You are on page 1of 72

baskı ve cilt:

pamuk yayıncılık ve matbaacılık 6287792


baskı tarihi: mayıs-2001
kod: hikaye-002
dini hikayeler
(kaly–bŒ'den seçmeler)
hazırlayan: arif pamuk
pamuk yayıncılık
! pamuk yayıncılık
i istanbul kitap ve kültür merkezi
f büyük reŸit paŸa cad. 22/9
laleli-istanbul tel-fax: (0212)5222683
tel: 5286004 i www.pamukyayincilik.com.tr
”ns”z
hamd ü sena, kullarından muvaffak kıldı§ını, kendi zatı'nı insanlara
anlatmaya
memur kılan ve ona şerbet kaselerinden ünsiyetin tadını tattıran allah'a
mahsustur.
salat ü selam bütün isim ve sıfatlar dairesinin kutbu olan ve kemalat
çeşitlerinin tümü ile muttasıf olan peygamber efendimiz muhammed mustafa
sallellahü aleyhi ve selleme, aline, ashabına, ensar ve dostlarına,
tabiilerine
olsun ki, onlar kendisine uymakla, gizli olan kıymetli bilgileri ortaya
çıkardılar. faydalı ve nadir bulunan latifeleri korudular. her vakit ve
devirde
ashab-ı kirama tabi olanlara da selam olsun.
bundan sonra, bilinsin ki bu kitap, hacmi küçük olmakla beraber, ilmi çok,
anlaŸılması kolay olan bir kitaptır. bu kitabın güzel satırlarının
semasında
kıymetli yazılar serpilmiŸtir. parlak yerlerinden g”nüllere ıŸık
saçılmıŸtır.
bu kitap, faydalı ibareleri, üstün
a
ve güzel hikayeleri, kıymetli ve benzeri bulunmayan nükteleri ihtiva
etmektedir.
bu kitabın yazarı ilimde, anlayıŸta zirveye ulaŸan, benzeri bulunmayan ve
çeŸitli faziletleri kendisinde toplayan, meselelerde beliren zorlukları
kolaylıkla ç”zmekte mahir olan ahmed Ÿihabüddin el-kalyubŒ'dir.
kendisi sayılamayacak derecede faziletlere ulaŸmıŸ, tahkik edilmesi,
derinli§ine
inilmesi güç olan meseleleri çok güzel açıklamıŸtır. allahü teala, ona olan
fazl
ü insanıyla, onu bitmez tükenmez iyi ve güzel iŸlerinde daim, muvaffak
eylesin.
o'nu cennetinin en güzel ve geniŸ yerinde yerleŸtirsin. o'nun bereketleri
altında da bizi g”lgelendirsin. amin...
allah bize kafidir. o ne güzel vekildir. gidilecek yer ancak o'dur.
- 6
besmele'nin fazileti
saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. bu
kadın "bismillahirrahmanirrahıym" diye besmele çekmeden hiçbir iŸine
baŸlamazdı. münafık kocası, onun bu haline çok kızar, kadınca§ıza yapmadı§ı
eziyeti bırakmazdı. o saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına
sabreder ve
onun do§ru yola gelmesi için, allah'a dua ederdi.
birgün, o zalim adam iyice ”fkelenmiŸti. karısına yapaca§ı eziyet ve
k”tülük
için bir bahane arıyor ve kendi kendine: "Ÿuna bir oyun çevireyim de
g”rsün.
bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak?" diye s”ylenip duruyordu.
baŸkalarına
açıkça s”yleyemedi§i inkarcılı§ı, artık bütün çirkinli§iyle, içinde dolup
taŸmıŸtı.
hanımını ça§ırdı. ona bir kese altın vererek:
"bunu iyi sakla" diye tenbih etti. o saliha kadın da, kocasının emri
üzerine
hemen gitti. besmele'yi çekerek keseyi iyice sakladı. fakat kocası olan
münafık
adam da onu gizlice takip ediyordu. sonra, karısının haberi olmadan keseyi
oradan aldı. içindeki altınları boŸaltarak keseyi derin bir kuyuya attı.
aradan
çok geçmeden, yine hanımım ça§ırdı ve:
"sana verdi§im bir kese altım hemen getir" dedi. kadın koŸtu, keseyi
sakladı§ı yere "bismillahir rahmanir-rahıym" diyerek elini uzattı.
tam o
anda, allahü teala hazretleri'nin emriyle melekler tarafından kese kuyudan
çıkarılıp, yerine konuldu. içindeki altınlar da aynen duruyordu. yalnız
ıslanan
keseden sular damlıyordu. kadın, kesenin neden ıslandı§ını anlayamadı,
getirdi.
kocasına teslim etti. adam, içi altınla dolu ıslak keseyi g”rünce çok
ŸaŸırdı. karısının s”ylediklerinin ne kadar do§ru oldu§unu anladı. sonra,
karısına:
"sana çok zulmettim, çok canını yaktım, beni affet" diye yalvarmaya
baŸladı.
allah'a tevbe ve isti§far etti. allah'ın salih kullarından biri oldu. o
günden
sonra, dua ve yakarıŸlarında hep Ÿ”yle derdi: __g__
"ya rabbi! bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, saliha bir kadını eŸ
olarak
verdi§in için, sana hakkıyla Ÿükretmekten acizim, beni affet allah'ım."
o saliha kadın ise: "ya rabbi! sana Ÿükürler olsun ki, duamı kabul edip,
kocamı
salihlerden eyledin" diye dua ediyordu.
bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur. büyükler
demiŸler ki: "sabrın kendisi acıdır, lakin meyvesi tatlıdır."
ibadetin hakkının verilmesi
abidlerden biri namaz kılmaya baŸlar. fatiha suresini okurken "yalnız sana
ibadet ederiz" mealindeki ayeti kerimeye geldi§i zaman, içine, kendisinin
gerçekten ibadet edici oldu§u düŸüncesi düŸer. bunun üzerine kendisine
"yalan
s”ylüyorsun. sen ancak mahlukata ibadet ediyorsun" diye bir his, bir ses
gelir.
bunun üzerine tevbe eder, insanlardan u-zaklaŸır. sonra yine namaz kılmaya
baŸlar. fatiha'yı okurken "yalnız sana ibadet
ederiz" mealindeki ayeti celileye ulaŸtı§ında yine içine "hakikaten ibadet
ediciyim" diye bir his, bir düŸünce gelir.
kendisine yine 'talan s”ylüyorsun. sen ancak malına ibadet ediyorsun" diye
bir
ses gelir. bunun üzerine bütün malını sadaka olarak da§ıtır. yanında zarurŒ
ihtiyacından baŸka hiçbir Ÿey bırakmaz. sonra namaz kılmaya baŸlar.
"yalnız sana ibadet ederiz" mealindeki ayeti kerimeye geldi§i vakit
"gerçekten
ibadet ediciyim" diye kendisine biri his gelir. bundan sonra kendisine:
"do§ru
s”ylüyorsun. sen gerçekten ibadet edicilerdensin" diye bir ses gelir.
istikamet (do§ruluk)
genç Ÿehzadelerden biri padiŸah olup, tahta oturur. fakat tahtın lezzetini
bulamaz. bunun üzerine yakınlarına: "insanlardan bu hususta benim gibi o-
lanlar
var mıdır?" diye sorar. yakınları:
"onlar istikamet sahibidirler."
diye cevap verirler.
"”yle ise beni de istikamet sahibi
- 10 -
yapan yok mu?"
"seni istikamet sahibi, ancak a-limler yapabilir." derler.
bunun üzerine genç padiŸah ülkesindeki bütün alimleri ve salihleri ça§ırıp
onlara Ÿ”yle der:
"benim yanımda bulunacaksınız. beni do§ru yolda bulup, itaata ait hususları
iŸlerken g”rürseniz bana destek olunuz. günah olan hususları iŸlemeye
kalkıŸtı§ımı g”rürseniz, beni men ediniz."
alim ve salihler, padiŸahın istedi§i gibi hareket ederler. bu sebeple tam
d”rt
yüz sene padiŸahlık yapar. sonra yanına Ÿeytan gelir. padiŸah ona:
"sen kimsin?" diye sorar. Ÿeytan: "ben iblisim. fakat sen kimsin. bana
s”yler
misin?" der. padiŸah:
"ben ademo§ullarından bir adamım." der. iblis: "sen e§er ademo§ullarından
bir
adam olmuŸ olsaydın, onların ”ldü§ü gibi, sen de ”lürdün. sen ancak bir
ilahsın.
insanları sana ibadet etmeleri için davet et" der. Ÿeytanın bu aldatıcı
s”zleri
padiŸahın içinde yer eder. bir gün minbere çıkıp, insanlara Ÿ”yle hitap
eder:
"ey insanlar! ben bugüne kadar sizden bir Ÿeyi gizliyordum. onu size a-
çıklamak
zamanı gelmiŸtir. iyi biliyorsunuz ki, ben d”rt yüz seneden beri sizin
hükümdarınızını. e§er ben ademo§ulla-rından biri olsaydım, onların
”ldükleri
gibi ben de ”lürdüm. ben bir ilahım, bana ibadet ediniz."
bunun üzerine cenabı hakk o devrin peygamberine vahyederek buyurur ki: "ona
haber ver. o istikamette oldu§u müddetçe ben onu korudum. bana isyan etti§i
andan itibaren, izzetim ve celalim hakkı için, onun üzerine buhtunnasr a-
dındaki
hükümdarı musallat kılaca§ım.
gerçekten, çok geçmeden, cenabı hakk buhtunnasr'ı onun üzerine musallat
kıldı.
buhtunnasr onun boynunu vurup ”ldürdü ve hazinesindeki bütün altınları alıp
g”türdü.
c”mertlik hakkında
adamın biri mescidde uyuyordu. yanında para çantası vardı. uyandı§ı
zaman yanındaki para çantasının çalındı-__19__
j. œ*
§ını g”rdü. yanında cafer-i sadık'ın namaz kıldı§ını g”ren adam, gidip onun
yakasına yapıŸtı. cafer-i sadık, adama:
"ne istiyorsun?" dedi. adam:
"para cüzdanım kayboldu. yanımda senden baŸka kimse yoktu. cüzdanı muhakkak
sen
aldın." dedi. cafer-i sadık hazretleri:
"cüzdanında ne kadar para vardı?" diye sordu. adam: "bin dinar vardı."
dedi.
bunun üzerine cafer-i sadık, hemen evine gidip bin dinar alarak, gelip
adama
verdi. adam arkadaŸlarının yanına gitti. arkadaŸları kendisine:
"para cüzdanın bizdedir. bizi sana Ÿaka yapmıŸtık." dediler. bunun üzerine
adam
bin dinarı alıp geri d”nerek ayrıldı§ı yere geldi. kendisine bin dinarı
vereni
sordu. kendisine parayı verenin peygamber aleyhisiselam'ın amcasının
soyundan
oldu§unu s”ylediler. bu sefer adam hemen cafer-i sadık hazretleri'ne gitti.
”zür
dileyerek aldı§ı parayı geri vermek istedi.
cafer-i sadık hazretleri:
- 13 -
"biz ”yle kimseleriz ki, bizim mülkümüzden bir Ÿey çıktı mı, onu bir daha
geri
almayız." dedi ve parayı kabul etmedi. allah hepsinden razı olsun.
kocaya itaatin fazileti
israilo§ullarından bir genç Ÿiddetli bir hastalı§a tutulmuŸ. annesi "e§er
çocu§um Ÿifaya kavuŸup hastalı§ından kurtulursa yedi gün dünyadan
çıkaca§ım"
diye adamıŸ. allahü teala çocu§a Ÿifa verir, çocu§u hastalı§ından kurtulur.
fakat annesi ada§ını yerine getirmez. bir gece rüyasında, biri gelip
kendisine:
"ada§ını yerine getir. yoksa allah'tan daha Ÿiddetli belaya u§rarsın, der.
sabah
kalkınca çocu§unu ça§ırır, durumu ona anlatır ve kabristanda kendisine bir
kabir, kazmasını, kendisini oraya defnetmesini emreder. çocuk, annesinin
emrini
yerine getirir ve gider. kabre konuldu§u zaman kadın, Ÿ”yle niyazda
bulunur:
"ey allah'ım! gücümün yetti§ini yaptım, ada§ımı yerine getirdim. bu ka-
- 14 -
birde beni her türlü afattan koru!"
kadın bu duayı yapınca, baŸ tarafında parlak bir ıŸık ve pencere gibi bir
delik
g”rdü. oradan bakınca bir bahçe g”rdü. bahçede iki kadın bulunuyordu. bu
iki
kadın ona: "ey kadın! oradan çıkıp buraya gel!" diye seslendiler.
geniŸleyen
pencereden çıkıp kadınların yanına gitti. bir de ne g”rsün, bahçenin içinde
güzel bir havuz, kendisini ça§ıran kadınlar havuzun etrafında oturuyorlar.
kendisi de gidip onların yanına oturdu. oturan kadınlara selam verir.
selamım
almazlar. kadınlara: "selamımı niçin almadınız? halbuki
konuŸabiliyorsunuz" der. kadınlar.
"selam vermek, bir ibadettir. biz ise ibadetten men olunduk" dediler.
kadınların yanında otururken, bir kuŸ gelip kadınların birinin baŸının
ucuna
konar ve kanatlarıyla kadını serinletir. baŸka bir kuŸ da gelir, di§er
kadının
baŸucuna konarak, gagası ile kadının baŸını gagalamaya baŸlar.
birinci kadına: "bu keramete, nasıl ve ne ile ulaŸtın?" diye sorar. kadın:
"dünyada iken benim bir kocam vardı. ben ona çok itaat ederdim. ona hiç
karŸı
gelmezdim. ”lürken kocam benden razı olarak ”ldüm. allahü teala bunun ikram
buyurdu" dedi.
ikincisi: "sen bu musibete ve a-zaba nasıl ve niçin u§radın?" diye sordu.
kadın:
"ben saliha bir kadındım. dünyada iken benim bir kocam vardı. ben ona itaat
etmez, daima ona isyan ederdim. dünyadan ahirete g”çerken, o benden razı
de§ildi. allahü teala kabrimi, iyi amellerimden dolayı bir bahçe kıldı.
fakat
kocam benden razı olmadı§ı için de, allah bununla beni cezalandırdı. sana
çok
rica ediyorum ki, dünyaya d”ndü§ünde, kocamın yanına git, beni
ba§ıŸlamasını ve
benden razı olmasını, kendisinden istirham et. belki benden razı olur da,
bu
azaptan kurtulurum" dedi.
yedi gün geçtikten sonra ona:
"kalk "kawine gır. çünkü çocu§un gelmiŸ, seni arıyor. kabirden çıkaracak."
dediler. kadın onların yanından kalkıp kendi kabrine geldi§inde, çocu§u-
- 16 -
nün kabrini kazdı§ını g”rdü. çocuk annesini kabirden çıkarıp evine g”türdü.
kadının, ada§ını yerine getirdi§i haberi etrafa yayılınca, insanlar onun
ziyaretine geldiler. bu arada kendisinden, kocasına gidip kendisini
ba§ıŸlaması
hususunda, ricada bulunmasını isteyen kadının kocası da ziyaretine
gelmiŸti.
karısının s”ylediklerini bir bir kocasını anlattı. kocası da karısını
affetti.
gece rüyasında o kadını g”rdü. kendisine:
"senin yüzünden azaptan kurtuldum. allah sana çok büyük mükafat versin.
allah
senin günahlarını ba§ıŸlasın" diye dua ediyordu.
kerametler
bir adamdan rivayet edilmektedir, demiŸtir ki:
"biz, bazı tacirlerle birlikte gemide bulunuyorduk. gemi ile denize
açıldı§ımız
zaman, Ÿiddetli bir fırtınaya tutulduk. esen rüzgarın etkisiyle kabaran
dalgalardan gemi yalpa vurmaya baŸladı. geminin güvertesinde deriden elbise
giy-
mis bir adam duruyordu. devamlı olarak vuran dalgalardan gemi su almaya
baŸlamıŸtı. sonunda geminin içi su ile dolup a§ırlaŸtı. biz korku içinde
kıvranıp, can ve mallarımızdan ümidimizi kesmiŸtik. adam gemiden dıŸarı
çıkıp,
su üzerinde namaz kıldı. biz kendisine:
"ey allah'ın velisi! bize yetiŸ" dedik.
adam bize hiç iltifat etmedi. bunun üzerine kendisine yalvarmaya baŸlayıp:
"kendisine ibadet etmen için sana güç ve kuvvet veren allah hakkı için,
bize
yetiŸ, bizi kurtar!" dedik.
bu sefer bize d”ndü ve u§radı§ımız felaketi g”rmezlikten gelerek:
"size ne oldu?" dedi. biz:
"esen rüzgar sonucu gemiye vuran dalgaları, bu dalgaların etkisiyle geminin
sallanmasını g”rmüyor musun?" dedik. bize:
"allah'a yaklaŸınız" dedi. biz:
"allah'a ne ile yaklaŸalım?" dedik.
"dünyayı terk etmekle, diye ce-
18
~ jlo
vap verdi. biz, kendisine: "dünyayı terk ettik" dedik. bize:
"”yle ise, "bismillah" diyerek gemiden çıkın" dedi.
biz teker teker gemiden çıkıp, suyun üzerinde yürümeye baŸladık. ta ki
suyun
üzerinde durmak suretiyle onun etrafında toplandık. iki yüz kiŸiden fazla
idik.
gemi, içinde bulunan bütün mal ile denize battı. o bize Ÿ”yle dedi: "siz,
dünya
felaketi bakımından kurtuldunuz. artık çıkınız dıŸarı" dedi.
"allah aŸkına soruyoruz. sen kimsin?" dedik.
"ben üveys el-karanŒ'yim" dedi. biz:
"gemide medine fakirlerine ait mal vardı. malı onlara mısırlı bir adam
g”ndermiŸti" dedik.
"e§er allah sizin mallarınızı geri verirse, medine fakirleriyle paylaŸır
mısınız?" diye sordu. biz:
"evet, onlarla aramızda paylaŸırız" dedik.
bunun üzerine iki rekat namaz kıldı. sonra gizli olarak dua etti. gemi,
- 19 -
içindeki mal ile denizin üstüne çıktı. biz tekrar gemiye bindik. o sırada
üveysi
kaybettik. medine'ye do§ru yol aldık. medine'ye vardı§ımızda, bütün malı
medine
fakirleriyle aramızda paylaŸtık. medine'de hiçbir fakir kalmadı.
kazaya teslim olma
tarık es-sadık'a, sadık denmesinin sebebini Ÿ”yle naklederler:
'tarık, kullanılmayan bir kuyuya düŸmüŸtü. kuyuya u§rayan bir grup hacı:
"kuyunun baŸını kapatalım. ta ki kimse düŸmesin" dediler. tarık kendi
kendine:
"e§er sadık isen sesini çıkarma. varsınlar kuyuyu kapatsınlar" dedi.
kuyunun
a§zını kapayan hacılar oradan ayrılıp gittiler. kuyunun içi zifiri karanlık
kesildi. tarık diyor ki:
"kuyunun içinde karanlıkta dururken bir de baktım ki, yanıma iki lamba
konuldu.
lambanın ıŸı§ı sayesinde etrafımı g”rebiliyordum. g”rdüm ki, büyük bir
yılan
bana do§ru geliyor. kendi kendime:
9o
. &\j
"iŸte Ÿimdi sadık ile yalancı ortaya çıkar" dedim. benim yanıma geldi§i
vakit,
beni sokacak diye korkarken, yılan kuyunun a§zına do§ru tırmanmaya baŸladı.
sonra kuyru§unu boynuma ve aya§ıma doladı. beni bir çocuk gibi alıp kapa§ı
açılan kuyunun a§zına do§ru g”türdü. sonra kuyru§u ile beni yere attı.
sonra
Ÿiddetli bir kuyruk hareketi ile kuyru§unu benden ayırdı. tam o sırada,
gaibden
Ÿ”yle bir ses iŸittim:
"bu, rabbi'nin bir lütfudur. çünkü o, seni düŸmanından düŸmanınla
kurtardı."
iŸte bunun için kendisine "sadık" denildi.
seciye sahibi olmak ve sebat etmenin fazileti
hazreti ”mer (r.a.) zamanında rum savaŸçıları bir kısım müslümanları esir
alırlar. müslümanların içinde bulunan kuvvetli ve heybetli biri, rum
hükümdarına
anlatılır. rum hükümdarı onu g”rmek için yanına ça§ırır. hükümdarın
__01 __
œ* jl
bulundu§u yerin ”nünde zincir çekilmiŸti. baŸını e§meden (rüku eder gibi)
oradan
kimse geçemezdi. müslüman adam onu g”rdü§ünde, rüku eder gibi e§ilerek
oradan
geçmekten kaçındı ve:
"ben, kafir olan bir kimsenin yanına rüku eder Ÿekilde girmekten hazreti
muhammed aleyhis-selam'dan utanırım" dedi.
bunun üzerine rum hükümdarı çekilmiŸ olan zincirin kaldırılmasını emretti.
zincir kaldırılıp, rum hükümdarının yanına girdi§i zaman onunla uzun
uzadıya
konuŸtu. rum hükümdarı ona:
"e§er bizim dinimize girersen, mührümü eline veririm. rum beldesinin
hükümdarlı§ım da sana bırakırım, istedi§ini yaparsın" dedi.
müslüman olan zat: "rum hükümdarlı§ının dünyada hakim oldu§u yer ne
kadardır?"
diye sordu.
"üçte biri veya d”rtte biri kadardır" diye cevap verdi. adam:
"e§er dünya ve dünya dolusu altın ve cevherler onların olsa ve onu bana bir
günlük ezan dinlemekten vazgeçmeme
99_
""t" œıiı --
karŸılık verseler, yine de kabul etmem" dedi. o zaman rum hükümdarı sordu:
"ezan nedir?" adam:
"ezan: eŸhedü en la ilahe illellah ve eŸhedü enne muhammeden abdüh– ve ras–
lüh"
demektir" dedi. rum hükümdarı etrafındakilere:
"bunun kalbine muhammed (s.a.v.)'in sevgisi tam manasıyla yerleŸmiŸ. bu
durumda
bu adamın d”nmesi mümkün de§ildir" dedi ve ateŸe su dolu büyük bir kazan
konulmasını ve iyice kaynadı§ı vakit adamın kaynar suyun içine atılmasını
emretti.
rum hükümdarının emrini yerine getirdiler, adamı kaynar suya attılar.
kaynar
suya onu attıkları vakit "bismillahirrahmanirrahıym" dedi ve allahü
teala'nın
yardımıyla kendisine hiçbir Ÿey olmadan, sapa sa§lam bir halde dıŸarı
çıktı.
bunu g”renler taaccüb ettiler. çünkü bu, insan gücü ve takatinin üstünde
bir
hadise idi. bunun üzerine rum hükümdarı, onun karanlık bir odaya
konulmasını,
kendisinden yemek ve içmenin men edilmesini, sadece domuz eti ile Ÿa-
- 23 -
rap verilmesini emretti. bu halin tam kırk gün devam etmesini istedi. rum
hükümdarının emri yerine getirildi. kırk gün tamam olunca yanına girdiler.
kendisine kırk gün içinde verdiklerinin hepsini yanında g”rdüler. onlardan
hiçbir Ÿey yemedi§ini ve içmedi§ini anladılar ve:
"sen bunlardan nasıl yemedin ve içmedin? halbuki muhammed'in dininde,
zaruret
halinde iken bunlardan yenilmesi ve içilmesi caizdir" dediler.
adam onlara Ÿ”yle cevap verdi:
"e§er ben onlardan yemiŸ ve içmiŸ olsaydım, siz sevinirdiniz. ben ise sizi
kızdırmak ve ”fkelendirmek istedim."
rum hükümdarı: "onlardan yemedi§ine g”re bana secde et, ta ki seni ve
seninle
beraber olanları serbest bırakayım" dedi. adam: "muhammed (s.a.v.)'in
dininde
allah'tan baŸkasına secde etmek caiz de§ildir" dedi. rum hükümdarı:
"ellerimi
”p, seni ve seninle beraber esir bulunanları serbest bırakayım" dedi. a-
dam:
"el ”pmek caiz de§ildir. ancak baba, adil olan sultan ve hocanın elinin
_24 -
”pülmesi caizdir" dedi. rum hükümdarı, adama:
"alnımı ”p" dedi. adam:
"bunu bir Ÿartla yaparım" dedi. hükümdar:
"nasıl istersen ”yle yap" dedi. a-dam, yenini hükümdarının alnının üzerine
koydu, onu niyet ederek ”ptü. bunun üzerine hükümdar onu ve kendisiyle
bulunan
esirleri serbest bıraktı. adama bir çok hediyeler verdi ve hazreti ”mer
(r.a.)'e
bir mektup yazarak" dedi ki: "e§er bu adam bizim memleketimizde olup, bizim
dinimizde bulunmuŸ olsaydı, biz ona yüksek mevkiler verirdik."
hazreti ”mer (r.a.)'in yanma geldiklerinde, adama: "bu hediyeleri kendine
alıkoyma. bütün medine halkım bu hediyelerden hissedar kıl!" buyurdu. adam
da
hazreti ”mer (r.a.)'in emrini yerine getirdi.
Ÿaban-ı Ÿerifin onbeŸinci gecesinin fazileti
rivayet edildi§ine g”re, isa - 25 -
aleyhisselam bir seyahatte bulunuyordu. yolda giderken yüksek bir da§
g”rdü. bu
da§ın tepesine çıkmak istedi. bir de ne g”rsün!! da§ın tam doru§unda sütten
daha
beyaz büyük bir kaya var. isa aleyhisselam kayanın etrafında yürümeye
baŸladı.
kayanın güzelli§ine ŸaŸakaldı. bunun üzerine allahü teala kendisine Ÿ”yle
vahyetti:
"ey isa! ister misin, sana bundan daha acayip bir Ÿey g”stereyim?" isa
(a.s.):
"evet, g”ster ya rabbi!" dedi.
bunun üzerine kaya yarıldı, içinden kıldan elbise giymiŸ, elinde yeŸil bir
asa
tutmuŸ, ”nünde üzüm bulunan ve ayakta durup namaz kılan bir ihtiyarı g”rür.
buna
ısa aleyhisselam çok taaccüp eder ve ihtiyara:
"bu g”rdü§üm nedir?' diye sorar. ihtiyar:
"bir günkü rızkımdır."
"bu kayanın içinde ne zamandan beri allah'a ibadet ediyorsun?"
"d”rt yüz seneden beri."
bunun üzerine isa aleyhisselam
- 26 -
Ÿ”yle niyazda bulundu: "ey allah'ım! bundan daha üstün bir varlı§ı
yarattı§ını
s”yleyemem."
bunun üzerine allahü teala, isa aleyhisselam'a vahyederek Ÿ”yle buyurdu:
"ümmet-
i muhammed'den bir adam vardır ki, bu Ÿaban ayına ulaŸır ve Ÿaban ayının on
beŸinci gecesi namaz kılar. ümmet-i muhammed'den birinin Ÿabanın on beŸinci
gecesinde kıldı§ı namaz benim katımda bu adamın d”rt yüz senelik
ibadetinden
daha üstündür."
isa aleyhisselam: "ne olurdu, ben de ümmet-i muhammed'den olsaydım" diye
niyazda
bulundu.
Ÿevval-i Ÿerifte oruç tutmanın fazileti
süfyan-ı sevrŒ'den rivayet edilmektedir, diyor ki:
"mekke-i mükerreme'de üç sene kaldım. mekke halkından bir adam her gün
Ӥleyin
mescid-i haram'a gelip tavaf eder ve iki rekat namaz kılardı. sonra bana
selam
verip evine d”nerdi. kendi-
- 27 -
siyle samimiyet kurup birbirimizi çok sevmiŸtik. kendisini g”zler olmuŸtum.
bir
gün hastalandı ve beni ça§ırıp dedi ki:
"ben ”ldü§üm vakit, beni bizzat kendin yıka, cenaze namazımı kıldır ve
defnet. o
gece beni kabrimde sakın yalnız bırakma. münker, nekir melekleri sual
sorduklarında, bana kelime-i tevhidi telkin et" dedi.
ben, istediklerini yapaca§ıma dair, kendisine s”z verdim. ”ldü§ünde bana
s”yledi§ini yerine getirdim. o gece kabrinin yanında yattım. uyku ile
uyanıklık
arası bir halde bulunurken, gaibden gelen bir ses:
"ey süfyan! senin muhafızlı§ına, telkinine ve arkadaŸ olmana onun hiç
ihtiyacı
yoktur. çünkü onu biz yalnız bırakmadık. ona kelime-i tevhid'i telkin
ettik"
dedi. ben:
"bu mertebeye ne ile eriŸti?" diye sordum.
"ramazan ayında ve onun ardından Ÿevval-i Ÿeriften altı gün oruç tutmakla"
denildi.
uyandı§ımda, yanımda kimsenin
- 28 -
bulunmadı§ını g”rdüm. kalktım, abdest aldım, namaz kıldım ve tekrar yattım.
rüyamda birinci defa g”rdü§ümün aynı ile karŸılaŸtım. bu hal üç kere vuku
bulunca rüyanın ŸeytanŒ olmayıp rahmanı oldu§unu anladım. bunun üzerine
kabrinden ayrıldım ve Ÿ”yle niyazda bulundum:
"ey allah'ım! lütfunla beni de bu oruçları tutmaya muvaffak kıl!"
ibadet etmek için bir yere çekilmenin fazileti
abidlerden biri yüz sene, odasında allah'a ibadet eder. bir gün Ÿeytanın
vesvesesine kapılarak odasından çıkıp, akraba ve dostlarını ziyaret etmek
için
Ÿehre iner. arkadaŸlarından biri kendisine sarılıp evine g”türür. kendi
evindeki
ibadeti gibi ibadet yapabilmesi için, kendisine yardımcı olaca§ını s”yler.
bu
hususta yemin de eder. gerçekten yedi ay arkadaŸına yardımda bulunur.
abid bir gece uyurken, gece yarısına do§ru acıklı ve rahatsız edici bir Ÿe-
- 29 -
kilde ba§ırmaya baŸlar. ba§ırmasından uyanıp kalkan ev sahibi kendisine:
"neyin var?" diye sorar. adam:
"bana lambayı yak" der.
ev sahibi misafirine lambayı yakar. misafir, ev sahibine Ÿ”yle der:
"uyuyordum. rüyamda güzel yüzlü, temiz elbiseli bir delikanlı g”rdüm. genç
bana:
"ben allah'ın resulüyüm. allah ve resulü'nde ne noksanlık g”rdün ki, allah
için
yapmakta oldu§un ibadeti terk ettin. ”lmezden ”nce evine, ibadethanene d”n"
dedi.
abid evden çıkıp gitti. kendi baŸına ovalarda, da§larda dolaŸmaya baŸladı.
yeme§i a§aç yaprakları, içti§i ya§mur suları olan abid, Ÿ”yle niyazda
bulunuyordu: "ey allah'ım! vücudum eridi, kalbim kederle doldu. dilim ise
günahları itiraf ediyor. ey günahları ba§ıŸlayan, ayıpları ”rten, gizli ve
bilinmeyenleri bilen allah'ım! beni affet!"
evine yaklaŸıp içeri girmek istedi§inde ve evine adımını attı§ında, yazılı
bir
Ÿey g”rdü. dikkatle yazıya bakınca,
- 30 -
d”rt satırda Ÿ”yle yazıldı§ını anladı:
"bize güvenmiŸtin, biz de sana yetmiŸtik. baŸkasını üzerimize tercih ettin,
biz
de seni bıraktık. bize d”ndün, biz de seni kabul ettik. günahlar iŸledin,
onları
ba§ıŸladık. sana merhamet ettik. bizim yanımızda bulunmayı istedin, onu
sana
verdik."
ihlasın fazileti
rivayet edilir ki, (büyük zatlardan biri olan) ŸiblŒ hazretleri bir gün
vaaz
ederken, içtenlikle ve heybetle "allah" dedi. bunu iŸiten bir genç feryat
ederek, düŸüp bayıldı. bunun tesiri sonucu ”ldü. gencin yakınları, ŸiblŒ
.hazretlerini mahkemeye verdiler ve ŸiblŒ'nin, çocuklarını ”ldürdü§ünü
iddia
ettiler. hakim Ÿibli'ye: "ne dersin?" diye sordu. ŸiblŒ: "ey mü'minlerin
hakimi!
ruh ki, seslendi, niyazda bulundu, davet edildi, davete icabet etti. benim
ne
günahım var? bunun üzerine hakim a§ladı ve ”len kimsenin velilerine: "onun
hiçbir suçu yoktur. onu serbest bırakın" dedi.
