baskı tarihi: mayıs-2001 kod: hikaye-002 dini hikayeler (kaly–bŒ'den seçmeler) hazırlayan: arif pamuk pamuk yayıncılık ! pamuk yayıncılık i istanbul kitap ve kültür merkezi f büyük reŸit paŸa cad. 22/9 laleli-istanbul tel-fax: (0212)5222683 tel: 5286004 i www.pamukyayincilik.com.tr ”ns”z hamd ü sena, kullarından muvaffak kıldı§ını, kendi zatı'nı insanlara anlatmaya memur kılan ve ona şerbet kaselerinden ünsiyetin tadını tattıran allah'a mahsustur. salat ü selam bütün isim ve sıfatlar dairesinin kutbu olan ve kemalat çeşitlerinin tümü ile muttasıf olan peygamber efendimiz muhammed mustafa sallellahü aleyhi ve selleme, aline, ashabına, ensar ve dostlarına, tabiilerine olsun ki, onlar kendisine uymakla, gizli olan kıymetli bilgileri ortaya çıkardılar. faydalı ve nadir bulunan latifeleri korudular. her vakit ve devirde ashab-ı kirama tabi olanlara da selam olsun. bundan sonra, bilinsin ki bu kitap, hacmi küçük olmakla beraber, ilmi çok, anlaŸılması kolay olan bir kitaptır. bu kitabın güzel satırlarının semasında kıymetli yazılar serpilmiŸtir. parlak yerlerinden g”nüllere ıŸık saçılmıŸtır. bu kitap, faydalı ibareleri, üstün a ve güzel hikayeleri, kıymetli ve benzeri bulunmayan nükteleri ihtiva etmektedir. bu kitabın yazarı ilimde, anlayıŸta zirveye ulaŸan, benzeri bulunmayan ve çeŸitli faziletleri kendisinde toplayan, meselelerde beliren zorlukları kolaylıkla ç”zmekte mahir olan ahmed Ÿihabüddin el-kalyubŒ'dir. kendisi sayılamayacak derecede faziletlere ulaŸmıŸ, tahkik edilmesi, derinli§ine inilmesi güç olan meseleleri çok güzel açıklamıŸtır. allahü teala, ona olan fazl ü insanıyla, onu bitmez tükenmez iyi ve güzel iŸlerinde daim, muvaffak eylesin. o'nu cennetinin en güzel ve geniŸ yerinde yerleŸtirsin. o'nun bereketleri altında da bizi g”lgelendirsin. amin... allah bize kafidir. o ne güzel vekildir. gidilecek yer ancak o'dur. - 6 besmele'nin fazileti saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. bu kadın "bismillahirrahmanirrahıym" diye besmele çekmeden hiçbir iŸine baŸlamazdı. münafık kocası, onun bu haline çok kızar, kadınca§ıza yapmadı§ı eziyeti bırakmazdı. o saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun do§ru yola gelmesi için, allah'a dua ederdi. birgün, o zalim adam iyice ”fkelenmiŸti. karısına yapaca§ı eziyet ve k”tülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine: "Ÿuna bir oyun çevireyim de g”rsün. bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak?" diye s”ylenip duruyordu. baŸkalarına açıkça s”yleyemedi§i inkarcılı§ı, artık bütün çirkinli§iyle, içinde dolup taŸmıŸtı. hanımını ça§ırdı. ona bir kese altın vererek: "bunu iyi sakla" diye tenbih etti. o saliha kadın da, kocasının emri üzerine hemen gitti. besmele'yi çekerek keseyi iyice sakladı. fakat kocası olan münafık adam da onu gizlice takip ediyordu. sonra, karısının haberi olmadan keseyi oradan aldı. içindeki altınları boŸaltarak keseyi derin bir kuyuya attı. aradan çok geçmeden, yine hanımım ça§ırdı ve: "sana verdi§im bir kese altım hemen getir" dedi. kadın koŸtu, keseyi sakladı§ı yere "bismillahir rahmanir-rahıym" diyerek elini uzattı. tam o anda, allahü teala hazretleri'nin emriyle melekler tarafından kese kuyudan çıkarılıp, yerine konuldu. içindeki altınlar da aynen duruyordu. yalnız ıslanan keseden sular damlıyordu. kadın, kesenin neden ıslandı§ını anlayamadı, getirdi. kocasına teslim etti. adam, içi altınla dolu ıslak keseyi g”rünce çok ŸaŸırdı. karısının s”ylediklerinin ne kadar do§ru oldu§unu anladı. sonra, karısına: "sana çok zulmettim, çok canını yaktım, beni affet" diye yalvarmaya baŸladı. allah'a tevbe ve isti§far etti. allah'ın salih kullarından biri oldu. o günden sonra, dua ve yakarıŸlarında hep Ÿ”yle derdi: __g__ "ya rabbi! bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, saliha bir kadını eŸ olarak verdi§in için, sana hakkıyla Ÿükretmekten acizim, beni affet allah'ım." o saliha kadın ise: "ya rabbi! sana Ÿükürler olsun ki, duamı kabul edip, kocamı salihlerden eyledin" diye dua ediyordu. bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur. büyükler demiŸler ki: "sabrın kendisi acıdır, lakin meyvesi tatlıdır." ibadetin hakkının verilmesi abidlerden biri namaz kılmaya baŸlar. fatiha suresini okurken "yalnız sana ibadet ederiz" mealindeki ayeti kerimeye geldi§i zaman, içine, kendisinin gerçekten ibadet edici oldu§u düŸüncesi düŸer. bunun üzerine kendisine "yalan s”ylüyorsun. sen ancak mahlukata ibadet ediyorsun" diye bir his, bir ses gelir. bunun üzerine tevbe eder, insanlardan u-zaklaŸır. sonra yine namaz kılmaya baŸlar. fatiha'yı okurken "yalnız sana ibadet ederiz" mealindeki ayeti celileye ulaŸtı§ında yine içine "hakikaten ibadet ediciyim" diye bir his, bir düŸünce gelir. kendisine yine 'talan s”ylüyorsun. sen ancak malına ibadet ediyorsun" diye bir ses gelir. bunun üzerine bütün malını sadaka olarak da§ıtır. yanında zarurŒ ihtiyacından baŸka hiçbir Ÿey bırakmaz. sonra namaz kılmaya baŸlar. "yalnız sana ibadet ederiz" mealindeki ayeti kerimeye geldi§i vakit "gerçekten ibadet ediciyim" diye kendisine biri his gelir. bundan sonra kendisine: "do§ru s”ylüyorsun. sen gerçekten ibadet edicilerdensin" diye bir ses gelir. istikamet (do§ruluk) genç Ÿehzadelerden biri padiŸah olup, tahta oturur. fakat tahtın lezzetini bulamaz. bunun üzerine yakınlarına: "insanlardan bu hususta benim gibi o- lanlar var mıdır?" diye sorar. yakınları: "onlar istikamet sahibidirler." diye cevap verirler. "”yle ise beni de istikamet sahibi - 10 - yapan yok mu?" "seni istikamet sahibi, ancak a-limler yapabilir." derler. bunun üzerine genç padiŸah ülkesindeki bütün alimleri ve salihleri ça§ırıp onlara Ÿ”yle der: "benim yanımda bulunacaksınız. beni do§ru yolda bulup, itaata ait hususları iŸlerken g”rürseniz bana destek olunuz. günah olan hususları iŸlemeye kalkıŸtı§ımı g”rürseniz, beni men ediniz." alim ve salihler, padiŸahın istedi§i gibi hareket ederler. bu sebeple tam d”rt yüz sene padiŸahlık yapar. sonra yanına Ÿeytan gelir. padiŸah ona: "sen kimsin?" diye sorar. Ÿeytan: "ben iblisim. fakat sen kimsin. bana s”yler misin?" der. padiŸah: "ben ademo§ullarından bir adamım." der. iblis: "sen e§er ademo§ullarından bir adam olmuŸ olsaydın, onların ”ldü§ü gibi, sen de ”lürdün. sen ancak bir ilahsın. insanları sana ibadet etmeleri için davet et" der. Ÿeytanın bu aldatıcı s”zleri padiŸahın içinde yer eder. bir gün minbere çıkıp, insanlara Ÿ”yle hitap eder: "ey insanlar! ben bugüne kadar sizden bir Ÿeyi gizliyordum. onu size a- çıklamak zamanı gelmiŸtir. iyi biliyorsunuz ki, ben d”rt yüz seneden beri sizin hükümdarınızını. e§er ben ademo§ulla-rından biri olsaydım, onların ”ldükleri gibi ben de ”lürdüm. ben bir ilahım, bana ibadet ediniz." bunun üzerine cenabı hakk o devrin peygamberine vahyederek buyurur ki: "ona haber ver. o istikamette oldu§u müddetçe ben onu korudum. bana isyan etti§i andan itibaren, izzetim ve celalim hakkı için, onun üzerine buhtunnasr a- dındaki hükümdarı musallat kılaca§ım. gerçekten, çok geçmeden, cenabı hakk buhtunnasr'ı onun üzerine musallat kıldı. buhtunnasr onun boynunu vurup ”ldürdü ve hazinesindeki bütün altınları alıp g”türdü. c”mertlik hakkında adamın biri mescidde uyuyordu. yanında para çantası vardı. uyandı§ı zaman yanındaki para çantasının çalındı-__19__ j. œ* §ını g”rdü. yanında cafer-i sadık'ın namaz kıldı§ını g”ren adam, gidip onun yakasına yapıŸtı. cafer-i sadık, adama: "ne istiyorsun?" dedi. adam: "para cüzdanım kayboldu. yanımda senden baŸka kimse yoktu. cüzdanı muhakkak sen aldın." dedi. cafer-i sadık hazretleri: "cüzdanında ne kadar para vardı?" diye sordu. adam: "bin dinar vardı." dedi. bunun üzerine cafer-i sadık, hemen evine gidip bin dinar alarak, gelip adama verdi. adam arkadaŸlarının yanına gitti. arkadaŸları kendisine: "para cüzdanın bizdedir. bizi sana Ÿaka yapmıŸtık." dediler. bunun üzerine adam bin dinarı alıp geri d”nerek ayrıldı§ı yere geldi. kendisine bin dinarı vereni sordu. kendisine parayı verenin peygamber aleyhisiselam'ın amcasının soyundan oldu§unu s”ylediler. bu sefer adam hemen cafer-i sadık hazretleri'ne gitti. ”zür dileyerek aldı§ı parayı geri vermek istedi. cafer-i sadık hazretleri: - 13 - "biz ”yle kimseleriz ki, bizim mülkümüzden bir Ÿey çıktı mı, onu bir daha geri almayız." dedi ve parayı kabul etmedi. allah hepsinden razı olsun. kocaya itaatin fazileti israilo§ullarından bir genç Ÿiddetli bir hastalı§a tutulmuŸ. annesi "e§er çocu§um Ÿifaya kavuŸup hastalı§ından kurtulursa yedi gün dünyadan çıkaca§ım" diye adamıŸ. allahü teala çocu§a Ÿifa verir, çocu§u hastalı§ından kurtulur. fakat annesi ada§ını yerine getirmez. bir gece rüyasında, biri gelip kendisine: "ada§ını yerine getir. yoksa allah'tan daha Ÿiddetli belaya u§rarsın, der. sabah kalkınca çocu§unu ça§ırır, durumu ona anlatır ve kabristanda kendisine bir kabir, kazmasını, kendisini oraya defnetmesini emreder. çocuk, annesinin emrini yerine getirir ve gider. kabre konuldu§u zaman kadın, Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! gücümün yetti§ini yaptım, ada§ımı yerine getirdim. bu ka- - 14 - birde beni her türlü afattan koru!" kadın bu duayı yapınca, baŸ tarafında parlak bir ıŸık ve pencere gibi bir delik g”rdü. oradan bakınca bir bahçe g”rdü. bahçede iki kadın bulunuyordu. bu iki kadın ona: "ey kadın! oradan çıkıp buraya gel!" diye seslendiler. geniŸleyen pencereden çıkıp kadınların yanına gitti. bir de ne g”rsün, bahçenin içinde güzel bir havuz, kendisini ça§ıran kadınlar havuzun etrafında oturuyorlar. kendisi de gidip onların yanına oturdu. oturan kadınlara selam verir. selamım almazlar. kadınlara: "selamımı niçin almadınız? halbuki konuŸabiliyorsunuz" der. kadınlar. "selam vermek, bir ibadettir. biz ise ibadetten men olunduk" dediler. kadınların yanında otururken, bir kuŸ gelip kadınların birinin baŸının ucuna konar ve kanatlarıyla kadını serinletir. baŸka bir kuŸ da gelir, di§er kadının baŸucuna konarak, gagası ile kadının baŸını gagalamaya baŸlar. birinci kadına: "bu keramete, nasıl ve ne ile ulaŸtın?" diye sorar. kadın: "dünyada iken benim bir kocam vardı. ben ona çok itaat ederdim. ona hiç karŸı gelmezdim. ”lürken kocam benden razı olarak ”ldüm. allahü teala bunun ikram buyurdu" dedi. ikincisi: "sen bu musibete ve a-zaba nasıl ve niçin u§radın?" diye sordu. kadın: "ben saliha bir kadındım. dünyada iken benim bir kocam vardı. ben ona itaat etmez, daima ona isyan ederdim. dünyadan ahirete g”çerken, o benden razı de§ildi. allahü teala kabrimi, iyi amellerimden dolayı bir bahçe kıldı. fakat kocam benden razı olmadı§ı için de, allah bununla beni cezalandırdı. sana çok rica ediyorum ki, dünyaya d”ndü§ünde, kocamın yanına git, beni ba§ıŸlamasını ve benden razı olmasını, kendisinden istirham et. belki benden razı olur da, bu azaptan kurtulurum" dedi. yedi gün geçtikten sonra ona: "kalk "kawine gır. çünkü çocu§un gelmiŸ, seni arıyor. kabirden çıkaracak." dediler. kadın onların yanından kalkıp kendi kabrine geldi§inde, çocu§u- - 16 - nün kabrini kazdı§ını g”rdü. çocuk annesini kabirden çıkarıp evine g”türdü. kadının, ada§ını yerine getirdi§i haberi etrafa yayılınca, insanlar onun ziyaretine geldiler. bu arada kendisinden, kocasına gidip kendisini ba§ıŸlaması hususunda, ricada bulunmasını isteyen kadının kocası da ziyaretine gelmiŸti. karısının s”ylediklerini bir bir kocasını anlattı. kocası da karısını affetti. gece rüyasında o kadını g”rdü. kendisine: "senin yüzünden azaptan kurtuldum. allah sana çok büyük mükafat versin. allah senin günahlarını ba§ıŸlasın" diye dua ediyordu. kerametler bir adamdan rivayet edilmektedir, demiŸtir ki: "biz, bazı tacirlerle birlikte gemide bulunuyorduk. gemi ile denize açıldı§ımız zaman, Ÿiddetli bir fırtınaya tutulduk. esen rüzgarın etkisiyle kabaran dalgalardan gemi yalpa vurmaya baŸladı. geminin güvertesinde deriden elbise giy- mis bir adam duruyordu. devamlı olarak vuran dalgalardan gemi su almaya baŸlamıŸtı. sonunda geminin içi su ile dolup a§ırlaŸtı. biz korku içinde kıvranıp, can ve mallarımızdan ümidimizi kesmiŸtik. adam gemiden dıŸarı çıkıp, su üzerinde namaz kıldı. biz kendisine: "ey allah'ın velisi! bize yetiŸ" dedik. adam bize hiç iltifat etmedi. bunun üzerine kendisine yalvarmaya baŸlayıp: "kendisine ibadet etmen için sana güç ve kuvvet veren allah hakkı için, bize yetiŸ, bizi kurtar!" dedik. bu sefer bize d”ndü ve u§radı§ımız felaketi g”rmezlikten gelerek: "size ne oldu?" dedi. biz: "esen rüzgar sonucu gemiye vuran dalgaları, bu dalgaların etkisiyle geminin sallanmasını g”rmüyor musun?" dedik. bize: "allah'a yaklaŸınız" dedi. biz: "allah'a ne ile yaklaŸalım?" dedik. "dünyayı terk etmekle, diye ce- 18 ~ jlo vap verdi. biz, kendisine: "dünyayı terk ettik" dedik. bize: "”yle ise, "bismillah" diyerek gemiden çıkın" dedi. biz teker teker gemiden çıkıp, suyun üzerinde yürümeye baŸladık. ta ki suyun üzerinde durmak suretiyle onun etrafında toplandık. iki yüz kiŸiden fazla idik. gemi, içinde bulunan bütün mal ile denize battı. o bize Ÿ”yle dedi: "siz, dünya felaketi bakımından kurtuldunuz. artık çıkınız dıŸarı" dedi. "allah aŸkına soruyoruz. sen kimsin?" dedik. "ben üveys el-karanŒ'yim" dedi. biz: "gemide medine fakirlerine ait mal vardı. malı onlara mısırlı bir adam g”ndermiŸti" dedik. "e§er allah sizin mallarınızı geri verirse, medine fakirleriyle paylaŸır mısınız?" diye sordu. biz: "evet, onlarla aramızda paylaŸırız" dedik. bunun üzerine iki rekat namaz kıldı. sonra gizli olarak dua etti. gemi, - 19 - içindeki mal ile denizin üstüne çıktı. biz tekrar gemiye bindik. o sırada üveysi kaybettik. medine'ye do§ru yol aldık. medine'ye vardı§ımızda, bütün malı medine fakirleriyle aramızda paylaŸtık. medine'de hiçbir fakir kalmadı. kazaya teslim olma tarık es-sadık'a, sadık denmesinin sebebini Ÿ”yle naklederler: 'tarık, kullanılmayan bir kuyuya düŸmüŸtü. kuyuya u§rayan bir grup hacı: "kuyunun baŸını kapatalım. ta ki kimse düŸmesin" dediler. tarık kendi kendine: "e§er sadık isen sesini çıkarma. varsınlar kuyuyu kapatsınlar" dedi. kuyunun a§zını kapayan hacılar oradan ayrılıp gittiler. kuyunun içi zifiri karanlık kesildi. tarık diyor ki: "kuyunun içinde karanlıkta dururken bir de baktım ki, yanıma iki lamba konuldu. lambanın ıŸı§ı sayesinde etrafımı g”rebiliyordum. g”rdüm ki, büyük bir yılan bana do§ru geliyor. kendi kendime: 9o . &\j "iŸte Ÿimdi sadık ile yalancı ortaya çıkar" dedim. benim yanıma geldi§i vakit, beni sokacak diye korkarken, yılan kuyunun a§zına do§ru tırmanmaya baŸladı. sonra kuyru§unu boynuma ve aya§ıma doladı. beni bir çocuk gibi alıp kapa§ı açılan kuyunun a§zına do§ru g”türdü. sonra kuyru§u ile beni yere attı. sonra Ÿiddetli bir kuyruk hareketi ile kuyru§unu benden ayırdı. tam o sırada, gaibden Ÿ”yle bir ses iŸittim: "bu, rabbi'nin bir lütfudur. çünkü o, seni düŸmanından düŸmanınla kurtardı." iŸte bunun için kendisine "sadık" denildi. seciye sahibi olmak ve sebat etmenin fazileti hazreti ”mer (r.a.) zamanında rum savaŸçıları bir kısım müslümanları esir alırlar. müslümanların içinde bulunan kuvvetli ve heybetli biri, rum hükümdarına anlatılır. rum hükümdarı onu g”rmek için yanına ça§ırır. hükümdarın __01 __ œ* jl bulundu§u yerin ”nünde zincir çekilmiŸti. baŸını e§meden (rüku eder gibi) oradan kimse geçemezdi. müslüman adam onu g”rdü§ünde, rüku eder gibi e§ilerek oradan geçmekten kaçındı ve: "ben, kafir olan bir kimsenin yanına rüku eder Ÿekilde girmekten hazreti muhammed aleyhis-selam'dan utanırım" dedi. bunun üzerine rum hükümdarı çekilmiŸ olan zincirin kaldırılmasını emretti. zincir kaldırılıp, rum hükümdarının yanına girdi§i zaman onunla uzun uzadıya konuŸtu. rum hükümdarı ona: "e§er bizim dinimize girersen, mührümü eline veririm. rum beldesinin hükümdarlı§ım da sana bırakırım, istedi§ini yaparsın" dedi. müslüman olan zat: "rum hükümdarlı§ının dünyada hakim oldu§u yer ne kadardır?" diye sordu. "üçte biri veya d”rtte biri kadardır" diye cevap verdi. adam: "e§er dünya ve dünya dolusu altın ve cevherler onların olsa ve onu bana bir günlük ezan dinlemekten vazgeçmeme 99_ ""t" œıiı -- karŸılık verseler, yine de kabul etmem" dedi. o zaman rum hükümdarı sordu: "ezan nedir?" adam: "ezan: eŸhedü en la ilahe illellah ve eŸhedü enne muhammeden abdüh– ve ras– lüh" demektir" dedi. rum hükümdarı etrafındakilere: "bunun kalbine muhammed (s.a.v.)'in sevgisi tam manasıyla yerleŸmiŸ. bu durumda bu adamın d”nmesi mümkün de§ildir" dedi ve ateŸe su dolu büyük bir kazan konulmasını ve iyice kaynadı§ı vakit adamın kaynar suyun içine atılmasını emretti. rum hükümdarının emrini yerine getirdiler, adamı kaynar suya attılar. kaynar suya onu attıkları vakit "bismillahirrahmanirrahıym" dedi ve allahü teala'nın yardımıyla kendisine hiçbir Ÿey olmadan, sapa sa§lam bir halde dıŸarı çıktı. bunu g”renler taaccüb ettiler. çünkü bu, insan gücü ve takatinin üstünde bir hadise idi. bunun üzerine rum hükümdarı, onun karanlık bir odaya konulmasını, kendisinden yemek ve içmenin men edilmesini, sadece domuz eti ile Ÿa- - 23 - rap verilmesini emretti. bu halin tam kırk gün devam etmesini istedi. rum hükümdarının emri yerine getirildi. kırk gün tamam olunca yanına girdiler. kendisine kırk gün içinde verdiklerinin hepsini yanında g”rdüler. onlardan hiçbir Ÿey yemedi§ini ve içmedi§ini anladılar ve: "sen bunlardan nasıl yemedin ve içmedin? halbuki muhammed'in dininde, zaruret halinde iken bunlardan yenilmesi ve içilmesi caizdir" dediler. adam onlara Ÿ”yle cevap verdi: "e§er ben onlardan yemiŸ ve içmiŸ olsaydım, siz sevinirdiniz. ben ise sizi kızdırmak ve ”fkelendirmek istedim." rum hükümdarı: "onlardan yemedi§ine g”re bana secde et, ta ki seni ve seninle beraber olanları serbest bırakayım" dedi. adam: "muhammed (s.a.v.)'in dininde allah'tan baŸkasına secde etmek caiz de§ildir" dedi. rum hükümdarı: "ellerimi ”p, seni ve seninle beraber esir bulunanları serbest bırakayım" dedi. a- dam: "el ”pmek caiz de§ildir. ancak baba, adil olan sultan ve hocanın elinin _24 - ”pülmesi caizdir" dedi. rum hükümdarı, adama: "alnımı ”p" dedi. adam: "bunu bir Ÿartla yaparım" dedi. hükümdar: "nasıl istersen ”yle yap" dedi. a-dam, yenini hükümdarının alnının üzerine koydu, onu niyet ederek ”ptü. bunun üzerine hükümdar onu ve kendisiyle bulunan esirleri serbest bıraktı. adama bir çok hediyeler verdi ve hazreti ”mer (r.a.)'e bir mektup yazarak" dedi ki: "e§er bu adam bizim memleketimizde olup, bizim dinimizde bulunmuŸ olsaydı, biz ona yüksek mevkiler verirdik." hazreti ”mer (r.a.)'in yanma geldiklerinde, adama: "bu hediyeleri kendine alıkoyma. bütün medine halkım bu hediyelerden hissedar kıl!" buyurdu. adam da hazreti ”mer (r.a.)'in emrini yerine getirdi. Ÿaban-ı Ÿerifin onbeŸinci gecesinin fazileti rivayet edildi§ine g”re, isa - 25 - aleyhisselam bir seyahatte bulunuyordu. yolda giderken yüksek bir da§ g”rdü. bu da§ın tepesine çıkmak istedi. bir de ne g”rsün!! da§ın tam doru§unda sütten daha beyaz büyük bir kaya var. isa aleyhisselam kayanın etrafında yürümeye baŸladı. kayanın güzelli§ine ŸaŸakaldı. bunun üzerine allahü teala kendisine Ÿ”yle vahyetti: "ey isa! ister misin, sana bundan daha acayip bir Ÿey g”stereyim?" isa (a.s.): "evet, g”ster ya rabbi!" dedi. bunun üzerine kaya yarıldı, içinden kıldan elbise giymiŸ, elinde yeŸil bir asa tutmuŸ, ”nünde üzüm bulunan ve ayakta durup namaz kılan bir ihtiyarı g”rür. buna ısa aleyhisselam çok taaccüp eder ve ihtiyara: "bu g”rdü§üm nedir?' diye sorar. ihtiyar: "bir günkü rızkımdır." "bu kayanın içinde ne zamandan beri allah'a ibadet ediyorsun?" "d”rt yüz seneden beri." bunun üzerine isa aleyhisselam - 26 - Ÿ”yle niyazda bulundu: "ey allah'ım! bundan daha üstün bir varlı§ı yarattı§ını s”yleyemem." bunun üzerine allahü teala, isa aleyhisselam'a vahyederek Ÿ”yle buyurdu: "ümmet- i muhammed'den bir adam vardır ki, bu Ÿaban ayına ulaŸır ve Ÿaban ayının on beŸinci gecesi namaz kılar. ümmet-i muhammed'den birinin Ÿabanın on beŸinci gecesinde kıldı§ı namaz benim katımda bu adamın d”rt yüz senelik ibadetinden daha üstündür." isa aleyhisselam: "ne olurdu, ben de ümmet-i muhammed'den olsaydım" diye niyazda bulundu. Ÿevval-i Ÿerifte oruç tutmanın fazileti süfyan-ı sevrŒ'den rivayet edilmektedir, diyor ki: "mekke-i mükerreme'de üç sene kaldım. mekke halkından bir adam her gün ”§leyin mescid-i haram'a gelip tavaf eder ve iki rekat namaz kılardı. sonra bana selam verip evine d”nerdi. kendi- - 27 - siyle samimiyet kurup birbirimizi çok sevmiŸtik. kendisini g”zler olmuŸtum. bir gün hastalandı ve beni ça§ırıp dedi ki: "ben ”ldü§üm vakit, beni bizzat kendin yıka, cenaze namazımı kıldır ve defnet. o gece beni kabrimde sakın yalnız bırakma. münker, nekir melekleri sual sorduklarında, bana kelime-i tevhidi telkin et" dedi. ben, istediklerini yapaca§ıma dair, kendisine s”z verdim. ”ldü§ünde bana s”yledi§ini yerine getirdim. o gece kabrinin yanında yattım. uyku ile uyanıklık arası bir halde bulunurken, gaibden gelen bir ses: "ey süfyan! senin muhafızlı§ına, telkinine ve arkadaŸ olmana onun hiç ihtiyacı yoktur. çünkü onu biz yalnız bırakmadık. ona kelime-i tevhid'i telkin ettik" dedi. ben: "bu mertebeye ne ile eriŸti?" diye sordum. "ramazan ayında ve onun ardından Ÿevval-i Ÿeriften altı gün oruç tutmakla" denildi. uyandı§ımda, yanımda kimsenin - 28 - bulunmadı§ını g”rdüm. kalktım, abdest aldım, namaz kıldım ve tekrar yattım. rüyamda birinci defa g”rdü§ümün aynı ile karŸılaŸtım. bu hal üç kere vuku bulunca rüyanın ŸeytanŒ olmayıp rahmanı oldu§unu anladım. bunun üzerine kabrinden ayrıldım ve Ÿ”yle niyazda bulundum: "ey allah'ım! lütfunla beni de bu oruçları tutmaya muvaffak kıl!" ibadet etmek için bir yere çekilmenin fazileti abidlerden biri yüz sene, odasında allah'a ibadet eder. bir gün Ÿeytanın vesvesesine kapılarak odasından çıkıp, akraba ve dostlarını ziyaret etmek için Ÿehre iner. arkadaŸlarından biri kendisine sarılıp evine g”türür. kendi evindeki ibadeti gibi ibadet yapabilmesi için, kendisine yardımcı olaca§ını s”yler. bu hususta yemin de eder. gerçekten yedi ay arkadaŸına yardımda bulunur. abid bir gece uyurken, gece yarısına do§ru acıklı ve rahatsız edici bir Ÿe- - 29 - kilde ba§ırmaya baŸlar. ba§ırmasından uyanıp kalkan ev sahibi kendisine: "neyin var?" diye sorar. adam: "bana lambayı yak" der. ev sahibi misafirine lambayı yakar. misafir, ev sahibine Ÿ”yle der: "uyuyordum. rüyamda güzel yüzlü, temiz elbiseli bir delikanlı g”rdüm. genç bana: "ben allah'ın resulüyüm. allah ve resulü'nde ne noksanlık g”rdün ki, allah için yapmakta oldu§un ibadeti terk ettin. ”lmezden ”nce evine, ibadethanene d”n" dedi. abid evden çıkıp gitti. kendi baŸına ovalarda, da§larda dolaŸmaya baŸladı. yeme§i a§aç yaprakları, içti§i ya§mur suları olan abid, Ÿ”yle niyazda bulunuyordu: "ey allah'ım! vücudum eridi, kalbim kederle doldu. dilim ise günahları itiraf ediyor. ey günahları ba§ıŸlayan, ayıpları ”rten, gizli ve bilinmeyenleri bilen allah'ım! beni affet!" evine yaklaŸıp içeri girmek istedi§inde ve evine adımını