You are on page 1of 538

REV 2P 24.12.2014 kurancevirileri@gmail.

com


Nahl.98:

َ‫ت ْالقُ ْر ٰان‬َ ْ‫فَ ِاذَا َق َرأ‬


‫ان‬
ِ ‫ط‬َ ‫ش ْي‬
َّ ‫اّٰلل ِمنَ ال‬ ِ ‫فَا ْست َ ِع ْذ ِب ه‬
‫الر ِج ِيم‬
َّ
(feiẕâ ḳara'te-lḳur'âne feste`iẕ
billâhi mine-şşeyṭâni-rracîm.)

Kur’an okuyacağın
zaman, kovulmuş
şeytandan Allah’a sığın.



SUNUŞ

Bu kitap size çok sayıda Kur’an Mealini tek bir kitapta ayet
ayet okuma kolaylığı sağlayacaktır. Bu meallerden biri
“kelime meali” olarak verilmiştir. Böylelikle Kur’an-ı Kerim'i
okurken her bir ayetin kelime kelime anlamlarını ve diğer
mealcilerin bu ayetle ilgili çevirisini aynı satırda
görebileceksiniz.

Kelime mealindeki kelimeler aşağıda açıklanan faydanın


elde edilebilmesi için SOLDAN SAĞA devam edecek şekilde
yazılmıştır. Kelime mealindeki “Türkçe” kelimeleri “soldan
sağa doğru” arka arkaya okuduğunuzda ayetin ne dediğini
sadece kelime meali okuyarak çoğu zaman
anlayabileceksiniz. Kitapta kullanılan bu düzen sayesinde
arka arkaya okuduğunuz "kelimelerin Türkçe anlamları" ile
ayetin kafanızda neredeyse otomatik olarak anlaşılır
cümleler haline gelmeye başladığını göreceksiniz. Kelimeleri
arka arkaya okurken zihninizde anlaşılır bir cümle haline
gelmeyen ayetlerde veya ayetin anlamına sadece kelime
mealiyle emin olmadığınız durumlarda kelime mealinin
hemen sağında bulunan ayetin diğer farklı meallerinden
faydalanabileceksiniz. Bu önemli mealler de aynı ayete
zaman zaman farklı mana vermiş olabilmektedir.

Arapça harfler yine Arapça yazım kurallarına uygun olarak


sağdan sola yazılmıştır.

Bu kitabın bir başka kullanım şekli de şöyle olabilmektedir.


Okuyucu öncelikle beğendiği bir meali seçerek Kur’an-ı
Kerim’i bu mealden baştan başa okuyabilir. Beğendiği
mealde anlayamadığı bir ayet olursa, ilgili mealin sağ ve
solunda bulunan diğer meallere bakarak ve hatta kelime
kelime anlamdan yararlanarak ayetin anlamını daha iyi
kavrayabilir.

2014

kurancevirileri@gmail.com
Sure Sure Sure Sure Sure Sure
Adı No Adı No Adı No
Abese 80 Hümeze 104 Nasr 110
Âdiyât 100 İbrâhîm 14 Naziât 79
Ahkâf 46 İhlâs 112 Nebe 78
Ahzâb 33 İnfitâr 82 Necm 53
A'lâ 87 İnsân 76 Neml 27
Alak 96 İnşikâk 84 Nisâ 4
Âl-i İmrân 3 İnşirâh 94 Nûh 71
Ankebût 29 İsrâ 17 Nûr 24
A'râf 7 Kadir 97 Ra'd 13
Asr 103 Kâf 50 Rahmân 55
Bakara 2 Kâfirûn 109 Rûm 30
Beled 90 Kalem 68 Sâd 38
Beyyine 98 Kamer 54 Saf 61
Burûc 85 Kâria 101 Sâffât 37
Câsiye 45 Kasas 28 Sebe' 34
Cin 72 Kehf 18 Secde 32
Cuma 62 Kevser 108 Şems 91
Duhâ 93 Kıyâmet 75 Şuarâ 26
Duhân 44 Kureyş 106 Şûrâ 42
En'âm 6 Leyl 92 Tâhâ 20
Enbiyâ 21 Lokmân 31 Tahrîm 66
Enfâl 8 Mâide 5 Talâk 65
Fâtır 35 Maûn 107 Târık 86
Fâtiha 1 Meâric 70 Tebbet 111
Fecr 89 Meryem 19 Tegâbün 64
Felak 113 Muhammed 47 Tekâsür 102
Fetih 48 Mutaffifîn 83 Tekvîr 81
Fîl 105 Mücâdele 58 Tevbe 9
Furkân 25 Müddessir 74 Tîn 95
Fussilet 41 Mülk 67 Tûr 52
Gâşiye 88 Mü'min 40 Vâkıa 56
Hac 22 Mü'minûn 23 Yâsîn 36
Hadîd 57 Mümtehine 60 Yûnus 10
Hâkka 69 Münâfikûn 63 Yûsuf 12
Haşr 59 Mürselât 77 Zâriyât 51
Hicr 15 Müzzemmil 73 Zilzâl 99
Hucurât 49 Nahl 16 Zuhruf 43
Hûd 11 Nâs 114 Zümer 39
Sure Sure Sure Sure Sure Sure
No Adı No Adı No Adı
1 Fâtiha 39 Zümer 77 Mürselât
2 Bakara 40 Mü'min 78 Nebe
3 Âl-i İmrân 41 Fussilet 79 Naziât
4 Nisâ 42 Şûrâ 80 Abese
5 Mâide 43 Zuhruf 81 Tekvîr
6 En'âm 44 Duhân 82 İnfitâr
7 A'râf 45 Câsiye 83 Mutaffifîn
8 Enfâl 46 Ahkâf 84 İnşikâk
9 Tevbe 47 Muhammed 85 Burûc
10 Yûnus 48 Fetih 86 Târık
11 Hûd 49 Hucurât 87 A'lâ
12 Yûsuf 50 Kâf 88 Gâşiye
13 Ra'd 51 Zâriyât 89 Fecr
14 İbrâhîm 52 Tûr 90 Beled
15 Hicr 53 Necm 91 Şems
16 Nahl 54 Kamer 92 Leyl
17 İsrâ 55 Rahmân 93 Duhâ
18 Kehf 56 Vâkıa 94 İnşirâh
19 Meryem 57 Hadîd 95 Tîn
20 Tâhâ 58 Mücâdele 96 Alak
21 Enbiyâ 59 Haşr 97 Kadir
22 Hac 60 Mümtehine 98 Beyyine
23 Mü'minûn 61 Saf 99 Zilzâl
24 Nûr 62 Cuma 100 Âdiyât
25 Furkân 63 Münâfikûn 101 Kâria
26 Şuarâ 64 Tegâbün 102 Tekâsür
27 Neml 65 Talâk 103 Asr
28 Kasas 66 Tahrîm 104 Hümeze
29 Ankebût 67 Mülk 105 Fîl
30 Rûm 68 Kalem 106 Kureyş
31 Lokmân 69 Hâkka 107 Maûn
32 Secde 70 Meâric 108 Kevser
33 Ahzâb 71 Nûh 109 Kâfirûn
34 Sebe' 72 Cin 110 Nasr
35 Fâtır 73 Müzzemmil 111 Tebbet
36 Yâsîn 74 Müddessir 112 İhlâs
37 Sâffât 75 Kıyâmet 113 Felak
38 Sâd 76 İnsân 114 Nâs
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
1.
1
..ِ‫=بِس ِْم‬adıyla ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın Rahman ve Ra- Bismillâhir-
him olan Allah´ın rahmânirrahîm
Rahman, Ra- RAHMAN, RAHİM
him olan Al- ALLAH ADINA
ِِ ‫لرحْ َٰم‬
‫ن‬ َ ‫=ا‬Rahman ‫يم‬ ِِ ‫الر ِح‬
َ =Rahim adıyla lah´ın adıyla

1.
2
,,‫=ا ْلح ْم ِد‬hamdolsun ‫ّلل‬
َِِ ِ =Allah’a Hamd, tüm (2-4) Hamd ancak
alemlerin Rabbi
Allah'ın; o Rabbü’l-
Hamd; alemle- Her türlü övgü yal-
rin Rabbı Al- nızca Allah'a öz-
ِِ ‫=ر‬Rabbi ِ‫= ْالعال ِمين‬Alemlerin
‫ب‬ olan Allah´a
mahsustur.
âlemîn, o hem
Rahman hem
lah´a mahsus- güdür, bütün alem-
tur. lerin Rabbi,
Rahîm, o kıyamet
gününün sahibi Al-
lah'ındır.
1.
3
..ِ‫لرحْ َٰم ِن‬
َ ‫(=ا‬O) Rahman’dır ..
Rahman ve Ra- “
him
“ “ Rahman´dır, Rahman, Rahim,
Rahimdir.
ِِ ‫الر ِح‬
‫يم‬ َ =Rahim’dir
1. Din gününün “ “ “ Din gününün Hesap Günü'nün
4
,,ِ‫=ما ِل ِك‬sahibidir ِ‫=ي ْو ِم‬gününün sahibi (maliki) malikidir. Hakimi.
ِِ ‫=الد‬Din
‫ِين‬
1. (Allah´ım!) Yal- İlâhî! Kulluğu Sana Yalnız Sana Yalnız Sana kulluk
5
..ِ ‫=إِي‬ancak sana ِ‫=ن ْعبد‬kulluk ederiz
‫َاك‬ .. ..
nız sana kulluk ederiz, yardımı ibadet ederiz eder; ve yalnız
ِ‫=وإِيَاك‬ancak senden ..
eder, yalnız
senden yardım
Senden isteriz. ve yalnız
Senden yar-
senden yardım di-
leriz.
ِ‫=نسْت ِعين‬yardım isteriz ..
dileriz. dım dileriz.

1.
6
‫=اِ ْهدِنا‬bizi ilet ِ‫الصراط‬
,, ِ =yola
,,
Bizleri doğru yo- (6-7) Bizleri doğru Bizi dosdoğru Bizi dosdoğru yola
la ilet, yolun, o nimetine yola ilet. ilet,
ِ‫= ْالمسْت ِقيم‬doğru kavuşanların tuttu-
ğu yolun yolcusu
et. Gazabına uğra-
yanların, yanlış gi-
denlerin saptığı yo-
lun yolcusu etme.
Âmin.(Bizlere, o
kendilerine kerem
kıldığın kimselerin
yolunu göster, ga-
zabına uğrayanla-
rın, yanlış gidenle-
rin saptığı yolu
gösterme.
Âmin.)(Bizleri doğ-
ru yola, o kendile-
rine kerem kıldığın
kimselerin yoluna
çıkar. Gazabına
uğrayanların, yan-
lış gidenlerin sap-
tığı yola çıkarma.
Âmin)
1. Kendilerine ni- “ “ “ Nimete erdir- Nimet bahşettikle-
7
.. ِ ‫صر‬
‫اط‬ ِ =yoluna
met verdiklerinin diklerinin yo- rinin yoluna; ga-
ِ‫الَذِينِ أ ْنع ْمت‬
.. =nimet..verdiğin
yoluna; gazaba
uğrayanların ve
luna, gazaba zab(ın)a uğrayan-
uğrayanların ların ve sapkınla-
‫عل ْي ِه ِْم‬=kimselerin ِِ ‫غي‬
‫ْر‬ =değil sapıkların
na değil.
yolu- ve dalalete
düşenlerinkine
rınkine değil!

‫ب عل ْي ِه ِْم‬
.. ِِ ‫ْالم ْغضو‬ =kendilerine..gazab değil.

edilmiş olanların ِ‫=ول‬ve


..

ِ‫=الض َِالين‬sapmışların
2. Elif Lâm Mim Elif, Lam, Mîm. Elif, Lam, Mim Elif-Lam-Mim.
1
‫=الم‬Elif lam mim
,, ,, ,,

2.
2
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬işte o ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap
‫ك‬ ..
Doğru olduğu
kuşkusuz olan
Şu Kitab'ı görüyor İşte bu kitab,
musun? İşte bir ke- onda hiç bir
Üzerinde hiçbir
şüpheye yer olma-
ِ‫ريْب‬..ِ‫=ل‬hiç şüphe yoktur .. ..
bu kitap, takva
sahipleri için hi-
re onun hak oldu- şüphe yoktur,
ğunda şüphe yok. müttekiler için
yan bu ilahi kelam
Allah'a karşı so-
‫=فِي ِِه‬kendisinde ‫=هدًى‬yol göstericidir ..
dayet kaynağı-
dır.
Sonra, Allah'ın o hidayettir.
saygılı kullarına yol
rumluluklarının bi-
lincinde olanlara bir
ِ‫= ِل ْلمت َ ِقين‬müttakiler için ..
gösterir ki rehber (olarak indi-
rilmiş)tir,
2.
3
,, ِ ‫=الَذ‬onlar ki ِ‫=يؤْ ِمنون‬inanıp
‫ِين‬ ,,
Onlar görmedik-
lerine inanırlar,
gayba iman getirir- Onlar ki gayba Onlar ki, insan id-
ler, namazı kılarlar, inanırlar. Na- rakini aşa(n olgula-
ِِ ‫=بِ ْالغ ْي‬gaybde(gizlide)
‫ب‬ namazı kılarlar
ve kendilerine
kendilerine verdi- mazı kılarlar rın varlığı)na ina-
ğimiz rızıktan muh- ve kendilerine nırlar ve namazla-
ِ‫=وي ِقيمون‬kılarlar verdiğimiz rızık-
tan başkalarına
taç olanlara pay rızık olarak
çıkarırlar. verdiğimiz
rında dikkatli ve
devamlıdırlar; ken-
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazlarını verirler. şeylerden de dilerine verdiğimiz
infak ederler. rızıktan başkaları
‫رز ْقناه ِْم‬,,‫=و ِم َما‬ve kendilerine verdiği ,, ,, için harcarlar,
miz,,rızıktan
ِ‫(=ي ْن ِفقون‬Allah rızası için) harcarlar ,, ,, ,,

2.
4
.. ِ ‫يؤْ ِمن‬..ِ‫=والَذِين‬iman ederler
‫ون‬ ..
Yine onlar gerek
sana ve gerekse
O kimselere de yol Onlar ki sana
gösterir ki hem sa- indirilene de,
Ve onlar (ey pey-
gamber), sana indi-
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫= ِبما‬indirilene ِ‫= ِإليْك‬Sana senden önce in-
dirilen kitaplara
na indirilenlere, senden önce
hem senden evvel indirilmiş olan-
rilene de senden
önce indirilmiş ola-
ِ‫أِْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirilene (inanırlar) .. ..
inanırlar ve Ahi-
retten hiç kuşku
indirilmişlere ina- lara da inanır-
nırlar ve âhiret ola- lar. Ve onlar
na da iman ederler,
öteki dünyanın var-
ِْ ‫= ِم‬senden önce
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ ..
duymazlar. cağını yakîn ile on- ahireti de ya-
lar bilirler. kınen tanırlar.
lığından bütün
kalpleriyle emindir-
ِِ‫=وبِ ْاْل ِخرة‬ahirete de .. ler.

ِ‫يوقِنون‬..‫=ه ِْم‬kesinlikle
2.
,, ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar ‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬üzeredirler
,,
İşte onlar Rabb- İşte mabudlarının İşte onlar, rab- İşte Rablerinin gös-
5 lerinden gelen gösterdiği yolu larından bir terdiği yolda yürü-
‫=هدًى‬bir hidayet ,,
hidayet yolun- tutmuşlar bunlar-
dadırlar ve kurtu- dır. İşte felâh bul-
hidayet üze- yenler onlardır,
redirler ve işte mutluluğa erişecek
‫ر ِب ِه ِْم‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬Rablerinden luşa erenlerdir. muş kimseler yok
mu? Onlar da bun-
onlar, felaha olanlarda!
erenlerdir.
ِ‫هم‬,,ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=وأ‬ve işte onlardır ,, ,,
lardır.

ِ‫= ْالم ْف ِلحون‬umduklarına erenler ,,

2.
6
.. ‫كفروا‬..ِ‫الَذِين‬..‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬inkâr edenlere gelin Kâfirlere gelince Şu muhakkak ki, Şüphesiz ki o
onları uyarsan küfre sapanlara
..
küfretmiş
..
Unutma ki, hakikati
inkara şartlanmış
ce ‫م‬ ِْ ‫عل ْي ِه‬..ِ‫=سواء‬onlar için birdir da farketmez; olduğunu söylesen san da uyar-
da uyarmasan âkıbetlerinin vahim olanları uyar- olanlar için kendile-
.. ..
rini uyarıp uyar-
‫=أأ ْنذ ْرته ِْم‬onları uyarsan da ..
onlar iman et- de, söylemesen de masan da bir-
mezler.
..
kendileri için birdir, dir, inanmaz-
maman fark etmez;
onlar inanmazlar.
‫ت ْنذ ِْره ِْم‬..‫ل ِْم‬..‫=أ ِْم‬uyarmasan da imana gelmezler. lar. ..

ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=ل‬inanmazlar
2. Allah onların Allah bunların Allah onların Allah onların kalp-
7
,, ‫=خت ِم‬mühürlemiştir ‫اّلل‬
َِ =Allah kalblerini ve ku- kalplerini, kulakla- kalblerini ve lerini ve kulaklarını
‫قلو ِب ِه ِْم‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬onların kalblerini ,,
laklarını mühür- rını mühürlemiş. kulaklarını mühürlemiştir ve
lemiştir, onların Gözlerine ise per- mühürlemiştir. gözleri üzerinde de
‫س ْم ِع ِه ِْم‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=وعل‬ve kulaklarını ,,
gözlerinde perde de inmiş bulunu- Gözlerinin
vardır. Onları
bir perde vardır;
yor. İşte bunlara üzerinde bir dehşet verici bir
‫ار ِه ِْم‬ِ ‫أبْص‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=وعل‬gözlerine de ,,
büyük bir azap büyük bir azap var. perde vardır azap beklemekte-
beklemektedir. ve onlar için dir onları.
ِ‫= ِغشاوة‬perde inmiştir ,, büyük bir azab
vardır.
‫=وله ِْم‬Onlar için vardır,, ,,

ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫ظيم‬,, ِِ ‫=ع‬büyük


2.
8
.. ِ َ‫الن‬..ِ‫=و ِمن‬insanlardan öyleleri de Kimi
ِ‫اس‬ insanlar var İnsanlar içinde öy- İnsanlardan Ve öyle kimseler
..
ki; «Allah´a ve leleri görülür ki "Al- öyleleri vardır var ki, gerçekte
..

ِ‫يقول‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬derler ‫=آمنَا‬inandık Ahiret gününe lah'a da, son güne ki inanmadık- inanmadıkları hal-
inandık» derler, de inandık" derler, ları halde Al- de Biz Allah'a ve
ِ‫اّلل‬ ْ
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=وبِالي ْو ِِم‬ve gününe ama aslında bununla beraber lah´a ve ahiret Ahiret Günü'ne
..
inanmamışlardır. hiç inanmış değil- gününe inan- inanıyoruz derler.
‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret ler. dık, derler.

ِ‫بِمؤْ ِمنِين‬..‫ه ِْم‬..‫=وما‬inanmadıkları hald ..


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
e

2. Bunlar Allah´ı ve Sanki Allah'ı ve Allah´ı da, (Aslında) onlar,


9
,, ِ ‫ =يخادِع‬aldatmağa çalışırlar
‫ون‬ ,, ,,
müminleri al- iman edenleri alda- iman edenleri (böylece) Allah'ı ve
َِ =Allah’ı
‫اّلل‬ datmaya çalışır- tacaklar. Kendile- de aldatmaya
lar. Oysa sadece rinden başkasını çalışırlar. Oy-
iman etmiş olanları
kandırmak isterler.
‫آمنوا‬,,ِ‫=والَذِين‬ve müminleri ,,
kendilerini alda- aldattıkları yok da sa kendilerin-
tıyorlar, ama bu- farkına varmıyor- den başkasını
Halbuki kendilerin-
den başka kimseyi
ِ‫ي ْخدعون‬,,‫=وما‬aldatamazlar nun farkında de- lar.
ğildirler.
aldatamazlar
da, bunun far-
kandıramazlar; ve
bunu da fark et-
َِ ‫= ِإ‬kendilerinden başkasını
‫أ ْنفسه ِْم‬,,‫ل‬ ,, kında değiller. mezler.

ِ‫ي ْشعرون‬,,‫=وما‬farkında değiller ,,

2. Onların kalple- Kalplerinde zaten Kalblerinde Kalpleri hastalıklı-


10
.. ِ‫قلوبِ ِه ْم‬..‫=فِي‬onların kalblerinde ..
rinde hastalık hastalık vardı, Al- hastalık var- dır, Allah hastalık-
ِ‫=مرض‬hastalık vardır vardır, Allah da lah hastalıklarını dır. Allah da larını daha da ar-
..
bu hastalıklarını arttırdı. Bunlar ya- hastalıklarını tırmıştır ve ısrarlı
ِ‫ =فزادهم‬artırmıştır ‫اّلل‬
.. َِ =Allah arttırmıştır, bu lan söyledikleri için artırdı. Yalan yalanlarından do-
yalancılıkları yü- dayanılmaz bir söylemekte layı onları şiddetli
ِ‫ضا‬ ً ‫=مر‬hastalıklarını zünden onları azâba
acı bir azab bek- lar.
uğrayacak- olduklarından bir azap beklemek-
dolayı onlara tedir.
‫=وله ِْم‬onlara vardır ِ‫=عذاب‬bir azab lemektedir.
.. elem verici bir ..
azab vardır.
ِ‫=أ ِليم‬acı
ِ‫ي ْكذِبون‬..‫كانوا‬..‫=بِما‬yalan söylemeleri ..

nden..ötürü

2. Onlara «yeryü- Onlara "Yeryüzünü Kendilerine: Onlara Yeryüzünde


11
,, ِ ِ‫ق‬,,‫=و ِإذا‬denildiği zaman
‫يل‬ ,,
zünde bozgun- fesada vermeyin" yeryüzünde yozlaşmaya ve çü-
‫=له ِْم‬onlara culuk çıkarma- denildiği zaman, bozgun çı-
yın» denildiği "Biz ıslahtan başka karmayın, de-
rümeye yol açma-
yın! dediklerinde
‫ت ْف ِسدوا‬,,ِ‫=ل‬bozgunculuk yapmayın ,,
vakit «Biz yapıcı, bir şey yapmıyo- nildiğinde, biz
düzeltici kimse- ruz" derler. ancak ıslah
Biz sadece dü-
zeltmeye ve iyileş-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ leriz» derler. edicileriz, der-
ler.
tirmeye çalışıyoruz!
diye cevap verirler.
‫=قالوا‬derler ‫= ِإنَما‬sadece ِ‫=نحْ ن‬biz
ِ‫ص ِلحون‬ ْ ‫=م‬düzelticileriz
2.
12
.. ِ ‫=أ‬İyi bilin ki ‫=إِنَه ِْم‬muhakkak
‫ل‬ .. ..
İyi bilesiniz ki, Gözünüzü açın,
onlar bozguncu- asıl müfsid onların
Bilesin ki on-
lar, fesadçıla-
Gerçekte onlar
yozlaşmaya ve çü-
ِ‫=هم‬onlar ِ‫= ْالم ْف ِسدون‬bozgunculardır ların ta kendile- kendileri, lâkin far-
ridir, fakat bunun kında değiller.
rın ta kendile-
ridir de bunun
rümeye yol açan
kimselerdir, ama
ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat
‫ن‬ farkında değildir-
ler...
farında değil-
ler.
bunu (kendileri de)
idrak etmezler.
ِ‫ي ْشعرون‬..ِ‫=ل‬anlamazlar
2. Onlara «Halk Yine onlara "Halk Onlara; insan- Onlara: Diğer in-
13
,, ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫=قِيل‬denildiği nasıl iman etti nasıl iman ettiyse ların inandık- sanların inandığı
‫=له ِْم‬onlara ‫= ِآمنوا‬iman edin ise siz de öyle siz de öylece ima- ları gibi siz de gibi inanın! denildi-
,,
iman edin» de- na geliniz" denilin- inanın, deni- ğinde, (Şu) dar ka-
‫=كما‬gibi ِ‫=آمن‬inandıkları nildiği zaman ce, "Hiç biz o be- lince; o beyin- falıların inandığı
«Biz hiç beyinsiz yinsizlerin iman et- sizlerin inan- gibi mi? diye cevap
ِ‫=النَاس‬insanların ‫=قالوا‬derler ayaktakımı gibi tiği gibi iman mı dığı gibi mi biz verirler. Gerçekte
iman eder mi- ederiz?" derler. de inanaca- onlardır dar kafalı-
ِ‫=أنؤْ ِمن‬inanır mıyız? ‫=كما‬gibi ,, yiz?» derler. Asıl Sakın aldanmayın, ğız? derler. Bi- lar, ama bunu bil-
beyinsiz ayakta- beyinsiz onların lesin ki asıl mezler.
ِ‫=آمن‬inandığı ِ‫سفهاء‬ ُّ ‫=ال‬beyinsizlerin kımı kendileridir, kendileri amma beyinsizler on-
ama bunu bilmi- bilmezler. lardır da bunu
ِ‫=أل‬iyi bilin ki ‫= ِإنَه ِْم‬doğrusu onlar yorlar.
,, ,, bilmezler. ,,

ِ‫سفهاء‬ ُّ ‫ال‬,,ِ‫=هم‬asıl beyinsizler kendileridir ,, ,,

َٰ
ِْ ‫=ول ِك‬fakat ِ‫ي ْعلمون‬,,ِ‫=ل‬bilmezler
‫ن‬
2. Onlar müminler İman edenlerle Mü´minlere Ve iman etmiş
14
.. ‫=و ِإذا‬zaman ‫=لقوا‬rastladıkları ile karşılaştıkları karşılaştılar mı rastlayınca; olanlarla karşılaş-
‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inanmış olanlara zaman «inan- "İman ettik" derler. inandık, der- tıkları zaman da,
..
dık» derler. Fa- İçlerindeki iblislerle ler. Şeytanları Biz de (sizin gibi)
‫=قالوا‬derler ‫=آمنَا‬inandık kat şeytanları, yalnız kalınca da, ile başbaşa inanıyoruz! iddia-
elebaşları ile "Emin olun sizinle kalınca da; biz sında bulunurlar;
‫=و ِإذا‬ve zaman ‫=خل ْوا‬yalnız kaldıkları başbaşa
..
kaldık- beraberiz. Mera- sizinle berabe- ama şeytani dürtü-
ları zaman «Biz mımız onlarla yal- riz, onlarla sa- leriyle baş başa
..

‫اطينِ ِه ِْم‬
ِ ‫شي‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬şeytanlarıyla sizin yanınızda- nız eğlenmek" der- dece istihza kaldıklarında, As-
yız, onlarla sa- ler. etmekteyiz, lında biz sizin ya-
‫=قالوا‬derler ‫= ِإنَا‬biz dece alay ediyo- derler. nınızdayız, onlarla
ruz» derler. sadece eğleniyoruz
‫=معك ِْم‬sizinle beraberiz .. derler.

ِ‫نحْ ن‬..‫= ِإنَما‬biz sadece ..

ِ‫(=مسْت ْه ِزئون‬onlarla) alay ediyoruz .. ..

2. Aslında onlarla Hakikatte Allah on- Allah da onlar- Allah da bu alaycı


15
,, ِ‫اّلل‬
َ =Allah da ِ‫=يسْت ْه ِزئ‬alay eder
,, ,,
alay eden ve larla eğleniyor ve la istihza eder tavırlarından dolayı
‫=بِ ِه ِْم‬kendileriyle kendilerini azgın- azgınlıkları içinde ve azgınlıkla- onlara hak ettikleri
lıkları içinde de- şaşkın şaşkın do- rında şaşkın karşılığı verecek ve
‫=ويمدُّه ِْم‬ve onları bırakır ,, ,,
belenmeye bıra- laşsınlar diye ken- bir halde do- onları küstahlıkları
kan Allah´tır. dilerine meydan bı- laştırır. ile baş başa şaş-
‫ط ْغيانِ ِه ِْم‬,,‫=فِي‬taşkınlıkları içinde ,,
rakıyor. kınca bocalamaya
terk edecektir.
ِ‫=ي ْعمهون‬bocalayıp dururlar ,,

2.
..
َٰ ‫=أ‬işte onlar
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ ..
Onlar hidayet İşte bunlar hak yol Onlar; hidayet (Çünkü) onlar, hi-
16 karşılığında sa- pahasına dalâli karşılığı sapık- dayete karşılık sa-
‫ا ْشتروا‬..ِ‫=الَذِين‬satın aldılar ..
pıklığı satın alan
kimselerdir. Bu
almış kimseler ki
ticaretleri kazanç
lığı satın almış pıklığı satın almış-
kimselerdir. lar, ama ne (bu) ti-
ِ‫=الضََللة‬sapıklığı yüzden yaptıkla-
rı ticaretten ka-
getirmediği gibi,
kârın yolunu da
Ticaretleri caretleri onlara
kendilerine kar fayda sağlamış, ne
َِٰ ‫= ِب ْالهد‬hidayet karşılığında
‫ى‬ ..
zanç elde ede-
memişler ve de
bulamadılar. (İşte
bunlar hak yol pa-
sağlamamış- de (başka bir şekil-
tır. Ve onlar de) hidayet bul-
ِْ ‫ر ِبح‬..‫=فما‬kâr etmedi
‫ت‬ .. hidayete ere- hasına dalâli almış hidayete er- muşlardır.
memişlerdir. kimseler ki ne tica- mişlerden de-
‫=تِجارته ِْم‬ticaretleri retleri kazanç ge- ğildirler.
tirdi, ne de kârın
‫كانوا‬..‫=وما‬olmadılar yolunu bulabildi-
ler.)
ِ‫=م ْهتدِين‬doğru yolu bulanlardan .. ..

2. Onların durumu Bunların hâli ka- Onların misali; Onların hali, ateş
17
,, ِ‫=مثله ْم‬Onların durumu ,,
karanlıkta ateş ranlıkta ateş yakan ateş yakan yakan öyle kimse-
ِِ ‫=كمث‬durumu gibidir
‫ل‬ ,,
yakan kimseler o kimselerin hâli kimsenin mi-
gibidir. Ateş et- gibidir ki, ışığı he- sali gibidir ki,
lerin haline benzer
ki, o (ateş), çevre-
ِ‫اسْت ْوقد‬,,‫=الَذِي‬yakan kişinin ,,
raflarını aydınlat- nüz çevrelerini ay- ateş çevresin-
tığı zaman Allah dınlattığı bir sırada dekileri aydın-
sini aydınlatır ay-
dınlatmaz Allah,
‫ارا‬ ً ‫=ن‬ateş onların aydınlık- da Allah nurlarını latınca, Allah
larını gidererek giderir de kendile- onların ışığını
görmesinler diye
ışıklarını alıp onları
ِْ ‫أضاء‬,,‫=فل َما‬aydınlatır aydınlatmaz
‫ت‬ ,, kendilerini hiçbir rini zulmetler için- giderdi. Ka- zifiri karanlığa gö-
şey göremeye- de bir şey göremez ranlıkların içe- mer;
ِ‫ح ْوله‬,,‫=ما‬çevresini ِ‫=ذهب‬giderdi cekleri koyu bir bırakır. risinde gör-
karanlıkta bıra- mez halde bı-
َِ =Allah ‫ور ِه ِْم‬
‫اّلل‬ ِ ‫= ِبن‬onların nurunu ,, kır. rakıverdi.

‫=وتركه ِْم‬ve onları bıraktı ,, ,,

ِ‫ظلمات‬,,‫=فِي‬karanlıklar içinde ,,

ِ‫ْصرون‬ ِ ‫يب‬,,ِ‫=ل‬görmezler
2.
18
..‫=ص ِم‬sağırdırlar ِ‫=ب ْكم‬dilsizdirler Onlar sağır, dil-
siz ve kördürler.
Sağırdırlar, dilsiz-
dirler, kördürler,
Sağırdırlar,
dilsizdirler,
Onlar, sağır, dilsiz,
kördürler; ve (artık)
ِ‫=ع ْمي‬kördürler ‫=فه ِْم‬onlar Bu yüzden geri
dönemezler.
onun için bunlar
yola gelmezler.
kördürler. On-
lar artık dön-
geriye dönüşleri de
yoktur.
ِ‫ي ْر ِجعون‬..ِ‫=ل‬dönmezler mezler.

2. Ya da onların Yahut gökten bo- Yahut gökten Ya da (onların du-


19
,, ِ‫=أ ْو‬ya da (onlar)
,, ,,
durumu koyu bu- şanan yağmura tu- inen sağnağa rumu) gökten zifiri
ِ‫=كص ِيب‬boşanan yağmur gibi ,, ,,
lutlu, şimşekli ve tulmuşların hâli gi-
gürültülü bir bidir. Ki bulutta ka-
tutulmuş gibi-
lerdir ki; onda
karanlıklar içinde
gök gürültüsü ve
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬gökten ‫= ِفي ِِه‬içinde gökyüzünün ranlıklar var, gür-
yağmuruna tu- lemeler, şimşekler
karanlıklar,
gök gürültüsü
şimşekle gelen
şiddetli bir sağa-
ِ‫=ظلمات‬karanlıklar tulmuş, ölüm var. Ölümden çe-
korkusu içinde kindikleri için yıldı-
ve şimşek
vardır. Yıldı-
nağ(a benzer):
Ölümün dehşeti
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
yıldırımlara karşı rımlardan parmak- rımlardan öl- içinde yıldırımlar-
‫=ورع ِْد‬ve gök gürlemesi
,, ,,
parmakları ile larını kulaklarına mek korkusuy- dan korunmak için
ِ‫=وب ْرق‬ve şimşek (ler)
,, ,,
kulaklarını tıka- tıkarlar. Halbuki Al- la parmakları- parmakları ile ku-
yan kimselere lahu Zülcelâl kâfir- nı kulaklarına laklarını tıkarlar,
ِ‫=يجْ علون‬tıkarlar benzer. Allah
kâfirleri çepeçev-
leri kuşatmış. tıkarlar. Allah ama Allah hakikati
kafirleri çepe- inkar edenleri (kud-
‫=أصابِعه ِْم‬parmaklarını re kuşatandır. çevre kuşatı- reti ile) kuşatır.
cıdır.
‫آذانِ ِه ِْم‬,,‫=فِي‬kulaklarına
ِِ ‫صوا ِع‬
‫ق‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬yıldırım seslerinden ,,

ِ‫=حذر‬korkusuyla ‫ت‬ ِِ ‫= ْالم ْو‬ölüm


َِ ‫=و‬oysa Allah
‫اّلل‬ ,,

ِ‫=م ِحيط‬tamamen kuşatmıştır ,,

ِ‫= ِب ْالكا ِف ِرين‬inkârcıları ,,

2.
20
.. ِ ‫=يك‬neredeyse ِ‫= ْالب ْرق‬şimşek Şimşek
‫اد‬ onların Şimşek nerede ise Az kalsın şim- Çakan şimşekler
görme yetenek- gözlerini çıkara- şek gözlerini neredeyse gözleri-
ِ‫=ي ْخطف‬kapıverecek lerini nerede ise cak. Ortalığı kendi- alıverecek. ni alıverir; ışık ve-
alıverecek. Çev- lerine aydınlattı mı Onları aydın- rince hareket eder-
‫=أبْصاره ِْم‬gözlerini ‫=كلَما‬zaman relerini aydınla- ışığında yürüyor- lattıkça ışığın- ler, karanlık çökün-
tınca şimşeğin lar. Üzerlerine ka- da yürürler. ce oldukları yerde
ِ‫=أضاء‬aydınlattığı ‫=له ِْم‬onları ışığı altında yü- ranlık çöktü mü di- Üzerlerine ka- çakılıp kalırlar. Şa-
rürler, fakat kilip kalıyorlar. Bu- ranlık basınca yet Allah dileseydi,
‫=مش ْوا‬yürürler ‫=فِي ِِه‬o(nun ışığı)nda üzerlerine karan- nunla beraber Al- dikilip kalıve- onları işitme ve
..
lık çökünce ol- lah dileseydi kulak- rirler. Şayet görme (yete-
ِ‫ظلم‬ ْ ‫أ‬..‫=وإِذا‬karanlık çökünce dukları yerde ka- larını da gözlerini Allah, dilesey- nek)lerinden yok-
..
lakalırlar. Allah de büsbütün götü- di onların işit- sun bırakabilirdi:
‫=عل ْي ِه ِْم‬üzerlerine ِ‫=قاموا‬dikilip kalırlar dileseydi, onların rürdü, şüphe yok ki melerini de, Çünkü Allah her
..
işitme ve görme Allah herşeye görmelerini de şeye kadirdir.
‫=ول ِْو‬eğer ِ‫=شاء‬dileseydi ‫اّلل‬ َِ =Allah yeteneklerini kâdirdir. giderirdi. Mu-
büsbütün gide- hakkak ki Al-
ِ‫=لذهب‬elbette götürürdü .. rirdi. Hiç kuşku- lah, her şeye
suz Allah her Kadir´dir.
‫=بِس ْم ِع ِه ِْم‬işitmelerini şeyi yapabilir.

‫ار ِه ِْم‬ِ ‫=وأبْص‬ve görmelerini ..

َِ ِ‫=إ‬Şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’ın
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬..‫ل‬ ِِ ‫ك‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬her şeye ..

ِ‫=قدِير‬gücü yeter
..

2.
21
,, ِ َ‫الن‬,,‫أيُّها‬,,‫=يا‬ey insanlar
‫اس‬ Ey insanlar, sizi Ey insanlar! Sizleri Ey insanlar; Ey insanlar! Sizi ve
,,
ve sizden önce- ve sizlerden evvel sizi de, sizden sizden önce yaşa-
‫=اعْبدوا‬kulluk edin ِ‫=ربَكم‬Rabbinize kileri
,,
yaratmış gelenleri yaratan öncekileri de mış olanları yara-
olan Allah´a kul- mabudunuza kul- yaratan Rab- tan Rabbinize kul-
‫خلقك ِْم‬,,‫=الَذِي‬sizi yaratan luk ediniz ki; Al- luk edin ki Allah'ın bınıza ibadet luk edin ki, O'na
,,
lah´ın azabından saygılı kulları ara- edin, ta ki, karşı sorumluluğu-
ِْ ‫ ِم‬,,ِ‫=والَذِين‬ve sizden öncekiler korunabilesiniz. sına girebilesiniz. takva
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ,,
sahibi nuzun bilincine va-
olasınız.
,,
rasınız.
i ‫م‬ ِْ ‫=لعلَك‬ki ِ‫=تتَقِون‬korunasınız
2.
22
.. ‫= ِالَذِي‬O (Rab) ki ِ‫=جعل‬kıldı
.. ..
O ki, size yeri O mabudunuz ki O ki; yeryüzü- O ki, yeryüzünü si-
döşek, göğü ta- yeryüzünü sizin nü sizin için ze bir dinlenme ye-
ِ‫=لكم‬sizin için ِ‫=اْل ْرض‬yeri
.. ْ van yaptı ve için döşek, gökyü- bir döşek, gö- ri, gökyüzünü bir
gökten su indirip zünü tavan kılıyor. ğü de bir bina çardak yapmış,
ً‫=فِراشا‬döşek ِ‫سماء‬ َ ‫=وال‬ve göğü onun aracılığı ile Sonra gökten yaptı. Gökten gökten su indirmiş
size rızık olarak yağmur indirerek su indirip
..
ve onunla size rızık
‫= ِبنا ًِء‬bina ِ‫=وأ ْنزل‬ve indirdi topraktan çeşitli onunla size rızık onunla türlü olarak meyveler çı-
..
ürünler çıkardı. olmak üzere yer- türlü meyve- karmıştır: O halde
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬ .. ‫ن‬
ِ ‫م‬
ِ =gökten ِ
‫ء‬ ً ‫ا‬ ‫م‬ =su O halde O´na bi- den türlü mahsuller lerden sizin (Bir ve Tek İlah ol-
le bile eşler çıkarıyor. Artık siz için rızık çı- duğunu) bile bile
ِ‫=فأ ْخرج‬çıkardı ‫= ِب ِِه‬onunla koşmayınız. de bile bile başka- kardı. O halde Allah'a ortaklar
larını Allah'a şerik bile bile Al- koşmayın.
ِِ ‫الثَمرا‬..ِ‫= ِمن‬çeşitli ürünler
‫ت‬ ..koşmaya kalkış- lah´a eşler
mayın. koşmayınız.
‫= ِر ْزقًا‬rızık olarak ‫=لك ِْم‬sizin için
.. ..

‫تجْ علوا‬..ِ‫=فَل‬Öyleyse koşmayın ..

َِ ِ =Allah’a ‫=أ ْندادًا‬eşler ‫=وأ ْنت ِْم‬siz de


ِ‫ّلل‬ ..

ِ‫=ت ْعلمون‬bile bile ..

2.
23
,, ِ‫=وإِ ْن‬Eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ‫=فِي‬içinde Eğer kulumuz Yok, şayet kulu- Eğer siz, ku- Eğer kulumuz
Muhammed´e muz Muhammed'e lumuza indir- (Muhammed)'e ka-
ِ‫=ريْب‬şüphe indirdiğimiz indirdiğimiz diğimizden tımızdan safha
Kur´ân´ın doğru- Kur'an'dan şüpheli şüphede ise- safha indirdiğimiz
‫ن َز ْلنا‬,,‫= ِم َما‬indirdiğimizden luğundan şüphe- iseniz haydi ona niz, haydin vahyin bir kısmın-
li iseniz, haydi benzer bir sûre vü- ona benzer bir dan şüphe ediyor-
‫ع ْبدِنا‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kulumuz (Muhammed)e onunkilere ben- cuda getirin; hem sure getirin. sanız o zaman ay-
,,
zer bir sure orta- Allah'ı bırakıp da Allah´dan nı değerde bir sure
‫=فأْتوا‬haydi getirin ِ‫=بِسورة‬bir sure ya getiriniz ve kendilerine taptık- başka şahidle- getirin (de görelim)
,, ,,
davanızda sadık larınızın hepsini rinizi de ça- ve -eğer dediğiniz
‫ ِمثْ ِل ِِه‬,,‫ن‬
ِْ ‫ = ِم‬onun gibi ‫=وادْعوا‬çağırın iseniz, bu husus- yardıma çağırın. pırın; eğer doğruysa- Allah'tan
,, ,,
ta Allah´ın dışın- İşte davanızda doğru sözlüler başkalarını da size
‫=شهداءك ِْم‬şahitlerinizi daki şahitlerinizi doğrucu iseniz bu- iseniz... şahitlik etmeleri
yardıma çağırı- nu yapın. için çağırın.
ِِ ‫د‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan nız.

ِْ ِ‫=إ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz


‫ن‬
ِ‫=صا ِد ِقين‬doğru
2.
24
.. ِ‫=فإ ِ ْن‬yok eğer
..
Eğer bunu ya- Yapmadığınız hal- Fakat yapa-
pamazsanız - ki de -ki ebediyen mazsınız-ki
Eğer bunu yapa-
mıyorsanız -ki ke-
‫ت ْفعلوا‬..‫=ل ِْم‬yapmadınızsa asla yapamaya- yapamayacaksı- yapamaya-
caksınız- yakıtı nız- kâfirler için caksınız-o
sinlikle yapamaya-
caksınız- o zaman
‫ت ْفعلوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=ول‬ki asla yapamayacaksınız .. ..
insanlar ile taşlar hazırlanmış, odunu halde yakıtı
olan ve kâfirler insanlarla taştan insanlarla taş-
yakıtı insanlar ve
taşlar olan, hakikati
‫=فاتَقوا‬o halde sakının ِ‫=النَار‬ateşten
.. ..
için hazırlanmış ibaret ateşten sa- lar olan ateş-
olan Cehennem kının. ten sakının. O
inkar edenler için
hazırlanmış ateşi
‫=الَتِي‬ki ‫=وقودها‬yakıtı ateşinden kor- kafirler için bekleyin!
kunuz. hazırlanmıştır.
ِ‫=النَاس‬insanlar
ِ‫=و ْال ِحجارة‬ve taşlardır ..

ِْ ‫=أ ِعد‬hazırlanmış
‫َت‬
ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬inkârcılar için ..

2.
25
,, ِ‫=وب ِش ِر‬müjdele ِ‫=الَذِين‬kimseleri İman edip iyi Yâ Muhammed! İman eden, Ama imana ermiş
ameller işleyen- İman edip de işleri salih ameller olup doğru ve ya-
‫=آمنوا‬inanan ‫=وع ِملوا‬ve işleyen leri, ağaçları al- salâh olanları müj- işleyenlere; al- rarlı işler yapanla-
,,
tından nehirler dele ki onlara al- tından ırmak- ra, içlerinden ır-
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬salih işler ‫ن‬َِ ‫=أ‬muhakkak akan ,,
Cennetler tından nehirler lar akan cen- maklar akan has
ile müjdele. On- akan bahçeler var. netlerin kendi- bahçelerin kendile-
‫=له ِْم‬onlar için vardır ِ‫=جنَات‬cennetler lara
,, ,,
rızık olarak Ne zaman meyva- leri için oldu- rine ait olacağını
her yeni meyve larından biriyle rı- ğunu müjdele. müjdele! Onlara ne
‫=تجْ ِري‬akan ‫تحْ تِها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından sunulduğunda zıklanırlarsa "Bu Onlara ne zaman rızık olarak
«Bu daha önce işte bizim evvelce zaman bun- oradan bazı ürün-
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar ‫=كلَما‬her bize sunulan fa- rızıklandığımız!" lardan bir ler bahşedilse,
lanca meyvedir» diyecekler. Ve meyve rızık Bunlar, bize daha
‫=ر ِزقوا‬rızıklandırıldıklarında derler, onlara benzerinden sunu- olarak verilirse önce bahşedilenle-
birbirinden ayırd lacaklar. Orada bu, evvelce rı- rin aynısıymış di-
‫= ِم ْنها‬onlardaki ِ‫ثمرة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬meyveden edemeyecekleri kendileri için pâk zıklandığımız yecekler. Çünkü
rızıklar verilir. zevceler olacak, şeydi, derler. onlara o(geçmişte
ِ‫= ِر ْزقًا‬rızk olarak ‫=قالوا‬derler
,, Hem onlara ora- hem orada ebedi- Onlara birbiri- tadılanlar)ı hatırla-
da el değmemiş, yen kalacaklar. ne benzeyen tacak şeyler verile-
‫= َٰهذا‬Bu tertemiz eşler (böyle nimet- cek. Onlar, orada
ْ‫ر ِزقنا‬,,‫=الَذِي‬rızıklandığımız şeydir verilecektir. lar orada ebedi
On-
,,
ler) verilecek. tertemiz eşler bu-
Onlar için ora- lacaklar ve orayı
olarak kalacak- da temiz eşler mesken edinecek-
ِ‫قبْل‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ‫=وأتوا‬verilmiştir lardır.
,,
de vardır. ler.
Hem onlar
‫=بِ ِِه‬onlara ِ‫=متشابِ ًها‬ona benzer ,,
orada temelli
‫=وله ِْم‬Onlar için vardır ‫=فِيها‬orada
,, ,,
kalıcıdırlar.

ِ‫=أ ْزواج‬eşler ِ‫=مط َهرة‬tertemiz


‫=وه ِْم‬ve onlar ‫=فِيها‬orada
,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=خا ِلدون‬ebedi kalacaklardır ,,

2.
26
.. ِ‫= ِإ َن‬muhakkak ‫اّلل‬ َِ =Allah Allah bir sivrisi- Allah sivrisineği, Şüphe yok ki, Bakın, Allah, bir
neği ve (biyolojik hatta ondan aşağı Allah, bir sivri sivrisineği (hatta)
‫يسْتحْ ِيي‬..ِ‫=ل‬çekinmez açıdan) onun bir şeyi misal ola- sineği ve on- ondan daha küçük
daha üstünde rak îrad etmekten dan küçük bir bir şeyi örnek ge-
ِ‫يض ِْرب‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬vermekten ‫َل‬ِ ً ‫=مث‬misal olan bir canlıyı asla çekinmez.
örnek olarak
şeyi misal ge- tirmekten kaçın-
İman edenlere ge- tirmekten çe- maz. İmana ermiş
ً‫بعوض ِة‬..‫=ما‬bir sivrisineği ..
göstermekten lince onun mabud- kinmez. İman olanlara gelince,
çekinmez. İman ları tarafından ol- etmiş olanlar onun Rablerinden
‫=فما‬hatta olanı
.. edenler onun duğunu, hak oldu- bunun Rabla- gelen bir hakikat
Rabbleri tarafın- ğunu bilirler. Küfre rından bir ger- olduğunu bilirler.
ِ‫=ف ْوقها‬onun da üstünde .. .. dan ortaya kon- sapanlar ise "Bunu çek olduğunu Hakikati inkara
muş bir gerçek misal olarak îrad bilirler. Kafirler şartlanmış olanlar
‫=فأ َما‬gerçekten ِ‫=الَذِين‬kimseler olduğunu bilirler. etmekten Allah'ın ise; Allah bu ise, Bu örnek ile Al-
Kâfirler ise ´Allah ne muradı olabi- misali vermek- lah ne demek isti-
‫=آمنوا‬inanan ِ‫=في ْعلمون‬bilirler ne amaçla bu lir?" derler. Evet, le ne murad yor acaba? derler.
örneği göster- Allah onunla bir- etmiş? derler. Bu yolla Allah, bir
ِ‫=أنَه‬kesinlikle o .. di?» derler. Allah çoklarını yoldan Allah onunla çoğunu saptırırken
bu örnek ile bir çıkarır, yine onunla bir çoğunu bir çoğunu da doğ-
ُِّ ‫= ْالح‬haktır (gerçektir)
‫ق‬ .. çoklarını sapıklı- birçoklarını yola sapıtır, bir ço- ruya yöneltir, fakat
ğa düşürür ve bir getirir. Hem onunla ğunu da hida- fasıklardan başka-
‫ربِ ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rablerinden ‫=وأ َما‬ise çoklarını da hi- ancak o fâsıkları yete erdirir. sını saptırmaz.
ِ‫=الَذِين‬edenler ‫=كفروا‬inkâr dayete erdirir: yoldan çıkarır
Onunla sadece
Bununla fasık-
lardan başka-
fasıkları sapıklı- sını saptır-
ِ‫=فيقولِون‬derler ‫=ماذا‬neyi ğa düşürür. maz.
ِ‫=أراد‬istedi (kasdetti) ‫اّلل‬
.. َِ =Allah
‫=بِ َٰهذا‬bu ‫َل‬ ِ‫=مث ًا‬misalle
ُِّ ‫ض‬
‫ل‬ ِ ‫=ي‬saptırır ‫=بِ ِِه‬onunla
‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬bir çoğunu
..

‫=وي ْهدِي‬ve yine yola getirir ‫=بِ ِِه‬onunla


.. .. ..

ِ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬bir çoğunu


..

ُِّ ‫ض‬
‫ل‬ ِ ِ‫ي‬..‫=وما‬saptırmaz ‫=بِ ِِه‬onunla
َِ ِ‫=إ‬başkasını ِ‫= ْالفا ِس ِقين‬fâsıklardan
‫ل‬
2.
27
,, ِ ‫=الَذ‬onlar ki ِ‫=ي ْنقضون‬bozarlar
‫ِين‬ ,,
Onlar ki, Allah´a
vermiş oldukları
ki Allah'ın misak ile Allah´ın ahdini Onlar ki, (fıtratları-
bağlandıkları ahdi- pekiştirdikten na) yerleştikten
ِ‫=ع ْهد‬verdikleri sözü ِ‫اّلل‬ َِ =Allah’a
,,
sözü kesin bir
ahit haline getir-
ni sonradan kırar- sonra bozan- sonra Allah'a karşı
lar, Allah'ın birleşti- lar, birleştiril- taahhütlerini bozar-
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra dikten sonra bo-
zarlar, Allah´ın
rilmesini emrettik- mesini emret- lar, Allah'ın birleşti-
lerini ayırırlar, yer- tiği şeyi kopa- rilmesini emrettiği
‫= ِميثاقِ ِِه‬söz verip bağlandıktan
,, ,,
sürdürülmesini
emretmiş olduğu
yüzünü fesada ve- ranlar, yeryü- şeyi koparıp ayırır
rirler. İşte hüsran- zünde fesad ve yeryüzünü fe-
ِ‫=وي ْقطعون‬keserler ‫=ما‬şeyi ilişkileri keserler da kalacaklar bun- çıkaranlar, işte sada verirler: İşte
ve yeryüzünde lardır. onlar hüsrana bunlardır hüsrana
ِ‫=أمر‬emrettiği ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın bozgunculuk çı- uğrayanların uğrayanlar.
karırlar. İşte on- ta kendileridir.
‫=بِ ِِه‬kendisiyle lar hüsrana uğ-
rayanlardır.
ِ‫يوصل‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬birleştirmesini
ِ‫=وي ْف ِسدون‬ve bozgunculuk yaparlar ,, ,,

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
َٰ ‫=أ‬işte ِ‫=هم‬onlardır
ِ‫ولئِك‬
ِ‫= ْالخا ِسرون‬ziyana uğrayanlar ,,

2.
28
.. ِ ‫=كي‬nasıl ِ‫=ت ْكفرون‬inkâr edersiniz Allah´ı
‫ْف‬ nasıl Allah'ı nasıl inkâr Nasıl oluyor Cansız iken size
..
inkâr edersiniz edebiliyorsunuz ki da Allah´ı in- hayat veren ve sizi
َِ ‫= ِب‬Allah’a ‫=وك ْنت ِْم‬siz idiniz
ِ‫اّلل‬ ki, sizleri ölü iken ölü idiniz, sizleri di- kar ediyorsu- ölüme götüren,
..
o diriltti, sonra riltti, sonra sizleri nuz? Halbuki sonra tekrar hayata
‫=أ ْمواتًا‬ölüler ‫=فأحْ ياك ِْم‬O sizi diriltti sizi öldürüp tek- yine öldürecek,
rar diriltecek,
..
siz ölüler iken kavuşturan ve (so-
..
sonra yine dirilte- O diriltti. Son- nunda) Kendisine
‫=ث َِم‬sonra ‫=ي ِميتك ِْم‬öldürecek sonra da yine cek, en sonra dö- ra sizi öldüre- döndürüleceğiniz
O´na dönecek- nüp O'na varacak- cek, sonra Allah'ı nasıl inkar
‫=ث َِم‬sonra ‫=يحْ ِييك ِْم‬diriltecek siniz. sınız. tekrar dirilte- edersiniz?
cek, en so-
‫=ث َِم‬sonra ‫= ِإل ْي ِِه‬O’na nunda yalnız
O´na döndürü-
ِ‫=ت ْرجعون‬döndürüleceksiniz leceksiniz.

2.
29
,, ‫=ه ِو‬O ‫=الَذِي‬ki ِ‫=خلق‬yarattı O ki, yeryüzünde İşte o Hâlık'tır ki Yerde ne var- Ve dünya üzerinde
bulunan bütün yeryüzünde ne sa hepsini si- ne varsa sizin için
‫=لك ِْم‬sizin için ‫=ما‬ne ‫=فِي‬varsa
,,
varlıkları sizin varsa hep sizler zin için yara- yaratan, plan ve
için yarattı. Son- için yarattı, sonra tan, sonra gö- tasarımını göklere
‫ض‬ ْ
ِ ِ ‫=اْل ْر‬yeryüzünde ‫=ج ِميعًا‬hepsini rayönelerek
da göklere göklere teveccüh ğe yönelip on- uygulayıp onları
onları ederek o yedi kat ları yedi gök yedi gök şeklinde
‫=ث َِم‬sonra ‫ى‬ َِٰ ‫=اسْتو‬yöneldi yedi gök olarak göklere bu nizamı halinde dü-
düzenledi. O her verdi. O herşeyi bi- zenleyen
düzenleyen O'dur;
ve yalnızca O'dur
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬,,‫=إِلى‬göğe şeyi bilir. lir. O´dur. O, her her şeyin tam bilgi-
şeyi bilendir. sine sahip olan.
َِ ‫=فس َواه‬onları düzenledi ِ‫=سبْع‬yedi
‫ن‬ ,,

ِ‫=سماوات‬gök (olarak) ِ‫ =وهو‬ve O ,, ,, ,,

ِِ ‫=بِك‬her ِ‫=ش ْيء‬şeyi ِ‫=ع ِليم‬bilir


‫ل‬
2.
30
.. ..ِ‫=و ِإ ْذ‬bir zamanlar ِ‫=قال‬dedi ki ..
Hani Rabb´in,
meleklere «Ben
Yâ Muhammed, Hani Rabbın İşte o zaman Rab-
hani Rabbin me- meleklere: bin meleklere: Ba-
ِ‫=ربُّك‬Rabbin ‫= ِل ْلمَلئِك ِِة‬meleklere yeryüzünde bir
halife yarataca-
leklere "Ben yer- Ben, yeryüzn- kın, Ben yeryüzün-
yüzünde bir halife de bir halife de ona sahip çıka-
‫= ِإنِي‬şüphesiz ben ..
ğım» demişti.
Melekler «Ya
yaratacağım" bu- yaratacağım, cak birini yarataca-
yurunca melekler, demişti de ğım! demişti. On-
ِ‫=جا ِعل‬yaratacağım Rabbi sen yer-
yüzünde karga-
"Yeryüzünde, ora- melekler: Biz lar: Seni övgüyle
sını fesada vere- seni hamd ile yüceltip takdis
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ şalık çıkaracak, cek, kanlar akıta- tesbih, takdis eden bizler durur-
kanlar dökecek cak bir mahlûk mu eder dururken ken, orada boz-
ً‫=خ ِليف ِة‬bir halife
.. birini mi yarata- yaratacaksın? yeryüzünde gunculuğa ve yoz-
caksın? Oysa Halbuki bizler baş- fesad çıkarıp, laşmaya yol aça-
‫=قالوا‬dediler (melekler) .. biz seni överek tan ayağa hamd kanlar döke- cak ve kan döke-
tesbih ediyor, olarak Seni tenzih cek kimse mi cek birini mi yara-
ِ‫=أتِجْ عل‬mi yaratacaksın? ‫=فِيها‬orada
.. takdis ediyoruz» etmekte, Seni tak- yaratacaksın? tacaksın? dediler.
dediler. Allah dis eylemekteyiz" demişlerdi. Al- (Allah) Sizin bilme-
ِْ ‫=م‬kimse ِ‫=ي ْف ِسد‬bozgunculuk yapan
‫ن‬ .. meleklere «Ben demişlerdi. Rabbin lah da: Sizin diğiniz (çok şey
sizin bilmedikle- "İyi bilin ki Ben si- bilmediklerinizi var, onları) Ben bi-
‫=فِيها‬orada ِ‫=وي ْس ِفك‬kan rinizi bilirim´ de- zin bilmediğinizi bi- ben bilirim, lirim! diye cevapla-
di. lirim" buyurdu. buyurmuştu. dı.
ِ‫=الدِماء‬döken ِ‫=ونحْ ن‬oysa biz ..

ِ‫=نسبِح‬tesbih ediyor ..

ِ‫=بِح ْمدِك‬seni överek ..

ِ‫=ونقدِس‬ve takdis ediyoruz ِ‫=لك‬seni


.. ..

ِ‫=قال‬dedi ‫=إِنِي‬şüphesiz ben ..

ِ‫=أعْلم‬bilirim ‫=ما‬şeyleri
ِ‫ت ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmediğiniz
2.
31
,, ‫=وعلَ ِم‬ve öğretti ِ‫=آدم‬Adem’e
,,
Allah, Adem´e Ve Âdem'e bütün
bütün isimleri eşyanın isimlerini
Allah, Adem´e
bütün isimleri
Ve O, Adem'e her
şeyin ismini öğretti,
ِ‫= ْاْلسْماء‬isimleri ‫=كلَها‬bütün öğretti. Sonra öğrettikten sonra
bütün nesneleri meleklere onları
öğretmiş, son-
ra onları me-
sonra onları melek-
lerin önüne koydu
‫=ث َِم‬sonra ‫=عرضه ِْم‬onları sunup ,,
meleklere göste- gösterdi, "Haydi
rerek, «Haydi, göreyim, hilâfına
leklere göste-
rerek: Eğer
ve Dedikleriniz
doğruysa haydi bu
‫ ْالمَلئِك ِِة‬,,‫=على‬meleklere eğer davanızda istihkak davasında
haklı iseniz, bun- haklı iseniz şunla-
sadıklardan
iseniz, bunla-
(şeylerin) isimlerini
Bana söyleyin ba-
ِ‫=فقال‬dedi ‫=أ ْنبِئونِي‬bana söyleyin ,, ların isimlerini rın adlarını Bana rın adlarını kalım!dedi.
bana söyleyin» bildirin!" emrini bana söyleyin,
ِِ ‫=بِأسْم‬isimlerini ‫= َٰهؤل ِِء‬onların
‫اء‬ dedi. verdi. buyurmuştur.

ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz


‫ن‬
ِ‫=صا ِدقِين‬doğru kimseler ,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
2. Melekler «Ya Onlar da "Ya Rab! Melekler ise: Onlar: Sen kudret
32
.. ‫قالوا‬ =dediler..ki
Rabbi, sen yü- İradeni abesten Sana tesbih ve egemenlikte ku-
ِ‫سبْحانك‬ =Seni..tesbih..ederiz =yoktur
cesin, bizim se-
nin bize öğrettik-
ِ‫ل‬ tenzih ederiz, Sen
bize neyi bildirmiş-
ederiz, bize
öğrettiğinden
sursuz ve eksiksiz-
sin! Senin bize bil-
‫ِع ْلمِ لنا‬
.. َِ ِ‫إ‬
‫ل‬
=bilgimiz =başka lerin dışında
hiçbir bilgimiz
sen bizim ondan
başka bildiğimiz
başka bilgimiz
yok. Alim, Ha-
dirdiğin dışında bir
bilgimiz yoktur.
ِ‫ما علَ ْمتنا‬ .. =senin..bize..öğrettiğinden yoktur, hiç şüp-
hesiz sen herşe-
yok. Şüphesiz
alîm, hakîm ancak
kim Sensin
Sen, demiş-
Doğrusu yalnız
Sensin her şeyi bi-
ِ‫إِنَك‬ ِ‫أ ْنت‬
=şüphesiz..sen =sen yi bilirsin ve her Sensin!" dediler. lerdi. len, gerçek hikmet
yaptığın yerin- Sahibi! diye cevap
ِ‫ْالع ِليم‬ ِ‫ْالح ِكيم‬
=bilen =hakim..olansın dedir» dediler. verdiler.

2.
33
,, ِ ‫(=ق‬Allah) dedi ki ِ‫آدم‬,,‫=يا‬ey Adem Allah,
‫ال‬ ,, ,,
Adem´e Cenâb-ı Hak "Ey Allah: Ey O: Ey Adem, bu
«Ey Adem, bun- Âdem! Gel şunlara Adem, onla- (şeylerin) isimlerini
,,

‫=أ ْنبِئْه ِْم‬bunlara haber ver ,,


lara o nesnelerin karşılarındaki eş- rı`adları ile
,,
adlarını bildir» yanın isimlerini bil- kendilerine
onlara bildir! bu-
yurdu. (Adem)
‫= ِبأسْمائِ ِه ِْم‬onların isimlerini dedi. Adem, me- dir!" buyurdu. O da bildir, dedi.
leklere bütün
,,
isimleri onlara bildi-
onlara eşyanın ad- Adem, adlarını rince (Allah): Size,
‫أ ْنبأه ِْم‬,,‫=فلِ َما‬bunlara haber verince nesnelerin isim- larını haber verin- söyleyince; 'göklerin ve yerin
,, ,,
lerini bildirince ce Allahu Zülcelâl Size demedim gizli gerçeğini,
‫=بِأسْمائِ ِه ِْم‬onların isimlerini Allah, onlara ,, "Ben sizlere gökle- mi ki ben, gök- açıkladıklarınızın
«Ben size, rin, yerin gaybini lerin de, yerin ve gizlediklerinizin
ِ‫(=قال‬Allah) dedi ki ,, ,,´göklerin ve ye- bildiğim gibi sizle- de gizliliklerini tümünü yalnız Ben
rin bütün gizlilik- rin hem açığa vur- muhakkak bili- bilirim' dememiş
ِْ ‫أق‬,,‫=أل ِْم‬dememiş miydim? ‫=لك ِْم‬size lerini, ayrıca si- duğunuzu, hem rim. Ve sizlerin miydim? dedi.
‫ل‬ ,,
zin bütün açığa gizlediğinizi bilirim neyi açıklayıp
‫= ِإنِي‬şüphesiz ben ِ‫=أعْلم‬bilirim
,, vurduklarınız ve dememiş mi neyi gizler ol-
içinizde sakla- idim?!" hitabında duğunuzu da
ِ‫=غيْب‬gayblarını ‫ت‬ ِِ ‫سماوا‬ َ ‫=ال‬göklerin dıklarınızı bilirim´ bulundu. bilirim, buyur-
dememiş miy- du.
ِ ِ ‫=وِ ْاْل ْر‬ve yerin ِ‫=وأعْلم‬ve bilirim dim?» dedi.
‫ض‬ ,, ,,

‫=ما‬şeyleri ِ‫=تبْدون‬sizin açıkladıklarınız ,,

‫=وما‬ve şeyleri ‫=ك ْنت ِْم‬olduğunuz


,,

ِ‫=ت ْكتمون‬gizlemekte
2.
34
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=ق ْلنا‬demiştik Hani biz melek-
lere «Adem´e
Hani bizler melek-
lere "Âdem'e sec-
Hani melekle-
re: Adem´e
Sonra Meleklere
(Haydi!) Adem'in
‫= ِل ْلمَلئِك ِِة‬Meleklere secde ediniz»
dedik de hemen
de edin!" demiştik,
hepsi secde ettiler.
secde edin
demiştik de
önünde yere kapa-
nın dediğimizde İb-
‫=اسْجدوا‬secde edin ِ‫= ِْلدم‬Adem’e ..
secde ettiler.
Yalnız iblis ka-
Yalnız İblis geri
çekildi ve kibrine
onlar hemen
secde ediver-
lis dışında hepsi
yere kapandı, o ise
‫=فسجدوا‬hemen secde ettiler .. ..
çındı, kendini
büyük gördü ve
yedirmedi ki zaten
kâfirlerden idi.
mişlerdi. Sa-
dece şeytan
reddetti ve (üstelik)
küstahça böbür-
َِ ‫= ِإ‬hariç ِ‫= ِإ ْب ِليس‬İblis ‫ى‬
‫ل‬ َِٰ ‫=أب‬kaçındı kâfirlerden oldu. kaçınmış, bü- lendi: Böylece hak-
yüklük tasla- kı inkar edenlerden
ِ‫=واسْت ْكبر‬kibirlendi ِ‫=وكان‬ve oldu .. mış ve kafir- oldu.
lerden olmuş-
ِ‫ ْالكافِ ِرين‬..ِ‫= ِمن‬inkârcılardan tu.

2.
35
,, ‫=وق ْلنا‬dedik ki ِ‫آدم‬,,‫=يا‬ey Adem
,, ,,
Dedik ki; «Ey Bizler "Ey Âdem!
Adem, sen ve Zevcenle beraber
Ve demiştik ki: Ve (sonra) Ey
- Ey Âdem, Adem dedik: Sen
ِْ ‫=اسْك‬oturun ِ‫=أ ْنت‬sen
‫ن‬ eşin Cennete cennette oturun,
yerleşiniz, oranın hem dilediğiniz ye-
Sen, eşinle ve eşin bu bahçeye
birlikte Cen- yerleşin ve orada
ِ‫=وز ْوجك‬ve eşin ِ‫= ْالجنَة‬cennette ,,
yiyeceklerinden rinde dolaşarak
istediğinizi bolbol nimetlerinden bol
nette otur. Di- dilediğinizden ser-
lediğiniz yer- bestçe yiyin; ancak
ِ‫=وكَل‬yiyin ‫= ِم ْنها‬ondan yiyiniz, fakat şu bol yiyin, yalnız şu
ağaca yanaş- ağaca yaklaşıp da
lerde onun bir tek şu ağaca
meyvelerinden yaklaşmayın ki za-
‫=رغدًا‬bol bol ,, mayınız, yoksa nefsine zulmeden- bol bol yeyin. limlerden olmaya-
zalimlerden olur- lerden olmayın" Yalnız şu sınız.
‫ ِشئْتما‬,,ِ‫=حيْث‬dilediğiniz yerde ,, sunuz.» dedik. ağaca yak-
laşmayın.
‫ت ْقربا‬,,ِ‫=ول‬yaklaşmayın ‫= َٰه ِذِِه‬şu Yoksa ikiniz
de zâlimlerden
ِ‫شجرة‬ َ ‫=ال‬ağaca ‫=فتكونا‬olursunuz olursunuz.
َ ,,ِ‫= ِمن‬zalimlerden
ِ‫الظا ِل ِمين‬ ,,

2.
36
.. ‫=فأزلَهما‬derken onlar(ın ayağın)ı kaydır Fakat Şeytan
..
Bunun üzerine
onların ayakları- Şeytan oradan
Nihayet şey- Ama Şeytan orada
..
tan onları ikisini de yoldan çı-
..

dı ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytan ‫=ع ْنها‬oradan rarak, kendilerini bulundukları nâz u kaydırdı. On- kardı
nı oradan kaydı- ayaklarını kaydırdı, cennetten ve böylece
sahip oldukları ko-
‫=فأ ْخرجهما‬çıkardı içinde bulunduk- naîm içinden her ları bulunduk- numu yitirmelerine
ları nimet yur- ikisini çıkardı. Biz ları yerden çı- sebep oldu. Bu
‫كانا‬..‫= ِم َما‬bulundukları yerden dundan çıkardı. de "Bir takımınız, kardı. Biz de: yüzden Biz: İnin,
..
Biz de dedik ki; bir takımınıza ha- Kiminiz kimini- (bundan böyle) ki-
‫=فِي ِِه‬içinde ‫=وق ْلنا‬dedik ki «Birbirinize sım olarak inin ki ze düşman.. miniz kiminize
düşman olarak yeryüzünde sizlere olarak inin. düşman olarak ya-
‫=ا ْهبِطوا‬inin ‫=ب ْعضك ِْم‬kiminiz oradan aşağı bir zaman için yer- Yeryüzünde şayın ve yeryüzünü
inin. Yeryüzü be- leşip hayatın sizin için bir bir müddet için
ِ‫= ِلب ْعض‬kiminize ِ‫=عدو‬düşman olarak lirli bir süreye esbâbından nasip zamana kadar mesken edinip ..
kadar size barı- almak mukadder- yerleşim ve orada geçiminizi
‫=ولك ِْم‬sizin için vardır
.. .. nak ve geçim ye- dir" diye emrettik. faydalanma sağlayın! dedik.
ri olacaktır.» vardır, dedik.
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
ِ‫=مسْتقر‬kalmak ِ‫=ومتاع‬ve nimet ..

ِ‫ ِحين‬..‫ى‬
َِٰ ‫=إِل‬bir süre ..

2.
37
,, ِ‫=فتلقَ َٰى‬derken aldı ِ‫=آدم‬Adem ,,
Derken Adem, Âdem mabudun- Adem, Rab- Derken Adem
Rabbinden bir dan kelimeler te- bından keli- Rabbinden (yol
‫ر ِب ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinden takım kelimeler lakki ederek onlar- meler belleyip gösterici) sözler al-
belleyerek aldı la yalvardı, O da aldı. Bunun dı. Ve (Allah)
ِ‫=ك ِلمات‬kelimeler da Rabbi onu af- kendisini afvetti. üzerine onun O'nun tevbesini
fetti. Hiç şüphe- Şüphe yok ki bütün tevbesini ka- kabul etti: Çünkü
‫عل ْي ِِه‬,,ِ‫=فتاب‬bunun üzerine onun tevbes siz O, tevbelerin suçları bağışlayan, bul etti. Şüp- yalnız O'dur tevbe-
,, ,,
kabul edicisidir mahlûkâtına rahîm hesiz ki Tev- leri kabul eden,
,,

ini kabul etti ِ‫= ِإنَه‬Şüphesiz ِ‫=هو‬O


,, ,, ve merhametli- olan ancak O'dur. vab, Rahim rahmet dağıtan.
dir. O´dur, O.
ِ‫=الت َ َواب‬tevbeyi çok kabul edendir ,, ,, ,,

ِ‫الر ِحيم‬َ =çok esirgeyendir


,,

2.
38
.. ‫=ق ْلنا‬dedik ‫=ا ْهبِطوا‬inin Dedik ki; «Hepi- Kendilerine dedik Dedik ki; he- Biz, Hepiniz bura-
niz oradan aşağı ki: "Oradan hepiniz piniz oradan dan çıkıp gidin!
ْ
‫= ِمنها‬oradan ِ‫=ج ِميعًا‬hepiniz inin. Tarafımdan inin. Sizlere Ben- inin. Eğer, ta- dedikse de size yol
size bir yol gös- den hidayet gelir rafımdan size göstericiliğimiz de-
َ ْ
‫يأتِينك ِْم‬..‫=فإ ِ َما‬yalnız size geldiği zaman terici geldiğinde de kimler o hidaye- bir hidayet ge- vam edecektir: ve
.. .. ..
kim benim hida- timin izince gider- lir de, kim be- Benim yol gösterici
‫= ِمنِي‬benden ‫=هدًى‬bir hidayet yetime uyarsa lerse işte onlar için nim hidayeti- mesajlarıma uyan-
..
onlar için korku ne korku var, ne me uyarsa, ar- lar için artık ne
ْ‫ن‬
ِ ‫=فم‬kimler ِ‫=تبِع‬uyarsa yoktur ve onlar de keder görecek- tık onlar için korku vardır, ne de
artık hiç üzül- ler. hiçbir korku üzüntü;
ِ‫=هداي‬benim hidayetime .. mezler.» yoktur. Ve on-
lar mahzun da
ِ‫خ ْوف‬..ِ‫=فَل‬artık bir korku yoktur .. .. olacak değil- ..
lerdir.
‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
ِ‫يحْ زنون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlar üzülmeyec .. ..

eklerdir

2.
39
,, ِ ‫=والَذ‬kimseler ‫=كفروا‬inkâr eden
‫ِين‬ ,,
Kâfir olup ayetle- Küfre sapanlara,
rimizi yalanla- âyâtımıza yalan
Küfredenler,
ayetlerimizi
Hakikati inkara
şartlanmış olanlara
‫=وكذَبوا‬ve yalanlayan ,,
yanlar ise orada diyenlere gelince,
ebedi olarak ka- işte cehennem ehli
yalanlamış
olanlar, işte
ve mesajlarımızı
yalanlayanlara ge-
‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi ِ‫ولئِك‬َٰ ‫=أ‬işte onlar ,,
lıcı olmak üzere onlardır, hem ebe- onlar cehen- lince -işte onlar,
Cehen- diyen orada kala- nemliklerdir. içinde yaşayıp
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır ‫ار‬ِِ َ‫=الن‬ateş nem´liktirler. caklar. Ve onlar ateş-
te temelli kalı-
kalmak üzere ate-
şe mahkum olan
‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada cıdırlar. kimselerdir.

ِ‫=خا ِلدون‬ebedi kalacaklardır ,,

2.
40
.. ‫=يا‬ey ‫=بنِي‬oğulları ِ‫= ِإسْرا ِئيل‬İsrail Ey İsrailoğulları, Ey İsrail oğulları! Ey İsrailoğul- Ey İsrail oğulları!
size bağışlamış Size bağışladığım ları, size ver- Size bağışladığım
‫=ا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫= ِن ْعم ِتي‬nimetleri olduğum nimet- nimeti anın ve ah- diğim nimetimi o nimetleri hatırla-
leri hatırlayın. dimi yerine getirin hatırlayın. Ba- yın ve Bana verdi-
‫عليْك ِْم‬..ِ‫أ ْنع ْمت‬..‫=الَ ِتي‬size verdiğim Bana verdiğiniz ki, ahdinizi yerine na verdiğiniz ğiniz sözü tutun (ki)
sözü tutun ki,
..
getireyim. Bir de sözü yerine Ben de sözümü tu-
‫=وأ ْوفوا‬tutun ki ..
ben de size ver- yalnız Benden kor- getirin ki, ben tayım; ve Benden,
diğim sözü yeri- kun. de size olan yalnız Benden sa-
‫= ِبع ْهدِي‬bana verdiğiniz sözü .. ne getireyim. Ve sözümü yerine kının!
..
sadece benden getireyim. Ve
korkun. yalnız
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
Ben´den kor-
ِ‫وف‬ ِ ‫=أ‬ben de tutayım .. ..
kun.
‫=بِع ْهدِك ِْم‬size verdiğim sözü .. ..

ِ‫=وإِيَاي‬ve sadece benden


.. ..

ِِ ‫ارهب‬
‫ون‬ ْ ‫=ف‬korkun
2. Elinizin altındaki Beraberinizdeki Yanınızdaki Bunun için de, size
41
,, ‫=و ِآمنوا‬ve inanın ,,
Tevrat´ı onayla- Tevrat'ı müeyyid Tevrat´ı tasdik geçmişte bildirilmiş
ِ‫أ ْنز ْلت‬,,‫= ِبما‬indirdiğime yıcı olarak indir- olarak indirdiğim edici olarak
miş olduğum Kur'an'a iman edin. indirdiğime
olan haberleri doğ-
rulayıcı nitelikte in-
‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı olarak ,,
Kur´an´a inanın; Yoksa tutup da iman edin.
onu inkar eden- ona inanmayanla- Onu inkar
dirdiğim bu vahye
inanın; onun ger-
‫معك ِْم‬,,‫= ِلما‬sizin yanınızda bulunanı ,, ,,
lerin ilki olmayın; rın birincisi olma- edenlerin ilki
ayetlerimi bir kaç yın. Hem benim olmayın. Ayet-
çekliğini inkar
edenlerin öncüsü
‫تكونوا‬,,ِ‫=ول‬ve olmayın ِ‫=أ َول‬ilk ,, para karşılığında âyâtımı hakir bir lerimizi az bir olmayın; mesajla-
satmayın; yalnız menfaate değiş- paha ile sat- rımı küçük bir ka-
ِ‫=كافِر‬inkâr eden ‫=بِ ِِه‬onu
,, benden çekinin. meyin. Ve yalnız mayın. Ve zanca değişmeyin;
Benden çekinin. yalnız ve Bana, yalnızca
‫ت ْشتروا‬,,ِ‫ =ول‬ve satmayın ,, ,, Ben´den sakı- Bana karşı sorum-
nın. luluk bilinci taşıyın!
‫=بِآياتِي‬benim ayetlerimi ‫=ثمنًا‬bedele ,,

ِ ً ‫=ق ِل‬az bir ِ‫=وِِإيَاي‬ve benden


‫يَل‬ ,, ,,

ِِ ‫=فاتَق‬sakının
‫ون‬
2.
42
..‫ت ْلبِسوا‬..ِ‫=ول‬ve katıştırmayın ..
Bile bile batılı Hakkı bâtıla karış- Hakkı batıla Hakkı batıl ile örtüp
hakkın üzerine tırmayın. Hakkı bi- karıştırıp da, bile bile gizleme-
َِ ‫= ْالح‬gerçeği ‫ل‬
‫ق‬ ِ ‫= ِب ْالب‬batılla
ِِ ‫اط‬ örtüp hakkı ba- le bile gizlemeyin. bile bile siz
kışlardan gizle- gerçeği gizle-
yin.

‫=وت ْكتموا‬ve gizlemeyin ‫ق‬ َِ ‫= ْالح‬hakkı


..
meyin. meyin.

ِ‫ت ْعلمون‬..‫=وأ ْنت ِْم‬bildiğiniz halde ..

2. Namazı kılın, Namazı kılın, Namazı kılın, Namazda dikkatli


43
‫=وأقِيموا‬ve kılın ِ‫صَلة‬
,, َ ‫=ال‬namazı ,,
zekâtı verin ve zekâtı verin. zekatı verin, ve devamlı olun,
‫=وآتوا‬ve verin ِ‫الزكاة‬
,, َ =zekatı rukûa varanlarla
birlikte siz de
Rükûa varanlarla
siz de rükûa varın.
rüku´ edenler-
le birlikte rüku
karşılıksız yardım-
da bulunun ve na-
‫اركعوا‬ ْ ‫=و‬ve rükû edin ِ‫=مع‬beraber ,, ,,
rukûa´, varın. edin. mazda rüku eden-
lerle birlikte rüku
ِ‫الرا ِك ِعين‬
َ =rükû edenlerle ,,
edin.

2.
44
.. ِ ‫=أتأْمر‬emredip ِ‫=النَاس‬insanlara Siz
‫ون‬ kitabı oku- Yoksa tâati başka- Siz; insanlara
duğunuz halde larına emreder de iyiliği emreder
Siz kendinizi unu-
tarak diğer insanla-
‫=بِ ْالبِ ِِر‬iyiliği insanlara (baş- kendinizi unutur de, kendinizi
kalarına) iyiliği musunuz? Halbuki unutur musu-
ra erdemli olmayı
mı öğütlüyorsunuz
ِ‫=وت ْنس ْون‬unutuyor musunuz? emredip kendini- Tevrat okuyorsu- nuz? Halbuki
..
zi unutuyor mu- nuz, bu kadar bir kitabı da oku-
-hem de ilahi ke-
lamı okuyup dur-
‫=أ ْنفسك ِْم‬kendinizi ‫=وأ ْنت ِْم‬ve siz sunuz? Bunun şeyi akıl edemez yorsunuz, hiç
yanlış olduğunu misiniz? aklınızı başı-
..
duğunuz halde?-
Siz hiç aklınızı kul-
ِ‫=تتْلون‬okuduğunuz halde düşünemiyor .. nıza almaya- lanmaz mısınız?
musunuz? cak mısınız?
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı
ِ‫ت ْع ِقلون‬..ِ‫=أفَل‬hala aklınızı kullanmıyor .. .. ..

musunuz?

2. Sabrederek ve (45-46) İşlerinizde Sabır ve na- (Ey müminler!) Sa-


45
,, ‫=واسْت ِعينوا‬yardım dileyin ,,
namaz kılarak sabrın, salâtın yar- mazla (Al- bır ve namazla
ِِ ‫صب‬
‫ْر‬ َ ‫=بِال‬sabırla Allah´dan yardım dımını isteyin. Bu- lah´tan) yar-
dileyin. Hiç şüp- nunla beraber ma- dım isteyin.
yardım dileyin: Bu,
tam bir sığınma
ِِ‫صَلة‬ َ ‫=وال‬ve namazla hesiz bu, Allah´a budlarına kavuşa- Gerçi bu, ağır
,,
saygı gösteren- caklarını ve dönüp gelir ama, hu-
duygusu içinde yü-
rekten Allah'a yö-
‫=وإِنَها‬şüphesiz bu ِ‫=لكبِيرة‬ağır gelir lerden ,,
başkası- O'na varacaklarını şu duyanlara
na ağır gelir. yakîn derecesinde değil.
,,
nelenler dışında
herkes için zor bir
َِ ِ‫=إ‬başkasına
‫ل‬ bilen huşû sahiple- iştir.
rinden başkası için
ِ‫ ْالخا ِش ِعين‬,,‫=على‬saygı gösterenlerden bu elbet ağır bir ,,

,, tekliftir. (Yardımı
isteyin, o salât ki
mabudlarına kavu-
şacaklarını ve dö-
nüp O'na varacak-
larını yakîn dere-
cesinde bilen huşû
sahiplerinden baş-
kası için elbet
ağırdır.)
2.
46
.. ِ ُّ‫يظن‬..ِ‫=الَذِين‬bilirler
‫ون‬ Onlar ki, Rabble- “
ri ile buluşacak-
“ “ Onlar ki; Rab-
larına kavuşa-
Onlar ise (sonun-
da) Rablerine ka-
‫=أنَه ِْم‬şüphesiz onlar ..
larını, kesinlikle
O´nun huzuruna
caklarını,
O´na döne-
vuşacaklarını ve
O'na döneceklerini
‫=مَلقو‬kavuşacaklarını döneceklerini bi-
lirler.
ceklerini ke-
sinlikle bilirler.
kesinlikle bilirler.

‫=ر ِب ِه ِْم‬Rablerine
‫=وأنَه ِْم‬ve gerçekten onlar ِ‫= ِإل ْي ِه‬O’na
.. ..

ِ‫اجعون‬ ِ ‫=ر‬döneceklerini
2.
47
,, ‫=يا‬ey ‫=بنِي‬oğulları ِ‫=إِسْرائِيل‬İsrail Ey İsrailoğulları, Ey İsrail oğulları! Ey israiloğulla- Ey İsrailoğulları!
size bağışladı- Sizlere bağışladı- rı, size verdi- Size bağışladığım
‫=ا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫=نِ ْعمتِي‬nimetimi ğım nimetleri ve ğım nimeti ve siz- ğim nimetimi nimetleri ve sizin
sizi diğer canlı- leri vaktiyle bütün ve sizi alemle- diğer kavimlere
‫عليْك ِْم‬,,ِ‫أ ْنع ْمت‬,,‫=الَتِي‬size verdiğim cansız varlıklara ümmetlerin üzerine re üstün kıldı- karşı üstün gelme-
üstün kıldığımı geçirdiğimi anın, ğımı hatırla- nizi sağladığım
,,

‫فض َْلتك ِْم‬,,‫=وأنِي‬ve sizi üstün kıldığımı hatırlayın. ,,


yın. ,,
günleri hatırlasanı-
za!
,,

ْ
ِ‫العال ِمين‬,,‫=على‬alemlere
2.
48
.. ‫=واتَقوا‬ve sakının ‫=ي ْو ًما‬günden Öyle
..
bir günden
korkun ki, o gün
sonra o günden Ve öyle bir
korkun ki ne kimse günden kor-
Ve hiçbir insanın
ötekine en ufak bir
‫تجْ ِزي‬..ِ‫=ل‬cezasını çekmeyeceği hiç kimse baş-
kasının yerine
..
diğer kimsenin he- kun ki; o gün-
sabına bir şey de kimse,
yararının dokun-
mayacağı, hiç kim-
ِ‫=ن ْفس‬hiç kimse ِ‫ن ْفس‬..‫ن‬
.. ِْ ‫=ع‬kimsenin bir şey ödeye-
mez, hiç kimse-
ödeyebilir, ne kim- kimse için bir
seden şefaat kabul şey ödeye-
seden şefaatin ka-
bul edilmeyeceği,
‫=ش ْيئًا‬bir şey
..
den aracılık ka-
bul edilmez, hiç
edilir. Ne kimseden mez. Şefaat
fidye alınır, ne de kabul edilmez.
kimseden fidye
alınmayacağı ve
ِ‫ي ْقبل‬..ِ‫=ول‬kabul edilmeyeceği kimseden fidye
.. bunlara bir taraftan Fidye alınmaz hiç kimsenin yar-
alınmaz ve hiç imdad imkânı olur. ve onlara yar- dım görmeyeceği
‫= ِم ْنها‬kimseden ِ‫=شفاعة‬şefaat da kimse başkala- .. dım da edil- Gün(ün mutlaka
rından yardım mez. gelip çatacağı) bi-
ِ‫يؤْ خذ‬..ِ‫=ول‬alınmayacağı görmez. linciyle yaşasanıza!

‫= ِم ْنها‬ondan ِ‫=عدْل‬fidye de ..

ِ‫ي ْنصرون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬hiçbir yardım yapı .. ..

lmayacağı

2.
49
,, ِ‫ن َجيْناك ْم‬,,‫=وإِ ِْذ‬sizi kurtarmıştık ,,
Hani oğullarınızı Hani sizlere Âl-i Fi- Hani, sizi
boğazlayıp ka- ravun işkencenin oğullarınızı
Ve (hatırlayın)
azapların en kor-
ِ‫فِ ْرع ْون‬,,‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬Fir’avn ailesinden
ِِ ‫آ‬,,‫ن‬ ,,
dınlarınızı (dul) en belalısını tarhe- boğazlayıp, kuncu olarak -ki si-
bırakmak sure- der, oğlan çocukla- kadınlarınızı zin için Rabbiniz-
‫=يسومونك ِْم‬onlar size reva görüyor ,, ,, ,,
tiyle size çok rınızı boğazlar, kız- sağ bırakarak den büyük bir imti-
ağır bir işkence larınızı diri bırakır- en kötü işken- handı- oğullarınızı
ِ‫=سوء‬en kötüsünü ‫ب‬
,, ِِ ‫= ْالعذا‬azabın çektiren Firavun ken sizleri kurtar- ceye tabi tutan boğazlayıp kadın-
hanedanından mıştık ki işte bu si- Firavun hane- larınızı sağ bırakan
ِ‫=يذ ِبحون‬boğazlayıp sizleri kurtarmış- zin için Rabbiniz danından kur- Firavun hanedanı-
tık. Bu, sizin için tarafından büyük tarmıştık. Bu nın elinden sizi kur-
‫=أبْناءك ِْم‬oğullarınızı Rabbinizden ge- bir imtihandı. da sizin için tardığımız (günle-
len çok büyük bir Rabbınız tara- ri).
ِ‫=ويسْتحْ يون‬sağ bırakıyorlardı ,, imtihandı. fından büyük
bir imtihandı.
‫=نِساءك ِْم‬kadınlarınızı ‫=وفِي‬ve vardı ,,

‫= َٰذ ِلك ِْم‬bunda sizin için ِ‫=بَلِء‬imtihan


,, ,,

‫ر ِبك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden


ِ‫=ع ِظيم‬büyük bir ,,

2.
50
ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=فر ْقنا‬yarmıştık
..
Hani önünüze Hani sizin için de- Hani, bir de Ve önünüzdeki de-
çıkan denizi ya- nizi yarmış da sizi sizin için deni- nizi yararak sizi
rarak sizi (bo- karaya çıkarmış, zi yarmış, ve kurtarıp, Firavun
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=بِك ِم‬sizin için ِ‫= ْالبحْ ر‬denizi


..
ğulmaktan) kur- Âl-i Firavunu boğ-
tarmış ve gözle- muştuk, sizlerse
sizi kurtarmış-
tık. Firavun
hanedanını gözle-
rinizin önünde
‫=فأ ْنجيْناك ِْم‬sizi kurtarmış ..
riniz önünde Fi- bakıyordunuz.
ravun ailesini
hanedanını
da, siz bakıp
boğduğumuz (gün-
leri).
‫=وأ ْغر ْقنا‬ve boğmuştuk ..
boğmuştuk. dururken suda
boğmuştuk.
ِ‫فِ ِْرع ْون‬..ِ‫=آل‬Fir’avn ailesini ..

‫=وأ ْنت ِْم‬siz de ِ‫=ت ْنظرون‬görüyordunuz


..

2.
51
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=واعدْنا‬sözleşmiştik Hani Musa ile
kırk geceliğine
Hani bizler kırk ge- Ve hani, Musa Musa'yı (Sina Da-
ce sonunu ile kırk geceyi ğı'nda) kırk gece
َِٰ ‫=موس‬Musa ile ِ‫=أ ْرب ِعين‬kırk
‫ى‬ ,,
sözleşmiştik de
siz onun arka-
Mûsa’ya mîadlar vaidleşmiştik. tuttuğumuz ve
olarak emreylemiş- Yine siz zalim- O'nun yokluğunda
ً‫=ليْل ِة‬gece için ‫=ث َِم‬sonra
,,
sından buzağıyı tik de arkasından ler olarak (altın) buzağıya
ilâh edinerek za- sizler nefsinize onun arkasın- tapmaya başladı-
ِ‫=اتَخ ْذتم‬siz (tanrı) edinmiştiniz
,, ,,
limlerden olmuş-
tunuz.
zulm ile mâhut da- dan buzağıyı ğınız ve böylece
nayı ilâh edinmişti- (tanrı) edin- zalimlerden oldu-
ِ‫= ْالعِجْ ل‬buzağıyı niz. miştiniz. ğunuz,

‫ب ْع ِدِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬onun ardından ,,

‫=وأ ْنت ِْم‬ve siz ِ‫=ظاِِلمون‬zalimlerdiniz


,,

2. Sonra bu (suçu- Böyle iken belki Bundan sonra Dahası, (bütün)


52
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=عف ْونا‬affetmiştik nuz)un ardından şükredersiniz diye sizi, şükreder- bunlardan sonra,
‫=ع ْنك ِْم‬sizi ‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬ardından belki şükredersi-
niz diye sizi af-
sonunda sizi yine
bağışlamıştık.
siniz diye af-
fetmiştik.
belki şükredenler-
den olursunuz diye
ِ‫= َٰذ ِلك‬bunun ‫=لعلَك ِْم‬belki fettik. bu günahınızı affet-
tiğimiz (günleri).
ِ‫=ت ْشكرون‬şükredersiniz diye ..

2.
53
,,ِ‫=و ِإ ْذ‬ve hani ‫=آتيْنا‬vermiştik
,,
Hani doğru yola
gelesiniz diye
Hani sizlerin doğru
yolu tutmanız için
Hani, Mu-
sa´ya; hidaye-
Ve (hatırlayın),
Musa'ya ilahi ke-
‫=موسى‬Musa’ya ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap Musa´ya Kitab´ı
ve Furkan´ı ver-
bizler Mûsa’ya Ki-
tab'ı, hak ile batılı
te eresiniz di-
ye kitab ve
lamı -(böylece)
doğruyu yanlıştan
ِ‫=و ْالف ْرقان‬ve furkan ‫=لعلَك ِْم‬belki ,,
dik. ayıran Tevrat’ı
vermiştik.
furkan vermiş-
tik.
ayırt etmek için
(kullanacağı) ölçü-
ِ‫=ت ْهتدون‬hidayete erersiniz diye ,, ,,
yü -vermiştik ki
doğru yola yönele-
siniz;
2.
54
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬Hani ِ‫=قال‬demişti ki Hani Musa, Hani Mûsa kavmi- Hani, Musa,
..
kavmine dedi ki: ne demişti ki: "Ey kavmine: Ey
Ve Musa, halkına
(dönüp) Ey halkım!
َِٰ ‫=موس‬Musa ‫= ِلق ْو ِم ِِه‬kavmine
‫ى‬ «Ey kavmim, siz- kavmim! Sizler da- kavmim, bu-
ler buzağıyı ilâh nayı ilâh edinmek- zağıya tapın-
demişti. Doğrusu
buzağıya taparak
‫ق ْو ِِم‬..‫=يا‬ey kavmim
..
edinmekle ken- le elbette nefsinize makla nefsini-
dinize zulmetti- zulmettiniz. Gelin, ze zulmetmiş
kendinize karşı suç
işlediniz, o halde
‫= ِإنَك ِْم‬şüphesiz sizler ..
niz. Gelin, yara- Hâlıkınıza dönün, oldunuz. He-
tıcınıza tevbe nefislerinizi öldü- men yarada-
tevbe ederek (tek-
rar) Yaratıcınıza
‫=ظل ْمت ِْم‬zulmettiniz ‫=أ ْنفسك ِْم‬kendinize edin ve nefisleri- rün ki Hâlıkınızın nınıza tevbe yönelin ve nefsinizi
nizi öldürün. Ya- yanında sizler için edip nefisleri- yok edin; bu, sizin
ِ‫(= ِب ِاتخاذِكم‬tanrı) edinmekle ratıcınız katında hayırlı olan işte
.. nizi öldürün. için Yaratıcınızın
bu sizin için ha- budur. Bakınız su- Bu yaradanı- katında en hayırlısı
ِ‫= ْالعِجْ ل‬buzağıyı yırlıdır´: Allah da çunuzu bağışladı. nızın katında olacaktır. Bunun
tevbenizi kabul Şüphe yok bütün sizin için daha üzerine O, tevbeni-
‫=فِتوبوا‬gelin tevbe edin de .. etti. Hiç şüphesiz suçları bağışlayan, hayırlıdır, de-
.. .. zi kabul etmişti:
O, tevbeleri ka- mahlûkâtına rahîm mişti. Allah da Çünkü yalnız O'dur
‫ارئِك ِْم‬ ِ ‫ب‬..‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬yaratıcınıza bul edendir ve olan ancak O'dur. tevbenizi ka- tevbeleri kabul
merhametlidir. bul etmişti. eden, Rahmet Da-
‫=فا ْقتلوا‬ve öldürün .. Muhakkak ki ğıtan.
‫=أ ْنفسك ِْم‬nefislerinizi ‫=ذ ِلك ِْم‬buَٰ Tevvab, Ra-
him O´dur, O.
ِ‫=خيْر‬daha iyidir ‫=لك ِْم‬sizin için
.. ..

ِ‫= ِع ْند‬katında ‫ارئِك ِْم‬ ِ ‫=ب‬yaratıcınız


‫عليْك ِْم‬..ِ‫=فتاب‬sizin tevbenizi kabul buyu .. .. ..

rmuş olur ِ‫= ِإنَه‬şüphesiz ِ‫=هو‬O


..

ِ‫=الت َ َواب‬tevbeyi çok kabul edendir .. .. ..

ِ‫الر ِحيم‬
َ =merhametlidir
2.
55
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬ve hani ‫=ق ْلت ِْم‬demiştiniz
,,
Hani «Ey Musa, Hani sizler "Yâ
biz Allah´ı açıkça Mûsa! Allah'ı
Bir de, hani
siz: Ey Musa,
Ve (hatırlayın) (ha-
ni), Ey Musa, doğ-
َِٰ ‫موس‬,,‫=يا‬ey Musa
‫ى‬ ,,
görmedikçe sa- âşikâr olarak gör-
na kesinlikle medikçe senin sö-
biz Allah´ı
apaşikar gö-
rusu Allah'ı kendi
gözümüzle görme-
ِ‫نؤْ ِمن‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ل‬inanmayız ِ‫=لك‬sana iman etmeyiz» züne ebediyen
dediniz de he- iman etmeyiz" de-
rünceye kadar
sana inanma-
dikçe sana asla
inanmayacağız!
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ‫=نرى‬görünceye
‫ى‬ men arkasından miştiniz de o inen
bakıp dururken sâika, bakınıp du-
yacağız, de-
miştiniz de,
dediğinizde, (işte o
an) siz daha (ne
َِ =Allah’ı ً ‫=ج ْهرِة‬açıkça
‫اّلل‬ sizi yıldırım çarp- rurken sizleri bakıp durur- oluyor diye) çevre-
tı çarpmıştı. ken sizi yıldı- nize bakıp durur-
ِ‫=فأخذِتْكم‬derhal sizi yakalamıştı ,, ,, rım çarpmıştı. ken ceza yıldırımı
sizi yakalamıştı.
ِ‫صا ِعقة‬ َ ‫=ال‬yıldırım gürültüsü ,,

‫=وأ ْنت ِْم‬siz de


,,

ِ‫=ت ْنظرون‬bunu görüyordunuz ,,

2. Sonra şükrede- Böyle iken yine Sonra sizi, Ama ölü (bir top-
56
.. ِ‫=ث َم‬sonra siniz diye sizi öl- belki şükredersiniz ölümünüzün lum) haline geldik-
‫=بعثْناك ِْم‬sizi tekrar diriltmiştik
.. ..
dükten sonra
yeniden dirilttik.
diye ölümünüzden
sonra sizleri dirilt-
arkasından
şükredersiniz
ten sonra belki
şükredenlerden
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬ardından tik. diye diriltmiş-
tik.
olursunuz diye sizi
tekrar dirilttik.
‫=م ْوتِك ِْم‬ölümünüzün ‫=لعلَك ِْم‬belki
ِ‫=ت ْشكرون‬şükredersiniz diye ..

2.
57
,, ‫=وظلَ ْلنا‬ve gölgelik çektik
,, ,,
Üstünüze bulut- Üzerinize bir bulut-
tan gölgelik çek- tan gölge çektik.
Ve üstünüze Ve bulutların sizi
bulutları gölge gölgeleri ile ferah-
ِ‫=عليْكم‬üstünüze ِ‫= ْالغمام‬bulutu tik, size kudret Sizlere hem kudret
helvası ile bıldır- helvası, hem bıl-
yaptık. Kudret latmasını sağladık,
helvası ve bıl- ayrıca Size rızık
‫=وأ ْنز ْلنا‬ve indirdik ِ‫=عليْكم‬size
,,
cın kuşu indire- dırcın indirdik
rek, «Bağışladı- "Merzûk pâk ni-
dırcın indirdik. olarak verdiğimiz
Size rızık ola- güzel şeylerden
َِ ‫= ْالم‬kudret helvası
‫ن‬ ,,
ğımız helâl yiye- metlerimizden ye-
ceklerden istedi- yin" dedik. Yâ Mu-
rak verdiğimiz yararlanın (diyerek)
şeylerin iyile- kudret helvası ve
َِٰ ‫س ْلو‬
‫ى‬ َ ‫=وال‬ve bıldırcın ‫=كلوا‬yiyin
,, ğinizi yiyin» de- hammed! Onlar bi- rinden, güzel- bıldırcın gönderdik.
dik. Ama onlar ze zulmetmediler, lerinden yeyin. O soydaşlarınız (iş-
ِِ ‫ط ِيبا‬,,‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫= ِم‬güzelliklerden bize değil, kendi- lâkin zulmü kendi- Onlar bize de- ledikleri günahlar-
lerine zulmedi- lerine ediyorlardı. ğil ancak ken- la) bize hiçbir zarar
‫رز ْقناك ِْم‬,,‫=ما‬rızık olarak verdiğimiz ,, ,, yorlardı. di nefislerine vermediler, fakat
zulmekteydi- (sadece) kendileri-
‫ظلمونا‬,,‫=وما‬onlar bize zulmetmiyorlar ,, ,, ler. ne zulmettiler.

dı ‫ن‬ ِْ ‫=و َٰل ِك‬ama ‫=كانوا‬idiler


‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerine
ِ‫ظ ِلمون‬ ْ ‫=ي‬zulmetmekte
2.
58
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=ق ْلنا‬demiştik ki Hani «Şu kasa- Hani onlara "Bu Hani; şu ka- Ve yine (hatırlayın
baya girin ve
..
şehre girin, nimet- sabaya girin, o günleri), Biz, Bu
َٰ ْ
‫=ادْخلوا‬girin ‫=ه ِذِِه‬şu ِ‫=الق ْرية‬kente seniz bol bol yi- bol bol yeyin. Ka- yerde istediği- beldeye
orada ne ister- lerinden dilediğinizi dilediğiniz girin ve yi-
yeceklerinden dile-
‫=فكلوا‬yiyin ‫= ِم ْنها‬oradan yin, fakat kapı- pısından secde-i nizi bol bol
dan girerken
diğiniz kadar bol
şükrana kapanarak yeyin, kapı- bol yiyin; fakat ka-
ِ‫=حيْث‬yerde ‫= ِشئْت ِْم‬dilediğiniz secde ederek içeri geçin; 'Ya sından secde pıdan (tevazu için-
´bizi bağışla´ de- Rab! Senden dile- ederek girin, de) boyun eğerek
‫=رغدًا‬bol bol ‫=وادْخلوا‬girin
.. yin ki, günahla- ğimiz boynumuz- affet deyin, girin ve 'Günahla-
rınızı affedelim. daki vebali indir- kusurlarınızı rımızın yükünü
ِ‫= ْالباب‬kapıdan ‫=س َجدًا‬secde ederek İyilik edenlere mendir' deyin ki örtelim. İyilik üzerimizden kaldır!' ..
daha fazlasını suçlarınızı bağış- deyin ki, günahla-
‫=وقولوا‬ve deyin .. vereceğiz» de- layalım, iyilerin de rınızı bağışlayayım
dik. sevabını arttıralım" ve iyilik yapanlara
ِ‫طة‬ َ ‫= ِح‬hitta (ya Rabbi bizi affet)
.. .. demiştik. .. .. sınırsız mükafat
vereyim demiştik.
‫=ن ْغ ِف ِْر‬biz de bağışlayalım ‫=لك ِْم‬sizin
.. ..

‫=خطاياك ِْم‬hatalarınızı
ِ‫=وسن ِزيد‬ve daha fazlasını vereceğiz
.. .. ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫= ْالمحْ ِسنِين‬güzel davrananlara ..

2. Fakat zalimler o Böyle iken nefisle- Zulmedenler, Ama o zulmetmeye


59
,, ‫=فبد َِل‬derken değiştirdiler ,,
sözü kendilerine rine zulmedenler sözü; kendile- şartlanmış olanlar
‫ظلموا‬,,ِ‫=الَذِين‬zalimler söylenenden sözü kendilerine rine söylenen- kendilerine tevdi
başka bir sözle söylenildiğinden den başkasıy- edilmiş olan (söz)ü
ًِ ‫=ق ْو‬bir sözle ِ‫=غيْر‬başka
‫ل‬ ,,
değiştirdiler. Biz başka bir şekle la değiştirdiler. başka bir sözle de-
de yaptıkları bu koydular, bunun Biz de fasıklık ğiştirdiler: bunun
‫لهِ ِْم‬,,ِ‫قِيل‬,,‫=الَذِي‬kendilerine söylenende kötülükten dolayı üzerine o nefisleri- etmelerinden üzerinde Biz de
,,
o zalimlere gök- ne zulmedenlere dolayı o zalim- yoldan çıkmaların-
n ‫=فأ ْنز ْلنا‬biz de indirdik ,, ten ağır bir azap tâatimizden ayrıl- lerin üstüne dan ötürü o zalim-
,,
indirdik. dıkları için gökten gökten kor- lerin üzerine gök-
‫=على‬üzerine azap indirdik. kunç bir azab ten bir bela indir-
indirdik. dik.
‫ظلموا‬,,ِ‫=الَذِين‬zulmedenlerin
‫= ِرجْ ًزا‬bir azab ‫اء‬
,, ِِ ‫سم‬َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬gökten
ِ‫ي ْفسقون‬,,‫كانوا‬,,‫=بِما‬yaptıkları kötülükl ,,

erden,,dolayı,,

2. Hani Musa kav- Hani Mûsa kavmi- Hani, bir vakit Ve yine bir kere-
60
.. ِ‫=و ِإ ِذ‬hani ‫ى‬ َِٰ ‫=اسْتسْق‬su istemişti ..
mi için su istedi ne su dilemişti, biz- Musa, kavmi sinde Musa, kav-
َِٰ ‫=موس‬Musa ‫= ِلق ْو ِم ِِه‬kavmi için de
‫ى‬ kendisine, ler de "Asân ile ta- için su arayın- minin su ihtiyacı
«Elindeki değ- şa vur" diye em- ca; asanla ta- için (Bize) yalvar-
..

‫=فق ْلنا‬demiştik ِْ‫=اض ِْرب‬vur neği şu taşa reylemiştik. O taş- şa vur, demiş- mıştı ve Biz de
vur» dedik. Bu- tan on iki pınar tik de, taştan kendisine: Asanla
ِ‫=بِعصاك‬asanla ِ‫=الحجر‬taşa ْ nun üzerine o akmıştı ki her kabi- oniki çeşme kayaya vur demiş-
taştan oniki tane le kendi içeceği pı- fışkırmış, her tik. Bunun üzerine
ِْ ‫ =فا ْنفجر‬fışkırmıştı ِ‫= ِم ْنه‬ondan pınar fışkırıver- narı bilmişti. Kendi- zümre su ala- oradan on iki kay-
‫ت‬ ..
mişti. Her gru- lerine "Allah'ın rız- cağı yeri öğ- nak (birden) fışkır-
ِ‫ع ْشرة‬..‫=اثْنتا‬on iki bun hangi pınar- kından yeyin için, renmişti. Al- mıştı ki halkın tümü
..
dan su içeceği yeryüzünü haksız lah´ın rızkında nereden (hangi
ِ‫=ع ْينًا‬göze (pınar) ِ‫ع ِلم‬..‫=ق ِْد‬bilmişti belirlenmişti. yere fesada ver- yeyin, için, kaynaktan) içece-
..
«Allah´ın size meyin" demiştik. yalnız yeryü- ğini bilsin. (Ve Mu-
ُِّ ‫=ك‬bütün ِ‫=أناس‬insanlar
‫ل‬ bağışladığı rızık- zünde boz- sa demişti): Allah
lardan yiyin, için gunculuk ya- tarafından verilen
‫=م ْشرِبه ِْم‬kendi içecekleri yeri ..ve yeryüzünde parak, karışık- rızıktan yiyip için,
..

kargaşalık çıka- lık çıkarmayın. ama yeryüzünün


‫=كلوا‬yiyin ‫=وا ْشربوا‬ve için rarak azıtmayın» .. yozlaşmasına ve
dedik. çürümesine yol
ِِ ‫ ِر ْز‬..‫ن‬
‫ق‬ ِْ ‫= ِم‬rızkından ‫اّلل‬
َِِ =Allah’ın açacak bozguncu-
luk yapmayın.
‫ت ْعث ْوا‬..ِ‫=ول‬ve (başkalarına) saldırmayın
.. ..

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
ِ‫=م ْف ِسدِين‬bozgunculuk yaparak ..

2.
61
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=ق ْلت ِْم‬siz demiştiniz ki ,,
Hani siz: “Ey Hani sizler "Yâ
Musa, bir çeşit Mûsa! Bizler bir
Hani; siz, Ey Ve bir zamanlar yi-
,,
Musa, biz bir ne size: Ey Musa,
َِٰ ‫موس‬,,‫=يا‬ey Musa
‫ى‬ ,,
yemeğe elbette türlü yemeğe çeşit yemeğe doğrusu biz bir çe-
dayanamayız. imkânı yok katla- elbette daya- şit yiyecekle yeti-
ِ‫صبِر‬ ْ ‫ن‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ل‬biz dayanamayız
,,
Rabb’ine dua et namayız, Rabbine namayız. nemeyiz, öyleyse
de yerin bitirdiği bizim için yalvar da Rabbına dua Rabbine dua et de
ِ‫طعام‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬yemeğe ِ‫احد‬ ِ ‫=و‬bir sebze, acur, sa- toprağın yetiştirdiği et de bizim bize topraktan yeti-
rımsak, merci- şeylerden, sebze- için yerde ye- şen ürünler, sebze,
ِ‫=فادْع‬dua et ‫=لنا‬bizim için
,, mek ve soğan- sinden, kabağın- tişen samısak, salatalık, sarımsak,
,,
dan bizim için de dan, sarımsağın- sebze, acur, mercimek, soğan
ِ‫=ربَك‬Rabbine ِْ‫=ي ْخ ِرج‬çıkarsın çıkarsın.” demiş- dan, mercimeğin- mercimek ve (gibi ürünler) çıkar-
tiniz. Musa da: den, soğanından soğan bitirsin, sın demiştiniz.
‫=لنا‬bize ‫= ِم َما‬şeylerden “Siz bayağı olan bizlere göndersin" demiştiniz, (Musa): Daha ha-
şeyle hayırlı olan demiştiniz. Mûsa Musa da; siz yırlı (ve onurlu)
ِ‫=ت ْن ِبت‬bitirdiği ِ‫= ْاْل ْرض‬yerin şeyi değiştirmek da "Ayol, sizler bayağı olan olan durumu daha
mi istiyorsunuz? daha iyisini daha şeyle hayırlı aşağılık olanla mı
‫ب ْق ِلها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sebzesinden Öyle ise bir şeh- bayağısıyla mı de- olanı değiştir- değiştirmek istiyor-
re inin. Sizin için ğişmek istiyorsu- mek mi isti- sunuz? O halde,
‫=و ِقثَا ِئها‬acurundan istediğiniz şeyler nuz? Şehre inin, yorsunuz? Öy- utanç içinde Mısır'a
vardır.” demişti. dilediğiniz orada leyse bir şehre dönün; orada iste-
‫ومها‬ ِ ‫=وف‬sarımsağından Onların üstüne bulunur" demişti. inin, istediğiniz diğiniz şeylere ka-
horluk ve yoksul- Yâ Muhammed! şeyler vardır, vuşabilirsiniz! de-
‫=وعد ِسها‬mercimeğinden luk vuruldu. Al- Onlar zilletle, mes- demişti. Onla- mişti. Böylece, on-
ِ‫=وبص ِلها‬soğanından ِ‫=قال‬dedi ki lah’tan bir gaza- kenetle kuşatıldılar rın üstüne hor- lara yoksulluk,
,,
ba da uğradılar. (Zillet, meskenet luk ve yoksul- düşkünlük damgası
ِ‫=أتسْت ْبدِلون‬değiştirmek mi istiyorsunuz Bu, şüphesiz ki altında bırakıldı- luk vuruldu. vuruldu ve Allah'ın
,, ,,
Allah’ın ayetlerini lar). Allah'ın gaza- Allah'ın gaza- gazabına uğradılar.
? ‫ى‬ َِٰ ‫أدْن‬,,ِ‫هو‬,,‫=الَذِي‬daha aşağı olanı inkar ettiklerin- bına uğradılar. Şu bına uğradılar, Bütün bunlar, Al-
,, ,,
den, peygamber- hüsran ise âyât-ı şüphesiz ki lah'ın mesajının
ِ‫خيْر‬,,ِ‫هو‬,,‫= ِبالَذِي‬iyi olanla lerini de haksız ilâhiyeyi inkâr ettik- bu; Allah'ın
,,
gerçeğini inkar et-
yere öldürdükle- lerinden ve pey- âyetlerini inkâr medeki ısrarları ve
‫=ا ْه ِبطوا‬inin ‫ص ًرا‬ ْ ‫= ِم‬bir şehre rinden idi. İşte gamberleri nâhak ettiklerinden, haksız şekilde
,,
bu ceza, isyan yere öldürdüklerin- peygamberle- Peygamberleri öl-
‫لك ِْم‬,,‫ن‬ َِ ِ ‫=فِإ‬sizin için var
,, ,, ettiklerinden, dendi; şu hüsran rini de haksız dürmeleri yüzün-
aşırı gittiklerin- âsi olduklarından yere öldürdük- dendir: Bütün bun-
‫سأ ْلت ِْم‬,,‫=ما‬istediğiniz şeyler den dolayı idi. ve isyanın bütün lerindendi. Bu, lar, (Allah'a) isyan
,,
hududunu aştıkla- isyan ettikle- etmeleri ve hakkın
ِْ ‫=وض ِرب‬vuruldu ِ‫=عل ْي ِهم‬üzerlerine
‫ت‬ rındandı. rinden, aşırı sınırlarını ihlal et-
gider oldukla- medeki ısrarların-
ِ‫=الذِلَة‬alçaklık rındandı. dan dolayıdır.

ِ‫=و ْالمسْكنة‬ve yoksulluk (damgası)


,, ,,

‫=وباءوا‬uğradılar
ِ‫=بِغضب‬bir gazaba
,,

ِ‫اّلل‬ َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’tan ِ‫= َٰذ ِلك‬işte bu ,,

‫كانوا‬,,‫=بِأنَه ِْم‬şüphesiz öyle oldu ,, ,,

ِ‫(=ي ْكفرون‬çünkü) inkâr ediyorlar ,, ,,

ِِ ‫=بِآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın
ِ‫=وي ْقتلون‬ve öldürüyorlardı
,,

ِ‫=النَبِيِين‬peygamberleri
ِِ ‫ ْالح‬,,‫ْر‬
‫ق‬ ِِ ‫=بِغي‬haksız yere ,,

,,
َٰ
ِ‫=ذ ِلك‬işte bu ‫= ِبما‬sebebiyledir
‫=عص ْوا‬isyan etmeleri
,,

ِ‫ي ْعتدون‬,,‫=وكانوا‬sınırı aştıkları ,,

2.
62
.. ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Müminler ile ya- Mü’minlerin ve
hudi, hıristiyan Nasrânîlerden,
Şüphesiz ki Kuşkusuz, (bu ilahi
Mü´minler, kelama) iman
َ
‫هادوا‬..ِ‫=والذِين‬ve Yahudiler ve sabiilerden Yahudilerden,
..
Yahudiler, edenler ile Yahudi
Allah´a ve Ahiret Sâbiîlerden olup Nasrani ve inancının takipçile-
َِٰ ‫=والنَصار‬ve Hristiyanlar
‫ى‬ gününe
..
inanıp Allah'a ve âhiret Sabiilerden; rinden, Hıristiyan-
iyi ameller işle- gününe iman ede- kim Allah´a ve lardan ve Sabiiler-
ِ‫صابِئِين‬ َ ‫=وال‬ve Sabiiler ..
yenler, hiç şüp- rek işleri salâh ahiret gününe den Allah'a ve Ahi-
hesiz, Rabbleri olanların Allah ya- inanıp, salih ret Günü'ne inan-
ِ‫آمن‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬kim inanırsa ِ‫اّلل‬
.. َِ ِ‫=ب‬Allah’a katında mükâfat- nında ecirleri ol- amelde bulu- mış, doğru ve ya-
larını alacaklar- duktan başka ne nursa, elbette rarlı işler yapmış
‫=و ْالي ِْو ِِم‬ve gününe ‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret dır; onlar için kendileri için korku onların Rabla- olanların tümü
..
korku yoktur; on- var, ne de keder rı katında mü- Rablerinden hak
ِ‫=وع ِمل‬ve yaparsa ‫=صا ِل ًحا‬iyi işler lar artık hiç göreceklerdir. kafaatları var- ettikleri mükafatları
.. ..
üzülmeyecekler- dır. Hem onla- alacaklardır; ve on-
‫=فله ِْم‬onlar için vardır
.. .. dir. ra bir korku lar ne korkacak, ne
yoktur, mah- de üzüleceklerdir.
‫=أجْ ره ِْم‬mükâfatları ِ‫= ِع ْند‬katında zun da olacak
değildirler.
‫=ربِ ِه ِْم‬Rablerinin
‫عل ْي ِه ِْم‬..ِ‫خ ْوف‬..ِ‫=ول‬onlara korku yoktu .. ..

r
ِ‫يحْ زنِون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlar üzülmeyec .. ..

eklerdir

2.
63
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=أخ ْذنا‬almış Hani sizden ke- Hani sizlerden mi- Hani sizden İşte o zaman, Sina
sin söz almış ve sak almış ve Tûr’u sapasağlam Dağı'nı üzerinize
‫= ِميثاقك ِْم‬sizin sözünüzü ,,
Tur dağını üstü- üzerinize kaldır- söz almıştık. şahit tutarak ciddi
nüze çıkararak mıştık da, "Gön- Tur´u da üstü- ve samimi (görü-
‫=ورف ْعنا‬kaldırmıştık ِ‫=ف ْوقكم‬üzerinize «size verdiğimizi derdiğimiz Kitab'a nüze kaldır- nen) taahhüdünüzü
kuvvetle tutun ve dört el ile sarılın ve mıştık. Size kabul etmiş ve Size
ِ‫الطور‬ ُّ =dağı ‫=خذوا‬tutun içindekileri hatır- içindekinden gafil veridğimize bahşettiğimiz şeye
layın ki, takva olmayın ki isyan- sımsıkı sarılın, (bütün) gücünüzle
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
sahiplerinden dan kurtulabilesi- onda olanları sımsıkı sarılın ki
ِ‫آتيْناك ْم‬,,‫=ما‬size verdiğimizi ,,
olasınız» dedik. niz" demiştik. hatırlayın ki Allah'a karşı so-
ِ‫=بِق َوة‬kuvvetle ‫=وا ْذكروا‬hatırlayın sakınmış ola-
sınız.
rumluluğunuzun bi-
lincine varasınız!
‫فِي ِِه‬,,‫=ما‬içinde olanı ‫=لعلَك ِْم‬belki
,,
(demiştik).

ِ‫=تتَقون‬korunursunuz
2.
64
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=تولَيْت ِْم‬dönmüştünüz Bunun arkasın-
dan verdiğiniz
Sizler bu misakı
vermişken yine
Sonra o sözü
müteakip yine
Ama siz ondan
sonra sözünüzden
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ardından ِ‫= َٰذ ِلك‬bunun sözden döndü-
nüz. Eğer Al-
sonunda yüz çe-
virdiniz. Allah'ın
yüz çevirdiniz.
Eğer üstünüz-
döndünüz! Eğer Al-
lah'ın size lütfu ve
ِ‫=فل ْول‬eğer olmasaydı ِ‫=فضْل‬iyiliği
..
lah´ın üzeriniz-
deki fazlı ve
hakkınızdaki lütfu,
merhameti olma-
de Allah´ın
fazlu rahmeti
merhameti olma-
saydı kendinizi
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْك ِْم‬size merhameti ol- saydı şüphe yok olmasaydı muhakkak ziyana
masaydı kesin- hüsrana düşenler- hüsrana uğra- uğrayanlar arasın-
ِ‫=ورحْ مته‬ve merhameti .. likle hüsrana uğ- den idiniz. yanlardan da bulurdunuz.
rayanlardan olurdunuz.
‫=لك ْنت ِْم‬elbette olurdunuz.. olurdunuz.

ِ‫ ْالخا ِس ِرين‬..ِ‫= ِمن‬ziyana uğrayanlardan ..

2.
65
,, ِ‫=ولق ْد‬elbette ِ‫=ع ِل ْمتم‬bilmişsinizdir İçinizden Cumar- Kasem ederim.
tesi yasağını İçinizden cumarte-
Andolsun ki,
içinizden cu-
Nitekim, içinizde
Sebt Günü'nün
‫اعْتد ْوا‬,,ِ‫=الَذِين‬haddi aşanları ,,
çiğneyenleri bil- sinin hürmetine te-
miş olmaktası- cavüz edenleri bil-
martesi günü
haddi aşanları
kutsallığını ihlal
edenleri biliyoruz;
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden nız. Onlara diniz. Bizler onlara
´Aşağılık may- "Maymun kesilin,
elbette bilirsi-
niz. İşte biz
bu davranışlarınız-
dan ötürü onlara:
ِِ ‫س ْب‬
‫ت‬ َ ‫ال‬,,‫=فِي‬cumartesi günü ,,
munlara dönün» cehennem olun!"
dedik. demiştik.
onlara: Aşağı-
lık maymunlar
Aşağılık maymun-
lar gibi olun! dedik.
‫=فق ْلنا‬işte dedik ‫=له ِْم‬onlara
,, olun, dedik.

‫=كونوا‬olun ً ‫= ِقردِة‬maymunlar
ِ‫=خا ِس ِئين‬aşağılık
2.
66
.. ‫=فجع ْلناها‬ve bunu yaptık .. ..
Bu cezayı, onu Ve bu âkıbeti evvel Artık bunu
görenlere ve gelenlerle sonraki- hem önünde-
Ve onları hem
kendi zamanları,
ًِ ‫=نك‬ibretlik bir ceza
‫ال‬ .. ..
sonradan gelip lere kâhir bir ibret, kilere, hem de
işitenlere ibret ve saygılı kullarımız ardındakilere
hem de bütün ge-
lecek zamanlar için
‫يديْها‬..ِ‫بيْن‬..‫= ِلما‬önündekilere takva sahiplerine için de belîğ bir
öğüt yaptık.
ibret verici bir
nasihat kılmıştık. ceza, hem de
uyarıcı bir örnek
kıldık, Allah'a karşı
‫خ ْلفها‬..‫=وما‬ve ardından geleceklere .. ..
müttakilere bir
öğüt kıldık.
sorumluluklarının
bilincinde olanlara
ً‫=وم ْو ِعظ ِة‬ve bir öğüt .. .. da ibret alınacak
bir ders.
ِ‫= ِل ْلمت َ ِقين‬müttakiler için ..

2.
67
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti Hani Musa, Hani Mûsa kavmi-
kavmine: «Allah ne "Allah sizlere
Hani, bir de Hani, o zaman Mu-
Musa kavmi- sa, halkına: Dinle-
َِٰ ‫=موس‬Musa ‫= ِلق ْو ِم ِِه‬kavmine
‫ى‬ size bir sığır bir inek boğazla-
kesmeyi emredi- manızı emir buyu-
ne: Allah, her- yin! Allah bir sığır
halde bir sığır kurban etmenizi
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah yor» dedi de ruyor" deyince,
kavmi kendisine: "Bizi eğlence yeri-
boğazlamanızı emrediyor demişti.
emrediyor, Onlar: Sen bizimle
‫=يأْمرك ِْم‬size emrediyor ,,
«Bizimle alay mı ne mi koyuyor-
ediyorsun?» de- sun?" cevabını
demişti. Onlar: alay mı ediyorsun?
Sen bizimle dediler. O: Bu ka-
‫ت ْذبحوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬kesmenizi ً ‫=بقرِة‬bir inek ,, yince, o da onla- vermişlerdi. Mûsa alay mı edi- dar cahil olmaktan
ra: «Cahillerden "Öyle kendini bil- yorsun, de- Allah'a sığınırım!
‫=قالوا‬dediler biri olmaktan Al- mezlerden olmak- mişlerdi. Musa diye cevap verdi.
lah´a sığınırım» tan (öyle kendini da: Ben cahil-
ِ‫هز ًوا‬,,‫=أتت َ ِخذنا‬bizimle alay mı ediyors ,, ,, ,, dedi. bilmezlere katıl- lerden olmak-
maktan) Allah'a sı- tan Allah´a sı-
un? ِ‫=قال‬dedi ِ‫=أعوذ‬sığınırım ğınırım" dedi. ğınırım, de-
mişti.
ِ‫اّلل‬
َِ ‫= ِب‬Allah’a ِ‫أكون‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬olmaktan
ِ‫ ْالجا ِه ِلين‬,,ِ‫= ِمن‬cahillerden
2. Onlar: «Rabbine Onlar "Rabbine bi- Onlar, Bizim Onlar: (Madem öy-
68
.. ‫=قالوا‬dediler ِ‫=ادْع‬dua et ..
dua et de bize o zim için yalvar ki için Rabbına le), Rabbine bizim
‫=لنا‬bizim için ِ‫=ربَك‬Rabbine
..
sığırın nasıl ol-
duğunu açıkla-
nasıl inekmiş bize dua et de onu
bildirsin" dediler. bize iyice bil-
için dua et de bu-
nun nasıl bir kur-
ِْ ِ‫=يبي‬açıklasın ‫=لنا‬bize
‫ن‬ sın» dediler.
Musa da: «Rab-
Mûsa "Allah şöyle dirsin, demiş-
buyuruyor: Bir inek lerdi. Musa
ban olacağını bize
açıklasın dediler.
ِ‫ ِهي‬..‫=ما‬onun ne olduğunu .. ..
bim ´o sığır ne
yaşlı ve ne de
ki ne yaşlı, ne de da: Allah, o,
körpe olmayıp, ikisi ne çok kart,
(Musa) Bakın! de-
di, O, ne yaşlı ne
ِ‫=قال‬dedi ki ِ‫=إِنَه‬şüphesiz O
.. .. körpe olup bu ortası. Haydi emro- ne de çok körpe, ama ikisi
ikisi arasında or- lunduğunuz işi gö- körpedir. İkisi arasında orta yaşta
ِ‫=يقول‬diyor ki ‫=إِنَها‬gerçekten o
.. .. ta yaşlıdır´ diyor, rün" dedi. ortası dinç bir bir sığır olmasını
haydi size emre- sığırdır, buyu- istiyor. O halde si-
ِ‫=بقرة‬bir inektir
.. dileni yapın» ruyor. Artık ze verilen emri ye-
dedi. emrolunduğu- rine getirin!
ِ‫ارض‬ ِ ‫ف‬..ِ‫=ل‬yaşlı olmayan .. nuz şeyi ya-
pın, demişti.
ِ‫ ِب ْكر‬..ِ‫=ول‬ve körpe de olmayan
.. .. ..

ِ‫=عوان‬orta yaşlı ِ‫=بيْن‬arasında


..

ِ‫= َٰذ ِلك‬bunun ‫=فا ْفعلوا‬haydi yapın ..

ِ‫تؤْ مرون‬..‫=ما‬size emredileni ..

2. Onlar: «Rabbine Onlar "Rabbine bi- Dediler ki: Bi- Onlar: Rabbine bi-
69
,, ‫=قالوا‬dediler ki ِ‫=ادْع‬dua et ,, ,,
dua et de bize o zim için yalvar ki zim için Rab- zim için dua et de
‫=لنا‬bizim için ِ‫=ربَك‬Rabbine
,,
sığırın rengini rengi ne imiş, bize
bildirsin» dediler. bildirsin" dediler.
bına dua et de onun renginin nasıl
onun ne renk olacağını bize açık-
ِْ ِ‫=يبي‬açıklasın ‫=لنا‬bize
‫ن‬ Musa da: «Rab- Mûsa "Rabbim
bim, ´o sığır gö- şöyle buyuruyor:
olduğunu bize lasın dediler. (Mu-
iyice açıklasın. sa'nın) cevabı şu
ِ‫ل ْونها‬,,‫=ما‬onun rengi nedir ِ‫=قال‬dedi ,, ,,
renlerin gözüne Rengi sapsarı bir
hoş gelecek par- inek, bakanların
O da: Rabbım oldu: O, kurbanın
diyor ki: O ba- sarı renkte, parlak
ِ‫=إِنَه‬şüphesiz O ِ‫=يقول‬diyor ki
,, ,, lak sarı renkte- hoşuna gider" de- kanları rahat- tonda, görenlere
dir´ diyor.» dedi. di. latacak sapsa- zevk veren bir sığır
‫=إِنَها‬gerçekten o ِ‫=بقرة‬bir inektir ,, ,, rı renkli bir olmasını istiyor.
inektir, demiş-
ِ‫فاقِع‬,,ِ‫=صِ ْفراء‬parlak sarı ,, ti.

‫=ل ْونها‬renginde ‫=تس ُِّر‬sevinç verir ,,

ِ َ‫=الن‬bakanlara
ِ‫اظ ِرين‬
2. Onlar: «Rabbine Onlar "Rabbine bi- Dediler ki: Onlar: Rabbine bi-
70
.. ‫=قالوا‬dediler ki ِ‫=ادْع‬dua et .. ..
dua et de bu sı- zim için yalvar ki Rabbına dua zim için dua et de
‫=لنا‬bizim için ِ‫=ربَك‬Rabbine
..
ğırı bize iyice ta- nedir, bize bildir-
nımlasın. Biz sı- sin, zira hangi inek
et, bize açıkça onun nasıl olaca-
niteliğnin ne ğını bize (daha
ِْ ِ‫=يبي‬açıklasın ‫=لنا‬bize
‫ن‬ ğırları birbirinden olduğunu kestire-
ayırdedemez ol- medik. Bununla
olduğunu bil- açık) bildirsin,
dirsin. Çünkü (çünkü) bize göre
ِ‫ ِهي‬..‫=ما‬onun nasıl bir şey olduğunu.. .. .. ..
duk. Allah diler- beraber Allah di-
se bu karışıklı- lerse elbette bulu-
bizce sığırlar tüm sığırlar birbiri-
birbirine ben- ne benzer; ve son-
َِ ‫= ِإ‬zira ِ‫= ْالبقر‬o inek
‫ن‬ .. ğın içinden çıka- ruz" dediler. ziyor. Allah di- ra, Allah arzu
rız» dediler. lerse biz elbet- ederse biz elbette
ِ‫=تشابه‬benzer geldi ‫=عليْنا‬bize .. te hidayete doğru yola yöneli-
erenlerden riz! dediler.
‫=و ِإنَا‬ama mutlaka biz ‫ن‬
.. ِْ ‫= ِإ‬eğer .. oluruz.

ِ‫=شاء‬dilerse ‫اّلل‬
َِ =Allah
ِ‫=لم ْهتدون‬hidayeti buluruz ..

2.
71
,, ِ ‫=ق‬dedi ki ِ‫=إِنَه‬şüphesiz O
‫ال‬ ,, ,,
Musa: «Rabbim, Mûsa "Rabbim Dedik ki: Rab- (Musa'nın) cevabı
´o, boyunduruğa şöyle buyuruyor: O bım, o, ne bo- şu oldu: O, kurba-
ِ‫=يقول‬şöyle diyor ‫=إِنَها‬gerçekten o
,, ,,
koşulup toprak öyle bir inek ki hiç yunduruğa nın ekinleri sula-
sürmemiş, top- koşulur da toprağı koşulup arazi mak veya toprağı
ِ‫=بقرة‬bir inektir
,,
rak sulamada sürer, yahut ekini sürecek, ne sürmek için hiç ko-
kullanılmamış, sular değil; salma de ekin sula- şulmamış, kusur-
ِ‫ذلول‬,,ِ‫=ل‬boyunduruk altına alınmamış ,, ,,
özürsüz ve ala- gezer, üzerinde yacak bir inek- suz, alacasız bir
casız bir sığırdır´ alacası yok" dedi. tir, zillete uğ- sığır olmasını isti-
ِ‫=ت ِثير‬sürmek için ِ‫اْل ْرض‬,, ِْ =yeri diyor» dedi. Bu- Onlar "İşte doğru- ramamıştır. yor. Onlar: İşte,
nun üzerine on- sunu şimdi söyle- Bütün kusur- sonunda gerçeği
‫ت ْس ِقي‬,,ِ‫=ول‬ve sulamaz ,, lar «İşte şimdi din" diyerek bul- lardan uzaktır. bildirdin! dediler; ve
hakkı ile anlat- dukları ineği niha- Onun alacası hemen (onu) kur-
ِ‫= ْالح ْرث‬ekin ِ‫=مسلَمة‬kusursuz tın» diyerek ta- yet boğazladılar ki, da yoktur, bu- ban ettiler, halbuki
nımlanan sığırı evvelce bu işi yuruyor. On- neredeyse hiçbir
ِ‫ ِشية‬,,ِ‫=ل‬hiçbir alacası yok ِ‫= ِفيها‬onda
,, ,, kestiler, nere- görmeye yaklaş- lar: İşte şimdi şey yapmadan ka-
deyse bunu mamışlardı. gerçeği ortaya lacaklardı.
‫=قالوا‬dediler ِ‫= ْاْلن‬işte şimdi ,, yapmayacaklar- koydun, dedi-
dı. ler. Hemen
ِ‫= ِجئْت‬getirdin ‫ق‬ِِ ‫= ِب ْالح‬doğruyu onu boğazla-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
dılar ki az kal-
‫=فذبحوها‬ve boğazladılar onu ,, ,,
sın bunu
ِ‫ي ْفعلون‬,,‫كادوا‬,,‫=وما‬az daha yapmay ,, ,,
yapmayacak-
lardı.
acaklardı

2.
72
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=قت ْلت ِْم‬siz öldürmüştünüz ..
Hani bir adam
öldürmüştünüz
Hani sizler birini
öldürmüş de birbi-
Hani, siz bir
kişiyi öldür-
Çünkü ey İsrailo-
ğulları, siz bir
‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬bir adam
..
de bu suçu birbi-
rinize atmaya
rinizin üstüne at-
mıştınız, halbuki
müştünüz de;
sonra o konu-
adam öldürmüştü-
nüz ve sonra da bu
‫=فادَارأْت ِْم‬birbirinizle atışmıştınız ..
kalkmıştınız.
Oysa Allah giz-
Allah sakladığınızı
çıkaracaktı.
da birbirinizle
çekişmeye
suçlunun sorumlu-
luğunu birbirinizin
ِ‫=فِيها‬onun hakkında ‫اّلل‬.. َِ ‫=و‬oysa Allah ..
lediğinizi ortaya
çıkaracaktı.
başlamıştınız.
Allah ise sizin
üstüne atmıştınız.
Oysa Allah, sizin
ِ‫=م ْخ ِرج‬ortaya çıkarıcıdır .. gizlediğinizi örtbas ettiğiniz her
açığa çıkarıcı- şeyi açığa çıkar-
‫ك ْنت ِْم‬..‫=ما‬olduğunuz şeyi .. dır. maya kadirdir.

ِ‫=ت ْكتمون‬gizlemiş
2.
73
,, ‫=فق ْلنا‬dedik ki ,,
Bu amaçla «Ke- "Maktulün cesedi- Sığırın bir Biz dedik ki: Bu
silen sığırın bir ne o kestiğiniz ine- parçasını ölü- (prensibi) bu gibi
ِ‫=اض ِْربوه‬vurun ona (öldürülene) ,, ,,
parçasını o öldü- ğin bir parçasıyla ye vurun, de- (çözümlenmemiş
rülen adamın vurun!" diye emret- miştik. İşte Al- cinayet olaylarının
ِ‫ضها‬ ِ ‫(=بِب ْع‬ineğin) bir parçasıyla ,, ,,
cesedine değdi- tik, işte Allah ölüle- lah ölüleri böy- bazılarında da uy-
rin» dedik. İşte ri de tıpkı bunun le diriltir. Ve gulayın: Bu yolla
ِ‫ =ك َٰذ ِلك‬işte böylece ‫=يحْ يِي‬diriltir
,, ,,
Allah böylece gibi diriltir. Ve sizlere ayetle- Allah canları ölüm-
ölüleri diriltir ve im'ân ile düşün- rini gösterir ki, den korur ve kendi
َِ =Allah ‫ى‬
‫اّلل‬ َِٰ ‫= ْالم ْوت‬ölüleri düşünesiniz diye meniz için kudreti- aklınızı başı- iradesini size gös-
size ayetlerini nin âyâtını sizlere nıza alasınız. terir ki (bunu gö-
‫=وي ِريك ِْم‬ve size gösterir ,, ,, gösterir. böylece gösterir. rüp) muhakemenizi
kullan(mayı öğ-
‫=آياتِ ِِه‬ayetlerini ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,, ren)ebilirsiniz.

ِ‫=ت ْع ِقلون‬düşünürsünüz
2.
74
.. ِ‫=ث َم‬sonra yine ‫ت‬
.. ِْ ‫=قس‬katılaştı Bütün bu olay- Bu hadise üzerine Sonra bunun Ama, bütün bun-
lardan sonra de yürekleriniz ardından kalb- lardan sonra kalp-
‫=قلوبك ِْم‬kalbleriniz ‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ardından katılaştı. Şimdi kaskatı kesildi. leriniz
kalpleriniz yine sonradan yine yine ka- leriniz katılaştı; ka-
tılaştı. Şimdi ya gibi hatta daha
ِ‫= َٰذ ِلك‬bunun ِ‫=ف ِهي‬şimdi onlar onlar taş gibi, Evet, onlar taş gibi onlar taş gibi- da sert oldu; Çün-
..
hatta taştan bile hatta daha duygu- dir. Yahut da- kü, unutmayın, öy-
ِِ‫=ك ْال ِحجارة‬taş gibi ‫=أ ِْو‬hatta ..
daha katıdırlar. suz. Zira öyle taş ha da katı. Zi- le kayalar var ki
Çünkü öyle taş- var ki içinden ne- ra öylesi var- içinden ırmaklar
ُّ‫=أش ِد‬daha da ً ‫=قسْوِة‬katıdır
.. lar var ki, içlerin- hirler akıyor, öyle dır ki; ondan fışkırır; ve öylesi de
den ırmaklar taş var ki yarılıyor ırmaklar kay- var ki, yarıldığında
َِ ِ‫=وإ‬çünkü
‫ن‬ akar. Yine öyle da bağrından su nar, öylesi içinden su çıkar;
taşlar var ki, çat- fışkırıyor, öyle taş vardır ki; yarı- bazısı da Allah
ِ‫ ْال ِحجارِة‬..ِ‫= ِمن‬öyle taş var ki larlar da bağırla- var ki Allah'ın haş- lıp ondan su korkusuyla (yerin-
.. .. ..
rından su fışkırır. yetinden yerlerde fışkırır, öylesi den kopup) aşağı
ِ‫يتف َجر‬..‫=لما‬fışkırır ِ‫= ِمِْنه‬içinden Yine öyle taşlar yuvarlanıyor. Allah de vardır ki; yuvarlanır. Allah,
var ki, Allah kor- işlediğiniz şeyler- Allah korku- yaptıklarınızdan
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar kusu ile dağlar- den asla gafil de- sundan yuvar- gafil değildir!
dan yuvarlanıp ğil. lanır. Allah,
‫ ِم ْنها‬..‫ن‬ َِ ِ‫=وإ‬öylesi de var ki ..aşağı inerler. Al-.. .. yaptıklarınız-
lah yaptıkları- dan asla gafil
ِ‫شقَق‬ َ ‫ي‬..‫=لما‬çatlayıverir de nızdan asla ha- ..
değildir.
bersiz değildir.
ِ‫=في ْخرج‬çıkar ِ‫= ِم ْنه‬ondan
ِ‫= ْالماء‬su ‫ ِم ْنها‬..‫ن‬ َِ ِ‫=وإ‬öylesi de var ki .. .. ..

ِ‫ي ْهبِط‬..‫=لما‬aşağı yuvarlanır ..

‫خِ ْشي ِِة‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬korkusundan ِ‫اّلل‬َِ =Allah


.. ‫=وما‬ve değildir ‫اّلل‬ َِ =Allah
ِ‫= ِبغا ِفل‬gafil
ِ‫ت ْعملون‬..‫=ع َما‬yaptıklarınızdan
2.
,, ِ ‫طمع‬
‫ون‬ ْ ‫=أفت‬umuyor musunuz? ,,
Şimdi siz onların Ey mü'minler! Onların size Şimdi, onların teb-
75 size inanacakla- Yoksa sizin sözü- inanacaklarını liğ ettiğimiz şeye
‫يؤْ ِمنوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬inanacaklarını ‫=لك ِْم‬size rını mı umuyor-
sunuz? Oysa
nüzle onların ima- mı umuyorsu- inanacaklarını bek-
na gelmelerini mi nuz? Onlar- liyor musunuz?
‫=وق ِْد‬oysa ِ‫=كان‬vardı ki ,,
onlar arasında
öyle bir grup var
bekliyorsunuz? dan öyle bir Aksine, bir çoğu Al-
Bilmez misiniz içle- zümre vardı lah'ın kelamını din-
ِ‫ =ف ِريق‬bir grup ‫= ِم ْنه ِْم‬bunlardan
,, ,,
ki, Allah´ın
kelâmını işitirler
rinde öyle taife
vardı ki Allah'ın
ki, Allah´ın ke- ler ama onu anla-
lamını dinler- dıktan sonra bile
ِ‫=يسْمعون‬işitirlerdi de ِ‫=كَلم‬sözünü ,, ve anlamına kelâmını dinlerler, lerdi de akılları bile çarpıtırlar.
akılları yattıktan layıkıyla anladıktan yattıktan son-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=ث َِم‬sonra sonra, onu bile sonra onu bile bile ra, bile bile
bile değiştirirler- tahrif ederlerdi. bunu değişti-
ِ‫=يح ِرفونه‬onu değiştirirlerdi ,, di. rirlerdi.

ِْ ‫= ِم‬ardından
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬
ِ‫عقلوه‬,,‫=ما‬düşünüp akıl erdirdikten ,, ,,

ِ‫ي ْعلمون‬,,‫=وه ِْم‬bildikleri halde ,,

2. Onlar müminler İman edenlerle Mü´minlerle Nitekim, imana er-


76
.. ‫=و ِإذا‬zaman ‫=لقوا‬rastladıkları ile karşılaştıkla- karşılaştılar mı karşılaştıkları miş olanlarla buluş-
َ
‫آمنوا‬..ِ‫=الذِين‬inananlara ‫=قالوا‬derler derler. Fakat bir- Birbirleriyle yalnız dık derlerdi, inandığınız gibi)
rında «inandık» "İman ettik" derler. zaman, inan- tuklarında, (Sizin

‫=آمنَا‬inandık ‫=و ِإذا‬zaman birleri ile başba- kaldıkları zaman birbirleriyle


şa kaldıkları za- ise "Rabbinizin
inanıyoruz! derler;
baş başa kal- ama birbirleriyle
ِ‫=خَل‬yalnız kaldıkları ‫=ب ْعضه ِْم‬bazısı man
..
«Rabbiniz karşısında aleyhi- dıklarında, baş başa kaldıkla-
katında aleyhini- nize hüccet edin- Rabbınızın ka- rında, Rabbinizin
ِ‫ب ْعض‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬bazısıyla ‫=قالوا‬derler ze delil olarak sinler diye mi tutu- tında, aleyhin- kelamını size karşı
kullansınlar diye yor da Allah'ın size de delil gös- koz olarak kullan-
‫=أتحدِثونه ِْم‬onlara haber mi veriyorsunu mi Allah´ın size bildirdiği hakikatleri tersinler diye sınlar diye mi Al-
.. .. ..
açıkladıklarını onlara söylüyorsu- mi Allah´ın si- lah'ın size açıkla-
z ِ‫فتح‬..‫=بِمِا‬açtığı şeyleri ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın onlara anlatıyor- nuz, bunu akıl ze açıkladığını dığı şeyleri onlara
..
sunuz? Bunun edemiyor musu- onlara anlatı- haber veriyorsu-
‫=عليْك ِْم‬size yanlış olduğuna nuz?" derler. yorsunuz, bu- nuz? Aklınızı başı-
aklınız ermiyor na aklınız er- nıza toplamayacak
‫= ِليحا ُّجوك ِْم‬sizin aleyhinizde delil olarak mu?» derler.
.. miyormu? diye mısınız? derler... .. .

birbirlerini uya-
. kullansınlar ‫ه‬ ِِ ِ‫=ب‬onu ِ‫= ِع ْند‬katında rırlardı.

‫=ربِك ِْم‬Rabbiniz
ِ‫ت ْع ِقلون‬..ِ‫=أفَل‬Aklınızı kullanmıyor musu .. ..

nuz?

2. Acaba onlar bil- Bilmezler mi ki Al- Bilmiyorlarmı Bilmezler mi ki Al-


77
,,ِ ‫ي ْعلم‬,,ِ‫=أول‬bilmiyorlar mı ki?
‫ون‬ ,, ,,
miyorlar mı ki, lah onların gizle- ki; ne gizlerler, lah, açığa vurduk-
َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ِ‫=ي ْعلم‬bilir Allah onların gizli diklerini de, açığa
tuttukları ve açı- vurduklarını da bi-
ne açıklarlarsa ları şeylerden de
Allah hepsini gizlediklerinden de
ِ‫ي ِس ُّرون‬,,‫=ما‬onların gizlediklerini ,,
ğa vurdukları
herşeyi bilir.
liyor? bilir. haberdardır?

ِ‫ي ْع ِلنون‬,,‫=وما‬ve açığa vurduklarını ,, ,,

2.
78
.. ِ‫=و ِم ْنه ْم‬onların içinde vardır Onların içinde bir Bunların bir de
..
de ümmiler
Onlardan bir Onlar arasında ila-
..
ümmîleri var: Tev- kısmı ümmidir- hi kelamın gerçek
ِ‫=أ ِميُّون‬ümmiler (okuma- yazma rat nâmına ilimleri ler, kitabı an- bilgisine sahip ol-
bilmeyenler) bir yığın kuruntu- lamazlar. Bir mayan, kitap ile il-
ْ
ِ‫ي ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmezler ِ‫=ال ِكتاب‬Kitabı kitabı bilmezler. dan
vardır ki, bunlar başka bir şey takım batıl gisiz insanlar var;
değil, bunlar ancak şeyleri onlar (ki bunlar) sadece
َِ ِ‫=إ‬dışında ‫ي‬
‫ل‬ َِ ِ‫=أمان‬kuruntuları Bütün bildikleri zan içinde dolaşı- sadece zan- bir takım kuruntu-
birtakım asılsız yorlar. neder durur- lar(a tabi olurlar) ve
‫ه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬onlar ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬sadece kuruntulardır. lar. zanna dayanırlar.
Onlar sırf zanla-
ِ‫=يظنُّون‬zannediyorlar ra (saplantılara)
kapılmışlardır.
2. Kendi elleri ile ki- Yazıklar olsun o Vay, kitabı el- O halde, yazıklar
79
,, ِ ‫=فوي‬vay haline
‫ْل‬ ,,
tabı yazdıktan kimselere ki Kitab'ı leriyle yazıp olsun onlara ki,
ِ‫= ِللَذِين‬o kimselerin ki ِ‫=ي ْكتبون‬yazıp
,, ,,
sonra karşılığın- kendi elleriyle ya-
da birkaç para zarlar da sonra
da sonra az
bir paha ile
kendi elleriyle, ilahi
kelam(dan olduğu-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ‫= ِبأ ْيدِي ِه ِْم‬elleriyle elde etmek onunla hasis bir
amacı ile, «Bu, menfaat edinmek
satabilmek
için; bu, Allah
nu iddia ettikleri
hususlar)ı kaydet-
‫=ث َِم‬sonra ِ‫=يقولون‬derler ‫= َٰهذا‬bu Allah katından için "Bu Allah tara-
geldi» diyenlerin fından gelmiştir"
katındandır,
diyenlerin, el-
tikten sonra, az bir
kazanç elde etmek
‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬katındandır ‫اّلل‬
َِِ =Allah vay haline! Elle- derler. Yazıklar ol- lerinin yazdık- için, Bu Allah'tan-
rinin yazdığın- sun o ellerinin larından dola- dır! derler. (Böyle
‫= ِلي ْشتروا‬satmak için ‫= ِب ِِه‬onu ,, dan ötürü vay yazdığı yalanlar yı vay onlara! diyerek) kendi elle-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=ثمنًا‬paraya ‫يَل‬ ِ ً ‫=ق ِل‬az bir ,,


başlarına gele-
ceklere! (Yine)
yüzünden onlara!
Yazıklar olsun o
Vay onlara. O
kazanmış ol-
riyle kaydettiklerin-
den ötürü yazıklar
ِ‫=فويْل‬vay haline ‫=له ِْم‬onların
,,
Kazandıkları pa-
radan ötürü vay
kazandıkları vebal
yüzünden onlara!
dukları yüzün-
den.
olsun onlara! Ve
yine bütün o ka-
‫= ِم َما‬ötürü ‫ت‬ ِْ ‫=كتب‬yazdığından başlarına gele-
ceklere!..
zandıklarından ötü-
rü yazıklar olsun
‫=أ ْيدِي ِه ِْم‬ellerinin ِ‫=وويْل‬vay haline ,,
böylelerine!

‫=له ِْم‬onların ‫= ِم َما‬ötürü


ِ‫=ي ْك ِسبون‬kazandıklarından
2. Sayılı günlerden Bir de "Sayılı gün- Sayılı günler- Ve onlar: Ateş bize
80
.. ‫=وقالوا‬Bir de dediler ki
.. .. ..
başka katiyyen lerden başka bizle- den başka as- birkaç günden faz-
‫سنا‬ َ ‫تم‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬bize dokunmayacaktır bize ateş do-
..
kunmayacak
re kat'iyyen ateş la bize ateş la dokunmaz der-
dokunmayacak" dokunmaya- ler. De ki (onlara):
ِ‫=النَار‬ateş ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬dışında ‫=أيَا ًما‬gün dediler. De ki; diyorlar. Yâ Mu- caktır dediler. Allah'tan bir söz
´Allah´tan bu hammed! Kendile- Deki: Siz Allah mü aldınız -çünkü
ً ‫=م ْعدودِة‬sayılı birkaç ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬De ki..
yönde söz mü rine de ki: "Sizler katından bir Allah hiçbir zaman
..
aldınız - ki Allah bunun için Al- söz mü aldı- sözünden caymaz-
‫=أتَخ ْذت ِْم‬aldınız mı? .. asla sözünden lah'tan ahid aldınız nız? Öyleyse yoksa asla bileme-
caymaz- yoksa mı? Böyle ise Allah Allah asla sö- yeceğiniz bir şeyi
َِ ..ِ‫= ِع ْند‬Allah’tan
ِ‫اّلل‬ Allah hakkında asla ahdinden hul- zünden cay- mi Allah'a isnat
bilmediğiniz bir fetmez. Yoksa Al- maz. Yoksa ediyorsunuz?
‫=ع ْهدًا‬bir söz (bu hususta)
.. .. şeyi mi söylü- lah'a karşı bilme- Allah´a karşı
..
yorsunuz? diğiniz şeyleri mi bilmediğiniz
ِ‫ي ْخ ِلف‬..‫ن‬ ِْ ‫=فل‬öyleyse dönmez söylüyorsunuz? bir şey mi söy-
..

lüyorsunuz.
َِ =Allah ِ‫=ع ْهده‬sözünden ‫=أ ِْم‬yoksa
‫اّلل‬
ِ‫=تقولون‬söylüyorsunuz
ِ‫اّلل‬َِ ..‫=على‬Allah hakkında ..

‫=ما‬bir şey mi
.. ..

ِ‫ت ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmediğiniz
2.
81
,, ِ‫=بل َٰى‬Evet ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kim ِ‫=كسب‬kazanır Hayır, öyle bir- Evet, kimler şirki ir- Hayır, kötülük Evet! İşte (böylesi-
şey yok. Kim kö- tikâb ederler de yapıp da gü- ne) büyük bir kötü-
ً‫=سِِيئ ِة‬bir günah
,,
tülük işler de hataları kendilerini nahı kendisini lük işleyen ve (bu-
günahı tarafın- çepçevre kuşatırsa kuşatan kim- nun) günahıyla çe-
ِْ ‫=وأحاط‬kuşatmış olursa
‫ت‬ dan kuşatılırsa işte onlar ateş eh- seler, işte on- peçevre kuşatılan
,,
onlar ebedi ola- lidirler, orada kala- lar cehennem- kimseler var ya, iş-
‫= ِب ِِه‬kendisini ِ‫=خ ِطيئته‬suçu rak kalmak üze- caklar.
re Cehennemlik-
liklerdir. Onlar te böyleleridir için-
orada temelli de kalmak üzere
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte onlar ِ‫صحاب‬
,,ْ ‫=أ‬halkıdır tirler. kalıcıdırlar. ateşe mahkum
olanlar!
ِِ َ‫=الن‬ateş ‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada
‫ار‬
ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır ,,

2.
82
.. ‫آمنوا‬..ِ‫=والَذِين‬İnanıp İman edip iyi
ameller işleyen-
İman ederek işleri
salâh olanlara ge-
İman edip, sa-
lih ameller iş-
İmana ermiş olup
doğru ve yararlı iş-
‫=وع ِملوا‬yapanlar ler de orada
ebedi olarak
lince onlar da cen-
net ehlidirler, ora-
leyenler; işte
onlar cennet-
ler yapanlara ge-
lince, sürekli içinde
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬yararlı işler ..
kalmak üzere
Cennetliktirler.
da kalacaklar. liklerdir. Onlar
orada temelli
kalmak üzere cen-
neti hak edenler de
َٰ
ِ‫=أولئِك‬işte onlar da .. ..
kalıcıdırlar. işte bunlardır.

ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır ‫= ْالجنَ ِِة‬cennet


‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada
ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır ..

2.
83
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=أخ ْذنا‬biz almıştık Hani biz İsrailo- Hani İsrail oğulla- Hani, İsrailo- Ve bir zaman, (ey)
ğullarından
,,
rından Bizler: "Al- ğullarından; İsrailoğulları, (siz-
ِ‫= ِميثاق‬bir söz ‫=بنِي‬oğullarından bir şeye tapma- tapmayacaksınız, kasına ibadet da) kesin taahhüt
,,
´Allah´dan başka lah'tan başkasına Allah´tan baş- den) şu (konular-

ِ‫= ِإسْرائِيل‬İsrail yınız, ana- ba- sonra analarınıza, etmeyin; ana- almıştık: Allah'tan
baya, akrabalara babalarınıza, ök- ya, babaya, başkasına kulluk
ِ‫ت ْعبدون‬,,ِ‫=ل‬kulluk etmeyeceksiniz yetimlere ve,,
süzlere, bîçârelere akrabalara, etmeyeceksiniz;
yoksullara iyilik iyilik edin, insanla- yetimlere, akraba ve ebevey-
َِ ‫= ِإ‬başkasına ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah’tan ediniz, namazı ra iyi söyleyin, na- yoksullara iyi- ninize, yetimlere ve
kılınız, zekâtı ve- mazı kılın, zekâtı lik yapın. İn- fakirlere iyilik ya-
ِِ ‫=وبِ ْالوا ِلدي‬anaya-babaya
‫ْن‬ riniz» diye söz verin" diye misak sanlara güzel- pacaksınız; bütün
almıştık. Fakat almıştık. Böyle likle söyleyin, insanlarla güzellik-
‫=إِحْ سانًا‬iyilik edeceksiniz ,, sonra küçük bir iken tuttunuz da namaz kılın le konuşacaksınız;
azınlık dışında pek azınız müs- zekat verin di- namazlarınızda
َِٰ ‫ ْالق ْرب‬,,‫=وذِي‬yakınlara
‫ى‬ bu sözünüzden tesna olarak sözü- ye söz almış- dikkatli ve devamlı
döndünüz. Hâlâ nüzden döndünüz tık. Sonra pek olacaksınız ve kar-
َِٰ ‫=و ْاليتام‬yetimlere
‫ى‬ da bu dönekliği ki sizler zaten ah- azınız müs- şılıksız yardımda
sürdürüyorsu- dinden yüz çevirici- tesna yüz çe- bulunacaksınız.
ِِ ‫=و ْالمسا ِك‬yoksullara
‫ين‬ nuz. lersiniz. virdiniz. Ve siz Ama, birkaçınız dı-
hala yüz çevi- şında bu sözünüz-
‫=وقولوا‬söyleyin ‫اس‬ ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara renlerdensiniz. den döndünüz: za-
ten siz, inatçı, is-
‫=ح ْسنًا‬güzel söz ‫=وأقِيموا‬kılın
,,
yankar bir topluluk-
sunuz!
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazı ‫=وآتوا‬verin
ِ‫الزكاة‬ َ =zekatı ‫=ث َِم‬sonra
‫=تولَيْت ِْم‬döndünüz ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬hariç
ِ ً ‫=ق ِل‬pek azınız ‫= ِم ْنك ِْم‬siz
‫يَل‬ ,,

ِ‫م ْع ِرضون‬,,‫=وأ ْنت ِْم‬hala yüz çevirip dur ,, ,, ,,

uyorsunuz

2.
84
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=أخ ْذنا‬almıştık Hani birbirinizin Hani, Bizler birbir-
kanını dökme- lerinizin kanlarınızı
Hani; bir de
kanınızı dök-
O zaman, birbirini-
zin kanını dökme-
‫= ِميثاقك ِْم‬sizden kesin söz .. ..
yeceksiniz, birbi- dökmeyeceğinize,
rinizi yurtlarınız- birbirlerinizi yurtla-
meyin, birbiri-
nizi yurdunuz-
yeceğinize, birbiri-
nizi yurtlarınızdan
ِ‫ت ْس ِفكون‬..ِ‫=ل‬dökmeyeceksiniz dan sürmeye- rınızdan çıkarma-
ceksiniz diye de yacağınıza sizler-
dan sürmeyin
diye söz al-
sürmeyeceğinize
dair kesin söz al-
‫=دِماءك ِْم‬birbirinizin kanını ..
sizden söz al- den misak almış-
mıştık. Kendi ta- tık. Evet, sizler bu-
mıştık, sonra
bunu ikrar et-
mıştık sizden, siz
de kabul etmiştiniz;
ِ‫ت ْخ ِرجون‬..ِ‫=ول‬çıkarmayacaksınız nıklığınızla bunu nu kabul ettiniz, tiniz ve şahid ve (şimdi de) buna
kabul etmiştiniz. kabul ettiğinize de de oldunuz. şahitlik yapıyorsu-
‫=أ ْنفسك ِْم‬birbirinizi şahit oldunuz. nuz.

‫ارك ِْم‬ ِْ ‫= ِم‬yurtlarınızdan ‫=ث َِم‬sonra


ِ ‫دِي‬..‫ن‬
‫=أ ْقر ْرت ِْم‬kabul etmiştiniz ..

ِ‫ت ْشهدون‬..‫=وأ ْنت ِْم‬buna siz şahidsiniz .. ..

2.
85
,, ِ‫=ث َم‬Ama ‫=أ ْنت ْم َٰهؤل ِِء‬siz Buna rağmen bi- Öyle iken, heyhat, Sonra sizler; Buna rağmen yine
ribirinizi öldürü- sizler o adamlarsı- birbirinizi öldü- sizlersiniz birbirinizi
ِ‫=ت ْقتلون‬öldürüyorsunuz yor ve içinizden nız ki yine sonun- ren, aranızdan katleden ve -
bazılarını yurtla- da birbirlerinizi öl- bir takımını kesinlikle yasak-
‫=أ ْنفسك ِْم‬birbirinizi rından sürüyor, dürüyorsunuz. İçi- yurtlarından lanmış olduğu hal-
onlara karşı gü- nizden bir cemaati süren, onlara de- kendi halkınız-
ِ‫=وت ْخ ِرجون‬çıkarıyorsunuz nah ve zulüm iş- isyan ile, zulm ile karşı günah dan bir kısmını
lemek için ara- aleyhlerine birleşi- ve düşmanlık- yurtlarından süren,
‫=ف ِريقًا‬bir grubu ‫= ِم ْنك ِْم‬sizden
,, nızda işbirliği yorsunuz da, yurt- la birleşen, onlara karşı gü-
yapıyorsunuz. larından çıkarıyor- onları (yurtla- nahkarlık ve nefret-
‫ار ِه ِْم‬ ِ ‫دِي‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yurtlarından Onları sürgüne sunuz. Bununla rından) çıkar- te yarışıp yardım-
göndermeniz beraber esir olarak mak haram kı- laşan ve esir olarak
ِ‫=تظاهِرون‬birleşiyorsunuz yasaklandığı sizlere gelirlerse lınmışken esir elinize düştüklerin-
halde sürgüne fidye verip kurtarı- olarak geldik- de onları ancak
‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara karşı ‫اْلثْ ِِم‬,, ِ ْ ‫= ِب‬günah gönderiyorsu- yorsunuz. Halbuki lerinde fidye- fidye alarak bıra-
nuz, sonra size yurtlarından çıka- leşmeye kal- kan! Böyle yapa-
ِِ ‫=و ْالعدْو‬ve düşmanlıkla
‫ان‬ ,, esir olarak gel- rılmaları da üzeri- kan kimseler- rak, ilahi kelamın

‫يأْتوك ِْم‬,,‫ن‬
dikleri taktirde nize haram idi. Siz- siniz. Yoksa bir kısmına inanı-
ِْ ‫=و ِإ‬size geldiklerinde fidye vererek
,, ler yoksa Kitab'ın kitabın bir yor, diğer kısmını
kendilerini kurta- bir kısmına inanı- kısmına inanıp inkar mı ediyorsu-
َِٰ ‫=أسار‬esir olarak
‫ى‬ ,,
rıyorsunuz. Yok- yor da bir kısmını bir kısmını in- nuz? Öyleyse bilin
‫=تفادوه ِْم‬fidyelerini veriyor (kurtarıyor)su sa siz kitabın bir inkâr mı ediyorsu- kar mı ediyor- ki, içinizden böyle
kısmına inanıp nuz? Bunu işleyen- sunuz? Siz- yapanların karşılı-
,, ,,

nuz ِ‫رم‬ َ ‫مح‬,,ِ‫=وهو‬yasaklanmış iken bir kısmını inkâr lerinizin cezası den böyle ya- ğı, bütün dünya
,,
mı ediyorsunuz? dünya diriliğinde panın cezası; hayatında zilletten
‫=عليْك ِْم‬size Oysa içinizden rüsvay olmaktan dünya haya- ve Kıyamet Günü
böyle yapanların başka ne olabilir? tında rezil ol- en acıklı azaba uğ-
ْ
‫=إِخراجه ِْم‬onları çıkarmak cezası dünya
,,
Kıyamet gününde maktan başka ratılmaktan başka
hayatında peri- ise azabın en deh- birşey değildir. bir şey olmayacak-
şanlıktan başka şetlisine atılacak- Kıyamet gü- tır. Zira Allah, yap-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
birşey değildir. lar. Allah işledikle- nünde ise on- tıklarınızdan gafil
ِ ‫أفتؤْ ِمن‬
‫ون‬ =yoksa,,siz,,inanıyor,,da
Onlar Kıyamet rinizden gafil değil. lar, azabın en değildir.
ِ ِ ‫بِب ْع‬
‫ض‬ =bir,,kısmına ِِ ‫ْال ِكتا‬
‫ب‬
=Kitabın
günü de en ağır
azaba çarpıla-
şiddetlisine
uğratılırlar. Al-
ِ‫وت ْكفرون‬ =inkâr,,mı,,ediyorsunuz caklardır. Allah
yaptıklarınızdan
lah, yaptıkları-
nızdan gafil
ِ‫بِب ْعض‬ =bir,,kısmını =nedir? ‫فما‬ habersiz değildir. değildir.

ِ‫=جزاء‬cezası ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimsenin


ِ‫=ي ْفعل‬yapan ِ‫= َٰذ ِلك‬bunu
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka
ِ‫= ِخ ْزي‬rezil olmaktan
,,

‫ ْالحياِِة‬,,‫= ِفي‬hayatında ِ‫=الدُّ ْنيا‬dünya


ِ‫=وي ْوم‬gününde de ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet
,,

ِ‫=يردُّون‬onlar itilirler ,,

‫أِش ِِد‬,,‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬en şiddetlisine
,,

ِِ ‫= ْالعذا‬azabın ‫=وما‬değildir
‫ب‬
َِ =Allah ِ‫= ِبغافِل‬bilmez
‫اّلل‬
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=ع َما‬yaptıklarınızı
2.
..
َٰ ‫=أ‬İşte onlar
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ ..
Bunlar Ahiret İşte bunlar o kim- İşte onlar, ahi- Ahiret hayatı karşı-
86 karşılığında seler ki dünya diri- rete karşı lığında bu dünya
‫ا ْشتروا‬..ِ‫=الَذِين‬satın alan kimselerdir .. ..
dünya hayatını
satın almış kim-
liğini âhiret paha- dünya hayatı-
sına aldılar, onun nı satın almış
hayatını satın alan-
lar var ya, işte böy-
ِ‫= ْالحياة‬hayatını ‫=الدُّ ْنيا‬dünya selerdir. Bu yüz-
den onların ne
için ne azapları ha- olanlardır. Bu
fifleştirilecek, ne yüzden kendi-
lelerinin azabı ha-
fifletilmeyecek ve
ِِ‫=بِ ْاْل ِخرة‬ahireti verip ..
azabı hafifletile-
cek ve ne de
kendilerine bir ta- lerinden azab
raftan imdad kaldırılıp, ha-
onlara yardım
edilmeyecektir.
ِ‫يخفَف‬..ِ‫=فَل‬hiç hafifletilmez .. kendilerine yar- imkânı olacak. fifletilmeye-
dım edilecektir. cek, yardım
ِ‫=ع ْنهم‬onlardan ِ‫= ْالعذاب‬azab da yapılmaya-
caktır.
ِ‫ي ْنصرون‬..‫=وله ِْم‬ve onlara hiç yardı .. .. ..

m..edilmez

2.
87
,, ِ‫=ولق ْد‬Andolsun ‫=آتيْنا‬verdik Andolsun ki biz Bizler Mûsa'ya
Musa’ya kitap Tevrat'ı verdik.
Andolsun ki, Biz Musa'ya ilahi
biz Musa´ya kelamı bahşettik ve
ْ
‫=موسى‬Musa’ya ِ‫=ال ِكتاب‬Kitabı sonra da birbiri da izince giden Ondan sonra izleyen elçiler gön-
verdik. Ondan Kendisinden sonra kitab verdik. birbiri ardınca O'nu

‫=وقِفَيْنا‬birbiri ardınca gönderdik


,,
ardınca pey-
,,
peygamberler
gamberler gön- gönderdik. Hele dınca pey-
da birbiri ar- derdik: Meryem oğ-
lu İsa'ya da hakika-
‫ب ْع ِدِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬arkasından derdik. Meryem Meryem'in oğlu gamberler
oğlu İsa’ya da İsa'yı pek açık mu- gönderdik.
tin tüm kanıtlarını
vahy ettik ve O'nu
ِِ ‫الرس‬
‫ل‬ ُّ ِ‫=ب‬peygamberler ‫=وآتيْنا‬verdik beyyineler ver- cizelere mazhar et- Meryem oğlu kutsal ilham ile
dik. Ve onu Ruh- tik. Onu Ruhülkuds İsa´ya da bey- güçlendirdik. (Ama)
‫= ِعيسى‬Îsa’ya ِ‫=ابْن‬oğlu ul-Kudüs ile ile müeyyed kıldık. yineler verdik. ne zaman bir elçi
te’yid ettik. De- Nasıl? Herhangi Ve onu ruh´ül- hoşunuza gitme-
ِ‫=م ْريم‬Meryem ‫ت‬ ِِ ‫= ْالبيِنا‬açık deliller mek bir pey- bir peygamber ne- Kudüs ile des- yen bir şey getir-
,,
gamber ne vakit fislerinizin arzu tekledik. De- diyse küstahlıkla
ِ‫=وأيَدْناه‬ve onu destekledik
,, ,, size gönüllerini- etmeyeceği mek, bir pey- haddi aşarak bir
zin hoşlanmadı- ahkâmı sizlere teb- gamber size kısmını öldürdünüz
ِ ِ ِ‫ ْالقد‬,,ِ‫وح‬
‫س‬ ِ ‫=بِر‬Ruh’ül- ğı bir şeyi getirir- liğ edince boyun ne zaman gö- ve diğerlerini ya-
se, kibirlenmek eğmez de nebîlerin nüllerinizin lanladınız, öyle de-
Kudüs (Cebrail) ile ‫=أفكلَما‬öyle mi?
,, ,, isteyeceksiniz de kimine yalancı der, hoşlanmadığı ğil mi?,,

kiminiz tekzip kimini de öldürür bir şeyi getirir-


‫=جاءك ِْم‬size gelse ,,
edecek, kiminiz müsünüz? se, kibirlen-
de öldüreceksi- mek isteye-
ِ‫=رسول‬bir peygamber ‫=بِما‬şey ile niz öyle mi?..
,,
ceksiniz de; ,,

kimini yalanla-
َِٰ ‫ت ْهو‬,,ِ‫=ل‬istemediği
‫ى‬ yarak, kimini
ْ
ِ‫=أنفسكم‬canınızın de öldürecek-
siniz öyle mi?
ْ
‫=اسْتكب ْرت ِْم‬büyüklük taslayarak ,,

‫=فف ِريقًا‬kimini ‫=كذَبْتِ ِْم‬yalanlayacak


‫=وف ِريقًا‬kimini de ,,

ِ‫=ت ْقتلون‬öldüreceksiniz
2. Yahudiler; Sonra da "Bizim Dediler ki; bi- Ama onlar: Kalple-
88
.. ‫=وقالوا‬dediler ‫=قلوبنا‬kalblerimiz «Kalplerimiz kı- kalplerimiz perde- zim kalblerimiz rimiz zaten bilgi ile
ِ‫=غ ْلف‬perdelidir ‫ل‬ ِْ ‫=ب‬bilakis lıflıdır» dediler.
Hayır, yalnız
lidir" dediler, öyle perdelidir. Öy- dolu! derler. Hayır,
değil. Küfre sap- le değil, Allah bilakis Allah, onları
ِ‫=لِعنهم‬onları lanetlemiştir ‫اّلل‬
.. َِ =Allah kâfir oldukların-
dan dolayı Allah
maları yüzünden küfürlerinden hakikati kabullen-
Allah onları rahme- dolayı onları meyi reddettikleri
‫=بِك ْف ِر ِه ِْم‬inkârlarından dolayı ..
onları lânetledi.
Onların pek azı
tinin harîminden la´netlemiştir. için gözden çıkar-
kovdu. Onun için Onların pek mıştır. Zira onlar
ِ ً ‫=فق ِل‬artık çok az
‫يَل‬ .. .. iman eder. imanları hiç dene- azı inanırlar. sadece basmakalıp
cek gibi. birkaç şeye inanır-
ِ‫يؤْ ِمنون‬..‫=ما‬inanırlar lar.

2. Onlara Allah ka- Bunlara ellerindeki Ne zaman ki; Ve ne zaman Allah


89
,, ‫=ول َما‬Ne zaman ki
,, ,,
tından elleri al- Tevrat'ı teyid eder Allah´ın katın- katından onlara,
‫=جاءه ِْم‬onlara geldi ,,
tındaki Tevrat´ı Kur'an geldiği za- dan, kendile- halen sahip olduk-
onaylayan bir ki- man inkâr ettiler. rinde olanı ları hakikati tasdik
ِ‫= ِكتاب‬bir Kitap (Kur’an)
,, ,,
tap (Kur´an) ge- Halbuki evvelce tasdik eden ki- eden bir (yeni) va-
lince - ki, daha müşriklere karşı tab geldi, on- hiy geldiyse, daha
‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katından ‫اّلل‬
َِِ =Allah önce kâfirlere Allah'tan imdad is- lar bundan
karşı zafer ka- tiyorlardı, işte o
önce, hakikati inka-
önceki küfre- ra şartlanmış olan-
ِ‫=مصدِق‬doğrulayıcı zanmak istedik- pek iyi tanıdıkları denlere karşı lara karşı üstün
leri halde öte- imdâd-ı ilâhî kendi- kendilerine gelmek için yalva-
‫معه ِْم‬,,‫= ِلما‬yanlarında bulunan (Tevrat)ı denberi bilip lerine gelince inkâr yardım gel- rıp yakardı(klarını
,, ,,
durdukları bu ki- ettiler. Allah'ın mesini bekler- çarçabuk unutarak)
‫=وكانوا‬halde ِ‫قبْل‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce tap kendilerine rahmet-i harîmin- lerken, bildik- daha önce tanıdık-
,,
gelince- onu den kovulmak leri gelince ları (hakikati) bu
ِ‫=يسْت ْفتِحون‬yardım istedikleri inkâr ettiler. Al- kâfirler içindir.
,, onu inkar etti- defa inkara kalkış-
lah´ın lâneti ler. Allah´ın tılar. Ve Allah'ın la-
‫=على‬karşı kâfirlerin üzeri- la´neti kafirle- neti, hakikati inkar
nedir. rin üzerinedir. eden herkesin üze-
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlere ,, rindedir.

‫جاءه ِْم‬,,‫=فل َما‬kendilerine gelince ,,

‫عرفوا‬,,‫=ما‬o bildikleri (Kur’an)


,, ,,

‫=كفروا‬inkâr ettiler ‫= ِب ِِه‬onu


,,

َِِ =Allah’ın
ِ‫=فل ْعنة‬artık laneti ‫اّلل‬
,,

ِ‫ ْالكافِ ِرين‬,,‫=على‬inkârcıların üzerine ols ,, ,,

un!

2.
90
.. ‫=بِئْسما‬ne kötüdür
..
Onlar Allah´ın
kendi bağışı ola-
Allah'ın, kendi faz- Nefislerini ne
lını (ihsanını = kötü şeye de-
Allah'ın lütfunu di-
lediği kuluna bah-
‫بِ ِِه‬..‫=ا ْشتر ْوا‬sattıkları şey ..
rak dilediği kulu-
na vahiy indir-
vahyini = lütfunu = ğişip sattılar.
keremini) kulların- Allah´ın kulla-
şetmesini kıskana-
rak Allah'ın indirdi-
‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini mesini çekeme-
yerek O´nun in-
dan dilediğine in- rından diledi-
dirmesini kıskanıp ğine fazlından
ği hakikati inkar
etmeleri ve böylece
‫ي ْكفروا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬inkâr etmek için .. ..
dirdiği kitabı
inkâr etmekle
da Allah'ın indirdi- indirmesine
ğini inkâr etmeleri hased ederek
kendilerini kaptır-
dıkları şu (boş gu-
ِ‫أ ْنزل‬..‫= ِبما‬indirdiği şeyi ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın .. benliklerini ne nefislerinin helâki Allah´ın indir- rur) ne kötü! Onlar
kötü şey karşılı- pahasına aldıkları diğini inkar et- böylece Allah'ın
‫=ب ْغيًا‬çekemeyerek ğında sattılar da ne çirkin bir âkıbet- tiler ve gazab gazabını tekrar tek-
katmerli gazaba tir ki bu suretle ga- üstüne gaza- rar hak ettiler. Ve o
ِ‫ين ِزل‬..‫ن‬ ِْ ‫(=أ‬vahiy) indirmesini .. uğradılar! Kâfir- zap üzerine gaza- ba uğradılar. hakikati inkar
leri alçaltıcı bir ba uğradılar. Kâfir- Küfredenlere edenler için hazır-
َِ =Allah’ın ‫ض ِل ِِه‬
‫اّلل‬ ْ ‫ف‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬lütfundan azap beklemek- ler için kendilerini alçaltıcı bir lanmış utanç verici
tedir. zelîl edecek azap azab vardır. bir azap vardır.
ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫م‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬dilediğine var.

‫ ِعبا ِد ِِه‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬kullarından


‫=فباءوا‬uğradılar ِ‫= ِبغضب‬gazab
َِٰ ‫=عل‬üstüne ِ‫=غضب‬gazaba
‫ى‬
ِ‫=و ِل ْلكافِ ِرين‬İnkâr edenler için .. ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=عذاب‬bir azab vardır ِ‫=م ِهين‬alçaltıcı


.. ..

2. Onlara ´Allah´ın Onlara "Allah'ın in- Bir de onlara Nitekim onlara: Al-
91
,, ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫= ِقيل‬denildiği indirdiğine ina- dirdiğine iman Allah´ın indir- lah'ın indirdiğine
‫=له ِْم‬onlara ‫= ِآمنوا‬inanın nın» denildiği
zaman; «Biz sa-
edin" denilince, diğine inanın, inanın! denildiğin-
"Bizler kendimize denilince; biz, de, Biz (yalnızca)
ِ‫أ ْنزل‬,,‫= ِبما‬indirdiği şeye ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın ,,
dece bize indiri-
lene inanırız»
ne indirildi ise ona bize indirilene bize indirilene ina-
inanırız" derler de, inanırız derler. nırız! diye cevap
‫=قالوا‬derler ِ‫=نؤْ ِمن‬inanırız derler ve ellerin-
deki Tevrat´ı
ondan sonra gelen Ondan başka- verirler; ve zaten
Kur'an'ı beraberle- sını inkar bildikleri bir gerçeği
ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫= ِبما‬indirilene ‫=عليْنا‬bize doğrulayıcı hakk rindeki Tevrat'ı te- ederler. Hal- tasdik ve teyit eden
bir kitap olduğu yid ederek inen buki o bera- bir hakikat bile ol-
ِ‫=وي ْكفرون‬inkâr ederler ,, halde Tevrat´tan hak kitap olmasıyla berlerindekini sa, sonra gelen her
başkasına beraber inkâr eder- tasdik eden bir haberi inkar eder-
ِ‫وراءه‬,,‫= ِبما‬ondan sonra geleni ,, ,, inanmazlar. On- ler. Kendilerine de kitabdır. De ki: ler. De ki: Madem
lara de ki; «Ma- ki: "Tevrat'a iman İnanmış kim- (gerçek) müminler
ِ‫=وهو‬halbuki o ‫ق‬ ُِّ ‫= ْالح‬haktır
,, dem ki, inanı- etmişseniz neden seler idiyseniz idiniz neden Al-
yordunuz daha vaktiyle Allah'ın neden daha lah'ın önceki pey-
‫=مص ِدقًا‬doğrulayan önce Allah´ın peygamberlerini önce, Allah´ın gamberlerini öldür-
peygamberini ni- öldürüyordunuz?" peygamberle- dünüz?
‫معه ِْم‬,,‫= ِلما‬yanlarında bulunanı ,, ye öldürdünüz? rini öldürüyor-
dunuz?
ِْ ‫=ق‬de ki
‫ل‬ ,,

ِ‫ت ْقتلون‬,,ِ‫=ف ِلم‬neden öldürüyordunuz? ,,

ِ‫=أ ْنبِياء‬peygamberlerini ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın


ِ‫قبْل‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬gerçekten
,,

‫=ك ْنت ِْم‬idiyseniz ِ‫=مؤْ ِمنِين‬inanıyor


2.
92
.. ِ‫=ولق ْد‬Andolsun ‫=جاءك ِْم‬size gelmişti Musa size muci- Sizlere Mûsa o ka- And olsun ki, Gerçekten Musa
zeler ile geldi. dar açık mucizeler Musa size
..
size hakikatin tüm
َِٰ ‫=موس‬Musa
‫ى‬ Siz ise onun göstermişken, tut- apaçık deliller- kanıtları ile gelmişti
yokluğunda bu- tunuz da arkasın- le geldi. Sonra (ama) O'nun yok-
ِِ ‫= ِب ْالب ِينا‬apaçık delillerle ‫=ث َِم‬sonra zağıya
‫ت‬ taptınız. dan nefsinize zul- ardından bu- luğunda hemen (al-
..
Sizler öyle zalim- mederek danayı zağıyı Rabb tın) buzağıya tap-
ِ‫(=اتَخ ْذتم‬ilah) edinmiştiniz ..
lersiniz! ilâh edindiniz. edindiniz. Ve maya başlamış ve
siz zalimlersi- böylece haince bir
ِ‫= ْالعِجْ ل‬buzağıyı ‫ب ْع ِدِِه‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬ardından niz. davranış içine gir-
miştiniz.
ِ‫ظا ِلمون‬..‫=وأ ْنت ِْم‬zalimler olarak ..

2.
93
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani bir zaman ‫=أخِ ْذنا‬almıştık Hani
,, ,,
sizden ke- Hani sizlerden mi- Hani; size Biz o zaman, Sina
sin söz almıştık; sak almış ve Tûr'u verdiğimiz şeyi Dağı'nı üzerinize
‫= ِميثاقك ِْم‬kesin sözünüzü ,,
Tur´u üzerinize üzerinize kaldır- kuvvetle tutun şahit tutarak, Size
kaldırarak «Size mıştık; "Gönderdi- ve dinleyin, emanet ettiğimiz
‫=ورف ْعنا‬ve kaldırmıştık ,,
verdiğimizi kuv- ğimiz Kitab'a dört diye Tur´u te- şeye (bütün) gücü-
vetle tutun ve elle sarılın, emirle- penize dikmiş nüzle sarılın ve
ُّ
ِ‫=ف ْوقكم‬üzerinize ِ‫=الطور‬Tur(dağın)ı dinleyin» dedik. rimizi dinleyin" ve sizden mi- ona kulak verin!
Onlar ise «Din- demiştik. "Dinledik, sak almıştık. (diyerek) sizden
‫=خذوا‬tutun ‫=ما‬şeyi ledik ve karşı kulak vermedik" İşittik ve karşı kesin bir taahhüt
geldik» dediler. dediler. Dana, kü- geldik dediler almıştık. (Bütün bu
‫=آتيْناك ِْم‬size verdiğimiz ِ‫=بِق َوة‬kuvvetle Kâfirlikleri yü- fürleri yüzünden ve küfürleri hatırlatmalara
,,
zünden buzağı kalplerinin zerrâtı- yüzünden bu- rağmen) onlar; Din-
ِ‫=واسْمعوا‬dinleyin (demiştik) sevgisi kalpleri- na kadar işlemiş. zağı sevgisi ledik, ama itaat
,,
ne iyice işledi. Onlara de ki: "Tev- kalblerine sin- etmiyoruz! derler.
‫=قالوا‬dediler ‫=س ِم ْعنا‬dinledik De ki; «Eğer rat'a gerçekten dirildi. Eğer Zira, hakikati red-
inanıyor idiyse- inanmışlarsanız inananlardan- detmeleri yüzün-
‫=وعصيْنا‬ve isyan ettik ,, niz, imanınız si- imanınız sizlere ne sanız, inancı- den bunların kalp-
,,

ze ne kötü işler çirkin şeyler emre- nız size ne kö- lerini (altın) buzağı
‫=وأ ْش ِربوا‬içirildi emrediyor! diyor!" tü şey emredi- sevgisi kaplamıştır.
yor? de. De ki: Ne kötü (şu)
ِ‫قلو ِب ِهم‬,,‫ = ِفي‬kalblerine ,,
inancınızın sizi yö-
ِ‫= ْالعِجْ ل‬buzağı (sevgisi) ,,
nelttiği (şey)! Eğer
gerçekten bir şey-
‫= ِبك ْف ِر ِه ِْم‬inkârlarıyla ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki lere inanıyorsanız.
,,

‫= ِبئْسما‬ne kötü şey,, ,,

‫ ِب ِِه‬,,‫=يأْمرك ِْم‬size emrediyor ,,

‫= ِإيمانك ِْم‬imanınız ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer


‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ِ‫=مؤْ ِمنِين‬inanan kimseler ,,

2.
94
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬
.. ِْ ِ‫=إ‬eğer De ki; «Eğer id-
dia ettiğiniz gibi
Kendilerine şöyle De ki; Allah De ki: Eğer Allah
söyle: "Madem ki katında ahiret katındaki ahiret
ِ‫لكم‬..‫ت‬ ِْ ‫=كان‬yalnız size ait ise .. .. ..
Allah katında
Ahiret yurdu
Allah'ın indinde yurdu başka- hayatı, başka hiç
son yurt (Cennet) larının değil kimseye değil de
ِ‫=الدَار‬yurdu ِ‫= ْاْل ِخرة‬ahiret başka hiç kim-
senin değil de
başkalarının de- de yalnız sizin yalnız size mahsus
ğilmiş de yalnız ise, bu iddiada ise ve kanaatinizde
ِ‫= ِع ْند‬katında ِ‫اّلل‬ َِ =Allah sırf sizin ise o
halde iddianızda
sizlerin imiş, dava- samimi iseniz samimi iseniz o
nızda sâdık iseniz haydin, ölümü zaman ölümü arzu-
ً‫=خا ِلص ِة‬gerçekten samimi iseniz haydi ölümü isteyin isteyin. lamanız gerekmez
ölümü temenni görelim. mi?
ِ ِ َ‫الن‬..‫ون‬
‫اس‬ ِِ ‫د‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kimsenin değil de .. .. edin.»

‫=فتمنَوا‬haydi temenni edin .. ..

ِ‫= ْالم ْوت‬ölümü ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer


‫=ك ْنت ِْم‬iseniz
ِ‫=صا ِدقِين‬sözünüzde doğru ..

2.
95
‫يتمنَ ْوِه‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫=ول‬fakat ölümü istemezler Oysa onlar kendi Heyhat. Ellerinden Önceden elle- Ama kendi elleriyle
,, ,,
elleri ile işlemiş çıkan işler durur- rinin kazandı- yapıp ettikleri orta-
‫=أبدًا‬asla oldukları kötülük- ken onu hiçbir za- ğından dolayı, dayken bunu hiçbir
lerden dolayı man isteyemezler. onlar hiçbir zaman temenni
ِْ ‫قدَم‬,,‫= ِبما‬yapıp sunduğu işlerden dola ölümü
‫ت‬ kesinlikle Allah zâlimleri bili- zaman onu is- etmeyecekler: Al-
istemezler. Hiç yor.
,, ,,
teyemezler, lah zalimleri her
,,

yı ‫م‬ ِْ ‫=أ ْيدِي ِه‬ellerinin ‫اّلل‬


َِ ‫=و‬Allah şüphesiz, Allah Allah zalimleri halleriyle bilmekte-
zalimleri bilir. hakkıyla bilir. dir.
ِ‫=ع ِليم‬bilir ِ‫الظا ِل ِمين‬ َ ِِ‫=ب‬zalimleri
2.
96
.. ِ‫=ولت ِجدِنَه ْم‬onları bulursun Onları, insanla- Kasem ederim ki, And olsun ki; Ve sen onları baş-
..
rın hayata en onları insanlar ara- onları, insan- kalarından daha ih-
ِ‫=أحْ رص‬en düşkünü ..
düşkünü, puta sında hayata en lardan şirk ko- tirasla hayata sa-
tapanlardan bile haris, hatta müşrik- şanlardan da- rılmış göreceksin,
َ
ِ ِ ‫=الن‬insanların ِ‫حياة‬..‫ى‬
‫اس‬ َِٰ ‫=عل‬hayata daha tutkunu lerden de haris bu- ha çok hayata hatta Allah'tan
olarak bulacak- lacaksın. Herbiri düşkün bula- başkasına ilahlık
ِ‫أ ْشركوا‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫=و ِمن‬ortak koşanlard sın. Her biri ister bin sene yaşama- caksın. Onlar- yakıştırmaya şart-
..
ki, bin yıl yaşatıl- ya hevesli. Halbuki dan herbiri bin lanmış olanlardan
an bile ُّ ‫د‬
.. ِ ‫=يو‬ister ‫=أحده ِْم‬her biri sın. Oysa uzun yaşamak onu yıl ömür veril- bile daha çok onla- ..
yaşamak kendi- azaptan uzaklaştı- mesini ister. rın her biri binlerce
ِ‫يع َمر‬..‫=ل ِْو‬yaşatılmasını ِ‫=أ ْلف‬bin lerini azaptan racak değil. Allah Halbuki çok yıl yaşamak ister;
kurtaracak de- işlediklerini görü- yaşatılması halbuki uzun ya-
ِ‫=سنة‬yıl ğildir. Hiç şüp- yor. onu azabtan şaması, böyle birini
hesiz, Allah on- uzaklaştıracak (ahirette) azaptan
‫ ِبمزحْ ِز ِح ِِه‬..ِ‫هو‬..‫=وما‬onu uzaklaştıra ların yaptıklarını değildir. Allah kurtarmaz; zira Al-
..

görüyor. onların ne lah onun bütün ya-


cak değildir ‫ب‬
.. ِِ ‫ ْالعذا‬..ِ‫= ِمن‬azabdan yaptığını hak- pıp ettiklerini gör-
kıyla görendir. mektedir.
ِ‫يع َمر‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬oysa yaşamak ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah ..

ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görüyor
ِ‫ي ْعملون‬..‫= ِبما‬yaptıklarını
2.
97
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬
,, ِْ ‫=م‬kim De ki; «Kim Ceb- Onlara söyle:
rail´e düşman "Kendinden evvel-
De ki; kim
Cebrail´e
(Ey peygamber,
onlara) şunu anlat:
ِ‫=كان‬ise (bilsin ki) ‫=عدِ ًّوا‬düşman
,, ,,
olursa - ki O Al- kilerini teyid ede-
lah´ın izni ile rek ve mü'minlere
düşmansa Kim ki, Allah'ın iz-
(bilsin ki; ) eli- niyle senin kalbine,
ِ‫= ِل ِجب ِْريل‬Cebrail’e ِ‫=فإِنَه‬şüphesiz o ,,
Kur´an´ı, O´na hem hidayet, hem
inanmayanın el- beşaret olarak ge-
nin önündeki- önceki çağlarda in-
leri tasdik dirdiklerini doğrula-
ِ‫=ن َزله‬onu indirmiştir ,,
leri arasındaki len Kur’an’ı senin
Tevrat´ı onayla- kalbine o indirdi di-
eden, yan, inananlara bir
mü´minler için muştu ve rehber
ِ‫ق ْلبِك‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kalbine ‫ن‬ ِِ ‫=بِإ ِ ْذ‬izniyle yıcı, müminlere ye kim Cibril'e hidayet ve olan bu (ilahi ke-
yol gösterici ve düşman olursa... müjde olan lam)ı indirdiği için
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın müjde kaynağı senin kalbine Cebrail'e düşman-
olarak senin kal- Allah´ın izniyle lık besliyorsa;
‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı olarak ,, bine indirdi : o indirmiştir.

‫يد ْي ِِه‬,,ِ‫بيْن‬,,‫= ِلما‬kendinden öncekileri ,,


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=وهدًى‬ve hidayet ,,

َِٰ ‫=وب ْشر‬ve müjdeci


‫ى‬ ,,

ِ‫= ِل ْلمؤْ ِمنِين‬inananlara


2.
98
.. ِ‫=م ْن‬kim ِ‫=كان‬ise ‫=عد ًّوا‬düşman Evet, kim Al- Kim Allah'a, sonra
lah´a, O´nun me- Allah'ın melekleri-
Kim Allah´a,
meleklerine,
Kim ki Allah'a,
O'nun meleklerine,
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’a ‫=ومَلئِكتِ ِِه‬ve meleklerine ..
leklerine, O´nun ne, peygamberle-
peygamberleri- rine ve Cibril ile
peygamberle-
rine, Cebrail´e
Cebrail ve Mikail
de dahil O'nun elçi-
‫=ورس ِل ِِه‬ve resullerine ..
ne, Cebrail´e ve Mikail'e düşman
Mikâil´e düşman olursa, bilsinler ki
ve Mikail´e
düşman olur-
lerine düşmanlık
besliyorsa, bilsin ki
ِ‫=و ِجب ِْريل‬ve Cebrail’e ..
olursa bilsin ki, Allah o kâfirlerin
Allah da kâfirle- düşmanıdır."
sa; şüphesiz
ki, Allah´da
Allah da hakikati
inkar eden herkese
ِ‫=و ِميكال‬ve Mikail’e ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz
.. rin düşmanıdır. kafirlerin düş- düşmanlık besle-
manıdır. mektedir.
َِ =Allah da ِ‫=عدو‬düşmanıdır
‫اّلل‬ ..

ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬inkâr edenlerin ..

2.
99
,, ِ‫=ولق ْد‬andolsun ‫=أ ْنز ْلنا‬indirdik Biz sana öyle
gerçekler, açık-
Yâ Muhammed!
Bizler sana o ka-
And olsun ki;
biz sana apa-
Gerçekten Biz sa-
na apaçık mesajlar
ِ‫=إِليْك‬sana ِ‫=آيات‬ayetler layıcı ayetler in-
dirdik ki, onları
dar açık mucizeler
indirdik ki, iman
çık ayetler in-
dirdik. Onları
indirdik ve onların
gerçekliğini yoldan
ِ‫=بيِنات‬apaçık sadece fasıklar
inkâr eder.
sahasından uzak-
laşanlardan baş-
fasıklardan
başkası inkar
çıkmış olanlardan
başkası inkar et-
ِ‫ي ْكفر‬,,‫=وما‬inkâr etmez ‫=بِها‬onları ,,
kası onları inkâr
edemez.
etmez. mez.

ِ‫ ْالفا ِسقون‬,,‫ل‬
َِ ِ‫=إ‬fâsıklardan başkası ,,

2.
100
.. ‫=أوكلَما‬ne zaman ..
Onlar ne zaman
bir ahit yaptılar
Hem kendileri bi-
zim âyâtımızı inkâr
Onlar, ne za-
man bir ahidle
Ne zaman (Allah'a)
söz verdilerse ba-
‫=عاهدوا‬anlaştılarsa ‫=ع ْهدًا‬ahitle ise aralarından
bir grup onu bo-
ediyor, hem ne
zaman bir misak
bağlandılarsa
içlerinden bir
zıları sözlerini (çiğ-
neyip) bir kenara
ِ‫=نبذه‬onu bozmadı mı? ِ‫=ف ِريق‬bir grup zup
..
bir yana at-
madı mı? Aslın-
.. ..
üzerine ahd alıp
verirlerse içlerin-
güruh onu bo-
zup atmadı
atmadı mı? Gerçek
şu ki, aslında onla-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ‫ل‬
ِْ ‫=ب‬Zaten da onların çoğu
inanmaz.
den bir cemaat
onu kırıp atıyor,
mı? Hayır, on-
ların bir çoğu
rın çoğu inanmıyor.

‫=أ ْكثره ِْم‬çokları öyle mi? Onların iman etmez-


azının değil, çoğu- ler.
ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=ل‬inanmazlar nun imandan nasi-
bi yok.
2. Onlara Allah ka- İçlerine beraberle- Onlara, ne Ve(şimdi bile), ne
101
,, ‫=ول َما‬ne zaman
,,
tından önlerin- rindeki Tevrat'ı te- zaman Allah zaman Allah'tan
‫=جاءه ِْم‬onlara geldiyse ,,
deki kitabı onay-
layan bir pey-
yid edici bir pey-
gamber geldiği
tarafından
yanlarındaki
onlara halen sahip
oldukları hakikati
ِ‫=رسول‬bir elçi ‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫= ِم‬katından gamber gelince,
kendilerine kitap
zaman vaktiyle Ki-
tap verilenlerden
kitabı tasdik
edici bir pey-
tasdik eden bir elçi
gelse, kendilerini
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=مصدِق‬doğrulayan verilenlerin bir bir kısmı Allah'ın gamber gel- önceki çağlarda
grubu, Allah´ın Kitabı'nı hiç bil- diyse, kendile- vahyedilen kelama
‫معه ِْم‬,,‫= ِلما‬yanlarındakini ِ‫=نبذ‬attılar kitabını hiç bil- mezlermiş gibi ar- rine kitab veri- bağlı sayanlardan
miyorlarmış gibi kalarına atıverdiler lenlerden bir bazısı, (O'nun de-
ِ‫=ف ِريق‬bir grup
,, onu arkalarına de güruh, sanki diklerinin) farkında
attılar. bilmiyormuş değillermiş gibi ila-
‫أِوتوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬verilenlerden gibi, Allah´ın hi kelama sırtlarını
kitabını arka- dönerler.
ِ‫= ْال ِكتاب‬kitap ِ‫= ِكتاب‬kitabı larına atıverdi.

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=وراء‬arkasına
‫ور ِه ِْم‬ِ ‫=ظه‬sırtlarının
‫=كأنَه ِْم‬sanki gibi ,,

ِ‫ي ْعلمون‬,,ِ‫=ل‬bilmiyorlarmış
2.
102
.. ‫=واتَبعوا‬uydular ‫=ما‬şeye Ve onlar şeytan- Süleyman'ın mülkü Ve onlar şey- Ve (onun yerine)
ların Süley- hakkında iblislerin tanların Sü- Süleyman'ın hü-
‫=تتلو‬uydurduğu ْ man’ın mülkü uydurup okudukla- leyman´ın kümdarlığı sırasın-
aleyhine uydur- rına uydular. Hal- mülkü aleyhi- da şeytanca niyet-
ِ‫اطين‬ ِ ‫شي‬ َ ‫=ال‬şeytanların dukları şeylerin buki Süleyman ne uydurduk- ler taşıyan kimsele-
ardına düştüler. hiçbir zaman kâfir ları şeylerin rin telkin ede gel-
ِِ ‫م ْل‬..‫ى‬
‫ك‬ َِٰ ‫=عل‬mülkü hakkında ..
Halbuki Süley- değildi. Lâkin o ib- ardına düştü- diklerine uyarlar.
man asla küf- lisler küfre daldılar. ler. Halbuki Hakikati inkar eden
ِ‫=سليْمان‬Süleyman’ın retmedi. Sadece Halka sihri ve Ba- Süleyman as- Süleyman değildi,
şeytanlar küfret- bil'deki iki meleğe, la küfretmedi. ama o şeytanca ni-
ِ‫كفر‬..‫=وما‬oysa küfre girmedi .. .. tiler. Onlar in- Hârut ile Mârut'a Sadece şey- yetler taşıyan kişi-
sanlara sihri ve indirilen şeyleri öğ- tanlar küfretti- ler halka sihir öğre-
ِ‫=سليْمان‬Süleyman ‫ن‬ َِ ‫=و َٰل ِك‬Fakat Babil’deki iki me- retiyorlardı. Bu iki ler. Onlar, in- terek hakikati inkar
leğe, Harut ile melek ise "Bizler sanlara sihri ettiler; -ve onlar,
ِ‫اطين‬ ِ ‫شي‬ َ ‫=ال‬şeytanlar Marut’a indirilen- ancak imtihan için ve Babil´de ki Babil'deki iki melek
leri öğretiyorlar- gönderildik. Sakın iki meleğe; Harut ve Marut va-
‫=كفروا‬küfre girdiler .. dı. Bu iki melek sihri tecviz edip de Harut ile Marut sıtasıyla ihdas edi-
ise: “Biz ancak kafir olma!" deme- a indirilenleri lene (uyarlar)- ger-
ِ‫=يع ِلمون‬öğreterek ِ‫=النَاس‬insanlara fitneyiz, sakın dikçe kimselere öğretiyorlardı. çi bu ikili, öncelikle,
küfretme.” de- öğretmezlerdi. İşte Bu iki melek Biz sadece ayartı-
ِ‫=السِحْ ر‬sihri ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirileni medikçe kimse- bunlardan erkekle ise: «Biz an- cılar; sakın (Al- ..

ِِ ‫ ْالملكي‬..‫=على‬iki meleğe
‫ْن‬ ..
ye sihir namına karısının arasını cak imtihan lah'ın vahyettiği)
bir şey öğret- açacak şeyleri öğ- için gönderil- hakikati inkara yel-
mezlerdi. Onlar- reniyorlardı. Ancak dik, sakın küf- tenmeyin! şeklinde
ِ‫= ِببا ِبل‬Babil’de ِ‫=هاروت‬Harut dan koca ile ka- o öğrendikleriyle retme. «de- uyarıda bulunma-
rısının arasını Allah'ın izni olmak- medikçe kim- dan hiç kimseye
ِ‫=وماروت‬ve Marut (isimli) .. ..
ayıracak şeyler sızın kimseye za- seye sihirden onu öğretmediler.
ِِ ‫يع ِلم‬..‫=وما‬onlar öğretmezlerdi
‫ان‬ ..
öğrendiler. Hal- rar verebilir değil- bir şey öğret- Ve onlar, bu ikili-
buki bunlar, Al- lerdi. İşte bu suret- mezlerdi. On- den, karı koca ara-
ِ‫أحد‬..‫ن‬ .. ِْ ‫= ِم‬hiç kimseye lah’ın izni olma- le kendilerine ziyan lardan koca ile sında nasıl huzur-
dıkça o sihirle verecek, hiç faidesi karısının ara- suzluk çıkarılaca-
ِ‫يقول‬..‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬demedikçe kimseye zarar olmayacak şeyleri sını ayıracak ğını öğreniyorlar-
verici değildiler. öğrenmekte idiler. şeyler öğren- dır; ancak Allah'ın
‫= ِإنَما‬şüphesiz ِ‫=نحْ ن‬biz Onlarsa kendile- Allah'ın Kitabı pa- diler. Halbuki izni olmadan onun-
rine zarar verip hasına bunu alan- bunlar, Al- la hiç kimseye za-
ِ‫=فِتْنة‬fitneyiz fayda vermeyen lar için âhirette na- lah´ın izni ol- rar veremedikleri
şeyleri öğreni- sip olamayacağını, madıkça o si- gibi sadece kendi-
‫ت ْكف ِْر‬..ِ‫=فَل‬sakın küfre girmeyin .. yorlardı. Andol- şüphe yok ki, bili- hirle kimseye lerine zarar veren
..
sun ki onlar sihri yorlardı. Nefisleri- zarar verici ve hiç faydası ol-
ِ‫=فيتعلَمون‬fakat öğreniyorlardı .. satın alan kimse nin helâki bedeli değillerdi. On- mayan bir bilgi edi-
için ahirette hiç- olmak üzere aldık- larsa kendile- niyorlardı; oysa on-
‫= ِم ْنهما‬bunlardan bir nasip olma- ları ne çirkin bir rine zarar ve- lar, bu (bilgiyi) edi-
yacağını biliyor- şeydi! Bunu keşke rip fayda ver- nenin ahiret haya-
‫بِ ِِه‬..ِ‫يف ِرقون‬..‫=ما‬ayıran şeyi lardı. Ne fena bir hakkıyla bilseler- meyen şeyleri tının güzelliğinden
..

ِ‫=بيْن‬arasını ‫= ْالم ْر ِِء‬eşi şey karşılığında di...


nefislerini sattı-
öğreniyorlardı. nasipsiz kalacağını
Andolsun ki, biliyorlardı. Doğru-
lar. Şayet bilmiş onlar onu sa- su, karşılığında
‫=وز ْو ِج ِِه‬ve karısının
..
olsalardı? tın alan kimse ruhlarını sattıkları o
için ahirette (sanat) ne kötüdür,
ِ‫ارين‬ ِ ‫بِض‬..‫ه ِْم‬..‫=وما‬ama onlar zarar v .. .. ..
hiçbir olmaya- keşke bunu bilse-
eremezler ‫ه‬ ِِ ِ‫=ب‬onunla cağını biliyor- lerdi!
lardı. Ne fena
ِ‫أحد‬..‫ن‬ .. ْ
ِ ‫= ِم‬hiç kimseye ‫ل‬ َ
ِ ِ‫=إ‬başka birşey karşılı-
ğında nefisle-
ْ
ِِ ‫=بِإِذ‬izninden ‫اّلل‬
‫ن‬ ِِ َ =Allah’ın rini sattılar.
Şayet bilmiş
َ
ِ‫=ويتعِلمون‬onlar öğreniyorlardı .. olsalardı?

‫=ما‬şeyi ‫=يض ُّره ِْم‬zarar veren ..

‫ي ْنفعه ِْم‬..ِ‫=ول‬yarar vereni değil .. ..

‫=ولق ِْد‬andolsun
‫=ع ِلموا‬gayet iyi biliyorlardı ki
.. .. ..

ِِ ‫=لم‬kimsenin ِ‫=ا ْشتراه‬onu satın alan


‫ن‬ .. ..

ِ‫له‬..‫=ما‬yoktur ِ‫ ْاْل ِخرِة‬..‫= ِفي‬ahirette


ِ‫خَلق‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir nasibi
..

ِ‫=ول ِبئْس‬ne kötüdür ‫=ما‬şey


..

‫ ِب ِِه‬..‫=شر ْوا‬sattıkları
‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini ‫=ل ِْو‬keşke
ِ‫ي ْعلمون‬..‫(=كانوا‬bunu) bilselerdi! ..

2.
103
ِ‫=ول ْو‬eğer ِ‫=أنَه ْم‬şüphesiz onlar
,, ,,
Eğer onlar iman Evet, iman edip de Eğer onlar
edip Allah´ın ya- isyandan çekinmiş inanmış ve
Eğer inansalar ve
O'na karşı sorum-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
saklarından sa- olsaydılar, elbette sakınmış olsa- luluklarının bilin-
‫=آمنوا‬iman etseler ,,
kınsalardı, Allah Allah'tan nasipleri lardı; Allah ka- cinde olsalardı,
‫=واتَق ْوا‬ve sakınmış olsalardı
,, ,,
katında elde çok hayırlı bir
edecekleri sevap mükâfat olacaktı.
tındaki sevab doğrusu, Allah'ın
daha hayırlı mükafatı onlara iyi-
ِ‫=لمثوبة‬sevabı ‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬katından daha hayırlı idi. Keşke bunu hak-
Keşke bunu bil- kıyla bilselerdi...
olurdu. Keşke lik getirecekti; keş-
bilselerdi. ke bunu bilselerdi!
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=خيْر‬daha hayırlı olurdu ,, ,,
selerdi.

‫=ل ِْو‬keşke ِ‫ي ْعلمون‬,,‫=كانوا‬bilselerdi


2.
104
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler!
sakın Peygam- Peygambere
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; bizi de din- olanlar! (Peygam-
‫تقولوا‬..ِ‫=ل‬demeyin bere; «Bizi de "Ağırca söyle" di-
dinle» demeyin; yeceğiniz vakit
le, demeyin, bere) Bizi dinle
bizi de gözet, demeyin; onun ye-
‫=را ِعنا‬Ra’ina (bizi gözet yahut: kaba söz «Bize
..
bak» de- "Râinâ" demeyin,
.. ..
yin ve onu dinle- "Unzurnâ" deyin.
.. ..
deyin ve din- rine, Bize karşı ta-
leyin. Kafirlere hammüllü ol! de-
) ‫=وقولوا‬deyin yin. Kâfirleri acı Hem söylediklerini elim bir azab meyi tercih edin.
bir azap bekle- can kulağı ile din- vardır. Ve (O'na) kulak ve-
‫=ا ْنظ ْرنا‬unzurna (bize bak) mektedir.
.. leyin. Kâfirler için
.. rin. Çünkü, hakikati
dayanılmaz azap inkar edenleri şid-
ِ‫=واسْمعوا‬ve dinleyin .. olduğunu da bilin. detli azap bekliyor.

ِ‫=و ِل ْلكافِ ِرين‬Kâfirler için vardır .. ..

ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫=أ ِليم‬acı


..

2.
105
,, ُّ ‫يو ِد‬,,‫=ما‬arzu etmezler
,,
Ne Kitap Ehlinin
kâfirleri ve ne de
Ne Ehl-i Kitap'tan Ehl-i Ki-
olup küfre sapan- tab´dan kafir
Ne önceki vahyin
takipçilerinden ha-
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ,,
puta tapanlar
Rabbinizden si-
lar, ne de müşrikler olanlar da,
size Rabbinizden müşrikler de
kikati inkara yelte-
nenler, ne de Al-
ِِ ‫أ ْه‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬ehlinden ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬kitab ze herhangi bir
iyilik inmesini is-
böyle bir saadetin Rabbınızdan
indirilmiş olmasını size hiç bir
lah'tan başka şey-
lere ilahlık yakıştı-
ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬,,ِ‫=ول‬ve müşriklerden ,,
temezler. Oysa
Allah rahmetini
istemezler. Allah hayır indiril-
ise rahmetine dile- mesini iste-
ranlar, Rabbin tara-
fından sana indiri-
ِ‫ين َزل‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬indirilmesini ‫=عليْك ِْم‬size dilediğine tahsis diğini seçer. Al- mezler. Allah, len bir hayrı gör-
eder. Allah bü- lah'ın kerem-i rahmetini dile- mekten hoşlanırlar;
ِ‫خيْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir hayır ,, yük lütuf sahibi- azîmi vardır. diğine tahsis ancak Allah diledi-
dir. eder. Allah, ğini rahmete ulaştı-
‫ر ِبك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden büyük lütuf ve rır; zira Allah, sınır-
ihsan sahibi- sız lütuf Sahibidir.
َِ ‫=و‬oysa Allah ‫ص‬
‫اّلل‬ ,, ُِّ ‫=ي ْخت‬tahsis eder ,, dir.

‫= ِبرحْ متِ ِِه‬rahmetini ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimseye


ِ‫=يشاء‬dilediği ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
‫=ذو‬sahibidir ‫ل‬ ِِ ‫ض‬ْ ‫= ْالف‬lütuf
ِِ ‫= ْالع ِظ‬büyük
‫يم‬
2.
106
.. ِ‫ن ْنس ْخ‬..‫=ما‬biz nesheder ..
Biz herhangi bir
ayetin daha ha-
Bizler bir ayeti Biz, bir ayeti
nesh, yahut insâ nesheder ve-
Biz yürürlükten
kaldırdığımız veya
ِ‫آية‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir ayeti ‫=أ ِْو‬veya
..
yırlısını veya
benzerini getir-
edersek ondan ha- ya unutturur-
yırlısını, yahut sak ondan
unutturduğumuz
her hangi bir mesa-
‫=ن ْن ِسها‬unutturursak ‫ت‬ ِِ ْ ‫=نأ‬getiririz medikçe onu ne
yürürlükten kal-
onun eşini indiririz. daha hayırlı-
Sen, yoksa Allah'ın sını, yahut da
jı mutlaka daha iyi-
si veya benzeri ile
ِ‫=بِخيْر‬daha iyisini ‫= ِم ْنها‬ondan
..
dırır ve ne de
unuttururuz. Al-
herşeye kâdir ol- dengini getiri-
duğunu bilmedin riz. Bilmez mi-
değiştiririz. Allah'ın
her şeye kadir ol-
‫=أ ِْو‬ya da ِ‫= ِمثْ ِلها‬benzerini
.. lah´ın herşeye mi? sin ki, Allah duğunu bilmez mi-
kadir olduğunu şüphesiz her sin?
‫ت ْعل ِْم‬..‫=أِل ِْم‬bilmez misin? ‫ن‬ َِ ‫=أ‬şüphesiz
.. bilmiyor musun? şeye kadir´dir.

َِ =Allah’ın
‫اّلل‬
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬..‫ل‬ ِِ ‫ك‬..‫ى‬َِٰ ‫=عل‬her şeye ..

ِ‫=قدِير‬gücü yeter
..

2.
107
,, ِ‫ت ْعل ْم‬,,‫=أل ِْم‬bilmez misin? ‫ن‬ َِ ‫=أ‬şüphesiz
,,
Göklerin ve yer- Sen yoksa bilme- Göklerin ve
yüzünün ege- din mi ki göklerin, yerin mülkü-
Bilmez misin ki
göklerin ve yerin
َِ =Allah ِ‫م ْلك‬,,ِ‫=له‬sahibidir
‫اّلل‬ menliğinin Al- yerin mülkü Al- nün gerçekten
lah´a ait olduğu- lah'ındır? Ve sizin Allah´a ait ol-
hükümdarlığı Al-
lah'ındır ve Al-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin nu bilmiyor mu- Allah'tan başka ko- duğunu ve si-
sun? Allah´tan ruyanınız, imdadı- zin için Al-
lah'tan başka sizi
koruyacak ve yar-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ‫=وما‬ve yoktur
‫ض‬ ,, ,,
başka hiçbir dos- nıza geleniniz yok- lah´dan başka
tunuz ve destek- tur. bir sahib ve
dım edecek hiç
kimse yoktur?
‫=لك ِْم‬size ‫ون‬ ِِ ‫د‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬başka çiniz yoktur. yardımcı ol-
madığını bil-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan mez misiniz?

ِ‫و ِلي‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ne bir koruyucu


,, ,,

ِ‫صير‬ ِ ‫ن‬,,ِ‫=وِل‬ne de bir yardımcı


,, ,, ,,

2. Yoksa vaktiyle Öyle değil de vak- Yoksa daha Yoksa, size gönde-
108
.. ِ ‫ت ِريد‬..‫=أ ِْم‬arzu mu ediyorsunuz?
‫ون‬ .. ..
Musa´yı sorguya tiyle Mûsa'dan is- önce Musa´ya rilmiş olan Elçi'den,
‫تسْألوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬istekte bulunmayı ..
tuttukları gibi siz
de peygamberi-
tenildiği gibi, sizler sorulduğu gibi
de Peygamberi- siz de pey-
daha önce Mu-
sa'dan istenenleri
‫=رسولك ِْم‬rasulunüzden ‫=كما‬gibi nizi sorguya tut-
mak mı istiyor-
nizden harikalar ta- gamberinizi
lebinde de mi bu- sorguya çek-
mi istiyorsunuz?
Ama her kim, haki-
ِ‫=س ِئل‬istedikleri ‫ى‬ َِٰ ‫=موس‬Musa’dan sunuz? Müminli-
ği kâfirlik ile de-
lunmak arzu edi- mek mi isti-
yorsunuz? Kim yorsunuz?
kate inanmak yeri-
ne onu inkar etme-
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬Kim
.. ğiştirenler hiç imanı küfre deği- Kim imanı kü- yi tercih ederse
kuşkusuz doğru şirse iyi bilsin ki fürle değişirse doğru yoldan sap-
ِِ َ‫=يتبد‬değiştirirse ِ‫= ْالك ْفر‬inkârı
‫ل‬ yoldan sapmış doğru yolu kay- dosdoğru yol- mış olur.
olurlar. betmiştir. dan sapıtmış
ِِ ‫اْليم‬
‫ان‬ ِ ْ ‫= ِب‬imana ‫=فق ِْد‬şüphesiz (o) .. olur.

َِ ‫=ض‬sapıtmıştır ِ‫=سواء‬dümdüz
‫ل‬
ِِ ‫س ِبي‬
‫ل‬ َ ‫=ال‬yolu
2.
109
,, َ‫=و ِد‬isterler ِ‫=كثِير‬bir çoğu Kitap Ehlinin ço- Ehl-i Kitab'ın çoğu, Kitab ehlinin Kendilerini önceki
,,
ğu gerçeğin ne hak kendilerince çoğu, hak vahye bağlı sayan-
ِِ ‫أه‬,,‫ن‬
‫ل‬ ْ ْ
ِ ‫= ِم‬ehlinden ‫ب‬ ْ
ِِ ‫=ال ِكتا‬kitap likle öğrendikten sırf içlerinden ge- apaçık belli ların
olduğunu kesin- âşikâr olmuşken, kendilerine çoğu, kıs-
kançlıklarından do-
‫يردُّونك ِْم‬,,‫=ل ِْو‬sizi döndürmek ,,
sonra sırf içle- len kıskançlık yü- olduktan son- layı, sizi iman ettik-
rindeki kıskanç- zünden (sırf kıs- ra içlerindeki ten sonra yeniden
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ْ
ِ ‫= ِم‬sonra ‫=إِيمانِك ِْم‬imanınızdan lıktan ötürü sizi kançlıkları yüzün- çekememez- hakikati inkara
iman ettikten den) sizleri imanı- likten ötürü, döndürmek isterler;
‫ارا‬ َ
ً ‫=كف‬kâfirler olarak
,, sonra tekrar nızdan çevirip kâfir sizi imandan (hatta) hakikat
kâfirliğe dön- etmek istiyorlar. Al- sonra küfre kendileri için apa-
‫=حسدًا‬hasetten dolayı ,, dürmek isterler. lah emr-i ilâhîsini döndürmek is- çık ortaya çıktıktan
Allah´ın emri ge- bildirinceye kadar terler. Allah´ın sonra bile. Buna
‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬,,‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬içlerindeki linceye kadar kendilerine karşı açıklayıcı emri karşılık, siz (ey
onlara aldırış sizler afv ile, safh gelene kadar imana erişenler)
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬sonra etmeyin, yaptık- ile davranın. Al- onları affedin, Allah'ın iradesini
larını hoş görün. lah'ın herşeye geçin. Şüphe- ortaya koyacağı
ِ‫تبيَن‬,,‫=ما‬apaçık belli olduktan ,, Hiç kuşkusuz Al- kâdir olduğunu iyi siz ki Allah her vakte kadar onları
,,

lah herşeye ka- bilin. şeye kadir´dir. hoşgörün ve daya-


ِ‫=لهم‬onlara ‫ق‬ ُِّ ‫= ْالح‬gerçek dirdir. nın: Unutmayın, Al-
lah her şeye kadir-
‫=فاعْفوا‬affedin dir.
‫صفحِوا‬ ْ ‫=وا‬hoş görün ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar
,,

ِ‫=يأْتِي‬getirinceye ‫اّلل‬ َِ =Allah


َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
‫= ِبأ ْم ِر ِِه‬emrini ‫ن‬
َِ =Allah ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬
‫اّلل‬ ِِ ‫ك‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬her şeye ,,

ِ‫=قدِير‬gücü yetendir
,,

2. Namazı kılın, Namazı kılın, Namazı kılın, Namazınızda dik-


110
.. ‫=وأقِيموا‬kılın ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazı zekâtı verin, zekâtı verin, nefis- zekatı verin, katli ve devamlı
‫=وآتوا‬verin ِ‫الزكاة‬ َ =zekatı kendi hesabını-
za önceden
leriniz için hayır kendiniz için
namına her ne iş- önceden ne
olun, arındırıcı
(mali) yükümlülü-
‫تقدِموا‬..‫=وما‬ne gönderirseniz ..
gönderdiğiniz
her iyiliği Allah
lerseniz Allah'ın yollarsanız,
yanında onu bula- onu Allah ka-
ğünüzü yerine geti-
rin, çünkü kendiniz
‫سك ِْم‬ ِِ ‫= ِْل ْنف‬kendiniz için ..
katında bulursu-
nuz. Hiç şüphe-
caksınız. Elbette tında bulursu-
Allah bütün işledik- nuz. Şüphesiz
için önceden yaptı-
ğınız her iyiliği Al-
ِ‫خيْر‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hayırdan siz Allah yaptık- lerinizi görüyor. ki Allah, yaptı- lah katında mutla-
larınızı görür. ğınızı hakkıyla ka bulacaksınız:
ِ‫=ت ِجدوه‬bulursunuz ِ‫= ِع ْند‬katında görendir. Unutmayın, Allah
bütün yaptıklarınızı
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah görür.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫ت ْعمل‬..‫=بِما‬yaptıklarınızı
‫ون‬
ِ‫صير‬
ِ ‫=ب‬görür
2. Onlar «Yahudi- Yahudilerle Nas- Ve dediler ki: Onlar: Yahudi ve
111
,, ‫=وقالوا‬dediler lerden ve hıristi- ranîler cennete Yahudi ve Hıristiyan olmadık-
ِ‫يدْخل‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ل‬asla giremez ,,
yanlardan başka Yahudilerden ya- Hristiyan olan- ça hiç kimse cen-
hiç kimse Cen- hut Nasrânîlerden lardan başkası nete giremez! diye
ِ‫= ْالجنَة‬cennete ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başkası net´e giremeye- başkasının girme- cennete gir- iddia ederler. Bu
cek» dediler. Bu sine imkân yok di- meyecek. Bu onların kuruntusu-
ِْ ‫=م‬kimseden ِ‫=كان‬olan
‫ن‬ onların hüsnüku- yorlar. Bu onların onların kurun- dur! De ki: Eğer
runtusudur. De kendi kuruntuları. tusudur. De ki: söylediklerinizde
‫=هودًا‬Yahudi ‫=أ ِْو‬veyahut ki; «Eğer dediği- Onlara de ki: "Doğ- Eğer sadıklar samimi iseniz, id-
niz gibi ise delili- ru söylüyorsanız dan iseniz de- dianızı kanıtlayın!
َِٰ ‫=نصار‬Hristiyan ِ‫=تِ ْلك‬işte bu
‫ى‬ ,, nizi getirin.» getirin burhanını- lilinizi getirin.
zı!"
‫=أمانِيُّه ِْم‬onların kuruntusudur ,,

ِْ ‫=ق‬de ki ‫=هاتوا‬getirin
‫ل‬ ,,

‫=ب ْرهانك ِْم‬delilinizi ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer


‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ِ‫=صا ِدقِين‬doğru
2.
112
.. ِْ ‫=م‬kim
ِ‫=بل َٰى‬hayır ‫ن‬ Hayır, öyle değil Öyle değil, kim iyi-
Kim kendini Al- lik edici olmak şar-
Hayır, kim ih- Evet, gerçekten
san edici ola- her kim tüm benli-
ِ‫=أسْلم‬teslim ederse ِ‫=وجْ هه‬yüzünü
..
lah´a adar ve tıyla yüzünü yalnız
bunun yanında Allah'a dönerse
rak özünü tas- ğini Allah'a teslim
tamam Allah´a eder ve iyilik ya-
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’a iyi ameller de iş- onun ecri mabu-
lerse Allah ka- dunun yanında
teslim ederse panlardan olursa,
ona Rabbı ka- Rabbi katında mü-
ِ‫محْ ِسن‬..ِ‫=وهو‬işini güzel yaparak .. ..
tında mutlaka bekliyor ve böyle-
mükâfatını alır. leri için ne korku
tında mükafat kafatını görecektir,
vardır. Onlara ve böyleleri ne kor-
ِ‫=فله‬onun ِ‫=أجْ ره‬mükâfatı Böyleleri için var, ne de keder korku yoktur, kacak, ne de üzü-
korku sözkonusu görecekler. üzülmeyecek- lecekler.
ِ‫= ِع ْند‬yanındadır ‫=ر ِب ِِه‬Rabbinin değildir, onlar hiç lerdir de.
üzülmeyecekler-
ِ‫=ول‬ve yoktur ِ‫=خ ْوف‬korku
.. dir.

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara ِ‫=ول‬ve yoktur ..

‫=ه ِْم‬onlara ِ‫=يحْ زنون‬üzülmek


2.
113
,, ِ ‫=وقال‬dediler ِ‫= ْاليهود‬Yahudiler Yahudiler:
ِ‫ت‬ «Hı- Her iki taraf Kitap Yahudiler: Ayrıca Yahudiler,
ristiyanlar hiçbir okumakla beraber Hristiyanlar hiç Hıristiyanlar geçer-
ِِ ‫=ليْس‬değiller
‫ت‬ gerçeğe dayan- Yahudiler "Nas- bir şeye sahip li, tutarlı bir inanç
mıyor» dediler. ranîlerin istinat edi- değildir, dedi. temelinden yok-
َِٰ ‫=النَصار‬Hristiyanlar
‫ى‬ Hıristiyanlar da; lecek bir şeyleri Hristiyanlar da sunlar iddiasında
«Yahudiler hiçbir yok" diyor, Nas- yahudiler hiç bulunurken Hıristi-
ِ‫ش ْيء‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬bir temel üzerinde ,,
gerçeğe dayan- ranîler de "Yahudi- bir şeye sahip yanlar da (aynı şe-
,,
mıyor» dediler. lerin istinat edile- değildir, dedi. kilde); Yahudiler,
ِِ ‫=وقِال‬ve dediler
‫ت‬ ,, Oysa hepsi de cek bir şeyleri yok" Halbuki hepsi geçerli, tutarlı bir
kitabı okuyorlar. diyor. Onlar böyle de kitabı oku- inanç temelinden
َِٰ ‫=النَصار‬Hristiyanlar da
‫ى‬ Gerçeği bilme- söylediği gibi ilim- yorlar. Bilme- yoksunlar diye id-
,,
yenler de onların den nasibi olma- yen kimseler dia ederler; ve her
ِِ ‫=ليْس‬değiller ِ‫= ْاليهود‬Yahudiler dediğini söyle- yanlar da aynı sö- de onların de- iki taraf da (bu id-
‫ت‬
mişlerdi. Kıya- zü söylüyorlar. İhti- dikleri gibi de- dialarında) ilahi ke-
ِ‫ش ْيء‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬bir temel üzerinde ,, met günü Allah, laf ettikleri dava di. İhtilafa dü- lama atıfta bulunur-
,,

anlaşmazlığa üzerinde Allah kı- şer oldukları lar! Hatta bilgiden


‫=وه ِْم‬oysa onlar ِ‫=يتْلون‬okuyorlar düştükleri konu- yamet günü arala- şeyde kıyamet yoksun bulunanlar,
,,

ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ِ‫=ك َٰذ ِلك‬böylece


larda aralarında rında hükmünü ve- günü Allah onların söyledikle-
hüküm verir. recek. aralarında rini aynen tekrarla-
hükmünü ve- yıp dururlar; ama
ِ‫=قال‬söylediler recektir. anlaşamadıkları
ِ‫ي ْعلمون‬,,ِ‫ل‬,,ِ‫=الَذِين‬bilmeyenler de ,,
şeyler konusunda
Kıyamet Günü ara-
ِ‫= ِمثْل‬benzerini larında hüküm ve-
recek olan Allah'tır.
‫=ق ْو ِل ِه ِْم‬onların sözlerinin ,,

َِ ‫=ف‬artık Allah
‫اّلل‬ ,,

ِ‫=يحْ كم‬hüküm verecektir ,,

‫=بيْنه ِْم‬aralarında ِ‫=ي ْوم‬günü


‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet ‫=فِيما‬şey hakkında ,,

ِ‫خت ِلفون‬ ِْ ‫ي‬,,‫فِي ِِه‬,,‫=كانوا‬ayrılığa düştükle ,,

ri

2.
.. ِ‫=وم ْن‬kim olabilir ِ‫ظلم‬
..
ْ ‫=أ‬daha zalim Allah´ın mescid- Allah'ın mescidle- Allah´ın mes- Allah'ın adının
..
114 lerinde O´nun rinde ism-i ilâhîsi- cidlerinde; O'nun meclislerin-
ِ‫منع‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم َم‬men edenden ..
adının anılması- nin anılmasını ya- O´nun
nı engelleyen ve sak eden ve bunla- anılmasını
isminin de anılmasına ma-
ni olan ve onları
ِ‫اجد‬ ِ ‫=مس‬mescidlerinde ِ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın çalışanlardan şan kimselerden ların harab tahrip
oraları yıkmaya rın harabına çalı- men´eden, on- etmek için
çalışan kimseler-
ِ‫ي ْذكر‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=أ‬anılmasına ‫=فِيها‬içinde daha zalim kim daha zâlimi kim olmasına çalı- den daha zalim kim
olabilir? Oysa olabilir? İşte böyle- şandan daha olabilir? İşte böyle-
ِ‫=اسْمه‬isminin ‫ى‬ َِٰ ‫=وسع‬çalışandan oralara ancak leri için korkudan zalim kim var- lerinin bu yerlere
korkulu bir saygı başka bir hisle ora- dır? Onların (Allah) korkusu dı-
ِ‫خرابِها‬..‫=فِي‬onların harabolmasına içinde girmeleri lara girebilmek oralara korka şında bir saikle
..
yakışık alır. Bun- yok. Bunlara dün- korka girmek- girmeye hakları
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte ِ‫كان‬..‫=ما‬yoktur ları, dünyada re- yada zillet var, ten başka yoktur! Onlar için
zil olmak, Ahiret- bunlara âhirette hakkı yoktur. bu dünyada zillet,
‫=له ِْم‬onlara ‫يدْخلوها‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬girmeleri te de büyük bir büyük azap var. Dünyada rüs- ahirette ise kor-
azap beklemek- vaylık onların- kunç bir azap var-
َِ ‫= ِإ‬dışında ِ‫=خا ِئ ِفين‬korka korka tedir.
‫ل‬ .. dır. Ahirette dır.
ise onlara bü-
‫=له ِْم‬onlar için vardır
.. .. yük bir azab
vardır.
‫الدُّ ْنيا‬..‫= ِفي‬dünyada ِ‫= ِخ ْزي‬rezillik
‫=وله ِْم‬ve vardır ِ‫ ْاْل ِخرِة‬..‫= ِفي‬ahirette
..

ِ‫=عذاب‬azap ِ‫=ع ِظيم‬büyük bir ..

2.
115
,, ِِ‫=و ِ َّلل‬Allah’ındır ِ‫= ْالم ْش ِرق‬doğu da ,,
Doğu da Batı da Maşrık da Allah'ın,
Allah´ındır. Ne mağrip de Allah'ın.
Doğu da Batı
da Allah´ındır.
Doğu da Batı da
Allah'ındır: Nereye
ِ‫=وِ ْالم ْغ ِرب‬batı da ‫=فأيْنما‬nereye ,,
tarafa dönerse- Sizler nereye dö-
niz, Allah´ın yö- nerseniz Allah'ın
Her nereye
dönerseniz
dönerseniz dönün
Allah'ın yönü ora-
‫=تولُّوا‬dönerseniz ‫=فث َِم‬oradadır nü o tarafa doğ- yüzü işte orada.
rudur. Şüphesiz Bilin ki Allah'ın
vech-i ilahi
oradadır.
sıdır. Unutmayın ki,
Allah rahmet ve
ِ‫=وجْ ه‬yüzü (zatı) ِ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın
,,
Allah´ın kudreti rahmeti kâinatı ku-
herşeyi kapsar şatmış, ilmi nâmü-
Şüphesiz ki
Allah Vasi´dir,
kudretinde sınır-
sızdır, her şeyi bi-
َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’(ın) ve o herşeyi bilir. tenâhî. Alim´dir. lendir.

ِ‫(=وا ِسع‬rahmeti ve nimeti) boldur ,, ,, ,,

ِ‫(=ع ِليم‬her şeyi) bilendir


,, ,,

2.
116
.. ‫=وقالوا‬dediler ِ‫=اتَخذ‬edindi Onlar; «Allah
oğul edindi» de-
"Allah kendine
oğul edinmiş" di-
Dediler ki: Al- Bir kısım insanlar
lah çocuk da, Allah kendileri-
َِ =Allah ِ‫=ولدًا‬çocuk
‫اّلل‬ diler. O böyle bir
şeyden münez-
yorlar. O bundan
münezzeh olduk-
edindi. Tenzih ne bir oğul edindi!
ederiz O´nu. iddiasında bulunur-
ِ‫=سبْحانه‬O yücedir ‫ل‬ ِْ ‫=ب‬bilakis
..
zehtir. Göklerde-
ki ve yeryüzün-
tan başka gökler-
de, yerde ne varsa
Doğrusu gök- lar. (Asla!) O, yara-
lerde ve yerde tılmışlara özgü
ِ‫=له‬onundur ‫=ما‬ne varsa ..
deki varlıkların
tümü O´nundur,
O'nun. Mevcudun
hepsi O'na râm.
ne varsa
O´nundur.
böyle vasıflardan
kesinlikle uzaktır.
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬göklerde hepsi O´na bo- Hepsi de O´na Göklerde ve yerde
yun eğmişlerdir. itaat ederler. ne varsa yalnız
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerde ِ‫=كل‬hepsi
‫ض‬ .. O'nundur. Her şey
bütün varlığıyla
ِ‫=له‬O’na ِ‫=قانِتون‬boyun eğmiştir .. O'nun iradesine
tabidir.
2. O, göklerin ve Göklerin, yerin Göklerin ve Göklerin ve yerin
117
,,ِ ‫(=بد‬O) yaratıcısıdır
‫ِيع‬ ,,
yeryüzünün yok- mübdi'i; bir şeyi yerin yarata- yaratıcısı O'dur; bir
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin tan varedicisidir.
O birşeyin va-
murad etti mi yal-
nız "Ol!" der, o da
nıdır. Bir şeyin
olmasını iste-
şeyin olmasını is-
tediğinde ona sa-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ‫=وإِذا‬zaman
‫ض‬ ,,
rolmasını dile-
yince ona sade-
olur. yince ona sa-
dece «ol»,
dece Ol der -ve o
(şey hemen) oluve-
َِٰ ‫=قض‬hükmettiği ‫=أ ْم ًرا‬bir işe (şeye)
‫ى‬ ,, ,,
ce «ol» der ve o
da olur.
der, o da olu-
verir.
rir.

‫=فإِنَما‬şüphesiz sadece ِ‫=يقول‬der ,,

ِ‫=له‬ona ‫ن‬ ِْ ‫=ك‬ol


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=فيكون‬hemen oluverir ,,

2. Bilmeyenler «Al- İlimden nasibi ol- Bilmeyenler (Yalnız) bilgiden


118
.. ِ ‫=وق‬dediler ki
‫ال‬ ..
lah bizimle ko- mayanlar "Allah dediler ki: Al- yoksun olanlar: Al-
ِ‫ي ْعلمون‬..ِ‫ل‬..ِ‫=الَذِين‬bilmeyenler nuşmalı ya da bizimle konuşsa, lah bizimle lah neden bizimle
bize bir mucize yahut bizlere bir konuşmalı ve- konuşmaz ve ne-
ِ‫=ل ْول‬değil miydi? ..
gelmeliydi» dedi- mucize gelse!" di- ya bize bir
ler. Onlardan
den bize (mucizevi)
yorlar. Onlar böyle ayet gelmeli bir işaret göster-
‫=يك ِلمنا‬bizimle konuşmalı ‫اّلل‬ ..َِ =Allah öncekiler de on- söylediği gibi ken- değil miydi? mez? derler. On-
ların dedikleri gi- dilerinden evvel Onlardan ön- lardan önce yaşa-
‫=أ ِْو‬ya da ‫=تأْتِينا‬bize gelmeli
.. bi söylemişlerdi. gelenler de aynı cekiler de on- mış olanlar da tıpkı
..
Kalpleri birbirine sözü söylemişlerdi. ların dedikleri onların dedikleri
ِ‫=آية‬bir ayet (mucize) ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte böyle benzedi. Kesin Kalpleri birbirine gibi demişler- gibi demişlerdi:
.. .. ..
iman sahiplerine benzedi. Yakîn di. Kalbleri Kalpleri hep birbiri-
ِ‫=قال‬söylemişlerdi ayetleri apaçık arayan ümmet için birbirine ben- ne benziyor. Ger-
göstermişizdir. bizler mucizeleri zemiş. Biz ya- çekte Biz, bütün
ِْ ‫ ِم‬..ِ‫=الَذِين‬onlardan öncekiler d
‫ق ْب ِل ِه ِْم‬..‫ن‬ açık suret göster- kınen bilmek işaretleri, yürekten
.. ..

mişiz. isteyen bir inanıp tasdik etme-


e ِ‫= ِمثْل‬gibi ‫م‬ ِْ ‫=ق ْو ِل ِه ا‬onların dedikleri kavme ayetle- ye niyetli olanlar
..

rimizi apaçık için açık ve anlaşı-


ِْ ‫=تشابه‬birbirine benzedi
‫ت‬ .. bildirdik. lır kıldık.

‫=قلوبه ِْم‬kalbleri
‫بيَنَا‬..‫=ق ِْد‬iyice açıkladık ..

ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ِ‫= ِلق ْوم‬kavimler için


‫ت‬ ..

ِ‫=يوقِنون‬bilmek isteyen ..

2.
119
,, ‫= ِإنَا‬doğrusu biz ,,
Biz seni gerçe-
ğin müjdecisi ve
Yâ Muhammed!
Bizler seni hak ile
Şüphesiz ki
biz seni müj-
Doğrusu Biz seni
(ey Peygamber)
ِ‫=أ ْرس ْلناك‬seni gönderdik ,,
uyarıcısı (korku-
tucusu) olarak
teyid ederek hem
rahmetimizin müj-
deleyici ve
korkutucu ola-
hakikat ile gönder-
dik: Bir müjdeleyici
ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçekle ‫يرا‬
‫ق‬ ًِ ‫=ب ِش‬müjdeleyici gönderdik. Sen
Cehennemlikler-
decisi, hem
azâbımızın haber-
rak hak ile
gönderdik.
ve uyarıcı olarak;
yakıcı ateşe mah-
ِ‫ِيرا‬ً ‫=ونذ‬ve uyarıcı olarak
,, ,,
den sorumlu de-
ğilsin.
cisi gönderdik.
Cahîm ehlinden
Cehennem
ashabından
kum olanlardan
sen sorumlu değil-
ِ‫تسْأل‬,,ِ‫=ول‬sen sorumlu değilsin ,, ,, sorulacak değilsin. sen mes´ul sin.
olacak değil-
ِِ ‫صحا‬
‫ب‬ ِْ ‫=ع‬halkından
ْ ‫أ‬,,‫ن‬ sin.

ِِ ‫= ْالج ِح‬cehennem
‫يم‬
2.
120
.. ِ‫ت ْرض َٰى‬..‫ن‬ ِْ ‫=ول‬razı olmazlar ..
Kendi dinlerine Dinlerine tâbi ol- Sen, dinlerine Sen onların inanç
uymadıkça ne madığın müddetçe uymadıkça sistemine uyma-
ِ‫=ع ْنك‬senden ِ‫= ْاليهود‬ne Yahudiler ..
yahudiler ve ne ne Yahudiler ne de Yahudiler de, dıkça ne Yahudiler
de hristiyanlar Nasranîler müm- Hristiyanlar ne de Hıristiyanlar
َِٰ ‫النَصِار‬..ِ‫=ول‬ne de Hristiyanlar
‫ى‬ .. ..
senden asla kün değil senden da, senden
hoşlanmayacak- hoşnut olamaz.
senden memnun
asla hoşnud olmayacaklardır.
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ِ‫=تتَبِع‬sen uyuncaya
‫ى‬ ..
lardır. De ki; Onlara de ki: "Al- olmazlar. Al- De ki: Dinleyin! Al-
«Doğru yol, sa- lah'ın gösterdiği lah´ın hidayeti lah'ın rehberliği tek
‫= ِملَته ِْم‬onların milletine (dinine) .. .. dece Allah´ın yo- yol yok mu, doğru asıl hidayetin doğru rehberliktir.
ludur´: Eğer sa- işte ancak odur." ta kendisidir, Ve doğrusu, sana
ِْ ‫=ق‬de ki ‫ن‬
‫ل‬ .. َِ ِ‫=إ‬şüphesiz na gelen bilgi- Şayet sana gelen de. Şayet sa- ilim geldikten sonra
den sonra onla- bu kadar vahiyden na gelen ilim- onların sapık gö-
‫=هدى‬hidayeti ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın rın arzularına sonra yine onların den sonra, on- rüşlerini takip et-
uyacak olursan, arzularına uyarsan ların hevesle- meye devam eder-
َِٰ ‫ ْالهد‬..ِ‫=هو‬asıl doğru yoldur
‫ى‬ .. .. andolsun ki, Al- kasem ederim ki rine uyacak sen ne seni Al-
lah tarafından ne ne seni Allah'ın olursan; and lah'ın elinden ala-
ِِ ِ‫=ولئ‬eğer ِ‫=اتَب ِْعت‬uyarsan
‫ن‬ bir dost ve ne de elinden kurtaracak olsun ki senin cak bir kimse bu-
bir yardımcı bu- kimse bulabilirsin, için Allah tara- lursun, ne de yar-
‫=أ ْهواءه ِْم‬onların arzularına .. lamazsın. ne de imdadına fından ne bir dımcı.
ِ‫=ب ْعد‬sonra ِ‫جاءك‬..‫=الَذِي‬sana gelen
koşacak. yar bulunur,
..
ne de bir yar-
‫ ْال ِع ْل ِِم‬..ِ‫= ِمن‬ilimden ‫=ما‬yoktur dımcı.

ِ‫=لك‬sana ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan


ِ‫و ِلي‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ne bir dost .. ..

ِ‫صير‬ ِ ‫ن‬..ِ‫=ول‬ne de bir yardımcı .. .. ..

2.
121
,, ‫آتيْناه ِم‬,,ِ‫=الَذِين‬Kendilerine verdiğimiz ,,
Kendilerine ver- Kendilerine Kitap Kendilerine ki-
diğimiz kitabı ge- verdiğimiz mü'min- tab verdiğimiz
Kendilerine ilahi
kelamı emanet et-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ِ‫=يتْلونه‬okuyanlar reğince okuyan- ler onu nasıl tilâvet kimseler onu
lar var ya, işte lâzımsa öyle tilâvet hakkıyla tila-
tiklerimiz (ve) ona
gereği gibi uyanlar
‫تَِلوتِ ِِه‬,,‫ق‬ َِ ‫=ح‬doğru okuyuşla ,,
onlar ona ina- ediyorlar. İşte bun- vet ederler. İş-
nanlardır. Onu lar ona iman eden- te buna onlar
-işte onlardır (ger-
çekten) iman eden-
َٰ
ِ‫=أولئِك‬işte onlar ,,
inkâr edenler ise lerdir. Kimler onu inanırlar. Kim ler; hakikati inkara
hüsrana uğra- inkâr ediyorsa işte ona küfreder- kalkışanlara gelin-
‫بِ ِِه‬,,ِ‫=يؤْ ِمنون‬ona inananlardır ,, yanlardır. hüsrana düşenler se, hüsrana ce- işte onlardır
de onlardır. uğrayanlar da asıl kaybedenler!
ِْ ‫=وم‬kim ‫=ي ْكف ِْر‬inkâr ederse
‫ن‬ ,, işte onlardır.

‫=بِ ِِه‬onu ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte ِ‫=هم‬onlar


ِ‫= ْالخا ِسرون‬ziyana uğrayanlardır ,,

2. Ey İsrailoğulları, Ey İsrail oğulları! Ey İsrailoğul- Ey İsrailoğulları!


122
.. ِ ِ‫ ِإسْرائ‬..‫ب ِني‬..‫=يا‬Ey İsrail oğulları
‫يل‬ .. ..
size vermiş ol- Sizlere bağışladı- ları, size ihsan Size lütfettiğim o
‫=ا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫=نِ ْعمتِي‬nimeti duğum nimetleri
ve sizi bir za-
ğım nimetimi ve
sizleri vaktiyle bü-
etmiş olduğum nimetleri ve sizin
nimetimi ve si- diğer kavimlere üs-
ِ‫أ ْنع ْمت‬..‫=الَتِي‬verdiğim ‫=عليْك ِْم‬size manlar bütün
alemlere üstün
tün ümmetlerin
üzerine geçirdiğimi
zi alemlere üs- tün gelmenizi sağ-
tün kıldığımı ladığım günleri ha-
‫=وأنِي‬gerçekten tutmuş olduğu-
mu hatırlayın.
anın. hatırlayın. tırlayın;

‫=فض َْلتك ِْم‬sizi üstün kıldığımı .. ..

ِ‫ ْالعال ِمين‬..‫=على‬alemlere
2.
123
,, ‫=واتَقوا‬sakının ‫=ي ْو ًما‬şu günden ki Hiç kimsenin Sonra o günden
başkası adına korkun ki, ne kim-
,, ,,
Ve öyle bir
günden sakı-
Ve hiçbir insanın
diğerine bir yararı-
‫تجْ ِزي‬,,ِ‫=ل‬cezasını çekmez birşey ödeyeme- se diğer kimsenin
yeceği, hiç kim- hesabına bir şey
,,
nın ki, o gün
kimse kimse-
nın olmayacağı, hiç
birinden fidye kabul
ْ
ِ‫=نفس‬kimse ِ‫نفس‬,,‫ن‬ ْ ْ
ِ ‫=ع‬kimsenin seden fidye ka- ödeyebilir, ne kim- den yana bir edilmeyeceği; şe-
bul edilmeyece- seden fidye kabul şey ödeye- faatin fayda etme-
‫=ش ْيئًا‬bir şeyle,,
ği, hiç kimseye edilir, ne kimseye
şefaatin yarar şefaatin faydası
mez, kimse-
den bedel ka-
yeceği ve hiç kim-
seye yardım edil-
ْ
ِ‫يقبل‬,,ِ‫=ول‬ve kabul edilmez sağlayamayaca- dokunur. Ne de
,, ,, bul olunmaz, meyeceği bir Gü-
ğı ve böylelerinin kendilerine bir ta- şefaat fayda nü(n gelip çataca-
‫= ِم ْنها‬ondan ِ‫=عدْل‬fidye hiçbir yerden raftan imdad vermez ve ğını) aklınızdan çı-
yardım görme- imkânı olur. yardım olun- karmayın.
‫ت ْنفعها‬,,ِ‫=ول‬ona fayda vermez yeceği günden ,, ,, maz.
korkun.
ِ‫=شفاعة‬şefaat
ِ‫ي ْنصرون‬,,‫ه ِْم‬,,ِ‫=ول‬yardım da edilme ,, ,,

2. Hani Rabbi, İb- Hani, mabudu bir Hani, İbrahim´i Ve (şunu hatırla-
124
.. ِ‫=و ِإ ِذ‬zaman ‫ى‬ َِٰ ‫=ابْتل‬imtihan ettiği ..
rahim´i birtakım takım ahkâm ile Rabb´ı bir ta- yın): Rabbi, İbra-
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim’i ِ‫=ربُّه‬Rabbi emirler ile de-
nemiş, o da on-
(tekâlif = evâmir = kım kelimeler- him'i buyrukları ile
kelimât) İbrahim'i le imtihan et- sınadığında ve İb-
ِ‫=بِك ِلمات‬kelimelerle ları yerine getir-
mişti. Bunun
imtihan eylemişti. mişti de o da rahim de bunları
İbrahim onları ye- bunları ta- yerine getirdiğinde
َِ ‫=فأت َمه‬o da onları tamamlamıştı
‫ن‬ .. .. ..
üzerine Allah;
«Seni insanlara
rine getirince ma- mamlayınca, O'na: Seni insanla-
budu "Ben seni bü- Seni insanlara ra önder yapaca-
ِ‫(=قال‬Allah) dedi ki ‫= ِإنِي‬şüphesiz ben
.. .. .. önder yapaca- tün insanlara imam imam kılaca- ğım! demişti. İbra-
ğım» demişti. İb- edeceğim" buyur- ğım, buyur- him de sormuştu:
ِ‫=جا ِعلك‬seni yapacağım .. rahim; «Soyum- du. İbrahim "Yâ muştu. O da: Benim neslimden
dan da» deyin- Rabbi! Zürriyetim- Soyumdan da, de mi (önderler çı-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlar için ِ‫=إِما ًما‬önder
‫اس‬ .. ce, Allah; «Za- den de imam ol- demişti. Allah karacaksın)? (Al-
limler bu taah- sun" diye yalvardı. da; zalimler lah) cevap vermişti:
ِ‫(=قال‬İbrahim de) dedi .. .. hüdümün kap- Mabudu "Benim ahdime ere- Benim ahdim za-
samına asla gi- emanetim zâlimle- mez buyur- limleri kapsamaz.
ِ‫ذ ِريَتِي‬..‫ن‬ ِْ ‫=و ِم‬soyumdan da .. remezler» bu- rin eline geçemez" muştu.
yurdu. hitabında bulundu.
ِ‫=قال‬buyurdu ِ‫ينال‬..ِ‫=ل‬ulaşmaz
‫=ع ْهدِي‬ahdim ِ‫الظا ِل ِمين‬ َ =zalimlere
2.
125
ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ‫=جع ْلنا‬biz kıldık
,, ,,
Hani Kâbe´yi in-
sanlar için top-
Hani, bizler Hani; Biz Beyti O zaman Biz Ma-
Kâbe'yi insanlar insanlar için bed'i insanların
ِ‫= ْالبيْت‬Beyt’i (Kâbe’yi) ,,
lanma ve güven
yeri yapmıştık.
için dönüp varıla- bir toplantı ye- tekrar tekrar yöne-
cak bir yurt, bir ri ve emin bri leceği bir hedef ve
«İbrahim´in ma- dârü’l-emân kılmış- mahal yap- bir kutsal sığınak
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
ً‫=مثاب ِة‬toplanma yeri ‫اس‬ ِ ِ َ‫ِللن‬
,, =insanlara
kamını tık. "Makâm-ı İbra- mıştık. Siz de yapmıştık: Öyleyse
(Kâbe´nin tümü- him'i kendinize İbrahim´in İbrahim için vaktiy-
‫=وأ ْمنًا‬ve güven yeri
,, ,,
nü) namaz yeri namazgâh edinin" makamından le belirlenen yeri
edininiz» İbrahim dedik. İbrahim ile bir namazgah ibadet mahalli edi-
‫=واِت َ ِخذوا‬siz de edinin ,, ,,
ile İsmail´e; «Bu İsmail'e de "Benim edinin. İbra- nin. Nitekim Biz, İb-
evimi ziyaretçi- Beyt'imi hem tavaf him ile İs- rahim ve İsmail'e
ِِ ‫مق‬,,‫ن‬
‫ام‬ ِْ ‫= ِم‬makamından ler, kendilerini edenler için, hem mail´e de evi- emrettik: Mabedi-
ibadete adayan- ibadete kapananlar mi tavaf eden- mi, onu tavaf ede-
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim’in lar, rüku ve sec- için, hem rükûa, ler, orada ka- cekler için, onun
de edenler için sücûda varanlar lanlar rüku ve yanında tefekküre
ِ‫=مصلًّى‬bir namaz yeri,, ,, temiz tutun» di- için tertemiz bu- secde edenler dalacaklar için ve
ye emir vermiş- lundurun" emrini için temizleyin, (namazda) rüku ve
‫=وع ِهدْنا‬ve emretmiştik ,, tik. verdik. diye ahid ver- secde edecekler
miştik. için temiz tutun.
ِ‫ ِإبْرا ِهيم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬İbrahim’e
ِ‫=و ِإسْما ِعيل‬ve İsmail’e ,,

‫ط ِهرا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬temizlemesini ِ‫=ب ْي ِتي‬ev’imi


ِ‫لطائِ ِفين‬ َ ‫= ِل‬tavaf edenler için ,, ,,

ِ‫=و ْالعا ِك ِفين‬ibadete kapananlar ,,

ِ‫الر َك ِع‬ ُّ ‫=و‬ve rükû edenler


,, ,,

‫سجو ِِد‬ ُّ ‫=ال‬secde edenler ,,

2.
126
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti ki Hani İbrahim; Hani, İbrahim "Yâ Hani, İbrahim Ve İbrahim: Ey
..
«Ey Rabbim, bu Rabbi, Sen bura- demişti ki: Rabbim! diye yal-
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim ‫ب‬ ِِ ‫=ر‬Rabbim şehri güvenli bir sını emin bir yurt Rabbım bura- vardı, Burayı emin
yer kıl, halkın- kıl. Ahâlisini, o içle- sını emniyetli bir bölge yap ve
ِْ ‫=اجْ ع‬kıl ‫=هذا‬bu ‫=بلدًا‬şehri
‫ل‬ َٰ dan Allah a ve rinden Allah'a ve bir şehir yap. halkından Allah'a
Ahiret gününe âhiret gününe Ve halkından ve Ahiret Günü'ne
ً‫= ِآمنا‬güvenli ‫ق‬ ِْ ‫ارز‬ ْ ‫=و‬rızıklandır ürünlerle rızık- metlerinden
inananları çeşitli iman edenleri ni- Allah´a, ahiret iman edenlere be-
gününe iman reketli rızıklar ba-
ِ‫=أ ْهله‬halkını ‫ت‬ ِِ ‫الثَمرا‬..ِ‫= ِمن‬ürünlerle landır» dedi. Al- merzûk buyur" etmiş olanları ğışla. (Allah): Her
lah da; «Onlar- demişti. Mabudu mahsullerle rı- kim hakikati inkar
ِ‫آمن‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬inananları ‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan dan kâfir olanları buyurdu ki: "Kâfir zıklandır Allah ederse, onun kısa
ise kısa bir süre olanı da rızıklandı- da: Kafir olanı bir süre zevk ü se-
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe
ِ‫اّلل‬ geçindirir, sonra rır, az bir zaman kısa bir zaman fa içinde yaşama-
..
Cehennem aza- hayattan nasibedar için geçindiri- sına izin veririm -
‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret ِ‫(=قال‬Rabbi) buyurdu ki bına katlanmak ederim, sonra rim. Sonra ama sonunda onu .. ..

zorunda tutarım. azâb-ı nâr ıztıra- onu cehen- ateşin azabına sü-
ِ‫كفر‬..‫ن‬ ِْ ‫=وم‬inkâr edeni dahi ..Ne kötü akıbettir bında bırakırım. O nem azabına rerim; ne kötü bir
..

o!» buyurdu. ne yaman âkıbet- zorlarım. Bu duraktır o! diye ce-


ِ‫=فأم ِتعه‬onu geçindiririm
.. tir!" ne kötü bir vap verdi.
sonuçtur, bu-
ِ ً ‫=ق ِل‬az bir süre ‫=ث َِم‬sonra
‫يَل‬ .. ..
yurmuştu.
ِ‫=أضْط ُّره‬onu mahkum ederim .. ..

ِِ ‫عذا‬..‫ى‬
‫ب‬ َِٰ ‫= ِإل‬azabına
ِِ َ‫=الن‬cehennem ِ‫=و ِبئْس‬ne kötü
‫ار‬ ..

ِ‫صير‬ ِ ‫= ْالم‬dönüş yeridir ..

2.
127
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=ي ْرفع‬yükseltiyordu Hani İbrahim ile Hani İbrahim İs- Hani, İbrahim, İbrahim ve İsmail
İsmail, Kâbe´nin mail ile birlikte Ka´be ´nin Mabed'in temelle-
ْ
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim ِ‫=القوا ِعد‬temellerini seltirlerken söyle ni yükseltirken di- mail ile birlikte yalvardılar: Ey
duvarlarını yük- Kâbe'nin temelleri- temellerini İs- rini yükseltirken

ِِ ‫ ْالب ْي‬,,ِ‫= ِمن‬Ev’in


‫ت‬ dua etmişlerdi; yorlardı ki: "Ya yükseltiyordu Rabbimiz! Bunu
«Ey Rabbimiz, Rab! Şu emeğimizi ve diyordu ki: kabul et; Sensin
ِ‫=وإِسْما ِعيل‬İsmail’le beraber yaptığımızı ka- kabul buyur! İşiten, Rabbımız biz- her şeyi bilen, her
,,
bul et hiç şüphe- bilen, şüphe yok, den kabul bu- şeyi duyan!
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫=تقب َِْل‬kabul buyur siz sen herşeyi ancak Sensin. yur. Şüphesiz ,,
işiten ve bilen- ki, Sensin Sen
ِ‫= ِمنَا‬bizden ِ‫=إِنَك‬kuşkusuz sen sin. Semi´, Alim. ,,

ِ‫(=أ ْنت‬yalnız) sen ِ‫س ِميع‬ َ ‫=ال‬işitensin


,,

ِ‫= ْالع ِليم‬bilensin


2.
128
.. ‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫=واجْ ع ْلنا‬bizi yap ..
Ey Rabbimiz, Ya Rab! Her ikimizi Rabbımız iki-
ikimizi de sana yalnız Sana boyun mizi de sana
Ey Rabbimiz, bizi
Sana teslim olan-
ِِ ‫س ِلمي‬
‫ْن‬ ِْ ‫=م‬teslim olanlardan ِ‫=لك‬sana ..
teslim olanlardan eğen kullarından teslim olanlar
eyle, soyumuz- eyle! Neslimizi de kıl. Soyumuz-
lardan kıl ve bizim
soyumuzdan Sana
‫ذ ِريَتِنا‬..‫ن‬ِْ ‫=و ِم‬neslimizden de ..
dan da sana tes- yalnız Sana boyun dan da sana
lim olan bir üm- eğer bir ümmet kıl! teslim olanlar
teslim olacak bir
topluluk çıkar, bize
ً‫=أ َم ِة‬bir ümmet çıkar
.. ..
met çıkar, bize Sonra bizlere iba- yetiştir, bize ibadet yollarını
ibadet yollarımızı detimizin yollarını ibadet edece- göster ve tevbemizi
ً‫=م ْس ِلم ِة‬teslim olan ِ‫=لك‬sana .. göster, tevbemizi göster; suçlarımızı ğimiz yerleri kabul et: Şüphesiz
kabul buyur. Hiç bağışla ki bütün göster, tevbe- yalnız Sensin tev-
‫=وأ ِرنا‬bize göster .. şüphesiz sen suçları bağışlayan, lerimizi kabul beleri kabul eden,
tevbeleri kabul mahlûkâtına rahîm et. Çünkü rahmet dağıtan!
‫=منا ِسكنا‬ibadet yollarımızı .. edensin ve çok bir Sensin. Sensin Sen,
merhametlisin. Tevvab, Ra-
ِ‫عليْنا‬..ِْ‫=وتب‬ve tevbemizi kabul et .. .. .. him.

ِ‫= ِإنَك‬şüphesiz sen ِ‫=أ ْنت‬ancak sensin


.. ..

ِ‫=الت َ َواب‬tevbeleri kabul eden .. ..

ِ‫الر ِحيم‬
َ =çok merhametli olan
.. ..

2.
129
,, ‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫ث‬ ِْ ‫=وابْع‬gönder Ey Rabbimiz, iç- Ya Rab! Onlara iç- Rabbımız, on-
lerinden onlara lerinden öyle bir ların arasın-
Ey Rabbimiz! So-
yumuz içinden on-
‫= ِفي ِه ِْم‬onlara ‫ول‬ ًِ ‫=رس‬bir elçi ,,
senin ayetlerini peygamber gönder dan, senin
okuyacak, Ki- ki kendilerine hem ayetlerin onla-
lara Senin mesajla-
rını iletecek, vahyi
‫= ِم ْنه ِْم‬kendi içlerinden ‫=يتْلو‬okuyacak
,,
tab´ı ve hikmeti âyâtını okusun, Ki- ra okuyacak,
öğretecek, ken- tab'ı, hikmeti öğ- kitabı, hikmeti
ve hikmeti öğrete-
cek ve onları arın-
‫=عل ْي ِه ِْم‬kendilerine dilerini kötülük- retsin, hem onları öğretecek ve
lerden arıtacak bütün lekelerden onları tezkiye
dırıp temiz kılacak
bir elçi çıkar: Çün-
ِ‫=آيا ِتك‬senin ayetlerini ,, bir peygamber pâk etsin. Azîz, edecek bir kü yalnız Sensin
gönder. Hiç şüp- hakîm Sensin, an- peygember kudret ve hikmet
ِ‫=ويع ِلمهم‬onlara öğretecek ,, hesiz sen azizsin cak Sensin. gönder. Şüp- sahibi!
ve hikmet sahi- hesiz ki Aziz,
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ِ‫=و ْال ِح ْكمة‬ve hikmeti ,, bisin.» Hakim Sensin
Sen.
‫=ويز ِكي ِِه ِْم‬ve onları temizleyecek
,, ,,

ِ‫= ِإنَك‬şüphesiz sensin ِ‫=أ ْنت‬yalnız sen


,, ,,

ِ‫= ْالع ِزيز‬Aziz olan ,,

ِ‫= ْالح ِكيم‬Hakim olan ,,

2.
130
.. ِ‫=وم ْن‬kim ِ‫=ي ْرغب‬yüz çevirir Benliğini aşağı- Kendini bilmeyen- Kendini bil- Ve düşünme mele-
lığa mahkûm
..
lerden başka kim mezden başka keleri dumura uğ-
َ‫ ِمل ِِة‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬milletinden (dininden) edenler dışında İbrahim'in dininden kim İbrahim´in ramış olanlar dı-
..
İbrahim´in dinin- yüz çevirir ki onu dininden yüz şında kim, bu dün-
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim’in ‫ل‬ َ
ِ ِ‫=إ‬başka den kim yüz çe- bizler dünyada kul- çevirir. And yada gerçekten
virir. Andolsun larımızın arasın- olsun ki dün- yücelttiğimiz ve
ِ‫س ِفه‬..‫ن‬ ْ ْ
ِ ‫=م‬sefih kılandan ِ‫=نفسه‬nefsini ki,yadabizseçkinler-
..
onu dün- dan seçtik. Âhirette yada onu şüphesiz ahirette
de o hiç şüphe yok seçmiştik. de dürüst ve er-
‫=ولق ِِد‬Andolsun ki .. den kıldık. O salâhiyetle seçile- Muhakkak ki demliler arasında
Ahirette de salih- ceklerdendir. o, ahirette de yer alacak olan İb-
ِ‫صطفيْناه‬ ْ ‫=ا‬biz onu seçmiştik ler arasındadır.
.. .. salihlerdendir. rahim'in inanç sis-
temini terk etmek
ِ‫الدُّ ْنيا‬..‫=فِي‬dünyada ister?

ِ‫=و ِإنَه‬ve şüphesiz o


.. ..

‫ ْاْل ِخرِِة‬..‫= ِفي‬ahirette de ..

ِ‫صا ِل ِحين‬ َ ‫ال‬..ِ‫=ل ِمن‬salihlerdendir


2.
131
,, ِ‫= ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti ِ‫=له‬ona Hani Rabbi ona;
«Teslim ol» bu-
Çünkü mabudu
ona "Allah'ına bo-
Hani, Rabbı
ona; teslim ol
Rabbi, O'na: Bana
teslim ol! dediğin-
ِ‫=ربُّه‬Rabbi ‫=أ ْس ِل ِْم‬İslam ol (teslim ol) ,, ,, ,,
yurunca o da;
«Ben alemlerin
yun eğ!" buyurun-
ca, "Benim boy-
buyurduğu
zaman, o da,
de; (Sana), bütün
alemlerin Rabbine
ِ‫=قال‬dedi ِ‫=أسْل ْمت‬teslim oldum ,,
Rabbine teslim
oldum» dedi.
num yalnız Rab-
bü'l-âlemîn'e eğil-
alemlerin
Rabbına tes-
teslim oldum! diye
cevap verdi.
ِِ ‫= ِلر‬Rabbine ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin
‫ب‬ miştir" dedi. lim oldum,
demişti.
2. İbrahim (bu ilâhî İbrahim kendi oğul- İbrahim bunu Ve İbrahim çocuk-
132
ِ‫ص َٰى‬
.. َ ‫=وو‬vasiyet etti ‫=بِها‬bunu ..
buyruğu) oğulla- larına bu dini vasi- oğullarına da larına bunu aynen
rına tavsiye etti. yet ettiği gibi, Ya- tavsiye etti. vasiyet etti; Yakup
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
Yakub da; «Ey kup da onu vasiyet Ya´kub da: Ey da (böyle yaptı):
ِ ‫=إِبْرا ِه‬İbrahim
‫يم‬ oğullarım, Allah etti. "Oğullarım, Al- oğullarım, Al- Evlatlarım! Bakın,
‫=بنِي ِِه‬kendi oğullarına
..
sizin için bu dini
seçti, mutlaka
lah sizler için lah sizin için Allah size en saf ve
İslâm'ı seçti; başka dinini seçti. temiz inancı bah-
ِ‫=وي ْعقوب‬Yakub da ..
müslüman ola-
rak ölünüz» de-
dinlerden sakının, Onun için siz şetti; öyleyse O'na
yalnız müslim ola- de yalnız Müs- teslim olmadan
َِ ِ‫بن‬..‫=يا‬Oğullarım ‫ن‬
‫ي‬ َِ ِ‫=إ‬şüphesiz di. rak can verin" de- lüman olarak ölümün sizi alt et-
di. can verin, de- mesine izin verme-
َِ =Allah ‫ى‬
‫اّلل‬ َِٰ ‫صطف‬ ْ ‫=ا‬seçti di. yin.

ِ‫=لكم‬sizin için ِ‫=الدِين‬bu dini


.. ..

َِ ‫تموت‬..ِ‫=فَل‬öyleyse ölmeyin
‫ن‬ ..

َِ ‫= ِإ‬başka (bir şekilde)


‫ل‬ .. ..

ِ‫م ْس ِلمون‬..‫=وأ ْنت ِْم‬Müslümanlar olmakta ..

2.
133
,, ِ‫=أ ْم‬yoksa ‫=ك ْنت ِْم‬siz Yoksa siz Yakub Yoksa, sizler Ya- Yoksa Ya´kub Evet, siz, (ey İsrai-
ölmek üzereyken kup ölüm hâline ´a ölüm geldi- loğulları) Yakub'un,
ِ‫=شهداء‬şahit miydiniz ‫= ِإ ِْذ‬zaman
,,
yanında mıydı- gelip de oğullarına ğinde siz ora- son nefesini ver-
nız? Hani O "Benim arkamdan da mıydınız? meye yaklaşırken
ِ‫=حضر‬geldiği ِ‫=ي ْعقوب‬Yakub’a oğullarına; kime ibadet ede- Hani o, oğulla- oğullarına: Ben git-
«Benden sonra ceksiniz?" dediği rına: Benden tikten sonra siz ki-
ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm hali ‫=إِ ِْذ‬O zaman ,, ,,
kime kulluk ede- zaman hazır mı
ceksiniz (kime idiniz ki; "Senin
sonra neye me kulluk edecek-
ibadet ede- siniz? diye seslen-
ِ‫(=قال‬Yakub) dedi ki ‫= ِلبنِي ِِه‬oğullarına
,, ,, tapacaksınız?)» ilâhına, ecdadın İb- ceksiniz? de- diğine şahitsiniz.
diye sordu. On- rahim ile İsmail'in mişti. Onlar Onlar: Senin tanrı-
ِ‫ت ْعبدون‬,,‫=ما‬neye kulluk edeceksiniz ,, ,, lar da; «Senin ve ve İshak'ın bir ta- da: Senin na, ataların İbra-
ataların İbra- necik ilâhına iba- İlah´ına ve him, İsmail ve İs-
‫ب ْعدِي‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬benden sonra ,, him´in, İsmail´in det ederiz. Bizler ataların İbra- hak'ın tanrısına, O
ve İshak´ın ilâhı yalnız O'na boyun him´in, İs- Tek Tanrıya kulluk
‫=قالوا‬dediler ِ‫=ن ْعبد‬kulluk edeceğiz ,, olan tek Allah´a eğmişiz" demişler- hak´ın İlah´ına edecek ve O'na

ِ‫=إِ َٰلهك‬senin tanrın ِ‫=وإِ َٰله‬ve tanrısı


kulluk edeceğiz; di. tek ilah olarak teslim olacağız! di-
,, ,, biz O´na teslim ibadet edece- ye cevap verdiler.
olmuşuz» dedi- ğiz. Ve biz
ِ‫=آبائِك‬ataların ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim ler. O´na teslim
olmuşuz, de-
ِ‫=وإِسْما ِعيل‬İsmail mişlerdi.
ِ‫=وإِسْحاق‬ve İshak’ın ‫=إِ َٰل ًها‬Tanrı’ya
,,

‫احدًا‬ ِ ‫=و‬tek ِ‫=ونحْ ن‬ve biz ِ‫=له‬O’na ,,

ِ‫=م ْس ِلمون‬teslim olanlarız ,,

2.
134
.. ِ ‫=تِ ْل‬onlar ِ‫=أ َمة‬bir ümmetti
‫ك‬ Onlar gelip geç- O bir ümmetti gel-
..
miş bir ümmettir. di, geçti. Ona ken-
Onlar bir üm-
metti gelip
Şimdi o toplumlar
geçip gittiler; onla-
ِْ ‫خل‬..‫=ق ِْد‬gelip geçti ‫=لها‬kendilerine Onların
‫ت‬ ..
kazan- di kazandığı, size
dıkları kendileri- de kendi kazandı-
geçti. Onların
kazandıkları
rın kazandıkları
kendilerine yazıla-
ِْ ‫كسب‬..‫=ما‬onların kazandıkları
‫ت‬ ne, sizin kazan- ğınız. Onların işle-
..
dığınız da size- diklerinden sizler
kendilerinin,
sizin kazandı-
cak, sizin kazan-
dıklarınız ise size;
‫=ولك ِْم‬size aittir ..
dir. Siz onların sorulacak değilsi-
yaptıklarından niz.
ğınız da sizin.
Ve siz, onların
ve siz, onların yap-
tıklarından ötürü
‫كسبْت ِْم‬..‫=ما‬sizin kazandıklarınız sorumlu tutul-
.. yapmış olduk- yargılanacak değil-
mazsınız. larından so- siniz.
ِ‫تسْألون‬..ِ‫=ول‬siz sorulmazsınız .. rulmazsınız.

ِ‫ي ْعملون‬..‫كانوا‬..‫=ع َما‬onların yaptıkları ..

ndan

2. Onlar size; «Ya- Yahudilerle Nas- Yahudi veya Onlar: Yahudi ve


135
,, ‫=وقالوا‬dediler ‫=كونوا‬olun ki ,,
hudi veya hıristi- ranîler sizlere "Ya- Hristiyan olun Hıristiyan olun ki
‫=هودًا‬Yahudi ‫=أ ِْو‬veya yan olun ki, doğ- hudi yahut Nasranî ki hidayete doğru yolu bulası-
ru yolu bulası- olun ki doğru yolu eresiniz, dedi- nız derler. De ki:
َِٰ ‫=نصار‬Hristiyan
‫ى‬ nız» dediler. On- bulasınız" diyorlar, ler. De ki: Ha- Hayır, (bizimki) ba-
lara de ki; «Ha- kendilerine şunu yır, biz Hanif tıl olan her şeyden
ِ‫=ت ْهتدوا‬doğru yolu bulasınız ‫ل‬ ,,ِْ ‫=ق‬De ki yır, biz İbra-
,,
söyle: "Öyle değil, olan İbra- yüz çeviren ve Al-
him´in dosdoğru İbrahim'in hakka him´in dinine lah'tan başkasına
,,

ِْ ‫=ب‬bilakis (uyarız)
‫ل‬ ,, dinine uyarız. O meylederek tuttuğu uyarız. O, ilahlık yakıştıran-
müşriklerden dininden oluruz ki müşriklerden lardan olmayan İb-
ِ‫= ِملَة‬milletine (dinine) ,, değildi.» hiçbir zaman müş- değildi. rahim'in inanç sis-
riklerden değildi." temi(dir).
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim’in ِ‫=حنِيفًا‬hanif
ِ‫كان‬,,‫=وما‬O değildi ,,

ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬,,ِ‫= ِمن‬ortak koşanlardan ,,

2.
136
.. ‫=قولوا‬deyin ‫=آمنَا‬inandık Onlara deyin ki;
«Biz Allah´a, bi-
Ey mü'minler, şöy- Biz; Allah´a, Deyin ki: Biz Al-
le deyin: "Bizler Al- bize indirilmiş lah'a inanırız; ve
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirilene
ِ‫اّلل‬ ..
ze indirilene, İb-
rahim´e, İs-
lah'a inandığımız olana, İbra- bize indirilene ve
gibi kendimize ne him´e, İs- İbrahim'e, İsmail'e,
‫=إِليْنا‬bize ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirilene ..
mail´e, İshak´a,
Yakub´a ve to-
indirildi ise ve İb- mail´e, İs- İshak'a, Yakub'a ve
rahim'e, İsmail'e, hak´a, Ya´kub onların soyundan
ِ‫إِبْرا ِهيم‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬İbrahim’e runlarına indiri-
lene; Musa´ya
İshak'a, Yakup ve ´a, ve torunla- gelenlere indirile-
Yakup oğullarına rına indirilmiş ne; ve Musa'ya,
ِ‫سما ِعيل‬ ِْ ِ‫=وإ‬ve İsmail’e .. ve İsa´ya verile- ne indirildi ise, olanlara, Mu- İsa'ya ve Rableri
ne ve diğer pey- sonra Mûsa ile sa´ya, İsa´ya tarafından (diğer)
ِ‫=وإِسْحاق‬ve İshak’a .. gamberlere İsa'ya ve diğer verilenlere, tüm peygamberlere
Rabbleri tarafın- peygamberlere peygamberle- tevdi edilmiş olana
ِ‫=وي ْعقوب‬ve Yakub’a .. dan verilene mabudları tarafın- re Rabbları ta- (inanırız); onların
inanırız. Onlar dan olarak ne indi- rafından ve- arasında hiçbir ay-
ِِ ‫=و ْاْلسْب‬ve torunlarına
‫اط‬ .. arasında ayırım rildi ise hepsine rilmiş olanlara rım yapmayız. Ve
yapmayız. Biz inandık. Bu pey- iman ettik. On- biz O'na teslim
ِ‫أو ِتي‬..‫=وما‬verilene ‫ى‬ َِٰ ‫=موس‬Musa Allah´a teslim gamberlerin hiçbi- ların hiçbirinin olanlarız.
olanlarız.» rini diğerinden ayırt arasını diğe-
َِٰ ‫=و ِعيس‬ve Îsa’ya
‫ى‬ .. etmeyiz ve boy- rinden ayır-
numuzu Allah'a mayız. Biz
ِ‫أو ِتي‬..‫=وما‬ve verilene ..
eğmişiz." ona teslim ol-
muşlardanız,
ِ‫=النَبِيُّون‬peygamberlere deyin.
‫ر ِب ِِه ِْم‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬Rablerinden
ِ‫نف ِرق‬..ِ‫=ل‬ayırım yapmayız ..

ِ‫=بيْن‬arasında ِ‫=أحد‬hiçbiri
‫= ِم ْنه ِْم‬onların ِ‫=ونحْ ن‬ve biz ..

ِ‫=له‬O’na ِ‫=م ْس ِلمون‬teslim olanlarız ..

2.
137
,, ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ‫=آمنوا‬iman ederlerse Eğer onlar sizin Eğer sizin inandı-
inandıklarınızın ğınıza inanırlarsa
,,
Onlar da, sizin
iman ettiğiniz
Eğer (ötekiler de)
sizin inandığınız
ِِ ْ‫=بِ ِمث‬gibi
‫ل‬ aynısına inanır- doğru yolu şüphe-
larsa doğru yolu siz buldular, yok
gibi iman
ederlerse mu-
gibi inanırlarsa
şüphesiz doğru yo-
ْ
‫آمنت ِْم‬,,‫=ما‬sizin iman ettiğiniz ‫=بِ ِِه‬ona bulmuş
,,
olurlar. imandan yüzlerini
,,
hakkak doğru lu bulmuş olurlar;
Eğer bu inanca çevirirlerse iyi bil- yolu bulmuş- yüz çevirirlerse de
‫=فق ِِد‬elbette arka dönerlerse sinler ki hakka
mutlaka çatış- uzak olmaktan
lardır. Şayet
yüz çevirirler-
derin bir çıkmaza
saplanmış olurlar,
ْ
ِ‫=اهتدِ ْوا‬doğru yolu bulmuş olurlar ,, maya ve çıkma- başka bir halde
,, ,, se; şüphesiz ama Allah seni
za düşerler. On- değiller. Ya Mu- ki onlar çe- bundan korumak-
ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫=تولَ ْوا‬dönerlerse
‫ن‬ lara karşı Allah hammed! Allah kişme içerisin- tadır. Zira yalnız
sana yetecektir. seni onlardan ko- dedirle. Onla- O'dur her şeyi işi-
‫=فإِنَما‬mutlaka ‫=ه ِْم‬onlar O işitendir ve bi- ruyacak. İşiten, bi- ra karşı Allah ten, her şeyi bilen.
lendir. len ancak O. sana yetecek-
ِ‫ ِشقاق‬,,‫=فِي‬anlaşmazlık içine düşerler ,, ,, tir. O, Se-
mi´dir,
ِ‫=فسي ْك ِفيكهم‬onlara karşı sana yeter ,, ,, ,, Alim´dir.

َِ =Allah ِ‫=وهو‬O ِ‫س ِميع‬


‫اّلل‬ َ ‫=ال‬işitendir
ِ‫= ْالع ِليم‬bilendir
2. Bu din, Allah´ın Allah bizlere fıtrat Allah´ın boya- (De ki: Hayatımız)
138
.. ‫صبْغ ِة‬ِ =boyası (ile boyan) .. ..
verdiği bir renk- rengini, iman ren- sı (ile boyan- Allah'ın rengi (ile
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimdir tir. Kim Allah´tan gini vermiş. Kim dık) . Boyası renklenir!) Kim
daha iyi bir renk Allah'tan güzel Allah´tan daha (hayata) Allah'tan
ِ‫=أحْ سن‬daha güzeli ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan yalnız O´na kul- bizler o Allah'a kul- güzel
..
verebilir? Biz renk verebilir? İşte olan
kimdir? Biz
daha güzel renk
verebilir, eğer ger-
ً‫صبْغ ِة‬ ِ =boyası ِ‫=ونحْ ن‬Biz ancak luk ederiz. luk ediyoruz. O´na kulluk çekten O'na kulluk
..
edenleriz. ediyorsak?
ِ‫=له‬O’na ِ‫=عابِدون‬kulluk ederiz ..

2.
139
ِ‫=ق ْل‬söyle (onlara)
,, ,,
De ki; «Bizim de Onlara şöyle de: Allah hakkın- (Yahudi ve Hıristi-
sizin de Rabbiniz "Allah'ın meşiyeti da bizimle tar- yanlara) de ki: Al-
olan Allah hak- üzerine bizimle tışıyor musu- lah hakkında bizim-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
kında bizimle mücadele mi ede- nuz? Halbuki le tartışıyor musu-
‫أتحا ُّجوننا‬ =bizimle,,tartışıyor,,musunuz?
çekişiyor musu- ceksiniz? Halbuki O, bizimde nuz? Nasıl olur? O,
ِ‫اّلل‬
َِ ‫فِي‬
,, =Allah,,hakkında ِ‫وهو‬ =O,,iken
nuz? Bizim yap-
tıklarımız bize,
O bizim de Rabbi-
miz, sizin de Rab-
Rabbımız, si-
zim de Rabbı-
bizim gibi sizin de
Rabbinizdir; bizim
‫ربُّنا‬ =bizim,,de,,Rabbimiz sizin yaptıkları-
nız da size aittir.
biniz olduktan baş-
ka bizim işledikle-
nızdır. Bizim
amellerimiz
işimiz bize, sizin
işiniz de size aittir;
‫وربُّك ِْم‬=sizin,,de,,Rabbiniz Biz O´na samimi
olarak bağlıyız.
rimiz kendimize,
sizin işledikleriniz
bize, sizin
amelleriniz si-
ve biz kendimizi
yalnızca O'na
‫ولنا‬ =bizimdir kendinize râci. ze aittir. Biz adamışızdır.
Sonra da bizler O´na muhlis
‫=أعْمالنا‬bizim yaptıklarımız ,, kulluğumuzu O'na kullarız, de.
hasretmişiz.
‫=ولك ِْم‬sizindir
‫=أعْمالك ِْم‬sizin yaptıklarınız ,,

ِ‫=ونحْ ن‬biz ِ‫=له‬O’na


ِ‫=م ْخ ِلصون‬gönülden bağlananlarız ,,

2.
140
.. ِ‫=أ ْم‬yoksa ِ‫=تقولون‬söylüyorsunuz Yoksa İbra- Yoksa sizler İbra- Yoksa siz: İb- İbrahim'in, İs-
him´in, İsmail´in, him'e, İsmail'e, İs- rahim, İsmail, mail'in, İshak'ın,
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim
‫ن‬ İshak´ın, Ya- hak'a, Yakub'a, İshak, Ya´kub Yakub'un ve onla-
kub´un ve torun- Yakup oğullarına ve oğulları rın soyundan ge-
ِ‫=و ِإسْما ِعيل‬İsmail ِ‫=و ِإسْحاق‬İshak da hıristiyan ol- Nasranî idiler mi Hristiyan idiler lenlerin
larının yahudi ya Yahudi idiler, yahut Yahudi veya 'Yahudi'
yahut 'Hıristiyan'
ِ‫=وي ْعقوب‬Yakub duklarını mı söy- diyorsunuz? Onla- mi, diyorsu- olduklarını mı iddia
lüyorsunuz? De ra de ki: "Sizler mi nuz? Siz mi ediyorsunuz? De
ِ‫=و ْاْلسْباط‬ve torunlarının .. ki; «Siz mi daha daha iyi bileceksi- daha iyi bili- ki: Allah'tan iyi mi
iyi bilirsiniz, yok- niz, yoksa Allah mı yorsunuz yok- biliyorsunuz? Allah
‫=كانوا‬olduklarını mı ‫=هودًا‬Yahudi sa Allah mı?» Al- bilecek? Acaba Al- sa Allah mı? tarafından kendile-
..
lah tarafından lah'ın şehadet etti- Allah tarafın- rine verilen bir delili
‫=أ ِْو‬yahut ‫ى‬ َِٰ ‫=نصار‬Hristiyan kendisine bildiri- ği bir hakikati bile- dan yanında örtbas edenden
len bir gerçeği rek saklayandan bulunan şe- daha zalim kim
ِْ ‫=ق‬De ki ‫=أأ ْنت ِْم‬Siz mi
‫ل‬ .. saklayandan daha zâlimi kim- hadeti gizle- olabilir? Ama Allah
..

daha zalim kim dir? Allahu Zülcelâl yenden daha yaptıklarınızdan


ِ‫=أعْلم‬daha iyi bilirsiniz ‫=أ ِِم‬yoksa
.. .. olabilir? Allah ettiklerinizden asla zalim kim var- gafil değildir.
yaptıklarınızdan gafil değil. dır? Allah sizin
َِ =Allah mı ‫ن‬
‫اّلل‬ .. ِْ ‫=وم‬kimdir asla gafil değil- yaptıklarınız-

ِ‫ظلم‬ ْ ‫=أ‬daha zalim ‫ن‬


.. ِْ ‫= ِم َم‬kimseden
dir. dan gafil de-
ğildir, de.
ِ‫=كتم‬gizleyen ً ‫=شهادِة‬şahitliği
ِ‫= ِع ْنده‬yanında bulunan ..

ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah tarafından ‫=وما‬değildir


..

َِ =Allah ِ‫= ِبغا ِفل‬gafil


‫اّلل‬
ِ‫ت ْعملون‬..‫=ع َما‬yaptıklarınızdan
2.
141
,, ِ ‫=تِ ْل‬İşte onlar ِ‫=أ َمة‬bir ümmetti
‫ك‬ ,,
Onlar daha önce O bir ümmetti, gel- Onlar bir üm- Şimdi o toplumlar
,,
gelip geçmiş bir di, geçti. Ona ken- metti gelip gelip geçtiler; onla-
ِْ ‫خل‬,,‫=ق ِْد‬gelip geçti ‫=لها‬onlarındır rın kazandıkları de kendi kazandı- kazandıkları rın
‫ت‬ ümmettir.
,,
Onla- di kazandığı, size geçti. Onların kazandıkları on-
lara yazılacak, si-
ِْ ‫كسب‬,,‫=ما‬onların kazandıkları
‫ت‬ kendilerine, sizin ğınız. Onların işle- kendilerine, zin kazandıklarınız
,,
kazandıklarınız diklerinden sizler sizin kazan- ise size. Ve siz on-
‫=ولك ِْم‬sizindir da sizedir. Siz sorulmayacaksı- dıklarınız da ların yaptıklarından
onların yaptıkla- nız." sizedir. Ve siz ötürü yargılanacak
‫كسبْت ِْم‬,,‫=ما‬sizin kazandıklarınız rından sorumlu
,, onların yap- değilsiniz.
tutulmazsınız mış oldukla-
ِ‫تسْألون‬,,ِ‫=ول‬sorulmazsınız rından sorul-
mazsınız.
ِ‫ي ْعملون‬,,‫كانوا‬,,‫=ع َما‬onların yaptıkları ,,

ndan,,

2. İnsanlardan bazı Nâsın içinden ken- İnsanlardan İnsanlar arasındaki


142
.. ِ ‫=سيق‬diyecekler
‫ول‬ beyinsizler; «On- dini bilmezler diye- bir kısım be- dar kafalı düşünce-
ِ‫سفهاء‬ ُّ ‫=ال‬bazı beyinsizler ..
ları daha önce cekler ki: "Karşı
yöneldikleri kıb- durmakta oldukları
yinsizler diye-
ceklerdir ki:
ler, Şimdiye kadar
uydukları kıbleden
ِ ِ َ‫الن‬..ِ‫= ِمن‬insanlardan ‫=ما‬nedir
‫اس‬ leden çeviren kıbleden bunları
sebep nedir?» çeviren nedir? On-
Onları üzerin-
de bulunduk-
onları vazgeçiren
nedir? diyecekler.
‫=و َله ِْم‬onları çeviren ..
diyecekler. De lara söyle: "Maşrık
ki; «Doğu da Ba- da Allah'ın, mağrip
ları kıblelerin-
den ne çevir-
De ki: Doğu da Ba-
tı da Allah'ındır; O,
ِ‫قِبْلتِ ِهم‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬kıblelerinden tı da Allah´ındır. de Allah'ın. Diledi- di? De ki: Do- dilediğini doğru yo-
O dilediğini doğ- ğini doğru yola çı- ğu da Batı da la iletir.
‫كانوا‬..‫=الَتِي‬bulundukları ru yola iletir.» karır." Allah´ındır. O,
dilediği kimse-
ِ‫=عليْها‬üzerinde ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki .. yi doğru yola
iletir.
َِ ِ =Allah’ındır ِ‫= ْالم ْش ِرق‬doğu da
ِ‫ّلل‬ ..

ِ‫=و ْالم ْغ ِرب‬batı da ‫=ي ْهدِي‬O iletir .. ..

ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini (dileyeni) ..

