcên : 1.Dışarı çıkmak 2. Harcamak
Xırdıq : Havalı tüfek
Xırexiş : İnci boncuk
Xırfên : Bunama, mantıklı düşünme melekelerini kaybetme
Xırm : İğne deliği
Xırq : Küçük mağara, yeraltında küçük delik
Xırqe : Bez
Xırqên : 1.Yarmak 2.Karşıya geçmek
Xırramê : Fırlatılabilen büyük taş
Xırrên : 1. Akmak 2.Kaymak
Xırtên : 1. Tamamıyla indirmek, çıkartmak 2. Ağacın meyvelerini bütünüyle koparmak 3. (mec.)
Kafadan sallamak
Xıryên : Kazuratını, dışkısını yapmak
Xıslê : Salkım
Xıslên : Yıkamak, yıkanmak
Xısrên : Kaybetme
Xısren : Zararda, kaybeden
Xısselê : Çamaşır makinesi
Xısvê : Taşak
Xısyên : Hadım etmek
Xışeb : 1.Ahşap 2. Ahşap kara saban
Xışın : İri
Xıtbê : Hutbe
Xıtbên : Hutbe okumak
Xıtmê : Tarikatlarda namazdan sonraki vird, zikir
Xıtmên : 1.Bitirmek 2. Kapatmak
Xıtrên : Hatırlamak
Xıtta : Plan
Xıtyên : Hata etmek, yanlış yapmak
Xıyenê : Hainlik
Xıyyat : Terzi
Xıžar : Yeşillik ( alan)
Xıžır xıžžayr : Arı kuşu (Yeşil sarı renkleri olan, arılarla beslenen bir kuş çeşidi)
Xıznên : Birikme, depolanma
Xıžra : Yeşillik (sebze, meyve)
Xıžrên : 1.Yeşermek 2. Yeşile dönmek
Xıžžên : Çalkalamak
Xitanê : Ayakkabı bağcığı
Xiybên : Ortadan kaybolmak, yok olmak
Xorde : Hurda
Xort : Genç
Xosa : Yüzük, taşlı yüzük
Xunŝê : Çift cinsiyetli
Xurma : Hurma
Xusumê : Husumet
Xusuvsi : Özel
Xuvfên : Korkmak
Xuvžên : Suda yürüme
Ibdi : Başla
Ibın : Erkek çocuk, oğul
Iblat : Fayans, karo
Ibleyquniyyê: Kayalıklarda yuva yapan bir kuş çeşidi
Iblis : İblis, şeytan
Ibnêt(i) : Canı gönülden ister(im)
Ibnızzınê : Veled-i zina
Ibrê : İğne
Ibrıt benc : Uyuşturucu iğne
Ibrıt qıfıl : Çengelli iğne
Ibrıt ﻉarab : Çuvaldızdan biraz küçük iğne
Ibrisem : İpek
Ibriq : Sürahi
Ibriz : Piriz
Ibruvdê : Soğukluk
Ibsat : Yaygı, kilim
Ibşara : Müjde
Ibxiyrê : Baca
Ibxor : 1. Tütsü 2. Buharlar
Ibyar : Sürülmemiş ya da nadastaki tarla
Ibyaža : Boyama
Ibﻉiyd : Uzak
Icbariyyê : Zorlama
Icdet : Ecdat, dedelerimiz
Icdiyd : Yeni
Icfen il ﻉeyn : Kirpikler
Iclêl : Elbiseler
Icnun : Delilik
Icra : 1.Kira 2. Ücret
Ictımﻉên : Toplanmak
Içnug : Favoriler
Idfinê : Define
Idras : Dişler
Idvar : Vadi
Iflen : Filan
Ifrata : Bozuk paralar
Ifreğ : Yemek kapları
Ifrıngiyyê : Kilidin dili
Iftıker : Düşünme
Iftıkrên : Düşünmek
Iftıxrên : İftihar etmek, övünmek
Iftil : Hayvanların kışın yemeleri için örülerek bağ şekline getirilen ot
Iftixar : İftihar, övünme
Iftiylê : 1. Fitil 2. Hayvanın omuz bölgesindeki yumuşak et
Ifved : Kalp
Igbêş : Çarşaf (giymelik )
Igbir : Büyük
Iğbar : Toz
Iğlem : Köle
Iğranê : Taş yığını
Iğraž : Eşyalar
Iĥcoq: 1.Kalın bağırsaklar 2. Bumbar yemeği
Iĥdaş : Onbir
Ihdiyyê : Hediye
Iĥfaž : Bebek bezi
Iĥloq : Bademcikler
Iĥmar : Eşek (erkek)
Iĥmara : Dişi eşek
Iĥmaž (ıĥmoža ) : Ekşilik, ekşime
Iĥram : 1. İhram 2. Kundak, bebeği sarmada kullanılan bezler
Iĥsad : Hasat
Iĥsêb : Hesap
Iĥsenetiyyê : İyilik, ihsan
Iĥtıfel : Merasim, tören
Iĥtılel : İhtilal
Iĥtımel : İhtimal
Ihtımem : İhtimam, önemseme
Ihtımmên : 1. Önemsemek, ehemmiyet göstermek 2.Özenmek
Iĥtıram : Saygı, hürmet
Iĥtırqên : Yanmak
Iĥtışkên : Dar bir yere sokulmak, araya sıkışmak
Ihyay : Oh ne mutlu, ne güzel
Iĥyet rasık : Başının sağlığına ki ( yemin )
Ijjeen : 1.Yazıklar olsun nasıl yapamazsın (manasında söz) 2. Kahretsin
Ijlêl : Elbiseler
Ikbir : Büyük
Ikfuf : Eldivenler
Iklên : Yemek yemek
Iknefê : Künefe
Ikniysê : Kilise
Ikram : İkram
Ikŝir : Çok
Iktêb : Kitap
Iktiybê : Muska
Ikvara : Tahılların saklandığı, depo edildiği özel yapılmış zahire odacığı ya da bölme
Ikve : İşte burada
Ikveyyıs : Güzel
Ikya : İşte orada
Il : Belirtme ön ekidir. ‘Olan’ manası katar (ıl beyt : ev, ıl ıgbir: büyük olan)
Il bıbs : Karasabanın pulluğunun takıldığı kısım
Il ıqbel ﻉendık : Darısı başına
Ilbês : Uzun don
Ilcêm : Dizgin
Ilĥêf : Yorgan
Ilĥemdılılleh : Elhamdülillah, Allah’a çok şükür
Ilĥemdılle ﻉes sıleme : Şükür ki hayırla sonuçlandı (Hayırla biten bir olayın sonunda; gurbetten
dönme, hastalıktan iyileşme vb. söylenir.)
Ille : 1.Yoksa 2. Kala (ılle seﻉe : 1 saat kala) 3. İlle de, muhakkak
Ille bılle : İlle de
Illeylê : Bu gece
Illızyara : Ziyaret Köyü ( Midyat - Mardin)
Ilsên (ınsel ) : 1.Dil organı 2. Konuşulan lisan
Iltıbkên : 1.Uğraşmak, didinmek 2. Oyalanmak
Iltıcyên : Sığınmak
Iltıheb : İltihap
Iltıhyên : Bir işle uğraşmak, işle zaman geçirmek
Iltıqyên : Karşılaşmak, rast gelmek
Ilyevm : Bugün
Ilﻉiynalla : Allah yardımcı olsun (Çok kötü durumları anlatırken kullanılır.)
Im : Anne
Im exxer : Gecikmiş
Imbalqat : 1. Benekli 2. (mec.) Çok korkmuş
Imbarık :1. Mübarek 2. Hayırlı olsun, mübarek olsun
Imbayyaž : Boyalı
Imbehdel : 1.Sıkıntılı, perişan 2. Özürlü (mec.)
