You are on page 1of 11

Sohbet 2

َِ
‫ن‬ ‫َّح‬
‫ْم‬ ِ ‫َّح‬
‫يم الر‬ ‫الر‬ ّ‫ا‬
‫لل‬
ِ
‫بسْم‬
ِ
(Bismillâhirrahmânirrahîm)
Fehmi Özden Efendimizin
30/08/2006.Ustrumca/ Sohbeti.

Muhabbet duyarız, o zaman şu fani gördüğümüz hayat bakileşir ,ebedileşir, o zaman dunya
dediğimiz ukbanın ta kendisidir. Ahireti biz dünyaya getiririz. Ne var ahiret’te ? cennet var,
dünyaya getiririz cenneti. N e var ahirette ? Allah’ın huzuruna çıkacakmışız, dünya da çıkarız biz
Allah’ın huzuruna. Nasıl çıkarız ? (Mürşidi) kamilin huzuzru Allah’ın huzurudur. Hacı baba
şöyle dedi bir gün: “Allah bana sorarsa, soruyor şimdi; Ey sabrim, benim muhammedim yedi kat
gökleri aştı geldi, benimle buluştu, sen neye gelmedin ver cevap !!!.. Ben yaşlıydım lambayı
deiğiştirecem başım dönüyor düşecem, lambayı deiğiştireniyen, ben nasıl çıkarım ben yedi kat
köklerin üzerine!.. Ama ben mirac ettim , sen demedinmi “Ve nahnu akrebu ileyhimin hablil
verid” ben size şahdamarınızdan daha yakınım.. . Hem biliriz allah bize şah damarımızdan daha
yakındır, sonra allahı yedi kat göklerin üzerine oturturuz, muhammedi de yer yüzüne oturturuz,
bu yedi kat göğün üstünde ki Allah’la muhammedin arasına birde cebrail koyarız, oda gider
gelir, gider gelir, e nerde kaldı: “Ve nahnu akrebu ileyhimin hablil verid” Allah bize anlayış
versin, akıl fikir versin.
Vermiş aklı fikri de biz onunla maaişteimizi kazanıyoruz. Bizi o aklı maaştan maaişete, para
kazanmaya yarayan akıldan, aklı maata, yani ait olduğun yere ağıt olmak. Ahirete mutalik;
Ondanda aklı külle. Aklı kül, (Mürşidi) kamilin aklıdır. Mürşidi kamil, aklı külün mazharıdır.
Aklı kül, Allahın aklıdır. Sende aklını ona baladıysan kime ? kamile. O aklını nereye balamıştı ?
Allaha bağlamıştı. O da istiyor ki sende aklını Allaha bağlayasın. Sadece aklınımı canım, her
şeyini. Tüm sıfatlarını, ve bütün sıfatların kaynağı olan zatını ona döndüresin, her şeyinle ona
dönüp ona yönelesin... Canım sen anlat diyor şimdi benim kulağım sende, ama gözü başka
yerlerde, ben anlatmam diyorum, öyle şey olmaz. Kulağın ben de, gözün başka yerde, olmaz;
Huuu dost kulağın bende mi ? o zaman gözünde bende olsun, ah şimdi oldu. Her şeyinle bana
dönmelisin “İnni ve cehtu vechillezi fetarad semavati vel ard haifen minel müşrikin ”… Eğer
kulağın bendeyse, gözün başka yerdeyse, ozaman şirktesin kardeşim. Gözün bende, ama aklın
başka yerde, şirktesin kardeşim. Bedenin burda, amma aklın başka yerde, şirktesin kardeşim. Her
şeyinle bende olacaksın. Bak ne diyor İbrahim halillulla, Allah öyle kolay kolay herkeze halilim
demez, sen demiyorsun ki Allah desin. Sen demiyorsun ki “Dostum” eee o hiç demez. Bak sen
neysen, Allah odur onun için diyor “ Men arafe nefsehu fekat arafe rabbehu” nefsini bilen
kendini bilen rabbisini bilmiş demektir…

Damlayı bilen deryayı bilmiş demektir. Çünkü damlanın bütün hususiyeti, özellikleri,
deryadandır, ondandır, ona aiğttir. Senin deryayı,, hepsini böyle ihata etmen mümkün deiğil, ama
damlayı, kendini bilebilirsin, kendini tanıyabilirsin, Onuda kamilin himmetiyle, “ Geldi kamil
himmetiyle etti hasrumman bizi”.. Kamilin himmetiyle biz adam olduk, adem olduk.
Ademliğimizi öyle bildik. Yoksa biz kendimizi et’ten kemikten bir şey olarak zannederdik. Ve o
bedene çok ehemmiyet verirdik. Manadan haberi olmayan insanlar madeye yönelince öyle olur.
Netice de insanı tanrılaştırırlar, tanrılaştırdılar. Yok aşk tanrısı, yok gök tanrısı, yok yer tanrısı,
yok savaş tanrısı, yok bilmem ne tanrısı, insanlar bunlar ; Ne yaptılar ? sonra heykeller yaptılar.
Ben gittim, İtalya’da aman Allah’ım, adam mermeri öylesine yontmuş, öylesine yontmuş ki,
meşhur Musa heykeli var orada , yapan heykel traş en sonun da adam kafayı yiyecek, öylesine
muhteşem bir şey çıkmış ki almış çekiçi fırlatmış, konuşsana be diyor konuşsana! Nasıl
konuşacak, taş konuşurmu be ?.. Ama Allah isterse konuşturur taşıda, Allah isterse (konuşturur)
ağcıda, Allah isterse konuşturur insanıda, konuşurda. Ama konuşa bilmek için ne yapmak lazım !
Asay-ı Musayı vurmak lazım. ” Fekul vadrip bi asakel haccar ” biz dedik ki diyor, “vur o
taşa” oda vurdu, “ fen fen fererel min husnete haşrete aynehu” Pınarlar fışkırdı. Bizimde kas
katı kesilen kalbimize, zikrullah asasıyla vuracak olursak, bak o kalpten, o gönülden, ne hikmet
pınarları fışkıracak…