- 31 -
allah'a tevekkül etmenin fazileti
zünnun-i mısrŒ, yanında küçük kızı oldu§u halde, balık avlamak için denize
gider. serpmesini denize atar, bir balık yakalar. balı§ı serpmeden almak
istedi§inde, kızı balı§ın a§zını salladı§ını g”rür. hemen balı§ı serpmeden
alıp
denize atar. babası:
"kazancımızı niye zayi ettin?" der. kızı:
"ben allah'ın yaratıklarından, allah'ı zikredeni yemeye asla razı olmam"
der.
babası:
"ne yapalım?" diye sordu§unda kızı:
"biz allah'a tevekkül ederiz. o da bize, kendisini zikretmeyenlerden rızık
verir" der. bunun üzerine avlanmayı terk ederler ve allahü teala'ya
tevekkül
ederek beklemeye baŸlarlar. akŸama kadar kendilerine bir Ÿey gelmez. yatsı
vakti
geldi§i zaman, allah onlara g”kten, içinde çeŸitli yemekler bulunan bir
sofra
g”nde-
- 32 -
rir. on iki sene müddetle her akŸam kendilerine b”yle sofra g”nderilir.
zünnun-ı
mısrŒ bu sofranın kendi namaz, oruç ve di§er ibadetlerinden dolayı
g”nderildi§ini zanneder.
bu müddetten sonra kızı vefat e-der ve kızından sonra g”kten sofranın
gelmesi
kesilir. zünnun-ı mısrŒ, yeme§in gelmesinin kendisinden de§il, kızının
sebebiyle
oldu§unu anlar ve daha evvelki zannından rücu eder.
resulüllah efendimizin çocuk sevgisi
resulü ekrem (s.a.v.), bayram namazı için evinden çıkar. yolda çocukların
oynadı§ını ve üzerinde eski, yırtık elbise bulunan bir çocu§un yolun
kenarında
oturup a§ladı§ını g”rür. peygamber aleyhisselam çocu§un yanına gidip:
"yavrum, neyin var, niçin a§lıyorsun? çocuklarla beraber niye oynamı-
yorsun?"
buyurur. çocuk, peygamber aleyhisselam'a (peygamber oldu§unu bilmeden):
- 33- :
"ey adam! beni yalnız bırak. çünkü benim babam, peygamber ile beraber
savaŸırken
Ÿehit oldu. annem de baŸka bir adamla evlendi. annemin yeni kocası beni
evinden
kovdu. yiyecek, içecek ve giyecek bir Ÿeyim yoktur. sı§ınacak bir yerim de
yok.
analı babalı çocukların, b”yle yeni elbiseler giyerek oynadıklarım g”rdü§üm
vakit kederlendim, üzüldüm. onun için a§lıyorum" dedi.
peygamber aleyhisselam çocu§un elinden tuttu ve: "benim, senin baban
olmamı,
aiŸe'nin annen,. fatıma'nm kızkardeŸin ve ali'nin de amcan olmasına razı
olur
musun?' buyurdu. çocuk çok sevinerek:
"nasıl razı olmam, ya resulellah?" dedi.
bunun üzerine resulüllah (s.a.v.) çocu§u alıp evine g”türdü. onu yedirip
içirdikten sonra, güzelce giyindirdi. bu halden razı olan çocuk sevinç
içinde
gülerek, oynayan çocukların yanına gitti. oynayan çocuklar onu
g”rdüklerinde:
"sen daha Ÿimdi a§lıyordun. sana ne oldu ki, b”yle sevinç içinde bizim
- 34 -
yanımıza geldin?' dediler.
çocuk: "açtım doydum. çıplak i-dim giyindim. yetim idim, resulüllah
(s.a.v.)
babam, aiŸe annem oldu, fatıma kızkardeŸim, ali de amcam oldu" diye cevap
verdi.
bunun üzerine oynayan çocuklar Ÿ”yle dediler: "ne olurdu, keŸke bizim de
babalarımız o savaŸta Ÿehit olsalardı!"
çocuk, peygamber aleyhisse-lam'ın ahirete intikal etmesine kadar peygamber
(s.a.v.)'in yanında kaldı. peygamber aleyhisselam ahirete intikal
buyurdukları
vakit, a§layarak evinden çıkıp, yerlerden toprak alıp üstüne baŸına
serpiyor ye
Ÿ”yle diyordu:
"iŸte Ÿimdi, yetim kaldım. iŸte Ÿimdi garip oldum."
peygamber efendimiz aleyhisse-lam'dan sonra ebu bekir (r.a.) çocu§u
himayesine
aldı.
allah'a d”nmenin fazileti
davud aleyhisselam zamanında kafir ve zalim bir padiŸah vardı. insanlar
- 35 -
onun aleyhinde davud aleyhisselam'a Ÿikayette bulunup, dediler ki:
"ey allah'ın peygamberi! bizi o-nun zulmünden kurtar. çünkü o istedi§ini
”ldürüyor, istedi§ini k”le yapıyor."
davud aleyhisselam onun yakalanıp, asılmasını emretti. insanlar onu bir
akŸam
üzeri yakalayıp da§ın baŸında bir a§aca astılar. herkes evlerine da§ıldı.
padiŸah a§açta asılı olarak yalnız baŸına kalmıŸtı. kurtulması için
tanrılarına
dua ve niyazda bulundu. fakat hiç birinden bir fayda g”remedi. bu sefer ay
ve
güneŸe dua ve niyazda bulunarak Ÿ”yle dedi:
"ben size, bana bir bela ve musibet geldi§i vakit faydanız olsun diye
ibadet
ettim. bana yardım ediniz, beni kurtarınız."
onlardan da kendisine bir fayda gelmeyece§ini anlayan kafir padiŸah allahü
teala'ya y”nelerek ve isimleri ile o'nu zikrederek Ÿ”yle dua ve niyazda
bulunmaya baŸladı:
"ey rabbim! sana isyan ettim. senden baŸkasına ibadet ettim. ibadet etti§im
ilahlardan hiçbir fayda bulama-
- 36 -
dim. sana d”ndüm, kapına geldim. sen haksin, merhametine sı§ındım. bana
imdat
eyle, beni rahmetin ile kurtar. bunun üzerine allahü teala cebrail
aleyhisselam'a:
"bu adam uzun zaman ilahlarına ibadet etti. onlardan hiçbir fayda g”remedi.
Ÿimdi bana sı§ındı, bana dua ve niyazda bulundu. onun duasını kabul ettim.
çünkü
ben, darda kalan kimse bana dua etti§i vakit onun duasını kabul ederim. ey
cebrail! yeryüzüne in, bu kulumu kurtar! onu yere sa§ ve salim olarak
bırak"
buyurdu. cebrail aleyhisselam, allah (c.c.)'ın buyurdu§unu yerine getirdi.
sabah oldu§unda insanlar, davud aleyhisselam'a gidip:
"bize izin ver. onu astı§ımız yerden alıp bir çukura atalım" dediler. davud
aleyhisselam onlara izin verdi. a§aca astıkları padiŸahın yanına
vardıklarında
onu sa§ salim olarak yerde bulundu§unu g”rdüler. durumu derhal davud
aleyhisselam'a bildirdiler. davud aleyhisselam kalkıp onun yanına gitti.
- 37 -
yanına vardı§ında insanların kendisine bildirdikleri gibi g”rdü. bunun
üzerine
iki rekat namaz kılıp allah'a Ÿ”yle niyazda bulundu: 'ta rabbi! bu g”rdü§üm
acayip Ÿeyleri bana bildir!" allahü teala, davud aleyhisselam'a vahyederek:
"ey davud! bu kulum bana niyazda bulundu. ben de onun duasını kabul ettim.
e§er
ben onun duasını kabul etmemiŸ olsaydım, onun daha ”nce tapındı§ı ilahları
ile
benim aramda ne fark bulunurdu? iŸte ben, bana rücu edene b”yle yaparım. ey
davud! o'na imanı telkin et. çünkü o, çok güzel bir imanla iman eder. ben
hakkı
s”yler, do§ru yola hidayet, ederim" buyurdu.
zühd hakkında
zahidlerden birinden rivayet e-dilmiŸtir, diyor ki: "hac etmek için yola
çıktım.
yolda giderken, azıksız ve binek-siz olarak bir kadının yürüdü§ünü g”rdüm.
kadın
allah'ı zikrederek ve o'na hamd ü senada bulunarak yoluna devam ediyordu.
bir
ara kadına yanaŸtım ve:
- 38 -
"ey allah'ın kulu! nereye gidiyorsun?" dedim. kadın: "beytullah'a
gidiyorum"
diye cevap verdi. ben:
"yanında azık ve binek bulunmadı§ını g”rüyorum" dedim. kadın Ÿ”yle cevap
verdi:
"sizden biriniz bir ziyafet verip insanları davet eder ve davetlilerin her
biri
kendi yeme§i ile gelirse iyi olur mu?" ben: "hayır, iyi olmaz" dedim.
kadın:
"allah'ın ziyafetine b”yle gitmek daha layıktır" dedi. kadın bizimle
birlikte
yola devam etti. mekke'nin yanına geldi§imiz zaman, kadın Ÿ”yle diyordu:
"rabbimin evi nerededir? rabbimin evi nerededir?" kendisine: "Ÿimdi
g”rürsün"
denildi. kadın, mescid-i haram'a girdi§i vakit kendisine:
"iŸte bu, rabbinin evidir" denildi.
kadın gelip kabe'nin eŸi§ine baŸını koydu ve sesi kesilinceye kadar:
"iŸte bu, benim rabbimin evidir" dedi.
sesi kesilince yanına gidip baktı§ımız zaman vefat etti§ini g”rdük. allah
rahmet
eylesin. amin.
- 39 -
allah'ın zikrinden gafil olmak
adamın biri otuz senesini allahü teala'yı hiç anmadan zikretmeden geçirir.
bunun
üzerine melekler allahü teala'ya niyazda bulunarak:
"ey rabbimiz! filan kulun Ÿu kadar zamandan beri seni zikretmiyor" derler.
allahü teala meleklere Ÿ”yle buyurur:
"o kulumun beni zikretmemesi, benim nimetimin içinde bulunmasından-dır.
e§er ona
bir bela gelmiŸ olsaydı, beni muhakkak zikrederdi."
allahü teala b”yle buyurdu ve cebrail aleyhisselam'a o kulun atar
damarlarından
bir damarım durdurmasını emretti. cebrail aleyhisselam, allahü teala'nın
emrini
yerine getirdi. bunun üzerine adam:
"ey rabbim, ey rabbim!" diyerek allah'ı anmaya baŸladı. allah (c.c.):
- 40 -
"ey kulum, s”yle istedi§ini vereyim. fakat bugüne dek neredeydin?" buyurdu.
allahü teala'ya sı§ınmanın fazileti
harun reŸid'e ba§lı olanlardan bir grup insan, yol kesen eŸkıyadan on
kiŸiyi
yakalarlar. durumu kendilerine iletip, emirlerini beklemeye baŸlarlar.
harun
reŸid eŸkıyayı kendisine getirmeleri hususunda onlara emir g”nderir. onlar
da
yakaladıkları soyguncuları harun reŸid'e g”türmek üzere yola çıkarlar.
yolda
giderlerken, soygunculardan biri ellerinden kaçar. yakalamak için hayli
çaba
harcayıp yorulurlarsa da kaçan soyguncuyu yakalayamazlar. kendi aralarında:
"e§er biz dokuz kiŸiyi g”türürsek, birinin malını alıp salıverdiniz diyerek
bizi
cezalandırır. biz kaçan adamın yerine rasgele bir adamı yakalayalım, ona
tamamlayalım" derler. bunlar b”yle kendi aralarında konuŸurlarken, oradan
hacılardan biri geçer. hemen onu yakalayıp
- 41 -
dokuz kiŸi ile birlikte alıp g”türürler. halifenin yanına vardıklarında,
onların
hapsedilmesini emreder. onlar bir müddet hapishanede kaldıktan sonra,
onlara
gardiyan:
"akrabalarınızdan veya bildiklerinizden, halifenin katında size Ÿefaat
edecek,
sizi affettirecek kimseniz yok mudur?" diye sorar. onlar:
"evet vardır" derler.
akraba veya tanıdıklarım halifeye g”nderirler. halifeye her biri için on
bin
dirhem verilip, onları hapishaneden çıkarırlar. hepsi hapishaneden çıkar,
ancak
hacı içeride kalır. gardiyan ona:
"seni kurtaracak kimsen yok mudur?" der. hacı: "hayır, yoktur. fakat bir
mektup
yazarsam, onu halifeye ulaŸtırır mısınız?" der. gardiyan olumlu cevap
verince
ondan kalem ve ka§ıt ister. gardiyan hacıya kalem ka§ıt getirir. hacı Ÿ”yle
bir
mektup yazar:
"rahman ve rahıym olan allah'ın adıyla zelil olan kuldan, celil olan
allah'a.
bundan sonra, Ÿüphesiz mahlu-katın suçlarını ba§ıŸlattırmak için, ken-
__a o__
*ñ*rf
dilerine Ÿefaat edecek kimseleri vardır. onlar halifenin katından
hapishanedeki
suçlulara Ÿefaat ettiler. onları cezaevinden çıkardılar. ben ise
hapishanede
yalnız baŸıma kaldım. ey rabbim! sen benim Ÿahidim ve Ÿefaatçımsın. ben
kulunun
hiçbir suçu ve günahı olmadı§ı, sence bilinmektedir."
gardiyan hacıya Ÿ”yle der:
"ben bu mektubunu halifeye u-laŸtıramam. s”yle ben bunu nereye koyayım?"
hacı ona Ÿ”yle der:
"hapishanenin üstüne koy." gardiyan mektubu hapishanenin üstüne koydu§u
vakit,
mektup yaydan Ÿiddetle çıkıp havaya yükselen ok gibi havaya yükselir.
o gece harun reŸid rüyasında g”rür ki, g”kten melekler inerler kendisini
alıp
g”§e do§ru çıkarırlar ve harun reŸid'e Ÿ”yle derler:
"ey harun! insanlar senin katında dokuz kiŸiye Ÿefaat ettiler, sen onları
hapishaneden çıkardın. her Ÿeyin yaratıcısı olan allah da birisine Ÿefaat
ediyor. onu da serbest bırak. yoksa helak olsun.
- 43 -
harun reŸid korku içinde uyanır. hemen gardiyanı ça§ırıp ona Ÿ”yle der:
"hapishanede senin yanında kim vardır?"
gardiyan kendisine kıssayı anlatır. harun reŸid Ÿ”yle emreder:
"onu buraya getir!" onu halifenin yanına getirdiklerinde halife ona tatlı
ikram
eder. doyuncaya kadar yedirir. onun hamama g”türülüp temizlenmesini ve
güzel bir
elbise verilmesini emreder. bununla beraber kendisine yetmiŸ at, yetmiŸ
hizmetçi
verir ve bir münadinin halka Ÿ”yle nida etmesini emreder:
"kim ki mahluktan Ÿefaat dilerse, on bin dirhem vererek kurtulur. fakat kim
ki
yaratan'dan Ÿefaat dilerse, harun reŸid'den g”rece§i mükafat iŸte
bunlardır."
soyguncuların tevbekar olmalarının hikayesi
bir eŸkıya grubu, bir kafilenin yolunu kesmek için yola çıkar. gece
karanlı§ı
basınca bir kervansaraya gelip
- 44 -
kapıyı çalarlar ve kervansaray sahibine:
"biz savaŸçılardan bir toplulu§uz. bu gece kervansarayınızda yatmak
istiyoruz"
derler. kendilerine kapı açılır ve içeri girerler. kervansarayın sahibi
onlara
lazım gelen hizmet ve ikramda bulunur. bu hizmet ve ikramından, allah'ın
rızasına ulaŸmayı ve onların dualarından istifade etmeyi diler. adam, aya§a
kalkama-yan felçli bir çocu§unu karısına verir ve:
"bu su ile çocu§umuzun organlarım meshet. ümit edilir ki, bu gazilerin
bereketiyle, çocu§umuz Ÿifa bulur" der. kadın, kocasının s”yledi§i gibi,
misafirlerin artık suları ile çocu§unun azalarını mesheder. sabah olunca,
soyguncular kervansaraydan çıkıp bir tarafa y”nelerek giderler.
tasarladıkları
soygunu yapıp bir çok mallar alarak, akŸam üstü yine aynı kervansaraya
gelirler.
çocu§un sapasa§lam ayakta yürüdü§ünü g”rünce kervansarayın sahibine:
"bu çocuk, dün oturaklı g”rdü§ümüz çocuk de§il mi?" derler. ev sahibi:
"evet, o çocuktur. ancak sizin su artıklarınızı alıp, onun azalarını
meshet-
- 45 -
tim. allahü teala siz gazilerin bereketiyle ona Ÿifa verdi" der.
bu s”zü iŸiten soyguncular a§lamaya baŸlarlar ve: "ey adam! iyi bil ki, biz
gaziler filan de§iliz, soyguncuyuz. yol kesmeye, insan soymaya çıktık.
ancak
allahü teala senin iyi, güzel itikadın ve niyetin sebebiyle, çocu§una
Ÿifalar
ihsan buyurmuŸ. biz allah'a tevbe ettik" derler ve hep birlikte tevbe
ederler,
gazi ve allah yolunda cihad edenlerden olurlar. bu halleri ”lünceye kadar
devam
eder.
cennetin kapısı ve anahtarı
yahudinin biri, bir yahudi kızına aŸık olur. aŸkından deliye d”ner. ne yer,
ne
de içer. periŸan bir halde ata el-ekber'e gider. durumunu anlatır, derdine
deva
ister. ata, bir ka§ıt üzerine besmeleyi yazıp ona verir ve: "bunu yut! ümit
edilir ki, allah seni ondan kurtarır ve yahut onu sana nasip eder" der.
yahudi
"besmele" yazılı ka§ıdı yuttu§u vakit a-ta'ya:
"ey ata! ben imanın tadını g”r-
düm. kalbimden bir nur zahir oldu. o kızı unuttum. bana islam'ı telkin et"
der.
bunun üzerine ata ona iman ve islam'ı telkin eder. yahudi "besmele'nin"
bereketiyle müslüman olur. kadın, kendisini seven kiŸinin müslüman oldu§unu
iŸitir. hemen ata'ya gelir ve:
"ey müslümanların imamı! sana halini anlatan ve müslüman olan yahudinin
aŸık
oldu§u kadın benim. dün akŸam Ÿ”yle bir rüya g”rdüm. biri bana gelip: "e§er
cennetteki yerini g”rmek istersen, ata'nın yanına git. çünkü o sana
cennetteki
yerini g”sterir" dedi. ben de onun için senin yanına geldim. s”yle bana,
cennet
nerededir?" ata, kadına:
"e§er cenneti istiyorsan, evvela onun kapısını aç, sonra cennete gir" dedi.
kadın:
"cennetin kapısını nasıl açayım?" ata:
"bismillahirrahmanirrahıym" de.
kadın "bismillahirrahmanirrahıym" der sonra:
"ey ata! kalbimde nur buldum. allah'ın melekutunu g”rdüm. bana is-
- 47 -
lam'ı ”§ret" der. ata, kadına islam'ı ”§retir. o da "besmele'nin
bereketiyle
müslüman olur. sonra evine d”ner. o gece uyudu§unda, rüyasında cennete
girdi§ini
ve cennette kendisine verilen k”Ÿkleri, k”Ÿklerin kubbelerini g”rür. bir
kubbenin üzerinde "bismillahirrahmanir-rahıym. la ilahe illellah,
muhammedün
ras–lüllah" yazıldı§ını g”rür. kadın bu yazıyı okuyunca, kendisine bir
münadi
Ÿ”yle nida eder: "ey bu yazıyı okuyan! cenabı hakk sana bu okudu§unun
hepsini
verdi" der. kadın uykudan uyanır ve Ÿ”yle niyazda bulunur:
"ey allah'ım! ben cennete girmiŸtim. beni oradan çıkardın. ey allah'ım!
beni
dünyanın gam ve kederinden de, kudretinle çıkar!"
duasını bitirdi§inde, evinin tavanı, üzerine yıkılır, bulundu§u yerde vefat
eder. allah ona besmele'nin bereketiyle rahmet etti.
- 48
itaatli, sabırlı ve güçlü olmak
salihlerden birinin Ÿ”yle dedi§i rivayet edilir:
"bir gün beyt-i Ÿerifi tavaf ediyordum. bir de baktım ki, adamın biri
secdeye
kapanmıŸ:
"ey allah'ım! mahrum olan kulunun iŸini ne yaptın?" diyordu. her tavafımda
yanma
u§radı§ımda, aynı Ÿeyi s”yledi§ini iŸitiyordum. ben tavafımı ve o da
secdesini
bitirdi§inde, kendisine durumunu sordum. bana Ÿ”yle anlattı halini:
"bizi, rum kafirleri ile savaŸır ve onların kalelerine baskınlar
düzenlerdik.
bir gün ordu komutanımız askerleri bir araya topladı. rumların memleketine
do§ru
yürüdük. ordu komutanı bizden on atlıyı g”zcü olarak ”ne g”nderdi ki, ben
de o
on kiŸinin içinde bulunuyordum. bir ovaya vardı§ımızda, orada altmıŸ kadar
kafir
g”rdük. sonra baŸka bir ovaya baktık. orada da altı yüz kadar kiŸinin bu-
__4 q__
^œ7
lundu§unu g”rdük. hemen karargaha d”nüp, durumu kumandana bildirdik.
kumandan
onların üzerine müslüman-lardan asker g”nderdi. müslüman askerler,
kafirleri
esir alıp getirdiler. kumandan biri taltif etti. adet üzere bir gece yine,
benim
de içinde bulundu§um on kiŸi g”zcü olarak tekrar çıktık. bin süvariden
meydana
gelen düŸman askerinin içine düŸtük. bizi esir aldılar. sonra g”türüp rum
kralına teslim ettiler. rum kralı bizim hapsedilmemizi emretti. sonra rum
kralına müslümanlarm, kendi amcasının o§lunun da bulundu§u esirleri
”ldürdükleri
haberi ulaŸtı. bu kini fırsat bilerek, ”ldürülmemizi emretti. sonra
g”zlerimizi
ba§ladılar. kralın yanında duran biri: "bunların g”zlerinin ba§lı olması
azaplarını hafifleŸtirir. g”zlerini aç ki, birbirlerinin çektikleri
ızdırabı
g”rsünler. b”yle olursa daha çok azap çekerler" dedi. bunun üzerine
g”zlerimizi
ç”zdüler. g”zlerimizi açtıkları vakit benim karŸımda, altınla süslenmiŸ
elbise
giyen bir adam duruyordu ki, bu adam müslüman idi. sonradan islam'dan çıkıp
- 50 -
mürted olarak küffar diyarına gitmiŸti. onunla konuŸmak fırsatını
bulamadım.
sonra g”§e do§ru baktı§ımızda her birinin elinde mendil ve tabak bulunan ve
üstlerinde g”kten on kapı açılmıŸ olan on cariyenin bulundu§unu g”rdük.
cellad bizi teker teker ”ldürmeye baŸladı. bizden her biri ”ldürüldü§ü
vakit
kendisine ait olan cariye iner, ruhunu alır, mendile sarar ve elinde
bulunan
taba§ın üzerine koyar ve o ruhla kendisi için açılan g”k kapısından yukarı
çıkardı.
ben onlardan en sona kalmıŸ i-dim. sıra bana gelince, bana ait olan cariye,
arkadaŸlarının yaptı§ı gibi, benim ruhumu alıp mendile sararak ve taba§a
koyarak
g”§e çıkmak için yanıma yaklaŸtı. cellad beni ”ldürmek istedi§i vakit,
kralın
yanında duran:
"padiŸahım, bunların hepsini ”l-dürürsen, müslümanlara bunları ”ldürdü§ünü
kim
haber verecek? bunu ”ldürme ki, müslümanlara haber versin" dedi. bunun
üzerine
kral affedilmemi emretti. beni bıraktılar. ruhumu g”türmek için yanıma
yaklaŸan
cariye arkasını çevirip
~* ” i. ~~t*
gitti. o anda Ÿ”yle diyordu:
"mahrum oldu, mahrum oldu." bunun içindir ki, ben burada allah'a niyazda
bulunurken "ey allah'ım! mahrum olanın hakkında ne iŸlemde bulundun?"
diyorum.
allahü teala bana:
"meyus olma. allahü teala'nm fazl ü keremi çok büyüktür" buyurdu.
allah'a isyanın k”tülü§ü
bir adamın üzüm ba§ı varmıŸ. e-sen rüzgarın a§açları yıktı§ını ve üzüme don
vurup çürüttü§ünü haber vermiŸler. tam bu sırada, Ÿeytan fırsatım bulup,
ona:
"sen allah'a ibadet edip, ona itaat ediyorsun. halbuki o, senin üzümlerini
çürütüp a§açlarını yıkıyor" diyerek vesvese vermiŸ. bunun üzerine adam,
hiddetlenerek dıŸarı çıkar. elindeki anahtarı g”§e do§ru savurup:
"benim meyvelerimi çürüttün. anahtarı al" der. anahtar bir müddet
g”kyüzünde
uçtuktan sonra d”nüp gelir ve adamın boynuna, siyah bir yılan olarak
- 52 -
sarılır. tam kırk gün, boynunda sarılı olarak kalır. adam ”lünce cenazesini
yıkamak isterler. cenazesini yıkarlarken, yılan boynundan ayrılıp gider.
cenazeyi defnettiklerinde, tekrar d”nüp gelir, boynuna sarılır.
beyt-i makdis'in kapısı
zeyd b. eslem'den rivayet edilmiŸtir. beyt-i makdis'in anahtarı süleyman
aleyhisselam'm yanında idi. onu hiç kimseye vermezdi. kimseye güvenmedi§i
için
daima yanında bulundururdu. bu gece kalkıp, onunla beyt-i makdis'i açmak
istedi.
muvaffak olamadı. cin taifesinden yardım istedi. onlar da açamadılar.
insanlardan yardım istedi. onlara da açmak güç geldi. süleyman
aleyhisselam,
rabbim beni evinden men etti, sanarak mahzun ve müteessir bir halde oturdu.
süleyman aleyhisselam o haliyle otururken, ihtiyarlı§ından dolayı asasına
dayanarak yürüyen yaŸlı bir adam, çıkıp kendisine do§ru gelmeye baŸladı.
yanında
oturanlar arasında, babası davud
- 53- ....;-:
aleyhisselam da vardı. ihtiyar: "ey allah'ın nebisi! seni mahzun ve
mükedder
olarak g”rüyorum" dedi. süleyman aleyhisselam: "bu kapıyı ne ben açabildim,
ne
insanlar ve ne de cinniler" dedi.
ihtiyar: "ben sana birkaç kelime ”§reteyim mi ki, babam onları
darlandı§ında
s”yler ve allah da ona her Ÿeyi kolaylaŸtırır, darlı§ını giderirdi?" dedi.
süleyman aleyhisselam:
"evet, s”yle" dedi. ihtiyar Ÿ”yle dedi:
"ey allah'ım! ben senin nurunla do§ru yolu buldum. senin fazl ü ihsanınla
zengin
oldum. seninle sabahlayıp, seninle akŸamladım. günahlarım senin katında-
dır.
sana tevbe eder, senden yarlı§amam dilerim. ey rahmeti ve ihsanı bol olan
allah'ım."
süleyman aleyhisselam bu duayı okudu§u zaman, allah'ın izniyle beyt-i
makdis'in
kapısı açıldı.
- 54
süleyman aleyhissselam'ın
kürsüsünün vasıfları
hakkında
süleyman aleyhisselam tahta o-turmaya murad etti§i vakit, Ÿeytanlara
kendisine
güzel bir kürsü yapmalarım emretti. kürsü ”yle olacaktı ki, haksızlar ve
yalancı
Ÿahidler onu g”rdükleri zaman tüyleri ürpersin.
Ÿeytanlar süleyman aleyhisse-lam'a fil diŸinden bir kürsü yaptılar. onu
yakut,
inci, zeberced gibi cevherlerle süs-lediler. kürsüyü, d”rt adet altından
hurma
a§acı ve üzüm asması gibi madeni dallarla ve gümüŸten hurma a§acının
dalları ile
çevrelediler. bu d”rt a§açtan her iki a§acın üzerinde altından iki tavus
kuŸu,
di§er iki a§açta ise altından iki do§an kuŸu bulunuyordu. onlardan her
birinin
baŸında yeŸil zebercedden iki direk vardı. dire§in cephesinde altından iki
aslan
vardı. kürsünün dibine, onu d”ndürmek için altından iki büyük taŸ
konulmuŸtu.
- 55 - ' - :-' ^
süleyman aleyhisselam, kürsünün en alt basama§ına çıktı§ı zaman, kürsü
bütün
haŸmeti ile de§irmen taŸı gibi d”nerdi. do§anlar ve tavus kuŸları
kanatlarım
yayarlardı. aslanlar ayaklarını yere d”Ÿer ve kuyrukları ile yeri
süpürürlerdi.
süleyman aleyhisselam her üst basama§a çıkınca aynı hareket icra kılınırdı.
en
üst basama§a çıktı§ı zaman do§anlar tacını baŸına koyarlar, üzerine misk ve
amber serperlerdi. süleyman aleyhisselam oturdu§u zaman güvercinler de
zebur'un
altın sahifelerini alıp insanlara okumaya baŸlarlardı. süleyman
aleyhisselam'ın
sa§ tarafında ben-i israil'in bilginleri, altından kürsüler üzerinde
otururlar,
sol tarafında da gümüŸten kürsüler üzerinde, cin alimleri otururlardı.
süleyman
aleyhisselam hüküm vermeye b”ylece baŸlardı. Ÿahidler Ÿahadette bulunmak
için
geldikleri zaman, kürsü bütün haŸmeti ile de§irmen taŸı gibi d”nerdi.
do§anlar,
tavus kuŸları ve aslanlar yukarıda s”zü geçen hareketlerini tekrar
ederlerdi.
bunun üzerine Ÿahidler korku içinde bulunup, yalan Ÿehadette bulun-
- 56 -
maz, gerçe§i s”ylerlerdi.
süleyman aleyhisselam, ahirete intikal etti§i vakit o kürsüyü kral
buhtunnasır
aldı. kürsüye çıkmak istedi§i zaman aslanlardan biri sa§ eliyle onun
ayaklarına
vurdu. bunun için kürsüye çıkmaya imkan bulamadı. aslanın vurdu§u yerin
acısını
”lünceye kadar çekti. kürsü antakya'da kerras b. sedas'ın an-takyalılarla
savaŸmasına kadar kaldı. kerras, buhtunnasır'ı ma§lup etti. kürsüyü beyt-i
makdis'e g”nderdi. krallardan hiçbiri o kürsüye çıkmaya kendisinde güç
bulamadı.
altına bir büyük taŸ konuldu. kürsü kayboldu. onun ne oldu§u, nereye
gitti§i
bilinmemektedir. hiçbir eseri kalmamıŸtır.
ana ve baba duası almanın mükafatı
süleyman aleyhisselam rüzgarın üzerinde, yer ile g”k arasında uçuyordu.
günün
birinde derin bir denize u§radı. denizde, rüzgardan kabarmıŸ bir dalga
g”rdü.
rüzgara emretti, rüzgar kesildi.