Imbelqeh : Lekeli, karalı
Imbennec : Uyuşturulmuş, uyuşmuş
Imbêrĥe : Dün akşam
Imberreq : Parlak, parlatılmış
Imbeşşır : Müjdeleyici
Imbexxeş : Delikli
Imbezbez( Imberbez ) : Dağınık, dağılmış
Imbežžır : Müsrif
Imcavraş : Şekerlenmiş, şekere dönüşüp bozulmuş
Imceddere : Mercimekli buğday pilavı
Imceffel : Bir şeye karşı korkusu olan
Imcehhez : Teçhizatlı
Imcerrıb : Tecrübeli
Imceﻉlek : Kırışık
Imçenneq : Başı dik ( kendini beğenmiş)
Imçeqleb : Doğru dürüst olmayan, yarım yamalak olan
Imçerçer : Yırtık pırtık
Imçermeq : Bollaşmış ve kırışışmış
Imçevlex : Tiksindirici derecede karmakarışık
Imçevreq : Çekiştirilerek veya kullanımla genişletilmiş, bol (elbise, kumaş)
Imdarmal : Besili olan
Imdarras : İyice sıkışık halde olan
Imdavvar : Yuvarlak, dairemsi
Imdeldeĥ : Sarkık
Imdellel : Şımarık, nazlı
Imdenger : Küremsi şekilli
Imdeqmeq : Tıknaz, kısa ve cüsseli
Imdêre : Besili, iyi yetiştirilmiş (hayvan)
Imderrıs : Dersi veren, öğretici
Imdevdel : Şüpheci
Imdevleb : Her konuştuğunda başka başka yalanlar söyleyen
Imdevved : Kurtlu
Imdevves : ( ayakla) ezilmiş, sıkıştırılmış
Imdeyyen : Borçlanmış, borçlu
Imdeﻉbel : Kısa ve tombul
Imenê : Emanet
Imfaltaĥ : Yayvan
Imfelfel : (pilav için) Tane tane
Imfellet : 1.Bırakılmış 2.Başıboş 3. Terk edilmiş (boşanmış)
Imfessır : Müfessir
Imfeşkel : 1.Dağınık, darmadağın 2. Sakar
Imfettış : Müfettiş
Imgabbar : Kibirli
Imgafran : Çok eskimiş, yıpranmış ve kirli
Imgammar : Kokuşmuş, bozulmuş
Imgebbes : Sıkıştırılmış, sıkışık
Imgeddi : Dilenci
Imgercem : Pürüzlü, girintili çıkıntılı
Imgevmej : Sersemleşmiş, stresten vb. kafası darmadağınık olan, bunalan
Imğara : Mağara
Imğebbeş : Kararmış, bulanık (görüntü)
Imğerbel : Elenmiş
Imĥammaž : 1.Ekşimiş 2. (mec.) Kızgın, küskün olup kızmak için bahane arayan
Imĥarramat : Dinen kişinin evlenmesinin yasak olduğu birinci dereceden akrabaları
Imharval : Elbisesine dikkat etmeyen, elbisesi sarkan, aşırı düzensiz
Imĥažžar : Hazırlanmış
Imĥebbê : Aşk, sevgi
Imĥeccec : Bahane arayan
Imĥed : Masat, bileme aleti
Imĥellef : Yeminli
Imĥelmi : Mhalmi ırkından olan
Imhendıs : Mühendis
Imĥevger : Kovulmuş
Imĥevĥel : Yamulmuş, eğri büğrü
Imĥevveq : Kuşatılmış
Imkeĥĥel : Sürmeli
Imkelles : Sıvalı
Imkemmel : Tamamlanmış
Imken : İmkân
Imken mele : İmkanı yok
Imkerked : (sıvıda) Bulanık
Imkerkem : Eğri büğrü, girinti çıkıntılı yüzeyli olan
Imkerseĥ : Kötürüm
Imkeﻉpel : Toparlak şeklinde buruşturulmuş olan
Imlebbes : Giyinik
Imleŝŝem : Giysisine bürünmüş, yüzünü örtmüş
Imlevven : Renkli
Imlevves : Kirlenmiş
Imlezzeq : Yapışık
Immallas : Yalama yapmış nesne
Immardal : Necis, mundar
Immarran : Antremanlı, kondüsyonlu
Immê : Ümmet
Immedden : Medenileşmiş, medeni
Immekken : Uygun pozisyonda
Immelles : Pürüzsüz, kaygan
Immeŝŝıl : Film oyuncusu
Immi : 1.Annem 2.Ümmi, okuma yazma bilmez
Immiyyê : Ana (kraliçe) arı veya karınca
Imnabbar : Tüyü çıkmış, pamuklanmış
Imnavvar : Nurlu
Imnavvas : Kısık (ateş, ışık)
Imneddem : Pişman
Imneffes : İnik, havasız ( tekerlek, balon vb.)
Imneğneğ : Kolay beğenmeyen, burnu havada
Imnexreb : Harabeye dönmüş (yapı)
Imnezzeğ : İçi yeşerip kök salmış (meyve – sebze)
Impartan : Tüylü
Impeltes : Parçalanmış, paramparça
Impeﻉçek : Ezik (meyve, sebze)
Imqambar : Kibirli
Imqammar : Kızartılmış
Imqas : Makas
Imqas ıl ıkseĥ : Budama makası
Imqas žafir : Tırnak makası
Imqattaş : Kesik kesik
Imqed (qed) : Kadarında
Imqellıd : Taklitçi
Imqermeç : Kırışık
Imqeşşê : Delikli kepçe
Imqevbên : Pasaklı, aşırı kirli
Imrabba : Reçel
Imrabba ﻉ: Dört köşeli, dörtgen, kare
Imravvas : Sivri
Imrêqeb : Takip edilen, gözetlenen
Imretteb : Tertipli, düzenli
Imreypen : Dalavereci, üçkâğıtçı
Imsakkar : Kapalı
Imsallaĥ : Silahlı
Imsallat : Yüksek bir yerin kenarında
Imsallıĥ : 1.Tamirci 2. Arabulucu
Imsalli : Namazlı
Imsammat : Pişik olmuş
Imsaxxar : Musahhar, emir altında
Imseclê : Teyp
Imsek : İmsak
Imsellê : Çuvaldız
Imsemmem : Zehirli
Imsen : Masat, bileme aleti
Imserseb : Dengesiz (kişi)
Imsevves : 1.Kurtlanmış ( tahıl) 1. Hafif delilenmiş, psikolojisi bozuk
Imseyyeb : Başıboş
Imsinê : Ağzı dar ibrik
Imşarşat : Sarkık
Imşattaĥ : 1.Uzanmış 2.Yayvan
Imşavrat : Boyca çok uzamış (kişi)
Imşaxxat : Çizgili
Imşeddet : 1.Bağlanmış, bağlı 2.Bir yere gitmeye hazır
Imşelhem : İştahı aşırı kabarıp yemeğe saldıran, hızlıca yiyen
Imşellef : Dilimlenmiş
Imşelleĥ : Soyunmuş, çıplak
Imşellıĥ lıqbor : Mezarlık soyguncusu
Imşemmer : Paçalarını veya kollarını sıvamış şekilde
Imşemme ﻉ: Muşamba
Imşeqqeq : Çatlaklı
Imşevvek : Dikenli
Imşevveş : 1. Şaşıran, kafası karışan 2.Hata yapan
Imşevveşê : Mercimek çorbası
Imşexveŝ : Bön
Imtabbaqa : Hayvanlardaki kat kat biçimli mide bölümü
Imtahhar : Sünnetli
Imtahhır : Sünnetçi
Imtangar : (mecaz)Dopdolu
Imtavfaĥ : Ağzına kadar dolu
Imtaplax : Dolgun, kilolu
Imtebbel : Nohut ezmesi
Imtercım : Tercüman
Imtıĥen : Sınav
Imvažžaf : 1.Vazifeli 2. Memur
Imvessex : Kirlenmiş, kirli
Imvesves : Hastalık derecesinde aşırı şüpheci
Imvežžın : Müezzin
Imxabara : Haberleşme
Imxallıs : 1.Kurtarıcı 2. Kavga ayıran
Imxat : Sümük
Imxavvas : Kıvırcık
Imxeddê : Yastık
Imxeddır : Uyuşturucu
Imxeffır : Muhafız, koruyan, korkan birine eşlik eden
Imxemmesê : Boyna asılan, beş tam altın gramajlı altın
Imxerbeq : Birbirine karışmış (ipler, teller için)
Imxerrıb : İşleri bozan, bozucu
Imxeşniyyê : Yenilmez Köyü (Savur - Mardin)
Imxeşveş : Aptal, aptal gibi davranan
Imža : İmza
Imzallat : Açılmış, saçılmış
Imzangar : Paslı
Imzaqqat : Sürgü çekilmiş, kilitli
Imžarrabê : Döşek
Imzevvec : Evli
Imzeyyen : Süslü
Imﻉambas : Tıka basa dolu
Imﻉammır : Tamir eden, tamirci
Imﻉarram : Ağzına kadar dolu
Imﻉasmas : Sıska
Imﻉassab : 1. Sinirli 2.Yobaz, tutucu
Imﻉebbe : Dolu, doldurulmuş
Imﻉecceb : Kolay beğenmeyen, her şeyde kusur arayan, kendini beğenen
Imﻉeccıl : Aceleci
Imﻉeddel : Kilolu, dolgun
Imﻉeddıl : 1.Hayırlı bir işin olması için uğraşan kişi, iş bozmayan
Imﻉeffen : Küflü
Imﻉefleg : İşe yaramaz, hurdaya çıkmış
Imﻉekkem : Kötürüm, eli ayağı tutmayan
Imﻉellem : (öğrenmiş) alışkın
Imﻉellım : Öğretmen
Imﻉemelê : Tutum, davranış şekli
Imﻉeqqed : 1.Düğümlü 2. İçinde fazla yumru olan meyve - sebze
Imﻉeş : Maaş
Imﻉevenê : Yardımlaşma
Imﻉevın : Muavin
Imﻉevqel : Çarpık
Imﻉevveq : Gecikmiş
Imﻉeyenê : Muayene
In : Edilgenlik anlamı katan ön ek ( Inqetel : öldürüldü)
Inbıhdên : Hayret etmek, çok şaşırmak
Inbıtĥên : Yerde uzanmak
Incara : Talaş
Incas : Erik
Incırrên : 1.Çekilmek 2. Çekinmek
Incızmên : Cezbeye kapılmak, tarikatta coşup şuurunu kaybetmek, bir çeşit bilinçaltı boyutuna
geçmek
Incil : İncil
Inçımkên : Hiç hesapta yokken ortaya kendini koymak, araya dalıp oturmak
Inçırmen : (Çırmê kelimesinden mec.) Çok aşırı yorulup dağılacak gibi bir hal almak
Indıqrên : 1. Dayanmak 2.Hafifçe çarpmak veya dokunmak
Indıxsên : Kıskanmak
Infılşên : Kopmak, kırılmak
Infısdên : Bir şeye alışıp her gün istemek
Infıtmên : Sütten kesilmek
Infıtqên : Sökülmek, dikişleri çıkmak
