You are on page 1of 146

YAZARIN ESERLERİ :

1. Rahmet Müjdecisi Hazreti Muhammed'in Hususiyetleri


2. Halilürrahman Hazreti ibrahim
3. Sabır Çağlayanı Hazreti Eyyüb
4. Hazreti Ebubekr
6. Hazreti Ömer
SİNAN YAYINLARI KABEYE 6. Hazreti Osman
DOĞRU SERİSİ : 11 7. Hazreti Ali
8. Hazreti Hatice
9. Son Mucize
10. Gir Cennetime
11. Halid bin Veild
12. Hilâllerin Gölgesinde
18. Asil Düşman
14. Tarık bin Ziyad
15. Kabe'ye Doğru : 1. Hazreti Âdem
16. Kabe'ye Doğru : 2. Hazreti Şît
17. Kabe'ye Doğru : 3. Hazreti tdris
18. Kabe'ye Doğru : 4. Hazreti Nûh
19. Kabe'ye Doğru : 5. Hazreti Hûd
Kapak Kompozisyonu : GÜRBÜZ AZAK 20. Kabe'ye Doğru : 6. Hazreti Salih
21. Kabe'ye Doğru : 7. Hazreti İbrahim
22. Kabe'ye Doğru : 8. Hazreti Lût
23. Kabe'ye Doğru : 9. Hazreti İsmail
24. Kabe'ye Doğru : 10, Hazreti İshak
25. Kâ'beye Doğru : 11. Hazreti Ya'kub
GAZETELERDE TEFRİKA EDİLENLER
1. Daddara Bekir
2. Sıcak Toprak
3. Bayraktaki Rüzgâr
4. Elif Sultan
5. Siyah Başaklar
Baskı: Doyuran Matbaası 6. Yaylanın Derdi
İ s t a n b u l 1 982 7. Kamçıların Şarkısı
8. Mehmetçikle Otuz Yıl
1. Yurdum Her Şey Senin İçin (1939 da Ankara Radyosunda temsil
edilmiştir.)
FAYDALANILAN ESERLER
(KABE'YE DOĞRU) adlı (TefşirU büyük Kısası Enbiya) için müracaat edilen eserler şunlardır :
1. Kur'an-ı Kerim

2. Kur'an-ı Kerim'in çeşitli tercümeleri S. Kur'an-ı Kerim'in çeşitli tefsirleri

4. Muhtelif HadU-i' Şerif kitapları

5. Muhtelif ilmühaller (i. Taberî Tarihi

7. Kamüs-ül Âlâm

8. Muhtelif İslâm Ansiklopedileri

9. Diğer müsbet tarih ve coğrafya kaynakları


HAZRETI YA'KUB (A.S.) İN KURANI
KERİMDE BAHSOLUNDUGU YERLER HAZRETI YA'KUB'UN HAL TERCÜMESİ
Bakare 131 - 140
Âl-i Imrân 84, 93 Adı : YA'KUB.
Nisa' 163 (Topuktan tutan) demektir. Doğarken ikiz
kardeşinin topuğunu tutarak dünyaya geldiği için bu
En'âm 84 isim verilmiştir.
Hûd 71 Lâkabı (tsrail)dir. (îsra) gece yolcusu, (İl) Allah'a
mânasına olarak (İsrail) gece Allah'a giden şeklinde
Yûsuf 4 - 6, 36 - 68, 99, 100 söylenmiştir.. Bazılarına göre (İsrail) kelimesi
Meryem 49 (Abdullah)in İbranice karşılığıdır.

Enbiyâ' 72 Babası : Hazreti İSHAK (A.S.).

Aııkebût 27 Annesi : Rafka (Kabiğa - Kebeka)


Sâd 45 Doğumu : Hicretten önce 1992 (M.ö. 1370)
Doğumunda Hazreti İshâk altmış yaşındaydı., îkiz
kardeşi ve büyüğü El-İs (İsu - Esav) dır. M.Ö.
onyedinci yüzyılda doğduğu rivayeti hatalıdır.
Doğum yeri : Şam. Bir rivayete göre Hazreti İbrahim
(A.S.) yurdu.
Yaşı : 147 sene yaşamıştır.
Vefatı : Hicretten önce 1845 (M.Ö. 1223)

— 11 —
— 10 —
3. Şem'un (Şem'an - Şem'us - Şimeon)
Vazife bölgesi : Muhtemelen peşpeşe üç bölgede vazife 4. Lavi (Lâvey - Levi)
görmüştür: 5. Zebalun (Zebulun - Reyalûn)
6. Yashr (Yaşer - Yescur - Isakar)
1. Haran'da bulunan dayısı yanma evlenmek
maksadiyle gidişi bir vasıtadır, sebeptir. b. Rahil'den doğanlar :
Orada ..zun yıllar kalmış ve Mezopotamya'-
daki bir kısım insanları vahdaniyete çağır 1. Binyamin (Bünyamin)
mıştır. 2. Yusuf (A.S.)
Tahminen kırk yaşından yüz yaşına kadar.
c. Cariye. Zelfe'den doğanlar ;
2. Babası Hazreti Ishak (A.S.) dan sonra Filistin'e
gelmiş ve vazifesine devam etmiştir. Yüz yaşından 1. Cad (Gad - Hadır)
yüzotuz yaşına kadar. 2. Aşir (Aşır - Aşer)
3. Mısır'da oğlu Yusuf (A.S.) a kavuşunca oraya ç. Cariye Belha'dan doğanlar :
göçmüş, konduğu bölgede 17 (yahut 23) sene
peygamberlik yapmıştır. 1. Dan (Vedan)
2. Neftali
Aileleri :
1. Leyya (Liya - Lie - Lea). Dayısı Leban'm büyük Kızları : Belki kızları fazladır.
Ancak birisinin ismi bellidir.
kızıdır.
Bu kızı ilk ailesi Leyya dünyaya getirmiştir.
2. Rahil (Râlııyl). Dayısı Leban'm küçük kızıdır. Adı (Dina) yahut (Denye) dir.

3. Nikâhlı cariye (Zülfe. - Zelfe) Mezarı : Mısır'da vefat etmiştir.


Vasiyeti üzerine, oğlu Hazreti Yusuf (A.S.), bizzat
4. Nikâhlı cariye Belha (Belher - Bilha) kendisini Kenan ili'ne getirmiş, atası Hazreti ibrahim
(A.S.) ile babası Hazreti îshâk (A.S.) m bulunduğu
Oğulları : Oniki oğlu olmuştur. Halil-ür-Rahman (Habron) kasabasında bir
Anneleri ve isimleri şunlardır: tarladaki mağarada defnedilmiştir.

a. Leyya'dan doğanlar :
1. Rubil (Ruben)
2. Yahuza (Yahuda)

— 12 — — 13 —
, A iliştin ve Mezopotamya) babası
13. Komşu ülkede (**??J££ (Mısır'da) oğlu Yu-
tshak (A.S.) üe ve bir ülkede l yap.
suf (A.S.) ile aynı zamanda peye
ml§Ür
' . . Wm ,AS) üe babası Hazreti
u /vtasl Hazreti İbrahim (A.fa.J » "■ ££ (A.S.) m
seriaüni uygulan,**.
15. Çobanlık ve çiftçilikle geçinirdi.

HAZRETI ALLAH TARAFINDAN


İHSAN BUYURULAN HUSUSİYETLERİ
iatuan büyük peygamberterdento.
1. Ruhça ve bedence tasaya tahammülün senbolüdür. O
derecede ki kaybolan oğlu Yusuf (A.S.) için
ağlamaktan ve ufukları araştırmaktan gözlerine ak
düşmüştür. (Yusuf: 84)
2. Doğacağı daha önceden atası Hazreti İbrahim (A. S.) a
müjdelenmiştir. (Hûd: 71)
3. Sır tutardı.
4. Kabahati yüzlemezdi.
5. Şefkati sınırsızdı ve nazardan çekinirdi. (Yusuf: 67).
5. Ümitsizliğe düşmezdi.
6. Salihti (Enbiya' : 72)
8. Büyük Peygamberdi.
9. Rüya tâbir ilmine ermişti. (Yusuf: 6)
10. Çok sabırlıydı. (Yusuf: 18)
11. Kaderin sır ilmi, bilgisine verilmişti. (Yusuf: 68)
12. Kuvvetli ve basiretliydi. (Sâd: 45)

_14__ —15 —
GİRİŞ

Irkçılığın baş savunucusu Yan udilerdir.


Hem de kendilerini mümtaz ırktan sayarlar.
Diğer insanlara adam gözüyle bakmazlar,. Kendilerine
çalışan yaratıklardır onlar.
Yahudiler, en mümtaz ırk olmalarını savunabilmek için,
açıkça yalan uydurmaktan çekinmezler.
Ta Hazreti Nûh (A.S.) dan beri peygamberleri
incelemekteyiz.. Böylece kavimleri de görüyoruz.
Şimdiye kadar Yahudi diye bir şeye rastlanmadı.. Ve daha
bir müddet rastlanmayacak.
Lâkin oniar Hazreti İbrahim (A.S.) a ve oğlu Hazreti tshâk
(A.S.) a sahip çıkarlar..
Niçin?..
Hep o mümtaz ırk için..
Halbuki Hazreti İbrahim (A.S.) ile Hazreti îshak (A.S.)
dan nice nice ümmetler, soylar türemiştir.,
Onlar bunu görmemezliğe gelirler..
Böylece de gülünç olurlar..
Utanmasalar, yalnız kendilerinin, Hazreti Âdem (A. S.)
dan ürediklerini, diğer insanların, başka bir nesil olduğunu
savunacaklardır.. Lâkin bu kadar ileriye gidememişlerdir.
Bilhassa Hazreti Yâküb (A.S.) üzerinde durmuşlardır.

__ 17_____ H55, Ya'kub — 2


Ataları kabul ederler.. Onun Yahudi olduğunu söylerler.
Ya'kub (A.S.) m gece yürüyüşü sonunda aldığı (İsrail) Bu âyet de ne kadar sarihtir!..
lâkabına sanılmışlardır.. Ya'kub, İshak, İbrahim ümmetleri ayrıdır, Yahudilerin
Bu yüzden de şimdiki, Hazreti Allah (C.C.) m emrettiği ümmeti ayrıdır..
gibi, helak olmaları için toplandıkları yere (İsrail) adım O zamanlar gerek Yahudiler, gerekse Hıristiyanlar,
takmışlar ve kendilerine (İsraüoğuîlan) dedirtmiş-lerdir. vahdaniyeti bozmuşlardı. \^
Bununla uzak - yakın hiçbir alâkaları yoktur. Müslümanları bu bozuk dine çağırıp duruyorlardı.
Çünkü Hazreti Ya'kub (A.S.) zamanında Yahudilerin Hazreti Allah (C.C.) tekrar ihtarını yaptı:
varlıkları mevcut değildi. Olsa olsa bir koldular.
Bu da Hazreti Ya'kub (A.S.) in Yahudi olmasını (Yahudi ve Hıristiyanlar Müslümanlara): «Yahudi
gerektirmez. veya Nasranî olun ki doğru yolu bulaşınız» dediler.
Nitekim, Yahudiler bu saçma iddialarını Hazreti Mu- De ki (habibim): «Hayır, (biz) muvahhid (Allah'ı bir
hammed (S.A.V.) e duyurdukları vakit, Hazreti Allah (C.C.) şu tanıyarak ve müslim) olarak İbrahim'in âmindeyiz.
âyeti O'na tebliğ ettirerek, Yahudilerin yalanını yüzlerine O, Allah'a eş tutanlardan değildi.
"vurmuş ve şiddetle red etmiştir: (Bakare: 135)

Yoksa (ey Yahudiler), ÖIÜÎB Ya'kub'un önüne İşte budur Yahudiler..


geldiği vakit siz de orada hazır mıydınız? O, Kendilerine (Îsrailoğuîlan) nı yakıştırdılar.
oğullarına: «Benden (ölümümden) sonra neye Peygamber Hazreti Musa (A.S.) a nisbetleri de oldu..
ibadet edeceksiniz?» dediği zaman onlar: «Senin (Musevî) adını aldılar.
Allahına ve babaların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'm O halde gerçekte nedir bunlar?..
bir tek Allahına ibadet edeceğiz. Biz, O'na teslim İleride görüleceği gibi, Allahın lanetine uğramış Ya-
olmuşuzdur.» demişlerdi. hudilerdir ancak.. Başka şey değil.
En mümtaz ırk masaldır..
(Bakare: 133)
Aksine insanların en sefil ve günahkârıdırlar.
Hazreti Allah (C.C.) şöyle buyurdu devamla: Elbette Hazreti Ya'kub (A.S.) asla kendilerinin değildir.
**
Onlar birer ümmetdi (gelip) geçti. (O ümmetlerin)
■ *

kazandığı kendilerinin., sizin kazandığınız da (ey Şu da pek önemlidir:


Yahudiler) sizin ve siz, ondamı işlemiş Hazreti Ya'kub (A.S.) ile Hazreti İsmail (A.S.) arasında yüz yıla
olduklarından mes'ul de olacak depLsiniz. yakın bir zaman var. Acaba KABE ne haldedir?..
(Bakare: 134)
— 18 —
— 19 —
Fakat Hazreti Allah (C.C.) örnek diye göstermeye lüzum
Yeryüzündeki ve Hicaz'daki insanlar oraya doğru ibadet
hissetmediği için, isimlerini ve hayat hikâyelerini bilmiyoruz.
etmiyorlar mı?.. Nitekim, Hazreti Muhammed (S.A.V.) efendimize kadar,
Niçin, Hazreti Ishak (A.S.) olsun, Ya'kub (A.S.) olsun, Mekke'de Makam pe Bükün arasında adı biünen ve bilinmeyen
ilgilenmiyor, gitmiyor, ancak kendi ümmetleriyle uğraşıyorlar ? 98 peygamberin medfun bulunduğu gerçektir. Akla şu da
Yoksa mü'minlerin kalblerindeki KABE'YE DOĞRU gelebilir:
heyecanı söndü mü?.. Meselâ Hazreti Ya'kub yahut ismi bilinmeyen başka
Hayır, asla!.. ümmetlerin peygamberleri niçin harekete geçip, Kabe'de
Fakat ne acıdır ki, Hazreti İbrahim (A.S.) in bulup tekrar başlayan bu çirkinliği, kötülüğü temizlemediler?.. Onu paka
inşa ettiği ve herkesi çağırdığı Allah'ın ilk evi, KABE, Hazreti çıkarmadriar?..
ismail (A.S.) m vefatından sonra, her geçen yılda biraz daha Elbette kendileri peygamber olduğu için, her şeyden
ifade ve hüviyetim değiştirdi. haberliydiler.. Lâkin Hazreti Allah (C.C.) öyle^buyurmuş,
Bunu yapanlar da, yakınındaki Curlıum ile Anıaîika takdir etmişti.. O peygamberler sadece ümmetleriyle
kabileleri oldular. uğraşacaklardı.. Onları hidayete erdireceklerdi. Eğer azgın ve
Kısacası, vahdaniyetten kaçtılar.. Daha nefsine kul olmuş insanı kurtarabilseydiler, belki KÂ-BE'ye sıra
da kaçmaktadırlar. gelecekti.
insan bu, illâ elle tutulur, gözle görülür bir ilâhın peşine Bütün bunlar bir sırdır. Ancak peygamberlere açıklanmıştır.. O
takılmakta İsrar etti. peygamberler ki sadece toplumlarına karışacaklardı.. Bütün bir
Yıldızlar onu tekrar çektiler. insanlığın peygamberleri değildiler.
KÂBE'nin aracılığıyla tek bir Allah'a değil, doğrudan Tâ Hazreti Muhammed (S.A.V.) e kadar, bu böyle devam
doğruya, Kabe'nin maddesine tapmak sevdasma düştüler. etti.
Meselâ Hacerül Esvecfi öyle bilip, önünde secde ettiler. Ancak O, insanların hepsinin, hattâ cinlerin,
Ellerini, yüzlerim sürdüler.. Böylece putperestliğe doğru ilk peygamberliği şerefiyle görevlendirildi.. Ve peygamberlerin
adımlar atıldı. sonuncusu oldu.
Mekke şehir olmuştu, Zemzem dolayısiyle. Muhakkak ki Hazreti İsmail (A.S.) dan sonra, yeryüzünün
Kervanların uğrak yeriydi.. her tarafına gönderilen bütün peygamberler, mü'-minlere
Kabe'ye Hacca geliniyordu.. Lâkin Hac, Allah'ın emrettiği Kabe'yi anlatıyorlardı.. Kalbleriyle ona dönmüşlerdi.
Hac şeklinden çıkmıştı.. O da maddeleşmişti. Asıl hüviyet ve kudsiyetini bulana kadar, nuruna
Hazreti Allah (C.C.) m bir an olsun emirlerini kavuşmadan, putlaştırılan taşma toprağına sokulmak, ko-
hatırlayalım. O, hiçbir ümmeti peygambersiz bırakmadı.
Demek Hazreti İsmail (A.S.) dan sonra, Mekke ve — 21 —
çevresindeki ümmetlerde behemehal peygamberler vardı..

— 20 —
şuşmak, hem üzücüydü, hem de, orada vahdaniyet nuruyla
gelenler horlanırdı. Yine bu eserde doğumundan vefatına kadar, Hazreti
Bu bakımdan, Hazreti Allah (C.C.) m örnek diye Ya'kub (A.S.) anlatılmıştır..
açıkladığı peygamberleri hikâye ederken, bir taraftan da Şu farkla ki, Hazreti Yusuf ile olan birlik hayatları
Kabe'yi hatırda tutmalıyız. Onun gittikçe putperestlerin eline kısmı, Hazreti Yusuf (A.S.) kısmında geniş olarak ele
düştüğü, içine putlar yerleştirilmeye başlandığı, her türlü çirkin alınacaktır. /
faaliyetlere yatak yapıldığı düşünülmelidir. Bu hatırlatmayı, Hazreti Ya'kub (A.S.) in hayat hikâyesinin
O kadar ki bir zamanlar bembeyaz olan Hacer-ül Es-ved, okunan kadar olmadığını izah için yaptım.
kararmaya başlayacak ve nihayet tam bir (kara-taş) olacaktır. Hazreti Yusuf (A.S.) eseri, Hazreti Ya'kub (A.S.) eserini
Bizim de yüreklerimiz, sevgili Peygamberimiz Hazreti tamamlayacaktır. Böylece mü'minler gönül geniş-liğince
Muhammed Mustafa (S.A.V.) mn, Kabe'yi tekrar nuruna doyacaklardır.
kavuşturuncaya kadar, mecburen kararacaktır..
Sabırdan başka fayda yoktur. Ahmet Cemil AKINCI
Hazreti Allah (C.C), pek lüzum görmüş olacak ki, l/Ekim/1968 — istanbul
ibretlenmemiz için, Kabe çevresinden peygamberleri örnek Esentepe
vermemiş, diğerleri üzerinde durmuştur.
Nitekim, Hazreti Muhammed (S.A.V.) in teşrifleriyle
beraber, sır çözülüyor ve Kabe kurtarılarak, bütün yeryüzü
insanlarının KABE'YE DOĞRU dönerek hidayete ermeleri
lütfediliyor.

*
**

Bilhassa Hazreti Ya'kub (A.S.) dan itibaren içimizde


başlayan Kabe hakkındaki soruları böylece cevaplandırdıktan
sonra, yine Hazreti Ya'kub (A.S.) a dönelim.
Üçüncü bir mesele daha var:
Hazreti Ya'kub (A.S.) ile oğlu Hazreti Yusuf (A.S.) in
hayatları birbirleriyle içiçedirler.
(KABE'YE DOĞRU) adı altında her peygamberin tek tek
hayat hikâyeleri ve ümmetleri incelenirken, baba ile oğlu bir
arada incelemek doğru olmayacaktı.
— 22
— — 23
7~
A/
ıMzkke
Filistin'de. &eytel-Ay arası)

V* Göç yalları

AMAOOLU
â&i ummetyie
oturduğu uç
bölge **Ü0
(Mezopotamya,
Filistin, Mısvj
Hazreti Ya'kub
(A.S.) in
doğduğu yer
ile hicret
yollarını,
oturduğu

bölgeleri gösterir
harita
KABE'YE DOĞRU
11. H a z r e t i Ya'kub (A.S.)

SİYAH DÖRT BULUT


Sonbahar ortalanmıştı..
Hicret'ten önce 1992 (M.Ö. 1370) yılının sonbaharıydı
yarılanan.
Bundan tahminen 3350 yıl önceki Şam şehri batısında
bulunan en yüksek tepede, basit bir kule vardı.
Vakit geceydi.
Hava da açıktı..
Gökteki her yıldız, alabildiğine, yeryüzüne ışıklarını
dökmekteydiler.
Kuleye yakın, kulübemsi bir evin önündeki hasırda
uyuyanlar görünüyordu.
Bunlardan birisi kıpırdanıp doğruldu.
Orta yaşta bir kadındı.
Önce gökyüzüne, sonra ufuklara doğru baktı ve yanında
yatana seslendi dürterek:
«Kalk ey Mercan!.. Sanırım geciktik.»
Mercan fırladı.. Yıldızlara bakmasıyla beraber, yüzünü
buruşturdu:
«Gecikmedik.. Bir türlü, geceleri, zamanı, ayarlayamı-

— 27 —
yorsun ey Dünke.. Hiç değilse bir rüyahk daha uyuyabilirdim.» Karısı arkasından uzun bir zaman baktı.. «Gün gelecek,
Kadın ürkdü.. dayanamayıp kaçacak..» dedi önce.. Sonra tamamladı: «Haklı
Mazeret bulamadı.. Kocasına söz verdi: ihtimal.»
«Geç öğrenirim ama, unutmam ey Mercan!. Bu sefer de Hasıra otururken tekrarladı:
bağışla..» «Haklı ihtimal.. Kervanları karşılayıp, yolcu ede ede, kam
«Öyle olacak. Çünkü atacağın çığlıklardan çocuklar kızıştı.. Mercan kaçacak, belki oğullarım da büyüyünce
rahatsızlanacaklar.. Geceleri zehirle dolacak, cezanı çekersin..» kaçacaklar.. Kervanlar geldikçe, yolcuları nasıl da sıkıştırıyor,
«Bana güvenmiyorsun.. İşaret kulesindeki ateşi ben pek binbir sualle bunaltıyorlar..»
âlâ yakarım..» O tarihte, Hasreti İbrahim (A.S.) henüz sağdı.. Filistin'de
«Yakarsın, bebek de yakar.. Hüner, tam vaktinde son yıllarını yaşıyordu. Büyük oğlu Hazreti İsmail (A.S.)
tutuşturup, fazla odun ziyan etmemede.. Aç kalırız sonra.» Mekke'de bulunuyordu.. Küçük oğlu Hazreti İshak (A.S.)
«Orası öyle..» altmış yaşındaydı. Tepenin hemen doğusundaki Şam şehri ve
Mercan kalktı, gerindi.. Kulübenin önünde bir kaç kere çevresini idare ediyordu.
dolaştı., iç geçirdi.. Ve söylendi: Kervanlar gece yarısından sonra, yahut akşamları gelip
«Babam da nereden bulmuş böylesine bir geçim, yolunu!. tepenin eteğinde konaklarlardı..
Sanki ayakları yoktu.. Tepede mıhlanıp kaldı.. Gelecek İşte bunlardan yılgındı Mercan'm karısı Dünke.
kervanlara kuledeki odunları tutuşturup istikamet vermek değil Ufuktan beri, yollarını şaşırmasmlar diye, kulede ateş
hüner.. İnsan gezmeîi, görmeli. Hadi kendisini harcadı, niçin yakan Mercan, hakikaten bilhassa son aylarda değişmişti.
aynı işin devamım bana vasiyette bulundu.» Konaklayan kervanlara koşuyor, yolcularla konuşuyordu.
Ailesi Dünke sitem etti: Sormak ve öğrenmekten bıkmıyordu.
«Beni, çocuklarını düşünsene ey Mercan!.. Hepimiz bir Hele dönünce, öğrendiklerini saatlerce anlatması.. Kafa
arada huzur içinde yaşıyoruz.. Yol gösterdiğimiz kervanlar şişirmesi!..
hakkımızı, hattâ zaman zaman hediyelerimizi, veriyorlar.. Aşağı - yukarı hep aynı mevzulardı.
Ayrılık iyi şey değil.. Giden ve kalan yıkılır.» Bir yenilik, meraklı olay, yoktu haberlerde.
Mercan cevap vermedi, kulübeye girdi, az kalıp çıkü.. Hakikatte, Dünke de kocası gibiydi.. Dedikoduyu
Elinde ekmek zeytin vardı.. Yerken cevapladı Dünke'yi: seviyordu.. O da kervanlara koşuyor, kadınlarla aynı heyecanı
«Ayrılık, hasret, sıla, gurbet.. Bunlara pek önem yaşıyordu.
veriyorlar.. Fakat yeryüzünde ve gökyüzünde hareket etmeyen Dünke, daha dertleşecekti içiyle.. Mercan kuleden 1
ne var?..» »ağırdı:
Mercan, cevap beklemedi.. Kuleye doğru yöneldi. «Hey Dünke!.. Ben dört yana yetişemem.. Ufukları
«özlerken boynu, tavuk boynu gibi, buruluyor.. Güney ile batıyı
sen gözle.»
Dünke dirildi.
— 28 — 29 —

Kocası Mercan çabuk parlardı ama, iyi adamdı. Niçin sanM
İşte erken uyandı diye çabuk parlamıştı.. Lâkin yatışmış, Yerimi haber vermek için
hattâ karısına vazife vermişti. Çırpınır, yırtınırım?.
Dünke kabul etti: Bana ne rehberlikten?.
«Olur ey Mercan!.. Gözlerimin keskinlik derecesini Kaybolması, yolunu şaşırması,
bilirsin..» Daha hayırlı değil midir?..
Dünke, hasırda, hâlâ taş ağırlığıyla, yatan çocuklarına
baktı.. Sonra az ilerdeki kayaya gidip üzerine çıktı.. Esasen taşıdığı vicdanlar öyle
Gözlerini güney ve batıdan ayırmadı. bir siyahlıktadırlar.. Nura göz
Neşelenmiş, yüzü parlamıştı. kapamış, Böylelerine yardım
Sebebini izahta gecikmedi: niçin?.
«Ben, Mercan'dan daha kazançlıyım.. Kalbim gibi,
bedenim de Kabe'ye döndü..»
Karşılığında alınacak bir deve yavrusu,
Mercan olsun, karısı ve çocukları olsun, Müslüman-dılar.
Yahut iki keçi,
Çünkü, Hazreti İbrahim (A.S.) şeriatini uygulayan oğlu
Nasıl olsa bulunur..
Hazreti îshak (A.S.) m yurdunda yaşıyorlardı.
Başka nimet mi yok yaşıyacak?.
Dünke, böyle dedi ama, kervanlara kızgınlığını açığa
vurmadan edemedi.. Tabiî bu kızgınlık, kocasını elinden Rahmet yüklü bulutlar yetmez mi?.
alacakları korkusundandı.
Şöyle ilhamlandı: Kocası Mercan, sanki karısı Dünke'nin ilhamlarım
duymuştu. Başka türlü cevap verdi keyifli keyifli:
Ne taşırsa taşısın.. hterse altınla
yüklü olsun Baştan sona kadar, Bu sefer üzerimde Dört bulut
Her kervan benim için Siyah bir çarpışacaklar.. Yağdırdıkları
buluttur. yıldırımlara Hedef olacaklardan
Birisi de benim..
Bani güdüye gürlüye,
Devrile yıkila, Acaba yolculuk ne tarafa?:. Pek
Çaka parlaya, dışa vurmuyorum ama, Gönül
Gelen karanlık, içi bos, denizi istiyor. Çöllerin
Bulutlar vardır.. Öyle işte. serabından bıktı.. Dalgalarda
havalanacak.
— 30 — — 31 —
Dünke sarardı. «Sıkılacaksın..» v
«Kaçacak..» dedi yine ve tamamladı: «Ama haklı.. Erkek «Hayır.. Kervanları dolaşıp, nöbetçilerle konuşacağım..»
hareketsizlikten sıkılır..» «Sen bilirsin..»
Başka şey düşünmeye, üzülmeye, fırsat bulamadı.
Güneyden bir ışık yanıp sönmeye başlamıştı.
Kervanlar öyle yaparlardı.
Şam yakınlarındaki son konaklarında, ateşle, Mercan, tepeden inince, önce durdu.. Bakındı.
yaklaştıklarını haber ederlerdi. Dört kervandan, dört nöbetçi, ortak yerde ateş
Dünke bunu gösterdi kocasına: basındaydılar.. Onların buluşmasına sevindi..
«Ey Mercan, güneye bak..» Sohbet tatlı geçerdi çünkü.
«Gördüm..» İçinden, nöbetçilerin mümin olmalarına dua etti.
«Sevin o halde, sevinebildiğin kadar.. îlk siyah bulut Bu imkânsızdı ama, bilinmezdi.. Belki kaderinde böylesi
geldi..» yazılıydı.
Mercan, umulmadık bir cevap verip, kuledeki odunları Nitekim Mercan'm isteği hemen gerçekleşti.
tutuşturdu: Nöbetçilere varıp kendini tanıttı.. Allahtan hepsine hayırlar
«Gurbete yalnız gideceğimi sanıyorsan aldanırsın.. Sen ve ve selâmetler diledi.
çocuklarımız birlikte olacaklar.» Onlar da aynı suretle karşılık verdiler.
Dünke'ye bir kervan dolusu mal hedive edilse bu kadar Demek vahdaniyetteydiler.
makbule geçmezdi. Mercan, bir şey sormaya vakit bulamadı.
Sevincini nasıl ifade edeceğini bilemedi. Çünkü sohbetleri başlamıştı.
Mercan ilgilendi:
Birisi anlatıyordu:
«Susuyorsun..»
«Etiler kuzey dağlarının güney eteklerini ele geçirdiler..
«Dilim tutuldu ey iyi kalpli Mercan!...» Şam'a yakın yerlere kadarki küçüklü büyüklü kıral-lıklan
Arzuladıkları gibi, yarım saat içinde, her yönden birer hükümlerine aldılar..»
kervan yaktıkları ateşlerle, varlıklarını haber verdiler. Ve Mercan ilgilendi:
yaklaştılar. «Adlarını hep duyarım.. Kim bunlar?...»
Beklenen dört siyah bulut, nihayet iki saat sonra, kuleli «Hazreti Nuh (A.S.) m Asya'ya giden oğullarının üreyen
tepenin altındaki düzlükte konağa geçmişlerdi. soyu.. 2600 sene az değildir.. Etiler Anadolu'da büyük bir
Yolcular uyumuştu. imparatorluk kurmuşlar.. Yüz sene kadar önce, bizimle
Nöbetçiler geziniyorlardı sadece. aralarındaki Mtrcsıî - Hum kirallığını parçaladıklarını
Dünke, kocasına teklifte bulundu: / duymuşsunuzdur.. Şimdiki küçüklü büyüklü kırallık-lar,
«Ey Mercan!.. Henüz sabah olmadı., istersen yat.» aşiretler, onların kalıntılarıdır..»
«Uykum kaçtı..»
___33___ Hz. Ya'kub — S
32 —
Hep soran Mercan aı: vahdaniyete çağırırlar.. Gelenler mes'ut, gelmeyenler bedbaht
«Sen oradan mı geldin ey kardeşim?..»
olurlar.»
«Evet. Gözümden hiçbir şey kaçmaz,. Eti imparatoru,
büyük hayaller peşinde.. Hazırlıklar yapıyor,» Söze Mezopotamya'dan gelen kervan nöbetçisi karıştı:
«Bize doğru bir ilerleyiş..» «Ben BabiPden geliyorum.. Oradaki umumî kanaat ve
«Tabiî bizi hükmü altına alacaktır diğerleri gibi. Fakat hazırlıklar şudur: Etiler, ilk önce Babil üzerine yürüyeceklerdir.
arzusu, Fıravn'ın ülkesidir.. Yani Mısır. Diğer taraftan da Orasını yani Mezepotamya'yı ele geçirip sindirdikten sonra,
Mezopotamya'ya göz dikmiştir.. Asurlu Nemrudlar-la Güneye, Mısır'a yükleneceklerdir.. Doğrusu da budur.. Yani
hesaplaşacaktır.» Dicle ile Fırat'ı ve Nil nehrini kazanacaklar.. Zengin olacaklar..
«Bu kanlı fikirler niçin?...» Sınırlarında kendilerine rekabet edecek bir milletin
«İnsan doyar mı?.. Hele sapık olursa?.. Fırsat geçmişken bulunmasına tahammülleri yok Etilerin.»-
cihana hükmetmek ister..» Orta Doğunun muhtelif yerlerinden gelen kervanların şu
«Onların, kendilerini hidayete çağıran, Allah'ı tanıtan anda nöbetlerini tutanların anlattıkları doğruydu.
peygamberleri yok mudur?..» Etiler, Anadolu'dan güneye doğru saldırış hazırlıkları
«Elbette vardır ama, kim dinler?... Yahut fırsat bulur?.. yapıyorlardı.. Önlerine çıkan kabileleri, küçük kıral-lıkları,
İmparatorlar ve çevresindekiler, halka göz açtırmazlar.. Din hükümleri altına alıyor,, haraca bağlıyorlardı.. Savaşlar için
adamlarıyla işbirliği edip, halkı, doğuştan, putlara ibadete istendiğinde asker topluyorlardı.
zorlamışlardır.. Tabiî maksatları da açıktır. Etüer'de arslan, Onlar gibi, Mezopotamyadakiler de bir madde medeniyeti
boğa, hindi, pek önemlidir.. Sevilip tapılır.. Beş yıldır ar içindeydiler, bunca gelip geçen peygamberlere rağmen.
alarmdayım.. Akıllıdırlar.. Zekidirler.. Savaşçıdırlar..
Meselâ daha beşyüz sene önce, Sümerler, Ur şehrinde
Kendilerine göre, ileri bir medeniyetleri var.. Şehirler
putperestliğin en büyük örneğini vermişlerdi.. Ziggu-rat denilen
kurmuşlardır.. Evlerini güzel döşüyorlar.. Yurtlarının dağlarında
bir tapmak inşa etmişlerdi.. Kademe kademe yükselen bu
bol demir var.. Demiri iyi işliyorlar.. Ustadırlar.. Mısırlıların
tapmak bir dağ hissini veriyordu.. Onlardan sonra gelen Asurlar
çivi yazısından faydalandıkları bir yazılan da var.. Velhasıh
da aynı yoldaydılar.. Sanatlarında ruhtan ziyade, göze hitap
yaman, çevik, insanlar.. Bana öyle geliyor ki, Babil'i de
etmek geliyordu. Süslü saraylar, dev iriliğinde hayvan
alacaklar., Mısır'ı da.»
heykelleri, mezarlardaki iri taşlar ve putlar bunlardandı.
Yine heyecanlanan Mercan oldu.
Çalgıların ve bunun getirdiği sefahatin çeşidi vardı.
Diğerleri seyahatte bulundukları için, biliyor ve baş
Elbette Hazreti Allah (C.C.), bu türlü azıtan kavm-leri
sallıyorlardı sadece.. Kendilerine sıra gelmesini bekliyorlardı.
birbiri aracılığıyla cezalandıracaktı.
Mercan sordu:
«Biz ne olacağız?...»
«Hiç.. Ülkelerinde yaşarız.. Peygamberimiz, onları
— 34 — — 35 —
Hele Mısır, her bakımdan madde kulluğunu yaşıyordu.
Ehramlar yükseltilmişti.. Fravnlara kadar tapılıyordu.. Kadınlar Mercan ona gelince sordu:
çığırlarından çıkmışlardı.. Babil'deki gibi, Mısır'da da moda almış «Ey Dünke!. Nasıl oldu da kervana inmedin?...» «Ancak
yürümüştü. Hülasa, Etiler'in arslanı, Asurlarm kartalı, Nü'in
çocuklara baktım.. Hem de henüz kimse uyanmadı ki.»
timsahı karşı karşıyaydıiar..
«Haklısın..» «Sen bir hoşsun ey Mercan!..»
Bir de İskenderun körfezinden güneye doğru, Akdeniz «Evet?...»
kıyısı halkı vardı. «Meyvaları talan edilen ağaç, ancak böylesine
Bunlar denizci ve tüccar Finike halkıydılar.. Denizlere
perişandır..»
açılmış, Akdeniz Adalarına gitmişlerdi.. Meselâ Girit'de
«Seyahatten vazgeçtim ey Dünke.. Saadet buradadır..
Konsos kırallığı hüküm sürüyordu. İnandığımız, kulluğunu ettiğimiz Hazreti Allah (C.C.) bizi
Hazreti Allah (C.C.) m örnek olarak, seçtiği peygamberler peygambersiz bırakmasın.. Nöbetçiler, esasen bildiğim şeyleri
ülkesi olan orta doğuda işte, Mısır, Eti ve Asır, Finike halkı, iş tekrarladılar ama, bu sefer yıldım.. İnsanlığımdan utandım..
basındaydılar.. Dizginler onların elindeydi. Babam beni bu tepeye ağaç diker gibi dikmekte haklıymış..»
Elbette, eskiden olduğu gibi, bu dört siyah bulut zaman Mercan, Dünke'nin ısrarı üzerine,, duyduklarını anlattı.
zaman kapışacaklardı. Kuzeyden bir kasırganın kopacağım, önce Mezopotamya'yı,
Göğüsleri açılıp Hazreti Allah (C.C.) a teslim olmadıkları sonra Suriye'yi silip süpüreceğini, belki Nil vadisini
için, kardeş kardeş yaşayarak kulluklarım yapamayacaklardı. zaptedeceğini hikâye etti, Dünke, pek korkmadı.
Hiç bir ilâhî ceza da kâr etmiyecek, uyarmıyacaktı Sadece: «Sevgili Alîahunız Kabe'yi korusun.. Oraya
onları. sapıklık girmesin..» temennisinde bulundu.. «Gerekirse yanma
Nöbetçiler, her şeyi didik didik ettiler gün ağarana göçeriz.»
kadar. Mercan dudaklarını ısırdı:
Kule ateşçisi Mercan, fazla kalmakta fayda görmedi. «Sonra?...» «Nasıl sonra?...»
«Demek öyle'..» diyerek ayağa kalktı. «Şimdi, Hazreti İbrahim (A.S.) m oğlu Hazreti İsmail
Kervanlarla göç arzusu ansızın sönmüştü. orasını nurunda, gururunda tutuyor ama, ya iler-
Tepeye doğru giderken, yüklendim sandığı sapıklık üe?..»
karanlığım silkelemek ister gibi, arada durup üstünü başını Dünke ağlamaklı gibiydi:
«Daha derine inme ey Mercan..» diye yalvardı.
eliyle süpürüyordu.
Karısı Dünke hâlâ çıktığı kaya üzerindeydi. — 37 —