- 57 - ---: ::
sonra Ÿeytanlara, suya dalıp suyun altında ne bulundu§unu ”§renmelerini
emretti.
Ÿeytanlar bir biri ardından suya daldılar. suyun altında beyaz zümrütten
bir
k”Ÿk g”rdüler. onu, süleyman aley-hisselam'a bildirdiler. süleyman aley-
hisselam
k”Ÿkün çıkarılması hususunda onlara emir verdi. Ÿeytanlar k”Ÿkü suyun
altından
çıkarıp, süleyman aley-hisselam'm ”nüne koydular. süleyman aleyhisselam
k”Ÿke
hayran kalıp taaccüp etti.
süleyman aleyhisselam allah'a dua etti. k”Ÿk sallanıp kapısı açıldı. bir de
ne
g”rse, içinde biri genç, allah'a secde etmiŸ, ibadet ediyor. süleyman
aleyhisselam gence:
"sen meleklerden misin, yoksa cinnilerden mi?" diye sordu. genç: "ne
meleklerdenim, ne de cinnilerden. belki insan o§lundamm" dedi. süleyman
aleyhisselam gence:
"bu dereceye ne ile ulaŸtın?" diye sordu. genç Ÿ”yle cevap verdi:
"ana ve babama iyilik etmekle. çünkü benim ihtiyar bir annem vardı.
- 58 -
onu daima sırtımda taŸırdım. annemin bana yapmıŸ oldu§u dualardan biri de
Ÿu
idi:
"ey allah'ım! ona saadetler ihsan et. benim ”lümümden sonra onun yerini
yeryüzü
ve g”§ün dıŸında kıl." annem vefat etti§i zaman, ben deniz sahilinde
dolaŸıyordum. denizde beyaz zümrütten bir k”Ÿk g”rdüm. ona yaklaŸtı§ım
zaman
k”Ÿk bana açıldı. k”Ÿkün içine girdim. allah'ın izni ve kudretiyle k”Ÿkün
kapısı
üzerime kapandı. ben, yerde miyim havada mıyım, yoksa g”kte miyim
bilmiyorum.
allah bana bu k”Ÿkün içinde rızık veriyor."
süleyman aleyhisselam gence:
"k”Ÿkün içinde sana rızkın nasıl geliyor?" diye sorar. genç Ÿ”yle cevap
verir:
"acıktı§ım zaman taŸtan a§aç, a-§açtan da meyve zuhur ediyor. taŸtan sütten
beyaz, baldan tatlı kardan so§uk bir su çıkıyor. meyveden yiyorum, sudan da
içiyorum. doydu§um ve sudan kandı§ım zaman su ve meyve kaybolup gidiyor.
süleyman aleyhisselam:
- 59- -.-"/;;v'-;;-.:--..-
"gece ile gündüzü nasıl anlıyorsun?" diye sorar. genç:
"güneŸ do§du§u vakit, k”Ÿk beyazlanır ve parlar. güneŸ battı§ı, gece oldu§u
vakit ise k”Ÿk kararır. bununla gece ile gündüzü bilirim."
sonra süleyman aleyhisselam allah'a dua edince k”Ÿk düzeldi, kapısı
”rtüldü.
deve kuŸu yumurtası gibi olup denizin dibindeki yerine d”ndü. allahü teala
her
Ÿeye kadirdir.
süleyman aleyhisselam'ın mülkü
süleyman aleyhisselam için yetmiŸ bin cins kuŸ toplandı. her bir cinsin
ayrı
rengi olup, biri di§erine benzemezdi. kuŸlar bulut gibi o'nun üzerinde
dururlardı. süleyman aleyhisselam kuŸlara geçimlerinden, nerede
yumurtladıklarından ve nerede yumurtalarından civciv çıkardıklarını sordu.
kuŸlar süleyman aleyhisselam'a Ÿ”yle açıklamada bulundular:
"bizden bazıları havada yumurt-
- 60 -
lar, havada civciv çıkarır. bizden bir kısmı da kanatlarının üzerine
yumurtlar
ve oradan civciv çıkarır. bizden bazıları ise yumurtasını civciv
çıkarıncaya
kadar gagasında tutar. bir kısmımız ise ne çiftle-Ÿir ve ne de yumurtlar.
neslimiz ebediyen kesilmez."
süleyman aleyhisselam'ın yata§ı cin dokumasından olup ipek ve altından idi.
onu
askeri, develeri, atları ve di§er taŸıt hayvanları ile insanlar, cinler,
vahŸi
hayvan ve kuŸlar taŸırlardı.
süleyman aleyhisselam'ın binlerce askeri vardı. bu binlerce askeri,
binlerce
asker takip ederdi. süleyman aleyhisselam yer ile g”k arası, bulutlara
yakın
olarak yürürdü. onu bulut istedi§i yere süratli, istedi§i yere yavaŸ
Ÿekilde
g”türürdü. rüzgar o kadar Ÿiddetli esme-siyle ne a§açlara ve ne de ekinlere
ve
ne de baŸkalarına zarar verirdi. birisi konuŸtu§u vakit onun s”zünü
süleyman
aleyhisselam'ın kula§ına ulaŸtırırdı. kürsüsü altından olup yakut ve
cevherlerle
süslenmiŸti. etrafında üç bin bir rivayete g”re altı bin kürsü vardı.
onlara
bilginler,
- 61 -
vezirler ve ben-i israil'in ileri gelenleri otururlardı. askeri yüz
fersahlık
(bir fersah on iki bin adımdır) mesafeyi iŸgal ederdi. bunlardan yirmi beŸ
fersahında insanlar, yirmi beŸ fersahında cinniler, yirmi beŸ fersahında
vahŸi
hayvanlar, yirmi beŸ fersahında da kuŸlar bulunurdu.
cinniler, süleyman aleyhisse-lam'a denizlerden cevherler ve inciler
çıkarırlardı. mutfa§ında her gün yüz bin koyun, kırk bin sı§ır kesilirdi.
bununla beraber kendisi ancak kendi eliyle kazandı§ı arpa ekme§ini yerdi.
gururun k”tülü§ü
rivayet edilir ki, süleyman aleyhisselam bir gün büyük bir binitinin
üzerindeki
yata§ına oturur. allahü teala'nm kendisine verdi§i nimetleri ve kendisine
musahhar kıldı§ı Ÿeyleri düŸünür. bunlar hoŸuna gider. bir parça
gururlanır.
bunun üzerine binitinden yata§ı sarkar ve askerden on iki bin kiŸi ”lür.
elinde
bulunan asasıyla yata§a vurup:
- 62 -
"ey yatak! do§rul! der. yatak: "ey süleyman! sen do§rul ki, ben de
do§rulayım"
diye cevap verir.
bunun üzerine süleyman aleyhisselam yata§ın da memur oldu§unu anlar ve yere
kapanıp, gurura kapıldı§ından dolayı, ”zür dilemek için allah'a secde eder.
ilimle birlikte af ve hilim
melik behram bir gün avlanmaya çıkar. avlanırken yabanŒ bir eŸek g”rür. onu
takip etmeye koyulur. ta ki muhafızlarının g”zlerinden kaybolur. takip
etmiŸ
oldu§u yabanŒ eŸe§i yakalar. atından inip, onu kesmek ister. tam kesece§i
sırada
karŸıdan bir çobanın geldi§ini g”rür. yanına gelen çobana:
"ey çoban! Ÿu atımı tut da Ÿu e-Ÿe§i keseyim" der.
çoban atını tutar. padiŸah eŸe§i kesmekle meŸgul iken, bir ara yan g”zle
çobana
bakar. biri de g”rür ki çoban atının dizginindeki mücevherleri kesiyor.
melik
onu g”rmezlikten gelir. çoban atın
- 63 -
dizginindeki mücevherleri alır. melik, ayıp olan bir Ÿeye bakmak da ayıptır
der
ve atına binip muhafızlarının yanına gider. muhafızlarının yanına
vardı§ında
veziri:
"ey merhametli padiŸahım! atının dizginindeki mücevherler nerededir?"
der.
"melik tebessüm eder, sonra Ÿ”yle der: "onu, geri vermeyecek biri aldı. onu
alam, kendisinden g”zü daha kapalı olmayan g”rdü. sizden biriniz onu her
hangi
birinin yanında g”rürse, ona mücevherden dolayı sakın bir Ÿey s”ylemesin."
islamın adalet ve ahlakını g”steren parlak bir misal
melik kisra'nm, meliklerin en a-daletlisi oldu§u rivayet edilir. hatta
denilir
ki:
adamın birisi, bir adamdan ev satın alır. evi satın alan, evde bir hazine
bulur.
hemen evi satana haber verir. evi satan:
- 64 -
"ben evi sana sattım. o evde hazine bulundu§unu bilmem. o senin hak-kındır"
der.
evi satın alan adam: "senin mutlaka bu hazineyi alman gerekir. çünkü
pazarlı§ımız içinde bu hazine yoktur" diyerek ısrar eder. aralarında
anlaŸamazlar. gidip kisra'ya müracaat ederek, bir hüküm vermesini isterler.
melikin yanına varıp kendisine hazine hakkındaki durumu anlatırlar. melik
baŸım
e§ip, uzun uzun düŸündükten sonra onlara:
"çocuklarınız var mıdır?" diye sorar. evi satan:
"benim, ergenlik ça§ına eriŸmiŸ bir erkek o§lum vardır" der. evi alan da:
"benim de erginlik ça§ına eriŸmiŸ bir kız evladım vardır" der. bunun
üzerine
kisra:
"size emrediyorum. kızla erke§i birbiriyle evlendiriniz. o hazineyi de
onların
yararına harcayınız" der. dava da bu Ÿekilde tatlıya ba§lanmıŸ olur.
- 65 -
cuma günü gusletmenin fazileti
isa aleyhisselam, bir avcıya tesadüf eder. avcının kurdu§u kapana bir diŸi
geyik
yakalanmıŸ, geyik isa aleyhisselam'l g”rdü§ünde, allahü teala ona konuŸma
imkanı
verdi. allah'ın izniyle konuŸan geyik, isa aleyhisselam'a Ÿ”yle dedi: "ey
allah'ın peygamberi! benim küçük yavrularım vardır. ben bu kapana
yakalandım. üç
gündür buradayım. avcıdan bana izin al da, gideyim yavrularımı emzireyim.
onları
emzirdikten sonra tekrar gelirim.
isa aleyhisselam geyi§in dedi§ini avcıya anlattı. avcı: "güzel, fakat o
tekrar
geri d”nmez ki" dedi. isa aleyhisselam avcının s”yledi§ini geyi§e aktardı.
bunun
üzerine geyik Ÿ”yle dedi:
"e§er ben geri d”nmezsem. cuma günü su bulup da gusletmeyen kimselerden
daha
k”tü olayım."
isa aleyhisselam geyikten s”z al-
- 66 -
di. avcının müsaadesiyle geyik gidip yavrularını emzirdi. sonra s”zünde
durma
korkusundan geri geldi. isa aleyhisselam da onun yanına giderken yolda
kırmızı
altından bir kerpiç buldu. allahü teala, isa aleyhisselam'a onu avcıya
verip,
geyi§i kurtarmasını emretti. ancak onlara varmadan ”nce avcının
geyi§i
kesti§ini g”rdü. isa aleyhisselam hadiseye üzüldü ve "iŸinde bereket
g”rmeyesin"
diye avcıya beddua etti. gerçekten avcı, hiçbir i-Ÿinde bereket bulamadı.
cuma günü ”lüler için verilen sadakanın fazileti
semerkand'da bir adam hastalandı. e§er kendisine Ÿifa verip de iyile-Ÿirse
iŸinden kazandı§ının hepsini cuma günü, ”lmüŸ anne ve babası için sadaka
yerece§ini vaad etti. allah'tan Ÿifa geldi. iyileŸti ve daha uzun zaman
yaŸadı.
ada§ını yerine getirmek için, sabahtan akŸama kadar iŸ aradı. sadaka
verebilecek
bir Ÿey elde edemedi. durumu alimlerden bazısına arz etti ve fetva istedi.
alimler-
- 67- -
den biri, kendisine Ÿ”yle dedi:
"dıŸarı çık bir karpuz kabu§u bul. onu güzelce su ile yıka. onunla birlikte
büyük bir k”yün yoluna git, onu merkeplere yedir. sevabını da anne ve
babana
ba§ıŸla, b”ylece ada§ını yerine getirmiŸ olursun."
adam, bilginin s”yledi§ini yerine getirdi. cumartesi gecesi rüyasında anne
ve
babasını g”rdü. anne ve babası kendisini kucaklayıp, Ÿ”yle dediler:
"ey o§lumuz! bize hayır çeŸitlerinden her Ÿeyi yaptın, hatta bize karpuz
bile
yedirdin. canımız da çok istiyordu. allah senden razı olsun."
allah'la ticaret etmek
hazreti ali, fatıma, hasan ve hüseyin (allah onlardan razı olsun) üç gün
hiçbir
Ÿey yemeden evde kaldılar. hazreti fatıma'nın bir fistanı vardı. onu
hazreti
ali'ye, satması için verdi. hazreti ali fistanı altı dirheme sattı. almıŸ
oldu§u
parayı g”rdü§ü fakirlere da§ıttı. yolda giderken kendisine, cebrail'in
elinde,
- 68- |
cennet develerinden bir deve vardı. hazreti ali'ye:
"ey ebu hasan! bu deveyi benden satın al" dedi. hazreti ali:
"bende onu alacak para yoktur" dedi. cebrail:
"sonra verirsin." "kaça satarsın?" "yüz dirheme satarım." hazreti ali
deveyi
ondan satın aldı. devenin yularını tutup yola revan oldu. bu sefer mikail
aleyhisselam, bir arap kıyafetinde ona rastladı. mikail:
"bu deveyi satar mısın?" dedi. hazreti ali:
"evet satarım" dedi. mikail: "kaça aldın?" diye sordu. hazreti ali:
"yüz dirheme aldım."
"ben onu altmıŸ dirhem ticaretle satın alırım."
hazreti ali deveyi yüz altmıŸ dirheme ona sattı. mikail aleyhisselam parayı
verdi. hazreti ali parayı alıp gitti. yolda deveyi ilk satana rastladı.
deveyi
ilk satan cebrail, hazreti ali'ye:
__gg__ :
"deveyi sattın mı?" diye sordu. hazreti ali:
"evet, sattım" dedi.
"”yle ise benim hakkım olan paramı ver" dedi.
hazreti ali ona yüz dirhemi verdi. kendisine altmıŸ dirhem kaldı. parayı
eve
g”türüp hazreti fatıma'nın ”nüne d”ktü. hazreti fatıma:
"bu parayı nerede buldun?" diye sordu. hazreti ali: "allah için altı dirhem
verdim. allah da bana onun mukabilinde altmıŸ dirhem verdi. her dirhem için
on
dirhem verdi" dedi.
sonra peygamber aleyhisse-lam'ın yanına geldi, durumu ona anlattı.
peygamber
aleyhisselam, hazreti ali'ye: "ya ali! deveyi sana satan cebrail
aleyhisselam
senden satın alan da mikail aleyhisselam'dır. deve ise kıyamet günü hazreti
fatıma'nın binitidir. ey ali! senden baŸkasına verilmeyen üç Ÿey sana
verilmiŸtir. cennet kadınlarının seyyidesi senin eŸindir. senin iki
delikanlın
vardır ki, onlar cennet ehlinin gençleri ve delikanlılarıdır. senin ”yle
bir
kayınpederin
- 70 -
vardır ki, o peygamberlerin en efdalidir. bunlar için allah'a Ÿükret. o'na
hamd
ü senada bulun" dedi.
az ile kanaat etmek
üveys el-yemanŒ'den rivayet ediliyor, diyor ki:
"d”rt o§lu olan bir adam vardı. adam hastalandı. çocuklarından biri
di§erlerine:
"ya siz babama bakınız, ”ldü§ü vakit mirasından bir Ÿey almazsınız, yahut
babama
ben bakayım, mirasından bir Ÿey almam" dedi.
kardeŸleri kabul etmediler. teklif eden çocuk, babasına ”lünceye kadar
baktı.
babası ”ldü§ünde, mirastan kendisine düŸeni almadı. gece uykusunda ona
Ÿ”yle
denildi: "filan yere git, oradan yüz dinar al, fakat o yüz dinarın bereketi
yoktur."
sabah oldu§u vakit, gece g”rdü§ünü karısına anlattı. karısı da almasını
s”yledi.
adam gidip parayı almaktan kaçındı. ikinci gece kendisine:
- 71 - ^ :-,-:,-
"filan yere git, oradan on dinar al, fakat o paranın da bereketi yoktur"
denildi.
sabah olunca, adam g”rdü§ünü karısına anlatıp fikrini sordu. kadın parayı
almak
için adamı teŸvik etti. adam yine parayı almaktan kaçındı, almadı. üçüncü
gece
rüyasında kendisine Ÿ”yle denildi:
"filan yere git, oradan bir dinar al, onun bereketi vardır" denildi.
sabah olunca adam gidip oradan bir dinar parayı alır. parayı aldı§ı yerden
çıkarken, birisinin iki büyük balık sattı§ım g”rür. adam balık satana:
"balıkları kaça satıyorsun?" diye sorar. balıkçı:
"bir dinara satıyorum" der.
adam bir dinara iki balı§ı alıp, e-vine g”türür. balıkları temizlemek için
karınlarını yardı§ı vakit, bir de ne g”rsün! her birinin karnında kıymetli
inci
vardır. bunlardan birini alıp günün padiŸahına g”türür. padiŸah inciye çok
para
verip alır. sonra inciyi getirene:
"bu, tek olarak yaramaz. di§erini
- 72 -
de getir. ona da aynı parayı veririm" der. adam gidip inciyi de getirir.
padiŸah
onu da alıp adama vaad etti§i parayı verir. adam, babasına bakması
sebebiyle
zengin olur.
yaptı§ı ibadetle gururlanmanın k”tülü§ü
davud aleyhisselam bir gün zebur okuyordu. okurken kalbi yumuŸadı. bunun
için:
"dünyada benden daha iyi ibadet eden yoktur" dedi. allahü teala ona
vahyederek
buyurdu ki:
"rençber bir adam g”rmen için filan da§a çık. o, yedi yüz seneden beri bana
ibadet ediyor. katında hiçbir günahı olmadı§ı halde, günahlarından isti§far
ediyor. kendili§inden günah g”rüp, tevbe etmesinin sebebi Ÿudur. bir gün
evin
tavanına çıkmıŸtı. annesi tavanın altında bulunuyordu. onun yürümesinden
düŸen
toz, topra§ın annesinin üzerine düŸtü§ünü zannediyor. o adam senden daha
fazla
ve iyi ibadet edendir. ona git, benim ma§-
- 73 -
fir etimi müjdele."
davud aleyhisselam o da§a çıkar. orada ibadet etmekten kemikleri g”rünecek
derecede eriyip zayıflamıŸ bir adam g”rür. adam namaz kılıyordu. namazı
bitirince, davud aleyhisselam selam verdi. davud aleyhisselam'a selamını
iade
ettikten sonra: "sen kimsin?' diye sorar. davud aleyhisselam:
"ben davud'um" der. adam: "e§er senin davud oldu§unu bilseydim, senden vaki
olan
hata sebebiyle da§a çıkıp, allah'a tevbe ve isti§far etmedi§inden, selamını
iade
etmezdim. allah'a yemin ederek s”ylüyorum ki, ben tavanın üstünden geçtim,
altında annem bulunuyordu. benim yürümem sonucu annemin üzerine toz, toprak
düŸtü. bunun için evden çıktım. tam yedi yüz sene oldu, burada bulunuyorum.
annem benden razı mıdır, yoksa bana ”fkeli midir bilmiyorum. bununla
beraber,
annemin bana kızmıŸ oldu§unu tahmin ederek, allah'a isti§far ediyorum.
allah
benden razı olsun annem benden razı olsun diye. ben yedi yüz seneden beri
b”yle
ibadet edip isti§-__74_
farda bulunuyorum. allah'ın azabından korktu§um için yemek ve içmek için
dahi
boŸ vakit bulamıyorum. benden uzaklaŸ. çünkü beni allah'a ibadet etmekten
alıkoydun" der.
bunun üzerine davud aleyhisselam ona Ÿ”yle der: "allahü teala beni sana
g”nderdi ki, seni ba§ıŸladı§ını, senden razı oldu§unu sana haber vereyim.
annen
de ahirete irtihal etmiŸtir ve senden o da razıdır. sen tavanın üzerinde
yürürken, o tavanın altında de§ilmiŸ, ona toz toprak isabet etmemiŸ."
adam, davud aleyhisselam'dan bu s”zleri iŸitince Ÿ”yle der: "allah'a
yemin
ederim ki, bunları iŸittikten bu nimetlere nail olduktan sonra yaŸamak
istemiyorum." secdeye kapanıp: "ey rabbim! benim ruhumu kabzet,
beni
yanına al" der.
aynı anda ruhunu teslim eder.
ana ve babaya asi olmanın sonu
ata b. yesar'dan rivayet edildi§i-- 75 - -. .-r;;-,;:,..
ne g”re, bir grup insan sefere çıktılar. gece olunca bir sahrada
konakladılar.
fakat devamlı olarak eŸek anırması iŸittiler. onun sesinden gece yarılarına
kadar uyuyamadüar. merak ederek gidip ona bakmak istediklerinde, bir çadır
ve
içinde tek baŸına ihtiyar bir kadının bulundu§unu g”rdüler. ihtiyar kadına:
"bir eŸek anırması iŸittik. bizi bütün gece uyutmadı. senin yanında da eŸek
yok.
bu ses nereden geliyor?" dediler. kadın onlara Ÿ”yle cevap verdi:
"benim bir o§lum vardı, bana "ey eŸek! buraya gel, ey eŸek oraya git!" diye
seslenirdi. ben de ona "allah seni eŸek yapsın" diye beddua ettim. bunun
içindir
ki, o her gece sabaha kadar eŸek gibi anı-rır. misafirler, kadına:
"gel bizimle, onun yanına gidelim, ona bakalım" dediler. onun yanına
gittiklerinde, onu kabirde boynu eŸek boynu gibi oldu§u halde g”rdüler.
la havle ve la kuvvete illa billahil alliyyil azıym.
- 76
insan sabırlı ve kanaatkar olmalı
ısrailo§ullarından bir abid, geçim darlı§ına düŸtü. bunun için sahraya
çıkıp
allahü teala'ya, kendisine bir Ÿeyler vermesi için dua edip ibadet
ediyordu. bir
gün kendisine Ÿ”yle bir nida gelir:
"ey abid! elini uzat ve al."
elini uzatır. elinin içine yıldız gibi parlayan iki inci konur. onları alıp
evine gelir, karısına:
"fakirlikten kurtulduk" der. sonra bir gece rüyasında cennete girdi§ini ve
orada
bir k”Ÿkün bulundu§unu g”rür. kendisine: "bu k”Ÿk senindir" der.
k”Ÿkün içinde biri kırmızı altından, di§eri gümüŸten karŸılıklı konmuŸ iki
koltuk g”rür, üstleri incidendir. kendisine:
"bunlardan biri senin yerin, di§eri de karının yeridir" denir.
adam koltukların üst kısmına bakar, bir de g”rür ki, koltu§un birinde
__77__
iki inci tanesi kadar yer boŸtur. adam: "ne oldu ki, bu iki yer boŸtur?"
diye
sorar. kendisine Ÿ”yle cevap verilir:
"orası aslında boŸ de§ildi. fakat sen dünyada iki inci için acele ettin. bu
yer
o iki incinin bulundu§u yerdir."
uykusundan a§layarak uyanır ve durumu karısına bildirir. karısı ona:
"allah'a
dua et, onları yerine iade ettirmesini allah'tan iste" der. bunun üzerine
adam
yine sahraya, avucunda inciler oldu§u halde çıkar. allah'a onları yerine
iade
ettirmesi için devamlı dua ve niyazda bulunuyordu, ta ki elinden inciler
alınıp,
kendisine: "onlar yerine kondu" diye nida edildi. duasının kabul
olunmasından
dolayı allahü teala'ya hamd ü senada bulundu.
resulü ekrem (s.a.v.)'in bazı mucizeleri
enes b. malik'ten (r.a.) rivayet e-dilmiŸtir, diyor ki: resulüllah (s.a.v.)
bir
gün hazreti fatıma'mn (r.a.) evine gelir. fatıma kendisine açlıktan Ÿikayet
eder
ve
7r ı \j
Ÿ”yle der: "ey babacı§ım, üzerimizden üç gün geçti, bir lokma bir Ÿey
tatmadık."
bunun üzerine resulüllah (s.a.v.) karnını açtı, üzerine taŸ ba§lanmıŸtı. bu
halini fatıma'ya g”sterip Ÿ”yle buyurdu: "ey fatıma! siz üç günden beri aç
iseniz, baban d”rt günden beri açtır."
resulüllah (s.a.v.), fatıma'mn e-vinden çıkıp giderken, Ÿ”yle buyuruyor-
lardı:
"ah, hasan ile hüseyin'in açlı§ına ne üzüldüm."
peygamber aleyhisselam b”yle s”yleyerek medine'nin yollarından dıŸarı
çıktı.
yolda giderken bir de baktı ki, kuyudan su çıkaran k”ylü bir adam g”rdü.
peygamber aleyhisselam adamın yanında durdu. adam onun peygamber oldu§unu
bilmiyordu. peygamber aleyhisselam a-dama:
"bir iŸçi tutmak ister misin?" dedi. adam:
"evet, isterim" dedi. peygamber:
"ne için iŸçi tutmak istersin?" deyince adam:
"bu kuyudan su çıkarması için" dedi.
- 79 - - v ; -
bunun üzerine adam, peygamber aleyhisselam'a kovayı verdi. peygamber
aleyhisselam'a, üç hurma verdi. peygamber aleyhisselam hurmaları yedi.
sonra
adama sekiz kova daha su çıkardı.
onuncu kez su çıkarırken kova, ipi kopup kuyuya düŸtü. peygamber
aleyhisselam hayret içinde kalmıŸtı. a-dam kızarak geldi ve
peygamber aleyhisselam'ın yüzüne bir tokat vurup yirmi d”rt adet hurma daha
verdi. peygamber aleyhisselam hurmaları ondan aldı, sonra mübarek
eliyle
kovayı kuyudan alıp adamın ”nüne fırlatarak oradan çekilip gitti. adam bir
müddet düŸündükten sonra "bu mutlaka peygamberdir" diyerek
bıça§ını
alıp, peygamber aleyhisselam'ın yüzüne vurdu§u sa§ elini kesti. bunun
verdi§i ızdırap sonucu bayılıp yere düŸtü. yanından geçenler, üzerine su
d”kerek
onu ayılttılar. sonra kendisine: "sana ne oldu?" diye sordular. adam dedi
ki:
"ben bir insanın yüzüne tokat attım. sonra tokat attı§ım kimsenin
muhammed aleyhisselam oldu§unu anladım. bana gelecek olan azaptan korktu-
- 80--
§um için, ona tokat attı§ım elimi kestim."
sonra kesik elini sol eliyle alıp, mescide do§ru yola koyuldu ve: "ey
muhammed'in ashabı! muhammed nerededir?" diye seslenmeye baŸladı.
ebu bekir, ”mer ve osman (r.anhüm) orada oturuyorlardı. ona: "muhammed'i
niçin
arayıp soruyorsun?" dediler. adam: "onunla bitecek iŸim vardı" diye cevap
verdi.
selman gelip adamın elinden tutarak, fatıma'nın (r. a.) evine gittiler.
peygamber aleyhisselam ondan hurmaları alınca, do§ru fatıma'nın evine
gelmiŸ,
hasan'ı sa§ kuca§ına, hüseyin'i de sol kuca§ına oturtmuŸtu. kendi yanında
bulunan hurmaları onlara yediriyordu. gelen k”ylü adam:
'ta muhammed!" diye ça§ırdı.
peygamber aleyhisselam, fatıma validemize:
"bak, kapıda kim vardır?" buyurdu. fatıma validemiz kapıya çıktı§ında,
kesilmiŸ
elini sol eline almıŸ, elinden kan damları d”külen k”ylü adamı g”rdü.
fatıma
validemiz geri d”nüp, peygamber aleyhisselam'a g”rdüklerini haber verdi.
peygamber aleyhisselam kalkıp kapıya çıktı. adam peygamber (s.a.v.)'i
g”rünce:
"ey muhammedi beni mazur g”r, beni ba§ıŸla. çünkü ben seni tanıyamamıŸtım"
dedi.
peygamber aleyhisselam ona: "elini niçin kestin?" buyurdu. adam:
"senin yüzüne vurdu§um el ile beraber bulunmayı do§ru bulmadım" dedi.
peygamber
aleyhisselam ona Ÿ”yle buyurdu:
"müslüman ol ki, kurtulasın." a-dam: "ey muhammedi e§er gerçekten peygamber
isen, elimi tedavi et" dedi.
bunun üzerine peygamber aleyhisselam adamın kesik elini alıp yerine koydu.
kesik
eli yerine yapıŸtırıp, eliyle meshetti. bismillah diyerek üzerine tükürdü.
allah'ın izniyle yara kabuklanıp iyileŸti. bunu g”ren k”ylü adam hemen
müslüman
oldu.
kul hakkı yenmiŸse helallik almalı
ebu yezid bistami hazretleri bir çok seneler allah'a ibadet eder, fakat
- 82 -
yapmıŸ oldu§u ibadetin lezzetini alamaz. annesinin yanma gidip:
"ey anneci§im! ben ibadet ve taatımda zevk ve lezzet bulamıyorum. düŸün,
ben
karnında bulundu§um ve do§up süt emdi§im günlerde, haram olan yemeklerden
bir
Ÿey yedin mi?" der.
annesi uzun uzadıya düŸündükten sonra, Ÿ”yle der: "ey o§lum! sen karnımda
bulundu§un vakit, evin damına çıkmıŸtım. orada bir kap içinde, baŸkasına
ait
peynir bulunuyordu. canım istedi, o peynirden sahibinin izni olmadan, bir
tadımlık koparıp yedim" deyince ebu yezid bistami:
"ibadetten zevk alamayıŸım, bundan baŸka bir sebepten de§ildir. olsa olsa
onun
sebebi budur. peynirin sahibine git, durumu ona bildir" der.
annesi peynirin sahibine gidip durumu bildirir ve kendisinden helallik
alır.
neticeyi de o§luna bildirir. bundan sonradır ki, o§lu ebu yezid bistami
yapmıŸ
oldu§u ibadetin ve taatm lezzetine varır.
s3
islam'da ticaret ahlakı
imam-ı azam ebu hanife, bas-rah bir adamla ortak ticaret yapıyordu. ebu
hanife
bir gün orta§ına adet elbise g”nderir ve bir mektup yazarak elbiselerden
birinin
kusurlu oldu§unu, onun da filan elbise oldu§unu ve satarken alıcıya
s”ylemesini
bildirir. orta§ı aynı elbiseyi otuz bin dirheme satar. parayı ebu
hanife'ye getirir. ebu hanife: "alıcıya kusuru s”yledin mi?" diye
sorar.
orta§ı: "hayır, unuttum" diye cevap verir. bunun üzerine ebu hanife o
elbiseden alınan paranın hepsini, fakirlere sadaka olarak da§ıtır.
dünyada hayırlı evladı olmanın faydası
hakimlerden biri vefat etti§inde, karısını hamile olarak bırakır. kadın,
gebelik
müddeti bitince bir o§lan çocuk dünyaya getirir. çocuk büyüdü§ü vakit
annesi onu
mektebe g”nderir. hocası ço-
- 84 -
cu§a besmele'yi ”§retir. bunun üzerine allahü teala babasının kabirdeki
azabını
kaldırır ve cebrail Ÿ”yle buyurur:
"ey cebrail! bize yaraŸmaz ki, o§lu bizi zikrederken, babasını azab içinde
bulunduralım. ona git, b”yle bir çocu§u oldu§u için tebrik et."
cebrail aleyhisselam o adama gidip, tebrik eder. allah rahmet eylesin.
yahudi aliminin müslüman oluŸu
hatem el-esam ba§dat'a gitti. o-raya vardı§ında, kendisine: "burada bir
yahudi
bilgini vardır ki, bütün bilginleri susturdu" dediler. hatem:
"ben onunla konuŸurum" dedi.
yahudi geldi§inde, hatem'e Ÿunları sordu:
"allah neyi bilmiyor? allah'ın katında bulunmayan Ÿey nedir? allah'ın
hazinesinde bulunmayan Ÿey nedir? allah'ın kullarından istedi§i Ÿey nedir?
allah
neyi ba§lar ve neyi ç”zer?"
hatem, yahudi'ye:
- 85 -
"e§er sorularım cevaplandırır-sam müslüman olur musun?" diye sordu. yahudi:
"evet, olurum deyince hatem soruları Ÿ”yle cevaplandırdı:
"allah'ın bilmedi§i Ÿey, Ÿeriki ve o§ludur. çünkü allah'ın Ÿeriki ve o§lu
bulunmaz. allah'ın katında bulunmayan Ÿey de zulümdür. çünkü allah
insanlara
zerre miktarı olsun zulmetmez. allah'ın hazinesinde bulunmayan Ÿey
yoksulluktur.