attı§ında, yazılı bir Ÿey g”rdü. dikkatle yazıya bakınca, - 30 - d”rt satırda Ÿ”yle yazıldı§ını anladı: "bize güvenmiŸtin, biz de sana yetmiŸtik. baŸkasını üzerimize tercih ettin, biz de seni bıraktık. bize d”ndün, biz de seni kabul ettik. günahlar iŸledin, onları ba§ıŸladık. sana merhamet ettik. bizim yanımızda bulunmayı istedin, onu sana verdik." ihlasın fazileti rivayet edilir ki, (büyük zatlardan biri olan) ŸiblŒ hazretleri bir gün vaaz ederken, içtenlikle ve heybetle "allah" dedi. bunu iŸiten bir genç feryat ederek, düŸüp bayıldı. bunun tesiri sonucu ”ldü. gencin yakınları, ŸiblŒ .hazretlerini mahkemeye verdiler ve ŸiblŒ'nin, çocuklarını ”ldürdü§ünü iddia ettiler. hakim Ÿibli'ye: "ne dersin?" diye sordu. ŸiblŒ: "ey mü'minlerin hakimi! ruh ki, seslendi, niyazda bulundu, davet edildi, davete icabet etti. benim ne günahım var? bunun üzerine hakim a§ladı ve ”len kimsenin velilerine: "onun hiçbir suçu yoktur. onu serbest bırakın" dedi. - 31 - allah'a tevekkül etmenin fazileti zünnun-i mısrŒ, yanında küçük kızı oldu§u halde, balık avlamak için denize gider. serpmesini denize atar, bir balık yakalar. balı§ı serpmeden almak istedi§inde, kızı balı§ın a§zını salladı§ını g”rür. hemen balı§ı serpmeden alıp denize atar. babası: "kazancımızı niye zayi ettin?" der. kızı: "ben allah'ın yaratıklarından, allah'ı zikredeni yemeye asla razı olmam" der. babası: "ne yapalım?" diye sordu§unda kızı: "biz allah'a tevekkül ederiz. o da bize, kendisini zikretmeyenlerden rızık verir" der. bunun üzerine avlanmayı terk ederler ve allahü teala'ya tevekkül ederek beklemeye baŸlarlar. akŸama kadar kendilerine bir Ÿey gelmez. yatsı vakti geldi§i zaman, allah onlara g”kten, içinde çeŸitli yemekler bulunan bir sofra g”nde- - 32 - rir. on iki sene müddetle her akŸam kendilerine b”yle sofra g”nderilir. zünnun-ı mısrŒ bu sofranın kendi namaz, oruç ve di§er ibadetlerinden dolayı g”nderildi§ini zanneder. bu müddetten sonra kızı vefat e-der ve kızından sonra g”kten sofranın gelmesi kesilir. zünnun-ı mısrŒ, yeme§in gelmesinin kendisinden de§il, kızının sebebiyle oldu§unu anlar ve daha evvelki zannından rücu eder. resulüllah efendimizin çocuk sevgisi resulü ekrem (s.a.v.), bayram namazı için evinden çıkar. yolda çocukların oynadı§ını ve üzerinde eski, yırtık elbise bulunan bir çocu§un yolun kenarında oturup a§ladı§ını g”rür. peygamber aleyhisselam çocu§un yanına gidip: "yavrum, neyin var, niçin a§lıyorsun? çocuklarla beraber niye oynamı- yorsun?" buyurur. çocuk, peygamber aleyhisselam'a (peygamber oldu§unu bilmeden): - 33- : "ey adam! beni yalnız bırak. çünkü benim babam, peygamber ile beraber savaŸırken Ÿehit oldu. annem de baŸka bir adamla evlendi. annemin yeni kocası beni evinden kovdu. yiyecek, içecek ve giyecek bir Ÿeyim yoktur. sı§ınacak bir yerim de yok. analı babalı çocukların, b”yle yeni elbiseler giyerek oynadıklarım g”rdü§üm vakit kederlendim, üzüldüm. onun için a§lıyorum" dedi. peygamber aleyhisselam çocu§un elinden tuttu ve: "benim, senin baban olmamı, aiŸe'nin annen,. fatıma'nm kızkardeŸin ve ali'nin de amcan olmasına razı olur musun?' buyurdu. çocuk çok sevinerek: "nasıl razı olmam, ya resulellah?" dedi. bunun üzerine resulüllah (s.a.v.) çocu§u alıp evine g”türdü. onu yedirip içirdikten sonra, güzelce giyindirdi. bu halden razı olan çocuk sevinç içinde gülerek, oynayan çocukların yanına gitti. oynayan çocuklar onu g”rdüklerinde: "sen daha Ÿimdi a§lıyordun. sana ne oldu ki, b”yle sevinç içinde bizim - 34 - yanımıza geldin?' dediler. çocuk: "açtım doydum. çıplak i-dim giyindim. yetim idim, resulüllah (s.a.v.) babam, aiŸe annem oldu, fatıma kızkardeŸim, ali de amcam oldu" diye cevap verdi. bunun üzerine oynayan çocuklar Ÿ”yle dediler: "ne olurdu, keŸke bizim de babalarımız o savaŸta Ÿehit olsalardı!" çocuk, peygamber aleyhisse-lam'ın ahirete intikal etmesine kadar peygamber (s.a.v.)'in yanında kaldı. peygamber aleyhisselam ahirete intikal buyurdukları vakit, a§layarak evinden çıkıp, yerlerden toprak alıp üstüne baŸına serpiyor ye Ÿ”yle diyordu: "iŸte Ÿimdi, yetim kaldım. iŸte Ÿimdi garip oldum." peygamber efendimiz aleyhisse-lam'dan sonra ebu bekir (r.a.) çocu§u himayesine aldı. allah'a d”nmenin fazileti davud aleyhisselam zamanında kafir ve zalim bir padiŸah vardı. insanlar - 35 - onun aleyhinde davud aleyhisselam'a Ÿikayette bulunup, dediler ki: "ey allah'ın peygamberi! bizi o-nun zulmünden kurtar. çünkü o istedi§ini ”ldürüyor, istedi§ini k”le yapıyor." davud aleyhisselam onun yakalanıp, asılmasını emretti. insanlar onu bir akŸam üzeri yakalayıp da§ın baŸında bir a§aca astılar. herkes evlerine da§ıldı. padiŸah a§açta asılı olarak yalnız baŸına kalmıŸtı. kurtulması için tanrılarına dua ve niyazda bulundu. fakat hiç birinden bir fayda g”remedi. bu sefer ay ve güneŸe dua ve niyazda bulunarak Ÿ”yle dedi: "ben size, bana bir bela ve musibet geldi§i vakit faydanız olsun diye ibadet ettim. bana yardım ediniz, beni kurtarınız." onlardan da kendisine bir fayda gelmeyece§ini anlayan kafir padiŸah allahü teala'ya y”nelerek ve isimleri ile o'nu zikrederek Ÿ”yle dua ve niyazda bulunmaya baŸladı: "ey rabbim! sana isyan ettim. senden baŸkasına ibadet ettim. ibadet etti§im ilahlardan hiçbir fayda bulama- - 36 - dim. sana d”ndüm, kapına geldim. sen haksin, merhametine sı§ındım. bana imdat eyle, beni rahmetin ile kurtar. bunun üzerine allahü teala cebrail aleyhisselam'a: "bu adam uzun zaman ilahlarına ibadet etti. onlardan hiçbir fayda g”remedi. Ÿimdi bana sı§ındı, bana dua ve niyazda bulundu. onun duasını kabul ettim. çünkü ben, darda kalan kimse bana dua etti§i vakit onun duasını kabul ederim. ey cebrail! yeryüzüne in, bu kulumu kurtar! onu yere sa§ ve salim olarak bırak" buyurdu. cebrail aleyhisselam, allah (c.c.)'ın buyurdu§unu yerine getirdi. sabah oldu§unda insanlar, davud aleyhisselam'a gidip: "bize izin ver. onu astı§ımız yerden alıp bir çukura atalım" dediler. davud aleyhisselam onlara izin verdi. a§aca astıkları padiŸahın yanına vardıklarında onu sa§ salim olarak yerde bulundu§unu g”rdüler. durumu derhal davud aleyhisselam'a bildirdiler. davud aleyhisselam kalkıp onun yanına gitti. - 37 - yanına vardı§ında insanların kendisine bildirdikleri gibi g”rdü. bunun üzerine iki rekat namaz kılıp allah'a Ÿ”yle niyazda bulundu: 'ta rabbi! bu g”rdü§üm acayip Ÿeyleri bana bildir!" allahü teala, davud aleyhisselam'a vahyederek: "ey davud! bu kulum bana niyazda bulundu. ben de onun duasını kabul ettim. e§er ben onun duasını kabul etmemiŸ olsaydım, onun daha ”nce tapındı§ı ilahları ile benim aramda ne fark bulunurdu? iŸte ben, bana rücu edene b”yle yaparım. ey davud! o'na imanı telkin et. çünkü o, çok güzel bir imanla iman eder. ben hakkı s”yler, do§ru yola hidayet, ederim" buyurdu. zühd hakkında zahidlerden birinden rivayet e-dilmiŸtir, diyor ki: "hac etmek için yola çıktım. yolda giderken, azıksız ve binek-siz olarak bir kadının yürüdü§ünü g”rdüm. kadın allah'ı zikrederek ve o'na hamd ü senada bulunarak yoluna devam ediyordu. bir ara kadına yanaŸtım ve: - 38 - "ey allah'ın kulu! nereye gidiyorsun?" dedim. kadın: "beytullah'a gidiyorum" diye cevap verdi. ben: "yanında azık ve binek bulunmadı§ını g”rüyorum" dedim. kadın Ÿ”yle cevap verdi: "sizden biriniz bir ziyafet verip insanları davet eder ve davetlilerin her biri kendi yeme§i ile gelirse iyi olur mu?" ben: "hayır, iyi olmaz" dedim. kadın: "allah'ın ziyafetine b”yle gitmek daha layıktır" dedi. kadın bizimle birlikte yola devam etti. mekke'nin yanına geldi§imiz zaman, kadın Ÿ”yle diyordu: "rabbimin evi nerededir? rabbimin evi nerededir?" kendisine: "Ÿimdi g”rürsün" denildi. kadın, mescid-i haram'a girdi§i vakit kendisine: "iŸte bu, rabbinin evidir" denildi. kadın gelip kabe'nin eŸi§ine baŸını koydu ve sesi kesilinceye kadar: "iŸte bu, benim rabbimin evidir" dedi. sesi kesilince yanına gidip baktı§ımız zaman vefat etti§ini g”rdük. allah rahmet eylesin. amin. - 39 - allah'ın zikrinden gafil olmak adamın biri otuz senesini allahü teala'yı hiç anmadan zikretmeden geçirir. bunun üzerine melekler allahü teala'ya niyazda bulunarak: "ey rabbimiz! filan kulun Ÿu kadar zamandan beri seni zikretmiyor" derler. allahü teala meleklere Ÿ”yle buyurur: "o kulumun beni zikretmemesi, benim nimetimin içinde bulunmasından-dır. e§er ona bir bela gelmiŸ olsaydı, beni muhakkak zikrederdi." allahü teala b”yle buyurdu ve cebrail aleyhisselam'a o kulun atar damarlarından bir damarım durdurmasını emretti. cebrail aleyhisselam, allahü teala'nın emrini yerine getirdi. bunun üzerine adam: "ey rabbim, ey rabbim!" diyerek allah'ı anmaya baŸladı. allah (c.c.): - 40 - "ey kulum, s”yle istedi§ini vereyim. fakat bugüne dek neredeydin?" buyurdu. allahü teala'ya sı§ınmanın fazileti harun reŸid'e ba§lı olanlardan bir grup insan, yol kesen eŸkıyadan on kiŸiyi yakalarlar. durumu kendilerine iletip, emirlerini beklemeye baŸlarlar. harun reŸid eŸkıyayı kendisine getirmeleri hususunda onlara emir g”nderir. onlar da yakaladıkları soyguncuları harun reŸid'e g”türmek üzere yola çıkarlar. yolda giderlerken, soygunculardan biri ellerinden kaçar. yakalamak için hayli çaba harcayıp yorulurlarsa da kaçan soyguncuyu yakalayamazlar. kendi aralarında: "e§er biz dokuz kiŸiyi g”türürsek, birinin malını alıp salıverdiniz diyerek bizi cezalandırır. biz kaçan adamın yerine rasgele bir adamı yakalayalım, ona tamamlayalım" derler. bunlar b”yle kendi aralarında konuŸurlarken, oradan hacılardan biri geçer. hemen onu yakalayıp - 41 - dokuz kiŸi ile birlikte alıp g”türürler. halifenin yanına vardıklarında, onların hapsedilmesini emreder. onlar bir müddet hapishanede kaldıktan sonra, onlara gardiyan: "akrabalarınızdan veya bildiklerinizden, halifenin katında size Ÿefaat edecek, sizi affettirecek kimseniz yok mudur?" diye sorar. onlar: "evet vardır" derler. akraba veya tanıdıklarım halifeye g”nderirler. halifeye her biri için on bin dirhem verilip, onları hapishaneden çıkarırlar. hepsi hapishaneden çıkar, ancak hacı içeride kalır. gardiyan ona: "seni kurtaracak kimsen yok mudur?" der. hacı: "hayır, yoktur. fakat bir mektup yazarsam, onu halifeye ulaŸtırır mısınız?" der. gardiyan olumlu cevap verince ondan kalem ve ka§ıt ister. gardiyan hacıya kalem ka§ıt getirir. hacı Ÿ”yle bir mektup yazar: "rahman ve rahıym olan allah'ın adıyla zelil olan kuldan, celil olan allah'a. bundan sonra, Ÿüphesiz mahlu-katın suçlarını ba§ıŸlattırmak için, ken- __a o__ *ñ*rf dilerine Ÿefaat edecek kimseleri vardır. onlar halifenin katından hapishanedeki suçlulara Ÿefaat ettiler. onları cezaevinden çıkardılar. ben ise hapishanede yalnız baŸıma kaldım. ey rabbim! sen benim Ÿahidim ve Ÿefaatçımsın. ben kulunun hiçbir suçu ve günahı olmadı§ı, sence bilinmektedir." gardiyan hacıya Ÿ”yle der: "ben bu mektubunu halifeye u-laŸtıramam. s”yle ben bunu nereye koyayım?" hacı ona Ÿ”yle der: "hapishanenin üstüne koy." gardiyan mektubu hapishanenin üstüne koydu§u vakit, mektup yaydan Ÿiddetle çıkıp havaya yükselen ok gibi havaya yükselir. o gece harun reŸid rüyasında g”rür ki, g”kten melekler inerler kendisini alıp g”§e do§ru çıkarırlar ve harun reŸid'e Ÿ”yle derler: "ey harun! insanlar senin katında dokuz kiŸiye Ÿefaat ettiler, sen onları hapishaneden çıkardın. her Ÿeyin yaratıcısı olan allah da birisine Ÿefaat ediyor. onu da serbest bırak. yoksa helak olsun. - 43 - harun reŸid korku içinde uyanır. hemen gardiyanı ça§ırıp ona Ÿ”yle der: "hapishanede senin yanında kim vardır?" gardiyan kendisine kıssayı anlatır. harun reŸid Ÿ”yle emreder: "onu buraya getir!" onu halifenin yanına getirdiklerinde halife ona tatlı ikram eder. doyuncaya kadar yedirir. onun hamama g”türülüp temizlenmesini ve güzel bir elbise verilmesini emreder. bununla beraber kendisine yetmiŸ at, yetmiŸ hizmetçi verir ve bir münadinin halka Ÿ”yle nida etmesini emreder: "kim ki mahluktan Ÿefaat dilerse, on bin dirhem vererek kurtulur. fakat kim ki yaratan'dan Ÿefaat dilerse, harun reŸid'den g”rece§i mükafat iŸte bunlardır." soyguncuların tevbekar olmalarının hikayesi bir eŸkıya grubu, bir kafilenin yolunu kesmek için yola çıkar. gece karanlı§ı basınca bir kervansaraya gelip - 44 - kapıyı çalarlar ve kervansaray sahibine: "biz savaŸçılardan bir toplulu§uz. bu gece kervansarayınızda yatmak istiyoruz" derler. kendilerine kapı açılır ve içeri girerler. kervansarayın sahibi onlara lazım gelen hizmet ve ikramda bulunur. bu hizmet ve ikramından, allah'ın rızasına ulaŸmayı ve onların dualarından istifade etmeyi diler. adam, aya§a kalkama-yan felçli bir çocu§unu karısına verir ve: "bu su ile çocu§umuzun organlarım meshet. ümit edilir ki, bu gazilerin bereketiyle, çocu§umuz Ÿifa bulur" der. kadın, kocasının s”yledi§i gibi, misafirlerin artık suları ile çocu§unun azalarını mesheder. sabah olunca, soyguncular kervansaraydan çıkıp bir tarafa y”nelerek giderler. tasarladıkları soygunu yapıp bir çok mallar alarak, akŸam üstü yine aynı kervansaraya gelirler. çocu§un sapasa§lam ayakta yürüdü§ünü g”rünce kervansarayın sahibine: "bu çocuk, dün oturaklı g”rdü§ümüz çocuk de§il mi?" derler. ev sahibi: "evet, o çocuktur. ancak sizin su artıklarınızı alıp, onun azalarını meshet- - 45 - tim. allahü teala siz gazilerin bereketiyle ona Ÿifa verdi" der. bu s”zü iŸiten soyguncular a§lamaya baŸlarlar ve: "ey adam! iyi bil ki, biz gaziler filan de§iliz, soyguncuyuz. yol kesmeye, insan soymaya çıktık. ancak allahü teala senin iyi, güzel itikadın ve niyetin sebebiyle, çocu§una Ÿifalar ihsan buyurmuŸ. biz allah'a tevbe ettik" derler ve hep birlikte tevbe ederler, gazi ve allah yolunda cihad edenlerden olurlar. bu halleri ”lünceye kadar devam eder. cennetin kapısı ve anahtarı yahudinin biri, bir yahudi kızına aŸık olur. aŸkından deliye d”ner. ne yer, ne de içer. periŸan bir halde ata el-ekber'e gider. durumunu anlatır, derdine deva ister. ata, bir ka§ıt üzerine besmeleyi yazıp ona verir ve: "bunu yut! ümit edilir ki, allah seni ondan kurtarır ve yahut onu sana nasip eder" der. yahudi "besmele" yazılı ka§ıdı yuttu§u vakit a-ta'ya: "ey ata! ben imanın tadını g”r- düm. kalbimden bir nur zahir oldu. o kızı unuttum. bana islam'ı telkin et" der. bunun üzerine ata ona iman ve islam'ı telkin eder. yahudi "besmele'nin" bereketiyle müslüman olur. kadın, kendisini seven kiŸinin müslüman oldu§unu iŸitir. hemen ata'ya gelir ve: "ey müslümanların imamı! sana halini anlatan ve müslüman olan yahudinin aŸık oldu§u kadın benim. dün akŸam Ÿ”yle bir rüya g”rdüm. biri bana gelip: "e§er cennetteki yerini g”rmek istersen, ata'nın yanına git. çünkü o sana cennetteki yerini g”sterir" dedi. ben de onun için senin yanına geldim. s”yle bana, cennet nerededir?" ata, kadına: "e§er cenneti istiyorsan, evvela onun kapısını aç, sonra cennete gir" dedi. kadın: "cennetin kapısını nasıl açayım?" ata: "bismillahirrahmanirrahıym" de. kadın "bismillahirrahmanirrahıym" der sonra: "ey ata! kalbimde nur buldum. allah'ın melekutunu g”rdüm. bana is- - 47 - lam'ı ”§ret" der. ata, kadına islam'ı ”§retir. o da "besmele'nin bereketiyle müslüman olur. sonra evine d”ner. o gece uyudu§unda, rüyasında cennete girdi§ini ve cennette kendisine verilen k”Ÿkleri, k”Ÿklerin kubbelerini g”rür. bir kubbenin üzerinde "bismillahirrahmanir-rahıym. la ilahe illellah, muhammedün ras–lüllah" yazıldı§ını g”rür. kadın bu yazıyı okuyunca, kendisine bir münadi Ÿ”yle nida eder: "ey bu yazıyı okuyan! cenabı hakk sana bu okudu§unun hepsini verdi" der. kadın uykudan uyanır ve Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! ben cennete girmiŸtim. beni oradan çıkardın. ey allah'ım! beni dünyanın gam ve kederinden de, kudretinle çıkar!" duasını bitirdi§inde, evinin tavanı, üzerine yıkılır, bulundu§u yerde vefat eder. allah ona besmele'nin bereketiyle rahmet etti. - 48 itaatli, sabırlı ve güçlü olmak salihlerden birinin Ÿ”yle dedi§i rivayet edilir: "bir gün beyt-i Ÿerifi tavaf ediyordum. bir de baktım ki, adamın biri secdeye kapanmıŸ: "ey allah'ım! mahrum olan kulunun iŸini ne yaptın?" diyordu. her tavafımda yanma u§radı§ımda, aynı Ÿeyi s”yledi§ini iŸitiyordum. ben tavafımı ve o da secdesini bitirdi§inde, kendisine durumunu sordum. bana Ÿ”yle anlattı halini: "bizi, rum kafirleri ile savaŸır ve onların kalelerine baskınlar düzenlerdik. bir gün ordu komutanımız askerleri bir araya topladı. rumların memleketine do§ru yürüdük. ordu komutanı bizden on atlıyı g”zcü olarak ”ne g”nderdi ki, ben de o on kiŸinin içinde bulunuyordum. bir ovaya vardı§ımızda, orada altmıŸ kadar kafir g”rdük. sonra baŸka bir ovaya baktık. orada da altı yüz kadar kiŸinin bu- __4 q__ ^œ7 lundu§unu g”rdük. hemen karargaha d”nüp, durumu kumandana bildirdik. kumandan onların üzerine müslüman-lardan asker g”nderdi. müslüman askerler, kafirleri esir alıp getirdiler. kumandan biri taltif etti. adet üzere bir gece yine, benim de içinde bulundu§um on kiŸi g”zcü olarak tekrar çıktık. bin süvariden meydana gelen düŸman askerinin içine düŸtük. bizi esir aldılar. sonra g”türüp rum kralına teslim ettiler. rum kralı bizim hapsedilmemizi emretti. sonra rum kralına müslümanlarm, kendi amcasının o§lunun da bulundu§u esirleri ”ldürdükleri haberi ulaŸtı. bu kini fırsat bilerek, ”ldürülmemizi emretti. sonra g”zlerimizi ba§ladılar. kralın yanında duran biri: "bunların g”zlerinin ba§lı olması azaplarını hafifleŸtirir. g”zlerini aç ki, birbirlerinin çektikleri ızdırabı g”rsünler. b”yle olursa daha çok azap çekerler" dedi. bunun üzerine g”zlerimizi ç”zdüler. g”zlerimizi açtıkları vakit benim karŸımda, altınla süslenmiŸ elbise giyen bir adam duruyordu ki, bu adam müslüman idi. sonradan islam'dan çıkıp - 50 - mürted olarak küffar diyarına gitmiŸti. onunla konuŸmak fırsatını bulamadım. sonra g”§e do§ru baktı§ımızda her birinin elinde mendil ve tabak bulunan ve üstlerinde g”kten on kapı açılmıŸ olan on cariyenin bulundu§unu g”rdük. cellad bizi teker teker ”ldürmeye baŸladı. bizden her biri ”ldürüldü§ü vakit kendisine ait olan cariye iner, ruhunu alır, mendile sarar ve elinde bulunan taba§ın üzerine koyar ve o ruhla kendisi için açılan g”k kapısından yukarı çıkardı. ben onlardan en sona kalmıŸ i-dim. sıra bana gelince, bana ait olan cariye, arkadaŸlarının yaptı§ı gibi, benim ruhumu alıp mendile sararak ve taba§a koyarak g”§e çıkmak için yanıma yaklaŸtı. cellad beni ”ldürmek istedi§i vakit, kralın yanında duran: "padiŸahım, bunların hepsini ”l-dürürsen, müslümanlara bunları ”ldürdü§ünü kim haber verecek? bunu ”ldürme ki, müslümanlara haber versin" dedi. bunun üzerine kral affedilmemi emretti. beni bıraktılar. ruhumu g”türmek için yanıma yaklaŸan cariye arkasını çevirip ~* ” i. ~~t* gitti. o anda Ÿ”yle diyordu: "mahrum oldu, mahrum oldu." bunun içindir ki, ben burada allah'a niyazda bulunurken "ey allah'ım! mahrum olanın hakkında ne iŸlemde bulundun?" diyorum. allahü teala bana: "meyus olma. allahü teala'nm fazl ü keremi çok büyüktür" buyurdu. allah'a isyanın k”tülü§ü bir adamın üzüm ba§ı varmıŸ. e-sen rüzgarın a§açları yıktı§ını ve üzüme don vurup çürüttü§ünü haber vermiŸler. tam bu sırada, Ÿeytan fırsatım bulup, ona: "sen allah'a ibadet edip, ona itaat ediyorsun. halbuki o, senin üzümlerini çürütüp a§açlarını yıkıyor" diyerek vesvese vermiŸ. bunun üzerine adam, hiddetlenerek dıŸarı çıkar. elindeki anahtarı g”§e do§ru savurup: "benim meyvelerimi çürüttün. anahtarı al" der. anahtar bir müddet g”kyüzünde uçtuktan sonra d”nüp gelir ve adamın boynuna, siyah bir yılan olarak - 52 - sarılır. tam kırk gün, boynunda sarılı olarak kalır. adam ”lünce cenazesini yıkamak isterler. cenazesini yıkarlarken, yılan boynundan ayrılıp gider. cenazeyi defnettiklerinde, tekrar d”nüp gelir, boynuna sarılır. beyt-i makdis'in kapısı zeyd b. eslem'den rivayet edilmiŸtir. beyt-i makdis'in anahtarı süleyman aleyhisselam'm yanında idi. onu hiç kimseye vermezdi. kimseye güvenmedi§i için daima yanında bulundururdu. bu gece kalkıp, onunla beyt-i makdis'i açmak istedi. muvaffak olamadı. cin taifesinden yardım istedi. onlar da açamadılar. insanlardan yardım istedi. onlara da açmak güç geldi. süleyman aleyhisselam, rabbim beni evinden men etti, sanarak mahzun ve müteessir bir halde oturdu. süleyman aleyhisselam o haliyle otururken, ihtiyarlı§ından dolayı asasına dayanarak yürüyen yaŸlı bir adam, çıkıp kendisine do§ru gelmeye baŸladı. yanında oturanlar arasında, babası davud - 53- ....;-: aleyhisselam da vardı. ihtiyar: "ey allah'ın nebisi! seni mahzun ve mükedder olarak g”rüyorum" dedi. süleyman aleyhisselam: "bu kapıyı ne ben açabildim, ne insanlar ve ne de cinniler" dedi. ihtiyar: "ben sana birkaç kelime ”§reteyim mi ki, babam onları darlandı§ında s”yler ve allah da ona her Ÿeyi kolaylaŸtırır, darlı§ını giderirdi?" dedi. süleyman aleyhisselam: "evet, s”yle" dedi. ihtiyar Ÿ”yle dedi: "ey allah'ım! ben senin nurunla do§ru yolu buldum. senin fazl ü ihsanınla zengin oldum. seninle sabahlayıp, seninle akŸamladım. günahlarım senin katında- dır. sana tevbe eder, senden yarlı§amam dilerim. ey rahmeti ve ihsanı bol olan allah'ım." süleyman aleyhisselam bu duayı okudu§u zaman, allah'ın izniyle beyt-i makdis'in kapısı açıldı. - 54 süleyman aleyhissselam'ın kürsüsünün vasıfları hakkında süleyman aleyhisselam tahta o-turmaya murad etti§i vakit, Ÿeytanlara kendisine güzel bir kürsü yapmalarım emretti. kürsü ”yle olacaktı ki, haksızlar ve yalancı Ÿahidler onu g”rdükleri zaman tüyleri ürpersin. Ÿeytanlar süleyman aleyhisse-lam'a fil diŸinden bir kürsü yaptılar. onu yakut, inci, zeberced gibi cevherlerle süs-lediler. kürsüyü, d”rt adet altından hurma a§acı ve üzüm asması gibi madeni dallarla ve gümüŸten hurma a§acının dalları ile çevrelediler. bu d”rt a§açtan her iki a§acın üzerinde altından iki tavus kuŸu, di§er iki a§açta ise altından iki do§an kuŸu bulunuyordu. onlardan her birinin baŸında yeŸil zebercedden iki direk vardı. dire§in cephesinde altından iki aslan vardı. kürsünün dibine, onu d”ndürmek için altından iki büyük taŸ konulmuŸtu. - 55 - ' - :-' ^ süleyman aleyhisselam, kürsünün en alt basama§ına çıktı§ı zaman, kürsü bütün haŸmeti ile de§irmen taŸı gibi d”nerdi. do§anlar ve tavus kuŸları kanatlarım yayarlardı. aslanlar ayaklarını yere d”Ÿer ve kuyrukları ile yeri süpürürlerdi. süleyman aleyhisselam her üst basama§a çıkınca aynı hareket icra kılınırdı. en üst basama§a çıktı§ı zaman do§anlar tacını baŸına koyarlar, üzerine misk ve amber serperlerdi. süleyman aleyhisselam oturdu§u zaman güvercinler de zebur'un altın sahifelerini alıp insanlara okumaya baŸlarlardı. süleyman aleyhisselam'ın sa§ tarafında ben-i israil'in bilginleri, altından kürsüler üzerinde otururlar, sol tarafında da gümüŸten kürsüler üzerinde, cin alimleri otururlardı. süleyman aleyhisselam hüküm vermeye b”ylece baŸlardı. Ÿahidler Ÿahadette bulunmak için geldikleri zaman, kürsü bütün haŸmeti ile de§irmen taŸı gibi d”nerdi. do§anlar, tavus kuŸları ve aslanlar yukarıda s”zü geçen hareketlerini tekrar ederlerdi. bunun üzerine Ÿahidler korku içinde bulunup, yalan Ÿehadette bulun- - 56 - maz, gerçe§i s”ylerlerdi. süleyman aleyhisselam, ahirete intikal etti§i vakit o kürsüyü kral buhtunnasır aldı. kürsüye çıkmak istedi§i zaman aslanlardan biri sa§ eliyle onun ayaklarına vurdu. bunun için kürsüye çıkmaya imkan bulamadı. aslanın vurdu§u yerin acısını ”lünceye kadar çekti. kürsü antakya'da kerras b. sedas'ın an-takyalılarla savaŸmasına kadar kaldı. kerras, buhtunnasır'ı ma§lup etti. kürsüyü beyt-i makdis'e g”nderdi. krallardan hiçbiri o kürsüye çıkmaya kendisinde güç bulamadı. altına bir büyük taŸ konuldu. kürsü kayboldu. onun ne oldu§u, nereye gitti§i bilinmemektedir. hiçbir eseri kalmamıŸtır. ana ve baba duası almanın mükafatı süleyman aleyhisselam rüzgarın üzerinde, yer ile g”k arasında uçuyordu. günün birinde derin bir denize u§radı. denizde, rüzgardan kabarmıŸ bir dalga g”rdü. rüzgara emretti, rüzgar kesildi. - 57 - ---: :: sonra Ÿeytanlara, suya dalıp suyun altında ne bulundu§unu ”§renmelerini emretti. Ÿeytanlar bir biri ardından suya daldılar. suyun altında beyaz zümrütten bir k”Ÿk g”rdüler. onu, süleyman aley-hisselam'a bildirdiler. süleyman aley- hisselam k”Ÿkün çıkarılması hususunda onlara emir verdi. Ÿeytanlar k”Ÿkü suyun altından çıkarıp, süleyman aley-hisselam'm ”nüne koydular. süleyman aleyhisselam k”Ÿke hayran kalıp taaccüp etti. süleyman aleyhisselam allah'a dua etti. k”Ÿk sallanıp kapısı açıldı. bir de ne g”rse, içinde biri genç, allah'a secde etmiŸ, ibadet ediyor. süleyman aleyhisselam gence: "sen meleklerden misin, yoksa cinnilerden mi?" diye sordu. genç: "ne meleklerdenim, ne de cinnilerden. belki insan o§lundamm" dedi. süleyman aleyhisselam gence: "bu dereceye ne ile ulaŸtın?" diye sordu. genç Ÿ”yle cevap verdi: "ana ve babama iyilik etmekle. çünkü benim ihtiyar bir annem vardı. - 58 - onu daima sırtımda taŸırdım. annemin bana yapmıŸ oldu§u dualardan biri de Ÿu idi: "ey allah'ım! ona saadetler ihsan et. benim ”lümümden sonra onun yerini yeryüzü ve g”§ün dıŸında kıl." annem vefat etti§i zaman, ben deniz sahilinde dolaŸıyordum. denizde beyaz zümrütten bir k”Ÿk g”rdüm. ona yaklaŸtı§ım zaman k”Ÿk bana açıldı. k”Ÿkün içine girdim. allah'ın izni ve kudretiyle k”Ÿkün kapısı üzerime kapandı. ben, yerde miyim havada mıyım, yoksa g”kte miyim bilmiyorum. allah bana bu k”Ÿkün içinde rızık veriyor." süleyman aleyhisselam gence: "k”Ÿkün içinde sana rızkın nasıl geliyor?" diye sorar. genç Ÿ”yle cevap verir: "acıktı§ım zaman taŸtan a§aç, a-§açtan da meyve zuhur ediyor. taŸtan sütten beyaz, baldan tatlı kardan so§uk bir su çıkıyor. meyveden yiyorum, sudan da içiyorum. doydu§um ve sudan kandı§ım zaman su ve meyve kaybolup gidiyor. süleyman aleyhisselam: - 59- -.