— 36 —
Mercan: «Peki.» dedi ama, başka yoldan aynı konuya Yani gidiş sebebi..
dokundu: Bu, dolu testisiydi.
Kadınlara sokulunca, gülümsedi.. Testisiyle bardağını yere
Kılıçlar görüyorum.. bırakıp, secdeye kapandı.. Böylelikle kadınları Heiâmlamış
Nurunu cehennem oldu.
Ateşinden almış kılıçlar. O çağların gelenek ve terbiyesine göre, buluşanlar,
secdeye kapanıp birbirlerini selâmlarlardı..
Müminlerin semaya kalkan kölarını Omuz Böyle bir hareket ibadet secdesi değildi.. Hürmet
başlarından Doğramaya hazırlanıyorlar. kodesiydi ve mü'minler arasında bile tatbik ediliyordu.
Kadınlar, Dünke'nin dostluğuna önem vermediler.
Yapsınlar.. Ne çıkart. Gönüllerden beyaz
beyaz yükselen Vahdaniyet sütunları var. Secdeye kapanmak şöyle dursun, hafiften alırcasına burun
büküp gülümsediler.
Her müminin göğsü Dünke, için için onların hareketlerine üzüldü ama, sabırlı
Bir mabettir.. ve bilhassa iyi kalbîiydi.. Müslümanlık ona, kim olursa olsun,
Deryalar damla kalır içinde. bütün insanlara güzellikle muamele etmeyi öğretiyordu.
Üzüntüsünü belli etmedi.
* Testisine uzandı: «Size su vereyim..» dedi. «Böyle şifalı,
soğuk suyu hiç bir yerde içmemişsinizdir., Karşı tepedeki
Aynı gün ikindi vaktiydi. mağaranın tavanından sızar..»
Gelen ve eski gelmiş olan kervanlarla, pazaryeri büsbütün Kadınlar hâlâ o yaba» hallerindeydiler.
şenlenmişti.
Birisi: «Paramız yok.» cevabım verdi.. Diğeri: «Bi-:d
O saatte alış veriş iyice kızışmıştı.
düşüncelerimizle başbaşa bırak..» diye ekledi.
Mercan, tepede kalmıştı ama, Dünke inmişti.
Dünke yine gülümsedi:
Bir şey alacak değildi..
«Tabiî bırakacağım.. Fakat misafir sayılırsınız.. Önce için..
Rastladığı kadınlarla aşinalık ediyordu. Rahatlayın.. Bu su sebildir.. Allah rızası içindir..»
Daha doğrusu, sırasmı bularsa, onlara Âllahmı Kadınlar birbirlerine bakıştılar.
sevdirmeye çalışıyordu. Sonra katıiırcâsına güldüler.
Henüz muvaffak olmamıştı, /
Dünke, kendini yokladı.. Acaba, üzerinde onları böy-
Şimdi, bir yar gölgesinde dinlenen iki kadına doğru Leiine güldürecek, bir şey mi vardı?., Bulamadı.
gidiyordu.. Silâhı elindeydi.. Kadınlardan yaşlısı, Dünke'nin merakını giderdi:
«Siz böyle başlarsınız.. Hepinizi tanırız.. Önce dostluk

— 39 —
için sokulursunuz, sonra, farkettirmeden, insanı soyarsınız.» «Nasıl derdi?...»
Dünke teminat verdi: «Ailesi Rafka yirmi yıl doğurmadı da..»
«Ben onlardan değilim.. Kule ateşçisi Mercan'ın aile- «Doğrudur.. Lâkin şimdi hamiledir..» «Duyduk..
siyim.» îyi şeyler değil bunlar..» «Ne gibi?...»
«Mercan'ı duymuştuk..» «Rafka, anlatılanlara göre, hamileükten ziyade bir dertle
«Yollarını şaşıranlara yardıma koşanlar nasıl hırsızlık doludur..»
yapabilirler!...» Dünke iç geçirdi.. Önce: «Allah korusun..» dedi. Sonra bir
Yine yaşlı kadın konuştu: ata sözünü tekrarladı:
«inandım sana.. Suyundan içeceğim.»
Dünke, onları çabuk kazandığı için memnun oldu. Sürü olmasa
Sularını verdi.. Çobanlığın tadını İyi
Yaşlı kadın Dünke'yi doğruladı: çıkaracağım..
«Hakikaten suyun pek şifahymış.. Bereketini gör.»
«Sağ olasın.. Başka bir arzunuz varsa yapayım.. Tenhaya
Dil de güzel
çekilmeniz bana pek dokundu..»
Konuşmak için yaratılmıştır,
«Dokunmasın.. Biz istersek en iyi şekilde ağırlanacak
Yumuşaklığı ondandır.
yere inerdik..»
Kadınlardan konuşmayanı, yaşlısını dürttü:
Neylesin ki,
«Fazla açılmadın mı ey Cevare?..»
İçerden birisi dürter onu,
«Hayır.. Karşımızdaki madem ki kule ateşçisi Mercan'ın
Keyfince söyletir.
ailesidir, dost demektir.. Bizdendir.. Hattâ sohbetimizi
derinleştirebiliriz.. Ben o kanaatteyim ey Sürre!..»
Dünke atasözünden sonra anlattı:
Sürre, çok düşünmedi.. «Haklısın..» dedi.
«Sevgili peygamberimiz Hazreti ibrahim (A.S.), oğlunu
Cevare, Dünke'ye döndü:
buraya, bize şeriati öğretmeye ve tatbike gönderdi-ğindenberi,
«Acaba sahibiniz İshak Şam'da mıdır?.. Yoksa babası
münafıklar ve sapıklar etmediklerini bırakmadılar.. Hele
ibrahim yurduna mı gitmiştir?...»
Haran'a gidip akrabası Leban'ın kızı Rafka'yı aldıktan sonra..»
«Şam'dadır.. Daha dün şehirdeydim..»
Kadınlar gülüştüler..
«Şehir çok çeker mi?...»
«Hayır.. Şu tepe arkasındadır.. Yaya bir saatlik yol. Belki Cevare hatırlattı:
yardımım dokunur, gelişinizi isterseniz anlatın.» «Biz de Müslüman değiliz..»
Cevare açılmıştı: «Anladım.. Lâkin Allahım dilerse inşallah kurtulursunuz.»
«Biz îshak'm derdi için geldik..»
— 40 — 41 —

«Yahut sizler kurtulursunuz.. Neyse hikâyene devam et.» Konuşulanlar doğruydu.
«İshak'm ailesi Rafka talihsizliğe uğradı.. Tam yirmi sene Henüz Hazreti îshak (A.S.) peygamber değildi. Babası
geçtiği halde doğurmadı.. Halbuki annesi Sâre kaç yirmi Hazreti İbrahim (A.S.) tarafından şam bölgesine memur
seneden sonra onu doğurdu!.. Hazreti Allah'ın hikmetidir bu.. edilmişti.
Karşı gelinmez.. Sabır ister.. Sebeb aranır. Beklenir. Has kulluk Vazifesini titizlikle yapıyordu.
budur.. Nitekim işte, nihayet doğuracak..» Ailesi Rafka'mn evlat vermeyişi, düşmanları sevindirmiş,
Cevare dudak büktü: pek çok dedikodulara sebep olmuştu.
«Biz nereden geliyoruz biliyor musun?.. Haran'dan. Bizi Bunlar bilhassa Rafka'yı üzüyorlardı.
gönderen sahibimiz, Rafka'mn ağabeysi Leban'dır.. Kardeşi O kadar ki, kaç kere kocası Hazreti îshak (A.S.) a başka
Rafka'mn karnında dert yahut ur bulunduğu haberini almca, bir kadınla evlenmesini, hiç değilse, takdim edeceği cariyeyi
yola çıkarttı.. Çünkü biz Haran'm en ileri ebeleri ve kabul etmesini yalvarmıştı.
hekimleriyiz.» Lâkin Hazreti Îshak (A.S.) şiddetle ret etmişti.
Dünke şaşırdı: İşte nihayet Rafka hamile kalmıştı ama, bakanlar normal
«O halde burada niçin duruyorsunuz?.» dışı görüyorlardı bunu. Çünkü pek ağır yüklüydü R af ka.
«Yalnız değiliz.. Erkeklerimiz Şam'a gittiler.. İshak ile Hiç bir hareket de olmuyordu.
konuşacaklar.. Biz de çevrede, ilâç olacak bazı otlar araştırdık- Halbuki nerdeyse sekiz ay bitecekti.
Onların kıvama ermesini bekliyoruz..» Onun için, düşmanlar: «Derttir.. Urdur.» diyorlardı.
«Neredeler?...» Haber, Rafka'mn Haran'daki ağabeyi Leban'a kadar
«Şu balçık çamur içindeler..» ulaşmış, Leban bir kaç kere gelmişti.. Şimdi de ebe yollamıştı.
Dünke buruldu. Ebeleri getirenler yani erkekleri, belki Hazreti İshak (A.S.)
Cevare onun durumunu farketü.. Soru: alınır diye, ebeleri pazaryerinde bekletmişler, Şam'a
«Sen de ınuhakak evlat sahibisindir.. Bilirsin.. Her karnı gitmişlerdi.. Ebeler de, akıl yatırdıkları dert için çevreden ot,
şişen hamile değildir..» çiçek toplamış, hazırlanmışlardı.
«Muhakkak.. Fakat üzüldüm. Niçin bunu sahibem Velhasıl Dünke'nin için için söylendiği gibi: «Gelen dört
Rafka'ya yakıştırıyorsunuz?... Onu görseniz, ne güzel ve kervan değildi.. Dört siyah buluttu..»
iyidir!...» Bunu hatırlamasıyla beraber, mevzuu değiştirdi.
«Kendisini çocukluğundan tanırız.. Yakıştıranlar da bizler Öğrenmek istedi:
değiliz.. Haberler öyle geldi.. Yoklayan ebeler bu «Ey kardeşlerim!.. Asıl önemli olan huzurdur.. Haran ne
kanaatteymişler.» durumdadır?...»
«Onlar dost değil, düşmanlar..» «Alıştık.. Bazan Etiler'e, bazan Asurlar'a haraç ve asker
«Göreceğiz..» verip yaşamaya bakıyoruz.. Herkes öyle esasen..»
— 42 — __43 —
«Bu sefer, Etilerin kararlı olduğu söyleniyor.. Bütün Öğrenmek de istiyordu:
Dicle-Fırat boylarım, Körfeze kadar, istila edeceklermiş.» Böylesine iyi, mümtaz bir mü'min kadın, Peygamber
«Onu Asurlar düşünsün.. Belki de tersi olur, Etiler yenidir. oğlunun ailesi, neden doğurmasmdı?.. Hazreti Allah (CC.)
Hem bunlardan bize ne?.. Pek sıkışırsak, çöle açılıveririz. hangi maksatla onu böyle bir şereften yoksun bırakmıştı?...»
İzimizi kaybederiz bir zaman. Biz Hazerî ve Bedevi hayata Cevap da vermeye çalışıyordu:
alışığız.» «Bunda elbette bir hayır vardır.. Ama nedir o hayır?.» Dünke'nin
Fazla konuşamadılar.
Şam'a giden erkekleri karşıdan göründü ebelerin. gözleri yaş içindeydi. Testisini aldı.. Bardağı torbasına koydu..
Kalktılar., Pazarye-rine doğru yürüdü..
Çamura gömdükleri ilâçlarını aldılar. İlk karşılaştığı, çocukluk arkadaşı Beyane oldu.
Dünke, develere binerlerken onlara yardım etti ve, Beyane, hemen Dünke ile ilgilendi:
«Sen ağlamışsın ey Dünke!...»
selametledi.
«Hayır...»
«Saklama..»
*
** «Keski ağlasam.. Göz pınarlarım tıkalı.. Boşalmıyo-
rum.»
Henüz onları tepe burnundan kaybetmişti ki, içi sıkıldı. «Acın mı var?..»
Sebebim biliyordu.. «Evet.. Hepimizin acısı..»
Hazreti Ishak (A.S.) m ailesi Rafka'nm hayali gözlerinin «Anlamadım?...»
önünde belirmişti.. Ne güzeldi öyle!. Bir türlü gitmek «Sahibemiz Rafka için üzülüyordum..»
bilmiyordu. «Sen dedikodulara kulak verme ey Dünke.. Rafka
Esasen müminler içinde Rafka'yı sevmeyen bir kişi doğuracak ve fena yürekliler utanacaklar..»
çıkmazdı. «înşaallah!..»
Rafka, mümin, sapık, ayırt etmez, dost düşman gözetmez, «Unuttun mu?.. Kaç kere anlatıldı.. Hazreti İbrahim (A.S.)
yardıma koşardı.. Gelin geldiği yirmi seneden beri, her evin ile Sâre, yüz yaşlarındalarken, Cebrail ile Mi-kail onları
kapısına uğraması, yirmiden aşağı değildi.
ziyarete gelmiş, sonra Lût kavmini helak etmeye gitmişlerdi..»
Cömertti, eli çabuktu, bereketliydi, hamarattı.. Kalbi «Dinledim..»
şefkat ve yardımseverlik doluydu. «îşte o zaman, Hazreti İbrahim (A.S.) ile Sâre'ye bir
Kibir, gurur nedir bilmezdi. oğulları ve torunları olacağını, müjdelemişlerdi. Nitekim,
Onu gören her tasalı yüz, derhal güneşle karşılaşmış- sahibimiz îshak doğdu.. Mademki Hazreti Allah
casma. aydınlanırdı.
Dünke, hayret ediyordu.. — 45 —

_44 —
oğul doğurmasını arzuluyoruz ve bunu Allahımızdan diliyoruz..
buyurdu, oğlu da dünyaya gelecek.. Şüphelenmek sapıklıktır.»
Kul diler, karar ve hüküm ancak Allahmdır..»
Dünke'nin yüzü tekrar aydınlandı:
(İbrahim'in) karısı (hizmet için) ayakda idi. (Bu söz
«Bende bir ilham geziniyor.. Öyle sanıyorum ki, arzumuz
üzerine) güldü. Biz de ona lshak'ı, Is-hak'm
gerçekleşecek.. İsterdim ki, Haran'dan gelen ebeler bu işe
ardından da (torunu) Ya'kubu müjdeledik.
karıştırılmasın..;>
(Hûd: 71)
«Ne çıkar?...»
«Teşhisi çoktan vermişler, ona göre ilâç hazırlamışlar..
Dünke ürperdi:
Belki o ilâçlar çocuğa tesir eder.»
«Nasıl inanmam!. Şüphelenmem mümkün müdür?.. Ne
«Demek gördün kadınları?...»
var ki, acaba îshak*ın oğlu Rafka'dan mı olacak?.. Yoksa başka
«Az önce uzun uzun dertleştik.. Şimdi Şam yolundalar.»
bir kadından mı?... Gönlüm, böyle muhterem bir kadından
olmasını diliyor... Bütün üzüntüm budur.. Beni, dertlendiren bir «Halbuki sahibimiz îshak pazaryerindedir.»
meçhul içinde kalmadır.. Eğer Rafkadaki alâmetler hamilelik Dünke şaşırdı.. «Demek ebeleri çağıran Rafka'dır.. Ishak
değil, dertse pek içleneceğim.» değildir.. Ben pazaryerine koşmalıyım.. Sahibimizi bulup
«Hayır.. Mademki müslümansm, kadere rıza anlatmalıyım.» dedi ve koşarak halkm araşma karıştı.
göstereceksin.»
«Elbette.. Kele doğuma bir ay kadar bir zaman kaldığı
halde, bedende hiçbir hareket olmayışı.. Yalnız bu, beni,
söylenenlerin doğruluğuna sürüklüyor.»
«Demin de söylediğim gibi, sabır en güzelidir..»
«Sahibemiz Rafka'nın Haran'daki ağabeyi Leban da
duymuş.. Bu gece gelen kervanla dört ebe göndermiş.. Kız
kardeşiyle ilgilensinler diye..»
«O halde daha ne düşünüyorsun?.. Demek ki Rafka'nın
hayatı kurtarılacak.. Böylesine ilgileniliyor onunla.»
Dünke, tatmin olmamıştı.
Arkadaşının gözleri içine baktı bir zaman.
Sitem etti:
«Beni anlamadın..»
«Anladım.. Sen değil, hepimiz, Rafka'nın dert yerine

— 46 —
— 47 —
n Hazreti îshak (A.S.), Dünke'ye böylesine sükûnetle cevap
vermiş, durulmasına sebep olmuştu ama, içi kabarmıştı.
HER YÜZ KIZARMAZ Ellerini semaya kaldırıp dua etti.
Fazla duramayıp Şam'ın yolunu tuttu.
Tabiî o zamanki Şam, şimdiki değildi..
Dünke, sora araştıra, Hazreti Ishak (A.S.) ı nihayet buldu.
Hattâ ismi bile konmamıştı..
Sokulup, yalnız görüşmek istediğini söyledi.
Yeri o yerdi..
Hazreti Ishak (A.S.) kabul etti.
Hazreti îshak (A.S.) eve yetiştiği zaman, ummadığı bir
Tenhaya açıldılar.
durumla karşılaştı.
Dünke, bu sabah başından geçenleri, bilhassa ebelerin ilâç
Ailesi Rafka yataktaydı.. Bayılmışcasma derin bir uykuda
hazırlıklarını haber verdi.
Hazreti îshak (A.S.), babası Hazreti İbrahim (A.S.) in bulunuyordu.. Yüzü sapsarıydı..
yumuşaklığında, benzerliğinde ve güzelliğindeydi. Cariyelerinden birisi baş uçundaydı.. Boncuk boncuk
Hele sesi sanki ipek hışırtısıydı. fışkıran terini kurutuyordu.
Dünke'nin omuzunu okşadı, teskin etti: Hazreti Ishak (A.S.), odaya bakındı.. Başka kimseler
«Ey kızım!.. Sen rahatına bak..» yoktu.
«Ama Sahibemiz Rafka, olacaklardan habersiz, sıla Cariyeye sordu:
hasretiyle, ebeleri istetti.» «Haran'dan gelen misafirler nerdeler?..»
«Rafka akıllıdır.. Ebeleri dinler ama, tavsiyelerini ancak, Cariye, cevap vermedi.. Pek sevdiği sahibesini uyandırmak
uygun bulursa yapar..» istemeyen bir hali vardı.. Hazreti îshak (A.S.) a dışarısını
«Hiç değilse ona da haber versem..» gösterdi.
«Ben az sonra gideceğim.. Umarım ki Hazreti Allah
Hazreti îshak (A.S.) hemen odadan çıktı.
(C.C.), sizlere bu kadar kendisini sevdiren, Rafka için, iyilikler
Pek karışmıştı içi.. Gözleri şimşek çakıyordu.
buyurmuştur. Ben de öylesine ilhamdayım..»
Dünke, rahatladı.. Rastladığı kölelere sordu.
Hazreti îshak (A.S.) m önünde secde edip, hürmetini yaptı Köleler yol göstereceklerine, yerlere uzanıp kaderlerine
ve ayrıldı. rıza gösterdiler.
Bu tutumları, Hazreti îshak (A.S.) in büsbütün endişelerini
— 48 — körükledi.. Sandıki ebeler ilâçlarım ailesine yedirmişler ve
Rafka bundan sonra ölümle pençelemişti.. Bayılmıştı.
Avluda kahyasını gördü.
Kahyası Haldor sakindi..
— 49— Hz. Ya'kub — 4
mış.. Tahammül mümkün değilmiş. Ben yanındayken, iki kere
O haliyle, emniyetle, Hazreti îshak (A.S.) a yaklaştı.
daha oldu bu. Ebeler ve hekimler gelince de tekrarlandı..
Anlattı: Şimdi duruldu ve Sahibem Rafka, güçlükle uyudu. Korkarım
«Düşündüğün gibi olmadı hiç bir şey ey sahibim..» ki, dayanılmaz acılar veren derdi tekrar başlamasın.»
«Peki, ailemin haline ne diyeceksin?..» «Bunda kimsenin rolü
Hazreti Îshak (A.S.), kahyası Haldor konuşurken, gözlerini
yok.. Hazreti Allah (C.C.) m emrine göre ceryan ediyor
gözlerinden ayırmıyordu.. Tekmil bitince, kararını söyledi: «Sen
hadiseler.»
beni hiçbir gün aldatmadın, yalan söylemedin ey Haldor.»
«Seni anlamıyorum ey Haldor.. Bana acele cevap
«Bu, devam edecek..» «Bilirim.. Lâkin bir şey
ver.»
daha' soracağım.» «Buyur ey sahibim..» «Ebeler
«Sahibem Rafka'mn ağabeyisi Leban, Haran'dan ebeler
ve hekimler göndermiş... Çünkü kızkardeşinin tutumunu Rafka'ya ilâç verdiler mi?...» «Hayır..» «İyi
biliyor, çıkarılan dedikodular oraya kadar düşün..»
ulaşmış.» «Fırsat kalmadı.. Çünkü Sahibemin derdi hareket-
«Bunlardan haberliyim..» lenmişti.»
«Sen pazaryerine gittikten sonra, hekimlerden üçü geldiler. «Nasıl bir dertte karar verdiler?...» «Bana açılmadılar..
Rafka onları kabul etti ve konuştu.. Sanırım o da bedenindeki Aralarında konuştular sadece.. Ve anlaştılar.. En azından bir
normal dışı hali bir derde, yahut gittikçe azan bir ur'a kazan dolusu süt hazırlamamı söylediler.»
veriyordu.» «Hep böyle söylerdi.» «Ne olacaklarmış?...»
«Hekimlerle uyuştular.. Bana pazaryerinde kalan ebeleri «Bilmiyorum.. Emrimi verdim.. Süt toplanıyor. Tabiî sen
getirme emri verildi. Hekimlerin yanına rehber kattım, gelmeden herhangi bir tedavi yaptırmıyacaktım.» Hazreti
gittiler ve ebeleri getirdiler..» «Bu kadar mı?..» îshak (A.S.), büsbütün merak etti. Bir kazan dolusu süt
«Henüz ebeler görünmüştü ki, Rafka bir çığlık atıp bana tedavide ne iş görürdü?.. Dü-tjtindü, bulamadı..
seslendi.. Koştum..» «Evet..» Kahya Haldor, bir ata sözü okuyarak, onu yatıştırmaya
«Yanma vardığım zaman, durgundu.. Ancak, gözleri çalıştı.
irileşmiş ve yüzünden kan çekilmişti.. Bir şeyler dinler
haldeydi.. Bana susmamı işaret etti.. Bekledim.. Epeyce sürdü — 51 —
bu hali. Geçince anlattı. Meğer aylardır içinde hiç bir
kıpırdanma olmazken, ansızın hareket başlamış.. Fakat
bildiğimiz doğum hareketi gibi değil.. Sanki kanunda ordular
çarpışır gibi, gürültüler ve bağrışmalar var-

— 50 —
Nihayet hareketler bitti ve gürültüler kesildi.
Ne garip yaratılmışız!. Rafka rahatladı. Hattâ gülümsedi.
Bazan arslan kiikremeleri Hazreti îshak (A.S.) fikrini, müşahadesini, söyledi: «Ey Rafka,
Duyarız da Kılımız
bedeninde birbirine zıt iki varlık mevcut gibi.. Birisi yumuşak,
kımıldamaz.
diğeri sert.» «Farkındayım..»
Fakat çok kere Bir kuzu «Bunlar birbirleriyle anlaşamıyorlar.. Kasırga ile başak vermiş
meleyişi Bizi ürkütür, tarlayı düşün.. Yahut zalim ile mazlumu.. Pençesine ceylanı
telâşlanırız.. Vehim geçiren arslanı.. Mücadele öylesinedir.. Biri yalvarıyor, diğeri
kuyusuna düşeriz. dinlemiyor..» «Tamam..»
Bu kadar mı?.. «Iztırap veriyorlar mı?...»
Hayır.. «Hayır.. Sadece korku.. Lâkin alışmaktayım.. Hele «en
Kurtuluşumuz için gelince cesaretlendim.. Bir de şunu farkettim. İçerde
Kuyuya ne sarkıtılırsa dövüşenler, ne yaparlarsa çekinerek yapıyorlar.. Bana ve sana
Tutmaktan kaçınırız. hürmet eder halleri var.. Aralarmdakini duyurmak
istemiyorlar..»
Hazreti îshak (A.S.), Kahyaya işaret ederek, onu susturdu..
Hekim ve ebelerin nerede olduklarını sordu. Kahya Haldor, Hazreti îshak (A.S.) ansızın rahatladı.. Gözleri parladı ve
yamaçtaki ağaçlığı gösterdi: «Orada uyuyor ve senin gelmeni gülümsedi.
bekliyorlar.. Çağırayım istersen..» Rafka da aynı hali yaşıyordu.
«Hayır, ben gideceğim..» Geriye çekilen cariye, sağır, ve dilsiz olduğu için
Hazreti îshak (A.S.), tam ayrılacakken, içerden ailesi hiçbir şeyin farkında değildi.
Rafka'nm iniltisini işitti.. Yanma koştu. Rafka büsbütün ter Sadece, sahip ve sahibesinin bakışlarından, yüz
içindeydi.. Su kesmişti. Cariye uğraşıp didiniyordu. hareketlerinden, mânalar çıkarıyordu. O da sevinmişti. Eğer
Rafka, o perişan haliyle Hazreti îshak (A.S.) m geldiğini konuşması mümkün olsa, kalbinden taşanları
görünce, ancak göz işaretiyle, onu baş ucuna çağırdı. ıjöyle ifade ederdi:
Elini bulup bedenine koydu.
Ümit ve ümitsizlik
Hazreti îshak (A.S.), daha eli temas eder etmez,
Bir ağaçta serpilen
Rafka'nm içinde, eşine rastlanmadık intizamsız hareketlerin İki dal gibidirler..
yapıldığını anladı.. Kulağını verdi.. Dinledikçe şaşırdı.
— 52 — — 53 —
Ümit dalı yumuşak, İri «Bizimkilerde Allah'ın bir takdiri, hikmeti, bulunsa gerek.»
yeşü yapraklarla «Ne gibi?...»
Doludur, örtülüdür. «Bilmiyorum..»
«O halde hekim ve hekimelere uymuyacağız.»
Ümitsizlik dalı Mermerden «Bunu bilhassa isterim.. Asla onları bana yaklaştırma ve
serttir., öylesine de dediklerini yapmama mecbur kılma.»
çıplaktır. «Olur ey Rafka..»
Hazreti İshak (A.S.), biraz daha aüesi yanında otur-dutan
Şaşarım o yolculara ki Ağacın sonra, odadan ayrıldı..
ümitsizlik dalı altında Serinlemek Kararlıydı.
isterler. Haran'dan gelenleri tatlılıkla uzaklaştıracaktı yurt-'
larma yine..
Hani gölge?.. Hani Uydukları tarafa yürüdü.
serinlik?.. Nerde
esintiler?.. *
**
Neyse ki, gördüler
Yaklaştığı zaman, çevrelerine halkın biriktiğini gördü.
Yumuşak dalı.. Sığındılar
Sanki düğün vardı..
yeşilliğine..
Yahut pazaryeriydi.
Hazreti İshak (A.S.), bir kaya gerisinde siper oldu.
Artık tasadan uzağım..
Onları hem izliyor, hem dinliyordu.
Çünkü yolcularım
Kalabalığın içinde mümin kullar, mmafıklar, sapıklar
Selâmete çıktılar.
karmakarışıktı..
Yeni gelenler de oluyordu.. Ellerindeki bakraçları ortadaki
îlk ilhamını açıklayan Hazret! İshak (A.S.) oldu.
kazana boşaltıyor ve bir kenara çömeliyorlardı.
Sordu Rafka'ya: Kahya Haldor bile aralarındaydı.
«Sözlerinden anladığım şey, sadece bir müjdedir..* Harandan gelenlerin başı, bir ara gürültüyü susturdu.
«Bu muhakkak..» Ayağa kalkıp, bilhassa kahya Haldor'a bakarak konuşul:
«Ya içinde iki hayatın var oluşunu mu kabul ediyorsun?» «Ey İshak'ın kulları!..» diye söze başladı.
«Evet.. Ve o iki hayatı, beni üzmelerine rağmen,
seviyorum.» — 55 —
«Bildiğimiz başkadır ama.. İkizler kuzu sarması gibi
uyuşurlar..»
— 54 —
Bağıranlar oldu: pofta.
Kahya Haldor, hemen düzeltti: «Hep bunlar sapıklarla münafıkların ısıdır... Rafka gibi muhterem
«Hayır, Allah'ın kullan..» bir kadına bu yapılır mı?., öyle bir su niçin içirildi sahibemize?..»
Konuşan, kızdı.. Fakat canını düşündü.. Dudaklarını ısırıp Ret edenler oldu:
hislerini yendi.. Sükûnet bulunca tekrar sözü iftira etme ey zavallı!.. Bu talihtir.» HayTr.TnlerL insan i,nden v^
aldı: —i* *£ masında talihin işi yoktur.. Esasen talih nedir?.. Kader
«Öyle olsun.. Ben ve arkadaşlarım erkeklerle kadınlar, Haran
bölgesinin değil, bütün Asur topraklarının ün yapmış ^ ^zreti îshak (A.S.) duyduklarıyla tekrar şüpheye düştü..
hekimleriyiz.. Sahibenizi görür görmez, derdini anladık. Merak Hekimlerin anlattıkları mümkün şeylerdi.. Kendi si de dinlemişti
etmeyin, kurtaracağız.. Ne var ki, çekindiğimiz, sahibiniz îshak, benzerlerini.. Tekrar geriye döndü. Meseleyi Rafka ile iyice
bizzat hasta olan sahibeniz olduğundan, belki tedavimizi 4tabul konuşmalıydı. Odaya girince, Rafka'yı ayakta buldu.. Sevindi
etmeyeceklerdir..» Haldor kestirip attı: şüphesiz.. Bunu dile getirdi: «Sıhhatini kazanmışsın ey Rafka..»
«Şimdiden hüküm verme.. Önce derdin ne olduğunu söyle. «Esasen sıhhatim tamdı.. Vehimden kurtulunca, alışınca,
Bizim sahiplerimiz, yumuşak başlı ve ilme hürmet eden toparlandım..»
kimselerdir. Esasen kendileri âlimdirler..» «Ama bak, «Hakikaten acı çekmiyor musun?..» «Hayır.. İkizlerimizin
bulamamışlar derdi.» «Hele sen konuş da..» oyunlarının devamını bile arzuluyorum..»
«Sahibenizin hastalığı basittir.. Nasıl olmuşsa belki Mereti îshak (A.S.), düşündü. .
karanlıkta görmeden, bakmadan bir su içmiş.. Karnına küçük Kr türlü dışarda duyduklarını ailesine nakletmek
iki yılan akmış.. Bunlar orada büyümüşler.. Şimdi dövüşüyor ve
çıkmaya uğraşıyorlar.. Eğer sahibiniz îshak razı olursa, şu ağaca islemiyordu.. Belki aksi tesir yapardı.
sahibenizi ayaklarından asacağız. Ağzını süt dolu kazana Hamile bir kadına: .Senin karnında yjlantar var..» ı „ût „ cPV
vereceğiz. Kazanın altı yakılacak. Süt kaynayacak. Sahibenizin mivdi?-. Bir tas zehir uzatmakla eşitti. dem «Ûdan Sa bir
karnındaki yılanlar, sütün kokusuna doğru gelecekler ve eriyenin 5a*s, yüaseidi o an-
ağızdan çıkıp kazana düşerek haşlanacaklar..» da.
Dinleyenler heyecanlanmışlardı. Hattâ birisi onları Güzel, içli bir şarkıydı bu. dinleyene
doğruladı: «Böyle bir tedaviyi görmüştüm Mısır'da..» Farkettirmeden, cesaret de veriyordu dinleyene.
dedi. Sonra fikrini söyledi:
«Tehlikeli değildir.. Sahibimiz ve sahibemiz kabul ederler. _57 —
Bazan yılan yerine kurbağa bile çıkıyor..» Müminler
üzülmüşlerdi.

— 56 —
«Pek beğenirim.. Alabildiğine göğüs açıklığı, vicdan
aydınlığı, ne güzeldir'... Bana bile tesir etti sözleri.»
Ey hasta başım Yumruklan «Tamam.. Bunu anlamıştım.. Sen bir şeyler duymuşa
arasına Sıkıştıran bahtsız! benziyorsun.. Her ne olursa olsun, karşılayacak kadar
Nedir düşündüğün f.. kuvvetliyim.»
Çektiğin tasa kimedir f.. «Sana inanırım ey Rafka!.. Bana söyleyebiür misin?.
Bedeninden çıkan seslerde ıslıklara benzerleri var mı?..» «Bu şüphe
Seni gören
Sürüsünü kurda niçin?...» «Sebep sorma ey Rafka!..»
Kaptırmış sanır.. «Seni sevindireyim o halde.. İçimden zaman zaman gelen dövüş
Ne var böylesine üzülmekte?. yahut gülüş seslerinde ıslık yoktur..» «Demek bazan gülüşmeler de
Kuyuya düşürdüğün oluyor?..» «Evet.. O anlar ikizlerimizin barış anlarıdır.. Ey îshak,
Kova olsun.. ben niçin ıslık sesi sorduğunu biliyorum.. Çünkü, aynı şüpheye
O da bulunur, kapılmıştım.. Belki içinde yılan yavruları olan bir su içtiğimi
ip de yenilenir.. düşünmüştüm.. Hayır, böyle şey yok.»
«Beni kurtardın.. Hekimler ve ebeler öyle bir kana-atteler.
Nuh, ümmeti gazaba uğrayınca bile Senin Tedavinin hazırlığındalar..»
gibi olmadı. Hele saman çöpü kadar Bir
kara parçası görmeden Yerle gök «tik akıllarına gelen şey, bir kazan süt kaynatmak ve beni
arasında, O tahta gemisiyle gezinmesi!. üzerine başaşağı asmak değil mi?...»
Neye, kime güveniyordu?.. Yalnız «Evet..»
Allah'ına değil mi?. «Bunu asla kabul edemem..»
«Olur..»
O halde sen de öyle yap.. *
Allahına sığın.. **
Ve cesaretlen.. Artık olayların gizlenecek tarafı kalmamıştı.
Her müşkülü yenersin. Rafka'nın ağabeysinin Haran'dan gönderdiği hekimler ve
Derdini defedersin. ebeler, Hazreti îshak (A.S.) dan yılan şüphesi ve teşhisi üzerine
ret cevabı alınca, sinirlenmişlerdi.
Hazreti îshak (A.S.), Raf ka'ya baktı ve sordu: «Bu Hattâ başkanları, Hazreti îshak (A.S.) ı bir çeşit tehdit
Şafaka'dır değil mi ey Rafka?...» «Evet..»
etmişti şöyle diyerek:
— 58 — «Ey îshak!. Ailen senindir elbette. Fakat onu sahi-
— 59 —
bimiz Leban pek sever. Eğer başına bir hal gelirse, akrabalık rını barındırırlardı. En küçük fırsatı kaçırmaz, büyütür, Şam
dinlemez, saldırır.. Kardeşinin intikamını alır.» Hazreti îshak yurdunda huzuru bozarlardı.
(A.S.) sükûnetle cevap vermişti: «Unutmayın ki ben ve ailem Hemen hemen her gün çarşıda, pazarda ve meydan-
Rafka da her şeyin ilmini talim etmiş kimseleriz.. Rafka'da ne larda*kavgalar oluyordu.. Sebep de Rafka'nm durumuydu.
dert var, ne illet, ne de bedeni bir yılan yatağıdır.. Bekleyelim Bazı has mü'minler diğer gruptakilere sükûnetle
kimin yüzünün kızaracağını göreceğiz.»
hatırlatıyorlardı :
«iş işten geçtikten sonra.»
«Sevgili peygamberimiz Hazreti ibrahim (A.S.) in ailesi
«Geçen bir şey yok.»
Sâre için de neler uydurmuştunuz?.. Sözde yalandan bedenini
Haran'lı hekim ve ebeler, dönmemişlerdi yurtlarına, ama sarmış, bir evlatlık alacaktı.. Fakat Hazreti Allah (C.C.),
sahihleri Leban'a haber göndermişlerdi.. sahibimiz Ishak'ı, Sâre'den, tıpkı Hazreti ibrahim (A.S.)
î^eban yani Rafka'nm ağabeyi, putperestti.. Buna rağmen benzerliğinde yaratınca ne diyeceğinizi bilemediniz.. Niçin
Hazreti Ishak (A.S.) ı tuttu. Haklı bulup adamlarını çağırttı. altmış sene önce olan bu mucizeyi unutuyorsunuz?.. Her şey
Görünüşte ortaklık yatışmış gibiydi. boş.. Her yüz kızarmaz.. Kızarması, mahcup olması, için
Fakat aslında içten içe halk üç guruba ayrılmıştı. Müminliği şarttır.. Haya ve edeb ancak Allaha teslim olanlara
Gizli bir mücadele yapılıyordu. lütf edilmiş bir armağandır.»
Birinci gurup müminlerdi. Bunlar şaşkın haldeydiler. Sapıklar ile münafıklar, arsız arsız gülüşüyor yahut
Hazreti îshak (A.S.) ile Rafka'nm fikirlerinin doğru çıkmasını sinirleniyorlardı.
arzuluyorlardı bir taraftan.. Diğer taraftan ise, süt tecrübesinin Alay ediyorlardı:
yapılması fikrindeydiler.. Uzak bir ihtimal de olsa, şüphe, «Demek sahibeniz ikiz doğuracak öyle mi?..»
tecrübeyle uzaklaştırılırdı. «Evet.. Alâmetler gösteriyor..»
ikinci gurup münafıklardı. Münafıklar, göğüsleri «Hiç bir alamet yok.. Bedende kaynaşan gürültülerden
açılmamış olduğu halde, öyle görünen lâkin arkadan her türlü
başka..»
kirli işlere karışanlardı...
«Göreceğiz..»
Bunlar, sadece kendilerini düşünüyor, kazançlarına hizmet «Göreceğiz..»
ediyorlardı.. Bir kısmı, Hazreti Ishak (A.S.) a bazı davranışları «Elbet Allahımız bu sefer de yüzümüzü ak edecektir.»
dolayısıyla kırgındılar.. Bu davranışlar, ondan iltimas
istemelerine karşılık ret edilişleriydi. Mü'minlerden iradeleri kuvvetli olanlar böyle karşı
Üçüncü gurup ise herkesin bildikleriydi. duruyorlardı hayırsızlara ama, diğerleri avunmak istiyorlardı.
Aynı yurtta yaşadıkları halde, sapıklıkta kalanlardı-lar.. Günler de geçiyordu.
Putperest hükümdarlara yardım eder yahut casusla- Rafka, dokuzuncu hamilelik ayına bastığı halde, gezinip
duruyordu şehirde..
Hep güleç, hep yardımseverdi.
Yoluna çıkan kadın ve kız müminler yalvarıyorlardı:
— 60 — — 61 —
«Ey Sahibemiz!.. Hakikaten içinde ıslık sesleri yok mu?.. Bunlar, acıya tahammül edemeyip, kendini bırakan
Acı duymuyor musun?..» Rafka'nın çığlıklarıydılar..
«Öyle bir durumda olsam, çaresine mâni olur muydum?.. Çeyrek saat kadar sürmüşlerdi.
Siz dedikodulara kulak kapaym ve mesut günü sabırla Halk fırlamıştı..
bekleyin.»
Ortalık karışmıştı..
Nihayet o gün de geldi.. Yahut yaklaştı.
Yüan çıkınca ilk önce Rafka'yı sokacaktı şüphesiz.. Bunu
Rafka normalden pek beter sancılandı.
Yatakta kıvranırken, bağırmamak için, insanüstü gayret olmuş kabul edip ağıt söyleyenler ve dinleyenleri ağlatanlar bile
gösterdi. vardı:
Odasının ve evinin çevresinde toplaşanlar, içeriye girip
çıkanlardan haber aldıkça, yas gününde gibi, dövünüyor, Ne zavallı,
saçlarını yoluyorlardı. Güçsüz yaratılmışım meğer!.
Çünkü ebelerin dışarıya sızdıkları haberler, doğum Gölgesine sığındığım ağaca
yapacak bir kadının başından geçenlerden değildiler. Canavar dolandı da Seyirci
Hattâ bir ebe canının telâşına düşmüştü. kaldım.
Şöyle diyerek kaçmıştı:
«Sahibeniz Rafka'nın bedeninde gürültüler, çırpınmalar Dallarda yaprak arama artık.. Hele
pek azdı.. Bunu yapanlar ikizler olamazlar.. Belli, Rafka'dan, çiçek, meyve bekleme. Sıyrıldı kabuk
hem de ağzmdan, bir yılan fışkıracak.. Ejderha büyüklüğünde.» bile. Ağacın, çöle bırakılmış Bir
Ebenin sözleri bekleşenleri de kaçırmıştı. cesetten farkı yok.
Hele sözleri münafık ve sapıklar dillerine dolayınca,
Hazreti îshak (A.S.) m evinin çevresi tenhalaşmıştı. Serap değil gördüğün.. Bir yığın
Bazan meraklılar görünüyordu ama, ellerinde budaklı, kemiktir. Onlar da
kaim sopalar yahut kılıçlar vardı. beyazlıklarından Olacaklar
Akıllarına göre, yılan saldırırsa, bunlarla karşı yakında. Kararıp çürüyecekler.
koyacaklardı.
Gerek Hazreti îshak (A.S.), gerekse Rafka, onları ya Halbuki aynı anda, Rafka odasında, yatağındaydı. Baş
görüyor yahut işitiyorlardı. ucunda Hazreti îshak (A.S.) dan gayrisi yoktu. Attığı
Böylece üç gün daha geçti. çığlıklardan ürkenler kaçışmışlardı. Rafka, tekrar kendine
Nihayet bir sabah, herkes uykudayken, Hazreti îshak gelince, kocasına gülümsedi. Hazreti îshak (A.S.) sevinip
(A.S.) m evinden yürekleri hoplatıcı çığlıklar duyuldu. sordu: «Rahatladın mı ey Rafka?...»
— 62 — — 63 —
«Evet.. Sanıyorum sevgili Allahımızm ilhamıdır. Be-
denimdeki ikizler artık hayata çıkacaklar.» Hazreti Îshak (A.S.), memnun kaldı.
«Şimdi mi?..» Rafka'yı aldı.
«Belki az sonra..» Çıktılar. p
«Çok ıztırap çektin.. Tekrarlanmasından korkuyorum.» Onları görenler, hayretle bakışıyorlardı avlu duvarları
«Korkma ey îshak!. İkizler uyuştular..» gerisinden ve penceresinden.
Hazreti Îshak (A.S.), ailesi Rafka'nın çıldırdığını sandı.. Rafka rastladıklarına gülümsüyor ve el sallıyor yahut
Nereden bilecekti uyuştuklarını ve ne için uyuşmuşlardı?.. şöyle diyordu:
Rafka bunu da açıkladı: «Ey kardeşlerim!.. Görüyorsunuz ki dipdiriyim...
«Şüphesiz yine hayırlı bir ilhamdır.. İkizlerimizin son Doğumuma pek az zaman kaldığı halde, gezebiliyorum.. Bunu
kavgası, birbirlerinden önce hayata çıkmak iddialarından sizi inandırmak için yaptım.. Belki sokakta yahut ötekinde
oldu... Uzun uzun münakaşa edip, dövüştüler.. Nihayet müjdeleneceksiniz. Düşmanlara uymayın.. Her olayda Hazreti
kaderlerine razı oldular..» Allah'ın emri bulunduğunu hatırdan çıkarmayın..»
«Fakat annelerini üzmeleri!..» Rafka'nın cesur davranışı, mü'minlerdeki kuşkuyu
«Bunda saklı sırrı bilemem..» gidermişti.. Hattâ bazı münafıklar ve sapıklar, çıkardıkları
«Yani doğumunun pek rahat olacağını mı anlatmak şayialardan nadim olmuşlardı.. Secdeye kapanıp hürmetlerini
istiyorsun?..» gösteriyorlardı.
«Buna bilhassa inan.. Ey Îshak, haydi git, şahitleri çağır.
Rafka, yarım saat kadar gezdi.
Bilhassa mınafık ve sapıklardan çok kişinin bulunmasını
isterim.. İlerde dedikodu yapmaları muhtemeldir. Önleriz.» Nihayet haber verdi:
Hazreti Îshak (A.S.) çıktı. «Doğumum geldi.. Ne acı, ne sancım var. Evime
Rastladıklarım, şehrin ileri gelenlerini, çağırdı. dönüyorum.. Doğumumda çok şahit bulunması baş arzumdur..
Sevginizi isbat edin. Bırakın o yüan masalını, pek uzadı..»
Lâkin kimse eve girmeye cesaret edemiyordu..
Hazreti Îshak (A.S.) eve elleri boş döndü. Mü'minlerden hemen hemen hepsi, Rafka ve Hazreti
Pek düşünceli ve mahzundu. l.ıhak (A.S.) m peşine düştüler..
Rafka, kocasının halinden, olanları anladı. Yüzleri gülüyordu.
Yataktan, çevik bir hareketle indi. Cesaretlenmişlerdi.
Diledi: Rastladıkları sapıkları ve münafıkları yakalarından luiup
«Ben bir genç kız gibi sıhhatliyim.. Haydi sokağa çeviriyorlardı. «Doğumu görün.. Görün ki, ilerde yoni fitneler
çıkalım. Halk görsün.. Ürkekliği kaybolsun.» çıkarmayasınız..»
Direnenleri zorla sürüklüyorlardı.
— 64 — Bunun pek faydası oldu.

