Professional Documents
Culture Documents
İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
Emel SOYER
2501040421
Tez Danışmanı:
Prof. Dr. Feridun M. EMECEN
İstanbul 2007
XVII. yy. Osmanlı Divan Bürokrasisindeki Değişimlerin Bir Örneği
Olarak Mühimme Defterleri.
Emel SOYER
ÖZ
ABSTRACT
The Mühimme registers that list among the primary registers in which the
rulings of the imperial council was recorded, serve as a basic source in political,
social, and military matters of the Ottoman Empire. In addition to their importance
for socio-political history, these registers proved to be helpful in understanding the
pattern the Ottoman bureaucracy functioned. This thesis aims to survey the
bureaucratic change in the Ottoman administration through a close investigation of
iii
the 17th century Mühimme registers. In this regard, the first section provides a
general picture of the 17th century Mühimme registers; whereas the second section is
devoted to the transformation that these registers passed through in the midst of the
17th century. In the last section of the thesis, the Şikayet registers that came into
being as a novelty of Ottoman bureaucratic change in the same period is compared
with the Mühimme registers in terms of form and content.
iv
ÖNSÖZ
1
Bu nedenle defter ve belge künyeleri verilirken BOA kısaltmasına ihtiyaç duyulmamıştır.
v
Mühimme defterlerinde, XVII. yüzyılın ortalarına doğru tertiplerinde
meydana gelen değişime bağlı olarak bir takım şekli değişimler gözlenmektedir.
Tezin ikinci bölümünde bu konu ele alınmıştır. Divan kalemlerinin bir kısmının ordu
ile beraber sefer mahalline gitmesi ve burada toplanan divandan çıkan kararların
Ordu mühimmelerine kaydedilmesi sonucu bu defterler bürokratik işleyişi izlemeye
olanak sağlamaktadırlar. Bu nedenle sözü edilen değişim Ordu mühimmeleri
üzerinden incelenmek üzere bazı defter örnekleri verilerek konu pekiştirilmeye
çalışılmıştır.
Tez çalışmamla ilgili olarak bana her konuda yardımcı olan tez danışmanım
Prof. Dr. Feridun Emecen’e teşekkürü borç bilirim. Bunun dışında yurtdışında
bulunan XVII. yy. Mühimme ve Şikayet defterlerinden bazılarını bana temin etme
inceliğini gösteren Prof. Dr. Geza David’e, yabancı kaynakların kullanımında ve
tezin son şeklini almasında emeğini esirgemeyen Özgür Kolçak’a ve Başbakanlık
Osmanlı Arşivi personeline ayrı ayrı teşekkür ederim.
Emel Soyer
vi
İÇİNDEKİLER
ÖZ……………………………………………………………………………. ..........III
ABSTRACT…………………………………………………………………….. .....III
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………........ V
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………......... .. VII
KISALTMALAR…………………………………………………………….…. ....IX
GİRİŞ: ……………………………………………………………………….…. ...... .1
I. BÖLÜM
XVII. yy. MÜHİMME DEFTERLERİ’NİN GENEL ÖZELLİKLERİ
II. BÖLÜM
MÜHİMME DEFTERLERİ’NİN GEÇİRDİĞİ DEĞİŞİMLER VE
BAZI DEFTER ÖRNEKLERİ
vii
d- 78 numaralı Mühimme Defteri ………………………………… ... …61
e- 79 numaralı Mühimme Defteri ………………………..………….... ..62
f- 81 numaralı Mühimme ve KK 71 Ahkam Defterleri …………….. ... .63
g- 82 numaralı Mühimme Defteri………………………………….... .. ..64
h- 83 numaralı Mühimme Defteri………………………………........ ... .66
ı- 84 numaralı Mühimme Defteri………………………………… ......... 67
j- 942 numaralı Mühimme Defteri……………………………………. .. 69
k- 9 numaralı Mühimme Zeyli Defteri………………………………..... 69
l- 86, 87 ve 88 numaralı Mühimme Defterleri………………………... .. 70
2. XVII. yüzyılın ikinci yarısı Ordu Mühimmeleri…………………………. .. .73
III. BÖLÜM
ŞİKAYET DEFTERLERİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI
VE MÜHİMME DEFTERLERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI
SONUÇ………………………………………………………………………......... 111
BİBLİYOGRAFYA……………………………………………………………… 114
EKLER………………………………………………………………………........ 121
Tablo I: XVII. yy. Mühimme Defterlerinin Kronolojik Listesi…………………… 123
Tablo II: Tür Özelliklerine Göre XVII. yy. Mühimme Defterleri Listesi…………. 134
viii
KISALTMALAR
AO Archivum Ottomanicum
B Receb
Bkz. Bakınız
bs. Baskı
C. Cilt
C Cemaziyelahır
Ca Cemaziyelevvel
ix
DİA Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
ed. Editör
h. Hüküm
haz. Hazırlayan
L Şevval
M Muharrem
MD Mühimme Defteri
N Ramazan
no. Numara
OA Osmanlı Araştırmaları
R Rebiülahır
Ra Rebiülevvel
s. Sayfa
S Safer
Ş Şaban
x
TED İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü
Dergisi
vr. Varak
yay. Yayımlayan
yy. Yüzyıl
Z Zilhicce
Za Zilkade
xi
GİRİŞ
1
Divan-ı Hümayun hakkında bkz. Ahmet Mumcu, Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak
Divan-ı Hümayun, Ankara 1976.