Infıtsên : 1.Havasız kalıp boğulmak 2.Çok kirli havaya maruz kalmak
Ingılizi : 1.İngiliz 2.İngilizce
Ingılşên : Kötü bir şeye, pisliğe basmak, saplanmak
Inğıbnên : Darılmak, küsmek
Inğılbên : Yenilmek
Inğırrên : Zarara uğratılmak
Inğıssên : Yutkunanmamak, lokmanın yemek borusunda bir miktar takılması
Inğışşên : 1. Aldatılmak, kandırılmak 2. Aldanmak, yanlış karar almak
Inhar : Gündüz, gün
Inhariyyê : Yevmiye, günlük ücret
Inĥeq : Haksız
Inĥes : Bakır
Inhıdrên : Yıkılmak (yapılar için)
Inhıdyên : 1.Hediye edilmek 2. Hidayete erdirilmek
Inĥısrên : 1.Sıkışmak 2. Zor durumda kalmak 2. Çok üzülmek
Inhızzên : Sallanmak
Inkıplên : Aniden düşmek, yere kapaklanmak
Inkırşên : 1. (Bir yapı için) Çökmek, yıkılmak 2.Üst üste dizili nesnelerin yıkılması
Inkışfên : Açılmak, açığa çıkmak
Inlıkmên : Ayağı takılıp düşmek
Inmekmek : Ağzına kadar dolu
Inmıĥyên : Silinmek
Innê şi : Güya, sanki öyleymiş gibi
Inneqlê : Bu kez
Innevb : 1.Bu defa 2.Sonrasında
Inpılxên : Parçalanmak
Inqara : Ana kaya oyularak çıkarılan beyaz toprak
Inqıhrên : Kahrolmak
Inqılbên : 1.Devrilmek 2. Ters dönmek
Inqılﻉên : 1.Sökülmek 2.Defolmak
Inqırfên : 1. Çatlayıp kırılmak 2. Tiksinmek, iğrenmek
Inqışıt : Sökül (defol)
Inqıtlên : Öldürülmek
Inqıtﻉên : Kesilmek
Inqıžyên : Tükenmek, bitmek
Insab : Sap (kazma, kürek gibi aletler için)
Inŝê : Dişi
Insêbiyn : Nusaybin ilçesi (Mardin )
Insêcê : Örgü
Insen (ıns) : İnsan
Insenetiyyê : İnsaniyet
Insırqên : 1.Çalınmak 2. Kaybolmak, kendini kaybettirmek, kaçmak
Int (ınte) : Sen (erkekler için)
Int u kêfık : Keyfin bilir
Intem : Bitti
Intıbhên : Dikkatli olmak
Intıfqên : Anlaşmak, uyuşmak
Intıfxên : Şişmek
Intıfyên : Sönmek
Intıfzên : Dökülmek
Intıĥem : Sınav
Intıĥrên : İntihar etmek
Intıhyên : Sona ermek
Intıklên : İşini başkasına havale etme, onun yapacağına güvenme
Intıkyên : 1.Dayanmak, 2.Uzanma
Intılﻉên : (biriyle, bir şeyle) karşılaşmak
Intımrên : Gömülmek
Intın : Siz
Intıqem : İntikam, öç
Intıqlên : Taşınmak
Intıqmên : İntikam almak
Intıqﻉên : Islanmak
Intırfên : Göze bir şeyin çarpıp incitmesi
Intırkên : 1.Vazgeçilmek, bırakılmak, 2.Modası ve devri geçip kullanılmaz olmak
Intıvyên : 1. Bükülmek 2. (mec.)İnatçılığı geçmek
Intıxeb : Seçim
Intıxmên : Çok yemekten şişip patlama durumuna gelme
Inti : Sen (bayanlar için)
Intiĥar : İntihar
Invıcdên : Bulunmak
Inxelê : Kepek (tahılların)
Inxırtên : 1. Dalmak 2.Saldırmak
Inzırbên : Vurulmak
Inzırtên : Sert bir şekilde çıkışmak
Inﻉıcnên : 1.Yoğrulmak 2. Bir işten bitkin duruma düşmek
Inﻉıfsên : (metal türü şeyler için) darbe yemek, bükülüp yamulmak
Inﻉıqrên : Binek hayvanlarında baskıdan ve yükten dolayı sırtta yara oluşması
Inﻉısmên : Kabız olmak ( yediği besinleri çıkaramama )
Inﻉıtbên : Aşırı korkma
Inﻉızlên : Ayrılmak
Ipsiysê : İçine ekmek ufalanmış süt
Ipşen : İçin
Iptıde : Başlangıç
Iqbor : Mezarlar, mezarlık
Iqleyl : Az
Iqmar : Kumar
Iqran : Akran
Iqtêl : Kavga, dövüş
Iqvakalla : Allah kuvvet versin (kolay gelsin)
Iqvem : Boyut, büyüklük
Iqyaža : 1. Değişdokuş 2. Berdel
Iqyemê : Kıyamet
Iqzêz : Cam, cam eşyalar
Ircêl : Adamlar
Ircultiyyê : Erkeklik
Irden : Giysi kolları
Irğif : Yuvarlak ekmek
Irmadê : Kül
Irmêdiy : Kül rengi, gri
Irmuş ıl ﻉeyn : Kirpikler
Irsas : 1. Kurşun 2. Kurşunkalem ucu
Irtıfﻉên : Yükselmek, yücelmek
Irtıĥlên : 1.Saplanmak 2.Takatten kesilmek
Irtıxyên : Gevşemek
Irtuvbê : Rutubet
Iryê : Buluntu
Iryên : Bulmak
Isbat : İspat
Iŝbat : Şubat
Ises : Temel
Isfarnê: Taş yapılarda köşe taşı
Isfercelê : Ayva
Isfıncê : Sünger
Isĥab : 1.Akrabalar 2. Dostlar
Isĥor : Sahur
Isım : İsim
Isken : Oturma
Iskıffê : Kapı eşiği
Iskıt : Sus
Islaĥ : Silah
Islem : İslam
Isleymuniyyê : Bir çeşit kertenkele(derisi pürüzsüz, çizgili, küçük bir kertenkele çeşidi )
Iŝmen : Para, paralar
Iŝmeynyê : Sekiz
Iŝmeynyin : Seksen
Iŝmıntaş : Onsekiz
Ismıt : Sus
Ismiyk : (eni) kalın
Iŝnaş : Oniki
Iŝneyn : İki
Isneyneviyyê : Kırlangıç
Isqaqa : Sokak
Isqatat : Sakatatlar
Israfa : Bozukluklar
Israr : Israr
Issenﻉessı) ﻉê) : Şimdi
Isse : yevşı nım ﻉAz önce
Istabıl : Ahır
Isted : Usta
Istediyyê : Ustalık
Isteĥel : El koydu, ele geçirdi
Istehve : Rutubet kaptı, küflendi
Istıbrên : Sabretmek, beklemek
Istıfedê : İstifade
Istıhlên : Haketme
Istıĥqên : Hak etme
Istıĥqeq : İstihkak
Istıĥyên : Utanmak
Istılqe : Havada tutma, yakalama
Istılqên : Haşlanmak
Istıntên : Dinlemek
Istıqbel : 1. İstikbal, gelecek 2. Karşılama
Istıreĥe : İstirahat, dinlenme
Istışara : İstişare, fikir alışverişi
Istıvyên : 1. Pişmek 2.Meyvelerde olgunlaşmak
Istıxbar : Soruşturma, haber alma
Istıﻉmel : Kullanma, kullanım
Istoĥ : Damın yüzü, teras
Isvara : Bilezik
Isvıd : Siyah
Isﻉud : Şans
Işĥar : İs karası
Işkelê : Ayakkabı
Işmar : Kadın şalvarındaki elbise lastiği
Işmil : Bir demet ot ya da bitki
Işqevlıt … : …dediği gibi
Işşoşş : Çüş
Iştaĥ : Eğimli yamaçlardaki tarla
Iştıbhên : Şüphelenmek
Iştıhyên : 1.Canı istemek, arzulamak 2. İştahlanma
Iştıkyên : Şikâyet etmek
Iştılşên : Telaşlanma, panik yapma
Iştıqyên : Özlemek
Iştırkên : 1.Karışmak, 2.Müdahale etmek
Iştıﻉlen : Tutuşmak
Iştihe : Can arzusu, iştah
Iştum : Sövmek, küfür (etmek)
Işvey : Az
Işvey ışvey : Az az, yavaşça
Işveyyıtlıx : Biraz sonra
Işveyyunê : Azıcık
Işyar : Şuuru yerinde, uyanık
Işyexê : Şeyhler, evliyalar
Işﻉir : Arpa
Işﻉireye : Şehriye
Itbax : 1.Pişirme 2.Pekmez yapma faaliyeti
Itfal : Çocuklar
Itfažžal : Buyur
Itfêyê : Kazanın oturacağı yer için üç yana taşlardan kurulmuş ocak
Itfıngê : Tüfek
Itĥêl : Dalak
Itĥiynê : Tahin
Itlaq : Salıverme
Itrab : Toprak
Itrayyê : Avize
Ityar : Ev önündeki küçük bahçe
Ixbar : Haberler
Ixbeyz : Ekmek
Ixlas : İhlas, samimiyet
Ixleq : Huy, ahlak
Ixneq : Boğaz
Ixsara : Zarar
Ixt : Kız kardeş
Ixtıfyên : Kaybolmak
Ixtılef : İhtilaf, uyuşmazlık
Ixtılfên : Uyuşamamak, anlaşmazlık çıkmak
Ixtıltên : Birbirine karışmak
Ixtımel : İhtimal
Ixtımrên : Mayalanmak
Ixtınqên : Boğulmak
Ixtıreﻉe : Buluş, orijinal yeni fikir
Ixtırﻉên : Buluş yapmak
Ixvê : Kardeşler
Ixvel : Dayılar, dayının sülalesi, dayıoğulları
Ixverz (xıverzê) : Kız kardeşin çocuğu
Ixyara : Salatalık
Ixyata : Dikim
Ixžên : Almak
Ixzeynê : Elbise dolabı, gardırop
Izbelê : 1. Hayvan pisliği dökülen yer 2. Çöplük
Izbib : Kuru üzüm
Izdiĥem : İzdiham
Izğeyyır : Küçük
Izhorat : Gül yaprağı, nane gibi faydalı bitkiler kaynatılarak yapılan içecek
Ižın : 1. Kulak 2. İzin
Ižla ﻉ: Kaburgalar
Izlem : Adamlar
Iznud : Kadınların namaz kılarken kollarına giydikleri kolluklar
Ižra ﻉ: Metrenin üçte biri, parmak uçlarından dirseğe kadar olan uzunluk ölçüsü
Izreq : Morluk
Izyara : Ziyaret
Izya ﻉ: Köyler
Izyêdê : 1.Fazlalık, 2.Apandis
Ižyel : Kucak
Izyen : 1.Hata, 2.Ziyan
Iﻉqar : Tarla
Iﻉmara : İnşaat
Iﻉmem : Amcalar, akrabalar, sülale
Iﻉrok : 1.Kökler 2. İçli köfte
Iﻉşar : Gebe (hayvanlar için)
Iarıtﻉž : İtiraz
I : deqıtﻉİtikad, inanılan dini bilgi
Iﻉyar : Ayar
Iﻉyêdê : Ot yolma, ot toplama
Iﻉyel : Aile efradı
Iﻉyunet : Gözlük
J-j
Jeddê : Açıkgöz
Jeĥer : Zıkkım ( benzeri anlamlarda kul.)