Gelmişsin sen şimdi pınarın başına, elin de kap var, ama kabında su var, testin dolu,
dökmüyorsun bir türlü eskileri, ki tazesinden doldurasın!... Dolu testi su almaz; gelmek istiyor
bana, diyor ki: “Benim destim dolu, sen bunun üstüne bir şeyler daha doldur” ben diyorum ki
dostum, olmaz böyle şey , olmaz diyorum dostum, sen bunu boşalt, yahu korkma bu biraz
bayatlamış olabilir, tafun etmiş olabilir, olur olur, azı açık kalır destinin içine bir şey düşer, şu
olur bu olur. Bak terü taze, yeni, kaynaktan daha yeni çıkıyor, pınar burda (Doldurmaya bak)..
Siz bir er çay içtiniz, arkadan ikincisini de içtiniz, ben daha bir tane çay içemedim, bu Hazreti
Cafere vereyim, bende bende bir çay içeyim ya...

(Cafer Efendi, Ustrumca Melami Efendilerinden.)

Cafer efendi: Bu kaninat’ın varlığı bir çekirdek mesabesindedır. İşte o çekirdek mesabesinde ki
olan büyük varlık, hazreti muhammed Mustafa (s.a.v) dir. O tohum, her zaman var olacaktır.
Yere düşmüştur her zaman var olacaktır… Bu bitmeyecektir, (Bu kainatin) Hazreti
Muhammed’ten var olduğunu, ve halen de varlık ondan devam eder, ve sonuna kadar öyle
olacaktır..

Bu dünyanın toprağı hazreti muhammedin (s.a.v) efendilerimizin vücudi’dır. Bütün toprak,


dünya toprağı, onun vücudi’dır. Ve bu güne kadar, ve öte kıyamete kadar bu toprakta ne türlü
sebze, meyve, bunun üstün de yaşayan canlı, cansız, varlıklar ne varsa hepsi bundan vardır,
bundan var olur. Ve bundan necata erecektır.. Eğer onu tanırsa, işte bu toprakta var olan hepsi
muhammedi’dır. Senin geldin yer muhammed’tır, dönüşün de yine muhammed olacak. Sen
tanıdınmi kendini varlığın nerdendır, nedendır,? kendini bilmen için, biraz önce efendi (Fehmi
efendi) bize konuştu, biz duyduk dinledik, bizde sizlere çok zaman söyledik, bizi her zaman
dinliyorsunuz onun için lüzüm yok benim konuşmama… “Ben size sizden daha yakınım”
Effendi, (Fehmi efendi) söyledi. “Ben dağlara taşlara sığmadım mü’min kulumun kalbine
sığıdım”... Bunu anladınmı nedir ! kalp sensin, ama sen nesin? işte onu anlamaya çalış. Eğer
senin senliğini bildin ise, o zaman “Men aref” dersine ermiş demeksın. (Fehmi) Efendinin deiği
gibi “ Men arafe nefsehu fekat arafe rabbehu” Sen, senin benliğini biliğinden sonar, “Men
aref” dersini bileceksin. Yani arif olacaksın, kendini tanıyacaksın. Ondan sonra senin senliğini,
ve sen ne olduğunu bileceksin. Ama senin senliğini sana bildiren biri vardır; birisi seni kendi
kontorölü altına alması için, mecburen birisine (ihtiyaç) vardır. “Ben nefsimi temize çıkaramam
zira nefsiz her zaman kötüğülü emreder” Demek ki, sen kendi nefsini terbiyeye koyamazsın.
Meğer ki lazım olan bir mürşidi kamil, bir insanı kamil, sen onun kontörölü altında olacaksın
taki senin nefsini terbiyeye koysun, daha dorusu seni terbiyesi altına alsın. İşte sen onunla var
olacaksın…

Efendim serçenin biri çok alçakta böyle bir yuva yapar, bir kaç tane yavru edınecek, edınır
edınmez yılan (yuva) alçakta olduğu için gelir, onun yavrularını yer. Çok seneler böyle geçmiş.
Bir zaman sonar, çok geç, düşünür ki “Ben niye gidip leylek yanında yuva kurmuyorum yılan
oraya gelemezk i benim yavrularımı yesin.).. Yuvayı kurmuş, yavrular edinmiş; Haaa, nasıl ?
serçe bir ihvandır, yavruları da onun amelleridir, amel etti işlerdir, yılanda onun nefsidır. Amel
ettiği işleri hep kendi nefsi yemiş bitirmiştir. Ama en sonunda mürşidin yanına gitmek istemiş,
leyleiğin yanına gidecek, işte orada nefsinin terbiye edicisi mürşidi kamil olacaktır. Ondan sonra
sende evlat edineceksin, sende bu alemde mürşid olacaksın, ondan sonra sende onun gibi
olacaksın, ama eğer efendinin kontörölü altında olursan, olmazsan sen bir şey yapmamış
olursun...

Haa onuda diyecem, efendi (Fehmi efendi) burda maşallah, Allah bizi ondan eksik etmesin. Ama
sakının, o size mutlaka dememiştır “Çocuklar siz oruç tutmayın, çoçuklar siz namaz kılmayın,”
onu dememiştir. Bu ibadetlerden geri kalan efendisinden de geri kalmıştır, bunuda unutmayın.
Büyük insan, sizin karşınızda var ise, bir emir sahibi var ise, mutlaka onun emrının altında
olacaksınız. Ve onun her dediğini yapacaksınız. Çünkü o öyle bir varlıktır, öyle bir kaynaktır her
tarafa çoğalmıştır, her tarafa yollar açmıştır, her tarafa onun suyu akmaktadır, ne mutlu onun
kaynağından su içenlere. İçin, kana kana için. Nereye kadar irşada eresiniz.