ِ‫صراط‬ ِ ..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬yola ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru


2.
143
,, ِ ‫=وك َٰذ ِل‬böylece ‫=جع ْلناك ِْم‬sizi kıldık Böylece
‫ك‬ sizi orta İşte o doğru yola Böylece sizi Ve böylece sizin
,,
yolu benimseyen nasıl çıkardıksa, vasat bir üm- dengeli ve ölçülü
ً‫=أ َم ِة‬bir ümmet ‫طا‬
,,
ً ‫=وس‬vasat bir ümmet yaptık başkaca insanlara met kıldık ki, bir toplum olmanızı
ki, siz insanlara karşı âdil şahitle- insanların istedik ki (hayatı-
‫= ِلتكونوا‬olmanız için ِ‫=شهداء‬şahit ve peygamber Peygamber de si- ler olasınız. nızla)
örnek ,,
olasınız rimiz olasınız, üzerine şahid- tüm insanlı-
ğın huzurunda ha-
ِ ِ َ‫الن‬,,‫=على‬insanlara
‫اس‬ de size örnek ol- zin adaletinize şa- Peygamber de kikatin şahitleri ol-
sun. Biz sırf hit olsun diye sizle- sizin üzerinize manız ve Elçi de
ِ‫=ويكون‬ve olması için ,, Peygambere ,, ri en mutedil bir şahid olsun. sizin huzurunuzda
uyanları, bağlı ümmet kıldık. Yâ Ve senin üze- ona şahitlik yapsın.
ِ‫الرسول‬ َ =rasulün de ‫=عليْك ِْم‬size kalanları O´na Muhammed! Vak- rinde bulun- Ve Elçi'ye uyanlar
,,
uymaktan vaz- tiyle karşı durdu- duğun kıbleyi, ile ökçeleri üzerin-
ِ‫=ش ِهيدًا‬şahit ‫جع ْلنا‬,,‫=وما‬ve yaptık geçenlerden ğun kıbleyi tekrar peygambere de gerisin geri dö-
,,
ayırdedelim diye sana kıble edişi- uyanları, aya- nenler arasında
ِ‫= ْال ِقبْلة‬kıble daha önce yö- miz, Peygamberin ğının iki ökçe- açık bir ayrım ya-
neldiğin kıbleyi izinden gidecekler- si üzerinde pabilmek amacıyla
‫عليْها‬,,ِ‫ك ْنت‬,,‫=الَتِي‬üzerinde bulunduğu tekrar kıble yap- le ters yüzüne dö- geri dönecek- senin, (ey Pey-
,,

nu,,(eskiden,,yöneldiğin,,Kâbe’yi) tık. Bu değişiklik, necekleri ayırmak- lerden ayır- gamber) daha ön-
Allah´ın doğru tan başka bir şey detmek için ce yöneldiğin he-
ِ‫ِإ َل‬
=sadece ِ‫ِلن ْعلم‬
=bilmek,,için yolu gösterdiği için değildi ve bu kıble yaptık. defi (bu topluluk
kimselerden hadise Allah'ın ir- Gerçi bu, bü- için) kıble olarak
ِ‫ن يت َ ِبع‬
,, ِْ ‫م‬
=uyanı ِ‫الرسول‬
=Elçi’ye َ başkasına elbet- şad ettiği kimse- yük bir şeydir. tayin ettik: Şüphe-
te ağır gelir. Al- lerden mâadâsına Ama Allah´ın siz bu, Allah'ın
ِ‫ن ي ْنق ِلب‬
,, ِْ ‫ِم َم‬
=geriye,,dönenden lah sizin imanı- elbette ağır gele- doğru yola doğru yola ulaştır-
nızı boşa çıka- cekti. Şüphe yoktur ilettiği kimseler dığı kişilerden baş-
َِٰ ‫عل‬
‫ى‬ =üzerinde ‫ع ِقب ْي ِِه‬
=ökçesi racak değildir. ki Allah imanınızı için değil. Al- ka herkes için zor
Hiç şüphesiz, Al- heder etmeyecek. lah, elbette bir sınavdı. Allah
ِْ ‫ن كان‬
‫ت‬ ,, ِْ ‫و ِإ‬
=elbette lah insanlara Allah'ın insanlar imanınızı zayi sizin inancınızı ke-
ً ‫لكبِيرِة‬ =ağır,,gelir =başkasına َِ ‫ِإ‬
‫ل‬ karşı şefkatli ve hakkında re'feti, edecek değil- sinlikle göz ardı
merhametlidir. rahmeti bitmez, tü- dir. Şüphesiz etmeyecektir; zira,
‫على الَذِينِ هدى‬
,, ,, =yol,,gösterdiğinden
kenmez. ki Allah, insan- unutmayın ki, Allah
lara Rauf ve insana karşı en
َِ ‫ا‬
‫ّلل‬
=Allah’ın ,, ِ‫وما كان‬
=değildir Rahim´dir. şefkatli olandır,
rahmet kaynağıdır.
َِ =Allah ِ‫ضيع‬
‫اّلل‬ ِ ‫= ِلي‬zayi edecek ,,

‫= ِإيمانك ِْم‬sizin imanınızı ‫ن‬ ,, َِ ‫= ِإ‬Şüphesiz


َِ =Allah ‫اس‬
‫اّلل‬ ِ ِ َ‫=بِالن‬insanlara
ِ‫=لرءوف‬şefkatlidir
ِ‫=ر ِحيم‬merhametlidir
2.
144
.. ِ‫=ق ْد‬elbette ‫ى‬َِٰ ‫=نر‬görüyoruz (Ey Muhammed) Yâ Muhammed! Doğrusu biz, Biz, (ey Peygam-
senin yüzünü ıs- Yüzünün semâya yüzünün se- ber) senin sık sık
ِ‫=تقلُّب‬çevrilip durduğunu ..
rarla göğe çevir- dönmüş, aranıp maya doğru yüzünü (bir kılavuz
diğini görüyoruz. durduğunu görüyo- çevrilip durdu- arayışı içinde) gö-
ِ‫=وجْ ِهك‬yüzünün Seni hoşuna gi- ruz. Müsterih ol. ğunu görüyo- ğe çevirdiğini görü-
decek bir kıbleye Seni hoşnut olaca- ruz. Şimdi se- yoruz: ve şimdi se-
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬göğe doğru ..
kesinlikle döndü- ğın bir kıbleye her- ni hoşnud ola- ni tam tatmin ede-
receğiz. Bundan halde sahip ede- cağın bir kıb- cek bir kıbleye
ِ‫=فلنو ِلينَك‬elbette seni döndüreceğiz .. .. böyle yüzünü ceğiz. Haydi, yü- leye çevirece- döndürüyoruz. Ar-
Mescid- i Haram zünü Mescid-i Ha- ğiz. Yüzünü tık yüzünü Mescid-i
ً‫=قِبْل ِة‬bir kıbleye
.. tarafına çevir. ram'a doğru çevir. Mescid-i Ha- Haram'a çevir; ve
Nerede olursa- Siz de ey mü'min- ram tarafına siz, hepiniz, nerede
ِ‫=ت ْرضاها‬hoşlanacağın nız olun, yüzleri- ler, her nerede bu- çevir. Nerede olursanız olun, yü-
nizi o tarafa çevi- lunursanız yüzü- bulunursanız zünüzü (namaz
ِِ ‫(=فو‬Bundan böyle) çevir
‫ل‬ .. .. rin. Hiç şüphesiz nüzü oraya doğru bulunun, yüz- esnasında) o yöne
kendilerine kitap çevirin. Kendilerine lerinizi o tarafa döndürün. Doğru-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫=وجْ ه‬yüzünü ِ‫طر‬


‫ك‬ ْ ‫=ش‬tarafına verilenler, bu Kitap verilenler çevirin. Şüp- su, daha önce
kıble değişiminin şüphe yok bilecek- hesiz ki, ken- kendilerine vahiy
ِِ ‫ ْالحر‬..‫= ْالمس ِْج ِِد‬Mescid-i Haram
‫ام‬ ..
Rabblerinin buy- ler ki bu Kâbe'ye dilerine kitab
ruğuna dayanan dönmek haktır, Al- verilenler bu-
tevdi edilmiş olan-
lar, bu emrin Rab-
ِ‫=وحيْث‬nerede ‫ك ْنت ِْم‬..‫=ما‬olursanız bir gerçek oldu- lah tarafından va- nun Rabların-
ğunu biliyorlar. hiydir. Allah onların dan gelen bir
lerinden gelen bir
hakikat olduğunu
‫=فولُّوا‬çevirin ‫=وجوهك ِْم‬yüzlerinizi Allah onların ne- işlediklerinden gafil gerçek oldu-
ler yaptıkların- değil. ğunu bilirler.
çok iyi bilirler; ve
Allah onların yap-
ِ‫طره‬ ْ ‫=ش‬o yöne ‫ن‬
.. َِ ِ‫=وإ‬şüphesiz dan habersiz Allah, onların tıklarından haber-
değildir. yaptıklarından siz değildir.
‫أوتوا‬..ِ‫=الَذِين‬verilenler gafil değildir.

ِ‫= ْال ِكتاب‬kitap ِ‫=لي ْعلمون‬bilirler


ِ‫=أنَه‬bunun ‫ق‬ ُِّ ‫= ْالح‬bir gerçek olduğunu .. ..

ِْ ‫= ِم‬Rableri tarafından
‫ر ِب ِه ِْم‬..‫ن‬ ..

‫=وما‬değildir ‫اّلل‬ َِ =Allah


ِ‫= ِبغافِل‬habersiz
ِ‫ي ْعملون‬..‫=ع َما‬onların yaptıklarından ..

2.
145
,, ِ ‫أتي‬,,‫ن‬
‫ْت‬ ِْ ِ‫=ولئ‬sen getirsen ,,
Kendilerine kitap
verilenlere sen
Kasem ederim ki o Andolsun ki; Ama daha önce
kendilerine Kitap sen, kendileri- kendilerine vahiy
‫أوتوا‬,,ِ‫=الَذِين‬verilenlere her türlü ayeti
(delili) göstersen
verilen ümmetinde ne kitab veril- tevdi edilmiş olan-
bütün burhanları miş olanlara ların önüne bütün
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ‫ل‬ ِِ ‫=بِك‬her türlü ,,
bile onlar yine
senin kıblene
getirseydin yine her ayeti ge- delilleri koymuş ol-
senin kıblene tâbi tirsen, onlar saydın bile senin
ِ‫=آية‬ayeti ‫تبِعوا‬,,‫=ما‬onlar uymazlar ,,
uymazlar. Sen
de onların kıble-
olmazlardı. Elbette yine senin kıb- kıblene yönelmez-
sen de onların kıb- lene uymazlar. lerdi; ne sen onla-
ِ‫=قِبْلتك‬senin kıblene ‫=وما‬değilsin
,, sine uyacak de- lesine tâbi olmaz- Sen de onların rın kıblelerine yö-
ğilsin. Onlar bir- sın. Sonra bunların kıblesine uya- nelirsin, ne de on-
ِ‫=أ ْنت‬sen de ِ‫=بِتابِع‬uyacak
,, birlerinin kıblele- bir kısmı da öteki- cak değilsin. lar birbirlerinin kıb-
rine de uymaz- lerinin kıblesine Onların kimi lelerine yönelirler.
‫=قِبْلته ِْم‬onların kıblesine ,, lar. Sana gelen tâbi değil. Kasem de, kiminin Ve eğer sana ilim
bilgiden sonra ederim ki sana ge- kıblesine uya- geldikten sonra on-
ِ‫بِتابِع‬,,‫ب ْعضه ِْم‬,,‫=وما‬onların bir kısmı ,, ,, ,, eğer onların ke- len bu vahyin ar- cak değildirler. ların asılsız görüş-
yiflerine, arzula- kasından tutar, on- Andolsun ki; lerine uysaydın
uymazlar ِ‫=قِبْلة‬kıblesine de ,, rına uyacak ların arzularına sana gelen muhakkak ki zalim-
olursan, o za- uyarsan, işte o bunca ilimden lerden olurdun.
ِ‫=ب ْعض‬birbirlerinin man, kesinlikle zaman kat'iyyen sonra şayet
zalimlerden olur- sen de nefsine sen onların
ِ‫اتَب ْعت‬,,‫ن‬ ِِ ‫=ول ِئ‬uyarsan sun. zulmedenlerden- heveslerine
sin. uyacak olur-
‫=أ ْهواءه ِْم‬onların keyiflerine ,,
san, o takdir-
‫بِ ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra de şüphesiz
zalimlerden
ِ‫جاءك‬,,‫=ما‬sana gelen ,,
olursun.

‫ ْال ِع ْل ِِم‬,,ِ‫= ِمن‬ilimden ِ‫= ِإنَك‬şüphesiz sen ,,

,, ‫= ِإذًا‬o takdirde
ِ‫الظا ِل ِمين‬ َ ,,ِ‫=ل ِمن‬zalimlerden olursun ,,

2.
146
.. ِ‫آتيْناهم‬..ِ‫=الَذِين‬kendilerine verdiklerimi ..
Kendilerine kitap
verdiklerimiz
Kendilerine Kitap
verdiğimiz ümmet-
Kendilerine ki-
tab verdikleri-
Daha önce kendile-
rine vahiy verdikle-
z ِ‫كتاب‬ ِ ‫= ْال‬Kitap O´nu (Muham-
med´i) oğullarını
lerin uleması, Pey-
gamberi -oğullarını
miz, onu oğul-
larını tanıdık-
rimiz, onu kendi
çocuklarını tanıdık-
ِ‫=ي ْع ِرفونه‬onu tanırlar ‫=كما‬gibi ..
tanıdıkları gibi
tanırlar. Fakat
tanır gibi- tanırlar.
İçlerinde bir takımı
ları gibi tanır-
lar. Öyle iken
ları gibi tanırlar:
Ancak bilin ki, onla-
ِ‫=ي ْع ِرفون‬tanıdıkları onlardan bir
grup, bile bile
da hakkı bile bile
saklarlar.
içlerinden bir
güruh bilir ol-
rın bazısı hakikati
bile bile örtbas
‫=أبْناءه ِْم‬oğullarını ‫ن‬ َِ ِ‫=وإ‬ama yine de .. .. gerçeği gizler. dukları halde, eder.
yine de hakkı
‫=ف ِريقًا‬bir grup ‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan
.. gizlerler.

ِ‫=لي ْكتمون‬gizlerler ‫ق‬ َِ ‫= ْالح‬gerçeği


ِ‫ي ْعلمون‬..‫=وه ِْم‬bildikleri halde ..

2.
147
,, ِ‫= ْالح ُّق‬Gerçek Bu, Rabbinden Hak senin Rabbin- Hak, Rabbın-
gelen bir gerçek- den gelendir. Sa- dandır. Öyley-
Rablerinden gelen
hakikati! O halde
ِ‫ر ِبك‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbindendir tir. Bu konuda kın bunda şüpheye se asla şüp-
sakın kuşkuya düşenlerden olma. hecilerden ol-
sen, şüphe eden-
lerden olma.
َِ ‫تكون‬,,ِ‫=فَل‬artık olma
‫ن‬ ,,
kapılanlardan
olma.
ma!

ِ‫ ْالم ْمت ِرين‬,,ِ‫= ِمن‬kuşkulananlardan


2. Herkesin yönel- Her ümmetin bir Herkesin bri Çünkü her topluluk,
148
.. ِ ‫=و ِلك‬her ümmetin vardır
‫ل‬ .. ..
diği bir yön var- vechesi olur ki ona yönü vardır merkezinde O'nun,
ِ‫= ِوجْ هة‬bir yönü ..
dır. Buna göre, döner. Siz de en oraya döner. (Allah'ın) bulundu-
hayırlı işlerde hayırlı gayelere Öyleyse siz ğu kendisine ait bir
ِ‫مو ِليها‬..ِ‫=هو‬yöneldiği birbirinizle
girin. Nerede
yarışa koşun. Nerede bu- hayırlı işlerde istikamete yöneltir.
lunursanız bulu- birbirinizle ya- Öyleyse, iyi ve gü-
‫=فاسْتبِقوا‬O halde koşun ..
olursanız olun, nun, Allah hepinizi rışın! Nerede zel işlerde yarışın.
..
Allah sizi bir yere birden toplayacak. bulunursanız Nerede olursanız
‫ت‬ ْ
ِِ ‫=الخيْرا‬hayır işlerine ِ‫=أيْن‬nerede getirecek (topla- Allah'ın herşeye bulunun, Allah olun Allah sizi ken-
..
yacak)tır. Hiç kâdir olduğunda hepinizi birden di katında toplaya-
‫تكونوا‬..‫=ما‬olsanız ‫ت‬ ِِ ْ ‫=يأ‬getirir şüphesiz, Allah şüphe yok. getirir. Şüphe- caktır: çünkü, Allah
herşeye kadirdir. siz ki Allah her her şeye kadirdir.
ِ‫=بِكم‬sizi bir araya ‫اّلل‬
.. َِ =Allah
.. şeye kadir´dir.

َِ ِ‫=إ‬kuşkusuz
ِ‫=ج ِميعًا‬hepinizi ‫ن‬
َِ =Allah ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬
‫اّلل‬ ِِ ‫ك‬..‫ى‬َِٰ ‫=عل‬her şeye ..

ِ‫=قدِير‬kadirdir
2.
149
,, ِ ‫حي‬,,‫ن‬
‫ْث‬ ِْ ‫=و ِم‬nereden (yola) ,,
Nereden yola
çıkmış olursan
Yâ Muhammed!
Her nereden yola
Nereden (yo-
la) çıkarsan
Böylece, nereden
gelirseniz gelin,
ِ‫=خرجْ ت‬çıkarsan ‫ل‬ ِِ ‫=فو‬çevir ol, yüzünü Mes-
cid- i Haram´a
çıkarsan namazda
yüzünü Mescid-i
yüzünü Mes-
cid-i Haram´a
(namazda) yüzü-
nüzü Mescid-i Ha-
ِ‫=وجْ هك‬yüzünü ِ‫طر‬ ْ ‫=ش‬tarafına doğru çevir. Bu Haram'a dön, bu doğru çevir. ram'a doğru çevi-
kesinlikle Rab- bir emir ki sana Şüphesiz bu, rin. Bilin ki bu
ِِ ‫ ْالحر‬,,‫= ْالمس ِْج ِِد‬Mescid-i Haram
‫ام‬ ,,
binden gelen bir
gerçektir. Hiç
Rabbinden geldiği
aşikâr. Allahu Zül-
Rabbından bir
haktır. Allah,
(emir) Rabbinizden
gelen bir hakikattir;
ِ‫=و ِإنَه‬bu elbette ‫ق‬
,, ُِّ ‫=ل ْلح‬bir gerçektir ,, şüphesiz, Allah celâl ise işledikle- yaptıklarınız- ve Allah, yaptıkla-
neler yaptığınız- rinizden gafil değil. dan gafil de- rınızdan habersiz
ِ‫ربِك‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬Rabbinden ‫=وما‬değildir dan habersiz ğildir. değildir.
değildir.
َِ =Allah ِ‫=بِغافِل‬habersiz
‫اّلل‬
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=ع َما‬yaptıklarınızdan
2.
150
.. ِ ‫حي‬..‫ن‬
‫ْث‬ ِْ ‫=و ِم‬nereden (yola) Nereden yola Yâ Muhammed! Nereden (yo- O halde, nereden
..
çıkmış olursan Her nereden yola la) çıkarsan, gelirseniz gelin,
ِ‫=خرجْ ت‬çıkarsan ‫ل‬ ِِ ‫=فو‬çevir ol, yüzünü Mes- çıkarsan, yüzünü yüzünü Mes- (namazda) yüzü-
cid- i Haram´a Mescid-i Haram'a cid-i Haram´a nüzü Mescid-i Ha-
ِ‫=وجْ هك‬yüzünü ِ‫طر‬ ْ ‫=ش‬doğru doğru çevir. Ne- dön. Siz de ey doğru çevir. ram'a çevirin ve
rede olursanız mü'minler, her ne- Siz de nerede nerede olursanız
ِِ ‫ ْالحر‬..‫= ْالمس ِْج ِِد‬Mescid-i Haram’a olun,
‫ام‬ yüzünüzü rede bulunursanız olursanız, yü- olun yüzünüzü ona
..
o tarafa çevirin yüzünüzü oraya zünüzü o yana çevirin ki, zulüm
ِ‫=وحيْث‬nerede ‫ك ْنت ِْم‬..‫=ما‬olursanız ki, insanların dönün. Şunun için döndürün, Ta yapmaya şartlan-
elinde aleyhiniz- ki: İnsanların inat ki, zalim olan- mış olmadıkça in-
‫=فولُّوا‬çevirin ki ‫=وجوهك ِْم‬yüzünüzü de kullanacakları edenlerinden baş- lardan başka sanların size karşı
..
bir bahane bu- kası aleyhinize insanların hiçbir bahaneleri
ِ‫طره‬ ْ ‫=ش‬o yana ِ‫يكون‬..‫َل‬
.. ِ َ ‫= ِلئ‬olmasın lunmasın. Yal- hüccet serdede- aleyhinizde bir kalmasın. Onlar-
nız, zalimler mesin -hem siz on- delili bulun- dan korkmayın,
ِ ِ َ‫= ِللن‬hiç kimsenin
‫اس‬ .. başka. Onlardan lardan korkmaya- masın. Artık Ben'den korkun.
da korkmayın, cak, Benden kor- onlardan (Bana itaat edin) ki,
‫=عليْك ِْم‬aleyhinizde ِ‫جة‬ َِ ‫=ح‬bir delili benden korkun. kacaksınız-. Bir de korkmayın, size olan nimetimi
..

O tarafa dönün şunun için ki: Siz- Benden kor- tamamlayayım ve


َِ ‫= ِإ‬başka ‫ظلموا‬..ِ‫=الَذِين‬zalimlerden ki, size verece- lere olan ihsanımı kun ki, hem böylece siz de doğ-
‫ل‬
ğim nimeti ta- itmam edeyim ve üzerinizdeki ru yolu bulabilesi-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan mama erdireyim sizler doğru yolu nimetimi ta- niz.
‫ت ْخش ْوه ِْم‬..ِ‫=فَل‬Onlardan da çekinmeyin ve böylece doğ- tutabilesiniz.
ru yolu bulası- ..
mamlayayım,
hem de siz hi-
..

‫اخش ْونِي‬ ْ ‫=و‬benden çekinin nız.


..
dayeti ümid
edebilesiniz.
‫=و ِْلتِ َِم‬ve tamamlayayım
..

‫=نِ ْعمتِي‬nimetimi ‫=عليْك ِْم‬size


‫=ولعلَك ِْم‬umulur ki ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=ت ْهتدون‬hidayete erersiniz ..

2.
151
,, ‫=كما‬gibi ‫=أ ْرس ْلنا‬gönderdik Nitekim kendi Nitekim sizlere içi- Nitekim size
içinizden size nizden bir pey- içinizden;
Nitekim size, me-
sajlarımı iletmesi,
‫=فِيك ِْم‬kendi içinizden ‫ول‬
,, ًِ ‫=رس‬bir Elçi ayetlerimizi oku- gamber gönderdik. ayetlerimizi
yan, sizi kötülük- Bir peygamber ki okuyan, sizi
,,
sizi arındırması,
vahiy ve hikmeti
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden olan ‫=يتْلو‬okuyan
,,
lerden arındıran, sizlere âyâtımızı tezkiye eden
size Kitab´ı, okuyor, sizleri bü- kitabı ve hik-
bildirmesi ve bil-
mediklerinizi öğ-
‫=عليْك ِْم‬size ‫=آياتِنا‬ayetlerimizi hikmeti ve daha tün lekelerden pâk meti öğreten
önce bilmediği- ediyor, sizlere Ki- ve bilmediği-
retmesi için içiniz-
den bir elçi gön-
‫=ويز ِكيك ِْم‬sizi temizleyen ,, niz birçok şeyi tap öğretiyor, hik- niz şeyleri bil- derdik.
öğreten bir pey- met öğretiyor, siz- diren bir pey-
ِ‫=ويع ِلمكم‬size öğreten ,, gamber gönder- lere evvelce bil- gamber gön-
dik. mediklerinizi öğre- derdik
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ِ‫=و ْال ِح ْكمة‬hikmeti tiyor.

‫=ويع ِلمك ِْم‬ve size öğreten


,, ,,

ِ‫ت ْعلمون‬,,‫تكونوا‬,,‫ل ِْم‬,,‫=ما‬bilmediklerini


zi,,

2.
152
.. ‫=فا ْذكرونِي‬Öyle ise beni anın ki .. .. .. ..
O halde siz beni
hatırlayın ki, ben
Beni anın sizleri
anayım, Bana şük-
Öyleyse Beni Öyleyse Beni anın
zikredin ki, ki, Ben de sizi ana-
‫=أ ْذك ْرك ِْم‬ben de sizi anayım .. .. ..
de sizi hatırlaya-
yım. Bana şük-
redin sakın Bana
küfranda bulunma-
Ben de sizi yım; Bana şükredin
anayım. Bir de ve Beni inkar et-
‫ ِلي‬..‫=وا ْشكروا‬bana şükredin ..
redin, sakın
nankörlük etme-
yın. Bana şükre- meyin.
din, nankörlük
ِِ ‫ت ْكفر‬..ِ‫=ول‬nankörlük etmeyin
‫ون‬ ..
yin. etmeyin.

2.
153
,, ‫آمنوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey inananlar ,,
Ey müminler,
sabırla ve na-
Ey iman eden kim-
seler! Yardımı se-
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler, sabır ve olanlar! Sarsılmaz
‫(=اسْت ِعينوا‬Allah’tan) yardım isteyin ,, ,,
mazla Allah´tan
yardım isteyin.
battan bekleyin,
salâttan bekleyin.
namazla yar- bir sabır ve namaz
dım isteyin. ile yardım arayın;
ِِ ‫صب‬
‫ْر‬ َ ‫= ِبال‬sabır Hiç şüphesiz Al-
lah, sabredenler
Allah'ın sebat
edenlerle beraber
Şüphesiz ki zira, unutmayın, Al-
Allah, sabre- lah zorluklara karşı
ِِ‫صَلة‬ َ ‫=وال‬ve namazla ,,
ile beraberdir. olduğunda şüphe
etmeyin.
denlerle bera- sabredenlerle bir-
berdir. liktedir.
َِ ‫= ِإ‬muhakkak ki ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ,,

ِ‫=مع‬beraberdir
ِ‫صابِ ِرين‬
َ ‫=ال‬sabredenlerle
2.
154
.. ‫تقولوا‬..ِ‫=ول‬demeyin ‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬kimselere Allah yolunda
öldürülenlere
Sonra Allah yolun- Allah yolunda Allah yolunda öldü-
da öldürülenler için öldürülenlere; rülenlere ölü de-
ِ‫=ي ْقتل‬öldürülen ‫ل‬ ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda sakın «ölüler»
demeyin. Tersi-
“Ölü demeyin. Bil- ölüler, deme- meyin: Hayır, onlar
diğiniz gibi değil, yin. Bilakis on- yaşıyor, ama siz
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ِ‫=أ ْموات‬ölüler ‫ل‬ ِْ ‫=ب‬bilakis ne onlar diridir-
ler, ama siz far-
onlar diri, ancak lar, diridirler, farkında değilsiniz.
sizler bunu duya- ama siz far-
ِ‫=أحْ ياء‬onlar diridirler ‫ن‬
.. ِْ ‫=و َٰل ِك‬ama kında değilsiniz. mazsınız. ketmezsiniz.

ِ‫ت ْشعرون‬..ِ‫=ل‬siz farkında olmazsınız .. ..

2.
155
,, ِ‫=ولنبْلونَك ْم‬andolsun sizi imtihan edece Muhakkak ki, sizi Çare yok, sizleri bi- Andolsun ki Muhakkak ki, ölüm
,, ,,
biraz korku, bi- raz korku ile, biraz sizi, biraz kor- tehlikesiyle ve aç-
,,

ğiz ِ‫يء‬ ْ ‫=بِش‬şeylerle raz açlık, biraz açlık ile, biraz mal, ku, biraz açlık, lıkla, dünya malı-
mal, cari ve ürün can azalmasıyla biraz da mal- nın, canın ve (alın
‫ف‬ ْ
ِِ ‫الخ ْو‬,,ِ‫= ِمن‬korku eksiltmesi ile imtihana çekece- lardan, can- teri) ürünlerinin
deneriz. Sabre- ğiz. Yâ Muham- lardan ve kaybı ile sizi sına-
ِِ ‫=و ْالج‬ve açlık (gibi)
‫وع‬ ,,
denleri müjdele. med, o sabırlı kul- mahsullerden yacağız. Ama zor-
,,
larımı müjdele, yana eksiklikle luklara karşı sab-
ِ‫=ون ْقص‬ve noksanlığıyla
,, imtihan ede- redenlere iyi haber-
ceğiz, sabre- ler müjdele.
ِِ ‫ ْاْل ْموا‬,,ِ‫= ِمن‬mallarınızın
‫ل‬ denlere müj-
dele.
ِ ِ ‫=و ْاْل ْنف‬ve canlarınızın
‫س‬ ,,

ِِ ‫=والثَمرا‬ve ürünlerinizin
‫ت‬ ,,

‫=وب ِش ِِر‬müjdele
ِ‫صابِ ِرين‬ َ ‫=ال‬sabredenleri
2.
156
.. ِ ‫=الَذ‬onlar ki ‫= ِإذا‬zaman
‫ِين‬ ..
Ki onların başla-
rına bir musibet
ki başlarına bir
musibet gelince
Ki onlara bir
musibet geldi-
Ki, onların başına
bir musibet gelince,
‫=أصابتْه ِْم‬onlara eriştiği ..
geldiğinde; «Biz
Allah için varız
"înnâ lillâhi ve innâ
ileyhi râciûn" der-
ği zaman; biz
Allah içiniz ve
Doğrusu biz Allah'a
aidiz ve muhakkak
ِ‫صيبة‬ ِ ‫=م‬bir bela ‫=قالوا‬derler
..
ve yine O´na
döneceğiz» der-
ler. yine O´na dö-
neceğiz, der-
O'na döneceğiz!
derler.
‫= ِإنَا‬şüphesiz biz ‫ّلل‬
َِِ ِ =Allah içiniz
.. ..
ler. ler.

‫=و ِإنَا‬ve şüphesiz biz ‫= ِإل ْي ِِه‬O’na


.. ..

ِ‫اجعون‬ ِ ‫=ر‬döneceğiz
2. َٰ ‫=أ‬İşte ‫=عل ْيه ِْم‬hep onlar içindir
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ İşte Rabblerin- İşte Allah'ın gufra- İşte onlar için İşte Rablerinin ni-
157
,, ِ ,, ,,
den mağfiret nıyla rahmetine Rabbları tara- metleri ve lütfu on-
ِ‫=صلوات‬bağışlamalar (salâvat) ve
rahmet onların
kavuşacaklar bun-
lar; işte yolun doğ-
fından mağfi- lar içindir ve doğru
ret ve rahmet yol üzerinde olan-
‫ربِ ِه ِْم‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬Rablerinden üzerinedir ve
doğru yolu bu-
rusunu bulanlar da
bunlar.
vardır. Hidaye- lar işte onlardır!
te erenler de
ِ‫=ورحْ مة‬ve rahmet ِ‫ولئِك‬
,,
َٰ ‫=وأ‬ve işte ,,
lanlar da onlar- onlardır.
dır.
ِ‫=هم‬onlardır
ِ‫= ْالم ْهتدون‬doğru yolu bulanlar ,, ,,

2.
158
.. ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫صفا‬ َ ‫=ال‬Safa Hiç şüphesiz Sa- Safa ile Merve Al- Şüphesiz ki (O halde) unutma-
fa ile Merve, Al- lah'ın şeâirindendir Safa ile Merve yın, Safa ve Merve,
ِ‫=والم ْروة‬ve Merveْ ..
lah´a ibadet (Allah'a ibadet Allah´ın nişa- Allah tarafından
sembollerinden- mevkilerindendir). nelerindendir. konulmuş sembol-
‫شعائِ ِِر‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬nişanlarındandır dir. Buna göre, Onun için hac ya- Artık kim hacc lerdendir; böylece
kim Hacc veya hut umreye niyetle veya umre ni- hac veya umre için
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬Kim Umre amacı ile Kâbe ziyaret ede- yetiyle Ka´be Mabede gelen biri-
Kâbe´yi ziyaret ne bunları tavafı ´yi ziyaret nin bu ikisi arasın-
َِ ‫=ح‬hacceder ِ‫= ْالبِيْت‬Ev’i ‫=أ ِِو‬ya da ederse, bu iki dolayısıyla bir şey ederse bu iki- da gidip gelmesin-
‫ج‬ ..
tepeyi tavaf et- lâzım gelmez (gü- sini de tavaf de bir mahzur yok-
ِ‫=اعْتمر‬umre yaparsa ِ‫=فَل‬yoktur mesinde hiçbir nah yok). Kim farz etmesinde bir tur. Zira, eğer kişi,
..
sakınca yoktur. olmayan bir hayır- beis yoktur. yapılması gere-
ِ‫=جناح‬hiçbir günah ‫=عل ْي ِِه‬kendisine Kim gönüllü ola- da bulunursa Allah Kim gönüllü kenden daha çok
..
rak bir iyilik ya- elbette ecrini verir olarak iyilik iyilik yaparsa bilsin
ِ‫ط َوف‬ َ ‫ي‬..‫ن‬ِْ ‫=أ‬tavaf etmesinde parsa, bilsin ki, ve bilir.
.. yaparsa mu- ki Allah, şükre bol
Allah karşılığını hakkak ki Al- karşılık verendir,
ِ‫=بِ ِهما‬onları ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬ve kim verir ve yaptığını lah; Şakir´dir, her şeyi bilendir.
..

bilir. Alim´dir.
ِ‫=تط َوع‬kendiliğinden yaparsa ..

‫=خي ًْرا‬bir iyilik ‫ن‬


.. َِ ِ ‫=فِإ‬şüphesiz
َِ =Allah ِ‫=شا ِكر‬karşılığını verir
‫اّلل‬ ..

ِ‫(=ع ِليم‬yaptığını) bilir ..

2.
159
,, ِ‫= ِإ َن‬doğrusu İndirdiğimiz bel- İndirdiğimiz bey- İndirdiğimiz,
geleri, biz onları yinâtımızla baş- açık delilleri
Bakın, katımızdan
indirdiğimiz hakika-
ِ‫ي ْكتمون‬,,ِ‫=الَذِين‬gizleyenler Kitapta açıkla- tanbaşa hidayet ve hidayeti, ki-
dıktan sonra giz- olan âyâtımızı - tabda insanla-
tin ve rehberliğin
delilini ilahi kelam
‫أ ْنز ْلنا‬,,‫=ما‬indirdiğimiz leyenler var ya, bizler Tevrat'ta in- ra açıkça be-
onlara hem Allah sanlara pek açık yan ettikten
aracılığıyla insanlı-
ğın önüne koyduk-
ِِ ‫ ِْالبيِنا‬,,ِ‫= ِمن‬açık delilleri
‫ت‬ ,,
hem de bütün bildirmişken- söy- sonra gizle-
lânet edebilenler lemeyip saklayan- yenlere; mu-
tan sonra onu giz-
leyip örtbas eden-
َِٰ ‫=و ْالهد‬ve hidayeti ‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬
‫ى‬ ,, ِْ ‫= ِم‬sonra lânet eder. lar yok mu, işte on- hakkak ki on- lere gelince: İşte
lara Allah lânet lara, Allah onlardır Allah'ın la-
ِ‫بيَنَاه‬,,‫=ما‬biz açıkça belirttikten
,, ,, eder ve bütün la´net eder ve net edeceği ve on-
lânet şânından la´net etmek lardır yargılama ye-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara
‫اس‬ olanlar lânet eder. şanından teneğine sahip
olanlar da herkesin de lanet
ِِ ‫ ْال ِكتا‬,,‫=فِي‬Kitapta
‫ب‬ la´net eder. yağdıracağı.

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlara ِ‫=ي ْلعنهم‬lanet eder


,, ,,

َِ =Allah ِ‫=وي ْلعِنهم‬ve lanet eder


‫اّلل‬ ,, ,,

ِ‫الَل ِعنون‬ َ =bütün lanet edebilenler ,, ,,


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
2.
160
.. ِ‫=إِ َل‬ancak hariç ..
Yalnız tevbe
edenler, ıslâh
Ancak ettiklerinden Ancak tevbe
pişman olarak edenler, islah
Ancak, tevbe eden-
ler, kendilerini dü-
‫تابوا‬..ِ‫=الَذِين‬tevbe edip ..
olanlar ve ger-
çeği ortaya ko-
salâha dönen ve edenler ve
hakkı bildirenlere (gerçeği) söy-
zeltenler ve (tebliğ
edilen) hakikati du-
‫صلحوا‬ ْ ‫=وأ‬uslananlar yanlar müstes-
na; onları ben
gelince, Ben onları leyenler müs-
bağışlarım. Bütün tesna. Ben;
yuranlar bunun dı-
şındadır: Onların
‫=وبيَنوا‬ve (gerçeği) açıklayanlar
.. ..
bağışlarım. Zira
ben tevbeleri
suçları bağışlayan, onların tevbe-
mahlûkâtına lerini kabul
tevbesini kabul
edeceğim; zira yal-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ِ‫=فأ‬işte onlar .. kabul ederim ve rahîm, hâlık ederim. Ve nız Benim tevbeleri
merhametliyim. Ben'im. ben Tevvab, kabul eden, rahmet
ِ‫=أتوب‬tevbelerini kabul ederim .. .. Rahim´im. dağıtan.

‫=عل ْي ِه ِْم‬onların ‫=وأنا‬çünkü ben ..

ِ‫=الت َ َواب‬tevbeyi çok kabul edenim .. .. ..

ِ‫الر ِحيم‬ َ =çok esirgeyenim ..

2.
161
,, ِ‫= ِإ َن‬doğrusu Ayetlerimizi inkâr Âyâtımızı inkâr
etmiş ve kâfir
Muhakkak ki Hakikati inkara
etmiş ve kâfir ola- küfredip de, şartlanmış olanlara
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edip te olarak ölmüş rak can vermişlere kafir olarak
,, ,,
ve hakikat inkarcı-
olanlara gelince de gelince Allah'ın ölenlere Al- ları olarak ölenlere
‫=وماتوا‬ölen kimseler ,,
Allah´ın, melek- lâneti, meleklerle lah´ın, melek- gelince: Onların
lerin ve insanla- insanların lâneti iş- lerin ve bütün cezası, Allah'ın,
ِ‫كفَار‬,,‫=وه ِْم‬kâfir olarak ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte rın ortak lâneti te hep birden bun- insanların meleklerin ve tüm
,,
onların üzerine- ların üzerine ine- la´neti işte on- (dürüst ve erdemli)
‫=عل ْي ِه ِْم‬onların üstünedir ِ‫=ل ْعنة‬laneti dir.
,, cek. ların üzerine- insanların lanetine
dir. uğramalarıdır.
َِ =Allah’ın ‫=و ْالمَلئِك ِِة‬ve meleklerin
ِ‫اّلل‬ ,,

ِ ِ َ‫=والن‬ve insanların ِ‫=أجْ م ِعين‬tüm


‫اس‬ ,,

2. Bunlar (sürekli Ebediyen altında Onun içinde Onlar bu halde ka-


162
.. ِ ‫=خا ِلد‬ebedi kalırlar
‫ِين‬ ..
lânetlenmiş ola- kalacaklar; ne temelli kala- lacaklar; (ve) ne
ِ‫(= ِفيها‬lanet) içinde ..
rak) orada ebe- azapları eksilecek,
diyen kalırlar. Ne ne kendilerine göz
caklardır. On-
lardan ne
azapları hafifletile-
cek, ne de soluk
ِ‫يخفَف‬..ِ‫=ل‬hafifletilmez azapları hafifleti- açtırılacak.
lir ve ne de ken-
azab hafifleti-
lir, ne de yüz-
almalarına imkan
verilecek.
ِ‫=ع ْنهم‬onlardan ِ‫= ْالعذاب‬azab dilerine mühlet
verilir.
lerine bakılır.

ِ ‫=و‬ve yoktur ‫=ه ِْم‬onlara


‫ل‬ ..

ِ‫=ي ْنظرون‬gözetme
2.
163
,, ِ‫=و ِإَِٰلهك ْم‬Tanrınız ِ‫= ِإ َٰله‬Tanrı’dır İlahınız tek bir
ilahtır, O´ndan
İlâhınız şeriki ol-
mayan tek ilâh ki,
Sizin İlahınız
bir tek ilahtır.
Ve sizin tanrınız,
Tek Tanrı'dır;
ِ‫احد‬ ِ ‫=و‬bir tek ِ‫=ل‬yoktur ِ‫=إِ َٰله‬tanrı
,,
başka ilah yok-
tur. O, Rahman
O'ndan başka ilâh
yok. Hem Rah-
O´ndan başka
hiçbir ilah yok-
O'ndan başka tanrı
yoktur; Rahmandır,
َِ ِ‫=إ‬başka ِ‫=هو‬O’ndan
‫ل‬ ve Rahim´dir. man, hem Rahîm.
Rahmeti dünyayı
tur. Rah-
man´dır, Ra-
Rahimdir.

ِ‫الرحْ َٰمن‬ َ =Rahman’dır kuşatır, ukbâyı ku-


şatır.
him´dir.

ِ‫الر ِحيم‬
َ =Rahim’dir
2.
164
.. ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫ق‬ ِِ ‫خ ْل‬..‫= ِفي‬yaratılışında Hiç şüphesiz Göklerin, yerin ya- Şüphesiz ki Kuşkusuz, göklerin
göklerin ve yerin ratılmasında, gece göklerin ve ye- ve yerin yaratılı-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin yaratılışında, ile gündüzün her rin yaratılışın- şında, gece ile
gece ile gündü- birinin öbürü izince da, gece ile gündüzün birbirini
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin
‫ض‬ ..
zün birbirini ko- gitmesinde, beşe- gündüzün de- takip edişinde; in-
valamasında, in- rin menâfi’ini yük- ğişmesinde, sanlara faydalı
ِِ ‫اختَِل‬
‫ف‬ ْ ‫=و‬değişmesinde ‫ل‬ ِِ ‫=اللَ ْي‬gece sanlara yararlı lenerek denizin
şeyler ile deniz- yüzünden akan
insanlara ya- yüklerle denizlerde
rarlı şeylerle seyreden gemiler-
ِِ ‫=والنَه‬ve gündüzün
‫ار‬ .. de yüzen vapur- gemide, Allah'ın denizde akan de; Allah'ın gökten
larda, Allah´ın gökten indirdiği gemilerde, Al- indirerek onunla
ِِ ‫=و ْالف ْل‬gemilerde
‫ك‬ gökten su indirip suda, o kendisiyle lah´ın gökten ölü toprağa can
onun aracılığı ile dirilttiği ölü topra- indirip, yeryü- verdiği ve her çeşit
‫تجْ ِري‬..‫=الَتِي‬taşıyıp giden ölü yeri dirilterek ğın üzerinde her zünü ölümün- canlının çoğalma-
..
üzerine her çeşit türlü mahlûkâtı den sonra di- sını sağladığı
‫ ْالبحْ ِِر‬..‫=فِي‬denizde canlıyı yayma- yaydığı suda, rilttiği suda, yağmurlarda; rüz-
sında, rüzgârları rüzgârların sevkin- her türlü can- garların (yönünün)
ِ‫ي ْنفع‬..‫=بِما‬faydasına olan şeyleri ve gökle yer
.. de, gökle yer ara- lıyı orada
.. değişmesinde ve
arasında emre sında musahhar yaymasında, gökle yer arasında
ِ‫=النَاس‬insanların ِ‫أ ْنزل‬..‫=وما‬indirip hazır bekleyen bulutta, aklı olan rüzgarların kendileri için tayin
bulutları yönlen- ümmet için Hakk'ın değiştirilme- edilmiş belirli gü-
َِ =Allah’ın ‫اء‬
‫اّلل‬ ِِ ‫سم‬ َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬gökten dirmesinde, dü- birliğine âyetler sinde, gökle zergahlarda akan
şünen bir toplu- var. yer arasında bulutlarda: (bütün
ِ‫ماء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬su ‫=فأحْ يا‬dirilterek luk için birçok emre hazır bunlarda) düşünüp,
ْ
‫=بِ ِِه‬onunla ِ‫=اْل ْرض‬yeri ِ‫=ب ْعد‬sonra vardır. ayetler, deliller bekleyen bu- akıllarını kullanan-
lutta elbette lar için mesajlar
‫=م ْوتِها‬öldükten ‫ث‬ َ
ِ ‫=وب‬yaymasında akleden bir
kavim için
vardır.

‫=فِيها‬orada ‫ل‬ ِِ ‫ك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬her çeşit ..


ayetler vardır.

ِ‫=دابَة‬canlıyı
ِِ ‫ص ِر‬
‫يف‬ ْ ‫=وت‬evirip çevirmesinde ..

ِ‫اح‬ ِ ‫الري‬ ِ =rüzgârları


ِِ ‫سحا‬
‫ب‬ َ ‫=وال‬ve bulutları ..

‫= ْالمس َخ ِِر‬emre hazır bekleyen .. ..

ِ‫=بيْن‬arasında ‫اء‬ ِِ ‫سم‬ َ ‫=ال‬yer


ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ile gök
‫ض‬ ..

ِ‫=ْليات‬elbette deliller vardır .. ..

ِ‫= ِلق ْوم‬bir topluluk için


.. ..

ِ‫=ي ْع ِقلون‬düşünen
2.
165
,, ِ َ‫الن‬,,ِ‫=و ِمن‬İnsanlardan ‫ن‬
ِ‫اس‬ ِْ ‫=م‬kimi İnsanlar arasın- İnsanların içinde İnsanlardan Ama hala Allah'a
da Allah´a çeşitli öyleleri bulunuyor kimi de Al- rakip gördükleri
ِ‫=يت َ ِخذ‬tutar eşler koşanlar ve ki Allah'tan başka- lah´dan baş- varlıklara inanmayı
bu koştukları eş- larını Allah'a nazir kasını O´na tercih eden ve on-
ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬Allah’tan başka
ِِ ‫د‬,,‫ن‬ leri Allah´ı sever edinerek onları Al- emsal edinir, ları (yalnızca) Al-
gibi sevenler
,,
lah'ı sevdikleri ka- Allah´ı sever lah'a özgü (olması
‫=أ ْندادًا‬eşler ‫=ي ِحبُّونه ِْم‬onları severler vardır. Oysa dar seviyorlar. gibi onları se- gereken) bir sevgi
,,
müminler en çok İman edenlerse Al- verler. İman ile seven insanlar
ِِ ‫=كح‬sever gibi ‫اّلل‬
‫ب‬ ِِ َ =Allah’ı
,, Allah´ı severler. lah'ı muhabbetin edenlerin, Al- var: Halbuki imana
Zulmedenler, en yüksek derece- lah sevgisi ise, ermiş olanlar, Al-
‫آمنوا‬,,ِ‫=والَذِين‬İnananlar ise azabı gördükleri siyle severler. Şa- daha fazladır. lah'ı başka her
,,
zaman bütün yet bu zulmü eden- Zulmedenler şeyden daha çok
ُّ‫=أش ِد‬en çok ‫=حبًّا‬severler ‫ّلل‬
,, ِِ َ ِ =Allah’ı kuvvetin Allah´ta ler bilseydiler ki azabı göre- severler. Zulüm
olduğunu ve Al- hani o azap göre- cekleri zaman; yapmaya şartlan-
‫=ول ِْو‬keşke ‫=يِرى‬bilselerdi lah´ın azabının cekleri gün, bütün bütün kuvvetin mış olanlar, (Kıya-
ağır olduğunu kudret yalnız Al- Allah´a ait ol- met Günü) azaba
‫ظلموا‬,,ِ‫=الَذِين‬zulmedenler anlayacaklarını lah'ındır ve Allah'ın duğunu ve Al- uğratıldıkları za-
keşke şimdiden azâbı yamandır, lah´ın pek çe- man görecekleri
‫=إِ ِْذ‬zaman ِ‫=ير ْون‬gördükleri bilselerdi! acaba ne olmaz- tin azabı bu- gibi, bütün kudretin

ِ‫= ْالعذاب‬azabı ‫ن‬


lardı! lunduğunu yalnızca Allah'a ait
َِ ‫=أ‬gerçekten keşki bilseler- olduğunu ve Al-
ِ‫= ْالق َوة‬kuvvetin ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’a aittir di.
,,
lah'ın cezalandır-
mada ne çetin ol-
‫=ج ِميعًا‬bütünüyle ‫ن‬ َِ ‫=وأ‬ve gerçekten ,,
duğunu da keşke
görselerdi!
َِ =Allah’ın ِ‫=شدِيد‬şiddetlidir
‫اّلل‬
ِِ ‫= ْالعذا‬azabı
‫ب‬
2.
166
ِ‫= ِإ ْذ‬işte ِ‫=تب َرأ‬uzak durdular
.. ..
İşte uyulanlar (li-
derler), kendile-
Hani, dünyada iz-
lerince gidilen reis-
Hani o zaman
uyulanlar,
(O Gün, haksız ye-
re) kutsananlar,
‫ات ُّ ِبعوا‬..ِ‫=الَذِين‬uyulanlar rine uyanlardan
uzaklaşıverdiler,
ler, o gün azâbı
gözleriyle görerek,
uyanlardan
uzaklaşmış ve
kendilerine tabi
olanları tanımazlık-
‫اتَبعوا‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫= ِمن‬uyanlardan azabı gördüler
ve aralarındaki
vaktiyle arkaların-
dan gelenler için
azabı görmüş
oldular. Arala-
tan gelecekler ve
onlara tabi olanlar,
‫=ورأوا‬gördüler ِ‫= ْالعذاب‬azabı bütün bağlar ke-
sildi.
"Biz bunları tanı-
mıyoruz" diyecek-
rındaki bütün
bağlar kop-
bütün ümitleri pa-
ramparça olmuş bir
ِْ ‫طع‬
‫ت‬ َ ‫=وتق‬kesildi ِ‫=بِ ِهم‬onların ler. Aralarındaki muştur. şekilde (kendilerini
bütün rabıtalar di- bekleyen) azabı
ِ‫= ْاْلسْباب‬bağları dik didik olacak. çekeceklerdir!

2. Uyanlar o zaman O arkadan gitmiş- Uyanlar dedi- Ve o tabi olanlar,


167
ِ‫=وقال‬şöyle dediler
,, ,,
«Keşke bir daha ler ise "Ne olurdu ler ki: Bizim (Hayatta) ikinci bir
dünyaya geri bizler için dünyaya için dönüş ol- fırsat yakalasaydık
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫الَذِينِ اتَبعوا‬
,, =uyanlar =keşke ‫ل ِْو‬dönebilseydik de bir dönüm olsaydı saydı da biz- da onların bizi ta-
şimdi onlar biz- da şimdi şunların den uzaklaş- nımazlıktan geldiği
‫ن لنا‬ َِ ‫أ‬
,, =bizim,,için,,mümkün,,olsaydı
den nasıl uzak- bizleri tanımadığı tıkları gibi, biz gibi biz de onları
laştılar ise bizde gibi, bizler de onla- de onlardan görmezden gelip
ً ‫ك َرِة‬
=bir,,dönüş,,(dünyaya) onlardan öyle ra sizleri tanımıyo- uzaklaşsay- reddetseydik! diye-
uzak dursaydık» ruz deseydik" di- dık. Böylece cekler. Böylece, Al-
ِ‫فنتب َرأ‬
=uzak,,dursaydık derler. Böylece yecekler. İşte böy- onların bütün lah yapıp ettiklerini
Allah, onlara bü- lece Allahu Zül- yaptıklarını Al- onlara acı bir piş-
‫ِم ْنه ِْم‬
=onlardan =gibi ‫كما‬ tün yaptıklarını celâl onlara bütün lah hasretler manlık (duygusu)
hayıflanmalar bi- işlediklerini bir yı- halinde kendi- tattırarak göstere-
‫تب َرءوا‬=uzak,,durdukları ِ‫ِمنَا‬
=bizden çiminde gösterir. ğın nedamet şek- lerine göste- cektir; ve onlar
Onlar Cehen- linde gösterecek; recektir ve on- ateşten çıkarılma-
ِ‫ك َٰذ ِلك‬
=böylece ِ‫ي ِري ِهم‬
=onlara,,gösterir nem´den çıka- kendileri de ateş- lar ateşten çı- yacaklardır.
mayacaklardır. ten çıkamayacak- kacak değildir-
َِ
‫اّلل‬
=Allah lar. ler.

‫=أعْماله ِْم‬işledikleri bütün fiillerini ,, ,,

‫عل ْي ِه ِْم‬,,ِ‫=حسرات‬hasretler (pişmanlık ,, ,,

kaynağı olarak) ‫م‬


,, ِْ ‫ه‬,,‫=وما‬ve onlar ,,

ِ‫ار ِجين‬ ِ ‫= ِبخ‬çıkamazlar


ِِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬ateşten
‫ار‬
2.
168
.. ِ َ‫الن‬..‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey insanlar
‫اس‬ ..
Ey insanlar, yer- Ey insanlar! Yer- Ey insanlar;
yüzünde bulu- yüzündeki nimetle- yeryüzünde
Ey İnsanlar! Yer-
yüzünde meşru ve
‫=كلوا‬yiyin ‫= ِم َما‬bulunan şeylerden ..
nan şeylerin te- rimden helâl ol-
miz ve helâl
bulunan helal
mak, pâk olmak ve temiz şey-
iyi ne varsa ondan
nasibinizi alın ve
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ olanlarından yi- şartıyla yeyin. Şey- lerden yeyin.
yin; sakın Şey- tanın izlerinden yü- Şeytanın
Şeytanın izinden
gitmeyin: Zira o si-
ًِ ‫=حَل‬helal ‫=طيِبًا‬ve temiz
‫ل‬ ..
tan´a ayak uy- rümeyin, iyi bilin ki adımlarına
durmayın, onun o sizin açıktan uymayın.
zin apaçık düşma-
nınızdır.
‫تتَبِعوا‬..ِ‫ =ول‬izlemeyin .. izinden gitmeyin. hasmınızdır. Şüphesiz ki o,
Çünkü o sizin sizin için apa-
ِِ ‫=خطوا‬adımlarını
‫ت‬ açık düşmanı- çık bir düş-
nızdır. mandır.
ِِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫=ال‬şeytanın ِ‫=إِنَه‬çünkü o ..

‫=لك ِْم‬sizin ِ‫=عدو‬düşmanınızdır


ِ‫=مبِين‬apaçık
2.
169
,, ‫= ِإنَما‬O size daima ‫=يأْمرك ِْم‬emreder
,, ,,
O size her za- Sizlere ancak çir-
man kötülük ve kin ve murdar işle-
O; size yalnız Sizi yalnız kötülük
kötülüğü, ha- işlemeye, iğrenç ve
ِِ ‫س‬
‫وء‬ ُّ ‫= ِبال‬kötülük çirkin davranışlar ri, bir de Allah'a
yapmanızı ve Al- karşı bilmediğiniz
yasızlığı ve Al- çirkin işler yapma-
lah´a karşı ya ve hakkında bil-
ِِ ِ‫=و ْالفحْ ش‬ve hayasızlığı
‫اء‬ ,,
lah hakkında
bilmediğiniz şeyi
sözleri emreder. bilmeyeceği- gi sahibi olmadığı-
niz şeyi söy- nız şeyleri Allah'a
‫تقولوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬ve söylemenizi ,,
uydurmanızı em-
reder.
lemenizi em- isnat etmeye çağı-
reder. rır.
ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫=على‬Allah hakkında ,,

ِ‫ت ْعلمون‬,,ِ‫ل‬,,‫=ما‬bilmediğiniz şeyleri ,,

2. Onlara; «Allah´ın Onlara "Allah'ın in- Onlara; Al- Ama onlara, Al-
170
.. ِ ِ‫ق‬..‫=وإِذا‬dendiğinde ِ‫=لهم‬onlara
‫يل‬ indirdiklerine dirdiği şeriatın izin- lah´ın indirdi- lah'ın indirdiğine
‫=اتَبِعوا‬uyun ِ‫أ ْنزل‬..‫=ما‬indirdiğine uyun» denilince; ce gidin" denildiği ğine uyun, uyun! denildiğinde
«Hayır, biz atala- zaman, "Öyle de- denildiği za- bazıları: Hayır, biz
َِ =Allah’ın ‫=قالوا‬derler
‫اّلل‬ rımızdan gördük- ğil, bizler ataları- man, onlar (yalnız) atalarımız-
lerimize uyarız» mızı hangi şeylere hayır, biz ata- dan gördüğümüz
ِْ ‫=ب‬hayır bilakis ِ‫=نتَبِع‬uyarız
‫ل‬ ..
derler. - Peki, ya inanmış bulduysak larımızın üze- (inanç ve eylem-
onların ataları onların izinden gi- rinde bulun- ler)e uyarız! diye
‫أِْلفيْنا‬..‫=ما‬biz bulduğumuz(yol)a .. hiçbir şeyi düşü- deriz" derler. Ya duğumuz şeye cevap verirler. Ya
nemeyen, doğru ataları bir şeye akıl uyarız, dedi- ataları akıllarını hiç
‫=عل ْي ِِه‬üzerinde ِ‫=آباءنا‬atalarımızı yolu bulamamış erdirememiş, doğ- ler. Peki, ya kullanmamış ve hi-
kimseler idiyse ru yol seçememiş ataları bir şey dayetten nasip al-
ِ‫كان‬..‫=أول ِْو‬olsalar da mı .. .. de mi öyle yapa- iseler, o halde de akledemeyen, mamış iseler?
caklar? mi? doğruyu bu-
‫=آباؤه ِْم‬ataları lamayan kim-
seler olsa da
ِ‫ي ْع ِقلون‬..ِ‫=ل‬düşünmeyen mı?

‫=ش ْيئًا‬bir şey ..

ِ‫ي ْهتدون‬..ِ‫=ول‬doğru yolu bulamayan .. ..

2. Küfredenlerin Küfre sapmışları Küfredenlerin Böylece, hakikati


171
,, ِ ‫=ومث‬durumu
‫ل‬ misali; bağırıp yola getirmeye uğ- misali; bağırıp inkara şartlanmış
َ
‫كفروا‬,,ِ‫=الذِين‬inkâr edenler(i Hakk’a ça çağırmadan raşanların hâli tıpkı çağırmadan olanların durumu,
,, ,, ,,
başka bir şey duyduğu sesler başka bir şey çobanın haykırışını
ğıran)ın ‫ل‬ ِِ ‫=كمث‬haline benzer duymayan, hay- arasında çağırış- duymayana işiten ama onu yal-
,,
kırıp duranınki tan, haykırıştan haykıranınki nız bir ses ve çağrı
ْ َ
ِ‫ين ِعق‬,,‫=الذِي‬haykıran kimsenin gibidir. Onlar sa- başkasını anla- gibidir. Onlar şeklinde algılayan
,,
ğırdırlar, dilsiz- mazlara seslenen sağırdırlar, sürünün durumuna
ِ‫يسْمع‬,,ِ‫ل‬,,‫=بِما‬bir şey işitmeyen dirler, kördürler; kimsenin hâlidir. dilsizdirler,
,, ,, benzer. Onlar sa-
düşünemezler. Bunlar sağırdırlar, kördürler, ak- ğırdırlar, dilsizdir-
َِ ِ‫=إ‬başka ‫=دعا ًِء‬çağırmadan
‫ل‬ dilsizdirler, kördür- ledemezler. ler, kördürler; zira
ler, idrak edemez- akıllarını kullan-
‫=ونِدا ًِء‬bağırıp ِ‫=صم‬sağırdırlar ler. mazlar.

ِ‫=ب ْكم‬dilsizdirler ِ‫=ع ْمي‬kördürler


‫=فه ِْم‬onun için onlar
,, ,,

ِ‫ي ْع ِقلون‬,,ِ‫=ل‬düşünmezler
2.
172
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, si- Ey iman edenler! Ey iman eden- Ey imana ermiş
ze verdiğimiz rı- Size verdiğimiz rı- ler; size rızık olanlar! Size rızk
‫=كلوا‬yiyin ‫ت‬ ِِ ‫طيِبا‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬iyilerinden zıkların tertemiz zıkların pâk olanla- olarak verid- olarak sağladığı-
(helâl) olanların- rından yeyin ve ğimiz şeylerin mız iyi şeylerden
‫رز ْقناك ِْم‬..‫=ما‬size verdiğimiz rızıkların dan yiyin ve
..
kulluğunuz gerçek- temiz olanla- nasiplenin ve Al-
..
eğer gerçekten ten ise Allah'ın ni- rından yeyin, lah'a şükredin,
‫=وا ْشكروا‬şükredin ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a sırf Allah´a kul- metlerine şükrey- Allah´a şükre- eğer gerçekten
luk ediyorsanız, leyin. din, eğer O´na O'na kulluk ediyor-
ِْ ‫= ِإ‬eğer
‫ن‬ O´na şükredin. kulluk ediyor- sanız.
sanız.
ِ‫ت ْعبدون‬..ِ‫ ِإيَاه‬..‫=ك ْنت ِْم‬yalnızca ona tapıy .. ..

orsanız

2.
173
,, ‫=إِنَما‬şüphesiz ِ‫=ح َرم‬haram kıldı ,,
Allah size sade- O sizlere ancak ölü O, size; ölüyü, O, size yalnız leşi,
ce leşi, kanı, etini, kanı, hınzır kanı, domuz kanı, domuz etini
ِ‫=عليْكم‬size ِ‫= ْالميْتة‬leş domuz etini ve etini, bir de kesilir- etini, Allah´tan ve üzerinde Al-
Allah´tan başka- ken Allah'tan baş- başkası için lah'ın adından
ِ‫=والدَم‬ve kan ِ‫=ولحْ م‬ve etini
,, ,,
sı adına kesilen kasının ismiyle ke- kesileni haram başka bir adın
hayvanın etini silmiş olanı haram kılmıştır. An- anıldığı şeyi yasak-
ِِ ‫= ْال ِخ ْن ِز‬domuz
‫ير‬ kesinlikle haram buyurdu. Bununla cak kim mec- ladı. Ama kim onla-
kıldı. Fakat dar- beraber kim muz- bur kalırsa ra mecbur kalırsa -
َِ ‫أ ِه‬,,‫=وما‬ve kesileni ‫= ِب ِِه‬adına
‫ل‬ ,, da kalana, baş- tar kalırsa diğer saldırmamak bir arzu ve iştah
kasının payına muztarın hakkına ve sınırı aş- duymamak ve za-
ِِ ‫= ِلغي‬başkası ‫اّلل‬
‫ْر‬ ِِ َ =Allah’tan el uzatmamak ve tecavüz etmeyerek mamak şartıy- ruri ihtiyacının üs-
zaruret miktarını ve zaruret derece- la günah yok- tüne çıkmamak
ِِ ‫=فم‬ama kim
‫ن‬ ,, aşmamak üzere sini geçmeyerek tur. Muhakkak şartıyla- günaha
bu etlerden ye- bunlardan yediği ki Allah, Ga- girmiş olmaz: çün-
‫=اضْط َِر‬mecbur kalırsa ,, mek günah de- takdirde ona gü- fur´dur, Ra- kü, unutmayın, Al-
ğildir. Hiç şüp- nah yok. Bilin ki Al- him´dir. lah çok bağışlayı-
ِ‫باغ‬,,ِ‫=غيْر‬saldırmadan hesiz, Allah ba- lah'ın gufranı, cıdır, rahmet kay-
ğışlayıcı ve mer- rahmeti bitmez tü- nağıdır.
ِ‫عاد‬,,ِ‫=ول‬ve sınırı aşmadan ,, ,, hametlidir. kenmez.

ِ‫=فَل‬yoktur ِ‫= ِإثْم‬günah ‫=عل ْي ِِه‬ona


َِ ‫= ِإ‬muhakkak ki ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ,,

ِ‫=غفور‬çok bağışlayandır ,,

ِ‫=ر ِحيم‬çok esirgeyendir,,

2.
174
.. ِ‫=إِ َن‬şüphesiz Allah´ın indirdiği Allah'ın indirdiği Ki- Allah´ın indir- Allah'ın indirdiği
kitapta bulunan tab'ın içinde ne diği kitabtan vahiyden bazı kı-
ِ‫ي ْكتمون‬..ِ‫=الَذِين‬gizleyip ‫=ما‬bir şey ..
birşeyi gizleye- varsa, gizleyen ve birşey gizleyip sımları gizleyenler
rek onu birkaç onu hasis bir men- de, onu az bir ve bunu az bir ka-
ِ‫=أ ْنزل‬indirdiği ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın para karşılığında faate feda eden pahaya satan- zanç karşılığı de-
satanlar var ya, kimseler yok mu, lar; işte onlar ğiştirenlere gelince:
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..ِ‫= ِمن‬Kitaptan
‫ب‬ onlar karınlarına işte bunlar karınları karınlarına
ateşten başka dolusu ateşten
onlar karınlarını
ateşten başka ateşle doldurur. Ve
ِ‫=وي ْشترون‬satanlar ‫=بِ ِِه‬onu birşey indirmi- başka bir şey ye- bir şey yemez- Kıyamet Günü Al-
yorlar. Allah Kı- medikleri gibi kı- ler. Kıyamet lah onlarla ne ko-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=ثمنًا‬paraya ‫يَل‬ ِ ً ‫=ق ِل‬birkaç yamet günü on-


larla konuşmaz
yamet günü Allah günü Allah on- nuşacak, ne de
kendilerine hitap larla konuş- (günahlarından)
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar
..
ve kendilerini etmeyecek, maz. Onları onları arındıracak-
günahlardan senâlarında bu- temize de çı- tır; şiddetli azap
ِ‫يأْكلون‬..‫=ما‬yemezler arındırmaz. On-
ları acı bir azap
lunmayacak, sonra karmaz. Ve onları beklemekte-
dayanılmaz azâba onlar için acık- dir.
‫بطونِ ِه ِْم‬..‫=فِي‬karınlarına ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka beklemektedir. uğrayacaklar. lı bir azab
vardır.
ِ‫=النَار‬ateşten
ِ‫يك ِلمهم‬..ِ‫=ول‬onlara konuşmayacak ..

َِ =Allah ِ‫=ي ْوم‬günü


‫اّلل‬
‫= ْال ِقيام ِِة‬Kıyamet
‫يز ِكي ِه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onları temizlemeyecekt
.. ..

ir ‫م‬ ِْ ‫=وله‬onlar için vardır


.. ..

ِ‫=عذاب‬azab ِ‫=أ ِليم‬acı bir ..

2.
,,
َٰ ‫=أ‬onlar
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ Onlar hidayet Bunlar o kimseler Onlar, hidayet İşte onlar hidayet
175 karşılığında sa- ki, hakkı verip karşılığında karşılığında sapık-
َ
‫ا ْشتروا‬,,ِ‫=الذِين‬satın almışlardır pıklığı, mağfiret dalâli,
,,
gufrandan dalaleti, mağfi- lığı ve mağfiret
karşılığında geçip azâbı aldılar. ret karşılığın- karşılığında azabı
ِ‫=الضََللة‬sapıklık azabı satın alan- Ateşe tahammülle- da azabı satın satın almışlardır.
lardır. Onlar Ce- ri ne çokmuş! almışlardır. Oysa ateşten ne
‫ى‬ ْ
َِٰ ‫=بِالهد‬hidayet karşılığında ,,
hennem ateşine Onlar, ateşe kadar az korkar gö-
karşı ne kadar karşı ne de rünüyorlar!
ِ‫=و ْالعذاب‬azab da dayanıklıdır- sabırlıdırlar.
lar!
ِِ‫=بِ ْالم ْغ ِفرة‬mağfiret karşılığında ,,

‫صبره ِْم‬ ْ ‫أ‬,,‫=فما‬ne kadar da cesaretlidirl ,, ,, ,,

er ‫=على‬karşı ‫ار‬ ِِ َ‫=الن‬ateşe


2.
176
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬işte böyle ‫ن‬
‫ك‬ .. َِ ‫= ِبأ‬gerçekten Bu azabın sebe- O hüsran da şu Bu, Allah´ın ki- İşte böyle; hakikati
bi şudur: Allah, yüzden ki: Allah Ki- tabı hak ola- ortaya koymak için
َِ =Allah ِ‫=ن َزل‬indirmiştir
‫اّلل‬ kitabı hak içerikli tab'ı şüphe yok rak indirilmiş ilahi kelamı indiren
olarak indirdi ve hak olarak indirdi. olup, o kitabda Allah olduğuna gö-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬hak olarak bu kitap üzerin- Allah'ın Kitabı'nda ihtilafa düşen- re, ona karşı kendi
..
de görüş ayrılı- ihtilâfa düşenlerse lerin şüphesiz görüşlerini daya-
َِ ‫=و ِإ‬elbette
‫ن‬ ğına düşenler elbette haktan ki, pek uzak tanlar derin bir aç-
gerçekten derin uzak bir nizâ için- bir şikak için- mazdadırlar.
‫اختلفوا‬ ْ ..ِ‫=الَذِين‬ayrılığa düşenler bir anlaşmazlık, deler (Cidal = tefri- de olmaların-
..
uyuşmazlık için- ka = perişanlık = dandır.
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..‫=فِي‬Kitapta ‫=ل ِفي‬içindedirler dedirler.
‫ب‬ teşettüt = keşme-
keş içindeler).
ِ‫= ِشقاق‬anlaşmazlık ِ‫=ب ِعيد‬derin bir .. ..

2.
177
,, ِ ‫=لي‬değildir ‫= ْالبِ َِر‬iyilik
‫ْس‬ Yüzlerinizi Doğu Yüzlerinizi maşrı- Yüzlerinizi Gerçekte erdemli-
ya da Batı tara- ka, yahut mağribe Doğu ve Batı lik, yüzünü doğuya
‫تولُّوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬çevirmeniz fına çevirmeniz dönmeniz tâat de- tarafına çe- veya batıya çevir-
iyilik demek de- ğil. Tâat o kimsele- virmeniz «bir» meniz ile ilgili de-
‫=وجوهك ِْم‬yüzlerinizi ِ‫=قِبل‬tarafına ğildir. Asıl iyilik rin hâli ki; Allah'a, değildir. Lakin ğildir; ama gerçek
Allah´a, Ahiret âhiret gününe, me- asıl «bir»; Al- erdem sahibi, Al-
ِِ ‫= ْالم ْش ِِر‬doğu ‫ب‬
‫ق‬ ِِ ‫=و ْالم ْغ ِر‬ve batı
,,
gününe, melek- leklere, Kitab'a,
lere, kitaba, peygamberlere
lah´a, ahiret lah'a, Ahiret Gü-
gününe, me- nü'ne, melekler,
َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat ‫= ْالبِ َِر‬iyilik ‫ن‬
‫ن‬ ِْ ‫=م‬kişinin peygamberlere inanır. Sevdiği ma- leklere, kitab- vahye ve Peygam-
inanan; akraba- lını hısımlarına, lara, peygam- berlere inanan,
ِ‫=آمن‬inanmasıdır ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a lara, yetimlere, öksüzlere, bîçâre- berlere iman servetini -kendisi
yoksullara, yarı lere, yolda kalmış- eden, malını için ne kadar kıy-
‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe ‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret
,, yolda kalanlara, lara, isteyenlere, seve seve ya- metli olsa da- ak-
dilencilere ve bir de esir olanlara kınlarına, ye- rabasına, yetimle-
‫=و ْالمَل ِئك ِِة‬ve meleklere
,, boyunduruk al- verir. Namazı kılar, timlere, mis- re, ihtiyaç sahiple-
tında bulunanla- zekâtı öder, sonra kinlere, yolcu- rine, yolculara,
ِِ ‫=و ْال ِكتا‬ve Kitaba
‫ب‬ ,, ra (kölelere, tut- ahde girişince ah- lara, dilenen- (yardım) isteyenle-
saklara) malları- dini yerine getiren- lere, kölelere, re ve insanları kö-
ِ‫=والنَبِ ِيين‬ve peygamberlere
,, nı sevmelerine ler, hele sıkıntılı, esirlere veren, lelikten kurtarmaya

‫=وآتى‬ve vermesidir ِ‫= ْالمال‬malını


rağmen yardım hastalıklı sıraların- namazı kılan, harcayan; nama-
,,
edenlerin; na- da ve harp zaman- zekatı veren, zında devamlı ve
mazı kılanların, larında sabreden- muahede yap- dikkatli olan ve
ِ‫ى ح ِب ِه‬
,, َِٰ ‫عل‬
=sevdiği zekâtı verenle- ler, metin olanlar... tıklarında arındırıcı (mali) yü-
َِٰ ‫ذ ِوي ْالق ْرب‬
‫ى‬ ,, =yakınlara
rin, antlaşma
yaptıklarında
İşte tâatlerinde ahidlerini yeri- kümlülüğünü ifa
sâdık bunlardır, iş- ne getiren, sı- eden kişidir; ve
َِٰ ‫و ْاليتام‬
‫ى‬ =ve,,yetimlere
yapmış oldukları te Allah'tan kor- kıntıda, hasta- (gerçek erdem sa-
antlaşmaları ye- kanlar bunlardır lıkta ve şiddet- hipleri) söz verdik-
ِ‫و ْالمسا ِكين‬ =ve,,yoksullara rine getirenlerin; (Allah'ın saygılı li savaş anın- lerinde sözünü tu-
zorda, darda ve kulları bunlardır). da sabreden- tan, felaket, zorluk
ِِ ‫سبِي‬
‫ل‬ ,, َ ‫وابْنِ ال‬
=ve,,yolda,,kalmışlara savaş zamanın-
da sabredenlerin
lerinkidir. İşte ve sıkıntı anlarında
sadık olanlar sabredenlerdir. İşte
ِ‫سائِ ِلين‬ َ ‫وال‬
=ve,,dilencilere tutumudur. İşte da onlardır ve onlardır sadakatle-
doğrular (sözle- müttakiler de rini gösterenler ve
ِِ ‫الرقا‬
‫ب‬ ,, ِ ‫وفِي‬
=ve,,kölelere rinin erleri) on- onlardır. işte onlardır Allah'a
lardır, takva sa- karşı sorumlulukla-
ِ‫وأقام‬ =ve,,kılmasıdır ِ‫صَلة‬ َ ‫ال‬
=namazı hipleri de onlar- rının bilincinde
dır. olanlar.
‫وآتى‬ =ve,,vermesidir َ
ِ‫الزكاة‬
=zekatı

ِ‫=و ْالموفون‬yerine getirmeleridir ,,

‫=بِع ْه ِد ِه ِْم‬andlaşmalarını ‫=إِذا‬zaman


ِ‫=عاهدوا‬andlaşma yaptıkları ,,

ِ‫صابِ ِرين‬ َ ‫=وال‬sabrederler


ِِ ‫ ْالبأْس‬,,‫=فِي‬sıkıntıda
‫اء‬
ِِ ‫=والض ََر‬ve hastalıkta
‫اء‬ ,,

ِ‫=و ِحين‬zamanında ‫س‬ ِ ِ ْ ‫= ْالبأ‬savaş


ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar
,,

ِ‫صدقوا‬,,ِ‫=الَذِين‬doğru olanlardır ,,

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=وأ‬ve işte onlar ِ‫=هم‬onlardır


,, ,,

ِ‫= ْالمتَقون‬muttakiler
2. Ey iman edenler! Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz, ey imana er-
178
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey Maktüller hak- Öldürülenler için ler; öldürmede miş olanlar! Öl-
‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬iman edenler ..
kında size kısas sizin üzerinize kı- size kısas farz dürme (olayla-
farz edildi. Hür sas farz kılındı: kılındı. Hür; rın)da adil karşılık
ِ‫=كتِب‬farz kılındı ِ‫=عليْكم‬size
..
hür ile, köle köle Hür için hüre, köle hür ile, köle; (kısas) size farz kı-
ile, dişi dişi ile, için köleye, kadın köle ile, dişi; lındı: Hür için hür,
ِ‫= ْال ِقصاص‬kısas fakat kimin lehi- için kadına kısas dişi ile. Ama köle için köle ve
ne maktulün edin. Hangi bir ka- kim de kardeşi kadın için kadın.
ِ‫ ْالقتْلى‬..‫=فِي‬öldürmelerde ‫= ْالح ُِّر‬hür kardeşi tarafın- til, maktulün velisi tarafından af- Ve eğer kardeşi ta-
dan bir şey affe- olan din kardeşi ta- fedilirse, rafından suçlu kim-
‫=بِ ْالح ِِر‬hüre ِ‫=و ْالعبْد‬köle dilirse, ma’ruf rafından ufacık bir ma´ruf olan se (nin suçunun bir
olan emre ittiba afva mazhar oldu emre ittiba bölümünü) bağış-
‫=بِ ْالع ْب ِِد‬köleye ‫ى‬ َِٰ ‫=و ْاْل ْنث‬kadın etmeli, ona gü- mu, artık diyeti is- etmeli ve ona lanmışsa, bu (ba-
zellikle (diyet) teyen hakkı gö- güzellikle ğış) uygun şekilde
َِٰ ‫=بِ ْاْل ْنث‬kadına ‫ن‬
‫ى‬ ِْ ‫=فم‬kimse ödemelidir. Bu zetmeli. Öteki ona ödemelidir. tatbik edilmeli ve
Rabb’ınız tara- güzellikle ödemeli. Bu, Rabbınız kardeşine tazmina-
ِ‫له‬..ِ‫=ع ِفي‬affedilen fından bir hafif- Bu, Rabbinizden tarafından bir tı güzellikle öden-
letme ve rahmet- sizlere kolaylıktır, hafifletme ve melidir. Bu, Rabbi-
‫أ ِخي ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِِم‬kardeşi tarafından .. tir. Artık bundan hakkınızda rah- rahmettir. Kim, nizden bir hafiflet-
sonra kim haddi mettir. Bunun üze- bundan sonra me ve bir rahmettir.
ِ‫=ش ْيء‬kısmen ‫=فاتِباع‬artık uymalı ..
tecavüz ederse; rine kim yine hak- da tecavüzde Buna rağmen hak
ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬örfe
‫وف‬ onun için pek kını tecavüz eder- bulunursa; ve adalet sınırlarını
acıklı bir azap se bilsin ki daya- onun için pek bilerek ve isteyerek
vardır. nılmaz azâba uğ- acıklı bir azab ihlal eden için şid-
ِ‫=وأداء‬ve (diyeti) ödemelidir ‫=إِل ْي ِِه‬ona
.. ..
rayacak. vardır. detli azap vardır.
ِ‫=بِإِحْ سان‬güzelce ِ‫= َٰذ ِلك‬bu
ِ‫=ت ْخ ِفيف‬bir hafifletme
..

‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbiniz tarafından ..

ِ‫=ورحْ مة‬ve rahmettir ‫ن‬


.. ِِ ‫=فم‬artık kim ..

َِٰ ‫=اعْتد‬haddi aşarsa ِ‫=ب ْعد‬sonra


‫ى‬ ..

ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan ِ‫=فله‬onun için vardır .. ..


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=عذاب‬azab ِ‫=أ ِليم‬acı bir ..

2. Ey akıl sahipleri,Ey düşünür beyni Kısasta sizin Çünkü, ey derin


179
,, ِ‫=ولك ْم‬sizin için vardır ,, ,,
sizin için kısastaolanlar; kısasta için hayat var- kavrayış sahipleri,
ِ ِ ‫ ْال ِقص‬,,‫=فِي‬kısasta ِ‫=حياة‬hayat
‫اص‬ hayat vardır. Bu
sayede adam
sizler için hayat dır, ey akıl sa- adil karşılık ((kısas)
var. Me'muldür ki hibleri. Ta ki, yasası)nda sizin
‫=يا‬Ey ‫ب‬ ِِ ‫ ْاْل ْلبا‬,,‫=أو ِلي‬akıl sahipleri ,,
öldürmekten sa-
kınırsınız
ona mahkûm ol- sakınasınız. için hayat vardır,
maktan çekinirsi- böylece belki Al-
‫=لعلَك ِْم‬böylece ِ‫=تتَقون‬korunursunuz niz. (Me'muldür ki
Allah'tan korkarsı-
lah'a karşı sorum-
luluğunuzun bilin-
nız bu hükmü iptal cinde olursunuz.
etmezsiniz)?
2. İçinizden biri öl- Üzerinize farz kı- Sizden birinize Herhangi birinize
180
.. ِ ‫=ك ِت‬yazıldı (farz kılındı) ‫عليْك ِْم‬
‫ب‬ .. .. =size
mek üzereyken lındı ki içinizden bi- ölüm geldiği ölüm yaklaştığında,
‫= ِإذا‬zaman ِ‫=حضر‬geldiği eğer geride mal ri ölüm hâline gel- zaman; eğer eğer arkasında ye-
(hayır) bırakıyor- diği zaman -şayet bir hayır bıra- terli bir servet bıra-
ِ‫=أحدكم‬birinize ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm sa anaya, baba- arkaya mal bırakı- kacaksa; ana- kıyorsa, ebeveyni-
ya ve yakın ak- yorsa- ana baba ile ya, babaya, ne ve (diğer) yakın
ِْ ‫= ِإ‬eğer ِ‫=ترك‬bırakacaksa
‫ن‬ rabalara gele- en yakın hısımları yakın akraba- akrabalarına uygun
neklere uygun için adaletten ay- ya, ma´ruf şe- şekilde vasiyette
‫=خي ًْرا‬bir hayır (mal)
.. .. biçimde vasiy- rılmamak üzere kilde vasiyette bulunmak size farz
yette bulunması, vasiyet edecek. bulunması kılındı: Bu, Allah'a
ِ‫صيَة‬ ِ ‫= ْالو‬vasiyet etmek .. Allah´tan korkan- Edası da Allah'tan farz kılındı. karşı sorumluluk
lar üzerine bir korkanlar üzerinde Bu, takva sa- bilincini duyanlar
ِِ ‫= ِل ْلوا ِلدي‬anaya babaya
‫ْن‬ .. borçtur. hak olup kalacak. hibleri üzerin- için bir yükümlülük-
de bir haktır. tür.
ِ‫=و ْاْل ْقر ِبين‬ve yakınlara ..

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬uygun bir biçimde


‫وف‬ .. ..

‫=حقًّا‬bir borçtur ‫=على‬üzerine


..

ِ‫= ْالمت َ ِقين‬muttakiler


2.
181
,, ِ‫=فم ْن‬artık kim ,,
Kim bu vasiyyeti, Kim edilen vasiyeti Kim de onu
işittikten sonra duyduktan sonra işittikten sonra
Ve kim, öğrendik-
ten sonra böyle bir
ِ‫(=بدَله‬vasiyeti) değiştirirse ,,
değiştirirse, gü- değiştirir ise, elbet- değiştirirse;
nahı onu değişti- te vebali ancak onun günahı
hükmü değiştirirse,
böyle davranmanın
‫=ب ْعدما‬sonra ِ‫=س ِمعه‬işittikten renin boynuna- onu değiştirenlerin değiştirenle-
dır. Hiç şüphe- boynuna olur. rindir. Şüphe
günahı, yalnızca
onu değiştirenedir.
‫=فِإِنَما‬elbette ِ‫= ِإثْمه‬günahı siz; Allah işiten- Şüphe yok Allah yok ki Allah
dir, bilendir. söylediklerinizi işi- Semi´dir,
Doğrusu Allah, her
şeyi işitendir, her
‫=على‬üzerinedir tiyor, işlediklerinizi Alim´dir. şeyi bilendir.
biliyor.
ِ‫يبدِلونه‬,,ِ‫=الَذِين‬onu değiştirenlerin ,,

َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=س ِميع‬işitendir ِ‫=ع ِليم‬bilendir
2.
182
.. ِ‫=فم ْن‬her kim de ِ‫=خاف‬korkar da
.. .. ..
Kim vasiyyet Kim vasiyet edenin Bununla birlik- Ama her kim, vasi-
edenin yanılgıya bilmeyerek haktan te, kim vasiyet yet edenin bir hata
ِ‫موص‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬vasiyet edenin ..
düştüğünden ya ayrılmış yahut bile edenin haksız- yaptığından veya
da günaha gire- bile günaha girmiş lığa meylin- (bilerek) bir kusur
‫=جنفًا‬hata işleyeceğinden ‫=أ ِْو‬veya
..
ceğinden endişe olmasından endişe den, günaha işlediğinden endişe
ederek ilgililerin ederek vasiyet edi- girmesinden eder ve bunun üze-
‫=إِثْ ًما‬günah işlemesinden
..
arasını bulursa lenlerin aralarını korkup arala- rine mirasçılar ara-
bu yüzden gü- bulursa ona günah rını bulursa; sında bir uzlaşma
ِ‫صلح‬ ْ ‫=فأ‬düzeltirse ‫=بيْنه ِْم‬aralarını naha girmez. Hiç yok. Şüphesiz Al- ona da bir gü- sağlanırsa (bu ne-
şüphesiz Allah lah'ın mağfireti, nah yoktur. denle) kendisine
ِ‫=فَل‬yoktur ِ‫=إِثْم‬günah ‫=عل ْي ِِه‬ona bağışlayıcı ve rahmeti bitmez, tü- Şüphesiz ki bir günah terettüb
merhametlidir. kenmez. Allah, Ga- etmez. Doğrusu Al-
َِ ِ‫=إ‬elbette ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah fur´dur. Ra- lah çok affedicidir,
him´dir. rahmet kaynağıdır.
ِ‫=غفور‬bağışlayandır
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
2. Ey mümin- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
183
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬ey ler,sizden önceki Daha evvelkilere ler; sizden ön- olanlar! Oruç, siz-
‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬iman edenler ümmetlere oldu- farz kılındığı gibi
,,
ğu gibi, günah- sizlere de
cekilere farz den öncekilere farz
kılındığı gibi, kılındığı gibi size
ِ‫=كتِب‬yazıldı ِ‫=عليْكم‬sizin üzerinize de lardan arınasınız meâsîden çekine-
diye, sayılı gün- siniz diye sayılı
,, ,,
size de oruç de farz kılındı, ki
farz kılındı. Ta Allah'a karşı so-
ِ‫الصيام‬ ِ =oruç ‫=كما‬gibi ler olarak oruç günlerde orucu
tutmak size de farz kıldık.
ki korunasınız. rumluluğunuzun bi-
lincine varasınız.
ِ‫=كتِب‬yazıldığı ‫=على‬üzerine farz kılındı.

ِْ ‫ ِم‬,,ِ‫=الَذِين‬sizden öncekiler
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ,,

‫=لعلَك ِْم‬umulur ki siz ,, ,,

ِ‫=تتَقون‬korunursunuz
2.
184
.. ‫=أيَا ًما‬günlerdir ِ‫=م ْعدودات‬sayılı İçinizden kim İçinizden kim has- Sayılı günler Sayılı günlerde
hasta ya da yol- ta, yahut yolda bu- olarak. Sizden (oruç). Ancak siz-
ِْ ‫=فم‬kim ِ‫=كان‬olursa ‫= ِم ْنكِ ِْم‬sizden cu
‫ن‬ olursa tutma- lunuyorsa tutama- kim hasta ve- den kim, hasta ve-
dığı günler sayı- dığı günler sayı- ya seferde ya seyahatte olur-
‫ضا‬ ً ‫=م ِري‬hasta ‫=أ ِْو‬veya sınca sonraki sınca diğer günler- olursa,
günlerde oruç tu- de oruç tutar. Kud- dığı günler
tutma- sa diğer zamanlar-
da (aynı gün sayısı
ِ‫سفر‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬seferde tar. Oruca daya- reti varken tutma- sayısmca di- kadar oruç tutmalı-
namayanların bir yanların üzerine bir ğer günlerde; dır); ve (bu gibi hal-
ِ‫=ف ِعدَة‬sayısınca tutar .. yoksulu doyura- bîçâreyi doyurmak- gücü yetme- lerde) gücü yeten-
cak kadar fidye tan ibaret fidye far- yenler de bir lere bir muhtacı
ِ‫أيَام‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬günlerde ِ‫=أخر‬başka vermeleri gere- zolur. Kim hayr için yoksul doyu- doyurarak fidye
kir. Kim gönüllü fidyeyi artırırsa mu fidye (ve- vermek, bir yüküm-
ِ‫ي ِطيقونه‬..ِ‫الَذِين‬..‫=وعلى‬ona (güç) da olarak bundan kendi hakkında rir). Bununla lülüktür. Her kim, .. ..
daha fazlasını daha iyidir. Bunun- beraber kim yapmaya yükümlü
yananların ِ‫= ِفدْية‬fidye vermesi lazımdır verirse, bu onun la beraber bilseniz gönüllü olarak olduğundan daha
.. ..

için daha hayır- oruç tutmanız hak- iyilik yaparsa fazla iyilik yaparsa
ِ‫=طعام‬doyuracak ِ‫= ِم ْس ِكين‬bir yoksulu lıdır. Ayrıca, kınızda ondan da bu, kendisi kendisine iyilik ..

eğer bilirseniz, iyidir. için daha ha- yapmış olur; zira


ِْ ‫=فم‬artık kim ِ‫=تط َوع‬gönülden
‫ن‬ .. oruç tutmanız si- yırlıdır. Oruç oruç tutmak kendi-
zin için daha ha- tutmanız; bilir- nize iyilik yapmak-
‫=خي ًْرا‬bir iyilik yaparsa ِ‫=فهو‬o
.. ..
yırlıdır. seniz, sizin tır -keşke bunu bil-
için daha ha- seydiniz.
ِ‫=خيْر‬hayırlıdır ِ‫=له‬kendisi için yırlıdır. ..

‫تصوموا‬..‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬ve oruç tutmanız .. ..

ِ‫=خيْر‬daha hayırlıdır ‫=لك ِْم‬sizin için


.. ..

ِْ ‫= ِإ‬eğer ِ‫ت ْعلمون‬..‫=ك ْنت ِْم‬bilirseniz


‫ن‬
2. Ramazan ayı ki, Ramazan ayı öyle Ramazan ayı; Kur'an, insanoğlu-
185
,, ‫=ش ْه ِر‬ayı ِ‫=رمضان‬ramazan o ayda Kur´an, bir ay ki Kur'an; in- öyle bir aydır na bir rehber, bu
َ
‫=الذِي‬ki ِ‫=أن ِزل‬indirilmiştir ْ insanlara yol sanlar için baştan ki, insanlara rehberliğin apaçık
gösterici, doğru başa hidayet ola- doğru yolu bir delili ve doğruyu
‫=فِي ِِه‬onda ِ‫=الق ْرآن‬Kur’an ْ yola iletici, eğri rak reşâdı kâfil gösteren, hak yanlıştan ayırt edici
ile doğruyu birbi- olur, hak ile butlânı ile batılı ayıran bir ölçü olarak (ilk
‫=هدًى‬hidayet olarak ‫اس‬ ,, ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara rinden ayırt edici ayırır sarih âyetler Kur´an, o ay- defa) bu Ramazan
olarak indirildi. şeklinde bu ayda da indirilmiştir. Ayında indirilmiştir.
ِ‫=وبيِنات‬ve açıklayıcı ,, İçinizden kim bu indirildi. İçinizden Sizden her Bundan dolayı,
aya yetişirse onu kim bu ayda hazır kim ayı görür- sizden kim bu aya
َِٰ ‫ ْالهد‬,,ِ‫= ِمن‬hidayeti
‫ى‬ oruçla geçirsin. bulunursa onu se oruç tut- erişirse onu baştan
Kim hasta ya da oruçlu geçirsin. sun. Kim de başa tutsun. Ancak
ِِ ‫=و ْالف ْرق‬doğruyu ve yanlışı ayırdetme yolcu olursa tu- Kim hasta veyahut hasta olur ve- hasta veya seya-
‫ان‬ ,, ,, ,,
tamadığı günler yolda ise tutama- ya seferde bu- hatte olan, başka
yi ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kim ِ‫=ش ِهد‬şahit olursa sayısınca sonra- dığı günler sayı- lunursa, diğer günlerde (aynı sa-
,,

ki günlerde oruç sınca diğer günler- günlerde o yıda oruç tutsun).


ِ‫= ِم ْنكم‬içinizden ِ‫ش ْهر‬ َ ‫=ال‬o aya tutsun. Allah si- de kaza eder. Al- kadar oruç
,, Allah sizin için ko-
zin için kolaylık lah sizler için ko- tutsun. Allah, laylık diler, zorluk
ِ‫=ف ْليص ْمه‬oruç tutsun ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim
,, ister, zorluk is- laylık murad buyu- sizin için ko- çekmenizi istemez;
temez. Bu sayılı ruyor. Yoksa hak- laylık ister, ama (belirlenen
ِ‫=كان‬olur ‫ضا‬ ً ‫=م ِري‬hasta ‫=أ ِْو‬yahut günleri tamam- kınızda güçlük di- güçlük iste- günlerin) sayısını
lamanızı ve size lemiyor. Kazanızı mez. Bu sayı- tamamlamanızı ve
َِٰ ‫=عل‬üzere olursa ِ‫=سفر‬sefer
‫ى‬ ,,
doğru yolu gös- ödemeniz, sizlere yı tamamla- size doğru yolu
terdi diye kendi- doğru yolu gös- manız; size gösterdiğinden do-
ِ‫=ف ِعدَة‬sayısınca tutsun ,,
sini tekbir etme- termesine karşı hidayet ihsan layı Allah'ı yücelt-
ِ‫أيَام‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬günlerde ِ‫=أخر‬başka nizi (ululuğunu tekbir almanız ve etmiş oldu- menizi ve (O'na)
dile getirmenizi) lütfuna şükretme- ğundan Allah´ı şükretmenizi (is-
ِ‫=ي ِريد‬ister ‫اّلل‬ َِ =Allah ِ‫= ِبكم‬sizin için ister, ola ki, O´na niz için Allahu Zül- tekbir ile yü- ter).
şükredersiniz. celâl bunları size celtmeniz
,,

ِ‫= ْاليسْر‬kolaylık ِ‫ي ِريد‬,,ِ‫=ول‬istemez bildiriyor. içindir ve umu-


lur ki şükrede-
ِ‫= ِبكم‬sizin için ِ‫سر‬
,, ِْ ‫= ْالع‬güçlük siniz.

‫=و ِلت ْك ِملوا‬ve tamamlamanızı (ister)


,, ,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫= ْال ِعدَِة‬sayıyı
‫=و ِلتكبِروا‬ve yüceltmenizi (ister) ,, ,,

َِ =Allah’ı
‫اّلل‬
‫هداك ِْم‬,,‫ما‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬size doğru yolu göster ,, ,, ,,

diğinden dolayı ‫م‬


,, ِْ ‫=ولعلَك‬umulur ki siz ,, ,,

ِ‫=ت ْشكرون‬şükredersiniz
2. Eğer kullarım Yâ Muhammed! Kullarım, sana Eğer kullarım sana
186
.. ِ ‫سأل‬..‫=و ِإذا‬sana sorar(lar)sa
‫ك‬ ..
sana benden so- Kullarım Beni sana Beni sorarsa; Benim hakkımda
‫= ِعبادِي‬kullarım ‫=عنِي‬benden rarlarsa onlara sorarlarsa bilsinler şüphesiz ki sorular sorarsa -
de ki; ben kendi- ki Ben kendilerine Ben, çok ya- (bilsinler ki) Ben
‫=فإِنِي‬şüphesiz ben ..
lerine yakınım, çok yakınım, Beni kınım. Bana çok yakınım; dua
bana dua edenin çağırdığı zaman dua edince edenin yakarışları-
ِ‫(=ق ِريب‬onlara) yakınım ..
duasını, dua
edince, kabul
çağıranın imdadı- Ben, o dua na her zaman kar-
na yetişirim. Öyle edenin duası- şılık veririm; öyley-
ِ‫=أ ِجيب‬karşılık veririm .. ederim. O halde ise onlar da Benim na icabet ede- se onlar da Bana
onlar da benim davetime koşmalı rim. Öyleyse karşılık versinler ve
ِ‫=دعْوة‬onun duasına .. çağrıma olumlu ve Bana hakkıyla onlar da Be- Bana inansınlar ki
karşılık vererek iman etmeliler ki nim da´vetime doğru yolu bulabil-
ِِ ‫=الد‬dua edenin ‫= ِإذا‬zaman
‫َاع‬ .. bana iman etsin- doğru yolu bulabil- icabet etsinler. sinler.
ler ki, doğru yolu sinler. Bana iman et-
ِِ ‫=دع‬bana dua ettiği
‫ان‬ .. bulsunlar.
.. sinler ki, doğru
yola varmış
‫=ف ْليسْت ِجيبوا‬O halde onlar da karşılık v .. .. olalar. .. .. ..

ersinler ‫= ِلي‬bana

‫=و ْليؤْ ِمنوا‬inansınlar ki ‫=بِي‬bana ..

‫=لعلَه ِْم‬böylece onlar ..

ِ‫=ي ْرشدون‬doğru yola erişirler .. ..

2.
187
,, ِ‫=أ ِح َل‬helal kılındı ‫=لك ِْم‬size
,,
Sizin için oruç Oruçlu yatacağınız Oruç gecesi (Gündüz) tutulan
gecesi kadınla- geceler haremleri- kadınlarınıza oruçtan sonraki
ِ‫=ليْلة‬gecesi ‫ام‬ ِِ ‫الصي‬
ِ =oruç
rınıza yaklaşmak nizle yalnız kalmak yaklaşmak si- gece boyunca ka-
helal kılındı. On- sizlere helâl buyu- ze helal kılın- dınlarınıza yaklaş-
ِ‫الرفث‬ َ =yaklaşmak lar sizin için, siz ruldu. Onlar sizin- dı. Onlar sizin manız helaldir: on-
de onlar için bir le, siz onlarla arka- için, siz de on- lar sizin için bir el-
‫نِسائِك ِْم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬kadınlarınıza ‫ن‬ َِ ‫=ه‬onlar libassınız. Sizin larınızdaki gömlek lar için bir el- bise gibidirler ve
nefislerinize hı- kadar mahrem bir bisesiniz. Si- siz de onlar için bir
ِ‫= ِلباس‬elbisenizdir ‫=لك ِْم‬sizin yanet edeceğini- ihtilât içindesiniz. zin nefislerini- elbise gibisiniz. Al-
zi Allah bildi de, Allah mutlaka nef- ze hıyanet lah bu konuda
‫=وأ ْنت ِْم‬ve siz de ِ‫= ِلباس‬elbisesisiniz tevbenizi kabul sinize zulüm ede- eder olduğu- kendinizi sıkıntıya
,, ,,
etti ve sizi bağış- ceğinizi bildiği için nuzu Allah bil- sokacağınızı bilir;
َِ ‫=له‬onların ِ‫=ع ِلم‬bildi de ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ladı. Artık onlara rücû'unuzu kabul di de tevbenizi bu yüzden O size
,,
yaklaşın. Ve Al- buyurdu, sizi ba- kabul edip, si- mağfiret ile yönel-
‫=أنَك ِْم‬gerçekten siz ‫=ك ْنت ِْم‬olduğunuzu lah’ın hakkınızda ğışladı. Artık onlar- zi bağışladı. miş ve bu zorluğu
,,

yazdığını isteyin. la yalnız kalarak Artık onlara üzerinizden kal-


ِ‫=ت ْختانون‬yazık etmekte ,, Ve fecrin beyaz Allah'ın sizlere na- yaklaşın ve Al- dırmıştır. Şimdi öy-
ipliği siyah ipli- sip ettiği zürriyeti lah´ın hakkı- leyse onlara yakla-
‫=أ ْنفسك ِْم‬sizin kendinize ,, ğinden seçilin- isteyin, gecenin si- nızda yazdığı- şabilir ve Allah'ın
ceye kadar yiyin, yah ipliğinden fec- nı isteyin. Si- sizin için uygun
ِ‫=فتاب‬tevbenizi kabul etti ,, ,,
için. Sonra ge- rin beyaz ipliği si- zin için şafa- gördüğünden ya-
ceye kadar oru- zin için birbirinden ğın beyaz ipli- rarlanabilirsiniz ve
‫=عليْك ِْم‬sizden ‫=وعفا‬ve affetti cu tamamlayın. ayrılıncaya kadar ği, siyah ipli- gecenin karanlı-
,,

‫=ع ْنك ِْم‬sizi ِ‫=فاْلن‬artık şimdi ْ Mescidlerde


,,
yeyin için. Sonra ğinden seçi- ğından tan yerinin
i’tikafta bulundu- ertesi akşama ka- linceye kadar aydınlığı fark edi-
َِ ِ‫=با ِشروه‬onlara yaklaşın
‫ن‬ ,,
ğunuz zaman dar tamamıyla
kadınlarınıza
yeyin, için linceye kadar yiyip
oruçlu durun. Ve sonra geceye içebilirsiniz. Sonra
‫=وابْتغوا‬ve arayın ,,
yaklaşmayın. sizler mescidlerde kadar orucu gece çökünceye
Bu, Allah’ın hu- itikâfa girmişken, tamamlayın. kadar oruca devam
ِ‫كتب‬,,‫=ما‬yaz(ıp takdir etmiş ol)duğunu dududur.
,, ,,
Sakın kadınlarınızın ya- Mescidlerde edersiniz. Ama
,,
onlara yaklaş- nına gitmeyin. i´tikafta bulun- mescitlerde itikafta
َِ =Allah’ın ‫=لك ِْم‬sizin için
‫اّلل‬ mayın.
,,
İşte Allah Bunlar Allah'ın duğunuz za- iken kadınlara yak-
ayetlerini insan- hudûdudur, sakın man, kadınla- laşmayın. Bunlar
‫=وكلوا‬yiyin ‫=وا ْشربوا‬ve için lara böylece yaklaşmayın. İşte rınıza yaklaş- Allah'ın koyduğu
,,
açıklar. Ta ki on- hatadan sakına- mayın. Bu Al- sınırlardır: O halde
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ِ‫=يتبيَن‬ayırdedinceye lar korunsunlar. bilmeleri için Allah lah´ın hudu- bu sınırları ihlal
‫ى‬
insanlara âyâtını dudur. Sakın etmeyin: (işte) böy-
ِ‫=لكم‬sizce ِ‫= ْالخيْط‬ipliği böylece sarih ola- onlara yak- lece Allah mesajla-
rak bildiriyor. laşmayın. İşte rını insanlara açık-
ِ‫= ْاْلبْيض‬beyaz ‫ْط‬ ِِ ‫ ْالخي‬,,ِ‫= ِمن‬iplikten Allah ayetlerini lıyor ki, O'na karşı
insanlara, ko- sorumluluklarının
‫= ْاْلسْو ِِد‬siyah ‫ ْالفجْ ِِر‬,,ِ‫= ِمن‬şafağın runsunlar diye bilincinde olabilsin-
böyle açıklar. ler.
‫=ث َِم‬sonra ‫=أ ِت ُّموا‬tamamlayın
ِ‫الصيام‬ ِ =orucu
ِِ ‫اللَ ْي‬,,‫= ِإلى‬gece oluncaya dek
‫ل‬ ,, ,,

َِ ‫تبا ِشروه‬,,ِ‫(=ول‬kadınlara) yaklaşma


‫ن‬ ,,

yın ‫م‬ ِْ ‫=وأ ْنت‬siz


ِ‫=عا ِكفون‬ibadete çekilmiş iken ,, ,,

‫اج ِِد‬ ِ ‫ ْالمس‬,,‫=فِي‬mescidlerde


ِ‫=تِ ْلك‬bunlar ِ‫=حدود‬sınırlarıdır
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın
ِ‫ت ْقربوها‬,,ِ‫=فَل‬bunlara yaklaşmayın ,,

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte böyle ِ‫=يبيِن‬açıklar ki


,, ,,

َِ =Allah ‫=آياتِ ِِه‬ayetlerini


‫اّلل‬
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara ‫=لعلَه ِْم‬umulur ki
‫اس‬ ,,

ِ‫=يتَقون‬korunup sakınırlar
,,

2.
188
.. ‫تأْكلوا‬..ِ‫=ول‬yemeyin Birbirinizin mal-
larını haksız yol-
Hakkınız yokken Mallarınızı Birbirinizin malları-
birbirinizin malları- aranızda batıl nı haksız şekilde
‫=أ ْموالك ِْم‬mallarınızı ‫=بيْنك ِْم‬aranızda lardan yemeyin.
İnsanların bir kı-
nı yemeyin. Bun- ile yemeyin. yiyip tüketmeyin ve
dan başka, içinden Ve insanların başkalarına ait
ِِ ‫اط‬
‫ل‬ ِ ‫= ِب ْالب‬batıl (sebepler) ile .. ..
sım mallarını
günah olacak bi-
bir kısmını günaha mallarından meşru mallardan
girerek hem de bile bir kısmını, siz hiçbirini bilerek
‫=وتدْلوا‬atmayın ‫= ِبها‬onları çimde bile bile
yemek için ha-
bile yiyelim diye bildiğiniz hal- haksızlıkla tüket-
halkın emvâlini de günahla mek için hukuki hi-
ِِ ‫ ْالح َك‬..‫= ِإلى‬hakimler(in önün)e
‫ام‬ .. kimlere peşkeş hâkimlerin eline yemek için on- lelere başvurma-
çekmeyin. düşürmeyin. ları hakimlere yın.
‫= ِلتأْكلوا‬yemeniz için .. aktarmayın.

‫=ف ِريقًا‬bir kısmını


..

ِِ ‫أ ْموا‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬mallarından
ِ ِ َ‫=الن‬insanların
‫اس‬
‫اْلثْ ِِم‬
ِ ْ ‫= ِب‬günah bir biçimde .. ..

ِ‫ت ْعلمون‬..‫=وأ ْنت ِْم‬bildiğiniz halde ..

2. Ey Muhammed, Yâ Muhammed! Sana yeni do- Sana ayın evreleri-


189
,, ِ ‫=يسْألون‬sana soruyorlar
‫ك‬ ,,
sana hilâl aşa- Sana hilâlleri soru- ğan aylardan ni soruyorlar. De ki:
‫ ْاْل ِهلَ ِِة‬,,‫ن‬ِِ ‫=ع‬hilallerden ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ,,
masındaki aylar yorlar. De ki: Onlar soruyorlar. De Onlar, haccın ve
hakkında soru insanların diğer ki: Onlar in- insanların (öteki
ِ‫= ِهي‬onlar ِ‫=مواقِيت‬vakit ölçüleridir ,,
soruyorlar. De ki; ibadetleri ile hac sanların fay- faaliyetlerinin) vak-
«Onlar insanlar için zamanların ta- dası ve hacc tini gösterir. Öte
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlar için ِ‫ج‬
‫اس‬ ِ ‫=و ْالح‬ve hac
,, ,,
ve Hacc için za- yinleridir. Hem tâat için birer vakit yandan erdemlilik,
man ölçüsüdür- öyle evlere arka ta- ölçüleridir. Ev- (zannedildiği gibi)
ِ‫=وليْس‬ve değildir ‫= ْالبِ ُِّر‬iyilik
,, ler.» Evlere arka raflarından girme- lere arka taraf- evlere arkalardan
taraflarından niz değil, tâat an- larından gir- girmeniz değildir;
‫تأْتوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=بِأ‬girmek ِ‫= ْالبيوت‬evlere girmeniz iyiliğe cak Allah'ı sayan meniz «bir» ama gerçek erdem
uygun bir davra- kimselerin hâlidir. değildir. An- sahibi, Allah'a karşı
‫ورها‬ ِ ‫ظه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬arkalarından nış değildir. İyili- Evlere kapıların- cak «bir»; sorumluluk bilinci

َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat ‫=ا ْل ِب َِر‬iyilik ‫ن‬


ğe uygun davra- dan girin. Allah'tan müttaki ola- duyandır. O halde
‫ن‬ ِِ ‫=م‬kişinin nış, kötülükten da haşyet üzre nınkidir. Evle- evlere kapılarından

َِٰ ‫=اتَق‬takvasıdır ‫=وأْتوا‬girin


sakınarak evlere olun ki felâha çı- re kapıların- girin ve Allah'a
‫ى‬ kapılarından gi- kabilesiniz. dan gelin. Al- karşı sorumluluğu-
renlerin tutumu- lah´dan kor- nuzun bilincinde
ِ‫= ْالبيوت‬evlere dur. Allah´tan kun ki, felaha olun ki gerçek mut-
korkunuz ki, kur- eresiniz. luluğa erişebilesi-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫أبْوابِهِا‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬kapılarından tuluşa, umduğu-


nuza eresiniz.
niz.

‫=واتَقوا‬ve sakının ‫اّلل‬


,, َِ =Allah’tan
‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=ت ْف ِلحون‬kurtuluşa erersiniz ,,

2.
190
.. ‫=وقاتِلوا‬savaşın ‫ل‬ ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda Sizinle savaşan- Sizinle harbeden- Size harb Size savaş açanla-
lar ile siz de Al- lere karşı siz de açanlarla, Al- ra karşı Allah yo-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah lah yolunda sa- kelimetullahı i'lâ lah yolunda lunda savaşın,
vaşın. Fakat öl- için cihad açın. siz de harbe- ama (amacınızı
‫يقاتِلونك ِْم‬..ِ‫=الَذِين‬sizinle savaşanlarla çüyü kaçırmayın, Yalnız taarruzda din. Ancak
..
aşıp) saldırganlık
saldırgan olma- haksızlık etmeyin. haddi aşma- yapmayın; doğrusu
ِ‫ت ْعتدوا‬..ِ‫=ول‬aşırı gitmeyin ..
yın. Çünkü Allah Bilin ki haksız taar- yın. Şüphesiz Allah saldırganları
ölçüyü elden bı- ruz edenleri Allah ki Allah, haddi sevmez.
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah rakan saldırgan- sevmez. aşanları sev-
ları sevmez. mez.
ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez
ِ‫= ْالم ْعتدِين‬aşırı gidenleri ..

2.
191
,, ِ‫=وا ْقتلوه ْم‬onları öldürün ,,
Onları bulduğu- Onları, nerede bu- Ve onları ne- Onları karşılaştığı-
nuz yerde öldü- lursanız öldürün. rede yakalar- nız her yerde öldü-
ِ‫=حيْث‬nerede rün. Sizi çıkar- Kendilerinin sizi sanız öldürün. rün ve sizi sürdük-
dıkları, sürdükle- sürdükleri yerden, Sizi çıkardıkla- leri yerden siz de
‫=ث ِق ْفتموه ِْم‬yakalarsanız ri yerden siz de siz de kendilerini rı yerden siz onları sürün, zaten
onları çıkarın. sürün ki sürülme de onları çıka- zulüm ve baskı, öl-
‫=وأ ْخ ِرجوه ِْم‬onları çıkarın ,,
Kargaşa çıkar- belâsı öldürülme- rın. Fitne, ka- dürmekten daha
mak, adam öl- den ağırdır (Fitne tilden beterdir. kötüdür. Onlar size
ِ‫حيْث‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yer(Mekke)den dürmekten daha katilden ağırdır. = Onlar sizinle savaş açmadıkça
ağır bir suçtur. Sizleri Kâbe'den savaşmadık- Mescid-i Haram ci-
‫=أ ْخرجوك ِْم‬sizi çıkardıkları ,, Mescid- i Haram men etmeleri sizin ça, siz de varında onlarla sa-
çevresinde on- onları öldürmeniz- Mescid-i Ha- vaşmayın; ama
ِ‫=و ْال ِفتْنة‬fitne ُّ‫=أش ِد‬daha kötüdür ,, larla savaşmayın den ağırdır. = Ha- ram´da onlarla eğer sizinle sava-
ki, onlar da ora- remde şirkleri ka- savaşmayın. şırlarsa onları öldü-
ِِ ْ‫ ْالقت‬,,ِ‫= ِمن‬adam öldürmekten
‫ل‬ ,, da size karşı sa- tilden ağırdır.) Yal- Ancak onlar rün; hakikati inkar
vaşmasınlar. nız, onlar Mescid-i sizinle sava- edenlerin cezası
‫تقاتِلوه ِْم‬,,ِ‫=ول‬onlarla savaşmayın ,, Fakat eğer onlar Haramda sizleri şırlarsa, siz de böyle verilecektir.
size savaş açar- öldürmedikçe, siz onları öldürün.
ِ‫= ِع ْند‬yanında larsa onları öldü- de kendilerini ora- İşte kafirlerin

ِِ ‫ ْالحر‬,,‫= ْالمس ِْج ِِد‬Mescid-i Haram


rün. Kâfirlerin da öldürmeyin. cezası böyle-
‫ام‬ ,,
cezası böyledir. Şayet öldürürlerse dir.
َِٰ َ ‫=حت‬kadar
‫ى‬ siz de öldürün.
Kâfirlerin cezası iş-
te böyle olur.
‫=يقاتِلوك ِْم‬sizinle savaşıncaya,,

‫=فِي ِِه‬orada ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬fakat eğer ,,

‫=قاتلوك ِْم‬onlar sizinle savaşırlarsa


,, ,,

‫=فا ْقتلوه ِْم‬hemen onları öldürün,, ,,

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬böyledir ِ‫=جزاء‬cezası


ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirlerin
2. Eğer onlar sa- Yok, şirkten vaz- Eğer onlar Ancak vazgeçer-
192
..ِ‫=فإ ِ ِن‬eğer vaşmaya ve geçerlerse bilsinler vazgeçerlerse; lerse (siz de bıra-
‫(=ا ْنته ْوا‬saldırılarına) son verirlerse .. ..
kâfirliğe son ve-
rirlerse Allah ba-
ki Allah'ın gufranı
geniş, rahmeti en-
şüphesiz ki Al- kın), unutmayın ki
lah, Gafur´dur, Allah çok affedici-
َِ ِ ‫=فإ‬gerçekten ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ğışlayıcıdır,
merhametlidir.
gindir. Rahim´dir. dir, rahmet kayna-
ğıdır.
ِ‫=غفور‬bağışlayandır
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
2. Fitne ortadan Ortada şirk kalma- Fitne kalma- O halde, artık zu-
193
,, ِ‫=وقاتِلوه ْم‬onlarla savaşın ,,
kalkıp Allah´ın yıp din yalnız Al- yıp, din de Al- lüm ve baskı kal-
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ِ‫تكون‬,,ِ‫=ل‬kalmayıncaya
‫ى‬ dini tam anlamı lah'ın oluncaya
ile egemen
lah´ın olunca- mayıncaya ve yal-
kadar onlarla cihad ya kadar on- nızca Allah'a kulluk
ِ‫=فِِتْنة‬fitne ِ‫=ويكون‬oluncaya oluncaya kadar edin. Şirkten vaz- larla savaşın. edilinceye kadar
onlarla savaşın. geçerlerse bırakın Vaz geçerler- onlarla savaşın;
ِ‫=الدِين‬din ‫ّلل‬ ِِ َ ِ =Allah’ın ‫ن‬
ِِ ِ ‫=فإ‬eğer Eğer yaptıklarına ki husûmet ancak se, artık zalim- ancak vazgeçerler-
son verirlerse zâlimlere olur. lerden başka- se, (bilinçli olarak)
‫(=ا ْنته ْوا‬saldırılarına) son verirlerse ,, ,, zalimlerden baş- sına düşman- zulüm işleyenlerin
kasına asla sal- lık yoktur. dışındakilere karşı
ِ‫عدْوان‬,,ِ‫=فَل‬artık düşmanlık olmaz ,, ,, dırılmaz. tüm düşmanlıklar
sona erecektir.
َِ ِ‫=إ‬başkasına
‫ل‬
َ ,,‫=على‬zalimlerden
ِ‫الظا ِل ِمين‬
2.
194
.. ‫ش ْه ِر‬َ ‫=ال‬ayı ِ‫= ْالحرام‬haram Haram ay, ha-
ram aya karşılık-
Şehr-i Haram'a
karşılık şehr-i ha-
Haram ay ha- Saldırmazlık örfü-
ram aya karşı- nün geçerli olduğu
‫ش ْه ِِر‬ َ ‫= ِبال‬aya karşılıktır
..
tır. Yasaklar, do-
kunulmazlıklar
ram. Tanılmayan
hürmetler kısas is-
lıktır. Hürmet- aylarda size saldı-
ler karşılıklıdır. ranlara siz de kar-
ِِ ‫= ْالحر‬haram
‫ام‬ karşılıklıdır. Bu-
na göre size
ter. O halde kim
size tecavüz eder-
Kim size saldı- şılık verin: zira sal-
rırsa, siz de dırmazlık örfünün
ِ‫=و ْالحرمات‬hürmetler saldırana, size
saldırdığı kadar,
se o ettiği tecavü-
zün ayniyle siz de
tıpkı onun sal- ihlali, adil karşılık
dırdığı gibi ((kısas) yasasına
ِ‫=قِصاص‬karşılıklıdır ‫ن‬ ِِ ‫=فم‬kim siz de saldırın. kendisine tecavüz ona saldırın. tabi)dir. Böylece,
Allah´tan korkun edin. Yalnız ilerisi- Allah´tan kor- eğer bir kimse sal-
َِٰ ‫=اعْتد‬saldırırsa ‫=عليْك ِْم‬size
‫ى‬ ve iyi bilin ki, Al- ne gitmeye Al- kun. Ve bilin ki dırıda bulunursa,
lah kendisinden lah'tan korkun ki Allah şüphesiz sizde onun saldır-
‫=فاعْتدوا‬siz de saldırın ‫=عل ْي ِِه‬ona
.. .. korkanlarla be- Allah, Allah'tan takva sahible- dığı gibi saldırın;
raberdir. korkanlarla bera- riyle beraber- ancak Allah'a karşı
ِِ ْ‫= ِب ِمث‬gibi ‫ى‬
‫ل‬ َِٰ ‫اعْتد‬..‫=ما‬saldırdığı berdir. dir. sorumluluğunuzun
bilincinde olun ve
‫=عليْك ِْم‬size ‫=واتَقوا‬korkun Allah'ın, kendisine
karşı sorumluluk
َِ =Allah’tan ‫=واعْلموا‬bilin ki
‫اّلل‬ .. bilinci taşıyanların
yanında olduğunu
َِ ‫=أ‬gerçekten ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah bilin.
ِ‫=مع‬beraberdir ِ‫= ْالمت َ ِقين‬muttakilerle
2.
195
,, ‫=وأ ْن ِفقوا‬infak edin ,,
(Mallarınızın bir Allah yolunda ve-
bölümünü) Allah rin. Kendi elinizle
Allah yolunda Ve Allah yolunda
infak edin ve (sınırsızca) harca-
ِِ ‫سبِي‬,,‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah yolunda harca- kendinizi helâke
yın. Sakın ken- atmayın. İhsan
ellerinizle yın, kendi elinizle
kendinizi tehli- kendinizi mahvet-
‫ت ْلقوا‬,,ِ‫=ول‬kendinizi atmayın ,,
dinizi, kendi elle- edin, Allah elbette
rinizle tehlikeye ihsan edenleri se-
keye atmayın. meyin ve iyilik
İhsan edin, yapmaya azimle
‫=بِأ ْيدِيك ِْم‬kendi ellerinizle
,,
atmayın. Hiç ver. (İyilik edin ki
kuşkusuz Allah Allah elbette iyilik
şüphesiz Allah devam edin; unut-
ihsan edenleri mayın ki, Allah iyi-
‫الِت َ ْهلك ِِة‬,,‫= ِإلى‬tehlikeye iyilik yapanları edenleri sever). sever. lik yapanları sever.
sever.
ِ‫=وأحْ ِسنوا‬iyilik edin ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬doğrusu
,,

َِ =Allah ُِّ‫=ي ِحب‬sever


‫اّلل‬
ِ‫= ْالمحْ ِس ِنين‬iyilik edenleri ,,

2.
196
.. ‫=وأتِ ُّموا‬tamamlayın ‫ج‬ َِ ِ‫= ْالح‬haccı Allah için haccı
da, umreyi de
Hac ile umreyi Al- Allah için hac-
lah için olarak cı da; ümreyi
Haccı ve Umreyi
Allah için ifa edin;
ِ‫=و ْالع ْمرة‬ve umreyi ‫ّلل‬
.. ِِ َ ِ =Allah için ..
tamamen yapın.
Fakat alıkonu-
erkânıyla eda edin. de tamamla-
İhsâra uğradığınız yın. Fakat alı-
fakat yapmaktan
alıkonursanız gü-
ِْ ِ ‫=فإ‬Eğer
‫ن‬ lursanız, kur-
bandan kolayı-
takdirde vacip konulursanız,
olan, hedyin kola- kurbandan ko-
cünüzün yeteceği
bir kurban kesin ve
‫ص ْرت ِْم‬ ِ ْ‫=أح‬engellenmiş olursanız ..
nıza geleni gön-
deriniz. Kurban
yınıza gelenidir. Bu layınıza geleni
hedy mahalline gönderin.
kurban kesilinceye
kadar başlarınızı
ِ‫اسْتيْسر‬..‫=فما‬kolayınıza geleni (kesin) .. .. yerine gelinceye varmadıkça da Kurban yerine tıraş etmeyin; ama
kadar başlarınızı başlarınızı tıraş varıncaya ka- içinizden hasta
ِ‫ي‬ ِ ‫ ْاله ْد‬..ِ‫= ِمن‬kurbandan tıraş etmeyin. etmeyin, içinizden dar, başlarını- olan yahut başında
Artık içinizden kim hasta yahut zı tıraş etme- rahatsızlık olan
‫تحْ ِلقوا‬..ِ‫=ول‬tıraş etmeyin .. her kim ki hasta başından sıkıntısı yin. İçinizden kimse, oruç tutarak
olursa veya ba- olduğu için tıraş her kim, hasta veya sadaka vere-
‫=رءوسك ِْم‬başlarınızı ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar şında bir eziyet olmuşsa, kendisine olursa veya rek veya (başka
bulunursa; ona oruç yahut kur- başında bir türlü) bir ibadet ile
ِ‫=يبْلغ‬varıncaya ِ‫= ْالهدْي‬kurban oruçtan, sada- bandan ibaret fidye eziyet bulu- özrünü karşılaya-
kadan veya kur- var. Kim hacca ka- nursa; ona cak bir şey yapma-
ِ‫=م ِحلَه‬yerine ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kim varsa .. bandan fidye dar umreden se- oruçtan, sa- lıdır. Sağlıklı ve
(vacip olur). vap almak isterse dakadan veya emniyette olduğu-
ِ‫=كان‬olan ‫= ِم ْنك ِْم‬İçinizden Emin olduğunuz ona da vacip, hed- kurbandan nuzda hac (vak-
vakitte kim hac yin kolayına gele- fidye. Emin tin)den önce umre
‫ضا‬ً ‫=م ِري‬hasta ‫=أ ِْو‬ya da ..
zamanına kadar nidir. Bunu bula- olduğunuz va- yapan, gücünün
umre ile istifade mayanlarınıza üç kitte; kim, elverdiği türden bir
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫أذًى‬..‫=بِ ِِه‬bir rahatsızlığı bulunan


.. ..
etmiş olursa, ko-
layına gelen bir
gün hacda yedi
gün döndükten
hacc zamanı- kurban kessin;
na kadar umre ama kurbana gücü
‫رأْ ِس ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬başından kurban kesmesi
(icap eder). An-
sonra oruç var ki
tamam on gündür.
ile faydalan- yetmeyen, hac sı-
mak isterse, rasında üç gün ve
ِ‫=ف ِفدْية‬fidye (versin) ..
cak bulamazsa,
hacc günlerinde
Şu hüküm, ailesi
Mescid-i Haram'da
kolayına gelen döndükten sonra
bir kurban ke- yedi gün, yani tam
ِ‫صيام‬ ِ ..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬oruçtan ‫=أ ِْو‬veya üç; döndüğünüz
vakit yedi gün
olmayanlar içindir.
Allah'tan korkun,
ser. Ama bu- on (gün) oruç tut-
lamazsa, hacc sun. Bütün bunlar,
ِ‫=صدقة‬sadakadan ‫=أ ِْو‬veya oruç vacip olur Allah'ın azâbı günlerinde üç; Mescid-i Haram ci-
ki; onlar, tam on şedîd olduğunu bi- döndüğünüz varında yaşama-
ِ‫=نسك‬kurbandan ‫=فإِذا‬zaman gündür. Bu, aile- lin. (Allah'tan kor- vakit yedi gün yanlar içindir. Al-
si Mescid-i Ha- kun ve bilin ki Al- olmak üzere lah'a karşı sorum-
‫=أ ِم ْنت ِْم‬güvene kavuştuğunuz
.. ram’da bulun- lah'ın azâbı ya- tam on gün luluğunuzun bilin-
mayanlar içindir. man). oruç tutar. Bu; cinde olun ve bilin
ِْ ‫=فم‬kimse
‫ن‬ Allah’tan korkun. ailesi Mescid-i ki Allah karşılık
Ve bilin ki Allah, Haram´da vermede şiddetli-
ِ‫=تمتَع‬faydalanmak isteyen .. azabı pek şid- oturmayanlar dir.
detli olandır. içindir. Al-
‫= ِب ْالع ْمرِِة‬umre ile .. lah´tan kor-

ِ ‫ ْالح‬..‫= ِإلى‬hac (zamanın)a kadar


kun. Ve bilin ki
ِ‫ج‬ .. ..
Allah, azabı
pek şiddetli
ِ‫اسْتيْسر‬..‫=فما‬kolayına geleni (kessin) .. ..
olandır.

ِ‫ي‬ ِ ‫ ْاله ْد‬..ِ‫= ِمن‬kurbandan ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kimse


ِْ‫ي ِجد‬..‫(=ل ِْم‬kurban) bulamayan ..

ِ‫صيام‬ ِ ‫=ف‬oruç tutar ‫=ثَلث ِِة‬üç


..

ِ‫=أيَام‬gün ِ‫ج‬ ِ ‫ ْالح‬..‫=فِي‬hacda


ِ‫=وسبْعة‬yedi gün de ‫= ِإذا‬zaman
.. ..

‫=رج ْعت ِْم‬döndüğünüz ِ‫=تِ ْلك‬böylece


ِ‫=عشرة‬on (gündür) ِ‫املة‬
.. ِ ‫=ك‬tamamı
ِ‫= َٰذ ِلك‬Bu ‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬kimseler içindir ..

ِْ ‫يك‬..‫=ل ِْم‬olmayanlar ِ‫=أ ْهله‬ailesi


‫ن‬
‫اض ِري‬ ِ ‫=ح‬hazır
ِِ ‫ ْالحر‬..‫= ْالمس ِْج ِِد‬Mescid-i Haram’da
‫ام‬ ..

‫=واتَقوا‬sakının ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan


‫=واعْلموا‬ve bilin ki ‫ن‬
.. َِ ‫=أ‬gerçekten
..

َِ =Allah’ın ِ‫=شدِيد‬şiddetlidir
‫اّلل‬
ِِ ‫= ْال ِعقا‬cezası
‫ب‬
2.
197
,, ِ‫= ْالح ُّج‬Hac ِ‫=أ ْشهر‬aylardadır Hacc; bilinen ay- Haccın vakti bili- Hacc, bilinen Hac, belli aylarda
lar(da)dır. Kim nen aylardır. Kim o aylardır. Her ifa edilecektir. Her
ِ‫=م ْعلومات‬bilinen ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kim bu aylarda ihra- aylarda haccı eda- kim o aylarda kim o (aylar)da
ma girerek Haccı ya girişirse bilsin ki kendisine haccı ifa edecekse,
ِ‫=فرض‬farz ederse (kendisine) ,, ,,
kendine farz ha- hacda ne haremiy- haccı farz hac sırasında çirkin
le getirirse bilsin le yalnız kalmak, ederse; artık konuşmalardan,
َِ ‫=فِي ِه‬onda (o aylarda) ‫ج‬
‫ن‬ ,, ,, َِ ‫= ْالح‬haccı ki, Haccda fuhuş ne âdâb u şeraitin haccda kadına tüm yakışıksız dav-
söz söylemek, haricine çıkmak, yaklaşmak, ranışlardan ve
ِ‫رفث‬,,ِ‫=فَل‬kadına yaklaşmak yoktur ,, ,, küfürleşmek- ne de çekişmek günah işle- kavgadan kaçınıl-
kavga etmek ve yok. Hayra dair ne mek, tartışma malıdır. Her ne iyi-
ِ‫فسوق‬,,ِ‫=ول‬günaha sapmak yoktur ,, ,, her türlü günah işlerseniz Allah yoktur. Siz ne lik yaparsanız Allah
işlemek yoktur. onu bilir. Hem yol hayır yapar- onun farkındadır.
ِ‫ ِجدال‬,,ِ‫=ول‬kavga etmek yoktur ,, ,, Ne iyilik işlerse- için azık tedarik sanız, Allah Ve kendiniz için
niz Allah onu bi- edin, azığın en iyisi onu bilir. Bir hazırlıkta bulunan -
ِ‫ج‬ ِ ‫ ْالح‬,,‫=فِي‬hacda lir. de Allah korkusu- de azık edini- ama şüphesiz, tüm
dur. (Başkalarına niz. Şüphesiz hazırlıkların en gü-
‫ت ْفعلوا‬,,‫=وما‬yaptığınız ne varsa ,, ,, el açmaktan sa- ki, azığın en zeli, Allah'a karşı
kınmaktır). Ey dü- hayırlısı, tak- sorumluluk bilinci-
ِ‫خيْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬iyilikten ِ‫=ي ْعل ْمه‬onu bilir ,, şünür dimağı olan- vadır. Ey akıl ne sahip olmaktır.
lar, Bana isyandan sahibleri; Öyleyse Bana kar-
َِ =Allah
‫اّلل‬ sakının! Ben´den kor- şı sorumluluğunu-
kun. zun bilincinde olun,
‫=وتز َودوا‬yanınıza azık da alın ,, ,, ,,
siz ey derin kavra-
َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ِ‫=خيْر‬en hayırlısı
‫ن‬ ,,
yış sahipleri!

‫الزا ِِد‬َ =azığın ‫ى‬ َِٰ ‫=الت َ ْقو‬takvadır


ِِ ‫=واتَق‬benden sakının ‫=يا‬Ey
‫ون‬ ,,

ِِ ‫ ْاْل ْلبا‬,,‫=أو ِلي‬akıl sahipleri


‫ب‬ ,,

2. Rabbinizin lütuf Hac mevsimi tica- Rabbınızın (Bununla beraber),


198
.. ِ ‫=لي‬yoktur ‫=عليْك ِْم‬sizin için
‫ْس‬ ..
ve keremini is- ret için Rabbiniz- lutf-u keremini Rabbinizden (hac
ِ‫=جناح‬bir günah ..
temenizin hiçbir den tevfîk isteme- aramanızda esnasında) bir lütuf
sakıncası yoktur. nizde sizlere gü- bir günah yok- elde etmek için ça-
‫تبْتغوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬aramanızda Arafat´tan aşağı nah yok. Arafat'tan tur. Arafat´tan lışırsanız günah iş-
inince Meşar- ı boşandığınız za- geri döndüğü- lemiş olmazsınız.
ِ ً ‫=فض‬lütfunu ‫ر ِبك ِْم‬..‫ن‬
‫َْل‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizin Haram´da Allah´ı man Meş'ar-i Ha- nüz zaman, Arafat'tan kalaba-
anın. O sizi nasıl ram yakınında Al- Meş´ar-ı Ha- lıklar halinde dalga
‫=فإِذا‬zaman doğru yola iletti lah'ı anın. Hem ram´ın yanın- dalga indiğinizde,
ise siz de O´nu sizler dalâl içinde da Allah´ı zik- kutsal mahalde Al-
‫=أفضْت ِْم‬ayrılıp akın ettiğiniz .. anın. Zira O´nun iken O sizleri nasıl redin. O, sizi lah'ı anın ve O'nu,
..
yol göstermesin- doğru yola çıkar- hidayete ulaş- yolunuzu gerçek-
ِ‫عرفات‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Arafat’tan den önce, kuş- dıysa, sizler de tırdığı gibi, siz ten kaybetmişken
kusuz, sapıklar- Kendisini bu nime- de O´nu zik- size doğru yolu
‫=فا ْذكروا‬anın ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı dan idiniz. te karşı gelebile- redin. Nitekim gösteren bir İlah
cek bir şükran ile siz bundan olarak anın.
ِ‫= ِع ْند‬yanında anın. önce, sapık-
lardan idiniz.
ِِ ‫ ْالحر‬..‫= ْالم ْشع ِِر‬Meş’ar-i haram
‫ام‬ ..

ِ‫=وا ْذكروه‬O’nu anın ‫=كما‬gibi ..

‫=هداك ِْم‬sizi hidayet ettiği


.. ..

‫ك ْنت ِْم‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=وِإ‬idiniz


ِْ ‫= ِم‬O’ndan önce
‫ق ْب ِل ِِه‬..‫ن‬ ..

ِ‫الض َِالين‬..ِ‫=ل ِمن‬sapıklardan


2.
199
,, ِ‫=ث َم‬sonra ‫=أ ِفيضوا‬siz de akın edin Sonra insanların Herkesin boşandı- Sonra insanla- Ve dalga dalga iler-
,, ,,
dağıldığı yerden ğı yerden boşanın. rın döndüğü leyen öteki kalaba-
,,

ِ‫حيْث‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yerden ِ‫=أفاض‬akın ettiği siz de dağılın ve Ve Allah'tan gufran yerden siz de lıklarla birlikte siz
Allah´tan bağış- isteyin. Şüphe yok dönün. Ve Al- de ilerleyin ve Al-
,,

ِ‫=النَاس‬insanların lama dileyin. Hiç Allah'ın gufranı lah´tan mağfi- lah'tan günahları-
şüphesiz Allah büyük, rahmeti ge- ret dileyin. nıza mağfiret dile-
‫=واسْت ْغ ِفروا‬ve mağfiret dileyin bağışlayıcıdır, niştir.
,,
merhametlidir.
Şüphesiz ki yin: Doğrusu Allah,
,,
Allah Ga- çok affedicidir,
َِ =Allah’tan ‫ن‬
‫اّلل‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah fur´dur, Ra- rahmet kaynağıdır.
him´dir.
ِ‫=غفور‬Gafurdur ِ‫=ر ِحيم‬Rahimdir
2. Hacc ibadetini Haccınızın ibadet- Hacc ibadeti- İbadetinizi bitirdiği-
200
.. ‫=فإِذا‬zaman ‫=قضيْت ِْم‬bitirince bitirdiğinizde ata- lerini (erkânını = nizi bitirince; nizde, atalarınızı
‫=منا ِسكك ِْم‬ibadetlerinizi larınızı andığınız âdâbını) bitirince
gibi, hatta ondan vaktiyle babaları-
atalarınızı an-
dığınız gibi,
hatırladığınız gibi,
hatta daha güçlü
‫=فا ْذكروا‬anın ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı daha ısrarlı bir nızı andığınız gibi,
şekilde Allah´ı hatta ondan da zi-
hatta daha
kuvvetli bir
bir haykırışla Al-
lah'ı hatırla(maya
‫=ك ِذ ْك ِرك ِْم‬andığınız gibi ..
anın. Kimi insan- yade olarak Allah'ı
lar ´Ey Rabbi- anın. İnsanların
anışla Allah´ı
zikredin. İn-
devam ed)in! Çün-
kü öyle insanlar var
‫=آباءك ِْم‬atalarınızı ‫=أ ِْو‬veya miz, bize dünya- içinde öyleleri var sanlardan öy- ki, (sadece), Ey
da güzellik ver´ ki "Yâ Rabbe'l- lesi vardı ki; Rabbimiz! Bize bu
َ‫=أش ِد‬daha kuvvetli ِ‫= ِذ ْك ًرا‬bir anışla
.. .. derler. Böylesi- âlemîn, bizlere Ey Rabbımız, dünyada ver. diye
nin Ahirette hiç- dünyada ver!" di- bize dünyada dua ederler. Böyle-
ِ ِ َ‫الن‬..ِ‫=ف ِمن‬insanlardan ‫ن‬
‫اس‬ ِْ ‫=م‬kimi bir pay olmaz. yor da, âhiret için ver, der. Onun leri, ahiretin nimet-
nasip istemiyor. ahirette nasibi lerinden nasip
ِ‫=يقول‬der ‫=ربَنا‬Rabbimiz ("Yâ Rabbe'l- yoktur. alamayacaklardır.
âlemîn, bizlere
‫=آتِنا‬bize ver ‫الدُّ ْنيا‬..‫=فِي‬dünyada
.. dünyada ver!" di-
yor; onun âhiretten
ِ‫له‬..‫=ومِا‬onun yoktur .. nasibi yok.)

‫ ْاْل ِخرِِة‬..‫= ِفي‬ahirette


ِ‫خَلق‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir nasibi ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
2.
201
,, ِ‫و ِم ْنه ْم‬
=onlardan ِْ ‫م‬
‫ن‬
=kimi,,de
Kimi insanlar da
´Ey Rabbimiz,
Yine içlerinden öy-
leleri var ki: "Yâ
Kimi de; Ey
Rabbımız, bi-
Ama içlerinde öyle-
leri de var ki: Ey
ِ‫يقول‬=der ‫ربَنا‬
=Rabbimiz
bize dünyada da
güzellik ver, Ahi-
Rabbe'l-âlemîn
bizlere dünyada
ze dünyada
iyilik ver, ahi-
Rabbimiz! Bize bu
dünyada da iyilik
‫آتِنا‬
=bize,,ver ‫فِي الدُّ ْنيا‬
,, =dünyada,,da rette de güzellik
ver ve bizi Ce-
iyilik ver, âhirette
iyilik ver ve bizleri
rette de iyilik
ver ve bizi
ver, ahirette de ve
bizi ateşin azabın-
ً‫حسن ِة‬ =güzellik hennem ateşinin ateşin azâbından ateş azabın- dan koru! diye dua
azabından koru´ esirge!" diyorlar. dan koru, der. ederler.
ِِ‫وفِي ْاْل ِخرة‬
,, =ahirette,,de derler.

ً‫=حسن ِة‬güzellik ‫=وقِنا‬bizi koru ,,

ِ‫=عذاب‬azabından ‫ار‬ ِِ َ‫=الن‬ateş


2.
..
َٰ ‫=أ‬işte ‫=له ِْم‬onlara vardır
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ ..
İşte onların ka- İşte bunlara mu- İşte onların İşte bunlar, kazan-
202 zandıklarından kadder olan nasip kazandıkların- dıklarına karşılık
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬bir pay ..
payları vardır.
Allah´ın hesap-
isteyip kazandıkları dan nasibleri
ne ise O'ndandır. vardır. Ve Al-
(mutluluktan) nasip
alacak olanlardır.
ِ‫كسبوا‬..‫= ِم َما‬kazandıklarından laşması çok hız-
lıdır.
Allahu Zülcelâl'in lah hesabı ça-
muhasebesi ça- buk görendir.
Ve Allah hesabı
çok çabuk görendir
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=س ِريع‬çabuk görendir
‫اّلل‬ ..
buktur.

ِِ ‫= ْال ِحسا‬hesabı
‫ب‬
2.
203
,, ‫=وا ْذكروا‬anın ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı Sayılı günlerde Sayılı teşrik günleri Sayılı günler- Ve Allah'ı tayin
Allah´ın adını tekbir alın. Kendi- de Allah´ı zik- edilmiş belli günler
ِ‫أيَام‬,,‫=فِي‬günlerde ِ‫=م ْعدودات‬sayılı iki gün içinde na karşı gelmekten günde acele kim iki gün içinde
anın. Kim hemen leri Allah'ın rızası- redin. Kim iki de hatırlayın; her

ِْ ‫=فم‬kim
‫ن‬ dönerse bir gü- sakındıktan sonra ederse, ona acele ederse gü-
nahı yoktur. Kim ne ilk iki gün içinde günah yoktur. naha girmez, kim
ِ‫=تع َجل‬acele ederse (Mekke’ye dönmek i geri
,,
kalırsa da, Mina'dan Mekke'ye Kim de geri daha uzun kalırsa
,, ,,
günahtan koru- dönmekte isticâl kalırsa, ona o da Allah'a karşı
,,

çin) ‫ْن‬ ِِ ‫ي ْومي‬,,‫= ِفي‬iki gün içinde nanlar için, gü- eden, ne de üçün- günah yoktur. sorumluluğunun bi-
,, ,,
nahı yoktur. Al- cü günü kalan için Bu; takva sa- lincinde oldukça
ِ‫=فَل‬yoktur ِ‫= ِإثْم‬günah ‫=عل ْي ِِه‬ona lah´tan korkun günah yoktur. Al- hibi olanlar günaha girmemiş
ve bilin ki, hepi- lah'tan korkun ve içindir. Al- olur. O halde Al-
ِْ ‫=وم‬kim ِ‫=تأ َخر‬geri kalırsa
‫ن‬ niz O´nun huzu- haşrolup karşısına lah´tan korkun lah'a karşı sorum-
,,
runda biraraya çıkacağınızı ve bilin ki, luluğunuzun bilin-
ِ‫=فَل‬yoktur ِ‫= ِإثْم‬günah ‫=عل ْي ِِه‬ona da getirileceksiniz. yakînen bilin. şüphesiz siz, cinde olun ve so- ,,

O´nun huzu- nunda O'nun huzu-


ِِ ‫= ِلم‬kimse için ‫ى‬
‫ن‬ ,, َِٰ ‫=اتَق‬sakınan runda topla- runda toplanacağı-
nacaksınız. nızı bilin.
‫=واتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan
‫=واعْلموا‬ve bilin ki ,, ,,

‫=أنَك ِْم‬şüphesiz siz ,,

‫= ِإل ْي ِِه‬O’nun huzuruna


,,

ِ‫=تحْ شرون‬toplanacaksınız
2.
204
.. ِ‫اس‬ِ َ‫الن‬..ِ‫=و ِمن‬insanlardan Kimi insan var ki, Yâ Muhammed!
dünya hayatı ile İnsanların içinden
İnsanlardan İnsanlardan öylesi
öylesi vardır var ki, bu dünya
ِْ ‫=م‬kiminin
‫ن‬ ilgili konuşması öyleleri var ki:
hoşunuza gider Dünya maişetine
ki; dünya ha- hayatı hakkındaki
yatına dair sö- görüşleri senin ho-
ِ‫=ي ْع ِجبِك‬senin hoşuna gider .. ..
ve en amansız ait sözleri senin
düşman olduğu hoşuna gittikten
zü senin ho- şuna gider; (daha-
şuna gider. Ve sı) kalbindekilere
ِ‫=ق ْوله‬sözü ‫=فِي‬dair halde kalbindeki başka tutar da kal-
duyguların sa- binin hissiyatına
Allah´ı kalbin- Allah'ı şahit tutar,
de olana şahid üstelik tartışmada
ِ‫= ْالحياِة‬hayatına ‫=الدُّ ْنيا‬dünya mimi olduğuna Allah'ı şahit getirir.
Allah´ı şahit gös- Bununla beraber
tutar. Halbuki son derece ustadır.
o, düşmanla-
ِ‫=وي ْش ِهد‬şahid tutar ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı
.. terir. İslâm'ın en yaman rın en yama-
hasmıdır. nıdır.
‫ق ْل ِب ِِه‬..‫ ِفي‬..‫ما‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬kalbinde olana ..

ِ‫=وهو‬oysa o ُّ‫=أل ِد‬en azılısıdır


.. ..

ِِ ‫= ْال ِخص‬hasımların
‫ام‬
2.
205
,, ‫=و ِإذا‬zaman ‫ى‬ َِٰ َ‫=تول‬döndüğü İş başına geçin- Senin yanından Ve o, yanın- Ancak hakimiyeti
ce yeryüzünde dönünce (iş başına dan ayrılınca eline alır almaz
َِٰ ‫=سع‬çalışır
‫ى‬ kargaşa ve boz- geçince) yeryüzü- yeryüzünde yeryüzünde fesat
gunculuk çıkar- nü fesada vermek, fesad çıkar- çıkarmaya, (insa-
‫ض‬ ْ
ِ ِ ‫اْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde maya, ekini ve hem ekinin, hem maya, harsı nın) ürünü(nü) ve
nesli mahvetme- davarların kökünü ve nesli yok nesli(ni) yok etme-
‫فِيها‬,,ِ‫= ِلي ْف ِسد‬bozgunculuğa ye çalışır. Oysa kesmek için koşar etmeye çalışır. ye çalışır; Allah fe-
Allah kargaşa ve durur. Allahu Zül- Allah fesadı sadı sevmez.
ِ‫=وي ْه ِلك‬ve yok etmeğe ِ‫= ْالح ْرث‬ekin bozgunculuk çı- celâl ise fesada sevmez.
,, ,,
karmayı kesinlik- razı olmaz.
ِ‫=والنَسْل‬ve nesli ‫اّلل‬,, َِ ‫=و‬Allah le sevmez.

ُِّ‫ي ِحب‬,,ِ‫=ل‬sevmez
ِ‫= ْالفساد‬bozgunculuğu
2. Ona ´Allah´tan Ona "Allah'tan Ona; Allah´tan Kendisine ne za-
206
.. ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫= ِقيل‬dendiği ِ‫=له‬ona kork´ denilince kork!" denildiği kork, denilin- man Allah'a karşı
ِِ َ ‫=ات‬kork ‫اّلل‬
‫ق‬ َِ =Allah’tan günahları ile gu-
rurlanma damarı
zaman azamet-i
câhiliyyesi inadına
ce, gururu
kendisini gü-
sorumluluğunun bi-
lincinde ol! dense,
ِ‫=أخذتْه‬kendisini sürükler ..
kabarır. Böylesi
için Cehennem
kendini günaha
sevkeder. Onun
naha sürükler.
İşte ona ce-
yersiz gururu onu
günaha sevk eder:
ِ‫= ْال ِع َزة‬gururu ‫اْلثْ ِِم‬
ِ ْ ‫= ِب‬günaha yeterlidir. Orası
ne kötü bir barı-
hakkından cehen-
nem gelir ki ne kö-
hennem yeter.
O; ne kötü bir
Böylelerinin payına
cehennem düşe-
ِ‫=فحسْبه‬Artık ona yetişir .. .. naktır! tü bir döşektir! yataktır. cektir; ne kötü bir
konaklama yeridir
ِ‫=جهنَم‬cehennem ِ‫=ول ِبئْس‬ne kötü .. orası!

ِ‫= ْال ِمهاد‬bir yataktır o


.. ..

2.
207
,, ِ َ‫الن‬,,ِ‫=و ِمن‬insanlardan
ِ‫اس‬ Kimi insan da Sonra insanların İnsanlardan Ama insanlar ara-
var ki, benliğini içinden öyleleri var öylesi de var- sında öylesi de var
ِْ ‫=م‬öylesi var ki ‫=يش ِري‬satar
‫ن‬ ,, ْ,,
Allah´ın rızasını ki, Allah'ın rızasını dır ki; kendisi- ki, Allah'ın rızasını
kazanmaya dilediği için kalkar ni Allah´ın rı- kazanmak için
ْ
ِ‫=نفسه‬kendisini ِ‫=ا ْبتِغاء‬aramak için suz, Allah kulla- da
adar. Hiç kuşku- hayatını satar zasına satar. kendisini feda ,,
(kendini feda Ve Allah, kul- eder: Allah ise, kul-
ِِ ‫=م ْرضا‬rızasını ‫اّلل‬
‫ت‬ ِِ َ =Allah’ın rına karşı
şefkatlidir.
pek eder). Kullarına larına çok larına karşı daima
karşı Allah'ın rah- merhametlidir. şefkatlidir.
َِ ‫=و‬Allah da ِ‫=رءوف‬çok şefkatlidir
‫اّلل‬ ,, meti pâyânsızdır. ,,

‫=بِ ْال ِعبا ِِد‬kullar(ın)a


2. Ey müminler, bü- Ey iman edenler! Ey iman eden- Ey imana ermiş
208
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬ey tün varlığınız ile Hepiniz birden Al- ler; hep birden olanlar! Allah'a
‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬iman edenler ..
İslâm´a (barışa) lah'ın tâati harimi- barışa girin. kendinizi tam ola-
girin. Sakın Şey- ne girin! (Ahkâm-ı Şeytanın rak teslim edin ve
‫=ادْخلوا‬girin tanın izinden ilâhiyenin hepsine adımlarına
gitmeyin. Çünkü birden boyun uymayın.
şeytanın ardından
gitmeyin, zira o si-
‫الس ْل ِِم‬
ِ ..‫=فِي‬İslam’a (veya barışa) .. ..
o sizin apaçık eğin). Şeytanın iz- Çünkü O, sizi- zin apaçık düşma-
düşmanınızdır. lerinden yürümeyin niçin apaçık nınızdır.
ً‫=كافَ ِة‬hepiniz birlikte .. ki sizin açıktan bri düşmandır.
hasmınızdır.
‫تت َ ِبعوا‬..ِ‫=ول‬izlemeyin
ِِ ‫=خطوا‬adımlarını
‫ت‬
ِِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫=ال‬şeytanın ِ‫= ِإنَه‬çünkü o ..

‫=لك ِْم‬size ِ‫=عدو‬düşmandır


ِ‫=مبِين‬apaçık
2.
209
,, ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ‫=زل ْلت ِْم‬kayarsanız Size apaçık delil- Yok, sizlere gelen Size apaçık Ve eğer hakikatin
ler geldikten bu kadar sarih deliller geldik- bütün delilleri size
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra sonra yine sür- âyetlerden sonra ten sonra yine geldikten sonra tö-
çerseniz, ayağı- yine hataya düşer- kayarsanız; bi- kezlerseniz, bilin ki,
ِ‫جاءتْكم‬,,‫=ما‬size geldikten nız kayarsa bilin seniz, iyi bilin ki Al- lin ki Allah,
,,
ki Allah her za- lahu Zülcelâl azîz- şüphesiz
Allah kudret ve
hikmet sahibidir.
ِ‫= ْالبيِنات‬açık deliller ‫=فاعْلموا‬bilin ki man
,,
üstündür ve dir, hakîmdir.
hikmet sahibidir.
Aziz´dir. Ha-
kim´dir.
,,

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=ع ِزيز‬daima üstündür ,,

ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir


,, ,, ,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
2.
210
.. ِ‫ي ْنظرونِ ه ْل‬
=mi =gözlüyorlar
Acaba onlar bu- Bunlar, Allah'ın Onlar; Allah´ın Bu insanlar, Al-
lut gölgeleri ara- azâbıyla melekle- buluttan göl- lah'ın, Kendisini
ِ‫ن يأْتِيهم‬ َِ ِ‫إ‬
ِْ ‫ل أ‬
.. .. =gelmesini =Allah’ın ِ‫اّلل‬
sından Allah´ın rin bulut karanlıkla- geler içinde, bulutların gölgeleri
ve meleklerin te- rı içinde kendi
َ
meleklerle bir- arasında melekler-
ِ‫فِِي ظلل‬
.. =gölgeler..içinde pelerine inmesini üzerlerine gelme-
ve böylece işin sinden ve emr-i
likte kendileri- le birlikte olanlara
ne geliverme- göstermesini mi
ِِ ‫ِمنِ ْالغم‬
‫ام‬ .. =buluttan bitirilmesini mi ilâhînin yerini bul- sini ve işlerini bekliyorlar? Ama (o
bekliyorlar? Oy- masından başka bitirivermesini zaman) her şeye
ِ‫و ْالمَلئِكة‬ =ve..meleklerin sa bütün işlerin bir şey beklemiyor- mi bekliyorlar? karar verilmiş ve
çözümü Allah´a lar. Bilsinler ki bü- Halbuki bütün her şey Allah'a
ِ‫ضي‬ ِ ‫وق‬
=ve..bitirilmesini =işin götürülecektir. tün umurun ِ‫ْاْل ْمر‬
işler Allah´a döndürülmüş olur-
(şuûnun) dönüp döndürülür. du.
ِ‫اّلل‬َِ ‫و ِإلى‬
.. =halbuki..Allah’a geleceği, ancak Al-
lah'tır.
ِ‫ت ْرجع‬
=döndürülür

ِ‫= ْاْلمور‬bütün işler ..

2.
211
,, ِ‫=س ْل‬sor ‫=بِنِي‬oğullarına İsrailoğulları´na Ya Muhammed!
sor; kendilerine Benî İsrail'e sor:
Sor İsrailoğul- İsrail oğullarına
ları´na, onlara sor; Onlara nice
ِ‫= ِإسْرائِيل‬İsrail ‫=ك ِْم‬nice nice açık ayetler, Sarih âyetlerimiz-
deliller sunduk. den onlara neler
nice açık ayet- açık mesajlar ver-
ler verdik. dik! Kim Allah'ın
‫=آتيْناه ِْم‬onlara verdik ,,
Kim Allah´ın ni- göndermedik! Kim
meti kendisine Allah'ın böyle ken-
Kim, kendisine kutlu mesajlarını
gelen Allah´ın kendisine ulaştık-
ِ‫آية‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ayetlerden ِ‫=بيِنة‬açık geldikten sonra disine gelmiş ni-
onu değiştirirse metini sonradan
nimetini değiş- tan sonra değişti-
tirirse, şüphe- rirse bilsin ki Allah
ِْ ‫=وم‬kim ‫ِل‬
‫ن‬ ِْ ‫=يبد‬değiştirirse hiç kuşkusuz Al- değiştirirse, bilsin siz Allah´ın karşılık vermede
lah´ın azabı pek ki Allah'ın azâbı cezası pek şiddetlidir!
ِ‫=نِ ْعمة‬nimetini ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ağırdır. yamandır. şiddetlidir.

‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬sonra ِ‫جاءتْه‬,,‫=ما‬geldikten


َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’ın
ِ‫=شدِيد‬çetindir ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِعقا‬cezası
2. Dünya hayatı Küfre sapmış kim- Küfredenlere Hakikati inkara
212
.. ِ ‫=ز ِي‬süslü gösterildi
‫ن‬ ..
kâfirlere cazip selere dünya haya- dünya hayatı şartlanmış olanlara
‫كفروا‬..ِ‫= ِللَذِين‬inkâr edenlere ..
görünür. Bunlar tı cazibeli göründü pek süslendi. (yalnız) bu dünya
müminler ile alay de iman edenlerle Ve onlar, iman hayatı güzel görü-
ِ‫= ْالحياة‬hayatı ‫=الدُّ ْنيا‬dünya ederler. Oysa Al- eğleniyorlar. Hal- edenlerden nür. Bu nedenle,
lah´ın azabından buki Allah'tan kor- kimiyle eğleni- imana ermişlerle
ِ‫=ويسْخرون‬alay ederler ..
sakınanlar, Kı- kan o mü'minler yorlar. Halbuki alay ederler; ama
yamet günü, kıyamet günü ken- takvaya eren- Kıyamet Günü Al-
ِ‫آمن ا‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫= ِمن‬inananlarla
‫وا‬ kâfirlerden üstün dilerinin üstünde ler kıyamet lah'a karşı sorum-
konumdadırlar. bulunacak. Allah gününde onla- luluk bilinci duyan-
ِ‫=والَذِين‬oysa ‫=اتَق ْوا‬takva sahipleri .. Allah dilediğine dilediğine hesapsız rın üstündedir- lar onlardan daha
hesapsız olarak nimetler verir. ler. Allah, di- üstün (bir konum-
‫=ف ْوقه ِْم‬onlardan üstündürler .. rızık verir. lediğine he- da) olacaklardır.
sabsız rızık Ve Allah, dilediğine
ِ‫=ي ْوم‬gününde ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet verir. hesapsız rızık ve-
rir.
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ي ْرزق‬rızık verir
‫اّلل‬ ..

ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine
ِ‫ ِحساب‬..‫ْر‬ِِ ‫=بِغي‬hesapsız
2.
213
,, ِ ‫=ك‬idi ِ‫=النَاس‬insanlar
‫ان‬ İnsanlar tek bir İnsanlar tek üm- İnsanlar bir Bütün insanlık bir
ümmetti. Allah metti. Ayrılmaları tek ümmetti. zamanlar tek bir
ً‫=أ َم ِة‬ümmet ً ‫احدِة‬ ِ ‫=و‬bir tek müjdeleyici ve üzerine Allahu Zül- Allah müjdele- topluluktu; (sonra
,,
korkutucu pey- celâl hem rahmeti- yici ve korku- ihtilafa düşmeye
ِ‫=فبعث‬sonra gönderdi ‫اّلل‬ ,, َِ =Allah gamberler gön- nin müjdecileri, tucu peygam- başladılar), bunun
derdi ve onlarla hem azâbının ha- berler gönder- üzerine Allah, müj-
ِ‫=النَبِ ِيين‬peygamberleri beraber insanla- bercileri olarak
rın ihtilafa düş- peygamberler
di ve onlarla deci ve uyarıcı ola-
beraber insan- rak peygamberler
ِ‫=مب ِش ِرين‬müjdeciler tükleri şeylerde, gönderdi. Sonra, ların ihtilafa gönderdi ve onlar
aralarında hü- insanların ayrıldık- düştükleri şey- aracılığıyla hakikati
ِ‫=وم ْنذ ِِرين‬ve uyarıcılar olarak ,, küm vermeleri ları yerler için ara- lerde araların- ortaya seren va-
,,
için hak kitaplar larında hakem ol- da hüküm hiy(ler) bahşetti ki,
ِ‫=وأ ْنزل‬indirdi ِ‫=معهم‬onlarla beraber indirdi. Halbuki sun diye o pey- vermeleri için bununla insanların
,,
kendilerine apa- gamberlere hak Ki- hak kitablar farklı görüşler
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬hak olarak çık deliller gel- tabını indirdi. Bu- indirdi. Halbu- edinmeye başla-
,,

dikten sonra ara- nunla beraber ki kitab veril- dıkları her konuda
ِ‫= ِليحْ كم‬hükmetmek üzere larındaki ihtiras- başkaları değil,
,, miş olanlar, karar verebilsin.
tan dolayı ihtilafa yalnız o Kitap gön- kendilerinde Buna rağmen,
ِ‫=بيْن‬arasında ‫اس‬ ِ ِ َ‫=الن‬insanlar düşenler de, o derilen kimselerdi açık deliller kendilerine hakika-
ْ ,,‫=فِيما‬anlaşmazlığa düştü kendilerine
‫فِي ِِه‬,,‫اختلفوا‬ verilenlerden
kitap ki kendilerine bu geldikten son- tin bütün kanıtları
kadar sarih muci- ra aralarındaki geldikten sonra
,,

kleri,,konularda başkası değildir. zeler gelmişken ihtirastan do- aralarındaki kıs-


İşte Allah, kendi birbirlerini çeke- layı ihtilafa kançlıktan dolayı
ِ ‫اختل‬
‫ف‬ ,, ْ ‫وما‬
=anlaşmazlığa,,düştü(ler) iradesiyle iman memek yüzünden, düştüler. İşte onun anlamı hak-
edenleri, üzerin- onda ihtilâfa düştü- Allah; kendi kında ihtilafa dü-
‫فِي ِِه‬
=o(Kitap,,hakkı)nda de ittifaka düş- ler. Allahu Zülcelâl izniyle, iman şenler bizzat bu
ِ‫ل الَذِينِ أوتوه‬
,, َِ ‫ِإ‬ tükleri hakka
,, =kendilerine,,(Kitap),,ve ulaştırdı. Allah
de iman edenlere edenleri, üze-
diğerlerinin ihtilâf rinde ihtilafa
(vahy)in tevdi edil-
diği aynı insanlardı.
rilmiş,,olanlar ,, =sonra ‫ن ب ْع ِِد‬ ِْ ‫ِم‬
dilediğini doğru
yola ulaştırır.
eylediği hakkı ira- düştükleri
de-i ilâhiyyesiyle Hakka ulaştır-
Ancak Allah, insan-
ları, kendi iradesiy-
ِ‫جاءتْهم‬,,‫=ما‬kendilerine geldikten ,,
buldurdu. Allahu dı. Allah dile-
Zülcelâl dilediğini diğini doğru
le, üzerinde ihtilafa
düştükleri hakikate
ِ‫= ْالبيِنات‬açık deliller ,,
doğru yola çıkarır. yola ulaştırır. sevk etti; çünkü Al-
lah, (ulaşmak) iste-
‫=ب ْغيًا‬sırf kıskançlıktan ötürü
,, ,,
yeni doğru yola
ulaştırır.
‫=بيْنه ِْم‬aralarındaki
‫=فهدى‬bunun üzerine iletti ‫اّلل‬ ,, َِ =Allah ,,

‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬iman edenleri ,,

‫اختلفوا‬ ْ ,,‫= ِلما‬ayrılığa düştükleri ,,

‫=فِي ِِه‬kendisinde ‫ق‬ ِِ ‫ ْالح‬,,ِ‫= ِمن‬gerçeğe


‫=بِإ ِ ْذنِ ِِه‬kendi izniyle ‫اّلل‬
,, َِ ‫=و‬Allah
‫=ي ْهدِي‬iletir ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini
ِ‫صراط‬ ِ ,,‫ى‬
َِٰ ‫=إِل‬yola ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru ,,

2. Acaba sizden Yoksa sizler ken- Yoksa siz; (Ama), sizden önce
214
.. ِ‫=أ ْم‬yoksa ‫=ح ِسبْت ِْم‬sandınız öncekilerin baş- dinizden evvel ge- sizden önce gelip geçen (mü-
‫تدْخلوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬gireceğinizi mi larına gelenlerin çen ümmetlerin
..
geçenlerin du- min)ler gibi sıkıntı
benzeri sizin de hâli daha başınıza rumu başınıza çekmeden cennete
ِ‫= ْالجنَة‬cennete başınıza gel- gelmemişken, gelmeden girebileceğinizi mi
meksizin, kolay- cennete gireceği- cennete giri- zannediyorsunuz?
‫يأْتِك ِْم‬..‫=ول َما‬başınıza gelmeden ca Cennet´e gi- nizi mi zannettiniz? vereceğinizi Onların başına öy-
receğinizi mi
..
Onlar fecaatin, mi sandınız? le ezici sıkıntılar ve
ِ‫=مثل‬durumu ‫خل ْوا‬..ِ‫=الَذِين‬geçenlerin sandınız? Onlar musibetin derece- Onlara öyle katlanılmaz darlık-
öylesine ağır sı- sini görmüşlerdi ki, yoksulluk, öyle lar geldi ki ve öyle-
‫ق ْب ِلك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizden önce kıntılara ve zor- peygamber de,
.. sıkıntı gelmiş sine sarsıldılar ki,
luklara uğradılar, onunla beraber ve sarsıntıya müminlerle birlikte
ِ‫ستْهم‬ َ ‫=م‬Onlara dokunmuştu .. öylesine sarsıldı- iman edenler de uğramışlardı Elçi de: Allah'ın
lar ki, peygam- "Allah'ın yardımı ki, nihayet yardımı ne zaman
ِ‫= ْالبأْساء‬sıkıntı berleri ile çevre- daha ne zaman?" Peygamber ve gelecek? diye fer-
sindeki inanmış- diyecek kadar sar- beraberindeki yat ediyordu. Gö-
ِ‫=والض ََراء‬ve yoksulluk .. lar; Allah´ın yar- sılmışlardı. Sakın mü´minler: Al- zünüzü açın, Al-
dımı ne zaman ümidinizi kesme- lah´ın yardımı lah'ın yardımı (da-
‫=وز ْل ِزلوا‬ve sarsılmışlardı ki
.. gelecek?» dedi- yin, Allah'ın yardı- ne zaman? di- ima) yakındır!
..

ler. İyi bilin ki, Al- mı şüphe yok ki yordu. Bilesi-


َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ِ‫=يقول‬diyorlardı
‫ى‬ lah´ın yardımı pek yakın. niz ki, Allah´ın
yakındır. yardımı pek
ِ‫الرسول‬ َ =peygamber yakındır.
َ
‫آمنوا‬..ِ‫=والذِين‬ve inananlar ..

ِ‫=معه‬onunla birlikte ‫ى‬


.. َِٰ ‫=مت‬ne zaman ..

ِ‫صر‬ ْ ‫=ن‬yardımı ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın


ِ‫=أل‬İyi bilin ki ‫ن‬
.. .. َِ ِ‫=إ‬şüphesiz
ِ‫صر‬ ْ ‫=ن‬yardımı ِ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın
ِ‫=ق ِريب‬yakındır
2.
215
ِ ‫=يسْألون‬sana soruyorlar ‫=ماذا‬ne Sana
‫ك‬
,,
(Allah yo- Yâ Muhammed!
,,
lunda) ne harca- Allah yolunda ne
Sana, ne infak
edeceklerini
Başkaları için ne
harcayacaklarını
ِ‫(=ي ْن ِفقون‬Allah yolunda) harcayacaklarını yacaklarını
,,
so- vereceklerini sana
rarlar. De ki;
,,
soruyorlar. Onlara
soruyorlar. De
ki: Hayırdan
sana soruyorlar.
De ki: İyilik/hayır
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ق ْل‬
=De,,ki ‫ما أ ْنف ْقت ِْم‬
,, =vereceğiniz,,şey
«Vereceğiniz de ki: "Hayr olarak her ne infak umarak yapacağı-
mal (hayır) ana- ne verirseniz ana- ederseniz, nız harcama, (ön-
ِ‫ن خيْر‬
,, ِْ ‫ِم‬
=hayırdan ِِ ‫ف ِل ْلوا ِلدي‬
‫ْن‬ =ana-
baba, yakın ak- larınıza, babaları- babanın, ak- ce) ebeveyninize,
rabalar, yetimler, nıza, en yakın hı- rabanın, ye- yakın akrabanıza,
baba,,içindir ِ‫و ْاْل ْقربِين‬
=ve,,yakınlar yoksullar ve yol- sımlarınıza, öksüz- timlerin, yok- yetime, muhtaca
da kalmışlar lere, bîçârelere, sulların, yolcu- ve yolcuya aittir;
َِٰ ‫و ْاليتام‬
‫ى‬ =ve,,öksüzler içindir. Hiç şüp- yolda kalmışlara ların hakkıdır. her ne iyilik yapar-
hesiz Allah yap- verin. Hem hayr Ve her ne ha- sanız mutlaka Al-
ِِ ‫و ْالمسا ِك‬
‫ين‬ =yoksullar tığınız her hayrı olarak ne işlerse- yır işlerseniz, lah onu çok iyi bilir.
bilir.» niz bilin ki Allah şüphesiz ki Al-
ِِ ‫سبِي‬
‫ل‬ َ ‫ْن ال‬
,, ِِ ‫واب‬
=ve,,yolda,,kalmış(lar) onu bilir." lah, onu bilir.

‫ت ْفعلوا‬,,‫=وما‬ve ne yaparsanız ,, ,,

ِ‫خيْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hayırdan ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬muhakkak


َِ =Allah ‫= ِب ِِه‬onunla birlikte
‫اّلل‬ ,,

ِ‫=ع ِليم‬bilir
2.
216
.. ِ ِ‫=كت‬yazıldı (farz kılındı) ِ‫=عليْكم‬size Savaş,
‫ب‬ ..
hoşunu- Ey mü'minler! Üze- Hoşunuza
..
Hoşunuza gitmese
za giden bir iş rinize cihad farz gitmediği hal- de savaşmak size
ِ‫= ْال ِقتال‬savaş ِ‫=وهو‬halbuki o olmadığı halde buyuruldu. O ise de, savaşı farz kılındı; müm-
size farz kılındı. sizlere sevimsiz üzerinize farz kündür ki nefret et-
..

ِ‫=ك ْره‬hoşunuza gitmez ‫=لك ِْم‬sizin Bazan hoşunuza gelir. Bununla be- kılınmıştır. Bir tiğiniz bir şey sizin
..
gitmeyen birşey raber sizler bir şey hoşunuza için iyi olabilir ve
َِٰ ‫=وعس‬olur ki bazen
‫ى‬ ..
hakkınızda ha- şeyden hoşlanma- gitmediği hal- yine mümkündür ki
..
yırlı olabilir, buna yabilirsiniz ki hak- de sizin için hoşlandığınız bir
‫ت ْكرهوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬hoşlanmadığınız karşılık hoşunu- kınızda o en iyisi- hayırlı olabilir. şey de sizin için
za giden birşey dir. Bir şeyi de se- Bir şey de ho- kötü olabilir: Allah
‫=ش ْيئًا‬bir şey ِ‫خيْر‬..ِ‫=وهو‬hayırlıdır de hakkınızda vebilirsiniz ki hak- şunuza gittiği bilir, ama siz bil-
..
kötü olabilir. Al- kınızda o en fena- halde sizin için mezsiniz.
‫=لك ِْم‬sizin için ‫ى‬
.. َِٰ ‫=وعس‬ve olur ki lah bilir, fakat siz sıdır. Doğrusunu kötü olabilir. .. ..
bilmezsiniz. Allah bilir. Sizler bi- Allah bilir, siz
‫ت ِحبُّوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬hoşlandığınız lemezsiniz. bilmesziniz.

‫=ش ْيئًا‬bir şey de ِ‫شر‬..ِ‫=وهو‬kötüdür


.. ..

‫=لك ِْم‬sizin için ‫اّلل‬


.. َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ي ْعلم‬bilir
‫=وأ ْنت ِْم‬siz ise ِ‫ت ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmezsiniz
..

2. Sana haram Yâ Muhammed, Sana haram Sana saldırmazlık


217
,, ِ ‫=يسْألون‬sana soruyorlar
‫ك‬ ,,
olan ayı ve o senden haram aydan ve on- örfünün geçerli ay-
‫ش ْه ِِر‬ َ ‫ال‬,,‫ن‬ِِ ‫=ع‬ayında ‫ام‬ ْ
ِِ ‫=الحر‬haram etmeyi soruyor- lerle harbi soruyor- da
ayda muharebe olan ayda müşrik- savaştan da savaşmanın
soruyorlar. De hükmünü soruyor-
‫فِي ِِه‬,,ِ‫=قِتال‬savaşmaktan ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki lar. De ki: “O ay- lar. Kendilerine
da muharebe söyle: "O ayda
ki: O ayda sa- lar. De ki: O ayda
vaşmak; bü- savaşmak çirkin bir
,,

ِ‫=قِتال‬savaş ‫=فِي ِِه‬O (aylar)da etmek, büyük bir harp büyük günah yük bir günah- şeydir; ancak in-
,,
günahtır. Fakat; olmakla beraber, tır. Fakat in- sanları Allah yo-
ِ‫=ك ِبير‬büyük bir günahtır ,, ,, insanları Allah insanları Allah'ın sanları Allah lundan çevirmek,
yolundan men yolundan çevir- yolundan alı- O'nu inkar etmek
ِ‫=وصد‬ve alıkoymak ,, etmek ve onu mek, Allah'ı tanı- koymak ve ve Mescid-i Ha-
inkar eylemek, mamak, Mescid-i O´nu inkar ram(a girmekten
ِِ ‫سبِي‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan ‫اّلل‬ َِِ =Allah Mescid-i Ha- Haram'a gelenleri etmek, Mes- onları men etmek)
ram’a gitmeleri- koymamak, yerlile- cid-i Haram´a ve halkını oradan
ِ‫=وك ْفر‬ve inkâr etmek ‫=بِ ِِه‬O’nu
,, ,, ne engel olmak, ri oradan sürmek gitmelerine sürmek, (bütün
onun ehlini ora- Allah'ın yanında engel olmak, bunlar) Allah katın-
ِِ ‫ ْالحر‬,,‫=و ْالمس ِْج ِِد‬ve Mescid-
‫ام‬ dan çıkarmaksa ondan büyük ve şu onun ehlini
,, da daha da kötü-
Allah katında fitne katilden ya- oradan çıkar- dür, çünkü zulüm
,, i Haram’dan ِ‫خراج‬ ْ ِ‫=وإ‬sürüp çıkarmak daha büyük gü- mandır. Hem on- mak Allah ka- ve baskı öldürmek- ,,

nahtır. Fitne, ka- lar, güçleri yeterse tında daha ten daha korkunç-
‫=أ ْه ِل ِِه‬halkını ِ‫= ِم ْنه‬ondan (Mekke’den) tilden de beter- dininizden dön- büyük günah- tur. (Düşmanları- ,,

ِ‫=أ ْكبر‬daha büyük bir günahtır


,, ,,
dir. Kafirlerin dürmek için sizinle tır. Fitne, ka- nız) güçleri yeter-
güçleri yetse, si- muharebeden bir tilden de be- se, inancınızdan
,,

ِ‫= ِع ْند‬yanında ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah zi dininizden zaman geri dur- terdir. Kafirle- döndürünceye ka-
döndürünceye mazlar. Ve içiniz- rin güçleri yet- dar sizinle savaş-
ِ‫=و ْال ِفتْنة‬ve fitne
,,
kadar sizinle sa- den kimler dinin- se, sizi dini- maktan vazgeçme-
vaşa devam den döner de kâfir nizden döndü- yeceklerdir. Ama
ْ
ِ‫=أكبر‬daha büyük(bir günah)tır
,,
ederler.
,,
Sizden olarak can verirse rünceye kadar sizden biri imanın-
her kim dininden işte onların bütün sizinle savaşa dan döner ve haki-
ِِ ْ‫ ْالقت‬,,ِ‫= ِمن‬öldürmekten
‫ل‬ döner de kafir işledikleri hayır devam eder- kati inkar eden biri
olarak ölürse, dünyada heder, ler. Sizden her olarak ölürse, böy-
ِ‫يزالون‬,,ِ‫=ول‬vazgeçmezler onların yaptığı âhirette heder. İşte kim dininden le birinin yapıp et-
ameller dünyada onlar cehennem dönerde kafir tikleri bu dünyada
‫=يقاتِلونكِ ِْم‬sizinle savaşmaktan ,, da ahirette de ehli ki ebediyen olarak ölürse; da, öteki dünyada
boşa gitmiştir. orada kalacaklar. onların yaptığı da boşa gidecektir;
َِٰ َ ‫=حت‬kadar
‫ى‬ Ve onlar Cehen- ameller dün- işte böyleleri içinde
nem ehlidirler. yada da, ahi- yaşayıp kalacakları
‫=يردُّوك ِْم‬sizi döndürünceye
,, Onlar orada rette de boşa ateşe mahkum
ebedi kalacak- gitmiştir. Ve kimselerdir.
‫دِي ِنك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬dininizden lardır. onlar, cehen-
nem ehlidirler.
ِ‫اسْتطاعوا‬,,‫ن‬ ِِ ‫= ِإ‬eğer güçleri yetse ,, Orada temelli ,,

kalacaklardır.
ِْ ‫=وم‬kim ‫=ي ْرت ِد ِْد‬döner
‫ن‬
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫دِينِ ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬dininden
ِْ ‫=فيم‬ve ölürse
‫ت‬ ,,

ِ‫كافِر‬,,ِ‫=وهو‬kâfir olarak ِ‫ولئِك‬ ,,


َٰ ‫=فأ‬işte
ِْ ‫=ح ِبط‬boşa çıkmıştır
‫ت‬ ,,

‫=أعْماله ِْم‬onların bütün yaptıkları ,, ,,

‫الدُّ ْنيا‬,,‫=فِي‬dünyada da ,,

‫=و ْاْل ِخر ِِة‬ahirette de ,,

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=وأ‬ve onlar ِ‫صحاب‬


,, ْ ‫=أ‬halkıdır
ِِ َ‫=الن‬ateş ‫=ه ِْم‬ve onlar ‫=فِيها‬orada
‫ار‬ ,,

ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır ,,

2.
218
.. ِ‫=إِ َن‬muhakkak Onlar ki, iman
ettiler, yurtların-
İman edenlerle Al-
lah yolunda muha-
Muhakkak ki, Şüphe yok ki, ima-
iman edenler, na ermiş olanlar,
‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬iman edenler ..
dan göç ettiler
ve Allah yolunda
cir ve mücahid
olanlar yok mu, iş-
hicret edip de zulüm ve kötülük
Allah yolunda diyarından uzakla-
‫هاجروا‬..ِ‫=والَذِين‬ve hicret edenler .. ..
savaştılar. İşte
onlar Allah´ın
te bunlar şüphe
yok ki Allah'ın
savaşanlar; iş- şanlar ve Allah yo-
te onlar Al- lunda üstün gayret
‫=وجاهدوا‬ve cihat edenler .. ..
rahmetini umar-
lar. Hiç şüphesiz
rahmetini ümit
edebilirler. Allah'ın
lah´ın rahme- gösterenler, işte
tini umarlar. (ancak) onlar Al-
ِِ ‫سبِي‬..‫= ِفي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah Allah günahları gufranı ise geniş, Allah; Ga- lah'ın rahmetini
bağışlar ve O rahmeti engindir. fur´dur, Ra- umabilirler: Allah
ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar ِ‫=ي ْرجون‬umarlar
.. merhametlidir. him´dir. çok affedicidir,
rahmet kaynağıdır.
ِ‫=رحْ مت‬rahmetini ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=غفور‬çok bağışlayan
‫اّلل‬ ..

ِ‫=ر ِحيم‬çok merhamet edendir


.. ..

2. Sana içki ve ku- Yâ Muhammed! Sana içkiden Sana, sarhoşluk


219
,, ِ ‫=يسْألون‬sana soruyorlar
‫ك‬ ,,
mar hakkında Senden şarap ile ve kumardan veren şeyler ve
‫الخ ْم ِِر‬,,‫ن‬ ْ ِِ ‫=ع‬şaraptan soru sorarlar. De kumarı soruyorlar. soruyorlar. De şans oyunları hak-
ki; Onların iki- Kendilerine söyle: ki: İkisinde de kında sorarlar. De
ْ
‫=والمِْي ِس ِِر‬ve kumardan ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki sinde
,,
de büyük "Şu ikisinde hem hem büyük ki: Onların her iki- ,,
günah vardır. İn- büyük günah, hem günah, hem sinde de hem bü-
‫=فِي ِهما‬o ikisinde vardır ِ‫=إِثْم‬günah sanlara
,, ,,
bazı ya- insanlar için ka- de insanlar yük bir kötülük hem
rarları varsa da zançlar var. Bu- için faydalar de insanlar için ba-
ِ‫=كبِير‬büyük ِ‫=ومنافِع‬ve bazı yararlar günahları yarar- nunla beraber gü- vardır. Günah- zı yararlar vardır; ,, ,,
larından büyük- nahları kazançla- ları ise fayda- ancak yol açtıkları
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlar için
‫اس‬ tür. Sana Allah rından daha bü- larından daha kötülük, sağladıkla-
,,
yolunda ne ve- yük." Bir de sen- büyüktür. Ve rı yararlardan daha
‫=وإِثْمهما‬fakat onların günahı receklerini sorar- den Allah yolunda sana ne infak büyüktür. (Allah yo-
,, ,,
lar. De ki; «ihti- ne, vereceklerini edeceklerini lunda) neyi harca-
ِ‫=أ ْكبر‬daha büyüktür ,, yaçlarınızdan ar- soruyorlar. Onlara soruyorlar. De yacaklarını sana
takalanını ve- şöyle de: "Kolaylık- ki: İhtiyaçları- sorarlar. De ki:
ِ‫ن ْف ِع ِهما‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yararından rin!» Allah size la verebileceğini- nızdan artanı. O'nun için ayırabi-
ayetlerini bu şe- zi". İşte hem dün- Düşünesiniz leceğiniz her şeyi.
ِ‫=ويسْألونك‬ve sana soruyorlar kilde açıklıyor ki yanızı, hem âhire- diye Allah size Böylece Allah me-
,, ,,

düşünesiniz. tinizi düşünmeniz ayetlerini böy- sajlarını size açık-


‫=ماذا‬ne ِ‫=ي ْن ِفقون‬infak edeceklerini için Allahu Zülcelâl le açıklıyor. lıyor ki tefekkür
,,

âyetlerini sizlere edesiniz.


ِِ ‫=ق‬de ki
‫ل‬ ,,
böylece sarih ola-
ِ‫= ْالع ْفو‬Af (ihtiyaçlarınızdan fazlasını)
,,
rak bildiriyor.
,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬böyle ِ‫=يبيِن‬açıklıyor


َِ =Allah ِ‫=لكم‬size ‫ت‬
‫اّلل‬ ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri
‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=تتف َكرون‬düşünürsünüz
2.
220
.. ‫الدُّ ْنيا‬..‫=فِي‬dünya hakkında ..
Sana yetimler Yâ Muhammed! Dünya ve ahi-
hakkında soru Sana yetimler için ret konusun-
Bu dünya ve ahiret
hakkında, yetim-
‫=و ْاْل ِخر ِِة‬ve ahiret ..
sorarlar. De ki; de soruyorlar. On- da. Ve sana
Onların durumla- lara de ki: Vaziyet- yetimlerden
ler(e nasıl davranı-
lacağı) hakkında
ِ‫=ويسْألونك‬ve sana soruyorlar .. ..
rını düzeltmek lerini ıslaha çalış- soruyorlar. De
hayırlı bir iştir. mak işlerine ka- ki: Onlar için
sana sorarlar. De
ki: Onların durum-
َِٰ ‫ ْاليتام‬..‫ن‬
‫ى‬ ِِ ‫=ع‬öksüzlerden ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ..
Eğer kendileriyle rışmamaktan daha islahta bulun-
birarada yaşı- iyidir. Kendileriyle mak hayırlıdır.
larını düzeltmek en
hayırlı durumdur.
ِ‫صَلح‬ ْ ‫= ِإ‬ıslah etmek .. yorsanız, onlar ihtilâtta bulunursa- Eğer kendile- Ve onların hayatla-
artık kardeşleri- nız (kendileriyle riyle bir arada rını paylaşırsanız
‫=له ِْم‬onları(n durumlarını)
.. nizdir. Allah ki- karâbet peydâ yaşarsanız, (unutmayın ki) on-
min işleri bozucu ederseniz) zaten onlar sizin lar sizin kardeşleri-
ِ‫=خيْر‬hayırlıdır ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer ve kimin düzeltici din kardeşleriniz- kardeşleriniz- nizdir. Zira Allah,
olduğunu iyi bilir. dir. Allah yetimlerin dir. Allah; bozgunculuk ya-
‫=تخا ِلطوه ِْم‬onlara karışırsanız .. Eğer Allah dile- arasına fesad için bozguncularla panları, düzeltme-
seydi, sizi zora girenle ıslah için islahçı olanları ye çalışanlardan
‫=فإ ِ ْخوانك ِْم‬sizin kardeşlerinizdir .. koşardı. Hiç gireni birbirinden bilir. Eğer Al- ayırt etmesini bilir.
şüphesiz Allah ayırır. Allah dile- lah dileseydi; Ve Allah dileseydi,
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ي ْعلم‬ayırır
‫اّلل‬ üstündür ve seydi sizleri ağır sizi muhakkak taşıyamayacağınız

ِ‫= ْالم ْف ِسد‬bozanı


hikmet sahibidir. tekâlîf ile ezerdi. zahmete so- yükleri omuzlarını-
Allah'ın azîz oldu- kardı. Şüphe za yüklerdi: (Ama)

ْ ‫ ْالم‬..ِ‫= ِمن‬ıslah edenden


ğunda, hakîm ol- yok ki Allah, unutmayın ki Allah
ِ‫ح‬ ِ ‫ص ِل‬ ..
duğunda şüphe Aziz´dir. Ha- kudret sahibidir,
yok. kim´dir. hikmet sahibidir!
‫=ول ِْو‬ve eğer ِ‫=شاء‬dileseydi
..

َِ =Allah ‫=ْلعْنتك ِْم‬sizi zora sokardı


‫اّلل‬ .. ..

َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=ع ِزيز‬daima üstündür ..

ِ‫=حِ ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir


.. .. ..

2.
221
,, ‫ت ْن ِكحوا‬,,ِ‫=ول‬evlenmeyin İman edinceye Ey mü'minler! İman edinceye Ve Allah'tan baş-
kadar müşrike Müşrik kadınları kadar putpe- kasına ilahlık ya-
ِِ ‫= ْالم ْش ِركا‬müşrik (Allah’a ortak koşan kadınları
‫ت‬ ,,
nikah- (müşrikeleri) imana rest kadınları kıştıran kadınlarla
,, ,,
lamayınız. İman gelmedikçe nikâh nikahlamayın. onlar (sahih) inan-
) kadınlarla ‫ى‬
,, َِٰ َ ‫=حت‬kadar eden bir cariye ile almayın. Kendi- İman eden bir ca ulaşıncaya ka-
müşrike kadın- sini beğenmiş bile cariye puta dar evlenmeyin:
َِ ‫=يؤْ ِم‬inanıncaya ِ‫=وْلمة‬bir cariye dan
‫ن‬ –o sizin ho- olsanız müşrik bir tapan bir ka- Çünkü (Allah'a)
şunuza gitse
,,
kadından (bir müş- dındano ho- bağlanmış mümin
ِ‫=مؤْ ِمنة‬inanan ِ‫=خيْر‬daha hayırlıdır de– elbette daha rikeden) Allah'ın şunuza gitse bir kadın, Allah'tan ,,
hayırlıdır. İman iman etmiş bir ca- dedaha iyidir. başkasına ilahlık
ِ‫م ْش ِركة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ortak koşan (hür) kadında edinceye kadar riyesi elbet daha İman edinceye yakıştıran kadın-
,, ,, ,,
müşrik erkeklerle hayırlıdır. Müşrik kadar onları dan -bu sizin ho-
n ‫و‬ ِْ ‫=وِل‬eğer de nikah ettir- erkeklere de imana puta tapan er- şunuza gitse de-
meyin; iman gelmedikçe, nikâh keklerle de ni- kesinlikle daha ha-
‫=أعْجبتْك ِْم‬hoşunuza gitse bile eden bir köle bir ile kadın vermeyin. kah ettirmeyin. yırlıdır. Ve Al-
,, ,,

müşrikten –o si- Kendisini beğen- İman eden bir lah'tan başkasına


‫ت ْن ِكحوا‬,,ِ‫=ول‬evlendirmeyin zin hoşunuza miş bile olsanız köle, - ilahlık yakıştıran
gitse de– elbette müşrik bir erkekten hoşunuza git- erkekler ile onlar
ِ‫= ْالم ْش ِر ِكين‬Ortak koşan erkeklerle daha hayırlıdır. Allah'ın iman etmiş se deputa ta- (sahih) inanca ula-
,, ,,

Onlar sizi Ce- bir kulu elbet daha pan erkekten şıncaya kadar ka-
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ِ‫=يؤْ ِمنوا‬iman edinceye hennem’e çağı- iyidir. Onlar sizi daha iyidir. dınlarınızı nikah-
‫ى‬ ,,

rırlar. Allah ise, ateşe sürüklemek Onlar sizi ce- lamayın; zira (Al-
ِ‫=ولعبْد‬bir köle ِ‫=مؤْ ِمن‬inanan
,,
Cennet’e ve istiyor, Allah ise henneme ça- lah'a) bağlanmış
mağfirete çağırır tevfîk-i sübhânîsiy- ğırırlar. Allah bir mümin erkekten
ِ‫=خيْر‬daha hayırlıdır
,,
ve tezekkür et- le cennete, gufra- ise cennete ve -bu sizi hoşnut etse
ِ‫مش ِرك‬,,‫ن‬ ْ ْ
ِ ‫= ِم‬müşrik erkekten sinler diye insan- na çağırıyor. Ve mağfirete ça- bile- kesinlikle da-
,,
lara ayetlerini daima tahattur et- ğırır ve öğüt ha hayırlıdır. (Böy-
‫=ول ِْو‬eğer açıkça bildirir. sinler diye âyetle- alsınlar diye leleri) sizi ateşe
rini insanlara açık insanlara davet ederken Al-
‫=أعْجبك ِْم‬hoşunuza gitse bile ,,
olarak bildiriyor.
,,
ayetlerini lah sizi cennete ve
açıkça bildirir. O'nun izniyle mağ-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫(=أ‬Zira) onlar,,
firet(e nail olma)ya
davet eder; ve Al-
ِ‫=يدْعون‬çağırıyorlar lah mesajını insan-
lığa açıklar ki on-
ِِ َ‫الن‬,,‫= ِإلى‬ateşe ‫اّلل‬
‫ار‬ َِ ‫=و‬Allah ise dan ders alabilsin-
,,
ler.
‫=يدْعو‬çağırıyor ‫ ْالجنَ ِِة‬,,‫= ِإلى‬cennete
‫=و ْالم ْغ ِفرِِة‬ve mağfirete ‫= ِبإ ِ ْذ ِن ِِه‬izniyle
,,

ِ‫=ويبيِن‬açıklar ‫=آيا ِت ِِه‬ayetlerini


ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara ‫=لعلَه ِْم‬umulur ki
‫اس‬ ,,

ِ‫=يتذ َكرون‬düşünürler
2. Sana kadınların Senden hayzı da Sana adet ha- Sana (kadınların)
222
.. ِ ‫=ويسْألون‬sana soruyorlar
‫ك‬ ..
aybaşı kanama- soruyorlar. De ki: linden de so- ay halleri hakkında
ِ ِ ‫ ْالم ِح‬..‫ن‬
‫يض‬ ِِ ‫=ع‬adet görmeden ..
sı hakkında soru
sorarlar. De ki;
Kendilerine bir nevi ruyorlar. De ki: soruyorlar. De ki: O
eziyet (eza, sıkıntı) O, bir ezadır. bir zayıflık halidir.
ِْ ‫=ق‬de ki ِ‫=هو‬o ‫=أذًى‬eziyettir
‫ل‬ ..
«O bir eziyet, bir
rahatsızlıktır.
olduğu için hayızlı Onun için adet Bu yüzden, ay hali
anlarında kadın- halinde kadın- sırasında kadınlar-
‫=فاعْت ِزلوا‬çekilin «Aybaşı dönem-
lerinde kadınlar-
lardan uzak durun. larınızdan ay- dan uzak durun ve
Ve pâk olacakları rılın. Temizle- onlar temizlenince-
ِ‫=النِساء‬kadınlardan dan uzak durun, vakte kadar onlarla ninceye kadar ye kadar kendileri-
temizleninceye yalnız kalmayın onlara yak- ne yaklaşmayın;
ِ ِ ‫ ْالم ِح‬..‫=فِي‬adet halinde
‫يض‬ .. kadar onlara (onlara yaklaşma- laşmayın. İyi- temizlendiklerinde
yaklaşmayın. yın), ne zaman pâk ce temizlen- ise Allah'ın emret-
َِ ‫ت ْقربوه‬..ِ‫=ول‬onlara yaklaşmayın
‫ن‬ .. Temizlendikle- olurlarsa Allah'ın dikleri vakit, tiği şekilde onlara
rinde Allah´ın si- sizlere emrettiği Allah´ın size yaklaşın. Doğrusu,
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ِ‫طه ْرن‬
‫ى‬ ْ ‫=ي‬temizleninceye ze emrettiği yol- üzere kendileriyle emrettiği yer- Allah pişmanlıkla
dan onlarla cin- yalnız kalabilirsi- den onlara va- kendisine yönelen-
‫=فإِذا‬zaman ِ‫=تط َه ْرن‬temizlendikleri sel ilişki kurun. niz. Şüphe yok, Al- rın. Şüphesiz leri ve özlerini te-

َِ ‫=فأْتوه‬onlara varın
Hiç şüphesiz Al- lah, günahlarından ki Allah; hem miz tutanları sever.
‫ن‬ .. lah tevbe eden- rücû edenleri se- çok tevbe
leri ve tertemiz ver, temizlenenleri edenleri se-
ِ‫حيْث‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِِم‬yerden ِ‫=أمركم‬emrettiği olanları sever. sever. ver, hem de
çok temizle-
َِ =Allah’ın ‫ن‬
‫اّلل‬ َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah nenleri sever.
ُِّ‫=ي ِحب‬sever ِ‫=الت َ َوا ِبين‬tevbe edenleri ..

ُِّ‫=وي ِحب‬sever
ِ‫= ْالمتط ِه ِرين‬temizlenenleri
2. Kadınlarınız si- Kadınlarınız sizin Kadınlarınız Kadınlarınız sizin
223
,, ِ‫=نِساؤك ْم‬kadınlarınız zin çocuk üreten için tarladır. Tarla- sizin için bir tarlalarınızdır; tar-
ِ‫=ح ْرث‬bir tarladır ‫=لك ِْم‬sizin için
,,
tarlalarınızdır. O nızı dilediğiniz gibi tarladır. O
halde, tarlanıza ekin ve istikbaliniz halde tarlanı-
,,
lanıza dilediğiniz
şekilde girin, ama
ْ
‫=فأتوا‬varın ‫=ح ْرثك ِْم‬tarlanıza dilediğiniz gibi için hayırlar birikti- za dilediğiniz önce kendi ruhları-
varın. Kendiniz rin. Allah'tan kor- gibi varın. Ve nız için bir hazırlık
‫ ِشئْت ِْم‬,,‫ى‬َِٰ َ‫=أن‬dilediğiniz biçimde için ileriye dönük kun, karşısına çı- kendiniz için
,,
hazırlık yapın, kacağınızı da bilin. önceden iyi
yapın. Allah'a karşı
sorumluluğunuzun
‫=وقدِموا‬hazırlık yapın günah işlemek-
,, ameller gön- bilincinde olun ve
ten sakının ve derin. Bir de bilin ki, O'na mut-
‫= ِْل ْنف ِسك ِْم‬kendiniz için mutlaka Allah ´a
,, Allah´tan kor- laka kavuşacaksı-
kavuşacağınızı kun. Ve bilin nız. Ve sen de (ey
‫=واتَقوا‬ve sakının ‫اّلل‬
,, َِ =Allah’tan bilin. Bunu mü- ki; siz, şüphe- peygamber), imana
minlere müjdele. siz O´na ka- erişenleri müjdele.
‫=واعْلموا‬ve bilin ki ,, ,, vuşacaksınız.
İman edenleri
‫=أنَك ِْم‬şüphesiz siz ,, müjdele.

ِ‫=مَلقوه‬O’na kavuşacaksınız ,,

‫=وب ِش ِِر‬müjdele ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬İnananları


2. Sakın Allah adı- Yâ Muhammed! Yeminleriniz- Allah adına yaptı-
224
.. ‫تجْ علوا‬..ِ‫=ول‬kılmayın ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı na yaptığınız Mü’minlere müjde- de; Allah´ı iyi- ğınız yeminler, er-
ً‫=ع ْرض ِة‬engel yeminleri iyilik le! Yeminlerinizi lik etmenize, demliliğe, Allah'a
etmeye, günah- vesile edinerek, Al- fenalıktan sa- karşı sorumluluk
‫= ِْليْمانِك ِْم‬yeminlerinize lardan sakınma-
ya ve insanların
lahu Zülcelâl'i iyi- kınmanıza ve
likte bulunmanıza, insanların
bilincine ve insan-
lar arasında barışın
ِْ ‫=أ‬iyilik etmenize
‫تب ُّروا‬..‫ن‬ ..
arasını bulmaya
engel yapmayın.
fenalıktan çekin- arasını bul-
menize, zâti'l-beyni maya engel
getirilmesine engel
teşkil etmesin. Zira
Hiç Şüphesiz Al- ıslaha çalışmanıza yapmayın. Al- Allah, her şeyi du-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=وتتَقوا‬ve sakınmanıza ..
lah işiten ve bi- mâni yerine koy- lah Semi´dir, yan, her şeyi bilen-
lendir. mayın. Allah söy- Alim´dir. dir.
‫ص ِلحوا‬ ْ ‫=وت‬ve düzetmeye ..
lediklerinizi işitiyor,
düşündüklerinizi
ِ‫=بيْن‬arasını ‫اس‬ ِ ِ َ‫=الن‬insanların biliyor.

َِ ‫=و‬Allah ِ‫=س ِميع‬işitendir


‫اّلل‬
ِ‫=ع ِليم‬bilendir
2. Allah sizi ağız Bilinmeyerek edi- Yeminleriniz- Allah, düşünmeden
225
,, ‫اخذك ِم‬ ِ ‫يؤ‬,,ِ‫=ل‬sizi sorumlu tutmaz ,, ,,
alışkanlığı sonu- len yeminleriniz- deki lağvden yapmış olduğunuz
َِ =Allah ‫= ِباللَ ْغ ِِو‬kasıtsız
‫اّلل‬ cu yaptığınız
yeminlerden so-
den dolayı Allah dolayı Allah, yeminlerden dolayı
sizleri muâhezede sizi sorumlu sizi sorumlu tutma-
‫أيْمانِك ِْم‬,,‫=فِي‬yeminlerinizden dolayı ,,
rumlu tutmaz,
fakat kalplerini-
bulunmaz. Ancak tutmaz. Ancak yacak, ama kalple-
yalan olduğuna kalblerinizin rinizin (ihtirasla)
ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat ‫اخذك ِْم‬
‫ن‬ ِ ‫=يؤ‬sorumlu tutar ,,
zin kazandığı
(bile bile yaptı-
kalpleriniz şahit kazandığı arzuladıklarından
iken irtikâb ettiğiniz şeyden dolayı sorumlu tutacaktır:
ِْ ‫كسب‬,,‫=بِما‬kazandığından
‫ت‬ ğınız) yeminler- yeminler yüzünden sizi sorumlu Allah, çok affedici-
den sorumlu tu- muâheze buyurur. tutar. Allah dir, çok tahammül
‫=قلوبك ِْم‬kalblerinizin ‫اّلل‬َِ ‫=و‬Allah tar. Hiç şüphesiz Allah'ın gufranı Gafur´dur, Ha- (hilm) sahibidir.
Allah, bağışlayı- büyük, hilmine lim´dir.
ِ‫=غفور‬bağışlayandır ِ‫=ح ِليم‬halimdir cıdır ve halimdir. pâyân yok.

2.
226
.. ِ‫يؤْ لون‬..ِ‫ = ِللَذِين‬yaklaşmamağa yemin .. .. ..
Eşlerine yaklaş- Haremleriyle yalnız Kadınlarına
mamaya yemin kalmayacaklarına yaklaşmama-
Eşlerine yaklaşma-
yacaklarına dair
edenler için ‫م‬.. ِْ ‫= ِم‬kadınlarına
ِْ ‫نِسائِ ِه‬..‫ن‬ edenler dört ay yemin edenler için ya yemin
bekleyebilirler. dört ay beklemek edenler için
yemin edenler için
dört ay bekleme
ِ‫=تربُّص‬bekleme (hakkı) vardır .. ..
Eğer bu yeminle- var. Şayet rücû dört ay bek-
rinden dönerler- ederlerse, bilsinler lemek vardır.
süresi vardır; şayet
(yeminlerinden)
‫=أ ْربع ِِة‬dört ِ‫=أ ْشهر‬ay ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer se, kuşku yok ki, ki: Allah'ın mağfire- Eğer yeminle-
Allah bağışlayı- ti geniş, rahmeti rinden döner-
dönerlerse, unut-
mayın ki Allah çok
‫(=فاءوا‬o süre içinde) dönerlerse
.. .. .. cıdır ve merha- nâmütenâhî. lerse şüphesiz affedicidir, rahmet
metlidir. ki Allah Ga- kaynağıdır.
َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah fur´dur, Ra-
him´dir.
ِ‫=غفور‬bağışlayan
ِ‫=ر ِحيم‬merhamet edendir ..

2.
227
,,ِ‫=و ِإ ْن‬eğer Eğer boşanmaya Yok, eğer talâka
karar verirlerse azmetmişlerse
Şayet boşan-
maya karar
Ama eğer ayrılma-
ya kararlı iseler,
‫=عزموا‬kesin karar verirlerse ,, ,,
kuşku yok ki Al- şüphe yok Allah
lah işiten ve bi- söylediklerini işiti-
verirlerse,
muhakkak Al-
unutmayın ki Allah
her şeyi işitendir,
ِ‫الطَلق‬ َ =boşamaya ‫ن‬َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz lendir. yor, kurduklarını lah Semi´dir, her şeyi bilendir.
biliyor. Alim´dir.
َِ =Allah ِ‫=س ِميع‬işitendir
‫اّلل‬
ِ‫=ع ِليم‬bilendir
2.
228
.. ِ ‫=و ْالمطلَق‬boşanmış kadınlar
‫ات‬ Boşanmış kadın- Tatlîk edilen kadın- Boşanmış ka- Boşanmış kadınlar,
lar üç aybaşı
..
lar nefislerine üç dınlar; kendi evlenmeksizin üç
ِ‫صن‬ ْ َ ‫ب‬‫ر‬‫ت‬ ‫ي‬ =gözetlerler
boyunca kendi- hayız bekletecek- kendilerine, üç ay hali boyunca
lerini gözlem al- ler. Bunlar Allah'a adt ve temiz- bekleyeceklerdir:
َِ ‫= ِبأ ْنف ِس ِه‬kendilerini ِ‫=ثَلثة‬üç
‫ن‬ tında tutarlar. ve âhiret gününe lenme müdde- Çünkü eğer Allah'a
Eğer Allah´a ve inanmışlarsa bil- ti beklerler. ve Ahiret Günü'ne
ِ‫=قروء‬kur’ (üç adet veya üç temizlik süre Ahiret
.. ..
gününe sinler ki, rahimle- Eğer onlar, Al- inanıyorlarsa, Al-
.. .. ..
inanmışlar ise rinde Allah'ın ya- lah´a ve ahiret lah'ın rahmetinden
..

si) ‫ل‬ ُِّ ‫ي ِح‬..ِ‫=ول‬helal olmaz Allah´ın rahimle- rattığını saklamak gününe inanı- yarattıklarını giz-
..
rinde yarattığı kendilerine helâl yorlarsa, Al- lemeleri meşru de-
َِ ‫=له‬kendilerine
‫ن‬ çocuğu saklama- olmaz. Bununla lah´ın kendi ğildir. Ve bu süre
ları kendilerine beraber, kocaları rahimlerinde zarfında barışmak
ِ‫ي ْكت ْمن‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬gizlemeleri helâl değildir. salâh istiyorlarsa yarattığını giz- isterlerse, kocala-
şu müddet zarfın- lemeleri onla- rının onları kabul
ِ‫خلق‬..‫=ما‬yarattığını ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın da onları tekrar ra helal olmaz. etmeye öncelikle
almak hakkına Eğer barışmak hakları vardır; ama
َِ ‫ام ِه‬
‫ن‬ ِ ‫أ ْرح‬..‫=فِي‬kendi rahimlerinde mâliktirler. Onların isterlerse; ko- adalet ölçülerine
..

da kendi üzerlerin- caları onları göre, kadınların


ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫ن‬
‫ن‬ َِ ‫=ك‬idiyseler de olan hak gibi geri almaya (kocaları üzerinde-
kocaları üzerinde daha layıktır- ki) hakları, (kocala-
َِ ‫=يؤْ ِم‬inanıyor ِ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a meşru hakları olup lar. Erkeklerin rın) onlar üzerinde-
ْ
‫=والي ْو ِِم‬gününe ‫=اْل ِخ ِِر‬ve ahiret ْ yalnız kendilerinin kadınların ki haklarına eşittir,
fevkinde erkeklerin üzerinde hak- ancak erkekler (bu
..

bir derecesi vardır. ları olduğu, konuda) onlar üze-


َِ ‫=وبعولته‬kocaları
‫ن‬ Allahu Zülcelâl gibi, kadınların rinde öncelik sahi-
ُِّ ‫=أح‬hak sahibidirler
‫ق‬ ..
azîzdir, hakîmdir. da onlar üze- bidirler. Ve Allah
rinde hakları kudret ve hikmet
َِ ‫=بِر ِد ِه‬onları geri almağa
‫ن‬ .. ..
vardır. Erkek- sahibidir.
ler onların
َٰ
ِ‫ذ ِلك‬..‫=فِي‬bu arada ‫ن‬ .. ِْ ِ‫=إ‬eğer üzerinde bir
dereceye sa-
‫=أرادوا‬isterlerse hiptirler. Allah
Aziz´dir, Ha-
ِ‫صَل ًحا‬ ْ ِ‫=إ‬barışmak kim´dir.

َِ ‫(=وله‬kadınların) vardır ِ‫= ِمثْل‬gibi


‫ن‬ ..

َِ ‫عل ْي ِه‬..‫(=الَذِي‬erkeklerin) kendileri üzer


‫ن‬ .. ..

indeki
ِ‫وف‬ِ ‫(=بِ ِْالم ْعر‬örfe uygun) hakları .. ..

ِِ ‫=و ِل ِلرجا‬erkeklerin (hakları)


‫ل‬ ..

َِ ‫=عل ْي ِه‬onlar (kadınlar) üzerinde


‫ن‬ .. ..

ِ‫=درجة‬bir derece fazladır ‫اّلل‬


.. َِ ‫=و‬Allah ..

ِ‫=ع ِزيز‬azizdir ِ‫=ح ِكيم‬hakimdir


2.
,, ِ ‫الطَل‬
‫ق‬ َ =boşama ‫ان‬ ِِ ‫=م َرت‬iki defadır Boşamak iki de- Talâk iki defadır. Boşanma iki Bir boşanma iki de-
,,
229 fa olur. Bundan Ondan sonrası ya defadır. Ya iyi- fa (geri alınabilir),
ِ‫=فإ ِ ْمساك‬ya tutmak (lazım)dır ,,
sonra kadını ya iyilikle tutmak, ya- likle tutmak, ki bu durumda evli-
,,
meşru biçimde hut güzellikle yol- ya da güzellik- lik ya iyilikle devam
ِ‫=بِم ْعروف‬iyilikle ‫=أ ِْو‬ya da tutmak ya da iyi- lamak olur. Kadın- le salmaktır. eder veya güzel bir
,,
likle bırakmak lara verdikleriniz- Onlara verdi- şekilde sona erdiri-
ِ‫=تس ِْريح‬salıvermek gerekir. Kadınla- den bir şey alma- ğinizden bir- lir. Ve kadınlarınıza
ra evliyken ver- nız da sizlere helâl şeyi geri al- verdiklerinizden
ِ‫=بِإِحْ سان‬güzelce diklerinizden bir- değil. Meğer ki er- manız sizlere her hangi bir şeyi
şey geri almak kekle kadın kendi- helal değildir. geri almanız, her
ُِّ ‫ي ِح‬,,ِ‫=ول‬helal değildir ‫=لِك ِْم‬size helâl değildir. lerinin hudûd-i Meğer erkekle iki (taraf)ın da Al-
‫ل‬ ,,
Ama eğer erkek ilâhiyeyi yerine ge- kadın Allah´ın lah'ın koyduğu sı-
‫تأْخذوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬geri almanız ,,ve kadın, Al- tiremeyeceklerin- hududunu nırları koruyama-
lah´ın koyduğu den korksunlar. ikame edeme- maktan korkmaları
‫= ِم َما‬şeylerden sınırları gözete- Şayet sizler bunla- yeceklerinden hali dışında, sizin
meyeceklerinden rın hudûd-i ilâhiye- korkmuş ola- için helal değildir:
َِ ‫=آتيْتموه‬onlara verdiğiniz
‫ن‬ korkarlarsa o
,, yi yerine getireme- lar. Eğer siz O halde, ikisinin de
başka. Eğer ka- yeceklerinden kor- de, onların Al- Allah'ın koyduğu
‫=ش ْيئًا‬bir şey ‫ل‬
,, َِ ِ‫=إ‬başka dın ile kocanın, karsanız kadının lah´ın hudu- sınırları koruyama-
Allah´ın koyduğu ayrılmak için hak- dunu ikame yacaklarından kor-
‫يخافا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬korkarlarsa sınırları gözete- kından vazgeçme- edemeyecek- kuyorsanız, kadı-
‫ي ِقيما‬,,‫ل‬ َِ ‫=أ‬koruyamamaktan meyeceklerinden sinde her ikisine lerinden kor- nın serbestliğine
korkarsanız ka- günah yoktur. Şu, karsanız, o kavuşması için
dının boşanmak ahkâm-ı ilâhiyenin halde fidye (kocasına) bazı
ِ‫=حدود‬sınırlarını ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın için kocasına hudududur, sakın vermelerinde şeyler bırakmasın-
ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ‫= ِخ ْفت ِْم‬korkarsanız
‫ن‬ fidye vermesinde şaşmayın. Ahkâm- bir vebal yok- da her iki taraf için
her iki taraf için ı ilâhiyenin hudu- tur. Bunlar Al- de bir günah yok-
‫ي ِقيما‬,,‫ل‬ َ
ِ ‫=أ‬koruyamamaktan de sakınca yok- dunu kimler aşarsa lah´ın hudu- tur. Bunlar Allah'ın
tur. Bunlar Al- işte zâlimler onlar- dudur. Onları koyduğu sınırlardır;
ِ‫=حدود‬sınırlarında ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın lah´ın koyduğu dır.
sınırlardır, onları
aşmyın. Kim onları ihlal etmeyi-
Allah´ın hudu- niz: Zira kim Al-
ِ‫جناح‬,,ِ‫=فَل‬bir günah yoktur ,,
aşmayın. Kimler ,,
dunu aşarsa, lah'ın koyduğu sı-
Allah´ın koyduğu işte onlar za- nırları ihlal ederse,
‫=عل ْي ِهما‬ikisine de ,, sınırları aşarsa limlerin kendi- işte onlar zalimler-
işte onlar zalim- leridir. dir!
ِْ ‫ا ْفتد‬,,‫= ِفيما‬kadının (ayrılmak için) lerin ta kendileri-
‫ ِب ِِه‬,,‫ت‬ ,, ,, ,,
dir.
verdiği fidyede ِ‫= ِت ْلك‬işte bunlar
,, ,,

ِ‫=حدود‬sınırlarıdır ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın


ِ‫ت ْعتدوها‬,,ِ‫=فَل‬sakın bunları aşmayın ,, ,,

ِْ ‫=وم‬Kim(ler) َ ‫=يتع ِد‬aşarsa


‫ن‬
ِ‫=حدود‬sınırlarını ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın
َٰ ‫=فأ‬işte ِ‫=هم‬onlar
ِ‫ولئِك‬
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
َ =zalimlerdir
ِ‫الظا ِلمون‬
2.
230
.. ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ‫=طلَقها‬erkek yine boşarsa Eğer erkek bun- Eğer erkek kadını Şayet erkek Ve erkekler (so-
.. ..
dan sonra karı- üçüncü defa olarak eşini bir daha nunda) kadını bo-
ُِّ ‫ت ِح‬..ِ‫=فَل‬helal olmaz ِ‫=له‬ona
‫ل‬ ..
sını kesinlikle boşarsa artık o ka- boşarsa; artık şarsa, bu kadın,
boşarsa bu ka- dın -bir başka ko- ondan sonra başka bir erkekle
ِ‫ب ْعد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬artık bundan sonra
..
dın başkası ile caya varmadıkça- kadın, başka evlenmedikçe bir
..
evlenmedikçe kendisine helâl ol- bir kocaya ni- daha kendisine he-
َِٰ َ ‫=حِت‬kadar
‫ى‬ artık kocasına maz. Şayet onu kahlanıp va- lal olmaz; eğer
helâl olmaz. ikinci kocası da rıncaya kadar sonraki erkek de
ِ‫(=ت ْن ِكح‬kadın) nikahlanıncaya .. Eğer sonraki ko- boşarsa -ahkâm-ı ona helal ol- onu boşarsa -her
ca, kadını boşar ilâhiyeyi yerine ge- maz. Şayet bu ikisini de Allah'ın
‫=ز ْو ًجا‬kocaya ِ‫=غيْره‬başka bir da Allah´ın sınır- tireceklerini um- koca da onu koyduğu sınırları
..
larını gözetecek- dukları takdirde- boşar ve onlar koruyabileceklerini
ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
‫ن‬ lerine inanırlarsa evvelkiler birbirle- Allah´ın hudu- düşünmeleri şartıy-
eski karıkocanın rini alabilirler. Şu dunu ikame la- birbirlerine
‫=طلَقها‬O (vardığı adam) da boşarsa tekrar birbirlerine ahkâm-ı ilâhiyenin edeceklerini dönmelerinde ikisi
.. .. .. ..

dönmelerinin sa- hudududur ki Alla- zannederler- içinde bir günah


ِ‫جناح‬..ِ‫=فَل‬bir günah yoktur .. kıncası yoktur. hu Zülcelâl anla- se; tekrar bir- yoktur: Bunlar, an-
..

Bunlar Allah´ın yacaklar için beyan birlerine dön- lama ve kavrama


‫=عل ْي ِهما‬kendilerine koyduğu sınır- buyuruyor. melerinde her yeteneğine sahip
lardır, onları bi- ikisi için de bir olanlara Allah'ın
‫يتراجعا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬tekrar birbirlerine dönmele len topluluğa
..
günah yoktur. açıkladığı sınırlar-
..

açık açık anlatı- Bunlar Al- dır.


rinde ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ظنَا‬inanırlarsa yor. lah´ın hudu-
‫ي ِقيما‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬koruyacaklarına dudur. Bunla-
rı, bilen bir ka-
ِ‫=حدود‬sınırlarını ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın vim için açıklı-
yor.
ْ
ِ‫=وتِلك‬İşte bunlar ِ‫=حدود‬sınırlarıdır
..

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=يبيِنها‬açıklamaktadır
ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için ِ‫=ي ْعلمون‬bilen
.. ..

2.
231
,, ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫=طلَ ْقتم‬boşadığınız Kadınları boşa- Kadınları boşadı- Ve kadınları Böylece, kadınları-
yıp da bekleme nız, onlar da iddet- boşadığınız nızı boşadığınızda
ِ‫=النِساء‬kadınları ِ‫=فبل ْغن‬ulaştıklarında sürelerini dol- lerini bitirdilerse ar- zaman; iddet- ve onlar bekleme
durdukları za- tık ya kendilerini lerini bitirince sürelerinin sonuna
َِ ‫(=أجلِه‬iddetlerinin) sonuna
‫ن‬ man ya onları iyilikle tutun, yahut artık onları ya yaklaşmak üzere
,,
meşru biçimde iyilikle yollayın. iyilikle tutun iken onları ya gü-
َِ ‫=فأ ْم ِسكوه‬ya onları tutun
‫ن‬ ,,
tutun ya da yine Yoksa haklarına veya iyilikle zellikle alıkoyun ya
,,
meşru biçimde tecavüz için zarar- salıverin. Sırf da güzel bir şekilde
ِ‫= ِبم ْعروف‬iyilikle ‫=أ ِْو‬ya da bırakın. Sakın larına olarak onları zulmedebil- bırakın. Ama, arzu-
,,
onlara zarar ve- tutmayın. Bunu meniz için za- ları hilafına, eziyet
َِ ‫=س ِرحوه‬bırakın
‫ن‬ rerek Allah´ın sı- kim yaparsa mut- rarlarına onları etmek için alıkoy-
nırlarını çiğne- lak nefsine zul- tutuvermeyin. mayın: Çünkü,
ِ‫= ِبم ْعروف‬iyilikle mek amacı ile metmiş olur. Sakın Kim, böyle böyle bir davranış-
kadınları alıkoy- Allah’ın âyetlerini yaparsa; mu- ta bulunan, (yal-
َِ ‫ت ْم ِسكوه‬,,ِ‫=ول‬onları (yanınızda) tut mayın. Kim bunu eğlence edinme- hakkak kendi nızca) kendisine
‫ن‬ ,, ,,

yaparsa kendine yin. Sonra, Allah'ın nefsine zul- haksızlık etmiş


mayın ‫ارا‬ ً ‫ضر‬ ِ =zarar vermek için yazık etmiş olur. üzerinizdeki nime- metmiş olur. olur. Ve Allah'ın
,, ,,

Allah´ın ayetleri- tini ve sizlere Kitap Allah´ın ayet- (bu) mesajlarını


ِ‫= ِلت ْعتدِوا‬haklarına tecavüz edip ni alaya almayın. ve hikmet indirerek lerini oyuncak önemsemezlik
,, ,,

Allah´ın size ba- onunla sizleri irşad yerine koyma- yapmayın; Allah'ın
ِْ ‫=وم‬kim ‫ل‬
‫ن‬ ِْ ‫=ي ْفع‬yaparsa ğışladığı nimet- etmekte olduğunu yın. Allah´ın size lütfettiği nimet-
َٰ
ِ‫=ذ ِلك‬bunu ‫=فق ِْد‬muhakkak leri ve öğüt ver- hatırdan çıkarma- üzerinizdeki leri ve size öğüt
mek için indirdiği yın. Allah'tan kor- nimetini ve si- için indirdiği vahyi
ِ‫=ظلم‬zulmetmiştir ِ‫=نفسه‬kendine ْ Kitabı ve hikmeti kun ve bilin ki Allah ze öğüt ver- ve hikmeti hatırla-
hatırınızdan çı- herşeyi biliyor. mek için indir- yın; Allah'a karşı
َ
‫تت ِخذوا‬,,ِ‫=ول‬edinmeyin karmayın. Al-
lah´tan korkun
diği kitabı ve sorumluluğunuzun
hikmeti hatır- bilincinde olun, ve
ِِ ‫=آيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın ve O´nun herşe-
yi bildiğini bilin.
layın. Al- bilin ki Allah her
lah´tan kor- şeyin aslını bilir.
ِ‫=هز ًوا‬eğlence ‫=وا ْذكروا‬düşünün kun. Ve bilin ki
Allah, şüphe-
ِ‫=نِ ْعمت‬nimetini ِ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın siz her şeyi bi-
lendir.
‫=عليْك ِْم‬size olan ,,

ِ‫أ ْنزل‬,,‫=وما‬indirdiklerini ‫=عليْك ِْم‬size


ِِ ‫ ْال ِكتا‬,,ِ‫= ِمن‬Kitap’tan
‫ب‬
‫=و ْال ِح ْكم ِِة‬ve Hikmet’ten
,,

‫=ي ِعظك ِْم‬size öğüt vermek için


,, ,, ,,

‫= ِب ِِه‬onunla ‫=واتَقوا‬korkun
َِ =Allah’tan ‫=واعْلموا‬ve bilin ki
‫اّلل‬ ,, ,,

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ‫ل‬ ِِ ‫= ِبك‬her
ِ‫=ش ْيء‬şeyi ِ‫=ع ِليم‬bilir
2.
232
.. ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫=طلَ ْقتم‬boşadığınız Kadınları boşa- Kadınları boşadı- Kadınları bo- Kadınları boşadık-
yıp da bekleme nız, onlar da iddet- şadığınız va- tan sonra, bekleme
ِ‫=النِساء‬kadınları ِ‫=فبل ْغن‬ulaştıklarında sürelerini dol- lerini bitirdilerse - kit, onlar id- sürelerinin sonuna
durdukları za- aralarında iyilikle detlerini bitir- gelmişlerse, arala-
َِ ‫(=أجله‬iddetlerinin) sonuna
‫ن‬ man eğer daha uzlaştıkları takdir- diklerinde,
..
rında uygun bir şe-
önceki kocaları de- kendilerini ko- aralarında gü- kilde anlaştıkları
َِ ‫ت ْعضلوه‬..ِ‫=فَل‬engel olmayın
‫ن‬ ile meşru biçim- calarına varmaktan zelce anlaştık- taktirde başka er-
..
de anlaşırlarsa men etmeyin. İşte ları takdirde; keklerle evlenmele-
ِ‫ي ْنكِحْ ن‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬evlenmelerine evlenmelerine bu öyle bir irşad ki kocalarıyla rine engel olmayın.
engel olmayın. içinizden kim Al- tekrar evlen- Bu, Allah'a ve Ahi-
َِ ‫(=أ ْزواجه‬eski) kocalarıyla
‫ن‬ Bu, içinizdeki Al- lah'a ve âhiret gü- melerine mani ret Günü'ne inanan
..
lah ´a ve Ahiret nüne inanmışsa olmayın. İşte her biriniz için uya-
‫تراض ْوا‬..‫=إِذا‬anlaştıkları takdirde gününe inanan- onu yola getirir. İş- sizden Allah´a rıdır; bu, sizin için
..
lara yönelik bir te bu hakkınızda ve ahiret gü- en erdemli ve en
‫=بيْنه ِْم‬kendi aralarında.. öğüttür. Bu sizin en hayırlısı, en ne- nüne inanmış temiz (yol)dur. Al-

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬güzelce ِ‫=ذ ِلك‬Bu


‫وف‬ َٰ hesabınıza en zihi ki onu Allah bi- olanlara, bu- lah her şeyi aslıyla
temiz ve en iffetli lir, sizler bilemez- nunla öğüt ve- bilir, ama siz bil-
yoldur. Allah bi- siniz. riliyor. Bu, si- mezsiniz.
ِ‫=يوعظ‬verilen bir öğüttür ‫=بِ ِِه‬onunla lir, fakat siz bi-
.. .. zin için daha
lemezsiniz. iyi, daha te-
ِ‫كان‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimseye ‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden mizdir. Allah
bilir, siz bil-
ِ‫=يؤْ ِمن‬inanan ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a mezsiniz.
‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe ‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret
..

‫= َٰذ ِلك ِْم‬Bu ‫ى‬ َِٰ ‫=أ ْزك‬daha iyi ..

‫=لك ِْم‬sizin için


..

ِ‫طهر‬ ْ ‫=وأ‬ve daha temizdir ‫اّلل‬


.. َِ ‫=و‬Allah
..

ِ‫=ي ْعلم‬bilir ‫=وأ ْنت ِْم‬siz


ِ‫ت ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmezsiniz
2.
233
,, ِ ‫=و ْالوا ِلد‬anneler
‫ات‬ Anneler çocukla- Emziğin tamam Anneler ço- Ve (boşanmış) an-
rını tamam iki yıl olmasını isteyenler cuklarını tam neler, eğer emzir-
ِ‫ض ْعن‬ ِ ‫=ي ْر‬emzirirler emzirirler. Bu, için analar yavrula- iki yıl emzirir- me müddetini ta-
emzirmeyi ta- rını iki bütün yıl ler. Bu, em- mamlamak istiyor-
َِ ‫=أ ْولده‬çocuklarını ‫ْن‬
‫ن‬ ِِ ‫=ح ْولِي‬iki yıl yen içindir. Onla- runun sahibine de zirmeyi
mamlamak iste- emzirecekler. Yav- ta- larsa, çocuklarına
,,
mamlamak is- iki tam yıl bakabilir-
ِِ ‫املي‬
‫ْن‬ ِ ‫=ك‬tam ‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬kimse için rın yiyeceği, gi- boğazlarına, sırtla- teyen içindir. ler; onların yeme-
,,
yeceği ma’ruf rına güzel güzel Onların yiye- içme ve giyimlerini
ِ‫=أراد‬isteyen ‫يتِ َِم‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬tamamlamak vech üzre çocuk bakmak borç. Her- ceği, giyeceği uygun bir şekilde
kendisinden ola- kes ancak gücü- uygun şekilde temin etmek, ço-
ِ‫الرضاعة‬ َ =emzirmeyi na aiddir. Kimse, nün yettiğiyle mü- çocuk kendi- cuğun babasına
takatından faz- kellef. Ne yavrusu sinden olana düşer. Hiç kimse
‫=وعلى‬üzerinedir lasıyla mükellef yüzünden anaya, aittir. Kimse taşıyabileceğinden
olmaz. Ne bir ne yavrusu yüzün- gücünün üs- daha fazlasıyla yü-
ِ‫له‬,,‫= ْالم ْولو ِِد‬çocuk kendisine ait olan (b anne çocuğu den yavrunun sa- tünde bir şeyle kümlü tutulmaz: Ne
,, ,, ,, ,,

sebebiyle, ne de hibi babaya hak- mükellef ol- anneye çocuğun-


abanın) ‫ن‬ َِ ‫= ِر ْزقه‬onların yiyecekleri bir baba çocuğu sızlık edilmesin. maz. Ne anne dan dolayı eziyet
,,

yüzünden zarara Vârise düşen de çocuğu yü- çektirilsin, ne de


َِ ‫=و ِِكسْوته‬ve giyecekleri
‫ن‬ ,, sokulmasın. Mi- aynı borç. Eğer zünden, ne de çocuğundan dolayı

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬uygun biçimde


rasçıya düşen baba ile ana birbir- baba çocuğu babasına. Ve (ba-
‫وف‬ de bunun gibidir. lerine danışıp razı yüzünden za- banın) mirasçısına
,,

ِ‫تكلَف‬,,ِ‫=ل‬yükümlü tutulmaz Eğer kendi ara- olmaları üzerine rara sokulma- da aynı görev dü-
larında rıza ve çocuğu memeden sın. Mirasçıya şer. Ve eğer (anne-
,,

ِ‫=ن ْفس‬hiç kimse ‫ل‬


,, َِ ‫= ِإ‬başka müşavere ile kesmek isterlerse düşen de bu- baba), her ikisi,
memeden kes- kendilerine günah nun gibidir. (anne ile çocuğun)
ِ‫=وسْعها‬gücünün yettiğinden ,,
meyi arzu eder- yok. Şayet çocuk- Eğer kendi ayrılmasına karşı-
lerse, ikisinin üs- larınızı başkalarına aralarında an- lıklı rıza ve danış-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
tüne de bir vebal emzirtmek isterse- laşıp, danışa- ma ile karar verir-
ِ‫ار‬ َ ‫لِ تض‬
,, =zarara,,sokulmasın
yoktur. Çocukla- niz vereceğinizi rak çocuğu lerse, (bundan do-
ِ‫وا ِلدة‬=ne,,anne
rınızı emzirmek güzel güzel verdik- memeden layı) onlara bir gü-
isterseniz, meşru ten sonra üzerinize kesmek ister- nah yoktur; ve eğer
‫بِولدِها‬ =çocuğu,,yüzünden şekilde verdiği- günah yok. Al- lerse; ikisine çocuğunuzu süt
nizi teslim etmek lah'tan korkun ve de bri vebal annelere emanet
ِ‫ولِ م ْولودِ له‬
,, ,, =ne,,de,,çocuğun,,ait,,oldu şartıyla, yine si- bilin ki Allah bütün yoktur. Çocuk- etmeye karar verir-
ze vebal yoktur. işlediklerinizi görü- larınızı em- seniz, teslim ede-
ğu,,baba ‫بِول ِد ِِه‬
=çocuğu,,yüzünden Allah’tan korkun. yor. zirtmek ister- ceğiniz çocuğun
Ve bilin ki şüp- seniz, verece- emniyetini uygun
‫وعلى‬ =üzerinde ِِ ‫ْالو ِار‬
‫ث‬
=mirasçının hesiz Allah, yap- ğinizi güzelce bir şekilde sağla-
tığınız şeyleri teslim etmek manız şartıyla size
ِ‫ِمثْلِ َٰذ ِلك‬
,, =aynı,,(yükümlülük),,vardır hakkıyla gören- şartıyla size bir günah yüklen-
dir. yine bir vebal mez. Ama, Allah'a
ِْ ِ ‫فإ‬
‫ن‬=eğer ‫أرادا‬
=isterlerse yoktur. Al- karşı sorumluluğu-
lah´tan korkun nuzun bilincinde
ًِ ‫ِفص‬
‫ال‬ =sütten,,kesmek ve bilin ki Al- olun ve bilin ki Al-
lah yaptığınız lah tüm yaptıkları-
ِ‫ن تراض‬ ,, ِْ ‫ع‬
=rızalarıyla şeyleri gören- nızı görür.
dir.
‫ِم ْنهما‬
=kendi,,aralarında

ِ‫=وتشاور‬ve danışarak ِ‫=فَل‬yoktur


,,

ِ‫=جناح‬günah ِ‫=عل ْي ِهما‬kendilerine


ِْ ‫=و ِإ‬eğer ‫=أردْت ِْم‬isterseniz
‫ن‬
‫ضعوا‬ ِ ‫تسْت ْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫(=أ‬sütannesi tutup) em ,, ,,

zirtmek ‫م‬ ِْ ِ‫=أ ْولدك‬çocuklarınızı


ِ‫=فَل‬yine yoktur ِ‫=جناح‬bir günah
,, ,,

‫=عليْك ِْم‬üzerinize ‫= ِإذا‬sonra


‫=سلَ ْمت ِْم‬verdikten
‫آتيْت ِْم‬,,‫ =ما‬verdiğiniz(ücret)i
,,

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬güzelce ‫=واتَقوا‬korkun


‫وف‬
َِ =Allah’tan ‫=واعْلموا‬ve bilin ki
‫اّلل‬ ,, ,,

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=بِما‬yaptığınız her şeyi ,, ,,

ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görmektedir
2.
234
.. ِ ‫يتوفَ ْو‬..ِ‫=والَذِين‬ölenlerin
‫ن‬ Aranızdan ölen- İçinizden, vefat İçinizden ölen- İçinizden biri ölür
lerin geride bı- edip de arkaların- lerin geriye bı- ve ardından kadın-
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden raktıkları eşleri da kadın bırakan raktıkları eş- lar bırakırsa, yeni-
dört ay, on gün kimselerin harem- ler; kendi ken- den evlenmeleri
ِ‫=ويذِرون‬geriye bıraktıkları ..
kendilerini göze- leri nefislerini dört dilerine dört için dört ay on gün-
tim altında tutar- ay on gün beklete- ay ve on gün lük bir bekleme sü-
‫=أ ْزوا ًجا‬eşleri lar. Bu sürelerini cekler; iddetlerini beklerler. resi geçirmeleri ge-
doldurduklarında bitirdiler mi artık Müddetlerini rekir; bekleme sü-
ِ‫صن‬ ْ َ‫(=يترب‬bekleyip) gözetlerler meşru olarak kendi haklarında bitirdikleri vakit resinin sonuna
..
yaptıklarından meşru olarak ihti- onların, kendi- vardıklarında ken-
َِ ‫= ِبأ ْنف ِس ِه‬kendilerini ِ‫=أ ْربعة‬dört dolayı siz sorum- yar edecekleri ha- leri için uygun dileri ile ilgili olarak
‫ن‬
lu tutulmazsınız. reketten sizlere olanı yapma- meşru şekilde ne
ِ‫= أ ْشهر‬ay ‫=وع ْش ًرا‬ve on gün Hiç şüphesiz ne mes’ûliyet yok. Al- larından dola- yaparlarsa yapsın-
.. ..
yaparsanız Allah lah bütün işledikle- yı size bir gü- lar bir günah yok-
ِ‫بل ْغن‬..‫=فإِذا‬bitirince ‫ن‬ َِ ‫=أجله‬sürelerini onu bilir. rinizden haberdar. nah yoktur. Ve tur. Ve Allah tüm
Allah, işledik- yaptıklarınızdan
ِ‫جناح‬..ِ‫=فَل‬bir günah yoktur .. .. lerinizden ha- haberdardır.
berdardır.
‫=عليْك ِْم‬size
ِ‫فع ْلن‬..‫=فِيما‬yapmalarında
َِ ‫أ ْنف ِس ِه‬..‫=فِي‬kendileri için
‫ن‬ ..

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬uygun olanı ‫اّلل‬


‫وف‬ َِ ‫=و‬Allah ..

ِ‫ت ْعملون‬..‫=بِما‬yaptıklarınızdan
ِ‫=خبِير‬haberdardır
2. Kadınları nikahla Bir de kendilerini Böyle kadınla- Ancak bu kadın-
235
,, ِ ‫جن‬,,ِ‫=ول‬bir günah yoktur
‫اح‬ ,, ,,
isteyeceğinizi ta- almak istediğinizi rı nikahlamak lar(dan herhangi
‫=عليْك ِْم‬size riz yoluyla bil- kadınlara dokun-
dirmenizden ve- durmanızdan ya-
isteğinizi bil-
dirmenizden
birin)e evlenme ni-
yetinizi hissettir-
‫ ِب ِِه‬,,‫ع َرضْت ِْم‬,,‫= ِفيما‬üstü kapalı biçimde ya
,, ,, ,
böyle bir ar- hut içinizde tutma-
zuyu gönülleri- nızdan dolayı da
veya bir arzu-
yu gönülleri-
menizde veya açı-
ğa vurmadan böyle
,bildirmenizden
nizde saklama- sizlere mes'ûliyet nizde sakla- bir niyet taşıma-
ِ‫طب ِة‬ ,, ْ ‫ن ِخ‬ ِْ ‫ِم‬
=evlenme,,isteğinizi
nızdan dolayı si- yok. Allah biliyor ki manızdan do- nızda sizin için bir
ze bir vebal yok- onları mutlaka layı size bir günah yoktur:
ِِ ‫النِس‬
‫اء‬ =kadınlara =yahut ‫أ ِْو‬ tur. Allah bilmiş- anacaksınız. An- vebal yoktur.
tir ki, siz onları cak kendilerine Allah bilmiştir
(Çünkü) Allah, on-
lara evlenme tekli-
‫أ ْكن ْنت ِْم‬
=gizlemenizden mutlaka hatırla- nikâh va'dinde bu- k; siz, onları
yacaksınız. Fa- lunmayın, yalnız mutlaka hatır-
finde bulunma ni-
yetinizi bilir. Ama
‫فِي أ ْنف ِسك ِْم‬
,, =içinizde ِ‫ع ِلم‬
=bilir,,ki kat onlarla gizli- meşru sözler söy- layacaksınız, yine de, onlara
ce vaidleşmeyin. leyin. Farz olan id- fakat uygun karşı duygularınızı
َِ
‫اّلل‬
=Allah ‫أنَك ِْم‬
=şüphesiz,,sizin Meşru bir sözle det sonunu bulma- bir sözle söy- gizlilik içinde bil-
söylemeniz müs- dıkça da nikâhı lememeniz dirmek yerine on-
َِ ‫ست ْذكرونه‬
‫ن‬ =onları,,anacağınızı tesna, iddet ni- akde azmetmeyin. müstesna, on- larla en uygun ve

ِْ ‫و َٰل ِك‬
hayet bulmadık- İçinizden geçeni larla gizlice makul şekilde ko-
‫ن‬ =fakat ça nikah bağını Allah'ın biliyor ol- sözleşmeyin. nuşun; ve emredi-
bağlamaya az- duğunu bilin de İddeti nihayet len (bekleme süre-
َِ ‫لِ توا ِعدوه‬
‫ن‬ ,, =sakın,,onlarla,,sözleşme metmeyin. Ve bi- O'ndan sakının. bulmadıkça si) sona ermeden
lin ki, şüphesiz Sonra Allah'ın nikah bağını önce evlilik bağını
yin ‫ِس ًّرا‬
=gizli(buluşma)ya Allah; gönülleri- gufranı büyük, hil- bağlamaya kurmaya kalkışma-
nizde olanı bilir. mi nâmütenâhî bu- kalkmayın. Ve yın. Unutmayın ki
َِ ‫ِإ‬
‫ل‬ =dışında ‫ن تقولوا‬ ِْ ‫أ‬
,, =söylemeniz Artık O’ndan sa- lunduğunu da bilin. bilin ki; şüp- Allah aklınızdan
ًِ ‫ق ْو‬
‫ل‬ =bir,,söz ِ‫م ْعروفًا‬
=iyi,,(meşru)
kının. Ve yine bi-
lin ki şüphesiz
hesiz Allah,
gönüllerinizde
geçenleri bilir. Bu
nedenle O'na karşı
Allah, Gafur’dur, olanı bilir. Ar- sorumluluğunuzun
‫ولِ ت ْع ِزموا‬
,, =ve,,kalkışmayın Halim’dir. tık O´ndan sa- bilincinde olun; ve
ِ‫ع ْقدة‬
=akdine,,(kıymaya) ِ‫اح‬
=nikahِ ‫النِك‬ kının. Ve yine
bilin ki; şüp-
bilin ki Allah çok af-
fedicidir, çok ta-
َِٰ َ ‫حت‬
‫ى‬ =kadar ِ‫يبْلغ‬
=ulaşıncaya hesiz Allah,
Gafur´dur,
hammül (hilm) sa-
hibidir.
ِ‫ْال ِكتاب‬
=yazılanın,,(iddetinin) Rahim´dir.

ِ‫=أجله‬sonuna ‫=واعْلموا‬ve bilin ki ,, ,,

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ِ‫=ي ْعلم‬bilir
‫أ ْنف ِسك ِْم‬,,‫فِي‬,,‫=ما‬içinizden geçeni ,,

ِ‫=فاحْ ذروه‬O’ndan sakının ,,

‫=واعْلموا‬ve yine bilin ki ‫ن‬


,, َِ ‫=أ‬şüphesiz
,, ,,

َِ =Allah ِ‫=غفور‬bağışlayandır
‫اّلل‬
ِ‫=ح ِليم‬halimdir
2. Kadınlara el Şayet kadınları Temas etme- Henüz dokunma-
236
.. ِ ‫جن‬..ِ‫=ل‬bir günah yoktur
‫اح‬ .. ..
sürmeden ya da henüz kendileriyle diğiniz veya dığınız veya mehir
‫=عليْك ِْم‬size ِ‫طلَ ْقتم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬boşarsınız mehirlerini belir- yalnız kalmadan, bir mehir kes-
lemeden onları yahut onlar için bir mediğniz ka-
tespit etmediğiniz
kadınları boşama-
ِ‫=النِساء‬kadınları boşamanızın bir mehir kesmeden dınları boşa-
sakıncası yoktur. boşadınızsa üzeri- mışsanız, size
nızda bir günah
yoktur; ancak (böy-
َِ ‫سوه‬
‫ن‬ ُّ ‫تم‬..‫ل ِْم‬..‫=ما‬henüz dokunmadan ..
Fakat eli geniş nize günah yok. Eli vebal yoktur.
olan kendi gü- geniş olanınız kud- Şu kadar ki,
le bir durumda bile)
onlar için gerekli
‫=أ ِْو‬ya da ‫=ت ْف ِرضوا‬tesbir etmeden
.. .. cüne göre ve eli retine göre, eli dar zengin olan tedarikleri yapın;
dar olan da ken- olanınız da kudre- kudretince, imkanları çok olan
َِ ‫=له‬onlara ً‫=ف ِريض ِة‬mehir
‫ن‬ di gücüne göre tine göre olmak darda bulunan kendi gücüne dar
olmak üzere on- üzere onlara mü- da halince olan da (yine) ken-
َِ ‫=ومتِعوه‬onları faydalandırsın
‫ن‬ .. lara geleneklere rüvvetinize düşen ma´ruf bir fay- di gücüne göre adil
uygun bir hediye malı verin ki iyilik da ile onları şekilde bir tedarikte
ْ
ِ‫المو ِس ِع‬..‫=على‬eli geniş olan .. .. verin. Bu, iyilik- şânından olanlar faydalandır-
severler için bir için bu bir borçtur. malıdır. Bu,
bulunsun; bu, gü-
zel davranan her-
ِ‫=قدره‬kendi gücü nisbetinde
.. .. borçtur. iyilik edenlerin kesin üzerinde bir
üzerine bir yükümlülüktür.
‫ ْالم ْقتِ ِِر‬..‫=وعلى‬eli dar olan da .. .. .. borçtur.

ِ‫=قدره‬kendi gücü nisbetinde


.. ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫عا‬ ً ‫=متا‬bir geçimlikle


..

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬güzel


‫وف‬
‫=حقًّا‬bu bir borçtur
.. ..

ِ‫ ْالمحْ ِسنِين‬..‫=على‬iyilik edenlerin üzerin .. ..

2.
237
,, ِ‫طلَ ْقتموه َن‬,,‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬onları boşarsanız Eğer kadınların Şayet onları kendi- Bir mehir kes- Ve eğer dokunma-
,,
mehirlerini belir- leriyle yalnız kal- tiğniz takdirde dan önce, ama
ِِ ‫ق ْب‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬önce ler de onları el madan evvel bo- temas etme- mehrini karşıladık-
sürmeden bo- şamakla beraber den önce on- tan sonra onları
َِ ‫سوه‬
‫ن‬ ُّ ‫تم‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬henüz dokunmadan şarsanız, kendi- mehir kesmiş bu- ları boşarsa- boşarsanız, o za-
,,
lerinin ya da lunuyorsanız vacip nız; kestiğiniz man, kararlaştırdı-
‫فرضْت ِْم‬,,‫=وق ِْد‬bir mehir tesbit ettiğiniz t nikâhlarını
,,
ak- olan kesilen mikta- mehrin yarısı ğınızın yarısı(nı ve-
,,
detmeye yetkili rın yarısıdır. Meğer onlarındır.
,, ,,
rin), ancak onların
akdirde ‫ن‬ َِ ‫=له‬onlar için erkeğin bağış- ki ya kadınlar hak- Meğer, kendi- taleplerinden vaz-
,,
laması durumu larından geçsinler, lerini bağışla- geçmeleri veya ni-
ً‫=ف ِريض ِة‬vermeniz gerekir ,, dışında belirle- yahut nikâhın dü- mış veya ni- kah bağını elinde
diğiniz mehrin ğümü elinde olan kah düğümü tutanın (mehrin ya-
ِ‫صف‬ ْ ِ‫=فن‬yarısını yarısını ödeme- erkek hakkından elinde bulunan rısı ile ilgili) tale-
niz gerekir. Ba- geçsin. Erkekler, kimse bağış- binden vazgeçmesi
‫فرضْت ِْم‬,,‫=ما‬tesbit ettiğinizin (mehrin) ğışlamanız hakkınızdan sizin lamış ola. Ba- hali müstesna: Si-
,, ,,

(mehrin tamamı- geçmeniz fazilete ğışlamanız, ze düşenden vaz-


َِ ِ‫=إ‬hariç
‫ل‬ nı bırakmanız) daha yakın bir ha- takvaya daha geçmeniz, Allah'a
takvaya daha rekettir. Aranızdaki yakındır. Ara- karşı sorumluluk
ِ‫ي ْعفون‬,,‫ن‬ ِْ ‫(=أ‬kadının) vazgeçmesi yakındır. Birbiri- rüchanı unutma- nızdaki fazileti bilincine daha uy-
,,

nize karşı er- yın. Şüphe yok, Al- unutmayın. gundur. Ve birbiri-
‫=أ ِْو‬veya ِ‫=ي ْعفو‬vazgeçmesi demliği unutma- lah bütün işledikle- Şüphesiz Al- nize karşı lütufkar
‫بِي ِدِِه‬,,‫=الَذِي‬elinde olanın (erkeğin) ,,
yın. Hiç şüphesiz rinizi görüyor.
ne yaparsanız ,,
lah, yaptığınız davranma(nız ge-
şeyleri gören- reği)ni unutmayın:
ْ
ِ‫=عقدِة‬akdi ِ‫اح‬ ِ ‫=النِك‬nikah Allah onu görür. dir. Doğrusu Allah bü-
tün yaptıklarınızı
‫ت ْعفوا‬,,‫ن‬ ْ
ِ ‫(=وأ‬Erkekler) Sizin affetmeniz ,, ,,
görür.

ِ‫=أ ْقرب‬daha yakındır


,,

َِٰ ‫= ِللت َ ْقو‬takvaya


‫ى‬
‫ت ْنسوا‬,,ِ‫=ول‬unutmayın
ِ‫= ْالفضْل‬iyilik etmeyi ‫=بيْنك ِْم‬birbirinize
,,

َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=ِِبما‬yaptıklarınızı
ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görür
2. Namazlara ve Bütün namazların, Namazlara ve Namazlarınıza ve
238
.. ‫=حافِظوا‬koruyun orta namaza de- hele ikindi nama- orta namaza namazı en uygun
ِِ ‫صلوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=على‬namazları vam edin, na- zının (orta nama- devam edin. şekilde ifa etmeye
maza, Allah ´a zın) geçmemesine Ve Allah´ın di- dikkat edin; ve Al-
ِِ‫صَلة‬ َ ‫=وال‬ve namazı ‫ى‬ ْ
َِٰ ‫=الوسْط‬orta gönülden
..
bağlı dikkat edin (edası- vanına huşu lah'ın huzurunda
ve saygılı olarak na ihtimam edin) ile durun. içten bir bağlılıkla
‫=وقوموا‬durun ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’ın huzuruna durun. ve Allah'tan haşyet
üzre olarak kıyama
durun. ..

ِ‫=قانِتِين‬gönülden bağlılık ve saygı ile .. durun. .. .. ..

2.
239
,, ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer Eğer korku altın- Korkuyorsanız, is-
da iseniz namazı ter yaya, ister sü-
Eğer korkar-
sanız yaya
Ama eğer tehlikede
iseniz, yürürken ve
‫(= ِخ ْفت ِْم‬bir tehlikeden) korkarsanız
,, ,,
yürürken ya da vari olduğunuz
binek hayvanı- halde kılın.
veya binmiş
olarak kılın.
binek (üzerin)de
(namazınızı ifa
ًِ ‫=ف ِرج‬yaya ‫=أ ِْو‬yahut
‫ال‬ nın sırtında kılın. Selâmette iseniz,
Güvene kavuş- böyle sizlere bil-
Emin olduğu-
nuz vakitte de
edin); tekrar gü-
venliğe kavuşunca
ِ‫=ر ْكبانًا‬binmiş olarak ‫=فِإِذا‬zaman da
,, ,,
tuğunuzda Allah mediğinizi öğret-
size bilmediğiniz mesine karşı Al-
Allah´ın size
bilmediğiniz
Allah'ı anın, çünkü
daha önce bilme-
‫=أ ِم ْنت ِْم‬güvene kavuştuğunuz
,, şeyleri nasıl öğ- lah'ı şükür ile anın. şeyleri öğretti- diklerinizi size öğ-
retti ise siz de ği şekilde Al- reten O'dur.
‫=فا ْذكروا‬anın ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı O´nun adını lah´ı zikredin.
anın.
‫=كما‬şekilde ‫=علَمك ِْم‬size öğrettiği ,,

‫=ما‬şeyleri
ِ‫ت ْعلمون‬,,‫تكونوا‬,,‫=ل ِْم‬bilmediğiniz
2.
240
.. ِ ‫يتوفَ ْو‬..ِ‫=والَذِين‬ölüp de
‫ن‬ Aranızdan vefat İçinizden vefat
..
İçinizden vefat Eğer içinizden biri
edip de geride edip de kadınlarını edip de eşleri- ölür ve arkasında
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden eşlerini bırakan- arkada bırakacak ni geride bıra- kadınlar bırakırsa,
lar, bir yıl boyun- olanlar sonradan kanlar; bir se- dul eşlerine, (öl-
ِ‫=ويذرون‬geriye bırakan(erkek)ler ..
ca evden çıkma- kadınlarının bir bü- neye kadar müş kocasının evi-
larına ihtiyaç bı- tün sene evlerin- eşlerinin evle- ni) terk etmeksizin
‫=أزوا ًجا‬eşler ْ rakmayacak den çıkarılmayıp rinden çıka- bir yıllık geçimlerini
(oranda bir me- bakılmalarını ev- rılmayarak vasiyet etsinler.
ً‫صيَ ِة‬ ِ ‫=و‬vasiyet etsinler .. ta´ı) eşlerine va- velce vasiyet ede- geçimlerinin Ama eğer (kendi
siyyet etsinler cekler. Şayet ken- sağlanmasını arzularıyla) ayrılır-
‫اج ِه ِْم‬ ِ ‫= ِْل ْزو‬eşlerinin (bıraksınlar veya diliklerinden çıkar- vasiyyet etmiş larsa kendileri hak-
varislerine hava- larsa nefislerine ait olmalıdırlar. kındaki meşru ta-
‫عا‬ ً ‫=متا‬geçimlerinin sağlanmasını le etsinler.) Eğer işledikleri mübah Şayet kendile- sarruflarından do-
..
kadınlar kendilik- işlerden dolayı size ri çıkarlarsa; layı onlara bir gü-
ِِ ‫ ْالح ْو‬..‫=إِلى‬bir yıla kadar
‫ل‬ .. lerinden evden mes'ûliyet yok. Al- artık onların nah yoktur. Ve Al-
..

çıkarlarsa kendi- lah azîzdir, hakîm- ma´ruf şekilde lah kudret ve hik-
ِ‫إِ ْخراج‬..ِ‫(=غيْر‬evlerinden) çıkarılmadan leri ile ilgili yapa- dir. yapacakların- met sahibidir.
..

cakları meşru bir dan dolayı si-


ِْ ِ ‫=فإ‬şayet
‫ن‬ davranıştan do- ze mes´uliyet
layı size sorum- yoktur. Allah,
ِ‫=خرجْ ن‬kendileri çıkarlarsa luluk düşmez.
..
Aziz´dir, Ha-
Hiç şüphesiz Al- kim´dir.
ِ‫جناح‬..ِ‫=فَل‬bir günah yoktur ..
lah üstün iradeli ..

ve hikmet sahi-
‫=عليْك ِْم‬sizin için
..
bidir.
ِ‫فع ْلن‬..‫ما‬..‫=فِي‬yapmalarında
َِ ‫أ ْنف ِس ِه‬..‫=فِي‬kendileri hakkında
‫ن‬ ..

ِ‫م ْعروف‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬uygun olanı ..

َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ع ِزيز‬daima üstündür


‫اّلل‬ ..

ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir


.. .. ..

2.
241
,, ِ ‫=و ِل ْلمطلَقا‬boşanmış kadınların
ِ‫ت‬ ,,
Boşanmış kadın- Tatlîk edilmiş ka-
ların geleneklere dınların da imkân
Boşanan ka-
dınlar için uy-
Ve boşanmış ka-
dınlar da güzel bir
‫=متاع‬geçimlerini sağlamak ,,
uygun bir şekilde yettiği kadar faide-
geçimlerini sağ- lendirilmesi Al-
gun şekilde
geçimlerini
şekilde geçimlerini
sağlama (hakkına)
ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬uygun olan şekilde
‫وف‬ ,, ,,
lamak, takva sa- lah'tan korkanlara
hiplerinin boy- borçtur.
sağlamak var-
dır. Bu, mütta-
sahip olacaklardır.
Bu, Allah'a karşı
‫=حقًّا‬bir haktır (borçtur) ‫=على‬üzerine
,, ,,
nuna borçtur. kiler için bir
vazifedir.
sorumluluk bilinci
duyan herkes için
ِ‫= ْالمت َ ِقين‬müttakiler bir görevdir.

2.
242
.. ِ ‫=ك َٰذ ِل‬böyle ِ‫=يب ِين‬açıklamaktadır
‫ك‬ Allah ayetlerini
size böyle açık
İşte Allahu Zül-
celâl, aklınız ersin
İşte Allah, ak-
lınız ersin diye
Aklınızı kul-
lan(mayı öğ-
َِ =Allah ‫=لك ِْم‬size ‫=آياتِ ِِه‬ayetlerini
‫اّلل‬ açık anlatıyor ki,
düşünesiniz.
diye, âyetlerini siz-
lere böylece bildiri-
ayetlerini bu
şekilde beyan
ren)meniz için Al-
lah size mesajlarını
‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ..
yor. ediyor. böyle açıklıyor.

ِ‫=ت ْع ِقلون‬düşünürsünüz
2. Binlerce kişilik Bakmaz mısın o Binlerce ol- Sen, ölüm korku-
243
,, ‫ت ِر‬,,‫=أل ِْم‬görmedin mi? ,,
kalabalık olarak binlerce adamın dukları halde suyla yurtlarını terk
‫خرجوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,‫=إِلى‬çıkanları ölüm korkusu ile hâline ki, ölüm ölüm korku- eden binlerce kişiyi
yurtlarından ka- korkusundan yurt- suyla yurtla- görmedin mi? Ki bu
‫ار ِه ِْم‬ ِ ‫دِي‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yurtlarından çan kimseleri larını bırakıp çık- rından çıkan- durumda Allah on-
görmedin mi? Al- mışlardı? Bunun ları görmedin lara Ölün! diye ses-
ِ‫ألوف‬,,‫=وه ِْم‬binlerce kişi iken ,, ,,
lah onlara önce üzerine Allah onla- mi? Allh onla- lenmiş ve sonra da
«ölün» dedi, ar- ra "Ölün!" dedi. ra; (ölün) dedi. onları hayata geri
ِ‫=حذر‬korkusuyla ‫ت‬ ِِ ‫= ْالم ْو‬ölüm kasından kendi- Sonra kendilerini Sonra da on- döndürmüştü.
lerini yeniden di- diriltti. Allah, şüphe ları diriltti. Unutmayın ki Allah,
ِ‫=فقال‬demişti de ِ‫=لهم‬onlara
,, riltti. Hiç kuşku- yok, insanlara kar- Şüphesiz ki, insanoğluna karşı
suz Allah insan- şı lütuf sahibidir, Allah insanla- lütfunda sınırsızdır,
َِ =Allah ‫=موتوا‬Ölün! ‫=ث َِم‬sonra
‫اّلل‬ lara karşı kerem ama insanların ço- ra karşı lutuf ancak insanların
sahibidir, ama ğu şükretmezler. sahibidir. Ama çoğu nankördür.
‫=أحْ ياه ِْم‬kendilerini diriltmişti ,, insanlar çoğun- insanların pek
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=إِ َن‬Şüphesiz ‫اّلل‬


َِ =Allah lukla şükretmez-
ler.
çoğu şükret-
mezler.
‫=لذو‬sahibidir ِ‫=فضْل‬ikram
‫=على‬karşı ‫اس‬ ِ ِ َ‫=الن‬insanlara
َِ ‫=و َٰل ِك‬Ama ِ‫=أ ْكثر‬çoğu
‫ن‬
ِ ِ َ‫=الن‬insanların
‫اس‬
ِ‫ي ْشكرون‬,,ِ‫=ل‬şükretmezler
2.
244
.. ‫=وِقاتِلوا‬savaşın ‫ل‬ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda Allah yolunda
savaşınız ve Al-
Allah yolunda ci-
had edin ve bilin ki
Allah yolunda
savaşın ve bi-
Öyleyse Allah yo-
lunda savaşın ve
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫=واعْلموا‬ve bilin ki lah´ın herşeyi
işittiğini ve bildi-
.. ..
Allah işitiyor, bili-
yor.
lin ki Allah
Semi´dir,
bilin ki Allah her
şeyi işiten, her şeyi
َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ğini biliniz. Alim´dir. bilendir.

ِ‫=س ِميع‬işitendir ِ‫=ع ِليم‬bilendir


2.
245
,, ِ‫=م ْن‬Kimdir Kimdir o ki, Al- Kimdir ihlâsını Kimdir o ki; Al- Allah'ın kat kat faz-
lah´a karşılıksız karz-ı hasen sure- lah´a güzel bir lasıyla geriye öde-
ِ‫ي ْق ِرض‬,,‫الَذِي‬,,‫=ذا‬borç olarak verecek (güzel) borç verir tinde Allah'a arze- borç versin de yeceği bir güzel
,,
de Allah da bu decek o kimse ki, Allah onu kat borcu O'na vere-
,,

َِ =Allah’a ‫ضا‬
‫اّلل‬ ً ‫=ق ْر‬bir borcu borcu ona kat Allah da binlerce kat fazlasıyla cek olan kimdir?
kat fazlası ile
,,
katını kendisine ödesin. Allah, Allah alır ve kat kat
ً‫=حسنا‬güzel öder. Kısıtlayan iade buyursun? Al- hem darlaştı- fazlasıyla verir; ve
da bol bol veren lah dilediğinden kı- rır, hem de hepiniz sonunda
ِ‫=فيضا ِعفه‬arttırması karşılığında de Allah´tır. sar, dilediğine
,, bollaştırır. Ve O'na döndürüle-
Döndürüleceği- açar; ve sizler dö- O´na döndürü- ceksiniz.
ِ‫=له‬ona ‫=أضْعافًا‬fazlasıyla niz yer O´nun nüp O'na varacak- leceksiniz.
katıdır. sınız.
ً ‫=ك ِثيرِة‬kat kat ‫اّلل‬,, َِ ‫=و‬Allah
ِ‫(=ي ْق ِبض‬rızkı) kısar da ,, ,,

ِ‫=ويبْسط‬açar da ‫=و ِإل ْي ِِه‬Hep O’na


,, ,,

ِ‫=ت ْرجعون‬döndürüleceksiniz
2. Musa sonrası Yâ Muhammed! Musa´dan Musa'dan sonra İs-
246
.. ‫ت ِر‬..‫=أل ِْم‬görmedin mi? ..
dönemde yaşa- Benî İsrail'den o sonra İsrailo- rail oğullarının ön-
ِِ ‫ ْالم‬..‫= ِإلى‬ileri gelenlerini
‫ل‬ ..
yan bir grup ileri cemaatin Mûsa'nın ğullarından bir de gelenlerinin,
gelen İsrailoğlu- vefatından sonraki cemaate peygamberlerden
ِ‫ ِإسْرائِيل‬..‫بنِي‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬İsrail oğullarının Bunlar Peygam- sın? Hani, pey- Hani, onlar birine:
nu görmedin mi? hâline bakmaz
..
mı- bakmadın mı? Bize bir kral
tayin et ki Allah yo-
َِٰ ‫موس‬..‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬
‫ى‬ ِْ ‫= ِم‬Musa’dan sonra berlerine
´Başımıza bir
gamberlerine "Bize peygamberle- lunda savaşalım!
..
bir emîr gönder ki rine bize bir dediklerini bilmez
‫قالوا‬..‫=إِ ِْذ‬hani demişlerdi .. hükümdar getir Allah yolunda ci- hükümdar misin? O: Ya sa-
de onun emri al- had edelim" de- gönder ki, Al- vaşmanız emredilir
ِ‫= ِلنبِي‬Peygamberlerine ِ‫=لهم‬onlar tında Allah yo- mişlerdi. "Korka- lah yolunda de savaştan kaçar-
lunda savaşalım´ rım, cihad üzerini- savaşalım, sanız? diye sordu.
ِْ ‫=ابْع‬gönder ‫=لنا‬bize
‫ث‬ dediler. Pey- ze farz buyurulur- dediler. Pey- Onlar: Biz ve ço-
gamberleri onla- sa, etmezsiniz" gamberleri de: cuklarımız yurtla-
‫=مِ ِل ًكا‬bir hükümdar
.. ra; ´Ya eğer sa- dedi. "Bizler Allah Üzerinize sa- rımızdan sürül-
vaşmak size farz yolunda nasıl ci- vaş farz edilir müşken Allah yo-
ِْ ِ‫(=نقات‬onun önderliğinde) savaşalım kılındığında bu had etmeyiz ki de ya savaş- lunda neden sa-
‫ل‬ .. ..

emre karşı gelir- yurtlarımızdan sü- mazsanız? vaşmayalım? diye


ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah seniz. diye so- rüldük, yavruları- dedi. Onlar cevap verdiler.
runca, Yurdu- mızdan cüdâ edil- dediler ki: Biz Halbuki savaşmak
ِ‫=قال‬dedi ‫عسيْت ِْم‬..‫ل‬ ِْ ‫=ه‬Ya muzdan ve ço- dik?" dediler. Ci- Allah yolunda onlara emredilince,
cuklarımızdan had üzerlerine farz neden savaş- birkaçı dışında,
ِ‫كتِب‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬yazılınca (farz kılınınca) ayrı düşürüldü- kılınınca da, pek mayalım?
.. ..
uzak durdular; ama
ِ‫=عليْكم‬size ِ‫= ْال ِقتال‬savaş ğümüze göre ni- azından başkası Hem yurtları- Allah zalimleri çok
çin savaşmaya- dönüverdiler. Alla- mızdan çıka- iyi biliyordu.
ِ‫تقا ِتلوا‬..‫ل‬ َِ ‫=أ‬savaşmazsanız lım ki?´ dediler. hu Zülcelâl nefsine rıldık, hem de
Fakat savaşmak zulmedenleri bili- oğullarımız-
‫=قالوا‬dediler ki ..
kendilerine farz yor.
kılınınca pek azı
dan (ayrıldık) .
Fakat onların
ِ‫نقا ِتل‬..‫ل‬ َِ ‫أ‬..‫لنا‬..‫=وما‬bizler neden savaş hariç hepsi yan
çizdiler. Hiç kuş-
..
üzerine savaş
farz edildiği
..

mayalım ‫ل‬ ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda kusuz Allah, za- vakit, içlerin-


limlerin kimler den pek azı
َِ =Allah ‫=وق ِْد‬oysa
ِ‫اّلل‬ olduğunu bilir. müstesna hep
geri döndüler.
‫=أ ْخ ِرجْ نا‬biz çıkarılıp sürüldük
.. .. Allah, zalimleri
çok iyi bilen-
‫ارنا‬ ِ ‫دِي‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yurtlarımızdan dir.

ِ‫=وأبْنائِنا‬ve oğullarımızın arasından


.. ..

‫=فل َما‬fakat ِ‫=كتِب‬yazılınca


ِ‫=عل ْي ِهم‬kendilerine ِ‫= ْال ِقتال‬savaş
‫=تولَ ْوا‬yüz çevirdiler ‫ل‬
.. َِ ‫= ِإ‬hariç
ِ ً ‫=ق ِل‬pek azı ‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden
‫يَل‬ ..

َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ع ِليم‬bilir


‫اّلل‬
َ ِ‫=ب‬zalimleri
ِ‫الظا ِل ِمين‬
2. Peygamberleri Sonra, peygam- Peygamberleri Ve onların pey-
247
,, ِ ‫=وق‬dedi ki ‫=له ِْم‬onlara
‫ال‬ ,,
onlara; Allah si- berleri "İşte, Allah onlara dedi ki: gamberi, toplumu-
‫=نبِيُّه ِْم‬peygamberleri ‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬gerçekten ze hükümdar Tâlût'u sizlere emîr İşte Allah hü- nun önde gelenle-
olarak Talut´u gönderdi" dedi. "O kümdar olarak rine, Bakın, dedi,
َِ =Allah ِ‫بعث‬,,‫=ق ِْد‬gönderdi
‫اّلل‬ gönderdi´ deyin- bizim üzerimize size Talut´u Allah Talut'u size
ce, ´O bize nasıl nasıl emîr olabilir gönderdi. On- kral olarak tayin et-
‫=لك ِْم‬size ِ‫=طالوت‬Talut’u hükümdar olabi- ki riyasete bizler lar: Biz hü-
lir? Hükümdarlık ondan daha ehil kümdarlığa
ti. Onlar: Biz hü-
kümranlığa ondan
ِ‫=م ِل ًكا‬hükümdar ‫=قالوا‬dediler ki,, bize ondan daha olduğumuz gibi ondan daha daha çok layık iken
çok yakışır. kendisine mal ge- layık iken ve nasıl bizim üzeri-
َِٰ َ‫=أن‬nasıl ِ‫=يكون‬olabilir ِ‫=له‬onun
‫ى‬ Çünkü ona bol nişliği de verilmiş ona malca mizde hüküm sahi-
servet verilmiş, değil" dediler. "Al- bolluk da ve- bi olabilir? dediler.
ِ‫= ْالم ْلك‬hükümdarlık (mülk)
,, değildir´ dediler. lah onu aranızdan rilmemişken (Peygamber) Ba-
Peygamberleri seçerek üzerinize nasıl olur da kın, dedi, Allah onu
‫عليْنا‬=bizim,,üzerimize =bizِ‫ونحْ ن‬
onlara; Allah onu geçirmiş; hem ilim bizim başımı- sizden daha üstün
hükümdar olarak hem cisim itibariyle za hükümdar kılmış ve ona derin
ُِّ ‫أح‬
‫ق‬ =daha,,layıkız seçerek başını- kendisine büyük olabilir? dedi- bilgi ve mükemmel
za getirdi, Ona kudret vermiş. Al- ler. Peygam- bir beden bahşet-
ِِ ‫ِب ْالم ْل‬
‫ك‬ =hükümdarlığa =ondan ِ‫ِم ْنه‬
bilgi ve vücud lah mülkünü dile- berleri de dedi miştir. Ve Allah,
gücü bakımın- diğine ihsan eder. ki: Allah onu hükümranlığı iste-
ِ‫ول ِْم يؤْ ت‬
,, =ve,,verilmemiştir dan üstünlük Allah'ın lütfu geniş, sizin üstünüz- diğine verir: zira Al-
ً‫سع ِة‬ =genişlik ,, ِِ ‫ِمنِ ْالما‬
‫ل‬ =maldan
bağışladı´ dedi. ilmi nihayetsizdir" de beğenip lah her şeyi kuşa-
Allah mülkünü dedi. seçmiştir. tan, her şeyi bilen-
ِ‫قال‬
=dedi َِ ‫ِإ‬
‫ن‬
=şüphesiz =Allah
(egemenlik yet-
َِ
‫اّلل‬
kisini) dilediğine
O´na bilgice dir.
ve vücutça da
ِ‫صطفاه‬ ْ ‫ا‬
=onu,,(hükümdar),,seçti
verir, Allah´ın lüt-
fu geniştir ve O,
bir üstünlük
vermiştir.
‫عليْك ِْم‬
=sizin,,üzerinize herşeyi bilir. Şüphesiz ki
Allah; mülkü-
ِ‫وزاده‬
=ve,,onun,,artırdı ً‫بسْط ِة‬
=gücünü nü dilediğine
verir. Ve Allah,
‫فِي ْال ِع ْل ِِم‬
,, =bilgisinin Vasi´dir,
Alim´dir.
‫و ْال ِجس ِِْم‬
=ve,,cisminin =Allahَِ ‫و‬
‫اّلل‬
‫=يؤْ تِي‬verir ِ‫=م ْلكه‬mülkünü
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah(ın)
ِ‫(=وا ِسع‬lütfu) geniştir ,,

ِ‫(=ع ِليم‬O herşeyi) bilendir


,, ,,

2. Peygamberleri Başkaca peygam- Peygamberi Ve Peygamberleri


248
.. ِ ‫=وق‬ve dedi ki ‫=له ِْم‬onlara
‫ال‬ .. ..
onlara dedi ki; berleri şunu da onlara dedi ki: olan, Bakın, meşru
‫=ن ِبيُّه ِْم‬peygamberleri ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬muhakkak ´Talut´un hü- söyledi: "Tâlût'un
kümdarlığının emîr olduğuna şa-
Gerçekten
onun hüküm-
hükümranlığın bir
işareti olarak size
ِ‫=آية‬alâmeti belirtisi, size me- hit, sizlere melek-
leklerin taşıdığı ler tarafından taşı-
darlığının
alameti size
içinde Rabbiniz ta-
rafından bahşedil-
‫=م ْل ِك ِِه‬onun hükümdarlığının
..
bir sandığın narak öyle bir san-
gelmesidir. Bu dukun gelmesidir
Tabut´un gel-
mesidir ki, on-
miş bir iç huzuru,
bir sükunet bulu-
ِ‫يِأ ْتِيكم‬..‫ن‬
ِْ ‫=أ‬size gelmesidir .. sandıkta Rabbi- ki onda kalpleriniz da Rabbınız- nan ve Musa'nın
nizden size yö- için Rabbinizden dan bir «Seki- ve Harun'un ailele-
ِ‫(=التَابوت‬Allah’ın Ahid sandığı) Tabut’u .. .. .. nelik bir huzur ile itminan olduktan ne» ve Musa rinden geriye kal-
birlikte Musa ve başka Mûsa oğul- hanedanıyla mış olup da melek-
Harun ailelerinin larıyla Hârun oğul- Harun hane- lerce muhafaza
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
geride bıraktıkla- larının (Âl-i Mûsa danının terket- edilen mirası içinde
n ِ‫=فِي ِه‬onun içinde ..
rı bazı önemli ile Âl-i Hârun'un) tiklerinden bir barındıran bir kalp
ِ‫=س ِكينة‬bir huzur bulunan
.. ..
eşyalar vardır. metrûkâtından ba-
Eğer mümin kıye bulunacak.
kalıntı vardır. bağışlanacaktır.
Melekler onu Eğer (gerçekten)
‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden kimseler iseniz, Gerçekten iman
bu sizin için ke- etmişlerseniz bu
yüklenecektir. inanıyorsanız,
Şayet inanan- bunda sizin için bir
ِ‫=وب ِقيَة‬ve bir kalıntı
.. ..
sin bir belirtidir. elbette sizler için
reddedemeyeceği-
lardan iseniz; işaret vardır dedi.
elbette bunda,
ِ‫ترك‬..‫= ِم َما‬geriye bıraktığından .. niz bir şahittir. sizin için kesin
bir ayet vardır.
ِ‫=آل‬ailesinin ‫ى‬ َِٰ ‫=مِوس‬Musa
ِ‫=وآل‬ve ailesinin ِ‫=هارون‬Harun
..

ِ‫=تحْ ِمله‬taşıdığı ِ‫= ْالمَل ِئكة‬meleklerin


َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ِ‫ َٰذ ِلك‬..‫= ِفي‬bunda
‫ن‬
ً‫=ْلي ِة‬kesin bir alâmet vardır
.. .. ..

‫=لك ِْم‬sizin için ‫ن‬


.. ِْ ‫= ِإ‬eğer
ِ‫مؤْ ِمنِين‬..‫=ك ْنت ِْم‬inanıyorsanız
2. Talut orduyla bir- Tâlût askeriyle yo- Talut orduyla Ve Talut, kuvvetle-
249
,, ِ ‫فص‬,,‫=فل َما‬ayrıldığında
‫ل‬ likte ayrılıp, çık- la çıkınca dedi ki: birlikte ayrılıp riyle yola koyuldu-
ِ‫=طالوت‬Talut ‫=بِالجنو ِِد‬ordularla tığı ْ vakit dedi ki: "Allah sizleri bir çıktığı vakit ğunda Bakın, dedi,
“Allah sizi bir ır- nehir ile muhakkak dedi ki: Allah, Allah sizi şimdi bir
ِ‫=قال‬dedi ki ‫ن‬
,, َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬ َِ =Allah makla imtihan imtihan edecek. sizi bir ırmakla nehirle imtihan
edecektir. Kim Kim ondan içerse deneyecektir. edecek: ondan
‫=مبْت ِليك ِْم‬sizi deneyecektir ,,
ondan içerse benden değil, me- Kim ondan
benden değildir. ğer ki eliyle bir
içen benden olma-
içerse benden yacak, onu tatmak-
ِ‫=بِِنهر‬bir ırmakla ‫ن‬
,, ِْ ‫=فم‬kim Kim de ondan avuç almış olsun. değildir. Kim tan sakınan ise
tatmazsa şüp- Kim onu tatmazsa de ondan tat- benden olacaktır;
ِ‫=ش ِرب‬içerse ِ‫= ِم ْنه‬ondan hesiz ki benden- o işte benden." mazsa şüphe- ondan sadece bir
dir. Yalnız eliyle Bunun üzerine iç- siz ki benden- avuç dolusu içen
ِ‫=فليْس‬değildir ‫= ِمنِي‬benden bir avuç alanlar lerinden azı müs- dir. Eliyle bir ise affa mazhar
başka.” Derken tesna olmak üzere avuç alanlar olacaktır. Ancak,
ِْ ‫=وم‬ve kim
‫ن‬ ,, onlardan birazı içtiler. Tâlût ve başka. Derken birkaçı dışında
müstesna olmak kendisiyle beraber onlardan bira- hepsi ondan (dolu
ِ‫طع ْمه‬ ْ ‫ي‬,,‫=ل ِْم‬ondan (kana kana) tadmazs üzere hepsi de iman edenler suyu zı müstesna dolu) içtiler.O ve
,, ,, ,,

ondan içiverdiler. geçince bir takımı olmak üzere ona inananlar nehri
a ِ‫=فإِنَه‬şüphesiz o ‫= ِمنِي‬bendendir Talut ve berabe- "Câlût ile askerine hepsi de on- geçer geçmez öte-
,,

rindeki mü’minler bugün bizim gü- dan içiverdiler. kiler: Calut ve kuv-
َِ ‫= ِإ‬dışında ‫ن‬
‫ل‬ ِِ ‫=م‬kimsenin ırmağı geçtikleri cümüz yetmez" Talut ve bera- vetlerine karşı
ِ‫=ا ْغترف‬avuçlayan ً‫=غ ْرف ِة‬bir avuç “Nice az bir top- karşısına çıkacak- berindeki
vakit dediler ki: dediler. Allah'ın (koymak için) bu-
mü´minler ır- gün hiç gücümüz
,,

luluk Allah’ın iz- larını bilenler ise mağı geçtikleri yok! dediler.(Ama)
‫= ِبي ِد ِِه‬eliyle ‫=فش ِربوا‬hepsi içtiler ,,
niyle pek çok fır- "Efradı az ne fırka- vakit; bizim kesin olarak Allah'a
ِ‫= ِم ْنه‬ondan ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬hariç ‫يَل‬ ًِ ‫=ق ِل‬pek azı kaları mağlup lar var ki efradı çok bugün Calut kavuşacaklarını bi-
etmişlerdir. Allah ne fırkalara Al-
,,
ve ordusuna lenler: Nice küçük
‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden ‫=فل َما‬nihayet sabredenlerle lah'ın izniyle gale- karşı gücümüz topluluklar, Allah'ın
beraberdir.” be çalmışlar; Allah yoktur, dedi- izniyle büyük kala-
ِ‫(=جاوزه‬ırmağı) geçince ِ‫=هو‬o (Talut) ,,
sebat edenlerle
beraber-
ler. Mutlaka balıklara üstün
,,
Allah´a kavu- gelmiştir! Zira Al-
‫آمنوا‬,,ِ‫=والَذِين‬ve iman eden ,,
dir"cevabını verdi- şacaklarını bi- lah, güçlüklere kar-
,,
ler. lenlerse dedi- şı sabırlı olanlarla
ِ‫=معه‬beraberindekiler ‫=قالوا‬dediler ler ki: Nice az beraberdir. diye
topluluk, Al- cevap verdiler.
‫لنا‬,,ِ‫طاقة‬,,ِ‫=ل‬bizim gücümüz yok ,, lah´ın izniyle
,,
pek çok toplu-
ِ‫= ْالي ْوم‬bugün ِ‫= ِبجالوت‬Calut’a luğu yenmiştir.
Allah sabre-
‫=وجنو ِد ِِه‬ve askerlerine karşı
,, ,, denlerle bera-
berdir.
ِ‫=قال‬dedi
ِ‫يظنُّون‬,,ِ‫=الَذِين‬kanaat getirenler ,,

‫مَلقو‬,,‫=أِنَه ِْم‬kavuşacaklarına
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’a ‫=ك ِْم‬nice
ِ‫فِئة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬topluluk ِ‫=ق ِليلة‬az olan ,,

ِْ ‫=غلب‬galib gelmiştir ً‫=فِئ ِة‬topluluğa


‫ت‬ ,,

ً ‫=كثِيرِة‬çok olan ‫ن‬ ,, ِِ ‫=بِإ ِ ْذ‬izniyle


ِِ َ =Allah’ın ‫اّلل‬
‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=مع‬beraberdir
ِ‫صابِ ِرين‬َ ‫=ال‬sabredenlerle
2. Talut ve askerle- Ve Câlût ile aske- Calut ve as- Onlar Calut ve
250
.. ‫برزوا‬..‫=ول َما‬karşılaştıklarında ri, Calut ve ordu- rinin karşısına diki- kerlerine karşı kuvvetleriyle karşı
ِ‫= ِلجالوت‬Calut su ile karşılaştık- lince "Ya Rabbe'l-
larında; ´Ey âlemîn! Kalplerimi-
çıktıkları za- karşıya geldiklerin-
man, dediler de, Ey Rabbimiz!
‫=وِجنو ِدِِه‬ve askerleriyle ..
Rabbimiz, üze- ze şehamet indir,
rimize sabır ayaklarımızı yerin-
ki: Ey Rabbı- Bize zorluklara ta-
mız, üzerimize hammül gücü ba-
‫=قالوا‬şöyle dediler ‫=ربَنا‬Rabbimiz
..
yağdır, ayakla- de sâbit kıl (muh-
rımızı sabit kıl ve kem kıl) ve küfre
sabır yağdır, ğışla, adımlarımızı
ayaklarımıza sağlam kıl ve haki-
ِْ ‫=أ ْف ِر‬dök ‫=عليْنا‬üzerimize
‫غ‬ kâfirlere karşı bi- dalmış kavme biz- sebat ver ve kati inkar eden bu
ze zafer nasip leri muzaffer bu- bizi kafirler gü- topluma karşı bize
‫=صب ًْرا‬sabır ‫ت‬ ِْ ‫=وث ِب‬sağlam tut .. eyle´ dediler. yur!" niyazında bu- ruhuna karşı yardım et! diye dua
lundular. muzaffer kıl. ettiler.
‫=أ ْقدامنا‬ayaklarımızı
‫=وا ْنص ْرنا‬ve bize yardım et .. .. ..

‫ ْالق ْو ِِم‬..‫=على‬topluluğuna karşı ..

ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirler


2. Allah’ın izniyle Allah'ın izniyle on- Allah´ın izniyle Bunun üzerine, on-
251
,, ِ‫=فهزموه ْم‬derken onları bozdular ,, ,,
onları hemen ları bozdular. onları hemen ları Allah'ın izniyle
ِِ ‫=بِإ ِ ْذ‬izniyle ِ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’ın hezimete uğrattı- Dâvud Câlût'u öl-
lar. Davut da Ca- dürdü ve Allah
hezimete uğ- bozguna uğrattılar,
rattılar. Davud Davud da Calut'u
ِ‫=وقتل‬öldürdü ِ‫=داوود‬Davud lut’u öldürdü. Al- kendisine hem
lah ona mülk ve emîrlikle beraber
da Calut´u öl- öldürdü; Allah ona
dürdü. Allah hükümranlık ve
ِ‫=جالوت‬Calut’u hikmet verdi. Di- hikmet verdi, hem
lemekte olduğu ona dilediğini öğ-
ona mülk ve hikmet verdi ve is-
hikmet verdi. tediği şeyin bilgisini
ِ‫=وآتاه‬ve ona (Davud’a) verdi
,, ,, ,, şeylerden de retti. Allah insan- Dilemekte ol- öğretti. Ve eğer Al-
ona öğretti. Şa- lardan bir takımını duğunu da lah, insanlara ken-
َِ =Allah ِ‫= ْالم ْلك‬hükümdarlık
‫اّلل‬ yet Allah insan- diğerinin eliyle or- ona öğretti. dilerini başkalarına
ları birbiriyle def tadan kaldırma- Şayet Allah´ın karşı savunma gü-
ِ‫=و ْال ِح ْكمة‬ve hikmet ,, edip savmasaydı saydı yeryüzü fe- insanları birbi- cü vermeseydi yer-
yeryüzü muhak- sada varırdı. riyle def´edip yüzü çürüme ve
ِ‫=وعلَمه‬ve ona öğretti ,, ,, kak ki fesada savması ol- yozlaşmaya maruz
uğrardı. Ancak masaydı yer- kalırdı: ama Allah
ِ‫يشاء‬,,‫= ِم َما‬dilediğini Allah alemler yüzü muhak- bütün alemlere
üzerine fazl u kak fesada karşı sınırsız lütuf
ِ‫د ْفع‬,,ِ‫=ول ْول‬eğer savmasaydı ,, kerem sahibidir. uğrardı. Ancak sahibidir.
Allah, alemler
َِ =Allah ِ‫=النَاس‬insanların
ِ‫اّلل‬ üzerinde lutuf
sahibidir.
‫=ب ْعضه ِْم‬bir kısmını ,,

ِ‫= ِبب ْعض‬bir kısmıyla ,,

ِِ ‫=لفسد‬bozulurdu ِ‫= ْاْل ْرض‬dünya


‫ت‬
َِ ‫=و َٰل ِِك‬fakat ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ‫=ذو‬sahibidir
ِ‫=فضْل‬lütuf ‫=على‬karşı
ِ‫= ْالعال ِمين‬bütün alemlere ,,

2.
252
.. ِ ‫=تِ ْل‬bunlar ِ‫=آيات‬ayetleridir
‫ك‬ Bunlar Allah´ın Lâkin işte şunlar
ayetleridir. Bun- Allah'ın âyâtıdır ki
İşte bunlar Al-
lah´ın ayetle-
Bunlar Allah'ın me-
sajlarıdır: Biz (ey
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ları sana hakka sana hak olarak
bağlı olarak bildiriyoruz ve sen,
ridir. Onları
sana hak ola-
Peygamber,) haki-
kati ortaya koyan
‫=نتْلوها‬okuyoruz (açıklıyoruz) ..
okuyoruz. Hiç şüphe yok, pey-
kuşkusuz sen de gamberlerdensin.
rak okuyoruz.
Şüphesiz ki
bu (mesaj)ları sana
iletiyoruz: doğrusu
ِ‫=عليْك‬sana ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬hak olarak ..
peygamberler-
den birisin.
sen elçiler-
densin.
sen, bu mesajların
emanet edildiği (el-
ِ‫=و ِإنَك‬elbette sen .. çilerden)sin.

ِ‫ ْالم ْرس ِلين‬..ِ‫=ل ِمن‬gönderilenlerdensin


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
2.
253
,, =işte,,o ِ ‫تِ ْل‬
‫ك‬ ِ‫الرسل‬
=elçiler,,ki
İşte şu peygam- İşte o peygamber- Şu peygam- Bu elçilerin bazıla-
ُّ
berler. Bunların lerden kimini bizler berler onlar- rına diğerlerinden
‫فض َْلنا‬=üstün,,kıldık =kimini ‫بِ ْعضه ِْم‬
bir kısmını diğer- diğerinin üzerine dan kimini ki- daha fazla mezi-
lerinden üstün geçirdik; içlerinden minden üstün yetler bahşettik: İç-
ِ‫ى ب ْعضا‬
,, =kimindenَِٰ ‫عل‬ kıldık. Onlardan Allah'ın kelâm-ı kıldık. Allah, lerinden kimi ile Al-
kimileri ile Allah sübhânîsine muha- onlardan ki- lah (bizzat) ko-
‫ِم ْنه ِْم‬
=onlardan =kimine ِْ ‫م‬
‫ن‬ konuştu, kimile- tap olanı var, öteki- miyle söyleş- nuşmuş, kimini de
rini de derece- lerden birçok mer- miş, kimini de daha üst derecele-
ِ‫كلَم‬
=konuştu =Allah َِ
‫اّلل‬ lerce yükseltti. tebe daha yüksel- derecelerle re yükseltmiştir.
Meryem oğlu mişi var. Mer- yükseltmiştir. Biz, Meryem oğlu
ِ‫ورفع‬=yükseltti ‫ب ْعضه ِْم‬
=kimini,,de İsa´ya açık mu- yem'in oğlu İsa'ya Meryem oğlu İsa'ya hakikatin
cizeler verdik, da açık mucizeler İsa´ya da açık tüm kanıtlarını
ِ‫درجات‬ =derecelerle O´nu Ruh-ul verdikten başka deliller verdik. bahşettik ve o'nu
Kuds aracılığı ile kendisini Ruhü'l- Ve onu kutsal ilham ile
‫وآتيْنا‬
=ve,,verdik =Îsa’ya ‫ِعيسى‬
destekledik. Kuds ile teyid ettik. Ruh´ul-Kudüs destekledik. Ve
Eğer Allah öyle Eğer Allah iste- ile destekle- eğer Allah dilesey-
ِ‫ابْن‬
=oğlu =Meryem ِ‫م ْريِم‬ dileseydi, bu seydi bunların ar- dik. Eğer Allah di, o (elçiler)den
peygamberlerin kasındaki ümmet- dilesydi; onla- sonra gelenler,
ِِ ‫ْالبيِنا‬
‫ت‬ =açık,,deliller arkasından ge- ler kendilerine ge- rın arkasında- kendilerine hakika-
len ümmetler, len o açık mucize- kiler; kendile- tin bütün kanıtları
ِ‫وأيَدْناه‬
=ve,,onu,,destekledik kendilerine açık lerden sonra birbir- rine apaçık geldikten sonra
ِ ِ ‫وحِ ْالقد‬
‫س‬ ,, ِ ‫ِبر‬
=Ruh’ül-Kudüs,,ile
belgeler geldik- lerinin kanına gir- deliller geldik- birbirleriyle çatış-
ten sonra birbir- mezlerdi. Lâkin ten sonra bir- mazlardı; ancak
lerini öldürmez- aralarında ihtilâfa birlerini öldür- (vaki olduğu üzere)
‫ول ِْو‬
=eğer =dileseydi ِ‫شاء‬ َِ
‫اّلل‬
=Allah lerdi. Fakat onlar düştüler. İçlerinden mezlerdi. Fa- onlar karşıt görüş-

ِ‫ما ا ْقتتل‬
,, =öldürmezlerdi
anlaşmazlığa bir takımı iman et- kat ihtilafa lere kapıldılar ve
düştüler. Onlar- tiği halde yine içle- düştüler, son- bazıları imana
‫ن ب ْع ِد ِه ِْم‬
,, ,, ِْ ‫الَذِينِ ِم‬
=onların,,arkasından,, dan kimi iman rinden bir takımı ra onlardan ererken diğerleri
etti, kimi de kâfir inkâra saptı. Eğer kimi inandı, hakikati inkara yö-
gelen(millet)ler ,, =sonra ‫ن ب ْع ِِد‬ ِْ ‫ِم‬
oldu. Eğer Allah Allah isteseydi kimi de inkar neldi. Buna rağ-
öyle dileseydi, bunlar birbirlerinin etti. Allah dile- men Allah dilesey-
ِ‫ما جاءتْهم‬
,, =gelmiş,,olduktan onlar birbirlerini kanına girmezlerdi; seydi; birbirle- di, birbirleriyle ça-
öldürmezlerdi. lâkin Allahu Zül- rini öldürmez- tışmazlardı. Ama
ِ‫ْالبيِنات‬
=açık,,deliller =fakat ِِ ‫و َٰل ِك‬
‫ن‬
Ama Allah neyi celâl dilediğini iş- lerdi. Ancak Allah dilediğini ya-
dilerse onu ya- ler. Allah, istediği- par.
‫اختلفوا‬ ْ
=anlaşmazlığa,,düştüler par. ni yapar.

‫=ف ِم ْنه ِْم‬onlardan ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimi


ِ‫=آمن‬inandı ‫=و ِم ْنه ِْم‬ve onlardan ,,

ِْ ‫=م‬kimi de ِ‫=كفر‬inkâr etti


‫ن‬ ,, ,,

‫=ول ِْو‬eğer ِ‫=شاء‬dileseydi ‫اّلل‬ َِ =Allah


‫ا ْقتتلوا‬,,‫=ما‬birbirlerini öldürmezlerdi ,,

َِ ‫=و َٰل ِك‬ama ‫اّلل‬


‫ن‬ َِ =Allah ِ‫=ي ْفعل‬yapar
ِ‫ي ِريد‬,,‫=ما‬dilediğini
2.
254
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, ne
alışverişin ne
Ey iman edenler, Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
size verdiğimiz rı- ler, alış veri- olanlar! Pazarlığın,
‫=أ ْن ِفقوا‬infak edin ..
dostluğun ve ne
de iltimasın söz-
zıklardan (sizi şin, dostluğun dostluğun ve şefa-
merzûk ettiğimiz ve şefaatin atin geçerli olma-
‫رز ْقناك ِْم‬..‫= ِم َما‬size verdiğimiz rızıktan .. ..
konusu olmadığı
gün gelmeden
nimetlerden) he- olmadığı gün yacağı bir Gün
nüz öyle bir gün gelmezden gelmeden önce si-
ِِ ‫ق ْب‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬önce ِ‫يأْتِي‬..‫ن‬
ِْ ‫=أ‬gelmezden önce size verdi-
ğimiz rızıklardan
gelmemişken baş- evvel, size ze rızık olarak ba-
kalarına dağıtın ki verdiğim rızık- ğışladığımız şey-
ِ‫=ي ْوم‬gün ِ‫بيْع‬..ِ‫=ل‬alışverişin olmadığı .. Allah yolunda o gün ne kurtuluş lardan infak lerden (Bizim yo-
harcayın. Kâfir- için fidye var, ne edin. Kafirler lumuzda) harcayın.
‫=فِي ِِه‬içinde ler, zalimlerin ta dostluk var, ne de işte zalimlerin Ve bilin ki hakikati
kendileridirler. şefaat var. Kâfirle- kendileridir. inkar edenler za-
ِ‫خلَة‬..ِ‫=ول‬ve hiçbir dostluğun .. .. re gelince, işte ne- limlerin ta kendile-
fislerine zulmeden- ridir.
ِ‫شفاعة‬..ِ‫=ول‬ve hiçbir şefaatin .. .. ler onlar.

ِ‫=و ْالكافِرون‬Kâfirler
ِ‫=هم‬ta kendileridir
..

ِ‫الظا ِلمون‬َ =zalimlerin


2.
255
,, َ =Allah (ki) ِ‫إِ َٰله‬,,ِ‫=ل‬tanrı yoktur
ِ‫اّلل‬ ,,
Allah O’dur ki Allah öyle bir ilâh Allah O´ndan Allah -O'ndan baş-
kendisinden
,,
ki, O'ndan başka başka hiçbir ka ilah yoktur-; Her
َِ ِ‫=إ‬başka ِ‫=هو‬O’ndan
‫ل‬ başka hiç bir ilah ilâh yok. Bâki; her ilah yoktur.
yoktur. Hayy ve an bütün hilkat
zaman diridir, bü-
Hayy ve Kay- tün varlıkların ken-
ُِّ ‫= ْالح‬daima diridir
‫ي‬ ,,
Kayyum’dur. üzerine hâkim ve yum´dur. O´nu di kendine yeterli
O’nu dalgınlık ve kâim. Ne uyuklar, dalgınlık ve yegane kaynağıdır.
ِ‫= ْالقِيُّوم‬koruyup yöneticidir
,,
uyku tutmaz.
Göklerde ve
ne uyur. Göklerde, uyku tutmaz. Ne uyuklama tutar
yerde ne varsa Göklerde ve O'nu, ne de uyku.
ِ‫تأْخذه‬,,ِ‫=ل‬O’nu tutmaz ,, yerde ne varsa hep O'nun. Kim ta- yerde olanla- Yeryüzünde ve
hepsi O’nundur. savvur edilebilir ki rın hepsi de göklerde ne varsa
‫ِسن ِة‬ =ne,,bir,,uyuklama O’nun ilmi olma- kalksın da izni ol- O´nundur. O'nundur. O'nun
dan katında şe- maksızın O'nun O´nun izni ol- izni olmaksızın
ِ‫ولِ ن ْوم‬
,, =ve,,ne,,de,,uyku ِ‫له‬
=O’nundur faat edecek yanında şefaat ey- madan katın- nezdinde şefaat
kimdir? Önlerin- leyebilsin? da şefaat edebilecek olan
‫ما‬ =ne,,varsa de ve arkaların- Mahlûkâtın işledik- edecek kim- kimdir? O, insanla-
da ne varsa bilir. lerini, işleyecekle- dir? Önlerinde rın gözlerinin
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ ,, َ ‫فِي ال‬
=göklerde Dilediği kadarın- rini bilir. Mahlûkâtı ve arkalarında önünde olanı da,
dan başka ise ilm-i ilâhîsinden ne varsa bilir. onlardan gizli tutu-
‫وما‬ =ve,,ne,,varsa O’nun ilminden ancak O'nun dile- Dilediği kada- lanı da bilir; oysa O
hiç bir şey kav- diğini kavrayabilir. rından başka dilemedikçe insan-
ِ ِ ‫فِي ْاْل ْر‬
‫ض‬ ,, =yerde =kim ِْ ‫م‬
‫ن‬rayamazlar. Kür- İlmi bütün gökleri O´nun ilmin- lar O'nun ilminden
ِ‫ذا الَذِي ي ْشفع‬
,, ,, =şefaat,,edebilir
sisi gökleri ve ve yeri kucaklar ve den hiçbir şey hiçbir şey edine-
yeri kaplamıştır. bunların nigehban- kavrayamaz- mez, hiçbir şey
ِ‫ِع ْنده‬
=kendisinin,,katında َِ ‫ِإ‬
Onları koruyup lığı (bunları adem- lar. Kürsi´si kavrayamazlar.
‫ل‬
=dışında gözetmek O’na den sıyânet) Ken- gökleri ve yeri O'nun sonsuz kud-

‫بِإ ِ ْذنِ ِِه‬


=O’nun,,izni =bilir ِ‫ي ْعلم‬
=olanı
ağırlık vermez. disine ağır gelmez. kaplamıştır. reti ve egemenliği
‫ما‬
O, öyle ulu, öyle Yüksek, büyük an- Onları koru- gökleri ve yeri kap-
‫بيْنِ أ ْيدِي ِه ِْم‬
,, =onların,,önünde azametlidir. cak O (ancak
Onun Zât-ı Kib-
yup gözetmek lar ve onların koru-
O´na ağırlık nup desteklenmesi
‫وما‬
=ve,,olanı ‫خ ْلفه ِْم‬
=arkalarında riyâsı). vermez. O, O'na ağır gelmez.
öyle ulu, öyle Gerçekten yüce ve
ِ‫ولِ ي ِحيطون‬
,, =kavrayamazlar yücedir. büyük olan yalnız-
ca O'dur.
ِ‫بِش ْيء‬
=hiçbir,,şey

‫ ِع ْل ِم ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬O’nun ilminden ,,

َِ ِ‫=إ‬dışında
‫ل‬
ِ‫شاء‬,,‫=بِما‬kendisinin dilediğinin ,,

ِ‫=و ِسع‬kaplamıştır
ِ‫=ك ْر ِسيُّه‬O’nun Kürsüsü ,,

ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬gökleri
ِ‫=و ْاْل ْرض‬ve yeri ,,

ِ‫يئوده‬,,ِ‫=ول‬O’na ağır gelmez ,, ,,

ِ‫= ِح ْفظهما‬onları koru(yup gözet)mek ,, ,,

ِ‫=وهو‬O ‫ي‬ ُِّ ‫= ْالع ِل‬yücedir


ِ‫= ْالع ِظيم‬büyüktür
2.
256
.. ‫ ِإ ْكرِ ِاه‬..ِ‫=ل‬zorlama yoktur ..
Dinde zorlama
yoktur. Doğruluk
Dinde zorlamak Dinde zorlama Dinde zorlama yok-
yok (cebir yok). yoktur. Ger- tur. Artık doğru ile
ِِ ‫الد‬..‫=فِي‬Dinde
‫ِين‬ ile sapıklık birbi-
rinden kesinlikle
Reşâd ile dalâl ar- çekten hak, yanlış, birbirinden
tık ayrıldı. Kim put- batıldan iyice ayrılmıştır: O hal-
ِ‫تبيَن‬..‫=ق ِْد‬seçilip belli olmuştur .. ..
ayrılmıştır. Kim
Tağut´u, azgınlı-
ları tanımaz da Al- ayrılmıştır. de, şeytani güçlere
lah'a iman ederse, Tağut´u inkar ve düzenlere (uy-
ِ‫الر ْشد‬ ُّ =doğruluk ğı reddederek
Allah´a inanırsa
öyle sağlam bir edip, Allah´a mayı) reddedenler
râbıtaya tutunmuş inanan kimse ve Allah'a inanan-
ِ‫ي‬ ِ ‫ ْالغ‬..ِ‫= ِمن‬sapıklıktan ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬Kim kopması sözko- olur ki kopmak mu- kopmak bil- lar, hiçbir zaman
nusu olmayan, tasavver değil. Al- meyen sağlam kopmayacak en
‫=ي ْكف ِْر‬inkâr edip .. sapasağlam bir lah söylediklerinizi bir kulpa sa- sağlam mesnede
kulpa yapışmış- işitiyor, düşündük- rılmıştır. Ve tutunmuşlardır: Zi-
ِِ ‫الطاغو‬
‫ت‬ َ ِ‫=ب‬Tağut (şeytan)ı .. tır. Hiç kuşkusuz lerinizi biliyor. Allah, Se- ra Allah her şeyi
Allah herşeyi işi- mi´dir, işitendir, her şeyi
ِْ ‫=ويؤْ ِم‬inanırsa ِ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a tir, herşeyi bilir. Alim´dir. bilendir.