Jıhveriyyê : Zıkkımlanma
Qabır : Mezar
Qabıž : Kabızlık
Qabor : Kahrolası şey ( insanı kabre koyan)
Qadar : Kader
Qaddor : Erzak saklamaya yarayan çamurdan büyük silindirimsi kap
Qadenge : Tuvalet
Qafas : Kafes
Qaffora : Ĥımĥım denen bitki ezilip şekil verilerek yapılan sepet
Qahır : Kahır
Qamar : Ay (dünyanın uydusu )
Qaran : Don olayı
Qari : 1.Okuma yazması olan 2.Okumuş, kültürlü, (kişi) okur
Qarrot : Kıkırdak
Qarsa : Çimdik
Qartmin : Yayvantepe köyü (Midyat)
Qarﻉa : 1.Kabak, 2. Kel kafa
Qasabê : Ciğer
Qasabıt ıl ĥamra : Akciğer
Qasabıt ıssevde : Karaciğer
Qasal : Buğday, arpa kamışı
Qasaliyyê : Dirgen
Qasbın ﻉennu : İstese de istemese de
Qasêr : Kısa
Qasır : Saray
Qassa : 1. Ana kaya 2. Kaya
Qast : Kasıt
Qastaluvnê : Ovabaşı köyü (Midyat)
Qatbê : Dikiş
Qatır : Şıra, şerbet
Qatoﻉa : Testere
Qatra : Damla
Qatramiz : Kavanoz
Qatﻉa : Kestirme
Qaža : 1. İlçe 2. Kaza
Qaži : Kadı, eskiden hâkim
Qažiyb : 1.Çubuk 2. (mec.)Penis
Qebbê : Yaka
Qebıl : 1.Karşı 2.Önceleri, eskiden
Qebiylê : Kabile
Qeble (Qebıl) : 1.Önce, 2. Önceleri
Qebul : Kabul
Qeçım : 1.Şaka 2. Konuşmak, muhabbet
Qeçum : Şakacı, espritüel
Qed : Otur
Qeddum : Keser
Qedeĥ : Bardak
Qedıĥ : Romatizma
Qedifê : Kadife
Qediydê : Pekmeze batırılarak kurutulmuş kavun, acur parçaları
Qediym : Kadim, eski
Qeffe : Temin etti, buldu
Qefilê : Kafile
Qeflê : Kolların sarabildiği ölçüde kadar ( ot, saman… )
Qefzê : Adım, sıçrayış
Qeĥbê : Kahpe
Qeĥlê : Öksürük
Qeĥvê : 1. Kahve 2. Kıraathane
Qeĥven : Beyaz papatya
Qelb : Yürek
Qelb qasi : Taş kalp
Qelb reqêq : Yumuşak kalp
Qelbê : Ters çevirme, çeviriş
Qelem : 1.Kalem 2. Kaya kazmakta kullanılan kama, murç
Qeleq : Telaş
Qelıb : Kalıp
Qeliy : 1.Kavurmak 2. Kızartma yemekleri
Qeliyyê : Kavurma
Qelo : Yağlı et
Qelo ﻉ: Uğursuz
Qeloﻉe : 1. Afet 2.Uğursuz durum
Qelukılt : Karşılıklı ‘Sen böyle demişsin!’ diye tartışma, uyuşmazlık
Qelyon : Pipo
Qelﻉe : Kale
Qemê : Kamet, boy
Qemiys : Gömlek
Qemiys ıl nevm : Gece kıyafeti, gecelik
Qemle : Bit
Qemşê : 1.Bir avuç miktarı, el ayasının alacağı miktarda olan 2. Bir tutam
Qemyon : Kamyon
Qenniynê : Şişe
Qenqeris : Siyah olup sırtında beyaz çizgi olan büyük bir kuş çeşidi
Qenun : Yasa, kanun
Qeprexeyê : Kaburga dolması
Qeput : Kaban, palto
Qereçi : Çingene
Qereçiyyê : Çingene kadını
Qeresye : Kiraz, kiraz ağacı
Qerişê : Kemer, kayış
Qeriyb : Yakın
Qerko ﻉ: Gök gürültüsü
Qerşê : Kapı, pencere üstü uzun kesme taş ya da kirişi
Qerujiyyê : Yassı ve düz fırlatılabilen küçük taş
Qeşef : Kepek (saçta)
Qeşmer : Değersiz kişi için kullanılan aşağılayıcı söz
Qeşmuşê : Ekmeğin dış, yanmış, sert kısmı
Qetıl : 1. Katil 2. Adam öldürmek
Qetlê : Dayak
Qetuliyyê : Öldürücü
Qevbenê : Kirlilik, pislik
Qeve : Güç, kuvvet
Qevi : Güçlü
Qevl : Söyleyiş
Qevlê : Söz, ifade, deyim
Qevm : Kavim
Qevs : Kavis, yay şeklinde olan
Qevsê : Kavis şeklindeki kiriş taşı
Qevsuqedeĥ : Gökkuşağı
Qevﻉe : Yuvarlağımsı boşluk ya da leke
Qey : Niye
Qeyd : Kayıt
Qeyım : 1.Ayakta, 2. Dik
Qeymo : Değil mi
Qeyyeg : Ne oldu, niye
Qezez : Tiksindirici şey
Qezziyz : Tiksindirici
Qeﻉıd : Oturur vaziyette
Qeﻉide : 1.Kaide, kural 2. Temel
Qıbban : Kurban (olayım)
Qıbbê : 1.Kubbe 2. Yaka
Qıbbelê : Dolap
Qıbeĥe : Kabahat
Qıbelê : Bir işi toptan alma, toptan üstlenme
Qıbıĥ : Saygısızca konuşan, yüzsüz
Qıblê : Kıble yönü, güney
Qıblên : Kabul etme
Qıbrên : (mezara) gömmek
Qıbžên : Sıkıca tutmak
Qıccê : Kumbara
Qıccên : Biriktirme
Qıçeğ : Kaçak
Qıçmên : 1.Konuşmak 2.Şakalar yapmak 3.Şaka amaçlı yalanlar söylemek
Qıddê : Çok sıkı, taş gibi sert
Qıddeĥe : Çakmak
Qıddem : 1.Ön 2.İleri
Qıddên : Biriktirme
Qıdeyıf : Kadayıf
Qıdĥên : Çakma, kıvılcım çıkarma
Qıdra : 1.Kadir, kıymet 2. Kudret 3. Çömlek
Qıffê : Küfe
Qıfıl : Kilit
Qıflên : 1.Üşümek 2. Kilitlemek
Qıfyên : Arayıp bulmak
Qıfzên : (bir şeyin üstünden) atlama
Qıĥf : Pişmiş çamurdan yassı, ince ve küçük taş
Qıĥfar : Dağlarda toprak altında yetişen, yenilebilen soğanlı bir bitki
Qıĥfên : Yerden küreyerek söküp almak
Qıĥlên : Öksürme
Qıhrên : Kahretme, çok üzme
Qıĥt : Kuraklık
Qılbên : 1.Devirme, devrilme 2. Çevirme, tersyüz etme 3. Ayak,el burkulması 4.Fikir değiştirme,
vazgeçme
Qılefê : Cüsse
Qılf : Kılıf
Qıllê : Azlık
Qıllên : Azalmak
Qıllıŝ : Dereiçi Köyü (Savur- Mardin)
Qılﻉen : 2. Bir şeyi tamamen yokeden afet 2.Soyun kurusun manasında söz
Qılﻉên : Söküp çıkarmak
Qılyên : (yağda) Kavurmak, kızartmak
Qımı ﻉ: Huni
Qımqım : Kertenkele (derisi sert ve pürüzlü kertenkele)
Qınbılê : Bomba
Qındara : Kundura
Qındeğ : Kundak
Qındıž : Kunduz
Qıneﻉe : Kanaat
Qınfıž : Kirpi
Qıppê : Anaç tavuk
Qıppeçê : Çıtpıt
Qıppên : Anaç tavuk olmak, yumurtaya oturmak
Qıppen : Büyük terazi
Qıpqep : Takunya
Qırayê : 1.Okuma 2.Okula gitme
Qırayıb : 1. Yakınlar 2. Dünürler
Qırb : Yakınlık
Qırban : Kurban
Qırbên : Yakın olma, akraba olma
Qırd : Maymun
Qırebi ﻉ: Ivır zıvır
Qırfên : 1. Tiksindirme 2. (Metaller için) çatlama veya kırılma
Qırıf : Tiksindirici
Qırıĥ : Aşırı tatlı
Qırmê : Odun kütüğü
Qırn : Boynuz
Qırnên : Donmak
Qırniyyê : Köşe
Qırrasa : Manivela, bir şeyi yerinden oynatmak için kullanılan demir çubuk
Qırrên : Suçluyu bildirmek veya suçu itiraf etmek