Fehmi’yi başka türlü ben anlatamam, onun fehmi oldunuğu siz görürsünüz. O ete kemiye
bürünmüş insan gibi, Fehmi gibi görünmüş. Ama onun ne olduğunu celal (cemali celal gülçiçek
efendi) bilirimiş. Ben derim ki fehmi efendi buradadır, o sizlere güzel bir sohbet etsin bende
arzedrim onu dinlemeye…

Fehmi Efendi : Bende isterimki fehmi konuşsun “Fehmi’yi siretle görmek, herkeze olmaz
nasip” diyen fehmi konuşsun.Bende isterim ki fehmiyi irşad eden fehmi konuşsun. Hani
yunus’un dediği: “Bir ben vardır bende benden içeruh” dediği gibi isterim ki o konuşsun. Eğer
onu ayırmıyorsak, fehmi diyor ki talibi adını kullanıyor, talibi mahlasını,: “ Talib-i bu sözü
kendinden demez, Lisanı hak ile söyledi meğer ” kendinden dese ne olur! kendinden diyemezmi!
Söyler. Kendinden de der... Ya Allah konuşur kulun dili ile, yada kul, abdullah konuşur Allah’ın
dili ile. Allah konuşur kulun dilinden; (Resulullah efendimiz diyor ki): “Men reaani fekad real
hak” . “İnnallahe yekulu bilisani abdihi, semi Alllah hulimen hamide ” “İnnallah”,
muhakkak ki Allah “yekuli”, söyler, der “bi lisani abdihi”, abdinin, kulunun dili ile der, ne der ?
“Semi Allah,” Allah işitti... “Limen hamide” neyi, kimi işitti ? hamd eden kulunu işitti... Biz
namaz kılarız ya, hani rukuya gideriz ya, la mevsufe illahu zevkiyle gideriz ya, önünde iki
büklüm oluruz ya, “subuhane rabbil el azim , subuhane rabbil el azim, subuhane rabbil el
azim” , deriz ya, ne demektir o ? Allahı övmek demektir. Allah’ım sen her türlü noksanlıktan,
kusurlardan, münezzehsin, berisin, ter temizsin, pir u paksın, temizsin; “İnnallahe tahirun ”
Allah temizdir, ve dahi temizlenenleri, temiz olanları sever. “İnnallahe yuhibbul tevvabin ve
yuhibbul mutatahirin” Allah tevbe edip gönlünü iç dünyasını temizliyenleri; ve dahi sonra “Ve
yuhibbul mutatahirin” ve dış yüzünü temizleyenleri allah sever. “Subhanallah” dedin, Allah’ın
ter temiz olduğunu ilan ettin, ve azimsin yarabbi sen dedin. Senin önün de iki büklüm oluyorum,
eiğliyorum azametin karşısında. Fil fillullah dedim, kıyamda durdum ellerimi bağladım, faiğilin
hak olduğunu bildim belledim, anladım. Yetmedi önünde iki büklüm eğiliyorumö “La mevsufe
illalla’hu” zevkiyle, “Subuhane rabill el azim” dedim, onu övdüm, ona hamd ettim; Ve Allah
diyor ki: “Semi Allahulimen hamide”.. Kul diyor ki: “Rabbenale kelhamd”... Hem “Semi
Allahulimen hamide” Hem de “Rabbenale kelhamd”... Aynı dilden çıkyor;...

Allah her an işitmektedir, her yerde hazır ve nazır olarak eni görmektedir, seni işitmektedir.
Bende isterim ki işitende kednisi olsun, söyleyende kendisi olsun. Fehmi söylesin, fehmi
dinlesin. Fehmi söylesin fehminin dilinden, fehmi dinlesin, hak kulağıyla dinlesin. Mana fehmi,
fehminin manası konuşacak kim dinleyecek ? öbür fehmi; yahu galiba kafayı karıştırıyoruz, biraz
bu fehmiyi ikileştirdik bu bitane deiğilmi !! İkileştiriyoruz ki anlaşılsın diye, hadi ayır bakayım
sen beni, hadi ayır bakayım kendini, de ki bu tarafım maddedir, bu tarafım (manadır)
ayiramazsın; made ayrı mana ayrı deiğil. Zaten bir, amma anlaşılsın diye, anlayalım diye öyle...
Allah ezelden ebede birdir, ehadtır, tektir, bölünmez, parçalanmaz, ama bir de vahidiyeti vardır;
Bak şu elma bütündür, ehadtır, ama sen onu dilim, dilim, dilimlersin her bir dilimi gene elmadır,
gene elmadır, gene elmadır. Ama artık vahidiyete bürünmüştür. Hepimiz birer insanız, tek insan
adı altında toplanırız. Ama yedi miliyar insan var, vahidiyeti var! Ama insanlık bi bütündür.
Onun için tevhid edenler parçaya bakmazlar, parçalara vüvud vermezler. Neye bakarlar ? biz
hepimiz insanlık aylesinin bir ferdiyiz, hepimiz insanız, hepimiz abdullahız, Allah’ın kuluyuz.
İnansada inanmasada. İster kafir olsun, ister mü’min. İster makdonyada, ister türkiye de, nereli
olursa olsun, hangi dili konuşursa konuşsun, hangi yurttan olursa olsun, boyu, postu, şekli, hali,
endamı, ne olur sa olsun, Allah’ın en muhteşem, en mutena, en harika bir eseridir insan. E Allah
bu eseri meydana getirmiş, yaratmış, adına kul demiş, yaratmışta kendisi başka bir yere mı
gitmiş ? yok be girmiş içine oturmuş. Gözünden görür, kulağından işitir, sen onu hala ötelerde
arıyorsun... Ahmed (Kumanlıoğlu) efendi dermiş “Abe gafil derviş Allah senin çibeliyetine
işlemiş”. E biz açtık gözümüzü, (mürşidi) kamilde. Söylemeyen suskun dilimiz bizim söyler
konuşur hale geldi…
Ben iki lafı bir araya getirip konuşamazdım bak söyliyeyim size yani; Çıkacam camide bir şeyler
anlatacam, ooo üç beş gün evvelden başlardım kitaplar karıştırmaya, ayet bulayım, hadis
bulayım, yazayım kağıda, önce bir okuyayım, bir daha okuyayım, bir yanlışı varmı, yok mu,
ondan sonra çıkacam da, bir saatlik, yarım saatlik bir konuşma yapacam camide cemata... Yahu
bir efendiye gittim ilk mektep yok, orta yok, lise yok, ünüversete yok; Bende hepsi var, bide
medrese tahsili yapmışım, arapca, ayet, kuran, hadis, tefsir, neler var neler. Ama gidiyorum,
adamın yanına oturuyorum, bir başlıyor sohbete muhabbete bir saat, iki saat, üç saat, dört saat,
beş saat, sabah namazı oluyor hala konuşuyor, yarabbi nerden gelir bu, nerden gelir yahuu !..
Ben bir saatlik bir konuşma için günlerimi harcıyorum. Nerden geliyor nerden, şimdi anlıyorum
nerden geldiğini; önce nefsimden konuşuyordum, hele de biraz böyle güzel konuşursam, bide
derlerse ki bana: “Hocam ne güzel konuştun bu hafta” ufff uçtum gittim, artık ayaklarım yerden
kesilir. Şimdi diyor ki “Hocam ne güzel konuşuyorsun” geç diyorum ya ne hocası... Biliyorum
kimin konuştuğunu, konuşanın kim olduğunun idrakı içersindeyim...