-"/;;v'-;;-.:--..- "gece ile gündüzü nasıl anlıyorsun?" diye sorar. genç: "güneŸ do§du§u vakit, k”Ÿk beyazlanır ve parlar. güneŸ battı§ı, gece oldu§u vakit ise k”Ÿk kararır. bununla gece ile gündüzü bilirim." sonra süleyman aleyhisselam allah'a dua edince k”Ÿk düzeldi, kapısı ”rtüldü. deve kuŸu yumurtası gibi olup denizin dibindeki yerine d”ndü. allahü teala her Ÿeye kadirdir. süleyman aleyhisselam'ın mülkü süleyman aleyhisselam için yetmiŸ bin cins kuŸ toplandı. her bir cinsin ayrı rengi olup, biri di§erine benzemezdi. kuŸlar bulut gibi o'nun üzerinde dururlardı. süleyman aleyhisselam kuŸlara geçimlerinden, nerede yumurtladıklarından ve nerede yumurtalarından civciv çıkardıklarını sordu. kuŸlar süleyman aleyhisselam'a Ÿ”yle açıklamada bulundular: "bizden bazıları havada yumurt- - 60 - lar, havada civciv çıkarır. bizden bir kısmı da kanatlarının üzerine yumurtlar ve oradan civciv çıkarır. bizden bazıları ise yumurtasını civciv çıkarıncaya kadar gagasında tutar. bir kısmımız ise ne çiftle-Ÿir ve ne de yumurtlar. neslimiz ebediyen kesilmez." süleyman aleyhisselam'ın yata§ı cin dokumasından olup ipek ve altından idi. onu askeri, develeri, atları ve di§er taŸıt hayvanları ile insanlar, cinler, vahŸi hayvan ve kuŸlar taŸırlardı. süleyman aleyhisselam'ın binlerce askeri vardı. bu binlerce askeri, binlerce asker takip ederdi. süleyman aleyhisselam yer ile g”k arası, bulutlara yakın olarak yürürdü. onu bulut istedi§i yere süratli, istedi§i yere yavaŸ Ÿekilde g”türürdü. rüzgar o kadar Ÿiddetli esme-siyle ne a§açlara ve ne de ekinlere ve ne de baŸkalarına zarar verirdi. birisi konuŸtu§u vakit onun s”zünü süleyman aleyhisselam'ın kula§ına ulaŸtırırdı. kürsüsü altından olup yakut ve cevherlerle süslenmiŸti. etrafında üç bin bir rivayete g”re altı bin kürsü vardı. onlara bilginler, - 61 - vezirler ve ben-i israil'in ileri gelenleri otururlardı. askeri yüz fersahlık (bir fersah on iki bin adımdır) mesafeyi iŸgal ederdi. bunlardan yirmi beŸ fersahında insanlar, yirmi beŸ fersahında cinniler, yirmi beŸ fersahında vahŸi hayvanlar, yirmi beŸ fersahında da kuŸlar bulunurdu. cinniler, süleyman aleyhisse-lam'a denizlerden cevherler ve inciler çıkarırlardı. mutfa§ında her gün yüz bin koyun, kırk bin sı§ır kesilirdi. bununla beraber kendisi ancak kendi eliyle kazandı§ı arpa ekme§ini yerdi. gururun k”tülü§ü rivayet edilir ki, süleyman aleyhisselam bir gün büyük bir binitinin üzerindeki yata§ına oturur. allahü teala'nm kendisine verdi§i nimetleri ve kendisine musahhar kıldı§ı Ÿeyleri düŸünür. bunlar hoŸuna gider. bir parça gururlanır. bunun üzerine binitinden yata§ı sarkar ve askerden on iki bin kiŸi ”lür. elinde bulunan asasıyla yata§a vurup: - 62 - "ey yatak! do§rul! der. yatak: "ey süleyman! sen do§rul ki, ben de do§rulayım" diye cevap verir. bunun üzerine süleyman aleyhisselam yata§ın da memur oldu§unu anlar ve yere kapanıp, gurura kapıldı§ından dolayı, ”zür dilemek için allah'a secde eder. ilimle birlikte af ve hilim melik behram bir gün avlanmaya çıkar. avlanırken yabanŒ bir eŸek g”rür. onu takip etmeye koyulur. ta ki muhafızlarının g”zlerinden kaybolur. takip etmiŸ oldu§u yabanŒ eŸe§i yakalar. atından inip, onu kesmek ister. tam kesece§i sırada karŸıdan bir çobanın geldi§ini g”rür. yanına gelen çobana: "ey çoban! Ÿu atımı tut da Ÿu e-Ÿe§i keseyim" der. çoban atını tutar. padiŸah eŸe§i kesmekle meŸgul iken, bir ara yan g”zle çobana bakar. biri de g”rür ki çoban atının dizginindeki mücevherleri kesiyor. melik onu g”rmezlikten gelir. çoban atın - 63 - dizginindeki mücevherleri alır. melik, ayıp olan bir Ÿeye bakmak da ayıptır der ve atına binip muhafızlarının yanına gider. muhafızlarının yanına vardı§ında veziri: "ey merhametli padiŸahım! atının dizginindeki mücevherler nerededir?" der. "melik tebessüm eder, sonra Ÿ”yle der: "onu, geri vermeyecek biri aldı. onu alam, kendisinden g”zü daha kapalı olmayan g”rdü. sizden biriniz onu her hangi birinin yanında g”rürse, ona mücevherden dolayı sakın bir Ÿey s”ylemesin." islamın adalet ve ahlakını g”steren parlak bir misal melik kisra'nm, meliklerin en a-daletlisi oldu§u rivayet edilir. hatta denilir ki: adamın birisi, bir adamdan ev satın alır. evi satın alan, evde bir hazine bulur. hemen evi satana haber verir. evi satan: - 64 - "ben evi sana sattım. o evde hazine bulundu§unu bilmem. o senin hak-kındır" der. evi satın alan adam: "senin mutlaka bu hazineyi alman gerekir. çünkü pazarlı§ımız içinde bu hazine yoktur" diyerek ısrar eder. aralarında anlaŸamazlar. gidip kisra'ya müracaat ederek, bir hüküm vermesini isterler. melikin yanına varıp kendisine hazine hakkındaki durumu anlatırlar. melik baŸım e§ip, uzun uzun düŸündükten sonra onlara: "çocuklarınız var mıdır?" diye sorar. evi satan: "benim, ergenlik ça§ına eriŸmiŸ bir erkek o§lum vardır" der. evi alan da: "benim de erginlik ça§ına eriŸmiŸ bir kız evladım vardır" der. bunun üzerine kisra: "size emrediyorum. kızla erke§i birbiriyle evlendiriniz. o hazineyi de onların yararına harcayınız" der. dava da bu Ÿekilde tatlıya ba§lanmıŸ olur. - 65 - cuma günü gusletmenin fazileti isa aleyhisselam, bir avcıya tesadüf eder. avcının kurdu§u kapana bir diŸi geyik yakalanmıŸ, geyik isa aleyhisselam'l g”rdü§ünde, allahü teala ona konuŸma imkanı verdi. allah'ın izniyle konuŸan geyik, isa aleyhisselam'a Ÿ”yle dedi: "ey allah'ın peygamberi! benim küçük yavrularım vardır. ben bu kapana yakalandım. üç gündür buradayım. avcıdan bana izin al da, gideyim yavrularımı emzireyim. onları emzirdikten sonra tekrar gelirim. isa aleyhisselam geyi§in dedi§ini avcıya anlattı. avcı: "güzel, fakat o tekrar geri d”nmez ki" dedi. isa aleyhisselam avcının s”yledi§ini geyi§e aktardı. bunun üzerine geyik Ÿ”yle dedi: "e§er ben geri d”nmezsem. cuma günü su bulup da gusletmeyen kimselerden daha k”tü olayım." isa aleyhisselam geyikten s”z al- - 66 - di. avcının müsaadesiyle geyik gidip yavrularını emzirdi. sonra s”zünde durma korkusundan geri geldi. isa aleyhisselam da onun yanına giderken yolda kırmızı altından bir kerpiç buldu. allahü teala, isa aleyhisselam'a onu avcıya verip, geyi§i kurtarmasını emretti. ancak onlara varmadan ”nce avcının geyi§i kesti§ini g”rdü. isa aleyhisselam hadiseye üzüldü ve "iŸinde bereket g”rmeyesin" diye avcıya beddua etti. gerçekten avcı, hiçbir i-Ÿinde bereket bulamadı. cuma günü ”lüler için verilen sadakanın fazileti semerkand'da bir adam hastalandı. e§er kendisine Ÿifa verip de iyile-Ÿirse iŸinden kazandı§ının hepsini cuma günü, ”lmüŸ anne ve babası için sadaka yerece§ini vaad etti. allah'tan Ÿifa geldi. iyileŸti ve daha uzun zaman yaŸadı. ada§ını yerine getirmek için, sabahtan akŸama kadar iŸ aradı. sadaka verebilecek bir Ÿey elde edemedi. durumu alimlerden bazısına arz etti ve fetva istedi. alimler- - 67- - den biri, kendisine Ÿ”yle dedi: "dıŸarı çık bir karpuz kabu§u bul. onu güzelce su ile yıka. onunla birlikte büyük bir k”yün yoluna git, onu merkeplere yedir. sevabını da anne ve babana ba§ıŸla, b”ylece ada§ını yerine getirmiŸ olursun." adam, bilginin s”yledi§ini yerine getirdi. cumartesi gecesi rüyasında anne ve babasını g”rdü. anne ve babası kendisini kucaklayıp, Ÿ”yle dediler: "ey o§lumuz! bize hayır çeŸitlerinden her Ÿeyi yaptın, hatta bize karpuz bile yedirdin. canımız da çok istiyordu. allah senden razı olsun." allah'la ticaret etmek hazreti ali, fatıma, hasan ve hüseyin (allah onlardan razı olsun) üç gün hiçbir Ÿey yemeden evde kaldılar. hazreti fatıma'nın bir fistanı vardı. onu hazreti ali'ye, satması için verdi. hazreti ali fistanı altı dirheme sattı. almıŸ oldu§u parayı g”rdü§ü fakirlere da§ıttı. yolda giderken kendisine, cebrail'in elinde, - 68- | cennet develerinden bir deve vardı. hazreti ali'ye: "ey ebu hasan! bu deveyi benden satın al" dedi. hazreti ali: "bende onu alacak para yoktur" dedi. cebrail: "sonra verirsin." "kaça satarsın?" "yüz dirheme satarım." hazreti ali deveyi ondan satın aldı. devenin yularını tutup yola revan oldu. bu sefer mikail aleyhisselam, bir arap kıyafetinde ona rastladı. mikail: "bu deveyi satar mısın?" dedi. hazreti ali: "evet satarım" dedi. mikail: "kaça aldın?" diye sordu. hazreti ali: "yüz dirheme aldım." "ben onu altmıŸ dirhem ticaretle satın alırım." hazreti ali deveyi yüz altmıŸ dirheme ona sattı. mikail aleyhisselam parayı verdi. hazreti ali parayı alıp gitti. yolda deveyi ilk satana rastladı. deveyi ilk satan cebrail, hazreti ali'ye: __gg__ : "deveyi sattın mı?" diye sordu. hazreti ali: "evet, sattım" dedi. "”yle ise benim hakkım olan paramı ver" dedi. hazreti ali ona yüz dirhemi verdi. kendisine altmıŸ dirhem kaldı. parayı eve g”türüp hazreti fatıma'nın ”nüne d”ktü. hazreti fatıma: "bu parayı nerede buldun?" diye sordu. hazreti ali: "allah için altı dirhem verdim. allah da bana onun mukabilinde altmıŸ dirhem verdi. her dirhem için on dirhem verdi" dedi. sonra peygamber aleyhisse-lam'ın yanına geldi, durumu ona anlattı. peygamber aleyhisselam, hazreti ali'ye: "ya ali! deveyi sana satan cebrail aleyhisselam senden satın alan da mikail aleyhisselam'dır. deve ise kıyamet günü hazreti fatıma'nın binitidir. ey ali! senden baŸkasına verilmeyen üç Ÿey sana verilmiŸtir. cennet kadınlarının seyyidesi senin eŸindir. senin iki delikanlın vardır ki, onlar cennet ehlinin gençleri ve delikanlılarıdır. senin ”yle bir kayınpederin - 70 - vardır ki, o peygamberlerin en efdalidir. bunlar için allah'a Ÿükret. o'na hamd ü senada bulun" dedi. az ile kanaat etmek üveys el-yemanŒ'den rivayet ediliyor, diyor ki: "d”rt o§lu olan bir adam vardı. adam hastalandı. çocuklarından biri di§erlerine: "ya siz babama bakınız, ”ldü§ü vakit mirasından bir Ÿey almazsınız, yahut babama ben bakayım, mirasından bir Ÿey almam" dedi. kardeŸleri kabul etmediler. teklif eden çocuk, babasına ”lünceye kadar baktı. babası ”ldü§ünde, mirastan kendisine düŸeni almadı. gece uykusunda ona Ÿ”yle denildi: "filan yere git, oradan yüz dinar al, fakat o yüz dinarın bereketi yoktur." sabah oldu§u vakit, gece g”rdü§ünü karısına anlattı. karısı da almasını s”yledi. adam gidip parayı almaktan kaçındı. ikinci gece kendisine: - 71 - ^ :-,-:,- "filan yere git, oradan on dinar al, fakat o paranın da bereketi yoktur" denildi. sabah olunca, adam g”rdü§ünü karısına anlatıp fikrini sordu. kadın parayı almak için adamı teŸvik etti. adam yine parayı almaktan kaçındı, almadı. üçüncü gece rüyasında kendisine Ÿ”yle denildi: "filan yere git, oradan bir dinar al, onun bereketi vardır" denildi. sabah olunca adam gidip oradan bir dinar parayı alır. parayı aldı§ı yerden çıkarken, birisinin iki büyük balık sattı§ım g”rür. adam balık satana: "balıkları kaça satıyorsun?" diye sorar. balıkçı: "bir dinara satıyorum" der. adam bir dinara iki balı§ı alıp, e-vine g”türür. balıkları temizlemek için karınlarını yardı§ı vakit, bir de ne g”rsün! her birinin karnında kıymetli inci vardır. bunlardan birini alıp günün padiŸahına g”türür. padiŸah inciye çok para verip alır. sonra inciyi getirene: "bu, tek olarak yaramaz. di§erini - 72 - de getir. ona da aynı parayı veririm" der. adam gidip inciyi de getirir. padiŸah onu da alıp adama vaad etti§i parayı verir. adam, babasına bakması sebebiyle zengin olur. yaptı§ı ibadetle gururlanmanın k”tülü§ü davud aleyhisselam bir gün zebur okuyordu. okurken kalbi yumuŸadı. bunun için: "dünyada benden daha iyi ibadet eden yoktur" dedi. allahü teala ona vahyederek buyurdu ki: "rençber bir adam g”rmen için filan da§a çık. o, yedi yüz seneden beri bana ibadet ediyor. katında hiçbir günahı olmadı§ı halde, günahlarından isti§far ediyor. kendili§inden günah g”rüp, tevbe etmesinin sebebi Ÿudur. bir gün evin tavanına çıkmıŸtı. annesi tavanın altında bulunuyordu. onun yürümesinden düŸen toz, topra§ın annesinin üzerine düŸtü§ünü zannediyor. o adam senden daha fazla ve iyi ibadet edendir. ona git, benim ma§- - 73 - fir etimi müjdele." davud aleyhisselam o da§a çıkar. orada ibadet etmekten kemikleri g”rünecek derecede eriyip zayıflamıŸ bir adam g”rür. adam namaz kılıyordu. namazı bitirince, davud aleyhisselam selam verdi. davud aleyhisselam'a selamını iade ettikten sonra: "sen kimsin?' diye sorar. davud aleyhisselam: "ben davud'um" der. adam: "e§er senin davud oldu§unu bilseydim, senden vaki olan hata sebebiyle da§a çıkıp, allah'a tevbe ve isti§far etmedi§inden, selamını iade etmezdim. allah'a yemin ederek s”ylüyorum ki, ben tavanın üstünden geçtim, altında annem bulunuyordu. benim yürümem sonucu annemin üzerine toz, toprak düŸtü. bunun için evden çıktım. tam yedi yüz sene oldu, burada bulunuyorum. annem benden razı mıdır, yoksa bana ”fkeli midir bilmiyorum. bununla beraber, annemin bana kızmıŸ oldu§unu tahmin ederek, allah'a isti§far ediyorum. allah benden razı olsun annem benden razı olsun diye. ben yedi yüz seneden beri b”yle ibadet edip isti§-__74_ farda bulunuyorum. allah'ın azabından korktu§um için yemek ve içmek için dahi boŸ vakit bulamıyorum. benden uzaklaŸ. çünkü beni allah'a ibadet etmekten alıkoydun" der. bunun üzerine davud aleyhisselam ona Ÿ”yle der: "allahü teala beni sana g”nderdi ki, seni ba§ıŸladı§ını, senden razı oldu§unu sana haber vereyim. annen de ahirete irtihal etmiŸtir ve senden o da razıdır. sen tavanın üzerinde yürürken, o tavanın altında de§ilmiŸ, ona toz toprak isabet etmemiŸ." adam, davud aleyhisselam'dan bu s”zleri iŸitince Ÿ”yle der: "allah'a yemin ederim ki, bunları iŸittikten bu nimetlere nail olduktan sonra yaŸamak istemiyorum." secdeye kapanıp: "ey rabbim! benim ruhumu kabzet, beni yanına al" der. aynı anda ruhunu teslim eder. ana ve babaya asi olmanın sonu ata b. yesar'dan rivayet edildi§i-- 75 - -. .-r;;-,;:,.. ne g”re, bir grup insan sefere çıktılar. gece olunca bir sahrada konakladılar. fakat devamlı olarak eŸek anırması iŸittiler. onun sesinden gece yarılarına kadar uyuyamadüar. merak ederek gidip ona bakmak istediklerinde, bir çadır ve içinde tek baŸına ihtiyar bir kadının bulundu§unu g”rdüler. ihtiyar kadına: "bir eŸek anırması iŸittik. bizi bütün gece uyutmadı. senin yanında da eŸek yok. bu ses nereden geliyor?" dediler. kadın onlara Ÿ”yle cevap verdi: "benim bir o§lum vardı, bana "ey eŸek! buraya gel, ey eŸek oraya git!" diye seslenirdi. ben de ona "allah seni eŸek yapsın" diye beddua ettim. bunun içindir ki, o her gece sabaha kadar eŸek gibi anı-rır. misafirler, kadına: "gel bizimle, onun yanına gidelim, ona bakalım" dediler. onun yanına gittiklerinde, onu kabirde boynu eŸek boynu gibi oldu§u halde g”rdüler. la havle ve la kuvvete illa billahil alliyyil azıym. - 76 insan sabırlı ve kanaatkar olmalı ısrailo§ullarından bir abid, geçim darlı§ına düŸtü. bunun için sahraya çıkıp allahü teala'ya, kendisine bir Ÿeyler vermesi için dua edip ibadet ediyordu. bir gün kendisine Ÿ”yle bir nida gelir: "ey abid! elini uzat ve al." elini uzatır. elinin içine yıldız gibi parlayan iki inci konur. onları alıp evine gelir, karısına: "fakirlikten kurtulduk" der. sonra bir gece rüyasında cennete girdi§ini ve orada bir k”Ÿkün bulundu§unu g”rür. kendisine: "bu k”Ÿk senindir" der. k”Ÿkün içinde biri kırmızı altından, di§eri gümüŸten karŸılıklı konmuŸ iki koltuk g”rür, üstleri incidendir. kendisine: "bunlardan biri senin yerin, di§eri de karının yeridir" denir. adam koltukların üst kısmına bakar, bir de g”rür ki, koltu§un birinde __77__ iki inci tanesi kadar yer boŸtur. adam: "ne oldu ki, bu iki yer boŸtur?" diye sorar. kendisine Ÿ”yle cevap verilir: "orası aslında boŸ de§ildi. fakat sen dünyada iki inci için acele ettin. bu yer o iki incinin bulundu§u yerdir." uykusundan a§layarak uyanır ve durumu karısına bildirir. karısı ona: "allah'a dua et, onları yerine iade ettirmesini allah'tan iste" der. bunun üzerine adam yine sahraya, avucunda inciler oldu§u halde çıkar. allah'a onları yerine iade ettirmesi için devamlı dua ve niyazda bulunuyordu, ta ki elinden inciler alınıp, kendisine: "onlar yerine kondu" diye nida edildi. duasının kabul olunmasından dolayı allahü teala'ya hamd ü senada bulundu. resulü ekrem (s.a.v.)'in bazı mucizeleri enes b. malik'ten (r.a.) rivayet e-dilmiŸtir, diyor ki: resulüllah (s.a.v.) bir gün hazreti fatıma'mn (r.a.) evine gelir. fatıma kendisine açlıktan Ÿikayet eder ve 7r ı \j Ÿ”yle der: "ey babacı§ım, üzerimizden üç gün geçti, bir lokma bir Ÿey tatmadık." bunun üzerine resulüllah (s.a.v.) karnını açtı, üzerine taŸ ba§lanmıŸtı. bu halini fatıma'ya g”sterip Ÿ”yle buyurdu: "ey fatıma! siz üç günden beri aç iseniz, baban d”rt günden beri açtır." resulüllah (s.a.v.), fatıma'mn e-vinden çıkıp giderken, Ÿ”yle buyuruyor- lardı: "ah, hasan ile hüseyin'in açlı§ına ne üzüldüm." peygamber aleyhisselam b”yle s”yleyerek medine'nin yollarından dıŸarı çıktı. yolda giderken bir de baktı ki, kuyudan su çıkaran k”ylü bir adam g”rdü. peygamber aleyhisselam adamın yanında durdu. adam onun peygamber oldu§unu bilmiyordu. peygamber aleyhisselam a-dama: "bir iŸçi tutmak ister misin?" dedi. adam: "evet, isterim" dedi. peygamber: "ne için iŸçi tutmak istersin?" deyince adam: "bu kuyudan su çıkarması için" dedi. - 79 - - v ; - bunun üzerine adam, peygamber aleyhisselam'a kovayı verdi. peygamber aleyhisselam'a, üç hurma verdi. peygamber aleyhisselam hurmaları yedi. sonra adama sekiz kova daha su çıkardı. onuncu kez su çıkarırken kova, ipi kopup kuyuya düŸtü. peygamber aleyhisselam hayret içinde kalmıŸtı. a-dam kızarak geldi ve peygamber aleyhisselam'ın yüzüne bir tokat vurup yirmi d”rt adet hurma daha verdi. peygamber aleyhisselam hurmaları ondan aldı, sonra mübarek eliyle kovayı kuyudan alıp adamın ”nüne fırlatarak oradan çekilip gitti. adam bir müddet düŸündükten sonra "bu mutlaka peygamberdir" diyerek bıça§ını alıp, peygamber aleyhisselam'ın yüzüne vurdu§u sa§ elini kesti. bunun verdi§i ızdırap sonucu bayılıp yere düŸtü. yanından geçenler, üzerine su d”kerek onu ayılttılar. sonra kendisine: "sana ne oldu?" diye sordular. adam dedi ki: "ben bir insanın yüzüne tokat attım. sonra tokat attı§ım kimsenin muhammed aleyhisselam oldu§unu anladım. bana gelecek olan azaptan korktu- - 80-- §um için, ona tokat attı§ım elimi kestim." sonra kesik elini sol eliyle alıp, mescide do§ru yola koyuldu ve: "ey muhammed'in ashabı! muhammed nerededir?" diye seslenmeye baŸladı. ebu bekir, ”mer ve osman (r.anhüm) orada oturuyorlardı. ona: "muhammed'i niçin arayıp soruyorsun?" dediler. adam: "onunla bitecek iŸim vardı" diye cevap verdi. selman gelip adamın elinden tutarak, fatıma'nın (r. a.) evine gittiler. peygamber aleyhisselam ondan hurmaları alınca, do§ru fatıma'nın evine gelmiŸ, hasan'ı sa§ kuca§ına, hüseyin'i de sol kuca§ına oturtmuŸtu. kendi yanında bulunan hurmaları onlara yediriyordu. gelen k”ylü adam: 'ta muhammed!" diye ça§ırdı. peygamber aleyhisselam, fatıma validemize: "bak, kapıda kim vardır?" buyurdu. fatıma validemiz kapıya çıktı§ında, kesilmiŸ elini sol eline almıŸ, elinden kan damları d”külen k”ylü adamı g”rdü. fatıma validemiz geri d”nüp, peygamber aleyhisselam'a g”rdüklerini haber verdi. peygamber aleyhisselam kalkıp kapıya çıktı. adam peygamber (s.a.v.)'i g”rünce: "ey muhammedi beni mazur g”r, beni ba§ıŸla. çünkü ben seni tanıyamamıŸtım" dedi. peygamber aleyhisselam ona: "elini niçin kestin?" buyurdu. adam: "senin yüzüne vurdu§um el ile beraber bulunmayı do§ru bulmadım" dedi. peygamber aleyhisselam ona Ÿ”yle buyurdu: "müslüman ol ki, kurtulasın." a-dam: "ey muhammedi e§er gerçekten peygamber isen, elimi tedavi et" dedi. bunun üzerine peygamber aleyhisselam adamın kesik elini alıp yerine koydu. kesik eli yerine yapıŸtırıp, eliyle meshetti. bismillah diyerek üzerine tükürdü. allah'ın izniyle yara kabuklanıp iyileŸti. bunu g”ren k”ylü adam hemen müslüman oldu. kul hakkı yenmiŸse helallik almalı ebu yezid bistami hazretleri bir çok seneler allah'a ibadet eder, fakat - 82 - yapmıŸ oldu§u ibadetin lezzetini alamaz. annesinin yanma gidip: "ey anneci§im! ben ibadet ve taatımda zevk ve lezzet bulamıyorum. düŸün, ben karnında bulundu§um ve do§up süt emdi§im günlerde, haram olan yemeklerden bir Ÿey yedin mi?" der. annesi uzun uzadıya düŸündükten sonra, Ÿ”yle der: "ey o§lum! sen karnımda bulundu§un vakit, evin damına çıkmıŸtım. orada bir kap içinde, baŸkasına ait peynir bulunuyordu. canım istedi, o peynirden sahibinin izni olmadan, bir tadımlık koparıp yedim" deyince ebu yezid bistami: "ibadetten zevk alamayıŸım, bundan baŸka bir sebepten de§ildir. olsa olsa onun sebebi budur. peynirin sahibine git, durumu ona bildir" der. annesi peynirin sahibine gidip durumu bildirir ve kendisinden helallik alır. neticeyi de o§luna bildirir. bundan sonradır ki, o§lu ebu yezid bistami yapmıŸ oldu§u ibadetin ve taatm lezzetine varır. s3 islam'da ticaret ahlakı imam-ı azam ebu hanife, bas-rah bir adamla ortak ticaret yapıyordu. ebu hanife bir gün orta§ına adet elbise g”nderir ve bir mektup yazarak elbiselerden birinin kusurlu oldu§unu, onun da filan elbise oldu§unu ve satarken alıcıya s”ylemesini bildirir. orta§ı aynı elbiseyi otuz bin dirheme satar. parayı ebu hanife'ye getirir. ebu hanife: "alıcıya kusuru s”yledin mi?" diye sorar. orta§ı: "hayır, unuttum" diye cevap verir. bunun üzerine ebu hanife o elbiseden alınan paranın hepsini, fakirlere sadaka olarak da§ıtır. dünyada hayırlı evladı olmanın faydası hakimlerden biri vefat etti§inde, karısını hamile olarak bırakır. kadın, gebelik müddeti bitince bir o§lan çocuk dünyaya getirir. çocuk büyüdü§ü vakit annesi onu mektebe g”nderir. hocası ço- - 84 - cu§a besmele'yi ”§retir. bunun üzerine allahü teala babasının kabirdeki azabını kaldırır ve cebrail Ÿ”yle buyurur: "ey cebrail! bize yaraŸmaz ki, o§lu bizi zikrederken, babasını azab içinde bulunduralım. ona git, b”yle bir çocu§u oldu§u için tebrik et." cebrail aleyhisselam o adama gidip, tebrik eder. allah rahmet eylesin. yahudi aliminin müslüman oluŸu hatem el-esam ba§dat'a gitti. o-raya vardı§ında, kendisine: "burada bir yahudi bilgini vardır ki, bütün bilginleri susturdu" dediler. hatem: "ben onunla konuŸurum" dedi. yahudi geldi§inde, hatem'e Ÿunları sordu: "allah neyi bilmiyor? allah'ın katında bulunmayan Ÿey nedir? allah'ın hazinesinde bulunmayan Ÿey nedir? allah'ın kullarından istedi§i Ÿey nedir? allah neyi ba§lar ve neyi ç”zer?" hatem, yahudi'ye: - 85 - "e§er sorularım cevaplandırır-sam müslüman olur musun?" diye sordu. yahudi: "evet, olurum deyince hatem soruları Ÿ”yle cevaplandırdı: "allah'ın bilmedi§i Ÿey, Ÿeriki ve o§ludur. çünkü allah'ın Ÿeriki ve o§lu bulunmaz. allah'ın katında bulunmayan Ÿey de zulümdür. çünkü allah insanlara zerre miktarı olsun zulmetmez. allah'ın hazinesinde bulunmayan Ÿey yoksulluktur. çünkü allah zengindir, siz yoksullarsınız, allah'ın kullarından istedi§i Ÿey ise, karz-ı hasen denilen, karŸılıksız sırf allah rızası için borç vermektir. allah'ın ba§ladı§ı Ÿey, kafirlerin ba§ladıkları zünnardır. allah'ın ç”zdü§ü Ÿey de, sevdiklerinden ç”zdü§ü bu zünnardır." hatem'den bu cevaplan iŸiten yahudi müslüman olur, allah'ın izniyle... mizan gününü düŸünmek ebu yezid bistami bir gün evinden dıŸarı çıkar. kendisinde a§lama eseri bulunuyormuŸ. niçin a§ladı§ını sordukla- rında Ÿ”yle cevap vermiŸ: "bana ulaŸtı ki, bir kul kıyamet günü hasmıyla birlikte hesap yerine gelir ve: "ey allah'ım! ben bir kasap idim. bu adam bana gelip, et satın almak istedi. elini, sattı§ım etlerin üzerine koydu. etin üzerinde, elinin parmak izleri kaldı. fakat benden et satın almadı. ben bugün ondan, parmak izi kadar yerin hakkını istiyorum" der. bunun üzerine allahü teala, onun hakkı kadar, di§erinin sevaplarından alınıp, verilmesini emreder. Ÿikayetçi olan adamın sevap-günahları tartılırken, sevap tarafı zerre kadar hafif gelmiŸti. alınan sevap konunca, sevap tarafı a§ır bastı ve o adamın cennete g”türülmesi emrolundu. hasmının tartısı da, kendisinden alındı§ı kadar noksan geldi, yani sevap tarafı zerre kadar hafif gelip, günah tarafı zerre kadar a§ır geldi. bunun için cehenneme g”türülmesi hususunda emir verildi. o gün benim halim ne olur, bilmiyorum. iŸte bunun için a§ladım. - 87 - Ÿeytana uyanın vay haline! ben-i israil'de bir abid vardı ki, ismi bersis idi. uzun yıllar ibadethanesinden çıkmayarak, ibadet etmekle meŸhur idi. kendi diyarının padiŸahının bir kız evladı olmuŸtu. padiŸah kız evladına erkeklerden bir fenalık gelir korkusu i- çinde oldu§u için, onu meŸhur abidin yanına g”nderdi. ta ki, kimse onu bilmesin. kız, abidin yanında kalmaya devam etti. kız büyüdü§ü, erginlik ça§ına geldi§i vakit Ÿeytan bir ihtiyar kıyafetinde gelip, adamı aldattı. Ÿeytanın i§vasma aldanan adam, kızla münasebet kurdu. kız, a-damdan hamile kaldı. kızın gebeli§i belli olunca, Ÿeytan yine gelip adama dedi ki: "sen abid ve zahid bir adamsın. bu kız, çocu§u do§urdu§u vakit senin zina yapmıŸ oldu§un ortaya çıkar, insanlar arasında rezil olursun. bu kız, çocu§u do§urmadan ”nce ”ldür. babasına kızın ”ldü de. o, senin s”züne inanır. kızı def- - 88 - nedersin, b”ylece kimse senin bu iŸini bilmez. adam Ÿeytanın bu hilesine de al-damp, kızı ”ldürür. babasına kızın ”ldü§ünü haber veriri. babası, kızının defnine izin verir, o da kızı defneder. sonra iblis aleyhilla'ne bir alim adam suretinde padiŸahın yanına gelir. adamın kızı ile olan iliŸkisini bir bir anlatır. sonunda padiŸaha der ki: "kızının kabrini aç ve karnını yar. e§er kızının karnında çocuk g”rürsen, ben gerçek s”ylemiŸimdir. e§er karnında çocuk bulamazsan, o zaman beni ”ldür." padiŸah onun s”züne uyarak gelip, kızının kabrini açar. kızı dıŸarı çıkarıp karnını yarar. kızın karnında iblis'in s”yledi§i gibi çocuk g”rür. bunun üzerine abidi alıp bir deveye bindirir ve idam e-dümesi için Ÿehre getirir. tam adamın asılaca§ı an iblis yetiŸip adama: "sen benim s”zümle zina yaptın. benim s”züme uyarak insan ”ldürdün. sen bana iman et, ben seni padiŸahın bu azabından kurtarırım" der. - 89 - adamın kalbi kararıp, Ÿekaveti yüzünden akmıŸ oldu§u o anda, iblis'e iman edip, allah'ı inkar eder. iblis hemen yanından uzaklaŸır. iblis'in yanından u- zaklaŸtı§ım g”rünce: "niçin beni kurtarmıyorsun?" diye sorar. iblis: "ben alemlerin rabbi olan allah'tan korkarım" diye cevap vererek, onu terk edip gider. ve la havle ve la kuvvete illa billahi! aliyyil azıym. ”§üt vermek ve ”§üdü kabul etmenin yolu kafir bir kral ve onun salih bir veziri vardı. vezir, krala ”§üt vermek için fırsat kolluyordu. bir gece kral vezirine: "haydi kalk! atlarımıza binip Ÿ”yle bir dolaŸalım, insanların ahvalini kontrol edelim" dedi. kral ve vezir atlarına binip, yola çıkarlar. yolda yürürlerken, içinde ateŸ ıŸı§ı bulunan da§ gibi bir yer g”rürler. oraya giderler. bir de bakarlar ki, orası __on__ Œ/w bir evmiŸ. evin içinde Ÿarkı ve oyun sesleri vardı. evde yırtık elbiseli bir adamın, hayvan tersinden meydana gelen bir yı§ıntıya dayanmıŸ oldu§unu, karısının da ”nünde bulunup, kendisini, kralların se-lamlandı§ı gibi selamladı§ını ve kendisinin de, karısını, dünyanın en büyük kadınının selamlanıŸı gibi, selamladı§ını g”rürler. kral, vezirine: "belki de bunlar her gece b”yle yapıyorlar" dedi. vezir, kralın bu s”zünü fırsat bilerek, Ÿu ”§üdü verdi: "ey kral, ma§rur olmakta onlar gibi olmanızdan korkarız." "nasıl olur?" "senin mülkün, melekutu bilenin katında, senin katındaki bu mezbele gibidir. senin k”Ÿklerin, oturdu§un koltukların, vücudun ve giydiklerini, temizlik ve güzelli§i bilenin yanında, senin yanında bu iki kiŸi nasılsa ”yledir. kral: "bu sıfatın sahipleri kimlerdir?" diye sordu. vezir Ÿ”yle cevap verir: "onlar ”yle kimselerdir ki, o Ÿehirde hüzün yoktur, ferahlık vardır. karanlık yoktur ziya ve nur vardır. korku - 91 - yoktur, emn-ü emanet vardır" diye vasfedenlerdir. kral: "bunları bana bugünden ”nce haber vermenden seni engelleyen nedir?" vezir: "heybetin" diye cevap verdi. kral: "e§er Ÿu vasfettiklerin gerçek ise, gece ve gündüzlerimizi orada geçirmemiz gerekir" dedi. vezir: "bunu sizin için aramam hususunda emir verir misiniz?" kral: "evet, veririm." birkaç gün sonra vezir: "ey kral! senin istediklerini, ecdadının kabirlerinde yazılmıŸ beyitlerde buldum" der. kral: "nasıl beyitlerdir onlar diye sorunca, vezir Ÿu beyitleri okur: g”zlerin g”rdü§ü halde, dünyayı g”rmüyor musun? dünyadakileri bilmiyorsun, halbuki herŸeyden haberdarsın dünyada ebedŒ kalacakmıŸsın gibi, binalar yapıyorsun yarın sen yaptı§ın binalardan g”çüp gidersin, dünyada ”§ünecek binalar yükseltirsin, - 92 - kabristandaki yerin küçük bir evdir ne yaparsan yap, hepsi boŸ ve a-sılsızdır zira ”lülerin evleri kabristandır kral vezirin okudu§u bu beyitleri iŸitince tevbe edip müslüman oldu. allah'a tevekkül etmek ve kazasına sabretmek malik b. dinar'dan rivayet edilmiŸtir. diyor ki: "bir gün hac etmek için yola çıktım. ç”lde yürürken, gagasında ekmek bulunan bir karga g”rdüm. kendi kendime: "bu bir kargadır, havada uçuyor. gagasında ekmek vardır. muhakkak onun bir iŸi vardır" dedim ve kargayı takip etmeye baŸladım. karga gidip, bir ma§araya kondu. ben de oraya gittim. bir de baktım ki, elleri ve ayakları ba§lı bir adam sırt üstü yatıyor, karga getirmiŸ oldu§u ekme§i ona parça parça, lokma lokma yediriyor. karga uçup gitti, bir daha d”nmedi. ben adama: "nerelisin?" diye sordum. adam - 93 - Ÿ”yle cevap verdi: "ben hacılardan biriyim. hırsızlar beni soydular ve ellerimi, ayaklarımı ba§layıp, buraya attılar. beŸ gün açlı§a sabredip, dayandım. sonra Ÿ”yle niyazda bulundum: "ey kitabında "darda kalanlar dua ettikleri vakit, dualarını kabul ederim" buyuran allah'ım. iŸte ben darda kaldım, bana merhamet et" dedim. bunun üzerine cenabı hakk bu kargayı g”nderdi. her gün bana yedirip içiriyor. ben onun elini, aya§ını ç”zdüm. beraberce yola devam ettik. yolda susadık. yanımızda su yoktu. sahraya baktık, uzakta bir pınar g”rdük, etrafında bir hayli geyik vardı, geyikler su içiyorlardı. biz "elhamdülillah, bir kuyu bulduk" deyip, oraya yaklaŸtık. geyikler bizi g”rünce kaçıŸtılar. pınara vardı§ımızda pınarın suyu derinlere kaçtı. oradan iple su çıkardık ve içtik. sonra kendi kendime "geyikler, secde etmezler, rüku etmezler, onları yeryüzünde suladın. biz ise su almak için yüz arŸın iple çekmek zorunda kaldık" dedim. b”yle der demez, gaipten Ÿ”yle bir ses geldi: - 94 - "geyikler bize tevekkül ettiler, biz de onları suladık. sen ise ip ve kovaya güvendin." "la havle ve la kuvvete illa billah'tn fazileti halife me'mun, bir hıristiyan'ın beŸ yüz dirhemine el koydu. onu bir atlı muhafızla g”nderdi. giderken muhafız yolda, sırtında kuru ot yükü bulunan bir adam g”rdü. adamın yükü bir tarafa e-§ümiŸti. e§ildi§i taraftan yükü düzeltti. bu sefer yük di§er tarafa e§ildi. bunun üzerine muhafız: "la havle ve la kuvvete illa billah" dedi. hıristiyan bu kelimeyi büyük g”i.üp, ona hürmet etti. muhafız, hıristiyan'a: "bu kelimeyi büyük g”rüp, ona hürmet ediyorsun da, niçin allah'a iman etmiyorsun?" dedi. hıristiyan: "ben onu meleklerden ”§rendim" dedi. muhafız, hıristiyan'ın bu s”züne taaccüp etti. halifenin yanına gitti§inde hıristiyan'da g”rdü§ünü, ona anlattı. halife, hıristiyan'ı ça§ırıp: - 95 - "bu kelimeyi meleklerden nasıl ”§rendin?" diye sordu. hıristiyan, durumu Ÿ”yle anlattı: "benim zengin bir amcam vardı. onun güzel bir kızı olup, kendisinden istedim. kızını bana vermedi. baŸkası ile evlendirdi. zifaf gecesinde kızın kocası ”ldü. ben yine kızla evlenmek istedim. fakat babası benimle evlenmesine rıza g”stermeyip, baŸkası ile evlendirdi. ikinci evlili§inde de kocası zifaf gecesinde vefat etti. üçüncü defa kızını istedim. yine vermedi. baŸkasıyla evlendirdi. yine kocası zifaf gecesinde vefat etti. d”rdüncü defa istedi§imde, benden baŸka isteyen olmadı§ı için kızının, benimle evlenmesine razı oldu. zifaf gecesinde kızla baŸbaŸa kaldı§ım vakit, Ÿeytan bir da§ parçası gibi beni karŸılayıp, Ÿiddetli bir sesle ba§ırdı ve: "nereye gidiyorsun?" dedi. "ailemin yanına gidiyorum" diye cevap verdim. "ben o kavme ne yaptım bilmiyor musun?" "evet, biliyorum" dedim. - 96 - "e§er bu kadının gece benim, gündüz senin olmasına razı olursan olursun. yoksa seni ”ldürürüm" dedi. "peki razıyım, ”yle olsun" dedim. b”ylece epey bir zaman geçti. sonra bir gece, Ÿeytan bana dedi ki: "ben bu gece melekleri dinlemek için g”§e çıkaca§ım. çünkü bu gece n”bet benimdir. g”§e çıkmak için benimle beraber gelir misin?" "evet gelirim" dedim. Ÿeytan deve Ÿekline girdi ve bana: "gel sırtıma bin" dedi. ben Ÿeytanın sırtına bindim. Ÿeytan havada g”§e do§ru uçtu. g”kte meleklerin: "la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym" dediklerini iŸittim. Ÿeytan bu s”zleri iŸitti§i vakit, alt üst olup, ”lü gibi yere düŸtü. ben de onun yakınında bir yere düŸtüm. bir saat sonra ayıldı. bana "g”zünü yum" dedi. g”zümü yumdum. biri de baktım ki, kendimi evimin kapısının ”nünde buldum. karımla baŸbaŸa kaldı§ım vakit ona: "bu evin pencerelerini iyice kapa, - 97 - bütün deliklerini tıka, hiçbiri yer açık kalmasın" dedim. karım bütün pencereleri kapadı, evin deliklerini tıkadı. hiçbir açık yer bırakmadı. o gece Ÿeytan gelip eve girdi§inde, kapıyı kapadı. a§zımı kapının üzerine koyup "la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym" dedim. evde Ÿiddetli bir ses iŸittim. sonra aynı kelimeyi ikinci defa, üçüncü defa s”yledim. karım bana seslenerek eve girmemi s”yledi. ben de eve girdim. karım bana Ÿunları anlattı: "sen ilk defa o kelimeleri s”yledi§inde, Ÿeytan ondan kaçmak için yer aradı, fakat kaçacak bir delik bulamadı. i-kinci defa s”yledi§inde, g”kten bir ateŸ inip Ÿeytanı çevreledi. üçüncü defa s”yledi§inde ateŸ Ÿeytanı yaktı. Ÿeytan yanıp kül oldu. allahü teala, o melunun Ÿerrinden bizi kurtardı." me'mun bu s”zleri iŸitince, hıristiyan'dan müsadere etti§i parayı kendisine iade edip onu serbest bıraktı. - 98 - allah'ın ma§firetini dilemekten baŸka çare olmadı§ı hakkında adamın biri kendisini hesaba çeker. ”mrünü hesapladı§ında altmıŸ yaŸında oldu§unu, günlerini hesaplayınca da yirmi bir bin dokuz yüz gün oldu§unu g”rünce, feryat edip a§lamaya baŸlar ve: "her gün günah oldu§u vakit, bu kadar sayı ile ben allah'ın huzuruna nasıl çıkarım?" der ve düŸüp bayılır. ayıldı§ın-da bu hesabı kendisine yine sorunca, tekrar düŸüp bayılır. ona dokunduklarında ”ldü§ünü g”rürler. her gün onbinlerce günah iŸleyenin hali ne olur?! ”zür dilemeyi kabul etmemenin k”tülü§ü bir gün Ÿeytan aleyhilla'ne fira-vun'un yanına girip ona der ki: "beni biliyor musun?" firavun: "evet biliyorum" der. Ÿeytan: "sen bir hasletten dolayı beni kaybettin." "nedir o?" "allah'a karŸı cüretkar olup, tanrılık davasında bulundun. ben senden yaŸ bakımından daha büyük, ilim bakımından daha çok alim, kuvvet bakımından daha kuvvetli oldu§um halde, ben allah'a karŸı ”yle bir cürette bulunmadım." "evet, do§ru s”ylüyorsun. ben bu iŸimden dolayı allah'a tevbe ederim." "sakın tevbe etme. çünkü mısır halkı seni ilah diye kabul etmiŸtir. e§er bundan d”nersen, onlar senden yüz çevirirler, düŸmanınla birleŸip bütün mülkünü elinden alırlar. sonra sen rezil ve rüsvay olursun." "do§ru s”ylüyorsun. fakat yeryüzünde benden daha habis olanı biliyor musun?" "evet biliyorum. kendisinden ”-zür dilenip de kabul etmeyen kimse benden de, senden de daha habistir." Ÿeytan aleyhilla'ne b”yle s”yleyip firavun'un yanından çıkıp gitti. allah her ikisine de lanet etsin. - 100 - hızır aleyhisselam'ın baŸından geçenler hızır aleyhisselam denizin kenarında oturuyordu. bir isteyici gelip kendisine: "allah için bana bir Ÿey vermeni istiyorum" der. hızır aleyhisselam düŸüp bayılır. ayıldı§ı vakit, kendisinden allah için bir Ÿey vermesini isteyen kimseye Ÿ”yle der: "sen benden allah için bir Ÿey ver dedin. ben ise kendimden baŸka bir Ÿeye malik de§ilim. sana kendimi veriyorum. beni sat, parası ile ihtiyacını g”r," isteyici hızır aleyhisselam'ı alıp, pazara g”türür, onu sahim b. erkam a- dında birisine satar. sahim onu alıp evine g”türür. evinin arkasında bir bahçesi bulunuyordu. bahçesinin içinde on iki metrekarelik biri tümsek vardı. eline bir ip verip, bu tümse§i oymasını ve topra§ım bahçeden dıŸarı atmasını emreder. kendisi iŸine gider. hızır - 101- : aleyhisselam tümse§i oyup topra§ım atmaya baŸlar. sahim iŸinden d”ndü§ünde, ailesine: "bahçede çalıŸan delikanlıya yemek yedirdiniz mi?" diye sorar. ailesi: "ne delikanlısı, bizim ondan haberimiz yoktur" derler. sahim yeme§i alıp, hızır aleyhisselam'ın yanına gider. yanına vardı§ında onu, bahçede bulunan o büyük tümse§i oyup attı§ım, iŸini bitirip, namaz kıldı§ım g”rür. bu hadise kendisini ”yle ŸaŸırtır ki, az kaldı ŸaŸkınlı§ından bayılıp düŸüyordu. ona sorup der ki: "sen kimsin? bana haber ver." "ben allah'ın ve senin kulunum." "sana allah aŸkına soruyorum. bana bildir, sen kimsin?" hızır aleyhisselam bayılıp düŸer. biri saat kadar baygın kaldıktan sonra ayılır ve hızır oldu§unu s”yler. bu defa sahim bayılıp yere düŸer. sahim ayıldı§ı vakit, tevbe edip allah'tan ba§ıŸlanmasını diler ve: "ey allah'ım! yapmıŸ oldu§um iŸten beni muahaza etme. çünkü ben onun hızır oldu§unu bilmiyordum" diye niyazda bulunur. hızır aleyhisselam secdeye kapanıp allah'a Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey rabbim! senin hakkın için k”le oldum, senin hakkın için de azad olundum" der. sonra geri d”nmesi için sahibinden izin ister. sahibi kendisine izin verir, denizin kenarına d”ner. denizin kenarına d”ndü§ünde, orada bir adamın durup: "ey allah'ım! hızır'ı kurtar, onu satın alıp çalıŸtıranın tevbesini kabul et" diye allah'a niyazda bulundu§unu g”rür. hızır aleyhisselam ona: "sen kimsin?" diye sorar. o da: "ben Ÿadun'um" diye cevap verir. hızır aleyhisselam da ona: "ben de hızır'ım" der. Ÿadun: "ey hızır! sen dünyayı istedin, dünyada kendin için bir yer ittihaz ettin" der. çünkü hızır aleyhisselam'ın denizin kenarında ibadet edecek bir yeri vardı. karaya çıktı§ı vakit orada allah'a ibadet ederdi. orada bir a§aç dikmiŸ, o- nun g”lgesinde allah'a ibadet ediyordu. secdeye vardı§ı zaman kendisine Ÿ”yle - 103 - nida edildi: "ey hızır! dünyayı ahiret üzerine tercih ettin. izzetim ve celalim hakkı için onu sevmekte benim rızam yoktur." hızır aleyhisselam Ÿadun'a: "allah'a dua et, benim tevbemi kabul buyursun" der. Ÿadun dua eder. allahü teala onun duası sebebiyle hızır a-leyhisselam'ın tevbesini kabul buyurur. allah korkusundan a§lamanın fazileti kıyamet günü bir kul allah'ın huzuruna getirilip, hesabı g”rülür. günahları sevaplarından fazla geldi§i için, cehenneme g”türülmesi hususunda emir verilir. bunun üzerine g”zlerinin kirpiklerinden bir kıl der ki: "ya rabbim! senin peygamberin muhammed mustafa (s.a.v.) "allah korkusundan kim a§larsa, cenabı hakk o g”zü cehennem ateŸine haram kılar" buyurmuŸtu. beni o kulun g”zlerinden kopar, ondan sonra onu cehenneme g”nder. allahü teala Ÿ”yle buyurur: - 104 - "niçin onu ba§ıŸlamamı benden istemiyorsun?" "ey rabbim! ben senden korktum" der. allahü teala da: "ona senin için ikram edip, affettim" der ve "onu cennete g”türün" buyurur. ibadeti dünya iŸlerinden üstün tutmak hamid el-leffaf, bir gün cuma namazına gitmek ister. o esnada merkebi kaybolmuŸ, unu de§irmende kalmıŸ, bir de tarlasını sulamak için su alma n”beti kendisinde idi. kendi kendine: "e§er cuma namazına gidersem, bu iŸlerimi yapamam" diye düŸündü. sonra ahiret iŸi daha evladır" diyerek cuma namazına gitti. cuma namazını kılıp eve d”ndü§ünde merkebinin ahırda oldu§unu, tarlasının sulandı§ını, ununun eve getirilip, karısının hamur yo§urdu§unu g”rdü. durumu ”§renmek için karısına sordu. karısı: "merkebin eve gelmesi Ÿ”yle olmuŸtur. kapının çalındı§ını iŸittim. dıŸa- - 105 - rı çıktı§ımda merkebin geldi§ini, etrafım aslanların çepeçevre sardı§ım g”rdüm. kapıyı açtım, merkep içeri girdi. tarlanın sulanmasına gelince, komŸumuz kendi arazisini sulamak istedi. yerini sularken su taŸtı ve bizim yer de b”ylece sulanmıŸ oldu. unun eve getirilmesi ise Ÿ”yle olmuŸtur. komŸumuzun de§irmende unu vardı alıp getirmiŸ. evine geldi§inde çuvalın bizim oldu§unu ”§renir ve un çuvalını alıp bize getirir." karısında bunları dinleyen adam, allah'a Ÿükrederek baŸını yukarı kaldırır ve Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! ben senin bir emrini yerine getirdim. sen ise benim üç iŸimi hallettin. sana binlerce Ÿükürler olsun." allahü teala'nın isimlerinin fazileti nuh aleyhisselam gemiye bindi§i vakit gemi yer ile g”k arasında yükseldi. su dalgaları gemiye vurmaya baŸladı. su gayet sıcak oldu§u için hararetinden kara parçası eridi. az kaldı suyu içip gemiyi - 106 - batırıyordu. allahü teala, nuh aley-hisselam'a kendi isimlerinden "ya hayyü ya kayy–m" isimlerini ”§retti. nuh aleyhisselam bu isimlerle allah'a dua etti. kara parçası allahü teala'nın bu isimlerinin bereketiyle dondu. nuh aleyhisselam'ın bindi§i gemi batmaktan kurtuldu. nitekim tevrat'ta da yazılıdır ki, bu isimleri suya düŸen kimse okursa bo§ulmaktan kurtulur. ibrahim aleyhisselam ateŸe atıldı§ı zaman allahü teala ona bu isimleri ”§retti. bunları o-kudu§u için ateŸ, ibrahim aleyhisselam'ı yakmadı. ibrahim aleyhisselam o§lu ismail aleyhisselam'ı harem-i Ÿerife g”türüp orada tek baŸına yalnız olarak bıraktı§ı vakit, allah bu ismi ona ”§retti ve ona muhtaç oldu§u vakit, bu isimlerle dua etmesini emretti. ismail aleyhisselam susayıp, kendisi ve annesi güç bir duruma düŸtükleri zaman bunlarla allah'a dua etti. allahü teala bu isimlerin bereketiyle onlara zemzem kuyusunun suyunu ihsan etti. bu isimler ismailo§ullarmın a§zında ve denizde seyredenlerin a§zında kıyamete dek kaldı. __107__ j. \j l ' r Ÿehitlerin kerametleri harun reŸid, muhammed bat-tal'a, rum diyarında vaki olan en acaip hadisenin ne oldu§unu sorar. battal Ÿunu anlatır: "bir gün baŸımda külah oldu§u halde rum meralarından birinde yürüyordum. baŸımı e§ip yere bakıyordum. arkamdan at nallarının sesini iŸittim. d”nüp baktı§ımda elinde oku bulunan silahlı bir atlı g”rdüm. bana yaklaŸtı ve selam verdi. selamı aldım. bana: "battal isimli bir adam g”rdün mü?" diye sordu. ben: "iŸte battal benim" dedim. hemen atından inip, beni kucakladı ve a- yaklarına kapandı. kendisine: "niçin b”yle yapıyorsun?" dedim. "sana hizmet etmek için geldim" biz b”yle konuŸurken üzerimize d”rt atlının geldi§ini g”rdük. arka- "bana izin verir misin? onlara - 108 - dedi. do§ru daŸım: karŸı çıkayım" dedi. kendisine izin verdim. bir saat kadar savaŸtılar. sonunda arkadaŸımı Ÿehit ettiler. sonra bana y”nelerek hücum ettiler. ben kendilerine: "e§er benimle savaŸmak istiyorsanız, bana müsaade edin, arkadaŸımın silahını alayım, onun atına bineyim" dedim. bana müsaade ettiler. arkadaŸımın silahını alıp, atına bindim. sonra onlara: "siz d”rt kiŸisiniz. ben ise tek baŸıma yalnızım. bu insafa sıcak bir iŸ de§ildir. teker teker vuruŸalım" dedim. onlardan biri çıkıp benimle d”vüŸtü. onu ”ldürdüm. sonra ikincisi çıktı, onu da ”ldürdüm. sonra üçüncüsü çıktı onu da ”ldürdüm. sonra d”rdüncüsü çıktı. o-nunla vuruŸmaya devam ettik. ta ki onun ve benim oklarımız kırıldı. bunun üzerine atlarımızdan indik. o kalkanını ve kılıcım aldı. ben de kalkanımı ve kılıcımı aldım. yine çatıŸmaya devam ettik. ta ki kalkanlarımız kırıldı. kılıçlarımız kabzalarından kırılıp yere düŸtüler. sonra güneŸ batıncaya dek bo§uŸtuk. ne o beni ma§lup edebildi ve ne de ben onu. ben ona: - 109 - "ey filan! bu gün dinimde üzerime farz olan namazımı geçirdim" dedim. bir ruhban olan hasmım: "ben de ibadetimi yapmadım" dedi. ben