‫=فق ِِد‬muhakkak ki o .. ..

ِ‫=اسْت ْمسك‬yapışmıştır
ِِ‫=بِ ْالع ْروة‬bir kulpa ‫ى‬ َِٰ ‫= ْالوثْق‬sağlam
..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫لهِا‬..ِ‫ا ْن ِفصام‬..ِ‫=ل‬kopmayan
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=س ِميع‬işitendir
‫اّلل‬
ِ‫=ع ِليم‬bilendir
2. Allah müminlerin Allah iman edenle- Allah, inanan- Allah inanç sahip-
257
,, ِ‫اّلل‬
َ =Allah ‫ي‬ ُِّ ‫=و ِل‬dostudur dostu, kayırıcı- rin velîsidir (görüp ların dostudur. lerine yakındır, on-
‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananların sıdır. Onları ka- gözetleyicisidir = Onları karan- ları koyu karanlık-
ranlıklardan ay- hâmisidir = yar- lıktan aydınlı- tan aydınlığa çıka-
‫=ي ْخ ِرجه ِْم‬onları çıkarır ,,
dınlığa çıkarır. dımcısıdır = ğa çıkarır. rır; oysa hakikati
Kâfirlerin dostları zahîridir); onları Küfredenlerin inkara şartlanmış
ِِ ‫الظلما‬
‫ت‬ ُّ ,,ِ‫= ِمن‬karanlıklardan ise Şeytan ve karanlıktan nura dostları ise olanlara yakınlık
yardakçılarıdır. çıkarır. Küfre sa- Tağut´tur. On- gösterenler onları
‫النُّو ِِر‬,,‫= ِإلى‬aydınlığa Bunlar, onları panlara gelince, ları aydınlıktan aydınlıktan çıkarıp
aydınlıktan çıka- onların velileri de karanlıklara derin karanlığa iten
‫كفروا‬,,ِ‫=والَذِين‬kâfirlerin rarak karanlıkla- putlarıdır; kendile- çıkarırlar. İşte şeytani güçlerdir:
ra sokarlar. On- rini nurdan karan- onlar ateş ya- İçinde yaşayıp
ِ‫=أ ْو ِلياؤهم‬dostları da ,, lar, orada ebedi lıklara çıkarırlar. İş- ranıdır. Onlar kalmak üzere ate-
olarak kalmak te bunlar ehl-i ce- orada temelli şe mahkum olanlar
ِ‫الطاغوت‬ َ =Tağuttur üzere Cehen- hennem ki orada kalacaklardır. da işte böyleleridir.
nemliktirler. ebediyyen kala-
‫(=ي ْخ ِرجونه ِْم‬O da) onları çıkarır ,, ,, ,, caklar.

ِِ ُّ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬aydınlıktan
‫ور‬
ِِ ‫الظلما‬
‫ت‬ ُّ ,,‫= ِإلى‬karanlıklara
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬İşte onlar ِ‫صحاب‬ ,, ْ ‫=أ‬halkıdır
ِِ َ‫=الن‬ateş ‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada
‫ار‬
ِ‫=خا ِلدون‬ebedi kalacaklardır ,,

2. Allah kendisine Bakmaz mısın o Allah kendisi- Sırf Allah kendisine


258
.. ‫ت ِر‬..‫=أل ِْم‬görmedin mi? ..
iktidar verdi diye kimsenin hâline ki ne mülk verdi- hükümdarlık bağış-
َِ ‫حا‬..‫الَذِي‬..‫= ِإلى‬tartışanı
‫ج‬ şımararak İbra- Allah kendisine
him ile Rabbi
ği için, Rabbı ladığı için İbrahim
hükümdarlık verdi- hakkında İb- ile Rabbi hakkında
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim’le hakkında tartış- ği için İbrahim ile rahim ile tartı- münakaşa eden o
maya girişen mabudu hakkında şanı görmedin (hükümdar)dan
‫ر ِب ِِه‬..‫=فِي‬Rabbi hakkında ..
adamı görmedin mücadeleye (mü- mi? Hani
mi? İbrahim
haberin yok mu?
nakaşaya) kalktı? Rabbım öldü- Hani İbrahim: Rab-
ِ‫آتاه‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬kendisine verdi diye ‫اّلل‬
َِ =Allah «Benim Rabbim, Hani, İbrahim ona ren ve diril- bim hayat veren ve
.. ..
diriltebilen ve öl- "Benim mabudum tendir, deyince ölüm dağıtandır!
ِ‫= ْالم ْلك‬hükümdarlık dürebilendir» O Kâdir-i Kayyûm , o; ben de di- demişti. Hükümdar
deyince adam ki diriltir ve öldürür" riltir ve öldürü- cevap vermişti:
ِ‫قال‬..‫= ِإ ِْذ‬dediği zaman .. «Ben de diriltebi- deyince, "Ben de rüm, demişti. Ben (de) hayat ve-
lir ve öldürebili- öldürür ve dirilti- İbrahim: Allah rir ve ölüm dağıtı-
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim rim» dedi. Bunun rim" demişti. İbra- güneşi doğu- rım! İbrahim: Allah
üzerine İbrahim him "Allah güneşi dan getirir. güneşi doğudan
ِ‫=ر ِبي‬benim Rabbim .. «Allah güneşi maşrıktan getiriyor, Haydi sen de doğdurur; öyleyse
doğudan getiri- haydi sen de onu onu batıdan sen de batıdan
‫يحْ ِيي‬..‫=الَذِي‬yaşatır yor, sen de onu mağripten getir!" getir, deyince doğdur! demişti.
batıdan getir, der demez o iman o küfreden he- Bunun üzerine, ha-
ِ‫=وي ِميت‬ve öldürür ِ‫=قال‬dedi ..
bakalım» deyin- etmeyen herif do- rif, apışıp kal- kikati inkara şart-
ce o kâfir adam nakaldı. Allah nef- dı. Allah, za- lanmış olan o kişi
‫=أنا‬ben de ‫=أحْ يِي‬yaşatır
..
şaşırıp kaldı, sine zulmedenleri limler güruhu- hayretler içinde
söyleyecek söz doğru yola çıkar- nu hidayete kaldı: Allah (bile bi-
ِ‫=وأ ِميت‬ve öldürürüm ِ‫=قال‬deyince bulamadı. Allah maz.
..
erdirmez. le) zulüm işleyen
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz zalimleri hidaye-
te erdirmez.
toplumu hidayete
erdirmez.
ْ
َِ =Allah ‫=يأتِي‬getirir
‫اّلل‬
ِ ِ ‫ش ْم‬
‫س‬ َ ‫=بِال‬güneşi
ِِ ‫ ْالم ْش ِر‬..ِ‫= ِمن‬doğudan
‫ق‬
ِِ ْ ‫=فأ‬sen de getir ‫=بِها‬onu
‫ت‬ .. ..

ِِ ‫ ْالم ْغ ِر‬..ِ‫= ِمن‬batıdan


‫ب‬
ِ‫=فب ِهت‬şaşırıp kaldı ..

ِ‫كفر‬..‫=الَذِي‬inkâr eden (o adam) .. .. ..

َِ ‫=و‬Allah
‫اّلل‬
‫ي ْهدِي‬..ِ‫=ل‬doğru yola iletmez .. ..

ِ‫= ْالق ْوم‬toplumu ِ‫الظا ِل ِمين‬ َ =zalim


2. Yahut altı üstüne Yahut o kimsenin Yahut altı üs- Yoksa (ey insanoğ-
259
,, ِ‫=أ ْو‬yahut gelmiş bir kasa- başından geçenin tüne gelmiş bir lu, sen,) halkının
َ
‫=ك ِالذِي‬şu kimse gibisini (görmedin mi) ki baya
,, ,,
uğrayan benzerini gördün kasabaya uğ- terk ettiği, çatıları
,, ,, ,,
gibisini görmedin mü ki: Altı üstüne rayan kimse yıkılıp harap olmuş
‫=م َِر‬uğramıştı mi? “Allah bunu gelmiş yatan, ıpıs- gibisini gör- (virane) bir kasa-
ölümünden son- sız bir şehre uğ- medin mi? Al- badan geçen (ve):
ِ‫ق ْرية‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬bir kasabaya ,,
ra nasıl dirilte- ramıştı da, "Ölmüş lah, bunu
cek?” dedi. Bu- gitmişken, bunu Al- ölümünden
Allah bütün bunları
öldükten sonra na-
ِ‫=و ِهي‬o kimse ِ‫=خا ِوية‬duvarları
,, nun üzerine Al- lah nasıl dirilte- sonra nasıl di- sıl diriltebilirmiş?
lah onu yüz se- cek?" demişti. Bu- riltecek? dedi. diyen o kişi (ile ay-
‫عرو ِشها‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬çatıları üstüne yığılmı ne ölü bıraktı, nun üzerine Allah Bunun üzerine nı fikirde) misin?
,, ,,
sonra diriltti. “Ne yüz sene müddetle Allah, onu yüz Bunun üzerine Al-
ş ِ‫=قال‬demişti ‫ى‬ َِٰ َ‫=أن‬nasıl kadar kaldın?” kendisini öldürdü, sene ölü bı- lah, onu yüzyıl süre
dedi. O da “Bir sonra dirilterek "Ne raktı, sonra di- ile ölü bırakmış ve
‫=يحْ يِي‬diriltecek ‫= َٰه ِذِِه‬bunu gün veya bir kadar kaldın?" diye riltti. Na kadar sonra tekrar hayata
günden de az sordu. "Bir gün, kaldın? dedi. döndürerek sor-
َِ =Allah ِ‫=ب ْعد‬sonra
‫اّلل‬ kaldım” dedi. yahut bir günden O da: Bir gün muştu: Bu halde ne
“Hayır, yüz yıl eksik kaldım" dedi. veya bir gün- kadar kaldın? O
ِ‫=م ْوتِها‬öldükten kaldın. Öyle iken Allah buyurdu ki: den daha az da: Bu halde bir
yiyeceğine, içe- "Öyle değil, yüz kaldım, dedi. gün veya bir gün-
ِ‫=فأماته‬kendisini öldürüp ,,
ceğine bak he- sene kaldın. Bak Hayır, yüz yıl den biraz daha az
َِ =Allah (da) ِ‫= ِمائة‬yüz ِ‫=عام‬sene nüz
‫اّلل‬ ,,
bozulmamış. yiyeceğine, bak kaldın. Öyle bir süre kaldım di-
Bir de merkebine içeceğine, henüz iken yiyeceği- ye cevap vermişti.
‫=ث َِم‬sonra ِ‫=بعثه‬diriltti ِ‫=قال‬dedi bak. Hem seni bozul,mamış. Bak ne içeçeğine (Allah): Hayır dedi,
insanlara bir ib- merkebine... Bun- bak; henüz bu halde bir yüzyıl
,,
ْ ret kılacağız. lar hep senin in- bozulmamış, kaldın! Yiyeceğine
‫=ك ِْم‬ne kadar ِ‫=لبِثت‬kaldın ِ‫=قال‬dedi Kemiklere bak. sanlara karşı kud- bir de merke- ve içeceğine bak -
ِ‫=لِبِثْت‬kaldım ‫=ي ْو ًما‬bir gün Onları nasıl bir- retimizin canlı âyeti bine bak. Hem geçen yıllar onları
,,
leştirip yerli yeri- olman içindir. Bak seni insanlara bozmamış- ve
‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=ب ْعض‬birazı kadar
,,
ne koyuyoruz?” kemiklere ki onları bir ibret kıla- eşeğine bak! (Biz
,,
dedi. Bu hal ona birbirleri üzerine cağız. Kemik- bütün bunları) in-
ِ‫=ي ْوم‬bir günün ِ‫(=قال‬Allah) dedi
,,
apaçık belli nasıl kaldırıyoruz, lere bak, onla- sanlara bir ibret
,,
olunca: “Artık Al- sonra da nasıl on- rı nasıl birleşti- olman için (yaptık).
ِْ ‫=ب‬bilakis ِ‫=ل ِبثْت‬kaldın ِ‫= ِمائة‬yüz lah’ın her şeye lara et giydiriyo- rip yerli yerine Birde şu (insanların
‫ل‬
kadir olduğunu ruz?" Artık bu su- koyuyor ve ve hayvanların)
ِ‫=عام‬yıl ‫=فا ْنظ ِْر‬bak biliyorum.” dedi. retle hak kendine sonra onlara kemiklerine bak -
âşikâr olunca "Al- nasıl et giydi- onları nasıl birleşti-
ِ‫امك‬ ِ ‫طع‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬yiyeceğine lah'ın herşeye riyoruz? dedi. rip et ile örttüğü-
kâdir olduğunu Bu hal ona müzü düşün! (Bü-
ِ‫=وشرا ِبك‬ve içeceğine ,, şimdi biliyorum" apaçık belli tün bunlar) ona
dedi. olunca: Artık açıklanınca, (Şim-
‫يتسنَ ِْه‬,,‫=ل ِْم‬bozulmamış ‫=وا ْنظ ِْر‬bak Allah´ın her- di) öğrendim ki de-
şeye Kadir ol- di, Allah her şeye
ِ‫ارك‬ ِ ‫ ِحم‬,,‫ى‬َِٰ ‫= ِإل‬eşeğine duğunu biliyo- kadirdir!
rum, dedi.
ِ‫=و ِلنجْ علك‬seni kılalım diye (böyle yaptık
,, ,, ,, ,,

) ً‫ة‬ ِ ‫=آي‬bir ibret ‫اس‬


,, ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlar için ,,

‫=وا ْنظ ِْر‬bak ‫ام‬ ِِ ‫ ْال ِعظ‬,,‫= ِإلى‬kemiklere


ِ‫=كيْف‬nasıl
‫=نِْن ِشزها‬onları birbiri üstüne koyuyor
,, ,, ,,

‫=ث َِم‬sonra ‫=ن ْكسوها‬onlara giydiriyoruz ,,

ِ‫=لحْ ًما‬et ‫=فل َما‬Bu işler ,,

ِ‫=تبيَن‬açıkça belli olunca ِ‫=له‬ona


,, ,,

ِ‫=قال‬dedi ِ‫=أعْلم‬biliyorum
َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬,,‫ل‬ ِِ ‫ك‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬herşeye
ِ‫=قدِير‬kadirdir
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
2.
260
.. ِ‫و ِإ ْذ‬
=bir..zaman ِ‫قال‬
=demişti
Hani İbrahim: Hani, İbrahim "Yâ Hani İbrahim: Hani İbrahim, Ey
“Rabbim, ölüleri Rabbi! Ölüleri nasıl Rabbım, ölüle- Rabbim! Ölüye na-
ِ‫إِبْرا ِهيم‬ =İbrahim =Rabbimِِ ‫ر‬
‫ب‬ nasıl dirilttiğini diriltiyorsun, bana ri nasıl diriltti- sıl hayat verdiğini
bana göster” de- göster!" demişti. ğini bana gös- bana göster! de-
‫أ ِرنِي‬ =bana..göster =nasılِ‫كيْف‬ yince “İnanmıyor Allah "Sen yoksa ter, deyince. mişti. O da, Yoksa
musun?” demiş- inanmadın mı?" İnanmıyor inancın yok mu?
‫تحْ يِي‬ =dirilttiğini َِٰ ‫ْالم ْوت‬
‫ى‬
=ölüleri ti. O da “Hayır buyurunca, "Evet musun? de- diye sormuştu. (İb-
öyle değil, ama inandım, lâkin kal- mişti. O da: rahim) cevap ver-
ِ‫قال‬ =(Allah)..dedi kalbim iyice bimin itminan bul- Hayır öyle de- mişti: Hayır, ama
mutmain olsun” ması için" dedi. Al- ğil, ama kal- (görmeme izin ver)
ِْ ‫أول ِْم تؤْ ِم‬
‫ن‬ .. =yoksa..inanmadın..mı demişti. “Öyley- lah buyurdu ki: bim iyice ki kalbim tamamen
se dört çeşit kuş "Kuşlardan dört mutmain ol- mutmain olsun.
ِ‫قال‬ =(İbrahim)..dedi..ki al, onları kendi- tanesini al, kendi- sun, demişti. Öyleyse demişti Al-

ِْ ‫و َٰل ِك‬
ne alıştır. Sonra ne yaklaştırıp iyice Öyleyse dört lah, Dört kuş al ve
َِٰ ‫بل‬
‫ى‬ =Hayır..(inandım) ‫ن‬
=fakat her dağ başına gördükten sonra, çeşit kuş al; onlara sana itaat
onlardan birer parçalara ayır, her onları kendine etmeyi öğret; sonra
َِ ‫طم ِئ‬
‫ن‬ ْ ‫ِلي‬
=tatmin..olması..için parça koy. Sonra dağ başına bir alıştır, sonra onları (etrafındaki)
onları çağır. Ko- parçasını bırak. her dağ başı- her tepeye ayrı ayrı
ِ‫ق ْلِِبي‬
=kalbimin ِ‫قال‬
=dedi şarak sana gelir- Daha sonra, onları na onlardan sal; sonra da çağır:

‫فخ ِْذ‬
=o..halde..tut ً‫أ ْربع ِة‬
=dördünü
ler. Ve bil ki çağır. Sana koşa birer parça uçarak sana gele-
şüphesiz Allah koşa gelsinler. Sen koy. Sonra on- cekler. Bil ki Allah
ِِ ‫الطي‬
‫ْر‬ .. َ ِ‫ِمن‬
=kuşlardan
Aziz’dir, Ha-
kim’dir.
de Allah'ın azîz ol- ları, çağır, ko- her şeye kadirdir,
duğunu, hakîm ol- şarak sana hikmet sahibidir.
َِ ‫فص ْره‬
‫ن‬ =onları..alıştır =kendineِ‫ِإليْك‬ duğunu bil". gelirler. Ve bil
ki şüphesiz Al-
‫ث َِم‬
=sonra ِْ ‫اجْ ع‬
‫ل‬
=koy َِٰ ‫عل‬
‫ى‬
=üzerine
lah, Aziz´dir,
Hakim´dir.
ِِ ‫=ك‬her ِ‫=جبل‬dağın
‫ل‬
َِ ‫= ِم ْنه‬onlardan ‫=جِ ْز ًءا‬bir parça
‫ن‬ ..

‫=ث َِم‬sonra
َِ ‫=ادْعه‬onları (kendine) çağır
‫ن‬ .. ..

ِ‫=يأْتِينك‬sana gelecekler ..

ِ‫=س ْعيًا‬koşarak ‫=واعْل ِْم‬bil ki ..

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=ع ِزيز‬daima üstün ..

ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir


.. .. ..

2. Mallarını Allah Allah yolunda mal- Mallarını Allah Allah yolunda mal-
261
,, ِ ‫=مث‬durumu
‫ل‬ yolunda harca- larını dağıtanların yolunda infak larını harcayanların
ِ‫ي ْن ِفقون‬,,ِ‫=الَذِين‬infak edenlerin ,,
yanların durumu, hâli, toprağa atılan
her başağı yüz o daneye benzer
edenlerin du- durumu, kendisin-
rumu, her ba- den yedi başak çı-
‫=أ ْمواله ِْم‬mallarını taneli yedi başak ki, her başağı yüz
veren bir tohum daneli olmak üze-
şağında yüz kan ve her başakta
tane olmak yüz tane bulunan
ِِ ‫سبِي‬,,‫= ِفي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah tanesine benzer. re, yedi başak çı-
Allah dilediğine karır. Allah diledi-
üzere yedi ba- bir buğday tohu-
şak veren ta- muna benzer: Allah
ِِ ‫=كمث‬durumu gibidir
‫ل‬ ,, kat kat verir. Al- ğine kat kat verir. nenin durumu dilediğine kat kat
lah´ın lütfu ge- Allah'ın rahmeti gibidir. Allah, verir; ve Allah her
ِ‫=حبَة‬bir tohumun ‫ت‬
,, ِْ ‫=أ ْنبت‬veren niştir, O herşeyi geniş, ilmi nâmü- dilediğine kat şeyi kuşatan, her
bilir. tenâhîdir. kat verir. Ve şeyi bilendir.
ِ‫=سبْع‬yedi ِ‫=سنا ِبل‬başak Allah, Vasi´dir,
Alim´dir.
ِِ ‫ك‬,,‫=فِي‬her ِ‫=س ْنبلة‬başağında
‫ل‬
ِ‫= ِمائة‬yüz ِ‫=حبَة‬tohum ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=يضا ِعف‬kat kat verir ,, ,,

ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬dilediğine ‫اّلل‬


َِ ‫=و‬Allah(ın)
ِ‫(=وا ِسع‬lütfu) geniştir ,,

ِ‫(=ع ِليم‬O) bilendir


,,

2.
262
.. ِ ‫ي ْن ِفق‬..ِ‫= ِالَذِين‬infak edip de
‫ون‬ Mallarını Allah O kimseler ki Allah Mallarını Allah Allah yolunda mal-
.. ..
yolunda harca- yolunda mallarını yolunda infak larını harcayan ve
‫=أ ْمواله ِْم‬mallarını dıktan sonra sa- dağıtırlar, sonra edip de, sonra sonra iyiliklerini
dakalarını başa verdiklerinin arka- infak ettikleri başa kakıp (muh-
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ‫اّلل‬
‫ل‬ ِ َِ =Allah kakmayanlar, sından başa kak- şeyin ardın- taç kişinin duygula-
onur kırma aracı mayı, hatır incit- dan başa rını) inciterek (bu)
‫=ث َِم‬sonra ِ‫يتْ ِبعون‬..ِ‫=ل‬ardından olarak kullanma- meyi reva görmez- kakmayan ve harcamalarının de-
yanlar, sadaka- ler. Bunların Rab- eziyet etme- ğerini düşürmeyen-
‫أ ْنفقوا‬..‫=ما‬verdiklerinin larının mükafatı- bü’l-âlemîn yanın- yenlerin mü- ler mükafatlarını
nı Allah katında da ecirleri olduktan kafaatı, Rabb- Rableri katında bu-
‫=منًّا‬başa kakmayan
.. alacaklardır. On- başka kendileri için ları katındadır. lacaklar; onlar için
lar için korku ve ne korku var, ne Onlara korku artık ne korku var-
ِ‫أذًى‬..ِ‫=ول‬ve eziyet etmeyenlerin .. üzülmek de söz- de acı görecekler. yoktur. Ve
.. dır, ne de üzüntü.
konusu olmaya- mahzun da
‫=له ِْم‬vardır ‫=أجْ ره ِْم‬ödülleri caktır. olacak değil-
lerdir.
ِ‫= ِع ْند‬katında ‫=ر ِب ِه ِْم‬Rableri
ِ‫خ ْوف‬..ِ‫=ول‬korku yoktur ..

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
ِ‫يحْ زنون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlar üzülmeyec .. ..

eklerdir

2. Tatlı söz ve Arkasından kalb Bir tatlı dil, bir Gönül alıcı bir söz
263
,, ِ ‫=ق ْو‬bir söz (söylemek)
‫ل‬ ,, ,,
hoşgörü, peşin- yıkması gelecek af, peşinden ve başkasının ek-
ِ‫=م ْعروف‬güzel den başa kakma
ve onur kırma
sadakadansa tatlı-
lıkla savmak ve is-
eziyet gelecek
sadakadan
siğini gizlemek,
peşinden incitme-
ِ‫=وم ْغ ِفرة‬ve affetmek ِ‫=خيْر‬iyidir
,,
gelen sadaka-
dan daha iyidir.
teyeni hoş görmek
hayırlı olur. Allah
daha hayırlı-
dır. Ve Allah
nin geldiği bir yar-
dımdan daha ha-
ِ‫صدقة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sadakadan Allah´ın hiçbir
şeye ihtiyacı
ganîdir, halîmdir. Gani´dir, Ha-
lim´dir.
yırlıdır; ve Allah
Kendine yeterlidir,
‫=يتْبعها‬peşinden gelen ِ‫=أذًى‬eziyet ,, yoktur, O Halim- tahammül (hilm)
dir. Sahibidir.
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=غنِي‬zengindir
‫اّلل‬
ِ‫=ح ِليم‬halimdir
2. Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
264
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey tıpkı Allah´a ve Sakın sizler de - ler; Allah´a ve olanlar! Servetini
‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬iman edenler Ahiret gününe Allah'a ve âhiret ahiret gününe gösteriş ve övgü
..
inanmadıkları gününe inanmadı- inanmayıp, in- için harcayan, Al-
‫تب ِْطلوا‬..ِ‫=ل‬boşa çıkarmayın halde başkaları- ğı halde insanlara sanlara göste- lah'a ve Ahiret Gü-
..
na gösteriş ol- gösteriş için malını riş için malını nü'ne inanmayan
‫=صدقاتِك ِْم‬sadakalarınızı sun diye malları- dağıtan kimse gibi- harcayan kim- kişinin yaptığı gibi,
nı harcayanların başa kakarak, gö- se gibi sada- iyiliğinizi başa ka-
ِِ ‫=بِ ْالم‬başa kakmak
‫ن‬ .. yaptıkları gibi, nül yıkarak sada- kalarınızı başa karak ve (muhtaç
sadakalarınızı kalarınızı yazık kakma ve ezi- kimsenin duygula-
َِٰ ‫=و ْاْلذ‬ve eziyet etmekle
‫ى‬ .. başa kakarak ve etmeyin. O kimse- yet etmekle rını) inciterek yar-
..
onur kırma aracı nin hâli tıpkı o ka- heder etme- dımlarınızı değer-
‫=كالَذِي‬gibi ِ‫=ي ْن ِفق‬infak eden haline getirerek ya gibidir ki, üze- yin, O gösteriş siz hale sokmayın:
..
boşa çıkarma- rinde toprak var- yapanın hali; Onun hali, üzerin-
ِ‫=ماله‬malını ِ‫= ِرئاء‬gösteriş için yın. Böylesi, sa- ken, şiddetli bir üzerinde top- de (biraz) toprak
..

ğanak halindeki sağnak inerek rak bulunan bulunan yumuşak


ِ ِ َ‫=الن‬insanlara
‫اس‬ bir yağmura tutu- yapyalçın bırakır. kayanınki gi- bir kayanın hali gi-
lunca, çır çıplak Böyleleri kazandık- bidir. Şiddetli bidir, bir sağanak
ِ‫يؤْ ِمن‬..ِ‫=ول‬inanmayan ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a kalan toprakla larından bir şey el- bir yağmur vurunca onu sert
‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe ‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret benzer. Bunlar lahu Zülcelâl kâfir- onu katı bir rir. Bu gibilerin,
örtülü bir kayaya de edemezler. Al- isabet ettiğnde ve çıplak bırakıve-
..

yaptıkları iyilik- leri doğru yola çı- taş halinde bı- yaptıkları (hayırlı)
ِ‫=فمثله‬öylesinin durumu ..
ten hiçbir şey el- karmaz. rakır. Onlar işlerinden hiçbir
‫ل‬ ْ ..
de edemezler.
ِِ ‫=كمث‬benzer ki ِ‫=صفوان‬şu kayaya Allah kâfir toplu- kazandıkların- kazançları olmaz:
..
dan hiç bir şey zira Allah, hakikati
luğu doğru yola elde edemez- reddeden bir top-
‫=عل ْي ِِه‬üzerinde bulunan ِ‫=تراب‬toprak iletmez.
..
ler. Allah kafir- lumu hidayete er-
ِ‫=فأصابه‬ona isabet ettiğinde .. ..
ler güruhunu dirmez.
hidayete er-
ِ‫=وابِل‬bir sağnak (yağmur)
.. ..
dirmez.

ِ‫=فتركه‬onu bırakır ..

ِ‫=ص ْلدًا‬sert bir taş halinde


.. .. ..

ِ‫ي ْقدِرون‬..ِ‫(=ل‬Böyleleri) elde edemezler .. ..

ِ‫شِ ْيء‬..‫ى‬َِٰ ‫=عل‬bir şey ..


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫كسب‬..‫= ِم َما‬kazandıklarından
‫وا‬
َِ ‫=و‬Allah
‫اّلل‬
‫ي ْهدِي‬..ِ‫=ل‬doğru yola iletmez .. ..

ِ‫= ْالق ْوم‬toplumu ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfir


2. Buna karşılık Mallarını Allah'ın Allah´ın rıza- Servetlerini Allah'ın
265
,, ِ ‫=ومث‬durumu da
‫ل‬ ,,
mallarını Allah´ın rızasını dilemek ve sını kazanmak rızasını kazanmak
ِ‫ي ْن ِفقون‬,,ِ‫=الَذِين‬infak edenlerin ,,
rızasını elde et- ruhlarındaki imanı ve kalblerin- arzusuyla ve kal-
mek ve gönülle- teyid eylemek (di- dekini sağlam- ben mutmain ola-
ِ‫=أ ْموالهم‬mallarını ِ‫=ا ْبتِغاء‬kazanmak rindeki imanı pe- lemek ve nefislerini laştırmak için rak harcayanların
kiştirmek için iman üzerinde mallarını infak durumu (ise), ve-
ِِ ‫=م ْرضا‬rızasını ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın harcayanların sâbit bulundurmak) edenlerin hali, rimli topraklar üze-
durumu da yük- için verenlerin hâli bir tepedeki rindeki bahçe gibi-
‫=وتثْبِيتًا‬ve kökleştirmek için
,, ,, sekçe bir tepe- ise, bir tepe üze- güzel bir bah- dir: Bir sağanak vu-
deki bol yağmur rinde bulunan o çenin haline rur, bu sayede
‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬kendilerindekini (imanı) ,, alarak ürünlerini bahçeye benzer ki benzer. Kuv- ürün iki misli artar;
iki kat olarak ve- zeminine kuvvetli vetli bir sağa- sağanak olmadığı
ِِ ‫=كمث‬benzer ِ‫=جنَة‬bir bahçeye
‫ل‬ ,, ren ve bol yağ- sağnaklar dokunur nak düşünce; zaman da hafif
mur görmediğin- da meyvasını iki yemişlerini iki yağmur (düşer
ِ‫=بِربْوة‬tepe üzerinde bulunan
,, ,, de de mutlaka kat verir. Şayet kat verir. Bol oraya). Ve Allah
çisinti gören ve- sağnaklar olmazsa yağmur yağ- yaptığınız her şeyi
‫=أصابها‬değince ِ‫=وابِل‬bol yağmur ,, rimli bir bahçe hafif yağmur doku- masa bile bir görür.
gibidir. Hiç kuş- nur. Allahu Zülcelâl çisenti bulunur
ِْ ‫=فآت‬veren ‫=أكلها‬ürününü
‫ت‬ kusuz ne yapar- işlediklerinizi görü- ve Allah işle-
sanız Allah onu yor. diklerinizi gö-
ِِ ‫ض ْعفي‬
‫ْن‬ ِ =iki kat ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
,,
bilir. rür.
‫صبْها‬ ِ ‫ي‬,,‫=ل ِْم‬değmese bile ,,

ِ‫=وابِل‬yağmur ِ‫=فطل‬çisinti olur ,,

َِ ‫=و‬Allah
‫اّلل‬
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=بِما‬yaptıklarınızı
ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görmektedir
2.
266
.. ُّ‫=أيو ِد‬ister mi ki ‫=أحدك ِْم‬biriniz
.. ..
İçinizden biri is- Acaba içinizden bi- Biriniz ister mi Sizden biriniz, için-
ter mi ki, altın- ri arzu eder mi ki, ki; hurmalar- den ırmaklar akan
ِ‫تكون‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬olmasını ِ‫=له‬kendisinin dan ırmaklar altından ırmakları dan ve üzüm- ve çeşit çeşit mey-
akan bir hurma akan hurmalık, lerden bir ve ile dolu bir hur-
ِ‫=جنَة‬bir bahçesi
..
ve üzüm bağı bağlık bir bahçesi bahçesi olsun, ma ve asma bah-
olsun, bağda her olsun, içinde ken- altından ır- çesine sahip olma-
ِ‫ن ِخيل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hurmalardan türlü meyve disi için mahsulün maklar aksın, yı -ama sonra da
ağacı bulunsun her türlüsü bulun- içinde her çe- sadece (bakıma
ِ‫=وأعْناب‬ve üzümlerden .. ve hayli yaşlan- sun; sonra, üzerine şit meyve bu- muhtaç) zayıf ço-
mış olduğu hal- ihtiyarlık çökmüş lunsun da; cuklarıyla yaşlılığa
‫=تجْ ِري‬akan ‫تحْ تِها‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altından de bakıma muh- ve çocukları henüz kendisi ihtiyar- terkedilmeyi- ve
taç çocukları kudretsiz iken lamış, çocuk- sonra kızgın bir
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar varken bu bağ alevli bir kasırga ları da güçsüz kasırganın bahçe-
ansızın esen bir isabet ederek bah- kalmışken; ye isabet edip onu
‫فِيها‬..ِ‫=له‬içinde bulunan .. samyeline tutula- çesi yansın? İşte bahçesi ateşli tamamen kasıp
rak yanıp kül ol- düşünür, ibret alır- bir kasırga ile kavurmasını ister
ِِ ‫ك‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬her çeşit ‫ت‬
..ِِ ‫=الثَمرا‬meyvası sun. İşte Allah, sınız diye Allahu yanıversin. mi? Belki düşünür-
düşünürsünüz Zülcelâl âyetlerini Düşünesiniz sünüz diye Allah
ِ‫=وأصابه‬kendisine geldiğinde diye size ayetle- sizlere böyle açık diye Allah, si- mesajlarını size
..

ِ‫= ْال ِكبر‬ihtiyarlık


rini böyle açık açık bildiriyor. ze ayetlerini böylece açıklar.
açık anlatıyor. böyle açıklar.
ِ‫ذ ِريَة‬..ِ‫=وله‬ve çocuklarının bulunduğu .. ..

ِ‫=ضعفاء‬aciz ‫=فأصابها‬isabet etsin ..

ِ‫=إِعْصار‬birden bir kasırga .. ..

‫=فِي ِِه‬onlara ِ‫=نار‬ateşli


ِْ ‫=فاحْ ترق‬yakıp kül etsin
‫ت‬ .. ..

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬böylece ِ‫=يبيِن‬açıklıyor


َِ =Allah ِ‫=لكم‬size ‫ت‬
‫اّلل‬ ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri
‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ..

ِ‫=تتف َكرون‬düşünürsünüz
2. Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
267
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey kazandıklarını- Hem kendi kazan- ler; kazandık- olanlar! Kazandığı-
‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬iman edenler zın temiz ve kali- dıklarınızın, hem larınızın iyiler- nız güzel şeylerden
,,
teli olanları ile sizler için yerden den ve size ve topraktan sizin
‫=أ ْن ِفقوا‬infak edin ,,
sizin için toprak- çıkardıklarımızın yerden çıkar- için bitirdiğimiz
tan yetiştirdikle- pâk olanlarından dıklarımızdan (ürünler)den baş-
ِِ ‫ط ِيبا‬,,‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫= ِم‬iyilerinden rimizden sadaka dağıtın. Yoksa öyle infak edin.
verin, sakın fena olanlarını
kaları için harcayın;
Kendiniz göz ama harcamak
‫كسبْتِ ِْم‬,,‫=ما‬kazandıklarınızın kendiniz göz vermeğe kalkış- yummadan için, size verildiğin-
yummadan al- mayın ki başkala- alıcısı olmadı- de küçümser şekil-
‫أ ْخرجْ نا‬,,‫=و ِم َما‬ve çıkardığımız mayacağınız, rına verirsiniz de ğınız bayağı de bakışlarınızı çe-
,,
adi ve kalitesi kendiniz göz şeyleri verme- virmeden kabul
‫=لك ِْم‬sizin için ‫ض‬
,, ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,ِ‫= ِمن‬yerden bozuk şeyleri yummadıkça al- ye yeltenme- etmeyeceğiniz ba-
vermeye kalkış- mazsınız. Hem yin. Ve bilin ki; yağı şeyleri seç-
‫تي َمموا‬,,ِ‫=ول‬kalkışmayın mayın. İyi bilin ki şunu bilin ki Allah Allah, Ga- meyin. Ve bilin ki
Allah´ın hiçbir bütün mahlûkâtın- ni´dir, Ha- Allah kendine ye-
ِ‫ ِم ْنه‬,,ِ‫= ْالخبِيث‬kötü şeyleri şeye ihtiyacı,, dan müstağni, bü- mid´dir. terlidir, her zaman
yoktur, övülmek tün mahlûkâtı O'na övgüye layık olan-
ِ‫=ت ْن ِفقون‬sadaka vermeye ,, O´na mahsustur. hamde borçlu. dır.

‫آخذِي ِِه‬ ِ ِ‫ب‬,,‫=ولسْت ِْم‬kendiniz alamayacağın ,,

ız ‫غ ِمضوا‬ ْ ‫ت‬,,‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬göz yummadan


ِْ ‫أ‬,,‫ل‬ ,,

‫=فِي ِِه‬ondan ‫=واعْلموا‬Bilin ki ,,

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=غنِي‬zengindir ِ‫=ح ِميد‬övülmüştür
2.
268
.. ِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫=ال‬Şeytan Şeytan fakirlikle
korkutarak size
Şeytan sizleri sefa- Şeytan sizi fa-
letle korkutarak kirlik ile korku-
Şeytan sizi fakirlik
ihtimali ile korkutur
ِ‫=ي ِعدكم‬size vaad eder ِ‫= ْالف ْقر‬fakirliği
.. ..
cimriliği, kötülük
işlemeyi emre-
bîçâreleri gözet- tarak, çirkin
memeye teşvik şeyleri emre-
ve cimriliği telkin
eder. Oysa Allah,
‫=ويأْمرك ِْم‬ve size emreder .. ..
der. Oysa Allah
size kendi katın-
ediyor. Allahu Zül- der. Allah ise
celâl ise hayrınıza size mağfiret
size bağışlamasını
ve lütfunu vaad
ِِ ‫= ِب ْالفحْ ش‬çirkin şeyleri yapmayı
‫اء‬ .. ..
dan bağışlama
ve bol nimet va-
karşı sizlere gufran ve bolluk vaa-
va'd buyuruyor, ke- deder. Allah,
eder: Allah kudret
ve egemenlikte sı-
َِ ‫=و‬Allah ise ‫=ي ِعدك ِْم‬size vadediyor
‫اّلل‬ .. .. adeder. Allah´ın rem va'd buyuru- Vasi´dir, nırsızdır, her şeyi
lütfu geniştir, O yor. Allah'ın rah- Alim´dir. bilendir.
ً ‫=م ْغ ِفرِِة‬bağışlama herşeyi bilir. meti geniş, ilmi
nâmütenâhî.
ِ‫= ِم ْنه‬kendi tarafından
..

ِ ً ‫=وفض‬ve lütuf
‫َْل‬ ..

َِ ‫=و‬Şüphesiz Allah’ın
‫اّلل‬ ..

ِ‫(=وا ِسع‬lütfu) geniştir ..

ِ‫(=ع ِليم‬O) bilendir


..

2.
269
,, ‫=يؤْ ِتي‬verir ِ‫= ْال ِح ْكمة‬Hikmeti O hikmeti diledi- Hikmeti dilediğine
ğine verir. Kime verir. Kime de
Hikmeti diledi-
ğine verir. Ki-
Dilediğine hikmet
bağışlar ve her ki-
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimseye hikmet verilmiş- hikmet verilmişse
se ona çok ha- ona çok hayır ve-
me de hikmet
verilmişse
me hikmet bağış-
lanmışsa doğrusu
ِ‫=يؤْ ت‬verilen ِ‫= ْال ِح ْكمة‬Hikmet yırlı birşey veril- rilmiş demektir. İş-
miş demektir. te bu hakikatleri
şüphesiz ki,
ona pek çok
ona en büyük ser-
vet verilmiş demek-
ِ‫أوتِي‬,,‫=فق ِْد‬verilmiştir ‫=خي ًْرا‬hayır Bunu ancak akıl ancak idrâki olan-
sahipleri düşü- lar düşünebilir.
hayır verilmiş-
tir. Bunu an-
tir. Ama derin kav-
rayış sahipleri dı-
ً ِ‫=كث‬çok ِ‫يذَ َكر‬,,‫=وما‬bunu anlamaz nüp
ِ‫يرا‬
ler.
anlayabilir- ,, cak akıl sahib-
leri anlar.
şında kimse bunu
düşünüp anlaya-
َِ ‫= ِإ‬başkası
‫ل‬ maz.

ِِ ‫ ْاْل ْلبا‬,,‫=أولو‬akıl sahiplerinden


‫ب‬ ,,

2.
270
ِ‫أ ْنف ْقت ْم‬..‫=وما‬ne infak ederseniz
.. .. ..
Verdiğiniz her
nafakayı, adadı-
Malınızı nereye ve- Nafakadan ne
rirseniz, yahut na- harcadınız ise
Çünkü, başkaları
için her ne harcar-
ِ‫نفِقة‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬nafaka olarak ‫=أ ِْو‬veya ..
ğınız her adağı
kuşku yok ki, Al-
sıl bir adak adar- veya adaktan
sanız, şüphe yok, ne adadınız-
sanız ve neyi (har-
camak için) adar-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
lah bilir. Zalimler Allah onu bilir. sa; şüphesiz sanız, Allah onu
ِ‫نذ ْرت ْم‬
=ne..adarsanız
için bir yardımcı Zâlimlerin (verme- ki Allah onları mutlaka bilir. Ve
ِ‫ن ن ْذر‬
.. ِْ ‫ِم‬
=adak..olarak َِ ِ ‫فإ‬
‫ن‬
=şüphesiz
yoktur. si, adaması, yo-
lunda olmayanla-
bilir. Zulme-
denlerin hiç
(hayırda bulunmayı
engelleyerek) zu-
َِ
‫اّلل‬
=Allah ِ‫ي ْعلمه‬
=onu..bilir rın) imdadına yeti-
şecekler yok.
yardımcıları
yoktur.
lüm işleyenler,
kendilerine yardım
‫وما‬ =yoktur َ ‫ِل‬
ِ‫لظا ِل ِمين‬
=zalimler..için edecek kimse bu-
lamazlar.
ِ‫أ ْنصار‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir yardımcı ..

2.
271
,, ‫تبْدوا‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِإ‬açıktan verirseniz Eğer sadakaları Sadakalarınızı
,,
Sadakaları Yardımları açıktan
açıktan verirse- açıkta verirseniz açıktan verir- yapmanız güzeldir;
ِِ ‫صدقا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬sadakaları niz bu güzeldir. bu, güzel bir hare- seniz ne gü- ama muhtaca gizli-
Şayet onları ket; yok, onları giz- zel. Eğer onla- ce vermeniz sizin
‫=فنِ ِع َما‬ne güzeldir ِ‫= ِهي‬bu
,,
kimse görmeden ler de fukaraya öy- rı gizler de fa- için daha hayırlı
fakirlere verirse- le sunarsanız sizin kirlere öyle ve- olur ve günahları-
ِْ ‫=و ِإ‬eğer ‫=ت ْخفوها‬onları gizler
‫ن‬ niz bu sizin için için bu daha iyi. rirseniz bu, si- nızın bir kısmını
,,
daha hayırlıdır Başkaca günahla- zin için daha bağışlatır. Allah
‫=وتؤْ توها‬ve verirseniz ,, ve bu, birkısım rınızın kefareti hayırlıdır. Ve yaptığınız her şey-
günahlarınızın olur. Allahu Zül- onunla günah- den haberdardır.
ِ‫= ْالفقراء‬fakirlere ِ‫=فهو‬bu silinmesine vesi- celâl'in bütün işle- larınızdan bir
le olur. Allah diklerinizden habe- kısmını yarlı-
ِ‫=خيْر‬daha iyidir ‫=لك ِْم‬sizin için
,, yaptıklarınızdan ri var. ,,ğar. Allah, her
haberdardır. ne yaparsanız
ِ‫=ويك ِفر‬ve kapatır ‫=ع ْنك ِْم‬sizin
,, haberdardır.

‫سيِئاتِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬günahlarınızdan bir kısmı ,, ,,

nı ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=بِما‬yaptıklarınızdan
ِ‫=خبِير‬haberdardır
2. Onları doğru yo- Yâ Muhammed! Onları hidaye- (Ey Peygamber,)
272
.. ِ ‫=لي‬değildir ِ‫=عليْك‬senin üzerine
‫ْس‬ ..
la getirmek sana Onların doğru yolu te erdirmek İnsanları hidayete
‫=هداه ِْم‬onları hidayet etmek .. ..
düşmez, ancak tutmaları senin sana düşmez.
Allah dilediğini üzerine borç değil. ALlah, diledi-
erdirmek senin işin
değil, zira ancak
َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’tır doğru yola iletir. Ancak Allahu Zül- ğini hidayete
Hayır amacıyla celâl dilediğini doğ- erdirir. Hayır
Allah, dilediğini hi-
dayete erdirir. Ve
‫=ي ْهدِي‬doğru yola ileten.. ..
ne infak ederse- ru yola çıkarır. Siz- namına ne in-
niz bu kendiniz ler hayır olarak ne fak ederseniz
yalnız Allah'ın rıza-
sını kazanmak için
ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini içindir. Zaten siz verirseniz kendiniz kendinizedir. harcamanız şartıy-
sırf Allah rızasını içindir. Zaten Al- Zaten yalnız la, başkalarına her
‫ت ْن ِفقوا‬..‫=وما‬verdiğiniz kazanmak için lah'ın rızasını di- Allah rızasını ne iyilik yaparsanız
infak edersiniz. lemekten başka bir kazanmak için bu kendi yararını-
ِ‫خيْر‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬her hayır .. Yaptığınız her maksadla vermi- infak edersi- zadır: Çünkü yapa-
hayır amaçlı yorsunuz. Hayra niz. Verdiğiniz cağınız her iyilik si-
‫=ف ِِل ْنف ِسك ِْم‬kendiniz içindir .. harcamanın kar- dair ne verirseniz, her hayır tam ze olduğu gibi geri
şılığı size eksik- karşılığı size öde- olarak size dönecek ve size
ِ‫ت ْن ِفقون‬..‫=وما‬infak edersiniz .. siz olarak verilir, necek, hiç de za- ödenir. Ve siz, haksızlık yapılma-
kesinlikle size rarlı çıkmayacak- haksızlığa uğ- yacaktır.
َِ ‫= ِإ‬ancak ِ‫=ا ْبتِغاء‬kazanmak için
‫ل‬ .. haksızlık yapıl- sınız. ratılmazsınız.
maz.
‫=وجْ ِِه‬rızasını ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın
‫ت ْن ِفقوا‬..‫=وما‬verdiğiniz
ِ‫خيْر‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬her hayır ..

َِ ‫=يو‬tastamam verilir ‫=إِليْك ِْم‬size


‫ف‬ ..

‫=وأ ْنت ِْم‬ve siz


..

ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ت‬..ِ‫=ل‬asla zulmedilmez ..

2.
273
,, ِ ‫(= ِل ْلفقر‬Sadakalar) fakirler içindir
ِ‫اء‬ ,, ,,
Kendilerini Allah O fakirlere verin ki Sadakalarını- (Ve) Allah yoluna
yoluna adamış, hayatlarını Allah zı, kendilerini kendilerini tama-
‫صروا‬ ِ ْ‫أح‬,,ِ‫=الَذِين‬kapanıp kalan ,,
bu yüzden yer- yolunda cihada Allah yoluna men adamış olduk-
yüzünde (dünya- vakfetmişler. Yiye- vermiş olup da ları için yeryüzünde
ِِ ‫سبِي‬,,‫= ِفي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah lık için) koşmaya ceklerini kazanmak yeryüzünde (rızık aramak niye-
fırsat bulamayan için dolaşamazlar. dolaşmayan tiyle) gezip dola-
ِ‫يسْت ِطيعون‬,,ِ‫=ل‬güçleri yoktur ,,
ve hayaları yü- İstemekten çekin- ve tanımayan- şamayan muhtaç-
zünden. tanıma- dikleri için bilme- ların; hayala- lar(a yardım edin).
‫=ض ْربًا‬gezmeye yanlar tarafından yen kendilerini rından dolayı (Onların durumu-
varlıklı sanılan müstağni sanır onları zengin nun) farkında ol-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ fakirlere yardım (zengin sanır). On- zannettikleri mayan, onları zen-
edin. Sen onları ları hallerinden ta- yoksullara ve- gin zanneder, çün-
ِ‫=يحْ سبهم‬onları sanırlar ,, yüz ifadelerin- nırsın. Yoksa halkı rin. Onları kü (istemekten)
den tanırsın. bîzar etmezler. yüzlerinden çekinirler; (ancak)
ِ‫= ْالجا ِهل‬bilmeyenler ِ‫=أ ْغنِياء‬zengin Yüzsüzlük edip Hayır olarak ne ve- tanırsın. Yüz- sen onları (bazı)
hiç kimseden rirseniz bilin ki Al- süzlük ederek özelliklerinden ta-
ِِ ُّ‫التَعف‬,,ِ‫= ِمن‬utangaçlıklarından dolayı
‫ف‬ ,, birşey istemez- lah onu biliyor. insanlardan nıyabilirsin: insan-
ler. Yaptığınız bir şey iste- lardan arsız bir şe-
‫=ت ْع ِرفه ِْم‬onları tanırsın ,, her hayır amaçlı mezler. Hayır- kilde istemekten
harcamayı kuşku dan ne infak kaçınırlar. Ve onla-
‫=بِ ِسيماه ِْم‬simalarından yok ki Allah bilir. ederseniz ra ne iyilik yapar-
şüphesiz Allah sanız, doğrusu Al-
ِ‫يسْأِلون‬,,ِ‫=ل‬istemezler onu bilir. lah hepsini bilir.
ِ‫=النَاس‬insanlardan ِ‫= ِإ ْلحافًا‬ısrarla
‫ت ْن ِفقوا‬,,‫=وما‬yaptığınız ne varsa ,, ,,

ِ‫خيْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hayırdan ‫ن‬َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz


َِ =Allah ‫=بِ ِِه‬onu ِ‫=ع ِليم‬bilir
‫اّلل‬
2.
274
.. ِ ‫ي ْن ِفق‬..ِ‫=الَذِين‬infak edenlerin
‫ون‬ Mallarını gece- O kimseler ki mal- Onlar ki; mal- Servetlerini (Allah
gündüz, gizli-
..
larını geceleyin, larını gece ve rızası için) gece ve
‫=أ ْمواله ِْم‬mallarını ‫ل‬ ِِ ‫= ِباللَ ْي‬gece açık Allah yo- gündüzün, gizli, gündüz, gizli gündüz, gizlice ve
lunda harcayan- aşikâr hayra dağı- ve açık infak açıkça harcayan-
ِِ ‫=والنَه‬ve gündüz ‫= ِس ًّرا‬gizli
‫ار‬ ..
ların mükâfatı Al- tırlar. İşte onların ederler. İşte lar, mükafatlarını
lah katında veri- Rabbü’l-âlemîn ka- onların müka- Rablerinin katında
ً‫=وعَل ِني ِة‬ve açık ‫=فله ِْم‬vardır
..
lecektir. Onlar tında ecirleri olduk- afatı Rabbları göreceklerdir: onla-
için bir korku tan başka kendileri katındadır. ra ne korku vardır,
‫=أجْ ره ِْم‬ödülü ِ‫= ِع ْند‬yanında sözkonusu de- için ne korku var, Onlar için kor- ne de üzülürler.
ğildir ve onlar ne de acı görecek- ku da yoktur,
‫=ر ِب ِه ِْم‬Rableri üzülmezler de. ler. üzülecek de
değillerdir.
ِ‫خ ْوف‬..ِ‫=ول‬korku yoktur ..

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
ِ‫يحْ زنون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlar üzülmeyec .. ..

eklerdir

2.
275
,, ِ ‫يأْكل‬,,ِ‫=الَذِين‬yiyenler ‫الربا‬
‫ون‬ ِ =Riba
Faiz yiyenler
şeytan tarafın-
Ribâ yiyen kimse- Faiz yiyenler Faiz yiyenler, şey-
lere gelince, ken- ancak, şeytan tanın çarptığı kim-
ِ‫يقومون‬,,ِ‫=ل‬kalkamazlar ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬ancak dan çarpılmış
kimseler gibi
disini cin çarpan çarpan kimse- seler gibi davranır-
adam cünunundan nin kalktığı gi- lar; çünkü onlar
‫=كما‬gibi ِ‫=يقوم‬kalkarlar ayağa kalkarlar,
Bu onların «alış-
dolayı ayağa nasıl bi kalkarlar. Alışveriş de bir tür
perişan kalkarsa, Bu, onların: faizdir! derler. Hal-
ِ‫يتخبَطه‬,,‫=الَذِي‬çarptığı kimse ,,
veriş de faiz gi-
bidir» demele-
onlar da mezarla- Zaten alış- buki Allah alışverişi
rından ancak öyle veriş faiz gibi- helal ve faizi haram
ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytanın rinden dolayıdır. kalkabilecekler. İş- dir, demele- kılmıştır. Bu ne-
Oysa Allah alış- te bu onların "Bey' rinden dolayı- denle, kim Rabbi-
ِ ِ ‫ ْالم‬,,ِ‫= ِمن‬dokunup ِ‫= َٰذ ِلك‬bu
‫س‬ verişi helâl, faizi ribâ gibidir, başka dır. Halbuki Al- nin öğüdünü dinler
ise haram kıl- bir şey değildir" lah, alış-verişi ve hemen (faizden)
‫=بِأنَه ِْم‬onların ‫=قالوا‬demelerindendir mıştır. Kim ken- demeleri yüzünden helal, faizi ha- vazgeçerse, evvel-
disine Rabbin- oluyor. Halbuki Al- ram kılmıştır. ki kazançlarını ko-
‫= ِإنَما‬şüphesiz ِ‫= ْالبيْع‬alışveriş de ,, den bir öğüt ge- lahu Zülcelâl bey’i Kime Rabbın- ruyabilir ve onun
lir- gelmez faiz helâl, ribâyı ise ha- dan bir öğüt hakkında karar
ِ‫= ِمثْل‬gibidir ِ‫الربا‬ ِ =riba yemeye son ve- ram buyurdu. Kim gelir de faizci- vermek artık Al-
rirse geçmişte kendisine mabu- likten vazge- lah'a kalır; ona, (fa-
َِ ‫=وأح‬oysa helal kılmıştır ‫اّلل‬
‫ل‬ ,, َِ =Allah ,, aldığı faizler dundan gelen irşad çerse, geçmiş ize) geri dönenlere

ِ‫= ْالبيْع‬alış-verişi
kendisinden geri üzerine ribâdan olanlar kendi- gelince; içinde ya-
alınmaz. Onun vazgeçerse, artık sine ve hak- şayıp kalacakları
işi Allah ´a kal- önce aldığı onun kındaki hüküm ateşe mahkum
‫=وح َر ِم‬haram kılmıştır ِ‫الربا‬ ِ =ribayı
,,
mıştır. Fakat ve hakkındaki hü- Allah´a aittir. olanlar işte böylele-
ِْ ‫=فم‬kime ِ‫=جاءه‬gelir de
‫ن‬ ,,
kimler tekrar fa-
izciliğe dönerler-
küm Allah'ındır. Kim de döner- ridir.
Kimler de yeniden se, onlar ce-
ِ‫=م ْو ِعظة‬bir öğüt ,,
se onlar, orada
ebedi olarak
başlarsalar işte on- hennem yara-
lar cehennem ehli- nıdırlar, orada
ِْ ‫= ِم‬Rabbinden
‫ر ِب ِِه‬,,‫ن‬ kalmak üzere
Cehennemliktir-
dirler, ebediyen temelli kala-
orada kalacaklar. caklardır.
َِٰ ‫(=فا ْنته‬ribadan) vazgeçerse
‫ى‬ ,,
ler.

ِ‫=فله‬kendisinindir
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫سل‬,,‫=ما‬geçmişte olan
‫ف‬ ,,

ِ‫=وأ ْمره‬ve işi de ,, ,,

ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫=إِلى‬Allah’a kalmıştır ‫ن‬ِْ ‫=وم‬kim ,,

ِ‫=عاد‬tekrar (ribaya) dönerse


,, ,,

ِ‫ولئِك‬َٰ ‫=فأ‬onlar ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır


ِِ َ‫=الن‬ateş ‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada
‫ار‬
ِ‫=خا ِلدون‬ebedi kalacaklardır ,,

2. Allah faizi eritir. Allah ribâyı mah- Allah faizi Allah faizli kazanç-
276
.. ِ ‫=ي ْمح‬mahveder ‫اّلل‬
‫ق‬ َِ =Allah Buna karşılık veder de sadakala- mahveder, ları bereketten
‫الربا‬ِ =ribayı ‫=وي ْر ِبي‬artırır sadakaları artırır. rı bereketlendirir sadakaları ar-
Allah (haramda ve Allah günaha tırır. Ve Allah
mahrum eder, ama
karşılıksız yardım-
ِِ ‫صدقا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬sadakaları ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah ısrar eden) hiçbir dalmış kâfirleri
günahkar kâfiri sevmez.
hiçbir günah-
kar kafiri sev-
ları kat kat arttıra-
rak bereketlendirir.
ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez ‫ل‬ َِ ‫=ك‬hiçbir sevmez. mez. Allah, inatçı nan-
körleri ve günahta
ِ‫=كفَار‬inkârcıları ِ‫=أثِيم‬günahkar ısrarlı olanları
sevmez.
2.
277
,, ِ‫=إِ َن‬şüphesiz Onlar ki inandı- O kimseler ki iman İman edip sa- İmana ermiş olan-
lar, iyi işler yaptı- eder, salâh işler lih amel işle- lar, doğru ve yararlı
َ
‫آمنوا‬,,ِ‫=الذِين‬iman edenler lar, namazı kıldı- (işleri salâh olur), yenlerin, na- işler yapanlar, na-
,,
lar ve zekatı namaz kılar, zekât maz kılıp ze- mazlarında dikkatli
‫=وع ِملوا‬ve işler yapanlar ,,
verdiler.
,,
Rabbleri verirler, onların
katında mükafat- Rabbü'l-âlemîn
kat verenlerin ve devamlı olanlar
Rabbları ka- ve karşılıksız yar-
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬ =salih (güzel) ları kendilerine
,,
yanında ecirleri ol- tında mükafa- dımda bulunanlar;
mutlaka verile- duktan başka ken- atları vardır. işte onlar mükafat-
‫=وأقاموا‬ve kılanlar ِ‫صَلة‬ ,, َ ‫=ال‬namazı cektir. Onlar için dileri için ne korku Onlar için kor- larını Rablerinden
artık korku söz- var, ne de acı gö- ku yoktur ve alacaklardır ve on-
‫=وآتوا‬ve verenler ِ‫الزكاة‬
,, َ =zekatı konusu değildir, recekler. üzülecek de lara ne korku var-
onlar hiç üzül- değillerdir. dır, ne de üzülürler.
‫=له ِْم‬işte onların ‫=أجْ ره ِْم‬ödülleri meyeceklerdir
,,

ِ‫= ِع ْند‬yanındadır ‫=ر ِب ِه ِْم‬Rableri


ِ‫خ ْوف‬,,ِ‫=ول‬korku yoktur ,,

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
ِ‫يحْ زنون‬,,‫ه ِْم‬,,ِ‫=ول‬ve onlar üzülmeyec ,, ,,

eklerdir

2. Ey müminler, Al- Ey iman edenler, Ey iman eden- Siz ey imana ermiş


278
.. ‫أيُّهِا‬..‫=يا‬ey lah´tan korkun gerçekten müslü- ler; Allah´tan olanlar! Allah'a
‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬iman edenler ..
ve eğer mümin
iseniz henüz eli-
man iseniz Al-
lah'tan korkun da
korkun. Eğer karşı sorumluluğu-
mü´minlerden nuzun bilincinde
‫=اتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan nize geçmemiş
faizi almaktan
ribâ hesabından
kalmış alacakları-
iseniz, faizden olun ve eğer (ger-
kalanı bırakın. çekten) müminse-
‫=وذروا‬bırakın (almayın) ..
vazgeçin. nızı bırakın. niz faizden doğan
kazançların tü-
ِ‫ب ِقي‬..‫=ما‬geri kalan kısmı .. .. münden vazgeçin;

‫الربا‬ ِ ..ِ‫= ِمن‬ribadan ‫ن‬ِْ ِ‫=إ‬eğer


‫=ك ْنت ِْم‬idiyseniz ِ‫=مؤْ ِمنِين‬inanıyor
2.
279
,, ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer Eğer böyle yap- Şayet yapmazsa-
mazsanız Allah nız Allah'ın ve
Böyle yap- çünkü eğer böyle
mazsanız, bu- yapmazsanız, bilin
‫ت ْفعلوا‬,,‫=ل ِْم‬böyle yapmazsanız ,,
ve Resulü tara- Peygamberinin si-
fından açılmış zinle harp edece-
nun Allah´a ve ki Allah'a ve Elçisi-
peygambere ne savaş açmış
‫=فأْذنوا‬bilin ِ‫= ِبح ْرب‬savaşa açıldığını bir savaşla karşı ğinden haberiniz
karşıya olduğu- olsun. Yok, rücû
,,
karşı bir harb olursunuz. Ama
olduğunu bilin. eğer tevbe ederse-
ِ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah nuzu bilin. Eğer ederseniz -ne zi- Şayet tevbe niz, ana-paranız(ı
faizciliğe tevbe yade ne eksik al- ederseniz, geri almay)a hak
‫=ورسو ِل ِِه‬ve Elçisi (tarafından),, ederseniz ana mamak şartıyla-
,, sermayeniz kazanırsınız: Böy-
sermaye sizin sermayeleriniz yi- sizindir. Hem lece ne haksızlık
ِْ ‫=و ِإ‬eğer ‫=تبْت ِْم‬tevbe ederseniz
‫ن‬ olur. Böylece ne ne sizin olacak.
,, haksızlık yapmış ne de hak-
haksızlık etmiş yapmamış, sızlığa uğramış
‫=فلك ِْم‬sizindir ِ‫=رءوس‬ana ve ne de haksız- hem de hak- olursunuz.
lığa uğramış sızlığa uğra-
‫=أ ْموا ِلك ِْم‬malınız olursunuz. tılmamış olur-
sunuz.
ِ‫ظ ِلمون‬ ْ ‫ت‬,,ِ‫=ل‬ne haksızlık edersiniz ,, ,,

ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ت‬,,ِ‫=ول‬ne de haksızlığa uğratılır ,, ,, ,,

sınız

2.
280
.. ِ‫=و ِإ ْن‬eğer (borçlu) ِ‫=كان‬ise
..
Eğer borçlunuz Eğer borçlulardan Borçlu darda Ancak (borçlu) güç
darda ise eli ge- sıkıntı içinde bulu- ise, kolaylığa durumda ise, ra-
ِ‫عسْرة‬..‫=ذو‬darlık içinde nişleyinceye ka- nan varsa (eğer kadar bekle- hatlayıncaya kadar
..
dar ona mühlet borçlu sıkıntı için- melidir. Eğer ona bir vade verin;
ِ‫=فن ِظرة‬beklemek (lazımdır) ..
tanıyın. Eğer bi- de ise) lâyık olanı bilirseniz, sa- eğer bilirseniz, bir
lirseniz, alacağı- elinin genişlemesi- daka olarak karşılık bekleme-
ِ‫ميْسرة‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬bir kolaylığa (çıkıncaya) ka nızı
..
bağışlama- ni beklemeli; bu- bağışlamanız den (borcu tama-
.. ..
nız sizin hesabı- nunla beraber, bil- sizin için daha miyle) silmek, sizin
dar ‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬eğer nıza daha hayır- seniz, bağışlama- hayırlıdır. kendi iyiliğinize
lıdır. nız hakkınızda da- olacaktır.
‫=تصدَقوا‬sadaka olarak bağışlarsanız .. ha hayırlıdır.
..

ِ‫=خيْر‬daha hayırlıdır ‫=لك ِْم‬sizin için


.. ..

ِْ ‫= ِإ‬eğer ِ‫ت ْعلمون‬..‫=ك ْنت ِْم‬bilirseniz


‫ن‬
2.
281
,, ‫=واتَقوا‬sakının ‫=ي ْو ًما‬şu günden Allah ´a dönece- Sizler öyle bir gün- Hem öyle bir Allah'a döneceği-
,,
ğiniz ve sonra den korkun ki, o günden sakı- niz, sonra herkesin
ِ‫=ت ْرجعون‬döndürüleceğiniz hiç kimseye gün Allah'a döne- nın ki; o gün, kazancının kendi-
haksızlık edil- ceksiniz de herke- Allah´a döndü- sine eksiksiz geri
‫=فِي ِِه‬onda ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫=إِلى‬Allah’a ‫=ث َِم‬sonra meksizin herke- se vaktiyle ne ka- rüleceksiniz. verileceği ve hiç
se kazancının zanmışsa o öde- Sonra herkese kimsenin haksızlı-
َِٰ َ‫=توف‬tastamam verilecek
‫ى‬ ,,
eksiksiz olarak necek ve kendile- kazandığı ta- ğa uğratılmayacağı
verileceği gün- rine hiç zulmedil- mamıyle öde- günü aklınızdan çı-
ِ‫ن ْفس‬,,‫ل‬ ُِّ ‫=ك‬herkese den korkun. meyecek (herkese necek. Onlara karmayın.
vaktiyle kazandığı haksızlık
ِْ ‫كسب‬,,‫=ما‬kazandığı ‫=وه ِْم‬ve onlara
‫ت‬ ödenecek ve neyi edilmeyecek- ,,
hak etmişlerse tir.
ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ي‬,,ِ‫=ل‬haksızlık edilmeyecektir kendilerine ondan
,,
azı yahut çoğu ve-
rilmeyecek).
2. Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
282
.. ‫يا أيُّها‬
.. =ey
birbirinize belirli Muayyen vâde ile ler; muayyen olanlar! Ne zaman
‫الَذِينِ آمنوا‬
.. =iman..edenler
bir süre sonra borç alır-verirseniz bir vaad ile belli bir vade ile
ödenmek üzere onu yazın. Hem borçlandığınız borç verir veya
‫إِذا‬
=zaman borç verdiğiniz aranızda onu doğ- zaman, onu alırsanız yazıyla
zaman bunu ya- rulukla tanılmış bir yazın. Aranız- tesbit edin. Bir ya-
ِ‫تداي ْنت ِْم بِديْن‬
.. =birbirinize..borç..verdiğiniz zın. İçinizden biri kâtip yazsın (bir da bir katib de zıcı, tarafsız olarak
bunu dürüst bir yazı bilen yazsın). doğrulukla onu kaydetsin. Ve
ِ‫ى أجل‬
.. َِٰ ‫إِل‬
=süreye..kadar şekilde yazsın. Hiçbir kâtip de yazsın. Ya- hiçbir yazıcı, Al-
Yazan kimse (hiçbir yazı bilen zan; Allah´ın lah'ın ona öğrettiği
‫مس ًّمى‬ =belirli..bir ِ‫فا ْكتبوه‬
=onu..yazın onu Allah´ın de) kendisine Al- kendisine öğ- gibi yazmayı red-
kendisine öğret- lah'ın öğrettiği gibi rettiği gibi detmesin: öylece,
ِْ‫و ْلي ْكتب‬
=yazsın ‫بيْنك ِْم‬
=aranızda tiği gibi yazmayı yazmaktan kaçın- yazmaktan olduğu gibi yazsın.
ihmal etmesin. masın, yazsın. Bir çekinmesin, Borçlanan kaydet-
ِ‫كا ِتب‬
=bir..yazıcı ِِ ‫ِب ْالع ْد‬
‫ل‬
=adaletle Bu hesabı yazı- de, borç kendi üze- yazsın. Hak tirsin, Rabbine kar-

ِ‫ولِ يأْب‬
cıya borçlu taraf rinde olan adam kendi üzerinde şı sorumluluğunun
.. =kaçınmasın..(yazsın) yazdırsın. Ama söyleyip yazdırsın olan da yaz- bilincinde olsun ve
Rabbi olan Al- ve mabudu bulu- dırsın. Rabbı taahhüdünden bir
ِ‫كا ِتب‬
=yazıcı ِ‫ن ي ْكتب‬ ِْ ‫أ‬
.. =yazmaktan lah´tan korksun nan Allahu Zül- olan Allah´tan şey eksiltmesin. Ve

ِ‫علَمه‬
da bu hesabı celâl'den korksun korksun da eğer borç altına gi-
‫كما‬
=şekilde =kendisine..öğrettiği yazdırırken hiç- da üzerindeki hak- ondan bir şey renin akli veya be-

َِ
‫اّلل‬
=Allah’ın ِْ‫ف ْلي ْكتب‬
=yazdırsın
bir şeyi eksik bı- tan bir şey eksilt- eksiltmesin. deni bir zaafı varsa
rakmasın. Eğer mesin (...yazdırsın, Şayet borçlu veya kendisi (işle-
ِِ ‫و ْلي ْم ِل‬
‫ل‬ =yazdırsın
borçlu taraf ap- yazan da mabudu sefih, küçük mi) kaydettirebile-
tal, zayıf ya da bulunan Allahu veya kendisi cek durumda de-
ُِّ ‫الَذِي عل ْي ِِه ْالح‬
‫ق‬ .. .. =üzerinde..hak..olan..(
nasıl yazdıraca- Zülcelâl'den kork- söyleyip yaz- ğilse, onun menfa-
ğını bilmeyen biri sun, söylenilenden dıramayacak atini kollamakla gö-
borçlu) ِِ َ ‫و ْليت‬
‫ق‬
=korksun َِ
‫اّلل‬
=Allah’tan ise yazdırma iş- bir şey eksik yaz- durumda ise; revli olan kimse,
lemini onun yeri- masın). Şayet velisi dosdoğ- onu adil bir şekilde
ِ‫ربَه‬
=Rabbi..olan ne dürüst bir şe- borçlu ya sersem ru yazdırsın. kaydettirsin. Ve içi-
kilde velisi yap- ya bîçâre ise, ya- Erkekleriniz- nizden iki erkek
ِْ ‫ولِ يبْخ‬
‫س‬ .. =eksik..etmesin sın. Bu işlemini- hut bizzat söyleyip den iki de şa- şahit tutun; eğer iki
ze erkekleriniz- yazdıramıyorsa, hid yapın. erkek bulunmazsa,
ِ‫ِم ْنه‬
=ondan..(borcundan) den iki kişiyi şa- velisi dosdoğru Eğer ki erkek kabul edebileceği-
hit tutunuz, eğer söyleyip yazdırsın. bulamazsa niz kimselerden bir
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫ش ْيئ ًِا‬
=hiçbir..şeyi =eğer =ise ِْ ِ ‫فإ‬
iki erkek şahit Erkeklerinizden iki şahidlerden erkek ve iki kadını
‫ن‬
bulunmaz ise
ِ‫كان‬
de şahit getirin. razı olacağınız şahit tutun ki on-
ُِّ ‫الَذِي عل ْي ِِه ْالح‬
‫ق‬ .. .. =borçlu..olan..kimse
karşılıklı olarak Şayet ikisi erkek bir erkek, biri lardan biri hata ya-
onayladığınız bir olamıyorsa o za- unuttuğunda parsa diğeri ona
‫س ِفي ًها‬ =aklı..ermez =yahut ‫أ ِْو‬
erkek ile iki ka- man doğruluğuna diğeri ona ha- hatırlatabilsin. Ve
dını şahit tutu- emin olduğunuz tırlatacak iki şahitler çağrıldıkla-
‫ض ِعيفًا‬ =zayıf =ya..da ‫أ ِْو‬
nuz, ta ki biri ya- şahitlerden bir er- kadın olabilir. rında reddetmesin-
nılınca öbürü kekle, biri unutun- Şahidler çağ- ler. Küçük olsun
ِ‫لِ يسْت ِطيع‬ .. =güç..yetiremiyecek ona hatırlatsın. ca diğeri kendisine rıldıklarında büyük olsun, her
Şahitler çağrıl- hatırlatmak üzere çekinmesinler. anlaşma maddesini
َِ ‫ن ي ِم‬
‫ل‬ .. =kendisi..yazdırmaya ِْ ‫أ‬ dıklarında git- iki kadın olur. Şa- Borç, büyük vade tarihi ile birlik-
memezlik etme- hitler de çağırılınca veya küçük te yazmaya üşen-
ِْ ‫هوِ ف ْلي ْم ِل‬
‫ل‬ .. =yazdırsın =velisi ِ‫و ِليُّه‬
sinler. Borç kü- şehadetten kaçın- olsun onu meyin: Bu, Allah
çük olsun büyük masınlar. Siz ya- müddeti ile nazarında daha
ِِ ‫ِب ْالع ْد‬
‫ل‬ =adaletle olsun onu vade- zanlar da az ol- beraber yaz- adil, kanıtlanma
sini belirterek muş, çok olmuş, maktan açısından daha
‫واسْت ْش ِهدوا‬ =şahid..tutun yazmaktan onu vadesiyle üşenmesin. güvenilir ve (sonra)
üşenmeyiniz. Bu yazmaktan usan- Bu, Allah ya- sizi şüpheye düş-
ِِ ‫ش ِهيدي‬
‫ْن‬ =iki..şahidi Allah katında en mayın. Bu, Allah nında adalete mekten alıkoymak-
dürüstçe şahitlik yanında adalete daha uygun, ta daha uygun
‫ن ِرجا ِلك ِْم‬ .. =erkeklerinizden ِْ ‫ِم‬için en sağlam daha yakın olduğu şahidlik için olandır. Ama eğer
ve sizi şüpheden gibi şehadetin daha sağlam, (aranızdaki mua-
ِْ ِ ‫فإ‬
‫ن‬ =eğer .. =yoksa ‫ل ِْم يكونا‬
uzak tutacak en hakkıyla edasına şüpheye düş- mele,) birbirinize
kestirme yoldur. daha müsait ve memenize de doğrudan doğruya
ِِ ‫رجلي‬
‫ْن‬ =iki..erkek ِ‫فرجل‬
=bir..erkek Yalnız aranızda şüpheye düşme- daha yakındır. devredeceğiniz ha-

ِِ ‫و ْامرأت‬
‫ان‬ =iki..kadın
peşin bir alışve- meniz için daha Ancak aranız- zır mallar ile ilgiliy-
riş olursa bu iş- muvafıktır. Meğer da peşin alış- se onu yazmama-
ِ‫ن ت ْرض ْون‬ .. =razı..olduğunuz ِْ ‫ِم َم‬
lemi yazıya ge- ki hemen aranızda veriş olursa nızda bir mahzur
çirmemenizin devredeceğiniz bir onu yazma- yoktur. Ve birbiri-
ِِ ‫شهد‬
‫اء‬ .. ُّ ‫ِمنِ ال‬
=şahidlerden sakıncası yoktur. ticaret olsun. O manızda size nizle alış veriş ya-
Alışveriş yapar- zaman bunu yaz- bir günah yok- pacağınız zaman
َِ ‫ض‬
‫ل‬ ِ ‫نت‬
.. =ta..ki..şaşırırsa ِْ ‫أ‬ ken de şahit tu- mamanızdan dola- tur. Alış-veriş bir şahit bulundu-
tun. Ne yazana yı üzerinize yaptığınızda run, ancak ne ya-
‫ِإحْ داهما‬ =kadınlardan..biri ne de şahide za- mes'ûliyet olmaz. şahid tutun. zıcı ne de şahit bir
rar verilmesin. Alım satımda bu- Yazana da zarara uğramasın;
ِ‫فتذ ِكر‬ =hatırlatması..için ‫ِإحْ داهما‬
=bir Eğer bunlara za- lunursanız yine şehadet ede- eğer onlara (zarar
rar verirseniz şahit getirin. Bir de ne de zarar verici bir iş) yapar-
َِٰ ‫ْاْل ْخر‬
‫ى‬ =diğeri kendi hesabını- ne yazan, ne de verilmesin. sanız, unutmayın
za fasık olmuş, şehadet eden ızrar Şayet zarar ki, bu, sizin için
ِ‫ولِ يأْب‬
.. =kaçınmasınlar günaha girmiş edilmesin. Şayet verecek olur- günahkarca bir
olursunuz. Al- ederseniz bilin ki sasanız; o davranış olacaktır.
ِ‫شهداء‬ =şahidler ُّ ‫ال‬
=zaman ‫إِذا‬
lah´tan korkun. bu sizin için bir is- zaman, kendi- Allah'a karşı so-
O size nasıl ha- yandır. Allah'tan nize dokuna- rumluluğunuzun bi-
ِ‫ما دعوا‬
.. =çağrıldıkları reket edeceğinizi korkun. Allah sizle- cak bir kötülük lincinde olun, çün-
gösteriyor. Allah re bilmediklerinizi olur. Allah´tan kü sizi eğiten Al-
‫ولِ تِسْأموا‬
.. =üşenmeyin herşeyi bilir. öğretiyor, Allah korkun. Allah lah'tır ve Allah, her
ِ‫ن ت ْكتبوه‬
.. =yazmaktan ِْ ‫أ‬ herşeyi biliyor. size öğretiyor. şeyin bilgisine sa-
Allah her şeyi hiptir.
bilir.
‫يرا‬ =az..olsunً ‫ص ِغ‬ =veya ‫أ ِْو‬
‫يرا‬ .. ً ِ‫=كب‬çok olsun
‫أج ِل ِِه‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬onu süresine kadar
.. ..

َٰ
‫=ذ ِلك ِْم‬bu ِ‫=أ ْقسط‬daha adaletli ..

ِ‫= ِع ْند‬katında ِ‫اّلل‬ َِ =Allah


ِ‫=وأ ْقوم‬daha sağlam
..

‫شهادِِة‬ َ ‫= ِلل‬şahidlik için


..

َِٰ ‫=وأدْن‬daha elverişlidir


‫ى‬ ..

ِ‫ت ْرتابوا‬..‫ل‬ َِ ‫=أ‬kuşkulanmamanız için ..

َِ ‫= ِإ‬yalnız ِ‫تكون‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬olursa
ً ‫=تِجارِة‬ticaret ً ‫اضرِة‬ ِ ‫=ح‬peşin
‫=تدِيرونها‬hemen alıp vereceğiniz .. ..

‫=بيْنك ِْم‬aranızda ِ‫=فليْس‬yoktur


‫=عليْك ِْم‬üzerinize ِ‫=جناح‬bir günah ..

ِ‫ت ْكتبوها‬..‫ل‬ َِ ‫=أ‬onu yazmamanızdan ötür


.. ..

ü ‫هدوا‬ ِ ‫=وأ ْش‬şahid tutun ..

‫تباي ْعت ِْم‬..‫= ِإذا‬alışveriş yaptığınız zaman d .. .. ..

a ‫ار‬ َِ ‫يض‬..ِ‫=ول‬asla zarar verilmesin .. ..

ِ‫=كاتِب‬yazana da ..

ِ‫ش ِهيد‬..ِ‫=ول‬şahide de ‫ن‬ .. ِْ ‫=و ِإ‬eğer


‫(=ت ْفعلوا‬bir zarar) yaparsanız
.. ..

ِ‫=فإِنَه‬şüphesiz ِ‫=فسوق‬kötülük olur ..

‫=بِك ِْم‬kendinize ‫=واتَقوا‬korkun


َِ =Allah’tan ِ‫=ويع ِلمكم‬size öğretiyor
‫اّلل‬ ..

َِ =Allah ‫اّلل‬
‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬ ِِ ‫=بِك‬herşeyi ِ‫=ع ِليم‬bilir
2.
283
,, ِ‫=و ِإ ْن‬ve eğer ‫=ك ْنت ِْم‬olur da
,,
Eğer yolculukta Eğer yolcu iseniz, Eğer seferde Eğer seyahatte
,,
olur da işlemleri- yazacak adam da olur da yaza- iseniz ve bir yazıcı
ِ‫سفر‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬seferde nizi yazacak bi- bulamadınızsa işi cak kimse bu- bulamazsanız,
rini bulamazsa- kabzedilmiş rehin- lamazsanız; alınmış taahhütler
‫تِ ِجدوا‬,,‫=ول ِْم‬bulamazsanız nız, karşılıklı ola- lerle görün. Yok, alınan rehinler ile yetinilebilir: an-
rak alınan rehin- birbirinizden emin yeter. Şayet cak eğer birbirinize
‫=كاتِبًا‬yazacak birini ,,
ler yeterlidir. iseniz, kendisine birbirinize gü- güveniyorsanız,
Eğer birbirinize inanılan adam üze- venirseniz gü- kendisine güven
ِ‫=ف ِرهان‬rehinler (yeter) ,, güvenerek borç rindeki emaneti venilen kimse duyulan, bu güve-
işlemi yapmış ödesin ve mabudu Rabbı olan Al- ne uygun davran-
ِ‫=م ْقبوضة‬alınan iseniz kendisine olan Allahu Zül- lah´tan kork- sın ve Rabbine
güvenilen kimse celâl'den korksun. sun da borcu- karşı sorumluluğu-
ِ‫أ ِمن‬,,‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬güvenirseniz borcunu ödesin. Hem sakın şeha- nu ödesin. Bir nun bilincinde ol-
Rabbi olan Al- deti gizlemeyin. de şehadeti sun. Ve şahit oldu-
‫ضا‬ ً ‫ب ْع‬,,‫=ب ْعضك ِْم‬birbirinize lah´tan korksun. Kim onu eda et- gizlemeyin. ğunuz şeyi gizle-
Sakın şahitliği mez de gizler ise Onu gizleye- meyin; zira, onu
‫=ف ْليؤ ِِد‬ödesin saklamayın. Kim bilmiş olsun ki kal- nin kalbi gü- gizleyen kalben
şahitliği saklı tu- bi vebal içindedir. nahkardır. Al- vebal altındadır; ve
ِ‫اؤْ ت ِمن‬,,‫=الَذِي‬kendisine güvenilen kims tarsa onun kalbi Allah ise bütün iş- lah yaptıkları- Allah yaptığınız her
,, ,,

ِِ َ ‫=و ْليت‬korksun kuşkusuz ne ya-


günahkardır. Hiç lediklerinizi biliyor. nızı bilir. şeyin tüm bilgisine
e ِ‫=أمانته‬emanetini ‫ق‬ sahiptir.
parsanız Allah
َِ =Allah’tan ِ‫=ربَه‬Rabbi olan
‫اّلل‬ onu bilir. ,,

ْ
‫تكتموا‬,,ِ‫=ول‬gizlemeyin
ِ‫شهادة‬ َ ‫=ال‬şahidliği ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimsenin
‫=ي ْكت ْمها‬onu gizleyen ِ‫=فإِنَه‬şüphesiz
,,

ِ‫=آثِم‬günahkardır ِ‫=ق ْلبه‬kalbi


َِ ‫=و‬Allah
‫اّلل‬
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=بِما‬yaptıklarınızı ِ‫=ع ِليم‬bilir
2.
284
.. ِِ‫= ِ َّلل‬Allah’ındır Göklerdekilerin Göklerde, yerde ne Göklerde ve Göklerdeki ve yer-
ve yerdekilerin varsa hep Allah'ın. yerde olanla- deki her şey Al-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫فِي‬..‫=ما‬göklerde ne varsa hepsi Allah´ındır. Sizler içinizdekini rın hepsi Al- lah'a aittir. Aklınız-
..
İçinizdekini açı- ister dışarıya vu- lah´ındır. İçi- dan geçeni açıkla-
..

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫فِي‬..‫=وما‬ve yerde ne varsa ğa


‫ض‬ vursanız da run, ister saklı tu- nizdekini açık- sanız da gizleseniz
..
gizli tutsanız da tun, onun hesabını lasanız da,
.. ..
de Allah sizi onun
ِْ ‫=و ِإ‬eğer ‫=تبْدوا‬açıklasanız da
‫ن‬ Allah sizi onun Allah sizlere sorup gizleseniz de için hesaba çeke-
yüzünden hesa- dilediğini bağışla- Allah sizi
..
cektir; ve sonra O,
‫أ ْنف ِسك ِْم‬..‫فِي‬..‫=ما‬içlerinizdekini ba çeker. Sonra yacak, dilediğine onunla hesa- istediğini affede-
dilediğini affeder de azap edecek. ba çeker. Son- cek, istediğini ce-
‫=أ ِْو‬veya ِ‫=ت ْخفوه‬gizleseniz de ve dilediğini Allah herşeye ra dilediğini zalandıracaktır: Zi-
..
azaba çarptırır. kâdirdir (Allah'ın bağışlar dile- ra Allah her şeye
‫=يحا ِسبْك ِْم‬sizi hesaba çeker .. Hiç şüphesiz Al- kâdir olmadığı bir diğini azab- kadirdir.
..
lah´ın herşeye şey yok). landırır. Ve Al-
‫=بِ ِِه‬onunla ‫اّلل‬ َِ =Allah ِ‫=في ْغ ِفر‬bağışlar gücü yeter. lah, herşeye
Kadir´dir.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫= ِلم ْن‬kimseyi ِ‫=يشاء‬dilediği


ِ‫=ويعذِب‬azabeder ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimseyi
ِ‫=يشاء‬dilediği ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫يء‬ْ ‫ش‬..‫ل‬ِِ ‫ك‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬herşeye
ِ‫=قدِير‬kadirdir
2. Peygamber ken- Peygamber, ken- Peygamber Elçi ve o'nunla bir-
285
,, ِ ‫=آم‬inandı ِ‫الرسول‬
‫ن‬ َ =Resul disine Rabbi ta- disine mabudun- de, iman likte olan müminler,
ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫= ِبما‬indirilene ‫= ِإل ْي ِِه‬kendisine rafından indirilen dan her ne indirildi edenler de Rabbi tarafından
gerçeklere inan- ise ona iman getir- O´na indirilene o'na indirilene ina-
‫ر ِب ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinden dı, müminler de. di, mü'minler de inandı. Hepsi nırlar: Hepsi, Al-
Hepsi birlikte Al- iman getirdiler. de Allah´a, lah'a, meleklerine,
ِ‫=و ْالمؤْ ِمنون‬müminler de ِ‫=كل‬hepsi ,,
lah´a, O´nun me- Hepsi Allah'a ve meleklerine, vahiylerine ve elçi-
leklerine, O´nun Allah'ın melekleri- kitablarına, lerine inanırlar;
ِ‫=آمن‬inandı ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a kitaplarına ve ne, kitaplarına, peygamberle- O'nun elçilerinden
O´nun peygam- peygamberlerine rine iman etti. hiç biri arasında
‫=ومَلئِكتِ ِِه‬meleklerine berlerine inandı- iman getirdiler. O´nun pey- ayrım yapmazlar
lar. ´Onun pey- "O'nun peygam- gamberlerin- ve: İşittik ve itaat
‫=وكتِبِ ِِه‬Kitaplarına gamberlerinden berlerinden birini den hiçbirinin ettik. Bize mağfiret
hiçbirini diğerle- diğerinden ayırt arasını tefrik et ey Rabbimiz, zi-
‫=ورس ِل ِِه‬ve peygamberlerine
,, rinden ayırma- etmeyiz" dediler. etmeyiz. İşittik ra bütün yolculuk-
yız. Duyduk ve Ve "Emrini duyduk, ve itaat ettik. ların varış yeri
ِ‫نف ِرق‬,,ِ‫=ل‬ayırdetmeyiz (dediler) ,, uyduk. Günahla- boynumuzu eğdik. Affını dileriz, Sensin! derler.
rımızı bağışla- Yâ Rabbe'l-âlemîn! ey Rabbımız.
ِ‫=بيْن‬arasını ِ‫=أحد‬hiçbirini manı dileriz, ey Senden bizleri ba- Dönüş Sa-
Rabbimiz, dönü- ğışlamanı dileriz. na´dır, dediler.
‫رس ِل ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬O’nun elçilerinden ,,
şümüz sanadır´ Dönüp varacağı-
dediler.» mız Sensin, baş-
‫=وقالوا‬ve dediler ki ‫=س ِم ْعنا‬İşittik
,, ,,
kası değil" diye
yalvardılar.
ِ‫=وأط ْعنا‬ve itaat ettik
,, ,,

ِ‫=غ ْفرانك‬bağışlamanı dileriz ,,

‫=ربَنا‬Rabbimiz ِ‫=وإِليْك‬sanadır
ِ‫صير‬ ِ ‫= ْالم‬dönüş(ümüz)
2. Allah hiç kimse- Allahu Zülcelâl bir Allah, kimseye Allah hiç kimseye
286
.. ِ ‫يك ِل‬..ِ‫=ل‬teklif etmez ‫اّلل‬
‫ف‬ َِ =Allah..
ye kapasitesini adama ancak gü- gücünün yete- taşıyabileceğinden
‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬kimseye ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başkasını aşacak bir yü- cünün yetebilece- ceğinden faz- daha fazlasını yük-
kümlülük yükle- ğini teklif eder (Bir lasını yükle- lemez: Kişinin yap-
ِ‫=وسْعها‬gücünün yettiğinden ..
mez. Herkesin adamı ancak gü- mez. Kazan- tığı her iyilik kendi
kazandığı iyilik cünün yetebilece- dığı lehine, lehinedir, her kötü-
‫(=لها‬herkesin) kendine ..
kendi yararına ğinden mükellef tu- yüklendiği lük de kendi aley-
ve işlediği kötü- tar). O adamın ka- aleyhinedir. hine. Ey Rabbimiz!
ِْ ‫كسب‬..‫=ما‬kazandığı
‫ت‬ lük de kendi za- zandığı hayır ken- Ey Rabbımız, Unutur veya bilme-
rarınadır. Ey disinin, kazandığı unuttuk veya den hata yaparsak
‫=وعليْها‬aleyhinedir Rabbimiz, eğer vebal yine kendisi- yanıldıysak bizi sorgulama! Ey
unutacak ya da nin. Yâ Rabbe'l- sorumlu tutma Rabbimiz! Bizden
ِْ ‫ا ْكتسب‬..‫=ما‬işlediği (kötülük) de
‫ت‬ .. .. yanılacak olur- âlemîn! Unuttuğu- bizi. Ey Rab- öncekilere yükledi-
sak bizi sorumlu muz, yahut yanıl- bımız, bizden ğin gibi bize de
‫=ربَنا‬Rabbimiz tutma. Ey Rab- dığımız olduysa öncekilere ağır yükler yükle-
bimiz, bizden bizleri muâheze yüklediğin gibi me! Ey Rabbimiz!
‫اخ ْذنا‬ ِ ‫تؤ‬..ِ‫=ل‬bizi sorumlu tutma .. .. öncekilere yük- buyurma. -Yâ bize de ağır Güç yetiremeyece-
lemiş olduğun Rabbe'l-âlemîn! yük yükleme. ğimiz yükleri bize
‫ن ِسينا‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬unutur ‫=أ ِْو‬ya da .. gibi bize de ağır Bizlerden evvelki- Ey Rabbımız, taşıtma! Ve günah-

ِ‫=أ ْخطأْنا‬yanılırsak ‫=ربَنا‬Rabbimiz


yük yükleme. Ey lerine yüklediğin bize gücümü- larımızı affet, bizi
Rabbimiz, bize gibi bizlere de ağır zün yetmeye- bağışla ve rahme-
gücümüzün emirler yükleme! ceğini yükle- tini yağdır üstümü-
ِْ ‫تحْ ِم‬..ِ‫=ول‬yük yükleme ‫=عليْنا‬bize
‫ل‬ ..
yetmeyeceği yü- Yâ Rabbe'l-âlemîn, me. Affet bizi, ze! Sen Yüce Mev-
kü taşıtma, bizi tâkat getiremeye- bağışla bizi. lamızsın, hakikati
‫ص ًرا‬ ْ ِ‫=إ‬ağır ‫=كما‬gibi affet, günahları- ceğimiz yükün al- Sen Mevla- inkar eden topluma
ِ‫=حم ْلته‬yüklediğin ‫=على‬üzerine mızı bağışla, bi- tında bizleri ezme, mızsın. Kafir- karşı bize yardım
ze merhamet ey- günahlarımızı sil. ler güruhuna et!
ِ‫ق ْب ِلنا‬..‫ن‬ِْ ‫ ِم‬..ِ‫=الَذِين‬bizden öncekilerin ..
le, sen mevla- Bizleri bağışla,
mızsın bizim.
karşı yardım
rahmetini bizlere et bize.
‫=ربَنا‬Rabbimiz Kâfirlere karşı yoldaş et! Sen biz-
yardım et bize. lerin sahibimizsin,
‫تح ِم ْلنا‬..ِ‫=ول‬bize yükleme ..
Seni tanımayanla-
ra karşı bizlere im-
‫بِ ِِه‬..‫لنا‬..ِ‫طاقة‬..ِ‫ل‬..‫=ما‬gücümüzün yetm .. dad et!

ediği şeyleri ِ‫=واعْف‬affet ‫=عنَا‬bizi


..

‫=وا ْغ ِف ِْر‬bağışla ‫=لنا‬bizi


ِ‫ارح ْمنا‬ ْ ‫=و‬bize merhamet et .. ..

ِ‫=أ ْنت‬sen ‫=م ْولنا‬bizim sahibimizsin ..

‫=فا ْنص ْرنا‬bize yardım eyle .. ..

‫=على‬karşı ‫= ْالق ْو ِِم‬toplumuna


ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirler
3. Elif Lâm- Mim. Elif, Lâm, Mim. Elif, Lam, Elif-Lam-Mim.
1
‫=الم‬Elif lam mim
,, ,, ,,
Mim.

3.
2
.. َ =Allah ki ِ‫=ل‬yoktur ِ‫=إِ َٰله‬tanrı
ِ‫اّلل‬ ..
O, kendinden
başka bir ilâh
Allah öyle bir ilâh
ki O'ndan başka
Allah, O´ndan
başka hiç bir
ALLAH, Kendisin-
den başka ilah ol-
َِ ِ‫=إ‬başka ِ‫=هو‬O’ndan
‫ل‬ bulunmayan, diri
ve yarattıklarını
ilâh yok. Bâkî, her
an bütün hilkat
İlah yoktur.
Hayy ve Kay-
mayan, sonsuza
kadar diri, hayatın
ُِّ ‫= ْالح‬daima diri
‫ي‬ ..
gözetip yöneten
Allah´tır.
üzerinde hâkim ve
kâim.
yum´dur. ve varlığın kaynağı
ve dayanağı olan,
ِ‫(= ْالقيُّوم‬yaratıklarını) koruyup yöneticidir .. ..
her şeyi hükmüne,
iradesine bağlı kı-
lan yaratıcı!
3.
3
,, ِ ‫=ن َز‬indirdi ِ‫=عليْك‬sana
‫ل‬ Sana daha ön-
ceki semavi ki-
Sana hak ve ken-
disinden evvelkile-
Sana kitabı (Geçmişte vahyedi-
hak ile ve lenlerden) bugüne
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ‫ق‬ ِِ ‫=بِ ْالح‬hak ile ,,
tapları onayla-
yan hakk içerikli
rini teyid edici ola-
rak âyet âyet Kitap
kendisinden ulaşan doğru ha-
öncekileri doğ- berleri tasdik eden
‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı olarak ,,
kitabı indirdi.
Daha önce de
indirdi -nasıl ki
Tevrat ile İİncil'i de
rulayıcı olarak bu ilahi kelamı sa-
indirdi. Ve Te- na safha safha in-
‫يد ْي ِِه‬,,ِ‫بيْن‬,,‫= ِلما‬kendinden öncekini ,,
insanlara doğru
yolu göstermek
insanlara doğru
yolu göstermek
vart´ı ve İncil´i diren O'dur. Tev-
indirdi. rat'ı ve İncil'i de O
ِ‫=وأ ْنزل‬indirmişti ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat için Tevrat´ı ve üzere evvelce in- indirmişti;
İncil´i indirmişti. dirmişti- ve Furkan
ِ ْ ‫=و‬ve İncil’i de
ِ‫اْلِْن ِجيل‬ ,, ,, indirdi.

3.
4
.. ِ ‫قب‬..‫ن‬
‫ْل‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ..
Doğru ile eğriyi Allah'ın âyâtını ta-
birbirinden ayı- nımayanlar yok
Daha önce.
İnsanlara yol
Geçmişte insanlığa
yol gösterici olarak;
‫=هدًى‬yol gösterici olarak
..
ran bu kitabı da mu? Şüphe yok,
..
aynı amaçla in- onlar yaman bir
gösterici ola-
rak. Furkan´ı
yine O indirmişti,
doğruyla eğriyi bir-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara ِ‫=وأ ْنزل‬indirdi
‫اس‬ dirdi. Allah´ın azâba uğrayacak-
ayetlerini inkâr lar. Allah'ın izzeti
da indirdi.
Muhakkak ki
birinden ayırd et-
meye yarayan ger-
ِ‫= ْالف ْرقان‬Furkan’ı da ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬muhakkak ki edenleri..
ağır bir var, intikamı var.
azap beklemek-
..
Allah´ın ayet-
lerini inkar
çeklik bilgisini... Al-
lah'ın mesajlarını
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlere tedir. Hiç kuşku- .. edenler için, inkara şartlanmış
suz Allah üstün gerçekten şid- olanlara gelince;
ِِ ‫= ِبآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın iradeli ve intikam detli azab var- onları acı bir azap
alıcıdır. dır. Allah, beklemektedir: Zira
‫=له ِْم‬onlara vardır ِ‫=عذاب‬bir azab
.. .. Aziz´dir, inti- Allah kudret sahi-
kam sahibidir. bidir, kötülüğü ce-
ِ‫=شدِيد‬çetin ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah zalandırandır.

ِ‫=ع ِزيز‬daima üstündür ..

ِ‫ا ْنتِقام‬..‫=ذو‬öç alandır ..

3.
5
,, ِ‫=إِ َن‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah’a Hiç şüphesiz, ne Allah'ı iyi bilin ki:
yerde ve ne gök- O'na ne yerde, ne
Şüphesiz ki; Göklerde ve yerde
gökte ve yer- hiçbir şey Allah'tan
َِٰ ‫ي ْخف‬,,ِ‫=ل‬gizli kalmaz
‫ى‬ ,,
teki hiçbir şey Al- gökte, hiçbir şey
lah için gizli de- gizli kalamaz.
de hiç bir şey saklı değildir.
Allah´a gizli
ِ‫ش ْيء‬,,‫=عل ْي ِِه‬hiçbir şey ,,
ğildir. kalmaz.

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yerde
‫ض‬
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬,,‫فِي‬,,ِ‫=ول‬ve gökte ,,

3.
6
.. ‫الَذِي‬..ِ‫=هو‬O’dur Size döl yatakla-
rında dilediği bi-
Öyle Fâtır-ı Zül-
celâl ki ana rahim-
Sizi rahimler- Rahimlerde size is-
de dilediği gibi tediği şekli veren
‫=يص ِورك ِْم‬sizi şekillendiren ..
çimi veren
O´dur. O´ndan
lerinde sizlere di-
lediği sureti veri-
şekillendiren O'dur. O'ndan baş-
O´dur. O´ndan ka ilah yoktur, O
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ ْاْل ْرح ِام‬..‫=فِي‬rahimlerde ِ‫كيْف‬ =gibi


başka ilah yok- yor. O'ndan başka
tur. O, üstün ira- ilâh yok. Azîz O,
başka hiç bir kudret sahibi, hik-
ilah yoktur. O, met sahibidir.
ِ‫=يشاء‬dilediği ِ‫=ل‬yoktur ِ‫إِ َٰله‬ =tanrı
deli ve hikmet Hakîm O.
sahibidir.
Aziz´dir, Ha-
kim´dir.
َِ ِ‫=إ‬başka ِ‫=هو‬O’ndan
‫ل‬
ِ‫= ْالع ِزيز‬azizdir
ِ‫= ْالح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir .. .. ..

3.
7
,, ‫الَذِي‬,,ِ‫=هو‬O ِ‫=أ ْنزل‬indirdi Sana bu Kitab´ı Öyle kâdir-i bî- Sana kitabı İlahi kelamın özü
indiren O´dur. misal ki sana şu indiren O´dur. olan açık ve kesin
ِ‫=عليْك‬sana ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı Bu Kitab´ın bir muazzam Kitab'ı O´nun bazı
kısım ayetleri indirdi. İçinde
hükümlü mesajlar
ayetleri muh- ile müteşabihleri
ِ‫= ِم ْنه‬Onun ِ‫=آيات‬bazı ayetleri kesin anlamlı
(muhkem)dir,
,,
muhkem âyetler kemdir ki bun- kapsayan bu ilahi
olduğu gibi -ki lar; kitabın kelamı sana bah-
ِ‫=محْ كمات‬muhkemdir (ki) ‫ن‬ َِ ‫=ه‬onlar bunlar onun
,,
ümmü'l-kitab on- anasıdır. Di- şeden O'dur. Kalp-
özünü oluşturur- lardır- diğer müte- ğer bir kısmı leri hakikatten
‫=أ ُِّم‬anasıdır ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitabın lar. Diğer kısmı şabih âyetler de da müteşabih- sapmaya meyilli
da birden çok var. Onun için lerdir. İşte olanlar, sırf kafaları
ِ‫=وأخر‬diğerleri de ,, anlamlı (müte- kalplerinde bâtıla kalblerinde karıştır(acak şeyler
şabih)dir. Kalple- meyil olanlar halkı eğrilik bulu- bul)mak için ve ona
ِ‫=متشابِهات‬müteşabihdir rinde eğrilik dalâle düşürmeye nanlar; fitne (keyfi) anlamlar
olanlar fitne çı- heveslerinden (fit- çıkarmak ve yüklemek amacıyla
ِ‫الَذِين‬,,‫=فأ َما‬olanlar karmak ve keyfi ne uyandırma he- te´vile yelten- ilahi kelamın müte-
yorumlar yap- veslerinden) ve mek için mü- şabih olarak ifade
‫قلوبِ ِه ِْم‬,,‫=فِي‬kalblerinde ِ‫=زيْغ‬eğrilik mak amacı ile bu bildikleri gibi tevili- teşabih olanla- edilen kısmına
kitabın birden ne heveslerinden, ra uyarlar. uyarlar; oysa Al-
ِ‫=فيتَبِعون‬ardına düşerler ,, çok anlamlı ayet- onun müteşabihle- Halbuki onun lah'tan başka kim-
lerinin ardına rine tutunurlar. gerçek se onun kesin an-
ِ‫تشابه‬,,‫=ما‬müteşabihlerinin ِ‫= ِم ْنه‬onun düşerler. Oysa Halbuki tevilini Al- te´vilini, ancak lamını bilemez. Bu
ِ‫=ا ْبتِغاء‬çıkarmak ‫= ْال ِفتْن ِِة‬fitne onların yorumu- lah'dan başka kim- Allah bilir. yüzden bilgide de-
nu sadece Allah se bilmez. İlimde İlimde derin- rinleşenler şöyle
bilir. Köklü bilgi- rüsûhu olanlara leşmiş olanlar: derler: Biz ona ina-
ِ‫=وا ْبتِغاء‬bulmak için ,,
ye sahip olanlar gelince, bunlar Biz ona inan- nırız: (ilahi kela-
ْ
‫=تأ ِوي ِل ِِه‬onun te’vilini ‫=وما‬oysa
,,
ise «Bu Kitab ´a "İnandık, hepsi de dık, hepsi mın) tümü Rabbi-
inandık, O bütü- Rabbimizden" der- Rabbımızın mizdendir; derin
ِ‫=ي ْعلم‬bilmez ِ‫=تأ ْ ِويله‬onun te’vilini nü ile Allah ka- ler ki, zaten idrâki katındadır,
,,
kavrayış sahipleri
tından gelmiştir» olanlardan başkası derler. Ancak dışında kimse
َِ ِ‫=إ‬başka kimse ‫اّلل‬
‫ل‬ ,, َِ =Allah’tan derler. Bunu an- için âyât-ı ilâhiye- akıl sahibleri bundan ders alma-
cak aklı başında den ibret alabilmek düşünebilirler. sa da.
ِ‫الرا ِسخون‬ َ ‫=و‬ileri gidenler ,,
olanlar düşüne- yok.
bilirler.
‫ ْال ِع ْل ِِم‬,,‫= ِفي‬ilimde ِ‫=يقولون‬derler
‫=آمنَا‬inandık ‫= ِب ِِه‬Ona ِ‫=كل‬hepsi
‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katındandır ِ‫=ر ِبنا‬Rabbimiz
ِ‫يذَ َكر‬,,‫=وما‬düşünüp öğüt almaz ,, ,,

َِ ‫= ِإ‬başkası
‫ل‬
ِِ ‫ ْاْل ْلبا‬,,‫=أولو‬sağduyu sahiplerinden
‫ب‬ ,,

3. (Böyleleri şöyle Yâ Rabbe'l-âlemîn! Ey Rabbımız; Ey Rabbimiz! Bizi


8
.. ‫(=ربَنا‬Onlar derler ki) Rabbimiz
.. .. ..
der): «Ey Rab- Sen bizleri doğru bizi, hidayeti- doğru yola ilettikten
ِْ ‫ت ِز‬..ِ‫=ل‬eğriltme ‫=قلوبنا‬kalblerimizi
‫غ‬ bimiz, bizleri yola çıkarmışken ne erdirdikten sonra kalplerimizi
doğru yola ilettik- sonradan kalpleri- sonra kalble- hakikatten (bir da-
ِ‫=ب ْعد‬sonra ten sonra kalple- mizi dalâle saptır- rimizi eğriltme. ha) saptırma ve bi-
rimizi kaydırma, ma ve bizlere Katında bize ze rahmetini bağış-
‫هديْتنا‬..‫=إِ ِْذ‬bizi doğru yola ilettikten
.. .. ..
bize katından nezd-i ehadiyetin- rehmet lutfet. la: Sensin (hakiki)
rahmet bağışla, den rahmet ver. Şüphesiz en Lütuf Sahibi.
‫لنا‬..ِْ‫=وهب‬bize ver .. kuşkusuz sen Evet, bütün dilekle- çok lütfeden
bağışı bol olan- ri veren Sensin, Sen´sin Sen.
ِ‫لد ْنك‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬katından sın. yalnız Sensin.

ً‫=رحْ م ِة‬bir rahmet ِ‫=إِنَك‬kuşkusuz sen


.. ..

ِ‫=أ ْنت‬yalnız sen ..

ِ‫= ْالو َهاب‬çok bağış yapansın


.. ..

3.
9
,, ‫=ربَنا‬Rabbimiz ِ‫= ِإنَك‬sen mutlaka Ey Rabbimiz,
sen geleceği
Yâ Rabbe'l-âlemîn! Ey Rabbımız;
,,
Elbet Sen insanları muhakkak ki
Ey Rabbimiz! (Ge-
leceğine) hiç şüphe
ِ‫امع‬ ِ ‫=ج‬toplayacaksın ‫اس‬ ِ ِ َ‫=الن‬insanları bir günde insan- öyle
kuşkusuz olan bir gün için geleceğinden
toplayacaksın ki o şüphe olma-
olmayan o Gün'ü
görüp yaşamaları
ِ‫= ِلي ْوم‬bir günde
,,
ları kesinlikle bi- günün geleceğinde yan bir günde
raraya getire- şek yok. Zira insanları top-
için mutlaka insan-
lığı bir araya topla-
ِ‫ريْب‬,,ِ‫=ل‬asla şüphe olmayan ,,
ceksin. Hiç şüp- mîâdından şaşmak layacak
,,
hesiz Allah sö- (va'dinden şaşmak Sen´sin. Şüp-
yacaksın: Allah va-
adini yerine getir-
‫=فِي ِِه‬kendisinde ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz zünden caymaz. = va'dinden hulf hesiz ki Allah mekten asla ka-
etmek) Allah'ın as- vaadinden çınmaz.
َِ =Allah ِ‫ي ْخ ِلف‬,,ِ‫=ل‬dönmez
‫اّلل‬ la şânından değil. dönmez.

ِ‫= ْال ِميعاد‬sözünden


3.
10
.. ِ‫=إِ َن‬şüphesiz var ya.. ..
Kafirlere gelince Küfre sapanların
onların ne malla- (Allah'ı tanımayan-
Doğrusu küf-
redenlerin;
Hakikati inkara
şartlanmış olanlara
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ..
rı ve ne de evlat- ların) ne malları,
ları Allah´ın kar- ne çocukları, ken-
malları ve ço-
cukları Allah´a
gelince, ne dünya
malları ne de ço-
ِ‫ت ْغنِي‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬yarar sağlamaz ..
şısında hiç bir iş- dileri için Allah'ın
lerine yaramaz. tâatinden zerresi-
karşı onlara
bir şey sağla-
cukları Allah'a kar-
şı onlara en ufak
‫=ع ْنه ِْم‬onlara ‫=أ ْمواله ِْم‬ne malları ..
Onlar Cehen- nin yerini ebediyen
nem ateşinin ya- tutamayacak (ken-
maz. Ve onlar
ateşin yakıtı-
bir fayda sağla-
maz: İşte onlardır
‫أ ْولده ِْم‬..ِ‫=ول‬ne de çocukları .. .. kacağıdırlar. dileri hesabına Al- dırlar. ateşin yakıtı olan-
lah'ın azabından lar!
َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’a karşı ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir
ِ‫اّلل‬ .. zerresini olsun
ebediyen def ede-
ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=وأ‬işte ‫=ه ِْم‬onlar meyecek). Cehen-
nem kütükleri yok
ِ‫=وقود‬yakıtıdırlar ‫ار‬ ِِ َ‫=الن‬ateşin mu, işte bunlar on-
lar.
3.
11
,, ِ ْ‫=كدأ‬durumu gibi ‫ل‬
ِ‫ب‬ ِِ ‫=آ‬ailesinin
,,
Tıpkı Firavuno- Tıpkı Âl-i Firavun Tıpkı Firavun Firavun halkının ve
ğulları gibi, daha ile kendilerinden hanedanının onlardan önce ya-
ِ‫=فِ ْرع ْون‬Fir’avn öncekilerin du- evvelkilerin (daha ve onlardan şayanların başına
rumu gibi. Onlar evvelkilerin) hâli öncekilerin gelenlerin aynısı
َ
ِْ ‫ ِم‬,,ِ‫=والذِين‬ve onlardan önceki lanladılar. Allah lan dediler, Allah Onlar ayetle- (onların
‫ق ْب ِل ِه ِْم‬,,‫ن‬ ayetlerimizi ya- gibi: Âyâtımıza
,,
ya- yaptığı gibi. ,,
başına da
gelecek): Onlar
lerin ‫=كذَبوا‬onlar da yalanladılar da günahları yü- da isyanları yü-
,, ,,
rimizi yalanla- mesajlarımızı ya-
zünden onların zünden onları he- dılar da Allah lanladılar ve Allah
‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi yakalarına ya- lak etti. Allah'ın günahlarından günahlarından do-
pıştı. Hiç kuşku- ikâbı şiddetlidir (Al- dolayı onları layı onları hesaba
ِ‫=فأخذهم‬onları yakaladı ‫اّلل‬ َِ =Allah da suz Allah´ın lah'ın ikâbına da- yakalayıverdi. çekti: çünkü Allah
,, ,,
azabı ağırdır. yanılmaz). Allah azabı karşılık vermede
‫=بِذنوبِ ِه ِْم‬günahlarıyla ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah’ın çok şiddetli şedittir.
olandır.
ِ‫=شدِيد‬çetindir ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِعقا‬cezası
3.
12
.. ِ‫=ق ْل‬söyle Kafirlere de ki: Yâ Muhammed! Küfredenlere: Hakikati inkara
«Yenilecek ve Küfre sapanlara Siz, mutlaka şartlanmış olanlara
‫كفروا‬..ِ‫= ِللَذِين‬inkâr edenlere ..
cehenneme sü- (Allah'ı tanımayan- yenileceksiniz. de ki: Siz (teslim
rüleceksiniz´ : lara) de ki: “İlkin Ve toplanıp olup) boyun eğe-
ِ‫=ست ْغلبون‬yenileceksiniz Orası ne fena bir mağlup olacak, ar- cehenneme cek ve cehenneme
barınaktır. kasından da haş- sürüleceksi- toplanacaksınız, ne
ِ‫=وتحْ شرون‬ve sürüleceksiniz ..
rolunup cehenne- niz, orası ne kötü bir mesken(dir
me gideceksiniz! O kötü döşektir, o)!
ِ‫جهنَم‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬cehenneme ne yaman bir dö- de.
şek!"
ِ‫(=و ِبئْس‬orası) ne kötü .. ..

ِ‫= ْال ِمهاد‬bir döşektir


..

3.
13
,, ِ‫=ق ْد‬muhakkak (Bedir savaşın- Birbiriyle karşıla- Karşılaşan iki Savaşta karşı kar-
da) karşılaşan iki şan iki fırkanın hâli topluluğun du- şıya gelen iki ordu-
‫لك ِْم‬,,ِ‫=كان‬sizin için vardır ِ‫=آية‬bir ibret grubun
,,
duru-
,,
elbette sizlere ibret rumlarında si- da sizin için bir işa-
munda sizin için olmuştur: Fırkanın zin için ibret ret vardı: bir ordu
,,

ِِ ‫فِئتي‬,,‫=فِي‬şu iki toplulukta


‫ْن‬ ,,
ibret dersi vardır. biri Allah yolunda vardır. Biri, Al- Allah için savaşır-
,,
Taraflardan biri cihad ediyor, diğeri lah yolunda ken diğeri O'nu in-
ْ
ِ‫=التقتا‬karşılaşan ِ‫=فِئة‬bir topluluk Allah yolunda ise kâfir (Allah'ı ta- döğüşüyordu. kar ediyordu. (Ön-
,,
savaşıyordu, nımıyor). Onları Diğeri ise, ka- cekiler,) kendi göz-
ِ‫=تقاتِل‬çarpışıyordu öbürü ise kafirdi göz göre kendileri- firdi. Onlar, leriyle diğer tarafı
ve karşı tarafı nin iki katı görüyor- öbürlerinin kendilerinin iki misli
ِِ ‫سبِي‬,,‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah gözleri ile kendi- lar. Allah da nusre- kendilerinin iki (kalabalık) gördü-
lerinin iki katı tiyle dilediğini teyid katı olduklarını ler: Ama Allah, di-
َِٰ ‫=وأ ْخر‬öteki de ِ‫=كافِرة‬nankördü olarak görüyor- buyuruyor. Evet gözleriyle gö- lediğini yardımıyla
‫ى‬ ,,
lardı. Hiç kuşku- gözü olanlar için rüyorlardı. Al- güçlendirir. Bakın,
suz Allah diledi- bunda ibret var. lah, dilediğini bunda görecek
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
ğini yardımı ile yardımıyla gözleri olan herkes
ِ‫=ير ْونه ْم‬onları görüyorlardı ,,
destekler. Bu destekler. Gö- için muhakkak bir
‫= ِمثْل ْي ِه ِْم‬iki katı
,,
olayda basiret
sahipleri hesa-
rebilenler için ders vardır.
bunda ibret
ِِ ‫ ْالعي‬,,ِ‫=رأْي‬gözleriyle kendilerinin
‫ْن‬ ,,
bına ibret dersi
vardır.
vardır.

َِ ‫=و‬Allah ِ‫=يؤيِد‬destekler
‫اّلل‬
‫ص ِرِِه‬ ْ ‫=بِن‬yardımıyla
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini ‫ن‬َِ ِِ‫=إ‬elbette
ِ‫ َٰذ ِلك‬,,‫= ِفي‬bunda
ً ‫=ل ِعبْرِة‬bir ibret vardır
,, ,,

‫= ِْلو ِلي‬olanlar için ‫ار‬ ِِ ‫= ْاْلبْص‬gözleri


,,

3. Kadınlara, Kadınlar gibi, oğul- Kadınlarından Kadınlara, çocukla-


14
.. ِ ِ‫=زي‬süslü (cazip) gösterildi
‫ن‬ .. ..
evlâdlara, tartı lar gibi, bol bol bi- oğullarından, ra, altın ve gümüş
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara ُِّ‫=حب‬aşırı düşkünlük tartı
‫اس‬ biriktirilmiş riktirilmiş altınlarla kantar kantar (cinsin)den birikmiş
altın ve gümüşe, gümüşler gibi, dağ altın ve gü-
..
hazinelere, soylu
ِِ ‫شهوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬zevklere otlağa yayılmış nişanları vurulmuş müşten, ni- atlara, sığırlara ve
atlara, küçükbaş atlar gibi, davarlar şanlı atlardan, arazilere yönelik
ِِ ‫النِس‬..ِ‫= ِمن‬kadınlardan
‫اء‬ hayvanlara ve gibi, ekinler gibi develerden ve dünyevi zevkler in-
ekinlere karşı arzuyu okşayacak ekinlerden ge- sanoğlu için çekici
ِ‫=و ْالبنِين‬oğullardan aşırı tutkunluk şeylerin sevgisi in- len zevklere kılınmıştır. Bütün
insanlara cazip sana câzibeli gös- aşırı düşkün- bu zevkler bu dün-
ِِ ‫اط‬
‫ير‬ ِ ‫=و ْالقن‬kantarlarca gösterildi. Bunlar terildi. Bunlar hep lük; insanlar ya hayatında tadı-
dünya hayatının dünya hayatının için süslenip labilir, ama hedef-
ِ‫= ْالمق ْنطرِة‬yığılmış nimetleridir. Oy- geçici metâı. Hal- hoş göründü. lerin en güzeli Al-
sa asıl varılacak buki dönüp ebedi- Bunlar dünya lah katında olanı-
ِِ ‫الذَه‬..ِ‫= ِمن‬altından
‫ب‬ yer Allah katın- yen kalınacak yer hayatının ge- dır.
dadır. Allah'ın yanında. çimidir. Oysa
َ ‫=و ْال ِف‬ve gümüşten
‫ض ِِة‬ .. gidilecek yerin
güzel olanı Al-
ِِ ‫=و ْالخ ْي‬atlardan ‫= ْالمس َوم ِِة‬salma
‫ل‬ lah katındadır.
ِِ ‫=و ْاْل ْنع‬davarlardan
‫ام‬
ِِ ‫=و ْالح ْر‬ve ekinlerden (gelen)
‫ث‬ .. ..

ِ‫= َٰذ ِلك‬bunlar (sadece) ِ‫=متاع‬geçimidir


..

ِ‫= ْالحياِة‬hayatının ِ‫=الدُّ ْنيا‬dünya


َِ ‫=و‬Allah’ın ِ‫= ِع ْنده‬yanındadır
‫اّلل‬
ِ‫=حسْن‬güzel ‫ب‬ ِِ ‫= ْالمآ‬varılacak yer ..

3.
15
,, ِ‫=ق ْل‬de ki
,,
Deki: Size bun- Yâ Muhammed,
lardan daha ha- onlara de ki: "Siz-
De ki: Size
bunlardan da-
De ki: Size o (dün-
yevi zevkler)den
‫=أؤنبِئك ِْم‬size söyleyeyim mi? ,, ,,
yırlı olanı haber lere şunlardan
vereyim mi? âlâsını haber vere-
ha hayırlısını
haber vereyim
daha hayırlı olan
şeyleri haber vere-
ِ‫=بِخِْير‬daha iyisini ,,
Takvalılar için yim mi: Müttakîler
Rabbleri katında için (Allah'ın saygı-
mi? Takvaya
erenler için,
yim mi? Allah'a
karşı sorumluluk
‫ َٰذ ِلك ِْم‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬bunlardan sürekli kalacak- lı kulları için) ma-
ları, altından ır- budlarının civâr-ı
altından ır-
maklar akan
bilinci duyanlar için
Rableri katında,
‫اتَق ْوا‬,,ِ‫= ِللَذِين‬korunanlar için vardır ,, ,, maklar akan rahmetinde altın- cennetler var- mesken olarak
Cennetler, el dan nehirler akan dır. Orada de- içinden ırmaklar
ِ‫= ِع ْند‬katında ‫=ربِ ِه ِْم‬Rableri değmemiş eşler cennetler var. İçin- vamlı kalacak- geçen hasbahçe-
ve Allah´ın hoş- de ebediyen kala- lardır. Terte- ler, temiz eşler ve
ِ‫=جنَات‬cennetler ‫=تجْ ِري‬akan nutluğu vardır. caklar. Sonra pâk miz eşler ve Allah'ın güzel ka-
Hiç kuşkusuz Al- zevceler var. Daha Allah´ın rızası bulü vardır. Ve Al-
‫تحْ تِها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından lah kullarını hak- sonra da Allah'ın vardır. Ve Al- lah, kulların(ın
kıyla görür.» kendilerinden hoş- lah kullarını kalplerin)deki her
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar nut olması var. Al- hakkıyla gö- şeyi görür.
lahu Zülcelâl görü- rendir.
ِ‫=خا ِلدِين‬sürekli kalacakları ,, yor o kullarını ki;

‫=فِيها‬içinde ِ‫=وأ ْزواج‬ve eşler ,,

ِ‫=مط َهرة‬tertemiz
ِ‫=و ِرضْوان‬ve rızası ,,

ِ‫اّلل‬ َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’ın ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah


ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görür ‫= ِب ْال ِعبا ِِد‬kullarını
3.
16
ِ ‫يقول‬..ِ‫(=الَذِين‬onlar ki) derler
‫ون‬
.. .. ..
Bu kimseler ´Ey
Rabbimiz, inan-
"Ya Rabbel-
âlemîn! Bizler Sa-
Onlar ki: Ey Ey Rabbimiz! (Sa-
Rabbımız; biz na) inanıyoruz, bizi
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫= ِإنَنا‬gerçekten biz ..
dık, günahları-
mızı affeyle, biz-
na iman getirdik,
günahlarımızı ba-
gerçekten affet, günahlarımızı
iman ettik, ar- bağışla ve bizi ate-
‫=آمنَا‬inandık ‫لنا‬..‫=فا ْغ ِف ِْر‬bağışla leri Cehennem
ateşinin azabın-
ğışla ve bizleri ate-
şin azabından
tık günahları- şin azabından
mızı bize ba- emin kıl diyenlerin:
‫=ذنوبنا‬bizim günahlarımızı ..
dan koru´ derler. sıyânet buyur"
(azâbından esirge)
ğışla ve o ateş
azabından
‫=وقِنا‬bizi koru ِ‫=عذاب‬azabından
.. diyorlar. bizleri koru di-
yenler,
ِِ َ‫=الن‬ateş
‫ار‬
3. Bunlar sabırlılar, O kullarını ki sab- Sabredenler, Zorluklara sabre-
17
,, ِ ‫صابِ ِر‬
‫ين‬ َ ‫=ال‬sabredenlerdir samimî bağlılar, rediyorlar, doğru- doğru olanlar, denlerin ve sözleri-
ِ‫صا ِدقِين‬ َ ‫=وال‬sadık olanlardır ,,
gönülden kulluk
edenler, malları-
luktan ayrılmıyor- gönülden iba- ni tutanların, (Rab-
lar, haşyet içinde det edenler, lerine) yürekten
ِ‫=و ْالقانِتِين‬gönülden itaat edenlerdir ,, ,,
nı Allah yolunda
harcayanlar ve
bulunuyorlar, Allah infak edenler bağlı olanların,
yolunda mallarını ve seherlerde (servetlerini Allah
ِ‫=و ْالم ْن ِف ِقين‬infak edenlerdir ,,
seher vakitlerin-
de günahlarının
dağıtıyorlar, seher- Allah´tan mağ- yolunda) harcayan-
lerde Allah'tan guf- firet dileyen- ların ve bütün kalp-
ِ‫=و ْالمسْت ْغ ِف ِرين‬istiğfar edenlerdir ,, bağışlanmasını ran diliyorlar. lerdir. leriyle af dileyenle-
dileyenlerdir. rin.
ِِ ‫= ِب ْاْلسْح‬ve seherlerde
‫ار‬ ,, ,,

3. Allah´tan başka Allah şahid, melek- Allah, şehadet Allah, (bizatihi


18
.. ‫=ش ِه ِد‬şahiddir (ki) ‫اّلل‬
َِ =Allah ..
ilâh olmadığına ler şahid, ilim sa- etti ki: Gerçek- Kendisi) ile melek-
ِ‫=أنَه‬şüphesiz ِ‫=ل‬yoktur ِ‫= ِإ َٰله‬tanrı ve O´nun adaleti hipleri şahid ki: ten O´ndan ler ve hak ve ada-
ayakta tuttuğuna O'ndan başka ilâh başka ilah leti gözeten ilim
َِ ‫= ِإ‬başka ِ‫=هو‬O’ndan
‫ل‬ Allah´ın kendisi, yok, bütün hilkat yoktur. Melek- sahipleri O'ndan
melekler ve bilgi- üzerinde her an ler ve ilim sa- başka tanrı olma-
ِ‫=و ْالمَلئِكة‬ve melekler ..
li kullar tanıktır. adl ile hâkim ve hibleri de ada- dığına şahittir:
O´ndan başka kâim O'ndan baş- leti ayakta tu- O'ndan başka tanrı
‫=وأولو‬ve sahipleri ‫= ْال ِع ْل ِِم‬ilim
.. ilâh yoktur. O üs- ka ilâh yok! Azîz tarak buna yoktur, Kudret ve
tün iradeli ve O, hakîm O. şehadet etti- Hikmet Sahibi(dir).
‫=قائِ ًما‬gözeten ‫ْط‬ ِِ ‫=بِ ْال ِقس‬adaletle hikmet sahibidir. ler; O´ndan
başka ilah
ِ‫=ل‬yoktur ِ‫=إِ َٰله‬tanrı ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka yoktur. O,
Aziz´dir, Ha-
ِ‫=هو‬O’ndan ِ‫= ْالع ِزيز‬azizdir kim´dir.

ِ‫= ْالح ِكيم‬hakimdir


3.
19
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ِ‫=الدِين‬din Allah katında Allah'ın yanında Gerçekte Al- Allah nezdinde tek
geçerli olan din din yalnız İslâm. O lah katında (hak) din, (insanın)
ِ‫= ِع ْند‬katında ِ‫اّلل‬ َِ =Allah İslâm´dır. Kitap Kitap verilen üm- din, İslam´dır. O'na teslimiyetidir;
verilenler, kendi- metler bu ihtilâfa Ancak kitab daha önce vahiy
ِ‫اْلسَْلم‬ ِْ =İslamdır lerine bilgi gel- ancak kendilerine verilenler, verilenler, kıskanç-
dikten sonra ilim geldikten son- kendilerine lıklarından dolayı,
ِ‫اختلف‬ ْ ,,‫=وما‬ayrılığa düştüler karşılıklı ihtiras- ra, sırf birbirlerini ilim geldikten kendilerine (haki-
,,
ları yüzünden çekemedikleri için sonra arala- kat) bilgi(si) geldik-
‫أوتوا‬,,ِ‫=الَذِين‬verilmiş olanlar anlaşmazlığa,, düştüler. Kim Al- rındaki ihtiras- ten sonra (bu ko-
düştüler. Kim Al- lah'ın âyâtını inkâr tan dolayı ay- nuda) farklı görüş-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap lah´ın ayetlerini ediyorsa (tanımı- rılığa düştüler. lere sarıldılar. Al-
inkar ederse bil- yorsa) bilsin ki Al- Kim, Allah´ın lah'ın mesajlarının
َِ ‫(= ِإ‬kendilerine) sadece
‫ل‬ ,, sin ki, Allah´ın lah'ın muhasebesi ayetlerini inkar doğruluğunu inkar
hesaplaşması pek serî'. ederse; şüp- edenlere gelince;
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra ِ‫جاءهم‬,,‫=ما‬geldikten çok çabuktur. hesiz ki Allah, unutma, Allah he-
hesabı çabuk sap görmede hızlı-
ِ‫= ْال ِع ْلم‬ilim ‫=ب ْغيًا‬aşırılık yüzünden ,, görendir. dır.

‫=بيْنه ِْم‬aralarındaki ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim


‫=ي ْكف ِْر‬inkâr ederse ‫ت‬
,, ِِ ‫=بِآيا‬ayetlerini
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫ن‬ َِ ِ ‫(=فإ‬bilsin ki) şüphesiz ,, ,,

َِ =Allah ِ‫=س ِريع‬çabuk görendir


‫اّلل‬ ,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫= ْال ِحسا‬hesabı
ِ‫ب‬
3.
20
.. ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer Eğer seninle tar- Yâ Muhammed, Seninle tar- O halde (ey Pey-
tışmaya kalkışır- şayet seninle din tışmaya girişir- gamber,) seninle
ِ‫=حا ُّجوك‬seninle tartışmaya girişirlerse larsa ..
de ki; ´Ben üzerinde münaka- lerse: Ben,
..
tartışanlara de ki:
bana uyanlar ile şa ederlerse (üze- bana uyanlar- Ben tüm benliğimi
ِْ ‫=فق‬de ki ِ‫=أسْل ْمت‬ben teslim ettim birlikte
‫ل‬ ..
tüm varlı- rinde ileri geri söz la birlikte ken- Allah'a teslim ettim
..
ğım ile Allah´a söylerlerse), "Ben, dimi Allah´a ve bana tabi olan
..

ِ‫=وجْ ِهي‬özümü ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a teslim oldum.´ bana tâbi olanlarla teslim ettim, herkes (de öyle
Kendilerine kitap beraber yüzümü de. Kendileri- yaptı)! Daha önce
ِِ ‫اتَبع‬..‫ن‬
‫ن‬ ِِ ‫=وم‬bana uyanlar da verilenler ile ki- yalnız Allah'a dön- ne kitab veri- vahiy verilmiş olan-
.. ..
tapsız müşriklere düm" de ("Ben ve lenler ve üm- lara ve kitap ile il-
ِْ ‫=وق‬ve de ki ِ‫= ِللَذِين‬kendilerine
‫ل‬ .. .. ´Siz de teslim bana tâbi olanlar milere: Siz de gisi olmayanlara
oldunuz mü?´ yüzümüzü yalnız İslam oldunuz sor: Siz (de) kendi-
‫=أوتوا‬verilenlere ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap diye sor. Eğer Allah'a döndük" mu? de. Eğer nizi O'na teslim et-
teslim olurlarsa de). Kendilerine Ki- İslam olurlar- tiniz mi? Ve eğer
ِ‫=و ْاْل ِم ِيين‬ve ümmilere .. doğru yola gir- tap verilmiş olan- sa; doğru yola O'na teslim olurlar-
miş olurlar. Eğer larla verilmeyen girmişlerdir. sa muhakkak doğ-
‫=أأسْل ْمت ِْم‬Siz de İslam (teslim) oldunuz m sırt dönerlerse ümmîlere de "İman Şayet yüz çe- ru yol üzerindedir-
.. .. .. .. ..

sana düşen sa- ettiniz mi?" diye virirlerse; sa- ler; ama yüz çevi-
u? ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ‫سلموا‬ ِْ ‫=أ‬İslam olurlarsa dece duyurmak- sor. İman ettilerse, na, yalnız teb- rirlerse, unutma ki
..

tır. Allah kullarını doğru yolu tutmuş- liğ etmek dü- senin görevin sa-
‫=فق ِِد‬muhakkak hakkıyle görür. lar demek. Yok, şer. Ve Allah, dece mesajı ilet-
yüzlerini çevirirler- kullarını gö- mektir: zira Allah,
ِ‫=ا ْهتد ْوا‬doğru yolu bulmuşlardır .. ..
se senin üzerine rendir. yarattıklarını(n
‫ن‬ ..
َ
ِْ ‫=و ِإ‬yok eğer ‫=تول ْوا‬dönerlerse düşen tebliğden
başkası değil. Al-
kalplerindeki her
şeyi) görür.
‫=فإِنَما‬artık ِ‫=عليْك‬sana düşen lah kullarının
hâlini görüyor.
her
..

ْ
ِ‫=البَلغ‬sadece duyurmaktır ..

َِ ‫=و‬Allah ِ‫صير‬
‫اّلل‬ ِ ‫=ب‬görmektedir
‫=بِِ ْال ِعبا ِِد‬kulları(nın yaptıklarını) ..

3.
21
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz Allah´ın ayetleri-
ni inkâr edenleri,
O kimseler ki Al-
lah'ın âyetlerini
Allah´ın ayet- Allah'ın mesajlarını
lerini inkar inkar edenlere,
ِ‫ي ْكفرون‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ,,
peygamberleri
sebepsiz olarak
inkâr ederler (ta-
nımazlar) pey-
edenlere ve peygamberleri
haksız yere haksız yere öldü-
ِِ ‫= ِبآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın öldürenleri ve
adaleti emreden
gamberleri nâhak
yere öldürdükten
peygamberleri renlere ve adaleti
öldürenlere, emreden insanların
ِ‫=وي ْقتلون‬öldürenler insanları öldü-
renleri acıklı bir
başka insanların
adl ile emredenle-
insanlardan canına kıyanlara
adaleti emre- gelince, onlara
ِ‫=النَبِ ِيين‬peygamberleri azapla müjdele! rini de öldürürler. denleri öldü- acıklı azabı bildir.
Sen onları acısına renlere, işte
ِ‫حق‬,,‫ْر‬ ِِ ‫= ِبغي‬haksız yere ,, dayanılmaz azap onlara; elem
ile müjdele! verici bir azabı
ِ‫=وي ْقتلون‬öldürenler (var ya) ,, ,, müjdele.

ِ‫يأْمرون‬,,ِ‫=الَذِين‬emredenleri
ِِ ‫=بِ ْال ِقس‬adaleti
‫ْط‬
ِ ِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬insanlar arasında
‫اس‬ ,,

‫=فب ِش ْره ِْم‬onlara müjdele ,,

ِ‫=بِعذاب‬bir azabı ِ‫=أ ِليم‬acı


,,

3.
..
َٰ ‫=أ‬böylece
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ Onların emek ve Bunlar o hüsrana İşte bunlar, o İşte onlardır bu
22 çabaları dünya- düşmüş kimseler kimselerdir ki; dünyada da, öteki
ِْ ‫حبِط‬..ِ‫=الَذِين‬boşa çıkmıştır
‫ت‬ ..
da da ahirette de ki, bütün işledikleri
boşa gitmiştir. dünyada heder,
dünya ve ahi-
rette amelleri
dünyada da yaptık-
ları boşa çıkacak
‫=أعْماله ِْم‬onların yaptıkları ..
Onlara yardım âhirette heder; im-
eden bulunmaz dadlarına gelecek-
boşa gitmiştir.
Ve onların hiç
olanlar ve onlardır
hiçbir yardımcı bu-
‫الدُّ ْنيا‬..‫= ِفي‬dünyada da ..
ler de yok. yardımcıları
yoktur.
lamayacak olanlar.

‫=وِ ْاْل ِخرِِة‬ahirette de ‫=وما‬ve yoktur .. ..

‫=له ِْم‬onların
ِ‫اص ِرين‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir yardımcıları
ِ ‫ن‬..‫ن‬ ..

3. Allah´ın kitabın- Bakmaz mısın şu Kendilerine Ki- (Daha önce) va-


23
,, ‫ت ِر‬,,‫=أل ِْم‬görmedin mi? ,,
dan kendilerine kendilerine Kitap- tab´tan bir pay hiyden kendilerine
‫أوتوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,‫= ِإلى‬verilmiş olanları ,,
bir pay verilmiş
olanları görme-
tan nasip verilmiş- verilmiş olan- pay verilenleri bil-
lere ki, aralarında ları görmedin mez misin? Onlara
‫صيبًا‬ ِ ‫=ن‬bir (nasip) pay
,, ,,
din mi? Bunlar
aralarında hü-
hakem olması için, mi ki; arala- aralarında hüküm
Allah'ın Kitabı'na rında hüküm verirken Allah'ın
ِِ ‫ ْال ِكتا‬,,ِ‫= ِمن‬Kitaptan
‫ب‬ küm versin diye
Allah´ın kitabına
çağırılıyorlar da, vermen için kelamına başvur-
sonra içlerinden bir Allah´ın kita- maları yolunda
ِ‫=يدْع ْون‬çağırılıyorlar da ,, çağırılıyorlar, fa- kısmı, âdetleri bına çağırılı- çağrı yapılmıştır;
kat sonra arala- vechile, haktan yorlar da, son- ama bazısı, inatla
ِِ ‫ ِكتا‬,,‫ى‬
‫ب‬ َِِ =Allah’ın
َِٰ ‫=إِل‬Kitabına ‫اّلل‬ rından bir grup i'râz ederek dönü- ra onlardan bir (ondan) yüz çevirir;
bu kitaba karşı veriyorlar. zümre arkası-
ِ‫= ِليحْ كم‬hüküm versin diye ,, ,, çıkarak sırt çevi- nı çeviriyor.
riyor. Onlar, temelli
‫=بيْنه ِْم‬aralarında ‫=ث َِم‬sonra yüz çeviren-
lerdendir.
َِٰ َ‫=يتول‬dönüyorlar ِ‫=ف ِريق‬bir topluluk
‫ى‬ ,,

‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan
ِ‫م ْع ِرضون‬,,‫=وه ِْم‬yüz çevirerek ,,

3.
24
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬bu (hareketleri) ‫= ِبأنَه ِْم‬onların
‫ك‬ ..
Bu olumsuz tu- Bu da onların "Sa- Bu, onların:
tumları, onların yılı birkaç günden Sayılı günler-
Çünkü onlar, Ateş
bize birkaç günden
‫=قالوا‬demelerindendir ´Cehennem ate- başka bizlere asla den başka bi-
şi bize sayılı bir- ateş değmeyecek" ze, asla ateş
fazla dokunmaya-
cak diye iddia
‫سنا‬ َ ‫تم‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬bize dokunmayacak ..
kaç gün dışında demeleri ve kendi dokunmaya-
dokunmayacak´ uydurdukları yalan- cak, demeleri
ederler: böylece,
uydurdukları batıl
ِ‫=النَار‬ateş ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka demelerinden ların din namına yüzündendir.
kaynaklanıyor. kendilerini aldat- Ve uyduragel-
inançlar, onların
(zamanla) itikatla-
‫=أيَا ًما‬birkaç günden .. Onların bu iftira- ması yüzünden dikleri şeyler, rına ihanet etmele-
ları dinleri konu- oluyor. dinlerinde rine yol açmıştır.
ِ‫=م ْعدودات‬sayılı sunda kendilerini kendilerini al-
yanılgıya dü- datmıştır.
‫=وغ َره ِْم‬onları yanıltmıştır .. şürmüştür.

‫دِينِ ِه ِْم‬..‫=فِي‬dinlerinde
‫كانوا‬..‫=ما‬şeyler
ِ‫=ي ْفترون‬uydurdukları
3. Acaba geleceği Acaba herkese Ya geleceğin- O halde, (geleceği)
25
,, ِ ‫=فكي‬peki nasıl (olacak)?
‫ْف‬ ,, ,,
kuşkusuz bir gün dünyada ne ka- den şüphe şüphesiz olan
‫= ِإذا‬zaman ‫=جم ْعناه ِْم‬topladığımız onların biraraya zandı ise ödene- olmayan bri
getirilecekleri ve cek ve hiç kimseye günde onları
Gün'e tanıklık et-
meleri için hepsini
ِ‫= ِلي ْوم‬bir gün için
,, ,,
hiç kimseye zulmedilmeyecek topladığımız
haksızlık edil- (Acaba herkese ve kendilerine
bir araya topladı-
ğımız, her insana
ِ‫ريْب‬,,ِ‫=ل‬hiç şüphe olmayan ,, ,,
meksizin herke- dünyada ne ka- zulmedilme-
se kazandığı ve- zandı ise ödene- den herkesin
yaptıklarının karşı-
lığının tamamen
‫=فِي ِِه‬onda rileceği zaman cek ve neyi hak kazandığının ödeneceği ve kim-
halleri nice olur? etmişlerse kendile- tastamam seye haksızlık ya-
ِْ ‫=ووفِي‬ve tastamam verilip
‫ت‬ ,, ,, rine ondan azı ya- ödendiği za- pılmayacağı za-
hut çoğu verilme- man halleri ne man ne olacak (on-
ِ‫ن ْفس‬,,‫ل‬ ُِّ ‫=ك‬herkesin yecek). Bir gün olacak? ların hali)?
olan o geleceği
ِْ ‫كسب‬,,‫=ما‬kazandığı
‫ت‬ şüphesiz gün için
onları topladığımız
‫=وه ِْم‬ve onların
,, zaman halleri ne
olacak?
ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ي‬,,ِ‫=ل‬zulme uğratılmadığı ,,

3.
26
.. ِ‫=ق ِل‬de ki ‫=اللَه َِم‬Allah’ım
..
De ki; ´Ey mül-
kün sahibi Al-
Yâ Muhammed, de De ki: Ey mül- De ki: Ey mutlak
ki: "Ey mülkün sa- kün sahibi egemenlik sahibi
ِ‫=ما ِلك‬sahibi ‫ك‬ ِِ ‫= ْالم ْل‬mülkün lah´ım, sen mül-
kü (egemenliğin
hibi Allah’ım! Sen olan Allah´ım; Allahım! Sen ege-
mülkü dilediğine Sen mülkü di- menliği dilediğine
‫=تؤْ تِي‬sen verirsin ِ‫= ْالم ْلك‬mülkü
..
iktidarı) dilediği-
ne verir, diledi-
verirsin, Sen mülkü lediğine verir- verirsin, dilediğin-
dilediğinden alır- sin. Sen, mül- den alırsın; diledi-
ِ‫تشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine ِ‫=وت ْن ِزع‬alırsın ğinden geri alır-
sın. Dilediğini
sın. Sen dilediğini kü dilediğinin ğini yüceltirsin, di-
azîz edersin, Sen elinden alırsın. lediğini alçaltırsın.
ِ‫= ْالم ْلك‬mülkü üste çıkarır, di- dilediğini zelîl Sen, dilediğini Bütün iyilikler Se-
lediğini alçaltır- edersin. Hayır yal- aziz edersin. nin elindedir. Doğ-
ِ‫تشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم َم‬dilediğinden sın. İyilik senin nız Senin elinde. Sen, dilediğini rusu, Sen istediğini
elindedir, senin Şüphe yok Sen zelil edersin. yapmaya kadirsin.
gücün herşeye herşeye kâdirsin. Hayır, yalnız
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=وت ِع ُّز‬yükseltirsin yeter. Senin elinde-


dir. Sen hiç
ِ‫تشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini ‫ل‬ُِّ ‫=وت ِذ‬alçaltırsın şüphe yok ki
her şeye Ka-
ِ‫تشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini dirsin.

ِ‫=بِيدِك‬senin elindedir ..

ِ‫= ْالخيْر‬Hayır (mal) ِ‫=إِنَك‬şüphesiz sen


.. ..

ِ‫يء‬ْ ‫ش‬..‫ل‬ِِ ‫ك‬..‫ى‬


َِٰ ‫=عل‬her şeye ..

ِ‫=قدِير‬kadirsin
3.
27
,, ِ ‫=تو ِل‬sokarsın ِ‫=اللَيْل‬geceyi
‫ج‬ Geceyi gündüze
dönüştürür,
Geceyi gündüzün
içine sıkıştırırsın,
Geceyi gün-
düze geçirir,
Gündüzü kısaltarak
geceyi uzatır ve
ِِ ‫النَه‬,,‫=فِي‬gündüze
‫ار‬ gündüzü geceye
dönüştürürsün.
gündüzü gecenin
içine sıkıştırırsın.
gündüz gece-
ye geçirirsin.
geceyi kısaltarak
gündüzü uzatırsın.
ِ‫=وتو ِلج‬sokarsın ِ‫=النَهار‬gündüzü Diriyi ölüden çı-
karır, ölüyü diri-
Ölüden diri çıkarır-
sın, diriden ölü çı-
Ölüden diriyi
çıkarır, diriden
Ölüden diri ve diri-
den ölü çıkarırsın.
ِِ ‫اللَ ْي‬,,‫=فِي‬geceye
‫ل‬ den çıkarırsın.
Dilediklerine he-
karırsın, dilediğine
de hesapsız rızık
ölüyü çıkarır-
sın. Dilediğin
Ve dilediğine her
türlü hesabın üs-
ِ‫=وت ْخ ِرج‬çıkarırsın ‫ي‬ َِ ‫= ْالح‬diri sapsız rızık ve- verirsin." kimseye he- tünde rızık bağış-
rirsin.´ sabsız rızık larsın.
ِِ ِ‫ ْالمي‬,,ِ‫= ِمن‬ölüden
‫ت‬ verirsin.

ِ‫=وت ْخ ِرج‬çıkarırsın ِ‫= ْالميِت‬ölü


ِ‫ي‬ ِ ‫ ْالح‬,,ِ‫= ِمن‬diriden
ِ‫=وت ْرزق‬rızıklandırırsın
ِ‫تشِاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini
ِ‫ ِحساب‬,,‫ْر‬ ِِ ‫=بِغي‬hesapsız
3.
28
.. ِ‫يت َ ِخ ِذ‬..ِ‫=ل‬edinmesin Müminler, mü- Mü’minler, mü'min- Mü´minler, Müminler, mümin-
minleri bırakarak leri bırakıp kâfirleri Mü´minleri bı- leri bırakıp hakikati
ِ‫= ْالمؤْ ِمنون‬Müminler kafirleri dost dost edinmesinler rakıp da kafir- inkara şartlanmış
edinmesinler. (Mü’minler, leri dost edin- olanları dost edin-
ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirleri ِ‫=أ ْو ِلياء‬dost Kim böyle ya- mü'minler durur- mesinler. Kim mesinler -çünkü
parsa artık Allah ken kâfirleri dost böyle yaparsa; bunu yapan, Allah
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬bırakıp ile arasında hiç- edinmesinler). Bu- Allah ile dost- ile bütün bağını
bir ilişki kalmaz. nu yapanın Allah luğu kalmaz. koparmış olur-
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬inananları ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim Yalnız, kafirlerin ile râbıtası kalmaz, Ancak onlar- kendinizi onlardan
size yönelik teh- meğer ki onların dan sakınma- korumak için bu
ِْ ‫=ي ْفع‬yaparsa ِ‫= َٰذ ِلك‬böyle
‫ل‬ likelerinden ko- tarafından çekine- nız müstesna- yola başvurmanız
runabilirsiniz. Al- ceğiniz bir şey ol- dır. Allah, size hariç. Ancak Allah,
ِ‫=فليْس‬kalmaz (değildir) .. lah sizi kendin- sun. Allahu Zül- kendisinden Kendisine karşı
den korkmaya celâl sizleri o emri- korkmanızı dikkatli olmanızı ih-
ِ‫اّلل‬َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah ile .. çağırıyor. Dönüş ne muhalefetle ga- emrediyor. tar eder, çünkü bü-
Allah´adır. zabına uğramak- Dönüş Al- tün yollar Allah'a
ِ‫ش ْيء‬..‫=فِي‬bir dostluğu (şey) .. .. tan tahzîr buyuru- lah´adır. varır.
yor ki, sonunda Al-
َِ ‫= ِإ‬ancak başka
‫ل‬ .. lah'ın karşısına çı-
kılacak, başkasının
‫تتَقوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬korunmanız ‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan değil.
ً ‫(=تقاِة‬gelebilecek) tehlikeden ..

ِ‫=ويحذِركم‬sizi sakındırır ‫اّلل‬ َِ =Allah


..

ِ‫=ن ْفسه‬kendisin(in emirlerine karşı gelmek .. .. ..

)den ِ‫اّلل‬ َِ ..‫=وإِلى‬Allah’adır


ِ‫صير‬ ِ ‫= ْالم‬dönüş
3.
29
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ت ْخفوا‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫= ِإ‬gizleseniz de ,,
De ki; ´İçinizdeki
duyguyu sakla-
Yâ Muhammed, De ki: İçinizde
onlara de ki: "Sine- olanı gizlese-
De ki: Kalpleriniz-
dekini gizleseniz
‫=ما‬olanı sanız da açığa
vursanız da Al-
lerinizde olanı giz- niz de, açıkla-
leseniz de, açığa sanız da Allah
de, açığa vursanız
da Allah onu bilir.
‫ورك ِْم‬ ِ ‫صد‬,,‫=فِي‬göğüslerinizde lah onu bilir.
Göklerde olanı
vursanız da, Allah bilir. Göklerde
onu bildikten baş- ve yerde ne
Zira O, göklerdeki
ve yeryüzündeki
‫=أ ِْو‬veya ِ‫=تبْدوه‬açığa vursanız da ,, ,,
ve yerde olanı
da bilir. Allah´ın
ka, göklerle yerde varsa hepsini
ne varsa hepsini O, bilir. Allah,
her şeyi bilir; ve Al-
lah her şeye kadir-
ِ‫=ي ْعل ْمه‬onu bilir ‫اّلل‬
,, َِ =Allah gücü herşeye bilir. Sonra Allahu herşeye Ka- dir.
yeter.´ Zülcelâl herşeye dir´dir.
ِ‫=وي ْعلم‬bilir ‫=ما‬olanı kâdir.

ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬,,‫=فِي‬göklerde ‫=وما‬olanı
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬ve yerde ‫اّلل‬
‫ض‬ َِ ‫=و‬Allah ,,

ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬,,‫ل‬
ِِ ‫ك‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬her şeye ,,

ِ‫=قدِير‬kadirdir
3.
30
.. ‫=ي ْو ِم‬O gün ِ‫=ت ِجد‬bulacaktır ‫ل‬
.. ُِّ ‫=ك‬her Oyapmış
gün herkes O gün ki herkes O gün ki; her- Her insanın yaptığı
olduğu vaktiyle hayra dair kes ne hayır bütün iyilikleri de
ِ‫=نفس‬nefis ‫ت‬ ْ ْ
ِ ‫ع ِمل‬..‫=ما‬yaptığı her iyiliği karşı- ne işlediyse, şerre işledi ise kar- kötülükleri de kar-
sında bulur, yap- dair ne işlediyse şısında onu şısında bulacağı o
ِ‫خيْر‬..‫ن‬ ْ
ِ ‫= ِم‬her hayrı ‫=محْ ض ًرا‬hazır tığı
..
her kötülüğü önüne getirilmiş hazırlanmış Gün'ü düşünün;
de. Yaptığı kötü- bulacak. İşte o bulacak. Kötü- (pek çok insan,) o
ْ‫ت‬
ِ ‫ع ِمل‬..‫=وما‬işlediği lükle arasında zaman her ferd lükten de ne (Gün)ün kendisin-
uzak bir mesafe kendisiyle o günün yapmışsa; den çok uzakta ol-
ِ‫سوء‬..‫ن‬ ْ ..ُّ
ِ ‫= ِم‬her kötülüğü de ‫=تو ِد‬ister olsun ister. Allah
.. arasında bitmez kendisiyle masını diler. O
sizi kendisinden tükenmez bir me- onun arasında halde Allah, O'na
‫بيْنها‬..‫ن‬ َِ ‫أ‬..‫=ل ِْو‬O kötülükle .. korkmaya çağı- safe olmasını iste- uzun bir me- karşı dikkatli olma-
rır. Allah, kulları- yecek (İşte o za- safe olmasını nızı ihtar eder; ama
ِ‫=وبيْنه‬kendisi arasında .. na karşı şefkatli- man her ferd "Ne ister. Allah Allah, yarattıklarına
dir. olurdu şu gün ile bizzat korku- karşı çok şefkatli-
‫=أمدًا‬bir mesafe ِ‫=ب ِعيدًا‬uzak
.. benim arama tuyor. Ve Allah dir.
nâmütenâhî bir kullarına
ِ‫=ويحذِركم‬sakındırıyor ‫اّلل‬ َِ =Allah sizi mesafe gireydi de Rauf´dur. ..

onu hiç görmeyey-


ِ‫=ن ْفسه‬kendisin(in emirlerine karşı gelmek .. dim" diyecek). Bu-
.. ..

nun için Allahu


)den ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah ِ‫=رءوف‬şefkatlidir Zülcelâl sizleri ga-
ْ
‫=ِِبال ِعبا ِِد‬kullarına zab-ı ilâhîsine uğ-
ramaktan tahzîr
buyuruyor. Allahu
Zülcelâl kullarına
çok rahîm.
3.
31
,, ,, ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬siz
ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬ De ki; ´Eğer Al- Yâ Muhammed,
lah´ı seviyorsa- onlara şöyle de:
De ki: Allah´ı
seviyorsanız
De ki (ey Peygam-
ber): Eğer Allah'ı
ِ‫=ت ِحبُّون‬seviyorsanız ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı nız bana uyunuz "Eğer Allah'ı sevi-
ki, Allah sizi sev- yorsanız benim
bana uyun ki,
Allah sizi sev-
seviyorsanız bana
tabi olun ki Allah
‫=فاتَبِعونِي‬bana uyun ki ,, ,,
sin ve günahla- izimce gelin ki Al-
rınızı bağışlasın. lah da sizden hoş-
sin ve günah-
larınızı bağış-
da sizi sevsin ve
günahlarınızı affet-
ِ‫=يِحْ بِبْكم‬sizi sevsin ‫اّلل‬
َِ =Allah da
,, ,,
Hiç kuşkusuz Al- nut olsun ve gü-
lah bağışlayıcı nahlarınızı bağış-
lasın. Allah
Gafur´dur,
sin; zira Allah çok
affedicidir, rahmet
‫=وي ْغ ِف ِْر‬ve bağışlasın ‫=لك ِْم‬sizin
,, ve esirgeyicidir.´ lasın. Allah'ın Rahim´dir. kaynağıdır.
gufranı hadsiz,
‫=ذنوبك ِْم‬günahlarınızı ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah rahmeti pâyânsız."

ِ‫=غفور‬bağışlayandır
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
3.
32
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=أ ِطيعوا‬itaat edin
..
De ki; :´Allah´a
ve peygambere
..
Yâ Muhammed, Allah´a ve De ki: Allah'a ve
şunu da söyle: "Al- peygamberle- Elçisi'ne itaat edin.
َِ =Allah’a ِ‫الرسول‬
‫اّلل‬ َ ‫و‬ =ve Elçiye
itaat ediniz.´
Eğer bu çağrıya
..
lah'a ve Peygam- re itaat edin, Eğer (bundan) yüz
bere itaat edin, şa- de. Şayet yüz çevirirlerse, bilsin-
ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ‫=تولَ ْوا‬dönerlerse
‫ن‬ sırt çevirirlerse
hiç şüphesiz Al-
yet yüz çevirirseniz çevirirlerse ler ki Allah hakikati
bilin ki Allah kâfir- şüphesiz ki Al- inkar edenleri
َِ ِ ‫=فإ‬muhakkak ki ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah lah kafirleri sev-
..
mez.
lerden hoşnut ol- lah, kafirleri sevmez.
maz" (şayet yüz sevmez.
ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirleri çevirirlerse bilsinler
ki Allah kâfirlerden
hoşnut olmaz).
3.
33
,,ِ‫اّلل‬ َِ ‫= ِإ‬Allah
َ ,,‫ن‬ Allah Adem´i, (33-34) Allahu Zül- Şüphe yok ki Gerçek şu ki Allah,
Nuh´u, İbrahim celâl Âdem ile Allah, Ademi, Adem'i ve Nuh'u,
َِٰ ‫صطف‬
‫ى‬ ْ ‫=ا‬seçip üstün kıldı ,, ,,
ailesini ve İmran Nuh'u ve Âl-i İbra- Nuh´u, İbra- İbrahim Soyunu ve
ailesini seçerek him ile Âl-i İmran'ı, him soyunu ve İmran Soyunu bü-
ِ‫=آدم‬Adem’i ‫=ونو ًحا‬Nuh’u alemlere üstün o aynı tevhid di- İmran soyunu tün insanlığın üze-
kıldı. ninden olan nesli, seçti. Alemle- rinde bir konuma
ِ‫=وآل‬ailesini ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim bütün âlemlerin
arasından seçerek,
re üstün kıldı. çıkardı,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
üzerlerine geçirdi.
ِ ‫=و‬ve ailesini ِ‫= ِع ْمران‬İmran
‫آل‬ ,,
Allah söyledikleri-
ِ‫ ْالعال ِمين‬,,‫=على‬alemlere nizi işitiyor, işledik-
lerinizi biliyor.

3. ً‫(=ذ ِريَ ِة‬Bunlar) türeyen nesil(ler)dir


.. .. ..
Bunlar birbirin- “ “ “ Onlar, birbirle- Tek bir soy zinciri
34 den türemiş tek rinden türemiş halinde. Allah, her
‫=ب ْعضها‬bazısı (birbirinden) ..
bir kuşaktır. Hiç
şüphesiz Allah
bir soydur. Al-
lah, Semi´dir,
şeyi işiten, her şeyi
bilendir.
ِ‫ب ْعض‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bazısından ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah işiten ve bilendir. Alim´dir.

ِ‫=س ِميع‬işitendir ِ‫=ع ِليم‬bilendir


3.
35
,, ِ ‫قال‬,,‫=إِ ِْذ‬demişti ki ِ‫= ْامرأت‬karısı
ِ‫ت‬ ,,
Hani, İmran´ın Hani İmran'ın ha- Hani, İmran´ın Bir vakit İmran ai-
karısı ´Rabbim, remi demişti ki: karısı: Rabbım lesinden bir kadın,
ِ‫= ِع ْمران‬İmran’ın ‫ب‬ ِِ ‫=ر‬Rabbim karnımdaki ço- "Yâ Rabbi! Kar-
cuğu, her türlü nımdakini Sana
karnımdakini Ey Rabbim! Rah-
hür olarak Sa- mimdeki (çocuğu-
‫=إِنِي‬şüphesiz ben ِ‫=نذ ْرت‬adadım ,,
endişeden arın- nezr ettim, o her na adadım, mu) Senin hizmeti-
mış olarak sırf kayıttan âzâde ola- benden kabul ne adayacağıma
ِ‫=لك‬sana ‫=ما‬olanı sana adadım, rak Senin (karnım- buyur. Doğru- söz veriyorum.
O´nu benden dakini her kayıttan su Sensin Benden bunu kabul
‫طنِي‬ ْ ‫ب‬,,‫=فِي‬karnımda yana kabul bu- âzâde olduğu hal- Sen, Semi, et: Doğrusu, yalnız
yur. Hiç , kuşku- de Sana nezret- Alim, demişti. Sen, her şeyi du-
‫=مح َر ًرا‬tam hür olarak ,, ,, suz sen işiten ve tim). Bu nezrimi yan, her şeyi bilen-
bilensin´ dedi. kabul buyur! İşiten, sin! diye (Rabbine)
‫=فتقب َِْل‬kabul buyur ِ‫= ِمنِي‬benden
,, bilen Sensin, şüp- seslenmişti.
he yok ancak Sen-
ِ‫=إِنَك‬şüphesiz ِ‫=أ ْنت‬sen sin."

َ ‫=ال‬işitensin ِ‫= ْالع ِليم‬bilensin


ِ‫س ِميع‬
3.
36
.. ‫وِضعتْها‬..‫=فل َما‬onu doğurunca ..
Fakat onu doğu- Sonra, onu dünya- Fakat onu do-
runca Allah ne ya getirince şöyle ğurunca-Allah
Fakat, çocuğu do-
ğurunca, Ey Rab-
ِْ ‫=قال‬şöyle söyledi ‫ب‬
‫ت‬ .. ِِ ‫=ر‬Rabbim doğurduğunu dedi: "Yâ Rabbi, onu ve doğur-
gayet iyi bildiği onu ben dünyaya duğunu daha
bim! dedi, Bak, bir
kız çocuk doğur-
‫= ِإنِي‬şüphesiz ben ..
halde şöyle dedi: kız getirdim -Allahu iyi bilici iken-
´Rabbim, doğur- Zülcelâl onun ne Rabbım ben
dum. Halbuki Allah,
neyi doğuracağını
‫=وض ْعتها‬onu doğurdum ‫ى‬ َِٰ ‫=أ ْنث‬kız ..
duğum kız ço- getirdiğini daha iyi onu kız olarak
cuğudur, oysa biliyordu-. Halbuki doğurdum.
ve (onun istediği)
erkek çocuğun hiç-
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=أعْلم‬bilirken
‫اّلل‬ erkek kız gibi oğlan başka idi, kız Erkek, kız gibi bir zaman bu kız
değildir. Ona gibi değildi. Bunun- değildir. Ger- gibi olamayacağını
ِْ ‫وضع‬..‫=بِما‬onun ne doğurduğunu
‫ت‬ .. .. Meryem adını la beraber adını çekten ben bilmekteydi; ve ona
taktım. O´nu ve Meryem koydum. adını Meryem Meryem ismini
ِ‫=وليْس‬değildir ِ‫=الذَكر‬erkek soyunu lânet- Kendisini ve zürri- koydum. Ben verdim. Lanetlen-
lenmiş şeytan- yetini şeytanın şer- onu da soyu- miş Şeytana karşı
َِٰ ‫=ك ْاْل ْنث‬kız gibi ‫=و ِإنِي‬doğrusu ben
‫ى‬ .. .. dan senin hima- rinden Senin nu da kovul- onu ve soyunu ko-
yene havale sıyânetine emanet muş şeytan- rumanı diliyorum.
‫=س َميْتها‬ona adını verdim .. .. ederim. ederim." dan sana sı-
ğındırırım,
ِ‫=م ْريم‬Meryem ‫=وإِنِي‬şüphesiz ben .. demişti.

‫=أ ِعيذها‬onu ısmarlıyorum ِ‫=بِك‬sana


..

‫=وذ ِريَتها‬ve soyunu ..

ِِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬şeytanın şerrinden ..

ِِ ‫لر ِج‬
‫يم‬ َ ‫=ا‬kovulmuş
3. Bunun üzerine Bunun üzerine Bunun üzerine Bunun üzerine
37
,, ‫=فتقبَلها‬kabul buyurdu onu ,, ,,
Rabbi onu gü- mabudu onu iyi bir Rabbı onu gü- Rabbi, kız çocuğu-
‫=ربُّها‬Rabbi ِ‫= ِبقبول‬kabulle (şekilde) ,,
zelce kabul etti. kabul ile kabul bu- zel bir kabul nu hoşnutlukla ka-
Onu güzel bir yurduktan başka, ile karşıladı. bul etti, onu güzel-
ِ‫=حسن‬güzel bir ,,
bitki gibi yetiştir- güzel surette yetiş- Onu güzel bir ce büyüttü ve Ze-
di, bakımıyla Ze- tirdi ve Zekeriy- bitki gibi yetiş- keriya'nın himaye-
‫=وأ ْنبتها‬ve onu yetiştirdi
,, ,,
keriyya´yı görev- ya'nın himayesine tirdi. Zekeriy- sine verdi. Zekeri-
lendirdi. Zekeriy- verdi. Zekeriyya ne ya´nın hima- ya, ne zaman onu
‫=نباتًا‬bir bitki gibi ‫=حسنًا‬güzel
,, ,, ya ne zaman o zaman onun bu- yesine verdi. mabedde ziyaret
mabede girse lunduğu hücreye Zekeriyya mih- ettiyse yanında yi-
‫=وكفَلها‬ve onun bakımını üstlendi
,, ,, ,, çocuğun yanın- girerse yanında raba her giri- yeceklerle görür ve
da yiyecek bulur yeni bir yiyecek şinde onun sorardı: Ey Mer-
ِ‫=زك ِريَا‬Zekeriyya da ‫=كلَما‬her ,, ve ´Ey Meryem bularak, "Yâ Mer- yanında bir yi- yem, bunlar sana
bu sana nereden yem, bu sana ne- yecek bulurdu. nereden geliyor?
ِ‫=دخل‬girdiğinde ‫=عليْها‬onun yanına ,, geldi´ diye so- reden geliyor?" Ey Meryem, Meryem: Bunlar Al-
rardı. Meryem derdi. Beriki de bu sana nere- lah'tandır; Allah, di-
‫=زك ِريَا‬Zekeriyya de: Allah tara- "Allah'ın yanından, den? derdi. O lediğine hesapsız
fından geldi, hiç şüphe yok ki Allah da: Allah tara- rızık bağışlar! diye
ِ‫= ْال ِمحْ راب‬mihraba ِ‫=وجد‬bulurdu kuşkusuz Allah dilediğine hesapsız fından, derdi. cevap verirdi.
dilediğine he- rızıklar verir" ce- Şüphe yok ki
‫= ِع ْندها‬yanında ِ‫= ِر ْزقًا‬bir rızık ,,
sapsız rızık ve- vabında bulunur- Allah, dilediği-
rir´ derdi. du. ni hesapsız rı-
ِ‫=قال‬derdi ‫=يا‬Ey ِ‫=م ْريِم‬Meryem zıklandırır.
َِٰ َ‫=أن‬nereden? ‫ك‬
‫ى‬ ِِ ‫=ل‬sana ِ‫= َٰهذا‬bu
ِْ ‫(=قال‬O da) derdi ِ‫=هو‬Bu
‫ت‬ ,, ,,

‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬katından ‫اّلل‬
ِِ َ =Allah
َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=ي ْرزق‬rızık verir ,,

ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine
ِ‫ ِحساب‬,,‫ْر‬ ِِ ‫=بِغي‬hesapsız
3. Orada Zekeriy- İşte o aralık Zeke- Orada Zeke- Aynı yerde Zekeri-
38
.. ِ ‫=هنا ِل‬orada ‫=دعا‬dua etmiş
‫ك‬ ..
ya, Rabbine dua riyya mabuduna riyya Rabbına ya Rabbine yalvar-
‫=زك ِريَا‬Zekeriyya ِ‫=ربَه‬Rabbine etti; ´Ey Rabbim, yalvardı: "Yâ Rab- dua etti: Rab- dı: Ey Rabbim!
bana kendi tara- bi! Nezd-i rahme- bım; bana ka- Rahmetinle bana
ِ‫=قال‬demişti ‫ب‬ ِِ ‫=ر‬Rabbim ِْ‫=هب‬ver fından temiz bir tinden bana pâk bir tından temiz güzel bir zürriyet
soy bağışla, hiç zürriyet ver; elbet bir şey bahşet. bağışla; zira Sen,
‫= ِلي‬bana ِ‫لد ْنك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katından kuşkusuz sen şu niyazımı dinliyor- Muhakkak
duayı işitensin´ sun!" dedi.
her yakarışı duyar-
Sen duayı işi- sın.
ً‫=ذ ِريَ ِة‬bir nesil ً‫=طِِيب ِة‬temiz
.. dedi. tensin.

ِ‫= ِإنَك‬Sen ِ‫=س ِميع‬işitensin


ِِ ‫=الدُّع‬duayı
‫اء‬
3.
39
,, ‫=فنادتْ ِه‬ona diye ünlediler
,,
Bunun üzerine Sonra, mihrabında O, mihrabda Bunun üzerine,
,,
Zekeriyya, ma- ayağa kalkmış, namaz kılar- mabedde dua
ْ
ِ‫=المَلئِكة‬melekler bette namaz kı- namaz kılarken ken melekler ederken, melekler
larken melekler melekler kendisine ona seslendi- ona: Allah sana,
ِ‫=وهو‬O (Zekeriyya) ِ‫=قائِم‬durmuş ona
,,
şöyle ses- şöyle nida etti: "Al- ler: Allah sa- Kendi katından bir
lendiler; Allah lahu Zülcelâl seni na, kendisin- sözün gerçekliğini
‫=يص ِلي‬namaz kılarken sana Yahya´yı hem Kelimetullah’ı den bir keli- doğrulayacak, in-
,,
müjdeliyor. O, tasdik edici (teyid meyi tasdik sanlar arasında
ِِ ‫ ْال ِمحْ را‬,,‫= ِفي‬mabedde
‫ب‬ Allah´ın dolaysız edici), hem insan- edici bir efen- seçkin (bir yere
kelimesini doğru- ların ulusu, hem di, nefsine ha- sahip olacak), tam
َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah layan, efendi, if- afif, hem salihîn kim ve salih- bir iffet sahibi, dü-
fetli ve salihler- içinden yetişmiş lerden bir rüst ve erdemli bir
ِ‫=يب ِشرك‬sana müjdeler ,, den bir peygam- peygamber olarak peygamber peygamber olacak
berdir.´ gelecek Yahya ile olmak üzere olan Yahya(nın
َِٰ ‫= ِبيحْ ي‬Yahya’yı ‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı
‫ى‬ müjdeliyor". Yahya´yı müj- doğumun)u müjde-
deler. liyor diye seslendi-
ِ‫= ِبك ِلمة‬bir kelimeyi ِ‫اّلل‬
,, َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’tan ler.

‫=وس ِيدًا‬efendi
‫ورا‬ ً ‫=وحص‬nefsine hakim ,,

‫=ون ِبيًّا‬bir peygamber olacak


,, ,,

ِ‫صا ِل ِحين‬َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬ve iyilerden ,,

3. Zekeriyya ´Ya Zekeriyya "Ya Ve dedi ki: (Zekeriya) şaşkın-


40
.. ِ ‫=ق‬dedi ki ‫ب‬
‫ال‬ .. ِِ ‫=ر‬Rabbim Rabbi, kendim Rabbi! Benim nasıl Rabbım; ben lıkla: Ey Rabbim!
ِ‫يكون‬..‫ى‬ َِٰ َ‫=أن‬nasıl olur? ‫= ِلي‬benim ..
iyice yaşlanmış
ve karım çocuk-
oğlum olacak? artık iyice ko-
Kendim kocaldım, camış, karım
dedi, Yaşlılık beni
yakalamışken ve
ِ‫=غَلم‬oğlum tan kesilmişken
nasıl oğlum ola-
haremim kısır" de- da kısırken
yince, "Allah böy- nasıl oğlum
karım da kısırken
nasıl bir oğlum
ِ‫بلغنِي‬..‫=وق ِْد‬bana gelip çatmış .. ..
bilir?´ dedi. O da
´Böyledir, Allah
lece dilediğini ya- olabilir? Öyle,
par" buyurdu. Allah dilediğini
olabilir? (Ona): Pe-
kala olabilir! denil-
ِ‫= ْال ِكبر‬ihtiyarlık ‫=و ْامرأتِي‬karım da .. dilediğini yapar´ yapar, dedi. di, Allah dilediğini
dedi. yapar.
ِ‫=عاقِر‬kısırken ِ‫(=قال‬Allah) dedi ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬öyle (ama) ‫اّلل‬


َِ =Allah
..

ِ‫=ي ْفعل‬yapar ِ‫يشاء‬..‫=ما‬dilediğini


3. Zekeriyya "Yâ Rabbi! Benim Rabbım, bana (Zekeriya) yalvardı:
41
,, ِ ‫=ق‬dedi ‫ب‬
‫ال‬ ِِ ‫=ر‬Rabbim ´Rabbim, bana için bir burhan em- bir alamet ver, Ey Rabbim! Bana
ِْ ‫=اجْ ع‬o halde (oğlum olacağına dair) ve bunun
‫ل‬ ,, ,,
belirtisini ret" dedi, "Sana dedi. Alame- bir işaret göster!
,, ,,
göster´ dedi. Al- burhan: İnsanlara tin, işaretten İşaretin şudur ki,
,,

r ‫= ِلي‬bana ً‫ة‬ ِ ‫=آي‬bir alâmet lah ona şöyle ,,


üç gün işaretten başka şekiller- denildi, üç gün bo-
buyurdu; ´Senin başka söz söyle- le insanlarla yunca yüz işaretleri
ِ‫(=قال‬Allah) buyurdu ki
,,
belirtin üç gün meyeceksin. Rab- konuşma-
,,
dışında insanlarla
boyunca, işaret- bini çok an, akşam mandır. Bu- konuşma! Rabbini
ِ‫=آيتك‬senin alâmetin ,, leşme dışında sabah tesbih et" nunla beraber hiç durmadan an
insanlarla ko- buyurdu. Rabbını çok ve gece gündüz
ِ‫تك ِلم‬,,‫ل‬ َِ ‫=أ‬konuşamamandır nuşmamandır. an ve akşam O'nun sınırsız şa-
Rabbinin adını sabah tesbih nını yücelt!
ِ‫=النَاس‬insanlarla ِ‫=ثَلثة‬üç çokça an ve sa- et.
bah akşam O´nu
ِ‫=أيَام‬gün ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka ِ‫=ر ْم ًزا‬işaretten noksanlıktan
tenzih et :
‫=وا ْذك ِْر‬an ِ‫=ربَك‬Rabbini
‫يرا‬ً ِ‫=كث‬çok ِْ‫(=وسبِح‬O’nu) tesbih et ,, ,,

ِ‫ي‬ ِ ‫=بِ ْالع ِش‬akşam ‫ار‬ ِ ْ ‫=و‬sabah


ِِ ‫اْلبْك‬
3.
42
.. ِ ‫قال‬..‫=وإِ ِْذ‬demişti ki
ِ‫ت‬ ..
Hani melekler
şöyle demişti;
Hani, melekler ne
demişlerdi: "Yâ
Hani melekler: Ve o zaman melek-
Ey Meryem, ler Ey Meryem!
ِ‫= ْالمَلئِكة‬Melekler ‫=يا‬Ey ´Ey Meryem, Al-
lah seni seçti,
Meryem! Allahu
Zülcelâl seni seçti,
şüphesiz Allah dediler, Allah seni
seni seçip te- seçti ve tertemiz
ِ‫=م ْريم‬Meryem ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz arındırdı ve dün-
yanın kadınları-
seni lekelerden
pâk bulundurdu.
mizledi. Dün- kıldı; seni bütün
yaların kadın- dünya kadınlarının
َِ =Allah ‫اك‬
‫اّلل‬ ِِ ‫صطف‬ ْ ‫=ا‬seni seçti ..
na üstün kıldı : Seni bütün âlemle-
rin kadınları üzeri-
larından seni üstünde (bir konu-
üstün tuttu, ma) çıkardı.
ِِ ‫=وط َهر‬temizledi
‫ك‬ ne geçirdi. demişlerdi.

ِِ ‫صطف‬
‫اك‬ ْ ‫=وا‬ve seni üstün kıldı .. .. ..

ِِ ‫نِس‬..‫ى‬
‫اء‬ َِٰ ‫=عل‬kadınlarına
ِ‫= ْالعال ِمين‬dünyaların
3. Ey Meryem Yâ Meryem! Rab- Ey Meryem, Ey Meryem! Rab-
43
‫=يا‬Ey ِ‫=م ْريم‬Meryem
,,
Rabbinin huzu- bine karşı huşu huşu ile Rab- bine huşu ile bağ-
‫=ا ْقنتِي‬divan dur ‫ك‬
ِِ ِ‫= ِلرب‬Rabbine
,,
runda saygı ile içinde bulun, sec-
dur. Secdeye deye kapan, rükû
bının divanına
dur. Secdeye
lan, secdeye kapan
ve (O'nun önünde)
‫=واسْجدِي‬secde et ,,
kapan ve rükua edenlerle beraber
varanlarla birlikte rükûa var."
kapan. Rüku
edenlerle bir-
eğilenlerle birlikte
eğil.
‫ارك ِعي‬ ْ ‫=و‬ve (O’nun huzurunda) eğil,, ,, ,,
sen de rükua
var.
likte rüku et.

ِ‫=مع‬beraber ِ‫الرا ِك ِعين‬


َ =eğilenlerle
3.
44
.. ِ ‫(= َٰذ ِل‬Ey Muhammed) Bunlar
‫ك‬ ..
Bunlar sana va- İşte bu gaybın ha- Bunlar sana Sana (şimdi) vah-
..
hiy yolu ile bil- berlerinden ki sana vahyetmekte yettiğimiz şey, se-
ِِ ‫أ ْنب‬..‫ن‬
‫اء‬ ِْ ‫= ِم‬haberlerindendir dirdiğimiz gayb vahiy ile bildiriyo- olduğumuz nin idrakini aşan bir
alemine ilişkin ruz. Yoksa, ne içle- gayb haberle- hususla ilgilidir: zi-
ِِ ‫= ْالغ ْي‬görünmez alemin
‫ب‬ ..
haberlerdir. On- rinden hangisi
lardan hangisi Meryem'i himaye- Meryem´e
rindendir. ra, hangisinin Mer-
yem'in hamisi ola-
‫وحي ِِه‬ ِ ‫=ن‬vahyettiğimiz ِ‫= ِإليْك‬sana Meryem´in so- sine alacak diye, hangisi kefil cağını kur'a ile be-
rumluluğunu üst- kalemleriyle kura olacak diye lirlediklerinde sen
ِ‫ك ْنت‬..‫=وما‬sen değildin .. lenecek diye ka- çektikleri (attıkları) kalemlerini onlarla birlikte de-
lemleri ile kur´a zaman yanlarında atarlarken sen ğildin, ve (o konu-
‫=لد ْي ِه ِْم‬onların yanında .. çekerlerken sen idin, ne de onlar bu yanlarında da) birbirleriyle çe-
yanlarında de- meseleye dair mü- değildin. Çeki- kiştiklerinde yanla-
ِ‫ي ْلقون‬..‫= ِإ ِْذ‬atarlarken ğildin, bu konu- cadele ederlerken şirlerken de rında yoktun.
da çekişirken de yanlarında idin. orada bulun-
‫(=أ ْقَلمه ِْم‬kur’a) oklarını ‫=أيُّه ِْم‬hangisi orada değildin.
.. madın.

ِ‫=ي ْكفل‬kefil olacak diye


.. ..

ِ‫=م ْريم‬Meryem’e
ِ‫ك ْنت‬..‫=وما‬sen değildin ..

‫=لد ْي ِه ِْم‬yanlarında
ِ‫صمون‬ ِ ‫ي ْخت‬..‫= ِإ ِْذ‬birbirleriyle çekiştikleri .. ..

zaman..da

3.
45
,, ِ‫= ِإ ْذ‬hani ‫ت‬
ِِ ‫=قال‬demişti Hani Melekler (45-46) Hani, me-
dediler ki; ´Ey lekler ne demişler-
Melekler de-
mişlerdi ki: Ey
O zaman melekler,
Ey Meryem! demiş-
ِ‫= ْالمَل ِئكة‬Melekler ‫=يا‬Ey Meryem, Allah di: "Yâ Meryem!
seni dolaysız Allah sana hem
Meryem; Allah
kendinden bir
lerdi, Allah, Kendi-
sinden bir söz ile
َِ ِ ‫=م ْريمإِنَإ‬Meryem ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah Kelime´si ile dünyada, âhirette
müjdeliyor. Onun muazzez ve nezd-i
kelimeyi sana
müjdeliyor.
sana, Meryem oğlu
İsa Mesih adıyla bi-
ِِ ‫=يب ِشر‬seni müjdeliyor
‫ك‬ ,,
adı Meryemoğlu ilahîsinde mukar-
İsa Mesih´tir. O rebînden, hem be-
Adı; Meryem
oğlu İsa, Me-
linecek, bu dünya-
da ve öteki dünya-
ِ‫= ِبك ِلمة‬bir kelime ile ِ‫= ِم ْنه‬kendisinden
,, ,, dünyada da ahi- şikte iken de bü- sih´tir. Dünya- da büyük şeref sa-
rette de yüce, yümüşken de in- da da, ahirette hibi ve Allah'ın en
ِ‫=اسْمه‬onun adı ِ‫= ْالم ِسيح‬Mesih’dir
,, şanlıdır ve Al- sanlara yüksek de, şanı yüce- yakınlarından ola-
lah´ın yakınla- sözler! söyler ve dir. Allah´a cak (bir oğul) müj-
‫ِعيسى‬ =Îsa ِ‫ابْن‬ =oğlu rındandır. sâlihînden olarak yakın kılınan- deliyor.
gelecek Kelimetul- lardandır.
ِ‫م ْريم‬ =Meryem ‫و ِجي ًها‬=yüzde,,(şerefli) lah'ın müjdesini
veriyor ki, adı Me-
‫فِي الدُّ ْنيا‬
,, =dünyada,,da sih Îse'bni Mer-
yem."
‫و ْاْل ِخرِِة‬=ahirette,,de

ِ‫ ْالمق َربِين‬,,ِ‫=و ِمن‬ve (Allah’a) yakın olan ,, ,, ,,

lardandır

3.
46
.. ‫=ويك ِل ِم‬konuşacak ِ‫=النَاس‬insanlara Oteyken daha beşik- “
ve yetiş-
“ “ Beşiğinde de, Ve o, (çocuk,) in-
yetişkinlik ha- sanlarla hem be-
ْ
‫الم ْه ِِد‬..‫=فِي‬beşikte kinlik çağında linde de insan- şikte iken, hem de
insanlarla konu- larla konuşa- yetişkin bir adam
ً‫َل‬
ِ ‫=وك ْه‬ve yetişkinlikte
..
şacaktır ve salih caktır ve salih- olarak konuşacak;
kullarındandır. lerdendir. dürüst ve erdemli
ِ‫صا ِل ِحين‬َ ‫ال‬..ِ‫=و ِمن‬ve iyilerden olacaktı .. ..
kişilerden olacak.
r

3.
47
,, ْ ‫=قال‬dedi ki ‫ب‬
ِ‫ت‬ ِِ ‫=ر‬Rabbim
,,
Meryem ´Ey "Yâ Rabbi, benim Meryem dedi Meryem, Ey Rab-
Rabbim, bana nasıl çocuğum ki: Rabbım; bim! dedi, Bana
َِٰ َ‫=أن‬nasıl ِ‫=يكون‬olur ‫= ِلي‬benim
‫ى‬ hiçbir insan do- olabilir ki bana be- bana bir beşer hiçbir erkek do-
kunmamışken şer değmedi?" de- dokunmamış- kunmadığı halde
ِ‫=ولد‬çocuğum nasıl olur da ço- yince şöyle buyur- ken, benim nasıl oğul sahibi
cuğum olabilir?´ du: "Allah işte böy- nasıl çocuğum olabilirim? (Melek)
‫ي ْمس ْسنِي‬,,‫=ول ِْم‬bana dokunmamışken ,,
dedi. De ki: ´İşte lece dilediğini ya- olabilir? Me- cevap verdi: İşte
böyledir, Allah ratır, bir şey murad lekler de: Al- öyle! Allah dilediği-
ِ‫=بشر‬bir beşer ِ‫=قال‬dedi
,, dilediğini yaratır. etti mi, ona yalnız lah, dilediğini ni yaratır; bir şeyin
O bir şeyin ol- 'Ol!' der, o da olu- öylece yaratır olmasını istediğin-
ِِ ‫=ك َٰذ ِل‬böylece ‫اّلل‬
‫ك‬ َِ =Allah masına karar ve- verir. ve bir şeyin de sadece 'Ol!' der
rince ona sade- olmasını diler- ve o (şey hemen)
ِ‫=ي ْخلق‬yaratır ِ‫يشاء‬,,‫=ما‬dilediğini ce «ol» der o da se, ona; ol, oluverir.
hemen oluverir.´ der de oluve-
‫= ِإذا‬zaman ‫ى‬ َِٰ ‫=قض‬istediği rir, dediler.

‫=أ ْم ًرا‬bir şey(in olmasını)


,, ,,

‫=فإِنَما‬sadece ِ‫=يقول‬der ِ‫=له‬ona


ِْ ‫‘=ك‬ol’ ِ‫=فيكون‬o da oluverir
‫ن‬ ,, ,,

3. Allah O´na Ki- Hem ona Allah ki- O´na kitabı, O, senin oğluna
48
.. ‫=ويع ِلم ِه‬ona öğretecek ..
tab´ı, Hikmet´i, tap öğretecek, hikmeti, Tev- (hem) vahyi ve
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ِ‫=و ْال ِح ْكمة‬Hikmeti Tevrat´ı ve İncil´i
öğretecek.
hikmet öğretecek,
Tevrat öğretecek,
rat´ı ve İncil´i
öğretecek.
hikmeti öğretecek,
(hem de) Tevrat'ı
ِ‫=والت َ ْوراة‬Tevrat’ı İncil öğretecek. ve İncil'i;

ِ‫جيل‬ ِ ْ ‫=و‬ve İncil’i


ِِ ‫اْل ْن‬ ..

3.
49
ً ‫=ورس‬Onu (şöyle diyen) bir elçi yap O´nu,
ِ‫ول‬
,,
İsrailoğul- O da Benî İsrail'e O´nu İsrailo- Ve o'nu İsrailoğul-
,, ,, ,,
larına şöyle di- peygamber olup ğullarına pey- ları'na elçi (yapa-
,, ,,

acak ‫بنِي‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬oğullarına yecek olan bir diyecek ki: 'Ben gamber olarak cak). Ben, size
peygamber ola- Rabbinizden sizle- gönderecek Rabbinizden bir
ِ‫= ِإسْرائِيل‬İsrail ‫=أنِي‬ben rak gönderecek; re burhan getirdim: ve onlara şöy- mesaj getirdim. Si-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=ق ْد‬doğrusu ‫= ِجئْتك ِْم‬size getirdim ,,


´Ben size Rab- Çamurdan sizlere
binizden mucize tıpkı bir kuş vücu-
le diyecektir: zin için çamurdan,
Ben, size adeta kaderinizin
ِ‫=بِآية‬bir mucize
,,
ile geldim. Ben da getirir ona üfle-
sizin önünüzde rim, Allah'ın izniyle
Rabbınızdan suretini yapacağım
bir ayet getir- ve sonra ona üfle-
‫ربِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden ‫=أنِي‬ben çamurdan kuş kuş olur. Yine Al-
biçiminde bir ci- lah'ın izniyle ana-
dim. Ben, size yeceğim ki Allah'ın
çamurdan kuş izniyle (sizin) kade-
ِ‫=أ ْخلق‬yaratırım ‫=لك ِْم‬sisin için ,,
sim yapar, sonra dan doğma âmâyı
ona bir nefes üf- ve abraşı iyi ede-
gibi bir şey riniz olsun; körleri
yapıp ona üf- ve cüzzamlıları iyi-
ِِ ‫الط‬
‫ين‬ ِ ,,ِ‫= ِمن‬çamurdan lerim de Allah´ın rim. Evlerinizde ne leyeceğim de leştireceğim ve Al-
izni ile kuş olu- yediğinizi, ne birik- Allah´ın izniy- lah'ın izniyle ölüleri
‫=كهيْئ ِِة‬şeklinde bir şey ‫ْر‬ ,,
َ =kuş
ِِ ‫الطي‬ ,, verir; Doğuştan tirdiğinizi sizlere le, hemen kuş yeniden hayata
körler ile alacalık haber veririm. olacak. Ana- döndüreceğim: ne-
ِ‫=فأ ْنفخ‬üflerim ‫= ِفي ِِه‬ona (ebras) hastala- Gerçekten mü'min dan doğma leri yiyebileceğinizi
rını iyileştiririm; iseniz şu söyledik- körleri ve ala- ve evlerinizde nele-
ِ‫=فيكون‬oluverir ‫=طي ًْرا‬hemen kuş ,, Allah´ın izni ile lerimde elbette si- calıları iyi ri saklayabileceği-
ölüleri diriltirim; zin için burhan ol- edeceğim. Al- nizi size bildirece-
ِِ ‫= ِبإ ِ ْذ‬izniyle ‫اّلل‬
‫ن‬ ِِ َ =Allah’ın evlerinizde hangi mak lâzım. lah´ın izniyle ğim. Şüphesiz,
yiyeceklerinizi ölüleri dirilte- eğer (gerçekten)
ِ‫=وأب ِْرئ‬iyileştiririm ِ‫= ْاْل ْكمه‬körü yediğinizi ve ceğim. Yedik- inanıyorsanız, bü-
hangilerini son- lerinizi ve ev- tün bunlarda sizin
ِ‫=و ْاْلبْرص‬ve alacalıyı ,,
raya bıraktığınızı lerinizde sak- için bir mesaj var-
‫=وأحْ ِيي‬diriltirim ‫ى‬ َِٰ ‫= ْالم ْوت‬ölüleri haber veririm.
Eğer mümin ise-
ladıklarınızı da dır.
size haber ve-
ِِ ‫= ِبإ ِ ْذ‬izniyle ‫اّلل‬
‫ن‬ ِِ َ =Allah’ın niz, bu sizin için
ibret alacağınız
receğim. Eğer
iman edenler-
‫=وأنبِئك ِْم‬size haber veririm ,, ,,
kesin bir delildir. den iseniz; el-
bette bunda
ِ‫تأْكلون‬,,‫= ِبما‬ne yiyip ,,
sizin için ayet
vardır.
ِ‫تد َِخرون‬,,‫=وما‬ne biriktirdiğinizi ,,

‫بيوتِك ِْم‬,,‫=فِي‬evlerinizde ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬elbette


ِ‫ َٰذ ِلك‬,,‫=فِي‬bunda ً‫=ْلي ِة‬bir ibret vardır ,, ,,

‫=لك ِْم‬sizin için ‫ن‬


,, ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz
ِ‫=مؤْ ِمنِين‬inanıcı
3.
50
.. ‫(=ومص ِِدقًا‬Ben) doğrulayıcı olarak Benden daha Ve benden evvel Benden önce (Ben), Tevrat'tan
..
önce inen Tev- gönderilen Tevrat'ı gelen Tevrat´ı günümüze kalanın
..

َِ ‫يد‬..ِ‫بيْن‬..‫= ِلما‬benden önce gelen rat´ı


‫ي‬ onaylayıcı teyid ederek gel- tasdik etmek doğruluğunu tasdik
..
olarak size ha- dikten başka üze- ve size haram etmek ve (önce-
..

‫الت َ ْوراِِة‬..ِ‫= ِمن‬Tevrat’ı ram kılınmış rinize haram olan- kılınanların bir den) size yasak
olan bazı şeyleri ların bir kısmını kısmını helal edilen şeylerin ba-
َِ ‫=و ِْل ِح‬ve helal yapayım (diye gönderild helâl
‫ل‬ ..
ilan etmek helâle çevirmek kılmak üzere zısını helal kılmak
.. ..
üzere Rabbiniz için geldim. Hem Rabbınızdan için (geldim). Ve
..

im) ‫م‬ ِْ ‫=لك‬size ِ‫=ب ْعض‬bazı şeyleri tarafından kesin de Rabbinizden size bir ayet size Rabbinizden ..
bir kanıtla size sizlere burhan ge- getirdim. Artık bir mesaj getirdim;
ِ‫ح ِرم‬..‫=الَذِي‬haram kılınan geldim. Allah´tan tirdim. Allah'tan
.. Allah´tan kor- öyleyse Allah'a
korkunuz ve ba- korkun ve beni din- kun ve bana karşı sorumluluğu-
‫=عليْك ِْم‬size ‫=و ِجئْتك ِْم‬size getirdim na itaat ediniz. leyin. itaat edin. nuzun bilincine va-
..
rın ve bana tabi
ِ‫= ِبآية‬bir mucize
.. olun.

‫ر ِبك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden


‫=فاتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan
ِِ ‫=وأ ِطيع‬bana itaat edin
‫ون‬ .. ..

3.
51
,, ِ‫=إِ َن‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah Allah benim de
sizin de Rabbi-
Bilmiş olun ki Alla- Şüphe yok ki
hu Zülcelâl benim Allah; benim
Kuşkusuz Allah,
benim de Rabbim,
‫=ربِي‬benim de Rabbim ,, ,,
mizdir, O´na kul-
luk ediniz, doğru
de mabudum, sizin de Rabbım,
de mabudunuz. sizin de Rab-
sizin de Rabbiniz-
dir; öyleyse (yalnız)
‫=وربُّك ِْم‬sizin de Rabbinizdir ,, ,,
yol işte budur. O'na kulluk edin, bınızdır. Öy-
bu gösterdiğim yol leyse O´na
O'na kulluk edin:
Bu, dosdoğru bir
ِ‫=فاعْبدوه‬O’na kulluk edin ‫= َٰهذا‬budur ,, ,,
dosdoğru yol.'" kulluk edin,
dosdoğru yol
yoldur.

ِ‫صراط‬ ِ =yol ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru işte budur.

3. İsa, İsrailoğulla- İsa onlardan küfrü İsa, onların in- İsa, onların hakikati
52
.. ِ‫س‬
َ ‫أح‬..‫=فل َما‬sezince ‫ى‬ َِٰ ‫= ِعيس‬Îsa rı´nın inkarcı tu- hissedince, "Allah karlarını se- reddettiklerinin far-
ِ‫= ِم ْنهم‬onlardan ِ‫= ْالك ْفر‬inkârı tumlarını görün- yolunda bana yar- zince; Allah
ce Allah uğrunda dımcı kimler ola- uğrunda yar-
kına varınca sordu:
Kim Allah yolunda
ِ‫=قال‬dedi ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimler bana yardımcı, cak?" diye sordu. dımcılarım
destekçi olacak Havariler dediler kimlerdir? de-
benim yardımcıla-
rım olacak? Beyaz-
‫اري‬ ِ ‫=أ ْنص‬bana yardımcı olacak .. ..
olanlar kimler- ki: "Biz Allah yolu- di. Havariler:
dir?´ diye sordu. nun yardımcıları- Biziz Allah´ın
lara bürünmüş
olanlar cevap ver-
‫= ِإلى‬yolunda ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah ِ‫=قال‬dediler Havariler ´Biz Al- yız. Allah'a iman yardımcıları, di: Biz, (Allah yo-
lah´ın destekçile- getirdik, sen de Allah´a iman lunda) senin yar-
ِ‫= ْالحو ِاريُّون‬Havariler ِ‫=نحْ ن‬Biz riyiz, Allah´a şahit ol, bizler ger- ettik. Sen de dımcıların olaca-
iman ettik, şahid çekten iman etmiş- şahid ol ki biz, ğız! Biz Allah'a
ِ‫=أ ْنصار‬yardımcılarıyız ol ki biz müslü- leriz. muhakkak inanırız: Sen de
manız´ dediler. müslümanla- şahit ol, biz O'na
َِ =Allah(yolun)un ‫=آمنَا‬inandık
ِ‫اّلل‬ rız, dediler. teslim olmuşuz!

ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=وا ْشه ِْد‬şahid ol ..

‫=بِأنَا‬biz ِ‫=م ْس ِلمون‬Müslümanlarız


3.
53
,,‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫=آمنَا‬inandık ´Ey Rabbimiz,
indirmiş olduğun
Yâ Rabbe'l-âlemîn! Ey Rabbımız;
Bizler Senin indir- indirdiğine
Ey Rabbimiz! Bize
yücelerden indirdi-
ِ‫أ ْنز ْلت‬,,‫=بِما‬senin indirdiğine ,,
mesaja inandık,
Peygambere uy-
diğine inandık. iman ettik. Ve
Peygamberin yo- peygamberle-
ğine inanıyor ve bu
elçi'ye tabi oluyo-
‫=واتَب ْعنا‬uyduk ِ‫الرسول‬ َ =elçiye duk, bizleri bu
mesajın canlı
lunu tuttuk. Sen rin ardınca git-
bizleri birliğinle şe- tik. Bizi şahid
ruz; o halde bizi
(hakikate) şahitlik
‫=فا ْكتبْنا‬bizi yaz ِ‫=مع‬beraber
,,
şahitleri arasına
yaz!´
hadet getirenlerle olanlarla be-
bir arada yaz." raber yaz.
yapanlarla bir tut!

ِ‫شا ِهدِين‬َ ‫=ال‬şahidlerle


3. Hile yaptılar. Al- Benî İsrail İsa'yı Hile yaptılar, İnanmayanlar
54
..‫=ومكروا‬tuzak kurdular ..
lah da onları ce- tuzağa düşürmek Allah da onları İsa'ya tuzak kurdu-
ِ‫=ومكر‬onların tuzaklarına karşılık verdi zalandırdı.
..
Ve istedi. Allah da cezalandırdı. lar; ama Allah onla-
..
Allah hile yapan- kurdukları tuzağa Ve Allah, hile rın tuzaklarını boşa
..

َِ =Allah da ‫اّلل‬
‫اّلل‬ َِ ‫=و‬çünkü Allah
..
ların cezasını en kendilerini düşür- yapanların ce- çıkardı: çünkü Al-
iyi verendir.
..
dü. Allah tuzakçıla- zasını en iyi lah, tuzak kuranla-
ِ‫=خيْر‬en iyi ِ‫= ْالما ِك ِرين‬tuzak kurandır
..
rı perişan edenle- verendir.
rin en kavîsidir.
rın tümünün üstün-
dedir.
..

3.
55
,, ِ‫= ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti ‫اّلل‬َِ =Allah Hani Allah şöyle
demişti; ´Ey İsa,
Hani Allahu Zül- Hani Allah O zaman Allah: Ey
celâl ne buyurmuş- demişti ki: Ey İsa! demişti, Seni
‫=يا‬Ey ‫ى‬ َِٰ ‫= ِعيس‬Îsa ‫=إِنِي‬ben ben senin canını
alacak, katıma
tu: "Yâ İsa! Ben İsa; seni öldü- ölüme yollayaca-
seni kabzedece- recek olan ğım ve Katıma yü-
ِ‫=متوفِيك‬senin canını alacağım ,, ,,
yükseltecek ve
kâfirlerin iftirala-
ğim, seni civâr-ı iz- Benim. Seni celteceğim ve seni
zetime yükseltece- kendime yük- hakikati inkara
ِ‫=ورا ِفعك‬seni yükselteceğim ,,
rından arındıra-
cağım, sana
ğim. Seni kâfirler- seltip kaldıra- şartlanmış olan-
den âzâde bulun- cak, sen, kafir- lar(ın arasın)dan
َِ ‫= ِإل‬bana
‫ي‬ uyanları da kı- duracağım. Senin lerin içinden çekip arındıraca-
yamet gününe izinden gidenleri tertemiz çıka- ğım; sana tabi
ِ‫=ومط ِهرك‬seni temizleyeceğim ,, kadar kâfirlere kâfirlerin üzerinde racak ve sana olanları, Kıyamet
üstün kılacağım. kıyamet gününe tabi olanları, Günü, hakikati in-
‫كفروا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬inkâr edenlerden ,, Sonra hepiniz kadar hâkim kıla- kıyamet gü- kara şartlanmış
bana dönecek- cağım. Sonra he- nüne kadar olanların (kat kat)
ِ‫=وجا ِعل‬ve tutacağım ,, siniz ve ben an- piniz Bana döne- küfredenler- üstüne çıkaraca-
laşmazlığa düş- ceksiniz. İhtilâf et- den üstün tu- ğım. Sonunda he-
ِ‫اتَبعوك‬,,ِ‫=الَذِين‬sana uyanları ,, tüğünüz konu- tiğiniz dava üze- tacak da Be- piniz Bana döne-
larda aranızda rinde Ben aranızda nim Sonra dö- ceksiniz ve aranız-
ِ‫=ف ْوق‬üstünde hüküm verece- hakem olacağım: nüşünüz yal- da anlaşmazlığa

‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlerin
ğim.´ nız Banadır. düştüğünüz her
,,
Ayrılığa düş- konuda Ben hüküm
tüğünüz konu- vereceğim.
َِٰ ‫= ِإل‬kadar ‫=ي ْو ِِم‬gününe
‫ى‬ larda aranızda
‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet ‫=ث َِم‬sonra Ben hükme-
deceğim.
َِ ‫= ِإل‬bana olacaktır
‫ي‬ ,,

‫=م ْر ِجعك ِْم‬dönüşünüz


ِ‫=فأحْ كم‬ben hükmedeceğim
,,

‫=بيْنك ِْم‬aranızda ‫=فِيما‬şeyler hakkında ,,

‫=ك ْنت ِْم‬sizin


ِ‫ت ْخت ِلفون‬,,‫=فِي ِِه‬ayrılığa düştüğünüz ,, ,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
3. Kâfirler var ya, Küfre sapmış kim- Küfredenleri Hakikati inkara
56
.. ‫=فأ َما‬gelince onları ağır bir seleri dünyada âhi- de dünya ve şartlanmış olanlara
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlere ..
azaba çarptıra-
cağım, onların
rette yaman azab ahirette şid-
ile ta'zîb edece- detli azaba
gelince, onlara bu
dünyada ve ahiret-
‫=فأعذِبه ِْم‬onlara azabedeceğim ..
hiçbir yardımcısı
olmayacaktır.
ğim. uğratacağım.
Onların hiçbir
te şiddetli bir azap
çektireceğim ve
‫=عذابًا‬azapla ‫=شدِيدًا‬şiddetli yardımcıları
yoktur.
onlar kendilerine
yardım edecek
‫الدُّ ْنيا‬..‫=فِي‬dünyada da .. kimse bulamaya-
caklar;
‫=و ْاْل ِخرِِة‬ahirette de ..

‫=وما‬olmayacaktır ‫=له ِْم‬onların


ِ‫اص ِرين‬ ِ ‫ن‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬yardımcıları da ..

3.
57
,, ‫=وأ َما‬gelince ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬İnanıp İman edip salih
ameller (iyi işler)
İman ederek işleri
salâh olanlara ge-
İman edip sa-
lih amel işle-
ama iman edip
doğru ve yararlı iş-
‫=وع ِملوا‬yapanlara da ,,
yapanlara gelin-
ce, Allah onların
lince, Allah onların
bütün ecirlerini
yenlere gelin-
ce; onların
ler yapanlara Allah
mükafatlarını tam
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi şeyler ,,
mükafatlarını
eksiksiz olarak
kendilerine ödeye-
cek, Allahu Zül-
mükafaatları
ödenecektir.
olarak verecektir:
Zira O, zalimleri
‫=فيوفِي ِه ِْم‬tam olarak verecektir ,, ,,
verecektir, Allah
zalimleri sev-
celâl zâlimleri
sevmez.
Ve Allah, za-
limleri sev-
sevmez.

‫(=أجوره ِْم‬Allah) mükâfatlarını ,, mez. mez.

َِ ‫=و‬Allah ُِّ‫ي ِحب‬,,ِ‫=ل‬sevmez


‫اّلل‬
َ =zalimleri
ِ‫الظا ِل ِمين‬
3.
58
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬işte bu ِ‫=نتْلوه‬okuduğumuz
‫ك‬ ..
Sana okuduğu-
muz bu kıssalar
Yâ Muhammed!
Sana şu hikaye et-
İşte bunları;
sana, ayetler-
Bu bildirdiklerimiz,
sana ilettiğimiz
ِ‫=عليْك‬sana ve direktifler,
ayetlerden ve
tiklerimiz hep
âyâtımızdan, hep
den bir hikmet
dolu Kur´an´
mesajlardan ve
hikmet yüklü ha-
ِِ ‫ ْاْليا‬..ِ‫= ِمن‬o ayetlerden
‫ت‬ ..
hikmetli zikir-
dendirler.
Kitâb-ı hakîmimiz-
den.
dan okuyoruz. berlerdendir.

‫الذ ْك ِِر‬
ِ ‫=و‬ve Zikir(Kitap)dandır
..

ِِ ‫= ْالح ِك‬o hikmetli


‫يم‬ ..

3.
59
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ِ‫=مثل‬durumu Allah katında İsa Allah'a göre İsa'nın Gerçekten Al-
örneği, Allah´ın hâli tıpkı Âdem'in lah katında
Allah katında
İsa'nın durumu
َِٰ ‫= ِعيس‬Îsa’nın ِ‫= ِع ْند‬göre
‫ى‬ topraktan yarat- hâli gibi: Topraktan İsa´nın duru-
tıktan sonra "ol" yaratıp sonra "Ol!" mu, Adem´in
Adem'in durumu
gibidir, ki Allah onu
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’a ‫ل‬ ِِ ‫=كمث‬durumu gibidir ,,
demesi ile oluve- diyor, o da oluveri- durumu gibi-
ren Adem örneği yor. dir. Allah o´nu
topraktan yarattı ve
sonra Ol! dedi; işte
ِ‫=آدم‬Adem’in ِ‫=خلقه‬Onu yarattı ,,
gibidir. topraktan ya-
rattı. Sonra
(insanoğlu böyle-
ce) oluverir.
ِ‫تراب‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬topraktan ‫=ث َِم‬sonra o´na; ol dedi,
o da oluverdi.
ِ‫=قال‬dedi ِ‫=له‬ona ‫ن‬ ِْ ‫=ك‬Ol!
ِ‫=فيكون‬artık olur ,,

3.
60
.. ِ‫(= ْالح ُّق‬Bu,) gerçektir ..
Bu anlattıkları-
mız Rabbinden
Bu senin Rabbin-
den gelmiş hak,
Hak, Rabbın-
dandır. Öyley-
(Bu), Rabbinden
bir hakikat(tir); öy-
ِ‫ر ِبك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِِم‬Rabbinden gelen ..
gelen gerçektir.
Sakın kuşkuya
onun için sakın
şüpheye düşenler-
se şüpheciler-
den olma.
leyse, şüpheciler-
den olma!
ِْ ‫تك‬..ِ‫=فَل‬öyle ise olma
‫ن‬ .. ..
kapılanlardan
olma.
den olma.

ِ‫ ْالم ْمت ِرين‬..ِ‫= ِمن‬kuşkulananlardan


3.
61
,, ِ‫=فم ْن‬kim Sana gelen bil- Sana gelen şu Sana ilim gel- Sana gelen asıl
giden sonra kim ilimden sonra bu- dikten sonra; bilgiden sonra, kim
ِ‫=حا َجك‬seninle tartışmaya kalkarsa bu ,,
konuda se- nun üzerinde se- kim seninle seninle bu (haki-
,,
ninle tartışacak ninle münakaşaya tartışırsa de kat) hakkında tartı-
‫=فِي ِِه‬onun hakkında ‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫= ِم‬sonra olursa de ki; kalkanlar olursa de ki: Gelin oğul- şırsa de ki: Gelin!
´Geliniz, evlatla- ki: "Gelin oğulları- larımızı ve Oğullarımızı ve
ِ‫جاءك‬,,‫=ما‬sana gelen rımızı ve
,,
evlatla- mızı, oğullarınızı, oğullarınızı, oğullarınızı, kadın-
rınızı, kadınları- kadınlarımızı, ka- kadınlarımızı larımızı ve kadınla-
‫ا ْل ِع ْل ِِم‬,,ِ‫= ِمن‬ilimden ‫ل‬ ِْ ‫=فق‬de ki mızı ve kadınla- dınlarınızı, kendile- ve kadınlarını- rınızı, bizim yan-
,,
rınızı, kendinizi rimizi, kendilerinizi zı, kendimizi daşlarımızı ve sizin
‫=تعال ْوا‬gelin ِ‫=ندْع‬çağıralım ve kendimizi bi- çağıralım, sonra ve kendinizi yandaşlarınızı ça-
raraya çağıralım; dua edelim de ya- çağıralım. ğıralım; sonra (bir-
‫=أبْناءنا‬oğullarımızı sonra karşılıklı lancı kimlerse Al- Sonra likte) tevazu içinde
lânetleşerek Al- lah'ın lâneti onların la´netleşelim. ve gönülden yalva-
‫=وأبْناءك ِْم‬ve oğullarınızı ,, lah´ın lânetinin üzerine olsun diye- Allah´ın lane- ralım ve Allah'ın
yalancıların üze- lim." tinin yalancıla- lanetinin (aramız-
‫=ونِساءنا‬kadınlarımızı rine olmasını di- rın üstüne ol- dan) yalan söyle-
leyelim. masını dileye- yenlerin üzerine
‫=ونِساءك ِْم‬ve kadınlarınızı ,, lim. olmasını dileyelim.

‫=وأ ْنفسنا‬kendimizi
‫=وأ ْنفسك ِْم‬ve kendinizi ‫=ث َِم‬sonra
,,

ِْ ‫=نبْت ِه‬gönülden lanetle dua edelim de


‫ل‬ ,, ,, ,, ,,

ِْ ‫=فنجْ ع‬atalım (kılalım) ِ‫=ل ْعنت‬lanetini


‫ل‬ ,,

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=على‬üstüne
ِ‫= ْالكا ِذ ِبين‬yalancıların
3.
62
.. ِ‫= ِإ َن‬işte ‫= َٰهذا‬budur Bu anlatılanlar İşte şu yok mu, Doğrusu işte İşte işin hakikati
gerçek olaylar- hak olan haber an- budur, o kıs- budur ve Allah'tan
ِ‫(=لهو‬Îsa hakkındaki) o
..
dır. Allah´tan cak o. Allah'dan sanın hak ifa- başka bir ilah yok-
..
başka ilah yok- başka da hiçbir desi: Al- tur; şüphe yok ki
ْ
ِ‫=القصص‬kıssa (öykü) ‫ق‬ ْ
ُِّ ‫=الح‬gerçek suz Allah üstün o azîz, o hakîm ilah yoktur. Allah
tur. Hiç
..
kuşku- ilâh yok. Allah ise lah´dan başka -yalnızca O-
kudret ve gerçek
‫=وما‬yoktur ِ‫إِ َٰله‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tanrı ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka iradeli ve hikmet olan Ma'bûd-i Mut- Şüphesiz ki hikmet sahibidir.
sahibidir. lak. Allah, Aziz´dir,
َِ =Allah’tan ‫ن‬
‫اّلل‬ َِ ِ‫=وإ‬elbette ‫اّلل‬ َِ =Allah Hakim´dir.

ِ‫ ْالع ِزيز‬..ِ‫=لهو‬aziz (kesin galib) .. ..

ِ‫= ْالح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir .. .. ..

3.
63
,,ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ‫=تولَ ْوا‬dönerlerse Eğer sırt çevirir-
lerse kuşkusuz
Şayet yine haktan Şayet yüz çe-
yüz çevirecekler virirlerse; şüp-
Ve eğer (bu haki-
katten) yüz çevirir-
َِ ِ ‫=فإ‬muhakkak ki ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ,,
Allah kimlerin
bozguncu oldu-
ise bilsinler ki Allah hesiz ki Allah,
yeryüzünü fesada bozguncuları
lerse bilsinler ki Al-
lah ifsad ediciler-
ِ‫=ع ِليم‬bilir ِ‫= ِب ْالم ْف ِسدِين‬bozguncuları ğunu bilir. verenleri biliyor. bilir. den tamamiyle ha-
berdardır.

3.
64
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli
..
De ki: “Ey ehl-i Yâ Muhammed, De ki: Ey Ehl-i De ki: Ey geçmiş
kitab! Hepiniz, onlara şöyle söyle: Kitab; hepiniz, vahyin izleyicileri!
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap ‫=تعال ْوا‬gelin
‫ب‬ sizinle bizim "Ey Ehl-i Kitap, ge- sizinle bizim Sizinle bizim ara-
aramızda müsa- lin sizinle aramızda aramızda eşit mızdaki şu ortak il-
ِ‫ك ِلمة‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬bir kelimeye ..
vi olan bir keli- ayrılmayacağımız olan bir keli- keye gelin: Al-
meye gelin. Al- bir kelime üzerinde meye gelin: lah'tan başka kim-
ِ‫=سواء‬eşit olan ‫=بيْننا‬bizim aramızda
.. ..
lah’tan başkası- toplanalım ki o da Allah´dan
na kulluk etme- hiçbirimizin Al-
seye kulluk etme-
başkasına kul- yeceğiz, O'ndan
‫=وبيْنك ِْم‬ve sizin aranızda
.. .. yelim. O’na hiç- lah'dan başkasına luk etmeyelim. başka hiçbir şeye
bir şeyi eş koş- tapmaması, O'na O´na hiçbir ilahlık yakıştırma-
ِ‫ن ْعبِد‬..‫ل‬ َِ ‫=أ‬ibadet etmeyelim .. mayalım. Ve Al- bir şeyi şerik koş- şeyi eş koş- yacağız ve Allah ile
lah’ı bırakıp da maması ve bir mayalım. Ve birlikte insanları
َِ ِ‫=إ‬başkasına ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah’tan kimimiz kimimizi kısmımızın bir kı- Allah´ı bırakıp rab edinmeyece-
Rab ittihaz sım insanları ilâh da kimimiz, ğiz. Ve eğer yüz
ِ‫ن ْش ِرك‬..ِ‫=ول‬ortak koşmayalım .. edinmesin. Eğer edinmemesidir." kimimizi Rab çevirirlerse de ki:
yüz çevirirlerse o Şayet kabul et- edinmesin. Şahit olun ki biz
‫=بِ ِِه‬O’na ‫=ش ْيئًا‬hiçbir şeyi .. vakit, şahit olun mezlerse, "O halde Eğer yüz çevi- kendimizi O'na tes-
ki, biz müslüma- şahit olun ki Al- rirlerse; o vakit lim etmişiz!
ِ‫يت َ ِخذ‬..ِ‫=ول‬edinmeyelim nız” deyin. lah'a iman getiren- şahid olun ki
ler bizleriz!" deyin. biz, müslüma-
‫=ب ْعضنا‬bazımız ‫ضا‬ ً ‫=ب ْع‬bazımızı nız, deyin.
‫=أ ْربابًا‬tanrılar ‫ون‬ ِِ ‫د‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬başka
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
‫=تولَ ْوا‬yüz çevirirlerse ‫=فقولوا‬deyin
..

‫=ا ْشهدوا‬şahid olun ‫= ِبأنَا‬şüphesiz biz


.. ..

ِ‫=م ْس ِلمون‬Müslümanlarız
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
3.
65
,, ‫=يا‬ey ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Ey kitap ehli; ne
diye İbrahim
Ey Ehl-i Kitap! Ni-
çin İbrahim üzerin-
Ey Ehl-i Kitab; Ey geçmiş vahyin
İbrahim hak- izleyicileri! Tevrat
ِ‫= ِلم‬neden ِ‫=تحا ُّجون‬tartışıyorsunuz hakkında tartışı-
yorsunuz? Oysa
de birbirinizle mü-
nakaşa ediyorsu-
kında niçin
münakaşa
ve İncil'in kendisin-
den (uzun zaman)
‫=فِي‬hakkında ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim Tevrat ve İncil
O´ndan sonra
nuz ki Tevrat ile
İncil ancak kendi-
ediyorsunuz? sonra vahyedildiği-
Tevrat da, İn- ni gördüğünüz hal-
ِِ ‫أ ْن ِزل‬,,‫=وما‬oysa indirilmiştir
‫ت‬ ,,
indirildi. Bunu
düşünemiyor
sinden sonra indi-
rilmişti. Bunu akıl
cil de şüphe- de İbrahim hakkın-
siz ondan son- da neden tartışı-
ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat da ,, musunuz? etmiyor musunuz? ra indirilmiştir. yorsunuz? Aklınızı
Aklınız ermi- kullanmıyor musu-
ِ‫اْل ْن ِجيل‬ ِ ْ ‫=و‬İncil de ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬ancak
,, yor mu? nuz?

ِْ ‫= ِم‬ondan sonra
‫ب ْع ِد ِِه‬,,‫ن‬ ,,

ِ‫ت ْع ِقلون‬,,ِ‫=أفَل‬Düşünmüyor musunuz? ,,

3.
66
.. ِ‫أ ْنت ْم‬..‫=ها‬haydi siz ‫= َٰهؤل ِِء‬böylesiniz
..
Diyelim ki, hak-
kında bilgi sahibi
Şu sizler yok mu-
sunuz, şaşılacak
Siz, hadi bilgi-
niz olan şey
Siz, bilginiz olan
şeyler hakkında
‫=حاججْ ت ِْم‬tartıştınız olduğunuz İsa
konusu üzerinde
kimselersiniz.
Haydi bildiğiniz
üzerine mü-
nakaşa eden
tartışırdınız, ama
hiç bilmediğiniz şey
‫بِ ِِه‬..‫لك ِْم‬..‫=فِيما‬olan şey hakkında .. ..
tartıştınız. Peki
hiç bilmediğiniz
şeyde münakaşa
ettiniz, ya bilmedi-
kimselersiniz.
Ya bilginiz ol-
hakkında neden
tartışıyorsunuz?
ِ‫= ِع ْلم‬biraz bilginiz
..
bir konu üzerin-
de ne diye tartı-
ğinizde niye mü-
nakaşa edersiniz?
mayan şey
üzerine niçin
Halbuki Allah (onu)
bilir, ama siz bil-
ِ‫تحا ُّجون‬..ِ‫=ف ِلم‬ama neden tartışıyorsun .. .. şıyorsunuz? Al- Hakikati Allah bilir, münakaşa mezsiniz:
lah bilir fakat siz yoksa sizler bil- ediyorsunuz?
uz? ‫=فِيما‬hakkında ِ‫=لِيْس‬olmayan bilmezsiniz. mezsiniz. Halbuki Allah
bilir, siz bil-
‫بِ ِِه‬..‫=لك ِْم‬hiçbir ِ‫= ِع ْلم‬bilginiz mezsiniz.

َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ي ْعلم‬bilir ‫=وأ ْنت ِْم‬siz


‫اّلل‬
ِ‫ت ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmezsiniz
3.
67
,,ِ ‫ك‬,,‫=ما‬değildi ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim İbrahim
‫ان‬ ne ya- İbrahim ne Yahudi, İbrahim; ne İbrahim, ne bir Ya-
hudi ve ne de hı- ne de Nasrânî de- Yahudi, ne de hudi, ne de Hristi-
‫=يهو ِديًّا‬ne Yahudi
,,
ristiyan idi. O
dosdoğru bir
ğildi, o ancak Hristiyan idi. yan idi, ama kendi-
bâtıldan uzak du- Fakat o, Al- ni Allah'a teslim
‫صرانِيًّا‬ ْ ‫ن‬,,ِ‫=ول‬ne de Hristiyan müslümandı.
müşriklerden
rup hakka meyle- lah´ı bir tanı- ederek her türlü
,, ,,
den bir muvahhid yan, gerçek batıldan yüz çevir-
ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat ِ‫=كان‬idi
‫ن‬ değildi. idi. Ve hiçbir za- bir müslüman miş biriydi; ve
man müşriklerden idi. Ve müşrik- O'ndan başka bir
‫=حنِيفًا‬dosdoğru ‫=م ْس ِل ًما‬bir Müslüman olmadı. lerden değildi. şeye ilahlık yakıştı-
,,
ranlardan değildi.
ِ‫كان‬,,‫=وِما‬değildi
ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬,,ِ‫= ِمن‬müşriklerden de ,,

3.
68
.. ِ‫=إِ َن‬doğrusu ‫=أ ْولى‬en yakın olanı Gerçekten İbra- İnsanların İbra-
him´e en yakın him'e en yakını
..
Doğrusu İbra- Gerçekte İbrahim'e
..
him´e en ya- en yakın olanlar,
َ
ِ ِ ‫=الن‬insanların
‫اس‬ insanlar O´na şüphe yok ki onun kın olanlar; muhakkak ki -bu
uymuş olanlar ile izinde gidenlerle o´na uyanlar, Peygamber'in ve
ِ‫=بِإِبْرا ِهيم‬İbrahim’e bu peygamber şu gördüğünüz peygamber ve (o'na) inanan her-
ile O´na inanan- Peygamber, bir de iman edenler. kesin yaptığı gibi-
ِ‫اتَبعوه‬..ِ‫=للَذِين‬ona uyanlar ‫=و َٰهذا‬bu lardır. Allah mü- iman edenler. Al- Ve o, müşrik- o'na tabi olanlardır;
..
minlerin dostu- lahu Zülcelâl'e ge- lerden de de- Allah da inananlara
ُِّ ِ‫=النَب‬peygamber
‫ي‬ dur. lince, o mü'minle- ğildi. Ve Allah yakındır.
rin hâmîsi (o yalnız mü´minlerin
ِ‫آمنوا‬..ِ‫=والَذِين‬ve müminlerdir .. mü'minlerden hoş- velisidir.
nut).
َِ ‫=و‬Allah da ‫ي‬
‫اّلل‬ .. ُِّ ‫=و ِل‬dostudur
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminlerin
3.
69
,, ْ ‫=ود‬istedi ki ِ‫=طائِفة‬bir grup
ِ‫َت‬ ,, ,,
Kitap ehlinden
bir grup, sizi yol-
Ehl-i Kitap'tan bir
cemaat sizleri
Ehl-i Kitab´tan Geçmiş vahyin iz-
bir taife; sizi leyicilerinden bazı-
ِِ ‫أ ْه‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬ehlinden ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap dan çıkarma
sevdasına kapıl-
dalâle düşürmek
arzusunu besliyor-
şaşırtmak is- ları sizi saptırmak
tediler. Halbu- isterler: Ama onlar
‫ضلُّونك ِْم‬ ِ ‫ي‬,,‫=ل ِْو‬sizi saptırsınlar ,,
dı. Oysa onlar
sadece kendile-
lar. Halbuki dalâle
kendilerini düşürü-
ki onlar; kendi- kendilerinden baş-
lerinden baş- kasını saptıramaz-
‫=وما‬oysa ِ‫ضلُّون‬ ِ ‫=ي‬saptırıyorlar rini yoldan çıka-
rırlar, ama bu-
yorlar da farkında
değiller.
kasını şaşırt- lar; üstelik bunu
mazlar da far- fark etmezler de.
َِ ‫= ِإ‬sadece ‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini
‫ل‬ nun farkında de- kına varmaz-
ğildirler. lar.
ِ‫ي ْشعرون‬,,‫=وما‬fakat farkında değiller ,, ,,

3.
70
.. ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Ey kitap ehli, ni- Ey Ehl-i Kitap! Al- Ey Ehl-i Kitab;
ye göz göre göre lah'ın âyetlerini gö- görüp durur-
Ey geçmiş vahyin
izleyicileri! Bizzat
ِ‫ت ْكفرون‬..ِ‫= ِلم‬niçin inkâr ediyorsunuz? .. ..
Allah´ın ayetleri- re göre neden ken niçin Al-
ni inkâr ediyor- inkâr ediyorsunuz? lah´ın ayetle-
kendinizin şahit ol-
duğu Allah'ın me-
ِِ ‫=بِآيا‬ayetlerini ِ‫اّلل‬
‫ت‬ َِ =Allah’ın sunuz? rini inkar edi-
yorsunuz?
sajlarını neden in-
kar edersiniz?
ِ‫ت ْشهدون‬..‫(=وأ ْنت ِْم‬gerçeği) gördüğünüz .. ..

halde

3.
71
,, ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Ey kitap ehli, ni- Ey Ehl-i Kitap! Ni- Ey Ehl-i Kitab;
ye gerçeğin üze- çin bilip dururken Niçin hakkı
Ey geçmiş vahyin
izleyicileri! Neden
ِ‫= ِلم‬niçin ِ‫=ت ْل ِبسون‬karıştırıyorsunuz rine batılı örtüyor hakkı bâtıla karıştı- batıla karıştı-
ve bile bile ger- rıyor ve hakkı gizli- rıyor ve bile
hakkı batıl ile sak-
layıp örter ve (pe-
َِ ‫= ْالح‬hakkı ‫ل‬
‫ق‬ ِ ‫=بِ ْالب‬batıla
ِِ ‫اط‬ çeği saklıyorsu- yorsunuz?
nuz?
bile hakkı giz-
liyorsunuz?
kala) farkında ol-
duğunuz hakikati
ِ‫=وت ْكتمون‬ve gizliyorsunuz ,,
gizlersiniz?

َِ ‫= ْالح‬gerçeği ‫=وأ ْنت ِْم‬siz


‫ق‬
ِ‫=ت ْعلِمون‬bildiğiniz halde ,,

3.
72
.. ْ ‫=وقال‬dedi ki ِ‫=طائِفة‬bir grup
ِ‫ت‬ .. ..
Kitap ehlinden
bir grup dedi ki;
Ehl-i Kitaptan bir Ehl-i Kitab´tan
cemaat de, dindaş- bir güruh şöy-
Geçmiş vahyin iz-
leyicilerinden bazı-
ِِ ‫أ ْه‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬ehlinden ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap ´müminlere indi-
rilen mesaja gü-
larına dedi ki: le dedi: Varın
"Mü’minlere indiri- o mü´minlere
sı (birbirlerine) şöy-
le der: (Muham-
‫= ِآمنوا‬inanın nün başlangı-
cında inanınız,
len Kur'an'a gün- indirilenlere
düzün başında güpegündüz
med'e) inananlara
günün başında
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫= ِبالَذِي‬indirilmiş olana ..
fakat günün so-
nunda onu red-
iman etmiş görü- iman edin.
nün, gündüzün so- Sonunda da
vahyedilene inan-
dığınızı söyleyin,
‫آمنوا‬..ِ‫الَذِين‬..‫=على‬inananlara dediniz, böylece nunda da inkâr dönüp küfre- daha sonra geleni
belki onlar da edin. Bu suretle din. Belki on- ise inkar edin ki
ِ‫=وجْ ه‬önünde ‫ار‬ ِِ ‫=النَه‬günün inançlarından belki onlar da dö- lar da döner- (inançlarından)
dönerler. nerler ve kendi di- ler. belki geri dönerler;
‫=وا ْكفروا‬inkâr edin .. ninize tâbi olanlar-
dan başkasını tas-
ِ‫آخره‬ِ =sonunda da ‫=لعلَه ِْم‬belki onlar
.. .. dik etmeyin."

ِ‫=ي ْر ِجعون‬dönerler
3.
73
,, ‫تؤْ ِِمنوا‬,,ِ‫=ول‬güvenmeyin (dediler) Aslında kendi Yâ Muhammed, Kendi dininize ama sizin inancını-
,,
dininize uyanlar- onlara şöyle söyle: uyanlardan za uymayan hiç
َ‫ل‬
ِ ِ‫=إ‬başkasına ِ‫تبِع‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬uyandan sakın inanmayı- hani Allah'ın hida- inanmayın. De kimseye
dan başkasına "Hidayet yok mu, başkasına (gerçek-
ten) inanmayın. De
‫=دِينك ِْم‬sizin dininize ‫ل‬
,, ِْ ‫=ق‬de ki nız: De ki; yeti, işte o Rabbi- ki: Doğru yol, ki: Tek (gerçek)
,,
´Doğru yol yalnız nizin huzurunda Allah´ın yolu- rehberlik, Allah'ın
َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫ى‬
‫ن‬ َِٰ ‫= ْالهد‬Hidayet Allah´ın göster- mü'minlerin sizi dur. Derler ki: rehberliğidir; size
diği yoldur: Onlar mağlup etmeleri Size verilen verilen (vahy)in
‫=هدى‬hidayetidir ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın birbirlerine ´Size için içlerinden biri- bir benzerinin benzerinin başka
verilen mesajın ne, vaktiyle sizlere de birine veril- birine de verilmesi
َِٰ ‫يؤْ ت‬,,‫ن‬
‫ى‬ ِْ ‫=أ‬verilmesinden (ötürü mü böyl benzeri bir baş- verilen nübüvvetin diğini veya şeklinde ifa edilen
,, ,, ,,
kasına (pey- tıpkısının verilme- Rabbınızın ka- (bir rehberlik).
e söylüyorsunuz) ِ‫=أحد‬birine
,, gambere) veril- sidir. (Yâ Muham- tında size delil Yoksa onlar, Rab-
diği için ya da med, onlara şöyle gösterecekleri biniz'in huzurunda
ِ‫= ِمثْل‬benzerinin söyleyeceklerini- söyle: "Allah'ın bir şeyi açık- size muhalefet mi
zi, Rabbiniz ka- gösterdiği yol yok lamayın. De edeceklerdi? De ki:
‫أوتِيت ِْم‬,,‫=ما‬size verilenin ‫=أ ِْو‬veya tında size karşı mu, işte o doğru ki: Doğrusu lü- Lütuf ve ihsan, Al-
,,

delil olarak kul- yol ancak o'. Din- tuf Allah´ın lah'ın elindedir;
‫(=يحا ُّجوك ِْم‬aleyhinize) deliller getirecekl lanırlar diye daşlarına diyorlar elindedir, onu onu dilediğine ba-
,, ,,

müslümanların ki: "Onlardan birine dilediğine ve- ğışlar: çünkü Allah


erinden ِ‫ع ْند‬ ِ =huzurunda dinlerine inan- vaktiyle sizlere ve- rir. Allah Va- (rahmet ve cömert-
mayın´ derler. rilmiş olana benzer si´dir, Alim´dir. liğinde) sınırsızdır,
‫=ر ِبك ِْم‬Rabbinizin ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki De ki; ´Lütuf, Al- kitap verilmesini
,,
her şeyi bilendir,
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ِ‫= ْالفضْل‬Lütuf
‫ن‬ lah´ın elindedir, yahut Rabbinizin
onu dilediğine huzurunda burhan
َِِ =Allah’ın
‫= ِبيِ ِِد‬elindedir ‫اّلل‬ verir. Allah´ın lüt- ile sizlere galebe
fu geniştir ve O edeceklerini tasdik
‫=يؤْ تِي ِِه‬onu verir ِ‫يشاء‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫=م‬dilediğine her şeyi bilir.´ etmeyin*). Yâ Mu-
hammed, söyle:
َِ ‫=و‬Allah’ın ِ‫(=وا ِسع‬lütfu) geniştir
‫اّلل‬ "Fazl ancak Al-
lah'ın elinde, onu
,,

dilediğine verir. Al-


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
lah'ın keremi
ِ‫(=ع ِليم‬O her şeyi) bilendir
,, ,, ,,
kâinatı kuşatmış,
ilmi nâmütenâhî.
3.
74
.. ُّ ‫=ي ْخت‬has kılar
ِ‫ص‬ ..
O rahmetini dile-
diğinin tekeline
Rahmet-i ilâhiyesi-
ni istediğine has-
Dilediğine dilediğine rahmetini
rahmetini tah- bağışlar; ve Allah,
‫=بِرحْ متِ ِِه‬Rahmetini verir. Hiç kuşku-
suz Allah´ın lütfu
reder. (Rahmet-i
ilâhiyesiyle istedi-
sis eder. Al- lütfunda sınırsızdır.
lah, en büyük
ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah büyüktür. ğini çerağ eder).
Azîm fazlın sahibi
lütuf sahibidir.

‫=ذو‬sahibidir ‫ل‬ ْ ‫= ْالف‬lütuf ve ikram


ِِ ‫ض‬ .. ..
Allahu Zülcelâl,
başkası değil."
ِِ ‫= ْالع ِظ‬büyük
‫يم‬
3.
75
,, ِ‫أ ْه ِل‬,,‫ن‬
ِْ ‫=و ِم‬ehlinden ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Kitap ehlinden Ehl-i Kitap içinden Ehl-i Ki- Geçmiş vahyin iz-
öylesi var ki, ya- öyleleri var ki, yük- tab´dan öylesi leyicileri arasında
ِْ ‫=م‬öylesi vardır ki ‫ن‬
‫ن‬ ,, ِْ ‫=ِِإ‬eğer ,,
nına yüklü bir lerle malını kendi- vardır ki; kan- öylesi var ki, ken-
emanet bıraksan sine inansan onu tarla emanet disine bir hazine
ِ‫=تأْم ْنه‬ona emanet bıraksan
,, ,,
onu sana geri sana öder. Yine bıraksan; onu emanet etsen sana
verir, buna karşı- onlardan öyleleri sana öder. (sadakatle) iade
ِ‫=بِ ِق ْنطار‬yüklerle mal ‫=يؤ ِدِِه‬onu öder ,, ,,
lık öylesi var ki, var ki, bir dinarını Öylesi de var- eder; ve öylesi de
eğer ona bir di- inansan onu sana dır ki; bir tek var ki ona ufak bir
ِ‫= ِإليْك‬sana ‫=و ِم ْنه ِْم‬onlardan narcık emanet ödemez, meğer ki altın emanet altın sikke emanet
versen, sürekli tepesine dikilip du- etsen; tepesi- etsen, başında di-
ِْ ‫=م‬öylesi de vardır ki ‫ن‬
‫ن‬ ,, ِْ ‫= ِإ‬eğer
,, ,, tepesinde dikil- rasın. Bu işte onla- ne dikilmedik- kilmedikçe sana
medikçe onu rın "Ümmilere ne çe onu sana geri vermez; bu,
ِ‫=تأْم ْنه‬ona versen ِ‫=بِدِينار‬bir dinar
,, ,, sana geri ver- yaparsak bize ödemez. Bu, onların, Kitap ile il-
mez. ´Ümmilere mes'ûliyet yok" onların: Ümmi- gisi olmayan bu
‫يؤ ِدِِه‬,,ِ‫=ل‬onu ödemez ِ‫=إِليْك‬sana ,, (kendi dinimiz- demelerinden ve ler hakkında halk(a yaptığımız
den olmayanla- Allah nâmına bile bize karşı so- hiçbir şey)den do-
ِ‫د ْمت‬,,‫ما‬,,‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬devamlı olarak ,, ra) karşı hiçbir bile yalan söyle- rumluluk yok- layı bize bir suç
sorumluluğumuz melerinden ileri ge- tur, demele- yüklenemez şek-
ِ‫قائِ ًما‬,,‫=عل ْي ِِه‬başına dikilmeden ,, yoktur´ dedikleri liyor. rindendir. On- lindeki iddialarının

ِ‫= َٰذ ِلك‬bu ‫=بِأنَه ِْم‬onların


için böyle davra- lar, bile bile bir sonucudur:
nanlar, böyle bi- Allah´a karşı (Böylece) onlar,
le bile Allah adı- yalan söyle- (bile bile) Allah
‫=قالوا‬dedikleri içindir ِ‫=ليْس‬yoktur ,,
na yalan söyler- mektedirler. hakkında yalan
ler. söylerler.
‫=عليْنا‬bize
ِ‫ ْاْل ِميِين‬,,‫=فِي‬ümmilere karşı ,,

ِ‫=سبِيل‬bir yol (sorumluluk)


,, ,,

ِ‫=ويقولون‬ve söylüyorlar ‫=على‬karşı ,,

َِ =Allah’a ِ‫= ْالكذِب‬yalan


ِ‫اّلل‬
ِ‫ي ْعلمون‬,,‫=وه ِْم‬bile bile ,,

3.
76
.. ِْ ‫=م‬kim
ِ‫=بل َٰى‬Hayır ‫ن‬ Hayır, öyle değil. Öyle değil,
Ama (Allah,) Ken- Hayır, kim ah-
Kim sözünü ye- mes'ûliyet var. Kim dini yerine ge-
disine karşı taah-
َِٰ ‫=أ ْوف‬yerine getirir ‫=بِع ْه ِدِِه‬sözünü
‫ى‬ ..
rine getirir ve
hütlerine sadık ka- ahdini yerine getirir tirir ve sakınır-
günahtan sakı- ve Allah'dan kor- sa; şüphe yok
lanlar(ın) ve Kendi-
َِٰ ‫=واتَق‬ve (günahtan) korunursa
‫ى‬ .. ..
nırsa bilsin ki Al- karsa bilsin ki Allah ki Allah, sakı-
sine karşı sorumlu-
lah kesinlikle
luk bilinci duyan- müttakîleri sever. nanları sever.
َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah da ..
takva sahiplerini
lar(ın farkındadır):
sever.
ve Allah, Kendisine
ُِّ‫=ي ِحب‬sever ِ‫= ْالمت َ ِقين‬korunanları karşı sorumluluk
bilinci taşıyanları
sever.
3.
77
,, =Fakat ِ‫إِ َن‬ Allah´a verdikleri Allah'ın ahdini ve Allah´ın ahdini Allah'a karşı taah-
sözü ve yeminle- kendi yeminlerini ve kendi ye- hütlerini ve yemin-
ِ‫الَذِينِ ي ْشترون‬
,, =satanlar,,var,,ya
ri birkaç para hasis (sefil) bir minlerini az bir lerini ufak bir ka-
karşılığında sa- menfaat bahasına paraya deği- zanç karşılığında
‫بِع ْه ِِد‬
=verdikleri,,sözü ِ‫اّلل‬
َِ
=Allah’a tanlar var ya, on- satanlara gelince, şenlerin, ahi- değiştirenler var
ların ahirette işte onların âhirette rette hiç bir ya; onlar, öteki
‫وأيْمانِ ِه ِْم‬
=ve,,yeminlerini ‫ثمنًا‬
=paraya hiçbir payları ol- hiç nasipleri olma- payı yoktur. dünyanın nimetle-
maz. Kıyamet yacak, Allah kıya- Allah, kıyamet rinden asla nasip-
ِ ً ‫ق ِل‬
‫يَل‬ =az,,bir ِ‫ولئِك‬
=işte
َٰ ‫أ‬ günü Allah onlar- met günü kendile- günü onlarla lenemeyeceklerdir;
la konuşmaz, ta- rine hitap etmeye- konuşmaz, Allah, Kıyamet Gü-
ِ‫لِ خَلق‬
,, =bir,,payı,,yoktur ‫له ِْم‬
=onların raflarına bakmaz cek, yüzlerine onlara bak- nü, onlarla ne ko-
ve kendilerini bakmayacak, se- maz, onları nuşacak, ne yüzle-
‫ِفي ْاْل ِخرِِة‬
,, =ahirette günahlardan nalarında bulun- temize çıkar- rine bakacak, ne
arındırmaz; onla- mayacak ve kendi- maz. Ve onlar de onları günahla-
ِ‫ولِ يك ِلمهم‬
,, =onlara,,konuşmayacak rı acıklı bir azap lerine dayanılmaz için elim bir rından arındıracak-
beklemektedir. azap ile azap edi- azab vardır. tır; ve onları acıklı
َِ
‫اّلل‬
=Allah ,,ِ‫ولِ ي ْنظر‬
=bakmayacak lecek. bir azap beklemek-
tedir.
‫ِإل ْي ِه ِْم‬
=onlara ِ‫ي ْوم‬
=günü

‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet


‫يز ِكي ِه ِْم‬,,ِ‫=ول‬ve onları yüceltmeyecektir ,, ,,

‫=وله ِْم‬Onlar için vardır ِ‫=عذاب‬azab


,, ,,

ِ‫=أ ِليم‬acı bir


,,

3.
78
.. ِ‫ ِم ْنه ْم‬..‫ن‬َِ ِ‫=وإ‬onlardan Onlardan öyleleri İçlerinden bir ce- Onlardan bir
var ki, kutsal ki- maat de var ki, siz- güruh vardır
Onlardan öylesi de
var ki, (söyledikleri)
‫=لف ِريقًا‬bir grup var ki .. .. ..
tabı dik durarak ler onu Kitap'tan ki; kitabda ol-
okurlar, böylece zannedesiniz diye madığı halde
Kitab-ı Mukad-
des'den olmadığı
ِ‫=ي ْلوون‬eğip bükerler ..
okuduklarını Al- dillerini büküp Ki- kitabdan zan-
lah kitabından tab'ı tahrif ediyor- nedesiniz di-
halde ondan oldu-
ğunu düşünesiniz
‫=أ ْل ِسنته ِْم‬dillerini ‫ب‬ ِِ ‫=بِ ْال ِكتا‬Kitapla sanmanızı sağ- lar. O ise Kitap'tan ye, dillerini
lamaya çalışırlar. değil. Sonra da eğip, bükerler.
diye dilleriyle Kitab-
ı Mukaddes'i çarpı-
ِ‫= ِلتحْ سبوه‬siz sanasınız diye .. .. Oysa bu oku- "Bu Allah tarafın- Allah katında tırlar ve Allah'tan
dukları şeyler ki- dan geldi" diyorlar. olmadığı hal- olmadığı halde, Bu,
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..ِ‫= ِمن‬Kitaptan
‫ب‬ taptan değildir. Halbuki Allah tara- de; Allah ka- Allah'tandır! derler;
´Bu Allah katın- fından gelmedi. Al- tındandır, der- böylece bile bile Al-
ِ‫هو‬..‫=وما‬olmayan bir şeyi .. .. dandır´ derler. lah nâmına bile bi- ler. Allah adı- lah hakkında ya-
Oysa Allah ka- le yalan söylüyor- na, bile bile lanlar uydururlar.
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..ِ‫= ِمن‬Kitapta
‫ب‬ tından değildir. lar. yalan söyler-
Böylece bile bile ler.
ِ‫=ويقولون‬ve derler ِ‫=هو‬o .. Allah adına ya-
lan söylerler.
‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katındandır ‫اّلل‬َِِ =Allah
ِ‫هو‬..‫=وما‬Oysa o değildir .. ..

‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katından ‫اّلل‬


َِِ =Allah
ِ‫=ويقولون‬söylerler ‫=على‬karşı
َِ =Allah’a ِ‫= ْالكذِب‬yalan
ِ‫اّلل‬
ِ‫ي ْعلمون‬..‫=وه ِْم‬bile bile ..

3. Hiçbir insana Hiçbir beşer yok ki Hiç bir insana Allah'ın vahiy, sağ-
79
,, ِ ‫ك‬,,‫=ما‬yakışmaz ki
‫ان‬ ,,
yakışmaz ki Allah ona kitap yakışmaz ki; lam muhakeme ve
ِ‫= ِلبشر‬hiçbir insana ,,
kendisine kitap,
yetki ve pey-
versin, hüküm ver-
sin, peygamberlik
Allah, kendisi-
ne kitabı,
peygamberlik ba-
ğışladığı hiç kim-
ِ‫يؤْ تِيه‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬ona versin de ‫اّلل‬
َِ =Allah ,, ,,
gamberlik veril-
dikten sonra in-
versin de o sonra
insanlara "Allah'ı
hükmü ve
peygamberliği
senin bundan son-
ra halkına, Allah'ın
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap sanlara dönsün
de Allah´ı bıra-
bırakın, bana kul
olun" diyebilsin.
versinde son-
ra o, insanla-
yanısıra bana da
kulluk edin! demesi
ِ‫=و ْالح ْكم‬hüküm (hikmet) ,, karak bana kul Lâkin o "Sizler Ki- ra: Allah´ı bı- düşünülemez; ak-
olunuz´ desin; tab'ı tâlim ve te- rakıp bana sine, (onlara şöyle
ِ‫=والنُّب َوة‬ve peygamberlik ,, tersine ona ya- tebbu etmekte ol- kullar olun, öğüt verir): ilahi ke-
kışan söz; duğunuz için Al- desin. Fakat: lamın bilgisini ya-
‫=ث َِم‬sonra (o kalksın) ِ‫=يقول‬desin
,, ,, ´Okuyup öğren- lah'a tamamıyla Kitabı okuyup yarak ve kendiniz
diğiniz bu kitap münkâd olmalısı- öğrettiğinize (onu) derinlemesi-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara ‫=كونوا‬olun
‫اس‬ gereğince Allah nız" der. göre Rabb´a ne inceleyerek Al-
´a kul olmayı kul olun, de- lah adamları olun!
‫= ِعبادًا‬kullar ‫= ِلي‬bana benimseyiniz´ mek yaraşır.
demektir.
ِِ ‫د‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬bırakıp ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ı
‫ن‬ َٰ
ِْ ‫=ول ِك‬fakat der ‫=كونوا‬olun ,,

ِ‫=ربَانِ ِيين‬Rabba halis kullar ,, ,,

‫= ِبما‬şeyler gereğince
,,

ِ‫تع ِلمون‬,,‫=ك ْنتِ ِْم‬okuduğunuz


ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap
ِ‫تدْرسون‬,,‫ك ْنت ِْم‬,,‫=و ِبما‬öğrettiğiniz
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
3.
80
.. ِ‫يأْمرك ْم‬..ِ‫=ول‬Ve size emretmez .. ..
Onun size, me-
lekleri ve pey-
Ve hiçbir zaman
meleklerle pey-
Size melekleri
ve peygam-
O, melekleri ve
peygamberleri tanrı
‫تت َ ِخذوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬edinin diye ..
gamberleri ilâh
edinmenizi em-
gamberleri ilâh
edinmenizi de em-
berleri Rabb
olarak benim-
edinmenizi emret-
mez: (zaten) ken-
ِ‫= ْالمَلئِكة‬Melekleri retmesi de dü-
şünülemez. O
redemez. Ya sizler
Allah'a iman ettik-
semenizi de
emretmez.
dinizi Allah'a tam
teslim ettikten son-
ِ‫=والنَبِيِين‬ve peygamberleri ..
size, müslüman
olduktan sonra,
ten sonra o hiç
kâfir olmanızı em-
Müslüman ol-
duktan sonra
ra hiç O sizi haki-
kati inkara davet
ِ‫=أ ْربابًا‬tanrılar kâfir olmayı em- redebilir mi? size küfretme- eder mi?
reder mi hiç? yi mi emrede-
‫=أِيأْمرك ِْم‬size emreder mi? .. .. cek?

‫= ِب ْالك ْف ِِر‬inkârı ِ‫=ب ْعد‬sonra


‫= ِإ ِْذ‬olduktan ‫=أ ْنت ِْم‬siz
ِ‫=م ْس ِلمون‬Müslüman
3.
81
,, ‫أخ ِذ‬,,‫=و ِإ ِْذ‬almıştı ‫اّلل‬
َِ =Allah Hani Allah, pey- Hani Allah "Sizlere Hani Allah, Allah, (geçmiş va-
gamberlerden verdiğim Kitap ile Peygamber- hiylerin izleyicile-
ِ‫= ِميثاق‬şöyle söz ,,
´Bakınız, size ki- hikmete mutlak lerden söz al- rinden) peygam-
tap ve hikmet iman edeceksiniz, mış: And ol- berler vasıtasıyla
ِ‫=النَبِيِين‬peygamberlerden ‫=لما‬bakın verdim, ilerde sonra sizlere eli- sun ki; size, şu taahhüdü talep
yanınızdaki kita- nizdeki o Kitap ile kitabı, hikmeti etti: Eğer, vahyi ve
‫=آتيْتك ِْم‬size verdim ِ‫ ِكتاب‬,,‫ن‬ ,, ِْ ‫= ِم‬Kitap bıpeygamber
onaylayan bir hikmeti tasdik eder verdim. Yanı- hikmeti size bah-
ge- (teyid eder) bir nızda olanı şettikten sonra, ha-
ِ‫=و ِح ْكمة‬ve hikmet ‫=ث َِم‬imdi ,, lince ona kesin- Peygamber gele- doğrulayıcı bir len sahip olduğu-
likle inanacak, cek, ona mutlak peygamber nuz hakikati tasdik
‫=جاءك ِْم‬geldiğinde kendisini destek- iman edecek ve geldiğinde eden bir elçi size
leyeceksiniz´ di- kendisine mutlak mutlaka o´na gelirse o'na inan-
ِ‫=رسول‬bir peygamber ,, ye söz aldı; ´Bu yardımda buluna- inanacak ve malı ve yardım et-
direktifimi kabul caksınız" diye yardım ede- melisiniz. Bu şarta
ِ‫=مصدِق‬doğrulayıcı ettiniz, omuzları- nebîlerden misak ceksiniz. İkrar dayalı ahdimi kabul
nıza yüklediğim alarak "İkrar veri- edip de ahdi ve tasdik eder mi-
‫معك ِْم‬,,‫= ِلما‬yanınızda bulunan(Kitap)ı bu görevi üst- yor musunuz? Ve kabul ettiniz siniz? Onlar: Kabul
,,

lendiniz mi?´ de- bunun üzerine olan mi? demişti. ederiz! dediler. Al-
َِ ‫=لتؤْ ِمن‬mutlaka inanacak ‫=بِ ِِه‬ona di. ´Kabul ettik´ ahdimi boynunuza Onlar da: İkrar lah: Öyleyse (bu-
‫ن‬ ,,

dediler, Allah da alıyor musunuz?" ettik, demiş- na) şahit olun, Ben
ِ‫=ولت ْنصرنَه‬ve ona mutlaka yardım ede ´Birbirinize şahid buyurmuştu. Onlar lerdi. Allah: de sizin şahidiniz
,, ,, ,, ,,

olunuz, ben de "İkrar veriyoruz" Şahid olsun, olacağım.


ceksiniz ِ‫=قال‬demişti sizinle birlikte deyince "öyle ise Ben de sizinle
‫=أأ ْقر ْرت ِْم‬bunu kabul ettiniz mi? ,,
şahidlerdenim´ şahit olun, ben de beraber şahid-
dedi. ,,
sizinle beraber şe- lerdenim, de- ,,

‫=وأخ ْذت ِْم‬ve aldınız mı? ,, ,,


hadet edenlerde- mişti.
nim" buyurdu.
َِٰ ‫=عل‬üzerinize ‫= َٰذ ِلك ِْم‬bu hususta
‫ى‬ ,,

ِ‫ص ِري‬ ْ ‫= ِإ‬ağır ahdimi ‫=قالوا‬dediler,,

ِ‫=أ ْقر ْرنا‬kabul ettik ِ‫=قال‬dedi ,,

‫=فا ْشهدوا‬o halde tanık olun,, ,, ,,

‫=وأنا‬ben de ‫=معك ِْم‬sizinle beraber


,, ,,

ِ‫شا ِهدِين‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬tanık olanlardanım ,,

3.
82
.. ِ‫=فم ْن‬artık kim ‫ى‬ َِٰ َ‫=تول‬dönerse
..
O halde bundan
sonra kim sö-
Artık bundan sonra Artık kim,
yüz çevirenlere ge- bundan sonra
O halde, kimler (bu
taahhütten) döner-
ِ‫=ب ْعد‬sonra ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan zünden dönerse
onlar fasıkların
lince, işte Allah'ın dönerse işte
tâatinden uzakla- onlar, fasık-
se; işte onlar, ger-
çek fasıklardır!
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte ِ‫=هم‬onlar ta kendileridir. şanlar onlar. lardır.

ِ‫= ْالفا ِسقون‬fâsıklardır


3. Yoksa onlar Al- Yoksa bunlar Al- Yoksa Allah´ın Onlar Allah'a
83
,, ِ ‫=أفغي‬başkasını mı ‫ِين‬
‫ْر‬ ِِ ‫=د‬dininden ,,
lah´ın dininden lah'ın dininden dininden baş- imandan başka bir
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=يبْغون‬arıyorlar başka bir din mi
arıyorlar? Oysa
başkasını mı isti- kasını mı arı- itikat mı arıyorlar?
yorlar ki göklerde, yorlar? Oysa Halbuki göklerde
ِ‫=وله‬oysa O’na ِ‫=أسْلم‬teslim olmuştur
,, ,,
göklerde ve yer-
de bulunanların
yerde kim varsa is- göklerde ve ve yeryüzünde
ter istemez O'nun yerde kim var- olan her şey iste-
‫فِي‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬olanların hepsi ,,
tümü ister- iste-
mez O´na teslim
birliğine boyun sa; ister iste- yerek veya isteme-
eğmiş ve dönüp mez O´na tes- yerek O'na boyun
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerde olmuşlardır ve O'na varacaklar. lim olmuştur. eğer, çünkü her
O´nun huzuruna Ve O´na dön- şey (sonunda)
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerde ‫عا‬
‫ض‬ ً ‫=ط ْو‬ister ,, döndürülecek- dürülecekler- O'na dönecektir.
lerdir. dir.
‫=وك ْر ًها‬istemez ‫=و ِإل ْي ِِه‬ve O’na ,,

ِ‫=ي ْرجعون‬döndürüleceklerdir
3.
84
.. ..ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=آمنَا‬inandık ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a De ki; Allah ´a, Yâ Muhammed,
bize indirilen ki- onlara de ki: "Biz-
De ki: Allah´a
iman ettik. Ve
De ki: Biz, Allah'a;
bize indirilene; İb-
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬indirilene ‫=عليْنا‬bize taba; İbrahim´e, ler Allah'a inandı-
İsmail´e, İs- ğımız gibi kendimi-
bize indirilene,
İbrahim, İs-
rahim'e, İsmail'e,
İshak'a, Yakub'a ve
َِٰ ‫عل‬..ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirilene
‫ى‬ ..
hak´a, Yakub´a ze indirilen ve İb-
ve torunlarına rahim'e, İsmail'e,
mail, İshak,
Ya´kub ve
o'nun neslinden
gelenlere indirile-
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim’e indirilen ilahi İshak'a, Yakub'a
mesajlara; Mu- ve Yakup oğulları-
oğullarına in-
dirilenlere,
ne; Rableri tarafın-
dan Musa'ya,
ِ‫=وإِسْما ِعيل‬İsmail’e sa´ya, İsa´ya ve na indirilen ve Musa´ya, İsa'ya ve (diğer)
diğer peygam- Mûsa'ya, İsa'ya ve İsa´ya ve pey- tüm peygamberlere
ِ‫=وإِسْحاق‬İshak’a berlere Rabbleri diğer peygamber- gamberlere; bahşedilene inanı-
tarafından veri- lere mabudları ta- Rabbları tara- rız; onlar arasında
ِ‫=وي ْعقوب‬Yakub’a lenlere inandık; rafından olarak ve- fından verilen- hiçbir ayrım yap-
onlar arasında rilen kitaplara lere de iman mayız. Ve kendi-
ِِ ‫=و ْاْلسْب‬ve sıbtlara
‫اط‬ .. ayırım yapma- inandık. Peygam- ettik. Onların mizi O'na teslim
yız, biz O´na tes- berlerden hiçbirini hiç birisi ara- ederiz.
ِ‫أو ِتي‬..‫=وما‬verilene lim olmuşuz; ötekinden ayırt et- sında fark gö-
mez ve bizler ta- zetmeyiz. Ve
َِٰ ‫=موس‬Musa’ya ‫ى‬
‫ى‬ َِٰ ‫=و ِعيس‬Îsa’ya mamıyla Allah'a biz, O´na tes-
münkâdız (ve biz- lim olanlarız.
ِ‫=والنَبِيُّون‬ve peygamberlere ..
ler tamamıyla Al-
lah'ın birliğine bo-
‫ر ِب ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rableri tarafından ..
yun eğmişiz).
ِ‫نف ِرق‬..ِ‫=ل‬ayırım yapmayız ..

ِ‫=بيْن‬arasında ِ‫=أحد‬hiçbirinin
‫= ِم ْنه ِْم‬onlar ِ‫=ونحْ ن‬biz ِ‫=له‬O’na
ِ‫=م ْس ِلمون‬teslim olanlarız ..

3.
85
,, ِ‫=وم ْن‬kim ِ‫=يبْت ِغ‬ararsa ِ‫=غيْر‬başka Kim İslâm´dan Kim İslâm'dan
başka bir din
Kim, İs- Kim Allah'a teslimi-
başka bir din ister- lam´dan baş- yetten başka bir
‫اْلسَْل ِِم‬ ِ ْ =İslam’dan ‫=دِينًا‬bir din ararsa, o din on- se kat'iyyen onun ka bir din din ararsa, bu ken-
dan kabul edil- dini kabul edilme- ararsa; ondan disinden asla kabul
,,

ِْ ‫=فل‬bilsin ki
‫ن‬ ,,
mez ve ahirette yecek ve kendisi asla aknul edilmeyecek ve o,
hüsrana uğra- âhirette hüsrana olunmaz. Ve ahirette kaybeden-
ِ‫(=ي ْقبل‬o din) kabul edilmeyecek
,, ,,
yanlardan olur. düşenlerden ola- o, ahirette
cak.
,,
hüsrana uğra-
lerden olacaktır.

ِ‫= ِم ْنه‬ondan ِ‫=وهو‬ve o yanlardandır.


,,

ِِ‫ ْاْل ِخرة‬,,‫=فِي‬ahirette


ِ‫ ْالخا ِس ِرين‬,,ِ‫= ِمن‬kaybedenlerden olaca ,,

ktır

3. Peygamberin Allahu Zülcelâl öy- İman ettikten, İman edip bu El-


86
.. ِ ‫=كي‬nasıl ‫=ي ْهدِي‬yol gösterir
‫ْف‬ ..
haklı olduğunu le bir kavmi nasıl peygamberle- çi'nin hak olduğuna
َِ =Allah ‫=ق ْو ًما‬bir topluma
‫اّلل‬ ..
gördükleri, ken- doğru yola çıkarır rin hak oldu- şahit olduktan ve
dilerine açık bel- ki iman ettikten, ğunu gördük- hakikatin bütün ka-
‫=كفروا‬inkâr eden ِ‫=ب ْعد‬sonra ..
geler geldiği peygamberlerin ten ve kendile- nıtları kendilerine
halde iman ettik- hak olduğuna şahit rine apaçık geldikten sonra
‫= ِإيمانِ ِه ِْم‬İman ettikten ..
ten sonra kafir olduktan ve kendi- deliller geldik- hakikati inkar et-
olanları Allah lerine apaçık âyet- ten sonra küf- meyi seçen bir hal-
‫=وش ِهدوا‬ve gördükten ‫ن‬ َِ ‫=أ‬gerçekten
.. doğru yola nasıl ler geldikten sonra re sapan bir kı Allah nasıl doğru
iletir? Allah za- dönüp küfre sapı- kavmi, Allah yola ulaştırır? Al-
ِ‫الرسول‬ َ =Resul’ün limleri doğru yola yorlar. Allahu Zül- nasıl hidayete lah, böyle bir zalim-
iletmez. celâl böyle nefsine eriştirir? Ve Al- ler topluluğunu
ِ‫=حق‬hak olduğunu .. zulmeden bir kav- lah, zalimler doğru yola iletmez.
mi doğru yola çı- güruhunu hi-
ِ‫=وجاءهم‬ve kendilerine geldikten .. .. karmaz. dayete ilet-
mez.
ِ‫= ْالبيِنات‬açık deliller ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah ..

‫ي ْهدِي‬..ِ‫=ل‬doğru yola iletmez .. ..


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫= ْالق ْوم‬toplumu ِ‫الظا ِل ِمين‬


َ =zalim
3.
,,
َٰ ‫=أ‬işte ‫=جزاؤه ِْم‬onların cezası Böylelerinin ce- İşte onların cezala- İşte bunların
ِ ‫ول ِئ‬
‫ك‬ ,,
Onların karşılığı,
87 zası; Allah´ın, rı: Allah'ın, melek- cezası: Al- Allah'ın, meleklerin
َِ ‫=أ‬gerçekten
‫ن‬ meleklerin ve lerin, insanların
tüm insanların hepsinin lâneti
lah´ın, melek-
lerin ve bütün
ve bütün (dürüst ve
erdemli) insanların
‫=عل ْي ِه ِْم‬onların üzerine olmasıdır lanetine uğrama- üzerlerine uğraya- insanların
,,
larıdır. cak,
,,
la´neti onların
lanetine uğramak
olacaktır.
ِ‫=ل ْعنة‬laneti ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın üzerinedir.

‫=و ْالمَلئِك ِِة‬meleklerin


ِ ِ َ‫=والن‬ve insanların
‫اس‬ ,,

ِ‫=أجْ م ِعين‬bütün
3. Onların bu ceza- ebediyen onun al- Ebediyyen Onlar bu halde ka-
88
.. ِ ‫=خا ِلد‬ebedi kalacaklardır
‫ِين‬ ..
ları süreklidir. Ne tında kalacaklar. onun içinde- lacaklar; (ve) ne
‫=فِيها‬O(lanet)in içinde azapları hafifleti- Ne azapları eksilti- dirler. Onlar-
..
lir ve ne de yüz- lecek, ne de kendi- dan azab ha-
azapları hafifletile-
cek, ne de onlara
َ
ِ‫يخِفف‬..ِ‫=ل‬hafifletilmeyecek lerine bakılır. lerine göz açtırıla- fifletilmez ve bir mühlet tanına-
cak. onlara rahmet cak.
ْ ْ
ِ‫=عنهم‬onlardan ِ‫=العذاب‬azab nazarıyla ba-
kılmaz.
ْ
ِ‫ينظرون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlara asla fırsa .. .. ..

t..verilmeyecektir

3.
89
,, ِ‫= ِإ َل‬ancak başka ,,
Ancak bu sapıt- Lâkin o kimseler ki
manın ardından bundan sonra
Ancak bunun
ardından tev-
Ama daha sonra
tevbe edip kendile-
‫تابوا‬,,ِ‫=الَذِين‬tevbe edip ,,
tevbe ederek du- (sonradan) rücû ile
rumlarını düzel- nefislerini ıslah
be edip islah
edenler müs-
rini düzeltenler ha-
riç tutulacaktır: Zira
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬sonra ِ‫= َٰذ ِلك‬ondan tenler hariç. ederler, şüphe yok
Çünkü Allah af- Allah'ın gufranı
tesnadır. Doğ-
rusu Allah,
Allah, çok affedici-
dir, rahmet kayna-
‫صلحوا‬ ْ ‫=وأ‬uslananlar ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬çünkü fedici ve mer- geniş, rahmeti en-
hametlidir. gindir.
Gafur´dur,
Rahim´dir.
ğıdır.

َِ =Allah ِ‫=غفور‬çok bağışlayan


‫اّلل‬ ,,

ِ‫=ر ِحيم‬çok esirgeyendir ,,

3.
90
.. ِ‫=إِ َن‬Onlar ki ..
İman ettikten O kimseler ki iman İman ettikten İmana erdikten
sonra kâfir olan- etmişken arkasın- sonra küfredip sonra hakikati inka-
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr ettiler ِ‫=ب ْعد‬sonra lar sonra da dan inkâr ederler, de, küfürleri ra kalkışanlara ve
..
kâfirliklerini ko- sonra imansızlıkla- artanların tev- sonra hakikati red-
‫=إِيمانِ ِه ِْم‬inandıktan ‫=ث َِم‬sonra yulaştıranlar; rını arttırırlar. Bun- beleri kabul detmede (daha bü-
bunların tevbele- ların rücû'u ebedi- edilmez. İşte yük bir inatla) ısrar
‫ازدادوا‬ ْ =arttı ‫=ك ْف ًرا‬inkârları ri kesinlikle kabul yen kabul edilme- onlar sapıkla- edenlere gelince,
edilmez, bunlar yecek. Bunlar yok rın kendileri- şüphesiz, onların
ِ‫ت ْقبل‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬kabul edilmeyecektir sapıkların ta
.. mu, işte dalâl için- dir. (diğer günahlardan
kendileridir. de kalanlar bunlar. dolayı) tevbeleri
‫=ت ْوبته ِْم‬onların tevbeleri ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=وأ‬işte .. kabul edilmeyecek-
tir; işte onlar ger-
ِ‫=هم‬onlar çek sapkınlardır.

ِ‫=الضَالُّون‬sapıkların ta kendileridir .. ..

3.
91
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz Küfredip kâfir O kimseler ki Doğrusu küf- Hakikati inkara
olarak ölenlere inkâra saparlar ve redip de, kafir şartlanmış olanlara
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edip gelince, bunların kâfir olarak can ve- olarak ölenler, ve hakikat inkarcısı
,,
hiç birinden yer- rirler, bunların hiç- yeryüzü dolu- olarak ölenlere ge-
‫=وماتوا‬ölenler yüzü dolusu ka- birinden hatta fidye su altını fidye lince, yeryüzünün
dar altını fidye namiyle dünya do- verecek olsa- bütün altınları (bile)
ِ‫كفَار‬,,‫=وه ِْم‬kâfir olarak olarak verse bile lusu altın verse as- lar yine de hiç onların fidyelerini
,,
kabul edilmez. la kabul edilmez. birinden kabul karşılayamaz. İşte
ِ‫ي ْقبل‬,,‫ن‬ ِْ ‫=فل‬kabul edilmeyecektir Onları acıklı bir Bunlar o adamlar edilmez. Onlar onlar için acıklı bir
,,
azap beklemek- ki kendileri için da- için elim bir azap vardır ve
‫أح ِد ِه ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbirinden ِ‫= ِم ْلء‬dolusu tedir, hiçbir yar- yanılmaz azap var azab vardır. kendilerine yardım
dımcı bulamaz- ve imdadlarına ge- Ve onların hiç edecek hiç kimse
ِ ِ ‫= ْاْل ْر‬dünya ‫=ذهبًا‬altın
‫ض‬ lar. lecekler yok. yardımcıları bulamayacaklardır.
da yoktur.
‫=ول ِِو‬olsa dahi ,,

‫بِ ِِه‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=ا ْفتد‬fidye vermiş ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte


,,

‫=له ِْم‬onlar için vardır ِ‫=عذاب‬azab


,, ,,

ِ‫=أ ِليم‬acı bir ‫=وما‬ve yoktur


,, ,,

‫=له ِْم‬onların
ِ‫اص ِرين‬ ِ ‫ن‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir yardımcıları ,,

3.
92
.. ‫تنالوا‬..‫ن‬ ِْ ‫ =ل‬asla eremezsiniz.. ..
Sevdiğiniz şey- Sevdiğiniz mallar-
lerden infak et- dan Allah yolunda
Sevdiğiniz (Size gelince ey
şeylerden in- müminler,) kendi-
‫= ْال ِب َِر‬iyiliğe ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar medikçe iyilik
mertebesine
bağışlamadıkça
ebediyen kemâle
fak etmedikçe, niz için özenle
asla bir´e eri- ayırdığınız şeyler-
‫(=ت ْن ِفقوا‬Allah için) harcayıncaya .. ..
eremezsiniz. Her varamazsınız.
ne infak ederse- Herhangi bir şeyi
şemezsiniz. den başkaları için
Ve her ne in- harcamadıkça ger-
‫= ِم َما‬şeylerden ِ‫=ت ِحبُّون‬sevdiğiniz niz, hiç şüphesiz de bağışladınız mı
Allah onu bilir. bilin ki Allah onu
fak ederseniz; çek erdeme ulaş-
şüphesiz Al- mış olamazsınız;
‫ت ْن ِفقوا‬..‫=وما‬ne harcarsanız .. biliyor. lah, onu bilir. ve her ne harcar-
sanız kuşkusuz, Al-
ِ‫ش ْيء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬herhangi bir şeyden .. .. lah ondan tama-
miyle haberdardır.
َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ‫=بِ ِِه‬onu
ِ‫=ع ِليم‬bilir
3.
,, ِ‫=ك ُّل‬bütün ‫ام‬ َ =yiyecekler
ِِ ‫الطع‬ İsrail´in (Ya- İsrail'in Tevrat indi- Tevrat inme- Tevrat indirilmeden
93 kub´un), Tev- rilmezden evvel den evvel İs- önce, İsrailoğulla-
ِ‫=كان‬idi ‫َل‬ ِ ًّ ‫= ِح‬helal ‫= ِلب ِني‬oğullarına rat´ın indirilişin- nefsine haram et- rail´in, kendi rı'nın (günah diye-
den önce kendi- miş bulunduğun- nefsine haram rek) kendine ya-
ِ‫= ِإسْرا ِئيل‬İsrail ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬dışında ne yasakladıkları dan başka bütün kıldığından
dışında kalan yiyecekler İsrail
sakladığı şeyler dı-
başka bütün şında bütün yiye-
‫=ما‬şeyler ِ‫=ح َرم‬haram kıldığı ,,
tüm yiyecekler oğullarına helâl idi. yiyecekler İs- cekler onlara helal
İsrailoğulları´na Yâ Muhammed, railoğullarına idi. De ki: Eğer
ِ‫= ِإسْرا ِئيل‬İsrail’in helâl idi. De ki; onlara "Sözünüzde helal idi. Eğer söylediklerinizde
´Eğer doğru söy- doğru iseniz, geti- sadıklardan samimi iseniz Tev-
‫ن ْف ِس ِِه‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kendisine lüyorsanız, Tev- rin Tevrat'ı da oku- iseniz; haydi rat'ı getirin de onu
rat´ı getirip oku- yun!" de. Tevrat´ı getirip okuyun!
ِِ ‫ق ْب‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬önce yunuz.´ okuyun, de.

ِ‫تن َزل‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬indirilmeden


ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ,,

‫=فأْتوا‬getirip ِ‫= ِبالت َ ْوراِة‬Tevrat’ı


‫=فاتْلوها‬okuyun ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer
‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ِ‫=صا ِدقِين‬doğru
3.
94
.. ِ‫=فم ِن‬artık kim ‫ى‬ َِٰ ‫=ا ْفتر‬uydurursa
..
Kim bundan son- Artık bunun üzeri- Bundan sonra Ve artık bundan
ra Allah adına ne Allah namına artık kim Al- sonra kim Allah
َِ ..‫=على‬Allah’a ِ‫= ْالكذِب‬yalan
ِ‫اّلل‬ yalan uydurursa, yalan uyduranlar lah´a karşı ya- hakkında yalan uy-
bunlar zalimlerin kimler ise, işte ne- lan isnad durursa işte onlar
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬sonra da ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan ..
ta kendileridirler. fislerine zulmeden- ederse; işte zalimlerdir!
ler onlardır. onlar zalimle-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte ِ‫=هم‬onlar rin kendileridir.

ِ‫الظا ِلمون‬ َ =zalimlerdir


3.
95
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫=صدق‬doğru söyledi
,, ,,
De ki; Allah doğ-
ru söyledi. Buna
Kendilerine de ki:
"Allah'ın doğru
De ki: Allah
doğru buyur-
De ki: Allah doğru-
yu söylemektedir:
َِ =Allah ‫=فات َ ِبعوا‬öyle ise uyun
‫اّلل‬ ,, ,,
göre İbrahim´in
dosdoğru dinine
söylediği meydan-
da. Gelin, İbra-
muştur. O
halde Hanif
O halde, batıl olan
her şeyden yüz çe-
ِ‫= ِملَة‬dinine ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim uyunuz. O, müş-
riklerden değil-
him'in daima hak-
ka meyleden dini-
olarak İbra-
him´in dinine
viren ve Allah'ın
yanısıra hiçbir şeye
‫=حنِيفًا‬hanif (Allah’ı birleyici) olarak
,, ,, ,,
di.´ ne tâbi olun. Hem
o hiçbir zaman
uyun. O, müş-
riklerden de-
ilahlık yakıştırma-
yan İbrahim'in
ِ‫كِان‬,,‫=وما‬O değildi ,, müşriklerden de- ğildi. inanç sistemine
ğildi." uyun.
ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬,,ِ‫= ِمن‬ortak koşanlardan ,,

3.
96
ِ‫=إِ َن‬doğrusu ِ‫=أ َول‬ilk ِ‫=بيْت‬ev
..
İnsanlar için ku- İnsanlar için ilk Muhakkak ki Unutmayın, insan-
rulan ilk ev Mek- mabed olması em- insanlar için lık için inşa edilen
ke´deki bütün redilen Beyt şüphe konulmuş ilk ilk mabed, Bek-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
canlılar için be- yok ki mübarek ve ev; çok müba- ke'dekiydi: bereket-
‫ض ِع‬ ِ ‫(=و‬mabed olarak) kurulan .. ..
reket ve hidayet âlemlere hidayet rek olarak ku- li ve bütün alemler
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara
‫اس‬ kaynağı olan
(Kâbe)dir.
olarak Mekke'de
bulunanıdır.
rulan ve alem-
ler için hidayet
için bir rehber(lik
kaynağı),
ِ‫بِب َكة‬..‫=للَذِي‬Mekke’de olandır ..
olan Mek-
ke´deki dir.
‫=مبار ًكا‬uğur, bereket ..

‫=وه ِدًى‬ve hidayet kaynağıdır


.. ..

ِ‫= ِل ْلعال ِمين‬alemlere


3. Orada apaçık Orada Allah'ın açık Orada apaçık apaçık işaretlerle
97
,, ِ‫=فِي ِه‬onda vardır ِ‫=آيات‬deliller
,,
deliller ve İbra- âyâtı var, İbra- alametlerle, dopdolu. (Orası) bir
ِ‫=ب ِينات‬açık açık ِ‫=مقام‬Makamı
,,
him´in makamı him'in makamı var, İbrahim´in zamanlar İbra-
vardır. Kim ora- sonra içine giren makamı var- him'in durduğu
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim’in ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimse ya girerse gü- her türlü korkudan dır. Kim, oraya yer(dir); kim içine
venliğe erer. emin olur. Allah'ın girerse emin girerse huzur bulur.
ِ‫=دخله‬ona giren ,,
Ona yol bulabi- insanlar üzerinde olur. Ona yol Bundan dolayı,
lenlerin Kâbe´ye hakkıdır: Yolunu bulabilen her- mabedi haccet-
ِ‫ ِآمنًا‬,,ِ‫=كان‬güvene erer ,, haccetmesi Al- bulabilenler Beyt'i- kesin, mek, gücü yeten
lah´ın, insanlar ni ziyaret edecek- Ka´be´yi hac- bütün insanların Al-
ِ‫ّلل‬
َِ ِ ‫=و‬Allah’ın bir hakkıdır
,, ,, üzerinde hakkı- ler. Kim bu hakkı cetmesi insan- lah'a karşı yerine
dır. Kim küfre- tanımazsa bilsin ki lar üzerinde getirmek zorunda
‫=على‬üzerinde ‫اس‬ ِ ِ َ‫=الن‬insanlar derse bilsin ki Al- Allahu Zülcelâl bü- Allah´ın bir oldukları bir görev-
lah alemlerden tün âlemlerden hakkıdır. Kim dir. Hakikati inkar
ُِّ ‫(= ِح‬gidip) haccetmesi ‫ت‬
‫ج‬ ,, ِِ ‫= ْالب ْي‬Ev’e müstağnidir. müstağni. inkar ederse; edenlere gelince,
bilsin ki doğ- bilsinler ki, Allah,
ِِ ‫=م‬herkesin ِ‫=اسْتطاع‬gücü yeten
‫ن‬ ,, rusu Allah, yarattığı alemler-
alemlerden den bağımsızdır,
ًِ ِ‫سب‬,,‫=إِل ْي ِِه‬yoluna ‫ن‬
‫يَل‬ ِْ ‫=وم‬kim müstağni´dir. her bakımdan
Kendine yeterlidir.
ِ‫=كفر‬nankörlük ederse ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz
,,

َِ =Allah ِ‫=غنِي‬zengindir
‫اّلل‬
ِ‫ ْالعال ِمين‬,,‫ن‬ِِ ‫=ع‬bütün alemlerden ,,

3.
98
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli
..
De ki; ´Ey ehl-i
kitap, Allah yap-
Yâ Muhammed, De ki: Ey Ehl-i
onlara şöyle de: Kitab; Allah
De ki: Ey geçmiş
vahyin izleyicileri!
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap
‫ب‬ tıklarınızı görüp
dururken niye
"Ey Ehl-i Kitap! Al- yaptıklarınızı
lah'ın âyâtını nasıl görüp durur-
Allah, yaptığınız
her şeye şahit iken
ِ‫ت ْكفرون‬..ِ‫= ِلم‬neden inkâr ediyorsunuz? .. ..
O´nun ayetlerini
inkar ediyorsu-
inkâr ediyorsunuz ken niçin Al-
ki Allah bütün işle- lah´ın ayetle-
neden O'nun me-
sajını kabul etmek-
‫ت‬ َِِ =Allah’ın
ِِ ‫= ِبآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬ nuz?´ diklerinizi görüyor." rini inkar edi-
yorsunuz?
ten kaçınıyorsu-
nuz?
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ش ِهيد‬tanık iken
‫اّلل‬ ..

ِ‫ت ْعملون‬..‫ما‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬yaptıklarınıza


3.
99
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli
,,
De ki; ´Ey ehl-i Yâ Muhammed, De ki: Ey Ehl-i De ki: Ey geçmiş
kitap, niçin Al- onlara şöyle de: Kitab, siz ger- vahyin izleyicileri!
‫ب‬ ْ
ِِ ‫=ال ِكتا‬Kitap lah´ın yolunu eğ- "Ey Ehl-i Kitap! çeği gördüğü- (Doğru olduğuna)
ri göstermeye Neden sizler Al- nüz halde Al- bizzat kendiniz şa-
ِ‫تصدُّون‬,,ِ‫= ِلم‬niçin çevirmeğe çalışıyors yeltenerek ina- lah'ın yolunu dos- lah´ın yolunu hit olduğunuz hal-
,, ,,
nanları o yoldan doğru görür durur- eğri göster- de onu eğri gös-
unuz? ‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan
ِِ ‫سبِي‬,,‫ن‬ döndürmeye ça- ken eğri büğrü ol- meye yeltene- termeye çalışarak,
lışıyorsunuz? masını istiyorsu- rek, iman (bu ilahi kelama)
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫ن‬ ْ
ِ ‫=م‬kimseleri ِ‫=آمن‬inanan Oysa onun doğ- nuz da, iman edenleri niçin iman edenleri ne-
ru olduğunu bili- edenleri o yoldan ondan çeviri- den Allah yolundan
‫=تبْغونها‬göstermeğe yeltenerek yorsunuz. Allah çeviriyorsunuz? yorsunuz? Al- alıko(ymaya çaba-
,,
yaptıklarınızdan Halbuki Allahu lah, yaptıkları- lı)yorsunuz? Allah,
‫= ِعو ًجا‬eğri kesinlikle haber- Zülcelâl işledikleri- nızdan gafil yaptıklarınızdan
siz değildir : nizden gafil değil." değildir. gafil değildir.
ِ‫شهداء‬,,‫=وأِْنت ِْم‬gerçeğe tanık olduğunuz ,, ,,

,, halde ‫=وما‬değildir ‫اّلل‬ َِ =Allah


ِ‫= ِبغا ِفل‬habersiz
ِ‫ت ْعملون‬,,‫=ع َما‬yaptıklarınızdan
3.
100
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
kendilerine kitap Şayet kendilerine ler; eğer ken- olanlar! Önceki
‫ت ِطيعوا‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬uyarsanız ‫=ف ِريقًا‬gruba verilenlerin bir kitap verilenlerden dilerine kitab çağlarda kendileri-
grubuna uyarsa- bir takımına uyar- verilenlerden ne vahiy verilenler-
ِ‫= ِمن‬herhangi bir ..
nız bunlar sizi sanız sizleri imanı- herhangi bir den bir fırkaya
iman ettikten nızdan çevirir, kâfir zümreye uyarsanız, iman et-
‫أوتوا‬..ِ‫=الَذِين‬verilenlerden sonra döndürüp ederler.
kafir yaparlar.
uyarsanız, tikten sonra yeni-
imanınızdan den hakikati red-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ‫=يردُّوك ِْم‬sizi döndürüp sonra sizi çe- detmenize sebep
..
virirler de kafir olabilirler.
ِ‫=ب ْعد‬sonra ‫=إِيمانِك ِْم‬imanınızdan yaparlar.

ِ‫=كِافِ ِرين‬kâfir yaparlar ..

3. Allah´ın ayetleri Hem sizler küfre Allah´ın ayet- Allah'ın mesajları


101
,, ِ ‫=وكي‬nasıl
‫ْف‬ size okunuyor- nasıl dönersiniz ki leri size oku- size iletildiği halde
ِ‫=ت ْكفرون‬inkâr edersiniz ,,
ken ve O´nun önünüzde Allah'ın nur, aranızda ve Elçisi aranızda
Peygamberi âyetleri okunuyor, peygamberi yaşarken hakikati
‫=وأ ْنت ِْم‬ve üstelik size ‫ى‬
,, َِٰ ‫=تتْل‬okunmakta aranızdayken
,,
aranızda Allah'ın bulunurken
nasıl kafir olabi- Peygamberi bulu- nasıl küfre-
nasıl inkar edebilir-
siniz? Ama Allah'a
‫=عليْك ِْم‬size ِ‫=آيات‬ayetleri lirsiniz? Kim Al- nuyor? Kim Allah'a dersiniz? Kim, sımsıkı tutunan,
lah´a sımsıkı sa- tutunursa kendisi- Allah´a sımsı- dosdoğru yola
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=وفِيك ِْم‬aranızda iken rılırsa doğru yola nin doğru yola çı- kı sarılırsa; ulaştırılmıştır.
,,
iletilmiş olur. karılmış olduğunu muhakkak
ِ‫=رسوله‬ve O’nun Elçisi de ‫ن‬
,, ِْ ‫=وم‬kim ,, bilsin. ,, doğru yola ile-
tilmiştir.
‫ص ِْم‬ ِ ‫ت‬ ‫ع‬
ْ ‫ي‬ =sarılırsa ِ ِ
‫اّلل‬
َ ‫ب‬
ِ =Allah’a

‫=فق ِْد‬muhakkak ki o ِ‫=هدِي‬iletilmiştir


,, ,,

ِ‫صراط‬ ِ ,,‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬yola ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru
3.
102
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Al-
lah´tan gerektiği
Ey iman edenler!
Allah'tan ne türlü
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; Allah´tan olanlar! Derin bir
‫=اتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan gibi korkunuz ve
mutlaka müslü-
korkmak gerekirse
öyle korkun ve
nasıl korkmak duyarlıkla Allah'a
lazımsa öyle- karşı sorumluluğu-
َِ ‫=ح‬hakkıyla
‫ق‬ man olarak ölü-
nüz.
başkasına değil,
ancak O'nun birli-
ce korkun. Ve nuzun hakkıyla bi-
her halde lincinde olun ve
‫=تقاتِ ِِه‬O’na yaraşır biçimde
.. ..
ğine boyun eğdiği-
niz halde can ve-
müslüman O'na kendinizi yü-
olarak can ve- rekten teslim et-
َِ ‫تموت‬..ِ‫=ول‬ölmeyin ‫ل‬
‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬dışında rin. rin. meden önce ölü-
mün sizi alt etme-
‫=وأ ْنت ِْم‬siz sine izin vermeyin.

ِ‫=م ْس ِلمون‬Müslümanlar olmak ..

3.
103
,, ‫صموا‬ ِ ‫=واعْت‬ve yapışın ‫ل‬ ِِ ‫= ِبح ْب‬ipine Hep,,
birlikte Al- Gelin, hepiniz bir- Topluca Al- Hep birlikte Allah'ın
lah´ın ipine sım- den O'nun gön- lah´ın ipine ipine sımsıkı tutu-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=ج ِميعًا‬topluca sıkı sarılınız
kın ayrılığa
sa- derdiği râbıtaya sarılın, ayrıl- nun ve birbiriniz-
sımsıkı tutunun, mayın. Ve Al- den kopmayın. Ve
ِ‫تف َرقوا‬,,ِ‫=ول‬ayrılmayın düşmeyiniz, Al- hem sakın birbiri- lah´ın üzerin- Allah'ın size verdiği
lah´ın size ba- nizden ayrılmayın. deki nimetini nimetleri hatırlayın:
‫=وا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫=نِ ْعمت‬nimetini ğışladığı nimeti Allah'ın üzeriniz- hatırlayın. Ha- Siz birbirinize
hatırlayınız. Hani deki nimetini anın. ni, siz; düş- düşman iken kalp-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْك ِْم‬size olan bir zamanlar Hani sizler birbiri- man idiniz de lerinizi nasıl uzlaş-
,,
düşman olduğu- nizin hasmı iken O, kalblerini- tırdı da O'nun lütfu
‫= ِإ ِْذ‬hani ‫=ك ْنت ِْم‬siz idiniz nuz halde O,
,, kalplerinizi barış- zin arasını uz- ile kardeş oldunuz;
kalplerinizi uz- tırmıştı da sırf laştırdı da, ve ateşli bir uçu-
‫=أعْدا ًِء‬birbirinize düşman ,,laştırdı da O´nun O'nun keremiyle O´nun nimeti rumun kenarında
bu nimeti saye- kardeş olmuştu- sayesinde (iken) sizi ondan
ِ‫(=فألَف‬Allah) uzlaştırdı ِ‫=بيْن‬arasını sinde kardeş ol- nuz. Hani sizler kardeş oldu- (nasıl) korudu. Bu
,,

dunuz. Hani siz cehennem uçuru- nuz. Siz; bir şekilde Allah me-
‫=قلوبِك ِْم‬kalblerinizin bir ateş kuyusu- munun tâ kenarın- ateş uçuru- sajlarını size açık-
nun tam kena- da bulunuyorken O munun tam lar ki hidayet bula-
‫صبحْ ت ِْم‬ ْ ‫=فأ‬haline geldiniz rındayken O sizi sizleri oradan kur- kenarında
,, sınız,
oraya düşmek- tarmıştı. İşte doğru iken, sizi ora-
‫=بِنِ ْعمتِ ِِه‬O’nun nimetiyle ,,
ten kurtardı. Al- yolu tutabilmeniz dan doğru yo-
lah size ayetleri- için Allahu Zülcelâl la eresiniz di-
‫=إِ ْخوانًا‬kardeşler ni işte böyle açık âyetlerini böylece ye kurtardı.
ْ
‫=وكنت ِْم‬siz bulunuyordunuz
,,
açık anlatır ki, sarih olarak sizlere Alah ayetlerini
doğru yolu bula- bildiriyor. size işte böy-
sınız. lece açıklar.
‫شفا‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kenarında
ِ‫=ح ْفرة‬bir çukurun ‫ار‬
,, ِِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬ateşten
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫(=فأ ْنقذك ْم‬Allah) sizi kurtardı ,, ,,

ِ‫= ِم ْنها‬ondan ِ‫=ك َٰذ ِلك‬böyle


ِ‫=يبيِن‬açıklıyor ‫اّلل‬ َِ =Allah ‫=لك ِْم‬size
‫=آياتِ ِِه‬ayetlerini ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=ت ْهتدون‬yola gelirsiniz ,,

3.
104
.. ِ‫=و ْلتك ْن‬olsun ‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden Sizden hayra
çağıran, iyiliği
Sonra aranızdan İçinizden hay-
insanları salâha ra çağıran, iyi-
ve belki içinizden
iyi ve yararlı olana
ِ‫=أ َمة‬bir topluluk ِ‫=يدْعون‬çağıran
..
emredip kötülük-
ten sakındıran
çağırır, mâruf ile liği emredip
emreder, münker- kötülükten alı-
davet eden, doğru
olanı emreden, eğri
ِِ ‫ ْالخي‬..‫= ِإلى‬hayra
‫ْر‬ bir ümmet olsun.
İşte kurtuluşa
den nehiyde bulu- koyan bir top-
nur bir ümmet luluk bulun-
ve yanlıştan alıko-
yan bir topluluk çı-
ِ‫=ويأْمرون‬emredip erenler bunlar-
dır.
meydana çıkmalı sun. İşte on-
(vücuda gelmeli) ki lar, kurtuluşa
kar: nihai kurtuluşa
erişecek kimseler,
ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬iyiliği
‫وف‬ felâha erecekler iş- erenlerdir. işte bunlar olacak.
te bunlar.
ِ‫=وي ْنه ْون‬men eden ..

‫ ْالم ْنك ِِر‬..‫ن‬


ِِ ‫=ع‬kötülükten
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=وأ‬işte ِ‫=هم‬onlar
ِ‫= ْالم ْف ِلحون‬kurtuluşa erenlerdir ..