Geçenlerde hacı babaya (H.Sabri soyyiğit efendi’ye) bir sohbet ettim, bana dedi ki: “Kalk sen
hocana anlat bu sohbeti anlatabileceksen”. Benim hocam tanırsınız, görmüşsünüzdür
televizyonlarda, Fethullah gülendir benim hocam, beş sene zahiri beraber oturmuşuz, bana
arapça öretmiş, ve sayre neyse. Sen dedi git bunu hocana anlat, nereye anlatacam hocama ya;
Gerek alim gerek zahit ,Ki bilmez nefsini tahkik
Onların imanı hep taklit , Eder inkar evednayı
Hasan Fehmi Hazretleri…
İster zahid olsun, isterse alim olsun, ister pröfösör olsun, ister şeyhul islam olsun, ne yazar. Bir
kamil mürşi de varmayınca, varıpta sözünü tutmayınca, hep taklittir. Taklidin de tahkikin
yanında iki paralık deyeri yoktur. Hiç kimse taklidi varken tahkikine yönelmez. Tahik-I, haki ki
varsa, sahtesine yönelmez…
Hiç biriniz aldatılmak istemezsiniz, aldanmak istemezsiniz. Birisi sizi aldattımı, sizi aldatandan
çok kendinize kızarsınız niye aldandım diye...

Sen dedi git hocana anlat,


Gerek alim gerek zahit ,Ki bilmez nefsini tahkik
Onların imanı hep taklit, Eder inkar evednayı”
Yahu Ev’ed’nayı inkarla kalsa iyi, kavseyni de inkar eder o, hazreti de inkar eder, cemide inkar
eder. Ne yapar ? fenafillahı da inkar eder. O bir kendisini bilir, bir ben varım bir de allah var..
Var yarın görürsün.. Ne var, ne yok ? Ne var ? Allah var. “Allah ve la sıva”. Ne olacak, nasıl
olacak, nasıl anlayacaz, “Allah ve La sivayı” ? İşte diyor ki: “ Men arafe nefsehu fekat arafe
rabbehu”

Men aref sırrına er ko gafleti,


Gör ne remz eyler şu insan sureti,
Haşr u neşri tamuyu hem cenneti
Gayre bakma sende iste sende bul

Cehennemmi ! var sende, yanıyorsun. Komşuya bir şeyler geldi bize gelmedi, bir şeyler
daığıtıldı, ama dağıtan biraz (kendisine ) fazla aldı; Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür,
yahu onda ki kaz, bende ki tavuk. Cehennemmi arıyorsun al sana cehennem işte, daha ne
(arıyorsun). Yahu gelmiş amma once bana gelmedi, ona geldi, yahu ona gelse ne olacak, sana
gelse ne olacak, bir gün ona gider, yarın sana gelir, kavga etmeye gerek yok… Biz bu aleme
niçin gelmiştik ? kavga etmeye gelmemişiz. “Ben gelmedim dava için benim işim sevgi için”
Hep böyle kafa sallıyorsunuz amma sevmeye gelince o kafa sallamalar olmuyor işte.
Sevemiyoruz bir türlü, gidiyoz gidiyoz, bir yere geliyoruz bir tane put çıkıyor karşımıza bir türlü
o putu deviremiyoruz. Bir türlü o hendeyi atlayamıyoruz. Ya geç be kardeşim, hani La mevcude
illallahtı, bunun istisnası varmı ?, hani la mevsufe illallahtı, hani la faile illallahtı, bunun istisnası
(gayrısı) varmı ? yok. Ama sen takılıp kalıyorsun bir yerde. Takılmıyalım, hiç bir şey bizi
bulandırmasın, yani, müsade etmiyelim. Öyle sım sıkı sarılalım ki şu tevhide, şu rabıtamıza bizi
hiç bir şey yolumuzdan döndüremesin, hiç bir şey...
Delikanlı aşık olmuş bir kızcaza, döner durur mahallenin etrafında, evinin civarlarında, e tabi
kısa sürede hemen fark edilir, kim bu! niye dolanıyor buralard a ? Haa falancanın kızına aşıkmış.
Haaa mahallenin kabadayısı yokmu, “hem şerim ne iş bizim mahallede, dolaşma burda
bacaklarını kırarız”. Aşıksa, deiğilse bir daha görünmez o mahallede. Kardeşleri vardır “sen ne
dolanıyorsun bizim kızımızın (etrafında ?)” Aşıksa, ayrılmaz o mahalleden, ayrılmaz o sokaktan.
İster kesin, ister öldürün, sevdalanmışım dönemem gayrı...
“Geç bu sevdadan dediler Salma kavgaya başın
Ben geçerim sevda geçmez Uradım emrazı aşka ben”..