Qırruqıhf : Ivır zıvır
Qırs : Petek
Qırsên : 1.Çimdiklemek 2. Bir cismi oynatmak için manivela ile kenarından baskı uygulamak
Qırş : Kuruş
Qırta : Topluluk
Qırtıb : Pıtrak, dikenli tohumları elbiseye yapışan küçük dikenli bitki
Qırﻉa : Kura
Qısdên : 1.Şiddetli arzuyla isteme 2. Birisine yalvarma
Qısım : Kısım
Qısır : 1. Kısalık 2. Kısır yemeği
Qısır nefes : Nefes darlığı
Qısmê : 1.Paylaştırma, miras taksimi 2.Kısmet
Qısmên : Bölme, bölüştürme
Qıssa : Kıssa, hikâye
Qıssab : Kasap
Qıssên : Kesmek
Qısur : Kusur
Qışle : Kışla
Qışrê : Kabuk
Qışşên : Süpürmek
Qıştên : Sıyırmak, bitişik iki tabakadan veya iki maddeden üsttekini sökerek çıkarma
Qıştêyê : İnce tabaka
Qışﻉên : Görmek
Qıt : Hiç
Qıt : Ufak, kısa boylu
Qıt şi : Hiçbir şey
Qıtfên : Koparmak
Qıtın : Pamuk
Qıtlên : 1. Öldürmek 2. Dövmek, pataklamak
Qıtrên : Damlatmak
Qıtﻉa : Bölüm
Qıtﻉên : 1. Koparmak, 2. Kesmek
Qıvvê : Kuvvet, güç
Qıvved : Kavat, pezevenk
Qıyemê : Kıyamet
Qıymê : Kıymet, değer
Qıžame : Leblebi
Qıžyên : Bitirmek
Qıﻉdên : Oturmak
Qıﻉvara : Bir cisimde açılmış daire şeklinde delik
Qitanê : Astar
Qiyneğe : Orakla buğday ve arpa biçerken parmaklara takılan, daha çok ekin tutmaya yarayan
deri ve demirden uzatma
Qiyr : Zift
Qot : Dişi cinsel organı
Qotzırqıt : Elinin körü (Benzeri ifade, konuşulan ve hoşa gitmeyen sözlere tepki olarak söylenen
argo söz)
Qovlenc : Sancı
Qum : Kalk
Qureyde : Greyder
Qurﻉa : Kura
Quvakalla : Allah kuvvet versin (kolay gelsin)
Quvbê : Pislik, kir
Quvlên : Söylemek
Mabbaxiyye : Tencere
Mabğor : Kilitli
Mabrad : ( tahta, demir vb. eşyaları) törpü aleti, eğe
Mabruk : Hayırlı, mübarek olsun
Mabrum : 1. Arkasını dönmüş 2.Oval şekilli
Mabtot : Delinmiş, patlamış
Macbur : Mecbur
Macroĥ : Yaralı
Macrud : Faraş
Madrus : Ezilmiş
Mafqor : Yokluk içinde
Mafrok : 1.Ovulmuş 2. Darılmış
Mafsal : 1.Eklem 2.Yol ayrımı
Maftum : Sütten kesilmiş
Mafžoĥ : Rezil
Mağdor : Mağdur
Mağnatis : Mıknatıs
Mağrafê : Büyük ve derin tahta kaşık
Maĥfuž : Kötülükten korunmuş (iyi kişi)
Mahır : Tay
Mahra : Kısrak
Maĥrum : Mahrum
Maĥsor : 1.Sıkışık 2. Kahır dolu
Makroh : 1.Mekruh 2.Hoşlanılmayan
Maksor : Kırılmış
Malqat : Mandal
Mam : Anneciğim
Mama(amma) : Anne
Mambar : Minber
Mammê : (çocuk dilinde) Su
Mamor : Memur
Manfaža : Kül tablası
Manqo ﻉ: Islanmış, ıslak
Manşar : Üzerine elbise asılan araç ya da ip
Mantara : Tarlalardaki bekçi klübesi
Mantıq : Mantık
Mantiqa : Mıntıka, bölge
Manžar : Manzara
Manžara : Damın yüzü
Maprot : (Tüyü) yolunmuş
Maptot : Delinmiş
Maqbara : Mezarlık
Maqhor : Kahrolmuş, ızdıraplı
Maqrof : Tiksinmiş
Maqrož : Ezilmiş (bir organın derisinin ağır cisimlerin darbesinden ezilmesi)
Maqruf : Kırık, kırılmış
Maqsad : Maksat
Maqsof ıl ﻉımır : Ömrü(n) kısa( olsun) manasında, kızgınlık belirten hitap
Maqsos : Kesilmiş
Maqto ﻉ: Kesilmiş, kesik
Mar : Bel ( toprağı kazımakta kullanılan alet)
Mara : Kadın
Maraž : Hastalık
Marêž : Hasta
Marĥaba : Merhaba
Marĥalê : Merhale, aşama
Marham : Merhem
Marĥamê : 1.Tülbent 2. Merhamet
Marĥum : Rahmetli (erkek)
Marĥumê : Rahmetli (kadın)
Marhun : Rehin
Marra : Kere, defa
Mart xelo : Dayımın karısı (hitap)
Mart ﻉemmo : Amcamın karısı (hitap)
Marﻉâ : Mera, otlak
Maslaĥa : Menfaat, fayda
Masmot : Kaynar sıvıyla yanıp kızarmış
Masoyê : Süzgeç
Masraf : Masraf, gider
Mastara : Örnek, şablon
Mastor : Çarpılmış, kaza yapmış
Mastovra : Korunmuş ve temiz bayan ( hitap)
Maşhor : Meşhur
Matar : 1.Yağmur 2. Hava alanı
Matariyyê : Matara
Matbax (mabbax): Mutfak
Matmor : Gömülü
Matoyê : Sapan
Matrok : Terk edilmiş
Matrud : Kovulmuş
Matﻉam : Lokanta
Mavrub : Kavisli
Mavsalê : Karasabanın uç tahtası
Mavžu ﻉ: Mevzu, konu
Maxbot : Karmakarışık
Maxlot : Karışık
Maxlota : Karışım
Maxta : Sümük
May : Su
May fırınci : Domates salçası
May zemzem : Zemzem suyu
May ﻉasir : Meyve suyu
Mažbut : Doğru
Mažĥakê : Gülünç durumda, maskara
Mažluvm : Mazlum
Mazot : Mazot
Mazraﻉa : Çiftlik
Mazroﻉa : Ekili
Mažruvb : Vurulmuş
Maﻉmor : İmar edilmiş, abad
Maﻉrakê : Muharebe meydanı, çarpışma yeri
Maﻉruf : Tanınmış, meşhur
Maﻉsara : Üzüm sıkmak için yapılmış alan, tekne
Maﻉsiyê : Günah
Maﻉsum : Masum
Maﻉtob : Aşırı korkak
Maﻉžor : Deli tavırlı, çıldırmış
Me (mo) : Ön olumsuzluk eki (örn: me beq : kalmadı )
Me raĥılli : Beni ilgilendirmez, ben karışmıyorum
Me ﻉeleyş : Bişey olmaz, sorun değil
Mebleğ : Meblağ, tutar
Mebvelê : Hayvanların soluk borusu
Mecez : Mecaz
Mechuvl : Meçhul
Mecle : Mutfak tezgâhı
Meclıs : Meclis, cemaat
Mecnuvn : Deli
Mecre : Mecra
Mecvê : Geliş
Meçrur : Yırtık
Meddê : Madde
Medem : Madem
Medeni : Medeni, şehirli
Medfun : Defnedilmiş, ölü
Medĥ : Methetme
Mediyĥe : Birini methetmek için söylenen, genelde dini ezgi
Medqoq : Ezilmiş, ufalanmış
Medresê : Medrese
Medrut : Dertli
Medxel : Giriş
Medyun : Borçlu
Mefçox : Çarpık bacaklı
Mefi : Yok
Mefroq : Ayrılmış, ayrık
Mefruş : Döşenmiş
Meftoĥ : Açık
Meftoq : Sökük
Megbuş : Örtülü
Megzun : Orak
Meğbun : Dargın, küsmüş
Meğlub : Mağlup, yenik
Meğluf : Karışmış
Meĥbes : Evlilik ve nişan yüzüğü
Meĥbus : Tutuklu, (bir yere) kilitlenmiş
Meĥcuz : Hacizli
Mehdum : Yıkılmış, zavallı (manasında hitap)
Meĥkemê : Mahkeme
Meĥkum : Mahkûm