çünkü allah zengindir, siz yoksullarsınız, allah'ın kullarından istedi§i
Ÿey
ise, karz-ı hasen denilen, karŸılıksız sırf allah rızası için borç
vermektir.
allah'ın ba§ladı§ı Ÿey, kafirlerin ba§ladıkları zünnardır. allah'ın ç”zdü§ü
Ÿey
de, sevdiklerinden ç”zdü§ü bu zünnardır."
hatem'den bu cevaplan iŸiten yahudi müslüman olur, allah'ın izniyle...
mizan gününü düŸünmek
ebu yezid bistami bir gün evinden dıŸarı çıkar. kendisinde a§lama eseri
bulunuyormuŸ. niçin a§ladı§ını sordukla-
rında Ÿ”yle cevap vermiŸ:
"bana ulaŸtı ki, bir kul kıyamet günü hasmıyla birlikte hesap yerine gelir
ve:
"ey allah'ım! ben bir kasap idim. bu adam bana gelip, et satın almak
istedi.
elini, sattı§ım etlerin üzerine koydu. etin üzerinde, elinin parmak izleri
kaldı. fakat benden et satın almadı. ben bugün ondan, parmak izi kadar
yerin
hakkını istiyorum" der. bunun üzerine allahü teala, onun hakkı kadar,
di§erinin sevaplarından alınıp, verilmesini emreder. Ÿikayetçi olan
adamın
sevap-günahları tartılırken, sevap tarafı zerre kadar hafif gelmiŸti.
alınan
sevap konunca, sevap tarafı a§ır bastı ve o adamın cennete g”türülmesi
emrolundu. hasmının tartısı da, kendisinden alındı§ı kadar noksan
geldi,
yani sevap tarafı zerre kadar hafif gelip, günah tarafı zerre kadar a§ır
geldi.
bunun için cehenneme g”türülmesi hususunda emir verildi. o gün benim halim
ne
olur, bilmiyorum. iŸte bunun için a§ladım.
- 87 -
Ÿeytana uyanın vay haline!
ben-i israil'de bir abid vardı ki, ismi bersis idi. uzun yıllar
ibadethanesinden
çıkmayarak, ibadet etmekle meŸhur idi. kendi diyarının padiŸahının bir kız
evladı olmuŸtu. padiŸah kız evladına erkeklerden bir fenalık gelir korkusu
i-
çinde oldu§u için, onu meŸhur abidin yanına g”nderdi. ta ki, kimse onu
bilmesin.
kız, abidin yanında kalmaya devam etti. kız büyüdü§ü, erginlik ça§ına
geldi§i
vakit Ÿeytan bir ihtiyar kıyafetinde gelip, adamı aldattı. Ÿeytanın i§vasma
aldanan adam, kızla münasebet kurdu. kız, a-damdan hamile kaldı.
kızın gebeli§i belli olunca, Ÿeytan yine gelip adama dedi ki:
"sen abid ve zahid bir adamsın. bu kız, çocu§u do§urdu§u vakit senin zina
yapmıŸ
oldu§un ortaya çıkar, insanlar arasında rezil olursun. bu kız, çocu§u
do§urmadan
”nce ”ldür. babasına kızın ”ldü de. o, senin s”züne inanır. kızı def-
- 88 -
nedersin, b”ylece kimse senin bu iŸini bilmez.
adam Ÿeytanın bu hilesine de al-damp, kızı ”ldürür. babasına kızın ”ldü§ünü
haber veriri. babası, kızının defnine izin verir, o da kızı defneder. sonra
iblis aleyhilla'ne bir alim adam suretinde padiŸahın yanına gelir. adamın
kızı
ile olan iliŸkisini bir bir anlatır. sonunda padiŸaha der ki:
"kızının kabrini aç ve karnını yar. e§er kızının karnında çocuk g”rürsen,
ben
gerçek s”ylemiŸimdir. e§er karnında çocuk bulamazsan, o zaman beni ”ldür."
padiŸah onun s”züne uyarak gelip, kızının kabrini açar. kızı dıŸarı çıkarıp
karnını yarar. kızın karnında iblis'in s”yledi§i gibi çocuk g”rür. bunun
üzerine
abidi alıp bir deveye bindirir ve idam e-dümesi için Ÿehre getirir. tam
adamın
asılaca§ı an iblis yetiŸip adama:
"sen benim s”zümle zina yaptın. benim s”züme uyarak insan ”ldürdün. sen
bana
iman et, ben seni padiŸahın bu azabından kurtarırım" der.
- 89 -
adamın kalbi kararıp, Ÿekaveti yüzünden akmıŸ oldu§u o anda, iblis'e iman
edip,
allah'ı inkar eder. iblis hemen yanından uzaklaŸır. iblis'in yanından u-
zaklaŸtı§ım g”rünce:
"niçin beni kurtarmıyorsun?" diye sorar. iblis:
"ben alemlerin rabbi olan allah'tan korkarım" diye cevap vererek, onu terk
edip
gider.
ve la havle ve la kuvvete illa billahi! aliyyil azıym.
”§üt vermek ve ”§üdü kabul etmenin yolu
kafir bir kral ve onun salih bir veziri vardı. vezir, krala ”§üt vermek
için
fırsat kolluyordu. bir gece kral vezirine:
"haydi kalk! atlarımıza binip Ÿ”yle bir dolaŸalım, insanların ahvalini
kontrol
edelim" dedi.
kral ve vezir atlarına binip, yola çıkarlar. yolda yürürlerken, içinde ateŸ
ıŸı§ı bulunan da§ gibi bir yer g”rürler. oraya giderler. bir de bakarlar
ki,
orası
__on__
Œ/w
bir evmiŸ. evin içinde Ÿarkı ve oyun sesleri vardı. evde yırtık elbiseli
bir
adamın, hayvan tersinden meydana gelen bir yı§ıntıya dayanmıŸ oldu§unu,
karısının da ”nünde bulunup, kendisini, kralların se-lamlandı§ı gibi
selamladı§ını ve kendisinin de, karısını, dünyanın en büyük kadınının
selamlanıŸı gibi, selamladı§ını g”rürler.
kral, vezirine: "belki de bunlar her gece b”yle yapıyorlar" dedi. vezir,
kralın
bu s”zünü fırsat bilerek, Ÿu ”§üdü verdi: "ey kral, ma§rur olmakta onlar
gibi
olmanızdan korkarız."
"nasıl olur?"
"senin mülkün, melekutu bilenin katında, senin katındaki bu mezbele
gibidir.
senin k”Ÿklerin, oturdu§un koltukların, vücudun ve giydiklerini, temizlik
ve
güzelli§i bilenin yanında, senin yanında bu iki kiŸi nasılsa ”yledir. kral:
"bu
sıfatın sahipleri kimlerdir?" diye sordu. vezir Ÿ”yle cevap verir:
"onlar ”yle kimselerdir ki, o Ÿehirde hüzün yoktur, ferahlık vardır.
karanlık
yoktur ziya ve nur vardır. korku
- 91 -
yoktur, emn-ü emanet vardır" diye vasfedenlerdir. kral: "bunları bana
bugünden
”nce haber vermenden seni engelleyen nedir?" vezir:
"heybetin" diye cevap verdi. kral:
"e§er Ÿu vasfettiklerin gerçek ise, gece ve gündüzlerimizi orada geçirmemiz
gerekir" dedi. vezir:
"bunu sizin için aramam hususunda emir verir misiniz?" kral: "evet,
veririm."
birkaç gün sonra vezir:
"ey kral! senin istediklerini, ecdadının kabirlerinde yazılmıŸ beyitlerde
buldum" der. kral:
"nasıl beyitlerdir onlar diye sorunca, vezir Ÿu beyitleri okur:
g”zlerin g”rdü§ü halde, dünyayı g”rmüyor musun?
dünyadakileri bilmiyorsun, halbuki herŸeyden haberdarsın
dünyada ebedŒ kalacakmıŸsın gibi, binalar yapıyorsun
yarın sen yaptı§ın binalardan g”çüp gidersin,
dünyada ”§ünecek binalar yükseltirsin,
- 92 -
kabristandaki yerin küçük bir evdir
ne yaparsan yap, hepsi boŸ ve a-sılsızdır
zira ”lülerin evleri kabristandır kral vezirin okudu§u bu beyitleri
iŸitince
tevbe edip müslüman oldu.
allah'a tevekkül etmek ve kazasına sabretmek
malik b. dinar'dan rivayet edilmiŸtir. diyor ki: "bir gün hac etmek için
yola
çıktım. ç”lde yürürken, gagasında ekmek bulunan bir karga g”rdüm. kendi
kendime:
"bu bir kargadır, havada uçuyor. gagasında ekmek vardır. muhakkak onun bir
iŸi
vardır" dedim ve kargayı takip etmeye baŸladım. karga gidip, bir ma§araya
kondu.
ben de oraya gittim. bir de baktım ki, elleri ve ayakları ba§lı bir adam
sırt
üstü yatıyor, karga getirmiŸ oldu§u ekme§i ona parça parça, lokma lokma
yediriyor. karga uçup gitti, bir daha d”nmedi. ben adama:
"nerelisin?" diye sordum. adam
- 93 -
Ÿ”yle cevap verdi: "ben hacılardan biriyim. hırsızlar beni soydular ve
ellerimi,
ayaklarımı ba§layıp, buraya attılar. beŸ gün açlı§a sabredip, dayandım.
sonra
Ÿ”yle niyazda bulundum:
"ey kitabında "darda kalanlar dua ettikleri vakit, dualarını kabul ederim"
buyuran allah'ım. iŸte ben darda kaldım, bana merhamet et" dedim. bunun
üzerine
cenabı hakk bu kargayı g”nderdi. her gün bana yedirip içiriyor.
ben onun elini, aya§ını ç”zdüm. beraberce yola devam ettik. yolda susadık.
yanımızda su yoktu. sahraya baktık, uzakta bir pınar g”rdük, etrafında bir
hayli
geyik vardı, geyikler su içiyorlardı. biz "elhamdülillah, bir kuyu bulduk"
deyip, oraya yaklaŸtık. geyikler bizi g”rünce kaçıŸtılar. pınara
vardı§ımızda
pınarın suyu derinlere kaçtı. oradan iple su çıkardık ve içtik. sonra kendi
kendime "geyikler, secde etmezler, rüku etmezler, onları yeryüzünde
suladın. biz
ise su almak için yüz arŸın iple çekmek zorunda kaldık" dedim. b”yle der
demez,
gaipten Ÿ”yle bir ses geldi:
- 94 -
"geyikler bize tevekkül ettiler, biz de onları suladık. sen ise ip ve
kovaya
güvendin."
"la havle ve la kuvvete illa billah'tn fazileti
halife me'mun, bir hıristiyan'ın beŸ yüz dirhemine el koydu. onu bir atlı
muhafızla g”nderdi. giderken muhafız yolda, sırtında kuru ot yükü bulunan
bir
adam g”rdü. adamın yükü bir tarafa e-§ümiŸti. e§ildi§i taraftan yükü
düzeltti.
bu sefer yük di§er tarafa e§ildi. bunun üzerine muhafız: "la havle ve la
kuvvete
illa billah" dedi. hıristiyan bu kelimeyi büyük g”i.üp, ona hürmet etti.
muhafız, hıristiyan'a:
"bu kelimeyi büyük g”rüp, ona hürmet ediyorsun da, niçin allah'a iman
etmiyorsun?" dedi. hıristiyan:
"ben onu meleklerden ”§rendim" dedi. muhafız, hıristiyan'ın bu s”züne
taaccüp
etti. halifenin yanına gitti§inde hıristiyan'da g”rdü§ünü, ona anlattı.
halife,
hıristiyan'ı ça§ırıp:
- 95 -
"bu kelimeyi meleklerden nasıl ”§rendin?" diye sordu. hıristiyan, durumu
Ÿ”yle
anlattı:
"benim zengin bir amcam vardı. onun güzel bir kızı olup, kendisinden
istedim.
kızını bana vermedi. baŸkası ile evlendirdi. zifaf gecesinde kızın
kocası
”ldü. ben yine kızla evlenmek istedim. fakat babası benimle evlenmesine
rıza
g”stermeyip, baŸkası ile evlendirdi. ikinci evlili§inde de kocası zifaf
gecesinde vefat etti. üçüncü defa kızını istedim. yine vermedi.
baŸkasıyla
evlendirdi. yine kocası zifaf gecesinde vefat etti. d”rdüncü defa
istedi§imde,
benden baŸka isteyen olmadı§ı için kızının, benimle evlenmesine razı oldu.
zifaf
gecesinde kızla baŸbaŸa kaldı§ım vakit, Ÿeytan bir da§ parçası gibi beni
karŸılayıp, Ÿiddetli bir sesle ba§ırdı ve:
"nereye gidiyorsun?" dedi. "ailemin yanına gidiyorum" diye
cevap verdim.
"ben o kavme ne yaptım bilmiyor
musun?"
"evet, biliyorum" dedim.
- 96 -
"e§er bu kadının gece benim, gündüz senin olmasına razı olursan olursun.
yoksa
seni ”ldürürüm" dedi.
"peki razıyım, ”yle olsun" dedim.
b”ylece epey bir zaman geçti. sonra bir gece, Ÿeytan bana dedi ki:
"ben bu gece melekleri dinlemek için g”§e çıkaca§ım. çünkü bu gece n”bet
benimdir. g”§e çıkmak için benimle beraber gelir misin?"
"evet gelirim" dedim.
Ÿeytan deve Ÿekline girdi ve bana:
"gel sırtıma bin" dedi.
ben Ÿeytanın sırtına bindim. Ÿeytan havada g”§e do§ru uçtu. g”kte
meleklerin:
"la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym" dediklerini iŸittim.
Ÿeytan
bu s”zleri iŸitti§i vakit, alt üst olup, ”lü gibi yere düŸtü. ben de onun
yakınında bir yere düŸtüm. bir saat sonra ayıldı. bana "g”zünü yum" dedi.
g”zümü
yumdum. biri de baktım ki, kendimi evimin kapısının ”nünde buldum. karımla
baŸbaŸa kaldı§ım vakit ona:
"bu evin pencerelerini iyice kapa,
- 97 -
bütün deliklerini tıka, hiçbiri yer açık kalmasın" dedim.
karım bütün pencereleri kapadı, evin deliklerini tıkadı. hiçbir açık yer
bırakmadı. o gece Ÿeytan gelip eve girdi§inde, kapıyı kapadı. a§zımı
kapının
üzerine koyup "la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym" dedim.
evde
Ÿiddetli bir ses iŸittim. sonra aynı kelimeyi ikinci defa, üçüncü defa
s”yledim.
karım bana seslenerek eve girmemi s”yledi. ben de eve girdim. karım bana
Ÿunları
anlattı:
"sen ilk defa o kelimeleri s”yledi§inde, Ÿeytan ondan kaçmak için yer
aradı,
fakat kaçacak bir delik bulamadı. i-kinci defa s”yledi§inde, g”kten bir
ateŸ
inip Ÿeytanı çevreledi. üçüncü defa s”yledi§inde ateŸ Ÿeytanı yaktı. Ÿeytan
yanıp kül oldu. allahü teala, o melunun Ÿerrinden bizi kurtardı."
me'mun bu s”zleri iŸitince, hıristiyan'dan müsadere etti§i parayı kendisine
iade
edip onu serbest bıraktı.
- 98 -
allah'ın ma§firetini
dilemekten baŸka çare
olmadı§ı hakkında
adamın biri kendisini hesaba çeker. ”mrünü hesapladı§ında altmıŸ yaŸında
oldu§unu, günlerini hesaplayınca da yirmi bir bin dokuz yüz gün oldu§unu
g”rünce, feryat edip a§lamaya baŸlar ve:
"her gün günah oldu§u vakit, bu kadar sayı ile ben allah'ın huzuruna nasıl
çıkarım?" der ve düŸüp bayılır. ayıldı§ın-da bu hesabı kendisine yine
sorunca,
tekrar düŸüp bayılır. ona dokunduklarında ”ldü§ünü g”rürler. her gün
onbinlerce
günah iŸleyenin hali ne olur?!
”zür dilemeyi kabul etmemenin k”tülü§ü
bir gün Ÿeytan aleyhilla'ne fira-vun'un yanına girip ona der ki: "beni
biliyor
musun?" firavun:
"evet biliyorum" der.
Ÿeytan:
"sen bir hasletten dolayı beni
kaybettin."
"nedir o?"
"allah'a karŸı cüretkar olup, tanrılık davasında bulundun. ben senden yaŸ
bakımından daha büyük, ilim bakımından daha çok alim, kuvvet bakımından
daha
kuvvetli oldu§um halde, ben allah'a karŸı ”yle bir cürette bulunmadım."
"evet, do§ru s”ylüyorsun. ben bu iŸimden dolayı allah'a tevbe ederim."
"sakın tevbe etme. çünkü mısır halkı seni ilah diye kabul etmiŸtir. e§er
bundan
d”nersen, onlar senden yüz çevirirler, düŸmanınla birleŸip bütün mülkünü
elinden
alırlar. sonra sen rezil ve rüsvay olursun."
"do§ru s”ylüyorsun. fakat yeryüzünde benden daha habis olanı biliyor
musun?"
"evet biliyorum. kendisinden ”-zür dilenip de kabul etmeyen kimse benden
de,
senden de daha habistir."
Ÿeytan aleyhilla'ne b”yle s”yleyip firavun'un yanından çıkıp gitti. allah
her
ikisine de lanet etsin.
- 100 -
hızır aleyhisselam'ın baŸından geçenler
hızır aleyhisselam denizin kenarında oturuyordu. bir isteyici gelip
kendisine:
"allah için bana bir Ÿey vermeni istiyorum" der. hızır aleyhisselam düŸüp
bayılır. ayıldı§ı vakit, kendisinden allah için bir Ÿey vermesini isteyen
kimseye Ÿ”yle der:
"sen benden allah için bir Ÿey ver dedin. ben ise kendimden baŸka bir Ÿeye
malik
de§ilim. sana kendimi veriyorum. beni sat, parası ile ihtiyacını g”r,"
isteyici hızır aleyhisselam'ı alıp, pazara g”türür, onu sahim b. erkam a-
dında
birisine satar. sahim onu alıp evine g”türür. evinin arkasında bir bahçesi
bulunuyordu. bahçesinin içinde on iki metrekarelik biri tümsek vardı. eline
bir
ip verip, bu tümse§i oymasını ve topra§ım bahçeden dıŸarı atmasını emreder.
kendisi iŸine gider. hızır
- 101- :
aleyhisselam tümse§i oyup topra§ım atmaya baŸlar. sahim iŸinden d”ndü§ünde,
ailesine: "bahçede çalıŸan delikanlıya yemek yedirdiniz mi?" diye sorar.
ailesi:
"ne delikanlısı, bizim ondan haberimiz yoktur" derler. sahim yeme§i alıp,
hızır
aleyhisselam'ın yanına gider. yanına vardı§ında onu, bahçede bulunan o
büyük
tümse§i oyup attı§ım, iŸini bitirip, namaz kıldı§ım g”rür. bu hadise
kendisini
”yle ŸaŸırtır ki, az kaldı ŸaŸkınlı§ından bayılıp düŸüyordu. ona sorup der
ki:
"sen kimsin? bana haber ver."
"ben allah'ın ve senin kulunum." "sana allah aŸkına soruyorum. bana bildir,
sen
kimsin?"
hızır aleyhisselam bayılıp düŸer. biri saat kadar baygın kaldıktan sonra
ayılır
ve hızır oldu§unu s”yler. bu defa sahim bayılıp yere düŸer. sahim ayıldı§ı
vakit, tevbe edip allah'tan ba§ıŸlanmasını
diler ve:
"ey allah'ım! yapmıŸ oldu§um iŸten beni muahaza etme. çünkü ben onun hızır
oldu§unu bilmiyordum" diye niyazda bulunur.
hızır aleyhisselam secdeye kapanıp allah'a Ÿ”yle niyazda bulunur:
"ey rabbim! senin hakkın için k”le oldum, senin hakkın için de azad
olundum"
der. sonra geri d”nmesi için sahibinden izin ister. sahibi kendisine izin
verir,
denizin kenarına d”ner. denizin kenarına d”ndü§ünde, orada bir adamın
durup:
"ey allah'ım! hızır'ı kurtar, onu satın alıp çalıŸtıranın tevbesini kabul
et"
diye allah'a niyazda bulundu§unu g”rür. hızır aleyhisselam ona:
"sen kimsin?" diye sorar. o da:
"ben Ÿadun'um" diye cevap verir. hızır aleyhisselam da ona: "ben de
hızır'ım"
der. Ÿadun:
"ey hızır! sen dünyayı istedin, dünyada kendin için bir yer ittihaz ettin"
der.
çünkü hızır aleyhisselam'ın denizin kenarında ibadet edecek bir yeri vardı.
karaya çıktı§ı vakit orada allah'a ibadet ederdi. orada bir a§aç dikmiŸ, o-
nun
g”lgesinde allah'a ibadet ediyordu. secdeye vardı§ı zaman kendisine Ÿ”yle
- 103 -
nida edildi: "ey hızır! dünyayı ahiret üzerine tercih ettin. izzetim ve
celalim
hakkı için onu sevmekte benim rızam
yoktur."
hızır aleyhisselam Ÿadun'a: "allah'a dua et, benim tevbemi kabul buyursun"
der.
Ÿadun dua eder. allahü teala onun duası sebebiyle hızır a-leyhisselam'ın
tevbesini kabul buyurur.
allah korkusundan a§lamanın fazileti
kıyamet günü bir kul allah'ın huzuruna getirilip, hesabı g”rülür. günahları
sevaplarından fazla geldi§i için, cehenneme g”türülmesi hususunda emir
verilir.
bunun üzerine g”zlerinin kirpiklerinden bir kıl der ki:
"ya rabbim! senin peygamberin muhammed mustafa (s.a.v.) "allah korkusundan
kim
a§larsa, cenabı hakk o g”zü cehennem ateŸine haram kılar" buyurmuŸtu. beni
o
kulun g”zlerinden kopar, ondan sonra onu cehenneme g”nder. allahü teala
Ÿ”yle
buyurur:
- 104 -
"niçin onu ba§ıŸlamamı benden istemiyorsun?"
"ey rabbim! ben senden korktum" der. allahü teala da: "ona senin için ikram
edip, affettim" der ve "onu cennete g”türün" buyurur.
ibadeti dünya iŸlerinden üstün tutmak
hamid el-leffaf, bir gün cuma namazına gitmek ister. o esnada merkebi
kaybolmuŸ, unu de§irmende kalmıŸ, bir de tarlasını sulamak için su alma
n”beti
kendisinde idi. kendi kendine: "e§er cuma namazına gidersem, bu iŸlerimi
yapamam" diye düŸündü. sonra ahiret iŸi daha evladır" diyerek cuma
namazına
gitti. cuma namazını kılıp eve d”ndü§ünde merkebinin ahırda oldu§unu,
tarlasının
sulandı§ını, ununun eve getirilip, karısının hamur yo§urdu§unu g”rdü.
durumu
”§renmek için karısına sordu. karısı:
"merkebin eve gelmesi Ÿ”yle olmuŸtur. kapının çalındı§ını iŸittim. dıŸa-
- 105 -
rı çıktı§ımda merkebin geldi§ini, etrafım aslanların çepeçevre sardı§ım
g”rdüm.
kapıyı açtım, merkep içeri girdi. tarlanın sulanmasına gelince, komŸumuz
kendi
arazisini sulamak istedi. yerini sularken su taŸtı ve bizim yer de b”ylece
sulanmıŸ oldu. unun eve getirilmesi ise Ÿ”yle olmuŸtur. komŸumuzun
de§irmende
unu vardı alıp getirmiŸ. evine geldi§inde çuvalın bizim oldu§unu ”§renir ve
un
çuvalını alıp bize getirir."
karısında bunları dinleyen adam, allah'a Ÿükrederek baŸını yukarı kaldırır
ve
Ÿ”yle niyazda bulunur:
"ey allah'ım! ben senin bir emrini yerine getirdim. sen ise benim üç iŸimi
hallettin. sana binlerce Ÿükürler olsun."
allahü teala'nın isimlerinin fazileti
nuh aleyhisselam gemiye bindi§i vakit gemi yer ile g”k arasında yükseldi.
su
dalgaları gemiye vurmaya baŸladı. su gayet sıcak oldu§u için hararetinden
kara
parçası eridi. az kaldı suyu içip gemiyi
- 106 -
batırıyordu. allahü teala, nuh aley-hisselam'a kendi isimlerinden
"ya
hayyü ya kayy–m" isimlerini ”§retti. nuh aleyhisselam bu
isimlerle allah'a dua etti. kara parçası allahü teala'nın bu
isimlerinin
bereketiyle dondu. nuh aleyhisselam'ın bindi§i gemi batmaktan
kurtuldu.
nitekim tevrat'ta da yazılıdır ki, bu isimleri suya düŸen kimse okursa
bo§ulmaktan kurtulur. ibrahim aleyhisselam ateŸe atıldı§ı
zaman
allahü teala ona bu isimleri ”§retti. bunları o-kudu§u için ateŸ, ibrahim
aleyhisselam'ı yakmadı. ibrahim aleyhisselam o§lu ismail aleyhisselam'ı
harem-i
Ÿerife g”türüp orada tek baŸına yalnız olarak bıraktı§ı vakit, allah bu
ismi ona
”§retti ve ona muhtaç oldu§u vakit, bu isimlerle dua etmesini emretti.
ismail aleyhisselam susayıp, kendisi ve annesi güç bir duruma düŸtükleri
zaman
bunlarla allah'a dua etti. allahü teala bu isimlerin bereketiyle onlara
zemzem
kuyusunun suyunu ihsan etti. bu isimler ismailo§ullarmın a§zında ve denizde
seyredenlerin a§zında kıyamete dek kaldı.
__107__
j. \j l '
r
Ÿehitlerin kerametleri
harun reŸid, muhammed bat-tal'a, rum diyarında vaki olan en acaip hadisenin
ne
oldu§unu sorar. battal Ÿunu
anlatır:
"bir gün baŸımda külah oldu§u
halde rum meralarından birinde yürüyordum. baŸımı e§ip yere bakıyordum.
arkamdan
at nallarının sesini iŸittim. d”nüp baktı§ımda elinde oku bulunan silahlı
bir
atlı g”rdüm. bana yaklaŸtı ve selam verdi. selamı aldım. bana:
"battal isimli bir adam g”rdün
mü?" diye sordu. ben:
"iŸte battal benim" dedim. hemen atından inip, beni kucakladı ve a-
yaklarına
kapandı. kendisine:
"niçin b”yle yapıyorsun?" dedim.
"sana hizmet etmek için geldim"
biz b”yle konuŸurken üzerimize d”rt atlının geldi§ini g”rdük. arka-
"bana izin verir misin? onlara - 108 -
dedi.
do§ru daŸım:
karŸı çıkayım" dedi. kendisine izin verdim. bir saat kadar savaŸtılar.
sonunda
arkadaŸımı Ÿehit ettiler. sonra bana y”nelerek hücum ettiler. ben
kendilerine:
"e§er benimle savaŸmak istiyorsanız, bana müsaade edin, arkadaŸımın
silahını
alayım, onun atına bineyim" dedim.
bana müsaade ettiler. arkadaŸımın silahını alıp, atına bindim. sonra
onlara:
"siz d”rt kiŸisiniz. ben ise tek baŸıma yalnızım. bu insafa sıcak bir iŸ
de§ildir. teker teker vuruŸalım" dedim. onlardan biri çıkıp benimle
d”vüŸtü. onu
”ldürdüm. sonra ikincisi çıktı, onu da ”ldürdüm. sonra üçüncüsü çıktı onu
da
”ldürdüm. sonra d”rdüncüsü çıktı. o-nunla vuruŸmaya devam ettik. ta ki onun
ve
benim oklarımız kırıldı. bunun üzerine atlarımızdan indik. o kalkanını ve
kılıcım aldı. ben de kalkanımı ve kılıcımı aldım. yine çatıŸmaya devam
ettik. ta
ki kalkanlarımız kırıldı. kılıçlarımız kabzalarından kırılıp yere düŸtüler.
sonra güneŸ batıncaya dek bo§uŸtuk. ne o beni ma§lup edebildi ve ne de ben
onu.
ben ona:
- 109 -
"ey filan! bu gün dinimde üzerime farz olan namazımı geçirdim" dedim. bir
ruhban
olan hasmım:
"ben de ibadetimi yapmadım" dedi. ben devamla: "biraz uzaklaŸman mümkün
müdür?
geçmiŸ ibadetlerimizi kaza edelim ve bu gece istirahat edelim, yarın
savaŸımıza
devam ederiz" dedim. o
da:
"nasıl istersen ”yle olsun" dedi.
ben kelime-i tevhid getirdim, namazımı kaza ettim. o da ibadetini yaptı.
derin
uykuya dalaca§ı vakit, kalkıp
bana:
"siz arap toplulu§u s”zünüzde durmazsınız. bende iki zil vardır. onlardan
birini
senin kula§ına asarım. baŸını benim üzerine koyarsın. hareket etti§in
vakit,
zilin sese çıkar ben de uyanırım."