Bu yol çileli yoldur, bu yol belalı yoldur, bu yolda kavga çoktur, bu yolda kan töhmet çoktur,
meşakat çileler çoktur, gel kardeşim vakit erken iken dönelim biz bu yoldan… Gideceksin demiş
başlı döneceksin başsız varmısın ? varım demiş öyleyse buyur...

“Kıyamazsan baş’ü câna Uzak dur girme meydana,


Bu meydanda nice başlar Kesilir hiç soran olmaz”
Senin canın çok tatlı o zaman gelme kardeşim diyorum.. Maldan candan geçmedik çe Allah sana
cennet vermiyor yahuu. Öyle diyor : ” Hel edullukum alâ ticâretin tuncîkum min azâbin elîm
Tû'minûne billâhi ve resûlihî ve tucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlikum ve enfusikum” Bir
cennet verecem ben size ama, karşılık ! Bedava deiğil diyor. Mallarınız ve canlarınız karşılığında
sizlere cennet verecem. Mallarımız Ef’ali’miz, Sıfatlarımız, canımız, varlığımız, enemiz,
variyetimiz, bunları vermeden yok, o irfan cennetine girmek… Giremezsin...

“Ölmeden FEHMİ bu devlete nail oldu sanmayın”

Burda ölmek var kardeşim, dönmek, dönmek yok. Burda ben oldum yok, ehli zahirde ben oldum
var. Ben müdür oldum, ben amir oldum, ben hoca oldum, ben diyanet işleri reyisi oldum, orda o
vardır, burda yoktur. Burda olmak yok burda ne var ? “Mutu kable ente mutu” Bura da
ölmeden evvel ölmek var. Varmısınız ölüme ! varım diyorsanız buyurun diyorum ben. Ama al
dediğimi alacaksın, at dedimi atacaksın. Mustafa kemal diyor ki: “Ben size ölmeyi
emrediyorum.” Bak mehmetçiye, böyle bir ordu görülmemiştir. Diyor ki mustafa kemal,
canakkaleyi anlatıyorda, “Ön siperdekiler kamilen gidiyor takır takır, arkada ki onun yerini
alacak, hiç birind e diyor en ufak bir endişe, futur yok, bilen yasin okuyor, kuran okuyor,
zikrullah yapıyor. Ve hucum emri verildimi Allah Allah Allah zikrullah ile gidiyor ön safa, oda
gidiyor.” Ve buna hazreti peygamber “Cihad-i asğar” diyor, Küçük cihad. Ya “Cihad-i ekber”
“Ömür ahir olunca ta” süreci bulan nefsi mücadele, nefsi mücahede. Nefis ile yapılan savaş,
Silahın zikrullah, silahın rabıtan, la faile illallah, la mevsufe ilallah, la mevcude illallah, sarıl
bakalım sım sıkı bak gör ne olacak, bak gör Allah sana neler ihsan, neler ikram eedecek bir gör
ya göreceksin yani. Ama şakacıktan, şakacıktan olmaz. Şakacıktan seni götürürler cennettin
kapısına koyarlar ,içeriye almazlar babam. Kapıda kalırsın, oh dersin ya burası ne güzel yermiş,
amma içeriye bir türlü giremezsin...
Allah sana cennetini sunuyor, cemalini sunuyor, kendini sunuyor, sen sırt dönüyorsun. Yahu
alın diyor tevhidi Bir mürşidi kamilden, Bu böyle gelir diyor ta hazreti ademden… Bu iş
peygamber mesleyidir. Şu sizin geçtiğiniz yollar varya, bu adına seyri sülük dediğimiz yollar
varya, yani sırat varya şu sırat, hani cehennemin üstünde kurulu olan sırat, işte bu sırat köprüsü
tevhit yoludur, nisbetine düşersen, nefsine yenik düşerse,n düştün cehenneme; cehennem nedir
nisbetlerindir. .
“Hak cehennem vermez hiç kuluna ,Câhilin cehlini nîrân eylemiş”…

Evet azizler söz çok, söyleyecek söz çok, denizler mürekkep olsa, ağçlar da kalem olsa Allahın
kelimeleri yaz yaz bitmez. Bir o kadar daha da olsa denizde biter, ağçlarda biter, mürekkepte
biter, kalem de bite,r amma kelamullah o bitmez; neden ? çünkü Allahın kendisi bitmez. Kendisi
bitmediği gibi, yani ezeli ve ebedi olduğu gibi, onun sıfatları dahi hem ezeli hem ebedidir. İşte
ezeli ve ebedi olan Allah şu hanelere misafir olmuş, misafir olmuşta bu hanelerden kendisini ilan
ediyor, hey diyor kulum bana bak;

“Aç gözün ibretle bak, Görünen değil mi Hak?


FEHMİ'nin sözü mutlak, Zâhirim dedi Allah”.

Yahu Allah’ın sözü mutlak be, fehminin sözü mutlakmı olurmuş. İki fehmiden bahsettik ya, bir
fehmi vardır mukayyet nedir o ? mukayyet yemek yemeden duramaz, su içmeden duramaz,
(dört0 anasırdan müteşekkir fehmi, unsurandan mürekkep fehmi; Ama bir fehmi daha var, işte o
konuşur mutlak olarak. Nerden konuşur ? hakkı diyet ederde dilinden onu konuşturur. Mutlaktan
konuşur ayettir, mukayyetten konuşur hadistir, bazen ayıramazsın nerden konuştuğunu, o da
kutsi hadistir kavseynden konuşur. Fehminin sözü mutlak zahirim dedi Allah.
”Sen münezzeh biz zuhurda Utanırız ey ulu
Kur’an-ı keriminde buyurdun Hüve zahiru”

Hüda gün gibi aşikar arada sen olma perde


Var iken arada perde allahın nerde sen nerde...