3.
105
,, ‫تكونوا‬,,ِ‫=ول‬olmayın ِ‫=كالَذِين‬gibi Sakın kendileri- Sakın sizler de
ne apaçık ayet- kendilerine apaçık
Kendilerine
apaçık deliller
Hakikatin bütün
kanıtları kendileri-
‫=تف َرقوا‬bölünüp ler geldikten âyetler gelmişken
sonra parçalanıp aralarında ayrılık
geldikten son-
ra, parçalanıp
ne geldikten sonra
karşıt görüşlere
‫اختِلفوا‬ ْ ‫=و‬ihtilaf edenler ,,
çatışmaya dü- çıkaran, ihtilâfa ihtilafa düşen- kapılıp parçalanan-
şenler gibi olma- düşen kimseler gi- ler gibi olma- lar gibi olmayın; iş-
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra yınız. Böyleleri bi olmayın. Bunlar
için büyük bir öyle bir günde
yın. İşte onla-
ra büyük bir
te bunlar için feci
bir azap vardır,
ِ‫جاءهم‬,,‫=ما‬kendilerine geldikten ,, azap vardır. azâbın büyüğüne azab vardır.
uğrayacaklar
ِ‫= ْالبيِنات‬açık deliller ,,

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=وأ‬İşte onlar ,,

‫(=له ِْم‬evet) onlar için vardır


,, ,, ,,

ِ‫=عذاب‬azab ِ‫=ع ِظيم‬büyük bir ,,

3. O gün kimi yüz- ki, o gün birtakım O gün; nice bazı yüzlerin (mut-
106
.. ‫=ي ْو ِم‬O gün ‫ض‬
.. ُِّ ‫=تبْي‬ağarır ler ağarır, kimi yüzler ağaracak, yüzler ağarır, luluktan) parladığı
ِ‫ =وجوه‬bazı yüzler ُّ‫=وتسْو ِد‬kararır yüzler
.. ..
kararır. birtakım yüzler de nice yüzler ka- ve bazı yüzlerin
Yüzleri kararan- kararacak. Yüzleri rarır. O zaman (acıyla) karardığı o
ِ‫=وجوه‬bazı yüzler ..
lara ´Siz iman et- kararanlara "Sizler yüzleri kara (Hesap) Günü'nde
tikten sonra tek- iman etmişken olanlara: İma- yüzleri kararanlara:
‫َت‬ َ
ِْ ‫اسْود‬..ِ‫الذِين‬..‫=فأ َما‬kararanlara nuz? O halde dunuz öyle mi? O nınızdan
rar kâfir mi oldu- döndünüz, kâfir ol- son- İmana erdikten
ra küfür mü et- sonra hakikati inkar
‫=وجوهه ِْم‬yüzleri kafir olmanızın halde kâfir olduğu- tiniz? İşte o mı ettiniz? O halde
karşılığı olarak nuz için tadın küfrünüzün hakikati inkar etti-
‫=أكف ْرت ِْم‬inkâr ettiniz ha? (denilir)
.. bu azabı tadın´ azâbı da görün!" cezası olarak ğiniz için tadın bu
.. ..
denir. denecek. tadın azabı, azabı! (denilecek).
ِ‫=ب ْعد‬sonra ‫=إِيمانِك ِْم‬inanmanızdan denir.

‫=فذوقوا‬öyle ise tadın ِ‫= ْالعذاب‬azabı


.. ..

‫ك ْنت ِْم‬..‫=بِما‬etmenize karşılık ..

ِ‫=ت ْكفرون‬inkâr
3.
107
,, ِْ ‫ابْيض‬,,ِ‫=الَذِين‬ağaranlar Yüzleri
‫=وأ َما‬ise ‫َت‬ ağaranla- Yüzleri ağaranlar-
ra gelince, onlar sa Allah'ın rahme-
Ama yüzleri
ağaranlar, Al-
Nur yüzlülere ge-
lince, onlar Allah'ın
‫=وجوهه ِْم‬yüzleri ‫=ف ِفي‬içindedirler Allah´ın rahmeti tinde olacaklar ki
içindedirler ve onlar da ebediyen
lah´ın rahmeti
içindedirler.
rahmet dairesi
içinde olacaklar,
َِِ =Allah’ın
‫=رحْ م ِِة‬rahmeti ‫اّلل‬ orada sürekli
olarak kalacak-
oradalar. Onlar orada
temelli kala-
orayı mesken edi-
neceklerdir.
‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada lardır. caklardır.

ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır ,,

3.
108
.. ِ ‫=تِِ ْل‬İşte onlar ِ‫=آيات‬ayetleridir
‫ك‬ ..
Bunlar Allah´ın
ayetleridir. Onla-
İşte bunlar Allah'ın
âyetleri ki sana
Bunlar; Al-
lah´ın ayetle-
Bunlar Allah'ın me-
sajlarıdır: Hakikati
َِ =Allah’ın ‫=نتْلوها‬onları okuyoruz
ِ‫اّلل‬ ..
rı sana hakk içe-
rikli olarak oku-
hak olarak vahye-
diyoruz. Allahu
ridir. Onları
sana hak ola-
bildiren bu (me-
saj)ları sana iletiyo-
ِ‫=عليْك‬sana ‫ق‬ ِِ ‫=بِ ْالح‬gerçek ile ..
yoruz. Allah ke-
sinlikle alemlere
Zülcelâl âlemlere
zulmü murad eder
rak okuyoruz.
Allah, alemle-
ruz; zira Allah, ya-
rattıklarının haksız-
َِ ..‫=وما‬Allah ِ‫=ي ِريد‬istemez
‫اّلل‬ zulmetmek iste-
mez.
değil. re zulmetmek
istemez.
lığa uğramasını di-
lemez.
‫=ظ ْل ًما‬zulmetmek ِ‫= ِل ْلعال ِمين‬alemlere
3.
109
,, ِِ‫=و ِ َّلل‬Allah’ındır Göklerde ve
yerde olanların
Göklerde ne varsa, Göklerde ve Göklerdeki ve yer-
yerde ne varsa yerde ne var- deki her şey Al-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬,,‫فِي‬,,‫=ما‬göklerde tümü Allah´ındır.
Her işin mercii
hep Allah'ın. Bütün sa hepsi Al- lah'a aittir ve hepsi
umûrun (şuûnun) lah´ındır. Bü- (asıl kaynağı olan)
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫فِي‬,,‫=وما‬ve yerde olanlar
‫ض‬ ,, ,,
Allah´tır. dönüp geleceği de tün işler Al- Allah'a döner.
ancak Allahu Zül- lah´a döndürü-
ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫=و ِإلى‬Allah’a ِ‫=ت ْرجع‬döndürülür celâl. lür.

ِ‫= ْاْلمور‬bütün işler ,,

3.
110
.. ِ‫=ك ْنت ْم‬siz oldunuz ِ‫=خيْر‬en hayırlı Siz
..
insanlar için Sizler iyiliği emre- Siz; insanlar Siz, insanlığ(ın iyi-
çıkarılmış en ha- der, kötülükten
..
için çıkarılmış liği) için çıkarılmış
ِ‫=أ َمة‬bir ümmet ‫ت‬
.. ْ ْ
ِ ‫=أخ ِرج‬çıkarılmış siniz. Marufu inanır olmanızdan ümmetsiniz. hayırlı
yırlı bir ümmet- nehyeder, Allah'a en hayırlı bir topluluk-
sunuz; doğru olanı
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlar için
‫اس‬ ..
emreder, mün- insanların hayrı İyiliği emreder, emreder, eğri
kerden nehye- için vücuda getiril- kötülükten alı- olandan alıkoyar-
ِ‫=تأْمرون‬emreder dersiniz. Ve Al- miş en hayırlı bir korsunuz. Ve sınız ve Allah'a
lah’a inanırsınız. ümmet bulunuyor- Allah´a inanır- inanırsınız. Eğer
ِِ ‫= ِب ْالم ْعر‬iyiliği
‫وف‬ Ehl-i kitab da sunuz (Sizler in- sınız. Ehl-i Ki- geçmiş vahyin
inanmış olsaydı sanların hayrı için tab´da inan- mensupları, (bu tür
ِ‫=وت ْنه ْون‬men edersiniz .. kendileri için ha- meydana çıkarıl- mış olsaydı; bir) inanca ermiş
yırlı olurdu. İçle- mış en hayırlı bir kendileri için olsalardı, bu, kendi
‫ ْالم ْنك ِِر‬..‫ن‬ ِِ ‫=ع‬kötülükten rinde iman eden- ümmetsiniz. Maru- hayırlı olurdu. iyiliklerine olacaktı;
ler olmakla be- fu emreyler, mün- İçlerinde iman (ama) içlerinden
ِ‫=وتؤْ ِمنون‬ve inanırsınız ِ‫اّلل‬ َِ ‫= ِب‬Allah’a raber, çoğu ger- kerden nehyeder edenler ol- pek az inanan bu-
..

çek dinden çık- ve Allah'a inanırsı- makla bera- lunsa da onların


‫=ولِ ِْو‬eğer ِ‫=آمن‬inanmış olsaydı mış fasıklardır. nız). Şayet Ehl-i ber, çoğu fa- çoğu fasıktır:
..

Kitap olanlar da sıklardır.


ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ْ
ِِ ‫=ال ِكتا‬Kitap hakkıyla iman et-
selerdi kendileri
ِ‫=لكان‬elbette olurdu ‫=خي ًْرا‬hayırlı
..
için hayırlı olurdu.
İçlerinden imana
‫=له ِْم‬kendileri için ِ‫= ِم ْنهم‬onlardan
..
gelmişleri varsa da
ْ
ِ‫=المؤْ ِمنون‬inananlar da var ..
çoğu küfründe inad
edenler. ..

ِ‫=وأ ْكثرهم‬ama çokları ..

ِ‫= ْالفا ِسقون‬yoldan çıkmışlardır ..

3.
111
,, ِْ ‫=ل‬size zarar veremezler Onlar
ِ‫يض ُّروكِ ْم‬,,‫ن‬ size ezi- Sizlere ezâdan
,,
İncitmekten (Fakat) bunlar size
yetten başka bir başka bir fenalıkta başka size
,,
gelip geçici ezadan
َ‫ل‬ ً
ِ ِ‫=إ‬başka bir ِ‫=أذى‬eziyetten
,,
zarar veremez- ebediyen buluna- herhangi bir başka bir zarar ve-
ler. Eğer sizinle mazlar. Sizinle zarar vere- remezler ve eğer
‫يقاتِلوك ِْم‬,,‫ن‬ ْ
ِ ِ‫=وإ‬sizinle savaşsalar bile se arkaya dönüp arkalarını dönerler savaşsalar bi- size
savaşa girişirler- harbe kalkışırlarsa mezler.
,,
Sizinle karşı savaşa
girseler bile hemen
,,

ِ‫=يولُّوكم‬size dönüp kaçarlar ,,


kaçarlar, sonra ve bir taraftan im- le geri dönüp arkalarını dönüp
,,
onlara yardım dad alamazlar. kaçarlar. Son- kaçarlar. Sonra
ِ‫= ْاْلدْبار‬arkalarını ‫=ث َِم‬sonra eden de bulun- ra kendilerine kendilerine yardım
maz. yardım da da edilmez.
ِ‫ي ْنصرون‬,,ِ‫=ل‬onlara yardım da edilme ,, edilmez. ,, ,,

3.
112
.. ْ ‫=ض ِرب‬vurulmuştur ِ‫=عل ْي ِهم‬onlara
ِ‫ت‬ Nerede olsalar,
onlara aşağılık
Nerede bulunurlar- Nerede bulu- Onlar, Allah'a ve
sa zillet altında nurlarsa bu- insanlara karşı ta-
ِ‫=الذِلَة‬alçaklık (damgası) ِ‫=أيْن‬nerede..
damgası vurul-
muştur. Yalnız,
kalmaya mahkûm- lunsunlar; ahhütlerine (sada-
durlar. Meğer ki Al- üzerlerine zil- katle) bağlanma-
‫ث ِقفوا‬..‫=ما‬olsalar Allah´ın ipine ve
insanlar ile yap-
lah'ın ahdine ve let vurulmuş- dıkları sürece, ne-
mü'minlerin ahdine tur. Allah´ın ve rede bulunurlarsa
َِ ‫= ِإ‬meğer ki (sığınmış olsunlar)
‫ل‬ .. .. ..
tıkları antlaşma-
lara bağlı kalan-
sığınmış olsunlar. mü´minlerin bulunsunlar zillete
Bundan başka Al- ahdine sığın- duçar olurlar; çün-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫بِحب‬
‫ْل‬ =ahdine..(ipine) .. =Allah’ın
lar müstesna. lah'ın gazabına uğ- mış olanlar
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫ِمن‬ kü Allah'ın gazabı-
Onlar Allah´ın ramaya ve meske- müstesna. Al- na uğramış ve
ِ‫وحبْل‬ =ve..ahdine..(ipine)
gazabına uğra- net altında yaşa- lah´ın hışmına aşağılanmaya
dılar, alınlarına maya mahkûmdur- uğradılar. mahkum edilmiş-
ِ ِ َ‫ِمنِ الن‬
‫اس‬ .. =(inanan)..insanların perişanlık dam- lar. Bu hüsran Al- Üzelerine de lerdir. Bütün bunlar
gası vuruldu. Bu, lah'ın âyetlerini ta- miskinlik vu- (başlarına geldi,)
‫وباءوا‬ =uğradılar ِ‫بِغضب‬
=gazabına onların Allah´ın nımamalarından, ruldu. Bu, Al- çünkü Allah'ın me-
ayetlerini inkâr peygamberleri lah´ın ayetle- sajlarını inkarda ve
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫ِمن‬
.. =Allah’ın etmeleri ve se- nâhak yere öldür- rini inkar et- peygamberleri
bepsiz yere melerindendir. Bu meleri ve hak- haksız yere öldür-
ِْ ‫وض ِرب‬
‫ت‬ =ve..vuruldu peygamberleri hüsran Allah'a is- sız yere pey- mekte ısrar ettiler;
öldürmeleri yü- yanlarından ve in- gamberleri öl- bütün bunlar (vaki
ِ‫عل ْي ِهم‬
=üzerlerine zündendir. Çün- dirdiği ahkâmın dürmelerin- oldu), çünkü (Al-
kü onlar Allah ´a hududunu çiğne- dendir. Bu, lah'a) isyanda bu-
ِ‫ْالمسْكنة‬ =miskinlik..damgası başkaldırmış ve melerindendir onların isyan lundular ve hakkın

ِ‫َٰذ ِلك‬
ölçüleri çiğne- (aşmalarındandır). etmeleri ve sınırlarını inatla ih-
=böyle..oldu mişlerdir. taşkınlık yap- lal ettiler.
malarındandır.
‫ِبأنَه ْمكانواكانوا‬ =çünkü..onlar

ِ‫=ي ْكفرون‬inkâr ediyorlar ..

ِِ ‫= ِبآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın
ِ‫=وي ْقتلون‬öldürüyorlardı
ِ‫= ْاْل ْنبِياء‬peygamberleri
ِ‫حق‬..‫ْر‬ ِِ ‫= ِبغي‬haksız yere ..

ِ‫= َٰذ ِلك‬ve çünkü


..

‫عص ْوا‬..‫= ِبما‬isyan etmişlerdi ..

ِ‫ي ْعتدون‬..‫=وكانوا‬haddi aşıyorlardı ..

3. Ama onların Hepsi bir değiller: Hepsi bir de- (Ama) onların hep-
113
,, ‫=ليْسوا‬ama hepsi değildir
,, ,,
hepsi bir değildir. Ehl-i Kitab'ın içinde ğildir. Onlar- si aynı değil: Geç-
‫=سوا ًِء‬aynı ‫ل‬ ِِ ‫أ ْه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ehlinden Kitap ehlinin dosdoğru bir üm- dan secdeye
içinde geceleri met var ki gece ya- vararak gece-
miş vahyin izleyici-
leri arasında, gece
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap
‫ب‬ ayakta durup Al- rıları secdeye ka- leri Allah´ın
lah´ın ayetlerini panmışlar, Allah'ın ayetlerini oku-
boyunca Allah'ın
ayetlerini okuyan
ِ‫=أ َمة‬bir topluluk da vardır
,, ,, ,,
okuyan ve sec- âyetlerini okurlar, yup duran bir
deye kapanan topluluk var-
ve (O'nun huzu-
runda) secdeye
ِ‫=قا ِئمِة‬ayakta durup ِ‫=يتْلون‬okuyarak
,, bir kesim vardır. dır. kapanan dosdoğru
insanlar da vardır.
ِِ ‫=آيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın
ِ‫=آناء‬saatlerinde ‫ل‬ ِِ ‫=اللَ ْي‬gece
ِ‫يسْجدون‬,,‫=وه ِْم‬secdeye kapanan ,,

3.
114
.. ِ ‫=يؤْ ِمن‬onlar inanırlar ‫اّلل‬
‫ون‬ َِِ ِ‫=ب‬Allah’a
..
Bunlar Allah´a Allah'a inanırlar,
ve ahiret gününe âhiret gününe ina-
Onlar; Allah´a Onlar, Allah'a ve
ve ahiret gü- Ahiret Günü'ne
‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe ‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret
..
inanırlar, iyiliği nırlar, mârufu em-
emrederek kötü- rederler, münker-
nüne inanırlar. inanırlar; doğru
İyiliği emreder, olanı emreder, eğri
ِ‫=ويأْمرون‬emreder lükten sakındırır- den nehiyde bulu-
lar, hayırlı işlere nurlar. Hayırlı iş-
kötülükten alı- olandan alıkoyarlar
koyarlar. Ha- ve hayırlı işlerde
ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬iyiliği
‫وف‬ koşarlar. Onlar lerde birbirleriyle
iyi kullardandır- yarışırlar. İşte bun-
yırlara koşu- birbirleriyle yarışır-
şurlar, işte on- lar: işte bunlar dü-
ِ‫=وي ْنه ْون‬men ederler .. lar. lar salihler zümre- lar salihler- rüst ve erdemli
sinden. dendir. kimselerdendir.
‫ ْالم ْنك ِِر‬..‫ن‬ِِ ‫=ع‬kötülükten
ِ‫ارعون‬ ِ ‫=ويس‬koşarlar
ِِ ‫ ْالخيْرا‬..‫=فِي‬hayır işlerine
‫ت‬ ..

ِ‫ولئِك‬َٰ ‫=وأ‬işte onlar..

ِ‫صا ِل ِحين‬َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬iyilerdendir


3.
115
,, ‫ي ْفعلوا‬,,‫=وما‬yapacakları Onların yaptıkla- Hem hayır olarak Ne hayır ya-
rı hiçbir iyilik ne işlerseler o hiç- parlarsa; on-
Onların yaptığı
hiçbir iyilik karşılık-
ِ‫خيْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir iyilik karşılıksız kal- bir zaman küfrana dan mahrum
,,
mayacaktır. Hiç uğramayacak. Al- bırakılacak
sız bırakılmayacak-
tır: çünkü Allah,
ِ‫ي ْكفروه‬,,‫ن‬ ِْ ‫=فل‬inkâr edilmeyecektir kuşkusuz Allah lahu Zülcelâl müt- değildirler. Ve
,,
takvalıların kim- takîleri (saygılı kul- Allah, takva
Kendisine karşı so-
rumluluklarının bi-
َِ ‫=و‬Şüphesiz Allah ِ‫=ع ِليم‬bilmektedir ler
‫اّلل‬ ,,
lir.
olduğunu bi- larını) biliyor. sahiblerini bi-
lir.
lincinde olanları iyi
bilir.
ِ‫(= ِب ْالمت َ ِقين‬günahlardan) korunanları ,,

3.
116
.. ِ‫=إِ َن‬şüphesiz Kafirlere gelince, Allah'ı tanımayan-
ne malları ve ne ların (küfre sapan-
Küfredenlerin Hakikati inkara
malları ve ço- şartlanmış olanlara
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler
..
de evlatları ken- ların) ne malları,
dilerine Allah´a ne çocukları Al-
cukları Allah´a gelince; onları ne
karşı kendile- dünya malları ne
ِ‫ت ْغنِي‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬yarar sağlamayacaktır
..
karşı hiçbir fayda lah'ın tâatinden
sağlamayacaktır. zerresinin yerini
rine hiçbir fay- de evlatları Allah'a
da sağlama- karşı koruyabilir.
‫=ع ْنه ِْم‬onlara ‫=أ ْمواله ِْم‬ne malları..
Onlar Cehen- ebediyen tutama-
nemliktirler, ora- yacak (Allah'ı ta-
yacaktır. Onlar İşte onlar içinde
cehennem ya- yaşayıp kalacakları
‫أ ْولده ِْم‬..ِ‫=ول‬ne de evladları
.. .. da sürekli olarak nımayanların (küf- ranıdırlar, ateşe mahkum
kalacaklardır. re sapanların) ne orada ebediy- edilmişlerdir.
َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’a karşı ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir şey
ِ‫اّلل‬ .. .. malları, ne çocuk- yen kalacak-
ları kendileri hesa- lardır.
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=وأ‬onlar ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır bına Allah'ın
azâbından zerresi-
ِِ َ‫=الن‬ateş ‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada
‫ار‬ ni ebediyen defe-
demeyecek). Bun-
ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır
.. lar cehennem ehli
ki orada kalacak-
lar.
3. Onların bu dün- Onların bu dünya Bu dünya ha- Onların bu dünya
117
,, ِ ‫مث‬
‫ل‬
=durumu
ya hayatındaki hayatında bağışla- yatında onla- hayatı için harca-
ِ‫ما ي ْن ِفقون‬
,, =harcadıkları,,malların
maddi harcama- dıkları şeylerin so-
ları, kendilerine nu, tıpkı o kavuru-
rın sarfettikleri dıkları, kendi ken-
şeylerin du- dilerine zulmeden
‫ْالحياِةِ فِي َٰه ِذِِه‬
,, =bu =dünya zulmetmiş kim- cu soğuk rüzgârın
selerin tarlası hasarına benzer ki
rumu; kendile- bir halkın ekinlerine
rine zulmeden musallat olan ve
‫الدُّ ْنيا‬
=hayatında ِِ ‫كمث‬
‫ل‬ =benzer üzerinden ese- nefislerine zul-
rek bu tarlanın metmiş bir kavmin
bir kavmin onu mahveden
ekinlerine isa- dondurucu bir rüz-
ِ‫ِريح‬=bir,,rüzgâra ‫فِيها‬
=kendisine ekinini mahve- ekinine çalar da bet ederek gara benzer: Onla-
den dondurucu onu mahvediverir. mahveden ka- ra haksızlık yapan
ِ‫صر‬ ِ
=dondurucu ِْ ‫أصاب‬
‫ت‬ =vurup rüzgara benzer. Allah bunlara zul- vurucu bir Allah değildir, fakat
Allah onlara metmiş değil, bun- rüzgarın du- onlar kendi kendi-
ِ‫ح ْرث‬=ekinine ِ‫ق ْوم‬
=bir,,topluluğun zulmetmiş değil- lar nefislerine zul- rumuna ben- lerine haksızlık ya-
dir, tersine onlar mediyorlar. zer. Allah on- pıyorlar.
‫ظلموا‬=zulmeden ‫أ ْنفسه ِْم‬
=nefislerine kendi kendilerine lara zulmet-
zulmetmişlerdir. medi, ama on-
ِ‫فأ ْهلكتْه‬
=onu,,mahveden lar; kendilerine
zulmediyorlar-
ِ‫ظلمهم‬,,‫=وما‬onlara zulmetmedi ,, dı.

َِ =Allah ‫ن‬
‫اّلل‬ ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat
‫=أ ْنفسه ِْم‬onlar kendi kendilerine
,, ,,

ِ‫ظ ِلمون‬ْ ‫=ي‬zulmediyorlardı


3.
118
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler,
kendinizden
Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
Kendinizden baş- ler; sizden olanlar! Sizden ol-
‫تت َ ِخذوا‬..ِ‫=ل‬edinmeyin başkasını sırdaş
ve dost edinme-
kalarını -ki size başkalarını mayan kişileri dost
karşı fenalıktan ge- dost edinme- edinmeyin. Onlar
ً‫= ِبطان ِة‬kendinize dost ..
yiniz. Olanca ri durmuyorlar- yin. Onlar; si- sizi yoldan çıkar-
güçleri ile size dost edinmeyin zi, şaşırtmak- mak için ellerinden
‫دونِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kendinizden başkasını ..
zarar dokundur-
maya, dirliğinizi
(bağrınıza basma- tan geri kal- gelen hiçbir çabayı
yın) (Kendinizden mazlar. Sıkın- esirgemezler ve si-
‫يأْلونك ِْم‬..ِ‫=ل‬onlar sizi geri durmazlar .. .. .. bozmaya çalışır- başkalarıyla -ki si- tıya düşmenizi zi sıkıntıda gör-
lar, karşılaştığı- ze karşı fenalıktan isterler. Öfke- mekten hoşlanırlar.
ًِ ‫=خب‬bozmaktan ‫=ودُّوا‬isterler
‫ال‬ nız her sıkıntı geri durmuyorlar- leri ağızların- Şiddetli öfke ağız-
onları sevindirir. içli-dışlı olmayın). dan taşmak- larından taşmakta-
‫=ما‬şeyleri ‫=عنِت ُِّْم‬size sıkıntı verecek .. .. Gerçi kinleri Daima sizin belâya tadır. Sineleri- dır; kalplerinde
ağızlarından uğramanızı ister- nin gizlediği sakladıkları ise da-
‫=ق ِْد‬doğrusu ‫ت‬ ِِ ‫=بد‬taşmaktadır taşmıştır ama ler. Görmüyor mu- ise daha bü- ha da kötüdür. Biz
kalplerinde saklı sunuz? Husûmet- yüktür. Düşü- (bununla ilgili) işa-
ِ‫= ْالب ْغضاء‬öfke tuttukları kin da- leri ağızlarından nürseniz size retleri sizin için (iş-
ha büyüktür. taşıyor. Sînelerinin ayetlerimizi te böylesine) açık
‫أ ْفوا ِه ِه ِْم‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬onların ağızlarından .. Eğer düşünecek gizlediği ise daha açıkladık. ve anlaşılır kıldık,
olursanız size dehşetli. Gerçek- eğer aklınızı kulla-
‫ت ْخ ِفي‬..‫=وما‬gizledikleri (kin) ise .. ..
ayetlerimizi açık ten aklı başında nırsanız.
açık anlattık. iseniz, işte size
‫=صدوره ِْم‬göğüslerinde âyâtımızı sarih ola-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=أ ْكب ِر‬daha büyüktür ‫=ق ِْد‬elbette


..
rak bildirdik.

‫=بيَنَا‬açıkladık ِ‫=لكم‬size
ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ‫ن‬
‫ت‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer
ِ‫ت ْع ِقلون‬..‫=ك ْنت ِْم‬düşünürseniz
3.
119
,, ِ‫أ ْنت ْم‬,,‫=ها‬İşte siz ,,
İşte siz öyle kim- Anlayın nasıl İşte siz; öyle Siz onları
selersiniz ki, on- adamlarsınız ki on- kimselersiniz sev(meye
‫=أول ِِء‬öyle kimselersiniz ki
,,
ları seversiniz, ları seviyorsunuz. ki; onlar sizi haz)ırsınız, ama
,,
oysa onlar sizi Onlarsa bütün ki- sevmezken, onlar, bütün vahiy-
‫=ت ِحبُّونه ِْم‬onları seversiniz sevmezler; bir taplara inandığınız siz onları se- lere inansanız bile
,,
de kitabın tümü- halde sizi sevmi- versiniz. Ve ki- sizi sevmeyecek-
‫ي ِحبُّونك ِْم‬,,ِ‫=ول‬halbuki onlar sizi sevme ne inanırsınız. yorlar. Evet sizinle tabın bütünü- ler. Ve sizinle kar-
Onlar sizinle
,,
karşılaştılar mı
,,
ne inanırsınız. şılaştıklarında, Biz
,,

zler ِ‫=وتؤْ ِمنون‬inanırsınız karşılaştıklarında "İman ettik" diyor- Onlar ise an- (sizin inandığınız
´inandık´ derler lar. Lâkin yalnız cak sizinle gibi) inanıyoruz!
ِِ ‫=بِ ْال ِكتا‬Kitabın ‫=ك ِل ِِه‬hepsine
‫ب‬ fakat kendi baş- kaldılar mı gayızla- karşılaştıkları derler: ama kendi
larına kaldıkları rından size dişleri- zaman; İman başlarına kalınca
‫=و ِإذا‬zaman zaman size duy- ni gıcırdatıyorlar. ettik, derler. size karşı öfkele-
dukları öfke yü- Yâ Muhammed, Yalnız başla- rinden parmaklarını
‫=لقوك ِْم‬sizinle karşılaştıkları ,, zünden parmak onlara "Gayzınızla rına kaldıkları ısırırlar. De ki: Öf-
uçlarını ısırırlar. geberin! (Gay- vakit de, size kenizle kahrolun!
‫=قالوا‬derler ‫=آمنَا‬inandık De ki; zınızdan geberin, karşı öfkeden Unutmayın, Allah
´Öfkenizden Gayzınızla kahro- parmaklarını (insanların) kalple-
‫=و ِإذا‬ama kaldıklarında
,, ölün (çatlayın). lun!) iyi bilin ki Al- ısırırlar. De ki: rinde ne varsa
Hiç şüphesiz Al- lah kalplerin içinde Öfkenizden hepsini bilir!
‫=خل ْوا‬kendi başlarına ‫ضوا‬ ,, ُِّ ‫=ع‬ısırırlar lah kalplerin içini ne varsa biliyor" ölün. Gerçek-
dışını bilir.´ de. ten Allah, gö-
ِ‫=عليْكم‬size karşı ,,
ğüslerin özünü
ِ‫امل‬ ْ
ِ ‫=اْلن‬parmak uçlarını ,,
bilir.

ِِ ‫ ْالغي‬,,ِ‫= ِمن‬öfkeden ‫ل‬


‫ْظ‬ ِْ ‫=ق‬de ki ,,

‫=موتوا‬ölün ‫=بِغي ِْظك ِْم‬öfkenizden


َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ِ‫=ع ِليم‬bilir
ِِ ‫=بِذا‬özünü ‫ور‬
‫ت‬ ِِ ‫صد‬
ُّ ‫=ال‬göğüslerin
3.
120
.. ِ‫= ِإ ْن‬eğer ‫=ت ْمسسْك ِْم‬size dokunsa ..
Eğer size bir iyi-
lik dokunacak
Sizlere bir iyilik do-
kundu mu onları
Sizlere bir iyi-
lik dokunursa;
Eğer bir iyilikle kar-
şılaşırsanız bu on-
ِ‫=حسنة‬bir iyilik ..
olsa bu onları
üzer. Eğer başı-
mahzun eder. Ba-
şınıza bir belâ gel-
bu onları,
üzer. Ama ba-
ları üzer; ve başı-
nıza bir kötülük ge-
‫=تسؤْ ه ِْم‬onları tasalandırır ..
nıza bir kötülük
gelse bu yüzden
di mi yüreklerine
su serpilir. Eğer
şınıza bir fela-
ket gelirse;
lince de memnun
olurlar. Ama eğer
ِْ ‫=و ِإ‬ve eğer ‫صبْك ِْم‬
‫ن‬ .. ِ ‫=ت‬size dokunsa ..
sevinirler. Eğer
sabreder ve Al-
onlara kapılmakta
ayak direr ve
buna sevinir-
ler. Sabreder
zorluklara karşı
sabreder ve Allah'a
ِ‫=س ِيئة‬bir kötülük ‫=ي ْفرحوا‬sevinirler
.. lah´tan korkar- nehyolunduğunuz ve sakınırsa- karşı sorumlulukla-
sanız, onların hi- şeylerden sakınır- nız, onların hi- rınızın bilincinde
ِ‫=بِها‬ona ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer lesi size hiçbir sanız tuzakların- lesi size hiçbir olursanız, onların
zarar veremez. dan size hiçbir zi- zarar vere- hileleri size hiçbir
‫صبِروا‬ ْ ‫=ت‬sabreder Hiç şüphesiz Al- yan gelmez. Şüp- mez. Şüphe- zarar veremez. Zi-
lah´ın bilgisi on- he yok ki Allah'ın siz ki, Allah, ra Allah, onların
‫=وتتَقوا‬korunursanız ların yaptıklarını ilmi onların bütün onların yaptık- tüm yaptıklarını
kuşatmıştır. yaptıklarını ihâta larını kuşat- (Kudretiyle) kuşa-
‫يض ُّرك ِْم‬..ِ‫=ل‬size zarar vermez .. .. etmekte. mıştır. tır.

‫=كيْده ِْم‬onların tuzağı ..

ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir şekilde ‫ن‬


.. َِ ِ‫=إ‬şüphesiz
َِ =Allah
‫اّلل‬
ِ‫ي ْعملون‬..‫=بِما‬onların yaptıklarını ..

ِ‫=م ِحيط‬kuşatmıştır
3.
121
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani sen ِ‫=غد ْوت‬erkenden
,,
Hani sen mümin- Yâ Muhammed!
leri (Uhud´da) Hani sen ailenin
Hani sen;
mü´minleri sa-
Ve (hatırla o günü
ey Peygamber),
ِ‫أ ْه ِلك‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ailenden savaşacakları arasından çıkmış,
elverişli yerlere mü'minleri harp
vaş için dura-
cakları yere
inananları savaş
düzenine sokmak
ِ‫=تب ِوئ‬ayrılmıştın mevzilendirmek için elverişli mevki-
üzere evinden lere yerleştiriyor-
yerleştirmek
üzere erken-
için sabah erken-
den evinden çık-
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminleri sabahleyin er- dun. Allahu Zül-
ken çıkmıştın. celâl ise ne söyle-
den ayrılmış-
tın. Allah, Se-
mıştın. Allah her
şeyi işitiyor, her
ِ‫عد‬ ِِ ‫=مقا‬yerleştiriyordun üslerine ,, Hiç kuşkusuz Al- niyor, ne düşünü- mi´dir, şeyi biliyordu,
lah herşeyi işiten lüyor hepsini bili- Alim´dir.
ِِ ‫= ِل ْل ِقتا‬savaş için ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ ‫=و‬Allah da
,, ,, ve bilendir. yordu.

ِ‫=س ِميع‬işitendi ِ‫=ع ِليم‬bilendi


3.
122
.. ْ ‫ه َم‬..‫=إِ ِْذ‬o vakit ‫ان‬
ِ‫ت‬ ِِ ‫=طِائِفت‬iki takım Hani
..
sizden iki Hani sizlerden iki O zaman siz- İçinizden iki grubun
grupta yılgınlık cemaat bozulmaya den iki takım paniğe kapıldığını
..

‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ve çözülme yüz tutmuşlardı bozulmaya (da); halbuki Allah


emareleri belir- (sarsılmak istemiş- yüz tutmuştu. onlara yakındı ve
ِ‫ت ْفشَل‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬korkup bozulmaya yüz tutmu mişti. Oysa onla- lerdi). Halbuki Al- Halbuki onla- müminler yalnız Al-
.. ..
rın dostu Allah´tı. lahu Zülcelâl ken- rın dostu Allah lah'a güven duy-
..

ştu ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬halbuki Allah Müminler, sırf Al- dilerinin zahiri idi. idi. Mü´minler malıydılar:
..
lah´a dayanma- Mü’minler ancak yalnız Allah´a
ِ‫=و ِليُّهما‬kendilerinin dostu idi lıdırlar. Allah'a dayanmalı- güvenip, da-
.. ..
lar. yansınlar.
ِ‫اّلل‬
َِ ..‫=وعلى‬Allah’a
ِِ ‫=ف ْليتو َك‬dayansınlar
‫ل‬
ِ‫= ْالمؤْ ِمنون‬inananlar
3.
123
,, ِ‫=ولق ْد‬nitekim Nitekim Bedir´de Bilmiyor musunuz, Andolsun ki Zira, siz son dere-
Allah sizi zafere pek bîçare olma- siz, düşkün bir ce zayıfken Allah,
ِ‫=نصركم‬size yardım etmişti ulaştırdı, oysa nızla beraber Bedir durumda iken Bedir'de size yar-
,, ,,
siz zayıftınız. O günü Allah sizleri Bedir´de Allah dım etmişti. O hal-
َِ =Allah ِ‫=بِبدْر‬Bedir’de de
‫اّلل‬ halde Allah´tan muzaffer buyur- size kat´i bir de Allah'a karşı so-
,,
korkunuz, O´na muştu. Allah'a kar- zafer vermişti. rumluluk bilinci du-
‫=وأ ْنت ِْم‬sizler ِ‫=أذِلَة‬zayıf durumdayken şükretmiş
nız.
olası- şı gelmekten sakı- Allah´tan kor- yun ki şükreden-
,,
nın ki, şükredece- kun ki şükret- lerden olasınız.
‫=فاتَقوا‬O halde korkun ki ‫اّلل‬
,, َِ =Allah’tan ,, ğiniz nimetlerine miş olasınız.
,,
erebilesiniz.
‫=لعِلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=ت ْشكرون‬şükredersiniz
3.
124
.. ِ‫= ِإ ْذ‬O zaman ِ‫=تقول‬sen diyordun
.. ..
Hani sen mümin- Yâ Muhammed,
lere ´Allah´ın hani mü'minlere
Hani sen;
mü´minlere:
(Ve hatırla, o za-
manı ki) müminlere
ِ‫= ِل ْلمؤْ ِم ِنين‬müminlere gökten indirilmiş şöyle diyordun:
üç bin melekle İmdadınıza Rabbi-
İndirilmiş üç-
bin melekle
(şöyle) demiştin:
Rabbinizin (yukarı-
‫ي ْك ِفيك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=أل‬size yetmez mi? .. ..
yardım etmesi nizin üç bin indiril-
size yetmez mi?´ miş melek gön-
Rabbınızın si-
ze yardım et-
dan) gönderilmiş
üçbin melek ile si-
‫ي ِمدَك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬size yardım etmesi .. ..
diyordun. dermesi sizlere hiç
mi yetmez?
mesi yetmez
mi? diyordun.
ze yardım edece-
ği(ni bilmeniz) sizin
‫=ربُّك ِْم‬Rabbinizin ‫= ِبثَلث ِِة‬üç için yeterli değil
mi?
ِ‫=آلف‬bin ‫ ْالمَلئِك ِِة‬..ِ‫= ِمن‬melek ile ..

ِ‫=م ْنز ِلين‬indirilmiş


3.
125
,, ِ‫=بل َٰى‬Evet ‫صبِروا‬ ِْ ‫= ِإ‬sabreder Evet,
ْ ‫ت‬,,‫ن‬ eğer siz Evet sizler cenkte Evet. Sabre- Hayır! Ama eğer
sabreder ve Al- ayak direr (sebat der, sakınır- sıkıntıya göğüs ge-
‫=وتتَقوا‬ve korunursanız ,,
lah´tan korkar- gösterir) ve boz- sanız ve onlar rer ve O'na karşı
sanız, bu arada gundan (emre ita- da üzerinize sorumluluğunuzun
ْ
‫=ويأتوك ِْم‬üzerinize gelseler onlar şimdi, şu atsizlikten) sakınır- gelirlerse;
,,
bilincinde olursa-
taraftan üzerini- sanız, onlar da Rabbınız, size nız, düşman ani-
‫ َٰهذا‬,,‫ف ْو ِر ِه ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬onlar hemen şu daki ze saldırırlarsa ayaklarının tozu ile nişanlı beşbin den size saldırdı-
,,
Allah size beşbin üzerinize gelirlerse melekle yar- ğında, Rabbiniz
,, ,,

kada ‫م‬ ِْ ‫=ي ْم ِددْك‬size yardım eder nişanlı melekle (onlar da şu anda dım edecektir. akın akın gelen
,, ,,
yardım eder. döner üzerinize beşbin melekle si-
‫=ربُّك ِْم‬Rabbiniz ‫=بِخ ْمس ِِة‬beş gelirlerse) Rabbi- ze yardım edecek-
niz imdadınıza beş tir!
ِ‫=آلف‬bin ‫ ْالمَلئِك ِِة‬,,ِ‫= ِمن‬melekle bin melek gönde-
recek.
ِ‫=مس ِو ِمين‬nişanlı ,,

3. Allah size bu (126-127) Ve bunu Bu yardımı Al- Allah, sadece size


126
‫جعل ِه‬..‫=وما‬bunu yaptı ‫اّلل‬
.. َِ =Allah ..
yardımı sırf size Allah ancak sizler lah; size, sırf bir müjde olsun ve
َِ ‫= ِإ‬sırf ‫ى‬
‫ل‬ َِٰ ‫=ب ْشر‬müjde olsun ..
müjde olsun ve
bu sayede kalp-
için zafer müjdesi
olsun ve kalplerini-
bir müjde ol-
sun ve kalble-
böylece kalpleriniz
rahatlasın diye bu-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
leriniz rahatlasın ze itminan gelsin riniz bununla nu(n Elçisi tarafın-
ِ‫=لك ْم‬size diye yaptı. Yok- diye irade buyurdu. yatışsın diye dan bildirilmesini)
َِ ِ‫طمئ‬
‫ن‬ ْ ‫=و ِلت‬ve güven bulsun diye
.. .. ..
sa zafer, sadece Bu nusret ancak yaptı. Yoksa emretti -çünkü, her
üstün iradeli ve Allah kâfirlerden zafer, ancak şeye kadir, gerçek
‫=قلوبك ِْم‬kalbleriniz ‫=بِ ِِه‬bununla hikmet sahibi
olan Allah´tan
bir kısmını perişan Aziz ve Hakim
yahut kahr ederek olan Al-
hikmet sahibi olan
Allah'tan başka
‫=وما‬doğrusu ِ‫صر‬ ْ َ‫=الن‬yardım kaynaklanır. sonunda kendileri lah´tandır.
dönsünler diye o
kimseden yardım
gelmez-
َِ ِ‫=إ‬yalnız ‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬katındandır azîz, o hakîm olan
Allah tarafından,
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫يز‬ ِِ ‫= ْالع ِز‬daima galib .. başkası tarafından
değil.
ِِ ‫= ْالح ِك‬hüküm ve hikmet sahibi
‫يم‬ .. .. ..

3.
127
,, ‫= ِلي ْقط ِع‬kessin ‫=طرفًا‬bir kısmını ,,
Allah kafirlerin “
bir bölümünü kı-
“ “ Küfredenlerin (ve) O, hakikati in-
bir kısmını kara şartlanmış
‫كفروا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬inkâr edenlerden ,,
rıma uğratmak
ya da bozguna
kessin veya olanlardan bazısını
perişan etsin (sizin vasıtanızla)
‫ي ْكبِته ِْم‬,,‫=أ ِْو‬ve perişan etsin de
,, ,, ,,
düşürüp umut-
suz biçimde geri
de ümitsiz ola- mahvetsin, diğerle-
rak geri dönüp rini de öylesine al-
‫=في ْنق ِلبوا‬dönüp gitsinler diye ,, ,,
dönmelerini sağ-
lamak için size
gitsinler diye. çaltsın ki ümitsizli-
ğe kapılıp geri çe-
ِ‫=خائِبِين‬umutsuz olarak ,, zafer kazandırdı. kilsinler diye (bunu
emretti).
3. Bu konuda senin Yâ Muhammed, bu Senin elinde Allah'ın onların
128
.. ِ ‫=لي‬yoktur ِ‫=لك‬senin
‫ْس‬ yapabileceğin işde senin yapa- emirden bir tevbelerini kabul
‫ ْاْل ْم ِِر‬..ِ‫= ِمن‬o konuda ..
birşey yok. Allah cağın bir şey yok. şey yok. Allah, etmesine yahut on-
ya onların tevbe- Meğer ki Allah on- ya onların ları cezalandırma-
ِ‫=ش ْيء‬yapacağın bir şey ‫=أ ِْو‬ya .. ..
lerini kabul eder ları afvetsin. Yahut tevbesini ka- sına karar vermek
ya da zalimlikleri nefislerine zulmey- bul eder, ya- senin işin değildir
ِ‫(=يتوب‬Allah) tevbelerini kabul eder
.. .. ..
yüzünden onları ledikleri için azâba hut da zalim (ey Peygamber,)
azaba çarptırır. çeksin. oldukları için çünkü onlar zalim-
‫=عل ْي ِه ِْم‬onların ‫=أ ِْو‬ya da .. azablandırır. lerin ta kendileridir,

‫=يعذِبه ِْم‬onlara azab eder .. ..

‫=فإِنَه ِْم‬olduklarından dolayı ..

ِ‫=ظا ِلمون‬zalim
3.
129
,, ِِ‫=و ِ َّلل‬Allah’ındır ‫فِي‬,,‫=ما‬olanlar Göklerde ve Göklerde ne varsa, Göklerde ve Oysa göklerdeki ve
yerde ne varsa yerde ne varsa yerde ne var- yeryüzündeki her
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َِ ‫=ال‬göklerde hepsi Allah´ındır. hep Allah'ın. Dile- sa hepsi Al- şey Allah'a aittir: O,
O dilediğini affe- diğini bağışlar, di- lah´ındır. Dile- dilediğini affeder,
‫فِي‬,,‫=وما‬ve olanlar ‫ض‬ ,, ِ ِ ‫= ْاْل ْر‬yerde der, dilediğini de lediğine azap verir. diğini bağışlar, dilediğini cezalan-
azaba çarptırır. Allah'ın gufranı dilediğine dırır; ve Allah, çok
ِ‫(=ي ْغ ِفر‬O) bağışlar
,,
Hiç kuşkusuz Al- engin, rahmeti
lah affedici ve pâyânsız.
azab eder. Ve affedicidir, rahmet
Allah, Ga- kaynağıdır.
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬dilediğini merhametlidir. fur´dur, Ra-
him´dir.
ِ‫=ويعذِب‬azabeder
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğine ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=غفور‬çok bağışlayan
,,

ِ‫=ر ِحيم‬çok esirgeyendir


,,

3.
130
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
sakın sürekli kat- Böyle ribâyı kat kat ler; kat kat faiz olanlar! Ribayı kat
‫تأْكلوا‬..ِ‫=ل‬yemeyin ‫الربا‬ ِ =riba lanan faizi ye- yemeyin de Al-
meyiniz. Al-
yemeyin. Al- kat arttırarak boğa-
lah'tan korkun ki lah´tan kor- zınıza geçirmeyin;
‫=أضْعافًا‬kat kat ً‫=مضاعف ِة‬arttırarak lah´tan
..
korkunuz felâha çıkabilesi- kunki felah bu- ama Allah'a karşı
ki, kurtuluşa niz. lasınız. sorumluluğunuzun
‫=واتَقوا‬korkun ki ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan..
erebilesiniz. bilincinde olun ki
mutluluğa erebile-
‫=لعلَك ِْم‬umulur ki .. siniz;

ِ‫=ت ْف ِلحون‬kurtuluşa erersiniz ..

3.
131
‫=واتَقوا‬sakının ِ‫=النَار‬ateşten
,,
Kafirler için ha- Sonra kâfirler için
zırlanmış olan hazırlanan ateşten
Kafirler için
hazırlanmış
Ve hakikati inkar
edenleri bekleyen
ِْ ‫أ ِعد‬,,‫= ِالَتِي‬hazırlanmış
‫َت‬ cehennem ate- sakının
şinden sakınınız.
olan ateşten
sakının.
ateşten sakının!

ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬kâfirler için ,,

3. Allah´a ve Pey- ve Allah ile Pey- Allah´a ve Allah'a ve Elçisi'ne


132
.. ‫=وأ ِطيعوا‬itaat edin ki ‫اّلل‬
َِ =Allah’a .. ..
gamber´e itaat gambere itaat edin Peygamber´e tabi olun ki rahme-
ِ‫الرسول‬ َ ‫=و‬ve Elçiye ..
ediniz ki rahmete ki Rabbinizin rah-
kavuşabilesiniz. metine kavuşma-
itaat edin ki te nail olabilesiniz.
rahmete erdiri-
‫=لعلَك ِْم‬size edilsin
..
nız imkânı olsun. lesiniz.

ِ‫=ت ْرحمون‬merhamet
3. Rabbinizin affe- Rabbinizin gufra- Rabbınızın Rabbinizin affına
133
,, ‫ارعوا‬ ِ ‫=وس‬koşun diciliğine ve ge- nına koşun, geniş- mağfiretine ve mazhar olmak ve
ِ‫م ْغ ِفرة‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬bir bağışlanmaya ,,
nişliği gökler ile
yer arası kadar
liği göklerle yer genişliği gök-
kadar olan cennete lerle yer arası
Allah'a karşı so-
rumluluk bilinci du-
‫ربِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden olan Cennete
koşunuz. Burası
koşun. Allah'ın o kadar olan
saygılı kullan için cennete ko-
yanlar için hazır-
lanmış gökler ile
ِ‫=وجنَة‬cennete ‫=ع ْرضها‬genişliği takvalılar için
hazırlanmıştır.
hazırlanmış cenne- şun. O, takva
te, sahibleri için
yer kadar geniş bir
cennete ulaşmak
ِ‫سماوات‬ َ ‫=ال‬göklerle hazırlanmıştır. için birbirinizle ya-
rışın;
ِ‫=و ْاْل ْرض‬ve yer kadar olan ,, ,, ,,

ِْ ‫=أ ِعد‬hazırlanmış
‫َت‬
ِ‫= ِل ْلمت َ ِقين‬korunanlar için ,,

3.
134
.. ِ ‫ي ْن ِفق‬..ِ‫=الَذِين‬Onlar infak ederler
‫ون‬ .. ..
Onlar bollukta ve ki onlar hem bol Onlar ki; bol- Onlar ki hem bolluk
darlıkta Allah için hem dar zamanla- lukta ve darlık- hem de darlık za-
ِِ ‫س َر‬
‫اء‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬bollukta mal harcarlar, rının mallarını ta infak eder- manında (Allah yo-
öfkelerini yener- bîçarelere dağıtır- ler, öfkelerini lunda) harcarlar,
ِِ ‫=والض ََر‬ve darlıkta
‫اء‬ ..
ler ve insanların lar, kızdılar mı öf- yenerler, in- öfkelerini kontrol
kusurlarını ba- kelerini yenerler, sanların ku- altında tutarlar ve
ِ‫اظ ِمين‬ ِ ‫=و ْالك‬yutkunurlar ğışlarlar. Hiç insanların suçlarını surlarını ba- insanları affederler,
kuşkusuz Allah hoşgörürler. İşte ğışlarlar. Al- çünkü Allah iyilik
ِ‫= ْالغيْظ‬öfke(lerin)i iyilikseverleri se- Allahu Zülcelâl lah, ihsan yapanları sever;
ver. böyle iyileri sever. edenleri se-
ِ‫=و ْالعافِين‬affederler ver.

ِ ِ َ‫الن‬..‫ن‬
‫اس‬ ِِ ‫=ع‬insanları ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah da ..

ُِّ‫=ي ِحب‬sever
ِ‫= ْالمحْ ِسنِين‬güzel davrananları ..

3.
135
,, ِ ‫=والَذ‬Ve onlar ‫= ِإذا‬zaman
‫ِين‬ ,,
Yine onlar bir kö- Sonra o kimseler ki Onlar ki; fena Ve onlar, utanç ve-
tülük işledikle- pek çirkin bir gü- bir şey yaptık- rici bir iş yaptıkları
‫=فعلوا‬yaptıkları ً‫احش ِة‬ ِ ‫ف‬ =bir kötülük
rinde ya da ken- nah işlemiş, yahut larında veya veya kendi kendile-
dilerine zulmet- nefislerine zulüm- kendilerine
,,
rine (başka türlü)
‫=أ ِْو‬ya da ‫=ظلموا‬zulmettikleri
,,
tiklerinde Allah´ı de bulunmuşken zulmettiklerin- bir zulüm işledikleri
hatırlayarak he- Allah'ı anarlar da de Allah´ı zaman, Allah'ı anar
‫=أ ْنفسه ِْم‬nefislerine men günahları- günahlarının ba- anarlar. He- ve günahlarının affı
nın affedilmesini ğışlanması için men günahla- için yalvarırlar -
‫=ذكروا‬hatırlayarak ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı dilerler. Günah- O'na yalvarırlar. rının bağış- zaten Allah'tan
ları Allah´tan Öyle ya, günahları lanmasını di- başka kim günah-
‫=فاسْت ْغفروا‬hemen bağışlanmasını diler başka kim affe- Allah'tan başka lerler. Günah- ları affedebilir?- ve
,, ,,
debilir? Onlar iş- kim bağışlayabilir? ları, Allah´tan her ne (zulüm) iş-
ler ‫م‬ ِْ ‫= ِلذنو ِب ِه‬günahlarının ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim ledikleri günah- Ve yaptıklarını bile başka kim ba- lemişlerse onda bi-
larda bile bile ıs- bile tekrar edip ğışlar? Hem lerek ısrar etmez-
ِ‫=ي ْغ ِفر‬bağışlayabilir rar etmezler. durmazlar. onlar yaptıkla- ler.
rında bile bile
ِ‫=الذُّنوب‬günahları da ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka ,, ısrar da et-
mezler.
َِ =Allah’tan
‫اّلل‬
‫ص ُّروا‬ ِ ‫ي‬,,‫=ول ِْم‬ve onlar ısrar etmezler ,, ,, ,,

‫فعلوا‬,,‫ما‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬yaptıkları hatalarında ,,

ِ‫ي ْعلمون‬,,‫=وه ِْم‬bile bile ,,

3. َٰ ‫=أ‬işte
ِ‫ولئِك‬
..
İşte onların mü- İşte bunların İşte onların İşte bunlar, müka-
136 kafatı, Allah tara- mükâfatı mabud'la- mükafatı: fat olarak Rable-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
fından affedil- rının gufraniyle, Rabblarından rinden bağışlanma
ِ‫=جزاؤه ْم‬onların mükâfatı ..
mek ve altından içinde müebbeden bir mağfiret ve ve mesken olarak
ِ‫=م ْغ ِفرة‬bağışlanma ırmaklar akan, kalacakları o altın- altından ır- içinden ırmaklar
içinde sürekli ka- dan nehirler akan maklar akan akan hasbahçeler
‫ربِ ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rableri tarafından ..
lacakları Cennet- cennetler olacak. cennetlerdir. bulacaklar: gayret
lerdir. İyi işler Çalışanlar için bu Orada temelli gösterenler için ne
ِ‫=وجنَات‬cennetlerdir ‫=تِجْ ِري‬akan yapanları bekle- ne güzel ecir! (işle- kalacaklardır. güzel bir mükafat!
yen mükafat ne ri salâh olanlar için Ne de güzeldir
‫تحْ تِها‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından kadar güzeldir! bu ne güzel ecir! = mükafatı iş
Hayır işleyenler yapanların.
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar için bu ne güzel
ecir!)
ِ‫=خا ِلدِين‬sürekli kalacakları ..

ِ‫= ِفيها‬içinde ِ‫=و ِن ْعم‬ne güzeldir ..

ِ‫=أجْ ر‬ücreti ِ‫ام ِلين‬ ِ ‫= ْالع‬çalışanların


3.
137
,, ِ‫=ق ْد‬şüphesiz ‫ت‬ ِْ ‫=خل‬uygulanmıştır Sizden önce ila- Sizlerden evvel
hi yasaların de- birçok hadiseler
Sizden önce Sizden önce (nice)
neler gelip hayat tarzları gelip
ِْ ‫= ِم‬sizden önce de
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ,, ,,
ğişmezliğini ka- geçti. Yeryüzünü
nıtlayan birçok de dolaşın da ya-
geçti. Onun geçti. Öyleyse,
için gezin de yeryüzünde dola-
ِ‫=سنن‬yasalar ‫=ف ِسيروا‬dolaşın da ,,
olaylar gelip geç- lancı diye pey-
ti. Yeryüzünü gamberlere inan-
yalanlayanla- şın ve hakikati ya-
rın sonunun lanlayanların so-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ geziniz ve Al- mayan ümmetlerin
lah´ın ayetlerini âkıbeti nasılmış bir
nasıl olduğunu nunun ne olduğunu
görün. görün:
‫=فا ْنظروا‬görün ِ‫=كيْف‬nasıl yalan sayanların bakın.
akıbetini görü-
ِ‫=كان‬olduğunu ِ‫=عاقِبة‬sonunun nüz.

ِ‫= ْالمك ِذبِين‬yalanlayıcıların


3.
138
..‫= َٰهذا‬Bu ِ‫=بيان‬bir açıklama ..
Bu Kur´an, in-
sanlara yönelik
İşte bu herkesin
hesabına açık bir
Bu; insanlar
için bir açık-
Bu, bütün insanlara
açık bir ders ve Al-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara
‫اس‬ bir açıklama,
takvalılar için bir
ders olmakla bera-
ber Allah'ın saygılı
lama, müttaki-
ler için de bir
lah'a karşı sorum-
luluklarının bilin-
‫=وهدًى‬yol gösterme ..
doğru yol kılavu-
zu, bir öğüttür.
kulları için (müt-
takîler için) hida-
hidayet, bir
öğüttür.
cinde olanlar için
bir rehber ve bir
ِ‫=وم ْو ِعظة‬ve öğüttür ..
yettir, ibrettir. öğüt (olsun).

ِ‫= ِل ْلمت َ ِقين‬korunanlara


3. Sakın gevşeme- Ey mü'minler! Ger- Gevşemeyin, Öyleyse, cesareti-
139
,, ‫ت ِهنوا‬,,ِ‫=ول‬gevşemeyin yiniz, karamsar- çekten iman et- üzülmeyin, nizi yitirmeyin ve
‫تحْ زنوا‬,,ِ‫=ول‬üzülmeyin lığa kapılmayı- mişseniz madem ki gerçekten üzülmeyin: Eğer
nız. Eğer mümin onlardan yüksek- inanmışsanız, (gerçekten) inanı-
ِ‫=وأ ْنتم‬mutlaka siz ,,
iseniz üstün ge- siniz, o halde az- mutlaka siz yorsanız mutlaka
lecek olan taraf miniz kırılmamalı, üstünsünüz. (insanların) en üs-
ْ
ِ‫=اْلعْل ْون‬üstün geleceksiniz ‫ن‬ ,,ِْ ِ‫=إ‬eğer sizlersiniz. içinize acı düşme- tünü olursunuz.
meli (Ey mü'minler!
ِ‫مؤْ ِمنِين‬,,‫=ك ْنت ِْم‬inanıyorsanız Madem ki hasımla-
rınızdan yükseksi-
niz, gerçekten
iman etmişlerseniz
azminiz kırılmama-
lı ve içinize acı
düşmemeli).
3.
140
.. =Eğer ِ‫إِ ْن‬ ‫ي ْمسسْك ِْم‬
=size..dokunduysa
Eğer siz Sizlere bir yaradır Eğer size bir
(Uhud´da) yara değdiyse, onlara yara dokun-
Eğer başınıza bir
bela gelirse, (bilin
ِ‫ق ْرح‬ =bir..yara ‫فق ِْد‬
=muhakkak
aldınız ise karşı- da öyle bir yara
nızdakiler de
duysa; şüphe-
değmişti. Bunlar siz o kavme
ki,) benzer bir be-
laya (başka) insan-
َِ ‫م‬
‫س‬ =dokunmuştu benzeri bir yara öyle günler ki kâh de o kadar ya-
almışlardır. Biz bir tarafın, kâh ra dokunmuş-
lar da uğramıştır;
zira böyle (iyi ve
ِ‫ْالق ْوم‬
=o..topluluğa..da ِ‫ق ْرح‬
=bir..yara bu tür acı günleri öbür tarafın olmak tur. Hem o
insanlar arasın- üzere insanlar ara- günleri Biz, in-
kötü) günleri insan-
lara sırayla paylaş-
ِ‫ِمثْله‬
=benzeri ِ‫وتِ ْلك‬
=işte..o da dolaştırırız. sında döndürür du- sanlar arasın- tırırız: (Bu,) Al-
Allah´ın kimlerin ruruz. Şunun için da döndürür lah'ın, imana eren-
ِ‫ْاْليَام‬
=günler mümin oldukla- ki; Allahu Zülcelâl dururuz. Bu; leri seçip ayırması
rını belirlemesi iman edenleri bile- Allah´ın iman ve aranızdan haki-
‫ندا ِولها‬
=biz..onları..çevirip..dururuz ve aranızdan cek ve sizlerden edenleri be- kate (hayatları ile)
bazı şahitler şühedâ edinecek - lirtmesi ve içi- şahitlik yapanları
ِ‫بيْن‬
=arasında ِ ِ َ‫الن‬
‫اس‬
=insanlar seçmesi içindir zira Allah zâlimler- nizden şahid- seçmesi içindir -
bu. Hiç kuşkusuz den hoşnut olmaz-. ler edinmesi çünkü Allah, zalim-
ِ‫و ِلي ْعلم‬
=(bu)..ortaya..çıkarması Allah zalimleri içindir. Allah, leri asla sevmez-
sevmez. zalimleri sev-
َِ
‫اّلل‬
=Allah’ın ‫الَذِينِ آمنوا‬
.. =inananları mez.

ِ‫=ويت َ ِخذ‬ve edinmesi içindir


.. ..

‫= ِم ْنك ِْم‬sizden
ِ‫=شهداء‬şehidler (şahidler) ‫اّلل‬
.. َِ ‫=و‬Allah
ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez
َ =zalimleri
ِ‫الظا ِل ِمين‬
3. Bunun bir başka Bir de şunun için Bu; Allah´ın ve (aynı zamanda)
141
,,ِ ‫=و ِليم ِح‬ve iyice özleştirmesi
‫ص‬ ,, ,,
sebebi Allah´ın, ki, Allah mü'minleriiman edenleri Allah'ın imana
َِ =Allah’ın ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananları
‫اّلل‬ müminleri arın-
dırması ve kâfir-
pâk edecek, kâfir-
leri helâk edecek.
seçmesi, kafir- erenleri her türlü
leri mahvet- boş ve yararsız
ِ‫=وي ْمحق‬mahvetmesi içindir ,,
leri yok etmesi-
dir.
mesi içindir. şeylerden arındır-
ması ve hakikati
ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirleri de ,,
inkar edenleri etki-
siz hale getirmesi
için.
3. Yoksa siz, Allah Yoksa sizler henüz Yoksa; Allah, Allah, (kendi yo-
142
.. ِ‫ح ِسبْت ْم‬..‫=أ ِْم‬yoksa siz sandınız .. ..
içinizdeki cihad Allah içinizden ci- içinizden ci- lunda) üstün çaba
‫تدْخلوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬gireceğinizi edenleri ayırd
etmeden ve sa-
had edenleri bil- had edenleri gösterdiğinizi ve
medikçe, sonra ci- ve sabreden- zorluklara karşı
ِ‫= ْالجنَة‬cennete ‫ي ْعل ِِم‬..‫=ول َما‬bilmeden bırlıları belirle-
meden Cennete
hadında sebat leri belirtme- sabırlı olduğunuzu
edenleri bilmedik- den cennet´e görmedikçe cenne-
َِ =Allah
‫اّلل‬ girebileceğinizi
mi sandınız?
çe cennete girece- girivereceğini- te girebileceğinizi
ğinizi mi sandınız? zi mi sandı- mi sanıyorsunuz?
‫جاهدوا‬..ِ‫=الَذِين‬cihad edenleri .. nız?

‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden
ِ‫(=وي ْعلم‬sınayıp) bilmeden ..

ِ‫صابِ ِرين‬ َ ‫=ال‬sabredenleri


3.
143
,, ِ‫=ولق ْد‬andolsun ki ‫=ك ْنت ِْم‬siz
,,
Sizler ölümle
karşılaşmadan
Evet, ölümle karşı-
laşmazdan evvel
Gerçekten siz, Nitekim siz, ölümle
ölümle karşı- yüzyüze gelmeden
ِ‫=تمنَ ْون‬arzuluyordunuz önce onu arzu-
luyordunuz. Oy-
sizler onu pek is-
temiştiniz. İşte
laşmadan ön- önce, (Allah yolun-
ce onu arzu- da) ölmeyi arzula-
ِ‫= ْالم ْوت‬ölümü ‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬önce
ِِ ‫ق ْب‬,,‫ن‬ sa onu görünce
bakıp duruyor-
şimdi onu gözünüz
baka baka gördü-
lamıştınız. İşte dınız: işte şimdi
onu gördüğü- kendi gözlerinizle
ِ‫ت ْلق ْوه‬,,‫ن‬
ِْ ‫=أ‬onunla karşılaşmadan ,,
sunuz. nüz. nüz halde ba- onu görmektesiniz!
kıp duruyor-
‫=فق ِْد‬işte ِ‫=رأيْتموه‬onu gördünüz ,, sunuz.

ِ‫ت ْنظرون‬,,‫=وأ ْنت ِْم‬ama bakıp duruyorsu ,, ,,

nuz

3.
144
.. ‫مح َم ِد‬..‫=وما‬Muhammed ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬sadece Muhammed
dece bir pey-
sa- Muhammed ancak Muhammed; Muhammed yal-
peygamber, başka sadece bir el- nızca bir elçidir;
ِ‫=رسول‬bir elçidir ..
gamberdir. On- bir şey değil. Ken- çidir. Ondan ondan önce de
dan önce daha disinden evvel önce de nice (başka) elçiler gelip
ِْ ‫خل‬..‫=ق ِْد‬gelip geçmiştir
‫ت‬ ..
nice peygamber- peygamberler geldi elçiler gelip geçtiler: Öyleyse, o
ler gelip geçmiş- geçti. O şayet ölse geçmiştir. ölür yahut öldürü-
‫ق ْب ِل ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ondan önce de ..
tir. Şimdi eğer o yahut öldürülse
..
Şimdi o, ölür lürse, topuklarınız
ölür ya da öldü- hemen sizler ters veya öldürü- üzerinde gerisin
ِ‫الرسل‬ ُّ =elçiler ‫ن‬ ِْ ِ ‫=أفإ‬şimdi rülürse topukla- yüzünüze eski hale lürse; geriye geri mi döneceksi-
rınız üzerinde mi dönüvereceksi- mi döneceksi- niz? Ama, topukları
ِ‫=مات‬o ölür ‫=أ ِْو‬veya
.. geri mi dönecek- niz? Kim ters yü- niz? Kim geri- üzerinde gerisin
siniz? Kim iki to- züne dönerse bil- ye dönerse; geri dönen kişi hiç-
ِ‫=قتِل‬öldürülürse puğu üzerinde sin ki bu hareketle Allah´a hiç bir bir şekilde Allah'a
geri dönerse bil- Allah zerre kadar zarar vermez. zarar veremez. -
‫=ا ْنقلبْت ِْم‬geriye mi döneceksiniz?
.. .. sin ki, Allah´a ziyan edemez. Allah, şükre- halbuki Allah,
hiçbir zarar ver- Halbuki Allahu denlerin mü- (Kendisine) şükre-
َِٰ ‫=عل‬üzerinde ‫=أعْقابِك ِْم‬ökçelerinizin mez. Allah şük- Zülcelâl İslâm'ın kafatını vere- den herkesin karşı-
‫ى‬
redenleri ödül- şükrünü ödeyenle- cektir. lığını verecektir.-
ِْ ‫=وم‬kim ِْ‫=ي ْنق ِلب‬geriye dönerse lendirecektir. re ecrini verecek.
‫ن‬ ..

َِٰ ‫=عل‬üzerinde ‫=ع ِقب ْي ِِه‬ökçesi


‫ى‬
‫يض َِر‬..‫ن‬ ِْ ‫=فل‬ziyan veremez ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

َ =Allah’a ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir


ِ‫اّلل‬
‫=وسيجْ ِزي‬mükâfatlandıracaktır
َِ =Allah ِ‫شا ِك ِرين‬
‫اّلل‬ َ ‫=ال‬şükredenleri
3.
145
,, ِ ‫ ِلن ْف‬,,ِ‫كان‬,,‫=وما‬hiçbir kişi için yoktur
‫س‬ ,, ,, ,,
Allah´ın izni ol- Hiç kimse için Al- Allah´ın izni Hiç kimse, tayin
maksızın hiç lah'ın izni olmadık- olmadıkça hiç edilmiş belli bir va-
ِ‫تموت‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬ölmek ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬olmadan kimsenin ölmesi ça ölmek yok. bir kimseye deden önce, Al-
söz konusu de- Onun vakti ezelde ölmek yoktur. lah'ın izni olmadan
ِِ ‫= ِبإ ِ ْذ‬izni ‫اّلل‬
‫ن‬ َِِ =Allah’ın ğildir. O süresi yazılmış. Kim dün- O, vadesiyle ölmez. Ve kim bu
belirli bir yazıya ya mükâfatı dili- yazılmış bir dünyanın nimetle-
‫= ِكتابًا‬yazılmıştır bağlıdır. Kim yorsa ona ondan yazıdır. Kim rini arzularsa ken-
dünya kazancını veririz. Kim âhiret dünya nimetini disine ondan vere-
ِ ً ‫=مؤ َج‬belirli bir süreye göre
‫َل‬ ,, ,, ,, isterse ona on- mükâfatı diliyorsa isterse kendi- ceğiz; kim de ahi-
dan veririz. Kim ona da bundan ve- sine ondan retin nimetlerini ar-
ِْ ‫=وم‬kim ‫=ي ِر ِْد‬isterse
‫ن‬ ahiret sevabını ririz. İslâm'ın şük- veririz, kim de zularsa ona da bu-
isterse ona da rünü ödeyenleri ise ahiret nimetini nu vereceğiz; ve
ِ‫=ثواب‬sevabını (menfaatini) ,, ondan veririz. başkaca me'cûr dilerse buna (Bize) şükredenleri
Biz şükredenleri edeceğiz. da ondan veri- mükafatlandıraca-
‫=الدُّ ْنيا‬dünya ‫=نؤْ تِ ِِه‬kendisine veririz ,, ödüllendireceğiz. riz. Ve şükre- ğız.
denleri müka-
‫= ِم ْنها‬ondan ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim ‫=ي ِر ِْد‬isterse fatlandıraca-
ğız.
ِ‫=ثواب‬sevabını ِِ‫= ْاْل ِخرة‬ahiret
‫=نؤْ تِ ِِه‬kendisine veririz ِ‫= ِم ْنها‬ondan
,,

‫=وسنجْ ِزي‬mükâfatlandıracağız
ِ‫شا ِك ِرين‬ َ ‫=ال‬şükredenleri
3.
146
.. ِ‫=وكأ ِي ْن‬nice var ki
.. ..
Nice peygamber Ne peygamberler Nice peygam- Nice peygamber,
var ki, çok sayı- geldi geçti ki bera- berler, bera- arkasında Allah'a
ِ‫ن ِبي‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬peygamber ِ‫=قاتِل‬çarpıştılar da taraftarı ken- berlerinde birçok berinde Rab- ram olmuş birçok
disi ile birlikte [rabbânîler] harp ba kul olanlar- insanla birlikte
ِ‫=معه‬kendileriyle beraber ..
savaştı. Bunlar ediyordu, işte bun- dan bir çoğu (O'nun yolunda)
Allah yolunda lar Allah yolunda bulunduğu savaşmak zorunda
ِ‫= ِر ِبيُّون‬Rabbani (erenler) ..
başlarına gelen- başlarına gelenler- halde savaştı- kaldı: Onlar, Allah
lerden dolayı den dolayı asla ne lar ve Allah yolunda çektikleri
ِ‫=كثِير‬birçok ‫وهنوا‬..‫=فما‬yılmadılar gevşemediler, fütur getirdiler, ne yolunda başla- sıkıntılardan dolayı
yılmadılar ve bo- zillete düştüler. Al- rına gelenler- ne korkuya kapıldı-
‫أصابه ِْم‬..‫= ِلما‬başlarında gelenlerden yun eğmediler. lahu Zülcelâl sebat den dolayı lar, ne zayıf düştü-
..
Allah sabırlıları eden mücahidler- yılmadılar, bo- ler ve ne de kendi-
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah sever. den hoşnut olur. yun eğmedi- lerini (düşman
ler. Allah, sab- önünde) küçük dü-
‫ضعفوا‬..‫=وما‬zayıflık göstermediler .. redenleri se- şürdüler, zira Allah
ver. sıkıntılara göğüs
ِ‫اسْتكانوا‬..‫=وما‬boyun eğmediler .. gerenleri sever;

َِ ‫=و‬Allah ُِّ‫=ي ِحب‬sever


‫اّلل‬
ِ‫صابِ ِرين‬ َ ‫=ال‬sabredenleri
3. Onlar sadece Bütün sözleri de Sadece: Ey Onların tek söyle-
147
ِ ‫ك‬,,‫=وما‬değildi ‫=ق ْوله ِْم‬sözleri
‫ان‬
,,
«Ey Rabbimiz, "Yâ Rabbe'l- Rabbımız, gü- dikleri şuydu: Ey
َِ ِ‫=إ‬başka ‫قالوا‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬demelerinden günahlarımızı ve
davranışlarımız-
âlemîn! Günahla- nahlarımızı ve Rabbimiz! Günah-
rımızı ve işlerimiz- işimizdeki isra- larımızı ve işleri-
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫=ا ْغ ِف ِْر‬bağışla daki aşırılıkları-
mızı affeyle,
deki taşkınlıkları- fımızı bize ba- mizdeki aşırılıkları
mızı bağışla, cihad ğışla, sebatı- bağışla! Adımları-
‫=لنا‬bizim ‫=ذنوبنا‬günahlarımızı ayaklarımızı
kaydırma ve
meydanında ayak- mızı artır; ka- mızı sağlamlaştır
larımızı zinde firler güruhuna ve hakikati inkar
‫=وإِسْرافنا‬taşkınlığımızı kâfirler karşısın- muhkem kıl ve biz- karşı bize yar- edenlere karşı bize
da bize yardım leri kâfirlere muzaf- dım et, diyor- yardım et!
‫أ ْم ِرنا‬,,‫= ِفي‬ve işimizde ,, et» demişlerdir. fer buyur!" demele- lardı.
rinden başka bir
ِْ ‫=وث ِب‬sağlam tut
‫ت‬ ,, şey değildi.

‫=أ ْقدامنا‬ayaklarımızı
‫=وا ْنص ْرنا‬bize yardım eyle ,, ,,

‫=على‬karşı ‫= ْالق ْو ِِم‬topluma


ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfir
3.
148
.. َِ =Allah da Allah
‫=فآتاه ِم‬onlara verdi ‫اّلل‬ ..
da onlara Onun için Allah Bu yüzden Al- Bunun üzerine Al-
hem dünya ka- kendilerine hem lah, onlara
..
lah, onlara, hem bu
ِ‫=ثواب‬karşılığını ‫=الدُّ ْنيا‬hem dünya de ahiret
zancını ve hem dünya sevabı hem
âhiretin o güzel
dünya nimetini dünya nimetlerini,
..
de, ahiret ni- hem de ahiretin en
ِ‫=وحسْن‬en güzelini ..
mükâfatının en sevabını ihsan bu- metini de faz- güzel nimetlerini
güzelini verdi. yurdu. Allah iyiler- lasıyla verdi. bağışladı: Zira Al-
ِِ ‫=ثوا‬karşılığının
‫ب‬ Allah iyi işler ya- den hoşnut olur. Ve Allah ihsan lah, iyilik yapanları
panları sever. edenleri se- sever.
ِِ‫= ْاْل ِخرة‬hem ahiret ‫اّلل‬
..َِ ‫=و‬çünkü Allah ver. ..

ُِّ‫=ي ِحب‬sever
ِ‫= ْالمحْ ِسنِين‬güzel davrananları ..

3.
149
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler,
eğer kâfirlere it-
Ey iman edenler!
Allah'ı tanımayan-
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; küfreden- olanlar! Hakikati
ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ت ِطيعوا‬itaat ederseniz
‫ن‬ ,,
aat ederseniz
sizleri topukları-
lara (kâfirlere)
uyarsanız sizi eski
lere uyarsanız inkara şartlanmış
ökçelerinizin olanlara tabi olur-
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlere ,,
nız üzerinde ge-
riye döndürürler
hâlinize çevirirler
de hüsran içinde
üstünden sizi sanız sizi topukla-
geri çevirirler rınızın üzerinde ge-
‫=يردُّوك ِْم‬sizi çevirirler
,,
de hüsrana uğ-
rarsınız.
kalırsınız. de hüsrana risin geri döndürür-
uğrayanlardan ler ve kaybeden-
‫أعْقا ِبك ِْم‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬arkanıza (küfre) ,, olursunuz. lerden olursunuz.

‫=فت ْنق ِلبوا‬o zaman dönersiniz


,, ,,

ِ‫=خا ِس ِرين‬kaybedenlere
3. Oysa Allah´tır si- İş öyle değil, sizin Halbuki Mev- Hayır, yalnız Al-
150
.. ِ‫=ب ِل‬Hayır ‫اّلل‬
َِ =Allah’tır zin mevlânız. O yardımcınız Allah lanız Allah´tır. lah'tır sizin Mevla-
‫=م ْولك ِْم‬Mevlanız ِ‫=وهو‬O’dur yardım edenlerin ki yardım edeceğin Ve O, yardım-
en hayırlısıdır. en hayırlısı O. cıların en ha-
nız ve O'dur en iyi
yardımcı.
ِ‫=خيْر‬en iyisi
..
yırlısıdır.

ِ‫اص ِرين‬ِ َ‫=الن‬yardımcıların


3.
151
,, ‫=سن ْلِِقي‬salacağız Biz kâfirlerin Kendisinin şeriki Hakkında hiç- Allah'tan başka
kalplerine korku olduklarına Allah'ın bir delil indi- varlıklara -O'nun
ِِ ‫قلو‬,,‫=فِي‬kalblerine
‫ب‬ salacağız. Çün- hiçbir hüccet in- rilmediği şeyi hiçbir zaman yetki
kü onlar kendile- dirmediği putları Allah´a eş tut- tanımadığı şeylere-
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlerin rine hiçbir güç Allah'a şerik koş- tuklarından
,,
ilahlık yakıştırdıkla-
verilmemiş olan maları yüzünden dolayı küfre- rından dolayı, ha-
ِ‫الرعْب‬ ُّ =korku nesneleri Allah bizler kâfirlerin denlerin kalb- kikati inkara şart-
´a ortak koşmuş- kalplerine korku lerine korku lanmış olanların
‫أ ْشركوا‬,,‫= ِبما‬ortak koştuklarından dola lardır. Onların düşüreceğiz ve ba- salacağız. On- kalplerine korku
,, ,,
gidecekleri yer rınacakları yer ce- ların varacağı salacağız; onların
yı ‫اّلل‬ َِِ ‫= ِب‬Allah’a Cehennem´dir. hennem olacak ki yer, ateştir. Ne son durağı ateştir,
Zalimlerin vara- o ne kötü bir zâlim- kötüdür o za- ne kötüdür zalimle-
ِْ ‫ين ِز‬,,‫ل ِْم‬,,‫=ما‬indirmediği şeyleri
‫ل‬ cağı yer ne fe- ler yatağıdır! limlerin vara- rin meskeni!
,,
nadır! cağı yer.
‫=بِ ِِه‬kendilerine ِ‫=س ْلطانًا‬hiçbir güç ,,

ِ‫=ومأْواهم‬gidecekleri yer de ,, ,,

ِ‫=النَار‬cehennemdir ِ‫=وبِئْس‬ne kötüdür ,,

‫=مثْوى‬varacağı yer ,,

َ =zalimlerin
ِ‫الظا ِل ِمين‬
3.
152
.. ِ‫=ولق ْد‬elbette ِ‫=صدقكم‬size doğruladı Allah size verdiği Evet, Allah sizlere Gerçekten Al-
sözü yerine ge- verdiği va'dini yeri- lah´ın size
..
Allah elbette size
verdiği sözü tuttu;
َِ =Allah ِ‫(=وعْده‬yardım) vaadini tirdi.
‫اّلل‬ Hani size ne getirdi (Allah olan vaadi
..
sevdiğinizi (zafe- sizlere olan va'din- doğru çıktı;
O'nun izniyle düş-
manlarınızı yok
‫= ِإ ِْذ‬sürece ri) gösterdikten de doğru çıktı = Al- O´nun izni ile
sonra bozulun- lah verdiği va'din- kafirleri kırıp
etmek üzereydiniz;
ne var ki Allah size
‫سونه ِْم‬ ُّ ‫=تح‬onları öldürdüğünüz caya, savaş ko- de sizlere karşı
..
biçiyordunuz
nusunda görüş doğru çıktı). Hani ki içinizden,
arzuladığınız (zafe-
ri) gösterdikten
‫= ِبإ ِ ْذنِ ِِه‬kendi izniyle ‫ى‬
.. َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ayrılığına dü- Uhud'da hasımla- dünyayı iste- sonra gevşediniz,
şünceye ve ita- rınızı O'nun izni ile yenler ve ahi- (Peygamber'den
‫ف ِش ْلت ِْم‬..‫= ِإذا‬siz korktunuz
.. atsizlik edinceye cansız düşürüyor- reti isteyenler gelen) emre aykırı
kadar müşrikleri dunuz, ta o zama- bulunduğun- davrandınız ve ita-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
kırıp geçiriyor- na kadar ki gevşe- dan sevdiğiniz atsizlik ettiniz. Ara-
ِ‫(=وتنازعْت ْم‬birbirinizle) çekişip ..
dunuz. Kiminiz diniz (bozuldunuz), zaferi size nızda (sadece) bu
‫ ْاْل ْم ِِر‬..‫(=فِي‬verilen) emir hakkında .. ..
dünyayı istiyor-
du, kiminiz de
Peygamberin ver- gösterdikten dünyaya ilgi duyan
diği emirde birbiri- sonra; baş kimseler olduğu gi-
‫=وعصيْت ِْم‬isyan ettiniz ..
ahireti istiyordu.
Sonra sizi de-
nizden ayrıldınız. kaldırdığınız, bi, ahirete gönül
Müştak olduğunuz verilen emir verenler de mev-
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra neyden geçir-
mek için onların
galebeyi Allah size hakkında çe- cuttu: Bunun üzeri-
gösterdikten sonra kiştiğiniz ve ne Allah, sizi sına-
‫أراك ِْم‬..‫=ما‬size gösterdikten .. başından savdı. (göstermişken) tut- yıldığınız za- mak için düşmanla-
Ama yine de sizi tunuz isyan ettiniz. man, imtihan rınızı yenmenize
ِ‫ت ِحبُّون‬..‫=ما‬sevdiğiniz(galibiyet)i affetti. Allah Kiminiz dünyayı is- etmek için Al- mani oldu. Ama O,
müminlere karşı tiyordu, kiminiz lah sizi mağ- şimdi günahlarınızı
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kiminiz gerçekten lütuf âhireti istiyordu. lubiyete uğrat- bağışladı, zira Al-
sahibidir. Bunun üzerine, Al- tı. Bununla be- lah'ın inananlara
ِ‫=ي ِريد‬istiyordu ‫=الدُّ ْنيا‬dünyayı lah sizleri imtihan raber sizi ba- lütfu sınırsızdır.
için karşınızdakile- ğışladı. Allah
‫=و ِم ْنك ِْم‬ve sizden ‫ن‬
.. ِْ ‫=م‬kiminiz re üstün olmaktan mü´minlere lü-
çekmekle beraber tufkardır.
ِ‫=ي ِريد‬istiyordu ِ‫= ْاْل ِخرة‬ahireti günahınızdan geç-
ti, Allah mü'minlere
‫=ث َِم‬sonra keremi ile tecelli
buyurur.
‫(=صرفك ِْم‬Allah) geri çevirdi (yenilgiye u .. .. .. ..

ğrattı) ‫م‬ ِْ ‫=ع ْنه‬onlardan


‫= ِليبْت ِليك ِْم‬sizi denemek için
.. ..

‫=ولق ِْد‬andolsun ki ‫=عفِا‬bağışladı


..

‫=ع ْنك ِْم‬sizi ‫اّلل‬َِ ‫=و‬Allah


ِ‫فضْل‬..‫=ذو‬çok lütufkardır ‫=على‬karşı..

ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminlere


3.
153
,, ِ ‫ص ِعد‬
‫ون‬ ْ ‫ت‬,,‫=إِ ِْذ‬dönüp bakmıyordunuz Hani Peygamber Hani sizler boyuna Hani siz; kim- (Hatırlayın o anı,
,,
arkanızdan sizi uzaklaşıyor, dönüp seye bakma- ki) Elçim arkanız-
ِ‫ت ْلوون‬,,ِ‫=ول‬boyuna uzaklaşıyor çağırırken, hiç kimseye aldırmı- dan kaçıyor- dan size seslendiği
,,
kimseye bakma- yordunuz; Pey- dunuz. Pey- halde, kimseye
ِ‫أحد‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬hiç kimseye ,,
dan kaçıyordu- gamber ise arka- gamber de ar- bakmadan kaçtı-
nuz; ne kaybet- nızdan sizleri çağı- kanızdan ça- nız; bu yüzden O,
ِ‫الرسول‬ َ ‫=و‬Elçi tiğinize ve ne de rıp duruyordu. Ni- ğırıp duruyor- (Elçi'nin) kederine
başınıza gelene hayet, elinizden du. Kaybetti- karşılık, elinizden
‫=يدْعوك ِْم‬sizi çağırırken ,, üzülmeyesiniz giden zafer ve ba- ğinize ve ba- kaçanın ve başını-
diye Allah sizi şınıza gelen boz- şınıza gelene za gelenin üzüntü-
‫أ ْخراك ِْم‬,,‫= ِفي‬arkanızdan kederden kedere gun yüzünden üzülmeyesiniz sünü unutturacak
uğrattı. Hiç kuş- ye’se düşmeyesi- diye Allah, sizi bir üzüntü verdi si-
‫=فأثابك ِْم‬bundan dolayı size verdi kusuz Allah yap- niz diye Allah sizle- kederden ke- ze: Zira Allah, bü-
,, ,, ,,
tıklarınızdan ha- re, o sizin Pey- dere uğrattı. tün yaptıklarınız-
‫=غ ًّما‬gam ِ‫= ِبغم‬gam üstüne berdardır. gambere tattırdığı- Ve Allah, yap- dan haberdardır.
,,

nız acının karşılığı tıklarınızdan


‫تحْ زنوا‬,,ِ‫= ِلكيَْل‬üzülmeyesiniz olarak bir acı tat- haberdardır.
tırdı. Allahu Zül-
‫فاتك ِْم‬,,‫ما‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬ne elinizden gidene celâl bütün ettikle-
,, ,,

rinizden haberdar.
‫أصابك ِْم‬,,‫ما‬,,ِ‫=ول‬ne de başınıza gelen ,, ,, ,,

e ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=خ ِبير‬haberdardır
ِ‫ت ْعملون‬,,‫= ِبما‬yaptıklarınızdan
3.
154
.. ِ‫=ث َم‬sonra ِ‫=أ ْنزل‬indirdi ‫=عليْك ِْم‬size Sonra o kederin Daha sonra da, o Sonra o üzün- Sonra O, bu kede-
ardından üzeri- acının arkasından tünün ardın- rin ardından, size
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ardından ‫= ْالغ ِِم‬o üzüntünün nize öyle bir em- Allah üzerinize bir dan, üzerinize bir emniyet duygu-
niyet, öyle bir
..
huzur indirdi; bir öyle bir emni- su, bazılarınızı sa-
ً‫=أمن ِة‬bir güven ‫سا‬
.. ً ‫=نعا‬bürüyen uyku indirdi ki O, uyku ki içinizden yet ve öyle bir rıp kuşatan bir iç
içinizden bir bir cemaati iyice uyku indirdi ki; sükuneti bağışladı;
.. ْ ً
َِٰ ‫=يغش‬bir uyku ‫=طائِف ِة‬bir kısmınızı yordu. Bir zümre bastırmıştı.
‫ى‬ zümreyi bürü- ..
Bir içinizden bir oysa sadece kendi-
cemaat de yalnız kısmını bürü- lerini düşünen öte-
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ِ‫=وطائِفة‬bir kısmınız da de canları sev- nefisleri kaydına yordu, bir kiler, Allah hakkın-
.. ..
dasına düşmüş- düşmüşler, Allahu kısmı da can- da yanlış fikirlere -
‫=ق ِْد‬doğrusu tü. Allah’a karşı Zülcelâl'e karşı ya- ları sevdasına putperest cahiliyye
cahiliyyet zannı kışmayacak bir düşmüştü. Al- düşüncelerine- ka-
‫=أه َمتْه ِْم‬kaygısına düşmüştü .. gibi haksız bir zanda, cahiliyet lah´a karşı pıldılar ve (Bu ko-
zan besliyorlar, akidesinin besle- cahiliyet zannı nuda)) o zaman bir
‫=أ ْنفسه ِْم‬kendi canlarının .. “Bu işten bize yebileceği bir zan- gibi haksız bir karar yetkisine sa-
ne?” diyorlardı. da bulunuyorlardı. zan besliyor- hip miydik? diye
ِ‫=يظنُّون‬bir zanda bulunuyorlar
.. .. De ki: “Bütün iş (Ancak nefisleri lar. Bu işten (kendi kendilerine)
Allah’ındır”. İçle- kaydına düşen bir bize ne? di- sordular. De ki: Bü-
ِ‫اّلل‬ َِ ‫= ِب‬Allah’a karşı ‫ق‬.. ِِ ‫ ْالح‬..ِ‫=غيْر‬haksız rinde sana aç- cemaat de Allahu yorlardı. De ki: tün karar yetkisi,
َِ ‫=ظ‬zannı gibi ‫= ْالجا ِه ِليَ ِِة‬cahiliyye gizliyorlar. “Bu kışmayacak bir lah´ındır. İçle- tir! (Onlara gelin-
madıkları bir şey Zülcelâl'e karşı ya- Bütün iş Al- yalnızca Allah'a ait-
‫ن‬ ..

bize ait bir şey zanda, cahiliyet rinde sana ce,) onlar, Eğer bir
ِ‫=يقولون‬diyorlardı ‫ل‬ ِْ ‫=ه‬var mı olsaydı burada akidesinin besle- açmadıkları karar yetkimiz ol-
..

‫=لنا‬bize ‫ ْاْل ْم ِِر‬..ِ‫= ِمن‬bu işten öldürülmezdik” yebileceği bir zan- birşey gizliyor- saydı, ardımızda
..
diyorlar. De ki: da bulunuyorlardı.) lar. Bu, bize bu kadar çok ölü
ِ‫ش ْيء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir şey ‫ل‬
.. ِْ ‫=ق‬de ki “Evlerinizde ol- Sana "Va'dettiğin ait birşey ol- bırakmazdık diye-
..
saydınız üzerle- zaferden elimize saydı burada rek (ey Peygam-
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ِ‫كلَه‬..ِ‫= ْاْل ْمر‬iş bütün rine
‫ن‬ ölüm yazıl- bir şey geçti mi?" öldürülmezdik, ber,) sana göster-
..
mış olanlar; yine (Bu işte bizim ya- diyorlar. De ki: meyecekleri o
ِِ َ ِ =Allah’a aittir
‫ّلل‬ ..
muhakkak devri- pacağımız bir şey Evlerinizde ol- (iman zayıflığı)nı
lecekleri yerlere kaldı mı ki? = Bu saydınız üzer- içlerinde saklama-
ِ‫=ي ْخفون‬onlar gizliyorlar ..
çıkıp gidecekti- işin sonunda bizim lerine ölüm ya çalışıyorlar.
ler.” Bu, göğüs- için hayırlı bir şey yazılmış olan- (Onlara) de ki: Ev-
‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬..‫=فِي‬içlerinde lerinizin içindeki- imkânı kaldı mı?) lar yine mutla- lerinizde de kalmış
ni yoklamak, diyorlardı. Yâ Mu- ka devrilecek- olsaydınız, (içiniz-
ِ‫يبْدون‬..ِ‫ل‬..‫=ما‬açıklayamadıklarını kalplerinizdekini hammed, onlara: leri yerlere çı- den) ölümü takdir
temizlemek için- "Bütün işlerin Al- kıp gidecek- edilmiş olanlar,
ِ‫=لك‬sana ِ‫=يقولون‬diyorlar ki dir. Ve Allah, si- lah'ın emrinde ol- lerdi. Bu; gö- devrilecekleri yere
..
nelerdekini hak- duğundan şüphe ğüslerinizin mutlaka çıkıp gi-
ِ‫كان‬..‫=ل ِْو‬olsaydı ‫=لنا‬bize kıyla bilir. yok" de. Sana içindekini yok- derlerdi. Ve bu
açıktan söyleye- lamak, kalble- (başınıza gelenle-
‫ ْاْل ْم ِِر‬..ِ‫= ِمن‬bu işten ِ‫=ش ْيء‬bir fayda
.. mediklerini içlerin- rinizdekini te- rin tümü), Allah'ın
..

‫قتِ ْلنا‬..‫=ما‬öldürülmezdik ِ‫=هاهنا‬burada


de gizliyorlar, yok- mizlemek için- göğüslerinizde ba-
sa, onlar diyorlar dir. Allah, gö- rındırdığınız her
ki: "Zaferden bizim ğüslerdekini şeyi sınaması ve
.. ِْ ‫=ق‬de ki ‫ك ْنت ِْم‬..‫=ل ِْو‬olsaydınız
‫ل‬ için bir nasip olaydı bilendir. kalplerinizin içini
(Zafer Allah'ın her türlü boş ve ya-
‫بيِوتِك ِْم‬..‫=فِي‬evlerinizde dahi ..
elinde olaydı bu iş- rarsız şeylerden
te azıcık ihtiyarı- arındırması içindir:
ِ‫=لبرز‬mutlaka boylardı..
mız olaydı) burada Zira Allah, (insanla-
َ
ِ‫كتِب‬..ِ‫=الذِين‬yazılmış olanlar ..
böyle tepelenmez- rın) kalplerindeki
dik." Kendilerine her şeyi bilir.
ِ‫=عل ْي ِهم‬üzerine ِ‫=القتل‬öldürülme(si) ْ ْ şöyle de: "Evleri-
nizde de olaydınız,
‫اج ِع ِه ِْم‬ ِ ‫مض‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬yatacakları yeri öldürülecekleri
..
alınlarına yazılı
ِ‫=و ِليبْت ِلي‬denemesi içindir ‫اّلل‬ .. َِ =Allah’ın olanlarınız yine
düşüp kalacakları
‫ورك ِْم‬ ِ ‫صد‬..‫فِي‬..‫=ما‬göğüslerinizdekini yerleri, çare yok,
boylayacaklardı.
ِ‫=و ِليم ِحص‬ve açığa çıkarması içindir
.. .. Allah sîneleriniz-
..
dekilerini yokla-
‫قلوبِك ِْم‬..‫فِي‬..‫=ما‬kalblerinizdekini mak, yürekleriniz-
dekini meydana
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ع ِليم‬bilir ‫ت‬
‫اّلل‬ ِِ ‫= ِبذا‬özünü çıkarmak için bunu
başınıza getirdi.
ِِ ‫صد‬
‫ور‬ ُّ ‫=ال‬göğüslerin Allah sînelerde ne
varsa biliyor."
3.
155
,, ِ‫ِإ َن‬
=şüphesiz
İki topluluğun İki ordu karşılaştığı İki topluluğun İki ordunun savaş
karşılaştığı gün gün, içinizden karşılaştığı alanında karşılaş-
‫الَذِينِ تولَ ْوا‬
,, =yüz,,çevirip,,gidenleri
savaştan geri
dönenlerinizi
hasma arkasını gün; içinizden tığı gün (görevle-
çevirenlerin ayak- geri dönenleri, rinden) kaçanlara
‫ِم ْنك ِْم‬
=içinizden ِ‫ي ْوم‬
=gün şeytan bazı gü- larını, sırf o kazan- yaptıklarının gelince; Şeytan,
nahkar duyguları dıkları vebal yü- bir kısmından onları (bizzat) ken-
‫ْالتقى‬
=iki,,topluluğun yüzünden zünden, şeytan ötürü şeytan di yaptıklarıyla tö-
ayartmaya gi- kaydırdı (iki ordu yoldan çıkar- kezletti. Ama şimdi,
ِِ ‫ْالج ْمع‬
‫ان‬ =karşılaştığı rişmişti. Ama Al- karşılaştığı gün, mak istemiştir. Allah onların gü-
lah onları yine içinizden hasma Bununla bera- nahlarını sildi. Doğ-
ِ‫ِإنَما اسْتزلَهم‬
,, =(yoldan),,kaydırmak,,iste de affetti. Hiç arkasını çevirenle- ber Allah onla- rusu Allah çok af-
kuşkusuz Allah rin ayaklarını, sırf o rı bağışladı. fedicidir, halimdir.
mişti ِ‫شيْطان‬ َ ‫ال‬
=şeytan affedici ve ha- kazandıkları vebal Gerçekten Al-
limdir. yüzünden şeytan lah, Gafur´dur,
ِ ِ ‫بِب ْع‬
‫ض‬ =bazı bu hataya düşür- Halim´dir.
dü). Bununla bera-
ِ‫ما كسبوا‬
,, =yaptıkları,,işlerden,,dolayı ber Allah onun gü-
nahından geçti. Al-
‫ولق ِْد‬
=ama,,yine,,de ‫عفا‬
=affetti lah'ın gufranı had-
siz, hilmi pâyânsız
َِ
‫اّلل‬
=Allah ‫ع ْنه ِْم‬
=onları َِ ‫ِإ‬
‫ن‬
=şüphesiz olduğunda şüphe
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
yok.
ِ‫اّلل‬
َ =Allah ِ‫=غفور‬çok bağışlayandır ,,

ِ‫=ح ِليم‬halimdir
3.
156
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
yolculuğa çıkan Sakın o küfre sa- ler; siz; küfre- olanlar! Uzak yerle-
‫تكونوا‬..ِ‫=ل‬olmayın ya da savaşa pan ve kardeşleri dip de yeryü- re seyahate
katılan kardeşleri yeryüzünde sefer zünde dolaşan çık(tıkt)an veya sa-
‫كفروا‬..ِ‫=كالَذِين‬inkâr edenler gibi .. ..
hakkında «Eğer edince, yahut gazi veya gazada vaşa katıl(dıktan
onlar yanımızda olunca "Bizim ya- bulunan kar- sonra öl)en kardeş-
‫=وقالوا‬ve diyenler ..
olsalardı ölmez- nımızda kalaydılar deşleri hak- leri hakkında, Bi-
ler ya da öldü- ne ölür ne öldürü- kında: Onlar zimle kalmış olsa-
‫= ِ ِْل ْخوانِ ِه ِْم‬gazi kardeşleri için .. .. rülmezlerdi» di- lürlerdi" diyen mü- yanınızda ol- lardı ölmeyecek-
yen kâfirler gibi nafıklar gibi olma- salardı ölmez- lerdi, veya öldü-
‫= ِإذا‬zaman ‫=ضربوا‬sefere çıktıkları .. olmayınız. Allah yın ki sizin şu hâli- ler veya öldü- rülmemiş olacak-
bu asılsız sap- niz onların yürekle- rülmezlerdi, lardı diyen, hakikati
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde ‫=أ ِْو‬ya da
‫ض‬ .. lantıyı onların rinde yara olsun. diyenler gibi inkara şartlanmış
kalplerine çörek- Kaldı ki sağ bıra- olmayın. Al- kimseler gibi olma-
‫غ ًِّزى‬..‫=كانوا‬savaşa çıktıkları .. lenen acı bir ha- kan da, öldüren de lah; bunu, on- yın; zira Allah, bu
yıflanmaya dö- Allah'tan başkası ların kalblerin- tür düşünceleri on-
‫=ل ِْو‬eğer ‫=كانوا‬olsalardı nüştürdü. Oysa değil. Hem Allah de bir hasret ların kalplerinde
can veren de öl- bütün işlediklerinizi olarak koydu. acı bir pişmanlık
‫= ِع ْندنا‬bizim yanımızda .. düren de Al- görüyor. Halbuki öldü- kaynağı yapacak-
lah´tır. Hiç kuş- ren de dirilten tır, çünkü hayat
‫ماتوا‬..‫=ما‬ölmezlerdi kusuz Allah yap- de Allah´tır. bağışlayan ve ölü-
tıklarınızı görür. Ve Allah, yap- me hükmeden yal-
‫قتِلوا‬..‫=وما‬ve vurulmazlardı ..
tığınız şeyleri nız Allah'tır. Allah,
görendir. yaptığınız her şeyi
ِ‫= ِليجْ عل‬yapar ‫اّلل‬ َِ =Allah görür.
ِ‫= َٰذ ِلك‬bu (düşünce ve sözlerini)
.. .. ..

ً ‫=حسْرِة‬dert ‫قلِوبِ ِه ِْم‬..‫=فِي‬kalblerinde


َِ ‫=و‬Allah’tır ‫=يحْ يِي‬yaşatan da
‫اّلل‬ ..

ِ‫=وي ِميت‬öldüren de ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah ..

ِ‫ت ْعملون‬..‫=بِما‬yaptıklarınızı
ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görmektedir
3.
157
,, ِ‫=ول ِئ ْن‬eğer ‫=قتِ ْلت ِْم‬öldürülür Eğer Allah yo- Kasem ederim ki Andolsun ki, Ve eğer gerçekten
lunda öldürülür Allah yolunda öldü- Allah yolunda Allah yolunda ölür
ِِ ‫سبِي‬,,‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah ya da ölürseniz, rülseniz, yahut öl- öldürülür veya veya öldürülürse-
Allah´tan gele- seniz, sizin için Al- ölürseniz; Al- niz, (unutmayın ki)
‫=أ ِْو‬ya da ‫=مت ُِّْم‬ölürseniz
,,
cek olan bağış- lah'ın gufranı, Al- lah´ın bağış- Allah'ın mağfireti
lama ve rahmet, lah'ın rahmeti onla- laması ve ve rahmeti, kişinin
ِ‫=لم ْغ ِفرة‬bağışlaması onların biriktire- rın dünyada kalıp rahmeti onla- (bu dünyada) yığa-
cekleri dünya toplayacakları ge- rın toplayaca- bileceği her şeyden
ِ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’ın ِ‫=ورحْ مة‬ve rahmeti nimetlerinden çici şevlerden çok ğı şeylerden daha iyidir: ,,
daha hayırlıdır. hayırlıdır. çok daha ha-
ِ‫=خيْر‬daha hayırlıdır ,, yırlıdır.

ِ‫يجْ معون‬,,‫= ِم َما‬onların topladıklarından ,,

3.
158
.. ِ‫=ول ِئ ْن‬elbette ‫=مت ُِّْم‬ölür ‫=أ ِْو‬veya Kuşku yok ki, öl- Kasem ederim ki Andolsun ki, Çünkü ölseniz de,
seniz de öldürül- ölseniz de, öldür- ölseniz de, öl- öldürülseniz de so-
‫=قتِ ْلت ِْم‬öldürülürseniz ِ‫اّلل‬
َِ ..‫= ِْللى‬Allah’a seniz de Allah seniz de haşredilip dürülseniz de; nunda Allah katın-
katında toplana- Allah'ın karşısına Allah katında da toplanacaksınız.
ِ‫=تحْ شرون‬götürüleceksiniz caksınız. çıkacaksınız, baş- toplanacaksı-
kasının değil. nız.

3.
159
,, ‫=ف ِبما‬sebebiyledir ki ِ‫=رحْ مة‬rahmeti Allah´tan
,,
gelen Yâ Muhammed! Allah´ın rah- Ve (ey Peygam-
merhamet saye- Allah'ın sana rah- meti sayesin- ber,) senin izleyici-
ِ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’ın sinde onlara meti sayesindedir de sen onlara lerine yumuşak
yumuşak dav- ki onlara yumuşak karşı yumuşak davranman, Al-
ِ‫= ِل ْنت‬sen yumuşak davrandın
,,
randın. Eğer
,,
davranıyorsun. davrandın. lah'ın rahmetinin
sert, katı kalpli Şayet çetin huylu Eğer kaba ve bir eseriydi. Zira,
‫=له ِْم‬onlara ‫=ول ِْو‬eğer biri olsaydın, (huysuz), katı yü- katı kalbli ol- eğer onlara karşı
kuşkusuz çev- rekli bir şey olay- saydın şüphe- kırıcı ve sert olsay-
ِ‫=ك ْنت‬olsaydın ‫ظا‬ ًّ ‫=ف‬kaba renden uzakla- dın, etrafından da- siz çevrenden dın, doğrusu sen-
şırlardı. Onları ğılmışlardı. Onun dağılır gider- den koparlardı. Ar-
ِ‫=غ ِليظ‬katı ‫ب‬ ِِ ‫= ْالق ْل‬yürekli bağışla, kendileri için kusurlarını lerdi. Öyleyse tık onları bağışla
için Allah´tan af hoşgör, günahları onları bağışla ve affedilmeleri için
‫=ل ْنفضُّوا‬dağılır ,giderlerdi ,, dile, yapacağın için Allah'tan guf- ve yargılan- dua et. Ve toplumu
işler hakkında ran dile. Dünya iş- malarını dile. ilgilendiren her ko-
ِ‫ح ْو ِلك‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬çevrenden onların görüşle- lerinde re’ylerini al. İşler hakkında nuda onlarla mü-
rini al, ama karar Bir kere de kararını onlarla müşa- şavere et; sonra bir
ِ‫=فاعْف‬öyleyse affet ‫=ع ْنه ِْم‬onları verince artık Al- verip azmettin mi, vere et. Bir hareket tarzına ka-
,,

lah´a dayan. Hiç artık Allah'a müte- kerre de az- rar verince de Al-
‫=واسْت ْغ ِف ِْر‬ve mağfiret dile
,, kuşkusuz Allah vekkil ol. Allah,
,, mettin mi artık lah'a güven: Zira
kendisine daya- şüphe yok, müte- Allah´a tevek- Allah, O'na güven
‫=له ِْم‬onlar için
,,
nanları sever. vekkillerden hoş- kül et. Muhak- duyanları sever.
nut olur. kak Allah, te-
‫=وشا ِو ْره ِْم‬onlara danış ,,
vekkül edenle-
ْ
‫اْل ْم ِِر‬,,‫=فِي‬işini ‫=فإِذا‬zaman ri sever.

ِ‫=عز ْمت‬karar verdiğin ‫ل‬ ,, ِْ ‫=فتو َك‬dayan


ِ‫اّلل‬ َِ ,,‫=على‬Allah’a ‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬çünkü
َِ =Allah ُِّ‫=ي ِحب‬sever
‫اّلل‬
ِ‫= ْالمتو ِك ِلين‬kendine dayanıp güvenenler ,, ,,

3.
160
.. ِ‫= ِإ ْن‬eğer Eğer Allah size Allah nusret verdi Allah size yar- Allah size yardım
yardım ederse mi sizlere kimse dım ederse, ederse, hiç kimse
ِ‫=ي ْنص ْركم‬size yardım ederse sizi hiç kimse
..
galip gelemez. Yok artık sizi ye- sizinle baş ede-
..
yenemez. Fakat sizi yapayalnız bı- necek yoktur. mez; ama ya O sizi
َِ =Allah ِ‫=فَل‬artık yoktur
‫اّلل‬ eğer sizi yüzüstü rakıverirse ondan Sizi yardımsız terk ederse, kim si-
..
bırakırsa O´ndan sonra kim imdadı- bırakırsa da ze yardım edebilir?
ِ‫=غا ِلب‬yenecek ‫=لك ِْم‬sizi başka size kim nıza yetişecek? ondan başka O halde müminler
yardım edebilir? Öyle ise mü'minler size yardım Allah'a güvensin-
ِْ ‫=و ِإ‬ve eğer
‫ن‬ .. Müminler sade- ancak Allah'ın tev- edecek kimdir. ler!
ce Allah´a da- fîkine dayanmalı. Mü´minler sa-
‫=ي ْخذ ْلك ِْم‬sizi yüz üstü bırakırsa
.. yansınlar.
.. .. dece Allah´a
tevekkül etsin-
ِْ ‫=فم‬kim
‫ن‬ ler.

‫ي ْنصرك ِْم‬..‫الَذِي‬..‫=ذا‬size yardım edebil .. ..

ir ‫ع ِد ِِه‬ ِْ ‫= ِم‬O’ndan sonra


ْ ‫ب‬..‫ن‬ ..

ِ‫اّلل‬َِ ..‫=وعلى‬Allah’a
ِِ ‫=ف ْليتو َك‬dayansınlar
‫ل‬
ِ‫= ْالمؤْ ِمنون‬Müminler
3. Bir peygamber Hiçbir peygamber Bir peygamber Bir peygamberin
161
,, ِ ‫ك‬,,‫=وما‬olur şey değildir
‫ان‬ ,, ,,
için emanete hı- emanete hıyanet için emanete hile yapması ola-
ِ‫= ِلنبِي‬bir peygamberin
,,
yanet etmek olur etmez. Kim bu hı- hıyanet, olur cak şey değil; çün-
şey değildir. yaneti ederse boy- şey değildir. kü kim hile yapar-
َِ ‫يغ‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬hıyanet etmesi ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim Kim, böyle hain- nuna aldığı hakkın Kim böyle ha- sa, herkesin yap-
,,
lik ederse, kıya- kıyamet günü ve- inlik ederse; tıklarının tam karşı-
ِْ ‫=يِ ْغل‬hıyanet ederse
‫ل‬ ,,
met günü bu ha- balini taşıyıp geti- kıyamet günü lığını alacağı ve hiç
inlik ettiği şey ile recek. O gün her- hainlik ettiği kimseye haksızlık
ِِ ْ ‫=يأ‬boynuna yüklenip getirir
‫ت‬ ,, gelir. Sonra her- kese [ne etti, ne şey ile gelir. yapılmayacağı Kı-
,,
kese kazanmış kazandıysa Sonra herkese yamet Günü'nde
َِ ‫غ‬,,‫= ِبما‬hıyanet ettiği şeyi ِ‫=ي ْوم‬günü olduğu şey öde- (mücâzât veya kazandığı hilesi yüzüne vuru-
‫ل‬ ,, ,,
nir. Ve onlara mükâfâtı) eksiksiz ödenir. Ve on- lacaktır.
‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet ‫=ث َِم‬sonra zulmedilmez. ödenir. Onlar hak- lara zulmedil-
sızlığa uğratılmaz- mez.
َِٰ َ‫=توف‬tastamam verilir
‫ى‬ ,, lar.]

ِ‫ن ْفس‬,,‫ل‬ ُِّ ‫=ك‬herkese


ِْ ‫كسب‬,,‫=ما‬kazandığı ‫=وه ِْم‬ve onlar
‫ت‬ ,,

ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ي‬,,ِ‫=ل‬hiçbir haksızlığa uğratılma ,, ,,

zlar

3.
162
ِ‫=أفم ِن‬hiç olur mu? ‫=اتَب ِع‬uyan
.. .. ..
Allah´ın rızasına
uyan kimse, Al-
Allah'ın rızasınca Allah´ın rıza-
giden kimse, Al- sına uyan
Öyleyse, Allah'ın
rızasını kazanmak
ِ‫= ِرضْوان‬rızasına ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın lah´ın gazabına
uğrayan kimse
lah'ın gazabına uğ- kimse; hiç Al-
rayıp sığınacağı lah´ın hışmına
isteyen kişi, Al-
lah'ın lanetine uğ-
gibi olur mu? yer cehennem ola- uğrayan gibi ramış ve varış yeri
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=كم ْن‬adam gibi ِ‫=باء‬uğrayan


..
Onun varacağı na benzer mi? O
yer Cehen- ne kötü âkıbet!
olur mu? cehennem olan kişi
Onun varaca- ile bir midir? Ne kö-
ِ‫=بِسخط‬hışmına ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’ın nem´dir. Orası
ne kötü bir varış
ğı yer, cehen- tü bir duraktır o!
nemdir. O, ne
ِ‫=ومأْواه‬yeri de ..
yeridir! kötü dönüş
yeridir.
ِ‫=جهنَم‬cehennem olan ِ‫=وبِئْس‬ne kötü .. ..

ِ‫صير‬ِ ‫= ْالم‬sonuçtur orası ..

3. Onların Allah ka- Bunlar Allah'ın ya- Onlar, Allah Onlar Allah katında
163
,, ِ‫=ه ْم‬O(insa)nlar tındaki derecele- nında ayrı ayrı de- katında dere- (tamamen) farklı
ِ‫=درجات‬derece derecedirler ,,
ri farklıdır. Allah recelerin sahipleri.
onların neler Allah hepsinin iş-
ce derecedir.
Allah yaptıkla-
derecelere sahiptir-
ler; zira Allah, yap-
ِ‫= ِع ْند‬katında ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫اّلل‬
َِ ِ‫=و‬Allah yaptıklarını gör- lediklerini görüyor.
mektedir.
rını görendir. tıkları her şeyi gö-
rür.
ِ‫صير‬ ِ ‫=ب‬görmektedir
ِ‫ي ْعملون‬,,‫=بِما‬onların yaptıklarını ,,

3.
164
.. ِ‫=لق ْد‬andolsun ki ..
Allah, müminlere Allahu Zülcelâl
kendi özlerinden şüphe yok mü'min-
And olsun ki: Allah, mesajlarını
Allah, onlara iletmek, on-
َِ ‫=م‬büyük lütufta bulundu ‫اّلل‬
‫ن‬ .. َِ =Allah ..
bir peygamber lere kerem buyur-
göndermekle on- du da kendilerine,
mü´minlere ları arındırmak ve
büyük bir lu- onlara ilahi kelamı
ِ‫ ْالمؤْ ِمنِين‬..‫=على‬müminlere lara karşı lütufta tuttu, içlerinden bir
bulundu. Bu peygamber gön-
tufda bulun- ve hikmeti öğret-
muştur. Zira mek için içlerinden
ِ‫بعث‬..‫=إِ ِْذ‬göndermekle peygamber onla- derdi. Onlara Al-
ra Allah´ın ayet- lah'ın âyâtını oku-
onlara Allah´ın kendileri gibi (be-
ayetlerini oku- şerden) bir elçi çı-
‫=فِي ِه ِْم‬kendilerine ‫ول‬ ًِ ‫=رس‬bir elçi .. lerini okuyor, on- yor, onları bütün yan, teskiye kararak müminlere
ları arındırıyor, lekelerden pâk bir eden, kitab ve lütufda bulunmuş-
‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kendi içlerinden .. kendilerine kitabı hale getiriyor. On- hikmeti öğre- tur; halbuki daha
ve hikmeti öğre- lara Kitap öğreti- ten kendi içle- önce apaçık bir
‫=يتْلو‬okuyan ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara tiyor. Oysa onlar yor, hikmet öğreti- rinden bir sapıklık içinde bu-
daha önce açık yor. Halbuki evvel- peygamber lunuyorlardı.
‫(=آياتِ ِِه‬Allah’ın) ayetlerini .. bir sapıklık için- ce açık bir dalâl göndermiştir.
de idiler. içinde idiler. Halbuki onlar,
‫=ويز ِكي ِه ِْم‬kendilerini yücelten .. daha önce
apaçık bir da-
ِ‫=ويع ِلمهم‬ve kendilerine öğreten
.. .. lalet içindeydi-

ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ِ‫=و ْال ِح ْكمة‬ve hikmeti


ler.
..

‫كانوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬bulunuyorlarken


ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ‫=ل ِفي‬içinde
..

ِ‫=ضَلل‬bir sapıklık ِ‫=م ِبين‬açık


..

3. Karşı tarafa iki Hasımlarınızın ba- Onları iki mis- (Düşmanlarınızı) iki
165
,, ‫=أول َما‬gelince mi ,,
katını tattırdığı- şına iki katını ge- line uğrattığı- misli musibete uğ-
‫=أصابتْك ِْم‬sizin başınıza ,,
mız musibet, bu
kez sizin başını-
tirdiğiniz bir musi-
bet kendi başınıza
nız bir musi- rattıktan sonra
bete kendiniz şimdi aynı musibet
ِ‫صيبة‬ ِ ‫=م‬bir bela ‫=ق ِْد‬doğrusu
,,
za gelince «Bu
nereden geldi?»
gelmekle, "Bu ne-
reden?!" mi diyor-
uğrayınca; bu sizin başınıza geldi
nereden? de- diye, kendi kendi-
‫=أصبْت ِْم‬onların başlarına getirdiğiniz hal ,, ,, ,,
demediniz mi?
De ki; «O musi-
sunuz? Yâ Mu-
hammed, onlara
diniz. De ki: O, nize Bu nasıl oldu?
kendinizden- diye soruyorsunuz,
de ‫= ِمثْليْها‬onun iki katını ,, ,, bet kendinizden de ki: "Doğrudan dir. Doğrusu öyle mi? De ki: O,
kaynaklandı.» doğruya kendiniz- Allah herşeye sizin kendi eseri-
‫=ق ْلت ِْم‬dediniz Hiç şüphesiz Al- den. Allah'ın her- kadirdir. nizdir. Doğrusu, Al-
lah´ın gücü her- şeye kâdir oldu- lah dilediği her şeyi
َِٰ َ‫=أن‬nereden (başımıza geldi) ِ‫= َٰهذا‬bu
‫ى‬ ,, ,, şeye yeter. ğunda şüphe yok". yapmaya kadirdir:

ِْ ‫=ق‬de ki ِ‫=هو‬O (bela)


‫ل‬ ,, ,,

‫أ ْنف ِسك ِْم‬,,‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kendinizdendir


َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬,,‫ل‬ِِ ‫ك‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬herşeye
ِ‫=قدِير‬kadirdir
3. İki topluluğun (166-167) İki ordu İki ordu karşı- iki ordunun harpte
166
.. ِ‫أصابك ْم‬..‫=وما‬sizin başınıza gelen ..
karşılaştığı gün karşılaştığı gün
..
laştığı gün si- karşılaştığı gün
ِ‫=ي ْوم‬gün ‫= ْالتقى‬karşılaştığı başınıza gelen başınıza her ne ze gelen mu- başınıza gelenler
musibet, Allah´ın geldiyse Allah'ın sibet, Allah´ın Allah'ın izni ile ger-
ِِ ‫= ْالج ْمع‬iki topluluğun
‫ان‬ ..
izni ile gerçek- iradesiyle geldi ve emriyleydi. çekleşti. Bu, Al-
leşti. Bu musi- mü'minlerle nifak Bu; mü´minleri lah'ın (gerçek)
ِِ ‫=فبِإ ِ ْذ‬ancak izniyle olmuştur
‫ن‬ .. ..
bet, Allah´ın besleyenlerin bi- belirtmek için- müminleri belirle-
müminleri belir- linmesi içindi. Beri- di. mesi içindi;
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=و ِلي ْعلم‬bilmesi için .. lemesi için mey- kilere "Ya gelin Al-
dana geldi. lah yolunda cihada
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬inananları girin, yahut müda-
faada olsun bulu-
nun" denilmişti.
"Harp etmeyi bi-
leydik sözünüzü
dinlerdik" dediler,
işte o gün onlar
küfre, imana olduk-
larından daha ya-
kınlar. Kalplerinde
olmayanı ağızlarıy-
la söylüyorlar. Al-
lahu Zülcelâl ise
onların gizledikle-
rini daha iyi biliyor.
3. Bir de münafıkla- “ “ “ Bir de müna- (ve yine,) ikiyüzlü-
167
,, ‫و ِلي ْعل ِم‬
=ve,,bilmesi,,için
rı ayırd etmesi fıklık edenleri lük yapmış olanları
ِ‫الَذِينِ نافقوا‬
,, =iki,,yüzlülük,,edenleri
içindi. Onlara
«Geliniz, Allah
açığa vurmak ve kendilerine: Ge-
içindi. Kendile- lin, Allah yolunda
ِ‫وقِيل‬ =dendiği,,halde =onlara ‫له ِْم‬
yolunda savaşı-
nız, ya da sa-
rine: Gelin Al- savaşın yahut,
lah yolunda kendinizi savunun!
‫تعال ْوا‬=gelin ‫قاتِلوا‬
=savaşın vunma yapınız»
denince «Eğer
savaşın veya denildiğinde, Eğer
savunun, savaş(la sonuçla-
ِِ ‫فِي سبِي‬
‫ل‬ ,, =yolunda =Allah ِ‫اّلل‬
َِsavaşmayı bil- dendiği za- nacağın)ı bilseydik
seydik, mutlaka man: şayet elbette arkanızdan
‫أ ِِو‬
=ya,,da ِ‫ادْفعوا‬
=savunun peşinizden gelir- savaşmayı gelirdik diye cevap
dik» dediler. O bilseydik peşi- verenleri ortaya çı-
‫قالوا‬=dediler =eğer ‫ل ِْو‬ gün onlar iman- nizden gelir- karması içindi. On-
dan çok küfre dik, dediler. O lar, o gün, kalple-
ِ‫ن ْعلم‬
=bilseydik ًِ ‫ِقت‬
‫ال‬
=savaş,,(olacağını) yakındılar. Kalp- gün onlar rinde olmayanı
lerinde olmayan imandan çok ağızlarıyla söyleye-
‫لتَب ْعناك ِْم‬
=sizinle,,gelirdik ‫ه ِْم‬
=onlar şeyi ağızları ile küfre yakındı- rek imandan çok ir-
söylüyorlardı. lar. Kalblerin- tidada yaklaştılar.
‫ِل ْلك ْف ِِر‬
=küfre ِ‫ي ْوم ِئذ‬
=o,,gün Hiç kuşkusuz Al- de olmayan Halbuki Allah, giz-
lah, onların gizli şeyi ağızlarıy- lemeye çalıştıkları-
ِ‫أ ْقرب‬
=yakın,,idiler tuttukları duygu- la söylüyorlar- nı çok iyi bilmekte-

ِ ْ ‫ِم ْنه ِْم ِل‬


ları çok iyi bilir. dı. Onların dir:
ِِ ‫ليم‬
‫ان‬ ,, =imandan,,çok gizlediği şeyi
Allah çok iyi
ِ‫يقولون‬
=söylüyorlar bilir.
‫= ِبأ ْفوا ِه ِِه ِْم‬ağızlarıyla
ِ‫ليْس‬,,‫=ما‬olmayanı
‫قلو ِب ِه ِْم‬,,‫=فِي‬kalblerinde
َِ ‫=و‬halbuki Allah
‫اّلل‬ ,,

ِ‫=أعْلم‬çok iyi bilmektedir ‫=بِما‬şeyi


,, ,,

ِ‫=ي ْكتمون‬içlerinde sakladıkları ,,

3.
168
.. ‫قالِوا‬..ِ‫=الَذِين‬diyenlere Onlar, evlerinde O kimselerin gizle- Kendileri otu-
oturup savaşa diklerini ki kendileri rarak kardeş-
kendilerini (savaş-
tan) geri tutanlar,
‫= ِ ِْل ْخوانِ ِه ِْم‬kardeşleri için ..
katılan kardeşleri harpten geri dur- leri için: Bize
için «Eğer bizim muşlar ve cihada uysalardı öl-
(öldürülen) kardeş-
leri hakkında, (son-
‫(=وقعدوا‬Savaştan geri kalıp) oturarak .. .. ..
sözümüzü dinle- giden kardeşleri dürülmezlerdi,
selerdi, öldürül- için "Bizi dinlese- diyenlere, de
radan,) Bizi dinle-
selerdi öldürülmüş
‫=ل ِْو‬eğer mezlerdi» diyen- lerdi böyle öldü- ki: Şayet sa-
lerdir. De ki; rülmeyeceklerdi" dıklardan ise-
olmayacaklardı
dediler. De ki: Peki,
‫=أطاعونا‬bizim sözümüzü tutsalardı .. .. «Eğer doğru diyorlar. Yâ Mu- niz, kendi ne- sözünüzde samimi
söylüyorsanız, hammed, onlara fislerinizden iseniz ölümü başı-
ِ‫ق ِتلوا‬..‫=ما‬öldürülmezlerdi ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki; .. ölümü kendi ba- de ki: "Doğru söy- ölümü geri çe- nızdan savın baka-
şınızdan savın lüyorsanız haydi virin. lım!
‫=فادْرءوا‬savınız bakalım.» nefislerinizden
ölümü uzaklaştırın
da görelim".
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫أ ْنف ِسك ِم‬..‫ن‬ِْ ‫=ع‬kendinizden


ِ‫= ْالم ْوت‬ölümü ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer
‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ِ‫=صا ِدقِين‬doğru
3.
169
,, ِ‫تحْ سب َن‬,,ِ‫=ول‬sanma Sakın Allah yo-
lunda öldürülen-
Allah yolunda öldü- Allah yolunda
rülenleri sakın ger- öldürülenleri
Fakat, Allah yolun-
da öldürülenleri ölü
‫قتِلوا‬,,ِ‫=الَذِين‬öldürülenleri leri ölü sanmayı-
nız, tersine onlar
çekten ölmüş sakın ölü
sanma. Öyle değil, sanmayın, bi-
saymayın. Hayır,
onlar diridir! Rızık-
ِِ ‫سبِي‬,,‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah yaşıyor ve Allah
katında besleni-
ebedî hayat içinde- lakis onlar di-
ler. ridirler, Rabb-
ları, Rableri katın-
dadır;
ِ‫=أ ْمواتًا‬ölüler ‫ل‬ ِْ ‫=ب‬hayır yorlar. ları katında rı-
zıklandırılırlar.
ِ‫(=أحْ ياء‬onlar) diridirler ِ‫= ِع ْند‬katında
,,

‫=ر ِب ِه ِْم‬Rableri
ِ‫=ي ْرزقون‬rızıklanmaktadırlar
3. Allah´ın, kere- Allah'ın kendilerine Allah´ın kere- Allah'ın lütfuyla
170
.. ِ ‫=ف ِر ِح‬sevinirler
‫ين‬ miyle kendilerine verdiği saadetle miyle kendile- kendilerine bağış-
ِ‫آتاهم‬..‫=بِما‬kendilerine verdiklerinden sunduğu nimet- bahtiyar olarak
lerden dolayı
..
rine verdikle- ladığı (şehitlikten)
mabudlarının ya- rinden sevine- övünç duyarlar. Ve
َِ =Allah’ın ‫ض ِل ِِه‬
‫اّلل‬ ْ ‫ف‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬keremiyle sevinç içindedir- nında cennet ni- rek arkaların- arkada kalıp henüz
ler. Arkadaki he- metiyle merzûk dan henüz kendilerine katıl-
ِ‫=ويسْت ْب ِشرون‬sevinçli olarak nüz kendilerine oluyorlar.
..
Ve şe- kendilerine ka- mamış olan (kar-
katılmamış olan- hadetle arkaların- tılmayanlara; deş)lerine, bir kor-
‫ي ْلحقوا‬..‫ل ِْم‬..ِ‫=بِالَذِين‬henüz yetişemeyen lar için korku ve dan yetişemeyen kendilerine ku ve üzüntü duy-
..
üzüntü söz ko- mücahidler için korku olmadı- mayacakları müj-
lere de ‫م‬
.. ِْ ‫= ِب ِه‬kendilerine nusu değil diye korku olmadığı, ğını ve üzül- desinde bulunmak-
onlar adına se- onların da acı meyeceklerini, tan zevk alırlar:
‫خ ْل ِف ِه ِْم‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬arkalarından vinçlidirler. görmeyeceği müj- müjdelemek
desini alarak ferah- isterler.
ِ‫خ ْوف‬..‫ل‬ َِ ‫=أ‬korku olmadığına .. lanıyorlar.

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
ِ‫يحْ زنون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬onların da üzüntüy .. ..

e..uğramayacaklarına

3. Onların sevinci Allah'ın sevabı ve Onlar Al- Onlar, Allah katın-


171
,, ِ ‫=يسْت ْب ِشر‬sevinirler
‫ون‬ Allah´tan gelen o sevabın fevkin- lah´tan gelen dan ulaşan bir lüt-
ِ‫=بِِنِ ْعمة‬nimetine ِ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’ın nimet ve lütuf ile deki lütfu ve bir nimet ve fu, bir nimeti ve Al-
O´nun müminle- mü'minlerin ecrini kerem ile ve lah'ın inananların
ِ‫=وفضْل‬ve lütfuna ‫ن‬ َِ ‫=وأ‬ve muhakkak rin
,,
mükâfatını Allah'ın hiçbir za- Allah´ın hak ettiği ödülü za-
,,
kayba uğratma- man zâyi etmeye- mü´minlerin yi etmeyeceği (va-
َِ =Allah’ın
‫اّلل‬ yacağı müjde- ceği müjdesiyle fe- mükafatını za- adini) müjdelemek
sinden kaynak- rahlanıyorlar. yi etmeyeceği isterler.
ِ‫ضيع‬ ِ ‫ي‬,,ِ‫=ل‬zayi etmeyeceğine lanıyor.
,, müjdesiyle
sevinirler.
ِ‫=أجْ ر‬ecrini ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminlerin
3.
172
.. ِ ‫=الَذ‬O(mü’mi)nler ki
‫ِين‬ ..
O müminler ki, Uhud'da kendileri- Kendileri yara
yaralandıktan ne yara değmişken aldıktan sonra
O inananlar ki baş-
larına gelen bela-
‫=اسْتجابوا‬çağrısına uydular ..
sonra Allah´ın ve yine Allah'ın ve
peygamberin
yine Allah´ın
Peygamberin em- ve peygambe-
dan sonra Allah'ın
ve Elçisi'nin çağrı-
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’ın ‫ل‬ ِِ ‫الرسو‬ َ ‫=و‬ve Elçinin ..
savaşma çağrı- rine icabet eden rin davetine
sına uydular, on- mü'minler yok mu? koşanlar, ih-
sına uydular. İyilik
yapmada sebat
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra bile ..
lardan «İhsan» İşte o fedâkâr, o san edenler
(Allah´ı görü- saygılı kulları azîm ve sakınanlar
edenleri ve Allah'a
karşı sorumlulukla-
ِ‫أصابهم‬..‫=ما‬isabet ettikten .. yormuş gibi iba- bir ecir bekliyor. için pek büyük rının bilincinde
det etmek - Mü- mükafat var- olanları muhteşem
ِ‫= ْالق ْرح‬yara tercim-) ilkesine dır. bir karşılık bekliyor:
uyanlar ile takva
‫أحْ سنوا‬..ِ‫= ِللَذِين‬güzel davrananlar .. sahiplerini büyük
bir ödül bekle-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan mektedir.

‫=واتَق ْوا‬ve korunanlar için


.. ..

ِ‫=أجِْر‬ecir vardır ِ‫=ع ِظيم‬pek büyük


.. ..

3.
173
,, ِ ‫=الَذ‬onlar ki ِ‫=قال‬deyince
‫ِين‬ ,,
O kimseler ki, O kulları ki birta-
insanlar kendile- kımları gelip de
Onlar ki: Bir O inananlar ki baş-
takım kimseler ka insanlar tarafın-
ِ‫=لهم‬kendilerine ِ‫=النَاس‬halk rine «Düşmanla- "Herifler sizin için
rınız size saldır- kuvvetlerini topla-
kendilerine; dan, Bakın, size
düşmanlarınız karşı bir ordu top-
ِ‫النَاس‬,,‫ن‬ َِ ِ‫(=إ‬Düşman) İnsanlar ,,
mak için yığınak dılar, onlardan
yaptılar, onlar- korkmalısınız" de-
sizin için kuv- lanmış, onlardan
vetlerini topla- kendinizi koruyun!
‫=ق ِْد‬muhakkak dan korkmalısı- dikleri zaman bu
nız» dediklerin- haber imanlarını
dılar onlardan şeklinde uyarılmış-
korkun dedik- lardı, ama bu, onla-
‫(=جمعوا‬ordu) toplamışlar ,, de, bu sözden arttırdı da "Bize Al- leri zaman, bu rın sadece imanını
imanları daha lah yeter, ne güzel haber onların arttırdı ve Allah bi-
‫=لك ِْم‬size karşı
,, güçlenerek muhafızdır O!" ce- imanını artırır ze kafidir; O, ne
´Allah bize yeter, vabını verdiler. da, Allah bize mükemmel bir ko-
‫اخش ْوه ِْم‬ ْ ‫=ف‬onlardan korkun ,, O ne güzel bir kafidir. O ne ruyucudur! diye
vekildir» dediler. güzel vekildir, cevap verdiler;
‫(=فزاده ِْم‬bu söz) onların artırdı
,, ,, ,, derler.

‫= ِإيمانًا‬imanını ‫=وقالوا‬ve dediler ,,

‫=حسْبنا‬bize yeter ‫اّلل‬ َِ =Allah


,,

ِ‫=ونِ ْعم‬ne güzel ِ‫= ْالو ِكيل‬vekildir


,,

3.
174
.. ‫=فا ْنقلبوا‬bundan dolayı geri döndüler .. .. ..
Bundan dolayı Bunun üzerine de Sonra da ken-
Allah´tan gelen kendilerine hiçbir dilerine hiç bir
ve Allah'ın lütfu ve
nimeti ile (savaş-
ِ‫=بِنِ ْعمة‬bir nimet ِ‫اّلل‬
.. َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan nimet ve lütufla ziyan gelmeksizin kötülük do-
geri döndüler, Allah'ın nimetiyle kunmadan Al-
tan) bir zarara uğ-
ramadan döndüler:
ِ‫=وفضْل‬ve bollukla ..
kendilerine hiçbir döndüler, kazançla lah´tan bir ni-
zarar dokunma- döndüler. Ve hep- met ve bolluk-
Çünkü onlar, Al-
lah'ın rızası için
‫ي ْمسسْه ِْم‬..‫=ل ِْم‬kendilerine dokunmadı ..
dı, Allah´ın rıza- sinden başka Al- la geri döndü-
sına uydular. Hiç lah'ın rızasına uy- ler. Allah´ın rı-
çabalıyorlardı; ve
Allah, yüceliğinde
ِ‫=سوء‬hiçbir kötülük .. kuşkusuz Allah muş oldular. zasına uydu- ve lütfunda sınır-
büyük lütuf sahi- Mü’minlere Allah'ın lar. Ve Allah, sızdır.
‫=واتَبعوا‬ve uydular .. bidir. fazlı büyük. çok büyük lu-
tuf sahibidir.
ِ‫= ِرضْوان‬rızasına ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın
َِ ‫=و‬Allah ِ‫فضْل‬..‫=ذو‬lütuf sahibidir
‫اّلل‬ ..

ِ‫=ع ِظيم‬büyük
3.
175
,, ‫= ِإنَما‬Şüphesiz ِ‫= َٰذ ِلكم‬işte o O şeytan sizi Ey mü'minler! O şeytan, an-
,,
yardakçıları ile Siz[e] o haberi ge- cak kendi
Kendi dostlarından
korkmayı (içinize)
ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytan korkutur, o halde tiren şeytandan dostlarını kor-
eğer gerçekten başkası değil, böy- kutur. Mü´min
yerleştiren Şeytan-
dan başkası değil-
ِ‫=يخ ِوف‬sizi korkutuyor
,,
mümin iseniz on- lelikle kendi arka- iseniz onlar-
lardan değil, daşlarını korkuya dan korkma-
dir: Öyleyse onlar-
dan değil, yalnızca
ِ‫=أ ْو ِلياءه‬kendi dostlarından
,,
benden korku- düşürecek (Ey
nuz.
yın, Benden
mü'minler! Size bu korkun.
Benden korkun,
eğer gerçek mü-
‫تخافوه ِْم‬,,ِ‫=فَل‬onlardan korkmayın
,, haberi getiren o minler iseniz!
şeytan herif ancak
ِِ ‫=وخاف‬benden korkun ‫ن‬
‫ون‬ ,, ِْ ‫= ِإ‬eğer kendi arkadaşlarını
korkuya düşürebi-
‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ِ‫=مِؤْ ِمنِين‬inanmış lir). Siz onlardan
korkmayın, gerçek-
ten mü'minlerseniz
Bana isyandan
korkun.
3.
176
.. ِ ‫ولِ يحْ ز ْن‬
‫ك‬ .. =seni..üzmesin
Doludizgin küfre Yâ Muhammed! Küfre koşan-
koşanlar seni Küfre koşanların lar, seni üz-
Hakikati inkarda
birbirleriyle yarı-
ِ‫ارعون‬ ِ ‫الَذِينِ يس‬
.. =koşanlar
üzmesin. Onlar hâli seni mahzun mesin. Şüp-
Allah´a hiçbir za- etmesin, iyi bil ki hesiz onlar,
şanlardan dolayı
üzülme: Onlar, Al-
‫فِي ْالك ْف ِِر‬
.. =inkâra ‫ِإنَه ِْم‬
=onlar rar veremezler. ebediyen Allah'ın Allah´a zarar
Allah onlara hiç- dinine zerre kadar veremezler.
lah'a hiçbir zarar
veremezler. Onla-
‫ن يض ُّروا‬ ِْ ‫ل‬
.. =zarar..veremezler bir pay bırak- ziyan eriştiremez- Allah, onlara
mamayı diliyor. ler. Allah onların ahirette hiç bir
rın ahiret(in nimet-
lerin)den hiç pay
َِ
‫اّلل‬
=Allah’a ِ‫ش ْيئًا‬
=hiçbir ِ‫ي ِريد‬
=istiyor Onları büyük bir âhirette nasipleri nasib verme- alamamaları Al-
azap bekliyor. olmamasını diliyor mek istiyor. lah'ın muradıdır ve
َِ
‫اّلل‬
=Allah ِ‫ل يجْ عل‬ َِ ‫أ‬
.. =koymamak ve kendilerini bü- Onlar için bü- onları şiddetli bir
yük bir azap bek- yük bir azab azap beklemekte-
‫له ِْم‬
=onlara ‫ظا‬ًّ ‫ح‬
=hiçbir..nasip lemekte. vardır. dir.

ِِ‫ ْاْل ِخرة‬..‫=فِي‬ahirette


‫=وله ِْم‬onlar için vardır ِ‫=عذاب‬azab
.. ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=ع ِظيم‬büyük bir ..

3.
177
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz İman karşılığın-
da kâfirliği satın
İmanı satıp küfrü
alanlar bilsinler ki
İman karşılığı
küfrü satın
İman karşılığında
inkarı satın alanlar
‫ا ْشتروا‬,,ِ‫=الَذِين‬satın alanlar ,,
alanlar Allah´a
hiçbir zarar ve-
ebediyen Allah'ın
dinine zerre kadar
alanlar; Al-
lah´a hiç bir
hiçbir surette Al-
lah'a zarar vere-
ِ‫= ْالك ْفر‬inkârı remezler. Onları
acıklı bir azap
ziyan eriştireme-
yeceklerinden
şey ile zarar
veremezler.
mezler, tersine on-
ları şiddetli bir azap
ِِ ‫اْليم‬
‫ان‬ ِ ْ ‫= ِب‬iman karşılığında ,,
bekliyor. başka dayanılmaz
bir azap kendilerini
Onlar için
elem verici bir
beklemektedir.

‫يض ُّروا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ل‬zarar vermezler ,, bekliyor. azab vardır.

َِ =Allah’a ‫=ش ْيئًا‬hiçbir


‫اّلل‬
‫=وله ِْم‬onlar için vardır ِ‫=عذِاب‬azab
,, ,,

ِ‫=أ ِليم‬acı bir


,,

3.
178
.. ِ‫يحْ سب َن‬..ِ‫=ول‬sanmasınlar ki ..
Kafirler, sakın
kendilerine müh-
Allah'ı tanımayan- Küfredenler, Ve onlar -hakikati
lar hiç sanmasınlar kendilerine inkara şartlanmış
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ..
let vermemizin,
fırsat tanımamı-
ki hallerine bırak- mühlet verişi- olanlar- sanmasın-
mamız haklarında mizi; sakın lar ki kendilerine
‫ن ْم ِلي‬..‫=أنَما‬süre vermemiz ..
zın iyiliklerine ol-
duğunu sanma-
hayırlı bir şeydir. kendileri için mühlet vermemiz
Onlara ancak gü- hayırlı sanma- onların hayrınadır,
‫=له ِْم‬kendilerine ِ‫=خيْر‬hayırlıdır sınlar. Onlara
sırf günahları
nahları artsın diye sınlar, Biz on- onlara mühlet ver-
meydan veriyoruz. lara sırf gü- dik ki günahkarlık-
‫= ِْل ْنف ِس ِه ِْم‬kendileri için .. artsın diye müh- Ve uğrayanı rüs- nahları çoğal- ları artsın; sonuçta
let tanıyor, fırsat vay edici bir azap sın diye müh- onları utanç verici
‫ن ْم ِلي‬..‫=إِنَما‬biz süre veriyoruz ki .. .. .. veriyoruz. Onları onları bekliyor. let veriyoruz. bir azap beklemek-
onur kırıcı bir Onlar için al- tedir.
‫=له ِْم‬onlara ‫= ِلي ْزدادوا‬artırsınlar azap bekliyor. çaltıcı bir azab
vardır.
ِ‫= ِإثْ ًما‬günahı ‫=وله ِْم‬onlar için vardır .. ..

ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫=م ِهين‬alçaltıcı


..

3. Allah müminleri, Allah murdarı te- Allah; (Ey hakikati inkar


179
,, ِ ‫ك‬,,‫=ما‬değildir ‫اّلل‬
‫ان‬ َِ =Allah şimdi içinde bu- mizden ayırmadık- mü´minleri ol- edenler!) Müminle-
ْ
ِ‫= ِليذر‬bırakacak ِ‫=المؤِْ ِمنِين‬müminleri lunduğunuz du- ça mü'minleri şu dukları halde rin sizin hayat tar-
rumda bırakacak bulunduğunuz hal- bırakacak de- zınıza uymalarına
َِٰ ‫(=عل‬şu) üzerinde
‫ى‬ ,,
değildir, pis olanı de bırakacak değil. ğildir. Nihayet
temiz olandan Hem Allah sizleri murdarı te-
göz yummak, Al-
lah'ın istediği bir
‫أ ْنت ِْم‬,,‫=ما‬bulunduğunuz ayıracaktır. Ayrı- gaybdan haberdar mizden ayıra-
ca Allah sizi, edecek de değil. caktır. Allah,
şey değildir: So-
nunda Allah iyiyi
‫=عل ْي ِِه‬hal üzere ‫ى‬
,, َِٰ َ ‫=حت‬kadar gaybın bilgisine Lâkin Allah bunun size gaybı da kötüden ayıracak-
de erdirecek de- için peygamberle- bildirecek de- tır. Ve Allah, insan
ِ‫=ي ِميز‬ayırıncaya ِ‫= ْالخبِيث‬pis olanı ğildir. Fakat Al- rinden dilediğini ğildir. Fakat ,, idrakini aşan şeyle-
lah bunun için seçer. Allah'a iman Allah, pey- ri kavrama gücünü
ِِ ِ‫الطي‬
‫ب‬ َ ,,ِ‫= ِمن‬temizden peygamberlerin- getirin, peygam- gamberlerin- size verecek değil-
den dilediğini berlerine inanın, den dilediğini dir: (Bunun için) Al-
ِ‫كان‬,,‫=وما‬ve değildir ‫اّلل‬ ,, َِ =Allah seçer. O halde eğer iman eder ve seçer. Bunun lah, elçileri arasın-
Allah´a ve O´nun isyandan çekinir- için siz, Al- dan dilediğini se-
‫ط ِلعك ِْم‬ ْ ‫= ِلي‬sizi vakıf kılacak
,, peygamberlerine seniz sizlere büyük lah´a ve pey-
,, çer. Öyleyse Al-

ِِ ‫ ْالغ ْي‬,,‫=على‬gaybe ‫ن‬


‫ب‬ َٰ inanınız. Eğer bir ecir var.
َِ ‫=ول ِك‬fakat iman eder ve
gamberlerine
inanın. İnanır
lah'a ve elçilerine
inanın; zira eğer
günahlardan sa- ve sakınırsa- O'na inanır ve O'na
َِ =Allah
‫اّلل‬ kınırsanız size nız; size çok karşı sorumluluğu-
büyük bir ödül büyük bir mü- nuzun bilincinde
‫=يجْ تبِي‬seçer (onu gaybe vakıf kılar) vardır.
,, ,, ,,
kafat vardır. ,,
olursanız o zaman
‫رس ِل ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬elçilerinden bilin ki, sizi muhte-
şem bir karşılık
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini beklemektedir.

‫آمنوا‬ ِ ‫=ف‬o halde inanın ‫اّلل‬


,, َِِ ‫= ِب‬Allah’a
,,

‫=ورس ِل ِِه‬ve elçilerine ‫ن‬


,, ِْ ‫=و ِإ‬eğer
‫=تؤْ ِمنوا‬inanır
‫=وتتَقوا‬ve (günahlardan) korunursanız
,, ,,

‫=فلك ِْم‬sizin için vardır ِ‫=أجْ ر‬mükâfat


,, ,,

ِ‫=ع ِظيم‬büyük
3.
180
.. ِ‫يحْ سب َن‬..ِ‫=ول‬sanmasınlar Allah´ın lütuf ola- Allah'ın fazlından Allah´ın fazl-ı Onlar, -Allah'ın, lüt-
rak bağışladığı kendilerine verdiği kereminden fundan kendilerine
َ
ِ‫يبْخلون‬..ِ‫=الذِين‬cimrilik edenler şeylerde cimrice malı başkalarından verdiği şeyler- verdiklerine cimrice
..
davrananlar sa- esirgeyenler sakın de cimrilik sarılanlar- bunun
ِ‫آتاهم‬..‫=بِما‬kendilerine verdiğine kın bu tutumları- bunu haklarında
..
edenler; bu- kendileri için hayırlı
nın kendileri he- hayırlı sanmasın- nun kendileri olduğunu sanma-
َِ =Allah’ın ‫ض ِل ِِه‬
‫اّلل‬ ْ ‫ف‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kereminden sabına hayırlı lar. Bildikleri gibi için hayırlı ol- sınlar: Aksine, bu
olduğunu san- değil, o başlarına duğunu san- onlar için kötüdür.
ِ‫=هو‬onu ‫=خي ًْرا‬hayırlı masınlar. Tersi- belâ: Vermeyip masınlar. Bi- (Bu kadar) cimrice
ne bu, onlar he- esirgedikleri hak- lakis bu, onlar sarıldıkları şey, Kı-
‫=له ِْم‬kendileri için ‫ل‬ ِْ ‫(=ب‬hayır) bilakis sabına kötüdür. kın vebâli kıyamet için şerlidir. yamet Günü bo-
.. ..
Cimrilikle yanla- günü boyunlarına Cimrilik ettikle- yunlarına asılacak-
ِ‫=هو‬o ِ‫=شر‬şerlidir ‫=له ِْم‬kendileri için rında tuttukları geçirilecek, kaldı ki ri şey; kıyamet tır: Zira, göklerin ve ..
mal kıyamet gü- göklerin, yerin mi- günü boyunla- yerin mirası (yal-
ِ‫=سيط َوقون‬boyunlarına dolandırılacaktı nü boyunlarına rası hep Allah'ın. rına dolana- nız) Allah'a aittir:
..

dolanacaktır. Allah işlediklerin- caktır. Gökle- Ve Allah, yaptığınız


r ‫=ما‬şeyler Göklerin ve yer- den haberdar. rin ve yerin mi- her şeyden haber-
yüzünün mirası rası Al- dardır.
‫بِ ِِه‬..‫=ب ِخلوا‬cimrilik ettikleri ِ‫=ي ْوم‬günü Allah´a aittir. Hiç
.. lah´ındır. Ve

‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet ِ‫ّلل‬


kuşkusuz Allah Allah, işlediği-
َِ ِ ‫=و‬Allah’ındır yaptıklarınızdan niz şeylerden
haberdardır. haberdardır.
ِ‫= ِميراث‬mirası ‫ت‬ ِِ ‫سماوا‬ َ ‫=ال‬göklerin
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ‫اّلل‬
‫ض‬ َِ ‫=و‬Allah
..

ِ‫ت ْعملون‬..‫= ِبما‬yaptıklarınızı


ِ‫=خ ِبير‬haber alandır ..

3.
181
,, ِ‫=لق ْد‬doğrusu ِ‫=س ِمع‬işitti ‫اّلل‬ َِ =Allah Allah fakir, biz "Allah fakir, bizler- Gerçekten, Al-
ise zenginiz di- se zenginleriz" di- lah, fakirdir,
Allah fakirdir, ama
biz zenginiz! diyen-
ِ‫=ق ْول‬sözünü ‫قالوا‬,,ِ‫=الَذِين‬diyenlerin yenlerin sözünü yenlerin sözünü bizler zengi-
Allah işitti. Gerek elbette Allahu Zül- niz, diyenlerin
lerin sözlerini Allah
duymuştur. Onların
َِ ‫= ِإ‬muhakkak ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah bu sözlerini ve celâl işitti. Biz onla- lafını; Allah
gerekse sebep- rın hem şu söyle- işitmiştir. De-
hem söylediklerini,
hem de peygam-
ِ‫=ف ِقير‬fakirdir ِ‫=ونحْ ن‬biz siz yere pey- diklerini, hem pey- diklerini ve
gamberleri öl- gamberleri nâhak haksız yere
berleri haksız yere
öldürdüklerini kay-
ِ‫=أ ْغنِي ا‬zenginiz ِ‫=سن ْكتب‬yazacağız
‫اء‬ dürmelerini he- yere öldürdüklerini peygamberleri dedeceğiz ve (He-
saplarına yaza- yazacağız ve ken- öldürdüklerini sap Günü onlara)
‫قالوا‬,,‫=ما‬onların dediklerini ,, cak ve onlara dilerine "Tadın ba- yazacağız. diyeceğiz: Tadın
«Kavurucu azabı kalım yangın Ve: Tadın o bakalım ateşin
ِ‫=وقتْلهم‬ve öldürmelerini
,, tadın bakalım» azâbını! yangın azabı- azabını
diyeceğiz. nı, diyeceğiz.
ِ‫= ْاْل ْنبِياء‬peygamberleri
ِ‫حق‬,,‫ْر‬ ِِ ‫=بِغي‬haksız yere ,,

ِ‫=ونقول‬ve diyeceğiz ‫=ذوقوا‬tadın


,,

ِ‫=عذاب‬azabını ‫ق‬ ِِ ‫= ْالح ِري‬yangın


3.
182
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬bu
‫ك‬ Bu kendi elleriniz Bu, işte ellerinizle
ile yaptıklarınız işlediklerinizin ce-
Bu, yaptığını-
zın karşılığı-
ellerinizle işledikle-
rinizin karşılığı ola-
ِْ ‫قدَم‬..‫= ِبما‬yapıp öne sürdürdüğünün k
‫ت‬ .. .. ..
yüzündendir. zası. Yoksa hiçbir
Yoksa Allah´ın, zaman Allah kulla-
dır. Allah kul-
larına asla
rak; zira Allah, kul-
larına en ufak bir
arşılığıdır ‫م‬ ِْ ‫=أ ْي ِِديك‬sizin ellerinizin ..
kullara haksızlık rına zulmeder de- zulmedici de- haksızlık yapmaz!
etmesi kesinlikle ğil", diyeceğiz. ğildir.
َِ ‫=وأ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah söz konusu de-
ğildir.
ِ‫=ليْس‬asla değildir ِ‫= ِبظ ََلم‬zulmedici
..

‫= ِل ْلعبِي ِِد‬kullara
3.
183
,,‫قالوا‬,,ِ‫=الَذِين‬onlar dediler ,,
Ateşin yakıp yi-
yeceği bir kur-
Onlar ki "Hangi
peygamber olursa
Doğrusu, ate- Allah, yakılarak
şin yiyeyceği sunulan bir kurban
َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ban mucizesi
göstermedikçe
olsun bizlere gök-
ten inecek ateşle
bir kurban ge- getirmedikçe, hiçbir
tirmedikçe; elçiye inanmama-
ِ‫=ع ِهد‬and verdi ki ‫=إِليْنا‬bize
,, ,,
hiçbir peygam-
bere inanmaya-
külü savrulacak bir
kurban getirmedik-
hiçbir pey-
gambere
mızı bize emret-
miştir iddiasında
َِ ‫=أ‬inanmayalım
ِ‫نؤْ ِمن‬,,‫ل‬ lım diye Allah bi-
ze kesin direktif
çe kendisine iman
etmemekliğimiz
inanmamamız bulunanlara gelin-
için Allah, bize ce, (Ey Peygam-
verdi diyenlere için Allah bizlerden and verdi, di- ber, onlara) de ki:
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫= ِلرس‬hiçbir elçiye ‫ى‬


‫ول‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar
,,
de ki; «Benden
önce size açık
ahid aldı" diyorlar.
Yâ Muhammed,
yenlere; ben-
den önce nice
Benden önce de
peygamberler size
‫=يأْتِينا‬bize getirinceye,,
belgeler getiren
ve sözünü ettiği-
onlara şöyle söyle:
"Benden evvelki
peygamberler
size apaçık
hakikatin tüm ka-
nıtlarını ve o hak-
ِ‫=بِق ْربان‬bir kurban ِ‫=تأْكله‬yiyeceği
,,
niz mucizeyi
gösteren pey-
peygamberler ki
sizlere açık muci-
delillerle ve
dediğiniz şey-
kında konuştuğu-
nuzu getirmişlerdi:
ِ‫=النَار‬ateşin ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ‫=ق ِْد‬elbette ,,
gamberler geldi.
Eğer doğru söy-
zeler getirmiş, o
söylediklerinizi de
lerle geldi.
Doğru söylü-
Peki, söylediğiniz-
de samimi idiyse-
‫=جاءك ِْم‬size gelmişti ِ‫=رسل‬elçiler
,, lüyorsanız, onla- getirmişti. Dava- yorsanız niçin niz neden onları
rı niçin öldürdü- nızda doğru iseniz onları öldür- katlettiniz?
‫ق ْب ِلي‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬benden önce ,, nüz?» neden kendilerini dünüz? de.
öldürmüştünüz?"
ِِ ‫= ِب ْالب ِينا‬açık deliller getiren
‫ت‬ ,, ,,

‫ق ْلت ِْم‬,,‫=و ِبالَذِي‬ve bu dediğinizi de ,, ,, ,,

ِ‫=ف ِلم‬niçin ‫=قت ْلتموه ِْم‬onları öldürdünüz ,,

ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬idiyseniz


‫ن‬
ِ‫=صا ِدقِين‬doğru
3.
184
.. ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ِ‫=كذَبوك‬seni yalanladılarsa Bunlar eğer seni Yâ Muhammed, Seni yalanla- Ve şayet seni ya-
..
yalanlıyorlarsa sana yalancı diyor- dılarsa sen- lanlıyorlarsa (bil ki)
‫=فق ِْد‬doğrusu ِ‫=كذِب‬yalanlanmıştı (bilesin ki) sen- larsa o mucizeler, den önce açık aynı şekilde, sen-
den önce açık hikmetler insanları mucizeler, sa- den önce hakikatin
ِ‫=رسل‬peygamberler de mucizeler, sayfa- nûra çıkaracak ki- hifeler ve nur- tüm kanıtlarını, ila-
..
lar ve aydınlatıcı taplar getiren sen- lu kitabı geti- hi hikmet yüklü ki-
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senden önce kitap getiren bir- den evvelki pey- renler de ya- tapları ve aydınlık
..
çok peygamberi gamberlere de ya- lanlanmıştı. saçan vahyi getiren
‫=جاءوا‬getiren ‫ت‬ ِِ ‫=بِِ ْالبيِنا‬açık deliller de yalanlamış- lancı denmişti. (diğer) peygamber-
..
lardı. ler de yalanlanmış
‫الزب ِِر‬ ُّ ‫=و‬hikmetli sahifeler .. bulunuyorlar.

ِِ ‫=و ْال ِكتا‬ve Kitabı


‫ب‬ ..

ِِ ِ‫= ْالمن‬aydınlatıcı
‫ير‬
3.
185
,, ِ‫=ك ُّل‬her ِ‫=ن ْفس‬can Herkes kesinlikle Her nefis ölümü Her nefis, Her can ölümü ta-
ölümü tadacak- tadacak. Dünyada ölümü tada- dacaktır: Böylece
ِ‫=ذائِِقة‬tadacaktır ‫ت‬ ِِ ‫= ْالم ْو‬ölümü tır. Yaptıklarını- işlediklerinizin kar- caktır. Kıya- Kıyamet Günü (ya-
zın karşılıkları, şılığı ise ancak kı- met günü ecir- pıp ettiklerinizin)
‫=و ِإنَما‬şüphesiz kıyamet günü, yamet günü öde- leriniz size ek- karşılığı size tam
size eksiksiz ola- necek. Kim ateşten siksiz verile- olarak ödenecektir;
ِ‫=توفَ ْون‬size eksiksiz verilecektir
,, ,,
rak verilecektir. uzak tutulur da
O zaman kim
cektir. O vakit, orada ateşten
cennete konulursa kim ateşten uzaklaştırılıp cen-
‫=أجورك ِْم‬ecirleriniz ِ‫=ي ْوم‬günü Cehennem ate- işte necat bulan o. uzaklaştırılır, nete sokulacak
şinden uzak tu- Dünya hayatına cennete soku- olanlar, gerçek bir
‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kim ki hemen ,, ,, tulur da Cen- gelince, aldatıcı lursa; artık o, zafer kazanmış
net´e konursa metâdan başka bir kurtulmuştur. olacaklardır: Zira
ِ‫=زحْ ِزح‬çekilip kurtarılır da ,, ,, gerçekten başa- şey değil. Zaten dünya bu dünya hayatı(na
rıya ulaşmıştır. hayatı, aldatıcı düşkünlük), kendi
ِِ َ‫الن‬,,‫ن‬
‫ار‬ ِِ ‫=ع‬ateşin elinden ,, Dünya hayatı al- geçimlikten kendini aldatma
datıcı bir hazdan başka bir şey zevkinden başka
ِ‫=وأد ِْخل‬sokulursa ِ‫= ْالجنَة‬cennete başka birşey değildir. bir şey değildir.
değildir.
‫=فق ِْد‬işte o ِ‫=فاز‬kurtuluşa ermiştir
,, ,,

‫=وما‬değildir ِ‫= ْالحياة‬hayatı


‫=الدُّ ْنيا‬dünya ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka bir şey ,, ,,

ِ‫=متاع‬zevkten ‫ور‬ ِِ ‫= ْالغر‬aldatıcı


3.
186
.. ِ‫=لتبْلو َن‬deneneceksiniz Mallarınız ve Kasem ederim ki: And olsun ki; Mallarınızla ve
canlarınız konu- Mallarınızdan, ca- mallarınız ve canlarınızla mutla-
‫أ ْموا ِلك ِْم‬..‫= ِفي‬mallarınız hususunda sunda kesinlikle nınızdan mutlak nefisleriniz
..
deneyden geçiri- birçok imtihanlar konusunda
ka sınanacaksınız:
Ve doğrusu, hem
‫=وأ ْنف ِسك ِْم‬ve canlarınız ..
leceksiniz, gerek geçireceksiniz. deneneceksi- sizden önce vahiy
kitap ehlinden ve Kasem ederim ki: niz. Sizden verilenlerden hem
َِ ‫(=ولتسْمع‬sözler) duyacaksınız
‫ن‬ gerekse müşrik- Gerek sizlerden önce kendile- de Allah'tan başka
..
lerden birçok in- evvel kendilerine rine kitab veri- varlıklara ilahlık
‫أوتوا‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫= ِمن‬kendilerine verilenler citici söz işite- Kitap verilenler- lenlerden ve yakıştıranlardan ..
ceksiniz. Eğer den, gerek müşrik- Allah´a şirk birçok incitici söz
den ِ‫كتاب‬ ِ ‫= ْال‬Kitap (bunlara karşı) lerden birçok inci- koşanlardan işiteceksiniz. Ama
sabreder ve Al- necek sözler işite- birçok incitici eğer zorluklara sa-
ِْ ‫= ِم‬sizden önce
‫ق ْب ِلك ِْم‬..‫ن‬ lah´tan korkar- ceksiniz. Eğer sab- şeyler işite- bırla katlanır ve
..
sanız, bu tutum reder ve Allah'ın ceksiniz. Eğer O'na karşı sorum-
‫أ ْشركِوا‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫=و ِمن‬ve ortak koşanl azimliliğinizin, emrine isyandan sabreder ve luluğunuzun bilin-
.. ..

kesin kararlılığı- çekinirseniz, işte sakınırsanız cinde olursanız; bi-


ardan ‫=أذًى‬incitici ِ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çok nızın bir belirtisi- bu azmedilecek işte bu, azme lin ki bu, azimle sa-
dir. hareketlerdendir. değer işler- rılınacak bir iştir.
ِْ ‫=و ِإ‬ama ‫ص ِبروا‬
‫ن‬ ْ ‫=ت‬sabreder dendir.
‫=وتتَقوا‬korunursanız ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz
ِ‫= َٰذ ِلك‬işte bunlar
..

‫ع ْز ِِم‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬yapmağa değer ..

ِِ ‫= ْاْلم‬işlerdendir
‫ور‬
3.
187
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=أخذ‬almıştı ‫اّلل‬ َِ =Allah Hani Allah, ken- Hani Allahu Zül- Hani Allah, Allah, geçmişte
dilerine kitap ve- celâl kendilerine ki- kendilerine ki- kendilerine vahiy
ِ‫= ِميثاق‬diye söz ,,
rilenlerden «Bu tap verilen ümmet- tab verilenler- verilenlere, Bunu
kitabı insanlara lerin ulemâsından den; onu mut- insanlara açıklayın
َ
‫أوتوا‬,,ِ‫=الذِين‬kendilerine verilenlerden mutlaka açıkla- "Onu halka anlata- laka insanlara ve ondan hiçbir şe-
,,
yacaksınız, onu caksınız ve içinde- açıklayacak- yi gizlemeyin! (bu-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap asla saklamaya- ki hakikatleri gizli sınız, gizle- yurduğunda, bunu
caksınız» diye tutmayacaksınız" meyeceksiniz, yapacaklarına) dair
ِ‫=لتبِ ِيننَه‬onu mutlaka açıklayacaksınız söz almıştı. Fa- diye misak almıştı. diye söz al- onlardan güçlü bir
,, ,,
kat onlar bu söz- Onlarsa tuttular bu mıştı. Onlar taahhüt almıştı.
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara
‫اس‬ lerine sırt çevire- misakı omuzlarının ise bunu arka- Ama onlar bu ta-
rek o kitabı bir- arkasına atarak larına attılar ahhütlerini kulak
ِ‫ت ْكتمونه‬,,ِ‫=ول‬gizlemeyeceksiniz kaç paraya sattı- ona karşılık sefil ve az bir de- arkasına attılar ve
lar. Almış olduk- bir menfaat elde ğere değişti- küçük bir kazançla
ِ‫=فنبذوه‬fakat onlar (verdikleri sözü) attıla ları o karşılık ne ettiler. Bu ne kötü ler. Satın al- değiştirdiler: Ne kö-
,, ,, ,, ,,

kötü bir şeydir! alışveriş! dıkları şey ne tü bir alışverişti bu!


r ِ‫=وراء‬ardına kötüdür.

‫ور ِه ِْم‬ ِ ‫=ظه‬sırtlarının


‫=وا ْشتر ْوا‬ve aldılar ‫= ِب ِِه‬karşılığında
,,

‫=ثمنًا‬para ‫يَل‬ ِ ً ‫=ق ِل‬birkaç


ِ‫=ف ِبئْس‬ne kötü şey
,, ,,

ِ‫ي ْشترون‬,,‫=ما‬satın alıyorlar ,,

3.
188
.. ِ‫تحْ سب َن‬..ِ‫=ل‬sanma Yaptıklarına se-
vinen ve yap-
Yâ Muhammed! Ettikleri ile se-
Gördükleri bu işe vinen ve yap-
Sanma ki bu şekil-
de başardıklarıyla
ِ‫ي ْفرحون‬..ِ‫=الَذِين‬sevinen madıklarına kar-
şılık övülmekten
sevinen ve gözet- madıkları şey-
medikleri bir ahidle lerle övülmeyi
övünen ve yapma-
dıkları ile övülmek-
‫أت ْوا‬..‫=بِما‬o ettiklerine ..
hoşlananlar var
ya, sakın onların
-sanki onu yerine sevenlerin
getirmiş gibi- azabtan kurta-
ten hoşlananlar
azaptan kurtulabi-
ِ‫=وي ِحبُّون‬sevenlerin azaptan kurtula-
bileceklerini
medholunmak is- rılacaklarını
teyen kimseleri sa- sanma. Onlar
lecekler. Onları
(ahirette) şiddetli
‫يحْ مدوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬övülmeyi sanma, onları kın azâbından için pek acıklı bir azap beklemek-
acıklı bir azap selâmette sanma. bir azab var- tedir.
‫ي ْفعلوا‬..‫ل ِْم‬..‫=بِما‬yapmadıkları şeylerle .. beklemektedir, Evet, sakın onları dır.
azâbdan selâmette
‫تحْ سبنَه ِْم‬..ِ‫=فَل‬ve zannetme .. sanma. Dayanıl-
maz bir azab onları
ِ‫= ِبمفازة‬kurtulacaklarını bekliyor.

ِِ ‫ ْالعذا‬..ِ‫= ِمن‬azabdan
‫ب‬
‫=وله ِْم‬onlar için vardır ِ‫=عذاب‬azab
.. ..

ِ‫=أ ِليم‬acı bir


..

3.
189
,,ِِ‫=و ِ َّلل‬Allah’ındır ِ‫=م ْلك‬mülkü Göklerin ve yer-
yüzünün ege-
Gökler, yerler Al- Göklerin ve
lah'ın mülkü, yalnız yerin mülkü
Göklerde ve yeryü-
zünde hükümranlık
ِِ ‫سمِاوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin menliği Allah´ın
tekelindedir. Hiç
Allah'ın mülkü. Al- Allah´ındır. Al-
lah herşeye kâdir. lah, her şeye
Allah'a aittir: ve Al-
lah, her şeyi yap-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ‫اّلل‬
‫ض‬ َِ ‫=و‬Allah ,,
kuşkusuz Al-
lah´ın gücü her-
Kadir´dir. maya kadirdir.

ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬,,‫ل‬
ِِ ‫ك‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬herşeye şeye yeter.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=قدِير‬kadirdir
3.
190
.. ِ‫= ِإ َن‬elbette ‫ق‬ِِ ‫خ ْل‬..‫= ِفي‬yaratılışında Göklerin ve yer- Göklerin, yerlerin Muhakkak ki Kuşkusuz, göklerin
yüzünün yaratı- yaratılmasında, göklerin ve ye- ve yerin yaratılı-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin lışında, gece ile gece ile gündüz- rin yaratılışın- şında ve gece ile
gündüzün birbi- den herbirinin di- da, gece ile gündüzün birbirini
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin
‫ض‬ ..
rini kovalayışın- ğeri ardınca gitme- gündüzün bir- izlemesinde derin
da derin düşün- sinde o idrak sa- biri ardınca kavrayış sahipleri
ِِ ‫اختَِل‬
‫ف‬ ْ ‫=و‬gidip gelişinde celiler için birçok hipleri için Allah'ın gelmesinde; için alınacak ders-
..
ibret dersi vardır. kudretine burhan- akıl sahibleri ler vardır,
ِِ ‫=اللَ ْي‬gecenin ‫ار‬
‫ل‬ ِِ ‫=والنَه‬ve gündüzün lar var ki için elbette ..
ayetler vardır.
ِ‫=ْليات‬ibretler vardır ..

‫= ِْلو ِلي‬sahipleri için ..

ِِ ‫= ْاْل ْلبا‬sağduyu
‫ب‬
3.
191
,, ِ ‫ي ْذكر‬,,ِ‫=الَ ِِذين‬onlar anarlar
‫ون‬ Onlar ayakta, ayakta iken, bir ta- Onlar ki; ayak- Onlar ki ayakta du-
,,
otururken ve ya- raflarına yatmışken ta, oturarak ve rurken, otururken
َِ =Allah’ı ‫=قِيا ًما‬ayakta
‫اّلل‬ tarken Allah´ı hep Allah'ı anarlar; yanları üstü ve uyumak için
anarlar; göklerin göklerin, yerin ya- yatarken Al- uzandıklarında Al-
‫=وقعودًا‬oturarak ve yeryüzünün ratılmasını düşü- lah´ı anarlar, lah'ı anar, (ve) gök-
yaratılışı hak- nürler: "Yâ Rab- göklerin ve ye- lerin ve yerin yara-
‫جنوبِ ِه ِْم‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=وعل‬ve yanları üzerine yat kında kafa yorar- be'l-âlemîn! Sen rin yaratılışını tılışı üzerinde ince-
,, ,,
lar ve derler ki; bunu boşuna ya- düşünürler. den inceye düşü-
,,

arken ِ‫كرون‬ َ ‫=ويتف‬düşünürler «Ey Rabbimiz, ratmış değilsin, Rabbımız; nürler: Ey Rabbi-
sen bu evreni iraden abesden Sen bunları miz! Sen bunları(n
ِِ ‫خ ْل‬,,‫=فِي‬yaratılışı üzerinde
‫ق‬ boşuna yarat- münezzeh (iradeni boşuna ya-
,, hiç birini) anlamsız
madın, sen (böy- abesden tenzih ratmadın. Sen ve amaçsız yarat-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin le bir anlamsız- ederiz). Bizleri pak ve mü- madın. Sen yüce-
lıktan) münez- nârın azâbından nezzehsin. Bi- likte sınırsızsın! Bi-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin
‫ض‬ zehsin, bizi Ce- esirge.
,, zi, o ateş aza- zi ateşin azabından
hennem azabın- bından koru. koru!
‫=ربَنا‬Rabbimiz (derler) dan koru!
,,

ِ‫خل ْقت‬,,‫=ما‬yaratmadın ‫= َٰهذا‬bunu


ًِ ‫اط‬
‫َل‬ ِ ‫=ب‬boş yere ,,

ِ‫=سبْحانك‬sen yücesin ‫=ف ِقنا‬bizi koru ,, ,,

ِ‫=عذاب‬azabından ‫ار‬ ِِ َ‫=الن‬ateş


3.
192
.. ‫=ربَنا‬Rabbimiz ِ‫= ِإنَك‬sen ‫ن‬ ِْ ‫=م‬birini Ey Rabbimiz,
sen birini Ce-
Yâ Rabbe'l-âlemîn! Rabbımız; Ey Rabbimiz! Kimi
Sen kimi nâra so- Sen, kimi ate- ateşe mahkum
ِِ ‫=تد ِْخ‬soktun mu ِ‫=النَار‬ateşe
‫ل‬ ..
hennem´e atınca karsan onu rüsvay şe sokarsan; edersen, kuşkusuz,
onu perişan eder bitirirsin (Sen şüphesiz onu onu (bu dünyada)
‫=فق ِْد‬muhakkak edersin. Zalimle- birini nâra soktun perişan eder- alçaltmış olursun:
rin hiçbir yardım mu artık onu rüs- sin. Zalimlerin Ve bu zalimler,
ِ‫=أ ْخزيْته‬onu perişan etmişsindir.. ..
edeni yoktur. vay ettin bitirdin). hiç yardımcıla- hiçbir yardımcı da
Ve o zâlimlerin im- rı yoktur. bulamazlar.
‫=وما‬yoktur ِ‫لظا ِل ِمين‬َ ‫= ِل‬zalimlerin dadına gelecekler
bulunmayacak.
ِ‫أ ْنصار‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬yardımcıları
3.
193
,, ‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫= ِإنَنا‬şüphesiz biz ,,
Ey Rabbimiz, biz Yâ Rabbe'l-âlemîn! Rabbımız;
«Rabbinize ina- Bizler yüksek sesle doğrusu biz:
Ey Rabbimiz! (Bizi)
imana çağıran bir
‫=س ِم ْعنا‬işittik ‫=منا ِديًا‬bir davetçi ,,
nınız» diye ses- imana çağıran bir Rabbınıza
lenen bir davet- davetçi duyduk, inanın, diye
ses duyduk; 'Rab-
binize iman edin!'
‫=ينادِي‬çağıran ‫ان‬ ِِ ‫ليم‬ ِ ْ ‫= ِل‬imana çinin çağrısını "Rabbinize iman imana çağıran
işittik ve hemen getirin!" diye nida bir davetçiyi
Ve böylece imana
geldik. Ey Rabbi-
‫ ِآمنوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬inanın (diyerek) ,,
iman ettik. Ey ediyordu. Onun işittik ve ima-
Rabbimiz, gü- üzerine iman getir- na geldik. Ey
miz! Günahları-
mızdan ötürü bizi
‫= ِبر ِبك ِْم‬Rabbinize nahlarımızı af- dik (hemen iman Rabbımız; gü- affet ve kötülükle-
feyle, kusurları- getirdik). Yâ Rab- nahlarımızı rimizi sil; ve gerçek
ِ‫=فآمنَا‬hemen inandık ‫=ربَنا‬Rabbimiz
,, mızı ört ve iyiler be'l-âlemîn! Sen bağışla, ku- erdem sahipleri
ile birlikte canı- günahlarımızı ba- surlarımızı ört, olarak canımızı al!
‫لنا‬,,‫=فا ْغ ِف ِْر‬bağışla mızı al. ğışla, kabahatleri- canımızı da
mizi ört ve bizleri iyilerle birlikte
‫=ذنوبنا‬bizim günahlarımızı ,, Sana ermiş kulla- al.
rınla beraber yanı-
‫عنَا‬,,‫=وك ِف ِْر‬ört na al!

‫=سيِئاتِنا‬kötülüklerimizi
‫=وِتوفَنا‬canımızı al ِ‫=مع‬beraber ,,

ِِ ‫= ْاْلبْر‬iyilerle
‫ار‬
3. Ey Rabbimiz, Yâ Rabbe'l-âlemîn! Rabbımız; bi- Ey Rabbimiz! Elçi-
194
.. ‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫=وآتِنا‬bize ver ..
peygamberleri- Hakkımızda pey- ze peygam- lerin vasıtasıyla
‫وعدْتنا‬..‫=ما‬vadettiğini nin ağzından gamberlerinin lisa- berlerinin va´d vaad ettiğin şeyi
vaad ettiklerini nıyla va'd buyur- ettiklerini ver bize bahşet ve Kı-
ِ‫رس ِلك‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬elçilerine bize ver, kıyamet duklarını bizlere ve kıyamet yamet Günü bizi
günü bizi peri- ihsan et! Kıyamet günü rezil et- mahcup etme!
‫ت ْخ ِزنا‬..ِ‫=ول‬bizi rezil, perişan etme .. .. ..
şan etme, kuşku günü yüzlerimizi me bizi. Sen, Şüphesiz, sen sö-
yok ki sen sö- kara çıkarma! sözünden asla zünden asla cay-
ِ‫=ي ْوم‬günü ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet zünden caymaz- Mîâdından şaşmak dönmezsin. mazsın!
sın.» şüphe yok ki Senin
ِ‫= ِإنَك‬zira sen ِ‫ت ْخ ِلف‬..ِ‫=ل‬caymazsın
.. şânından değil."

ِ‫= ْال ِميعاد‬verdiğin sözden ..

3. Rabbleri onlara Ettikleri niyazı ma- Nihayet Rabb- Ve Rableri onların


195
,, ِ ‫=فاسْتج‬karşılık verdi ‫=له ِْم‬onlara
‫اب‬ ,,
cevap verdi ki; budları kabul ile ları, onlara dualarını şöyle ce-
‫=ربُّه ِْم‬Rableri ‫=أنِي‬Ben «Ben birbiriniz- buyurdu ki: Ben icabet etti:
den meydana içinizden erkek ol- Birbirinizden
vaplar: İster erkek,
ister kadın olsun,
ِ‫ضيع‬ ِ ‫أ‬,,ِ‫=ل‬zayi etmeyeceğim ,,
gelmiş bir bütün sun kadın olsun meydana ge-
oluşturan sizler- hiçbir hayır işleye- len sizlerden;
(Benim yolumda)
çaba gösterenler-
ِ‫=عمل‬işini ِ‫امل‬ ِ ‫=ع‬hiçbir çalışanın ,,
den, erkek- ka- nin işlediğini heder gerek erkek
dın, hiçbir iyi edecek değilim. olsun gerek
den hiç kimsenin
çabasını boşa çı-
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ِ‫ذكر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬erkek amel işleyenin Hepiniz birsiniz. dişi olsun, ça- karmayacağım:
emeğini boşa çı- Benim için hicret lışanın işini (çünkü) hepiniz
‫=أ ِْو‬veya ‫ى‬ َِٰ ‫=أ ْنث‬kadın karmam. Buna edenlerin, yurtla- boşa çıkar- birbirinizin soyun-
göre göç edenle- rından çıkarılanla- mam. Hicret dan gelirsiniz. Zu-
‫=ب ْعضك ِْم‬hepiniz rin, yurtlarından rın, Benim yolum- edenlerin, lüm ve kötülük di-
sürülenlerin, be- da işkenceye uğ- yurtlarından yarından kaçanla-
ِ‫ب ْعض‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬birbirinizdensiniz nim yolumda rayanların, cihada çıkarılanların, ra, yurtlarından sü-
eziyet çekenle- gidenlerin ve bu benim yolum- rülenlere, Benim
‫هاجروا‬,,ِ‫=فالَذِين‬göç edenler ,, rin, savaşanların uğurda öldürülen- da işkenceye, yolumda eziyet çe-
ve öldürülenlerin lerin günahlarını hakarete, zi- kenlere ve (bu yol-
‫=وأ ْخ ِرجوا‬çıkarılanlar kusurlarını örte- bağışlayacağım, yana uğrayan- da) savaşıp öldürü-
cek ve kendileri- kendilerini altından ların, muhare- lenlere gelince; on-
‫ار ِه ِْم‬ ِ ‫دِي‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yurtlarından ni Allah tarafın- nehirler akan cen- be edenlerin ların kötülüklerini
dan verilmiş bir netlere koyacağım. ve öldürülen- mutlaka sileceğim
‫=وأوذوا‬işkence edilenler ,,
ödül olarak altla- Bu, onlara Al- lerin suçlarını ve onları, Allah'tan
rından ırmaklar lah'tan mükâfat ki elbette örte- bir mükafat olarak,
‫سبِي ِلي‬,,‫= ِفي‬benim yolumda ,,
akan Cennetlere mükâfatın en gü- ceğim, Allah içinden ırmaklar
koyacağım. zeli böyle Allah'ın katından mü- akan hasbahçelere
‫=وقاتلوا‬vuruşanlar Ödüllerin güzeli yanında olur. kafat olmak sokacağım: Zira
‫=وق ِتلوا‬ve öldürülenler
,,
yalnız Allah ka-
tındadır.
üzere; onları
altlarından ır-
mükafatların en
güzeli, Allah katın-
َِ ‫=ْلك ِفر‬elbette örteceğim
‫ن‬ ,,
maklar akan
cennetlere ko-
da olanıdır.

‫=ع ْنه ِْم‬onların ‫=س ِيئاتِ ِه ِْم‬kötülüklerini yacağım. Se-


vabın en gü-
‫=وْلد ِْخلنَه ِْم‬ve onları sokacağım ,, ,, zeli, Allah ka-
tındadır.
ِ‫=جنَات‬cennetlere ‫=تجْ ِري‬akan
‫تحْ تِها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar
‫=ثوابًا‬bir karşılık olarak
,, ,,

‫ ِع ْن ِِد‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬katından ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah


َِ ‫=و‬Allah ِ‫= ِع ْنده‬katındadır
‫اّلل‬
ِ‫=حسْن‬en güzeli ‫ب‬
,, ِِ ‫=الثَوا‬karşılıkların
3.
196
ِ َ‫يغ َرن‬..ِ‫=ل‬seni aldatmasın
‫ك‬
.. ..
Kafirlerin (zevk
içinde) diyar di-
Yâ Muhammed!
Allah'ı tanımayan-
Küfredenlerin
diyar diyar
Hakikati inkara
şartlanmış olanla-
ِ‫=تقلُّب‬gezip dolaşması ..
yar gezinmeleri
sakın seni al-
ların kazanç ile di-
yar diyar dolaşma-
dönüp dolaş-
maları sakın
rın yeryüzünde di-
lediklerini yapabilir
datmasın. ları sakın seni al- seni aldatma- görünmeleri, seni
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlerin ..
datmasın. sın. yanıltmasın:

‫ ْالبَِل ِِد‬..‫=فِي‬şehirlerde
3. Sadece az bir Onların bu refahı Az bir geçim. o, gelip geçici bir
197
,, ‫=متاع‬bu geçimdir ِ‫=ق ِليل‬az bir
,, ,,
hazdır bu. Sonra kıymetsiz bir metâ, Sonra vara- tatmin(den iba-
‫=ث َِم‬sonra ‫=مأْواه ِْم‬gidecekleri yer ,,
varacakları yer
Cehennem´dir.
sonunda sığına- cakları yer ce-
cakları yerse ce- hennemdir. O
ret)tir, ama sonun-
da varacakları yer
ِ‫=جهنَم‬cehennemdir Orası ne kötü bir
barınaktır!
hennem ki o ne kö- ne kötü yatak-
tü bir döşek! tır.
cehennemdir -o, ne
kötü bir mesken-
ِ‫=و ِبئْس‬ne kötü bir ,, ,,
dir!-

ِ‫= ْال ِمهاد‬yataktır orası ,,

3.
198
.. ِ‫= َٰل ِك ِن‬fakat Fakat Rabble- Lâkin mabudlarına Fakat Rabbla- Ama Rablerine
rinden korkanlar isyandan çekinen- rından korkan- karşı sorumlulukla-
‫اتَق ْوا‬..ِ‫=الَذِين‬korkanlar için ..
için altlarından lere gelince (lâkin lar için; altla- rının bilincinde
ırmaklar akan Allah'ın saygılı kul- rından ırmak- olanlar, içinden ır-
‫=ربَه ِْم‬Rablerinden ‫=له ِْم‬vardır Cennetler vardır. larına gelince) lar akan cen- maklar akan has-
Onlar Allah´ın bunları da altından netler var. bahçelere kavuşa-
ِ‫=جنَات‬cennetler ‫=تجْ ِري‬akan konukları olarak nehirler akan o Orada temelli caklardır: Allah'tan
orada süresiz içinde ebediyen kalacaklar. Al- ne güzel bir karşı-
‫تحْ تِها‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından kalacaklardır. Al- kalacakları cennet- lah tarafından lama! Ve Allah ka-
lah´ın iyi kullara ler, Allah'ın kendi- ağırlanacak- tında olan, gerçek
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar yönelik mükafatı lerine ikramı olarak lar. Allah ka- erdem sahipleri için
daha hayırlıdır. bekliyor. Allah'ın tında olanlar en hayırlı olandır.
ِ‫=خا ِلدِين‬ebedi kalacaklar ‫=فِيها‬orada
.. yanında ne varsa kendileri için
sevgili kulları için o daha hayırlı-
ًِ ‫=نز‬ağırlanacaklardır
‫ل‬ hayırlıdır. dır.

‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tarafından ‫اّلل‬


ِِ َ =Allah
‫=وما‬bulunan (ödüller) ise.. ..

ِ‫= ِع ْند‬yanında ‫اّلل‬ َِِ =Allah


ِ‫=خيْر‬daha hayırlıdır
..

ِِ ‫= ِل ِْلبْر‬iyiler için
‫ار‬ ..

3.
199
,, ِ‫=و ِإ َن‬doğrusu ‫ل‬ ِِ ‫أ ْه‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬ehlinden Kuşkusuz kitap Şüphe yok Ehl-i Ki- Ehl-i Kitab´tan
ehlinden Allah´a tab'ın arasında öy- öyleleri vardır
Doğrusu, geçmiş
vahyin mensupları
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap ‫ن‬
‫ب‬ ِْ ‫=لم‬öyleleri var ki ,, ,,
size indirilen ve leleri var ki Allah'a ki; Allah´a, si-
kendilerine indi- karşı huşû içinde ze indirlen ve
arasında (gerçek-
ten) Allah'a iman
ِ‫=يؤْ ِمن‬inanırlar ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a rilmiş olan mesa- olarak Allah'a iman kendilerine in-
ja, Allah korkusu getirdikleri gibi, ge- dirilmiş olana,
edenler ve hem si-
ze hem de kendile-
ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=وما‬indirilene (inanırlar) ,,
içinde, inanan- rek sizlere indiri- Allah´a huşu´
lar, Allah´ın ayet- len, gerek kendile- duyarak ina-
rine indirilene ina-
nanlar vardır. Böy-
‫=إِليْك ِْم‬size ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=وما‬indirilene lerini birkaç pa- rine indirilen kitap- nırlar. Allah´ın leleri, Allah'tan
raya satmayan- lara inanırlar. Al- ayetlerini az korkarlar, O'nun
‫=إِل ْي ِه ِْم‬ve kendilerine
,, lar vardır. Bunlar lah'ın âyetleri[ni] bir pahaya mesajlarını ufak bir
Rabbleri katında sefil bir menfaat değişmezler. kazanç için değiş-
ِ‫=خا ِش ِعين‬saygılıdırlar ödüllerini alacak- bahasına feda et- İşte onların tirmezler. Onların
lardır. Hiç şüp- mezler (satmazlar / ecirleri Rabb- mükafatı, Rableri
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’a karşı
,, hesiz Allah´ın hasis bir menfaate ları katındadır. katındadır; çünkü
hesaplaşması değişmezler). İşte Allah, şüphe- Allah, hesap gör-
ِ‫ي ْشترون‬,,ِ‫=ل‬satmazlar pek çabuktur. bunların ecirleri siz hesabı ça- mede hızlıdır!
mabudlarının ya- buk görendir.
ِِ ‫=بِآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın nında kendilerini
bekliyor. Allahu
‫=ثمنًا‬paraya ‫يَل‬ ِ ً ‫=ق ِل‬birkaç Zülcelâl'in muha-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬onların da ‫=له ِْم‬vardır sebesi çok serî' ol-
,,
duğunda şüphe
‫=أجْ ره ِْم‬ödülleri ِ‫= ِع ْند‬katında yok.

‫=ر ِب ِه ِْم‬Rableri ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz


َِ =Allah ِ‫=س ِريع‬çabuk görendir
‫اّلل‬ ,,

ِِ ‫= ْال ِحسا‬hesabı
‫ب‬
3.
200
‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey
..
müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
sabırlı olunuz, Sebat edin ve se- ler; sabredin, olanlar! Zorluklara
‫صبِروا‬ ْ ‫=ا‬sabredin sabır yarışında bat etmekte ha- sebat göste- sabırla katlanın ve
düşmanlarınızı sımlarınızı geçin. rin, düşmana birbirinizle sabırda
‫=وصابِروا‬sabırda direnin geride bırakınız, Cihada hazır bulu- karşı durun ve yarışın, (doğru ola-
..
sürekli savaşa nun ve Allah'a is- Allah´tan sa- nı yapmaya) her
‫=ورابِطوا‬savaşa hazırlıklı, uyanık bulu hazırlıklı olunuz yandan sakının ki kının ki, felah zaman hazır olun
.. ..
ve Allah´tan kor- felâha erebilesiniz. bulasınız.
..
ve Allah'a karşı so-
nun ‫=واتَقوا‬ve korkun ki kunuz ki, kurtu-
.. .. rumluluk bilinci du-
luşa eresiniz. yun ki mutluluğa
َِ =Allah’tan ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki
‫اّلل‬ .. erebilesiniz!

ِ‫=ت ْف ِلحون‬başarıya eresiniz ..

4.
1
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ِ‫=النَاس‬insanlar Ey insanlar,
Rabbinizden
Ey insanlar! Ma- Ey insanlar;
budunuz o Rab- sizi bir tek ne-
Ey insanlar! Sizi bir
tek can(lı)dan yara-
‫=اتَقوا‬korkun ِ‫=ربَكم‬Rabbinizden korkunuz. Ki O bü’l-âlemîn'e karşı fisten yaratan,
sizi tek bir kişi- gelmekten sakının ondan eşini
tan, ondan eşini
var eden ve her
‫خلقك ِْم‬,,‫=الَذِي‬sizi yaratan ,,
den türetti, o tek ki sizleri, yoktan var eden ve
kişinin eşini de var ettiği ve eşini ikisinden bir
ikisinden pek çok
kadın ve erkek
ِ‫ن ْفس‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬nefisten ِ‫احدة‬ ِ ‫=و‬bir tek ,,
kendi özünden yine ondan vücuda çok erkek ve
yarattı, sonra bu getirdiği tek bir ki- kadın üreten
meydana getiren
Rabbinize karşı so-
ِ‫=وخلق‬yaratıp ‫= ِم ْنها‬ondan çiftten çok sayı- şiden meydana çı- Rabbınızdan rumluluğunuzun bi-
da erkek ve ka- kardı. Sonra bu korkun. Ken- lincinde olun. Ken-
‫=ز ْوجها‬eşini ‫ث‬ َِ ‫=وب‬ve üreten ,, dın meydana ge- ikisinden birçok er- disi adına bir- disi adına birbiri-
tirerek yeryüzü- kekler, kadınlar birinizden di- nizden (haklarınızı)
‫= ِم ْنهما‬ikisinden ‫ال‬ ًِ ‫= ِرج‬erkekler ne yaydı. Karşı- üretti. O Allah'a lekte bulundu- talep ettiğiniz Al-
lıklı dileklerinizi karşı gelmekten ğunuz Al- lah'a karşı sorum-
‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬birçok ‫=ونِسا ًِء‬ve kadınlar ,, adına bağladığı- sakının ki ismine lah´dan kor- luluk bilinci duyun
nız Allah´tan ve and veriyorsunuz kun da, akra- ve bu akrabalık
‫=واتَقوا‬sakının ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan akrabalık bağla- ve o karâbet râbı- balık bağını bağlarını gözetin.
rını çiğnemekten talarını kesmekten kesmekten Şüphesiz Allah,
ِ‫تساءلون‬,,‫=الَذِي‬birbirinizden dilekte b ,, ,, sakınınız. Hiç korkun ki onunla sakının. Mu- üzerinizde daimi bir
kuşkusuz Allah da and veriyorsu- hakkak ki Al- gözetleyicidir.
ulunduğunuz ‫ه‬ ِِ ِ‫=ب‬adına sizi sürekli gö- nuz. Allah'ın üzeri- lah; sizin üze-
ِ‫=و ْاْل ْرحام‬ve akrabalık(bağlarını kırma
,, ,,
zetmektedir. nizde gözcü oldu- rinizde tam bir
ğunda şüpheniz gözeticidir.
olmasın.
k)tan ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬ َِ =Allah
‫عليْك ِْم‬,,ِ‫=كان‬sizin üzerinizde ,,

‫=رقِيبًا‬gözetleyicidir
4.
2
.. ‫=وآتوا‬verin ‫ى‬ َِٰ ‫= ْاليتام‬öksüzlere Yetimlere malla- Yetimlere büyü- Yetimlere mal- O halde yetimlere
rını veriniz, temiz dükleri zaman mal- larını verin. mallarını verin,
‫=أ ْموالهِ ِْم‬mallarını malı murdarı ile larını verin ve hiç- Temizi murda- (kendi) değersiz
değiştirmeyiniz, bir vakit helâli ha- ra değişmeyin. malları(nızı) (onla-
‫تتبدَلوا‬..ِ‫=ول‬değiştirmeyin onların mallarını rama değişmeyin. Onların malla- ra ait) güzel şeyler
kendi mallarınıza Sakın onların mal- rını kendi mal- ile değiştirmeyin ve
ِ‫= ْالخ ِبيث‬pis olanı ..
katarak yemeyi- larını kendi malla- larınıza kata- onların mallarını
niz, çünkü bu rınıza katıp yeme- rak yemeyin. kendi mallarınız ile
ِِ ‫الط ِي‬
‫ب‬ َ ‫= ِب‬temiz olanla .. büyük bir vebal- yin ki bunun büyük Çünkü bu, bü- birleştirerek tüket-
dir. bir günah olduğu yük bir günah- meyin. Bu, doğrusu
‫تأْكلوا‬..ِ‫=ول‬yemeyin meydanda. tır. büyük bir suçtur.

‫=أ ْمواله ِْم‬onların mallarını ..

‫أ ْموا ِلك ِْم‬..‫ى‬


َِٰ ‫= ِإل‬sizin mallarınıza katarak .. ..

ِ‫= ِإنَه‬çünkü bu ‫حوبًا‬..ِ‫=كان‬günahtır


..

‫يرا‬
ً ‫=ك ِب‬büyük bir ..

4.
3
ِ‫=وإِ ْن‬şayet ‫= ِخ ْفت ِْم‬korkarsanız
,,
Eğer gözetiminiz Şayet yetimlerin Eğer yetim
altındaki yetim haklarında âdil
Eğer yetimlere kar-
kızların hakla- şı adil davrana-
‫ت ْق ِسطوا‬,,‫ل‬َِ ‫=أ‬adaleti yerine getiremeyec kızları ile evlen- davranamayacağı- rını gözete- mamaktan korku-
,, ,,
diğiniz takdirde nızdan korkarsanız meyeceğiniz- yorsanız, o zaman,
eğinizden onların haklarını size helâl olan ka- den korkarsa- size helal olan (di-
َِٰ ‫ ْاليتام‬,,‫=فِي‬öksüz(kızlar) hakkında
‫ى‬ ,,
gerektiği gibi gö- dınlardan ikişer,
zetemeyeceği- üçer, dörder alın.
nız; size helal ğer) kadınlardan
olan diğer ka- biri ile evlenin -
‫=فا ْن ِكحوا‬alın ِ‫طاب‬,,‫=ما‬helal olan ,,
nizden korkar- Bunların da arala-
sanız size nikahı rında adalet göze-
dınlardan iki- (hatta) ikisi, üçü
şer, üçer ve veya dördü (ile);
‫=لك ِْم‬size ‫اء‬ ِِ ‫النِس‬,,ِ‫= ِمن‬kadınlardan düşen kadınlar- temeyeceğinizden
dan ikisi, üçü ya korkarsanız o za-
dörder olmak ama onlara adil bir
üzere nikahla- tarafsızlıkla mua-
َِٰ ‫=مثْن‬ikişer ِ‫=وثَلث‬üçer
‫ى‬ da dördü ile ev- man bir tane alın,
lenebilirsiniz. yahut cariyelerinizi
yın. Şayet ara- mele edemeyece-
larında adalet ğinizden korkarsa-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫ورب‬
‫اع‬ =dörder ِْ ِ ‫فإ‬
‫ن‬ =yine
Ama eğer onlar alın ki haksızlığa
arasında adil kaçmamanıza bu
yapamayaca-
ğınızdan endi-
nız, o zaman (sa-
dece) bir tane ile-
‫ِخ ْفت ِْم‬
=korkarsanız
davranamaya- daha yakındır.
cağınızdan kor-
şe ederseniz;
o zaman, bir
yahut meşru şekil-
de sahip oldukları-
‫ل ت ْعدِلوا‬ َِ ‫أ‬
,, =adalet,,yapamayacağınızdan karsanız tek ka-
dınla evleniniz,
tane. Veya
sağ ellerinizin
nız ile (evlenin).
Bu, doğru yoldan
ً ‫احدِة‬ ِ ‫فو‬
=bir,,tane,,alın ‫أ ِْو‬
=yahut ya da eliniz al- sahip oldukla- sapmamanız için
tındaki cariye ile rı. Bu adalet- daha uygundur.
ِْ ‫ما ملك‬
‫ت‬ ,, =bulunan(cariye)lerle,,yetinin yetininiz. Haksız- ten sapma-
lığa düşmemeniz manıza daha
‫أيْمانك ِْم‬
=ellerinizin,,altında ِ‫َٰذ ِلك‬
=budur için en uygun uygundur.
hareket budur.
َِٰ ‫أدْن‬
‫ى‬ =en,,uygun,,olan

‫تعولوا‬,,‫ل‬ َِ ‫=أ‬Cevr (ve haksızlık) etmeme ,, ,, ,,

niz,,için

4. Kadınların me- Bir de kadınlara Kadınların Kadınlara mehirle-


4
.. ‫=وآتوا‬verin ِ‫=النِساء‬kadınlara hirlerini gönül mehirlerini gönül mehirlerini se- rini hiçbir karşılık
َِ ‫=صدقاتِ ِه‬mehirlerini
‫ن‬ hoşnutluğu ile
veriniz. Fakat
hoşluğu ile verin,
şayet onlar mehir-
ve seve verin.
Şayet ondan
beklemeden verin;
ama eğer onlar,
ً‫=نِحْ ل ِة‬bir hak olarak ‫ن‬
.. ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
..
eğer onlar me- lerinden birazını bir kısmını kendi rızalarıyla bir
hirlerinin bir bö- kendileri isteye is- gönül hoşluğu kısmını size bıra-
ِ‫= ِطبْن‬bağışlarlarsa ‫=لك ِْم‬size lümünü gönüllü
olarak size ba-
teye sizlere bağış-
lıyorlarsa onu afi-
ile size bağış-
lar iseler, onu
kırlarsa ondan
hoşnutluk ve gönül
ِ‫ش ْيء‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬bir kısmını .. ğışlarlar ise bu- yetle, güzelce yer- afiyetle yiyin. rahatlığıyla fayda-
nu afiyetle yiyi- siniz. lanın.
ِ‫= ِم ْنه‬ondan (mehirden)
.. niz.

‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬kendi istekleriyle


..

ِ‫=فكلوه‬onu yiyin ..

‫م ِريئًا‬..‫=هنِيئًا‬afiyetle
4. Allah´ın, sizi ba- Ey veliler! Allah'ın Allah´ın sizi Allah'ın koruyası-
5
,, ‫تؤْ توا‬,,ِ‫=ول‬vermeyin şına diktiği mal- sizler için hayat başına diktiği nız diye sizin so-
ِ‫سفهاء‬ ُّ ‫=ال‬aklı ermezlere ,,
ları aptalların olmasını dilediği
(aklî dengesi ye- mallarınızı sakın
mallarınızı be- rumluluğunuza bı-
yinsizlere raktığı malları mu-
ِ‫=أ ْموالكم‬mallarınızı rinde olmayanla- sefihlere vermeyin
rın) ellerine ver- ve bunların birike-
vermeyin.
Kendileribi
hakeme yeteneği
zayıf kimselere
ِ‫جعل‬,,‫=الَتِي‬yaptığı ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın meyiniz. Fakat ceği kazançtan ye-
onları bu mallar- timleri hem doyu-
bunların geliri emanet etmeyin;
ile rızıklandırıp ama bu mallarla
‫=لك ِْم‬sizin için ‫=قِيا ًما‬geçim kaynağı
,, ,, dan besleyiniz, run, hem giydirin giydirin ve on- onların geçimlerini
giydiriniz ve ve kendilerine ileri- lara güzel söz karşılayın, onları
‫ارزقوه ِْم‬ ْ ‫=و‬onları besleyin ,, kendilerine güzel si için tatlı sözler söyleyin. giydirin ve onlarla
söz söyleyiniz. söyleyin. nazik bir şekilde
‫=فِيها‬o mallarla ‫=وا ْكسوه ِْم‬giydirin
,, konuşun.

‫=وقولوا‬ve söyleyin ‫=له ِْم‬onlara


,,

ًِ ‫=ق ْو‬söz ‫=م ْعروفًا‬güzel


‫ل‬
4.
6
.. ‫=وابْتلوا‬deneyin ‫ى‬ َِٰ ‫= ْاليتام‬öksüzleri Yetimleri evlen- Evlenme çağına Öksüzleri ev- (Sorumluluğunuz
me çağına gele- gelmelerine kadar lenme çağına altındaki) yetimleri
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ‫بلغوا‬..‫=إِذا‬varıncaya ne
‫ى‬ kadar dene- yetimlerin hâlini gelene kadar evlenebilecekleri
yiniz. Eğer ol- daima gözden ge- deneyin. O yaşa gelinceye ka-
ِ‫=النِكاح‬nikah çağına ‫ن‬ ْ
ِ ِ ‫=فإ‬eğer
..
gunlaştıklarını çirin. Rüşdü bul- vakit kendile- dar deneyin; sonra
görürseniz he- duklarını anladığı- rinde bir ol- aklen olgunlaştıkla-
‫=آنسْت ِْم‬görürseniz ‫= ِم ْنه ِْم‬onlarda men mallarını nız gibi mallarını gunlaşma gö- rını tesbit ederse-
kendilerine tes- kendilerine verin. rürseniz; mal- niz, mallarını onla-
ْ
‫=رشدًا‬bir olgunluk ‫=فادْفعوا‬verin lim ediniz. Ye- Hem sakın büyü- larını kendile- ra iade edin; (sa-
..
timler büyüyecek yecekler de elleri- rine teslim kın,) onlar büyü-
‫= ِإل ْي ِه ِْم‬kendilerine ‫=أ ْمواله ِْم‬mallarını endişesi ile bu ne alacaklar diye edin. Büyüye- meden önce, ace-
malları savur- bu malları hakkınız cekler de geri leyle ve müsrifçe
‫تأْكلوها‬..ِ‫=ول‬yemeğe kalkmayın ganca yemeyi- yokken bir an ev- alacaklar diye harcayarak malla-
..
niz. Zengin veli- vel yemeye bak- onları israf rını tüketmeyin.
‫= ِإسْرافًا‬israf ile ‫ارا‬ ً ‫=و ِبد‬tez elden ler bu mallara mayın. Velilerden edip de tez el- Zengin olan kimse-
.. ..

hiç el sürmesin. kimin ihtiyacı yok- den yemeyin. yi (vesayeti altın-


ِ‫ي ْكبِروا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬büyüyüp (geri alacaklar) diy Fakir veliler ise sa tamamiyle tok Zengin olan dakinin malından)
.. .. ..

bu malların ge- gözlü kalsın, kim sakınsın. Fakir tamamen uzak tu-
e ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimse ِ‫=كان‬olan leneklere uygun muhtaç ise o da olan da uygun tun. Fakiri ise on-

ِْ ‫=ف ْليسْت ْع ِف‬çekinsin nı yesin. Yetim- dar bir şey yesin. sin. Mallarını kilde istifade ettirin.
düşecek kadarı- ancak ihtiyacı ka- bir şekilde ye- dan uygun bir şe-
‫=غنِيًّا‬zengin ‫ف‬
lere mallarını Hem mallarını kendilerine Mallarını kendileri-
ِْ ‫=وم‬kimse de ِ‫=كان‬olan
‫ن‬ ..
teslim ederken kendilerine verdi- verdiğinizde ne teslim ettiğiniz-
‫يرا‬ ً ‫=ف ِق‬yoksul ‫ل‬ ِْ ‫=ف ْليأْك‬yesin yanınızda şahit ğiniz zaman şahit yanlarında de, onlar adına şa-
bulundurunuz. bulundurun. Hesa- şahid bulun- hitler bulundurun
ِِ ‫= ِب ْالم ْعر‬uygun şekilde
‫وف‬ Gerçi hesap
..
bınızı doğru tut- durun. Hesab ve (unutmayın ki)
sorma merci ola- manız için Allah'ın sorucu olarak nihai hesap sorucu
‫=فإِذا‬zaman da ‫=دف ِْعت ِْم‬geri verdiğiniz rak
..
dir.
Allah yeterli- harekâtınızı hesa- Allah kafidir. olarak Allah kafidir.
ba çekmekte ol-
..

‫= ِإل ْي ِه ِْم‬onlara ‫=أ ْمواله ِْم‬mallarını ması elverir.

‫=فأ ْش ِهدوا‬şahid bulundurun ..

‫=عل ْي ِه ِْم‬yanlarında ‫ى‬ َِٰ ‫=وكف‬yeter


ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah ‫=ح ِسيبًا‬hesapçı olarak da .. ..

4. Ana- babanın ve Ana baba ile yakın Ana-babanın Ebeveynin ve ak-


7
,, ِ‫= ِل ِلرجا ِل‬erkeklere yakın akrabala- hısımlar ne bırak- ve yakınların rabanın geride bı-
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬pay vardır ,,
rın bıraktıkları mışlarsa ondan er- bıraktıklarında raktıklarından er-
mirasta erkekle- keklerin payı var. erkeklere bir kekler bir pay ala-
ِ‫ترك‬,,‫= ِم َما‬geriye bıraktıklarından rin payı olduğu Ana baba ile yakın pay vardır.
,,
caklardır. Ebevey-
gibi kadınların hısımlar az olmuş Ana-babanın nin ve akrabanın
ِِ ‫= ْالوا ِلد‬ana babanın
‫ان‬ ,,
da payı vardır. çok olmuş ne bı- ve yakınların bıraktığında, ister
Bu miras ister rakmışlarsa ondan bıraktıklarında az ister çok olsun,
ِ‫=و ْاْل ْقربون‬ve akrabanın az, ister çok ol- kadınların da payı kadınlara da kadınların da bir
,,
sun, onda erke- var. bir pay vardır. payı olacaktır; (Al-
ِِ ‫=و ِل ِلنس‬kadınlara da
‫اء‬ ğin ve kadının ,, Bunlar; az ve- lah tarafından) ta-
belirlenmiş pay- ya çok farz kı- yin edilen bir pay-
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬pay vardır ,, ları vardır. lındığı şekilde dır bu!
bir paydır.
ِ‫ترك‬,,‫= ِم َما‬geriye bıraktıklarından ,,

ِِ ‫= ْالوا ِلد‬ana babanın


‫ان‬ ,,

ِ‫=و ْاْل ْقربون‬ve akrabanın ‫= ِم َما‬gerek ,,

ِ‫ ِم ْنه‬,,‫ل‬ َِ ‫=ق‬azından ‫=أ ِْو‬gerek


ِ‫=كثر‬çoğundan ‫صيبًا‬ ِ ‫=ن‬bir hisse ,,

‫ضا‬ ً ‫=م ْفرو‬ayrılmıştır


4. Eğer miras bölü- Her iki tarafa ve- Miras taksim (Mirasın) bölüştü-
8
.. ‫حض ِر‬..‫=وإِذا‬hazır bulunursa ..
şümü sırasında rilmesi farz olan bir olunurken; ya- rülmesi sırasında
ِ‫(= ْال ِقسْمة‬miras) taksim(in)de ..
pay sahibi olma- pay miras taksim kınlar, yetimler (öteki) akrabalar,
yan uzak akra- olunurken uzak hı- ve miskinler yetimler ve muh-
َِٰ ‫ ْالق ْرب‬..‫=أولو‬akrabalar
‫ى‬ balar, yetimler sımlarla yetimler de hazır bulu- taçlar hazır bulun-
ve yoksullar ha- ve bîçâreler de bu- nursa, onları duklarında, onlara
َِٰ ‫=و ْاليتام‬öksüzler
‫ى‬ zır bulunursa on- lunuyorlarsa hem da rızıklandı- geçinmeleri için bir
lara da bir şeyler kendilerine ondan rın. Hem de kısmını ayırın ve
ِ‫=و ْالمسا ِكين‬yoksullar da .. veriniz ve kendi- biraz bir şey verin, güzel söz söy- onlarla nazik bir
lerine gönül alıcı hem gönüllerini leyin. şekilde konuşun.
‫ارزقوه ِْم‬ ْ ‫=ف‬onları da rızıklandırın .. .. sözler söyleyiniz. alacak sözler söy-
leyin.
ِ‫= ِم ْنه‬ondan ‫=وقولوا‬ve söyleyin ..

‫=له ِْم‬onlara ‫ل‬ًِ ‫=ق ْو‬söz


‫=م ْعروفًا‬güzel
4.
9
,, ِ ‫الَذ‬,,ِ‫=و ْلي ْخش‬endişe edecek olanlar Arkalarında
‫ِين‬ güç- Evet, vasîleri ol- Arkalarında Ve onlar, (o kanuni
süz çocuklar bı- dukları yetimler
,, ,,
küçük ve aciz mirasçılar) (Al-
‫=ل ِْو‬takdirde ‫=تركوا‬bıraktıkları rakıp ölecek ol- hesabına da kork- çocuklar bı- lah'tan) korksunlar;
salar çocukları- malı. O kimseler ki raktıkları tak- eğer kendileri arka-
ْ
‫خل ِف ِه ِْم‬,,‫ن‬ ً
ِْ ‫= ِم‬geriye ‫=ذ ِِريَ ِة‬çocuklar nın hali nice olur şayet arkalarında dirde, onlar larında kendi hak-
diye kaygı du- henüz başlarını için endişe larını koruyamaya-
‫ضعافًا‬ ِ =zayıf ‫=خافوا‬çekinsinler yanlar yetimlere kurtarmaktan âciz edecek olan- cak durumda olan
haksızlık etmek- bir zürriyet bıraka- lar, haksızlık- çocuklar bıraksa-
‫=عل ْي ِه ِْم‬onların durumundan ,, ten korksunlar, caklarını görselerdi tan çekinsin- lardı onlar için mut-
Allah´tan sakın- perişan olacaklar ler, Allah´tan laka endişe duyar-
‫=ف ْليتَقوا‬korksunlar ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan sınlar ve doğru diye korkacaklardı. sakınsınlar ve lardı; işte böyleleri,
konuşsunlar. Onun için Allah'tan sözü de dos- Allah'a karşı so-
‫=و ْليقولوا‬ve söylesinler ‫ل‬ ًِ ‫=ق ْو‬söz
,, korksunlar ve ağır- doğru söyle- rumluluklarının bi-
başlı sözler söyle- sinler. lincinde olsunlar ve
sinler. (yoksulların hakları
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
konusunda) dürüst
‫=سدِيدًا‬doğru ve insaflı olan ney-
se onu dile getir-
sinler.
4.
10
.. ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz Yetimlerin malla- Yetimlerin malları-
rını haksız bi- nı haksız yere yi-
Yetimlerin
mallarını zul-
Yetimlerin mallarını
günahkarca yiyip
ِ‫يأْكلون‬..ِ‫=الَذِين‬yiyenler çimde yiyenler, yenler bilsinler ki:
midelerini ateşle Karınları dolusu
men yiyenler;
karınlarına
bitirenler, sadece
karınlarını ateşle
ِ‫=أ ْموال‬mallarını ‫ى‬ َِٰ ‫= ْاليتام‬öksüzlerin doldurmaktan ateş yiyorlar, baş-
başka birşey ka bir şey değil ve
sadece ateş
doldurmuş
doldurmuş olurlar.
Çünkü (öteki dün-
‫=ظ ْل ًما‬zulüm ile ‫= ِإنَما‬doğrusu
..
yapmıyorlar. Za- sonra ateşe gire-
ten kudurmuş cekler.
olurlar. Zaten
onlar çılgın bir
yada) yakıcı bir
ateşe mahkum
ِ‫=يأْكلون‬koymaktadırlar alevlerin içine ateşe girecek- olacaklar.
atılacaklardır. lerdir.
‫بطونِ ِه ِْم‬..‫=فِي‬karınlarına
ِ‫ارا‬ ً ‫=ن‬sadece ateş ..

ِ‫صل ْون‬ ْ ‫=وسي‬ve gireceklerdir ..

‫يرا‬ ً ‫=س ِع‬çılgın bir ateşe .. ..

4.
11
,, ‫وصيك ِم‬ ِِ ‫=ي‬size tavsiye eder ‫اّلل‬
,, َِ =Allah Çocuklarınızın
,,
Allah çocuklarınıza Çocuklarınızın Çocuklarınız(ın va-
mirastaki duru- kalacak mirası siz- mirastaki du- risliği) konusunda
‫أ ْولدِك ِْم‬,,‫= ِفي‬çocuklarınız(ın alacağı mi mu hakkında Al- lere gösteriyor: Er- rumu hakkın- Allah size (şunu)
,, ,,
lah size şöyle keğe iki kadının da Allah, size emreder: Erkek, iki
ras) hakkında ‫ر‬
,, ِِ ‫= ِللذَك‬erkeğe ferman buyuru- alacağı kadar pay şöyle emir bu- kadının hissesine
yor: Erkeğe iki düşer, şayet ço- yuruyor: Erke- eşit (bir miktar)
ِ‫= ِمثْل‬kadar ‫ظ‬ ِِ ‫=ح‬payı dişinin hissesi cuklar hepsi kadın ğe iki dişinin alacaktır; ama iki-
kadardır. Eğer olmak üzere ikiden hissesi kadar- den fazla kadın
ِِ ‫= ْاْل ْنثيي‬iki kadının ‫ن‬
‫ْن‬ ,, ِْ ِ ‫=فإ‬eğer kadınlar ikinin ziyade iseler ken- dır. Eğer ka- varsa, onlara,
üstünde ise bı- dilerine ölenin bı- dınlar ikinin (ebeveynlerinin)
َِ ‫=ك‬iseler ‫= ِنسا ًِء‬kadın ِ‫=ف ْوق‬fazla rakılan malların raktığından üçte üstünde ise; geride bıraktıkları-
‫ن‬
üçte ikisi onla- ikisi düşer. Eğer bırakılan mal- nın üçte ikisi veri-
ِِ ‫=اثْنتي‬ikiden ‫ن‬
‫ْن‬ َِ ‫=فله‬onlarındır rındır. Şayet tek çocuk tek bir kızsa ların üçte ikisi lecektir; sadece bir
ise yarısı onun- o zaman ona yarısı onlarındır. Şa- tane varsa, onun
‫=ثلثا‬üçte ikisi ِ‫ترك‬,,‫=ما‬bıraktığının dur. Ölenin ço- düşer. Ölenin ana- yet kız tek ise, yarısını alacaktır.
,,

cuğu varsa, ana sına, babasına da yarısı onun- (Ölenin) anne-


ِْ ‫=و ِإ‬eğer (çocuk) ‫ت‬
‫ن‬ ,, ِْ ‫=كان‬ise ve babadan her şayet kendisinin dur. Ölenin babasına gelince,
birine bırakılan çocuğu varsa, bı- çocuğu varsa; geride bir çocuk bı-
ً ‫احدِة‬ ِ ‫=و‬yalnız bir kadın ‫=فلها‬onundur malın altıda biri. raktığından altıda ana ve baba- rakması durumun-
,, ,,

Çocuğu olmayıp biri düşer, çocuğu dan herbirine da, her biri tereke-
ِ‫صف‬ ْ ِ‫(=الن‬mirasın) yarısı ,,
da ona ana ve yok da anası ba- bırakılan ma- nin altıda birini ala-
‫=و ِْلبو ْي ِِه‬ana babasından ‫ل‬ ,, ِِ ‫= ِلك‬her babası mirasçı bası vâris oluyorsa lın altıda biri; caktır; ama hiç ço-
olduysa üçte biri anasına bıraktı- çocuğu olma- cuk bırakmamışsa
ِ‫احد‬ ِ ‫=و‬birinin ‫= ِم ْنهما‬vardır anasınındır. ğından üçte bir dü- yıp da ona ve anne-babası
Kardeşleri varsa şer. Eğer ölenin ana ve babası onun (tek) mirasçı-
o vakit altıda biri kardeşleri de varsa mirasçı olduy- sı ise, annesi üçte
ِ‫سدس‬ ُّ ‫=ال‬altıda bir hissesi
,, ,,
anasınındır. Bu o vakit ettiği vasi- sa; üçte biri, birini alacaktır;
ِ‫ترك‬,,‫= ِم َما‬bıraktığı mirasta ‫ن‬ ,, ِْ ‫= ِإ‬eğer hükümler, ölenin yetin ifasından ya- anasınındır. eğer (ölenin) erkek
borcu ödenip, hut borcunun eda- Kardeşleri ve kız kardeşleri
ِ‫=كان‬varsa ِ‫=له‬onun (ölenin) ,,
yaptığı vasiyetler sından sonra ana- varsa; o vakit, varsa, o zaman
yerine getirildik- sına altıda bir dü- altıda bir ana- annesine, yapmış
ِ‫=ولد‬çocuğu ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ten sonradır. Siz, şer. Babalarınız, sınındır. Bu olduğu herhangi bir
babalarınızdan oğullarınız nâfi ol- hükümler öle- vasiyeti veya
ِْ ‫يك‬,,‫=ل ِْم‬yok da ِ‫=له‬onun
‫ن‬ ,, ve oğullarınız- mak itibariyle sizle- nin borcu (ödemek zorunda
dan hangisinin re hangileri daha ödenip yaptığı olduğu) borcu dü-
ِ‫=ولد‬çocuğu size fayda bakı- yakındır bilemez- vassiyetler ye- şüldükten sonra
mından daha siniz de onun için rine getirildik- (terekenin) altıda
ِ‫=وو ِرثه‬ona varis oluyorsa
,, ,, yakın olduğunu Allah bunları üze- ten sonradır. biri verilecektir.
bilmezsiniz. Bun- rinize farz buyuru- Babalarınız ve Anne-babalarınıza
ِ‫=أبواه‬ana babası
,, lar, Allah’tan bi- yor. Allah'ın alîm oğullarınızdan ve çocuklarınıza
rer farizadır. olduğunda, hakîm hangisinin gelince, hangisinin
‫=ف ِِل ِم ِِه‬anasına düşer ِ‫=الثُّلث‬üçte bir Doğrusu Allah; olduğunda şüphe fayda bakı- sizin bırakacağınız
,, ,,

hakkıyla bilen ve yok. mından size fayda ve imkanlara


ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ِ‫=كان‬varsa ِ‫=له‬onun
‫ن‬ Hakim olandır. daha yakın ol- daha layık olduğu-
duğunu bil- nu bilemezsiniz.
ِ‫=إِ ْخوة‬kardeşleri ‫=ف ِِل ِم ِِه‬anasının payı ,,
mezsiniz. Al- (İşte bu nedenledir)
lah´tan bir fa- Allah'tan gelen
ِ‫سدس‬ ُّ ‫=ال‬altıda birdir
,,
riza olarak. emirler... Şüphesiz
‫بِ ْع ِِد‬,,‫ن‬ ,, ْ
ِ ‫(= ِم‬bu hükümler) sonradır ,,
Doğrusu Al- Allah her şeyi bi-
lah; Alim, Ha- lendir, hikmet sahi-
ِ‫صيَة‬ ِ ‫و‬ =vasiyetten
kim olandır. bidir.

‫ ِبها‬,,‫وصي‬ ِ ‫=ي‬yapacağı ‫=أ ِْو‬ya da ,,

ِ‫=ديْن‬borcundan ‫=آباؤك ِْم‬babalarınız


‫=وأبْناؤك ِْم‬ve oğullarınızdan
,,

ِ‫تدْرون‬,,ِ‫=ل‬bilmezsiniz
‫=أيُّه ِْم‬hangisinin
ِ‫=أ ْقرب‬daha yakın olduğunu ‫=لك ِْم‬size
,, ,,

ِ‫=ن ْفعًا‬fayda bakımından


,,

ً‫=ف ِريض ِة‬bunlar koyulmuş haklardır ,, ,,

ِ‫اّلل‬ َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah tarafından ‫ن‬


,, َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
َِ =Allah ‫ع ِلي ًما‬,,ِ‫=كان‬bilendir
‫اّلل‬
‫=ح ِكي ًما‬hikmet sahibidir
,,

4. Karılarınızın ço- Haremlerinizin bı- Çocukları Çocukları olmayan


12
.. ِ‫=ولك ْم‬sizindir ِ‫صف‬ ْ ِ‫=ن‬yarısı cukları yoksa ge- raktıklarından, et- yoksa; eşleri- kadınlarınızın tere-
ِ‫ترك‬..‫=ما‬bıraktıkları mirasın ..
riye bıraktıkları- tikleri vasiyet yeri- nizin geriye bı- kelerinin yarısı si-
nın yarısı sizin- ne getirildikten ya- raktıklarının zin olacaktır; ama
‫=أ ْزواجك ِْم‬eşlerinizin ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer dir. Çocukları hut borçları veril- yarısı, sizindir. bir çocuk bıraktı-
varsa bıraktıkla- dikten sonra ço- Çocukları var- larsa, yapmış ol-
ِْ ‫يك‬..‫=ل ِْم‬yoksa ‫ن‬
‫ن‬ َِ ‫=له‬onların rının dörtte biri cukları olmadığı sa; bıraktıkla- dukları vasiyet ve-
sizindir. Bunlar takdirde sizlere ya- rının dörtte bi- ya (ödemek zorun-
ِ‫=ولد‬çocukları ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer yaptıkları vasiyet rısı düşer; çocukla- ri, sizindir. da oldukları) borç-
ve borç ödendik- rı varsa o zaman Bunlar; yaptık- ları (düşüldük)ten
َِ ‫له‬..ِ‫=كان‬varsa ِ‫=ولد‬çocukları
‫ن‬ ten sonradır. Si- sizlere dörtte biri ları vasiyyet sonra terekelerinin
zin çocuğunuz düşer. Sizin bırak- ve borç öden- dörtte-birini ala-
ِ‫=فلكم‬sizindir ِ‫الربع‬ ُّ =dörtte biri .. yoksa bıraktıkla- tığınızdan da etti- dikten sonra- caksınız. Eğer ço-
rınızın dörtte biri ğiniz vasiyet yerine dır. Çocuğu- cuğunuz yoksa, dul
ِ‫تر ْكن‬..‫= ِم َما‬bıraktıklarının karılarınızındır. getirildikten yahut nuz yoksa; si- zevceleriniz, tere-
Şayet çocuğu- borcunuz verildik- zin bıraktıkla- kenizin dörtte-birini
‫ب ِْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra ِ‫صيَة‬ ِ ‫=و‬vasiyetten nuz varsa bırak- ten sonra ne kalır- rınızın dörtte alacaktır; ama eğer
tıklarınızın se- sa çocuğunuz ol- biri, eşlerini- geride çocuğunuz
‫ ِبها‬..ِ‫وصين‬ ِ ‫=ي‬yapacakları ‫=أ ِْو‬veya kizde biri onla- madığı takdirde zindir. Şayet varsa, yapmış ol-
rındır. Ancak bu, onlara dörtte biri çocuğunuz duğunuz vasiyet
ِ‫=ديْن‬borçtan ‫ن‬ َِ ‫=وله‬onlarındır yaptığınızı vasi- düşer. Miras bıra- varsa; bırak- veya (ödemek zo-
yet ve borç kan erkeğin yahut tıklarınızın se- runda olduğunuz)
ِ‫الربع‬ ُّ =dörtte biri
..
ödendikten son- kadının ne çocuğu kizde biri, on- borçlar düşüldük-
‫تر ْكت ِْم‬..‫= ِم َما‬bıraktığınızın ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer radır. Eğer mira- ne babası yok da larındır. Ancak ten sonra terekeni-
sı aranan erkek kardeşi yahut bu; yaptığınız zin sekizde-birine
ِْ ‫يك‬..‫=ل ِْم‬yoksa ‫=لك ِْم‬sizin de
‫ن‬ ..
veya kadın ço- hemşiresi varsa o vasiyyet ve sahip olacaklardır.
cuğu ve babası mirastan ızrar dü- borç ödendik- Eğer kadın veya
ِ‫=ولد‬çocuğunuz ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer olmayan bir kim- şüncesi olmaksızın ten sonradır. erkek, birinci dere-
se olur da onun edilen vasiyet yeri- Eğer miras bı- ceden bir mirasçı-
ِ‫=كان‬varsa ‫=لك ِْم‬sizin erkek veya kız ne getirildikten rakan erkek ya sahip değilse,
kardeşi bulunur- sonra yahut borç- veya kadın ama bir erkek veya
ِ‫=ولد‬çocuğunuz ‫ن‬ َِ ‫=فله‬onlarındır sa bunların her lar verildikten son- çocuğu ve kız kardeşi varsa,
birine altıda bir ra her birine altıda ana-babası bunların her birine
ِ‫=الثُّمن‬sekizde biri .. düşer. Eğer on- biri düşer. Eğer olmayan bir altıda-bir düşer;
lar ikiden çoksa- bundan ziyade ise- kimse olur da ama ikiden fazla
‫تر ْكت ِْم‬..‫= ِم َما‬bıraktığınızın lar zarara uğra- ler o zaman hepsi bir erkek veya kişi varsa, o za-
tılmaksızın üçte üçte bir üzerinden bir kız kardeşi man, yapılmış olan
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra ِ‫صيَة‬ ِ ‫=و‬vasiyet birine ortak olur- ortak olurlar. Allah bulunursa; vasiyetler veya
lar. Bunlar yap- bunları sizlere emir bunlardan (ödenmekle yü-
‫بِها‬..ِ‫=توصون‬yapacağınız ‫=أ ِْو‬veya tıkları vasiyet ve buyuruyor. Allah'ın herbirine, altı- kümlü olunan)
borcu ödendik- ilmine had, hilmine da bir düşer. borçlar (düşül-
ِ‫=ديْن‬borçtan ‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬eğer ِ‫=كان‬ise ten sonradır. pâyân yok. Eğer onlar dük)ten sonra (ka-
Bunlar, Allah’tan bundan çok- lan mirasın) üçte-
ِ‫=رجل‬erkeğin ِ‫=يورث‬miras bırakan .. bir vasiyet ve salar; zarara birini alacaklardır.
ً‫=كَلل ِة‬evladı ve ana babası olmayıp .. .. .. ..
emirdir. Ve Al-
lah, Alim’dir, Ha-
uğratılmaksı- Bu her iki durumda
zın üçte birine da (mirasçılar) bir
lim’dir. ortak olurlar. zarara uğratılma-
‫=أ ِِو‬veya ِ‫= ْامرأة‬kadının ِ‫=وله‬varsa Bunlar; yaptık- malıdır. (Bu), Al-
ları vasiyyet lah'ın bir emri(dir);
.. ِ‫=أخ‬bir erkek ‫=أ ِْو‬veya ve borç öden- ve Allah, her şeyi
..ِ‫=أ ْخت‬bir kız kardeşi ‫ل‬
.. ِِ ‫=ف ِلك‬her dikten sonra- bilendir, halimdir.
dır. Allah´tan
ِ‫احد‬ ِ ‫=و‬birine ‫= ِم ْنهما‬onlardan bir vasiyyet
olarak, Allah;
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫سد‬
‫س‬ ُّ ‫=ال‬altıda bir düşer ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
.. ..
Alim´dir, Ha-
lim´dir.
‫=كانوا‬iseler ِ‫=أ ْكثر‬fazla
ِ‫ َٰذ ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bundan ‫=فه ِْم‬onlar
ِ‫=شركاء‬ortaktırlar
ِِ ‫الثُّل‬..‫=فِي‬üçte bire
‫ث‬ ..

‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonradır ِ‫صيَة‬ ِ ‫=و‬vasiyetten


‫ ِبها‬..‫ى‬ َِٰ ‫=يوص‬yapılan ‫=أ ِْو‬veya
ِ‫=ديْن‬borçtan ِ‫=غيْر‬olmayan
ِ‫=مضار‬zarar verici ً‫صيَ ِة‬ .. ِ ‫=و‬vasiyettir
ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan ‫اّلل‬َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=ع ِليم‬bilendir ِ‫=ح ِليم‬halimdir
4.
13
,, ِ ‫=تِ ْل‬bunlar ِ‫=حدود‬sınırlarıdır
‫ك‬ Bunlar Allah´ın İşte şu ahkâm-ı İşte bunlar; Al- Bunlar Allah tara-
koyduğu sınır- ilâhî, Allah'ın sizler lah´ın hudu- fından konulan sı-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim lardır. Kim Al- için çizdiği hududu. dudur. Kim, nırlardır. Kim Al-
lah´a ve Pey- Allah kendisine ve Allah´a ve lah'a ve Elçisi'ne

ِ‫=ي ِط ِع‬itaat ederse ‫اّلل‬ َِ =Allah’a


,,
gamber´e itaat Peygamberine it- O´nun elçisine tabi olursa, Allah
ederse Allah on- aat edenleri o için- itaat ederse; onu, mesken ola-
ِ‫=ورسوله‬ve Elçisine ,,
ları içinde ebedi de ebediyen kala- Allah onu, al- rak içinden ırmak-
olarak kalacakla- cakları altından ır- tından ırmak- lar akan hasbahçe-
ِ‫(=يد ِْخ ْله‬Allah onu) sokar
,, ,, rı, altlarından ır- maklar akan cen- lar akan cen- lere koyacaktır; bu
maklar akan nete koyacak ki netlere koya- büyük bir mazhari-
ِ‫=جنَات‬cennetlere ‫=تجْ ِري‬akan Cennetlere yer- azîm olan necat iş- caktır. İşte bu; yettir.
leştirir. İşte bü- te budur. en büyük kur-
‫تحْ تِها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından yük kurtuluş, bü- tuluştur.
yük başarı bu-
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar dur.

ِ‫=خا ِلدِين‬sürekli kalacakları ,,

ِ‫=فِيها‬içinde ِ‫=و َٰذ ِلك‬işte budur ,,

ِ‫= ْالف ْوز‬başarı ِ‫= ْالع ِظيم‬büyük


4.
14
.. ِ‫=وم ْن‬kim de ‫ص‬
.. ِ ِ ‫=ي ْع‬karşı gelir ..
Buna karşılık
kim Allah´a ve
Kim Allah ile Pey-
gamberine karşı
Kim de Allah´a Kim de Allah'a ve
ve O´nun elçi- Elçisi'ne isyan eder
َِ =Allah’a ِ‫=ورسوله‬ve Elçisi’ne
‫اّلل‬ ..
Peygamber´e
karşı gelir,
gelir, Allah'ın çiz-
diği ahkâmın hu-
sine isyan ve O'nun (koydu-
eder de hudu- ğu) sınırları ihlal
َ ‫=ويتع ِد‬aşarsa O´nun çizdiği sı-
nırları aşarsa Al-
dudunu aşarsa
onu ebediyen ka-
du aşarsa, ederse, onu içinde
onu da içinde yerleşip kalacağı
ِ‫=حدوده‬O’nun sınırlarını ..
lah onu, içinde
ebedi olarak
lacağı nâra sokar;
uğrayanı zelîl edici
temelli kalmak ateşe atacaktır; ve
üzere ateşe onu alçaltıcı bir
ِ‫(=يد ِْخ ْله‬Allah onu) sokar ‫ارا‬
.. ً ‫=ن‬ateşe .. kalmak üzere bir azap ise baş- sokar. Hor ve azap beklemekte-
Cehennem´e kaca onu bekle- hakir edici bir dir.
‫=خا ِلدًا‬sürekli kalacağı ‫=فِيها‬içinde
.. atar. Onun için mekte. azab vardır
onur kırıcı bir onun için.
ِ‫=وله‬onun için vardır ِ‫=عذاب‬bir azab
.. .. .. azap vardır.

ِ‫=م ِهين‬alçaltıcı
4.
15
,, َ ‫=و‬yapanlara ِ‫=يأْتِين‬gelince
‫الَل ِتي‬ Zina suçu işle- Kadınlarınızdan
yen kadınlarını- fuhşu irtikâb eden-
Kadınlarınız-
dan fuhuş ya-
Hayasızca davra-
nışlarda bulunan
ِ‫احشة‬ ِ ‫= ْالف‬fuhuş zın aleyhinde lerin aleyhine siz-
dört kişinin şahit- lerden dört şahit
panlara karşı,
içinizden dört
kadınlarınıza gelin-
ce, aranızdan onla-
‫ ِنسا ِئك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kadınlarınızdan liklerine başvu- getirin, eğer şeha-
runuz. Eğer dört det ederlerse ölüm
şahid getirin.
Onlar şehadet
rın işlediği suça
şahit olan dört kişi
‫=فاسْت ْش ِهدوا‬şahid getirin ,,
kişi aleyhte şa- kendilerini alıp gö-
hitlik ederse o türünceye kadar
ederlerse;
ölünceye veya
çağırın; bunlar
onun için şahitlik
َِ ‫=عل ْي ِه‬karşı ً‫=أ ْربع ِة‬dört
‫ن‬ kadınları, ölün- yahut Allah kendi- Allah onlara yaparlarsa, suçlu
ceye kadar ya lerine bir yol açın- bir yol göste- kadınları ölüm alıp
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer da Allah kendile- caya kadar evler- rinceye kadar götürünceye yahut
ri hakkında baş- den dışarı bırak- evlerde tutun. Allah onlara (tevbe
‫=ش ِهدوا‬onlar şahidlik ederlerse
,, ,, ka bir yol göste- mayın. etmeleri suretiyle)
rinceye kadar bir kapı açıncaya
َِ ‫=فأ ْم ِسكوه‬tutun (dışarı çıkarmayın)
‫ن‬ ,, ,, evlerinizden dı- kadar evlerine
şarı salmayınız. hapsedin.
ِِ ‫ ْالبيو‬,,‫=فِي‬evlerde ‫ى‬
‫ت‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar
َِ ‫=يِتوفَاه‬o kadınları alıncaya
‫ن‬ ,, ,,

ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm ‫=أ ِْو‬ya da ,,

ِ‫=يجْ عل‬gösterinceye ‫اّلل‬ َِ =Allah


َِ ‫=له‬onların yararına ‫يَل‬
‫ن‬ ,, ًِ ِ‫=سب‬bir yol ,,

ِ ‫=واللَذ‬iki kişi
4. Zina suçu işle- Onu sizlerden ir- Sizden fuhuş Suçluların her iki-
16
.. ِ‫ان‬ ..
yen çiftin her iki- tikâb edenlerin de yapanların her sini de (böyle) ce-
ْ
‫=يأتِيانِها‬fuhuş yaparsa ..
sini de eziyetli her ikisini cezaya ikisine de ezi- zalandırın; ama
cezaya çarptırı- çarpın, eğer tevbe yet edin. Tev- eğer ikisi de tevbe
ْ
‫= ِمنك ِْم‬içinizden nız. Fakat eğer eder ve halâs[ı] ele be edip ıslah eder ve gidişatları-
tevbe eder de alırlarsa cezaların- olurlarsa; artık nı düzeltirlerse, on-
ِ‫=فآذوهما‬onlara eziyet edin ‫ن‬ ْ
ِ ِ ‫=فإ‬eğer uslanırlarsa
..
artık dan vazgeçin (yap- onlardan vaz- ları kendi hallerine
..
yakalarını bıra- tıklarını görmemiş geçin. Çünkü bırakın: çünkü Al-
‫=تابا‬tevbe eder
.. kınız. Çünkü Al- olun). Allah'ın tev- Allah, Tevvab, lah tevbeleri kabul
lah tevbeleri ka- belere karşı bağış- Rahim olandır. edendir, rahmet
‫صلحا‬ ْ ‫=وأ‬ve uslanırlarsa .. bul eder ve mer- layıcı, kulları hak- kaynağıdır.
hametlidir. kında rahîm oldu-
‫=فأع ِْرضوا‬artık vazgeçin .. ğunda şüphe yok.

ِ‫=ع ْنهما‬onlardan ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬çünkü


َِ =Allah
‫اّلل‬
‫ت َوابًا‬..ِ‫=كان‬tevbeleri çok kabul edendir .. .. ..

‫=ر ِحي ًما‬çok esirgeyendir


..

4.
17
,, ‫= ِإنَما‬şüphesiz Allah, kötülüğü
bilmeyerek işle-
Allah yalnız onların Allah için tev-
tevbesini kabul bu- be ancak, bil-
Doğrusu, Allah'ın
tevbeleri kabul et-
ِ‫=الت َ ْوبة‬tevbesi makbuldür ‫=على‬göre ,,
yip de fazla geç
kalmaksızın tev-
yurur ki cahillik meyerek kötü-
sâikasıyla günah lük yapıp da
mesi, ancak bilme-
yerek kötülük işle-
َِ =Allah’a ِ‫= ِللَذِين‬şu kimselerin
ِ‫اّلل‬ ,,
be edenlerin
tevbelerini kabul
işler de sonra bir hemen tevbe
zaman geçince edenlerin tev-
yen ve sonra, za-
man geçirmeden
ِ‫=ي ْعملون‬yapıp ِ‫سوء‬ ُّ ‫=ال‬bir kötülük ,,
edeceğini vaad
etmiştir. Hiç kuş-
tevbe ederler. İşte besidir. İşte
bunların tevbelerini Allah, onların
tevbe edenlere
mahsustur. Allah
ِ‫=بِجهالة‬cahillikle ‫=ث َِم‬sonra kusuz Allah her- Allah kabul buyu- tevbesini ka- onlara rahmetiyle
şeyi bilir ve hik- rur. Allah alîmdir, bul eder. Ve tekrar yönelecektir,
ِ‫=يتوبون‬dönerler (tevbe ederler) ,, ,, met sahibidir. hakîmdir. Alim, Hakim zira Allah her şeyi
olandır. bilendir, hikmet sa-
ِ‫ق ِريب‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hemen ardından ,, hibidir.

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte
ِ‫=يتوب‬tevbesini kabul eder ‫اّلل‬ َِ =Allah
,, ,,

‫=عل ْي ِِه ِْم‬onların ‫اّلل‬َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah


‫=ع ِلي ًما‬bilendir
‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir
,, ,, ,,

4. Yoksa sürekli Yoksa Allah ne on- Kötülükleri iş- Oysa ne ölüm anı-
18
.. ِ‫ت‬
ِ ‫=وليْس‬yoksa değildir ..
kötülük yapıp ların tevbesini ka- leyip durur- na kadar kötülük
ِ‫=الت َ ْوبة‬tevbe (af) ..
dururken ölümün bul buyurur ki, gü- ken, ölüm ge- işleyip duran, ama
eşiğine gelince nah işler dururlar, lip çatınca: o an gelip çattığın-
ِ‫ي ْعملون‬..ِ‫= ِللَذِين‬yapıp yapıp da «Şimdi tevbe et- ta içlerinden biri Şimdi işte
..
tim» diyenler ile son nefesine ge- gerçekten
da Şimdi tevbe
..
ediyorum! diyenle-
ِِ ‫س ِيئا‬
‫ت‬ َِٰ َ ‫=حت‬nihayet kâfir
َ ‫=ال‬kötülükler ‫ى‬ olarak ölen- lince "İşte ben tevbe ettim, rin tevbesi kabul
lerin tevbesi ge- şimdi tevbe ettim" diyenlerin ve edilecektir, ne de
ِ‫حضر‬..‫= ِإذا‬gelip çatınca çerli değildir. Biz der; ne de onların kafir olarak
.. hakikat inkarcısı
böyleleri için acı ki, kâfir oldukları ölenlerin tev- olarak ölenlerin;
ِ‫=أحدهم‬kendilerine ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm bir azap hazırla- halde can verirler, besi kabul de- Biz, işte böylelerine
dık. bunlar için Bizler ğildir. İşte on- şiddetli bir azap
ِ‫=قال‬diyenlere ‫= ِإنِي‬ben dayanılmaz azap lar için, elem hazırlamışızdır.
âmâde eyledik. verici bir azab
ِ‫=تبْت‬tevbe ettim ِ‫= ْاْلن‬şimdi
.. hazırlamışız-
dır.
ِ‫يموتون‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫=ول‬ve ölenlere (deği .. ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ldir) ِ‫=وه ْم‬olarak ِ‫=كفَار‬kâfir


ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte ‫=أعْتدْنا‬hazırlamışızdır
‫=له ِْم‬onlar için ‫=عذابًا‬azab
..

‫=أ ِلي ًما‬acı bir


..

4.
19
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, ak- Ey iman edenler, Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
rabalarınızın dul sizlere zorla kadın- ler; kadınlara olanlar! Hanımları-
ُِّ ‫ي ِح‬,,ِ‫=ل‬helal değildir ‫=لك ِْم‬size
‫ل‬ ,,
eşlerini zorla ni- ların vârisi olmanız zorla varis ol- nıza, onların arzu-
kahlamanız helal helâl olmadığı gibi, maya kalkma- su hilafına (baskı
‫ت ِرثوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬miras yoluyla almanız değildir. İspat- verdiğiniz mehrin nız size helal yaparak) mirasçı
,, ,,
lanmış bir edep- birazını kurtara- değildir. Apa- olma(ya çalış-
ِ‫=النِساء‬kadınları ِ‫=ك ْر ًها‬zorla sizlik işlemedik- caksınız diye ken- çık hayasızlık ma)nız helal değil-
leri sürece ken- dilerine eza etme- etmedikçe on- dir. Ve açık bir şe-
َِ ‫ت ْعضلوه‬,,ِ‫=ول‬onları sıkıştırmayın dilerine verdiği- niz de helâl olmaz. lara verdiği- kilde hayasızca
‫ن‬ ,,
niz mehrin bir Meğer ki açık bir nizden mehrin davranma suçu iş-
‫= ِلت ْذهبوا‬alıp götürmek için ,, kısmını geri al- fuhuş irtikâb eyle- bir kısmını alıp lemedikçe vermiş
,,
mak amacı ile miş olsunlar. Gelin götürmeniz olduğunuz herhan-
ِ ِ ‫=بِب ْع‬bir kısmını
‫ض‬ ,, onlara baskı onlarla güzel güzel için onları sı- gi bir şeyi geri al-
yapmayınız. On- geçinin, şayet kıştırmayın, mak amacıyla on-
َِ ‫آتيْتموه‬,,‫=ما‬onlara verdiklerinizin lara karşı iyi dav- kendilerinden hoş- onlarla iyi ge- lara baskı yapma-
‫ن‬ ,,

َِ ‫= ِإ‬başka ِ‫يأْتِين‬,,‫ن‬
ranınız. Eğer on- lanmadınızsa bıra- çinin. Eğer on- yın. Ve hanımları-
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬şayet yaparlarsa lardan hoşlan- kıvermeyin. Siz öy- lardan bo- nızla güzel bir şe-
,,

mıyorsanız, bili- le bir şeyden hoş- şanmıyorsa- kilde geçinin; çün-


ِ‫احشة‬ ِ ‫=بِف‬edepsizlik ِ‫=مبيِنة‬açık bir niz ki; hoşlan- lanmayabilirsiniz ki nız; olabilir ki kü onlardan hoş- ,,

madığınız birşeyi Allah onda sizin bir şey, sizin lanmıyor olsanız
َِ ‫=وعا ِشروه‬onlarla geçinin
‫ن‬ Allah hakkınızda için birçok hayırlar hoşunuza git- bile, olabilir ki hoş-
,,

ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬iyi ‫ن‬


‫وف‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer çok hayırlı kılmış takdir buyurmuş mez de Allah lanmadığınız bir
olabilir. olur. onu çok daha şeyi Allah büyük bir
َِ ‫=ك ِر ْهتموه‬onlardan hoşlanmazsanız
‫ن‬ ,,
hayırlı kılar. hayra vesile kılmış
olabilir.
َِٰ ‫=فعس‬bilin ki
‫ى‬ ,,

‫ت ْكرهوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬sizin hoşlanmadığınız ,,

‫=ش ْيئًا‬bir şeye


,,

ِ‫=ويجْ عل‬koymuş olabilir ‫اّلل‬ َِ =Allah ,,

‫=فِي ِِه‬ona ‫=خي ًْرا‬hayır ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çok


4.
20
.. ‫أردْت ِم‬..‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬almak istediğiniz takdirde Eğer eşinizi bı- Bir kadını bıraka- Bir eşin yerine Ama eğer bir kadı-
..
rakıp başka bir rak yerine diğer bir başka bir eş nı bırakıp yerine
..

ِ‫=ا ْستِبْدال‬başka ِ‫=ز ْوج‬bir eş kadınla evlen- kadını getirmek is- almak istedi- başka birini almak
..
mek isterseniz tiyorsanız evvelki- ğiniz takdirde; isterseniz, birinci-
ِ‫=مكان‬yerine ِ‫=ز ْوج‬bir eşin önceki eşinize ne yüklerle mehir öncekine yük- sine verdiğiniz hiç-
gayet yüklü mik- vermiş bulunsanız lerle mehir
..
bir şeyi -ne kadar
‫=وآتيْت ِْم‬vermiş olsanız dahi ..
tarda bir mehir içinden bir şey al- vermiş olsanız çok da olsa- geri
..
vermiş olsanız mayın. Hem ne di- bile, bir şey almayın. Ona iftira
َِ ‫= ِإحْ داه‬onlardan birine
‫ن‬ bile bundan hiç- ye alacaksınız? Et- almayın. İftira ederek ve bu yüz-
..
bir şey geri al- tiğiniz bühtanın, iş- ederek ve gü- den açık bir günah
‫ارا‬ ً ‫=قِ ْنط‬kantarlarca mal mayınız. Yoksa lediğiniz açık gü- naha girerek işleyerek verdiğini-
..
kadına iftira ata- nahın bedeli diye ona verdiğiniz zi geri almak hiç
‫تأْخذوا‬..ِ‫=فَل‬geri almayın rak ve apaçık bir mi?
.. geri alır mısı- olur mu?
günaha girerek nız?
ِ‫= ِم ْنه‬ondan (verdiğinizden)
.. mi verdiğinizi ge-
ri alacaksınız?
ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir şeyi ..

ِ‫=أتأْخذونه‬verdiğinizi alacak mısınız? .. ..

‫=ب ِْهتانًا‬iftira ederek


..

‫=وإِثْ ًما‬ve günaha girerek ‫=مبِينًا‬açıkça


.. ..

4.
21
,, ِ ‫=وكي‬nasıl ِ‫=تأْخذونه‬alırsınız ki
‫ْف‬ ,,
Verdiğinizi nasıl
geri alırsınız ki,
Nasıl alırsınız ki Onu nasıl alır-
birbirinize o dere- sınız ki; birbi-
Kendinizi birbirinize
adadıktan ve eşiniz
‫=وق ِْد‬andolsun sizler birbirinizle
içli- dışlı olmuş-
celerde mahrem rinize karışıp
olmuştunuz. Bun- katıldınız. Ve
sizden sağlam bir
taahhüt aldıktan
َِٰ ‫=أ ْفض‬geçmiş (içli dışlı olmuş) idiniz
‫ى‬ ,, ,, ,, ,,
sunuz ve onlar
sizden güçlü bir
dan başka kendile- onlar, sizden
ri sizden kuvvetli kuvvetli
sonra onu nasıl ge-
ri alabilirsiniz?
ِ‫ب ْعض‬,,‫ى‬ َِٰ ‫ ِإل‬,,‫=ب ْعضك ِْم‬birbirinize güvence almış-
lardır.
bir misak almışlar- te´minat aldı-
dı. lar.
ِ‫=وأخ ْذن‬ve onlar almışlardı ,, ,,

‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫= ِميثاقًا‬teminat


‫ظا‬ ً ‫=غ ِلي‬sağlam
4.
22
.. ‫ت ْن ِكحوا‬..ِ‫=ول‬artık evlenmeyin ..
Geçmiş uygula- Bir de babalarını- Babalarınızın
malar bir yana, zın aldıkları kadın- nikahladığı
Babalarınızın daha
önce evlenmiş ol-
ِ‫نكح‬..‫=ما‬evlendiği bundan böyle ları almayın, me- kadınları ni-
babalarınızın ev- ğer ki eskiden (ca- kahlamayın.
duğu kadınlarla ev-
lenmeyin, ama
‫=آباؤك ِْم‬babalarınızın lenmiş olduğu hiliyet zamanında) Geçmişte
kadınlar ile ev- almış bulunasınız. olanlar artık
geçmişte olanlar
geçmişte kalmıştır.
ِِ ‫النِس‬..ِ‫= ِمن‬kadınlarla ‫ل‬
‫اء‬ َِ ِ‫=إ‬hariç lenmeyiniz. Bu Bu meslek şüphe geçmiştir.
bir edepsizlik, iğ- yok [çirkin ve] iğ- Çünkü o, çok
Bu, kesinlikle utanç
verici bir fiildir, çir-
‫=ما‬olanlar ِ‫سلف‬..‫=ق ِْد‬geçmişte renç bir hareket renç idi. Hem mes- çirkin ve iğ- kin bir şeydir ve kö-
ve son derece lek edinen için ne renç bir şeydi. tü bir yoldur.
ِ‫=إِنَه‬çünkü bu
.. çirkin bir gele- kötü bir yoldu! Ve o, fena
nektir. adetti.
ً‫احش ِة‬ ِ ‫ف‬..ِ‫=كان‬edepsizliktir
‫(=وم ْقتًا‬Allah’ın) hışm(ı)dır ..

ِ‫=وساء‬ve iğrenç ‫يَل‬


.. ِ ً ‫=س ِب‬bir yoldur ..

4.
23
,, ْ ‫(=ح ِرم‬şunlarla evlenmeniz) haram kı Geçmiş
ِ‫ت‬ ,,
uygula- Analarınız, kızları- Analarınız,
,,
Anneleriniz, kızla-
,,
malar bir yana, nız, hemşireleriniz, kızlarınız, kız rınız, kız kardeşle-
lındı ‫م‬ ِْ ‫=عليْك‬size bundan böyle halalarınız, teyze- kardeşleriniz, riniz, halalarınız ve
analarınız, kızla- leriniz, kardeşleri- halalarınız, teyzeleriniz; kız ve
‫=أ َمهاتك ِْم‬analarınız rınız, kardeşleri- nizin kızları, hem- teyzeleriniz, erkek kardeşlerini-
niz, halalarınız, şirelerinizin kızları kardeşlerinizin zin kızları; ve süt
‫=وبناتك ِْم‬kızlarınız teyzeleriniz, er- ve sizi emziren süt kızları, kız
kek kardeşlerini- analarınızla süt
anneleriniz ile süt
kardeşlerinizin kardeşleriniz; eşle-
‫=وأخواتك ِْم‬kız kardeşleriniz ,, zin kızları, kız hemşireleriniz, kızları, sizi rinizin anneleri; ve
kardeşlerinizin kaynanalarınız ve emziren süt kendileriyle gerde-
‫=وع َماتك ِْم‬halalarınız kızları, sizi emzi- kendileriyle zifafa anneleriniz, ğe girmiş olduğu-
ren sütanneleri- girdiğiniz kadınla- süt kardeşleri- nuz eşlerinizden
‫=وخالتك ِْم‬teyzeleriniz niz, sütkardeşle- rınızın kızı olup el- niz, karılarını- doğmuş olan üvey
riniz, kaynanala- lerinizde büyüyen zın anaları, kızlarınız -ki onlar
ِ‫=وبنات‬kızları ‫خ‬ ِِ ‫= ْاْل‬kardeş rınız, cinsel iliş- üvey kızlarınız siz- gerdeğe girdi- sizin evlatlıkları-
kide bulunduğu- lere haram kılındı. ğiniz karıları- nızdır- size haram
ِ‫=وبنات‬kızları ‫ت‬ ِِ ‫= ْاْل ْخ‬kız kardeş nuz eşlerinizden Şayet analarıyla zi- nızdan evleri- kılınmıştır; fakat
,,

doğan gözetimi- fafa girmemişseniz nizde bulunan gerdeğe girmemiş-


ِ‫=وأ َمهاتكم‬analarınız niz altındaki kızlarını almanız üvey kızları- seniz (kızlarıyla ev-
üvey kızlarınız - size günah değil. nız, size ha- lenmenizde) bir
‫أ ْرض ِْعنك ِْم‬,,‫الَلتِي‬ َ =sizi emziren eğer anaları ile Sonra kendi sul- ram kılındı.
,,
günah yoktur; ve
cinsel ilişkide bu- bünüzden gelmiş Eğer üvey kız- kendi sulbünüzden
‫=وأخواتك ِْم‬bacılarınız lunmamış iseniz oğullarınızın kadın- larınızın ana- gelen oğullarınızın
bu kızlar ile ev- ları da, iki hemşi- ları ile gerde- eşleri de (size ha-
‫الرضاع ِِة‬ َ ,,ِ‫= ِمن‬süt lenmenizin sa- reyi bir araya ge- ğe girmemiş- ramdır); aynı anda
ِ‫=وأ َمهات‬anaları kıncası yoktur- tirmeniz de sizlere seniz, onlarla ve birlikte iki kız
öz oğullarınızın haram kılındı. Me- evlenmenizde kardeşi (eş olarak)
‫=نِسائِك ِْم‬karılarınızın eşleri ile evlen- ğer ki eskiden al- bir vebal yok- almanız da (yasak-
meniz ve iki kız mış bulunasınız. tur. Öz oğulla- lanmıştır); ama
ِ‫=وربائِبكم‬üvey kızlarınız ,,
kardeşi birlikte Allah'ın afvi had- rınızın karıları geçmişte olanlar
nikahınız altında siz, rahmeti ile evlenmeniz geçmiştir. Çünkü
‫الَل ِتي‬,, َ =ki olmuştur bulundurmanız pâyânsız olduğun- ve iki kızkar- Allah, çok bağışla-
size haram kılın- da şüphe yok. deşi birlikte yıcıdır, rahmet
‫ورك ِْم‬ ِ ‫ج‬ ‫ح‬ ,, ‫ي‬ ‫ف‬
ِ =birleştiğiniz dı. Hiç kuşkusuz nikahlamanız kaynağıdır.
Allah affedici ve da haramdır.
ِ‫ ِنسا ِئكم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬karılarınızdan merhametlidir. Geçmişte
olanlar artık
َِ ‫ ِب ِه‬,,‫دخ ْلت ِْم‬,,‫الَل ِتي‬
‫ن‬ َ =evlerinizde bulun geçmiştir. ,,
Şüphesiz ki
an ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer Allah, Ga-
fur´dur, Ra-
‫دخ ْلت ِْم‬,,‫تكونوا‬,,‫=ل ِْم‬henüz birleşmemişs ,, him´dir.

eniz ‫ن‬ َِ ‫= ِب ِه‬onlarla


ِ‫جناح‬,,ِ‫=فَل‬bir günah yoktur
,, ,,

‫=عليْك ِْم‬üzerinize ِ‫=وحَلئِل‬karıları


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=أبْنائِك ِم‬oğullarınızın
‫صَلبِك ِْم‬ ِْ ‫ ِم‬,,ِ‫=الَذِين‬kendi sulbünüz
ْ ‫أ‬,,‫ن‬ ,,

den gelen ‫تجْ معوا‬,,‫ن‬


,, ِْ ‫=وأ‬ve almanız ,,

ِ‫=بيْن‬bir arada ‫ْن‬


,, ِِ ‫= ْاْل ْختي‬iki kız kardeşi ,, ,,

َِ ِ‫=إ‬ancak hariç ‫=ما‬olanlar


‫ل‬ ,,

ِ‫سلف‬,,‫=ق ِْد‬geçmişte ‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬şüphesiz


َِ =Allah
‫اّلل‬
‫ورا‬ً ‫غف‬,,ِ‫=كان‬çok bağışlayan ,,

‫=ر ِحي ًما‬çok esirgeyendir ,,

4.
24
ِ‫=و ْالمحْ صنات‬evli olanlarla da (evlen
..
Savaş tutsağı Sizlere harp esiri Evli kadınlarla Meşru şekilde (ni-
olarak elinize
.. ..
olarak elinizde bu- evlenmeniz kah yoluyla) sahip
..

meniz..haramdır) geçmiş cariyeler lunanlar müstesna de. Sağ elleri- olduklarınız dışın-
ِ‫اء‬ .. ِ ‫ِمنِ النِس‬
=kadınlardan َِ ‫ِإ‬
dışında evli ka- olmak üzere kadın- nizin sahib ol- da bütün evli ka-
‫ل‬
=dışında dınlar ile evlen- ların kocalı olanları dukları müs- dınlar (size haram-

ِْ ‫ما ملك‬
‫ت‬ .. =geçen(cariye)ler
meniz haramdır. da haram kılındı. tesna. Bunlar; dır). Bu, üzerinize
Bunlar Allah´ın İşte Allah'ın sizlere Allah´ın size farz olan Allahın
‫أيْمانك ِْم‬
=ellerinize
üzerinize yazdığı hürmetini emir bu- farz kıldığı hü- buyruğudur. Bunla-
yasaklardır. Bun- yurduğu bunlar. kümlerdir. Ge- rın dışında kalan
ِ‫ِكتاب‬
=yazdığı(yasaklar)dır ların dışında ka- Bunlardan başka- riye kalanları bütün (kadınlar),
lan kadınları if- ları sizler emvâlini- ise; zinadan kendilerine mal
ِ‫اّلل‬
َِ
=Allah’ın =size ‫عليْك ِْم‬
fetli yaşamanız, zi namusa bağla- kaçınıp iffetli varlığınızdan (bir
zina işlememe- narak ve zina et- yaşamanız kısmını) vermeniz
َِ ‫وأ ِح‬
‫ل‬ =helal..kılındı =size ‫لك ِْم‬
niz şartı ile me- meyerek sarfede- şartı ile malla- ve gayri meşru bir
hirlerini vererek siniz diye hakkı- rınızla isteme- ilişki ile değil de ev-
ِ‫ما وراء‬
.. =ötesini =bunlardan ‫َٰذ ِلك ِْم‬
nikahlamanız si- nızda helâl kılındı. niz size helal lilik bağı yoluyla
ze helâl kılındı. O halde hangile- kılındı. Onlar- meşru şekilde al-
‫ن تبْتغوا‬ ِْ ‫أ‬
.. =istemeniz..(evlenmeniz) Bu kadınlardan rinden nikâh ile dan yararlan- mak kaydıyla size
sağladığınız müstefid oldunuz- dığınızın kar- helaldir. Kendileriy-
‫بِأ ْموا ِلك ِْم‬
=mallarınızla faydanın karşılı- sa mehirlerini ken- şılığı olarak le evlenmek istedi-
ğı olarak kendi- dilerine verin ki kararlaştırılmış ğiniz kadınlara hak
ِ‫صنِين‬ ِ ْ‫مح‬
=iffetli..yaşamak lerine aranızda farzdır. Bununla olan mehirle- ettikleri mehirlerini
kararlaştırdığınız beraber o mehir- rini verin. Ka- verin; ama bu meş-
ِ‫غيْر‬
=şartıyla mehirlerini hak- den sonra aranız- rarlaştırdıktan ru yükümlülük
ları olarak veri- da razı olduğunuz sonra, aranız- (üzerinde anlaş-
ِ‫مسافِ ِحين‬
=zina..etmemek niz. Daha önce bir karardan dolayı da anlaştığınız tık)tan sonra (baş-
belirlenen mehri üzerinize mes'ûli- hususta size ka) bir şey üzerin-
.. ‫فما اسْت ْمت ْعت ِْم بِ ِِه‬
.. =O..halde..yararlanma eşinizle anlaşa- yet gelmez. Al- bir sorumluluk de serbestçe an-
nıza..karşılık =onlardan َِ ‫ِم ْنه‬
‫ن‬ rak yeni bir mik- lah'ın alîm olduğu, yoktur. Şüp- laşmanızda sizin
tara bağlamanı- hakîm olduğu hesiz ki Allah, için bir sakınca
َِ ‫فآتوه‬
‫ن‬=onlara..verin
zın sakıncası
yoktur. Hiç kuş-
âşikâr. Alim, Hakim yoktur. Şüphesiz
olandır. Allah her şeyi bi-
َِ ‫أجوره‬
‫ن‬ =kesilen..ücretlerini kusuz Allah her-
şeyi bilir ve hik-
lendir, hikmet sahi-
bidir.
ً‫ف ِريض ِة‬ =bir..hak..olarak met sahibidir.

ِ‫جناح‬..ِ‫=ول‬bir günah yoktur .. ..

‫=عليْك ِْم‬üzerinize
‫ ِب ِِه‬..‫تراضيْت ِْم‬..‫=فِيما‬karşılıklı anlaşman ..

ızda ‫د‬ ِِ ‫ب ْع‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬sonra


‫= ْالف ِريض ِِة‬hakkın kesiminden ..

َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
‫عِِلي ًما‬..ِ‫=كان‬bilendir
‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir
.. .. ..

4.
25
,, ِ‫=وم ْن‬kimse İçinizden mâli İçinizden her kim Sizden; hür, Aranızdan her kim,
durumu mümin hür olan mü'min inanmış ka- içinde bulunduğu
‫يسْت ِط ِْع‬,,‫=ل ِْم‬gücü yetmeyen ,,
ve özgür kadın- kadınları alacak dınlarla ev- şartlardan dolayı
larla evlenmeye genişliğe mâlik de- lenmeye güç hür bir mümin ka-
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden ‫ل‬ ًِ ‫=ط ْو‬hür elverişli olma- ğilse o zaman eli- yetiremeyen dın ile evlenecek
yanlar, ellerini- nizin altındaki kimse, inan- durumda değilse,
ِ‫ين ِكح‬,,‫ن‬ ْ ْ
ِ ‫=أ‬evlenmeğe nizde bulunan mü'min cariyeler- mış genç kız- onu, meşru şekilde
mümin cariyeler den alsın. Onlara larınızdan sağ sahip olduğunuz
ِِ ‫= ْالمحْ صنا‬kadınlarla
‫ت‬ ile evlensinler. rüchanınız ancak ellerinizin sa- mümin bakireler-
Hanginizin imanı Allah'ın bileceği hib oldukların- den biri (ile evlen-
ِِ ‫= ْالمؤْ ِمنا‬inanmış
‫ت‬ olduğunu en iyi iman rüchanıyla dan (alsın) . dirin). Allah, imanı-
Allah bilir. Hepi- olur. Yoksa hepiniz Allah sizin nız ile ilgili her şeyi
ِْ ‫ملك‬,,‫ما‬,,‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫=ف ِم‬altında bulunan niz aynı soydan- birsiniz. Evet, na- imanınızı da- bilir; her birini diğe-
,,
sınız. Onlarla; musla yaşadıkları, ha iyi bilir. Bir- rinizin bir benzeri-
‫=أيْمانك ِْم‬elleriniz namuslu olmala- ne alenî fuhuşta birinizdensi- dir. O halde fuhuş-
rı, zinadan uzak bulunur, ne de gizli niz. Onlarla ta bulunmayan,
ِ‫فتياتِكم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬genç kızlarınızdan alsın durmaları ve gizli dost edinir olma- zinadan ka- dost tutmayan ve
,, ,,

dost tutmamış dıkları halde onları çınmaları, if- meşru evlilik bağını
ِِ ‫= ْالمؤْ ِمنا‬inanmış ‫اّلل‬
‫ت‬ َِ ‫=و‬Allah olmaları halinde sahiplerinin izni ile fetli yaşamış gözeten kadınlarla
velilerinden izin nikâh edin ve me- ve gizli dost sahiplerinin iznini
ِ‫=أعْلم‬daha iyi bilir,, ,,
alarak evleniniz. hirlerini güzellikle tutmamış ol- alarak evlenin ve
Ve kendilerine kendilerine verin. maları halin- mehirlerini uygun
‫= ِبإِيمانِك ِْم‬sizin imanınızı ,,
geleneğe uya- Şayet evlendikten de, velilerinin şekilde kendilerine
cak miktarda sonra bir fuhuş ir- izniyle evlenin. verin. Onlar evlen-
‫=ب ْعضك ِْم‬hepiniz mehir veriniz. tikâb ederlerse Ve ma´ruf şe- dikten sonra gayri
ِ‫ب ْعض‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬birbirinizdensiniz Eğer evli iken
na işlerlerse
zi- üzerlerine terettüp kilde mehirle- ahlaki bir davranış-
eden ceza hür ka- rini verin. Ev- ta bulunurlarsa, hür
َِ ‫=فا ْن ِكحوه‬öyle ise onlarla evlenin kendilerine
‫ن‬ ,, ,,
öz- dınlara terettüp
,,
lendiklerinde evli kadınların tabi
gür kadınlara ve- edeceğin yarısıdır. zina edecek oldukları cezanın
ِِ ‫=بِإ ِ ْذ‬izniyle ‫ن‬
‫ن‬ َِ ‫=أ ْه ِل ِه‬sahiplerinin rilecek cezanın Şu suret günaha olurlarsa; on- yarısıyla cezalandı-
yarısını uygula- dalmaktan korkan- lara hür kadın- rılırlar. Bu (cariye-
َِ ‫=وآتوه‬verin
‫ن‬ yınız. Bu, içiniz- larınız için olup lara verilen ler ile evlenme iz-
den günaha gi- sabretmeniz hesa- cezanın yarısı ni), günah işlemek-
َِ ‫=أجوره‬ücretlerini (mehirlerini) de receklerinden bınıza daha hayırlı verilir. Bu; içi- ten korkanlarınız
‫ن‬ ,, ,,
korkanlara tanı- çıkar. Bununla be- nizden, güna- içindir. Fakat sabır-
ِِ ‫=بِ ْالم ْعر‬güzelce
‫وف‬ nan bir imkândır. raber Allah'ın ha girme kor- la direnmeniz (ve
Yoksa eğer sab- gufranı hadsiz, kusu olanlara- bu tür evliliklerden
ِ‫=محْ صنات‬iffetli yaşamaları ,, rederseniz sizin rahmeti pâyânsız- dır. Sabret- kaçınmanız)sizin
için daha iyi olur. dır. meniz ise sizin için daha hayırlıdır.
ِ‫مسافِحات‬,,ِ‫=غيْر‬zina etmemeleri Allah affedici ve ,, için daha ha- Allah çok affedici-
merhametlidir. yırlıdır. Allah, dir, rahmet kayna-
ِِ ‫مت َ ِخذا‬,,ِ‫=ول‬ve gizli olarak tutmamal
‫ت‬ ,, ,, ,, Gafur´dur, ğıdır.
Rahim´dir.
,, arı (şartıyla) ِ‫خدان‬ ْ ‫=أ‬dost ‫=فإِذا‬şayet
َِ ‫ص‬
‫ن‬ ِ ْ‫=أح‬yaparlarsa
ِ‫أتيْن‬,,‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬evlendikten sonra ,,

ِ‫احشة‬ ِِ ‫=بِف‬bir fuhuş ‫ن‬


,, َِ ‫=فعل ْي ِه‬onlara
ِ‫صف‬ ْ ِ‫=ن‬yarısı uygulanır
,,

ِِ ‫ ْالمحْ صنا‬,,‫على‬,,‫=ما‬hür kadınlara


‫ت‬ ,,

ِِ ‫ ْالعذا‬,,ِ‫= ِمن‬yapılan işkencenin


‫ب‬ ,,

ِ‫= َٰذ ِلك‬bu (cariye ile evlenme)


,, ,, ,,

ِْ ‫= ِلم‬içindir ِ‫=خ ِشي‬korkanlar


‫ن‬
ِ‫= ْالعنت‬sıkıntıya düşmekten ,,

‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden ‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬fakat


‫ص ِبروا‬ ْ ‫=ت‬sabretmeniz ise ,,

ِ‫=خيْر‬daha iyidir ‫=لك ِْم‬sizin için


,, ,,

َِ ‫=و‬Allah ِ‫=غفور‬bağışlayandır
‫اّلل‬
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
4. Allah size, helâl Allah sizlere bil- Allah; size Allah (bütün bunla-
26
.. ِ ‫=ي ِر‬istiyor ‫اّلل‬
‫يد‬ َِ =Allah ile haramı açıkça mediklerinizi bil- bilmediklerinizi rı) size açıklamak,
ِ‫= ِليبيِن‬açıklamak ‫=لك ِْم‬size bildirmek, sizden dirmek, sizlerden açıkça bildir- öncekilerin (doğru)
öncekilerin ya- evvelkilerin yolları- mek, sizden hayat tarzlarına sizi
‫=وي ْهدِيك ِْم‬ve sizi iletmek .. ..
rarlı gelenekleri- nı göstermek ve öncekilerin yöneltmek ve size
ni tanıtmak ve hulâsa rücû'unuzu yollarını size bağışlayıcılığı ile
ِ‫=سنن‬yasalarına günahlarınızı görerek günahları- göstermek ve yaklaşmak ister; zi-
bağışlamak ister. nızı bağışlamak di- tövbelerinizi ra Allah her şeyi bi-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِْ ‫ ِم‬..ِ‫=الَذِين‬sizden öncekilerin
ِ‫ق ْب ِلك ْم‬..‫ن‬ ..
Allah herşeyi bilir liyor. Allah alîmdir, kabul etmek lendir, hikmet sahi-
ve hikmet sahi- hakîmdir. ister. Allah Ha- bidir.
ِ‫=ويتوب‬ve bağışlamak
..
bidir. lim´dir, Ha-
kim´dir.
‫=علِْيك ِْم‬günahlarınızı ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=ع ِليم‬bilendir
ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir
.. .. ..

4. Allah sizin tevbe- Allah salâhınızı gö- Allah; sizin Allah size bağışla-
27
,, ِ‫اّلل‬
َ ‫=و‬Allah ِ‫=ي ِريد‬istiyor lerinizi kabuk rerek günahlarınızı tövbelerinizi yacağı ile yaklaşır-
ِ‫يتوب‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬tevbenizi kabul etmek ,, ,,
etmek ister. Oy- bağışlamak diliyor. kabul etmek
sa nefislerinin Hevesâtına uyan- ister. Şehvet-
ken (yalnızca)
kendi ihtiraslarının
‫=عليْك ِْم‬sizin ِ‫=وي ِريد‬istiyorlar arzuları peşin- lar da bâtıla doğru lerine uyan-
den koşanlar si- müthiş bir in- larda sizin bü-
ardından gidenler
ise doğru yoldan
ِ‫يت َ ِبعون‬,,ِ‫=الَذِين‬uyanlar ise ,,
zin büyük bir sa- himâkinizi istiyor- yük bir sapık-
pıklığa düşmeni- lar. lığa düşmenizi
sapmanızı isterler.

ِِ ‫شهوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬şehvetlerine zi isterler.. isterler.

‫ت ِميلوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬sizin düşmenizi ,,

ِ ً ‫=مِْي‬sapıklığa ‫=ع ِظي ًما‬büyük bir


‫َل‬ ,,

4. Allah yükümlü- Allah üzerinizdeki Allah (teklifle- Allah yüklerinizi ha-


28
.. ِ ‫=ي ِر‬istiyor ‫اّلل‬
‫يد‬ َِ =Allah lüklerinizi hafif- tekâlifi böyle ruh- rini) sizden fifletmek ister; zira
ِ‫يخ ِفف‬..‫ن‬ ِْ ‫(=أ‬ağır teklifleri) hafifletmek
.. ..
letmek ister.
Çünkü insan za-
satlarla kolaylaş-
tırmak diliyor. Zira
hafifletmek is-
tiyor. Ve in-
insan zayıf yaratıl-
mıştır.
‫=ع ْنك ِْم‬sizden ِ‫=وخ ِلق‬yaratılmıştır yıf yaratılmıştır. insan zayıf yara-
tılmıştır.
san, zayıf ya-
ratılmıştır.
ِ ْ =insan ‫=ض ِعيفًا‬zayıf
ِ‫اْل ْنسان‬
4.
29
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
birbirinizin malla- Meşru olmayan su- ler; mallarınızı olanlar! Birbirinizin
‫تأْكلوا‬,,ِ‫=ل‬yemeyin rını gayrı meşru retlerle mallarınızı aranızda kar- mallarını haksız
yollar kullanarak aranızda yemeyin şılıklı rıza ile yollarla -karşılıklı
‫=أ ْموالك ِْم‬mallarınızı ‫=بيْنك ِْم‬aranızda değil, karşılıklı (Meşru olmayan gerçekleştirdi- rızaya dayanan ti-
anlaşmaya da- suretlerle birbirini- ğiniz ticaret caret yoluyla da ol-
ِِ ‫اط‬
‫ل‬ ِ ‫=بِ ْالب‬batılla (haksız yere)
,, ,,
yalı ticaret yolu zin mallarınızı ye- yolu hariç, ba- sa- heba etmeyin
ile yiyiniz, kendi- meyin). Lâkin rıza- tıl yollarla ye- ve birbirinizi mah-
َِ ‫= ِإ‬başka ِ‫تكون‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬olursa nizi öldürmeyi- nızla akdedeceği- meyin. Ve vetmeyin; zira Al-
niz. Hiç şüphesiz niz bir ticaret olur- kendinizi öl- lah, sizin için bir
ً ‫=تِجارِة‬ticaret Allah size karşı sa ona diyecek dürmeyin. rahmet kaynağıdır.
merhametlidir. yok. Bir de kendile- Şüphesiz ki
ِ‫تراض‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬rızanızla yaptığınız ,, rinizi öldürmeyin Allah, sizin
(birbirinizi öldür- için Rahim
‫= ِم ْنك ِْم‬kendi ‫ت ْقتلوا‬,,ِ‫=ول‬öldürmeyin meyin / nefislerinizi olandır.
öldürmeyin / ken-
‫=أ ْنفسك ِْم‬canlarınızı da ‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬doğrusu ,, dinizi öldürmeyin).
Allah'ın hakkınızda
َِ =Allah ‫بِك ِْم‬,,ِ‫=كان‬size karşı
‫اّلل‬ ,, rahîm olduğu
âşikâr.
‫=ر ِحي ًما‬çok merhametlidir
,,

4.
30
.. ِ‫=وم ْن‬kim ‫ل‬ ِْ ‫=ي ْفع‬yaparsa (bilsin ki) .. ..
Kim zulüm ve Kim haksızlık ede-
saldırganlık yolu rek, zulmederek
Kim, zulüm ve
düşmanlıkla
Bunu düşmanca bir
niyetle ve zulüm
ِ‫= َٰذ ِلك‬bunu ‫=عدْوانًا‬düşmanlık ile böyle yaparsa bunu işlerse ken-
ilerde onu Ce- disini ateşe soka-
bunu yaparsa;
yakında onu
için yapana gelin-
ce, biz onu zamanı
‫=وظ ْل ًما‬ve zulüm ile
.. ..
hennem ateşine cağız ki Allah'a gö-
atacağız. Bunu re bu pek kolay.
cehenneme
sokacağız. Bu
geldiğinde ateşin
(azabın)a mahkum
‫ص ِلي ِِه‬
ْ ‫ن‬..ِ‫=فس ْوف‬onu sokacağız ..
yapmak Allah
için gayet kolay-
Allah´a kolay-
dır.
edeceğiz; zira bu
Allah için kolay bir
ِ‫ارا‬ ً ‫=ن‬cehenneme ِ‫ َٰذ ِلك‬..ِ‫=وكان‬Bu dır. şeydir.

ِ‫اّلل‬
َِ ..‫=على‬Allah’a ‫يرا‬ ً ‫=ي ِس‬kolaydır
4.
31
,, ِ‫=إِ ْن‬eğer ‫=تجْ تنِبوا‬kaçınırsanız Eğer size yasak- Eğer sizler nehy Size yasakla-
lanan büyük gü- edildiğiniz günah- nan büyük
Uzak durmanız
emredilen büyük
ِ‫=كبائِر‬büyük günahlardan,,
nahlardan kaçı- ların büyüklerinden günahlardan
nırsanız, küçük uzak durursanız, kaçınırsanız;
günahlardan kaçı-
nırsanız, (küçük)
ِ‫ع ْنه‬,,ِ‫ت ْنه ْون‬,,‫=ما‬size yasaklanan ,,
günahlarınızı küçük günahlarını- küçük günah-
bağışlar ve sizi zı örteriz ve sizleri larınızı örter
kusurlarınızı örteriz
ve sizi şerefli bir
‫=نك ِف ِْر‬örteriz ‫=عِ ْنك ِْم‬sizin onurlu bir konuta cennetin o kerîm ve sizi şerefli
yerleştiririz. olan harîmine ko- bir mevkiye
meskene yerleştiri-
riz.
‫=سيِئاتِك ِْم‬küçük günahlarınızı,, yarız. koyarız.

‫=وند ِْخ ْلك ِْم‬ve sizi sokarız


,, ,,

ِ ً ‫=مدْخ‬bir yere ‫=ك ِري ًما‬güzel


‫َل‬ ,,

4.
32
.. ‫تتمنَ ْوا‬..ِ‫=ول‬göz dikmeyin ..
Aranızda derece Bir de sizler öyle Allah´ın sizi O halde Allahın
farkı doğuran şeyler temenni birbirinizden kimilerinize diğerle-
ِ‫فضَل‬..‫=ما‬üstün kıldığı şeylere ..
ilahi bağışlara edip durmayın ki üstün kıldığı rinden daha fazla
..
özlem besleme- Allah onları sebep şeyleri özle- bağışladığı nimet-
َِ =Allah’ın ‫= ِب ِِه‬onunla ‫=ب ْعضِك ِْم‬sizi yiniz.
‫اّلل‬ Erkekler kılarak bir takımı- meyin. Erkek- lere imrenmeyin.
kazançlarından nızı başkalarının lere kazandık- Erkekler kendi ka-
ِ‫ب ْعض‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬birbirinizden pay aldıkları gibi üzerine geçirmiştir larından bir zançlarından bir
kadınlar da ka- erkeklerin kendi pay vardır. fayda sağlarlar,
ِِ ‫= ِل ِلرجا‬erkeklere de
‫ل‬ zançlarından
.. kazandıklarından Kadınlara da kadınlar da kendi
pay alırlar. İste- nasipleri olduğu kazandıkların- kazançlarından...
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬bir pay var
.. .. diklerinizi Al- gibi kadınların da dan bir pay Bu nedenle lüt-
lah´ın keremin- kendi kazandıkla- vardır. Allah´ın fu(ndan size bah-
ِ‫ا ْكتسبوا‬..‫= ِم َما‬kazandıklarından den isteyiniz. Hiç rından nasipleri lütfundan iste- şetmesini) Allahtan
şüphesiz Allah var. Hem sizler is- yin. Muhakkak dileyin; şüphesiz
ِِ ‫=و ِللنِس‬kadınlara da
‫اء‬ her şeyi bilir.
.. terken Allah'ın faz- ki Allah; her- Allah, her şeyin
lından isteyin. Mu- şeyi bilici tam bilgisine malik-
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬bir pay var
.. .. hakkak ki Allah'ın olandır. tir.
ilmi herşeyi muhît.
ِ‫ا ْكتسبْن‬..‫= ِم َما‬kazandıklarından
‫=واسْألوا‬isteyin ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan
‫ض ِل ِِه‬ْ ‫ف‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬O’nun lütfunu ..

َِ ِ‫=إ‬kuşkusuz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬..‫ل‬ِِ ‫بِك‬..ِ‫=كان‬her şeyi ..

‫=ع ِلي ًما‬bilendir


4.
33
,, ِ ‫=و ِلك‬her birine ‫=جع ْلنا‬kıldık
‫ل‬ ,,
Kadın erkek her- Ana baba ile yakın Ana-babanın Herkes için (bir
kese ana baba- hısımların bıraktık- ve akrabanın şeyler) bırakabile-
ِ‫=موا ِلي‬varisler ların, akrabaların ları bütün mala biz- geriye bırak- ceği mirasçılar ta-
ve yeminli söz- ler [vârisler] gös- tıklarından her yin etmişizdir: an-
ِ‫ترك‬,,‫= ِم َما‬bıraktıklarından leşmeler yaptı- terdik. (Ana baba birine varisler ne-babalar, yakın
ğınız kimselerin ile yakın hısımların kıldık. Yemin- akrabalar ve kendi-
ِِ ‫= ْالوا ِلد‬ana babanın
‫ان‬ ,,
miraslarından bıraktıklarından lerinizin bağ- leriyle ahitleştiğiniz
pay ayırdık. Bu kendilerini [vâris] ladığı kimsele- kimseler; öyleyse
ِ‫=و ْاْل ْقربون‬ve akrabanın ,, pay sahiplerine kıldığımız her ce- re hisselerini onlara paylarını ve-
paylarını veriniz. maatin nasibi verin. Muhak- rin, zira Allah her
ِ‫=والَذِين‬kimselere de ,, Hiç şüphesiz Al- var.)Aranızdaki kak ki; Allah şeye şahittir.
lah her şeyin ahdi yeminlerinizle herşeye şahid
ِْ ‫=عقد‬bağladığı
‫ت‬ şahididir. bağladığınız (elle- olandır.
rinizle bağladığı-
‫=أيْمانك ِْم‬yeminlerinizin ‫=فآتوه ِْم‬verin nız) kimselere ge-
lince onlara nasip-
‫صيبه ِْم‬ ِ ‫=ن‬hisselerini ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz leri neyse verin. Al-
lah'ın herşeyi gör-
َِ =Allah
‫اّلل‬ düğü meydanda.

ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬ ِِ ‫ك‬,,‫ى‬


َِٰ ‫عل‬,,ِ‫=كان‬herşeyi
‫=ش ِهيدًا‬görmektedir
4. Allah’ın kimini Erkekler kadınlar Allah´ın kimini Erkekler, kadınları,
34
.. ِ ‫الرج‬
‫ال‬ ِ =erkekler kimine üstün üzerinde hâkimdir- kimine üstün Allahın kendilerine
ِ‫=ق َِوامون‬yöneticidirler kılmasından ötü- ler. Çünkü bir kere kılmış olması onlardan daha faz-
rü ve erkeklerin, Allah ötekilerini be- ve onların la bağışladığı ni-
ِِ ‫النس‬
‫اء‬ ِ ..‫=على‬kadınlar üzerinde ..
mallarından sarf rikilerden üstün ya- mallarından metler ve sahip ol-
etmelerinden do- ratmış, sonra onlar infak etmeleri dukları servetten
ِ‫فضَل‬..‫= ِبما‬üstün kıldığı ‫اّلل‬ َِ =Allah ..
layı erkekler ka- bunların yolunda sebebiyle er- yapabilecekleri
dınlar üzerine mallarını saçıp du- kekler, kadın- harcamalarla koru-
‫=ب ْعضه ِْم‬insanları hakimdirler. İyi ruyorlar. Onun için lar üzerine yup gözetirler. Dü-
kadınlar; gönül- işleri salâh olan hakimdirler. İyi rüst ve erdemli ka-
ِ‫ب ْعض‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬birbirinden den boyun eğer- kadınlar, kocaları- kadınlar; itaatli dınlar, gerçekten
ler ve Allah’ın nın kendi üzerle- olan ve Al- Allahın ko-
‫أ ْنفقوا‬..‫=و ِبما‬ve harcadıkları için
.. .. korunmasını em- rindeki haklarına lah´ın kendile- ru(nmasını bu-
rettiğini, kocası- boyun eğerler. Al- rini koruması- yur)duğu mahremi-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ن أ ْموا ِل ِه ْم‬


.. ِْ ‫ِم‬
=mallarından
nın bulunmadığı lah'ın kendilerini na karşılık, yeti koruyan sadık
zaman da koru- korumasına muka- kendileri de ve itaatkar kadın-
ِ‫صا ِلحات‬ َ ‫فال‬
=bundan..dolayı..iyi..kadınlar
yanlardır. Ser- bil kendileri de mu- gizliyi koru- lardır. Kötü niyetle-
keşlik etmelerin- rakabe imkânı ol- yanlardır. Ser- rinden korktuğunuz
ِ‫قانِتات‬
=itaatkâr..olup den endişelen- mayan vazîfe-i keşlik etmele- kadınlara gelince,
diğiniz kadınlara emanetleri korur- rinden endişe- onlara (önce) nasi-
ِ‫حافِظات‬ =korurlar ِِ ‫ِل ْلغ ْي‬
‫ب‬
=gizliyi önce öğüt verin. lar. Kocalarına is- lendiğiniz ka- hat edin; sonra ya-
Uslanmazlarsa, yan edeceklerini dınlara öğüt takta yalnız bıra-
‫بِما‬
=karşılık kendilerini yatak- sezerek endişeye verin, kendile- kın; sonra dövün;
larında yalnız bı- düştüğünüz kadın- rini yatakların- ve bundan sonra
ِ‫ح ِفظ‬
=kendilerini..korumasına rakın. Yine din- lara gelince, ev- da yalnız bıra- itaat ederlerse on-
lemezlerse dö- velâ kendilerini ir- kın, (yine us- ları incitmekten ka-
َِ
‫اّلل‬
=Allah’ın َ ‫و‬
‫الَل ِتي‬
=kadınlara vün. Size itaat şad edin, sonra lanmazlarsa) çının. Allah gerçek-
ettikleri takdirde yattıkları yerde dövün, sizi it- ten yücedir, büyük-
ِ‫تخافون‬
=korktuğunuz incitmeye bir ba- yalnız başlarına bı- aat ederlerse tür.
hane aramayın. rakın, yine dinle- aleyhlerinde
َِ ‫نشوزه‬
‫ن‬ =hırçınlık..etmelerinden Çünkü Allah çok mezlerse dövün. bir yol arama-
yücedir, çok bü- Dinledikleri halde yın. Muhakkak
َِ ‫ف ِعظوه‬
‫ن‬ =öğüt..verin yüktür. incitmeye vesile ki Allah; Aliyy
aramayın. Allah'ın ve Kebir olan-
َِ ‫وا ْهجروه‬
‫ن‬ =onlara..sokulmayın yüksek olduğunu, dır.

ِ ‫فِي ْالمض‬
büyük olduğunu bi-
ِ‫اج ِع‬ .. =yataklarda lin.
َِ ‫=واض ِْربوه‬onları dövün
‫ن‬ ..

ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
‫ن‬
‫=أط ْعنك ِْم‬size itaat ederlerse
.. ..

‫تبْغوا‬..ِ‫=فَل‬artık aramayın ..

َِ ‫=عل ْي ِِه‬onların aleyhine


‫ن‬ ..

ًِ ِ‫=سب‬başka bir yol ‫ن‬


‫يَل‬ .. َِ ‫= ِإ‬çünkü..

َِ =Allah ‫ع ِليًّا‬..ِ‫=كان‬yücedir
‫اّلل‬
‫يرا‬ً ِ‫=كب‬büyüktür
4.
35
,, ِ‫=وإِ ْن‬eğer ‫= ِخ ْفت ِْم‬endişe duyarsanız ,,
Eğer karı koca- Eğer kadınla erkek Eğer araları-
nın arasının arasındaki geçim- nın açılmasın-
Şayet (evli) bir çift
arasında anlaş-
ِ‫= ِشقاق‬açılmasından açılmasından sizlikten (dargınlık- dan endişeye
endişe ederse- tan / bozuşukluk- düşerseniz;
mazlık doğmasın-
dan korkarsanız,
‫=ب ْي ِن ِهما‬aralarının ‫=فابْعثوا‬gönderin niz onlara biri tan) endişeye dü- erkek tarafın-
erkeğin ve öbürü şerseniz onun ta- dan bir ha-
erkeğin ve kadının
ailelerinden birer
‫=حك ًما‬bir hakem
,,
kadının akrabası rafından bir ha- kem, kadın ta-
olan iki arabulu- kem, bunun tara- rafından bir
hakem tayin edin;
eğer iki taraf da işi
‫أ ْه ِل ِِه‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬erkeğin ailesinden ,, cu gönderiniz. fından da bir ha- hakem gönde- düzeltmek isterse,
Eğer bu arabu- kem gönderin. rin. Bunlar ba- Allah onları uzlaştı-
‫=وحك ًما‬ve bir hakem ,, ,, lucular karı- Bunlar barıştırmayı rıştırılmak is- rır. Bilin ki Allah,
kocayı barıştır- gerçekten isterse- terlerse; Allah, gerçekten her şeyi
‫أ ْه ِلها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kadının ailesinden ,, mak isterlerse ler Allah araların- onların arasını bilendir, her şey-
Allah onların daki dargınlığın ye- bulur. Muhak- den haberdar
ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=ي ِريدا‬isterlerse
‫ن‬ arasını bulur. Hiç rine geçim verir. kak ki Allah; olandır.
şüphesiz Allah Allah'ın herşeyi Alim, Habir
‫صَل ًحا‬ ْ ‫= ِإ‬uzlaştırmak ‫ق‬ ِِ ِ‫=يوِف‬bulur herşeyi bilir ve bildiği, herşeyden olandır.
herşeyden ha- haberdar olduğu
َِ =Allah ِ‫=بيْنهما‬onların arasını
‫اّلل‬ ,, berdardır. âşikâr.