___65____ Hz. Ta'kub —


5
Bazıları Hazreti îshak (A.S.) a hatırlattılar:
Rafka doğum için odasına girince, çevresi her türlü eşraf «Ey sahibimiz!.. Oğullarına ne ad koyacaksın?...»
kadınlarıyla dolmuştu. Hazreti îshak (A.S.) çok düşünmedi.
Erkekler dişarda bekleşiyorlardı.. Oğullarına şöyle bir baktı ve isimlerini ilân etti:
Ve Rafka birkaç dakika sonra kurtuldu. «Büyüğünün adı El-ls (Îsu-Esav) dur.. Çünkü kıllıdır.
Hazreti Allah (C.C.), sapık ye münafıklara bir kere daha Küçüğünün adı Yâ'kub'dür.. El-îs'in topuğunu tutarak hayata
ders vermişti.. Rafka'nm kısırlığını, içinde dert, ur, bilhassa gelmiştir.»
yılan bulunduğunu yayanlar gözleriyle ikiz iki oğlanm Dinleyenler, isimleri beğendiler ve alkışlayarak,
doğuşunu görmüştüler. haklarında hayırlar dilediler.
Rafka'nm ilhamları da gerçekleşmişti. Ancak bir kişi yüksek sesle şu temennide bulundu:
Çünkü bu ikiz doğum asla, başka doğumlara benze- «Allahımdan dilerim ki, El-îs ile Ya'kub, her ikiz gibi
memişji. sevişsinler.. Benzer doğmadıklarına ve annelerinin
bedbindeyken çatıştıklarına göre, hayatları da hep kavgayla
Rafka'nm anlattığı bedeninde ceryan eden hadiselerin
geçeceğe benziyor çünkü..»
"belirtisi hâlâ vardı. Ortalığı derin bir sessizlik sardı.
Öndeki oğlan kıllıydı., sert vücutluydu. Hazreti îshak (A.S.) da burulmuştu.
Arkadaki oğlan tüysüzdü, yumuşaktı. Oğullarının yüzlerine tekrar tekrar baktı.
Elini Önden doğan ağabeysmm topuğuna uzatmış ve Tatmin olamadı.
tutmuş bir halde hayata çıkmıştı. Ne yapabilir, ne diyebilirdi ki!..
Demek içerde en son yapılan kavgaya sebep doğmak Allah ne takdir buyurmuşsa o olacaktı.
önceliğini kazanmaktı. Başını kaldırdı, Allah'a şükranlarını sundu.. Hamd .Ki.. Ve
İkizler: «Ben önden çıkacağım.. Hayır ben çıkacağım.» sessizce oğullarının et tırnak gibi kuzu sarması yaşamaları
diye kapışmıştılar.. Annelerini rahatsız etmiştiler. niyazmda bulundu.
Müminler, bu ilâhi ders karşısında tekbir getirdiler. Hazreti Allah (C.C.) bu dileği kabul buyuracak mıydı?..
Münafıklarla sapıklar şaşırmıştılar. Tabiî şimdilik sır herkese kapalıydı.
Lâkin yüzleri kızarmamıştı. Yıllar onu parça parça gözlerin önüne sereceklerdi.
Bu duruma bir kulp takmaya çalışıyorlardı.
Tabiî şimdilik bulamıyorlardı.
Hazreti îshak (A.S.) pek sevinmişti.
Oğullarını aldı, dışarıda bekleşen erkeklere gitti..
Gösterdi..
Böylece kimsenin ilerde söz söylemesine, yalan
uydurmasına, fırsat vermedi.
— 67 —
Bu heyecanlar ve göz yaşartıcı sahne bittikten sonra,
müminler toparlandılar.

— 66 —
Mısır, bilhassa kıtlıklarda onlar için can kurtarandı.
m Kuzeyde bir şey yoktu.
Hazreti İshak (A.S.), ne kadar savaşa, kuzeydeki
ÇÎLENlN HER TÜRLÜSÜ
kıratlıkların saldırısına karşı tutunamamıştı..
Şam düşmüştü..
Aradan kırk yıl geçmişti. Hazreti İshak (A.S.), babası Hazreti İbrahim (A.S.)m
Şimdi Hicretten önce 1892 (M.Ö. 1270) yılı yaşanıyordu. yurduna çekilmişti.
Geride bıraküan kırk yıl içinde pek çok şeyler olmuştu ve
Onun için, önemli olan toprak kaybı değildi.. Mü'min-lerin
hâlâ devam ediyorlardı.
kayıbıydı.. Çünkü peygamberdi.. Saltanatla ilgisi yoktu.
El-îs ile Ya'kub'un doğumundan kısa bir zaman sonra
Hazreti ibrahim (A.S.) vefat etmişti. Hazreti İshak (A.S.), baba yurdu olan Filistin'e gittiği yıl,
(Bazı rivayetler, doğumun Hazreti İbrahim (A.S.) yani 87 yaşındayken, büyük oğlu El-ls, Mekke'de bulunan
yurdunda olduğu merkezindedir.) amcası Hazreti İsmail (A.S.) m kızı Beşme ile evlenmişti.
Hazreti Allah (C.C.), Hazreti İbrahim (A.S.)in vefatından Şimdi ondan oğulları ve kızları doğuyordu.
sonra, oğulları Hazreti İsmail ile Hazreti İshak'ı İlk doğan oğlu (Bum) du.
peygamberlikle görevlendirmişti. Sarı benizliydi.. Diğerleri de öyleydiler.
Birisi Hicaz'da, diğeri Filistin'de çalışıyorlardı. Halbuki El-ls esmer ve kıllıydı.
Lâkin Hazreti İshak (A.S.) pek sıkıntılara düşmüştü. ' Bu sebeple lâkabı (Âdem) di.
Çünkü, tahmin edildiği gibi, Kuzeydeki Eti İmparatorluğu Sekiz sene önce de, Hazreti İshak (A.S.) in Mekke'de
önce Mezopötamyay'ya saldırmış ve bu ülkeyi zaptedip, peygamberlik yapan kardeşi Hazreti İsmail (A.S.) vefat etmişti..
kırallarını haraca bağlamıştı. Bu tarih Hicretten önce 1960 (M.Ö. 1338) yılına tesadüf
Peşinden Filistin'in hemen kuzeyindeki küçük kırallan ve ediyordu.
kabileleri Hazreti İshak (A.S.) yurduna göndermişti. Hazreti İshak (A.S.), Kabe'yi hemen düşünmüş, oraya hiç
Hazreti 'İbrahim (A.S.) devrinde, Filistindeki kabileler değilse şimdilik büyük oğlu El-ls'i göndermeyi istemişti. Lâkin
Mısır firavnlarına haraç veriyor, sulh içinde yaşıyorlardı. komşu hükümdarlardan, Gerar kiralı Abı-melek yurduna,
Etiler'in teşvikiyle kuzeydeki kırallar saldırınca, anlaşmaya
uyarak, Abimelek'e yardıma koşmuş ve saldıranları
püskürtmüştü.
Aklı hep Mekke'deydi Hazreti İshak (A.S.) m ve gönlü
Kabe'ye doğrv çırpınıp duruyordu.
Nihayet, Hazreti Allah (C.C.) m, hiç bir ümmeti

— 68 —
peygambersiz bırakmadığını hatırlayarak, Mekke'ye de birisini Görenlere daima hürmet telkin ediyordu. Sözleri
görevlendireceğini hesaplayarak, rahatlamıştı. bilgiye dayanırdı.. Asla kızmazdı.. Yanılmazdı.
Evet, bu ve benzeri maceralar birbirini kovalayarak, Basiretliydi.. Akıllıydı.
nihayet Hazreti îshak (A.S.) yüz yaşına basmıştı.
Tabiî ikiz oğulları El-îs ile Hazreti Ya'kub (A.S.) da aynı Kuvvetlerin ve basiretlerin sahibi olan kullanınız
tarihte kırk yaşlarındaydılar. tbrahimi, tshakı, Ya'kubu da an.
Bilinmez nedendir, son yıllarda Hazreti Ishak (A.S.) in
gözleri zayıflamış, nihayet iyice görmez olmuştu. (Sâd: 45)
Buna rağmen peygamberlik vazifesine devam ediyordu.
Kısacası çilelerin her türlüsünü çekmişti ve çekeceğe
Hazreti Ya'kub (A.S.) ağabeyi (El-îs) in ahlâkına karşılık,
benziyordu.
Hazreti îshak (A.S.) m diğer bir üzüntüsü daha vardı. karıncayı incitmez yaratılıştaydı.. Çobanlığı meslek edinmişti.
Bu, üzüntü şahsını ve ailesi Rafka'yı ilgilendiriyordu. Evin işlerinde annesi Rafka'ya yardımda bulunur, davarı
îkiz oğulları El-ls ile Yakup asla geçinemiyorlardı. otlatır ve sulardı.
Sanki kardeş, yahut bilhassa ikiz değildiler.. Tamamen zıt Annesi Rafka da Hazreti Ya'kub (A.S.) ı, El-îs'den fazla
iki anne-babanın evlatlarıydılar. - severdi.. Hazreti Ya'kub (A.S.) da annesine gönül vermişti.
Bu ikiz kardeşler bedence benzer değildiler.. O kadar ki gözlerinden kıskanırdı.
El-Is'in kıllı ve esmerliğine karşılık, Yaküb (A.S.) beyaz îşte iki kardeş arasındaki ahlak farkı ve anne baba
ve tüysüzdü. Mevgisinin ayrılığı, onları uyuşturmuyordu.
El-îs, ataktı.. Kavgacıydı.. Katı kalbliydi. Bilhassa El-îs, annesinin Ya'kub'a meylini çekemiyor ve
Bu yüzden avcılığı kendisine geçim vasıtası olarak sık sık hadiseler çıkarıyordu.
seçmişti.. Ayrıca, babasının şu anda sağ kolu mesabesin-deydi.. Bu yüzden yıllarca önce, Ya'kub'u kovalamış, ölümle tehdit
Bütün savaşlara katılıyordu.. Babasını annesinden çok ederek kaçırmıştı bir zaman için ve Ya'kub, babası Hazreti
seviyordu. îshak (A.S.), Kenaniline gidince ancak dönmüştü.
Hazreti îshak (A.S.) da, pek haklı olarak, ilerisi için El-îs'e Bütün bunlara rağmen, El-îs'in Hazreti Ya'kub (A.S.) a
güveniyor, Hazreti Allah (C.C.) m onu ümmete peygamber kızgınlığı çabuk geçiyordu.
yapacağını umuyordu.. Arzusu bu yoldaydı.. El-îs'i, Yakub
Onu darıltıp uzaklaştırdıktan sonra pişman oluyor, yolunu
(A.S.) dan daha çok seviyordu.. Meyli onaydı.
gözlüyordu.. Af diüyordu.
Hazreti Ya'kub (A.S.) ise, yumuşak başlıydı. S
Mahzun bir hali vardı.
— 71 —
— 70 —
Bu olaylar sebebiyle, Hazreti Ya'kub (A.S.), henüz Yeşermekte olan tarlaya Tatlı tatlı
evlenmeye bile fırsat bulamamıştı. çiselemekte yarışan Rahmet bulutları
Halkın arasında, El-îs ile Hazreti Ya'kub (A.S.) un O tarlaya ancak bereket verir.
tutumları dolayısıyla, bazı rivayetler de vardı.. Anlatılır
dururdu. Dağlardan boşanan
Bilindiği gibi, daha onlar ana bedenindeyken, dövüş- Sele aldanma!..
müştüler. Hele hiç sevinme..
Halk şöyle derdi: Gelip geçtikten sonra dövünürsün.
«El-îs'le Ya'kub, annelerinin bedeninde doğacaklarına
yakm dövüştüler.. Çünkü yeryüzüne önce çıkıp büyük olmak Göreceğin yeşillik değildir artık.
istiyorlardı. En çok gözü kararan El-îs'di. Nihayet kendisi önce Tarla taşla toprakla, Molozla
dünyaya gelmezse anneleri Rafka'yı öldüreceğini söyledi dolmuştur.. Filizler can vermiştir.
Hazreti Ya'kub'a. Hazreti Ya'kub (A.S.) henüz anne bedeninde
bulunduğu halde, annesini seviyordu.. Onun ölümüne razı Fakat, Rafka'nm ilhamları Hazreti Ishak (A.S.) ı
olmadı.. Doğum önceliğini El-Is'e bıraktı.. El-îs evvela doğdu.. uyaramazlardı.. Gönlünü El-Is'den Hazreti Ya'kub (A.S.)a
Kendisi de El-îs'in topuğuna tutunmuş bir halde dünyaya çelemezlerdi.
geldi.» Hazreti Ishak (A.S.) yüz yaşında ve gözleri görmezken,
Bazan Hazreti Ishak (A.S.) ile ailesi Rafka yalnız kalırlar yine El-Is ile Hazreti Ya'kub (A.S.) darılmışlar ve Ya'kub
ve konuşurlardı. annesinin ikâzıyla, kaçmıştı..
Rafka gizlemezdi. Hazreti Ishak (A.S.) sorunca: Henüz yeni dönmüştü.
«Evet, Ya'kub'u El-Is'den daha çok seviyorum.» derdi. Dönüşüne de El-îs'in teminat vermesi sebep olmuştu.
Hazreti Ishak (A.S.) bile bile, Rafka'ya takılırdı: Daha Ya'kub tekrar gider gitmez pişman olmuş ve
«Bu sevginin sebebi Ya'kub'un senin yanından annesine koşmuştu:
ayrılmaması ve hizmetlerini görmesiyse, bunu köleler de «Ey güzel annem!..» demişti.. «Ya'kub kardeşim ner-deyse
yaparlar. Halbuki El-Is hem büyüktür, hem savaşçıdır., ilerde haber sal dönsün.. Onsuz yapamıyorum.»
ümmeti derleyip toplayacağı kanaatindeyim.» «Fakat buradayken daima ölümle tahdit ediyorsun.»
Rafka üzülür, itiraz ederdi: «Sen bana bakma..»
«Sen Yakub'un duruşuna ve tutumuna aldanma.. Hüzün «Bakma olur mu?.. Ya, ansızın elinden bir kaza çıkarsa?...
timsali oluşu Allah vergisidir.. Bana sevgisi de daha doğadan Çünkü birdenbire gözlerin kararıyor. Ne yaptığını
önce başlamıştır.. Doğum önceliğini El-Is'e b1-rakarak hayatımı bilemiyorsun..»
kurtarmıştır.. El-îs'in ataklığı faydadan çok zarar verir.. Sen «Sebep sensin ey annem!. Onu benden çok sevmene
daima Ya'kub'u benimse..»
Bir atasözü de okurdu Rafka: — 73 —
—•72 —


tahammül edemiyorum.. Fakat bundan sonra irademe hâkim
Çarpışır durur..
olacağım.. Ya'kub ile uğraşacağıma, sana kendimi nasıl
Dildir o korkunç ejderha..
sevdireceğimi düşünüp, o yolda hareket edeceğim.»
Sakınmasını bil.
«Unutma ki iki kardeşin geçimsizlikleri müminleri
üzüyor, düşmanları sevindiriyor.. Babanız Allah'ına kavuşunca,
tutumunuzdan ancak sapıklar faydalanacaktır.. Şimdiden El-îs, bütün bunları anlar görünmüştü.
dedikodular almış yürümüş.» Ve verdiği söz üzerine Hazreti Ya'kub (A.S.) dönmüştü
«Aldırma onlara ey annem..» yine baba ocağına.
«Nasıl aldırmam?.. Küçükken bastırılmazsa, büyüyünce Dönüşünden Hazreti Ishak (A.S.) da memnun kalmıştı.
başa çıkılmaz..» Hazreti Ya'kub (A.S.) ı çağırmış, öğüt vermişti.
Rafka El-Ise' şu ata sözünü hatırlatmıştı: Ayrıca şunu da vasiyet etmişti:
«Ey oğlum Ya'kub!.. Ağabeyin El-îs çabuk evlendi.. Bu
Bir küt kolayca Koparabilirsin.. yüzden, avare hayatı son buldu.. Arzumu da kırmadı, amcan
Belki ikiyi, üçü de.. Lâkin onlar ismail (A.S.) m kızıyla evlendi.. Sen ne olacaksın?.. Artık
çoğalıp, Birbirlerine dolanınca, evlenmeni düşünmen gerekmez mi?...»
Bilek kalınlığında sarılınca «Allahım bakalım ne zaman kısmet edecek?...»
Koparmak ne mümkündür!..
«Şüphesiz.. Fakat eğer evlenmem gerçekleşirse, sa~ km
buranın kızlarından alma.. Hallerini görüyorsun.. Dayın
Harmanda tutuşan
Leban'm yurdu en münasiptir.. Yani anne soyu tarafın..
Tek saman çöpü
Seni kaldırmasın:.. Şüphesiz o soy, benim de soyumdur..»
Ona hemen koş «Olur ey Peygamber babam..»
Ve tabanınla ez..
Yoksa sıçrayacak kıvılcımlar
Harmana atlarlarsa
Bir yıllık emeğini yerler. Aradan iki hafta kadar bir zaman henüz geçmişti.
Bir sabah Hazreti Ishak (A.S.) erkenden uyanmış, avluya
Elindeki silâha güvenme.. çıkıp, hasır üzerine oturmuştu.
Sürekli değildir yardımı. Fakat Mevsim sonbahardı.
bir silâh var ki Son nefese kadar
Bağlar bozuluyordu.
— 74 — Komşu bahçelerin birisinde meyva devşiren iki adam aynı
şarkıyı söylüyorlardı:

— 75 —
Hayat bir vadidir..
Sisli bir vadi. «Güzel...»
Her doğan ona itilir. «Bir emrin var mı ey sevgili babam?...»
Ne zaman tökezleyeceğini, Hazreti Ishak (A.S.), oğlunun bu sorusuna karşılık, içinde
Düşüp toprağa döneceğini önüne geçilmez bir arzu uyandı.. Canı av eti istedi.
Bilmeden, Bunu diledi:
Ancak gün gün, «Ey hakikatli oğlum El-îs!.. Görüyorsun ki kocadım.
Adım adım ilerler. Ecelin geliş anı bilinmez.. Bana bir geyik avla.. Kızart ve
Bir nefes sonrasım sevdiğim tarafını getir, yiyeyim.. Sonra, babamın bana yaptığı
Görmek yasaklanmıştır kendisine. duayı, ben de sana yapayım..»
El-îs pek sevindi.
Yolu boyunca «Başüstüne..» diyerek uzaklaştı.
Bir şeyler geçirir eline.. Oğlu Rum, peşinden koşuyordu..
Heveslenir, Öğrenmek de istiyordu..
Sevinerek başkalarını arar. «Ey babam!. Dedemin sözlerinden pek sevindin..»
Bizim şu ağacın meyvalarınt «Nasıl sevinmem ey Rum!.. Babam bana öyle bir dua
Yoluşumuzda da edecek ki, çok büyük bir şeref kazanacağım.. Yani peygamber
Aynı oyun var. olacağım. Çünkü Hazreti îbrahim (A.S.), babama o duayı
Sepetleri hırsla dolduruyoruz ama, yapmıştı.. Peygamberi, Hazreti Allah (C.C.) hiç kırar mı?..
Asıl mal sahibini düşünmüyoruz. Sanırım yakında bir geyik görürüz. Hemen avlar, kızartırız. En
güzel yerini babamıza takdim eder, hayırlı duasını alırız..»
Hazreti îshak (A.S.) şarkıyla hoş oldu. Halbuki El-îs bilmiyordu ki, Hazreti Allah (C.C), menfaat
Kendi-kendine: «Bir nefes sonrasını görememek...» diye karşılığı yapılan iyilik ve hürmetleri istemez.. Helki de
söylendi.. «Ne kadar doğru!.. O halde?...» biliyordu da heyecanlanmıştı, düşünmüyordu..
Bunun cevabını vermeye hazırlanırken, ayak sesi duydu.,
sonra başkasını. Yoksa babasma şöyle bir cevap verirdi:
Göremediği halde, tanıdı ve yüzü aydınlandı. «Ey peygamber babam!. Sen dile.. Her şey Hazreti Allah
İlgilendi : (C.C.) m emri ve izniyle olur.. Eğer O buyurursa hrn vasıtalık
«Sanırım sensin ey El-îs.» yaparım, hakikaten bir geyiğe raslayarak avlarım.. O şerefü dua
Cevabını aldı: bir av eti ile nasıl kıyaslanabilir!.. İhtimal beni imtihan
«Evet, ey peygamber babam..» ediyorsun yahut emir aldın.»
«Peşindeki de Rum değil mi?...» Her neyse, olan olmuştu.
«Doğrudur.. Yaşı on iki oldu.. Ava alıştıracağım.»
— 76
— — 77 —
ne kadar günahkâr sanıyor!.. Ağlaya ağlaya affedilmesini
Durumun nasıl aydınlanacağı, ancak Hazreti Allah (C.C.) yalvarıyor.. Halbuki bence doğusundaki temizliktedir.. Hiç
in bilgisindeydi. kirlenmedi..» diye düşündü.
Hazreti Ya'kub (A.S.), ancak çeyrek saat sonra,
Nitekim, o bilgi ve emir çerçevesinde değişmeye başladı.
ibadetini bitirdi..
Hazreti îshak (A.S.) in ailesi Rafka, kocasının oğlu
Doğrulup döndü ve annesini gördü.
El-îs'e söylediklerini sofadan işitmişti.
Özür diledi:
O da Hazreti İbrahim (A.S.) in Hazreti îshak (A.S.)a
«Ey güzel, afif annem!.. Seni pek beklettim yine... Sakın
yaptığı duamn ne olduğundan haberliydi. bana darılma!.. Bilmem neden, İbadetime başlayınca, sevgili
Annelik kalbi daha çok, Hazreti Ya'kub'a meyilli bulunduğundan, Allahımı pek yakınımda buluyorum.. Yaşamaya doyamıyorum..
bir ilhamla belki Ya'kub'un peygamber olmasını istiyordu. Ona aşkım hudutsuzdur.. Acaba günahkâr mıyım?.. Beni
Telâşlandı. İçeriye çekildi..
çağırdığı zaman ebedî hayatım cennetinde mi geçecek,
Hazreti Ya'kub (A.S.) ı araştırdı. Hazreti Ya'kub (A.S.)
yoksa...»
odasındaydı.. Uyanmış, yıkanmış, ibadetini yapıyordu.. Rafka
Rafka, daha fazla dayanamadı.. Hazreti Ya'kub
eşikte beklemek zorunda kaldı.. Çünkü Hazreti Ya'kub (A.S.) m
(A.S.) m sözünü kesti:
ibadetinde kendisinden geçtiğini, uzun uzun, elinden geldiği
«Bunları nasıl düşünebiliyorsun?.. Sen, henüz melek
kadar, Allahma kulluk yaptığını bilirdi.
temizliğindesin..»
Şimdi de uzatırsa, belki fırsatı kaçıracaktı. Lâkin Rafka'nın
«Ah bir inanabilsem!...»
yapacak bir şeyi yoktu beklemekten başka. «Yetmez mi ey Ya'kub?...»
Oğlunu sabırsızlıkla eşikte izlerken, gururlanıyor ve Hazreti Ya'kub (A.S.), annesinin bu sözlerini başka
içleniyordu da.
mânaya aldı..
Hazreti Ya'kub (A.S.) ne kadar yürekten Allah'ına
özür dileme/ye devam etti:
ibadet ediyordu öyle!.. «Ey nereme sığdıracağımı bilemediğim annem!.. Sen hiç
Esasen yüreği kadar beyaz olan yüzü büsbütün
düşünme.. Ben şimdi koşar, davarları sularım.. Sağarım..
aydınlanmıştı.. Hüzün nurları uçuşup duruyorlardı gölgeler
Avluyu süpürürüm.. Daha ne dilersen yapar, işlerini
halinde.
kolaylaştırırım.. Ne kadar elime çabuk olduğumu
Gecikmedi, gözlerinden inci inci yaşlar dökülmeye
görmüşsündür..»
başladüar..
Bir ilhamda da bulundu:
Rafka ürperdi: «Hep böyle yapar. Kimbilir kendisini
Ne zalim yürektir ki
— 78 — O yürek,
Anne-evlat sevgisini yaşamaz.
Aralarına girer,
Hoyratça ayırır onlar*.
— 79 —
«Derilerini ne yaptın?...»
Pazarlarda satılan esirler gibi, «Dalda asılılar..»
Anneyi, çok altın verene Teslim eder, «Onları güzelce yıka ve kurut..»
Evladı boynu bükük bırakır.. Kan «Peki..»
ağlatır hayatı boyunca.
Rafka, oğlakları kızarttı.. Tepsiye koydu. Oğlu El-Is'in evi
bitişikteydi.. Oraya geçti.. Ailesi Besme'ye görünmeden, El-Is'in
Rafka'nm kalbi ağzına geldi.. «Sus, ey Ya'kub!..» dedi.
yeni elbiselerinden birisini
«AUahımdan dilerim ki sana yanlışlıkla böyle bir kaza
yaptırmasın.. Yahut, sen boş bir anında şaşırma.» alî}* geldi.
«înşaallah ey annem!..» Hazreti Ya'kub (A.S.) tandır başındaydı..
«Şimdi beni iyi dinle ey oğlum!.. Günlük işleri ben Oğlak derilerini getirmişti.. Annesi ona emir
yaparım.. Sen ağıla koş, iki oğlak seç ve kes.. Bana getir. verdi: «Acele soyun ey Ya'kub.. Şunları giy.»
Onları babanın sevdiği gibi kızartacağım..» «Ama onlar El-Is'indir..» «Giyeceksin..»
«Bu niçindir ey güzel annem?...» «Ey annem, birşeyler düşünüyorsun ve bana
Rafka, kırları gösterdi: yaptırıyorsun,. Ve ben itaat etmek zorundayım.. Fal£at*günâhı
«Bak, ağabeyin El-Is ile oğlu Rum, koşarak gidiyorlar.» ne olacak?..»
«Evet, gördüm..» «Benimdir.. Esasen yaptığım öyle değildir.. Hakkı
«Baban, El-Is'den av eti istedi.. Sen ondan önce almak için bir gayrettir..»
davranmalısın..» Hazreti Ya'kub (A.S.) ne diyebilirdi, uydu annesine. Ağabeysi
«Niçin?...» El-Is'in elbisesini giydi. Annesi, acele, oğlak derilerini kesip
«Çünkü baban av etini yediği zaman, oğluna, babası biçimledi.. Hazreti Ya'kub (A.S.) m ellerine, boynuna, açıkta
Hazreti ibrahim (A.S.) m ettiği en hayırlı duayı edecek.. neresi varsa, oraya güzelce sardı.. Baktı, yokladı.. Sevindi:
Halbuki bu dua senin hakkındır..» «Şimdi tam El-Is'e benzedin.. Al tepsiyi ve babana
Hazreti Ya'kub (A.S.) yumuşak başlıydı. götür.. Kendini El-Is diye takdim et. Ev etini getirdiğini
Annesini kıramadı: «Hazreti Allah ne emrederse öyle HÖyle.. O, görmediği için, seni eliyle yoklayacaktır.. Kıllı
olacak..» dedi. «Biz yahut ağabeyim El-Is, ne kadar çırpınsak olduğunu his edince inanacaktır ve duayı yapacaktır.»
nafiledir.. Peki, ey annem, emrine uyup dilediğini yapacağım.» Hazreti Ya'kub (A.S.) naçar kaldı.. Babasma gitti.
Hazreti Ya'kub (A.S.) ağıla indi. Fakat şöyle konuştu:
En körpe ve eti lezzetli olacak iki oğlak seçip kesti. «Ey peygamber babam!.. Sana kebap getirdim.» Hazreti
Yüzdü ve annesine getirdi. Ishak (A.S.İ düşündü:
Rafka sordu:
___Si— .Ha. Ya'kub — i»
— 80 —
«Ben keljabı M-îs'den istemiştim.. Halbuki getiren Kamvler sana uysunlar Vahdaniyete
çağırırken onları.. Milletler baş
Ya'kubdur.. Ses onun sesi.»
eğsinler. Kardeşlerine sahip ol..
Emir verdi:
Annenin oğulları itaat etsinler.
«Yanıma iyice yaklaş ey oğlum..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) sokuldu ve diz çöktü.
Sana kötülük edenler kötülük, İyilik
Hazreti îshak (A.S.) oğlunu kokladı.
edenler iyilik bulsunlar.. Tuttuğunu
Yine kendi kendine söylendi:
koparasm.. Hedefine rüzgâr gibi
«Kokusu da Ya'kubun kokusu..»
ulaşastn.
Elbisesini yokladı:
«Elbise El-is'in..»
Hazreti Ya'kub (A.S.), babasının elini öpüp ayrılırken
Ellerini Hazreti Ya'kub'un boynuna ve ellerinde gezdirdi:
kıpkırmızıydı..
«Fakat bedeni kıllı.. El-îs gibi.» Annesiyle dönerken, konuşmadan edemedi:
Rafka açıkta duruyordu.. «Ey annem, biz iyi bir şey yapmadık..»
Hazırladığı oyunun bozulmak üzere olduğunu anlayınca, «Üzülme ey Ya'kub!.. Allahm cezasını ben
Hazreti Îshak (A.S.) ı uyardı: kabulleniyorum.. Önce de söyledim, annelik kalbim senin
«Ey îshak!.. Kebap soğuyacak.. Bu derece inceleme hakkın üzerinde çırpındığından bu oyuna baş vurdum..»
niçindir?. Av etini El-îs'ten istemedin mi?» ÎŞte getirdi.. «Oyun değil, hile ey annem!..»
Hemen ye.» «Mecburdum..»
Hazreti îshak (A.S.), yemeği yedi. «Allahımdan bütün dileğim, günahımızı affetmesidir.»
Söz verdiği duayı yaptı: «Ey oğlum, unutma ki, biz aracıyız.. O ilhamladı ve
«AllahımL Bu oğlum ve soyuna peygamberlik ile yaptırdı..»
hükümdarlık ihsan buyur., ömrü uzun, soyu kalabalık olsun.. «Hayır, böylesi için değil.. Çizdiği kader yolunun
Cümlesini bereketlendir..» kavşağında, çeşitli istikametler vardı.. Yani başka kaderler, biz
Hazreti Ya'kub (A.S.) a da şöyle ilhamda bulunduı seçecektik onlardan birisini..»
Rafka, Ya'kub (A.S.) m pek üzüldüğünü görüyor, fakat
Bak, oğlumun kokusu, Attafom unutacağını umarak, üzerinde durmuyordu.
mübarek kırlarının Kokusu Eve dönünce, çabucak Ya'kub (A.S.) ı soydu ve elbiseleri
gibidir. götürüp yerine bıraktı.
Hazreti Ya'kub (A.S.), bu esnada evdeki işleri görmüş,
Ey oğlum!. sürüyü önüne katarak kıra açılmıştı..
Allah sana göklerin iğinden, Tesellisi şu düşüncesinde toplanıyordu:
Yerin semizliğinden,
Buğdayın ve şerbetin çokluğundan versin. — 83 —
— 82 —
«Ben kefeabı El-îs'den istemiştim.. Halbuki getiren Kamvler sana uysunlar Vahdaniyete
çağırırken onları.. MiMetler baş
Ya'kubdur.. Ses onun sesi.»
eğsinler. Kardeşlerine sahip ol..
Emir verdi:
Annenin oğüUart itaat etsinler.
«Yanıma iyice yaklaş ey oğlum..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) sokuldu ve diz çöktü.
Sana kötülük edenler kötülük, lyüik
Hazreti Ishak (A.S.) oğlunu kokladı.
edenler iyilik bulsunlar.. Tuttuğunu
Yine kendi kendine söylendi:
koparasm.. Hedefine rüzgâr gibi
«Kokusu da Ya'kubun kokusu..»
ülaşasın.
Elbisesini yokladı:
«Elbise El-is'in..»
Hazreti Ya'kub (A.S.), babasının elini öpüp ayrılırken
Ellerini Hazreti Ya'kub'un boynuna ve ellerinde gezdirdi:
kıpkırmızıydı..
«Fakat bedeni kıllı.. El-îs gibi.»
Annesiyle dönerken, konuşmadan edemedi:
Rafka açıkta duruyordu..
«Ey annem, biz iyi bir şey yapmadık^»
Hazırladığı oyunun bozulmak üzere olduğunu anlayınca,
«Üzülme ey Ya'kub!.. Allahm cezasını ben
Hazreti Ishak (A.S.) ı uyardı: kabulleniyorum.. Önce de söyledim, annelik kalbim senin
«Ey Ishak!.. Kebap soğuyacak.. Bu derece inceleme hakkın üzerinde çırpındığından bu oyuna baş vurdum..»
niçindir?. Av etini El-îs'ten istemedin mi?.. îşte getirdi.. Hemen «Oyun değil, hile ey annem!..»
ye.» «Mecburdum..»
Hazreti îshak (A.S.), yemeği yedi. «Allahımdan bütün dileğim, günahımızı affetmesidir.»
Söz verdiği duayı yaptı: «Ey oğlum, unutma ki, biz aracıyız.. O ilhamladı ve
«Allahım!.. Bu oğlum ve soyuna peygamberlik ile yaptırdı..»
hükümdarlık ihsan buyur., ömrü uzun, soyu kalabalık olsun.. «Hayır, böylesi için değil.. Çizdiği kader yolunun
Cümlesini bereketlendir..» kavşağında, çeşitli istikametler vardı.. Yani başka kaderler, biz
Hazreti Ya'kub (A.S.) a da şöyle ilhamda bulunduı seçecektik onlardan birisini..»
Rafka, Ya'kub (A.S.) m pek üzüldüğünü görüyor, fakat
Bak, oğlumun kokusu, Allahtn unutacağını umarak, üzerinde durmuyordu.
mübarek kırlarının Kokusu Eve dönünce, çabucak Ya'kub (A.S.) ı soydu ve elbiseleri
gibidir. götürüp yerine bıraktı.
Hazreti Ya'kub (A.S.), bu esnada evdeki işleri görmüş,
Ey oğlum!. sürüyü önüne katarak kıra açılmıştı..
Allah sana göklerin çiğinden, Tesellisi şu düşüncesinde toplanıyordu:
Yerin semizliğinden,
Buğdayın ve şerbetin çokluğundan versin. — 83 —
— 82 —
«Babam bir peygamberdir.. Gözleri görmese de beni
tanıdı.. Bilerek, duasını yaptı.. Esasen ben El-îs olduğumu
Evin, yerin semizliğinden, Göklerin de
söylemedim.» çiğinden olacak. Küıcınla yaşayacaksın..
Öğleye doğru El-ls ile oğlu Rum avdan döndüler. Kardeşinin hükmünde bulunacaksın.
Bir geyik vurmuşlardı.
El-ts acele yüzüp pişirdi geyiği, en güzel yerini seçip Gün gelecek serbest olacaksın..
babasının yanma koştu. Gezip dolaşacaksın. Kardeşinin
Buyur etti: hükmünden Sıyrılıp ayrılacaksın..
«Ey peygamber babam!.. Arzunu yaptım., işte dilediğin av
eti Önünde duruyor.» El-ls, babasından ikinci duayı alıp çekilince, zor ya-tiştı.
Oğlu Rum ilgilendi:
Hazreti Ishak (A.S.) şaşırdı.
«Ey babam!.. Niçin üzgünsün.. Dedem sana da pek güzel
işittiklerinde yanlış yoktu..
dualarda bulundu..»
Ses El-Is'in sesiydi.. Av eti de kokuyordu.
El-ls dudak büktü:
Yedi ondan da..
«Neye yarar!., isterse yeryüzünün bütün hüküm-darlığı
Fakat şöyle konuştu: bana ve soyuma verilsin.. Allanın lutfu, baş şerefli vazifesi
«Ey oğlum El-ts!.. Senden atik davranan oldu.. Bana av peygamberlik yanında, dağla kum tanesi gibidir..»
eti getirdi.. Yedim ve dua ettim..»
El-ls kızdı.
Anlamıştı bunu annesiyle kardeşi Ya'kub'un elele vererek
yaptıklarını..
Fakat kendini tuttu.
Sordu:
«O halde bana dua yok mu ey babam?...»
Hazreti Ishak (A.S.) cevap verdi:
«Üzülme ey oğlum!.. Senin için bir duam daha var.»
Bu duayı dai yaptı:
«Ey Allahım!.. Oğlum El-Is'in kuvvetini artır.. Kendisine
sıhhat ve malına bereket ihsan eyle.. Sözü, emri üstün olsun.
Soyu toprak taneleri gibi çok olsun.. Milletler, neslinden
başkasını hükümdar seçmesinler..»
Ayrıca El-Is'e ilhamda da bulundu:
— 84 —
85-
IV Rafka Hazreti îshak (A.S.) ı neşelendirmek, olanları
unutturmak için bir şarkı söyledi:
GURBETTEN GURBETE
Her gül dalına
Daha o gün akşama doğru, Hazreti Ishak (A.S.), ailesi Uzandıkça, Eline
Rafka'ya sitemde bulundu: diken Batar
«Ey Rafka, niçin böyle davrandın?..» sanma..
«Hissime kapıldım, beni affet.. Ya'kub'u her bakımdan
El'Isten üstün gördüğüm için böyle yaptım..» Dilersen
«Bunu daima söylerdin.. Demek sence Ya'kub ve soyu Beğendiğin dala Uzanır
peygamberliğe, El-Is ile soyu hükümdarlığa lâyıktır!.» Demetlersin doyasıya.
«Evet ey peygamberim..» •
«Arzun oldu.. Lâkin dua benden, kabul etmek Allah- Avucundaki kızıllık Kan
dandır.» değildir..' Al penbe
«Şüphesiz..» Çiçeklerin gölgesidir.
«Beni artık bir endişe aldı..»
«Nedir?...» Islaklıklar,
«El-îs pek asabidir.. Korkarım ki Ya'kub'a bir fenalık Dökülen şebnemlerdir..
yapar.. Ya'kub yine kaçar..» Yahud dikenlerin
«El-îs gelgeç huyludur.. Ya'kub'a sık sık parlar, fakat Gözyaşları!..
çabuk pişman olur.. Sen üzülme, ben El-îs'i yola getiririm..
Artık Ya'kub kaçmaz..» Hazreti îshak (A.S.), Rafka'ya susmasını işaret etti,
«Hiç sanmıyorum ey Rafka.. Hattâ.. Ya'kub'un hayatından «înşaallah öyle olur..» dedi ve başını doğu tarafına çevirdi.
bile endişedeyim..» Niçin o tarafa bakıyordu?..
«Çok ileri gitmedin mi ey îshak?...» Doğuda ne vardı?...
«Bilmem artık..»
Nihayet, Nemrudlar ülkesi Mezopotamya vardı ki, orasını
Anadolu'daki Eti imparatorluğu haraca bağla-
.ııııştı.
Bakacaksa Kabe'ye doğru bakmalıydı.
— 86 •87-