Meĥleb : Mahlep ağacının meyvesi, yabani kiraz
Meĥlebeyê : Mahlep, idris ağacı, endirez, yabani kiraz, endiro adıyla da bilinir. Beyaz çiçekler
açan, tatlı-acımsı tadı olan küçük, kırmızı meyvesi olan ağaç
Meĥmel : Yorganlık, odalarda yorganların konulduğu özel bölüm
Meĥmulê : Hamile
Meĥşum : Haşa, söz meclisten dışarı
Meĥşum ıl ĥızzar : Hazır bulunanları tenzih ederim
Mehtuk : Rezil olmuş
Meĥzun : Mahzun
Meken : Mekân
Mekkine : Makine
Mekkuk : Mekik
Meknê : Pozisyon, duruş
Meknesê (Meksenê): Süpürge
Mekseĥ : Tara, ağaçları budamaya yarayan ağzı çengel biçimindeki keskin demir alet
Meksud : Turşulanmış
Mekteb : Okul
Mektub : Mektup
Mel : Mal
Melalla : Allah’ın hakkı, zekât
Melbuk : Meşgul, uğraşta olan
Meleḟi : Söz dinle anlamında bir hitap
Mêlıĥ : Tuzlu
Melık : Kral
Mêlıs : 1.Kaygan 2. Pürüzsüz
Meliĥ : İyi
Meliyyê : Maliye
Melle : İmam
Melloĥ : Haşlanmış nohut
Melş : Bir işi önemsemeden yapma
Melyon : Milyon
Melzeqe : Yakı
Melzoq : 1.Yapışık 2. Bitişik
Melzuz : Aceleci, telaşlı
Melﻉeb : Oyun alanı
Melﻉebê : 1.Oyuncak, oynanılan şey 2. (mec.) Alay edilen, kandırılan, değersiz görülen kimse
Melﻉenê : Melanet
Melﻉun : Lanetli
Memleĥe : Tuzluk
Memlekê : Memleket
Memnuvn : 1. Memnun 2. Teşekkür
Memnu ﻉ: Yasak, engellenmiş
Memseĥe : Paspas, yerleri silmeye yarayan bez
Memsuk : Tutuklu
Memşe : Yerden yüksek bir yere çıkmak için (eve vb.) geçiş yolu
Menbe : ﻉMemba
Menceliq : Motorlu kaldırma aracı
Menderunê : Loğ taşı, toprak damı düzlemek ve pekiştirmekte kullanılan taş silindir.
Mendiylê: Mendil
Menfeﻉe : Menfaat
Menfox : Şişirilmiş, şişkin
Menı ﻉ: Engel
Meni : Meni, cinsel sıvı
Menqel : Mangal
Mensub : Mensub
Menşefê : Havlu
Menşeı : Menşei
Mepŝuŝ : Parçalanmış
Meqbul : Makbul
Meqem : Makam, mevki
Meqful : Kilitli
Meqlê : Tava
Meqlub : 1.Altüst olmuş 2.Ters
Meqsum : Bölünmüş
Meqşerê : Patates soyacağı
Meqtul : Öldürülmüş
Meqﻉed : Oturmalık
Mêrdiyn : Mardin
Mereqe : Sulu yemek
Merkez : Merkez
Mermeﻉuvnê : Toza toprağa bulanmış şekilde
Merş : Kilim
Mertebê : Mertebe
Merzib : Oluk
Mes ul : Mesul, sorumlu
Mes uliyyê : Mesuliyet, sorumluluk
Mesboğ : Boyalı
Mescıt : Mescit
Mese : Gece
Mesel xeyr : Hayırlı akşamlar
Meselê : Sorun
Meselen : Mesela
Mesĥ : Silme
Mesĥor : Büyülenmiş, büyülü
Meskê : Kulp
Mesken : Ev
Meskun : İskan edilmiş
Mesloq : Haşlanmış
Mesmum : Zehir katılmış zehirli
Mesned : Dayanak
Mesnun : Bilenmiş
Meŝqeb : Matkap
Mesviyyê : Geceleyin
Mesdu ﻉ: Mesut, mutlu
Meşdut : Bağlanmış, bağlı
Meşe : Maşa
Meşğul : Meşgul
Mêşi : 1. Yayan 2. Yürüyor, iyi durumda
Meşkê : Yayık
Meşneqe : Darağacı ( ipi)
Meşqoq : Çatlaklı
Meşuv : Yürümek, yürüyüş
Metfunê : Türlü yemeği
Methuvm : İtham edilmiş, suçlanılmış
Mevc : Dalga
Mevco ﻉ: Ağrılı, hasta
Mevcud : Mevcut
Mevde ﻉ: Fol, yumurtlama yeri
Mevqı ﻉ: Mevki, yer
Mevt : Ölüm
Mevzê : Muz
Mexcul : Ürkmüş, korkmuş
Mexef : Ne çabuk
Mexluk : Mahlûk
Mexrec : Çıkış yeri
Mexselê : Lavabo
Mextum : Kapalı (kutu, yumru, bez vb. için)
Mexzen : Mahzen
Meydê : 1.Kesme tahtası 2. Yufka tahtası
Meyl : 1. Taraf 2. Meyil, sapma
Meyleyn : İki taraf
Meymê : Nine
Meyyıl : Çekil
Meyyıt : Ölü
Mežbeĥe : Mezbaha, hayvan kesim yeri
Mezbeĥe : Tespih
Mezbelê : 1.Hayvan pisliği dökülen yer 2. Çöplük
Mêzên : Tartı
Mežheb : Mezhep
Mezıĥ : Mizah, alay
Mezro : Metre
Me ﻉ: Beraberinde, ile
Me ﻉcenb : Sırayla, bir şey atlamadan
Meﻉcun : Macun
Meﻉcun ıdras : Diş macunu
Meﻉcun ıĥlêqe : Traş macunu
Meﻉdum : Kirlenmiş, kirli
Meﻉıl esef : Maalesef
Meﻉısselemê : Sağlıcakla, selametle
Meﻉkerunê : Makarna
Meﻉkuf : 1.Eğilmiş 2. Kambur
Meﻉleqe : 1.Kaşık 2.Mala
Meﻉleqıt ıl qındara : Kerata
Meﻉlum : Malum, belli
Meﻉne : Anlam
Meﻉnege : Eyer
Meﻉqudê : Haşlama yemeği
Meﻉqul : Makul, akla uygun
Meﻉsertê : Ömerli ilçesi (Mardin)
Meﻉyub : Kusurlu, ayıplı (mal)
Meﻉzum : Davetli
Mıbarık : Mübarek
Mıcrım : Mücrim, suçlu
Mıddê : Müddet, süre
Mıddên : Uzatmak
Mıddıﻉi : İleri süren, hak iddia eden
Mıdexele : Müdahale
Mıdın : Medeniler, şehirliler
Mıdﻉi : Davetli
Mıflıs : İflas eden
Mıfsıd : Fesatçı, arabozucu
Mıftêĥ : Anahtar
Mıftıhım : 1.Akıl, bilgi sahibi 2. Söylenenleri anlayacak yaşta
Mıfti : Müftü
Mığğayt : Lastik ip
Mığrıp : Akşam
Mıhdi : Mehdi
Mıĥeĥe : Yumurta sarısı
Mıĥĥeyê : Silgi
Mıĥkên : Sürtmek
Mıhlê : Mühlet
Mıĥşi : 1.Doldurulmuş 2.Dolma
Mıĥtec : Muhtaç
Mıĥtel : Sahtekâr
Mıhtıdi : Hidayete eren
Mıĥtırım : 1.Saygılı 2.Muhterem
Mıĥyên : Silmek
Mıkrifon : Mikrofon
Mıkveyê : Ütü
Mılfıt : Dönemeçte
Mılĥ : Tuz
Mılĥêb : Yaba ( çok ince bir işçilik gerektiren bölgemize has bir yaba çeşidi)
Mılk : Mülk
Mıllê : 1. Toplum, insanlar 2. Halk 3.Köz
Mıltıhi : Meşgul
Mılyar : Milyar
Mımlık : Nişanlı (erkek)
Mımlıkê : Nişanlı (kız)
Mın : -den, -dan (mın Ali : Ali’den)
Mın : Kim
Mın ĥıll : (tamamen) baştan
Mın ızmen : Çoktan beri, eskiden
Mın kisi : Kendi cebimden, benden
Mın qebıl : 1. Daha önceleri, eskiden 2.Karşılığında, mukabili olarak
Mınefıq : Münafık
Mınefı ﻉ: Tuvalet ile banyo
Mıneg : Bundan dolayı
Mınem : Rüya
Mıneqiş : Zaﻉtar denen baharatın yağla olan karışımı sürülerek pişirilen kahvaltılık pide
Mıneyn : Nerden
Mınkarra : Tamamıyla
Mınnara : Minare
Mınnê : Minnet
Mınnın : Bazıları, bir kısmı