devamla: "biraz uzaklaŸman mümkün müdür? geçmiŸ ibadetlerimizi kaza edelim ve bu gece istirahat edelim, yarın savaŸımıza devam ederiz" dedim. o da: "nasıl istersen ”yle olsun" dedi. ben kelime-i tevhid getirdim, namazımı kaza ettim. o da ibadetini yaptı. derin uykuya dalaca§ı vakit, kalkıp bana: "siz arap toplulu§u s”zünüzde durmazsınız. bende iki zil vardır. onlardan birini senin kula§ına asarım. baŸını benim üzerine koyarsın. hareket etti§in vakit, zilin sese çıkar ben de uyanırım." "nasıl istersen ”yle olsun" dedim. bu hal üzere yatıp uyuduk. sabah oldu§u vakit, yine kelime-i tevhid getirdim, sonra namazımı kıldım ve onunla çarpıŸmaya baŸladık. onu yere yıktım ve g”§sünün üzerine oturdum. tam kesece§im sırada: "beni bu seferlik ba§ıŸla" dedi. - 110 - ben de onu ba§ıŸladım. sonra i-kinci defa kapıŸtık. aya§ım kaydı, beni yere düŸürüp g”§sümün üzerine oturdu ve beni kesmek istedi. kendisine: "ben seni affettim. sen beni affetmez misin?" dedim. "peki seni affedeyim" dedi. sonra üçüncü defa olarak birbirimize girdik. bu sefer kalbimden rahatsız oldum, beni yere düŸürüp g”§sümün üzerine oturdu. kendisine: "birbirimizi birer kere affettik. bu kez lütfedip beni ba§ıŸlamaz mısın?" dedim. "peki ba§ıŸlayayım" dedi. d”rdüncü defa olarak çatıŸtık. yine beni yere düŸürdü ve: "Ÿimdi anladım. sen bat-tal'sın, muhakkak seni bo§azlarım. rum diyarı senden kurtulup rahatlar" dedi. en: "hayır, senin dedi§in gibi olmaz. rabbim dilerse olur." "allah'ına niyaz et, beni senden men etsin" dedi ve beni kesmek için hançerini kaldırdı. tam o sırada Ÿehit düŸen arkadaŸım kalkıp, kılıcını kaldırıp baŸına indirdi. iŸini bitirdi ve "allah yolunda - 111 - ”ldürülenleri siz ”lüler sanmayınız" mealindeki ayeti celileyi okudu. besmele'nin kuvveti ebu müslim el-havlanŒ'nin bir cariyesi vardı. cariye ona ”fkelendi§i için zehir verirdi. zehri içti§inde kendisine tesir etmezdi. bu hal uzun müddet devam etti. sonunda cariye: "ben sana uzun zamandır zehir i-çirdim, zehir sana tesir etmedi" dedi. ebu müslim el-havlanŒ: "çünkü sen artık çok ihtiyarladın" dedi. ebu müslim: "ben yemek yerken ve su içerken daima "bismillahirrahmanirrahıym" derim, onun için bana zehir filan tesir etmez" dedi. sonra cariyeyi azad etti. receb ayının fazileti mukatil'den rivayet edilmiŸtir. diyor ki: "kaf da§ının arkasında, dünyanın d”rt misli kadar, gümüŸ gibi bembeyaz ve bomboŸ bir yer vardır. içi melek- - 112 - lerle ”yle dolmuŸtur ki, üzerlerine i§ne atılsa yere düŸmez. herbirinin elinde üzerinde "la i-lahe illellah muhammedün ras–lüllah" yazılı sancak vardır. bunlar receb ayının her gecesinde bu yerde toplanırlar. allahü teala'ya dua ve niyazda bulunurlar. hazreti muhammed (s.a.v.)'in ümmeti için dua eden bu melekler, allah'a Ÿ”yle niyaz ederler: "ey rabbimiz! hazreti muhammed ümmetine merhamet et. hazreti muhammed ümmetini azablandırma." diye niyaz edip a§larlar. cenabı allah onlara: "ne istiyorsunuz?" buyurur. onlar: "hazreti mu- hammed'in ümmetini ba§ıŸlamanı istiyoruz" derler. allahü teala: "ben onları ba§ıŸladım" buyurur. rabia el-adeviyye'nin baŸına gelen hadise rabia el-adeviyye evinde uyurken, içeriye hırsız girer. evden çalacak oldu§u eŸyayı bir araya toplar ve çıkıp gitmek için kapıya do§ru y”nelir. fakat - 113 - ”nündeki kapı kaybolur, kapıyı bulamaz. durup, kapının g”rünmesini bekler. o anda gaibden kendisine Ÿ”yle bir ses gelir: "çaldı§ın eŸyayı bırak, kapıdan çıkıp git." çaldı§ı eŸyayı yerine bırakınca, kapı yeniden g”rünür. kapının bulundu§u yeri ”§renince, çaldı§ı eŸyayı yine alır. kapı yine kayıp olur, eŸyayı bırakır, kapı yine g”rünür. bu durum üç veya daha fazla tekerrür eder. sonra yine kendisine gaibden bir ses gelir. "rabia uyumuŸsa, ondan razı o-lan mevlası uyumaz. çünkü o'na ne uyku gelir, ne de uyuklama." bunu iŸiten hırsız çaldı§ı eŸyayı bırakıp, kapıdan çıkar ve gider. aŸure günü'nün fazileti bir aŸure günü fakirin biri hakime gelip Ÿ”yle der: "ben bir fakir adamım. çoluk çocuk sahibiyim. bu mübarek günde sana gelip yardım istiyorum. bana on batman ekmek, on batman et ve iki dirhem vermeni istirham ediyorum ki, bunlarla bu mübarek günde çocuklarımı do- - 114 - yurayım. bu yardımının mükafatını allah sana muhakkak verir. hakim ”§len vakti gel, vereyim, diye s”z verir fakire. ”§le vakti geldi§inde fakir hakime gelir. ikindi vakti gel, vereyim diye s”z verir. ikindi vakti geldi§inde fakir yine hakimin yanına gider. çocukları açlıktan içleri eriyip, periŸan bir halde idiler. bu sefer de akŸamüzeri gel, istedi§ini vereyim, diye vaat eder. akŸam üzeri fakir adam yine hakime gelir. bu sefer hakim: "sana verecek bir Ÿeyim yoktur" deyip fakiri baŸından savar. fakir, kalbi kırılmıŸ, g”zlerinden yaŸ akıtarak ve çocuklarına ne cevap verece§inden korkarak geri d”ner. a§layarak giderken kapısının ”nünde oturan bir hıristiyan'a u§rar. a§layarak giden adamı g”ren hıristiyan: "ey filan! niçin a§lıyorsun?" der. fakir: "halimi hiç sorma!" diye cevap verir. hıristiyan: "allah için soruyorum, durumunu bana bildir" der. bunun üzerine fakir, hakim ile a-rasında geçen hadiseyi ona anlatır. hıristiyan: - 115 - "bugün sizin katınızda nasıl bir gündür" der. fakir: "aŸure günüdür" der ve bazı meziyyetlerini anlatır. bu açıklama üzerine hıristiyan'ın kalbi yumuŸayıp fakir adama acıdı ve s”yledi§inden daha fazla ekmek, et ve iki yerine yirmi dirhem vererek: "bunu al, bu senin ve çoluk çocu§un içindir. allahü teala'nm mübarek kıldı§ı bugün için her ay sana b”ylece ikram etmeyi üzerime alıyorum" dedi. fakir adam, sevinç içinde yiyecek ve para ile çocuklarının yanına gitti. çocukları kendisini g”rdükleri vakit, çok sevinerek en yüksek sesle Ÿ”yle dua ettiler: "ey allah'ımız! bize sevinç ve ferahlık verene hemen sevinç ve ferahlık ihsan buyur." gece oldu§u vakit, hakim uyudu. rüyasında kendisine Ÿ”vle dendi: "baŸını kaldır." hakim baŸım kaldırınca altın ve gümüŸten yapılmıŸ iki k”Ÿk g”rür ve: "ey allah'ım! bu k”Ÿkler kimindir?" diye sorar. kendisine Ÿ”yle cevap verilir: - 116 - "e§er fakirin ihtiyacını gidermiŸ olsaydın, bu k”Ÿkler senin olacaktı. ihtiyacını g”rmedi§in için bu k”Ÿkler, filan hıristiyanın oldu." hakim korku ve dehŸet içinde u-yanıp, a§layıp sızlanmaya baŸladı. sonra o hıristiyan'ın yanına gidip: "dün nasıl bir iyilik iŸledin?" diye sordu. hıristiyan da ona, bir fakire yiyecek ve para yardımı yaptı§ını anlattıktan sonra: "niçin soruyorsun?" dedi. hakim g”rdüklerini ona anlattı. sonra: "dün fakire yapmıŸ oldu§un bu güzel muameleyi bana yüz bin dirheme sat" dedi. hıristiyan: "ben onu, yeryüzü dolusu altın verseler bile satmam. fakat ey hakim, Ÿahit ol ki ben allah'a ve resulü'ne iman ettim" dedi. sonra "eŸhedü en la ilahe illelllah ve eŸhedü enne muhammeden abdüh– ve ras–lüh" diyerek kelime-i Ÿehadet getirdi. allahü teala ona ziyadesiyle ihsanda bulunup müslüman olarak ahirete irtihal etmesini nasip etti. allah ona rahmet mekanını cennet eylesin. - 117 - allah'ın rızasını istemeyi, insanlar üzerine tercih etmek rivayet edilir ki, bir fakir adamın kendisi, karısı ve üç çocu§u üç gün aç kalıp, hiçbir Ÿey yemedüer. bir gün karısı Ÿ”yle der: "ey adam! bu çocukları g”rmüyor musun? açlıktan yüzleri sararmıŸ, etleri erimiŸ. onların bizim gibi ne kuvvetleri vardır, ne de sabredebilirler." adam: "iki dani§e (dirhemin altıda biri) çalıŸmak için çok iŸ aradım, fakat kimse beni çalıŸtırmadı. onların aç kalmaları benim de ci§erlerimi yakıyor" der. kadın: "al Ÿu baŸ”rtümü, kaça satabilir -sen sat. parası ile çocuklara yiyecek al." adam karısının baŸ”rtüsünü alıp çarŸıya çıkar, iki dirheme satar. yiyecek almaya giderken, yolda bir adamın: "allah rızası için, rasulüllah (s.a.v.)'in sevgisi hakkı için bana bir Ÿey verin. ey zengin olan allah'a borç verenler, allah'a yemin ederek s”ylüyorum ki, - 118 - dünyalık hiçbir Ÿeyim yoktur" dedi§ini iŸitir ve o adama: "allah rızası ve rasulüllah (s.a.v.)'in muhabbeti için Ÿu iki dirhemi al" der ve parayı ona verir. adam evine eli boŸ olarak d”nmekten utanır. aynı zamanda karısının da, üzücü s”z s”ylemesinden çekindi§i için, düŸünceli bir halde namaz kılmak üzere mescide gider. akŸam oldu§u vakit eve s”z verdi§i vakitten biraz geç olarak d”ner. karısı çıkıŸarak: "çocukları aç olarak evde bıraktın. baŸ”rtüsünü ne yaptın?" der. adam baŸına gelenleri, yapmıŸ olduklarım, isteyicinin nasıl istedi§ini, kendisinin ona nasıl cevap verdi§ini, bir bir anlatır. karısı: "e§er allah için yaptı isen o çok zengindir. vaad etti§ini vericidir. yüce olan allah ile ne güzel muamelede bulundun!" der. sonra: "Ÿu yükü al, g”türüp hepsini sat. onunla bize yiyecek al" der. adam yükü alıp g”türür. fakat kimse onu satın almaz. sonunda karısına geri g”türmeye karar verir. yolda gider- - 119 - ken bir de bakar ki yanında büyük bir balık bulunan bir balıkçı onu ça§ırıyor. balıkçıyı g”ren adam, ona Ÿ”yle der: "ey kardeŸim! sence kıymeti olmayan bunu al da, satamadı§ın Ÿunu bana ver." balıkçı onun dedi§ini kabul edip, balı§ı verir. adam balı§ı hemen karısına g”türür. kadın balı§ı g”rünce, yüzünde sevinç alametleri belirir. kadın hemen balı§ı yarıp temizlemeye baŸlar. balı§ın karnında bilemedi§i taŸlar g”rür. onları alıp, kocasına g”türür. kocası da taŸları alıp sarrafa g”sterir. taŸları g”ren sarraflar: "bunlar adi taŸlardan de§ildir. bunlar pahası biçilmeyen, karŸılı§ı bulunmayan kıymetli cevherlerdir" derler. taŸların fiyatını yükseltirler ve yirmi d”rt bin dirhem verirler. adam cevherleri bu miktara satar. parayı alıp, karısının yanına gelir. tarif edilmeyecek derecede sevinirler. kendilerinden gam ve keder gidip, ev neŸe ile dolar. tam bu sırada kapıda bir dilenci belirir: "ey allah ehli! allah'ın size ver- - 120 - diklerinden bana da verin" der. adam kapıya çıkıp, dilenciye Ÿ”yle der: "bizim hepimiz için yarısı, senin için de yarısı olsun. b”yle razı olursan ne ala. yoksa daha fazla veririz" der. dilenci: "peki razıyım" diye cevap verir. adam paranın yarısını getirmek için içeri girer. dilenci de onun d”nmesini bekler. tam bu sırada adam uyuyup kalmıŸ. uykusunda dilenciyi g”rür ve iste§ini sorar. dilenci ona Ÿ”yle cevap verir: "ey adam! ben dilenci de§ilim. ben allah'ın sana g”nderdi§i bir mele§im. allah beni sana g”nderdi ki, sana verdi§i nimetin bir kısmını vermekle sabredecek misin diye, seni imtihan etti. seni müjdelerim. allah senden kendi rızası için verdi§in iki dirhemi kabul buyurdu. onun mukabilinde sana bu dirhemleri verdi. aynı zamanda senin için ahirette g”zlerin g”rmedi§i ve kulakların iŸitmedi§i ve hiçbir beŸerin hatırına gelmedi§i nimetleri hazırladı. çünkü sen yapmıŸ oldu§un iŸleri ihlasla ve sırf onun rızası için yaptın. allah kendi rızası için çalıŸanın amelini zayi etmez. allahü teala g”ndermiŸ oldu- - 121 - §u mukaddes kitapların bazısında Ÿ”yle buyurmuŸtur: "e§er üç Ÿeyi üç Ÿeye musallat kılmamıŸ olsaydım, dünya iŸleri intizama girmezdi. musibete u§rayana sabrı musallat ettim. e§er sabır olmasaydı insanlar a§layarak ”lürdü. pis kokuyu ”lüye musallat ettim. e§er o olmasaydı, ”lüler asla defnedilmezlerdi. bu§daya da güveyi ve di§er b”cekleri musallat etmemiŸ olsaydım, krallar onu altın ve gümüŸ gibi hazinelerinde depo edip saklarlardı. ben istedi§imi yaparım. ben mecŒd ve kerŒm olan allah'ım." harama bakmaktan sakınmak adamın biri yabancı bir kadına bakar. bunun için çok üzülür ve cenabı hakk'a Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! sen g”zümü bana senden bir nimet olarak verdin. ben onun benim için bir azap vesilesi olmasından korkuyorum. o nimeti benden al." o anda adam k”r olur. mescide gitmek istedi§i zaman onu, kardeŸinin - 122 - r küçük o§lu g”türürdü. mescide vasıl olduklarında çocuk onu bırakıp, çocukların yanına giderek onlarla oynardı. herhangi bir ihtiyacı oldu§u vakit adam çocu§u ça§ırır, çocu§u gelip ihtiyacını istemeyerek giderir, sonra oyun yerine d”nerdi. bir gün mescidde iken etrafında bir Ÿeyin dolaŸtı§ını hissederek korkar ve çocu§u ça§ırır. çocuk ona cevap vermez. bu sefer ellerini g”§e do§ru kaldırıp, Ÿ”yle niyaz eder: "ey allah'ını! sen bana nimet o-larak, g”z vermiŸtin. ben onunla g”rürdüm. onun benim için, bir azap vesilesi olmasından korktu§um için, benden o nimetini almam istemiŸtim. sen de o nimetini geri aldın. Ÿimdi ise ben ona muhtaç oldum. onu bana tekrar vermeni istiyorum allah'ım!" allahü teala onun g”zünün g”rmesini iade etti ve o anda adam g”rmeye baŸladı. evine g”rür oldu§u halde gitti. allah her Ÿeye kadirdir. - 123 - uf; azgınlı§ın sonu israilo§ullarımn içinde, çocu§u olmayan biri varmıŸ. bu adam huy edinmiŸ ki, her ne zaman evden dıŸarı çıkar ve bir çocuk g”rürse, onu kandırıp evine getirir ve (hasetli§inden) ”ldürüp evinde bulunan gizli bir kuyuya atarmıŸ. buna karŸı çıkan bir karısı varmıŸ. ancak ona: "e§er allah beni muaheze etmiŸ olsaydı, falan falan günlerde iŸledi§im zaman da muaheze ederdi" dermiŸ. karısı ona: "allahü teala onları sende asla bırakmaz. senin va'den henüz dolmamıŸtır. senin va'den doldu§unda allah sana azab verecektir" der. adam bir gün dıŸarı çıkar, çok iyi giyinmiŸ iki kardeŸ çocukla karŸılaŸır. onları g”rünce yanlarına yaklaŸıp, kandırır. onları evine g”türür, ”ldürüp kuyuya atar. baba çocuklarını aramaya çıkar. çocuklarını bulamayan baba, do§ru ben-i israil peygamberlerinden birinin yanına - 124 - gider. durumu ona anlatır. peygamber ona: "onların, oynadıkları bir oyuncakları var mı idi?" diye sorar. adam: "evet, vardı. çocuklarımın küçük bir k”pek eni§i vardı, onunla oynarlardı" der. "onu bana getir." adam eni§i peygambere getirir. peygamber eni§in iki g”zü arasına yüzü§ünü koyar ve onu salıp g”nderir. adama da: "onun arkasından git ve bak hele, israilo§ullarımn evlerinden hangisine girecek, orada bir açıklama olur" der. enik evlere do§ru gidip, evleri a-raŸtırır. sonunda bir eve girer. onun ardından eve girerler. enik evin içinde bir yere gidip, orada kuyru§unu sallamaya ve ayakları ile eŸmeye baŸlar. bunun üzerine orasını kazarlar. kuyuyu açtıklarında iki kardeŸ çocuk ile birlikte bir çok çocukların ”ldürülüp oraya atıldı§ım g”rürler. durumu o devrin peygamberine bildirirler. adamı da onun yanına g”türürler. peygamber adamın idam edilmesini emreder. tam idam edilece§i vakit karısı -125 - gelip, adama Ÿ”yle der: "ben seni ceza ile korkutmuyor mu idim? allah seni azapsız bırakmaz demiyor muydum? senin vaden Ÿimdi dolmuŸtur. allah azabını verecektir. o her Ÿeye kadirdir." geyiklerin Ÿahitli§i adamın biri, emirle birlikte, çeŸitli yemekler ve iki piŸmiŸ diŸi geyik bulunan bir sofrada buluŸurlar. fakat onun emir oldu§unu bilmiyormuŸ. adam, piŸmiŸ diŸi geyi§in birini alıp gülmeye baŸlar. emir gülmesinin sebebini sorunca adam Ÿ”yle anlatır: "bir defasında, bir tacirin yolunu kesmiŸtim. kendisini ”ldürmek istedi§imde, bana kendisini ba§ıŸlamam için yalvarmaya baŸladı. ben kabul etmedim. benim ciddi oldu§umu anlayınca, da§a do§ru baktı, orada iki diŸi geyik g”rdü ve onlara: "siz bana Ÿahit olun. bu adam beni haksız yere ”ldürüyor" dedi. sonra ben o taciri ”ldürdüm. Ÿu iki geyi§i g”rdü§ümde onları Ÿahit tutmasından ne - 126 - kadar aptal oldu§unu anladım. bunun için güldüm. emir, adamın bu s”zlerini iŸitince: "allah'a yemin ederim ki, geyikler, adamın kısasını yerine getirecek olan kimsenin yanında Ÿahitlik ettiler" dedi ve kısas olarak adamın boynunun vurulmasını emretti. baŸkasının kuyusunu kazanlara ders olsun bir gün aslanın biri hastalanır. tilki hariç bütün hayvanlar, aslanı ziyarete gelirler. kurt, tilkinin aleyhinde nemmamlık yapar. sonra tilki aslanın yanına gelir. aslan ona: "bizden uzak kalmanın sebebi nedir? niçin ziyaretime gelmedin?" der. tilki: "seni tedavi edecek ilaç aramakla meŸguldüm" der. aslan: "ne gibi bir ilaç buldun" diye sorar. tilki: "seni tedavi edecek ilaç aramakla meŸguldüm" der. aslan: "ne gibi bir ilaç buldun?" diye sorar. tilki: "hastalı§ın ilacı kurdun baldı- - 127 - rmda bulunan bir cevizdir" der. bunun üzerine aslan kurdun baldırını pençeler. tilki oradan çıkıp gider. bir müddet sonra kurt baldırından kanlar aka aka tilkinin yanına gelir. tilki ona Ÿ”yle der: "ey kırmızı ayaklı, bir daha kralların yanında oturdu§un zaman, a§zından çıkan Ÿeye dikkat et." nefsin arzusuna uymamak bilginlerin birinden rivayet edilmektedir. demiŸtir ki: "komŸumuzdan yemek için piŸmiŸ kuzu eti satın almıŸtık. fakirlerden biri de bize geldi. onu da bizimle yeme§e davet ettik. fakir, kuzu etinden bir lokma alıp a§zına koydu. sonra yutmadan lokmayı atarak uzaklaŸtı ve bize: "bana ”yle bir hal geldi ki, eti yemekten beni men etti" dedi. biz: "sen yemeyince, biz de bu etten yemeyiz" dedik. fakir: "ben bir fakirim, yemem. size gelince nasıl isterseniz ”yle yapınız" dedi. biz de fakirin yemedi§i o etten yemedik. ve: - 128 - "bunu piŸireni ça§ırıp, etin aslını kendisine sorsak, belki de bize bir çirkin sebep s”yler" dedik. gerçekten, eti piŸireni ça§ırdık ve kendisine, etin aslını sorduk. daha biz sorumuzu bitirmeden etin, ”lü hayvan eti oldu§unu ve nefsine uyup, parası için sattı§ını s”yledi bize. biz de eti k”peklere yedirdik. bir müddet sonra o fakiri g”rdük. kendisine, eti yemekten çekinmesinin sebebinin ne oldu§unu ve kendisine nasıl bir hal geldi§in sorduk. bize Ÿ”yle cevap verdi: "allah'a yemin ederim ki, senelerden beri hiç et yemek istemezdim. bu piŸmiŸ eti bana takdim etti§iniz vakit, nefsim Ÿiddetle et yemek arzuladı. bundan dolayı ette bir illet oldu§unu anladım ve yemeyi terk ettim." bak ey kardeŸim, allahü teala nefsinin arzularına muhalefet eden kullarını nasıl koruyor! - 129 - iyilik, nank”rlükle karŸılansa bile allah indinde zayi olmaz dindar ve salih bir adam bir gün avlanmaya çıkar. bir de bakar ki korku içinde kıvranan bir yılan g”rür. yılan kendisine: "ey adam, peŸimdeki beni ”ldürecek olan düŸmanımdan beni kurtar. allah da seni kurtarsın" der. bunun üzerine adam, yılanı elbisesiyle ”rtmek ister. yılan: "düŸmanım beni g”rür" dedi. adam, yılana: "ne yapalım?" diye sorar. yılan Ÿ”yle der: "e§er iyilik yapmak istiyorsan, bana a§zını aç, karnına gireyim" der. a- dam: "ben senden korkarım" der. yılan, adama eziyet etmeyece§ine dair s”z verir ve ona kendisinin, hazreti muhammed (s.a.v.)'in ümmetinden oldu§unu bildirir. adam a§zını açar, yılan da adamın karnına girer. bu sırada yanın- - 130 - dan elinde kılıcı bulunan bir adam geçer ve kendisine yılanı sorar. adam g”rmedi§ini s”yler. sonra bu yalanından ”türü yüz kere isti§farda bulunur. yılan baŸını çıkarıp düŸmanına bakıyormuŸ. adam, yılana düŸmanının geçti§ini ve karnından çıkmasını s”yler. yılan, adama Ÿ”yle der: "ey adam, Ÿimdi sen iki ”lümden birini seç. ya ci§erini parçalarım veyahut kalbim delerim." adam: "sübhanellah! aramızda olan antlaŸma nerede kaldı?" diye sorar. yılan Ÿ”yle cevap verir: "senden daha aptal kimse g”rmedim. atan adem aleyhisselam'a olan düŸmanlı§ımı unuttun mu? ben onu cennetten çıkarmıŸtım. ehli olmayana iyilik yapmanı sana kim s”yledi?" adam, yılana der ki: "e§er muhakkak beni ”ldürmen gerekiyorsa, bırak da Ÿu da§ın ete§inde kendime bir mezar kazayım." yılan: "ne istersen, onu yap" der. adam, ellerini g”§e do§ru açarak: "ey latŒf ve kadir olan allah'ım! bana gizli lütfunla lütfet. ey hakŒm, ey alŒm, ey yüce büyük olan allah'ım! ya hayyü - 131 - ya kayy–m, ya allah. beni bu yılandan kurtarmayacak mısın? beni bu melundan kurtar!" diye cenabı hakk'a niyazda bulunur ve da§a do§ru yürür. adam Ÿ”yle anlatıyor: "da§a do§ru giderken parlak yüzlü, güzel kokulu ve temiz elbiseli bir ihtiyara rastladım. bana yeŸil bir yaprak verdi ve: "bu yapra§ı ye" dedi. ben de yapra§ı yedim. yılan parça parça düŸtü ve sancım geçti. ben, o adama: "sen kimsin, ey kendisini allah'ın bana ihsan etti§i kimse?" dedim. adam bana Ÿ”yle cevap verdi: "sen bu dua ile allah'a niyazda bulundu§un vakit, yedi kat g”kteki tüm melekler allah'a yalvardılar. allahü teala: "izzetim ve celalim hakkı için, o yılanın kuluma yaptı§ının hepsini biliyorum" buyurdu ve bana, cennete gidip tuba a§acından bir yaprak koparıp sana yetiŸmemi emretti. ben o kimseyim ki, bana maruf (iyilik) denir. benim yerim g”klerdir. sen yine iyilik yapmaktan geri kalma. çünkü iyilik, k”tülükten gelecek olan zararı ”nler. iyilik kendisine iyilik - 132 - ve: yapılan tarafından zayi edilirse de, allah katında zayi olmaz. allah'ın her yarattı§ında bir hikmet vardır adamın biri, pislik b”ce§i g”rür "bu, yaradılıŸı çirkin pis kokulu olan bir yaratıktır. allahü teala'nm bunu yaratmasındaki maksadı nedir?" der. bunun üzerine allahü teala o adama bir çıban verdi ki, bütün doktorlar onu tedavi etmekten aciz kaldılar. herkes yaranın iyileŸmesinden ümit kesmiŸti ki, bir gün sokakta ba§ıran bir adamın sesini iŸitir ve onun getirilip, yarasına bakmasını ister. kendisine: "senin yaranı iyileŸtirmekte en meŸhur doktorlar bile aciz kaldılar, o a- dam senini yarana ne yapabilir, derler kendisine. adam: "muhakkak onun yanıma gelmesi lazımdır" der. bunun üzerine adamı hastanın yanına getirirler. adam çıbanı g”rünce, kendisine bir pislik b”ce§i getirmelerini - 133 - ister. orada bulunanlar adamın bu iste§ine gülerler. fakat hasta baŸından geçeni hatırlayıp, yanında bulunanlara, adamın istedi§ini kendisine getirmelerini s”yledi. çünkü adam iŸin hakikatini g”rüyor ve biliyor" dedi. adama pislik b”ce§ini getirdiler. b”ce§i yakan adam, onun külünden çıbanın üzerine serpti, çıban allah'ın izniyle hemen iyileŸti. hasta, orada bulunanlara Ÿ”yle dedi: "iyi biliniz ki, allahü teala, mahlukatının en adi ve yaramazı olanında bile, en iyi deva bulundu§unu bana bildirmek murad buyurdu. allah (c.c.) hakim'dir, habir'dir. rızıkta allah'a güvenmek eŸ'arilerden ebu musa, ebu malik ve ebu amir, baŸka birkaç kiŸi ile birlikte peygamber aleyhisselam'ın yakınına hicret ettiler. yiyecek bir Ÿeyleri kalmadı§ı için, içlerinden birini, yiyecek istemek için peygamber aleyhisselam'a g”nderdiler. giden kiŸi peygamber aleyhisselam'ın yanına vardı§ında, kendisini: 'terde yürüyen ne kadar canlı - 134 - varsa, hepsinin rızkı ancak allah'a aittir." mealindeki ayet-i kerimeyi okurken g”rür. kendi kendine: "eŸ'ariler allah'a isyan etmiŸlerdir" diyerek ve peygamber aleyhisselam'ın yanına girmeden, d”nüp gelir ve onlara: "müjdeler olsun, size imdat geldi" der. bu s”zü iŸitenler, peygamber aleyhisselam'ın durumlarını ”§renip, kendilerini müjdeledi§ini sandılar. bunlar bu hal üzere iken, içi et ve ekmek dolu bir tepsi ile iki adam yanlarına geldiler. adamların getirdikleri et ve ekmekten doyuncaya kadar yediler. sonra birbirlerine, yemekten artanı peygamber aleyhisselam'a g”türelim dediler. peygamber aleyhisselam'ın yanına vardılar ve: "ey allah'ın resulü! hayatımızda bize g”ndermiŸ oldu§un yemekten daha güzel ve tatlı bir yemek g”rmedik" dediler. peygamber aleyhisselam: "ben size bir Ÿey g”ndermedim" buyurdular. bunun üzerine onlar, peygamber - 135 - aleyhisselam'a, kendilerinden yiyecek istemek için adam g”nderdiklerini bildirdiler. peygamber aleyhisselam kendisine gelene ne yaptı§ım sordu ve sonra Ÿ”yle buyurdu: "o, allahü teala'mn onlara g”nderdi§i bir rızıktır. onlar ondan doyuncaya kadar yediler" buyurdu. akıllı ayı adamın biri aslandan kaçarken, kuyuya düŸer. onu kovalayan aslan da kuyuya, onun üzerine düŸer. aslan kuyunun dibinde bir ayı g”rür ve: "ne zamandan beri buradasın?" diye sorar. ayı: "birkaç günden beri buradayım. açlıktan ”lüyorum" diye cevap verir. aslan: "gel de Ÿu adamı yiyelim, açlı§ımızı giderelim" der. ayı: "ikinci bir kere daha acıktı§ımızda, ne yaparız? en do§rusu, biz bu adama, kendisine hiçbir zarar vermeyece§imize dair yemin edelim. o bizim kurtulmamız için çareler arasın. çünkü o, çare bulmak için bizden daha yeteneklidir" - 136 - der. bunun üzerine ayı ve aslan, adama hiçbir zarar vermeyeceklerine dair s”z verirler. adam da kuyudan çıkar ve onları kurtarır. (ayının g”rüŸü, aslanın g”rüŸünden daha iyi ve isabetli idi.) aptal ayı adamın biri aslandan kaçar ve korunmak için, a§aca çıkar. adam a§aca çıktı§ında bir de ne g”rsün! a§acın üstünde bir ayı, dalın üzerine oturmuŸ, meyve topluyor. aslan da a§acın altına gelip oturur ve adamın inmesini bekler. adanı ayıya Ÿ”yle bir g”z atar. ayı, sanki kendisine: "sesini çıkarma, aslan benim burada oldu§umu anlamasın" dercesine, iki elini a§zına g”türmüŸ, iŸaret ediyormuŸ. adam bu halden hayret içinde kalır. elinde bulunan keskin bir bıçakla, ayının ü-zerine oturdu§u dalı kesmeye baŸlar. a-dam dalı kesince ayı yere düŸer ve aslan da hemen üzerine atlar bo§uŸmaya baŸlarlar. aslan, ayıyı parçalayıp yer ve gider. adam da allah'ın izniyle kurtulur. - 137 - allah'ın verdi§i nimetlere Ÿükretmemenin sonu zengin adamın biri yemek yiyordu, sofrasında piŸmiŸ tavuk vardı. bir dilenci gelip, kendisinden bir Ÿey istedi. dilenciye bir Ÿey vermeyip, onu eli boŸ geri çevirdi. adam çok mal ve servet sahibi idi. bir gün karısı ile arası açılıp, boŸandılar. karısı baŸka kocaya vardı. kadının ikinci kocası yemek yerken bir dilenci ondan bir Ÿeyler istedi. sofrasında piŸmiŸ tavuk bulunan adam karısına: "piŸmiŸ tavu§u alıp dilenciye ver" dedi. kadın tavu§u alıp dilenciye verdi. kadın dilenciyi g”rünce, kendisine yabancı gelmedi. biraz düŸündü ve ilk kocası oldu§unu anladı. durumu ikinci kocasına bildirdi. ikinci kocası: "allah'a yemin ederim ki, o a-damdan bir Ÿeyler isteyen fakir dilenci ben idim. allahü teala'mn ona verdi§i nimetlere Ÿükretmedi§i için, allah da o-nun mal ve servetini alıp, bana verdi" dedi. - 138 -