"nasıl istersen ”yle olsun" dedim. bu hal üzere yatıp uyuduk. sabah oldu§u
vakit, yine kelime-i tevhid getirdim, sonra namazımı kıldım ve onunla
çarpıŸmaya
baŸladık. onu yere yıktım ve g”§sünün üzerine oturdum. tam kesece§im
sırada:
"beni bu seferlik ba§ıŸla" dedi.
- 110 -
ben de onu ba§ıŸladım. sonra i-kinci defa kapıŸtık. aya§ım kaydı, beni yere
düŸürüp g”§sümün üzerine oturdu ve beni kesmek istedi. kendisine:
"ben seni affettim. sen beni affetmez misin?" dedim.
"peki seni affedeyim" dedi.
sonra üçüncü defa olarak birbirimize girdik. bu sefer kalbimden rahatsız
oldum,
beni yere düŸürüp g”§sümün üzerine oturdu. kendisine:
"birbirimizi birer kere affettik. bu kez lütfedip beni ba§ıŸlamaz mısın?"
dedim.
"peki ba§ıŸlayayım" dedi. d”rdüncü defa olarak çatıŸtık. yine beni yere
düŸürdü
ve: "Ÿimdi anladım. sen bat-tal'sın, muhakkak seni bo§azlarım. rum diyarı
senden
kurtulup rahatlar" dedi. en: "hayır, senin dedi§in gibi olmaz. rabbim
dilerse
olur."
"allah'ına niyaz et, beni senden men etsin" dedi ve beni kesmek için
hançerini
kaldırdı. tam o sırada Ÿehit düŸen arkadaŸım kalkıp, kılıcını kaldırıp
baŸına
indirdi. iŸini bitirdi ve "allah yolunda
- 111 -
”ldürülenleri siz ”lüler sanmayınız" mealindeki ayeti celileyi okudu.
besmele'nin kuvveti
ebu müslim el-havlanŒ'nin bir cariyesi vardı. cariye ona ”fkelendi§i için
zehir
verirdi. zehri içti§inde kendisine tesir etmezdi. bu hal uzun müddet devam
etti.
sonunda cariye:
"ben sana uzun zamandır zehir i-çirdim, zehir sana tesir etmedi" dedi.
ebu müslim el-havlanŒ:
"çünkü sen artık çok ihtiyarladın" dedi. ebu müslim:
"ben yemek yerken ve su içerken daima "bismillahirrahmanirrahıym" derim,
onun
için bana zehir filan tesir etmez" dedi. sonra cariyeyi azad etti.
receb ayının fazileti
mukatil'den rivayet edilmiŸtir. diyor ki: "kaf da§ının arkasında, dünyanın
d”rt
misli kadar, gümüŸ gibi bembeyaz ve bomboŸ bir yer vardır. içi melek-
- 112 -
lerle ”yle dolmuŸtur ki, üzerlerine i§ne atılsa yere düŸmez.
herbirinin elinde üzerinde "la i-lahe illellah muhammedün ras–lüllah"
yazılı
sancak vardır. bunlar receb ayının her gecesinde bu yerde toplanırlar.
allahü
teala'ya dua ve niyazda bulunurlar.
hazreti muhammed (s.a.v.)'in ümmeti için dua eden bu melekler, allah'a
Ÿ”yle
niyaz ederler: "ey rabbimiz! hazreti muhammed ümmetine merhamet et. hazreti
muhammed ümmetini azablandırma." diye niyaz edip a§larlar.
cenabı allah onlara: "ne istiyorsunuz?" buyurur. onlar: "hazreti mu-
hammed'in
ümmetini ba§ıŸlamanı istiyoruz" derler. allahü teala:
"ben onları ba§ıŸladım" buyurur.
rabia el-adeviyye'nin baŸına gelen hadise
rabia el-adeviyye evinde uyurken, içeriye hırsız girer. evden çalacak
oldu§u
eŸyayı bir araya toplar ve çıkıp gitmek için kapıya do§ru y”nelir. fakat
- 113 -
”nündeki kapı kaybolur, kapıyı bulamaz. durup, kapının g”rünmesini bekler.
o
anda gaibden kendisine Ÿ”yle bir ses gelir: "çaldı§ın eŸyayı bırak, kapıdan
çıkıp git."
çaldı§ı eŸyayı yerine bırakınca, kapı yeniden g”rünür. kapının bulundu§u
yeri
”§renince, çaldı§ı eŸyayı yine alır. kapı yine kayıp olur, eŸyayı bırakır,
kapı
yine g”rünür. bu durum üç veya daha fazla tekerrür eder. sonra yine
kendisine
gaibden bir ses gelir.
"rabia uyumuŸsa, ondan razı o-lan mevlası uyumaz. çünkü o'na ne uyku gelir,
ne
de uyuklama."
bunu iŸiten hırsız çaldı§ı eŸyayı bırakıp, kapıdan çıkar ve gider.
aŸure günü'nün fazileti
bir aŸure günü fakirin biri hakime gelip Ÿ”yle der: "ben bir fakir adamım.
çoluk
çocuk sahibiyim. bu mübarek günde sana gelip yardım istiyorum. bana on
batman
ekmek, on batman et ve iki dirhem vermeni istirham ediyorum ki, bunlarla bu
mübarek günde çocuklarımı do-
- 114 -
yurayım. bu yardımının mükafatını allah sana muhakkak verir. hakim ”§len
vakti
gel, vereyim, diye s”z verir fakire. ”§le vakti geldi§inde fakir hakime
gelir.
ikindi vakti gel, vereyim diye s”z verir. ikindi vakti geldi§inde fakir
yine
hakimin yanına gider. çocukları açlıktan içleri eriyip, periŸan bir halde
idiler. bu sefer de akŸamüzeri gel, istedi§ini vereyim, diye vaat eder.
akŸam
üzeri fakir adam yine hakime gelir. bu sefer hakim:
"sana verecek bir Ÿeyim yoktur" deyip fakiri baŸından savar.
fakir, kalbi kırılmıŸ, g”zlerinden yaŸ akıtarak ve çocuklarına ne cevap
verece§inden korkarak geri d”ner. a§layarak giderken kapısının ”nünde
oturan bir
hıristiyan'a u§rar. a§layarak giden adamı g”ren hıristiyan:
"ey filan! niçin a§lıyorsun?" der. fakir: "halimi hiç sorma!" diye cevap
verir.
hıristiyan: "allah için soruyorum, durumunu bana bildir" der.
bunun üzerine fakir, hakim ile a-rasında geçen hadiseyi ona anlatır.
hıristiyan:
- 115 -
"bugün sizin katınızda nasıl bir gündür" der. fakir: "aŸure günüdür" der ve
bazı
meziyyetlerini anlatır.
bu açıklama üzerine hıristiyan'ın kalbi yumuŸayıp fakir adama acıdı ve
s”yledi§inden daha fazla ekmek, et ve iki yerine yirmi dirhem vererek:
"bunu al, bu senin ve çoluk çocu§un içindir. allahü teala'nm mübarek
kıldı§ı
bugün için her ay sana b”ylece ikram etmeyi üzerime alıyorum" dedi.
fakir adam, sevinç içinde yiyecek ve para ile çocuklarının yanına gitti.
çocukları kendisini g”rdükleri vakit, çok sevinerek en yüksek sesle Ÿ”yle
dua
ettiler: "ey allah'ımız! bize sevinç ve ferahlık verene hemen sevinç ve
ferahlık
ihsan
buyur."
gece oldu§u vakit, hakim uyudu.
rüyasında kendisine Ÿ”vle dendi: "baŸını
kaldır."
hakim baŸım kaldırınca altın ve
gümüŸten yapılmıŸ iki k”Ÿk g”rür ve:
"ey allah'ım! bu k”Ÿkler kimindir?" diye sorar. kendisine Ÿ”yle cevap
verilir:
- 116 -
"e§er fakirin ihtiyacını gidermiŸ olsaydın, bu k”Ÿkler senin olacaktı.
ihtiyacını g”rmedi§in için bu k”Ÿkler, filan hıristiyanın oldu."
hakim korku ve dehŸet içinde u-yanıp, a§layıp sızlanmaya baŸladı. sonra o
hıristiyan'ın yanına gidip:
"dün nasıl bir iyilik iŸledin?" diye sordu. hıristiyan da ona, bir fakire
yiyecek ve para yardımı yaptı§ını anlattıktan sonra:
"niçin soruyorsun?" dedi. hakim g”rdüklerini ona anlattı. sonra:
"dün fakire yapmıŸ oldu§un bu güzel muameleyi bana yüz bin dirheme sat"
dedi.
hıristiyan:
"ben onu, yeryüzü dolusu altın verseler bile satmam. fakat ey hakim, Ÿahit
ol ki
ben allah'a ve resulü'ne iman ettim" dedi. sonra "eŸhedü en la ilahe
illelllah
ve eŸhedü enne muhammeden abdüh– ve ras–lüh" diyerek kelime-i Ÿehadet
getirdi.
allahü teala ona ziyadesiyle ihsanda bulunup müslüman olarak ahirete
irtihal
etmesini nasip etti. allah ona rahmet mekanını cennet eylesin.
- 117 -
allah'ın rızasını istemeyi,
insanlar üzerine tercih
etmek
rivayet edilir ki, bir fakir adamın kendisi, karısı ve üç çocu§u üç gün aç
kalıp, hiçbir Ÿey yemedüer. bir gün karısı
Ÿ”yle der:
"ey adam! bu çocukları g”rmüyor musun? açlıktan yüzleri sararmıŸ, etleri
erimiŸ.
onların bizim gibi ne kuvvetleri vardır, ne de sabredebilirler." adam:
"iki dani§e (dirhemin altıda biri) çalıŸmak için çok iŸ aradım, fakat kimse
beni
çalıŸtırmadı. onların aç kalmaları benim de ci§erlerimi yakıyor" der.
kadın: "al
Ÿu baŸ”rtümü, kaça satabilir -sen sat. parası ile çocuklara yiyecek al."
adam karısının baŸ”rtüsünü alıp çarŸıya çıkar, iki dirheme satar. yiyecek
almaya
giderken, yolda bir adamın:
"allah rızası için, rasulüllah (s.a.v.)'in sevgisi hakkı için bana bir Ÿey
verin. ey zengin olan allah'a borç verenler, allah'a yemin ederek
s”ylüyorum ki,
- 118 -
dünyalık hiçbir Ÿeyim yoktur" dedi§ini iŸitir ve o adama:
"allah rızası ve rasulüllah (s.a.v.)'in muhabbeti için Ÿu iki dirhemi al"
der ve
parayı ona verir.
adam evine eli boŸ olarak d”nmekten utanır. aynı zamanda karısının da,
üzücü s”z
s”ylemesinden çekindi§i için, düŸünceli bir halde namaz kılmak üzere
mescide
gider. akŸam oldu§u vakit eve s”z verdi§i vakitten biraz geç olarak d”ner.
karısı çıkıŸarak:
"çocukları aç olarak evde bıraktın. baŸ”rtüsünü ne yaptın?" der.
adam baŸına gelenleri, yapmıŸ olduklarım, isteyicinin nasıl istedi§ini,
kendisinin ona nasıl cevap verdi§ini, bir bir anlatır. karısı: "e§er allah
için
yaptı isen o çok zengindir. vaad etti§ini vericidir. yüce olan allah ile ne
güzel muamelede bulundun!" der. sonra:
"Ÿu yükü al, g”türüp hepsini sat. onunla bize yiyecek al" der.
adam yükü alıp g”türür. fakat kimse onu satın almaz. sonunda karısına geri
g”türmeye karar verir. yolda gider-
- 119 -
ken bir de bakar ki yanında büyük bir balık bulunan bir balıkçı onu
ça§ırıyor.
balıkçıyı g”ren adam, ona Ÿ”yle der:
"ey kardeŸim! sence kıymeti olmayan bunu al da, satamadı§ın Ÿunu bana ver."
balıkçı onun dedi§ini kabul edip, balı§ı verir. adam balı§ı hemen karısına
g”türür. kadın balı§ı g”rünce, yüzünde sevinç alametleri belirir. kadın
hemen
balı§ı yarıp temizlemeye baŸlar. balı§ın karnında bilemedi§i taŸlar g”rür.
onları alıp, kocasına g”türür. kocası da taŸları alıp sarrafa g”sterir.
taŸları
g”ren sarraflar:
"bunlar adi taŸlardan de§ildir. bunlar pahası biçilmeyen, karŸılı§ı
bulunmayan
kıymetli cevherlerdir" derler. taŸların fiyatını yükseltirler ve yirmi d”rt
bin
dirhem verirler. adam cevherleri bu miktara satar. parayı alıp, karısının
yanına
gelir. tarif edilmeyecek derecede sevinirler. kendilerinden gam ve keder
gidip,
ev neŸe ile dolar. tam bu sırada kapıda bir dilenci belirir:
"ey allah ehli! allah'ın size ver-
- 120 -
diklerinden bana da verin" der. adam kapıya çıkıp, dilenciye Ÿ”yle der:
"bizim
hepimiz için yarısı, senin için de yarısı olsun. b”yle razı olursan ne ala.
yoksa daha fazla veririz" der. dilenci: "peki razıyım" diye cevap verir.
adam paranın yarısını getirmek için içeri girer. dilenci de onun d”nmesini
bekler. tam bu sırada adam uyuyup kalmıŸ. uykusunda dilenciyi g”rür ve
iste§ini
sorar. dilenci ona Ÿ”yle cevap verir:
"ey adam! ben dilenci de§ilim. ben allah'ın sana g”nderdi§i bir mele§im.
allah
beni sana g”nderdi ki, sana verdi§i nimetin bir kısmını vermekle sabredecek
misin diye, seni imtihan etti. seni müjdelerim. allah senden kendi rızası
için
verdi§in iki dirhemi kabul buyurdu. onun mukabilinde sana bu dirhemleri
verdi. aynı zamanda senin için ahirette g”zlerin g”rmedi§i ve kulakların
iŸitmedi§i ve hiçbir beŸerin hatırına gelmedi§i nimetleri hazırladı. çünkü
sen
yapmıŸ oldu§un iŸleri ihlasla ve sırf onun rızası için yaptın. allah kendi
rızası için çalıŸanın amelini zayi etmez. allahü teala g”ndermiŸ oldu-
- 121 -
§u mukaddes kitapların bazısında Ÿ”yle buyurmuŸtur:
"e§er üç Ÿeyi üç Ÿeye musallat kılmamıŸ olsaydım, dünya iŸleri intizama
girmezdi. musibete u§rayana sabrı musallat ettim. e§er sabır olmasaydı
insanlar
a§layarak ”lürdü. pis kokuyu ”lüye musallat ettim. e§er o olmasaydı, ”lüler
asla
defnedilmezlerdi. bu§daya da güveyi ve di§er b”cekleri musallat etmemiŸ
olsaydım, krallar onu altın ve gümüŸ gibi hazinelerinde depo edip
saklarlardı.
ben istedi§imi yaparım. ben mecŒd ve kerŒm olan allah'ım."
harama bakmaktan sakınmak
adamın biri yabancı bir kadına bakar. bunun için çok üzülür ve cenabı
hakk'a
Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! sen g”zümü bana senden bir nimet
olarak
verdin. ben onun benim için bir azap vesilesi olmasından korkuyorum. o
nimeti
benden al."
o anda adam k”r olur. mescide gitmek istedi§i zaman onu, kardeŸinin
- 122 -
r
küçük o§lu g”türürdü. mescide vasıl olduklarında çocuk onu bırakıp,
çocukların
yanına giderek onlarla oynardı. herhangi bir ihtiyacı oldu§u vakit adam
çocu§u ça§ırır, çocu§u gelip ihtiyacını istemeyerek giderir, sonra oyun
yerine
d”nerdi. bir gün mescidde iken etrafında bir Ÿeyin dolaŸtı§ını hissederek
korkar
ve çocu§u ça§ırır. çocuk ona cevap vermez. bu sefer ellerini g”§e do§ru
kaldırıp, Ÿ”yle niyaz eder:
"ey allah'ını! sen bana nimet o-larak, g”z vermiŸtin. ben onunla g”rürdüm.
onun
benim için, bir azap vesilesi olmasından korktu§um için, benden o
nimetini almam istemiŸtim. sen de o nimetini geri aldın. Ÿimdi ise ben ona
muhtaç oldum. onu bana tekrar vermeni istiyorum allah'ım!"
allahü teala onun g”zünün g”rmesini iade etti ve o anda adam g”rmeye
baŸladı.
evine g”rür oldu§u halde gitti. allah her Ÿeye kadirdir.
- 123 -
uf;
azgınlı§ın sonu
israilo§ullarımn içinde, çocu§u olmayan biri varmıŸ. bu adam huy edinmiŸ
ki, her
ne zaman evden dıŸarı çıkar ve bir çocuk g”rürse, onu kandırıp evine
getirir ve
(hasetli§inden) ”ldürüp evinde bulunan gizli bir kuyuya atarmıŸ. buna karŸı
çıkan bir karısı varmıŸ. ancak ona: "e§er allah beni muaheze etmiŸ olsaydı,
falan falan günlerde iŸledi§im zaman da muaheze ederdi" dermiŸ. karısı ona:
"allahü teala onları sende asla bırakmaz. senin va'den henüz dolmamıŸtır.
senin
va'den doldu§unda allah sana azab verecektir" der.
adam bir gün dıŸarı çıkar, çok iyi giyinmiŸ iki kardeŸ çocukla karŸılaŸır.
onları g”rünce yanlarına yaklaŸıp, kandırır. onları evine g”türür, ”ldürüp
kuyuya atar. baba çocuklarını aramaya çıkar. çocuklarını bulamayan baba,
do§ru
ben-i israil peygamberlerinden birinin yanına
- 124 -
gider. durumu ona anlatır. peygamber ona:
"onların, oynadıkları bir oyuncakları var mı idi?" diye sorar. adam:
"evet, vardı. çocuklarımın küçük bir k”pek eni§i vardı, onunla oynarlardı"
der.
"onu bana getir."
adam eni§i peygambere getirir. peygamber eni§in iki g”zü arasına yüzü§ünü
koyar
ve onu salıp g”nderir. adama da: "onun arkasından git ve bak hele,
israilo§ullarımn evlerinden hangisine girecek, orada bir açıklama olur"
der.
enik evlere do§ru gidip, evleri a-raŸtırır. sonunda bir eve girer. onun
ardından
eve girerler. enik evin içinde bir yere gidip, orada kuyru§unu sallamaya ve
ayakları ile eŸmeye baŸlar. bunun üzerine orasını kazarlar. kuyuyu
açtıklarında
iki kardeŸ çocuk ile birlikte bir çok çocukların ”ldürülüp oraya atıldı§ım
g”rürler. durumu o devrin peygamberine bildirirler. adamı da onun yanına
g”türürler. peygamber adamın idam edilmesini emreder. tam idam edilece§i
vakit
karısı
-125 -
gelip, adama Ÿ”yle der: "ben seni ceza ile korkutmuyor mu idim? allah seni
azapsız bırakmaz demiyor muydum? senin vaden Ÿimdi dolmuŸtur. allah azabını
verecektir. o her Ÿeye kadirdir."
geyiklerin Ÿahitli§i
adamın biri, emirle birlikte, çeŸitli yemekler ve iki piŸmiŸ diŸi geyik
bulunan
bir sofrada buluŸurlar. fakat onun emir oldu§unu bilmiyormuŸ. adam, piŸmiŸ
diŸi
geyi§in birini alıp gülmeye baŸlar. emir gülmesinin sebebini sorunca adam
Ÿ”yle
anlatır:
"bir defasında, bir tacirin yolunu kesmiŸtim. kendisini ”ldürmek
istedi§imde,
bana kendisini ba§ıŸlamam için yalvarmaya baŸladı. ben kabul etmedim. benim
ciddi oldu§umu anlayınca, da§a do§ru baktı, orada iki diŸi geyik g”rdü ve
onlara:
"siz bana Ÿahit olun. bu adam beni haksız yere ”ldürüyor" dedi. sonra ben o
taciri ”ldürdüm. Ÿu iki geyi§i g”rdü§ümde onları Ÿahit tutmasından ne
- 126 -
kadar aptal oldu§unu anladım. bunun için güldüm.
emir, adamın bu s”zlerini iŸitince: "allah'a yemin ederim ki, geyikler,
adamın
kısasını yerine getirecek olan kimsenin yanında Ÿahitlik ettiler" dedi ve
kısas
olarak adamın boynunun vurulmasını emretti.
baŸkasının kuyusunu kazanlara ders olsun
bir gün aslanın biri hastalanır. tilki hariç bütün hayvanlar, aslanı
ziyarete
gelirler. kurt, tilkinin aleyhinde nemmamlık yapar. sonra tilki aslanın
yanına
gelir. aslan ona: "bizden uzak kalmanın sebebi nedir? niçin ziyaretime
gelmedin?" der. tilki:
"seni tedavi edecek ilaç aramakla meŸguldüm" der. aslan: "ne gibi bir ilaç
buldun" diye sorar. tilki:
"seni tedavi edecek ilaç aramakla meŸguldüm" der. aslan: "ne gibi bir ilaç
buldun?" diye sorar. tilki:
"hastalı§ın ilacı kurdun baldı-
- 127 -
rmda bulunan bir cevizdir" der. bunun üzerine aslan kurdun baldırını
pençeler.
tilki oradan çıkıp gider. bir müddet sonra kurt baldırından kanlar aka aka
tilkinin yanına gelir. tilki ona Ÿ”yle der:
"ey kırmızı ayaklı, bir daha kralların yanında oturdu§un zaman, a§zından
çıkan
Ÿeye dikkat et."
nefsin arzusuna uymamak
bilginlerin birinden rivayet edilmektedir. demiŸtir ki: "komŸumuzdan yemek
için
piŸmiŸ kuzu eti satın almıŸtık. fakirlerden biri de bize geldi. onu da
bizimle
yeme§e davet ettik. fakir, kuzu etinden bir lokma alıp a§zına koydu. sonra
yutmadan lokmayı atarak uzaklaŸtı ve bize: "bana ”yle bir hal geldi ki, eti
yemekten beni men etti" dedi. biz:
"sen yemeyince, biz de bu etten yemeyiz" dedik. fakir: "ben bir fakirim,
yemem.
size gelince nasıl isterseniz ”yle yapınız" dedi.
biz de fakirin yemedi§i o etten
yemedik. ve:
- 128 -
"bunu piŸireni ça§ırıp, etin aslını kendisine sorsak, belki de bize bir
çirkin
sebep s”yler" dedik. gerçekten, eti piŸireni ça§ırdık ve kendisine, etin
aslını
sorduk. daha biz sorumuzu bitirmeden etin, ”lü hayvan eti oldu§unu ve
nefsine
uyup, parası için sattı§ını s”yledi bize. biz de eti k”peklere yedirdik.
bir
müddet sonra o fakiri g”rdük. kendisine, eti yemekten çekinmesinin
sebebinin ne
oldu§unu ve kendisine nasıl bir hal geldi§in sorduk. bize Ÿ”yle cevap
verdi:
"allah'a yemin ederim ki, senelerden beri hiç et yemek istemezdim. bu
piŸmiŸ eti
bana takdim etti§iniz vakit, nefsim Ÿiddetle et yemek arzuladı. bundan
dolayı
ette bir illet oldu§unu anladım ve yemeyi terk ettim."
bak ey kardeŸim, allahü teala nefsinin arzularına muhalefet eden kullarını
nasıl
koruyor!
- 129 -
iyilik, nank”rlükle
karŸılansa bile allah indinde zayi olmaz
dindar ve salih bir adam bir gün avlanmaya çıkar. bir de bakar ki korku
içinde
kıvranan bir yılan g”rür. yılan
kendisine:
"ey adam, peŸimdeki beni ”ldürecek olan düŸmanımdan beni kurtar. allah da
seni
kurtarsın" der.
bunun üzerine adam, yılanı elbisesiyle ”rtmek ister. yılan: "düŸmanım beni
g”rür" dedi. adam, yılana: "ne yapalım?" diye sorar. yılan Ÿ”yle der:
"e§er iyilik yapmak istiyorsan, bana a§zını aç, karnına gireyim" der. a-
dam:
"ben senden korkarım" der.
yılan, adama eziyet etmeyece§ine dair s”z verir ve ona kendisinin, hazreti
muhammed (s.a.v.)'in ümmetinden oldu§unu bildirir. adam a§zını açar, yılan
da
adamın karnına girer. bu sırada yanın-
- 130 -
dan elinde kılıcı bulunan bir adam geçer ve kendisine yılanı sorar. adam
g”rmedi§ini s”yler. sonra bu yalanından ”türü yüz kere isti§farda bulunur.
yılan
baŸını çıkarıp düŸmanına bakıyormuŸ. adam, yılana düŸmanının geçti§ini ve
karnından çıkmasını s”yler. yılan, adama Ÿ”yle der:
"ey adam, Ÿimdi sen iki ”lümden birini seç. ya ci§erini parçalarım veyahut
kalbim delerim." adam:
"sübhanellah! aramızda olan antlaŸma nerede kaldı?" diye sorar. yılan Ÿ”yle
cevap verir:
"senden daha aptal kimse g”rmedim. atan adem aleyhisselam'a olan
düŸmanlı§ımı
unuttun mu? ben onu cennetten çıkarmıŸtım. ehli olmayana iyilik yapmanı
sana kim
s”yledi?"
adam, yılana der ki: "e§er muhakkak beni ”ldürmen gerekiyorsa, bırak da Ÿu
da§ın
ete§inde kendime bir mezar kazayım." yılan: "ne istersen, onu yap" der.
adam,
ellerini g”§e do§ru açarak: "ey latŒf ve kadir olan allah'ım! bana gizli
lütfunla lütfet. ey hakŒm, ey alŒm, ey yüce büyük olan allah'ım! ya hayyü
- 131 -
ya kayy–m, ya allah. beni bu yılandan kurtarmayacak mısın? beni bu melundan
kurtar!" diye cenabı hakk'a niyazda bulunur ve da§a do§ru yürür.
adam Ÿ”yle anlatıyor: "da§a do§ru giderken parlak yüzlü, güzel kokulu ve
temiz
elbiseli bir ihtiyara rastladım. bana yeŸil bir yaprak verdi ve: "bu
yapra§ı ye"
dedi. ben de yapra§ı yedim. yılan parça parça düŸtü ve sancım geçti. ben, o
adama:
"sen kimsin, ey kendisini allah'ın bana ihsan etti§i kimse?" dedim. adam
bana
Ÿ”yle cevap verdi:
"sen bu dua ile allah'a niyazda bulundu§un vakit, yedi kat g”kteki tüm
melekler
allah'a yalvardılar. allahü teala: "izzetim ve celalim hakkı için, o
yılanın
kuluma yaptı§ının hepsini biliyorum" buyurdu ve bana, cennete gidip tuba
a§acından bir yaprak koparıp sana yetiŸmemi emretti. ben o kimseyim ki,
bana
maruf (iyilik) denir. benim yerim g”klerdir. sen yine iyilik yapmaktan geri
kalma. çünkü iyilik, k”tülükten gelecek olan zararı ”nler. iyilik kendisine
iyilik
- 132 -
ve:
yapılan tarafından zayi edilirse de, allah katında zayi olmaz.
allah'ın her yarattı§ında bir hikmet vardır
adamın biri, pislik b”ce§i g”rür
"bu, yaradılıŸı çirkin pis kokulu olan bir yaratıktır. allahü teala'nm bunu
yaratmasındaki maksadı nedir?" der. bunun üzerine allahü teala o adama bir
çıban
verdi ki, bütün doktorlar onu tedavi etmekten aciz kaldılar. herkes
yaranın
iyileŸmesinden ümit kesmiŸti ki, bir gün sokakta ba§ıran bir adamın sesini
iŸitir ve onun getirilip, yarasına bakmasını ister. kendisine:
"senin yaranı iyileŸtirmekte en meŸhur doktorlar bile aciz kaldılar, o a-
dam
senini yarana ne yapabilir, derler kendisine. adam: "muhakkak onun yanıma
gelmesi lazımdır" der.
bunun üzerine adamı hastanın yanına getirirler. adam çıbanı g”rünce,
kendisine
bir pislik b”ce§i getirmelerini
- 133 -
ister. orada bulunanlar adamın bu iste§ine gülerler. fakat hasta baŸından
geçeni
hatırlayıp, yanında bulunanlara, adamın istedi§ini kendisine getirmelerini
s”yledi. çünkü adam iŸin hakikatini g”rüyor ve biliyor" dedi. adama pislik
b”ce§ini getirdiler. b”ce§i yakan adam, onun külünden çıbanın üzerine
serpti,
çıban allah'ın izniyle hemen iyileŸti. hasta, orada bulunanlara Ÿ”yle dedi:
"iyi
biliniz ki, allahü teala, mahlukatının en adi ve yaramazı olanında bile, en
iyi
deva bulundu§unu bana bildirmek murad buyurdu. allah (c.c.) hakim'dir,
habir'dir.
rızıkta allah'a güvenmek
eŸ'arilerden ebu musa, ebu malik ve ebu amir, baŸka birkaç kiŸi ile
birlikte
peygamber aleyhisselam'ın yakınına hicret ettiler. yiyecek bir Ÿeyleri
kalmadı§ı
için, içlerinden birini, yiyecek istemek için peygamber aleyhisselam'a
g”nderdiler. giden kiŸi peygamber aleyhisselam'ın yanına vardı§ında,
kendisini:
'terde yürüyen ne kadar canlı
- 134 -
varsa, hepsinin rızkı ancak allah'a aittir." mealindeki ayet-i kerimeyi
okurken
g”rür. kendi kendine:
"eŸ'ariler allah'a isyan etmiŸlerdir" diyerek ve peygamber aleyhisselam'ın
yanına girmeden, d”nüp gelir ve onlara: "müjdeler olsun, size imdat geldi"
der.
bu s”zü iŸitenler, peygamber aleyhisselam'ın durumlarını ”§renip,
kendilerini
müjdeledi§ini sandılar. bunlar bu hal üzere iken, içi et ve ekmek dolu bir
tepsi
ile iki adam yanlarına geldiler. adamların getirdikleri et ve ekmekten
doyuncaya
kadar yediler. sonra birbirlerine, yemekten artanı peygamber aleyhisselam'a
g”türelim dediler. peygamber aleyhisselam'ın yanına vardılar ve:
"ey allah'ın resulü! hayatımızda bize g”ndermiŸ oldu§un yemekten daha güzel
ve
tatlı bir yemek g”rmedik" dediler. peygamber aleyhisselam:
"ben size bir Ÿey g”ndermedim" buyurdular.
bunun üzerine onlar, peygamber - 135 -
aleyhisselam'a, kendilerinden yiyecek istemek için adam g”nderdiklerini
bildirdiler. peygamber aleyhisselam kendisine gelene ne yaptı§ım sordu ve
sonra
Ÿ”yle
buyurdu:
"o, allahü teala'mn onlara g”nderdi§i bir rızıktır. onlar ondan doyuncaya
kadar
yediler" buyurdu.
akıllı ayı
adamın biri aslandan kaçarken, kuyuya düŸer. onu kovalayan aslan da kuyuya,
onun
üzerine düŸer. aslan kuyunun dibinde bir ayı g”rür ve:
"ne zamandan beri buradasın?" diye sorar. ayı: "birkaç günden beri
buradayım.
açlıktan ”lüyorum" diye cevap verir. aslan: "gel de Ÿu adamı yiyelim,
açlı§ımızı
giderelim" der. ayı:
"ikinci bir kere daha acıktı§ımızda, ne yaparız? en do§rusu, biz bu adama,
kendisine hiçbir zarar vermeyece§imize dair yemin edelim. o bizim
kurtulmamız
için çareler arasın. çünkü o, çare bulmak için bizden daha yeteneklidir"
- 136 -
der. bunun üzerine ayı ve aslan, adama hiçbir zarar vermeyeceklerine dair
s”z
verirler. adam da kuyudan çıkar ve onları kurtarır. (ayının g”rüŸü, aslanın
g”rüŸünden daha iyi ve isabetli idi.)
aptal ayı
adamın biri aslandan kaçar ve korunmak için, a§aca çıkar. adam a§aca
çıktı§ında
bir de ne g”rsün! a§acın üstünde bir ayı, dalın üzerine oturmuŸ, meyve
topluyor.
aslan da a§acın altına gelip oturur ve adamın inmesini bekler. adanı ayıya
Ÿ”yle
bir g”z atar. ayı, sanki kendisine:
"sesini çıkarma, aslan benim burada oldu§umu anlamasın" dercesine, iki
elini
a§zına g”türmüŸ, iŸaret ediyormuŸ. adam bu halden hayret içinde kalır.
elinde
bulunan keskin bir bıçakla, ayının ü-zerine oturdu§u dalı kesmeye baŸlar.
a-dam
dalı kesince ayı yere düŸer ve aslan da hemen üzerine atlar bo§uŸmaya
baŸlarlar.
aslan, ayıyı parçalayıp yer ve gider. adam da allah'ın izniyle kurtulur.