Rafka, Hazreti Ishak (A.S.) in görmez olduğunu Özür diledi:
düşünerek bunu hatırlattı. «Ey îshak, beni affet.. Dilersen, dualarını geri al. Sen bir
Hazreti Ishak (A.S.) in cevabı büsbütün Rafka'yı şaşırttı: peygambersin.. Sevgili Allahımız kırmaz.. Doğrudur, bir günâh
«Kabe'nin ne tarafta olduğunu biliyorum ve daima işledim, lanete hak kazandım. Kurtulmak istiyorum.»
hürmetimle hasretim o yanadır.. Şimdi başka bir ilhamdayım..» «Artık çok geç.. Evet, bir peygamberim ama, aynı
«Nedir o?..» zamanda kulum.. Hiçbirinizden farkım yok.. Şahsî işlerimde,
Hazreti îshak (A.S.) ilhamını sözle değil, sanki mersiye Allahımız beni kimseden ayırmaz, hattâ imtihan eder.»
okurcasına, dile getirdi: «Benim için de duada bulun.. Çünkü cezalanacağımı
anlıyorum..»
Kalbime bir pençe uzandı.. «Hepimiz cezalanacağız..»
Kimin pençesidir Diye sorma.. «Allahım niçin biz kadınları böyle yaratmış?.. Aklımızdan
Gurbet sızıyor t- çok, hissimizle hareket ederiz..»
Tırnaklarından kan kan.. «Erkekleri tamamlıyorsunuz..»
«Demek dua etmeyeceksin ey îshak?...»
Evet, o pençe Kavradı «Seni unuttuğum var mı sanıyorsun ibadetlerimde?.»
kalbimi.. Çekiyor doğuya
doğru.. Koparmıyor,
Sadece uzuyor kalbim Bir
sünger gibi. Rafka, kocasının sözleriyle biraz olsun ferahladı.
Lâkin bu pek kısa sürdü.. -"=
Sevgim çırpınıyor peşinden.. Öyle içi daraldı ki, evde duramadı.. Kıra açıldı.
Kurtarmak ne mümkün!.. Ancak Oğlu Ya'kub'a bakındı.
gölgeliyor.. Sonbaharda bir buluttur Akşam pek yaklaşmıştı..
o.. Çiseliyor üzerine zaman zaman. Çobanlar dönüyorlardı..
Güneş, dağlara sırt vermişti..
Rafka, ağlıyordu. Anlayacağını Kuşlardan böceklere kadar, bütün hayvanlarda bir
anlamıştı.. Yaptığına bin kere acelecilik vardı.. Geceye hazırlanıyorlardı..
pişmandı. Bunlardan tek istisna Hazreti Ya'kub (A.S.) di..
Onun sürürsü hâlâ yayılıyordu..
Kendisi de bir kayaya sırt vermiş, babası gibi doğuya
bakıyordu..
Rafka, elini kalbine bastırarak,, ona doğru koştu..
•88- — 89 —
Yaklaştıkça, başka şeyler görür gibiydi. Gözlerini
uğuştursa da aymayla karşılaşıyordu.. Kendi kendine «Ben bir yere gitmiyorum ki.. Bunu da nereden cilt
sormadan edemedi: ardın?..»
«Saklama ey Ya'kub!.. Belki bedenin hurdadır ama, için
Nedendir o siyah kayanın başka yerdedir..»
Silalanıp titremesi?. «Yanılıyorsun..»
Ona sırt veren hayır «O halde bu dalgınlığın niçin?.. Bak, hangi çoban kaldı
İnsan değü.. ortalıkda?.. Akşamın geldiğinden bile habersizsin.. Öylesine
Gözyaşları sızıyor çatlaklardan. topraktan koptun..»
«..................................»
öyle gözyaşları ki, «Bir su olsa da eğilip baksan!.. Akşamın verdiği hüzünden
Derlenip biriktikçe, bin misli yüzünde, gözlerinde geziniyor.. Gö»eni ağlamaklı
Ak bir bulut şekilleniyor.. ediyor..»
«.................................»
Kanatlanıp uçmaya hazırlanıyor.
Kime yağacak tekrar rahmet rahmet?. «Yuvalarına dönen güvercin sürüleri bile bu kadarını
yüklenmezler..»
Uufuklar pek açıldı.. Hazreti Ya'kub (A.S.), annesinin saçlarını okşadı.
Nefesler peşpeşe dizildiler^ Düşündüğünü açıkladı:
Zaman kervanları her tarafa «Ey güzel annem!.. Çırpınışının sebebinden haberliyim.»
Dağılıp kayboldular.. «Nedir?...»
Hangisindedir sevgimi yüklenen gurbet?. «Az önce yaptıklarına pişmansın.. Allahumn gazabından
ve lanetine uğramaktan korkuyorsun.. Halbuki, babamı
Hazreti Ya'kub (A.S.) annesinin koşarak geldiğini görünce, kandırırken ne kadar cesur ve ataktın!..»
yaslandığı kayadan kalktı.. Ona doğru ilerledi. Buluştular.. «Evet bu doğrudur.. Fakat kendimden çok hepinize
Rafka, Hazreti Ya'kub (A.S.) m önce gözlerine baktı. Sonra üzülüyor, kaygıya düşüyorum..»
kucaklayıp kokladı.. Bağrına bastırdı. Hıçkırıyordu.. «Hepimize ha!...»
«Gitme.. Gitme!..» diyordu.. «Gidersen, hep böyle «Nasü anlatayım bilmem!.. Baban şimdiden, olacaklardan
olacağım, eriyeceğim..» ilhamlandı.. Sen kabuğuna çekildin.. Henüz ağabeyin El-îs'i
Hazreti Ya'kub (A.S.) annesinden açıldı. Sordu görmedim ama, o sanırım kurdukça gerilmiş bir yay halindedir..
hayretle: Ben ise aranızda perişanım.. Dağılacağız ey Ya'kub!...»
«Hayır ey annem!.. Gayret edersen bunların hiçbiri
olmaz..»
— 90 —
— 91 —
«Babanla konuştum.. Yardımını esirgemeyecek.. Sen de gi birini ve nasıl ayırt ederek, ona fazla ilgi duyar?.. Besler?..»
demek söz veriyorsun.. Bir El-ts kalıyor. Onu da teselli «Bunu farkedemezsin..»
edebilirim kanaatindeyim..» «Ben, eğer evlenmem mukadderse.. Çocuklarım olacaksa,
Hazreti Ya'kub (A.S.) cevap verecek yerde iç geçirdi. hiçbirini diğerinden ayıramıyaeağım.. Hepsini aynı gönül
Rafka bunu farketti: yakınlığıyla seveceğim..»
«Hâlâ dolusun ey oğlum!...» Rafka, oğluna bir hoş bakıp, acı acı gülümsedi:
«Kendim içindir bu.. Bir türlü yaptıklarımı «Bunu her anne baba diler.. Fakat...»
affedemiyorum.» «Evet?...»
«Sen ne yaptın ki?...» «Yapamaz.. Behemehal birisine fazla eğilir.. Çok kere
«Babamı aldatmayacaktım..» dayanamaz, açığa da vurur.. Ben ve baban gibi.»
«O suç benim...» Hazreti Ya'kub (A.S.) sustu.. Bir zaman daldı.
«Hayır.. Mademki biliyordum, seni dinlememeliydim. Bir Sonra yine konuştu:
oğulun, görmez babasını aldatması.. Düşünülmesi bile «Görüyorum.. Anne ve babalar ile evlatlar arasındaki bağ
korkunçtur ey annem.. Sevgili Allahımın beni ne türlü pek sağlam.. Koptuğunda her iki taraf da perişan oluyor. O
cezalandıracağını bilmiyorum.. Kısasa kısas olacağına göre, halde bu bağı koparmamaya dikkat etmeliyiz.»
belki benim de dünyamı karartır.. Ama ne türlü?.. Bir illetle mi, «Elbette..»
yoksa ağlayarak mı?.. Bilemem..» «öyle mi ey annem?. Peki, bunu kendimize uygulamaya
Rafka, büsbütün yıkıldı: çalışıyoruz da köle ve cariyeler için neden düşünmüyoruz?..
«Sus ey Ya'kub!.. Üstüne neler yakıştırıyorsun!.. Bütün Biraz fazla altın uzatılınca, evlâdı anneden ayrnp satıyoruz..
yaptığın, bana, yani annene olan engin sevginden dir.. Bu sevgi Onları hayattan boyunca birbirlerini görmemeye mahkûm
seni itaate zorladı.. Benimki de öyle..» ediyoruz?.. Evet, bu niçindir?..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) uyanır gibi oldu ve sordu: Rafka titredi..
«Ey annem!. Sahiden sen beni niçin El-îs'den fazla Ortadan bir cevap verdi:
seviyorsun?..» «Gelenektir..»
«Bilmem..» Tatmin olamadı:
«Çirkin bir gelenektir ama, kaldırmalıyız..»
«Halbuki ikimiz de oğlunuzuz.. Hem de ikiz oğlun.» «Ben, böyle bir şey yapmamaya dikkat edeceğim..»
«Bu bir histir ey Ya'kub..» «Vicdanının genişliğini bilirdim..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) çevresine bakındı. Artık gece başlamıştı.
Sonbahardı ama, henüz her şey solmamıştı. Hazreti Ya'kub (A.S.) teklif etti:
Bir çayırlığı gösterdi.. «Haydi gidelim ey annem, babam acıkmıştır.. Seni ve beni
«Şu çayırın bütün otlan aynı tarlanındır.. Tarla han- arar, meraklanır..»
— 92 — — 93 —
Yürüdüler.. Hoyratlığımıza Ne kadar dayanır Bu
Hazreti Ya'kub (A.S.) sürüye istikâmet vermişti.. çilekeş toprak, Ve barındırdıkları!..
Bu istikamet kuyu başıydı. Derlenip toparlanmazsak, Elbette
Oradan annesinden ayrıldı. «Ben davarı sulayıp oyunumuzdan, Günü gelince
yetişirim.» dedi. yasaklaancağız..
Rafka gitti.
Hazreti Ya'kub (A.S.) kuyudan su çekti ve yalağı *
**
doldurdu. Hayvanlar gurup gurup sokulup içtiler..
îlk bir kaç yıldız yalaktaki suya düşmüştü. Rafka, o akşam yemeği çabuk hazırladı., Her işini acele
Hayvanlar su içerken, dalgalanıştan, yıldızlar oynu bitirdi.. Çünkü henüz huzuru tam değildi..
yorlardı sağa sola, ileri geri. ■> Oğlu El-îs'i de görmek istiyordu.
Hazreti Ya'kub (A.S.) onları seyrederken dalıp gitti.
Hazreti îshak (A.S.) ile Hazreti Ya'kub (A.S.) ı yatırdıktan
Sanki yıldızların aralarındaydı.. Kainatı
sonra, bitişik eve geçti.
dolaşıyordu.
Dolaştıkça da huzuruna kavuşuyordu. Büyük oğlu El-îs, Hazreti îsmail (A.S.) m kızı Besme'yle
Bir şeyler de söylüyordu ama, farkında değildi: evü olduğu için, ayrı oturuyordu.
Sofada Beşme ile karşılaştı.. Sordu:
Yeryüzünden koptukça, «Ey güzel ve iyi kalpli gelinim!.. El-îs yattı mı?l.»
Uzaklaştıkça, Beşme, ummadığı bir cevap verdi:
Engin bir huzur âlemine «Yatmadı ey annem!.. Aşağıda hazırlık yapıyor..»
Kavuşuyorum.. «Ne hazırlığı?...»
Her şey kendi halinde «Gece avcılığına gidecek..»
Barışta.. «Bu da nereden çıktı!..»
Ne muhteşem bir «Ben de anlamadım.. İlk oluyor.. Canı da pek sıkıntılıydı..
örnektir Bu biz Bir türlü yatıştıramadım.»
insanlara!... Rafka'ya bu yetti.
Anlayabiliyor, Dönüp merdivenden indi..
Faydalanıyor muyuz?.. El-îs, avludan çıkmış, kıra açılmak üzereydi.
Ne gezer!.. Yetişti.
Seslendi:
Bir köle, yahut cariye «Dur ey El-îs!..»
Sanıyoruz dünyayı..
Saçlarını ellerimize dolamış, — 95 —
Sürüyoruz,
Keyfimizce savurup çarpıyoruz.

— 94 —
Işıklarını bütün sertliğiyle
Üzerimize saldırışı
El-ls, sesi tanıyınca, canı sıkılmış bir hareket yaparak, durdu Yakmadık, çatlatmadık yerimizi mi bıraktı?.
ve döndü. Alışma kadar, tenimiz soyuldu.
Elinden geldiği kadar renk vermemeye çalıştı: Fakat karardık, yandık.
«Buyur ey annem!.. Bir dileğin mi var?..»
«Nereye gidiyorsun?...» Bir de şu altın sarısı Ay'ın
«Ava ey annem..» haline bak. Uysallığına
«Hayır, akşamdan yola çıktığını hatırlamam..» tutkunuz.. Bekleşir
«Çok çıktım, lâkin hissettirmedim..» dururuz Hislenmek için
«Bir arzum olup olmadığını sorardın fakat..» Görünmesini heyecanla.
El-ls hatırlattı:
«Ey annem, hâlâ bana bir çocuk muamelesi yapman El-ls, hemen annesinin sözünü kesti. «Bunu biliyorum.» dedi..
«Sanırım bana bir öğüdün var.» «Olmaz olur mu ey oğlum?..»
niçindir?.. Evlendim, oğullarım oldu.. Babamla savaşlara
«Nedir?...» «Arzuladığın gibi, kısa konuşayım.. Bugün olanları
katıldım..»
unut.»
«İstersen yüz yaşını doldur, benim gözümde daima
El-ls başım karanlıklardan yana çevirdi: «Ben de aynı arzuya
bir bebeksin.. Bütün anneler öyledir..» gidiyonım.. Av bahane.» «Bakmdığm karanlıkların derinliğinde
«Peki..» annenin sıcaklığı kadar bir yakınlık bulamazsın.. Sana pençesini
Rafka söze nasıl başlayacağını bilemiyordu. geçirmeye hazırlanmış nice nice canavarlarla dolu.. Birincisi
El-îs'i iyi tanırdı.. yalnızlıktır.. Kendini, içindeki şeytanını dinletir.»
Eğer ona uygun konuşmazsa, El-ls ansızm parlar ve artık «Doğrudur..»
gözü bir şey görmezdi.. Yatışıncaya kadar günlerin geçmesi «Ey El-ls!.. Bugünkü hadiselerin baş suçlusu benim.»
gerekirdi.. Halbuki Rafka, her işi bu gece tatlıya bağlayıp El-ls hemen sinirlendi:
rahatlamak istiyordu.. «Hayır..»
Çevresine bakındı. «înan..»
Karanlıkta ne görecekti?.. «Daima böyle yaparsın.. Ya'kub'un kabahatlerini önlersin..
Yıldızlar vardı.. Bir de onların aydınlıkları. Üzerine alırsın..» « Aldamyorsun..»
Fakat imdadına Ay yetişti. ___97____ Hz. Ya'kub — t
Bir tepe gerisinden yarı yarıya yükselmişti.. Devam
da ediyordu.
Onu göstererek bir atasözünü hatırlattı:

Uysallık, yumuşaklık Ne hoş


şeydir!.. Güneşin mağrur
doğuşu,

— 96 —
«Seni kırmak istemem ey annem!.. Aramızdan çekil-sen «Saklamadın..»
iyi olur.. Beni mahvetti o. En büyük arzumu hoyratça, bir daim «Sorarım sana ey El-Is!.. Oğulların üçleşti.. Niçin Hum'u
körpe, yemyeşil yapraklarını sıyırır gibi, yoldu.» ayırırsın?.. Kalbinde baş köşeye oturtursun?..» El-ts cevap
«Pek yanlış bir yoldasın..» veremedi.
«Sevgili peygamber babamı hep konuyordum.. Edeceği itiraf etti:
duanın vâdesini bekliyordum.. Bu vâde sabahleyin geldi. «Kazandın ey annem..»
Babam av etini bahane ederek, bana dua edecekti. Ya'kub «O halde haydi dön ve bugünü unut.. Ya'kub suçsuzdur.»
duydu ve önledi.. Elimden hile ile muradımı kaptı. Benden El-ts hâlâ tereddüt ediyordu.
artık yeşillik bekleme.. Sert, bıçak gibi köşeleri keskin kayayım Rafka devam etti:
bundan sonra.» «Babanın, benim ve Ya'kub ile senin aramızda çıkacak
«Baban sana da az şeyler mi dua etti!. Hükümdarlık, huzursuzluktan ancak münafıklar ve küfr ehli faydalının-..
bereket. Soy zenginliği..» Onlara bu fırsatı niçin veresin?.. Allah yanında na- HİI makbul
«Hepsi boş.. Şu ay ve yıldızları devrişip eteğime dol- bir mümin olursun?..»
dursa, muradım yanında hiçtirler..» El-îs yumuşamışken tekrar sinirlendi:
«Allahım unutma ey El-Is.. O halde böyle diledi ki «Demek her şeye ben sebep oluyorum?..»
hâdiseler arzun dışında gelişti..» «Onu demek istemedim..»
«Ya'kub'a toz kondurmadın..»
«Bunu kabul ediyorum.. Ben, öyle hayaller kuruyordum
«Anneyim'ben.. Onunla hele, senden acı konuştum..
ki fakat.. Cengaverdim, peygamber "de olursam, küfrü
Anınızı bulmak için böyle davranmam gerekliydi.»
yeryüzünden silip süpürecektim..»
«Yine çalış.. Bu emel için peygamber olmaya lüzum yok. El-îs rahatladı. «Peki..» dedi.
O ayrı bir görevdir.. Bak, baban, gözlerini kaybettiği halde, Anne oğul eve döndüler.
devam ediyor..» Fakat..
El-Is, topuğuyla yeri eşeliyordu.
Ansızın değişti:
«Sen, daima Ya'kub'u benden çok sevdin ey annem!.»
Evet, fakat, daha ertesi sabah El-Is, ava giderken, ■ in uyü
«Saklamam..»
yaymaya çıkaran, Ya'kub'a rasladı.
«Neden?..» Hazreti Ya'kub (A.S.), El-îs'i görmemiş, kendi ken-dltıe
«Baban da seni Ya'kub'dan çok sevmez mi?..» «Bunu sizlere keyifli bir şarkı söyleyerek yürüyordu.
hizmet ve itaatimize mi bağlayacaksın?..» El-Is şarkıyı sonuna kadar dinledi kızarak:
«Hayır.. Ya'kub, gerçekte bana yardımcıdır, sen de
babana ama, bu bir duygudur..» — 99 —

— 98 —
Sabahta bir başkalık var..
«Kardeşimi selâmlarım.. Ne bahtiyarım ki sabah
Daha uyanırken
Bunu farkettim.. yolculuğumuz birleşti.
öyle hafif göz açtım ki!.. El-ts, büsbütün sinirlendi.
Sanki melekler kirpiklerimi Cevap verdi:
Örselemeye kıyamayarak «Birleşti ama, sevinme..»
Dikkatle araladılar. «Böyle bir ilhamdayım..»
El-îs, Hazreti Ya'kub (A.S.) m yanına geldi.. Yakasından
İçim tertemiz.. tutup sarstı:
El değmemiş, sürülmemiş «Niçin öyle bir şarkı söyledin?...»
Bir tarla gibi bereket doluyum. «Ne bilirim ben?...»
Yahut sağılmamış sürüyüm.. «Nasıl bilmezsin?.. Beni gördün, nisbet verdin.»
Zenginliğime her dudak imreniyor. «Yanılıyorsun ağabey..»
Nereye baksam «Hayır.. Sana şunu hatırlatırım.. Sevgili Allahımız,
Çağrılıyorum, selâmlanıyorum. babamın duasını kabul etmeyecek.. Çünkü ben senden
büyüğüm ve cengaverim. İnsanları hidayete, vahdaniyete,
çağırmakta daha çok muvaffak olurum..»
Yeryüzü çorak, kıraç
Hazreti Ya'kub (A.S.) yumuşak konuştu:
Değil artık..
Allahın bahçeleri «înşaallah, elbette her şey Allahımızm emrine bağlıdır. Ne
Murada ermiş.. var ki, insanları hidayete erdiren bizler değiliz. 'iVbliğcilerdir
Bunu açık gözlerle göremem.. sadece peygamberler.. Göğüsleri açan bizzat. Hazreti Allahtır.»
Gönül gözüm uyanık.. «Bir de bana ders mi veriyorsun?...»
Ey bakışlarına mil çekilenler!. Hazreti Ya'kub (A.S.) büsbütün yumuşadı.
Yahut dertlenip körleşenler!. Hâlâ aynı, ilhamlarmdaki havadaydı.
Sizin nasıl bir pencereden Adeta rica etti:
Dünyayı seyredişinizin «Ağabey şu yeryüzünün güzelliğine bak.. Biz Hazre-11
Sırrını tattım. Allah'ın gönderdiği birer halifeyiz ona.. En şerefli mahluklarız..
Ne varsa, ne görüyorsan, faydamız için tahsis i'dilmiştir. Onlar
El-ts, bu şarkıdan kendine türlü mâna çıkardı. halleri ve dillerince Hazreti Allah (C.C.)ı ulularken, bizim
Doldu doldu ve bağırdı: çekişmemiz doğru mudur?.. Onlara örnek olmalı değil miyiz?..
«Ey Ya'kub!.. Beni bekle.» Neyi ve niçin paylaşamıyoruz?. :'.u fani dünyada amelimiz
Hazreti Ya'kub (Â.S.) durup döndü.. sâlihlere yakışır olsun ve kullu ıımuzu tam eda edelim ki, yarın
Gülümsedi, 'el salladı ve. konuştu: Allah'ın muhteşem
100 —
— 101 —
Çok sürmedi.
huzuruna çıktığımız zaman vaad buyurduğu cennet hayatına Hazreti Ya'kub (A.S.) a sözde nisbet vermeye hal-
erelim.» kıştı o gür sesiyle bir şarkı tutturdu:
«Bu sabah hakikaten pek dilin düşük.. Daha şimdiden Ey inler, ağaç kovukları!. Ve
peygamberliği benimsedin.. Nerdeyse babama gidip vazifeyi ey daliarddki yuvalar!.
devralacaksın.» İçinizde kimler varsa Dökün
«Beni yanlış anlama.. Sana Habil ile Kabil kardeşlerin dışarıya artık. Çünkü
hikâyesini hatırlatırım.. Kabil kazandı mı?.. Adem (A.S.), yeryüzünün En büyük avcısı,
Havva annemiz, müminler, üzüldüler sadece.. Bir de sapıklar Hükümdarı, geliyor.
türedi.. Yüz yularca insanlar kan akıttılar.. Sapıklığa tekrar yol
açıldı.. Nihayet Hazreti Allah (C.C.) ilk büyük cezayı verdi.. Henüz elindeki okun Hedefini
Tufan'dı bu.. Gözlerine baktıkça, her şeyi görüyorum.. Sen bulmadığı görülmedi. Avların
bana bir av gözüyle dönmüş haldesin.. Unutma ki, mümin, hele içinden Beğendiğini seçecek..
kardeş kanı akıtmak, av kanı akıtmaya asla benzemez.. Ben Dilerse, arzularsa,
kendi canımı asla düşünmüyorum.. Kuşkum sen ağabeyim Yay% kardeşine bile doğrultur..
üzerindedir.. Günahını ne ile affettireceksin?...> «Sebep Gerilir alabildiğine.
sensin..» O kadar mı, hayır..
«Bunu unut artık ağabey,.. Bilirsin ki küçükten beri, bir Atar okunu, uçurur..
türlü bana rahat vermezsin.. Müminler içinde pek çok ikizler Gırtlağından kan boşaltır.
var.. Hepsi kuzu sarmasıdırlar.. Biz niçin böyleyiz? Çok şeyler
yapıyor, hattâ beni kaçınyorsun, sonra nadim olup ağlıyor, Hazreti Ya'kub (A.S.), şarkının sonunda, gözleri ıslandılar.
yollarımı gözlüyorsun. Neden bu ıztırabı çe-kesin?. Ük önce Ellerini açıp dua etti:
benim tüysüz, kendinin tüylü doğmam tutturdun. Yalnız sen «Allah!.. Canım sana feda olsun.. Yeter ki karde-tjim El-
misin tüylü doğan? Bunda elbette bir hikmet vardır. Hattâ Is'in eli kanıma bulanmasın.. Bir müminin diğer bir müminin
tüylerini, canın acıması bahasına, yoldun. Daha gür çıktılar. kanını akıtması ne büyük sapıklıktır!...»
Sonra, renklerimizi ele aldın. Ne var bunda?.. Sen kara ben ak Hazreti tshak (A.S.), hemen hemen her gün Rafka'-
doğmakla bir şey mi kaybettin?.. Dedim ya, bunlar hep yn soruyordu:
hikmettir.. îşte oğlun Rum sarımtırak doğdu..» «Ey Rafka, El-ls ile Ya'kub'un arası nasıldır?..»
El-îs verecek cevap bulamadı. Mahcup olmuştu ama, henüz
siniri geçmediği için, yumuşamamıştı.. Selâm bile vermeye — 103 —
lüzum görmeyerek, ayrıldı..

— 102 —
Bir çare bulmalıyım..
«İyidir..» Kurda kardeşini
«Ama bana birlikte gelmez oldular..» Parçalatmamalıyım.
«Gelirler ey peygamberim..» «Inşaallah!..»
Nihayet El-îs o kadar çılgın bir hal aldı ki, sağda solda,
Doğruydu.. Çünkü El-îs yatışacağına, gün geçtikçe, Ya'kub
çekinmeden, Hazreti Ya'kub (A.S.) ı öldüreceğini söylemeye
(A.S.) a büsbütün kinleniyordu.
başladı..
Yüzünü görmeye tahammül edemiyordu. Rafka nihayet bir gün
Rafka işittiği zaman pek inanmadı.
Hazreti Ishak (A.S.) a tavsiye etti:
Fakat Kahya Haldor bir gün Rafka'ya çıktı.
«Ey îshak!.. El-îs'i bir savaş bahanasiyle uzaklaş- Âdeta yalvardı:
tırsan.» 4 «Ey Sahibem!.. Daha ne zamana kadar sabredeceksin?..
«Niçin?...» El-îs açıkça Ya'kub'u öldüreceğini haykırıyor.. Duymayan,
«El-ÎS, tahmin ettiğin gibi, YaTuıb'a pek gazaplan-dı.. işitmeyen kalmadı..»
Korkuyorum..» «Olur ey Rafka..» Bu haberi, El-îs'in ailesi Beşme de doğruladı.
Hazreti Ishak (A.S.), El-îs'i savaşa yolladı ama, El-îs çabuk Beşme, babası Hazreti îsmail huyunda ve güzelliğin-
sonuçlandırıp döndü. Yine gitti, yine döndü. Yatışacağına,
parlıyordu daha fazla. O kadar ki, annesi Rafka bile, onu deydi.
uzaktan uzun uzun seyretti bir seferinde.. Şöyle konuştu Rafka'yla:
Kıllı, kara haliyle, gözlerindeki kırmızılıkla kurda «Ey Annem!.. Ben çok anlattım El-îs'e, fayda etmedi. Ne
benzetti ve öyle ilhamlandı: olursun, iki kardeşin arasını bulamadığımıza göre, onları
ayıralım..»
Yanılmışım meğer.. Hiç «Ayırdık kızım..»
"kurt durulsun diye Ava «Öyle değil.. Ya'kub uzaklaşsm yine.» Rafka iç geçirdi.. «Ne
olacaksa bana olacak.. En sevdiğim evladımın hasretine nasıl
gönderilir mi?..
katlanacağım?.. Fakat mecburum.. Bağrıma taş basıp bunu
yapacağım..» «Bahanen nedir ey annem?...» «Henüz
Kan döküp gördükçe, düşünmedim..»
Büsbütün çileden çıkar.. Rafka, o günün gecesinde yatağında kıvrandı durdu. Gün
Kudurur.. ağarırken çareyi buldu.
Henüz odada olan Hazreti îshak (A.S.) a, El-îs ile Ya'kub
— 104 —
arasındaki korkunç çekişmeyi ve tehlikeyi anlattı. Bulduğu
çareyi de söyledi: «Ey peygamberim!.. Biz, anne baba,
tahammül ede-

— 105 —
ceğiz.. Ya'kub'u uzaklaştıralım.. Hayatını emniyete alalım..» Hazreti Ishak (A.S.) m gözleri yaşardı.
«Peki ey Rafka..» «Bu ne engin anne muhabbetidir!.. Demek evlenmemenin
«Sebep de var.. Ya'kub henüz evlenmemiştir..» sebebi, anneni yalnız barıkmamak içindir..»
«Biliyorum söyleyeceklerini.. Bana Ya'kub'u avluya, ağaç «Doğrusu budur..»
altına gönder..» «Arzumu bu muhabbete feda mı ediyorsun?...»
«Olur..» «Sen bilirsin ey babam.. Ne var ki, dayım yurdundan
Rafka, Hazreti îshak (A.S.) görmez olduğu için, onu gelen haberler malumundur.. Etiler Mezopotamya'yı ele
kolundan tuttu.. Bahçeye çıkardı, ağaç altında oturttu.. geçirdiler. Sanırım dayım Haran'dan göçmüştür.. Nasıl
Kahvaltısını getirdi.. bulurum?..»
Sonra Hazreti Ya'kub (Â.S.) ı ^.radı. «Mezopotamya, Dicle-Fırat çevresi, ne kadarcık bir
Ağılda süt sağarken buldu.. yerdir! Sorar araştırırsın..»
Babasına gönderdi. Hazreti Ya'kub (A.S.) naçar kalmıştı.
Hazreti Ya'kub (A.S.), babasının yanma varınca secde Asıl sebebi biliyordu..
edip el öptü. (Bu secde ibadet değil, hürmet, tazim sec- Onu ağabeysi El-ts'den kaçırıyorlardı..
desidir; o çağın selâmıdır.) sordu: Söylendi:
«Ey babam, beni istemişsin..» koşuş-
«Evet oğlum.. Otur karşıma.. Ve beni dinle.» «Demek bundan sonraki hayatım gurbette rnakla
«Buyur.» geçecek?...»
«Sana bir zaman vasiyet etmiştim..» «Gurbetten gurbete mi?...»
«Ne üzerine?...»
«Evlenmen için..» ul vah-
«Hatırladım..» Diğer-
«Hiç durma, dayın Leban yurduna git.. Haran'a. «Evet..»
Soyumuzun kızlarından birisiyle evlen.. Ben de ahir ömrümde «Yanılıyorsun oğlum.. Hazreti Allah (C.C.) daniyetinden
murada ereyim.» ayrılmak, sapıtmak, asıl gurbettir., leri, başucunda bekler
«Emrin baş üstüne ama ey babam, annem ne olacak?.» bildikçe, nasıl gurbette olduğunu iddia edersin?..»
«Bir kaç kere gitmiştin, bir şey mi oldu?..» - «Haklısın ey babam..»
«Pek yaşlandı.. Hizmetini görmek lâzım..» «Ne zaman hareketimi uygun buluyorsun?..»
«Cariyeler, köleler, Kahya var..» «Derhal..»
«Onlar benim yerimi tutarlar mı?.. İncitirler..» «Annem pek üzülecek..» «Onunla
«Beni unuttun mu?...» konuşup anlaştık..»
«Göremezsin, esasen duyurmazlar..» «Rahatladım.. Hemen hazırlıklara başlarım.»
— 106 — 107 —
a z
l s
d ı
ı n
r .
d .
ı
l G
a i
r z
V e . l
ğ i
İNSAN AVCILARI i H
l e b
Ne büyük bir m r i
talihsizlikti ki, e k r
Hazreti Ya'kub . e
(A.S.) Hazreti îshak . s t
(A.S.) la e
konuşurken, bitişik T b d
avludaki i cir ağacı u i b
üzerinde olan El- z r i
ls'in büyük oğlu a l r
Rum, her şe k i
işitmişti. t k a
Hemen a , l
ağaçtan indi. k m
i A a
Babası ava
v z
çıkmıştı..
a d s
Peşine gitti. v a
İlk molada a
n n
yetişti.. k ,
Nefes a
nefeseydi.. y
ç Ç
Önce a
t a
geleneğe n
ı b
uydu: a
. a
d
l
B ı
Ç a
o r
ü r
ş . ı
n
u k . n
n ü
a S b
ö e o
ç k n ş
u s a
k e y
u y a g
r i l i
a n d
k ı e
c El-îs buruldu. yanlarında tutarlar değiştiririm..»
e Sordu: mı sanıyorsun?..»
—109
k «Sen pek «Doğrudur.. Ben de

. yüklüsün ey öylesine seyahat
. hakikatli oğlum.. arzusundaydım
Ne var?...» ki.»
E Rum, işittiklerini El-ts,
n anlattı. tasarladığı
El-îs bir kahkaha tepeye doğru
ç attı.. uçtu.3anki,
o H Rum, ne
k Keyifle söylendi: yaptığını
«Tuzak bilmeyen
o bozulmadı, ökse çocuklarm
k kaldırılmadı.. Av heyecanıyla
l kaçmadı. köye döndü.
a Aksine işim
r Halbuki Rafka,
kolaylaştı..»
ı «Ne yapacaksın Rum'un ağaçtan
n ey babam?..»
a indiğini görmüştü.
«Haran yolu
Hele kıra
a birdir.. Ya'kub'a
c koştuğunu da
şu tepe
ı izleyince,
y yakınlarında pusu
a kuracağım.. Her anlayacağını
c türlü av yaptım anlamıştı.
a Hemen
ğ ama, savaşlar dışı
Ya'kub'u
ı insan uyarmıştı:
m avlamadım.. Bu «Ey sevgili
.
işe ikiz oğlum!. El-îs
— 108 — kardeşimden kaçacağından
başlayacağım..» haberli oldu.
«Ama amcam Bana kalırsa, seni
Ya'kub hareket geceye kadar
etmek üzeredir..»
samanlıkta
«îşte ben de haziran.
Sen eve dön, Annene gizleyeyim..
söyle, toparlansın.. Karanlıkta yola
Geceye gelip onu ve çık..»
kardeşlerini «Burada
alacağım.» «Bu göç kalmanı
niçindir ey
tehlikelidir..
babam?...»
«Ya'kub'un başını Önce köyü
avluya fırlattığım dolanır, batıya
zaman, babam ve giderim.. Gece
annem beni istikamet
Elinde asası ve belinde bıçağı vardı sadece.
«Sen bilirsin..» "Vadi nihayetine ulaşınca, sağdaki dereye saptı.. Boyunca
«Tehlikeli oluşu, El-îs'in oğlu Rum'un yakınımızda
yükseldi kayalar arasından.. îlk tepeyi aştı.. Bir ikincisi,
bulunuşundan ve ne yaptığını bilmeyişindendir.»
«Haklısın.. Bunu düşünememiştim.» üçüncüsü, bunu izlediler.
«Ey güzel annem, sakın arkamdan ağlama!.. Alla-hım Artık eskiden bildiği, içi derin mağara önündeydi.
bizimle beraberdir.. O diledikten sonra niçin tekrar Girdi.
buluşmayalım?..» Sabaha kadar uyumadı. Hep ibadet etti ve Hazreti
«Ben de öyle ilhamîamyorum.. El-îs'in kızgınlığı geçince Allah'dan affını niyazla gözyaşı döktü. Gün
sana haber yollarım.. Gelirsin..» ışımıştı.
«Bunu, vâdesini, ancak Hazreti Allah (C.C.) takdir eder. Mağaradan çıkıp çevreyi dolaşü. Niyeti kır
Bence El-îs bir vasıtadır.. Allah seni ve beni cezalandırdı.. O yemişleriyle karnını doyurmaktı. Bulamadı.
kadar çok ibadet etmeliyiz ki, affa kavuşalım.» Kayalar pek kısırdı.. Su
«Oh, yine yaptığım oyunu mu hatırlatıyorsun..» içebildi ancak.
«Peki peki..»
Her şeyi düşünmüştü.. Akşama kadar uyuyacak, geceden
«Bir de neye üzülüyorum biliyor musun ey annem?..
Sapıklarla münafıklar pek sevinecekler yine.. Bir zamanlar faydalanıp, doğuya dönecek ve hedefinin yolunu tutacaktı.
senin doğurmayacağım uyduranların Hazreti Allah (C.C), bir Çünkü El-îs'in ne kadar inatçı olduğunu biliyordu. Belki bir kaç
batında iki oğul lutf ederek öyle bir şamar indirdi ki, lakin gün peşini bırakmayacaktı.. Kovalayacaktı.
uyanmadılar..» Artık karm doyurmaktan ümidini kesmiş dönerken,
«El-îs'in tesellisi, dedesi Hazreti İbrahim (A.S.) in yattığı başını yukarıya kaldırdı.. Gözleri açıldılar.
mağaraya gömüleceğindedir.. Bunu kimse elimden alamaz, Üst kayalar arasından bir çift ayak sarkıyordu.
Allah dileğimi kabul eder, dedi.» Hazreti Ya'kub (A.S.) ürktü.
«Onu bana da söylemişti..» Kimdi bu ayakların sahibi?.. Uyuyor muydu?.. Yoksa
Hazreti Ya'kub (A.S.) daha fazla konuşmadı.
Baba ve annesinin ellerini öptü.. Rızalarını aldı ve dediği uyanık mıydı?..
istikamette köyde kayboldu. Mümkün mertebe ses etmeden mağarasına döndü.
Annesine söylediği gibi, köyün'batı yönünden çıkıp, Yapacağı kalmamıştı.. ^M
ağaçlıklı vadi içine daldı. Dibe sokulup uyudu.
Artık gönlü rahattı. Saatler birbirini kovaladılar.
Sık, orman halindeki, ağaçlıkta onu kimse göremezdi. Ansızın gözlerini açtı Hazreti Ya'kub (A.S.).. dikkat kesildi..
Bir iaman yürüdü. Dışarda bir uluma vardı. Hem de çakal uluması.
Üzerinde hiçbir şeyi yoktu.
Dağarcığını almamıştı. — 111 —