nimetin de§erini bilememek
j muhammed b. abdurrahman el- haŸim'in, Ÿ”yle dedi§i rivayet edilir. bir kurban bayram günü anneme gitmiŸtim. yanında, kirli elbiseli bir kadın g”rdüm. annem, bana: "bu kadını tanıdın mı?" diye sordu. ben: "hayır, tanımadım" diye cevap verdim. annem: "bu kadın, cafer el-bermeki'nin annesi utabe'dir" dedi. kadına selam verdim, sonra: "baŸından geçenleri anlat" dedim. kadın bana, Ÿunları anlattı: "sana birkaç cümle s”yleyece§im ki, anlayanlar için onda büyük ibretler vardır. Ÿ”yle ki: "bu bayram gibi bir bayram girmiŸti. benim baŸucumda d”rt yüz hizmetçi dolaŸırdı. ben ise o§lum cafer bana asi geldi, bana bakmıyor, derim. bugün ise size geldim, iki koyun derisi istiyorum sizden. birini iç elbise, di§erini de dıŸ elbise yapaca§ım" dedi. ben, kadına beŸ yüz dirhem verdim ve kendisine, her ihtiyacı için bize gelmesini rica ettim. - 139- ".;-:- ;y-v hakikaten kadın ”mür boyu bize gelip, giderdi. hayvana haram yedirmenin sonu allah yolunda, savaŸanlardan bir savaŸçı, atı ile, ile adında bir kafiri ”ldürmek için ona hücum eder. at onu ”ldürmekten aciz kalır. sonra kafiri ”ldürmesi için atı yalnız olarak salar. at yine kafiri ”ldüremez. sonra atla ikinci, üçüncü defa ona hücum eder, at yine onu ”ldüremez. gazi, ilc'i ”ldüremedi§i için mahzun ve müteessir olarak geri d”ner. çadırına girip uyur. atı baŸının ucunda durur. adam rüyasında güya atı onunla konuŸuyormuŸ gibi Ÿ”yle g”rür: "onu ”ldürmedi§im için bana sitem ediyor musun? ama dün bana yiyecek alırken, adama geçmez para verdin" der sahibine: adam uykusundan uyanınca hemen gidip, atına yem almıŸ oldu§u adamı bulur ve ona vermiŸ oldu§u geçmez parayı alıp, geçerini verir. ' - 140 - ”mer b. abdülaziz'e g”kten müjde inmesi ”mer b. abdülaziz zamanında büyük bir kıtlık oldu. kendisine araplardan bir grup insanlar geldi. içlerinden birini halife ile konuŸmak için seçtiler. o adam halifeye Ÿ”yle s”yledi: "ey mü'minlerin emiri! biz sana büyük bir zaruretle karŸı karŸıya kaldı§ımız için geldik. açlıktan derilerimiz bedenlerimize yapıŸtı. bizi selamete çıkaracak olan Ÿey, devlet hazinesinde vardır. bu mal üç kısımdan hali de§ildir. ya allah için olur, yahut senin için veyahut da allah'ın kulları için. e§er allah içinse, allah'ın ona hiç ihtiyacı yoktur. e§er senin için ise, ondan bize sadaka olarak ver. allah tasadduk edenlerin mükafatını verir. e-§er allah'ın kullan içinse, ondan kulların haklarını kendilerine ver. bu s”zleri iŸiten ”mer b. abdülaziz'in g”zleri yaŸla doldu, sonra dedi ki: - 141- "iŸ s”yledi§in gibidir, ey adam!" b”yle deyip, devlet hazinesinden ihtiyaçlarının giderilmesi hususunda e-mir verdi. ihtiyaçlarını temin edip çıkıp gitmek istediklerinde, ”mer b. abdülaziz o adama Ÿ”yle dedi: "ey hür olan adam! allah'ın kullarının ihtiyaçlarını bize ulaŸtırıp, onların s”zlerini bize duyurdu§un gibi, benim de s”zümü ve ihtiyacımı allah'a ilet." bunun üzerine s”zcü olan adam yüzünü g”§e do§ru çevirerek Ÿ”yle niyazda bulundu: "ey allah'ım! izzetin ve celalin hakkı için, ”mer bize nasıl muamele etti ise sen de ona ”yle muamele et." adamın duası henüz bitmemiŸti ki, bol bol ya§mur ya§maya baŸladı. g”kten büyük bir dolu düŸüp bir a§aca çarptı ve kırıldı. içinden Ÿunlar yazılı bir ka§ıt çıktı: "bu, allah'tan ”mer b. abdülaziz'e, cehennemden kurtuldu§una dair berattır." 142 hükümdar nuŸirevan'ın bir çocuktan ”§rendi§i gerçek adil bir hükümdar olan nuŸirevan, bir gün ava çıkar. av peŸinde iken, muhafızlarından ayrı düŸer. susayan hükümdar, yakınında bir k”y g”rüp oraya gider. bir evin kapısının ”nünde durup, içmek için su ister. evden bir çocuk çıkar. kendisini g”rdü§ünde eve süratle geri d”ner ve bir Ÿeker kamıŸı parçasını sıkıp, suya karıŸtırır, bir bardakla onu hükümdara sunar. hükümdar kadehe bakar ki, içinde toprak ve toz bulunur. yavaŸ yavaŸ suyu içer. sonuna vardı§ında: "güzel ve tatlı su. içinde toz toprak bulunmasaydı" der. kız çocu§u: "ona toz, topra§ı ben, kasden koydum" der. hükümdar: "niçin b”yle yaptın?" diye sorunca, çocuk: "seni çok susamıŸ g”rdü§ümden, suyu birden içersin de sana zarar verir diye korktum" der. - 143- "'- nuŸirevan kızın zeka ve anlayıŸından dolayı taaccüp ederek: "suya kaç Ÿeker kamıŸı sıktın?" diye sordu. çocuk: "bir tane sıktım" diye cevap verdi. nuŸirevan buna da çok taaccüp etti. sonra sarayına d”ndü§ünde, o yerin vergi kayıtlarını istedi. kontrol sonucu, vergisinin az oldu§unu g”rdü. kendi kendine, oranın vergisinin artırılması cihetine gidilmesine karar verdi. bir müddet sonra o yere yalnız baŸına gitti. aynı kapının ”nünde durup, içmek için su istedi. kapıya yine aynı kız çocu§u çıktı. kendisini tanıdı. süratle, ona su getirmek için eve girdi. fakat bu sefer suyu getirmekle geç kaldı. hükümdarın yanına çıktı§ı vakit kendisine: "geç kaldın" dedi. çocuk: "senin ihtiyacın bir kamıŸ parçasından çıkmadı. üç kamıŸ parçasını sıkmak zorunda kaldım" diye cevap verdi. "bunun sebebi nedir?" diyen hükümdara çocuk Ÿ”yle dedi: "sultanın niyetinin bozulmasıdır. biz iŸitmiŸiz ki, sultanın, kavmi üzerin- - 144 - deki niyeti de§iŸti§i zaman, mahsullerinin bereketi gider ve hayırları azalır." bunu iŸiten nuŸirevan güler ve i-çinde besledi§i vergiye zam hususundaki kararından vazgeçer. iffet ve nefsin Ÿerefi emir imar b. hamza, melik mansur'un yanına gelir. mansur onu yanına oturtur. o gün, mazlumların Ÿikayetlerini dinledi§i bir gün idi. içlerinden bir adam aya§a kalkıp, yüksek bir sesle: "ey mü'minlerin emiri! ben mazlum bir adamım" der. mansur: "sana kim zulmetti?" diye sorar. adam: "bana zulmeden imar b. hamza'dır. bu, benim tarlamı aldı" der. mansur, imar b. hamza'ya hitap ederek, yerinden kalkmasını ve hasmı ile hesaplaŸmasını emreder. bunun üzerine, imar b. hamza: "ey mü'minlerin emiri! e§er tarla onun ise, ben ondan Ÿikayetçi olmam, e§er benim ise, ben tarlayı ona hibe ettim. tarla için, mü'minlerin emirinin - 145 - bana ikram etmiŸ oldu§u yerimden kalkmam" der. mecliste bulunanlar, imar b. hamza'nın bu alicenaplı§ına taaccüp e-derler. ibadete ”ncelik vermenin mükafatı israilo§ulları için salih bir adam varmıŸ. onun da saliha bir karısı varmıŸ. allah teala o zamanın peygamberine Ÿ”yle vahyeder: "filan salih kula git, s”yle. ben onun ”mrünün yarısını zengin kıldım, yarısın da fakir. e§er gençli§inde zengin olmayı seçerse, biz onu gençli§inde zengin kılar, ihtiyarlı§ında da fakir kılarız. e§er zenginli§i ihtiyarlı§ında isterse biz onu gençli§inde fakir, ihtiyarlı§ında ise zengin kılarız. o zamanın peygamberi adama bunu bildirir. adam karısına gelip, durumu anlatır ve: "bu hususta fikrin nedir?" diye sorar. karısı "sen seç." der. adam, karısına: - 146 -
"ben, fakirli§in gençlikte olmasını seçtim. çünkü ben o zaman yoksullu§a ye
rabbime ibadet etmeye sabredebilirim. ihtiyarladı§ım vakit, zengin olursam geçim sıkıntısı çekmem, yiyece§im bulunur, rabbime ibadet ve taatte bulunmaya da gücüm, kuvvetim bulunur. bunun üzerine karısı, Ÿ”yle der: "ey adam! e§er gençlikte fakir olursan, allah'a ibadet etmeye gücün yetmez. çünkü biz o vakit, geçim derdi ile meŸgul olur. allah'a ibadet ve taatta bulunmaya ve tasaddukta bulunmaya ere-meyiz. e§er zenginli§i gençlikte seçersek, vücutlarımızın ve bedenlerimizin kuvvetli olmasından dolayı, allah'a ibadet ve itaat etmeye gücümüz yeter. adam karısına: "g”rüŸün çok güzel, ben de b”yle yapaca§ım" der. bunun üzerine allahü teala o peygambere Ÿ”yle vahyeder: "o adam ile karısına, allahü teala Ÿ”yle buyuruyor de: "siz bizim taatımızı tercih ettiniz. siz bütün çalıŸmalarınızı bana ibadet etmenize ayırdınız. ve her ikinizin niyeti de hayır iŸlemekte birleŸti, ben de sizin bütün ”mrünüzü zenginlik içinde - 147 - geçirmenizi takdir ettim. sen ve ailen bana ibadet ve taat üzere olun. diledi§inizi sadaka olarak verin ki, dünyada ve ahirette nasibiniz olsun. allah her Ÿeyden müsta§nidir." kaderi ile savaŸıp, yenilen adam geçmiŸ zamanda bir kadın, kız evladı dünyaya getirir. hizmetçisi olan k”lesine: "bize ateŸ getir" der. hizmetçi kapıya çıkınca, kapının ”nünde bir adamın durdu§unu g”rür. adam k”leye: "bu kadın ne do§urdu?' diye sorar, k”lfe: "bir kız çocu§u do§urdu" diye cevap verir. adam: "bu kız, yüz kiŸi ile cinsŒ münasebette bulunur, ondan sonra bu kadının k”lesi ile evlenir, ”lümü de ”rümcekle olur" der. k”le kendi kendine Ÿ”yle der: "ben bunun yüz kiŸi ile zina yapmasını ister miyim? benim bu kızı mutlaka ”ldürmem lazımdır." bıça§ı alıp, bebe§in karnını yarar. evden çıkıp kaçar ve bir gemiye binip gider. - 148 - kız çocu§unun ailesi gelip yarasını sarar ve tedavi ederler. kızın yarası iyileŸir. büyüdü§ünde kız, onunla bununla zina yapmaya baŸlar. bunun için ailesi, kızı evinden kovar. kız deniz kenarlarından bir yere gelip, yerleŸir, orada k”tü iŸini icra etmeye baŸlar. bir müddet sonra, k”le olan o adam hal erbabı olduktan sonra, yanında bir çok mal oldu§u halde o sahile gelir. o yerin halkından olan bir kadına: "bana bu mahallenin kadınlarından en güzelini bul, getir, onunla evlenmek isterim" der. kadın: "burada çok güzel bir kadın vardır, fakat o kadın baŸkaları ile yatıp kalkar" der. adam: "onu benim yanıma getir" der. kadın, adamın istedi§i kadının yanına gider ve: "buraya çok zengin bir adam geldi. evlenmek için güzel bir kadın istedi, ben ona Ÿu Ÿu sıfatta bir kadın vardır" dedim der. kadın: "ben, zina yapmayı bıraktım, e-§er isterse, onunla evlenirim" der. - 149 - kadın, adama durumu anlatır. adam da o kadınla evlenir. kadın kocası olan bu adamın katında büyük bir mevki sahibi olur. sonra bir gün, karı koca oturup, konuŸuyorlarmıŸ. adam karısına, kızla olan geçmiŸ hadisesini anlatır. kadın: "allah'a yemin ederim ki, ben o kızım" der ve karnındaki bıçak yarasının izini g”sterir. ve devamla "ben bir çok kimselerle zina yaptım. belki onlar yüz kiŸidir, belki daha az veya çoktur" der. adam karısına der ki: "bana o kadın ”- rümcek sebebiyle ”lür" denmiŸti. fakat onun zamanını araŸtırırız denir ve sahrada karısına muazzam bir kale yapar. bir gün onlar kalede otururlarken bir de bakarlar ki, tavanda ”rümcek vardır. adam, karısına: "iŸte ”rümcek, bırak onu ”ldüreyim" der. karısı: "bu beni ”ldürecek. allah'a yemin ederim ki, onu benden baŸkası ”ldüremez. bunu s”yler ve onu tavandan süker. ”rümcek yere düŸer. kadın ”rümce§in yanına varıp, aya§ının baŸparma§ını üzerine koyar. ”rümcek aya§ının baŸparma§ım sokar, zehri tır- - 150 - nak ve etine yayılır. aya§ından zehirlenen kadın ”lür. allahü teala kur'an- ı kerim'de Ÿ”yle buyurmuŸtur: "her nerede olursanız, ”lüm size eriŸir. velev ki, tahkim edilmiŸ yüksek kalelerde bulunun." ya susmalı veya konuŸunca rabbi zikretmeli zünnun-ı mısrŒ Ÿ”yle der: içi yemyeŸil olan bir ba§a u§radım, bir de baktım ki bir genç, elma a§acının altında namaz kılıyor. kendisinin namaz kıldı§ının farkına varmadan selam verdim. selamımı almadı. tekrar selam verdim. yine selamımı almadı. sonra namazım uzatmadı. namazını bitirdikten sonra parma§ı ile toprak üzerine Ÿu Ÿiiri yazdı: "dil, konuŸmaktan men olundu. çünkü o düŸmanlı§a sebeptir, belki afetleri celbedendir. konuŸtu§un vakit, rabbini zikret. o'nu unutma ve her halinde o'na hamdet." bunu okudu§um vakit uzun uzun - 151 - a§ladım. sonra ben de parma§ımla yere Ÿu Ÿiiri yazdım: "hiçbir yazan yoktur ki, yerde çürümesin, fakat zaman, ellerin yazdı§ını, devamlı saklar. elinde, kıyamet günü g”rdü§ün vakit seni sevindirecek olandan baŸka bir Ÿey yazma." o genç, bunu okudu§u vakit, Ÿiddetle haykırdı, sonra vefat etti. onu kefenleyip defnetmek istedim, fakat: "onun cenazesini melekler kaldıracaktır." diye bir ses iŸittim. bunun üzerine çekilip a§aca do§ru yürüdüm ve a§acın altında iki rekat namaz kıldım. sonra cenazenin bulundu§u yere baktım. cenazeden ne bir eser g”rdüm ve ne de bir haber alabildim. kullarına istedi§i gibi ihsan eden allahü j teala'yı teŸbih ederim. allah'ın kullarına olan merhameti yine zünnun-ı mısrŒ'nin Ÿ”yle dedi§i rivayet edilmiŸtir. bir gün elbiselerimi yıkamak için nil nehrinin kenarına - 152 - gitmiŸtim. nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, g”rülmemiŸ Ÿekilde büyük bir akrep bana do§ru geliyor. çok korkmuŸtum. beni onun Ÿerrinden koruması için cenabı hakk'a sı§ındım. akrep nehre geldi§inde, sudan büyük bir kurba§a çıkıp akrebe do§ru geldi. akrep kurba§anın sırtına binip suyun üzerinde yüzüp gittiler. ben de onların arkasından yürüyüp, peŸlerini takip ettim. nehrin karŸı yakasına geçtiklerinde, akrep kurba§ayı bırakıp dalları büyük, g”lgesi çok olan bir a§acın yanına gitti. bir de baktım ki, a§acın altında allah'a asi bir genç mıŸıl mıŸıl uyuyor. kendi kendime: "la havle ve la kuvvete illa billah. bu akrep nehrin ”tesinden buraya bu genci sokmak için geldi" dedim ve içimden, akrep gence yaklaŸtı§ı zaman hemen onu ”ldürmeye karar verdim. akrebe yakın bir yerde durdum. bir de baktım ki, karŸıdan büyük bir yılan, genci ”ldürmek için gence do§ru geliyor. akrep ona hücum etti, üzerine çıkıp baŸını sokmaya baŸladı. akrep yılanın ”lmesine kadar baŸım sokmaya devam etti. yılan ”ldükten sonra, akrep nehre d”ndü. - 153 - l kurba§a da onu orada bekliyordu. akrep kurba§anın sırtına bindi, nehrin ”te yanına geçtiler. ben de arkalarından onlara bakıp duruyordum. nihayet d”nüp gencin yanına geldim, uyuyan gencin baŸucunda durarak Ÿu beyitleri s”yledim: "ey uyuyan, allah seni karanlı§ın içindeki her türlü k”tülükten korur. yüce olan allah'tan g”zler nasıl uyur ki, sana ondan bütün nimetlerin faydaları gelir." genç, benim bu s”zlerimden u-yandı. kendisine hadiseyi anlattım. bunun üzerine genç tevbe etti, k”tülükten vazgeçip iyilerden oldu ve ”lünceye kadar hayatı b”yle devam etti. allah ona rahmet etsin. allah'ın takdirine kulun aklı ermez vehb b. münebbih'ten rivayet e- dilmiŸtir, diyor ki: ısrailo§ullarının abidlerinden biri vardı ki, nehrin kenarındaki ibadethanesinde ibadet ederdi. yakınında bir elbi- - 154 - se tamir ve temizleyicisi vardı. belinde para kemeri bulunan bir atlı gelip, kemerini ve elbisesini çıkarır. nehirde elbisesini yıkar. elbisesini giyer, fakat para kemerini orada unutup gider. o gittikten sonra bir avcı gelip serpme ile balık avlamaya baŸlar. para kemerini g”ren balıkçı onu alır, çekip gider. sonra atlı gelir, para kemerini orada bulamaz. elbise temizleyiciye: "para kemerimi burada unuttum" der. adam: "ben onu g”rmedim, diye cevap verir." bu cevaba kızan atlı kılıcını çekip elbise temizleyiciyi ”ldürür. abid bu hali g”rünce, az kalsın fitneye kapılacaktı. kendisini toparlayan abid, cenabı hakk'a Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey yüce allah'ım! para kemerini balıkçı alır, elbise temizleyici ”ldürür." gece olup uyudu§u vakit, allahü teala abide rüyasında Ÿ”yle buyurur: "ey abid ve salih kulum, fitneye kapılma, rabbinin ilmine müdahale etme. Ÿunu iyi bil ki, o atlı, balıkçının babasını - 155- - .-:,--: ”ldürüp malını almıŸtı. para kemeri onun babasının malındandır. elbise temizleyicisine gelince, onun sevap sahifeleri dopdolu idi. ancak o sahifelerde bir günah vardı. atlının amel defteri günahlarla dolu idi. sevap hanesinde tek bir sevaptan baŸka bir Ÿey yoktu. o elbise temizleyicisini ”ldürdü§ü vakit, onun amel defterindeki bir tek günah silindi, atlının amel defterindeki bir sevap da silindi. senin rabbin diledi§ini yapar, istedi§i Ÿekilde hükmeder. belaya karŸı sabretmek ermiŸlerden birinin bir arkadaŸı varmıŸ. devrin hükümdarı onu hapseder. ermiŸ kiŸi, cezaevinde arkadaŸının hal ve hatırını sormak için ziyaret eder ve: "hapishanede halin nasıldır?" diye sorar. arkadaŸı: "allah'a Ÿükürler olsun" diye cevap verir. sonra, hapishaneye ŸiŸman bir mecusiyi getirirler. mecusi ile onu zincirle bir araya ba§larlar, ”yle bir hal alır ki, adam mecusi nereye giderse, onunla bir- = 156 - likte gitmek zorunda kalır. mecusi helaya gitti§inde, o da gitmeye ve hacetini bitirinceye dek onun yanında durup, pis kokuları beraber koklamak ve beraber hareket etmeye mecbur oldu§u için, hayli eziyet çeker. dıŸarıdaki arkadaŸı buna muttali olur. gidip cezaevinde onu ziyaret eder, hal ve hatırını sorar. arkadaŸı yine "allah'a Ÿükürler olsun" diye cevap verir. ziyaret eden arkadaŸı ona: "ne zamana kadar b”yle Ÿükredeceksin. senin içinde bulundu§un beladan büyük, hangi bela vardır. arkadaŸı Ÿ”yle cevap verir: "e§er mecusinin belindeki zünnarı (papazların bellerine taktıkları kuŸak) ondan ç”züp, benim belime ba§la-salar benim içinde bulundu§um beladan daha büyük olur. fakat ben, ey kardeŸim, bundan daha büyü§üne müstehakım. allahü teala bu kadarla bana müsamaha etmiŸ ise, Ÿükretmek vacip olmaz mı? sen hiç iŸitmedin mi ki, bir büyük zatın üzerine bir tas kül d”külmüŸ - 157=" - .".:-:-" .--- de, o zat secdeye varıp allah'a ŸükretmiŸ. kendisine, niçin b”yle yaptın? denildi§inde, "ben, üzerime bir tas ateŸ d”külmesinden korkarım. bir tas kül d”külmekle daha büyü§ünden ba§ıŸlandım, allahü teala'ya Ÿükretmeyeyim mi?" diye cevap vermiŸtir. boŸbo§azlı§ın k”tülü§ü fadl b. rabi'in Ÿ”yle dedi§i rivayet edilir. bir gün harun reŸid bana dedi ki: "bana bir kan alıcı g”nder ki, taŸtan daha sessiz olsun." "bende ”yle bir k”le vardır" dedim. o da: "onu bana g”nder" dedi. k”leyi reŸid'e g”nderdim. giderken kendisine hiç konuŸmamasını, daima sukutu muhafaza etmesini ve en iyi elbiselerini giyinmesini sıkı sıkı tenbih ettim. sonra ben de reŸid'in yanına gittim. onu yüzünün rengi solmuŸ ve ”fkelenmiŸ bir halde g”rdüm. bana: "ey fadl! senin bana g”nderdi§in - 158 - sessiz adamı henüz g”rmedik. mühim bir iŸi çıktı herhalde" dedi. reŸid: "nedir onlar" diye sorunca, sorularını Ÿ”yle sıraladı: "me'mun daha yaŸlı oldu§u halde, muhammed'i onun üzerine niye takdim ettin?" reŸid: "kan almayı bitirdi§inde, onun cevabını veririm" dedi. kan alıcı, biraz durduktan sonra: "sana baŸka bir soru soraca§ım" dedi. reŸid: "sor bakalım, nedir o?" dedi. "cafer b. yahya'yı niçin ”ldürdün?" dedi. reŸid: "kan almayı bitirdi§inde, onun da cevabım veririm" dedi. "baŸka bir Ÿeyi de sormak isterim." "nedir o?" "nehir kenarını ba§dat'a niye tercih ettin? halbuki ba§dat ondan daha güzeldir" dedi. reŸid: "iŸini bitirdi§inde, onun cevabını da veririm" dedi. iŸini bitirince, reŸid sevinç içinde hizmetçisini ça§ırıp ona: "so§uk suyu, bu adamı ”ldürmeden ”nce içme. o bana üç soru sordu ki, - 159 - e§er onları bana mansur sormuŸ olsaydı, cevap vermezdim" dedi. fadl diyor ki: ben burada dururken, ebu delame a§layarak reŸid'in yanına girdi. (ebu delame daha ”nce ümmü delame ile anlaŸmıŸtı. kendisi reŸid'e gidip, onun vefat haberini verecekti. ummü delame de zübeyde'nin yanına gidip, ebu delame'nin vefat haberini verecekti.) reŸid ona: "niçin a§lıyorsun?" diye sorunca, ebu delame a§lamasını Ÿiddetlendirerek: "ey mü'minlerin emiri! ümmü delame vefat etti, onun defni için paraya ihtiyacım vardır" dedi. bunun üzerine reŸid ona para verilmesini emretti. ”te taraftan da ümmü delame a§layarak zübeyde'nin yanına girer. zübeyde ona: "sana en oldu ki a§lıyorsun?" der. ümmü delame: "ebu delame vefat etti" der. bunun üzerine zübeyde, ebu delame'yi defnedebilmesi için ona para verir. biraz sonra reŸid, kan alıcının sorularından ve ümmü delame'nin vefatm- - 160 - r. dan üzülmüŸ ve ”fkeli olarak, zübeyde'nin yanına girer. zübeyde ona: "seni mahzun ve kederli g”rüyorum" der. bunun üzerine reŸid, zü-beyde'ye durumu anlatır. zübeyde gülerek: "Ÿimdi ümmü delame, ebu delaem'yi defnetmek için benim yanımdan çıktı" der. fadl diyor ki: "reŸid benim yanıma d”ndü§ü zaman gülmekten katılıyordu. ben onun bu haline taaccüp edip kalmıŸtım. çünkü mahzun ve kederli olarak içeri girmiŸ, sevinçler içinde gülerek dıŸarıya çıkmıŸtı. kendisinden durumu sordum. bana oldu§u gibi anlattı. o zaman kendisinden, kan alıcıyı ba§ıŸlamasını istirham ettim. o da kabul ederek serbest bıraktı. sonra ebu delame'yi yanına ça§ırarak: "b”yle hile yaparak para istemekten utanmadın mı?" diye sordu. ebu delame: "ey mü'minlerin emiri! sesini çıkarma. çünkü sonra "mü'minlerin - 161 - emirinin ihsanına hilesiz ulaŸılmaz" derler dedi. her ikisinin komik hilelerinden dolayı hepimiz güldük. allah'a sı§ınmak ve bunun üzerine bir misal iyilerden birisi, cariyesini satar. sonra sattı§ına piŸman olur. fakat insanlara bu halini açıklamaktan utanır. dile§ini avucunun içine: "ey duayı kabul eden! benim ne istedi§imi sen biliyorsun." diye yazar. dili ile hiçbir Ÿey s”ylemeyip, ellerini g”§e do§ru kaldırır. sabah oldu§u vakit, kapısının çalındı§ını iŸitir. kapıyı çalana: "kim o?" diye seslenir. kapıyı çalan: "ben senden cariyeyi satın alanım. onu sana geri