َِ ‫= ِإ‬çünkü ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
‫ع ِلي ًما‬,,ِ‫(=كان‬herşeyi) bilendir ,,

‫يرا‬ ً ‫=خ ِب‬haber alandır ,,

4. Allah´a kulluk Allah'a kulluk edin Allah´a ibadet (Yalnızca) Allaha


36
.. ‫=واعْبدوا‬kulluk edin ‫اّلل‬ َِ =Allah’a ..
ediniz. O´na hiç- ve hiçbir şeyi Ken- edin. O´na hiç kulluk edin ve On-
‫ت ْش ِركوا‬..ِ‫=ول‬ortak koşmayın ..
bir şeyi ortak
koşmayınız.
disine şirk koşma- bir şeyi ortak
yın, sonra anaları- koşmayın.
dan başka hiçbir
şeye asla ilahlık
‫=بِ ِِه‬O’na ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir şeyi ..
Ana-babaya ak- nıza, babalarınıza, Ana-babaya
rabalara, yetim- hısımlarınıza, ye- da iyilik. Ya-
yakıştırmayın. An-
ne-babanıza ve
ِِ ‫=وبِ ْالوا ِلدي‬ana babaya
‫ْن‬ ..
lere, yoksullara, timlere, bîçârelere, kınlara, yetim-
yakın komşulara, hısım komşulara, lere, düşkün-
yakın akrabanıza,
yetimlere ve muh-
‫=إِحْ سانًا‬iyilik edin .. uzak komşulara, el komşulara (ya- lere, yakın taçlara, kendi çev-
yakın arkadaşla- kın komşulara, komşuya, renizden olan
َِٰ ‫ ْالق ْرب‬..‫=وبِذِي‬akrabaya
‫ى‬ ra, yarı yolda ka- uzak komşulara), uzak komşu- komşulara ve ya-
lanlara, elinizin yoldaşlara, yolda ya, yakın ar- bancı komşulara,
َِٰ ‫=و ْاليتام‬öksüzlere
‫ى‬ altındakilere iyilik kalmışlara, elinizde kadaşa, yol- yanınızdaki-
ediniz. Allah esirlere (rakabesi- cuya ve sağ yakınınızdaki arka-
ِِ ‫=و ْالمسا ِك‬yoksullara
‫ين‬ kendini beğen- ne mâlik oldukları- elinizin sahib daşa, yolcuya ve
miş kibirlileri ke- nıza) karşı iyilikten olduklarına meşru yollarla ma-
ِِ ‫=و ْالج‬komşuya
‫ار‬ sinlikle sevmez. ayrılmayın. İyi bilin da. Allah, lik olduklarınıza iyi-
ki etrafındakilere kendini beğe- lik yapın. Doğrusu
َِٰ ‫ ْالق ْرب‬..‫=ذِي‬yakın
‫ى‬ kibirlenen, kurulan nip böbürle- Allah böbürlenerek

ِِ ‫=و ْالج‬komşuya ‫ب‬ ِِ ‫= ْالجن‬uzak


adamları Allah nenleri elbette küstahça davra-
‫ار‬ sevmez. sevmez. nanları sevmez;
ِِ ‫اح‬
‫ب‬ ِ ‫ص‬َ ‫=وال‬arkadaşa
ِِ ‫= ِب ْالج ْن‬yan(ınız)daki
‫ب‬
ِِ ‫سبِي‬
‫ل‬ َ ‫ال‬..‫ْن‬ِِ ‫=واب‬yolcuya
ِْ ‫ملك‬..‫=وما‬altında bulunanlara
‫ت‬ ..

‫=أيْمانك ِْم‬ellerinizin ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz


َِ =Allah ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez
‫اّلل‬
ِْ ‫=م‬insanları ‫ال‬
‫ن‬ ًِ ‫م ْخت‬..ِ‫=كان‬kurumlu
‫ورا‬ً ‫=فخ‬böbürlenen
4.
37
,, ِ ‫=الَذ‬bunlar
‫ِين‬ Bunlar kendileri
cimrice davran-
O adamlar ki hem Onlar ki; hem (ve) cimrilik yapan,
kendi mallarını cimrilik eder- başkalarına da
ِ‫=يبْخلون‬cimrilik ederler ,,
dıkları gibi baş-
kalarına da cimri
muhtaç olanlardan ler, hem de cimriliği tavsiye
esirgerler, hem insanlara cim- eden ve Allahın
ِ‫=ويأْمرون‬ve emrederler ,,
olmayı önerirler
ve Allah´ın lütuf
esirgemeyi başka- rilik tavsiye kendilerine bağış-
larına da tavsiye ederler ve Al- ladığı nimetleri giz-
ِ‫=النَاس‬insanlara da ‫ل‬ ِِ ‫=بِ ْالب ْخ‬cimriliği
,,
eseri olarak
kendilerine ver-
ederler. Ve Allah'ın lah´ın kendile- leyenleri de... Böy-
fazlından verdiği rine lütfundan lece hakikati inkar
ِ‫=وي ْكتمون‬gizlerler diği imkânları nimetleri gizli tutar- verdiği şeyleri eden herkes için
gizlerler. Biz lar. Bizler kâfirler saklarlar. Biz, utanç verici bir
ِ‫آتاهِم‬,,‫=ما‬kendilerine verdiğini ,, kâfirler için onur için, uğrayanı zelîl kafirler için hor azap hazırladık.
kırıcı bir azap edici bir azap ve rüsvay edi-
َِ =Allah’ın
‫اّلل‬ hazırladık. âmâde kıldık. ci bir azab ha-
zırladık.
‫ض ِل ِِه‬ ِْ ‫= ِم‬bol hazinesinden
ْ ‫ف‬,,‫ن‬ ,,

‫(=وأعْتدْنا‬biz de) hazırlamışızdır


,, ,,

ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬o nankörlere


,,

‫=عذابًا‬bir azab ‫=م ِهينًا‬alçaltıcı


,,

4.
38
.. ِ ‫=والَذ‬bunlar ِ‫=ي ْن ِفقون‬verirler Yine
‫ِين‬ bunlar baş- Mallarını halka Mallarını, in- Allaha ve Ahiret
kalarına gösteriş gösteriş için dağı- sanlara göste- Gününe inanma-
‫=أ ْمواله ِْم‬mallarını ِ‫= ِرئاء‬gösteriş için olsun diye mal tan, sonra ne Al- riş için sarfe- dıkları halde malla-
..
verirler, Allah´a lah'a, ne âhiret gü- den, Allah´a rından başkalarına
ِ ِ َ‫=الن‬insanlara
‫اس‬ ve ahiret gününe nüne inanmayanla- ve ahiret gü- (sırf) insanlar gö-
inanmazlar. Yol- ra gelince, işte bir nüne inanma- rüp takdir etsinler
ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=ول‬inanmazlar daşı şeytan ola- kimseye ki şeytan yanları da Al- diye harcayanlar(ı
nın ne kötü yol- arkadaş olur, o ne lah sevmez. Allah sevmez); ya-
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫بِ ْالي ْو ِِم‬..ِ‫=ول‬ve gününe daşı vardır! kötü bir arkadaş Şeytan kime kın dostu şeytan
ِ‫اّلل‬ ..
olur. arkadaş olur- olan kişi, ne kötü
‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimin ‫ن‬ ِِ ‫=يك‬ise sa; o, ne kötü dost sahibidir!
bir arkadaştır.
ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytan ‫ق ِرينًا‬..ِ‫=له‬arkadaşı
ِ‫=فساء‬o(nun) ne kötü .. ..

‫=ق ِرينًا‬bir arkadaş(ı var)dır


.. ..

4. Eğer onlar Al- Bunlar Allah'a Ne olurdu Onlar sadece Alla-


39
,, ‫=وماذا‬ne olurdu ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
,,
lah´a ve ahiret iman getireydiler, sanki onlar; ha ve Ahiret Günü-
‫=ل ِْو‬sanki ‫=آمنوا‬inansalardı gününe inansa-
lar ve Allah´ın
âhiret gününe ina-
naydılar, Allah'ın
Allah´a, ahiret
gününe inan-
ne inanıyorlarsa ve
Allahın kendilerine
َِ ‫= ِب‬Allah’a ‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe
ِ‫اّلل‬ ,,
kendilerine ba-
ğışladığı malla-
kendilerini merzûk
buyurduğu nimet-
mış ve Al-
lah´ın verdiği
rızık olarak bağış-
ladığını (Onun yo-
rının bir bölümü- lerden muhtaç rızıklardan in- lunda) harcıyorlar-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ْاْل ِخ ِر‬
=ahiret
nü hayr yolunda
harcasalardı, ne
olanlara dağıtaydı- fak etmiş olsa- sa neden korksun-
lar acaba ne ziyan- lardı. Allah on- lar ki? Allah onlar
‫وأ ْنفقوا‬ =ve,,harcasalardı
olurdu? Hiç kuş-
kusuz Allah on-
ları olurdu? Allah ları çok iyi bi- hakkındaki her şeyi
onların ettiklerini lendir. bilir.
ِ‫ِم َما رزقهم‬
,, =kendilerine,,verdiği,,rızıktan ların yaptıkları
her şeyi bilir.
biliyor.

َِ
‫اّلل‬
=Allah’ın َِ ِ‫وكان‬
‫اّلل‬
,, =Allah

‫=بِ ِه ِْم‬onları ‫=ع ِلي ًما‬biliyordu


4.
40
.. ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah Hiç şüphesiz Al- Allah kuluna zerre Allah; şüphe- Şüphesiz Allah,
lah zerre kadar ağırlığınca zul- siz zerre ka- kimseye zerre ka-
ْ
ِ‫يظ ِلم‬..ِ‫=ل‬haksızlık etmez haksızlık etmez. metmez. Eğer ku- dar haksızlık dar haksızlık yap-
..
Eğer bu bir iyilik lunun o zerre ağır- yapmaz. Ama maz; eğer hayırlı
ِ‫= ِمثْقال‬kadar ِ‫=ذ َرة‬zerre ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer olursa onu bir lığınca işlediği iyilik zerre kadar bir iş varsa onu kat
kaç kat büyütür ise karşılığını kat iyilik yapılsa kat arttırır ve rah-
ِ‫=تك‬olsa ً‫(=حسن ِة‬zerre miktarı) bir iyilik ve karşılığında kat arttırdıktan
kendi katından başka taraf-ı
..
onu kat kat ar- metinden büyük bir
..
tırır. Ve kendi ödül bahşeder.
..

‫=يضا ِع ْفها‬onu kat kat yapar .. büyük bir.. Sübhânîsinden


.. katından bü-
mükâfat verir. ona azîm ecir ih- yük bir müka-
ِِ ْ‫=ويؤ‬ve verir
‫ت‬ .. san buyurur. faat verir.

ِ‫لد ْنه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kendi katından da .. ..

‫=أجْ ًرا‬mükâfat ‫=ع ِظي ًما‬büyük bir ..

4. Her ümmete Her ümmetten Her ümmetten Öyleyse (Hesap


41
,, ِ ‫(=فكي‬halleri) nice olur? ‫=إِذا‬zaman
‫ْف‬ ,, ,,
karşı birer şahid kendilerine karşı bir şahid kıldı- Günü), her topluluk
‫= ِجئْنا‬getirdiğimiz ‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬her
ِِ ‫ك‬,,‫ن‬ tutacağımız ve bir şahit getirdiği- ğımız ve onla-
seni de kendile- miz, yâ Muham- ra da seni şa-
içinden şahitler ge-
tireceğimiz ve seni
ِ‫=أ َمة‬ümmetten ِ‫= ِبش ِهيد‬bir şahid ,,
rine karşı birer med seni de şunla- hid getirdiği-
şahid tutacağı- ra şahit getirdiği- miz zaman ni-
(ey Peygamber)
onlar aleyhinde
‫=و ِجئْنا‬ve getirdiğimiz ِ‫= ِبك‬seni de
,, ,,
mız ve seni de miz gün acaba hal- ce olacak?
kendilerine karşı leri ne olacak?
şahit tutacağımız
zaman, ne olacak
‫ َٰهؤل ِِء‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬bunlara ‫=ش ِهيدًا‬şahid şahit gösterece- (o günahkarların
ğimiz gün acaba hali?)
onların halleri
nasıl olacak?
4.
42
.. ‫=ي ْومئِ ِذ‬o gün ُّ ‫=يو ِد‬isterler
..
Kâfirler ve Pey- İşte o gün yok mu, İşte o gün,
gamberlere karşı o gün vaktiyle Al- küfredip Ra-
Hakikati inkara
şartlanmış olanlar
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬nankörlük edip ..
gelenler o gün lah'ı tanımayan, sul´e asi olan-
yerle bir olmayı Peygamberi say- lar, isterlerdi
ve Peygambere
itaatsizlik yapanlar
‫=وعصوا‬karşı gelenler ..
özlemle isterler. mayan kimseler, ki; yerle bir ol-
Onlar Allah´tan "Keşke yerlerin al- salardı da Al-
o gün toprağın
kendilerini yutma-
ِ‫الرسول‬ َ =(Allah’ın) Elçi(sin)e ..
hiçbir söz sakla- tına gömüleydik de lah´dan o bir
yamazlar. toprakla bir ediley- sözü gizle-
sını isteyecekler;
ama onlar, olup bi-
َِٰ ‫تس َو‬..‫=ل ِْو‬bir olmayı
‫ى‬ .. dik!" diyecekler (... memiş bulun- ten hiçbir şeyi Al-
kimseler yerin altı- salardı. lahtan giz-
ِ‫ ْاْل ْرض‬..ِ‫=بِ ِهم‬yer ile .. na gömülerek top- le(ye)meyeceklerdi
rakla bir edilmesini r.
ِ‫ي ْكتمون‬..ِ‫=ول‬ve gizleyemezler .. isteyecekler) ve Al-
lah'tan hiçbir söz
َِ =Allah’tan ‫=حدِيثًا‬hiçbir söz
‫اّلل‬ .. saklayamayacak-
lar.
4.
43
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey iman edenler! Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
Sarhoşken, ne Söylediğinizi bile- ler; sarhoş- olanlar! Sarhoş
‫ت ْقربوا‬,,ِ‫=ل‬yaklaşmayın söylediğinizi bi- cek halde olma- ken, ne söyle- iken namaz kılma-
linceye kadar, bir dıkça sarhoşken diğinizi bilin- ya kalkışmayın, ne
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namaza ‫=وأ ْنت ِْم‬siz de cünüpken - ve yıkanmadıkça - ceye kadar, dediğinizi bilinceye
yolcu olmanız meğer ki yolcu bu- bir de cünüb- kadar (bekleyin);
َِٰ ‫=سكار‬sarhoşken ‫ى‬
‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬ki müstesna- gusül lunasınız- cünüp- ken -yolcu ol- ve boy abdestini
yapmadıkça ken namaza yak- manız müs- gerektiren bir du-
‫=ت ْعلموا‬bilesiniz namaza yaklaş- laşmayın. Eğer tesnagusül rumda (iken de) yı-
mayın. Eğer hasta iseniz yahut yapmadıkça kanıncaya kadar
ِ‫تقولون‬,,‫=ما‬ne dediğinizi ,, hasta veya yol- seferde iseniz ya- namaza yak- seyahatte olmanız
culukta iseniz, hut biriniz ihtiyaç laşmayın. (ve yıkanma imka-
‫جنبًا‬,,ِ‫=ول‬cünüp iken de ‫ل‬ ,,َِ ِِ‫=إ‬dışında yahut herhangi üzerine gidilen Eğer hasta nından yoksun bu-
,,
biriniz ayak yo- yerden gelmişse- veya yolculuk- lunmanız) hali dı-
‫=عابِ ِري‬geçici olmanız ِ‫=سبِيل‬yoldan lundan gelmişse niz, yahut kadınla- ta iseniz, ya- şında- (namaza
,,

veya kadınlara ra değmişseniz, su hut herhangi kalkışmayın). Ama


َِٰ َ ‫=حت‬kadar ِ‫=ت ْغت ِسلوا‬yıkanıncaya yaklaşmışsanız bulamadığınız hal- biriniz heladan eğer hasta iseniz
‫ى‬
ve bu durumlar- de (su bulamıyor- gelirse veya veya seyahattey-
ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz
‫ن‬ da su bulama- sanız) temiz bir kadınlara yak- seniz yahut tabii ih-
mışsanız pak bir toprak arayın, yü- laşıp da su tiyacınızı yeni gi-
َِٰ ‫=م ْرض‬hasta ‫=أ ِْو‬yahut
‫ى‬ toprağa teyem- zünüze ellerinize bulamazsanız, dermişseniz veya
ِ‫سفر‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬yolculukta ‫=أ ِْو‬yahut müm edin, yüz- meshedin. Allah'ın temiz bir top- bir kadın ile birlikte
lerinize ve elleri- afvı büyük, gufranı rağa teyem- olmuşsanız ve hiç
nize sürün. Şüp- geniş olduğu müm edin, su bulamıyorsanız,
ِ‫=جاء‬gelmişse ِ‫=أحد‬biriniz hesiz ki Allah, âşikâr. yüzlerinize ve o zaman temiz top-
‫= ِمِْنك ِْم‬sizden ‫ط‬ ِِ ِ‫ ْالغائ‬,,ِ‫= ِمن‬tuvaletten çok affedici, çok
bağışlayıcıdır.
ellerinize sü- rağı alın, (onunla)
rün. Şüphesiz yüzünüzü ve elleri-
‫=أ ِْو‬yahut da ِ‫=لمسْتم‬dokunmuşsanız
,,
ki Allah; Afüvv nizi hafifçe ovun.
ve Gafur Bilin ki Allah, ger-
ِ‫النساء‬ ِ =kadınlara olandır. çekten günahları
temizleyendir, çok
‫ت ِجدوا‬,,‫=فل ِْم‬bulamadığınız takdirde ,,
affedicidir.

‫=ما ًِء‬su ‫=فتي َمموا‬teyemmüm edin ,,

‫=ص ِعيدًا‬toprağa ‫=طيِبًا‬temiz


‫امسحوا‬ ْ ‫(=ف‬Toprağı) sürün ,,

‫= ِبوجو ِهك ِْم‬yüzlerinize


‫=وأ ْيدِيك ِْم‬ve ellerinize ‫ن‬
,, َِ ‫= ِإ‬Şüphesiz
َِ =Allah ‫عف ًّوا‬,,ِ‫=كان‬çok affeden
‫اّلل‬ ,,

‫ورا‬ً ‫=غف‬çok bağışlayandır


,,

4. Şu kendilerine Yâ Muhammed, Bakmazmısın Kendilerine ilahi


44
.. ‫ت ِر‬..‫=أل ِْم‬görmedin mi? ..
kitaptan bir pay bakmaz mısın şu şu kendilerine kelamdan bir pay
َ
‫أوتوا‬..ِ‫الذِين‬..‫=إِلى‬şu kendilerine verile verdiklerimizi kendilerine Allah'ın kitabdan bir verilmiş olanların
.. ..
görmüyor mu- Kitabı'nı anlamak pay verilmiş şimdi onu sapıklık
nleri ‫صيبًا‬ ِ ‫=ن‬bir pay sun? Bunlar sa- nasibi verilen kim- olanlara?
..
ile değiştirdiklerini
pıklığı satın alı- selere ki hakkı ve- Kendileri sa- ve sizin (de) yoldan
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..ِ‫= ِمن‬Kitaptan
‫ب‬ yorlar ve sizin de rip dalâli alıyorlar. pıklığı satın çıkmanızı istedikle-
yoldan çıkmanızı Ve sizleri[n] de aldıkları gibi rini görmüyor mu-
ْ
ِ‫=يشترون‬satın alıyorlar istiyorlar.
.. doğru yoldan şa- sizin de yol- sunuz?
şırmanızı istiyorlar. dan sapmanı-
ِ‫=الضََللة‬sapıklığı zı istiyorlar.

ِ‫=وي ِريدون‬istiyorlar ki ..

‫ضلُّوا‬ ِ ‫ت‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬siz de sapıtasınız .. ..

ِ‫س ِبيل‬
َ ‫=ال‬yolu
4. Allah düşmanla- Hasımlarınızı Allah Allah, düş- Fakat Allah, düş-
45
,, ِ‫اّلل‬
َ ‫=و‬Allah ِ‫=أعْلم‬daha iyi bilir ,, ,,
rınızı çok iyi bilir. sizlerden daha iyi manlarınızı manlarınızın kimler
‫= ِبأعْدائِك ِْم‬sizin düşmanlarınızı ,,
O vekil ve yar- bilir. Onları bırakın; daha iyi bilir. olduğunu çok iyi bi-
dım edici olarak Allah'ın yâr olması, Allah, size lir. Hiç kimse Allah
َِٰ ‫=وكف‬yeter ِ‫اّلل‬
‫ى‬ َِ ِ‫=ب‬Allah size yeter. Allah'ın nasîr ol- dost olarak da gibi dost olamaz ve
ması sizlere elve- yeter, yardım- hiç kimse Allahın
‫=و ِليًّا‬dost olarak ‫ى‬
,, َِٰ ‫=وكف‬yeter rir. cı olarak da yardım ettiği gibi
yeter. yardım edemez.
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah ‫يرا‬ ً ‫ص‬ ِ ‫=ن‬yardımcı olarak da ,, ,,

4. Yahudiler içinde Yahudiliği kabul Yahudilerden Yahudi itikadına


46
.. ِ ‫= ِم‬öyleleri var ki
‫ن‬ .. ..
öyleleri var ki, bu edenlerden bir öyleleri var ki; mensup olanların
‫هادوا‬..ِ‫=الَذِين‬Yahudilerden dine hakaret et- cemaat var: Keli- kelimeleri yer-
mek amacı ile meleri yerlerinden lerinden de-
bir kısmı, (vahye-
dilmiş) sözlerin an-
ِ‫=يح ِِرفون‬kaydırıyorlar Tevrat´taki keli- oynatıyorlar, sonra ğiştirir ve dille-
meleri değiştire- söyleyeceklerini rini eğip büke-
lamını çarpıtırlar;
sözleri asıl bağla-
ِ‫= ْالك ِلم‬kelimeleri rek ve dillerini dilleriyle eğerek, rek ve dine
ağız boşlukla- bükerek dini mas- tan ederek;
mından kopararak,
(şimdi yaptıkları gi-
‫اض ِع ِِه‬ ِ ‫مو‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬yerlerinden rında burarak karaya alarak “İşit- işittik ve karşı bi) İşittik ama karşı
«işittik ve karşı tik ve isyan ettik... geldik, duy, çıkıyoruz! ve Din-
ِ‫=ويقولون‬diyorlar ‫=س ِم ْعنا‬işittik geldik», «Dinle İşitilmez sözler du- duymaz olası leyin ama kulak
sözü dinlenmez yasın!" diyorlar. ve bizi güt (ra- asmayın! ve Asıl
‫=وعصيْنا‬ve isyan ettik .. .. olasıca!» ve Böyle söyleyecek- ina) derler. sen biz(im sözü-
«Raina (Bizi gö- lerine "İşittik ve Eğer işittik ve müz)e kulak ver
‫=واسْم ِْع‬dinle zet anlamına da kabul ettik. Dinle, itaat ettik, din- (ey Muhammed)!
gelen eş sesli bir bize bak" deselerdi le ve bizi gö- derler; böylece dil-
ِ‫مسْمع‬..ِ‫=غيْر‬dinlemez olası .. hakaret deyimi)» kendileri hesabına zet demiş ol- leriyle oyun oynar-
derler. Oysa daha hayırlı, daha salardı, onlar lar ve (sahih) itika-
‫=ورا ِعنا‬ve ”ra’ina” ‫=ليًّا‬eğip bükerek
.. .. eğer (böyle di- dürüst olurdu. için daha iyi dın yanlış olduğu-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=بِأ ْل ِسنتِ ِه ْم‬dillerini ‫=وط ْعنًا‬taşlayarak yecekleri yerde)


«duyduk ve uy-
Lâkin küfürleri yü-
zünden Allah onla-
olurdu. İşte Al- nu ima etmeye ça-
lah, inkarları lışırlar. (Halbuki)
ِِ ‫الد‬..‫=فِي‬ve dini ‫=ول ِْو‬keşke (eğer)
‫ِين‬ .. ..
duk», «işit» ve
«bize bak» de-
rı rahmeti saha-
sından uzaklaştır-
yüzünden on- onlar, sadece İşittik
lara la´net et- ve itaat ediyoruz!
‫=أنَه ِْم‬onlar ‫=قالوا‬deselerdi selerdi kendileri
hesabına daha
dı. Onun için me-
ğer ki pek az[ı]
miştir. Onların ve (Bizi) dinle, bize
ancak pek azı katlan! deselerdi,
‫=س ِم ْعنا‬işittik ‫=وأط ْعنا‬ve itaat ettik .. ..
hayırlı ve tutarlı
olurdu. Fakat Al-
iman ederler. iman eder. bu onların gerçek-
ten yararına ve da-
‫=واسْم ِْع‬dinle ‫=وا ْنظ ْرنا‬ve bize bak .. .. lah kâfirlikleri ha dürüstçe bir
yüzünden kendi- davranış olurdu:
ِ‫=لكان‬elbette olurdu ‫=خي ًْرا‬daha iyi
.. .. lerine lânet ettiği ama hakikati red-
için -pek azı dı- dettikleri için Allah
‫=له ِْم‬kendileri için ِ‫=وأ ْقوم‬daha sağlam
.. .. şında- onlar onları lanetledi; zi-

ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat ِ‫=لعنهم‬onları lanetlemiştir


iman etmezler. ra onların inandık-
‫ن‬ .. ları, basit birkaç
şeyden ibarettir.
َِ =Allah
‫اّلل‬
‫= ِبك ْف ِر ِه ِْم‬inkârlarından dolayı ..

ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=فَل‬inanırlar
ًِ ‫قِِل‬..‫ل‬
‫يَل‬ َِ ‫= ِإ‬pek az ..

4.
47
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫أوتوا‬,,ِ‫=الَذِين‬verilenler Ey kendilerine Ey kendilerine Ki-
kitap verilenler, tap verilenler! Biz-
Ey kitab veri-
lenler; Biz bir
Siz ey (geçmişte)
kendilerine vahiy
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ‫= ِآمنوا‬inanın biz bazı yüzleri ler birtakım yüzleri
çarpıtıp ense ta- silip dümdüz ede-
takım yüzleri
silip de ense-
bahşedilmiş olan-
lar! (Şimdi), sahip
‫ن َز ْلنا‬,,‫=بِما‬indirdiğimiz(Kur’an)a raflarına dön- rek enselerine çe-
dürmeden ya da virmezden, yahut
lerine çevir-
mezden veya
olduğunuz (hakika-
ti) tasdik edici ola-
‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı olarak ,,
Cumartesi yasa- rahmetimiz saha-
ğını çiğneyenleri sından Ashâb-ı
onları Ashab-ı
Sebit´i
rak indirdiğimiz
vahye inanın ki
‫معك ِْم‬,,‫= ِلما‬yanınızdakini lânetlediğimiz Sebt'i nasıl uzak- la´netlediğimiz ümitlerinizi boşa
gibi lânetleme- laştırdıksa onları gib çıkarmayalım ve
ِِ ‫ق ْب‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬önce ِ‫ط ِمس‬ ْ ‫ن‬,,‫ن‬
ِْ ‫=أ‬biz silip ,, den elinizdeki ki- da öyle uzaklaş- la´netlemezde onları sona erdir-
tabı onaylayıcı tırmadan evvel ge- n önce, gelin meyelim, tıpkı Seb-
‫=وجو ًها‬bazı yüzleri ,, olarak indirdiği- lin elinizdekini mü- de elinizdekini ti ihlal eden o top-
miz Kur´an´a eyyid olarak indir- doğrulayıcı lumu lanetlediğimiz
‫=فنردَها‬döndürmeden iman ediniz. diğimiz Kur'an'a olarak indirdi- gibi; zira Allahın
Yoksa Allah´ın iman getirin, yoksa ğimize iman irade ettiği şey
‫ارها‬ ِ ‫أدْب‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬arkalarına ‫=أ ِْو‬ya da ,, emri her zaman Allah'ın emri çare- edin. Allahın mutlaka icra edilir.
kesinlikle yerine siz yerini bulur. emri daima
‫=ن ْلعنه ِْم‬onları da lanetlemeden
,, ,, gelir. yapılagelmiş-
tir.
‫=كما‬gibi ‫=لعنَا‬lanetlediğimiz
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬adamlarını
ِِ ‫س ْب‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬cumartesi
ِ‫أ ْمر‬,,ِ‫=وكان‬buyruğu ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın
ًِ ‫=م ْفع‬yapılır
‫ول‬
4.
48
.. ِ‫= ِإ َن‬Şüphesiz ‫اّلل‬َِ =Allah Hiç kuşkusuz Al- Bilin ki Allah Ken-
lah, kendisine disine şerik koşul-
Allah; kendisi- Şüphesiz Allah, di-
ne ortak koş- lediği kimselerin
ِ‫ي ْغ ِفر‬..ِ‫=ل‬bağışlamaz ortak koşma gü- masını afvetmez.
nahını bağışla- Bundan başkasını
mayı bağışla- daha hafif günahla-
maz. Bundan rını bağışladığı
ِ‫ي ْشرك‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬ortak koşulmasını ..
maz. Bunun dı- dilediğine afveder.
şında kalan gü- Artık Allah'a şerik
başkasını di- halde, Kendisine
lediğine bağış- ortak koşulmasını
‫=بِ ِِه‬kendisine ِ‫=وي ْغ ِفر‬bağışlar nahları dilediği- koşan da şüphe
ne bağışlar. Kim yok ki olmayacak
lar. Allah´a or- asla bağışlamaz:
tak koşan zira Allaha ortak
ِ‫دون‬..‫=ما‬başkasını ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan Allah´a ortak ko- bir bühtan ile bü- kimse, hiç koşanlar, gerçek-
şarsa son dere- yük günahı işledi şüphesiz pek ten korkunç bir gü-
ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬dilediğine ce büyük bir iftira gitti. büyük bir gü- nah işlemiş olurlar.
günahı işlemiş nahla iftira
ِْ ‫ي ْش ِر‬..‫ن‬
‫ك‬ ِْ ‫=وم‬ortak koşan da .. .. olur. etmiş olur.

ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=فق ِِد‬gerçekten


َِٰ ‫=ا ْفتر‬işlemiştir ‫=إِثْ ًما‬bir günah
‫ى‬ ..

‫=ع ِظي ًما‬büyük


4.
49
,, ‫ت ِر‬,,‫=أل ِْم‬görmedin mi? ِ‫الَذِين‬,,‫= ِإلى‬şu Şu kendilerini Bakmaz mısın yâ Bakmaz mısın Kendilerini tertemiz
,,
temize çıkaran- Muhammed şu şu kendilerini sayanların farkında
ِ‫=يز ُِّكون‬övüp yüceltenleri ,,
ları görmüyor kendilerini temize temize çıka- değil misin? Hayır,
musun? Oysa çıkarıp duranların ranlara? Hal- aksine Allah diledi-
‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini ‫ل‬ ِِ ‫=ب‬Hayır ,ancak Allah dilediği hâline?! Bildikleri buki dilediğini ğini temize çıkarır
,,
kimseyi arındırır, gibi değil, dilediğini temize çıkaran ve kimseye kıl ka-
َِ =Allah ‫=يز ِكي‬yüceltir
‫اّلل‬ fakat hiç kimse- Allah temize çıka- yalnız Al- dar haksızlık ya-
ye kıl payı kadar rır. Ve haklarında lah´tır. Ve kıl pılmaz.
ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini haksızlık yapıl- zerre kadar zul- payı zulme
maz. medilmez. uğratılmazlar.
ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ي‬,,ِ‫=ول‬onlara zulmedilmez ,,

ِ ً ِ‫=فت‬kıl kadar
‫يَل‬ ,,

4.
50
.. ِ‫=ا ْنظ ْر‬bak ِ‫=كيْف‬nasıl Baksana Allah´a
karşı nasıl yalan
Bak yâ Muham- Bir bak; Al-
med, Allah'a karşı lah´a karşı
Bak, kendi uydur-
duklarını nasıl da
ِ‫=ي ْفترون‬uyduruyorlar uyduruyorlar?
Bu tek başına
nasıl bühtan irtikâb nasıl yalan
ediyorlar?! İşte uyduruyorlar?
Allaha isnat ediyor-
lar? Bundan daha
َِ ..‫=على‬Allah’a ِ‫= ْالكذِب‬yalan
ِ‫اّلل‬ yeterli bir apaçık
günahtır.
açık günah bu ka- Apaçık bir gü-
dar olur. nah olarak bu,
açık bir günah
olamaz.
َِٰ ‫=وكف‬yeter ‫=بِ ِِه‬bu (onlara)
‫ى‬ ..
yeter.

‫=إِثْ ًما‬bir günah olarak ‫=مبِينًا‬apaçık


.. ..

4. Şu kendilerine Yâ Muhammed, Kendilerine ki- Kendilerine ilahi


51
,, ‫ت ِر‬,,‫=أل ِْم‬görmedin mi? ,,
kitaptan bir pay bakmaz mısın şu tab verilmiş kelamdan bir pay
ِ‫الَذِين‬,,‫= ِإلى‬kendilerine verdiklerimizi kendilerine Allah'ın olanların puta
görmüyor mu- Kitabı'nı anlamak ve tağut´a
verildiği halde
(şimdi) asılsız mu-
‫=أوتوا‬verilenleri ‫صيبًا‬ ِ ‫=ن‬bir pay ,,
sun? Bunlar pu- nasibi verilen kim- inanıp, küfre-
ta ve tağut´a selere ki Cibt'e denlere: Bun-
ammalara ve şey-
tani güçlere ina-
ِِ ‫ ْال ِكتا‬,,ِ‫= ِمن‬Kitaptan
‫ب‬ (şeytana) inanır- inanıyorlar, [Ta- lar
lar ve kâfirler ğut'a] inanıyorlar, mü´minlerden
nanların ve hakikati
inkara şartlanmış
ِ‫=يؤْ ِمنون‬inanıyorlar ‫ت‬ ِِ ‫=بِ ْال ِجِْب‬cibt hakkında sonra da Allah'ı daha doğru olanların, mümin-
´Bunların yolu tanımayanlar için yoldadırlar, lerden daha doğru
ِِ ‫الطاغو‬
‫ت‬ َ ‫=و‬ve Tağut’a ,, müminlerin yo- "Bunlar mü'minler- dediklerini yolda olduklarını
lundan daha den daha doğru bir görmedin mi? iddia edenleri gör-
ِ‫=ويقولون‬ve diyorlar ,, doğrudur´ derler. yol tutmuşlar" di- müyor musun?
yorlar.
‫كفروا‬,,ِ‫= ِللَذِين‬inkâr edenler için ,, ,,

‫= َٰهؤل ِِء‬bunlar ‫ى‬ َِٰ ‫=أ ْهد‬daha doğru ,,

‫آمنوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬inananlardan
ًِ ِ‫=سب‬yoldadır
‫يَل‬
4.
..
َٰ ‫=أ‬işte onlar
ِ ‫ول ِئ‬
‫ك‬ ..
Bunlar Allah´ın İşte bunlar Allah'ın Allah´ın Allahın lanetledik-
52 lânetine uğramış rahmeti sahasın- la´netlediği; iş- leri işte bunlardır
ِ‫لعنهم‬..ِ‫=الَذِين‬lanetlediği (insanlardır) ..
kimselerdir. Al- dan sürdüğü kim- te onlardır. Al- ve Allah'ın lanetine
lah birine lânet seler. Allah da kimi lah´ın uğrayan kişi de
َِ =Allah’ın ‫ن‬
‫اّلل‬ ِْ ‫=وم‬kimi ederse ona yar- rahmeti sahasın- la´netlediği ki- kendisine yardım
dım edecek birini dan sürerse ebedi- şiye sen yar- edecek kimse bu-
ِِ ‫=ي ْلع‬lanetlerse ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah bulamazsın. yen onun imdadına dımcı bula-
yetişecek bula- mazsın.
lamaz.

ِ‫ت ِجد‬..‫ن‬ ِْ ‫=فل‬artık bulamazsın .. mazsın.

ِ‫=له‬onun için ‫يرا‬


.. ً ‫ص‬ ِ ‫=ن‬hiçbir yardımcı ..

4. Yoksa onların Yoksa Allah'ın Yoksa onların Yoksa onlar (Alla-


53
,, ِ‫=أ ْم‬yoksa ‫=له ِْم‬onların var ,,
Allah´ın mülkün- mülkünden bunla- mülkten bir hın) hükümranlığı-
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬bir payı mı
,,
de bir payları mı rın da nasibi mi
,,
var? Eğer öyle var? Öyle olaydı
payı mı var?
Öyle olsaydı;
na ortak mıdırlar?
Ama (eğer öyle ol-
‫ك‬ ْ ْ ً
ِِ ‫المل‬,,ِ‫= ِمن‬mülkten ‫=فإِذا‬öyle olsaydı olsaydı, insanla- insanlara çekirdek ,,
onlar insanla- saydı), onlar baş-
ra bir çekirdek bile vermezlerdi. ra bir çekirdek kasına bir hurma
ِ‫يؤْ تون‬,,ِ‫=ل‬vermezlerdi kırıntısı bile
vermezlerdi.
parçası bile
vermezlerdi.
çekirdeği(ni doldu-
racak) kadar bile
ِ‫=النَاس‬insanlara bir şey vermezler-
di!
‫يرا‬ ً ‫=ن ِق‬bir çekirdek zerresi bile
,, ,, ,,

4. Yoksa Allah´ın, Yahut Allah'ın faz- Yoksa Allah´ın Yoksa onlar, Alla-
54
ِ‫=أ ْم‬yoksa
..
lütfunun eseri lından verdiği ni- bol nimetinden hın zenginlik ve
ِ‫=يحْ سدون‬onları kıskanıyorlar mı .. ..
olarak insanlara
bağışlamış ol-
metler sebebiyle
mü'minleri kıskanı-
verdiği insan- cömertliğinden
ları mı çeke- başkalarına bah-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ َ‫الن‬
‫اس‬ =insanlara َِٰ ‫عل‬
‫ى‬
=yüzünden
duğu imtiyazı yorlar mı? Bilmi-
çekemiyorlar, bu yorlar mı ki Bizler
miyorlar? Doğ- şettiği nimetleri do-
rusu biz, İbra- layısıyla onları kıs-
ِ‫ما آتاهم‬
.. =verdiği..(vahiyler)
yüzden onları Âl-i İbrahim'e hem
kıskanıyorlar kitap, hem nübüv-
him soyuna da kanıyorlar mı? Oy-
kitab ve hik- sa biz İbrahim aile-
َِ
‫اّلل‬=Allah’ın ‫ض ِل ِِه‬
.. ْ ‫نف‬ ِْ ‫ِم‬
=lütfundan mı? Oysa biz İb- vet vermiştik ve
rahim´in soyun- onlara büyük mülk
met verdik. Ve sine vahiy ve hik-
onlara büyük met bahşetmiş ve
‫فق ِْد‬
=oysa ‫آتيْنا‬
=biz..vermiş dan gelenlere de vermiştik?
kitap ve hikmet
bir nimet bah- onlara güçlü bir
şettik. hükümranlık ver-
ِ‫آل‬=soyuna..da ِ‫إِبْرا ِهيم‬
=İbrahim vermiş, kendile- miştik.
rine büyük bir
ِ‫ْال ِكتاب‬
=Kitabı ِ‫و ْال ِح ْكمة‬
=ve..hikmeti egemenlik ba-
ğışlamıştık.
‫وآتيْناه ِْم‬
=ve..onlara..vermiştik

‫=م ْل ًكا‬bir mülk ‫=ع ِظي ًما‬büyük


..

4.
55
,, ِ‫=ف ِم ْنه ْم‬onlardan ‫ن‬
ِْ ‫=م‬kimi Fakat İbrahim´in
soyundan gelen-
İçlerinden bir kısmı Onlardan bir
kendisine iman et- kısmı ona
Aralarında ona
(gerçekten) ina-
ِ‫=آمن‬inandı ‫=بِ ِِه‬O(Hak Kitabı)na ,,
lerin kimi O´na
inandı, kimi de
ti, bir kısmı ondan inandı, bir
yüz çevirdi. Yakıcı kısmı da on-
nanlar da vardı,
ondan yüz çeviren-
‫=و ِم ْنه ِْم‬onlardan ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimi de ,,
kendisine sırt
çevirdi. Öyleleri-
azap olmak üzere dan yüz çevir-
onlara cehennem di. Çılgın ateş
ler de... Ve hiçbir
şey cehennem
َ‫=ص ِد‬yüz çevirdi ِ‫=ع ْنه‬ondan
,,
nin hakkından elverir. olarak cehen- (ateşi) kadar yakıcı
alevli cehennem nem yeter. olamaz!
َِٰ ‫=وكف‬öylesine de yetti
‫ى‬ ,, ,, gelir.

ِ‫=بِجهنَم‬cehennem
‫يرا‬ ً ‫=س ِع‬çılgın alevli ,,

4.
56
.. ِ‫= ِإ َن‬Şüphesiz Hiç kuşkusuz Ayâtımızı tanıma- Şüphesiz ki Mesajlarımızın
ayetlerimizi inkâr yan kimseler yok ayetlerimizi in- doğruluğunu inkara
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenleri ..
edenleri ilerde mu, Bizler onları kar edenleri şartlanmış onları
ateşe atacağız. ateşe atacağız. yakında ateşe zamanı geldiğinde
‫= ِبآياتِنا‬ayetlerimizi ِ‫=س ْوف‬yakında Derileri kavrul- Derileri yanıp bit- atacağız. Deri- ateşe mahkum
dukça azabın tikçe azabı duyma- leri piştikçe edeceğiz; derileri
‫ص ِلي ِه ِْم‬ْ ‫=ن‬sokacağız ‫ارا‬ ً ‫=ن‬bir ateşe ..
acısını duysun- ları için kendilerine azabı duysun- her yanıp döküldü-
lar diye kendile- başka deri verece- lar diye, deri- ğünde onları yeni
‫=كلَما‬her ‫ت‬ ِْ ‫ضج‬ ِ ‫=ن‬piştikçe rine başka deri- ğiz. Allah'ın azîz lerini değiştirip derilerle değiştire-
ler giydireceğiz. olduğu, hakîm ol- yenileyeceğiz. ceğiz ki azabı (tam
‫=جلوده ِْم‬derileri ‫=بد َْلناه ِْم‬vereceğiz Hiç şüphesiz Al- duğu söz götür- Allah; Aziz, olarak) tadabilsin-
lah üstün irade- mez. Hakim olandır. ler. Şüphe yok ki
‫=جلودًا‬deriler ‫=غيْرها‬onlara başka .. lidir, hikmet sa- Allah kudret ve
hibidir. hikmet sahibidir.
‫= ِليذوقوا‬tadsınlar diye ..

ِ‫= ْالعذاب‬azabı ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz


َِ =Allah
‫اّلل‬
‫يزا‬ ً ‫ع ِز‬..ِ‫=كان‬daima üstündür ..

‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir .. .. ..

4.
57
,, ‫آمنوا‬,,ِ‫=والَذِين‬inanıp İman edip iyi İman edip de işleri
ameller işleyen- salâh olanlara ge-
İman edip sa- Buna mukabil,
lih amel işle- iman edip doğru ve
‫=وع ِملوا‬yapanları da ,,
leri de ilerde lince bunları ebe-
içinde ebedi ola- diyen içinde kala-
yenleri; içinde yararlı işlerde bu-
ebedi kalacak- lunanları içlerinde
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi işler ,,
rak kalacakları, cakları o altından
altından ırmaklar ırmaklar akan cen-
ları, altından ırmaklar akan has-
ırmaklar akan bahçelere koyaca-
‫=سند ِْخله ِْم‬sokacağız akan cennetlere netlere koyacağız.
yerleştireceğiz. Orada kendilerinin
cennetlere ko- ğız, orada sonsuza
yacağız. Onla- kadar kalacaklar;
ِ‫=جنَات‬cennetlere ‫=تجْ ِري‬akan Onlara orada el pâk eşleri olacak ra orada ter- ve orada tertemiz
değmemiş eşler ve onları hiç kımıl- temiz eşler eşlere sahip ola-
‫تحْ ِتها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından verilecek, kendi- damayan koyu vardır. Onları caklar; (böylece)
leri koyu gölgeler gölgeler içine ko- koyu bir göl- onları sonsuz mut-
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar altına alınacak- yacağız. geye sokaca- luluğa eriştireceğiz.
lardır. ğız.
ِ‫=خا ِلدِين‬kalacaklardır ‫= ِفيها‬orada
ِ‫=أبدًا‬sürekli ‫=له ِْم‬kendilerine vardır ,,

‫=فِيها‬orada ِ‫=أ ْزواج‬eşler de ,,

ِ‫=مط َهرة‬tertemiz
‫=وند ِْخله ِْم‬ve onları sokacağız
,, ,,

ِ ًّ ‫= ِظ‬bir gölgeye
‫َل‬ ,,

ًِ ‫(=ظ ِل‬hiç güneş sızmayan) eşsiz


‫يَل‬ ,, ,, ,,

4.
58
.. ِ‫=إِ َن‬Şüphesiz ‫اّلل‬ َِ =Allah Allah size ema- Bilin ki Allah sizle- Şüphesiz ki Allah, size emanet
netleri, onları ta- re emanetleri (va- Allah; size, edilen (şey)leri ehil
ْ
‫=يأمرك ِْم‬size emreder ..
şıyabilecek olan- zifeleri) ehline emanetleri eh- olanlara tevdi et-
lara yüklemenizi vermenizi (teslim line vermenizi menizi ve her ne
‫تؤدُّوا‬..‫ن‬ ْ
ِ ‫=أ‬vermenizi ve insanlar ara- etmenizi) ve insan- ve insanlar
sında hüküm ve- lar arasında hük- arasında
zaman insanlar
arasında hüküm
ِِ ‫=اْلمانا‬emanetleri
‫ت‬ ْ rirken adalete mederken adl ile hükmettiğiniz verecek olursanız
uygun hüküm hükmeylemenizi zaman adalet- adaletle hükmet-
‫أ ْه ِلها‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬ehline ‫=وإِذا‬zaman vermenizi emre- emir buyuruyor. le hükmetme- menizi emreder.
der. Allah size Bakın Allah'ın siz- nizi emreder. Allahın size yapıl-
‫=حك ْمت ِْم‬hükmettiğiniz ِ‫=بيْن‬arasında ne güzel öğüt leri irşad ettiği ne Gerçekten Al- masını tavsiye etti-
veriyor! Hiç kuş- güzel bir şey! (Ba- lah; bununla ği (şey), mutlaka
ِ ِ َ‫=الن‬insanlar
‫اس‬ kusuz Allah işi- kın Allah sizleri ne size ne güzel en güzel (şey)dir:
ten ve görendir. güzel bir şeye ir- öğüt veriyor. Allah, kesinlikle her
‫تحْ كموا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬hükmetmenizi şad ediyor!) Al- Şüphesiz ki şeyi işitendir, her
lah'ın söyledikleri- Allah; Semi´, şeyi görendir.
ِِ ‫= ِب ْالع ْد‬adaletle ‫ن‬
‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz nizi işittiğine, işle- Basir olandır.
diklerinizi gördü-
َِ =Allah ‫= ِن ِع َما‬ne güzel
‫اّلل‬ .. ğüne şüpheniz ol-
masın.
‫=ي ِعظك ْم ِب ِه ِب ِِه‬size öğüt veriyor .. ..

َِ ‫= ِإ‬doğrusu ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
‫س ِميعًا‬..ِ‫=كان‬işiten ‫يرا‬ ً ‫ص‬ ِ ‫=ب‬görendir
4.
59
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Al- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
lah´a itaat edi- Allah'a itaat edin, ler; Allah´a it- olanlar! Allaha,
‫=أ ِطيعوا‬itaat edin ‫اّلل‬ َِ =Allah’a
,,
niz; Peygambere Peygambere itaat aat edin. Ra- Peygambere ve
ve sizden olan edin. Sonra kendi- sule ve sizden aranızdan kendile-
‫=وأ ِطيعوا‬itaat edin ِ‫الرسول‬ َ =Elçiye devlet
,,
yetkilileri- nizden olan emir olan emir sa- rine otorite emanet
ne de itaat edi- sahiplerine itaat hiblerine itaat edilmiş olanlara it-
‫=وأو ِلي‬ve sahibine ‫= ْاْل ْم ِِر‬buyruk niz.
,,
Eğer gerçek- edin (Ey iman
ten Allah´a ve edenler! Allah'ı
edin. Eğer bir aat edin; ve her-
şeyde çekişir- hangi bir konuda
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden olan ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
,, ahiret gününe dinleyin, Peygam- seniz; Allah´a anlaşmazlığa dü-
inanmışsanız beri dinleyin, sonra ve ahiret gü- şerseniz, onu Alla-
‫=تِنازعْت ِْم‬anlaşmazlığa düşerseniz herhangi bir ko- kendinizden olan nüne inanmış- ha ve Peygambere
,,
nuda anlaşmaz- emir sahiplerini sanız onun götürün, eğer Alla-
ِ‫ش ْيء‬,,‫=فِي‬herhangi bir şeyde lığa düştüğü- ,, dinleyin) ve
,, hallini Allah´a ha ve Ahiret Günü-
nüzde o mese- [her]hangi bir şey- ve Rasulüne ne (gerçekten) ina-
ِ‫=فردُّوه‬onu götürün ِ‫اّلل‬
,, َِ ,,‫=إِلى‬Allah’a lenin çözümünü de birleşemediği- bırakın. Bu; nıyorsanız. Bu (si-
Allah´a ve Pey- niz takdirde eğer hem hayırlı zin için) en hayırlı-
ِِ ‫الرسو‬
‫ل‬ َ ‫=و‬ve Elçiye ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer
,, gamber´e havale sizler gerçekten Al- hem de netice sıdır ve sonuç ola-
ediniz. Bu sizin lah ve âhiret günü- itibariyle daha rak da en iyisidir.
‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ِ‫=تؤْ ِمنون‬inanıyor hesabınıza en ne inanmışlarsanız güzeldir.

َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe


hayırlı ve en iyi onun halli için Ki-
ِ‫اّلل‬ akıbet vaad tap ile Sünnet'e ,,

َٰ
‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret ِ‫=ذ ِلك‬Bu eden bir tutum- müracaat edin ki
dur. bu hem daha ha-
yırlı, hem sonu iti-
ِ‫=خيْر‬daha iyidir
,,
bariyle daha gü-
ِ‫=وأحْ سن‬ve daha güzeldir
,, ,,
zeldir.

ًِ ‫=تأ ْ ِو‬sonuç bakımından da


‫يَل‬ ,, ,,

4. Gerek sana ve Bakmaz mısın yâ Sana indirile- Sen (ey Peygam-


60
.. ‫ت ِر‬..‫=أل ِْم‬şunları görmedin mi .. ..
gerekse senden Muhammed, şu ne ve senden ber), sana ve sen-
ِ‫ي ْزعمِون‬..ِ‫الَذِين‬..‫= ِإلى‬sanıyorlar da ..
öncekilere indiri- gerek sana indiri-
len kitaplara len, gerek senden
önce inidirilen- den öncekilere in-
lere; inandık- dirilene inandıkla-
‫=أنَه ِْم‬kendilerinin ‫=آمنوا‬inandıklarını inandıklarını ileri evvel indirilen ki-
sürenleri görmü- taplara inandıkları-
larını iddia rını iddia eden,
edenleri gör- (ama öte yandan)
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=بِما‬indirilene ِ‫= ِإليْك‬sana yor musun?
Bunlar karşı
nı söyler gezer
kimselere ki arala-
medin mi? şeytani güçlerin
Küfretmeleri hakimiyetine teslim
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬indirilene çıkmakla, tanı- rında azgın bir emrolunmuş olmakta beis gör-
mamakla emre- şeytânı [Tağut'u] iken Tağut´un meyenlerin farkın-
ِْ ‫= ِم‬ve senden önce
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ .. .. dildikleri Tağutun hakem kılmak isti- önünde mu- da değil misin?
hakemliğine yorlar. Halbuki onu hakeme edil- Halbuki, Şeytanın
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
başvurmak isti- inkâr ile (tanıma- melerini ister- kendilerini derin bir
ِ ‫ي ِريد‬
‫ون‬ =istiyorlar
yorlar. Şeytan makla) emrolun- ler. Halbuki sapıklığa yönelt-
ِْ ‫أ‬
‫ن يتحاكموا‬ .. =hakem..olarak..başvurma
onları koyu bir
sapıklığa dü-
muşlardı. Şeytan
ise kendilerini bir
şeytan, onları mek istediğini gö-
uzak bir sapık- rerek onu inkar et-
k şürmek istiyor. daha dönemeye- lıkla saptırmak mekle emrolun-
ِ‫ت‬ ِ ‫الطاغو‬ َ ..‫=إِلى‬Tağut’a (o azgın şeyta .. .. ..
cekleri kadar uzak istiyor. muşlardı.
dalâle düşürmek
na) ‫د‬ ِْ ‫=وق‬oysa ‫=أ ِمروا‬emredilmişti istiyor.

‫ي ْكفروا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬inkâr etmeleri ‫=بِ ِِه‬onu ..

ِ‫=وي ِريد‬istiyor ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬Şeytan da ..

‫ضلَه ِْم‬
ِ ‫ي‬..‫ن‬ِْ ‫=أ‬onları saptırmak ..

ًِ ‫=ضَل‬sapkınlıkla ‫=ب ِِعيدًا‬iyice


‫ل‬
4. Onlara ´Allah´ın Sonra onlara "Ge- Onlara; Al- Böylece her ne
61
,, ِ ِ‫ق‬,,‫=و ِإذا‬denince ‫=له ِْم‬kendilerine
‫يل‬ indirdiğine ve lin Allah'ın indirdiği lah´ın indirdi- zaman kendilerine,
‫=تعال ْوا‬gelin Peygamber´e hükmü dinleyin,
geliniz´ dendi- gelin Peygamberi
ğine ve pey- Allahın indirdiğine
gambere ge- ve Peygambere
ِ‫أ ْنزل‬,,‫ما‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬indirdiğine ğinde o münafık- dinleyin!" denildiği
ların senden zaman münafıkları
lin, denilince; gelin! denilse, bu
münafıkların ikiyüzlülerin sen-
َِ =Allah’ın
‫اّلل‬ büsbütün uzak- görürsün ki yüz
laştıklarını gö- çevirmek nasıl
senden büs- den nefretle yüz
bütün uzaklaş- çevirdiklerini görür-
ِِ ‫الرسو‬
‫ل‬ َ ,,‫=وإِلى‬ve Elçiye ,, rürsün. olursa işte öylece tıklarını görür- sün.
senden yüz çeviri- sün.
ِ‫=رأيْت‬görürsün yorlar.

ِ‫= ْالمنافِ ِقين‬o ikiyüzlülerin ,,

ِ‫=يصدُّون‬uzaklaştıklarını
ِ‫=ع ْنك‬senden
‫=صدودًا‬büsbütün uzaklaşmakla ,,

4. Peki, nasıl olu- Ya kendi işledikleri Kendi işledik- Fakat bu dünyada


62
.. ِ ‫=فكي‬nasıl
‫ْف‬ yor da kendi el- yüzünden başları- leri yüzünden yaptıkları yüzün-
‫أصابتْه ِْم‬..‫= ِإذا‬başlarına gelince leri ile işledikleri na musibet değdiği başlarına bir den (Hesap Günü)
..
kötülük yüzün- zaman acaba hal- musibet geldi- başlarına felaket
ِ‫صيبة‬ ِ ‫م‬ =bir felaket
..
den başlarına bir leri nereye vara- ğinde, nasıl geldiğinde ne ola-
musibet gelince cak? Sonra sana hemen sana cak (onların hali); o
ِْ ‫قدَم‬..‫= ِبما‬yaptıkları (kötülükler) yüzün sana
‫ت‬ koşarak gelmişler, "Hadi- geldiler de;
..
zaman sana gelip
..
´Biz sadece iyilik seyi tatlılıkla bitir- gayemiz sa- Allaha yeminle, Bi-
den ‫م‬ ِْ ‫=أ ْيدِي ِه‬elleriyle ‫=ث َِم‬sonra hemen yapmak, uzlaş- mekten, ara bul- dece bir iyilik zim niyetimiz, iyilik ..
ma sağlamak is- maktan başka bir etmek ve ara yapmak ve uyum
ِ‫=جاءوك‬sana gelirler .. temiştik´ diye Al- şey istemiş değil- bulmaktan sağlamaktan başka
lah adına yemin dik" diye Allah'a ibaret idi, diye bir şey değildi (di-
ِ‫=يحْ ِلفون‬yemin ederler ِ‫اّلل‬ َِ ‫= ِب‬Allah’a ederler.
.. yemin ediyorlar. yemin ediyor- yecekler)?
lar.
‫أردْنا‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬biz istedik diye ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬sadece
.. ..

‫= ِإحْ سانًا‬iyilik etmek ..

‫=وت ْوفِيقًا‬ve uzlaştırmak


..

4.
,, ِ ‫الَذ‬,,ِ‫ولئِك‬
‫ِين‬ َٰ ‫=أ‬işte ِ‫=ي ْعلم‬bilir Allah onların Bunlar o adamlar Onlar öyle Ama Allah onların
63 kalplerindeki kö- ki kalplerinde olanı kimsler ki; kalplerindeki her
َِ =Allah
‫اّلل‬ tü duyguları iyi Allah biliyor. Onun
bilir. Onlara aldı- için sen kabahatle-
kalblerindekini
Allah bilir. Sen
şeyi bilir; o halde
kendi hallerine bı-
‫قلوبِ ِه ِْم‬,,‫فِي‬,,‫=ما‬kalblerinde olanı ,,
rış etme, öğüt rinden göz yum.
ver, kendileri Kendilerini irşad et
onlara aldırma
da öğüt ver.
rak onları, öğüt ver
ve onlarla durumla-
ِْ ‫=فِأع ِْر‬aldırma ‫=ع ْنه ِْم‬onlara
‫ض‬ hakkında içlerine ve kendi hakların-
işleyecek etkili da kendilerini inti-
Haklarında
te´sirli sözler
rı hakkında etraflı-
ca konuş!
‫ظه ِْم‬ ْ ‫=و ِع‬onlara öğüt ver ,, ,, sözler söyle on- baha getirecek söyle.
lara. sözler söyle (ve
ِْ ‫=وق‬ve söyle ‫=له ِْم‬onların
‫ل‬ ,, onların yalnız ken-
dilerine müessir
‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬,,‫= ِفي‬içlerine işleyecek ,, sözler söyle).

ًِ ‫=ق ْو‬söz ‫=ب ِليغًا‬güzel


‫ل‬
4.
64
.. ‫أ ْرس ْلنا‬..‫=وما‬biz göndermedik ..
Biz gönderdiği- Bizler hiçbir pey- Biz, hiçbir
miz her pey-
Zira biz her pey-
gamber gönder- peygamberi gamberi, ancak, Al-
ِ‫رسول‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir elçiyi ..
gamberi, Allah´ın medik ki Allah'ın Allah´ın izniyle lahın izniyle kendi-
izni ile, mutlaka izniyle kendisine itaat edilmek- sine tabi olunsun
َِ ‫= ِإ‬başka bir amaçla
‫ل‬ .. ..
kendisine itaat itaat edilmek için ten başka bir diye göndermişiz-
edilsin diye gön- olmasın. Eğer şun- gaye ile gön- dir. Eğer onlar,
ِ‫= ِليطاع‬itaat edilmekten ‫ن‬ .. ِِ ‫=بِإ ِ ْذ‬izniyle derdik. Eğer on- lar nefislerine zul- dermedik. On- kendi kendilerine
lar nefislerine mettikleri zaman lar kendilerine zulmettikten sonra,
َِ =Allah’ın ‫=ول ِْو‬eğer ‫=أِنَه ِْم‬onlar
ِ‫اّلل‬ zulmettiklerinde sana gelseydiler yazık ettikleri sana gelip Allahtan
sana gelerek Al- de hem kendileri zaman, sana bağışlanma dilese-
‫=إِ ِْذ‬zaman ‫=ظلموا‬zulmettikleri lah´tan af dilese- Allah'tan gufran di- gelip Allah´tan lerdi Peygamber
lerdi ve Pey- leseydiler, hem mağfiret dile- de onların bağış-
‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerine gamber de onlar Peygamber onlar seler ve pey- lanması için dua
adına af dile- için gufran dile- gamberleri de etseydi, Allahın
ِ‫=جاءوك‬sana gelseler .. seydi, Allah´ı seydi, hiç şüphe onlara mağfi- tevbeleri kabul edi-
tevbeleri kabul yok Allah'ı günah- ret dileseydi ci ve bir rahmet
‫=فاسْت ْغفروا‬bağışlanma dileseler .. edici ve merha- ları bağışlıyor bu- elbette Allah´ı kaynağı olduğunu
metli olarak bu- lacaklardı, kulları- Tevvab vd tereddütsüz görür-
َِ =Allah’tan
‫اّلل‬ lacaklardı. na rahîm bulacak- Rahim olarak lerdi.
lardı. bulacaklardı.
ِ‫=واسْت ْغفر‬ve bağışlanmasını dileseydi
.. ..

ِ‫=لهم‬onların ِ‫الرسول‬ َ =Elçi de ..

‫=لوجدوا‬elbette bulurlardı ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı


..

‫=ت َوابًا‬affedici ‫=ر ِحي ًما‬merhametli


4. Hayır, hayır! Rabbine kasem Hayır, Rabbı- Ama hayır, Rabbi-
65
,, ِ ‫=ف‬hayır ِ‫=ور ِبك‬Rabin hakkı için
‫َل‬ ,, ,,
Rabbine andol- ederim ki onlar na andolsun ne andolsun ki on-
ِ‫يؤْ ِمنون‬,,ِ‫=ل‬inanmış olmazlar ,,
sun ki, onlar ara- aralarında çıkan ki; aralarında lar, (ey peygam-
larında çıkan an- dolaşık işlerde seni çekiştikleri ber), aralarında an-
ِ‫يح ِكموك‬,,‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬seni hakem yapıp ,, ,,
laşmazlıklarda hakem kılmadıkça, şeylerde seni laşmazlığa düştük-
senin hakemliği- sonra da senin ve- hakem ta´yin leri her konuda se-
ِ‫شجر‬,,‫=فِيما‬çekişmeli işlerde ,,
ne başvurma- receğin hükme hiç edip sonra
dıkça sonra da onun için yürekle- haklarında
ni hakem yapma-
dıkça ve sonra da
‫=بيْنه ِْم‬aralarında çıkan ‫=ث َِم‬sonra da ,, ,, vereceğin kara- rinde bir darlık verdiği hü- senin kararına
ra, gönüllerinde duymaksızın bo- kümden dolayı kalplerinde hiçbir
‫ي ِجدوا‬,,ِ‫=ل‬duymadan hiçbir burukluk yunlarını, boyun içlerinde bir burukluk duymak-
duymaksızın, eğmek nasıl olursa sıkıntı duyma- sızın tam bir tesli-
‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬,,‫=فِي‬içlerinde kesin bir teslimi- öyle eğmedikçe dan kendilerini miyetle tabi olma-
yetle uymadıkça iman etmiş olmaz- tamamen tes- dıkça, (gerçekten)
‫=حر ًجا‬bir burukluk
,, mümin olamaz- lar. lim etmedikçe inanmış olmazlar.
lar. iman etmiş
ِ‫قضيْت‬,,‫= ِم َما‬senin verdiğin hükme ,, ,, olmazlar.

‫=ويس ِلموا‬teslim olmadıkça ,,

‫=ت ْس ِلي ًما‬tam bir teslimiyetle


,, ,,

4. Eğer onlara Bizler şayet kendi- Şayet onlara; Fakat biz onlara
66
.. ِ‫=ول ْو‬eğer «canlarınızı feda lerine "Nefislerinizi Kendinizi feda Hayatlarınızı feda
‫كتبْنا‬..‫=أنَا‬diye yazmış olsaydık ..
ediniz» ya da öldürün!", yahut edin, yahut
..
edin! yahut Yurtla-
«yurtlarınızdan "Yurtlarınızdan çı- memleketiniz- rınızı terk edin! di-
‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara ‫ا ْقتلوا‬..‫ن‬ ِِ ‫=أ‬öldürün çıkınız» diye em- kın!" diye emret- den çıkın, diye ye emretmiş olsay-
retmiş olsaydık, seydik, şüphe yok emretmiş ol- dık, çok azı bunu
‫=أ ْنفسك ِْم‬kendinizi ‫=أ ِِو‬ya da pek azı dışında, bunu içlerinden
bunları yapa-
..
saydık, pek yapardı. Oysa, tav-
ancak pek azı ya- azı müstesna siye edilen şeyi
‫اخرجوا‬ ْ =çıkın mazlardı. Oysa pardı, eğer onlar bunu yapmaz- yapmış olsalardı,
eğer onlar kendi- irşad edildikleri yo- lardı. Kendile- bu, kesinlikle onla-
‫ارك ِْم‬ ِ ‫ِي‬
‫د‬ .. ِ
‫ن‬ْ ‫م‬
ِ =yurtlarınızdan lerine verilen lu tutaydılar elbette rine öğüt veri- rın yararına olurdu
öğütleri tutsalar- haklarında en ha- len şeyleri ye- ve onları (imanla-
ِ‫فعلوه‬..‫=ما‬bunu yapmazlardı ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬hariç dı, bu haklarında yırlı ve imanlarının rine getirsey- rında) daha güçlü
..
hayırlı ve gü- rüsûhunu arttırmak diler elbette kılardı,
ِ‫=ق ِليل‬pek azı ‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden
.. venceli bir tutum cihetiyle en sağlam bu; haklarında
olurdu. bir hareket olurdu. çok hayırlı ve
‫=ول ِْو‬eğer ‫=أنَه ِْم‬onlar payidar olma
açısından da-
‫=فعلوا‬yapsalardı ha sağlam
olurdu.
ِ‫يوعظون‬..‫=ما‬öğütleneni
‫=بِ ِِه‬kendilerine ِ‫=لكان‬elbette olurdu ..

‫=خي ًْرا‬daha iyi ‫=له ِْم‬kendileri için


.. ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

َ‫=وأش ِد‬ve daha ‫=تثْبِيتًا‬sağlam


..

4.
67
,, ‫=و ِإذًا‬o zaman
,,
O zaman onlara
tarafımızdan bü-
(67-68) Hem bu
inkıyâdı gösterey-
O takdirde on-
lara katımız-
bu durumda biz on-
lara rahmetimizden
‫=ْلتيْناه ِْم‬kendilerine verirdik ,,
yük bir mükäfat
verirdik.
diler, o zaman
kendilerine tarafı-
dan büyük bir
mükafat verir-
büyük bir mükafat
verirdik
‫لدنَا‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katımızdan ‫=أجْ ًرا‬mükâfat mızdan büyük ecir
verirdik, ve onları
dik.

‫=ع ِظي ًما‬büyük dosdoğru giden


yolumuza çıkarır-
dık.
4. Kendilerini ke- “ “ “ Ve şüphesiz ve onları dosdoğru
68
ِ‫=ولهديْناه ْم‬ve onları iletirdik
.. .. ..
sinlikle doğru yo- onları doğru bir yola yöneltirdik.
‫طا‬ ً ‫صرا‬ ِ =bir yola ‫=مسْت ِقي ًما‬doğru
..
la iletirdik. yola eriştirir-
dik.

4.
69
,, ِ‫=وم ْن‬kim ِ‫=ي ِط ِع‬itaat ederse Allah´a ve Pey- Kimler ki Allah ile Kim, Allah´a Allaha ve Peygam-
,,
gamber´e itaat Peygambere itaat- ve peygambe- bere itaat edenler,
َِ =Allah’a ِ‫الرسول‬
‫اّلل‬ َ ‫و‬ =ve Elçi’ye
edenler var ya, te bulunurlar, işte re itaat eder- Allahın nimetlerini
,,
bunlar Allah´ın bunlar Allah'ın o se; işte onlar, bağışladığı kimse-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte onlar ِ‫=مع‬beraberdir nimetine eriştir- kendilerini mesut şehidler ve sa- lerden olacaklardır:
,,
diği peygamber- ettiği (kendilerine lihlerle birlik- peygamberler, ha-
ِ‫أ ْنعم‬,,ِ‫=الَذِين‬nimet verdiği ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın lerle, dosdoğru lütuf ettiği) nebîler- tedirler. Ne iyi kikatten hiç sap-
,,
kullarla, şehidler- le, sıddıklarla, şe- arkadaştır on- mamış olanlar, ha-
‫=عل ْي ِه ِْم‬kendilerine le ve iyilerle bir- hitlerle, salihlerle lar. kikate (hayatlarıy-
likte olurlar. Bun- bir yerde olacaklar. la) şahitlik yapanlar
ِ‫النَبِ ِيين‬,,ِ‫= ِمن‬peygamberler lar ne iyi arka- Oh, bunlar ne gü- ve dürüst ve er-
daşlardır! zel arkadaş! (Oh, demli olanlar: işte
ِ‫الصدِي ِقين‬ ِ ‫و‬ =sıddîklar bunların arkadaş- böylelerininki ne
ları ne güzel!) güzel birliktek-
ِِ ‫شهد‬
‫اء‬ ُّ ‫=وال‬şehidler lik(ler)dir!

ِ‫صا ِل ِحين‬ َ ‫=وال‬ve Salihlerle ,,

ِ‫=وحسن‬ne güzel ِ‫ولئِك‬,,


َٰ ‫=أ‬onlar da ,,

‫=رفِيقًا‬arkadaştır
4.
70
..ِ ‫= َٰذ ِل‬bu ِ‫= ْالفضْل‬nimet
‫ك‬ Bu Allah´ın ba- İşte bu Allah'ın faz- Bu büyük lü-
ğışıdır. Allah lı. Allah'ın alîm ol- tuf, Al-
Bu, Allahın lütfu-
dur; ve hiç kimse
ِ‫اّلل‬
َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tandır ‫ى‬ َِٰ ‫=وكف‬yeter herşeyi yeterince ması kulları için el- lah´tandır. Al-
bilir. verir. lah; her şeyi
Allahın sahip oldu-
ğu bilgiye sahip
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah ‫=ع ِلي ًما‬bilen olarak ..
bilici olarak
kafidir.
olamaz.

4.
71
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler sa-
vaş hazırlıkları-
Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
Hasma karşı dai- ler; korunma olanlar! İster küçük
‫=خذوا‬alın nızı yapınız ve
sonra da ya bö-
ma uyanık bulunun tedbirinizi alın guruplar halinde is-
(mücehhez bulu- da silahlana- ter toplu halde, sa-
‫= ِح ِْذرك ِْم‬korunma(tedbirleri)nizi lük bölük ya da
hep birlikte sa-
nun / hazırlığınızı rak, birlikler vaşa giderken teh-
görün / ihtiyatlı halinde veya likelere karşı hazır-
‫=فا ْن ِفروا‬savaşa gidin ,,
vaşa çıkınız. olun). Bir de ya toptan sefer- lıklı olun.
müfrezeler hâlinde ber olun.
ِ‫=ثبات‬bölük bölük ‫=أ ِِو‬ya da
,, ,, çıkın, yahut yekpa-
re bir kuvvet olarak
‫=ا ْن ِفروا‬savaşa gidin ,, yürüyün.

‫=ج ِميعًا‬hep birlikte ,,

4.
72
.. ِ‫=وإِ َن‬şüphesiz ‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden İçinizde bu gö-
revi gayet ağır-
İçlerinizden öyleleri Aranızda pek
var ki mutlaka ağır davrana-
Aranızda mutlaka
geride kalanlar
ِْ ‫=لم‬bir kısmı var ki
‫ن‬ .. .. ..
dan alanlar var.
Eğer bir musibet
ayağını ağır alaca- cak olanlar da
ğına yemin etmişti var. Size bir
olacak ve o zaman,
başınıza bir felaket
َِ ‫=ليب ِطئ‬pek ağır davranır ‫ن‬
‫ن‬ .. ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
..
(başarısızlık-
yenilgi) ile karşı-
(Mücahidleri yolla- musibet geldi-
rından alıkoyaca- ği takdirde: Al-
geldiğinde, Onlarla
birlikte bulunmamız
‫=أصابتْك ِْم‬size erişirse ..
laşırsanız ´Allah
bana lütfetti de
ğına yemin etmiş- lah bana ger-
ti). Şayet harp ba- çekten lütfetti
Allahın bize bir lüt-
fudur! diyecekler.
ِ‫صيبة‬ ِ ‫=م‬bir felaket ِ‫=قال‬der
.. onlarla birlikte şınıza bir musibet de onlarla be-
bulunmadım´ getirirse "Allah ba- raber bulun-
ِ‫أ ْنعم‬..‫=ق ِْد‬lütfetti de ‫اّلل‬َِ =Allah .. der. na lütfetti de şun- madım der.
larla beraber bu-
َِ ‫=عل‬bana ‫ن‬
‫ي‬ ِْ ‫أك‬..‫ل ِْم‬..‫= ِإ ِْذ‬bulunmadım lunmadım" der.

‫=معه ِْم‬onlarla beraber ‫=ش ِهيدًا‬hazır


..

4.
73
,, ِ‫=ول ِئ ْن‬eğer ‫=أصابك ِْم‬size erişirse ,,
Buna karşılık Al- Eğer sizlere Al- Şayet Allah´ın
lah size bir zafer lah'ın fazlı erişirse büyük bir ni-
Ama Allahtan size
bir zafer ihsan
ِ‫=فضْل‬bir nimet ِ‫اّلل‬ ,, َِ ,,ِ‫= ِِمن‬Allah’tan kazandıracak muhakkak o za- metine maz-
olursa sanki da- man da -hani ken- har olursanız;
edildiğinde, bu
kimseler, -
َِ ‫=ليقول‬der ‫ن‬
‫ن‬ ِْ ‫=كأ‬sanki ha önce aranız- disiyle aranızda hiç andolsun ki,
da hiçbir tanışık- dostluk yokmuş gi- sizinle bir
kuşkusuz sizinle
kendileri arasında
ِْ ‫تك‬,,‫=ل ِْم‬yokmuş gibi ‫=بيْنك ِْم‬sizinle
‫ن‬ ,,
lık, hiçbir dostluk bi "Ne olurdu, be- dostluk ve ta-
yokmuş gibi raber olaydım da nışıklığı yok-
bir sevgi/bağlılık
sorunu olmamış
ِ‫=وبيْنه‬kendisi arasında ,, ´keşki ben de ganimetten büyük muş gibi: Keş- gibi- Keşke onlarla
onlarla birlikte bir hisseye konay- ki onlarla be- birlikte olsaydık da
ِ‫=مودَة‬hiç sevgi,, olsaydım da ben dım!" demeye baş- raber olsay- o büyük başarıdan
de büyük başa- lar. dım da ben de (bir pay) kapsay-
‫ليْتنِي‬,,‫=يا‬keşke ben de ,, ,, rıya erseydim´ büyük bir ba- dık! diyeceklerdir.
der. şarıya eriş-
ِ‫=ك ْنت‬olsaydım da ,, seydim, der.

‫=معه ِْم‬onlarla beraber ,,

ِ‫=فأِفوز‬kazansaydım ‫=ف ْو ًزا‬bir başarı ,,

‫=ع ِظي ًما‬büyük


4.
74
.. ِ‫=ف ْليقا ِت ْل‬savaşsınlar Öyleyse dünya Dünyanın geçici O halde dünya Öyleyse, bu dünya
hayatını ahiret hayatını âhiretin hayatını ahire- hayatını ahiret ile
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah karşılığında sa- ebedî hayatına te satanlar, Al- takas etmek iste-
tanlar Allah yo- değişenler haydi lah yolunda yenler Allah yolun-
ِ‫ي ْشرون‬..ِ‫=الَذِين‬satanlar lunda savaşsın- Allah yolunda ci- savaşsınlar. da savaşsınlar! Al-
lar. Kim Allah yo- hada yürüsünler. Allah yolunda lah yolunda sava-
ِ‫= ْالحياة‬hayatını ‫=الدُّ ْنيا‬dünya lunda öldürülür Kim Allah yolunda savaşan kim- şan herkese, ister
veya galip gelir- cihad eder de öl- se; öldürülse öldürülmüş olsun
ِِ‫=بِ ْاْل ِخرة‬ahireti karşılığında .. se biz ona ilerde dürülür yahut galip de, galip gelse ister zafer kazan-
büyük bir ödül gelirse, ona bizler de Biz, ona sın, zamanı geldi-
ِْ ‫=وم‬kim ‫ل‬
‫ن‬ ِْ ِ‫=يقات‬savaşır da .. vereceğiz. büyük ecir verece- büyük bir mü- ğinde büyük bir
ğiz (Kim Allah yo- kafat verece- mükafat ihsan
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah lunda cihad ederse ğiz. edeceğiz.
öldürülsün, galip
ِْ ‫=في ْقت‬öldürülür ‫=أ ِْو‬veya
‫ل‬ gelsin, bizler ona
büyük ecir verece-
ِْ‫=ي ْغ ِلب‬galib gelirse ِ‫=فس ْوف‬yakında
.. ğiz).

‫=نؤْ تِي ِِه‬biz ona vereceğiz


.. ..

‫=أجْ ًرا‬bir mükâfat ‫=ع ِظي ًما‬büyük


..

4. Niye Allah yo- Hem sizlere ne ol- Siz ne oluyor Nasıl olur da Allah
75
,, ِ‫لك ْم‬,,‫=وما‬size ne oldu ki ,, ,,
lunda ve ´Ey
,,
du ki Allah yolunda da: Rabbımız, yolunda savaşmayı
ِ‫تقاتِلون‬,,ِ‫=ل‬savaşmıyorsunuz rabbimiz, bizi şu cihad etmeyecek- halkı zalim ve Ey Rabbimiz!
zalimlerin yaşa- siniz?! Sonra çare- olan şu şehir- Bizi halkı zalim
ِِ ‫سبِي‬,,‫= ِفي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah dığı beldeden siz kalmış o erkek- den bizi kur- olan bu topraklar-
çıkar, bize ka- ler, o kadınlar, o tar, katından dan kurtar(ıp öz-
ِ‫=و ْالمسْتضْع ِفين‬ve zayıf tından bir kurta- çocuklar uğrunda bize bir sahib gürlüğe kavuştur)
,,
rıcı, kendi katın- cihad etmeyecek- gönder, bir ve rahmetinle bizim
ِِ ‫الرجا‬
‫ل‬ ِِ ,,ِ‫= ِمن‬erkek ‫اء‬ ِِ ‫=والنِس‬kadın dan bir destekçi siniz?! "Yâ Rab- yardımcı yolla, için bir koruyucu ve
gönder´ diye be'l-âlemîn, bu diyen; zavallı destek olacak bir
ِِ ‫=و ْال ِو ْلد‬ve çocuklar (uğrunda)
‫ان‬ ,, yalvaran ezilmiş ahâlisi zâlim şehir- çocuklar, er- yardımcı gönder!
,,
erkekler, kadın- den bizleri çıkar. kekler ve ka- diye yalvaran çare-
ِ‫يقولون‬,,ِ‫=الَذِين‬diyen lar ve çocuklar Tarafından bizlere dınlar uğrunda siz erkekler, kadın-
uğrunda savaş- bir himaye edici ve Allah yo- lar ve çocuklar için
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫=أ ْخ ِرجْ نا‬bizi çıkar mıyorsunuz. gönder!" diye Al- lunda savaş- savaşmayı redde- ,,

lah'a yalvarıyorlar. mıyorsunuz? dersiniz?


‫ َٰه ِذِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬şu ‫= ْالق ْري ِِة‬kentten
َ =zalim ‫=أ ْهلها‬halkı
‫الظا ِل ِِم‬
‫لنا‬,,‫ل‬ ِْ ‫=واجْ ع‬bize ver ,,

ِ‫لد ْنك‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katından ‫=و ِليًّا‬bir koruyucu ,,

‫لنا‬,,‫ل‬ ِْ ‫=واجْ ع‬bize ver ,,

ِ‫لد ْنك‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬katından


‫يرا‬ ً ‫ص‬ ِ ‫=ن‬bir yardımcı
,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
4.
76
.. ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Müminler Allah
yolunda, kafirler-
İman edenler Allah İman edenler İmana ermiş olan-
yolunda cenk eder- Allah yolunda lar Allah yolunda
ِ‫=يقاتِلون‬savaşırlar se Tağut (şey-
tan) uğrunda sa-
ler, Allah'ı tanıma- savaşırlar. Kü- savaşırlar, hakikati
yanlar da şeytan für edenler inkara şartlanmış
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah vaşırlar. O halde
şeytanın dostla-
yolunda cenk eder- ise, Tağut yo- olanlar ise şeytani
ler. Şeytanın lunda harbe- güçler uğrunda. O
‫كفروا‬..ِ‫=والَذِين‬inkâr edenler de .. ..
rıyla savaşınız.
Çünkü şeytanın
yârânını öldürün. derler. O hal- halde Şeytanın
Şeytanın kuracağı de şeytanın dostlarına karşı
ِ‫=يقاتِلون‬savaşırlar hilesi düzeni za- tuzağın gevşekli- dostlarıyla sa- savaşın; Şeytanın
yıftır. ğinde şüpheniz vaşın. Şüphe- hile ve tuzakları
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda
‫ل‬ olmasın. siz ki şeytanın kesinlikle zayıftır.
hilesi zayıftır.
ِِ ‫الطاغو‬
‫ت‬ َ =Tağut
‫=فقا ِتلوا‬o halde savaşın
.. ..

ِ‫=أ ْو ِلياء‬dostlarıyla
ِِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫=ال‬şeytanın ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
ِ‫=كيْد‬hilesi ‫ان‬ِِ ‫شيْط‬ َ ‫=ال‬şeytanın
‫ض ِعيفًا‬..ِ‫=كان‬zayıftır
4. Daha önce ken- Bakmaz mısın yâ Kendilerine: Kendilerine Elleri-
77
,, ‫ت ِر‬,,‫=أل ِْم‬görmedin mi ,,
dilerine Muhammed, hani Ellerinizi sa- nizi çekin, namaz-
ِ‫قِيل‬,,ِ‫الذِين‬,,‫= ِإلى‬denilenleriَ ´savaştan uzak şu kendilerine vaştan çekin, larınızda dikkatli ve
durun, namazı "Hasımlarınızla namazı kılın, daim olun, arındırı-
ُّ
‫=له ِْم‬kendilerine ‫(=كفوا‬savaştan) çekin verin´ direktifi yın ve namazları- zekatı
kılın ve zekatı cenke el uzatma- verin, cı (mali) yükümlü-
,,
denilmiş olan- lüğünüzü yerine
‫=أ ْيدِيك ِْم‬ellerinizi ‫=وأقِيموا‬kılın verilmiş olanları nızı kılın, zekâtını- lara bakmaz getirin! denilenler-
görmüyor mu- zı verin" denilen mısın? Şimdi den haberdar değil
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazı ‫=وآتوا‬verin sun? Şimdi üzer- kimselere ki cihad onların üzeri- misiniz? Ama onla-
lerine farz kılı- üzerlerine farz kı- ne savaş farz ra (Allah yolunda)
ِ‫الزكاة‬ َ =zekatı ِ‫كتِب‬,,‫=فل َما‬yazılınca nınca, onların; lındığı zaman bir kılınınca; içle- savaşmaları emre-
Allah´tan korkar de ne görsen: in- rinden bir grup dilir emredilmez,
ِ‫=عل ْي ِهم‬kendilerine ِ‫= ْال ِقتال‬savaş gibi ya da bun- sanlardan tıpkı Al- Allah´tan kor- bazısı, Allahtan
dan bile daha lah'tan korkar gibi, kar gibi, hatta korkması gerektiği
‫=إِذا‬hemen ِ‫=فِ ِريق‬bir grup fazla, insanlar- yahut daha bile zi- daha şiddetli gibi -hatta daha
,,

dan korkan bir yade korkar oldu- bir korku ile büyük bir korkuyla-
‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden grubu «Ey Rab- lar. "Hey Al- insanlardan insanlardan kork-
bimiz niye üze- lah’ımız, neden korkuyorlar. maya başlar ve Ey
ِ‫=ي ْخش ْون‬korkmaya başladılar rimize savaşma- üzerimize cihadı Bunlar: Ey
,, Rabbimiz! Neden
yı farz kıldın, bi- farz buyurdun? Rabbımız, bize savaşmayı
ِ‫=النَاس‬insanlardan ze biraz daha Bizleri bir zaman üzerimize şu emrettin? Keşke
‫=كخ ْشي ِِة‬korkar gibi ‫اّلل‬ ,, َِِ =Allah’tan mühlet tanısay- daha bırakaydın savaşı niye bize biraz mühlet
dın olmaz mıy- olmaz mı idi?" de- farz kıldın? Ne verseydin! derler.
dı?» dediler. On- diler. Kendilerine olurdu bizi ya- De ki: Bu dünyanın
‫=أ ِْو‬hatta َ‫=أش ِد‬daha fazla ,,
lara de ki; «Dün- şöyle de: "Dünya kın bir gelece- keyfi ve rahatlığı
ً‫=خ ْشي ِة‬korkuyla ‫=وقالوا‬dediler ya zevki kısa sü- diriliğinin vereceği ğe kadar geri çok kısa ömürlüdür
relidir. Ahiret ise faide süreksiz, bırakaydın, ama ahiret, Allaha
‫=ربَنا‬Rabbimiz ِ‫= ِلم‬niçin sakınanlar için halbuki âhiret Al- dediler. Onla- karşı sorumlulukla-
daha hayırlıdır. lah'tan korkanlar ra de ki: Dün- rının bilincinde
ِ‫=كتبْت‬yazdın ‫=عليْنا‬bize Orada kıl payı için daha hayırlı yanın geçimi olanlar için en iyi-
bile haksızlığa olduğu gibi ecri- azdır. Ahiret sidir, çünkü hiç bi-
ِ‫= ْال ِقتال‬savaş uğramazsınız.» nizden zerre mikta- ise, müttakiler riniz, kıl kadar hak-
rı eksiltilmeyecek." için elbet daha sızlığa uğramaya-
‫أ َخ ْرتنا‬,,ِ‫=ل ْول‬bizi erteleseydin ,, hayırlıdır. Ve caksınız.
kıl kadar hak-
َِٰ ‫= ِإل‬kadar ِ‫=أجل‬bir süreye
‫ى‬ ,, sızlığa uğra-
tılmayacaksı-
ِ‫=ق ِريب‬yakın ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ,, nız.

ِ‫=متاع‬geçimi ‫=الدُّ ْنيا‬dünya


ِ‫=ق ِليل‬azdır ِ‫=و ْاْل ِخرة‬ahiret
ِ‫=خيْر‬daha iyidir ‫ن‬
,, ِِ ‫= ِلم‬kimse için ,,

َِٰ ‫=اتَق‬korunan
‫ى‬
ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ت‬,,ِ‫=ول‬sizeh aksızlık edilmez ,, ,,

,, ,, ِ ً ِ‫ =فت‬kıl kadar
‫يَل‬
4. Nerede olursa- Her nerede olsa- Nerede olur- Nerede olursanız
78
.. ‫=أِيْنما‬nerede ‫=تكونوا‬olsanız nız olun, surlarla nız, hatta eflâke sanız olun, olun, ölüm gelip si-
ِ‫=يد ِْر ْككم‬yine sizi bulur ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm tahkim
.. ..
edilmiş ser çeken burçların sağlam kaleler zi bulacaktır, göğe
kalelerin içinde içine çekilseniz yi- içinde dahi ol- yükselen kulelerde
‫ك ْنت ِْم‬..‫=ول ِْو‬bulunsanız bile olsanız, ne ölüm gelip siz- sanız ölüm si- olsanız bile. Onlar
ölüm sizi bulur. leri bulacak. Kendi- zi bulacaktır. güzel şeylere ka-
ِ‫بروج‬..‫= ِفي‬kaleler içinde de ..
Eğer onlar bir iyi- lerine bir nimet
..
likle karşılaşır- erişti mi "Bu Al-
İman etme- vuştuklarında, ba-
yenlere bir iyi- zıları Bu Allahtan-
ِ‫=مشيَدة‬sağlam ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer larsa ´bu Al- lah'tan" diyorlar, bir lik gelirse: Bu, dır! derler; ama
lah´tandır´ der- musibet de geldi Allah´tandır. başlarına bir kötü-
‫صبْه ِْم‬ ِ ‫ت‬ =onlara .. erişirse ler, ama başları- mi "Bu senden" di- Bir kötülük lük gelince, Bu se-
na bir kötülük yorlar. Bu adamla- erişirse de: Bu nin yüzündendir
ِ‫=حسنة‬bir iyilik ‫=يقولوا‬derler
.. gelirse ´bu senin ra ne olmuş ki söz senin yüzün- (ey arkadaş)! diye
yüzündendir´ anlamaları şöyle dendir, derler. feryat ederler. De
‫= َٰه ِذِِه‬bu ‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tarafındandır derler. Onlara de dursun, yaklaşmı- De ki: Hepsi ki: Hepsi Allahtan-
ki; "Hepsi Al- yorlar bile. Allah tarafın- dır! O halde bu in-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer lah´tandır." Niye dandır. Bunla- sanlara ne oluyor
bu adamlar ken- ra ne oluyor ki da kendilerine bildi-
‫صبْه ِْم‬ ِ ‫=ت‬onlara erişirse
.. dilerine söylenen hiçbir sözü an- rilen hakikati kav-
sözü anlamaya lamaya ya- ramaya yanaşmı-
ِ‫=س ِيئة‬bir kötülük ‫=يقولوا‬derler
..
yanaşmıyorlar? naşmıyorlar? yorlar?
‫= َٰه ِذِِه‬bu
ِ‫ ِع ْندِك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senin yüzündendir ..

.. ِْ ‫=ق‬de ki ِ‫=كل‬hepsi
‫ل‬
‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tarafındandır ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah
ِِ ‫=فما‬ne oluyor ki ‫= َٰهؤل ِِء‬bu
‫ل‬.. ..

‫= ْالق ْو ِِم‬topluma
ِ‫يكادون‬..ِ‫=ل‬yanaşmıyorlar
ِ‫=ي ْفقهون‬anlamaya ‫=حدِيثًا‬söz
4. Karşına çıkan Ey insan! Sana bir Sana gelen Başına her ne iyilik
79
,, ِ ‫أصاب‬,,‫=ما‬sana gelen
‫ك‬ ,,
her iyilik Al- nimet erişti mi bil ki her iyilik, Al- gelirse (bu) Allah-
ِ‫حسنة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬her iyilik ,,
lah´tandır. Başı- Allah'tan. Başına lah´tandır. tandır; başına her
na gelen her kö- bir musibet geldi Sana gelen ne kötülük gelirse
ِ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫=ف ِمن‬Allah’tandır tülük de kendin- mi anla ki senden. her fenalık da (bu da) senin ken-
dendir. Biz seni Ya Muhammed! kendindendir. dindendir. Seni (ey
ِ‫أصابك‬,,‫=وِما‬sana gelen insanlara pey- Bizler seni bütün Seni insanlara Muhammed!) bü-
,,
gamber olarak beşere peygamber elçi olarak tün insanlığa bir el-
ِ‫سيِئة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬her kötülük de ,, gönderdik. Buna gönderdik. Bunun gönderdik.
,, çi olarak gönderdik
şahit olarak Al- için Allah'ın şahit Buna şahid ve hiç kimse (bu-
ِ‫ن ْف ِسك‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ف ِم‬kendi(günahın yüzü)ndendi lah yeter. olması elverir. olarak Allah na) Allahın şahitliği
,,
yeter. gibi şahitlik yapa-
r ِ‫رس ْلناك‬ ْ ‫=وأ‬seni gönderdik ,, maz.

ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara ‫ول‬


‫اس‬ ًِ ‫=رس‬elçi
َِٰ ‫=وكف‬yeter ِ‫اّلل‬
‫ى‬ َِ ‫= ِب‬Allah
‫=ش ِهيدًا‬şahid olarak ,,

4.
80
.. ِ‫=م ْن‬kim ِ‫=ي ِط ِع‬itaat ederse ..
Kim peygambere Kim Peygambere Rasüle itaat
itaat ederse Al- itaat ederse Allah'a eden; Allah´a
Kim Peygambere
itaat ederse Allaha
ِ‫الرسول‬ َ =Elçi’ye ‫=فق ِْد‬muhakkak ki ..
lah´a itaat etmiş itaat etmiş olur. itaat etmiş
olur. Kim ona sırt Kim arkasını dö- olur. Kim de
itaat etmiş olur; yüz
çevirenlere gelince;
ِ‫=أطاع‬itaat etmiş olur ‫اّلل‬
.. َِ =Allah’a ..
çevirirse bilsin ki nerse o da sana ait yüz çevirirse;
biz seni onların değil. Bizler seni Biz, seni onla-
Biz seni onlara
bekçilik yapman
ِْ ‫=وم‬kim de ‫ى‬
‫ن‬ .. َِٰ َ‫=تول‬yüz çevirirse ..
başına korucu onların üzerine ra koruyucu
olarak gönder- murakabeci gön- göndermedik.
için göndermedik.

ِ‫أ ْرس ْلناك‬..‫=فما‬biz seni göndermedik .. .. miş değiliz. dermedik.

‫=عل ْي ِه ِْم‬onların üzerine ‫ظا‬ ً ‫=ح ِفي‬bekçi


..

4. Yüzüne karşı Allah'ın emrini Sana; peki, Onlar, Biz sana it-
81
ِ ‫=ويقول‬derler ِ‫=طاعة‬peki
‫ون‬
,,
´peki´ derler. Fa- bil[dir]diğin zaman derler. Yanın- aat ediyoruz. Der-
‫برزوا‬,,‫=فإِذا‬ama çıkınca ,,
kat onların bir "Baş üstüne!" der-
gurubu yanından ler, yanından çı-
dan ayrıldık-
tan sonra da
ler, ama yanından
uzaklaştıklarında,
ayrıldıktan sonra kınca da içlerinden içlerinden bir içlerinden bir kısmı,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫ن ِع ْند‬
‫ِك‬ ,, ِْ ‫ِم‬
=yanından
geceleyin aley-
hinde sana ver-
birtakımı kendileri-
ne söylediğin söz-
grup sana
söylediklerini
gecenin karanlı-
ğında, senin dile
ِ‫بيَت‬=geceleyin,,kurarlar
dikleri sözle
bağdaşmayan
lerin büsbütün
başkasını uydurur-
hilafına gece-
leyin plan ku-
getirdiğin (inanç-
lar)dan başka şey-
ِ‫طائِفة‬ =birtakımı ‫ِم ْنه ِْم‬
=içlerinden komplolar kurar-
lar. Hiç şüphesiz
lar (...yanından çı-
kınca da içlerinden
rarlar. Allah
gece tasarla-
ler tasarlarlar; ve
Allah onların böyle
ِ‫غيْر‬
=tersini Allah onların ge-
celeri kurdukları
birtakımı o söyle-
diklerinin hilâfına
dıklarını yazı-
yor. Onlara
gece karanlığında
tasarladıkları her
ِ‫الَذِي تقول‬
,, =söylemiş,,olduğunun komploları yazı- işler tertip ederler). aldırış etme. şeyi kaydeder. O
yor. Sen onlara Allah onların uy- Allah´a tevek- halde kendi başla-
َِ ‫و‬
‫اّلل‬
=Allah ِ‫ي ْكتب‬
=yazmaktadır aldırış etme, Al- durduklarını yazı- kül et. Vekil rına bırak onları ve
lah´a güven. Ve- yor (işlediklerini olarak Allah yalnızca Allaha gü-
ِ‫ما يبيِتون‬
,, =geceleyin,,ne,,düşünüp,,kurdu kil olarak Allah yazıyor). Onun için yeter. ven; zira hiç kimse
sana yeter. sen yüzlerine vur- Allah kadar güvene
klarını ِْ ‫فأع ِْر‬
‫ض‬ =sen,,aldırma maktan vazgeç ve layık olamaz.
haklarında Allah'a
‫=ع ْنه ِْم‬onlara ‫ل‬ ِْ ‫=وتو َك‬dayan mütevekkil ol. Al-
lah'ın vekil olması
ِ‫اّلل‬ َِ ,,‫=على‬Allah’a ‫ى‬ َِٰ ‫=وكف‬yeter sana elverir.
ِ‫اّلل‬ َِ ‫= ِب‬Allah ‫يَل‬ ِ ً ‫=و ِك‬vekil olarak ,,

4. Bunlar Kur´an´ı Kur'an'ı im'ân ile Onlar hala Onlar bu Kuranı hiç
82
.. ِ ‫يتدبَر‬..ِ‫=أفَل‬düşünmüyorlar mı?
‫ون‬ ..
hiç incelemiyor- gözden geçirmiyor- Ku´an´ı gereği anlamaya çalış-
ِ‫= ْالق ْرآن‬Kur’an’ı ‫=ول ِْو‬eğer lar mı? Eğer o
Allah´tan başka-
lar mı? Şayet Al- gibi düşünme-
lah'tan başkası ta- yecekler mi?
mazlar mı? Eğer o,
Allahtan başka bi-
ِ‫=كان‬olsaydı ‫ ِع ْن ِِد‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬tarafından sı tarafından
gelmiş olsaydı,
rafından olaydı
içinde birçok
Eğer o, Al-
lah´tan başka-
rinden gelmiş ol-
saydı onda mutla-
ِِ ‫=غي‬başkası ‫اّلل‬
‫ْر‬ َِِ =Allah’tan içinde mutlaka
birçok çelişkiler
ahenksizlikler bu- sı tarafından
lacaklardı. gelseydi, mu-
ka birçok (tutarsız-
lık ve) çelişkiler bu-
‫=لوجدوا‬bulurlardı ‫=فِي ِِه‬onda bulurlardı. hakkak ki için- lurlardı!
de birbirini
‫اختَِلفًا‬
ْ =birbirini tutmaz .. tutmayan bir
çok şeyler bu-
‫يرا‬ً ِ‫=كث‬çok şey.. lurlardı.

4. Onlar güvene ya Şuraya buraya Kendilerine Onlar savaş veya


83
,, ِ‫جاءه ْم‬,,‫=و ِإذا‬onlara gelse ,,
da korkuya iliş- gönderilen kuvvet- güven ve kor- barış ile ilgili her-
ِ‫=أ ْمر‬bir haber ‫ن‬
,, ِِ ‫ ْاْل ْم‬,,ِ‫= ِمن‬güven kin bir haber lere dair kendileri- kuya dair bir hangi bir (gizli) ko-
alınca onu he- ne müsterih olacak haber geldi- nuda bilgi sahibi
‫=أ ِِو‬veya ‫ف‬ ِِ ‫= ْالخ ْو‬korkuya dair men yayarlar. yahut telaş edile- ğinde; onu ya- olduklarında onu
,,
Oysa eğer o ha- cek bir haber geldi yarlar. Halbuki dışarıya yayarlar;
‫=أذاعوا‬yayarlar ‫=ِِب ِِه‬onu beri peygambere mi her yerde söy- o haberi pey- halbuki onu Pey-
ya da başların- lüyorlar. Halbuki gambere veya gambere ve mü-
‫=ول ِْو‬halbuki ِ‫=ردُّوه‬onu götürselerdi daki kendi yetki- onu Peygambere mü´min ku- minler arasından
,,
lilerine götürse- ve içlerindeki âmir- mandanlara kendilerine otorite
ِِ ‫الرسو‬
‫ل‬ َ ,,‫= ِإلى‬Elçi’ye ler, aralarındaki lere (basiret sahip- götürselerdi; emanet edilmiş
yorum yapmaya lerine / hal ve akd onlar, ondan olanlara arzetmiş
‫أو ِلي‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=و ِإل‬ve sahiplerine
,, yetenekli olanlar iktidarında olanla- ne gibi netice olsalardı, gizli bilgi-
onun mahiyetini ra) bıraksalardı çıkaracaklarını ler elde etmekle
‫= ْاْل ْم ِِر‬buyruk ‫= ِم ْنه ِْم‬aralarındaki anlarlardı. Eğer hakikati anlamak bilirlerdi. Eğer uğraşanlar onu(nla
Allah´ın üzeri- isteyenler bunlar- üzerinizde Al- ilgili olarak ne ya-
ِ‫=لع ِلمه‬bilirlerdi nizdeki lütfu ve dan öğrenirlerdi lah´ın nimet pılması gerektiğini)
rahmeti olma- (umûrun içyüzünü ve rahmeti mutlaka bilirlerdi.
ِ‫يسْت ْنبِطونه‬,,ِ‫=الَذِين‬işin içyüzünü araşt saydı, küçük bir görmek kudretinde olmasaydı; Ama Allahın size
,, ,,

azınlık dışında olanlar haberin pek azınız lütfu ve rahmeti


ıranlar ‫م‬ ِْ ‫= ِم ْنه‬onun ne olduğunu ,,
hepiniz şeytana mahiyetini ve edi- müstesna,
,,
sayesinde aranız-
uyardınız. lecek tedbiri bilir- şeytana uy- dan çok az kimse
ِ‫=ول ْول‬eğer olmasaydı ِ‫=فضْل‬lütfu
,,
lerdi). Eğer Allah'ın muş gitmişti- şeytanın ardına ta-
üzerinizdeki fazlıy- niz. kılmıştır.
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْك ِْم‬size la rahmeti olma-
saydı, pek azınız-
ِ‫=ورحْ مته‬ve rahmeti ,,
dan başkası şey-
َ
ِ‫=لتب ْعتم‬uyardınız ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytana tana uymuş gitmiş-
tiniz.
َ‫ل‬
ِ ِ‫=إ‬hariç ‫يَل‬ ً
ِ ‫=ق ِل‬pek azınız ,,

4.
84
.. ِ‫=فِقا ِت ْل‬savaş ‫ل‬ ِِ ‫سبِي‬..‫= ِفي‬yolunda Allah yolunda
savaş. Sen sa-
Yâ Muhammed! Allah yolunda O halde sen Allah
Allah yolunda ci- savaş. Sen, yolunda savaş
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah dece kendinden
sorumlusun.
hada çık, sen yal- ancak kendin- çünkü sen, yalnız-
nız kendinden den sorumlu- ca kendi nefsinden
ِ‫تكلَف‬..ِ‫=ل‬sen sorumlu değilsin .. ..
Müminleri de sa-
vaşmaya teşvik
mes'ulsün (sen sun. İman
kendinden başka- edenleri de
sorumlusun ve
müminleri ölüm
َِ ‫= ِإ‬başkasından ِ‫=ن ْفسك‬kendinden
‫ل‬ et de ola ki Allah
kafirlerin ağır
sıyla mükellef de- savaşa teşvik korkusunu yenme-
ğilsin). Mü’minleri et. Umulur ki leri için teşvik et!
ِ ِ ‫=وح ِر‬teşvik et
‫ض‬ .. baskılarını geri de yalnız teşvik et. Allah, küfre- Allah, hakikati inka-
püskürtür. Hiç Me'mul ki Allah denlerin şiddet ra kalkışanların
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬inananları da .. kuşkusuz Al- küfre dalmış olan- ve baskısını gücünü kırmaya
lah´ın kahrı, öl- ların savletini üze- önler. Allah´ın muktedirdir; çünkü
‫=عسى‬umulur ki ‫اّلل‬ َِ =Allah
.. dürücü darbesi rinizden çeksin. Al- kahrı da, ibret Allah iradesinde
pek şiddetlidir. lah'ın savleti de alınacak ce- güçlü ve cezalan-
َِ ‫يك‬..‫ن‬
‫ف‬ ِْ ‫=أ‬kırar ِ‫=بأْس‬gücünü onlardan şedîd, zası da pek dırmasında şiddet-
kahrı da onlardan şiddetlidir. lidir.
ِ‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬kâfirlerin şedîd.

َِ ‫=و‬Allah’ın ُّ‫=أش ِد‬daha güçlü


‫اّلل‬ ..

‫سا‬ ً ْ ‫=بأ‬baskını ُّ‫=وأش ِد‬daha çetindir ..

ًِ ‫=ت ْن ِك‬cezası
‫يَل‬
4.
85
,, ِ‫=م ْن‬kim ‫=ي ْشف ِْع‬destek olursa ,,
Kim iyi bir işe
aracı olursa
Kim güzel bir şefa-
atte bulunursa ona
Kim, iyi işte
aracılık eder-
Kim haklı bir dava
uğrunda üstün ça-
ً‫حسن ِة‬,,ً‫=شفاع ِة‬güzel bir (işe) ,, ,,
kendisinin de o sevabından pay se; ondan ba gösterirse, onun
iyilikte bir payı verilir. Kim fena bir kendisine bir kazandıracağı ni-
ِ‫له‬,,‫ن‬ ِْ ‫=يك‬onun da vardır ,, ,,
olur. Kim bir kö-
tülüğe aracı
şefaatte bulunursa
ona da vebalinden
pay ayrılır.
Kim de kötü
metlerden bir pay
alacaktır ve kim de
ِ‫صيب‬ ِ ‫=ن‬bir payı ِ‫= ِم ْنها‬o işten
,, ,,
olursa onun da
kötülükte bir so-
hisse ayrılır. Al-
lah'ın gücü herşe-
bir şeyde ara-
cılık yaparsa;
haksız bir dava için
koşturursa, sorum-
ِْ ‫=وم‬kim ‫=ي ْشف ِْع‬destek olursa
‫ن‬ ,, rumluluk payı ye yeter. o kötülükten luluğunun hesabını
olur. Allah her- kendisine bir verecektir: Çünkü
ً‫س ِيئ ِة‬,,ً‫=شفاع ِة‬kötü bir (işe) ,, ,, şeyin karşılığını pay vardır. Al- Allah, her şeyi gö-
verir. lah, her şeye zetleyicidir.
ِْ ‫=يك‬olur ِ‫=له‬onun da ِ‫= ِك ْفل‬bir payı
‫ن‬ ,, ,, hakkıyla kadir
ve nazır´dır.
ِ‫= ِم ْنها‬o işten ‫اّلل‬
,, َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah
ِِ ‫ك‬,,‫ى‬
‫ل‬ َِٰ ‫=عل‬her ِ‫=ش ْيء‬şeyi
‫=م ِقيتًا‬gözetip karşılığını verendir
,, ,,

4. Size bir selam Sizlere bir selâm Size bir selam Bir selam aldığı-
86
.. ‫=و ِإذا‬zaman ‫=حيِيت ِْم‬selamlandığınız verildiğinde ona verildiği zaman siz- verildiği za- nızda daha güzel
ِ‫=بِت ِحيَة‬bir selam ile
.. ..
daha güzeli ile ler ondan daha man; ondan bir selam ile karşı-
ya da aynısı ile güzeli ile selâm ve- daha iyisiyle lık verin veya (en
‫=فحيُّوا‬siz de selam verin
.. .. ..
karşılık veriniz. rin, yahut onunla selam verin. azından) benzeri
Hiç kuşkusuz Al- mukabele edin Veya aynısıyla ile. Şüphesiz Allah
ِ‫=بِأحْ سن‬daha güzeliyle ‫= ِم ْنها‬ondan
..
lah her şeyi
saba katar.
he- (herhangi
selâm ile
bir mukabele her şeyin hesabını
edin. Muhak- tutmaktadır.
‫=أ ِْو‬yahut ِ‫=ردُّوها‬aynen iade edin .. .. selâmlandınız mı kak ki Allah,
sizler ondan daha her şeyin he-
َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah güzeli ile selâmla- sabını ara-
yın, yahut onunla yandır.
ِِ ‫ك‬..‫ى‬
‫ل‬ َِٰ ‫عل‬..ِ‫=كان‬her ِ‫=ش ْيء‬şeyi mukabele edin).
Allah'ın herşeyi
‫=ح ِسيبًا‬hesaplayandır hesaba çektiğin-
den haberiniz ol-
sun.
4.
87
,, ِ‫اّلل‬
َ
=Allah,,(ki) ِ‫ل‬ =yoktur ِ‫ِإ َٰله‬
=tanrı
Kendisinden Kendisinden başka Allah O´ndan Allah -ki O'ndan
başka ilah olma- Allah olmayan Al- başka ilah başka ilah yoktur-
َِ ‫ِإ‬
‫ل‬ =başka ِ‫هو‬ =O’ndan
yan Allah, sizleri lah'a kasem ede- yoktur. Gele- (geleceği) hakkın-
geleceği kuşku- rim ki, sizleri haş- ceğinden şüp- da hiçbir şüphe
‫ليجْ معنَك ِْم‬ =sizi,,bir,,araya,,toplayacaktır suz olan Kıya- rederek o geleceği he olmayan olmayan Kıyamet
met günü kesin- şüphesiz kıyamet kıyamet günü Günü sizi bir araya
‫ى ي ْو ِِم‬
,, َِٰ ‫إِل‬
=gününde ‫ْال ِقيام ِِة‬=kıyamet likle bir araya günü mutlak bir ye- sizi mutlaka toplayacaktır. Ki-
getirecektir. Al- re toplayacak (... toplayacaktır. min sözü Allahın
ِ‫لِ ريْب‬
,, =şüphe,,olmayan lah´tan daha sizleri haşrederek Allah´tan daha sözünden daha
doğru sözlü kim kıyamet günü mut- doğru sözlü doğru olabilir?
‫فِي ِِه‬
=kendinde ِْ ‫وم‬
‫ن‬ =kim,,olabilir? olabilir? lak bir yere topla- kim olabilir?
yacak, bunda hiç
ِ‫صدق‬ ْ ‫أ‬
=daha,,doğru şüphe yok). Artık
kim Allah'tan doğru
ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫ِمن‬
,, =Allah’tan ‫حدِيثًا‬ =sözlü sözlü olabilir?!

4. Niye münafıklar Sizlere ne oldu ki Size ne oluyor Allah onları suçla-


88
‫=فما‬ne oldu ki ‫=لك ِْم‬size
.. .. ..
hakkında iki münafıklar hakkın- ki; münafıklar rından dolayı (biz-
‫=فِي‬hakkında ِ‫= ْالمنافِ ِقين‬münafıklar gruba ayrılıyor-
sunuz? Oysa Al-
da iki fırkaya ay-
rılmış bulunuyor-
hakkında iki
fırkaya ayrıl-
zat) dışladığı hal-
de, münafıklar
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
lah, onları iki sunuz? Kazandık- dınız? Allah, hakkında nasıl mü-
ِ‫فِئتي ِْن‬
=iki..gruba..ayrıldınız
yüzlü tutumla- ları vebal yüzün- onları yaptık- tereddit olabilirsi-
َِ ‫و‬
‫اّلل‬ =oysa..Allah
rından dolayı den Allah onları larından dola-
aşağılığa mah- eski hallerine çe- yı başaşağı
niz? Allahın sapık-
lık içinde bıraktığı
‫أ ْركسه ِْم‬ =onları..baş..aşağı..etmiştir kum etmiştir. Al- virdi. Yoksa sizler etmiştir. Al-
lah´ın saptırdığı- Allah'ın saptırdı- lah´ın saptır-
kimseyi doğru yola
getirmek mi istiyor-
‫بِما‬
=işlerden..dolayı ِ‫كسبوا‬ =yaptıkları nı, siz doğru yo- ğı[nı] yola getirmek dığını doğru
la mı iletmek is- mi istiyorsunuz?! yola getirmek
sunuz? Oysa Alla-
hın sapıklık içinde
ِ‫أت ِريدون‬ =mi..istiyorsunuz? tiyorsunuz? Al- Allah kimi saptırır- mi istiyorsu- bıraktıklarına asla
lah´ın saptırdığı- sa iyi bil ki sen onu nuz? Allah´ın bir çıkış yolu bula-
‫ن ت ْهدوا‬ ِْ ‫أ‬
.. =doğru..yola..iletmek na sen çıkış yolu yola getirmenin ça- saptırdığı kim- mazsın.
bulamazsın. resini kâbil değil se için, asla
ِْ ‫م‬
‫ن‬ =kimseyi َِ ‫أض‬
‫ل‬ =saptırdığı bulamazsın. yol bulamaz-
sın.
َِ
‫اّلل‬
=Allah’ın ِْ ‫وم‬
‫ن‬ =birini

ِِ ‫ض ِل‬
‫ل‬ ْ ‫=ي‬saptırırsa ‫اّلل‬َِ =Allah
ِْ ‫=فل‬artık bulamazsınız
ِ‫ت ِجد‬..‫ن‬ ..

ِ‫=له‬onun için ‫يَل‬


.. ِ ً ‫=س ِب‬bir yol ..

4. Onlar kendileri Onlar nasıl küfre Kendileri küf- Onlar, kendilerinin


89
,, ‫=ودُّوا‬istediler gibi sizin de kâfir dalmışlarsa öylece rettikleri gibi, inkar ettiği gibi, si-
ِ‫ت ْكفرون‬,,‫=ل ِْو‬sizin de inkâr etmenizi ,, ,, ,,
olmanızı arzu sizlerin de küfre sizin de küf- zin de hakikati in-
ederler. Bu yüz- dalarak kendileriy- retmenizi ister- kar etmenizi ister-
‫=كما‬gibi den Allah yolun- le bir olmanızı arzu ler. O halde lerdi ki siz de onlar
da hicret etme- ediyorlar. Onun onlar, Allah gibi olasınız. O
‫=كفروا‬kendilerinin inkâr ettiği ,, ,,
dikleri sürece için Allah yolunda yolunda hicret halde, Allah rızası
onlardan hiçbirini hicretlerini görme- edinceye ka- için zulüm ve kötü-
ِ‫=فتكونون‬ki onlarla olasınız ,, ,, dost edinmeyi- dikçe onları dost dar içlerinden lük diyarını terk
niz. Eğer yüz edinmeyin. İman- dost edinme- edinceye kadar on-
‫=سوا ًِء‬eşit çevirirlerse onla- dan yüz çevirirler- yin. Eğer yüz ları kendinize dost
rı yakalayınız, se bulduğunuz çevirirlerse; edinmeyin; ve eğer
‫تت َ ِخذوا‬,,ِ‫=فَل‬o halde edinmeyin ,, ,, bulduğunuz yer- yerde kendilerini bulduğunuz (açık bir) düşman-
de öldürünüz, yakalayın, öldürün. yerde onları lığa yönelirlerse,
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ِ‫=أ ْو ِلياء‬dostlar hiç birini dost Hiç onlardan ne öldürün ve on- onları nerede bu-
veya müttefik dost, ne yardımcı lardan ne bir lursanız yakalayın
َِٰ َ ‫=حت‬kadar
‫ى‬ edinmeyiniz. edinmeyin. dost, ne de bir ve öldürün. Onlar-
yardımcı edi- dan hiç birini ne
‫اجروا‬ ِ ‫=يه‬onlar göç edinceye ,, ,, nin. dost, ne de hami
edinmeyin,
ِِ ‫سبِي‬,,‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah
ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ‫=تولَ ْوا‬yüz çevirirlerse
‫ن‬ ,,

‫=فخذوه ِْم‬onları yakalayın ,,

‫=وا ْقتلوه ِْم‬öldürün ِ‫=حيْث‬nerede


‫=وجدْتموهِ ِْم‬bulursanız
‫تت َ ِخذوا‬,,ِ‫=ول‬ve tutmayın ,,

‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ‫=و ِليًّا‬ne dost ,,

‫يرا‬ً ‫ص‬ ِ ‫ن‬,,ِ‫=ول‬ne de yardımcı ,, ,,

4.
90
.. ِ‫= ِإ َل‬ancak hariç
..
Ancak sizinle Yalnız o kimseleri Ancak sizinle Eğer bir anlaşma
kendileri arasın- bırakın ki; ya ken- kendileri ara- ile bağlı bulundu-
ِ‫صلون‬ ِ ‫ي‬..ِ‫=الَذِين‬sığınanlar da anlaşma bu- dileriyle aranızda sında bir an- ğunuz insanlarla
lunan bir millete misak olan bir ce- laşma bulunan ilişkisi olanlardan
ِ‫ق ْوم‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬bir topluma ‫=بيْنك ِْم‬sizinle
..
sığınanlar müs- maate mensup bir millete sı- veya size yahut
tesna. Sizinle olurlar, yahut ne ğınanlar ve si- kendi toplumlarına
‫=وبيْنه ِْم‬kendileri arasında ..
savaşmaktan cemaatleriyle olup zinle savaş- savaş açmak (fik-
veya kendi mil- sizlere karşı, ne de maktan veya rin)den kalplerine
ِ‫= ِميثاق‬andlaşma bulunan ‫=أ ِْو‬yahut .. letleriyle harp sizinle bir olup ce- kendi milletle- ürküntü geldiği için
etmekten buna- maatlerine karşı riyle harbet- size yaklaşanlar-
‫=جاءوك ِْم‬size gelenler .. larak size baş harp etmeyi havsa- mekten buna- dan değillerse.
vuranlar da müs- laları almamış ola- larak size Halbuki Allah onları
ِْ ‫صر‬
‫ت‬ ِ ‫=ح‬sıkılarak tesnadır. Allah rak yanınıza gel- başvuranlar sizden daha güçlü
dileseydi onları miş bulunurlar. müstesnadır. kılsaydı, mutlaka
‫=صدوره ِْم‬yürekleri size musallat Eğer Allah dile- Allah dilesey- size savaş açarlar-
ederdi de, sizinle seydi bunları üze- di; onları size dı. Ama onlar sizi
‫يقاتِلوك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬sizinle savaşmaktan .. savaşırlardı. rinize musallat bu- musallat bırakır, savaş aç-
Eğer sizden yururdu da sizinle ederdi de si- maktan vazgeçer
‫=أ ِْو‬veya ‫=يقاتِلوا‬savaşmaktan uzak durur, sa- pekâlâ harp eder- zinle savaşır- ve barış teklif eder-
vaşmaz ve size lerdi. Onun için sizi lardı. Eğer lerse, Allah onlara
‫=ق ْومه ِْم‬kendi toplumlarıyla ‫=ول ِْو‬eğer
..
barış teklif eder- bırakıp bir tarafa sizden uzak zarar vermenize
lerse, Allah onla- çekilirler (yakanızı durur, savaş- müsaade etmez.
ِ‫=شاء‬dileseydi ‫اّلل‬ َِ =Allah ra dokunmanıza bırakırlar), üzerini- maz ve size
‫=لسلَطه ِْم‬onları salardı ..
izin vermez. ze saldırmazlar ve barış teklif
sulha yatarlarsa ederlerse; Al-
‫=عليْك ِْم‬sizin üstünüze
..
artık kendilerine lah, onlara
ilişmenize Allah dokunmanıza
‫=فلقاتلوك ِْم‬sizinle savaşırlardı ..
izin vermez. izin vermez.

..ِِ ِ ‫=فإ‬o halde


‫ن‬
‫=اعْتزلوك ِْم‬onlar sizden uzak dururlar .. .. ..

‫يقاتِلوك ِْم‬..‫=فل ِْم‬sizinle savaşmazlar ..

‫=وأ ْلق ْوا‬ve isterlerse ِ‫= ِإليْكم‬sizinle


..

ِ‫سلم‬ َ ‫=ال‬barış içinde yaşamak


.. ..

ِ‫جعل‬..‫=فما‬vermemiştir ‫اّلل‬ َِ =Allah


‫=لك ِْم‬size ‫=عل ْي ِه ِْم‬onların aleyhine ..

ًِ ِ‫=سب‬bir yol
‫يَل‬..

4. Bir de hem siz- Siz asıl başkalarını Diğerlerinin de Hem sizden hem
91
,, ِ ‫=ست ِجد‬bulacaksınız ki
‫ون‬ den ve hem de bulacaksınız ki
,,
sizden ve de kendi kavimle-
ِ‫=آخ ِرين‬başkalarını da tuttukları gruptan “İnandık" diye siz- kendi milletle- rinden emin olmak
,,
yana güven için- lerden, küfre döne- rinden güven- isteyen, (ama) kö-
ِ‫=ي ِريدون‬isterler de olmak isteyen rek cemaatlerinden de olmayı is- tülük eğilimi ile her
başka birtakım emin olmak ister- tediklerini gö- karşılaştıklarında
‫يأمنوك ِْم‬,,‫ن‬ ْ ْ
ِ ‫=أ‬sizden emin olmak kimselere rastla- ler. Her ne zaman receksiniz.
,, ,,
kendilerini gözü
yacaksınız. Bun- fitneye sevkedilse- Fitneciliğe ça- kapalı ona kaptıran
‫=ويأْمنوا‬ve emin olmak ,, lar ne zaman fit- ler tamamıyla içine ğırıldıklarında başkalarını(n da
,,
neye, bozguncu- dalarlar. Bunlar ona can atar- var olduğunu) gö-
‫=ق ْومه ِْم‬kendi toplumlarından ,, luğa itilseler ona yakanızı bırakmaz- lar. Eğer siz- receksiniz. O halde
balıklama dalar- lar, sulha yatmaz- den uzak şayet onlar sizi bı-
‫ما‬,,‫ل‬ َِ ‫=ك‬her ne zaman
,, ,, lar. Eğer bunlar lar ve taarruzdan durmazlar, ba- rakmaz, sizinle ba-
sizden uzak ellerini çekmezler- rış teklif et- rışa yanaşmaz ve
‫=ردُّوا‬götürülseler durmaz size ba- se kendilerini bul- mezler ve si- üstünüzden ellerini
rış teklifi getire- duğunuz yerde ya- zinle savaş- çekmezlerse, onla-
‫ ْال ِفتْن ِِة‬,,‫= ِإلى‬fitneye rek savaştan el kalayın, öldürün, maktan geri rı gördüğünüz her
çekmezlerse on- işte ey mü'minler, durmazlarsa; yerde yakalayın ve
‫=أ ْر ِكسوا‬baş aşağı atılırlar ,, ları yakalayınız ellerinize aleyhleri- onları tutun ve öldürün: İşte size
,,

ve nerede bulur- ne olarak açık bir bulduğunuz kendilerine karşı


ِ‫(=فِيها‬fitnenin) içine ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
,,
sanız öldürünüz. hüccet verdiğimiz yerde öldürün. (savaşmanız için)
‫ي ْعت ِزلوك ِْم‬,,‫=ل ِْم‬onlar sizden uzak durma Onlara karşı size insanlar bunlardır İşte onların apaçık yetki verdik-
apaçık bir yetki (işte ey mü'minler, aleyhlerine, lerimiz bunlardır.
,, ,, ,,

zlar ‫=وي ْلقوا‬ve istemezler


verdik. açıktan açığa üzer- size apaçık
,,
lerine yüklenmeni- ferman verdik.
ِ‫= ِإليْكم‬sizinle ze izin verdiğimiz
insanlar bunlardır).
ِ‫سلم‬ َ ‫=ال‬barış içinde yaşamak
,, ,,

‫(=ويكفُّوا‬saldırıdan) çekmezlerse ,,

‫=أ ْيدِيه ِْم‬ellerini


‫=فخذوه ِْم‬onları yakalayın ,,

‫=وا ْقتلوه ِْم‬ve öldürün ِ‫=حيْث‬nerede


,,

‫=ث ِق ْفتموه ِْم‬bulursanız


‫ولئِك ِْم‬ َٰ ‫=وأ‬işte öylelerine ‫=جع ْلنا‬verdik
,,

‫=لك ِْم‬size ‫=عل ْي ِه ِْم‬karşı


‫=س ْلطانًا‬bir yetki ‫=مبِينًا‬açık
,,

4. Bir müminin di- Mü’min için mü'mi- Bir mü´min´in Hataen olmadıkça
92
ِ‫كان‬..‫=وما‬yoktur
..
ğer bir mümini ni öldürmek ola- diğer mü´mini bir müminin başka
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
öldürmesi düşü- maz, meğer ki ka- hata dışında bir mümini öldür-
ِ ‫ِلمؤْ ِم‬
‫ن‬ =bir..müminin
nülemez. Bu an- zara ola. Ve kim öldürmesi olur mesine asla izin
ِ‫ن ي ْقتل‬
.. =öldürmesi ِْ ‫أ‬ cak yanlışlıkla bir mü'mini kazara şey değildir. verilemez. Bir mü-
olabilir. Kim yan- öldürürse ona Bir mü´min´i mini hataen öldü-
‫مؤْ ِمنًا‬
=bir..mümini =dışında lışlıkla َِ ِ‫إ‬
‫ل‬
bir
ni öldürürse
mümi- mü'min bir
azad etmek ve
esir yanlışlıkla öl- ren kişi, mümin bir
dürenin bir canı özgürlüğüne
ً ‫خطِأ‬ =yanlışlık =kimsenin ِْ ‫وم‬
‫ن‬
mümin bir köle ölenin vârislerine mü´min köleyi kavuşturmak ve
azad etmesi ve taksim edilecek bir azad etmesi maktulün akrabala-
ِ‫قتل‬
=öldüren =bir..mümini ‫مؤْ ِمنًا‬
ölünün ailesine diyet vermek borç ve öldürülenin rına diyet ödemek-
diyet ödemesi olur. Meğer ki ailesi bağış- le yükümlüdür,
ً ‫خطِأ‬ =yanlışlıkla ِ‫فتحْ ِرير‬
=azadetmesi gerekir. Eğer vârisler alacakları lamadıkça ona meğer ki onlar
ölenin ailesi di- diyeti kendisine ta- teslim edilmiş bundan vazgeçmiş
ِ‫رقبة‬
=bir..köle =mümin ِ‫مؤْ ِمنة‬
yeti bağışlarsa sadduk edeler. bir diyet öde- olsunlar.Maktulün,
bu gereklilik or- Eğer öldürülen mesi gerekir. kendisi bir mümin
ِ‫ودِية‬
=bir..diyet tadan kalkar. kendi mü'min ol- Öldürülen olmasına rağmen,
Eğer ölü size makla beraber size mü´min, düş- sizinle savaş halin-
ِ‫مسلَمة‬
=vermesi..gerekir düşman bir hasım bir cemaat- manınız olan de olan bir toplulu-
kavme mensub ten ise, o zaman bir topluluktan ğa mensup ise,
‫ى أ ْه ِل ِِه‬
.. =ölenin..ailesine..deَِٰ ‫ِإل‬ bir mümin ise o öldüren mü'min[e] ise; mü´min bir (diyet), mümin bir
zaman mümin bir esir azad etmek köle azad et- canı özgürlüğüne
َِ ‫ِإ‬
‫ل‬
=başka bir köle azad borç olur. Eğer mek gerekir. kavuşturmak (ile
etmek gerekir. kendileriyle ara- Şayet sizin ile sınırlı olacaktır);
ِ‫صدَقوا‬
.. =bağışlamaları َ ‫ني‬ ِْ ‫أ‬ Eğer anlaşmalı nızda misak olan kendileri ara- ama o, sizin an-
ِْ ِ ‫فإ‬
‫ن‬
=eğer =ise ِ‫كان‬olduğunuz ka- bir cemaatten ise o sında andlaş- laşma ile bağlı bu-
vimden ise aile- zaman öldüren için ma bulunan lunduğunuz bir top-
.. ِ‫ن ق ْوم‬
=bir..topluluktan ِْ ‫ِم‬ sine fidye öde- ölenin vârislerine bir topluluktan luluğa mensup ise
mek ve mümin teslim edilecek bir ise; ailesine (ödenecek bedel),
ِ‫عدو‬
=düşmanınız..olan =sizin bir köle azad ‫لك ِْم‬
diyet vermek ve verilecek bir mümin bir canı öz-
etmek gerekir. mü'min bir esir diyet ve gürlüğüne kavuş-
ِ‫وهو‬
=o..(öldürülen) =mümin ِ‫مؤْ ِمن‬
Bunları bulama- azad etmek borç mü´min bir kö- turmanın yanında
yan kimse Al- olur. Kim bunu bu- le azad etmek akrabalarına öde-
ِ‫فتحْ ِرير‬
=azadetmek..gerekir lah´ın tevbesini lamazsa (kimin gerekir. Bunla- necek bir diyet(i de
kabul etmesi için buna gücü yet- rı bulamayan kapsayacaktır).
ِ‫رقبة‬
=bir..köle =mümin ِ‫مؤْ ِمنة‬
aralıksız iki ay mezse) ona Allah kimsenin Allah Fakat yeterli im-
oruç tutar. Hiç tarafından tevbesi- tarafından kanlara sahip ol-
ِْ ‫و ِإ‬
‫ن‬
=ve..eğer =ise ِ‫كان‬
şüphesiz Allah nin kabulü için sıra tevbesinin ka- mayan, (bunun ye-
herşeyi bilir ve ile iki ay oruç tut- bulü için iki ay rine) peş peşe iki
.. ِ‫ن ق ْوم‬
=bir..topluluktan ِْ ‫ِم‬ ‫بيْنك ِْم‬
=sizinle hikmet sahibidir. mak borç olur. Al- ardarda oruç ay oruç tutmalıdır.
lah'ın ilmine, hik- tutması gere- (Bu), Allah tarafın-
‫وبيْنه ِْم‬
=kendileri..arasında metine pâyân yok. kir. Allah; dan emredilen kar-
Alim, Hakim şılık(tır) ve Allah
ِ‫ِميثاق‬
=andlaşma..bulunan olandır. gerçekten her şeyi

ِ‫مسلَمة‬
bilendir, hikmet sa-
=bir..diyetِ‫فدِية‬ =verilecek hibidir.
‫أ ْه ِل ِِه‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬ailesine
ِ‫=وتحْ ِرير‬ve azadetmek lazımdır
.. ..

.. ِ‫=رقبة‬bir köle ِ‫=مؤْ ِمنة‬mümin


ِْ ‫=فم‬kimsenin
‫ن‬
ْ‫ي ِج ِد‬..‫=ل ِْم‬bunları bulamayan
..

ِ‫صيام‬ ِ ‫=ف‬oruç tutması gerekir


.. ..

ِِ ‫=ش ْهري‬iki ay ‫ْن‬


‫ْن‬ .. ِِ ‫=متتابِعي‬ardı ardına ..

ً‫=ت ْوب ِة‬tevbesinin kabulü için .. ..

ِ‫= ِمن‬tarafından ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah


َِ ..ِ‫=وكان‬Allah ‫=ع ِلي ًما‬bilendir
‫اّلل‬
‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir
.. .. ..

4.
93
,, ِ‫=وم ْن‬her kim ‫ل‬ِْ ‫=ي ْقت‬öldürürse
,,
Kim bir mümini Kim bir mü'mini bi-
bile bile öldürür- le bile (müteammi-
Kim de bir Fakat her kim bir
mü´min´i kas- mümini kasten öl-
‫=مؤْ ِمنًا‬bir mümini ‫=مِتع ِمدًا‬kasden
,,
se onun cezası den /kasden / mü-
içinde ebedi ola- teammid olarak)
den öldürüse; dürürse, onun ce-
onun cezası zası, cehennemde
ِ‫=فجزاؤه‬onun cezası ,,
rak kalmak üze- öldürürse, onun
re Cehennemdir. cezası, içinde
içinde ebediy- kalmak olacaktır.
yen kalacağı Allah onu mahkum
ِ‫=جهنَم‬cehennemdir Allah ona gazap ebediyen kalacağı
etmiş, lanet cehennem olduk-
cehennemdir. edecek, lanetleye-
Allah ona ga- cek ve onun için
‫=خا ِلدًا‬sürekli kalacağı ‫=فِيها‬içinde ,, yağdırmış ve tan başka Allah zab etmiş, korkunç bir azap
kendisi için bü- kendisine gazap la´net etmiş ve hazırlayacaktır.
ِ‫ضب‬ ِ ‫=وغ‬gazabetmiş ‫اّلل‬ َِ =Allah yük azap hazır- eder. Onu rahmeti büyük bir azab
lamıştır. sahasından uzak- hazırlamıştır.
‫=عل ْي ِِه‬ona ِ‫=ولعنه‬lanet etmiş ,, laştırır. Ona büyük
bir azap âmâde kı-
َ‫=وأع ِد‬ve hazırlamıştır ِ‫=له‬onun için
,, ,, lar.

‫=عِذابًا‬bir azab ‫=ع ِظي ًما‬büyük


,,

4.
94
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler Al- Ey iman edenler! Ey iman eden- (O halde) siz ey
lah yolunda sa- Allah yolunda sefe- ler; Allah yo- iman edenler, Allah
‫= ِإذا‬zaman ‫=ضربْت ِْم‬savaşa çıktığınız ..
vaşa çıktığınız re çıktığınız zaman luna koyuldu- yolunda (sefere)
zaman iyice iyi anlayın, dinle- ğunuz zaman, çıktığınız zaman
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah emin olmadan yin, size İslâm'ın iyice araştırın. karşılaştığınız du-
silah çekmeyiniz. selâmını veren Size selam rumu açıkça kav-
‫=فتبيَنوا‬iyi anlayın, dinleyin
.. ..
Size selam ve- kimseye dünya di- verene; dünya ramaya çalışın ve
rene, dünya ha- riliğinin kıymetsiz hayatının ge- size barış teklif
‫تقولوا‬..ِ‫=ول‬demeyin ‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬kimseye yatının malına metâına göz dike- çici menfaati- edene bu dünyevi
göz dikerek ´sen rek "Sen mü'min ne göz dike- hayatın gelip geçici
َِٰ ‫=أ ْلق‬veren ِ‫= ِإليْكم‬size
‫ى‬ mü´min değilsin´ değilsin" demeyin. rek; sen kazançlarına duy-
demeyiniz. Zira Sizin için Allah'ın mü´min değil- duğunuz (özlem
ِ‫سَلم‬ َ ‫=ال‬selam ِ‫=لسْت‬sen değilsin .. asıl bol ganimet- yanında pek çok sin, demeyin. ve) isteklerle Sen
ler Allah katın- ganimetler var. Allah katında mümin değilsin!
‫=مؤْ ِمنًا‬mümin ِ‫=تبْتغون‬gözeterek dadır. Bir za- Önceleri sizler de çok ganimetler demeyin. Çünkü
manlar siz de böyle idiniz. Allah vardır. Önce asıl kazanç Allah
ِ‫=عرض‬geçici menfaatini .. öyle idiniz de Al- kerem buyurdu, siz de öyley- katındadır. Siz de
lah´ın lütfu ile sizleri iman ile ta- diniz ama Al- bir zamanlar aynı
ِ‫= ْالحياِة‬hayatının ‫=الدُّ ْنيا‬dünya mümin oldunuz. nıttı. Onun için iyi lah size lütfet- durumdaydınız,
O halde silah anlayın, dinleyin, ti. Onun için ama Allah size
ِ‫=ف ِع ْند‬çünkü yanında ‫اّلل‬ ..َِِ =Allah’ın çekmeden önce haberiniz olsun ki iyice araştırın. karşı lütufkar dav-
durumu iyice an- Allah bütün işledik- Muhakkak ki ranmıştı. Öyleyse
ِ‫=مغانِم‬ganimetler vardır ِ‫=كثِيرة‬çok ..
layınız. Hiç şüp- lerinizden haber- Allah; yaptık- muhakemenizi kul-
ِ‫=ك َٰذ ِلك‬siz de böyle ‫=ك ْنت ِْم‬idiniz
.. ..
hesiz ne yapar- dar.
sanız Allah on-
larınızdan ha- lanın. Şüphesiz Al-
berdardır. lah, yaptığınızdan
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬önceden ‫ن‬ َِ ‫=فم‬lütfetti dan haberdardır. her zaman haber-
dardır
َِ =Allah ‫=عليْك ِْم‬size
‫اّلل‬
ِ‫=فتبيَنوا‬O halde iyice anlayın
.. .. ..

َِ ِ‫=إ‬çünkü ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫ت ْعملون‬..‫بِما‬..ِ‫=كان‬yaptıklarınızı
‫يرا‬
ً ِ‫=خب‬haber almaktadır ..

4. Müminlerden (95-96) Mü´minlerden; Bir mazeretleri ol-


95
,, ‫يسْت ِوي‬,,ِ‫=ل‬bir olmaz ,,
özürsüz olarak Mü’minlerin özür özürsüz olarak maksızın mücade-
ِ‫= ْالقا ِعدون‬yerlerinde oturanlar ,,
yerlerinde otu- sahibi olmaksızın yerlerinde otu- leden kaçınan
ranlar ile malları oturanlarıyla Allah ranlar ile Allah müminler ile Allah
ِ‫ ْالمؤْ ِمنِين‬,,ِ‫= ِمن‬inananlardan ve canlarıyla Al- yolunda mallarını, yolunda malla- yolunda mallarıyla
lah yolunda ci- canlarını feda ede- rı ve canları ile ve canlarıyla çaba
ِ‫=غيْر‬dışında ‫=أو ِلي‬sahipleri had edenler bir rek cihada gidenle- cihad edenler gösterenler bir
değildir. Allah ri bir olamazlar. Al- bir değildir. Al- olamaz: Allah, mal-
‫=الضَر ِِر‬özür malları ve canla- lah mallarıyla, can- lah; mallarıyla larıyla ve canlarıyla
rı ile cihad eden- larıyla cihad eden- ve canlarıyla üstün çaba göste-
ِ‫=و ْالمجا ِهدون‬cihad edenler ,, leri derece ba- leri oturanların bir cihad edenleri renleri mücadele-
kımından oturan- derece üzerine ge- derece bakı- den kaçınanlardan
ِِ ‫سبِي‬,,‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah lardan üstün kıl- çirdi ve her ikisine mından otu- daha üstün bir
dı. Gerçi Allah cenneti va'd bu- ranlara üstün mertebeye yücelt-
‫=بِأ ْموا ِل ِه ِْم‬mallarıyla her ikisine de yurdu. Allah cihad kıldı. Bununla miştir. Allah bütün
cenneti vaad edenleri büyük bir beraber Allah, (müminler)e nihai
‫=وأ ْنف ِس ِه ِْم‬canlarıyla etmiştir, ama ecir ile taraf-ı her ikisine de güzellik vaat etmiş
malları ve canla- Sübhânîsinden güzelliği vaad olmasına rağmen,
ِ‫=فضَل‬üstün kılmıştır ‫اّلل‬ َِ =Allah
,, rı ile cihad eden- [fazl u ihsan] bu- etmiştir. Fakat Allah yolunda üs-
ِ‫= ْالمجا ِهدِين‬cihad edenleri
leri oturanlara yurduğu mertebe- Allah; cihad tün çaba gösteren-
,,
karşı büyük bir lerle oturanların edenlere, otu- leri, (kendilerine)
mükafatla üstün üzerine geçirdi. ranların üzeri- büyük bir mükafat
‫=بِأ ْموا ِل ِه ِْم‬mallarıyla tutmuştur. Gufranına, rahme- ne büyük bir (vaat ederek) mü-
‫=وِأ ْنف ِس ِه ِْم‬canlarıyla tine mazhar kıldı. mükafat ver- cadeleden kaçı-
Allah'ın gufranı miştir. nanlardan üstün
ِ‫ ْالقا ِعدِين‬,,‫=على‬oturanlardan hadsiz, rahmeti
pâyânsız.
kılmıştır,

ً‫=درج ِة‬derece bakımından ,,


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=وك ًَّل‬gerçi hepsine de


,, ,,

ِ‫=وعد‬vadetmiştir ‫اّلل‬ َِ =Allah


َِٰ ‫= ْالحسْن‬güzellik
‫ى‬
ِ‫=وفضَل‬ama üstün kılmıştır ‫اّلل‬
,, َِ =Allah ,,

ِ‫= ْالمجا ِهدِين‬mücahidleri


ِ‫ ْالقا ِعدِين‬,,‫=على‬oturanlardan
‫=أجْ ًرا‬ecirle ‫=ع ِظي ًما‬çok daha büyük ,, ,,

4. (Cihad edenlere) “ “ “ Kendisinden (hesapsız) merte-


96
.. ِ ‫=درج‬yüksek dereceler
‫ات‬ ..
kendi katından dereceler, belerle ve günahla-
ِ‫= ِم ْنه‬kendi katından ً ‫=وم ْغ ِفرِة‬bağış dereceler,
..
bağış-
lama ve rahmet
mağfiret ve rın bağışlanmasını
rahmet. Ve Al- ve rahmetini (vaat
ً‫=ورحْ م ِة‬ve rahmet ‫اّلل‬.. َِ ..ِ‫=وكان‬Allah sunmuştur. Hiç lah; Gafur´dur, ederek); çünkü Al-
kuşkusuz Allah Rahim´dir. lah çok bağışlayı-
‫ورا‬ً ‫=غف‬bağışlayandır bağışlayıcıdır,
merhametlidir.
cıdır, rahmet kay-
nağıdır.
‫=ر ِحي ًما‬esirgeyendir
4.
97
,, ِ‫=إِ َن‬şüphesiz Melekler, kendi- Melekler nefisleri- Melekler; ne- Melekler, kendileri-
lerini zulme ne zulmetmiş bir fislerine zul- ne zulmeden kim-
َ َ
ِ‫توفاهم‬,,ِ‫=الذِين‬canlarını alırken mahkum edenle- halde bularak can- medenlerin
,,
selere canlarını
rin canlarını alır- larını aldıkları kim- canlarını al- alırken soracaklar:
ِ‫= ْالمَلئِكة‬melekler ken onlara selere "Ne iş göre- dıkları zaman: Neyiniz vardı sizin?
«Dünyadaki du- bildiniz bakalım?" Ne yapıyordu- Onlar: Biz, yeryü-
‫=ظا ِل ِمي‬yazık eden kimselere ,,
rumunuz ney- diye sordular. On- nuz? deyince; zünde çok güçsüz-
,,
di?» diye sorar- lar da "Bizler ye- biz yeryüzün- dük diye cevap ve-
‫=أ ْنف ِس ِه ِْم‬nefislerine ‫=قالوا‬dediler lar. Onlar da rinden kımıldana- de zayıf düşü- recekler.(Melekler),
«Ezilmiş zavallı- mayacak bîçare- rülmek isten- Allahın arzı sizin
ِ‫= ِفيم‬ne işte ‫=ك ْنت ِْم‬idiniz
,, lardık» derler. lerdik" cevabını miş kimseler- kötülük diyarını
Melekler onlara verdiler. O zaman dik, diyecek- terk etmenize ye-
‫=قالوا‬diye cevap verdiler
,, ,, «Peki Allah´ın "Pekâlâ, Allah'ın ler. Melekler tecek kadar geniş
toprağı göç et- dünyası geniş de- de: Allah´ın değil miydi? diye-
ِ‫مسْتضْع ِفين‬,,‫=كنَا‬biz aciz düşürülmüşt menize yetecek ğil mi idi ki başka yeri geniş de- cekler. Böylelerinin
,, ,,

kadar geniş de- bir tarafa hicret ğil miydi? Hic- varış yeri cehen-
ük ‫ض‬ ِْ ,,‫=فِي‬yer yüzünde
ِ ِ ‫اْل ْر‬ ğilmiydi ki? der- etmiş bulunası-
,, ret etseydiniz? nemdir, ne kötü bir
ler. Bunların ba- nız?" dediler. İşte diyecekler. varış yeri!
‫(=قالوا‬Melekler) dediler ki ,, rınakları Cehen- bunlar o kimseler Onların vara-
,,

nem olacaktır. ki barınacakları yer cakları yer,


ِْ ‫تك‬,,‫=أل ِْم‬değil miydi? ِ‫=أ ْرض‬yeri Orası ne kötü bir cehennem; o ise cehennemdir.
‫ن‬ ,,

َِ =Allah’ın ً‫=وا ِسع ِة‬geniş


ِ‫اّلل‬ varış yeridir. ne kötü bir âkıbet! Dönülecek yer
olarak ne kö-
tüdür orası.
‫اجروا‬ ِ ‫=فته‬göç edeydiniz ِ‫=فِيها‬onda
,,

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte onların ‫=مأْواه ِْم‬durağı


,,

ِ‫=جهنَم‬cehennemdir
ِْ ‫=وساء‬ne kötü bir
‫ت‬ ,, ,,

‫يرا‬ ً ‫ص‬ ِ ‫=م‬gidiş yeridir ,,

4.
98
.. ِ‫=إِ َل‬yalnız hariç
..
Yalnız, çaresiz
kalan, hiç bir çı-
(98-99) Ancak ge-
rek erkeklerle ka-
Ancak erkek, Ama -erkek olsun,
kadın ve ço- kadın olsun, çocuk
ِ‫= ْالمسْتضْع ِفين‬gerçekten zayıf ..
kar yol bulama-
yan ezilmiş, er-
dınların, gerek ço-
cukların o âcizleri
cuklardan ça- olsun- hiçbir gücü
resiz kalarak olmayan ve kendi-
ِِ ‫الرجا‬
‫ل‬ ِ ..ِ‫= ِمن‬erkekler kekler, kadınlar
ve çocuklar bu
ki hicret için elle-
rinden bir çare
bir yol bula- lerine doğru yol
mayan zavallı- gösterilmeyen ça-
ِِ ‫النس‬
‫اء‬ ِ ‫=و‬kadınlar hükmün dışın-
dadırlar.
gelmediği gibi yo-
lunu da kâbil değil
lar müstesna- resiz kimseler bun-
dır. ların dışındadır:
ِِ ‫=و ِْال ِو ْلد‬ve çocuklar
‫ان‬ .. bulamazlar, işte
bunların günahını
ِ‫يسْت ِطيعون‬..ِ‫=ل‬gücü yetmeyen .. Cenâb-ı Hakk'ın af
buyurması ümit
ً‫= ِحيل ِة‬hiçbir çareye
.. edilir. Kullarının
günahını silmek,
ِ‫ي ْهتدون‬..ِ‫=ول‬ve (göç için) bulamayan .. .. .. örtmek Allah'ın
şânındandır.
ًِ ‫=س ِب‬yol
‫يَل‬
4.
,,
َٰ ‫=فأ‬işte ‫=عسى‬umulur
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ Böylelerini umu- “ “ “ Umulur ki Al- Allah onların gü-
99 lur ki, Allah affe- lah, onları af- nahlarını silebilir.
َِ =Allah’ın ِ‫ي ْعفو‬,,‫ن‬
‫اّلل‬ ِْ ‫=أ‬affetmesi der. Hiç şüphe-
siz Allah bağış-
fetsin. Ve Al-
lah; Afüvv,
Çünkü Allah gü-
nahları silendir, çok
‫=ع ْنه ِْم‬onları ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah layıcıdır, affedi-
cidir.
Gafur olandır. bağışlayıcıdır.

‫=عف ًّوا‬çok affeden


,,

‫ورا‬ً ‫=غف‬çok bağışlayandır


,,

4.
100
.. ِ‫=وم ْن‬kimse ‫اج ِْر‬ِ ‫=يه‬göç eden Kim Allah yolun- Kim Allah yolunda Her kim, Allah Ve kim Allah için
..
da göç ederse hicret ederse yer- yolunda hicret kötülük diyarını
ِِ ‫سبِي‬..‫= ِفي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah bir çok barınak yüzünde gidecek ederse; yer- terk ederse, yeryü-
ve elverişli ge- yer de bulur, ge- yüzünde be- zünde çok tenha
‫=ي ِج ِْد‬bulur ‫ض‬ ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫= ِفي‬yeryüzünde çim imkanları nişlik de bulur. Kim reketli yer ve yollar ve bereketli
bulur. Kim Allah yurdundan Allah genişlik bulur. hayatlar bulacaktır.
‫=مراغ ًما‬gidecek ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çok yer ve peygamber ve Peygamberine Allah´a ve Ra- Kim de kötülükten
uğruna evini-
..
hicret kasdıyla çı- sulüne hicret kaçarak Allaha ve
ً‫=وسع ِة‬ve bolluk ‫ن‬
.. ِْ ‫=وم‬kim barkını bırakıp karsa, sonra ken- ederek evin- Peygamberine göç
göç ederse de disine ölüm yetişir- den çıkan etmek uğruna evini
ِْ‫=ي ْخرج‬çıkar da ‫ب ْيتِ ِِه‬..‫ن‬
.. ِْ ‫= ِم‬evinden sonra bu yolda se muhakkak ki kimseye ölüm terk eder ve sonra
ölüme yakalanır- onun ecri Allah'ın gelirse; onun onu ölüm alırsa,
‫اج ًرا‬ ِ ‫ه‬‫م‬=göç etmek amacıyla
.. sa onun mükafa- yanında bekliyor. ecrini vermek onun mükafatı da
..
tı Allah´ın gü- Allah'ın rahmetine Allah´a düşer. Allah katındadır;
ِ‫اّلل‬
َِ ..‫= ِإلِى‬Allah vencesi altında- had, gufranına Ve Allah, Ga- çünkü Allah ger-
dır. Hiç şüphesiz pâyân yok. fur´dur, Ra- çekten çok bağış-
‫=ورسو ِل ِِه‬ve Elçisi için ‫=ث َِم‬sonra Allah affedici ve
.. .. him´dir. layıcıdır, rahmet
merhametlidir. kaynağıdır.
ِ‫=يد ِْر ْكه‬kendisine yetişirse ..

ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm ‫=فق ِْد‬muhakkak


ِ‫=وقع‬düşer ِ‫=أجْ ره‬onun mükâfatı ..

ِ‫اّلل‬ َِ ..‫=على‬Allah’a ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫=وكان‬Allah


‫ورا‬ ً ‫=غف‬bağışlayandır
‫=ر ِحي ًما‬esirgeyendir
4. Yeryüzünde Sefere çıktığınızda Yeryüzünde Yeryüzünde (sefe-
101
,, ‫=و ِإذا‬zaman herhangi bir yö- şayet küfre dalmış (sefere) ko- re) çıktığınızda,
‫=ضربْت ِْم‬sefere çıktığınız ,,
resinde savaşa olanların bir fenalık yulduğunuz
çıktığınız zaman etmelerinden kor- zaman; kafir-
hakikati inkara
şartlanmış olanla-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫= ِفي‬yeryüzünde
‫ض‬ eğer size tuzak karsanız, namazı lerin size bir
kuracaklarından kısaltmanız sizin fenalık yap-
rın aniden üzerini-
ze saldırmasından
ِ‫=فليْس‬yoktur ‫=عليْك ِْم‬size çekiniyorsanız için günah değil. masından
namazı kısalta- Kâfirlerin size açık- korkarsanız;
korkarsanız na-
mazlarınızı kısalt-
ِ‫=جناح‬bir günah
,, rak kılmanızın tan açığa hasım namazı kı- manız günah ol-
sakıncası yoktur. oldukları meydan- saltmanızda maz: Çünkü o ha-
‫ت ْقصروا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬kısaltmanızdan ötürü ,, Şüphe yok ki, da. size bir vebal kikati inkar edenler
kafirler sizin açık yoktur. Şüphe sizin apaçık düş-
ِ‫صَلِة‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬namazı ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer düşmanlarınız- yok ki kafirler, manlarınızdır.
dır. sizin apaçık
‫= ِخ ْفت ِْم‬korkarsanız düşmanınız-
dır.
ِ‫ي ْفتِنكم‬,,‫ن‬ِْ ‫=أ‬size bir kötülük yapmalarınd
,, ,, ,,

an ِ‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlerin ,,

َِ ‫= ِإ‬muhakkak ki ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirler


‫ن‬ ,,

‫لك ِْم‬,,‫=كانوا‬sizin
‫=عد ًّوا‬düşmanınızdır ‫=مبِينًا‬açık
4.
102
.. ‫=وإِذا‬zaman ِ‫=ك ْنت‬sen de ..
Eğer sen mümin Yâ Muhammed,
savaşçıların ara- böyle bir halde
Sen; içlerinde
olup da na-
O halde sen mü-
minler arasında
‫=فِي ِه ِْم‬içlerinde bulunup ..
sında bulunur da aralarında buluna-
onlara namaz rak kendilerine
mazlarını kıl-
dırdığın za-
iken onlara na-
mazda imamlık ya-
ِ‫=فأق ْمت‬başlattığın (kıldırdığın) ..
kıldırırsan onla- namaz kıldırsan
rın bir grubu se- ikiye ayrılıp içlerin-
man, bir kısmı
seninle bera-
pacaksan, (yalnız-
ca) bir bölümünün,
nin arkanda na- den bir kısmı se- ber namaza silahlarını kuşan-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
maza dursun ve ninle beraber na- dursun ve si- mış olarak seninle
‫له ِم‬
=onlara =namazı ِ‫صَلة‬ َ ‫ال‬
silahlarını yanla- maza dursunlar; lahlarını da al- namaza durmaları-
‫ف ْلتق ِْم‬
=namaza..dursun =bir..bölük ِ‫طائِفة‬
rına alsınlar. Bu silâhlarını da yan- sınlar. Secde- na izin ver. Onlar
grup secdeden larına alsınlar. ye vardıkla- namazlarını bitir-
‫ِم ْنه ِْم‬
=onlardan =seninle..beraber ِ‫معك‬
kalkınca arkanı- Bunlar secdeye rında onlar ar- dikten sonra, na-
za (nöbet yerine) vardıkları zaman kanıza geçsin- mazlarını eda et-
‫و ْليأْخذوا‬=ve..(yanlarına)..alsınlar geçsin. Bu kez diğerleri arkada ler, kılmayan memiş olan diğer
namaz kılmamış beklesinler. Sonra öbür kısım gurubun her türlü
‫أ ْس ِلحته ِْم‬
=silahlarını..da olan öteki grup o namaz kılmayan gelsin, seninle tehlikeye karşı ha-
gelerek arkanda diğer kısım gelerek beraber kılsın- zır vaziyette ve si-
‫فإِذا سجدوا‬
.. =secde..edince namaz kılsın, seninle beraber lar. Tedbirli ol- lahlarını kuşanmış
bunlar da silah- kılsınlar ve silâhla- sunlar, silahla- olarak gelip seninle
‫ف ْليكونوا‬
=geçsinler larını ve teçhi- rıyla ihtiyatlarını rını alsınlar. namaza durmaları
zatlarını yanları- yanlarına alsınlar. Kafirler size sırasında size ko-
‫ن ورا ِئك ِْم‬
.. =arkanıza ِْ ‫ِم‬ na alsınlar. Çün- Allah tanımayanlar ansızın bir ruyuculuk yapsın-

ِِ ْ ‫و ْلتأ‬
kü kafirler ister- silâhlarınızdan ve baskın vermek lar; (çünkü) hakika-
‫ت‬ =bu..kez..gelsin ِ‫طِا ِئفة‬
=bölük ler ki, silahlarını- eşyanızdan gafil için silah ve ti inkara şartlanmış
zı ve kumanyala- bulunmanızı ve bu eşyanızdan olanlar sizin silah-
َِٰ ‫أ ْخر‬
‫ى‬ =öteki rınızı aklınızdan suretle sizlere ya- gafil bulunma- larınızı ve teçhiza-

‫ل ِْم يصلُّوا‬
çıkarasınız da man bir baskın nızı arzu eder- tınızı unutup bı-
.. =namaz..kılmayan ansızın üzerinize vermelerini isterler. ler. Yağmur- rakmanızı isterler
‫ف ْليصلُّوا‬
=namaz..kılsınlar
baskın düzenle- Şayet yağan yağ- dan zarar gö- ki ani bir baskınla
sinler. Eğer murdan sıkıntıda recekseniz üzerinize saldıra-
yağmurdan zarar iseniz, yahut hasta veya hasta bilsinler. Fakat
ِ‫معك‬
=seninle..beraber görecekseniz ya iseniz silâhlarınızı olursanız, si- yağmurdan dolayı
‫و ْليأْخذوا‬
=alsınlar
da hasta iseniz bırakmanızdan do- lahlarınızı bı- sıkıntıya düşerse-
silahlarınızı yere layı üzerinize gü- rakmanıza bir niz yahut hasta
‫ِح ْذره ِْم‬
=korunma(tedbir)lerini bırakmanızın nah yok. Bununla beis yoktur. iseniz (namaz kı-
sakıncası yoktur. beraber ihtiyatı el- Fakat dikkatli larken) silahlarınızı
‫وأ ْس ِلحته ِْم‬
=ve..silahlarını..da Bununla birlikte den bırakmayın. olun. Allah; bırakmanızda bir
uyanık ve tedbirli Allah'ın kâfirler için şüphesiz kafir- mahzur yoktur;
َ‫و ِد‬
=istediler..ki olunuz. Hiç şüp- zelîl edici bir azap lere horlayıcı ama tehlikeye karşı
hesiz Allah kafir- âmâde kıldığına bir azab hazır- (daima) hazırlıklı
‫الَذِينِ كفروا‬
.. =inkâr..edenler ler için onur kırı- şüpheniz olmasın. lamıştır. olun. Allah, şüphe-
cı bir azap hazır- siz, hakikati inkar
=keşke‫ل ِْو‬ lamıştır. edenler için alçaltı-
cı bir azap hazır-
ِ‫ت ْغفلون‬
=siz..gaflet..etseniz..de lamıştır.

‫أ ْس ِلحتِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬silahlarınızdan


‫=وأ ْمتِعتِك ِْم‬ve eşyanızdan
..

ِ‫=في ِميلون‬birden yapsalar ..

‫=عليْك ِْم‬üzerinize ً‫=ميْل ِة‬baskın


ً ‫احدِة‬ ِ ‫=و‬bir
ِ‫جناح‬..ِ‫=ول‬bir günah yoktur
.. ..

‫=عليْك ِْم‬size ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer


‫أذًى‬..‫بِك ِْم‬..ِ‫=كان‬zahmet çekerseniz ..

ِ‫مطر‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yağmurdan ‫=أ ِْو‬ya da ..

‫=ك ْنت ِْم‬olursanız ‫ى‬ َِٰ ‫=م ْرض‬hasta


‫تضعوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬bırakmanızda
‫=أ ْس ِلحتك ِْم‬silahlarınızı
‫=وخذوا‬ama alın
..

‫= ِح ْذرك ِْم‬korunma tedbirinizi ..

َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
َ‫=أع ِد‬hazırlamıştır ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬kâfirlere
.. ‫=عذابًا‬bir azab ‫=م ِهينًا‬alçaltıcı
4. Namazı bitirdik- Namazı korkulu Namazı kıldık- Namazınızı bitirdi-
103
,, ‫=فإِذا‬zaman ِ‫=قضيْتم‬bitirdiğiniz ten sonra ayak- zamanlarda kılar- tan sonra; ğinizde Allahı anın
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazı ‫=فا ْذكروا‬anın tayken, oturur-
ken ve yere
sanız gerek ayakta ayakta iken, ayakta iken, otu-
iken, gerek oturur- otururken, rurken ve uzanmış
َِ =Allah’ı ‫=قِيا ًما‬ayakta
‫اّلل‬ uzanmışken Al-
lah´ın adını anı-
ken bir tarafınıza yanlarınız üstü halde ve yeniden
yaslanmış olduğu- yatarken de güvenliğinizi sağ-
‫=وقعِودًا‬oturarak nız. Tehlikeyi
savuşturup gü-
nuz halde Allah'ı Allah´ı anın. ladığınızda namaz-
anın. Korkudan Emniyete ka- larınızı (eksiksiz)
َِٰ ‫=وعل‬üzerinde (uzanarak)
‫ى‬ ,, vene kavuştu- emin oldunuz mu o vuştuğunuzda; eda edin. Namaz,
ğunuzda namazı zaman namazı namazı dos- bütün müminler
‫=جنوبِك ِْم‬ve yanlarınız ‫=فإِذا‬zaman
,, tam olarak kılı- erkânıyla eda edin. doğru kılın. için (günün) belli
nız. Zira namaz Bilmiş olun ki na- Namaz; şüp- zamanları ile kayıtlı
‫اطمأْن ْنت ِْم‬
ْ =güvene kavuştuğunuz ,, müminlere, va- maz mü'minlerin hesiz kutsal bir yükümlü-
kitleri belirli bir üzerine muayyen mü´minler lüktür.
‫(=فأقِيموا‬tam) kılın ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazı
,, farzdır. vakitlerle bağlı bir üzerine vakit-
farzdır. leri belli bir
َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ِ‫صَلة‬
‫ن‬ َ ‫=ال‬namaz farz olmuştur.

‫على‬,,‫ت‬ ِْ ‫=كان‬üzerine
ِ‫= ْالمِؤْ ِم ِنين‬müminler
‫= ِكتابًا‬farz kılınmıştır
,,

‫=م ْوقوتًا‬vakitli olarak ,,

4. O düşmanlarını- Hasımlarınızla O kavmi ara- (Düşman) ordusu-


104
.. ‫ت ِهنوا‬..ِ‫=ول‬gevşeklik göstermeyin ..
zın peşini bırak- karşılaşmayı iste- makta gevşek nu takip etmekte
ِِ ‫ا ْبتِغ‬..‫=فِي‬takibetmekte
‫اء‬ mayınız, onları
ısrarla kovala-
mekte zaaf gös-
termeyin. Evet siz-
davranmayın. korkak davranma-
Siz, acı çeki- yın. Eğer sıkıntı
‫= ْالق ْو ِِم‬o topluluğu ‫ن‬
.. ِْ ‫= ِإ‬eğer maktan geri
durmayınız.
ler yaralarınızdan
acı duymakta ise-
yorsanız onlar çekerseniz, bilin ki
da sizin çekti- onlar da sizin gibi
ِ‫تأْلمون‬..‫=تكونوا‬siz acı çekiyorsanız .. ..
Çünkü eğer siz
acı çekiyorsanız
niz, onlar da sizin
duyduğunuz gibi
ğiniz gibi acı sıkıntı çekiyorlar;
çekiyorlar. ama siz, Allahtan
‫=فإِنَه ِْم‬onlar da .. bilin ki, onlar da acı duyuyorlar. Halbuki siz; onların ümit etme-
sizin gibi acı çe- Kaldı ki sizler Al- Allah´tan onla- diklerini (alacağını-
ِ‫=يأْلمون‬acı çekmektedirler ‫=كما‬gibi
.. kiyorlar. Oysa lah’dan onların rın bekleme- zı) ümit ediyorsu-
siz Allah´tan on- ümit edemeyecek- dikleri şeyleri nuz. Ve Allah her
ِ‫=تأْلمون‬sizin acı çektiğiniz
.. .. ların beklemedi- lerini ümit ediyor- bekliyorsunuz. şeyi bilendir, hik-
ğini bekliyorsu- sunuz. Allah'ın Ve Allah; Alim, met sahibidir.
ِ‫=وت ْرجون‬üstelik siz ummaktasınız .. .. nuz. Hiç kuşku- alîm olduğunu, Hakim olandır.
suz Allah her hakîm olduğunu
ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan ‫=ما‬şeyleri şeyi bilir ve hik- düşünün.
met sahibidir.
ِ‫ي ْرجون‬..ِ‫=ل‬onların ummayacakları ..

َِ ..ِ‫=وكان‬Alah ‫=ع ِلي ًما‬bilendir


‫اّلل‬
‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir
.. .. ..

4.
105
,, ‫= ِإنَا‬muhakkak biz ‫=أ ْنز ْلنا‬indirdik ki
,, ,,
Biz sana bu hak Yâ Muhammed!
içerikli kitabı in- İnsanların arasın-
Dosdoğrusu
Biz, sana kita-
Biz sana, hakikati
ortaya koyan bu
ِ‫= ِإليْك‬sana ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı dirdik ki, insanlar da Allah'ın sana
arasında Allah´ın bildirdiği gibi hük-
bı hak olarak
indirdik ki in-
ilahi kelamı indirdik
ki insanlar arasın-
ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçek ile
‫ق‬ ,,
gösterdiği gibi medesin diye sana
hüküm veresin. bizler Kitab'ı hak
sanlar arasın-
da Allah´ın
da Allahın sana öğ-
rettiğine göre hü-
ِ‫= ِلتحْ كم‬hüküm veresin ِ‫=بيْن‬arasında
,,
Sakın hainlerin olarak indirdik. Sa-
savunucusu ol- kın hainleri müda-
sana göster-
diği gibi hü-
küm verebilesin. O
halde ihanet eden-
ِ ِ َ‫=الن‬insanlar ‫= ِبما‬biçimde
‫اس‬ ma. faaya kalkışma! küm veresin. lerle tartışmaya
(Sakın hainlerin Hainlerin sa- girme,
ِ‫=أراك‬sana gösterdiği ‫اّلل‬
,, َِ =Allah’ın yüzünden masum- vunucusu ol-
lara hasım olma!). ma.
ِْ ‫تك‬,,ِ‫=ول‬olma ِ‫= ِل ْلخائِنِين‬hainlerin
‫ن‬
‫صي ًما‬ ِ ِ‫=خ‬savunucusu
4.
106
..ِ‫=واسْت ْغ ِف ِر‬mağfiret dile ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan Allah´tan af dile, Hem Allah'tan guf- Ve Allah´tan
..
hiç kuşkusuz Al- ran dile ki Allah'ın mağfiret dile.
ama Allahın onları
bağışlaması için
َِ ِ‫=إ‬kuşkusuz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah lah bağışlayıcı- gufranı hadsiz, Şüphesiz ki
dır, merhametli- rahmeti pâyânsız Allah; Ga-
dua et; unutma ki
Allah çok bağışla-
‫ورا‬ ً ‫غف‬..ِ‫=كان‬bağışlayandır dir. olduğu aşikâr. fur´dur, Ra-
him´dir.
yıcıdır, rahmet
kaynağıdır.
‫=ر ِحي ًما‬esirgeyendir
4.
107
ِ‫تجاد ِْل‬,,ِ‫=ول‬savunma
,,
Kendilerine hı- Sakın nefislerine Nefislerine ha- Kendi kişiliklerine
yanet edenleri hıyanette bulunan- inlik etmiş ihanet edenleri sa-
temize çıkarma- ları müdafaaya kimseleri sa- vunma! Şüphe yok
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫ن الَذِينِ ي ْختان‬
‫ون‬ ,, ,,ِِ ‫ع‬=hainlik,,edenleri
ya çalışma. Hiç
şüphesiz Allah
kalkışma ki hainlik
edip duran, güna-
vunma. Allah; ki Allah, kendilerine
hainlikte dire- ihanet edenleri ve
‫أ ْنفسه ِْم‬
=kendilerine َِ ِ‫إ‬
‫ن‬ =zira
hıyanete dalmış
günahkarları
ha dalan kimseler-
den Allah asla
nen günahkar- günahkarlıkta inat
ları sevmez. edenleri sevmez.
َِ
‫اّلل‬=Allah ُِّ‫لي ِحب‬ =sevmez sevmez. hoşnut olmaz.

ِْ ‫=م‬kimseyi
‫ن‬
‫خ َوانًا‬,,ِ‫=كان‬hainlik yapıp ,,

‫=أثِي ًما‬günah işleyen ,,

4.
108
.. ِ ‫=يسْت ْخف‬gizleniyorlar da
‫ون‬ Bu kimseler Al- Ettiklerinin insan- İnsanlardan Onlar yaptıklarını
..
lah´ın razı olma- lardan gizli kalma- gizlerler de Al- insanlardan gizle-
ِ ِ َ‫الن‬..ِ‫= ِمن‬insanlardan
‫اس‬ dığı sözü gece- sını istiyorlar da Al- lah´tan gizle- yebildiler ama Al-
leyin buluşarak lah'tan gizli kalma- mezler. Hal- lahtan gizleyemez-
ِ‫يسْت ْخفون‬..ِ‫=ول‬gizlenmiyorlar karara bağlarken sını hiç düşünmü- buki Allah´ın ler; çünkü gecenin
insanlardan saklı yorlar. Halbuki ara- razı olmaya- karanlığında, Alla-
ِ‫اّلل‬
َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan ِ‫=وهو‬Oysa O tutuyorlar, ama larında Kendisinin cağı sözü, ge- hın tasvip etmediği
..
yanı başlarında razı olmayacağı celeyin uydu- düşünce ve inanç-
‫=معه ِْم‬onlarla beraberdir .. olan Allah´tan tezviri tertip eder- rup düzdükleri ları her ne zaman
saklayamazlar. lerken O yanı baş- zaman da Al- tasarlasalar, Allah
ِ‫يبيِتون‬..‫= ِإ ِْذ‬geceleyin söyle(yip plan kura Hiç şüphesiz Al- larında idi. Allah'ın lah onlarla be- onların yanı başın-
.. .. ..
lah onların yap- ilmi onların bütün raberdir. Allah; dadır. Ve Allah on-
)rlarken
tıklarını bilgisi ile işlediklerini muhît. yapacakları ların bütün yaptık-
ِ‫ي ْرض َٰى‬..ِ‫ل‬..‫=ما‬O’nun istemediği kuşatacak güç- .. herşeyi kuşa- larını (ilmiyle) ku-
tedir. tıcıdır. şatır.
ِِ ‫ ْالق ْو‬..ِ‫= ِمن‬sözü ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ ..ِ‫=وكان‬Allah
‫=بِما‬herşeyi ِ‫=ي ْعملون‬onların yaptıkları ..

‫طا‬ ً ‫=م ِحي‬kuşatmıştır


4.
109
,, ِ‫أ ْنت ْم َٰهؤل ِء َٰهؤل ِء‬,,‫=ها‬haydi siz ,,
Diyelim ki, siz
onları dünya ha-
Şu sizler yok mu- İşte siz öyle
sunuz, o adamlar- kimselersiniz
Sizler belki bu
dünya hayatında
‫=جاد ْلت ِْم‬savundunuz ‫=ع ْنه ِْم‬onları yatında savun-
dunuz. Peki kı-
sınız ki tuttunuz ki; dünya ha-
süreksiz dünya di- yatında onları
onları savunabilir-
siniz; ya Kıyamet
‫ ْالحياِِة‬,,‫= ِفي‬hayatında ‫=الدُّ ْنيا‬dünya yamet günü on-
ları Allah´a karşı
riliğinde şunları savunuyorsu-
haksız olarak mü- nuz. Ama kı-
Günü kim onları Al-
laha karşı savuna-
ِْ ‫=فم‬ya kim ِ‫=يجادِل‬savunacak
‫ن‬ ,,
kim savunacak
ya da kim onla-
dafaa ettiniz. Pek yamet günü
âlâ, kıyamet günü Allah´a karşı
cak, kim onların
koruyucusu olacak-
َِ =Allah’a karşı ‫=ع ْنه ِْم‬onları
‫اّلل‬ ,, rın vekilliğini onları kim müdafaa onları kim sa- tır?
üzerine alacak. edecek? Yahut kim vunacak? Ya-
ِ‫=ي ْوم‬günü ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet hâmîleri olacak? hut onlara kim
vekil olacak?
‫=أ ِْم‬ya da ‫ن‬
,, ِْ ‫=م‬kim ِ‫=يكون‬olacak
‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara ‫يَل‬ ِ ً ‫=و ِك‬vekil
4.
110
.. ِ‫=وم ْن‬kim ‫ل‬ ِْ ‫=ي ْعم‬yapar Kim bir kötülük
işler ya da ken-
Her kim başkasına Kim, bir kötü- Ama kim kötülük
fenalık eder, yahut lük yapar veya yapar yahut (başka
‫=سو ًءا‬bir kötülük ‫=أ ِْو‬yahut
..
dine zulmeder
de Allah´tan af
doğrudan doğruya nefsine zul- şekilde) kendisine
nefsine zulümde meder de son- zulmeder de daha
‫ظ ِل ِْم‬ْ ‫=ي‬zulmeder de ِ‫=ن ْفسه‬nefsine ..
dilerse Allah´ı bulunur da sonra ra Allah´dan sonra affetmesi için
bağışlayıcı ve Allah'tan gufran di- mağfiret diler- Allaha yalvarırsa,
‫=ث َِم‬sonra ‫=يسْت ْغ ِف ِِر‬mağfiret dilerse ..
esirgeyici olarak
karşısında bulur.
lerse, Allah'ı gü- se; Allah´ın Allahı çok bağışla-
nahlarını bağışla- Gafur ve Ra- yıcı ve rahmet
َِ =Allah’tan ‫=ي ِج ِِد‬bulur ‫اّلل‬
‫اّلل‬ َِ =Allah’ı yıcı bulur, kullarına him olduğunu kaynağı olarak bu-
rahmetli bulur. görür. lacaktır.
‫ورا‬ ً ‫=غف‬bağışlayıcı
‫=ر ِحي ًما‬ve esirgeyici..

4.
111
,, ِ‫=وم ْن‬kim ِْ‫=ي ْك ِسب‬işlerse Kim bir suç işler-
se onu kendi
Bir de kim bir gü-
nah kazanırsa onu
Kim, bir günah Çünkü günah işle-
kazanırsa; yen kimse, yalnız
‫= ِإثْ ًما‬bir günah ‫=فإِنَما‬muhakkak
,,
aleyhine işlemiş
olur. Kuşkusuz
ancak kendine ka-
zanır. Allah alîm-
bunu ancak kendine zarar verir.
kendi aleyhine Ve Allah her şeyi
ِ‫=ي ْك ِسبه‬onu kazanır ‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬aleyhine
,,
Allah bilir ve ha-
kimdir.
dir, hakîmdir. kazanmış olur. bilendir, hikmet sa-
Ve Allah; Alim, hibidir.
‫=ن ْف ِس ِِه‬kendi ‫اّلل‬
َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah Hakim olandır.

‫=ع ِلي ًما‬bilendir


‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir ,, ,, ,,

4.
112
.. ِ‫=وم ْن‬kim ِْ‫=ي ْك ِسب‬işler de ..
Kim bir kusur ya
da bir suç işler
Kim bir hata eder,
yahut günah işler
Kim, bir hata
veya bir gü-
Ama kim bir hata
yapar ve günah iş-
ً‫=خ ِطيئ ِة‬bir hata ‫=أ ِْو‬ya da
.. ..
de onu bir ma- de sonra onu ha- nah işler de ler de sonra onu
sumun üzerine beri olmayan bir sonra onu bir suçsuz bir kimse-
‫=إِثْ ًما‬günah ‫=ث َِم‬sonra atarsa açık bir if-
tira, bir günah
masumun üzerine
atarsa, şüphe yok
suçsuzun üs-
tüne atarsa;
nin üstüne atarsa,
iftira suçu ve (hatta
‫=ي ْر ِِم‬üstüne atarsa ‫= ِب ِِه‬onu
..
yükünün altına
girmiş olur.
boynuna hem büh-
tan, hem açık bir
şüphesiz iftira
etmiş ve apa-
daha da) iğrenç bir
günah yüklenmiş
‫=ب ِريئًا‬bir suçsuzun ‫=فق ِِد‬muhakkak ki
.. .. günah almış olur çık bir günah olur.
(yüklenmiş olur). yüklenmiş
ِ‫=احِْتمل‬yüklenmiş olur .. olur.

‫=ب ْهتانًا‬büyük bir iftira .. ..

‫=و ِإثْ ًما‬ve bir günah ‫=م ِبينًا‬açık


.. ..

4. Eğer Allah´ın Yâ Muhammed, Eğer Allah´ın Allahın sana lütfu


113
,, ِ ‫=ول ْو‬olmasaydı ِ‫=فضْل‬lütfu
‫ل‬ sana yönelik lüt- sana Allah'ın lütfu, lütfu ve rah- ve rahmeti olma-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=عليْك‬sana fu ve esirgemesi Allah'ın rahmeti meti üzerinde saydı, o (kendileri-
olmasaydı, onla- olmasaydı onlar- olmasaydı; ne zulme-
ِ‫=وِرحْ مته‬ve acıması ,,
rın bir takımı
ni yanıltmaya
se- dan bir cemaat se- onlardan
ni hükmünde hak- takımı seni
bir de)nlerden bazısı
seni saptırmaya
ِْ ‫=له َم‬yeltenmişti ِ‫=طائِفة‬bir grup Oysa onlar sa- kurmuşlardı, bu- çalışırdı. Hal- çalışırdı;
‫ت‬ yeltenmişlerdi. tan saptırmayı saptırmaya ,,
ama onlar
kendilerinden baş-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan dece kendilerini nunla beraber an- buki onlar, ka kimseyi saptı-
yanıltırlar, sana cak kendilerini kendilerinden ramazlar. Sana as-
ِ‫ضلُّوك‬ ِ ‫ي‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬seni saptırmağa hiçbir zarar do- saptırırlar, ve sana başkalarını
,, la bir zarar da ve-
kunduramazlar. asla ziyan vermez- saptıramazlar. remezler, çünkü Al-
ِ‫ضلُّون‬ ِ ‫ي‬,,‫=وما‬onlar saptıramazlar Çünkü Allah, ki- lerdi. Allah sana Sana da bir lah sana bu ilahi
,,
tabı ve hikmeti Kitap indirdi, hik- zarar vere- kelamı indirmiş,
َِ ِ‫=إ‬başkasını ‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerinden indirerek sana, met indirdi, önce mezler. Allah, hikmeti (vermiş) ve
‫ل‬
daha önce bil- bilmediklerini sana sana kitabı ve sana bilmediklerini
ِ‫يض ُّرونك‬,,‫=وما‬sana zarar veremezler mediğin gerçek- öğretti. Allah'ın se- hikmeti indir- öğretmiştir. Allahın
,, ,,

leri öğretmiştir. nin hakkındaki lüt- miş, bilmedi- sana olan lütfu
ِ‫ش ْيء‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir ِ‫=وأ ْنزل‬indirdi Hiç şüphesiz Al- fu pek büyük. ğini öğretmiş- gerçekten büyük-
lah´ın sana yö- tir. Ve Allah´ın tür.
َِ =Allah ِ‫=عليْك‬sana
‫اّلل‬ nelik lütfu son senin üzerin-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ِ‫=و ْال ِح ْكمة‬ve hikmeti derece büyüktür. deki lütfu çok
büyük olmuş- ,,

ِ‫=وعلَمك‬ve sana öğretti ‫=ما‬şeyleri


,, ,,
tur.

ِ‫ت ْعلم‬,,‫ن‬ِْ ‫تك‬,,‫=ل ِْم‬bilmediğin


ِ‫فضْل‬,,ِ‫=وكان‬lütfu ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın
ِ‫=عليْك‬sana ‫=ع ِظي ًما‬cidden büyüktür ,,

4. Onların araların- Onların başbaşa Onların fısıl- Yardımlaşmayı, iyi


114
.. ِ =yoktur ِ‫=خيْر‬hayır
‫ل‬ da yaptıkları ço- verip fısıldaşmala- daşmalarının ve yararlı davranış-
ِ‫كثِير‬..‫=فِي‬çoğunda ğu gizli konuş-
malarda hayır
rının çoğunda ha- bir çoğunda ları ve insanların
yır yok, meğer ki hayır yoktur. arasını düzeltmeyi
‫نجْ واه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬gizli konuşmalarının ..
yoktur. Meğer ki,
bu fısıltılı toplan-
sadaka vermeyi Ancak sadaka öngören, bunları
yahut dargınları vermeyi, yahut gerçekleştirmeye
َِ ‫= ِإ‬yalnız hariç ‫ن‬
‫ل‬ .. ِْ ‫=م‬kimse tılarının amacı
sadaka vermeyi,
barıştırmayı birbir- ma´rufu em- çalışan kimselerin
lerine tavsiye retmeyi ve in- yaptığı toplantılar
ِ‫=أمر‬emreden ِ‫=بِصدِقة‬sadaka iyiliği ve insanlar edenlerin gizlice sanların ara- dışında gizli top-
arasında dirliği konuşmaları ola. sını düzeltme- lanmaların çoğun-
‫=أ ِْو‬yahut ِ‫=م ْعروف‬iyilik ‫=أ ِْو‬ya da .. emretmek olsun. (Onların başhaşa yi emreden da hayır yoktur; ve
Kim bunları Al- verip fisıldaşmala- başka. Kim Al- bütün bu güzel ey-
ِ‫صَلح‬ ْ ِ‫=إ‬düzeltmeyi ِ‫=بيْن‬arasını lah´ın rızasını rının çoğunda ha- lah´ın rızasını lemleri, Allahın rı-
kazanmak ama- yır yok, lâkin sada- arayarak böy- zasını kazanmak
ِ ِ َ‫=الن‬insanların ‫ن‬
‫اس‬ ِْ ‫=وم‬kim cıyla yaparsa ka vermeyi yahut le yaparsa; için yapana zamanı

ِْ ‫=ي ْفع‬yaparsa ِ‫= َٰذ ِلك‬bunu


ilerde kendisine dargınları barıştır- Biz, ona çok geldiğinde büyük
‫ل‬ büyük bir müka- mayı birbirlerine büyük bir ecir bir mükafat vere-
fat vereceğiz. tavsiye edenlerin vereceğiz. ceğiz.
ِ‫=ا ْبتِغاء‬amacıyla gizlice konuşmala-
rında hayır var).
ِِ ‫=م ْرضا‬rızasını kazanmak
‫ت‬ ..
Kim bunu Allah'ın
rızasını dilediği için
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=فِس ْوف‬yakında işlerse Bizler ona
büyük ecir verece-
‫=نؤْ تِي ِِه‬ona vereceğiz
..
ğiz.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=أجْ ًرا‬bir mükâfat ‫=ع ِظي ًما‬büyük


..

4.
115
,, ِ‫=وم ْن‬kim de ‫ق‬
,, ِِ ‫=يشا ِق‬karşı gelir ,,
Kim bu yolu iyice Kim hak kendisine Kim, kendisine Ama, kendisine hi-
tanıdıktan sonra, âşikâr olduktan doğru yol dayet bahşedildik-
ِ‫الرسول‬ ِْ ‫= ِم‬sonra
َ =Elçi’ye ‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ peygambere zıt sonra kalkar Pey- apaçık belli ten sonra Pey-
düşer de mümin- gamber[e] muhale- olduktan son- gamber ile bağını
ِ‫تبيَن‬,,‫=ما‬belli olduktan ِ‫=له‬kendisine
,,
lerin yolundan fette bulunur ve ra, peygambe- koparan ve mümin-
başka bir yola mü'minlerin tuttuk- re karşı gelir, lerin yolundan baş-
َِٰ ‫= ْالهد‬doğru yol ‫=ويت َ ِب ِْع‬ve uyarsa
‫ى‬ ,, ,,
koyulursa, ken- ları yoldan başka- mü´minlerin ka bir yola sapana
disini koyulduğu sını tutarsa, Bizler yolundan ba- gelince, onu kendi
ِ‫=غيْر‬başkasına ‫ل‬ ِِ ‫=س ِبي‬yolundan yolla baş başa onu dünyada kendi şakasına uyup tercih ettiği yolda
bırakır, sonra da bildiğine bırakır, giderse; onu bırakacak ve ona
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminlerin cehenneme ata- ukbâda cehenne- döndüğü yol- cehennemi tattıra-
rız. Orası ne kö- me koyarız ki o ne da bırakırız. cağız: o ne kötü bir
‫=نو ِل ِِه‬onu yöneltiriz
,, tü bir dönüş ye- yaman bir âkıbettir! Kendisini ce- sondur!
ridir. henneme ko-
َِٰ َ‫تول‬,,‫=ما‬döndüğü (yola)
‫ى‬ ,, yarız. Ne kötü
dönüş yeridir
‫ص ِل ِِه‬ْ ‫=ون‬ve sokarız ,, orası.

ِ‫=جهنَم‬cehenneme ‫ت‬ ِْ ‫=وساء‬ne kötü ,,

‫يرا‬ ً ‫ص‬ ِ ‫=م‬bir gidiş yeridir


,, ,,

4.
116
.. ِ‫=إِ َن‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah Allah kendisine
ortak koşma su-
İyi bilin ki Allah
kendisine şerik ko-
Elbette Allah;
kendisine şirk
Allah, kendisinden
başka birine ilahlık
ِ‫ي ْغ ِفر‬..ِ‫=ل‬bağışlamaz çunu bağışla-
maz. Bunun dı-
şulmasını afvet-
mez. Bundan baş-
koşulmasını
bağışlamaz.
yakıştırılmasını as-
la bağışlamaz,
ِ‫ي ْشرك‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬ortak koşulmasını ..
şındaki suçları
dilediğine bağış-
kasını ise dilediği-
ne afveder. Artık
Bundan baş-
kasını diledi-
(ama) dilediği kim-
senin daha hafif
‫= ِب ِِه‬kendisine ِ‫=وي ْغ ِفر‬bağışlar lar. Kim Allah´a
ortak koşarsa
kim Allah'a şirk ko-
şarsa onun haktan
ğine bağışlar.
Kim, Allah´a
günahlarını bağış-
lar: Çünkü Allahın
‫=ما‬herşeyi ِ‫=دون‬başka gerçekten koyu çok uzak bir dalâle şirk koşarsa; yanı sıra başkası-
bir sapıklığa saptığında şüphe çok uzak bir na ilahlık yakıştı-
ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬dilediğine düşmüş olur. yok. dalalete düş- ranlar şiddetli bir
müş olur. sapıklığa düşmüş
ِْ ‫=وم‬ve kim ‫ك‬
‫ن‬ .. ِْ ‫=ي ْش ِر‬ortak koşarsa .. kimselerdir.

ِ‫اّلل‬َِ ‫= ِب‬Allah’a ‫=فق ِْد‬muhakkak


َِ ‫=ض‬sapıklığa düşmüştür
‫ل‬ ..

ًِ ‫=ضَل‬bir sapkınlıkla ‫=ب ِعيدًا‬uzak


‫ل‬ ..

4.
117
,, ِ ‫يدْع‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِإ‬çağırıyorlar Onlar Allah´ı bı-
rakıp dişi putlara
(117-118-119) Onu bırakıp
Şunların Allah'ı bı- da yalnız dişi
Onlar, Allahı bıra-
kıp yalnızca cansız
‫دونِ ِِه‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬O’nu bırakıp da ,, ,,
(tanrıçalara) yal-
varıyorlar. Aslın-
rakıp taptıkları bir putlara tapı-
sürü dişi isimlerin- yorlar. Aslında
sembollere sığını-
yorlar; böylece is-
َِ ِِ‫=إ‬yalnızca ‫=إِناثًا‬birtakım dişilere
‫ل‬ ,,
da onların yal-
vardıkları şirret
den başkası değil. onlar, inatçı
Bunlara tapmakla şeytandan
yankar bir Şeytana
sığınmış oluyorlar,
ِ‫يدْعون‬,,‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬ve yalvarıyorlar ,,
şeytandan baş-
kası değildir.
ancak o isyanına başkasına
saplanıp kalan tapmıyorlar.
َِ ِ‫=إ‬yalnızca ‫=شيْطانًا‬şeytana
‫ل‬ şeytana tapmış
oluyorlar ki bir kere
‫=م ِريدًا‬asi kendisini Allah
rahmeti sahasın-
dan ebediyen kov-
du. Sonra Allah'a
karşı "Ben Senin
kullarının içinden
işte yemin ediyo-
rum, muayyen bir
pay alacağım, işte
yemin ediyorum,
kendilerini olmaya-
cak şeylerle avuta-
cağım, işte yemin
ediyorum kendile-
rine emredeceğim;
develerin kulakla-
rını yaracaklar.
Kendilerine emre-
deceğim, Allah'ın
fıtratını değiştire-
cekler!" dedi. Artık
kim Allah'ı bırakıp
da şeytanı dost
edinirse elbette
açık bir hüsrana
düşmüş olur.
4.
118
.. ِ‫= َا‬Allah
‫=لعن ِه‬ona lanet etti ‫اّلل‬
.. ..
O şeytan ki, Al- “
lah´ın lanetine
“ “ Allah; ona
la´net etsin. O
ki onu Allah şöyle
dediği için lanetle-
ِ‫=وقال‬ve o da dedi
.. .. ..
uğrayınca «Ke-
sinlikle kullarının
dedi ki: Ce-
lal´in hakkı
miştir: Senin kulla-
rından kendi iste-
َِ ‫=ْلت َ ِخذ‬elbette alacağım
‫ن‬ ..
belirli bir bölü-
münü kendi tara-
için, kulların-
dan muayyen
diğimi mutlaka ala-
cağım,
ِ‫ ِعبادِك‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬senin kullarından ..
fıma alacağım.» bir pay alaca-
ğım.
‫صيبًا‬ ِ ‫=ن‬bir pay ‫ضا‬ ً ‫=م ْفرو‬belirli
..

4.
119
ِ‫ضلَنَه ْم‬
,, ِ ‫=وْل‬onları mutlaka saptıracağı Onları yoldan çı- “
karacağım, asıl-
,, ,,
“ “ Onları mutlaka onları saptıracağım
saptıracağım, ve boş hevesler,
m sız kuruntulara olmayacak ku- özlemler ile doldu-
ِ‫وْلم ِنينَه ْم‬ daldıracağım,
=mutlaka,,onları,,boş,,kuruntula kendilerine da-
runtulara bo- racağım; ben onla-
ğacağım. On- ra emredeceğim,
ra,,sokacağım varların kulakla- lara emrede- onlar da (putpe-
rını yarmalarını ceğim; davar- restçe bir kurban
ِ‫وْلمرنَه ْم‬ =ve,,onlara,,emredeceğim emredeceğim, ların kulakları- adeti olarak) de-
Allah´ın yaratık- nı yaracaklar, ve(lerin) kulaklarını
َِ ‫فليبتِك‬
‫ن‬ =yaracaklar ِ‫آذان‬
=kulaklarını larını değişikliğe emredeceğim; kesecekler; ve ben
ِِ ‫ْاْل ْنع‬
‫ام‬ =hayvanların
uğratmalarını
emredeceğim»
Allah´ın yara- onlara emredece-
tışını değişti- ğim, onlar Allahın
‫وْلمرنَه ِْم‬ =onlara,,emredeceğim demiştir. Kim Al-
lah´ı bırakıp şey-
recekler. Al- mahlukatını ifsad
lah´ı bırakıp edecekler! Ama Al-
َِ ‫فليغ ِير‬
‫ن‬ =değiştirecekler tanı dost edinir-
se apaçık bir
şeytanı dost lahı bırakıp Şeytanı
edinen kimse; kendilerine rehber
ِ‫خ ْلق‬
=yaratışını ِِ َ
=Allah’ın‫اّلل‬ hüsrana uğramış
olur.
şüphesiz açık- edinenler, kesinlik-
tan açığa kay- le ziyana uğrarlar.
ِْ ‫وم‬
‫ن‬ =kim ‫يت َ ِخ ِِذ‬
=tutarsa ba uğramıştır.

ِ‫شيْطان‬ َِ ‫=ال‬şeytanı ‫=و ِليًّا‬dost


ِِ ‫د‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬yerine ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın
‫=فق ِْد‬muhakkak ki ِ‫=خ ِسر‬uğramıştır
,,

‫=خسْرانًا‬bir ziyana ‫=مبِينًا‬açık


,,

4. Şeytan onlara Evet, onlara Şeytan onlara Şeytan onlara va-


120
.. ِ‫(=ي ِعده ْم‬Şeytan) Onlara söz verir .. .. ..
vaadler yapar, va'dediyor, onları vaad ediyor, atlerde bulunur ve
‫=ويمنِي ِه ِْم‬umut verir ‫=وما‬değildir ..
kendilerini ku-
runtulara daldı-
ümide düşürüyor;
şeytan onlara ya-
kuruntulara
düşürüyor.
onları boş özlem-
lerle doldurur. Ama
ِ‫=ي ِعدهم‬sözü ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytanın rır. Fakat şeyta- landan başka bir Şeytanın ken- Şeytanın onlara
nın onlara yaptı- şey va'detmiyor. dilerine vaad vaat ettiği her şey
َِ ‫= ِإ‬başka bir şey
‫ل‬ .. ..
ğı vaadler al-
datmacadan
ettikleri, al-
datmaktan
sadece akıl çel-
mekten başka bir
‫ورا‬ ً ‫=غر‬aldatmadan başka bir şey başka birşey şeye yaramaz.
değildir. değildir.
4.
,,
َٰ ‫=أ‬işte onların
ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ ,,
İşte bunların va- İşte bunlar o kim- Onların vara- Böylelerinin vara-
121 racakları yer ce- seler ki barınacak- cağı yer, ce- cağı yer cehen-
‫=مأْواه ِْم‬varacağı yer ,,
hennemdir. On-
dan kurtulma
ları yer cehennem
olacak ve ondan
hennemdir.
Oradan kaça-
nemdir ve oradan
kaçış yolu bulama-
ِ‫=جهنَم‬cehennemdir imkanı bulamaz-
lar.
kurtuluş bulama-
yacaklar.
cak yer de bu-
lamayacaklar-
yacaklardır.

ِ‫ي ِجدون‬,,ِ‫=ول‬asla bulamazlar ,,


dır.

‫=ع ْنها‬ondan
‫صا‬
ً ‫=م ِحي‬kaçmak (imkânı) ,,

4.
122
..‫آمنوا‬..ِ‫=والَذِين‬inanıp İman edip iyi
ameller işleyen-
İman edip de işleri İman edip sa-
salâh olanlara ge- lih ameller iş-
Ama imana erip
yararlı ve doğru iş-
‫=وع ِملوا‬yapanları da ..
leri ise altından
ırmaklar akan,
lince, onları içinde leyenlere ge-
ebediyen kalacak- lince; Biz, on-
ler yapanları içle-
rinden ırmaklar
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َِ ‫=ال‬iyi işler ..
içinde ebedi ola-
rak kalacakları
ları o altından ır- ları altlarından
makları akan cen- ırmaklar akan
akan hasbahçelere
koyacağız, orada
cennetlere yer- nete koyacağız. Bu cennetlere ko- sonsuza kadar ka-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
leştireceğiz. Bu Allah'ın şaşmayan yacağız. İşte lacaklar. Bu, Alla-
ِ‫=سند ِْخله ْم‬sokacağız Allah´ın vaadidir. va'di; Allah'tan da- Allah´ın ger- hın gerçek vaadi-
ِ‫=جنَات‬cennetlere ‫=تجْ ِري‬akan Kim Allah´tan ha doğru sözlü kim çek vaadi. Al-
daha doğru söz- olabilir?! lah´dan daha
dir. Kimin sözü Al-
lahın sözünden
‫تحْ تِها‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından lü olabilir. doğru sözlü
kim olabilir?
daha doğru olabi-
lir?
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar
ِ‫=خا ِلدِين‬kalacaklardır ‫=فِيها‬orada
ِ‫=أبدًا‬ebedi ِ‫=وعْد‬bu vaadidir ..

َِ =Allah’ın ِ‫=حِقًّا‬gerçek
ِ‫اّلل‬
ِْ ‫=وم‬kim olabilir?
‫ن‬ ..

ِ‫صدق‬ ْ ‫=أ‬daha doğru ..

ِ‫اّلل‬ َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan ‫يَل‬ ِ ً ‫= ِق‬sözlü


4. Allah´ın vereceği Ne sizin kuruntu- Ne sizin ku- Kötülük işleyen(in)
123
,, ِ ‫(=لي‬İş) olmaz
‫ْس‬ ,,
mükafatı elde nuzla Allah'ın runtunuzla, ne cezalandırılacak
‫=بِأمانِيِك ِْم‬ne sizin kuruntularınızla
,, ,,
etmek ne sizin va'dettiği saadet
ne Kitap Ehli´nin elde edilir, ne de
de kitab ehli (olması) ve kendi-
olanların ku- sini Allaha karşı
ِ‫ي‬ِ ِ‫أمان‬,,ِ‫=ول‬ne kuruntularıyla ,,
kuruntularına gö- Ehl-i Kitab'ın ku-
re olmaz. Kim runtularıyla. Kim
runtularıyladır. savunacak ve yar-
Kim, kötü iş dım edecek bir
ِِ ‫=أ ْه‬ehlinin ‫ب‬
‫ل‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap kötülük işlerse kötülük ederse ce-
cezasına çarpılır zasını görür. Ve
yaparsa; ce- kimse bulamaması,
zasını görür. ne sizin kuruntula-
ِْ ‫=م‬kimse ‫ل‬
‫ن‬ ِْ ‫=ي ْعم‬yapan ve Allah´tan Allah'tan başka Ve kendisine rınıza uygun düşer,
başka hiçbir kendisini kurtara- Allah´tan baş- ne de geçmiş vahiy
‫=سو ًءا‬kötülük ِ‫=يجْ ز‬cezalandırılır dost, hiçbir yar- cak, imdadına ye- ka ne bir dost mensuplarının ku-
dım edici bula- tişecek bulamaz. bulabilir, ne de runtularına.
‫=بِ ِِه‬onunla ِْ‫ي ِجد‬,,ِ‫=ول‬ve bulamaz ,, maz. bir yardımcı.

ِ‫=له‬kendisine ‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka


ِِ ‫د‬,,‫ن‬
َِِ =Allah’tan ‫=و ِليًّا‬ne dost
‫اّلل‬ ,,

‫يرا‬
ً ‫ص‬ِ ‫ن‬,,ِ‫=ول‬ne de yardımcı ,, ,,

4.
124
.. ِ‫=وم ْن‬her kim ‫ل‬
.. ِْ ‫=ي ْعم‬yaparsa Buna karşılık er- Sonra erkek, ka- Erkek veya Halbuki -ister erkek
kek yada kadın dın, kim mü'min kadın her kim ister kadın olsun-
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬güzel işler kim inanarak iyi bulunduğu halde ki; mü´min ola- iman edip (yapabi-
bir amel işlerse, salâha erişirse
..
rak salih amel leceği) doğru ve
ِ‫ذكر‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬erkek ‫=أ ِْو‬veya böyleleri de zer- bunlar cennete gi- işlerse cenne- yararlı işler yapan
re kadar haksız- rerler. Sevaplarının te girer. Ve kimse cennete gi-
َِٰ ‫=أ ْنث‬kadından ِ‫=وهو‬onlar
‫ى‬ lığa uğramaksı- zerre eksildiğini
zın cennete gi- görmezler.
kendilerine recek ve bir hurma
zerre kadar çekirdeği(ni doldu-
ِ‫=مؤْ ِمن‬inanarak rerler. zulmedilmez. racak) kadar bile
haksızlığa uğra-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=فأ‬işte öyle kimseler .. .. mayacaktır.

ِ‫=يدْخلون‬girerler ِ‫= ْالجنَة‬cennete


ِ‫ظلمون‬ ِْ ‫ي‬..ِ‫=ول‬ve haksızlığa uğratılmazl .. ..

ar ‫يرا‬ ً ‫=ن ِق‬zerre kadar ..

4.
125
,, ِ‫=وم ْن‬kim Hem iyi ameller Daima iyilikle ça- İhsan ederek
yapıp hem de lışmakla beraber kendini Al-
Bütün benliğini Al-
laha teslim eden,
ِ‫=أحْ سن‬daha güzel olabilir? ,, ,,
tüm varlığı ile Al- yüzünü yalnız Al- lah´a teslim
lah´a teslim lah'a dönen ve İb- eden ve İbra-
daima iyilik yapan
ve her türlü batıl-
‫=دِينًا‬din yönünden ‫ن‬
,, ِْ ‫= ِم َم‬kimseden olandan ve İbra- rahim'in hakka him´in dinine
him´den tek ilahlı meylederek tuttuğu uymuş olan-
dan yüz çeviren İb-
rahimin inanç sis-
ِ‫=أسْلم‬teslim edip ِ‫=وجِْهه‬yüzünü
,,
dine uyandan dinine tâbi olan dan daha gü-
daha iyi bir din- kimselerden daha zel din sahibi
temine Allahın onu
sevgisiyle yüceltti-
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’a dar kim olabilir? dini güzel kim ola- kim olabilir? ğini görerek uyan
Allah, İbrahim´i bilir? Hem Allah İb- Allah İbrahim´i kişiden daha iyi
ِ‫محْ ِسن‬,,ِ‫=وهو‬iyilik edici olarak ,, ,, dost edinmişti. rahim'i Kendine dost edinmiş- iman sahibi kim
Halil edindi. tir. vardır?
ِ‫=واتَبع‬tabi olan ِ‫= ِملَة‬dinine
,,

ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim ِ‫=حنِيفًا‬dosdoğru


ِ‫=واتَخذ‬edinmişti ‫اّلل‬ َِ =Allah
ِ ً ‫=خ ِل‬dost
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim’i ‫يَل‬
4.
126
..ِِ‫=و ِ َّلل‬Allah’ındır ‫=ما‬olanların hepsi ..
Gerek göklerde
ve gerekse yer-
Göklerde ne varsa, Göklerde
yerde ne varsa olanlar da,
Çünkü göklerde ve
yerde olan her şey
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬göklerde yüzünde bulu-
nan tüm varlıklar
hep Allah'ın. Allah yerde olanlar
herşeyi muhît. da Allah´ındır.
Allaha aittir ve Al-
lah her şeyi kuşat-
‫=وما‬olanların hepsi ..
Allah´a aittir. Al-
lah herşeyi ku-
Allah; her şeyi
kuşatıcı olan-
mıştır.

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬ve yerde


‫ض‬ ..
şatmıştır. dır.

َِ ..ِ‫=وكان‬Allah ‫ل‬
‫اّلل‬ ِِ ‫=بِك‬her
ِ‫=ش ْيء‬şeyi ‫طا‬ ً ‫=م ِحي‬kuşatmıştır
4.
127
,, ِ ‫=ويسْت ْفتون‬senden fetva istiyorlar onlar
‫ك‬ senden Yâ Muhammed, Kadınlar hak- Onlar, kadınlar ile
,, ,,
kadınlara ilişkin kadınların mirası kında senden ilgili düzenlemeler
‫=فِي‬hakkında ‫اء‬ ِِ ‫=النِس‬kadınlar fetva isterler. De için senden fetva fetva istiyorlar. konusunda kendi-
ki; Allah onlar istiyorlar. Kendile- De ki: Onlara lerini aydınlatmanı
ِِ ‫=ق‬de ki ‫اّلل‬
‫ل‬ ,, َِ =Allah hakkında size şu rine şöyle de: On- dair fetvayı si- istiyorlar. De ki:
fetvayı veriyor: ların hakkındaki ze Allah veri- (Bizzat) Allah on-
‫=ي ْفتِيك ِْم‬size hükmünü açıklıyor
,,
Bu fetva, payla- fetvayı Allah sizle- yor. Kendileri- larla ilgili hükümler
,,
rına düşen mira- re bildirdiği gibi, ne yazılmış konusunda sizi ay-
َِ ‫=فِي ِه‬onlar hakkında ki ‫=وما‬vardır sı vermediğiniz, hakları olan mirası olanı verme- dınlatmaktadır; ni-
‫ن‬ ,, ,,
yada nikahlamak kendilerine verme- diğiniz ve ni- tekim kendiniz on-
َِٰ ‫=يتْل‬okunan(ayet)ler ‫=عليْك ِْم‬size istemediğiniz ye- diğiniz ve nikâh ile kahlamayı is- larla evlenmek is-
‫ى‬
tim kadınlar, almaya heveslen- temediğiniz tediğinizden hakla-
ِِ ‫ ْال ِكتا‬,,‫=فِي‬Kitapta
‫ب‬ mağdur çocuklar diğiniz öksüz kız- yetim kızlar rını vermediğiniz
ve yetimlere kar- larla bîçare kalmış hakkında, (sorumluluğunuz
‫يتامى‬,,‫=فِي‬öksüz şı adil davran- çocuklara dair ve mağdur ço- altındaki) yetim kız-
manız konusun- yetimlere adl ile cuklar hakkın- lar ile kimsesiz ço-
ِِ ‫=النِس‬kadınlar hakkında
‫اء‬ da, size okunan muamele etmenizi da ve yetimle- cuklar ve sizin ye-
,,

Kur´an ayetleri- âmir bulunmak re insafla timlere karşı ada-


َِ ‫تؤْ تونه‬,,ِ‫ل‬,,‫الَلتِي‬
‫ن‬ َ =vermeyip dir. Ne iyilik ya- üzere Kitap'ta mu- bakmanız letli davranma yü-
parsanız, kuşku- sarrah olup yüzü- hakkında ki- kümlülüğünüz hak-
‫=ما‬olan(miras hakların)ı ِ‫=كتِب‬yazılmış suz Allah onu bi- nüze karşı okunan tabda sizlere kında size tebliğ
,,

lir. âyetler de bunu okunan ayet- edilen bu ilahi ke-


َِ ‫=له‬kendilerine
‫ن‬ bildiriyor. Hem ha- ler var. Hayır lamda (Allahın ira-
yır olarak ne işler- olarak ne ya- desi tezahür et-
ِ‫=وت ْرغبون‬istediğiniz seniz Allah'ın onu parsanız, miş)tir. Ve ne iyilik
َِ ‫تن ِكحوه‬,,‫ن‬
‫ن‬ ْ ِْ ‫=أ‬kendileriyle evlenmek bildiğinden
niz olsun.
haberi- şüphesiz Al- yaparsanız, unut-
,,
lah, onu bilici- mayın ki Allah onu
ِ‫=و ْالمسْتضْع ِفين‬ve zavallı ,,
dir. tamamıyla bilir.

ِِ ‫ ْال ِو ْلد‬,,ِ‫= ِمن‬çocuklar hakkında


‫ان‬ ,,

‫تقوموا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬ve yerine getirmeniz hakk ,, ,, ,,

ında ‫ى‬ َِٰ ‫= ِل ْليتام‬öksüzlere karşı ,,

ِِ ‫=بِ ْال ِقس‬adaleti


‫ْط‬
‫ت ْفعلوا‬,,‫=وما‬yapacağınız
ِ‫خيْر‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬her hayrı ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬muhakkak ki
,, ,,

َِ =Allah ‫ع ِلي ًما‬,,‫ ِب ِِه‬,,ِ‫=كان‬bilir


‫اّلل‬
4. Eğer kadın, ko- Eğer bir kadın ko- Eğer kadın; Eğer bir kadın, ko-
128
..ِ‫=و ِإ ِن‬ve eğer ِ‫= ْامرأة‬bir kadın
.. ..
casının geçim- casının yan çize- kocasının ser- casının kötü mua-
ِْ ِ‫=خاف‬korkarsa
‫ت‬ sizlik çıkaraca- ceğinden, yahut
ğından veya yüz çevireceğin-
keşliğinden melesinden veya
veya yüz çe- kendisini terk et-
‫ب ْع ِلها‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬kocasının kendisini ihmal den endişeye dü-
edeceğinden şerse aralarında
virmesinden mesinden korkarsa
endişe eder- (iki taraf) arasında
‫وزا‬ ً ‫=نش‬huysuzluğundan ‫=أ ِْو‬yahut endişe ederse sulh ile anlaşmala- se; anlaşma anlaşarak sorunla-
bu çiftin anlaşma rı günah olmaz. yoluyla arala- rını çözebilirler; zi-
‫ضا‬ ً ‫= ِإعْرا‬yüz çevirmesinden .. yolu ile ilişkilerini Sulh daima hayır- rını bulmala- ra karşılıklı anlaş-
yeniden düzene lıdır. Hakkına haris rında kendileri ma en iyi yoldur ve
ِ‫=فَل‬yoktur ِ‫=جناح‬günah koymalarının bir olmak (hakkını için bir günah bencillik, insan ru-
sakıncası yoktur. esirgemek) duygu- yoktur. An- hunda her zaman
‫=عل ْي ِهما‬ikisine de .. Anlaşma her su da nefislerden laşmak daha mevcuttur. Fakat
zaman hayırlıdır. bir türlü ayrılmaz. hayırlıdır. Ne- iyilik yapar ve Ona
‫ص ِلحا‬ ْ ‫ي‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬düzeltmelerinde Nefisler cimrili- Eğer kadınlarınızla fisler kıskanç- karşı sorumluluğu-
ğe, bencilliğe güzel geçinir ve lığa meyyaldir. nuzun bilincinde
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫بيْنهما‬ =aralarını ِ‫ص ْل ًحا‬


=anlaşma..ile
eğilimlidirler. kendilerini incit-
Eğer iyi davranır, mekten çekinirse-
Eğer iyi dav-
ranır ve sakı-
olursanız, bilin ki
Allah yaptığınız her
ِ‫ص ْلح‬ ُّ ‫وال‬ =barış ِ‫خيْر‬ =daima..iyidir
Allah´tan korkar- niz, bilin ki Allah
sanız, hiç şüp- bütün işlediğiniz-
nırsanız; Allah
işledikleriniz-
şeyden haberdar-
dır.
ِِ ‫ضر‬
‫ت‬ ِ ْ‫وأح‬ =hazır..duruma..getirilmiştir hesiz Allah yap- den haberdar.
tıklarınızdan ha-
den haberdar-
dır.
ِ‫ْاْل ْنفس‬ =nefisler ‫ح‬ ُّ ‫ال‬
َِ ‫ش‬ =cimriliğe berdardır.

ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫=تحْ ِسنوا‬güzel geçinir


‫ن‬ ..

‫=وتتَقوا‬sakınırsanız ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz


َِ =Allah
‫اّلل‬
ِ‫ت ْعملون‬..‫ ِبما‬..ِ‫=كِان‬yaptıklarınızı
‫يرا‬
ً ‫=خ ِب‬haber alır ..

4.
129
,, ‫تسْت ِطيعوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ول‬yapamazsınız Ne kadar özen Kadınlarınızın ara- Ne kadar iste- Ne kadar isteseniz
gösterseniz de sında her vechile seniz; yine de de eşlerinize ada-
‫ت ْعدِلوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫(=أ‬tam) adalet ,,
eşleriniz arasın- âdil davranmayı ne kadınlar ara- letle davranmak
da adaleti sağla- kadar isterseniz sında adalet elinizde değildir.
ِ‫=بيْن‬arasında ‫اء‬ ِِ ‫=النِس‬kadınlar yamayacaksınız. imkânı yok buna yapamazsınız. Dolayısıyla diğerle-
O halde birine muktedir olamaz- Bari bir tarafa rini dışlayarak ve
‫=ول ِْو‬ne kadar ‫صت ِْم‬
,, ْ ‫=حر‬isteseniz de iyice tutulup sınız, onun için tamamen onları kocası hem
öbürünü ortada pek hoşlanmadık- meyletmeyin var hem de yok-
,,

‫ت ِميلوا‬,,ِ‫=فَل‬öyle ise meyledip de ,, bırakmayınız. larınızı büsbütün ki; öbürünü


,, ,, muş gibi bir du-
Eğer barışır Al- haksızlık edip de askıdaymış rumda bırakarak
َِ ‫(=ك‬birine) tamamen ‫ل‬
‫ل‬ ,, ِِ ‫= ْالم ْي‬yönelip lah´tan korkar- kocalı bir dul vazi- gibi bırakma- (içlerinden sadece)
sanız, hiç kuş- yetinde bırakma- yasınız. Eğer birine yönelmeyin.
‫=فتذروها‬ötekini bırakmayın ,, kusuz Allah af- yın. Yok sonradan arayı düzeltir Ancak her şeyi yo-
fedicidir ve mer- salâha döner de ve haksızlık- luna koyar ve Ona
‫=ك ْالمعلَق ِِة‬askıda (kocasızmış) gibi hametlidir.
,, artık haksızlıktan tan sakınırsa- karşı sorumluluğu-
,,

çekinirseniz Al- nız; şüphesiz nuzun bilincinde


ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫ص ِلحوا‬
‫ن‬ ْ ‫=ت‬arayı düzeltir lah'ın gufranı bü- ki Allah; Ga- olursanız, bilin ki
,,

yük, rahmeti engin fur, Rahim Allah çok bağışla-


‫=وتتَقوا‬sakınırsanız ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz olduğunda şüphe- olandır. yıcıdır, rahmet
niz olmasın. kaynağıdır.
َِ =Allah ‫ورا‬
‫اّلل‬ ً ‫غف‬,,ِ‫=كان‬bağışlayandır
‫=ر ِحي ًما‬esirgeyendir
4.
130
.. ِ‫=و ِإ ْن‬eğer ‫(=يتف َرقا‬eşler) ayrılırlarsa ..
Eğer eşler birbi- Şayet ayrılırlarsa Eğer ayrılırlar- Eğer eşler ayrılır-
rinden ayrılırlar- Allah kudretiyle sa; Allah, her larsa, Allah her bi-
ِِ ‫=ي ْغ‬zengin eder ‫اّلل‬
‫ن‬ .. َِ =Allah sa Allah bol ni- herbirini diğerinden birinin nimeti- rini lütfu ile besle-
metleri ile her müstağni kılar. Al- nin genişliği ile yip geçindirir. Çün-
ِ ًّ ‫=ك‬onların her birini
‫َل‬ .. ..
ikisini de muhtaç lah'ın kudretine
duruma düşmek- had, hikmetine
zengin kılar. kü Allah (lütfunda)
Allah; Vasi´, sınırsızdır, hikmet
‫سعتِ ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bol nimetiyle ..
ten korur. Al-
lah´ın nimetleri
pâyân yok. Hakim olandır. sahibidir,

َِ ..ِ‫=وكان‬Allah(ın)
‫اّلل‬ boldur ve O hik-
met sahibidir.
‫(=وا ِسعًا‬nimeti) geniştir ..

‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir


.. .. ..

4.
131
,, ِِ‫=وِ ِ َّلل‬Allah’ındır ‫=ما‬olanlar Gerek göklerde Göklerde ne varsa, Göklerde
gerekse yeryü- yerde ne varsa olanlar da,
ve göklerde ve
yerde olan her şey
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬,,‫=فِي‬göklerde zünde ne varsa hep Allah'ın. Siz- yerde olanlar Allaha aittir. Biz,
hepsi Allah´a ait- lerden evvel kendi- da Allah´ındır. hem sizden önce
‫=وما‬olanlar ‫ض‬ ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬ve yerde ,,
tir. Size ve siz- lerine kitap verilen Andolsun ki; vahiy verilenlere,
den önce kendi- ümmetlere de, siz- senden önce hem de size Allaha
‫=ولق ِْد‬muhakkak ‫صيْنا‬ َ ‫=و‬tavsiye ettik ,,
lerine kitap ve- lere de şunu vasi- kendilerine ki- karşı sorumluluğu-
rilmişlere Al- yet eyledik: [Al- tab verilenlere nuzun bilincinde
‫أوتوا‬,,ِ‫=الَذِين‬verilenlere de ,, lah´tan korkmayı lah'tan kor- de size de olmanızı emretmi-
emrettik. Eğer kun]Allah'ı tanı- hep; Allah´dan şizdir. Eğer Onu
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap kafir olursanız, mazsanız haberi- korkun, diye inkar ederseniz, bi-
biliniz ki, gökler- niz olsun ki gökler- tavsiye ettik. lin ki göklerde ve
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizden önce ,, de ve yeryüzün- de ne varsa, yerde Küfür ederse- yerde olan her şey
de bulunan her- ne varsa hep Al- niz; muhakkak Allaha aittir ve Al-
‫=و ِإيَاك ِْم‬size de ‫ن‬
,, ِِ ‫=أ‬diye şey Allah´ındır. lah'ın olduktan ki göklerde lah kendi kendine
Onun hiçbir şeye başka Allah bütün olanlar da yeterlidir, övülmeye
‫=اتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan ihtiyacı yoktur ve mahlûkâtından yerde olanlar layık olandır.
övgüye layıktır. müstağni, her türlü da Allah´ındır.
ِْ ‫=و ِإ‬eğer ‫=ت ْكفروا‬inkâr ederseniz
‫ن‬ ,, hamdin fevkinde Allah; Gani ve
bulunuyor. Hamid olandır.
َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ‫ّلل‬
‫ن‬ َِِ ِ =Allah’ındır
‫=ما‬olanlar ‫ت‬ ِِ ‫سماوا‬ َ ‫ال‬,,‫=فِي‬göklerde
‫=وما‬olanlar ‫ض‬ ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬ve yerde ,,

َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah ‫=غنِيًّا‬zengindir
‫اّلل‬
‫=ح ِميدًا‬övgüye layıktır ,,

4.
132
..ِِ‫=و ِ َّلل‬Allah’ındır ‫=ما‬olanlar Gerek göklerde Göklerde, yerde ne Göklerde
gerekse yeryü- varsa hep Allah'ın. olanlar da,
Göklerde ve yerde
olan her şey Allaha
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬göklerde zünde ne varsa Allah'ın vekil olma- yerde olanlar
hepsi Allah´a ait- sı bütün kullar için da Allah´ındır.
aittir ve hiç kimse
Allah kadar güvene
‫=وما‬olanlar ‫ض‬ ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬ve yerde ..
tir. Allah vekil
olarak yeterlidir.
kâfi. Vekil olarak
Allah yeter.
layık olamaz.

َِٰ ‫=وكف‬yeter ِ‫اّلل‬


‫ى‬ َِ ِ‫=ب‬Allah
ِ ً ‫=و ِك‬vekil olarak
‫يَل‬ ..

4.
133
,, ِ‫= ِإ ْن‬eğer ْ ‫(=يشِأ‬Allah) dilerse ,,
Ey insanlar, eğer Ey iman edenler!
O dilerse sizi or- O dilerse sizleri or-
Ey insanlar; o, O, eğer dilerse, ey
dilerse; sizi insanlar, sizi yok
‫=ي ْذ ِهبْك ِْم‬sizi götürür ‫=أيُّها‬ey
,,
tadan kaldırır da tadan kaldırır, ye-
yerinize başkala- rinize başkalarını
götürür de ye- edip (yerinize)
rinize başkala- başka varlıklar ge-
ِ‫=النَاس‬insanlar ‫ت‬ ِِ ْ ‫=ويأ‬ve getirir ,,
rını getirir. Hiç getirir. Allah'ın bu-
şüphesiz Al- na gücü yeter.
rını getirir. Al- çirebilir: Çünkü Al-
lah, buna ka- lah bunu yapmaya
ِ‫= ِبآخ ِرين‬başkalarını lah´ın gücü bunu
yapmaya yeter.
dirdir. gerçekten mukte-
dirdir.
َِ ,,ِ‫=وكان‬ve şüphesiz Allah
‫اّلل‬ ,, ,,

ِ‫ َٰذ ِلك‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬buna
‫ِيرا‬ً ‫=قد‬hakkıyla kadirdir ,,

4.
134
.. ِ‫=م ْن‬kim ِ‫ي ِريد‬..ِ‫=كان‬isterse Kim dünyada Kim dünya sevabı- Kim, dünya
mükafatını elde nı istiyorsa bilsin ki mükafatını is-
Kim bu dünyanın
nimetlerini isterse,
ِ‫=ثواب‬sevabını ‫=الدُّ ْنيا‬dünya etmek isterse Allah'ın yanında terse bilsin ki;
bilsin ki, dünya- hem dünya sevabı, dünyanın da,
(ona hatırlat ki)
hem bu dünyanın
ِْ‫(=ف ِعند‬bilsin ki) katındadır ِ‫اّلل‬
.. َِ =Allah nın
..
da ahiretin hem âhiret sevabı ahiretin de hem de ahiretin
de mükafatı Al- var. Allah söyledik- mükafatı Al- nimetleri Allah ka-
ِ‫=ثواب‬sevabı ‫=الدُّ ْنيا‬dünya lah´ın katındadır. lerinizi duyuyor, iş- lah´ın katın-
Hiç kuşkusuz Al- lediklerinizi görü- dadır. Allah;
tındadır ve Allah
gerçekten her şeyi
‫=و ْاْل ِخر ِِة‬ve ahiret ‫اّلل‬
َِ ..ِ‫=وكان‬Allah lah herşeyi işiten yor.
.. Semi´, Basir duyan, her şeyi gö-
ve görendir. olandır. rendir.
‫=س ِميعًا‬işitendir ‫يرا‬ ‫ص‬
ً ِ ‫ب‬ =görendir

4.
135
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
kendinizin, ana- Adaleti hakkıyla ler; kendiniz, olanlar! Sizin, ebe-
‫=كونوا‬olun ِ‫=ق َو ِامين‬ayakta tutarak ,,
babanızın ve ak- yerine getirmeye ana-babanız veyninizin ve akra-
rabalarınızın uğraşır; hatta ken- ve yakınlarınız balarınızın aleyhi-
ِِ ‫=بِ ْال ِقس‬adaleti ِ‫=شهداء‬şahidler
‫ْط‬ aleyhinde bile di aleyhinizde, hat- aleyhinde de ne de olsa, Allah
olsa, adalete sıkı ta ananızın, baba- olsa Allah için rızası için hakikate
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah için ‫=ول ِْو‬bile olsa
,, ,,
sıkıya bağlı kalı- nızın, yahut en ya- şahid olarak şahitlik yaparak
nız ve Allah için kın hısımlarınızın adaleti göze- adaleti gözetmeye
َِٰ ‫=عل‬aleyhinde ‫=أ ْنف ِسك ِْم‬kendinizin
‫ى‬ şahitlik ediniz. aleyhinde de çıksa tin. İster zen- azmedin. O kişi
Haklarında şahit- Allah için dosdoğru gin, ister fakir zengin de olsa fakir
‫=أ ِِو‬veya ‫ْن‬ ِِ ‫= ْالوا ِلدي‬ana babanızın ,, lik ettiğiniz kim- şehadet eder in- olsun; onları de olsa, Allahın
seler ister zen- sanlar olun. O sizin Allah´ın koru- hakkı onların her
ِ‫=و ْاْل ْقربِين‬ve yakınlarınızın ,, gin, ister fakir ol- aleyhinize şehadet ması daha birinin (hakkının)
sunlar, Allah edeceğiniz zengin uygundur. önüne geçer. Öy-
ِْ ‫يك‬,,‫ن‬
‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬olsalar ‫=غنِيًّا‬zengin kendilerine her- olmuş, fakir olmuş Adaletinizde leyse, kendi boş
kesten daha ya- ikisine de Allah siz- heveslere uy- arzu ve hevesleri-
‫=أ ِْو‬veya ‫يرا‬ ً ‫=ف ِق‬fakir de ,, kındır. O halde lerden daha yakın. mayın. Eğer nize uymayın ki
nefsinizin arzu- Onun için haktan dilinizi büker adaletten uzaklaş-
َِ ‫=ف‬çünkü Allah ‫ى‬
‫اّلل‬ ,, َِٰ ِ‫=أ ْول‬daha yakındır ,, suna uyarak ayrılarak nefsin ar- veya yüz çevi- mayasınız. Çünkü,
doğruluktan zusuna kapılmayın rirseniz; Allah, eğer (hakikati) çar-
ِ‫=بِ ِهما‬ikisine de,,
sapmayınız. (adaleti ağır görüp yaptıklarınız- pıtırsanız, bilin ki
‫تتَبِعوا‬,,ِ‫=فَل‬öyle ise uyarak ,, ,,
Eğer kaypaklık de nefsin arzusuna dan haberdar- Allah bütün yaptık-
eder, ya da şa- kapılmayın). Eğer dır. larınızdan haber-
َِٰ ‫= ْالهو‬keyfinize
‫ى‬ hitlik yapmaktan dilinizi haktan bü-
kaçınırsanız, ker, yahut şehadet
dardır.

kuşku yok ki, Al- etmekten kaçınır-


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫وا‬ ِْ ‫=أ‬adaletten sapmayın


ِ ‫ت ْعدِل‬,,‫ن‬ ,,
lah yaptıkları-
nızdan haber-
sanız bilin ki Allah
bütün işledikleri-
ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫=ت ْلووا‬eğip bükerseniz
‫ن‬ ,,
dardır. nizden haberdar.

‫=أ ِْو‬ya da
,,

‫=ت ْع ِرضوا‬doğruyu söylemezseniz ,,

َِ ِ ‫=فإ‬muhakkak ki ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ,,

ِ‫=كان‬olandır
ِ‫ت ْعملون‬,,‫= ِبما‬yaptıklarınızdan
‫يرا‬
ً ‫=خ ِب‬haberdar
4.
136
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Al- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
lah´a, peygam- Allah ve Peygam- ler; Allah´a, olanlar! Sımsıkı sa-
‫= ِآمنوا‬inanın ‫اّلل‬ َِِ ِ‫=ب‬Allah’a berine, peygam- berine iman edin, peygamberi- rılın Allaha ve Pey-
berine indirmiş sonra gerek Pey- ne, peygam- gambere olan
‫=ورسو ِل ِِه‬Elçisine ‫ب‬ ِِ ‫=و ْال ِكتا‬Kitaba olduğu kitaba ve gamberine, indirdi- berine indirdiği inancınıza ve Onun
daha önce indi- ği Kitab'a, gerek kitaba ve daha Peygamberine saf-
ِ‫ن َزل‬..‫=الَذِي‬indirdiği rilmiş kitaba daha evvel indir- önce indirdiği ha safha indirdiği
inanmaya de- miş olduğu kitapla- kitaba inanın. vahye: Zira Allahı,
‫رسو ِل ِِه‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬Elçisine vam ediniz. Kim ra iman edin. Kim Kim, Allah´ı, meleklerini, vahiy-
Allah´ı, melekle- Allah tanımaz, Al- meleklerini, ki- leri, peygamberleri
ِِ ‫=و ْال ِكتا‬Kitaba
‫ب‬ rini, kitaplarını, lah'ın meleklerini, tablarını, pey- ve Ahiret Gününü
peygamberlerini kitaplarını, Pey- gamberlerini, inkar eden, gerçek-
ِ‫أ ْنزل‬..‫=الَذِي‬indirmiş bulunduğu .. ve ahiret gününü gamberini ve âhiret ve ahiret gü- ten şiddetli bir sa-
inkar ederse ko- gününü tanımazsa nünü inkar pıklığa düşmüştür.
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ve daha önce ‫ن‬
.. ِْ ‫=وم‬kim .. yu bir sapıklığa onun haktan çok ederse; şüp-
düşmüş olur. uzak bir dalâle hesiz derin bir
‫=ي ْكف ِْر‬inkâr ederse ‫اّلل‬
.. َِِ ِ‫=ب‬Allah’ı düştüğünde şüphe sapıklığa
yok. düşmüştür.
‫=ومَلئِكتِ ِِه‬meleklerini
‫=وكتبِ ِِه‬Kitaplarını ‫=ورس ِل ِِه‬elçilerini
‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününü ‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret
..

‫=فق ِْد‬muhakkak ‫ل‬ َِ ‫=ض‬düşmüştür


ًِ ‫=ضَل‬sapıklığa ‫=ب ِعيدًا‬uzak bir
‫ل‬ ..

4.
137
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inandılar Allah, önce iman
edip arkasından
O kimseler ki iman Doğrusu ina-
getirmişken döndü- nıp sonra kü-
İman edip sonra
hakikati inkar eden
‫=ث َِم‬sonra ‫=كفروا‬inkâr ettiler ,,
küfredenleri,
sonra yine iman
ler, küfre saptılar, für edenleri,
sonra yeniden sonra inanıp
ve tekrar iman edip
yeniden hakikati
‫=ث َِم‬sonra ‫=آمنوا‬inandılar ‫=ث َِم‬yine edip arkasından
küfredenleri,
imana geldiler, tekrar küfür
sonra yine küfre edenleri, son-
inkar eden ve son-
ra hakikati inkar
‫=كفروا‬inkâr ettiler ‫=ث َِم‬sonra ,,
sonra da kafirlik-
lerini koyulaştı-
döndüler, daha ra da küfürleri
sonra küfürlerini artmış olanları
etmedeki inatlarına
boyun eğenlere ge-
‫ازدادوا‬ ِْ =arttı ‫=ك ْف ًرا‬inkârları ranları asla af- büsbütün arttırdı- Allah bağış- lince, Allah onları
fetmeyecek, lar, işte onları Allah lamayacaktır. bağışlamayacak ve
ِِ ‫يك‬,,‫=ل ِْم‬değildir ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah kendilerini doğru ne bağışlayacak, Onları doğru hiçbir şekilde doğru
yola iletmeye- ne de doğru yola yola da eriş- yola eriştirmeye-
ِ‫= ِلي ْغ ِفر‬bağışlayacak ‫=له ِْم‬onları cektir. çıkaracak değil. tirmeyecektir. cektir.

‫ ِلي ْهدِيه ِْم‬,,ِ‫=ول‬iletmeyecektir


ًِ ِ‫(=سب‬doğru) yola
‫يَل‬ ,,

4.
138
.. ِِ ‫=ب‬müjdele ِ‫= ْالمنافِ ِقين‬Münafıklara Münafıklara
ِ‫ش ِر‬ acı Yâ Muhammed,
bir azabın kendi- münafıkları daya-
Münafıklara;
kendilerine
Böyle ikiyüzlülere
kendilerini şiddetli
َِ ‫= ِبأ‬şüphesiz
‫ن‬ lerini beklediğini nılmaz azap ile
müjdele. müjdele!
elem verici bir
azab olduğu-
bir azabın bekledi-
ğini duyur.
‫=له ِْم‬kendilerinin olacağını ..
nu müjdele.

‫=عذابًا‬azabın ‫=أ ِلي ًما‬acı bir ..

4.
139
,, ِ ‫يت َ ِخذ‬,,ِ‫=الَذِين‬onlar tutuyorlar
‫ون‬ ,,
Onlar müminleri
bırakıp kafirleri
O münafıklar ki
mü'minleri bırakı-
Onlar ki;
mü´minleri bı-
Müminleri bırakıp
hakikati inkar
ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirleri ِ‫=أ ْو ِلياء‬dost dost ediniyorlar.
Acaba onların
yorlar da kâfirleri
dost ediniyorlar.
rakıp kafirleri
dost ediniyor-
edenleri müttefik
edinenlere gelince,
ِِ ‫د‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬bırakıp yanında şeref mi
arıyorlar? Oysa
Yoksa onlara so-
kulmakla izzet
lar. Onların ta-
rafından izzet
onlarla şeref kaza-
nacaklarını mı
ِ‫= ِْالمؤْ ِمنِين‬müminleri şeref bütünüyle
Allah´ındır.
bulmak mı istiyor-
lar? Haberleri ol-
mi arıyorlar?
Doğrusu izzet,
umuyorlar? Unut-
mayın ki asıl şeref
ِ‫=أيبْتغون‬mi arıyorlar? ,, sun ki bütün izzet bütünüyle Al- (yalnız) Allaha ait-
Allah'ındır. lah´ındır. tir.
ِ‫= ِع ْندهم‬onların yanında ِ‫= ْال ِع َزة‬şeref ,,

َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz ِ‫= ْال ِع َزة‬şeref


‫ن‬
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’a aittir ‫=ج ِميعًا‬tamamen
,,

4.
140
.. ِ‫=وق ْد‬muhakkak ِ‫=ن َزل‬indirmişti ki Allah size indir- Biliyorsunuz, O O, size kitab- Allah bu ilahi ke-
..
diği kitapta onun sizlere Kitabında da; Allah´ın lamda size buyur-
‫=عليْك ِْم‬size ‫ب‬ ِِ ‫ ْال ِكتا‬..‫= ِفي‬Kitapta ayetlerinin inkar indirmişti ki Allah'ın ayetlerine kü- muştur ki ne za-
edildiğini ya da âyetlerini inkâr edi- für edildiğini man Allahın mesaj-
‫ ِإذا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬zaman ‫=س ِم ْعت ِْم‬işittiğiniz alaya alındığını liyor, yahut eğlen- ve alaya alın- larının inkar edildi-
işittiğinizde baş- ce yerine konulu- dığını işittiği- ğini ve onların hafi-
ِِ ‫=آيا‬ayetlerinin ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın ka bir konuya yor duyarsanız, nizde, onlar fe alındığını duyar-
geçmedikleri sü- herifler başka söze başka bir sanız, başka şeyler
‫ ِبها‬..ِ‫=ي ْكفر‬inkâr edildiğini rece onlarla bir dalmadıkça yanla- mevzua intikal konuşmaya başla-
..
arada oturma- rında oturmayın. edinceye ka- yıncaya kadar bu-
ِ‫=ويسْت ْهزِأ‬ve alay edildiğini .. manızı, yoksa Sonra sizler de
.. dar yanlarında nu yapanların ya-
sizin de onlar gi- şüphe yok onlar oturmayın, nından ayrılmalısı-
‫= ِبها‬onlarla ‫ت ْقعدوا‬..ِ‫=فَل‬oturmayın bi olacağınızı gibi olursunuz. İyi yoksa siz de nız, yoksa kesinlik-
bildirdi. Hiç kuş- bilin ki Allah müna- onlar gibi olur- le onlar gibi olur-
‫=معه ِْم‬onlarla beraber ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar kusuz Allah mü- fıklarla kâfirlerin sunuz, diye sunuz. Bakın, Al-
..

nafıklar ile kafir- hepsini birden ce- bildirdi. Doğ- lah, ikiyüzlüleri ha-
‫=يخوضوا‬onlar dalıncaya leri cehennemde henneme yerleşti- rusu Allah;
.. kikati inkar eden-
bir araya getire- recek. münafıkların lerle birlikte cehen-
ِ‫حدِيث‬..‫=فِي‬bir söze ‫=غي ِْر ِِه‬başka cektir. .. ve kafirlerin nemde toplayacak-
hepsini ce- tır,
‫= ِإنَك ِْم‬siz de ‫= ِإذًا‬o zaman
.. ..
hennemde
‫= ِمثْله ِْم‬onlar gibi olursunuz
.. ..
toplayacaktır.

َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ِ‫امع‬ ِ ‫=ج‬bütün
ِ‫= ْالمنافِ ِقين‬iki yüzlüleri ..

ِ‫=و ْالكافِ ِرين‬ve kâfirleri ..

ِ‫جهنَم‬..‫=فِي‬cehennemde
‫=ج ِميعًا‬toplayacaktır
4.
141
,, ِ‫يتربَصون‬,,ِ‫=الَذِين‬onlar gözetleyip d ,, ,,
Onların gözleri O kimseler ki âkı- Onlar, hep sizi onlar ki, sadece
hep sizin üzeri- betlerinizi gözler gözetleyip du- başınıza gelecekle-
ururlar ‫م‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
ِْ ‫= ِبك‬sizi ‫ن‬ nizdedir. Eğer dururlar: Allah ta- rular. Allah´tan ri görmeyi bekler-
Allah size zafer rafından sizlere bir size bir zafer ler: Böylece, eğer
ِ‫=كان‬nasibolursa ‫=لك ِْم‬size nasip ederse, fetih müyesser
«Biz sizinle be- olursa "Beraber
gelince; sizinle Allahtan size bir
beraber değil zafer ihsan edilirse,
ِ‫=فتْح‬bir fetih ِ‫اّلل‬
,, َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’tan raber değil miy- değil miydik, verin miydik? derler. Sizin yanınızda
dik?» derler. payımızı!" derler. Kafirlere za- değil miydik? der-
‫=قالوا‬derler Ama eğer kafir- Yok zaferden kâfir- ferden bir pay ler; hakikati inkar
ler üstünlük sağ- lere bir hisse dü- düştüğü za- edenlerin şansları-
ِْ ‫نك‬,,‫=أل ِْم‬biz de değil miydik?
‫ن‬ ,, ,, ,, larsa, (bu kez de şerse, "Vaktiyle man da onla- nın yaver gittiğini
onlara) «Sizin ta- sizlere galip gel- ra; size üstün- görünce de (onlara
‫=معك ِْم‬sizinle beraber ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬ve eğer
,, ,, rafınızı tutmadık mişken hayatınızı lük sağlayarak dönüp): Şu mümin-
mı, müminlere bağışlamadık mı? mü´minlerden lere karşı sizi sa-
ِ‫=كان‬olursa ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬kâfirlerin karşı size destek Hem sizleri türlü korumadık vunarak sevginizi
vermedik mi?» desiselerle mı? derler. Kı- hak etmedik mi?
ِ‫صيب‬ ِ ‫(=ن‬savaşta) bir payı ,, ,, derler. Allah kı- mü'minlerin elin- yamet günü derler. Ama Allah,
yamet günü arı- den kurtarmadık aranızda hü- Kıyamet Günü
‫=قالوا‬derler nızdaki hükmü- mı? Ayırın bakalım küm vercek aranızda hükmünü

‫نسْتحْ ِو ِْذ‬,,‫=أل ِْم‬biz üstünlük sağlamadık


nü verecektir. nasibimizi!" sözü- Allah´tır. Allah, verecek; ve hakika-
,, ,, ,,
Hiç kuşkusuz Al- nü onlara söylerler. mü´minlerin ti inkar edenlerin
lah kafirlere, Ey mü'minler, Al- aleyhinde asla müminlere zarar
mı ‫م‬ ِْ ‫=عليْك‬size müminler karşı- lah kıyamet günü o fırsat verme- vermelerine asla
sında üstün kimselerle aranız- yecektir. izin vermeyecektir.
‫=ون ْمن ْعك ِْم‬ve sizi korumadık mı
,, ,, ,,
gelme fırsatı daki hükmünü ve-
ِ‫ ْالمؤْ ِمنِين‬,,ِ‫= ِمن‬müminlerden vermez. recek ve hiçbir
zaman Allah kâfir-
َِ ‫=ف‬artık Allah ِ‫=يحْ كم‬hükmedecek
‫اّلل‬ ,,
leri mü'minlere
karşı hüccet sahibi
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
kılmayacak.
ِ‫=بيْنك ْم‬aranızda ِ‫=ي ْوم‬gününde
‫= ْالِِقيام ِِة‬kıyamet
ِ‫يجْ عل‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ول‬ve asla vermeyecektir ,, ,,

َِ =Allah ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬kâfirlere


‫اّلل‬
‫=على‬karşı ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminlere
ًِ ِ‫=سب‬yol
‫يَل‬ ,,

4.
142
.. ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ِ‫= ْالمنافِ ِقين‬iki yüzlüler Münafıklar, Al- Münafıklar Allah'a Doğrusu mü- Bakın, bu ikiyüzlü-
..
lah´ı aldatmaya oyun etmeye uğra- nafıklar; Al- ler, Allahı kandır-
ِ‫=يخادِعون‬aldatmağa çalışırlar yeltenirler, ama şıyorlar. Allah da lah´a oyun
..
maya çalışıyorlar;
asıl Allah onları oyunlarına kendile- etmek isterler. halbuki Allah onla-
َِ =Allah’ı ِ‫=وهو‬oysa O
‫اّلل‬ aldatır. Namaz rini uğratıyor. Na- Oysa O, onla- rın (kendi kendile-
..
kılarken isteksiz maza kalktıkları rın oyunlarını rini) kandırmalarını
‫=خادِعه ِْم‬onları aldatır ..
ve ciddiyetsiz bi- vakit üşene üşene başlarına ge- sağlıyor. Onlar
çimde ayakta di- kalkarlar, maksat- çirir. Onlar namaz için kalktık-
‫=و ِإذا‬zaman da ‫=قاموا‬kalktıkları kilirler. Amaçları ları halka gösteriş, namaza kalk- larında, gönülsüz-
..
insanlara göste- yoksa Allah'ı pek tıklarında ten- ce, sadece insanla-
ِ‫صَلِة‬ َ ‫ال‬..‫= ِإلى‬namaza riş yapmaktır, Al- az hatıra getirirler. bel tenbel kal- ra görünüp takdir
lah´ın adını pek karlar. İnsan- etsinler diye kalkar-
‫=قاموا‬kalkarlar ‫ى‬ َِٰ ‫=كسال‬üşene üşene az anarlar. lara gösteriş lar; Allahı da nadi-
..
yaparlar. Al- ren anarlar;
ِ‫=يراءون‬gösteriş yaparlar .. lah´ı pek az
anarlar.
ِ‫=النَاس‬insanlara
ِ‫ي ْذكرون‬..ِ‫=ول‬anmazlar ‫اّلل‬ َِ =Allah’ı
َِ ِ‫=إ‬ancak ‫يَل‬
‫ل‬ ِ ً ‫=ق ِل‬biraz
4. İki taraf arasında Küfr ile iman ara- Ne onlarladır- bu taraftakilerle di-
143
,, ِ ‫=مذبْذ ِب‬yalpalayıp dururlar
‫ين‬ ,,
yalpalarlar. Ne sında müzebzeb lar, ne de bun- ğerleri arasında
ِ‫=بيْن‬arada ِ‫= َٰذ ِلك‬bu bu tarafa ve ne bir haldeler; ne on-
de o tarafa yar lara mal olabiliyor-
larla. İkisi ara- bocalayıp dururlar,
sında bocala- ne o tarafa ne de
‫ َٰهؤل ِِء‬,,‫ى‬َِٰ ‫ ِإل‬,,ِ‫=ل‬ne bunlara ,,
olurlar. Allah´ın lar, ne bunlara. Al-
şaşırttığı kimse- lah kimi yolundan
yıp dururlar. bu tarafa (sadık)
Allah´ ın sap- kalırlar. Allahın
‫ َٰهؤل ِِء‬,,‫ى‬
َِٰ ‫ ِإل‬,,ِ‫=ول‬ne de onlara ,, ,,
ye sen çıkış yolu çıkarırsa kâbil de-
bulamazsın. ğil sen ona bir yol
tırdığı kimseye saptırdıkları için
yol bulamaz- asla bir çıkış yolu
ِْ ‫=وم‬kimseye ‫ل‬
‫ن‬ ِِ ‫ض ِل‬ْ ‫=ي‬şaşırttığı gösteremezsin. sın. bulamazsın.

َِ =Allah’ın ِ‫ت ِجد‬,,‫ن‬


‫اّلل‬ ِْ ‫=فل‬bulamazsın
ِ‫=له‬ona ‫يَل‬ًِ ‫=س ِب‬bir (çıkar) yol ,, ,,

4.
144
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler,
sakın müminleri
Ey iman edenler!
Mü’minleri bırakıp
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; mü´minleri olanlar! Müminleri
‫تت َ ِخذوا‬..ِ‫=ل‬tutmayın bırakıp kafirleri
dost edinmeyi-
da kâfirleri dost
edinmeyin (kâfirle-
bırakıp da ka- bırakıp hakikati in-
firleri dost kar edenleri dost
ِ‫= ْالكافِ ِرين‬kâfirleri ِ‫=أ ْو ِلياء‬dost niz. Yoksa Al-
lah´a, aleyhinize
re yâr olmayın),
yoksa Allah sizleri
edinmeyin. Al- edinmeyin! Suçlu-
lah´ın aleyhi- luğunuz konusun-
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬bırakıp işleyecek açık
bir delil mi ver-
kahretmesi için
kendi aleyhinizde
nize apaçık bir da Allahın önüne
ferman ver- açık bir kanıt mı
ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminleri mek istiyorsu- olarak açık hüccet mesini mi is- koymak istiyorsu-
nuz? vermek mi istiyor- tersiniz? nuz?
ِ‫=أت ِريدون‬mi istiyorsunuz? .. sunuz?

‫تجْ علوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬vermek ِ‫ّلل‬


َِ ِ =Allah’a
‫=عليْك ِْم‬aleyhinizde olacak ..

‫=س ْلطانًا‬bir delil ‫=م ِبينًا‬açık


..

4.
145
,,ِ‫= ِإ َن‬doğrusu ِ‫= ْالمنافِ ِقين‬iki yüzlüler ,,
Hiç şüphesiz
münafıkların yeri
Şüphe yok ki mü-
nafıklar ateşin en
Doğrusu mü-
nafıklar; ce-
Şüphe yok ki, iki-
yüzlüler ateşin en
ِِ ‫الد َْر‬,,‫=فِي‬tabakasındadırlar
‫ك‬ cehennemin en
alt katıdır. Onla-
alt tabakasındalar
ve kendilerinin im-
hennemin en
alt tabakasın-
dibine atılacaklar
ve sen onlara yar-
ِِ ‫= ْاْلسْف‬en aşağı ‫ار‬
‫ل‬ ,,ِِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬ateşin ra yardım ede-
cek hiç birini bu-
dadına geleni ebe-
diyen bulamaya-
dadırlar. Onla-
ra yardımcı
dım edebilecek bi-
rini bulamayacak-
ِ‫ت ِجد‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ول‬bulamazsın ‫=له ِْم‬onlar için ,,
lamazsınız. caksın. bulamazsın. sın.

‫يرا‬ ً ‫ص‬ ِ ‫=ن‬hiçbir yardımcı ,,

4.
146
.. ِ‫=إِ َل‬ancak Ancak tevbe Ancak o kimseler Ancak tevbe Ancak tevbe eden-
edenler, durum- ki tevbe ederek edenler, ıslah ler, dürüst ve er-
َ
‫تابوا‬..ِ‫=الذِين‬tevbe edenler larını düzelten- salâha dönerler. olanlar, Al-
..
demlice yaşayan-
ler, Allah´ın ipine Allah'ın dinine lah´a sarılan- lar, Allaha sımsıkı
‫صلحوا‬ ْ ‫=وأ‬uslananlar sarılanlar, sırf Al- sımsıkı tutunurlar. lar ve Allah sarılanlar ve yalnız
lah´a bağlanan- Dinlerine de yalnız için dinlerine Ona yürekten ina-
‫=واعْتصموا‬yapışanlar ِ‫اّلل‬ َِ ‫= ِب‬Allah’a lar bir dindarlığı Allah için sarılırlar. bağlananlar nıp bağlananlar ha-
benimseyenler İşte bunlar mü'min- müstenadır. riç: Zira bunlar
‫=وأ ْخلصوا‬ve yapanlar .. işte bunlar, mü- lerle birlikteler. Onlar, müminlerle birlikte
minlerle bera- Mü’minlere ise Al- mü´minlerle olacaklardır ve
‫=دِينه ِْم‬dinlerini ‫ّلل‬ َِِ ِ =sırf Allah için berdirler. Allah lah büyük ecir ve- beraberdirler. zamanı geldiğinde
.. ..

ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=فأ‬işte onlar ِ‫=مع‬beraberdir ilerde


..
müminlere recek.
büyük bir müka-
Allah, Allah bütün mümin-
mü´minlere lere büyük bir mü-
fat verecektir. büyük bir mü- kafat bahşedecek-
ِ‫= ْالمؤْ ِم ِنين‬müminlerle kafat vercektir. tir.

ِ‫=وس ْوف‬yakında ‫ت‬ ِِ ْ‫=يؤ‬verecektir


َِ =Allah da ِ‫= ْالمؤْ ِمنِين‬müminlere
‫اّلل‬ ..

‫=أجْ ًرا‬mükâfat ‫=ع ِظي ًما‬büyük bir ..

4.
147
,, ِ ‫ي ْفع‬,,‫=ما‬ne yapacak? ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah
,,
Eğer Allah´a Sizler Allah'ın lüt-
şükreder, inanır- funa şükrettikten,
Şükredip iman
ederseniz; Al-
Eğer şükredici olur
ve imana ererseniz
‫=بِعذابِك ِْم‬size azabetmeyi ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer
,,
sanız, O sizi niye Kendisine iman
azaba çarptırsın getirdikten sonra
lah, sizin niçin
azab etsin?
neden Allah (geç-
miş günahlarınız-
‫=شك ْرت ِْم‬siz şükreder,,
ki? Hiç şüphesiz Allah sizlere niye
Allah, şükre kar- azap etsin? Allah
Allah Şakir ve
Alim olandır.
dan dolayı) sizi
azaba uğratsın?
‫=وآم ْنت ِْم‬ve inanırsanız
,,
şılık verir ve her ki şükürlerin seva-
şeyi bilir. bını verici, yürek-
Bilirsiniz ki Allah
şükredenlere karşı-
َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah
‫اّلل‬ lerdeki imanı bilici lığını her zaman
bulunuyor. veren ve her şeyi
‫=شا ِك ًرا‬şükrün karşılığını veren ,, ,, bilendir.

‫(=ع ِلي ًما‬herşeyi) bilendir ,,

4. Allah zulme uğ- Ağır sözün yüksek Zulme uğra- Allah, bir kötülü-
148
.. ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez ‫اّلل‬ َِ =Allah rayanların dışın- sesle söylenme- yanların ki ğün, (ondan) zarar
ِ‫= ْالج ْهر‬açıkça ‫وء‬ ِِ ‫س‬ُّ ‫= ِبال‬kötü da hiç kimsenin
açıkça kötü söz
sinden (haykıra başka; Allah
haykıra söylenme- çirkin sözün
gören tarafından
söylenmesi dışın-
ِِ ‫ ْالق ْو‬..ِ‫= ِمن‬söz söylenmesini
‫ل‬ ..
söylemesini
sevmez. Hiç
sinden) Allah razı alenen söy-
olmaz, meğer ki lenmesini
da, açıkça dile geti-
rilmesini sevmez.
َِ ‫= ِإ‬dışında ‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=م‬kendisine kuşkusuz Allah
herşeyi işiten ve
zulüm görenin fer- sevmez. Allah
yadı ola. Allah her Semi, Alim
Allah gerçekten her
şeyi duyan, her şe-
ِ‫=ظ ِلم‬haksızlık edilen .. görendir. ne söylenirse işitir, olandır. yi bilendir;
her ne edilirse bilir.
َِ ..ِ‫=وكان‬doğrusu Allah
‫اّلل‬ ..

‫=س ِميعًا‬işitendir ‫=ع ِلي ًما‬bilendir


4.
149
,, ِ‫=إِ ْن‬eğer ‫=تبْدوا‬açığa vurur ,,
Bir iyiliği açığa
vursanız da gizli
Sizler bir tâati
aşikâr işler, yahut
Bir iyiliği açığa sizin, açıktan ya da
vurur veya gizli, iyilik yapıp
‫=خي ًْرا‬bir iyiliği ‫=أ ِْو‬veya
,,
tutsanız da veya
bir kötülüğü ba-
gizli tutarsa yahut
gördüğünüz kötü-
gizler, yahut yapmadığınızı ya-
bir kötülüğü hut (size yapılmış
ِ‫=ت ْخفوه‬onu gizlerseniz ‫=أ ِْو‬yahut
,,
ğışlasanız da bi-
liniz ki, Allah ba-
lüğü bağışlarsanız
iyi bilin ki Allah'ın
affederseniz; olan) bir kötülükten
şüphesiz ki Al- dolayı affediciliğini-
‫=ت ْعفوا‬affederseniz ğışlayıcıdır ve
gücü her şeye
hem afvı çok, hem
kudretine nihayet
lah; Afüvv ve zi gösterip göster-
Kadir olandır. mediğinizi (bilir):
ِ‫سوء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬bir kötülüğü ,, yetendir. yok. unutmayın ki Allah,
günahları bağışla-
َِ ِ ‫(=فإ‬bilin ki) şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ ,, ,,َِ =Allah da ,, yandır, kudret ve
egemenliğinde sı-
‫عف ًّوا‬,,ِ‫=كان‬affedicidir nırsızdır.

‫ِيرا‬ ً ‫=قد‬güçlüdür
4.
150
ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz
..
Allah´ı ve pey-
gamberlerini in-
O kimseler ki ne
Allah ne Peygam-
Doğrusu Al-
lah´ı ve pey-
Allah(a inanmak)
ile elçileri(ne inan-
ِ‫ي ْكفرون‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ..
kar edenler, Al-
lah ile peygam-
ber tanırlar, o kim-
seler ki Allah'ı ta-
gamberlerini
inkar edenler,
mak) arasında ay-
rım yaparak Allahı
berleri arasında nımak, peygam- Allah ile pey- ve elçilerini inkar
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah’ı ‫=ورس ِل ِِه‬ve elçilerini ..
ayırım yaparak; berlerini ayırt ede- gamberlerinin
´Buna inanır, fa- rek tanımamak is- arasını ayır-
edenler ile Birisine
inanır, ama diğerini
ِ‫=وي ِريدون‬isterler kat şuna inan- terler, o kimseler ki mak isteyen-
mayız´ diyenler "Peygamberlerin ler, bir kısmı-
inkar ederiz! diyen-
ler ve arada bir yol
‫يف ِرقوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬ayırmak ِ‫=بيْن‬arasını böylece, iman ile kimini tanır, kimini na inanır, bir
küfür arası bir tanımayız" derler kısmını da in-
tutanlar;

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫=ورس ِل ِِه‬ile elçilerinin ..
yol tutturmak is- de böylece küfr ile kar ederiz, di-
teyenler var ya, iman arasında bir yerek bu ikisi-
ِ‫=ويقولون‬derler ِ‫=نؤْ ِمن‬inanırız yol edinmek heve- nin arasında
sinde bulunurlar. yol tutmak is-
ِ‫=بِب ْعض‬kimine ِ‫=ون ْكفر‬inkâr ederiz .. teyenler;

ِ‫= ِبب ْعض‬kimini ِ‫=وي ِريدون‬isterler


‫يت َ ِخذوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬tutmak ِ‫=بيْن‬arasında
ِ‫= َٰذ ِلك‬bu ikisinin ‫يَل‬
.. ًِ ‫=س ِب‬bir yol ..

4.
,, ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ َٰ ‫=أ‬işte ِ‫=هم‬onlar onlar gerçek an- İşte kâfir oldukları İşte onlar; işte bunlar hakikati
151 lamı ile kafirdir- söz götürmeyen gerçekten ka- inkar edenlerdir ve
ِ‫= ْالكافِرون‬kâfirlerdir ِ‫=حقًّا‬gerçek ler. Biz kafirler
için onur kırıcı
bunlardır. Bizler fir olanlardır.
kâfirler için zelîl Kafirlere alçal-
biz hakikati inkar
edenler için aşağı-
‫=وأعْتدْنا‬biz de hazırlamışızdır ,, ,,
bir azap hazırla-
dık.
edici bir azap tıcı bir azab
âmâde kıldık (O hazırlamışız-
layıcı bir azap ha-
zırlamışızdır.
ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬kâfirlere ‫=عذابًا‬bir azab ,,
kimseler ki hem Al- dır.
lah'ı, hem pey-
‫=م ِهينًا‬alçaltıcı gamberlerini inkâr
ederler. sonra
iman ederken Al-
lah ile peygamber-
lerini birbirinden
ayırmak isterler.
"Peygamberlerin
kimine inanırız,
kimine inanmayız"
derler. İşte kâfir ol-
dukları söz götür-
meyen bunlardır).
4.
152
.. ِ ‫= والَذ‬ve onlar ki ‫=آمنوا‬inandılar
‫ِين‬ .. .. ..
Buna karşılık Al-
lah´a ve pey-
Hem Allah, hem Allah ve pey-
peygamberlerine gamberlerine
Allaha ve peygam-
berlerine inanan ve
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=ورس ِل ِِه‬ve elçilerine ..
gamberlerine
inananlara ve
iman eden, pey- iman edip on-
gamberlerden hiç- ların birini di-
onlar arasında hiç-
bir ayrım yapma-
‫يف ِرقوا‬..‫=ول ِْم‬ayırım yapmadılar ..
peygamberler
arasında ayırım
birini diğerinden ğerinden
ayırt etmeyen kim- ayırmayanla-
yanlara gelince,
zamanı geldiğinde
ِ‫=بيْن‬arasında ِ‫=أحد‬hiçbiri yapmayanlara
gelince, Allah
selere gelince, ra; işte onlara
bunlar o mü'minler Allah mükafat-
Allah, onlara müka-
fatlarını (tam ola-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte (Allah) .. onların mükafa- ki Allah kendilerine larını verecek- rak) bahşedecektir.
tını ilerde vere- ecirlerini verecek. tir. Allah Ga- Ve Allah, çok ba-
ِ‫=س ْوف‬pek yakında .. cektir. Hiç kuş- Allah'ın gufranı fur, Rahim ğışlayıcıdır, rahmet
kusuz Allah af- hadsiz, rahmeti olandır. kaynağıdır.
‫=يؤْ تِي ِه ِْم‬verecektir fedicidir, mer- pâyânsız.
hametlidir.
‫=أجوره ِْم‬onların da mükâfatlarını .. ..

َِ ..ِ‫=وكان‬Allah
‫اّلل‬
‫ورا‬ً ‫=غف‬çok bağışlayan ..

‫=ر ِحي ًما‬çok esirgeyendir ..

4.
153
,, ِ ‫س أل‬
‫ك‬ ِْ ‫=ي‬senden istiyorlar ِ‫=أ ْهل‬ehli
,,
Ehl-i Kitap sen- Ehl-i Kitab'ın ileri Kitab ehli se- Tevratın izleyicileri,
den kendilerine gelenleri gökten bir nin kendilerine (ey Peygamber!)
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap ِ‫تن ِزل‬,,‫ن‬
‫ب‬ ِْ ‫=أ‬indirmeni gökten kitap in- kitap indirmeni isti- gökten bir ki- gökten kendilerine
dirmeni isterler. yorlar. Çok görme tab indirmeni bir vahiy indirmeni
‫=عل ْي ِه ِْم‬kendilerine ‫= ِكتابًا‬bir Kitap ,,
Onlar vaktiyle ki bundan daha
Musa´dan bun- büyüğünü
isterler. Musa´ isterler. Onlar Mu-
dan da bun- sadan bunun daha
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬gökten ‫=فق ِْد‬muhakkak dan daha büyü- Mûsa'dan istediler. dan daha bü- büyüğünü istemiş-
ğünü isteyerek, "Allah bizlere yüğünü iste- ler ve Bizi Allah ile
‫=سألوا‬istemişler ‫ى‬ َِٰ ‫=موس‬Musa’dan ´Bize Allah´ı âşikâr olarak gös- mişlerdi. Ve; yüz yüze getir de-
açıkça göster´ terir" dediler de bize Allah´ı mişlerdi de bu çar-
ِ‫=أ ْكبر‬daha büyüğünü ,, demişlerdi. Bu yolsuzlukları yü- apaçık göster, pıklıkları yüzünden
zalimce tutumları zünden onlara yıl- demişlerdi. onları bir ceza yıl-
ِ‫ َٰذ ِلك‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bundan ‫=فقالوا‬demişlerdi yüzünden kendi- dırım çarptı. Sonra Zulümlerinden dırımı çarpmıştı.
lerini yıldırım da kendilerine o dolayı onları Daha sonra (altın)
‫=أ ِرنا‬bize göster ‫اّلل‬
,, َِ =Allah’ı çarpmıştı. Arka- kadar açık mucize- yıldırım çarp- buzağıya tapmaya
sından kendile- ler gelmişken tuttu- mıştı. Kendile- başlamışlardı ve
ً ‫=ج ْهرِة‬açıkça rine açık belge- lar danayı Allah rine bunca hakikatin bütün ka-
ler geldikten edindiler. Bizler bu açık ayetler ve nıtları kendilerine
ِ‫=فأخذتْهم‬derhal onları yakalamıştı ,, ,, sonra buzağıya isyanlarını afvettik deliller geldik- geldikten sonra
taptılar. Bunu da ve Mûsa'ya kendi- ten sonra da yapmışlardı bunu.
ِ‫صا ِعقة‬ َ ‫=ال‬yıldırım gürültüsü ,,
bağışladık ve lerine karşı kâhir buzağıya tap- Yine de bu (günah-
‫=بِظ ْل ِم ِه ِْم‬haksızlıklarından dolayı ,,
Musa´ya açık bir bir kudret verdik. tılar. Nihayet ları)nı silmiş ve
mesaj verdik. Biz, bunu af- Musaya (hakikatin)
‫=ث َِم‬sonra ‫=اِت َخذوا‬tutmuşlardı fettik ve Mu- açık kanıtını bah-
sa´ya apaçık şetmiştik,
ِ‫= ْالعِجْ ل‬buzağıyı (tanrı) ,,
bir hüccet
verdik.
ِ‫جاءتْهم‬,,‫ما‬,,‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kendilerine gel ,,

mişken ِ‫الب ِينات‬ ْ =açık deliller ,,

‫=فعف ْونا‬vazgeçtik
ِ‫ َٰذ ِلك‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬bundan da ,,

‫=وآتيْنا‬ve verdik ‫ى‬


,, َِٰ ‫=موس‬Musa’ya
‫=س ْلطانًا‬bir yetki ‫=م ِبينًا‬açık
,,

4. Kesin söz ver- Bağlandıkları mi- Söz vermele- ve Sina Dağını


154
.. ‫=ورف ْعنا‬kaldırdık ِ‫=ف ْوقهم‬üzerlerine meleri üzerine, sakı tutmaları için rine karşılık verdikleri sözün
ِ‫الطور‬ ُّ =Tur’u başları üzerinde Tur'u üzerlerine Tur dağını delili olarak üzerle-
asılı duran ka- kaldırdık. Onlara üzerlerine kal- rinde yükseltmiştik.
‫=بِ ِميثاقِ ِه ِْم‬söz vermeleri için .. ..
yayı yukarı çek-
tik. Kendilerine,
"Şu kapıdan sec-
de-i şükrana kapa-
dırdık. Ve on-
lara; Şehrin
Onlara kapıdan te-
vazu içinde girin
‫=وق ْلنا‬ve dedik ِ‫=لهم‬onlara
..
o kasabanın ka-
pısından secde
narak girin!" dedik.
Onlara "Cumarte-
kapısından
secde ederek
demiş ve Sebt Ka-
nununu ihlal etme-
‫=ادْخلوا‬girin ِ‫= ْالباب‬kapıdan ederek içeri giri- sinin hürmetine te- girin, dedik. yin! diye uyarmıştık
niz ve cavüz etmeyin!" Cumartesileri ve kendilerinden
‫=س َجدًا‬secde ederek ‫=وقِ ْلنا‬ve dedik.. .. ´Cumartesi ya- dedik de kendile- aşırı gitmeyin, sağlam bir taahhüt
sağını çiğneme- rinden de kuvvetli dedik. Onlar- almıştık.
‫=له ِْم‬onlara ‫ت ْعدوا‬..ِ‫=ل‬çiğnemeyin yiniz´ dedik, bu misak aldık. dan ağır bir
konularda onlar- te´minat aldık.
ِِ ‫س ْب‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬cumartesi(yasakları)nı dan sağlam bir
söz aldık.
‫=وأخ ْذنا‬ve aldık ‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan
..

‫= ِميثاقًا‬bir söz ‫ظا‬ ً ‫=غ ِلي‬sağlam


..

4.
155
,, ِ‫ض ِه ْم‬ِ ‫ن ْق‬,,‫=ف ِبما‬bozmalarından Yahudiler verdik- (155-156-157) İşte Sözlerini
leri sözlerinden onları rahmetimiz bozmaları, Al-
Böylece, taahhütle-
rini çiğnedikleri, Al-
‫= ِميثاقه ِْم‬sözlerini caydılar. Allah´ın sahasından uzak- lah´ın ayetle-
ayetlerini inkar laştırdığımız, o rini inkar et-
lahın mesajlarını
reddettikleri, pey-
‫=وك ْف ِر ِه ِْم‬inkâr etmelerinden ,,
ettiler, Peygam- verdikleri misakı meleri, pey-
berlerini, sebep- bozmaları, Allah'ın gamberlerini
gamberleri haksız
yere öldürdükleri
ِِ ‫= ِبآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın siz yere öldürdü- âyâtını tanımama- haksız yere
ler ve ´Bizim ları, peygamberleri öldürmeleri,
ve Kalplerimiz za-
ten bilgi ile doludur
ِ‫=وقتْ ِل ِهم‬öldürmelerinden kalplerimiz kılıçla nâhak yere öldür- kalblerimiz diye böbürlendikleri
kaplıdır´ dediler. meleri yüzünden- perdelidir, için (onları ceza-
ِ‫= ْاْل ْنبِياء‬peygamberleri ‫ْر‬ ِِ ‫=بِغي‬yere Oysa Allah kafir- dir. Sonra da "Bi- demeleri yü- landırdık), hayır,
likleri sebebiyle zim kalplerimiz kat zünden Allah, aslında Allah, haki-
ِ‫=حق‬haksız kalplerini mühür- kat örtü içinde se- evet, inkarla- kati inkar etmele-
lemiştir. Bundan nin sözünü dinle- rına karşılık rinden dolayı onla-
‫=وق ْو ِل ِه ِْم‬ve demelerinden ötürü
,, ,, dolayı onlar, pek yemez" demeleri onların kalble- rın kalplerini mü-
azı dışında iman yüzünden de -ki rini mühürledi, hürlemiştir ve
‫=قلوبنا‬kalblerimiz ِ‫=غ ْلف‬kılıflı etmezler. hiç öyle değil, küf- onun için bun- (şimdi) artık çok az
re daldıkları için Al- ların pek azı şeye inanırlar;
ِْ ‫=ب‬hayır ,fakat ِ‫=طبع‬mühürlemiştir
‫ل‬ ,, lah kalplerinin üs- hariç inan-
tüne hüsran müh- mazlar.
َِ =Allah ‫=عليْها‬üzerini
‫اّلل‬ rünü vurmuş da,
‫=بِك ْف ِر ِه ِْم‬inkârlarından ötürü ,,
pek azından baş-
kası imana gel-
mez- bundan baş-
ِ‫يؤْ ِمنون‬,,ِ‫=فَل‬artık inanmazlar ,,
ka küfürlerini art-
َِ ِ‫=إ‬ancak ‫يَل‬
‫ل‬ ِ ً ‫=ق ِل‬pek az ,,
tırmaları ve Mer-
yem'e azîm büh-
tanda bulunmaları
ve "İşte bizler
resûlullah dediğiniz
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
İsa'yı öldürdük!"
demeleri yüzün-
dendir. Halbuki
onu ne öldürdüler,
ne de astılar. An-
cak kendilerine öy-
le göründü. Onda
ihtilâfa düşenler,
kat'iyyen şüphe
içinde yuvarlanı-
yorlar. Onun hak-
kında zanna tâbi
olmaktan başka bir
ilimleri yok. Gerçek
onu öldürmediler.
4.
156
.. ِ‫=وبِك ْف ِر ِه ْم‬küfürlerinden Kafirliklerinden “
dolayı ve Mer-
“ “ Küfür etmeleri
ve Meryem´e
ve hakikati inkar et-
tikleri ve Meryeme
‫=وق ْو ِل ِه ِْم‬ve sözlerinden
..
yem´e büyük ifti-
ra atmalarından
büyük iftirada
bulunmaların-
korkunç bir iftira at-
tıkları için
ِ‫م ْريم‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬Meryem’e dolayı. dan.

‫=ب ْهتانًا‬bir iftira ‫ظي ًما‬


.. ِِ ‫=ع‬büyük
4. Ve ´Biz Allah´ın “ “ “ Ve Allah elçisi ve Bakın, biz, Alla-
157
,, ِ‫=وق ْو ِل ِه ْم‬demelerinden ötürü ,,
resulü Merye- Meryem oğlu hın Elçisi (olduğu-
‫قت ْلنا‬,,‫= ِإنَا‬biz öldürdük ,,
moğlu İsa- Me-
sihi öldürdük´
İsa Mesihi öl- nu iddia eden)
dürdük, deme- Meryemin oğlu İsa
ِ‫= ْالم ِسيح‬Mesih’i ‫= ِعيسى‬Îsa demelerinden
ötürü. Oysa
lerinden. Oysa Mesihi öldürdük!
onu öldürme- diye böbürlendikleri
ِ‫=ابْن‬oğlu ِ‫=م ْريم‬Meryem O´nu ne öldürdü-
ler ne de çarmı-
diler ve asma- için. Aslında onu
dılar. Ancak ne öldürdüler ne de
ِ‫=رسول‬elçisi ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ha gerdiler. Fa- onlara (İsa´ya) çarmıha gerdiler,
kat kendilerine benzer göste- sadece onlara öyle
ِ‫قتلوه‬,,‫=وما‬oysa onu öldürmediler ,, ,, öyle göründü. rildi. Onun (olmuş gibi) görün-
Onun hakkında hakkında ihti- dü ve o konuda
ِ‫صلبوه‬,,‫=وما‬ve asmadılar ,, anlaşmazlığa lafa düşerler. farklı görüşler taşı-

ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat ِ‫=شبِه‬benzer gösterildi


düşenler bu ko- Ondan yana yanlar da gerçek-
‫ن‬ ,, nuda tam bir şüphe içinde- ten şaşkındılar,
kuşku içindedir- dirler. Bu hu- onunla ilgili (ger-
‫=له ِْم‬kendilerine ‫ن‬ َِ ِ‫=وإ‬ve şüphesiz ,, ler, bu konudaki sustaki bilgileri çek) bir bilgileri
bilgileri sadece ancak zanna yoktu ve sadece bir
‫اختلفوا‬ ْ ,,ِ‫=الَذِين‬ayrılığa düşenler ,, sanıya uymak- dayanmaktan zanna uymuşlardı.
tan ibarettir. ibarettir. Onu Kesin olan şu ki
‫=فِي ِِه‬onun hakkında ‫=ل ِفي‬içindedirler
,,
Yoksa onu ke- gerçekten öl- onu öldürmediler.
sinlikle öldürme- dürememiş-
ِ‫=شك‬tam bir kuşku ِ‫= ِم ْنه‬ondan yana
,, ,, ,,
diler. lerdir.
‫له ِْم‬,,‫=ما‬yoktur ‫=بِ ِِه‬o hususta ,,

ِ‫ ِع ْلم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kesin bilgileri ‫ل‬


,, َِ ِ‫=إ‬sadece
ِ‫=اتِباع‬uyuyorlar ‫ن‬ َ =zanna
ِِ ‫الظ‬
ِ‫قتلوه‬,,‫=وما‬onu öldürmediler ,,

‫=ي ِقينًا‬yakînen
4.
158
ِ‫=ب ْل‬hayır ِ‫=رفعه‬onu yükseltti
.. ..
Tersine Allah,
O´nu kendi katı-
Dedikleri gibi değil, Bilakis Allah,
Allah onu kendi onu kendi ka-
Hayır, Allah onu
Kendi katına yü-
َِ =Allah ‫= ِإل ْي ِِه‬kendisine
‫اّلل‬ na çıkardı. Hiç
şüphesiz Allah
civâr-ı izzetine
yükseltti. Allah
tına yükselt-
miştir. Allah;
celtti. Allah gerçek-
ten kudret ve hik-
َِ ..ِ‫=وكان‬Allah
‫اّلل‬ üstün iradeli ve
hikmet sahibidir.
azîzdir, hakîmdir. Aziz´dir, Ha-
kim´dir.
met sahibidir.

‫يزا‬ ً ‫=ع ِز‬daima üstündür ..

‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir .. .. ..

4.
159
,, ِ‫=وإِ ْن‬Andolsun Kitap Ehli´nden
hiç kimse yoktur
Ehl-i Kitap içinden
kim varsa kasem
Kitab ehlinden
hiç kimse yok-
Nitekim geçmiş
vahyin izleyicilerin-
ِِ ‫أ ْه‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬ehlinin her biri ,, ,,
ki, ölümünün
eşiğinde İsa´ya
ederim ki ölümün-
den evvel ona mu-
tur ki; ölü-
münden önce
den hiç kimse yok-
tur ki, ölümü anın-
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap ‫ل‬
‫ب‬ َِ ِ‫=إ‬ancak iman etmemiş
olsun. Fakat kı-
hakkak iman ede-
cek O da kıyamet
ona inanacak
olmasın. O da
da, İsa ile ilgili ha-
kikati kavramamış
َِ ‫=ليؤْ ِمن‬mutlaka inanacaktır ‫=بِ ِِه‬ona
‫ن‬ ,,
yamet günü İsa,
onların aleyhin-
günü Ehl-i Kitap
aleyhine şahit ola-
kıyamet günü
aleyhlerinde
olsun; ve Kıyamet
Günü İsa, (bizzat)
ِ‫=قبْل‬önce ‫=م ْو ِت ِِه‬ölümünden de şahitlik ede- cak. şahid olacak- onların aleyhine
cektir. tır. hakikate şahitlik
ِ‫=وي ْوم‬günü de ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet
,, yapacaktır.

ِ‫=يكون‬O olacaktır
,,

‫=عل ْي ِه ِْم‬onların aleyhine ‫=ش ِهيدًا‬şahid


,,

4.
160
.. ‫=فبِظ ْل ِم‬yaptıkları zulümlerden ..
(160-161) İşte (160-161) İşte Ya- Yahudi olanla- Böylece, o zaman,
yaptıkları bunca hudiliğe sâlik bulu- rın zulümleri Yahudi itikadına
‫هادوا‬..ِ‫الَذِين‬..ِ‫= ِمن‬Yahudilerin zulümlerden, bir nanların o yaman ve bir çok mensup olanlar ta-
çok kimsenin Al- zulümleri yüzün- kimseleri Allah rafından işlenen
‫=ح َر ْمنا‬yasakladık ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara lah yoluna gir- den ve birçok in- yolundan çe- zulümden dolayı,
mesini engelle- sanları Allah'ın yo- virmelerinden (daha önce) tattır-
ِ‫=طيِبات‬temiz ve hoş şeyleri .. .. ..
melerinden, men lundan çevirmeleri dolayı; kendi- dığımız hayatın
edilmiş olan faizi yüzünden ve nehy lerine, helal kı- bazı nimetlerinden
ِْ َ‫=أ ِحل‬helal kılınmış ‫=له ِْم‬kendilerine
‫ت‬ .. almalarından ve edildikleri halde ri- lınmış şeyleri onları yoksun bı-
insanların malla- ba almaları yüzün- yasakladık. raktık; (böyle yap-
‫=وبِص ِد ِه ِْم‬çevirmelerinden dolayı .. rını haksız yolla- den ve halkın ma- tık), çünkü Allah
ra başvurarak lını haram olarak yolundan her an
ِِ ‫سبِي‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan ‫اّلل‬َِِ =Allah yemelerinden yemeleri yüzün- sapmaktaydılar,
dolayı, daha ön- dendir ki Bizler ev-
‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoklarını ce helal olan ba- velce kendilerine
zı temiz madde- helâl olmuş birçok
ler Yahudilere pâk nimetlerimizi
haram kılındı. kendilerine haram
Ayrıca onların kıldık ve kâfir olan-
arasındaki kafir- larına dayanılma-
lere acı bir azap yacak azap âmâde
hazırladık. eyledik.
4.
161
,, ‫=وأ ْخ ِذ ِه ِم‬almalarından ötürü ,,
(160-161) İşte “
yaptıkları bunca
“ “ Kendilerine yasaklandığı halde
yasaklanan fa- faiz alıyorlardı ve
‫الربا‬ ِ =riba ‫=وق ِْد‬rağmen zulümlerden, bir
çok kimsenin Al-
izi almaları ve başkalarının malını
haksız yere haksız yere harcı-
‫=نهوا‬menedilmelerine ِ‫=ع ْنه‬ondan lah yoluna gir-
mesini engelle-
insanların yorlardı. (Böylece,)
mallarını ye- onlar arasından
‫=وأ ْك ِل ِه ِْم‬ve yemelerinden ötürü
,, ,,
melerinden, men
edilmiş olan faizi
melerinden hakikati inkar (et-
ötürü. Onların meye devam)
ِ‫=أ ْموال‬mallarını ‫اس‬ ِ ِ َ‫=الن‬insanların almalarından ve küfür içinde edenler için şiddetli
insanların malla- olanlarına bir azap hazırladık.
ِِ ‫اط‬
‫ل‬ ِ ‫=بِ ْالب‬haksız yere ,, rını haksız yolla- elem verici bir
ra başvurarak azab hazırla-
‫=وأعْتدْنا‬hazırladık yemelerinden dık.
dolayı, daha ön-
ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬inkâr edenlere de ,, ,, ce helal olan ba-
zı temiz madde-
‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden ‫=عذابًا‬bir azab ,, ler Yahudilere
haram kılındı.
‫=أ ِلي ًما‬acı Ayrıca onların
arasındaki kafir-
lere acı bir azap
hazırladık.
4.
162
.. ِ‫= َٰل ِك ِن‬fakat Fakat onlardan Lâkin içlerinden Fakat onlar- İçlerinden bilgide
bilim alanında ilimde rüsûhu olan- dan ilimde de- derinleşmiş olanla-
ِ‫الرا ِسخون‬ َ =derinleşmiş olanlar ..
derinleşenlere, larla mü'minler sa- rinleşmiş olan- ra, sana ve senden
hem sana ve na indirilen Kitab'a lar ve öncekilere indiril-
‫ ْال ِع ْل ِِم‬..‫=فِي‬ilimde ‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden hem de senden da, senden evvel mü´minler; miş olana iman
öncekilere indiri- indirilene de iman sana indirilen edenlere, (özellik-
ِ‫=و ْالمؤْ ِمنون‬ve müminler ..
len kitaba ina- ederler. Hele o kitaba ve sen- le) namazlarında
nan müminlere, namaz kılan kulla- den önce indi- dikkatli ve devamlı
ِ‫=يؤْ ِمنون‬inanırlar namaz kılanlara, rım yok mu, onlar rilmiş olanlara olanlara, karşılık
zekat verenlere, ve zekât verenler inanırlar. Na- beklemeden har-
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=بِما‬indirilene ِ‫=إِليْك‬sana Allah´a ve ahiret ve Allah'a ve âhiret maz kılanlara, cayanlara, Allaha
gününe inanan- gününe inananlar zekat verenle- ve Ahiret Gününe
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirilene .. lara büyük bir da iman ederler. re, Allah ve inananlara gelince;
mükafat verece- İşte bunlar o kim- ahiret gününe işte Biz, bunlara
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senden önce .. ğiz. seler ki Bizler ken- inannalara el- büyük bir mükafat
dilerine büyük ecir- bette büyük bahşedeceğiz.
ِ‫يمين‬ ِ ‫=و ْالم ِق‬O kılanlar
.. ler vereceğiz. bir mükafat
vereceğiz.
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazı
ِ‫=و ْالمؤْ تون‬verenler ِ‫الزكاة‬ َ =zekatı
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫=و ْالمؤْ ِمن‬inananlar var ya


‫ون‬ .. ..

َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe


ِ‫اّلل‬ ..

‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret ِ‫ولئِك‬َٰ ‫=أ‬işte onlara ..

‫=سنؤْ تِي ِه ِْم‬vereceğiz


‫=أجْ ًرا‬bir mükâfat ‫=ع ِظي ًما‬büyük
..

4.
163
,, ‫= ِإنَا‬biz ‫=أ ْوحيْنا‬vahyettik Nuh´a ve ondan
önce gelen pey-
Yâ Muhammed! Nuh´a, ondan
Sana Bizler vahyi sonra gelen
Bak, (ey Peygam-
ber,) Biz Nuha ve
ِ‫= ِإليْك‬sana da ‫=كما‬gibi
,,
gamberlere in-
dirdiğimiz gibi
indirdik, nasıl ki peygamberle-
Nuh ile ondan son- re, İbrahim´e,
ondan sonraki bü-
tün peygamberlere
‫=أ ْوحيْنا‬vahyettiğimiz sana da vahiy
indirdik. Nitekim
ra gelen peygam- İsmail´e, İs-
berlere de vahyi hak´a,
vahyettiğimiz gibi
sana da vahyettik:
ِ‫نوح‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬Nuh’a İbrahim´e, İs-
mail´e, İshak´a,
indirmiştik. İbra- Ya´kub´a ve
him'e, İsmail'e, İs- torunlarına,
tıpkı İbrahime, İs-
maile, İshaka, Ya-
ِ‫=والنَبِيِين‬ve peygamberlere ,, Yakub´a, Ya- hak'a, Yakub'a, İsa´ya, Ey- kuba ve İsa, Ey-
kub´un torunları- Yakup oğullarına, yüb´a, Yu- yub, Yunus, Harun
‫ب ْع ِد ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ondan sonraki ,, na, İsa´ya, Ey- İsa'ya, Eyyüb'e, nus´a, Ha- ve Süleyman dahil
yub´a, Harun´a, Yunus'a, Hârun'a, run´a ve Sü- onların torunlarına
‫=وأ ْوحيْنا‬nitekim vahyetmiştik ,, Süleyman´a va- Süleyman'a da leyman´a vah- vahyettiğimiz gibi;
hiy indirmiş, Da- vahyi indirmiştik. yettiğimiz gibi, ve Davuda bir ilahi
ِ‫ ِإبْرا ِهيم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬İbrahim’e vud´a da Ze- Ve Dâvud'a Ze- şüphesiz sana hikmet kitabı ba-
bur´u vermiştik. bur'u vermiştik. da vahyettik. ğışladığımız gibi;
ِ‫=و ِإسْما ِعيل‬İsmail’e Davud´a da
Zebur´u ver-
ِ‫=وإِسْحاق‬İshak’a dik.

ِ‫=وي ْعقوب‬Yakub’a
ِِ ‫=و ْاْلسْب‬sıbtlara ‫ى‬
‫اط‬ َِٰ ‫=و ِعيس‬Îsa’ya
ِ‫=وأيُّوب‬Eyyub’a ِ‫=ويونس‬Yunus’a
ِ‫=وهارون‬Harun’a
ِ‫=وسليْمان‬Süleyman’a da ,,

‫=وآتيْنا‬ve vermiştik
,,

ِ‫=داوود‬Davud’a da ‫ورا‬ ً ‫=زب‬Zebur’u


,,

4.
164
.. ِ‫=ورس ًَل‬elçilere ‫=ق ِْد‬elbette Daha önce bazı- Bunlardan başka Kıssalarını
larını sana anlat- sana evvelce bil- daha önce
ve hem daha önce
sana bildirdiğimiz
‫صناه ِْم‬ ْ ‫=قص‬anlattığımız tığımız, bazıları- dirdiğimiz pey- sana anlattı-
nı da anlatmadı- gamberlerle sana ğımız pey-
(öteki) elçilere,
hem de bahsetme-
ِ‫=عليْك‬sana ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ..
ğımız peygam- bildirmediklerimize gamberlerle,
berler gönderdik. vahyi indirdik. kıssasını sana
diğimiz elçiler(e
vahyettiğimiz) gibi:
ِ ً ‫=ورس‬ve elçilere de
‫َل‬ .. ..
Allah, Musa ile Mûsa'ya ise Allah anlatmadığı-
de bizzat konuş- söylemek nasıl mız peygam-
ve Allahın Musaya
sözünü söylediği
‫صه ِْم‬ ْ ‫ن ْقص‬..‫=ل ِْم‬anlatmadığımız tu. olursa öyle söyledi. berlere de. Ve
Allah Musa ile
gibi;

ِ‫=عليْك‬sana ِ‫=وكلَم‬Ve konuşmuştu .. konuşmuştur.

َِ =Allah ‫ى‬
‫اّلل‬ َِٰ ‫=موس‬Musa’ya da ..

‫=ت ْك ِلي ًما‬sözle


4.
165
,, ِ‫=رس ًَل‬elçiler (gönderdik) ki ,, ,,
Bu peygamber- Bunlar o peygam- Müjdeleyici ve (Bütün bu) elçileri
leri müjdeleyici berler ki Allah'ın uyarıcı pey- güzel haberlerin
ِ‫=مب ِش ِرين‬müjdeleyici ve uyarıcı olarak rahmetinin müjde- gamberler ola- müjdecileri ve uya-
gönderdik ki, bu cileri, azâbın ha- rak. Ta ki rıcılar olarak (gön-
ِ‫=وم ْنذ ِِرين‬ve uyarıcı ,,
peygamberler- bercileri olarak peygamberler derdik) ki onlar(ın
den sonra insan- gönderilmişler, ta geldikten son- gelişi)nden sonra
ِ‫يكون‬,,‫َل‬ ِ َ ‫= ِلئ‬kalmasın ların Allah´a kar- ki böyle kendilerine ra insanların insanın Allah kar-
şı ileri sürebile- peygamberler yol- Allah´a karşı şısında bir mazere-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanların ‫=على‬karşı
‫اس‬ cekleri hiçbir ba- ladıktan sonra artık hüccetleri ti kalmasın: Allah
haneleri kalma- insanların Allah'a kalmasın. Al- gerçekten güç ve
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’a ِ‫=ح َجة‬bahaneleri sın. Hiç kuşku- karşı bir söyleye- lah; Aziz, Ha- hikmet sahibidir.
suz Allah güçlü- cekleri olmasın. Al- kim olandır.
ِ‫=ب ْعد‬sonra ‫ل‬ ِِ ‫الرس‬
ُّ =elçilerden dür ve hikmet lah azîzdir, hakîm-
sahibidir. dir.
َِ ,,ِ‫=وكان‬Allah ‫يزا‬
‫اّلل‬ ً ‫=ع ِز‬üstündür
‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir ,, ,, ,,

4.
166
.. ِ‫= َٰل ِك ِن‬oysa ‫اّلل‬
َِ =Allah Fakat Allah sana Lâkin sana indirdi-
indirdiği kitabın ği Kur'an'ı ilm-i
Lakin Allah,
sana indirdiği-
Ama Allah, sana
bahşettiği hakikate
ِ‫=ي ْشهد‬şahidlik eder ..
kendi bilgisi al- ezelîsiyle indirdiği-
tında indirilmiş ne Allah şahit, me-
ne şahidlik
eder. Onu bi-
(Bizzat Kendisi)
şahitlik yapar: onu
ِ‫أ ْنزل‬..‫=بِما‬indirdiğini ِ‫=إِليْك‬sana olduğuna şeha- lekler de buna şa-
det eder. Melek- hit. Allah'ın şeha-
lerek indirmiş-
tir. Melekler
kendi hikmetinin bir
ürünü olarak bah-
ِ‫=أ ْنزله‬indirmiş olduğuna ..
ler de buna şa- deti sana elverir.
hitlik ederler. As-
de şahidlik
ederler. Esa-
şettik ve melekleri
de ona şahit tut-
‫=بِ ِع ْل ِم ِِه‬kendi bilgisiyle
.. lında Allah´ın sen şahid ola- muştur; oysa hiç
şahitliği yeterli- rak Allah ye- kimse Allahın şa-
ِ‫=و ْالمَلئِكة‬melekler de .. dir. ter. hitliği gibi şahitlik
yapamaz.
ِ‫=ي ْشهدون‬şahidlik ederler ..

َِٰ ‫=وكف‬kafidir ِ‫اّلل‬


‫ى‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’ın
‫=ش ِهيدًا‬şahidliği de ..

4.
167
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz Kafir olup başka- Allah tanımayan,
larını da Allah sonra da Allah'ın
Muhakkak ki
küfredip in-
Hakikati inkar et-
meye ve başkala-
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edip ,,
yolundan alıko- kullarını Allah'ın
yanlar, hiç kuş- yolundan çeviren
sanları Allah
yolundan alı-
rını Allah yolundan
saptırmaya şart-
‫=وصدُّوا‬menedenler kusuz koyu bir kimselerin pek
sapıklığa düş- uzak bir dalâl içine
koyanlar, de-
rin bir sapıklı-
lanmış olanlar, de-
rin bir sapıklık için-
ِِ ‫س ِبي‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan ‫اّلل‬
َِِ =Allah müşlerdir. düştükleri âşikâr. ğa düşmüş-
lerdir.
dedirler.

‫=ق ِْد‬hakikaten ‫=ضلُّوا‬düşmüşlerdir


ًِ ‫=ضَل‬bir sapıklığa ‫=ب ِعيدًا‬uzak
‫ل‬ ,,

4.
168
.. ِ‫=إِ َن‬şüphesiz Allah kafirleri ve (168-169) Allah ta- Muhakkak ki Hakikati inkar et-
zalimleri ne ba- nımayan, Allah'ın küfreden ve meye ve zulüm iş-
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edip ..
ğışlayacak ne de kullarına zulmeden zulmedenleri lemeye şartlanmış
doğru yola ilete- kimseleri Allah ba- Allah, bağışla- olanları, Allah asla
‫=وظلموا‬zulmedenler var ya .. ..
cektir. ğışlamayacak ve yacak ve onla- affetmeyecek ve
kendilerine o için- rı doğru yola onlara bir yol gös-
ِِ ‫يك‬..‫=ل ِْم‬olmayacak ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah de ebediyen kala- iletecek değil- termeyecektir;
cakları cehennem dir.
ِ‫= ِلي ْغ ِفر‬bağışlayan ‫=له ِْم‬onları yolundan başka bir
yol göstermeyecek
‫ ِلي ْهدِيه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve iletmeyecektir .. ki bu da Allah için
pek kolay.
‫=ط ِريقًا‬yola
4.
169
,, ِ‫= ِإ َل‬sadece Onların iletile- “
cekleri tek yol
“ “ Ancak cehen-
nem yoluna.
cehennem yolun-
dan başka, orada
ِ‫=ط ِريق‬yoluna (iletecektir) ,,
cehennem yolu-
dur. Orada ebedi
Onlar orada
temelli kalıcı-
sonsuza kadar ka-
lacaklardır; Bu, Al-
ِ‫=جهنَم‬cehennemin olarak kalacak-
lardır. Bunu
dırlar. Bu ise
Allah´a pek
lah için çok kolay-
dır.
ِ‫=خا ِلدِين‬kalacaklardır ‫=فِيها‬orada yapmak Allah
için pek kolaydır.
kolaydır.

ِ‫=أبدًا‬sürekli ِ‫ َٰذ ِلك‬,,ِ‫=وكان‬bu da ,,

ِ‫اّلل‬َِ ,,‫=على‬Allah’a ‫يرا‬ ً ‫=ي ِس‬çok kolaydır ,,

4.
170
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ِ‫=النَاس‬insanlar Ey insanlar, Ey insanlar, görü- Ey insanlar; Ey insanlar! Elçi si-
peygamber size yorsunuz, Rabbi- Peygamber, ze Rabbinizden
‫=ق ِْد‬muhakkak ki ِ‫=جاءكم‬size getirdi Rabbinizden
..
nizden sizlere hak size Rabbı- hakikati getirdi: o
..
gerçeği getirdi. Peygamber gel- nızdan ger- halde kendi iyiliği-
ِ‫الرسول‬ َ =Elçi ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçeği Buna inanınız, miş, ona iman geti- çekle geldi. niz için inanın! Ve
yararınıza olan rin de kendiniz için Kendi yararı- eğer hakikati inkar
‫ر ِبك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden budur. Ama eğer hayırlı yolu tutmuş nıza olarak ederseniz, bilin ki
inkar ederseniz, bulunun. Yok, küf- hemen iman göklerde ve yerde
‫آمنوا‬ ِ ‫=ف‬inanın ‫=خي ًْرا‬yararınıza olarak biliniz ki, gökler- re saparsanız bilin edin. Eğer kü- olan her şey Allaha
..
de ve yeryüzün- ki göklerde, yerde für ederseniz; aittir ve Allah her
‫=لك ِْم‬kendi ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer de ne varsa ne varsa hep Al- muhakkak ki şeyi bilendir, hik-
hepsi Allah´ındır. lah'ın olduğu gibi göklerde ve met sahibidir!
‫=ت ْكفروا‬inkâr ederseniz ‫ن‬ .. َِ ِ ‫=فإ‬bilin ki Hiç kuşkusuz Al- Allah alîmdir, yerde olanlar ..
lah her şeyi bilir hakîmdir. Allah´ındır. Al-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِِ‫= ِ َّلل‬Allah’ındır ‫=ما‬olanlar ve hikmet sahi-


bidir.
lah; Alim, Ha-
kim olandır.
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬göklerde
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerde
‫ض‬ ..

َِ ..ِ‫= وكان‬Allah ‫=ع ِلي ًما‬bilendir


‫اّلل‬ ..

‫=ح ِكي ًما‬hüküm ve hikmet sahibidir .. .. ..