2
Bu görevlilerin divandaki görevlerinden teşrifattaki yerlerine kadar bilgi için bkz. “Tevkiî
Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”, Milli Tetebbular Mecmuası (MTM), III/1, s.498-500,506-510,
515-518, 540.
3
Mühimme defterleri kullanılarak yapılan çalışmalar için bkz. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana
Defter Serileri: Ahkâm-ı Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı Mühimme ve Ahkâm-ı Şikâyet”, Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi (TALİD), c.3, sy. 5, 2005, s.129-130.
1
birçok sivil kişiler ya da resmi görevliler çeşitli konularla alakalı olarak divana
başvurmuş, alınan kararların bu defterlere kaydedilmesi sonucunda şehir tarihi
külliyatını oluşturacak hükümler meydana gelmiştir. Bir diğer konu defterlerde yer
alan emirlerin muhataplarıdır4. Bu kişilerin isimleri bazen görevleri ile birlikte
verilmiştir. Özelikle Ordu Mühimmelerinde birçok konuda görevlendirilen kişiler
hakkında bilgi edinebilmek mümkündür. Bazı hükümler ise bizzat bu görevlilerin
kendileri ile alakalıdır. Buna dayanarak bu kişilerin görev değişimleri dahi takip
edilebilir.
4
David, hükümlerin muhatapları üzerinden oldukça ilginç çıkarımlar yapmıştır. Geza David, “The
Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth Century”, Archivum
Ottomanicum (AO), 20, 2002, , s.171-173.
2
Mühimme defterleri hakkında yapılan çalışmaların çıkış noktasını yine
defterleri tanımlama gerekliliği teşkil etmiştir. Defterlerde yer alan kararların
muhtevalarına binaen yapılan çalışmalarda öncelikle Mühimme defterlerinin genel
özellikleri üzerinde durulmuştur. Bu çalışmalardan ilki Uriel Heyd tarafından
yapılmıştır. 1552-1615 yılları arası mevcut Mühimme defterlerini kullanarak Filistin
hakkında yaptığı çalışmasında Heyd eserinin giriş bölümünü Mühimme defterlerini
tanımlamaya ve mevcut problemleri ele almaya ayırmıştır5. Berindei ve Veinstein
Romanya tarihini ele alırken Mühimme defterlerini kullanmışlar ve Mühimme
defterleri hakkında bilgiler vermişlerdir6. Yine David Geza, Osmanlı-Habsburg
mücadelesini ele aldığı çalışmasında kaynak olarak Mühimme defterlerini
kullanmıştır. Bu defterlerle ilgili geniş bilgi sunan David, Mühimme defterleri
hakkında yapılan çalışmalardan da bahsetmiştir7. Mühimme defterlerini kaynak
olarak kullanmada öncelikle defterleri tanımlama gerekliliği, müstakil çalışmaların
ortaya çıkmasını sağlamıştır8. Bu çalışmalar arasında Glisa Elezovic’in Mühimme
defterlerindeki başlık kayıtlarını incelediği çalışması baş sırayı almaktadır9.
Defterlerdeki muamele kayıtlarını ele alan Mübahat Kütükoğlu ise defterler hakkında
önemli çıkarımlar yapmıştır. Özellikle Mühimme defterlerinin şekil özellikleri ve
tertip edilişleri üzerinde duran Kütükoğlu, defterlerle alakalı pek çok hususa dikkat
çekmiştir10. Defterlerin tertibi hususunda yapılan çalışmalardan biri de Peachy’e
aittir. Peachy çalışmasında daha çok Mühimme defterlerinin müsvedde kayıtlar olup
5
Uriel Heyd, Ottoman Documents on Palestine 1552-1615: A Study of the Firman According to
the Mühimme Defteri, Oxford 1960.
6
Mihnea Berindei-Gilles Veinstein, L’Empire Ottoman ey les pays Roumains 1544-1545, Études
et documents, Paris 1987. Gilles Veinstein’in Mühimmelerle ilgili bir diğer çalışması için bkz.
“Ahkām Qa’idi Ordres Origianux et Mühimme Defteri”, Mélanges Offerts à Louis Bazin par ses
disciples, collègues et amis, Varia Turcica XIX, ed. Jean-Louis Bacqué-Grammont, Paris 1992,
s.257-274.
7
Geza David, a.g.m., s.167-209.
8
Osmanlı merkez teşkilatı hakkında geniş bilgi veren İ. H. Uzunçarşılı divan defterlerini ele alırken
Mühimmeler hakkında da bilgiler sunmaktadır. (Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı,
2.bs., Ankara 1984, s.79-83). Suraiya Faroqhi ise Mühimmeler hakkında bir ansiklopedi maddesi
yazmıştır (“Mühimme Defterleri”, Encylopedia of Islam, 2nd Edition (EI2),VII, Leiden 1993,
s.470).