Mınnu : Bundan
Mınqar : Gaga
Mınqeç : Cımbız
Mınqel : Mangal
Mınşar : Testere
Mınvê : Kim o
Mıqdar : Miktar
Mıqlıb : Bir yerin arka tarafı
Mıqli : Kızartılmış
Mıqŝêyê : Bostan (acur, kavun, karpuz, kabak tarlası)
Mıqtıdi : Uyan, tabi
Mırara : Safra kesesi
Mırê : Ayna
Mırhi : Aşınmış, eskimiş
Mırqe ﻉ: Taş fırlatmak için kullanılan deriden yapılan alet
Mırr : Acı (biber acısı olmayan acı )
Mırrayr : Dikenli bir bitki
Mırted : Mürted, dinden çıkan
Mırteĥ : Rahatlamış, dinlenmiş
Mıru : Çok sert bir taş türü
Mırxi : Gevşemiş, gevşek
Mırzıb : Oluk
Mısariyn (mısran) : İnce bağırsaklar
Mısebeqe : Müsabaka, yarış
Mısefê : Mesafe
Mısefır : Misafir
Mıseﻉede : Müsaade, izin
Mıseﻉıd : Müsait, uygun
Mısĥaf : Mushaf, Kur’an
Mısĥên : Silmek
Mısk : Misk
Mıskên : Tutmak, yakalamak
Mıskin : Miskin, zavallı
Mıslım : Müslüman
Mısrı ﻉ: Süratli
Mıssasa : Emzik
Mıssên : Emmek
Mısses : Üvendire (Çift sürenlerin sürerken hayvanların ayağına veya sabana takılan çamuru
çıkarmak için kullandıkları tahtadan uzun çubuğu olan ucu spatulaya benzer demirli alet)
Mısse ﻉ: Şimdiden
Mıse ﻉu rayıĥ : Bundan sonra, artık
Mısteĥe : Utanma, çekinme
Mıstehvi (hevi): Rutubetli
Mısteşfe : Hastane
Mısteﻉcıl : Aceleci
Mısteﻉmel : Kullanılmış
Mıstıĥi : Utangaç
Mıstıreĥ : Rahat, rahatlamış (kişi)
Mıstıvi : 1. Pişmiş 2. Olgunlaşmış
Mısveddê : Müsvedde
Mışavara : Danışma, meşveret
Mışmış : Kayısı
Mışmışiyyê : Kayısı hoşafı
Mışreqe : Güneş vuran yer
Mışşeyê : Terlik
Mışt : Tarak
Mıştara : Satın alma
Mışteke : Şikâyet
Mıştel : Bir kenara ayrılmış, saklanmış (eşya, para)
Mışteq : Müştak, özlemiş olan
Mıştıki : Şikâyetçi
Mıştıri : Müşteri
Mışyên : Yürümek
Mıtır : Metre
Mıtırbi : Düğünlerde çalgıcılık yaparak para kazanan kişi
Mıtli : Dolu
Mıtveĥĥış : Vahşileşmiş, vahşice
Mıtyên : Esnetmek, uzatmak
Mıtﻉassıb : Mutaassıp, bağnaz
Mıx : Baş, kafa
Mıxbır : Muhbir
Mıxbi : Gizlenmiş, gizli
Mıxfi : Gizlenmiş, kayıp
Mıxsi : Hadım edilmiş
Mıxşıb : Ahşap tavanli yapı
Mıxtar : Muhtar
Mıxtên : Sümkürmek
Mıxtıbiy : Saklı, saklanmış
Mıxtıboyê : 1.Saklambaç oyunu 2. Saklanan şey
Mıxti : Hatalı
Mıxžên : (ayran gibi sıvıları) karıştırmak için iyice sallamak, çalkalamak
Mıžğên : Çiğnemek
Mızni : Zinakar
Mızvar : Binekteki yüke bağlı urganı çevirerek gerginleştiren odun parçası
Mıžyên : İmzalamak
Mıžyež : Midyat
Mıﻉdê : Mide
Mıﻉden : Maden
Mıﻉemelê : Muamele
Mıﻉlıf : Hayvanlara yem konulan kap
Mıﻉrec : Miraç
Mıﻉtez : Muhtaç
Mıﻉtıdi : Başkasının özel alanına giren, eziyet eden haksız ve saldırgan
Mıﻉyar : Ayıpları faş eden, ayıplayan
Miretê : 1. Sahipsiz, kimsesiz 2. Kahrolası şey manasındaki ifade
Miteyn : İki yüz ( sayı )
Mitor : Motor
Miyden : Meydan
Miyl : Mil
Miyyê : Yüz (sayı)
Mo (me) : 1. Değil ( örnek: Mo hak : o değil) 2. -me, -ma olumsuzluk ön eki (örnek ; mo ec :
gelmiyorum) 2.Olmaz
Mo heg : Öyle değil ( mi?)
Mo yeqqın : İnanmam, zannetmem
Mo yıxle : Boş olmuyor
Moku : Yalnız, ama
Mokveyyıs : Güzel değil, çirkin
Morıf : Bilmiyorum
Morıf eyş : Bilmem ne
Mosterc : Cesaretim yok
Moşi : 1.İyi değil 2. Bişey yok
Moycuz : Caiz değil
Moyhım : Önemli değil, etkilemez
Moylêq : Yakışmıyor
Moysêr : Olmaz
Moyžır : Zararı yok
Moža ﻉ: Yer
Mucedelê : 1.Mücadele 2.Tartışma
Mucehıd : Mücahit
Mudiyr : Müdür
Muebbed : Müebbet, sonsuza kadar
Muessesê : Müessese
Muĥasara : Abluka
Muĥeqqeq : Muhakkak, kesin
Muĥıb : Seven
Muhım : Önemli
Munê : Zahire, azık
Munesebê : Alaka, ilişki
Munesıb : Uygun
Muqevemê : Direnç, direniş
Mureceﻉe : Müracaat
Mureqebê : Murakabe, izlenme
Muriyd : Mürit
Musiybê ( Imsibê): Musibet
Muşehedê : Müşahade, gözetim
Mutebessım : Güleç, gülümseyen
Muvcên : Kımıldama, yerinden hareket etme
Muvefeqe : Anlaşma
Muvlıd : 1.Mevlit 2.Mevlit yemeği
Muvs : Ustura
Muvži : 1. Başkasına zarar veren 2. Haşarı
Muxelefê : Muhalefet
Muxelıf : Muhalif
Mužaharat : Tezahürat
Mužır : Zararlı
Muﻉarıž : Muarız
Muﻉcizê : Mucize
Muﻉemelê : Tutum, insanlarla geçinme
Oceğ : Ocak
Odayê : Oda
Oĥe : Oha
Ohoo : 1.Daha neler var bimiyorsun 2. Böyle olmaz (Verilen cevaptan ve durumdan hoşnut
olmadığını göstermek için kullanılan ünlem)
Olçek : İki şinikten oluşan tahıl ölçü birimi (yaklaşık olarak 40 litre)
Ooo : Hey (seslenme, çağırma ünlemi)
Otağ : Otak, toplanma merkezi
Otêl : Otel
Palox : Hantal
Pantolon : Pantolon
Papırrê : Kargaşa, içinden çıkılması zor büyük karışıklık
Papo : ( çocuk dilinde ) ayakkabı
Parakêtê : Piriket taşı
Parşê : Bir lokmalık
Pax : Serpinti, çiseleme
Peçik : Kırmızı darı
Peĥĥe : (çocuk dilinde) bitmek, tükenmek
Pehliven : Pehlivan
Peĥŝ : Bahis, konuşma
Pelutê : Kalabalık, topluluk
Pempuçê : Yanma vb. sebeplerden deride oluşan kızarıklık ve şişkinlik
Peppuk : Kimsesiz, zavallı (acıyarak hitap)
Per : Uç
Perdeyê : Perde
Pere : Çelik- çomak oyunu
Perpuŝê : Kırıntı
Peruŝ : Dayanıksız, kolayca ufalanan
Pespusê : Birkaç tane kıl
Peŝŝuŝ : Dayanıksız, kolay dağılıp ufalanan
Peşşunê : 1.Pisicik 2. Pamukçuk (Sonbahara doğru havada uçuşan kışın habercisi tüycüklü bitki
tohumları )
Pıççên : 1. Delmek 2. Büzülmek
Pıĥŝên : Eşelemek
Pılestık : Plastik
Pırç : Saç, erkek saçı
Pırêsto : Düdüklü tencere
Pırparê : Semizotu