110 —
Çıktı., baktı. Dağarcığını asasına geçirmiş, Hazreti Ya'kub (A.S.) m
Bir çakal, ayaklarını gördüğü adamın ba§ ucunda köyüne doğru gidiyordu.
duruyor hem üstünü paralıyor, hem de arada uluyordu. Gençti.. Henüz yorgun da değildi.
O zaman Hazreti Ya'kub (A.S.), adamın ölmüş olduğunu Aksine neşeliydi.
anladı. Güneş batıya yönelmişti.. İkindi geçiyordu,, Gecikmeden, ümitlerini dile getirdi:
Hazreti Yakub (A.S.) da iyi nişancıydı.
Ustalıkla çakala sokuldu ve asasını fırlattı.
Asa, çakalın basma çarptı.. Onu yıktı. Hep doğuya git dediler..
Tehlike geçince, Hazreti Ya'kub (A.S.), cesedin yanma Gittim ve gidiyorum.
geldi, inceledi.. Adam en çok bir gün önce öldürülmüştü. Bu son menzilimmiş..
Dağarcığı, su tulumu yanmdaydı. Ne kadar sernnçliyim!..
Hazreti Ya'kub (A.S.) onları almada bir sakmca görmedi. Gün batmadan hedefime ulaşsam..
Çünkü, kimi bulup vârislerine verecekti?.. Çürüyeceklerdi Allahm elçisini bulup
burada.. Gönülden teslim olsam!.
Fakat yine de Hazreti Ya'kub (A.S.) mahzundu.
Başını semaya kaldırdı.. Kirpikleri islana ıslana konuştu : Gözleri artık görmüyormuş Ne
«Ey sevgili Allahım!.. Biz insan kullarını bağışla.. çıkar, ne Imybederimf.. Vicdanı
Vahşetten beter bir hayat içindeyiz.. Verdiğin şerefi, o tertemiz aydınlık ya.. Melekler aracılığıyla
nur fışkıran ruhu, kirlettik.. O kadar ki, insan avcıları bile Allah'dan emir aldıkça Ve tebliğ
olduk.. Sen bizi bunun için mi yaratmıştın?.. Her köşede ettikçe boş her şey.
cinayetler, pusuda bekleşenler dolu.. Kimbi-lir yolumun
üzerinde daha böyle kaç insan avcısına kurban gitmişlere Üzülmiyelim..
rastlayacağım?. İhtimal, El-ls bile beni bulacak.. Affet Belki de Allah, peygamberini
Allahım!. Affet!.. Affet!..» İnsanların sapıklığını
Hazreti Ya'kub (A.S.) mağaraya varınca, artık uyumadı. Dafıa fazla görüp içlenmemesi için
Hattâ içeriye de pek girmedi.. Kapıya yakın oturdu.. Güneşin Böyle yaptı..
batmasını bekledi.. Gözlerini kapattı..
Ta aşağıda, derede, biri peydahlandı. Gecede yaşatıyor.
Yolcuydu..
Tek endişem,
—112 — Hedefe ulaştığım zaman,
Peygamberimin hayattan

___113____ Hz. Ya'kub — 8


«Hazreti İshak (A.S.) a ve ailesi Rafka'ya, benden selâm söyle..
Çekildiğini öğrenmem olacak.. Sağlığımı bildir..» «Sen kimsin?...» «Ben onların oğlu Ya'kub'um..
Ne yaparım?.. Seni benim yerime
Kim bana doğru yolu gösterir?.. bağırlarına basacaklardır..»
Ah, şu uçan kuslart kıskanmamak elde mi?. «Bir iş var bunda..»
«Benden dinleme.. Sana anlatırlar.. Fakat sakın baba ve
Hazreti Ya'kub (A.S.) dayanamadı.
annemden başkasına açılma.»
Fırlayıp bir kaç kayayı indi ve yolcuya seslendi:
«Olur.. Kimden kaçıyorsun?...»
«Dur yolcu!..»
Yolcu durdu.. Fakat tekrar yürüdü. «Öğreneceksin..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) ona ikinci bir ihtar yaptı. «Batıya gitme ey Ya'kub!.. Orada bakışlar, yürekler,
Yolcu: «işim acele..» cevabını verdi yürürken.. karanlıktır..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) hatırlattı: «Biliyorum. Burada bulunuşum düşmanımı şaşırtmak
«Şarkını dinledim ey oğul.. Peygaber aracılığıyla Al-laha içindir.»
teslim olmaya gidiyormuşsun.. Ne mutlu sana.. Yalnız şu «Ne zaman hareket edeceksin?...»
müjdeyi vereyim: Peygamberin sağdır.. Artık «Hep geceleri..»
üzülme.» «Kime gidiyorsun?...»
O zaman yolcu genç durdu.. Öğrenmek istedi: «Allahıma kavuşmaya..»
«Nereden biliyorsun?...» Genç bir an durdu.. Sonra ağzından şu kelimeler çıktı:
«Çünkü ben de o köydenim.. Henüz bir gün oldu «Gece yolcusu, yani İSKA ve Allah, yani ÎL. Ey Ya'kub, sen
Allaha giden gece yolcususun.. tSKAÎL'sin..»
ayrıldığım.»
Hazreti Ya'kub (A.S.) bunu pek beğendi. «Evet ben Allahına
Genç yolcu, ilk kayaya dirseklerini verdi:
kavuşmayı dileyen bir gece yol-eusuyum.. Lâkabımı taktığın
«Haydi in de birlikte gidelim..»
için teşekkür ederim.. Bunda bir hayır var. İsrail., israil..
«Yolumuz ayrıdır.. Fakat bilgi verebilirim.»
Sevdim.» «Ben başka yurtları da dolaştım..»
«Bekliyorum..»
«Köye gece varacaksın.. Doğruca îshak (A.S.) m «Evet.»
evini sor.. Bul ve misafir ol.» «Orada Allahm kullarına (Abdullahlara) israil deniyor.»
«Gece vakti nasıl rahatsız ederim?..» «Bu daha güzel.. Öyle bir müjde verdin ki, asla sırlımdan
«Çekinme..» çıkmayacak.. Gecelerin ayazları beni üşütmeyecek.. Canavarlar
«Olur..» onu paralamayacaklar.. Hele insan av-
Hazreti Ya'kub (A.S.), kalbine karşı duramadı.
Nihayet, engin bir aşkla mümin olmaya hazırlanan bir — 115 —
gençti karşısındaki.. Sırrını açsa ne çıkardı!..
Konuştu tekrar:
—114— I
cilan insanlar!.. Evet onlar israil elbisemin, lakabımın,
eteklerine bile sürünmeyecekler.» «Bunu dilerim..» Mahzun oldu.
«Haydi daha fazla gecikme.. Baba ve annemin ellerini Çok sürmedi bu.. Bir ses duyar gibiydi:
benim yerime öp.. Gözyaşlarınla ıslat.. Sevgili Alla-hım, «Ey Ya'kub!.. Sen Haran'a evlenmeye gitmiyor muydun?.
görüyorsun ki ne güzeldir.. Köyde mahzun bir baba ile anne Yahut kardeşin Ei-İs'den kaçmıyor muydun?.. Öyleydi de niçin
var.. Oğullarının peşinden yanakları sırılsıklamdır. Allah, onlara o genç yolcuya (Allahıma kavuşmaya gidiyorum) dedin?.. Bu
seni gönderdi.. Avunacaklar.. Esasen bütün mü'minler kardeş türlü konuşman bir vahydi.. Sana peygamberliğin müjdelendi..
değil midir?..» Yahut hazırlığı yapıldı.. Artık yolunda kime rastlarsan, çekinme
sokul ve onu vahdaniyete çağır..»
*
** (Bazı rivayetler Hazreti Ya'kub (A.S.) m babası vefat
ettikten sonra peygamber olduğunu naklederler.. Zayıftır.
Genç yolcu gittikten bir saat sonra gün battı. Hazreti Ya'kub Çünkü Hazreti Ya'kub, Mezopotamya'da altmış sene kalmıştır.
(A.S.) da yola çıktı. Önce kuzeye yürüdü.. Gece yarısından Babası vefat edince, Filistin'e yüz yaşındayken dönmüştür..
sonra doğuya yöneldi. Mezopotamya'da bir çok toplulukları Allah'a teslim olmaya
Sabaha karşı epeyce ilerlemişti. çağırmıştır.. Demek ki, Haran'a evlenmeye gidişi ve kardeşi Ei-
Bu yolculuğunda yıldızlardan faydalanmıştı. İs'den kaçışı, Hazreti Allah (C.C.) m yarattığı sebeplerdir..
Bir de Allah'a teslim ettiği ilhamlarından. Vasıtalardır. Hazreti Ya'kub, soranlara, Allah'a kavuşmaya
Güneş doğunca, yanılmadığmı anlayarak, Allah'a gittiğini söylemiştir.. Bu, bütün kitapların ittifak ettiği bir
şükranlarını sundu.. gerçektir.. Ya'kub (A.S.) nasıl Allah'a kavuşmaya gider?..
Bir mağarada yattı yine. Esasen vahdaniyette değil midir?.. Kavuşmamış mıdır?. Demek
Bu sefer pek uyumamıştı.. ki, cevabı ilâhi bir ilham, bir vahiydi.. Peygamber olmuştu yola
Uyandığı zaman öğleydi ancak. çıkmasıyla beraber.. Bu, başka türlü tefsir edilemez.)
Acıkmadığına, yorulmadığına, hayret ediyordu. Hazreti Ya'kub (A.S.), Tasladıklarını imana çağırmaya
Bir de bütün gece, baş ucundan eksilmeyen çırpınışlara..
Aydınlıklara.. karar verince, sabırsızlandı.. Sanki sırtına bir dağ yüklenmişti..
Bunu bırakıp dinlenecek yer arıyordu.
Kalbi arzuluyor, fakat dili söyleyemiyordu. Yoksa sevgili
babasının duası kabul mü edilmişti?.. Peygamberliği mi Demek ki peygamberler, göründükleri gibi, rahat
müjdelenecekti?.. Fakat hangi ümmete. delildiler.. Aldıkları vazifenin şerefi derecesinde mes'uli-
Şimdi bir kendisi vardı.. Bir de teslim oluş derecesinde, v»vüyle, belleri bükülüyordu.
yakında duyduğu Allah'ı. Hazreti Ya'kub (A.S.) babası Hazreti îshak (A.S.)ı
hatırladı..
— 116—- O, bir insanı mümin yapınca pek sevinirdi ve öyle
konuşurdu:
— 117 —
«Omuzlarımda taşıdığım yeryüzü ağırlığındaki yükü
Dördüncü gecenin sabahında yine uyumuş ve uyanmıştı.
indirip dinlenmek fırsatını buldum.. Öylesine hafifledim..
Mağara dışmdaydı.
Rahatladım.» ,
Aşağıda tatlı bir meyil vardı..
Hazreti Ya'kub (A.S.), çevresine bakmırken, uzakta duran
ve. doğuya bakan birisini gördü.. Yemyeşildi"..
Nerdeyse seslenecekti. Bir çoban kızı sürüsünü yaymaya bırakmış, yanında taşıdığı
Tanımakta gecikmedi.. Ağabeysi El-îs'di o. putuna tapıyordu.
Önce şaşırdı. Hazreti Ya'kub (A.S.) kararsızlık içindeydi.
Demek vazifeye ağabeyisinden başlayacaktı öyle mı?. Lâkin hisleri onu, çoban kızma doğru itiyordu..
Hayatı bahasına da olsa yapacaktı bunu. O anda da Cebrail (A.S.) görünüp peygamberliğini tebliğV-
Tekrar seslenecekken uyandı.. Gülümsedi ve söylendi stti..
kendi kendine:
«Ne yapıyorum ben?,. El-îs esasen mümindir.. Tek suçu Nuha, ondan sonraki peygamberlere vahy ettiğimiz
beni öldürmeye kalkışmasıdır.. Bunu da yapamadığına göre, ve İbrahhne, fsmaile, İshaka, Yalama, evlatlarına,
kendisiyle ilgilenmemeliyiın..» İsaya, Eyyüba, Yunusa, Harana ve Süleymana
Hasreti Ya'kub (A.S.) böyle düşününce, çekildi ve tekrar vahyeylediğinaiz ve Davada Zebur
mağaraya girdi. verdiğimiz gibi (Habibim) şüphesiz sana da
Ağızdan izledi El-îs'i. vahyettik biz.
El-îs, kısa bir moladan sonra, tekrar yürüdü. (Nisa: 163)
İstikameti doğuydu..
Hazreti Ya'kub söylendi: Biz ona tshak Üe Ya'kub ihsan etdik ve her birini
«Ne kindir bu!.. Sanırım böyle devam ederse, Ha-ran'a hidayete (nübüvvete) erdirdik...
kadar beni takib edecek.. Daha dikkatli davranmalıyım..» (Nisa': 163)
Öyle yaptı Hazreti Ya'kub (A.S.), yine geceyi bekledi.
Sonra yola çıktı.. îşte (îbrahim) onları ve Allahtan başka taptıklarını
Bütün arzusuna rağmen, iik üç günlük gece yolculuğunda bırakıp çekilince biz ona tshak ve Ya'kubu
ve gündüzleri dinlemesi esnasında, hiç. bir insana raslamadı. ihsan ettik ve her birini peygamber yaptık.
Dağarcığmdaki ekmeği idare ediyordu. (Meyrem: 49)
Bazan avlanıyor, bazan, çöl yemişleriyie yetiniyordu.
Biz ona tshak Ee Ya'kubu da ihsan ettik,
— 118 — peygamberliği ve kitapları onun zürriyetîne tah-

— 119 —
işte Hazreti İbrahim (A.S.) hakkmdakiler:
sis etdik. Dünyada ona mükafatuu verdik. Hakikat o» Kendini bilmeyenlerden başka Mm tbrabimin
ahiretde de her halde salih insanlardan- dininden yüz çevirir?.. Andolsun ki biz onu dünyada
dır. beğenip seçmişizdir. O, şüjme yok ahiretde de
(Ankebut: 27) muhakkak salihlerden (yüksek derece erbabından)
dır.
Hazreü Ya'kub (A.S.) Hazreti Aîiah (C.C.) a şükretti. Babhi ona: «(Kendini Hakka) teslim et» dediği
Ellerini semaya kaldırıp vezifesini kolaylaştırmasını
zaman o, «Âlemlerin Kabbine teslim oldum»
diledi..
Sonra ansızın hatırlayarak sordu. demişti.
İbrahim, bunu (aynı şeyi) oğullarına da tavsiye etti.
-Ey Cebrail!.. Ben hangi ümmete peygamberlik
(Torunu) Ya'kub da öyle yaptı: «Ey oğullarım, Allah
yapacağım?.» sizin için (İslâm) dinini beğenip seçti. O halde siz de
«Sırası geldikçe bunları sana vahy ve tebliğ ederim.» (başka değil) ancak müslüman olarak can verin
«Şeriatım ne olacaktır?...» (dedi.)
«Hazreti İbrahim (A.S.) in şeriati olacaktır.. Ayrıca, (Bakare: 130-132)
gerekirse, yenilerini getiririm.. Çünkü atan İbrahim (A.S.) in
dini ve şeriati Allahın tarafından emredilmiştir. Baban Hazreti Yine Hazreti Allah (C.C), Yahudileri şu âyetlerle yerin yedi
İshak (A.S.) da onunla vazife görmektedir.» kat dibine sokuyor, yalanlarını ve fitnelerini yüzlerine vuruyor:
(Peygamberleri ayıran, hepsine îman etmeyen, ırkçılık
Yoksa (Ey Yahudiler), ölüm Yakubun önüne geldiği
güderek kendilerini üstün sayan Yahudiler, ki Hazreti Ya'kub'un vakit siz de orda hazır mıydınız? (Hayır) O,
İsrail lâkabını da kendilerine mal edip şimdi Allahm lanetine Oğullarına: «Benden (ölümümden) sonra neye ibadet
uğrayıp tam bir surette imha edilmeleri için toplandıkları edeceksiniz?.» dediği zaman onlar: «Senin tanrına ve
topraklara öyle bir ad vermişlerdir, Hazreti Muhammed babaların İbrahimin, îsmailin, îshakın bir tek Tanrı
(S.A.V.) zamanında da hep böyle davranmışlar, yalan üstüne olan Allanma ibadet edeceğiz. Biz, ona teslim
yalanlar katarak mü'minle-ri sapıtmak istemişlerdi.. Halbuki olmuşuzdur..» demişlerdi.
aşağıdaki âyetler İbrahim dini ve şeriati, Ya'kub ve diğer (Bakare: 133)
peygamberler ÜZty rinde ne kadar kesin, aydınlık nurlardır!..
Fakat Yahudiler ve Nasranîler bunu bilerek inkâr ederler.. Ve
Hani, o zaman henüz Yahudi diye bir topluluk bile
İslâmiyet ne kadar yüce bir dindir ki, hiçbir şeyi ayırd etmez.
Hakikate ve gerçeklere bizi çevirir, inanmamızı emreder!.) görmüyoruz bu devirlerde.. Ya'kub, yani İsrail ile hiçbir
— 121 —
_120 —
Hele şu nur çağlayanları:
ilgileri yoktur.. Ya'kub'un soyundan bir koldurlar ancak
De ki (Habibhn): «Siz (Arabdan bir peygamber geldi
ve çok yıllar sonra peydahlanacaklardır.. Ya'kub'un diye) bizimle Allah hakkında çekişiyor musunuz?
diğer oğullarının soyundan gelenler ki, şimdi Halbuki o bizim de Rabbinûz, sizin de Rabbinizdir.
milyonlarca-dır, niçin bir Yahudilik iddiasında (Dilediğini o seçer). Bizim yaptik-larunız(ın
bulunmuyorlar?. Aksine nefret ediyorlar.. mükâfatı) bize, sizin yaptıklarınızın. (mücazatı) size
Bunu Hazreti Allah (C.C.) da anlatıyor: ait. Biz ona bütün samimiyetimizle bağlamnışızdır».
Yoksa siz: «Gerçek, İbrahim, İsmail, İshak, Ya*-kub
Onlar birer ümmetdi (gelib) geçti. (O ve oğulları" yahudi, yahud hırîstiyanlar mı idi»
ümmetlerin) kazandığı kendilerinin, sizin diyorsunuz?.. De ki: «(Bunu) siz mi daha iyi
kazandığınız da (ey Yahudiler) sizin ve siz bilensiniz yoksa Allah mı?.. Hezdinde Al-lahdan
onların işlemiş olduklarından mesul de (gelen) bir şahitliği (insanlardan) saklayandan daha
olacak değilsiniz?. (Yahudi ve Hıristiyanlar aalim kimdir ki?.. Allah, sizin yapmakta
Müslümanlara): «Yahudi veya nasrani olun olduklarından gafil değildir.
ki doğru yolu bulaşınız dediler. De ki (Bakare: 139-140)
(Habibim): «Hayır, (biz) muvah-hid (Allah'ı
bir tanıyarak ve müsüm) olarak tb-rahimin İnsanlardan (Yahudi ve müşriklerden) bir takım
(dinindeyiz). O, Allaha eş tutanlardan beyinsizler: «Müslümanların namazda kıble edinib)
değildi. üzerinde durdukları (devam ettikleri eski)
(Bakare: 134-135) kıblesinden çeviren (sebefo) nedir?.» diyeceklerdir.
De ki: (Habibim): «Doğu da Allahın, batı da, o kimi
işte İslâmiyet!.. Hiçbir peygamberi ayırd etmez: dilerse onu doğru yola iletir.»
(Bakare: 142)
(Ey müminler) deyin ki: «Biz Allaha, bize
indirilene (Kur'an'ı Kerim'e), îbrahime, Şu âyetlerde de Hazreti Ya'kub'un tbrahim şeriatini
îsmaile, İshaka, Ya'kuba ve torunlarma uyguladığını, Tevrat'ı dahi şahit tutarak anlatır:
(esbata) indirilenlere, Musaya, îsaya Tevrat indirilmezden evvel -Ya'kubun kendisine
verilenlere ve (bütün) peygamberlere haram küdığı şeylerden başka- yiyeceğin her türlüsü
Kabieri katından verilen (kitab ve âyetler) e İsrail oğulları için helâl idi. De ki: «Eğer
îman ettik. Onlardan biç birisini (kimine
— 123 —
inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle)
diğerinden ayırd etmeyiz. Biz (Allaha)
teslim olmuş (Müslümanlar)ız».
(Bakare: 13fl)

122-
Hazreti Ya'kub (A.S.), hem seviniyor hem de
doğrucular iseniz Tevrat'ı getirin de onu okuyun.» düşünüyordu:
Artık kim bundan (Tevratı getirip okuduktan) «Vazifem henüz tahdit edilmedi.. Anlaşılıyor ki, ümmetimi
sonra Allaba karşı yalan uydurursa işte onlar buluncaya kadar gurbetten gurbete gezeceğim.» Fakat
zalimlerin ta kendileridir. De ki: «Allah (sözün) düşünmeye ve bunları dile getirmeye tahammülü kalmadı..
doğru (sunu) söylemiştir. Onun iğin Allahı
Çoban kızının puta tapması onu iğrendirdi.
birleyici olarak IbraMmin dinine uyun. O,
Yukardan aşağıya uçarcasına indi. O tatlı meyildeki yeşillikte
müşriklerden değildi.»
sürüyü bekleyen köpekler, rçöyle bir baktılar. Hazreti
(Al-i Imran: 93-95)
Ya'kub'a, asla saldırmadılar. Çoban kızı, Hazreti Ya'kub (A.S.)
O halde, bu açık âyetler karşısında, Yahudiler değildir gelirken, köpeklerinin durumunu görmüş ve heyecanlanarak,
yalnız îsrailoğulları.. Hazreti Ya'kub'un bütün evlâtlarından putunu arkasına gizlemişti.. Donup kalmıştı..
gelenlerdir. Böylece Yahudilerin mel'un gaye ve yalanları
Hazreti Ya'kub (A.S.), daha uzaktan, kıza, o dokunaklı,
yüzlerine çarpılıyor.
tatlı sesiyle seslendi:
Ayrıca, ne îshak, ne Ya'kub, Allah vahdaniyetinden
ayrılmamışlar, ona ortak katmamışlardı. Hazreti İbrahim'in «Ey güzel kızım!.. Sakın korkma.. Sana iyilikler için
din ve şeriatini uygulamış Müslümandılar.. Bunu bozan geliyorum.. Bir şey alacak değilim..» Çoban kızı rahatladı..
Yahudi ve Hıristiyanlar oldu. Hazreti Ya'kub (A.S.) büsbütün yaklaşınca, güzelliğine
O kadar ki yahudiler.. Şunları bile Hazreti Muhanı-med kalbi ısındı ve gülümsedi.. Dili çözüldü:
(S.A.V.) e söylemek suretinde, yalanında, bulundular: «Sen «Bunu anlamıştım.. Çünkü köpeklerim' beni
İbrahim'in tevhid dininde olduğunu iddia ediyorsun.. korumadılar. Daha ilk defa köpeklerin bir yabancıya
Halbuki, o senin gibi deve eti yemez, deve sütü içmezdi.» saldırmadıklarını görüyorum.. Çıplak da değilsin. Bilirim ve
İşte bunun için yukarıdaki ilk âyet. nazil olarak, söyleyenleri yaşadım, köpekler ancak çıplak olan insanlara aldırış
perişan etmiştir.. etmezler.. Tecrübeli hırsızlar, soyunur öyle sokulurlar
Fakat ne çare ki, sapıklar hep direndiler. HÜrülere ve evlere..»
Temenni olunur ki, önemli bu konu tam Hazreti Ya'kub Hazreti Ya'kub da başlangıçtan memnun kalmıştı. Çoban
(A.S.) bahsinde ve yerinde incelenmekle, uyansınlar.) kızının yanma varınca, başını okşadı: «Sen pek iyi huylu
bir yavrusun ey kız..» dedi. Çoban kızı kızardı.. Başını
* önüne indirdi.. Putu hâlâ
arkasına gizliydi.
Evet, Cebrail (A.S.) gerekli Allah emirlerini Hazrcli Hazreti Ya'kub (A.S.) uzanıp aldı odun parçasını..
Ya'kub (A.S.) a tebliğ ettikten sonra, gitti. .tordu:
Hazreti Ya'kub (A.S.) yalnızdı. — 125 —
Karşısında sürüsünü yayarken, puta tapan çoban ki zı
vardı ancak..
— 124 —
«Bu nedir?..» «Şimdi tam rahatladım..»
«Put..» «Köyün nerdedir kızım?..»
«Kim yaptı?..» <Şu yarısı fundalık tepenin yanında..»
«Ben boş zamanlarımda yonttum ama, pek güzel olmadı. «Üzülme sakın.. Köyüne gideceğim ve bütün insanları
Esasen hiçbir dileğimi yerine getirmiyor.. Şurada gizlice Allah'a teslim olmaya çağıracağım..»
yakacak ve yenisini yapacaktım..» Çobankızı önce: «Beni sevindirdin..» dedi.
«Yak, fakat yenisini yapma.. O da dileğini yerine Sonra, ansızın yüzü gölgelendi.. Bir şey hatırlamış i-
getirmez. Bir odun yahut taş parçasından ne fayda beklenir?..» 1Mydi.. Dikkatle Hazreti Ya'kub'un yüzüne baktı.
Çoban kızının gözleri irileştiler: Öğrenmek istedi:
«Korkunç şeyler konuşuyorsun.. Sana acıyacağım.» «Adın nedir senin!...»
«Sanırım onbeşini aşkınsın.. Çevreni hiç inceledin mi?. «Ya'kub.. Lâkabım da İsrail'dir.. Alîahımı bulmaya
Bütün bu güzellikler, şu eğri büğrü putun emrine ram olur gidiyordum.. Yani kavuşmaya.. Ona eskiden teslim olmuştum..
mu?.. Onun ve benzerlerinin eseri midir?.. Ne görüyor ve ne Şimdi de huzuruyla şereflenip, vazifelendirildim.»
var sanıyorsan, rüyaların, hayal ve ümitlerin-dekiler dahil, tek Kız çığlık atar gibi bağırdı:
bir Allah'ın yaratıcılığmdandır.. O, var eder ve helake sürükler. «O halde sen O'sun..»
O'na taptığın anda, derhal değişeceksin.. Belki yeryüzünde «Kim?...»
arzuların tam gerçekleşmezler, fakat, ölümünden sonra «Kurda benzeyen avcının, El-îs'in, aradığı adam..»
başlayacak ebedî hayatında, Allah'a teslim olmanın «Nerde El-îs?..»
armağanlarını devşireceksin.. Akıl ve idrakinin «Köyümüzde.. Dün akşam geldi- Günlerdir senin
kavrayamayacağı bir bahar olacaktır ahiretin..» peşindeymiş.. Artık yarın sabah tekrar yurduna döne-cekmiş..
Çoban kızının göğsü açılmıştı: Seni aramaktan vaz geçmiş.. Köylümüze seni tarif etti..
«Ne güzel şeyler konuşuyorsun öyle en iyi kalpli yolcu!.. Öldürmemizi söyledi.. Sözde pek usta bir hır-Hizmışsm..
Bütün bunları zaman zaman, kendim de düşünürdüm. Lâkin İşkence edilirsen, çaldığın altınları biriktirdiğin yeri
dile getirmeye cesaret edemezdim.. Dertleşecek arkadaşım da söylermişsin.. Köy, hazinenle zengin olurmuş.»
yok köyde.» Hazreti Ya'kub (A.S.) üzüldü. «Demek köyüne şimdilik
«Varsın olmasın.. En büyük dost, koruyucu Allah'-dır.. O, giremeyeceğim.. Yoluma devam edeceğim..» dedi. Hatırlattı
baş uçundayken, başkasını aramak istemez.» da:
Çoban kızı, Hazret! Ya'kub (A.S.) m elinden putu tekrar «Sakın beni gördüğünü söyleme..»
aldı.. Onu yeşil kıra bile lâyık görmeyerek, uçurum başına «Buna imkân var mı?,..»
kadar koştu.. Savurdu.. «Haydi sürünü buralardan uzaklaştır.. Umarım ki Hazreti
Döndüğünde gülüyordu.. Açıldı: Allah (C.C.) günü gelince, beni köyüne getirir ve hepiniz O'na
teslim olursunuz..»
— 126 —
— 127 —
Artık geceyi beklemiyordu.. Mezopotamya'yı adım
adım dolaştı.. Hattâ Babil şehrine, Ur'a, Ninova'ya girdi.
Dedesi Hazreti İbrahim (A.S.) in günlerini ve hikâyesini
yerinde yaşadı..
Nemrudlar yine vardı.. Etiler'e haraç vererek canlarını
VI kurtarmışlardı.
Sapıklık bir deryaydı..
KOMŞU TARLALAR UĞRUNA İnsanlar, Allah'ın en şerefli kulları, halifeleri, bu deryada
çırpınıp duruyorlardı.. Selâmet kıyılarından uzakta,
Hazreti Ya'kub (A.S.) on gün sonra Haran topraklarına
enginlerdeydiler..
ayak basmıştı.
Hazreti Ya'kub (A.S.) onlara seslendikçe, hidayete <;ağırdıkca,
İhtiyatı elden bırakmamış, geceleri yürümüştü yine.
yaklaşacaklarına, kendileri onu istiyorlardı. Hazreti Ya'kub
Dayısı Leban'ın yurdunu ona annesi iyi tarif etmişti.
(A.S.), tekrar gezindi. Nihayet, kış başlangıcında, bir köye
Lâkin bu yurtta hiç kimseler yoktu.
sığındı. Bahara kadar ancak tutunabildi. Kovdular onu. Nereye
Ancak, vaktiyle yaşamışların eserlerine rastlıyordu.
gidecekti?..
Sordu yolculara.. Hiç kimse doğru dürüst bir cevap
Artık dayısı Leban yurdunu sormuyordu.. İlhamlarına göre
veremedi.. hareket ediyordu. Köyden gidişinin haftasında, bir gün öğleye
Nihayet, bir ihtiyar anlatabildi durumu: yakındı. Bık bir koruyu geçmeye çalışıyordu.
«Evet, ey oğlum.. Burada öyle bir topluluk vardı. Fakat
Niyeti koru bitince, emniyetli bir yerde mola vermekti.
kuzeyden Etiler gelince, kaçıştılar.. Yalnız onlar mı?.. Hepsi..
Hepsi..» Öyle yaptı.
Korudan çıkar çıkmaz, ilk meşenin gölgeliğine oturdu.
«Kime sorayım?..» Önünde tepeler, kırlar, ormanlar, bahara sarınarak,
«Arayacaksın..» KÜzelleşebildikleri kadar güzelleşmiş ve süslenmişlerdi.
Doğruydu bu. Hazreti Ya'kub (A.S.) onları seyrettikçe, ferahlıyor
Hazreti Ya'kub arayacaktı..
ve Allah'ın nimetlerinin bolluğuna hamd ediyordu.
Esasen, acele de etmiyordu..
Sola inen ince bir yol bitimine gözü kayınca, anlayamadığı bir
Hedefi belki dayısı Leban'dı.. Lâkin vazifesi bütün
sebeble, kalbi büsbütün açıldı.. Orada, tam bitim yerinde, bir
insanları vahdaniyete çağırmaktı.
köy vardı.
Çoban kızından sonra, bunu yapmıştı..
Hz
Çoğunlukla taşlanmış, kovulmuştu.. Kazancı dört kuldu __129____ - Ya'kub — 9
sadece..
Hazreti Ya'kub (A.S.), ihtiyardan ayrıldı.

— 128 —
Yakınlarında da sürüler otluyordu. Ben de neler konuşuyorum!.
Hazreti Ya'kub (A.S.), öğle sıcağım düşünmedi.. Molasını Kendimi, insanı, hatırlamıyorum.
kısa keserek, kalkıp, yol boyunca yürüdü. Sizden beteriz bizler.
Uzaktan gördüğü köy küçüktü.. Henüz yeni kuruluyor bir Yangtnyerinde
hali vardı.. Nitekim, yaklaştıkça, köyün çevresinde çok sayıda Bir avuç arpa görsek
çadırlara gözü ilişti. Atılırız alevlerin içine.
Düşündü:
«Bunlar kimlerse, sanırım yurtlarından kaçmışlar.. Hazreti Ya'kub (A.S.), çobanın sözlerini beğendi.
Birasını uygun bulup, yerleşmeye hazırlanıyorlar.. Belki de...» «Bu gençle konuşmalıyım..» diyerek işini bitirmesini
(
Düşüncesinin gerisini söylemiyordu. bekledi.
«Belki de dayım Leban'ın yurdundakilerdir..» diye- Çoban çeyrek Saatte sürüyü gölgeye çekmişti. Yorulmuş,
miyordu. ağaç altma serilmişti. Hazreti Ya'kub (A.S.), ağır ağır ona
doğru yürüdü. Çoban, ayak seslerini duyunca doğruldu.
Bunu ümit etmiş, fakat ümidinin kırılmasından çekinmişti.
Kızacağına, gülümsedi..
Artık, sağda solda otlayan sürülerin arasından
Hazreti Ya'kub (A.S.) m ummadığı şekilde uzaktan
geçmekteydi. «önlendi: , "
Bakıyordu çobanlara.. Hattâ duruyordu. t
Kendini hazırlıyor, yine de soramıyordu.
«Gel ey yolcu!.. Hem dinlen, henvbeni oyala.. Yaban-oı
Böylece yarım saat kadar ilerledi.
birisiyle konuşup, çevremden uzaklaşmak, arzusuyla k ı v
Küçük bir tepenin bayırında otlayan sürüsünü gölgeye
ramyordum.»
çekmeye çalışan bir çoban, hem uğraşıyor, hem de durumuna
Hazreti Ya'kub (A.S.) da gülümsedi..
uygun şarkı söylüyordu:
Teşekkür ederek, çobanın karşısına oturdu.
Kendini tanıttı:
İnadınız, kaçışmanız niçindirf.
«Ben Filistinli Ya'kub'um.. Ishak oğlu Ya'kub.»
Başınızda kaynayan güneş Hâlâ «Ben de Haranlı Loya'yım.. Ne fikirdesin dostum?..
beyninize işlemedi mi?. Bitmez Filistinli olmuşuz, Haranlı olmuşuz ne çıkar?.. Gurbette
tükenmez yeşillikler Bu kadar m» yıujadıktan ve buna ömrümüz boyu mahkum edildikten
iştah açıcı?.. Çatlayacağınızı lonra?..»
Düşündürmüyor size. Hazreti Ya'kub (A.S.) pek sevindi.
Belki Çoban Loya Haranlı olduğuna göre, dayısı Le-Imn'ı
tanırdı..
_130 —
öğrenmeye hazırlanırken, Çoban Loya devam etti:
«Komşu tarlalar uğruna sürünüyoruz ey Ya'kub.»