- 137 -
allah'ın verdi§i nimetlere Ÿükretmemenin sonu
zengin adamın biri yemek yiyordu, sofrasında piŸmiŸ tavuk vardı. bir
dilenci
gelip, kendisinden bir Ÿey istedi. dilenciye bir Ÿey vermeyip, onu eli boŸ
geri
çevirdi. adam çok mal ve servet sahibi idi. bir gün karısı ile arası
açılıp,
boŸandılar. karısı baŸka kocaya vardı. kadının ikinci kocası yemek yerken
bir
dilenci ondan bir Ÿeyler istedi. sofrasında piŸmiŸ tavuk bulunan adam
karısına:
"piŸmiŸ tavu§u alıp dilenciye ver" dedi.
kadın tavu§u alıp dilenciye verdi. kadın dilenciyi g”rünce, kendisine
yabancı
gelmedi. biraz düŸündü ve ilk kocası oldu§unu anladı. durumu ikinci
kocasına
bildirdi. ikinci kocası:
"allah'a yemin ederim ki, o a-damdan bir Ÿeyler isteyen fakir dilenci ben
idim.
allahü teala'mn ona verdi§i nimetlere Ÿükretmedi§i için, allah da o-nun mal
ve
servetini alıp, bana verdi" dedi.
- 138 -

nimetin de§erini bilememek


j muhammed b. abdurrahman el-
haŸim'in, Ÿ”yle dedi§i rivayet edilir. bir kurban bayram günü anneme
gitmiŸtim.
yanında, kirli elbiseli bir kadın g”rdüm. annem, bana: "bu kadını
tanıdın
mı?" diye sordu. ben: "hayır, tanımadım" diye cevap verdim. annem: "bu
kadın,
cafer el-bermeki'nin annesi utabe'dir" dedi. kadına selam verdim, sonra:
"baŸından geçenleri anlat" dedim. kadın bana, Ÿunları anlattı:
"sana
birkaç cümle s”yleyece§im ki, anlayanlar için onda büyük ibretler vardır.
Ÿ”yle
ki:
"bu bayram gibi bir bayram girmiŸti. benim baŸucumda d”rt yüz hizmetçi
dolaŸırdı. ben ise o§lum cafer bana asi geldi, bana bakmıyor, derim. bugün
ise
size geldim, iki koyun derisi istiyorum sizden. birini iç elbise, di§erini
de
dıŸ elbise yapaca§ım" dedi.
ben, kadına beŸ yüz dirhem verdim ve kendisine, her ihtiyacı için bize
gelmesini
rica ettim.
- 139- ".;-:- ;y-v
hakikaten kadın ”mür boyu bize gelip, giderdi.
hayvana haram yedirmenin sonu
allah yolunda, savaŸanlardan bir savaŸçı, atı ile, ile adında bir kafiri
”ldürmek için ona hücum eder. at onu ”ldürmekten aciz kalır. sonra kafiri
”ldürmesi için atı yalnız olarak salar. at yine kafiri ”ldüremez. sonra
atla
ikinci, üçüncü defa ona hücum eder, at yine onu ”ldüremez. gazi, ilc'i
”ldüremedi§i için mahzun ve müteessir olarak geri d”ner. çadırına girip
uyur.
atı baŸının ucunda durur. adam rüyasında güya atı onunla konuŸuyormuŸ gibi
Ÿ”yle
g”rür:
"onu ”ldürmedi§im için bana sitem ediyor musun? ama dün bana yiyecek
alırken,
adama geçmez para verdin"
der sahibine:
adam uykusundan uyanınca hemen gidip, atına yem almıŸ oldu§u adamı bulur ve
ona
vermiŸ oldu§u geçmez parayı alıp, geçerini verir.
' - 140 -
”mer b. abdülaziz'e g”kten müjde inmesi
”mer b. abdülaziz zamanında büyük bir kıtlık oldu. kendisine
araplardan
bir grup insanlar geldi. içlerinden birini halife ile konuŸmak için
seçtiler. o
adam halifeye Ÿ”yle s”yledi: "ey mü'minlerin emiri! biz
sana
büyük bir zaruretle karŸı karŸıya kaldı§ımız için geldik. açlıktan
derilerimiz bedenlerimize yapıŸtı. bizi selamete çıkaracak olan Ÿey, devlet
hazinesinde vardır. bu mal üç kısımdan hali de§ildir. ya allah için olur,
yahut
senin için veyahut da allah'ın kulları için. e§er allah içinse, allah'ın
ona hiç
ihtiyacı yoktur. e§er senin için ise, ondan bize sadaka olarak
ver.
allah tasadduk edenlerin mükafatını verir. e-§er allah'ın kullan içinse,
ondan
kulların haklarını kendilerine ver.
bu s”zleri iŸiten ”mer b. abdülaziz'in g”zleri yaŸla doldu, sonra dedi ki:
- 141-
"iŸ s”yledi§in gibidir, ey adam!"
b”yle deyip, devlet hazinesinden ihtiyaçlarının giderilmesi hususunda e-mir
verdi. ihtiyaçlarını temin edip çıkıp gitmek istediklerinde, ”mer b.
abdülaziz o
adama Ÿ”yle dedi:
"ey hür olan adam! allah'ın kullarının ihtiyaçlarını bize ulaŸtırıp,
onların
s”zlerini bize duyurdu§un gibi, benim de s”zümü ve ihtiyacımı allah'a
ilet."
bunun üzerine s”zcü olan adam yüzünü g”§e do§ru çevirerek Ÿ”yle niyazda
bulundu:
"ey allah'ım! izzetin ve celalin hakkı için, ”mer bize nasıl muamele etti
ise
sen de ona ”yle muamele et."
adamın duası henüz bitmemiŸti ki, bol bol ya§mur ya§maya baŸladı. g”kten
büyük
bir dolu düŸüp bir a§aca çarptı ve kırıldı. içinden Ÿunlar yazılı bir ka§ıt
çıktı: "bu, allah'tan ”mer b. abdülaziz'e, cehennemden kurtuldu§una dair
berattır."
142
hükümdar nuŸirevan'ın bir çocuktan ”§rendi§i gerçek
adil bir hükümdar olan nuŸirevan, bir gün ava çıkar. av
peŸinde
iken, muhafızlarından ayrı düŸer. susayan hükümdar, yakınında bir k”y g”rüp
oraya gider. bir evin kapısının ”nünde durup, içmek için su ister. evden
bir
çocuk çıkar. kendisini g”rdü§ünde eve süratle geri d”ner ve bir Ÿeker
kamıŸı
parçasını sıkıp, suya karıŸtırır, bir bardakla onu hükümdara sunar.
hükümdar
kadehe bakar ki, içinde toprak ve toz bulunur. yavaŸ yavaŸ suyu içer.
sonuna
vardı§ında:
"güzel ve tatlı su. içinde toz toprak bulunmasaydı" der. kız çocu§u:
"ona toz, topra§ı ben, kasden koydum" der. hükümdar: "niçin b”yle yaptın?"
diye
sorunca, çocuk:
"seni çok susamıŸ g”rdü§ümden, suyu birden içersin de sana zarar verir diye
korktum" der.
- 143- "'-
nuŸirevan kızın zeka ve anlayıŸından dolayı taaccüp ederek:
"suya kaç Ÿeker kamıŸı sıktın?" diye sordu. çocuk: "bir tane sıktım" diye
cevap
verdi.
nuŸirevan buna da çok taaccüp etti. sonra sarayına d”ndü§ünde, o yerin
vergi
kayıtlarını istedi. kontrol sonucu, vergisinin az oldu§unu g”rdü. kendi
kendine,
oranın vergisinin artırılması cihetine gidilmesine karar verdi. bir müddet
sonra
o yere yalnız baŸına gitti. aynı kapının ”nünde durup, içmek için su
istedi.
kapıya yine aynı kız çocu§u çıktı. kendisini tanıdı. süratle, ona su
getirmek
için eve girdi. fakat bu sefer suyu getirmekle geç kaldı. hükümdarın yanına
çıktı§ı vakit kendisine:
"geç kaldın" dedi. çocuk:
"senin ihtiyacın bir kamıŸ parçasından çıkmadı. üç kamıŸ parçasını sıkmak
zorunda kaldım" diye cevap verdi. "bunun sebebi nedir?" diyen hükümdara
çocuk
Ÿ”yle dedi:
"sultanın niyetinin bozulmasıdır. biz iŸitmiŸiz ki, sultanın, kavmi üzerin-
- 144 -
deki niyeti de§iŸti§i zaman, mahsullerinin bereketi gider ve hayırları
azalır."
bunu iŸiten nuŸirevan güler ve i-çinde besledi§i vergiye zam hususundaki
kararından vazgeçer.
iffet ve nefsin Ÿerefi
emir imar b. hamza, melik mansur'un yanına gelir. mansur onu yanına
oturtur. o
gün, mazlumların Ÿikayetlerini dinledi§i bir gün idi. içlerinden bir adam
aya§a
kalkıp, yüksek bir sesle:
"ey mü'minlerin emiri! ben mazlum bir adamım" der. mansur: "sana kim
zulmetti?"
diye sorar. adam: "bana zulmeden imar b. hamza'dır. bu, benim tarlamı aldı"
der.
mansur, imar b. hamza'ya hitap ederek, yerinden kalkmasını ve hasmı ile
hesaplaŸmasını emreder. bunun üzerine, imar b. hamza:
"ey mü'minlerin emiri! e§er tarla onun ise, ben ondan Ÿikayetçi olmam, e§er
benim ise, ben tarlayı ona hibe ettim. tarla için, mü'minlerin emirinin
- 145 -
bana ikram etmiŸ oldu§u yerimden kalkmam" der.
mecliste bulunanlar, imar b. hamza'nın bu alicenaplı§ına taaccüp e-derler.
ibadete ”ncelik vermenin mükafatı
israilo§ulları için salih bir adam varmıŸ. onun da saliha bir karısı
varmıŸ.
allah teala o zamanın peygamberine Ÿ”yle vahyeder:
"filan salih kula git, s”yle. ben onun ”mrünün yarısını zengin kıldım,
yarısın
da fakir. e§er gençli§inde zengin olmayı seçerse, biz onu gençli§inde
zengin
kılar, ihtiyarlı§ında da fakir kılarız. e§er zenginli§i ihtiyarlı§ında
isterse
biz onu gençli§inde fakir, ihtiyarlı§ında ise zengin kılarız.
o zamanın peygamberi adama bunu bildirir. adam karısına gelip, durumu
anlatır
ve: "bu hususta fikrin nedir?" diye sorar. karısı "sen seç." der. adam,
karısına:
- 146 -

"ben, fakirli§in gençlikte olmasını seçtim. çünkü ben o zaman yoksullu§a ye


rabbime ibadet etmeye sabredebilirim. ihtiyarladı§ım vakit, zengin olursam
geçim
sıkıntısı çekmem, yiyece§im bulunur, rabbime ibadet ve taatte bulunmaya da
gücüm, kuvvetim bulunur. bunun üzerine karısı, Ÿ”yle der:
"ey adam! e§er gençlikte fakir olursan, allah'a ibadet etmeye
gücün
yetmez. çünkü biz o vakit, geçim derdi ile meŸgul olur. allah'a ibadet ve
taatta
bulunmaya ve tasaddukta bulunmaya ere-meyiz. e§er zenginli§i gençlikte
seçersek,
vücutlarımızın ve bedenlerimizin kuvvetli olmasından dolayı, allah'a ibadet
ve
itaat etmeye gücümüz yeter. adam karısına:
"g”rüŸün çok güzel, ben de b”yle yapaca§ım" der. bunun üzerine allahü teala
o
peygambere Ÿ”yle vahyeder: "o adam ile karısına, allahü teala Ÿ”yle
buyuruyor
de: "siz bizim taatımızı tercih ettiniz. siz bütün çalıŸmalarınızı bana
ibadet etmenize ayırdınız. ve her ikinizin niyeti de hayır iŸlemekte
birleŸti,
ben de sizin bütün ”mrünüzü zenginlik içinde
- 147 -
geçirmenizi takdir ettim. sen ve ailen bana ibadet ve taat üzere olun.
diledi§inizi sadaka olarak verin ki, dünyada ve ahirette nasibiniz olsun.
allah
her Ÿeyden müsta§nidir."
kaderi ile savaŸıp, yenilen adam
geçmiŸ zamanda bir kadın, kız evladı dünyaya getirir. hizmetçisi olan
k”lesine:
"bize ateŸ getir" der. hizmetçi kapıya çıkınca, kapının ”nünde bir adamın
durdu§unu g”rür. adam k”leye:
"bu kadın ne do§urdu?' diye sorar, k”lfe: "bir kız çocu§u do§urdu" diye
cevap
verir. adam:
"bu kız, yüz kiŸi ile cinsŒ münasebette bulunur, ondan sonra bu kadının
k”lesi
ile evlenir, ”lümü de ”rümcekle olur" der. k”le kendi kendine Ÿ”yle der:
"ben
bunun yüz kiŸi ile zina yapmasını ister miyim? benim bu kızı mutlaka
”ldürmem
lazımdır." bıça§ı alıp, bebe§in karnını yarar. evden çıkıp kaçar ve bir
gemiye
binip gider.
- 148 -
kız çocu§unun ailesi gelip yarasını sarar ve tedavi ederler. kızın yarası
iyileŸir. büyüdü§ünde kız, onunla bununla zina yapmaya baŸlar. bunun için
ailesi, kızı evinden kovar. kız deniz kenarlarından bir yere gelip,
yerleŸir,
orada k”tü iŸini icra etmeye baŸlar. bir müddet sonra, k”le olan o adam hal
erbabı olduktan sonra, yanında bir çok mal oldu§u halde o sahile gelir. o
yerin
halkından olan bir kadına:
"bana bu mahallenin kadınlarından en güzelini bul, getir, onunla evlenmek
isterim" der. kadın:
"burada çok güzel bir kadın vardır, fakat o kadın baŸkaları ile yatıp
kalkar"
der. adam:
"onu benim yanıma getir" der. kadın, adamın istedi§i kadının yanına gider
ve:
"buraya çok zengin bir adam geldi. evlenmek için güzel bir kadın istedi,
ben ona
Ÿu Ÿu sıfatta bir kadın vardır" dedim der. kadın:
"ben, zina yapmayı bıraktım, e-§er isterse, onunla evlenirim" der.
- 149 -
kadın, adama durumu anlatır. adam da o kadınla evlenir. kadın kocası olan
bu
adamın katında büyük bir mevki sahibi olur. sonra bir gün, karı koca
oturup,
konuŸuyorlarmıŸ. adam karısına, kızla olan geçmiŸ hadisesini anlatır.
kadın:
"allah'a yemin ederim ki, ben o kızım" der ve karnındaki bıçak yarasının
izini
g”sterir. ve devamla "ben bir çok kimselerle zina yaptım. belki onlar yüz
kiŸidir, belki daha az veya çoktur" der. adam karısına der ki: "bana o
kadın ”-
rümcek sebebiyle ”lür" denmiŸti. fakat onun zamanını araŸtırırız denir ve
sahrada karısına muazzam bir kale yapar. bir gün onlar kalede otururlarken
bir
de bakarlar ki, tavanda ”rümcek vardır. adam, karısına: "iŸte ”rümcek,
bırak onu
”ldüreyim" der. karısı: "bu beni ”ldürecek. allah'a yemin ederim ki, onu
benden
baŸkası ”ldüremez. bunu s”yler ve onu tavandan süker. ”rümcek yere düŸer.
kadın
”rümce§in yanına varıp, aya§ının baŸparma§ını üzerine koyar. ”rümcek
aya§ının
baŸparma§ım sokar, zehri tır-
- 150 -
nak ve etine yayılır. aya§ından zehirlenen kadın ”lür. allahü teala kur'an-
ı
kerim'de Ÿ”yle buyurmuŸtur:
"her nerede olursanız, ”lüm size eriŸir. velev ki, tahkim edilmiŸ yüksek
kalelerde bulunun."
ya susmalı veya konuŸunca rabbi zikretmeli
zünnun-ı mısrŒ Ÿ”yle der: içi yemyeŸil olan bir ba§a u§radım, bir de baktım
ki
bir genç, elma a§acının altında namaz kılıyor. kendisinin namaz kıldı§ının
farkına varmadan selam verdim. selamımı almadı. tekrar selam verdim. yine
selamımı almadı. sonra namazım uzatmadı. namazını bitirdikten sonra
parma§ı
ile toprak üzerine Ÿu Ÿiiri yazdı:
"dil, konuŸmaktan men olundu. çünkü o düŸmanlı§a sebeptir, belki afetleri
celbedendir. konuŸtu§un vakit, rabbini zikret. o'nu unutma ve her halinde
o'na
hamdet."
bunu okudu§um vakit uzun uzun - 151 -
a§ladım. sonra ben de parma§ımla yere Ÿu Ÿiiri yazdım:
"hiçbir yazan yoktur ki, yerde çürümesin, fakat zaman, ellerin yazdı§ını,
devamlı saklar.
elinde, kıyamet günü g”rdü§ün vakit seni sevindirecek olandan baŸka bir
Ÿey yazma."
o genç, bunu okudu§u vakit, Ÿiddetle haykırdı, sonra vefat etti. onu
kefenleyip
defnetmek istedim, fakat: "onun cenazesini melekler kaldıracaktır." diye
bir ses
iŸittim. bunun üzerine çekilip a§aca do§ru yürüdüm ve a§acın altında iki
rekat
namaz kıldım. sonra cenazenin bulundu§u yere baktım. cenazeden ne bir eser
g”rdüm ve ne de bir haber alabildim. kullarına istedi§i gibi ihsan eden
allahü j
teala'yı teŸbih ederim.
allah'ın kullarına olan merhameti
yine zünnun-ı mısrŒ'nin Ÿ”yle dedi§i rivayet edilmiŸtir. bir gün
elbiselerimi
yıkamak için nil nehrinin kenarına
- 152 -
gitmiŸtim. nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, g”rülmemiŸ
Ÿekilde
büyük bir akrep bana do§ru geliyor. çok korkmuŸtum. beni onun Ÿerrinden
koruması için cenabı hakk'a sı§ındım. akrep nehre geldi§inde, sudan büyük
bir
kurba§a çıkıp akrebe do§ru geldi. akrep kurba§anın sırtına binip suyun
üzerinde
yüzüp gittiler. ben de onların arkasından yürüyüp, peŸlerini takip ettim.
nehrin
karŸı yakasına geçtiklerinde, akrep kurba§ayı bırakıp dalları büyük,
g”lgesi
çok olan bir a§acın yanına gitti. bir de baktım ki, a§acın altında allah'a
asi
bir genç mıŸıl mıŸıl uyuyor. kendi kendime: "la havle ve la kuvvete illa
billah.
bu akrep nehrin ”tesinden buraya bu genci sokmak için geldi" dedim ve
içimden,
akrep gence yaklaŸtı§ı zaman hemen onu ”ldürmeye karar verdim. akrebe yakın
bir
yerde durdum. bir de baktım ki, karŸıdan büyük bir yılan, genci ”ldürmek
için
gence do§ru geliyor. akrep ona hücum etti, üzerine çıkıp baŸını sokmaya
baŸladı.
akrep yılanın ”lmesine kadar baŸım sokmaya devam etti. yılan ”ldükten
sonra,
akrep nehre d”ndü.
- 153 -
l
kurba§a da onu orada bekliyordu. akrep kurba§anın sırtına bindi, nehrin ”te
yanına geçtiler. ben de arkalarından onlara bakıp duruyordum. nihayet d”nüp
gencin yanına geldim, uyuyan gencin baŸucunda durarak Ÿu beyitleri
s”yledim: "ey
uyuyan, allah seni karanlı§ın içindeki her türlü k”tülükten korur.
yüce olan allah'tan g”zler nasıl uyur ki, sana ondan bütün nimetlerin
faydaları
gelir."
genç, benim bu s”zlerimden u-yandı. kendisine hadiseyi anlattım. bunun
üzerine
genç tevbe etti, k”tülükten vazgeçip iyilerden oldu ve ”lünceye kadar
hayatı
b”yle devam etti. allah ona rahmet etsin.
allah'ın takdirine kulun aklı ermez
vehb b. münebbih'ten rivayet e-
dilmiŸtir, diyor ki:
ısrailo§ullarının abidlerinden biri vardı ki, nehrin kenarındaki
ibadethanesinde
ibadet ederdi. yakınında bir elbi-
- 154 -
se tamir ve temizleyicisi vardı. belinde para kemeri bulunan bir atlı
gelip,
kemerini ve elbisesini çıkarır. nehirde elbisesini yıkar. elbisesini giyer,
fakat para kemerini orada unutup gider. o gittikten sonra bir avcı gelip
serpme
ile balık avlamaya baŸlar. para kemerini g”ren balıkçı onu alır, çekip
gider.
sonra atlı gelir, para kemerini orada bulamaz. elbise temizleyiciye:
"para kemerimi burada unuttum" der. adam:
"ben onu g”rmedim, diye cevap verir."
bu cevaba kızan atlı kılıcını çekip elbise temizleyiciyi ”ldürür. abid bu
hali
g”rünce, az kalsın fitneye kapılacaktı. kendisini toparlayan abid, cenabı
hakk'a
Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey yüce allah'ım! para kemerini balıkçı alır,
elbise
temizleyici ”ldürür."
gece olup uyudu§u vakit, allahü teala abide rüyasında Ÿ”yle buyurur:
"ey abid ve salih kulum, fitneye kapılma, rabbinin ilmine müdahale etme.
Ÿunu
iyi bil ki, o atlı, balıkçının babasını
- 155- - .-:,--:
”ldürüp malını almıŸtı. para kemeri onun babasının malındandır. elbise
temizleyicisine gelince, onun sevap sahifeleri dopdolu idi. ancak o
sahifelerde
bir günah vardı. atlının amel defteri günahlarla dolu idi. sevap hanesinde
tek
bir sevaptan baŸka bir Ÿey yoktu. o elbise temizleyicisini ”ldürdü§ü vakit,
onun
amel defterindeki bir tek günah silindi, atlının amel defterindeki bir
sevap da
silindi. senin rabbin diledi§ini yapar, istedi§i Ÿekilde hükmeder.
belaya karŸı sabretmek
ermiŸlerden birinin bir arkadaŸı varmıŸ. devrin hükümdarı onu hapseder.
ermiŸ
kiŸi, cezaevinde arkadaŸının hal ve hatırını sormak için ziyaret eder ve:
"hapishanede halin nasıldır?" diye sorar. arkadaŸı: "allah'a Ÿükürler
olsun"
diye cevap verir.
sonra, hapishaneye ŸiŸman bir mecusiyi getirirler. mecusi ile onu zincirle
bir
araya ba§larlar, ”yle bir hal alır ki, adam mecusi nereye giderse, onunla
bir-
= 156 -
likte gitmek zorunda kalır.
mecusi helaya gitti§inde, o da gitmeye ve hacetini bitirinceye dek onun
yanında
durup, pis kokuları beraber koklamak ve beraber hareket etmeye mecbur
oldu§u
için, hayli eziyet çeker.
dıŸarıdaki arkadaŸı buna muttali olur. gidip cezaevinde onu ziyaret eder,
hal ve
hatırını sorar.
arkadaŸı yine "allah'a Ÿükürler olsun" diye cevap verir.
ziyaret eden arkadaŸı ona: "ne zamana kadar b”yle Ÿükredeceksin. senin
içinde
bulundu§un beladan büyük, hangi bela vardır. arkadaŸı Ÿ”yle cevap verir:
"e§er mecusinin belindeki zünnarı (papazların bellerine taktıkları kuŸak)
ondan
ç”züp, benim belime ba§la-salar benim içinde bulundu§um beladan daha büyük
olur.
fakat ben, ey kardeŸim, bundan daha büyü§üne müstehakım.
allahü teala bu kadarla bana müsamaha etmiŸ ise, Ÿükretmek vacip olmaz mı?
sen
hiç iŸitmedin mi ki, bir büyük zatın üzerine bir tas kül d”külmüŸ
- 157=" - .".:-:-" .---
de, o zat secdeye varıp allah'a ŸükretmiŸ.
kendisine, niçin b”yle yaptın? denildi§inde, "ben, üzerime bir tas ateŸ
d”külmesinden korkarım. bir tas kül d”külmekle daha büyü§ünden ba§ıŸlandım,
allahü teala'ya Ÿükretmeyeyim mi?" diye cevap vermiŸtir.
boŸbo§azlı§ın k”tülü§ü
fadl b. rabi'in Ÿ”yle dedi§i rivayet edilir. bir gün harun reŸid bana dedi
ki:
"bana bir kan alıcı g”nder ki, taŸtan daha sessiz olsun."
"bende ”yle bir k”le vardır" dedim. o da:
"onu bana g”nder" dedi.
k”leyi reŸid'e g”nderdim. giderken kendisine hiç konuŸmamasını, daima
sukutu
muhafaza etmesini ve en iyi elbiselerini giyinmesini sıkı sıkı tenbih
ettim.
sonra ben de reŸid'in yanına gittim. onu yüzünün rengi solmuŸ ve ”fkelenmiŸ
bir
halde g”rdüm. bana:
"ey fadl! senin bana g”nderdi§in
- 158 -
sessiz adamı henüz g”rmedik. mühim bir iŸi çıktı herhalde" dedi. reŸid:
"nedir
onlar" diye sorunca, sorularını Ÿ”yle sıraladı: "me'mun daha yaŸlı oldu§u
halde,
muhammed'i onun üzerine niye takdim ettin?" reŸid:
"kan almayı bitirdi§inde, onun cevabını veririm" dedi.
kan alıcı, biraz durduktan sonra:
"sana baŸka bir soru soraca§ım" dedi. reŸid:
"sor bakalım, nedir o?" dedi.
"cafer b. yahya'yı niçin ”ldürdün?" dedi. reŸid: "kan almayı bitirdi§inde,
onun
da cevabım veririm" dedi.
"baŸka bir Ÿeyi de sormak isterim."
"nedir o?"
"nehir kenarını ba§dat'a niye tercih ettin? halbuki ba§dat ondan daha
güzeldir"
dedi. reŸid:
"iŸini bitirdi§inde, onun cevabını da veririm" dedi. iŸini bitirince, reŸid
sevinç içinde hizmetçisini ça§ırıp ona:
"so§uk suyu, bu adamı ”ldürmeden ”nce içme. o bana üç soru sordu ki,
- 159 -
e§er onları bana mansur sormuŸ olsaydı, cevap vermezdim" dedi.
fadl diyor ki: ben burada dururken, ebu delame a§layarak reŸid'in yanına
girdi.
(ebu delame daha ”nce ümmü delame ile anlaŸmıŸtı. kendisi reŸid'e gidip,
onun
vefat haberini verecekti. ummü delame de zübeyde'nin yanına gidip, ebu
delame'nin vefat haberini verecekti.) reŸid ona:
"niçin a§lıyorsun?" diye sorunca, ebu delame a§lamasını Ÿiddetlendirerek:
"ey mü'minlerin emiri! ümmü delame vefat etti, onun defni için paraya
ihtiyacım
vardır" dedi. bunun üzerine reŸid ona para verilmesini emretti.
”te taraftan da ümmü delame a§layarak zübeyde'nin yanına girer. zübeyde
ona:
"sana en oldu ki a§lıyorsun?" der. ümmü delame:
"ebu delame vefat etti" der.
bunun üzerine zübeyde, ebu delame'yi defnedebilmesi için ona para verir.
biraz
sonra reŸid, kan alıcının sorularından ve ümmü delame'nin vefatm-
- 160 -
r.
dan üzülmüŸ ve ”fkeli olarak, zübeyde'nin yanına girer. zübeyde ona:
"seni mahzun ve kederli g”rüyorum" der. bunun üzerine reŸid, zü-beyde'ye
durumu
anlatır. zübeyde gülerek:
"Ÿimdi ümmü delame, ebu delaem'yi defnetmek için benim yanımdan çıktı" der.
fadl diyor ki:
"reŸid benim yanıma d”ndü§ü zaman gülmekten katılıyordu. ben onun bu haline
taaccüp edip kalmıŸtım. çünkü mahzun ve kederli olarak içeri girmiŸ,
sevinçler
içinde gülerek dıŸarıya çıkmıŸtı. kendisinden durumu sordum. bana oldu§u
gibi
anlattı.
o zaman kendisinden, kan alıcıyı ba§ıŸlamasını istirham ettim. o da kabul
ederek
serbest bıraktı. sonra ebu delame'yi yanına ça§ırarak:
"b”yle hile yaparak para istemekten utanmadın mı?" diye sordu. ebu delame:
"ey mü'minlerin emiri! sesini çıkarma. çünkü sonra "mü'minlerin
- 161 -
emirinin ihsanına hilesiz ulaŸılmaz" derler dedi.
her ikisinin komik hilelerinden dolayı hepimiz güldük.
allah'a sı§ınmak ve bunun üzerine bir misal
iyilerden birisi, cariyesini satar. sonra sattı§ına piŸman olur. fakat
insanlara
bu halini açıklamaktan utanır. dile§ini avucunun içine:
"ey duayı kabul eden! benim ne istedi§imi sen biliyorsun." diye yazar. dili
ile
hiçbir Ÿey s”ylemeyip, ellerini g”§e do§ru kaldırır. sabah oldu§u vakit,
kapısının çalındı§ını iŸitir. kapıyı çalana:
"kim o?" diye seslenir. kapıyı
çalan:
"ben senden cariyeyi satın alanım. onu sana geri getirdim" der.
bu hale çok sevinen adam, cariyeyi ondan geri alır ve: "az bekle, paranı
iade
edeyim" der. adam:
"ben senden parayı istemiyorum. ben onun bedelini ondan daha hayırlı
- 162 -
olarak aldım. zira gece rüyamda, bana birisinin Ÿ”yle dedi§ini duydum:
"ey adam! cariyeyi satan kimse, allah'ın velilerinden biridir ve g”nlü o
cariyeye ba§lıdır. e§er cariyeyi ona parasız olarak geri verirsen, seni
cennete
sokar ve onun yerine huri veririm." bunun üzerine ben de alacak oldu§um
sevabı
paraya tercih ettim. parayı almam" der ve gider.