getirdim" der. bu hale çok sevinen adam, cariyeyi ondan geri alır ve: "az bekle, paranı iade edeyim" der. adam: "ben senden parayı istemiyorum. ben onun bedelini ondan daha hayırlı - 162 - olarak aldım. zira gece rüyamda, bana birisinin Ÿ”yle dedi§ini duydum: "ey adam! cariyeyi satan kimse, allah'ın velilerinden biridir ve g”nlü o cariyeye ba§lıdır. e§er cariyeyi ona parasız olarak geri verirsen, seni cennete sokar ve onun yerine huri veririm." bunun üzerine ben de alacak oldu§um sevabı paraya tercih ettim. parayı almam" der ve gider. ”lümden kaçmanın hiçbir faydasının olmadı§ı geçmiŸ zamanlarda zalim meliklerden birine, ruhunu kabzetmek için ”lüm mele§i gelir. melik azrail'e: "sen kimsin?" diye sorar. azrail: "ben ”lüm mele§iyim. ruhunu kabzetmek için geldim" der. melik: "”lüme hazırlanabilmem için bana yedi sene müsaade et" der. allahü teala, azrail'e: "sana, istedi§in gibi yedi sene müsaade ettim de ona" diye vahyeder. azrail aleyhisselam, allahü teala'nın vahyetti§ini ona s”yler - 163 - ve yanından çıkıp gider. melik kendisi için kuvvetli bir kale yapılmasını, etrafına yedi hendek kazılmasını ve kaleye taŸtan duvarlar ”rülmesini emreder. kaleye demir ve kurŸundan bir kapı yaptırır. kalenin içinde büyük bir k”Ÿk yaptırıp, onun içinde oturarak, ”lümden korunmak ister. kapıcılarına ve muhafızlarına: "benim yanıma asla ve ebediyyen kimseyi sokmayın" diye sıkı sıkı tembih eder. yedi sene tamam oldu§u vakit ”lüm mele§i yanına girer. melik ”lüm mele§ini g”rünce: "nereden geldin? nereden girdin? seni buraya kim soktu?" diye sorar. ”lüm mele§i ona: "beni buraya evin sahibi soktu" der. bunun üzerine melik, bütün kapıcılarını ve muhafızlarını ça§ırıp onlara: "bunu niçin içeri bıraktınız?" der. kapıcılar ve hizmetçiler, onu g”rmediklerine ve içeri bırakmadıklarına, kapıların da kilitli olup anahtarların kendi yanlarında muhafaza altında oldu§una dair yemin ederler. bunun üzerine azrail, melike Ÿ”yle der: - 164 - "evin sahibi duvara muhtaç de§ildir. onun elçilerini ne duvarlar, ne surlar ve ne hendekler men edebilir." melik: "”yle ise maksadın nedir ey gelen?" der. azrail: "maksadım ruhunu kabzetmektir" diye cevap verir. melik: "mutlaka ruhumu kabzetmen lazım mıdır?" diye sorar. azrail: "evet" diye cevap verir. melik: "ruhumu kabzetti§in vakit ben nereye giderim?" diye sorar. azrail: "yapmıŸ oldu§un eve ve kendin i-çin hazırlamıŸ oldu§un yere" der. melik: "ben kendim için ev yapmadım" der. azrail: "evet yaptın" diye cevap verir. melik: "ev nerededir?" diye sorar. azrail: "alevli cehennem ateŸinde. o a-teŸ, eli ve bütün azaları s”küp çıkarandır. o ateŸ, imandan yüz çevirip de hakk'a arka d”neni ça§ırır. bir de mal ve para biriktirip depoya, kasaya yı§anı ça§ırır" der ve melikin ruhunu kabzedip gider. - 165 - r sadakanın fazileti ve hac yerine geçmesi abdullah b. mübarek, hacca giderken, kufe'ye u§rar. orada bir mezbelede, kadının birinin kaz yoldu§unu g”rür. içine kazın ”lü oldu§u Ÿüphesi düŸer ve kadının yanında durup: "ey kadın! bu hayvan ”lü müdür, yoksa kesilmiŸ midir?" diye sorar. kadın: "”lüdür. onu çocuklarımla birlikte yemek istiyorum" der. "allahü teala ”lüyü haram kılmıŸtır. sen bu memlekette ”lü eti yiyorsun?" der. kadın: "ey adam! benden uzaklaŸ" der. abdullah b. mübarek devamlı o-larak kadına, ”lü etinin haram oldu§unu s”yler ve üzerinde ısrarla durur. kadın: "benim küçük çocuklarım vardır. üç gün oldu, onlara yedirecek bir Ÿey bulamıyorum" der. bunun üzerine abdullah b. mübarek kadını orada bırakıp gider. sonra katırına yiyecek, giyecek yükleyip, kadı- - 166 - mn evine gelir. evin kapısını çaldı§ında, kapıyı kadın bizzat açar. katırı dehleyip kapıdan içeri sokar ve kadına: "iŸte sana yiyecek, giyecek. katırı ve üstünde yüklü olanları al, senin olsun" der. sonra hac mevsimi geçene kadar, orada kalır. ta ki hacılar memleketlerine d”nünceye kadar. hacılar d”nmeye baŸladı§ında o da onlarla birlikte d”ner. insanlar gelip kendisini tebrik etmeye baŸlarlar. o insanlara: "ben bu sene hac etmedim" der. içlerinden bir adam: "sübhanellah, biz arafat'a giderken, yiyeceklerimizi sana bırakmadık mı? sonra onu senden arafat'ta aldık. baŸka bir adam da: filan yerde bize su içirmedin mi? daha baŸka birisi, sen bana Ÿunu Ÿunu satın almadın mı?" der. onlara: "ben sizin s”ylediklerinizden bir Ÿey anlamıyorum. ben bu sene hac etmedim" diyorum der. sonra gece oldu§u vakit uyur. rüyasında birisinin kendisine Ÿ”yle dedi§ini g”rür: "ey abdullah! allahü teala senin - 167 - sadakam kabul buyurdu. sana benzer bir mele§i g”nderip, o melek senin yerine haccetti." yine sadakanın fazileti ibni abbas'ın Ÿ”yle dedi§i rivayet edilmiŸtir: medine-i münevvere'de büyük bir kıtlık ve açlık vuku bulur. hazreti osman'a Ÿam'dan bir katır yükü yiyecek gelir. medine-i münevvere tacirleri yanına gelip, satın almak isterler. onlara: "bana ne kadar kazandırırsınız" der. onlar: "her on dirheme iki dirhem kazandırırız" derler. "daha fazla ticaret verin" der. "her on dirhemde, d”rt dirhem kazandırırız." "daha fazla kazandırın" der. "biz medine'nin tüccarıyız. sana kim fazla kazanç verir?" "allah bana her on dirheme, on dirhem kazandırır ve bu yiyece§i fakirlere ba§ıŸladım" der. ibni abbas diyor ki: -168 - "rüyamda peygamber aleyhis-selam'ı g”rdüm. nurdan yapılmıŸ ipekli elbise giymiŸ, güzel bir ata binmiŸ idi. çok acele gidiyordu." kendisine: "ya rasulellah! ben sana çok müŸtakım" dedim. bunun üzerine peygamber aleyhisselam: "ey ibni abbas! osman bir sadaka verdi. allahü teala onun sadakasını kabul buyurdu. onu cennet hurisi ile e-verdi. bizi de dü§üne ça§ırdı" buyurdu. muŸa aleyhisselam'a vahyedilen üç ”nemli nokta allahü teala, musa aleyhis-selam'a üç günde 114 bin kelime vah-yeder. o kelimelerin içinde Ÿunlar da vardı. allah teala buyurdu: "ey musa! dünyada benim için çalıŸanlardan, zahid olan gibi çalıŸan olmaz. bana yaklaŸmak isteyenlerden, üzerlerine haram kıldı§ım Ÿeylerden korunan gibi kimse yaklaŸa-maz. bana ibadet edenlerden, benden korkusundan a§layan gibi kimse ibadet edemez." - 169 - "ey allah'ım! bunlar için ne hazırladın. bunları ne ile mükafatlandırırsın?" "ey musa! zahid olanlara cennetimi verdim. onlar cennette istedikleri gibi yaŸarlar. haramlardan kaçınanları da, hesapsız olarak cennete sokarım. benim korkumdan a§layanlar ise, onlara refik-i a'la'yı verdim. onlara kimse ortaklık yapamaz." k”tü ticaret bazı alimler Ÿ”yle diyor. Ÿeytan her gün, insanlara dünyayı arz ederek: "kendisine zarar verip fayda vermeyen, kendisini kederlendirip, sevindirmeyen Ÿeyi kim satın alır" der. dünyaya aŸık olup, sahip çıkanlar: "biz satın alırız" derler. Ÿeytan: "onun bedeli para, pul de§ildir. onun bedeli, cennetteki nasibinizdir. çünkü ben onu, allah'ın laneti, gazabı, ”fkesi ve azabı olan d”rt Ÿey karŸılı§ında satın aldım. cenneti bunun için sattım." "biz buna razıyız" derler. Ÿeytan: - 170 - "ben bununla sizden ticaret etmek isterim" der. onlar: "peki olur" derler. bunun üzerine, Ÿeytan onlara dünyayı satar ve sonra: "ne k”tü bir ticaret" der. allah'ın rızasını isteyerek yapılan iŸteki ihlas hazreti ali (k.v.), harplerinden birinde, düŸmanlarından birini yakalayıp yere yatırır ve baŸını kesmek ister. tam bu sırada adam, hazreti ali'nin yüzüne tükürür. bunun üzerine hazreti ali, a-damın baŸını kesmekten vazgeçer ve serbest bırakır. sebebi sorulunca: "yüzüme tükürdü§ü vakit ona ”fkelendi§im için, ”ldürmekten çekindim. çünkü ben onu, allah rızası için ”ldürecektim" diye cevap verir. kevser'in sıfatı kevser, adn cennetindedir. geniŸli§i yüz sene, uzunlu§u üç bin sene mesafedir. o hazreti muhammed musta- fa (s.a.v.)'in k”Ÿkünden arksız olarak a-kar. kevserin d”rt rüknü vardır. rükünlerden birinin üzerine "ebu bekir, ben tasadduk ve itaat edenler içinim" diye yazılmıŸtır. ikincisinin üzerine: "”mer, ben Ÿehitler ve salihler içinim" diye yazılmıŸtır. üçüncüsün üzerine de: "osman, ben fakirler ve gece gündüz itaat edenler içinim" der ki, onlar allah'ın has ve veli kullarıdır. d”rdüncüsünün üzerinde ise: "ali, ben mücahidler ve allah'ın dinine yardım edenler içinim" diye yazılmıŸtır. topra§ı çok iyi kokulu misktendir. bardakları g”kteki yıldızlar adedincedir. kenarındaki kubbeler inci ve mercandandır. cuma günü peygamber aleyhisselam'a salatü selam getirmenin fazileti hazreti enes (r.a.)'den rivayet e-dilmiŸtir, resulü ekrem (s.a.v.) buyuruyor ki: "kim ki, benim üzerime cuma günü yüz kere salatü selam getirirse, allah (c.c.) onun otuz tane dünya, yetmiŸ tane __ı 70__ -l l œ* de ahiret ihtiyacım giderir. bana salatü selam getirdi§inde allahü teala bir mele§i vazifelendirip, sizin birinize hediye getirdi§i gibi hediye olarak onu bana, kabrime getirir. salatü selam getirenin ismini bana bildirir, ben de onun ismini yanımda beyaz bir ka§ıdın üzerinde tespit ederim, kıyamet günü onu mükafatlandırırım." alimlerin fazileti hakkında rivayet edilir ki, kıyamet günü ümmet-i muhammedin alimlerinden biri getirilip, allahü teala'mn huzurunda durdurulur. allahü teala cebrail aleyhisselam'a buyurur ki: "ey cebrail! onun elinden tutup, muhammed'e g”tür." cebrail onun elinden tutup peygamber aleyhisselam'm yanma g”türür. peygamber aleyhisselam o anda havz-ı kevser'in yanında olup, insanlara bardaklarla su da§ıtır. yanına getirilen alime ise avucu ile su verir. bunu g”ren insanlar: "ey allah'ın rasulü! insanlara - 173 - bardaklarla su veriyorsun, buna ise avucunla su verdin" derler. peygamber aleyhisselam: "evet, buna avucumla su içiriyo-runı. çünkü insanlar dünyada ticaretle meŸgul iken, bu ilimle meŸgul idi" buyurur. sonra sırat k”prüsünden geçmesi emrolunur. sırat k”prüsünün altında ona biri Ÿ”yle seslenir: "ey filan! beni kurtar." alim: "sen kimsin?" diye sorar. "ben senin dostlarındanım" der. alim, allah'a niyaz ederek: "ya rab! arkadaŸımı ba§ıŸla" der. bunun üzerine allahü teala onu alimin yanına çıkarır. k”tü huylu kadın ve komŸu hakkında rivayet edilir ki: ebu müslim el-holani'ye güzel bir at verilir. adamlarına: "bu at neye yarar?" diye sorar. "allah yolunda savaŸmaya." "hayır" "düŸmana yetiŸmeye." - 174 - "hayır." "allah senden razı olsun. ”yle ise neye yarar?' diye sorarlar. o da: "adamın, üzerine binip k”tü kadından ve k”tü komŸudan kaçmasına yarar" der. allahü teala'nın kudreti süleyman aleyhisselam, bir gün bütün hayvanları misafir etmesi için allahü teala'mn kendisine izin vermesini istedi. allah (c.c.) süleyman aleyhis-selam'm iste§ini kabul buyurarak kendisine izin verdi. süleyman aleyhisselam, uzun bir müddet yemek hazırladı. sonra allahü teala'dan vaad etti§ini ihsan buyurmasını diledi. allah (c.c.) dile§ini kabul buyurdu. bunun üzerine denizden büyük bir balık çıkarak süleyman aleyhisselam'ın hazırladı§ı yemeklerin hepsini yedi. sonra balık: "ey süleyman! ben doymadım. bana daha yemek ver" dedi. süleyman aleyhisselam: "yanımda baŸka yiyecek bir Ÿey - 175 - kalmadı. senin her gün rızkın bunun gibi midir?" diye sordu. balık: "benim her gün rızkım bunun üç t katıdır. fakat allahü teala bugün bana f bundan baŸka rızık vermedi. keŸke beni misafir etmeseydin. günümün geri kalan kısmını aç geçirece§im" dedi. ey kardeŸim! allahü teala'nın kudreti ve fazl ü ihsanının geniŸli§ine bak. zira süleyman aleyhisselam, kendisindeki kuvvet, kudret, saltanat ve mülkü i ile bir balı§ı doyurmaktan aciz kaldı. hocalıktan talebeli§e d”nüŸ imam ibni ceni, imam ebu ali el-farisŒ'den ilim tahsil etmiŸ, sonra musul'a gidip, orada ders okutmaya baŸlamıŸ. bir gün ebu ali ona u§rar, onu ders okuturken g”rür. kendisine: "sen kendine alim süsü veriyorsun, halbuki sende hiçbir Ÿey yoktur" der. bunun üzerine ibni ceni ders okutmayı terk ederek, hocasının yanına d”ner ve tam bir mahir alim oluncaya kadar, hocasının yanından ayrılmaz. - 176 - sabırlı olmak ve olgunluk g”stermek imam-ı Ÿafii'nin talebesi rebi el-cizyŒ, bir gün mısır sokaklarından birinden geçerken, üzerine bir le§en dolusu kül d”külür. hemen bindi§i hayvandan inip, elbisesinden külü silkip temizler. kendisine Ÿ”yle denir: "onları men etmez misin?" "ateŸe müstahak olan kimse, e-§er kül ile cezalanırsa, onun ”fkelenip kızmaya hakkı yoktur" der. kendini be§enme bir gün mukatil b. süleyman, o-turdu§u yerde kendini be§enip b”bürlenerek insanlara: "arŸ'tan baŸka bana her Ÿeyden sorunuz" der. adamın biri, kendisine Ÿ”yle der: "adem aleyhisselam haccetti§i vakit, baŸım kim tıraŸ etti?" "baŸka birisi de: "karıncanın ba§ırsakları ”n kıs- - 177 - mında mıdır yoksa arka kısmında mıdır?" diye sorar. bu sorular karŸısında ne yapaca§ını bilemeyen mukatil Ÿ”yle der: "bu sizin bilginizden çıkma bir soru de§ildir. fakat ben kendimi be§enip b”bürlendi§im için, bunlarla ibtila olundum." hilm ve c”mertlik kadının biri kays b. sa'd b. ubade'ye gelip der ki: "evimin haŸereleri, toprak üzerinde geziyorlar. yani evimde, farelerin bile yiyecekleri bir Ÿey kalmadı. kays ona Ÿ”yle cevap verir: "onları bırak, siyah yılanın toprak üzerinde yürüdü§ü gibi, yürüsünler. b”yle s”yledikten sonra, kadına, evini dolduracak kadar hububat ve yiyecek g”nderir." cafer-i sadık'ın, o§lu musa kazım'a vasiyeti "ey o§lum! allah'ın verdi§ine razı olan, zengin olur. ondan g”zünü çevi- - 178 - rip, insanların ellerinde bulunanlara bakan kimse fakir olur. allah'ın rızık taksimatına razı olmayan, allah'ı hüküm vermesinde ittiham etmiŸ olur. insanların ayıplarım açıklayan kimsenin evinin a-yıpları açı§a çıkar. yol kesen eŸkıyanın kılıcını çeken, onunla ”ldürülür. din kardeŸine kuyu kazan, kazdı§ı kuyuya kendisi düŸer. pespaye kimselerle oturan hakir, bilgin ve iyi kimselerle oturan, vakarlı ve muhterem olur. k”tü yerlere giren iftiraya u§rar. kendi kusurunu küçük g”ren baŸkasının kusurunu büyük g”rür. dua etmenin incelikleri musa aleyhisselam adamın birini, ihtiyacının giderilmesi için allah'a dua ve niyazda bulunurken g”rür. bunun üzerine musa aleyhisselam Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey rabbim! e§er bunun ihtiyacının giderilmesi benim elimde olsaydı, ben onun ihtiyacını giderirdim. allahü teala, musa aleyhisselam'a vahyederek buyurur ki: "ey musa! onun koyunları vardır. onun kalbi koyunlarının yanında- - 179 - dır. ben, kalbi benden baŸkasının yanında oldu§u halde dua eden kulumun duasını kabul etmem." musa aleyhisselam, adama bunu bildirir. adam kalbini koyunlarından çevirip, allahü teala'ya y”nelir. allahü teala da duasını kabul buyurup, hacetini giderir. zünnun-ı mısrŒ'nin tevbesi zünnun-ı mısrŒ'ye: 'tevbe etmenin sebebi nedir?" denildi§inde, Ÿ”yle cevap verdi: "size baŸımdan geçen bir kıssayı anlatayım." bazı k”ylere gitmek için mısır'dan yola çıktım. yolda bir sahrada uyudum. uyandı§ımda bir de baktım ki, yanımda yuvasından düŸen k”r bir kuŸ bulunuyor. yer yarılıp içinden iki kap çıktı. kaplardan biri altından, di§eri ise gümüŸtendi. kaplardan birinde susam tohumu vardı. di§erinde ise su. kuŸ susamdan yedi, sudan da içti. bunu b”yle g”rünce allah'a tevbe ettim ve ona ibadat - 180 - ü taatte bulunmaya karar verdim. allah da benim tevbemi kabul buyurdu. müslümanın, müslüman kardeŸi üzerinde bulunan otuz hakkı et-ter§ıb el-istihanŒ adındaki kitabın kaza'il-havayic babında hazreti ali (k.v.)'den rivayet edilerek zikredilmiŸtir. hazreti ali diyor ki, resulü ekrem (s.a.v.) Ÿ”yle buyurmuŸtur: "müslümanm müslüman kardeŸi üzerinde otuz hakkı vardır. o hakları yerine getirmedikçe veyahut ba§ıŸlanma-dıkça, onun için kurtuluŸ yoktur: 1. müslüman kardeŸinin kusurunu ba§ıŸlar, suçunu affeder. 2. a§layana merhamet eder, 3. avretini ”rter, 4. hatasını g”rmez, 5. ”zrünü kabul eder, 6. kaybetti§ini buldu§unda ona verir, 7. devamlı olarak ona nasihat eder, - 181 - 8. hayvanlarını muhafaza eder, 9. zimmetine riayet eder, 10. hastasını ziyaret eder, 11. cenazesinde bulunur, 12. davetine icabet eder, 13. hediyesini kabul eder, 14. birbirini ziyaret etmekte o-nunla müsavi olur, 15. verdi§i nimete Ÿükreder, 16. ona yardımda kusur etmez, 17. ona hürmet etmekte kusur etmez, 18. ihtiyacını giderir, 19. Ÿefaat iste§ini kabul eder, 20. maksadını boŸa çıkarmaz, 21. aksırınca: "yerhamükellah" (allah sana rahmet etsin) der. 22. kaybetti§ini kendisine g”sterir, 23. selam verdi§i zaman selamını iade eder. 24. ona güzel s”z s”yler, 25. ona verece§ini ayırıp çıkarır, 26. yapmıŸ oldu§u taksimi tasdik eder, 27. zalim olana, zulmünü red- - 182 - detmek suretiyle yardım eder, 28. mazlum olana da, onu kurtarmakla yardım eder, 29. mazlum olana iyilik edip, hakkına tecavüz etmez. ona k”tü s”z s”yleyip rezil etmez. kendisi için istedi§i iyili§i o-nun için de ister, kendisi için istemedi§i k”tülü§ü onun için de istemez. bunlardan birini terketti§inde, kıyamet günü din kardeŸi onu kendisinden ister. ebu bekir sıddık'ın rüyasında g”rdükleri ebu bekir sıddık acaip bir rüya g”rüp, uykusunda a§lamaya baŸlar. ”yle a§lar ki, evin dıŸından duyulur. bu sırada ”mer b. hattab (r. a.) oradan geçer. a§lama sesini duyunca, kapıyı çalar. ebu bekir sıddık uykusundan uyanıp, kapıya koŸar, g”zlerinden yaŸlar aktı§ı halde kapıyı açar. hazreti ”mer onu g”rür ve kendisine: - 183 - "bu a§lamak nedir?" diye sorar. ebu bekir: "sahabileri buraya topla ki, sana anlatayım" der. bunun üzerine hazreti ”mer bütün sahabileri oraya toplar. ebu bekir (r. a.) Ÿ”yle anlatır: "rüyamda kıyametin koptu§unu g”rdüm. bir takım insanları, parlayan yıldızlar gibi minberlerin üzerinde buldum. mele§e: "bunlar kimdir?" diye sordum. melek: "onlar peygamberlerdir. hazreti muhammed mustafa (s.a.v.)'i bekliyorlar" dedi. ben: "muhammed (s.a.v.) nerededir? beni onun yanına g”tür. ben onun hizmetçisi ve sahabilerinden ebu bekir'im" dedim. melek beni onun yanına g”türdü. onu arŸ'ın altında, sarı§ını ”nüne koymuŸ, sa§ elini arŸ'a uzatmıŸ, sol elini uzatıp cehennemin kapılarını kapamıŸ bir halde g”rdüm. o, bu haliyle Ÿ”yle niyazda bulunuyordu: "ey allah'ım! ümmetimi ba§ıŸla. ey allah'ım! ümmetimi ba§ıŸla. onların içinde alimler, salihler, hacılar, umre ya- - 184 - panlar, gaziler, mücahidler vardır." b”yle niyazda bulunurken, gaipten Ÿ”yle bir nida geldi: "ey muhammed! sen itaat eden taifeyi zikrediyorsun. di§er taifeyi anmıyorsun. zalimleri, Ÿarap içenleri, zina yapanları, faiz yiyenleri, bunları da zikret. bunun üzerine peygamber aleyhisselam Ÿ”yle niyazda bulundu: "ey allah'ım! onlar senin buyurdu§un gibidirler. fakat, onlardan hiçbiri sana ortak koŸmamıŸtır, puta tapmamıŸ-tır, sana çocuk isnad etmemiŸtir. tevhidi bırakmamıŸtır. ey allah'ım! onlar hakkındaki Ÿefaatimi da kabul buyur. onlara olan merhametimi de kendilerine ulaŸtır, diye yalvardı. ben, kendisine çok acıdı§ım için: "ya muhammed! kendine acı" dedim. o: "ya ebu bekir! ümmetime Ÿefaate etmek için, rabbime niyazda bulundum. rabbim de kabul buyurdu" dedi. hazreti peygamber'e: "hepsine mi, yoksa bazısına mı?" diye sordum. tam o anda sen kapıyı çalıp - 185 - beni uyandırdın ve cevap almaya vakit bırakmadın, ey hattab o§lu ”mer: hazreti ebu bekir, hazreti ”-mer'e b”yle s”yledi§i anda bir de duydular ki, gaipten bir ses üç kere: "hepsine ya ebu bekir" diye sesleniyor. her ikisi de "elhamdü lillah" diyerek Ÿükrettiler. ahiret gününün ahvalini düŸünmek ibrahim b. edhem'e, bizimle mescidde otursan da, senden bir Ÿeyler ”§rensek" denir. o da der ki: "ben d”rt Ÿeyle meŸgulüm. e§er onlarla meŸgul olmasaydım, sizinle otururdum. kendisine, o d”rt Ÿeyin ne oldu§u sorulunca, Ÿ”yle sıralar: 1. ben, allahü teala'nın, ademo-§ullarından s”z aldı§ı zamanı hatırladım. allah (c.c.): "Ÿunlar cennetliktir, ben ”-nemsemem. Ÿunlar da cehennemliktir, ben ehemmiyet vermem" buyurdu. ben hangi taifeden oldu§umu bilmiyorum, onu düŸünüyorum. - 186 - 2. düŸünüyorum ki, allahü teala çocu§u annesinin karnında yaratmasını murad edip, hüküm verdi§i ve ona ruh verdi§i zaman, onunla g”revli olan melek: "ey rabbim! bu Ÿaki midir, yoksa said mi?" der. ben, hangisinden oldu§unu bilmiyorum. 3. düŸünüyorum ki, azrail ruhu kabzetmek için indi§i vakit "selamete erenlerle beraberdir." yahut "kafirlerle beraberdir" derler. benim için nasıl s”ylenece§ini bilmiyorum. 4. ben, allahü teala'nın: "bir zümre cennettedir, bir zümre cehennemdedir" mealindeki ayeti kerimesini düŸünüyorum. bu iki zümreden hangisinden olaca§ımı bilmiyorum. sincapla ilgili hikayeler sincap fareyi kovalar. fare kaçıp bir a§aca çıkar. sincap farenin peŸini bırakmaz. ta ki fare,binmiŸ oldu§u dalın ucuna varır. kaçacak yer kalmayınca yapra§a iner ve onun bir tarafını a§zına alarak, kendisini asar. sincap ona var- - 187 - maya bir yol bulamaz. eŸini ça§ırır, eŸi a§acın altına geldi§inde, sincap farenin ısırıp asıldı§ı yapra§ı boynundan keser. fare yere düŸer. fareyi sincabın eŸi alır. kendisi de aŸa§ı iner ve fareyi alıp, beraberce yerlerine giderler. bu iŸ, sincabın çok zeki ve idrak sahibi oldu§una delalet eder. adamın biri sincabın yavrusunu avlayıp bir kafese hapseder. annesi gelip yavrusunu g”rür ve d”nüp gider. sonra a§zında bir dinar ile gelip, adamın ”nüne atar. bununla, yavrusunun bırakılmasını ister. adam yavrusunu bırakmaz. sincap bunu beŸ kere yapar. adam yine yavrusunu bırakmaz. gidip bir müddet sonra a§zında bir eski bezle gelir. bununla, sanki adama, baŸka kazanacak bir Ÿeyi olmadı§ını iŸaret eder gibi olur. fakat adam ona hiç aldırıŸ etmez. adamın bu halini g”ren sincap dinarların yanına gidip, içinden bir tane alıp gider. adam sincabın, yavrusunun serbest bırakılmasından ümidini kesti§i için dinarların hepsini almasından korkar ve sincabın yavrusunu hemen serbest bırakır. bunun üze- - 188 - rine sincap da almıŸ oldu§u bir dinarı g”türüp, di§erlerinin yanına koyar ve yavrusunun arkasından süratle gider. bir kuŸun adama verdi§i ders beyhakŒ malik b. dinar'dan rivayet edilmiŸtir. diyor ki: bir adam kuŸ yakalamak için bir a§ kurar ve pusuda bekler. kuŸ yanına gelir. adamı g”rünce, ona: "bana ne oluyor ki, seni toprakta kaybolmuŸ gibi g”rüyorum" der. adam: "mütevazı oldu§um için b”yle-yimdir" der. "niçin b”yle bükülmüŸsün?" "uzun uzun ibadet etmekten." "yanındaki, bu tane nedir?" "oruçlular için hazırladım." "onu bana ikram eder misin?" "evet" ederim. adam taneyi kuŸun ”nüne atar. kuŸ taneyi almak istedi§inde a§ boynuna düŸüp kuŸu yakalar. bunun üzerine kuŸ Ÿ”yle der: "e§er ibadet edenler senin yaptı§ın gibi yapıyorlarsa, bugünkü ibadetlerden hayır yoktur." - 189 - muhafaza edilmesi gereken bazı hasletler ibni ebi dünya, vehb b. müneb-bih'ten rivayet ediyor, diyor ki: israilo§ullarmdan iki adam vardı ki, çok ibadet etmelerinden, su üzerinde yürümeye kadar yükselirler. onlar bir gün su üzerinde yürürlerken, birde g”rürler ki, havada bir adama uçuyor. ona: "ey allah'ın kulu! bu dereceye, bu makama ne ile ulaŸtın?" derler. adam: "dünyadan az bir Ÿeyle. Ÿ”yle ki: nefsimi Ÿehevi isteklerden kestim. bana gerekmeyen Ÿeyleri konuŸmaktan dilimi men ettim. emrolundu§um hususa ra§bet ettim. sukutu benimsedim. allah üzerine yemin etti§imde, allah yeminimi bana bozdurmadı. kendisinden bir Ÿey istedi§inde, allah onu bana verdi" der. cimri ile alay edilmesi cimrilerden biri ibrik ve tabaklar - 190 - alır. satıcıya: "üzerlerine yaz" der. satıcı: "üzerlerine ne yazmamı istiyorsun?" diye sorar. eŸraf ve kibar zevattan bazıları orada bulunuyormuŸ. biri b”yle der: "ibri§in üzerine: "kim ondan içerse o benden de§ildir" yaz. tabakların üzerine ise: "ondan kim yemezse, o bendendir" diye yaz. satıcı: "evet, ”yle yazalım. allah senden razı olsun" der. güzel hasletlere sahip olmak hakkında kısımdır: bazı alimler diyorlar ki, sabır on 1. midenin isteklerine sabretmektir ki, ona kanaat denir. bunun zıddı oburluktur. 