— 131— *

ı
«Anlamadım..» M'çemıyor.. Görüyorsun ki, yine Haran Bölgesinde sayılırız.»
«Açık konuşuyorum.. İşe küçükten başlayalım., iki çiftçi, «Evet..»
birbirlerinin sınırları bitişik tarlalarına göz dikerler. «Leban iyi insandır.. Varlıklıdır.. Niçin arıyorsun?..»
Etmediklerini bırakmazlar.. Kan dökerler.. Birisinden birisi «Dayımdır o.»
kaçar. Aşiretler, kabileler, devletler, hükümdarlıklar da öyledir.. Loya, bir tarafa baktı.. Dikkatle araştırdı:
Kısacası, toprak kavgası.. Komşu tarlaları kazanmak savaşı.. «Sana onun küçük kızını gösterebilirdim ama, henüz vakit
Arada ne oluyorsa halka oluyor. En yakın misali Etilerin komşu öğle olduğu için kuyu başına gelmemiş.. Sürüsü de
tarla Mezopotamya'yı istilalarıdır., iki yıldır göçebe olduk.. görünmüyor.»
Henüz yeni toparlanıyoruz.. Sanır mısın ki burada rahat «Demek çobanlık yapıyor?..»
edeceğiz?.. Hayır.» «Hem de nasıl!. Hayvan bakımında biz erkeklere taş
Hazreti Ya'kub (A.S.) istemediği halde, yaraya parmak çıkartıyor.. Şu kaya istikametinden dön.. Kuyuyu görüyorsun..
bastı: Üzerinde ağır bir taş var.. Biz çobanlar ancak akşama doğru
«Bu dert uğruna çaba harcayanlar var.. İnsanlar kuyu başına geliriz, taşı indirir, sırayla Hunileri sularız..»
kurtulacak.» «O kadar bekleyemem..»
«Ne zaman?.. Öyle bir ilâç biliyorsan önce beni iyi- «Fena mı, konuşurduk.. Söz verdiğin gibi, beni
leştir.» iyileştirirdin..»
«Elbette ey Loya!..» «Bunu yapacağım.. Çünkü artık aranızda yaşayacağım.
«Karnın neyle olursa olsun doyuyor, yorgunluk geçiyor. Dayım Leban'm kızının adı nedir?..»
Sahiplerimizin açtıkları kamçı yaraları kapanıyor.. Bunlar bir «iki kızı var onun.. Büyüğü evdedir.. Adı Leyya (Li-ya-
şey değil., içimizde bir eksiklik var.. Boşluk yani. O Lie - Lea) dır.. Çoban olan küçüğünün ise adı ilahi! (İlahiyi)
dolmuyor.» dir..»
«Yakında dolacak.. Ey Loya, demek sen Haran'lısm?.» «Evlenmediler mi?...»
«Evet.. Birisini mi soracaktın?...» «Hayır.. Leban, kızlarına pek düşkündür.. Her isteyene
«Pek anlayışlısın.. Leban'ı tanır mısın?...» vermiyor..»
Loya müjdeledi: «Acaba niçin?...»
<:Tanırım..» «Zenginler hep öyledir.. Çeyizin ağırlığı önemlidir on- l
«Onu arıyordum.. Nerdedir acaba?...» ııra..»
«Burada yaşıyor.» Hazreti Ya'kub (A.S.) bir hoş oldu.
Hazreti Ya'kub (A.S.) sevindi: Ihtiyarsız hareketle asasına ve dağarcığına baktı.. Bu
«Haran'dan başladım.. Her rivayete tutuna tutuna Babil, tulumunu yokladı.
Ur, Ninova arasında gezdim durdum.. Aylar harcadım..» Onlardan başka nesi vardı sanki!..
«Oluyor böyle şeyler.. Bazan insan burnunun ucunu
— 132 — — 133 —
Bu esnada Loya dikkatle tekrar kuyu istikametine Hazreti Ya'kub (A.S.), dayısı Lebanın küçük kızı Ruhil'e
bakıyordu.. pek yaklaşmıştı..
İkinci müjdeyi verdi: Rahil, sürüsünü bırakmış, kuyuya sokulmuştu. O da
«îşte, Leban'ın küçük kızı Rahil göründü.. Bu sıcakta şarkı söylüyordu:
sürüsünü kuyuya götürüyor.. Demek, evine erken dönecek..
Fakat kuyu taşını kaldıramaz ki..» Hiç sebep yokken,
Hazreti Ya'kub (A.S.) ayağa kalktı. «Ben ona yardım Havalanıverdim..
ederim..» dedi.. «Şimdilik hoşça kal.. Tekrar görüşürüz.» Eve dönmeye kalkıştım.
«Bu, dileğimdir.. Seni pek sevdim.. Beni iyileştirmeni
bekleyeceğim.» Acaba kim çağırdı?.
«Elbette..» Ne verecek?..
Hazreti Ya'kub (A.S.) yürüdü. Zehir mi, şerbet mif.
Çoban Loya arkasından içlendi:
Rahil, kuyu başındaydı artık.
Şu ağacınkinden ileri Serin, Taşa uzanırken, Hazreti Ya'kub (A.S.) seslendi:
sürekli, Bir gölgeye «Dur biraz.. Sen o ta^ı kaldıramazsın.. Yardım edeyim.»
kavuşmuştum. Kısmet olmadı
Sefasını sürmek.. Rahil elini çekti taştan.
Kendisine sesleneni araştırdı.
Kendime ben ettim edeceğimi.. Hazreti Ya'kub (A.S.) ile gözgöze geldiler.
Rahil önce ciddiydi.. Yüzünün çizgileri sertti.. Lûkin
Ne vardı acelede,
hemen yumuşadüar.. Tatlı bir tebessüm yayıldı Rahil'in yüzüne.
Elime ne geçecekti..
Hislerini saklamadı:
Susmalıydım.
«Ey yolcu!. Sen iyi bir insansın.. Yardımım kabul
Fakat dilime
edebiUrim.. Sanırım karşılığında benden isteyeceğin sadece bir
Hangi gün hakim oldum!.
tas sudur..»
Hazreti Ya'kub (A.S.): «Onu severek içeceğim..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) geriye baktı. El salladı.. Bir kere daha
karşılığını verdi ve taşa uzanıp kaldırdı.
söz verdi: «Seni unutmayacağım.. Daha serin, aydınlık, nurlu,
Rahil çekilmiş, hâlâ güiümsüyordu.
ebedî gölgelerde yaşayacaksın..»
Sanki bahar erken gelmiş gibi olmuştu çevresine.
*
*» Hazreti Ya'kub (A.S.) su çekip yalağı doldurmaya başladı..
Rahil'e de talimat verdi:
— 134 — — 135 —
«Burada pek rahat edersin..»
«Sürüyü yanaştır..» «Arzum budur..»
Bir kaç dakika sonra ilk koyunlar sulanıyorlardı. Sürünün sulanması bitmişti.
Hazreti Ya'kub (A.S.) su çekiyor, Rahil kovayı alıp yalağa Rahil teklif etti:
«Ey Ya'kub!. Sen sürüyü şu istikamete yürüt.. Ben
boşaltıyordu. koşup babama haber vereyim.. Bir an önce sevinsin..»
Fikrini söylemeden edemedi: Hazreti Ya'kub: «Birlikte gideriz..» diyecekti.
«Ben seni aylak bir gezici yahut avcı sanmıştım.. Meğer
pek bilgili çobanmışsm.. Sahibin seni nasü bırakmış? Bir Fakat Rahil dediğini yapmış, ok hızıyla uzaklaşmıştı.
hazineden olmuş.. Şimdiki erkekler havalandılar. Evine Hazreti Ya'kub (A.S.) m yüzünde hep o aydınlık
düşkünler pek azaldı.. Adın ne'dir?...» vardı.
«Ya'kub..» Hislerini saklamadı:
Rahü'in yüzünden bir kanat gölgesi geçti: «Ya'kub «Babam ne kadar haklıymış!.. Gerçekten Soyumun
mu?.. Bunu işitmiştim..» «Evet Ya'kub.. Seninki kadınları ve kızları başka türlüler.. Filistindekiler gibi,
nedir?..» «Rahil.. Leban kızı Rahil..» karanlık değil, iç ve dışlarıyla aydınlıklar..»
Hazreti Ya'kub (A.S.), çoban Loya'mn doğru Hazreti Ya'kub (A.S.) da dayısını bir an önce görmek,
konuştuğunu anlayınca, durmadı, kendisini tanıttı: aylarca süren gurbetten gurbete sürüklenmesini
«Ey kuzenim Rahil!. Bilir misin ki Leban benim unutmak istiyordu.
Sürüyü topladı, önüne kattı ve Rahü'in gösterdiği
dayımdır?»
I istikamete
Rahil heyecanlandı: «Beni yürüttü.
aldatma ey Ya'kub!..» Düşünüyor
«Yersiz şakalardan, hele yalandan hiç hoşlanmam. Adımı du:
elbette duymuşsundur.. Çünkü ben Filistin'de yaşayan İshak'm Evet, aylarca gezmişti ama, pek çok yer görmüş, böl-|
ikiz çocuklarından küçüğüyüm..» eyi tanımıştı.. Tecrübe sahibi olmuştu.
«Anlatmışlardı.. Ağabeyin pek huysuzmuş ve kurt gibi
karaymış.. Kıllıymış.. Seninle geçinemezmiş.. Halbuki Bu arada hiç değilse, bir kaç kişiyi kazanmıştı..
görünüşüne göre, seninle yılan bile geçinir.. Yahut sen o fırsatı Kurtarmıştı..
verirsin.» Belki değil, muhakkak, Hazreti Allah (C.C.), bunu
«Bunları bırak ey Rahil..» «Yoksa emretmişti.. Nihayet getirip buradaki insanlarda vazifeye
yine kapıştınız mı?..»
devamını dilemişti. Ne zamana kadar?.
«Evet.. Beni öldürmeye kalktı.. Kaçtım. Sizleri çok Bu tabiî Hazreti Ya'kub (A.S.) bilgisi dışmdaydı.
aradım. Nihayet buldum..» Bütün endişesi, halkı vahdaniyete çağırırken ve ba-
«Demek misafirliğin uzun sürecek.» bası Hazreti Ishak (A.S.) in şeriatini, alacağı vahiylerle
«Sanırım öyle olacak.»
—136— I — 137 —
birlikte, tatbik ederken, bilhassa karşısına dayısının çıkmasıydı. Nefes nefese çırpmıyor. Ateşten
En yakın hısımları tarafından kovulmak pek utandırıcı
olacaktı. geçirilmediği halde Kaymak
bağlayacak. Tadına
Yalvardı, ellerini semaya açarak: «Allahım!.. Sanırım, şu
doyulmayacak.
ümmeti bana teslim ettin.. Canım bahasına, gece gündüz
uğraşacağım.. Yardımını üzerimden eksik etme.. Zaferimi
sağla..» Sütü konuşuyorum sanma..
Devam da etti: Kalbimdir anlatmak istediğim. Sana
«Ben pek yumuşağım.. Pamuk gibi.. Halbuki insanlar, ne karşı öylesine Temizliklerle dolu.
acı ki serte boyun büküyorlar.. Yumuşaklığın bereket, sertliğin Hele hasreti hatırlatma.. Köpürüp
kıtlık olduğundan habersizler..» taşışından farkedersin.
Belki daha açılacaktı sevgili Allahma.. İlk avludan,
Rahü'in, yanında bir erkekle, çıktığını gördü. Hazreti Ya'kub (A.S.) da ona uydu.. Cevap
Durdular kapı önünde.
Hazreti Ya'kub (A.S.) ne konuştuklarını bilmiyordu. verdi:
Ancak, Rahü'in sevine sevine, babasma, eliyle Hazreti
Ya'kub'u gösterdiğini farketti.
«İşte babacığım, seni aldatmıyorum, yeğenin Ya'kub şu Ne kudrettir ki O, Kainat zerre
adamdır..» der gibi geldi Hazreti Ya'kub (A.S.) a. bile Değildir huzurunda.. Hiçtir,
Nitekim adam adımlarını sıklaştırdı. sıfırdır. Kulluğa, inanç dolu
Hazreti Ya'kub (A.S.) da onun gibi yaptı.. Sürünün önüne göğüslere Her muradı uzatır.
geçti..
On metre kadar birbirlerine sokulunca, Rahü'in babası Leban Yoksa mümkün müydü Bu
tekrar durdu. Güleç yüzlüydü. O kadar da sabırsızdı.. Fakat kavuşma, buluşma?..
geleneğe uymak zorundaydı., llhamlandı: Kasırgalara katılmış
Yapraklar misali Savrulmak
Bakraçtaki süt Güvercin İşten bile değildi.
beyazlığında. O kadar
da Tabiî Leban, putperest olduğu için, Hazreti Ya'kub S.) m
ne demek istediğini anlayamadı..
— 138 — — 139 —
Fakat anlamış görünmek için bağırdı: «Haklısın ey «Benden bir istekleri yok mu?..» «Var..»
Ya'kub..» «Nedir?...»
Buluştular ve sarılıp kucaklaştılar. Leban, sürüyü kızı Rahil ile «Ey dayım, izin ver bunu sonra anlatayım..» Hay hay ey Ya'kub..
gönderdi. Hazreti Ya'kub (A.S.) ı gölgeye çekti.. Orada Hele bir kaç hafta istirahat et.. Pek çekmiş, yorulmuşsun..»
dikkatle baktı yüzüne, havayı kokladı.. Hükmünü verdi:
«Sevgili kız kardeşim Rafka'dan ve eniştem îshak'dan çok * **
şeyler var sende.. Hele teninden fışkıranlar.. Seninle daima Dayısı Leban, Hazreti Ya'kub (A.S.)a: «Hele bir kaç hafta
gururlanacağım..» istirahat et.. Pek çekmiş, yorulmuşsun..» demişti ama, Hazreti
Artık ilk yabancılık kalkmıştı aralarından. Ya'kub, daha ertesi sabah erkenden kalktı.
Konuştular.. Hanidir çalışmaya hasretti.
Leban sordu, Ya'kub cevap verdi.. Böylece, Leban Su çekti.. Sürülere baktı.. Süt sağdı.
Filistin'den, Hazreti îshak (A.S.) ile kızkardeşi Rafka'dan
Velhasıl, annesi Rafka'ya ne türlü yardım ederse,
haberli oldu. Nihayet yürüdüler.
Leban düşünceliydi.. Eve yaklaştıkları zaman açıkladı: bunlarftı hepsini yaptı..
«Ey Ya'kub!.. Kızım Rahil bana bir şeyler anlattı, doğru Çalışırken, sanki annesini yanı başında hissediyordu.
mudur?.» Dayısı Leban, onu pencereden seyrederken, elinin
«Ne üzerinde?..» çabukluğuna ve titizliğine, işlere alışkanlığına, hayret
«ikiz kardeşin El-İs sana kıymaya kalkmış.» ediyordu.
«Doğrudur..» «Dilerim ki yeğenim, bütün adamlarıma örnek olur. Tam
«îyi ki kaçabilmişsin..» yerleşme sırasında imdadıma yetişti..» diyordu.
«Günlerce peşimden geldi..» Yalnız bir şey dikkatini çekmişti.
«Ya inat ederse?...» Hazreti Ya'kub (A.S.) hangi koyunu sağsa süt kesilmek
«Sanmıyorum.. Döndüğünü öğrendim..» bilmiyordu.. Ancak Hazreti Ya'kub (A.S.), sanki bir musluk
«iyi.. O halde artık bende kalacaksın..» kapatır gibi, canı istediği vakit, memeyi buruyor ve başka
«Öyle görünüyor.. Dönüş vadesini bilemem..» koyuna geçiyordu.
«El-Is'in yanma gidilir mi artık?..» Avlu dıvarma yamanan komşular da farkına varmışlardı
«Kızgınlığı geçicidir..» olanların.. Hayretle gözleri irileşmişti.
«Anne ve baban ne dediler?..» Leban'ın kızı Rahil, Ya'kub'a yarı yolda yardıma gelmişti..
«Haber gönderecekler..»
Bakraç, güğüm taşıyıp duruyordu. Nihayet dayanamadı:
Birbirlerine: «Bu n
— 140 — — 141 güzel ve bereket
— a
yağdıran erkek t
kimdir?» diye
«Yetmez mi soruyorlardı..
ey kuzenim v
Ya'kub?.. Evde Öğrenince: «Leban
kap kalmadı.» diye yine kazandı..» e
onu uyardı. diyorlardı. / r
Leban'ın Hazreti Ya'kub d
büyük kızı Leyya (A.S.) evdeki işini
ile de akşamleyin i
bitirince, dayısına :
tanışmıştı Hazreti baktı ve izin istedi:
Ya'kub (A.S.). «Ey dayım,
Leyya şu anda ben aylaklıktan «
yardım etmiyordu hoşlanmam.. B
ama, babasının Müsaade edersen, e
yanı başından sürülerle beraber
uzanmış olanları kıra açılayım.. n
izliyordu. Böylelikle
çevremi a
Dayanamadı, öğrenirim.»
babasına Leban uygun ç
buldu.. Fakat ı
sordu: Hazreti Ya'kub'u
«Ey babam!. uyardı da: l
Ya'kûb'daki bu «Pek açılma.. m
özellik nedir?.. Olur ki kardeşin
Yanlış mı gelmiş ve pusuya a
yatmıştır.»
görüyorum s
yoksa?...» R
«Yanlış a ı
görmüyorsun ey h n
kızım.. Ya'kub, i ı
babası îs-hak ve l
dedesi ibrahim'den ö
bereket hikmetini b n
öğrenmiş.» «Ne a l
mutlu bize! Elbet e
b
öğretecektir..» r
«Sanmıyorum.. Bu, a
s i
onlara mahsus bir m
sırdır..» «Ey babam, ı
n .
benim ne kadar .
yapışkan olduğumu a
.
bilirsin.. Behemehal
sırrı elde ederim.» t »
Hazreti
Ya'kub (A.S.),
«Belki...» e köyden çıktı
Rahil'le beraber.
Dıvara yamananlar m
da aynı konudaydılar. i
— «Bizimle alay r
14 Hemen ilk ediyorlar ey Ya'kub!. e
2 bayırdaki otu az Bu bana dokunur.. ı
küçük bir yere sürüyü Vaz geç, k
— çevirdi. uzaklaşalım..»
Rahil güldü: «Sonra sıkıntı H
«Ey Ya'kub!. çekeceğinden a
Demek senin de korkarım..» n
gözlerin baban gibi «Nasıl sıkıntı?...» g
zayıf.. Orada «Bir ilhamdır
sürümüz, güneş şu i
bu..»
ağacın gölgesini Rahil fazla İsrar
siünci-ye kadar bile k
etmedi. u
otlayamazlar.. Fakat Hazreti
Dağüırlarsa ş
Ya'kub A.S.) dan
toplamakta zorluk l
ayrüdı.. Sürü
çekeriz.» kendisinin değilmiş a
Hazreti Ya'kub gibi yapmak için, r
(A.S.) yumuşak bayırın arka tarafına a
cevap verdi: geçip oturdu..
«Gözlerim pek Dertlendi: k
keskindir ey Rahil.. ı
Fakat hesabıma göre, G l
orada bir günlük ot ö a
vardır..» z v
Rahil'in gülüşü ü u
kahkaha halini z
aldı. a l
Fikrini de ç u
söyledi: ı k
«Kanaatimi l
değiştirdim ey e
Ya'kub.. Sen acemi m
a d
bir çobanmışsın..»
m e
«öyle olsun..» r
ı
Yanlarından ?
geçen başka ş
.
sürülerden çobanlar
da gülüşüyorlardı. s
ı D
Rahil utandı ve a
Hazreti Ya'kub ğ
ı h
(A.S.)a hatırlattı:
a

i
l
k

a
d
ı
m
d
a
,

t
i
k

k
a
n
a
t

ç
ı
r
p
ı
ş
ı
n
d
a
,

— 143 —
«Ey Rahil!.. Dargın mıyız?.. Geteene.. yardımını niçin
Başını bir dala vurur Ve esirgiyorsun?...»
çalılığa baygın düşer. «Dargın değilim ama, şaşkınım..»
«İnsanlar çok şeyler görürler fakat nedenini
O suçlu değildir.. incelemezler..»
Asü suçlular peşine takılanlardır. «Anlatsan olmaz mı?...»
Bile bile emrine girenlerdir. «Günü gelir elbette.. Haydi in.»
Ben öyle yapmayacağım.. Rahil emre uydu.
Aklım var.. Geldi ve Hazreti Ya'kub (A.S.) in yanında oturdu.
Mihenk taşından bile Hazreti Ya'kub (A.S.) koyunları yoklamayı bitirmişti.
Creçirmeye lüzum yok onu. Rahil bu hareketin sebebini anladı.. Bilgi verdi:
«Ey Ya'kub!.. Onların doğurmasına en azından hafta var.
Gözlerimi de uğuşturup, Belki şu kara üç koyun ile benekliler daha önce yavrularlar.»
iyi görsünler diye bilemeyeceğim. «Ben o kanatte değilim..»
Tecrübeliyim..
«Koça geldikleri zamanı biliyorum..»
Bakışlarım kûvç keskinliğinde,
«Olsun.. Sanırım bugün bize çok iş düşecek.. Akşamın
Ok hızındadır..
nasıl bastırdığını anlamayacağız..»
Rahil yine kendim tutamayıp yüksek sesle güldü.
Hazreti Ya'kub (A.S.) ise sürünün içindeydi. Fakat gülüşü dudaklarında takılı kaldı.
Koyunları birer birer okşuyor, seviyordu. Hazreti Allah (C.C.) onu derhal mahcup etmişti.
Yarı kadarı son bir ay içinde yavrulamışlardı.. Yavrularla Bir koyun sancılandı ve ikiz doğurdu.
ilgileniyordu.. Rahil o zaman aklını başına topladı.. «Beni affet, bir daha
Rahil bir saat kadar bayırın arkasında kaldı. ne işine karışacağım, ne sözlerine güleceğim.» diyerek koyuna
Kulağı kirişteydi.. «Ha şimdi koyunlar bana doğru koştu.
kaçarlar.. Onlara vaktinde sahip çıkmalıyım..» diye Hazreti Ya'kub (A.S.) in dedikleri aynen çıktı.
düşünüyordu. O gün karanlık bastırdığı halde, Hazreti Ya'kub (A.S.) ile
Aldandığını anlayınca, meraklandı ve geriye yürüdü. Bir Rahil, nefes nefese, koyundan koyuna koşuştular.
kaya gerisinden durumu izlemek istedi. Hep de yavrular ikiz, yahut üçüzdü.
Leban onların geciktiğini görünce, yanma adamlarını
Daha ilk bakışta ağzı açık kaldı.
Sürü uysal uysal otluyordu hâlâ.. Hem de büyük bir almış yola çıkmıştı.
hevesle, iştahla.. __145____ Hz. Ya'kub — 10
Hazreti Ya'kub (A.S.) Rahil'i farkedince, el salladı:

— 144 —
Aklına hep kötülükler geliyordu. «Ey babam bak.. Bunlar gibi yüzden fazla yavru var.
Bilhassa El-İs'm pusu kurması. Ya'kub görülmemiş bir çobandır..»
îlk müjdeyi bir çocuktan aldı: Leban boş bulundu:
«Ey sahibimiz!.. Görülmemiş şeyler seyrettik.. Hâlâ «Yahut sihirbaz..»
da büyükler seyrediyorlar..» Hazreti Ya'kub (A.S.) alınmadı, sadece, şöyle konuştu :
«Nedir?...» «ilerde yanıldığını anlayacaksın ey sevgili dayım.»
«Senin sürülerinden, kızın Rahü'dekileri, hemen şu «İstersem yanılmamış olayım.. Bana ne?.. Ben artan
bayırdadır..» zenginliğime bakarım..»
«Oraya sürü bırakılır mı?..» Nitekim, Leban öyle yaptı.
«Bırakıldı ve koyunlar otunu yiye yiye bitiremediler.» Ertesi günden itibaren, Hazreti Ya'kub (A.S.) ı diğer
«Nasıl olur!...» sürülerinde dolaştırdı.. Aynı sonucu aldı.
«Dahası var.. Sürünün hepsi ikiz, üçüz, yavruladı.» Hazreti Ya'kub (A.S.), hem köyde, hem çadırlarda,
Leban inanmak istiyor, inanamıyordu. herkesin tek sevgilisi, aranan, insanı olmuştu.
Ö tarafa yürürken eski bir hikmetli sözü tekrarlıyordu : Sık sık yolu kesiliyor ve sürülerine el değdirmesi,
otlaklarına ayak basması rica ediliyordu.
Mademki insansın, Hazreti Ya'kub (A.S.), hiç kimseyi kırmıyordu.
Sana tarla edilen yeryüzünde Halk, kavuştukları bereket karşısında, Leban'a koşuyor ve
Çok şeylere parmak ısıracaksın. hatırlatıyorlardı:
«Ey Leban!.. Yeğenini sakın kırma.. Yurdumuzdan hemen
Bunlar belki sende olmaz.. gitmesini önle.. Misafirliği uzayabildiği kadar uzasın.. înan ki
Komşu tarlada geçer.. Ne çıkar, bir kaç seneye kalmaz, Nemrudlar misali güçleşiriz.»
hepsi birdir.
Leban da bunu düşünüyordu.
Bütün hüner eklin çalışmasındaâır. Yoksa Hazreti Ya'kub (A.S.) a elinden geldiği kadar sevgi
komşu tarlayı talan uğruna Eli kana gösteriyordu.. Sevginin dörtte biri yeğeni olduğu içinse, dörtte
bulamakta değil. üçü verdiği berekettendi.
Hazreti Ya'kub (A.S.), hep o yumuşak haliyle, güleç
Leban, sürüye gelince, onu sevinçli karşılayan Rahil yüzüyle, yardımlarıyla, çalışıyordu.. Misafir geldiği insanlara
oldu.. Yeni doğan kuzuların ikisini kucaklıyor, gösteriyor, faydalı oluyordu..
sonra bırakarak başkalarını alıyordu.. O zamana göre, daha yaşı neydi!..
Nihayet larkbir yaşındaydı..
Hep aynı sözleri söylüyordu:
146 — — 147
Lâkin geceleri yapılan sohbetlerde, hep o
konuşturuluyordu.
Anlattıklarıyla, dinleyenler çok şeyler Öğreniyorlar,
ibretleniyorlardı.
Hazreti Ya'kub (A.S.) m bu tutumu, ümmeti vahdaniyete
çağırmak için bir hazırlıktı..
Sapık yürekler, kayadan katı olurlardı. VII
Onları, iğneyle kuyu kazar gibi işlemek gerekliydi.
Hazreti Ya'kub (A.S.) bu hedefe varış hazırlığını yaparken, ÇEYİZ PARASINA KARŞILIK*
halk da tamamen zıt fikirdeydiler.
Çok kere aralarında şöyle konuşuyorlardı: Hazreti Ya'kub (A.S.) m, dayı yurduna gelişi iki haftayı
«Ya'kub, tam aradığımız insan..» doldurmuştu..
«Evet, bir de putlarımıza taptığını görsek..» Leban kuşku içindeydi.
«Sanırım o, bunu gizli yapıyor.. Yoksa putlarımız Hazreti Ya'kub (A.S.) in aklına esip gidivermesin-den,
kendisine nasıl bu türlü bir üstünlük sağlarlardı?...» yahut Filistinden çağrılmasından çekiniyordu.
«Elbette.. Aksine gazaplarını yağdırırlardı..» Geceleri âdeta uyumuyordu..
«Haklısınız.. Gönül istiyor da..» «Bir şeyler yapıp Ya'kub'u burada temelli alakoyma-
lıyım.» deyip kıvranıyordu.
Ama, ne yapacaktı?. Bilmiyordu.
Bir akşam, onun dönüş yolunu gözlerken, hatırladı ve
ümitlendi..
Akşam yemeğinden sonra, Hazreti Ya'kub'la yalnız kalınca
hatırlattı:
«Ey Ya'kub!.. îlk geldiğin gün ben sana bir şey
sormuştum.»
«Buyur ey dayım..»
«Baba ve annenin benden dilediklerini söyleyecektin.»
«Evet.. Hay hay, anlatayım..»
«Dinliyorum..»
«Bilhassa babam, Filistinden evlenmem taraflısı değildir.
Kendisi gibi, buradan bir kız almamı istiyor.. Yola çıkmadan
önce vasiyet etti..»
Leban'm canı sıkıldı.
—148 —
■-'
— 149
Demek Hazreti Ya'kub (A.S.) geçen günler içinde alacağı sevinir. Dayının itibarının sarsılmasını istemezsin değil miş...»
kızın kim olacağını incelemişti.. Şimdi karar vermiş ve mevzua «Buna ne şüphe'... Çaresini emret yapayım.»
girmişti. Leban çoktan çaresini düşünmüştü.
ihtimal kardeşi El-îs ile olan geçimsizlikleri bahaneydi. Söyledi:
Beğendiği kızı alınca dönecekti. «Kızımın değerini biçtim.. Hiç değilse Çeyiz parası
Bunu nasıl önlerdi?..
uğruna, bana yedi sene hizmet etmelisin..»
Dayanamadı, sordu: >
«Ey Ya'kub!.. Beni sevindirecek bir haber verdin.. Leban: «Yedi Sene..» demişti ama, bu, pazarlık
Eniştemin ve ablamın emirleri başımın üzerinedir.. Fakat bu başlangıcıydı., sıkıştırılırsa bir seneye bile inecekti.
işte acele doğru değildir., inceleyelim..» Hazreti Ya'kub'un cevabı karşısında hayret ve sevincini
Hazreti Ya'kub (A.S.) gizlemedi: güç tuttu.
«Yabancı yerde değilim ve öylelerden kız almıyorum.» Çünkü Hazreti Ya'kub (A.S.) kestirip atmıştı:
«Karar verdiğin var mı?..» «Olur ey Dayım.. Sana yedi sene hizmet edeceğim..
«Var..» Sonunda Rahil ile evleneceğim.»
«Kimdir?...» «Uyuştuk..»
«RahiL.» Hazreti Ya'kub (A.S.) minnettarlığını birkaç kelimeyle
«Bu arzun beni sadece şereflendirir..» . ifade ediyordu ki, Leban hatırlattı:
«Sağ ol..» «Ey Ya'kub!.. Sakın Rahil veya başka birisine açılma.. Bu
«O halde gidenlerle Filistin'e haber gönderelim..» mesele aramızda kalsın.. Çünkü Rahil işitirse, bana tazyik
«Niçin ey dayım?...» yapar.. Günü azaltmaya kalkışır.. Dayanamam.. Böylelikle yine
«istemez mi?.. Kahya çeyiz getirmeyecek mi?...» itibardan olurum..»
Bu Leban'ın bahanesiydi. «Hiç endişelenme ey Dayım..»
Filistin'e haber yollayıp, çeyiz gelmesi, yılı aşardı. Hele Leban, Ya'kub gittikten sonra, sevinmek istedi.
bir de getirecekler yolda soyuîuyorsa. Böyle bir insan görmediği, için hep aklı fena ihtimallere
Çünkü Leban, Hazreti İshak (A.S.) m kahyasının gelip bir gidiyordu.. Hevesi gırtlağında kalıyordu.
gecede kız kardeşi Rafka'yı nasıl alıp gittiğini unutmamıştı. Çünkü sapıklar alışmıştılar.. Ne konuşurlarsa, sözlerinin
Fakat Hazreti Ya'kub .(A.S.) şu cevabı verince, şaşırdı: çoğu bir menfaate dayanırdı ve hileye tutunurdu.
«Ey dayım!. Benim El-îs'den kaçtığımı biliyorsun... Leban: «Ya'kub ne kadar yumuşak ve uysal başlı öyle!..»
Çeyizim yok ve gelemez.. Kabul edersen bu halimle dedi önce.. Sonra kendini çimdikleyip uyandırdı:
edeceksin.» «Belki de sinsi.. Pek dikkatli davranmalıyım..»
«Elbette ederim.. Lâkin dostlar üzülür, düşmanlar Hazreti Ya'kub (A.S.) artık avludaydı.
Gidecekti işinin basma..
— 150 — — 151 —
«Unutmadığına memnun oldum..»
Leban'm büyük km Leyya, babasmm yanma girdi " «Babamla neler konuştunuz o halde?...»
«Ona yedi sene hizmet edeceğime söz verdim..»
ISTab^nelar o.uyor?.. San,™ Ya'kub ayn!a- «Karşılığında alacağın nedir?..»
çaktır.» Hazreti Ya'kub (A.S.) yalan söyleyemezdi.
Leban bir hoş oldu: Sustu.
«Aksine..» Rahil bilgiçlik gösterdi:
«Fakat çıkarken söyleniyordu.. Her işi tamamladığı için huzur «Ben biliyorum.. Babam seriden yedi sene için söz
içindeymiş sözde.. Artık vazifeye başlamasının almakla, aklına uyup Filistin'e dönmeni önledi.. Çünkü orda
vadesi gelmiş..» düşmanın var. Kimbilir belki de gizliden gizliye eniştem îshak
Leban rahatladı: ve halam Rafka ile haberleşiyordur.. Onların arzusuydu bu.»
«Sözlerini yanlış mânalara vermişsin.. Ya'kub, gitmeyecek.. Yedi Hazreti Ya'kub (A.S.) yine cevap vermedi.
sene hizmet edecek bana..» «Yedi sene mi?...» «Evet..» Rahil mevzuu kapattı:
«Ne karşılığında?...» «Evet evet, böyledir.. Sevindim.»
«Yeğenim değil mi?.. Hürmet ve sevgisi karşılığı.» «Beni **
*
üzüntüden kurtardın ey babam:.» Bu esnada Rahil de Hazreti
Ya'kub (A.S.) ı sıkıştırıyordu, sürü peşinde giderlerken: Hazreti Ya'kub (A.S), daha o günden işe girişti. Kesin
bir vahy mi almıştı?.. Kimbilir?.
«Ey Ya'kub!.. Pek neşelesin.. Sabahleyin babamın yanında
Sürüleri yaymaya bırakınca, işe Rahil'den başlamak istedi. Onu
da çok kaldın.. Yoksa Filistin'den bir haber mi aldm?..
Allahına teslim olmaya çağıracaktı. Sohbetlerim böyle bir
Dönecek misin?...»
istikamete çekti. Tam o esnada. Leban'ın kahyası Metalik
«Hayır.. Neşelenmek insanın vazifesidir.. Yaratılmasının
göründü. Emir tebliğ etti:
gayesi tasalanmak, ağlamak, üzülmek, değildir..»
«Ey Yakub!. Dayının emridir.. Bundan sonra sen şu sürüyü
«Fakat sen öylesin.. Ne zaman gözlerine baksam hüzünle
otlatacaksın.. Yalnız ondan sorumlusun.. Rahil kuzulara,
karşılaşıyorum.. Ağlamaklı oluyorum.. O yumuşak başın,
oğlaklara, bakacak.. Diğerlerini çobanlara taksim edeceğim.»
uysallığın beni sarsıyor.. Gurbet acısı çektiğini sanıyorum..» Hazreti Ya'kub (A.S.) bunda bir kuşku sezmedi: «Olur ey
«Temiz kalblisin de ondan ey Rahil.. Tasalanmak ne Metalik, öyle yaparız..» Kahya Metalik, sürüleri böldü..
haddime! Başıma gelenlerden şikâyet, gelecekten Çoban kölelere ve Rahil'e otlaklarını ayırdı.
ümitlenmeme, hattâ ölümden sonra bile aynı kaygıyı taşıma
günâhtır.,» — 153 —
«Bunu bir kere daha söylemiştin..»

— 152 —
Hazreti Ya kub (A.S.) için de bir otlak gösterdi ama, Allahım dilemesiydi, bana yedi senelik hizmeti kabul
uzakta ve tenhadaydı. ettirmezdi.»
Buna ilk önce Rahil isyan etti: O esnada iblis yaklaştı..
«Ey Metalik!. Babam benim daima Ya'kub ile sürüleri içine fısıldadı:
otlattığımı bilmiyor mu ki, bizi ayrı düşürdü?..» «Ey Ya'kub!.. Aklını başına topla.. Sana ilham eden
«Bunu babana sor ey Rahil.. Bence doğrusu böyledir. Sen Allah'ın değildi, İblisti.. Çünkü bir peygamber asla, satılmaz..»
kuzulara ve oğlaklara bakacaksın.. Onlar henüz körpedirler, «Ben satılmadım ki..»
uzaklara gidemezler..» «Yedi seneliğine satıldın..»
Rahil dudak büktü. «Hayır, hizmet kabul ettim.. Karşılığı verilecek.»
İçin için düşündü: «Peygamber, hükümdarlardan uludur..»
«Bunda bir iş var.. Fakat babama nasıl karşı gelebilirim?» «Elbette.. Lâkin bu, dünya hayatını yaşarken, onlar gibi
Hazreti Ya'kub (A.S.), yine durumu temiz vicdanıy-la davranması demek değildir.»
muhakeme etmiş, aykırı bir sebep düşünmemişti. «Köle derecesine de düşmez..»
Sürüsünü alıp ayrıldı otlağına doğru. «Bundaki hikmetten haberliyim.. Hazreti Allah (C.C.) beni
Halbuki Leban tamamen şüpheleri için ayırmıştı Ra-hil'le halkın en aşağı tabakasına karıştırdı ki, onların hayatlarını
onu.. Sanmıştı ki zamanla uyuşur ve .kaçarlardı birlikte. tıpkısına yaşayayım.. Dertlerine derman olayım. Ve onlardan
Kısacası, herkesi kendisi gibi sanıyordu. işe başlayayım..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) otlağına giderken, yine vazifesine «Hayır.. İblis'e uyma ey Ya'kub.. Cebrail (A.S.) ı bekle.»
döndü.. O zaman Hazreti Ya'kub (A.S.) onu kışkırtanın İblis
Çevresinde kimse olmadığı için yüksek sesle olduğunu anladı.
konuşuyordu : «Sen atam Hazreti İbrahim (A.S.) m oğlu ismail'i kurban
«Bütün bir gün boyu ziyan olacak.. Ancak akşamları ve etmeye götürürken sapıtmak isteyen iblissin.. Hangi
geceleri çalışabileceğim.. Niçin bu böyledir?... Alla-hımm bana peygamberle çatışmadın?.. Günâhın ta Hazreti Âdem (A.S.) dan
bütün bir günü aylak geçirmemi hazırlama-sındaki sebep başlar.. Onu cennetten ettin.. Defol uzak-laş!..» diyerek kovdu.
nedir?..» iblis görünmüyordu esasen ama, çekilip gitti.
Bunu çabuk buldu: Hazreti Ya'kub (A.S.) otlağına varınca, bu kayalık tepeyi
«Demek teenni ile hareket etmemi istiyor.. Bana ayrılan inceden inceye dolaştı.
otlak yanından geçecek seyrek insanlarla ilk önce Küçük bir gayretle mağara yapılabilecek bir kaya altına
ilgileneceğim.» gözleri takıldı.
Şunu da düşündü: Artık ayrılamadı.
«Ben bir peygamberim.. Eğer burada çok kalmamı
— 154 — — 155 —
Çevreden ne bulursa onunla, kazmaya başladı. şiyorsun, hattâ güzelleşiyorsun.. Sanırım köyümüzün havası sana
Niçin yapıyordu bunu?.. pek yaradı.»
Sürüsü yayılırken devamlı bir gölgede uyumak için
Hazreti Ya'kub (A.S.) bu sözlere bir ata sözüyle karşılık
mi?..
Buraya geldiğinden beri ibadetlerini gizliden gizliye verdi:
tamamlıyordu.
Bir mescidi, namazgahı, yoktu.. Bu durumu dağ Göz açıktır ama, Gönülden
yüklenmişeesine belini büküyordu. Artık yalnızdı. geçenlere göre, Görür her
Burada mescit yapar, ibadetini aksatmazdı. Bunun şeyi.
için çırpmıyordu.
Kaya altını, dilediği hale getirmek için, bir gün, beş-gün, Kurt ceylanlaşır, Kartal
tavuskuşu olur. Kasırgalar
yetmezdi.
esinti.
O akşam hep çalıştı.
Köye dönerken, yolda Rahil'i kendisini bekler buldu. Doğrusu da bu değil midir?.
Hemen sitem etti: Ümitsizlikten kurtulmak, Başka
«Ey Ya'kub!. Pek geciktin.. Kuyu başındaki taşı kim bana nasıl mümkündür?..
kaldıracak ve hayvanlarımı sulamada yardım edecek?..»
«Çobanlardan faydalanırsın ey Rahil.» «Bırak onları.. Tenbel, *
geveze, insanlardır.. Hem senin niçin üstün tozlanmış?.. **
Yorgunsun da..» «Otlağımın uzaklağım biliyorsun..»
«Haklısın..» Yaza çıkılmıştı..
Hazreti Ya'kub (A.S.) ancak bir haftada dilediği gibi mescidini Henüz Hazreti Ya'kub (A.S.), kendisine tahsis edilen
tamamladı.. Bölgede su sızıntıları pek boldu. Yakmdakinin bölgeden kimseyi çevirip Vahdaniyete çağıramamıştı.
birisini genişletti. Artık abdest almak imkanına da kavuşmuştu. Yol aşağıdan, vadiden, geçiyordu.
Aksatmadan namazlarını kılıyordu. İçindeki huzur dışına İnsan tenbeldi.. Tepeyi merak edip üzerine çıkan yoktu.
vurmuştu. Bunu ilk farkeden, yine Rahil oldu. Şöyle dedi: «Ey Yalnız arada Hazreti Ya'kub (A.S.) m dayısı Leban, bir gün
Ya'kub!. Sen gün geçtikçe dinliyorsun.. Gençle- kendisini ziyarete geleceğini hatırlatıyor, fakat
uğramıyordu.
Belki, artık hizmetkârı olan, Hazreti Ya'kub (A.S.)a
gözdağı vermek, böylece otlağında aylak aylak dolaşmamasını
temin içindi.
Yalnız bir keresinde, Hazreti Ya'kub (A.S.) yola