İstersen yârı kaldır hicabı


Seyret cânanı aşk ateşinde

Aşıksan candan korkma sen nârdan


Yan çık evhâmdan aşk ateşinde

Fehmi kıy cana Gir bu meydana


Yan ol pervane aşk ateşinde

Allah aşkınızı muhabbetinizi bol eylesin.

Bir kez Allah dese aşk ile lisanın


Dökülür cümle günah misli hazan…

Aşk ile, yani Allah ile, Allah ile Allah diyelim. Allah’sız Allah demek mümkün deiğil, Allah ile
Allah diyecez. Allah’tan ayrı gayrı olmadığımızın bilinci için de olacaz. Ve varlığı evvel emirde
tamamen ona vermedikçe, yokluğa, hiçliğie uramadıkça, yani fenafillah zevkiyle zevkiyap
olmadıkça, yani ölmeden evel ölmedikçe cennete girmek yok, Ebedi hayatA geçmek yok...
Ölümü öldürmek lazım evvel diyor şair… Şu olümü öldürmek lazım. Biz ölümü öldürenleriz, biz
ölmeyiz. Ölen hayvandır diyor aşıklar, mü’minler ölmez. Allah ölürmü ölmez, sende Allah ile
berabersen, sende katreni deryaya attıysan, o deryaya karıştıysan sende ölmüceksin yahu. Bırak
şu ölümü takma kafana. Efendim ruhu şad olsun derdi:
“ Çocuklar sakın ha cennete kafanızı takmayın derdi, çok matah bir yer deiğil, çok tamah
edilecek bir şey deiğil derdi. Cehennem de sizi okadar korkutmasın oda o kadar (korkulacak) bir
şey (bir yer) deiğil. Eee siz cennet ve cehennemin halikine bakın, Yaratanına bakın (ondan
korkun)…” Cenneti cehennemi yaratan Allah seni de yaratmış. Hem özene bezene yaratmış,
hem nesi var nesi yoksa hepsini vermiş. Sana hem birde adresini söylemiş demiş ki: “Ben
sendeyim beni gayride arama.” Eee artık yeter be, uslan artık deli gönül diyor, bak gelip geçiyor
ömür uslan artık ey deli divane gönül, Orhan abi diyor. Ne orhan abisi be “Hikmet mü’minin
yitiğidir” hikmet Allahın’dır. Hakim olan Allahtır. Hakim olan, hikmetini kulunun dilinden
döker. Tevhit ehli hep böyle kappa kaptır, hep kapar. Na ehillerse böyle baka baktır bakar
sadece. Bakar ve “La” deyip geçer inamaz.

Münâfık bu söze"Lâ" deyip geçer


Cevâhir sözümü kara pul eder
Furûhât eylese mangıra satar
Onun aldangıcı unsuran meğer

Unsur, madde, madde bizi aldatır, maddenin bizi aldatmasına fırsat vermiyecez. Maddeyi ayakta
tutan manadır, yüzümüzü gözümüzü gönlümüzü manaya cevirecez; Mana bizim kamilimizdir,
Bizim manamızı düzeltecek olan kamilimizdir. Bizim mana vücudumuzu inşa edecek olan
mütahidimiz, mimarımız, inşat mühendisimiz kamilimizdir. Biz bu arsayı ona verecez, teslim
edelim, arsayı ona bırakalım, bakalım bize ne saray yapacak bir görelim yani...
Amma var bir gece kondumuz bizim, içine girmişiz, nerdeyse başımıza çökecek. Mütait diyor ki:
“Yahu gel be senin şu gece konduyu yıkalım, kat karşılığı yüzde elli sana vereyim, buraya altı
katlı bina yapalım. Üç katı senin, olsun üç katı benim olsun”.. Sen diyorsun ki: “Yooook ben
gece kondumu kimselere vermem” eee vermezsin neticede ne olur ? gece kondun bir gün başına
yıkılır, sende altında geberir gidersin... Gece konduyu teslim ettikmi, ne yapacak mütait ?
evvela o gece konduyu bir yıkacak, o enkazı bir kaldıracak, bir de haffiyet yapacak, güzel bir
temel atacak, o temel bizim şeriyatımızdır. O şeriyat temeli üzreine islam binasını, tevhit
binasını, tevhit sarayını kuracak. Ondan sonra artık içine gir otur, hepsi senindir rahat et...

Sizler eskiden güzel güzel ilahiler okurdunuz, okumaz oldunuz ya. Miktat hadi bismillah al
bakayım şu mikrofunu, vereyim size hu deyince kurtulursunuz, ben deyince dayak yersiniz. Sen
derseniz sapık derler, ama huuu derseniz pacayı yırtarsınız ehli zahirin elinden. Çünkü onlar
sadece huyu bilir, onlar sadece Allahı huda bilir, gayıpta bilir, hazırda ki Allaha gelince oraya
gelemezler. Hem derler ki Allah her yerde hazır ve nazırdır, hazırdır ve nazır, nazır bakıyor yani,
bak böyle görüyor. Desen ki yahu göster bakayım nerde ? hemen kaçar gayba, yok diyor ya
Allah görünmez; hemen kaçar münezzehe. Eee baba sen demiyormuydun her yerde hazı ve nazır
? onun için dedim hu dedinmi iş biter. Ama ben dersen, ben hakkım dersen dayağı yersin. Yada
sen haksın dersen gene dayağı yersin. Onun için kaç nereye ? sende huya kaç, Sende huda
saklan. Sende huuu ol bilmesinler seni, namsız, nişansız..