Pırrıkê : Pekmez kaynatılırken oluşan köpük
Pırs : Küçük canlıların, böceklerin iç organları
Pırt : Kuş tüyü
Pırtên : Yolmak
Pırteqel : Portakal
Pırteqeli : Turuncu, portakal rengi
Pırﻉê : Küçükbaş hayvanların(keçi, koyun vb.) dışkısı
Pıskıvit : Bisküvi
Pıŝŝên : Parçalayıp ufalamak
Pışşo : Pisicik
Pıştımalê : Peştamal
Pıştoyê : Tabanca
Pıxxên : 1.Suyu serpmek, çiselemek 2. Ani gülmek
Pısﻉên : Ezmek, çarparak ezmek
Pis : 1. Kötü, iyi olmayan 2.Kirli
Polıs : Polis
Potin : Bot
Puleŝ : Çelik
Puş : Kurumuş ot
Puz : Burun
Ra y : Görüş
Rab : Büyüten, Allah
Rabıĥ : Kazançlı
Rabıž : Çömelmiş vaziyette, çömelen
Rabı ﻉ: Dördüncü
Rabi ﻉ: 1. Çimen 2. İlkbahar mevsimi
Rabta : Demet
Rabyê : Tepe
Racım : Taşlama
Racmê : Taş yığını
Raddê : Dönüş
Radıd : Geri dönen
Radım : Taş toprak yığını, moloz
Rafi ﻉ: İnce
Rafş : Kürek
Raĥa : 1. Rahatlık 2. Lokum
Rahıb : Rahip
Raĥıl : Semer
Raĥım : Rahim
Rahiyn : Rehin
Raĥmê : Rahmet, merhamet
Rahn : 1. Rehin 2. Depozito
Rajdiyyê : Üçkavak Beldesi ( Savur -Mardin)
Rakkiyyê : Kalın duvar aralarına doldurulan taş ve çamur yığını
Ramažan : Ramazan
Ramıl : Kum
Raqam : Rakam, numara
Raqs : Oynamak, dans
Ras : 1.Baş, kafa 2.Reis 3.Zirve, uç
Ras ıccebel : Dağbaşı
Ras ıl mel : Ana sermaye
Ras ıl yêbıs : Kalın kafalı ve inatçı
Ras ıssenê : Yılbaşı
Ras u ﻉeqıb : Baş taraf ile başkasının ayak tarafları şeklinde ters istikamette uzanma durumu
Rasiyf : Kaldırım
Rassol : Yay şeklindeki tel
Rasul : Peygamber
Raşid : Reşit
Raşmê : Dizgin
Ravbê : Yoğurt, peynir mayası
Ravĥa : Gidiş
Ravi : Rivayet eden
Ravta : Yaş daldan yapılan esnek sopa
Ravvi : Göster
Ravzanê : 1.Saman doldurulan odanın yukardan doldurma gediği 2.Soba deliği
Ray : Oy
Rayıĥ : 1.Giden, yolcu 2.Gidici
Rayyıs : Reis, başkan
Raža : Rıza
Raži : Razı
Raﻉi : Çoban
Rebenê : Kimsesiz zavallı (bayana acıma anlamlı hitap )
Rebeno : Kimsesiz zavallı (erkeğe acıma anlamlı hitap )
Rece : Rica
Recfê : Titreyiş, titreme
Redyo : Radyo
Refiyq : Arkadaş
Refsê : 1.Tekme 2. Çifte
Reğvê : Köpük
Rehiyn: Rehin
Rejber : Rençper, çiftçi
Rêkıb : 1. Binmiş olan, 2.Yolcu
Rekvê : Cezve
Reqbê : Boyun
Reqêq : İnce
Reqqe : 1. Süne 2. Vuruş
Reqvê : Okutularak geçen mantara benzer çeşitli deri hastalıkları (ot kesmesi hastalığı)
Reşvê : Rüşvet
Rexês : Ucuz
Rexes : Ucuzluk
Rexuv : Gevşek
Rêz : Sıra
Rı yên : 1. Görmek 2. Bulmak
Rıbaĥa : Kazanç
Rıbê : Faiz
Rıbĥên : Kazanmak, kar yapmak
Rıbı ﻉ: Çeyrek
Rıbyên : Yetişmek, olgunlaşmak
Rıbžên : Çömelmek, çökmek
Rıbﻉiyyê : Çeyreklik, çeyrek altın
Rıccel : Adam
Rıce : Rica, istirham
Rıcfên : Titremek
Rıcıl : Geniş duvar
Rıcmên : Taşlamak
Rıcﻉên : Geri dönmek
Rıddên : 1.Dönmek 2. Geri çevirmek 3. Kusmak 3. Geri tepmek
Rıddên ıfved : Kusmak
Rıdın : Giysinin kolu
Rıffên : (tavuklarda, kuşlarda ) tüneme, çökme
Rıfı ﻉ: İncelik
Rıfqe : Arkadaşlar
Rıfsên : 1.Tekme atmak 2. Çifte atmak
Rıfyên : Sürfile yapmak
Rıfﻉen : 1.Kaldırmak 2. Almak 3.İncelmek
Rığeyê : Taştan yapılan misket
Rığyên : Köpürmek
Rıĥa : Değirmen
Rıhlên : Gitmek
Rıhvan : Rahvan, atın hızlı bir koşma şekli
Rıhyên : Eskitme, aşındırma
Rıkbê : Diz
Rıkbên : Binmek
Rıkdên : Çökelme
Rıkın : Rükün
Rıku ﻉ: Rükû
Rıkﻉe : Rekât
Rımĥ : Yaş ağaç dalı
Rımmanê : Nar, nar ağacı
Rımmaydê : Yazın sonlarında ekinlerden sonra sarıçiçek açan bir bitki
Rımyên : Dökmek, boşaltmak ( pilav, kum vb. için)
Rınb : Körpe ve yeşil filiz, yeni sürgün
Rıncê : Yavrusuz inek, düve
Rınnên : Çınlamak
Rıpxên : (ağırlık altında) çökmek
Rıqmên : (kapı, pencere için ) sertçe kapamak
Rıqqasê : Dansöz
Rıqqên : 1. Vurmak 2. Yufka açmak 3. İncelmek
Rıqyên : (çeşitli deri hastalıklarını ) okutmak
Rıqﻉe : 1.Yama 2.Parça (arazi)
Rısasa : Kurşun
Rısfên : Yeri döşemek
Rısmên : Çizmek
Rıssem : Ressam
Rışmıl : Yeşilli İlçesi (Mardin )
Rışqên : Yansımak
Rışşaş : Makineli tüfek
Rışşên : 1. Serpmek 2.Silahla taramak
Rıtbê : Rütbe
Rıtıb : Rutubetli, nemli
Rıvayê : Rivayet
Rıxsa : Ruhsat
Rıxsên : Ucuzlamak
Rıxyên : 1. Gevşetme 2. Hayvanı birinin üstüne salma
Rız : Pirinç, pirinç pilavı
Rız bı ĥelib : Sütlaç
Rıža : Rızası olma, onaşma
Rıžaﻉa : Emzirme
Rızelê : Rezalet
Rızq : Rızık
Rıžﻉên : Süt emmek
Rıﻉê : Otlatma
Rıﻉyên : 1.Otlamak, otlatmak 2. Mec.(örn: Ateş için) dağılmak, yayılmak
Riq : Boğaz
Riş : Düzoba Köyü ( Midyat- Mardin)
Rişê : 1.Kanatlı tüyü, telek 2. Tere bitkisi
Riveyê : Rivayet
Riydên : İstemek
Riyĥ : Rüzgar
Riyĥe : Koku
Riyĥen : Reyhan
Riypê : Üşkağıtçılık, hileli durum
Roĥ : 1.Git 2.Ruh, can
Roĥ : Kendi(roĥi : kendim, roĥu : kendisi)
Roĥaniyyê : Ölünün hayrına bütün yerleşim yerine dağıtılan yemek ve ekmek
Ŝar : 1.(bir varlığa ait olan, bulunduğu ) yer, mekân 2. (bir varlığın bıraktığı)İz
Ŝavr : Öküz, boğa
Ŝêbıt : Sabit
Ŝebut : Sağlam, sıkı
Ŝelıŝ : Üçüncü
Ŝelulê : Siğil
Sêni : İkinci
Ŝeqiyl : Ağır
Ŝervê : Servet
Ŝeŝê : Üç
Ŝeŝiyn : Otuz
Ŝevb : Elbise
Ŝexiyn : Yoğun kıvamlı
Ŝeﻉleb : Tilki
Ŝıĥnên : Toz şeklinde ufalamak
Ŝılıttaş : Onüç
Ŝıllecê : Buzluk
Ŝım : Ağız
Ŝınteyn : İki tane
Ŝıqıd : Küçük yuvarlak meyvesi olan dikenli yabani çalılık ve meyvesi
Ŝıqıl : Ağırlık
Ŝırmên : Doğramak, çok ufak parçalara ayırmak
Ŝıŝ tırba ﻉ: Üççeyrek ( dörtte üç )
Ŝıveb : Sevap
Ŝıﻉben : Yılan
Ŝumê : Sarımsak
Ş