4.
171
,, ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Ey Kitap Ehli, di-
niniz konusunda
Ey Ehl-i Kitap! Di- Ey Ehl-i Kitab; Ey incilin izleyicile-
ninizde taşkınlık dininizde taş- ri! Dininiz(in temeli
‫ت ِْغلوا‬,,ِ‫=ل‬taşkınlık etmeyin ,,
aşırılığa sapma-
yınız, Allah hak-
etmeyin, Allah'ın kınlık etmeyin. olan hakikat)in sı-
hakkında böyle Allah hakkın- nırlarını aşmayın
‫دِينِك ِْم‬,,‫=فِي‬dininizde kında gerçek
olmayan sözler
haktan başka şey- da ancak ger- ve Allah hakkında
ler söylemeyin. çeği söyleyin. yalnız hakikati söy-
‫تقولوا‬,,ِ‫=ول‬ve söylemeyin ,,
söylemeyiniz.
Meryem oğlu İsa
Haberiniz olsun ki Meryem oğlu leyin! Meryem oğlu
Meryem'in oğlu İsa İsa Mesih; Al- İsa Mesih sadece
‫=على‬hakkında ‫اّلل‬ َِِ =Allah Mesih, Allah´ın Mesih Allah'ın an- lah´ın pey- Allahın elçisi, Onun
sadece bir pey- cak peygamberi ve gamberi, Meryeme ulaştırdı-
َِ ‫= ِإ‬olmayan şeyleri ‫ق‬
‫ل‬ ,, َِ ‫= ْالح‬gerçek gamberi, Mer- Meryem'e ilkâ ey- O´nun Mer- ğı vaadi(nin tahak-
yem´e sunduğu lediği (eriştirdiği / yem´e ulaştır- kuku) ve Onun ya-
ِ‫ ْالم ِسيح‬,,‫= ِإنَما‬Mesih ‫= ِعيسى‬Îsa bir kelimesi ve ulaştırdığı) kelime- dığı kelimesi rattığı bir can idi. O
ondan gelen bir sidir. Ve kendinden ve kendinden halde Allaha ve
ِ‫=ابْن‬oğlu ِ‫=م ْريم‬Meryem ruhtur. Allah´a sudûr etmiş ruh- bir ruhtur. Al- peygamberlerine
ve peygamberi- dur, başka bir şey lah´a ve pey- inanın ve (Tanrı
ِ‫=رسول‬elçisi ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ne inanınız. Al- değil. Gelin, Allah gamberlerine bir) üçlüdür! deme-
lah «üçtür» de- ve peygamberleri- iman edin. Al- yin. Kendi iyiliğiniz
ِ‫=وك ِلمته‬O’nun kelimesi ‫=أ ْلقاها‬attığı ,, meyiniz. Bundan ne iman getirin. lah üçtür, de- için (bu iddiadan)
vazgeçiniz, hay- Hem sakın "üçtür" meyin. Kendi vazgeçin. Allah, tek
ِ‫م ْريم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬Meryem’e rınıza olan bu- demeyin. Bundan yararınıza ola- ilahtır; çocuk sahibi
dur. Allah ancak vazgeçerek hayırlı rak bundan olmaktan münez-
ِ‫=وروح‬ve bir ruhtur ِ‫= ِم ْنه‬O’ndan
,, ,,
tek bir ilahtır, ço- yolu tutmuş bulu- vazgeçin. Al- zehtir, göklerde ve
cuğu olmaktan nun. Bilin ki, Allah lah sadece bir yerde olan her şey
‫آمنوا‬ ِ ‫=ف‬inanın ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a münezzehtir, eşi olmayan tek Al- tek ilahtır. Ço- O'na aittir ve hiç
‫=ورس ِل ِِه‬ve elçilerine ,,
göklerde ve yer-
yüzünde bulu-
lah'tır. Kendisinin cuğu olmaktan kimse Allah kadar
oğlu bulunmak gibi münezzehtir. güvene layık değil-
‫تقولوا‬,,ِ‫=ول‬demeyin nan herşey
onundur. Allah
şâibelerden kendi- Göklerde
sini tenzih ederim. olanlar da,
dir.

ِ‫(=ثَلثة‬Allah) ”Üçtür” ,,
insan için yeterli
bir vekildir.
Göklerde ne varsa, yerde olanlar
yerde ne varsa da O´nundur.
‫=ا ْنتهوا‬buna son verin ,, ,,
hep O'nun. Kendi- Vekil olarak
lerini Allah'ın Allah yeter.
‫=خي ًْرا‬yararınıza olarak ‫=لك ِْم‬kendi ,, sıyânette olması
bütün mevcudât
‫= ِإنَما‬çünkü ‫اّلل‬ َِ =Allah ِ‫= ِإ َٰله‬tanrıdır için elverir.

ِ‫احد‬ ِ ‫=و‬bir tek ِ‫=سبْحانه‬O yücedir


,, ,,

ِ‫له‬,,ِ‫يكون‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬olmaktan
‫=ول اِد‬çocuk sahibi ِ‫=له‬O’nundur
,,

‫=ما‬olanlar ‫ت‬ ِِ ‫سماوا‬ َ ‫ال‬,,‫=فِي‬göklerde


‫=وما‬olanlar ‫ض‬ ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬ve yerde ,,

َِٰ ‫=وكف‬yeter ِ‫اّلل‬


‫ى‬ َِ ‫= ِب‬Allah
ِ ً ‫=و ِك‬vekil olarak
‫يَل‬ ,,

4.
172
.. ِ ‫يسْت ْن ِك‬..‫ن‬
‫ف‬ ِْ ‫=ل‬çekinmez Ne Mesih Al-
lah´a kul olmak-
Allah'ın kulu olmak
hiçbir zaman ne
Mesih, Allah´a
kul olmaktan
Ne İsa, Allahın kulu
olmaktan kaçına-
ِ‫= ْالم ِسيح‬Mesih ِ‫يكون‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬olmaktan tan kaçınır ve
nede Allah´a ya-
Mesih'in, ne de
mukarreb melekle-
asla çekin-
mez. Gözde
cak kadar gurura
kapıldı, ne de Ona
‫=عِْبدًا‬kul ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a kın melekler.
Kim ona kul ol-
rin gücüne gitmez.
Onun kulluğu kim-
melekler de.
Kim, O´na kul-
yakın olan melek-
ler. Ona kulluk et-
ِ‫ ْالمَلئِكة‬..ِ‫=ول‬ve melekler de .. ..
maktan kaçınır,
büyüklük taslar-
lerin gücüne gider,
kimlerin azametine
luktan çekinir
ve büyüklük
meyi gururlarına
yediremeyenler ve
ِ‫(= ْالمق َربون‬Allah’a) yaklaştırılmış .. sa, bilsin ki, Al- dokunursa bilsinler taslarsa; bilsin küstahça böbürle-
lah hepsini hu- ki, hepsini birden ki, O hepsini nenler (bilsinler ki
ِْ ‫=وم‬kim ‫ف‬
‫ن‬ ِْ ‫=يسْت ْن ِك‬çekinir zurunda bir ara- karşısında haşre- huzuruna top- hesap günü) Allah
ya getirecektir. decek. layacaktır. hepsini kendi ka-
‫ ِعبادتِ ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬O’na kulluktan .. tında toplayacaktır.

‫=ويسْت ْكبِ ِْر‬ve büyüklük taslarsa .. ..

‫=فسيحْ شره ِْم‬bilsin ki O toplayacaktır .. .. ..

‫= ِإل ْي ِِه‬kendi huzuruna


..

‫=ج ِميعًا‬onların hepsini ..

4.
173
,, ‫=فأ َما‬gelince ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inanıp İman edip iyi İşte o zaman vak- İman edip sa- orada, iman edip
ameller işleyen- tiyle iman edenler, lih ameller iş- doğru ve yararlı iş-
‫=وع ِملوا‬yapanlara lere mükafatları- salâh işleyenler leyenlere ge- ler yapanlara bütün
nı eksiksiz öde- kimlerse onların lince; onlara mükafatlarını ba-
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi işler yecek, hatta lüt- ecirlerini ödedikten mükafatlarını ğışlayacak ve lüt-
,,
fundan onlara başka kerem-i ödeyecek ve fuyla fazlasını da
‫=فيوفِي ِه ِْم‬eksiksiz ödeyecek daha fazlasını ilâhîsiyle kendileri- daha fazlasını verecektir; gururla-
,,
verecektir. Kul ne daha ziyadesini da ihsan ede- nan ve küstahça
‫=أجوره ِْم‬mükâfatlarını olmayı kendisine verecek. Allah'ın cektir. Kulluk böbürlenenleri ise
yedirmeyip bü- kulluğu güçlerine etmekten çe- şiddetli bir azap ile
‫=وي ِزيده ِْم‬ve daha fazlasını da verecekti yüklük taslayan- giden, azametleri- kinenleri ve cezalandıracaktır:
,, ,, ,, ,,
ları da acı bir ne dokunanlara büyüklük tas- onlar kendilerini ne
r ‫ه‬ ِِ ‫ض ِل‬ْ ‫ف‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬lütfundan azaba çarptıra- gelince, bunları layanları elem Allahtan koruyacak
caktır. Bunlar Al- dayanılmaz azâba verici bir aza- ve ne de yardım
‫=وأ َما‬gelince lah´tan başka uğratacak ve ken- ba uğratacak- edecek birini bula-
hiçbir dost, hiçbir dilerini Allah'a kar- tır. Onlar, bileceklerdir.
‫اسْت ْنكفوا‬,,ِ‫=الَذِين‬çekinip yardım edici bu- şı himaye edecek, kendilerine Al-
lamazlar. yardımlarına yeti- lah´tan başka
‫=واسْت ْكبروا‬büyüklük taslayanlara şecek kimse bula- bir dost ve
,,

mayacaklar. yardımcı bu-


‫=فيعذِبه ِْم‬azabedecek lamazlar.
‫=عذابًا‬bir azapla ‫=أ ِلي ًما‬acı
,,

ِ‫ي ِجدون‬,,ِ‫=ول‬ve onlar bulamayacaklardı ,, ,,

r ‫م‬ ِْ ‫=له‬kendilerine ‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka


ِِ ‫د‬,,‫ن‬
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan ‫=و ِليًّا‬ne bir dost ,, ,,

‫يرا‬
ً ‫ص‬ ِ ‫ن‬,,ِ‫=ول‬ne de bir yardımcı ,, ,, ,,

4.
174
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫=النَاسقدْق ِْد‬insanlar Ey insanlar size Ey insanlar! Bakın,
Rabbinizden ke- Rabbinizden sizle-
Ey insanlar;
Rabbınızdan
Ey insanlar! Rab-
binizden size haki-
‫=جاءك ِْم‬size geldi ِ‫=ب ْرهان‬delil ..
sin kanıt geldi ve re burhan geldi;
size apaçık bir bakın sizlere hakkı
size açık bir
delil geldi ve
katin bir tezahürü
geldi ve size aydın-
‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden ışık indirdik. bâtıldan ayırır nur
indirdik.
size apaçık bir
nur indirdik.
latıcı bir ışık gön-
derdik.
‫=وأ ْنز ْلنا‬ve indirdik ‫= ِإليْك ِْم‬size
..

‫ورا‬ً ‫=ن‬bir nur ‫=مبِينًا‬apaçık


..

4.
175
,, ‫=فأ َما‬gelince ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inanıp Allah kendisine Kimler Allah'a Allah´a iman Allaha iman eden-
inanıp sarılanları iman getirirler de edenleri ve lere ve Ona sımsıkı
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Alah’a ‫=واعْتصموا‬yapışanlara bağışına kavuş- nurlarsa, işte onları ları; Allah Allah onları rahmeti
rahmetine, bol ona sımsıkı tutu- O´na sarılan- sarılanlara gelince,

‫=بِ ِِه‬O’na ‫=فسيد ِْخله ِْم‬sokacak turacak, onları rahmetinin harîmi- rahmetine ve ve lütfu ile kuşata-
doğru yola ilete- ne, fazl-ı ilâhîsinin bol nimetine cak ve dosdoğru
ِ‫رحْ مة‬,,‫= ِفي‬bir rahmetin içine cektir.,,
harîmine alacak ve kavuşturacak- bir yol ile Kendisine
Kendisine varanı tır. Onları,
,,
yöneltecektir.
ِ‫= ِم ْنه‬kendinden ِ‫=وفضْل‬ve lütfun dosdoğru yolun kendisine gö- ,,
yolcuları edecek. türen doğru
‫=وي ْهدِي ِه ِْم‬ve onları iletecektir ,, ,, yola eriştire-
cektir.
‫= ِإل ْي ِِه‬kendisine varan ,,

‫طا‬ ً ‫صرا‬ ِ =bir yola ‫=مسْت ِقي ًما‬doğru


,,

4.
176
.. ِ ‫=يسْت ْفتون‬senden fetva istiyorlar
‫ك‬ .. ..
Senden fetva is-
terler, de ki: “Si-
Yâ Muhammed, Senden fetva
senden fetva isti- isterler. De ki:
Onlar senden,
kendilerini aydın-
ِِ ‫=ق‬de ki ‫اّلل‬
‫ل‬ .. َِ =Allah ze ikinci derece-
den mirasçılar
yorlar, onlara de ki: Size babası
Babası ve çocuğu ve çocuğu ol-
latmanı isterler. De
ki: Allah, birinci de-
‫=ي ْفتِيك ِْم‬size şöyle açıklıyor .. ..
hakkında fetvayı
Allah veriyor:
olmayanlar hak- mayanın mi-
kındaki hükm-i rası hakkında
receden mirasçı bı-
rakmayanlar(dan
‫ ْالكَلل ِِة‬..‫=فِي‬kelale hakkında hükmünü .. ..
Çocuğu olmayıp
bir kız kardeşi
şer'iyi Allah sizlere fetvayı Allah
bildiriyor: Oğlu ol- veriyor. Çocu-
kalan miras) ile ilgi-
li kurallar konusun-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
bulunan kimse mayan bir adam ğu olmayıp bir da (böylece) sizi
ِ‫إِ ِن‬ =eğer ِ‫ْامرؤ‬
=kişinin =ölen ِ‫هلك‬
ölürse, bıraktığı- ölürse ve kendisi- kız kardeşi bu- aydınlatır: eğer bir
ِ‫ليْسِ له‬
.. =yok ِ‫ولد‬
=çocuğu
nın yarısı kız nin bir kızkardeşi lunan erkek erkek, çocuk bı-
kardeşe kalır. varsa, bıraktığı mi- ölürse; bırak- rakmadan ölürse
ِ‫وله‬ =varsa ِ‫أ ْخت‬
=bir..kız..kardeşi Fakat kız karde- rasın yarısı ona
şinin çocuğu
tığının yarısı ve bir kız kardeşi
düşer, ölen kızkar- kız kardeşine varsa, onun tere-
‫فلها‬ =o(kız..kardeşi)nindir yoksa, kendisi deşi ise, çocuğu kalır. Fakat kız kesinin yarısına kız
ona tamamen da yoksa kendisi kardeşinin ço- kardeşi sahip ola-
ِ‫صف‬ ْ ِ‫ن‬
=yarısı varis olur. Eğer ona vâris olur. cuğu yoksa; caktır; kız kardeşin
kız kardeş kal- Eğer kızkardeşler kendisi ona çocuk bırakmadan
ِ‫ما ترك‬.. =bıraktığı..malın mışsa, bıraktığı- iki iseler, onun bı- tamamen va- ölmesi halinde ise
nın üçte ikisi on- raktığından üçte ris olur. Eğer erkek onun mirası-
ِ‫وهو‬ =fakat..kendisi laradır. Erkek, ikisi kendilerinindir. iki kız kardeş nı alacaktır. Fakat
kadın, karışık Eğer kardeşler er- kalmışsa; bı- iki kız kardeş var-
‫ي ِرثها‬=onun..mirasını..alır =eğer ِْ ‫ِإ‬
‫ن‬ kardeşlerse, er- kekli kadınlı olarak raktığının üçte sa, ikisi (birlikte)
keğe iki dişinin ikiden ziyade ise- ikisi onlaradır. onun terekesinin
‫ن لها‬
.. ِْ ِ‫ل ِْم يك‬
.. =yoksa..(kız..kardeşinin) hissesi kadar ler, erkeğin payı iki Eğer erkekli üçte ikisine sahip
pay vardır. Doğ- kadının alacağı kadınlı bir çok olacaklar; ve eğer
ِ‫ولد‬
=çocuğu ِْ ِ ‫فإ‬
‫ن‬
=eğer ‫كانتا‬
=varsa ru yoldan sapar- kadardır. Dalâle kardeşi varsa; erkek kardeşler ve

ِِ ‫اثْنتي‬
sınız diye Allah düşersiniz diye Al- erkeğe iki ka- kız kardeşler var-
‫ْن‬ =iki..kız..kardeşi ‫فلهما‬
=onlarındır size açıklıyor.” lah sizlere dının hissesi sa, erkek iki kadı-
ِِ ‫الثُّلث‬
‫ان‬ =üçte..ikisi
Allah her şeyi ahkâmını bildiriyor kadar pay nın payı kadar ala-
hakkıyla bilendir. (dalâle düşmenizi vardır. Şaşıra- cak. Allah (bütün
ِ‫ِم َما ترك‬
.. =bıraktığının ِْ ‫و ِإ‬
‫ن‬
=ve..eğer
istemediği içindir ki sınız diye Al- bunları) size açık-
Allah sizlere lah, size açık- lar ki sapıklığa
‫كانوا‬
=olursa..(birçok) ً ‫خوِة‬ِْ ‫ِإ‬
=kardeşler
ahkâmını bildiri- lıyor. Allah; düşmeyesiniz; Al-
yor). Allah herşeyi her şeyi hak- lah her şeyi bilir.
ًِ ‫ِرج‬
‫ال‬ =erkek ‫ونِسا ًِء‬
=kadın bilir. kıyla bilendir.

‫=ف ِللذَك ِِر‬erkeğe ِ‫= ِمثْل‬kadar (verilir) ..

ِِ ‫=ح‬payı ‫ْن‬
‫ظ‬ ِِ ‫= ْاْل ْنثيي‬iki kadının ..

ِ‫=يبيِن‬açıklıyor ‫اّلل‬ َِ =Allah ‫=لك ِْم‬size


ِ‫ضلُّوا‬ ِ ‫ت‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬şaşırırsınız diye ..

َِ ‫=و‬Allah ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬


‫اّلل‬ ِِ ‫=بِك‬herşeyi
ِ‫=ع ِليم‬bilir
5.
1
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar İhramlı iken av- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
lanmayı helal Allah'a karşı bağ- ler; akidleri ye- olanlar! Antlaşma-
‫=أ ْوفوا‬yerine getirin ,,
saymamanız landığınız ahitlerde rine getirin. larınıza sadık
şartı ile ilerde vefalı olun (Allah’a Siz, ihramlı olun!(Bundan son-
‫= ِب ْالعقو ِِد‬akitleri(zi) sayılacak olanlar karşı bağlandığınız iken avlanma- ra) belirtilecek
dışında kalan ahitleri yerine geti- yı helal gör- olanlar dışında ot
ِْ َ‫=أ ِحل‬helal kılındı ‫=لك ِْم‬sizin için
‫ت‬ ,, ,,
bütün hayvanlar rin). Deve, sığır, meksizin; size ile beslenen hay-
size helal kılındı, koyun gibi bildirilecekler vanlar(ın eti) sizin
ِ‫=ب ِهيمة‬dört ayaklı ‫ام‬
,, ِِ ‫= ْاْل ْنع‬hayvanlar Allah dilediği mevâşînin Kur'an müstesna, için helaldir: ancak
hükmü verir. ile bildirilenlerden hayvanlar size ihramda iken av-
َِ ‫= ِإ‬dışındaki
‫ل‬ başkaları, sizler ih- helal kılınmış- lanmanıza izin ve-
rama girmiş ve av- tır. Muhakkak rilmemiştir. Bilin ki
َِٰ ‫يتْل‬,,‫=ما‬oku(nup açıkla)nacak olanların
‫ى‬ ,, ,, lanmayı helâl gör- ki Allah, dile- Allah, iradesinin
müyor bulunduğu- diğini hükme- gereğini emreder.
‫=عليْك ِْم‬size nuz halde üzerini- der.
ze helâldir. Allah
‫م ِح ِلي‬,,ِ‫=غيْر‬helal saymamak şartiyle ,, ,, dilediği hükmü em-
reder! (Allah neyi
َ ‫=ال‬avlanmayı ‫=وأ ْنت ِْم‬siz
‫ص ْي ِِد‬ dilerse onu hük-
meder).
ِ‫=حرم‬ihramda iken ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
,,

َِ =Allah ِ‫=يحْ كم‬hükmü verir


‫اّلل‬ ,,

ِ‫ي ِريد‬,,‫=ما‬istediği
5.
2
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey iman edenler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
Allah’ın nişane- Ne Allah'ın tâlim ler; Allah´ın olanlar! Allahın
‫ت ِحلُّوا‬..ِ‫=ل‬saygısızlık etmeyin lerine, (kıtal) ha- buyurduğu
..
nişanelerine, koyduğu sembolle-
ram olan aya, erkânın, ne şehr-i haram olan re ve kutsal (Hac)
ِ‫=شِعائِر‬ne işaretlerine ِ‫اّلل‬
.. َِ =Allah’ın (Kabe’ye) hediye haramın, ne kur- aya, hediye ayına ve süslenmiş
olan kurbanlığa, banların, ne bo- olan kurbanlı- kurbanlıklara ve
ِ‫ش ْهر‬ َ ‫ال‬..ِ‫=ول‬ne aya ِ‫= ْالحرام‬haram gerdanlıklar takı- yunlarındaki bağla- ğa, gerdanlıklı Rablerinin lütuf ve
..
lan hayvanlara, rın, ne de Rabbü'l- hayvanlara ve rızasını isteyerek
ِ‫الهدْي‬..ِ‫=ول‬ne kurbana ْ .. Rablerinden bol âlemîn'den gerek Rabblarından Beytul-Harama ko-
nimet ve rıza ta- lütfunu, gerek rıza- nimet, rıza ta- şanlara karşı say-
ِ‫ ْالقَل ِئد‬..ِ‫=ول‬ne gerdanlık(lı kurban)lara lep ederek Beyt-i sını isteyerek Beyt- leb ederek gısızlıkta bulunma-
.. ..
Haram’a gelen- i Haram'a doğrulup Beyt´ül Ha- yın; (ancak) hac
ِ‫ ِآمين‬..ِ‫=ول‬ve ne de gelenlere.. .. lere sakın hür- gelenlerin hürmeti- ram´a gelenle- göreviniz bittikten
..
metsizlik etme- ne sakın taarruz re hürmetsizlik sonra serbestçe
ِ‫ ْالحرام‬..ِ‫= ْالبيْت‬Beyt-i Haram’a yin. İhramdan etmeyin (Ne Al-
.. etmeyin. İh- avlanabilirsiniz. Si-
çıktığınız zaman lah'ın tâlim buyur- ramdan çıkın- zi Mescid-i Haram-
ِ‫=يبْتغون‬arzu ederek ‫َْل‬ .. ِ ً ‫=فض‬lütuf avlanabilirsiniz. duğu erkâna ne ca avlanın. Si- dan alıkoyanlara
Sizi Mescid-i Ha- şehr-i harama, ne zi Mescid-i karşı öfkeniz, sal-
‫ر ِب ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rablerinin ram’dan men et- kurbanlara, ne bo- Haram´dan dırganlık yapmanı-
tiği için bir kav- yunlarındaki bağla- alıkoydukları za yol açmasın:
ِ‫=و ِرضْوانًا‬ve rızasını ‫=و ِإذا‬zaman me olan kininiz, ra ilişmeyi, ne de için bir kavme erdemi ve ilahi so-
..

‫=حل ْلت ِْم‬ihramdan çıktığınız ..


aşırı gitmenize Rabbü'l- olan kininiz, rumluluk bilincini
sebep olmasın; âlemîn'den gerek siz haddi aş- geliştirmede birbi-
iyilikte ve fena- lütfunu, gerek rıza- maya sürük- rinizle yardımlaşın,
ِ‫صطادوا‬ ْ ‫=فا‬avlanabilirsiniz lıktan sakınmak- sını isteyerek Beyt- lemesin. İyilik kötülüğü ve düş-
‫يجْ ِرمنَك ِْم‬..ِ‫=ول‬sizi itmesin ta yardımlaşın, i Harama doğrulup ve takva üze- manlığı artırmada
..
günah işlemek gelenlere dokun- rinde yardım- değil; Allaha karşı
ِ‫=شنآن‬beslediğiniz kin ..
ve aşırı gitmekte mayı sakın helâl laşın. Günah sorumluluğunuzun
yardımlaşmayın. görmeyin). İhram- işlemek ve bilincinde olun: Ve
ِ‫=ق ْوم‬bir topluma karşı
.. ..
Allah’tan korkun. dan çıktığınız za- aşırı gitmek unutmayın ki Alla-
Allah’ın cezası man isterseniz av- üzerinde yar- hın intikamı çetin-
‫صدُّوك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬sizi çevirdiklerinden dolayı şiddetlidir.
..
lanın. Sizleri Mes- dımlaşmayın. dir!
..
cid-i Haram'dan Allah´tan sa-
ِِ ‫ ْالحر‬..‫ ْالمس ِْج ِِد‬..‫ن‬
‫ام‬ ِِ ‫=ع‬Mescid- menettiler diye bir kının, muhak-
takımlarına karşı kak ki Allah´ın
.. i Haram’dan ‫وا‬ ِ‫ت ْعتد ا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬suç işlemeğe beslediğiniz kin cezası şiddet-
..
sakın sizleri teca- lidir.
‫=وتعاونوا‬yardımlaşın vüze sevketmesin.
Birbirlerinize fazi-
‫=على‬üzerinde ‫= ْالبِ ِِر‬iyilik lette, merhamette
yardım edin. Yok-
َِٰ ِ‫=والت َ ْقو‬ve takva
‫ى‬ .. sa günahta, zu-
lümde yardım et-
‫تعاونوا‬..ِ‫=ول‬yardımlaşmayın meyin. Allah'tan
‫=على‬üzerinde ‫اْلثْ ِِم‬ ِ ْ =günah
korkun. Bilin ki Al-
lah'ın azâbı ya-
ْ
ِِ ‫=والعدْو‬ve düşmanlık
‫ان‬ ..
man.

‫=واتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan


َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’ın
ِ‫=شدِيد‬çetindir ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِعقا‬azabı
5.
3
,, ْ ‫=ح ِرم‬haram kılındı ِ‫=عليْكم‬size
ِ‫ت‬ ,,
Ölü, kan, domuz Ölü, kan, hınzır
eti, Allah’tan
Ölü, kan, do-
etiyle boğazlanır- muz eti, Al-
Ölü eti, kan ve do-
muz eti ve üstünde
ِ‫= ْالميْتة‬leş ِ‫=والدَم‬kan ِ‫=ولحْ م‬eti başkası adına ken Allah'tan baş- lah´tan başka-
boğazlananlar, - kasının adı anılan, sı adına bo-
Allahtan başkası-
nın anıldığı hay-
ِِ ‫= ْال ِخ ْن ِز‬domuz
‫ير‬ boğulmuş, bir bir de boğularak ğazlananlar,
yerine vurularak veyahud vurularak, boğularak, vu-
vanlar ve boğulan,
dövülerek öldürü-
َِ ‫أ ِه‬,,‫=وما‬ve boğazlanan
‫ل‬ ,,
öldürülmüş, dü- yahut yüksekten rularak, yuvar-
şüp yuvarlanmış, yuvarlanarak, ya- lanarak veya
len veya düşerek
ölen veya derisi
ِِ ‫= ِلغي‬başkası adına ‫اّلل‬
‫ْر‬ ,, َِِ =Allah’tan başka bir hay- hut boynuz yiyerek sürüklenerek yüzülerek öldürü-
van tarafından (süsülerek), yahut ölen, yırtıcı len veya vahşi bir
‫=بِ ِِه‬O’na ِ‫=و ْالم ْنخنِقة‬boğulmuş süsülmüş, yırtıcı canavar tarafından hayvan tara- hayvan tarafından
hayvan tarafın- yırtılarak daha canı fından parça- parçalanan hay-
ِ‫=و ْالم ْوقوذة‬ve vurulmuş ,, dan yenmiş üzerinde iken yeti- lananlar, can- vanlar, canlı iken
olanları canları şip kesemediğiniz ları çıkmadan (bizzat) kestikleri-
ِ‫=و ْالمتردِية‬ve yukarıdan düşmüş ,, ,, çıkmadan önce hayvanlar ve sa- evvel kestiği- niz hariç, size ya-
kesmemişseniz-, nemler için boğaz- niz müstesna, saklanmıştır ve
ِ‫=والنَ ِطيحة‬ve boynuzlanmış ,, dikili taşlar üze- lananlar üzerinize dikili taşlar putperest sunakla-
rine boğazlanan- haram kılındığı gi- üzerine kesi- rında kesilenler (de
ِ‫أكل‬,,‫=وما‬ve yediği (havyanlar)
,, ,, lar ve fal oklarıy- bi, oklarla kısmet lenler ve fal yasaktır). Kehanet
la kısmet ara- falı açmanız (ku- oklarıyla kıs- yoluyla gelecekte
ِ‫سبع‬ َ ‫=ال‬canavarın ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬hariç manız size ha- mar oklarıyla et met aramanız sizi neyin bekledi-
‫ذ َكيْت ِْم‬,,‫=ما‬sizin kestikleriniz ,,
ram kılındı; bun- paylaşmanız) da size haram kı-
lar fasıklıktır. haram kılındı. İşte lınmıştır. Bun-
ğini öğrenmeye ça-
lışmanız da (ya-
Bugün, kafirler sizlere bildiriyorum lar fasıklıktır. saklanmıştır): Bu
ِ‫ذبِح‬,,‫=وما‬boğazlananlar dininizden çık- ki bunların hepsi Bugün, küfre- günahkarca bir
‫=على‬üzerine ‫ب‬ ِِ ‫=النُّص‬dikili taşlar ,,
manızdan ümit- Allah yolundan ay- denler sizin
lerini kesmişler- rılmaktır. İşte bu- dininizden
davranıştır. Bugün
hakikati inkara
‫تسْت ْق ِسموا‬,,‫ن‬ِْ ‫=وأ‬ve kısmet (şans) ara ,, ,, ,,
dir, onlardan gün kâfirler artık ümitlerini şartlanmış olanlar,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

manız ِ‫=بِ ْاْل ْزل ِم‬fal oklarıyla ,,


korkmayın, ben- ümidinizi söndüre-
den korkun. Bu- bilmekten ümitleri-
kesmişlerdir.
Öyleyse on-
sizin dininiz(i terk
edeceğiniz)den ar-
‫= َٰذ ِلك ِْم‬bunlar ِ‫=فِسْق‬fısktır gün sizin dininizi ni kestiler. Onlar-
kemale erdirdim, dan korkmayın,
lardan kork-
mayın da
tık ümitlerini ta-
mamen kestiler:
ِ‫= ْالي ْوم‬bugün artık ,,
üzerinizdeki ni- yalnız Benden kor-
metimi tamam- kun. İşte bugün
Ben´den kor-
kun. Bugün,
Öyleyse, onlardan
korkmayın, yalnız
ِ‫=يئِس‬umudu kesmişlerdir ,,
ladım ve size din sizler için dininizi
olarak İslamiyet’i kemâle yetirdim.
dininizi kema-
le erdirdim,
Benden korkun!.
Bugün dininizi sizin
‫كفِروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ,, beğendim. Açlık- İşte bugün üzeri- üzerinize olan için kemale erdir-
tan darda kalan, nizdeki nimeti ta- nimetimi ta- dim, nimetlerimin
‫دِينِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizin dininizden,, günaha kay- mama erdirdim. İş- mamladım ve tamamını size
maksızın yiyebi- te sizlere din ola- size din olarak bahşettim ve Bana
‫ت ْخش ْوه ِْم‬,,ِ‫=فَل‬onlardan korkmayın ,, lir. Doğrusu Al- rak İslâm'ı seçtim. İslamiyeti be- teslimiyeti sizin di-
lah, Gafur’dur, Kim açlık hâlinde ğendim. Her niniz olarak belirle-
ِِ ‫اخش ْو‬
‫ن‬ ْ ‫=و‬benden korkun ,, Rahim’dir. çaresiz kalır da kim ki açlıktan dim. Günaha eğili-
günaha meyil darda kalırsa minden değil de
ِ‫= ْالي ْوم‬bugün ِ‫=أ ْكم ْلت‬olgunlaştırdım maksadıyla olmak- günaha kay- hayati bir zaruret
sızın -şunlardan maksızın sonucu (yasak şey-
‫=لك ِْم‬sizin için ‫=دِينك ِْم‬dininizi
,, yerse- şüphe yok (bunlardan lere) sürüklenenle-
ki Allah'ın gufranı yemeğe mec- re gelince, bilin ki
ِ‫=وأتْم ْمت‬tamamladım ‫=عِليْك ِْم‬size hadsiz, rahmeti ni- bur olursa) Allah çok bağışla-
hayetsiz. muhakkak ki, yıcıdır, rahmet
‫=نِ ْعمتِي‬nimetimi Allah Ga- kaynağıdır.
fur´dur, Ra-
ِ‫ضيت‬ ِ ‫=ور‬ve razı oldum ِ‫=لكم‬size
,, ,,
him´dir.
ِ‫اْلسَْلم‬ ِ ْ =İslam’a ِ‫=دِينًا‬din olarak ,,

ِِ ‫=فم‬kim ‫=اضْط َِر‬daralırsa


‫ن‬
ِ‫م ْخمصة‬,,‫=فِي‬açlıktan
ِ‫متجانِف‬,,ِ‫=غيْر‬istekle yönelmeden ,,

ِ‫= ِ ِْلثْم‬günaha ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬doğrusu


َِ =Allah ِ‫=غفور‬bağışlayandır
‫اّلل‬
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
5. Sana kendilerine Yâ Muhammed, Sana, kendile- Kendilerine neyin
4
.. ِ ‫=يسْألون‬sana soruyorlar
‫ك‬ ..
nelerin helal kı- senden kendileri rine neyin he- helal kılındığını sa-
‫=ماذا‬neyin ‫ل‬ َِ ‫=أ ِح‬helal kılındığını ..
lındığını soruyor- için hangi şeylerin lal kılındığını na soracaklar. De
lar. onlara de ki helâl kılındığını so- soruyorlar. De ki: Hayatın bütün
‫=له ِْم‬kendilerine ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ..
«Size temiz yi- ruyorlar, onlara
yecekler helal kı- şöyle de: Bütün
ki: Size bütün güzel şeyleri size
iyi ve temizler helaldir. Allahın si-
َِ ‫=أ ِح‬helal kılındı ِ‫=لكم‬size
‫ل‬ ..
lındı. Allah´ın si- pâk nimetler sizin helal kılındı. ze öğrettiği bilgiden
ze sağladığı bil- için helâl kılındığı Allah´ın size bir kısmını öğrete-
ِ‫ط ِيبات‬ َ ‫=ال‬iyi ve temiz şeyler
.. .. .. gileri öğreterek gibi, terbiye ederek öğrettiği ile rek eğittiğiniz av
yetiştirdiğiniz ve Allah'ın sizlere alıştırıp öğret- hayvanlarına gelin-
‫علَ ْمت ِْم‬..‫=وما‬yetiştirdiğiniz eğitimli ev hay- öğrettiğinden siz tiğiniz avcı ce, onların sizin
vanları sizin için de onlara öğrete- hayvanların için yakaladığı şeyi
ِ‫ح‬ ِ ‫ ْالجو ِار‬..ِ‫= ِمن‬hayvanların avladıkları hay- rek yetiştirdiğiniz sizin için tut- yiyin, ama üstünde
vanları da yiyiniz avcı hayvanların tuklarını yeyin Allahın adını anın
ِ‫=مك ِل ِبين‬avcı ‫ن‬ َِ ‫=تع ِلمونه‬öğreterek ve üzerlerine Al- tuttukları da helâl ve üzerine Al- ve Allaha karşı so-
lah´ın adını anı- kılındı. Bunların si- lah´ın adını rumluluğunuzun bi-
ِ‫علَمكم‬..‫= ِم َما‬size öğrettiğinden .. nız. Allah´tan zin için tuttuklarını anın. Ve Al- lincinde olun: şüp-
korkunuz. Hiç yeyin. Ve boğazla- lah´tan sakı- he yok ki Allah he-
َِ =Allah’ın ‫=فكلوا‬yiyin
‫اّلل‬ kuşkusuz Al- nırken Allah'ın is- nın, muhakkak sap görmede hızlı-
lah´ın hesap- mini anın (Bunların ki Allah; hesa- dır.
ِ‫أ ِْمس ْكن‬..‫= ِم َما‬tuttuklarını laşması çok ça- sizin için tuttukları- bı çabuk gö-
‫=عليْك ِْم‬sizin için ‫=وا ْذكروا‬ve anın
.. ..
buktur.» nı yeyin ve av ar- rendir.
kasından koyuve-
rirken Allah'ın is-
ِ‫=اسْم‬adını ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın mini anın). Al-
‫=عل ْي ِِه‬üzerine ‫=واتَقوا‬Allah’tan lah'tan korkun, Al-
lah'ın muhasebe-
َِ =korkun ‫ن‬
‫اّلل‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah sinin] çok serî' ol-
duğunu iyi bilin.
ِ‫=س ِريع‬çabuk görendir ..

ِِ ‫= ْال ِحسا‬hesabı
‫ب‬
5.
5
,, ‫= ْاليِ ْو ِم‬bugün ‫ل‬ َِ ‫=أ ِح‬helal kılındı Bugün size te- İşte bugün bütün Bugün, size, Bugün, hayatın bü-
,,
miz olan yiye- pâk nimetler sizin iyi ve temiz tün güzel şeyleri
ِ‫=لكم‬size ِ‫=الطيِبات‬iyi ve temiz şeyler cekler َ helal kı- için helâl kılındı. olanlar helal size helal kılınmış-
,, ,, ,,
lındı. Kendilerine Kendilerine Kitap kılındı. Kitab tır. Ve daha önce
ِ‫=وطعام‬yemeği kitap verilenlerin verilen ümmetlerin verilmiş olan- kendilerine vahiy
yiyecekleri size kestikleri de size ların yemeği verilenlerin yiye-
‫أوتوا‬,,ِ‫=الَذِين‬kendilerine verilenlerin ve sizin yiyecek- helâl, sizin kestiği- size helaldir, cekleri de size he-
,,
leriniz de onlara niz de onlara helâl. sizin yemeği- laldir, sizin yiyecek-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ِ‫= ِحل‬helal ‫=لك ِْم‬size helâldir. İffetli ve Mü’min kadınların niz de onlara leriniz de onlara
hür mümin ka- hür olanlarıyla siz- helaldir. helaldir. Ve (bu ila-
‫=وطعامك ِْم‬sizin yemeğiniz de ,, dınları - zinaya lerden evvel kendi- Mü´min kadın- hi kelama) inanan-
,,
ve metreslik iliş- lerine Kitap verilen lardan iffetli lar içindeki iffetli
ِ‫= ِحل‬helaldir ‫=له ِْم‬onlara kisine başvur- ümmetlerin hür olanlar ve siz- kadınlar ile sizden
maksızın- na- kadınları, mehirle- den önce kitab önce kendilerine
ِ‫=و ْالمحْ صنات‬ve namuslu hür kadınlar muslu biçimde rini vermişseniz - verilenlerdenb vahiy verilenler
,, ,, ,,

mehirlerini ver- afîf kaldığınız, zina iffetli kadınlar, arasında bulunan


ِِ ‫ ْالمؤْ ِمنا‬,,ِ‫= ِمن‬inanan
‫ت‬ diğiniz takdirde etmediğiniz, yahut zina etmeksi- kadınları nikahla-
size helâldir. Kim onları gizlice dost zin, gizli dost manız, -onlara me-
ِ‫=و ْالمحْ صنات‬ve namuslu hür kadınlar iman etmeyi edinmediğiniz hal- tutmaksızın ve hirlerini vermeniz
,, ,, ,,

‫أوتوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬kendilerine verilenler tığı ameller boşa olur. Kim şeriatın verdiğinizde gayri meşru yolla
reddederse yap- de- sizler için helâl mehirlerini şartıyla ve onları
,,

ِ ‫= ْال‬Kitap
gitmiştir, o kimse ahkâmını tanımaz- size helaldir. ya da gizli dost
den ِ‫كتاب‬ ahirette hüsrana sa bütün işlediği Kim de imanı tutma yoluyla değil
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizden önce ‫= ِإذا‬zaman uğrayanlardan
,,
olur.
heder olduktan inkar ederse; de meşru bir nikah
başka, kendisi âhi- yaptıkları boşa ile almanız şartıyla-
َِ ‫=آتيْتموه‬verdiğiniz
‫ن‬ rette hüsrana uğ- gitmiştir ve o, (size helaldir). (Al-
rayacaklardandır. ahirette hüs- laha) inanmayı
َِ ‫=أجوره‬mehirlerini
‫ن‬ rana uğrayan- reddedene gelince;
lardandır. onun bütün işleri
ِ‫صنِين‬ ِ ْ‫=مح‬zina boşa gidecek: zira
o, öteki dünyada
ِ‫مسافِ ِحين‬,,ِ‫=غيْر‬etmeksizin zarara uğrayanlar
arasında yer ala-
‫مت َ ِخذِي‬,,ِ‫=ول‬ve tutmaksızın ,, caktır.

ِ‫=أ ْخدان‬gizli dost ‫ن‬


,, ِْ ‫=وم‬kim
‫=ي ْكف ِْر‬inkâr ederse
,,

ِِ ‫اْليم‬
‫ان‬ ِ ْ ِ‫=ب‬inanmayı ‫=فق ِْد‬muhakkak
ِ‫=حبِط‬boşa çıkmıştır
,,

ِ‫=عمله‬onun ameli ِ‫=وهو‬ve o


,, ,,

ِِ‫ ْاْل ِخرة‬,,‫=فِي‬ahirette


ِ‫ ْالخا ِس ِرين‬,,ِ‫= ِمن‬kaybedenlerdendir
5.
6
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey iman edenler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
namaza kalktı- Namaza duracağı- ler; namaza olanlar! Namaz kı-
‫= ِإذا‬zaman ‫=ق ْمت ِْم‬dur(mak iste)diğiniz ..
ğınızda yüzleri- nız vakit, yüzünüz- kalktığınız lacağınız zaman
nizi, dirseklere le, dirseklerinize zaman; yüzle- yüzünüzü, ellerinizi
ِ‫صَلِة‬ َ ‫ال‬..‫= ِإلى‬namaza kadar ellerinizi, - kadar ellerinizi ve rinizi, dirsekle- ve dirseklere kadar
başlarınızı mes- başınıza mesh ve- rinize kadar kollarınızı yıkayın
‫=فا ْغ ِسلوا‬yıkayın hedip– topuk rerek her iki topu- ellerinizi yıka- ve (ıslak) ellerinizi
kemiklerine ka- ğa kadar ayakları- yın, başınıza başınızın üzerine
‫=وجوهك ِْم‬yüzlerinizi dar ayaklarınızı nızı yıkayın. Cü- meshedin ve hafifçe sürün ve bi-
yıkayın. Eğer nüpseniz tamamen topuklarınıza leklere kadar ayak-
‫=وأ ْيدِيك ِْم‬ve ellerinizi
.. cünüpseniz te- yıkanın. Eğer has- kadar ayakla- larınızı (yıkayın).
mizlenin; şayet ta yahut yolda bu- rınızı da (yı- Eğer boy abdestini
ِِ ِ‫ ْالمراف‬..‫= ِإلى‬dirseklere kadar
‫ق‬ .. hasta veya yol- lunuyorsanız, ya- kayın) . Eğer gerektiren bir halde
culukta iseniz ya hut biriniz ihtiyaç cünüb iseniz; iseniz kendinizi
‫=و ْامسحوا‬meshedin da ayak yolun- üzerine gidilen hemen temiz- temizleyin. Ama
dan gelmişseniz yerden gelmişse- lenin. Eğer eğer hasta iseniz
‫=بِرءو ِسك ِْم‬başlarınızı yahut kadınlara niz, yahut kadınla- hasta olmuş- yahut seyahattey-
yaklaşmışsanız ra değmişseniz, su sanız veya se- seniz yahut tabii ih-
‫=وأ ْرجلك ِْم‬ve ayaklarınızı .. ve su bulama- bulamadığınız hal- ferde iseniz; tiyacınızı gidermiş-
ِِ ‫ ْالك ْعبي‬..‫=إِلى‬topuklara kadar
mışsanız temiz de (su da bulamı- yahut heladan seniz yahut bir ka-
‫ْن‬ ..
bir toprağa te- yorsanız) temiz bir gelmişseniz dınla birlikte ol-
yemmüm edin, toprak arayın. Yüz- veya kadınlara muşsanız ve su
ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ‫=جنبًا‬cünüp
‫ن‬ yüzlerinizi, elle- lerinize, ellerinize, yaklaşmış da bulamıyorsanız, o
ِ‫اط َهروا‬ َ ‫=ف‬tam temizlenin ‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬eğer
..
rinizi onunla onunla mesh verin. su bulama- zaman, temiz top-
meshedin. Allah Allah sizlere güç- mışsanız; te- rağa ellerinizi sü-
‫=ك ْنت ِْم‬iseniz ‫ى‬َِٰ ‫=م ْرض‬hasta sizi zorlamak is- lük teklif eylemeyi miz bir toprak- rün ve onunla yü-
temez, Allah sizi dilemiyor. Ancak la teyemmüm zünüzü ve kolları-
‫=أ ِْو‬yahut ِ‫سفر‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬yolcu arıtıp üzerinize sizleri pâk etmeyi, edin. Yüzleri- nızı hafifçe ovun.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
olan nimetini ta- üzerinizdeki nime- nizi ve ellerini- Allah sizi zora
ِ‫أ ْو‬=yahut =gelmişse ِ‫جاء‬ =biriniz ِ‫أحد‬
mamlamak ister tini tamama erdir- zi onunla koşmak istemez;
‫ِم ْنك ِْم‬
=sizden .. ِِ ِ‫ِمنِ ْالغائ‬
‫ط‬
=tuvaletten
ki şükredesiniz. meyi diliyor, umu- meshedin. Al-
lur ki şükredesiniz. lah, size zor-
ama sizi tertemiz
kılmak ve nimetle-
‫أ ِْو‬
=ya..da ِ‫لمسْتم‬
=dokunmuş..da luk vermek is-
temez. Lakin
rinin tamamını size
bahşetmek ister ki
ِ‫النِساء‬=kadınlara sizi temizle-
mek, üzeriniz-
şükredenlerden
olasınız.
‫فل ِْم ت ِجدوا‬
.. =bulamamışsanız =su ‫ما ًِء‬ de olan nime-
tini tamamla-
‫فتي َمموا‬=teyemmüm..edin mak ister ki
şükredesiniz.
‫ص ِعيدًا‬=toprağa =temiz ‫طيِبًا‬
‫امسحوا‬ ْ ‫=ف‬sürün
‫= ِبوجو ِهك ِْم‬yüzlerinize
‫=وأ ْيدِيك ِْم‬ve ellerinize ِ‫= ِم ْنه‬ondan
..

ِ‫ي ِريد‬..‫=ما‬istemiyor ‫اّلل‬ َِ =Allah


ِ‫= ِليجْ عل‬çıkarmak ‫=عليْك ِْم‬size
ِ‫حرج‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬güçlük ‫ن‬ ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat
ِ‫=ي ِريد‬istiyor
‫= ِليط ِهرك ِْم‬sizi temizlemek..

‫=و ِليتِ َِم‬ve tamamlamak ِ‫=نِ ْعمته‬nimetini


..

‫=عليْك ِْم‬size olan ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki


.. ..

ِ‫=ت ْشكرون‬şükredesiniz
5.
7
,, ‫=وا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫=نِ ْعمة‬nimetini Allah´ın size yö-
nelik nimeti ile
Bir de Allah'ın hem
üzerinizdeki nime-
Ve Allah´ın (Daima) hatırlayın,
üzerinizdeki Allahın size bah-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْك ِْم‬size olan ,,
«Duyduk ve uy-
duk» dediğiniz
tini anın, hem sizi
bağladığı o misakı
nimetini; işittik, şettiği nimetleri ve
itaat ettik, de- Duyduk ve itaat et-
ِ‫=و ِميثاقه‬ve sözü ,,
zaman, O´na
verdiğiniz bağla-
anın ki, hani "İşittik
ve kabul ettik!"
diğinizde sizi tik! dediğinizde Al-
onunla bağ- laha karşı altına
‫واثقك ِْم‬,,‫=الَذِي‬verdiğiniz ‫=بِ ِِه‬O’na yıcı sözü hatırla-
yınız. Allah´tan
demiştiniz. Al-
lah'tan korkun. Al-
lamış olduğu girdiğiniz kesin ta-
misakını anın. ahhüdü. O halde,
‫= ِإ ِْذ‬hani ‫=ق ْلت ِْم‬demiştiniz korkunuz. Hiç lah'ın sînelerdekini Allah´tan sa- Allaha karşı sorum-
kuşkusuz Allah, bildiğinden haberi- kının. Muhak- luluğunuzun bilin-
‫=س ِم ْعنا‬işittik ِ‫=وأط ْعنا‬ve itaat ettik ,, ,, kalplerinizin niz olsun. kak ki Allah; cinde olun: şüphe
özünü bilir. kalblerdekini yok ki Allah, (in-
‫=واتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan bilir. sanların) kalp-
ler(in)de olanı ke-
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah ِ‫=ع ِليم‬bilir sinlikle bilir.

ِِ ‫= ِبذا‬özünü ‫ور‬
‫ت‬ ِِ ‫صد‬ُّ ‫=ال‬göğüslerin
5.
8
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, her Ey iman edenler,
davranışınızda gelin sizler Allah'ın
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; adaleti gö- olanlar! İnsaf ile
‫=كونوا‬olun Allah´ı sıkı sıkıya hakkını yerine ge-
gözeten ve ada- tirmek için uğraşır,
zeten şahidler hakikate şahitlik
olun. Ve bir yaparak Allaha
ِ‫(=ق َو ِامين‬hakkı) ayakta tutan .. ..
lete bağlı şahitlik dosdoğru şehadet
eden kimseler eder insanlar olun.
topluluğa karşı bağlılığınızda sıkı
olan kininiz si- durun; ve herhangi
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah için ِ‫=شهداء‬şahidlik edenler
.. ..
olunuz. Sakın Sakın bir cemaate zi adaletsizliğe bir kimseye karşı
herhangi bir gru- olan kininiz hiçbir sürüklemesin. nefretiniz, sizi ada-
ِِ ‫=بِ ْال ِقس‬adaletle
‫ْط‬ ba karşı duydu- zaman sizleri ada- Adalet edin. letten sapma gü-
ğunuz kin, sizi letten ayrılmaya Bu, takvaya nahına itmesin.
‫يجْ ِرمنَك ِْم‬..ِ‫=ول‬sizi saptırmasın .. adaletsiz dav- sevketmesin. Ada- daha yakındır. Adil olun: bu, Alla-
ranmaya sevk let edin ki takvaya Ve Allah´tan ha karşı sorumlu-
ِ‫=شنآن‬duyduğunuz kin .. etmesin. Adil (fazilete) o daha korkun. Mu- luk bilinci duymaya
olunuz, takvaya yakın. Allah'tan hakkak ki Al- en yakın olan (dav-
ِ‫=ق ْوم‬bir topluluğa karşı
.. .. en yakın tutum korkun, bilin ki Al- lah; işledikle- ranış)tır. Ve Allaha
budur. Allah´tan lah bütün işledikle- rinizden ha- karşı sorumluluğu-
ِ‫ت ْعدِلوا‬..‫ل‬ َِ ‫أ‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬adaletten korkunuz. Hiç rinizden haberdar. berdardır. nuzun bilincinde
kuşkusuz Allah, olun: şüphe yok ki
‫=ا ْعدِلوا‬adil davranın ِ‫=هو‬budur
.. bütün yaptıkları- Allah bütün yaptık-
nızdan haber- larınızdan haber-
ِ‫=أ ْقرب‬yakın olan ‫ى‬ َِٰ ‫= ِللت َ ْقو‬takvaya
..
dardır. dardır.
‫=واتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan
َِ ‫= ِإ‬kuşkusuz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
ِ‫=خ ِبير‬haber almaktadır ..

ِ‫ت ْعملون‬..‫= ِبما‬yaptıklarınızı


5. Allah, iman edip İman edip de salâh Allah; iman Allah, imana eren
9
,,‫=وع ِد‬vadetmiştir ‫اّلل‬
َِ =Allah iyi ameller işle- işleyen kullarına edenlere ve ve iyi işler yapanla-
َ
‫آمنوا‬,,ِ‫=الذِين‬inanıp yenleri bağışla- Allah va'd buyuru- salih amel iş- ra günahlarının
yacağını ve yor: Kendilerine leyenlere, bağışlanacağını ve
‫=وع ِملوا‬yapanlara kendilerine bü-
yük mükafat ve-
hem gufran var, mağfiret ve
hem büyük ecir büyük bir ecir
büyük bir mükafa-
tın onların ola-
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi işler ‫=له ِْم‬onlarındır receğini
,,
etmiştir.
vaad var. vaadetmiştir. cağ(ını) vaat etmiş-
tir:
ِ‫=م ْغ ِفرة‬bağışlama ِ‫=وأجْ ر‬ve mükâfat ,,

ِ‫=ع ِظيم‬büyük
5.
10
.. ‫كفروا‬..ِ‫=والَذِين‬inkâr edip ..
Küfre sapıp
ayetlerimizi ya-
Bizleri tanımayan-
lara, âyâtımızı
Küfür edenler ama, hakikati inka-
ve ayetlerimizi ra şartlanmış olan-
‫=وكذَبوا‬yalanlayanlar ise ..
lanlayanlar ise
cehennemliktir-
inkâr edenlere ge-
lince, işte cehen-
tekzib edenler, lar ve mesajlarımı-
işte onlar, ce- zı yalanlayanlar var
َٰ ‫=أ‬onlar da
‫= ِبآياتِنا‬ayetlerimizi ِ‫ول ِئك‬ ..
ler. nemlikler onlar. hennem yara- ya; işte onlar yakıcı
nıdırlar. ateşe mahkum
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır olanlardır.

ِِ ‫= ْالج ِح‬cehennemin
‫يم‬
5.
11
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫= ِالَذِين‬inananlar Ey müminler, Al-
lah´ın size yöne-
Ey iman edenler!
Allah'ın üzeriniz-
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; Allah´ın olanlar! Hatırlayın
‫=ا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫=نِ ْعمت‬nimetini lik nimetini hatır-
layınız. Hani bir
deki lütfunu anın.
Hani bir cemaat si-
üzerinize olan (düşman) toplumun
nimetini hatır- sizi alt etmek üzere
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْك ِْم‬size olan ,,
grup size el
uzatmaya yel-
ze el uzatmayı
kurmuşlarken o
layın. Hani bir olduğu ve Allahın
kavim, size el sizi onların elinden
‫= ِإ ِْذ‬hani ‫=ه َِم‬yeltenmişti de ,,
tenmişti de Allah
onların size el
bunların ellerini si-
ze dokunmaktan
uzatmağa kurtardığı zaman
kalkmıştı da, bahşettiği nimetleri.
ِ‫=ق ْوم‬bir topluluk
,, uzatmalarına men etmişti. Sizler onların ellerini O halde Allaha
engel olmuştu. yalnız Allah'tan üzerinizden karşı sorumluluğu-
‫يبْسطوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬uzatmağa (saldırmaya) ,, Allah´tan korku- korkun. Gerçekten geri çekmişti. nuzun bilincinde
nuz. Müminler mü'min olanlar da Allah´tan sa- olun: ve iman
‫=إِليْك ِْم‬size ‫=أ ْيدِيه ِْم‬ellerini Allah´a dayan- ancak Allah'a mü- kının. Ve edenler yalnız Al-
sınlar. tevekkil olsunlar. mü´minler, Al- laha güvensinler.
َِ ‫(=فك‬Allah) çekmişti
‫ف‬ ,, lah´a tevekkül
etsinler.
‫=أ ْيدِيه ِْم‬onların ellerini ‫=ع ْنك ِْم‬sizden
,,

‫=واتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Alah’tan


ِ‫اّلل‬ َِ ,,‫=وعلى‬Allah’a
ِِ ‫=ف ْليتو َك‬dayansınlar
‫ل‬
ِ‫= ْالمؤْ ِمنون‬Müminler
5.
12
.. ِ‫=ولق ْد‬andolsun ِ‫=أخذ‬almıştı Allah, İsrailoğul- Evet, Allah Benî İs- And olsun ki, Ve gerçek şu ki, li-
larından kesin rail'den misak aldı, Allah İsrailo- derlerinden on iki-
َِ =Allah ِ‫= ِميثاق‬söz
‫اّلل‬ söz almış başla- içlerinden on iki de ğullarından sini (casus olarak
rına kendi arala- nakip nasbetti ki, söz almıştı. Kenana) gönderdi-
‫=بنِي‬oğullarından ِ‫= ِإسْرائِيل‬İsrail rından on iki ön- Cenâb-ı Hak onla- Biz, onlardan ğimiz zaman, Allah
der göndermiş- ra şöyle buyurdu: oniki temsilci İsariloğullarından
‫=وبعثْنا‬ve göndermiştik..
tik. Allah onlara (Evet, Allah Benî seçtik. Allah (benzer) bir kesin
demişti ki; «Ben İsrail'den misak al- demişti ki: taahhüt almıştı. Ve
ِ‫= ِم ْنهم‬içlerinden ِ‫عشر‬..‫ي‬ ِْ ‫=اثْن‬on iki .. sizinle berabe- dı, içlerinden on iki Muhakkak ki Allah demişti: Bilin
rim. Eğer nama- nakip nasbederek Ben, sizinle- ki sizinle beraber
ِ‫=ن ِقيبًا‬başkan ِ‫=وقال‬demişti ki .. zı kılar, zekatı onlara şöyle bu- yim; namaz kı- olacağım! Eğer
verir, peygambe- yurdu:) "İşte Ben lar, zekat ve- namazlarınızda
َِ =Allah ‫= ِإنِي‬şüphesiz ben
‫اّلل‬ .. rime inanır, onla- sizinle beraberim. rir, peygam- dikkatli ve daim
rın tarafını tutar Kasem ederim ki berlerime ina- olur ve karşılıksız
‫=معك ِْم‬sizinle beraberim ‫ن‬ِْ ِ‫=لئ‬eğer
.. ve dünyada kar- sizler namazı kılar, nır, onlara yardımda bulunur-
şılığını bekle- zekâtı verirseniz, yardım eder- sanız; Benim Pey-
ِ‫=أق ْمتم‬kılar ِ‫صَلة‬
َ ‫=ال‬namazı meksizin Allah´a peygamberlerime seniz, Allah´a gamberlerime ina-
borç verirseniz, iman getirir ve güzel bir borç nır ve onlara yar-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫وآتيْت ِم‬ =verirseniz َ


ِ‫الزكاة‬
=zekatı
kesinlikle kötü- kendilerine yardım verirseniz; an- dım ederseniz ve
lüklerinizi siler, ederseniz, bir de dolsun ki sizin Allaha büyük bir
‫وآم ْنت ِْم‬
=inanır ‫بِرس ِلي‬
=elçilerime
sizleri altlarından hayra vermek do- kötülüklerinizi borç verirseniz kö-
ırmaklar akan layısıyla Allah'a örterim. Ve tü fiillerinizi mutla-
‫وع َز ْرتموه ِْم‬ =onlara..yardım..eder cennetlere
leştiririm. Bu
yer- karz-ı hasen andolsun ki ka silerim ve sizi
ikrâzında bulunur- sizi, altların- içinden ırmakların
ِ‫وأ ْقرضْتم‬ =ve..borç..verirseniz sözleşmeden sanız, günahlarını- dan ırmaklar aktığı hasbahçele-
sonra içinizden zı mutlak örtece- akan cennet- re koyarım. Ama
َِ
‫اّلل‬
=Allah’a ‫ضا‬ ً ‫ق ْر‬
=bir..borç kim kâfir olursa ğim. Muhakkak lere koyarım. bundan sonra içi-
doğru yoldan sizleri altından ır- Bundan sonra nizden kim, hakika-
‫حسنًا‬
=güzel َِ ‫ْلك ِفر‬
‫ن‬
=elbette..örterim sapmış olur. maklar akan cen- sizden her kim ti inkar ederse,
netlere koyacağım. de küfrederse; doğru yoldan ke-
‫ع ْنك ِْم‬
=sizin ‫س ِيئا ِتك ِْم‬
=günahlarınızı Artık içinizden şüphesiz doğ- sinlikle sapmış ola-
bundan sonra [kim] ru yoldan caktır!
‫وْلد ِْخلنَك ِْم‬
=ve..sizi..sokarım küfre saparsa, hiç sapmış olur.
şüphe yok yolun
ِ‫جنَات‬
=cennetlere =akan ‫تجْ ِري‬ doğrusunu kay-
betmiş olur."
‫ن تحْ ِتها‬
.. ِْ ‫ِم‬
=altlarından

ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kim


ِ‫=كفر‬inkâr ederse ِ‫=ب ْعد‬sonra
..

ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan ‫= ِم ْنك ِْم‬sizden


‫=فق ِْد‬muhakkak ‫ل‬ َِ ‫=ض‬sapmış olur ..

ِ‫=سواء‬düz ‫ل‬ ِِ ‫س ِبي‬ َ ‫=ال‬yoldan


5.
13
,, ِ‫ض ِه ْم‬ ِ ‫ن ْق‬,,‫=فبِما‬bozdukları için Verdikleri söz- İşte bağlandıkları Ahidlerini
,,
Daha sonra, kesin
lerden caydıkları misakı söküp at- bozmaların- taahhütlerinden
‫= ِميثاقه ِْم‬sözlerini için onları lanet- maları yüzündendir dan ötürü on- caydıkları için onla-
ledik ve kalpleri- ki onları rahmeti- lara la´net et- rı lanetledik ve
َ
‫=لعناه ِْم‬onları lanetledik ,,
ni katılaştırdık. miz sahasından tik, kalblerini kalplerini katılaştır-
Onlar kelimelerin uzaklaştırdık. Yü- de katılaştır- dık; (öyle ki, şimdi)
ْ
‫=وجعلنا‬ve yaptık ‫=قلوبهِ ِْم‬kalblerini anlamlarını
,,
de- reklerini histen dık. Onlar, ke- onlar, (vahyedil-
ğiştirirler, kendi- mahrum ettik. Ke- limeleri yerle- miş) sözleri, asıl
ً‫=قا ِسي ِة‬kaskatı lerine verilen limeleri yerinden rinden değişti- bağlamlarından
öğütlerin başlı- oynatıyorlar. Bun- riyorlar. Kendi- kopararak çarpıtı-
ِ‫=يح ِرفون‬kaydırıyorlar calarını unutur- dan başka irşad lerine öğreti- yorlar; ve onlar,
lar. Pek azı dı- edildikleri (Bundan lenlerin bir akıllarından çıkar-
ِ‫= ْالك ِلم‬kelimeleri şında, onlardan başka kendilerine kısmını unut- mamaları emredi-
sürekli ihanet ihtar edilen) haki- tular. İçlerin- len şeylerin çoğunu
‫اض ِع ِِه‬ ِ ‫مو‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬yerlerinden görürsün. Yine katlerden birçoğu- den pek azı unutmuşlar; birkaçı

‫=ونسوا‬ve unuttular ‫ظا‬


,,
ًّ ‫=ح‬pay almayı de onları bağış- nu bıraktılar. İçle- müstesna da- dışında onların
la, yaptıklarına rinden pek azı ayrı ima hainlikle- hepsinden daima
,,

aldırış etme. Hiç tutulmak üzere on- rini görürsün. ihanet göreceksin.
‫= ِم َما‬şeyden ‫=ذ ِكروا‬öğütlenen şüphesiz Allah ları[n] daima bir hı- Sen; onları af- Ama onları bağışla
iyi davrananları yanetlerine muttali fet ve geç. ve (yaptıklarına)
‫= ِب ِِه‬kendilerine ِ‫تزال‬,,ِ‫=ول‬daima sever. olacaksın. Kendile- Muhakkak Al- katlan: şüphe yok
ِ‫ط ِلع‬ َ ‫=ت‬görürsün ِ‫خا ِئنة‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬hainlik rini afvet ve hoşgör lah; ihsan ki Allah iyilik ya-
ki ihsan edenler- edenleri se- panları sever.
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬hariç den Allah mutlak ver.
hoşnut olur.
ِ ً ‫=ق ِل‬pek azı ‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden
‫يَل‬ ,,

ِ‫=فاعْف‬yine de affet ‫=ع ْنه ِْم‬onları


,, ,,

ِْ ‫صف‬
‫ح‬ ْ ‫=وا‬aldırma ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
َِ =Allah ُِّ‫=ي ِحب‬sever
‫اّلل‬
ِ‫= ْالمحْ ِسنِين‬güzel davrananları ,,

5.
14
.. ‫قالوا‬..ِ‫ ِالَذِين‬..ِ‫=و ِمن‬diyenlerin de ..
Biz hristiyanız Bunlardan başka
diyenlerden de "Bizler Nasrânîyiz"
Biz, hristiyanız Ve (aynı şekilde),
diyenlerden Biz Hristiyanız! di-
‫=إِنَا‬biz ‫ى‬ َِٰ ‫=نصار‬Hristiyanız kesin söz almış- diyenlerin de mi-
tık. Fakat onlar sakını almıştık ki,
de söz aldık. yenlerden kesin bir
Onlar da ken- taahhüt almıştık;
‫=أخ ْذنا‬almıştık ‫= ِميثاقه ِْم‬sözünü da kendilerine irşad edildikleri ha-
verilen öğütlerin kikatlerden birço-
dilerine öğreti- ama onlar da, akıl-
lenlerin bir larından çıkarma-
‫=فنسوا‬ama unuttular ..
başlıcalarını
unuttular. Bu
ğunu bu sonrakiler
de bıraktılar. Onun
kısmını unut- maları emredilen
tular. Bu yüz- şeylerin çoğunu
‫ظا‬ ًّ ‫=ح‬pay almayı ‫= ِم َما‬şeyden
.. yüzden kıyamet üzerine aralarına den kıyamete unutmuşlardır; bu
gününe kadar kıyamet gününe kadar araları- nedenle, onlar ara-
‫=ذ ِكروا‬öğütlenen ‫=بِ ِِه‬kendilerine aralarına düş- kadar sürecek bir na kin ve sında Mahşer Gü-
manlık ve kin husûmet ve kin bı- düşmanlık nüne kadar (süre-
‫=فأ ْغريْنا‬bu yüzden saldık .. .. saldık. Allah raktık. saldık. Allah; cek) düşmanlık ve
şimdi yaptıklarını yapmakta ol- kini arttırdık: ve
ِ‫=بيْنهم‬aralarına ِ‫= ْالعداوة‬düşmanlık ilerde onlara tek duklarını ken- zamanı geldiğinde
tek bildirecektir. dilerine haber Allah onlara neler
ِ‫=و ْالب ْغضاء‬ve kin ‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬kadar .. verecektir. işlediklerini göste-
recektir.
‫=ي ْو ِِم‬gününe ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet
ِ ‫=وس ْو‬yakında
‫ف‬
ِ‫=ينبِئهم‬onlara haber verecektir .. ..

َِ =Allah ‫= ِبما‬şeyleri
‫اّلل‬
‫=كانوا‬oldukları ِ‫صنعون‬ ْ ‫=ي‬yapmakta
5.
15
,, ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Ey Kitap Ehli, si- Ey Ehl-i Kitap! İşte
ze bizim pey- içinize Peygambe-
Ey Ehl-i Kitab; Ey Kitab-ı Mukad-
size peygam- desin izleyicileri!
‫=ق ِْد‬muhakkak ‫=جاءك ِْم‬size geldi ,,
gamberimiz gel- rimiz geldi, kitapla-
di. Bu peygam- rın gizlemekte ol-
berimiz gel- Şimdi size, (kendi
miştir, kitabtan kendinizden) gizle-
‫=رسولنا‬elçimiz ِ‫=يبيِن‬açıklıyor ber, elinizdeki ki- duğunuz birçok
tabın öteden beri yerlerini sizlere bil-
gizleyip dur- diğiniz Kitabın bir-
duğunuzun çoğunu açıklamak
‫=لك ِْم‬size ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoğunu gizli tuttuğunuz diriyor, birçoklarını
bir hükmünü da geçiyor. İşte
çoğunu size ve bir kısmını da
açıkça anlatır bağışlamak ama-
‫= ِم َما‬şeylerin ‫=ك ْنت ِْم‬olduğunuz açıklıyor, bir ço- sizlere Allah'tan ve çoğundan cıyla Elçimiz gel-
ğuna da değin- nur geldi. İşte siz- da geçiverir. miştir. Şimdi Allah-
ِ‫=ت ْخفون‬gizlemiş miyor. Gerçek- lere açık söyler Ki- Gerçekten si- tan size bir ışık ve
ten size Allah ta- tap geldi (hakkı ze Allah´tan apaçık bir ilahi ke-
ِِ ‫ ْال ِكتِا‬,,ِ‫= ِمن‬Kitaptan
‫ب‬ rafından bir ışık, bâtıldan ayırır Ki- bir nur ve lam ulaşmıştır,
bir açıklayıcı ki- tap geldi). apaçık bir ki-
‫=وي ْعفو‬vaz geçiyor ,, tap geldi. tab gelmiştir.

ِ‫كثِير‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬çoğundan da ,,

‫=ق ِْد‬gerçekten ‫=جاءك ِْم‬size gelmiştir ,,

ِ‫اّلل‬ َِ ,,ِ‫= ِمن‬Allah’tan ِ‫=نور‬bir nur ,,

ِ‫=و ِكتاب‬ve bir Kitap ِ‫=م ِبين‬açık


,, ,,

5. Allah, rızası pe- Rızâ-i ilâhîsi izince Allah onunla, ki onunla Allah,
16
.. ‫=ي ْهدِي‬iletir ‫= ِب ِِه‬onunla ‫اّلل‬ َِ =Allah şinde koşanları, gidenlere Allah rızasını göze- kendi rızasını ara-
ِِ ‫=م‬kimseleri ِ‫=اتَبع‬uyan
‫ن‬ bu kitap saye- onunla necat yolla- tenleri selamet yan herkese kurtu-
sinde selamet rını tutturacak, yollarına iletir. luşa götüren yolları
ِ‫= ِرضْوانه‬rızasına ِ‫=سبل‬yollarına yollarına erdirir, kendilerini tevfîk-i İzniyle onları gösterir, rahmetiyle
onları, kendi izni sübhânîsiyle ka- karanlıklardan onları karanlığın
‫سَل ِِم‬ َ ‫=ال‬esenlik ile, karanlıklar- ranlıklardan aydın- aydınlığa çıka- derinliklerinden ay-
dan aydınlığa lığa çıkaracak. On- rır ve doğru dınlığa çıkarır ve
‫خ ِرجه ِْم‬ ِْ ‫=وي‬ve onları çıkarır .. .. çıkarır, doğru yo- ları dosdoğru gi- yola iletir. dosdoğru bir yola
la iletir. den yolun yolcuları yöneltir.
ِِ ‫الظلما‬
‫ت‬ ُّ ..ِ‫= ِمن‬karanlıklardan edecek.

ِِ ُّ‫الن‬..‫=إِلى‬aydınlığa
‫ور‬
‫=بِإ ِ ْذنِ ِِه‬kendi izniyle ‫=وي ْهدِي ِه ِْم‬ve iletir
.. ..

ِ‫صراط‬ ِ ..‫ى‬َِٰ ‫=إِل‬bir yola ..

ِ‫=مسْت ِقيم‬dosdoğru
5.
17
,, ِ‫=لق ْد‬andolsun ِ‫=كفر‬küfre gitmişlerdir ,,
Allah Meryemoğ- "Allah yok mu, işte Andolsun ki,
lu Mesih´dir di- o Meryem'in oğlu Allah; ancak
Allah, Meryemin
oğlu Mesihtir! di-
‫قالوا‬,,ِ‫=الَذِين‬diyenler ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz yenler kesinlikle Mesih'tir" diyen Meryem oğlu
kafir olmuşlardır. kimselerin kâfir ol- Mesih´tir, di-
yenler hakikati in-
kar ederler. De ki:
َِ =Allah ِ‫ ْالم ِسيح‬,,ِ‫=هو‬Mesih’tir
‫اّلل‬ Onlara de ki; dukları meydanda. yenler kafir
Eğer Meryemoğ- Onlara şöyle de: olmuşlardır.
Eğer Meryem oğlu
İsayı ve onun an-
ِ‫=ابْن‬oğlu ِ‫=م ْريم‬Meryem ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ,,
lu İsa´yı annesini "Allah Meryem'in De ki: Eğer,
ve yeryüzünde oğlu Mesih ile vali- Meryem oğlu
nesini ve yeryü-
zündeki herkesi -
ِْ ‫=فم‬öyle ise kimin ِ‫=ي ْم ِلك‬elinde var
‫ن‬ ,, ,, ,, bulunan varlıkla- desini ve yeryü- Mesih´i anası- onların tümünü-
rın tümünü yok zünde kimler varsa nı ve yeryü- helak etmek iste-
َِِ =Allah’a ‫=ش ْيئًا‬bir şey
ِ‫= ِمن‬karşı ‫اّلل‬ ,, etmek istese hepsini helâk et- zünde olanla- seydi kim Allaha
O´na kim engel meyi dilese, kim rın hepsini he- mani olabilirdi? Zi-
olabilir? Gökler- çıkar da O'nun lak etmek is- ra, göklerin ve ye-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=إِ ْن‬eğer ِ‫=أراد‬istese de, yeryüzünde elinden bir şey kur- terse; kim, Al- rin onlar arasında
ve ikisi arasında tarmaya kudret lah´a karşı ko- bulunan her şeyin
ِ‫ي ْه ِلك‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬helak etmek ,,
bulunan tüm var- gösterebilir?! Gök- yabilir? Gökle- hükümranlığı Alla-
lıklar Allah´ın lerle yerlerin ve rin, yerin ve ha aittir; O dilediği-
ِ‫= ْالم ِسيح‬Mesih’i ِ‫=ابْن‬oğlu egemenlik teke- bunların arasında arasındakilerin ni yaratır: ve Allah
lindedir. O dile- ne varsa hepsinin mülkü Al- dilediğini yapmaya
ِ‫=م ْريم‬Meryem ِ‫=وأ َمه‬ve annesini ,,
diğini yaratır. Al- mülkü ancak Al- lah´ındır. Dile- kadirdir!
lah´ın gücü her- lah'ın. Dilediğini diğini yaratır.
ِْ ‫=وم‬ve kimseleri
‫ن‬ ,, şeye yeter. yaratır (neyi dilerse Ve Allah, her
onu yaratır). Allah şeye Kadir´dir.
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzündeki
‫ض‬ herşeye kâdir.

ِ‫=ج ِميعًا‬hepsini ‫ّلل‬ َِِ ِ ‫=و‬Allah’ındır


ِ‫=م ْلك‬mülkü ‫ت‬ ِِ ‫سماوا‬ َ ‫=ال‬göklerde
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerde
‫ض‬ ,,

‫=وما‬ve bulunanların
,,

ِ‫=بيْنهما‬ikisinin arasında ِ‫=ي ْخلق‬yaratır


,,

ِ‫يشاء‬,,‫=ما‬dilediğini ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah


ِ‫يء‬ْ ‫ش‬,,‫ل‬ِِ ‫ك‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬herşeyi
ِ‫=قدِير‬yapabilendir
5.
18
.. ِ ‫=وقال‬dediler ِ‫= ْاليهود‬Yahudiler Yahudiler
ِ‫ت‬ ve Yahudilerle Yahudiler ve (Hem) Yahudiler ve
hristiyanlar «Biz Nasrânîler "Bizler hristiyanlar (hem de) Hıristi-
َِٰ ‫=والنصار‬ve Hristiyanlar
‫ى‬ َ ..
Allah´ın evladları Allah'ın hem oğul- dediler ki: Biz; yanlar, Biz Allahın
ve sevdikleriyiz» ları, hem sevgili Allah´ın oğul- çocuklarıyız, ve
ِ‫=نحْ ن‬biz ِ‫=أبْناء‬oğulları ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın dediler. Onlara kullarıyız" dediler. ları ve sevgili- Onun sevgili kulla-
de ki; o halde O, Yâ Muhammed, leriyiz. De ki: rı! derler. De ki:
ِ‫=وأ ِحبَاؤه‬ve sevgilileriyiz ‫ل‬ .. ِْ ‫=ق‬de ki niçin günahları- onlara de ki: öyle- Öyleyse gü- Öyleyse, Allah, ne-
..
nızın yüzünden dir de, niçin günah- nahınızdan den günahlarınız-
ِ‫=ف ِلم‬o halde niçin
.. .. azaba çarptırı- larınızdan dolayı dolayı size dan dolayı size
yor. Aslında size azap ediyor? neden azab azap çektirsin?
‫=يعذِبك ِْم‬size azabediyor .. O´nun yarattığı Dediğiniz gibi de- ediyor? Hayır, Hayır, siz Onun ya-
birer insansınız. ğil, sizler de O'nun siz O´nun ya- rattığı (ölümlü) in-
‫=بِذنوبِك ِْم‬günahlarınızdan ötürü O dilediğini affe- yarattığı cinsten rattığı insan- sanlardan başka
..
der, dilediğini bildiğimiz beşersi- larsınız. Dile- bir şey değilsiniz!
ِْ ‫=ب‬hayır ‫=أ ْنت ِْم‬siz de
‫ل‬ azaba çarptırır. niz. O dilediğini
.. diğini bağışlar, O, dilediğini bağış-
Gökler, yeryüzü- bağışlar, dilediğine dilediğine lar ve dilediğine
ِ‫=بشر‬birer insansınız .. nün ve ikisi ara- azâbı revâ görür. azab eder. azap çektirir: Zira
sında bulunan Göklerle yerin ve Göklerin, yerin göklerde ve yerde
ِ‫خلق‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم َم‬O’nun yaratıklarından tüm varlıklar Al- bunların arasında ve ikisi ara- ve ikisi arasında
..

lah´ın egemenlik ne varsa hepsinin sındakilerin bulunan her şey


ِ‫=ي ْغ ِفر‬bağışlar ‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬kimseyi tekelindedir. Dö- mülkü ancak Al- mülkü Al- üzerindeki hüküm-
nüş O´nadır. lah'ın olduğu gibi, lah´ındır. Dö- ranlık Allaha aittir
ِ‫=يشاء‬dilediği ِ‫=ويعذِب‬azabeder sonunda O'na dö- nüş de ve bütün yolculuk-
ِْ ‫=م‬kimseye ِ‫=يشاء‬dilediği
‫ن‬ nülecek. O´nadır. lar Onda nihayet
bulur.
َِ ِ ‫=و‬Allah’ındır ِ‫=م ْلك‬mülkü
ِ‫ّلل‬
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin
‫ض‬ ..

‫=وما‬bulunan herşeyin ..

ِ‫=بيْنهما‬ve ikisi arasında


.. ..

‫=و ِإل ْي ِِه‬O’nadır ِ‫صير‬ ِ ‫= ْالم‬dönüş de ..

5.
19
,, ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap Ey Kitap Ehli, Ey Ehl-i Kitap! "Bi-
«Bize bir müjde- ze ne Allah'ın
Ey Ehl-i Kitab, Ey Kitab-ı Mukad-
Peygamberle- desin izleyicileri!
‫=ق ِْد‬muhakkak ‫=جاءِك ِْم‬size geldi ,,
ci, bir uyarıcı rahmetini müjdele-
gelmedi» deme- yecek, ne azâbını
rin arası kesil- Hiçbir peygamberin
diği bir dö- gelmediği uzun bir
‫=رسولنا‬Elçimiz yesiniz diye haber verecek
peygambersiz kimse gelmedi"
nemde, ger- aradan sonra, size
çekten size (hakikati) bildiren
ِ‫=يبيِن‬gerçekleri açıklayan ‫=لك ِْم‬size ,,
geçen bir ara dersiniz diye pey-
dönemin arka- gamberlerin arası
peygamberi- bu Elçimiz gönde-
miz gelmiştir. rildi ki Bize ne bir
ِ‫فتْرة‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬arasının kesildiği sırada ,, ,, sından size ger- kesildiği bir za- Gerçekleri müjdeci, ne de
çekleri açıklayan manda, işte haki- açıklıyor ki; uyarıcı gelmedi
ِِ ‫الرس‬
‫ل‬ ُّ ,,ِ‫= ِمن‬elçilerin peygamberimiz katleri sizlere açık bize müjdeci demeyesiniz: işte
geldi. İşte size açık bildiren Pey- ve uyarıcı size bir müjdeci ve
‫تقولوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬demeyesiniz müjdeleyici, uya- gamberimiz içinize gelmedi, de- uyarıcı geldi, çünkü
rıcı geldi. Al- geldi. Evet, işte meyesiniz ve Allah dilediğini
‫جاءنا‬,,‫=ما‬bize gelmedi ,, lah´ın gücü her rahmetimizin müj- o, size gerçek- yapmaya kadirdir.
şeye yeter. decisi, işte azâbı- ten müjdeci ve
ِ‫ب ِشير‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir müjdeleyici ,, mızın habercisi uyarıcı olarak
aranıza geldi. Al- gelmiştir. Ve
ِ‫نذِير‬,,ِ‫=ول‬ve uyarıcı ‫=فق ِْد‬işte ,, lah'ın kudreti her- Allah; her şe-
şeye elverir. ye Kadir´dir.
‫=جاءك ِْم‬size geldi ِ‫=ب ِشير‬müjdeleyici
,,

ِ‫=ونذِير‬ve uyarıcı ‫اّلل‬


,, َِ ‫=و‬Allah
ِ‫يء‬ْ ‫ش‬,,‫ل‬ ِِ ‫ك‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬herşeye
ِ‫=قدِير‬kadirdir
5.
20
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti Hani Musa kav- Hani Mûsa kavmi-
mine demişti ki, ne şöyle demişti:
Hani, Musa
kavmine de-
Bir zaman Musa,
halkına: Ey halkım!
َِٰ ‫=موس‬Musa ‫= ِلق ْو ِم ِِه‬kavmine
‫ى‬ ey kavmim, Al- "Ey kavmim! Al-
lah´ın size verdi- lah'ın üzerinizdeki
mişti ki: Ey
kavmim; Al-
demişti, Allahın si-
ze bahşettiği ni-
‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim ği nimetleri hatır- nimetini anın: İçi-
layınız. Hani içi- nizden peygam-
lah´ın size
olan nimetini
metleri hatırlayın ki
O, aranızdan pey-
‫=ا ْذكروا‬hatırlayın ِ‫=نِ ْعمة‬nimetini nizden peygam- berler gönderdi,
berler çıkardı, aranızdan hüküm-
hatırlayın. Ha-
ni sizden pey-
gamberler çıkar-
mış, sizi kendi-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْك ِْم‬size olan .. sizleri hükümdar darlar yetiştirdi, gamberler ye- kendinizin efendisi
yaptı, size dün- âlemlerin hiçbirine tiştirmiş ve si- yapmış ve dünya-
‫=إِ ِْذ‬zira (O) ِ‫=جعل‬var etti
.. .. yada hiç kimse- vermediğini sizin ze saltanatlar da başka hiç kim-
ye vermediğini âleminize nasip et- ihsan etmişti. seye göstermediği
‫=فِيك ِْم‬aranızda ِ‫=أ ْنبِياء‬peygamberler verdi. ti. Dünyalarda (lütfu)nu size gös-
kimseye ver- termişti.
‫=وجعلك ِْم‬sizi yaptı ‫=ملو ًكا‬krallar .. mediğini size
vermişti.
‫=وآتاك ِْم‬ve size verdi .. ..

ِِ ْ‫يؤ‬..‫ل ِْم‬..‫=ما‬vermediğini
‫ت‬
‫=أحدًا‬hiç kimseye..

ِ‫ ْالعال ِمين‬..ِ‫= ِمن‬dünyalarda


5. Ey kavmim, Al- Ey kavmim, gelin Ey kavmim; Ey halkım! Allahın
21
,, ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim ‫=ادْخلوا‬girin lah´ın sizin için Allah'ın ezelde si- Allah´ın size size vaat ettiği kut-
ِ‫= ْاْل ْرض‬Toprağa ِ‫= ْالمقدَسة‬Kutsal yurt olarak belir-
lediği kutsal top-
ze yazdığı mukad-
des diyara girin.
yazdığı mu-
kaddes yere
sal topraklara girin:
ama (inancınızdan)
ِ‫كتب‬,,‫=الَتِي‬yaz(ıp nasibet)diği ,,
raklara giriniz,
sakın geri dön-
Ters yüzünüze dö-
nüp de hüsrana
girin ve ardı-
nıza dönme-
vazgeçmeyin, yok-
sa kaybedenlerden
َِ =Allah’ın ‫=لك ِْم‬size
‫اّلل‬ meyiniz, yoksa
hüsrana uğra-
düşenlerden olma-
yın!"
yin, yoksa
hüsrana uğra-
olursunuz!

‫ت ْرتدُّوا‬,,ِ‫=ول‬dönmeyin yanlardan olur- yanlardan


sunuz. olursunuz.
‫ارك ِْم‬
ِ ‫أدْب‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬arkanıza
‫=فت ْنق ِلبوا‬yoksa dönersiniz ,,

ِ‫=خا ِس ِرين‬kaybedenlere
5. Dediler ki, «Ya Dediler ki: "Yâ Demişlerdi ki: Onlar, Ey Musa!
22
..‫=قالوا‬dediler ki ‫=يا‬Ey ..
Musa, orada Mûsa! Orada kar- Ey Musa; ora- diye seslendiler,
َِٰ ‫=موس‬Musa ‫ن‬
‫ى‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz zorba bir kavim şılarına durulmaz
var. Onlar ora- (bileği bükülmez:
da gerçekten Unutma ki o top-
zorba bir ka- raklarda zorba bir
‫= ِفيها‬orada var ‫=ق ْو ًما‬bir millet
.. ..
dan çıkmadıkça cebbar) insanlar
biz oraya kesin- var. Onlar oradan
vim var. Onlar halk yaşıyor, ve
oradan çık- onlar uzaklaşma-
ِ‫َارين‬ ِ ‫=جب‬zorba ‫=و ِإنَا‬ve şüphesiz biz .. ..
likle girmeyiz. çıkmadıkça habe-
Eğer çıkarlarsa o rin olsun bizler
madıkça biz dıkça biz kesinlikle
katiyyen oraya oraya girmeyece-
‫ندْخلها‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬oraya girmeyiz .. zaman oraya gi- ebediyen oraya gi- girmeyiz. Eğer ğiz; ama eğer ora-
reriz.» ricilerden değiliz. oradan çıkar- dan uzaklaşırlarsa
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ‫=ي ْخرجوا‬çıkıncaya
‫ى‬ Şayet çıkarlarsa larsa biz de gi- o zaman gireriz.
bizler de gireriz." reriz.
‫= ِم ْنها‬onlar oradan ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer
..

‫=ي ْخرجوا‬çıkarlarsa ‫= ِم ْنها‬oradan


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=فإِنَا‬o zaman ِ‫اخلون‬


.. ِ ‫=د‬gireriz
5. Allah´tan korkan Allah'tan korkan- Korkanlar ara- (Bunun üzerine) Al-
23
,, ِ ‫=ق‬dedi ki ‫ن‬
‫ال‬ ,, ِِ ‫=رجَل‬iki adam ,,
ve O´nun nime- lardan, in'âm-ı sında bulu- lahın nimetine
ِ‫يخافون‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬korkanlardan tine ermiş iki kişi
dedi ki; «Onların
ilâhîye kavuşmuş nan, Allah´ın
iki adam (Benî İs- nimetine er-
mazhar olan ve
(Ondan) korkanlar
ِ‫=أ ْنعم‬nimet verdiği ‫اّلل‬
,, َِ =Allah’ın üzerine şehrin
kapısından yü-
rail'in korktuğu dirdiği iki
kimselerden, Al- adam demiş-
arasından iki kişi:
Onların üzerine
‫=علِْي ِهما‬kendilerine ‫=ادْخلوا‬girin rüyünüz. Kapı-
dan içeri girince
lah'ın ni'met-i ima- lerdi ki: Onla-
nına kavuşmuş iki rın üstlerine
kapıdan gidin! de-
diler, Çünkü,
ِ‫=عل ْي ِهم‬onların üzerine ,, onları yendiniz adam) çıktı, dedi kapıdan yürü- unutmayın, siz
demektir. Eğer ki: "Hemen üzerle- yün, oraya gi- oraya girerseniz
ِ‫= ْالباب‬kapıdan ‫=فإِذا‬eğer müminseniz sırf rine hücum ile gi- rerseniz; mu- galip geleceksiniz!
Allah´a dayanı- rin, kapıyı tutun, gi- hakkak siz, Ve eğer (gerçek)
ِ‫=دخ ْلتموه‬girerseniz nız.» rerseniz, şüpheniz galiblersiniz. müminler iseniz Al-
olmasın ki galipsi- Şayet laha güven duyma-
‫=فإِنَك ِْم‬muhakkak ki siz ,, ,, niz. Gerçekten mü´minlerseni lısınız!
mü'minlerseniz z; Allah´a te-
ِ‫=غا ِلبون‬galib gelirsiniz ,, haydi Allah'a mü- vekkül edin.
tevekkil olun."
ِ‫اّلل‬ َِ ,,‫=وعلى‬ve Allah’a ,,

‫=فتو َكلوا‬dayanın ‫ك ْنت ِْم‬,,‫ن‬


ِْ ‫= ِإ‬eğer
ِ‫=مؤْ ِمنِين‬inanıyorsanız
5. Dediler ki, «Ey Dediler ki: "Yâ Demişlerdi ki: (Ama) onlar: Ey
24
.. ‫=قالوا‬dediler ki ‫=يا‬Ey ..
Musa, onlar ora- Mûsa! Onlar orada Ey Musa; Musa! dediler,
َِٰ ‫=موس‬Musa ‫=إِنا‬biz
‫ى‬ َ da olduğu süre- bulundukça biz
ce biz oraya ke- ebediyen oraya
onalr orada Ötekiler orada ol-
oldukça, ebe- dukça biz o (top-
‫ندْخلها‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬oraya girmeyiz ‫=أبدًا‬asla sinlikle girmeyiz. girmeyiz. Rabbinle diyyen oraya raklar)a asla gire-
..
Git sen Rabbin beraber ikiniz gi- girmeyiz. Git, meyeceğiz. O hal-
‫داموا‬..‫=ما‬onlar olduğu sürece ile birlikte savaş, din, harbedin. Biz sen ve Rabbın de sen ve Rabbin
.. ..
biz burada kalı- işte burada otura- savaşın. Biz, gidin ve birlikte sa-
ِ‫= ِفيها‬orada ِْ‫=فا ْذهب‬gidin ِ‫=أ ْنت‬sen yoruz.» cağız." burada otu- vaşın! Biz burada
ranlardanız. kalacağız!
ِ‫=وربُّك‬ve Rabbin ِ‫=فقا ِتَل‬savaşın
..

‫= ِإنَا‬biz ‫=هِاهنا‬burada
ِ‫=قا ِعدون‬oturuyoruz
5. Musa dedi ki; Mûsa "Yâ Rabbi, Demişti ki: (Musa,) Ey Rab-
25
,, ِ ‫=ق‬dedi ‫ب‬
‫ال‬ ِِ ‫=ر‬Ya Rabbi ‫= ِإنِي‬ben ,,
«Ya Rabbi, ken- görüyorsun ki nef- Rabbım; ben, bim! Benim sadece
ِ‫أ ْم ِلك‬,,ِ‫=ل‬malik değilim ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başkasına
,,
dimden ve kar- simle kardeşimden
deşimden başka başkasına sözüm
ancak kendi-
me ve karde-
kendime ve karde-
şim (Harun)a sö-
‫=ن ْف ِسي‬kendimden hiç kimseye söz geçmiyor. Bu fâsık
geçiremiyorum. ümmetle bizi Sen
şime sahibim.
Artık bizimle
züm geçiyor! O
zaman, bizimle bu
ِ‫=وأ ِخي‬ve kardeşimden ‫ق‬
,, ِْ ‫=فا ْفر‬ayır Bizi bu yoldan birbirimizden ayır!"
çıkmış kavimden diye dua etti.
fasıklar güru-
hunun arasını
sapkın halk arası-
na bir çizgi çek! di-
‫=بيْننا‬bizimle ِ‫=وبيْن‬arasını ayır.» ayır. ye yalvardı.

‫= ْالق ْو ِِم‬toplumun
ِ‫= ْالفا ِس ِقين‬yoldan çıkmış ,,

5. Allah dedi ki; Allah da "Bilmiş ol Buyurmuştur Öyleyse, bu (top-


26
.. ِ ‫(=ق‬Allah) buyurdu ki
‫ال‬ .. ..
«Kırk yıl boyun- ki orası kırk yıl ki: Orası onla- raklar) onlara kırk
‫=فإِنَها‬şüphesiz orası ..
ca orası onlara
yasaklandı. Bu
kendilerine haram
kılındı. Oldukları
ra kırk yıl ha-
ram edildi.
yıl boyunca yasak-
lanmıştır, bu süre
ِ‫=مح َرمة‬yasaklandı ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara süre içinde ora-
da burada şaş-
yerde dönüp dura-
caklar. Sakın bu
Yeryüzünde
şaşkın şaşkın
içinde yeryüzünde
şaşkın şaşkın do-
ِ‫=أ ْرب ِعين‬kırk ً‫=سِن ِة‬yıl kın şaşkın dola-
şacaklardır. Yol-
fâsık ümmete acı-
ma!" buyurdu.
dolaşacaklar.
Artık sen fa-
laşsınlar; sen artık
bu sapkın halk için
ِ‫=يتِيهون‬şaşkın şaşkın dolaşacaklar .. .. dan çıkmış bu sıklar güruhu kendini üzme! diye
kavim için sakın için tasalan- cevap verdi Allah.
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬o yerde
‫ض‬ .. üzülme. ma.

ِ‫تأْس‬..ِ‫=فَل‬sen üzülme ..

‫ ْالق ْو ِِم‬..‫=على‬toplum için ..

ِ‫= ْالفا ِس ِقين‬yoldan çıkmış ..

5.
27
,, ِ ْ‫=وات‬oku ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
‫ل‬ Ey Muhammed,
onlara Adem´in
Ya Muhammed! Onlara
Onlara Âdem'in iki Adem´in iki
Ve onlara gerçeği
göstermek için
ِ‫=نبأ‬haberini ‫ي‬ ِْ ‫=ابْن‬iki oğlunun ,,
iki oğlunun ger-
çeğe dayalı hi-
oğlunun (iki Âdem oğlunun kıs-
oğlunun) kıssasını sasını doğru
Ademin iki oğlunun
kıssasını anlat; na-
ِ‫=آدم‬Adem ‫ق‬ ِِ ‫=بِ ْالح‬gerçek olarak ,,
kayesini anlat.
Hani ikisi birer
dosdoğru oku olarak anlat.
(söyle) (Âdem’in iki Hani ikisi birer
sıl ikisinin birer
kurban sundukları-
‫=إِ ِْذ‬hani ‫=ق َربا‬sunmuşlardı kurban sunmuş-
lardı da birinin
oğlunun dosdoğru kurban sun-
kıssasını söyle). muşlardı da;
nı ve birinden ka-
bul edildiği halde
‫=ق ْربانًا‬birer kurban,, kurbanı kabul Hani her ikisi kur- birininki kabul diğerinden kabul
edilmiş öbürü- ban kesmişlerdi de edilmiş, diğe- edilmediği-
ِ‫=فتق ِبل‬kabul edilmiş,, nünki kabul birinden kabul bu- rininki kabul ni.(Onlardan biri,
edilmemişti. yurulmuş, ötekin- edilmemişti. Kabil), Seni mutla-
‫أِح ِد ِهما‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬birinden Kurbanı kabul den kabul buyu- O: Andolsun ka öldüreceğim!
edilmeyen kar- rulmamıştı. İkincisi seni öldürece- demişti.(Kardeşi
‫يتقب َِْل‬,,‫=ول ِْم‬kabul edilmemişti ,, deşine «yemin "Seni mutlak öldü- ğim, deyince, Habil) cevap ver-
ederim ki seni receğim!'' dedi. Bi- (kardeşi) : Al- mişti: Unutma ki Al-
‫ ْاْلخ ِِر‬,,ِ‫ = ِمن‬ötekinden ِ‫=قال‬demişti
,, öldüreceğim» rincisi "Allah ancak lah, ancak lah, yalnız Ona
deyince öbür müttakîlerinkini müttakilerden karşı sorumluluk
ِ‫=ْل ْقتلنَك‬seni öldüreceğim ِ‫=قال‬dedi
,, kardeş şöyle kabul buyurur. kabul eder, bilinci duyanların
dedi; «Allah sa- demişti. (kurbanı)nı kabul
‫= ِإنَما‬sadece ِ‫=يتقبَل‬kabul eder ,,
dece takva sa- eder.
hiplerinin ibadet-
َِ =Allah
‫اّلل‬ lerini kabul
ِ‫ ْالمت َ ِقين‬,,ِ‫= ِمن‬korunanlardan eder.»

5.
28
.. ِ‫=ل ِئ ْن‬andolsun eğer ..
Eğer sen öldür-
mek amacı ile
Kasem ederim ki
sen beni öldürmek
Beni öldürmek
için elini bana
Beni öldürmek için
el uzatsan bile, ben
ِ‫طت‬ ْ ‫=بس‬sen uzatırsan ‫ي‬
.. َِ ‫=إِل‬bana elini bana doğru için bana el uzat- uzatırsan; öldürmek için sana
uzatacak olur- san da, ben seni ben, seni öl- el uzatmayacağım:
ِ‫=يدك‬elini ‫= ِلت ْقتلنِي‬beni öldürmek için .. ..
san ben öldür-
mek amacı ile
öldürmek için sana
el uzatacak deği-
dürmek için
elimi sana
Ben bütün alemle-
rin Rabbi Allahtan
ِ‫بِبا ِسط‬..‫أنا‬..‫=ما‬ben uzatmam ..
elimi sana doğru
uzatacak deği-
lim. Ben Rabbü'l-
âlemîn olan Al-
uzatmam.
Muhakkak ki
korkarım.

ِ‫=يدِي‬elimi ِ‫=إِليْك‬sana lim. Çünkü ben lah'tan korkarım. ben; alemlerin


alemlerin Rabbi Rabbı olan Al-
ِ‫= ِْل ْقتلك‬seni öldürmek için
.. .. olan Allah´tan lah´tan korka-
korkarım. rım.
‫=إِنِي‬çünkü ben ِ‫=أِخاف‬korkarım
..

َِ =Allah’tan َِ‫=رب‬Rabbi
‫اّلل‬
ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin
5. İstiyorum ki, hem Ben senin hem Dilerim ki sen; (Beni öldürürsen,)
29
,, ‫= ِإ ِني‬ben ِ‫=أ ِريد‬isterim ki sen ,, ,,
kendi günahını benim günahımı, benim güna- dilerim, hem kendi
ِ‫تبوء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬yüklenip hem de benim hem kendi günahı- hımı da, kendi günah(lar)ını, hem
günahımı yükle- nı yüklenip de ce- günahını da de benim günahla-
ْ
‫= ِبإِث ِمي‬benim günahımı da ,,
nerek cehen- henneme girecek- yüklenip ce- rımı(n yükünü) yük-
,,
nemliklerden lerden olmanı iste- hennemlikler- lenir ve böylece
ِ‫=و ِإثْ ِمك‬senin günahını da ,,
olasın. Zalimlerin rim ki zâlimlerin
,,
den olasın. cehennemin yolu-
cezası budur. cezası işte odur" Zalimlerin ce- nu tutarsın! Çünkü
ِ‫=فتكون‬olasın dedi. zası da budur. zalimlerin cezası
budur.
ِِ ‫صحا‬
‫ب‬ ْ ‫أ‬,,‫ن‬ ِِ َ‫=الن‬ateş
ِْ ‫= ِم‬halkından ‫ار‬
ِ‫=و َٰذ ِلك‬budur ِ‫=جزاء‬cezası
َ =zalimlerin
ِ‫الظا ِل ِمين‬
5.
30
.. ْ ‫=فط َوع‬çağırdı ِ‫=له‬onu
ِ‫ت‬ Buna rağmen Bunun üzerine
öbür kardeş ihti- nefsi kendisine
Bunun üzerine Fakat diğerinin ihti-
kardeşini öl- rası onu kardeşini
ِ‫=ن ْفسه‬nefsi ِ‫=قتْل‬öldürmeye raslarına boyun kardeşini öldürme-
eğerek kardeşini yi kolay gösterdi, o
dürmekte nef- öldürmeye sürük-
sine uydu ve ledi ve onu öldür-
‫=أ ِخي ِِه‬kardeşini ِ‫=فقتله‬onu öldürdü ..
öldürdü ve böy- da onu öldürerek
lece hüsrana uğ- hüsrana düşenler-
onu öldürdü dü: Böylece hüsra-
de hüsrana na uğrayanlardan
ِ‫صبح‬ ْ ‫=فأ‬böylece oldu ..
rayanlardan ol- den oldu.
du.
uğrayanlardan oldu.
oldu.
ِ‫ ْالخا ِس ِرين‬..ِ‫= ِمن‬ziyana uğrayanlardan ..

5. Bunun üzerine Sonra Allah ona Sonra Allah; Bunun üzerine Al-
31
ِ‫=فبعث‬derken gönderdi ِ‫اّلل‬
,, َ =Allah ,,
Allah, kardeşinin kardeşinin cesedini kardeşinin lah, kardeşinin ce-
ölüsünü nasıl nasıl örteceğini ölüsünü nasıl sedinin çıplaklığını
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
gözlerden sakla- göstermek için top- gömeceğini nasıl gizleyebile-
‫غرابًا‬ =bir,,karga ِ‫يبْحث‬
=eşeleyen
yacağını gös- rağı eşen bir karga göstermek ceğini ona göster-
ِ ِ ‫فِي ْاْل ْر‬
‫ض‬ ,, =yeri
termek üzere gönderince "Yazık- için, ona yeri
ona toprağı eşe- lar olsun banal Şu eşeleyen bir
sin diye toprağı
eşeleyen bir karga
ِ‫ِلي ِريه‬
=ona,,göstermek,,için ِ‫كيْف‬
=nasıl leyen bir karga karga kadar olup karga göster-
gönderdi. «Kar- da kardeşimin ce- di. Yazıklar ol-
gönderdi. (Bunu
gören Kabil,) Ey-
‫يو ِاري‬ =gömeceğini ِ‫س ِْوءة‬
=cesedini deş katili, eşinen sedini örtmekten sun bana, bu
kargayı görünce de mi âciz kal- karga gibi bile
vah diye haykırdı,
Yazıklar olsun ba-
‫أ ِخي ِِه‬
=kardeşinin ِ‫قال‬
=dedi «Yazık bana, şu dım?!" dedi, ettiği- olmaktna aciz na! Ben, bu karga-
karga kadar olup ne pişmanlık eden- kaldım da nın yaptığını yap-
‫يا ويْلتا‬
,, =yazık,,bana kardeşimin ce- lerden oldu. kardeşimin mayacak kadar ve
sedini gömemi- ölüsünü örte- kardeşimin cesedi-
ِ‫أعج ْزت‬ =aciz,,miyim yor muyum?» medim, dedi. nin çıplaklığını giz-
dedi ve arkasın- Pişmanlık du- leyemeyecek kadar
ِ‫ن أكون‬ ِْ ‫أ‬
,, =olup,,da ِ‫ِمثْل‬
=kadar dan ettiğine yanlardan ol- aciz miyim? Ve
pişman olanlar- du. bunun üzerine vic-
‫َٰهذا‬
=şu ِِ ‫ْالغرا‬
‫ب‬ =karga dan oldu. dan azabı ile çar-
pıldı.
ِ‫=فأو ِاري‬gömmekten ِ‫=س ْوءة‬cesedini
ِ‫=أ ِخي‬kardeşimin ِ‫صبح‬ ْ ِ‫=فأ‬ve oldu ,,

ِ‫النَاد ِِمين‬,,ِ‫= ِمن‬pişman olanlardan ,,

5.
32
.. ِْ ‫= ِم‬sebeple ِ‫= َٰذ ِلك‬işte bu
ِ‫أجْ ِل‬..‫ن‬ ..
Bunun için İsrai- İşte bunun için
loğullarına ki- Benî İsrail'e bildirdi
Bundan dolayı Bu yüzden Biz İs-
İsrailoğulları- railoğullarına bil-
‫=كتبْنا‬yazdık ‫بنِي‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬oğullarına tabda bildirmiştik ki: "Her kim bir
ki: Kim kısas ge- adamı -o adam
nın üzerine dirdik ki, -cinayetin
yazdık ki: Her ve yeryüzünde fe-
ِ‫=إِسْرِائِيل‬İsrail ِ‫=أنَه‬şöyle ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kim rekmeksizin ve- başka birini öldür-
ya yeryüzünde düğü, yahut yeryü-
kim, bir nefsi sadı yayma(nın
bir nefse veya cezası) olarak iş-
ِ‫=قتل‬öldürürse ‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬bir canı ..
fesad işlemeksi- zünde fesad çıkar-
zin bir kimseyi dığı için olmaksı-
yeryüzünde lenmesi dışında-
bozgunculuğa eğer bir kimse bir
ِِ ‫=بِغي‬olmaksızın
‫ْر‬ öldürürse, bütün zın- öldürürse (her karşılık olma- insanı öldürürse
insanları öldür- kim, başkasını öl- dan öldürürse, bütün insanlığı öl-
ِ‫=ن ْفس‬bir cana karşılık ‫=أ ِْو‬ya da
.. .. .. müş gibi olur. dürmemiş yahut bütün insanla- dürmüş gibidir; ve
Kim de onu kur- yeryüzünde fesat rı öldürmüş bir kimse bir hayat
ِ‫=فساد‬bozgunculuğa karşı .. tarırsa, bütün in- çıkarmamış bir gibi olur. Kim kurtarırsa bütün in-
sanları kurtarmış adamı öldürürse) de, onu diri bı- sanlığı kurtarmış
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ gibi olur. Andol- bütün insanları öl- rakırsa sanki gibi olur. Gerçek-
sun ki onlara dürmüş gibi olur. bütün insanla- ten elçilerimiz, on-
‫=فكأنَما‬sanki gibidir ِ‫=قتل‬öldürmüş
.. Peygamberleri- Kim de bir adamın rı diriltmiş gi- lara hakikatin bü-
miz mucizeler hayatını kurtarırsa bidir. Andol- tün delilleri ile gel-
ِ‫=النَاس‬insanları ‫=ج ِميعًا‬bütün getirdiler, sonra bütün insanların sun ki; onlara, diler: ama, buna
buna rağmen, hayatını kurtarmış peygamberle- rağmen, onların
ِْ ‫=وم‬kim de ‫=أحْ ياها‬onu yaşatırsa
‫ن‬ .. ..
onların çoğu gibi olur." Başkaca rimiz apaçık çoğu yeryüzünde
yeryüzünde taş- peygamberlerimiz delillerle geldi- her çeşitli aşırılığa
‫=فكأنَما‬gibi olur ‫=أحْ يا‬yaşatmış
..
kınlık edenler kendilerine açık ler. Bundan meyletmeye de-
ِ‫=النَاس‬insanları ِ‫=ج ِميعًا‬bütün oldu. burhanlar getirmiş-
ken içlerinden ço-
sonra da on- vam etti.
lardan bir ço-
‫=ولق ِْد‬andolsun ğu onun arkasın-
dan yine azgınlık
ğu gerçekten
taşkınlık eden-
‫=جاءتْه ِْم‬onlara getirdiler ..
edip duruyorlar. lerdir.

‫=رسلنا‬elçilerimiz
ِِ ‫= ِب ْالب ِينا‬açık deliller ‫=ث َِم‬ama
‫ت‬ ..

َِ ‫= ِإ‬muhakkak ‫يرا‬
‫ن‬ ً ِ‫=كث‬çoğu
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ِ‫=ب ْعد‬sonra da ..

ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan


ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
ِ‫=لمس ِْرفون‬israf etmektedirler ..

5.
33
,, ‫=إِنَما‬şüphesiz ِ‫=جزاء‬cezası Allah´a ve pey- Hem Allah ile, hem Allah ve Rasu- Allaha ve Elçisine
gambere savaş O'nun peygamberi lü ile savaşan- karşı savaş açanla-
ِ‫اربون‬ ِ ‫يح‬,,ِ‫=الَذِين‬savaşanların açanların ve ile harbeden ve ların ve yeryü- rın ve yeryüzünde
yeryüzünde kar- yeryüzünü fesada zünde fesada fesadı yaymaya
َِ =Allah ِ‫=ورسوله‬ve elçisiyle
‫اّلل‬ ,,
gaşa çıkaranla- vermeye uğraşan- koşanların ce- çalışanların büyük
rın cezaları ya ların (yeryüzünde zası; ancak kısmının öldürül-
ِ‫=ويسْع ْون‬ve çalışanların ,,
öldürmeleri ya fesad çıkarmaya öldürülmek, meleri veya asıl-
idam etmeleri ya uğraşanların) ce- asılmak, çap- maları veya dönek-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ sağlı-sollu birer zası öldürülmele- razvari el ve likleri yüzünden
el ve ayaklarının rinden, yahut asıl- ayakları ke- büyük kısmının el-
‫=فِسادًا‬bozgunculuk yapmağa ,, kesilmesi ya da malarından, yahut silmek veya lerinin ve ayakları-
yaşadıkları yer- elleriyle ayakları- yerlerinden nın kesilmesi yahut
‫يقتَلوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬öldürülmeleri ‫=أ ِْو‬veya lerden sürülme- nın çapraz kesil- sürülmektir. yeryüzünden (ta-
leridir. Bu onların mesinden, yahut Bu, onlara mamiyle) sürülme-
‫=يصلَبوا‬asılmaları ‫=أ ِْو‬yada dünyadaki peri- kendilerinin diyar dünyada leri, yalnızca bir
şanlıklarıdır. Ahi- diyar sürülmelerin- rüzvaylıktır. karşılıktan ibarettir:
ِ‫طع‬ َ ‫=تق‬kesilmesi ‫=أ ْيدِي ِه ِْم‬ellerinin rette ise, kendi- den başka bir şey Onlara ahiret- İşte bu, onların bu
lerini ağır bir olmaz. Bu onların te de büyük dünyada uğradıkla-
‫=وأ ْرجله ِْم‬ve ayaklarının ,, azap beklemek- dünyada çekecek- bir azab var- rı zillettir. Öteki
tedir. leri zillet, âhirette dır. dünyada ise (daha)
ِ‫ ِخَلف‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬çapraz ‫=أ ِْو‬veya kendileri için büyük korkunç bir azap
azap var. bekler onları,
‫=ي ْنف ْوا‬sürülmeleridir
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,ِ‫= ِمن‬bulundukları yerden
‫ض‬ ,,

ِ‫= َٰذ ِلك‬bu ‫=له ِْم‬onlar için ,,

ِ‫= ِخ ْزي‬bir rezilliktir


,,

ِ‫الدُّ ْنيا‬,,‫=فِي‬dünyada
‫=وله ِْم‬onlara vardır ,,

ِِ‫ ْاْل ِخرة‬,,‫=فِي‬Âhirette ise ,,

ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫=ع ِظيم‬büyük


,,

5.
34
.. ِ‫=إِ َل‬hariç ‫تابوا‬..ِ‫=الَذِين‬tevbe edenler Yalnız bunların Ancak o kimseler Yalnız kendi- ancak (ey mümin-
içinde tarafınız- ki, elinize geçir-
..
lerine gücünüz ler,) siz onlardan
ِِ ‫ق ْب‬..‫ن‬
‫ل‬ ْ
ِ ‫= ِم‬önce dan yakalanma- mezden evvel tev- yetmeden ön- daha güçlü hale
dan önce tevbe be ederler. Allah'ın ce tevbe gelmeden önce
‫تقدِروا‬..‫ن‬ ْ ْ
ِ ‫=أ‬ele geçirmenizden edenler olursa
..
gufranına had, edenler müs- tevbe edenler ha-
biliniz ki Allah af- rahmetine pâyân tesnadır. Bili- riç: çünkü, bilmeli-
‫=عل ْي ِه ِْم‬onları ‫=فاعْلموا‬bilin ki fedicidir ve mer- olmadığını bilin. niz ki, Allah; siniz ki Allah çok
hametlidir. Gafur´dur,
..
bağışlayıcıdır,
َِ ‫=أ‬muhakkak ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah Rahim´dir. rahmet kaynağıdır.

ِ‫=غفور‬bağışlayandır
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
5.
35
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Al-
lah´tan korku-
Ey iman edenler!
Allah'tan korkun,
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; Allah´tan olanlar! Allaha kar-
‫=اتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan nuz, sizi ona ya-
kınlaştırabilecek
O'na yaklaştıracak
tâatleri araştırın ve
korkun ve şı sorumluluğunu-
O´na yaklaş- zun bilincinde olun,
‫=وابْتغوا‬arayın ‫= ِإل ْي ِِه‬O’na her yolu arayı-
nız, onun yolun-
O'nun yolunda
mücahede (cihad)
mak için vesile Ona daha yakın
arayın. O´nun olmaya çalışın ve
ِ‫= ْالو ِسيلة‬yol da cihad ediniz
ki, kurtuluşa ere-
edin ki felâha ere-
bilesiniz.
yolunda cihad Allah yolunda gay-
edin ki, felaha ret gösterin ki mut-
‫=وجا ِهدوا‬ve cihad edin ,, ,, siniz. eresiniz. luluğa erişebilesi-
niz.
‫سبِي ِل ِِه‬,,‫=فِي‬O’nun yolunda ,,

‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=ت ْف ِلحِون‬kurtuluşa erersiniz ,,

5.
36
..ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz Kafirlere gelince Allah'ı tanımayan- Muhakkak ki
eğer yeryüzünün lar bilsinler ki kı- yeryüzündeki
Şüphe yok ki, haki-
kati inkara şart-
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ..
tüm varlıkları bir yamet gününün bütün şeyler
kat fazlası ile bir- azâbına karşı fidye ve onların bir
lanmış olanlar, Kı-
yamet Günündeki
َِ ‫=ل ْوأنَأ‬eğer ‫ما‬..‫=له ِْم‬olanların
‫ن‬ likte kendilerinin olarak vermek üze- katı daha ka-
olsa da bu ser- re yeryüzünde ne firlerin olsa da
azaptan kurtulmak
için yeryüzündeki
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ vetlerini kıyamet varsa daha bir o kıyamet gü-
gününün aza- kadarıyla beraber nünün aza-
her şeyi ve hatta iki
kat fazlasını fidye
‫=ج ِميعًا‬hepsi bından kurtul- kendilerinin olsaydı bından kur- olarak teklif etseler
mak için fidye yine kabul edil- tulmak için de kabul ettiremez-
ِ‫=و ِمثْله‬ve onun bir katı daha
.. .. .. .. olarak verseler mezdi. Dayanılmaz onu fidye ola- ler; çünkü şiddetli
bu fidyeleri kabul bir azap onları rak verseler; bir azap bekler on-
ِ‫=معه‬kendilerinin olsa da .. .. edilmez. Onları bekliyor. onlardan ka- ları.
acıklı bir azap bul olunmaz
beklemektedir. ve onlara elim
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫= ِلي ْفتدوا‬fidye verseler ‫=بِ ِِه‬onu ..


bir azab var-
dır.
ِِ ‫عذا‬..‫ن‬
‫ب‬ ِْ ‫= ِم‬azabına karşılık ..

‫=ي ْو ِِم‬gününün ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet


ِ‫تقبِل‬..‫=ما‬kabul edilmez ..

‫= ِم ْنه ِْم‬kendilerinden
‫=وله ِْم‬onlar için vardır
.. ..

ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫=أ ِليم‬acı


..

5. Onlar cehen- Ateşten çıkmak is- Ateşten çık- Onlar ateşten kur-
37
,, ِ ‫=ي ِريد‬isterler
‫ون‬ nemden çıkmak teyecekler, halbuki mak isterler, tulmak isterler,
‫ي ْخرجوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬çıkmak isteyecekler, fa-
kat kesinlikle dı-
çıkacak değiller.
Kendileri için bo-
ama oradan ama kurtulamazlar;
çıkacak değil- uzun sürecek bir
ِِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬ateşten ‫=وما‬değillerdir
‫ار‬ şarı çıkamaya-
caklardır. Onlar
yuna gidecek bir
azap var.
lerdir. Ve onlar azap bekler onları.
için sürekli bir
‫=ه ِْم‬onlar ِ‫ار ِجين‬ ِ ‫=بِخ‬çıkacak için sürekli azap
vardır.
azab vardır.

ِ‫= ِم ْنها‬oradan ‫=وله ِْم‬onlar için vardır ,, ,,

ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫=م ِقيم‬sürekli


,,

5. Erkek ve kadın Hırsızlık eden er- Hırsız erkek Hırsızlık eden er-
38
.. ِ ‫ار‬
‫ق‬ ِ ‫س‬َ ‫=وال‬hırsızlık eden erkeğin .. ..
hırsızların ellerini keğin de hırsızlık ve hırsız kadı- keğe ve hırsızlık
ِ‫ارقة‬ ِ ‫س‬َ ‫=وال‬ve hırsızlık eden kadının.. .. ..
kesiniz. Bu onla- eden kadının da nın yaptıkları-
rın suçlarına (gerek hırsızlık na karşılık Al-
eden kadına gelin-
ce, işlemiş oldukla-
‫=فا ْقطعوا‬kesin ‫=أ ْيدِيهما‬ellerini karşılık Allah ta- eden erkeğin, ge- lah tarafından
rafından belir- rek hırsızlık eden bir ceza ola-
rı fiillere karşılık,
Allahtan (gelen)
‫=جزا ًِء‬bir ceza olarak ‫= ِبما‬karşılık
.. ..
lenmiş caydırıcı kadının) kazandık- rak; ellerini
bir cezadır. Hiç ları vebalin cezası kesin. Ve Al-
caydırıcı bir müey-
yide olarak her iki-
‫=كسبا‬yaptıklarına ‫ال‬ ًِ ‫=نك‬ibret verici .. kuşkusuz Allah olarak Allah tara- lah; Aziz´dir, sinin ellerini kesin:
üstün iradeli ve fından kendilerine Hakim´dir. zira Allah kudretli-
ِ‫اّلل‬
َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah hikmet sahibidir. ukûbet olmak üze- dir, hikmet sahibi-
re ellerini kesin. Al- dir.
ِ‫=ع ِزيز‬daima üstündür .. lah azîzdir, hakîm-
dir.
ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir .. .. ..

5.
39
,, ِ‫=فم ْن‬kim ِ‫=تاب‬tevbe eder ,,
Fakat işlediği zu- Kim işlediği zul-
lümden sonra mün arkasından
Kim de zul-
mettikten son-
Bu suçu işledikten
sonra tevbe edip
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra tevbe edip islah tevbe ederek
olan kimse bilsin salâha dönerse,
ra tevbe eder,
düzelirse; mu-
kendisini ıslah
edene gelince,
‫=ظ ْل ِم ِِه‬yaptığı haksızlıktan ,,
ki, Allah onun Allah elbet onun
tevbesini kabul suçunu bağışlar.
hakkak ki Al-
lah, onun tev-
kuşkusuz Allah
onun tevbesini ka-
ِ‫صلح‬ ْ ‫=وأ‬ve uslanırsa ‫ن‬ َِ ِ ‫=فإ‬şüphesiz
,,
eder. Hiç şüphe- Allah'ın gufranına
siz Allah affedi- had, rahmetine ni-
besini kabul
eder. Gerçek-
bul eder: Allah çok
bağışlayıcıdır,
َِ =Allah ِ‫=يتوب‬tevbesini kabul eder
‫اّلل‬ ,, ,, cidir ve merha- hayet olmadığında ten Allah; Ga- rahmet kaynağıdır.
metlidir. şüphe yok. fur´dur, Ra-
‫=عل ْي ِِه‬onun ‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
َِ =Allah him´dir.

ِ‫=غفور‬bağışlayan ِ‫=ر ِحيم‬acıyandır


5.
40
.. ِ‫ت ْعل ْم‬..‫=أل ِْم‬bilmez misin ki ‫ن‬ َِ ‫=أ‬şüphesiz Göklerin
..
ve yer- Allah'ı bilmez misin Bilmez misin Bilmez misin ki
..
yüzünün ege- ki göklerin mülkü ki, göklerin ve göklerin ve yerin
َِ =Allah’a ِ‫=له‬aittir ِ‫=م ْلك‬mülkü menliğinin
‫اّلل‬ Al- de O'nun, yerlerin yeryüzünün hükümranlığı Alla-
lah´ın tekelinde mülkü de O'nun mülkü Al- hındır? O, dilediğini
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin olduğunu bilmi- (Bilmez misin Allah lah´ındır. Dile- cezalandırır, dile-
yor musun? O öyle Allah'tır ki diğine azab diğini bağışlar: Zira
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ِ‫=يعذِب‬azabeder dilediğini
‫ض‬ ..
azaba göklerin mülkü de eder, dilediğini Allah her şeye ka-
çarptırır ve dile- O'nun, yerlerin bağışlar. Ve dirdir.
ِْ ‫=م‬kimseye ِ‫=يشاء‬dilediği
‫ن‬ diğini affeder. mülkü de O'nun). Allah; her şe-
Hiç şüphesiz Al- Dilediğini azâba ye Kadir´dir.
ِ‫=وي ْغ ِفر‬bağışlar ‫ن‬ ِْ ‫= ِلم‬kimseyi lah´ın gücü her- çeker, dilediğinin
şeye yeter. günahından geçer.
ِ‫=يشاء‬dilediği ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah Allah herşeye
kâdir.
ِِ ‫ك‬..‫ى‬
‫ل‬ َِٰ ‫=عل‬her ِ‫=ش ْيء‬şeye
ِ‫=قدِير‬kadirdir
5. Ey peygamber, Ey Peygamber! Ey peygam- Ey Peygamber!
41
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ِ‫الرسول‬ َ =Elçi kalpleri iman et- Ağızlarıyla "İnan- ber; ağızlarıy- Hakikati inkarda
ِ‫يحْ ز ْنك‬,,ِ‫=ل‬seni üzmesin ,,
mediği halde dık" diyen, bununla la inandık de- birbirleriyle yarı-
ağızdan «inan- beraber kalpleri dikleri halde şanlardan dolayı
ِ‫ارعون‬ َ
ِ ‫يس‬,,ِ‫=الذِين‬yarış edenler dık» diyenler
,,
ile inanmayan kimse- kalbleriyle üzülme: şu, ağızla-
yahudilerden lerden bir kısmı ki inanmayan- rıyla Biz inanıyo-
‫ ْالك ْف ِِر‬,,‫=فِي‬küfürde oluşmuş küfür fırsat bulunca küfre lardan, yahudi ruz! diyen, halbuki
yarışçılarının tu- koşarlar, sakın se- olanlardan, kalben inanmayan-
‫قالوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬dedikleri halde tumu seni üzme- ni mahzun etme- yalan kulak lardan ve her türlü
,,
sin. Bunlar körü sinler. Bir de Ya- verenler ve yalanı can kulağıy-
‫=آمنَا‬inandık ‫= ِبأ ْفوا ِه ِه ِْم‬ağızlarıyla körüne yalana hudilerden öyleleri sana gelme- la dinleyen ve (ay-
kanarlar ve se- var ki yalana kulak yen başka bir dınlanmak için) sa-
ِْ ‫تِؤْ ِم‬,,‫=ول ِْم‬inanmamış olanlar
‫ن‬ nin karşına çık- veriyorlar, yalnız- kavmin sözü- na gelmek yerine
,,
mayan bir gru- casenin yanına nü dnleyen- başka insanlara
‫=قلوبه ِْم‬kalbleri bun sözlerini tu- gelmeyen diğer bir lerden küfre kulak veren Yahu-
tarlar. Onlar da cemaatin yalanla- koşanlar, sen, dilerden. Onlar,
ِ‫هادوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫=و ِمن‬Yahudiler arasınd kelimelerin an- rına kulak veriyor- üzmesin. Söz- (vahyedilen) sözleri ,,

lamlarını çarpı- lar (bir de Yahudi- lerin yerlerini asıl bağlamların-


a da ِ‫ماعون‬
,, َ ‫=س‬kulak veren vardır tan ve «size şöy- lerden ki onlar yal- değiştirirler dan kopararak an-
,, ,,

ِِ ‫= ِل ْلك ِذ‬yalana
le bir fetva veri- nız yalana kulak de; size bu ve- lamlarını çarpıtırlar
‫ب‬ lerse ona uyun, veriyorlar / Onlar rilirse alın, ve- ve Eğer size şöyle
eğer başka bir seni sırf yalan söy- rilmezse kaçı- şöyle (bir öğreti)
ِ‫=س َماعون‬kulak verenler vardır ,,
fetva verilirse
,,
lemek, sırf senin nın, derler. Al- verilirse onu kabul
ona kulak asma- ağzından yalan lah, kimin de edin; ama veril-
ِ‫= ِلق ْوم‬bir kavme ِ‫=آخ ِرين‬başka
,,
yın» diyen kim- uydurmak için din- fitneye düş- mezse uzak durun!
ِ‫يِأ ْتوك‬,,‫=ل ِْم‬sana gelmemiş olan ,,
selerdir. Eğer Al- liyorlar; gidip kan- mesini isterse; derler. (Onlara ba-
,,
lah birini saptır- dıracakları o senin onun için se- kıp üzülme,) çünkü
ِ‫=يح ِرفون‬onlar kaydırırlar ,,
mayı dilerse sen yanına gelmeyen nin Allah´a
Allah´a karşı diğer bir cemaat karşı hiçbir
Allah, bir kişinin kö-
tülüğe meyletmesi-
ِ‫= ْالك ِلم‬kelimeleri ‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bazısının onun için hiç bir için dinliyorlar). şeye gücün ni dilemişse Allahın
şey yapamazsın. Yerleri belli iken yetmez. İşte onun hakkındaki
‫اض ِع ِِه‬ ِ ‫=مو‬yerlerinden İşte bunlar, Allah kelimeleri sonra- onlar; Allah´ın iradesine hiçbir şe-
kalplerini arıtma- dan oynatıyorlar. kalblerini te- kilde mani olamaz-
ِ‫=يقولون‬derler ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer yı dilememiştir. "Allah'ın hükmü si- mizlemek is- sın. İşte onlar kalp-
Onlar için dün- ze bu şekilde bildi- temediği kim- lerini Allahın temiz-
‫=أوتِيت ِْم‬size verilirse ‫= َٰهذا‬bu
,, yada perişanlık rilirse kabul edin, selerdir. Dün- lemek istemedikle-
vardır, ahirette bildirilmezse kabu- yada rüsvay- ridir. Onları bu
ِ‫=فخذوه‬alın ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬eğer de onları ağır bir lünden sakının" di- lık, onlaradır. dünyada zillet, öte-
azap beklemek- yorlar. Allah kimin Ve onlar için ki dünyada da kor-
ِ‫تؤْ ت ْوه‬,,‫=لِ ِْم‬bu verilmezse
,, tedir. dalâlini dilerse yâ ahirette, bü- kunç bir azap bek-
Muhammed, sen yük bir azab ler;
ِ‫=فاحْ ذروا‬sakının ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬birini onun hesabına Al- vardır.
lah'ın elinden ebe-
‫=ي ِر ِِد‬isterse ‫اّلل‬ َِ =Allah diyen bir şey kurta-
ramazsın. Onlara
ِ‫=فِتْنته‬şaşırtmak dünyada zillet var,
onlara âhirette bü-
ِ‫ت ْم ِلك‬,,‫ن‬ ِْ ‫=فل‬sen yapamazsın
,,
yük azap var.
,, ِ‫=له‬onun için ِ‫= ِمن‬karşı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’a
ِ‫=ش ْيئًا‬hiçbir şey ِ‫=أولئِك‬onlar
,,
َٰ
‫ي ِر ِِد‬,,‫ل ِْم‬,,ِ‫=الَذِين‬istemedikleridir
َِ =Allah’ın ِ‫يط ِهر‬,,‫ن‬
‫اّلل‬ ِْ ‫=أ‬temizlemek
‫=قلوبه ِْم‬kalblerini ‫=له ِْم‬onlar için vardır ,, ,,

‫الدُّ ْنيا‬,,‫= ِفي‬dünyada ِ‫= ِخ ْزي‬rezillik


,, ‫=وله ِْم‬ve yine onlar için vardır
,, ,, ,,

ِْ ,,‫= ِفي‬ahirette de
‫اْل ِخرِِة‬ ,,

,, ِ‫=عذاب‬bir azab ِ‫=ع ِظيم‬büyük


5. Onlar körü körü- Yalanı boyuna din- Yalan kulak onlar, her türlü ya-
42
..ِ ‫=س َماع‬kulak verirler
‫ون‬ ..
ne yalana kanar- ler, haramı boyuna verici, haramı lanı can kulağıyla
ِِ ‫= ِل ْلك ِذ‬yalana ِ‫=أ َكالون‬yerler
‫ب‬ lar ve ısrarla ha- yerler. Yâ Mu-
ram yerler. Eğer hammed, sana ge-
yiyicidirler.
Sana gelirler-
dinleyenler, kötü
olan her şeyi aç
ِِ ْ‫= ِللسُّح‬haram ‫ن‬
‫ت‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer sana gelirlerse lirlerse ister arala-
istersen arala- rında hüküm verir,
se; ister arala-
rında hükmet,
gözlülükle yutan-
lardır! Öyleyse (bir
ِ‫=جاءوك‬sana gelirlerse ..
rında hüküm ver, ister kendilerinden
istersen kendile- başını çevirirsin.
ister onlardan
yüz çevir.
karar vermen için)
sana gelirlerse is-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
rine yüz çevir. Eğer başını çevi- Eğer onlardan ter onlar arasında
ِ‫فاحْ ك ْم‬
=hüküm..ver ‫بيْنه ِْم‬
=aralarında
Eğer onlara yüz rirsen bil ki ebedi- yüz çevirirsen; karar verirsin, ister
‫أ ِْو‬
=yada ِْ ‫أع ِْر‬
‫ض‬
=yüz..çevir
çevirirsen sana
hiç bir zarar do-
yen sana bir ziyan
dokunduramazlar.
sana hiçbir za- kendi hallerine bı-
rar veremez- rakırsın: Çünkü
‫ع ْنه ِْم‬
=onlardan =eğer ِْ ِ‫وإ‬
‫ن‬ kunduramazlar.
Eğer aralarında
Yok hüküm vere-
ceksen aralarında
ler. Şayet eğer onları kendi
hükmedersen hallerine bırakırsan
ِْ ‫ت ْع ِر‬
‫ض‬ =yüz..çevirirsen hüküm verirsen
adalet uyarınca
adl ile hüküm ver
ki Allah adalet
de; aralarında sana hiçbir şekilde
adaletle hük- zarar veremezler.
‫ع ْنه ِْم‬
=onlardan hüküm ver. Çün- edenlerden hoşnut met. Çünkü Ama eğer bir karar
kü Allah adalete olur. Allah; adil verirsen, onlar ara-
ِ‫ن يض ُّروك‬
.. ِْ ‫فل‬
=sana..zarar..veremezler bağlı olanları olanları sever. sında adaletle ka-
sever. rar ver: Allah adil
ِ‫ش ْيئًا‬
=hiçbir ِْ ‫و ِإ‬
‫ن‬
=ve..eğer davrananları bilir.

ِ‫=حك ْمت‬hüküm verirsen ..

‫=فاحْ ك ِْم‬hüküm ver ‫=بيْنه ِْم‬aralarında


..

ِِ ‫= ِب ْال ِقس‬adaletle ‫ن‬


‫ْط‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
َِ =Allah ُِّ‫=يِ ِحب‬sever
‫اّلل‬
ِ‫= ْالم ْق ِس ِطين‬adalet yapanları ..

5. Onlar Allah´ın İçinde Allah'ın Nasıl seni ha- Onlar Allahın buy-
43
,, ِ ‫=وكي‬nasıl
‫ْف‬ hükmünü içeren hükmünü taşıyan kem tayin edi- ruklarını ihtiva
ِ‫=يح ِكمونك‬seni hakem yapıyorlar ,, ,,
Tevrat ellerin-
deyken niçin se-
Tevrat ellerinde
dururken bunlar
yorlar? Halbu-
ki Tevrat yan-
eden Tevrata sahip
oldukları halde na-
ِ‫=و ِع ْندهم‬yanlarında dururken ,,
nin hakemliğine
başvuruyorlar ve
seni ne diye ha-
kem kılıyorlar?
larındadır.
Onda Allah´ın
sıl senden bir hü-
küm vermeni ister-
ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat ‫=فِيها‬içinde sonra da verdi-
ğin hükme yan
Sonra da verdiğin
hükmün arkasın-
hükmü vardır.
Hem bundan
ler ve ondan sonra
da (senin verdiğin
ِ‫=ح ْكم‬hükmü bulunan ‫اّلل‬ ,,َِِ =Allah’ın çiziyorlar? Onlar dan ne diye öbür sonra yüz çe- hükümden) yüz
kesinlikle iman- tarafa dönüyorlar? virirler. Onlar çevirirler? O halde
‫=ث َِم‬sonra ِ‫=يتولَ ْون‬dönüyorlar sızdırlar. Bunlar iman eden inanıcı değil- böyleleri (gerçek)
takımdan değiller. lerdir. müminler değildir.
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬sonra da ِ‫= َٰذ ِلك‬ondan,,

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫أ‬,,‫=وما‬onlar değillerdir ,,

ِ‫=بِ ْالمؤْ ِمنِين‬inanıcı


5.
44
.. ‫= ِإنَا‬gerçekten ‫=أ ْنز ْلنا‬biz indirdik Doğrusu biz yol Bizler içinde hida- Doğrusu Tev- Şüphe yok ki, için-
..
gösterici ve nur- yet olan, nur olan rat´ı Biz indir- de rehberlik ve ay-
ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat’ı ‫=فِيها‬onda vardır landırıcı olarak Tevrat'ı indirdik. dik. Onda hi- dınlık bulunan Tev-
..
Tevrat’ı indirdik. Allah'ın birliğine dayet ve nur ratı indiren Biziz.
‫=هدًى‬yol gösterme ِ‫=ونور‬ve nur Kendisini
..
teslim etmiş
Allah’a boyun eğen pey- vardır. Kendi- Kendilerini Allaha
..
gamberler Yahudi- lerini Allah´a teslim eden pey-
ِ‫=يحْ كم‬hüküm verirlerdi ‫= ِبهِا‬onunla Peygamberler,
..
ler arasında onun- teslim etmiş gamberler, ona da-
yahudilere onun- la hükmettikleri gi- peygamberler, yanarak yahudi iti-
ِ‫=النَبِيُّون‬peygamberler la hükmederler- bi, zâhidleriyle yahudi olanla- kadına uyanlar
di. Alimler ve fa- âlimleri de Kitabul- ra onunla, arasında hüküm
‫أسْلموا‬..ِ‫=الَذِين‬İslam olmuş kihler de Allah’ın lah'ın masûniyeti Rabb´a kul
.. verirlerdi; (eski) din
kitabını hıfza kendilerine emanet olanlarla bil- adamları ve ha-
‫هادوا‬..ِ‫= ِللَذِين‬Yahudilere memur oldukları edilmiş, kendileri ginler de Al- hamları da öyle
için yine hüküm- de bu masuniyetin lah´ın kitabın- yaptılar, çünkü Al-
ِ‫الربَانِيُّون‬ َ ‫=و‬Rabbaniler lerini onunla ve- nigehbânı bulun- dan elde mah- lahın kelamının bir
rirlerdi. Hepsi de muş olmak dolayı- fuz kalanla kısmı onların hi-
ِ‫=و ْاْلحْ بار‬ve alimler de .. Tevrat’a şahitti- sıyla onunla hük- hükmederler- mayesine emanet
..

ler. İnsanlardan mederler. Ey hük- di. Ve ona şa- edilmişti; ve hepsi


‫اسْتحْ ِفظوا‬..‫=بِما‬korumakla görevlendiri korkmayın, ben- medenler! Sizler hid idiler. İn- onun doğruluğuna
..

den korkun, insanlardan kork- sanlardan şahitlik yaptılar. Bu


ldiklerinden ‫ب‬ ِْ ‫= ِم‬Kitabını
ِِ ‫ ِكتا‬..‫ن‬ ayetlerimi hiç bir mayın, Benden korkmayın da nedenle, (ey İsrai-
değerle değiş- korkun. Benim Ben´den kor- loğulları,) insanlar-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=وكانوا‬idiler tirmeyin; Allah’ın ahkâmımı bildiren kun. Ve ayet- dan korku duyma-
‫=عل ْي ِِه‬onun üzerine ِ‫=شهداء‬şahit indirdiği
..
ile hük- âyetlerimi sefil bir lerimi az bir yın , yalnız Benden
metmeyenler, iş- menfaate satmayın değerle değiş- korkun; ve Benim
‫ت ْخشوا‬..ِ‫=فَل‬korkmayın te onlar kafirler- (değişmeyin / feda tirmeyin. Kim mesajlarımı önem-
dir. etmeyin). Kimler de Allah´In in- siz bir kazanç kar-
َ
ِ‫=الناس‬insanlardan Allah'ın indirdiği dirdiğiyle
ahkâm ile hük-
şılığı değiştirmeyin:
hükmetmezse, Çünkü Allahın in-
ِِ ‫اخش ْو‬
‫ن‬ ْ ‫=و‬benden korkun ..
metmezlerse kâfir işte onlar, ka- dirdiklerine göre
işte onlar. firlerin kendile- hüküm vermeyen-
ْ
‫تشتروا‬..ِ‫=ول‬ve satmayın ..
ridir. ler, gerçekten ha-
kikati inkar eden-
‫=بِآياتِي‬benim ayetlerimi .. lerdir!

‫=ثمنًا‬bir paraya ‫يَل‬


.. ِ ً ‫=ق ِل‬az ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim
‫يحْ ك ِْم‬..‫=ل ِْم‬hükmetmezse
ِ‫أ ْنزل‬..‫= ِبما‬indirdiği ile ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın ..

ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=فأ‬işte ِ‫=هم‬onlardır


ِ‫= ْالكا ِفرون‬kâfirler
5. Tevrat´ta, yahu- Tevrat'ta kendileri- Orada onlara Ve onlar için (Tev-
45
,, ‫=وكتبْنا‬yazdık ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara dilere yazılı ola- ne emrettik: Can yazdık ki: Mu- ratta) hükmettik:
‫=فِيها‬onda ‫ن‬ َِ ‫=أ‬muhakkak rak bildirdik ki, cana bedel alına- hakkak cana cana can, göze
canın karşılığı cak, göz göze be- can, göze göz, göz, dişe diş, kula-
ِ‫=النَفس‬cana ‫س‬ ْ ْ
ِ ِ ‫=بِالنَف‬can can, gözün kar- del çıkarılacak, bu- buruna burun, ğa kulak, buruna
şılığı göz, bur- run buruna bedel kulağa kulak, burun ve yaralama-
ِ‫=والعيْن‬göze ‫ْن‬ ْ ْ
ِِ ‫=بِالعي‬göz nun karşılığı bu- kırılacak, diş dişe dişe diştir. Ya- larda (benzer) bir
run, kulağın kar- bedel sökülecek. ralamalara kı- karşılık; ama kim
ِ‫اْل ْنف‬ ِْ ‫=و‬buruna ‫ف‬ ِِ ‫=بِ ْاْل ْن‬burun şılığı kulak, dişin Yaralar da kısas sas vardır. hayrı için ondan
karşılığı diştir ve edilecek. Kim kı- Kim de hak- vazgeçerse, bu
ِ‫=و ْاْلذن‬kulağa ‫ن‬ ِِ ‫=بِ ْاْلذ‬kulak yaralamalarda sas hakkını bağış- kından vazge- geçmiş günahları-
da karşılıklılık larsa, bu kendi gü- çerse; o, ken- nın bir kısmına ke-
َِ ‫الس‬
‫ن‬ ِ ‫=و‬dişe ‫ن‬ ِِ ‫الس‬
ِ ِ‫=ب‬diş (kısas) ilkesi ge- nahları için kefaret disi için keffa- faret olacaktır. Al-
çerlidir. Kim kı- olur (bu canı için rettir. Kim Al- lahın vahyettiğine
ِ‫=و ْالجروح‬ve yaralara ,, sas hakkını ba- kefaret olur). Kim- lah´ın indirdiği göre hüküm ver-
ğışlarsa bu onun ler Allah'ın indirdiği ile hükmet- meyenler, işte on-
ِ‫=قِصاص‬kısas ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬kim günahlarına ke- ahkâm ile hük- mezse; işte lar zalimlerdir!
faret olur. Al- metmezlerse, onlar, zalimle-
ِ‫=تصدَق‬bağışlarsa ‫=بِ ِِه‬bunu ِ‫=فهو‬o lah´ın indirdiği zâlim işte onlar. rin kendileridir.
ayetlere göre
ِ‫=كفَارة‬keffaret olur ِ‫=له‬kendisi için hüküm verme-
,, ,,

ِْ ‫=وم‬ve kim ‫يحْ ك ِْم‬,,‫=ل ِْم‬hükmetmezse yenler


‫ن‬ ,,
ise zalim-
lerin ta kendileri-
ِ‫أ ْنزل‬,,‫=بِما‬indirdiğiyle ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın dirler.
ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=فأ‬işte ِ‫=هم‬onlardır
ِ‫الظا ِلمون‬ َ =zalimler
5.
46
.. ‫=وقفَيْنا‬gönderdik Bu peygamber- Sonra o peygam- Ve onların Biz, Meryem oğlu
lerin ardından berlerin arkaların- izinden Mer- İsayı, o (geçmiş
‫ار ِه ِْم‬ ِ ‫آث‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬onların ardından kendisinden ön- dan Meryem'in oğ- yem oğlu
..
peygamber)lerin iz-
ce gelen Tevrat´ı lu İsa'yı, önündeki İsa´yı, önün- leri üzerinde Tev-
‫=بِ ِعيسى‬Îsa’yı ‫ْن‬ ِِ ‫=اب‬oğlu onaylayıcı olarak Tevrat'ı tasdik edi- deki Tevrat´ı rattan (o güne) ka-
Meryemoğlu ci (müeyyid) olarak doğrulayıcı lanın doğruluğunu
ِ‫=م ْريم‬Meryem İsa´yı gönderdik; gönderdik. Ve ona olarak gön- tasdik edici olarak
O´na doğru yol içinde hidayet derdik. Ve ona gönderdik. Biz,
‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı olarak bilgisi ile ışık içe- olan, nur olan İn- İncil´i verdik. ona, Allaha karşı
..
ren, önündeki cil'i kendisinden Onda hidayet sorumluluk bilinci
‫يد ْي ِِه‬..ِ‫بيْن‬..‫= ِلما‬yanlarındaki Tevrat´ı onayla- evvel gelen Tev- ve nur vardır. taşıyanlara bir reh-
yan, takvalılar rat'ı teyid etsin, Al- Kendinden ber ve bir öğüt ola-
ِِ‫الت َ ْوراة‬..ِ‫= ِمن‬Tevrat’ı için yol gösterici lah'tan korkanlara önceki Tev- rak Tevrattan (o
ve öğüt olan İn- yol göstersin, ibret rat´ı doğrula- güne) kalanı tasdik
ِ‫=وآتيْناه‬ve ona verdik ِ‫اْل ْن ِجيل‬
.. .. ِ ْ =İncil’i cil´i verdik. olsun diye verdik. yıcı, hidayet eden, içinde reh-
ve müttakiler berlik ve aydınlık
‫=فِي ِِه‬içinde ‫=هدًى‬yol gösterme .. için bir öğüt bulunan İncili ver-
olarak. dik.
ِ‫=ونور‬ve nur bulunan
.. ..

‫=ومص ِدقًا‬doğrulayan
‫يد ْي ِِه‬..ِ‫بيْن‬..‫= ِلما‬önündeki
ِِ‫الت َ ْوراة‬..ِ‫= ِمن‬Tevrat’ı
‫=وهدًى‬yol gösterici
..

ً‫=وم ْو ِعظ ِة‬ve öğüt olan .. ..

ِ‫= ِل ْلمت َ ِقين‬korunanlar için ..


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
5.
47
,, ِ‫و ْليحْ ك ْم‬
=hükmetsinler ِ‫أ ْهل‬
=sahipleri
İncil ümmeti, Al-
lah´ın bu kitapta
Ve dedi[k] ki: İncil
ehli olanlar Allah'ın
İncil ehli, Al-
lah´ın onda
O halde İncile
uyanlar, Allahın
ِِ ‫اْل ْن ِجي‬
‫ل‬ ِْ
=İncil ِ‫بِما أ ْنزل‬
,, =indirdiği,,ile
indirdiklerine gö-
re hüküm versin.
o Kitabında indir-
diği ahkâm ile
indirdikleri ile
hükmetsinler.
onunla vahyettikleri
doğrultusunda hü-
َِ
‫اّلل‬ =Allah’ın ِ‫فِي ِه‬
=onda ِْ ‫وم‬
‫ن‬ =kim Kim Allah´ın in-
dirdiği ayetlere
hükmetsin, kimler
Allah'ın indirdiği
Kim de Al-
lah´ın indirdiği
küm versinler: Kim
Allahın indirdiği ile
‫ل ِْم يحْ ك ِْم‬
,, =hükmetmezse göre hüküm
vermez ise onlar
ahkâm ile hük-
metmezlerse fâsık
ile hükmet-
mezse; işte
hükmetmezse işte
onlardır gerçek fa-
ِ‫بِما أ ْنزل‬
,, =indirdiğiyle َِ
‫اّلل‬
=Allah’ın fasıkların, doğru işte onlar. onlar, fasıkla- sıklar!
yoldan çıkmışla- rın kendileri-
ِ‫فأولئِك‬ َٰ
=işte ِ‫هم‬
=onlar rın ta kendileri- dir.
dir.
ِ‫ْالفا ِسقون‬=yoldan,,çıkmışlardır

5.
48
.. ‫=وأ ْنز ْلنا‬indirdik ِ‫= ِإليْك‬sana da ..
Sana da kendin- Yâ Muhammed! Sana da; ken-
den önceki ki- Bizler sana bu Ki- dinden önceki
Ve sana, (ey Pey-
gamber), hakikati
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçekle tabları tasdik tab'ı hem hak, hem kitabları doğ-
edici ve onlara kendisinden evvel rulayıcı ve
ortaya koyan bu
ilahi kelamı, geç-
‫=مص ِدقًا‬doğrulayıcı şahit olan Hak kitap nâmına ne üzerlerine şa-
Kur’an’ı indirdik. inmişse onu mü- hid olarak bu
miş vahiylerden
(bu güne) kalanı
‫يد ْي ِِه‬..ِ‫بِيْن‬..‫= ِلما‬kendinden önceki ..
Allah’ın indirdiği eyyid ve onun üze- kitabı hak ile
ile aralarında rinde nigehbân indirdik. Arala-
tasdik edici ve için-
de hangi doğruların
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..ِ‫= ِمن‬Kitabı
‫ب‬ hükmet; gerçek olarak indirdik. rında Allah´ın bulunduğunu belir-
olan sana gelmiş Onun için araların- indirdiği ile leyici olarak indir-
‫=ومهي ِْمنًا‬ve kollayıp koruyucu olarak
.. .. .. bulunduğuna gö- da Allah'ın indirdiği hükmet. Sana dik. Öyleyse, (ey
re onların heves- ahkâm ile hükmet. hak gelmişken Peygamber,) geç-
‫=عل ْي ِِه‬onu ‫=فاحْ ك ِْم‬artık hükmet .. lerine uyma! Her Bu sana gelen onların heves- miş vahyin izleyici-
biriniz için bir şe- haktan ayrılıp da lerine uyma. leri arasında Alla-
‫=بيْنه ِْم‬onların aralarında .. riat, bir yol tayin onların arzuları ar- Sizden her bi- hın indirdiklerine
ettik; eğer Allah kasından gitme. Ey riniz için bir uygun olarak hü-
ِ‫أ ْنزل‬..‫=بِما‬indirdiğiyle ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın dileseydi sizi bir ümmetler! Her biri- yol, bir şeriat küm ver, ve sana
tek ümmet ya- niz için Bizler bir kıldık. Şayet gelmiş olan hakika-
‫تتَبِِ ِْع‬..ِ‫=ول‬ve uyma .. pardı, fakat bu, şeriat, bir açık yol Allah dilesey- ti terk ederek onla-
verdikleriyle sizi verdik (tahsis ey- di; sizi tek bir rın mesnetsiz gö-
‫=أ ْهواءه ِْم‬onların keyiflerine ..
denemesi içindir; ledik /gönderdik ümmet yapar- rüşlerine uyma.
o halde iyiliklere /gösterdik / tayin dı. Lakin sizi Biz, her biriniz için
ِ‫جاءك‬..‫=ع َما‬sana gelen ..
koşun, hepinizin eyledik). Allah di- verdiği ile de- (farklı) bir sistem
ِِ ‫ ْالح‬..ِ‫= ِمن‬gerçekten ayrılıp
‫ق‬ ..
dönüşü Al- leseydi hepinizi tek nemek istedi.
lah’adır. O ayrı- bir ümmet kılardı, Öyleyse ha-
ve (farklı) bir hayat
tarzı belirledik.
ِ‫= ِلكل‬her biriniz için ‫=جع ْلنا‬belirledik
.. ..
lığa düştüğünüz lâkin sizleri herbiri- yırda yarışın.
şeyleri size bildi- nize gönderdiği şe- Hepinizin dö-
Eğer Allah dilesey-
di, hepinizi tek bir
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ً‫= ِش ْرع ِة‬bir şeri’at ..
recektir. riata göre imtihan nüşü Allah´a
için böyle takdir dır. Size ayrı-
topluluk yapardı:
ama indirdikleri
ِ‫=و ِم ْنها ًجا‬ve bir yol ‫=ول ِْو‬ve eğer
.. .. ..
buyurdu. Öyle ise lığa düştüğü-
durmayın, hayırlı nüz şeyleri
aracılığıyla sizi sı-
namak için (başka
ِ‫=شاء‬isteseydi ‫اّلل‬ َِ =Allah gayelere koşun. bildirecektir. türlü diledi). O hal-
Hepiniz birden Al- de hayırlı işlerde
‫=لجعلك ِْم‬hepinizi yapardı ً‫=أ َم ِة‬ümmet
.. lah'a döneceksiniz yarışın! Hepinizin
de O sizlere ihtilâf dönüşü Allahadır; o
ً ‫احدِة‬ .. ِ ‫=و‬bir tek ‫ن‬ ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat etmekte olduğunuz zaman Allah, ayrı-
şeyleri bildirecek. lığa düştüğünüz
‫= ِليبْلوك ِْم‬sizi sınamak istedi
.. .. şeyleri size göste-
recektir.
‫آتاك ِْم‬..‫ما‬..‫=فِي‬size verdiği ile .. ..

‫=فاسْت ِبقوا‬öyleyse koşun ..

ِِ ‫=ا ْلخيْرا‬hayır işlerine


‫ت‬ ..

ِ‫اّلل‬ َِ ..‫= ِإلى‬Allah’adır


‫=م ْر ِجعك ِْم‬dönüşü ‫=ج ِميعًا‬hepinizin
‫=فين ِبئك ِْم‬O size haber verecektir
.. .. ..

‫ك ْنت ِْم‬..‫= ِبما‬olduğunuz şeyleri ..

ِ‫ت ْخت ِلفون‬..‫=فِي ِِه‬ayrılığa düşmüş ..

5. O halde onların Yâ Muhammed, Ve aralarında O halde, geçmiş


49
,, ِ‫احْ ك ْم‬,,‫ن‬
ِِ ‫=وأ‬hükmet arasında Allah´ın sana şu emri de Allah´ın indir- vahyin mensupları
‫=بيْنه ِْم‬aralarında indirdiği ayetlere indirdik ki araların- diği ile hük- arasında Allahın
göre hüküm ver, da Allah'ın indirdiği met. Onların indirdiğine göre
ِ‫أ ْنزل‬,,‫=بِما‬indirdiğiyle ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın onların keyfi ar- ahkâm ile hükme- heveslerine hükmet ve onların
zularına uyma, desin. Yoksa onla- uyma. Seni Al- mesnetsiz görüşle-
‫تتَبِ ِْع‬,,ِ‫=ول‬uyma onların seni Al- rın arzularına tâbi lah´ın sana rine uyma; ve on-
lah´ın indirdiği olmayasın. Allah'ın indirdiğinden lardan sakın ki Al-
‫=أ ْهواءه ِْم‬onların keyiflerine ,, hükümlerin bir indirdiği ahkâmın vazgeçirmele- lahın sana indirdi-
kısmından bile birinden olsun seni rinden sakın. ğinin bir kısmından
‫=واحْ ذ ْره ِْم‬ve onlardan sakın ,, ,, şaşırtmalarından uzaklaştırmamaları Eğer yüz çevi- seni uzaklaştırma-
sakın, eğer sana için onlardan sakı- rirlerse; bil ki, sınlar. Eğer onlar
ِ‫ي ْفتِنوك‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬seni şaşırtmalarından ,, sırt çevirirlerse nasın. Eğer verdi- bir kısım gü- (Allahın buyrukla-
bil ki, Allah, gü- ğin hükümden yüz nahları yü- rından) yüz çevirir-
ِ ِ ‫ب ْع‬,,‫ن‬
‫ض‬ ِْ ‫=ع‬bir kısmından ,, nahlarının bazısı çevirirlerse bil ki zünden Allah lerse, bil ki bir kı-
yüzünden onları Allah onların başı- onları ceza- sım günahlarından
ِ‫أ ْنزل‬,,‫=ما‬indirdiği şeylerin ,, cezalandırmak na günahlarından landırmak isti- dolayı onları (böy-
istiyor. Kuşku biri sebebiyle belâ yor. Gerçek- lece) cezalandır-
َِ =Allah’ın ِ‫= ِإليْك‬sana ‫ن‬
‫اّلل‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer yok ki, insanların indirmekten başka ten insanların mak, Allahın irade-

‫=تولَ ْوا‬dönerlerse ‫=فاعْل ِْم‬bil ki


çoğu fasıktır. bir şey dilemiyor. bir çoğu fasık- si gereğidir: Unut-
,,
Şüphe yok ki in- lardır. ma ki insanların
sanlardan çoğu is- çoğu gerçekten
‫=أنَما‬şüphesiz ِ‫=ي ِريد‬istiyor yanlarında ileri gi- sapkındır.
denlerdir.
َِ =Allah
‫اّلل‬
‫صيبه ِْم‬ ِ ‫ي‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬onları felakete uğratmak ,, ,,

ِ ِ ‫= ِبب ْع‬bazı
‫ض‬
‫=ذنوبِ ِه ِْم‬günahları yüzünden ,,

َِ ‫=و ِإ‬şüphesiz ‫يرا‬


‫ن‬ ً ِ‫=كث‬çoğu
ِ ِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬insanlardan
‫اس‬
ِ‫=لفا ِسقون‬yoldan çıkmışlardır ,,

5.
50
.. ‫=أفح ْك ِم‬hükmünü mü Yoksa istedikleri Cahiliyet devrinin Cahiliyet
..
Yoksa onlar, cahi-
cahiliye düzeni hükmünü istiyor- hükmünü mü liyye kanunu (ile
‫= ْالجا ِه ِليَ ِِة‬cahiliyye ِ‫=يبْغون‬arıyorlar midir? Kesin lardı, öyle mi? istiyorlar? yönetilmek) mi isti-
inançlılara göre (Yoksa bunlar ca- Ama yakın ge- yorlar? Halbuki,
ِْ ‫=وم‬kim olabilir? ِ‫=أحْ سن‬daha güzel Allah´ın
‫ن‬ ..
düze- hiliyet devrinin tiren bir kavim kalben mutmain
ninden, Allah´ın hükmünü mü isti- için Allah´tan olan insanlar için
..

ِ‫اّلل‬
َِ ..ِ‫= ِمن‬Allah’tan verdiği hüküm- yorlar?) Allah'a daha iyi hü- Allahtan daha iyi
den daha iyisi yakîni olanlara gö- küm veren kanun koyucu ola-
‫=ح ْك ًما‬hüküm veren .. düşünülebilir mi re Allah'tan daha kimdir? bilir mi?
hiç? güzel hüküm vere-
ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için ِ‫=يو ِقنون‬iyi bilen
.. .. cek kim olabilir?! ..

5.
51
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler ya- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
hudileri ve hristi- Yahudilerle ler, yahudi ve olanlar! Yahudileri
‫تت َ ِخذوا‬,,ِ‫=ل‬edinmeyin yanları dost Nasrânîlere yâr hristiyanları ve Hıristiyanları
edinmeyiniz. On- olmayın. Onlar an- dost edinme- dost edinmeyin:
ِ‫= ْاليهود‬Yahudileri lar birbirlerinin cak birbirlerine yâr yin. Onlar bir- Onlar yalnızca bir-
dostlarıdırlar. olurlar (Yahudilerle birlerinin dos- birlerinin dostları-
َِٰ ‫=والنَصار‬ve Hristiyanları
‫ى‬ ,,
Sizden kim onla- Nasranîleri dost tudurlar. Siz- dır. Ve hanginiz
rı dost edinirse o edinmeyin. Onlar den her kim ki, onları dost edinirse
ِ‫=أ ْو ِلي ا‬veliler
‫اء‬ onlardan olur. birbirlerinin dostu- onları dost kesinlikle onlardan
Hiç kuşkusuz Al- durlar). İçinizden edinirse; o da, olur: Bilin ki Allah
‫=ب ْعضه ِْم‬onların bir kısmı ,, ,, lah, zalimleri kim onlara yâr onlardandır. böyle zalimlere
doğru yola ilet- olursa kendisinin Şüphesiz ki doğru yolu göster-
ِ‫=أ ْو ِلياء‬velileridir ِ‫=ب ْعض‬bir kısmının ,, mez. onlardan olduğun- Allah, zalimler mez!
da şüpheniz olma- güruhunu hi-
ِْ ‫=وم‬kim
‫ن‬ sın. Allah nefsine dayete erdir-
zulmedenleri doğru mez.
‫=يتولَه ِْم‬onları kendine veli yaparsa
,, ,, ,, yola çıkarmaz.

‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ِ‫=فإِنَه‬muhakkak o ,,

‫= ِم ْنه ِْم‬onlardandır ‫ن‬َِ ِ‫=إ‬şüphesiz


َِ =Allah
‫اّلل‬
‫ي ْهدِي‬,,ِ‫=ل‬doğru yola iletmez ,, ,,

ِ‫= ْالق ْوم‬toplumu ِ‫الظا ِل ِمين‬


َ =zalim
5. Kalpleri hasta Yâ Muhammed! Kalblerinde Ve kalplerinde has-
52
‫=فترى‬görürsün
..
olanların «Başı- Yüreklerinde nifak hastalık olan- talık olanların,
mıza bela gelir illeti olanları onla- ların; bize bir (kendi kendilerine)
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫الَذِينِ فِي قلوبِ ِه ْم‬


.. .. =kalblerinde..bulunan
diye korkuyoruz» rın uğurunda koşar felaket gelme-
diyerek onlara görürsün. "Ne ya- sinden korku-
Şansımızın kötü
gitmesinden korku-
ların ِ‫مرض‬
=hastalık
koştuklarını gö- palım, tersine bir yoruz, diyerek
rürsün. Olur ki devrin üzerimize onlara koşuş-
yoruz! diyerek on-
ların işine yarayan
ِ‫ارعون‬ ِ ‫يس‬
=koştuklarını Allah yakında si- uğramasından
ze fetih nasib
tuklarını gö-
korkuyoruz!" der- rürsün. Olur
bir tavır sergile-
mekte yarıştıklarını
‫فِي ِه ِْم‬
=onların..arasına ِ‫يقولون‬
=diyerek eder ya da kendi ler. Umulur ki Al- ki, Allah, fetih
tarafından süpriz lah, nezd-i verir veya ka-
görebilirsin. Ama
Allah, (müminler
َِٰ ‫ن ْخش‬
‫ى‬ =korkuyoruz bir gelişme gös- ilâhîsinden Pey- tından bir emir için) büyük bir ba-
terir de o zaman gamberine bir za- getirir de on- şarı takdir ettiğinde
‫صيبنا‬ ِ ‫نت‬ ِْ ‫أ‬
.. =bize..gelmesinden bu kimseler kalp- fer, yahut bir emir lar, içlerinde yahut kendi planı-
lerinde gizli tut- indirsin de şunlar gizlediklerin- nın (başka) bir te-
ِ‫دا ِئرة‬
=bir..felaket =belki ‫فعسى‬ tukları duygular- sînelerinde gizle- den dolayı zahürünü gerçek-
dan pişman olur- diklerinden pişman pişman olur- leştirdiğinde o (ka-
َِ
‫اّلل‬
=Allah ِ‫ن يأ ْ ِتي‬
.. =getirir..de ِْ ‫أ‬ lar. olsunlar. lar. rarsız)lar, kendi iç-
lerinde gizlice ba-
ِ‫ح‬ ِ ْ‫= ِب ْالفت‬fetih ‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=أ ْمر‬bir iş .. .. rındırdıkları düşün-
celerden dolayı
‫ ِع ْن ِدِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kendi katından .. vicdan azabı duy-
maya başlarlar.
‫ص ِبحوا‬ ْ ‫=في‬onlar olurlar ..

‫أس ُّروا‬..‫ما‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬gizlediklerine


‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬..‫=فِي‬içlerinde
ِ‫=ناد ِِمين‬pişman
5. O zaman mü- Mü’minler de o Aman edenler Oysa imana eren-
53
,, ِ ‫=ويق‬derler
‫ول‬ minler onlara zaman birbirlerine derler ki: Si- ler, (birbirlerine),
‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar «Bütün güçleri "Şu 'sizinle bera-
ile sizin yanınız- beriz' diye olanca
zinle beraber
olduklarına
Sizinle birlikte ola-
caklarına dair ka-
‫=أ َٰهؤل ِِء‬bunlar mı o ,, ,,
da olacaklarına yeminleriyle Al-
Allah adına ye- lah'a kasem eden-
bütün güçle-
riyle Allah´a
rarlı şekilde Allaha
yemin edenler bu
‫أ ْقسِموا‬,,ِ‫=الَذِين‬yemin edenler ,,
min edenler bun- ler bunlar mı idi?"
lar mı?» derler. diyecekler, bütün
yemin edenler
bunlar mıdır?
kişiler midir? Onla-
rın bütün yaptıkları
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ِ‫=ج ْهد‬güçlü Onların bütün işledikleri boşuna Amelleri boşa boşa gitmiştir, çün-
çabaları boşa gitti de hüsran gitmiş ve hüs- kü onlar ziyanda-
‫=أيْمانِ ِه ِْم‬yeminleriyle ‫=إِنَه ِْم‬kesinlikle gitmiş ve hüsra- içinde kaldılar (... rana uğrayan- dır! derler.
na uğrayanlar- kasem edenler lardan olmuş-
‫=لمعك ِْم‬sizinle beraber olduklarına
,, ,, dan olmuşlardır. bunlar mıydı? Bü- lardır.
tün işledikleri bo-
ِْ ‫=حبِط‬boşa çıkmış
‫ت‬ ,, şuna gitti de hüs-
ran içinde kaldılar
‫=أعْماله ِْم‬bütün çabaları ,, diyecekler).

‫صبحوا‬ ْ ‫=فأ‬olmuşlardır
ِ‫=خا ِس ِرين‬kaybedenlerden
5.
54
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
içinizden kim di- İçinizden kim di- ler; içinizden olanlar! Eğer ima-
ِْ ‫=م‬kim َ ‫=ي ْرت ِد‬dönerse
‫ن‬ ninden dönerse ninden dönerse her kim, dinin- nınızı kaybederse-
bilsin ki, yakında haberi olsun, Allah den dönerse; niz, Allah, zaman
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫دِينِ ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬dininden Allah öyle bir onun yerine öyle Allah´ın sev- içinde (sizin yerini-
grup ortaya çıka- bir ümmet getire- diği ve onların ze) Onun sevdiği
ِ‫=فس ْوف‬yakında ‫=يِأْتِي‬getirecek ki racak ki, Allah cek ki kendisi on- da O´nu sev- ve Onu seven in-
onları sevdiği gi- lardan hoşnut, on- dikleri,
..
sanlar geçirecektir;
َِ =Allah ِ‫=بِق ْوم‬öyle bir toplum
‫اّلل‬ bi onlar da O´nu lar kendisinden
.. mü´minlere müminlere karşı
..
severler, bunlar hoşnut. Mü'minlere karşı alçak alçak gönüllü, ha-
‫=ي ِحبُّه ِْم‬onları sever .. müminlere karşı karşı boyunları gönüllü, kafir- kikati inkar edenle-
alçak gönüllü, aşağıda, kâfirlere lere karşı zor- re karşı onurlu; Al-
ِ‫=وي ِحبُّونه‬onlar da O’nu severler .. kafirlere karşı karşı başları yuka- lu bir kavim lah yolunda üstün
.. ..
onurlu davranır- rıda. Allah yolunda getirir. Allah çaba gösteren ve
ِ‫=أذِلَة‬alçak gönüllü
.. lar, Allah yolun- cihad (mücahede) yolunda cihad kendilerini kınaya-
da cihad ederler, ederler. Bu uğurda ederler, hiç bir bilecek kimselerin
ِ‫ ْالمؤْ ِمنِين‬..‫=على‬Müminlere karşı hiç kimsenin kendilerine dil uza- yerenin yer- kınamasından ..

yergisinden ve tacak bir kimsenin mesinden korkmayan (insan-


ِ‫=أ ِع َزة‬onurlu ve şiddetlidirler
.. .. kınamasından dilinden çekinmez- korkmazlar. lar): Bu, Allahın di-

ِ‫ ْالكافِ ِرين‬..‫=علِى‬kâfirlere karşı


çekinmezler. Bu ler. İşte bu Allah'ın Bu, Allah´ın lediğine bağışladığı
Allah´ın bağışı- fazlı ki dilediğine bir lütfudur. lütfudur. Allah (lüt-
..

dır, onu dilediği- verir. Allah'ın rah- O´nu dilediği- funda) sınırsızdır
ِ‫=يجا ِهدون‬cihad ederler ..
ne verir. Allah´ın metine had, ilmine ne verir. Allah; ve her şeyi bilendir.
lütfu geniştir, O pâyân yok. Vasi´dir,
ِِ ‫سبِي‬..‫=فِي‬yolunda ِ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah herşeyi bilir. Alim´dir.
ِ‫يخافون‬..ِ‫=ول‬korkmazlar
ِ‫=ل ْومة‬kınamasından
ِ‫=ل ِئم‬hiçbir kınayıcının ِ‫= َٰذ ِلك‬bu
..

ِ‫=فضْل‬bir lütfudur ‫اّلل‬


.. َِِ =Allah’ın
‫=يؤْ ِتي ِِه‬onu verir ِ‫يشاء‬..‫ن‬
.. ِْ ‫=م‬dilediğine
َِ ‫=و‬Allah’(ın) ِ‫(=وا ِسع‬lütfu) geniştir
‫اّلل‬ ..

ِ‫=ع ِليم‬bilendir
5.
55
,, ‫= ِإنَما‬ancak ِ‫=و ِليُّكم‬sizin veliniz Sizin dostunuz
ancak Allah,
,,
Size yâr olabilecek Sizin dostunuz Unutmayın ki sizin
(sizin dostunuz) yalnız Allah, yardımcılarınız sa-
َِ =Allah ِ‫=ورسوله‬ve Elçisi
‫اّلل‬ O´nun peygam-
beri ve namaz
,,
ancak Allah, sonra O´nun Rasulü dece Allah ve Elçisi
O'nun Peygambe- ve namaz kı- ve imana erenler
َ
‫آمنوا‬,,ِ‫=و ِالذِين‬ve müminlerdir kılan, zekat ve- ,,
ri, sonra o iman lan, zekat ve- olacaktır; (yani)
ren rükua varan getirenlerdir ki ren, rüku namazlarında de-
َ
ِ‫ي ِقيمون‬,,ِ‫=الذِين‬kılan müminlerdir. huşû içinde namaz edenlerdir. vamlı ve dikkatli
kılarlar, zekât verir- olanlar, arındırıcı
ِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazlarını ِ‫=ويؤْ تون‬veren ler. (mali) yükümlülük-
lerini yerine geti-
ِ‫الزكاة‬ َ =zekatlarını renler ve (Allahın
karşısında) boyun
ِ‫را ِكعون‬,,‫=وه ِْم‬rükû’a varan ,, eğenler:

5.
56
..ِ‫=وم ْن‬kim ‫ل‬ َِ ‫=يتو‬dost tutarsa ..
kim Allah´ı, Pey-
gamberi ve mü-
Kim Allah'a, sonra
O'nun Peygambe-
Her kim ki Al-
lah´ı, pey-
Çünkü Allah ve El-
çisi ve imana eren-
َِ =Allah’ı ِ‫=ورسوله‬ve Elçisini
‫اّلل‬ ..
minleri dost edi-
nirse bilsin ki,
rine, sonra
mü'minlere yâr
gamberini ve
mü´minleri
ler ile dost olanlar;
işte onlar, Allahın
‫آمنوا‬..ِ‫=والَذِين‬ve müminleri ..
galip gelecek
olanlar, yalnız
olursa (kim Allah'ı,
sonra O'nun Pey-
dost edinirse;
muhakkak ki
taraftarlarıdır, on-
lardır zafere ula-
َِ ِ ‫=فإ‬yalnız ِ‫= ِح ْزب‬taraftarlarıdır
‫ن‬ Allah´ın tarafını
tutanların gru-
gamberini, sonra
mü'minleri dost
galig gelecek
olanlar Al-
şanlar!

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın budur. edinirse) iyi bilsin lah´ın taraftar-
ki Allah'ın cemaati larıdır.
ِ‫ ْالغا ِلبون‬..ِ‫=هم‬galib gelecek olanlar .. .. yok mu, işte galip
olacaklar onlar.
5.
57
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Ey iman edenler!
sakın sizden ön- Ne sizlerden evvel
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; sizden ön- olanlar! Eğer ger-
‫تت َ ِخذوا‬,,ِ‫=ل‬edinmeyin ce kendilerine ki- Kitap verilenler
tap verilmiş olan- arasından dininizi
ce kendilerine çek müminler ise-
kitab verilen- niz, inancınızı kü-
‫اتَخذوا‬,,ِ‫=الَذِين‬yerine koyanları ,,
lardan ve kafir- eğlence yerine,
lerden dininizi oyuncak yerine
lerden dininizi çümseyen ve
alay ve eğlen- onunla eğlenenleri
‫=دِينك ِْم‬dininizi ‫=هز ًوا‬eğlence alaya alanları, koyanlara, ne de
eğlence konusu müşriklere yâr ol-
ceye alanları bunlar ister sizden
ve kafirleri önce vahiy verilen-
‫=ول ِعبًا‬ve oyun
,, yapanları dost mayın. Gerçekten dost edinme- lerden, isterse (bu
edinmeyiniz. mü'minseniz Al- yin. Eğer vahyin) hakikati(ni)
‫أوتوا‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬verilenlerden Eğer gerçekten lah'tan korkun. mü´min iseniz; inkar edenlerden
mümin iseniz, Allah´tan kor- olsunlar- dost
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap Allah´tan korku- kun. edinmeyin ve Alla-
nuz. ha karşı sorumlu-
ِْ ‫= ِم‬sizden önce
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ,, luğunuzun bilincin-
de olun:
ِ‫=و ْالكفَار‬ve kâfirlerden ِ‫=أ ْو ِلياء‬dost
,,

‫=واتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan


ِْ ‫= ِإ‬eğer
‫ن‬
ِ‫مؤْ ِمنِين‬,,‫=ك ْنت ِْم‬inanıyorsanız
5. Birbirinizi nama- Namaz için ezanı Birbirinizi na- Onları namaza ça-
58
.. ‫=و ِإذا‬zaman ‫=ناديْت ِْم‬çağırıldığınız za çağırmak için verdiğiniz zaman maza çağırdı- ğırdığınızda onu
ِ‫صَلِة‬ َ ‫ال‬..‫= ِإلى‬namaza ezan okuduğu-
nuz zaman, on-
onu eğlence yeri-
ne, oyun yerine
ğınızda; onu
alay ve eğlen-
küçümserler ve
alaya alırlar- Çün-
‫=اتَخذوها‬onu yerine koydular .. ..
lar bu çağrınızı
alaya alırlar, eğ-
koyarlar. Bu da
kendilerinin aklı
ceye alırlar.
Bu, onların
kü onlar akıllarını
kullanmayan bir
‫=هز ًوا‬eğlence ِ‫=ول ِعبًا‬ve oyun ..
lence konusu
yaparlar. Bu
ermez insanlar ol-
malarından ileri
gerçekten ka-
bul edemez
topluluktur.

ِ‫= َٰذ ِلك‬işte bu ‫=بِأنَه ِْم‬oldukları içindir


.. .. davranış onların geliyor. bir topluluk
aklı başında ol- olmalarından-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
mayan kimseler dır.
‫=ق ْو ِم‬bir topluluk
..
olmalarından
ِ‫ي ْع ِقلون‬..ِ‫=ل‬düşüncesiz kaynaklanıyor.

5.
59
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli
,,
De ki; «Ey Kitap
Ehli, bizden hoş-
Onlara şöyle de: De ki: Ey Ehl-i De ki: Ey geçmiş
Ey Ehl-i Kitap! Kitab; bizden vahyin izleyicileri!
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap
‫ب‬ lanmamanızın
sebebi Allah´a,
Söyleyin hoşunuza hoşlanmayışı- (Yalnız) Allaha ve
gitmeyen hâlimiz; nız, ancak Al- Allahın hem bize
ِ‫ت ْن ِقمون‬,,‫ل‬ ِْ ‫=ه‬hoşlanmıyorsunuz bize indirilen ki-
taba ve daha
çoğunuz imandan lah´a, bize in- hem bizden önce-
uzak olduğunuz dirilene ve da- kilere indirdiğine
‫= ِمنَا‬bizden ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬yalnızca önce indirilmiş
olan kitaplara
halde bizim evvelâ ha önce indiri- inandığımız için mi
Allah'a imanımız- lenlere inan- bizde kusur bulu-
‫آمنَا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬inandığımız için mi ,, ,, inanmamız ve dan, sonra gerek mamızdan ve yorsunuz? (Yoksa
de çoğunuzun kendimize indirilen, sizin bir çoğu- bu, sadece) çoğu-
َِ ‫= ِب‬Allah’a ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=وما‬indirilene
ِ‫اّلل‬ fasık, yoldan gerek evvelce indi- nuzun da fasık nuzun sapkınlığın-
çıkmış kimseler rilmiş kitaplara kimseler ol- dan mı(dır)?
‫= ِإليْنا‬bize ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=وما‬ve indirilene ,, olmanız değil imanımızdan baş- manızdandır.
midir? ka bir şey mi?
ِ‫قبْل‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bizden önce ‫ن‬ َِ ‫=وأ‬oysa ,,

‫=أ ْكثرك ِْم‬sizin çoğunuz ,,

ِ‫=فا ِسقون‬yoldan çıkmıştır ,,

5.
60
.. .. ِ‫=ق ْل‬de ki De ki; «Allah ka- Kendilerine de ki: De ki: Allah De ki: Allah katında
tında bundan Size Allah yanın- katında bun- bunlardan daha
‫أنبِئك ِْم‬..‫ل‬ ِْ ‫=ه‬size söyleyeyim mi? .. ..
daha kötü ko- daki cezası itibariy- dan daha kötü şiddetli bir cezayı
numda olanları le o çirkin gördü- bir cezanın hak edenleri size
ِ‫=بِشر‬daha kötü olanı .. ..
size bildireyim ğünüzden daha bulunduğunu söyleyeyim mi?
mi? Allah´ın la- yamanını haber size haber ve- Onlar, Allahın la-
ِ‫ َٰذ ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bundan ً‫=مثوب ِة‬cezası net ettiği, gaza- vereyim mi: O kim- reyim mi? O netledikleridir; on-
bına uğrattığı, seler ki Allah rah- kimse ki; Allah lar Allahın gazap
ِ‫= ِع ْند‬katında ِ‫اّلل‬ َِ =Allah aralarından bir meti sahasından ona la´net et- ettikleridir ve şey-
bölümünü çarpı- uzaklaştırmış, ga- miş, aleyhine tani güçlere taptık-
ِْ ‫=م‬kim(ler)e ِ‫=لعنه‬lanet ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah tarak maymuna zabına uğratmış, gazab etmiş ları için Allahın
ve domuza dö- kendilerinden ve onlardan maymuna ve do-
ِ‫ضب‬ ِ ‫=وغ‬ve gazab etmiş .. .. nüştürdüğü kim- maymunlar, hınzır- maymunlar, muza çevirdikleri-
seler ile tağuta lar, esnâma tapan- domuzlar ve dir: Bunlar durumu
‫=عل ْي ِِه‬onlara ِ‫=وجعل‬ve yapmışsa .. (şeytan) tapan lar vücuda getir- Tağut´a kullar en kötü olanlar ve
kimselerdir. Bun- miş, işte yerleri kılmıştır. İşte doğru yoldan (ala-
ِ‫= ِم ْنهم‬kimlerden ِ‫= ْال ِقردة‬maymunlar lar konumları en daha yaman olan- onlar; yer ba- ya alıcılardan) da-
kötü ve doğru lar bunlar, işte yo- kımından en ha fazla sapanlar-
ِ‫ازير‬ ِ ‫=و ْالخن‬domuzlar yoldan en sap- lun doğrusundan kötü ve doğru dır.
mış olanlardır. sapanlar bunlar. yoldan en çok
ِ‫=وعبد‬tapanlar sapmış olan-
ِ‫الطاغوت‬ َ =ve Tâğût’a ..
lardır.

ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte onların ِ‫=شر‬daha kötüdür


.. ..

‫=مكانًا‬yeri
ُِّ ِ‫=وأض‬ve daha çok sapmışlardır
‫ل‬ .. .. ..

ِِ ‫سو‬..‫ن‬
‫اء‬ ِْ ‫=ع‬düz ‫ل‬ ِِ ‫سبِي‬
َ ‫=ال‬yoldan
5.
61
,, ‫=وإِذا‬zaman ‫=جاءوك ِْم‬size geldikleri Bunlar yanınıza Yanınıza gelince Size geldikle- Onlar, sana geldik-
geldiklerinde,
,,
“İman ettik" derler, rinde; iman et- lerinde, İnanıyoruz!
َ
‫=قالوا‬derler ‫=آمنا‬inandık «inandık» dedi- halbuki girerken tik, derler. derler: Oysa, as-
ler. Oysa yanını- kâfir girmişlerdi, Halbuki onlar, lında hakikati inkar
‫=وق ِْد‬oysa muhakkak ‫=دخلوا‬girmişler za,
,,
kafir olarak çıkarken yine kâfir küfür ile gir- niyeti ile gelirler ve
girmiş ve yine çıktılar. Sînelerin- mişler ve onlar aynı şekilde ayrılır-
‫=بِ ْالك ْف ِِر‬küfürle ‫=وه ِْم‬yine kafir olarak çık- de gizlediklerini Al- yine onunla lar. Ama Allah, on-
mışlardır. Allah lah kendilerinden çıkmışlardır. ların gizlediği her
‫=ق ِْد‬muhakkak ‫=خرجوا‬çıkmışlardır onların gizli tut- iyi biliyor. Ve Allah; giz- şeyin farkındadır.
tukları duyguları lemekte olduk-
‫= ِب ِِه‬onunla ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah herkesten iyi bi- larını çok da-
lir. ha iyi bilir.
ِ‫=أعْلم‬daha iyi bilir ,, ,,

‫كانوا‬,,‫= ِبما‬olduklarını
ِ‫=ي ْكتمون‬gizlemiş
5. Onlardan çoğu- İçlerinden çoğunu Onlardan bir Onların çoğunun,
62
.. ِ‫=وتر َٰى‬görürsün ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoğunun nun günahta, öl- görürsün ki güna- çoğunu görür- günah işlemede,
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan çüleri aşmakta
ve haram ye-
ha, zulme, haram
yemeye koşuyor-
sün ki; güna-
ha, haksızlığa
gaddarca davran-
mada ve her kötü-
ِ‫ارعون‬ ِ ‫=يس‬birbirleriyle yarıştıklarını ..
mekte birbirleriy-
le yarıştıklarını
lar. Bu işlemekte
oldukları ne kötü
ve haram ye-
meye koşu-
lüğü boğazlarına
indirmekte birbirle-
‫اْلثْ ِِم‬ِ ْ ..‫=فِي‬günahta görürsün. Yap-
tıkları şey ne
bir iş! şurlar. İşledik-
leri şey; ger-
riyle yarıştıklarını
görebilirsin. Yaptık-
ِِ ‫=و ْالعدْو‬ve düşmanlıkta
‫ان‬ .. kadar kötüdür. çekten ne kö- ları şey ne kadar
tüdür. kötüdür.
ِ‫=وأ ْك ِل ِهم‬ve yemede ِ‫=السُّحْ ت‬haram
..

ِ‫=لبِِئْس‬ne kötüdür
..

‫كانوا‬..‫=ما‬oldukları şey ..

ِ‫=ي ْعملون‬yapmakta
5.
63
,, ِ‫ي ْنهاهم‬,,ِ‫=ل ْول‬menetmeleri gerekmezm Allah´a bağlı bil- Ne olurdu içlerin-
ginler ile din deki zâhidlerle
,, ,,
Rabb´a kul Neden onların din
olanlar ve bil- adamları ve ha-
iydi ِ‫الربَانِيُّون‬
adamları bunları âlimler bunları gü- ginler; onları hamları onları gü-
َ =Rabbanilerin günah söz söy- nah söylemekten, günah söyle- nahkarca iddialar-
ِ‫=و ْاْلحْ بار‬ve hahamların lemekten ve ha- haram yemekten
,,
ram mal yemek- nehyetselerdi! Bu
melerinden ve dan ve her türlü kö-
haram yeme- tülüğü boğazlarına
ِْ ‫=ع‬onları söz söylemekten ten
ِ‫ق ْو ِل ِهم‬,,‫ن‬ sakındırsalar revâ gördükleri ne
ya! Yaptıkları
,,
kötü bir hal!
,,
lerinden vaz- indirmekten alı-
geçirmeye ça- koymadılar? Orta-
ِ‫اْلثْم‬
ِْ =günah ِ‫=وأ ْك ِل ِهم‬yemekten şey ne kadar kö- lışmalı değiller ya koydukları şey
tüdür. miydi? Yap- ne kadar kötüdür!
ِ‫=السُّحْ ت‬haram ِ‫=ل ِبئْس‬ne kötüdür ,, makta oldukla-
rı şey gerçek-
‫كانوا‬,,‫=ما‬oldukları şey ,, ten ne kötü.

ِ‫صنعون‬ ْ ‫=ي‬yapmakta
5.
64
.. ِ ‫=وقال‬dediler ِ‫= ْاليهود‬Yahudiler Yahudiler
ِ‫ت‬ «Al- Yahudiler de "Al- Yahudiler de- Yahudiler, Allahın
lah´ın eli sıkıdır» lah'ın eli bağlan- diler ki: Al- eli sıkıdır derler.
ِ‫=يد‬eli ِ‫اّلل‬ ْ
َِ =Allah’ın ِ‫=مغلولة‬bağlıdır lerinden ötürü el- yorlar. Bu söyledik- lıdır. Böyle Sıkı
dediler. Bu söz- mış ki sımsıkı!" di- lah´ın eli bağ- olan onların
elidir: Ve bu iddia-
ِْ َ‫=غل‬bağlandı ‫=أ ْيدِي ِه ِْم‬kendi elleri leri
‫ت‬ bağlansın. leri yüzünden hem dediklerinden larından dolayı (Al-
..
onlara lanet ol- kendi elleri bağ- ötürü kendi el- lah tarafından) la-
‫=ول ِعنوا‬ve lanetlendiler ..
sun! Tersine lansın, sımsıkı ol- leri bağlansın, netlenmişlerdir.
O´nun iki eli de sun, hem Allah'ın la´net olsun. Tersine, Onun elle-
ِ‫قال ا‬..‫= ِبما‬söylediklerinden ötürü
‫وا‬ açıktır, dilediği rahmeti sahasın- Hayır, O´nun ri sonuna kadar
..
gibi verir. Rabbin dan kovulsunlar. iki eli de açık- açıktır: O, (lütfunu)
ِْ ‫=ب‬hayır ِ‫=يداه‬O’nun iki eli de
‫ل‬ tarafından sana Yâ Muhammed, tır, nasıl diler- dilediği gibi dağıtır.
.. .. ..
indirilen ayetler öyle değil, O'nun se öyle infak Ama (ey Peygam-
ِِ ‫=مبْسوطت‬açıktır ِ‫=ي ْن ِفق‬verir
‫ان‬ onların çoğunun iki eli de açık. Na- eder. Rabbın- ber,) Rabbin tara-
azgınlığını ve sıl dilerse dan sana indi- fından sana indiri-
ِ‫=كيْف‬gibi ِ‫=يشاء‬dilediği kafirliğini arttıra- mahlûkâtına öyle rilen; andolsun len her şey, onların
caktır. Onların dağıtır. Şu muhak- ki, onlardan çoğunun kibirli küs-
َِ ‫=ولي ِزيد‬andolsun artıracaktır
‫ن‬ arasına kıyamet kak ki sana Rab- çoğunun az- tahlıklarında ve
..

gününe kadar binden indirilen gınlığını ve hakikati inkarda


‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoğunun ‫= ِم ْنه ِْم‬onların sürecek bir Kur'an onlardan küfürünü artı- daha inatçı yapa-
düşmanlık ve kin çoğunun tuğyanını, racaktır. Onla- caktır. Böylece biz,
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=ما‬indirilen ِ‫= ِإليْك‬sana saldık. Ne za- küfrünü büsbütün rın aralarına Kitab-ı Mukaddesin
man savaş ate- arttıracak. Bizler kıyamet gü- takipçileri arasına
ِ‫ر ِبك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinden şini körüklediler kendilerinin arası- nüne kadar Mahşer Gününe
‫=ط ْغياِنًا‬azgınlığını ِ‫=وك ْف ًرا‬ve küfrünü ise, Allah onu na kıyamete kadar sürecek kin ve kadar (sürecek) kin
söndürmüştür. sürecek husûmet nefret saldık. ve nefret tohumları ..

‫=وأ ْلقيْنا‬biz atmışızdır


..
Onlar yeryüzün- ve kin bıraktık. Her Savaş için
de hep fesad, ne zaman harp
saçtık: ne zaman
ateşi ne za- savaş ateşi yaksa-
ِ‫=بيْنهم‬onların aralarına ..
bozgunculuk pe- içinde yangın çı- man körükle- lar Allah onu sön-
şinde koşarlar. kardılarsa Allah seler; Allah, dürür; ve onlar yer-
ِ‫= ْالعداوة‬düşmanlık Oysa Allah boz- onu söndürdü. onu söndürür. yüzünde yozlaş-
guncuları sev- Yeryüzünü fesada Ve yeryüzün- mayı ve çürümeyi
ِ‫=و ْالب ْغضاء‬ve kin ‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬kadar ..
mez. vermeğe koşar du- de fesada ko- arttırmak için elle-
rurlar ki Allah müf- şarlar. Allah, rinden geleni ya-
‫=ي ْو ِِم‬gününe ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet sidlerden hiçbir ise fesadçıları parlar: Allah ise
zaman hoşnut ol- sevmez. yozlaşmaya ve çü-
‫=كلَما‬ne zaman ‫=أ ْوقدوا‬yakmışlarsa
.. maz. rümeye yol açanla-
rı sevmez.
‫ارا‬ ً ‫=ن‬bir ateş ‫ب‬
.. ِِ ‫= ِل ْلح ْر‬savaş için ..

‫طفأها‬ ْ ‫=أ‬onu söndürmüştür ‫اّلل‬


.. َِ =Allah
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫=ويسْع ْو‬koşarlar
‫ن‬
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
ِ‫=فسادًا‬bozgunculuğa ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah da ..

ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez
ِ‫= ْالم ْف ِسدِين‬bozguncuları
5.
65
,, ِ‫=ول ْوأنَأ َن‬eğer ِ‫=أ ْهل‬ehli Eğer Kitap Ehli, Eğer Ehl-i Kitap Eğer Ehl-i Ki- Eğer Kitab-ı Mu-
iman edip kötü- iman edip Allah'tan tab, iman edip kaddesin izleyicileri
‫ب‬ ْ
ِِ ‫=ال ِكتا‬Kitap ‫=آمنوا‬inanıp lüklerden sakın- korkaydılar günah- de sakınsalar- (gerçek) inanca ve
salar, günahları- larını örter ve ken- dı; kötülükleri- Allaha karşı sorum-
‫=واتَق ْوا‬korunsalardı ‫=لكفَ ْرنا‬geçerdik nınimetlerle
siler, onları dilerini nâz u naîm ni örterdik ve luluk bilincine
dolu cennetlerine ko- onları Naim ulaşmış olsalardı,
‫=ع ْنه ِْم‬onların ‫=س ِيئاتِ ِه ِْم‬kötülüklerini cennetlere
yardık.
ko- yardık. cennetlerine Biz gerçekten onla-
koyardık. rın (geçmiş) kötü-
‫=وْلدْخ ْلناه ِْم‬ve onları sokardık ,, ,, lüklerini siler ve on-
ları nimet bahçele-
ِِ ‫=جنَا‬cennetlere ‫يم‬
‫ت‬ ِِ ‫=النَ ِع‬nimeti bol rine sokardık;
,,

5.
66
.. ِ‫=ول ْو‬eğer ‫=أنَه ِْم‬onlar Eğer onlar Tev- Eğer onlar Tevrat Eğer onlar; eğer onlar Tevrata,
rat´a, İncil´e ve ile İncil'in ve Rab- Tevrat´ı, İncil´i İncile ve Rableri ta-
‫=أقامِوا‬gereğince uygulasalardı ..
Rableri tarafın- bü'l-âlemîn tara- ve kendilerine rafından kendileri-
dan kendilerine fından kendilerine Rabblarından ne indirilmiş olan
ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat’ı ِ‫اْل ْن ِجيل‬ ِ ْ ‫=و‬İncil’i indirilen daha neler indiril- indirilmiş olanı bütün (vahiy)lere
Kur´an´a uygun mişse hepsinin dosdoğru tut- uymuş olsalardı,
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirileni ..
yaşasalardı, ahkâmını yerine salardı; mu- gökyüzünün ve ye-
başları üzerin- getireydiler, üzerle- hakkak ki hem rin tüm nimetlerin-
‫= ِإل ْي ِه ِْم‬kendilerine den ve ayakları rindeki hava ile üstlerinden, den yararlanırlardı.
altından kaynak- ayaklarının altın- hem de ayak- Onların bir kısmı
‫ر ِب ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rablerinden lanan nimetler daki topraktan ni- larının altla- doğru bir yol tutar-
yerlerdi. Onların mete müstağrak rından yiye- lar; çoğuna gelin-
‫=ْلكلوا‬muhakkak ki yerlerdi .. .. içinde ılımlı, aşırı olacaklardı. İçle- ceklerdi. İçle- ce, yaptıkları ne
davranışlardan rinden itidaline sa- rinden orta yo- kötüdür onların!
‫ف ْو ِق ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬üstlerinden sakınan bir ke- hip ümmet yok de- lu tutan bir
sim var. Fakat ğil, lâkin çoğu ne ümmet vardır.
ِِ ْ‫تح‬..‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫=و ِم‬ve altından .. çoğu ne fena iş- kötü işler işliyor! Onlardan bir
ler yapıyor! çoğunun
‫=أ ْرج ِل ِه ِْم‬ayaklarının yapmakta ol-
dukları şey ise
‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinde var ِ‫=أ َمة‬bir ümmet
.. ..
ne kötüdür.
ِ‫صدة‬ ِ ‫=م ْقت‬tutumlu ِ‫=وكثِير‬ama çoğu ..

‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ِ‫=ساء‬ne kötü ..

ِ‫ي ْعملون‬..‫=ما‬işler yapıyorlar ..

5. Ey Peygamber, Ey Peygamber! Ey Peygam- Ey Elçi! Rabbinden


67
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ِ‫الرسول‬ َ =Elçi Rabbin tarafın- Sana Rabbinden ber; Rabbın- sana indirilenleri
‫=ب ِل ِْغ‬duyur ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=ما‬indirileni dan sana indiri- her ne indirilmişse dan sana indi- tebliğ et: Sen onu
len mesajı du- tebliğ et. Etmezsen rileni tebliğ et. tam yapmadığın
ِ‫=إِليْك‬sana ِ‫ربِك‬,,‫ن‬ ْ
ِ ‫= ِم‬Rabbinden yur. Eğer bunu O'nun peygamber- Eğer yapmaz- sürece Rabbinin
yapmazsan liğini yerine getir- san; O´nun el- mesajını (hiç)
ْ‫ن‬
ِ ِ‫=وإ‬eğer ‫ل‬ ْ ْ
ِ ‫تفع‬,,‫=ل ِْم‬bunu yapmazsan ma görevini ye- miş
O´nun elçisi ol- olmazsın (et- çiliğini yap- yaymamış olursun.
,,
mezsen sana gön- mamış olur- (Görevini yapar-
ِ‫بلَ ْغت‬,,‫=فما‬duyurmamış olursun rine getirmemiş derdiği ahkâmını sun. Allah;
,, san) Allah seni
olursun. Allah tebliğ eylemiş ol- seni insanlar- (inanmayan) insan-
ِ‫= ِرسالته‬O’nun mesajını ‫اّلل‬ ,, َِ ‫=و‬Allah seni insanlardan mazsın). Allah seni dan korur. lardan koruyacak-
korur. Allah kafir- insanlardan koru- Muhakkak ki tır. Allah, hakikati
ِ‫صمك‬ ِ ‫=ي ْع‬seni korur ,, leri doğru yola yacak, Allah['ın] Allah; kafirler inkar eden insanla-
iletmez. kâfirlere yol ver- güruhunu hi- rı doğru yola ilet-
ِ ِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬insanlardan ‫ن‬
‫اس‬ َِ ‫= ِإ‬doğrusu meyeceğinde şüp- dayete erdir- mez.
hen olmasın. mez.
َِ =Allah ‫ي ْهدِي‬,,ِ‫=ل‬yola iletmez
‫اّلل‬ ,,

ِ‫= ْالق ْوم‬toplumunu ِ‫= ْالكا ِف ِرين‬kâfirler


5.
68
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli
..
De ki; «Ey Kitap Onlara de ki: "Ey De ki: Ey Ehl-i De ki: Ey Kitab-ı
Ehli, sizler Tev- Ehl-i Kitap! Tevrat Kitab; Tev- Mukaddesin takip-
‫ب‬ ْ
ِِ ‫=ال ِكتا‬Kitap ‫=لسْت ِْم‬siz değilsiniz Rabbiniz tarafın- bü'l-âlemîn tara- Rabbınızdan İncile ve Rabbiniz
rat´a, İncil´e ve ile İncil'in ve Rab- rat´ı, İncil´i ve çileri! Siz, Tevrata,
..

َِٰ ‫=عل‬üzerinde ِ‫=ش ْيء‬bir esas


‫ى‬ dan size indirilen fından sizlere daha size indirileni tarafından size in-
..
Kur´an´a gereği neler indirilmişse dosdoğru tat- dirilen her şeye
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ‫=ت ِقيموا‬uygulayıncaya gibi
‫ى‬ uymadıkça hepsinin ahkâmını bik etmedikçe; (tam olarak) uyma-
boşluktasınız, yerine getirmedik- hiç bir şey dıkça inançlarınızı
ِ‫=الت َ ْوراة‬Tevrat’ı ِ‫اْل ْن ِجيل‬ ِ ْ ‫=و‬İncil’i hiçbir temele da- çe sizler din deni- üzerinde de- sağlam bir temele
yanmış değilsi- lebilecek bir şeye ğilsiniz. An- oturtmuş olmazsı-
ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=وما‬ve indirileni ‫=إِليْك ِْم‬size niz.» Rabbin ta- malik değilsiniz." dolsun ki; nız! Fakat (ey Pey-
..
rafından sana Şu muhakkak ki Rabbından gamber,) Rabbin
‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden indirilen ayetler, sana Rabbinden sana indirilen; tarafından sana in-
onların çoğunun indirilen Kur'an on- onlardan ço- dirilenler, onların
َِ ‫=ولي ِزيد‬artıracaktır ‫يرا‬
‫ن‬ ً ِ‫=كث‬çoğunun azgınlığını ve lardan çoğunun ğunun azgınlık çoğunu kibirli küs-
kâfirliğini arttıra- tuğyanını, küfrünü ve küfrünü ar- tahlıklarında ve in-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ِ‫أ ْن ِزل‬..‫=ما‬indirilen caktır. O halde büsbütün arttıra- tıracaktır. Öy- karcılıkta daha
kâfirler için cak, sakın tutup leyse o kafirler inatçı yapacaktır.
ِ‫=إِليْك‬sana ِ‫ربِك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinden üzülme. kâfirlere acıma. güruhu için ta- Ama hakikati inkar
salanma. eden insanlara
‫=ط ْغيانًا‬azgınlık ِ‫=وك ْف ًرا‬ve inkârını ..
üzülme:
ْ
ِ‫تأس‬..ِ‫=فَل‬sen üzülme ..

‫ ْالق ْو ِِم‬..‫=على‬toplumu için ..

ِ‫= ْالكافِ ِرين‬o kâfirler


..

5.
69
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Yahudilerden Mü’minlerden, Ya- Doğrusu; iman çünkü, (bu ilahi ke-
sabiilerden (yıl- hudilerden, edenler, ya- lama) iman edenler
َ
‫هادِوا‬,,ِ‫=والذِين‬Yahudiler dızlara tapanlar- Sâbiîlerden, hudi olanlar, ve Yahudi itikadına
dan) ve hristi- Nasrânîlerden, Al- sabiiler ve uyanlar ile Sabiiler
ِ‫صابِئون‬ َ ‫=وال‬Sabiiler yanlardan Al- lah'a, sonra âhiret hristiyanlardan ve Hıristiyanlardan
lah´a ve ahiret gününe iman ile Allah´a ve ahi- Allaha ve Ahiret
َِٰ ‫=والنَصار‬ve Hristiyanlar(dan)
‫ى‬ ,,
gününe inanarak beraber salâh işle- ret gününe
iyi ameller işle- yenler yok mu, işte inananlara,
Gününe inanıp,
doğru ve yararlı fiil-
ِْ ‫=م‬kimseler ِ‫=آمن‬inanan
‫ن‬ yenler için korku onlar ne korku gö- salih amel iş- lerde bulunanlar ne
söz konusu de- recekler, ne de leyenlere; hiç korkacak, ne de
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ‫=و ْالي ْو ِِم‬ve gününe
ِ‫اّلل‬ ğildir, onlar hiç mahzun olacaklar. korku yoktur. üzüleceklerdir.
,,
üzülmeyecekler- Ve onlar, üzü-
‫= ْاْل ِخ ِِر‬ahiret ِ‫=وع ِمل‬ve yapanlara dir. lecek de de-
,,
ğildir.
‫=صا ِل ًحا‬iyi işler
,,

ِ‫خ ْوف‬,,ِ‫=فَل‬korku yoktur ,,

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
‫ه ِْم‬,,ِ‫=ول‬ve onlara yoktur
,, ,,

ِ‫=يحْ زنون‬üzüntü de ,,

5.
70
.. ِ‫=لق ْد‬andolsun ‫=أخ ْذنا‬biz almış ..
Biz İsrailoğulla- Bizler Benî İs-
rından kesin söz rail'den misak al-
Andolsun ki; Gerçek şu ki, biz
İsrailoğulların- İsrailoğullarından
ِ‫= ِميثاق‬söz ‫=بنِي‬oğullarından aldık ve onlara mış ve kendilerine
çok sayıda pey- peygamberler
dan ahd almış kesin bir taahhüt
ve onlara almış ve onlara el-
ِ‫= ِإسْرائِيل‬İsrail gamber gönder- göndermiştik. Ne
dik. Fakat pey- zaman bir pey-
peygamberler çiler göndermiştik:
göndermişiz- (ama) ne zaman
‫=وأ ْرس ْلنا‬ve göndermiştik
..
gamberler kendi- gamber onlara
lerine nefislerinin canlarının isteme-
dir. Ne zaman bir elçi, onlara hoş-
bir peygam- lanmadıkları bir
ِ ً ‫=رس‬elçiler
‫= ِإل ْي ِه ِْم‬onlara ‫َل‬ hoşuna gitme- diği hükmü getirdi ber, onlara ne- şey getirdiyse (is-
yen bir mesaj ise karşı geldiler. fislerinin hoş- yan ettiler:) o (el-
‫=كلَما‬ne zaman
.. getirdikçe kimi- Bir takımına yalan- lanmadığı bir çi)lerin bir kısmını
sini yalanlıyor, cı dediler, bir takı- şeyle gelmiş- yalanladılar, diğer-
‫=جاءه ِْم‬onlara getirdiyse .. kimisini de öldü- mını ise öldürdü- se; bir kısmını lerini de öldürdüler;
rüyorlardı. lerdi. yalanlamışlar,
ِ‫=رسول‬bir elçi ‫= ِبما‬bir şey
.. .. bir kısmını da
öldürmüşlerdi.
َِٰ ‫ت ْهو‬..ِ‫=ل‬istemediği
‫ى‬
‫=أ ْنفسه ِْم‬canlarının ‫=ف ِريقًا‬bir kısmını ..

‫=كذَبوا‬yalanladılar
‫=وف ِريقًا‬bir kısmını da
.. ..

ِ‫=ي ْقتلون‬öldürüyorlardı
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
5. Bu cinayetleri Hem bunlar başla- Bir fitne olma- (bunu yapmakla)
71
,, ‫وح ِسبوا‬=sandılar
hiçbir fitneye, rına hiçbir belâ yacağını san- kendilerine bir za-
ِ‫ل تكون‬ َِ ‫أ‬
,, =kopmayacak ِ‫فِتْنة‬
=bir,,fitne
hiçbir kargaşaya
yol açmayacak
gelmeyecek sandı- dılar da kör-
lar da hakikate leştiler, sağır-
rar gelmeyeceğini
düşünüyorlardı;
‫فعموا‬ =kör,,oldular sandılar. Gözleri
kör ve kulakları
karşı kör kesildiler, laştılar. Sonra
sağır kesildiler. Allah kendile-
böylece (kalben)
kör ve sağır oldu-
‫وص ُّموا‬ =sağır,,kesildiler ‫ث َِم‬
=sonra sağır oldu. Son-
ra Allah tevbele-
Sonra Allah gü- rine tevbe na-
nahlarından geçti. sib etti. Sonra
lar. Sonra Allah on-
ların tevbesini ka-
ِ‫تاب‬ =tevbesini,,kabul,,etti َِ
‫اّلل‬
=Allah rini kabul etti, fa- Bunun üzerine iç- yine içlerinden bul etti: (ama son-
kat arkasından lerinden çoğu yine bir çoğu, kör- ra) onların çoğu yi-
‫عل ْي ِه ِْم‬
=onların ‫ث َِم‬
=sonra,,yine çoğu yine kör ve kör kesildiler, sağır leştiler ve sa- ne körleşti, sağır-
sağır oldu. Hiç kesildiler. Allah on- ğırlaştılar. Al- laştı. Allah onların
‫عموا‬ =kör şüphesiz Allah ların ne işlediklerini lah, işledikle- bütün yaptıklarını
onların ne yap- görüyor. rini hakkıyla görür.
‫وص ُّموا‬ =ve,,sağır,,kesildiler tıklarını görüyor. görücüdür.

ِ‫=ك ِثير‬çokları ‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan


َِ ‫=و‬Allah ِ‫صير‬
‫اّلل‬ ِ ‫=ب‬görüyor
ِ‫ي ْعملون‬,,‫= ِبما‬yaptıklarını
5.
72
.. ِ‫=لق ْد‬andolsun ِ‫=كفر‬kâfir olmuşlardır Allah, Merye-
moğlu Me-
"Allah yok mu, işte Meryem oğlu Gerçekten, Allah
..
o Meryem'in oğlu Mesih; ger- Meryem oğlu Me-
َ
‫قالوا‬..ِ‫= ِالذِين‬diyenler ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬ancak yenler kesinlikle Mesih'tir!"
sih´(İsa)dır di- diyenle- çekten Al- sihdir diyenler ha-
rin kâfir oldukları lah´ın kendisi- kikati inkar etmiş
َِ =Allah ِ‫ ْالم ِسيح‬..ِ‫=هو‬Mesih’tir kafir
‫اّلل‬ olmuşlardır. meydanda. Mesih dir, diyenler olurlar; (bizzat)
Oysa Mesih de- ise "Ey İsrail oğul- andolsun ki; Mesihin, Ey İsrai-
ِ‫=ابْن‬oğlu ِ‫=م ْريم‬Meryem mişti ki; «Ey isra- ları! Gelin benim kafir olmuşlar- loğulları! (Yalnızca)
iloğulları, benim de Rabbim, sizin dır. Halbuki hem benim Rab-
ِ‫=وقال‬halbuki demişti ki .. ve sizin Rabbiniz de Rabbiniz olan Mesih demiştir bim, hem de sizin
..
olan Allah´a kul- Allah'a kulluk edin. ki: Ey İsrailo- Rabbiniz olan Alla-
ِ‫= ْالم ِسيح‬Mesih ‫=يا‬Ey ‫=بنِي‬oğulları luk ediniz. Kim Şundan haberiniz ğulları; benim ha kulluk edin! de-
Allah´a ortak ko- olsun ki Allah'a kim de Rabbım, diğini gördükleri
ِ‫=إِسْرائِيل‬İsrail ‫=اعْبدوا‬kulluk edin şarsa Allah ona şerik koşarsa Al- sizin de Rab- halde. Unutmayın, ..
cenneti kesinlikle lah'ın ona cenneti- bınız olan Al- kim Allahtan başka
َِ =Allah’a ‫=ربِي‬benim Rabbim
‫اّلل‬ haram etmiştir, ni haram kıldığı lah´a kulluk bir varlığa ilahlık
..

onun varacağı muhakkak. Artık edin. Zira her yakıştırırsa, Allah


‫=وربَك ِْم‬ve sizin Rabbiniz olan
.. yer cehennem- onun barınacağı kim ki, Allah´a onu cennetten
.. ..

dir, zalimlerin yer ateş. Zâlimlerin şirk koşarsa; mahrum edecek ve


ِ‫=إِنَه‬zira ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kim hiçbir yardım imdadına gelecek- muhakkak Al- böylelerinin varış
edeni yoktur.» lerin ise vücudu lah, ona cen- yeri cehennem
ِْ ‫=ي ْش ِر‬ortak koşarsa ِ‫اّلل‬
‫ك‬ ..َِ ِ‫=ب‬Allah’a yok" [dedi]. neti haram olacaktır: ve böyle-
eder ve onun ce zalimler kendile-
‫=فق ِْد‬muhakkak ki ِ‫=ح َرم‬haram etmiştir
..
varacağı yer, rine bir yardımcı ..

َِ =Allah ‫=عل ْي ِِه‬ona ِ‫= ْالجنَة‬cenneti


‫اّلل‬ ateştir. Zalim- bulamayacaklardır.
lerin hiç yar-
ِ‫=ومأْواه‬ve onun varacağı yer
.. ..
dımcıları yok-
tur.
..

ِ‫=النَار‬ateştir ‫=وما‬yoktur
َ ‫= ِل‬zalimlerin
ِ‫لظا ِل ِمين‬
ِ‫أ ْنصار‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yardımcıları
5.
73
,, ِ‫=لق ْد‬elbette ِ‫=كفر‬kâfir olmuşlardır ,,
Allah üçün "Allah üçün üçün- Allah, gerçek-
üçüncüsüdür di- cüsüdür" diyenlerin ten üçün
Gerçekten, Tek Al-
lahtan başka hiçbir
‫قالوا‬,,ِ‫=الَذِين‬diyenler ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz yenler de kesin- kâfir oldukları üçüncüsüdür,
likle kâfir olmuş- âşikâr. Bir tek Al- diyenler an-
ilah olmadığını
gördükleri halde
َِ =Allah ِ‫=ثا ِلث‬üçüncüsüdür
‫اّلل‬ lardır. Tek Al- lah'tan başka hiç- dolsun ki; kafir
lah´tan başka bir ilâh mevcut de- olmuşlardır.
Bakın, Allah üçlü-
nün üçüncüsüdür
‫=ثَلث اِة‬üçün ‫=وما‬oysa yoktur ,,
hiçbir ilâh yoktur. ğil. Eğer söyledik- Halbuki hiç bri
Eğer onlar bu lerinden geri dön- tanrı yoktur,
diyenler, hakikati
inkar etmiş olurlar.
ِ‫إِ َٰله‬,,‫ن‬ َِ ِ‫=إ‬başka
ِْ ‫= ِم‬hiçbir ilah ‫ل‬ ,, dediklerinden mezlerse, içlerin- ancak bir tek Ve onlar bu iddiala-
vazgeçmezler den böyle küfre tanrı vardır. rından vazgeçme-
ِ‫=إِ َٰله‬ilahtan ِ‫احد‬ ِ ‫=و‬bir tek ‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬eğer ,, ise onların içinde dalanlara dayanıl- Söylediklerin- dikçe, hakikati in-
kafirlerin başla- maz azap isabet den vazgeç- kar eden bu gibile-
‫ي ْنتهوا‬,,‫=ل ِْم‬vazgeçmezlerse rına acıklı bir edeceğinden şüp- mezlerse; on- rin başına şiddetli
azap gelecektir. heleri olmasın. lardan kafir bir azap gelecektir.
ِ‫يقولون‬,,‫=ع َما‬dediklerinden olanlara acıklı
bir azab do-
َِ ‫س‬
‫ن‬ َ ‫=ليم‬elbette dokunacaktır ,, kunacaktır.

‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlere ,,

‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ِ‫=عِذاب‬bir azab ,,

ِ‫=أ ِليم‬acı
5.
74
..ِ‫يتوبون‬..ِ‫=أفَل‬hala tevbe etmiyorlar mı Onlar Allah´a Acaba şunlar Al- Hala Allah´a Öyleyse pişmanlık
..
tevbe etseler, lah'a rücû ederek tevbe edip
..
içinde Allaha yöne-
..

? ِ‫اّلل‬
َِ ..‫= ِإلى‬Allah’a O´ndan af dile- ondan mağfiret is- O´ndan mağfi- lip Onun bağışlan-
seler olmaz mı? temezler mi? O Al- ret dilemezler masını hala dile-
ِ‫=ويسْت ْغ ِفرونه‬O’ndan af dilemiyorlar m Hiç kuşkusuz Al- lah ki gufranına
lah affedicidir, had, rahmetine
mi? Halbuki meyecekler mi? Al-
..
Allah; Ga-
..
lah çok bağışlayı-
..

ı? ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=غفور‬bağışlayandır merhametlidir. pâyân bulunmaz. fur´dur, Ra- cıdır, rahmet kay-
him´dir. nağıdır.
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
5.
75
,, ‫=ما‬değildir ِ‫= ْالم ِسيح‬Mesih Meryemoğlu Meryem'in oğlu
Mesih sadece bir Mesih ancak pey-
Meryem oğlu Meryem oğlu Me-
Mesih, Pey- sih sadece bir pey-
ِ‫=ابْن‬oğlu ِ‫=م ْريم‬Meryem peygamberdir. gamber, başkası
Ondan önce de değil. Kendisinden
gamberden gamberdir: (Diğer)
başka bir şey bütün peygamber-
َِ ِ‫=إ‬başka bir şey ِ‫=رسول‬bir elçiden
‫ل‬ ,, ,, ,,
birçok peygam- evvel de birçok
ber gelip geç- peygamberler geç-
değildir. On- ler ondan önce ge-
dan önce de lip geçti; onun an-
‫=ق ِْد‬muhakkak ‫ت‬ ِْ ‫=خل‬gelip geçmiştir ,,
miştir. Annesi de ti. Anası da gayet
özü- sözü doğru doğru kadın. Her
peygamberler nesi, hakikatten as-
geçmiştir. An- la sapmamış olan
‫ق ْب ِل ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ondan önce de ,, ,, bir kadındı. Her ikisi yemek yerler- nesi de dos- biriydi; ve onların
ikisi de (öbür in- di. Bak, ibret ala- doğru bir ka- ikisi de (diğer
ِ‫الرسل‬ ُّ =elçiler ِ‫=وأ ُّمه‬annesi de ,, sanlar gibi) ye- caklar diye âyâtı- dındı. İkisi de ölümlüler gibi) yi-
mek yerlerdi. mızı onlara nasıl yemek yerler- yecekle beslenir-
ِ‫صدِيقة‬ ِ =dosdoğruydu Bak biz onlara açık açık bildiriyo- di. Onlara di.Bak, bu mesajla-
ayetlerimizi nasıl ruz! Sonra da bak, ayetleri nasıl rı onlara nasıl açık-
ِِ ‫يأْكَل‬,,‫=كانا‬İkisi de yerlerdi
‫ن‬ ,, ,, açık açık anlatı- nasıl haktan çevri- açıkladığımıza ladık: ve sonra
yoruz ve sonra liyorlar! bak. Sonra da bak, nasıl ters yüz
ِ‫الطعام‬ َ =yemek ‫=ا ْنظ ِْر‬bak bak onlar bu bak ki; nasıl olmuştur onların
ayetleri nerele- yüz çeviriyor- zihinleri!
ِ‫=كيْف‬nasıl ِ‫=نب ِين‬açıklıyoruz rinden çarpıtıyor- lar.
lar!
ِ‫=لهم‬onlara ‫ت‬ ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri
‫=ث َِم‬sonra ‫=ا ْنظ ِْر‬bak ‫ى‬ َِٰ َ‫=أن‬nasıl
ِ‫=يؤْ فكون‬çevriliyorlar
5.
76
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫=أت ْعبدون‬mi tapıyorsunuz? De
..
ki; «Allah´ı Onlara de ki: "Al- De ki: Allah´ı De ki: Allahın yanı
..
bırakıp size ne lah'ı bırakırsınız da bırakıp da size sıra size ne bir
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬bırakıp ‫اّلل‬
َِِ =Allah’ı zarar ve ne de sizlere ne hiçbir zi- ne bir zarar, fayda sağlama ne
yarar dokundur- yanı,-ne hiçbir fai- ne de bir fay- de zarar verme gü-
‫=ما‬şeylere ِ‫ي ْم ِلك‬..ِ‫=ل‬gücü yetmeyen maya gücü yet- desi dokunamaya- da veremeye- cü olmayan şeye
meyen nesnele- caklara mı tapıyor- cek birine mi mi taptınız? Oysa
..

‫=لك ِْم‬size ‫=ض ًّرا‬zarar vermeye re mi tapıyorsu- sunuz?! Allah'a ge- ibadet ediyor- yalnız Allahtır her
..
nuz? Oysa Allah lince işiten, bilen sunuz? Hal- şeyi duyan, her şe-
ْ
ِ‫نفعًا‬..ِ‫=ول‬fayda vermeğe ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah herşeyi işitir ve ancak O.
.. buki Allah, yi bilen!
herşeyi bilir. Semi´, Ali ola-
ِ‫=هو‬odur ki ِ‫س ِميع‬
.. َ ‫=ال‬işiten nın kendisidir.

ِ‫= ْالع ِليم‬bilendir


5.
77
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ِ‫=أ ْهل‬ehli
,,
De ki; Ey Kitap Yâ Muhammed, De ki: Ey Ehl-i De ki: Ey İncilin ta-
Ehli, dininiz ko- kendilerine şöyle Kitab; dininiz- kipçileri! İnançları-
ِِ ‫= ْال ِكتا‬Kitap
‫ب‬ nusunda gerçe- söyle: "Ey Ehl-i Ki- de haksız yere nız(ın içerdiği haki-
ğe aykırı aşırılık- tap! Dininizde hak- haddi aşma- kat)in sınırları(nı)
‫ت ْغلوا‬,,ِ‫=ل‬aşırılığa dalmayın ,,
lara kapılmayı- sız taşkınlıklar et- yın, daha ön- ihlal etmeyin; ve
nız, sizden ön- meyin, haksız ifrat- ce hem kendi daha önce kendile-
‫دِينِك ِْم‬,,‫=فِي‬dininizde ceki dönemlerde lar etmeyin." Vak- sapmış hem ri sapmış olup bir
sapıtmış, bir tiyle dalâle düşüp de birçoğunu çoğunu da saptır-
ِِ ‫ ْالح‬,,ِ‫=غيْر‬haksız yere
‫ق‬ ,, çoklarını saptır- birçoklarını da saptırmış ve mış olan ve doğru
mış ve düz yolu dalâle düşüren, doğru yoldan yoldan hala sap-
‫تتَبِعوا‬,,ِ‫=ول‬ve uymayın ,, şaşırmış kimse- sonra yolun doğru- ayrılmış bir makta devam eden
lerin keyfi arzula- sundan sapan kavmin heves- bir topluluğun
ِ‫=أ ْهواء‬keyiflerine ِ‫=ق ْوم‬bir milletin ,, rına uymayınız. kimselerin he- lerine uyma- mesnetsiz görüşle-
vesâtına uymayın." yın. rine uymayın.
‫=ق ِْد‬kesin olarak ‫=ضلُّوا‬sapmış
,,

ِ‫قبْل‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬önceden
‫=وأضلُّوا‬saptırmış
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫يرا‬ً ِ‫=كث‬birçoğunu da ,,

‫=وضلُّوا‬ve şaşmış ,,

ِِ ‫سو‬,,‫ن‬
‫اء‬ ِْ ‫=ع‬doğrusundan
ِِ ‫سبِي‬
‫ل‬ َ ‫=ال‬yolun
5. İsrailoğullarının Benî İsrail'in küfre İsrailoğulların- Hakikati inkara
78
..ِ ‫=ل ِع‬lanet edilmiştir
‫ن‬ ..
kafirleri, Da- sapanları hem Da- dan küfreden- şartlanmış bulunan
‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬nankörlerine vud´un ve Mer- vud'un, hem Mer-
yemoğlu İsa´nın yem'in oğlu İsa'nın
ler; Davud´un şu İsrailoğulları
ve Meryem (zaten) Davudun
‫بنِي‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬oğullarının ِ‫= ِإسْرائِيل‬İsrail dilinden lanet- lisanından Allah'ın
lenmiştir. Bu lanetine uğradılar.
oğlu İsa´nın ve Meryem oğlu
diliyle İsanın diliyle lanet-
ِِ ‫ ِلس‬..‫ى‬
‫ان‬ َِٰ ‫=عل‬diliyle ِ‫=داوود‬Davud lânetlenmelerinin Bu da onların is-
sebebi, onların yan etmeleri, Al-
la´netlenmişler lenmişlerdir: Böy-
di. Bu; isyan ledir, çünkü onlar
‫=و ِعيسى‬ve Îsa ‫ْن‬ ِِ ‫=اب‬oğlu
.. Allah´a karşı lah'ın hududunu etmeleri ve (Allaha) isyan etti-
gelmeleri ve aşmaları yüzün- aşırı gitmele- ler; hak ve adalet
ِ‫=م ْريم‬Meryem ِ‫= َٰذ ِلك‬çünkü O´nun sınırlarını dendi. rindendi. sınırlarını ihlalde
çiğnemeleri idi. ısrarcı davrandılar.
‫عص ْوا‬..‫=بِما‬isyan etmişlerdi ..

ِ‫ي ْعتدون‬..‫=وكانوا‬ve saldırıyorlardı ..

5. Onlar işledikleri İşledikleri kötülük- Birbirlerinin Onlar birbirlerini


79
,, ِ ‫يتناه ْو‬,,ِ‫ل‬,,‫=كانوا‬vazgeçmiyorlardı
‫ن‬ kötülüklerden ten birbirlerini hiç yaptıkları fe- yaptıkları iğrenç
ِ‫م ْنكر‬,,‫ن‬ِْ ‫=ع‬kötülükten birbirlerini sakın-
dırmazlardı. Ne
nehyetmezlerdi. nalıklara engel şeylerden vazge-
(İşledikleri kötülük- olmuyorlardı. çirmeye çalışmadı-
ِ‫=فعلوه‬yaptıkları ِ‫=لبِئْس‬ne kötü ,,
kadar kötü şeydi
yaptıkları!
ten bir türlü vaz- Yapmakta ol- lar: yaptıkları şey
geçmezlerdi). Ka- dukları ne kö- gerçekten ne kötü
‫=ما‬işler ِ‫ي ْفعلون‬,,‫=كانوا‬yapıyorlardı sem ederim ki et- tü idi.
tikleri pek çirkin idi.
idi!

5. Onların çoğunun İçlerinden çoğunu Görürsün ki; (Ve şimdi) onların


80
.. ِ‫=تر َٰى‬görürsün ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoğunun kâfirleri dost görürsün; Allah'ı onlardan ço- bir çoğunun haki-
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan edindiklerini gö-
rürsün. Bu dav-
tanımayan kimse- ğu, küfreden- kati inkar edenlerle
lere yâr olurlar (Al- leri dost edin- dost olduklarını gö-
ِ‫=يتولَ ْون‬dostluk ettiklerini ..
ranışları kendile-
rine, Allah´ın ga-
lah'ı tanımayan mektedirler. rebilirsin! İhtirasla-
kimseleri dost edi- Nefislerinin rının onları sürük-
ِ‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenlerle ..
zabına uğrama-
larından ve sü-
nirler). Allah'ın ga- kendileri için lediği şey (öyle) kö-
zabına uğramala- öne sürdüğü, tüdür (ki) Allah on-
ِ‫=لبِئْس‬ne kötüdür
.. rekli azaba çar- rını ve ebediyen ne kötüdür. Al- lara gazap etmiştir;
pılmalarından azap içinde kalma- lah onlara ga- ve onlar azap için-
ِْ ‫قدَم‬..‫=ما‬yapıp gönderdiği
‫ت‬ .. ibaret ne kadar larını kendilerine zab etmiştir ve de yaşayacaklar-
kötü bir gelecek yine kendilerinin azabta ebedi dır.
‫=له ِْم‬kendileri için ‫=أ ْنفسه ِْم‬nefislerinin
.. hazırlanmıştır. ihzar etmesi ne kalıcıdırlar.
yaman bir şey! (Al-
ِ‫س ِخط‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬gazabetmiştir ‫اّلل‬
َِ =Allah lah'ı tanımayan
kimselere yâr olur-
‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara lar. Kendilerine yi-
ne kendilerinin ih-
ِِ ‫ا ْلعذا‬..‫=وفِي‬ve azabda ‫=ه ِْم‬onlar
‫ب‬ .. zar ettiği ne yaman
bir âkıbettir ki; Al-
ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır ..
lah'ın gazabına uğ-
rayacaklar ve ebe-
diyen azap içinde
kalacaklar).
5. Eğer onlar Al- Eğer Allah'a, sonra Şayet Allah´a, Çünkü, eğer onlar
81
,, ِ‫=ول ْو‬eğer lah´a, peygam- Peygambere ve Peygambere Allaha, kendilerine
ِ‫يؤْ ِمنون‬,,‫=كانوا‬inansalardı bere ve O´na in-
dirilen Kur´an´a
Peygambere indiri- ve ona indiri- gönderilen Pey-
len şeylere iman lene iman et- gambere ve ona
ِ‫اّلل‬
َِ ‫= ِب‬Allah’a ِ ‫ي‬ ِ ‫=والنَ ِب‬Peygambere inansalardı,
kâfirleri dost
getirseydiler, onla- miş olsalardı; indirilen her şeye
ra yâr olmayacak- onları dost (gerçekten) inansa-
ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=وما‬ve indirilene ‫= ِإل ْي ِِه‬ona
,,
edinmezlerdi.
Onların çoğu fa-
lardı. Lâkin içlerin- edinmezlerdi. lardı, bu (hakikat
den çoğu imandan Ne var ki, on- inkarcı)larını dost
‫اتَخذوه ِْم‬,,‫=ما‬onları edinmezlerdi ,, sık, yoldan çık- uzaktalar. ların çoğu fa- edinmezlerdi: Ama
mış kimselerdir. sıklardır. onların çoğu sap-
َِ ‫=و َٰل ِك‬ama
ِ‫=أ ْو ِلياء‬veli ‫ن‬ kındır.

‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoğu ‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan


ِ‫=فا ِسقون‬yoldan çıkmışlardır ,,

5.
82
.. ِ‫=لت ِجد َن‬bulursun َ‫=أش ِد‬en yaman ..
İnsanlar arasın- Yâ Muhammed, iyi Andolsun ki, Bütün insanlar
da müminlere en bil ki mü'minlere insanlardan, içinde (bu ilahi ke-
ِ ِ َ‫=الن‬insanlar içerisinde
‫اس‬ ..
amansız düş- karşı insanlar ara- iman edenlere lama) inananlara
man olanların sından en şiddetli en şiddetli en çok düşmanlık
ً ‫=عداوِة‬düşman olarak ..
yahudiler ve Al- hasım Yahudilerle düşman ola- yapanların Yahudi-
lah´a ortak ko- müşrikleri bulaca- rak, yahudileri ler ve Allahtan
‫آمنوا‬..ِ‫= ِللَذِين‬inananlara şanlar olduğunu ğın gibi, mü'minleri ve Allah´a şirk başkasına ilahlık
göreceksin. Bu- sevebilmeye en koşanları bu- yakıştırmaya şart-
ِ‫= ْاليهود‬Yahudileri na karşılık mü- yakın olanları da lacaksın. An- lanmış olanlar ol-
minlere en çok "Bizler Nasrânîyiz" dolsun ki, on- duğunu kesinlikle
ِ‫أ ْشركوا‬..ِ‫=والَذِين‬ve ortak koşanları .. .. sempati duyan- diyenleri bulacak- lardan iman göreceksin; ve bü-
ların «Biz hırısti- sın. Bu da bir kere edenlere sev- tün insanlar içinde
َِ ‫=ولت ِجد‬ve bulursun
‫ن‬ .. yanız» diyenler içlerinde âlimler gide en yakını (bu ilahi kelama)
olduğunu göre- var, âbidler var. Bir da; Biz hristi- inananlara en çok
‫=أ ْقربه ِْم‬en yakınları da
.. .. ceksin. Çünkü de hakkı görünce yanlarız, di- şefkat gösterenle-
hristiyanlar ara- kabulü azametleri- yenleri bula- rin ise Biz Hıristi-
ً ‫=مودَِة‬sevgice sında Allah´a ne dokunmaz da caksın. Bunun yanız diyenler ol-
bağlı bilginler ve onun için. sebebi: Onla- duğunu görecek-
‫آمنوا‬..ِ‫= ِللَذِين‬inananlara din adamları rın içinde ke- sin: böyledir, çünkü

‫قالوا‬..ِ‫=الَذِين‬diyenleri ‫= ِإنَا‬biz
vardır ve onlar şişler ve rahib- onlar arasında öyle
büyüklük tasla- ler bulunma- keşişler ve rahipler
َِٰ ‫=نصار‬Hristiyanlarız ِ‫= َٰذ ِلك‬çünkü
‫ى‬ mazlar. sından ve on- var ki bunlar kibre
ların gerçek- kapılmamışlardır.
َِ ‫= ِبأ‬şüphesiz ‫= ِم ْنه ِْم‬onların içlerinde
‫ن‬ ..
ten büyüklük
taslamamala-
ِ‫=قِ ِسي ِسين‬keşişler rındandır.

‫=ور ْهبانًا‬ve rahipler vardır


.. ..

‫=وأنَه ِْم‬ve onlar


..

ِ‫يسْت ْكبِرون‬..ِ‫=ل‬büyüklük taslamazlar ..

5. Peygambere in- Hem Peygambere Peygambere Onlar bu elçiye in-


83
,, ‫=وإِذا‬zaman ‫=س ِمعوا‬dinledikleri dirilen Kur´an´ı indirilen Kur'an’ı indirileni işittik- dirileni anlamaya
ِ‫أ ْن ِزل‬,,‫=ما‬indirileni işitince gerçeği dinledikleri zaman
tanımalarının âşina çıktıkları
lerinde; hakkı başladıkları zaman
tanıdıkların- gözlerinden yaşlar
ِِ ‫الرسو‬
‫ل‬ َ ,,‫=إِلى‬Elçi’ye sonucu olarak hakkın tesiriyle,
gözlerinden yaş- gözlerini yaşla do-
dan dolayı boşaldığını görür-
gözleri yaşla sün, çünkü ondaki
َِٰ ‫=تر‬görürsün ‫=أعْينه ِْم‬gözlerinin
‫ى‬ lar akarken onla- lup boşanıyor gö-
rın şöyle dediğini rürsün. Derler ki:
dolup taşar da hakikatin bir kısmı-
derler ki: Rab- nı tanırlar; (ve) Ey
ِ‫=ت ِفيض‬dolup taştığını ,, görürsün: «Ey "Yâ Rabbe'l- bımız; biz, Rabbimiz derler,
Rabbimiz, inan- âlemîn! İşte iman iman ettik, bizi Biz inanıyoruz: öy-
ِ‫الد َْم ِع‬,,ِ‫= ِمن‬yaşla dık, bizi de ger- getirdik, Sen bizi
çeğe şahit olan- birliğine şahit olan-
de şahidlerle leyse bizi hakikate
beraber yaz. şahitlik yapanlar ile
‫عرفوا‬,,‫= ِم َما‬tanımalarından dolayı ,, lar arasında larla beraber yaz. bir tut.
yaz.»
ِِ ‫ ْالح‬,,ِ‫= ِمن‬gerçekleri
‫ق‬
ِ‫=يقولون‬derler ki ‫=ربَنا‬Rabbimiz ,,

‫=آمنَا‬inandık ‫=فا ْكتبْنا‬bizi yaz ,,

ِ‫=مع‬beraber ِ‫شا ِهدِين‬ َ ‫=ال‬şahidlerle


5. Rabbimizin bizi Hem neden Al- Hem, Rabbı- Ve Rabbimizin bizi
84
.. ‫لنا‬..‫=وما‬biz neden ..
iyi kulları arasına lah'a, sonra hak mızın bizi sa- dürüst ve erdemli-
ِ‫نؤْ ِمن‬..ِ‫=ل‬inanmayalım ِ‫اّلل‬ َِ ِ‫=ب‬Allah’a katacağını olarak bizlere ne lihler toplulu-
umarken neden gelmişse ona iman ğuyla beraber
ler arasına katma-
sını o kadar şiddet-
‫جاءنا‬..‫=وما‬ve bize gelen .. ..
Allah´a ve bize etmeyeceğiz ve bulundurma-
gelen gerçeğe Rabbimizin bizi sını umarken
le arzuladığımız
halde nasıl Allaha
ِِ ‫ ْالح‬..ِ‫= ِمن‬gerçeğe
‫ق‬ inanmayalım? salâh içindeki kul- niçin Allah´a
larıyla birlikte ve bize gelen
ve bize indirilen
hakikate inanmakta
ِ‫طمع‬ ْ ‫=ون‬umarken harîm-i rahmetine hakikate iman zaaf gösterebilir-
koymasını isteme- etmeyelim. dik?
‫يد ِْخلنا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬bizi katmasını .. yeceğiz?! (Hem
bizler salâh içinde-
‫=ربُّنا‬Rabbimizin ِ‫=مع‬arasına ki kullarıyla birlikte
Rabbimizin bizi de
‫= ْالق ْو ِِم‬toplumlar ِ‫صا ِل ِحين‬َ ‫=ال‬iyi harîm-i rahmetine
koymasını ister du-
rurken neden Al-
lah'a, sonra hak
olarak bizlere ne
gelmişse ona iman
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
etmeyeceğiz?)"
5. Allah, onları bu İşte şu söyledikle- Allah da onları Ve bu inançları
85
,, ‫=فأثابه ِم‬onlara verdi ‫اّلل‬ َِ =Allah ,,
sözlerinden do- rinin ecri olarak Al- dediklerinden karşılığı Allah onla-
‫قالوا‬,,‫= ِبما‬sözlerinden dolayı ,,
layı, altlarından lah onlara içinde
ırmaklar akan ve ebediyen kalacak-
dolayı; altla-
rından ırmak-
rı, mesken edine-
cekleri, içinden ır-
ِ‫=جنَات‬cennetler ‫=تجْ ِري‬akan içlerinde ebedi ları o altından ır-
olarak kalacakla- maklar akan cen-
lar akan cen-
netlerle müka-
maklar akan has-
bahçelerle ödül-
‫تحْ ِتها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından rı cennetler ile netlerini verdi ki,
ödüllendirdi. Bu iyilikten ayrılma-
fatlandırdı.
Orada temelli
lendirecektir: bu,
iyilik yapanların
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar iyi kulların müka- yanların mükâfâtı kalacaklardır. ödülüdür;
fatıdır. budur. İşte ihsan
ِ‫=خا ِلدِين‬ebedi kalacakları ِ‫=فِيها‬içinde
,, edenlerin mü-
kafatı budur.
ِ‫=و َٰذ ِلك‬işte budur ِ‫=جزاء‬mükâfatı
,,

ِ‫= ْالمحْ ِسنِين‬güzel davrananların ,,

5.
86
.. ‫كفروا‬..ِ‫=والَذِين‬inkâr edip ..
Kafirlere, ayetle-
rimizi yalan sa-
Küfre sapanlara,
âyâtımıza yalan
Küfredip de
ayetlerimizi
hakikati inkara ve
mesajlarımızı ya-
‫=وكذَبوا‬yalanlayanlar yanlara gelince,
onlar temelli ce-
diyenlere gelince,
işte bunlar da ce-
yalanlayanlar,
işte onlar, ce-
lanlamaya şart-
lanmış olanlara ge-
َٰ ‫=أ‬işte onlar
‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi ِ‫ولئِك‬ ..
hennemliktir. hennemliktirler. hennem as- lince, onlar yakıcı
habıdırlar. ateşe mahkumdur-
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır lar.

ِِ ‫= ْالج ِح‬cehennem
‫يم‬
5.
87
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Al- Ey iman edenler!
lah´ın size helal Allah'ın sizler için
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; Allah´ın olanlar! Allahın si-
‫تح ِرموا‬,,ِ‫=ل‬haram etmeyin ,,
kıldığı tertemiz helâl kıldığı şeyle-
nimetleri haram rin güzellerini ken-
size helal kıl- ze helal kıldığı ha-
dığı iyi ve te- yatın güzelliklerin-
ِِ ‫=ط ِيبا‬güzel ve temiz şeyleri
‫ت‬ ,, ,, ,,
saymayın, sınır- dinize haram et-
ları aşmayın. Hiç meyin ve böyle iti-
miz şeyleri den kendinizi yok-
kendinize ha- sun bırakmayın,
َِ ‫أح‬,,‫=ما‬helal kıldığı ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah’ın,,
kuşkusuz Allah dali aşmayın ki Al-
sınırları aşanları lah ifrata gidenler-
ram kılmayın ama hakkın sınırla-
ve haddi aş- rını da aşmayın:
‫=لك ِْم‬size ِ‫ت ْعتدوا‬,,ِ‫=ول‬sınırı aşmayın ,, sevmez. den hoşnut olmaz. mayın. Doğru- Allah, sınırları
su Allah, had- aşanları asla sev-
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah di aşanları mez.
sevmez.
ُِّ‫ي ِحب‬,,ِ‫=ل‬sevmez
ِ‫= ْالم ْعتدِين‬sınırı aşanları ,,

5. Allah´ın size ba- Allah'ın sizleri Allah´ın size O halde, Allahın rı-
88
.. ‫=وكلوا‬yiyin ğışladığı helal ve merzûk eylediği verdiği rızıktan zık olarak size ba-
ِ‫رزقكم‬..‫= ِم َما‬size verdiği rızıklardan temiz nimetler- nimetlerin helâl
..
helal ve temiz ğışladığı meşru
..
den yiyin, kendi- olanlarından, ho- olarak yeyin. güzelliklerden ya-
َِ =Allah’ın ‫ل‬
‫اّلل‬ ًِ ‫=حَل‬helal sine iman ettiği- şunuza gidenlerin- Sizin kendisi- rarlanın ve iman et-
niz Allah´tan den yeyin ve Ken- ne iman etmiş tiğiniz Allaha karşı
.. َ
ِ‫=طيِبًا‬ve temiz olarak ‫=واتقوا‬korkun
..
korkun. disine iman ettiği- olduğunuz Al- sorumluluğunuzun
niz Allah'tan kor- lah´tan da bilincinde olun.
‫اّلل‬ ْ َ
َِ =Allah’tan ‫أنت ِْم‬..‫=الذِي‬sizin kun. korkun.

‫= ِب ِِه‬kendisine ِ‫=مؤْ ِِمنون‬ve inandığınız ..

5. Allah size ağız Bilmeyerek edilen Allah size ras- Allah, düşünmeden
89
,, ‫اخذك ِم‬ ِ ‫يؤ‬,,ِ‫=ل‬sizi sorumlu tutmaz ,, ,,
alışkanlığı ile yeminlerinizden gele yeminle- ağzınızdan kaçırı-
َِ =Allah ‫= ِباللَ ْغ ِِو‬lağvdan ötürü
‫اّلل‬ ,,
yaptığınız ye- dolayı Allah sizleri rinizden dolayı verdiğiniz yemin-
minlerden dolayı muâheze buyur- değil, bile bile lerden dolayı sizi
‫أيْمانِك ِْم‬,,‫=فِي‬yeminlerinizdeki değil, bilerek maz, lâkin bile bile ettiğiniz ye- sorumlu tutmaz,
yaptığınız ye- bağladığınız ye- minlerden ötü- ama bilerek ve is-
ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat
‫ن‬ minlerden dolayı minleri kırdığınız rü sorumlu tu- teyerek yaptığınız
sorumlu tutar. için sizleri muâhe- tar. Onun kef- yeminlerden so-
‫اخذك ِْم‬ ِ ‫=يؤ‬sizi sorumlu tutar
,, ,, Böyle bir yemini ze buyurur. Kefa- fareti; ailenize rumlu tutacaktır.
bozmanın ceza- reti ise çoluğunu- yedirmekte ol- Böylece, yemininizi
ِ‫عقَدْتم‬,,‫=بِما‬bilerek yaptığınız ,, sı, kefareti ya ai- za, çocuğunuza duğunuzun or- bozma karşılığın-
lenize yedirdiği- yedirdiğinizin orta talamasından, da, on yoksulu
ِ‫اْليْمان‬ ِْ =yeminlerden ötürü ,, niz yemeğin or- derecesinden on on düşkünü kendi ailenize ye-
talaması üzerin- fakiri doyurmak, yedirmek, ya- dirdiğinizin hemen
ِ‫=فكفَارته‬bunun keffareti ,, den on yoksulu yahut giydirmek, hut giydirmek hemen aynısı ile
doyurmak ya yi- yahut bir esir azat veya bir köle beslemeniz veya
ِ‫طعام‬ ْ ِ‫=إ‬yedirmektir ِِ‫=عشرة‬on ne on yoksulu etmektir. Bunları azad etmektir. onları giydirmeniz
giydirmek ya da bulamayan üç gün Kim de bunları veya bir insanı öz-
ِ‫=مسا ِكين‬fakiri bir köle azad oruç tutar. İşte bu, bulamazsa; üç gürlüğüne kavuş-
etmektir. Bunla- yemin eder de gün oruçtur. turmanız gerekir;
ِِ ‫أ ْوس‬,,‫ن‬
‫ط‬ ِْ ‫= ِم‬orta derecesinden
,,
rın hiçbirini bu- hânis olursanız İşte bu, yemin buna imkanı olma-
ِ‫ط ِعمون‬ ْ ‫ت‬,,‫=ما‬yedirdiğinizin lamayan (yapa- yeminlerinizin ke- ettiğiniz vakit yan ise (onun yeri-
mayan) kimse, fareti. Bununla be- yeminlerinizin ne) üç gün oruç tu-
‫=أ ْه ِليك ِْم‬ailenize ‫=أ ِْو‬yahut üç gün oruç tu- raber yeminlerinizi keffaretidir. tacaktır. Her ne
tar. İşte bozdu- gözetin, irşadından Yeminlerinizi zaman yemin eder
ğunuz yeminlerin dolayı şükredersi- tutun. Şükre- (ve onu bo-
‫= ِكسْوته ِْم‬onları giydirmek ‫=أ ِْو‬ya da
,, ,,
cezası, kefareti niz diye Allah sizle- dersiniz diye zar)sanız yeminle-
ِ‫=تحْ ِرير‬hürriyete kavuşturmaktır ,,
budur. Yeminle- re âyâtını böylece Allah ayetlerini rinizin kefareti işte
rinizi tutun Allah, bildiriyor. size işte böyle bu olacaktır. Öy-
ِ‫=رقبة‬bir köleyi ‫ن‬
,, ِْ ‫=فم‬kimse şükredesiniz di-
ye, size ayetleri-
açıklar. leyse yeminlerinize
sadık olun. Allah
ِْ‫ي ِجد‬,,‫=ل ِْم‬bulamayan ni böyle açık mesajlarını size
açık anlatıyor. böylece açıklar ki
ِ‫صيام‬ ِ ‫=ف‬oruç tutsun ‫=ثَلث ِِة‬üç
,, şükredici olasınız.

ِ‫=أيَام‬gün ِ‫= َٰذ ِلك‬işte budur ,,

ِ‫=كفَارة‬keffareti
‫=أيْمانِك ِْم‬yeminlerinizin ‫= ِإذا‬zaman
‫=حل ْفت ِْم‬yemin ettiğiniz
,,

‫=واحْ فظوا‬koruyun
‫=أيْمانك ِْم‬yeminlerinizi ِ‫=ك َٰذ ِلك‬böylece
ِ‫=يبيِن‬açıklıyor ‫اّلل‬ َِ =Allah ‫=لك ِْم‬size
‫=آياتِ ِِه‬ayetlerini ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=ت ْشكرون‬şükredersiniz
5.
90
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, iç- Ey iman edenler!
ki, kumar, anıt Şarap ve kumar
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; içki, ku- olanlar! Sarhoşluk
‫=إِنَما‬şüphesiz ِ‫= ْالخ ْمر‬şarap taşları, fal okları da, taptıkları putlar
şeytan işi iğrenç- da fal açtıkları (et
mar, dikili taş- veren şeyler, şans
lar ve fal okla- oyunları, putpe-
ِ‫=و ْالم ْي ِسر‬kumar liklerdendir, bun- paylaştıkları) oklar
lardan uzak du- da şeytan işi mur-
rı; ancak şey- restçe uygulamalar
tan işi pislik- ve gelecek hakkın-
ِ‫=و ْاْل ْنصاب‬dikili taşlar ..
run ki, kurtuluşa dar bir şey, başka
eresiniz. değil. Sizler ondan
lerdir. Bunlar- da kehanette bu-
dan kaçının ki, lunmak, Şeytan işi
ِ‫=و ْاْل ْزلم‬şans okları .. uzak durun ki felaha eresi- iğrenç kötülükler-
felâha çıkabilesi- niz. den başka bir şey
ِ‫= ِرجْ س‬birer pisliktir ‫ل‬ .. ِْ ‫= ِم‬işi
ِِ ‫عم‬..‫ن‬ niz. değillerdir: O halde
onlardan kaçının ki
ِِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫=ال‬şeytan mutluluğa eresiniz!

ِ‫=فاجْ ت ِنبوه‬bunlardan kaçının ..

‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ..

ِ‫=ت ْف ِلحون‬kurtuluşa eresiniz ..

5.
91
,, ‫= ِإنَما‬şüphesiz ِ‫=ي ِريد‬istiyor Şeytan içki ve
kumar yolu ile
Şarap ile kumar Şeytan; ancak Şeytan, sarhoşluk
yüzünden şeytan içki ve kumar verici şeyler ve
ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytan ِ‫يوقِع‬,,‫ن‬
ِْ ‫=أ‬sokmak aranıza kin ve
düşmanlık to-
ancak aranıza yüzünden şans oyunları ile
husûmet düşürme- aranıza düş- sadece aranıza
ِ‫=بيْنكم‬aranıza ِ‫= ْالعداوة‬düşmanlık humları ekmek,
sizi Allah´ı an-
yi, bir de sizleri Al- manlık ve kin düşmanlık ve nef-
lah'ı anmaktan, sokmak ve sizi ret sokmaya ve sizi
ِ‫=و ْالب ْغضاء‬ve kin ,,
maktan ve na-
mazdan alıkoy-
namaz kılmaktan Allah´ı anmak- Allahı anmaktan ve
alıkoymayı istiyor. tan ve na- namazdan alıkoy-
‫ ْالخ ْم ِِر‬,,‫=فِي‬şarap mak ister. Artık Vazgeçiyorsunuz mazdan alı- maya çalışır. O
bunlara son ve- değil mi? (Acaba koymak ister. halde, (artık) vaz-
‫=و ْالم ْي ِس ِِر‬ve kumar ile ,, ,, riyorsunuz değil vazgeçecek misi- Artık vazge- geçmeyecek misi-
mi? niz?/Nasıl, vazgeç- çersiniz değil niz?
‫=ويصدَك ِْم‬ve sizi alıkoymak ,, ,, tiniz mi?) mi?

‫ ِذ ْك ِِر‬,,‫ن‬
ِْ ‫=ع‬anmaktan ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ı
ِ‫صَلِة‬ َ ‫ال‬,,‫ن‬ ِِ ‫=وع‬ve namazdan ,,

ِْ ‫=فه‬artık değil mi? ‫=أ ْنت ِْم‬siz


‫ل‬ ,, ,,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=م ْنتهون‬vazgeçtiniz
5. Allah´a ve pey- Allah'a itaat edin, Allah´a itaat Öyleyse Allaha ve
92
.. ‫=وأ ِطيعوا‬itaat edin ‫اّلل‬َِ =Allah’a ..
gambere itaat Peygambere itaat edin, Rasule Elçisine itaat edin
‫=وأ ِطيعوا‬ve itaat edin .. ..
ediniz, onlara edin, karşı dur- itaat edin ve
karşı gelmekten maktan çekinin (Al- sakının. Yüz
ve (kötülüklere
karşı) her zaman
ِ‫الرسول‬ َ =Elçi’ye sakının. Eğer bu lah'ı dinleyin, Pey- çevirecek
direktife sırt çevi- gamberi dinleyin, olursanız, bi-
hazırlıklı olun: Eğer
yüz çevirirseniz, bi-
ِ‫=واحْ ذروا‬ve sakının ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer..
rirseniz, biliniz ki, dinlememekten linki; peygam-
Peygamberimi- çekinin). Eğer söy- berimize dü-
lin ki Bizim Elçimi-
zin görevi, (kendi-
‫=تولَيْت ِْم‬dönerseniz ‫=فاعْلموا‬bilin ki .. zin görevi sade- lediklerinden yüz şen, yalnız sine emanet edi-
ce açıkça du- çevirirseniz, gön- açıkça tebliğ len) mesajı apaçık
‫=أنَما‬şüphesiz yurmaktır. derdiğimiz Pey- etmektir. tebliğ etmekten
gamberin açık bir ibarettir.
‫رسو ِلنا‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬elçimize düşen .. tebliğden başka
vazifesi olmadı-
ِ‫= ْالبَلغ‬duyurmaktır ِ‫= ْالم ِبين‬açıkça ğından haberiniz
olsun.
5. İman edip iyi Ey iman edip de İman edip sa- İmana ermiş olup
93
,, ِ ‫=لي‬yoktur ‫=على‬üzerine
‫ْس‬ ameller işleyen- salâh işleyen kim- lih amel işle- doğru ve yararlı iş-
‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar ler, Allah´tan seler! Haramdan yenler, sakı- ler yapanlar, Allaha
korkup iman et- sakındıktan ve nırlar, inanırlar karşı sorumluluk
‫=وع ِملوا‬ve yapanlara ,,
tikleri, arkasın- imanlarında sebat ve salih amel bilinci duydukları
dan yine Al- ile salâhlarına de- işlerlerse; son- ve (gerçekten) ina-
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi işler ,,
lah´tan korkup vam eyledikten ra sakınır ve nıp doğru ve yararlı
müminliklerini başka takvalarında ihsan ederler- işler yaptıkları sü-
ِ‫=جناح‬bir günah ‫=فِيما‬ötürü
,, devam ettirdikleri ve imanlarında se; daha önce rece her istedikle-
ve sonra yine Al- rüsûh bulduktan ve tatmış oldukla- rinden serbestçe
‫=ط ِعموا‬yediklerinden lah´tan korkup bu takva ile bera- rından dolayı yararlanabilirler:
iyilik yaptıkları ber ihsan ettikten bir sorumluluk yeter ki Allaha kar-
‫ما‬,,‫= ِإذا‬bundan böyle ‫=اتَق ْوا‬korunup ,, takdirde vaktiyle sonra hoşlarına gi- yoktur. Allah, şı sorumluluk bilin-
tattıkları haram den şeyleri yedik- ihsan edenleri ci duymaya ve
‫=وآمنوا‬inandıkları yiyecek ve içe- leri için kendilerine sever. iman etmeye de-
ceklerden dolayı günah yok. Allah vam etsinler ve Al-
‫=وع ِملوا‬ve yaptıkları ,, sorumlu tutul- ihsan edenlerden laha karşı sorumlu-
mazlar. Hiç kuş- hoşnut olur. (... luklarının bilincine
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi işler ‫=ث َِم‬sonra ,, kusuz Allah, iyilik sonra haram ol- daha çok varsınlar
yapanları sever. madan evvelki ye- ve iyilik yapmakta
‫=اتَقِ ْوا‬korunup ‫=وآمنوا‬inandıkları yip içtikleri için arzulu ve kararlı
‫=ث َِم‬ve yine ‫=اتَق ْوا‬korunup
,,
kendilerine günah
yok. Allah ihsan
davransınlar. Allah
iyilik yapanları se-
edenlerden hoşnut ver.
ِ‫=وأحْ سنوا‬iyilik ettikleri takdirde ,, ,,
olur.)
َِ ‫=و‬Allah ُِّ‫=ي ِحب‬sever
‫اّلل‬
ِ‫= ْالمحْ ِسنِين‬güzel davrananları ,,

5.
94
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, Al- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
lah´ kendisini Haberiniz olsun, ler; Allah, olanlar! Allah, (hac
ِ‫=ليبْلونَكم‬sizi dener ‫اّلل‬ َِ =Allah
..
görmeksizin Allah'ı görmediği görmeksizin esnasında) ellerini-
O´ndan kimlerin halde O'ndan kor- kendisinden zin ve silahlarınızın
ِ‫=بِش ْيء‬bir kısım ‫ص ْي ِِد‬.. َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬av’la korktuğunu belir- kanları meydana korkanları menziline girebilen
lemek için sizleri, çıkarmak için Allah ayırdetmek (hayvanları) avla-
ِ‫=تناله‬erişeceği ‫=أ ْيدِيك ِْم‬ellerinizin ihramlı iken elle- sizleri, hem de av için; elinizin ve ma yoluyla sizi
rinizin ve mızrak- gibi bir şeyle mu- mızraklarını- mutlaka sınayacak-
‫=و ِرماحك ِْم‬ve mızraklarınızın .. larınızın erişebi- hakkak surette im- zın ulaştığı tır, ki insan idraki-
leceği av hay- tihan edecek. Bir avdan bir şey- nin ötesinde olma-
ِ‫= ِلي ْعلم‬bilmek için ‫اّلل‬َِ =Allah
.. vanları aracılığı av bolluğu ile ki is- le sizi, mutla- sına rağmen ken-
ile dener. Kim bu teseniz elleriniz de ka dener. disinden korkanları
ِْ ‫=م‬kimin
‫ن‬ denemeden son- yetişebilecek, mız- Bundan sonra ayırt etsin. Bütün
ra yasakları çiğ- raklarınız da. Kim da her kim, bulardan sonra ha-
ِ‫=يخافه‬kendisinden korktuğunu .. nerse, kendisini bunun üzerine haddi aşarsa; kikat sınırlarını
acıklı bir azap tâatten çıkarsa da- ona elem veri- aşana gelince, onu
ِِ ‫= ِب ْالغ ْي‬gizlide ‫ن‬
‫ب‬ ِِ ‫=فم‬kim beklemektedir. yanılmaz bir azâba ci bir azab şiddetli bir azap
uğrayacağını bil- vardır. beklemektedir!
َِٰ ‫=اعْتد‬saldırıda bulunursa
‫ى‬ .. sin.

ِ‫=ب ْعد‬sonra ِ‫= َٰذ ِلك‬bundan


ِ‫=فله‬onun için vardır ِ‫=عذاب‬bir azab
.. .. ..

ِ‫=أ ِليم‬acı
5.
95
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, ih- Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ramlı iken av İhramda iken av ler; siz ihramlı olanlar! Hac yapar-
ْ
‫تقتلوا‬,,ِ‫=ل‬öldürmeyin ِ‫صيْد‬ َ ‫=ال‬av yınız. Kim bu du- den her kim onu dürmeyin. ken
hayvanı vurma- öldürmeyin, içiniz- iken avı öl- av hayvanı öl-
dürmeyin. Ve siz-
‫=وِأ ْنت ِْم‬siz ِ‫=حرم‬ihramda iken rumdayken bile- bile bile öldürürse, Sizden her
,,
den kim onu kas-
rek bir av hay- kendisine terettüp kim; bile bile ten öldürürse, öl-
ِْ ‫=وم‬kim ِ‫=قتله‬onu öldürürse
‫ن‬ vanı vurursa, iş- eden ceza ya Ha- onu öldürürse; dürdüğüne eş de-
,,
lediği suçun ve- rem'de kesilecek öldürdüğü o ğerdeki hayvanı iki
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫=متع ِمدًا‬kasden balini tadması kurbanlık olmak hayvanın ben- dürüst kişinin
için, içinizden iki üzere mevaşîden zeri bir ceza onunla ilgili vere-
ِ‫=فجزاء‬cezası vardır ِ‫= ِمثْل‬dengi olan adil kişinin vuru- bir hayvandır ki öl- vardır ki, ceği karara istina-
,, ,,
lan av hayvanı- dürdüğü avın den- Ka´be´ye den kurban edil-
ِ‫قتل‬,,‫=ما‬öldürdüğünün nın dengi oldu- gi olduğuna ara- ulaşmış bir mek üzere Kabeye
ğuna karar vere- nızdan adalet sa- kurbanlık ol- getirerek tazmin
‫النَع ِِم‬,,ِ‫= ِمن‬bir hayvan ,, cekleri bir kur- hibi iki adam ha- mak üzere, etmekle yükümlü-
banlığı, ceza kem[lik] etmeli, ya- buna içinizden dür; yahut muhtaç-
‫بِ ِِه‬,,ِ‫=يحْ كم‬karar vereceği ,, olarak, Kabe ye hut ya fakirleri do- adil iki kişi ları doyurmak sure-
ulaştırıp kesmesi yurmak gibi, ya hükmedecek- tiyle veya ona denk
‫=ذوا‬iki kişinin ِ‫=عدْل‬adil
,, ya kefaret olarak oruç olarak bunun tir. Yahut düş- olacak kadar oruç
yoksullara ye- muâdili bir kefaret- künlere yemek tutarak günahının
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden ‫=ه ْديًا‬bir kurban mek yedirmesi tir. Ta ki ettiğinin yedirmek şek- kefaretini ödemeli-
,,

ِ‫=با ِلغ‬varacak ‫= ْالك ْعب ِِة‬Kâbe’ye yada bunun bu suretle vebalini linde keffaret dir: (Bu,) yaptığı fii-
dengi kadar gün tatmış olsun. Allah veya onun lin tam ağırlığını
‫=أ ِْو‬yahut ِ‫=كفَارة‬keffareti oruç tutması ge- geçmişi af buyur- dengi oruç hissedebilsin diye-
rekir. Allah geç- du. Kim yeniden iş- tutmaktır. Ta dir. Allah geçmişi
ِ‫=طعام‬yedirme ِ‫=مسا ِكين‬yoksullara miştekileri affet- lerse bilsin ki Allah ki yaptığının silmiştir. Ama her
miştir. Fakat kim ondan intikam ala- vebalini tatmış kim onu yeniden iş-
,,‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=عدْل‬denk ِ‫= َٰذ ِلك‬buna bir daha aynı cak. Allah azîzdir, olsun. Allah; lerse, Allah ceza-
suçu işlerse Al- intikam sahibidir. geçmiştekileri sını ona göstere-
‫صيا ًما‬ ِ =oruçtur ِ‫= ِليذوق‬ta ki tadsın lah ondan öç
alır. Hiç kuşku-
affetmiştir.
,, ,,
cektir. Zira Allah
Kim de sonra- kudret sahibidir,
ِ‫=وبال‬vebalini ‫=أ ْم ِر ِِه‬yaptığı işin suz Allah üstün dan böyle ya- kötülerden intika-
,,
iradeli ve öç alı- parsa; Allah, mını alandır.
‫=عفا‬affetmiştir ‫اّلل‬ َِ =Allah cıdır. ondan intika-
mını alır. Al-
ِ‫سلف‬,,‫=ع َما‬geçmişi ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kim lah, Aziz´dir,
İntikam sahi-
ِ‫=عاد‬düşmanlık ederse ِ‫=في ْنت ِقم‬öc alır
,, bidir. ,,

َِ =Allah ِ‫= ِم ْنه‬ondan ‫اّلل‬


‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=ع ِزيز‬daima galiptir ,,

ِ‫ا ْنتِقام‬,,‫=ذو‬öç alandır ,,

5.
96
.. ِ‫=أ ِح َل‬helal kılındı ‫=لك ِْم‬size
..
Deniz hayvanla- Deniz avı ile onu Deniz avı ve Sularda yapılan
rını avlamak ve yemesi hem ken- onu yemek; her türlü avlanma
ِ‫=صيْد‬avı ‫= ْالبحْ ِِر‬deniz hem kendiniz dinize, hem yolda size de, yolcu- ve denizin hem
hem de yoksullar olanlarınıza medar lara da geçim- (yerleşik olan) siz-
ِ‫=وطعامه‬ve yiyeceği ..
için besin mad- olmak üzere sizler lik olmak üze- ler için hem de
desi olarak ye- için helâl kılındı. re helal kılın- gezginler için rızık
‫عا‬ ً ‫=متا‬geçimlik olarak ‫=لك ِْم‬size ..
mek size helâl Kara avı ise ih- mıştır. İhramlı olarak su yüzüne
kılındı. Huzurun- ramda bulunduğu- bulunduğunuz çıkardıkları sizin
ِِ‫سيَارة‬ َ ‫=و ِلل‬ve yolculara .. da bir araya geti- nuz müddetçe üze- sürece, kara için meşrudur; ama
rileceğiniz Al- rinize haram kılın- avı haram kı- hacda iken karada
ِ‫=وح ِرم‬ve yasaklandı ‫=عليْك ِْم‬size
.. lah´tan korku- dı. Sizler haşrolu- lınmıştır. Hem, avlanmanız size
nuz. nup karşısına çı- huzuruna va- yasaklanmıştır. Ve
ِ‫=صيْد‬avı ‫= ْالب ِِر‬kara kacağınız Allah'tan rıp toplanaca- hepinizin varıp top-
korkun. ğınız Allah´tan lanacağı Allaha
‫د ْمت ِْم‬..‫=ما‬olduğunuz sürece .. korkun. karşı sorumluluğu-
nuzun bilincinde
ِ‫=حر ًما‬ihramda ‫=واتَقوا‬korkun olun.

َِ =Allah’tan ‫ ِإل ْي ِِه‬..‫=الَذِي‬huzuruna


‫اّلل‬
ِ‫=تحْ شرون‬toplanacağınız
5. Allah, Kabe´yi, o Allah Kâbe'yi, o Allah Ka´be´yi, Allah, Kabeyi, o
97
,, ِ ‫=جع‬kıldı ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah dokunulmaz evi, Beyt-i Haram'ı in- o haram evi Beytul-Haramı bü-
ِ‫= ْالك ْعبة‬Kâbe’yi insanlar için gü-
venli bir barınak
sanlar için medâr-ı insanlar için tün insanlık için bir
hayat kıldığı gibi, hayat ve gü- sembol kıldı; ve
ِ‫ ْالحرام‬,,ِ‫= ْالبيْت‬Beyt-i Haram’ı ,,
kıldı. Savaşılma-
sı yasak ayları,
Şehr-i Haram'ı da ven kaynağı (aynı şekilde) kut-
boyunlarında bağ kıldı. Keza o sal (hac) ayı ve
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlar için
‫=قِيا ًما‬durak ‫اس‬ ,,
kurbanlıkları ve
(bu bölgeye sı-
olmayan kurbanları haram olan boyunlarında takı
da, bağ olanları da ayı da, kurba- olan kurbanlıklar,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫ش ْه ِر‬ َ ‫=وال‬ve ayı ِ‫= ْالحرام‬haram


,,
ğınma gösterge- medâr-ı hayat kıl- nı da, boynu
si olarak takılan) dı. Bu ise şunu bağlı olan
Allahın göklerde ve
yerde olan her şe-
ِ‫=و ْالهدْي‬ve kurbanı ,,
gerdanlıkları da bilmeniz için ki yer- kurbanlıkları
bu dokunulmaz- lerde göklerde ne da. Bu, Al-
yin tam bilgisine
sahip bulunduğunu
ِ‫=و ْالقَلئِد‬ve tasmalı kurbanlıkları
,, ,,
lığın kapsamına varsa hepsini Allah lah´ın gökler-
aldı. Allah´ın biliyor. Allah ilmiyle de ve yerde
size anlatmayı
amaçla(yan sem-
ِ‫= َٰذ ِلك‬böylece ‫= ِلت ْعلموا‬anlayasınız göklerde ve yer- herşeyi muhît.
yüzünde olan
olanları bildi-
ğini ve Al-
bollerdi)r.

َِ ‫=أ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah’ın her şeyi bildiğini, lah´ın gerçe-
O´nun bilgisinin ten her şeyi
ِ‫=ي ْعلِم‬bildiğini ‫=ما‬olanları her şeyi kapsa- bilici olduğunu
mına aldığını bi- bilmeniz için-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬,,‫= ِفي‬göklerde lesiniz diye bunu dir.
böyle yaptı.
‫=وما‬ve olanları ‫ض‬
,, ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫= ِفي‬yerde
َِ ‫=وأ‬ve şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ ,, َِ =Allah’ın
ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬ ِِ ‫= ِبك‬herşeyi
ِ‫=ع ِليم‬bilici olduğunu
,,

5.
98
..‫=اعْلموا‬iyi bilin ki ‫ن‬ َِ ‫=أ‬şüphesiz
.. ..
Biliniz ki, Allah,
azabı ağır olan,
Bilin ki Allah'ın Bilin ki; Allah,
azâbı dayanılır gibi gerçekten
Bilin ki Allah ceza-
landırmada çetin-
َِ =Allah’ın ِ‫=شدِيد‬çetindir
‫اّلل‬ bunun yanında
da affedici ve
değil. Bilin ki Al- azabı pek çe-
lah'ın gufranı had- tin olandır. Ve
dir; ve Allah çok
bağışlayıcıdır, bir
ِِ ‫= ْال ِعقا‬cezası ‫ن‬
‫ب‬ َِ ‫=وأ‬ve şüphesiz ..
merhametli
olandır.
siz, rahmeti niha- Allah; gerçek-
yetsiz. ten Gafur´dur,
rahmet kaynağıdır.

َِ =Allah ِ‫=غفور‬bağışlayandır
‫اّلل‬ Rahim´dir.

ِ‫=رِ ِحيم‬esirgeyendir
5. Peygamberin Peygamberin üze- Peygamberin Peygamber, (ken-
99
,,‫على‬,,‫=ما‬düşen ‫ل‬ ِِ ‫الرسو‬َ =Elçi’ye görevi sadece rinde tebliğden vazifesi sade- disine emanet edi-
َِ ‫= ِإ‬sadece ِ‫= ْالبَلغ‬duyurmaktır
‫ل‬ duyurmaktır. Al-
lah gerek açığa
başka vazife yok.
Sizlerin meydana
ce tebliğdir.
Allah; sizin
len) mesajı tebliğ
etmekten başka bir
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=ي ْعلم‬bilir ‫=ما‬şeyleri
‫اّلل‬ vurduğunuz ve
gerekse gizledi-
vurduğunuzu da,
gizli tuttuğunuzu
açıkladıkları-
nızı da, gizle-
şeyle yükümlü de-
ğildir: ve Allah, si-
ِ‫=تبْدون‬açığa vurduğunuz ,,
ğiniz duyguları
iyi bilir.
da Allah biliyor. diklerinizi de
bilir.
zin açıktan yaptığı-
nız her şeyi ve bü-
ِ‫ت ْكتمون‬,,‫=وما‬ve gizlediğiniz ,, tün gizlediklerinizi
bilir.
5.
100
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫يسْت ِوي‬..ِ‫=ل‬bir olmaz
.. ..
De ki; «Mur-
dar´ın çokluğu
Yâ Muhammed,
onlara de ki: "Mur-
De ki: Murdarı
çokluğu hoşu-
De ki: Kötü ve çir-
kin olan şeyler ile
ِ‫= ْالخبِيث‬murdarla ِ‫الطيِب‬ َ ‫=و‬temiz (yaygınlığı) se-
nin beğenini ka-
dar, çokluğu ile
sende kendisine
nuza gitse de;
murdarla te-
iyi ve güzel şeyler
mukayese edile-
‫=ول ِْو‬şayet ِ‫=أعْجبك‬hoşuna gitse de .. ..
zanmış olsa da,
murdar ile temiz
karşı bir meyil
uyandırsa bile hiç-
miz bir olmaz.
Öyleyse ey
mez, kötü şeylerin
bir çoğu sana bü-
ِ‫=كثْرة‬çokluğu ‫ث‬ ِِ ‫= ْالخِبِي‬murdarın (aslında) bir de-
ğildir. Buna göre
bir zaman murdar-
la pâk bir olamaz.
akıl sahibleri;
Allah´tan kor-
yük zevk verse bi-
le. O halde, siz ey
‫=فاتَقوا‬o halde korkun ‫اّلل‬
.. َِ =Allah’tan .. ey sağduyulu Ey düşünür beyni kun ki kurtıu- derin kavrayış sa-
kimseler, Al- olanlar, Allah'tan luşa eresiniz. hipleri, Allaha karşı
‫=يا‬ey ‫=أو ِلي‬sahipleri lah´tan korkunuz korkun ki felâha sorumluluğunuzun
ki, kurtuluşa ere- erebilesiniz." bilincinde olun ki
ِِ ‫= ْاْل ْلبا‬sağduyu ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki
‫ب‬ .. siniz.» mutluluğa eresiniz!

ِ‫=ت ْف ِلحون‬kurtuluşa erersiniz ..

5.
101
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler,
açıklandıkları
Ey iman edenler!
Peygambere öyle
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; size açık- olanlar! (Kesin hu-
‫تسْألِوا‬,,ِ‫=ل‬sormayın takdirde zorunu- bir takım şeyler
za gidecek ko- sormayın ki, size
lanınca hoşu- kuki kurallar şek-
nuza gitmeye- linde) açıklandığı
ِ‫أ ْشياء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬şeyleri nuları sormayın, cevabı verse canı-
eğer Kur´an nızı sıkacak, bu-
cek olan şey- taktirde sizi sıkıntı-
leri sormayın. ya sokabilecek
ِ‫تبْد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬açıklandığında ‫=لك ِْم‬size inerken bu konu- nunla beraber
ları sorarsanız Kur'an indirilmekte
Ku´ran indiri- olan konular hak-
lirken onları kında soru sorma-
‫=تسؤْ ك ِْم‬hoşunuza gitmeyecek ,, onlar size açık- iken sorarsanız soracak olur- yın; zira, Kuran
lanır. Oysa Allah cevabı da verile- sanız, size vahyedilirken onlar
ِْ ‫=و ِإ‬eğer ‫=تسْألوا‬sorarsanız
‫ن‬ onlara değin- cek. Allah şimdiye açıklanır. Al- hakkında soru sor-
memiştir. Hiç kadar olanları af lah, bunları af- saydınız, size (hu-
‫=ع ْنها‬onları ِ‫= ِحين‬vakit şüphesiz Allah buyurdu. Allah'ın fetmiştir. Al- kuki kurallar şek-
affedicidir, yu- gufranı hadsiz, lah; Gafur´dur, linde) açıklanabilir-
ِ‫=ين َزل‬indirildiği ِ‫= ْالق ْرآن‬Kur’an muşaktır. (ha- hilmi nihayetsiz. Halim´dir. lerdi. Allah, bu ko-
limdir). nuda (sizi her türlü
ِ‫=تبْد‬açıklanır ‫=لك ِْم‬size yükümlülükten)
azat etmiştir: Zira
‫=عفا‬halbuki geçmiştir ‫اّلل‬
,, َِ =Allah Allah, çok bağışla-
yıcıdır, halimdir.
ِ‫=ع ْنها‬onlardan ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah
ِ‫=غفور‬bağışlayandır ِ‫=ح ِليم‬halimdir
5.
102
.. ِ‫=ق ْد‬muhakkak Sizden önceki
bir ümmet böyle
Evet, sizlerden ev-
vel bu sualleri bir-
Sizden önce Sizden önceki in-
bir kavim onla- sanlar da böyle so-
‫=سألها‬onları sormuştu da .. ..
konuları sordu,
fakat sonra bun-
takımları sormuştu
da aldıkları cevap-
rı sormuştu rular sormuş ve
da, sonra o sonuçta hakikati
ِ‫=ق ْوم‬bir toplum da
.. ..
lar yüzünden ka-
fir oldular.
lar üzerine kâfir
olmuşlardı.
sebeple kafir- inkara varmışlardı.
ler olmuştu.
ِْ ‫= ِم‬sizden önce gelen
‫ق ْب ِلك ِْم‬..‫ن‬ .. ..

‫=ث َِم‬sonra ‫صبحوا‬ ْ ‫=أ‬olmuşlardı


‫= ِبها‬onları ِ‫=كافِ ِرين‬inkâr eden ..

5. Allah, Bahire, Ne bahîre, ne sâi- Allah; ne Bahi- Bazı hayvan cins-


103
,, ِ ‫جع‬,,‫=ما‬yapmamıştır ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Allah Saibe, Vesile ve be, ne vasile, ne re´den, ne Sa- lerinin batıl inanç-
ِ‫ب ِحيرة‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bahire Hami diye bir hâmi gibi şeyleri
şey koymamıştır. hiçbir zaman Allah
ibe´den, ne larla işaretlenmesi
Vasile´den, ne ve insanların kulla-
ِ‫سائِبة‬,,ِ‫=ول‬saibe Fakat kâfirler Al- meşru buyurmadı.
lah adına yalan Lâkin küfre dalan
de Ham´dan nımından alıko-
hiç birini meş- nulması, Allahın
ِ‫صيلة‬ ِ ‫و‬,,ِ‫=ول‬vasile uydururlar. Onla- kimseler Allah
rın çoğu düşün- nâmına yalan söy-
ru kılmamıştır. emri değildir: Ama
Fakat küfre- hakikati inkara
ِ‫حام‬,,ِ‫=ول‬ve ham ‫ن‬ َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat
,, me yeteneğin- leyerek O'na iftira denler; Allah´a şartlanmış olanlar,
den yoksundur. ediyorlar. Çokları karşı yalan kendi uydurdukları
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ,, da bir şey düşüne- uydurdular. yalanları Allaha
cek gibi değiller. Onların çoğu- yakıştırırlar. Ve on-
ِ‫=ي ْفترون‬uyduruyorlar nun ise akılları ların bir çoğu akıl-
ermez. larını asla kullan-
ِ‫اّلل‬ َِ ,,‫=على‬Allah’a ِ‫= ْالكذِب‬yalan maz:

‫=وأ ِْكثره ِْم‬ve çokları da ,, ,,

ِ‫ي ْع ِقلون‬,,ِ‫=ل‬akıl erdiremiyorlar ,,

5. Onlara Allah´ın Bunlara "Gelin, Al- Onlara; Al- Zira onlara, Allahın
104
.. ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫=قِيل‬dendiği indirdiği lah'ın indirdiği lah´ın indirdi- indirdiğine ve Elçi-
‫=له ِْم‬onlara ‫=تعال ْوا‬gelin Kur´an´a ve
Peygambere
ahkâmı dinleyin, ğine ve pey- sine gelin! denildi-
gelin Peygamberi gambere ge- ğinde, Atalarımız-
ِ‫أ ْنزل‬..‫ما‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬indirdiğine uyunuz denildi- dinleyin" denilince, lin, denildiği dan gördüğümüz
ğinde, «Ataları- "Atalarımızı hangi zaman; atala- inançlar ve fiiller
َِ =Allah’ın
‫اّلل‬ mızın miras bı- yolu tutmuş bul- rımızı üstünde bizim için kafidir di-
raktığı düzen bi- duksa o bizlere ye- bulunduğu- ye cevap verirler.
ِِ ‫الرسو‬
‫ل‬ َِ ..‫=و ِإلى‬ve Elçi’ye ze yeter» derler. ter, başkasını is- muz şey bize Ya ataları hiçbir
..
Peki ya, ataları temeyiz" diyorlar. yeter, dediler. şey bilmeyen ve
‫=قالوا‬derler ‫=حسْبنا‬bize yeter hiçbir şey bilme- Pekâlâ. Ya ataları Ya ataları, bir doğru yoldan uzak
..
yen, doğru yol- hiçbir şey bileme- şey bilmiyor kimseler idiyseler
‫=ما‬şey ‫=وجدْنا‬bulduğumuz dan uzak kimse- diyseler, ya hiç ve doğru yola de mi?
ler idiyse? doğru yolu seçe- gitmiyorlar
‫=عل ْي ِِه‬üzerinde ِ‫=آباءنا‬babalarımızı mediyseler, o hal- idiyse?
de de mi?
ِ‫كان‬..‫=أول ِْو‬olsa da mı? .. ..

‫=آباؤه ِْم‬babaları
ِ‫ي ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmeyen
‫=ش ْيئًا‬hiçbir şey ..

ِ‫ي ْهتدون‬..ِ‫=وِل‬ve doğru yolu bulamayan .. .. ..

5.
105
,, ‫أيُّها‬,,‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬,,ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey müminler, siz
kendinizden so-
Ey iman edenler!
Kendinizi ıslaha
Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
ler; siz kendi- olanlar! Siz (yalnız)
‫=عليْك ِْم‬siz ‫=أ ْنفسكِ ِْم‬kendinize bakın ,,
rumlusunuz,
eğer siz doğru
bakın, siz doğru
yolu tuttuktan son-
nize bakın. Siz kendinizden so-
doğru yolda rumlusunuz: Sap-
‫يض ُّرك ِْم‬,,ِ‫=ل‬size zarar vermez ,, ,,
yolda olursanız
sapıklar size za-
ra öte taraftan
dalâle düşen biri
bulunursanız; kınlığa düşenler,
sapıtmış ola- eğer doğru yolda
َِ ‫ض‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=م‬sapan kimse ‫= ِإذا‬takdirde ,,
rar veremez.
Hepinizin dönü-
sizlere bir ziyan
dokunduramaz.
nalr size zarar iseniz, size hiçbir
veremez. He- zarar veremezler.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ا ْهتديْت ْم‬ =siz,,doğru,,yolda,,olduğunuz


şü Allah´adır. O
size yapmış ol-
Hepinizin birden
döneceği Allah, O
pinizin dönüşü
Allah´a dır.
Hepinizin dönüşü
Allaha olacaktır: Ve
ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫إِلى‬ =Allah’adır
duklarınızın iç
yüzünü bildire-
ne işlediklerinizi
sizlere bildirecek.
Yapmış olduk-
larınızı O, size
o zaman Allah, si-
ze (hayatta) yap-
‫م ْر ِجعك ِْم‬ =dönüşü ‫ج ِميعًا‬ =hepinizin cektir. haber vere-
cektir.
mış olduğunuz her
şeyi bildirecektir.
‫=فينبِئك ِْم‬O size haber verecektir
,, ,, ,,

‫=بِما‬şeyi ‫=ك ْنت ِْم‬olduğunuz


ِ‫=ت ْعملون‬yapmış
5.
106
.. ‫أيُّها‬..‫=يا‬Ey ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar Ey iman edenler, Ey iman edenler! Ey iman eden- Siz ey imana ermiş
herhangi birinize Herhangi birinize ler; herhangi olanlar! Ölüm size
ِ‫=شهادة‬şahidlik etsin ‫=ب ْينِك ِْم‬aranızda ölüm
..
geldiği za- ölüm hâli geldiği o birinize ölüm yaklaştığında ve
man vasiyet vasiyet zamanı gelip çattığı vasiyette bulunmak
‫= ِإذا‬zaman ِ‫=حضر‬geldiği ederken içiniz- aranızdaki şehadet zaman, vasi- üzereyken yapa-
den iki adil kim- ya kendinizden yet anında caklarınız için şa-
ِ‫=أحدكم‬birinize ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm seyi, yahut yol- olmak üzere adl aranızda ya hitler bulundurun:
culukta iken ba- sahibi iki adamın adalet sahibi Kendi aranızdan iki
ِ‫= ِحين‬sırasında ‫صيَ ِِة‬ ِ ‫= ْالو‬vasiyet şınıza ölüm mu- şehadetidir, yahut iki kişiyi veya dürüst kişi, yahut;
sibeti gelmişse, sizlere yolculuğu- yolculuk ta eğer evinizden
ِِ ‫=اثْن‬iki ‫=ذوا‬kişi ِ‫=عدْل‬adil
‫ان‬ sizden olmayan nuz hâlinde ölüm başınıza ölüm uzakta, seyahatte
(gayrı müslim) iki musibeti yaklaş- musibeti gel- iken ölüm işaretleri
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden ‫=أ ِْو‬ya da kimseyi şahid tu- mışsa, yabancıla- mişse, sizden baş göstermişse
..
tun. Eğer bu rınızdan iki adamın olmayan iki ki- namazdan sonra,
ِِ ‫=آخر‬iki kişi (şahidlik etsin)
‫ان‬ .. .. (gayri müslim) şehadetidir. Bunla- şiyi şahid tu- misafir olduğunuz
..

şahidlerden rı namazdan sonra tun. Onlardan topluluktan iki kişiyi


‫غي ِْرك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizden olmayan .. şüpheleniyorsa- bir yere kaparsınız, şüpheleniyor- alıkoyun; ve eğer
nız namazdan şüphelendiğiniz sanız; namaz- içinize bir şüphe
ِْ ِ‫=إ‬eğer ‫=أ ْنت ِْم‬siz
‫ن‬ sonra kendilerini takdirde Allah'a dan sonra alı- düşerse her birini
alıkorsunuz da kasem ile derler ki koyarsınız da Allaha şöyle yemin
‫=ضربْت ِْم‬yolculuk ederken ..
Allah’a şöyle "Ne yeminimizi Allah´a şöyle ettirin: Bu (sözü-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ yemin ederler: dünya malına de- yemin ederler; müzü), yakın bir
“Billahi, akraba- ğişiriz, isterse le- Akraba bile akraba(nın hatırı)
ْ
‫=فأصابتك ِْم‬başınıza gelmişse ..
mız da olsa ye- hinde şehadet etti- olsa yeminle için olsa da hiçbir
minimizi hiçbir ğimiz hısmımız bu- hiç bir değeri bedel karşılığında
ِ‫صيبة‬ ِ ‫=م‬musibeti ‫ت‬ ْ
ِِ ‫=الم ْو‬ölüm karşılıkla değiş- lunsun, ne de Al- değiştirmeye- satmayacağız; ve
meyiz, Allah’ın lah'ın şehadetini ceğiz, Allah´ın Allahın huzurunda
‫=تحْ بِسونهما‬onları tutarsınız ..
emri olan şahid- insanlardan sakla- şahidliğini giz- şahit olduğumuz
liği gizlemeyiz. rız. Zira o zaman lemeyeceğiz, hiçbir şeyi gizle-
‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ْ
ِ ‫= ِم‬sonra ِِ‫صَلة‬ َ ‫=ال‬namazdan Eğer gizlersek günaha girenler- yoksa elbette meyeceğiz, yoksa
şüphesiz ki gü- den oluruz." günahkarlar- günahkarlar arası-
ِِ ‫=في ْق ِسم‬yemin etsinler ِ‫اّلل‬
‫ان‬ .. َِ ‫= ِب‬Allah’a nahkarlardan dan oluruz. na gireriz.
oluruz.”
‫ارتبْت ِْم‬ ْ ..‫ن‬ ِِ ‫= ِإ‬kuşkulanırsanız
‫ن ْشت ِري‬..ِ‫=ل‬satmayacağız
‫= ِب ِِه‬onu (yeminimizi) ‫=ثمنًا‬hiçbir paraya
.. ..

‫=ول ِْو‬eğer ِ‫=كان‬olsa


َِٰ ‫ق ْرب‬..‫=ذا‬akraba da
‫ى‬ ..

ِ‫ن ْكتِم‬..ِ‫=ول‬ve gizlemeyeceğiz


..

ِ‫=شهادة‬şahidliğini ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın


‫= ِإنَا ِإذًا ِإذًا‬yoksa biz elbette
.. ..

ِ‫=ل ِمن‬kimselerden oluruz ..

ِ‫= ْاْلثِ ِمين‬günahkar


5.
107
,, ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ِ‫=عثِر‬anlaşılırsa Eğer daha sonra Eğer bunların gü- Şayet onların Ama sonradan bu
bu şahitlerin gü- naha girdiklerine aleyhinde ger- iki (şahid)in (bu)
‫أنهما‬,,‫ى‬ َ َِٰ ‫=عل‬onların naha girdiği or- vukuf hasıl edilirse, çekten bir ve- günahı işledikleri
taya çıkarsa, o zaman kendileri- bale hak ka- ortaya çıkarsa, bu
َ‫=اسْتحقا‬işledikleri ‫=إِثْ ًما‬bir günah şahitlikleri yü- ne haksızlık olan zanmış olduk- iki kişi tarafından
,,
zünden hakları vârislerin arasın- ları ortaya çı- hakları gasbedilen-
ِِ ‫=فآخر‬başka iki kişi
‫ان‬ ,,
çiğnenen iki kişi dan şehadete da- karsa; onların ler arasından baş-
,,
onların yerine ha layık (evlâ) iki aleyhlerine ka iki kişi onların
ِِ ‫=يقوم‬geçer
‫ان‬ geçerek «bizim kişi, bunların birine hak iddia ettik- yerini alacak ve Al-
şahitliğimiz onla- gelerek Allah'a ka- leri iki kişi, lah adına şöyle
‫=مقامهما‬onların yerine ,, rınkinden daha sem ile derler ki bunların yeri- yemin edecekler:
doğrudur, biz "Bizim şehadetimiz ne geçer. Ve; Bizim şahitliğimiz
َِ ‫اسْتح‬,,ِ‫الَذِين‬,,ِ‫= ِمن‬haksızlık edilenler hiçbir hakkı çiğ- onların şehadetin- bizim şehade- öteki iki kişinin şa-
‫ق‬ ,,
nemiyoruz, yok- den daha doğru- timiz onların hitliğinden daha
den ِ‫هم‬ ِ ‫=عل ْي‬kendisine sa zalimlerden dur. Hakkı da zerre şehadetinden doğrudur ve biz
oluruz» diye ye- kadar tecavüz et- daha doğru- hak ve adalet sınır-
ِِ ‫= ْاْل ْولي‬daha layık
‫ان‬ ,, min ederler. miyoruz, edersek dur, biz haddi larını aşmadık yok-
şüphe yok zâlim- aşmadık, o sa zalimler arasına
ِِ ‫=في ْق ِسم‬yemin ederler ِ‫اّلل‬
‫ان‬ َِ ‫= ِب‬Allah’a
,, lerden oluruz." takdirde biz, girmiş olurduk!
doğrusu za-
‫=لشهِادتنا‬mutlaka bizim şahidliğimiz ,, ,,
limlerden olu-
ruz, diye Al-
ُِّ ‫=أح‬daha doğrudur
‫ق‬ ,,
lah´a yemin
‫شهادتِ ِهما‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬onların şahidliğinden ,,
ederler.

‫اعْتديْنا‬,,‫=وما‬biz (hakka) tecavüz etme ,, ,, ,,

dik ‫= ِإنَا‬yoksa biz elbette ‫= ِإذًا‬oluruz


,, ,,

ِ‫الظا ِل ِمين‬َ ,,ِ‫=ل ِمن‬zalimlerden


5.
108
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬budur ‫ى‬
‫ك‬ َِٰ ‫=أدْن‬en uygun olan .. ..
Bu, şahidliği ge- İşte şehadeti oldu- Bu, şehadeti Böylece insanların
rektiği gibi yap- ğu gibi eda etmele- gereği gibi hakikat gereğince
‫يأْتوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬yapmalarına malarını veya rine yahut evvelki- yapmalarına şahitlik yapmaları
yeminlerinden lerinin yeminlerin- veya yemin- mümkün olur; yok-
ِِ‫شهادة‬ َ ‫=بِال‬şahidliği sonra yeminlerin den sonra kendi den sonra sa onlar, yeminle-
kabul edilmeme- yeminlerinin de yeminlerinin rinin başkalarının
‫وجْ ِهها‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬gereği gibi ‫=أ ِْو‬yahut ..
sinden korkma- reddedilmesinden reddedilece- yeminleri ile tekzip
larını daha iyi korkmalarına en ğinden kork- edileceği korkusu-
‫=يخافوا‬korkmalarına sağlar. Allah’dan yakın çare budur. malarına daha na kapılacaklardır.
korkun ve iyi din- Allah'tan korkun, yakındır. Al- Öyleyse Allaha
َ ‫تر ِد‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬reddedilmesinden leyin. Allah fasık emirlerini dinleyin lah´tan korkun karşı sorumluluğu-
kimselere yol ki tâatinden uzak- ve dinleyin. Al- nuzun bilincinde
ِ‫=أيْمان‬yeminlerin ِ‫=ب ْعد‬sonra göstermez. laşanları Allah lah fasıklar olun ve (Ona) ku-
doğru yola çıkar- güruhunu hi- lak verin: Zira Allah
‫=أيْمانِ ِه ِْم‬yeminlerinden maz. dayete erdir- sapkın bir halka
mez. doğru yolu göster-
‫=واِت َقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan mez.

ِ‫=واسْمعوا‬ve iyi dinleyin ‫اّلل‬


.. .. َِ ‫=و‬Allah
‫ي ْهدِي‬..ِ‫=ل‬doğru yola iletmez .. ..

ِ‫= ْالق ْوم‬topluluğu


ِ‫= ْالفا ِس ِقين‬yoldan çıkan ..

5. Allah, bütün O gün ki Allah Allah, Rasulle- Allah'ın bütün pey-


109
,, ‫=ي ْو ِم‬gün ِ‫=يجْ مع‬toplayacağı peygamberleri peygamberleri top- ri topladığı gamberleri toplayıp
َِ =Allah ِ‫الرسل‬
‫اّلل‬ ُّ =Elçileri bir araya getire-
ceği gün insan-
layacak da, "Söy-
leyin, davetlerinize
gün şöyle bu- onlara, Size ne ce-
yurur; Size ne vap verildi? diye
ِ‫=فيقول‬der lar çağrılarınıza
ne cevap verdi?
karşı nasıl icabet
gördünüz?" buyu-
cevab verildi? soracağı gün onlar,
Onlar da: Bi- Bizim bir bilgimiz
‫أ ِجبْت ِْم‬,,‫=ماذا‬size ne cevap verildi? ,, ,, ,,
diye sorar, Pey-
gamberler de;
racak. "Yâ Rab-
be'l-âlemîn! Bizde
zim bir bildi- yok: Yalnız Sensin
ğimiz yoktur, yaratılmışların id-
‫=قالوا‬derler ِ‫ ِع ْلم‬,,ِ‫=ل‬bilgimiz yok ,, bizim birşey bil- ilim yok, gaybları doğrusu gayb- rakini aşan her şeyi
diğimiz yok. Hiç bilen Sensin, an- ları bilen Sen- tümüyle bilen! di-
ِ‫=لنا‬bizim ِ‫=إِنَك‬yalnız sensin ,, şüphesiz sen cak Sen, başkası sin Sen, der- yecekler.
gaybleri bilensin değil!" diyecekler. ler.
ِ‫=أ ْنت‬sen ِ‫=ع ََلم‬bilen derler.