“Âr u nâmusun bırak şöhret kabâsından soyun


Giy Melâmet hırkasın kim ol nihân etsin seni

Melamet levm etmektir, kimi ? Ahmedi, mehmedi değil kendini; “lûmû enfusekum” diyor
şeytan. Ulan şeytan bu insan olğuna pek hayırlı bir şey yapmaz amma bak burda yapıyor. Ama
şeytan yapmıyor kim ? Allah yapıyor. İbrahim süresinde şeytan diyor ki: “Fe lâ telûmûnî ve” ey
beni kınayanlar, ulan kahrolası şeytan, kör olası şeytan, uydum ona bak beni ne hale getirdi,
diyenlere diyor : “Arkadaşlar biz sizinle biraz arkadaşlık yaptık, ama ben “İnnî ehâfullâh”
diyorum. Ben Allah’tan korkarım. Bak, bak, bak, şeytana bak, Allah’tan korkarmış. Ben sizin
bana yakıştırdıklarınızdan uzağım; diyor şeytan.. “İnnî berîun” Benim bir gücüm kuvvetim
yoktur, benim size zorla buraya getirme gücüm yoktur, Allah bana bir yetki vermiştir oda nedir ?
ben sadece diyor çağrırım sizi. Süslü sözlerle, güzel sözlerle çağırırım. Boş ver derim ya
gideceksin şimdi Demir Ahmed’in evine Allah Allah diyip napıcan, boş ver orda, bak yorgunsun
da, işten geldin yat aşağaya yarın erken işe gideksin yat aşağaya.. Okadar. Ensemize tabanca
dayamıyor ya, bıcak dayamıyorlar öyle deiğilmi ? sadece davet ediyor, telkin yapıyor yani.
Kamilin telkin yaptığı gibi, oda bir telkinler yapıyor ve sen onun peşine takılıp gidiyorsun.
Rahmanın peşine takılıp gidecene, şeytanın peşine takılıp gidiyorsun. Sonra da onu kınıyorsun:
“Ulan şeytan sen yaptırdın”, yok diyor arkadaş beni kınamayın “Fe lâ telûmûnî ve lûmû
enfusekum” diyor. Siz kendinizi kınayın…

Melami kendisini levm eden, kendini kınayan, nisbetlerini kınayan, nisbet Ef’al’ini, nisbet
sıfatını, nisbet vücudunu, bunları kınayan, yanlışlıklarını kınayan, ve böylelikle doğru yolu
varan;

Çün bildim vech-i cânânı kamûda sezdim Allâhı,


Fenâyım Hakk-ta Vallâhi ne bilim kaldı ne dânım

Fenay-ı hak ne demek ? La mevcude illa huuu demek. Onun için dedim huuu. Evvelimiz nedir
bizim ? evvelimiz huuu’dur, Öldük ve dirildik. Ahirimiz ? gene huuu’dur, gene ona döneriz,
“Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın” o evveldir, o ahirdir, o zahirdir, ve o batındır,
Öyleyse bizi bir şey kalmadı. Madem ki fenada yoksun, bekada hepten yoksun. Var olan her
dayim allah...

Allah bizi kendinden ayırmasın (Amin). Allah bizi bizden ayırmasın (Amin). Allah sizden razı
olsun aşk ile şevk ile allah dediniz; bana bir faydası yok, faydası size. Kim ki allah der faydası
onadır. Çünkü her koyun kendi bacağndan asılırmış, herkez hesabını, kendi hesabını kendi
verirmiş, benim hesabımı senden sormazlar, senin hesabın ıda benden sormazlar. “Ahmed gel
buraya sen bunu bunu yapmışsın” ; sen diyeceksin ki : “onu ben yapmadım.” Kim yaptı ?
Ayrullah yaptı diyeceksın. Nitekim o işi, o yapmıştır. Ama sana iftira atmışlardır ahmed yaptı.
Gel bakalım buraya ahmed, ahmedi hesaba çekerler sen dersin ki: “Yok ben yapmadım
Hayrullah yaptı”. Hemen giderler hayrullaha. Hayrullah bir şey yaptıysa senden hesap sormazlar,
hayrullahtan sorarlar. Onun için peygamber diyor ki kızı fatımaya: “Bak diyor kızım hiç babanım
peygamberliğine güzenme,vallahi diyor ben senin için bir şey yapamam. Sen nefsini allahtan
satın almaya bak diyor. ” Arkadaş ben senin için bir şey yapamam, ben seni kurtaramam, sen
seni kurtaracaksın, seni kurtaracak olan sen, sensin. “Şeyhi ona ancak bir yol göstermiş” Ben
sana bir gösterdim, bak diyorum bu yol tevhit yolu, sıratel mustakim yolu, “Melamet” olan bu
yoldur. Bu yolda sen yürüyeceksin . Haa düştün elinden tutar kaldırırım, ama gene sen
yürüyeceksin. Hadi beraber gidelim, ama bir yere kadar beraber gideriz…
Çocuk küçüktür babasının elini sım sıkı tutar yürür, ama bir yaşa geldimi artık kendine güveni
geldimi sen tutmak istersin o bırakır, çeker elini. Tutme der elimi ben kedim yürüyecem. İki
adım gider düşer,üç adım gider düşer, ama düşe kalka yüyümesini öğernir. Düşelim kalkalım
ama bu yoldan şaşmayalım, bu yolda ber devam olalım. Allah bizi bu yolda bulsun. Karınca
misali. Yahu demişler sen bu cisminle ibrahimin ateşine su götüreceksin öylemi, o ateşi sen
söndüreceksin öylemi ? “Ben söndüremem diyor, ama tarafım benli olur diyor, Nemrut
tarafındamıyım ibrahim tarafındamıyım o benli olur.”.. Gidemezsin demişler, vallahi demiş ben
de bilirim ömrüm vefa etmez, amma Allah beni bu yolda bulsun. Girdik bu yola aşk ile Allah
aşkımızı muhabbetimizi bol eylesin... (Amin)...
Neylesin gafil o aşk olmayınca
Muhabbet kapısı açılmayınca

(Ahmet Kumanlıoğlu)

Muhabbet kapısını açacak olan zikrullahınızdır. Kapıyı çalacaksınız. Recep tayip erdoğan öyle
diyordu: “Biz diyor kapıyı çalacaz avrupaya, biz burdayız.” Sen unutmayacaksın
unutturmıyacaksın. Ey Allahım ben burdayım diyeceksin aç kapını..