2. cinsŒ münasebet organının iste§ine sabretmektir ki, buna iffet denir, zıddı Ÿehvetperest-liktir. 3. günah iŸlerine sabretmektir ki, buna gerçekten sabır denir. bunun zıddı ise günah _Œdi_ ñœs j. deryasına dalmaktır. 4. zenginli§e sabretmektir. bunun zıddı ise, zenginli§e sevinip b”bürlenmektir. 5. savaŸmak anında sabretmek. buna cesurluk denir. bunun zıddı korkaklıktır. 6. ”fkeli halde iken sabretmek. buna hilm denir. bunun zıddı ise ahmaklıktır. 7. musibetler anında sabretmek. buna g”nül geniŸli§i denir. zıddına ise g”nül darlı§ı adı verilir. 8. sırrı muhafaza etmeye sabretmek. buna gizlilik denir, zıddına ise faŸ etmek denir. 9. fazla yemek yeme§e sabretmek. buna zühd, zıddına ise hırs denir. 10. en iyisi iŸlerde sabretmektir ki, buna teenni, bunun zıddına ise hafiflik ve acele etmek denir. - 192 hediye kabul etmek feth el-musulŒ'den rivayet edilmiŸtir ki; kendisine bir kese içinde elli dinar para hediye gelir. bunun üzerine Ÿ”yle der: resulü ekrem (s.a.v.) buyurmuŸtur ki: "kime, istemeden rızkı gelir de, onu reddederse, allah'ı reddetmiŸ gibidir." bu hadisi rivayet eder, sonra keseyi açıp içindeki parayı alır, keseyi sahibine g”nderir. tevbe edilirse kabul edilece§i hakkında ısrailo§ullarmdan bir adam yirmi sene allah'a ibadet eder. sonra yirmi sene isyan eder. sonra aynaya bakıp, sakalında beyazlık g”rünce, bu hal kendisine a§ır gelip, Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! sana yirmi sene i-badet ettim, yirmi sene de isyan ettim. e§er tevbe edersem tevbemi kabul buyurur musun?" - 193 - evinin bir k”Ÿesinden kendisine g”rmedi§i birinin Ÿ”yle seslendi§ini iŸitir: "bize gelirsen, biz de sana geliriz. bizi terk edersen biz de seni terk ederiz. bize isyan edersen, sana mühlet veririz. tevbe edip bize rücu edersen, seni kabul ederiz." kim iŸini allah'a havale ederse allah ona kafidir musa aleyhisselam bir gün koyunları ile, içinde çok kurt bulunan bir vadiye varır. çok yorulmuŸtur. düŸünüp duruyordu. e§er koyunları korumakla meŸgul olsa, çok yorgun olup uykusu geldi§i için buna gücü ve takati yetmeyecekti. b”yle düŸünce içinde bulunurken, g”§e do§ru y”nelip allah'a Ÿ”yle niyazda bulunur: "ey allah'ım! senin ilmin her Ÿeyi ihata etmiŸtir. takdir buyurup irade etti§in her Ÿey hemen olur." b”yle niyazda bulunduktan sonra yatıp uyur. uyandı§ı vakit bir kurdun sopayı boynuna koyup koyunları güttü§ünü baŸkasından korudu§unu g”rür. - 194 - musa aleyhisselam bu duruma taaccüp eder. bunun üzerine allahü teala Ÿ”yle vahyeder: "ya musa! benim istedi§im gibi sen benim ol. ben de senin istedi§in gibi senin olurum." alacaklının hapsedilmesi ve borçlunun serbest bırakılması iki adam borç yüzünden mahiki'nin yanında mahkemeleŸirler. biri di§erine borçlu oldu§unu itiraf eder. mahiki borçluya borcunu ”demesini emreder. borçlu: "allahü teala emirimizden razı olsun, ben çoluk çocu§umun nafakasını zor kazanan bir adamım. çalıŸtı§ım yerden ayrılamıyorum. her ne zaman para biriktirip borcumu ”demek için onu ararsam bulamıyorum. çünkü o, içkiye düŸkün bir adamdır. arkadaŸlarıyla ve baŸkalarıyla içki içmeye dalmıŸtır" der. bunun üzerine emir alacaklı olan adamın hapsedilmesini emreder. ta ki - 195 - borçlu onun nerede oldu§unu bilip, aramasın. alacaklı hapishanede seksen gün kalır. borçlu peyderpey borcunu ”demek üzere yanına gelir, kendisine para verir. son bir dinar borcu kaldı§ında, alacaklı emir'e haber g”nderip: "bana bir dinardan baŸka borcu kalmamıŸtır. e§er münasip g”rürseniz, beni serbest bırakınız" diye rica eder. fakat emir: "hayır olmaz. allah'a yemin ederim ki, hakkım tam alıncaya kadar orada kalacaksın" der. duanın kabul olundu§u vakitler bir gün ve gecede doksan vakit vardır ki, o vakitlerde dua kabul olunur. o doksan vakitten bazıları Ÿunlardır: ezan okunurken, kamet edilirken, tuvaletten çıkıldıktan sonra, abdest alındıktan sonra, eve, camiye girildikten sonra, her ikisinden çıkıldıktan sonra, amin denildi§inde, fatiha okundu§unda, "semiallahü li men hamideh" denildi§in- - 196 - de, rukudan, secdeden kalkıldı§ında, teŸehhüd için oturuldu§unda, mescid-i haram, mescid-i aksa, medine'deki mescid-i nebevŒ'de, ”§leden ”nce, zeval vakti, akŸam ile yatsı arası. kur'an-ı kerim hatmedildi§inde, tavafta, imam minberde oturdu§unda, kadir gecesi, cuma gecesi ve bu gecelerin günlerinde, seher vaktinde, gecenin son üçte birinde... dua kabul olunur. bazı alimler diyorlar ki: duanın kabul olmamasının sebepler on tanedir: 1. allahü teala'nın hukukunu eda etmemek (emirlerini yerine getirmemek, yasaklarından kaçınmamak), 2. resulü ekrem (s.a.v.)'in sünnetini terk etmek, 3. kur'an-ı kerim'le amel etmemek, 4. nimetlere Ÿükretmemek, 5. Ÿeytanın emrine ve nehyine muvafakat etmek, 6. cennete girmeye vesile olacak olanları yapmamak, 7. cehenneme girmeyi icap etti- - 197 - recek hususları iŸlemek, 8. ”lüme hazırlanmamak, 9. insanların ayıpları ile meŸgul olmak, 10. ”lümden ibret almamak. hapisten kurtulmak için okunan dua krallardan biri, bir adama ”fkelenerek, on-u hapse atar. yemek ve su verilmesini de yasak eder. hapishanenin kaçmaya uygun bir yeri de yokmuŸ. fakat üç gün sonra kral hayretler içinde kalır. zira adamın çocu§undan, babasının hapishaneden çıktı§ını ve sa§lık durumunun iyi oldu§unu haber alır. bunun üzerine kral, adamın derhal yanına getirilmesini emreder. adam yanına geldi§inde, kendisine der ki: "seni hapishaneden kim çıkardı ve bu sıkıntıdan kim kurtardı?" adam, kralın bu sorularını Ÿ”yle cevaplandırdı: 'tapmıŸ oldu§um dua beni bunlardan kurtardı." - 198 - "o dua nasıl bir duadır?" adam: "okudu§um dua Ÿu duadır: "allahümme innŒ es'elüke ya latıyfü ya latıyfü ya latıyfü ya men vesia lutfüh– ehles semavati vel erdi es'elükellahümme en teltufe bi lutfikel hafiyyillezŒ iza letufte bihŒ bi ehadin min ıbadike kefa fe inneke külte ve kavlüke hakkun allahü latıyfü n bi ıbadihŒ yerzuku men yeŸaü ve hüvel kaviyyül azŒz" bunu duyan kral adamı serbest bırakıp ona ihsanda bulundu. ibretli hikayeler yoksullardan biri, rum ülkesine gider. orada g”rdü§ü güzel bir kıza aŸık olup, onunla evlenmek ister. kızın babası, o hıristiyan olmadıkça, kızını vermeye, rıza g”stermez. adam hıristiyan olaca§ım s”yler. kendisine bir papaz getirilir ve hıristiyan olur. bundan sonra kız çıkıp, yanına gelir ve yüzüne tükürerek: "yazıklar olsun sana, bir saatlik zevk için hak olan dini terk ettin. ben - 199 - ebedŒ nimet için batıl olan dini nasıl terketmeyeyim?" der ve kelime-i Ÿehadet getirip, müslüman olur. mülk (tebarake) suresi'nin fazileti sahibül firdevs, resulü ekrem (s.a.v.)'in Ÿ”yle buyurdu§unu rivayet ediyor: "ben allahü teala'nın kitabında otuz ayet olan bir sure g”rdüm ki, kim onu yatacak oldu§u vakit okursa, ona otuz sevap yazılır, kendisinden otuz günah silinir, otuz derece yükse§e kaldırılır, allahü teala ona meleklerden birini g”nderip kanatlarını üzerine gerer ve onu, uyanıncaya kadar her Ÿeyden korur. kabirde, kendisini okuyanı müdafaa eder. o süre mülk (tebarake) süresidir. cebrail aleyhisselam'ın peygamber efendimiz'e ”§retti§i ilaç resulü ekrem (s.a.v.)'in Ÿ”yle buyurdu§u rivayet edilir: - 200 - "cebrail aleyhisselam bana ”yle bir ilaç ”§retti ki, o varken, ne baŸka bir ilaca muhtaç olurum, ne de doktora." ebu bekir, ”mer, osman ve ali (r.anhüm) sordular: "o ilaç nedir, ey allah'ın rasulü! bizim ona ihtiyacımız vardır" derler. peygamberimiz buyuruyor: "ya§mur suyundan bir miktar a-lımr. üzerine fatiha suresi, ihlas suresi, kul e–zü bi rabbil felak, kul e–zü bi rabbin nas sureleri, ayet'el-kürsi okunur. bunların her biri yetmiŸ kere suya okunup, akŸam, sabah yedi gün o sudan içilmelidir. beni hak peygamber olarak g”nderen allah'a yemin ederim, cebrail bana dedi ki: "bu sudan kim içerse, allahü teala onun vücudundan her türlü hastalı§ı giderir, onu bütün hastalık ve sancılarından kurtarır. kim o sudan karısına içirip onunla cima ederse, allah'ın izniyle hamile kalır. g”z a§rısını, sihri giderir. balgamı keser, g”§üs ve diŸ a§rılarım ve çok yemek yemekten meydana gelen a-§ırlı§ı, susuzlu§u, idrar tutuklu§unu giderir. o kimse kan aldırmaya muhtaç olmaz. bunun faydaları saymakla bitmez. - 201 - allah teala'dan baŸka kimse de bilmez." faydalı bazı dualar rivayet edilir ki, adamın biri peygamber aleyhisselam'm yanına gelip, malının azlı§ından Ÿikayet eder. bunun üzerine peygamber aleyhisselanı adama Ÿ”yle buyurur: "sabah namazı ile güneŸ do§umu arasında yüz kere: "sübhanellahi ve bi hamdihi sübhanellahil azıymi esta§firullah" s”yle, istedi§in kadar dünya malına sahip olursun." cuma namazından sonra kim: "ya §aniyyü ya hamŒdü mübdiü ya müıydü ya rahıymü ved–dü ikfinŒ bi halalike haramike ve a§ninŒ bi fadlike ammen sivak" derse, allahü teala borcunu ”demesini ona müyesser kılar ve hiçbir kimseye muhtaç kılmaz. bazıları der ki: "e§er bunlara her farz namazından sonra devam ederse, allahü teala onu zengin kılıp kimseye muhtaç etmez." hadis-i Ÿerifte varid olmuŸtur ki, __9o9__ œj\j œı ya ya an bir kimse mahzun ve mükedder olup da: "allahümme innŒ abdüke vebnü abdike vebnü emetike, nasıyetŒ bi yedike madııı, fŒyye hukmüke adlün, fŒyye kadaüke, es'elüke bismin hüve leke semmeyte bihŒ nefseke ev enzelteh– fŒ kitabin min kütübike ev allemteh– ehaden min halkıke veste'serte bihŒ fŒ ılnıil §aybi ındeke en tec'alel kur'anel azıyme rebŒa kalbŒ ve nura besarŒ ve cilae huznŒ ve zehabe hemnıŒ ve §ammŒ" diye okursa, allahü teala onun gam ve kederini giderir, yerine sürür ve ferahlık ihsan eder." resulü ekrem (s.a.v.)'den rivayet edilmiŸtir, buyuruyor ki: "kim ki cuma gecesi on kere: "allahümme ya dainıel fadli alel beriyyeh, ya basıtel yedeyni bil atıyyeh, ya sahibel mevahibis seniyyeh, salli ala nıuhammedin hayril beriyyeh, va§fŒrlŒ ya zel –la fŒ hazihil aŸiyyeh" diye okursa, allahü teala ona yüz binlerce sevap verip, yüz binlerce günahını ba§ıŸlar, yüz binlerce - 203 - yüksek dereceye ulaŸtırır ve kıyamet günü ibrahim aleyhisselam'm yanında bulunup izdiham meydana getirir." yine peygamber aleyhisselam'dan rivayet edilmiŸtir, buyuruyorlar ki: "kim ki, cuma namazından sonra yüz kere "kul hüvellahü ehad" suresini okuyup, yüz kere peygambere salat ü selam getirir ve sonra yetmiŸ kere: "allahümmekfinŒ bi halalike an haramike ve a§ninŒ bi fadlike ammen sivak" diye okursa, üzerinden iki cuma geçmeden allah (c.c.) onu zengin kılar." bir rivayette ise: "allahü teala onun otuz dünya ihtiyacı ve yetmiŸ ahiret ihtiyacı olmak üzere yüz ihtiyacını giderir" buyurulmuŸtur. kim cuma namazından sonra yüz kere: "sübhanellahil azıymi ve bi hamdih" derse, allahü teala onun ve ana- babasınm yüzbinlerce günahım ba§ıŸlar." hadiste varid olmuŸtur: - 204 - "kim ki ”mrünün uzun olmasını, düŸmanına galebe çalmasını, rızkının geniŸ olmasını ve k”tü ”lümden korunmasını isterse, sabah akŸam Ÿu duayı okusun: "sübhanellahi mifel mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve zinetel arŸi vel hamdü lillahi mipel mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve zinetel arŸi ve la ilahe illellahü mipel mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve zinetel arŸi vallahü ekberu mil'el mŒzani ve müntehel ilmi ve meble§ar rıda ve zinetel arŸ." "kim ki, ansızın ”lümden kurtulmak, rızkı geniŸ ve çok olmak, cehennemden azad olmak ve imanını korumak isterse, d”rt rekat namaz kılar. her rekatında fatiha ve bir sure okur. kur'an o-kunmasının akabinde yüz kere, rükuda yüz kere, rükudan kalktı§ında ve iki secde arasında yirmi kere "esta§furullah" der, sonra "ettehıyyatü" ve di§er dualar okuyup selam verir." - 205 senenin sonunda yapılacak dua hakkındadır; senenin son ayı olan zilhicce a-yında aŸa§ıdaki duayı yedi kere kim o- kursa, allahü teala onun geçmiŸ bütün günahlarını ma§firet eder, Ÿeytan da: "eyvah! bir saat içinde bütün geçmiŸ günahları yok oldu" der. dua Ÿudur: "allahümme ma amiltü min amelin fŒ hazihis seneti mimma ne-heytenŒ aııhü ve lenı terdah– ve ne-sŒtüh– ve lern tenseh– ve halimte annŒ ba'de kudratike ala ukubeti ve deavtenŒ ilet tevbeti ba'de ceraetŒ aleyke fa§fŒr lŒ ya gafur!" bir rivayette Ÿ”yle varid olmuŸtur: zilhicce'nin son gününde zevalden ”nce kim d”rt rekat namaz kılarsa, her rekatında yedi kere fatiha ve ihlas suresi ile kevser suresini on kere okur, sonra selam verir ve: "la ilahe illellahü vahdeh– la Ÿerike leh* lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyŒ ve yümŒtü ve hüve - 206 - hayyün la yem–tü bi yedihil hayr* ve hüve ala külli Ÿey'in kadŒr*" der ve sonra 360 kere: "esta§firullahel azıymellezŒ la ilahe illa hüvel hayyel kayy–me ve et–bü ileyhi min cemŒı zün–bŒ ve seyyiati a'malŒ" der ve sonra on iki kere peygamber aleyhisselam'a salat ü selam getirir, sonra yüz kere "allahümma§firlŒ" der, sonra secdeye varıp yedi kere "ya rabbi" derse, g”kten ona bir melek nida ederek Ÿ”yle der: "müjdeler olsun. allahü teala bu sene iŸlemiŸ oldu§un günahları ba§ıŸladı." yılbaŸında yapılacak dua; müslümanların yılbaŸısı olan muharrem ayının ilk gününde Ÿu dua yapılır: "allahümme entel ebediyyül kadimül hayyül kayy–mül kerŒmül hannanül mennanü ve hazihŒ senetün cedŒdetün es'elüke fŒhel ismete mines Ÿeytanir racŒmi ve evliyaihŒ vel avne ala hazihin nefsil emmarati bis s–i vel isti§fari bi ma - 207 - yükarribünŒ ileyke ya zelcelali vel ikram*" bir rivayette Ÿ”yle varid olmuŸtur: "kimi ki muharrem'in ilk gününde iki rekat namaz kılıp, her rekatında fatiha'dan sonra üç kere ihlas, 100 kere de; "ellezŒne kale lehümün nasü innen nase kad ceme– leküm fahŸevhüm fe zadehüm imanen ve kal– hasbünellahü ve nı'mel vekil" ayeti celilesini okuyup sonra: "ya kafiye tn–sa fir'avne ve ya kafiye muhammedinil ahzabe ikfinŒ ma ehemmenŒ" diye yüz defa okursa allahü teala onun bütün sene içindeki gam ve kederini giderir. kim ki, bunu herhangi mühim bir iŸ için yaparsa, allahü teala onun için de kendisini muvaffak kılar." "bir cimrinin veyahut zalim bir sultanın veya edepsiz bir borçlunun katında iŸin oldu§u vakit Ÿu duayı oku, onlardan sana hiçbir k”tülük gelmez: "allahümme entel azŒzül kebŒru ve ene abdükez zelŒlüd - 208 - daŒfüllezŒ la havle ve la kuvvete illa bike* allahümme sehhırlŒ fülanen kenıa sehharte fir'avne lŒ m–sa ve leyyin lŒ kalbeh– kema leyyentel hadŒde li dav–de fe inneh– la yentıku illa bi iznike nasiyetüh– fi kabdatike ve kalbüh– fŒ yedike celle senaüke ya erhamer rahiınŒn*" mukatil b. süleyman'dan rivayet edilmiŸtir diyor ki: "kim, sabah namazım vaktinde kılar, sonra aŸa§ıdaki duayı iki yüz defa okuyup duası kabul olmazsa, o kimse mukatil'e lanet etsin. dua Ÿudur: "allahümme ya hayyü ya kayy–mü ya ferdü ya vitru ya samedü ya senede menistenede ileyhi ya men lem yelid ve lem y–led ve lem yek–n leh– küfüven ehad." mukatil diyor ki: baŸka bir nüshada imam-ı Ÿafii'nin Ÿu s”zünü g”rdüm: "bismillahirrahmanirrahıym* ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym* ya daimü ya ferdü ya vitru ya ehadü ya samedü ya hayyü ya kayy–m" deyip sonra secde ederek - 209 - hacetini isterse istedi§i kendisine verilir." bazı alimler, bunun sonunda: "ya zel celali vel ikrami salli ala muhammedin ve alihŒ" der, sonra istedi§ini ister" diyorlar. baŸka bir nüshada da Ÿ”yle g”rdüm. yüz kere: "bismillahirrahmanirrahıym* ma Ÿaellahü kane la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym* ya kadŒmü ya vefiyyü ya hafiyyü ya kaimü ya daimü ya ferdü ya vitru ya samedü ya hayyü ya kayy–mü bi rahmetike este§ıysü" diye okur. bir nüshada ise "bunu üç gün okur" diye kaydedilmiŸtir. ateŸin yakmadı§ı ”lü rivayet edilir ki, ma§rib'de büyük zatlardan birine sorulur, denir ki: "bir adamı ben-i kenane'de ”ldürüp ateŸe attılar. ateŸ onu yakmadı." büyük zat Ÿ”yle cevap verir: "ihtimal ki, üç kere hac yapmıŸtır." - 210 - "evet" diye cevap verirler. o zat: "peygamber aleyhisselam'm: "kim bir kere hac ederse, farzını eda etmiŸ olur. kim iki kere hac ederse, rabbine borç vermiŸ olur. üç kere hac eden ise, allahü teala onun tüyünü ve derisini ateŸe haram kılar" hadisi Ÿerifinin do§ru ve gerçek oldu§una delalet e-der" demiŸtir. islam'ın Ÿerefi rivayet edilir ki, ibrahim el-ac–rŒ, kiremit oca§ında ateŸçi idi. bir yahudiye borcu olur. yahudi gelip, alaca§ını ister. ibrahim yahudi'ye: "müslüman ol, cehenneme girmezsin" der. yahudi: "ben ve sen mutlaka cehenneme gireriz. çünkü siz kitabınızda: "içinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka cehenneme varacaktır. bu rabbinŒn katında kesinleŸmiŸ bir hükümdür." (meryem suresi, ayet: 71) mealindeki ayeti kerimeyi okuyorsunuz. e§er benim müslüman olmamı istiyorsan, bana bir Ÿey g”ster ki, onunla islam'ın __011__ œ* jl jl Ÿerefini bileyim" der. ibrahim: "cübbeni ver" der. yahudi'nin cübbesini alır ve kendi cübbesi ile bir arada sarıp, ateŸin içine atar. ibrahim iyi yanması için ateŸi karıŸtırır. bir saat sonra ibrahim ateŸin yanına gelip iki cübbeyi ateŸten çıkarır. bir de bakarlar ki, yahudi'nin cübbesi yanmıŸ, fakat ibrahim'in cübbesi yanmamıŸ. bu hadiseden sonra ibrahim yahudi'ye: "seninle benim cehenneme girmemiz, iŸte bunlar gibi ve b”yle olur" der. allahü teala'ya iyi tevekkül etmek ve o'nun kaderine razı olmak biri Ÿarka, di§eri garba olmak ü-zere g”kten iki melek yeryüzüne iner. sonra geri d”ndüklerinde, g”kte buluŸurlar. meleklerden biri di§erine: "nerede idin?" diye sorar. "do§uda idim. allahü teala beni oraya g”nderdi. orada bir adamın hazinesini yere g”mdüm." di§eri de Ÿ”yle der: __910__ œt jl<q "beni de rabbim batıda bulunan bir adamın hazinesini alıp evine koymam için batıya g”nderdi. çünkü o adamın hiç parası yoktu" der. bu iki mele§in konuŸmasını cennet bekçisi olan rıdvan iŸitir ve onlara Ÿ”yle der: "benim hikayem sizinkinden daha acaiptir. Ÿ”yle ki: rabbim bana o fakir ve o hazine sahibi için cennette birer k”Ÿk inŸa etmemi emretti." iki melek: "ey rabbimiz! bize, hazine sahibi ile fakire ikram ve ihsan etti§in kerameti g”ster" diye niyazda bulunurlar. allahü teala onlara Ÿ”yle buyurur: "hazine sahibi, hazinesi yere g”mülüp kayboldu§u zaman: "beni kendi kaderine razı kılan allah'a hamd ü senalar olsun" der. fakir ise, kendisine verilen hazineye sevinmez ve: "hazinesinde, beni kendisinden baŸkasına muhtaç kılmayacak her Ÿeyi bulunan allah'a hamd olsun" der. - 213 ”rümce§in üzerine a§ ”rdü§ü kiŸiler denilir ki, ”rümcek d”rt kiŸinin üzerine a§ ”rdü. bunlardan biri peygamberimiz (s.a.v.)'dir. hazreti ebu bekir ile birlikte ma§arada iken, ma§aranın kapısını ”rdü. ikincisi, abdullah b. enis üzerine ”rdü. peygamberimiz onu, bir kafiri ”ldürüp baŸını getirmesi için g”ndermiŸti. kafiri ”ldürüp baŸını alarak d”nüp gelirken peŸini takip ettiler. abdullah onlardan kurtulmak için bir ma§araya girdi. ”rümcek de gelip ma§aranın a§zım ”rdü. üçüncüsü de zeynelabidin b. hüseyin çıplak olarak asıldı§ı zaman onun üzerini ”rdü. d”rdüncüsü ise davud aleyhisselam'ı talut takip ederken ”rdü. allah'ın yarattıklarına Ÿefkat etmek musa aleyhisselam allahü te-- 214 - ala'ya niyaz ederek: 'ta rabbi! bana hayır tavsiye et" der. allahü teala: 'ta musa! benim mahlukatıma Ÿefkatli ol" buyurur. musa (a.s.): "peki olurum" der. allahü teala, meleklere musa aleyhisselam'm Ÿefkatini g”stermek için, mikail'i küçük bir serçe kuŸu suretinde, cebrail'i de Ÿahin suretinde g”nderir. Ÿahin serçeyi kovalar. serçe kuŸu gelip musa aleyhisselam'a sı§ınır ve: "beni Ÿahinden kurtar" der. musa aleyhisselam: "peki kurtarırım" der. Ÿahin gelip musa aleyhisselam'a: 'ta musa! benden bir kuŸ kaçtı. ben açını" der. musa aleyhisselam: "ben senin açlı§ını kendi etimle gideririm." "ben senin ancak baldırının etinden yerim." "peki." "Œ- "hayır, ben senin pazularmın e-tinden yemek istiyorum." "peki, buyur." "hayır, ben senin g”zlerinin etinden yemek istiyorum." - 215 - "pekala buyur." bunun üzerine cebrail aleyhis-selam: "allah sana çok hayır versin ey allah'ın peygamberi! ben cebrail'im, kuŸ ise mikail'dir. allahü teala ikimizi, senin Ÿefkatini meleklere g”stermek için g”nderdi. bu, onların: "biz seni hamdinle teŸbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte oldu§umuz halde orda da fesat çıkaracak ve kan d”kecek kimse mi yaratacaksın?" (bakara suresi, ayet:30) s”zlerine cevap olur. büyük konuŸan biri denir ki, adamın biri, kürsü üzerinden hitap ederek: "bana arŸ'tan baŸka istedi§inizi sorun" der. bunu iŸiten hüseyin b. ali (r.a.): "efendim, sakalının tüyü tek midir çift midir?" diye sorar. adam ŸaŸırıp kalarak cevap veremez. sonra: "ey resulüllah'm kerimesinin o§lu! sen bana s”yle" der. hüseyin: - 216 - "çifttir. çünkü cenabı hak kur'an-ı kerim'de "biz her Ÿeyi çift yarattık" buyuruyor" diye cevap verir. insanların en efdali kimmiŸ? bazı alimlere "insanların en efdali kimdir?" diye sorulur: "kamil akıl sahibi olan" diye cevap verirler. "e§er kamil akıl sahibi yoksa?" "güzel terbiye sahibi olan." "e§er güzel terbiye sahibi kimse yoksa?" "uzun susmasını bilen." "uzun susmasını bilen kimse yoksa?" "kendisiyle istiŸare edecek oldu§u halde salih bir arkadaŸa sahip olan." "salih bir arkadaŸı olan kimse yoksa?" "hemen ”len." bunun içindir ki, insanlar üç kısımdır denilmiŸtir. tam adam, o akıllı olandır. yarım adam, o da aklı olmayıp baŸkası ile istiŸarede bulunan. hiç olan - 217 - adam, bu da aklı olmayıp baŸkası ile istiŸare etmeyen adamdır. sükut etmenin faydaları alimlerden bazıları derler ki, sükut etmenin yedi bin faydası vardır ve hepsi yedi maddede ”zetlenip toplanır: 1. yorulmadan ibadettir. 2. kıymetli elbise giymeden, süslenmektir. 3. sultan olmadan, heybettir. 4. duvarsız bir kaledir. 5. boŸ s”z s”ylemekten dolayı ”-zür dilemeyi icap ettirmez. 6. kiramen katibin melekleri i-çin rahatlıktır. 7. boŸ konuŸmaktan meydana gelecek ayıpları ”rter. cahilli§in alametleri; 1. hiçbir Ÿey yokken ”fkelenmek, 2. faydası olmayan konuŸmada bulunmak, - 218 - 3. layık olmayan yere bir Ÿey vermek, 4. herkese sırrı ifŸa etmek, 5. herkese güvenmek, 6. dostunu, düŸmanım bilmemek. gammazlı§ın k”tülü§ü musa aleyhisselam, israilo§ulları ile beraber, üç gün peŸpeŸe ya§mur duasına çıkarlar. fakat duaları kabul olup ya§mur ya§maz. bunun üzerine musa aleyhisselam, cenabı hakk'a niyazda bulunarak: "ey rabbim! kulların üç gündür senden ya§mur istiyorlar. sen onlara ya§mur vermiyorsun" der. allahü teala, musa aleyhisse-lam'a vahyederek buyurur ki: "ey musa! onların içinde gammazlık yapan ve halen onda ısrar eden biri vardır." musa aleyhisselam: 'Ya rabbiŒ o kimdir? bize bildir ki, onu aramızdan çıkaralım" der. allahü teala vahyederek: - 219 -