ِِ ‫= ْالغيو‬gizlileri
‫ب‬
5.
110
..ِ‫= ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti ki ‫اّلل‬
َِ =Allah ..
Allah: “Ey Mer- Hani Allah ne bu- Hani Allah; Ey
yem oğlu İsa, yurmuştu: "Ey Meryem oğlu
İşte o zaman Allah
şöyle diyecek: Ey
‫=يا‬Ey ‫= ِعيسى‬Îsa ِ‫=ابْن‬oğlu sana ve annene Meryem'in oğlu
olan nimetimi İsa! Hem senin
İsa; senin ve
ananın üze-
İsa, ey Meryem oğ-
lu! Hatırla sana ve
ِ‫=م ْريم‬Meryem ‫=ا ْذك ِْر‬hatırla hatırla” demişti. üzerindeki nimeti, rindeki nime-
“Seni Cebrail ile hem validenin üze- timi hatırla,
annene bağışladı-
ğım nimetleri, seni
‫=نِ ْعمتِي‬nimetimi ِ‫=عليْك‬sana desteklemiştim; rindeki nimeti an. demişti. Hani
beşikte ve yetiş- Hani seni Ruhül- seni, Ruh´ül-
nasıl Kutsal Ruh ile
güçlendirerek in-
ِ‫وا ِلدتِك‬..‫ى‬ َِٰ ‫=وعل‬ve annene olan .. .. kin iken insanlar- kuds ile müeyyed Kudüs ile des- sanlarla beşikte
la konuşuyor- kıldım, beşikte iken teklemiştim. iken ve yetişkin bir
dun; sana kitabı, de büyümüşken de Beşikte iken adam olarak ko-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ِإ ْذ‬
=hani ِ‫أيَدْتك‬
=seni..desteklemiştim
hikmeti, Tevrat’ı insanlarla konuşu- de, yetişkin nuşmanı sağladı-
ve İncil’i öğret- yorsun. Hani sana iken de insan- ğımı; ve nasıl sana
ِ ِ ‫وحِ ْالقد‬
‫س‬ .. ِ ‫بِر‬
=Ruhu’l-Kudüs..ile
miştim. Sen iz- Kitap öğrettim, lar la konuşu- Tevratı ve İncili ih-
ninle çamurdan hikmet öğrettim, yordun. Hani tiva eden vahiy ve
ِ‫تك ِلم‬
=konuşuyordun ِ‫النَاس‬
=insanlarla kuş gibi bir şey Tevrat öğrettim, sana; kitabı, hikmeti öğrettiğimi;
yapmış ona üf- İncil öğrettim. Hani hikmeti Tev- nasıl Benim iznimle
‫فِي ْالم ْه ِِد‬
.. =beşikte lemiştin de iz- çamurdan Benim rat´ı ve İncil´i çamurdan, (sana
nimle iyi etmiş- iznimle tıpkı bir kuş öğretmiştim. uyanların) kaderini
ِ ً ‫وك ْه‬
‫َل‬ =ve..yetişkin..iken =hani ‫وإِ ِْذ‬
tin. Ölüleri iznim- vücuda getirerek Hani sen; Be- şekillendirdiğini ve
le diriltiyordun. üflüyorsun da Be- nim iznimle sonra bunun Be-
ِ‫علَ ْمتك‬=sana..öğrettim ِ‫ْال ِكتاب‬
=Kitabı İsrailoğullarına nim iznimle kuş çamurdan kuş nim iznimle (onla-
mucizelerle gel- oluyor. Anadan gibi bir şey rın) kaderi olabil-
ِ‫و ْال ِح ْكمة‬
=ve..hikmeti diğinde, onlar- doğma âmâyı, [ab- yapıyordun da mesi için ona üfle-
dan küfredenler: raşı] benim iznimle içine üflüyor- diğini; ve nasıl iz-
ِ‫والت َ ْوراة‬
=ve..Tevrat’ı ‘Bu apaçık bir iyi ediyorsun. Hani dun ve Benim nimle körleri ve cü-
büyüdür’ demiş- ölüleri Benim iz- iznimle kuş zamlıları iyileştirdi-
ِ‫اْل ْن ِجيل‬
=ve..İncil’i ِْ ‫و‬
=hani ‫و ِإ ِْذ‬
lerdi de ben on- nimle topraktan çı- oluyordu. Hani ğini ve ölüyü ayağa
ların sana zarar karıyorsun, hani sen; anadan kaldırdığını; sen İs-
ِ‫ت ْخلق‬
=yaratıyor vermelerini ön- öyle bir zamanda doğma körü railoğullarına haki-
lemiştim.” Benî İsrail'i sana el ve abraşı Be- katin bütün kanıtla-
ِِ ‫الط‬
‫ين‬ .. =çamurdan ِ ِ‫ِمن‬ uzatmaktan men nim iznimle iyi rı ile geldiğinde ve
‫كهيْئ ِِة‬
=şeklinde..bir..şey =kuş ِِ ‫الطي‬
‫ْر‬ َ ettim ki, onlara ediyordun. onlardan hakikati
mucizeler getirdin Hani; ölüleri inkara şartlanmış
‫ِبإ ِ ْذنِي‬
=benim..iznimle
de "Bu apaçık bir Benim iznimle olanların, Bu al-
sihirden başka bir diriltiyordun. datmacadan başka
ِ‫فت ْنفخ‬
=üflüyordun =içine ‫فِيها‬ şey değil!" dediler. Ve hani, İsrai- bir şey değildir!
loğullarını dedikleri zaman
ِ‫فتكون‬
=oluyordu =kuş ‫طي ًْرا‬ senden çek- onların sana zarar
miştim, kendi- vermelerine nasıl
ِ‫ِبإ ِ ْذنِي‬
=benim..iznimle lerine apaçık mani olduğumu.
ayetler getir-
ِ‫وتب ِْرئ‬
=iyileştiriyordun diğin zaman
içlerinden küf-
ِ‫ْاْل ْكمه‬
=anadan..doğma..körü redenler; bu
apaçık bir bü-
ِ‫و ْاْلبْرص‬
=ve..alacalıyı yüdür, demişti.

ِ‫=بِإ ِِْذنِي‬benim iznimle ‫=و ِإ ِْذ‬hani


..

ِ‫=ت ْخ ِرج‬çıkarıyordun ‫ى‬ َِٰ ‫= ْالم ْوت‬ölüleri


ِ‫=بِإ ِ ْذنِي‬benim iznimle ‫=وإِ ِْذ‬ve hani
.. ..

ِ‫=كف ْفت‬savmıştım ‫=بنِي‬oğullarını


ِ‫=إِسْرائِيل‬İsrail ِ‫=ع ْنك‬senden
‫=إِ ِْذ‬zaman ‫= ِجئْته ِْم‬sen onlara getirdiğin .. ..

ِِ ‫=بِ ْالبيِنا‬açık deliller ِ‫=فقال‬demişti


‫ت‬ ..

‫كفروا‬..ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ..

‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden ‫ َٰهذا‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬bu


َِ ِ‫=إ‬başka bir şey değil
‫ل‬
.. .. ..

ِ‫=سِحْ ر‬bir büyüden ِ‫=مبِين‬açık


..

5.
111
,, ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=أ ْوحيْت‬vahyetmiştim Hani havarilere
vahiy yolu ile,
Hani Ben havarile- Hani Ben Ha- Ve (hatırla o vakti
re "Bana da Benim varilere: Bana ki) beyazlara bü-
ِ‫ ْالحو ِاريِين‬,,‫= ِإلى‬Havarilere «Bana ve pey-
gamberime ina-
peygamberime de ve peygambe- rünmüş olanlara,
iman edin!" diye rime iman Bana ve Benim El-
‫ ِآمنوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬inanmalarını ‫= ِبي‬bana nınız, diye direk-
tif vermiştim de
emrettim. "Yâ edin, diye çime inanın! diye
Rabbe'l-âlemîn! İş- vahyetmiştim vahyetmiştim. On-
‫=و ِبرسو ِلي‬ve elçime ,,
bunun üzerine
onlar da, «inan-
te iman getiriyoruz, de; inandık, lar, Biz inanıyoruz;
şahit ol ki bizler şahid ol ki biz, ve şahit ol ki ken-
‫=قالوا‬demişlerdi ‫=آمنَا‬inandık dık, şahid ol ki Senin birliğine bo- müslümanla- dimizi (Sana) tes-
bizler müslüma- yun eğmişleriz" rız, demişlerdi. lim etmişiz! diye
‫=وا ْشه ِْد‬şahid ol ‫=بِأنَنا‬bizim ,, nız» dediler. dediler. cevap verdiler.

ِ‫=م ْس ِلمون‬Müslümanlar olduğumuza ,,

5.
112
.. ِ‫= ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişlerdi ki ..
Hani havariler Hani sonra havari- Hani Havari- (Ve) o zaman be-
Ey Meryemoğlu ler "Ey Meryem'in ler: Ey Mer- yaz elbiseliler, Ey
ِ‫= ْالحو ِاريُّون‬Havariler ‫=يا‬Ey İsa, senin Al- oğlu İsa! Rabbin yem oğlu İsa; İsa, ey Meryemin
lah´ın bize gök- bize gökten bir sof- Rabbın bize oğlu! dediler, Rab-
‫= ِعيسى‬Îsa ِ‫=ابْن‬oğlu ten bir sofra indi- ra indirebilir mi?" gökten bir sof- bin bize gökten bir
rebilir mi?» diye dediler, o da "Ger- ra indiribilir sofra indirebilir
ِ‫=م ْريم‬Meryem sordular da İsa çekten iman et-
onlara «Eğer
mi? demişlerdi miydi? (İsa) cevap
mişseniz Allah'tan de, O; eğer verdi: Allaha karşı
ِ‫يسْت ِطيع‬..‫ل‬ ِْ ‫=ه‬gücü yeter mi? .. .. mümin iseniz Al- korkmalısınız" ce- inanmışlarsa- sorumluluğunuzun
lah´tan korku- vabını verdi. nız Allah´tan bilincinde olun,
ِ‫=ربُّك‬Rabbinin ِ‫ين ِزل‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬indirmeye nuz» demişti. korkun, de- eğer (gerçek) mü-
mişti. minler iseniz!
‫=عليْنا‬bize ً ‫=ما ِئدِة‬bir sofra ..

ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬gökten ِ‫(=قال‬Îsa) dedi ..

‫=اتَقوا‬korkun ‫اّلل‬ َِ =Allah’tan ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer


ِ‫مؤْ ِمنِين‬..‫=ك ْنت ِْم‬inanıyorsanız
5. Havariler O´na Bunun üzerine şu- Demişlerdi ki: Onlar, Biz ondan
113
,, ‫=قالوا‬dediler ِ‫=ن ِريد‬istiyoruz dediler ki, «İsti- nu söylediler: "Biz İstiyorsanız ki; nasiplenmek iste-
ْ
ِ‫نأكل‬,,‫ن‬ ْ
ِْ ‫=أ‬yemeyi ‫= ِمنها‬ondan yoruz ki, o sof- istiyoruz ki ondan ondan yiyelim, riz, ki kalplerimiz
ranın yemekle- yiyelim, kalplerimi- kalblerimiz ya- sükunete ulaşsın,
ْ
َِ ِ‫=وتطمئ‬ve iyice yatışmasını
‫ن‬ ,,
rinden yiyelim, ze itminan gelsin tışsın ve senin bize hakikati söy-
,,
kalplerimiz gü- de senin bize doğ- bize hakikaten lediğini bilelim ve
‫=قلوبنا‬kalblerimizin ِ‫=ون ْعلم‬ve bilmeyi ven bulsun, bize ru söylediğini iyice doğru söyledi- biz ona şahitlik ya-
,,
doğru söylediğini bilelim ve ona şe- ğini bilelim de panlardan olalım!
‫صد ْقتنا‬,,‫ق ِْد‬,,‫ن‬ِْ ‫=أ‬senin bize doğru söyle kesinlikle bilelim hadet edenlerden biz ona şahid- dediler.
,, ,, ,,
ve olayın tanık- olalım." lerden olalım.
diğini ِ‫=ونكون‬ve olalım larından olalım. ,,

‫=عليْها‬buna
ِ‫شا ِهدِين‬َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬bizzat tanık ,,

5.
114
.. ِ ‫=ق‬dedi ‫= ِعيسى‬Îsa ِ‫=ابْن‬oğlu Bunun
‫ال‬ üzerine Meryem'in oğlu İsa Meryem oğlu İsa, Meryemin oğ-
Meryemoğlu İsa şöyle yalvardı? İsa´da: Alla- lu, Ey Allahım, ey
َ
ِ‫=م ْريم‬Meryem ‫=الله َِم‬Allah’ım şöyle dedi; «Al- "Ya Allah! Yâ hım; Rabbı- Rabbimiz! dedi,
lah´ım, ey Rab- Rabbe'l-âlemîn! mız, üstümüze Gökten bize bir
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫ل‬ ِْ ‫=أ ْن ِز‬indir bimiz, bize gök- Bizlere gökten Öy- gökten bir sof- sofra gönder: o, bi-
ten bir sofra indir le bir sofra indir ki ra indir ki, bi- zim için ilkimizden
‫=عليْنا‬bizim üzerimize ً ‫=مائِدِة‬bir sofra kiöncekilerimiz
..
bu gün hem bizim için, bizim zim hem ön- sonuncumuza ka-
hem evvel gelenle- cekilerimiz, dar sürekli tekrar-
..

ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬gökten ِ‫=تكون‬olsun hem de sonraki- rimiz için bayram hem sonraki- lanan bir ziyafet ve
lerimiz için bir olduktan başka, lerimiz için bir senden bir işaret
‫=لنا‬bizim için ‫= ِعيدًا‬bir bayram
.. bayram ve senin Senin kudretine bayram ve .. olacaktır. Ve bize
bize gösterdiğin burhan olsun ve Senden bir rızkımızı ver, zira
‫= ِْل َو ِلنا‬öncemiz için bir mucize olsun. bizleri merzûk bu- ayet olsun. Bi- Sen rızık verenlerin
..
Bize rızık ver. yur. Sen râzıkların zi rızıklandır. en iyisisin!
‫آخ ِرنا‬ ِ ‫=و‬ve sonramız için.. Sen rızık veren- en hayırlısısın."
.. Sen, rızık
lerin en hayırlısı- vernlerin en
ً‫=وآي ِة‬ve bir mucize (olsun)
.. .. sın.» .. hayırlısısın,
diye dua et-
ِ‫= ِم ْنك‬Senden mişti.

‫ارز ْقنا‬ ْ ‫=و‬bizi rızıklandır ..

ِ‫=وأ ْنت‬ve sen ِ‫=خيْر‬en hayırlısısın


.. ..

ِ‫الر ِازقِين‬
َ =rızık verenlerin ..

5. Allah dedi ki; Allah buyurdu ki: Allah buyudu Allah, Şüphe yok ki
115
,, ِ ‫=ق‬buyurdu ki ‫اّلل‬
‫ال‬ َِ =Allah ‫= ِإ ِني‬ben
,,
Ben o sofrayı si- "Ben onu sizlere ki: Ben, onu dedi, Ben onu size
‫=من ِزلها‬onu indireceğim ,,
ze indireceğim,
ama ondan son-
elbette indiririm,
lâkin ondan sonra
şühesiz indi- (her zaman) gön-
receğim. Bun- deririm. Ve bu şe-
‫=عليْك ِْم‬sizin üzerinize ‫ن‬ ِْ ‫=فم‬ama kim
,, ,,
ra kim kafir olur-
sa onu hiç kim-
kim içinizden küfre
sapacak olursa,
dan sonra da kilde, hanginiz
artık içinizden bundan sonra (bu)
‫=ي ْكف ِْر‬inkâr ederse ِ‫=ب ْعد‬ondan sonra
,, ,,
seyi çarptırma-
dığım bir azaba
âlemlerde kimseye
etmediğim azâbı
her kim küfre- hakikati inkar eder-
derse; onu se, bilin ki onu bu
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫=فإِنِي‬ben çarptırırım. muhakkak ona re- dünyalarda hiç dünyada benzerine
va görürüm." kimseyi azab- (daha) hiç kimseyi
ِ‫=أعذِبه‬ona azab ederim ,, ,, landırmaya- çarptırmadığım bir
cağım azabla azaba çarptıraca-
‫=عذابًا‬bir azapla ,, azablandırı- ğım!
rım.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫أعذِب ِه‬,,ِ‫=ل‬azab etmediğim ,,

‫=أحدًا‬hiç kimseye
,,

ِ‫ ْالعال ِمين‬,,ِ‫= ِمن‬dünyalarda


5.
116
.. .. ِ‫=و ِإ ْذ‬Ve yine ِ‫=قال‬demişti ki Hani Allah «Ey Hani Allahu Zül- Allah buyur- Ve işte o zaman
..
Meryemoğlu İsa celâl İsa'ya: "Ey muştu ki: Ey Allah, Ey İsa, ey
َِ =Allah ‫=يا‬Ey ‫= ِعيسى‬Îsa
‫اّلل‬ sen mi, Allah dı- Meryem'in oğlu meryem oğlu Meryem oğlu! dedi,
şında beni ve İsa! İnsanlara Al- İsa; sen mi in- Sen insanlara, 'Al-
ِ‫=ابْن‬oğlu ِ‫=م ْريم‬Meryem annemi ilah edi- lah'tan sonra be- sanlara: Beni lahtan başka tanrı-
nin dedin?» İsa nimle validemi ve annemi Al- lar olarak bana ve
ِ‫=أأ ْنت‬sen mi? ِ‫=ق ْلت‬dedin
..
şöyle dedi; «Ha- kendinize ilâh edi- lah´tan başka anneme kulluk edin
şa seni her türlü nin diye sen mi iki ilah edinin, dedin mi? (İsa) ce-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara
‫اس‬ noksanlıktan söyledin?" buyu- dedin? Demiş- vap verdi: Sen yü-
tenzih ederim, runca İsa dedi ki: ti ki: Tenzih celikte sonsuzsun!
‫=ات َ ِخذونِي‬beni edinin .. gerçek olmadı- "Yâ Rabbe'l- ederim Seni, (Söylemeye) hak-
ğını bildiğim bir âlemîn! Seni her hak olmayan kım olmayan bir
ِ‫=وأ ِمي‬ve annemi ‫ْن‬
.. ِِ ‫= ِإ َٰلهي‬iki tanrı sözü söylemek türlü şerikten ten- bir sözü söy- şeyi hiç söyleyebilir
..
bana yakışmaz, zih ederim. Söyle- lemek bana miyim? Bunu söy-
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka ‫اّلل‬ِِ َ =Allah’tan eğer böyle bir- mesine hakkım yakışmaz. lemiş olsaydım sen
şey söyleseydim olmayan bir şeyi Eğer ben, onu muhakkak bilirdin!
ِ‫=قال‬der ki ِ‫=سبْحانك‬sen yücesin sen bunu bilir- benim için söyle- söylemişsem; Sen benim içimde-
.. ..

din, Sen benim mek olamaz. Eğer Sen, onu el- ki her şeyi bilirsin,
‫=ما‬değildir ‫ ِلي‬..ِ‫=يكون‬benim haddime içimdekini bilir- söyledimse elbette bette bilirsin. halbuki ben Senin ..

sin, fakat ben malumundur. Sen Sen, benim Zatında olanı bil-
ِ‫أقول‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=أ‬söylemek ‫=ما‬bir şeyi Senin özündeki- benim gizlediğimi içimde olanı mem. Şüphe yok
..

ni bilemem. Hiç de bilirsin, bense bilirsin, ama ki, yaratılmış varlık-


ِ‫=ليْس‬olmayan ‫= ِلي‬benim için kuşkusuz Sen bana bildirmediğini ben Senin za- ların idrakini aşan
..

ِ‫=بِحق‬gerçek ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer gaybleri bilensin. bilmem. Gaybları tında olanı her şeyi tam bilen
bilen Sensin, an- bilmem. Doğ- yalnız Sensin.
ِ‫=ك ْنت‬olsaydım ِ‫=ق ْلته‬demiş cak Sen, başkası rusu görülme-
değil. yeni en iyi bi-
‫=فق ِْد‬muhakkak len Sensin,
Sen.
ِ‫=ع ِل ْمته‬sen bunu bilirdin
.. ..

ِ‫=ت ْعلم‬sen bilirsin ‫=ما‬olanı


..

‫ن ْف ِسي‬..‫=فِي‬benim nefsimde ..

ِ‫أعْلم‬..ِ‫=ول‬ben bilmem ‫=ما‬olanı ..

ِ‫ن ْف ِسك‬..‫= ِفي‬senin nefsinde ..

ِ‫= ِإنَك‬şüphesiz sen ِ‫=أ ْنت‬yalnız sensin


.. ..

ِ‫=ع ََلم‬bilen ‫ب‬ ِِ ‫= ْالغيو‬gizlileri


5.
117
,, ِ ‫ق ْل‬,,‫=ما‬ben söylemedim ‫=له ِْم‬onlara Ben
‫ت‬ ,,
onlara sa- Bana Sen ne em- Ben; onlara Ben onlara (söyle-
dece bana em- rettinse onlara onu Senin bana memi) emrettiğin
َِ ‫= ِإ‬başka ‫=ما‬şeyden
‫ل‬ rettiğini yani söyledim. ’Hem
«Benim ve sizin benim Rabbim,
buyuduğun- şeyden başkasını
dan başkasını söylemedim: 'Be-
‫بِ ِِه‬,,‫=أم ْرتنِي‬bana emrettiğin Rabbiniz olan Al-
,,
hem sizin Rabbiniz söylemedim. nim Rabbim ve si-
lah´a kulluk edi- olan Allah'a kulluk Rabbım ve zin Rabbiniz (olan)
‫اعْبدوا‬,,‫ن‬ ِِ ‫=أ‬kulluk edin ‫اّلل‬
َِ =Allah’a niz dedim. Arala- edin dedim. Arala- Rabbınız olan Allaha kulluk edin
,,
rında bulundu- rında bulunduğum Allah´a kulluk (dedim). Ve onların
‫=ربِي‬benim Rabbim ,, ğum sürece on- müddetçe üzerle- edin, dedim. arasında yaşadı-
ların üzerinde rinde nigehbân Ben, araların- ğım sürece yaptık-
‫=وربَك ِْم‬ve sizin Rabbiniz olan
,, gözetleyici ol- (gözcü) idim.
,, ,, da bulundu- larına şahitlik ettim:
dum. Fakat sen Vaktâ ki beni içle- ğum sürece Ama Sen bana
ِ‫=وكِْنت‬idim ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlar üzerine canımı alınca rinden aldın, artık üzerlerine şa- ölümü verdikten
,,
onların tek gö- onları murakabe hid idim. Beni sonra onların koru-
‫=ش ِهيدًا‬şahid zetleyicisi Sen edici Sen oldun, öldürdüğünde yucusu yalnız Sen
oldun. Her şeyin Sen ki herşeyi gö- onların mura- oldun: Zaten Sen
ِ‫د ْمت‬,,‫=ما‬olduğum sürece şahidi Sensin. rürsün.
,, kıbı Sensin. her şeye şahitsin.
Sen herşeye
‫=فِي ِه ِْم‬onların içinde ‫=فل َما‬fakat
,, şahidsin.

‫=توفَيْتنِي‬sen beni vefat ettirince


,, ,, ,,

ِ‫=ك ْنت‬Sen oldun ِ‫=أ ْنت‬sen


,,

ِ‫الرقِيب‬ َ =gözetleyen ‫=عل ْي ِه ِْم‬onları


ِ‫=وأ ْنت‬sen
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬,,‫ل‬ ِِ ‫ك‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬herşeyi
ِ‫=ش ِهيد‬görensin
5.
118
.. ِ‫= ِإ ْن‬eğer ‫=تع ِذبْه ِْم‬onlara azabedersen Eğer onları aza- Eğer kendilerine
ba çarptırırsan, azâbı reva görür-
..
Eğer onlara Şayet onları azaba
azab edersen; çarptırırsan şüphe-
‫=فإِنَه ِْم‬şüphesiz onlar ..
onlar senin kulla- sen, şüphe yok ki
rındır, eğer gü- Senin kullarındır.
şüphesiz onlar siz onlar Senin kul-
Senin kulla- larındır; ve eğer
ِ‫= ِعبادك‬senin kullarındır ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬ve eğer nahlarını
..
affe- Eğer bağışlarsan
dersen kuşku muhakkak ki azîz,
..
rındır. Şayet onları bağışlarsan
bağışlarsan; şüphesiz yalnız
‫=ت ْغ ِف ِْر‬bağışlarsan ‫=له ِْم‬onları yok ki Sen üstün hakîm Sensin, an-
iradeli ve hikmet cak Sen, başkası
muhakkak ki Sensin kudret sa-
Sensin Sen; hibi, hikmet sahibi!
ِ‫=فإِنَك‬şüphesiz sen ِ‫=أ ْنت‬yalnız sen sahibisin.
.. değil." .. Aziz, Hakim.

ِ‫= ْالع ِزيز‬daima üstünsün ..

ِ‫= ْالح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibisin .. .. ..

5.
119
,, ِ ‫=ق‬buyurdu ‫اّلل‬
‫ال‬ َِ =Allah ‫= َٰهذا‬bu Allah dedi ki; Allah şöyle buyur- Allah buyurdu (Ve Hesap Günü)
Bugün, doğrula- du: "Bugün doğru- ki: Bu, doğru Allah şöyle diye-
ِ‫=ي ْوم‬gündür ِ‫=ي ْنفع‬fayda sağlayacağı rın doğrulukları- lara doğrulukları- söyleyenlerin cektir. Bugün söz-
,,
nın yararını gö- nın faide vereceği doğrulukları- lerine sadık olanlar
ِ‫صا ِد ِقين‬ َ ‫=ال‬sadıklara recekleri gündür, gündür. Onlara nın fayda ver- hakikate sadakatle-
onlar için altın- ebediyen içinde diği gündür. rinin faydasını gö-
‫صدْقه ِْم‬ ِ =doğruluklarının dan nehirler kalacakları o altın- Onlara; altın- recekler: sonsuza
akan ve içlerinde dan ırmaklar akan dan ırmaklar kadar kalacakları,
‫=له ِْم‬onlar için vardır ِ‫=جنَات‬cennetler ebedi kalacakları cennetler var. Al- akan, içinde içinden ırmaklar
,, ,,
cennétler vardır. lah kendilerinden temelli kala- akan hasbahçeler
‫=تجْ ِري‬akan ‫تحْ تِها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından Allah onlardan hoşnut, kendileri cakları cen- onların olacak; Al-
razıdır, onlar da de Allah'tan hoşnut netler vardır. lah onlardan çok
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar ondan razıdırlar. ki işte büyük fevz Allah; onlar- hoşnuttur ve onlar
İşte o büyük kur- bu. dan hoşnud da Allahtan çok
ِ‫=خا ِلدِين‬kalacakları ‫=فِيها‬içinde tuluş, o büyük olmuştur, on- hoşnutturlar: Bu
başarı budur. lar da Al- büyük bir mazhari-
ِ‫=أبدًا‬ebedi ِ‫ضي‬ ِ ‫=ر‬razı olmuştur ,, lah´dan hoş- yettir.
nud olmuşlar-
َِ =Allah ‫=ع ْنه ِْم‬onlardan
‫اّلل‬ dır. Büyük kur-
tuluş işte bu-
‫=ورضوا‬onlar da razı olmuşlardır ,, ,, ,,
dur.
َٰ
ِ‫=ع ْنه‬O’ndan ِ‫=ذ ِلك‬işte budur ,,

ِ‫= ْالف ْوز‬başarı ِ‫= ْالع ِظيم‬büyük


5.
120
..ِِ‫= ِ َّلل‬Allah’ındır ِ‫=م ْلك‬mülkü Göklerin, yeryü-
zünün ve her iki-
Göklerin, yerlerin
ve bunlarda ne
Göklerin, yerin Göklerin, yerin ve
ve onlardaki içlerindeki her şe-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin sinde bulunan
tüm varlıkların
varsa hepsinin
mülkü Allah'ın, O
her şeyin mül- yin hükümranlığı
kü Allah´ındır. Allahındır: O, dile-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ‫=وما‬ve herşeyin
‫ض‬ .. ..
egemenliği Al-
lah´ın tekelinde-
herşeye kâdir. Ve O, her şe- diğini yapmaya ka-
ye Kadir´dir. dirdir.
َِ ‫=فِي ِه‬bunlarda bulunan ِ‫=وهو‬ve O
‫ن‬ .. ..
dir. O´nun her-
şeye gücü yeter.
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬..‫ل‬ ِِ ‫ك‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬herşeye
ِ‫=قدِير‬kadirdir
6.
1
,, ‫= ْالح ْم ِد‬hamdolsun ‫ّلل‬َِِ ِ =o Allah’a ,,
Hamd, gökleri ve Hamd o Allah'ındır Hamd; gökleri
yeri yaratan, ka- ki (hamdolsun o ve yeri yara-
Her türlü övgü,
gökleri ve yeri ya-
‫=الَذِي‬ki ِ‫=خلق‬yarattı ranlıkları ve ay- Allah'a ki) gökleri, tan, karanlık-
dınlığı yoktan yeri yarattı; zulmet- ları ve aydınlı-
ratan, derin karan-
lığı ve (parlak) ay-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬gökleri var eden Allah´a leri, nûru vücuda ğı vareden Al-
mahsustur. Du- getirdi. Sonra O'nu lah´a mahsus-
dınlığı var eden Al-
laha özgüdür: Ama
ِ‫=و ْاْل ْرض‬ve yeri ِ‫=وجعل‬var etti ,, ,,
rum böyleyken tanımayanlar kal- tur. Sonra da
kafirler, bu yara- kıyorlar da kendile- kafirler bunları
hakikati inkara
şartlanmış olanlar,
ِِ ‫الظلما‬
‫ت‬ ُّ =karanlıkları tıkları Rabblerine rini yaratanla baş- rabblarına başka güçleri Rab-
denk tutuyorlar. kalarını bir tutuyor- denk tutuyor- leri ile eş tutarlar!
ِ‫=والنُّور‬ve aydınlığı ‫=ث َِم‬yine de
,, ,, lar (sonra Hâlıkla- lar.
rını inkâr edenler
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkârcılar kalkıyorlar da O'nu
bırakıp başkasına
‫=بِربِ ِه ِْم‬Rablerine tapıyorlar).
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=ي ْعدِلون‬eşler tutuyorlar ,,

6.
2
.. ‫=ه ِو‬O ‫خلقك ِْم‬..‫=الَذِي‬sizi yaratıp ..
O sizi çamurdan O öyle bir Allah ki
yaratan, sonra sizleri topraktan
O´dur; sizi, bir
çamurdan ya-
Odur sizi balçıktan
yaratan ve sonra
ِ‫ ِطين‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬çamurdan ‫=ث َِم‬sonra da ecelinizi belir- yarattı, arkasından
leyendir. Ayrıca eceli takdir buyur-
ratan. Sonra
da size bir
(sizin için) bir ömür
tayin eden, (yalnız-
َِٰ ‫=قض‬koymuştur ‫َل‬
‫ى‬ ِ ً ‫=أج‬bir süre ..
O´nun katında du. Mukadder olan
tasarıya bağla- eceli ancak O bilir.
ecel tayin
eden. Bir de
ca) Onun bildiği bir
ömür. Ama hala
ِ‫=وأجل‬bir süre de ‫=مس ًّمى‬belirli
.. ..
nan bir vade da- Sonra da sizler
ha vardır. Ger- şüpheye düşüyor-
O´nun katında
belli bir ecel
şüphe edip duru-
yorsunuz,
ِ‫= ِع ْنده‬kendi katındadır ‫=ث َِم‬böyle iken
.. .. çek böyleyken sunuz, öyle mi? vardır. Siz ha-
sizler kuşkuya la şüphe edip
‫=أ ْنت ِْم‬siz hala
.. kapılıyorsunuz. durursunuz.

ِ‫=ت ْمترون‬kuşkulanıyorsunuz
6. O göklerin de Al- O göklerde de Al- O; göklerde oysa O, göklerin ve
3
,, ‫=وه ِو‬O ‫اّلل‬َِ =(tek) Allah’tır ,,
lah´ıdır, yeryü- lah, yerde de Al- de, yerde de yerin Allahı, gizle-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬,,‫=فِي‬göklerde de zünün de Al-
lah´ıdır. Sizin
lah. Gizlediğinizi Allah´tır. Gizli- diğiniz ve açıktan
,,
bilir, aşikâr ettiğini- nizi de aşika- yaptığınız her şeyi
ْ
ِ ِ ‫اْل ْر‬,,‫=وفِي‬yerde de ِ‫=ي ْعلم‬bilir ve yaptığınız her zinızıbilir,bilir.kazandığı- rınızı
‫ض‬ gizlinizi, açığınızı ,,
da bilir. ve hak ettiklerinizi
Ne kazanaca- bilir.
‫= ِس َرك ِْم‬sizin gizlinizi ,,
şeyi bilir. ğınızı da bilir.

‫=وج ْهرك ِْم‬ve açığınızı ِ‫=وي ْعلم‬ve bilir


,, ,,

ِ‫ت ْك ِسبون‬,,‫=ما‬ne kazandığınızı ,,

6.
4
.. ِ‫تأْتِي ِه ْم‬..‫=وما‬onlara gelmez ki .. ..
Oysa kâfirler
kendilerine
Rabbü'l-âlemin'in
birliğine şahit âyet-
Rabblarının
ayetlerinden
Ama ne zaman on-
lara Rablerinin me-
ِ‫آية‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir ayet ..
Rabblerinden
gelen her ayete
lerden kendilerine
hiçbir âyet gelmez
bir ayet onlara
gelmez ki; on-
sajlarından bir me-
saj gelse, o (haki-
ِِ ‫آيا‬..‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫= ِم‬ayetlerinden yüz çevirirler. ki ondan yüz çe-
virmesinler.
dan yüzçevir-
miş olmasın-
kati inkar ede)nler
ona sırt çevirirler:
‫=ر ِب ِه ِْم‬Rablerinin lar.

‫كانوا‬..‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬olmasınlar ‫=ع ْنها‬ondan


ِ‫ضين‬ ِ ‫=م ْع ِر‬yüz çevirir ..

6.
5
,, ِ‫=فق ْد‬işte ‫=كذَبوا‬yalanladılar Nitekim onlar Nasıl ki bunlara en
kendilerine ge- büyük hak geldiği
Onlar; kendile- ve şimdi kendileri-
rine gelince, ne gelmiş olan bu
ِِ ‫=بِ ْالح‬hakkı
‫ق‬ len gerçeği, zaman ona yalan
Kur´an´ı derhal demişlerdi, neyi
hakkı yalanla- hakikati de böyle
dılar. Ama yalanlıyorlar. Ama,
‫جاءه ِْم‬,,‫=ل َما‬kendilerine gelen ,,
yalanladılar. Fa- eğlence yerine
kat alay konusu koymakta oldukla-
alaya aldıkları zaman içinde, o
şeyin haberi alay ettikleri şeyi
ِ‫=فس ْوف‬fakat yakında ,,
ettikleri gerçekle- rının haberleri ya-
rin haberleri iler- kında onlara gele-
onlara gele- anlayacaklardır.
cektir.
‫=يأْتِي ِه ِْم‬kendilerine gelecektir ,, de kendilerine cek.
gelecektir.
ِ‫=أ ْنباء‬haberleri ‫كانوا‬,,‫=ما‬şeyin
‫= ِب ِِه‬kendisiyle
,,

ِ‫=يسْت ْه ِزئون‬alay ettikleri ,,

6. Onlardan önceki Görmediler mi Görmediler mi Onlardan önce ni-


6
.. ‫ير ْوا‬..‫=أل ِْم‬görmediler mi ‫=ك ِْم‬nice ..
nice kuşakları kendilerinden önce ki; Biz, onlar- ce nesilleri yok et-
‫=أ ْهل ْكنا‬yok ettik ..
yok ettiğimizi ne nesiller helâk dan önce nice tiğimizi görmezler
görmediler mi? ettik ki yeryüzünde nesilleri yok mi? Yeryüzünde
‫ق ْب ِل ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬onlardan önce ..
Oysa o kuşakla- sizlere vermediği- ettik. Biz, on- benzerini görmedi-
ra size vermemiş mizi onlara vermiş- ları sizi yerleş- ğiniz (verimli) top-
ِ‫ق ْرن‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬nesiller olduğumuz de- tik? Bol yağmurlu tirmediğimiz raklardan bir toprak
recede geniş bulutlanrı üzerleri- şekilde yer verdiğimiz ve üstle-
‫=م َكنَاه ِْم‬hem onlara imkânlar vermiştik
.. .. .. yerleşme ve ya- ne göndermiştik. yüzüne yerleş- rine bolca semavi
şama imkânları Ayaklarının altın- tirmiş, gökten nimetler yağdırdı-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ vermiş, yurtları- dan ırmaklar akıt- bol yağmur ğımız ve ayakları-
na gökten bol mıştık. Öyle iken yağdırmış ve nın altından ırmak-
ِْ ‫نم ِك‬..‫ل ِْم‬..‫=ما‬vermediğimiz imkânları
‫ن‬ .. yağmurlar yağ- günahları yüzün- altlarından ır- lar akıttığımız (o
dırmış, ayakları den kendilerini maklar akıt- toplumları)? Biz
‫=لك ِْم‬size ‫=وأ ِْرس ْلنا‬ve boşaltmıştık .. altından nehirler helâk ettik de arka- mıştık. Sonra onları günahların-
akıtmıştık. Fakat larından başka ne- onları günah- dan dolayı yok et-
ِ‫سماء‬ َ ‫=ال‬göğü de ‫=عل ْي ِه ِْم‬üzerlerine
.. işledikleri günah- siller vücuda getir- larından dola- miş ve yerlerine
lar yüzünden on- dik. yı yok ettik. Ve başka insanlar ge-
‫ارا‬ ً ‫= ِمدْر‬bol bol ‫=وجع ْلنا‬ve kılmıştık
.. .. ları yok ederek aralarından çirmiştik.
arkalarından başka bir nesil
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmakları ‫=تجْ ِري‬akar başka kuşaklar yetiştirdik.
yarattık.
‫تحْ تِ ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫(= ِم‬ayaklarının) altından ..

‫=فأ ْهل ْكناه ِْم‬fakat onları helak ettik .. .. ..

‫= ِبذنو ِب ِه ِْم‬günahlarından ötürü ..

‫=وأ ْنشأْنا‬ve yarattık


..

‫ب ْع ِد ِه ِْم‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬onların ardından ..

‫=ق ْرنًا‬bir nesil ِ‫=آخ ِرين‬başka


..

6.
7
,, ِ‫=ول ْو‬eğer ‫=ن َز ْلنا‬indirmiş olsaydık da ,, ,,
Eğer sana kağı-
da yazılmış, so-
Yâ Muhammed, Eğer sana ka- Ama Biz, sana, (ey
bizler sana kâğıt ğıt içinde bir peygamber,) yazılı
ِ‫=عليْك‬sana ‫= ِكتابًا‬bir Kitap ,,
mut bir kitap in-
dirmiş olsaydık
üzerine yazılmış kitab indirmiş bir metin gönder-
bir kitap indirseydik olsaydık da el- miş olsaydık ve
ِ‫قِ ْرطاس‬,,‫=فِي‬kağıt üzerine yazılı ,, ,,
da onu kâfirler
elleri ile tutsalar-
de onu elleriyle leriyle ona do- ona kendi elleriyle
yoklasaydılar, kü- kunsalardı; yi- dokunmuş olsalar-
ِ‫=فلمسوه‬onu tutsalardı ,,
dı, «Bu apaçık
bir büyüden
fürlerinde inat ne de küfret- dı bile hakikati in-
edenler "Bu apaçık miş olanlar kara şartlanmış
‫=بِأ ْيدِي ِه ِْم‬elleriyle ِ‫=لقال‬yine derlerdi ,, başka bir şey sihirden başka bir derlerdi ki: Bu, olanlar, kesinlikle,
değil» diyecek- şey değil!" diye- apaçık büyü- Bu aldatmacadan
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr edenler ,, lerdi. cektiler. den başkası başka bir şey değil!
değildir. derlerdi.
‫ َٰهذا‬,,‫ن‬ِْ ِ‫=إ‬bu ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka değildir ,,

ِ‫=سِحْ ر‬bir büyüden ِ‫=مبِين‬apaçık


,,

6. Onlar «Muham- Bir de "Şuna bir Ona bir melek Onlar, ayrıca, Ne-
8
.. ‫=وقالوا‬dediler ِ‫=ل ْول‬değil miydi? ..
med´e bir melek melek indirilse" di- indirmeli değil den ona (alenen)
ِ‫=أ ْن ِزل‬indirilmeli ‫=عل ْي ِِه‬O’na indirilseydi ya»
dediler. Eğer
yorlar. Eğer bizler
melek indireydik
miydi? dediler. bir melek gönde-
Eğer Biz, bir rilmiş değil? derler.
ِ‫=ملك‬bir melek ‫=ول ِْو‬eğer
..
melek indirsey-
dik, onların işleri
artık olacak olur,
kendilerine bir an
melek indir- Ama bir melek
seydik; elbette göndermiş olsay-
‫=أ ْنز ْلنا‬indirseydik ‫=مل ًكا‬bir melek ..
bitirilir, kendileri-
ne hiç mühlet
bile göz açtırıl-
mazdı.
iş bitirilmiş dık, muhakkak ki,
olurdu da son- her şeyin hükmü
ِ‫ضي‬ ِ ‫=لق‬bitirilmiş olurdu ِ‫= ْاْل ْمر‬iş .. tanınmazdı. ra kendilerine verilip bitmiş olurdu
göz bile açtı- ve onlara (pişman-
‫=ث َِم‬artık rılmazdı. lık için) başka bir
fırsat tanınmazdı.
ِ‫ي ْنظرون‬..ِ‫=ل‬hiç göz açtırılmazdı .. ..

6.
9
,, ِ‫=ول ْو‬eğer ِ‫=جع ْلناه‬onu yapsaydık ,,
Eğer melekler- Yok kendisini me-
den bir peygam- lek göndereydik,
Eğer Biz, onu Ve Biz, bir meleği
bir melek kıl- elçimiz olarak tayin
‫=مل ًكا‬melek ِ‫=لجع ْلناه‬yine yapardık ,,
ber göndersey- yine onu beşer
dik onu insan kı- gönderecektik.
saydık; onu bir etmiş olsaydık (bi-
erkek yapar- le) onun kesinlikle
ِ ً ‫=رج‬bir adam (şeklinde)
‫َل‬ ,, ,,
lığında göndere- Düşmekte bulun-
cektik. O zaman dukları şüpheye
dık da düştük- bir adam olarak
leri şüpheye (görünmesini) sağ-
‫=وللبسْنا‬ve yine düşürürdük
,, ,,
da kâfirleri şim- onları yine düşüre-
diki yanılgılarının cektik.
onları yine dü- lardık ve böylece
şürürdük. onları, şimdi içinde
‫=عل ْي ِه ِْم‬onları aynısına düşür- bulundukları şaş-
müş olurduk. kınlığa yine düşü-
ِ‫ي ْلبِسون‬,,‫=ما‬düştükleri kuşkuya ,, rürdük.

6. Senden önceki Yâ Muhammed! Andolsun ki; Gerçekte, senden


10
.. ِ‫=ولق ِد‬muhakkak birçok peygam- Emin ol ki senden senden önce önceki elçilerle (de)
ِ‫=اسْت ْه ِزئ‬alay edilmişti ..
berler de alaya evvel gelen pey- de peygam-
alınmıştı. Fakat gamberlerle de eğ- berlerle alay
alay edilmişti ama
ne var ki, onları
ِ‫= ِبرسل‬peygamberlerle bu alaycılar, alay lendiler, sonra o edilmişti. On-
konusu yaptıkla- eğlence edindikleri larla eğlenen-
küçümseyen kim-
seleri, (sonunda,)
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senden önce de .. ..
rı gerçek tarafın- hak, eğlenenleri leri, alaya al-
dan kıskıvrak çepeçevre kuşattı. dıkları şey çe-
alay edip durdukla-
rı şeyin kendisi te-
ِ‫=فحاق‬fakat kuşatıverdi .. kuşatılıverdiler. peçevre kuşa- peleyiverdi.
tıverdi.
‫س ِخروا‬..ِ‫=بِالَذِين‬alay edenleri ..

‫= ِم ْنه ِْم‬onlarla ‫بِ ِِه‬..‫كانوا‬..‫=ما‬şey


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=يسْت ْه ِزئون‬alay ettikleri ..

6.
11
,,ِ‫=ق ْل‬de ki ‫= ِسيروا‬dolaşın da
,, ,,
Onlara de ki;
´´Dünyayı gezi-
Onlara "Yeryüzün- De ki: Yeryü- De ki: Yeryüzünde
de dolaşın da pey- zünde gezip dolaşın ve hakikati
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde ‫=ث َِم‬sonra
‫ض‬ niz de peygam-
berleri yalanla-
gamberleri yalancı dolaşın da yalanlayanların
çıkaranların âkıbeti sonra bir gö- sonlarının ne oldu-
‫=ا ْنظروا‬görün ِ‫=كيْف‬nasıl yanların sonu
nice oldu, görü-
ne olduğuna bir
bakın" de.
rün, yalanla- ğunu görün!
yanların sonu
ِ‫=كان‬olmuş ِ‫=عاقِبة‬sonu nüz?» nice olmuştur?

ِ‫= ْالمك ِذ ِبين‬yalanlayanların


6.
12
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬
.. ِْ ‫= ِلم‬kimindir? ‫=ما‬olanlar De ki; «Göklerde "Söyleyin, gökler-
ve yerde olanlar deki, yerdeki
De ki: Gökler-
de ve yerde
De ki: Kime aittir
göklerde ve yerde
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬..‫=فِي‬göklerde kimindir?» De ki; mevcûdât kimin?"
«Allah´ındır.» O de. "Allah'ın!" de.
olanlar kimin-
dir? Al-
olan her şey? De
ki: Rahmeti ve şef-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerde ‫ل‬
‫ض‬ ِْ ‫=ق‬de..
merhametliliği O Allah'ın ki
üzerine görev mahlûkâtına karşı
lah´ındır, de.
O, rahmeti
kati kendisine ilke
edinen Allaha. O,
ِ‫ّلل‬
َِ ِ =Allah’ındır ِ‫=كتب‬O yazmıştır ..
yazdı. Sizleri ge- Kendi için rahmeti kendi üzerine (varlığı) her türlü
leceği kuşkusuz ihtiyar buyurdu. O yazmıştır. An- şüphenin üstünde
‫ن ْف ِس ِِه‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kendi üstüne .. olan Kıyamet muhakkak sizleri dolsun ki; he- olan Kıyamet Günü
günü kesinlikle kıyamet günü bir pinizi, hakkın- hepinizi bir araya
ِ‫الرحْ مة‬ َ =rahmet etmeyi .. biraraya getire- yere toplayacak, da hiçbir şüp- mutlaka toplaya-
cektir. Kendileri- onda şüpheye he olmayan caktır: ama kendi-
‫=ليجْ معنَك ِْم‬sizi elbette toplayacaktır .. .. ne kıyanlar var imkân yok. Kendi- kıyamet gü- lerine yazık eden-
ya, buna sadece lerine yazık eden- nünde topla- ler (var ya), işte
‫ي ْو ِِم‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬gününde ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet onlar inanmaz- lere gelince işte yacaktır. Ne- (Ona) inanmayı
lar. bunlar iman etme- fislerini ziyana reddedenler onlar-
ِ‫ريْب‬..ِ‫=ل‬şüphe olmayan .. yenlerdir. uğratanlar, iş- dır;
te onlar inan-
‫= ِفي ِِه‬varlığında ِ‫=الَذِين‬ama mazlar.

‫=خ ِسروا‬ziyana sokanlar ..

‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini ‫=فه ِْم‬onlar


ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=ل‬inanmazlar
6. Gecenin ve Gerek gecenin, ge- Gecenin ve halbuki, gecenin ve
13
,,‫=ول ِه‬O’nundur ‫=ما‬her şey ,,
gündüzün barın- rek gündüzün için- gündüzün gündüzün barın-
ِ‫=سكن‬barınan ‫ل‬ ِِ ‫اللَ ْي‬,,‫=فِي‬gecede dırdığı her şey
O´nundur. O her
de barınan her ne içinde barınan
varsa O'nun. İşi- her şey
dırdığı her şey
Onundur; ve yal-
ِِ ‫=والنَه‬ve gündüzde ِ‫=وهو‬O
‫ار‬ ,,
şeyi işiten ve bi-
lendir.
ten, bilen ancak O. O´nundur. Ve
O, Semi´dir,
nızca Odur her şe-
yi duyan, her şeyi
َ ‫=ال‬işitendir ِ‫= ْالع ِليم‬bilendir
ِ‫س ِميع‬ Alim´dir. bilen.

6.
14
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫=أغيْر‬başkasını mı
..
De ki; «Al- Yâ Muhammed, De ki: Ben Al- De ki: Hayat veren
..
lah´dan başka- onlara şöyle de: lah´tan başka ve hiçbir şeye
َِ =Allah’tan ِ‫=أت َ ِخذ‬tutayım
ِ‫اّلل‬ sını mı dost edi- "Göklerin, yerin ya- bir dost mu
neyim ki, O gök- ratanı Allah'tan
muhtaç olmayan O
edinirim? Gök- dururken göklerin
‫=و ِليًّا‬dost ‫اط ِِر‬ ِ ‫=ف‬yoktan var eden lerin ve yerin başkasını mı ken- leri ve yeri
..
yoktan var edici- dime mabud edi- yoktan var
ve yerin yaratıcısı
..
olan Allahtan baş-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫ال‬ =gökleri sidir, yedirir, fa- neceğim? O Al- eden O´dur. ka birini mi dost
kat yedireni yok- lah'tan ki bütün di- Ve O yedirir, edineceğim? De ki:
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yeri ِ‫=وهو‬kendisi tur.» De ki; rileri doyuruyor, ama yediril- Ben, Allaha teslim
‫ض‬ ..
«Müslümanların Kendisi doyurul- mez. De ki: olanların öncüsü
ِ‫ط ِعم‬ ْ ‫=ي‬besleyen ilki olmam emre- maktan münezzeh Doğrusu ben, olmakla emrolun-
dildi, bana bulunuyor. Yâ Mu- müslüman dum, Allahtan baş-
ِ‫طعم‬ ْ ‫ي‬..ِ‫=ول‬fakat beslenmeyen ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ´sakın Allah´a hammed, onlara olanların ilki kasına ilahlık ya-
..
ortak koşanlar- şöyle de: "Ben Al- olmakla emro- kıştıranlar arasında
‫= ِإنِي‬bana ِ‫=أ ِم ْرت‬emredildi dan olma´ denil- lah'ın birliğine bo- lundum. Sakın bulunmakla değil.
di.» yun eğenlerin ilki müşriklerden
ِ‫أكون‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬olmam ِ‫=أ َول‬ilki olmakla emir buyu- olma.
ruldum. Bana sa-
ِْ ‫=م‬olanların ِ‫=أسْلم‬İslam
‫ن‬ kın müşriklerden
olma buyuruldu."
َِ ‫تكون‬..ِ‫=ول‬ve sakın olma
‫ن‬ ..
("Ben Allah'ın birli-
..

ْ
ِ‫الم ْش ِر ِكين‬..ِ‫= ِمن‬ortak koşanlardan ğine boyun eğenle-
rin ilki olmakla emir
..

buyuruldum." Sa-
kın müşriklerden
olma.)
6.
15
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=إِنِي‬şüphesiz ben
,, ,,
De ki; «Eğer Yâ Muhammed,
Rabbimin buy- onlara şöyle de:
De ki: Ben, De ki: Bakın, (bu
Rabbıma karşı şekilde) Rabbime
ِ‫=أخاف‬korkarım ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer ruklarına karşı "Ben Rabbime is-
gelirsem büyük yan edecek olur-
gelirsem, bü- isyan etseydim, o
yük günün çetin (Hesap)
ِ‫=عصيْت‬isyan edersem ,,
günün azabın- sam büyük bir gü-
dan korkarım.» nün azâbından
azabından
korkarım.
Gün(ün)de (başı-
ma gelecek olan)
‫=ربِي‬Rabbime ِ‫=عذاب‬azabından korkarım." azaptan korkardım.

ِ‫=ي ْوم‬bir günün ِ‫=ع ِظيم‬büyük


,,

6.
16
.. ِ‫=م ْن‬kim ‫ف‬ ِْ ‫صر‬ْ ‫=ي‬çevrilip savılırsa ..
O gün kim azap-
tan uzak tutulur-
İşte o gün kimden O gün, kim
azap uzak bulun- ondan döndü-
O Gün kim esirge-
nirse Allah ona
ِ‫=ع ْنه‬ondan (azabdan) ِ‫=ي ْومئِذ‬o gün
.. ..
sa Allah onu ka-
yırmış olur. İşte
durulursa Allah'ın rülürse; şüp-
rahmetine kavuşan hesiz o, rah-
rahmetini bağışla-
mış olur: bu da
‫=فق ِْد‬gerçekten kesin kurtuluş
budur.
odur. Gün gibi mete ermiştir.
âşikâr olan felâh İşte apaçık
apaçık bir kurtuluş
olacaktır.
ِ‫(=ر ِحمه‬Allah) ona acımıştır .. ..
ise ancak budur. kurtuluş bu-
dur.
ِ‫=و َٰذ ِلك‬işte budur ِ‫= ْالف ْوز‬başarı
..

ِ‫= ِْالم ِبين‬apaçık


6.
17
,, ِ‫=وإِ ْن‬ve eğer
,,
Eğer Allah başı-
na bir musibet
Allah sana bir belâ
eriştirirse Kendi-
Eğer Allah, Ve eğer Allah sana
sana bir sıkıntı bir zarar vermek is-
ِ‫=ي ْمسسْك‬sana dokundursa ‫اّلل‬ َِ =Allah
,,
verirse onu
O´ndan başka
sinden başka kim-
se onu senin üze-
dokundurursa; terse Kendisinden
onu kendisin- başka kimse onu
ِ‫=بِضر‬bir zarar ِ‫=فَل‬yoktur
,,
hiç kimse gide-
remez. Eğer sa-
rinden kal-
dır[a]maz, hayır da
den başka gi- gideremez; ve eğer
derecek hiçbir sana iyilikte bulu-
ِ‫=كا ِشف‬açacak ِ‫=له‬onu ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka na bir iyilik verir-
se, kuşkusuz
eriştirirse kimse
mâni olamaz.
kimse yoktur. nursa da unutma ki
Şayet sana bir O, dilediğini yap-
ِ‫=هو‬kendisinden ‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬ve eğer ,, O´nun gücü her O'nun kudreti her- de hayır do- maya kadirdir.
şeye yeter. şeyi muhît. kundurursa;
ِ‫=ي ْمسسْك‬sana dokundursa ,, işte O; her şe-
ye Kadir´dir.
ِ‫=بِخيْر‬bir hayır ِ‫=فهو‬kuşkusuz O
,, ,,

ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬,,‫ل‬
ِِ ‫ك‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬herşeyi
ِ‫=قدِير‬yapabilendir
6.
18
.. ‫=وه ِو‬O ِ‫= ْالقا ِهر‬tam hakimdir ..
Kulları üzerinde
kesin egemen-
Kulları üzerinde
kâhir olan O.
O; kullarının Zira yalnız O, ya-
üstünde ye- rattıkları üzerinde
ِ‫=ف ْوق‬üstünde ‫= ِعبا ِد ِِه‬kullarının dir. O´nun yaptı-
ğı her şey yerin-
Hakîm olan O,
habîr olan yine O.
gane mutasar- otorite sahibidir ve
rıftır. Ve O; yalnız Odur ger-
ِ‫=وهو‬O dedir, O her
şeyden haber-
Hakim´dir,
Habir´dir.
çekten hikmet sa-
hibi, her şeyden
ِ‫= ْالح ِكيم‬herşeyi yerli yerince yapan .. .. ..
dardır. haberdar olan.

ِ‫= ْالخبِير‬haber alandır ..

6.
19
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ي‬
,, ُِّ ‫=أ‬hangi ِ‫=ش ْيء‬şey De ki; «En büyük Yâ Muhammed, De ki: Şahid
şahitlik kiminki- onlara "Şehadet- olarak hangi
De ki: Hakikatin en
güvenilir şahidi
ِ‫=أ ْكبر‬daha büyüktür ,,
dir?» De ki; den en büyük ne şey daha bü-
«Benimle sizin olabilir?" dedikten yüktür? De ki:
kimdir? De ki: Allah
benim ile sizin ara-
ً ‫=شهادِة‬şahidlik bakımından ‫ل‬ ِِ ‫=ق‬de ki
,, ,,
aranızda Allah sonra şunu söyle: Benimle sizin
şahittir. Bu "[Allah] İşte sizinle aranızda Allah
nızda şahittir; ve
bu Kuran bana
َِ =Allah ِ‫=ش ِهيد‬şahiddir
‫اّلل‬ Kur´an, gerek si- benim aramızda ilk şahiddir. Bu
zi gerekse ulaş- şahit, bana bu Kur´an; bana
vahyedildi ki ona
dayanarak sizi ve
‫=ب ْينِي‬benimle ‫=وبيْنك ِْم‬sizin aranızda ,, tığı herkesi uya- Kur'an hem sizleri, sizi de, ulaştı- onun ulaşabileceği
rayım diye bana hem diğer bütün ğı kimseleri herkesi uyarabile-
ِ‫وحي‬ ِ ‫=وأ‬vahyolundu ki ‫ي‬ َِ ‫= ِإل‬bana ,, vahyedildi, sizler işitenleri âkıbetten de, uyarmam yim. Siz, Allahtan
Allah ile birlikte onunla haberdar için vahyolun- başka ilahların ol-
‫= َٰهذا‬bu ِ‫= ْالق ْرآن‬Kur’an başka ilâhlar ol- edeyim diye vahiy du. Allah ile duğuna gerçekten
duğuna mı şa- buyuruldu. Allah ile beraber başka şahitlik yapabilir
‫= ِْل ْنذِرك ِْم‬sizi uyarayım ‫= ِب ِِه‬onunla
,, hadet ediyorsu- beraber başka bir- tanrılar oldu- misiniz? De ki: Ben
nuz?» De ki; takım ilâhların var- ğuna siz mi (böyle) bir şahitlik
ِْ ‫=وم‬ve herkesi ِ‫=بلغ‬ulaştığı
‫ن‬ ,, «Ben buna şa- lığına sizler şeha- şahidlik edi- yapmam! De ki: O,
hadet etmem; det mi ediyorsu- yorsunuz? De tek Allahtır; ve ba-
‫=أئِنَك ِْم‬siz ´De ki; «O tek bir nuz?! Ben şehadet ki: Ben şeha- kın, sizin yaptığınız
ilahtır ve ben si- etmem!" de. "O det etmem. gibi, Allahtan baş-
ِ‫=لت ْشهدون‬şahidlik ediyor musunuz? ,, ,,
zin O´na koştu- ancak tek bir Al- De ki: O, an- ka şeylere ilahlık
ğunuz ortaklar- lah'tır. İşte bilin ki cak bir tanrı- yakıştırmak ben-
َِ ‫=أ‬gerçekten ِ‫=مع‬ile beraber
‫ن‬ ,,
dan uzağım» ben sizlerin O'na dır. Ve ben, den uzak olsun!
şerik koştuklarını- gerçekten si-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِِ‫اّلل‬َ =Allah ً‫=آ ِله ِة‬tanrılar olduğuna ,,


zın hiçbirini tanı-
mıyorum" de.
zin şirk koş-
tuklarınızdan
َِٰ ‫=أ ْخر‬başka ‫ل‬
‫ى‬ ِْ ‫=ق‬de uzağım.

ِ‫أ ْشهد‬,,ِ‫=ل‬ben şahidlik etmem ‫ل‬,, ِْ ‫=ق‬de ,,

‫=إِنَما‬ancak ِ‫=هو‬O ِ‫=إِ َٰله‬Tanrıdır


ِ‫احد‬ِ ‫=و‬tek bir ‫=وإِنَنِي‬şüphesiz ben
,, ,,

ِ‫=ب ِريء‬uzağım ‫= ِم َما‬şeylerden


ِ‫=ت ْش ِركون‬sizin ortak koştuğunuz ,, ,,

6.
20
.. ِ ‫=الَذ‬kendilerine
‫ِين‬ Kendilerine kitap
verdiklerimiz,
Kitap verdiğimiz
ümmetlerin ulema-
Kendilerine ki-
tab verdikleri-
Daha önce vahiy
verdiklerimiz, bunu,
ِ‫=آتيْناهم‬verdiklerimiz ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap Peygamberi ve
Kur´an´ı tıpkı
sı, Peygamberi
kendi oğullarını ta-
miz; onu, öz
oğullarını ta-
kendi çocuklarını
tanıdıkları gibi ta-
ِ‫=ي ْع ِرفونه‬onu tanırlar ‫=كما‬gibi..
çocuklarını tanı-
dıkları gibi tanır-
nır gibi tanırlar.
Nefislerine yazık
nıdıkları gibi
tanırlar. Nefis-
nırlar; ama (onlar
arasından) kendile-
ِ‫=ي ْع ِرفون‬tanıdıkları lar. Fakat kendi-
lerine kıyanlar
edenlere gelince
bunlar iman getir-
lerini ziyana
uğratanlar, iş-
rine yazık edenler
(var ya), işte onlar-
‫=أبْناءه اِم‬oğullarını var ya, onlar as- mezler. te onlar inan- dır inanmayı red-
la inanmazlar. mazlar. dedenler.
‫خ ِسروا‬..ِ‫=الَذِين‬ama ziyana sokanlar .. ..

‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini ‫=فه ِْم‬onlar


ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=ل‬inanmazlar
6.
,, ِ‫=وم ْن‬kim olabilir? ِ‫ظلم‬
,,
ْ ‫=أ‬daha zalim ,,
Allah hakkında Uydurduğu yalanı Allah´a karşı Kendi uyduruğu
21 yalan uydurarak Allah'a isnat eden, yalan uyduran yalanları Allaha
ِِ ‫= ِم َم‬edenlerden ‫ى‬
‫ن‬ َِٰ ‫=ا ْفتر‬iftira O´na iftira eden- yahut âyetleri için
den ya da O´nun yalan diyen kimse-
ve ayetlerini
yalan sayan-
yakıştırandan veya
Onun mesajlarını
ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫=على‬Allah’a ‫=ك ِذبًا‬yalanı ayetlerini yalan- den daha zâlimi
layandan daha kim olabilir?! Ha-
dan daha za-
lim kimdir?
yalanlayanlardan
daha zalim kim
‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=كذَب‬yalanlayandan
,,
zalim kim olabi- beriniz olsun:
lir? Hiç kuşkusuz Zâlimler felâha
Muhakkak ki
zalimler, fela-
olabilir? Şüphe yok
ki, böyle zalimler
‫= ِبآياتِ ِِه‬O’nun ayetlerini ِ‫= ِإنَه‬şüphesiz
,, zalimler kurtulu- ermeyecekler. ha ermezler. mutluluğa asla ula-
şa eremezler. şamazlar:
ِ‫ي ْف ِلح‬,,ِ‫=ل‬kurtuluş yüzü görmezler ,, ,,

ِ‫الظا ِلمون‬َ =zalimler de ,,

6. O gün onların Bir gün ki hepsini Ve onların Bir gün onların


22
.. ‫=وي ْو ِم‬gün ‫=نحْ شره ِْم‬topladığımız tümünü bir yere birden haşredece- hepsini topla- hepsini bir araya
‫=ج ِميعًا‬hepsini ‫=ث َِم‬sonra toplarız da sonra ğiz de vaktiyle Al-
Allah´a ortak ko- lah'a şirk koşanla-
yıp sonra da toplayacağız ve o
şirk koşanlara: zaman, Allahtan
ِ‫=نقول‬dediğimiz şanlara «Hani, ra: "Hani o bizim
nerede Allah´ın şeriklerimiz olduk-
Nerede iddia başka şeylere ilah-
ettiğiniz ortak- lık yakıştıranlara:
‫أ ْشركوا‬..ِ‫= ِللَذِين‬ortak koşanlara ..
ortakları oldukla- larını [zu’m] ettiği-
rını sandıkları- niz mabudlarınız
larınız? diye- Allahın uluhiyetine
ceğimiz gün. ortak olduklarını
ِ‫=أيْن‬hani nerede?
.. nız?» diye sora- ne oldu?" diyece- tahayyül ettiğiniz o
rız. ğiz. varlıklar neredeler
ِ‫=شركاؤكم‬ortaklarınız şimdi? diye sora-
cağız.
‫ك ْنت ِْم‬..ِ‫=الَذِين‬olduğunuz
ِ‫=ت ْزعمون‬zannetmekte
6.
23
,, ِ‫=ث َم‬sonra ‫ن‬ِْ ‫تك‬,,‫=ل ِْم‬kalmadığı Sonra bu müş-
rikliklerinin «Val-
O zaman bütün şe- Sonra onların
riklerinin âkıbeti (o sadece: An-
Bunun üzerine, ça-
resiz bir şaşkınlık
‫=فِتْنته ِْم‬onların çareleri ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka
,,
lahi, ey Rabbi-
miz, biz müşrik
zaman bütün fitne- dolsun Allah´a
leri) "Rabbimiz ki, ey Rabbı-
içinde, ancak,
Rabbimiz Allaha
‫قالوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬demelerinden değildik» deme-
lerinden başka
olan Allah'a yemin mız; bizler
ederiz ki, bizler müşriklerden
yemin ederiz ki
Ondan başka bir
ِ‫اّلل‬
َِ ‫=و‬Allah’a andolsun ki
,, ,,
bir akıbetleri ol- müşrik değildik!" değildik, de- şeye ilahlık izafe
maz. demelerinden baş- melerinden et(mek iste)medik!
‫=ر ِبنا‬Rabbimiz ‫كنَا‬,,‫=ما‬biz değildik ,, ka bir şey olmaya- başka çareleri diye(bile)ceklerdir.
cak. kalmaz.
ِْ ‫=م‬ortak koşanlar
ِ‫ش ِر ِكين‬ ,,

6.
24
.. ِ‫=ا ْنظ ْر‬bak ِ‫=كيْف‬nasıl Kendileri aley- Bak yâ Muham- Bak, kendile- Bakın, onlar kendi
hinde nasıl yalan med, nasıl kendi rine nasıl ya- kendilerine nasıl
‫=كذبوا‬yalan söylediler ..
söylediklerini ve kendilerini yalancı lan söylediler? yalan söylemişler
uydurma ilâhları çıkarıyorlar? Sonra Yalan yere ve mesnetsiz ha-
ْ
‫أنف ِس ِه ِْم‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬kendilerine karşı tarafından nasıl da bak uydurdukla- uydurdukları
..
yalleri onları nasıl
yüzüstü bırakıl- rı o mabudlar nasıl kendilerinden yüzüstü bırakmış!
َِ ‫=وض‬ve sapıp gitti
‫ل‬ ..
dıklarını görüyor ortadan kaybolarak nasıl kaybolu-
..
musun? bunları yüzüstü bı- verdi?
ْ
‫=عنه ِْم‬kendilerinden ‫كانوا‬..‫=ما‬şeyler rakıyor?

ِ‫=ي ْفترون‬uydurdukları
6.
25
,, ِ‫=و ِم ْنه ْم‬içlerinden vardır ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimseler Onların
,,
içinde İçlerinden seni
seni dinleyenler Kur'an okurken
İçlerinden seni Onlar arasında öy-
dinleyenler leleri var ki (ey
ِ‫=يسْت ِمع‬dinleyen ِ‫= ِإليْك‬seni vardır, biz onla- dinleyenler var.
rın kalblerini,
vardır. Halbuki Peygamber) seni
Duyduklarını an- Biz, onu anlar- dinler (görünür)ler:
ْ
‫=وجعلنا‬fakat biz koyduk ,, ,,
Kur´an´ı anlama- lamasınlar diye lar diye, kalb- Ama kalplerinin üs-
larına engel kalplerinin üstüne lerine örtüler, tüne, onları hakika-
َِٰ ‫=عل‬üstüne ‫=قلوبِ ِه ِْم‬kalblerinin
‫ى‬ oluşturacak bi- perde indirdik, ku- kulaklarına da ti kavramaktan alı-
çimde, perdele- laklarına ağırlık ağrılık koyduk. koyan perdeler yer-
ً‫=أ ِكنَ ِة‬perdeler dik, kulaklarını verdik. Bütün âyet- Onlar her aye- leştirdik, kulakları-
da sağırlaştırdık. leri görseler yine ti görseler de na da sağırlık. Ve
ِ‫ي ْفقهوه‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬onu anlamalarına engel Bu yüzden her iman etmezler. O yine inanmaz- (hakikatin) bütün
,, ,,
türlü mucizeyi kadar ki yanına ge- lar. Hatta sana işaretleri(ni) görse-
‫=وفِي‬ve içine de ‫=آذانِ ِه ِْم‬kulaklarının görseler bile ona lerek seninle mü- geldiklerinde, lerdi yine de ona
,, ,,
inanmazlar. Ni- nakaşa ettikleri seninle çeki- inanmazlardı; o
ِ‫=و ْق ًرا‬ağırlık ‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬ve eğer tekim bu kâfirler zaman o küfre
,, şirler. O küf- kadar ki, onlar tar-
tartışmak için dalmış kimseler redenler derler tışmak için sana
‫=ير ْوا‬görseler de ‫ل‬ ,, َِ ‫=ك‬her yanına geldikle- "Bu eskilerin uy- ki; Bu, eskile- geldiklerinde, haki-
rinde sana «Bu durdukları rin masalla- kati inkara şart-
ِ‫=آية‬mucizeyi Kur´an, eskilerin esâtîrden başka bir rından başka lanmış olanlar, Bu,
masallarından şey değil!" derler. birşey değildir. eski zamanların
‫يؤْ ِمنوا‬,,ِ‫=ل‬yine inanmazlar ِ‫=بِها‬ona başka bir şey
,,
masallarından
değildir» derler. başka bir şey değil!
َِٰ َ ‫=حت‬hatta ‫=إِذا‬zaman
‫ى‬ derler.
ِ‫=جاءوك‬sana geldikleri ,,

ِ‫=يجادِلونك‬seninle tartışırlar ,,

ِ‫=يقول‬derler ‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬o kâfirler ,,

‫ َٰهذا‬,,‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬bu ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka değildir ,,

ِ‫اطير‬ ِ ‫=أس‬masallarından
ِ‫= ْاْل َو ِلين‬eskilerin
6.
26
.. ِ‫=وه ْم‬onlar ِ‫=ي ْنه ْون‬hem menederler ..
Hem başkalarını Bunlar hem ona
Kur´an´dan uzak yaklaşmaktan
Onlar, hem
bundan vaz-
Diğerlerini ondan
alıkoyar ve kendile-
ِ‫=ع ْنه‬ondan tutuyorlar, hem nehy ediyorlar,
de kendileri on- hem kendileri
geçirmeye ça-
lışırlar, hem
ri de ondan uzak-
laşırlar: Ama (bu
ِ‫=وي ْنأ ْون‬hem de uzak dururlar
.. .. ..
dan uzak duru- uzaklaşıyorlar ki
yorlar. Böylece bu suretle farkına
de kendileri
ondan uzakla-
şekilde) yalnız
kendilerini mahve-
ِ‫=ع ْنه‬ondan ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬böylece aslında kendile- varmadıkları halde
rini mahvediyor- nefislerini helâk
şırlar. Onlar
sadece kendi-
derler ve (üstelik)
bunu da idrak et-
ِ‫=ي ْه ِلكون‬mahvediyorlar ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬yalnız lar, ama bunun ediyorlar. lerini helake mezler.
farkında değildir- sürüklerler de
‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini ler. farkına var-
mazlar.
ِ‫ي ْشعرون‬..‫=وما‬farkında değiller ..

6.
27
,, ِ‫تر َٰى‬,,‫=ول ِْو‬bir görsen ‫= ِإ ِْذ‬iken
,,
Cehennemin ba- Hani sen bunların
şında durdurul- ateş başında dur-
Bir görsen; Ateşin önünde bek-
ateşin başında letilecekleri ve Ah,
‫=و ِقفوا‬durdurulmuş ‫=على‬başında duklarında onla- durulup: "Ne olur-
rın «Ah ne olay- du geriye çevril-
durdukları:
Keşke geri
keşke (hayata) geri
döndürülseydik: O
ِِ َ‫=الن‬ateşin ‫=فقالوا‬dediklerini
‫ار‬ dı, dünyaya geri seydik de Rabbi-
gönderilsek de mizin âyetlerini
döndürülsey- zaman Rabbimizin
dik ve Rabbı- mesajlarını yalan-
‫ليْتنا‬,,‫=يا‬keşke biz ,,
bir daha Rabbi- inkâr etmeyerek
mizin ayetlerini iman getirenlerden
mızın ayetleri- lamaz ve müminler
ni yalan say- arasında olurduk!
ُّ‫=نر ِد‬geri döndürülseydik de
,, ,, yalanlamasak ve olsaydık! dedikleri- masaydık da diyecekleri zaman
müminlerden ol- ni bir görmüş olay- mü´minlerden (onları) görseydin.
ِ‫نكذِب‬,,ِ‫=ول‬yalanlamasaydık sak» dediklerini dın... olsaydık, de-
keşki görseydin! dikleri zaman.
ِِ ‫= ِبآيا‬ayetlerini ‫=ر ِبنا‬Rabbimizin
‫ت‬
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫=ونك‬olsaydık
‫ون‬
ِ‫ ْالمؤْ ِمنِين‬,,ِ‫= ِمن‬inananlardan
6.
28
.. ِ‫=ب ْل‬hayır ‫=بدا‬göründü ‫=له ِْم‬onlara Hayır, sadece Değil, evvelce giz- Hayır, öteden Ama hayır (böyle
daha önce içle- ledikleri karşılarına beri gizleye- demeleri) geçmişte
‫كانوا‬..‫=ما‬oldukları rinde sakladıkla- çıktı da onun için. geldikleri şey- (kendilerinden) giz-
rının akıbeti ön- Yoksa geriye çev- lerle karşıları- lemiş oldukları ha-
ِ‫=ي ْخفون‬gizlemekte lerinde belirdi rilmiş olsaydılar na çıktık. Eğer kikat onlara açık
(diye böyle ha- nehy edildikleri is- geri döndürül- şekilde görünecek
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ‫=ول ِْو‬bile yıflanıyorlar.
..
Yoksa) eğer
yana yine başlaya- selerdi yine (olmasındandır); ve
caklardı. Şüphe kendilerine eğer (hayata) geri
‫=ردُّوا‬geri gönderilselerdi
.. dünyaya geri yok ki va’dleri ya- yasaklanan döndürülmüş olsa-
gönderilseler yi- lan. şeylere döne- lardı, kendilerine
‫=لعادوا‬yine dönerlerdi ‫= ِلما‬şeye ne sakındırıldık-
.. ceklerdi. Doğ- yasaklanmış olan
ları yola döner- rusu onlar, ya- şeye yine döner-
‫=نهوا‬men olundukları ِ‫=ع ْنه‬kendinden ler. Onlar ger-
.. lancılardır. lerdi. Unutma ki
çekten yalancı- onlar geçek yalan-
‫=و ِإنَه ِْم‬çünkü onlar .. dırlar. cılardır!

ِ‫=لكاذِبون‬yalancılardır
6.
29
‫=وقالوا‬dediler ki ِ‫ ِهي‬,,‫ن‬
,, ِْ ِ‫=إ‬onlar Onlar
,,
«Hayat,
sadece dünya-
Ve yine "Hayat,
dünyadaki hayatı-
Ve dediler ki:
Hayat ancak
Ve bazı (inanç-
sız)lar, Bu dünya-
َِ ِ‫=إ‬başka yoktur ‫=حياتنا‬hayatımızdan daki
‫ل‬ ,,
hayatımız-
dan ibarettir, bir
mızdan ibaret, biz-
ler öyle tekrar diri-
bu dünyadaki
hayatımızdır.
daki hayatımızın
ötesinde başka bir
‫=الدُّ ْنيا‬dünya ِ‫نحْ ن‬,,‫=وما‬biz değiliz daha diriltilecek
değiliz» dediler.
,,
lecek değiliz" diye-
ceklerdi. (Şüphe
Ve biz dirile-
cek değiliz.
şey yoktur ve öl-
dükten sonra diril-
ِ‫=بِمبْعوثِين‬diriltilecek de ,,
yok ki va’dleri ya-
lan. Bunlar "Hayat
meyeceğiz! derler.

dünyadaki hayatı-
mızdan ibaret, biz-
ler öyle tekrar diri-
lecek değiliz" dedi-
ler)
6.
30
.. ِ‫تر َٰى‬..‫=ول ِْو‬onları bir görsen ‫= ِإ ِْذ‬iken Onları
..
Rabbleri-
nin huzuruna çı-
..
Yâ Muhammed,
sen onları Rabbul-
Bir görseydin
eğer; Rabbla-
Ama sen (onları)
Rablerinin huzuru-
‫=و ِقفوا‬durdurulmuş ‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬huzurunda karıldıkları za-
man keşki gör-
âlemî’nin karşısın-
da durduruldukları
rının huzurun-
da durdukları
na çıkarılacakları
(ve) Onun, Bu, ha-
‫=ر ِب ِه ِْم‬Rablerinin ِ‫=قال‬dedi sen! Allah, onla-
ra «yeniden di-
zaman bir görey-
din... Kendilerine
zaman, O: Bu,
hak değil
kikat değil mi? diye
soracağı zaman
ِ‫=أليْس‬değil miymiş? ‫= َٰهذا‬bu
..
rilmek gerçek
değilmiymiş?»
"Nasıl, şu gördü-
ğünüz hak değil mi
miymiş? de-
yince; onlar
görsen. Onlar,
Evet, Rabbimiz
ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçek ‫=قالوا‬dediler ki
‫ق‬ der. Onlar .. imiş?" buyurdu. da: Rabbımız hakkı için öyle! di-
«Rabbimiz hakkı "Rabbimize kasem hakkı için ye cevap verecek-
َِٰ ‫=بل‬evet gerçektir
‫ى‬ .. için, evet» der- olsun ki evet!" de- evet, derler. ler. (Bunun üzeri-
ler. Allah da on- diler. "Öyle ise Allah da buyu- ne,) Allah, Tadın
ِ‫=ور ِبنا‬Rabbimiz hakkı için ِ‫=قال‬dedi lara «O halde
.. .. inkâr ettiğinizin ce- rur ki: Öyleyse öyleyse diyecek,
inkârcılığınızdan zası olarak tadın küfür edegel- hakikati reddetme-
‫=فذوقوا‬öyle ise tadın ِ‫= ْالعذاب‬azabı dolayı azabı çe-
.. .. azabı da görün!" diğinizden do- nizden doğan bu
kiniz» der. buyurdu. layı tadın aza- azabı!
‫= ِبما‬dolayı ‫=ك ْنت ِْم‬ettiğinizden bı.

ِ‫=ت ْكفرون‬inkâr
6.
31
,, ِ‫=ق ْد‬gerçekten Allah´ın huzuru- Ebedî hüsrana Allah´a ka- Kıyamet Saati an-
na çıkmayı ya- daldılar, o kimseler vuşmayı yalan sızın gelip çatınca-
ِ‫=خ ِسر‬ziyana uğradı(lar) ,,
lanlayanlar ger- ki Allah'ın karşısı- sayanlar; ger- ya (ve) Yazıklar ol-
çekten mahvol- na çıkacaklarını, tâ çekten kay- sun bize ki onu gö-
َ َ
‫كذبوا‬,,ِ‫=الذِين‬yalanlayanlar muşlardır. So- kıyamet ansızın betmişlerdir. zardı etmişiz! diye
nunda Kıyamet üzerlerine gelince- Nihayet kıya- ağlaşıp dövünün-
ِِ ‫=بِ ِلق‬huzuruna çıkmayı ‫اّلل‬
‫اء‬ ِ َِ =Allah’ın günü
,,
ansızın ge- ye kadar inkâr etti- met ansızın ceye kadar Allaha
lip çatınca sırtla- ler durdular. O gelip çattığı varacaklarını inkar
َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ‫= ِإذا‬zaman
‫ى‬ rında taşıdıkları zaman ise "Haya- zaman; yükle- edenler gerçekten
günah yükü al- tımızda reva gör- rini sırtlarına hüsrana uğrayan-
ِ‫=جاءتْهم‬kendilerine geldiği tında «Eyvah, düğümüz taksirle- yüklenerek: lardır, çünkü omuz-
,,
dünyada kaçır- rimiz yüzünden Orada yaptı- larında günahları-
ِ‫ساعة‬ َ ‫=ال‬o saat ً‫=ب ْغت ِة‬ansızın
,, dığımız fırsatla- vah bizlere!" diye- ğımız eksik- nın yükünü taşıya-
ra!» derler. Hey, cekler. Veballerini lerden dolayı caklardır: Ah, o
‫=قالوا‬dediler ‫حسْرتنا‬,,‫=يا‬vah bize sırtlarında taşı- de sırtlarına yük- yazıklar olsun yüklenecekleri ,,

dıkları o yük, ne lenmiş bulunacak- bize, derler. (ağırlık) ne kötü-


‫طنا‬ ْ ‫ف َر‬,,‫ما‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kusurlarımızdan dola kötü bir yüktür! lar. Hele bir bak Dikkat edin, dür! ,,

şunların yüklendik- ne kötüdür


yı ‫=فِيها‬orada ‫م‬ ِْ ‫=وه‬onlar leri ne yaman bir yüklendikleri
yük! şeyler.
ِ‫=يحْ ِملون‬yüklenmiş olarak ,,

‫=أ ْوزاره ِْم‬günahlarını


‫ور ِه ِْم‬ ِ ‫ظه‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬sırtlarına ِ‫=أل‬bakın
ِ‫=ساء‬ne kötü ‫=ما‬şeyler
,,

ِ‫=ي ِزرون‬yüklenip taşıyorlar ,,

6.
32
.. ‫=وما‬değildir ِ‫= ْالحياة‬hayatı Dünya hayatı,
oyundan ve eğ-
Dünyadaki hayat
oyundan, oyalan-
Dünya hayatı; Bu dünya hayatı,
ancak oyun ve bir oyundan, eğ-
‫=الدُّ ْنيا‬dünya ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka bir şey .. ..
lenceden başka
bir şey değildir.
madan başka bir
şey değil. Sonra-
eğlenceden lenceden ve geçici
ibarettir. Ahiret bir zevkten başka
ِ‫=ل ِعب‬bir oyun ِ‫=ول ْهو‬ve eğlenceden
.. ..
Oysa günahlar-
dan sakınanlar
dan gelen yurt ise
Allah'tan korkanlar
yurdu ise; bir şey değildir;
müttakiler için ama ahiret hayatı
ِ‫=وللدَار‬yurdu ِ‫= ْاْل ِخرة‬ahiret için Ahiret yurdu
daha hayırlıdır.
için elbet daha ha-
yırlı. Siz bunu akıl
daha hayırlı- Allaha karşı sorum-
dır. Hala aklı- luluklarının bilin-
ِ‫=خيْر‬daha iyidir .. Buna aklınız er- etmiyor musunuz? nızı başınıza cinde olanlar için
miyor mu? almayacak çok daha güzeldir.
ِ‫يتَقون‬..ِ‫= ِللَذِين‬korunanlar için .. mısınız? Öyleyse aklınızı
kullanmaz mısınız?
ِ‫ت ْع ِقلون‬..ِ‫=أفَل‬düşünmüyor musunuz? ..

6.
33
,, ِ‫=ق ْد‬muhakkak ِ‫=ن ْعلم‬biliyoruz Onların sözleri-
nin seni üzdü-
Yâ Muhammed! Gerçekyen bi- Bu insanların söy-
Bizler pek iyi biliyo- liyoruz ki; söy- lediklerinin seni
ِ‫= ِإنَه‬şüphesiz ِ‫=ليحْ زنك‬seni üzüyor ,,
ğünü biliyoruz.
Aslında onlar
ruz ki söyledikleri ledikleri söz, gerçekten üzdüğü-
söz seni incitmek- seni üzüyor. nü pekala biliyoruz:
ِ‫يقولون‬,,‫=الَذِي‬onların dedikleri ,,
seni yalanlamı-
yorlar, fakat o
te. Onların yalancı Onlar, hakikat- Ama, unutma ki,
dedikleri kat'iyyen te seni yalan- onların yalanladığı
‫=فِإ ِنَه ِْم‬gerçekte onlar ,,
zalimler Allah´ın
ayetlerini inkâr
sen değilsin. Lâkin lamıyorlar. sen değilsin; bu za-
zâlimler Allah'ın Lakin o zalim- limlerin inkar ettiği,
ِ‫يكذِبونك‬,,ِ‫=ل‬seni yalanlamıyorlar ,, ediyorlar. âyetlerini inkâr ler, Allah´ın aslında Allahın
ediyorlar. ayetlerini inkar mesajlarıdır.
َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat ِ‫الظا ِل ِمين‬
‫ن‬ َ =o zalimler ,, ediyorlar.

َِِ =Allah’ın
ِِ ‫=بِآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬
ِ‫=يجْ حدون‬yalanlıyorlar
6.
34
.. ِ‫=ولق ْد‬andolsun ‫ت‬ ِْ ‫=كذِب‬yalanlanmıştı Andolsun, sen-
den önce nice
Senden önce ge-
len peygamberlere
Andolsun ki; Gerçek şu ki, sen-
senden önce den önce (de) pey-
ِ‫=رسل‬elçiler peygamberler
yalanlandı ve
de yalancı denildi
durdu. Onlar ken-
de nice pey- gamberler yalan-
gamberler ya- lanmıştır; ama on-
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senden önce de .. ..
kendilerine yar-
dımımız gelene
dilerine yalancı
denilmesine, eza
lanlandı da lar, Bizden yardım
yalanlanmala- gelinceye kadar
‫=فصبروا‬sabrettiler kadar yalanla-
malarına ve sı-
edilmesine, tâ Al-
lah'ın nusreti eri-
rına ve eziyyet bütün düzmece it-
edilmelerine hamlara ve kendi-
‫كذِبوا‬..‫ما‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬yalanlanmalarına kıştırılmaya kat- şinceye kadar ta- sabrettiler. Ni- lerine yapılan bü-
landılar. Allah´ın hammül ettiler. hayet onlara tün eziyetlere sa-
‫=وأوذوا‬ve eziyet edilmelerine
.. .. sözlerini değişti- (Onlar kendilerine yardımımız bırla katlandılar:
rebilecek yoktur; yalancı denilmesi- gelip yetişti. Çünkü hiçbir güç
َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ‫=أتاه ِْم‬onlara yetişti
‫ى‬ .. and olsun ki: ne, eza edilmesine Allah´ın keli- Allahın vaatlerini(n
Peygamberlerin tahammül ettiler; melerini değiş- sonucunu) değişti-
ِ‫صرنا‬ ْ ‫=ن‬yardımımız ِ‫=ول‬yoktur haberi sana da nihayet Allah'ın tirebilecek remez. Ve o pey-
geldi. nusreti yetişti). Al- yoktur. Andol- gamberlerin tarihle-
ِ‫=مبدِل‬değiştirebilecek lah'ın va’dlerini sun ki; pey- ri hakkında şu an-
(mukadderâtını) gamberlerin da sen de bilgi sa-
ِِ ‫= ِلك ِلما‬kelimelerini ‫اّلل‬
‫ت‬ ِِ َ =Allah’ın değiştirebilecek haberinden bir hibisin.
kuvvet yok. Pey- kısmı sana
‫=ولق ِْد‬andolsun gamberlerin habe- gelmiştir.
rinden sana gelen-
ِ‫=جاءك‬sana da gelmiştir .. ..
leri olmuştu, unut-

ِ ‫نبِإ‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬haberinden tun mu?

ِ‫= ْالم ْرس ِلين‬elçilerin


6.
35
,, ِ‫=وإِ ْن‬eğer ِ‫كبر‬,,ِ‫=كان‬ağır geldiyse ,,
Eğer onların sırt Yok, imandan yüz
çevirmeleri ağı- çevirmeleri sana
Eğer onların Eğer hakikati inkar
yüz çevirmele- edenlerin sana sırt-
ِ‫=عليْك‬sana rına gitti ise elin- pek ağır geliyorsa,
den geliyorsa yerin derinliklerine
ri sana ağır larını dönmeleri
geliyorsa; yeri seni sıkıntıya so-
‫=إِعْراضه ِْم‬onların yüz çevirmesi ,, ,,
yerkürenin derin- inecek bir baca delmeğe ve kuyorsa ve o ne-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
liklerine inen bir yahut göklere çı- göğe merdi- denle onlara (daha
ِ‫فإ ِ ِن‬
=haydi ِ‫اسْتط ْعت‬
=yapabilirsen
yarık ya da göğe kacak bir merdiven ven dayamaya ikna edici) bir me-
ِ‫ن تبْت ِغي‬ ِْ ‫أ‬
,, =ara,,ki ‫نفقًا‬
=bir,,delik
çıkaracak bir arayıp onlara hari- gücün yetmiş saj getirmek için
merdiven bul da ka getirmeye gü- olsaydı; onlara yerin dibine inebi-
‫فِي‬=içine ِ ِ ‫ْاْل ْر‬
‫ض‬ =yerin ‫أ ِْو‬
=ya,,da onlara bir delil cün yettiği takdirde bir ayet göste- lecek yahut merdi-
getir. Eğer Allah hiç durma. Allah rirdin. Şayet venle göğe yükse-
‫سلَ ًما‬
=bir,,merdiven dileseydi, onları dilemiş olsaydı Allah dilesey- lebilecek durumda
doğru yolda bira- hepsini iman üze- di; onları hida- isen, (durma yap;)
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ ,, َ ‫فِي ال‬
=göğe raya getirirdi. O rinde birleştirirdi. yet üzerinde ama (unutma ki)
halde sakın ca- Sen de kendini birleştirirdi. eğer Allah dilesey-
‫فتأْتِيه ِْم‬
=onlara,,getiresin hillerden olma. bilmeyenlerden Sakın bilgisiz- di onların tümünü
olma. lerden olma. (Kendi) rehberliği
ِ‫ِبآية‬
=bir,,mucize ‫ول ِْو‬
=şayet altında toplardı. O
halde, sakın (Alla-
ِ‫شاء‬
=dileseydi َِ
‫اّلل‬
=Allah hın yollarını) gör-
mezden gelmeye
‫لجمعه ِْم‬
=elbette,,onları,,toplardı çalışma.

‫=على‬üzerinde ‫ى‬ َِٰ ‫= ْالهد‬hidayet


َِ ‫تكون‬,,ِ‫=فَل‬o halde olma
‫ن‬ ,, ,,

ِ‫ ْالجا ِه ِلين‬,,ِ‫= ِمن‬cahillerden


6.
36
.. ‫= ِإنَما‬ancak ِ‫=يسْت ِجيب‬icabet eder ..
Ancak işitebilen- Senin iman daveti-
ler çağrıya karşı- ne ancak işitmesi
Ancak dnle- Unutma ki, yalnız-
yenler icabet ca (bütün kalpleriy-
ِ‫يسْمع ا‬..ِ‫=الَذِين‬işitenler
‫ون‬ lık verebilirler. olanlar gelir, ölüle-
Ölülere gelince re gelince onları
ederler. Ölüle- le) kulak verenler,
re gelince; on- bir çağrıya cevap
َِٰ ‫=و ْالم ْوت‬ölülere gelince
‫ى‬ ..
onları Allah diril- Allah diriltir. Sonra
tebilir, sonra O'nun karşısına
ları Allah diril- verebilirler; (kal-
tir. Sonra ben) ölmüş olanla-
ِ‫=يبْعثهم‬onları diriltir ‫اّلل‬َِ =Allah ..
hepsi O´nun hu- çıkarılırlar.
zuruna çıkarılır-
O´na döndürü- ra gelince, (yalnız)
lürler. Allah onları dirilte-
‫=ث َِم‬sonra ‫=إِل ْي ِِه‬O’na lar. bilir, sonra da hep-
si Ona dönecekler-
ِ‫=ي ْرجعون‬döndürülürler dir.

6. Muhammed´e, "Şuna mabudun- Ve dediler ki: Ve onlar: Neden


37
,, ‫=وقالوا‬dediler ki ِ‫=ل ْول‬değil miydi? ,, ,,
Rabbinden bir dan bir mucize in- Ona Rabbın- ona Rabbi tarafın-
ِ‫=ن ِزل‬indirilmeli ‫=عل ْي ِِه‬ona mucize indiril-
seydi ya dediler.
dirilseydi" diyorlar. dan bir ayet dan hiçbir mucizevi
Kendilerine söyle: indirilmeli değil işaret bahşedilme-
ِ‫=آية‬bir mucize ‫ر ِب ِِه‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫= ِم‬Rabbinden De ki; «Allah´ın
böyle bir mucize
"Allah'ın mucize miydi? De ki: di? diye sorarlar.
indirmeye kâdir bu- Şüphesiz Al- De ki: Allah, katın-
ِْ ‫=ق‬de ki ‫ن‬
‫ل‬ ,, َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬ َِ =Allah indirmeye gücü
yeterlidir, fakat
lunduğu şüphesiz, lah, ayet in- dan her türlü işareti
lâkin çokları bilmi- dirmeye ka- indirmeye kadirdir.
ِ‫=قادِر‬kadirdir onların çoğu bil- yorlar." dirdir. Ne var Ama insanların ço-
giden yoksun- ki, onların ço- ğu bundan haber-
ِ‫ين ِزل‬,,‫ن‬ ِْ ‫أ‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬indirmeğe dur. ğu bilmezler. sizdir,

ً‫=آي ِة‬bir mucize ‫ن‬


,, َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat
‫=أ ْكثره ِْم‬çokları
ِ‫ي ْعلمون‬,,ِ‫=ل‬bilmezler
6. Yerde kımılda- Yeryüzünde yürür Yerde yürüyen halbuki yeryüzünde
38
.. ‫=وما‬yoktur ki ..
yan bütün hay- hiçbir hayvan, iki hiçbir hayvan yürüyen hiçbir hay-
ِ‫دابَة‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yürüyen hiçbir hayvan .. ..
van türleri ve
kanatları ile
kanadı ile uçar ve iki kanadıy- van ve iki kanadıy-
hiçbir kuş yok ki, la uçan hiçbir la uçan hiçbir kuş
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ uçan bütün kuş onlar da sizin gibi kuş yoktur ki; yoktur ki sizin gibi
çeşitleri sizler birer ümmet olma- onlar da sizin (Allahın) mahluku
ِ‫=ول‬ve hiçbir ِ‫=طائِر‬kuş
..
gibi birer canlılar sınlar. Bizler Levh-i gibi bir ümmet olmasın: Biz, buy-
topluluğudurlar. Mahfuz'da bir şeyi olmasınlar. ruğumuzda tek şe-
ِ‫=ي ِطير‬uçan ‫=بِجناح ْي ِِه‬iki kanadiyle .. Biz hiçbir şeyi o ihmal etmedik. Biz, kitabta yi bile ihmal etme-
kitabın dışında Sonra da haşredi- hiçbir şeyi ek- dik. Ve bir kez da-
َِ ‫= ِإ‬olmasınlar ِ‫=أمم‬birer ümmet
‫ل‬ .. bırakmadık. lerek Haliklarının sik bırakma- ha (belirtelim): on-
Sonra bunlar, karşısına çıkacak- dık. Sonra on- lar(ın tümü) Rableri
‫=أ ْمثالك ِْم‬sizin gibi .. Rabblerinin hu- lar. lar Rabblarına huzurunda topla-
zurunda biraraya toplanırlar. nacaklardır.
‫طنا‬ ْ ‫ف َر‬..‫=ما‬biz eksik bırakmamışızdır .. .. getirirler.

ِِ ‫ ْال ِكتا‬..‫= ِفي‬Kitapta


‫ب‬
ِ‫ش ْيء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir şeyi ‫=ث َِم‬sonra ..

‫ر ِب ِه ِْم‬..‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬Rableri(nin huzuru)na ..

ِ‫=يحْ شرون‬toplanacaklardır
6.
39
,, ‫كذَبوا‬,,ِ‫=والَذِين‬yalanlayanlar Bizim ayetlerimi- Âyetlerimizi inkâr Ayetlerimizi Mesajlarımızı ya-
zi yalanlayanlar edenler sağırdırlar, yalanlayanlar lanlayanlar, zifiri
‫=بِآياتِنا‬bizim ayetlerimizi ِ‫=صم‬sağır
,,
karanlıklar içinde dilsizdirler, zulme- ise; karanlık- karanlığa gömül-
bocalayan sağır- der içinde dolaşır- larda kalmış müş sağırlar ve dil-
ِ‫=وب ْكم‬ve dilsizlerdir ‫=فِي‬içinde
,,
lar ve dilsizlerdir. lar dururlar. Allah sağırlar, dilsiz- sizlerdir. Allah kimi
Allah dilediği kimi dilerse yolun- lerdir. Allah; dilerse onu saptırır;
ِِ ‫الظلما‬
‫ت‬ ُّ =karanlıklar ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimseyi kimseyi şaşırtır, dan saptırır. Kimi kimi dilerse, ve dilediğini de
dilediği kimseyi dilerse dosdoğru onu şaşırtır. dosdoğru yola yö-
ِ ‫=يشِإ‬dilediği ‫اّلل‬ َِ =Allah de doğru yola giden yola çıkarır. Kimi de diler- neltir.
iletir. se; onu dos-
ِ‫ض ِل ْله‬
ْ ‫=ي‬şaşırtır ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimseyi de ,, doğru yol üs-
tünde tutar.
ْ ‫=يشِأ‬dilediği ِ‫=يجْ عِْله‬koyar
ِ‫صراط‬ ِ ,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬yola ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru
6.
40
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=أرأيْتك ِْم‬gördünüz mü?
.. ..
De ki; «Eğer ba- Yâ Muhammed, De ki: Bana
şınıza Allah´ın onlara de ki: "Bana haber verir
De ki: (Bu dünya-
da) Allahın azabına
‫أتاك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬size gelse ِ‫=عذاب‬azabı ..
azabı kıyamet ile haber verin baka- misiniz, eğer
yüzyüze gelse- yım, üzerinize Al- üzerinize Al-
çarptırıldığınız za-
man yahut Son
َِ =Allah’ın ‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=أتتْكم‬gelse
ِ‫اّلل‬ ..
niz, doğru konu- lah'ın gazabı gel- lah´ın azabı
şacaksanız söy- se, yahut üzerinize gelse veya si-
Saat gelip çattığın-
da Allahtan başka-
ِ‫ساعة‬ َ ‫=ال‬o saat ِ‫=أغيْر‬başkasına mı
.. ..
leyin bakalım kıyamet gelse (ya- ze kıyamet
acaba (bu du- hut başınıza kıya- gelirse; Al-
sına yalvardığınızı
düşünebilir misi-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan ِ‫=تدْعون‬yalvarırsınız rumda) Al- met kopsa) Al- lah´tan başka- niz? (Söyleyin ba-
lah´dan başka- lah'tan başkasına sını mı çağı- na,) eğer doğru
‫ك ْنت ِْم‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِإ‬iseniz (söyleyin) .. sına mı yalvarır- mı yalvaracaksı- rırsınız? Eğer sözlü insanlar ise-
sınız? nız? Şirkinizde sadıklardan niz!
ِ‫=صا ِدقِين‬doğru (sözlü) .. sâdıksanız haydi iseniz.
yalvarın.
6.
41
,, ِ‫=ب ْل‬hayır ِ‫=إِيَاه‬yalnız O’na ,,
Hayır, sırf O´na
yalvarırsınız, O
Değil, ancak O'na
yalvarırsınız. O da
Hayır, ancak Hayır, aksine yal-
O´nu çağırır- varışınız Onadır,
ِ‫=تدْعون‬yalvarırsınız da dilerse ferya-
dınıza konu olan
isterse o feryada
geldiğiniz belâyı
sınız da; ister- bu durumda O,
se çağırdığı- eğer dilerse sizi
ِ‫=في ْك ِشف‬O da kaldırır ,, ,,
belayı başınız-
dan aldırır, o
üzerinizden kaldı-
rır. Ve sizler Al-
nız şeyi giderir Kendisine yalvar-
ve siz de şirk maya yönelten o
ِ‫تدْعون‬,,‫=ما‬istediğinizi ‫=إِل ْي ِِه‬ondan zaman O´na
koştuğunuz or-
lah'a şerik koştu-
ğunuz mabudların
koştuğunuz (bela)yı giderir; ve
eşleri unutur- (o zaman) Allahtan
ِ‫شاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬dilerse takları unutuve- hepsini unutursu- sunuz. başkasına ilahlık
rirsiniz. nuz. yakıştırdığınız şeyi
ِ‫=وت ْنس ْون‬ve unutursunuz ‫=ما‬şeyleri
,, unutmuş olursu-
nuz.
ِ‫=ت ْش ِركون‬ortak koştuğunuz ,,

6.
42
.. ِ‫=ولق ْد‬muhakkak Senden önceki Yâ Muhammed, Andolsun ki; Biz, senden önceki
birçok ümmetle- senden önceki Biz, senden toplumlara da me-
ْ‫(=أ ْرسلنا‬elçiler) gönderdik re peygamberler ümmetlere pey- önceki üm-
..
sajlarımızı gönder-
gönderdik, din- gamberler gön- metlere de dik (ey Peygam-
ِ‫أمم‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬ümmetlere lemediler. Bunun dermiştik, dinle- peygamberler
üzerine ola ki, mediler. Gufranı- gönderdik.
ber,) ve onları sı-
kıntı ve zorluklara
ِ‫ق ْب ِلك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senden önce de bize yalvarırlar mıza dehâlet etsin- Yalvarsınlar uğrattık ki tevazu
.. ..
diye kendilerini ler diye onlara kıt- diye, onları ile boyun eğsinler.
‫=فأخ ْذناه ِْم‬onları yakalayıp cezalandırmı sıkıntılara ve lık verdik, hastalık darlık ve sıkın-
.. ..
belâlara çarptır- verdik (kıran ver- tıya soktuk.
ştık ‫اء‬ ِِ ‫=بِ ْالبأْس‬darlık dık. dik).

ِِ ‫=والض ََر‬ve sıkıntı ile ‫=لعلَه ِْم‬belki


‫اء‬ .. ..

ِ‫=يتض َرعون‬yalvarırlar diye ..

6.
43
,, ِ ‫=فل ْو‬hiç olmazsa ‫= ِإ ِْذ‬zaman
‫ل‬ ,,
Bari sıkıntıları- Ne olurdu azâbı- Onlar, hiç de- Ama tarafımızdan
mız başlarına mız kendilerine ğilse kendile- takdir edilen bir sı-
‫=جاءه ِْم‬kendilerine geldiği gelince bize yal- eriştiği zaman rücû rine bir aza- kıntıya uğratıldıkla-
,,
varsalardı ya! ederek gufranımı- bımız geldiği rı zaman tevazu
‫=بأْسنا‬böyle baskınımız ,,
Fakat kalbleri za dehâlet etseydi- zaman; yal- göstermediler, ter-
katılaştı ve şey- ler?! Lâkin kalpleri varmalı değil- sine kalplerinin ka-
‫=تض َرعوا‬yalvarsalardı ‫ن‬ ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat tan yaptıkları her karardı, şeytan da ler miydi? Fa- tılığı arttı, çünkü
şeyi onlara cazip bütün işlediklerini kat kalbleri ka- Şeytan bütün yap-
ِْ ‫=قس‬katılaştı ‫=قلوبه ِْم‬kalbleri
‫ت‬ gösterdi. kendilerine güzel tılaşmış, şey- tıklarını onlara gü-
gösterdi. tan da onlara zel gösterdi.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
yaptıklarını
ِ ‫=وزي‬ve süslü gösterdi ِ‫=لهم‬onlara
‫َن‬ ,, ,,
süsleyip püs-
َ ‫=ال‬şeytan da ‫=ما‬şeyleri
ِ‫شيْطان‬ ,,
lemişti.

‫=كانوا‬oldukları ِ‫=ي ْعملون‬yapmış


6. Onlar kendilerine Vaktâ ki gönderilen Onlar, kendile- Sonra, kendilerine
44
.. ‫نسوا‬..‫=فل َما‬unutunca yapılan uyarıları ibretleri unuttular, rine hatırlatı- yapılan uyarıları
‫ذ ِكروا‬..‫=ما‬yapılan uyarıları unutunca bütün imtihan için onlara lan şeyleri
..
gözardı ettiklerinde
nimetlerin kapı- herşeylerin kapıla- unutunca; Biz bütün (güzel) şey-
‫= ِب ِِه‬kendileri ‫=فتحْ نا‬açıverdik larını yüzlerine rını açtık. Mazhar de kendilerine lerin kapılarını on-
açtık, nihayet oldukları refah ile her şeyin ka- lara ardına kadar
‫=عل ْي ِه ِْم‬üzerlerine ِ‫=أبْواب‬kapılarını sahip oldukları şımarınca da ken- pılarını açtık. açtık ve kendilerine
nimetler yüzün- dilerini ansızın Nihayet kendi- bağışlanan şeyler-
ِِ ‫=ك‬her ِ‫=ش ْيء‬şeyin ‫ى‬
‫ل‬ َِٰ َ ‫=حت‬nihayet den şımarıklığa azâba uğrattık, işte lerine verilen o den zevk alarak
kapıldıklarında o zaman yeis için- şeyler yüzün- yararlanmaya de-
‫= ِإذا‬sırada da .. kendilerini ansı- de kaldılar. den sevinince; vam ederlerken on-
zın, kıskıvrak onları, ansızın ları apansız yaka-
‫=ف ِرحوا‬sevince daldıkları yakalayıverdik
.. yakaladık ve ladık: işte o anda
de bütün ümitleri bütün ümitle- bütün ümitlerini
‫أوتوا‬..‫=بِما‬kendilerine verilenle suya düştü! .. rinden mah- kaybettiler;
rum kaldılar.
‫=أخ ْذناه ِْم‬onları yakaladık ..

ً‫=بِ ْغت ِة‬ansızın ‫=فإِذا‬böylece ‫=ه ِْم‬onlar


ِ‫=م ْب ِلسون‬bütün umutlarını yitirdiler .. ..

6. Böylece, alemle- O zulmeden kav- Ve böylece ve (sonunda), zu-


45
,, ‫=فِق ِط ِع‬böylece kesildi ِ‫=دابِر‬ardı ,,
rin Rabbi olan min efradı sonuna zulmedenler lüm işlemeye şart-
‫= ْالق ْو ِِم‬milletin Allah´a hamdol-
sun ki, zalimler
kadar helâk edile-
rek arkaları alındı.
güruhunun
kökü kesilmiş-
lanmış olan o top-
lumların son kalın-
ِ‫ظلموا‬,,ِ‫=الَذِين‬haksızlık eden ,,
güruhunun arka-
sı kesildi, soyu
Rabbü'l-âlemîn
olan Allah'a ham-
ti. Hamd,
alemlerin
tıları da yok olup
gitti. Bütün övgüler
ِ‫=و ْالح ْمد‬hamdolsun ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a kurudu. dolsun. Rabbı olan Al-
lah´a mahsus-
yalnız Allaha mah-
sustur, bütün alem-
ِِ ‫=ر‬Rabbi ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin
‫ب‬ tur. lerin Rabbine.

6.
46
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=أرأيْت ِْم‬söyleyin bana
.. ..
De ki, ´Eğer Al- Yâ Muhammed, De ki: Bana De ki: Ne sanıyor-
lah kulaklarını onlara şöyle de: haber verir sunuz? Eğer Allah
ِْ ‫= ِإ‬eğer ِ‫=أخذ‬alsa ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah sağır, gözlerini "Allah kulaklarınızı misiniz; eğer işitme ve görme
kör etse ve kalp- gözlerinizi alsa, Allah, kulağı- duyularınızı eliniz-
‫=س ْمعك ِْم‬işitme(duyu)nuzu lerinize mühür kalplerinizi mühür- nızı, gözlerini- den alır ve kalple-
vursa, acaba Al- lese bana haber zi alır ve kalb- rinizi mühürlerse
‫=وأبْصارك ِْم‬ve gözlerinizi ..
lah´dan başka verin ki bunları si- lerinizin üstü- onları size Allahtan
hangi ilâh bunla- ze getirecek ilâh, ne mühür vu- başka hangi ilah
ِ‫=وختم‬ve mühür vursa
.. .. rı size geri vere- acaba Allah'tan rursa; Al- geri verebilir? Ba-
bilir?´ Nasıl ayet- başka kimdir? Bak, lah´tan başka kın mesajlarımızı
َِٰ ‫=عل‬üstüne de ‫=قلوبِك ِْم‬kalblerinizin
‫ى‬ .. lerimizi çeşitli âyetlerimizi türlü onları size ge- nasıl çok yönlü dile
açılardan açık- şekiller içinde nasıl tirecek ilah getiriyoruz, ama
ِْ ‫=م‬kimdir? ِ‫=إِ َٰله‬tanrı ِ‫=غيْر‬başka
‫ن‬ ladığımızı ve tekrar ediyoruz, kimdir? Bak, hala küçümseyerek
sonradan onların sonra da onlar ayetlerimizi yüz çeviriyorlar!
َِ =Allah’tan ‫=يأْتِيك ِْم‬size getirecek
ِ‫اّلل‬ .. nasıl yüz çevir- haktan yüz çeviri- nasıl açıklıyo-
diklerini görüyor yorlar. ruz da sonra
‫=بِ ِِه‬bun(lar)ı ‫=ا ْنظ ِْر‬bak ِ‫=كيْف‬nasıl musun? onlar yüz çevi-
riyorlar.
ِ‫=نص ِرف‬türlü türlü açıklıyoruz .. ..

ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ‫=ث َِم‬sonra yine


‫ت‬ ..

‫=ه ِْم‬onlar ِ‫صدِفون‬ ْ ‫=ي‬yüz çeviriyorlar ..

6.
47
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=أرأيْتك ِْم‬söyleyin bana
,, ,,
De ki, ´Ne sanı-
yorsunuz, eğer
Onlara şöyle söyle: De ki: Bana
"Üzerinize Allah'ın haber verir
De ki: Allahın azabı
aniden veya (dere-
ِْ ‫= ِإ‬eğer ‫=أتاك ِْم‬size gelse
‫ن‬ ,,
ansızın ya da
açık bir şekilde
azâbı ansızın ya- misiniz; Al-
hut görüne görüne lah´ın azabı
ce derece) hissedi-
lir şekilde başınıza
ِ‫=عذاب‬azabı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın size Allah´ın
azabı gelse, za-
gelse, bana haber siz ansızın ve
verin ki, helâk edi- açıkça gelirse;
gelse durumunuz
ne olur, söyler mi-
ً‫=ب ْغت ِة‬ansızın ‫=أ ِْو‬ya da ,,
limler güruhun- lecekler acaba zalimler güru- siniz? (O zaman
dan başkası mı zulmetmiş insan- hundan başka hiç) zalim halktan
ً ‫=ج ْهرِة‬açıkça helâk olur?´ lardan başkası mı- kimse helake başkası yok edilir
dır? (... bana haber uğratılmış olur mi?
ِ‫ي ْهلك‬,,‫ل‬ ِْ ‫=ه‬helak edilir mi? ,, ,, verin ki acaba mu?
zulmetmiş insan-
َِ ‫= ِإ‬başkası ِ‫= ْالق ْوم‬toplumdan
‫ل‬ lardan başkası mı
helâk edilir?)
َ =zalim
ِ‫الظا ِلمون‬
6. Biz peygamber- Bizler peygamber- Biz, peygam- Biz, elçileri(mizi)
48
.. ِ ‫ن ْر ِس‬..‫=وما‬biz göndeririz
‫ل‬ ..
leri müjdeleyici leri ancak rahme- berleri ancak yalnızca müjdeci
ِ‫= ْالم ْرس ِلين‬elçileri ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬sadece ve uyarıcı olarak
göndeririz. Kim
timizin müjdecileri,
azâbımızın haber-
müjdeci ve
uyarıcı olarak
ve uyarıcı olarak
göndeririz: bu ne-
ِ‫=مب ِش ِرين‬müjdeciler iman eder ve
kendini ıslah
cileri göndeririz.
Kimler iman ede-
göndeririz.
Öyleyse her
denle, iman edip
doğru ve yararlı iş-
ِ‫=وم ْنذ ِِرين‬ve uyarıcılar olarak .. ..
ederse onlar için
korku söz konu-
rek salâhın yolunu
tutarsa, onlar için
kim ki inanır
ve ıslah eder-
ler yapanlar ne
korkacak ne de
ِْ ‫=فم‬kim ِ‫=آمن‬inanır
‫ن‬ su değildir, onlar ne korku var, ne se; artık onlar üzüleceklerdir;
hiç üzülmezler keder görecekler. için korku yok-
ِ‫صلح‬ ْ ‫=وأ‬ve uslanırsa ِ‫=فَل‬yoktur
.. de. tur. Ve onlar
üzülecek de
ِ‫=خ ْوف‬korku ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara değillerdir.

‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlar değildir


.. ..

ِ‫=يحْ زنون‬üzülecek de ..

6.
49
,,‫كذَبوا‬,,ِ‫=والَذِين‬yalanlayanlara da ,,
Ayetlerimizi ya- Ayetlerimize yalan
lanlayanlar ise diyenler ise iman-
Ayetlerimizi mesajlarımızı ya-
yalanlayanlara lanlayanlara gelin-
‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi fasıklıklarından, dan uzaklaşmaları
yoldan çıkmala- yüzünden azâba
ise fasıklık ce, onlar işledikleri
eder olmala- bütün günahkarca
ِ‫سهم‬ ُّ ‫=يم‬dokunacaktır ِ‫= ْالعذاب‬azab rından ötürü
azaba çarpılırlar.
uğrayacaklar. rından dolayı fiillerden dolayı
azab dokuna- azaba çarptırıla-
‫=بِما‬yüzünden ‫=كانوا‬yaptıkları caktır. caklardır.

ِ‫=ي ْفسقون‬fenalık
6.
50
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫أقول‬..ِ‫=ل‬ben demiyorum
.. ..
De ki; «Ben size
Allah´ın hazine-
Yâ Muhammed,
onlara de ki: "Ben
De ki: Size, Al- De ki (ey Peygam-
lah´ın hazine- ber:) Ben size 'Al-
‫=لك ِْم‬size ‫= ِع ْندِي‬yanımdadır leri elimin altın-
dadır» demiyo-
sizlere Allah'ın ha-
zineleri benim
leri benim ya- lahın hazineleri
nımdadır, de- bendedir! demiyo-
ِ‫=خزائِن‬hazineleri ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın rum. Size mele-
ğim de demiyo-
elimdedir demem,
gaybı da bilmem,
miyorum. Ben, rum; ne insan idra-
gaybı da bil- kini aşan şeyleri
ِ‫أعْلم‬..ِ‫=ول‬bilmem ِ‫= ْالغيْب‬gaybı da ..
rum. Sadece
bana indirilen
sizlere meleğim de
demem, bana her
mem. Ve size bildiğimi söylüyo-
bir melek ol- rum ve ne de size
ِ‫أقول‬..ِ‫=ول‬demiyorum ‫=لك ِْم‬size vahye uyuyo- ne vahyedilirse duğumu da 'Ben bir meleğim!
rum. Hiç kör ile ben ancak onun söylemiyorum. diyorum: Ben sa-
‫= ِإنِي‬ben ِ‫=ملك‬meleğim gören bir olur arkasından gide- Ben; bana dece bana vahye-
mu? Düşünmü- rim." Onlara "Gözü vahyolunan- dileni yerine getiri-
ِ‫أت َ ِبع‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِإ‬ben uyuyorum ‫ل‬ .. َِ ‫= ِإ‬sadece yor musunuz?» olmayanla gören dan başkasına yorum. De ki: Hiç
hiç, bir olur mu? uymam. De ki: gören ile görmeyen
َِٰ ‫يوح‬..‫=ما‬vahyolunana ‫ي‬
‫ى‬ َِ ‫= ِإل‬bana Düşünmeniz hiç Hiç görenle bir olur mu? Siz
yok mu?!" de. görmeyen bir düşünmez misiniz?
ِْ ‫=ق‬de ki ‫يسْت ِوي‬..‫ل‬
‫ل‬ .. ِْ ‫=ه‬bir olur mu? .. .. olur mu? Hiç
düşünmüyor
َِٰ ‫= ْاْلعْم‬kör ile ِ‫صير‬
‫ى‬ ِ ‫=و ْالب‬gören
.. musunuz?

ِ‫تتف َكرون‬..ِ‫=أفَل‬Düşünmüyor musunuz ..

6.
51
,, ِ‫=وأ ْنذ ِْر‬uyar ‫=بِ ِِه‬onunla Rabblerin huzu-
runda toplana-
Sonra Allah'a karşı Rabblarına Kendilerini Allaha
ne sehabet, ne de toplanacakla- karşı koruyacak
ِ‫يخافون‬,,ِ‫=الَذِين‬korkanları caklarından kor-
kanları Kur´an
şefaat edecek rından korkan- veya Onun nezdin-
kimseleri olmaksı- ları, sen onun- de şefaat edecek
‫يحْ شروا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬toplanacaklarından aracılığı ile uyar.
Onlar için Allah
zın haşredilerek la uyar. birisi olmadan Al-
karşısına çıkacak- O´ndan başka lahın huzurunda
‫ر ِب ِه ِْم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬Rablerin(in huzuru)na ,,
dışında bir dost
ya da aracı yok-
larından korkanla- bir dost ve şe- toplanmaktan kor-
ra da âkıbetin ve- faatçıları yok- kanları böylece
ِ‫=ليْس‬yoktur ‫=له ِْم‬kendilerinin tur. Ola ki, gü- hametini o vahiy ile tur. Umulur ki uyar ki Ona karşı
nahlardan sakı- bildir. Umulur ki sakınalar. sorumluluklarının
‫دو ِن ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬O’ndan başka ,, nırlar. meâsîden çekinir- bilincine (tam ola-
ler. rak) varabilsinler.
ِ‫=و ِلي‬ne dostları
,,

ِ‫ش ِفيع‬,,ِ‫=ول‬ne de destekçileri ,, ,,

‫=لعلَه ِْم‬belki ِ‫=يتَقون‬korunurlar


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
6.
.. .. ْ ‫ولِ ت‬
ِ‫طر ِد‬=kovma
Sırf Rabblerinin Yâ Muhammed! Sabah, akşam O halde, Rablerini-
52 rızasını dileyerek Rabbü'l-âlemîn'in Rabblarına, zin rızasını isteye-
ِ‫الَذِينِ يدْعون‬
.. =yalvaranları
sabah, akşam rızasından başka rızasını dileye- rek sabah akşam
O´na yalvaranla- bir şey istemeye- rek dua eden- Ona yalvaranları(n
‫ربَه ِْم‬
=Rablerine ِ‫بِ ْالغداِة‬
=sabah rı yanından rek sabah akşam leri kovma. hiç birini) yanından
kovma, onların O'na ibadet eden- Onların hesa- kovma. Sen onlar-
ِ‫ي‬ ِ ‫و ْالع ِش‬ =akşam ِ‫ي ِريدون‬
=isteyerek hesabından sa- leri sakın yanından bından sana dan hiçbir şekilde
na ve senin he- kovayım deme. bir şey yoktur, sorumlu değilsin -
ِ‫وجْ هه‬=O’nun..rızasını =yoktur ‫ما‬ sabından onlara Onların hesabın- senin hesa- tıpkı onların da
bir şey düşmez dan sana bir şey bından onlara hiçbir şekilde sen-
ِ‫علِْيك‬
=sana ki, bu yüzden olmadığı gibi, se- bir şey yoktur den sorumlu olma-
onları kovarak nin hesabından da ki onları kova- dıkları gibi- bu ne-
‫ن ِحسا ِب ِه ِْم‬
.. ِْ ‫ِم‬
=onların..hesabından zalimlerden ola- onlara bir şey yok sın da zalim- denle onları kovma
sın. ki, bîçâreleri kova- lerden olasın. hakkına sahip de-
ِ‫ن ش ْيء‬
.. ِْ ‫ِم‬
=bir..sorumluluk rak zâlimlerden ğilsin: yoksa zalim-
olacaksın. lerden olurdun.
‫وما‬
=ve..yoktur..ki

ِ‫ ِحسا ِبك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬senin hesabından da .. ..

‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara
ِ‫ش ْيء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir sorumluk ..

‫طرده ِْم‬ ْ ‫=فت‬onları kovup da .. ..

ِ‫=فتكون‬olasın
َ ..ِ‫= ِمن‬zalimlerden
ِ‫الظا ِل ِمين‬
6.
53
,, ِ ‫=وك َٰذ ِل‬böylece ‫=فتنَا‬biz denedik Kendini
‫ك‬ beğen- İşte bizler onların Biz, böylece İşte bu şekilde in-
mişler «Allah´ın bir takımını diğer onların bir
,,
sanları birbirleri
‫=ب ْعضِه ِْم‬onların kimini aramızdan seçe- bir takımı yüzün- kısmını bir
,,
aracılığıyla sınarız,
rek lütfuna lâyık den böyle fitneye kısmıyla de- ki sonunda, Acaba
ِ‫=بِب ْعض‬kimi ile ‫= ِليقولوا‬demeleri için gördükleri
,,
bunlar uğratırız da, "Şu nedik ki: Ara- Allah bizim yerimi-
mıdır?» desinler Allah'ın aramızdan mızadan Allah ze onlara mı lütufta
,,

‫=أ َٰهؤل ِِء‬layık gördü ‫ن‬ َِ ‫=م‬lütfu


,,
diye biz onları iş- lütfuna lâyık gör- bunlara mı lüt- bulundu? diye sor-
te böylece sı- düğü adamlar bun- fetti? desinler. sunlar. Kimin (ken-
َِ =Allah ‫=عل ْي ِه ِْم‬şunlara mı
‫اّلل‬ navdan geçirdik. lar mı imiş?!" der- Allah; şükre- disine) şükrettiğini
,,
Allah şükreden- ler. Allah tevfîkine denleri daha en iyi bilen Allah
ِ‫ب ْينِنا‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬aramızdan leri herkesten iyi şükredecekleri on- iyi bilen değil değil mi?
bilen değil mi? lardan iyi bilmiyor midir?
ِ‫=أليْس‬değil midir? ‫اّلل‬ ,, َِ =Allah mu ki?

ِ‫= ِبأعْلم‬daha iyi bilen ,, ,,

ِ‫شا ِك ِرين‬ َ ‫= ِبال‬şükredenleri


6. Ayetlerimize Yâ Muhammed! Ayetlerimize Mesajlarımıza ina-
54
.. ‫=و ِإذا‬zaman ِ‫=جاءك‬sana geldikleri ..
inananlar sana Âyetlerimize iman iman edenler, nanlar sana geldik-
ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar gelince onlara edenler yanına sana geldikle-
de ki: «Selâm si- geldikleri zaman rinde de ki:
lerinde de ki: Size
selam olsun! Rab-
‫=بِآياتِنا‬ayetlerimize ‫ل‬ ِْ ‫=فق‬de ze, Rabbiniz kendilerine şöyle Selam size.
merhametliliği de: "Allah'ın selâmı Rabbınız
biniz rahmet ve
merhameti kendi-
ِ‫=سَلم‬selam olsun ‫=عليْك ِْم‬size ..
üzerine görev üzerinize olsun. rahmeti kendi
yazdı, buna göre Rabbiniz rahmetiy- üzerine yazdı.
sine ilke edinmiştir,
böylece sizden biri
ِ‫=كتب‬yazmıştır ‫=ربُّك ِْم‬Rabbiniz içinizden kim le tecellîyi irade İçinizden her bilgisizlikten dolayı
bilmeyerek bir buyurdu, içinizden kim ki bilme- kötü bir fiil işler ve
َِٰ ‫=عل‬üzerine ‫=ن ْف ِس ِِه‬kendi
‫ى‬ kötülük işler de biri bilmeksizin bir yerek bir fena- sonra tevbe edip
arkasından tev- masiyet işler de lık yapar da dürüst ve erdemli-
ِ‫الرحْ مة‬ َ =rahmeti ِ‫=أنَه‬kuşkusuz be edip kendini arkasından döner arkasından ce bir hayat yaşar-
ıslâh ederse, hiç kendini ıslah eder- tevbe eder ve sa O(nun) çok af-
ِْ ‫=م‬kim ِ‫=ع ِمل‬yapar da
‫ن‬ .. kuşkusuz, Allah se ona karşı gafur ıslah ederse; fedici ve rahmet
bağışlayıcıdır, olmayı, rahîm ol- şüphesiz O; kaynağı (olduğunu
‫= ِم ْنك ِْم‬sizden ‫=سو ًءا‬bir kötülük .. merhametlidir.» mayı irade buyur- Gafur´dur, görecek)tir.
du. Rahim´dir.
ِ‫=بِجهالة‬bilmeyerek ‫=ث َِم‬sonra
ِ‫=تاب‬tevbe eder ‫ب ْع ِدِِه‬..‫ن‬
.. ِْ ‫= ِم‬ardından
ِ‫صلح‬ ْ ِ‫=وأ‬uslanırsa
ِ‫=فأنَه‬muhakkak ki O .. ..

ِ‫=غفور‬bağışlayandır
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
6.
55
,, ِ ‫=وك َٰذ ِل‬böylece
‫ك‬ Günahkârların Bizler hakkın yolu Böylece ayet- Böylece mesajla-
yolu açıkça belli da, mücrimlerin yo- lerimizi açıkla- rımızı açık şekilde
ِ‫صل‬ ِ ‫=نف‬açıklıyoruz ki ‫ت‬ ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri olsun diye ayet- lu da âşikâr olsun rız ki; suçlula- anlatıyoruz ki gü-
,,
lerimizi, işte böy- diye âyâtımızı böy- rın yolu sana naha batmış olan-
ِ‫=و ِلتِسْتبِين‬belli olsun ِ‫=س ِبيل‬yolu le, ,,
ayrıntılı bi- le ayrı bildiriyoruz. besbelli olsun. ların yolu (dürüst
çimde anlatıyo- ve erdemlilerinkin-
ِ‫= ْالمجْ ِر ِمين‬suçluların ruz. den) ayırt edilebil-
sin.
6.
56
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=إِنِي‬ben
..
De ki; «Sizin Al- Yâ Muhammed,
lah dışında yal- onlara "İyi bilin ki
De ki: Allah´ı (Hakikati inkar
bırakıp da tap- edenlere) de ki: Al-
ِ‫=ن ِهيت‬men olundum ..
vardığınız ilâhla- ben sizlerin Al-
ra tapmak bana lah'tan başka bü-
tığınız başka lahı bırakıp yalvar-
şeylere tap- dığınız (varlıklar)a
ِ‫أعْبد‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬tapmaktan yasaklandı.» De tün taptıklarınıza
ki; «Ben sizin ibadetten nehye-
maktan tapmaktan men
men´olundum. olundum. De ki:
ِ‫تدْعون‬..ِ‫=الَذِين‬yalvardıklarınıza keyfi arzularınıza dilmişim!" de. Yâ
uymam; uyar- Muhammed, onla-
De ki: Sizin Ben sizin mesnet-
heveslerinize siz görüşlerinize
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan sam sapıtmış, ra "Ben sizlerin asla uymam. uymam, yoksa
doğru yolda gi- hevesâtınıza tâbi O takdirde sapkınlığa düşer-
ِْ ‫=ق‬de ki ِ‫أتَبِع‬..ِ‫=ل‬ben uymam
‫ل‬ .. .. denlerden ol- olamam, zira o sapmış olu- dim ve doğru yolu
mamış olurum.» zaman demek ki rum da hida- bulanlar arasında
‫=أ ْهواءك ِْم‬sizin keyiflerinize ‫=ق ِْد‬çünkü .. kat'iyyen dalâle yete erenler- olmazdım.
düştüm, demek ki den olmam.
ِ‫=ضل ْلت‬sapıtmış olurum .. doğru yolu tutmuş
değilim" de.
‫=ِِإذًا‬o takdirde ‫=وما‬ve olmam
.. ..

‫=أنا‬ben
ِ‫ ْالم ْهتدِين‬..ِ‫= ِمن‬yola gelenlerden ..

6.
57
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫= ِإنِي‬ben
,,
De ki; «Ben “İşte elimde Rab-
Rabbimden ge- bimin beyyinesi
De ki: Ben,
şüphesiz
De ki: Bakın, ben
Rabbimden gelen
َِٰ ‫=عل‬üzerindeyim ِ‫=بيِنة‬açık bir delil
‫ى‬ ,, ,,
len kesin bir deli- duruyor. Sizlerse
le dayanıyorum, ona yalan dediniz.
Rabbımdan
bir hüccet
açık bir kanıta da-
yanmaktayım; ve
‫ربِي‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbimden siz ise onu ya- Acele ettiğiniz
lanladınız. Bir an azap bende değil
üzereyim. Siz
ise onu yalan-
(bu şekilde) siz
Onu yalanlamış
‫=وكذَبْت ِْم‬siz ise yalanladınız ‫=بِ ِِه‬onu
,, ,,
önce gerçekleş- ki, hüküm ancak
mesini istediğiniz Allah'ın. O hak
ladınız. Sizin
acale istediği-
oluyorsunuz! (Bil-
gisizliğiniz yüzün-
‫=ما‬değildir ‫= ِع ْندِي‬benim yanımda ,, azap da benim olan ne ise onu niz şey ya- den) bu kadar şid-
yetkimde değil- bildirir. Davayı ayı- nımda değil- detle arzuladığınız
‫=ما‬şey (azab)
,, dir. Egemenlik, ranların O en ha- dir. Hüküm; şey benim elimde
Allah´ın tekelin- yırlısıdır" de. ancak Al- değil: Hüküm an-
‫بِ ِِه‬,,ِ‫=تسْت ْع ِجلون‬acele istediğiniz ,, dedir. O gerçeği lah´ındır. Doğ- cak Allaha aittir. O
açıklar ve O rusu O, hakkı hakikati ilan ede-
ِ‫ ْالح ْكم‬,,‫ن‬ِِ ِ‫=إ‬Hüküm vermek ,, ayırd edici hük- verir ve O, cektir, çünkü (hak
mü verenlerin en ayırdedenlerin ile batıl arasında)
َِ ِ‫=إ‬yalnızca ‫ّلل‬
‫ل‬ ِِ َ ِ =Allah’a aittir ,, hayırlısıdır.» en hayırlısıdır. en iyi hüküm veren
Odur.
ُِّ ‫(=يق‬O) anlatır ‫ق‬
‫ص‬ ,, َِ ‫= ْالح‬gerçeği
ِ‫=وهو‬ve O ِ‫=خيْر‬en iyisidir
,, ,,

ِ ‫= ْالف‬ayırdedenlerin
ِ‫اص ِلين‬
6.
58
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=ل ِْو‬eğer ‫ن‬
.. َِ ‫=أ‬elbette De ki; «Eğer bir "Eğer acele ettiği- De ki: Acele De ki: Eğer bu ka-
an önce gerçek- niz azap benim istediğiniz şey, dar şiddetle arzu-
‫= ِع ْندِي‬benim yanımda olsaydı ‫=ما‬şey ğiniz azap benim zinle aramızdaki iş benim
..
leşmesini istedi- elimde olsaydı,
..
si- yanım- ladığınız şey benim
da olsaydı; elimde olsaydı, be-
‫ ِب ِِه‬..ِ‫=تسْت ْع ِجلون‬acele istediğiniz yetkimde olsay- çoktan hüküm ..
benimle ara- nimle sizin aranız-
dı, aramızdaki giymişti. Zâlimleri nızdaki iş bit- da (verilmesi bek-
ِ‫ضي‬ ِ ‫=لق‬bitirilmişti ِ‫= ْاْل ْمر‬iş mesele çoktan en iyi Allah bilir. miş olurdu. Al- lenen) hüküm ve-
çözümlenmiş lah; zalimleri rilmiş olurdu. Ama
‫=ب ْينِي‬benimle ‫=وبيْنك ِْم‬sizin aranızda olurdu.» Allah, çok iyi bilen- kimin zulüm işledi-
..
zalimleri herkes- dir. ğini en iyi Allah bi-
َِ ‫=و‬Allah ِ‫=أعْلم‬daha iyi bilir
‫اّلل‬ ten iyi bilir. .. lir.
..

َ ِ‫=ب‬zalimleri
ِ‫الظا ِل ِمين‬
6.
59
ِ‫=و ِع ْنده‬O’nun yanındadır
,, ,,
Gayb´ın anahtar- Gaybın anahtarları Gaybın anah- Çünkü, yaratılmış
ları Allah´ın ka- (hazineleri) yalnız tarları O´nun varlıkların idrakini
tındadır, onu O'nda. Kendisin- katındadır. aşan şeylerin
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ِ‫مفات‬
‫ح‬ =anahtarları ِِ ‫ْالغ ْي‬
‫ب‬ =gayb’ın
yalnız O bilir. den başkası onları
Mutlaka O´nun bilmez. Sonra ka-
O´ndan başka
kimse bilmez.
anahtarları Onun
katındadır: onları
‫لِ ي ْعلمها‬ ,, =onları,,bilmez َِ ِ‫إ‬
‫ل‬
=başkası
bilgisi altında da- rada ne varsa bilir,
lından düşen her denizde ne varsa
Karada ve de-
nizde olanı da
Allahtan başka
kimse bilemez. O,
ِ‫هو‬ =O’ndan ِ‫وي ْعلم‬
=(O),,bilir yaprak, yerin ka- bilir. Tek bir yap-
ranlık derinlikle- rak, toprağın zul-
O bilir. Bir
yaprak düş-
karada ve denizde
olan her şeyi bilir;
‫ما‬ =herşeyi ‫فِي ْالب ِِر‬
,, =karada rindeki her tane, metleri içinde tek
yaş- kuru ne bir habbe, tek bir
mez ki; onu
bilmesin. Ye-
bir yaprak düşmez
ki O bundan ha-
‫و ْالبحْ ِِر‬ =ve,,denizde,,olan varsa hepsi yaş, tek bir kuru rin karanlıkları berdar olmasın; ve
apaçık bir kitap- yerinden düşmez içindeki tek bir ne yeryüzünün de-
ِ‫وما تسْقط‬
,, =düşse tadır. ki onu bilmesin, o, tane, yaş ve rin karanlığında bir
Levh-i Mahfuz'da kuru müstes- habbe, ne de canlı
ِ‫ن ورقة‬
,, ِْ ‫ِم‬
=bir,,yaprak َِ ‫ِإ‬
‫ل‬
=mutlaka olmasın. na olmamak veya ölü hiçbir şey
üzere her şey yoktur ki (Onun)
‫=ي ْعلمها‬onu bilir ,, apaçık bir ki- apaçık fermanında
tabtadır. kaydedilmiş olma-
ِ‫حبَة‬,,ِ‫=ول‬ve bir dane ‫= ِفي‬içindeki
,, ,, sın.

ِِ ‫=ظلما‬karanlıkları ‫ض‬
‫ت‬ ِ ِ ‫= ْاْل ْر‬yerin
ِ‫طب‬ ْ ‫ر‬,,ِ‫=ول‬yaş ِ‫يا ِبس‬,,ِ‫=ول‬ve kuru ,,

َِ ‫= ِإ‬olsa da ِ‫ ِكتاب‬,,‫=فِي‬bir Kitaptadır


‫ل‬ ,, ,,

ِ‫=م ِبين‬apaçık
6. Sizi geceleyin Sizleri geceleyin O´dur, gece- Odur sizi geceleyin
60
.. ‫=وه ِو‬O’dur öldüren ve gün- kendinizden geçi- leyin sizi ken- ölü (gibi) yapan ve
‫يتوفَاك ِْم‬..‫=الَذِي‬sizi öldüren ..
düzleyin neler
yaptığını bilen
ren, gündüzün ne
kazandıysanız bi-
dinizden geçi-
ren. Gündü-
gündüzün ne yap-
tığınız bilen. O, sizi
ِِ ‫=بِاللَ ْي‬geceleyin ِ‫=وي ْعلم‬bilen
‫ل‬ O´dur. Sonra O
sizi gündüzleyin
len O. Sonra da
mukadder olan
zün de ne
yaptığınızı bi-
(Kendisi tarafın-
dan) tespit edilen
‫=ما‬şeyi ‫=جرحْ ت ِْم‬işlediğiniz diriltir, belirli ha-
yat süreniz dol-
eceliniz nihayet
bulmak için gün-
lir. Sonra sizi
oraya geri
ömrü tamamlamak
üzere her gün ha-
ِِ ‫=بِالنَه‬gündüzün ‫=ث َِم‬sonra
‫ار‬ sun diye, sonra düzün yeniden siz- dönderir ki, yata geri döndürür.
O´nun huzuruna lere can veriyor. belirli bir ece- En sonunda Ona
‫=يبْعثك ِْم‬sizi dirilten ‫=فِي ِِه‬onda
.. döneceksiniz de Sonra O'nun kar- lin hükmü ye- döndürüleceksiniz:
O yapmış olduk- şısına çıkacaksı- rine gelsin. ve o zaman (hayat-
َِٰ ‫= ِلي ْقض‬tamamlanıncaya kadar
‫ى‬ .. larınızı size ha- nız, sonra ne işle- Sonra sizin ta) yaptığınız bütün
ber verecektir. dinizse onu sizlere dönüşünüz şeyleri size göste-
ِ‫=أجل‬süre ِ‫=مس ًّمى‬belirlenmiş haber verecek. O´nadır. Son- recektir.
ra da ne yap-
‫=ث َِم‬sonra ‫=إِل ْي ِِه‬O’nadır tığınızı size
haber vere-
‫=م ْر ِجعك ِْم‬dönüşünüz ‫=ث َِم‬sonra cektir.

‫=ينبِئك ِْم‬size haber verecektir


.. ..

‫= ِبما‬şeyleri ‫=ك ْنت ِْم‬olduğunuz


ِ‫=تِ ْعملون‬yapmış
6.
61
,, ‫=وه ِو‬O ِ‫= ْالقا ِهر‬tek hakimdir ,,
O, kulları üzerin-
de kesin ege-
Kullarının üzerinde O, kulları üze- Yalnız Odur kulları
kâhir olan O. Sizle- rinde yegane üzerinde hüküm
ِ‫=ف ْوق‬üstünde ‫= ِعبا ِد ِِه‬kulların mendir. Size ko-
ruyucu melekler
re harekâtınızı hakimdir. Ve sahibi olan. Ve O,
zaptedici melekler size, koruyu- birinize ölüm yak-
ِ‫=وي ْر ِسل‬ve gönderir ‫=عليْك ِْم‬size
,,
gönderir. So-
nunda birinize
gönderir, içinizden cular yollar. laştığında elçileri-
birinin ölüm zama- Nihayet her- miz onun canını
ً‫=حفظ ِة‬koruyucu(melek)ler ölüm gelince, el- nı gelince gönderi- hangi birinize alıncaya kadar sizi
çilerimiz hiçbir len meleklerimiz ölüm gelince; gözetlemek için
َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ‫=إِذا‬zaman
‫ى‬ görev kusuru onu kabzederler. elçilerimiz bir semavi güçler
yapmaksızın Hiç de taksir et- eksiklik yap- gönderir: ve bu
ِ‫=جاء‬geldiği ِ‫=أحدكم‬birinize onun canını alır- mezler. maksızın onun güçler (hiç kimseyi)
lar. canını alırlar. atlamazlar.
ِ‫= ْالم ْوت‬ölüm
ِ‫=توفَتْه‬onun canını alırlar
,, ,,

‫=رسِلنا‬elçilerimiz ‫=وه ِْم‬onlar


ِ‫يف ِرطون‬,,ِ‫=ل‬hiç geri kalmazlar ,, ,,

6. Sonra o canlar Sonra o kabzedi- Sonra onlar, O (ölmüş ola)nlar,


62
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=ردُّوا‬döndürülürler gerçek sahipleri lenler âdil-i mutlak gerçek mevla- bunun üzerine Al-
ِ‫اّلل‬
َِ ..‫= ِإلى‬Allah’a olan Allah´a gö-
türülürler. İyi bili-
olan Mevlâlarının
karşısına döndürü-
larına döndü- lahın, gerçek Yüce
rülürler. Dikkat Efendilerinin huzu-
ِ‫=م ْولهم‬Tanrıları olan ‫ق‬ ِِ ‫= ْالح‬gerçek..
niz ki, egemenlik
yalnız O´nun te-
lürler. Gözünüzü
açın. Hüküm baş-
edin; hüküm runa getirilirler.
O´nundur. Ve; Doğrusu, nihai hü-
ِ‫=أل‬doğrusu ِ‫=له‬yalnız O’nundur ..
kelindedir ve he-
sap görenlerin
kasının değil, yal-
nız O'nun. O ise
O hesab gö- küm yalnız Onun-
renlerin en dur: ve O, hesap
ِ‫= ْالح ْكم‬hüküm ِ‫=وهو‬ve O .. en çabuğudur. muhasiblerin en sü´ratlisidir. görenlerin en hızlı-
serî'i. sıdır!
ِ‫=أسْرع‬en çabuğudur
..

ِ‫= ْالحا ِسبِين‬hesap görenlerin ..

6.
63
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬
,, ِْ ‫=م‬kim De ki; «Sizi ka- Yâ Muhammed,
ranın ve denizin onlara şöyle de:
De ki: Karanın
ve denizlerin
De ki: Siz, boynu-
nuzu bükerek ve
‫=ين ِجيك ِْم‬sizi kurtarıyor
,,
karanlıklarından "Sizler karanın,
kurtaran kimdir? denizin zulmetleri-
karanlıkların-
dan sizi, kim
içinizden, 'Eğer O
bizi bu (sıkıntı)dan
ِِ ‫ظلما‬,,‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫= ِم‬karanlıklarından Ki O´na -Eğer ne düşüp de 'Bizi
bizi bu zor du- bundan kurtarırsa
kurtarır? Siz,
gizlice O´na
kurtarırsa kesinlikle
şükredenlerden
‫= ْالب ِِر‬karanın ‫=و ْالبحْ ِِر‬ve denizin ,,
rumdan kurtarır- yemin ederiz ki
sa kesinlikle şük- kat'iyyen şükre-
yalvarır yaka-
rırsınız. Bizi
olacağız! diye Alla-
ha yalvardığınızda
ِ‫=تدْعونه‬O’na yakardığınızda ,, redenlerden ola- denlerden oluruz' bundan kurta- karanın ve denizin
cağız- diye açık- diye yüksek sesle, rırsa; andol- kapkara tehlikele-
‫عا‬ ً ‫=تض ُّر‬gizli ً‫=وخ ْفي ِة‬ve açık olarak ,, ,, tan ya da gizlice gerek gizli gizli sun şükreden- rinden sizi koruya-
yalvarırsınız. O'na yalvardığınız lerden olaca- cak olan kimdir?
ِْ ‫=ل ِئ‬eğer ‫=أ ْنجانا‬bizi kurtarırsa
‫ن‬ ,, zaman sizleri kim ğız.
kurtarır?
‫ َٰه ِذِِه‬,,‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬bundan
َِ ‫=لنكون‬elbette olacağız
‫ن‬ ,,

ِ‫شا ِك ِرين‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬şükredenlerden


6. De ki; «Sizi bu Sizleri bundan da, De ki: Allah De ki: (Yalnızca)
64
.. ِ‫=ق ِل‬de ki ‫اّلل‬
.. َِ =Allah zor durumdan ve bütün diğer sıkıntı- kurtarır sizi Allah, sizi bundan
‫=ين ِجيك ِْم‬sizi kurtarıyor ‫= ِم ْنها‬ondan
..
bütün sıkıntılar- lardan da Allah
dan kurtaran Al- kurtarır. Sonra da
ondan da, her
sıkıntıdan da.
ve başka her türlü
sıkıntıdan kurtara-
ِِ ‫ك‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=و ِم‬ve bütün ..
lah´dır. Sonra da sizler şirke dalar-
O´na ortak ko- sınız" de.
Sonra da siz
şirk koşarsı-
bilir, ama siz hala
Onun yanısıra
ِ‫=ك ْرب‬sıkıntılardan ‫=ث َِم‬sonra şuyorsunuz!» nız. başka güçlere ilah-
lık yakıştırıyorsu-
‫=أ ْنت ِْم‬siz yine
.. nuz!

ِ‫=ت ْش ِركون‬O’na ortak koşuyorsunuz .. ..

6.
65
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫=هو‬O ِ‫= ْالقادِر‬kadirdir De
,,
ki; «O, size "Sizlere üzeriniz- De ki: Üstü- De ki: Yalnız Odur
üstünüzden ya den yahut ayakla- nüzden ve al- sizi tepenizden ve
ِ‫يبْعث‬,,‫ن‬ ِْ ‫أ‬,,‫ى‬َِٰ ‫=عل‬göndermeğe da ayaklarınızın rınızın altından tınızdan size ayaklarınızın altın-
altından azap azap göndermeye, azab gönder- dan azapla kuşat-
‫=عليْك ِْم‬sizin üzerinize ‫=عذابًا‬bir azab göndermeye
,,
ve- yahut sizleri fırka- meye, sizi fır- ma kudretinde
,,
ya düşman grup- lar hâlinde birbiri- ka fırka yapıp olan; sizi birbirine
‫ف ْوقِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬üstünüzden ‫=أ ِْو‬yahut lara ayırarak si- nize düşürerek bir kiminizin hın- muhalif topluluklar
ze birbirinizin takımınıza, bir ta- cını kimine tat- haline getirip birbi-
ِِ ْ‫تح‬,,‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫= ِم‬altından hıncını, birbirini- kımınızın şiddetini tırmaya Kadir rinizin üzerine sa-
zin terörünü, tattırmaya kâdir olan O´dur. lan. Bak, iyice an-
‫=أ ْرج ِلك ِْم‬ayaklarınızın ‫=أ ِْو‬ya da acısını tattırma- olan O'dur" de. ,,Bak; onlar iyi- lasınlar diye, me-
ya kadirdir.» Ola Bak, anlamaları ce anlasınlar sajları nasıl her
‫=ي ْل ِبسك ِْم‬sizi birbirinize düşürüp
,, ki, anlarlar diye, için âyetlerimizi
,, diye ayetleri- yönüyle açıklıyo-
ayetlerimizi çe- nasıl türlü şekiller mizi nasıl ruz!
‫= ِشيعًا‬parti parti ِ‫=ويذِيق‬tattırmaya şitli açılardan içinde tekrar ediyo- açıklıyoruz.
,,

‫=ب ْعضك ِْم‬kiminize ِ‫=بأْس‬hıncını


nasıl açıkladığı- ruz?
mızı görüyor
musun?
ِ‫=ب ْعض‬kiminizin ‫=ا ْنظ ِْر‬bak
ِ‫=كيْف‬nasıl ِ‫=نص ِرف‬açıklıyoruz
ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ‫=لعلَه ِْم‬diye
‫ت‬
ِ‫=ي ْفقهون‬anlasınlar
6.
66
ِ َ‫=وكذ‬yalanladı ‫=بِ ِِه‬onu
‫ب‬
..
Kur´an gerçek
olduğu halde,
Kavmin ona yalan Kavmin onu
diyor, halbuki hak yalanladı.
Oysa senin hitap
ettiğin toplum, bü-
ِ‫=ق ْومك‬kavmin ِ‫=وهو‬O senin kavmin
onu yalanladı.
işte o. Sen kendile- Halbuki o,
rine "Ben üzeriniz- haktır. De ki:
tün bunların haki-
kat olduğu orta-
Onlara de ki; de vekil değilim. Ben, sizin dayken, yine de
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫= ْالح ُّق‬gerçek iken ِ‫=ق ْل‬de ki .. ..


«Ben sizin (akı-
betinizi yönlen-
üzerinize vekil bunları yalanlıyor.
değilim. (O zaman) de ki,
ِ‫=لسْت‬ben değilim ‫=عليْك ِْم‬size
..
dirmekle yüküm-
lü) vekiliniz deği-
Ben sizin davranı-
şınızdan sorumlu
ِ‫=بِو ِكيل‬vekil lim.» değilim.

6. Her haberin bir Her haberin istikrar Her haberin (Allahtan gelen)
67
,,ِ‫= ِلك ِل‬her ِ‫=نبإ‬haberin gerçekleşme bulacağı bir zaman kararlaşmış bir her haber belli bir
ِ‫=مسْتقر‬gerçekleşeceği bir zaman vardır ,, ,, ,,
zamanı vardır.
İlerde anlaya-
var, öğreneceksi- zamanı vardır. süreç içinde ger-
niz" de. Siz de yakın- çekleşir: ve siz
ِ‫=وس ْوف‬yakında ِ‫=ت ْعلمون‬bilirsiniz caksınız. da bileceksi- zaman içinde (ha-
niz. kikati) anlayacak-
sınız.
6. Ayetlerimiz hak- Âyetlerimizin üstü- Ayetlerimizi İmdi, mesajlarımız
68
.. ‫=وإِذا‬zaman ِ‫=رأِْيت‬gördüğün kında asılsız lâf ne dedikoduya da- çekişmeye da- hakkında ileri geri
َ
ِ‫يخوضون‬..ِ‫(=الذِين‬münasebetsizliğe) ebeliğine dalan-
..
lanları gördüğün lanları gördü- konuşan kimselere
ları gördüğünde vakit başka söze ğün vakit; on- rastladığın zaman,
dalanları ‫= ِفي‬hakkında (bu adamlar) dalmalarına kadar lar başka bir bu kimseler başka
başka bir söze kendilerinden yü- söze geçince- konulara geçinceye
‫=آياتِنا‬ayetlerimiz geçinceye kadar
yanlarından
zünü çevir. Sana ye kadar, kadar onlardan
şeytan bunu unut- kendilerinden uzak dur; ve eğer
ِْ ‫=فأع ِْر‬yüz çevir ‫=ع ْنه ِْم‬onlardan uzaklaş. Eğer
‫ض‬ .. turursa hatırına yüzçevir. Eğer Şeytan sana (yap-
şeytan sana geldiği gibi kalk, o şeytan sana man gerekeni)
َِٰ َ ‫=حت‬kadar
‫ى‬ yanlarından zâlim insanlarla unutturursa; unutturursa, hiç
kalkmayı unuttu- beraber oturma. hatırladıktan değilse, hatırladık-
‫=يخوضوا‬onlar geçinceye rursa, hatırladık-
.. sonra, artık tan sonra, artık
tan sonra sakın zalimler güru- açıkça zulmeden
ِ‫حدِيث‬..‫=فِي‬bir söze ‫=غي ِْر ِِه‬başka o zalimler ile bir- .. hu ile oturma. böyle bir toplulu-
likte oturma. ğun içinde yer al-
‫=و ِإ َِما‬eğer ma;

ِ‫=ي ْن ِسينَك‬sana (bunu) unutturursa .. ..

ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytan ‫ت ْقع ِْد‬..ِ‫=فَل‬oturma


ِ‫=ب ْعد‬sonra ‫ى‬ َِٰ ‫الذ ْكر‬
ِ =hatırladıktan
ِ‫=مع‬beraber ‫= ْالق ْو ِِم‬topluluğuyla
َ =zalimler
ِ‫الظا ِل ِمين‬
6. Gerçi günahlar- Evet, onların he- Allah´tan sa- çünkü Allaha karşı
69
,, ‫=وما‬yoktur dan sakınanlara sabından Allah'tan kınanlara; on- sorumluluklarının
ِ‫يتَقون‬,,ِ‫الَذِين‬,,‫=على‬korunanlara onların hesabın-
dan hiçbir so-
korkanlara bir şey
düşmez. Lâkin ih-
ların hesabın-
dan bir şey
bilincinde olanlar
onlardan hiçbir şe-
‫ ِحسابِ ِه ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬onların hesabından ,,
rumluluk düş-
mez. Fakat söz
tar etmek düşer ki,
bu suretle belki bi-
yoktur, fakat
bir öğüttür.
kilde mesul değil-
dirler. Böyleleri sa-
ِ‫ش ْيء‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir sorumluluk ,,
konusu olan ha-
tırlatmadır... Ola
raz çekinirler. Olur ki, sakı-
nırlar.
dece (günahkarla-
ra) nasihatte bu-
ِْ ‫=وِ َٰل ِك‬ama
‫ن‬ ki, sakınırlar. lunmakla yükümlü-
dürler, belki böyle-
َِٰ ‫= ِذ ْكر‬bir hatırlatmak lazımdır
‫ى‬ ,, ,, ce berikiler Allaha
karşı sorumlulukla-
‫=لعلَه ِْم‬belki ِ‫=يتَقون‬korunurlar diye ,, rının bilincine varır-
lar.
6. Dinlerini oyun- Dinlerini oyun yeri- Bırak o dinle- Dünya hayatının
70
.. ِ‫=وذ ِر‬bırak eğlence konusu ne, oyuncak yerine rini oyun ve rahatına dalarak
‫اتَخذوا‬..ِ‫=الَذِين‬yerine koyanları ..
yapan ve dünya koymuş, sonra eğlence edi- eğlenceyi ve geçici
hayatına alda- dünya hayatı ken- nenleri; dünya zevkleri dinleri ha-
‫=دِينه ِْم‬dinlerini ‫=ل ِعبًا‬oyun nan kimseleri bı- dilerini aldatmış hayatının al- line getiren kimse-
rak da Kur´an kimseleri bırak da, dattığı kimse- leri kendi haline bı-
‫=ول ْه ًوا‬ve eğlence ..
aracılığı ile şunu Kur'an ile kalpleri leri. Sen, rak; ama bu du-
hatırlat ki, eğri uyandırmaya çalış. onunla öğüy rumda (onlara) ha-
ِ‫=وغ َرتْهم‬ve aldattığı kimseleri .. .. davranışlarının, Olmaya ki her ne- ver ki Al- tırlat ki (ahirette)
günahlarının tut- fis kazandığı vebal lah´tan başka her insan yaptığı
ِ‫= ْالحياة‬hayatının ِ‫=الدُّ ْنيا‬dünya sağı olan kimse yüzünden hüsranın dostu ve şefa- yanlışlardan (ve
ne Allah dışında pençesine verile, o atçısı olmayan haksızlıklardan)
‫=وذ ِك ِْر‬öğüt ver ‫=بِ ِِه‬o (Kur’an) ile
.. .. .. bir yardım edici zaman Allah'a kar- bir kimse; ka- dolayı rehin tutula-
ve ne de bir ara- şı sehabetçisi de zandığından cak ve kendisini ne
ِ‫تبْسل‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬helake gitmemesi için .. .. cı bulabilir. Eğer yok, şefaatçisi de ötürü yok ol- Allaha karşı koru-
o bütün varını yok. Ne kadar fid- masın. O, bü- yacak, ne de kayı-
ِ‫=ن ْفس‬bir kişi ‫=بِما‬dolayı
.. fidye olarak or- ye vermek müm- tün varını fid- rıp kollayacak bir
taya koysa kabul kün ise kâbil olup ye olarak ver- kimse bulunmaya-
ِْ ‫=كسب‬kazandığından ِ‫=ليْس‬olmaz
‫ت‬ edilmez. verdiği takdirde yi- se de kabul caktır. Ve düşünü-
ne alınmaz. İşte olunmaz. İşte lebilecek her türlü
‫=لها‬onun ‫ون‬ ِِ ‫د‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬başka bunlar kazandıkları onlar, kazan- fidyeyi vermek is-
vebal yüzünden dıklarından tese bile bu kendi-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’tan ِ‫=و ِلي‬ne bir dostu .. ..
hüsrana teslim edi- ötürü yok sinden kabul edil-
lenler ki Allah'ı ta- olanlardır. Kü- meyecektir. İşte
ِ‫ش ِفيع‬..ِ‫=ول‬ne de bir yardımcısı .. .. ..
nımadıkları için für edegeldik- yaptıkları yanlışlar-
ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫ِل‬
‫ن‬ ِْ ‫=ت ْعد‬verse de ..
içecekleri kaynar lerinden dolayı dan dolayı rehin tu-
su, görecekleri da- onlara, kaynar tulacak olanlar bu
َِ ‫=ك‬her türlü ِ‫=عدْل‬fidyeyi
‫ل‬ ..
yanılmaz azap
olacak.
sudan içecek (gibi insan)lardır;
ve elim bir onlar için (ahirette)
ِْ‫يؤْ خذ‬..ِ‫=ل‬kabul edilmez ِ‫= ِم ْنها‬ondan ..
azab vardır. yakıcı bir ümitsizlik
iksiri vardır ve on-
ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar
..
ları, hakikati inatla
inkar ettikleri için
‫أ ْب ِسلوا‬..ِ‫=الَذِين‬helake uğramışlardır .. şiddetli bir azap
beklemektedir.
‫= ِبما‬dolayı ِ‫=كسبوا‬kazandıklarından
‫=له ِْم‬onlar için vardır ِ‫=شراب‬bir içki
.. .. ..

ِ‫ح ِميم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kaynar sudan ..

ِ‫=وعذاب‬ve bir azab ِ‫=أ ِليم‬acı


.. ..

‫= ِبما‬dolayı
ِ‫ي ْكفرون‬..‫=كانوا‬inkârlarından
6.
71
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=أندْعو‬mi yalvaralım?
,, ,,
De ki; «Allah´ı Kendilerine şöyle De ki: Allah´ı De ki: Biz, Allahın
bırakıp bize ne de: "O bizleri doğ- bırakıp da bi- yerine bize ne fay-
ِِ ‫د‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka ‫اّلل‬
َِِ =Allah’tan yarar ve ne de ru yola çıkarmış- ze fayda ve dası dokunan ne
zarar dokundu- ken Allah'ı bıraka- zarar vereme- de zarar verebilen
‫=ما‬şeylere ramayan putlara cağız da bizlere ne yen şeylere mi şeylere mi yalvara-
mı yalvarırım? fayda, ne ziyan ve- yalvaralım? lım? Ve Allah bizi
‫يِ ْنفعنا‬,,ِ‫=ل‬bize yarar vermeyen ,, ,,
Allah bizi doğru remeyecek putlara Allah bizi hi- doğru yola ilettikten
yola ilettikten taparak ters yüzü- dayete erdir- sonra topuklarımı-
‫يض ُّرنا‬,,ِ‫=ول‬ve zarar vermeyen ,, ,, sonra tekrar ge- müze mi dönece- dikten sonra zın üzerinde geri-
riye mi dönelim? ğiz? O kimse gibi arkadaşları; sin geri mi döne-
ُّ‫=ونر ِد‬ve döndürülüp ‫ى‬
,, َِٰ ‫=عل‬üzerinde Tıpkı arkadaşları ki şeytanlar yolunu bize gel, diye lim? Tıpkı kendisini
tarafından ´bize kaybettirmiş, şaş- doğru yola doğru yola çağıran
‫=أعْقابِنا‬ökçelerimiz ِ‫=ب ْعد‬sonra gel´ diye doğru kın şaşkın dolaşı- çağırırken; arkadaşları (uzak-
yola çağrıldığı yor, ötede ise ar- şeytanların tan) Bizimle gel!
‫هدانا‬,,‫= ِإ ِْذ‬bizi doğru yola ilettikten ,, ,, ,, halde, şeytanlar kadaşları var." saptırıp şaşkın diye seslendikleri
tarafından ayar- "Yanımıza gel!" di- bir halde çöle halde şeytanların
َِ =Allah ‫=كالَذِي‬gibi mi?
‫اّلل‬ ,, tılıp çöl ortasın- ye onu yolun doğ- düşürmek is- ayartmasına kapı-
da şaşkın bırakı- rusunu tutmaya tedikleri kimse lıp dünyevi zevkler
ِ‫=اسْت ْهوتْه‬ayartarak lan kimse gibi mi çağırmaktalar. Yâ gibi ökçeleri- peşinde körü körü-
olalım? De ki; Muhammed, şöyle mizin üstün- ne koşturan kimse
ِ‫اطين‬ ِ ‫شي‬ َ ‫=ال‬şeytanların «Doğru kılavuz- söyle: "Allah'ın hi- den gerisin gibi (mi olalım?) De
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫= ِفي‬çölde bıraktıkları
‫ض‬ ,,
luk, Allah´ın kıla- dayeti yok mu; işte geri mi döne- ki: Şüphe yok ki Al-
vuzluğudur, bize hidayet başkası lim? De ki: Al- lahın rehberliği,
alemlerin Rabbi- değil, ancak o. Biz- lah´ın hidayeti, yegane rehberliktir;
ِ‫=حيْران‬şaşkın bir halde ِ‫=له‬kimse ,, ,,
ne teslim olma- ler Rabbü'l- asıl hidayetin ve biz, kendimizi
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬arkadaşlarının ise ,,
mız emredildi.» âlemîn'in birliğine kendisidir. Ve bütün alemlerin
boyun eğmekle biz; alemlerin Rabbine teslim et-
ِ‫=يدْعونه‬çağırdıkları (birliğini ikrar ile) Rabbına tes- mekle emrolunduk,
emredildik." lim olmakla
‫ ْالهدى‬,,‫= ِإلى‬doğru yola ,,
emrolunduk.

ِ‫=ائْتِنا‬Bize gel! diye ‫ل‬


,, ِْ ‫=ق‬de ki
,, ,,

َِ ‫= ِإ‬muhakkak ‫=هدى‬yol gösterme


‫ن‬ ,,

َِِ =Allah’ın ِ‫=هو‬ancak


‫اّلل‬
َِٰ ‫= ْالهد‬yol göstermesidir
‫ى‬ ,,

‫=وأ ِم ْرنا‬bize emredilmiştir ,,

ِ‫= ِلن ْس ِلم‬teslim olmamız ‫ب‬ ,,ِِ ‫= ِلر‬Rabbine


ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin
6.
72
ِ‫=وأ ْن‬ve ayrıca ‫=أقِيموا‬kılın
.. ..
Ayrıca bize "Namaz kılın, son- Ve bir de na- namazlarımızda
«namazı kılınız ra O'ndan korkun maz kılın ve dikkatli ve devamlı
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
ve Allah´dan ki karşısında haş- O´ndan kor- olmakla ve kendi-
‫صَلِة‬ َ ‫=ال‬namazı korkunuz» diye rolacağız, Hâlik-i kun diye. mizi Ona karşı so-
ِ‫=واتَقوه‬ve O’ndan korkun ِ‫وهو‬
.. .. =O’dur
emredildi. Huzu-
runda toplana-
Zülcelâl işte O! di-
ye emredildik."
O´dur kendisi-
ne varıp top-
rumluluk bilinci
içinde tutmakla:
‫إِل ْي ِِه‬..‫=الَذِي‬huzuruna cağınız O´dur. lanacağınız. Çünkü hepimiz so-
nunda Onun huzu-
ِ‫=تحْ شرون‬varıp toplanacağınız ..
runda toplanaca-
ğız.
6.
73
,, ‫=وه ِو‬O’dur ِ‫خلق‬,,‫=الَذِي‬yaratan Gökleri ve yeri
gerçeğe dayalı
Gökleri yerleri hak O´dur, gökleri Odur gökleri ve ye-
ile, hikmet ile yara- ve yeri hak ile ri (deruni) bir haki-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬gökleri olarak yaratan
O´dur. Her şey
tan O Hâlık[-ı] Zül- yaratan. kate göre yaratmış
celâl. (Gökleri yeri O´nun; ol, de- olan. O ne zaman
ِ‫=و ْاْل ْرض‬ve yeri ,,
«Ol» dediği gün
oluverir. Sözü
hak ile kâim olarak diği gün; he- Ol! dese emri der-
yaratan O.) Bir şe- men olur. hal yerine gelir; ve
ِِ ‫= ِب ْالح‬hak (ve hikmet) ile ِ‫=وي ْوم‬gün
‫ق‬ ,, ,, ,,
gerçektir. Sur´a
üflendiği gün,
ye "Ol" dediği za- O´nun sözü (mahşer) borusu
man hemen olur. haktır. Sur´a çalındığı Gün hü-
ِ‫=يقول‬dediği ‫ن‬ ِْ ‫=ك‬Ol! egemenlik Sözü hakkın ken- üfleneceği gün kümranlık yine
O´nun tekelin- disi. Sûr üfürüldü- de mülk Onun olacaktır. O,
ِ‫=فيكون‬oluverir ِ‫=ق ْوله‬sözü dedir. O gizli- ğü gün mülk ancak O´nundur. Gö- yaratılmışların id-
açık her şeyi bi- O'nun. Gaybı da rülmeyeni de, raklerini aşan şey-
ُِّ ‫= ْالح‬haktır ِ‫=وله‬O’nundur
‫ق‬ lir, O hikmet sa- bilir, aşikârı da. görüleni de bi- leri de, onların du-
hibidir ve her Hakîm O, habîr O. lir. Ve O; Ha- yuları veya akılları
ِ‫= ْالم ْلك‬mülk ِ‫=ي ْوم‬gün de ,, şeyden haber- kim´dir, Ha- ile kavrayabilecek-
dardır. bir´dir. lerini de bilir: yal-
ِ‫=ي ْنفخ‬üfleneceği ‫ور‬ ِِ ‫ص‬ ُّ ‫ال‬,,‫=فِي‬Sur’a nızca Odur gerçek
hikmet sahibi, her
ِ‫=عا ِلم‬bilendir ‫ب‬ ِِ ‫= ْالغ ْي‬gizliyi şeyden haberdar
olan.
‫شهاد ِِة‬ َ ‫=وال‬ve açığı ِ‫=وهو‬O ,,

ِ‫= ْالح ِكيم‬hükümdardır


ِ‫= ْالخبِير‬herşeyi haber alandır ,, ,,

6.
74
.. ِ‫=و ِإ ْذ‬hani ِ‫=قال‬demişti ki ..
Hani İbrahim,
babası Azer´e
Hani İbrahim ba- Hani İbrahim,
bası Âzer'e ne babası Azer´e
Ve bir zaman İbra-
him babası Azere
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim ‫= ِْل ِبي ِِه‬babası dedi ki; «Sen
putları ilâh mı
demişti: "Sen put- demişti ki:
ları kendine sürü Sen, putları
(şöyle) demişti:
Sen putları ilah mı
ِ‫=آزر‬Azer’e ِ‫=أتت َ ِخذ‬mi ediniyorsun? ..
ediniyorsun?
Ben gerçekten
sürü ilâh ediniyor- tanrı mı edini-
sun, öyle mi? Doğ- yorsun? Doğ-
ediniyorsun? Gö-
rüyorum ki sen ve
‫صنا ًما‬ ْ ‫=أ‬putları ً‫=آ ِله ِة‬tanrılar gerek senin ve
gerekse kavmi-
rusu ben seni de, rusu ben, seni
kavmini de pek ve kavmini
halkın açık bir sa-
pıklık içindesiniz!
‫= ِإنِي‬doğrusu ben .. nin açık bir sa- açık bir dalâl içinde apaçık bir sa-
pıklık içinde ol- görüyorum." pıklık içinde
ِ‫=أراك‬seni görüyorum .. duğunuzu görü- görüyorum.
yorum.»
ِ‫=وق ْومك‬ve kavmini ‫=فِي‬içinde
..

ِ‫=ضَلل‬bir sapıklık ِ‫=م ِبين‬açık


..

6.
75
,, ِ ‫=وك َٰذ ِل‬böylece
‫ك‬ Biz İbrahim´e Bizler İbrahim'e, İşte böylece
göklerin ve yerin daha bunun gibi yakınen bilen-
Böylece Biz İbra-
hime, (Allahın)
‫=ن ِري‬biz gösteriyorduk ki
,, ,,
görkemli ege- göklerin, yerin lerden olması
menlik meka- bedâyi'ini gösteri- için Biz, İbra-
gökler ve yer üze-
rindeki güçlü hü-
ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim’e nizmasını böyle- yorduk ki görsün him´e göklerin
ce gösteriyorduk de azametimize ve yerin mele-
kümranlığı ile ilgili
(ilk) kavrayışı ka-
ِ‫=ملكوت‬melekutunu ki, o kesin inanç- yakın getirenlerden kutunu göste-
lılardan olsun. olsun. riyorduk.
zandırdık, ki kalben
mutmain olan kim-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬göklerin selerden olsun.

ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerin ِ‫=و ِليكون‬olsun


‫ض‬ ,,

ِ‫ ْالموقِنِين‬,,ِ‫= ِمن‬kesin inananlardan ,,

6.
76
.. ‫=فل َما‬ne zaman ki ‫ن‬
.. َِ ‫=ج‬basınca Gece karanlık Gece onu karanlığı Gece bastırın- Sonra, gece onu
..
basınca bir yıldız ile örtünce bir yıl- ca; bir yıldız karanlığı ile örttüğü
َ
‫=عل ْي ِِه‬üzerine ِ‫=الليْل‬gece gördü ve «Rab- dız görerek "Bu görmüş: Bu zaman (gökte) bir
bim budur» dedi. benim rabbim mu benim yıldız gördü (ve)
َِٰ ‫(=رأ‬İbrahim) gördü ِ‫=ك ْوكبًا‬bir yıldız Fakat
‫ى‬ ..
yıldız ba- imiş!" dedi, biraz- Rabbım? de- haykırdı: İşte be-
tınca «Batanları dan battığı gibi miş. O, batın- nim Rabbim bu!
..

ِ‫=قال‬dedi ‫= َٰهذا‬budur ِ‫=ربِي‬Rabbim sevmem» dedi. "Ben böyle batan- ca da: Ben, Ama yıldız kaybo-
ları sevmem!" de- batanları lunca, Ben batan
‫=فل َما‬ne zaman ki ِ‫=أفل‬yıldız batınca
.. .. di. sevmem, de- şeyleri sevmem! ..
mişti. diye söylendi.
ِ‫=قال‬dedi ُِّ‫أ ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmem
ِ‫= ْاْلفِ ِلين‬batanları
6.
77
,, ‫رأى‬,,‫=فل َما‬görünce ِ‫= ْالقمر‬Ay’ı Arkasından ayı
doğarken görün-
Vaktâ ki ay doğ- Sonra ayı do-
mak üzere iken ğarken görün-
Sonra, ayın doğ-
duğunu görünce,
‫غا‬ ً ‫از‬ِ ‫=ب‬doğarken ِ‫=قال‬dedi ce «Rabbim bu-
dur» dedi. Fakat
gördü, "Bu benim ce: Bu mu be-
rabbim imiş!" dedi. nim Rabbım?
İşte benim Rabbim
bu! dedi. Ama ay
‫= َٰهذا‬budur ِ‫=ر ِبي‬Rabbim o da batınca
«Eğer Rabbim
Sonra batınca demiş. O da
"Kasem ederim ki batınca: Eğer
da batınca, Ger-
çekten, eğer Rab-
ِ‫أفل‬,,‫=فل َما‬O da batınca ِ‫=قال‬dedi,, ,,
beni doğru yola
iletmeseydi,
Rabbim beni doğru Rabbım beni
yola çıkarmasaydı hidayete er-
bim beni doğru yo-
la iletmezse ben
ِْ ‫=ل ِئ‬eğer
‫ن‬ kuşkusuz sapık- muhakkak dalâle dirmeseydi; kesinlikle sapkınlı-
lardan biri olur- düşen insanlardan muhakkak sa- ğa düşmüş kimse-
‫ي ْه ِدنِي‬,,‫=ل ِْم‬bana doğru yolu göstermese ,, ,, ,, dum» dedi. olurdum!" dedi. panlar güru- lerden olurdum!
hundan olur- dedi.
ydi ‫=ر ِبي‬Rabbim dum, demişti.

َِ ‫=ْلكون‬elbette olurdum
‫ن‬ ,,

‫ ْالق ْو ِِم‬,,ِ‫= ِمن‬topluluktan


ِ‫=الض َِالين‬sapan
6.
78
.. ‫رأى‬..‫=فل َما‬görünce ِ‫ش ْمس‬ َ ‫=ال‬güneşi Daha sonra gü- Vaktâ ki güneş Sonra güneşi Sonra, güneşin
neşi doğarken doğmak üzere iken doğarken gö- doğduğunu görün-
ً‫ازغ ِة‬ ِ ‫=ب‬doğarken ِ‫=قال‬dedi görünce «Rab- gördü, "Bu benim rünce: Bu mu ce, İşte benim
bim budur, bu rabbim imiş, bu benim Rab- Rabbim bu! Bu
َٰ َٰ
‫=هذا‬budur ‫=ربِي‬Rabbim ‫=هذا‬bu dedi. Fakat o da dedi. O da batınca, bım?
daha büyüktür» hepsinden büyük!" Bu daha (hepsinin) en bü-
büyük demiş. yüğü! diye haykır-
ِ‫=أ ْكبر‬daha büyük ..
batınca «Ey "Ey kavmim, habe- Ama batınca: dı. Ama o (da)
kavmim, ben si- riniz olsun, ben Ey kavmim, kaybolunca: Ey
ِْ ‫أفل‬..‫(=فل َما‬O da) batınca
‫ت‬ zin Allah´a ortak sizlerin Rabbü’l- ben sizin şirk halkım! diye ses-
.. ..
koştuğunuz put- âlemîn'e şerik koş- koştuğunuz lendi, Bakın, sizin
ِ‫=قال‬dedi ki ‫ق ْو ِِم‬..‫=يا‬Ey kavmim
.. lardan uzağım.» tuklarınızın hiçbiri- şeylerden yaptığınız gibi, Al-
..
ni tanımıyorum. uzağım, de- lahtan başkasına
‫=إِنِي‬ben ِ‫=ب ِريء‬uzağım mişti. ilahlık yakıştırmak
benden uzak ol-
‫= ِم َما‬şeylerden sun!

ِ‫=ت ْش ِركون‬sizin ortak koştuğunuz .. ..

6. Ben yüzümü, Ben haktan tarafa Doğrusu ben, Bakın, ben batıl
79
,, ‫= ِإ ِني‬ben ِ‫=و َج ْهت‬çevirdim dosdoğru bir şe- eğilerek yüzümü gerçekten yü- olan her şeyden
ِ‫=وجْ ِهي‬yüzümü kilde, gökleri ve
yeri yoktan var
O'na döndüm ki
gökleri, yeri O ya-
zümü bir mu-
vahhid olarak
uzak durarak yü-
zümü gökleri ve
ِ‫فطر‬,,‫= ِللَذِي‬yoktan var edene ,, ,,
edene yönelttim,
ben O´na ortak
ratmış. Ben hiçbir
zaman müşrikler-
gökleri ve yeri
yaratana çe-
yeri var eden Alla-
ha çevirmekteyim;
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬gökleri koşanlardan de-
ğilim.
den değilim!" dedi. virdim ve ben,
müşriklerden
ve ben Ondan
başkasına ilahlık
ِ‫=و ْاْل ْرض‬ve yeri ِ‫=حنِيِفًا‬tamamen ,, değilim. yakıştıranlardan
değilim!
‫=وما‬ve artık değilim ‫=أنا‬ben
,, ,,

ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬,,ِ‫= ِمن‬ortak koşanlardan ,,

6. Kavmi onunla Kavmi kendisi ile Kavmi, onunla Ve (sonra) halkı


80
.. ‫=وحا َج ِه‬onunla tartışmaya girişti .. ..
tartışmaya girişti, münakaşaya baş- tartoşmaya gi- onunla tartışmaya
ِ‫=ق ْومه‬kavmi ِ‫=قال‬dedi ki ..
bunun üzerine layınca da şöyle
onlara dedi ki; söyledi: "Allah'ın
rişti. Demişti
ki: Beni doğru
girdi. (Bunun üze-
rine) onlara: Beni
‫وني‬ ِ ‫=أتحا ُّج‬benimle tartışıyor musunuz .. ..
«Allah beni doğ- birliği üzerinde be-
ru yola iletmiş- nimle münakaşa
yola iletmiş-
ken; Allah
doğru yola ileten O
iken benimle Allah
? ‫= ِفي‬hakkında ‫اّلل‬ َِِ =Allah ken sizler, O´nun mı edeceksiniz ki
hakkında benim- bu hakikate beni O
hakkında mı
benimle tartı-
hakkında hala tar-
tışıyor musunuz?
‫=وق ِْد‬muhakkak le tartışmaya mı irşad etti! Ben siz- şıyorsunuz? Ama Ondan başka
kalkışıyorsunuz? lerin O'na şerik O´na şirk koş- ilahlık yakıştırdığı-
ِِ ‫=هد‬beni doğru yola iletmiş iken
‫ان‬ .. .. .. .. Ben O´na koştu- koştuğunuz ma- tuklarınızdan nız hiçbir şeyden
ğunuz ortaklar- budlarınızdan korkmam. korkmuyorum, (zira
ِ‫أخاف‬..ِ‫=ول‬ben korkmam .. dan korkmam. korkmam, ben an- Meğer ki, hiçbir kötülük bana
Meğer ki, Rab- cak Rabbimin be- Rabbım bir dokunmaz) Rab-
‫=ما‬şeylerden bim hakkımda nim hakkımda bir şey dilemiş ol- bim dilemedikçe.
bir şey dilemiş şey dilemiş olma- sun. Rabbım, Rabbim her şeyi
ِ‫=ت ْش ِركون‬sizin ortak koştuğunuz .. .. olsun. Rabbimin sından korkarım. ilimce herşeyi bilgisi ile kuşatır;
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫= ِب ِه‬O’na ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬ancak bilgisi her şeyi Rabbim ilmiyle


kuşatmıştır. Halâ herşeyi ihâta bu-
kuşatmıştır. peki bunu hiç dü-
Hala düşünüp şünmüyor musu-
ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬dilediği olur ..
düşünmüyor
musunuz?»
yurmuş, bunu hatı-
rınıza getirmez mi-
öğüt almaya- nuz?
cak mısınız?
‫=ربِي‬Rabbimin ِ‫=ش ْيئًا‬şeyler siniz?

ِ‫=وِ ِسع‬kuşatmıştır ‫=ربِي‬Rabbim


ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬َِ ‫=ك‬herşeyi ِ‫= ِع ْل ًما‬bilgice
ِ‫تتذ َكرون‬..ِ‫=أفَل‬Hala öğüt almıyor mus .. .. ..

unuz?

6. Sizler Allah´ın Hem Allah'a şerik Hem siz; Al- Allahtan başka tap-
81
,, ِ ‫=وكي‬nasıl ِ‫=أخاف‬ben korkarım
‫ْف‬ ,,
haklarında size koştuğunuz ma- lah´ın size tıklarınızdan neden
‫=ما‬şeylerden hiçbir kanıt in-
dirmemiş olduğu
budlarınızdan nasıl hiçbir delil ve korkayım, Allah si-
korkayım ki şu bürhan indir- ze yüce katından
‫=أ ْشر ْكت ِْم‬sizin ortak koştuğunuz ,, ,,
putları O´na or-
tak koşmaktan
kendilerine tapma- mediği şeyleri hakkında hiçbir şey
nız için Allah'ın siz- O´na şirk indirmemişken On-
ِ‫تخافون‬,,ِ‫=ول‬korkmuyorsunuz da ,,
korkmazken,
ben sizin O´na
lere indirmedikleri- koşmaktan dan başka varlıkla-
ni sizler Allah'a şe- korkmazken; ra ilahlık yakıştır-
‫=أنَك ِْم‬siz ‫=أ ْشر ْكت ِْم‬ortak koşmaktan ,, koştuğunuz or- rik koşmaktan kendisine şirk maktan korkmu-
taklardan nasıl korkmuyorsunuz. koştuğunuz yorsanız? O halde
ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah’ın ‫=ما‬şeyleri olur da korka- Acaba iki taraftan şeylerden ben (söyleyin bana,)
rım? Eğer bili- hangisi korkudan nasıl korka- eğer (cevabını) bi-
ِْ ‫ين ِز‬,,‫=ل ِْم‬indirmediği ‫=بِ ِِه‬hakkında
‫ل‬ yorsanız, söyle- emin olmakta hak- rım? Şimdi, bu liyorsanız: İki taraf-
yin bakayım, bu lı? Eğer biliyorsa- iki zümreden tan hangisi kendini
‫=عليْك ِْم‬size ِ‫=س ْلطانًا‬hiçbir delil ,, iki gruptan han- nız söyleyin. hangisi emin daha emin hisse-
gisi güvenli ol- olmaya daha debilir?
ُِّ ‫=فأ‬şimdi hangisi
‫ي‬ ,, maya daha layıktır? Eğer
lâyıktır? biliyorsanız.
ِِ ‫= ْالف ِريقي‬iki topluluktan
‫ْن‬ ,,

ُِّ ‫=أح‬daha layıktır


‫ق‬ ,,

ِِ ‫=بِ ْاْل ْم‬güvende olmağa ‫ن‬


‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer ,,

ِ‫ت ْعلمون‬,,‫=ك ْنت ِْم‬biliyorsanız


6.
82
.. ‫آمنوا‬..ِ‫=الَذِين‬inananlar İman edenler ve
bu imanlarına
O kimseler ki iman
etmişler, imanları-
İman edenler,
imanlarını zu-
İmana ermiş olan
ve zulüm işleyerek
‫ي ْل ِبسوا‬..‫=ول ِْم‬ve bulamayanlar ..
zulüm karıştır-
mayanlar var ya,
na da şirk karıştır-
mamışlar; işte kor-
lüm ile bulaş-
tırmayanlar,
imanlarını karart-
mayanlar, işte on-
‫= ِإيمانه ِْم‬imanlarını güven işte onlar
içindir, doğru
kudan emin olmak
bunlar için olduğu
işte onlaradır
emniyet. Ve
lardır güven içinde
olacak olanlar,
.. َِٰ ‫=أ‬işte
ِ‫= ِبظ ْلم‬bir haksızlıkla ِ‫ولئِك‬ yolda olanlar on-
lardır.
gibi, kendileri doğ-
ru yolu tutmuş bu-
işte onlar, hi-
dayete ermiş
çünkü doğru yolu
bulanlar onlardır!
ِ‫=لهم‬onlarındır ِ‫= ْاْل ْمن‬güven lunuyorlar. olanlardır. dedi.

‫=وه ِْم‬ve onlardır


..

ِ‫=م ْهتدون‬doğru yolu bulanlar da .. .. ..

6.
83
,, ِ ‫=وتِ ْل‬işte bunlar
‫ك‬ ,,
Bu bizim kesin Bu, işte bizim hüc- İşte bu, bizim İşte bu, halkına
kanıtımızdır, onu cetimiz ki kavmine hüccetimizdir. karşı (kullanmak
‫=ح َجتنا‬hüccetlerimizdir kavmine karşı karşı İbrahim'e Onu kavmine üzere) İbrahime
İbrahim´e verdik. vermiştik. Diledi- karşı İbra- verdiğimiz muha-
‫=آتيْناها‬verdiğimiz ِ‫=إِبْرا ِهيم‬İbrahim’e derecesini kat ce yükseltiriz. Dilediğimizi keme
Biz dilediğimizin ğimizi mertebeler- him´e verdik. tarzımızdı:
(çünkü) dilediğimiz
َِٰ ‫=عل‬karşı ‫=ق ْو ِم ِِه‬kavmine
‫ى‬ kat yükseltiriz. Rabbinin hikmetine derecelerle
Hiç kuşkusuz
kimseyi derecelerle
had, ilmine nihayet yükseltiriz. Ve yüceltiriz. Şüphe
ِ‫=ن ْرفع‬yükseltiriz Rabbin hikmet olmadığı âşikâr. muhakkak ki yok ki Rabbiniz
sahibi ve her şe- Rabbın; Ha- hikmet sahibidir,
ِ‫=درجات‬derecelerle ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimseyi yi bilendir. kim, Alim´dir. her şeyi bilendir.

ِ‫=نشاء‬dilediğimiz ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬şüphesiz


ِ‫=ربَك‬Rabbin
ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir ,, ,, ,,

ِ‫=ع ِليم‬bilendir
6. Biz O´na İshak´ı Bizler başkaca ona Ve Biz, ona Biz ona İshakı ve
84
.. ‫=ووهبْنا‬biz hediye ettik ِ‫=له‬ona
.. ..
ve Yakub´u ar- İshak ile Yakub'u İshak´ı ve Yakubu bağışladık;
ِ‫= ِإسْحاق‬İshak’ı mağan ettik.
Hepsini doğru
verdik, her birini Ya´kub´u ih-
hidayetimize eriş- san ettik. Her
ve her birini, daha
önce Nuhu ilettiği-
ِ‫=وي ْعقوب‬ve Yakub’u da .. ..
yola ilettik. Daha
önce de Nuh´u
tirdik. Daha evvel birini hidayete
Nûh'u eriştirdiğimiz erdirdik. Daha
miz gibi doğru yola
ilettik. Onun nes-
ِ ًّ ‫=ك‬hepsine de
‫َل‬ ..
ve O´nun so-
yundan gelen
gibi. Onun zürriye- önce de
tinden Davud'u, Nuh´u ve
linden Davuda, Sü-
leymana, Eyyuba,
ِ‫=هِديْنا‬doğru yolu gösterdik .. .. Davud´u, Sü- Süleyman'ı, Ey- onun soyun- Yusufa, Musaya ve
leyman´ı, Ey- yub'u, Yusuf'u, dan Davud´u, Harun(a peygam-
‫=ونو ًحا‬Nuh’a ‫=هديْنا‬yol göstermiştik .. yub´u, Yusuf´u, Mûsa'yı, Hârun'u Süleyman´ı, berlik bağışladık):
Musa´yı ve Ha- hidayetimize eriş- Eyyub´u, Yu- işte iyilik yapanları
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce .. run´u doğru yola tirdik. Bizler muh- suf´u, Musa´yı böyle ödüllendiririz;
iletmiştik. Biz iyi- sinlere böyle ve Harun´u
‫ذ ِريَتِ ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫=و ِم‬ve onun soyundan .. .. leri işte böyle mükâfât ederiz. hidayete er-
mükâfatlandırı- dirdik. İşte
ِ‫=داوود‬Davud’a rız. böyle mükafa-
atlandırırız ih-
ِ‫=وسليْمان‬Süleyman’a san edenleri.

ِ‫=وأيُّوب‬Eyyub’a ِ‫=ويوسف‬Yusuf’a
َِٰ ‫=وموس‬Musa’ya
‫ى‬
ِ‫=وهارون‬ve Harun’a da .. ..

ِ‫=وك َٰذ ِلك‬böylece


‫=نجْ ِزي‬biz ödüllendiririz
..

ِ‫= ْالمحْ ِس ِنين‬güzel davrananları ..

6. Zekeriyya´yı, Zekeriyya ile Yah- Zekeriyya´yı, ve Zekeriyaya,


85
,,‫=وزك ِريَا‬Zekeriyya’ya Yahya´yı, İsa´yı ya'yı, İsa'yı, İlyas'ı Yahya´yı, Yahyaya, İsaya ve
َِٰ ‫=ويحْ ي‬Yahya’ya ‫ى‬
‫ى‬ َِٰ ‫=و ِعيس‬Îsa ve İlyas´ı da da hidayetimize
doğru yola ilettik. eriştirdik. Bunların
İsa´yı ve İl-
yas´ı da. Hep-
İlyas(a da): onların
hepsi dürüst ve er-
ِ‫=و ِإ ْلياس‬ve İlyas’a da ِ‫=كل‬hepsi
,, ,,
Hepsi de iyiler- her biri sâlihînden.
dendi.
si salihlerden-
dir.
demli kimselerdi;

ِ‫صا ِل ِحين‬
َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬iyilerden idi ,,

6.
86
..ِ‫=وإِسْما ِعيل‬İsmail’e ِ‫=و ْاليسع‬el- İsmail´i, el-
Yesa´yı, Yu-
(86-87) İsmail'i, İsmail´i, el-
[Elyesa'ı], Yunus'u, Yesa´ı, Yu-
ve İsmaile, Elyesa-
ya, Yunusa ve
Yesa’a ِ‫=ويونس‬Yunus’a
nus´u ve Lût´u Lût'u da hidayeti- nus´u ve Lüt´u Lut(a da). Ve Biz
da doğru yola mize eriştirdik. Ve da. Her birini onlardan her birini
ِ‫طا‬ً ‫=ولو‬ve Lût’a da ‫َل‬
.. .. ِ ًّ ‫=وك‬hepsini ilettik. Hepsini de bunların herbirini alimlerden üs- diğer insanlara üs-
alemlere üstün bütün âlemlerin üs- tün kıldık. tün kıldık;
‫=فض َْلنا‬üstün kıldık
..
kıldık. tüne geçirdiğimiz
gibi; babalarından,
ِ‫ ْالعال ِمين‬..‫=على‬alemlere karındaşlarından,
zürriyetlerinden bir
kısmını da geçir-
dik. Ve onları hem
seçtik, hem dos-
doğru giden yola
çıkardık.
6.
87
,, ِ‫ن آبا ِئ ِه ْم‬
,, ِْ ‫و ِم‬
=babalarından
Bunlardan bazı- “
larının babaları-
“ “ Onların baba-
larından, zür-
Onların ataların-
dan, çocuklarından
‫وذ ِريَا ِت ِه ِْم‬
=çocuklarından
nı, soylarından
gelenleri ve kar-
riyetlerinden,
kardeşlerin-
ve kardeşlerinden
bazısı(nı da aynı
‫و ِإ ْخوا ِن ِه ِْم‬
=ve,,kardeşlerinden,,bazılarını,, deşlerini de se-
çip doğru yola
den kimini de.
Onları seçtik
şekilde yücelttik),
onları(n hepsini)
da ‫م‬ ِْ ‫واجْ تبيْناه‬
=onları,,seçtik ilettik. ve onları dos- seçtik ve dosdoğru
doğru yola bir yola yönelttik.
‫وهديْناه ِْم‬
=ve,,onları,,ilettik ilettik.

ِ‫صراط‬ ِ ,,‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬yola ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru
6.
88
.. ِ ‫= َٰذ ِل‬İşte bu ‫=هدى‬hidayetidir
‫ك‬ ..
İşte bu Allah´ın
doğru yoludur,
Bu işte Allah'ın hi-
dayeti ki kulların-
İşte bu; Al-
lah´ın, hidaye-
Bu, Allahın rehber-
liğidir: O, bununla
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=ي ْهدِي‬doğru yola iletir .. ..
dilediği kullarını
ona iletir. Eğer
dan dilediğini
onunla selâmete
tidir ki kulla-
rından diledi-
kullarından kimi di-
lerse onu doğru yo-
‫=بِِ ِِه‬bununla ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬dilediğini onlar da Allah´a
ortak koşsalardı,
çıkarır. Eğer şirke
dalmış olaydılar
ğini onunla hi-
dayete erdirir.
la ulaştırır. Onlar,
Allahtan başka
‫ ِعبا ِد ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kullarından ‫=ول ِْو‬eğer yapmış oldukları
bütün iyilikler
bütün işledikleri
heder olmuştu.
Eğer onlar da
şirk koşsalardı
şeylere ilahlık ya-
kıştırmış olsalardı,
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=أ ْشركوا‬ortak koşsalardı ..


boşa giderdi. yapageldikleri o ana kadar yaptık-
şeyler boşa ları bütün (iyi) şey-
ِ‫=لحبِط‬boşa giderdi ‫=ع ْنه ِْم‬onlar
..
çıkardı. ler gerçekten boşa
gitmiş olurdu:
‫=ما‬şeyler ‫=كانوا‬oldukları
ِ‫=ي ْعملون‬yaptıkları
6.
,, ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ َٰ ‫=أ‬İşte onlar ,,
Bunlar kendileri- Bunlar işte kendile- Onlar; kendile- (Ama) Biz, onlara
89 ne kitap, ege- rine Kitap verdiği- rine kitab, vahyi, sağlam mu-
ِ‫آتيْناهم‬,,ِ‫=الَذِين‬verdiğimiz kimselerdir ,,
menlik ve pey-
gamberlik verdi-
miz, hükm verdi- hikmet ve hakemeyi ve pey-
ğimiz, peygamber- peygamberlik gamberliği bahşet-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ِ‫=و ْالح ْكم‬hüküm ğimiz kimseler-
dir. Eğer şu
lik verdiğimiz in- verdiklerimiz- tik. Ve şimdi inanç-
sanlar. Eğer şunlar dir. Şimdi bun- sızlar bu hakikatleri
ِ‫=والنُّب َوة‬ve peygamberlik ‫ن‬
,, ِْ ِ ‫=فإ‬eğer adamlar bunları
inkâr ederlerse
onu inkâr ederler- lar, onları ta- inkar etmeyi tercih
se, bizler ona onu nımayıp da edebilirler, (ama bi-
‫=ي ْكف ِْر‬inkâr ederse ‫= ِبها‬bunları
,, onlara, kendile- inkâr etmeyen bir küfrederlerse; lin ki) Biz onları,
rini inkâr etme- ümmeti nigehbân Biz, onu inkar asla reddetmeye-
‫= َٰهؤل ِِء‬şimdi şunlar ‫=فق ِْد‬muhakkak
,, yen başka bir kılmışız. etmeyen bir cek olan insanlara
topluluğun des- kavmi buna bahşetmekteyiz;
‫=و َك ْلنا‬biz vekil bırakmışızdır
,, ,, teğini sağlarız. vekil kılmışız-
dır.
‫=بِها‬bunlara ‫=ق ْو ًما‬bir toplumu ,,

‫بِها‬,,‫=ليْسوا‬bunları etmeyecek ,,

ِ‫=بِكافِ ِرين‬inkâr
6.
.. ِ ِ‫ولئ‬
‫ك‬ َٰ ‫=أ‬İşte onlar ..
İşte onlar Al- Bu peygamberler İşte bunlar; Al- Allahın doğru yola
90 lah´ın doğru yola işte Allah'ın hida- lah´ın hidayet ulaştırdığı insanla-
‫هدى‬..ِ‫=الَذِين‬hidayet ettikleridir ..
ilettiği kimseler- yetine eriştirdiği ettikleridir. Öy- ra. Öyleyse onların
dir. Sen de onla- kimseler. Sen de leyse sen de rehberliğine uy (ve)
َِ =Allah’ın ِ‫=ف ِبهداهم‬onların yoluna
‫اّلل‬ ..
rın yolunu izle ve onların tuttukları onların hida- de ki: Sizden bu
de ki; «Ben bu yoldan yürü. Üm- yetine uy. De (hakikat bilgisi) için
‫=ا ْقت ِد ِْه‬uy ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ..
Kur´an´a karşılık metine de "Ona ki: Ben bunla- hiçbir karşılık iste-
sizden hiçbir üc- karşılık benim siz- ra karşı sizden miyorum. Unutma-
‫أسْألك ِْم‬..ِ‫=ل‬sizden istemiyorum .. ret istemiyorum, den bir ücret iste- hiçbir ücret is- yın ki o bütün in-
o bütün alemlere diğim yok, o bütün temem. Bu, sanlığa bir öğütten
‫=عل ْي ِِه‬ona karşılık ِ‫=أجْ ًرا‬bir ücret
.. .. yönelik bir hatır- âlemleri irşad için ancak alemler ibarettir!
latmadan başka olmaktan başka bir için bir öğüt-
ِ‫هو‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬O ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬sadece bir şey değildir.» şey değil" de. tür.

َِٰ ‫= ِذ ْكر‬bir öğüttür


‫ى‬ ..

ِ‫= ِل ْلعال ِمين‬alemlere


6. Allah’ı gereği gi- Şunlar "Allah be- Allah; hiçbir Nitekim onlar, Allah
91
,, ‫قدروا‬,,‫=وما‬tanıyamadılar bi tanıyamadık- şere bir şey indir- insana bir şey insana hiçbir şey
َِ =Allah’ı ‫ق‬
‫اّلل‬ َِ ‫=ح‬hakkıyla ları için: “Allah medi" dedikleri indirmedi, vahyetmemiştir!
hiçbir insana bir zaman Allah'ı nasıl demekle; Al- derken Allahı ge-
‫=قد ِْرِِه‬O’nun kadrini ‫=إِ ِْذ‬zira
,,
şey indirmemiş- tanımak lâzımsa lah´ı, şanına reği gibi kavrama-
tir” dediler. De ki: öyle tanıyamadılar. yaraşır şekilde dıklarını göstermiş-
ْ
‫=قِالوا‬dediler ِ‫أنزل‬,,‫=ما‬indirmedi “Musa’nın insan- Kendilerine şöyle tanıyamadılar. lerdir. De ki: Kim
lara nur ve yol de: "Mûsa'nın in- De ki: Mu- indirdi Musanın in-
َِ =Allah ِ‫بشر‬,,‫ى‬
‫اّلل‬ َِٰ ‫=عل‬insana gösterici olarak sanlar için nur ola- sa´nın insan- sanlara bir ışık ve
getirdiği Kitab’ı rak, hidayet olarak lara bir nur ve rehber olarak ge-
ِ‫ش ْيء‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir şey ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki
,, kim indirdi? Ki getirdiği Kitab'ı kim hidayet olmak tirdiği ve sizin (sırf)
,,
siz onu parça indirdi? O Kitab'ı ki üzere getirdiği kağıt parçaları ola-
ِْ ‫=م‬kim ِ‫=أ ْنزل‬indirdi
‫ن‬ parça kağıtlar çoğunu gizlediğiniz ve sizin de rak gördüğünüzü,
haline getirip işi- halde bir kısmını parça parça (o kadar) çok giz-
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı nize geleni açık- meydana çıkardı- kağıtlar haline lediğiniz halde bir
landınız ve ço- ğınız ayrı ayrı koyup açıkla- gösteri aracı yaptı-
‫بِ ِِه‬,,ِ‫جاء‬,,‫=الَذِي‬getirdiği ğunu gizlediniz. kâğıdlara yazıyor- dınız, çoğunu ğınız o ilahi kela-
Atalarınızın da, sunuz. Bundan da gizlediğiniz mı? Halbuki (onun-
َِٰ ‫=موس‬Musa’nın ‫ورا‬
‫ى‬ ً ‫=ن‬nur sizin de bilmedi- başka ne kendile- o kitabı kim la) size ne sizin ne
ğiniz şeyler size rinizin, ne ataları- indirdi? Sizin de atalarınızın bil-
‫=وهدًى‬ve yol gösterici olarak
,, ,,
onunla öğretil- nızın bilmediğiniz de, atalarını- mediği şeyler öğre-
,,

miştir.” Sen “Al- hakikatler Kur'an zın da bilme- tilmişti. Allah (o ila-
ِ ِ َ‫= ِللن‬insanlara
‫اس‬ lah” de, sonra da ile sizlere öğretildi. diğiniz şeyler hi kelamı vahyet-
onları daldıkları "Yâ Muhammed, size öğretil- miştir)! de; ve son-
ِ‫=تجْ علونه‬siz onu haline getirip ,, ,, ,,
sapıklıkta bırak, "Onu indiren Al- miştir. «Allah» ra da bırak, onlar
oyalana dursun- lah'tır!" dedikten de, sonra on- boş laflarla oyala-
ِ‫اطيس‬ ِ ‫=قر‬parça parça kağıtlar lar.
,, ,,
sonra bırak onları, ları bırak da, nıp dursunlar.
‫=تبْدونها‬gösteriyorsunuz daldıkları butlan daldıkları sa-
içinde oynayadur- pıklıkta oyna-
ِ‫=وت ْخفون‬ve gizliyorsunuz ,,
sunlar. yadursunlar.

ِ‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬çoğunu da ,,

‫=وع ِل ْمت ِْم‬ve size öğretildiği ‫=ما‬şeylerin


,, ,,

‫ت ْعلموا‬,,‫=ل ِْم‬bilmediği ‫=أ ْنت ِْم‬ne sizin ,,

‫آباؤك ِْم‬,,ِ‫=ول‬ne de babalarınızın ,, ,,

ِِ ‫=ق‬de ‫اّلل‬
‫ل‬ َِ =Alah ‫=ث َِم‬sonra
‫=ذ ْره ِْم‬bırak onları
,,

‫ض ِه ِْم‬
ِ ‫خ ْو‬,,‫=فِي‬daldıkları bataklıkta ,,

ِ‫=ي ْلعبون‬oynayadursunlar
6.
92
.. ‫=و َٰهذا‬bu da ِ‫= ِكتاب‬bir Kitaptır
..
Bu Kur´an, ana- Bu ise öyle bir Ki- Şehirlerin
..
(Ve) bu da, bütün
kent Mekke ile tap ki, onu bizler anası ile çev- kentlerin atasını ve
ِ‫=أ ْنز ْلناه‬indirdiğimiz bu kentin çevre- feyzi dünyayı tut- resindekileri çevresinde oturan
sinde yaşayanla- sun, kendisinden uyarasın diye herkesi uyarman
ِ‫=مبارك‬feyz kaynağı ..
rı uyarasın diye evvelkini teyid ey- sana indirdi- için yücelerden in-
sana indirdiği- lesin, sen de Üm- ğimiz işte bu dirdiğimiz bir ilahi
ِ‫=مصدِق‬doğrulayıcı miz, kendinden mü'l-[kurâ] ile etra- kitab, müba- kelamdır, kutlu,
önceki kutsal ki- fındakileri âkıbet- rektir. Ve ken- (geçmiş vahiyler-
‫يد ْي ِِه‬..ِ‫بيْن‬..‫=الَذِي‬ve kendinden öncekini tapları onayla- ten onunla haber- disinden ön- de) bugüne kalmış
.. ..
yan mübarek bir dar edesin diye in- cekileri doğru- (doğru adına) ne
ِ‫=و ِلت ْنذِر‬uyarman için kitaptır. Ahirete dirdik. Ahirete ina- layıcıdır. Ahi- varsa tümünü doğ-
..
inananlar bu ki- nanlar ona iman rete inananlar rulayan. Öteki dün-
َِٰ ‫ ْالقر‬..‫=أ َِم‬anakent(Mekke’y)i
‫ى‬ taba da inanırlar. getirdikleri gibi, on- buna da ina- yanın varlığına
Onlar namazla- lar namazlarını da nırlar. Ve on- inananlar bu (uya-
ِ‫ح ْولها‬..‫ن‬ ِْ ‫=وم‬ve çevresindekileri rını devamlı ola- gözetirler.
.. lar namazları- rıya) da inanırlar;
rak ve özenerek na da devam namazlarında dik-
ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫=والَذِين‬inananlar kılarlar. ederler. katli ve devamlı
olanlar da işte on-
ِِ‫= ِب ْاْل ِخرة‬ahirete ِ‫=يؤْ ِمنون‬inanırlar lardır.

‫= ِب ِِه‬buna ‫=وه ِْم‬ve onlar ..

‫صَلتِ ِه ِْم‬..‫ى‬َِٰ ‫=عل‬namazlarına


ِ‫=يحافِظون‬devam ederler ..

6.
,, ِ‫=وم ْن‬kim olabilir? ِ‫ظلم‬
,,
ْ ‫=أ‬daha zalim ,,
Allah’a karşı ya- Kendi uydurduğu Allah´a karşı Allah hakkında ya-
93 lan uydurandan yalanı Allah'a isnat yalan uydu- lan uyduran, yahut
ِِ ‫= ِم َم‬kimseden ‫ى‬
‫ن‬ َِٰ ‫=ا ْفتر‬uyduran veya kendisine eden, yahut kendi- randan, yahut kendisine hiçbir
bir şey vahye- sine bir şey vah- kendisine hiç- şey indirilmediği
‫=على‬karşı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’a ‫=ك ِذبًا‬yalan dilmemişken yedildiği yokken bir şey vahye- halde Bu bana indi-
“Bana vahyolun- "Bana vahyedildi" dilmemişken; rilmiştir! diyenden
‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=قال‬diyenden
,,
du”, “Allah’ın in- diyen, bir de "Al- bana da vah- daha çarpık zihni-
dirdiği ayetler gi- lah'ın indirdiği yolundu, di- yetli kim vardır?
ِ‫وحي‬ ِ ‫=أ‬vahyolundu ‫ي‬ َِ ‫=إِل‬bana bi ben de indire- âyetler gibi ben de yenden ve; Al- Yahut, Allahın in-
ceğim” diyenden indirebileceğim" lah´ın indirdiği dirdiğinin benzerini
ِ‫يوح‬,,‫=ول ِْم‬vahyedilmemiş iken ,, daha zalim kim sözünü söyleyen gibi ben de in- ben de indirebili-
olabilir? Bu za- adamdan daha direceğim, di- rim! diyenden?
‫= ِإل ْي ِِه‬kendisine ِ‫=ش ْيء‬bir şey ,, limler can çeki- zâlimi kim olabilir? yenden daha Keşke görseydin
şirlerken melek- Sen o hâli bir gö- zalim kimdir? (onların halini), bu
ِْ ‫=وم‬ve kimseden ِ‫=قال‬diyen
‫ن‬ ,, ler ellerini uzat- reydin ki zâlimler Bir görseydin; zalimler kendilerini
mış: “Can verin, ölümün dalgaları o zalimler can ölüm sancıları için-
ِ‫=سأ ْن ِزل‬ben de indireceğim ِ‫= ِمثْل‬gibi
,, ,, bugün Allah’a içindeler, melek- çekişirlerken de bulduklarında
karşı haksız yere lerse ellerini uzat- melekler de ve melekler ellerini
ِ‫أ ْنزل‬,,‫=ما‬indirdiği ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın söyledikleriniz- mışlar, "Çıkarın ellerini uzat- uzatarak, Ruhları-
den, O’nun ayet- ruhlarınızı! Allah'a mış: Can verip nızı teslim edin! Al-
َِٰ ‫تر‬,,‫=ول ِْو‬bir görsen
‫ى‬ ,,
lerine büyüklük karşı hak olmayan bugün Allah´a laha gerçek olma-
ِ‫الظا ِلمون‬َ ,,‫= ِإ ِِذ‬O zalimleri ‫=فِي‬içinde ,,
taslamanızdan şeyler söylediğiniz karşı haksız yan şeyleri izafe et-
ötürü alçaltıcı bir ve âyetlerine imanı yere söyledik- tiğiniz ve kibre ka-
ِِ ‫=غمرا‬dalgaları ‫ت‬
‫ت‬ ِِ ‫= ْالم ْو‬ölüm azab ile ceza- kibrinize yedire- lerinizden ve pılarak Onun me-
landırılacaksınız” mediğiniz için bu- O´nun ayetle- sajlarını inatla kü-
ِ‫=و ْالمَلئِكة‬melekler derken bir gör- gün zillet azâbı ile rine büyüklük çümsediğiniz için
sen!.. ceza göreceksi- taslamanızdan bugün aşağılanma
‫=با ِسطو‬uzatmış ‫=أ ْيدِي ِه ِْم‬ellerini niz!" diyorlar. Evet, ötürü horluk cezası ile cezalan-
bir göreydin... azabı ile ceza- dırılacaksınız! diye
landırılacaksı- seslendiklerinde
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=أ ْخ ِرجوا‬haydi çıkarın ,,


nız, derken.

ِ‫=أ ْنفسكم‬canlarınızı ِ‫= ْالي ْوم‬bugün


ِ‫=تجْ ز ْون‬cezalandırılacaksınız
ِ‫=عذاب‬azabıyla ‫ون‬ ِِ ‫= ْاله‬alçaklık
‫ك ْنت ِْم‬,,‫=بِما‬dolayı
ِ‫=تقولون‬söylemenizden ‫=على‬karşı
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’a ِ‫=غيْر‬olmayanı
ِِ ‫= ْالح‬gerçek ‫=وك ْنت ِْم‬ve
‫ق‬
ِْ ‫=ع‬O’nun ayetlerine karşı
‫آيا ِت ِِه‬,,‫ن‬ ,, ,,

ِ‫=تسْت ْك ِبرون‬büyüklük taslamanızdan ,,

6.
94
.. ِ‫=ولق ْد‬andolsun Tıpkı ilk yarattı-
ğımızda olduğu
Görüyorsunuz ya, Andolsun ki
sizleri ilkin nasıl siz; ilk defa
(Ve Allah şöyle di-
yecektir): İşte şimdi
‫= ِجئْتمونا‬yine bize geldiniz .. ..
gibi, bize yine
yalnız başınıza
yarattıksa karşımı- yarattığımız
za yine öyle tek tek gibi, yapayal-
Bize yapayalnız
geldiniz, tıpkı sizi
َِٰ ‫=فراد‬tek olarak ‫=كما‬gibi
‫ى‬ ..
geldiniz, size
vermiş olduğu-
geldiniz. Bütün o nız ve teker
sizlere bağışladı- teker huzuru-
ilk yarattığımız gibi;
ve (hayatta iken)
‫=خل ْقناك ِْم‬sizi yarattığımız ِ‫=أ َول‬ilk..
muz her şeyi ar-
kanızda bıraktı-
ğımız nimetleri ar- muza geldiniz.
kanızda bıraktınız. Ve size verdi-
size bahşettiğimiz
her şeyi arkanızda
ِ‫=م َرة‬kez ‫=وتر ْكت ِْم‬ve bıraktınız .. nız, üzerinde et- Hani üzerinizde Al- ğimiz şeyleri bıraktınız. Kendi-
kili ortaklarımız lah'ın şeriki bulun- ardınızda bı- nizle ilgili olarak Al-
‫=ما‬şeyleri olduklarını san- dukları kanaatini raktınız. Hani, laha ortak koştu-
dığınız aracıları- beslediğiniz şefa- ortaklarınız ğunuz o şefaatçile-
‫=خ َو ْلناك ِْم‬sizi hayaline daldırdığımız .. .. nızı yanınızda atçilerinizi yanınız- olduğunu rinizi yanınızda
görmüyoruz, da görmüyoruz! sandığınız şe- görmüyoruz! Ger-
‫ورك ِْم‬ ِ ‫ظه‬..ِ‫=وراء‬arkanızda aranızdaki bütün Gördünüz ya, ara- faatçılarınızı çek şu ki, sizin
bağlar kopuver- nızdaki râbıtalar da beraberi- (dünyadaki hayatı-
َِٰ ‫نر‬..‫=وما‬hani görmüyoruz
‫ى‬ .. di, ortağımız bütün kopmuş, o nizde görmü- nız ile) aranızdaki
sandığınız ilâh- [zu'm ettikleriniz] yoruz. Andol- bütün bağlar artık
‫=معك ِْم‬yanınızda lar sizden uzak- hep bırakmış sizle- sun ki; aranız- kesilmiştir ve bütün
laşıp kayıplara ri, gitmiş. daki bağlar ar- eski dostlarınız sizi
ِ‫=شفعاءكم‬şefaatçilerinizi de ..
karıştı. tık kopmuştur. terk etmiştir!
‫زع ْمت ِْم‬..ِ‫=الَذِين‬sizde sandığınız ..
Ortak sandık-
larınız da siz-
‫=أنَه ِْم‬onların ‫= ِفيك ِْم‬içinizden den kaybolup
gitmiştir.
ِ‫=شركاء‬ortak olduklarını ..

‫=لق ِْد‬andolsun ِ‫طع‬ َ ‫(=تق‬bağlar) kesilmiş ..

‫=بيْنك ِْم‬aranızdaki
َِ ‫=وض‬ve kaybolup gitmiştir
‫ل‬ .. ..

‫=ع ْنك ِْم‬sizden ‫=ما‬şeyler


ِ‫ت ْزعمون‬..‫=ك ْنت ِْم‬sandığınız
6.
95
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ‫اّلل‬َِ =Allah’tır Tohumu ve çe-
kirdeği çatlatan
Şüphe yok ki Allah, Muhakkak ki Kuşkusuz Allah,
daneleri çekirdek- Allah; taneyi tohumu ve meyve
ِ‫=فا ِلق‬yaran ‫ب‬ ِِ ‫= ْالح‬daneyi Allah´tır. O ölü-
den diriyi ve diri-
leri yarar, diriyi ve çekirdeği çekirdeğini çatlata-
ölüden çıkarır, ölü- yarandır. Ölü- rak ölüden diriyi
َِٰ ‫=والنَو‬ve çekirdeği ِ‫=ي ْخ ِرج‬çıkarır
‫ى‬ ,,
den ölüyü çıka-
rır. İşte Allah bu-
yü diriden çıkarır. den diriyi çıka- meydana getirendir
İşte sizlere bildiri- rır, diriden de ve diriden de ölüyü
َِ ‫= ْالح‬diriyi ‫ت‬
‫ي‬ ِِ ِ‫ ْالمي‬,,ِ‫= ِمن‬ölüden dur. Nasıl olur
da bu gerçeği
yorum: Allah bu- ölüyü çıkaran- çıkaran. İşte budur
dur, öyle iken nasıl dır. İşte Allah Allah: ve akıllarınız
ِ‫=وم ْخ ِرج‬çıkarır ‫ت‬ ِِ ِ‫= ْالمي‬ölüyü görmezlikten ge- O'ndan başkalarını budur. Nasıl hala nasıl da ters-
liyorsunuz? düşünüyorsunuz?! olup da yüz yüz oluyor!
ِ‫ي‬ ِ ‫ ْالح‬,,ِ‫= ِمن‬diriden de ,, çeviriyorsu-
nuz?
ِ‫= َٰذ ِلكم‬işte budur ‫اّلل‬
,, َِ =Allah
َِٰ َ‫=فأن‬O halde nasıl
‫ى‬ ,, ,,

ِ‫=تؤْ فكون‬çevriliyorsunuz
6. Sabahı açtıran Fecri yarıp içinden Sabahı yarıp Tan yerini ağar-
96
.. ِ ‫=فا ِل‬karanlığı yarıp
‫ق‬ ..
O´dur. O geceyi seher çıkardığı gi- çıkarandır. tan(dır O), geceyi

ِ‫اح‬
ِ ‫صب‬ ِ ْ =sabahı ortaya çıkarmış
ْ ‫اْل‬ .. ..
dinlenme zama-
nı, güneş ile ayı
bi, geceyi yorgun-
luklar için sükut,
Geceyi bir sü- sükunet(in kayna-
kun, güneşi ve ğı) yapan ve güneş
ِ‫=وجعل‬ve kılmıştır ِ‫=اللَيْل‬geceyi
..
zaman ölçme bi-
rimi yaptı. Bu,
Güneş'le Ay’ı da
zamanın hesabı
ayı da vakit ile ayı tespit edilen
ölçüsü kılmış- yörüngelerinde ha-
‫=سكنًا‬dinlenme zamanı ..
üstün iradeli ve
her şeyi bilen Al-
için medar kıldık.
İşte bunlar izzetine
tır. İşte bu;
Aziz, Alim
reket ettiren
(Odur). Bu(nların
ِ‫ش ْمس‬ َ ‫=وال‬ve güneşi ِ‫=و ْالقمر‬ve ayı.. .. lah´ın düzenle- had, ilmine nihayet olanın takdiri- tümü) her şeyi bi-
mesidir. olmayan Allah'ın dir. len sonsuz kudret
ِ‫=حسْبانًا‬hesap (ölçüsü) yapmıştır .. .. takdiri. sahibinin iradesi ile
tayin edilmiştir.
ِ‫= َٰذ ِلك‬Bu ِ‫=ت ْقدِير‬takdiridir
ِِ ‫= ْالع ِز‬o üstün
‫يز‬ ..

ِِ ‫= ْالع ِل‬ve bilen(Allah)ın


‫يم‬ ..

6.
97
,, ‫=وه ِو‬O’dur ِ‫جعل‬,,‫=الَذِي‬yaratan Odenizin ki, karanın ve Karanın, denizin O´dur, yıldız- Karanın ve denizin
karanlık- karanlıklarında yo- ları yaratmış zifiri karanlığında
,, ُّ
ِ‫=لكم‬sizin için ِ‫=النجوم‬yıldızları larında yolunuzu lu onlarla bulmanız olan, karanın onlara bakıp yolu-
şaşırmayasınız için yıldızları siz[e] ve denizin ka- nuzu bulabilesiniz
‫= ِلت ْهتدوا‬yol bulasınız diye ‫= ِبها‬onlarla diye
,,
size yıldız- musahhar buyuran ranlıklarında diye yıldızları sizin
,,
ları kılavuz yaptı. da O. Bizler anla- onlarla yol bu- için var eden Odur:
ِِ ‫ظلما‬,,‫= ِفي‬karanlıklarında
‫ت‬ Biz bilenler için yan insanlar için lasınız diye. Gerçek şu ki, Biz
ayetleri ayrıntılı âyetlerimizi birer Ayetlerimizi bi- bu mesajları kav-
‫= ْالب ِِر‬karanın ‫=و ْالبحْ ِِر‬ve denizin biçimde açıkla- birer bildirmişiz. len bir kavim rama yeteneği olan
,,
dık. için uzun uza- insanlara açık ve
‫=ق ِْد‬gerçekten dıya açıkladık. anlaşılır kılıyoruz!

‫ص ْلنا‬
َ ‫=ف‬biz genişçe açıkladık
,, ,,

ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için


‫ت‬ ,, ,,

ِ‫=ي ْعلمون‬bilen
6. O ki, sizi bir tek (Not:Mealin bu Ve O´dur; sizi Bir canlıdan sizi(n
98
.. ‫=وه ِو‬O’dur nefisten oluştur- ayeti kayıptır.) bir tek nefisten hepinizi) var eden
‫أ ْنشأك ِْم‬..‫=الَذِي‬sizi inşa eden .. ..
du. Arkasından
sizin için bir ba-
yaratmış olan. Odur, ve O (sizin
Sonra bir ka- her biriniz için yer-
ِ‫ن ْفس‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬nefisten ِ‫احدة‬ِ ‫=و‬bir tek ..
rınma ve bir ge-
çiş yeri belirledi.
rar yeri, bir de yüzünde) bir vade
emanet yeri ve (ölümden sonra)
ِ‫(=فمسْتقر‬sizin için) bir karar .. .. ..
Biz anlayanlar
için ayetleri ay-
vardır. Ayetle- bir dinlenme yeri
rimizi, anlayan (tayin etmiştir): Biz
ِ‫=ومسْت ْودع‬ve emanet yeri vardır .. .. .. rıntılı biçimde bir kavim için bu mesajları haki-
açıkladık. uzun uzadıya kati kavrayabilecek
‫=ق ِْد‬gerçekten açıkladık. insanlar için açık
ve anlaşılır kılmak-
‫ص ْلنا‬
َ ‫=ف‬biz genişçe açıkladık
.. .. tayız!

ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için


‫ت‬ .. ..

ِ‫=ي ْفقهون‬anlayan
6.
99
,, ‫=وه ِو‬O’dur ِ‫أ ْنزل‬,,‫=الَذِي‬indiren O ki, gökten su- O öyle bir Halik ki O´dur; gökten O, gökten suları
yu indirdi. Her gökten su indiriyor, su indirmiş indirendir; işte Biz
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬gökten ‫=ما ًِء‬suyu çeşit bitkiyi bu su Bizler o indirdiği- olan. Onunla bu yolla her türlü
aracılığı ile orta- miz su ile her türlü her bitkiyi çı- canlı bitkiyi yetiştir-
‫=فأ ْخرجْ نا‬çıkardık ‫= ِب ِِه‬onunla ya çıkardık, her nebatı vücuda geti- kardık. Ondan dik ve bundan çi-
bitkiden yeşil rerek onlardan ye- yeşillikler çı- menleri yeşerttik.
ِ‫=نبات‬bitkiyi ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬ ِِ ‫=ك‬her çeşit ,,
sürgün çıkardık, şillikler çıkarıyoruz. kardık. Ondan Yine bundan birbi-
bu yeşil sürgün- O yeşilliklerden de yığın yığın ta- rine yapışık büyü-
‫=فأ ْخرجْ نا‬ve çıkardık ,, den taneleri üst bir araya gelmiş neler, hurma- yen tahıl tanelerini
üste binmiş ba- daneler çıkarıyo- ların tomur- yetiştiririz; ve hur-
ِ‫= ِم ْنه‬o (bitki)den ‫ض ًرا‬
,, ِ ‫=خ‬bir filiz ,, şaklar, hurma ruz. Hurma ağacı- cuklarından ma ağacının to-
tomurcuğundan nın ise çiçeğinden sarkan salkım- murcuğundan sık
ِ‫=ن ْخ ِرج‬çıkarıyoruz ِ‫= ِم ْنه‬ondan da ,, yere sarkan sal- yakın yakın sal- lar, birbirine salkımlı hurmalar;
kımlar, üzüm kımlar peyda olu- hem benze- asma bahçeler ve
‫=حبًّا‬daneler bağları, zeytin yor. Daha bizler o yen, hem zeytin ağacı ve
ve nar çıkarırız. su ile türlü üzüm- benzemeyen nar: (hepsi) birbiri-
‫=مترا ِكبًا‬birbiri üzerine binmiş ,, ,, Bu meyvaların lerden bağlar, bir- üzümlerden, ne çok benzeyen
kimi birbirine birine benzeyen, zeytinden ve ve (hepsi) birbirin-
ِِ ‫النَ ْخ‬,,ِ‫=و ِمن‬hurmanın
‫ل‬ benzer, kimi de benzemeyen zey- nardan bahçe- den çok farklı!
benzemez. Bun- tinler, narlar mey- ler yapıp çıka- Mahsul verdiği ve
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫ن ط ْل ِعها‬
,, ِْ ‫ِم‬
=tomurcuğundan
ların meyvaları-
na bir hamken
dana getiriyoruz. rıyoruz. Mey- olgunlaştığı zaman
Sizler onun bir he- vesine; bir onların meyvesine
ِ‫قِ ْنوان‬ =sarkan ِ‫دانِية‬
=salkımlar
ve bir de olgun-
laşınca bakınız.
nüz verdiği za- meyve verdik- bakın! Şüphesiz
mandaki mahsulü- leri zaman, bir bütün bunlarda
ِ‫وجنَات‬ =ve,,bahçeleri Hiç kuşkusuz
müminlerin bun-
ne, bir de kemâle de olgunlaştık- inanacak insanlar
ermiş hâline bakın. ları zaman için mesajlar var-
ِ‫ن أعْناب‬,, =üzüm ِْ ‫ِم‬ lardan alacakları
birçok ibret dersi
İmanı olan insanlar bakın. Şüphe- dır!
için şu sizlere bil- siz ki bunlar-
ِ‫الزيْتون‬ =zeytinَ ‫و‬ ِ‫الر َمان‬
ُّ ‫و‬
=ve,,nar vardır. dirdiklerimde elbet- da; iman eden
te kudretimizin bir kavim için
‫=م ْشتبِ ًها‬kimi birbirine benzer
,, ,, burhanları var. ayetler vardır.

ِ‫متشا ِبه‬,,ِ‫=وغيْر‬kimi benzemez ,,

‫=ا ْنظروا‬bakın
‫ثم ِرِِه‬,,‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬meyvesine ‫= ِإذا‬zaman
ِ‫=أثْمر‬meyve verirken ,,

‫=وي ْن ِع ِِه‬ve olgunlaştığı ‫ن‬


,, َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
‫ َٰذ ِلك ِْم‬,,‫=فِي‬bu size gösterilenlerde
,, ,,

ِ‫=ْليات‬çok ibret vardır


,, ,,

ِ‫= ِلق ْوم‬toplumu için ِ‫=يؤْ ِمنون‬inananlar


,,

6.
100
.. ‫=وجعلوا‬yaptılar ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a Müşrikler cinleri Tuttular da cinleri Cinnleri, Al- Ama bazıları bütün
Allah´a ortak Allah'a şerik koştu- lah´a ortak görünmez varlık
ِ‫=شركاء‬ortak ‫ن‬ ْ
َِ ‫=ال ِج‬cinleri koştular. Oysa lar. Halbuki onları koştılar. Hal- türlerine, Allahın
cinleri yaratan Kendi yarattı, bun- buki onları, O yanında (Ona
‫=وخلقه ِْم‬halbuki onları O yaratmıştır O´dur. ..
Körükö- dan başka bildikleri yaratmıştır. denk) bir yer yakış-
.. ..
rüne, hiç yoktan hiçbir şey olmaksı- Bilmeden tırmaya başladılar,
‫=وخرقوا‬ve icadettiler ِ‫=له‬O’na ..
O´na oğullar ve zın O'na oğullar, O´na oğullar halbuki onları(n
kızlar yakıştırdı- kızlar isnadında ve kızlar uy- tümünü) yaratan
ِ‫=بنِين‬oğullar ِ‫=وبنات‬ve kızlar lar. Haşa O, on- bulundular. Zât-ı durdular. Ha- Odur; ve cehaletle-
..
ların uydurdukla- İlâhîsi onların ettik- şa O, onların ri yüzünden Ona
ِ‫ ِع ْلم‬..‫ْر‬
ِِ ‫=بِغي‬bilmeden rı sıfatlardan leri vasıftan mü- vasıflandırdık- oğullar ve kızlar is-
uzak ve yücedir. nezzehtir, mü- larından yüce nat ettiler! O, son-
ِ‫=سبْحانه‬Haşa O münezzehtir .. .. teâlîdir. ve münezzeh- suz ihtişam sahibi-
tir. dir ve insanların
َِٰ ‫=وتعال‬ve yücedir
‫ى‬ .. her türlü tasavvur
ve tahayyülünü
ِ‫صفون‬ ِ ‫ي‬..‫=ع َما‬onların nitelemelerinden .. aşan bir yüceliğe
sahiptir:
6. O göklerin ve ye- Göklerin de müb- Gökleri ve yeri Göklerin ve yerin
101
,, ِ ‫=بد‬yoktan var edendir
‫ِيع‬ ,, ,,
rin yoktan var di'i, yerin de müb- yoktan vare- ilk defa var edici-
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬gökleri edicisidir. Eşi di'i. O'na oğul nasıl dendir. O´nun si(dir)! Onun hiçbir
olmadığına göre, tasavvur edilir ki, nasıl çocuğu zaman bir eşi ol-
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yeri
‫ض‬ ,,
çocuğu nasıl hiçbir zaman ken- olabilir? O´nun madığı halde nasıl
olabilsin ki? Her disinin refikası bir eşi de yok- olur da çocuk sahi-
ِ‫يكون‬,,‫ى‬ َِٰ َ‫=أن‬nasıl olabilir ki? ِ‫=له‬O’nun şeyi O yarattı ve (eşi) ne olmuş, ne tur. Ve herşeyi bi olabilir, ki her
,, ,,
O her şeyi bilen- olmak ihtimali var. O yaratmıştır. şeyi yaratan O iken
ِ‫=ولد‬çocuğu ‫ن‬ ِْ ‫تك‬,,‫=ول ِْم‬yoktur dir. Sonra herşeyleri O, her şeyi en ve yalnız O her şe-
yaratmış, daha iyi bilendir. yi bilirken?
ِ‫=له‬kendisinin ِ‫=صا ِحبة‬bir eşi sonra da ilmi her- ,,
şeyleri muhît.
ِ‫=وخلق‬O yaratmıştır
,,

ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬َِ ‫=ك‬herşeyi ِ‫=وهو‬ve O ,,

ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬
ِِ ‫=بِك‬herşeyi ِ‫=ع ِليم‬bilendir
6.
102
.. ‫= َٰذ ِلك ِم‬işte budur ‫اّلل‬
.. َِ =Allah İşte Rabbimiz İşte Rabbiniz bu
olan Allah budur. siz[e] bildirdiğim
İşte Rabbınız
olan Allah,
İşte Rabbiniz Allah
budur: Ondan baş-
‫=ربُّك ِْم‬Rabbiniz ِ‫=ل‬yoktur ِ‫= ِإ َٰله‬tanrı O´ndan başka Allah ki O'ndan
ilâh yoktur, her başka ilâh yok.
O´ndan başka
hiçbir tanrı
ka ilah yoktur, O
her şeyin Yaratıcısı
َِ ‫= ِإ‬başka ِ‫=هو‬O’ndan
‫ل‬ şeyin yaratıcısı Herşeyin hâlıkı.
O´dur, o halde Gelin, O'na kulluk
yoktur. Her
şeyin yarata-
(dır): Öyleyse yal-
nız Ona kulluk
ِ‫(=خا ِلق‬O) yaratıcısıdır
..
sırf O´na kulluk edin. O herşeyin
ediniz, her ko- üzerinde nigehbân
nıdır. Ve O,
her şeye de
edin, zira Odur her
şeyi görüp göze-
ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬ ِِ ‫=ك‬herşeyin nuda dayanıla- (bütün mevcûdâtın Vekil´dir. ten.
cak tek merci hâlıkı. Gelin, O'na
ِ‫=فاعْبدوه‬O’na kulluk edin ِ‫=وهو‬O .. .. O´dur. kulluk edin. O bü-
tün mevcûdâtın
ِ‫يء‬ ْ ‫ش‬..‫ل‬ ِِ ‫ك‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬herşeye üzerinde murâka-
besini yürüten
ِ‫=و ِكيل‬vekildir sâhib-i mutlak).

6. Gözler O´nu Gözler O'nu ihâta Gözler; O´na Hiçbir beşeri görüş
103
,, ‫تد ِْركِ ِه‬,,ِ‫=ل‬O’nu görmez ,,
görmez, fakat O edemez, O gözleri erişemez. O ve tasavvur Onu
ِ‫= ْاْلبْصار‬gözler ِ‫=وهو‬O gözleri görür. O
latiftir (algılana-
ihâta eder. O çün-
kü latîf, O çünkü
ise, bütün
gözlere erişir.
kuşatamaz, halbuki
O her türlü beşeri
ِ‫=يد ِْرك‬görür ِ‫= ْاْلبْصار‬gözleri maz) ve her
şeyden haber-
habîr. Ve O; Latif,
Habir´dir.
görüş ve tasavvuru
çevreleyip kuşatır:
ِ‫=وهو‬O ِ‫=اللَ ِطيف‬latif dardır. zira yalnız Odur
(hikmetine) tam nü-
ِ‫= ْالخبِير‬herşeyi haber alandır ,, ,, fuz edilemez olan,
her şeyden haber-
dar bulunan.
6.
104
.. ِ‫=ق ْد‬doğrusu ‫=جاءك ِْم‬size geldi Hiç kuşkusuz si- Rabbinizden sizle-
ze Rabbinizden re birçok açık hüc-
..
Doğrusu size, Şimdi Rabbinizden
Rabbınızdan size (bu ilahi kelam
ِ‫=بصا ِئر‬basiretler birçok uyarıcı cetler geldi. Kim
kanıtlar, açık gözünü açar da
basiretler yoluyla) anlama ve
gelmiştir. Kim, kavrama araçları
‫ر ِبك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden belgeler geldi. görürse kendisine,
Kim bunları gö- kim gözünü yu-
onları görürse; verilmiştir. O halde,
kendi lehine, kim görmek isterse
ِْ ‫=فم‬artık kim ِ‫=أبْصر‬görürse
‫ن‬ ..
rürse, kendi le- marsa o da kendi-
hine ve kim bun- sine. Ben sizlerin
kim de körlük kendi lehine, ve
ederse; kendi kim de körlüğü ter-
‫س ِِه‬ ِِ ‫=ف ِلن ْف‬yararı kendisine ‫ن‬
..ِْ ‫=وم‬kim de lara karşı göz üzerinizde .. aleyhinedir. cih ederse kendi
yumarsa kendi murâkabeci deği- Ve ben, sizin aleyhine davran-
ِ‫=ع ِمي‬kör olursa
.. aleyhine dav- lim. üzerinize bir mış olur. Ve (kalbi
ranmış olur. Ben bekçi değilim. katılaşmış olanlara
ِ‫=فعليْها‬zararı kendisinedir .. sizin başınızda de ki): Ben sizin
korucu, bekçi bekçiniz değilim!
‫أنا‬..‫=وما‬ben değilim .. değilim.

‫=عليْك ِْم‬sizin üzerinize ِ‫= ِبح ِفيظ‬bekçi


..

6.
105
,, ِ ‫=وك َٰذ ِل‬işte böylece
‫ك‬ ,,
Kimileri sana İşte bizler âyetle-
«Sen bir yerden rimizi böyle türlü
İşte Biz, ayet- Böylece Biz mesaj-
leri sana böy- larımızı çok yönlü
ِ‫=نص ِرف‬döne döne açıklıyoruz ,, ,,
ders almışsın» şekiller içinde tek-
desinler ve bilen- rar ediyoruz. Bu
lece türlü türlü olarak dile getiriyo-
açıklarız. Ta ki ruz ki Sen (bütün
ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ‫=و ِليقولوا‬desinler
‫ت‬ lere de iyice an- tekrarı ise "Bunları
latalım diye ayet- sen okudun da öğ-
onlar; sen bunlardan) iyi ders
okumuşsun, almışsın! diyebil-
ِ‫=درسْت‬sen ders almışsın ,, ,,
lerimizi çeşitli rendin" demeleri
açılardan açıklı- için ediyoruz. Bir
desinler ve Biz sinler ve mesajları,
onu bilen bir onları kavrama ye-
ِ‫=و ِلنبيِنه‬ve onu iyice açıklayalım
,, ,, ,, yoruz. de idrakten nasibi kavme besbel- teneğine sahip in-
olan insanlara onu li edelim. sanlara açıklayabi-
ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için ِ‫=ي ْعلمون‬bilen
,, ,, açık açık bildirmek lelim.
için ediyoruz.
6.
106
.. ِ‫=ات َ ِب ْع‬uy ِ‫وحي‬ ِ ‫أ‬..‫=ما‬vahyolunana Rabbinden sana
gelen vahye uy,
Yâ Muhammed!
Sana Rabbin tara-
Rabbından
sana vahyolu-
Sen Rabbinden
sana vahyedilmiş
ِ‫= ِإليْك‬sana ِ‫ر ِبك‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinden O´ndan başka
ilâh yoktur, O´na
fından her ne vah-
yedilirse ona tâbi
nana uy.
O´ndan başka
olana uy -ki Ondan
başka ilah yoktur-
ِ‫=ل‬yoktur ِ‫= ِإ َٰله‬tanrı ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka ortak koşanlar-
dan yüz çevir.
ol. O'ndan başka
ilâh yok. Müşrik-
tanrı yoktur.
Müşriklerden
ve Onunla birlikte
başkasına ilahlık
ِ‫=هو‬O’ndan ‫ض‬ ِْ ‫=وأع ِْر‬aldırma lerden de yüzünü
çevir (müşriklerle
yüz çevir. yakıştıranların tü-
müne sırtını dön.
ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬..‫ن‬
ِِ ‫=ع‬ortak koşanlara .. uğraşıp durma).

6.
107
,, ِ‫=ول ْو‬eğer ِ‫=شاء‬isteseydi ‫اّلل‬ َِ =Allah Allah dileseydi, Bir kere Allah dile- Eğer Allah di- Eğer Allah dilemiş
onlar O´na ortak seydi müşrik ol- leseydi; onlar olsaydı Ondan
ِ‫أ ْشركوا‬,,‫=ما‬ortak koşmazlardı koşmazlardı. Biz mazlardı, sonra ne şirk koşmaz- başka hiçbir şeye
,,
seni onların ba- seni onların üzeri- lardı. Hem Biz, ilahlık yakıştırmaz-
ْ
ِ‫جعلناك‬,,‫=وما‬biz seni yapmadık şına korucu, ne murâkabeci kıl- seni onların lardı; Biz seni onla-
,, ,,
bekçi dikmedik; dık, ne de sen başına bir rın bekçisi yapma-
ً
‫=عل ْي ِه ِْم‬onların üzerine ِ‫=ح ِفيظا‬bekçi li, davranışları- sin.
,,
sen onların veki- kendilerinin vekili- bekçi yapma- dık ve sen onların
dık. Sen, onla- yaptıklarından so-
ِ‫أ ْنت‬,,‫=وما‬sen değilsin ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara nın sorumlusu
,, rın üzerine bir rumlu değilsin.
da değilsin. vekil de değil-
ِ‫= ِبو ِكيل‬vekil de ,, sin.

6. Onların Allah dı- Hem sizler onların Allah´tan baş- Onların Allahtan
108
‫تسبُّوا‬..ِ‫=ول‬sövmeyin ki
.. ..
şında yalvardık- Allah'ı bırakarak ka yalvardıkla- başka yalvarıp sı-
ِ‫يدْعون‬..ِ‫=الَذِين‬yalvardıklarına ları putlara söv-
meyiniz ki, şaş-
taptıkları putlara
sövmeyin ki onlar
rına sövmeyin ğındıkları (varlık-
ki; onlar da lar)a sövmeyin ki
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ون‬ ِ ‫ند‬
.. ِْ ‫ِم‬
=başka َِِ
‫اّلل‬
=Allah’tan
kınlığa kapılarak
körükörüne Al-
da cehaletleri yü- bilmeyerek,
zünden Allah'a haddi aşıp Al-
onlar da kin ve ce-
haletten dolayı Al-
‫فيسبُّوا‬ =onlar..da..sövmesinler
lah´a sövmesin-
ler. Böylece her
sövmesinler. İşte lah´a sövme-
Bizler böyle kendi sinler. İşte
laha sövmesinler:
zira Biz her toplu-
َِ
‫اّلل‬ =Allah’a ‫عد ًْوا‬
=taşkınlıkla ümmete davra-
nış ve tutumları-
işlediklerini iyi gös- böylece bir
terdik, sonra da ümmete yap-
ma kendi yaptıkla-
rını güzel göster-
ِ‫ْر ِع ْلم‬
.. ِِ ‫بِغي‬
=bilmeyerek ِ‫ك َٰذ ِلك‬
=böyle nı cazip göster-
dik. Sonunda
Rabbü'l-âlemîn tıklarını hoş
karşısına dönecek- gösterdik.
dik. (Ama) zaman
geldiğinde onlar
‫زيَنَا‬=biz..süslü..gösterdik =her ِِ ‫ِلك‬
‫ل‬
dönüşleri Rabb- ler ki vaktiyle ne Sonra dönüş- Rablerine döne-
lerinedir, O onla- ettiklerini onlara leri Rabbları- ceklerdir: O zaman
ِ‫أ َمة‬
=ümmete ‫عمله ِْم‬
=yaptıkları..işi ra yaptıklarının haber verecek. nadır. Artık O, Allah onlara bütün
içyüzünü bildirir. kendilerine ne yaptıklarını (en
‫ث َِم‬
=sonunda ‫ى ر ِب ِه ِْم‬
.. َِٰ ‫ِإل‬
=Rablerinedir yapmakta ol- doğru şekilde) an-
duklarını ha- latacaktır.
‫=م ْر ِجعه ِْم‬dönüşleri ber verir.

‫=فين ِبئه ِْم‬O haber verecektir


.. ..

‫كانوا‬..‫= ِبما‬oldukları şeyleri ..

ِ‫=ي ْعملون‬yapmış
6.
109
,, ‫=وأ ْقسموا‬yemin ettiler ِ‫اّلل‬
َِ ِ‫=ب‬Allah’a ,,
Onlar kesin bir Kendilerine bir Onlar, bütün
dille Allah adına mucize gelirse (bir güçleriyle Al-
Şimdi en emin ve
kararlı şekilde Al-
ِ‫=ج ْهد‬güçlü ‫=أيْمِانِ ِه ِْم‬yeminleriyle yemin ederek, âyet gelirse) kat'iy- lah´a yemin
eğer kendilerine yen iman edecek- ettiler ki; eğer
laha yemin ediyor-
lar ki eğer kendile-
ِْ ِ‫=لئ‬eğer ‫=جاءتْه ِْم‬kendilerine gelirse
‫ن‬ ,,
bir mucize gelir- leri hakkında olan- kendilerine bir
se O´na mutlaka ca yeminleriyle Al- ayet gelirse
rine bir mucize
gösterilmiş olsaydı
ِ‫=آية‬bir mucize,,
inanacaklarını lah'a kasem ettiler. mutlaka ona
söylediler. De ki; Yâ Muhammed, inanacaklar.
bu (ilahi kelam)a
gerçekten inanmış
َِ ‫=ليؤْ ِمن‬mutlaka inanacaklarına
‫ن‬ ,, «Mucizeler sırf onlara "Mucizeler De ki: Ayetler; olacaklardı. De ki:
Allah´ın tekelin- ancak Allah'ın ya- ancak Allah´ın Mucizeler yalnız
ِ‫=بِها‬ona ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki ‫=إِنَما‬ancak ,, dedir.» Hem bil- nındadır (elinde- nezdindedir. Allahın elindedir!
miyor musunuz dir)" de. Hem sizler O, geldiği za- Ve hepinizin bildiği
ِ‫= ْاْليات‬Mucizeler ِ‫= ِع ْند‬yanındadır ki, eğer o mucize nereden bileceksi- man da onla- gibi, onlara bir mu-
gelse, onlar yine niz, o mucize gelse rın yine inan- cize gösterilmiş ol-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın inanmazlar. de iman etmezler. mayacakları- saydı bile ona
nın farkında inanmazlardı
‫ي ْش ِعرك ِْم‬,,‫=وما‬Hem bilir misiniz? ,, ,, değil misiniz?

‫=أنَها‬o (mucize)
,,

ِْ ‫جاء‬,,‫=إِذا‬gelmiş olsa da
‫ت‬ ,, ,,

ِ‫يؤْ ِمنون‬,,ِ‫=ل‬onlar yine inanmazlar ,, ,,

6. Onların gönülle- Bizler hem onların Biz, onların kalplerini ve gözle-


110
.. ِ ‫=ونق ِل‬ters çeviririz
‫ب‬ ..
rini ve gözlerini kalpleriyle gözlerini kalblerini ve rini (hakikatten)
‫=أ ْفئِدته ِْم‬gönüllerini ters çevirerek
kendilerini iman
haktan başka cihe- gözlerini çevi-
te çeviririz de ilkin ririz de ona ilk
ayırdığımız sürece,
tıpkı ona ilk başta
‫=وأبْصاره ِْم‬ve gözlerini ‫=كما‬gibi ..
etmekten kaçın-
dıkları ilk durum-
iman etmedikleri defa iman et-
gibi yine etmezler. medikleri gibi
inanmadıkları gibi:
ve (böylece) Biz
‫يؤْ ِمنوا‬..‫=لِ ِْم‬inanmadıkları ‫=بِ ِِه‬ona larına döndürür
ve azgınlıkları
Hem kendilerini bı- azgınlıkları
rakırız, azgınlıkları içinde kör ve
körce ileri geri yal-
palayıp dursunlar
ِ‫=أ َول‬ilk ِ‫=م َرة‬defasında içinde debelen- içinde şaşkın şaş- şaşkın bırakı- diye onları küstah-
meye bırakırız. kın dolaşır durur- rız. ça kibirleri ile baş
‫=ونذره ِْم‬ve bırakırız onları .. .. lar. başa bırakırız.

‫ط ْغيانِ ِه ِْم‬..‫=فِي‬azgınlıkları içinde ..

ِ‫=ي ْعمهون‬bocalayıp dururlar ..

6.
111
,, ِ‫=ول ْو‬eğer ‫=أنَنا‬biz Eğer biz onlara Eğer bizler dedik- Eğer biz, onla- Biz onlara melekler
melekler indir- leri gibi onlara me- ra gerçekten göndermiş olsaydık
‫=ن َز ْلنا‬indirseydik ِ‫= ِإل ْي ِهم‬onlara sek, ölüler kendi- lekleri indireydik, melekleri in- ve ölüler kendileriy-
leri ile konuşsa ölüler de kendile- dirseydik, ölü- le konuşmuş ol-
ِ‫= ْالمَل ِئكة‬melekleri ve her şeyi bira- riyle konuşsaydı ve ler kendileriyle saydı, ve (hakikati
raya getirip kar- bütün mevcûdâtı konuşsaydı ve kanıtlayabilecek)
ِ‫=وكلَمهم‬ve kendilerine konuşsaydı ,, ,,
şılarına koysay- karşılarında fevc herşeyi karşı- her şeyi karşılarına
dık, Allah dile- fevc haşr ile işhâd larına topla- çıkarıp önlerinde
َِٰ ‫= ْالم ْوت‬ölüler
‫ى‬ medikçe yine edeydik, yine iman saydık, Allah bir araya toplamış
inanmazlardı. edecek değillerdi; dilemedikçe, olsaydık (bile), Al-
‫=وحش ْرنا‬ve toplayıp getirseydik ,, ,, Fakat çoğu bunu meğer ki Allah onlar yine de lah dilemediği sü-
bilmez. imanlarını dilemiş inanacak de- rece yine inanmaz-
‫=عل ْي ِه ِْم‬karşılarına olsun. Lakin çokla- ğillerdi. Fakat lardı. Ama onların
rı bu hakikatin onların çoğu çoğu (bundan) ta-
ِ‫ش ْيء‬,,‫ل‬ َِ ‫=ك‬her şeyi ,, câhili bulunuyorlar. bilmezler. mamen habersiz-
dir.
‫كانوا‬,,‫ما‬,,‫َل‬ ِ ً ‫=قب‬onlar yine de ,, ,,

‫= ِليؤْ ِمنوا‬inanmazlardı ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬dışında


ِ‫يشاء‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬dilemesi ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın
َِ ‫=و َٰل ِك‬fakat ‫=أ ْكثره ِْم‬çokları
‫ن‬
ِ‫=يجْ هلون‬cahillik ederler ,,

6.
112
.. ِ ‫=وك َٰذ ِل‬böylece ‫=جع ْلنا‬biz yaptık Böylece
‫ك‬ biz in- İşte Bizler her İşte böylece Ve işte böylece,
sandan ve cin- peygambere insin, Biz, her pey- biz, hem insanlar
..

ِِ ‫= ِلك‬her ِ‫=نبِي‬peygambere
‫ل‬ den şeytanları cinnin şeytanlarını gambere in- hem de görünmez
her peygambere böyle hasım ettik. san ve cinn varlıklar içinden zi-
‫=عد ًّوا‬düşman ِ‫اطين‬ ِ ‫=شي‬şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar birbirlerini şeytanlarını hin çelmeyi amaç-
Bunlar birbirlerini aldatmak için yal- düşman yap- layan yaldız-
ِ ِ ‫اْل ْن‬
‫س‬ ِ ْ =insan ‫ن‬ ِِ ‫=و ْال ِج‬ve cin aldatmak için dızlı hurafeleri bir- tık. Onlardan lı/parlak yarı haki-
yaldızlı sözler birlerine telkin
..
kimi, kimini al- katleri birbirine fı-
‫وحي‬ ِ ‫=ي‬fısıldarlar ‫=ب ْعضه ِْم‬bir kısmı Rabbin dilesey- bin dileseydi bunu datmak
söylerler. Eğer ederler. Eğer Rab- için sıldayan şeytani ..
cazip sözler güçleri peygambe-
ِ‫ب ْعض‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬diğerlerine di, bunu yapa- yapmazlardı. Bırak fısıldarlar. re düşman kıldık.
mazlardı. Onları şunları, uydurduk- Eğer Rabbın Ama Rabbin dile-
ِ‫خرف‬ ِْ ‫=ز‬yaldızlı ‫ل‬ ِِ ‫= ْالق ْو‬sözler asılsız uydurma- ları hurâfât ile haş- dileseydi; bu- medikçe onlar bu-
larıyla başbaşa rolsunlar dursun- nu yapamaz- nu yapamazlardı: o
ِ‫ورا‬ ً ‫=غر‬aldatmak için ‫=ول ِْو‬eğer bırak. .. lar! lardı. Öyleyse halde, onlardan ve
onları iftiraları onların mesnetsiz
ِ‫=شاء‬dileseydi ِ‫=ربُّك‬Rabbin ile başbaşa bı- hayallerinden uzak
rak. durun!
ِ‫فعلوه‬..‫=ما‬onu yapamazlardı ..

‫=فذ ْره ِْم‬artık onları baş başa bırak


.. .. .. ..

‫=وما‬şeylerle ِ‫=ي ْفترون‬uydurdukları


6. Ahirete inanma- Bir de âhirete Bir de ahirete Yine de, ahirete
113
,, ِ‫صغ َٰى‬
ْ ‫=و ِلت‬kansın ‫= ِإل ْي ِِه‬ona yanların kalpleri inanmayanların inanmayanla- inanmayanların
ِ‫=أ ْفئِدة‬kalbleri bu yaldızlı uy-
durmalara kan-
kalpleri o telkine rın kalbleri kalpleri Ona yöne-
meyletsin ve ken- ona meyletsin, lebilsin ve Onda
ِ‫يؤْ ِمنون‬,,ِ‫ل‬,,ِ‫=الَذِين‬inanmayanların sın, onlardan
hoşlansın ve iş-
dileri onu kabul et- ondan hoşlan- tatmin bulabilsinler
sinler de bu suretle sınlar ve işle- diye, ayrıca ulaşa-
ِِ‫=بِ ْاْل ِخرة‬ahirete ledikleri kötülük-
leri işlemeye de-
o kazandıkları ve- sinler diye.
bali kazansınlar di-
bilecekleri (fazilet
derecesi)ne ulaşa-
ِ‫=و ِلي ْرض ْوه‬ondan hoşlansınlar ,, vam etsinler di- ye bunu yapıyorlar. bilsinler diye,
ye.
‫=و ِلي ْقت ِرفوا‬ve işlemeğe devam etsinler ,, ,, ,,

ِ‫م ْقت ِرفون‬,,‫ه ِْم‬,,‫=ما‬işledikleri suçları ,,

6.
114
.. ِ ‫=أفغي‬başka ‫اّلل‬
‫ْر‬ َِِ =Allah’tan Allah size ayrın- Yâ Muhammed, Allah´tan baş- sen onlara (de ki:)
tılı açıklamalar onlara şöyle de: ka bir hakem Hakikati apaçık or-
‫=أبْت ِغي‬mi arayayım? ..
içeren kitabı in- "Söyleyin, Allah'tan mi arayacak taya koyan bu ilahi
dirmişken ben başkasının mı mışım? Hal- kelamı size indiren
‫=حك ًما‬bir hakem ِ‫=وهو‬O ..
O´nun dışında aramızda hakem buki O´dur; si- O iken, (neyin doğ-
bir hakeme mi olmasını isteye- ze, kitabı açık ru neyin yanlış ol-
ِ‫أ ْنزل‬..‫=الَذِي‬indirmiş iken ِ‫= ِإليْكم‬size başvurayım? yim? Halbuki için- açık indirmiş duğu konusundaki)
..
Kendilerine kitap de bütün ahkâm olan. Kendile- hüküm için Ondan
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı verdiklerimiz, ayrı ayrı bildirilmiş rine kitab ver- başkasını mı ara-
Kur´an´ın gerçe- olarak bu Kitab'ı diklerimiz bilir- yacağım? Ve ken-
ًِ ‫ص‬
‫َل‬ َ ‫=مف‬açıklanmış olarak ğe dayalı olarak sizlere indiren
.. ler ki; o Rab- dilerine daha önce
Allah tarafından başkası değil, O." bın katından vahiy bahşettikle-
ِ‫آتيْناهم‬..ِ‫=والَذِين‬kendilerine verdiklerim indirildiğini bilir- Kendilerine evvel- hak olarak in- rimiz bilirler ki bu
..
ler. O halde sa- ce Kitap verdikle- dirilmiştir. Öy- (vahiy) de Rabbin
iz ِ‫كتاب‬ ِ ‫= ْال‬Kitap ِ‫=ي ْعلمون‬bilirler kın kuşkuya ka- rimiz bilirler ki o leyse sakın tarafından safha
pılanlardan ol- senin Rabbin tara- şüpheye dü- safha indirilmiştir.
ِ‫=أنَه‬ki O gerçekten ِ‫=من َزل‬indirilmiştir ma.
.. .. fından hak olduğu şenlerden ol- Öyleyse şüphe
halde indirilmiş. ma. edenlerden olma-
ِْ ‫= ِم‬tarafından ِ‫=ربِك‬Rabbin
‫ن‬ Sakın bunda şüp- yın,

ِِ ‫=بِ ْالح‬hak olarak


he edicilerden ol-
‫ق‬ ..
ma.
َِ ‫تكون‬..ِ‫=فَل‬hiç olma
‫ن‬ ..
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ ِْالم ْمت ِرين‬..ِ‫= ِمن‬kuşkulananlardan


6.
115
,, ْ ‫=وت َم‬tamamlanmıştır ِ‫=ك ِلمت‬sözü
ِ‫ت‬ Rabbinin sözü
doğruluğun ve
Rabbinin kelâmı Rabbının sö-
doğrulukça, ada- zü; doğruluk
zira, Rabbinin vaa-
di doğruluk ve ada-
ِ‫=ر ِبك‬Rabbinin ‫ص ْدقًا‬ ِ =doğruluk adaletin doruğu-
na erdi. O´nun
letçe kemâlin ga- ve adalet yö-
yesinde, O'nun nünden tam
letle yerine getiril-
miştir. Onun vaat-
ًِ ‫=وع ِْد‬ve adalet bakımından
‫ل‬ ,, ,,
sözlerini hiçbir
güç değiştire-
sözlerini değiştire- kemalindedir.
bilecek yok. Her ne O´nun sözleri-
lerini(n gerçekleş-
mesini) engelleye-
ِ‫=ل‬yoktur ِ‫=مبدِل‬değiştirebilecek mez. O her şeyi
işitir ve bilir.
söylenirse işiten O, ni değiştirebi-
her ne tasvir edilir- lecek yoktur.
bilecek hiçbir güç
yoktur: ve yalnızca
‫= ِلك ِلماتِ ِِه‬O’nun sözlerini ِ‫=وهو‬O,, se bilen O. O; Semi´dir, Odur her şeyi du-
Alim´dir. yan, her şeyi bilen.
ِ‫س ِميع‬ َ ‫=ال‬işitendir ِ‫= ْالع ِليم‬bilendir
6.
116
.. ِ‫=وإِ ْن‬eğer ‫=ت ِط ِْع‬uysan Eğer sen yeryü-
zünde yaşayan
Yeryüzündekilerin
çoğuna uysan Al-
Eğer sen, yer-
yüzünde bulu-
Şimdi, eğer yeryü-
zünde (yaşamakta)
ِ‫=أ ْكثر‬çoğuna ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimselerin insanların çoğu-
na uyacak olur-
lah yolundan seni
saptırırlar. Bunlar
nanların ço-
ğunluğuna
olanların çoğunlu-
ğuna uyacak olur-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ san, bunlar seni
Allah´ın yolun-
zandan başka şe-
ye tâbi değiller.
uyarsan; seni
Allah´ın yo-
san, seni Allahın
yolundan saptırır-
ِ‫ضلُّوك‬ ِ ‫=ي‬seni saptırırlar ..
dan saptırırlar.
Onlar sadece
Yalan uydurmak-
tan başka da işleri
lundan saptı-
rırlar. Onlar,
lar: onlar ancak
(başkalarının) zan-
ِِ ‫سبِي‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın zanların, sanıla- yok. ancak zanna larına tabi olurlar
rın peşinde gi- uyarlar ve yal- ve kendileri hiçbir
ِ‫يتَبِعون‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬onlar uyuyorlar .. derler, sırf tah- nız yalan söy- şey yapmayıp sa-
min yürütürler. leyip dururlar. dece tahmin yürü-
َِ ِ‫=إ‬sadece ‫ن‬
‫ل‬ َ =zanna
َِ ‫الظ‬ türler.

‫ه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬ve onlar ‫ل‬.. َِ ِ‫=إ‬sadece


ِ‫=ي ْخرصون‬saçmalıyorlar
6.
117
,, ِ ‫رِب‬,,‫ن‬
‫َك‬ َِ ‫= ِإ‬Rabbin ِ‫=هو‬O Hiç kuşkusuz
Rabbin kimin
Senin Rabbin yok
mu, işte yolundan
Muhakkak ki Şüphe yok ki Allah,
Rabbın; yo- kimin Onun yolun-
ِ‫=أعْلم‬çok iyi bilir
,, ,,
kendi yolundan
saptığını ve ki-
sapanı en iyi O bil-
diği gibi, doğru yo-
lundan sapan- dan saptığını ve
ları en iyi bi- kimin doğru yolda
ُِّ ‫ض‬
‫ل‬ ِ ‫ي‬,,‫ن‬ِْ ‫=م‬sapan(lar)ı min doğru yolda
olduğunu her-
lu tutmuşları da en
iyi bilen O.
lendir. Ve O; olduğunu en iyi bi-
hidayete ermiş lendir.
‫سبِي ِل ِِه‬,,‫ن‬ِْ ‫=ع‬yolundan ِ‫=وهو‬ve O ,,
kesten iyi bilir. olanları da en
iyi bilendir.
ِ‫=أعْلم‬çok iyi bilir
,, ,,

ِ‫=بِ ْالم ْهتدِين‬hidayete erenleri ,,

6. Eğer Allah´ın Eğer âyetlerine Üzerine Al- Öyleyse, üzerinde


118
.. ‫=فكلوا‬o halde yiyiniz
.. ..
ayetlerine inanı- gerçekten iman lah´ın adı Allahın adının anıl-
ِ‫ذ ِكر‬..‫= ِم َما‬anılan(hayvan)lardan yorsanız, O´nun etmişseniz Allah'ın anılmış olan-
adı anılarak ke- adı anılarak bo- lardan yeyin,
dığı şeylerden yi-
yin, eğer Onun
ِ‫=اسْم‬adı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ‫=عل ْي ِِه‬üzerine silen hayvanların ğazlanan hayvan- şayet O´nun
etlerinden yiyi- ların etinden yeyin. ayetlerine ina-
mesajlarına ger-
çekten inanıyorsa-
‫ك ْنت ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer siz ..
niz. nanlardan
iseniz.
nız.

‫= ِبآيِا ِت ِِه‬O’nun ayetlerine


..

ِ‫=مؤْ ِم ِنين‬inanıyorsanız
6. Niçin Allah´ın adı Hem sizler neden Size ne oluyor Ve Allah mecbur
119
,, ِ‫لك ْم‬,,‫=وما‬size ne oluyor ki
,, ,, ,,
anılarak kesilen Allah'ın adı anıla- ki; üzerine Al- kaldığınız durumlar
‫تأكِلوا‬,,‫ل‬ ْ َ
ِ ‫=أ‬yemiyorsunuz hayvanların etle- rak boğazlanan lah´ın adı anı- dışında (yemenizi)
rinden yemiyor- hayvanları yeme- lan şeyden yasakladığı şeyleri
‫= ِم َما‬olanlardan ِ‫=ذ ِكر‬anılmış sunuz? Oysa
lah çaresizlik
Al- yeceksiniz ki, O yemiyorsu- size ayrıntılı olarak
sizlere -çaresiz ka- nuz? Halbuki açıklamışken üze-
ِ‫=اسْم‬adı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ‫=عل ْي ِِه‬üzerine sonucu yemek lıp da yedikleriniz darda kalma- rinde Onun adının
zorunda kaldık- müstesna olmak nızın dışında anıldığı şeyleri ne-
‫=وق ِْد‬muhakkak ِ‫صل‬ َ ‫=ف‬açıklamıştır larınız dışında, üzere neyi haram size haram den yemiyorsu-
size haram kıldı- kıldıysa ayrı ayrı olanları O, nuz? Ama bakın,
‫=لك ِْم‬size ‫=ما‬şeyleri ğı etleri ayrıntılı bildirmişti. Şu mu- uzun uzadıya (bu tür konularda)
biçimde açıkladı. hakkak ki: Çokları açıklamıştır. birçok insan diğer-
ِ‫=ح َرم‬haram kıldığı ‫=عليْك ِْم‬size
,, Birçokları bilme- bildikleri bir şey Doğrusu bir- lerini (hiçbir ger-
den keyfi arzula- olmaksızın (hiçbir çokları heva çek) bilgiye da-
َِ ِ‫=إ‬dışında
‫ل‬ rına uyarak in- ilme istinat etmek- ve heveslerine yanmaksızın, kendi
sanları yoldan sizin) sırf kendi uyarak bilme- temelsiz görüşleriy-
‫اضْط ِر ْرت ِْم‬,,‫=ما‬mecbur kaldıklarınız çıkarırlar. Hiç heveslerine uyarak den sapıtıyor- le saptırmaktadır.
,,

kuşkusuz Rab- halkı dalâle düşü- lar. Şüphesiz Şüphe yok ki senin
‫=إِل ْي ِِه‬onlara ‫ن‬ َِ ِ‫=وإ‬doğrusu bin sınırı aşanla- rüyorlar. Senin ki haddi aşan- Rabbin hak ve
rı herkesten iyi Rabbin yok mu? ları, en çok bi- adalet sınırlarını
‫يرا‬ ً ِ‫=كث‬birçokları bilir. Hakkın hududunu len Rabbındır. aşanlardan tam
ِ‫ضلُّون‬ ِ ‫=لي‬şaşırtıyorlar
aşanları işte en iyi
O bilir.
olarak haberdardır.

‫=بِأ ْهوائِ ِه ِْم‬keyiflerine uyarak ,,

ِ‫ ِع ْلم‬,,‫ْر‬ ِِ ‫= ِبغي‬bilmeden ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬muhakkak ki ,,

ِ‫=ربَك‬Rabbin ِ‫=هو‬O
ِ‫=أعْلم‬çok iyi bilir
,, ,,

ِ‫= ِب ْالم ْعتدِين‬sınırı aşanları ,,

6. Günahın açığın- Günahın açığından Günahın açı- Ama, ister açık is-
120
.. ‫=وذروا‬bırakın ِ‫=ظا ِهر‬açığını da ..
dan da gizlisin- da, gizlisinden de ğını da, gizli- ter gizli, günah iş-
‫اْلثْ ِِم‬
ِ ْ =günahın ِ‫اطنه‬
ِ ‫=وب‬gizlisini de ..
den de sakını-
nız. Günah işle-
uzak durun. Güna- sini de bırakın. lemekten kaçının.
hı kazananlar el- Çünkü günah Zira unutmayın ki,
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
‫ن‬ yenler yaptıkları
günahın cezası-
bette kazandıkları- kazananlar; günah işleyenler
nın cezasını göre- kazanmakta kazandıkları yü-
ِ‫ي ْك ِسبون‬..ِ‫=الَذِين‬kazananlar nı çekeceklerdir. cekler. oldukları yü- zünden ceza göre-
zünden ceza- ceklerdir.
ِ‫اْلثْم‬
ِ ْ =günah landırılacak-
lardır.
ِ‫=سيجْ ز ْون‬cezasını çekeceklerdir ..

‫كانوا‬..‫=بِما‬olduklarının
ِ‫=ي ْقت ِرفون‬yapmış
6.
121
,, ‫تأْكلوا‬,,ِ‫=ول‬yemeyiniz Allah´ın adı anı- Boğazlanırken Al-
larak kesilmeyen lah'ın ismi anılma-
Üzerine Al-
lah´ın adı
Bu nedenle, üze-
rinde Allahın adı
‫ي ْذك ِِر‬,,‫ل ِْم‬,,‫= ِم َما‬anılmayanlardan hayvanların etle- yan hayvanları
rinden yemeyi- yemeyin ki bunun
anılmayanlar- anılmayan şeyler-
dan yemeyin. den yemeyin, zira
ِ‫=اسْم‬adı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ‫=علِْي ِِه‬üzerine niz. Çünkü bu, haram olduğunda
Allah´ın yolun- söz yok. iyi bilin ki
Çünkü bu; bir bu gerçekten gü-
fısktır. Doğru- nahkarca bir dav-
ِ‫=و ِإنَه‬çünkü o ِ‫=ل ِفسْق‬yoldan çıkmadır
,, ,,
dan sapmaktır. şeytanlar kendi
Şeytanlar dostla- yâranına hak üze-
su, şeytanlar ranış olur. Ve (in-
sizinle müca- sanların kalplerin-
َِ ‫=و ِإ‬şüphesiz ِ‫اطين‬
‫ن‬ ِ ‫شي‬ َ ‫=ال‬şeytanlar rına sizinle tar- rinde sizinle mü- dele etmeleri deki) şeytani dürtü-
tışmalarını telkin nakaşa etmeleri için kendi ler, sahiplerine, sizi
ِ‫=ليوحون‬fısıldarlar ederler. Eğer on- için telkinde bulu- dostlarına tel- (neyin günah oldu-
lara uyarsanız, nuyorlar, onlara kinde bulunur- ğu ve neyin olma-
‫أ ْو ِليائِ ِه ِْم‬,,‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬dostlarına şüphesiz siz de uyduğunuz gibi lar. Şayet on- dığı konusunda)
müşrik olursu- muhakkak sizler lara itaat tartışmaya çekme-
‫= ِليجادِلوك ِْم‬sizinle mücadele etmelerini ,, ,, nuz. de müşriksiniz. ederseniz; lerini fısıldarlar; ve
şüphesiz ki siz eğer onlara uyar-
ِْ ‫=و ِإ‬eğer
‫ن‬ de müşrikler san bil ki sen, Al-
olursunuz. lahtan başka var-
‫=أط ْعتموهِ ِْم‬onlara uyarsanız ,, lıklara veya güçlere
ilahlı yakıştıranlar
‫= ِإنَك ِْم‬şüphesiz siz de ,, ,,
(gibi) olursun.
ِ‫=لم ْش ِركون‬ortak koşanlar(gibi olur)sun ,, ,,

uz

6.
122
.. ِ‫=أوم ْن‬kimse gibi midir? ِ‫=كان‬iken
.. ..
Ölü iken diriltti- Bir adam ki ölü Ölü iken dirilt-
ğimiz ve kendi- iken onu Bizler di- tiğimiz ve in-
(Ruhen) ölü iken
hayata kavuştur-
‫=م ْيتًا‬ölü sine insanlar riltmişiz, kendisine sanlar arasın-
arasında yürür- bir de nur musah- da yürüyebile-
duğumuz ve insan-
lar arasında yolunu
ِ‫=فأحْ ييْناه‬kendisini dirilttiğimiz ..
ken yararlandığı har etmişiz ki in- ceği bir nur
bir ışık verdiği- sanların arasında verdiğimiz
bulması için kendi-
sine ışık tuttuğu-
‫=وجع ْلنا‬ve verdiğimiz ِ‫=له‬kendisine
..
miz kimse, ka- onunla yürüyor, hiç kimse; karan-
ranlıklar içinde bu adam zulmeder lıklarda kalıp
muz kimse, hiç
içinden çıkamaya-
‫ورا‬ ً ‫=ن‬bir ışık ‫=ي ْم ِشي‬yürüyebileceği
.. bocalayıp ora- içine dalmış, bir ondan çıka- cağı derin karanlı-
dan bir türlü dı- türlü çıkamayan mayan kimse ğın içine (gömülüp
‫= ِب ِِه‬onunla ‫= ِفي‬arasında şarı çıkamayan kimse gibi midir? gibi midir hiç? kalmış) biri gibi olur
kimse gibi midir? İşte mü'minlere ol- İşte böyle, ka- mu? (Ama) böyle:
ِ ِ َ‫=الن‬insanlar ‫ن‬
‫اس‬ ِْ ‫=كم‬kimsenin İşte böylece duğu gibi kâfirlere firlere işledik- hakikati inkar
kâfirlere yaptık- de kendi işledikleri leri süslü gös- edenlere yaptıkları
ِ‫=مثله‬benzeri ‫=فِي‬içindeki ları kötülükler güzel geliyor (gü- terilmiştir. güzel görünür:
çekici göründü. zel gösterilmekte).
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ت‬ ُّ =karanlıklar ِ‫=ليْس‬olmayan


ِ ‫الظلما‬
ِ‫ارج‬ ِ ‫=بِخ‬çıkışı ِ‫= ِم ْنها‬ondan
ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte öyle
..

ِ‫=زيِن‬süslü gösterilmiştir
..

ِ‫= ِل ْلكافِ ِرين‬kâfirlere ‫(=ما‬işler)


ِ‫ي ْعملون‬..‫=كانوا‬yaptıkları
6.
123
,, ِ ‫=وك َٰذ ِل‬böylece ‫=جع ْلنا‬yaptık ki Tıpkı
‫ك‬ bunun gibi Bizler her şehirdeki Ve böylece Ve işte böylece her
her kentin kimi mücrimleri, muhit- her kasabada ülkenin önde ge-
,,

ِِ ‫ك‬,,‫=فِي‬her ِ‫=ق ْرية‬kentin


‫ل‬ ileri gelenlerini o lerinde [mekr]
kentin hakka
hile yapsınlar lenlerini, hile ve
edebilmeleri için, diye oranın entrika peşinde ko-
ِ‫=أكا ِبر‬büyüklerini karşı komplo dü- tıpkı bunlar gibi en ileri gelenlerini şan suçlular duru-
zenleyen azılı ileriye geçirdik. suçlular kıldık. muna sokarız: ama
‫=مجْ ِر ِميها‬suçluları günahkârları Bununla beraber Halbuki yalnız çevirdikleri entrika-
yaptık. Aslında [mekri] başkalarına kendilerine hi- lar yalnız kendi
‫= ِلي ْمكروا‬tuzak kursunlar ِ‫=فِيها‬orada onlar kendilerine değil, ancak kendi- le yaparlar da aleyhlerine olur; ve
,,
karşı komplo dü- lerine ediyorlar da farkına var- onu da anlamazlar.
ِ‫ي ْمكرون‬,,‫=وما‬onlar tuzak kurmuyorlar zenlerler, ama farkına varmıyor- mazlar.
,, ,,
bunun farkında lar.
َِ ‫= ِإ‬başkasına ‫=بِأ ْنف ِس ِه ِْم‬kendilerinden değildirler.
‫ل‬
ِ‫ي ْشعرون‬,,‫=وما‬ama farkında değiller ,, ,,

6.
124
.. ِ‫جاءتْه ْم‬..‫=وإِذا‬onlara gelince Onlara bir ayet Bunlara bir âyet Onlara bir
gelince, «Al-
..
Ne zaman onlara
geldiği zaman "Al- ayet geldiği bir (ilahi) mesaj
ِ‫=آية‬bir ayet ‫=قالوا‬dediler
..
lah´ın peygam- lah'ın peygamber- zaman; derler gelse, Allahın pey-
berlerine verilen lerine verilen risa- ki: Allah´ın gamberlerine ver-
ِ‫نؤْ ِمن‬..‫ن‬ ِْ ‫=ل‬kat’iyyen inanmayız vahiy aynen bize let, ayniyle bize ve- peygamberle- diklerinin benzeri
..
de verilmedikçe rilmedikçe ebedi- rine verilen bi- bize verilmedikçe
َِٰ َ ‫=حت‬kadar ‫ى‬
‫ى‬ َِٰ ‫=نؤْ ت‬bize de verilinceye asla inanmayız» yen iman etmeyiz!" ze de verilme- inanmayız! derler.
.. ..
derler. Oysa Al- diyorlar. Allah risa- dikçe asla (Ama) mesajını ki-
ِ‫= ِمثْل‬aynısı ِ‫أو ِتي‬..‫=ما‬verilenin lah peygamberlik letini nereye tevdi iman etmeyiz. me tevdi edeceğini
görevini kime ve- edeceğini en iyi bi- Allah, risaletini en iyi Allah bilir.
ِ‫=رسل‬elçilerine ‫اّلل‬ ِِ‫= َا‬Allah’ın receğini herkes- lendir. [Mekr] etmiş nereye vere- Suç işleyenler, Al-
ten iyi bilir. Bu olmaları sebebiyle, ceğini en iyi lah katında aşağı-
َِ =Allah ِ‫=أعْلم‬daha iyi bilir
‫اّلل‬ azılı günahkârlar o mücrim insanlara bilendir. Suç lanmaya ve entri-
.. ..
düzenledikleri Allah tarafından işleyenlere; kacı eğilimlerinden
ِ‫=حيْث‬yeri ِ‫=يجْ عل‬koyacağı komplolardan hem zillet, hem yapageldikleri dolayı şiddetli bir
ötürü Allah ka- şiddetli azap isabet hilekarlık yü- azaba uğratılacak-
ِ‫= ِرسالته‬mesajını tında aşağılan- edecek. zünden Allah lardır.
maya ve ağır katında bir
ِ‫صيب‬ ِ ‫=سي‬erişecektir azaba çarpıla- horluk ve şid-
َ
‫أجْ رموا‬..ِ‫=الذِين‬suç işleyenlere
caklardır.
..
detli bir azab
erişecektir.
ِ‫=صغار‬bir aşağılık ِ‫= ِع ْند‬katında
..

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ِ‫=وعذاب‬ve bir azab .. ..

ِ‫=شدِيد‬çetin ‫كانوا‬..‫=بِما‬karşı
ِ‫=ي ْمكرِون‬hilelerine
6.
125
,, ِ‫=فم ْن‬kimi ‫=ي ِر ِِد‬isterse ‫اّلل‬ َِ =Allah Allah kimi doğru
yola iletmek is-
Allah kimi yola ge- Allah, kimi hi- Allah kimi doğru
tirmek isterse ima- dayete erdir- yola ulaştırmak is-
ِ‫ي ْهدِيه‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬doğru yola iletmek ,, ,,
terse göğsünü
İslâm´a açar.
nın girmesi için mek isterse; terse, kalbini (Ona)
kalbini açar, kimi onun kalbini teslim olma arzu-
ِْ‫=ي ْشرح‬açar ِ‫=صدْره‬onun göğsünü ,,
Kimi de saptır-
mak isterse göğ-
yolundan çıkarmak İslam´a açar. suyla genişletir;
isterse onun da Kimi de sap- kimin de sapması-
‫لسَْل ِِم‬ ِ ْ ‫= ِل‬İslam’a ‫ن‬ ِْ ‫=وم‬kimi de ,,
sünü, sanki gö-
ğe çıkıyormuş
kalbini öyle dar, tırmak isterse; na izin verirse
öyle kasvetli bir onu da göğe onun kalbini daral-
‫=ي ِر ِْد‬isterse ِ‫ضلَه‬ ِ ‫ي‬,,‫ن‬ِْ ‫=أ‬saptırmak gibi, dar ve tıka- hale koyar ki iman doğru yükseli- tır ve sıkıştırır, ade-
nık yapar. Bu- teklifinden göklere yormuş gibi ta göklere tırmanı-
ِْ ‫=يجْ ع‬yapar ِ‫=صدْره‬onun göğsünü
‫ل‬ ,, nun yanısıra Al- çıkacakmış gibi kalbini daraltır, yormuş gibi: böyle-
lah, inanmayan- bunalır. İşte tev- sıkar. Allah; ce Allah, inanma-
‫=ض ِيقًا‬dar ‫=حر ًجا‬çıkıyormuş ları iğrençliğe fîkinden mahrumi- iman etme- yanları dehşete
mahkum eder. yeti (azâbı) iman yenlerin üstü- düşürür.
‫=كأنَما‬gibi ِ‫صعَد‬ َِ ‫=ي‬tıkanık etmeyen kimselere ne, işte böyle-

َ ‫ال‬,,‫=فِي‬göğe ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte böyle


Allah böyle verir. ce murdarlık
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ ,, çökertir.

ِ‫=يجْ عل‬çökertir ‫اّلل‬ َِ =Allah


ِ‫الرجْ س‬ ِ =pislik (sıkıntı) ‫=على‬üstüne
,,

ِ‫يؤْ ِمنون‬,,ِ‫ل‬,,ِ‫=الَذِين‬inanmayanların
6.
126
.. ‫=و َٰهذا‬işte budur ِ‫صراط‬
.. ِ =yolu Bu, Rabbinin
doğru yoludur.
Bu, senin Rabbinin Ve işte budur,
yolu ki dosdoğru Rabbının dos-
İşte bu şaşmaz
(çizgi), Rabbinin
ِ‫=ربِك‬Rabbinin ِ‫=مسْت ِقي ًما‬doğru Biz öğüt almaya
açık kimselere
gitmekte. Bizler ib- doğru yolu.
ret alacak ümmet Gerçekten
yoludur. Gerçekten
bu mesajlarımızı,
‫=ق ِْد‬muhakkak ayetlerimizi ay-
rıntılı biçimde
için, âyetlerimizi bi- Biz, ayetleri;
rer birer bildirdik. aklını başına
onlardan ders
al(mak iste)yen in-
‫ص ْلنا‬
َ ‫=ف‬biz geniş geniş açıkladık
.. .. ..
anlattık. alıp düşünen
bir kavim için
sanlara açık şekil-
de anlatıyoruz!
ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ِ‫= ِلق ْوم‬kavimler için
‫ت‬ .. uzun uzadıya
açıkladık.
ِ‫=يذَ َكرون‬öğüt alan ..

6. Onlar için, Rabb- Rabbü’l-âlemin’in Rabbları ka- Rableri katında ba-


127
,, ِ‫=له ْم‬onlarındır ِ‫=دار‬yurdu leri katında, yanında onlara tında selamet rış ve esenlik yurdu
‫سَل ِِم‬ َ ‫=ال‬esenlik ِ‫= ِع ْند‬katında esenlik yurdu dârü'l-İslâm olduğu yurdu onlara
vardır. İşledikleri gibi, işledikleri pâk aittir. İşledikle-
onların olacak; ve
yapmakta oldukla-
‫=ر ِب ِه ِْم‬Rableri ِ‫=وهو‬O iyi amellerden işler yüzünden O rinden ötürü
ötürü O, onların kendilerinin velileri. Allah, onların
rından dolayı Allah
onlara yakın bulu-
‫=و ِليُّه ِْم‬onların dostudur ‫= ِبما‬dolayı
,,
dostudur. dostudur. nacak.

ِ‫ي ْعملون‬,,‫=كانوا‬yaptıklarından
6. Allah, insanlar ile Bir gün ki hepsini O gün, onların Allah, onları(n tü-
128
.. ‫=وي ْو ِم‬gün cinleri biraraya haşr ile, "Ey cin hepsini toplar. münü) bir araya
‫=يحْ شره ِْم‬bir araya toplayacağı
..
topladığı gün, ma’şeri! insanlar- Ey cinn toplu- topladığı o gün, Ey
..
«Ey cinler, çok dan çoğunu kendi- luğu; insanlar- görünmez (şeytani)
‫=جِ ِميعًا‬hepsini ‫=يا‬Ey sayıda insanı nize uydurdunuz!" dan bir çoğu- varlıklar ile yakınlık
ayarttınız» der. diyecek. Bunların nu yoldan çı- içinde olanlar! Siz
ِ‫=م ْعشر‬topluluğu ‫ن‬ ِِ ‫= ْال ِج‬cinler Cinlerin insan- insanlar arasındaki kardınız ha? (diğer) bir çok in-
dan yardakçıları yârânı "Yâ Rab- Onların dost- sanı tuzağa düşür-
‫=ق ِِد‬muhakkak da, «Ey Rabbi- be'l-âlemîn! İçi- ları olan in- dünüz! (diyecektir).
miz birbirimizi mizden bir kısmı, sanlar da di- Onlara yakın olan
‫=اسْت ْكث ْرت ِْم‬siz çok uğraştınız
.. .. kullanarak bizim diğerlerinden fay- yecek ki: insanlar (ise,) Ey
için belirlemiş dalandı, sonunda Rabbımız, ki- Rabbimiz! Biz (ha-
ِ ِ ‫اْل ْن‬
‫س‬ ِ ْ ..ِ‫= ِمن‬insanlarla olduğun süreyi ise, işte bizler için mimiz kimi- yatta) birbirimizin
doldurduk» der- takdir buyurduğun mizden fayda- arkadaşlığından
ِ‫=وقال‬derler ki .. ler. O da «Barı- zamanı idrak etmiş landık. Ve bi- yararlandık; ama
nağınız, orada bulunuyoruz" diye- zim için takdir (artık) süremizin
‫=أ ْو ِلياؤه ِْم‬onların dostları .. sürekli kalmak cekler. O da "Ce- ettiğin eceli- sonuna geldik -
üzere cehennem hennem barınaca- mize ulaştık. Senin bizim için ta-
ِ ِ ‫اْل ْن‬
‫س‬ ِ ْ ..ِ‫= ِمن‬insan ‫=ربَنا‬Rabbimiz ateşidir. Yalnız ğınız yer ki Allah'ın Buyurur ki: Al- yin ettiğin sürenin-
Allah´ın affetme- dilediği zamanlar- lah´ın diledik- (ve artık yolumu-
ِ‫=اسْت ْمتع‬yararlandık ‫=ب ْعضنا‬kimimiz yi diledikleri dan başka, içinde leri müstesna, zun yanlışlığını gö-
ِ‫= ِبب ْعض‬kimimizden ‫=وبل ْغنا‬ve ulaştık müstesna» Hiç kuşkusuz
der. müebbeden kala- devamlı kal- rüyoruz!) diyecek-
caksınız!" buyura- mak üzere du- ler. (Ama) O, Sizin
..

Rabbin hikmet cak. Rabbinin hik- racağınız yer, yurdunuz ateş ola-
‫=أجلنا‬sonuna sahibidir ve her metine had, ilmine ateştir. Mu- cak, Allah aksini di-
ْ َ
ِ‫لنا‬..ِ‫أ َجلت‬..‫=الذِي‬bize verdiğin sürenin şeyi bilir. ..
pâyân olmadığında hakkak ki
..
lemedikçe! diye-
söz yok. Rabbın; Ha- cektir. Şüphe yok
ِ‫(=قال‬Allah da) buyurur ki ِ‫=النَار‬ateştir
.. .. ..
kim´dir,
Alim´dir.
ki Rabbiniz hikmet
sahibidir, her şeyi
‫=مثْواك ِْم‬durağınız bilendir.

ِ‫=خا ِلدِين‬ebedi kalacaksınız


..

‫=فِيها‬orada ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬hariç


ِ‫شاء‬..‫=ما‬dilemesi ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ِ‫=ربَك‬Rabbin
‫ن‬
ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir
.. .. ..

ِ‫=ع ِليم‬bilendir
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
6.
129
,, ِ‫=وك َٰذ ِلك‬işte böyle ,,
İşte böylece biz,
işledikleri kötü-
İşte bizler kazan-
dıkları isyan yü-
İşte böylece
zalimlerden
Ve bu şekilde, za-
limlerin, (kötü) fiille-
‫=نو ِلي‬peşine takarız ,,
lüklerden ötürü
kimi zalimleri di-
zünden bir takım
zâlimleri böyle di-
kimini kimine
kazandıkların-
ri ile birbirlerini
ayartıp baştan çı-
ِ‫=ب ْعض‬bir kısmını ,,
ğerlerinin peşine
takarız.
ğer bir takımının
yârânı kılarız.
dan ötürü mu-
sallat ederiz.
karmalarını sağla-
rız.
َ =zalimlerin
ِ‫الظا ِل ِمين‬
‫ضا‬ً ‫=ب ْع‬diğerlerinin ‫=بِما‬ötürü
ِ‫ي ْك ِسبون‬,,‫=كانوا‬kazandıklarından
6.
130
.. ‫=يا‬Ey ِ‫=م ْعشر‬topluluğu ‫ن‬ ِِ ‫= ْال ِج‬cin Ey insanlar ve Ey cin ma'âşiri ile Ey cinn ve in- (Ve Allah şöyle de-
cinler, size ayet- ins ma'âşiri! içiniz- san topluluğu; vam edecek:) Ey
ِ ِ ‫اْل ْن‬
‫س‬ ِ ْ ‫=و‬ve insan ..
lerimi anlatan ve den âyetlerimi siz- içinizden size görünmez (şeytani)
bu günle karşı- lere bildirir ve şu ayetlerimi an- varlıklar ve (benzer
‫يأْتِك ِْم‬..‫=أل ِْم‬gelmedi mi? ِ‫=رسل‬elçiler laşacağınıza ..
iliş- günlere mülâki latan, bu gü- zihniyetteki) insan-
kin sizi uyaran olacağınızı haber nünüzün gelip lar ile yakınlık için-
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden ِ‫صون‬ ُّ ‫=يق‬anlatan içinizden pey- verir peygamberler çatmasından de bulunan sizler!
gamberler gel- geldi mi? "Yâ sizi uyaran İçinizden mesajla-
‫=عليْك ِْم‬size ‫=آياتِي‬ayetlerimi medi mi? Onlar Rabbe'l-âlemîn! peygamberler rımı size ileten ve
da «Kendi aley- Kendi aleyhimizde gelmedi mi? bu (Hesap) Günü-
‫=وي ْنذِرونك ِْم‬ve sizi uyaran .. himize şahitlik şehadet ederiz ki, Derler ki; Ey nün geleceği konu-
..
ederiz» derler. geldi" diyecekler. Rabbımız, sunda sizi uyaran
ِ‫= ِلقاء‬karşılaşacağınıza dair Dünya hayatı .. Evet, dünya diriliği kendi hakkı- bir peygamber
onları aldattı da onları aldatmıştı, mızda şahidiz. gelmedi mi? Onlar:
‫=ي ْو ِمك ِْم‬gününüzle ِ‫= َٰهذا‬bu kâfir olduklarına şimdi ise vaktiyle Dünya hayatı Biz kendi aleyhimi-
kendi aleyhlerine kâfir oldukları hak- onları aldattı ze şahitlik yaparız!
‫=قالوا‬dediler ‫=ش ِهدْنا‬şahidiz şahitlik ettiler. kında kendi aleyh- da gerçek küf- diyecekler. Zira bu
lerine şehadet edi- redenler ol- dünya hayatı onları
َِٰ ‫=عل‬aleyhine ِ‫=أ ْنف ِسنا‬nefsimiz
‫ى‬ yorlar. duklarına ayartmıştır: ve böy-

ِ‫=وغ َرتْهم‬onları aldattı ِ‫= ْالحياة‬hayatı


kendi aleyhle- lece onlar, hakikati
..
rinde şahidlik inkar ettiklerine
ettiler. dair kendi aleyhle-
‫=الدُّ ْنيا‬dünya rine şahitlik yapa-
caklardır.
‫=وش ِهدوا‬ve şahidlik ettiler .. ..

‫أ ْنف ِس ِه ِْم‬..‫ى‬
َِٰ ِ‫=عل‬kendilerinin
‫=أنَه ِْم‬şüphesiz ‫=كانوا‬olduklarına
ِ‫=كافِ ِرين‬kâfir
6.
131
,, ِ ‫= َٰذ ِل‬bu böyledir ‫ن‬
‫ك‬ ,, ِْ ‫=أ‬çünkü Bu, şunu kanıtlar Hakikati bu, çünkü
ki, Rabbin, ger- ahâlisi henüz bir
Bu; Rabbının, Gerçek şu ki, bir
haberleri yok- toplumun fertleri
ِْ ‫يك‬,,‫=ل ِْم‬değildir ِ‫=ربُّك‬Rabbin
‫ن‬ çeklerden ha- şeyden haberdar
bersiz olan bir edilmemiş gafil sü-
ken, kasabalar (doğru ile eğrinin
halkını haksız anlamından) ha-
ِ‫=م ْه ِلك‬helak edici ‫ى‬ َِٰ ‫= ِْالقر‬ülkeleri
,,
kentin halkını rüleri iken Rabbin
haksız yere asla öyle zulm ile şehir-
yere helak bersiz olduğu sü-
edici olmadı- rece Rabbin o top-
ِ‫= ِبظ ْلم‬zulüm ile ‫=وأ ْهلها‬halkı
,,
helâk etmez. leri helâk etmiş
değil.
ğından dola- lumu yaptığı yan-
yıdır. lışlıklardan dolayı
ِ‫=غافِلون‬habersiz iken ,, asla yok etmez:

6. Herkesin, yaptığı Hayır, şer ne işle- Her birinin iş- zira herkes, ancak
132
.. ِ ‫=و ِلك‬her birinin
‫ل‬ ..
işlere göre birbi- dilerse ona göre lediklerine (kasıtlı) eylemle-
ِ‫=درجات‬dereceleri vardır ..
rinden farklı de- her fert için dere-
recesi vardır. celer var. Senin
karşılık dere- rinden dolayı yargı-
celeri vardı. lanacaktır; ve Rab-
ِ‫ع ِملوا‬..‫= ِم َما‬yaptıkları işlere göre .. ..
Rabbin onların Rabbin onların iş-
yaptıklarından lediklerinden gaf-
Ve Rabbın on- bin, onların yaptık-
ların işledikle- larından habersiz
‫=وما‬değildir ِ‫=ربُّك‬Rabbin habersiz değildir. lette bulunmuyor. rinden gafil
değildir.
değildir.

ِ‫=بِغافِل‬habersiz
ِ‫ي ْعملِون‬..‫=ع َما‬onların yaptıklarından ..