”lümden kaçmanın hiçbir faydasının olmadı§ı
geçmiŸ zamanlarda zalim meliklerden birine, ruhunu kabzetmek için ”lüm
mele§i
gelir. melik azrail'e: "sen kimsin?" diye sorar. azrail:
"ben ”lüm mele§iyim. ruhunu kabzetmek için geldim" der. melik: "”lüme
hazırlanabilmem için bana yedi sene müsaade et" der.
allahü teala, azrail'e: "sana, istedi§in gibi yedi sene müsaade ettim de
ona"
diye vahyeder. azrail aleyhisselam, allahü teala'nın vahyetti§ini ona
s”yler
- 163 -
ve yanından çıkıp gider.
melik kendisi için kuvvetli bir kale yapılmasını, etrafına yedi hendek
kazılmasını ve kaleye taŸtan duvarlar ”rülmesini emreder. kaleye
demir ve
kurŸundan bir kapı yaptırır. kalenin içinde büyük bir k”Ÿk yaptırıp, onun
içinde
oturarak, ”lümden korunmak ister. kapıcılarına ve muhafızlarına: "benim
yanıma asla ve ebediyyen kimseyi sokmayın" diye sıkı sıkı tembih eder. yedi
sene
tamam oldu§u vakit ”lüm mele§i yanına girer. melik ”lüm mele§ini g”rünce:
"nereden geldin? nereden girdin? seni buraya kim soktu?" diye sorar. ”lüm
mele§i ona:
"beni buraya evin sahibi soktu" der. bunun üzerine melik, bütün
kapıcılarını ve
muhafızlarını ça§ırıp onlara:
"bunu niçin içeri bıraktınız?" der. kapıcılar ve hizmetçiler, onu
g”rmediklerine
ve içeri bırakmadıklarına, kapıların da kilitli olup anahtarların kendi
yanlarında muhafaza altında oldu§una dair yemin ederler. bunun üzerine
azrail,
melike Ÿ”yle der:
- 164 -
"evin sahibi duvara muhtaç de§ildir. onun elçilerini ne duvarlar, ne surlar
ve
ne hendekler men edebilir." melik:
"”yle ise maksadın nedir ey gelen?" der. azrail: "maksadım ruhunu
kabzetmektir"
diye cevap verir. melik:
"mutlaka ruhumu kabzetmen lazım mıdır?" diye sorar. azrail:
"evet" diye cevap verir. melik:
"ruhumu kabzetti§in vakit ben nereye giderim?" diye sorar. azrail:
"yapmıŸ oldu§un eve ve kendin i-çin hazırlamıŸ oldu§un yere" der. melik:
"ben kendim için ev yapmadım" der. azrail:
"evet yaptın" diye cevap verir. melik:
"ev nerededir?" diye sorar. azrail:
"alevli cehennem ateŸinde. o a-teŸ, eli ve bütün azaları s”küp çıkarandır.
o
ateŸ, imandan yüz çevirip de hakk'a arka d”neni ça§ırır. bir de mal ve para
biriktirip depoya, kasaya yı§anı ça§ırır" der ve melikin ruhunu kabzedip
gider.
- 165 -
r
sadakanın fazileti ve hac yerine geçmesi
abdullah b. mübarek, hacca giderken, kufe'ye u§rar. orada bir mezbelede,
kadının
birinin kaz yoldu§unu g”rür. içine kazın ”lü oldu§u Ÿüphesi düŸer ve
kadının
yanında durup:
"ey kadın! bu hayvan ”lü müdür, yoksa kesilmiŸ midir?" diye sorar. kadın:
"”lüdür. onu çocuklarımla birlikte yemek istiyorum" der.
"allahü teala ”lüyü haram kılmıŸtır. sen bu memlekette ”lü eti yiyorsun?"
der.
kadın:
"ey adam! benden uzaklaŸ" der.
abdullah b. mübarek devamlı o-larak kadına, ”lü etinin haram oldu§unu
s”yler ve
üzerinde ısrarla durur. kadın:
"benim küçük çocuklarım vardır. üç gün oldu, onlara yedirecek bir Ÿey
bulamıyorum" der.
bunun üzerine abdullah b. mübarek kadını orada bırakıp gider. sonra
katırına
yiyecek, giyecek yükleyip, kadı-
- 166 -
mn evine gelir. evin kapısını çaldı§ında, kapıyı kadın bizzat açar. katırı
dehleyip kapıdan içeri sokar ve kadına:
"iŸte sana yiyecek, giyecek. katırı ve üstünde yüklü olanları al, senin
olsun"
der.
sonra hac mevsimi geçene kadar, orada kalır. ta ki hacılar memleketlerine
d”nünceye kadar. hacılar d”nmeye baŸladı§ında o da onlarla birlikte d”ner.
insanlar gelip kendisini tebrik etmeye baŸlarlar. o insanlara:
"ben bu sene hac etmedim" der. içlerinden bir adam: "sübhanellah, biz
arafat'a
giderken, yiyeceklerimizi sana bırakmadık mı? sonra onu senden arafat'ta
aldık.
baŸka bir adam da: filan yerde bize su içirmedin mi? daha baŸka birisi, sen
bana
Ÿunu Ÿunu satın almadın mı?" der. onlara:
"ben sizin s”ylediklerinizden bir Ÿey anlamıyorum. ben bu sene hac etmedim"
diyorum der. sonra gece oldu§u vakit uyur. rüyasında birisinin kendisine
Ÿ”yle
dedi§ini g”rür:
"ey abdullah! allahü teala senin
- 167 -
sadakam kabul buyurdu. sana benzer bir mele§i g”nderip, o melek senin
yerine
haccetti."
yine sadakanın fazileti
ibni abbas'ın Ÿ”yle dedi§i rivayet edilmiŸtir: medine-i münevvere'de büyük
bir
kıtlık ve açlık vuku bulur. hazreti osman'a Ÿam'dan bir katır yükü yiyecek
gelir. medine-i münevvere tacirleri yanına gelip, satın almak isterler.
onlara:
"bana ne kadar kazandırırsınız"
der. onlar:
"her on dirheme iki dirhem kazandırırız" derler.
"daha fazla ticaret verin" der.
"her on dirhemde, d”rt dirhem
kazandırırız."
"daha fazla kazandırın" der. "biz medine'nin tüccarıyız. sana
kim fazla kazanç verir?"
"allah bana her on dirheme, on dirhem kazandırır ve bu yiyece§i fakirlere
ba§ıŸladım" der.
ibni abbas diyor ki:
-168 -
"rüyamda peygamber aleyhis-selam'ı g”rdüm. nurdan yapılmıŸ ipekli elbise
giymiŸ,
güzel bir ata binmiŸ idi. çok acele gidiyordu." kendisine:
"ya rasulellah! ben sana çok müŸtakım" dedim. bunun üzerine peygamber
aleyhisselam:
"ey ibni abbas! osman bir sadaka verdi. allahü teala onun sadakasını kabul
buyurdu. onu cennet hurisi ile e-verdi. bizi de dü§üne ça§ırdı" buyurdu.
muŸa aleyhisselam'a vahyedilen üç ”nemli nokta
allahü teala, musa aleyhis-selam'a üç günde 114 bin kelime vah-yeder. o
kelimelerin içinde Ÿunlar da vardı. allah teala buyurdu: "ey musa! dünyada
benim
için çalıŸanlardan, zahid olan gibi çalıŸan olmaz. bana yaklaŸmak
isteyenlerden,
üzerlerine haram kıldı§ım Ÿeylerden korunan gibi kimse yaklaŸa-maz. bana
ibadet
edenlerden, benden korkusundan a§layan gibi kimse ibadet edemez."
- 169 -
"ey allah'ım! bunlar için ne hazırladın. bunları ne ile
mükafatlandırırsın?"
"ey musa! zahid olanlara cennetimi verdim. onlar cennette istedikleri gibi
yaŸarlar. haramlardan kaçınanları da, hesapsız olarak cennete sokarım.
benim
korkumdan a§layanlar ise, onlara refik-i a'la'yı verdim. onlara kimse
ortaklık
yapamaz."
k”tü ticaret
bazı alimler Ÿ”yle diyor. Ÿeytan her gün, insanlara dünyayı arz ederek:
"kendisine zarar verip fayda vermeyen, kendisini kederlendirip,
sevindirmeyen
Ÿeyi kim satın alır" der. dünyaya aŸık olup, sahip çıkanlar:
"biz satın alırız" derler. Ÿeytan: "onun bedeli para, pul de§ildir. onun
bedeli, cennetteki nasibinizdir. çünkü ben onu, allah'ın laneti,
gazabı,
”fkesi ve azabı olan d”rt Ÿey karŸılı§ında satın aldım. cenneti bunun için
sattım." "biz buna razıyız" derler. Ÿeytan: - 170 -
"ben bununla sizden ticaret etmek isterim" der. onlar: "peki olur" derler.
bunun
üzerine, Ÿeytan onlara dünyayı satar ve sonra: "ne k”tü bir ticaret" der.
allah'ın rızasını isteyerek yapılan iŸteki ihlas
hazreti ali (k.v.), harplerinden birinde, düŸmanlarından birini yakalayıp
yere
yatırır ve baŸını kesmek ister. tam bu sırada adam, hazreti ali'nin yüzüne
tükürür. bunun üzerine hazreti ali, a-damın baŸını kesmekten vazgeçer ve
serbest
bırakır. sebebi sorulunca:
"yüzüme tükürdü§ü vakit ona ”fkelendi§im için, ”ldürmekten çekindim. çünkü
ben
onu, allah rızası için ”ldürecektim" diye cevap verir.
kevser'in sıfatı
kevser, adn cennetindedir. geniŸli§i yüz sene, uzunlu§u üç bin sene
mesafedir. o
hazreti muhammed musta-
fa (s.a.v.)'in k”Ÿkünden arksız olarak a-kar. kevserin d”rt rüknü vardır.
rükünlerden birinin üzerine "ebu bekir, ben tasadduk ve itaat edenler
içinim"
diye yazılmıŸtır. ikincisinin üzerine: "”mer, ben Ÿehitler ve salihler
içinim" diye yazılmıŸtır. üçüncüsün üzerine de: "osman, ben fakirler ve
gece
gündüz itaat edenler içinim" der ki, onlar allah'ın has ve veli kullarıdır.
d”rdüncüsünün üzerinde ise:
"ali, ben mücahidler ve allah'ın dinine yardım edenler içinim" diye
yazılmıŸtır.
topra§ı çok iyi kokulu misktendir. bardakları g”kteki yıldızlar
adedincedir.
kenarındaki kubbeler inci ve mercandandır.
cuma günü peygamber
aleyhisselam'a salatü selam
getirmenin fazileti
hazreti enes (r.a.)'den rivayet e-dilmiŸtir, resulü ekrem (s.a.v.)
buyuruyor ki:
"kim ki, benim üzerime cuma günü yüz kere salatü selam getirirse, allah
(c.c.)
onun otuz tane dünya, yetmiŸ tane __ı 70__
-l l œ*
de ahiret ihtiyacım giderir. bana salatü selam getirdi§inde allahü teala
bir
mele§i vazifelendirip, sizin birinize hediye getirdi§i gibi hediye olarak
onu
bana, kabrime getirir. salatü selam getirenin ismini bana bildirir, ben de
onun
ismini yanımda beyaz bir ka§ıdın üzerinde tespit ederim, kıyamet günü onu
mükafatlandırırım."
alimlerin fazileti hakkında
rivayet edilir ki, kıyamet günü ümmet-i muhammedin alimlerinden biri
getirilip,
allahü teala'mn huzurunda durdurulur. allahü teala cebrail aleyhisselam'a
buyurur ki: "ey cebrail! onun elinden tutup, muhammed'e g”tür."
cebrail onun elinden tutup peygamber aleyhisselam'm yanma g”türür.
peygamber
aleyhisselam o anda havz-ı kevser'in yanında olup, insanlara bardaklarla su
da§ıtır. yanına getirilen alime ise avucu ile su verir. bunu g”ren
insanlar:
"ey allah'ın rasulü! insanlara
- 173 -
bardaklarla su veriyorsun, buna ise avucunla su verdin" derler. peygamber
aleyhisselam:
"evet, buna avucumla su içiriyo-runı. çünkü insanlar dünyada ticaretle
meŸgul
iken, bu ilimle meŸgul idi" buyurur. sonra sırat k”prüsünden geçmesi
emrolunur.
sırat k”prüsünün altında ona biri Ÿ”yle seslenir: "ey filan! beni kurtar."
alim:
"sen kimsin?" diye sorar.
"ben senin dostlarındanım" der.
alim, allah'a niyaz ederek:
"ya rab! arkadaŸımı ba§ıŸla" der.
bunun üzerine allahü teala onu alimin yanına çıkarır.
k”tü huylu kadın ve komŸu hakkında
rivayet edilir ki: ebu müslim el-holani'ye güzel bir at verilir.
adamlarına: "bu
at neye yarar?" diye sorar. "allah yolunda savaŸmaya." "hayır" "düŸmana
yetiŸmeye."
- 174 -
"hayır."
"allah senden razı olsun. ”yle ise neye yarar?' diye sorarlar. o da:
"adamın, üzerine binip k”tü kadından ve k”tü komŸudan kaçmasına yarar" der.
allahü teala'nın kudreti
süleyman aleyhisselam, bir gün bütün hayvanları misafir etmesi için
allahü teala'mn kendisine izin vermesini istedi. allah (c.c.)
süleyman
aleyhis-selam'm iste§ini kabul buyurarak kendisine izin verdi. süleyman
aleyhisselam, uzun bir müddet yemek hazırladı. sonra allahü teala'dan vaad
etti§ini ihsan buyurmasını diledi. allah (c.c.) dile§ini kabul buyurdu.
bunun
üzerine denizden büyük bir balık çıkarak süleyman
aleyhisselam'ın
hazırladı§ı yemeklerin hepsini yedi. sonra balık:
"ey süleyman! ben doymadım. bana daha yemek ver" dedi. süleyman
aleyhisselam:
"yanımda baŸka yiyecek bir Ÿey - 175 -
kalmadı. senin her gün rızkın bunun gibi midir?" diye sordu. balık:
"benim her gün rızkım bunun üç t katıdır. fakat allahü teala bugün bana f
bundan
baŸka rızık vermedi. keŸke beni misafir etmeseydin. günümün geri kalan
kısmını
aç geçirece§im" dedi.
ey kardeŸim! allahü teala'nın kudreti ve fazl ü ihsanının geniŸli§ine
bak.
zira süleyman aleyhisselam, kendisindeki kuvvet, kudret, saltanat ve mülkü
i ile
bir balı§ı doyurmaktan aciz kaldı.
hocalıktan talebeli§e d”nüŸ
imam ibni ceni, imam ebu ali el-farisŒ'den ilim tahsil etmiŸ, sonra musul'a
gidip, orada ders okutmaya baŸlamıŸ. bir gün ebu ali ona u§rar, onu ders
okuturken g”rür. kendisine:
"sen kendine alim süsü veriyorsun, halbuki sende hiçbir Ÿey yoktur" der.
bunun
üzerine ibni ceni ders okutmayı terk ederek, hocasının yanına d”ner ve tam
bir
mahir alim oluncaya kadar, hocasının yanından ayrılmaz.
- 176 -
sabırlı olmak ve olgunluk g”stermek
imam-ı Ÿafii'nin talebesi rebi el-cizyŒ, bir gün mısır sokaklarından
birinden
geçerken, üzerine bir le§en dolusu kül d”külür. hemen bindi§i hayvandan
inip,
elbisesinden külü silkip temizler. kendisine Ÿ”yle denir:
"onları men etmez misin?" "ateŸe müstahak olan kimse, e-§er kül ile
cezalanırsa,
onun ”fkelenip kızmaya hakkı yoktur" der.
kendini be§enme
bir gün mukatil b. süleyman, o-turdu§u yerde kendini be§enip b”bürlenerek
insanlara:
"arŸ'tan baŸka bana her Ÿeyden sorunuz" der. adamın biri, kendisine Ÿ”yle
der:
"adem aleyhisselam haccetti§i vakit, baŸım kim tıraŸ etti?"
"baŸka birisi de:
"karıncanın ba§ırsakları ”n kıs-
- 177 -
mında mıdır yoksa arka kısmında mıdır?" diye sorar. bu sorular karŸısında
ne
yapaca§ını bilemeyen mukatil Ÿ”yle der:
"bu sizin bilginizden çıkma bir soru de§ildir. fakat ben kendimi be§enip
b”bürlendi§im için, bunlarla ibtila olundum."
hilm ve c”mertlik
kadının biri kays b. sa'd b. ubade'ye gelip der ki: "evimin haŸereleri,
toprak
üzerinde geziyorlar. yani evimde, farelerin bile yiyecekleri bir Ÿey
kalmadı.
kays ona Ÿ”yle cevap verir:
"onları bırak, siyah yılanın toprak üzerinde yürüdü§ü gibi, yürüsünler.
b”yle
s”yledikten sonra, kadına, evini dolduracak kadar hububat ve yiyecek
g”nderir."
cafer-i sadık'ın, o§lu musa kazım'a vasiyeti
"ey o§lum! allah'ın verdi§ine razı olan, zengin olur. ondan g”zünü çevi-
- 178 -
rip, insanların ellerinde bulunanlara bakan kimse fakir olur. allah'ın
rızık
taksimatına razı olmayan, allah'ı hüküm vermesinde ittiham etmiŸ olur.
insanların ayıplarım açıklayan kimsenin evinin a-yıpları açı§a çıkar. yol
kesen
eŸkıyanın kılıcını çeken, onunla ”ldürülür. din kardeŸine kuyu kazan,
kazdı§ı
kuyuya kendisi düŸer. pespaye kimselerle oturan hakir, bilgin ve
iyi
kimselerle oturan, vakarlı ve muhterem olur. k”tü yerlere giren iftiraya
u§rar.
kendi kusurunu küçük g”ren baŸkasının kusurunu büyük g”rür.
dua etmenin incelikleri
musa aleyhisselam adamın birini, ihtiyacının giderilmesi için allah'a dua
ve
niyazda bulunurken g”rür. bunun üzerine musa aleyhisselam Ÿ”yle niyazda
bulunur:
"ey rabbim! e§er bunun ihtiyacının giderilmesi benim elimde olsaydı, ben
onun
ihtiyacını giderirdim. allahü teala, musa aleyhisselam'a vahyederek buyurur
ki:
"ey musa! onun koyunları vardır. onun kalbi koyunlarının yanında-
- 179 -
dır. ben, kalbi benden baŸkasının yanında oldu§u halde dua eden kulumun
duasını
kabul etmem."
musa aleyhisselam, adama bunu bildirir. adam kalbini koyunlarından çevirip,
allahü teala'ya y”nelir. allahü teala da duasını kabul buyurup, hacetini
giderir.
zünnun-ı mısrŒ'nin tevbesi
zünnun-ı mısrŒ'ye: 'tevbe etmenin sebebi nedir?" denildi§inde, Ÿ”yle
cevap
verdi:
"size baŸımdan geçen bir kıssayı
anlatayım."
bazı k”ylere gitmek için mısır'dan yola çıktım. yolda bir sahrada uyudum.
uyandı§ımda bir de baktım ki, yanımda yuvasından düŸen k”r bir kuŸ
bulunuyor.
yer yarılıp içinden iki kap çıktı. kaplardan biri altından, di§eri ise
gümüŸtendi. kaplardan birinde susam tohumu vardı. di§erinde ise su. kuŸ
susamdan
yedi, sudan da içti. bunu b”yle g”rünce allah'a tevbe ettim ve ona ibadat
- 180 -
ü taatte bulunmaya karar verdim. allah da benim tevbemi kabul buyurdu.
müslümanın, müslüman
kardeŸi üzerinde bulunan
otuz hakkı
et-ter§ıb el-istihanŒ adındaki kitabın kaza'il-havayic babında hazreti ali
(k.v.)'den rivayet edilerek zikredilmiŸtir. hazreti ali diyor ki, resulü
ekrem
(s.a.v.) Ÿ”yle buyurmuŸtur:
"müslümanm müslüman kardeŸi üzerinde otuz hakkı vardır. o hakları yerine
getirmedikçe veyahut ba§ıŸlanma-dıkça, onun için kurtuluŸ yoktur:
1. müslüman kardeŸinin kusurunu ba§ıŸlar, suçunu affeder.
2. a§layana merhamet eder,
3. avretini ”rter,
4. hatasını g”rmez,
5. ”zrünü kabul eder,
6. kaybetti§ini buldu§unda ona verir,
7. devamlı olarak ona nasihat eder,
- 181 -
8. hayvanlarını muhafaza eder,
9. zimmetine riayet eder,
10. hastasını ziyaret eder,
11. cenazesinde bulunur,
12. davetine icabet eder,
13. hediyesini kabul eder,
14. birbirini ziyaret etmekte o-nunla müsavi olur,
15. verdi§i nimete Ÿükreder,
16. ona yardımda kusur etmez,
17. ona hürmet etmekte kusur etmez,
18. ihtiyacını giderir,
19. Ÿefaat iste§ini kabul eder,
20. maksadını boŸa çıkarmaz,
21. aksırınca: "yerhamükellah" (allah sana rahmet etsin) der.
22. kaybetti§ini kendisine g”sterir,
23. selam verdi§i zaman selamını iade eder.
24. ona güzel s”z s”yler,
25. ona verece§ini ayırıp çıkarır,
26. yapmıŸ oldu§u taksimi tasdik eder,
27. zalim olana, zulmünü red-
- 182 -
detmek suretiyle yardım eder,
28. mazlum olana da, onu kurtarmakla yardım eder,
29. mazlum olana iyilik edip, hakkına tecavüz etmez. ona k”tü s”z
s”yleyip rezil etmez. kendisi için istedi§i iyili§i o-nun için de ister,
kendisi
için istemedi§i k”tülü§ü onun için de istemez.
bunlardan birini terketti§inde, kıyamet günü din kardeŸi onu kendisinden
ister.
ebu bekir sıddık'ın rüyasında g”rdükleri
ebu bekir sıddık acaip bir rüya g”rüp, uykusunda a§lamaya baŸlar. ”yle
a§lar ki,
evin dıŸından duyulur. bu sırada ”mer b. hattab (r. a.) oradan geçer.
a§lama
sesini duyunca, kapıyı çalar. ebu bekir sıddık uykusundan uyanıp, kapıya
koŸar,
g”zlerinden yaŸlar aktı§ı halde kapıyı açar. hazreti ”mer onu g”rür ve
kendisine:
- 183 -
"bu a§lamak nedir?" diye sorar.
ebu bekir:
"sahabileri buraya topla ki, sana anlatayım" der. bunun üzerine hazreti
”mer
bütün sahabileri oraya toplar. ebu bekir (r. a.) Ÿ”yle anlatır:
"rüyamda kıyametin koptu§unu g”rdüm. bir takım insanları, parlayan
yıldızlar
gibi minberlerin üzerinde buldum. mele§e: "bunlar kimdir?" diye sordum.
melek:
"onlar peygamberlerdir. hazreti muhammed mustafa (s.a.v.)'i bekliyorlar"
dedi.
ben:
"muhammed (s.a.v.) nerededir? beni onun yanına g”tür. ben onun hizmetçisi
ve
sahabilerinden ebu bekir'im"
dedim.
melek beni onun yanına g”türdü. onu arŸ'ın altında, sarı§ını ”nüne koymuŸ,
sa§
elini arŸ'a uzatmıŸ, sol elini uzatıp cehennemin kapılarını kapamıŸ bir
halde
g”rdüm. o, bu haliyle Ÿ”yle niyazda bulunuyordu:
"ey allah'ım! ümmetimi ba§ıŸla. ey allah'ım! ümmetimi ba§ıŸla. onların
içinde
alimler, salihler, hacılar, umre ya-
- 184 -
panlar, gaziler, mücahidler vardır."
b”yle niyazda bulunurken, gaipten Ÿ”yle bir nida geldi:
"ey muhammed! sen itaat eden taifeyi zikrediyorsun. di§er taifeyi
anmıyorsun.
zalimleri, Ÿarap içenleri, zina yapanları, faiz yiyenleri, bunları da
zikret.
bunun üzerine peygamber aleyhisselam Ÿ”yle niyazda bulundu:
"ey allah'ım! onlar senin buyurdu§un gibidirler. fakat, onlardan hiçbiri
sana
ortak koŸmamıŸtır, puta tapmamıŸ-tır, sana çocuk isnad etmemiŸtir. tevhidi
bırakmamıŸtır. ey allah'ım! onlar hakkındaki Ÿefaatimi da kabul buyur.
onlara
olan merhametimi de kendilerine ulaŸtır, diye yalvardı. ben, kendisine çok
acıdı§ım için:
"ya muhammed! kendine acı" dedim. o:
"ya ebu bekir! ümmetime Ÿefaate etmek için, rabbime niyazda bulundum.
rabbim de
kabul buyurdu" dedi. hazreti peygamber'e:
"hepsine mi, yoksa bazısına mı?" diye sordum. tam o anda sen kapıyı çalıp
- 185 -
beni uyandırdın ve cevap almaya vakit bırakmadın, ey hattab o§lu ”mer:
hazreti ebu bekir, hazreti ”-mer'e b”yle s”yledi§i anda bir de duydular ki,
gaipten bir ses üç kere:
"hepsine ya ebu bekir" diye sesleniyor. her ikisi de "elhamdü lillah"
diyerek
Ÿükrettiler.
ahiret gününün ahvalini düŸünmek
ibrahim b. edhem'e, bizimle mescidde otursan da, senden bir Ÿeyler
Ӥrensek"
denir. o da der ki:
"ben d”rt Ÿeyle meŸgulüm. e§er onlarla meŸgul olmasaydım, sizinle
otururdum.
kendisine, o d”rt Ÿeyin ne oldu§u sorulunca, Ÿ”yle sıralar:
1. ben, allahü teala'nın, ademo-§ullarından s”z aldı§ı zamanı hatırladım.
allah
(c.c.): "Ÿunlar cennetliktir, ben ”-nemsemem. Ÿunlar da cehennemliktir, ben
ehemmiyet vermem" buyurdu. ben hangi taifeden oldu§umu bilmiyorum, onu
düŸünüyorum.
- 186 -
2. düŸünüyorum ki, allahü teala çocu§u annesinin karnında yaratmasını murad
edip, hüküm verdi§i ve ona ruh verdi§i zaman, onunla g”revli olan melek:
"ey
rabbim! bu Ÿaki midir, yoksa said mi?" der. ben, hangisinden oldu§unu
bilmiyorum.
3. düŸünüyorum ki, azrail ruhu kabzetmek için indi§i vakit
"selamete
erenlerle beraberdir." yahut "kafirlerle beraberdir" derler. benim için
nasıl
s”ylenece§ini bilmiyorum.
4. ben, allahü teala'nın: "bir zümre cennettedir, bir zümre
cehennemdedir" mealindeki ayeti kerimesini düŸünüyorum. bu iki zümreden
hangisinden olaca§ımı bilmiyorum.
sincapla ilgili hikayeler
sincap fareyi kovalar. fare kaçıp bir a§aca çıkar. sincap farenin peŸini
bırakmaz. ta ki fare,binmiŸ oldu§u dalın ucuna varır. kaçacak yer
kalmayınca
yapra§a iner ve onun bir tarafını a§zına alarak, kendisini asar. sincap ona
var-
- 187 -
maya bir yol bulamaz. eŸini ça§ırır, eŸi a§acın altına geldi§inde, sincap
farenin ısırıp asıldı§ı yapra§ı boynundan keser. fare yere düŸer. fareyi
sincabın eŸi alır. kendisi de aŸa§ı iner ve fareyi alıp, beraberce
yerlerine
giderler. bu iŸ, sincabın çok zeki ve idrak sahibi oldu§una delalet
eder.
adamın biri sincabın yavrusunu avlayıp bir kafese hapseder. annesi gelip
yavrusunu g”rür ve d”nüp gider. sonra a§zında bir dinar ile gelip, adamın
”nüne
atar. bununla, yavrusunun bırakılmasını ister. adam yavrusunu bırakmaz.
sincap
bunu beŸ kere yapar. adam yine yavrusunu bırakmaz. gidip bir müddet sonra
a§zında bir eski bezle gelir. bununla, sanki adama, baŸka kazanacak
bir
Ÿeyi olmadı§ını iŸaret eder gibi olur. fakat adam ona hiç aldırıŸ etmez.
adamın bu halini g”ren sincap dinarların yanına gidip, içinden bir tane
alıp
gider. adam sincabın, yavrusunun serbest bırakılmasından ümidini kesti§i
için
dinarların hepsini almasından korkar ve sincabın yavrusunu hemen serbest
bırakır. bunun üze-
- 188 -
rine sincap da almıŸ oldu§u bir dinarı g”türüp, di§erlerinin yanına koyar
ve
yavrusunun arkasından süratle gider.
bir kuŸun adama verdi§i ders
beyhakŒ malik b. dinar'dan rivayet edilmiŸtir. diyor ki: bir adam kuŸ
yakalamak
için bir a§ kurar ve pusuda bekler. kuŸ yanına gelir. adamı g”rünce, ona:
"bana
ne oluyor ki, seni toprakta kaybolmuŸ gibi g”rüyorum" der. adam:
"mütevazı oldu§um için b”yle-yimdir" der.
"niçin b”yle bükülmüŸsün?" "uzun uzun ibadet etmekten." "yanındaki, bu tane
nedir?" "oruçlular için hazırladım." "onu bana ikram eder misin?" "evet"
ederim.
adam taneyi kuŸun ”nüne atar. kuŸ taneyi almak istedi§inde a§ boynuna düŸüp
kuŸu
yakalar. bunun üzerine kuŸ Ÿ”yle der: "e§er ibadet edenler senin yaptı§ın
gibi
yapıyorlarsa, bugünkü ibadetlerden hayır yoktur."
- 189 -
muhafaza edilmesi gereken bazı hasletler
ibni ebi dünya, vehb b. müneb-bih'ten rivayet ediyor, diyor ki:
israilo§ullarmdan iki adam vardı ki, çok ibadet etmelerinden, su üzerinde
yürümeye kadar yükselirler. onlar bir gün su üzerinde yürürlerken, birde
g”rürler ki, havada bir adama uçuyor. ona:
"ey allah'ın kulu! bu dereceye, bu makama ne ile ulaŸtın?" derler. adam:
"dünyadan az bir Ÿeyle. Ÿ”yle ki:
nefsimi Ÿehevi isteklerden kestim. bana gerekmeyen Ÿeyleri konuŸmaktan
dilimi
men ettim. emrolundu§um hususa ra§bet ettim. sukutu benimsedim. allah
üzerine
yemin etti§imde, allah yeminimi bana bozdurmadı. kendisinden bir Ÿey
istedi§inde, allah onu bana verdi" der.
cimri ile alay edilmesi
cimrilerden biri ibrik ve tabaklar - 190 -
alır. satıcıya: "üzerlerine yaz" der. satıcı: "üzerlerine ne yazmamı
istiyorsun?" diye sorar. eŸraf ve kibar zevattan bazıları orada
bulunuyormuŸ.
biri b”yle der: "ibri§in üzerine: "kim ondan içerse o benden de§ildir" yaz.
tabakların üzerine ise: "ondan kim yemezse, o bendendir" diye yaz. satıcı:
"evet, ”yle yazalım. allah senden razı olsun" der.
güzel hasletlere sahip olmak hakkında
kısımdır:
bazı alimler diyorlar ki, sabır on
1. midenin isteklerine sabretmektir ki, ona kanaat denir. bunun zıddı
oburluktur.