İlâhî feth-i bâb eyle künûz-ı ilm-i hikmetten


Muhabbet kıl derûnumda mücellâ eylesin irfân

İlahi hâcetim Sen'den bu FEHMİ'ye nazar kıl sen


Elimden tut de "Yâ abdî" ki Sen'sin lûtfu çok mennân.

Lütfü çok olan ,hannan, mennan olan Allah’tan dileyimiz odur ki bizi kendine kul, habibine
ümmet, kamiline de aşık, sadık, birer derviş eylesin amin. Allah hepinizden razı olsun…..

Evet arkadaşlar sağ olun var olun. Allah hepinizden razı ve memnun olsun. Söyledik, söyleştik,
dertleştik, dinledik evvela ben dinledim yani. “Semi’nâ ve ata’nâ ” diyoruz. bunu her yatsı
namazının sonunda, imam okuyorsun deiğilmi ! “Semi’nâ ve ata’nâ ” Biz seni işittik ve sana
itat ettik. Öyle bir ayeti kerime, gelmiş ki “Amenerreslu” diye başlayan, hemen bir üstünde diyor
ki : “Yaptığınız amellerden sorumlusunuz.” Sadece onlardan değil kalbinizden, gönlünüzden
geçirdiklerinizden de sorumlusunuz diyor ayette. Sahabenin dizinin bağı çözülmüş diyorlar ki :
“Ya rasullallah” diyemiyorlar da, kendi kendilerine demeye çalışıyorlar, “Yahu sen bize bir
şeyler söyledin, namaz kıl eyvallah, oruç tut eyvallah, iyi amellerde bulun eyvallah, başka ? birde
menhiyattan kaçınız. Elimizi, ayağmızı, gözümüzü, kulağımız,ı haramdan sakındırmak;
sakınamadık tevbe ederiz. Ama diyor ki: “Gönlümüze, kalbimize, nasıl sahip çıkacaz ? Allah bizi
bunulada soracak olursa biz yandık, kurtuluş yok, perişanız.”.. Birimiz söylesin, ama kim
söyleyecek ? demişler ki biz bunu üsameye söyletelim bu işi. Peygamberin evlatlığı zeydin
çocuğu. Sever onu hasan ve hüseyinden ayırmazdı. Oda tamam demiş ben söylerim; gitmiş
huzuruna meseleyi arz etmiş, ama peygamberin şekli şemali deiğişmiş, “Eyvah demiş, yoksa
sizler diyor hazreti musanın kavminin dediği gibi mi diyeceksiniz”, “Semi’nâ ve aseynâ” sen
bize bir şeyler söylüyorsun amma, işittik amma biz yapamayacaz bunu. İşittik ama isyan ettik
öylemi diyeceksiniz ? deyince hemen nadim olmuşlar, pişman olmuşlar da hemen diyor
“Semi’nâ ve ata’nâ ” demişler... İşittik ve itat ettik. İtiraz yok itirazı bırak. İtirazı öyle havi
sesini yükseltmekte yok. “Ya eyyuhâllezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi ve
lâ techerû lehu bil kavli ke cehri ba’dıkum li ba’dın en tahbeta a’mâlukum ve entum lâ
teş’urûn” Sesinizi öyle diyor çok yükseltmeyin, biri birinize çaığırır, bardığınız gibi “ey
muhammed” falan öyle söylemeyin diyor. Edebinizi takının, kiminle konuştuğunuzun farkına
varın. Evet “İnnemâ ene beşerun mislukum” sizin gibi bir beşerdir amma “Leyseker beşer”
beşere benzemez bir tarafı vardır onun. Siz onun o tarafını görseniz, veysel görmüşte kızı
görememiş o tarafını. Gelmiş gitmiş “Kızım demiş babanı sen gördünmü ?” Ya amca o nasil söz
insan hiç babasını görmezmi.!!! Şöyle bakmış “görmemişsin sen demiş, selam söyle babana”
gitmiş. Peygamber gelmiş, var biri demiş gelmiş gitmiş, kim geldi kızım ! “Valla demiş bir arap
geldi ve bana garip bir laflar etti “kızım sen babanı gördünmü” dedi ? bende dedim ki “amca o
nasıl laftır, sözdür, insan hiç babasını görmezmi.”!! Babacım demiş söyle bana ben mi haklıyım
yoksa arapmı haklı. Demiş ki “Kızım arap haklı. Ney şimdi ben seni görmedimmi ?” yok
(görmedin).”. Peki görmek istermisin ? tabi demiş. Efendimiz gözündeki perdeyi çeki vermişte
bir bakmış ki oooo sağa bakar muhammed, sola bakar muhammed, yukarı bakar muhammed,
aşağı bakar muhammed, her tarafı muhammed kaplamış.

Bir melami efendisi varö o melami efendisinin efendisi de asker olarak ustrumcadaymış. Daha
sonra Selaniye nakletmışiler. Bu ustrumca kahvelerinde oturuyorö birileri sohbet ediyor böyle
allah muhammed sohbeti oda oturuyor yanlarınaö hemen sohbet deiğişiyormuş. Yahu demiş
arkadaşlar ben sizden bir laflar işittim onun için diyor buraya geldimö ama siz ben gelince
sohbeti muhabbeti deiğiştiriyorsunuz, bu sohbet muhabbt güzel muhabbet kimdir bunun menbaı
kaynağı ? oda bir yüz başıyış orda melami efendisi. Demişlerki birazdan gelecek, yüz başı gelmiş
ve oda...

You might also like