6.
133
,, ِ ‫=ورب‬Rabbin ‫ي‬
‫ُّك‬ ُِّ ِ‫= ْالغن‬zengin Rabbin hiçbir
şeye muhtaç
Senin Rabbin kul-
larından müstağni,
Rabbın müs-
tağni ve rah-
Ve yalnızca Rab-
bindir Kendi kendi-
‫=ذو‬sahibidir ‫الرحْ م ِِة‬ َ =rahmet değildir ve mer- kullarına rahîm.
hamet sahibidir. Yoksa dileyince
met sahibidir.
İsterse, sizi
ne yeterli, sınırsız
merhamet sahibi.
ْ ‫يشِأ‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬dilerse ‫=ي ْذ ِهبْك ِْم‬sizi götürür ,,
O eğer dilerse sizleri ortadan kal- giderir ve ar- O, dilerse siz(in
sizi yok edip ar- dırır, yerinize ar- kanızdan yeri- varlığınız)a son ve-
ِْ ‫=ويسْت ْخ ِل‬yerinize getirir
‫ف‬ ,,
kanızdan yerini- kanızdan dilediğini
ze istediği baş- getirir. Nasıl ki siz-
nize dilediğini
getirir. Nitekim
rebilir ve daha son-
ra dilediğini sizin
‫ب ْعدِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizden sonra da ,, ,, kalarını geçirebi- leri de başka bir sizi de başka yerinize geçirebilir,
lir. Tıpkı sizi kavmin zürriyetin- bir kavmin so- tıpkı sizi başka in-
ِ‫يشاء‬,,‫=ما‬dilediğini ‫=كما‬gibi başka bir kavmin den meydana çı- yundan getir- sanların soyundan
soyundan türet- karmıştı. miştir. var ettiği gibi.
‫=أ ْنشأك ِْم‬sizi yarattığı ,, tiği gibi.

‫ذ ِريَ ِِة‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬soyundan


ِ‫=ق ْوم‬bir topluluğun ِ‫=آخ ِرين‬başka
,,

6.
134
.. ِ‫= ِإ َن‬muhakkak Size va´dedilen Sizlere hem ne
akıbet kesinlikle va'd edildi ise mu-
Muhakkak si- Şüphe yok ki size
ze vaad olu- vaat edilen o (he-
ِ‫توعدون‬..‫=ما‬size söylenen uyarı yerine gelecektir. hakkak başınıza
..
Siz onun önüne gelecek. Sizler
..
nan; yerine saplaşma) mutlaka
gelecektir. Siz, gelecektir ve siz
ِ‫=ْلت‬gelecektir ‫=وما‬değilsiniz geçemezsiniz. müstahak olduğu-
nuz âkıbetten kur-
O´nu aciz kı- ondan kaçamaya-
lacaklar değil- caksınız!
‫=أ ْنت ِْم‬siz ِ‫= ِبم ْع ِج ِزين‬onu engelleyecek tulacak değilsiniz. ..
siniz.

6.
135
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim
,,
De ki; Ey kav-
mim, tutumunu-
Yâ Muhammed, De ki: Ey De ki: Ey (inanma-
onlara de ki: "Siz- kavmim; eli- yan) halkım! Gü-
‫=اعْملوا‬yapacağınızı yapın ,,
zu devam ettiri-
niz, ben de ken-
ler, bulunduğunuz nizden geleni cünüz içinde olan
meslek üzerinde yapın, doğru- her şeyi yapın (ki)
‫مكانتِك ِْم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬gücünüz yettiğince ,,
di tutumumu de-
vam ettireceğim.
uğraşın. Ben ima- su ben de ya- ben de (Allah yo-
nımda kat'iyyen pacağım. lunda) gayret gös-
‫=إِنِي‬ben de ِ‫امل‬
,, ِ ‫=ع‬yapıyorum Dünya yurdunun
sonunun kimin
sâbitim. Dünya Dünya evinin tereyim; ve zaman-
evinin sonu han- sonunun kimin la anlayacaksınız
ِ‫=فس ْوف‬yakında lehinde olacağı- gimizin olacağını olacağını bile- gelecek kimindir.
nı ilerde anlaya- yakında bileceksi- ceksiniz. Şu- Şüphe yok ki za-
ِ‫=ت ْعلمون‬bileceksiniz ‫ن‬ ِْ ‫=م‬kimin caksınız. Hiç niz. Şunu iyi dinle- rası muhakkak limler asla mutlulu-
kuşkusuz zalim- yin ki zâlimler felâh ki zalimler; fe- ğa erişemeyecek-
ِ‫له‬,,ِ‫=تكون‬olacağını ِ‫=عاقِبة‬sonunun ler kurtuluşa bulmazlar." lah bulmazlar. ler!
eremezler.
ِِ ‫=الد‬bu yurdun ِ‫=إِنَه‬şüphesiz
‫َار‬ ,,

ِ‫ي ْف ِلح‬,,ِ‫=ل‬iflah olmazlar ,,

ِ‫الظا ِلمون‬َ =Zalimler


6.
136
.. ‫=وجعلوا‬yarattığı ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’ın Onlar Allah´a, Allah'ın yarattığı Onlar; Allah Onlar, Allahın ya-
O´nun yarattığı ekin ile mevâşîden için, O´nun ya- rattığı tarlalar ile
‫ث‬ ْ
ِِ ‫الح ْر‬..ِ‫ ِمن‬..ِ‫ذرأ‬..‫= ِم َما‬ekin(ler)den ekinlerden ve (davarlardan) O'na rattığı ekin ve hayvanların mah-
hayvanlardan bir pay ayırdılar davarlardan sullerinden Ona bir
ِِ ‫=و ْاْل ْنع‬ve hayvanlardan
‫ام‬ ..
sınırlı bir pay da, [zu’mlarınca] bir pay ayırdı- pay ayırırlar ve Bu
ayırdılar. Asılsız "Bu Allah'ın, bu da lar ve kendi Allaha aittir! derler;
‫صيبًا‬ ِ ‫ن‬ =pay ayırdılar
.. ‫وا‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ‫ف‬ =dediler ki saplantıları uya- O'nun şerikleri
rınca «Bu Al-
zanlarına gö- yahut (haksız şe-
..
olan putlarımızın" re; bu, Al- kilde), Ve bu (da),
‫= َٰهذا‬bu ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a lah´ın bu da dediler. Şerikleri lah´ındır, bu eminiz ki, Allahın
O´na koştuğu- için olanı Allah'ın da koştuğu- uluhiyetinde pay
‫= ِبزع ِْم ِه ِْم‬zanlarınca ‫=و َٰهذا‬bu da muz ortakların tarafına geçmiyor, muz ortakla- sahibi olan varlıklar
..
payıdır» derler. Allah için olanına rımızındır, de- içindir! diye iddia
ِ‫= ِلشركائِنا‬ortaklarımıza Fakat koştukları gelince, o, şerikle- diler. Ortakla- ederler. Ama zihin-
ortakların payı rin tarafına geçi- rına ait olanlar lerinde Allaha ortak
ِ‫كان‬..‫=فما‬ait olan .. Allah´a geçmez- yor. Ettikleri hüküm Allah´a ula- saydıkları varlıklar
ken, Allah´ın pa- ne kötü bir hüküm! şamaz dı da, için ayırdıkları şey,
‫= ِلشركائِ ِه ِْم‬ortaklarına yı bu ortaklara Allah´a ait (onları) Allaha ya-
geçebiliyor. Ne olanlar ortak- kınlaştırmaz, Allah
ِ‫صل‬ ِ ‫ي‬..ِ‫=فَل‬ulaşmıyor kötü hüküm veri- larına giderdi. için ayırdıkları da
yorlar. Ne kötüdür (onları ancak) Alla-
ِ‫اّلل‬ َِ ..‫=إِلى‬Allah’a hükmedegel- hın uluhiyetine or-
dikleri şeyler. tak koştukları o
ِ‫كان‬..‫=وما‬fakat ait olan ise ‫ّلل‬ .. َِِ ِ =Allah’a
.. ..
varlıklara yakınlaş-
tırır. Gerçekten de
ِ‫=فهو‬o ِ‫صل‬ ِ ‫=ي‬ulaşıyor ne kötüdür onların
‫شركائِ ِه ِْم‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِِل‬ortaklarına yanılgıları!

ِ‫=ساء‬ne kötü
..

ِ‫يحْ كمون‬..‫=ما‬hüküm veriyorlar ..

6.
137
ِ ‫=وك َٰذ ِل‬ve yine
‫ك‬
,, ,,
Tıpkı bunun gibi, Daha bunun gibi,
bu düzmece or- müşriklerden ço-
Ve böylece
onların ortak-
Ve aynı şekilde Al-
laha ortak koştuk-
ِ‫=زيَن‬süslü gösterdiler ِ‫= ِلكِثِير‬çoğuna
,,
taklar çoğu müş- ğuna, o taptıkları
riklere öz evlatla- şerikler bir taraftan
ları; ortak ko-
şanlardan bir
ları varlıklara veya
güçlere olan inanç-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫ِمنِ ْالم ْش ِر ِك‬


‫ين‬ ,, =müşriklerden
rını öldürmeyi kendilerini helâke çoğunu helake ları, Allahtan başka
çekici göstermiş- düşürmek, diğer sürüklemek, şeylere ilahlık ya-
ِ‫قتْل‬ =öldürmeyi ‫أ ْول ِد ِه ِْم‬
=evladlarını
lerdir ki, böylece taraftan dinlerini dinlerini kar- kıştıranların çoğu-
hem fıtratlarını içinden çıkılmaz makarışık et- na çocuklarını öl-
‫شركاؤه ِْم‬ =ortakları yozlaştırsınlar ve hale getirmek için mek için; ço- dürmelerini (bile)
hem de dinlerini çocuklarını öldür- cuklarını öl- güzel gösterir ve
‫ِلي ْردوه ِْم‬
=hem,,onları,,mahvetsinler bozsunlar. Eğer meyi iyi bir şey ola- dürmelerini böylece onları yok
Allah dileseydi rak gösterdiler. Al- hoş göster- olmaya ve inançla-
‫و ِلي ْلبِسوا‬
=hem,,de,,karıştırsınlar bunu yapamaz- lah dileseydi bunu miştir. Şayet rında şaşkınlığa
lardı. O halde yapmazlardı, sen Allah, dilemiş götürür. Ama yine
‫عل ْي ِه ِْم‬
=kendi ‫دِينه ِْم‬
=dinlerini onları asılsız uy- onları uydurdukları olsaydı; bunu de Allah dileme-
durmaları ile hurâfât ile birlikte yapamazlardı. seydi bütün bunları
‫ول ِْو‬
=eğer ِ‫شاء‬
=dileseydi َِ
‫اّلل‬
=Allah başbaşa bırak. kendi hallerine bı- Artık sen, on- yapmazlardı: o
rak. ları uydurduk- halde onlardan ve
ِ‫ما فعلوه‬
,, =bunu,,yapamazlardı ları o yalanları onların bütün mes-
ile başbaşa bı- netsiz hayallerin-
‫فذ ْره ِْم‬
=öyleyse,,onları,,baş,,başa,,bırak rak. den uzak dur!

ِ‫ي ْفترون‬,,‫=وما‬uydurduklarıyla
6.
138
.. ‫=وقالوا‬dediler ki ‫= َٰه ِذِِه‬bunlar
..
Onlar saçma Bundan başka Onlar kendi Onlar, (haksız) bir
inançları uyarın- [zu'mlarınca] "Şun- zanlarınca; bu iddia ile, Şu hay-
ِ‫=أ ْنعام‬hayvanlar ca ´Bu hayvanlar lar haram olan davarlar, bu vanlar ve tarla
ve ekinler doku- mevâşî (davar) ile ekinler ha- mahsulleri kutsal-
ِ‫=وح ْرث‬ve ekinlerdir ..
nulmazdır. Bizim ekin, dilediğimiz- ramdır, onları dır; bizim izin ver-
istediklerimizden den mâadâsı onla- diledimizden diklerimiz dışında
ِ‫= ِحجْ ر‬dokunulmaz başka hiç kimse rı yiyemez. Şunlar başkası yiye- hiç kimse onlardan
onları yiyemez, da sırtları haram mez. Bir takım yiyemez! derler ve
‫طعمها‬ ْ ِ‫ي‬..ِ‫=ل‬yiyemez ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başkası bunlar da sırtla- olan mevâşî (da- hayvanların bazı tür hayvanla-
rına yük vurul- var)" dediler. Diğer sırtları haram- rın sırtına yük vu-
ِ‫نشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=م‬bizim dilediğimizden .. ması ve binilme- birtakım mevâşîyi dır, dediler. Bir rulmasının yasak
si yasak hayvan- ise boğazlarken Al- kısım hayvan- (olduğunu ilan
‫=بِزع ِْم ِه ِْم‬zanlarınca lardır´, dediler. lah'ın ismini anmı- ların üzerine eder)ler; öyle hay-
Bazı hayvanları yorlar da Allah'a if- de O´na karşı vanlar var ki onlar
ِ‫=وأ ْنعام‬ve hayvanlar
.. keserken de Al- tira ile "Böyle em- iftira ederek; üzerinde Allahın
lah´ın adını an- reyledi" diyorlar. Allah´ın adını ismini telaffuz et-
ِْ ‫=ح ِرم‬yasaklanmış
‫ت‬ mazlar, bunu Ettikleri iftiraya anmazlar. Al- mezler; (ve bu
yaparken karşılık Allah onla- lah; yapmakta adetlerin kaynağı-
‫=ظهورها‬sırtı(na binilmesi) .. ´Allah´ın emri rın cezasını vere- oldukları iftira- nı) haksız yere
böyledir´ diye cek. ları yüzünden Ona isnat ederler.
ِ‫=وأ ْنعام‬ve hayvanlar
..
O´na iftira eder- onları ceza- (Ama) Allah, onları
ِ‫ي ْذكرون‬..ِ‫=ل‬anılmayan ِ‫سم‬ ِْ ‫=ا‬adını ler. Allah onları
yaptıkları bu ifti-
landıracaktır. bütün bu mesnet-
siz hayallerinden
ralardan ötürü dolayı cezalandıra-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ‫=عليْها‬üzerlerine cezalandıracak- caktır.
‫=ا ْف ِترا ًِء‬iftira ederek
..
tır.

‫=عل ْي ِِه‬O’na (Allah’a)


..

‫=سيجْ ِزي ِه ِْم‬onları cezalandıracaktır ..

‫= ِبما‬nedeniyle
ِ‫ي ْفترون‬..‫=كانوا‬iftiralara etmeleri ..

6. Yine onlar ´Bu Bir de "Şu Bir de dediler Ve onlar, Şu hay-


139
,, ‫=وقالوا‬dediler ki ‫=ما‬olanlar ,,
hayvanların ka- mevâşînin karınla- ki: Şu davarla- vanların karnında
ِِ ‫بط‬,,‫=فِي‬karınlarında ‫= َٰه ِذِِه‬bu
‫ون‬ rınlarındaki yav- rındaki yavrular sırf rın karınların- olan her şey bizim
rular sadece er- erkeklerimize da bulunanlar, erkeklerimize tah-
ِِ ‫= ْاْل ْنع‬hayvanların ِ‫=خا ِلصة‬yalnız
‫ام‬ keklerimize aittir, helâl, kadınlarımı- yalnız erkekle- sis edilmiş, kadın-
kadınlarımıza ise za ise haram. Şa- rimiz içindir, larımıza ise yasak-
‫ورنا‬ ِ ‫= ِلذك‬erkeklerimize aittir ,,
yasaktır. Eğer yet ölü doğarsa o kadınlarımıza lanmıştır: ama eğer
hayvanın yavru- zaman onda hepsi haram kılın- ölü doğarsa o za-
ِ‫=ومح َرم‬ve haramdır ,, su ölü doğarsa ortak olur" dediler. mıştır. Ölü man her iki taraf da
her ikisi de O´na Yalanlarını Allah'a doğacak olur- ondan paylarını
ِ‫اجنا‬ ِ ‫أ ْزو‬,,‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬kadınlarımıza ortak olur, dedi- isnad etmelerinin sa; hepsi ona alabilir derler. (Al-
ler. Allah bu ya- cezasını Allah ortaktırlar. Al- lah,) onları (Kendi-
ِْ ِ‫=وإ‬eğer ‫ن‬
‫ن‬ ِْ ‫=يك‬doğarsa ً‫=ميْت ِة‬ölü kıştırmalarının kendilerine çekti- lah, onların bu sine haksız yere)
cezasını vere- recek. O'nun hik- vasıflandırma- isnat ettiklerinden
‫=فه ِْم‬o zaman hepsi ‫=فِي ِِه‬onda
,, ,, cektir. Hiç kuş- metine had, ilmine larının cezası- dolayı cezalandıra-
kusuz Allah hik- pâyân olmadığına nı verecektir. caktır: Unutmayın
ِ‫=شركاء‬ortaktır met sahibidir ve söz yok. Muhakkak ki ki O, hikmet sahi-
her şeyi bilir. O; Hakim´dir, bidir, her şeyi bi-
‫=سيجْ ِِزي ِه ِْم‬cezalarını verecektir ,, Alim´dir. lendir.

‫صفه ِْم‬ ْ ‫=و‬bu nitelendirmelerinin


,,

ِ‫= ِإنَه‬çünkü O
,,

ِ‫=ح ِكيم‬hüküm ve hikmet sahibidir


,, ,, ,,

ِ‫=ع ِليم‬bilendir
6.
140
.. ِ‫=ق ْد‬muhakkak ِ‫=خ ِسر‬ziyana uğrarlar ..
Hiçbir bilgiye da- O kimselerin hüs-
yanmaksızın, rana düştükleri
Bilgisizlikleri Gerçekten ziyana
yüzünden; ço- uğrayanlar o kim-
‫قتلوا‬..ِ‫=الَذِين‬öldürenler aptalca evlatla- muhakkak ki, dü-
rını öldürenler ve şüncesizlikleri yü-
cuklarını be- selerdir ki dar kafa-
yinsizce öldü- lı cahillikleriyle ço-
‫=أ ْولده ِْم‬çocuklarını Allah´a iftira ata- zünden bilmezler
rak O´nun verdi- de (bildikleri bir
renler ve Al- cuklarını öldürürler,
lah´ın kendile- Allahın onlara rızk
‫=سف ًها‬beyinsizce ği rızıkları kendi- şey olmaksızın)
lerine yasakla- çocuklarını öldü-
rine verdiği olarak sağladığı
rızkı Allah´a if- şeyleri yasaklarlar
ِ‫ ِع ْلم‬..‫ْر‬
ِِ ‫=بِغي‬bilgisizlik yüzünden .. yanlar, gerçek- rürler. Sonra Al- tira ederek ha- ve (bu tür yasakları
ten hüsrana uğ- lah'ın kendilerini ram sayanlar; da) haksız yere Al-
‫=وح َرموا‬ve haram kılanlar .. .. ramışlardır. On- merzûk buyurduğu gerçekten laha yakıştırırlar:
lar kesinlikle sa- nimetleri, Allah'a hüsrana uğ- Onlar sapkınlığa
ِ‫رزِقهم‬..‫=ما‬kendilerine verdiği rızkı .. .. pıtmışlardır, doğ- iftira ile tahrim ramuşlardır. düşmüşler ve doğ-
ru yola gelecek- ederler. Bunların Onlar; şüphe- ru yolu bulamamış-
َِ =Allah’ın ‫=ا ْفتِرا ًِء‬iftira ederek
‫اّلل‬ .. leri yoktur. dalâl içinde kaldık- siz sapıtmış- lardır.
ları, doğru yola çı- lardır. Zaten
َِ ..‫=على‬Allah’a ‫=ق ِْد‬muhakkak
ِ‫اّلل‬ kamadıkları âşikâr. hidayete eren-
lerden olma-
‫=ضلُّوا‬sapmışlardır mışlardı.
ِ‫م ْهتدِين‬..‫كانوا‬..‫=وما‬yola gelici de de .. .. ..

ğillerdir

6.
141
,, ‫=وه ِو‬O’dur ِ‫أ ْنشأ‬,,‫=الَذِي‬yaratan O ki, çardaklı ve Dalları yukarıya Çardaklı ve Zira Odur (hem)
çardaksız bah- kalkmış asmaları, çardaksız ekilip biçilen ve
ِ‫=جنَات‬bahçeleri çeleri, ürünleri yerlere uzanmış bağları, tatları (hem de) kendi ba-
değişik hurmala- bağları, meyvaları değişik ekin şına yetişen bah-
ِ‫=م ْعروشات‬çardaklı rı ve ekinleri, başka başka hur- ve hrumaları, çeleri (var eden) ,
yaprakları ben- malarla ekinleri, zeytin ve narı, hurma ağaçlarını,
ِ‫م ْعروشات‬,,ِ‫=وغيْر‬ve çardaksız ,,
zer ve meyvaları birbirine benzeyen, birbirine ben- çeşit çeşit mahsul-
benzemez zeytin benzemeyen zey- zer ve ben- ler veren tarlaları,
ِ‫=والنَ ْخل‬ve hurma(ları)
,, ve nar ağaçlarını tinle narı vücuda zemez şekilde zeytin ağacını ve
yarattı. Bu ağaç- getiren hep O'dur. yaratıp yetiş- narı meydana geti-
ِ‫الز ْرع‬ َ ‫=و‬ve ekin(ler)i
,, lar ürün verdikle- Mahsul bağladıkla- tirmiş olan ren: (hepsi) birbiri-
rinde meyvala- rı zaman herbirinin O´dur. Her biri ne benzer ve hepsi
‫=م ْخت ِلفًا‬çeşit çeşit ِ‫=أكله‬ürünleri
,, rından yiyiniz ve mahsülünden ye- mahsul verdiği birbirinden çok
hasat günü hak- yin ve biçeceğiniz, zaman, mah- farklıdır! Olgunlaş-
ِ‫الزيْتون‬ َ ‫=و‬ve zeytinleri ,, larını veriniz, fa- devşireceğiniz gün sulünden ye- tığında onların
kat israf etmeyi- hakkını verin. Bu- yin, hasad meyvelerinden yi-
ِ‫الر َمان‬ ُّ ‫=و‬ve narları ,, niz, çünkü Allah nunla beraber edildiği gün yin ve (yoksullara)
israf edenleri vermekte israfa de, hakkını mahsulün toplan-
‫=متشابِ ًها‬birbirine benzer ,, sevmez. varmayın ki israfa verin ve israf dığı gün haklarını
varanlardan O etmeyin. Çün- verin. Ve (Allahın
ِ‫متشابِه‬,,ِ‫=وغيْر‬ve benzemez biçimde ,, ,,
hoşnut olmaz. kü O; israf nimetlerini) israf
edenleri sev- etmeyin: kuşkusuz
‫=كلوا‬yiyin ‫ثم ِرِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬meyvasından mez. O müsrifleri sev-
‫=إِذا‬zaman ِ‫=أثْمر‬meyva verdiği ,,
mez!

‫=وآتوا‬ve verin
,,

ِ‫=حقَه‬hakkını (sadakasını) ِ‫=ي ْوم‬günü


,,

‫=حصا ِد ِِه‬hasat
ِ‫تس ِْرفوا‬,,ِ‫=ول‬fakat israf etmeyin ,, ,,

ِ‫=إِنَه‬çünkü O ُِّ‫ي ِحب‬,,ِ‫=ل‬sevmez


,,

ِ‫= ْالمس ِْرفِين‬israf edenleri ,,

6.
142
.. ِْ ..ِ‫=و ِمن‬hayvanlardan da
ِ‫اْل ْنع ِام‬ ..
Kimi yük taşıyan
ve kiminin yü-
Sonra mevâşî ara-
sından hem yükle-
Hayvanları da Yük taşımaya
yük taşıyacak mahsus olan ve et-
ً‫=حمول ِة‬kimi yük taşır .. ..
nünden yaygı necekleri, hem se- ve kesim hay- leri için beslenen
yapılan hayvan- rilecekleri vücuda vanı olarak hayvanlardan, Al-
ِ‫شا‬ً ‫=وف ْر‬kiminin tüyünden sergi yapılır .. .. ..
ları yaratan da
O´dur. Allah´ın
getiren de O'dur.
Allah'ın sizleri
yaratan O´dur. lahın size rızık ola-
Allah´ın size rak verdiklerini yi-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
size verdiği rızık- merzûk buyurduğu verdiği rızıktan yin ve Şeytanın
‫=كلوا‬yiyin lardan yiyiniz ve nimetlerden yeyin, yeyin. Şeyta- izinden gitmeyin:
ِ‫رزقكم‬..‫= ِم َما‬size verdiği rızıktan .. ..
şeytanın izinden şeytanın adımları
gitmeyiniz. Çün- arkasından yürü-
nın izlerinden unutmayın, o sizin
gitmeyin. apaçık düşmanı-
َِ =Allah’ın ‫تتَبِعوا‬..ِ‫=ول‬izlemeyin
‫اّلل‬ kü o sizin açık meyin ki onun siz-
düşmanınızdır. lere açıktan açığa
Çünkü o, sizin nızdır!
apaçık bir
ِِ ‫=خطوا‬adımlarını
‫ت‬ hasım olduğunda
hiç şüphe yok.
düşmanınız-
dır.
ِِ ‫شيْط‬
‫ان‬ َ ‫=ال‬şeytanın ِ‫=إِنَه‬zira o ..

‫=لك ِْم‬sizin için ِ‫=عدو‬bir düşmandır


.. ..

ِ‫=م ِبين‬apaçık
6.
143
,, ‫=ثمانِي ِة‬sekiz ِ‫=أ ْزواج‬çift (Erkekli dişili ol- Sekiz sınıf vücuda Sekiz çift; ko- (Ona uyanlar iddia
mak üzere) sekiz getirmişti: İkisi ko- yundan iki, ederler ki bazı hal-
ِِ ْ ‫الضَأ‬,,ِ‫= ِمن‬koyundan ‫ْن‬
‫ن‬ ِِ ‫=اثْني‬iki baş olan bu yundan, ikisi de keçiden iki. De lerde) her iki cins-
hayvanların ikisi keçiden. Onlara de ki: İki erkeği ten dört çeşit hay-
‫ ْالم ْع ِِز‬,,ِ‫=و ِمن‬keçiden ‫ْن‬ ِِ ‫=اثْني‬iki koyun, ikisi keçi- ki: "Bunlardan her mi, iki dişiyi mi van (insana yasak-
dir. De ki; «Allah ikisinin erkeklerini veya iki dişinin tır): iki cins koyun
ِْ ‫=ق‬de ki ‫ْن‬
‫ل‬ ,, ِِ ‫=آلذَكري‬iki erkeği mi ,, ,,
bu hayvanların mi haram kıldı, ya- rahimlerinde ve keçiden her biri.
erkeklerini mi, hut dişilerini mi? bulunanları mı (Onlara) sor: Onun
ِ‫=ح َرم‬haram etti ‫=أ ِِم‬yoksa ,, dişilerini mi, yok- Yahut dişilerinin haram kıldı? yasakladığı, iki er-
sa dişilerin ra- rahimleri erkek, di- Eğer sadıklar- kek mi, yoksa iki
ِِ ‫= ْاْل ْنثيي‬iki dişiyi mi ‫=أ َما‬yoksa
‫ْن‬ ,, ,, himlerinin içerdi- şi her neyi ihâta dan iseniz; dişi mi, yahut iki di-
ği yavruları mı etmekte (ihtiva et- bana bilgiye şinin rahminde ta-
ِْ ‫=ا ْشتمل‬bulunan(yavru)ları mı
‫ت‬ ,, haram kıldı? mekte) ise onu dayanarak şıdıkları mı? Bu
Eğer doğru söy- mu? Eğer dava- haber verin. konuda ne biliyor-
ِ‫أ ْرحام‬,,‫=عل ْي ِِه‬rahimlerinde lüyorsanız, bana nızda sâdıksanız sanız bana söyle-
bilimsel bir açık- (haklı iseniz) bana yin, eğer söylediği-
ِِ ‫= ْاْل ْنثيي‬iki dişinin
‫ْن‬ ,, lama yapınız?» belli bir şey haber nizde haklı iseniz!
verin."
‫=نبِئونِي‬bana haber verin ,, ,,

ِ‫=بِ ِع ْلم‬bilgi ile ‫ن‬ِْ ِ‫=إ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz


,,

ِ‫=صا ِدقِين‬doğru
6.
144
.. ِ ْ ..ِ‫=و ِمن‬ve deveden ‫ْن‬
ِ‫اْل ِب ِل‬ ِِ ‫=اثْني‬iki Geride
..
kalanla- Diğer ikisini deve Deveden de Onlar, her iki cins
rın ikisi deve, iki- cinsinden, ikisini iki, sığırdan da deveyi ve büyük-
‫ ْالبق ِِر‬..ِ‫=و ِمن‬sığırdan ‫ْن‬ ِِ ‫=اثْني‬iki si sığırdır. De ki; de sığır cinsinden iki. De ki: İki baş hayvanı (da
«Allah bunların vücuda getirdi. On- erkeği mi, iki aynı şekilde haram
ِْ ‫=ق‬de ki ‫ْن‬
‫ل‬ .. ِِ ‫=آلذَكري‬iki erkeği mi erkeklerini mi, lara de ki: "Bunlar- dişiyi mi veya sayarlar). (Kendile-
.. ..
dişilerini mi, yok- dan her ikisinin er- iki dişinin ra- rine) sor: O neyi
ِ‫=ح َرم‬haram etti ‫=أ ِِم‬yoksa ..
sa dişilerin ra- keklerini mi haram himlerinde bu- yasakladı? İki er-
himlerinin içerdi- kıldı, yahut dişileri- lunanı mı ha- keği mi, yoksa iki
ِِ ‫= ْاْل ْنثيي‬iki dişiyi mi ‫=أ َما‬yoksa
‫ْن‬ .. ği yavruları mı ni mi? Yahut dişile- ram kıldı?
.. dişiyi mi, yahut iki
haram kıldı? rinin rahimleri er- Yoksa Allah; dişinin rahminde
ِْ ‫=ا ْشتمل‬bulunan(yavru)ları mı
‫ت‬ Yoksa Allah´ın kek dişi her neyi size bunları taşıdığını mı? Yok-
..
size bu direktifi ihâta (ihtiva) et- buyururken, sa Allah (bütün)
ِ‫أ ْرحام‬..‫=عل ْي ِِه‬Rahimlerinde verdiğinin somut mekte ise onu mu? siz orada mı bunları yasaklar-
tanıkları mısı- Hem Allah bu idiniz? İnsan- ken siz şahit miy-
ِِ ‫= ْاْل ْنثيي‬iki dişinin ‫=أ ِْم‬yoksa
‫ْن‬ .. nız? Körü körü- tahrîmi sizlere emir ları bilgisizce diniz? Hiçbir (ger-
ne insanları yol- buyururken hazır saptırmak için çek) bilgiye da-
‫=ك ْنت ِْم‬oldunuz ِ‫=شهداء‬şahidler mi dan çıkarmak mı bulunuyordu- Allah´a karşı yanmadan kendi ..

amacı ile Allah´a nuz? Böyle bildiği yalan uydu- uydurduğu yalanla-
‫= ِإ ِْذ‬zaman ِ‫صاكم‬ َ ‫=و‬size vasiyet ettiği iftira eden, Allah bir şey olmaksızın ranlardan da- rı Allaha isnat
.. ..

adına yalan uy- sırf insanları dalâl ha zalim kim- eden, böylece in-
َِ =Allah’ın ِ‫=بِ َٰهذا‬böyle
‫اّلل‬ duran kimseden için uydurduğu ya- dir? Muhakkak sanları saptırandan
‫ن‬ ..
ْ
ِْ ‫=فم‬kim olabilir ِ‫=أظلم‬daha zalim daha zalim kim lanı Allah'a isnat ki Allah; zalim- daha hain kim ola-
olabilir? Hiç kuş- eyleyen kimseden ler güruhunu bilir? Unutmayın ki
..

َِٰ ‫ا ْفتر‬..‫ن‬
‫ى‬ ِِ ‫= ِم َم‬uydurandan kusuz Allah za- daha zâlimi kim hidayete er- Allah, (böyle) zalim
limleri doğru yola olabilir? Allah ise dirmez. bir halka doğru yo-
‫=على‬karşı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’a ‫=ك ِذبًا‬yalan iletmez.» zulmeden insanları
hiçbir zaman doğru
lu göstermez.

َِ ‫ض‬
‫ل‬ ِ ‫= ِلي‬saptırmak için ..
yola çıkarmaz.

ِ‫=النَاس‬insanları ِ‫ ِع ْلم‬..‫ْر‬ ِِ ‫=بِغي‬bilmeden


َِ ِ‫=إ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah
‫ي ْهدِي‬..ِ‫=ل‬doğru yola iletmez .. ..

ِ‫= ْالق ْوم‬topluluğu ِ‫الظا ِل ِمين‬ َ =zalim


6.
145
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫أ ِجد‬,,ِ‫=ل‬bulamıyorum
,,
De ki: “Bana Yâ Muhammed, De ki: Bana De ki (ey Peygam-
vahyolunanda, onlara şöyle de: vahyolunanlar ber): Bana vahye-
ِ‫وحي‬ ِ ‫أ‬,,‫ما‬,,‫=فِي‬vahyolunanda ölü, akıtılmış "Bana vahyedilen- arasında; ha- dilenlerde leş veya
kan, domuz eti – ler içinde bu haram ram dedikleri- akan kan veya iğ-
َِ ‫= ِإل‬bana
‫ي‬ ki pistir- ve yol- dediğinizi yiyenler nizi yiyecek renç bir şey olan
dan çıkararak Al- için, ölmüş hayvan kişiye murdar domuz eti, veya
َِٰ ‫عل‬,,‫=مح َر ًما‬haram edilmiş bir şey lah’dan
‫ى‬ başkası etinden yahut aka- oldukları için; üzerinde Allahtan
adına kesilen
,, ,,
bilir kandan, yahut ölüden, dökü- başka bir ismin
,,

ِ‫=طا ِعم‬yemek ِ‫طعمه‬ ْ ‫=ي‬yiyen kimseye hayvandan gay- hınzır etinden -ki o len kandan, anıldığı günahkar-
,,
risini yemenin şüphesiz murdar- domuz etin- ca bir kurban dı-
َِ ‫= ِإ‬ancak hariç ِ‫يكون‬,,‫ن‬
‫ل‬ ,, ِْ ‫=أ‬olması haram olduğuna dır- yahut boğaz- den -ki pistirve şında yenmesi ya-
dair bir emir bu- lanırken Allah'tan Allah´tan baş- sak olan hiçbir şey
ً‫=ميْت ِة‬leş ‫=أ ِْو‬yahut ‫=د ًما‬kan lamıyorum; fakat başkasının ismi kasının adına görmüyorum. Ama
darda kalan anılmış fısk-ı sarîh- kesildişğinden kişi zaruret için-
‫=مسْفو ًحا‬akıtılmış ‫=أ ِْو‬yahut başkasının pa- ten başka haram dolayı fısk deyse aç gözlüce
yına el uzatma- olanını görmüyo- olandan başka saldırmadan ve za-
ِ‫=لحْ م‬eti ِ‫= ِخ ْن ِزير‬domuz ِ‫=فإِنَه‬- mak ve zaruret rum. Bununla be- haram olan bir ruri ihtiyacını da
miktarını aşma- raber kim çaresiz şey bulamıyo- aşmadan (yemiş)
ki şüphesiz ِ‫= ِرجْ س‬pistir- ‫و‬
,, ِْ ‫=أ‬ya da mak üzere bun- kalırsa diğer çare- rum. İsteme- ise (bilin ki) Rabbi- ,,

lardan da yiyebi- sizlerin hakkına te- mek ve haddi niz çok bağışlayı-
‫=فِ ْسقًا‬bir fısk ‫ل‬
,, َِ ‫=أ ِه‬boğazlanmış lir.” Şüphesiz ki cavüz etmediği ve aşmamak cıdır, rahmet kay-
Rabb’in , Ga- zaruret miktarını üzere, kim de nağıdır.
ِِ ‫= ِلغي‬başkası adına ‫بِ ِِه‬,,‫اّلل‬
‫ْر‬ َِِ =Allah’tan fur’dur, Ra- aşmadığı halde bunlardan
,,

him’dir. şüphe yok ki Rab- yemeye mec-


ِِ ‫=فم‬ama kim
‫ن‬ ,,
binin gufranına bur kalırsa;
‫=اضْط َِر‬çaresiz kalırsa ,,
had, rahmetine
pâyân yok."
muhakkak ki
Rabbın, Ga-
ِ‫باغ‬,,ِ‫=غيْر‬saldırmaksızın fur´dur, Ra-
him´dir.
ِ‫عاد‬,,ِ‫=ول‬ve sınırı aşmaksızın (yiyebilir)
,, ,, ,,

َِ ِ ‫=فإ‬çünkü ِ‫=ربَك‬Rabbin
‫ن‬
ِ‫=غفور‬bağışlayandır
ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
6.
146
.. ‫هادوا‬..ِ‫الَذِين‬..‫=وعلى‬Yahudilere Yahudilere bü-
tün tek tırnaklı
Yahudi bulunanla- Yahudi olanla- Biz (yalnızca) ya-
ra ise tırnaklı hay- ra da bütün hudi itikadını be-
‫=ح َر ْمنا‬haram ettik ‫ل‬ َِ ‫=ك‬bütün ..
hayvanları ya-
sakladık. Onlara
vanâtın hepsini ha- tırnaklıları ha- nimseyenlere bü-
ram kıldık. Sığırla ram kıldık. Sı- tün tırnaklı hayvan-
ِ‫ظفر‬..‫=ذِي‬tırnaklı(hayvan)ları sığırların ve ko-
yunların sırt, ba-
koyunun da - ğır ve koyu- ları yasakladık; ve
sırtlarıyla bağırsak- nun iç yağları- onlara koyun ve
‫ ْالبق ِِر‬..ِ‫=و ِمن‬sığırın ğırsak ve kemik
yağları dışında
ları üzerindekinden nı da üzerleri- ineğin iç yağlarını
bir de (...sırtlarıyla ne haram kıl- da yasakladık,
‫=و ْالغن ِِم‬ve koyunun da .. .. kalan içyağlarını bağırsakları üze- dık. Bunlardan (hayvanların) sırt
da haram kıldık. rindekinden, yahut) sırtlarına ve tarafındaki veya
‫=ح َر ْمنا‬haram kıldık ‫=عل ْي ِه ِْم‬onlara .. Allah´ın ölçüleri- kemikle ihtilât eden bağırsaklarına bağırsaklarındaki
ni çiğnedikleri kuyruk kısmından yapışan ve yağlar ile kemiğin
‫=شحومهما‬yağlarını ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬hariç için onları bu şe- mâadâ- bütün yağ- kemiğe karı- içindekiler hariç:
kilde cezalandır- larını haram kıldık, şan müstes- böylece işledikleri
ِْ ‫حمل‬..‫=ما‬taşıdıkları
‫ت‬ dık. Söyledikle- işte bu bir ceza ki nadır. Biz, on- zulümler yüzünden
rimiz kesinlikle zulümlerine karşı- ları zulümle- onları cezalandır-
‫=ظهورهما‬sırtlarının ‫=أ ِِو‬yahut doğrudur. lık olmak üzere rinden dolayı dık; zira, unutma-
kendilerine verdik. cezaya çarp- yın, Biz sözümüz-
‫= ْالحوايا‬bağırsaklarının ‫=أ ِْو‬ya da .. Bizler şüphesiz tırdık. Biz, el- de dururuz!

ِ‫اختلِط‬ ْ ..‫=ما‬karışanlar ِ‫ظم‬ ْ ‫=بِع‬kemiğe hem va’dimizde, bette sadıkla-


hem nehiylerimiz- rızdır.
ِ‫= َٰذ ِلك‬böylece de sâdıklarız.

‫=جزيْناه ِْم‬onları cezalandırdık ..

‫=بِب ْغيِ ِه ِْم‬aşırılıkları yüzünden ..

‫=وإِنَا‬biz elbette
..

ِ‫=لصادِقون‬doğru söyleyenleriz ..

6.
147
,, ِ ‫=كذَب‬seni yalanladılarsa Eğer
ِ‫=فإ ِ ْن‬eğer ‫وك‬ onlar seni
yalanlarlarsa de
,,
Yâ Muhammed,
seni yalancı çıkarı-
Seni yalanlar-
larsa; de ki:
Ve eğer senin ya-
lan söylediğini id-
ِْ ‫=فق‬de ki ‫=رِبُّك ِْم‬Rabbiniz
‫ل‬ ,,
ki; «Rabbim,
yaygın rahmet
yorlarsa onlara de
ki: "Rabbiniz bit-
Rabbımız ge-
niş rahmet
dia ederlerse onla-
ra de ki: Rabbinizin
sahibidir. Ama mez tükenmez sahibidir. rahmeti sonsuzdur;
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
O´nun gü- rahmete sahip ol- O´nun gücü ama günaha bat-
‫=ذو‬sahibidir ِ‫=رحْ مة‬rahmet nahkârlara yöne- makla beraber, günahkarlar mış insanları ceza-
ِ‫=وا ِسعة‬bol lik azabını hiç azabı da isyan
kimse geri sa- eden kavmin üze-
güruhundan
döndürüle-
landırması da ka-
çınılmazdır.
ُّ ‫ير ِد‬,,ِ‫=ول‬fakat geri çevrilmez ,, ,,
vamaz.» rine inmekten me-
nedilemez."
mez.

ِ‫=بأْسه‬O’nun azabı ,,

‫ ْالق ْو ِِم‬,,‫ن‬
ِِ ‫=ع‬toplumdan
ِ‫= ْالمجْ ِر ِمين‬suçlu
6. Müşrikler diye- Şirke sapmış olan- Şirk koşanlar Allahtan başka
148
.. ِ ‫=سيِق‬diyecekler ki
‫ول‬ ..
cekler ki; «Eğer lar "Allah dileseydi diyecekler ki: şeylere ilahlık ya-
‫أ ْشركوا‬..ِ‫=الذِين‬ortak koşanlar َ Allah dileseydi, ne kendimiz müş- Eğer Allah di- kıştırmaya şart-
..
ne biz ve atala- rik olurduk, ne ata- leseydi; biz lanmış olanlar,
ِ‫شاء‬..‫=ل ِْو‬isteseydi ‫اّلل‬ َِ =Allah rımız O´na ortak larımız olurlardı, de, atalarımız Eğer Allah dilesey-
koşar ve ne de ne de bir şeyi ha- da şirk koş- di Ondan başkası-
‫أ ْشر ْكنا‬..‫=ما‬biz ortak koşmazdık ..
bu şeyi yasak- ram kılardık" diye- mazdık. Hiçbir na ilahlık yakıştır-
..
lardık.» Onlar- cekler. Bunlardan şeyi haram da mazdık; atalarımız
‫آباؤنا‬..ِ‫=ول‬babalarımız da dan öncekilerde evvelkiler de pey- kılmazdık. On- da (öyle yapmaz-
..
bu şekilde pey- gamberlerini böyle lardan önceki- dı); ve (Onun izin
‫ح َر ْمنا‬..ِ‫=ول‬haram yapmazdık gamberlerini ya- yalancı çıkarıp ni- ler de, Bizim verdiği) hiçbir şeyi
..
lanladılar da hayet azâbımızı gücümüzü ta- de yasaklamazdık
ِ‫ش ْيء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir şeyi de .. azabımızın acı- tattılar. Yâ Mu-
.. dana kadar derler. Onlardan

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬öyle (demişlerdi)


sını tattılar. On- hammed, onlara böyle dediler. öce yaşamış olan-
.. lara de ki; şöyle de: “İlim de- De ki: Bize lar da böyle yapa-
«Önümüze ko- necek bir şeyiniz karşı yanınız- rak hakikati yalan-
ِ‫=كذَب‬yalanlayanlar da .. yacağınız bir bil- var mı ki hüccet da ortaya ko- ladılar, ta ki aza-
diğiniz var mı? olarak bizlere gös- yabileceğiniz bımızı tadıncaya
‫ق ْب ِل ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫ ِم‬..ِ‫=الَذِين‬onlardan önce Siz sadece sa- terebilesiniz? Siz- bir bilgi var
.. kadar! De ki: Bize
nının, yakıştır- ler zandan başka mı? Siz, an- sunabileceğiniz
َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ‫=ذاقوا‬tadmışlardı
‫ى‬ maların peşin- bir şeye uymuyor- cak zanna (kesin) herhangi bir
ِ‫=بأْسنا‬azabımızı ‫ل‬ ِْ ‫=ق‬de ki den gidiyorsu- sunuz. Sizler yalan uyuyorsunuz bilgiye sahip misi-
nuz, sırf tahmin- söylemekten baş- ve siz, sadece niz? Siz sadece
..

ِْ ‫=ه‬var mı? ‫= ِع ْندك ِْم‬yanınızda


‫ل‬ ..
lere dayanıyor- ka bir iş görmüyor- yalanlar atı- (başka insanların)
sunuz.» sunuz." yorsunuz. zanlarına uyuyor-
ِْ‫ ِعلم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir bilgi
..
sunuz ve kendiniz
tahminde bulun-
ْ
ِ‫=فتخ ِرجوه‬çıka(rıp gösterece)ğiniz ..
maktan başka bir
şey yapmıyorsu-
ِ‫=لنا‬bize ِ‫تتبِعون‬..‫ن‬ َ ْ
ِ ِ‫=إ‬siz uyuyorsunuz ..
nuz.

َِ ‫= ِإ‬sadece ‫ن‬
‫ل‬ َ =zanna
َِ ‫الظ‬
‫أ ْنت ِْم‬..‫ن‬
ِْ ‫=و ِإ‬ve siz ‫ل‬.. َِ ‫= ِإ‬sadece
ِ‫=ت ْخرصون‬saçmalıyorsunuz
6.
149
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=ف ِللَ ِِه‬Allah’ındır
,,
De ki; «Yetkin
delil, Allah´ın te-
Yâ Muhammed,
onlara şöyle de:
De ki: Üstün De ki: Öyleyse (bi-
ve mükemmel lin ki) yalnız Allah
ِ‫= ْالح َجة‬delil ِ‫= ْالبا ِلغة‬üstün kelindedir. Eğer
O dileseydi, he-
"Reddedilemez
hüccet ancak Al-
hüccet Al- katındadır (her ha-
lah´ındır. Eğer kikatin) kesin delili;
‫=فل ِْو‬eğer ِ‫=شاء‬dileseydi pinizi doğru yola
iletirdi.»
lah'ın. O dileseydi
hepinizi birden
O, dileseydi O dileseydi tümü-
hepinizi birden nüzü doğru yola
‫=لهداك ِْم‬elbette doğru yola iletirdi ,, ,, ,,
doğru yola çıkarır-
dı."
hidayete ka- yöneltirdi.
vuştururdu.
ِ‫=أجْ م ِعين‬hepinizi
6.
150
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=هل َِم‬haydi getirin
..
De ki; Allah´ın Kendilerine de ki: De ki: Muhak- De ki: Allahın (bü-
bu yasakları
..
"Şu sizin haram kak Allah, şu- tün) bunları yasak-
ِ‫=شهداءكم‬tanrılarınızı koyduğuna şa- dedikleriniz[i] Al- nu haram kıldı ladığına dair şahit-
hitlik edecek ta- lah'ın gerçekten diye, bildiğini lik yapacak şahitle-
َِ ‫ي ْشهدونأِنَأ‬..ِ‫=الَذِين‬şahidlik edecek nıklarınızı
‫ن‬ niz bakalım.
getiri- haram buyurduğu- söyleyecek rinizi getirin! Eğer
..
na şehadet edecek şahidlerinizi onlar (çekinmeden
َِ =Allah’ın ِ‫=ح َرم‬yasakladığına
‫اّلل‬ Eğer onlar bu Şahitlerinizi getirin getirin. Eğer yalan) şahitlik ya-
yolda şahitlik de görelim!" Eğer onlar şahidlik parlarsa sakın on-
ِ‫= َٰهذا‬bunu ‫ن‬ ِْ ِ ‫=فإ‬eğer ederlerse, sakın şehadet ederlerse, ederlerse; ların bu düzmece
şahitliklerini sen onlarla bera- sende onlarla şahitliklerine katıl-
‫=ش ِهدوا‬şahidlik ederlerse .. onaylama. Ayet- ber şehadet etme. beraber olup mayın; ve mesajla-
lerimizi yalanla- Âyetlerimize yalan tasdik etme. rımızı yalanlayan-
‫ت ْشه ِْد‬..ِ‫=فَل‬sen şahidlik etme .. yanların, ahirete diyenlerin, âhirete Onlar Rabbla- ların, öteki dünya-
..
inanmayanların inanmayanların, rına başkala- ya inanmayanların
‫=معه ِْم‬onlarla beraber .. ve Rabblerine eş Rabbü'l-âlemîn'e rını denk tutu- ve başka güçleri
koşanların keyfi sürü sürü esnâmı yorlar. Rablerine denk gö-
‫تت َ ِب ِْع‬..ِ‫=ول‬uyma ِ‫=أ ْهواء‬keyiflerine arzularına uyma. muâdil tutanların renlerin hatalı gö-
hevesâtına uyma. rüşlerine uymayın!
‫كذَبوا‬..ِ‫= ِالَذِين‬yalanlayanların
‫= ِبآياتِنا‬ayetlerimizi
ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫ل‬..ِ‫=والَذِين‬ve inanmayanları ..

n ِ‫خرِة‬ ِ ‫=بِ ْاْل‬ahirete ‫=وه ِْم‬onlar


‫=بِربِ ِه ِْم‬Rablerine
ِ‫=ي ْعدِلون‬eş tutmaktadırlar
..

6.
151
,, ,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=تعال ْوا‬gelin De ki; «Geliniz, Yâ Muhammed, De ki: Gelin, De ki: Gelin, Alla-
Rabbinizin neleri onlara de ki: "Ge- Rabbınızın si- hın (gerçekten) ne-
ِْ‫=أتل‬okuyayım ‫=ما‬şeyleri yasakladığını si- lin, Rabbiniz neyi ze neleri ha- yi yasakladığını si-
ze söyleyeyim: hakkınızda haram ram kıldığını ze anlatayım: On-
ِ‫=ح َرم‬haram kıldığı ‫=ربُّك ِْم‬Rabbinizin O´na
,,
hiçbir şeyi buyurduysa onu ben söyleye- dan başka şeylere
ortak koşmayın. sizlere okuyayım: yim; O´na hiç- asla ilahlık yakış-
‫=عليْك ِْم‬size Ana- babaya Hiçbir şeyi O'na bir şeyi ortak tırmayın; anne ba-
karşı iyi davranı- şerik koşmayacak- koşmayın, banıza iyilik yapın
‫ت ْش ِركوا‬,,‫ل‬ َِ ‫=أ‬ortak koşmayın ,, nız. Yoksulluk sınız, ananıza ba- anaya-babaya (ve onlara karşı
kaygısı ile evlât- banıza iyilikten ay- iyilik edin. Fa- saygısızlıkta bu-
‫= ِب ِِه‬O’na ِ‫=ش ْيِئ ًا‬hiçbir şeyi larınızı öldürme- rılmayacaksınız. kirlik korku- lunmayın); ve ço-
,,
yiniz. Sizin de Yoksulluk yüzün- suyla çocukla- cuklarınızı yoksul-
ِِ ‫=و ِب ْالوا ِلدي‬ana babaya
‫ْن‬ ,, onların da rızkını den çocuklarınızı rınızı öldür- luk korkusuyla öl-
biz veririz. Kötü- öldürmeyeceksiniz. meyin. Sizin dürmeyin; (çünkü)
ِ‫= ِإحْ سانًا‬iyilik edin ,, lüklerin açığına Bizler sizin de rız- de onların da sizin de onların da
da gizlisine de kınızı veririz, onla- rızkını veren rızıklarını sağlaya-
‫ت ْقتلوا‬,,ِ‫=ول‬öldürmeyin yaklaşmayınız. rın da. Fahiş gü- Biziz. Kötülü- cak olan biziz; açık
Haklı bir gerekçe nahların ne açığı- ğün gizlisine veya gizli hiçbir
‫=أ ْولدك ِْم‬çocuklarınızı yokken Allah´ın na ne gizlisine yak- de, açığına da utanç verici fiil iş-
dokunulmaz laşmayacaksınız. yaklaşmayın. lemeyin; ve adalet(i
ِ‫ ِإ ْمَلق‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬fakirlik korkusuyla ,,
saydığı cana Allah tarafından Hak ile olma- ifa etmek) dışında
kıymayınız. İşte kanı haram buyu- dıkça, Allah´ın Allahın kutsal say-
ِ‫=نحْ ن‬biz ‫=ن ْرزقك ِْم‬sizi besliyoruz Allah, ola ki dü- rulan beşeri hakkı- haram kıldığı dığı insan hayatına
,,

şünürsünüz diye nız olmadıkça öl- bir cana kıy- kıymayın: Allah
‫=و ِإيَاه ِْم‬onları da ,,
size bu direktifle- dürmeyeceksiniz, mayın. İşte bunu size emretti ki
‫ت ْقربوا‬,,ِ‫=ول‬yaklaşmayın ri veriyor. işte şu söyledikle- aklınızı başı- aklınızı kullanabi-
rim Allah'ın sizlere nıza alasınız lesiniz;
ِ‫احش‬ ِ ‫= ْالفو‬fuhuşlara emir buyurdukları. diye size, bun-
Umulur ki aklınızı ları emretti.
‫ ِم ْنها‬,,ِ‫ظهر‬,,‫=ما‬açığına da başınıza alırsınız
,,
(İşte şu söyledikle-
ِ‫بطن‬,,‫=وما‬kapalısına da ,,
rim aklınızı başını-
za almanız için Al-
‫ت ْقتلوا‬,,ِ‫=ول‬ve kıymayın ,, lah'ın sizlere emir
buyurduklarıdır.)
ِ‫=النَ ْفس‬cana ِ‫ح َرم‬,,‫=الَتِي‬yasakladığı
َِ =Allah’ın ‫ق‬
‫اّلل‬ ِِ ‫بِ ْالح‬,,‫ل‬
َِ ِ‫=إ‬haksız yere ,,

‫= َٰذ ِلك ِْم‬işte ‫صاك ِْم‬ َ ‫=و‬size tavsiye etti ,, ,,

‫=بِ ِِه‬bunları ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=ت ْع ِقلون‬düşünürsünüz diye ,,

6.
152
.. ‫ت ْقربوا‬..ِ‫=ول‬yaklaşmayın Erginlik çağına Bir de öksüzün Yetimin malı- ve rüşd yaşına
erinceye kadar malına yaklaşma- na; erginlik erişmeden önce
ِ‫=مال‬malına ‫يم‬ ِِ ‫= ْالي ِت‬yetimin yetimin malına yacaksınız, meğer çağına gelin- yetimin mal varlığı-
sadece niyetlerin ki rüşdünü bulun- ceye kadar o na -onun iyiliği için
ِ‫ ِهي‬..‫ ِهي ِبالَتِي‬..‫= ِإ َل ِبالَتِي‬müstesna en iyisi ile yakla- caya kadar onun en güzel ola- olmadıkça- do-
şınız. Ölçüde ve hesabına en güzel nından başka kunmayın. (Bütün
ِ‫=أحْ سن‬en güzel biçimde ‫ى‬
.. َِٰ َ ‫=حت‬kadar tartıda
..
dürüst bir yolda olsun, öl- bir şekilde alış verişlerinizde)
olunuz. Biz hiç çü ile tartı işlerini yaklaşmayın. ölçü ve tartıya tam
ِ‫=يبْلغ‬erişinceye ِ‫=أشدَه‬erginlik çağına kimseye kapasi- doğrulukla göre- Ölçüyü, tartıyı olarak, adaletle ..
tesini aşan bir ceksiniz. Bizler da tam ve uyun; (Biz) hiçbir
‫=وأ ْوفوا‬tam yapın ِ‫= ْالكِيْل‬ölçü
.. yük yüklemeyiz. kimseye vüs'atten doğru yapın. insana taşıyabile-
Bir söz söyler- ziyadesini teklif Biz kimseye, ceğinden daha faz-
ِ‫=و ْال ِميزان‬ve tartıyı .. ken, söz konusu etmeyiz. Birinin gücünün yetti- la yük yüklemeyiz;
olan akrabanız hakkında söyler- ğinden başka- ve bir görüş belirt-
bile olsa, doğru ken isterse hısmı- sını yükleme- tiğinizde, yakın ak-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ْط‬ ِ ‫=بِ ْال ِقس‬adaletle konuşunuz. Al-


lah´a verdiğiniz
nız olsun, sırf ada- yiz. Söylediği-
leti gözeteceksiniz. niz zaman da
rabanıza (karşı) ol-
sa da, adil olun. Al-
ِ‫نك ِلف‬..ِ‫=ل‬biz teklif etmeyiz .. ..
sözü tutunuz. İş-
te Allah, ola ki
Allah'a karşı bağ- -akraba dahi
landığınız ahdi ye- olsa-adil olun.
laha karşı taahhüt-
lerinize (daima) ri-
‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬kişiye ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬fazlasını düşünüp öğüt
alırsınız diye si-
rine getireceksiniz. Allah´ın ahdini
Bu söylediklerim de yerine geti-
ayet edin: bunu Al-
lah size emretti ki
ِ‫=وسْعها‬gücünün yettiğinden ..
ze bu direktifleri
veriyor.
anar da ibret alır- rin. İşte iyice
sınız diye Allah'ın düşünesiniz
ders alabilesiniz.

‫=وإِذا‬zaman ‫=ق ْلت ِْم‬söylediğiniz sizlere emir buyur- diye size bun-
duklarıdır. ları emretti.
‫=فا ْعدِلوا‬adalet yapın ‫=ول ِْو‬eğer ..

ِ‫=كان‬olsa da ‫ى‬
.. َِٰ ‫ق ْرب‬..‫=ذا‬akrabanız
‫=و ِبع ْه ِِد‬ve tutun ‫اّلل‬
.. َِِ =Allah’a
ِ‫=أ ْوفوا‬verdiğiniz sözü ‫= َٰذ ِلك ِْم‬işte
..

‫صاك ِْم‬ َ ‫=و‬size tavsiye etti ‫= ِب ِِه‬bunları


.. ..

‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ..

ِ‫=تذ َكرون‬öğüt alırsınız diye .. ..

6.
153
,, ِ‫=وأ َن‬işte ‫= َٰهذا‬budur İşte benim dos-
doğru yolum bu-
İşte bu Benim
dosdoğru giden
Ve şüphesiz ki Ve (bilin ki bu,
bu; Benim dosdoğru Bana
‫اطي‬ ِ ‫صر‬ ِ =benim yolum ,,
dur, bu yola
uyunuz. Sakın
yolum. Onu tutun, dosdoğru yo- yönelen bir yoldur:
yoksa başka yolları lumdur. Ona Öyleyse bunu izle-
‫=مسْت ِقي ًما‬doğru ِ‫=فاتَبِعوه‬ona uyun ,,
sizi Allah´ın yo-
lundan ayrı dü-
tutmayın ki sizleri hemen uyun. yin ve diğer yollar-
Allah'ın yolundan Başka yollara dan gitmeyin ki sizi
‫تتَبِعوا‬,,ِ‫=ول‬uymayın ki ,,
şürecek yollara
girmeyiniz. İşte
ayrı düşmüş, dar- uymayın ki; Onun yolundan
madağın bir hale sonra sizi saptırmasınlar. Al-
ِ‫سبل‬ ُّ ‫=ال‬yollara ِ‫=فتف َرق‬ayırmasın Allah, kötülük- getirmesinler. İşte O´nun yolun- lah (bütün) bunları
lerden sakınası- şu söylediklerim dan ayırır. İş- size emretti ki Ona
‫=بِك ِْم‬sizi ‫سبِي ِل ِِه‬,,‫ن‬ِْ ‫=ع‬O’nun yolundan ,, nız diye size bu dalâlden çekinirsi- te, sakınasınız karşı sorumluluğu-
direktifi veriyor. niz diye Allah'ın diye size bun- nuzun bilincine va-
‫= َٰذ ِلك ِْم‬böylece sizlere emir buyur- ları emretti. rasınız.
duklarıdır.
‫صاك ِْم‬ َ ‫=و‬size tavsiye etti
,, ,,

‫=بِ ِِه‬kendisiyle ‫=لعلَك ِْم‬umulur ki ,,

ِ‫=تتَقون‬korunursunuz
6. Sonra iyilik Sonra Bizler salâhı Sonra Biz, Ve bir kez daha:
154
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=آتيْنا‬verdik edenlere yönelik meslek edinen her Musa´ya bir İyilik yapmada se-
‫=موسى‬Musa’ya ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitabı nimetimiz tama-
ma ersin, her
fert hakkındaki lüt- bütün halinde, bat edenlere (ni-
fumuzu tamama her şeyi apa- metlerinizin) de-
‫(=تما ًما‬nimetimizi) tamamlamak ..
şey ayrıntılı bi-
çimde açıklan-
erdirmek, muhtaç çık göstermek, vamı olarak, Mu-
oldukları herşeyi hidayet ve saya, her şeyi tafsi-
‫=على‬üzerine sın, doğru yol kı-
lavuzu ve rah-
ayrı ayrı bildirmek rahmet olmak latıyla bildiren ve
ve kendilerine hi- üzere o kitabı (böylece insanları)
ِ‫أحْ سن‬..‫=الَذِي‬iyilik edenler .. met olsun diye dayet olmak, rah- verdik. Belki rahmet ve hida-
Musa´ya tevratı met olmak üzere Rabblarına yet(e erdiren) bu
ًِ ‫ص‬
‫يَل‬ ِ ‫=وت ْف‬ve açıklamak.. verdik. Ola ki, Mûsa'ya Kitap ver- kavuşacakla- ilahi kelamı bağış-
Rabblerinin hu- dik. Umulur ki Benî rına artık ina- ladık ki, Rableri ile
ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬ ِِ ‫= ِلك‬her şeyi .. zuruna çıkacak- İsrail Rabbü'l- nırlar. (nihai) buluşmaya
larına inanırlar. âlemîn’in karşısına inansınlar.
‫=وهدًى‬ve yola iletici
.. .. çıkacaklarına iman
ederler.
ً‫=ورحْ م ِة‬ve rahmet olmak üzere
.. .. ..

‫=لعلَه ِْم‬umulur ki ..

ِِ ‫=بِ ِلق‬huzuruna varacaklarına


‫اء‬ ..

‫=ربِ ِه ِْم‬Rablerinin ِ‫=يؤْ ِمنون‬inanırlar


6.
155
,, ‫=و َٰهذا‬işte bu (Kur’an) da
,, ,,
Bu Kur´an bizim
indirdiğimiz kut-
,,
Bu Kur'an ise bir
Kitap ki onu Bizler
İşte şu da in-
dirdiğimiz ki-
Ve bu da yüceler-
den indirdiğimiz
ِ‫= ِكتاب‬Kitaptır ِ‫=أ ْنز ْلناه‬indirdiğimiz sal bir kitaptır.
Ona uyunuz ve
indirdik. Hem feyzi
bütün dünyaya
tabdır, müba-
rektir. Öyleyse
bereketli bir ilahi
kelamdır: Öyleyse
ِ‫=مبارك‬mübarek ِ‫=فات َ ِبعوه‬O’na uyun kötülüklerden
sakınınız, ki, si-
,,
şâmil, gelin ona
tâbi olun, ahkâmı-
ona uyun ve
sakının ki
ona tabi olun ve Al-
laha karşı sorumlu-
‫=واتَقوا‬ve korunun
,,
ze merhamet
edilsin.
na karşı durmak-
tan sakının ki bu
merhamet
olunasınız.
luğunuzun bilincine
varın ki Onun rah-
‫=لعلَك ِْم‬umulur ki siz ,, ,, suretle rahmetimi- metine layık olabi-
ze erebilirsiniz. lesiniz.
ِ‫=ت ْرحمون‬merhamet olunursunuz ,,

6.
156
.. ‫تقولوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬demeyesiniz ‫=إِنَما‬yalnız Onu size indirdi
ki, «Bizden ön-
Onu Bizler "Kitap
yalnız bizlerden
Demeyesiniz
ki: Bizden ön-
(Bu kitap, size ve-
rildi) ki, Yalnızca
ِ‫=أ ْن ِزل‬indirildi ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ceki iki ümmete
(yahudiler ile
önce gelen iki
ümmete indirildi,
ce kitab, yal-
nız iki toplulu-
bizden önce yaşa-
mış iki gurup insa-
ِِ ‫طائِفتي‬..‫ى‬
‫ْن‬ َِٰ ‫=عل‬iki topluluğa ..
hristiyanlara) ki-
tap indirildi ve
şurası da var ki
bizler onlar gibi
ğa indi. Bizim
ise onlarınkin-
na ilahi kelam bah-
şedilmişti ve biz
ِْ ‫= ِم‬bizden önceki
‫ق ْب ِلنا‬..‫ن‬ ..
biz onların oku-
duklarından ha-
okumak bilmiyor-
duk" demeyesiniz;
den hiç habe-
rimiz yok.
onların öğretilerin-
den habersizdik!
‫كنَا‬..‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬biz ise idik.. .. bersiz kaldık» demeyesiniz;
diyemeyesiniz.
‫دِراستِ ِه ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=ع‬onların okumasından ..

ِ‫=لغافِ ِلين‬habersiz
6. Yine diyemeye- yahut "Şu bizleri Veya deme- yahut da, Eğer bize
157
,, ِ‫=أ ْو‬yahut ‫=تقولوا‬demeyesiniz siniz ki, «Eğer görüyorsunuz ya, yesiniz ki: Bi- de bir ilahi kelam
‫=ل ِْو‬eğer ‫=أنَا‬şüphesiz bize de kitap in-
dirilseydi, doğru
eğer bizlere kitap ze de o kitab indirilmiş olsaydı
indirilseydi hiç indirilseydi; onun rehberliğine
ِ‫=أ ْن ِزل‬indirilseydi ‫=عليْنا‬bize yola onlardan
daha sıkı sarılır-
şüphe yok doğru muhakkak ki kesinlikle onlardan
yolu onlardan iyi onlardan daha daha sıkı uyardık
ِ‫= ْال ِكتاب‬Kitap ‫=لكنَا‬biz olurduk ,,
dık.» Çünkü size
de Rabbinizden
tutardık" demeye- fazla hidayete (demeyesiniz). İş-
siniz diye indirdik. ererdik. İşte te, şimdi size Rab-
َِٰ ‫=أ ْهد‬daha doğru yolda
‫ى‬ ,, ,, açık belge, doğ- İşte Rabbinizden size, Rabbı- binizden hakikatin
ru yol kılavuzu sizlere beyyine de nızdan apaçık açık bir kanıtı ve
‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan ‫=فق ِْد‬işte ve rahmet geldi. geldi, hidayet de hüccet, hida- bir rehberlik, bir
Allah´ın ayetleri- geldi, rahmet de yet ve rahmet rahmet geldi. Öy-
‫=جاءك ِْم‬size de geldi ِ‫=بيِنة‬açık delil
,, ,, ,, ni yalanlayıp on- geldi. Artık Allah'ın gelmiştir. Artık leyse, Allahın me-
lara yüz çeviren- âyetlerini inkâr Allah´ın ayet- sajlarını yalanla-
‫ربِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden lerden daha za- eden, sonra baş- lerini yalanla- yandan ve onlar-
lim kim olabilir? kalarını da ondan yandan ve on- dan küçümseyerek
‫=وهدًى‬hidayet ِ‫=ورحْ مة‬ve rahmet ,, Ayetlerimize yüz çeviren kimseden lardan yüzçe- yüz çevirenden
çevirenleri, bu daha zâlimi kim virenden daha daha zalim kim
ِْ ‫=فم‬kim olabilir? ِ‫ظلم‬
‫ن‬ ,,
ْ ‫=أ‬daha zalim ,, yüz çevirmele- olabilir? Böyle hal- zalim kimdir? olabilir? Mesajları-

ِْ ‫= ِم َم‬kimseden ِ‫=كذَب‬yalanlayıp
rinden ötürü kı dalâl ile âyâtımı- Biz, ayetleri- mızdan küçümse-
‫ن‬ azapların en kö- za imandan çevi- mizden yüz- yerek yüz çeviren-
tüsüne çarptıra- renleri hem dâll çevirenleri bu leri bundan dolayı
ِِ ‫=بِآيا‬ayetlerini ‫اّلل‬
‫ت‬ َِِ =Allah’ın cağız. hem mudili olmala- yüzden azabın şiddetli bir azapla
rı yüzünden bizler kötüsüyle ce- cezalandıracağız!
ِ‫=وصدِف‬ve yüz çeviren ,, ,,
azâbın en müthişi- zalandıraca-
ِ‫=ع ْنها‬onlardan ne uğratacağız. ğız.

‫=سنجْ ِزي‬cezalandıracağız
ِ‫صدِفون‬ ْ ‫ي‬,,ِ‫=الَذِين‬yüz çevirenleri ,,

‫آياتِنا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=ع‬ayetlerimizden
ِ‫=سوء‬en kötüsüyle ‫ب‬
,, ِِ ‫= ْالعذا‬azabın
‫=بِما‬ötürü
ِ‫صدِفون‬ ْ ‫ي‬,,‫=كانوا‬yüz çevirmelerinden ,,

6.
158
.. ِ ‫ي ْنظر‬..‫ل‬
‫ون‬ ِْ ‫=ه‬mi bekliyorlar? ..
Onlar kendilerine Bunların bekledik- Onlar; hala
meleklerin gel- leri kendilerine me- kendilerine
Yoksa onlar, me-
leklerin kendilerine
َِ ‫= ِإ‬ille ِ‫تأْتِيهم‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬gelmesini mesini mi yoksa leklerin gelmesi," meleklerin
Rabbinin gelme- yahut Rabbin tara- gelmesini, ya-
görünmesini mi
bekliyorlar yahut
ِ‫= ْالمَلئِكة‬meleklerin ‫=أ ِْو‬yahut sini mi, yoksa fından bütün hut Rabbının
Rabbinin bazı âyâtıyla kıyametin gelmesini ve-
(bizzat) Rabbinin
veya Ondan bazı
ِ‫=يأْتِي‬gelmesini ِ‫=ربُّك‬Rabbinin mucizelerinin
gelmesini mi
gelmesi, yahut ya Rabbının
Rabbin kıyamet ayetlerinden
(kesin) işaretlerin?
(Ama) Rabbinin
‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=يأْتِي‬gelmesini
.. bekliyorlar? âyetlerinden bir ta- birinin gelme- (kesin) işaretlerinin
Rabbinin bazı kımının gelmesi sini mi bekli- ortaya çıkacağı
ِ‫=ب ْعض‬bazı ‫ت‬ ِِ ‫=آيا‬ayetlerinin mucizeleri geldi- değil de başka ne- yorlar? Rab- Gün iman etmenin,
ği gün, daha ön- dir? O gün ki Rab- bının ayetleri daha önce inan-
ِ‫=ربِك‬Rabbinin ِ‫=ي ْوم‬gün ce iman etmemiş binin kıyamet âyet- geldiği gün; mamış yahut inan-
ya da imanı doğ- lerinden bir takımı kişi daha ön- dığı halde bir hayır
‫=يأْتِي‬geldiği ِ‫=ب ْعض‬bazı rultusunda bir gelecek, evvelce ceden inan- yapmamış olan
hayır kazana- iman etmemiş, ya- mamış veya kimseye hiçbir ya-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
mamış olan kim- hut imanıyla hiçbir imanından bir rarı olmaz. De ki:
ِ‫ت‬ ِ ‫=آيا‬ayetleri ِ‫=ربِك‬Rabbinin seye o günkü hayır kazanama- hayır kazan- Bekleyin (öyleyse
ِ‫ي ْنفع‬..ِ‫=ل‬fayda sağlamaz ..
imanı bir fayda
sağlamaz. Onla-
mış kimseye artık mamışsa;
o zamanki iman fa- imanı, ona hiç
Ahiret Gününü, ey
inançsızlar:) bakın,
‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬kimseye ‫=إِيمانها‬inanması ra de ki: «Bekle-
yin bakalım, biz
ide vermeyecek fayda vermez.
(...Evvelce iman De ki: Bekle-
biz (mümin)ler de
bekliyoruz!
ِْ ‫آمن‬..‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫تك‬..‫=ل ِْم‬inanmamış de bekliyoruz.» etmemiş kimseye yin, doğrusu
o zamanki imanı, biz de bekle-
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬daha önce ‫=أ ِْو‬ya da .. .. yahut evvelce yenlerdeniz.
imanıyla bir hayır
ِْ ‫=كسب‬kazanmamış olan
‫ت‬ .. kazanmamış kim-
seye o zamanki
‫إِيما ِنها‬..‫= ِفي‬imanında hayrı faide verme-
yecek). Yâ Mu-
ِ‫=خي ًْرا‬bir hayır ‫ل‬
.. ِِ ‫=ق‬de ki .. hammed, onlara:
"Bekleyin, şüphe
‫=ا ْنت ِظروا‬bekleyin ‫= ِإنَا‬biz de .. yok bizler de bek-
lemekteyiz" de.
ِ‫=م ْنت ِظرون‬beklemekteyiz
6.
159
,, ِ‫= ِإ َن‬gerçekten Dinlerinin öngör- O cemaatler ki din- Dinlerini parça İnançlarının bütün-
düğü inanç ve lerinde ayrılık çıka- parça edenler, lüğünü bozarak gu-
َ
‫ف َرقوا‬,,ِ‫=الذِين‬parça parça edip ümmet birliğini rıp kol kol olmuş- bölük bölük ruplara, fırkalara
,, ,,
parçalayarak çe- lar, senin onlarla olanlar yok ayrılanlara gelince:
‫=دِينه ِْم‬dinlerini ‫=وكانوا‬olanlar var ya lünenler ile, se- Onların işlerini mu- larla hiçbir onlar
şitli akımlara bö- hiçbir ilişiğin yok. mu? Senin on- için yapabile-
ceğin bir şey yok-
,, ,,

‫= ِشيعًا‬grup grup ِ‫=لسْت‬senin yoktur nin


,,
hiçbir ilişkin rakabe yalnız Al- alakan yoktur. tur. Unutma, onla-
yoktur. Onların lah'a ait. Ne yap- Onların işi Al- rın işi Allaha kal-
,,

‫= ِم ْنه ِْم‬onlarla ِ‫ش ْيء‬,,‫=فِي‬hiçbir ilişkin işi Allah´a kal- tıklarını O sonra lah´a kalmış- mıştır: ve zamanı ,,
mıştır. Allah on- kendilerine haber tır. Sonra O, geldiğinde Allah
‫=إِنَما‬ancak ‫=أ ْمره ِْم‬onların işi lara ilerde yap- verecek. ne yapmakta onlara vaktiyle yap-
,,
tıklarının akıbe- idiklerini ken- tıklarını göstere-
ِ‫اّلل‬
َِ ,,‫=إِلى‬Allah’a kalmıştır ‫=ث َِم‬sonra tini bildirecektir.
,, dilerine haber cektir.
verecektir.
‫=ينبِئه ِْم‬onlara haber verecektir ,, ,,

ِ‫ي ْفعلون‬,,‫كانوا‬,,‫=بِما‬yaptıklarını
6.
160
.. ِ‫=م ْن‬kim ِ‫=جاء‬getirirse Kim Allah´ın hu- Kim bir iyilik geti-
zuruna bir iyilikle rirse ona on misli
Kim, bir iyilikle
gelirse; ona,
Kim (Allahın huzu-
runa) iyi bir iş ve
‫= ِب ْالحسن ِِة‬iyilik ِ‫=فله‬ona vardır ..
varırsa kendisine sevap var. Kim kö-
on katı verilir. tülük getirirse ona
onun on katı
vardır. Kim de
davranışla çıkarsa
bu yaptığının on
ِ‫=ع ْشر‬on katı ِ‫=أ ْمثا ِلها‬o(getirdiği)nin
..
Kim Allah´ın hu- da misliyle ceza
zuruna bir kötü- var. Ve hiçbirine
bir kötülükle
gelirse; o, an-
katını kazanacak-
tır; ama kim de kö-
ِْ ‫=وم‬ve kim ِ‫=جاء‬getirirse
‫ن‬ ..
lük ile varırsa
sadece onun
haksızlık edilmek
yok.
cak misliyle
cezalandırılır.
tü bir fiil ile çıkarsa
onun aynısıyla ce-
‫سيِئ ِِة‬َ ‫= ِبال‬kötülük dengi olan ceza- Ve onlara zalandırılacaktır;
ya çarptırılır. Ne haksızlık ve kimseye haksız-
َِٰ ‫يجْ ز‬..ِ‫=فَل‬cezalandırılmaz
‫ى‬ iyilik edenlere, edilmez. lık yapılmayacaktır.
ne kötülük işle-
َِ ‫= ِإ‬dışında ‫= ِمثْلها‬onun dengi
‫ل‬ .. yenlere haksızlık
edilmez.
‫=وه ِْم‬onlar
ِ‫ظلمون‬ ْ ‫ي‬..ِ‫=ل‬haksızlığa uğratılmazlar ..

6.
161
,, ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=إِنَنِي‬muhakkak
,,
De ki; «Rabbim Yâ Muhammed, De ki: Şüphe- De ki: Bakın, Rab-
beni doğru yola, şöyle de: "Bana siz Rabbım, bim beni düzgün
‫=هدانِي‬beni iletti ‫=ربِي‬Rabbim ,,
insanların tüm Rabbim dosdoğru beni dosdoğru ve saf bir itikad
ihtiyaçlarına ce- giden yolu tutturdu, yola iletti. Ha- aracılığıyla dos-
ِ‫صراط‬ ِ ,,‫ى‬
َِٰ ‫=إِل‬yola ِ‫=مسْت ِقيم‬doğru vap veren dine, evet dosdoğru dini, nif olan İbra- doğru bir yola yö-
Allah´ın birliğine İbrahim'in dinini ki him´in dinine. neltti; her türlü ba-
‫=دِينًا‬dine ‫=قِي ًما‬dosdoğru ِ‫= ِملَة‬dinine inanan ve O´na İbrahim onu hakka Ve o, müşrik- tıldan uzak durarak
ortak koşanlar- meylederek tut- lerden olmadı. Allahtan başka şe-
ِ‫= ِإبْرا ِهيم‬İbrahim’in ِ‫=ح ِنيفًا‬hanif dan olmayan İb- muştu. Hiçbir za- ye ilahlık yakıştı-
rahim´in inanç man da müşrikler- ranlardan olmayan
ِ‫كان‬,,‫=وما‬O değildi ,, sistemine iletti.» den değildi." İbrahimin yoluna.

ِ‫ ْالم ْش ِر ِكين‬,,ِ‫= ِمن‬ortak koşanlardan ,,

6.
162
.. .. َِ ‫= ِإ‬şüphesiz
ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬ De ki; «benim Yâ Muhammed,
namazım, iba- şöyle de: "Benim
De ki: Muhak-
kak benim
De ki: Bakın, be-
nim namazım, (bü-
‫=صَلتِي‬benim namazım detlerim, haya- namazım, ibade-
..
tım ve ölümüm tim, hayatım, me-
namazım,
ibadetlerim,
tün) ibadetlerim,
hayatım ve ölü-
‫=ونس ِكي‬ibadetim ِ‫=ومحْ يِاي‬hayatım tüm varlıkların matım hepsi Rab-
Rabbi olan Allah bü'l-âlemîn olan
hayatım ve
ölümüm alem-
müm (yalnızca) bü-
tün alemlerin Rabbi
‫=ومماتِي‬ve ölümüm ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah içindir içindir.»
..
Allah'ın. ..
lerin Rabbı
olan Allah
olan Allah içindir,

ِِ ‫=ر‬Rabbi ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin


‫ب‬ içindir.

6. O´nun ortağı O'nun şeriki yok, O´nun hiçbir ki Onun uluhiyetin-


163
,, ِ ‫ش ِر‬,,ِ‫=ل‬ortağı yoktur ِ‫=له‬O’nun
‫يك‬ ,,
yoktur. Bana işte ben bununla ortağı yoktur. de hiç kimse pay
ِ‫=و ِب َٰذ ِلك‬böyle böyle emredildi.
Ben müslüman-
emir buyuruldum.
İşte ben Allah'ı bir
Ben, böylece
emrolundum.
sahibi değildir: Ben
böyle emrolundum;
ِ‫=أ ِم ْرت‬bana emrolundu ‫=وأنا‬ve ben
,, ,,
ların ilkiyim. bilenlerin ilkiyim." Ve ben, müs-
lümanların ilki.
ve ben benliklerini
Allaha teslim eden-
ِ‫=أ َول‬ilkiyim lerin (daima) öncü-
sü olacağım?
ِ‫= ْالم ْس ِل ِمين‬Müslümanların
6.
164
.. .. ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫=أغيْر‬ben arayayım? ..
De ki; «Allah her Yâ Muhammed,
şeyin Rabbi şöyle de: "Allah
De ki: Ben, Al-
lah´tan başka
De ki: Öyleyse, O
her şeyin Rabbi
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫=أ ْب ِغي‬O’ndan başka ..
iken, ben bütün mevcûdâtın
O´ndan başka rabbi iken, hiç ben
bir Rabb mı
arayacağım?
iken Allah'tan baş-
ka bir Rab mı ara-
‫=ربًّا‬Rab ِ‫=وهو‬O ُِّ‫=رب‬Rabbi iken ..
bir ilâh mı ara- O'ndan başka rab
yayım? Herkesin mi isterim?! Her
Halbuki O;
herşeyin Rab-
yacağım? İnsanla-
rın işlediği (kötü) fi-
ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬ ِِ ‫=ك‬herşeyin işlediği kötülü- ferd günahı ancak
ğün sorumluluğu kendi hesabına
bıdır. Herkes
ne kazanırsa
iller yalnızca kendi-
lerini ilgilendirir; ve
ِ‫ت ْك ِسب‬..ِ‫=ول‬kazanmaz kendisine aittir. kazanır, günah iş- kendine aittir. sorumluluk taşıyan
Hiç kimse baş- lemek şânından Yük yüklenen hiç kimseye baş-
ِ‫ن ْفس‬..‫ل‬ ُِّ ‫=ك‬hiç kimse ‫ل‬
.. َِ ِ‫=إ‬başkasını kasının kötülü- olan hiçbir ferd kimse, başka- kasının sorumlulu-
ğünün sorumlu- başkalarının veba- sının yükünü ğu yüklenmez.
ِ‫=عليْها‬kendisine ait olandan .. .. luğunu taşımaz. lini yüklenmez. taşımaz. So- Zamanı geldiğinde
Sonunda Rabbi- Sonra dönüp Rab- nunda dönü- hepiniz Rabbinize
ِ‫ت ِزر‬..ِ‫=ول‬taşımaz nize döneceksi- binizin karşısına şünüz Rabbı- döneceksiniz: ve o
niz. O size an- çıkacaksınız. O nızadır. Artık zaman üzerinde ih-
ِ‫=و ِازرة‬taşıyan hiç kimse .. .. laşmazlığa düş- sizlere ihtilâf et- O; size ayrılı- tilafa düştüğünüz
tüğünüz mesele- mekte olduğunuz ğa düştüğü- her şeyi size (ger-
ِ‫= ِو ْزر‬yükünü ‫ى‬ َِٰ ‫=أ ْخر‬bir başkasının .. lerin içyüzünü hakikatleri bildire- nüz şeyleri çek haliyle) göste-
bildirecektir. cek." haber vere- recektir.
‫=ث َِم‬sonra ‫ربِك ِْم‬..‫ى‬ َِٰ ‫=إِل‬Rabbinizedir cektir.
‫=م ْر ِجعك ِْم‬dönüşünüz
‫=فينبِئك ِْم‬size haber verecektir
.. ..

‫ك ْنت ِْم‬..‫= ِبما‬şeyleri


ِ‫ت ْخت ِلفون‬..‫= ِفي ِِه‬ayrılığa düştüğünüz ..

6. Sizi yeryüzünde O öyle bir Allah ki, Sizi, verdikle- Zira O sizi dünyaya
165
,, ‫=وه ِو‬O’dur halife yapan ve sizleri yeryüzünün riyle denemek mirasçı yapmış, ve
َ
‫جعلك ِْم‬,,‫=الذِي‬sizi yapan verdiği nimetler halifeleri kıldıktan için yeryüzü- bazınızı diğerlerine
,,
hakkında sınav- başka, verdiği ni- nün halifeleri derecelerle üstün
ِ‫=خَلئِف‬halifeleri dan geçirmek metlerden imtihan yapan ve ki- kılmıştır ki bahşet-
için bazılarınızın için bir kısmınızı, minizi kiminize tiği şeyler aracılı-
ِ ِ ‫= ْاْل ْر‬yeryüzünün
‫ض‬ derecesini diğer bir kısmınızın de- derecelerle
bazılarınızdan recelerle üst tara- üstün kılan
ğıyla sizi sınayabil-
sin. Şüphe yok ki
ِ‫=ورفع‬üstün kılan ‫=ب ْعضك ِْم‬kiminizi üstün kılan fına geçirdi. Şüphe O´dur. Şüphe Rabbiniz karşılık
,,
O´dur. Hiç şüp- yok ki Rabbin ikâbı yok ki O; Ga- vermede hızlıdır:
ِ‫=ف ْوق‬üzerine ِ‫=ب ْعض‬kiminiz hesiz Rabbinin çok serî’, yine fur, Rahim´dir. ama, unutmayın ki,
cezalandırması şüphe yok ki O gerçekten çok
ِ‫=دِرجات‬derecelerle gecikmesizdir, gufranı hadsiz, bağışlayıcıdır,
aynı zamanda rahmeti pâyânsız. rahmet kaynağıdır.
‫= ِليبْلوك ِْم‬sizi denemek için
,, O, bağışlayıcı ve ,,

merhametlidir.
‫ما‬,,‫=فِي‬şeylerde ‫=آتاك ِْم‬size verdiği ,,

َِ ِ‫=إ‬doğrusu ِ‫=ربَك‬Rabbin
‫ن‬
ِ‫=س ِريع‬çabuk olandır ‫ب‬ ِِ ‫= ْال ِعقا‬cezası
,,

ِ‫=وإِنَه‬ve O ِ‫=لغفور‬bağışlayandır
,,

ِ‫=ر ِحيم‬esirgeyendir
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
7. Elif, Lâm, Mim, [Elif, Lâm, Mim, Elif, Lam, Elif-Lam-Mim-Sad.
1
‫=المص‬Elif lam mim sad
.. .. .. ..
Sad Sad]. Mim, Sad.

7.
2
,, ِ ‫= ِكت‬bir Kitaptır ِ‫=أ ْن ِزل‬indirilen
‫اب‬ ,,
Bu Kur´an, ken- Kur'an öyle bir ki-
disi ile insanları tap ki, âkıbeti
Bir kitab indi- (Yücelerden) bir
rilmiştir sana. ilahi kelam indirildi
ِ‫= ِإليْك‬sana ‫ن‬ ِْ ‫يك‬,,ِ‫=فَل‬olmasın uyarasın ve onunla haber ve-
müminlere öğüt receksin, mü'min-
Ondan dolayı sana artık gönlün-
göğsünde bir de bu konuda her-
ِ‫صد ِْرك‬,,‫=فِي‬göğsünde veresin diye sa- leri onunla irşad
na indirilen bir ki- edeceksin diye sa-
sıkıntı olma- hangi bir şüpheye
sın. Onunla yer verme ki, onun-
ِ‫=حرج‬bir sıkıntı ِ‫= ِم ْنه‬onunla
,,
taptır. O halde na indirildi. Onun
bu görevi yapar- için sakın bu yüz-
uyarman için. la, (yoldan sapan-
Ve iman eden- ları) uyarabilesin
ِ‫= ِلت ْنذِر‬uyarman ‫= ِب ِِه‬hususunda ken sakın ruhun den kalbin daral- lere bir öğüt. ve (böylece) ina-
sıkılmasın. masın (kalbini te- nanlara da öğütte
َِٰ ‫=و ِذ ْكر‬ve öğüt (vermen)
‫ى‬ ,, ,, laş almasın / endi- bulunabilesin:
şe almasın /sıkıntı
ِ‫= ِل ْلمؤْ ِمنِين‬inananlara almasın). (Kur'an
sana indirilmiş bir
Kitap olduğu için
âkıbeti onunla ha-
ber vermen,
mü'minleri onunla
irşad etmen husu-
sunda sakın kalbin
daralmasın...)
7.
3
.. ‫اتَبِعوا‬
=uyun ِ‫ما أ ْن ِزل‬
.. =indirilene
Rabbiniz tarafın- Rabbinizden size
dan size indirilen ne indirilmişse
Rabbınızdan Rabbinizin katın-
size indirilene dan size indirilene
‫إِليْك ِْم‬
=size ‫ن ربِك ِْم‬
.. ِْ ‫ِم‬
=Rabbinizden
mesaja uyunuz, onun arkasından
O´nun dışında gidin. Yoksa onu
uyun. O´ndan uyun; Ondan baş-
başka dostlara ka önderlerin ar-
‫ولِ تتَبِعوا‬
.. =ve..uymayın başka dostlar bırakıp da dost di-
edinip peşlerin- ye başkalarının ar-
uymayın. Ne dından gitmeyin.
de az öğüt Ne kadar az tutu-
‫ن دونِ ِِه‬
.. ِْ ‫ِم‬
=O’ndan..başka den gitmeyiniz. kasından gitmeyin.
Ne kadar kıt dü- Sizler nasihatten
dinliyorsunuz. yorsunuz aklınızda
bunu.
ِ‫أ ْو ِلياء‬
=velilere ِ ً ‫ق ِل‬
‫يَل‬ =ne..kadar..da..az şüncelisiniz! ne kadar az alıyor-
sunuz? (...nasihati
ِ‫ما تذ َكرون‬
.. =öğüt..alıyorsunuz ne kadar az dinli-
yorsunuz,? / nasi-
hati ne kadar az
tutuyorsunuz?]
7.
4
ِ‫وك ْم‬
,, =nice ِْ ‫ِم‬
ِ‫ن ق ْرية‬ ,, =kent(ler)i
Biz nice kentleri Bizler ne yurtlar
yokettik. Azabı- helâk ettik ki, aza-
Nice kasaba-
lar vardır ki;
Biz (baş kaldıran)
topluluklardan ni-
‫أ ْهل ْكناها‬ =helak,,ettik
mız, onları, ya bımız kendilerine
geceleyin ya da ya geceleyin, ya-
Biz, onları he-
lak etmişizdir.
cesini, gece vakti
ya da güpegündüz
‫فجاءها‬ =onlara,,geliverdi öğle uykuları sı- hut gündüz uyku-
rasında yakala- sunda bulunurlar-
Geceleyin
uyurken, öğle-
dinlenirken ansızın
gelip çatan ceza-
‫بأْسنا‬ =azabımız yıverdi. ken gelmişti. yin dinlenir-
ken, baskını-
mızla yok etmişiz-
dir.
‫=بياتًا‬gece yatarlarken ‫=أ ِْو‬yahut
,, mız gelip çattı
onlara.
ِ‫قائِلون‬,,‫=ه ِْم‬gündüz uyurlarken ,,

7. Azabımıza uğra- Hem onlara aza- Baskınımız Ve cezamız başla-


5
.. ِ ‫ك‬..‫=فما‬kalmadı
‫ان‬ dıkları andaki bımız gelince bü- geldiği zaman, rında koptuğu za-
‫=دعْواه ِْم‬yalvarmaları tek feryadları
«Biz gerçekten
tün feryatları (çığ- çağırışları: Biz man, kendi kendi-
lıkları /yalvarmaları gerçekten za- lerine, vah bize!
‫جاءه ِْم‬..‫= ِإ ِْذ‬onlara geldiğinde ..
zalimdik» de-
mekten ibaret
/ niyazları / duaları) limlerdendik, Biz gerçekten za-
"İtiraf ederiz ki, biz- demekten lim kimselerdik!
‫=بأْسنا‬azabımız ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬başka oldu. ler gerçekten başka birşey demekten başka
zâlimdik!" demele- olmadı. söyleyecek sözleri
‫قالوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬demelerinden rinden başka bir olmamıştır.
şey değildi.
‫= ِإِنَا‬biz gerçekten
..

ِ‫ظا ِل ِمين‬..‫=كنَا‬zalimlermişiz
7.
6
,, ِ‫=فلنسْأل َن‬soracağız Kendilerine pey- Bizler kendilerine Andolsun ki;
gamber gönderi- peygamber gönde- kendilerine
Ve bu yüzden,
kendilerine (ilahi)
َ
ِ‫أ ْر ِسل‬,,ِ‫=الذِين‬elçi gönderilmiş olanlara lenleri
,, ,,
de pey- rilen ümmetlere ne peygamber bir mesaj gönderi-
gamberleri de yaptıklarını kat'iy- gönderilmiş len herkesi, hiç
َِ ‫=ولنسْأل‬soracağız sorguya
‫=إِل ْي ِه ِْم‬kendilerine ‫ن‬ ceğiz.
çeke- yen soracağımız olanlara da
gibi, gönderdiğimiz soracağız,
şüphesiz, (Yargı
Gününde) hesaba
ْ
ِ‫=الم ْرس ِلين‬gönderilen elçilere
,,
peygamberlere de peygamber çekeceğiz. Ve yine
kat'iyyen soraca- olarak gönde- hiç şüphesiz me-
ğız. rilenlere de. sajla gönderilenle-
ri(n kendilerini) de
hesaba çekeceğiz.
7.
7
.. ِ‫ص َن‬
َ ِ‫فلنق‬ =ve..elbette..anlatacağız
Onlara olup bi- Sonra olanı biteni Andolsun ki; Ve sonra kendileri-
tenleri bilgimize kendilerine bilerek onlara bilerek ne mutlaka (yapıp
‫عل ْي ِه ِْم‬
=onlara =bilgi..ileِ‫ِب ِع ْلم‬ dayanarak ke- haber vereceğiz anlatacağız, ettikleri hakkındaki
sinlikle bir bir an- (hikaye edeceğiz). zaten gaibler şaşmaz) bilgimizi
‫وما‬ =zira..değiliz =biz ‫كنَا‬ latacağız. Zira Evet, Bizler onlar- de değildik. açacağız: çünkü
onlar hiçbir za- dan gaip de değil- hiçbir zaman (on-
ِ‫غائِ ِبين‬=onlardan..uzak man bilgi alanı- dik.
mız dışında kal-
lardan) uzak değil-
dik.
mamışlardı.
7.
8
,, ِ ‫و ْالو ْز‬
‫ن‬ ِ‫ي ْومئِذ‬
=tartı =o,,gün
O gün tam doğru İşte hak olan tartı o Tartı, o gün Ve ölçme-tartma işi
tartı vardır. Kim- günkü tartı. Kimin haktır. Kimin o Gün dosdoğru
ُِّ ‫ْالح‬
‫ق‬ =tam,,doğrudur ِْ ‫فم‬
‫ن‬ =kimin
lerin tartıları ağır hasenâtı ağır ba- terazisi ağır gerçekleşecek; ve
çekerse, onlar sarsa, hani felâha basarsa; işte tartıda (doğru ve
ِْ ‫ثقل‬
‫ت‬ =ağır,,gelirse ِ‫مو ِازينه‬ =tartıları kurtuluşa ermiş- erenler yok mu, iş- onlar, felaha yararlı davranışla-
lerdir. te onlar o felâha erenlerin ken- rının) yükü ağır ge-
َٰ
ِ‫فأولئِك‬ =işte ‫ه ِم‬ =onlar erenlerdir. (Kimin dileridir. lenler; işte böylele-
hasenâtı ağır ba- ridir mutluluğa eri-
ِ‫ْالم ْف ِلحون‬ =kurtulanlardır sarsa, hani felâha şecek olanlar;
erenler yok mu, iş-
te bunlar onlar.)
7.
9
.. ِ‫وم ْن‬
=kimin ِْ َ‫خف‬
‫ت‬ =hafif..gelirse
Kimlerin tartıları Kimin hasenâtı ha- Kimin de tartı- Oysa, tartıda yükü
hafif kalırsa, on- fif gelirse bunlar da sı hafif gelirse; hafif çekenler; işte,
ِ‫مو ِازينه‬ =tartıları
lar ayetlerimiz âyetlerimizi inkâr işte onlar da mesajlarımıza inat-
karşısında ta- eylemeleri dolayı- ayetlerimize la karşı çıkmaları
ِ‫ول ِئك‬ َٰ ‫فأ‬
=işte..onlar..da kındıkları zalim- sıyla nefislerine zulmeder ol- yüzünden kendile-
ce tutumları yü- yazık eden kimse- dukları için rini bedbahtlığa sü-
‫الَذِينِ خ ِسروا‬
.. =ziyana..sokanlardır zünden kendile- lerdir.
rini mahvetmiş
kendilerini zi- rükleyecek olanlar
yana uğratmış da bunlardır.
‫أ ْنفسه ِْم‬
=kendilerini ‫ِبمِا كانوا‬
.. =ötürü olurlar. olanlardır.

‫= ِبآياتِنا‬ayetlerimize
ِ‫ظ ِلمون‬ ْ ‫=ي‬haksızlık etmelerinden ..

7.
10
,, ِ‫=ولق ْد‬doğrusu Size yeryüzünde Görüyorsunuz ya, Andolsun ki; Evet, (ey insanlar),
yurt sağladık, şu sizleri yeryüzü- sizi, yeryüzü- sizi yeryüzüne ger-
‫=م َكنَاك ِْم‬biz sizi yerleştirdik
,, ,,
orada size çeşitli ne yerleştirdikten ne yerleştirdik. çekten (bolluk için-
geçim kaynakları başka orada sizler Ve size orada de) yerleştirdik ve
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ bağışladık. Ne için geçinecek geçimlikler ya- size orada geçimi-
kadar az şükre- esbâbı âmâde kıl- rattık. Ne de nizi sağlayacak
‫=وجع ْلنا‬verdik ‫=لك ِْم‬size diyorsunuz! dık, sizler ne kadar az şükrediyor- şeyler verdik: (Hal
az şükrediyorsu- sunuz. böyleyken) ne ka-
‫=فِيها‬orada ِ‫=معايِش‬geçimlikler nuz? dar az şükrediyor-
sunuz!
ِ ً ‫=ق ِل‬ne kadar da az
‫يَل‬ ,, ,, ,,

ِ‫ت ْشكرون‬,,‫=ما‬şükrediyorsunuz
7.
11
.. ِ‫=ولق ْد‬andolsun ‫=خل ْقناك ِْم‬sizi yarattık Sizi yarattık, ar- Hem Bizler böyle
kasından belirli sizi yarattıktan
..
Andolsun ki; Evet, gerçekten de
sizi yarattık, sizi yarattık, sonra
‫=ث َِم‬sonra bir biçime sok- sonra her birinize
tuk, sonra me- bulunduğunuz su-
sonra size şe- size biçim verdik;
kil verdik, son- ve sonra melekle-
‫=ص َو ْرناك ِْم‬size biçim verdik ..
leklere «Ademe reti verdik. Daha
secde edin!»
..
sonra meleklere
ra da melekle- re: Ademin önünde
re dedik ki: secde edin! dedik.
‫=ث َِم‬sonra da ‫=ق ْلنا‬dedik
..
dedik. İblis dı- "Âdem'e secde
şında hepsi sec- edin" dedik. İb-
Adem´e secde Bunun üzerine, İb-
edin. Hemen lisin dışında, on-
‫= ِل ْلمَلئِِك ِِة‬meleklere de etti. Sadece o lis’ten başkası he- secde ettiler. lar(ın hepsi) secde
secde edenler- men secdeye var- Ancak İblis ettiler; (bir tek) o
‫=اسْجدوا‬secde edin ِ‫= ِْلدم‬Adem’e den olmadı. dılar. O, secde
.. müstesna. O, secde edenlerin
edenlerden olma- secde eden- arasında yer alma-
‫=فسجدوا‬hepsi secde ettiler ‫ل‬ .. َِ ‫= ِإ‬hariç .. dı. lerden olmadı. dı.

ِ‫= ِإ ْب ِليس‬İblis ‫ن‬ ِْ ‫يك‬..‫=ل ِْم‬o olmadı ..

ِ‫اجدِين‬ ِ ‫س‬ َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬secde edenlerden ..

7. Allah İblis´e "Şu Ben sana em- Buyurdu ki: (Ve Allah): Sana
12
,,ِ ‫=ق‬dedi ‫=ما‬nedir?
‫ال‬ Secde etmeni retmişken, böyle Sana emret- emrettiğim zaman
ِ‫=منعك‬seni alıkoyan ,,
emrettiğimde seni secdeden alı- mişken sec-
seni secde et- koyan nedir?" bu- deden seni
dedi, seni secde
etmekten alıkoyan
َِ ‫=أ‬secde etmekten ‫= ِإ ِْذ‬zaman mekten
ِ‫تسْجد‬,,‫ل‬ ,,
alıkoyan yurdu. "Ondan ha- alıkoyan ne-
ne oldu? dedi. O yırlıyım, beni ateş- dir? Dedi ki:
neydi? Ben ondan
üstünüm, diye ce-
da «Ben ondan ten yarattın, onu Ben ondan vap verdi (iblis),
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
üstünüm, beni ise çamurdan ya- daha hayırlı- (çünkü) beni ateş-
ِ ‫=أم ْرت‬sana emrettiğim ِ‫قال‬
‫ك‬ ,, =dedi
ateşten, onu ise rattın" dedi. yım; beni ten yarattın, onu
‫=أنا‬ben ِ‫=خيْر‬hayırlıyım ِ‫ِم ْنه‬ =ondan
çamurdan yarat-
tın» dedi.
ateşten yarat- balçıktan.
tın, onu ise
‫=خل ْقتنِي‬beni yarattın ,,
çamurdan ya-
rattın.
ِ‫نار‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬ateşten
ِ‫=وخل ْقته‬onu ise yarattın ,, ,,

ِ‫ ِطين‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬çamurdan
7.
13
.. ِ ‫=ق‬dedi ‫ط‬
‫ال‬ ِْ ‫=فا ْه ِب‬öyle ise in .. ..
Allah ona o hal-
de in oradan,
"Öyle ise oradan
in! Senin orada
Buyurdu ki:
Öyle ise: İn
(Allah): Madem öy-
le, haydi in o bu-
‫= ِم ْنها‬oradan orada büyüklük
taslamak haddi-
serkeşlik etmen
(başkaldırman /
oradan, artık
büyüklenmek
lunduğun (ko-
num)dan; çünkü
ِ‫لك‬..ِ‫يكون‬..‫=فما‬senin haddin değildir .. ..
ne düşmedi. Çık
dışarı, sen alça-
kendini büyük
görmen) olamaz!
sana düşmez.
Hemen çık
orada (o bulundu-
ğun konumda) bü-
ِ‫تتكبَر‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬büyüklük taslamak ..
ğın birisin, dedi. Haydi çık ki sen
kat’iyyen zillete
sen alçaklar-
dansın.
yüklük taslaman
yakışık almaz! Çık
‫=فِيهِا‬orada ِْ‫اخرج‬ ْ ‫=ف‬çık mahkûm olmuşlar- git artık; gerçekten,
dansın!" buyurdu. aşağılanmış kimse-
ِ‫= ِإنَك‬çünkü sen
.. lerden oldun sen!

ِ‫صا ِغ ِرين‬َ ‫ال‬..ِ‫= ِمن‬aşağılıklardansın


7.
14
ِ ‫=ق‬dedi ‫=أ ْن ِظ ْرنِي‬bana süre ver
‫ال‬
,, ,, ,,
İblis, «Bana in- "Diriltilecekleri gü-
sanların tekrar ne kadar bana
Dedi ki: Bana,
onların tekrar
(İblis): Bana, her-
kesin ölümden kal-
َِٰ ‫=إِل‬kadar ‫=ي ْو ِِم‬güne
‫ى‬ dirilecekleri güne mühlet ver" dedi.
kadar mühlet
dirilecekleri
güne kadar
dırılacağı Güne
kadar zaman ver
ِ‫=يبْعثون‬tekrar dirilecekleri ,,
ver» dedi. mühlet ver. dedi.

7.
15
ِ ‫=ق‬dedi ki ِ‫= ِإنَك‬haydi sen
‫ال‬
.. .. ..
Allah «Sen müh- "Haberin olsun ki Buyudu ki:
let verilenlerden mühlet verilenler- Sen mühlet
(Ve Allah): Tamam,
sen artık mühlet
ِ‫ ْالم ْنظ ِرين‬..ِ‫= ِمن‬süre verilmişlerdensin ..
birisin» dedi. densin" buyurdu. verilmişler-
densin.
verilen kimselerden
oldun diye buyur-
du.
7. İblis dedi ki; "Öyle ise beni az- Dedi ki: Öy- (Bunun üzerine İb-
16
,, ِ ‫=ق‬dedi ‫=ف ِبما‬karşılık
‫ال‬ «Beni kışkırtıp dırmana karşılık leyse beni az- lis): Madem ki, be-
‫=أ ْغويْتنِي‬beni azdırmana ,,
sapıklığa düşür- yemin ederim ki gınlığa mah- nim yoldan çıkma-
düğün için, an- ben de onları sap- kum ettiğin mı istedin dedi,
َِ ‫=ْل ْقعد‬ben de oturacağım
‫ن‬ ,, ,,
dolsun ki, doğru tırmak için Senin için ben de
yolun üzerinde dosdoğru giden
ben de, gidip senin
andolsun ki; doğru yolunun üze-
‫=له ِْم‬onlar(ı saptırmak) için
,, ,,
pusu kurup in- yolunun üzerinde Senin dosdoğ- rinde onlar için pu-
sanların yolunu oturacağım. ru yolun üze- suya yatacağım,
ِ‫صراطك‬ ِ =senin yolunun üstüne ,, ,, keseceğim. rinde onlara
karşı duraca-
ِ‫= ْالمسْت ِقيم‬doğru ğım.

7.
17
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=ْلتِينَه ِْم‬onlara sokulacağım Sonra önlerin- Daha sonra önle-
den, arkaların- rinden, arkaların-
..
Sonra andol-
sun ki; onların
ve hem açıktan
açığa, hem de akıl-
‫أ ْيدِي ِه ِْم‬..‫ْن‬ِِ ‫بي‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬önlerinden dan, sağların- dan, sağlarından,
dan, sollarından sollarından çare
önlerinden,
arkalarından,
ların ermediği yol
ve yöntemlerle,
ْ
‫خل ِف ِه ِْم‬..‫ن‬ ْ
ِ ‫=و ِم‬arkalarından onlara sokula- yok onlara sokula- sağlarından sağlarından solla-
cağım da çoğun- cağım. Sen de ço- ve sollarından rından sokulaca-
‫أيْمانِ ِه ِْم‬..‫ن‬ ْ
ِ ‫=وع‬sağlarından luğunu şükreder ğunu şükredici geleceğim. Ve ğım onlara: Ve sen
bulamayacak- bulmayacaksın" Sen, onların onlardan çoğunu
‫شمائِ ِل ِه ِْم‬..‫ن‬ ْ
ِ ‫=وع‬sollarından sın.» dedi. çoğunu şük- nankör kimseler
reder bulma- olarak bulacaksın.
ِ‫ت ِجد‬..ِ‫=ول‬ve bulmayacaksın
.. yacaksın.

‫=أ ْكثره ِْم‬çoklarını


ِ‫=شا ِك ِرين‬şükredenlerden
7.
18
,, ِ ‫=ق‬buyurdu ِْ‫اخرج‬
‫ال‬ ْ =haydi çık Allah dedi ki; "Oradan [mez-
«Çık oradan ye- mum] olarak,
Buyudu ki: Çık (Ve Allah): Defol,
oradan, alçak (bulunduğun) o
,,

ْ
‫= ِم ْنها‬oradan ‫=مذءو ًما‬yerilmiş rilmiş ve kovul- matrud olarak çık! ve kovulmuş yerden, gözden
muş olarak! An- Onlardan kim sana olarak. Andol- düşmüş ve kovul-
ِ‫ورا‬ ً ‫=مدْح‬ve kovulmuş olarak
,,
dolsun ki, insan- uyarsa haberiniz sun ki; onlar- muş olarak! (Ve)
lardan kim sana olsun ki, kasem
,,
dan kim, sana onlardan sana
ِْ ‫=لم‬andolsun kim ِ‫=تبِعك‬sana uyarsa uyarsa,
‫ن‬ ,,
onları ve ederim ki, cehen- tabi olursa;
sizi birlikte ce- nemi hepinizle cehennemi
uyacak olanlara
gelince hiç şüphe-
,,

‫= ِم ْنه ِْم‬onlardan henneme doldu- dolduracağım!" bütün sizden niz olmasın, ce-
racağım.» buyurdu. dolduracağım. hennemi topluca
َِ ‫=ْل ْمِل‬dolduracağım
‫ن‬ sizinle dolduraca-
ğım!
ِ‫=جهنَم‬cehennemi ‫= ِم ْنك ِْم‬sizin
ِ‫=أجْ م ِعين‬hepinizden
7.
19
.. ‫=ويا‬ey ِ‫=آدم‬Adem ‫ن‬ ِْ ‫=اسْك‬durun Ey Adem, sen ve Âdem'e de: "Ey Ey Adem; sen Ve (Sana gelince)
eşin cennette Âdem! Eşinle be- ve eşin cen- Ey Adem, sen ve
ِ‫=أ ْنت‬sen ِ‫=وز ْوجك‬ve eşin oturunuz, istedi- raber cennette otur nette oturun. eşin, yerleşin bu
..
ğinizi nerede bu- (sen de, eşin de İkiniz de dile- bahçede; ve yiyin,
ِ‫= ْالجنَة‬cennette ِ‫=فكَل‬yiyin lursanız yiyiniz. cennette oturun). diğiniz yerden neyi gönlünüz çe-
Yalnız şu ağaca Her ikiniz dilediği- yeyin. Şu kerse; ama sakın
ِ‫حيْث‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yerden ‫= ِشئْتما‬dilediğiniz yaklaşmayın. nizden yeyin, yal- ağaca yak- şu ağaca yaklaş-
yoksa zalimler- nız şu ağaca yak- laşmayın, son- mayın, yoksa zalim
‫ت ْقربا‬..ِ‫=ول‬fakat yaklaşmayın ‫= َٰه ِذِِه‬şu den olursunuz. laşıp da nefsine ra zalimlerden kimselerden olur-
..
zulmedenlerden olursunuz. sunuz!
ِ‫شجرة‬ َ ‫=ال‬ağaca olmayın (yalnız şu
ağaca yaklaşma-
‫=فتكونا‬yoksa olursunuz .. yın ki sonra nefsi-
ne zulmedenlerden
َ ..ِ‫= ِمن‬zalimlerden
ِ‫الظا ِل ِمين‬ olursunuz)" buyur-
du.
7. Fakat şeytan, Bunun üzerine Derken şeytan Bunun üzerine,
20
,, ِ ‫فوسْو‬
‫س‬ =derken,,fısıldadı
gözlerinden saklı kendilerinden ör- ayıp yerlerini Şeytan, onlara, (o
‫لهما‬ =onlara ِ‫شيْطان‬
=şeytan َ ‫ال‬ tutulan ayıp yer- tülmüş bulunan
lerini meydana gizli yerlerini yine
kendilerine ana kadar) farkın-
göstermek için da olmadıkları çıp-
ِ‫ِلي ْبدِي‬
=göstermek,,için çıkarmak amacı kendilerine aşikar
ile onlara şu söz- etmek için şeytan
ikinize de ves- laklılarını göster-
vese verdi ve mek amacıyla fısıl-
‫لهما‬=kendilerine leri fısıldadı. onlara telkinde bu-
Rabbiniz, ya me- lundu. "Rabbiniz
dedi ki: Rab- dayıp: Rabbinizin
bınız, sizi sizi bu ağaçtan
ِ‫وري‬ ِ ‫ما و‬
,, =çirkin,,yerlerini lek olmayasınız sizi sonunda ya bi- başka bir şey uzak tutması, yal-
ya da burada sü- rer melek olursu- için değil, an- nızca, siz ikiniz
‫ع ْنهما‬
=onların rekli kalacakların nuz, yahut ebedi- cak iki melek melekler (gibi) ol-
arasına katılma- yen kalanlardan veya ebedi ka- mayasınız ya da
‫ن س ْوآ ِت ِهما‬
,, ِْ ‫ِم‬
=kendilerinden,,gizlenmiş,, yasınız diye size olursunuz diye bu lanlardan ol- sonsuza kadar ya-
bu ağacı yasak- ağaçtan men etti, manızı önle- şayamayasınız di-
olan ِ‫وقال‬
=dedi ladı. başka sebepten mek için ya- yedir dedi.
değil" dedi. saklamıştır.
‫ما نهاكما‬
,, =sizi,,men,,etti

‫=رِبُّكما‬Rabbiniz
‫شجرِِة‬ َ ‫ال‬,,‫ َٰه ِذِِه‬,,‫ن‬
ِْ ‫=ع‬şu ağaçtan ,,

َِ ‫= ِإ‬sırf ‫تكونا‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=أ‬olursunuz diye ,,

ِِ ‫=ملكي‬ikiniz de birer melek ‫=أ ِْو‬ya da


‫ْن‬ ,, ,, ,, ,,

‫=تكونا‬olursunuz diye ,,

ِ‫ ْالخا ِلدِين‬,,ِ‫= ِمن‬ebedi kalıcılardan ,,

7. Onlara ´Ben "Hem iyi bilin ki Ve; doğrusu Ve onlara: Ben


21
‫=وقاسمهما‬ve onlara yemin etti
.. ..
gerçekten sizin
.. ..
ben sizin hayrınızı ben size öğüt gerçekten sizin iyi-
‫=إِنِي‬elbette ben ‫=لكما‬size
..
iyiliğinizi istiyo-
rum´ diye yemin
isteyenlerdenim"
diye her ikisine
verenlerde-
nim, diye ikisi-
liğinizi isteyen biri-
yim diye de and
ِ‫اص ِحين‬ َ
ِ ‫الن‬..ِ‫=ل ِمن‬öğüt verenlerdenim d etti. .. ..
yemin etti. ne yemin etti. verdi.

iye

7.
22
,, ‫=فد َلهما‬böylece onları aldatarak ,, ,,
Böylece onları
aldatarak alta
Kendilerini aldata- Böylece onla-
rak mevkilerinden rın ikisini de
Ve böylece onları
yanıltıcı düşünce-
ِ‫= ِبغرور‬aşağı sarkıttı ,,
düşürdü. Ağacın
meyvesinden
indirdi. Bunlar baştan çıkarıp
ağacı tadar tatmaz aldattı. Ağaç-
lerle yönlendirdi.
Fakat o ikisi, sözü
‫ذاقا‬,,‫=فل َما‬tadınca tadar tadmaz,
ayıp yerleri
gizli yerleri kendile- tan tadınca
rine âşikâr oldu da ayıp yerleri
geçen ağacın
meyvesinden tadar
ِ‫شجرة‬ َ ‫=ال‬ağac(ın meyvasın)ı ,,
meydana çıktı. üzerine cennet kendilerine tatmaz birden çıp-
Bunun üzerine yapraklarından göründü. İkisi laklıklarının farkına
ِْ ‫=بد‬göründü ‫=لِهما‬kendilerine
‫ت‬ cennet yaprakla- örtmeğe başladı- de kendilerini vardılar; ve bahçe-
rı ile örtünmeye lar. Mabudları da cennetin yap- den topladıkları
‫=س ْوآتهما‬çirkin yerleri ,, koyuldular. onlara şöyle nida rağıyla örtme- yapraklarla üzerle-
Rabbleri onlara etti: "O gördüğü- ye başladılar. rini örtmeye koyul-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
şöyle seslendi: nüz ağaçtan Ben Rabbları da dular. Bunun üze-
‫=وط ِفقا‬ve başladılar ,,
Ben size o ağacı sizi nehy etmemiş onlara: Ben rine Rableri onlara
ِِ ‫صف‬
‫ان‬ ِ ‫=ي ْخ‬üst üste yamayıp örtmeğe ,, ,, ,,
yasaklamamış-
mıydım, şeyta-
miydim? Sonra
haberiniz olsun ki
sizi o ağaçtan
men´etmedim
(şöyle) seslendi:
Ben sizi o ağaçtan
‫=عل ْي ِهما‬üzerlerine nın açık düşma-
nınız olduğunu
şeytan her ikinizin
açıktan açığa
mi? Ve şeytan
size apaçık bir
menedip de, 'Şey-
tan sizin gerçekten
ِِ ‫ور‬,,‫ن‬
‫ق‬ ِْ ‫= ِم‬yapraklarını size söylememiş
miydim?
hasmıdır dememiş
miydim?"
düşmandır,
demedim mi?
apaçık düşmanı-
nızdır dememiş
‫= ْالجنَ ِِة‬cennet diye nida etti. miydim?.

‫=وناداهما‬onlara ünledi ,,

‫=ربُّهما‬Rableri
‫أ ْنهكما‬,,‫=أِل ِْم‬ben sizi men etmedim mi? ,, ,, ,, ,,

‫شجرِِة‬ َ ‫ال‬,,‫ ِت ْلكما‬,,‫ن‬


ِْ ‫=ع‬o ağaçtan ,,

ِْ ‫=وأق‬ve demedim mi? ‫=لكما‬size


‫ل‬ ,, ,,

َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ِ‫شيْطان‬
‫ن‬ َ ‫=ال‬şeytan
‫=لكما‬sizin için ِ‫=عدو‬düşmandır
,,

ِ‫=م ِبين‬apaçık
7. Adem ile eşi de- "Yâ Rabbe'l- İkisi dediler ki: O ikisi: Ey Rabbi-
23
.. ِ ‫=ق‬dediler ‫=رِبَنا‬Rabbimiz
‫ال‬ di ki; «Ey Rab- âlemîn! Bizler ne- Rabbımız; miz! Biz kendimize
‫=ظل ْمنا‬biz zulmettik ..
bimiz, biz ken- fislerimize zulmet-
dimize zulmettik, tik, Sen bizleri ba-
kendimize
zulmettik.
yazık ettik; bizi ba-
ğışlamaz ve bize
‫=أ ْنفسنا‬kendimize ‫ن‬ ِْ ِ‫=وإ‬eğer eğer bizi bağış- ğışlamaz, Sen biz-
lamaz, bize acı- lere acımazsan
Eğer bizi ba-
ğışlamazsan
merhamet etmez-
sen, hiç şüphesiz,
‫ت ْغ ِف ِْر‬..‫=ل ِْم‬bağışlamazsan ‫=لنا‬bizi mazsan kesinlik- hüsrana düşenler-
le hüsrana uğra- den olacağımızda
ve bize mer-
hamet etmez-
kaybedenlerden
olacağız! dediler.
‫=وت ْرح ْمنا‬ve bize acımazsan .. .. yanlardan olu- şüphe yok!" dedi- sen; muhak-
ruz.» ler. kak ki biz,
َِ ‫=لنكون‬muhakkak oluruz
‫ن‬ .. hüsrana uğra-
yanlardan olu-
ِ‫ ْالخا ِس ِرين‬..ِ‫= ِمن‬ziyana uğrayanlardan .. ruz.

7.
24
,, ِ ‫=ق‬buyurdu ‫=ا ْه ِبطوا‬inin
‫ال‬ Allah dedi ki,
«Oradan aşağı-
"Birbirlerinizin Buyurdu ki:
hasmı olduğunuz Kimimiz kimi-
(Allah): İnin, (bun-
dan böyle) birbiri-
‫=ب ْعضك ِْم‬bir kısmınız ,,
ya ininiz, şeytan
ile siz birbirinizin
halde hepiniz inin! nize düşman
Sizlere yeryüzünde olarak inin. Si-
nize düşman ola-
rak! dedi, yeryü-
ِ‫= ِلب ْعض‬diğerinize düşmanısınız,
sizler belirli bir
bir zaman için bir- zin için yeryü-
leşerek dirilikten zünde bir
zünde bir süre için
konacak bir yurt ve
ِ‫=عدو‬düşman olarak ,,
süre yeryüzünde
barınacak geçi-
nasip almak var (... müddet yerle-
nasip almak mu- şip kalmak ve
geçiminizi sağlaya-
cak şeyler bula-
‫=ولك ِْم‬sizin gerekmektedir
,, neceksiniz.» kadder)" buyurdu. geçinmek var- caksınız.
dır.
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
ِ‫=مسْتقر‬kalıp ِ‫=ومتاع‬geçinmeniz
ِ‫ ِحين‬,,‫ى‬
َِٰ ‫= ِإل‬bir süreye kadar ,, ,,

7. Orada yaşaya- "Orada yaşaya- Buyurdu ki: Orada yaşayacak


25
..ِ ‫=ق‬dedi ‫=فِيها‬orada
‫ال‬ cak, orada öle- caksınız, orada Orada yaşar, ve öleceksiniz diye
ِ‫=تحْ ي ْون‬yaşayacaksınız cek ve tekrar di- öleceksiniz, sonra
riltilerek oradan da oradan diri ola-
orada ölür ve
oradan çıkarı-
ekledi, ve (Kıyamet
Günü) oradan (di-
‫=وفِيها‬ve orada ِ‫=تموتون‬öleceksiniz çıkarılacaksınız. rak
..
çıkarılacaksı-
nız" buyurdu.
lırsınız. riltilip) çıkarılacak-
sınız!
‫=و ِم ْنها‬ve yine oradan
.. ..

ِ‫=ت ْخرجون‬çıkarılacaksınız ‫=يا‬Ey


7. Ey insanoğulları, Ey Âdem oğulları! Ey ademoğul- Ey Ademoğulları!
26
,, ‫=ب ِني‬oğulları ِ‫=آدم‬Adem size ayıp yerleri- Bakın sizlere hem ları; size çirkin Size yücelerden,
ْ
‫=ق ِْد‬muhakkak ‫=أ ْنزلنا‬indirdik nizi örtecek ve gizlenecek yerleri- yerlerinizi ör- hem çıplaklığınızı
süslenmenizi nizi örtecek libas tecek bir gi- örtesiniz diye, hem
‫=عليْك ِْم‬size ‫سا‬ ً ‫= ِلبا‬giysi sağlayacak elbi- indirdik, hem ziy-
seler gönderdik. net indirdik. Takvâ
yimlikle, bir de de bir görkem-
sizi süsleye- güzellik nesnesi
‫=يوا ِري‬örtecek Takva elbisesi libasına gelince, o
bunlardan daha hepsinden hayırlı,
cek elbise
gönderdik.
olarak giyim kuşam
(yapma bilgisini)
‫=س ْوآتِك ِْم‬çirkin yerlerinizi ,, hayırlıdır. Bu Al- işte bu Allah'ın Takva örtüsü bahşettik; ama Al-
lah´ın ayetlerin- âyetlerinden biri. ise daha ha- laha karşı sorumlu-
ِ‫شا‬ ً ‫=و ِري‬süslenecek elbise den biridir. Ola Umulur ki anlarlar
,, yırlıdır. Bunlar; luk bilinci örtüsü
ki, düşünüp ders da ibret alırlar. Allah´ın ayet- her şeyin üstünde-
ِ‫=و ِلباس‬giysisi ‫ى‬ َِٰ ‫=الت َ ْقو‬takva alırlar. lerindendir. dir. İşte bunda (da)

ِ‫خيْر‬,,ِ‫= َٰذ ِلك‬en iyisidir


Belki onlar Allahın ayetlerin-
,, öğüt alırlar. den biri var ki, in-

ِ‫= َٰذ ِلك‬işte bu(nlar)


sanoğlu belki ders
,, alır.

ِِ ‫آيا‬,,‫ن‬
‫ت‬ ِْ ‫= ِم‬ayetlerindendir ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın
‫=لعلَه ِْم‬belki
ِ‫=يذَ َكرون‬düşünüp öğüt alırlar ,, ,,

7. Ey insanoğulları, Ey Âdem oğulları! Ey ademoğul- Ey Ademoğulları!


27
.. ‫=يا‬Ey ‫=ب ِني‬oğulları ِ‫=آدم‬Adem şeytan ana- Sakın şeytan sizle- ları, şeytan, Tıpkı atalarınızın
ِ‫ي ْفتِننَكِم‬..ِ‫=ل‬sizi de bir belaya düşürmesi babanızı
..
elbise- ri de belâya uğ-
.. ..
ana ve baba- cennetten çıkarıl-
..
lerinden soyun- ratmasın! (sizleri nızı ayıp yer- malarına yol açtığı
n ِ‫شيْطان‬ َ ‫=ال‬şeytan ‫=كما‬gibi durup ayıp yerle- de tuzağa düşür- lerini kendile- gibi, Şeytanın sizi
rini meydana çı- mesin, aldatma- rine göster- de ayartmasına
ِ‫=أ ْخرج‬çıkardığı kararak cennet- sın.) Nasıl ki kendi- mek için elbi- izin vermeyin: (Al-
ten çıkardığı gibi lerinin gizli yerlerini selerini soya- laha karşı sorumlu-
‫=أبويْك ِْم‬ana babanızı .. sizleri de ayartıp kendilerine âşikâr rak nasıl cen- luk bilincinin ben-
tuzağa düşür- etmek için baba- netten çıkar- zediği) örtülerden
‫ ْالجنَ ِِة‬..ِ‫= ِمن‬cennetten mesin. Sizin şey- nızla ananızı üzer- dıysa; sakın yoksun bırakmıştı
tanı ve adamla- lerinden libaslarını size de bir fit- o. Muhakkak ki o
‫=ي ْن ِزعع ْنهماع ْنهما‬soyarak rını göremeye- soyarak cennetten ne yapmasın. ve avenesi, onları
ceğiniz yerlerden çıkarmıştı. İyi bilin O da, taraftar- hiç fark edemeye-
‫= ِلباسهما‬elbiselerini onlar sizi görür- ki onun hem ken- ları da sizin ceğiniz yerde ve
ler. Biz şeytanla- disi, hem kabilesi, onları görme- biçimde sizi (de)
‫= ِلي ِريهما‬onlara göstermek için .. rı inanmayanlara sizlerin kendilerini diğiniz yerden pusuda bekliyor!
..

dost yaptık. görmediğiniz bir sizi görürler. Gerçek şu ki Biz,


ِ‫=س ْوآتِ ِهما‬çirkin yerlerini .. zamanda sizleri Biz, şeytanı; (içtenlikle ve doğru
görüyorlar. Bizler iman etme- bir biçimde) inan-
ِ‫= ِإنَه‬muhakkak ‫=يراك ِْم‬sizi görürler şeytanları iman yenlerin velile- mayanların yanına-
..

etmeyenlerin ri yaptık. yakınına (her tür-


ِ‫=هو‬o ِ‫=وقبِيله‬ve kabilesi ..
yârânı kıldık. den) şeytani güçler
ِ‫حيْث‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬yerden ve kuvvetler yerleş-
tirdik;
‫تر ْونه ِْم‬..ِ‫=ل‬sizin onları göremeyeceğini .. ..

z ‫=إِنَا‬muhakkak ‫=جع ْلنا‬biz yaptık ..

ِ‫اطين‬ِ ‫شي‬ َِ ‫=ال‬şeytanları ِ‫=أ ْو ِلياء‬dostları


ِ‫يؤْ ِمنون‬..ِ‫ل‬..ِ‫= ِللَذِين‬inanmayanların
7.
28
,, ‫=و ِإذا‬zaman ‫=فعلِوا‬onlar yaptıkları Onlar bir kötülük Pek çirkin bir gü- Onlar; bir ha- Ve (bunun içindir
işlediklerinde
,,
nah işleyince "Ata- yasızlık yap- ki) ne zaman utanç
ً‫احش ِة‬ ِ ‫=ف‬bir kötülük ‫=قالوا‬dediler ´Biz
,,
atalarımız- larımızı bunu işler tıkları zaman: verici bir iş işlese-
dan böyle gör- bulduğumuz gibi Biz atalarımızı ler, biz atalarımızı
‫=وجدْنا‬bulduk ‫=عليْها‬bu yolda dük, böyle yap- Allah da onu bizle- da onun üze- da bu işi yapar
,,
mamızı emreden re emretti" diyorlar. rinde bulduk. bulduk; hem, Allah
‫=آباءنا‬balarımızı ‫اّلل‬ َِ ‫=و‬Allah Allah´dır´ derler.
Onlara de ki; Al-
Allah da bize emretmiştir bunu
onu emretti, bize derler hemen.
‫=أمرنا‬bize emretti ِ‫= ِبها‬bunu ‫ل‬
,, ِْ ‫=ق‬de lah kötülük işle- dediler. De ki: De ki: Bakın, Allah
meyi emretmez. Allah; hiçbir asla utanç ve tik-
َِ ‫= ِإ‬muhakkak ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah Allah adına bil- zaman haya- sinti veren işleri
mediğiniz bir şe- sızlığı emret- emretmez. Siz,
ِ‫يأْمر‬,,ِ‫=ل‬emretmez yi mi söylüyor- mez. Siz, bil- yoksa hakkında
sunuz? mediğiniz şeyi hiçbir şey bilmedi-
ِِ ‫=بِ ْالفحْ ش‬kötülüğü
‫اء‬ Allah´a karşı ğiniz bir şeyi mi Al-
mı söylüyor- laha yakıştırıyor-
ِ‫=أتقولون‬mi söylüyorsunuz? ,, sunuz? sunuz?

‫=على‬karşı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’a ‫=ما‬şeyler


ِ‫ت ْعلمون‬,,ِ‫=ل‬bilmediğiniz
7.
29
ِ‫=ق ْل‬de ki ِ‫=أمر‬emretti
.. ..
De ki; «Rabbim Yâ Muhammed, De ki: Rab-
bana ölçülü ve şöyle de: "Rabbim bım, adaleti
De ki: Benim Rab-
bim (yalnızca) doğ-
dengeli olmayı bana adli emretti, emretti. Her ru olanın yapılma-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫ر ِبي‬ =Rabbim ِِ ‫بِ ْال ِقس‬


‫ْط‬ =adaleti
emretti. Her sizler mescitlerin secde yerinde
secde yerinde hepsinde yüzlerini- yüzlerinizi ona
sını emretmiştir; ve
(O sizden) kulluğu-
‫وأقِيموا‬ =O’na..doğrultun
ve anında tüm zi yalnız O'na dö- doğrultun. Ve
varlığınızla O´na nün. Hem O'na dinde ancak
nuzu göstermek
üzere giriştiğiniz
ِ‫وجوهك ْم ِع ْند ِع ْند‬=yüzlerinizi yönelerek müş- ibadeti,
riklikten tama- O'nun rızâ-i
dine yalnız kendisine
muhlisler ola-
her türlü eylemde
bütün varlığınızı or-
ِِ ‫ك‬
‫ل‬ =her ِ‫مس ِْجد‬
=mescidde men arınmış bir sübhânîsi için sarı- rak yalvarın.
bağlılıkla O´na larak edin. İlkin siz- İlk önce sizi
taya koymanızı ve
içten bir inançla
ِ‫وادْعوه‬ =O’na..yalvarın dua ediniz. Sizi leri nasıl vücuda yarattığı gibi, yalnız ve sadece
ilkin yarattığı gibi getirdiyse yine öyle yine O´na Ona bağlanarak
ِ‫صين‬ ِ ‫م ْخ ِل‬
=has..kılarak ِ‫له‬
=yalnız..O’na yine O´na döne- dönüp geleceksi- döndürülecek-
ceksiniz.» niz." siniz.
Kendisine yalvarıp
yakarmanızı (ister).
ِ‫الدِين‬
=dini ‫كما‬
=gibi Başlangıçta nasıl
sizi yaratan Oysa,
‫=بدأك ِْم‬ilkin sizi yarattığı
.. .. döneceğiniz kimse
de Odur:
ِ‫=تعودون‬O’na döneceksiniz ..

7.
30
,, ‫=ف ِريقًا‬bir topluluğu
,,
Allah, insanların Bir takımlarına Bir kısmını hi- O, (sizden) bazıla-
bir kesimini doğ- doğru yolu tuttur- dayete erdirdi, rını doğru yola yö-
َِٰ ‫=هد‬doğru yola iletti
‫ى‬ ,,
ru yola iletti, bir du, bir takımları da bir kısmına da nelterek onurlandı-
,,
kesimi de sapık- dalâli hakettiler. sapıklık hak racak; ama bazıla-
ً‫=وف ِريقا‬bir topluluğa da ,,
lığı haketti. Çün- Çünkü onlar Allah'ı oldu. Çünkü rı(nız) için de doğru
,,
kü onlar Allah´ı bırakarak şeytanla- onlar; Allah´ı yoldan sapmak ka-
َِ ‫=ح‬hak oldu ِ‫=عل ْي ِهم‬üzerlerine
‫ق‬ ,,
bir yana bıraka- rı yârân edindiler bırakıp şey- çınılmaz olacak:
rak şeytanları (şeytanlara yâr ol- tanları kendi- Çünkü, bakın, on-
ِ‫=الضََللة‬sapıklık ِ‫= ِإنَهم‬çünkü onlar dost edindiler ve dular). Yine de lerine dostlar lar Allahı bırakıp ,,
(buna rağmen) kendilerini doğru edindiler. Ve (kendi) kötü dürtü-
‫=اتَخذوا‬tuttular doğru yolda ol- yolu tutmuş sanı- onlar; kendile- lerini kendilerine
duklarını sanı- yorlar. rinin doğru dost edinecekler,
ِ‫اطين‬ ِ ‫شي‬ َ ‫=ال‬şeytanları ِ‫=أ ْو ِلياء‬dostlar yorlar. yolda oldukla- hem de böylelikle
rını sanıyor- doğru yolu bulmuş
ِِ ‫د‬,,‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başka ‫اّلل‬
َِِ =Allah’tan lardı. olduklarını sana-
rak!
ِ‫=ويحْ سبون‬ve sanıyorlar ,,

‫=أنَه ِْم‬kendilerinin de ,,

ِ‫=م ْهتدون‬doğru yolda olduklarını ,, ,,

7. Ey insanoğulları, Ey Âdem oğulları! Ey ademoğul- Ey Ademoğulları!


31
.. ‫=يا‬Ey ‫=بنِي‬oğulları ِ‫=آدم‬Adem her mescide giri- Her mescit için te- ları; her mes- (Allaha) kulluk ol-
‫=خذوا‬alın şinizde güzel el- miz libaslar giyin,
biseler giyiniz. bir de yeyin, için,
cide güzel el-
biselerinizi gi-
sun diye yapıp etti-
ğiniz her işte ken-
‫= ِزينتك ِْم‬süs(lü, güzel giysiler)inizi .. ..
Yiyiniz, içiniz, fa- yalnız israfa var-
kat israf etmeyi- mayın ki, Allah is-
yinerek gidin;
yeyin için ama
dinize çekidüzen
verin; (serbestçe)
ِِ ‫ك‬..ِ‫= ِع ْند‬her
‫ل‬ niz. Çünkü Allah rafa varanlardan
israf edenleri hoşnut olmaz.
israf etmeyin.
Çünkü O; israf
yiyin için, fakat sa-
çıp savurmayın:
ِ‫=مس ِْجد‬mesci(de gidişiniz)de .. sevmez. edenleri sev- (çünkü) kuşku yok
mez. ki, O savurganları
‫=وكلوا‬yiyin ‫=وا ْشربوا‬için sevmez!

ِ‫تس ِْرفوا‬..ِ‫=ول‬fakat israf etmeyin .. ..

ِ‫= ِإنَه‬çünkü O ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez


..

ِ‫= ْالمس ِْرفِين‬israf edenleri ..

7.
32
,, ,, ِْ ‫=م‬kim ِ‫=ح َِرم‬haram etti
ِ‫=ق ْل‬de ki ‫ن‬ ,,
De ki; «Allah´ın "Allah'ın kendi kul- De ki: Allah´ın De ki. Allahın kulla-
kullarının yararı- ları için meydana kulları için çı- rı için yarattığı gü-
ِ‫= ِزينة‬süsü ِ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın na sunduğu gü- getirdiği ziyneti ile kardığı zineti zelliği, rızkın iyisini,
zellikleri ve temiz rızkın pâk olanları- ve temiz rızık- temizini yasakla-
ِ‫أ ْخرج‬,,‫=الَتِي‬çıkardığı yiyecekleri kim nı kim haram kıl- ları kim haram yan kim? De ki:
haram etti? De mış?" dedikten kılmış? De ki: Bunlar dünya ha-
‫= ِل ِعبا ِدِِه‬kulları için ,,
ki; Bunlar, dünya sonra şöyle söyle: Bunlar, dünya yatında imana
hayatında mü- "Bunlar kıyamet hayatında erenler için (meş-
ِِ ‫الط ِيبا‬
‫ت‬ َ ‫=و‬ve güzel ,, minler içindir kı- günü, yalnız iman iman edenler ru)durlar; Kıyamet
yamet günü ise edenlerin olmakla içindir. Kıya- Gününde ise yal-
ِِ ‫الر ْز‬
‫ق‬ ِ ,,ِ‫= ِمن‬rızıkları ‫ل‬ِْ ‫=ق‬de ki ,, sadece onların- beraber dünya ha- met günü ise nızca onlara özgü
dır, biz ayetleri- yatında da kendile- yalnız onlara olacaklardır. Anla-
ِ‫= ِهي‬O ‫آمنوا‬,,ِ‫= ِللَذِين‬inananlarındır mizi bilenlere rine helâl." Bizler tahsis edilmiş- ma-kavrama yete-
böyle ayrıntılı bi- idrâki olan ümmet- tir. Biz, ayetle- neği olan insanlar
‫ ْالحياِِة‬,,‫=فِي‬hayatında ‫=الدُّ ْنيا‬dünya çimde açıklıyo- ler için âyâtımızı rimizi bilen bir için bu mesajları
ruz.» böyle ayrı ayrı bil- kavim için Biz işte böyle açık
ً‫=خا ِلص ِة‬yalnız onlarındır ,, diririz. böylece uzun açık dile getiriyo-
uzun açıklarız. ruz!
ِ‫=ي ْوم‬günü de ‫= ْال ِقيام ِِة‬kıyamet
,,

ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte böyle


,,

ِ‫صل‬ ِ ‫=نف‬biz açıklıyoruz


,,

ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ِ‫= ِلق ْوم‬bir topluluk için


‫ت‬ ,, ,,

ِ‫=ي ْعلمون‬bilen
7.
33
.. ِ‫=ق ْل‬de ki ‫=إِنَما‬kesinlikle
..
De ki; «Allah sa- Yâ Muhammed, De ki: Rab-
dece açık gizli şöyle de: "Rabbim bım, açığıyla,
De ki: Doğrusu,
Rabbim, yalnızca,
ِ‫=ح َرم‬haram etmiştir ِ‫=ربِي‬Rabbim bütün
..
kötülükle- yalnız bütün şena- gizlisiyle tüm
ri, günahı, hak- atleri, açığını, gizli- hayasızlıkları,
açık ya da gizli,
utanç verici davra-
ِ‫احش‬ ِ ‫= ْالفو‬fuhuşları sız saldırıyı, Al- sini, sonra her türlü günahı, Al-
lah´ın hakkında günah ile haksız lah´a şirk
nışları, günahı(n
her çeşidini), (baş-
ْ
‫ ِمنها‬..ِ‫ظهر‬..‫=ما‬gerek açığını hiçbir delil indir- yere zulmü, daha koşmanızı ve
..
kasının elindekine)
mediği şeyleri sonra kendilerine Allah´a karşı haksız yere göz
ِ‫بطن‬..‫=وما‬gerek kapalısını O´na ortak koş- tapmanız için Al- bilmediğiniz
.. dikmeyi, Allahtan
manızı ve Allah lah'ın hiçbir zaman şeyleri söyle- başkasına hakkın-
ِ‫اْلثْم‬ِِْ ‫=و‬günahı ِ‫=و ْالب ْغي‬ve saldırmayı hakkında bilme- hüccet indirmediği menizi haram .. da hiçbir delil in-
diklerinizi söyle- şeyleri Allah'a şe- kılmıştır. dirmediği halde
ِِ ‫= ِبغي‬yere ‫ق‬
‫ْر‬ ِِ ‫= ْالح‬haksız meyi haram kıl- rik koşmanızı, bir tanrısal nitelikler
dı. de Allah'a karşı yakıştırmanızı ve
‫ت ْش ِركوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬ve ortak koşmayı bilmediğinizi söy-
.. .. bilmediğiniz şeyi
lemenizi haram Allaha izafe etme-
ِ‫اّلل‬َِ ‫= ِب‬Allah’a ‫=ما‬bir şeyi buyurdu, başkasını
.. nizi yasaklamıştır.
değil."
ِْ ‫ين ِز‬..‫=ل ِْم‬indirmediği ‫= ِب ِِه‬hakkında
‫ل‬
‫=س ْلطانًا‬hiçbir delil ..

‫تقولوا‬..‫ن‬ ِْ ‫=وأ‬ve söylemenizi ..

‫=على‬hakkında ‫اّلل‬ َِِ =Allah ‫=ما‬şeyler


ِ‫ت ْعلمون‬..ِ‫=ل‬bilmediğiniz
7. Her toplumun Her ümmet için Her ümmetin Ve her toplum için
34
,, ِ‫=و ِلك ِل‬her ِ‫=أ َمة‬ümmetin belirlenmiş bir mukadder bir za- bir eceli var- bir vade belirlen-
ِ‫=أجل‬bir süresi vardır
,, ,,
eceli vardır. man var. Zamanla- dır. Ecelleri
Ecelleri geldiğin- rı! gelince bir an bi- gelince; ne bir
miştir: Öyle ki, va-
deleri dolduğunda
ِ‫جاء‬,,‫=فإِذا‬gelince ‫=أجله ِْم‬süreleri de onu ne bir an le gecikmedikleri an geri kalır,
erteleyebilirler ve gibi, ondan evvel ne de bir an
onu bir tek an ol-
sun, ne geciktirebi-
ِ‫يسْتأ ْ ِخرون‬,,ِ‫=ل‬ne geri kalırlar ,, ,,
ne de bir an öne de gidemezler.
alabilirler.
ileri gidebilir-
ler.
lirler ne de öne
alabilirler.
ً‫=ساع ِة‬bir an ,,

ِ‫يسْت ْقدِمِون‬,,ِ‫=ول‬ne de öne geçerler ,, ,, ,,

7. Ey insanoğulları, Ey Âdem oğulları! Ey ademoğul- Ey Ademoğulları!


35
.. ‫=يا‬ey ‫=بنِي‬oğulları ِ‫=آدم‬Adem size sizden olan Kendi içinizden ları; içinizden Size kendi aranız-
ْ
‫يأتِينَك ِْم‬..‫= ِإ َما‬size gelip ِ‫=رسل‬elçiler peygamberler olmak üzere sizle-
..
size ayetleri- dan benim mesaj-
gelerek, ayetle- re Benim âyâtımı mizi anlatan larımı ileten elçiler
‫= ِم ْنك ِْم‬kendi içinizden ..
rimi açıkladıkları okuyacak pey-
zaman kimler gamberler gelir de
peygamberler geldiğinde, kimler
gelince, her ki Bana karşı so-
ِ‫صون‬ ُّ ‫=يق‬anlattıkları zaman kötülüklerden kim onlara isyan-
sakınıp kendile- dan çekinir ve
..
kim ki sakınıp rumluluk bilinci du-
düzelirse; artık yar ve kendilerini
‫=عليْك ِْم‬size ِ‫=آياتِي‬ayetlerimi rini düzeltirlerse, salâhın yolunu tu- onlar için bir düzeltirlerse, işte
onlar için artık tarsa, işte öyleleri- korku yoktur onlar için korku
ِِ ‫=فم‬kimselere ‫ى‬
‫ن‬ َِٰ ‫=اتَق‬korunup korku sözkonusu ne ne korku var, ve onlar üzü- yok; onlar üzülme-
değildir ve onlar ne de hüzün göre- lecek de değil- yecekler de;
ِ‫صلح‬ ْ ‫=وِأ‬uslanan üzülmezler de. cekler. lerdir.

ِ‫خ ْوف‬..ِ‫=فَل‬korku yoktur ..

‫=عل ْي ِه ِْم‬üzerlerine
ِ‫يحْ زنون‬..‫ه ِْم‬..ِ‫=ول‬ve onlar üzülmeyec .. ..

eklerdir

7.
36
‫كذَبوا‬,,ِ‫=والَذِين‬yalanlayıp
,,
Ayetlerimizi ya- Âyetlerimize yalan Ayetlerimizi ama ayetlerimizi
lanlayanlar, on- diyen, iman kibirle- yalanlayıp on- yalanlamaya kal-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
lara burun kıvı- rine dokunan kim- lara karşı bü- kanlar ve onlara
‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi ranlar ise, orada selere gelince, işte yüklük tasla- kibirle tepeden ba-
‫=واسْت ْكبروا‬büyüklenenler ebedi kalmak
üzere cehen-
bunlar cehennem-
likler ki orada ebe-
yanlar; işte
onlar ateşlik-
kanlar, işte orada
kalmak üzere, ate-
‫=ع ْنها‬onlara karşı ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar
,, ,,
nemliktirler. diyen kalacaklar. lerdir. Onlar şe girecek olanlar
orada temelli böyleleridir!
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkıdır ‫ار‬ِِ َ‫=الن‬ateş kalıcıdırlar.

‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada


ِ‫=خا ِلدون‬sürekli kalacaklardır ,,

7.
.. ِ‫=فم ْن‬kim olabilir? ِ‫ظلم‬
..
ْ ‫=أ‬daha zalim ..
Allah adına ya- Kendi uydurduğu Allah´a karşı Kendi asılsız uy-
37 lan uydurandan yalanı Allah'a isnat yalan uyduran durmalarını Allaha
ِِ ‫= ِم َم‬kimseden ‫ى‬
‫ن‬ َِٰ ‫=ا ْفتر‬uyduran ya da O´nun eden, yahut Al- veya O´nun yakıştıran ya da Al-
ayetlerini yalan- lah'ın âyetlerine ayetlerini ya- lahın ayetlerini ya-
ِ‫اّلل‬
َِ ..‫=على‬Allah’a ‫=ك ِذبًا‬yalan layanlardan da- yalan diyen adam- lan sayanlar- lanlamaya kalkışan
ha zalim kim dan daha zâlimi dan daha za- kimselerden daha
‫=أ ِْو‬ya da ِ‫=كذَب‬yalanlayan
..
olabilir? Onlara kim olabilir? İşte lim kim vardır? zalim kim olabilir?
kitaptaki payları bunların ezelde İşte onlara; ki- Onlara (hayatta)
‫=بِآياتِ ِِه‬O’nun ayetlerini ِ‫ولئِك‬
..
َٰ ‫=أ‬onlara erişir. Sonunda yazılı bulunandan tabdaki payları nasip olarak her ne
canlarını almak nasipleri (ezelde erişecektir. ki yazılmışsa ken-
‫=يناله ِْم‬erişir ‫صيبه ِْم‬ ِ ‫=ن‬nasipleri üzere elçilerimiz yazılı nasipleri) Nihayet, elçi- dilerini bulacaktır;
yanlarına geldik- kendilerine erişe- lerimiz canla- ta ki, canlarını al-
ِِ ‫ ْال ِكتا‬..ِ‫= ِمن‬Kitaptan ‫ى‬
‫ب‬ َِٰ َ ‫=حت‬nihayet lerinde kendileri- cek, nihayet me- rını almak mak için elçilerimiz
ne ´Allah´ın dı- leklerimiz yanları- üzere onlara gelip (de) onlara:
‫جاءتْه ِْم‬..‫= ِإذا‬gelince şında taptığınız na varıp ruhlarını geldiklerinde; Hani, nerde Allah-
putlar hani nere- kabzederken "Hani diyeceklerdir tan başka çağırıp
‫=رسلنا‬elçilerimiz de? deyince, Allah'ı bırakarak ki: Allah´tan durduğunuz varlık-
Koyup gittiler bi- taptıklarınız nere- başka tapar lar? deyinceye ka-
‫=يتوفَ ْونه ِْم‬canlarını alırken .. zi´ derler. Böyle- de?" diye sorarlar. olduklarınız dar. Ve (günahkar-
ce kâfir oldukla- "Bizi bıraktılar da nerede? Onlar lar): Bizi yüzüstü
‫=قالوا‬diyecekler ِ‫=أيْن‬hani nerede? ..
rına dair kendile- kayboldular" der- da derler ki: bıraktılar! diye kar-
ri şahitlik ederler. ler. Kâfir bulunduk- Onlar, bizi bı- şılık verecekler; ve
‫ك ْنت ِْم‬..‫=ما‬olduklarınız ları hakkında kendi rakıp kaçtılar. (böylece), hakkı in-
aleyhlerine şahit Ve onlar, ken- kar eden kimseler
ِ‫=تدْعون‬yalvarmış olurlar. di aleyhlerine oldukları konusun-
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬başkasına ‫اّلل‬
ِِ َ =Alah’tan gerçekten ka- da kendi aleyhleri-
fir olduklarına ne tanıklık etmiş
‫=قالوا‬dediler şehadet eder- olacaklar.
ler.
‫=ضلُّوا‬sapıp kayboldular ‫=عنَا‬bizden
..

‫=وش ِهدوا‬ve şahidlik ettiler


.. ..

َِٰ ‫=عل‬aleyhlerine ‫=أ ْنف ِس ِه ِْم‬kendi


‫ى‬
‫=أنَه ِْم‬kendilerinin ‫=كانوا‬olduklarına
ِ‫=كا ِف ِرين‬kâfir
7. Allah onlara "İnsden, cinden Buyurdu ki: (Bunun üzerine Al-
38
,, ِ ‫(=ق‬Allah) buyurdu ‫=ادْخلوا‬girin
‫ال‬ ,,
«Sizden önce sizlerden önce Sizden önce lah): Katılın öyley-
ِ‫أمم‬,,‫=فِي‬topluluklarıyla beraber ,,
gelip göçen cin
ve insan toplu-
geçmiş ümmetlerle geçmiş cinn se, ateşe sizden
beraber olarak ve insan toplu- önce gömülüp gi-
ِْ ‫خل‬,,‫=ق ِْد‬geçen
‫ت‬ lukları yanında
cehenneme giri-
ateşe girin!" buyu- luklarıyla girin den görünmeyen
rur. Her ümmet ateşe. Her varlıklar ve insanlar
‫ق ْب ِلك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sizden önce ,,
niz» der. Her
cehenneme gi-
girdikçe kardeş ümmet girdik- güruhuna! (Ve) bir
olan diğer ümmete çe; yoldaşına güruh (ateşe) gi-
ِِ ‫ ْال ِج‬,,ِ‫= ِمن‬cin ‫س‬
‫ن‬ ِ ْ ‫=و‬ve insan
ِ ِ ‫اْل ْن‬ ,, ren topluluk yol- lânet okur. Nihayet la´net eder. rerken her seferin-
daşına lânet hepsi birden orada Nihayet hepsi de kendi yandaşla-
ِِ َ‫الن‬,,‫=فِي‬ateşin içine ‫=كلَما‬her
‫ار‬ ,, okur. Sonunda buluşunca sonda- birbiri ardın- rına lanet edecek;
hepsi biraraya kiler, öncekileri dan orada top- o kadar ki, onların
ِْ ‫=دخل‬girdikçe ِ‫=أ َمة‬ümmet
‫ت‬ gelince sonraki- gösterirler de, "Yâ lanınca; son- hepsi, birbiri ardın-
ler, kendilerin- Rabbe'l-âlemîn! İş- rakiler önceki- dan oraya doluş-
ِْ ‫=لعن‬lanet etti ِ‫=أ ْختها‬yoldaşına
‫ت‬ ,, den öncekiler te şunlar bizleri ler için derler tuklarında, sonraki-
için «Ey Rabbi- yoldan çıkardı, ki: Rabbımız; ler önden gidenler
َِٰ َ ‫=حت‬nihayet ‫=إِذا‬zaman
‫ى‬ miz, bizi bunlar onun için kendile- işte bizi bunlar için (şöyle) diye-
yoldan çıkardı, rine ateş azâbını saptırdı. Onun cek: Ey Rabbimiz!
‫=ادَاركوا‬birbiri ardından ‫=فِيها‬orada ,, onun için bunla- iki kat ver!" derler. için bunlara Bizi yoldan çıkaran
ra bir kat daha "Herbirinize iki kat katmerli azab işte bunlardı: öy-
‫=ج ِميعًا‬hepsi toplandığı ,,
fazla cehennem azap var, lâkin ver. Buyurur leyse, onlara ateşle
azabı çektir» bilmiyorsunuz!" ki: Hepiniz iki kat azap ver! Al-
ِْ ‫=قال‬dediler ki ‫خراه ِْم‬
‫ت‬ ,, ِْ ‫=أ‬sonrakiler derler. Allah da buyurur. Evet, dediler. lah: Her biriniz iki
onlara «Herbiri- Bunun üzerine kat azaba müste-
‫= ِْلوله ِْم‬öncekiler için ,,
nizin azabı ikiye aralarında bir haksınız ama bunu
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫= َٰهؤل ِِء‬bunlar katlanmıştır,
ama bilmiyorsu-
münadi: Al- bilmiyorsunuz diye
lah´ın la´neti; cevap verecek bu-
‫=أضلُّونا‬bizi saptırdılar ,,
nuz.» zalimlerin üze- na.
rinedir, diye
‫=فآ ِت ِه ِْم‬bunlara ver ‫=عذابًا‬azab ,,
seslendi.

‫ض ْعفًا‬ ِ =bir kat daha


,, ,,

ِِ َ‫الن‬,,ِ‫= ِمن‬ateşten ِ‫(=قال‬Allah) dedi


‫ار‬ ,,

ِ‫= ِلكل‬hepsi için vardır


,, ,,

ِ‫ض ْعف‬ ِ =bir kat fazla ‫ن‬


,, ِْ ‫=و َٰل ِك‬ama
,,

ِ‫ت ْعلمون‬,,ِ‫=ل‬siz bilmezsiniz ,,

7.
39
.. ْ ‫=وقال‬dediler ki
ِ‫ت‬ ..
Öncekiler de, Öndekiler ise son-
kendilerinden dakilere "Sizin de
Öncekiler de
sonrakilere:
Ve öncekiler, son-
rakilere şöyle diye-
‫=أوله ِْم‬öncekiler de ..
sonrakilere, «Si- bize üstün gelecek
zin de bizden bir tarafınız görülme-
Sizin bizden
bir üstünlüğü-
cek: Demek ki,
hiçbir bakımdan
‫= ِْل ْخراه ِْم‬sonrakilere ِ‫كان‬..‫=فما‬yok farkınız yoktu. O di, kazandığınız
halde siz de iş- vebalin azâbını ta-
nüz yoktur.
Öyleyse ne
bizden üstün kim-
seler değilmişsiniz!
‫=لك ِْم‬sizin ‫=عليْنا‬bize lediğiniz kötülük- dın da görün!" der-
lerin karşılığı ler.
kazandıysanız
karşılığı olan
Öyleyse, yaptığınız
bütün o kötülükler
ِ‫فضْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬bir üstünlüğünüz .. olan azabı çeki- azabı tadın, için, tadın bu aza-
niz» derler. derler. bı!
‫=فذوقوا‬o halde siz de tadın
.. .. .. ..

ِ‫= ْالعذاب‬azabı ‫=بِما‬karşılık


ِ‫ت ْك ِسبون‬..‫=ك ْنت ِْم‬kazandıklarınıza
7.
40
ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz
,,
Ayetlerimizi ya-
lanlayanlar ve
Âyetlerimize yalan Muhakkak ki
diyenler, onlara ayetlerimizi
Gerçek şu ki, Ayet-
lerimizi yalanlama-
‫كذَبوا‬,,ِ‫=الَذِين‬yalanlayan onlara burun kı-
vıranlar var ya,
imanı kibirlerine yalan sayıp
yediremeyenler onlara karşı
ya kalkışan ve on-
lara tepeden bakan
‫= ِبآياتِنا‬bizim ayetlerimizi ,,
gökyüzü kapıları
yüzlerine açıl-
bilsinler ki, göklerin büyüklük tas-
kapıları kendilerine layanlara; işte
kimselere göğün
kapıları açılmaya-
‫=واسْت ْكبروا‬ve kibirlenenler var ya ,, ,, ,,
maz ve deve,
iğne deliğinden
açılmayacağı gibi, onlara, göğün
deve iğnenin deli- kapıları açıl-
caktır; ve onlar, ha-
latın iğne deliğin-
‫=ع ْنهِا‬onlara ِ‫تفتَح‬,,ِ‫=ل‬açılmayacak geçmedikçe ğinden geçmedik- maz ve onlar; den geçebilmesin-
cennete gire- çe onlar da cenne- deve iğne de- den daha kolay gi-
‫=له ِْم‬onlara ِ‫=أبْواب‬kapıları mezler. Biz ağır te giremeyecekler, liğinden ge- remeyecekler cen-
suçluları işte bizler mücrimleri çinceye kadar nete. Günaha gö-
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫=ال‬gök böyle cezalandı- cezaya böyle çar- cennete de gi- mülüp gidenleri Biz
rırız. parız. remezler. Biz, işte böyle cezalan-
ِ‫يدْخلون‬,,ِ‫=ول‬ve onlar giremeyeceklerd ,, ,, suçluları işte dırırız.
böyle ceza-
ir ِ‫الجنَة‬ ْ =cennete ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar landırırız.

ِ‫=ي ِلج‬geçinceye ِ‫= ْالجمل‬deve


‫س ِِم‬,,‫=فِي‬iğne ‫اط‬ ِِ ‫= ْال ِخي‬deliğinden
ِ‫=وك َٰذ ِلك‬işte böyle ,,

‫=نجْ ِزي‬cezalandırırız
ِ‫= ْالمجْ ِر ِمين‬suçluları
7. Onlara bir ce- Cehennem onların Onlar için ce- Cehennem onların
41
.. ِ‫=له ْم‬onlar için vardır
.. ..
hennem döşeği hem döşekleri ola- hennemde bir hem dinlenme yeri
ِ‫جهنَم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬cehennemden ile üzerlerini ör-
tecek bir cehen-
cak, hem örtüleri.
Bizler zâlimleri ce-
döşek ve üst-
lerine de örtü-
hem de örtüleri
olacak; zalimleri
ِ‫= ِمهاد‬bir döşek
..
nem yorganı ve-
rilir. Biz zalimleri
zaya böyle çarpa-
rız.
ler vardır. Biz,
zalimleri işte
Biz işte böyle ceza-
landırırız.
‫ف ْوقِ ِه ِْم‬..‫ن‬ِْ ‫=و ِم‬ve üstlerinde de .. ..
işte böyle ceza-
landırırız.
böyle ceza-
landırırız.
ِ‫(=غواش‬ateşten) örtüler ..

ِ‫=وك َٰذ ِلك‬işte böyle ..


Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫=نجْ ِزي‬cezalandırırız
َ =zalimleri
ِ‫الظا ِل ِمين‬
7.
42
,, ‫آمنوا‬,,ِ‫=والَذِين‬inanıp İman edip iyi İman ederek salâh İman edip te Ama imana erişen,
ameller işleyen- işleyenlere gelince salih ameller doğru ve yararlı iş-
‫=وع ِملوا‬yapanlar lere gelince biz -ki bizler kimseye işleyenlere ge- ler yapan kimseler
hiç kimseye gü- tâkatinden ilerisini lince; Biz, hiç -(ki) şüphesiz, Biz
ِِ ‫صا ِلحا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬iyi işler cünün yetece- teklif kılmayız- işte kimseye gü- kimseye taşıyabi-
,,
ğinden fazla yük bunlar cennetliktir- cünün yetece- leceği yükten faz-
ِ‫نك ِلف‬,,ِ‫=ل‬ki yüklemeyiz ,,
yüklemeyiz. On- ler, orada ebedi- ğinden baika- lasını yüklemeyiz-
lar orada ebedi yen kalacaklar. sını yükleme- işte, ebediyyen
‫سا‬ ً ‫=ن ْف‬hiç kimseye ‫ل‬
,, َِ ‫= ِإ‬başkasını olarak kalmak yiz. İşte onlar, kalmak üzere cen-
üzere cennetlik- cennetliklerdir. nete girecek olan
‫=وسْعها‬gücünün yettiğinden tirler.
,, Onlar orada bunlardır;
temelli kalıcı-
ِ‫ولئِك‬ َٰ ‫=أ‬işte onlar ِ‫صحاب‬
,, ْ ‫=أ‬halkıdır dırlar.

‫= ْالجنَ ِِة‬cennet ‫=ه ِْم‬onlar ‫=فِيها‬orada


ِ‫=خا ِلدون‬ebedi kalacaklardır ,,

7. Kalplerindeki kin, Birbirlerine karşı Göğüslerinde (ki, oraya girmeden


43
.. ‫=ونزعْنا‬çıkarıp atmışızdır ..
kıskançlık kalın- besledikleri kini kinden ne var- önce) onların içle-
‫=ما‬ne varsa
..
tılarını söküp
atmışlardır.
sînelerinden söküp sa söküp at- rinde (takılıp kal-
atacağız. Ayakları- mışızdır. Altla- mış) olabilecek dü-
‫ور ِه ِْم‬ ِ ‫صد‬..‫=فِي‬göğüslerinden Ayaklarının al- nın altından ırmak- rından ırmak- şünce ya da duygu
tında ırmaklar lar akacak da, lar akar ve türünden uygunsuz
ِ‫ ِغل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kinden (tasadan) ..
akar. Onlar şöyle "Hamdolsun o Al- derler ki: ne varsa silip ata-
derler; Bizi bu lah'a ki, bu gayeye Hamdolsun Al- cağız; orada önle-
‫=تجْ ِري‬akmaktadır derece erdiren varan yolu bizlere lah´a ki; bizi rinde dereler-
Allah´a hamdol- tutturmuş, o tut- buna hidayet ırmaklar çağılda-
ِ‫تحْ ِت ِهم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬altlarından sun. Eğer Allah turmasaydı bizler etti. Eğer Allah yacak; ve onlar:
bize yol göster- bu yolu tutabilecek bizi hidayete Bütün övgüler, bizi
ِ‫= ْاْل ْنهار‬ırmaklar ‫=وقالوا‬dediler meseydi, biz değildik. Doğrusu erdirmemiş ol- bu (bahtiyarlığa)
kendiliğimizden Rabbimizin pey- saydı, biz hi- eriştiren Allaha ya-
ِ‫= ْالح ْمد‬hamdolsun ‫ّلل‬ َِِ ِ =Allah’a bu dereceye gamberleri bizlere dayete erecek kışır; çünkü eğer O
eremezdik. Belli hakkı tebliğ etmiş- değildik. An- bize yol gösterme-
‫هدانا‬..‫=الَذِي‬lütfedip bizi getiren .. .. ki, Rabbimizin ler" diyecekler. dolsun ki; seydi biz asla doğ-
peygamberleri Bunun üzerine "İş- Rabbımızın- ru yolu bulamaz-
‫= ِل َٰهذا‬buraya ‫كنَا‬..‫=وما‬biz bunu .. bize gerçeği ge- te sizlere va'd edi- peygamberleri dık! Ve Rabbimizin
tirmişlerdi, onla- len cennet ki işle- hakkı getirmiş- elçileri bize gerçek-
ِ‫= ِلن ْهتدِي‬bulamazdık ra şöyle sesleni- diğiniz pâk işlerin lerdir. Onlara: ten de doğruyu
lir; İşte size cen- karşılığı olarak ona Yapmakta ol- söylemişler! diye-
‫هدانا‬..‫ن‬ ِْ ِ‫أ‬..ِ‫=ل ْول‬bizi getirmeseydi ..
net, işlediğiniz iyi vâris oldunuz!" di- duklarınızdan cekler. Ve (bir ses):
amellerin karşılı- ye kendilerine nida dolayı miras- İşte geçmişte edip
َِ =Allah ‫=لق ِْد‬muhakkak
‫اّلل‬ ğı olarak onu edilecek. çısı kılındığı- eyledikleriniz saye-
ِْ ‫=جاء‬getirmişler ِ‫=رسل‬elçileri
‫ت‬ hakettiniz. nız cennet işte sinde kazandığınız
budur, diye cennet, bu! diye
‫=ر ِبنا‬Rabbimizin ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçeği seslenilir. yankılanacak

‫=ونودوا‬onlara seslenildi ..

ِ‫تِ ْلكم‬..‫ن‬ِْ ‫=أ‬işte size ِ‫= ْالجنَة‬cennet


..

‫ورثْتموهِا‬ ِ ‫=أ‬o size miras verildi


.. .. ..

‫=بِما‬karşılık
ِ‫ت ْعملون‬..‫=ك ْنت ِْم‬yaptıklarınıza
7. Cennetlikler, ce- (44-45) Cennette Cennet asha- Ve cennetlikler,
44
,, ِ‫=وناد َٰى‬seslendi ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkı hennemliklere olanlar cehennem- bı, cehennem ateşliklere, Rabbi-
‫= ْالجنَ ِِة‬cennet ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkına seslenerek, «Biz
Rabbimizin bize
de olanlara (cen- ashabına: miz bize ne söz
nete girenler, ce- Rabbımızın verdiyse, bütünüyle
ِْ ‫ارأ ْنأ‬
‫ن‬ ِ َ‫=الن‬ateş ‫=ق ِْد‬muhakkak vadettiklerini
gerçekleşmiş
henneme girenlere bize va'detti- gerçekleşmiş bul-
/ cennetlikler ce- ğini hak bul- duk; ya siz, siz de
‫=وجدْنا‬biz bulduk ,,
bulduk, siz de
Rabbinizin size
hennemliklere) duk. Siz de Rabbinizin size
şöyle seslenirler: Rabbınızın si- vaat ettiği şeyi ger-
‫وعدنا‬,,‫=ما‬bize vadettiğini ,, yönelik vaadleri- "Rabbimiz bizlere ze va'dettiğini çekleşmiş buldu-
ni gerçekleşmiş ne va'd buyurduy- hak buldunuz nuz mu? diye ses-
‫=ربُّنا‬Rabbimizin ‫=حقًّا‬gerçek buldunuz mu?» sa bizler onu hak mu? diye ses- lenecekler. (Beriki-
derler. Cehen- bulduk. Sizler de lenirler. Evet, ler): Ah, evet! diye
‫وجدْتِ ِْم‬,,‫ل‬ ِْ ‫=فه‬siz de buldunuz mu? ,, ,, ,, nemlikler «evet» Rabbiniz ne va'd dediler. Bunun karşılık verecekler.
derler. Bu sırada buyurduysa hak üzerine arala- Bunun üzerine içle-
ِ‫وعد‬,,‫=ما‬size vadettiğini ,, aralarından biri buldunuz mu?" rında bir rinden bir ses hay-
yüksek sesle Onlar da: "Evet" münâdî: Al- kıracak: Allahın la-
‫=ربُّك ِْم‬Rabbinizin ِ‫=حقًّا‬gerçek şöyle bağırır, derler. Bunun üze- lah'ın la'neti; neti, zalimlere elve-
«Allah´ın lâneti rine bir münâdi çı- zâlimlerin üze- rir,
‫=قالوا‬dediler ‫=نع ِْم‬evet zalimlerin üzeri- kar, "Allah'ın lâneti rinedir, diye

ِ‫=فأذَن‬ve ünledi ِ‫=مؤذِن‬bir ünleyici


ne olsun.» o zâlimlerin üzeri- seslendi.
,, ,,
ne olsun ki hem Al-
lah'ın yolundan
‫=بيْنه ِْم‬aralarından ‫ن‬ ِْ ‫=أ‬diye alıkoyarlar, hem o
yolun eğri büğrü
ِ‫=ل ْعنة‬laneti ‫اّلل‬َِِ =Allah’ın olmasını isterler.
‫=على‬üzerine olsun ,,
Sonra kendileri
âhiretin de münki-
َ =zalimlerin
ِ‫الظا ِل ِمين‬ ridirler."

7.
45
.. ِ ‫=الَذ‬onlar ki ِ‫=يصدُّون‬menedip
‫ِين‬ ..
Onlar insanları “
Allah yolundan
“ “ Onlar ki; Al- onlar ki, başkaları-
lah´ın yolun- nı Allahın yolundan
ِِ ‫سبِي‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın alıkoyarlar, onu
eğri göstermeye
dan alıkoyar- çevirirler ve onu
lar ve onu eğ- eğri, dolambaçlı
‫=ويبْغونها‬onu isterler ..
yeltenirler ve
ahirete de inan-
riltmek isterler. göstermeye çalışır-
Ve onlar; ahi- lar; ve onlar ki ahi-
‫= ِعو ًجا‬eğriltmek ‫=وه ِْم‬ve onlar ..
mazlar. reti de inkar ret hayatının ger-
edenlerdir. çek olduğunu ka-
‫= ِب ْاْل ِخرِِة‬ahireti de .. bule yanaşmazlar!

ِ‫=كا ِفرون‬inkâr ederlerdi ..

7. İki taraf arasında Aralarına perde İki taraf ara- Bu iki taraf arasın-
46
,, ‫=وبيْنهما‬iki taraf arasında
,, ,,
bir set ve bu se- çekilir. A'raf'ın üs- sında bir per- da bir engel bulu-
ِ‫= ِحجاب‬bir perde vardır ,, ,,
tin tepelerinde tünde ise bunların
her iki grubu si- herbirini simaların-
de vardır. nacaktır. Ve orada,
A´raf üzerinde (hayattayken) ken-
‫=وعلى‬ve üzerinde de
,, ,,
malarından tanı- dan (nişanelerin-
yan kimseler den) tanıyan
de her birini dilerine (eğri ile
simalarıyla ta- doğruyu) ayırt
ِِ ‫= ْاْلعْر‬A’raf
‫اف‬ vardır. Cennete adamlar bulunu-
girememiş, fakat yor. Bunlar arzu
nıyan adamlar edebilme yetisi
vardır. Cen- bahşedilmiş, onla-
ِ‫= ِرجال‬erkekler vardır ,, gireceklerini etmeleriyle bera- netliklere: Size rın her birini taşıdı-
uman bu kimse- ber cennete gir- selam olsun, ğı belirtiden tanı-
ِ‫=ي ْع ِرفون‬tanıyan ‫َل‬ ِ ًّ ‫=ك‬hepsini ler cennetliklere medikleri halde diye seslenir- yan kimseler ola-
«selâmun aley- "Allah'ın selâmı ler. Bunlar, cak. Ve (girmek
‫=بِ ِسيماه ِْم‬yüzlerindeki işaretleriyle ,, küm» diye ses- üzerinize olsun!" henüz girme- için) can attıkları
lenirler. diye cennettekilere yen, ama halde cennete (he-
‫=وناد ْوا‬ve seslendiler
,, nida ederler. uman kimse- nüz) girmemiş olan
lerdir. bu kimseler cen-
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkına ‫= ْالجنَ ِِة‬cennet netliklere: Size se-
lam olsun diye ses-
ِْ ‫=أ‬diye ِ‫=سَلم‬selam ‫=عليْك ِْم‬size
‫ن‬ lenecekler.

‫يدْخلوها‬,,‫=ل ِْم‬cennete girmemiş ,,

‫=وه ِْم‬fakat onlar


,,

ِ‫طمعون‬ ْ ‫=ي‬beklemektedirler
7.
47
.. ‫=و ِإذا‬zaman ‫ت‬ ِْ ‫=ص ِرف‬çevrildiği Bunların bakışla- Gözleri cehen-
rı, cehennemlik- nemdekilere dö-
Gözleri ce- Ve bakışlar ateş
hennem as- yolcularına doğru
‫=أبْصاره ِْم‬gözleri ِ‫=تِ ْلقاء‬tarafına lere doğru kaydı- nünce de "Yâ
rılınca da «Ey Rabbe'l-âlemîn!
habından tara- çevrilince: Ey Rab-
fa çevrilince bimiz, bizi şu zalim
ِِ ‫صحا‬
‫ب‬ ِِ َ‫=الن‬ateş
ْ ‫=أ‬halkı ‫ار‬ Rabbimiz, bizi Bizleri nefsine
zalimler ile bira- zulmetmiş insan-
de; Rabbımız, insanların arasına
bizi zalimler katma! diyecekler.
‫=قالوا‬dediler ‫=ربَنا‬Rabbimiz raya getirme!» larla beraber kıl-
derler. ma!" derler.
güruhu ile be-
raber bulun-
‫تجْ ع ْلنا‬..ِ‫=ل‬bizi bulundurma .. durma, derler.

ِ‫=مع‬beraber ‫= ْالق ْو ِِم‬toplulukla


َ =zalim
ِ‫الظا ِل ِمين‬
7. Bu tepelerdeki- Sonra A'raftakiler A´raf ashabı; Ve (hayattayken)
48
,,ِ‫=وناد َٰى‬ünleyerek ِ‫صحاب‬
ْ ‫=أ‬halkı ler, simalarından simalarından tanı- simalarıyla ta- bu ayırt etme yeti-
ِِ ‫= ْاْلعْر‬A’raf
‫اف‬ tanıdıkları bazı dıkları birtakım nıdıkları
azılı kâfirlere de adamlara haykıra- adamlara ses-
sine sahip olanlar,
görünüşlerinden
şöyle seslenirler. rak "Ne servet gibi, lenirler: Toplu- (günahkar oldukla-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ال‬ ً ‫ِرج‬ =birtakım,,adamlara


«Ne kalabalığı-
nız ve ne de şı-
hadem haşem gibi
şeyler toplamanı-
luğunuz, top-
ladığınız mal
rını) çıkardıkları
kimselere: Ne sağ-
‫ي ْع ِرفونه ِْم‬ =tanıdıkları
marmanıza yo-
laçan güçleriniz
zın, ne de ibadul-
laha karşı kurul-
ve büyüklük
taslamalarınız
ladı size diye ses-
lenecekler, mal-
‫بِ ِسيماه ِْم‬ ‫قالوا‬
=yüzlerinden =dediler,,ki size yarar sağ-
lamadı.»
manızın (hakkın
kabulünü azameti-
size fayda
vermedi, der-
dan, (mülkten) bi-
riktirmeniz; geçmi-
َِٰ ‫ما أ ْغن‬
‫ى‬ ,, =hiçbir,,yarar,,sağlamadı nizi sığdıramama-
nızın) faidesini gö-
ler. şinizle o boş ku-
rumlanmanız?
‫=ع ْنك ِْم‬size ‫=ج ْمعك ِْم‬topluluğunuzun rebildiniz!

‫=وما‬ne de ‫=ك ْنت ِْم‬size


,,

ِ‫=تسْت ْك ِبرون‬büyüklük taslamanız ,,

7.
49
.. ِ‫=أ َٰهؤل ِء‬bunlar mıydı? ..
Allah onları hiç- Allah onları kat'iy- Bunlar mıydı
bir rahmete er- yen rahmetine ki; kendilerini
Bir vakit hakların-
da, 'Allah rahmetini
‫أِْقس ْمت ِْم‬..ِ‫=الَذِين‬yemin ettiğiniz kimseler .. ..
dirmez diye hak- eriştirmez diye ka- Allah´ın rah-
larında yemin sem ettikleriniz metine erdir-
asla böylelerine
ulaştırmaz! diye
ِ‫ينالهم‬..ِ‫=ل‬onları erdirmeyecek diye .. ..
ederek küçüm- bunlar mıydı?" de- meyeceğine
sediğiniz kimse- dikten sonra beriki- yemin etmişti-
kestirip attığınız
kimseler, işte bun-
َِ =Allah ِ‫=بِرحْ مة‬hiçbir rahmete
‫اّلل‬ ..
ler bunlar mıydı? lerine "Girin cen- niz. Girin cen-
Bu arada Allah nete, sizin için ne nete; size hiç
lar, (bu onurlandı-
rılmış kimseler)
‫=ادْخلوا‬girin ِ‫= ْالجنَة‬cennete onlara «Giriniz korku var, ne de bir korku yok- mi? (Oysa, bakın,
cennete, sizin keder göreceksi- tur ve sizler şimdi onlara:) girin
ِ‫خ ْوف‬..ِ‫=ل‬korku yoktur .. için hiçbir korku niz!" diyecekler. üzülecek de cennete; size korku
sözkonusu değil değilsiniz. yok, hüzün de
‫=عليْك ِْم‬artık size ِ‫=ول‬ve değilsiniz
.. .. artık, hiç üzül- duymayacaksınız!
meyeceksiniz» (diye sesleniliyor).
‫=أِ ْنت ِْم‬siz ِ‫=تحْ زنون‬üzülecek de .. der.

7. Cehennemlikler (50-51) Cehen- Cehenenm Ve ateşin yarenleri,


50
,, ِ‫=وناد َٰى‬ve seslendiler ,,
cennetliklere Bi- nemdekiler de ashabı; cen- cennetliklere: Üze-
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkı ‫ار‬ِِ َ‫=الن‬ateş ze biraz su ya cennettekilere "Ya net ashabına: rimize biraz su dö-
da Allah´ın size suyunuzdan yahut Sudan veya kün, yahut Allahın
ِ‫صحاب‬ ْ ‫=أ‬halkına ‫= ْالجنَ ِِة‬cennet sunduğu yiye- Allah'ın sizleri Allah´ın size size bahşettiği
ceklerden biraz merzûk ettiği ni- verdiği rızıktan (cennet) azık-
ِْ ‫=أ‬diye ‫=أ ِفيضوا‬biraz da akıtın
‫ن‬ ,, ,,
bir şeyler ikram metlerden biraz da biraz da bize lar(ın)dan (atın bi-
ediniz? diye ses- bizim üzerimize akıtın, diye ze)! diye seslene-
‫=علِيْنا‬bizim üzerimize ,, lenirler. Cennet- dökün!" diye haykı- seslenirler. cekler. (Berikiler:)
likler ise «Allah racaklar. Berikiler- Onlar da der- Doğrusu, Allah,
ِِ ‫ ْالم‬,,ِ‫= ِمن‬suyunuzdan ‫=أ ِْو‬veya
‫اء‬ her ikisini de se "Allah dinlerinizi ler ki: Doğrusu gerçeği inkar eden-
kâfirlere haram oyun yerine, oyun- Allah; onları leri her ikisinden de
ِ‫رزقكم‬,,‫= ِم َما‬size verdiği rızıktan ,, ,, kıldı» derler. cak yerine koyan, kafirlere ha- yoksun kılmıştır;
dünya hayatı ken- ram kıldı.
َِ =Allah’ın ‫=قالوا‬dediler ki
‫اّلل‬ ,, dilerini aldatan
kâfirler için onları
َِ ‫= ِإ‬şüphesiz ‫اّلل‬
‫ن‬ َِ =Allah haram buyurdu"
diyecekler. İşte
‫=ح َرمهما‬bu ikisini haram etmiştir ,, ,, ,, kendileri nasıl bu-

ِ‫ ْالكافِ ِِرين‬,,‫=على‬kâfirlere
günlerine kavuşa-
caklarını unuttular-
sa, nasıl Bizim
âyetlerimizi tanı-
mamakta bulundu-
larsa, biz de kendi-
lerini bugün öylece
unuturuz.
7.
51
.. ِ ‫=الَذ‬onlar ki
‫ِين‬ ..
Onlar dinlerini “
oyun ve eğlence
“ “ Onlar ki; dinle- o kimseler ki, dün-
rini alayla eğ- ya hayatına kapılıp
‫=اتَخذوا‬yerine koydular ..
yerine koydular,
dünya hayatı
lenceye aldı- eğlenceyi ve geçici
lar. Dünya ha- zevkleri dinleri ha-
‫=دِينه ِْم‬dinlerini ‫=ل ْه ًوا‬bir eğlence ..
kendilerini baş-
tan çıkardı. On-
yatı da kendi- line getirmişlerdi.
lerini aldattı. diye karşılık vere-
‫=ول ِعبًا‬ve oyun ..
lar nasıl bu gün-
ler ile karşılaşa-
İşte onlar; bu cekler. (Ve Allah:)
günlerine ka- Onlar bu (Hesap)
ِ‫=وغ َرتْهم‬ve kendilerini aldattı .. .. caklarını unuttu- vuşmayı nasıl gününün gelip ça-
lar ve ayetlerimi- unutmuşlar tacağını nasıl gö-
ِ‫= ْالحياة‬hayatı ِ‫=الدُّ ْنيا‬dünya zi ısrarla yalan- idiyse, ayetiçin zardı edip unuttular
ladılarsa, bugün katmerlidir. Ne ve ayetlerimizi na-
ِ‫=ف ْالي ْوم‬bugün de biz onları var ki bilmez- sıl inkar ettilerse
unutuyoruz. siniz. lerimizi biz de bugün onları
‫=ن ْنساه ِْم‬biz de onları unuturuz
.. .. .. nasıl bilerek öyle gözardı ede-
inkar etmişler ceğiz diyecek,
‫=كما‬gibi ‫=نسوا‬unuttukları idiyse; Biz de
bugün onları
ِ‫= ِلقاء‬karşılaşacaklarını öylece unutu-

‫=ي ْو ِم ِه ِْم‬günleriyle ‫= َٰهذا‬bu ‫=وما‬ve


ruz.

‫=كانوا‬ettikleri ‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi
ِ‫=يجْ حدون‬bile bile inkâr .. ..

7.
52
,, ِ‫=ولق ْد‬gerçekten Biz onlara, ilme Onlara öyle bir Ki- Andolsun ki; Çünkü Biz, gerçek-
dayalı ayrıntılı tap indirdik ki, için- Biz, onlara ki- ten de onlara, ina-
‫= ِجئْناه ِْم‬onlara getirdik ,,
açıklamalarla
donattığımız,
de hükümlerimizi tab indirdik. nacak bir toplum
bilerek ve iman Onu bilgiye için bir doğru yol,
ِ‫= ِب ِكتاب‬bir Kitap ,,
müminlere doğru eden kavim için hi- dayanarak
yol kılavuzu ve dayet ve rahmet uzun uzun
içinde bilgiye daya-
lı ayrıntılı açıkla-
ِ‫ص ْلناه‬ َ ‫=ف‬açıkladığımız ‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬göre rahmet olan bir olarak tafsil ettik açıkladık. İna- malarda bulundu-
kitap (Kur´an) (Onlara öyle bir Ki- nan bir kavim ğumuz bir kitap
ِ‫= ِع ْلم‬bilgiye ‫=هدًى‬yol gösterici ,, gönderdik. tap indirdik ki iman için hidayet ve ulaştırdık.
eden kavim için hi- rahmet olarak.
ً‫=ورحْ م ِة‬ve rahmet olan ,, ,, dayet ve rahmet
olmak üzere hü-
ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için ِ‫=يؤْ ِمنون‬inanan
,, ,, kümlerimizi onun
içinde bilerek tafsil
ettik).
7.
53
.. ِ ‫يِْنظر‬..‫ل‬
‫ون‬ ِْ ‫=ه‬mi gözetiyorlar? ..
Onlar ille de Bunların beklediği Onlar, onun (İmdi), (inanma-
onun somut yo- onun âkıbetinden te´vilinden yanlar) o (Hesap
َِ ‫= ِإ‬ille ِ‫=تأ ْ ِويله‬onun te’vilini
‫ل‬ ..
rumunu mu bek- başka bir şey değil başkasını mı Gününün) nihai an-
liyorlar? Somut (Onun haber ver- bekliyorlar? lamının açıklanma-
ِ‫=ي ْوم‬gün ‫=يأ ْ ِتي‬geldiği yorumu ortaya diği âkıbetin ta- Onun te´vilinin sından başka bir
çıktığı gün onu hakkukundan baş- geldiği gün; şey mi bekliyorlar?
ِ‫=تأ ْ ِويله‬onun te’vili ِ‫=يقول‬derler ki
.. ..
vaktiyle unutmuş ka bir şey değil). O daha önce
olanlar Rabbimi- âkıbetin geldiği
(Ne var ki), onun
onu unutmuş kesin anlamının
ِ‫نسوه‬..ِ‫=الَذِين‬onu unutmuş olanlar .. .. zin peygamber- gün önce onu nis- olanlar derler açıklandığı Gün,
leri gerçeği ge- yan bucağına bı- ki: Gerçekten onu vaktiyle umur-
ِ‫قبْل‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬önceden ‫=ق ِْد‬doğrusu tirmişlerdi. Şimdi rakmış olanlar şöy- Rabbımızın samayan kimseler:
bize şefaat ede- le diyecekler: "Me- elçileri, bize İşin doğrusu, Rab-
ِْ ‫=جاء‬getirmiş ِ‫=رسل‬elçileri
‫ت‬ cek aracılarımız ğerse Rabbimizin hakkı getirmiş- bimizin elçileri bize
var mı ya da iş- peygamberleri tir. Şimdi bize gerçeği söylemiş-
‫=ر ِبنا‬Rabbimizin ‫ق‬ ِِ ‫= ِب ْالح‬gerçeği lemiş olduğumuz gerçekten hakkı şefaat edecek lerdi! Şimdi, bizden
kötülüklerden tebliğ ederlermiş. var mı ki; şe- yana aracılık yapa-
‫لنا‬..‫ل‬ ِْ ‫=فه‬bizim var mı ki .. .. .. farklı işler yap- Acaba bizim için faat etsin. Ya- cak kayırıcılarımız
mak üzere tekrar şefaatçiler bulunur hut geriye yok mu bizim? Ya-
ِ‫شفعاء‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬şefaatçilerimiz geri döndürülür mu ki tutsunlar da çevrilir miyiz hut, mümkün mü,
müyüz derler. bize şefaat etsin- ki, yapmış ol- (hayata) geri gön-
‫=في ْشفعوا‬şefaat etsinler ‫=لنا‬bize ..
Onlar kendilerini ler? Yahut geriye duğumuzdan derilsek de edip
hüsrana düşür- dönebilir miyiz ki başkasını ya- eylediklerimizden
‫=أ ِْو‬yahut müşler ve uy- tutalım da o işle- palım? Onlar başka türlü dav-
durdukları ilâhlar diklerimizin bu se- gerçekten ransak? diyecekler.
ُّ‫=نر ِد‬tekrar geri döndürülür müyüz ki
.. .. .. ..
ortalıkta görün- fer başkasını işle- kendilerini Gerçek şu ki, onlar
ِ‫=فن ْعمل‬yapalım ِ‫=غيْر‬başkasını mez olmuştur. yelim?" Kendileri- hüsrana uğ- (böyle diyerek yal-
ne yazık ettiklerini ratmışlardır. nızca) kendilerini
ِ‫ن ْعمل‬..‫كنَا‬..‫=الَذِي‬yaptıklarımızdan gördüler. Bütün Ve uyduragel- aldatmış olacaklar
uydurdukları şirk dikleri şeyler, ve onların bütün
‫=ق ِْد‬muhakkak davaları da kay- kendilerinden (bu) boş hayalleri
boldu gitti. uzaklaşıp yıkılıp kendilerini
‫=خ ِسروا‬onlar ziyana soktular .. ..
kaybolmuştur. yüzüstü bırakacak.

‫=أ ْنفسه ِْم‬kendilerini ‫ل‬ َِ ‫=وض‬ve saptı ..

‫=ع ْنه ِْم‬kendilerinden ‫=ما‬şeyler


ِ‫ي ْفترون‬..‫=كانوا‬uydurdukları
7.
54
,, ِ‫= ِإ َن‬şüphesiz ِ‫=ربَكم‬Rabbiniz Rabbiniz Al- Rabbinizin o Allah
lah´dır, o gökleri olduğunda şüphe
Muhakkak ki
sizin Rabbı-
Şüphesiz, Allahtır
sizin Rabbiniz;
َِ =o Allah’tır ‫=الَذِي‬ki ِ‫=خلق‬yarattı ve
‫اّلل‬ ,,
yeri altı gün- yok ki gökleri, yeri
de yarattı, sonra altı günde yarattı.
nız; gökleri ve
yeri altı günde
gökleri ve yeri altı
evrede yaratan; ve
ِِ ‫سماوا‬
‫ت‬ َ ‫=ال‬gökleri Arş´a kuruldu. O Sonra Arşın üzeri-
gündüzü sürekli ne geçti, birbirleri-
yaratan, sonra
Arş´a hükme-
arşa, o sınırsız
kudret ve iktidar
ِ‫=و ْاْل ْرض‬ve yeri ‫ ِست َ ِِة‬,,‫=فِي‬altı kovalayan ,,
yi gündüzün
gece- nin arkasını bırak-
maksızın geceye
den Allah´tır.
Gündüzü;
makamına kurulan.
Gündüze, kendisini
ِ‫=أيَام‬günde ‫=ث َِم‬sonra üzerine örter. gündüzü örttürür. durmadan ko- ivedilikle kovalayan
Güneş, ay ve Güneşi de, ayı da, valayan gece geceyi sarıp sar-
َِٰ ‫=اسْتو‬istiva etti
‫ى‬ yıldızlar O´nun yıldızları da emr-i
,, ile bürür. Gü- malayan O; koydu-
buyruğuna ba- ilâhîsine musahhar neş, ay ve yıl- ğu yasalara boyun
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫ ْالع ْر ِش‬,,‫=على‬Arşa şeğmişlerdir. İyi


bilin ki, yaratma
yarattı. Haberiniz
olsun ki yaratmak
dızlar O´nun
emri ile mü-
eğen güneşiyle,
ayıyla, yıldızlarıyla
‫=ي ْغ ِشي‬bürüyüp örter ِ‫=اللَيْل‬geceyi ,,
ve yönlendirme
O´nun tekelin-
O'nun, hüküm
O'nun. Rabbü’l-
sahhar kılmış-
lardır. Bilin ki;
her şey Onun: bü-
tün bir yaratılış ve
ِ‫=النَهار‬gündüzün üzerine ,,
dedir. Alemlerin
Rabbi olan Allah
âlemîn olan Allah
ne ulu!
yaratma da,
emir de
tüm buyurma, ya-
sama kudreti. Ne
ِ‫طلبه‬ ْ ‫=ي‬onu kovalayan,,
yücelerin yüce- O´nundur. yücedir Allah, ne
sidir. Alemlerin uludur alemlerin
‫=حثِيثًا‬durmadan ِ‫ش ْمس‬ َ ‫=وال‬güneşi Rabbı olan Al- Rabbi!
lah´ın şanı ne
ِ‫=و ْالقمر‬ve ayı ِ‫=والنُّجوم‬ve yıldızları
,, ,, yücedir.

ِ‫=مس َخرات‬boyun eğmiş vaziyette ,, ,,

‫= ِبأ ْم ِر ِِه‬buyruğuna ِ‫=أل‬İyi bilin ki ,, ,,

ِ‫=له‬O’nundur ِ‫= ْالخ ْلق‬yaratma


ِ‫=و ْاْل ْمر‬ve emir ِ‫=تبارك‬ne uludur
,, ,,

َِ =Allah ُِّ‫=رب‬Rabbi
‫اّلل‬
ِ‫= ْالعال ِمين‬Âlemlerin
7. Rabbinize yalva- Rabbinize dua Rabbınıza Rabbinize alçak
55
.. ‫=ادْعوا‬dua edin ‫=ربَك ِْم‬Rabbinize
..
rarak ve gizlice ederken yalvararak yalvara yakara gönüllülükle ve yü-
‫عا‬ ً ‫=تض ُّر‬yalvararak dua ediniz. Çün- edin, için için edin gizlice dua
kü O haddi
reğinizin ta derinle-
ki O hiçbir zaman edin. Muhak- rinden seslenin.
ً‫=وخ ْفي ِة‬ve gizlice ِ‫=إِنَه‬çünkü O
.. ..
aşanları sevmez. haddi aşanlardan kak ki O; had- Doğrusu O, çizgiyi
hoşnut olmaz. di aşanları aşanları sevmez:
ُِّ‫ي ِحب‬..ِ‫=ل‬sevmez sevmez.

ِ‫= ْالم ْعتدِين‬haddi aşanları ..

7.
56
,, ‫ت ْف ِسدوا‬,,ِ‫=ول‬bozgunculuk yapmayın ,,
Yeryüzünde dir-
lik, düzen sağ-
Bir de yeryüzünde
salâh temin edil-
Islah olmuş-
ken yeryüzün-
bunun içindir ki, iyi
bir düzene sokul-
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫= ِفي‬yeryüzü ِ‫=ب ْعد‬sonra
‫ض‬ landıktan sonra
bozgunculuk çı-
mişken artık onu
fesada vermeyin.
de fesad çı-
karmayın ve
muşken yeryüzün-
de bozgunculuk
‫صَل ِحها‬ ْ ‫= ِإ‬düzeltildikten karmayınız. Al-
lah´a korku ve
Allah'ı da hem kor-
karak, hem ümit
O´na korka
korka ve ümit-
yapmayın. Ve kor-
kuyla ve umarak
ِ‫=وادْعوه‬O’na dua edin ,, ,,
umut içinde dua
ediniz. Hiç kuş-
ederek anın. İyi bi-
lin ki Allah'ın rah-
le yalvarın.
Muhakkak ki
yalvarın Ona; çün-
kü Allahın rahmeti
‫=خ ْوفًا‬korkarak ِ‫=وطمعًا‬ve umarak ,, kusuz Allah´ın meti ihlâsı olanlara Allah´ın rah- her zaman iyilik
rahmeti iyi işler pek yakın. meti; ihsan yapanlarla bera-
َِ ‫= ِإ‬muhakkak ki ِ‫=رحْ مت‬rahmeti
‫ن‬ ,, yapanlara ya- edenlere çok berdir!
kındır. yakındır.
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın ِ‫=ق ِريب‬yakındır
ِ‫ ْالمحْ ِسنِين‬,,ِ‫= ِمن‬iyilik edenlere ,,

7.
57
.. ‫=وه ِو‬O ki ِ‫ي ْر ِسل‬..‫=الَذِي‬gönderir
..
O ki, rüzgârları
rahmetinin
O öyle bir Allah ki, O´dur ki rah- Yaklaşan rahmeti-
rüzgârları yağmu- metinin önün- nin önünde müjde-
ِ‫الرياح‬ ِ =rüzgârları ‫=ب ْش ًرا‬müjdeci önünde müjde-
leyici olarak
rundan önce müj- de rüzgarı leyici olarak rüz-
deci yollar. Nihayet müjdeci olarak garları gönderen
ِْ ‫يد‬..ِ‫=بيْن‬önünde
‫ي‬ gönderir. Bu
rüzgârlar yüklü
bunlar ağır (yüklü) gönderir. Ni- Odur; yağmur yük-
bulutları yerinden hayet bunlar, lü bulutlar toplan-
‫=رحْ متِ ِِه‬rahmetinin ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬nihayet bulutu havada
yükseltince onu
koparınca bizler ağır yüklü bu- dıklarında, onları
ölü bir yurda onları lutları yüklen- çorak bölgeye doğ-
ِْ َ‫أقل‬..‫=إِذا‬onlar yüklenince
‫ت‬ .. ölü bir yöreye göndeririz. Sonra diğinde; Biz, ru sürükleyip bu
gönderir, onun onlardan su indire- onu ölü bir yolla su indirelim
‫=سحابًا‬bulutları ‫ال‬ ًِ ‫=ثِق‬ağır ağır .. aracılığı ile ora- rek onunla mahsu- memlekete ve böylece her tür-
ya su indiririz, lün her türlüsün- gönderir, su lü ürünün yeşerip
ِ‫=س ْقناه‬onu yollarız ِ‫= ِلبلد‬bir ülkeye
.. .. arkasından bu- den çıkarırız. İşte indirir ve boy vermesini sağ-
nun aracılığı ile ölüleri de topraktan onunla her tür layalım diye. Ölüle-
ِ‫=م ِيت‬ölü ‫=فأ ْنز ْلنا‬indiririz her türlü yerden böyle çıkaracağız, mahsulleri ye- ri de işte böyle diril-
bitiririz. İşte ölü- umulur ki düşünür, tiştiririz. İşte teceğiz; belki dü-
‫= ِب ِِه‬onunla ِ‫= ْالماء‬su leri de böyle ibret alırsınız. ölüleri de böy- şünür ders alırsı-
yerden çıkarırız. lece çıkarırız. nız.
‫=فأ ْخرجْ نا‬ve çıkarırız ‫= ِب ِِه‬onunla .. Ola ki düşünür, Ta ki iyice dü-
ders alırsınız. şünüp ibret
ِِ ‫ك‬..‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫= ِم‬türlü türlü ..
alasınız.
ِِ ‫=الثَمرا‬meyvalar ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte böyle
‫ت‬ ..

ِ‫=ن ْخ ِرج‬çıkaracağız
َِٰ ‫= ْالم ْوت‬ölüleri de ‫=لعلَك ِْم‬herhalde
‫ى‬ ..

ِ‫=تذ َكرون‬ibret alırsınız ..

7.
58
,, ‫=و ْالبل ِد‬ülkenin ِ‫الطيِب‬
َ =güzel olan ,,
Verimli yöre, Al- Toprağı temiz yur-
lah´ın izni ile, dun [nebatı] Al-
İyi ve temiz Bereketli toprak
memleketin (gibi) ki, onun ekini,
ِ‫=ي ْخرج‬çıkar ِ‫=نباته‬bitkisi ürünü cömertçe lah'ın izniyle bere-
verir. Kıraç yöre ketli çıkar. Toprağı
bitkisi; Rabbı- Rabbinin izniyle
nın izniyle çı- (bolluk içinde) fışkı-
ِِ ‫=بِإ ِ ْذ‬izniyle ‫=ربِ ِِه‬Rabbinin
‫ن‬ ise cılız ürün ve- soysuza gelince,
rir. Biz şükreden- onunki çıksa da
kar. Kötü rır; oysa kötü top-
olandan ise; rağınki ancak cılız
ِ‫خبث‬,,‫=والَذِي‬kötü olandan ise ,, ,,
ler için ayetleri- yaramaz bir halde
mizi böyle farklı çıkar. Bizler şükre-
faydası çok az bir ekin verir. Şük-
olandan baş- reden bir toplu-
ِ‫ي ْخرج‬,,ِ‫=ل‬çıkmaz ‫ل‬ َِ ِِ‫=إ‬başka bir şey ,, ,, açılardan açıkla- den kavme âyetle- kası çıkmaz. luk(un yararlanma-
rız. rimizi böyle tekrar Şükreden bir sı) için ayetlerimizi
ِ‫=ن ِكدًا‬yararsız bitkiden ,, ederiz. kavim için işte böyle çok yön-
ayetleri işte lü olarak dile getiri-
ِ‫=ك َٰذ ِلك‬işte biz böyle
,, ,, böyle yerli ye- yoruz!
rince açıklarız.
ِ‫=نص ِرف‬döndürüp açıklarız ,,

ِِ ‫= ْاْليا‬ayetleri ِ‫= ِلق ْوم‬bir toplum için


‫ت‬ ,, ,,

ِ‫=ي ْشكرون‬şükreden
7.
59
.. ِ‫=لق ْد‬andolsun ‫=أ ْرس ْلنا‬gönderdik Nuh´u soydaşla- Nuh'u kavmine Andolsun ki; Gerçek şu ki, Biz
rına peygamber peygamber gön- Nuh´u kavmi- Nuhu kendi toplu-
‫=نو ًحا‬Nuh’u ‫ق ْو ِم ِِه‬..‫ى‬ َِٰ ِ‫= ِإل‬kavmine olarak gönder- dermiştik. Kendile- ne gönderdik muna gönderdik:
dik. Onlara dedi rine "Ey kavmim! de; Ey kav- Ey kavmim! dedi,
ِ‫=فقال‬dedi ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim ki: «Ey soydaşla- Yalnız Allah'a kul- mim, Allah´a yalnızca Allaha kul-
rım, Allah´a kul- luk edin ki O'ndan kulluk edin, si- luk edin: Ondan
‫=اعْبدوا‬kulluk edin ‫اّلل‬ َِ =Allah’a luk ediniz,
..
başka bir ilâhınız zin için başka tanrınız yok
O´ndan başka yok. Ben sizin için O´ndan başka çünkü. Doğrusu,
‫=ما‬yoktur ‫=لك ِْم‬sizin bir ilâhınız yok- büyük bir günün hiçbir ilah yok- dehşet ve azabıyla
tur, sizin hesa- azâbından korku- tur. Doğrusu büyük bir Günün
ِ‫ ِإ َٰله‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬tanrınız ِ‫=غيْره‬O’ndan başka bınıza büyük yorum" dedi. ben, sizin için gelip sizi bulma- ..
günün azabın- büyük bir gü- sından korkuyorum
‫= ِإنِي‬doğrusu ben ِ‫=أخاف‬korkuyorum dan korkuyo-
.. nün azabın- ben!
rum.» dan korkarım,
‫=عليْك ِْم‬size dedi.

ِ‫=عذاب‬azabın(ın inmesin)den ..

ِ‫=ي ْوم‬bir günün ِ‫=ع ِظيم‬büyük


..

7.
60
,, ِ ‫=ق‬dediler ki ِ‫= ْالمِل‬ileri gelenler
‫ال‬ ,, ,,
Soydaşlarının Kavmi arasından
ileri gelenleri ona bir cemaat "Bizler
Kavminden Kavmi içinden ön-
ileri gelenler de gelenler: Doğ-
ِْ ‫= ِم‬kavminden ‫= ِإنَا‬biz
‫ق ْو ِم ِِه‬,,‫ن‬ ´senin açık bir kat'iyyen seni
sapıklık içinde âşikâr bir dalâl
de dedi ki: Biz rusu, biz senin
seni apaçık bir apaçık bir sapıklık
ِ‫=لنراك‬seni görüyoruz ‫=فِي‬içinde ,,
olduğunu görü- içinde görüyoruz"
yoruz´ dediler. cevabını verdiler.
sapıklık içinde içinde olduğunu
görüyoruz. görüyoruz! diye
ِ‫=ضَلل‬bir sapıklık ِ‫=م ِبين‬açık
,,
karşılık verdiler.

7.
61
.. ِ ‫=ق‬dedi ki ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim Nuh
‫ال‬ ..
onlara dedi Bunun üzerine Dedi ki: Ey (Nuh): Ey kavmim
ki, «Ey soydaşla- şöyle söyledi: "Ey kavmim; ben- dedi, Bende bir eğ-
ِ‫=ليْس‬yok ‫=بِي‬bende rım, bende bir kavmim! Bende de bir sapıklık rilik/bir sapıklık
sapıklık yoktur. dalâlden eser yok. yoktur. Ben, yok; ne var ki, ben
ِ‫=ضَللة‬bir sapıklık ‫=و َٰل ِِكنِي‬fakat ben Tersine
..
tüm var- Lâkin ben Rabbü'l- ancak alemle- alemlerin Rabbin-
lıkların Rabbi ta- âlemîn tarafından rin Rabbından den bir elçiyim.
..

ِ‫=رسول‬bir elçiyim ..
rafından gönde- peygamberim
rilen bir pey-
bir peygambe-
(Bende dalâlden rim.
ِِ ‫ر‬..‫ن‬
‫ب‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbi tarafından gamberim. ..eser olmadıktan
başka ben Rab-
ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin bü'l-âlemîn tara-
fından peygambe-
rim)
7. Size Rabbimin Rabbimin bana Rabbımın Rabbimin haberle-
62
,,ِ‫=أب ِلغك ْم‬size duyuruyorum ,,
mesajlarını ileti- vahyettiklerini size vahyettiklerini rini bildiriyor, öğüt-
ِِ ‫= ِرسال‬mesajlarını
‫ت‬ yorum, size öğüt
veriyorum ve Al-
tebliğ ediyorum.
Sizin hayrınız için
size bildiriyo-
rum. Ve size
ler veriyorum size:
çünkü ben, Allahın
‫=ربِي‬Rabbimin lah´dan gelen
vahiy sayesinde
uğraşıyorum, son-
ra da Allah'ın
öğüt veriyo-
rum. Ben sizin
bana (vahiyle) bil-
dirmesi sayesinde
ِ‫=وأ ْنصح‬öğüt veriyorum ‫=لك ِْم‬size ,,
sizin bilmediğini- evsâf-ı ilâhiyesin- bilmediğinizi sizin bilmediğinizi
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
zi biliyorum.» den sizin bilmedik- de Allah ka- biliyorum.
‫=وأِعْل ِم‬ve biliyorum ِ‫= ِمن‬tarafından
,,
lerinizi biliyorum tından biliyo-
ِ‫اّلل‬
َِ =Allah ‫=ما‬şeyleri (sonra da sizin
bilmediklerinizi Al-
rum.

ِ‫ت ْعلمون‬,,ِ‫=ل‬sizin bilmediğiniz ,,


lah tarafından bildi-
rilerek biliyorum).

7. Kötülüklerden Yoksa âkıbetten Sizi uyarması, Sizi uyarabilsin ve


63
.. ِ‫=أوع ِجبْت ْم‬şaştınız mı? ..
sakınasınız ve sizleri haberdar et- sizin sakın- siz de Allaha karşı
‫جاءك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬gelmesine ِ‫= ِذ ْكر‬bir Zikir ..
bu sayede mer-
hamete eresiniz
sin de meâsîden
çekinerek Allah'ın
manızı ve
böylece rah-
sorumluluk bilinci
duyup Onun rah-
‫ر ِبك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden diye sizi uyar-
mak için içiniz-
rahmetine kavuşa-
bilesiniz diye içi-
mete kavuştu-
rulmanız için;
metiyle onurlana-
sınız diye sizin
َِٰ ‫=عل‬aracılığı ile ِ‫=رجل‬bir adam
‫ى‬ .. ..
den biri aracılığı
ile Rabbinizden
nizden bir adama
vahiy gelmiş olma-
aranızdan bir
adama, Rab-
kendi içinizden bi-
rinin eliyle Rabbi-
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden size mesaj gel- sı ayrıca mı garibi- bınız tarafın- nizden size bir ha-
miş olması tuha- nize gitti?" dan bir haber ber gelmesini niçin
‫= ِلي ْنذِرك ِْم‬sizi uyaracak .. fınıza mı gitti? geldi diye mi yadırgıyorsunuz?
hayret ediyor-
‫=و ِلتتَقوا‬korunup da ‫=ولعلَك ِْم‬belki .. sunuz?

ِ‫=ت ْرحمون‬merhamete uğrarsınız diye .. ..

7.
64
,, ِ ‫=فكذَب‬O’nu yalanladılar
‫وه‬ ,,
Onu yalanladı-
lar. Bunun üzeri-
Tuttular, onu ya- Bunun üzerine Ve (bu uyarıya
lancı çıkardılar. onu yalanladı- rağmen) onu ya-
ِ‫=فأِْنجيْناه‬biz de kurtardık ,, ,,
ne onu ve gemi-
de onunla birlik-
Bizler de hem
kendisini, hem
lar. Biz de onu lanladılar! Ve bu-
ve gemide be- nun üzerine Biz de
ِ‫معه‬,,ِ‫=والَذِين‬O’nunla beraber ,,
te olanları kur-
tardık. Ayetleri-
gemide kendisi ile raberinde onu ve gemide
beraber olanları olanları kur- onunla beraber
ِِ ‫ ْالف ْل‬,,‫=فِي‬gemide bulunanları
‫ك‬ ,,
mizi yalanlayan-
ları ise boğduk.
kurtardık (Bizler de tardık. Ayetle- olanları kurtardık;
hem kendisini, rimizi yalan ayetlerimizi yalan-
‫=وأ ْغر ْقنا‬boğduk Kuşkusuz onlar hem kendisiyle be- sayanları da layanları ise (suda)
kör bir kavim idi- raber olanları gemi suda boğduk. boğduk gerçekten
‫كذَبوا‬,,ِ‫=الَذِين‬yalanlayanları ler. ile kurtardık). Ayet- Çünkü onlar, kör bir topluluktu
lerimize yalan di- gerçekten kör onlar!
ِ‫= ِبآياتِنا‬ayetlerimizi ‫= ِإنَه ِْم‬çünkü onlar ,, yenleri de boğduk. bir kavim idi-
Şüphe yok ki basi- ler.
‫=كانوا‬idiler ‫=ق ْو ًما‬bir kavim ,, retleri kapalı bir
kavim idiler.
ِ‫=ع ِمين‬kör
7. Ad kavminde de Âd kavmine de yi- Ad´a da kar- Ve 'Ad (toplumuna
65
.. ِ ‫ع‬..‫ى‬
‫اد‬ َِٰ ‫=و ِإل‬Ad(kavmin)e de ..
kardeşleri Hud´u ne kendi kardeşleri deşleri Hüd´u da) kardeşleri
‫=أخاه ِْم‬kardeşleri ِ‫=هودًا‬Hud’u peygamber ola- Hûd'u gönderdik. gönderdik. De Hud'u (gönder-
rak gönderdik. Onlara: "Ey kav- ki: Ey kavmim dik).Ey kavmim!
ِ‫=قال‬dedi ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim Hud onlara ´Ey mim, yalnız Allah'a Allah´a ibadet dedi (onlara), yal-
soydaşlarım, Al- kulluk edin ki edin. Sizin için nızca Allaha kulluk
‫=اعْبدوا‬kulluk edin ‫اّلل‬ َِ =Allah’a ..
lah´a kulluk edi- O'ndan başka bir O´ndan başka edin: Ondan başka
niz, O´ndan ilâhınız daha yok. ilah yoktur. tanrınız yok. Hal
‫=ما‬yoktur ‫=لك ِْم‬sizin başka bir ilâhınız Sizler yoksa O'nun Hala sakın- böyleyken yine de
yoktur. O´ndan azâbından kork- maz mısınız? Ona karşı sorumlu-
ِ‫إِ َٰله‬..‫ن‬
ِْ ‫= ِم‬tanrınız ِ‫=غيْره‬O’dan başka .. korkmuyor mu- maz mısınız?" de- luk bilinci duyma-
sunuz?´ dedi. di. yacak mısınız?
ِ‫تتَقون‬..ِ‫=أفَل‬sakınmaz mısınız? ..

7.
66
,, ِ ‫=ق‬dediler ki ِ‫= ْالمِل‬ileri gelen
‫ال‬ ,, ,,
Soydaşlarının Kavminden küfre Kavminin ileri
ileri gelen kâfirle- dalmış bir cemaat gelenlerinden
Kavmi arasından
gerçeği tanımaya
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkârcılar ri O´na ´Biz seni şöyle söylediler: küfretmiş
aptal olarak gö- "Bizler kat'iyyen olanlar: Ger-
yanaşmayanların
önde gelenleri:
‫ق ْو ِم ِِه‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬kavminden ‫= ِإنَا‬biz rüyoruz ve bir seni şaşkınlık için- çekten biz,
yalancı olduğu- de görüyoruz. seni beyinsiz-
Doğrusu, biz seni
aklı kıt biri olarak
ِ‫=لنراك‬seni görüyoruz ‫=فِي‬içinde ,,
nu sanıyoruz´ Kat'iyyen seni ya- lik içinde gö-
dediler. lancının biri tanıyo- rüyoruz ve
görüyoruz ve üste-
lik yalancının biri
ِ‫=سفاهة‬bir beyinsizlik ‫=و ِإنَا‬ve biz
,, ,, ruz." doğrusu biz, olduğunu sanıyo-
seni yalancı- ruz!
ِ‫=لنظنُّك‬seni sanıyoruz ,, lardan sanıyo-
ruz, dediler.
ِ‫ ْالكا ِذ ِبين‬,,ِ‫= ِمن‬yalancılardan
7. Hud onlara dedi Dedi ki: "Ey kav- Dedi ki: Ey (Hud:) Ey kavmim
67
.. ِ ‫=ق‬dedi ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim
‫ال‬ ki: Bende bir ap- mim! Bende şaş- kavmim; ben- dedi, ben aklı kıt
ِ‫=ليْس‬yok ‫=بِي‬bende tallık yoktur, ter- kınlıktan eser yok, de hiç bir be-
sine tüm varlıkla- lâkin ben Rabbü'l- yinsizlik yok-
biri değil, alemlerin
Rabbinden bir elçi-
ِ‫=سفاهة‬beyinsizlik ‫=و َٰل ِكنِي‬fakat ben ..
rın Rabbi tara- âlemîn tarafından tur. Yalnız
fından gönderi- peygamberim ben, alemlerin
yim.

ِ‫=رسول‬bir elçiyim ‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tarafından


..
len bir peygam- (Bende şaşkınlık- Rabbından
berim. tan eser olmadık- gelmiş bir
ِِ ‫=ر‬Rabbi ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin
‫ب‬ tan başka Rabbü'l- peygamberim.
âlemîn tarafından
peygamberim).
7. Size Rabbimin Sizlere Rabbimin Size Rabbı- Rabbimin haberle-
68
,, ِ‫=أب ِلغك ْم‬size duyuruyorum ,,
mesajlarını ileti- vahiylerini tebliğ mın vahyettik- rini bildiriyor ve si-
ِِ ‫= ِرسال‬mesajlarını
‫ت‬ yorum, sizin için ediyorum, sizin lerini bildiriyo-
güvenilir bir öğüt hayrınız için uğ- rum. Ve ben,
ze dürüst ve güve-
nilir öğütler veriyo-
‫=ر ِبي‬Rabbimin ‫=وأنا‬ve ben ,,
vericiyim. raşmakta, size sizin için emin
doğruyu söylemek- bir öğütçü-
rum.

‫=لك ِْم‬sizin için ِ‫اصح‬


,, ِ ‫=ن‬bir öğütçüyüm ,,
teyim. yüm.

ِ‫=أ ِمين‬güvenilir
7. Sizi uyarmak Yoksa âkıbetten Sizi uyarması Sizi uyarabilsin di-
69
.. ِ‫=أوع ِجبْت ْم‬şaştınız mı? ..
üzere içinizden sizleri haberdar et- için aranızdan ye kendi içinizden
‫جاءك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬size gelmesine biri aracılığı ile sin diye içinizden bir adama
..
birinin eliyle; Rab-
Rabbiniz tarafın- bir adama vahiy Rabbınız tara- binizden size bir
ِ‫= ِذ ْكر‬bir Zikir ‫ربِك ِْم‬..‫ن‬
.. ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden dan size mesaj gelmiş olması ay- fından bir ha- haber gelmesini
olması tuhafını- rıca garibinize mi ber geldi diye yadırgıyor musu-
ِ‫رجل‬..‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬bir adam aracılığı ile za mı gidiyor? gitti? Allah'ın lütfu- mi hayret edi- nuz, niçin? Hiç de-
.. ..
Allah´ın sizi Nuh nu anın: Hani siz- yorsunuz?
..
ğilse, sizi nasıl Nuh
‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden kavminin yerine leri Nuh'un kav- Düşünün ki; toplumunun yerine
geçirdiğini, sizi minden sonra yer- O, sizi Nuh getirdi ve sizi mad-
‫= ِلي ْنذِرك ِْم‬sizi uyarması için .. vücud yapısı ba- yüzünün halifeleri kavminden
.. di varlık olarak na-
kımından onlar- kıldı. Hani sizleri sonra halifeler sıl kat kat üstün
‫=وا ْذكرواإِ ْذإِ ِْذ‬düşünün ki dan daha güçlü hem ayrı hem diri yaptı. Yaratılış güçlerle donattı,
..
yarattığını hatır- yarattı. Allah'ın ni- itibariyle on- bunu hatırlayın. Ve
‫=جعلك ِْم‬sizi yaptı ِ‫=خلفاء‬hakimler layınız. Allah´ın metlerini anın ki lardan fazla artık anın Allahın
..

nimetlerini hatır- felâha erebilesi- boy bos verdi. nimetlerini ki kurtu-


‫ب ْع ِِد‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sonra ‫=ق ْو ِِم‬kavminden layınız ki kurtu- niz." Hem Allah´ın luşa erebilesiniz!
luşa eresiniz. nimetlerini ha-
ِ‫=نوح‬Nuh ‫=وزادك ِْم‬üstelik size verdi tırlayın ki; fe- .. ..

ِِ ‫ ْالخ ْل‬..‫= ِفي‬yaratılışta ً‫=بسْط ِة‬irilik


laha eresiniz.
‫ق‬
‫=فا ْذكروا‬hatırlayın ki ِ‫=آلء‬nimetlerini ..

ِ‫اّلل‬
َِ =Allah’ın
ِ‫ت ْف ِلحون‬..‫=لعلَك ِْم‬başarıya eresiniz ..

7. Soydaşları ona Dediler ki: "Sen bi- Dediler ki: Şöyle cevap verdi-
70
,, ‫=قالوا‬dediler ki ,,
dedi ki: Sen bize ze yalnız Allah'a Sen, bize; ler: Bir tek Allaha
ْ
‫=أ ِجئتنا‬sen bize mi geldin? ,,
tek Allah´a kulluk tapalım da atala- yalnız Allah´a kulluk edelim de
,, ,,
edelim, ataları- rımızın taptıkları kulluk etme- atalarımızın kulluk
ِ‫= ِلن ْعبد‬kulluk etmemiz için ‫اّلل‬ َِ =Allah’a mızın
,,
taptıkları ilâhların hepsini bı- miz ve atala- edegeldiği bütün
ilâhları bırakalım rakalım diye mi
,,
rımızın tap- öteki tanrıları bıra-
ِ‫=وحْ ده‬tek olan ,,
diye mi geldin. geldin? Doğru söy- makta oldukla- kalım diye mi gel-
Eğer söyledikle- lemekteysen o bizi rını bırakma- din bize? Eğer
ِ‫=ونذر‬ve bırakalım diye
,, rin doğru ise korkuttuğun azâbı mız için mi
,, doğru sözlü biriy-
ilerde çarpılaca- başımıza getir de geldin? Şayet sen, haydi getir (de
ِ‫ي ْعبد‬,,ِ‫كان‬,,‫=ما‬taptıklarını ğımızı söylediğin görelim!" sadıklardan görelim) bizi tehdit
azabı şimdi ba- isen; tehdit et- edip durduğun
ِ‫=آباؤنا‬atalarımızın ‫=فأْتِنا‬bize getir şımıza getir, ba- tiklerini getir azabı! ,,
kalım. bize.
ِْ ِ‫=إ‬eğer
‫ت ِعدنا‬,,‫=بِما‬bizi tehdid ettiğini ‫ن‬ ,, ,,

ِ‫=ك ْنت‬isen
ِ‫صا ِدقِين‬
َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬doğrulardan
7.
71
.. ِ ‫=ق‬dedi ki ‫=ق ِْد‬artık ِ‫=وقع‬inmiştir Hud
‫ال‬ ..
onlara dedi Dedi ki: "İşte üze- Dedi ki: Ger-
ki: Rabbinizin rinize Rabbinizden çekten üzeri-
(Hud): Rabbinizin
müstehak gördüğü
‫=عليْك ِْم‬size ‫ر ِبك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden azabı ve öfkesi azap ile beraber nize Rabbı-
hakkınızda ke- gazap indi. Benim- nızdan bir
ürkütücü bir bela
ve gazapla kuşa-
ِ‫= ِرجْ س‬bir rics (pislik)..
sinleşti. Allah´ın le öyle bir yığın ku- azab, bir ga-
..
haklarında hiçbir ru isimler üzerinde zab hak oldu.
tılmış durumdası-
nız zaten! dedi.
ِ‫=وغضب‬ve gazab kanıt indirmediği, mi münakaşa ede- Allah onlara,
..
kendiniz ve ata- ceksiniz ki onları kendinizin ve
Şimdi, Allahın hak-
larında hiçbir delil
‫=أتجادِلوننِي‬benimle mi tartışıyorsunuz larınız tarafından atalarınızla siz atalarınızın.. .. indirmediği, yalnız-
takılmış birtakım koydunuz?! Yoksa taptığı bir ta- ca sizin ve ataları-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed
adlar üzerine kendilerine tapma- kım adlar hak- nızın uydurduğu o
? ِ ‫أسْم‬..‫=فِي‬isimler hakkında
‫اء‬ ..
benimle tartış- nız için Allah bir kında hiç bir (boş) isimler hak-
‫=س َميْتموها‬adlandırdığı maya mı girişi-
yorsunuz? O
hüccet indirmiş
değil. Bekleyin,
hüccet indir-
memişken be-
kında mı benimle
çekişiyorsunuz? (O
‫=أ ْنت ِْم‬sadece sizin ..
halde bekleyin
bakalım, ben de
ben de sizinle be-
raber bekleyenler-
nimle müca-
dele mi edi-
kaçınılmaz olanı)
bekleyin öyleyse;
‫=وآباؤك ِْم‬ve atalarınızın ..
sizin ile birlikte
bekliyorum.
denim." yorsunuz?
Bekleyin öy-
doğrusu ben de si-
zinle bekleyece-
ِ‫ن َزل‬..‫=ما‬indirmediği ‫اّلل‬ َِ =Allah’ın leyse, şüphe- ğim!
siz ben de si-
‫=بِها‬kendileri için .. zinle beraber
bekleyenler-
ِ‫س ْلطان‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬hiçbir delil .. denim.

‫=فا ْنت ِظروا‬bekleyin öyle ise .. ..

‫= ِإ ِني‬ben de ‫=معك ِْم‬sizinle beraber


.. ..

ِ‫ ْالم ْنت ِظ ِرين‬..ِ‫= ِمن‬bekleyenlerdenim


7.
72
,, ِ ‫=فأ ْنجيْن‬O’nu kurtardık
‫اه‬ Hud´u ve bera- Bizler onu da,
,,
berindekileri onunla beraber
Biz, bunun Ve böylece, onu ve
üzerine, rah- onunla beraber
ِ‫معه‬,,ِ‫=والَذِين‬ve O’nunla beraber olanla rahmetimizin so- olanları da rahme- metimizle onu olanları kuşatıcı
,, ,,
nucu olarak kur- timizle kurtardık. ve beraberin- rahmetimizle kur-
,,

rı ِ‫=بِرحْ مة‬bir rahmetle ‫= ِمنَا‬bizden tardık. Ayetleri- âyetlerimizi inkâr de bulunanları tardık; beri yandan,
,,
mizi yalanlaya- edenleri, imana kurtardık. ayetlerimizi yalan-
‫=وقط ْعنا‬ve kestik ِ‫=دابِر‬kökünü rak
,,
inanmamış gelmiş olmayanları Ayetlerimizi layıp inanmayanla-
olanların ise kö- ise sonuna kadar yalan sayıp rıysa son kalıntısı-
‫كذَبوا‬,,ِ‫=الَذِين‬yalanlayanların künü kuruttuk. helâk eyledik iman etmemiş na kadar silip attık.
(Âyetlerimizi inkâr olanların kö-
ِ‫=بِآياتِنا‬ayetlerimizi edenleri, imana künü kestik.
gelmiş olmayanla- Onlar, zaten
ِ‫مؤْ ِمنِين‬,,‫كانوا‬,,‫=وما‬ve inanmayacak rın ise hepsini biti- mü´minler de- ,, ,,
rerek arkalarını al- ğillerdi.
olanların
dık).
7. Semud kavmine [Semud] kavmine Semud´a da Ve Semud (toplu-
73
.. ِ ‫ثم‬..‫ى‬
‫ود‬ َِٰ ‫=و ِإل‬Semud(kavmin)e de ..
de kardeşleri Sa- de yine kendi kar- kardeşleri Sa- muna da) kardeşle-
‫=أخاه ِْم‬kardeşleri lih´i peygamber deşleri Salih'i gön- lih´i. Dedi ki: ri Salihi (gönder-
olarak gönder- derdik. Onlara şöy- Ey kavmim; dik). Ey kavmim!
ِ‫=صا ِل ًحا‬Salih’i (gönderdik) ِ‫=قال‬dedi dik. ..
Salih onlara le de[di]: "Ey kav- Allah´a ibadet dedi, Yalnızca Al-
dedi ki: ´Ey soy- mim! Yalnız Allah'a edin, sizin için laha kulluk edin;
‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim daşlarım, Allah´a kulluk edin ki,
kulluk ediniz,
O´ndan başka Ondan başka tan-
O'ndan başka bir hiç bir ilah rınız yok. Rabbi-
‫=اعْبدوا‬kulluk edin ‫اّلل‬ َِ =Allah’a
.. O´ndan başka ilâhınız yok. Rab- yoktur. Size nizden işte apaçık
bir ilâhımız yok- binizden sizlere Rabbınızdan bir kanıt geldi size:
‫=ما‬yoktur ‫=لك ِْم‬sizin tur. Rabbinizden açık bir mucize açık bir bur- Allaha ait olan bu
size bir belge geldi: Bu işte Al- han gelmiştir. dişi deve bir nişa-
ِ‫ ِإ َٰله‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tanrınız ِ‫=غيْره‬O’ndan başka geldi. Şu Allah´ın lah'ın sizlere âyet İşte size bir nedir sizin için: öy-
..
dişi devesi size olarak gönderilmiş ayet olarak Al- leyse bırakın onu
‫جاءتْك ِْم‬..‫=ق ِْد‬size geldi ِ‫=بيِنة‬açık delil bir delildir. Bıra- devesi. Bırakın Al- lah´ın dişi de- Allahın arzında ot-
.. ..

kın onu, Allah´ın lah'ın kırlarında ot- vesi. Onu bı- lasın ve sakın do-
‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden ‫= َٰه ِذِِه‬işte şu çayırında otla- lasın. Sakın incite- rakın da Al- kunmayın ona; ..

sın, sakın ona cek gibi dokunma- lah´ın topra- yoksa çok can ya-
ِ‫=ناقة‬devesi ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın ‫=لك ِْم‬size bir kötülük etme- yın ki sonra daya- ğında otlasın. kan bir azap yaka-
ً‫=آي ِة‬bir mucizedir
..
yin, yoksa acı bir nılmaz bir azâba Ona bir kötü- lar sizi.
azaba çarptırılır- uğrarsınız. lükle dokun-
sınız.´ mayın. Yoksa
‫=فذروها‬bırakın onu ..
sizi elim bir
ْ
ِْ ‫=تأك‬yesin (içsin)
‫ل‬ ..
azab yakalar.

ِ ِ ‫أ ْر‬..‫=فِي‬arzından ‫اّلل‬
‫ض‬ ِِ َ =Allah’ın
‫سوها‬ ُّ ‫تم‬..ِ‫=ول‬sakın ona etmeyin .. ..

ِ‫=بِسوء‬bir kötülük
..

‫=فيأْخذِك ِْم‬yoksa sizi yakalar .. ..

ِ‫=عذاب‬azab ِ‫=أ ِليم‬acı bir ..

7.
74
,, ‫=وا ْذكروا‬düşünün ki ‫= ِإ ِْذ‬hani Allah´ın sizi Ad Allah'ın lütfunu
,,
Düşününüz ki; Ve hatırlayın, sizi
kavminin yerine anın: Hani sizleri O, sizi Ad nasıl 'Ad (toplumu-
‫=جعلك ِْم‬sizi yaptı ِ‫=خلفاء‬hükümdarlar geçirdiğini
,,
ve Âd kavminden kavminden nun) yerine getirdi
ovalarında köşk- sonra kendilerinin sonra halifeler O; ve ovalarında
‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِِم‬sonra ِ‫=عاد‬Ad’dan ler edinip dağla- halifeleri kıldı. Yer- yaptı, yeryü- kendinize konaklar
rında yontma ev- yüzünde yurt sahi- züne sizi yer- yükseltip dağlarını
‫=وب َوأك ِْم‬ve sizi yerleştirdi
,,
ler yaptığınız bir bi etti. Ovalarından leştirdi. Ovala- yontarak evler ya-
,,
bölgeye yerleş- hisarlar ediniyor- rından köşkler pabilesiniz diye
ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬ tirdiğini hatırlayı- sunuz. Dağlarını yapıyor, dağ- yeryüzünde sizi
nız. Allah´ın ni- evleriniz olmak larından evler nasıl sağlamca
ِ‫=تت َ ِخذون‬ediniyorsunuz metlerini hatırla- üzere oyuyorsu- yontuyorsu- yerleştirdi. Öyley-
yınız da yeryü- nuz. Allah'ın nimet- nuz. Artık Al- se, anın Allahın
‫سهو ِلها‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬O’nun düzlüklerinde zünde bozgun- lerini anın, yeryü- lah´ın nimetle- nimetini de yeryü-
,,
culuk yapmaktan zünü haksız yere rini anın. Yer- zünde bozgunculuk
‫ورا‬ ً ‫=قص‬saraylar kesinlikle kaçını- fesada vermeyin." yüzünde fe- yapıp karanlığa yol
nız. sadçılar olarak açmayın.
ِ‫=وت ْن ِحتون‬ve yontup yapıyorsunuz ,, ,, taşkınlık yap-
mayın.
ِ‫= ْال ِجبال‬dağlarını ِ‫=بيوتًا‬evler
‫=فا ْذكروا‬artık hatırlayın da ,, ,,

ِ‫=آلء‬nimetlerini ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın


‫ت ْعث ْوا‬,,ِ‫=ول‬karışıklık çıkarmayın ,,

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬,,‫=فِي‬yeryüzünde
‫ض‬
ِ‫=م ْف ِسدِين‬bozgunculuk yapıp ,,

7.
75
.. ِ ‫=ق‬dediler ِ‫= ْالمِل‬ileri gelenler
‫ال‬ ..
Salih´in kendini Kavmi içinden Onun kavmin-
beğenmiş soy- imanı azametlerine den büyüklük
Güçsüz görülenle-
re karşı küstahça
‫اسْت ْكبروا‬..ِ‫= ِالَذِين‬büyüklük taslayan ..
daşları, içlerin- yediremeyen bir taslayan ileri
den iman etmiş cemaat, hakir gö- gelenleri; ken-
büyüklük taslayan
toplumun ileri ge-
‫ق ْو ِم ِِه‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kavminden horlanmışlara, rülenlere, o arala- dilerine hor
ezilenlere rında iman etmiş görünenlere
lenleri inananlara:
Siz Salihin (gerçek-
‫ض ِعفوا‬ ْ ‫اسْت‬..ِ‫= ِللَذِين‬zayıf görülen ..
´Salih´in Rabbi olanlara dediler ki: içlerinden
tarafından gön- "Mabudu tarafın- iman edenle-
ten) Rabbinin ka-
tından gönderildi-
ِْ ‫= ِلم‬kimselere ِ‫=آمن‬inanan
‫ن‬ derildiğini biliyor dan Salih'in pey- re: Siz; Sa- ğinden emin misi-
musunuz?´ dedi- gamber gönderil- lih´in gerçek- niz? dediler. Onlar
‫= ِم ْنه ِْم‬içlerinden ler. Onlar da diğini biliyor musu- ten Rabbı ta- da: Elbette inanıyo-
´Evet, biz onun nuz?" Bunlar rafından gön- ruz onun getirdiği
ِ‫=أت ْعلمون‬siz biliyor musunuz? .. .. aracılığı ile gön- "Kendisiyle her ne derilmiş oldu- habere diye cevap
derilen mesaja gönderilmişse biz- ğuna inanıyor verdiler.
َِ ‫=أ‬gerçekten ‫=صا ِل ًحا‬Salih’in
‫ن‬ inanıyoruz´ dedi- ler ona kat'iyyen musunuz?
ler. inanmaktayız" ce- dediler. Onlar
ِ‫=مِ ْرسل‬gönderildiğini ‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tarafından vabını verdiler. da dediler ki:
Doğrusu biz,
‫=ربِ ِِه‬Rabbi ‫=قالوا‬dediler onunla gönde-
rilene inanıyo-
‫= ِإنَا‬doğrusu biz ..
ruz.
ِ‫أ ْر ِسل‬..‫=بِما‬gönderilene ‫=بِ ِِه‬onunla
ِ‫=مؤْ ِمنون‬inananlarız
7. Kendini beğen- İmanı azametlerine Büyüklük tas- Büyüklük peşinde
76
,, ِ ‫=ق‬dediler
‫ال‬ mişler de onlara yediremeyenler: layanlar dedi- olanlarsa: Bakın
ْ َ
‫اسْتكبروا‬,,ِ‫=الذِين‬büyüklük taslayanlar ´Biz sizin inandı- "O sizin inandığı- ler ki: Biz,
,,
dediler, sizin o ka-
ğınızı inkâr edi- nızı bizler kat'iyyen doğrusu sizin dar emin olduğu-
‫= ِإنَا‬şüphesiz biz ,,
yor, reddediyo- inkâr etmekteyiz" iman ettiğinizi
ruz´ dediler. dediler, inkar edenle-
nuz şeyi biz asla
doğru bulmuyoruz!
‫آم ْنت ِْم‬,,‫= ِبالَذِي‬sizin inandığınızı ,,
riz.

‫= ِب ِِه‬kendisine ِ‫=كا ِفرون‬inkâr edenleriz ,,

7. Arkasından sonra deveyi bo- Ve dişi deveyi Ve böyle (diyerek)


77
.. ‫=فعقروا‬derken boğazladılar ..
Rabblerinin em- ğazladılar. Rab- kesip devirdi- dişi deveyi yatırıp
ِ‫=النَاقة‬dişi deveyi..
rine başkaldıra-
rak dişi deveyi
bü'l-âlemîn’in em- ler de Rabbla-
rine isyan ettiler. rının emrine
hunharca kestiler,
Rablerinin buyru-
‫=وعت ْوا‬ve dışına çıktılar
.. ..
boğazladılar ve
´Ey Salih, eğer
"Hey Salih, ger- baş kaldırdılar
çekten peygam- ve dediler ki:
ğuna burun kıvırıp
sırt çevirdiler. Ve
ِْ ‫=ع‬buyruğu ‫=ربِ ِه ِْم‬Rablerinin
‫أ ْم ِِر‬..‫ن‬ gerçekten pey-
gambersen, iler-
bersen bize va'det- Ey Salih; eğer
tiğin azâbı getir de sen peygam-
(bununla da kal-
mayıp): Ey Salih,
‫=وقالوا‬ve dediler ‫=يا‬Ey
.. de çarpılacağı- görelim!" diye eğ- berlerden isen dediler, eğer ger-
mızı söylediğin lendiler. tehdid edip çekten Allahın elçi-
ِ‫=صا ِلح‬Salih ‫=ائْتِنا‬bize getir .. azabı şimdi ba- durduğun lerinden biriysen,
şımıza getir, ba- azabı getir bi- haydi getir şu bizi
kalım´ dediler. ze. korkutup durduğun
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِْ ‫= ِإ‬eğer
‫ت ِعدنا‬..‫=بِما‬bizi tehdid ettiğini ‫ن‬ .. ..
azabı!

ِ‫=ك ْنت‬isen
ِ‫ ْالم ْرس ِلين‬..ِ‫= ِمن‬elçilerden
7.
78
,, ‫=فأخذتْه ِم‬hemen onları yakaladı ,, ,,
Bu arada ani bir
yer sarsıntısına
Bunun üzerine zel-
zeleye tutularak
Bu yüzden on- Derken bir deprem
ları şiddetli bir ansızın yakalayı-
ِ‫الرجْ فة‬ َ =o sarsıntı
,,
tutuldular da ol-
dukları yerde yı-
sabahleyin yurtla-
rında cansız çökü-
sarsıntı tutu- verdi onları ve
verdi de yurt- kendi evlerinde
‫صبحوا‬ ْ ‫=فأ‬çökekaldılar ğılıp kalıverdiler. vermiş bulundular. larında dizüstü cansız seriliverdi-
çöken kimse- ler.
‫د ِار ِه ِْم‬,,‫=فِي‬yurtlarında ler oldular.

ِ‫=جاثِ ِمين‬diz üstü ,,

7.
79
.. ِ‫=فتولَ َٰى‬öteye döndü ‫=ع ْنه ِْم‬onlardan
..
Bunun üzerine Artık onlardan yü- O da onlardan
Salih, onlara sırt zünü çevirip şu yüz çevirdi ve
Ve (Salih) onlardan
yüz çevirdi: Ey
ِ‫=وقال‬ve dedi ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim
..
çevirdi ve ´Ey sözleri söyledi: "Ey dedi ki: Ey
soydaşlarım, si- kavmim! Ben Rab- kavmim; an-
kavmim! dedi, ger-
çek şu ki, ben
‫=لق ِْد‬muhakkak ze Rabbimin bimin vahyini sizle- dolsun ki ben,
mesajını ilettim, re tamamıyla tebliğ size Rabbımın
Rabbimin mesajla-
rını ilettim ve gü-
‫=أبْل ْغتك ِْم‬ben size duyurdum .. ..
size öğüt verdim, etmiş ve sırf hayrı- vahyettiğini
fakat siz öğüt nız için uğraşmış bildirdim ve si-
zelce öğüt verdim
size; (ama) siz gü-
ِ‫= ِرسالة‬mesajlarını ‫=ربِي‬Rabbimin verenlerden hoş- idim, lâkin siz hay- ze öğüt ver- zel öğüt verenleri
lanmıyorsunuz´ rınızı isteyenlerden dim. Ne var ki sevmediniz.
ِ‫=وِنصحْ ت‬ve öğüt verdim ‫=لك ِْم‬size .. .. dedi. hoşlanmıyorsu- siz, öğüt ve-
nuz." renleri sevmi-
ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat
‫ن‬ yorsunuz.

ِ‫ت ِحبُّون‬..ِ‫=ل‬siz sevmiyorsunuz ..

ِ‫اص ِحين‬ ِ َ‫=الن‬öğüt verenleri ..

7.
,,
ً ‫=ولو‬ve Lût’u da (gönderdik)
ْ‫طا ِإ ْذ ِإ ِذ‬ Lût´u da pey-
,,
Hani bizler Lût'u Lüt´u da. Hani Ve Lut(u hatırlayın
,, ,,
80 gamber olarak gönderdik de kav- o, kavmine ki, hani o) kavmine
ِ ‫ق‬
‫ال‬ =dedi,,ki ‫ِلق ْو ِم ِِه‬
=kavmine
gönderdik. O
soydaşlarına
mine dedi ki: "Siz- demişti ki: şöyle demişti:
den önce hiç kim- Sizden önce Dünyada sizden
ِ‫أتأْتون‬ =siz,,mi,,yapıyorsunuz? dedi ki: «Sizler senin işlemediği bir dünyalarda hiç önce hiç kimsenin
daha önce dün- şenaati mi işliyor- kimsenin yapmadığı iğrenç-
ِ‫احشة‬ ِ ‫ْالف‬
=fuhşu yada hiç kimse- sunuz? (Âlemler- yapmadığı likleri mi işleyecek-
nin işlemediği bir den hiçbirinin işle- hayasızlığı mı siniz?
‫ما سبقك ِْم بِها‬
,, ,, =sizden,,önce,,yapmadığı fuhuş türünü mü mediği bir şenaati yapıyorsunuz?
işliyorsunuz? mi işliyorsunuz?)
ِ‫ن أحد‬
,, ِْ ‫ِم‬
=hiç,,kimsenin

ِ‫ ْالعال ِمين‬,,ِ‫= ِمن‬dünyalarda


7.
81
.. ِ‫= ِإنَك ْم‬muhakkak siz ..
Sizler kadınları Evet, sizler kadın-
bırakıp, erkekle- ları bırakıyorsunuz
Siz; kadınları Kadınları bırakıp,
bırakıp şeh- şehvetle erkeklere
ِ‫=لتأْتون‬yaklaşıyorsunuz re şehvetle yak- da şehvetle erkek-
laşıyorsunuz. lere yaklaşıyorsu-
vetle erkeklere yaklaşıyorsunuz:
yaklaşıyorsu- Yoo, siz gerçekten
ِ‫الرجال‬ ِ =erkeklere ً ‫=ش ْهوِة‬şehvetle Kuşkusuz siz her nuz. Değil, sizler
türlü ölçüyü çiğ- hilkatin hududunu
nuz. Doğrusu ölçüyü aşan bir
siz, çok aşırı topluluksunuz!
ِِ ‫د‬..‫ن‬
‫ون‬ ِْ ‫= ِم‬bırakıp ‫اء‬
ِِ ‫النس‬
ِ =kadınları neyen, azgın bir çiğner bir kavimsi-
toplumsunuz. niz.
giden bir ka-
vimsiniz.
ِْ ‫=ب‬doğrusu ‫=أ ْنت ِْم‬siz
‫ل‬
ِ‫=ق ْوم‬bir kavimsiniz
..

ِ‫=مس ِْرفون‬haddi aşan ..

7. Soydaşlarının Kavminin cevabı Kavminin ce- Fakat kavminin ce-


82
,, ِ ‫ك‬,,‫=وما‬olmadı ِ‫=جواب‬cevabı
‫ان‬ verdikleri tek ce- ise "Şunları yurdu- vabı sadece; vabı yalnızca şu
‫=ق ْو ِم ِِه‬kavminin ‫ل‬ َِ ِ‫=إ‬başka vap şu oldu;
´Lût´u ve arka-
nuzdan çıkarın!
Görüyorsunuz ya,
çıkarın onları
memleketiniz-
oldu: Sürün ülke-
nizden onları! Bes-
‫قالوا‬,,‫ن‬ ِْ ‫=أ‬demelerinden daşlarını kenti-
nizden sürünüz,
herifler eteklerini
temiz tutan insan-
den. Çünkü
onlar, fazla
belli, kendilerini
temize çıkaran in-
‫=أ ْخ ِرجوه ِْم‬onları çıkarın ,,
çünkü onlar te-
mizliğe pek me-
lar" demelerinden
başka bir şey de-
temizlik yapan
insanlarmış,
sanlar, bunlar!

‫ق ْريتِك ِْم‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kentinizden raklı kimseler- ğildi. demek oldu.


miş´ dediler.
‫=إِنَه ِْم‬çünkü onlar ِ‫=أناس‬insanlarmış
,,

ِ‫=يتط َهرون‬fazla temizlenen ,,

7.
83
.. ِ ‫=فأ ْنجيْن‬biz de onu kurtardık
‫اه‬ .. .. ..
Lût´u ve eşi dı- Bizler de kendisini
şındaki yakınla- iman eden ehliyle
Bunun üzerine Bunun üzerine
Biz de, hem onun ve geride ka-
ِ‫=وأ ْهله‬ve ailesini ‫ل‬
.. َِ ‫= ِإ‬yalnız rını kurtardık. Eşi beraber kurtardık,
ise geride kalıp yalnız karısını bı-
onu, hem de lanlar arasında bu-
ehlini kurtar- lunan karısı dışın-
ِ‫= ْامرأته‬karısı ‫ت‬ ِْ ‫=كان‬oldu helak olanlardan raktık ki o kalan-
oldu. lardan idi.
dık. Ancak ka- da yandaşlarını
rısı, geride ka- kurtardık.
ِ‫ ْالغا ِب ِرين‬..ِ‫= ِمن‬geride kalanlardan ..
lanlardan ol-
du.
7. Onların üzerine Sonra da üzerleri- Onların üzeri- Bu arada, (helak
84
,, ‫=وأ ْمط ْرنا‬ve yağdırdık ,,
müthiş bir yağ- ne azap yağmuru ne öyle bir edici) bir yağmur
‫=عل ْي ِه ِْم‬üzerlerine ِ‫=مط ًرا‬bir yağmur ,,
mur yağdırdık.
Gör bakalım,
yağdırdık. Seyret
mücrimlerin âkıbeti
yağmur yağ- yağdırdık berikile-
dırdık ki; bir rin üzerine: İşte gö-
‫=فا ْنظ ِْر‬bak ِ‫=كيْف‬nasıl ِ‫=كان‬oldu günahkârların
sonu nasıl oldu?
nasıl oldu? bak, işte suç- rün, günaha gömü-
luların sonu lüp gidenlerin ba-
ِ‫=عاقِبة‬sonu ِ‫= ْالمجْ ِر ِمين‬suçluların nasıl olmuştur. şına geleni!

7. Medyen halkına [Medyen] kavmine Medyen´e de Ve Medyen (halkı-


85
.. ِ ‫مدْي‬..‫ى‬
‫ن‬ َِٰ ‫=و ِإل‬Medyen’e de da kardeşleri
..
de yine kendi kar- kardeşleri Şu- na) kardeşleri Şu-
‫=أخاه ِْم‬kardeşleri ِ‫=شع ْيبًا‬Şuayb’i Şuayb´ı pey- deşleri Şuayb'ı ayb´ı. Dedi ki: aybı (gönderdik),
gamber olarak gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim; Ey kavmim! dedi,
ِ‫=قال‬dedi ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim gönderdik. Şu- "Ey kavmim! Yal- Allah´a kulluk Yalnız Allaha kul-
ayb onlara dedi nız Allah'a kulluk edin. Sizin luk edin; sizin On-
‫=اعْبدوا‬kulluk edin ‫اّلل‬ َِ =Allah’a
..
ki; ´Ey soydaşla- edin ki O'ndan O´ndan başka dan başka tanrınız
rım, Allah´a kul- başka bir ilâhınız hiç bir ilahınız yok! Rabbinizden
‫=ما‬yoktur ‫=لك ِْم‬sizin luk ediniz, yok. işte Rabbiniz- yoktur. Rabbı- işte apaçık bir du-
O´ndan başka den sizlere muci- nızdan size yuru geldi size. Öy-
ِ‫ ِإ َٰله‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tanrınız ِ‫=غيْره‬O’ndan başka bir ilâhınız yok- zeler geldi. Artık apaçık bir leyse (bütün işleri-
..
tur. Rabbinizden ölçü, tartı işlerini burhan gel- nizde) ölçüyü tartı-
‫جاءتْك ِْم‬..‫=ق ِْد‬size geldi size bir belge
.. doğru görün, in- miştir. O halde yı tam olarak göze-
geldi. Ölçüde ve sanların hakkını ölçüyü ve tar- tin, hukuken onla-
ِ‫=ب ِينة‬açık bir delil
.. .. tartıda dürüst yemeyin, yeryü- tıyı doğru tu- rın olan şeyden in-
olunuz, insanla- zünde salâh temin tun. İnsanların sanları yoksun bı-
‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden rın eşyalarını edilmişken tekrar eşyasını eksik rakmayın; ve iyi bir
eksik vermeyi- onu fesada verme- vermeyin. Ve düzene kavuştu-
‫=فأ ْوفوا‬tam yapın ِ‫= ْالكيْل‬ölçüyü niz, yeryüzünde yin. Bana inanır- o, ıslah olduk- rulduktan sonra
..

ِ‫=و ْال ِميزان‬ve tartıyı


dirlik- düzen sanız sizin için bu tan sonra yer- kalkıp yeryüzünde
..
sağlandıktan söylediklerim ha- yüzünde fesad bozgunculuk yap-
sonra bozguncu- yırlıdır. çıkarmayın. mayın: (bütün)
‫تبْخسوا‬..ِ‫=ول‬eksik vermeyin luk çıkarmayınız.
..
Bunlar, sizin bunlar sizin iyiliği-
ِ‫=النَاس‬insanların Eğer mümin ise-
niz, sizin için ha-
için hayırlıdır, niz için; tabii, eğer
eğer inanırsanız.
‫=أ ْشياءه ِْم‬eşyalarını yırlı
budur.
olan tutum mü´minlerden
iseniz.
ْ
‫تف ِسدوا‬..ِ‫=ول‬bozgunculuk yapmayın ..

ِ ِ ‫ ْاْل ْر‬..‫=فِي‬yeryüzünde ِ‫=ب ْعد‬sonra


‫ض‬
ِ‫صَل ِحها‬ ْ ِ‫=إ‬düzeltildikten
َٰ
‫=ذ ِلك ِْم‬böylesi ِ‫=خيْر‬daha iyidir ..

‫=لك ِْم‬sizin için ‫ن‬


.. ِْ ِ‫=إ‬eğer ‫=ك ْنت ِْم‬iseniz
ِ‫=مؤْ ِمنِين‬inananlar
7.
86
,, ‫ت ْقعدوا‬,,ِ‫=ول‬ve oturmayın ‫ل‬ ِِ ‫= ِبك‬her ,,
Bütün yol başla- Bir de Allah'a iman
rında pusu kurup edenleri korkutup
Ve siz, Allah´a Bir de, inanan her-
iman edenleri kesi tehditle Allahın
ِ‫صراط‬ ِ =yola inananları tehdit- Allah'ın yolundan
le Allah yolun- çevirerek ve o yo-
tehdit ederek, yolundan dönmeye
Allah´ın yo- zorlayarak ve onu
ِ‫=تو ِعدون‬tehdit ederek ,,
dan alıkoymayı- lun eğri büğrü ol-
nız, bu yolu eğri masını isteyerek
lundan alıko- eğri göstermeye
yarak ve onun çalışarak (doğruya
ِ‫=وتصدُّون‬ve engelleyerek ,,
göstermeye yel- böyle caddeleri
tenmeyiniz. Sa- kesmeyin (...ve o
eğriliğini iste- götüren) her yolun
yerek, her yo- kıyısında pusuya
ِِ ‫سبِي‬,,‫ن‬
‫ل‬ ِْ ‫=ع‬yolundan ‫اّلل‬
َِِ =Allah yıca azken, Al- yolun eğri büğrü lun başını tu- yatmayın. Ve Onun
lah´ın sizi çoğalt- olmasını isteyerek tup oturmayın. sizi azlıkken (nasıl)
ِ‫آمن‬,,‫ن‬ِْ ‫=م‬inananları ‫=بِ ِِه‬onunla tığını hatırlayı- böyle caddelerin Hem hatırlayın çoğalttığını hatırla-
nız. Görünüz, üstünde durma- ki; siz, vaktiyle yın: Ve bakın, sonu
‫=وتبْغونها‬ve onun arayarak ,, ,, bozguncuların yın). Vaktiyle pek pek az idiniz ne oldu fesat çıka-
sonu nasıl oldu? az olduğunuz hal- de sizi O, ço- ranların!
de sonradan sizi ğalttı. Ve ba-
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

‫= ِعو ًجِا‬eğriliğini ‫=وا ْذكروا‬düşünün çoğalttığını anın. kın fesad çıka-


Müfsitlerin nasıl bir ranların sonu
‫ك ْنت ِْم‬,,‫=إِ ِْذ‬siz idiniz ‫يَل‬
,, ِ ً ‫=ق ِل‬az âkıbete uğradıkla- ne olmuştur.
rına bakın.
‫=فكثَرك ِْم‬O sizi çoğalttı
,, ,,

‫=وا ْنظروا‬ve bakın ِ‫=كيْف‬nasıl ,,

ِ‫=كان‬oldu ِ‫=عاقِبة‬sonu
ِ‫= ْالم ْف ِسدِين‬bozguncuların
7.
87
.. ِ‫=و ِإ ْن‬eğer ِ‫=كان‬ise Eğer içinizden Sizlere tebliği için Eğer içinizden
bir grup benim gönderdiğim vahye bir kısmı be-
Madem ki, aranız-
da, getirdiğim ha-
ِ‫=طائِفة‬bir kısmı ‫= ِم ْنك ِْم‬içinizden
..
aracılığım ile içinizden bir takımı nimle gönderi-
gönderilen me- inanır, bir takımı lene inanmış,
bere inanan bir
topluluk yanında
‫=آمنوا‬inanmış saja inanırken inanmazsa, Allah bir kısmı da
diğer bir grup aramızda hükmü- inanmamışsa;
bir de inanmayan
bir topluluk var, öy-
‫بِ ِِه‬..ِ‫أ ْر ِس ْلت‬..‫=بِالَذِي‬benimle gönderile ..
buna inanmamış nü verinceye kadar Allah, aranız-
ise, Allah´ın sabredin ki, O daki hükmü
leyse bu içinden
çıkılması zor du-
ne ِ‫=وطائِفة‬bir kısmı da .. .. aramızda hüküm hâkimlerin en âdi- verinceye ka- rumda sabredin, ta
vereceği güne lidir. dar sabredin. ki aramızda Allah
‫يؤْ ِمنوا‬..‫=ل ِْم‬inanmamış ise .. kadar sabredi- O; hüküm ve- hükmedinceye ka-
niz, o hüküm ve- renlerin en dar: çünkü O,
‫صبِروا‬ ْ ‫=فا‬sabredin ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬kadar renlerin en iyisi- hayırlısıdır. hükmedenlerin en
dir. hayırlısıdır.
ِ‫=يحْ كم‬hükmedinceye ‫اّلل‬ َِ =Allah
ِ‫=بِْيننا‬aramızda ِ‫=وهو‬O
ِ‫=خيْر‬en iyisidir
..

ِ‫= ْالحا ِك ِمين‬hükmedenlerin


7.
88
,, ِ ‫=ق‬dediler ki ِ‫= ْالمِل‬ileri gelenler
‫ال‬ ,, ,,
O´nun kendini Kavminden imanı Kavminden
beğenmiş soy- azametlerine yedi- büyüklük tas-
Kavmi içinde ileri
gelen, kendini be-
‫اسْت ْكبروا‬,,ِ‫=الَذِين‬büyüklük taslayan ,,
daşları dediler ki, remeyen bir ce- layan ileri ge-
´Ya seni ve se- maat dediler ki: lenler dediler
ğenmiş o kurumlu
kimseler: Ey Şu-
‫ق ْو ِم ِِه‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kavminden ninle birlikte ina- "Hey Şuayb, ya ki: Ey Şuayb;
nanları kentimiz- bizler seni de se- seni ve bera-
ayb! dediler, Hiç
şüphen olmasın ki,
ِ‫=لن ْخ ِرجنَك‬mutlaka seni çıkarırız ,, ,,
den süreriz, ya ninle beraber iman berindeki
da dinimize dö- edenleri de kat'iy- inanmış olan-
seni ve inanan yol-
daşlarını ülkemiz-
‫=يا‬Ey ِ‫=شعيْب‬Şu’ayb nersiniz Şuayb yen yurdumuzdan ları, ya mem- den sürgün edece-
onlara dedi ki; çıkarırız, yahut siz- leketimizden ğiz, meğer ki, kesin
‫آمنوا‬,,ِ‫=والَذِين‬ve inananları ,, ´İstemesek de ler çaresi yok bizim çıkarırız veya bir biçimde bizim
mi?´ dinimize dönersi- mutlaka bizim yolumuza dönersi-
ِ‫=معك‬seninle beraber ,, niz." Dedi ki: "Biz- dinimize dö- niz! (Şuayb): Peki,
ler onu hiç iste- nersiniz. Dedi ya bunu yürekten
‫ق ْريتِنا‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬kentimizden ‫=أ ِْو‬ya da ,, mezken nasıl dö- ki: İstemezsek istemiyorsak? dedi,
neriz? de mi?
َِ ‫=لتعود‬dönersiniz
‫ن‬
ِ‫ ِملَتِنا‬,,‫=فِي‬dinimize ِ‫=قال‬dedi ki ,,

ِ‫ار ِهين‬ ِ ‫ك‬,,‫كنَا‬,,‫=أول ِْو‬istemesek de mi? ,, ,,

7.
89
.. ِ‫=ق ِد‬muhakkak ‫=ا ْفتريْنا‬atmış oluruz ..
Allah bizi sizin
dininizden kur-
Allah bir kere bizle- Allah, bizi on- Çünkü, ba-
ri ondan kurtar- dan kurtardık- kın,kalkıp yeniden
‫=على‬üzerine ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın tardıktan sonra
tekrar ona dö-
mışken yine sizin tan sonra yine sizin yolunuza dö-
dininize dönersek sizin dininize necek olsaydık -
‫=ك ِذبًا‬yalan ‫ن‬ ِْ ِ‫=إ‬eğer nersek Allah´a
yalan yere iftira
Allah'a karşı ne dönecek olur- hem de Allah bizi
büyük bir iftirada sak; doğrusu ondan kurtardıktan
‫=عدْنا‬tekrar ona dönersek.. ..
atmış oluruz.
Rabbimiz Allah
bulunmuş oluruz! Allah´a karşı sonra- o zaman,
Allah, O bizim yalan uydur- Allaha düpedüz ya-
‫ ِملَ ِتك ِْم‬..‫= ِفي‬sizin dininize ِ‫=ب ْعد‬sonra .. dilemedikçe bir Rabbimiz dileme- muş oluruz. lan yakıştırmış
daha sizin dini- dikçe bizim için Rabbımız olan olurduk. Rabbimiz
‫ن َجانا‬..‫= ِإ ِْذ‬bizi kurtardıktan ‫اّلل‬
.. َِ =Allah nize dönmemiz ona dönmek yok. Allah´ın dile- Allah bunu bizden
sözkonusu de- Rabbimizin ilmi mesi bir yana, istemediği sürece,
ِ‫= ِم ْنها‬ondan ğildir. Rabbimi- herşeyi kuşatmış, O´na dönme- bizim sizin yolunu-
zin bilgisi her bizler ancak O'na miz bizim için za dönmemiz asla
ِ‫يكون‬..‫=وما‬mümkün değildir .. şeyi kapsamına dayanmaktayız. Yâ olacak şey doğru olmaz. Rab-
almıştır. Sırf Al- Rabbe'l-âlemîn! değildir. Rab- bimiz sınırsız bilgi-
‫=لنا‬bizim için ِ‫نعود‬..‫ن‬
.. ِْ ‫=أ‬dönmemiz lah´a dayanırız Kavmimizle bizim bımızın ilmi siyle her şeyi ku-
biz. Ey Rabbi- aramızda hak ile her şeyi ku- şatmıştır; biz de
‫=فِِيها‬ona ‫ل‬ َِ ‫= ِإ‬dışında miz, soydaşları- hükmet ki, Sen şatmıştır. An- güvenimizi Allaha
mız ile aramız- hâkimlerin en âdili- cak Allah´a bağışlamışız. Ey
ِ‫يشاء‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬dilemesi ‫اّلل‬ َِ =Allah daki anlaşmazlı- sin!" dayanıp gü- Rabbimiz, bizimle
ğı sen hak uya- vendik biz. kavmimiz arasında
ِ‫=ربُّنا‬Rabbimiz ِ‫=و ِسع‬kuşatmıştır rınca çözüme Rabbımız, hak neyse, ortaya
bağla. Çünkü kavmimizle bi- çıkar; çünkü hakkı
‫=ربُّنا‬Rabbimiz ِ‫ش ْيء‬..‫ل‬ َِ ‫=ك‬her şeyi ..
anlaşmazlıkları zim aramızda ortaya çıkaranların
ِ‫= ِع ْل ًما‬bilgice ِ‫اّلل‬َِ ..‫=على‬Allah’a en iyi çözüme
bağlayan sen-
Sen, hak ile en hayırlısı Sensin!
hüküm ver.
ِ‫=تو َك ْلنا‬biz dayanmışız
..
sin!´ Sen, hüküm
verenlerin en
‫=ربَنا‬Rabbimiz ‫ح‬ ِْ ‫=ا ْفت‬aç(ığa çıkar) ..
hayırlısısın.

‫=بيْننا‬bizimle ِ‫=وبيْن‬arasındakini
‫=ق ْو ِمنا‬kavmimizin ‫ق‬ ِِ ‫=بِ ْالح‬gerçekle
ِ‫=وأ ْنت‬muhakkak ki sen .. ..

ِ‫=خيْر‬en iyisisin
..

ِ‫= ْالفاتِ ِحين‬aç(ığa çıkar)anların ..

7.
90
,, ِ ‫=وق‬dediler ki ِ‫= ْالمِل‬ileri gelenler
‫ال‬ ,, ,,
Soydaşlarının Kavminden küfür Kavminden
ileri gelenleri içinde bulunan küfretmiş olan
Ne var ki, kavimleri
arasından, hakkı
‫كفروا‬,,ِ‫=الَذِين‬inkâr eden ,,
´eğer Şuayb´a cemaat ise "Yemin ileri gelenler
uyarsanız, kesin- ederiz, Şuayb'e dediler ki: Şu-
inkara şartlanmış
olan elebaşları,
‫ق ْو ِم ِِه‬,,‫ن‬ِْ ‫= ِم‬kavminden ‫ن‬
ِِ ‫=ل ِئ‬eğer likle hüsrana uğ- uydunuz mu, hiç ayb´a uyarsa-
rar, mahvolursu- şüphe yok hüsrana nız; andolsun
(Şuaybın yandaşla-
rına:) Doğrusu,
‫=اتَب ْعت ِْم‬uyarsanız ‫=شع ْيبًا‬Şu’ayb’e nuz´ dediler. düştünüz gitti" de- ki siz, o za-
diler. man hüsrana
eğer Şuayba uyar-
sanız, bilin ki, kay-
‫= ِإنَك ِْم‬muhakkak siz ,, uğrayanlar- bedenlerden ola-
dansınız. caksınız! dediler.
ِ‫لخا ِسرون‬,,‫= ِإذًا‬ziyana uğrarsınız ,,

7.
91
.. ‫=فأخذتْه ِم‬derken onları yakalayıverdi .. ..
Bu arada ani bir
yersarsıntısına
Bunun üzerine zel-
zeleye tutularak
Bunun üzerine Derken, bir deprem
onları sarsıntı onların işini bitirdi:
ِ‫الرجْ فة‬ َ =o müthiş sarsıntı
.. ..
tutuldular da ol-
dukları yerde yı-
sabahleyin yurtla-
rında cansız çökü-
yakalayıverdi. kendi evlerinde
Ve yurtlarında cansız olarak yere
‫صبحوا‬ ْ ‫=فأ‬çökekaldılar ğılıp kalıverdiler. vermiş bulundular. dizüstü çöken- serilip kaldılar.
ler oldular.
‫د ِار ِه ِْم‬..‫=فِي‬yurtlarında
ِ‫=جاثِ ِمين‬diz üstü ..

7.
92
,,‫كذَبوا‬,,ِ‫=الَذِين‬yalanlayanlar Şuayb´ı yalanla- Şuayb'i yalancı çı- Şuayb´ı yalan- Onlar ki Şuaybı ya-
yanlar, sanki karanlar güyâ ora- layanlar, zaten lancı çıkarmak is-
‫=شع ْيبًا‬Şu’ayb’i ‫ن‬ ِْ ‫=كأ‬sanki gibi oldular yurtlarında hiç da hiç mesken yurtlarında hiç teyen kimselerdi:
,,
oturmamış gibi tutmamışlardı. Şu- oturmamış gi- Sanki orada hiç
,,

‫ي ْغن ْوا‬,,‫=ل ِْم‬hiç oturmamış ِ‫=فِيها‬orada oldular.


,,
Şuayb´ı ayb'i yalancı çıka- bi oldular. Şu- yaşamamış gibi ol-
yalanlayanlar, ranların kendileri ayb´ı yalanla- dular. Onlar ki, Şu-
‫كذَبوا‬,,ِ‫=الَذِين‬yalanlayanlar asıl hüsrana uğ- hüsranı boyladılar mış olanlar; aybı yalancı çıkar-
rayanlar, asıl gittiler. hüsrana uğra- mak isteyen kimse-
‫=شع ْيبًا‬Şu’ayb’i ‫=كانوا‬oldular mahvolanlar ol- yanlar, işte lerdi. Kendileri
dular. onlar oldular. kaybeden kimseler
ِ‫=هم‬onlar oldular!

ِ‫= ْالخا ِس ِرين‬ziyana uğrayanlar ,,

7.
93
.. ِ‫=فتولَ َٰى‬öteye döndü ‫=ع ْنه ِْم‬onlardan
..
Bunun üzerine Artık onlardan yü-
Şuayb onlara sırt zünü çevirip şu
Bunun üzerine Ve sonunda Şu-
onlardan yüz ayb, onların yanın-
ِ‫=وقال‬dedi ‫=يا‬Ey ‫=ق ْو ِِم‬kavmim çevirdi ve ´Ey sözleri söyledi: "Ey
soydaşlarım, si- kavmim! Biliyorsu-
çevirdi ve dedi dan dönüp gider-
ki: Ey kavmim; ken: Ey kavmim!
‫=لق ِْد‬andolsun ze Rabbimin nuz ki Rabbimin
mesajlarını ilet- vahyini ben size
andolsun ki dedi, gerçek şu ki,
ben, Rabbı- ben size Rabbimin
‫=أبْل ْغتك ِْم‬ben size duyurdum
.. ..
tim, öğüt verdim, tamamıyla tebliğ
şimdi kâfir bir ettim, hem sizin
mın bana buyruklarını tebliğ
vahyettiklerini ettim ve güzelce
ِِ ‫= ِرسال‬mesajlarını
‫ت‬ topluma nasıl ancak hayrınıza size bildirdim. öğüt verdim: artık
acıyabilirim?´ uğraştım. Kâfir bir Ve öğüt ver- ben nasıl (sizin gi-
‫=ربِي‬Rabbimin dedi. kavme de nasıl! dim. Öyleyse bi) hakkı inkar
acıyayım? (Allah'ı ben, küfreden- eden bir topluluk
ِ‫=ونصحْ ت‬ve öğüt verdim ‫=لك ِْم‬size .. .. tanımayan bir ler kavmine için yas tutup ke-
kavme de nasıl nasıl tasalanı- derleneyim?
acırım?) rım?
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ ‫=فكي‬artık nasıl ‫ى‬


‫ْف‬ َِٰ ‫=آس‬acırım
..

ِ‫ق ْوم‬..‫ى‬
َِٰ ‫=عل‬bir kavme ِ‫=كافِ ِرين‬kâfir
..

7.
94
,, ‫أ ْرس ْلنا‬,,‫=وما‬biz gönderdiysek Peygamber
,,
Bizler hangi yurda
gönderdiğimiz bir peygamber
Biz, hangi ka-
sabaya bir
BİZ hiçbir topluma
peygamber gön-
ِ‫ق ْرية‬,,‫=فِي‬hangi ülkeye her ülkenin hal- gönderdikse mut-
,,
kını, ola ki, bize lak halkını imana
peygamber
gönderdiysek;
dermemişizdir ki
belki kibirlerinden
ِ‫ن ِبي‬,,‫ن‬ ,,َِ ‫= ِإ‬mutlaka yalvarırlar
ِْ ‫= ِم‬bir peygamber ‫ل‬ diye, boyun eğsinler di-
mutlaka sıkıntıla- ye kıtlığa, kırana
yalvarıp ya-
karsınlar diye,
sıyrılırlar diye onla-
rı darlıkla, sıkıntıyla
‫=أخ ْذنا‬sıkmışızdır ‫=أ ْهلها‬onun halkını rauğrattık.
ve belalara uğrattık. ,,
ora halkını
mutlaka darlık
denemiş olmaya-
lım.
ِِ ‫= ِب ْالبأْس‬yoksulluk
‫اء‬ ve sıkıntıya
uğratmışızdır.
ِِ ‫=والض ََر‬ve darlıkla ‫=لعلَه ِْم‬diye
‫اء‬ ,,

ِ‫=يض ََرعون‬yalvarıp yakarsınlar ,,

7.
95
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=بد َْلنا‬değiştirip getirdik Sonra kötü gün- Sonra o musibetin Sonra kötülü- Sonra o darlığı ge-
..
leri iyi günlerle yerine refah verdik. ğün yerine iyi- nişliğe çevirmişizdir
ِ‫=مكان‬yerine ‫سيِئ ِِة‬ َ ‫=ال‬kötülüğü değiştirdik de Bunun üzerine ço- lik koyduk. Ni- ki refahı tatsınlar
sayıca çoğaldılar ğaldılar da "Atala- hayet çoğaldı- da (kendi kendile-
ِ‫= ْالحسنة‬iyilik ‫ى‬ َِٰ َ ‫=حت‬ta ki ve: «Atalarımız rımıza hem sıkıntılı lar ve; atala- rine): Atalarımız da
..
da hem sıkıntılı günler uğramış, rımıza da fa- darlık ve sıkıntıya
‫=عف ْوا‬çoğaldılar ‫=وقالوا‬ve dediler hem de sevinçli hem ferahlı günler" kirlik, şiddet, düşmüşler (ve ge-
..
günler geçirmiş- demeye başladılar. hastalık, iyilik nişliği görmüşler)di
‫=ق ِْد‬muhakkak ‫س‬ َِ ‫=م‬dokunmuştu lerdi» dediler. Bizler de haberleri ve genişlik desinler, işte ancak
Bunun üzerine yokken kendilerini dokunmuştu, bundan sonradır ki,
‫=آباءنا‬atalarımıza da ِ‫=الض ََراء‬darlık onları hiç um- ansızın helâk ettik. dediler. Bunun kendileri daha (ne
..
madıkları bir sı- üzerine Biz de olup bittiğinin) far-
ِ‫س َراء‬ َ ‫=وال‬ve sevinç .. rada ansızın ya- onları kendile- kına varmadan, on-
kalayıverdik.» rine farkına ları kıskıvrak yaka-
‫=فأخ ْذناه ِْم‬biz de onları yakaladık
.. .. .. varmadan an- ladık.
sızın yakala-
ً‫=ب ْغت ِة‬ansızın yıverdik.

ِ‫ي ْشعرون‬..ِ‫ل‬..‫=وه ِْم‬hiç farkında değille .. ..

rken

7.
96
,, ِ‫=ول ْو‬şayet ‫ن‬ َِ ‫=أ‬elbette ِ‫=أ ْهل‬halkı Eğer o ülkelerin
halkları iman
Eğer o yurtların Şayet kasaba- Oysa bu toplumla-
sahipleri imana ge- ların halkı, rın insanları imana
َِٰ ‫(= ْالقر‬O) ülkelerin ‫=آمنوا‬inanıp
‫ى‬ ,,
edip kötülükler-
den sakınsalar-
leydiler, isyandan inanmış ve erip de Bize karşı
çekineydiler, Bizler sakınmış olsa- sorumluluk bilinci
‫=واتَق ْوا‬korunsalardı ‫=لفتحْ نا‬açardık dı, göğün ve ye-
rin bereket kapı-
kendilerine gökler- lardı; elbette taşıyor olsalardı
den, yerden bol bol üzerlerine onların önünde gö-
‫=عل ْي ِه ِْم‬üzerlerine ِ‫=بركات‬bolluklar larını yüzlerine
açardık. Fakat
bereketler verirdik. gökten ve ğün ve yerin bol-
Lâkin peygamber- yerden bere- luklarını açardık:
ِِ ‫سم‬
‫اء‬ َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬gökten yalanladılar, biz lerimizi yalancı çı- ketler açardık. ama gerçeği yalan-
de onları işledik- kardılar, bizler de Fakat onlar lamaya kalktılar ve
ِ ِ ‫=و ْاْل ْر‬ve yerden ‫ن‬
‫ض‬ ِْ ‫=و َٰل ِك‬fakat
,, lerinin cezasına kazandıkları isya- yalanladılar. Biz de (kendi) ya-
çarptırdık. na karşılık onları Biz de bunun pıp ettiklerinden
‫=كذَبوا‬yalanladılar helâk ettik. üzerine onları, ötürü onları kıskıv-
yaptıklarından rak yakaladık.
‫=فأخ ْذناه ِْم‬biz de onları yakaladık ,, ,, ,, dolayı yakala-
yıverdik.
ِ‫ي ْك ِسبون‬,,‫كانوا‬,,‫=بِما‬kazandıklarıyla
7.
97
.. ِ ‫=أفأ ِم‬Peki emin midirler? ِ‫=أ ْهل‬halkı Acaba
‫ن‬ ..
o ülkele- Acaba şu yurtların Kasabaların O halde, artık han-
..
rin halkları gece- sahipleri azâbımı- halkı; kendileri gi toplumun insan-
َِٰ ‫(= ْالقر‬o) ülkelerin
‫ى‬ ..
leyin uyurlarken zın yatma vaktinde geceleyin
başlarına aza- gelip kendilerini uyurlarken,
ları, azabımızın,
geceleyin daha on-
‫يأْتِيه ِْم‬..‫ن‬
ِْ ‫=أ‬kendilerine gelmeyeceğinden bımızın gelme- uyurlarken basma- azabımızın
yeceğinden
..
lar uykudayken an-
yacağından emin- onlara gelip sızın başlarına
‫=بأْسنا‬azabımızın ‫=بياتًا‬geceleyin emin midirler? ler mi? çatmasından kopmayacağından
emin mi oldu- emin olabilirler?
‫=وه ِْم‬onlar ِ‫=نائِمون‬uyurlarken lar?

7. Acaba o ülkele- Acaba şu yurtların Yoksa kasa- Yahut artık hangi


98
,, ِ ‫=أوأ ِم‬Ya da emin midirler?
‫ن‬ ,, ,, ,,
rin halkları, kuş- sahipleri, azâbımı- baların halkı; toplumun insanları,
ِ‫=أ ْهل‬halkı ‫ى‬ َِٰ ‫(= ْالقر‬o) ülkelerin ,,
luk vakti eğlenir-
lerken, azabımı-
zın sabahleyin ge-
lip kendilerini he-
kendileri, gü-
pegündüz oy-
azabımızın, güpe-
gündüz onlar (dün-
‫يأْتِيه ِْم‬,,‫ن‬
ِْ ‫=أ‬onlara gelmeyeceğinden ,,
zın gelmeyece-
ğinden emin mi-
vesat içinde oyala-
nırlarken basma-
narlarken
azabımızın
yayla) oyalanıp du-
rurken başlarına
‫=بأْسنا‬azabımızın dirler? yacağından emin-
ler mi?
onlara gelip
çatmasından
kopmayacağından
emin olabilirler?
‫=ض ًحى‬kuşluk vakti ‫=وه ِْم‬onlar ,, emin mi oldu-
lar?
ِ‫=ي ْلعبون‬eğlenirlerken
7. Onlar Allah´ın Acaba şunlar Al- Artık onlar; Al- Kim güvenlik içinde
99
.. ‫=أفأ ِمنوا‬emin mi oldular? .. ..
tuzağına yaka- lah'ın [mekrine] uğ- lah´ın düze- görebilir kendini,
ِ‫=م ْكر‬tuzağından ‫اّلل‬ ِِ َ =Allah’ın lanmayacakla- ramayacaklarından ninden emin
rından emin mi- eminler mi? Hal- mi oldular?
Allahın önceden
kestirilmeyen ince
ِ‫يأْمن‬..ِ‫=فَل‬emin olamaz ..
dirler? Oysa buki hüsrana düş- Hüsrana uğ-
hüsrana uğrayan müş kavimden rayanlar toplu-
tertibine karşı? Ha-
yır, zaten tükenip
ِ‫=م ْكر‬tuzağından ‫اّلل‬ َِِ =Allah’ın toplum dışında başkası Allah'ın luğundan baş-
hiç kimse kendi- [mekrine] uğrama- kası Allah´ın
gitmiş insanlardan
başka kimse Alla-
َِ ‫= ِإ‬başkası ِ‫= ْالق ْوم‬topluluktan
‫ل‬ ni Allah´ın tuza- yacağından emin düzeninden hın ince tertibine
ğından emin sa- olamaz. emin olmaz. karşı güvenlik için-
ِ‫= ْالخا ِسرون‬ziyana uğrayan .. yamaz. de göremez kendi-
ni!
7. Üzerinde yaşa- Acaba eski sahip- Sahiplerinden Öyleyse, önceki
100
,, ِ‫ي ْه ِد‬,,‫=أول ِْم‬yola getirmedi mi?
,, ,,
dıkları toprakları lerinden sonra yer- sonra, yeryü- kuşakların izinden
ِ‫ي ِرثون‬,,ِ‫= ِللَذِين‬varis olanları ,,
eski yerlilerinden yüzüne vâris kıldı- züne varis
miras alanlar, is- ğımız kimseler için olanlara bes-
yeryüzüne varis
olanlar için (şu
ِ‫= ْاْل ْرض‬şu toprağa ‫ب ْع ِِد‬,,‫ن‬
,, ِْ ‫= ِم‬sonra tesek kendilerini anlaşılmadı mı bu belli değilmidir
günahları yü- hakikat ki, Bizler ki; eğer Biz,
gerçek) hala ortaya
çıkmadı mı, eğer
‫=أ ْه ِلها‬sahiplerinden ‫ن‬ ِْ ‫=أ‬eğer zünden musibet- dileseydik günah- dileseydik on-
lere çarptırabile- ları yüzünden onla- ları da günah-
dileseydik kendi
günahları yüzün-
ِ‫نشاء‬,,‫=ل ِْو‬biz dilesek ,, ceğimizi, kalple- ra da azâbımızı in- larından dola- den onları (da) pe-
rini mühürleyebi- dirirdik, sonra kalp- yı cezalandı- kala çarpabilirdik;
‫=أصبْناه ِْم‬kendilerini de cezalandırırız ,, ,, leceğimizi ve ku- lerini mühürlerdik rırdık. Ve on- hem de (hakikati)
laklarının işite- de hak sözü işit- ların kalbleri işitmesinler diye
‫= ِبذنو ِب ِه ِْم‬günahlarıyla mez olabileceği- mez olurlardı üzerine mühür kalplerine mühür
ni, bu tarihi sü- (...indirdik. İşte Biz- basarız da bir basarak!
ِ‫طبع‬ ْ ‫=ون‬ve mühürleriz
,, recin ışığında ler kalplerini mü- şey duymaz-
halâ kavraya- hürleriz de hak sö- lar.
‫قلو ِب ِه ِْم‬,,‫ى‬ َِٰ ‫=عل‬kalblerini madılar mı? zü işitmez olurlar).

‫=فه ِْم‬artık onlar


,,

ِ‫يسْمعون‬,,ِ‫=ل‬hiç işitmezler ,,

7.
101
.. ِ ‫=تِ ْل‬işte o ‫ى‬
‫ك‬ .. َِٰ ‫= ْالقر‬ülkeler İşte şu ülkeler Yâ Muhammed! İş- İşte o kasaba- Sana içlerinden
var ya, hani sa- te o yurtların başı- ların haberle- bazılarının kıssala-
ُِّ ‫=نق‬anlatıyoruz ِ‫=عليْك‬sana
‫ص‬ na onlara ilişkin na gelenlerden sa- rinin bir kısmı- rını anlattığımız bu
bazı tarihi olayla- na Bizler hikâye nı sana anlatı- (önceki) toplumlara
ِ‫أنبائِها‬..‫ن‬ ْ ِْ ‫= ِم‬onların haberlerinden rı anlatıyoruz. ediyoruz. Evet,
..
yoruz. Andol- kendi içlerinden çı-
Bunlara pey- bunların peygam- sun ki; pey- kan elçiler, gerçek-
‫=ولق ِْد‬andolsun gamberleri açık berleri kendilerine gamberleri; ten de hakkın ne
belgeler, muci- açık mucizeler ge- onlara apaçık olduğu yolunda
‫=جاءتْه ِْم‬onlara getirmişlerdi .. zeler getirmiş- tirmişti. Bununla burhanlar ge- apaçık belgeler,
lerdi. Fakat mu- beraber önceden tirdi de, önce- burhanlar getirmiş-
‫=رسله ِْم‬elçileri ‫ت‬ ِِ ‫=بِ ْالبيِنا‬açık deliller cizelerden önce inkâr ettiklerine bir leri yalanladık- lerdi; ama onlar, bir
..
yalanladılar! Me- türlü inanacakları larından kere yalan saydık-
‫ ِليؤْ ِمنوا‬..‫كانوا‬..‫=فما‬fakat inanmak ist sajlara inanma- yoktu. Allah kâfirle- inanmadılar. ları şeye (bir daha)
.. ..
ları sözkonusu rin kalplerini işte İşte böyle mü- inanmak istemedi-
emediler ‫=بِما‬ötürü olmadı. İşte Al- böyle mühürler. hür basar Al- ler. İşte bunun
lah kafirlerin lah kafirlerin içindir ki, Allah, ha-
‫=كذَبوا‬yalanladıklarından kalplerini böyle kalblerine. kikati inkar edenle-

ِ‫قبْل‬..‫ن‬ َٰ
ِْ ‫= ِم‬önceden ِ‫=كذ ِلك‬işte böyle
mühürler.
..
rin kalplerine mü-
hür vuruyor.

ِ‫طبع‬ ْ ‫=ي‬mühürler ‫اّلل‬ َِ =Allah


ِِ ‫قلو‬..‫ى‬
‫ب‬ َِٰ ‫=عل‬kalblerini
ِ‫= ْالكا ِف ِرين‬kâfirlerin
7. Onların çoğunda İnsanların çoğunda Onların ço- Ve Biz onların ço-
102
,, ‫وجدْنا‬,,‫=وما‬bulmadık söze bağlılık di- ahdine bağlanmak ğunda Biz, ğunda doğru olan
‫= ِْل ْكث ِر ِه ِْم‬onların çoklarında ,,
ye bir şey bula-
madık, tersine
görmedik. Şu mu- ahde vefa
hakkak ki, çoğunu görmedik. On-
şeylere karşı (içsel)
bir bağlılık bulma-
ِ‫ع ْهد‬,,‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬sözünde durma ‫ن‬ ِْ ‫=و ِإ‬ama ,,
çoğunu yoldan
çıkmış bulduk.
tâatten uzaklaşmış ların çoğunu
gördük. fasıklar olarak
dık tersine, onların
çoğunu onmaz gü-
‫=وجدْنا‬bulduk bulduk. nahkarlar olarak
bulduk.
Kelime Meali (Süleyman Ateş) Fî Zılâl-il Kur'an M. Âkif Ersoy İbn Kesir Muhammed Esed

ِ‫=أ ْكثره ْم‬onların çoklarını ,,

ِ‫=لفا ِس ِقين‬yoldan çıkmış ,,

7.
103
.. ِ‫=ث َم‬sonra ‫=بعثْنا‬gönderdik Sonra bu pey- Sonra onların ar-
gamberlerin ar- kasından Mûsa’yı
Sonra onların
ardından Mu-
Ve bu (önceki top-
lumlardan) sonra
ِْ ‫= ِم‬ardlarından
‫ب ْع ِد ِه ِْم‬..‫ن‬ kasından Mu- âyetlerimizle bera-
sa´yı ayetlerimiz ber olarak Fira-
sa´yı ayetleri-
mizle Fira-
Firavunun ve onun
soylular çevresine
َِٰ ‫=موس‬Musa’yı ‫= ِبآياتِنا‬ayetlerimizle
‫ى‬ ile Firavun´a ve vun'a ve cemaati-
yakın adamları- ne yolladık. Tuttu-
vun´a ve er-
kanına gön-
Musayı ayetlerimiz-
le gönderdik; onları
ِ‫فِ ْرع ْون‬..‫ى‬ َِٰ ‫= ِإل‬Fir’avn’a na gönderdik, lar onları inkâr etti-
fakat onlar ayet- ler. Seyret müfsit-
derdik. Onlar
buna karşı
inatla reddettiler ve
bak, nasıl oldu so-
‫=وملئِ ِِه‬ve onun ileri gelenlerine
.. .. .. lerimize karşı za- lerin âkıbeti nasıl haksızlık etti- nu bu bozguncula-
limce bir tutum olacak! ler. Bir bak ki; rın!
‫=فظلموا‬haksızlık ettiler .. takındılar. Gör fesadçıların
bakalım, boz- sonu nice ol-
ِ‫(= ِبها‬ayetlerimize) ‫=فا ْنظ ِْر‬fakat bak .. guncuların sonu du?
nice oldu?
ِ‫=كيْف‬nasıl ِ‫=كان‬oldu ِ‫=عاقِبة‬sonu
ِ‫= ْالم ْف ِسدِين‬bozguncuların
7. Musa dedi ki; Mûsa dedi ki: "Ey Musa dedi ki: Musa: Ey Firavun!
104
,, ِ ‫=وق‬dedi ki ‫ى‬
‫ال‬ َِٰ ‫=موس‬Musa ‫=يا‬Ey
,,
«Ey Firavun, ben Firavun! Haberin Ey Firavun; dedi, gerçek şu ki,
ِ‫=فِ ْرع ْون‬Fir’avn ‫=إِنِي‬muhakkak ben ,,
tüm varlıkların olsun, ben Rab-
Rabbi tarafından bü'l-âlemîn tara-
ben, alemlerin ben alemlerin
Rabbından Rabbinden bir elçi-
ِ‫=رسول‬bir elçiyim ‫ن‬ ِْ ‫= ِم‬tarafından
,,
gönderilmiş bir fından gönderilmiş
peygamberim.» peygamberim."
gönderilmiş bir yim;
peygamberim.
ِِ ‫=ر‬Rabbi ِ‫= ْالعال ِمين‬alemlerin
‫ب‬
7. bana Allah hak- Allah'a karşı hak- Bana yaraşan; bana düşen, Allah
105
.. ِ ‫=ح ِق‬borçtur ‫ى‬
‫يق‬ َِٰ ‫=عل‬benim üzerime ..
kında sadece tan başka bir şey Allah hakkın- hakkında gerçek-
ِ‫أقول‬..ِ‫ل‬..‫ن‬ ِْ ‫=أ‬söylememem doğruyu söyle- söylememek bana da haktan ten başka bir şey
mek yaraşır. Si- yakışır. Rabbiniz- başkasını söy- söylememektir. İşte
‫=على‬karşı ‫اّلل‬ َِِ =Allah’a ze Rabbinizden den sizlere açık lememektir. size Rabbinizden
açık bir belge, mucizeler getirdim. Size, Rabbı- apaçık burhanla
َِ ‫= ِإ‬başkasını ‫ق‬
‫ل‬ َِ ‫= ْالح‬gerçekten bir mucize getir- Benî İsrail'i benim- nızdan apaçık çıkıp geldim: Öy-
dim, İsrailoğulla- le beraber gönde- bir burhan ge- leyse bırak artık,
‫=ق ِْد‬andolsun ‫= ِجئْتك ِْم‬size getirdim .. rı´nı benimle receksin." tirdim. Artık İs- İsrailoğulları be-
gönder. (Serbest railoğullarını nimle gelsinler!
ِ‫=بِبيِنة‬açık bir delil
.. .. bırak.) benimle bera-
ber gönder.
‫ربِك ِْم‬..‫ن‬ِْ ‫= ِم‬Rabbinizden
ِْ ‫=فأ ْر ِس‬artık gönder ِ‫=م ِعي‬benimle
‫ل‬ ..

‫=بنِي‬oğullarını ِ‫=إِسْرائِيل‬İsrail
7.
106
,, ِ ‫(=ق‬Fir’avn) dedi ‫ن‬
‫ال‬ ِْ ‫= ِإ‬eğer
,,
Firavun: Eğer O da "Madem ki Dedi ki: Şayet
doğru söylüyor- mucize getirmişsin, sen, bir ayet
(Firavun): Bir işa-
ret, bir alamet ge-
ِ‫=ك ْنت‬isen ِ‫= ِجئْت‬getirmiş san ve getirdiğin eğer doğru söyle- getirdinse;
bir mucize varsa yenlerden isen göster onu,
tirdiysen, göster
bakalım; tabi,doğru
ِ‫= ِبآية‬bir ayet ‫ت‬
,, ِِ ْ ‫=فأ‬göster bakalım ,,
onu göster baka- göster bakalım!" eğer sadıklar-
lım, dedi. dedi. dan isen.
sözlü biriysen! de-
di.
‫=ِِبها‬onu ‫ن‬ ِْ ‫= ِإ‬şayet ِ‫=ك ْنت‬isen
ِ‫صا ِد ِقين‬
َ ‫ال‬,,ِ‫= ِمن‬doğru söyleyenlerden ,,

7.
107
.. ِ‫=فأ ْلق َٰى‬bunun üzerine attı .. ..
bunun üzerine
Musa, elindeki
Bunun üzerine
asasını yere bırak-
Bunun üzerine Bunun üzerine
asasını bırak- (Musa), asasını ye-
ِ‫=عصاه‬asasını ‫=فإِذا‬birden ِ‫= ِهي‬o değneği yere at-
tı, değnek o an-
tı. Bir de baktılar ki
koskoca bir yılan
tı. Bir de ne re bıraktı: Oo! (bir
görsünler; o, de ne görsünler!)
ِ‫=ث ْعبان‬bir ejderha (oluverdi)
.. ..
da sahici bir yı-
lan oluverdi.
kesilmiş! apaçık bir ej- düpedüz bir yılan-
derhadır. dı, bu;
ِ‫=مبِين‬açıkça
7. Ve elini yeninin Elini koynundan Elini çıkardı, Ve (sonra) elini yu-
108
,, ِ ‫=ونز‬ve (böğründen) çıkardı
‫ع‬ ,, ,,
altından çıkardı, çıkardı, bir de gör- ne görsün; o karı kaldırdı: Oo!
ِ‫=يده‬elini ‫=فإِذا‬birden ِ‫= ِهي‬o bakanlar onun
ak bir parıltı saç-
düler ki bakanların
karşısında nur ol-
da bakanlara
bembeyaz.
Bir de baktılar,
bembeyaz, ışıl ışıl!
ِ‫=بيْضاء‬bembeyaz parlayıverdi ,,
tığını gördüler. muş ağarıyor!

ِ َ‫= ِللن‬bakanlar için


ِ‫اظ ِرين‬ ,,

7.
109
.. ِ ‫=ق‬dediler ki ِ‫= ْالمِل‬ileri gelenler
‫ال‬ .. ..
Firavun´un ileri
gelen soydaşları
(109-110) Firavu- Firavun´un Firavunun uyrukları
nun kavminden bir kavminden ile- arasında ileri ge-
ِْ ‫= ِم‬kavminden
‫ق ْو ِِم‬..‫ن‬ dediler ki, Bu
adam bilgili bir
cemaat "Bunun si- ri gelenler: lenler Doğrusu, çok
zi yurdunuzdan çı- Doğrusu bu, şey bilen usta bir
ِ‫=فِ ْرع ْون‬Fir’avn ‫ن‬ َِ ‫= ِإ‬muhakkak büyücüdür.» karmak isteyen us- bilgin bir sihir- sihirbazmış bu de-
ta bir sihirbaz ol- bazdır, dedi- diler,
‫= َٰهذا‬bu ِ‫احر‬ ِ ‫=لس‬bir büyücüdür ..
duğunda şüphe
yok, ne rey vere-
ler.

ِ‫=ع ِليم‬çok bilgili


.. ce

You might also like