— 157 —
—156 —
çıkarken, Kahya Metalik yetişmiş ve odundan yapılmış çirkin Bir koyun ilk defa ona itaat etmedi, kaçıp diğer
bir put uzatmıştı. ayrılanların arasına karıştı.. Kahya kovdukça tekrar geliyordu.
Şunu söylemişti: Kahya Metalik sinirlendi ve sopasını hırsla savurdu.
«Ey Ya'kub, bunu dayın gönderdi.. Her çobanın putu var. Koyun aldığı yaradan düştü.. Çırpınıp öldü.
Al ve tap.. Gazaba uğrayıp hem kendine hem sürüye etme.» Leban penceredeydi yine.. Kahyaya seslendi:
Hazreti Ya'kub (A.S.) kabule yanaşmamıştı. «O koyunu kes ve cariyelere dağıt, öğle yemeğinde
Şöyle demişti: yesinler.»
«Ben otlağımda bütün hazırlıkları yaptım.. İbadetimi Hazreti Ya'kub (A.S.) hâdiseyi görmüş, bunda bir hikmet
aksatmıyorum..» umarak üzülmemişti.. Otlağa gitmişti.
Metalik bunu başka mânaya almıştı: Öğle oldu.
«Doğrusu öyledir ey Ya'kub!.. Mademki sürülerin otlağı Cariyeler, yemekte önlerine gelen kızarmış koyuna el
ayrıdır.. Gidiş gelişlerde putu taşımak niçindir?.. İyi etmişsin.» sürmek istemediler.. Çünkü onlar da etinin tatsız olduğunu
Yaz da çabuk geçti. biliyorlardı.
Güz ve bağbozumu başladı..
Leban yanlarından geçerken, koyunun olduğu gibi
Onu köyde yapılacak panayır hazırlıkları izledi. durduğunu görünce, sinirlendi:
Leban'm çevreden misafirleri gelecekti."
«Size her zaman bal lezzetinde et mi vereceğim?.. Maksat
Leban hazırlıklara pek önem veriyordu.
karnınızın doymasıdır.. Yiyeceksiniz. Hem de kemiklerini bile
Bilhassa yiyeceklere.
Kahyası Metalik'e emir vermişti: sıyıracaksınız.. Başlayın..»
«Ey Metalik!.. Sürüleri dolaş, şimdiden eti en lezzetli Birkaçı: «Ey sahibimiz, bağışla..» diyecek oldular.
olacak elli koyun ayır ve kekikli tepelerde besiye çek.» Leban fırsat bırakmadı.
Ertesi sabah Metalik, sürüler dağılmadan, ağılların Ne yapabilirlerdi!,.. Koyunu böldüler... İsteksizdiler hâlâ.
başında durdu.. Emiri ifaya başladı. Lâkin o anda ortalığı olağan üstü iştah açan ve mis gibi
Bu arada Hazreti Ya'kub (A.S.) a izin verdi: kokan dumanlar sardı.
«Ey Ya'kub!. Sen sürünü a! git.. Boşuna bekleme..» Herkes şaşırdı..
«Niçin?...» Leban bile sofraya eğildi.
«Çünkü otlağın her bakımdan kısırdır.. Orada beslenen Cariyelerden birisi, etten tattı.. Çiğnemesiyle birlikte
koyunların eti tatsız olur.. Sanki toprak yemiş gibi..» çılgına döndü sevincinden:
Hazreti Ya'kub (A.S.) gülümsedi acıyarak. «Hayatımda bu kadar lezzetli et yememiştim.»
Sürüsünü alıp gidiyordu. Diğerleri de aynı kanaatte bulununca, Leban duramadı..
Bir budu kopardı.. Doğruydu..
158 — 159 —
«Anladım. Bana orada, bulduğun bir bereket, yata ğmdan
Cariyeleri sofradan uzaklaştırdı.. «Bana acele Meta-liğ*i çağırın...» haber vereceksin.. Göstereceksin..»
diyerek yemeye başladı. Gözleri anadan uğramıştı. Bir kurt ancak «Mümkündür.. îş ki kalp gözün açılsın.»
avını böylesine istekle yerdi. Ellerinden, ağzının yırtmaçlarından, Ya'kub (A.S.) ayrılıp uyumaya gidince, dayısı Leban,
yağ sızıyordu. Kahya Metalik gelmese, haber vermese, farkında mehtaba karşı pencereye oturdu.
olmayacaktı. Pek keyifliydi.
Leban ona müjdeledi: «Tarla komşularım, yani yurt komşularım, hasetlerinden
«Ey Metalik, olağanüstü günler yaşıyoruz.. Ya'kub un çatlayacaklar.. İtibarım pek yükselecek..» diye söylendi.
sürüsünden kaçan şu koyunun eti, sanki bazan rüyalarımızda Peşinden hayallendi aya baka baka :
gördüğümüz yemyeşil, bin bir çiçekle bezenmiş kırlardan
yapılmış..» Ey gökyüzü sofrasının
Metalik, «Öyle mi. demek doğruymuş.. Cariyeler Altın tepsisi!.
Ve ey tepsinin çevresine
konuşuyorlardı..» derken elini uzattı. Leban vurdu ona. , Çöreklenmeye çalışan yüdızlar!.
«Dokunma.. Sözlerime inanmıyor musun?.. Akşama Ya'kub'un Sizin birbirinizi kovalamanız
sürüsünden bir koyun daha kes ve kızart bana. Bakalım o nasıl Devanı edecek..
çıkacak..» Ağırlanamayacaksınız..»
Kahya Metalik, emri yaptı.
O koyun da böyle lezzetliydi. Ama ben, altın tepsimi buldum.
Leban, üç gün tecrübesine devam etti.. Aynı sonucu Elimin içindedir.
aldı. Ona kum doldursam
Ya'kub'u çağırdı.. Öğrenmeye çalıştı: «Ey Ya'kub, sürüyü ne ile Aşure olur..
Yeryüzünün bütün insanları
besliyorsun ki, böylesine tadlamyor etleri?...»
Kaşık çalsalar
«Emrettiğin otlakta besliyorum..» «Orada bunu verecek
Ne biter ne tükenir..
imkânlar yok.» «Ey dayım!.. Bırak bunları burada
konuşmayalım.. Bana gel. Yani otlağıma.. Belki uyanırsın..» *
«Şimdi öğrenmek istiyorum..» **
«Hayır..»
Leban, bilgiç bilgiç gülümseyip başını salladı: Leban, o gece sabahladığı için, ertesi gün ancak öğleye
doğru uyandı..
— 160 —
Hemen fırlayıp acele giyindi.
Yola çıktı..
—161 11
Hz. Ya'kub
Hazreti Ya'kub (A.S.) m otlağına vardığı zaman, ikindi
yaklaşmıştı. Durup bakındı. Leban bir kaç kere kendisini zorladı.. Nihayet silkin-di ve
Sürü kendi halinde yayılıyordu.. Köpekler batıya oturmuşlar, eski halini buldu.
ufku gözlüyorlardı. Başlarını çevirip Leban'la ilgilenmediler Sahiplik hüviyetini takındı.
bile. Leban, haşyet içindeydi.. Anlamadığı bir sebeple, ür- Sordu sertçe:
permişti.. Sanki pek büyük bir kuvvet karşısmdaymış-casma «O kaya altmda ne yapıyordun?..»
hürmet etmeye onu içinden iten birisi vardı. «ibadet ediyordum..»
Bu hali arta arta, otlağın kayalıklarının en büyüğü taraf ma «Memnun oldum.. Demek putunu oraya yerleştirdin?.
yürüdü. Yani Hazreti Ya'kub (A.S.) m mescit yaptığı yere.. Dinlenince görürüm. Şimdi bu otlağın niçin bereketlendiğini ve
Yaklaştıkça durumu daha da arttı.. İlk gördüğü akan su oldu. koyunların pek lezzetli ete kavuşuş sebebini anladım.. Diğer
Sonra mescid içi açıldı önünde. Adeta dondu. çobanlarıma da söyleyeceğim, senin gibi yapsınlar.. Putlarını
Hazreti Ya'kub (A.S.), namaz kılıyordu. götürüp getirmesinler..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) gerçeği konuştu:
Tanıyamadı onu.
«Orada put yok ey dayım..»
Çünkü Hazreti Ya'kub (A.S.) bir nur topu gibi ışık «Nasıl olur?...»
saçıyordu ibadeti esnasında. «Elbet duymuşundur, dedem Hazreti İbrahim (A.S.) ve
Leban tutunacak yer aradı. Bulamayınca çöktü olduğu babam Hazreti Ishak (A.S.) peygamberdirler.. Ben de bununla
yere. bir seneden beri şereflendim.. Sizin o zavallı taş ile odun
Hazreti Ya'kub (A.S.) kulluk vazifesini bitirince, kalktı ve parçalarını değiî, gökte ve yerde ne görüyor ve ne görmüyorsan
gülümseyerek, dayısının yanma yürüdü. eşsiz tek, asla doğmamış ve doğurmamış Allah (C.C.)
tarafından yaratılmıştır.»
Uçar gibiydi.. Gören, bembeyaz bir bulut parçasının yerde
tüllendiğini, nerdeyse uçacağım sanırdı.. O kadar hafifti. Leban, Hazreti Ya'kub (A.S.) m sözünü kesti:
Hasreti Ya'kub (A.S.) dayısıyla ilgilendi: «Hoş geldin ey «Böyle sözler konuşmanı men ederim ey Ya'kub!.»
«Fakat dinlemelisin..»
dayım.. Niçin güneş allına öyle çoktun?. Pek mi yoruldun?..
Gel şu suda yıkan, sonra gölgeye geç.» «İstemem.. Ben rahatımı ve hayatımı düşünürüm..
Leban bunları aynen yaptı. Putlarımın gazabını üzerime çekemem..»
Şimdi gölgede karşılıklı oturuyorlardı. «Hani, ben niçin hayattayım?.. Neden putlar bana
dokunmuyorlar?..»
— 162 — «Daha ne yapsınlar!.. Yurdundan kopman az şey midir?.
Sürünüyorsun..»
«Hayır, Allah'ım vazifelendirdi.. Kardeşim El-ls ve babam
ile annemin evlenmemi dilemeleri sebeptir ancak.»
«Kes bu konuyu.. Deden, baban ve sende bizden üstün
birşeyler var ama, bu dediğin Allah'ın emriyle olmu-
— 163 —
yor.. Sizler sihirde ustasınız.. Sırrını birbirinize kub!.. Seni paralarlar.. Üste, beni de başkanlıktan atarlar..»
devrediyorsunuz.. Kimbilir belki de bu sırrı kaptırmamak için, Hazreti Ya'kub (A.S.) direndi:
öyle bir iddiada bulunuyorsunuz. Hakikatte, putlara biz lerden «O halde çekilip gideyim..»
çok bağlısınız.. Aklıma beni imtihan etmekte olduğun da Bu teklif, Leban'm işine gelmedi.
gelmiyor değil..» Hazreti Ya'kub (A.S.) in bereketinin tadını almıştı.
«Aklanıyorsun ey dayım..»
Daha bir yıl içinde bu kadar zenginleşirse, ilerde kırabilir ne
Leban büsbütün açılmıştı, güldü:
olmazdı!.. İhtirasına kulluk ediyordu.
«Ey Ya'kubî. Sen dayını çocuk mu sanıyorsun?.. Eğer
Bu uğurda az bir taviz verdi:
hakikaten beni seviyorsan, şu babadan oğula geçen sihir sırrını
«Yedi seneliğine bana kendini sattığım unutma ey Ya'kub..
bana açıklarsın..»
Lâkin gizli yaptığın takdirde, ibadetine karışmam. Putlar seni
«Yok öyle şey..»
ne dilerlerse yapsınlar..»
«Sağdığın sütlerin bitmemesi, elinin değdiği koyunların Hazreti Ya'kub (A.S.) ellerini semaya kaldırdı.. Niyaz etti:
fazla yavrulamaları, şu kıraç tepede otlay anların etinin «Ey sevgili Allahım, ne kadar dayımın üzerinde
lezzetten yenmemesi başka nedir?.» çalıştığıma şahitsin,. Her şey senin emrinde, fermanmda-dır..
«Ey dayım!.. Bütün onlar berekettir.. Buna da sebep Göğsünü açacağın vakti bilirsin.. Belki de hiç açmazsın..»
sevgili Allahıma teslim olmam, kulluğumu yapmam-dır.. Her **
Müslüman, halis kul kaldıkça, eline aldığı bir lokma ekmekle, *
sanki sofraları bitirmişcesine doyar.. Hem de tadında şifa bula Bu hadiseden sonra günler hızla geçmeye başladılar.
bula.. Hazreti Allah (C.C.) -in ismini teşbih ve tenzih, ibadet, Hasreti Ya'kub (A.S.) dayısının yakasını bırakmıştı.
şükür, onun ululuğunu anarak işe başlama ve bitirince hamd Çobanların üzerine eğilmişti.
etme, daralmca sığınma, yalnız O'ndan yardım dileme.. Ve Her arkada kalan yılda, kölelerden beş-on kişi îman
benzerleri sır dediğin temiz pâk kapıların anahtarlarıdırlar.. ediyordu..
Zorluk da yok.. Allaha teslim olacaksın ve ben kulu Ya'kub'un Hazreti Ya'kub (A.S.) rahatlamıştı.
peygamberliğine şehadet edeceksin.. Atam ile babamdan gelen Sık sık tenhada buluşuyor, birlikte ibadet ediyorlardı ve
şeriatle ve bana bildirilen vahyle iş göreceksin. Sanır mısın ki, Hazreti Ya'kub (A.S.) onlara va'zlarda bulunuyordu.
hayat yalnız buradadır?.. Hayır.. Sonsuz hayat asü Altıncı senenin kışından baharına çıkarlarken, yani Hazreti
öldüğümüzden sonra başlayacak.. Ona hazırlanacaksın..» Ya'kub (A.S.) altmış yedi yaşındayken, Müslüman olanları
Hazreti Ya'kub (A.S.), daha çok konuştu. gizlice takip edenler, artışiarmdan kuşkulandılar.
Fakat bir türlü dayısını Allah'a teslim edemedi.
Üste tehdide de uğradı:
«Sakın yurdumdaki insanlara bunları söyleme ey Ya'-
—164 — — 165-
Bir kaçı Leban'ın karşısına çıktılar.- Anlattılar:
«Ey sahibimiz.. Neler oluyor,farkında değil misin?.. Halk Canlarının yanması
putlardan kopuyor. Yeğenin Ya'kub'un Allanma teslim Neden büyütülsün?..
oluyorlar.. Böyle giderse, pek korkulu günlere gebeyiz.. Buna
çare bul.» Acı geçer, Şişen deri zehrini
Leban da durumu biliyordu. Kusarak söner. Buna
Sordu: katlanmayan Bal avcılığına
«Ben Ya'kub'u da, diğerlerini de putlarımıza havale ettim. çıkmasın.
Fakat görüyorsunuz ki, yurdumuza sığamaz hale geldik.. Tekrar
o kısır günlere dönmek istiyorsanız, hemen Müslümanları Dinleyenler onu tasdik ettiler.. «Doğru konuştun..»
uzaklaştırayım.. Sonra suçu bana yüklemeyim.» dediler. «Ne var ki arada hırslanıyoruz..»
Gelenler sarardılar. «Çare nedir?..»
Hakikaten yurtlarına sığamaz olmuşlardı.. Sattıkları sürü «Ya'kub'a bir gözdağı versen.. Yahut işkencede bulunsam»
ve ekin ile, evleri altın doluydu. «O zaman sihrim yapmaz..»
Birisi hatırlattı: «Demek hep susacağız?.. Onu ve kendisine katılanları
«Duyduğumuza göre, Ya'kub yedi yene kalmaya şöz okşayacağız?.. Saygı göstereceğiz?...»
vermiş. Esasen bir yıl sonra gidecek.,» «Siz işi bana bırakın..»
Leban bilgili bilgili güldü: «Bir düşündüğün mü var ey Sahibimiz?..»
«Belli olmaz..» «Tabiî.. Sabırlı olun.. Günü gelince Ya'kub'a öyle bir oyun
«Yoksa yeni bir anlaşma mı yaptın?..» oynayacağım ki, katıla katıla güleceksiniz.. Yüreğiniz yağ
Leban ilhamlandı: bağlayacak.. Ya'kub'a cezadır bu.. Bilmem ne diyecek, ne
yapacak o zaman?
Kayalar arasında Bal «Bizi sevindirdin.. Ah, o gün gelseî. Yakın mıdır?..»
arayanlar.. Arı kovanlarını «Yakın sayılır..» /
Söküp götürdükçe Sevinç «Sana inanıyoruz./»
çığlıkları atarlar. «Yalnız, sakın sözlerimden kimseye bahsetmeyin..
Ya'kub'un kulağına giderse hevesimiz gırtlağımızda kalır..»
Haklıdırlar.. «En büyük putumuz îza üzerine yemin ediyoruz ki.
öylesine bir kazanç senden hiçbir şey duymadık.. Sağır, dilsiz ve körüz, sonunu
Earşüığî, alana kadar.»
Üç beş yerlerinden iğnelenmeleri, Günler tekrar geçmeye koyuldular.
Müslümanlar, sapıkların kendilerine dokunmadıkla-
— 166 —
mm..un» — 167 —
rını, aksine gülüp geçtiklerini görüyor, bu değişikliğe bir mâna
veremiyorîardı..
Kuşkulandılar..
Durumu Hazreti Ya'kub (A.S.) a açtılar.
Hazreti Ya'kub (A.S.) onları yatıştırdı:
«Ense kökünüzde bile sevgili Allahımızuı koruyucu sıcaklığını,
yakın sevgisini, duydukça asla telâşlanmayın..»
«Tedbirini almak fena mıdır?...» VIII
«Elbette iyidir.. Fakat henüz bilmiyoruz..»
«O halde öğrenmeye çalışalım..» BEKLENEN ÇİRKİN OYUN
«iyi olur..»
Müslümanlar bahar, yaz aylan devamınca, hakikati, değişikliğin Az bir zaman sonra güz mevsiminde, bağbozumu
sebebini araştırıp durdular.. Lâkin en küçük bir ip ucu tamamlanmıştı.
yakalayamadılar.. Hasat bitmiş, bağlar, bahçelerden, meyvalar
Nihayet güz gelip çattı. toplanmıştı.
Yine Hazreti Ya'kub (A.S.) ı uyardılar. Bir yıllık çalışmanın karşılığı alınmıştı.
Hazreti Ya'kub (A.S.), göçeceklerini kapalı surette anlattı: Hem de dolup taşan bereketle.
«Merak etmeyin.. Sanırım güzde, düğünler bitince, yolculuk Herkes buna sebep Hazreti Ya'kub (A.S.) olduğunu
görünür..»
biliyordu.
«Dayınla olan yedi yıllık anlaşman bittiği için mi?..»
Şimdi ayrılacağını düşündükçe telâşlanıyorlardı.
«Evet.. Fakat tabiî emir Allahındır..»
Bazıları sabredememiş, sormuşlardı:
* Acaba nereye göçeriz ?...\
«Ey Ya'kub!.. Dayın ile olan yedi yıllık anlaşman
«Bunu da sevgili Allahıımz buyurur.. O, müminleri hiçbir
bitiyor, yurduna dönecek misin?..»
zaman sıkmaz..»
«Henüz emir almadım..»
«înşaallah.. Hakkımızda hayırlısını buyursun.»
«Bize kalırsa gitme.. Çünkü kardeşin El-İs her geçen
«Âmin!..» \
yılda sana. daha çok kinlenmiş. Haberi geliyordu ama,
duyurmuyorduk.»
Hazreti Ya'kub (A.S.) o haliyle tatlı tatlı gülümsü-
yordu.
Müslümanlar aralarında, bu konuşmaları dinledikçe,
dertleniyorlardı:
«Peygamberimiz niçin öylesine hüzünlü bakışlarla ve
yüzle yaratılmış.. Baktıkça, içleniyorum.»
— 168 —
, /
— 169 —
Kimimiz şerefleneceğiz, Kimimiz
«Hepimiz öyle değil miyiz?..» sabrımızın Olgunlaşan renk renk
«Eğer bir derdi var, bize söylemiyorsa, yazık.. Belki Meyvalartnı toplayacağız.
çaresini bulurduk..;;. Kısacası, başlayacak oyundan
«Ne de olsa gurbettedir.. Annesini, babasını özlemiştir.. Payını almayan kalmayacak. Bir
Uysallığı öksüzlüğünden geliyor, hüznü sılalanışından.» kişi müstesna.. Çünkü şişen
«Ama niçin sevgili Allahımız peygamberine bunları lâyık kabak Onun başında patlayacak.
görüyor?...»
«Gelip geçen peygamberleri az mı anlatmıştı?.. Neler Leban, bunu ve benzeri şarkıları dinliyor, hazırladığı kararı
çekmemiş onlar!.. Bütün bunlarda bir hikmet vardır.» tatbik için büsbütün sabırsızlanıyordu. Nihayet gün geldi çattı.
«Evet, öyle düşünmeliyiz..» Leban, umduğu gibi, Hazreti Ya'kub (A.S.) ı bir sabah
O günlerde en keyifli olan, Hazreti Ya'kub (A.S.) m dayısı karşısında buldu.
Leban'dı.. Elden gelen sıcaklığı, yakınlığı, gösterdi..
Çünkü Hazreti Ya'kub (A.S.) a oynayacağı çirkin oyunun Hazreti Ya'kub (A.S.), sohbetlerinin uygun bir yerinde
en küçük teferruatını bile hazırlamıştı.. hatırlattı:
Zamanı yaklaştıkça, keyifli keyifli ellerini uğuşturu- «Ey sevgili dayım!.. Sana çehiz parası karşılığı, söz
yordu.. verdiğim gibi, tam yedi yıl hizmet ettim..»
Sapıklar, farkındaydılar. «Doğrudur..»
Birbirlerine hatırlatıyorlardı: «Sanırım hizmetimden memnunsun?...»
«Sahibimiz Leban'ın, yeğeni Ya'kub'a oynayacağı oyun «Tabiî!..»
galiba pek yaklaştı..» «Sağol!. O halde nikâhımızı hazırla..»
«Hiç şüphen olmasın.. Elle tutulur hale geldi.» «Bu baş emelimdir.. Ne var ki, bir aksilik oldu.»
Onlar da keyifliydiler.. «Nedir?..»
Şarkılarında bile bunu his ettiriyorlardı: «Komşu yurdun sahibine seni bugün bağbozumu
hediyesiyle göndermek mecburiyetindeyim.. Bilirsin âdettir.
Bu yû bir panayır Daha Komşu tarla sahipleri böyle yaparlar.. Hediyeleri en yakın
göreceğiz.. Öylesine eğleneceğiz erkekleriyle göndermek zorundadırlar.. Aksi halde hakaret
ki, Eskiler gölgelenecek. sayılır..»
Oyunların çeşidinden Taslar, «Bir kaç gün geciktirmez misin?...»
kayalar Kasıklarını tuta tuta
Kahkaha atıp çatlayacaklar. — 171 —

— 170 —
Rahatlamıştı.
«.Olmaz.. Dün ondan hediyeler geldi.. Geciktirmek de
saygısızlıktır..» O heyecanıyla, odasına doğru giderken Rahil ile
Hazreti Ya'kub (A.S.) pek düşünmedi.. Tabiî ne de olsa karşılaştı.
üzülmüştü. Buna rağmen uysal konuştu: Rahü'in yüzünden kan çekilmişti.
«Emrin başımın üzerinedir dayı.. Kısmet öyleymiş.. Bir az daha Durdurup ilgilendi:
sabrederim..» «Ey Rahil, hasta mısm?.. Ben de neler söylüyorum!. Niçin
«Sağol ey hakikatli, bereketli yeğenim.. Esasen yolculuğun bir hasta olasın?.. En mesut günümüzde seni bu hale koyan
hafta sürmez.. O zamana kadar da ben düğün hazırlıklarına sevincindir.. Her evlenecek kızın basma gelir..» Rahil
başlarım.. Geldiğinde hemen gerdek olursun.. Yalnız bilmem yatışacağına sinirlendi: «Söylediklerini kulakların işitmiyor
nikâhı ne yapacağız?. Aklıma şu da geliyor.. İstersen nikâh için galiba..» «Fena bir şey mi söyledim ey Rahil?.. Kıymetli
beni kendine vekil et... Böylelikle günleri büsbütün kısaltırız.» ailem?..»
«Olur..» Rahil acı acı
Leban, hemen o anda harekete geçti. Halkın ileri güldü: «Kıymetli
gelenlerinden yedi kişiyi çağırdı. aile ha!...»
Haber verdi: «Öyle değil mi?.. Yoksa sana danışmadım diye
«Ey yurdumun uluları!. Yeğenim Ya'kub ile kızımı gücendin mi? Beni istemiyor musun?.. Halbuki
evlendireceğim.. Nikahı kıyılacaktı ama, Ya'kub'un acele bir işi davranışlarından beni beğendiğini düşünmüş
çıktı.. Ancak haftaya dönebilecek.. Muradının gecikmemesi için, sabırsızlıkla bekliyordum..»
beni nikâhta kendisine vekil yaptı. Şahit Bu sözler üzerine Rahil uyandı.. Ciddileşip Hazreti
olun..» Ya'kub (A.S.) a ısrarla baktı. ,
Gelenlerden birisi Ya'kub'a sordu: Gözlerinden yaşlar boşandı. «Galiba sen bir
«Sahibimiz elbette doğru söylüyor.. Ne var ki şahitliğimizi yanlışlığa kurban oldun.. Tabiî ben de..» dedi.. «Eğer
tam yapabilmek için, sana da sormak lazım.. Dayını hakikaten babamdan hakikaten beni istedinse, hemen koş bu
nikahına vekil bırakıyor musun?...» yanlışlığı
«Evet, bunu şeref bilirim..» düzelt..»
Hemen o gün Hazreti Ya'kub (A.S.), komşu yurt sahibine «Tabiî seni istedim.. Karşılığında da yedi yıl
doğru hediyelerle yola çıktı..
çalışarak çeyiz parasını ödedim.»
Gidiş gelişi bir hafta sürmüştü.
Döndüğünde düğün hazırlıklarının bittiğini görerek «Fakat nikahın ablam Leyya ile kıyıldı..»
sevindi. «Öyle şey olur mu?...»
Demek nihayet anne ve babasının vasiyetini yerine «Merasimde vardım.. Babamı, yerine, vekil
getiriyordu..
bırakmışsın.»
— 172 — «Bıraktım.»
«Daha ne o halde!.. Ablamı süsleyip sana
nikahladılar.
— 173 —
Leban bir az düşünür gibi yaptı ve gülümsedi yalandan:
Hazreü Ya'kub (A.S.) çok müteesir oldu.
«Ben bir çare buldum ama, bilmem sen ne dersitt ey
Çabuk geçti teessürü: «Sen bekle, ben gider şimdi
Ya'kub?»
yanlışlığı düzeltirim..» diyerek geriye döndü.
Dayısı Leban, Evin karşısındaki korulukta, yakınlarıyla «Buyur..»
oturuyordu.. «Biliyorsun ki yedi yıl yalnız bana çalıştın.. Şu anda hiç
Hazreti Ya'kub (A.S.) yanma vardı. bir şeyin yok yine..»
Dayısının etrafındakiler, vekil yaptığını izleyen şahitler ve «Evet..»
nikahı kıyanlardı. «Eğer Rahil ile de evlenmek istersen, yedi yıl daha bana
Hazreti Ya'kub (A.S.) önce sordu: hizmet et.. Onun çeyiz parasını tamamla.. Rahil senin olsun.»
«Ey dayım, nikâhımızı kıymışsın öyle mi?..» Hazreti Ya'kub (A.S.) Rahil'i gözlerinin önüne getirdi.
«Evet.. Her şey hazır..»
Sonra eve doğru baktı.
«Pakat bir yanlışlık olmuş sanırım..»
«Ne gibi?...» Rahil avludaydı.. Sanki: «Kabul et ey Ya'kub.» der gibiydi.
«Ben, elbette hatırlarsın.. Senden küçük kızın Rahil'i O çağlarda bir erkek iki kız kardeşi aynı zamanda
istemiştim.. Anlaşmamız buna göreydi.» olabiliyordu.. Şeriatte vardı.
Dayısı yalanladı: Hazreti Ya'kub (A.S.) bir az durup ilhandandı. Kararını
«Hayır.. Böyle bir şey hatırlamıyorum.. Esasen büyük kız verdi:
dururken, küçüğü verilir mi?...» «Peki ey dayım!. Yedi sene daha sana hizmet edip Rahil'le
«Rahil diye ismini söylemiştim..» de evleneceğim..»
«Duysaydım anlaşma yapmazdım., işte beni vekil Dinleyenler el çırptılar..
bıraktığına şahadet eden yedi insan burada.. O esnada bile «Şahidiz.. Kutlu olsun..» dediler.
Rahil'i konuşmadın..» Hazreti Ya'kub (A.S.) çekildi meclisten, evin yolunu tuttu.
Şahitler doğmladılar. Leban arkasından baktı, uzaklaşınca gizlemedi:
Hazreti Ya'kub (A.S.), o uysal ve temiz kalbiyle, oyuna «Hatırlar mısınız, bir. zamanlar bana gelmiştiniz..
geldiğini anlamamış göründü.. Kabahati kendisinde buldu. Sabretmenizi söylemiştim Ya'kub için..»
Kızarak sordu: «Evet, hatırladık..»
«Şimdi ne olacak?...» «Düşündüğüm ceza bu oyundu.. Şimdilik Ya'kub'un yedi
«Yapılacak bir şey yok.. Leyya ile nikâhınız kıyıldı, sene daha buradan ayrılmasını önledim.. Büsbü-
ommlâ evleneceksin.. Esasen Leyya da Rahil kadar hamarattır.
Belki ondan bile üstün meziyetleri vardır..» — 175 —
«Şüphesiz, lâkin benim muradım Rahil üzerineydi.»
«Oldu artık..»

— 174 —
tün bereketleneceğiz. Ondan sonrasında da putlarımız yardım ederler
sanırım.» «Bana güvenin.. îlk yedi yılda nasıl muvaffak
Dinleyenler tekrar el çırpıp Leban'ı ululadılar. olduğumu gördünüz..»
Bu esnada Hazreti Ya'kub (A.S.) Rahil'in yanma varmıştı. Leban, nihayet çareyi bulmuştu.
Olanları anlattı. Bunu kimseye açmamıştı ama, rahattı.
Rahil sevindi: Şöyle düşünmüştü:
«Beni hiç düşünme ey Ya'kub!. Bir yedi sene daha nedir ki.. «Ya'kub ile evlenen büyük kızım Leyya nasıl olsa bir
Beklerim..» oğlan doğurur.. Bendeki şeref kuşağını ona bağlarım. Malım
* ** olur.. Ve Ya'kub, oğlundan ayrılmamak için, burada kalır..»
Hazreti Ya'kub (A.S.), sanki yeni başlamış gibi, öyle bir hevesle, Fakat Leban'm hesabı tutmadı.
tekrar işlerine sarıldı.. Dördüncü yıl dolduğu halde, Leyya çocuk doğurma-
Daha ilk ayda kulağına, gerek müminlerden, gerekse Rahil'den mıştı.
yayılan dedikoduyu, dayısının ona çirkin bir oyun oynadığı ulaştırıldı.. Leban'da tekrar huzursuzluk başladı.
Hazreti Ya'kub (A.S.) bunları sükûnetle dinledi. Hemen hemen her gün Leyya'ya soruyordu:
Hep aynı cevabı verdi: «Hâlâ hâmile değil misin?..»
«Her şeye inanmayınız.. Doğrusunu ancak Allah bilir.» Aynı cevabı alıyordu:
Böylece kesildi söylentiler. «Hayır..»
Birisinde Leyya, kendisini de savundu:
Yıllar, başta Hazreti Ya'kub (A.S.), müslümanlar ve Rahil olmak
«Ey babam!. Suç benim değil.. Çünkü bilirsin ki, Ya'-
üzere, herkese gün gibi geçiyor geldi.
kub'un ataları hep yaşlılıklarında evlâd sahibi olmuşlardır.»
Bilhassa Leban şaşırıyordu.
Yılların böylesine hızlı geçmesindeki sebebi araştırıyordu.. Tabiî Leban bunu hatırlamasıyla birlikte pek fena oldu.
bulamıyordu.. Günlerce yemeden içmeden kesildi.
Huzursuzdu.. «Ya'kub, Rahil'i de alırsa artık durmaz.. O zaman Nihayet, Ya'kub'un damarına basmaya kalkıştı:
ne yaparız?..» diyordu. «Ey Ya'kub!. Sen elini değdirdiğin her şeye bereket
Zenginliğin tadını almış olanlar da aynı huzursuzluktaydılar.. veriyorsun da, kızıma neden tesir edemiyorsun?.. O da bir
Bazan Leban'a gelib dert yanıyorlar, çare düşünmesini istiyorlardı.. tarladır.. Sihrini göster.. Yahut inandığın ve benim de O'na
Leban henüz bir çare düşünmemişti ama, onları avutuyordu : teslim olmamı dilediğin Allahın bunu yapsın.»
«Sana hep anlatmıştım.. Benim elimde hiçbir şey
— 176 — yoktur.»
«Nasıl peygambersin o halde?..»
«Peygamberim ama, kullukta sizlerden hiçbir farkım
yoktur.»
— 177 —
HZ. Ya'kub - 12
«Sana bir teklifim var ey Ya'kub!. Allahına yalvar, bir işte ümit ağacının
oğul versin.. Ben de gizlice müslüman olacağım.» Yaprakları saranyor, Kopup
Ya'kub (A.S.) reddetti: dökülüyorlar.. Hâlâ yeşilde
«Şartlı hidayete girmek olmaz.. Bunu dileyemem..» direnmek N içindir, faydası
Bir yıl daha böyle geçti. nedir?..
Lcban çaresizlik içinde kıvranıyordu.
Biı kere daha Ya'kub'un damarına basmayı denedi. Bana gerçeği söyle..
Ona inanmış müslümanların araşma fit soktu: O bulutları itip getiren kimdir?'.
«Böyle peygamber olur mu?. Bir oğul bile bağışlamıyor Yapraklara nasıl bir kurt düşmüştür?.
ona Allah'ı..» Onları sarsıp düşüren
Müslümanlar bu fitle zehirlendiler.. Rüzgâr nerden esiyor?..
Birer ikişer eski dinlerine dönmeye başladılar.
Ya'kub (A.S.) onlara ne söylese kâr etmiyordu.
Hazreti Ya'kub (A.S.), karar verdi. Rahil'i tenhaya çekerek
Sapıklar durumdan memnundular.. anlattı:
İşte hem Hazreti Ya'kub (A.S.) kalmıştı, hem ona uyanlar
«Benim peygamber olduğumu duydun., öyle değil mi?..»
geri dönmüşlerdi.. Daha ne isteyeceklerdi!..
«Evet..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) cemaati eksildikçe, Allahına
«Oğlum olmadığını ileri sürerek, Allahıma inananlar
sığınıyordu.. Cebrail (A.S.) gelip sabır tavsiyesinde
döndüler. Korkuyorum ki yakında tek başıma kalacağım.»
bulunuyordu.
Rahil öğrenmek istedi:
Hazreti Ya'kub (A.S.) da tekrar kuvvetini kazanıyor,
«Ablam Leyya?..»
sabrediyordu.
«Onu da îmana çağırdım ama, beklememi istedi.»
Nihayet son yıl da geldi.
«Sana bir müjde vereyim mi ey Ya'kub?. Ben ilk
Hazreti Ya'kub (A.S.) ellidört yaşını bitirdi.
gündenberi beni çağırmanı bekliyordum.»
Bir gün Rahil onu yakaladı.. Konuştu:
«Bunda evlenme maksadın bulunmasın?..»
«Ey Ya'kub!. Bağbozummıa hiçbir şey kalmadı.. Fakat
«Asla..»
sen sevinmiyorsun..»
«Nasıl olur!.» «O halde, bugün sürünü benim yaylağa yaklaştır..»
Rahil bir şiir okudu: «Olur ey Ya'kub!..»
Böylece Rahil o gün müslüman oldu.
Gökyüzünü tıka basa Bulutlar *
»#
sarmışken, Havanın açıklığını, Fakat ikinci yedi senenin bağbozumu gelip, düğünler
Güneşin göründüğünü, İddia tekrar başlayacağı sırada, Rahil'den başka Ya'kub'a inanan
etmek ne gülünçtür!.. yoktu.. Kalmamıştı.
— 178 —
Ve Hazreti Ya'kub (A.S.) in ilk ailesi Leyya hala evlat Yıllar aynı sür'atle geçiyordu.
sahibi değildi. Beşinci yılda, Ya'kub (A.S.) m sürüleni yirmiyi bulmuştu.
Halk umursamıyordu. Her birindeki hayvan adedini bilemiyordu.
Sahipleri Leban'a güvenleri vardı. Yeteri kadar çoban köleler ve ırgatlar satın almıştı.
O, ne yapar yapar, Ya'kub (A.S.) ı yurdunda tutardı. Yine de yetmiyordu.
Nitekim öyle oldu. Her şey yolundaydı ama, Leyya henüz doğurmadığı gibi,
Leban, ikinci yedi sene dolunca, küçük kızı Rahü'i de Rahil de öyleydi..
Ya'kub (A.S.) ile evlendirdi.. Rahil üzülüyor ve sık sık soruyordu:
Sordu peşinden: «Ey Ya'kub!. Ben Müslüman olduğum halde niçin
«Ey Ya'kub!.. Niyetin nedir?..» doğurmuyorum?...»
«Henüz emir almadım..» Hazreti Ya'kub (A.S.) uyarıyordu onu:
«Hep böyle dersin.. Kimden emir alacaksın?..» -.<Ey Rahil.. İnancınla menfaatini birbirine karıştırma.»
«Allahımdan..» R.ahil boynunu büküyordu.
«Peki peki.. Sana bir teklifim var.. Eğer baba yurduna Hazreti Ya'kub (A.S.) onu teselli ediyordu:
dönmeye kalkışırsan, belki süa hasretim gidereceksin ama, 'Sabret ey Rahil.. Savgili Allahımıza daima güven.»
gülünç olacaksın..» Hazreti Ya'kub (A.S.) bütün müminlerini kaybettiği halde,
«Neden?...» yine halkı vahdaniyete çağırmaktan bir an olsun yılmıyordu.
«Çünkü nihayet iki ailen ve onların da birer cariyesi var..» Lâkin kazancı olmuyordu.
«Allah rızkımızı verir..» Rahil bazan hatırlatıyordu:
«Ben şöyle düşündüm..» -'Ey Ya'kub!. Bunca kölelerin var.. Onları çağırsana.»
«Buyur..» «Onlara ben sahibim.. Olur ki kalpleri açılmadığı halde,
«îki yedi yıl çeyiz parası için çalıştın ve kızlarımı aldm.. korkarak Müslümanlığı kabul ederler.. Yani içleri başka, dışları
Beni dinlersen bir yedi yıl daha çalış.. Fakat bu yedi yıl kendi başka kalır..»
hesabına olsun.. Elde edeceğin her şey senindir..» «Sen bilirsin..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) bunu da kabul etti. En huzursuz olan Leban'dı.
Canla başla çalışmaya başladı.. Artık Hazreti Ya'kub (A.S.) m yıllarının dolduğu için
değildi huzursuzluğu..
Bir taraftan borca aldığı küçük bir sürüyü yayıyor, diğer
Esasen yedinci yıl çıkmak üzereydi.
taraftan kayalık, taşlık bir bayırı tarla yapıyordu.
Ve Leban, Hazreti Ya'kub'un şimdi gitmesini bile
îki yıl içinde muvaffak oldu..
istiyordu..
Bu üçüncü yedi yıl, daha bereketliydi.
Çünkü taşıp dökülen bereket karşısında, komşu tar-
Borcunu ödedi.. Tarlasından bol mahsul aldı..
—180 — — 181 —
la, yani yurt sahipleri Leban'ın topraklarına göz dikmişlerdi. Tam bağlar bozulunca, en büyük baskın verilecekti.
Aralarında anlaşıp, baskınlar veriyorlardı. Leban yurdunda ne varsa alıp götürecekti.
Gün geçmiyordu ki Leban, bir kaç sürünün kaçırıldığını, Leban yakınlarını topladı.
adamlarının öldürüldüğünü, haber almamış olsundu. Bunların içinde Hazreti Ya'kub (A.S.) da vardı.
Hiç bir tedbiri kâr etmiyordu. Bir kere daha danıştı.
Bazan Hazreti Ya'kub (A.S.) a danışıyordu. Adamların hiçbirisi ne çare söylediler, ne de Hazreti
Ondan da iç açıcı bir çare elde edemiyordu. Ya'kub (A.S.) m teklifini benimsediler.
Üçüncü yedinci yılın Sonbaharına giriürken, Leban'-m Çünkü Hazreti Ya'kub (A.S.) şöyle konuşmuştu:
komşu yurtlara haber toplamak için gönderdiği adamlar, birer «Ey dayım!.. Belli ki, komşuların zenginüğini yolacaklar..
ikişer döndüler.. Bence bir kaç kabileye ayrıl, zenginliğini gösterme böylece ve
önce verecekleri kötü haberlere göre ilhamlandılar. buralardan göç..»
Bu ilhamlar hep birbirlerinin benzeriydiler. Başta dayısı Leban olmak üzere, herkes, mallarına sıkı
Meselâ şöyle: sıkıya tutunmuşlardı.. Onlardan başka gözlerini hiçbir şey
görünüyordu.
Köprü bekçisi uykuda.. Nihayet şu kararı verdiler:
Farkında değil «Dövüşürüz..»
Eski günlerin bittiğinden, Hazreti Ya'kub (A.S.) hatırlattı:
«Düşmanlarınız en az elli mislinizdir.. Hepsi de aç.
Derede, dağda, ormanda Gözlerini tamah, ihtiras bürümüş..»
Ne kadar canavar varsa «Olsun...»
Uyuştular.. «Siz biürsiniz..»
«Kendin için ne düşünüyorsun?...»
Belki aksama, Yahut «Ben göz göre göre, adamlarımı öldürtemem, yahut esir
sabaha, Sürü sürü edemem.. Allahım izin verirse göçeceğim bir kaç gün sonra
gelecekler. yedi yılım dolunca..»
«Nereye gideceksin?...»
öyle bir saldın başlayacak ki, Ne /Henüz bilgim yok...»
"köprü kalacak, Ne bekçisi.
*

Sonra gördüklerini anlatıyorlardı.
Gün başlamıştı.
— 182 — Mezopotamya ülkesinde, bir vahada, ufuklar ağan-yordu.

— 183 —

Vahanın seyrek ağaçları yanında sürüler, çadırlar, gittikçe beliriyordu..