2. cinsŒ münasebet organının iste§ine sabretmektir ki, buna iffet denir,
zıddı
Ÿehvetperest-liktir.
3. günah iŸlerine sabretmektir ki, buna gerçekten sabır denir. bunun
zıddı
ise günah
_Œdi_
ñœs j.
deryasına dalmaktır.
4. zenginli§e sabretmektir. bunun zıddı ise, zenginli§e sevinip
b”bürlenmektir.
5. savaŸmak anında sabretmek. buna cesurluk denir. bunun zıddı
korkaklıktır.
6. ”fkeli halde iken sabretmek. buna hilm denir. bunun zıddı ise
ahmaklıktır.
7. musibetler anında sabretmek. buna g”nül geniŸli§i denir. zıddına
ise
g”nül darlı§ı adı verilir.
8. sırrı muhafaza etmeye sabretmek. buna gizlilik denir, zıddına
ise faŸ
etmek denir.
9. fazla yemek yeme§e sabretmek. buna zühd, zıddına ise hırs denir.
10. en iyisi iŸlerde sabretmektir ki, buna teenni, bunun zıddına ise
hafiflik ve
acele etmek denir.
- 192
hediye kabul etmek
feth el-musulŒ'den rivayet edilmiŸtir ki; kendisine bir kese içinde elli
dinar
para hediye gelir. bunun üzerine Ÿ”yle der:
resulü ekrem (s.a.v.) buyurmuŸtur ki: "kime, istemeden rızkı gelir de, onu
reddederse, allah'ı reddetmiŸ gibidir." bu hadisi rivayet eder, sonra
keseyi
açıp içindeki parayı alır, keseyi sahibine g”nderir.
tevbe edilirse kabul edilece§i hakkında
ısrailo§ullarmdan bir adam yirmi sene allah'a ibadet eder. sonra yirmi sene
isyan eder. sonra aynaya bakıp, sakalında beyazlık g”rünce, bu hal
kendisine
a§ır gelip, Ÿ”yle niyazda bulunur:
"ey allah'ım! sana yirmi sene i-badet ettim, yirmi sene de isyan ettim.
e§er
tevbe edersem tevbemi kabul buyurur musun?"
- 193 -
evinin bir k”Ÿesinden kendisine g”rmedi§i birinin Ÿ”yle seslendi§ini
iŸitir:
"bize gelirsen, biz de sana geliriz. bizi terk edersen biz de seni terk
ederiz.
bize isyan edersen, sana mühlet veririz. tevbe edip bize rücu edersen, seni
kabul ederiz."
kim iŸini allah'a havale ederse allah ona kafidir
musa aleyhisselam bir gün koyunları ile, içinde çok kurt bulunan bir vadiye
varır. çok yorulmuŸtur. düŸünüp duruyordu. e§er koyunları korumakla meŸgul
olsa,
çok yorgun olup uykusu geldi§i için buna gücü ve takati yetmeyecekti. b”yle
düŸünce içinde bulunurken, g”§e do§ru y”nelip allah'a Ÿ”yle niyazda
bulunur:
"ey allah'ım! senin ilmin her Ÿeyi ihata etmiŸtir. takdir buyurup irade
etti§in
her Ÿey hemen olur."
b”yle niyazda bulunduktan sonra yatıp uyur. uyandı§ı vakit bir kurdun
sopayı
boynuna koyup koyunları güttü§ünü baŸkasından korudu§unu g”rür.
- 194 -
musa aleyhisselam bu duruma taaccüp eder. bunun üzerine allahü teala Ÿ”yle
vahyeder:
"ya musa! benim istedi§im gibi sen benim ol. ben de senin istedi§in gibi
senin
olurum."
alacaklının hapsedilmesi ve
borçlunun serbest
bırakılması
iki adam borç yüzünden mahiki'nin yanında mahkemeleŸirler. biri di§erine
borçlu
oldu§unu itiraf eder. mahiki borçluya borcunu ”demesini emreder. borçlu:
"allahü teala emirimizden razı olsun, ben çoluk çocu§umun nafakasını zor
kazanan
bir adamım. çalıŸtı§ım yerden ayrılamıyorum. her ne zaman para biriktirip
borcumu ”demek için onu ararsam bulamıyorum. çünkü o, içkiye düŸkün bir
adamdır.
arkadaŸlarıyla ve baŸkalarıyla içki içmeye dalmıŸtır" der.
bunun üzerine emir alacaklı olan adamın hapsedilmesini emreder. ta ki
- 195 -
borçlu onun nerede oldu§unu bilip, aramasın. alacaklı hapishanede seksen
gün
kalır. borçlu peyderpey borcunu ”demek üzere yanına gelir, kendisine para
verir.
son bir dinar borcu kaldı§ında, alacaklı emir'e haber g”nderip:
"bana bir dinardan baŸka borcu kalmamıŸtır. e§er münasip g”rürseniz, beni
serbest bırakınız" diye rica eder. fakat emir:
"hayır olmaz. allah'a yemin ederim ki, hakkım tam alıncaya kadar orada
kalacaksın" der.
duanın kabul olundu§u vakitler
bir gün ve gecede doksan vakit vardır ki, o vakitlerde dua kabul olunur. o
doksan vakitten bazıları Ÿunlardır:
ezan okunurken, kamet edilirken, tuvaletten çıkıldıktan sonra, abdest
alındıktan
sonra, eve, camiye girildikten sonra, her ikisinden çıkıldıktan sonra, amin
denildi§inde, fatiha okundu§unda, "semiallahü li men hamideh" denildi§in-
- 196 -
de, rukudan, secdeden kalkıldı§ında, teŸehhüd için oturuldu§unda, mescid-i
haram, mescid-i aksa, medine'deki mescid-i nebevŒ'de, ”§leden ”nce, zeval
vakti,
akŸam ile yatsı arası. kur'an-ı kerim hatmedildi§inde, tavafta, imam
minberde
oturdu§unda, kadir gecesi, cuma gecesi ve bu gecelerin günlerinde, seher
vaktinde, gecenin son üçte birinde... dua kabul olunur.
bazı alimler diyorlar ki: duanın kabul olmamasının sebepler on tanedir:
1. allahü teala'nın hukukunu eda etmemek (emirlerini yerine
getirmemek,
yasaklarından kaçınmamak),
2. resulü ekrem (s.a.v.)'in sünnetini terk etmek,
3. kur'an-ı kerim'le amel etmemek,
4. nimetlere Ÿükretmemek,
5. Ÿeytanın emrine ve nehyine muvafakat etmek,
6. cennete girmeye vesile olacak olanları yapmamak,
7. cehenneme girmeyi icap etti-
- 197 -
recek hususları iŸlemek,
8. ”lüme hazırlanmamak,
9. insanların ayıpları ile meŸgul olmak,
10. ”lümden ibret almamak.
hapisten kurtulmak için okunan dua
krallardan biri, bir adama ”fkelenerek, on-u hapse atar. yemek ve su
verilmesini
de yasak eder. hapishanenin kaçmaya uygun bir yeri de yokmuŸ. fakat üç gün
sonra
kral hayretler içinde kalır. zira adamın çocu§undan, babasının hapishaneden
çıktı§ını ve sa§lık durumunun iyi oldu§unu haber alır. bunun üzerine kral,
adamın derhal yanına getirilmesini emreder. adam yanına geldi§inde,
kendisine
der ki:
"seni hapishaneden kim çıkardı ve bu sıkıntıdan kim kurtardı?"
adam, kralın bu sorularını Ÿ”yle cevaplandırdı:
'tapmıŸ oldu§um dua beni bunlardan kurtardı."
- 198 -
"o dua nasıl bir duadır?" adam: "okudu§um dua Ÿu duadır: "allahümme innŒ
es'elüke ya latıyfü ya latıyfü ya latıyfü ya men vesia lutfüh– ehles
semavati
vel erdi es'elükellahümme en teltufe bi lutfikel hafiyyillezŒ iza letufte
bihŒ
bi ehadin min ıbadike kefa fe inneke külte ve kavlüke hakkun allahü latıyfü
n bi
ıbadihŒ yerzuku men yeŸaü ve hüvel kaviyyül azŒz"
bunu duyan kral adamı serbest bırakıp ona ihsanda bulundu.
ibretli hikayeler
yoksullardan biri, rum ülkesine gider. orada g”rdü§ü güzel bir kıza aŸık
olup,
onunla evlenmek ister. kızın babası, o hıristiyan olmadıkça, kızını
vermeye,
rıza g”stermez. adam hıristiyan olaca§ım s”yler. kendisine bir papaz
getirilir
ve hıristiyan olur. bundan sonra kız çıkıp, yanına gelir ve yüzüne
tükürerek:
"yazıklar olsun sana, bir saatlik zevk için hak olan dini terk ettin. ben
- 199 -
ebedŒ nimet için batıl olan dini nasıl terketmeyeyim?" der ve kelime-i
Ÿehadet
getirip, müslüman olur.
mülk (tebarake) suresi'nin fazileti
sahibül firdevs, resulü ekrem (s.a.v.)'in Ÿ”yle buyurdu§unu rivayet ediyor:
"ben
allahü teala'nın kitabında otuz ayet olan bir sure g”rdüm ki, kim onu
yatacak
oldu§u vakit okursa, ona otuz sevap yazılır, kendisinden otuz günah
silinir,
otuz derece yükse§e kaldırılır, allahü teala ona meleklerden birini
g”nderip
kanatlarını üzerine gerer ve onu, uyanıncaya kadar her Ÿeyden korur.
kabirde,
kendisini okuyanı müdafaa eder. o süre mülk (tebarake) süresidir.
cebrail aleyhisselam'ın
peygamber efendimiz'e
”§retti§i ilaç
resulü ekrem (s.a.v.)'in Ÿ”yle buyurdu§u rivayet edilir:
- 200 -
"cebrail aleyhisselam bana ”yle bir ilaç ”§retti ki, o varken, ne baŸka bir
ilaca muhtaç olurum, ne de doktora."
ebu bekir, ”mer, osman ve ali (r.anhüm) sordular: "o ilaç nedir, ey
allah'ın
rasulü! bizim ona ihtiyacımız vardır" derler. peygamberimiz buyuruyor:
"ya§mur suyundan bir miktar a-lımr. üzerine fatiha suresi, ihlas suresi,
kul
e–zü bi rabbil felak, kul e–zü bi rabbin nas sureleri, ayet'el-kürsi
okunur.
bunların her biri yetmiŸ kere suya okunup, akŸam, sabah yedi gün o sudan
içilmelidir. beni hak peygamber olarak g”nderen allah'a yemin ederim,
cebrail
bana dedi ki: "bu sudan kim içerse, allahü teala onun vücudundan her
türlü
hastalı§ı giderir, onu bütün hastalık ve sancılarından kurtarır. kim o
sudan
karısına içirip onunla cima ederse, allah'ın izniyle hamile kalır. g”z
a§rısını,
sihri giderir. balgamı keser, g”§üs ve diŸ a§rılarım ve çok yemek yemekten
meydana gelen a-§ırlı§ı, susuzlu§u, idrar tutuklu§unu giderir. o kimse
kan
aldırmaya muhtaç olmaz. bunun faydaları saymakla bitmez.
- 201 -
allah teala'dan baŸka kimse de bilmez." faydalı bazı dualar
rivayet edilir ki, adamın biri peygamber aleyhisselam'm yanına gelip,
malının
azlı§ından Ÿikayet eder. bunun üzerine peygamber aleyhisselanı adama Ÿ”yle
buyurur:
"sabah namazı ile güneŸ do§umu arasında yüz kere: "sübhanellahi ve bi
hamdihi
sübhanellahil azıymi esta§firullah" s”yle, istedi§in kadar dünya malına
sahip
olursun."
cuma namazından sonra kim:
"ya §aniyyü ya hamŒdü mübdiü ya müıydü ya rahıymü ved–dü ikfinŒ bi halalike
haramike ve a§ninŒ bi fadlike ammen sivak" derse, allahü teala borcunu
”demesini
ona müyesser kılar ve hiçbir kimseye muhtaç kılmaz. bazıları der ki:
"e§er bunlara her farz namazından sonra devam ederse, allahü teala onu
zengin
kılıp kimseye muhtaç etmez."
hadis-i Ÿerifte varid olmuŸtur ki,
__9o9__
œj\j œı
ya ya
an
bir kimse mahzun ve mükedder olup da:
"allahümme innŒ abdüke vebnü abdike vebnü emetike,
nasıyetŒ bi yedike madııı, fŒyye hukmüke adlün, fŒyye
kadaüke, es'elüke bismin hüve leke semmeyte bihŒ nefseke ev enzelteh– fŒ
kitabin
min kütübike ev allemteh– ehaden min halkıke veste'serte bihŒ fŒ ılnıil
§aybi
ındeke en tec'alel kur'anel azıyme rebŒa kalbŒ ve nura besarŒ ve
cilae
huznŒ ve zehabe hemnıŒ ve §ammŒ" diye okursa, allahü teala onun gam
ve
kederini giderir, yerine sürür ve ferahlık ihsan eder."
resulü ekrem (s.a.v.)'den rivayet edilmiŸtir, buyuruyor ki:
"kim ki cuma gecesi on kere:
"allahümme ya dainıel fadli
alel beriyyeh, ya basıtel yedeyni bil
atıyyeh, ya sahibel mevahibis
seniyyeh, salli ala nıuhammedin
hayril beriyyeh, va§fŒrlŒ ya zel –la fŒ
hazihil aŸiyyeh" diye okursa, allahü
teala ona yüz binlerce sevap verip, yüz
binlerce günahını ba§ıŸlar, yüz binlerce
- 203 -
yüksek dereceye ulaŸtırır ve kıyamet günü ibrahim aleyhisselam'm yanında
bulunup
izdiham meydana getirir."
yine peygamber
aleyhisselam'dan rivayet edilmiŸtir, buyuruyorlar ki:
"kim ki, cuma namazından sonra yüz kere "kul hüvellahü ehad" suresini
okuyup,
yüz kere peygambere salat ü selam getirir ve sonra yetmiŸ kere:
"allahümmekfinŒ bi halalike an haramike ve a§ninŒ bi fadlike ammen sivak"
diye
okursa, üzerinden iki cuma geçmeden allah (c.c.) onu zengin kılar."
bir rivayette ise:
"allahü teala onun otuz dünya ihtiyacı ve yetmiŸ ahiret ihtiyacı olmak
üzere yüz
ihtiyacını giderir" buyurulmuŸtur.
kim cuma namazından sonra yüz kere:
"sübhanellahil azıymi ve bi hamdih" derse, allahü teala onun ve ana-
babasınm
yüzbinlerce günahım ba§ıŸlar."
hadiste varid olmuŸtur:
- 204 -
"kim ki ”mrünün uzun olmasını, düŸmanına galebe çalmasını, rızkının geniŸ
olmasını ve k”tü ”lümden korunmasını isterse, sabah akŸam Ÿu duayı okusun:
"sübhanellahi mifel mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve zinetel
arŸi vel
hamdü lillahi mipel mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve zinetel
arŸi ve
la ilahe illellahü mipel mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve
zinetel
arŸi vallahü ekberu mil'el mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve
zinetel
arŸ."
"kim ki, ansızın ”lümden kurtulmak, rızkı geniŸ ve çok olmak, cehennemden
azad
olmak ve imanını korumak isterse, d”rt rekat namaz kılar. her rekatında
fatiha
ve bir sure okur. kur'an o-kunmasının akabinde yüz kere, rükuda yüz kere,
rükudan kalktı§ında ve iki secde arasında yirmi kere "esta§furullah" der,
sonra
"ettehıyyatü" ve di§er dualar okuyup selam verir."
- 205
senenin sonunda yapılacak dua hakkındadır;
senenin son ayı olan zilhicce a-yında aŸa§ıdaki duayı yedi kere kim o-
kursa,
allahü teala onun geçmiŸ bütün günahlarını ma§firet eder, Ÿeytan da:
"eyvah! bir
saat içinde bütün geçmiŸ günahları yok oldu" der. dua Ÿudur:
"allahümme ma amiltü min amelin fŒ hazihis seneti mimma ne-heytenŒ aııhü ve
lenı
terdah– ve ne-sŒtüh– ve lern tenseh– ve halimte annŒ ba'de kudratike ala
ukubeti
ve deavtenŒ ilet tevbeti ba'de ceraetŒ aleyke fa§fŒr lŒ ya gafur!"
bir rivayette Ÿ”yle varid olmuŸtur:
zilhicce'nin son gününde zevalden ”nce kim d”rt rekat namaz kılarsa, her
rekatında yedi kere fatiha ve ihlas suresi ile kevser suresini on kere
okur,
sonra selam verir ve:
"la ilahe illellahü vahdeh– la Ÿerike leh* lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyŒ
ve
yümŒtü ve hüve
- 206 -
hayyün la yem–tü bi yedihil hayr* ve hüve ala külli Ÿey'in kadŒr*" der ve
sonra
360 kere: "esta§firullahel azıymellezŒ la ilahe illa hüvel hayyel
kayy–me ve et–bü ileyhi min cemŒı zün–bŒ ve seyyiati a'malŒ" der ve sonra
on
iki kere peygamber aleyhisselam'a salat ü selam getirir, sonra
yüz
kere "allahümma§firlŒ" der, sonra secdeye varıp yedi kere "ya rabbi" derse,
g”kten ona bir melek nida ederek Ÿ”yle der:
"müjdeler olsun. allahü teala bu sene iŸlemiŸ oldu§un günahları ba§ıŸladı."
yılbaŸında yapılacak dua;
müslümanların yılbaŸısı olan muharrem ayının ilk gününde Ÿu dua yapılır:
"allahümme entel ebediyyül kadimül hayyül kayy–mül kerŒmül hannanül mennanü
ve
hazihŒ senetün cedŒdetün es'elüke fŒhel ismete mines Ÿeytanir racŒmi ve
evliyaihŒ vel avne ala hazihin nefsil emmarati bis s–i vel isti§fari bi ma
- 207 -
yükarribünŒ ileyke ya zelcelali vel ikram*"
bir rivayette Ÿ”yle varid olmuŸtur:
"kimi ki muharrem'in ilk gününde iki rekat namaz kılıp, her rekatında
fatiha'dan
sonra üç kere ihlas, 100 kere de;
"ellezŒne kale lehümün nasü innen nase kad ceme– leküm fahŸevhüm fe zadehüm
imanen ve kal– hasbünellahü ve nı'mel vekil" ayeti celilesini okuyup sonra:
"ya
kafiye tn–sa fir'avne ve ya kafiye muhammedinil ahzabe ikfinŒ ma ehemmenŒ"
diye
yüz defa okursa allahü teala onun bütün sene içindeki gam ve kederini
giderir.
kim ki, bunu herhangi mühim bir iŸ için yaparsa, allahü teala onun için de
kendisini muvaffak kılar."
"bir cimrinin veyahut zalim bir sultanın veya edepsiz bir borçlunun katında
iŸin
oldu§u vakit Ÿu duayı oku, onlardan sana hiçbir k”tülük gelmez:
"allahümme entel azŒzül kebŒru ve ene abdükez zelŒlüd
- 208 -
daŒfüllezŒ la havle ve la kuvvete illa bike* allahümme sehhırlŒ fülanen
kenıa
sehharte fir'avne lŒ m–sa ve leyyin lŒ kalbeh– kema leyyentel hadŒde li
dav–de
fe inneh– la yentıku illa bi iznike nasiyetüh– fi kabdatike ve kalbüh– fŒ
yedike
celle senaüke ya erhamer rahiınŒn*"
mukatil b. süleyman'dan rivayet edilmiŸtir diyor ki: "kim, sabah namazım
vaktinde kılar, sonra aŸa§ıdaki duayı iki yüz defa okuyup duası kabul
olmazsa, o
kimse mukatil'e lanet etsin. dua Ÿudur:
"allahümme ya hayyü ya kayy–mü ya ferdü ya vitru ya samedü ya senede
menistenede
ileyhi ya men lem yelid ve lem y–led ve lem yek–n leh– küfüven ehad."
mukatil
diyor ki:
baŸka bir nüshada imam-ı Ÿafii'nin Ÿu s”zünü g”rdüm:
"bismillahirrahmanirrahıym* ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil
azıym* ya daimü ya ferdü ya vitru ya ehadü ya samedü ya hayyü ya kayy–m"
deyip
sonra secde ederek
- 209 -
hacetini isterse istedi§i kendisine verilir." bazı alimler, bunun sonunda:
"ya
zel celali vel ikrami salli ala muhammedin ve alihŒ" der, sonra istedi§ini
ister" diyorlar.
baŸka bir nüshada da Ÿ”yle g”rdüm. yüz kere:
"bismillahirrahmanirrahıym* ma Ÿaellahü kane la havle ve la kuvvete illa
billahil aliyyil azıym* ya kadŒmü ya vefiyyü ya hafiyyü ya kaimü ya daimü
ya
ferdü ya vitru ya samedü ya hayyü ya kayy–mü bi rahmetike este§ıysü" diye
okur.
bir nüshada ise "bunu üç gün okur" diye kaydedilmiŸtir.
ateŸin yakmadı§ı ”lü
rivayet edilir ki, ma§rib'de büyük zatlardan birine sorulur, denir ki: "bir
adamı ben-i kenane'de ”ldürüp ateŸe attılar. ateŸ onu yakmadı."
büyük zat Ÿ”yle cevap verir: "ihtimal ki, üç kere hac yapmıŸtır."
- 210 -
"evet" diye cevap verirler. o zat: "peygamber aleyhisselam'm: "kim bir kere
hac
ederse, farzını eda etmiŸ olur. kim iki kere hac ederse, rabbine borç
vermiŸ
olur. üç kere hac eden ise, allahü teala onun tüyünü ve derisini ateŸe
haram
kılar" hadisi Ÿerifinin do§ru ve gerçek oldu§una delalet e-der" demiŸtir.
islam'ın Ÿerefi
rivayet edilir ki, ibrahim el-ac–rŒ, kiremit oca§ında ateŸçi idi. bir
yahudiye
borcu olur. yahudi gelip, alaca§ını ister. ibrahim yahudi'ye:
"müslüman ol, cehenneme girmezsin" der. yahudi: "ben ve sen mutlaka
cehenneme gireriz. çünkü siz kitabınızda: "içinizden hiçbiri istisna
edilmemek
üzere mutlaka cehenneme varacaktır. bu rabbinŒn katında kesinleŸmiŸ bir
hükümdür." (meryem suresi, ayet: 71) mealindeki ayeti kerimeyi
okuyorsunuz. e§er benim müslüman olmamı istiyorsan, bana bir Ÿey g”ster ki,
onunla islam'ın __011__
œ* jl jl
Ÿerefini bileyim" der. ibrahim:
"cübbeni ver" der.
yahudi'nin cübbesini alır ve kendi cübbesi ile bir arada sarıp, ateŸin
içine
atar. ibrahim iyi yanması için ateŸi karıŸtırır. bir saat sonra ibrahim
ateŸin
yanına gelip iki cübbeyi ateŸten çıkarır. bir de bakarlar ki, yahudi'nin
cübbesi
yanmıŸ, fakat ibrahim'in cübbesi yanmamıŸ. bu hadiseden sonra ibrahim
yahudi'ye:
"seninle benim cehenneme girmemiz, iŸte bunlar gibi ve b”yle olur" der.
allahü teala'ya iyi tevekkül
etmek ve o'nun kaderine razı
olmak
biri Ÿarka, di§eri garba olmak ü-zere g”kten iki melek yeryüzüne iner.
sonra
geri d”ndüklerinde, g”kte buluŸurlar. meleklerden biri di§erine:
"nerede idin?" diye sorar.
"do§uda idim. allahü teala beni oraya g”nderdi. orada bir adamın hazinesini
yere
g”mdüm."
di§eri de Ÿ”yle der:
__910__
œt jl<q
"beni de rabbim batıda bulunan bir adamın hazinesini alıp evine koymam için
batıya g”nderdi. çünkü o adamın hiç parası yoktu" der.
bu iki mele§in konuŸmasını cennet bekçisi olan rıdvan iŸitir ve onlara
Ÿ”yle
der:
"benim hikayem sizinkinden daha acaiptir. Ÿ”yle ki: rabbim bana o fakir ve
o
hazine sahibi için cennette birer k”Ÿk inŸa etmemi emretti."
iki melek:
"ey rabbimiz! bize, hazine sahibi ile fakire ikram ve ihsan etti§in
kerameti
g”ster" diye niyazda bulunurlar. allahü teala onlara Ÿ”yle buyurur:
"hazine sahibi, hazinesi yere g”mülüp kayboldu§u zaman: "beni kendi
kaderine
razı kılan allah'a hamd ü senalar olsun" der. fakir ise, kendisine verilen
hazineye sevinmez ve: "hazinesinde, beni kendisinden baŸkasına muhtaç
kılmayacak
her Ÿeyi bulunan allah'a hamd olsun" der.
- 213
”rümce§in üzerine a§ ”rdü§ü kiŸiler
denilir ki, ”rümcek d”rt kiŸinin üzerine a§ ”rdü. bunlardan biri
peygamberimiz
(s.a.v.)'dir. hazreti ebu bekir ile birlikte ma§arada iken, ma§aranın
kapısını
”rdü.
ikincisi, abdullah b. enis üzerine ”rdü. peygamberimiz onu, bir kafiri
”ldürüp
baŸını getirmesi için g”ndermiŸti. kafiri ”ldürüp baŸını alarak d”nüp
gelirken
peŸini takip ettiler. abdullah onlardan kurtulmak için bir ma§araya girdi.
”rümcek de gelip ma§aranın a§zım ”rdü.
üçüncüsü de zeynelabidin b. hüseyin çıplak olarak asıldı§ı zaman onun
üzerini
”rdü. d”rdüncüsü ise davud aleyhisselam'ı talut takip ederken ”rdü.
allah'ın yarattıklarına Ÿefkat etmek
musa aleyhisselam allahü te-- 214 -
ala'ya niyaz ederek: 'ta rabbi! bana hayır tavsiye et" der. allahü teala:
'ta musa! benim mahlukatıma Ÿefkatli ol" buyurur. musa (a.s.): "peki
olurum"
der.
allahü teala, meleklere musa aleyhisselam'm Ÿefkatini g”stermek için,
mikail'i
küçük bir serçe kuŸu suretinde, cebrail'i de Ÿahin suretinde g”nderir.
Ÿahin
serçeyi kovalar. serçe kuŸu gelip musa aleyhisselam'a sı§ınır ve:
"beni Ÿahinden kurtar" der. musa aleyhisselam: "peki kurtarırım" der. Ÿahin
gelip musa aleyhisselam'a:
'ta musa! benden bir kuŸ kaçtı. ben açını" der. musa aleyhisselam:
"ben senin açlı§ını kendi etimle gideririm."
"ben senin ancak baldırının etinden yerim."
"peki." "Œ-
"hayır, ben senin pazularmın e-tinden yemek istiyorum."
"peki, buyur."
"hayır, ben senin g”zlerinin etinden yemek istiyorum."
- 215 -
"pekala buyur."
bunun üzerine cebrail aleyhis-selam:
"allah sana çok hayır versin ey allah'ın peygamberi! ben cebrail'im, kuŸ
ise
mikail'dir. allahü teala ikimizi, senin Ÿefkatini meleklere g”stermek için
g”nderdi. bu, onların: "biz seni hamdinle teŸbih ve noksanlıklardan tenzih
etmekte oldu§umuz halde orda da fesat çıkaracak ve kan d”kecek kimse mi
yaratacaksın?" (bakara suresi, ayet:30) s”zlerine cevap olur.
büyük konuŸan biri
denir ki, adamın biri, kürsü üzerinden hitap ederek:
"bana arŸ'tan baŸka istedi§inizi sorun" der. bunu iŸiten hüseyin b. ali
(r.a.):
"efendim, sakalının tüyü tek midir çift midir?" diye sorar.
adam ŸaŸırıp kalarak cevap veremez. sonra: "ey resulüllah'm kerimesinin
o§lu!
sen bana s”yle" der. hüseyin:
- 216 -
"çifttir. çünkü cenabı hak kur'an-ı kerim'de "biz her Ÿeyi çift yarattık"
buyuruyor" diye cevap verir.
insanların en efdali kimmiŸ?
bazı alimlere "insanların en efdali kimdir?" diye sorulur:
"kamil akıl sahibi olan" diye cevap verirler.
"e§er kamil akıl sahibi yoksa?" "güzel terbiye sahibi olan." "e§er güzel
terbiye
sahibi kimse yoksa?"
"uzun susmasını bilen." "uzun susmasını bilen kimse yoksa?"
"kendisiyle istiŸare edecek oldu§u halde salih bir arkadaŸa sahip olan."
"salih bir arkadaŸı olan kimse yoksa?"
"hemen ”len."
bunun içindir ki, insanlar üç kısımdır denilmiŸtir. tam adam, o akıllı
olandır.
yarım adam, o da aklı olmayıp baŸkası ile istiŸarede bulunan. hiç olan
- 217 -
adam, bu da aklı olmayıp baŸkası ile istiŸare etmeyen adamdır.
sükut etmenin faydaları
alimlerden bazıları derler ki, sükut etmenin yedi bin faydası vardır ve
hepsi
yedi maddede ”zetlenip toplanır:
1. yorulmadan ibadettir.
2. kıymetli elbise giymeden, süslenmektir.
3. sultan olmadan, heybettir.
4. duvarsız bir kaledir.
5. boŸ s”z s”ylemekten dolayı ”-zür dilemeyi icap ettirmez.
6. kiramen katibin melekleri i-çin rahatlıktır.
7. boŸ konuŸmaktan meydana gelecek ayıpları ”rter.
cahilli§in alametleri;
1. hiçbir Ÿey yokken ”fkelenmek,
2. faydası olmayan konuŸmada bulunmak,
- 218 -
3. layık olmayan yere bir Ÿey vermek,
4. herkese sırrı ifŸa etmek,
5. herkese güvenmek,
6. dostunu, düŸmanım bilmemek.
gammazlı§ın k”tülü§ü
musa aleyhisselam, israilo§ulları ile beraber, üç gün peŸpeŸe ya§mur
duasına
çıkarlar. fakat duaları kabul olup ya§mur ya§maz. bunun üzerine musa
aleyhisselam, cenabı hakk'a niyazda bulunarak:
"ey rabbim! kulların üç gündür senden ya§mur istiyorlar. sen onlara ya§mur
vermiyorsun" der.
allahü teala, musa aleyhisse-lam'a vahyederek buyurur ki:
"ey musa! onların içinde gammazlık yapan ve halen onda ısrar eden biri
vardır."
musa aleyhisselam:
'Ya rabbiŒ o kimdir? bize bildir ki, onu aramızdan çıkaralım" der. allahü
teala vahyederek:
- 219 -

You might also like