Bir adam çıktı çadırların en öndekinden.
Namaza durdu.
Bu adam Hazreti Ya'kub (A.S.) di.
Hicretten önce 1930 (M.Ö. 1308) yılı yaşandığı için, ömrü 62 senesini doldurmuştu.
Bir hafta önce, dayısı Leban'ın yurdundan ayrılmıştı, Cebrail (A.S.) m getirdiği izinle..
Namazdan sonra, duasını yaptı Hazreti Ya'kub
(A.S.). —
Sonra batıya dönüp oturdu.
Hatıralarına daldı..
Uzun sürdü bu.
Nihayet hâtıralarını özetledi:
«Kırk yaşında baba yurdunu bıraktım.. Bir yıl, dayımı bulmak için harcadım.. Üç yedi yıl da, yani yirmi bir sene ona hizmet ettim.. Demek şimdi
altmış iki yaşındayım.. Yirmi iki yıllık peygamberliğim esnasında kazancım nedir?. Şu anda Allahıma teslim olan yalnız ikinci Ailem Rahil'dir..
Leyya'nın, ilk ailemin bile göğsü açılmadı.. Ya evlatlarımın olmayışı!..»
O anda umulmadık bir şey ceryan etti:
Hazreti Ya'kub (A.S.) in kahya yaptığı Zihap geldi.
Hürmet secdesini ifa etti.
Doğrulup tekrar ayağa kalktı.
«Vukuatımız yok ey Sahibim..» dedi ve sustu.
Hazreti Ya'kub (A.S.) halinden ilgilendi.. Sordu:
«Bana daha söyleyeceklerin var galiba ey Zihap!..»
«Var..»
«Nedir?...»
Zihap boşandı:

— 184 —
Görmüyor musun ki
Hiç kimse artık
Zehir içmek istemiyor,,
Bu pek acı..
Kandırmıyor,
Aksine içi dışı kurutuyor.

Ne olursun, Sana hayat veren Çeşmenin tıkacını aç. Biz de sebeblenelim.. Yıkanıp temizlenelim hattâ.. İnsanlığımıza
Jcavuşahm..

Hazreti Ya'kub (A.S.), dayanamadı, içinden diledi: «Hayırdır inşaallah..»


Kahya Zihap, bekletmedi:
«Ben ve kölelerin, cariyelerin, ne zamandan beri sana hizmet ediyoruz ey Sahibimiz?...»
«Bu, altı ile dört yıl arasında değişir..»
«Doğrudur.. Hepimiz merak ettik durduk.. Başkalarını Allahma teslime çağırdın da, bizi hiç düşünmedin.»
«Bütün adamlarım namına mı konuşuyorsun?..»
«Evet.. Sabrımız taştı.. Artık ayrı bir topluluğuz.. Bizi daha fazla üzme..»
«Buna zora uyacağınızı sanarak yaklaşmamıştım... Fakat mademki kendiliğinizden dilediniz, demek sevgili Allahım göğüslerinizi açtı.. Beni
sevindirdin.. Derhal toplanın, size vaaz edeyim ve tutacağınız yolu, şeriati, öğreteyim..»
Kahya Zihap sevinerek geriye döndü ve çadırlara koştu.
Hazreti Ya'kub (A.S.) ise şükran secdesine kapandı.

— 185 —
O gün, Hazreti Ya'kub (A.S.), hayatının en mutlu saatlerini yaşadı..
Daha sabahtan adamları müslüman olmuşlardı.
Öğleye yakın birinci ailesi Leyya gelmiş ve o da ihtida etmişti.
İkindide Leyya tekrar Hazreti Ya'kub (A.S.) ı bulmuş ve bir müjde vermişti:
«.■IŞy: Ya'kub, ey sevgili peygamberim!.. Allahıma binlerce şükürler olsun ki ben hamileyim..»
« Yanılma yasın ?..»
« Hayır..»
Yine aynı günün akşamına doğru, doğu istikametinden gelenler görünmüştü..
Elli kadar vardılar..
Yaklaştıkça, yorgunlukları ve perişanlıkları seçiliyordu.
Hattâ tanınıyorlardı.
Hazreti Ya'kub (A.S.) m yüzü aydınlandı.
Şu sözler dudaklarından döküldüler:
«Gelenler, benim vaktiyle Müslüman yaptıklarımdır. Sonra İblis'e ve şeytanlarına uyup tekrar sapıtanlar.»
Bunlar geldiler.
Kimi ağlıyor, kimi dövünüyor, kimi af diliyordu:
«Bizi affet ey peygamberimiz.. Suçumuz, günâhımız büyük. Hatamızı anladık.. Tekrar göğüslerimiz açıldı.. Bizi kabul et.*
Hazreti Ya'kub (A.S.) onlarla bir baba gibi konuştu:
«Affetmek ancak Hazreti Allah'a mahsustur. Elbette ki ben huzurunda şefaatte bulunacağım.. Ve o, merhametlilerin en merhametlisi sizi affedecektir.. Dua ve
niyazlarınızı O'na yapın.»
Gelenler rahatladılar.

— 186 —
Hazreti Ya'kub (A.S.) dayısı Leban yurdunu merak ediyordu.
Sordu:
«Sanırım dayım yurdunda bir şeyler oldu.»
Birisi cevapladı:
«Evet.. Gittiğinin ertesi sabahı, öyle yağmurlar yağdı ki, köyü ve çadırları sel bastı.. Sürüler boğuldular.. Ağaçlar köklerinden kasırga kuvvetiyle söküldüler.
Kısacası Leban yurdunun o dillere destan olan zenginliği masal kaldı.»
Anlatan nefes aldıktan sonra devam etti:
«Bununla da yetinmedi musibet.. Gecesinde, komşu yurttakiler, her taraftan kurt sürüleri gibi koptular.. Biz dağa çekilmiştik.. Yani senin mesçitli otlağa.. Oradan
durumu izledik. Yağmacılar, hayvan, mal, mahsul bula-maymca, insanları aldılar.. Erkek-kadın, kız-oğlan, ne bulurlarsa önlerine kattılar..»
«Dayım ne oldu?..»
«O ve yakınları biliyor olmalıydılar.. Kuzeye kaçtılar. >
«Siz de bu tarafa?...»
«Evet.. İzini kaybetmiştik ama. ilhamımıza uyduk. Elbette ki bunda Allahımızın yardımı var..*
«Ona ne şüphe!...»
Hazreti Ya'kub (A.S.t. kahyası Zihab'ı çağırdı.
Gelenleri ona verdi.. Eksiklerini gidermelerini ve karınlarını doyurmalarını söyledi.. îş bölümü yapmayı unutmamasını tenbihledi..
Yalnız kalınca, durumunu düşündü:
Bu vahada kalıcı değildi.
Ona yurd olamazdı..
Gönlü hep Filistin'i diliyordu..
Bir emir almadığı için de çekiniyordu..

— 187 —
Nitekim bu çekinmesi haklı çıktı..
Gün kararırken Cebrail (A.S.) göründü, ona bir zaman için
Mezopotamya'da gezinmesini, sapıklıkları Allah'a çağırmasını
bildirdi.,
Hazreti Ya'kub (A.S.) rahatladı.
Emri daha ertesi sabahtan itibaren tatbike girişti.
Ümmetini peşine taktı.,
Aklma uyarak göç etti durdu Mezopotamya topraklarında.
Yedi sekiz ay sonra, yurt olabilecek bir yerde, artık
yerleşmesi emrolundu..
ARMAĞAN RAHMETİ
Hazreti Ya'kub (A.S.) bu yerde kaldı.,
Su buldu.. Mescit yaptı.
Yıllar birbirini kovaladılar..
Çadırdan, evlere taşınma faaliyetlerine girişti.
Hazreti Ya'kub (A.S.) emredilen yurdunu arzusuna göre
Yurdu, dört cihete giden yollar üzerindeydi.
şenlendirdi.. Medeniyet kurdu, geliştirdi.
Gelip geçen kervanların yolcularını mütemadiyen Allanma
Herkes huzur içinde ve memnundular..
teslime çağırıyordu..
Yine bereket dolup taşmaya başlamıştı.
Bazan kazanıyor, bazan horlanıyordu. * Hattâ ilk ailesi Leyya, iki üç yılda bir, oğlan doğuruyordu.
Yine bir sabah, Kahya koşarak buldu onu. Hazreti Ya'kub (A.S.) m tek bir muradı kalmıştı.
Müjdeledi:
Onunla evlenmeyi on dört sene bekleyen ikinci ailesi
«Ey peygamberim!.. İlk ailen Leyya'nm bir oğlu oldu.- Rahil'in de hiç değilse bir oğul doğurarak sevinmesiydi bu
Hazreti Ya'kub (A.S.) hemen ellerini semaya kaldırdı. muradı.
Tatlı tatlı, sanki bir ilkbahar bulutu çiseler gibi, ağlayarak. Çünkü Rahil'in her geçen gün saranp solduğunu,
Alîahına şükranlarını sundu. üzüldüğünü, görüyordu.. Bazan sinir kirizleri bile geçiriyordu.
Ye diledi: Ümmetinin kadınları da pek verimliydiler..
«Darısı Rahil'in başına..» Tek boynu bükük Rahil'di.
Tabiî Rahil, kadınlık duygusuyla, hem ablası Leyya'-yı,
hem çocuk sahibi her kadını kıskanıyordu.
Korkusu da vardı. Hazreti Ya'kub'un onu ikinci plana
atacağından, belki boşayacağından...
Bu kuşkuyla, gözüne girmek için, elinden geleni
esirgemiyor, çalışıp çırpmıyor ve helak oluyordu.
—188 — — 189 —
Bir ikindi vakti, Rahil Hazreti Ya'kub (A.S.) ı tenhada «Elimdeyse elbette..»
yakaladı., içini döktü: «Sana cariyem Belha (Belher-BHha)yı takdim ediyorum.
«Ey peygamberim, sanırım benden hoşnut değilsin.» «O Onu nikahla.. Ondan doğacak çocuklar benim sanırım da
nasıl söz ey Rahil!. Sen benim ilk göz ağnmsın.» Rahil acı avunurum.»
bir ilhamda bulundu: Hazreti Ya'kub (A.S.) kıramadı Rahil'i, Cariye Belha ile
nikahlandı..
Hangi bahçıvan Fakat çok geçmeden, Rahil'in ablası Leyya, kuşkulandı. O
Çiçcklenmeyen, da Hazreti Ya'kub (A.S.) in gözüne girmek istedi.
Meyve vermeyen, Cariyesi Zülfe (Zelfe) yi takdim etti.
Ağaçla ilgilenir?. Hazreti Ya'kub (A.S.) onu da kıramadı.. Cariye Zül-fe'yle
Aksini duysan da inanma.
nikahlandı..
Bir kaç yıl içinde onlardan oğullan oldu.
Bahçenin güzelliğini
Lâkin Rahil, takdim ettiği cariyesinden doğan bu
Bahane ederek, ilk
oğlanlarda umduğu sevgiyi bulamadı.
fırsatta Baltalayarak
Büsbütün kabuğuna çekildi.
devirir.. Ocakta yakar.
Hazreti Ya'kub (A.S.), bir erkeğin aynı zamanda iki
kızkardeşle evlenmesinin birçok zararlarını yaşıyordu.
Hazreti Ya'kub (A.S.) m canı pek sıkıldı.
Acaba Hazreti Allah (C.C.) ne zaman bunu
Hatırlattı:
yasaklayacaktı?.
«Ey Rahil, sen henüz meyve vermedin ama, yaprakların Ayrıca Müslüman bir erkek sapık, müşrik, kadın
hem körpe, hem en güzel yeşildedirler.. Bilmez misin ki, cins
almamalıydı. Şimdilik bunlarda mecburiyet olmalıydı
hayvanlar ve ağaçlar, geç, yahut seyrek bereketlenirler ama, en
muhakkak, lâkin onların haram kümdığı gün gelecek miydi?.
güzel verirler..»
Elbette gelecekti.
«Bir vahy yok mu ey peygamberim?...»
«Yok.. Lâkin sana ninem Sâre ile annem Rafka'yı Hazreti Allah (C.C.) meselâ iki kız kardeşle evlenmeyi şu
hatırlatırım.. Birisi seksen seneden fazla bekledi, diğeri yirmi âyetle yasaklayacaktı:
sene. Sen ise onbeş senedesin henüz..»
...Ve iki kızkardeşi birlikte almanız da (keza haram
Rahil bir az düşündü..
Yüzü aydınlanmıştı: «Beni ümitlendirdin ey Ya'kub!» edildi). Ancak (cahiliyet devrinde) geçen geçmiştir.
dedi. «Fakat eğer bana hâlâ dediğin gözle bakıyorsan Çünkü Allah hakikaten yarlığa-yıcıdır. Çok
söyleyeceğim arzumu kırma..» esirgeyicidir.
(Nisa': 23)
— 190 — — 191 —
(Bazılarına göre, bir erkeğin aynı zamanda, iki kız
kardeşle evlenmesi Hz. Musa (A.S.) a tebliğ ile
yasaklanmış ve haram kılınmıştır.) Şimdi seksen beş yaşındaydı.
Demek Rahil ile evleneli otuz sene geçmişti..
Müşrik kadın ve erkekler için de yasaklar koyacaktı: Ve Rahil hâlâ evlat sahibi değildi.
Yeni bir ümidi kalmıştı.
(Ey müminler) Allaha eş tanıyan kadınlarla Gelip geçen kervanlara koşuyor, satılık oğullar arıyor, onu
(müşriklerle), onlar imana gelinceye kadar, bağrına basıyor, sonra bir türlü ısınamayarak, derhal bir
evlenmeyin. İman eden bir cariye, müşrik bir başkasma devrediyordu.
kadından —bu sizin hoşunuza gitse de— elbet daha Müminler, bildikleri için üzüntüdeydiler.
hayırlıdır. Müşrik erkeklere de, onlar iman edinceye Böylece bir beş sene daha geçti.
kadar, (mü'min kadudarı) nikahlamayın. Mü'min bir
Hazreti Ya'kub (A.S.) doksan yaşma bastı.
kul müşrikten —o, sizin hoşunuza j>itse de— elbette
hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar, Allah ise. Bu hesaba göre, Hicretten önce 1902 (MLÖ. 1280) yılı
kendi iradesiyle, cennete ve mağfirete çağırır. O, girmişti.
insanlara âyetlerini apt»çık söyler. Tâ ki iyice Bu hesaba göre, baba ve annesinden yaran yüzyıldan beri
düşünüp ibret alsınlar. ayrıldı.
(Bakare: 221) Ata yurdu hakkında, gelip geçen kervanlardan haberler
alıyordu.. Hattâ annesinden bile.
Demek, bu ve benzeri, faydalı yasaklar için, insanın derhal Onların durumları şu anda tam karışıktı.
ilme kavuşması, inancıyla birlikte cahiliyetten kurtulması Başlarını kaşıyacak halde değildiler.
gerekiyordu.. îslâmiyete koşuşanlar, onunla yıkanıyor, ruhlarını
kabuk kabuk saran karanlık cahili-yet artıklarını döküyor Geçen elli yıl içinde olanların önemüleri şunlardı:
olmalıydılar.
înanç medeniyetinden uzak bir cahillikte, kalb, beden 1. Kabe bölgesinde Hazreti îsmail (A.S.) m vefatı.
güzelliğine önem veriyor, aldanıyordu.. Halbuki inanç 2. Kuzeydeki küçük kıralhklarm, Etilerin uç birlikleri
medeniyetinde vahdaniyete doğru koşuşan her insan, ne kadar dış olarak güneye hücumları.
görünüşüyle göze batsa da, o haliyle bir nur parçasıydı.
* 3. Kabileleri haraca bağlamaları..
**
Hazret) Ya'kub (Â.S.V, ümmetiyle birlikte yurt edindiği o, 4. Mısır'la Filistin güneyinde, smır komşusu olmaları
Etilerin.
dört yol kavşağı bölgesinde yeniden yıllar tüketti.
5. Hazreti îshak (A.S.) m anlaşmaya uyup komşu
192 — kurallardan Gerar ülkesi hükümdarı Abımelek'e
yardımı.. Ve yurdunu kurtarması..

— 193 —
Hz. Ya'kub — 13

L
6. Filistin'deki kabilelerin şu anda hem Etilere, hem 1. Rubil (Ruben).. (Bakm bir oğlu) demektir.
Mısırlılara haraç vermeleri. 2. Yahuza (Yahuda).. (Methedilmiş) demektir.
7. Yapılan savaşlarda Hazreti Ya'kub (A.S.) m ağabeyisi 1. Şem'un (Şem'an-Şem-us-Şimeon).. (İşitmek) demektir.
El-îs'in pek kahramanlık göstermesi. 3. Lavi (Lavey-Levi).. (Bağlanma) demektir.
2. Zebanın (Zebulun - Reyalûn).. (ikamet) demektir.
8. Hazreti Ya'kub (A.S.) ı annesinin çağırması.. Fakat 3. Yashr (Yaşer - Yeşcur - İsakar).. (Satın alınmış)
îzin çıkmadığı için Hazreti Ya'kub (A.S.) m Filistin'e
demektir.
göçememesi.. El-ts'in, Hazreti Ya'kub (A.S.) m
peygamber olduğunu öğrenmesi ve tekrar gazaba b. Cariye Zelfe'den doğanlar:
gelmesi. 1. Cad (Gad-Hadır).. (Uğur) demektir.
2. Aşir (Aşır-Hadır)... (Mutlu) demektir.
9. Filistin'de bir kıtlık başlangıcı olduğunun söy
lentileri.. c. Cariye Belha'dan doğanlar:
1. Dan (Vedan).. (Hükmetti) demektir.
10. Kabe'de halkın gittikçe vahdaniyetten uzaklaşması.
2. Naftali... (Güreşçi-Pehlivan) demektir.
11. Mezopotamya'yı işgal eden Etilerin, tekrar Asur-
d. Hazreti Ya'kub (A.S.) m belki kızları fazladır..
lularla savaşmaları..
Ancak birisinin ismi bellidir. Leyya doğurmuştur,
Velhasıl, dünya durumu pek yüz güldürücü değildi îsmi Dina (Denye) dir.
Hazreti Yakub (A.S.) için.. İşte Rahil, bu kalabalık oğul ve kızları her gün ve gece
Bunda da sapıklığın boş rolü oynadığını düşünüyordu. görmek, konuşmalarını, gülmelerini, ağlamalarını, oyunlarını
Derhal ikaz ediliyor, daha fazla çalışıyordu. seyretmek zorundaydı..
Oğulları büyümüşlerdi.. Otuz yaşından fazla olanlar bile Hele onların Hazreti Ya'kub (A.S.) a koşup: «Baba.»
vardı.. Şimdilik on taneydiler. Bir de kızı doğmuştu. demeleri.. Annelerini kucaklayıp: «Anne» diye sevip öpmeleri,
dayanılır sahneler değildiler..
Bu on oğul ve bir kızı verenler ilk ailesi Leyya ile
Bu yüzden, Rahil kervanları kaçırmıyordu.
nikahladığı iki cariyesiydi.. Satılık çocukları dikkatle inceliyordu..
En bereketli toprağa sahip sanılıp, henüz hiçbir Bir seferinde yine, kalbi gördüğü bir çocuğa kaynamıştı.
mahsul vermeyen tarla, sadece ikinci ailesi, fakat ilk göz Annesi de vardı onun.. Rahil, bir deve ve eşek vererek anne
ağrısı Rahü'di. / oğlu satın aldı..
Hazreti Ya'kub (A.S.) onun bu hareketine memnun
Oğulları ve kızı şunlardı:
oldu. ,.
a. Leyya'dan Doğanlar: Tebrik etti ve duada bulundu.

— 194 — — 195 —
Lâkin bir kaç gün geçmeden, Rahil, çocuğun annesinin vanların peşinden adamlar koşturdu.. Günlerce arattı, anne
varlığına dayanamadı.. Annesini kervanlarm toplandığı yere, oğulu tekrar kavuşturmayı diledi.. Kâhya Zihap elleri boş
pazara, götürdü.. Satmak istedi. döndü.
Kadın ağlıyor ve kendisini çocuğundan ayırmamasını Hazreti Ya'kub (A.S.) m muradı gerçekleşmedi.
diliyordu.. Satacaksa beraber satmasını, bırakacaksa beraber Olayın ıztırabı, kalbine çöreklenip oturdu.. Çıkmak
bırakmasını istiyordu. bilmedi..
Rahil, böyle şeyler düşünecek halde değildi. Hazreti Ya'kub (A.S.) bilhassa altmış yıl önceye kadar,
Henüz anne olmadığı için, evlad sevgisinin enginliğinden gurbete çıkmadan, annesiyle olan konuşmasını hatırlıyordu.
habersizdi.. Kadını sattı. Ona bir ilhamda bulunmuştu:
İki gün geçmeden de, çocuktan ümit kesti.. Çünkü
tesellisini bulamamıştı yine.. Onu da sattı. Ne zalim yürektir ki
Hazreti Ya'kub (A.S.) durumdan ancak ertesi sabah haberli O yürek,
oldu.. Anne evlat sevgisini yaşamaz.
Rahil'i sorguya çekti: Aralarına girer,
«Satın aldığın kadınla çocuk nerdeler?...» Hoyratça ayırır onları.
«Sattım.. Önce annesini, sonra çocuğunu..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) fenalaştı: Pazarlarda satılan esirler gibi,
«Ne diyorsun ey Rahil!...» Anneyi, çok altın verene Teslim eder.
«Benim yalan söylediğimi gördün mü?...» Evladı boynu bükük bırakır.. Kan
«Fakat anne ile evlat ayrılır mı?...» ağlatır hayatı boyunca.
«Ne çıkar bundan?...»
«Haklısın, henüz öyle bir mertebede değilsin ki anla- Tabiî, bu ilhamları Hazreti Ya'kub (A.S.) annesinden
yasın..» kendisini ayıran ağabeysi El-ls'i kast ederek söylemişti.
«Seni de altmış yıldır anneden ayırmadılar mı?..» Hattâ annesi dayanamamış, kalbi ağzına gelerek, ihtar
«Bu türlüsü başka.. Hayatım bahis konusuydu..» etmişti:
Hazreti Ya'kub (A.S.), Rahil'i savdıktan sonra, düşündü., «Sus ey Ya'kub!.. Allahımdan dilerim ki sana yanlışlıkla
düşündükçe de huzuru kaçtı.. Kendisini kabahetli buldu. böyle bir kaza yaptırmasın.. Yahut sen boş bir anında şaşırma.»
Hatırlıyordu.. Hazreti Ya'kub (A.S.) güvenle teminat vermişti ve
Kadmın yalnız başına pazara gittiğini görmüştü.. Çocuğun dilemişti:
da öyle.. «İnşaallah ey annem..»
İlgilenmişti.
Hemen kahyası Zihap'ı çağırttı.. Onunla birlikte ker- — 197 —

— 196 —
Fakat işte başına aynı şey gelmişti. Sonra birden uyandı.
Kasten ana oğulu birbirlerinden ayırmamıştı ama, boş Cezayı verecek, kısası tatbik edecek, Hazreti Allah'dı.
anında şaşırmıştı.. Ona karşı gelmek ne mümkündü!..
Hazreti Ya'kub (A.S.) bunlarla da kalmadı. Derhal emrini geri aldı..
Geçmişi karıştırdıkça, duanın ona yapılması uğrunda,
kendisini de sorumlu görmüştü. *
■»*

Hattâ annesine bazı şüphelerini yakınmıştı: «Hayır en annem!..


Mademki biliyordum seni din-lememeliydim.. Bir oğlun, Bu olaydan pek kısa bir zaman sonra, Hazreti Ya'kub
görmez babasını aldatması.. Düşünülmesi bile korkunçtur (A.S.) Filistin'den üzüntülü bir haber duydu.
bunun ey annem.. Sevgiü Allahımın beni ne türlü Baba ve annesinin yurdunda kıtlık baş göstermiş ve
cezalandıracağını bilemiyorum.. Kısasa kısas olacağına göre, Hazreti Ishak (A.S.), vaktiyle kurtardığı Kıral Abime-lek'in
belki benim de dünyamı karartır.. Ama ne türlü?.. Bir illetle mi, yurdu Gerar'a göçmüştü.
yoksa ağlayarak mı?...» Hazreti Ya'kub (A.S.) henüz hicrete mezun olmadığı için,
Hazreti Ya'kub (A.S.) artık tam bir huzursuzluk içindeydi. nesi var nesi yoksa, kervanlara yükledi ve Gerar'a, babasına,
Mütemadiyen dua ediyor, kendisinin ve Rahil'in affedilmelerini yolladı..
diliyordu Allah'tan. Bütün endişesi, kervanın giderken soyulmasındaydı.
Rahil onu teselliye kalkıştıkça, şüphelerini söylüyordu: Başına kâhyası Zihap'ı katmıştı.
Ona güveniyordu Allah'dan sonra.
«Korkarım ki cezalanacağız ey Rahil.»
Yine o günlerde, ikinci bir şey daha oldu.
«Nasıl?...»
«Hüküm veremem.. Belki kısasa kısas tatbik olunur. Yağmaya uğrayıp canını güç kurtaran dayısı Leban
Bizim de oğlumuzu ayırırlar..» oğullarıyla ve bir kısım adamlarıyla çıkıp geldi.
Hazreti Ya'kub (A.S.) bu gelişten memnun kaldı.
Rahil hatırlatıyordu: Fakat Leban, Hazreti Ya'kub (A.S.) m da kendisi kadar
«Bizim oğlumuz yok ki..» yoksul düştüğünü görünce, bir hoş oldu.
«Leyya'nın oğulları senin de oğulların sayılır..» Filistin'e yapılan yardıma inanmadı.
Rahil, dudak büküp geçiyordu. Sanıyordu ki Hazreti Ya'kub (A.S.) bereket kudretini
Hazreti Ya'kub (A.S.) ise büsbütün fikrine saplanmıştı. kaybetmişti.
Dayanamadı, Kâhya Zihab'ı Leyya'ya gönderdi, emir Yine hileye baş vurdu.
verdi: «Annelerine söyle.. Çocuklarına pek dikkat etsinler...» Anlaşma yaptı..
Birükte yaşayacaklardı ve Hazreti Ya'kub (A.S.), dayısının
sürülerine bakacak, karşılığında pay alacaktı..
Leban, sık sık anlaşmayı bozuyor, doğan hayvanları kendi
sürülerine katıyordu..
— 198 — — 199 —
Hazreti Ya'kub (A.S.) ses çıkarmıyordu. Anlaşmalarına göre, sürüleri hep birükte pay ettiler.
O yıl en büyük bereketi ihsan buyurmuştu Hazreti Allah Leban ile oğulları, mütemadiyen çeşitü bahanelerle itiraz
(C.C.) Hazreti Ya'kub (A.S.) a. ediyorlar ve anlaşma dışı, fazla sürü, deve, merkep almaya
Görenler şaşırıyorlardı. çalışıyorlardı..
Lâkin Hazreti Ya'kub (A.S.) m huzuru kaçmıştı. Bilhassa Hazreti Ya'kub (A.S.) hiç itiraz etmiyor, «Peki, hediye
babalarmdan beter bir aç gözlülük ve sapıklıkta olan dayı ettiğimi kabul ediyorum.. Helâl olsun..» diyordu.
oğulları dolayısıyla.. Bu davranışı, hareketini çabuklaştırdı.
Kahya Zihap da çıkıp gelmişti. İkindiye doğru Hazreti Ya'kub (A.S.) beş yüze yaklaşan
Perişandı.. ümmeti ve o kadar bıraktığı halde, zengin hayvanlarla yola
Kervanları, yarı yola varmadan, soyulup elden gitmişti. çıktı.
Hazreti Ya'kub (A.S.) bir gece ibadet ederken Hazreti Gece durmadı.. Hep batıya doğru yürüdü.
Cebrail (A.S.) göründü ve emri tebliğ etti: Sabahleyin, bir dağ üzerindeki yaylada çadır kurdu.
«Ey Ya'kub!. Yarın hemen göçeceksin..» Ümmetinden ileri gelenler sordular:
«Nereye?..» «Ey peygamberimiz, kalıcı mıyız, gidici mi?...»
«Batıya doğru..» «Kalıcıyız.. Burası hem uygun bir otlaktır, hem
«Filistin'e mi?..» emniyetlidir.. Yüksekte bulunuyoruz.. Bildiğiniz gibi, dört
«Bunu sonra tebliğ ederim.. Şimdilik burasıyla batı yanımız pek karışık.. Savunma tedbirlerimizi kayalardan
arasmda yaşayan sapıkları dine çağıracaksın..» faydalanarak alabiliriz. Allahımız baş ucumuzdadır.. O'nu
«Başüstüne..» kalbimizden çıkarmadıkça, bizi korur ve bereketlendirir..»
Cebrail (A.S.) gidince, Hazreti Ya'kub (A.S.) sevinç «Ne zamana kadar kalacağız?..»
gözyaşları döktü ve Allahına şükranlarım sundu: «Henüz bilmiyorum..»
«Ey güzel Allahım!. Senden merhametli kim var!.. Sen Halbuki o sırada, dayısı Leban'm oğulları ve gelinleri
her şeyi gören bilensin.. Tedbirini halk edensin.. Gerek dayım, Leban'ı türlü yalanlarla kandırıyorlardı.
gerek oğulları, ağabeyim El-îs'den beter oldular.. Beni rahatsız Birisi şöyle dedi:
ettiler. Hemen yetiştin. Hicret emri verdin.. Sana şükranlarım «Ya'kub'un ailesi Rahil putlarımızı çaldı ve oğluna verip
sınırsızdır..» dün kervanlara sattırdı.. Görenler yeni söylediler.. Malı ve her
Ertesi sabah, Hazreti Ya'kub (A.S.) göç emrini tebliğ etti. şeyi vardı ama, parası yoktu.. Putları satıp para edindi.. Acele,
Esasen ümmeti bunu diliyorlardı. ansızın, kaçışı bundandır..»
Hemen hazırlandılar.. Başka birisi tamamladı:
Hazreti Ya'kub (A.A.), dayısının konakladığı çadırlara «Sen aldatıldın ey babam!. Hanidir dikkat ediyordum..
gitti, durumu anlattı. Ya'kub sürüleri sulamaya getirdikçe, taze kavak. badem ve
çınar ağaçlarından çubuklar kesiyor ve üzerin-
— 200 — — 201 —
deki kabukları soyuyordu.. Sonra çiziyordu.. Bunları su «Putlarımızı ailen çalıp satmış.. Çalgılarımızı kaçırmışsın..
teknelerinin önüne bırakıyor ve sürüler gelince kızışıyorlardı.. Ayrıca siyah koyun ve keçileri saklamışsın.. Esasen acele
Böylece hem çok doğuruyor, hem de doğanlar çizgili, benekli toparlanıp gitmenden bunu anlamıştım.»
oluyorlardı.. Bizim sürülerimize yapmadı bunu.» «Hayır ey dayım!.. Ben sevgili Allahımdan emir alıp yola
«Niçin daha önce haber vermedin?...» çıktım.. İşte her şeyim meydanda.. Oğullarınla ve güvendiğin
«Çünkü anlaşmanızın ne türlü olduğunu yeni öğrendim. adamlarınla her yeri iyice araştır.. Eğer para, çalgı ve kara
Meğer keçiler noktalı ve benekli, koyunlar çizgili ise Ya'kub'un koyun ile keçi bulursan, her şeyimi vereceğim.. Kölelerimi
olacakmış.. Siyahlar da bizim..» bile.»
«Fakat ben siyahları size verdim.. Ya'kub'dan üç menzil Leban, hırsla Hazreti Ya'kub'un çadırları ve sürüleri
uzaktan otlattım.. Sürüsünde çalınmış siyahlar yoktu, araşma girdi adamlarıyla, oğullarıyla.. Akşama kadar
görmedik.» didiklemedikleri yer bırakmadılar..
«Dediğim gibi yaptı, siyahları da çalıp sakladı.» Elleri boş döndüler.
Leban buna inanmak istemezken, gelinlerinden ikisi Çünkü bütün iddiaları yalandı.
koşarak eğildiler.. Yalandan ağlaştılar ve haber verdiler: O zaman, Leban söyleyecek söz bulamadı.
«Yeğenin Ya'kub çalgılarımızı götürmüş.» Hazreti Ya'kub (A.S.) müteessirdi., içini dökmek
Leban artık oğullarının ve yakınlarının-sözlerine uymak lüzumunu duydu. Şöyle konuştu kendine has tesirli sesiyle:
zorunda kaldı.. Esasen Hazreti Ya'kub (A.S.) m ansızın «Ey dayım, sevgili annemin kardeşi ve ailelerimin
gidişinden şüphelenmiş ve kızmıştı.. babası!.. İşte yoklamanı yaptın., ne buldun?.. Niçin bana
Peşine düştü. inanmadın? Şöyle bir düşün.. Beni farkedemedi mi
Onu yeni yurd yaptığı dağ yaylasında buldu. sanıyorsun?.. Tam altı defa anlaşmayı bozdun.. Yirmi bir sene
Düşmanmış gibi, savaş için tertiplendi. sana hizmetim bundandır.. Fakat cezalandın.. Son
Hazreti Ya'kub (A.S.) olanlara üzülerek bakıyordu. buluşmamızda da beter işler yaptın.. Gözlerini mal hırsı
Dayısı Leban oğullarıyla birlikte ilerleyince, sanki savaş bürümüş oğullarının ve yakınlarının sözlerine uydun.. Çok
için gelmemiş gibi, Hazreti Ya'kub ona hürmet etti. çektirdin.. Lâkin Hazreti Allah (C.C.), vaktinde hicretimi emir
Dayısı karşılıkta bulunmadı. etti de kurtuldum..»
Hazreti Ya'kub (A.S.) sordu: Leban, başmı önüne indirmiş susuyordu.
«Ey dayım!.. Galiba sana hakkımda fena haberler Hazreti Yâkub (A.S.) ümitlendi:
ulaştırmışlar..» «Bunca musibetler başına niçin geldi biliyor musun?. Seni
Leban sinirliydi.. Bağırdı: Vahdaniyete çağırdığım halde sapıklıkta direnmenden.. Gel
«Evet..» beni peygamber tanı.. Sana Allahımın emirlerini öğreteyim..
«Nedir?...» Kurtul karanlıktan.. Filistin'in halini biliyorsun.. Birleşirsek
kuvvetleniriz.. Batıya yürürüz.. Artık Allahımın emrine göre,
— 202 — belki bir, belki on sene sonra

— 203 —
varırız.. Yerleşir inanç medeniyetimizle hakikaten Allah'a Bir kervansaraya benzetirdim.
şerefli kullar oluruz..» Şimdiye kadar kendimi Bombo§tu
Leban, oğullarına baktı. içim.. Kemiklerim, sinirlerim
Oğulları uyardılar onu: Duygusuzdu, sağırdı..
«Ey babamız!.. Ya'kub sözleriyle seni sihirliyor.. Böylece
hepimizi köle yapacak ve mallarımıza el atacak.. Dönelim..» Gerçeği konuşuyorum.. Kuş uçmaz,
Leban oğullarına uydu. kervan geçmez Dağ başına kurulmuş
Leyya ile Rahil ona yalvardılarsa da dinlemedi.. Karanlık Gözlerim beklemekten yorulmuş,
bastırmadan geri çekildi. Baktıkça körleşirdüer.

#* Ama artık beklenen yolcu


Tokmağını çaldı kapımın..
Hazreti Ya'kub (A.S.) yeni yurdunda huzur buldu. Aldım içeriye,
Hemen hemen hiç bir sıkıntıyla karşılaşmıyordu.. Aksine, Baş köşeye oturttum.
yolcular, yahut yakın kabilelerden kaçanlar, ona sığınıyor ve Nasıl ağırlayacağımı kuruyorum.
îmana geliyorlardı.
Tek dertlendiği Rahil'in haliydi.. Ne kadar kalacaksa misafirim, Sizin
Hâlâ Hazreti Allah (C.C.) ona bir evlat vermemişti. gibi yapmayacağım, Canımla
besleyeceğim..* Sonra
Ve Rahil, boş bir testi gibi, dokunuldukça inliyordu. selametleyeceğim Yeryüzüne.
Aynı yıl, yani Hazreti Ya'kub (A.S.) doksan yaşı
etrafındayken, bir sabah yine erken uyanmıştı. Hazreti Ya'kub (A.S.), aileleri arasında gecelerini
Büsbütün hafiflemişti.. bölmüş olduğu için, o gece Rahil'de değildi.
tçi, alabildiğine genişleyen, açılan bir gökyüzü gibi, en Ürktü.. Acaba, Rahil, nihayet oynatmış mıydı?..
küçük buluttan temizlenmişti.. Masmaviydi. Niçin uçurumun başında duruyordu?..
Dayanamadı: «Hayırdır inşaallah..» dedi. «Bugün güzel Yoksa şeytana uyup uçuruma mı atılacaktı?.
haberler alacağımın ühamlarıyla doluyum sadece.» «AUahım sen onu koru!..» dedi.. «Belki beni görürse
Hazreti Ya'kub (A.S.) iri sözleri hemen gerçekleşti. kararan daha çabuk verir.. Yanına gidemiyorum.»
Daha dışarıya çıkmıştı ki, ikinci ailesi Rahil'i gördü. Hazreti Ya'kub (A.S.) in bu dileği de gerekleşmekte
Daha uçurum başına doğru gitmiş, yükselen güneşe karşı gecikmedi.
ayakta duruyordu ve hislerini haykırıyordu Rahil:
— 204 — — 205 —
Rami ansızın döndü ve Hazreti Ya'kub (A.S.) ı Vereceklerse nasü olacaktı?..
görünce, sevinç çığlıkları atarak yanma koştu, müjdeledi: Hazreti Ya'kub (A.S.) dalıp gidiyordu meçhullere baka
«Ben hamileyim ey Ya'kub.. Yanılıyorum sanma, bu baka.. Lâkin peygamber olduğu halde, Hazreti Allah (C.C.),
gece kaç kere yavrumun kıpırdanışlannı dinledim!. Sayısını ona kul muamelesi yapıyor, bu mevzuda en küçük bir sır
unuttum.» tevdi etmiyordu..
Hazreti Ya'kub (A.S.) önce Allah'a dua etti.. Sonra Hazreti Ya'kub (A.S.) ise kaderine katlanıyordu.
Rahil'i tebrike koyuldu: Çünkü Hazreti Allah (C.C.) m emirleri karşısında
«Seni tebrik ederim.. Yalnız seni mi, kendimi de?..» boynu kıldan inceydi..
Rahil hemen, her annenin ilgilendiği suali sordu: Ancak bekleyecek, vaade erince Rahil ile kendisi için
«Acaba oğlumuz mu olacak, yoksa kızımız mı?..» takdir edüeni, ilâhî hükmü giyecekti.
«Allah ne lütfederse..»
«Ebette...» Açıklama:
Hakikaten Rahil, günü dolunca, Doğurdu. Bu bir Hasreti Ya'kub (A.S.) in bundan sonraki hayatı,
oğlandı.. doğacak on ikinci oğlu Hazreti Yusuf (A.S.) m
Hazreti Ya'kub (A.S.) adını Binyamin (Bünyamın) koydu. hayatıyla bir yumak ipek gibi dolanmış
Tabiî sevinmişti.. Artık Rahil de kadınlık' gururuna bulunduğundan, önsözün son kısmında yazıldığı
kavuşmuştu. gibi, bundan sonraki hikayesi, Hazreti Yusuf
(A.S.) eserinde tamamlanacaktır.. Çünkü bu ipek
Fakat Hazreti Ya'kub (A.S.) düşünüyordu: «Niçin bu
yumağını çözüp ayırmak mümkün depdir.
oğlumu da diğerlerinden fazla sevmedim?..» diye.
Onbir oğlundan birisini behemehal daha yakın duymalı Ahmet Cemü AKINCI
değil, miydi kendisine?.. l/Kasun/1968 Esentepe -
Her anne baba öyleydiler.. İSTANBUL
Bir evlatlarını, canları yanarcasma, burunlarının direği
sızlarcasına, severdiler.
Hazreti Ya'kub (A.S.) ayrıca bir endişedeydi de.
Rahü'in, annesinden ayırıp sattığı ve kendisinin boş
bulunup ilgilenmediği çocuğu da düşünüyordu.
Şu anda muhakkak ki hem anne hem oğlu, birbirlerinden
habersiz, gizli gizli gözyaşı döküyorlardı.
Buna sebep olanlar, yani kendisiyle Rahil, daha yer-
yüzündeyken amellerinin hesabını verecekler miydi?..
— —

You might also like