9
Glisa Elezovic, Iz Carigradskih Turskih Arhiva Mühimme Defteri, Beograd 1951.
10
Mübahat S. Kütükoğlu, “Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine”, Tarih Boyunca
Paleografya ve Diplomatik İlmi Semineri : 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s.95-
106.
3
olmadığı üzerinde durmuştur11. Son olarak Feridun Emecen ilk örneklerinin XVI.
yüzyılda görüldüğü Mühimme defterleri ile ilgili günümüze değin yapılan
tartışmaları ele alarak önemli sonuçlara ulaşmıştır. Emecen çalışmasında XVII.
yüzyıl Mühimmelerinin değerlendirilmesine de yer vermiştir. Yine bazı Mühimme
defterlerinin, değerlendirme ile birlikte tez ve yahut müstakil olarak yapılmış
transkripsiyon çalışmalarına ait bir liste bu makale içinde yer almaktadır12.
11
William S. Peachy, “Registers of Copies or Collection of Drafts? The Case of Four Mühime Defteri
from the Archives of the Prime Ministry in İstanbul”, The Turkish Studies Association Bulletin
(TSAB), X/2, 1986, s.79-85.
12
Emecen, a.g.m., s.107-139.
13
Halil Sahillioğlu, Topkapı Sarayı Arşivi H.951-952 Tarihli E-12321 Numaralı Mühimme
Defteri, İstanbul 2002.
14
Koğuşlar 888 koduna sahip defter 959-960/1552 tarihlidir. Bkz. Suraiya Faroqhi, a.g.m., s.470.
15
Feridun M. Emecen, a.g.m., s. 116.
16
İlhan Şahin-Feridun Emecen, II. Beyazıd Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri,
İstanbul 1994. Sancağa çıkan şehzadelerin divanlarında alınan kararları havi defterler için bkz.
Feridun M. Emecen, “Taşra Bürokrasisinin Kaynakları Şehzade Divânı Defterleri”, Tarih Boyunca
Türk Tarihinin Kaynakları Semineri 6-7 Haziran 1996, Bildiriler, İstanbul 1997, s.91-100.
17
Feridun M. Emecen bu defterin daha sonra ortaya çıkacak defter türlerinin prototipini
oluşturduğunu belirtmektedir (a.g.m., s.113-117).
4
ahkamlara18 Şikayet hükümleri önce Mühimme sonra Şikayet defterlerine, nişan,
berat hükümleri daha sonra Ruus ve Tahvil defterlerine19 ve devlet işlerine dair
hükümler daha sonra Mühimme defterlerine kaydedilmiştir. Dolayısıyla Mühimme
defterleri için 1544 tarihi geç görülmekle birlikte 1501 tarihinden önce bir örneği
olmayacağı düşünülebilir. Ayrıca sözü edilen defter türlerinin hepsinin müstakil
olarak ortaya çıkışları Kanuni Sultan Süleyman zamanına denk geldiğinden
ihtisaslaşmanın bu dönemde yaşandığı görülmektedir. Mühimme defterlerini de bu
ihtisaslaşmanın bir parçası sayarsak 1501 tarihini 1520 yılına kaydırmak mümkün
hale gelmektedir. Dolayısıyla Mühimme defterlerinin ilk örneğini teşkil eden
1544/1545 tarihli defter öncesinde 25 yıllık bir boşluğun olabileceği söylenebilir.
İlk Mühimme defteri öncesi olası boşluğun bu örnekle sınırlı olmadığı XVI.
yy. Mühimme defterleri incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Üstelik bu yüzyıla ait
birçok Mühimme defterinin yanlış tasnifleme sonucu bu ad altında toplandıkları
görülmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde sözü edilen yüzyıla ait Mühimme
defterlerinin sayısı 74 olarak verilmiştir. Ancak bu konuda yapılan yanlış
tasniflemenin ilk defterden başladığı görülmektedir. 1 numaralı Mühimme defteri
aslında bir tahvil defteridir. Bu tasnifte yer alan diğer Tahvil defterleri MD 54 ve MD
56 olarak tespit edilmiştir20. Hatalı tasnifleme sonucu Mühimme defterleri serisinde
yer alan bir diğer defter türü ise Ruus Defterleridir. MD 2, MD 4, MD 8, MD 15,
MD 25, MD 37, MD 45 ve MD 50, Nejat Göyünç tarafından Ruus defterleri olarak
tanımlanmışlardır21. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla bu örneklere yenileri
eklenmiştir. Örneğin bu konuda Geza David, MD 11 ve MD 42’ye dikkat
çekmektedir22. Bilgin Aydın ise Nejat Göyünç’ün tespit ettiği ruus defterlerine
yenisini eklemiştir. Buna göre Mühimme Zeyli defterleri tasnifindeki 1 numaralı
18
İlk örneği 1520-1521 tarihli Kamil Kepeci (KK) 61 için bkz. Şahin-Emecen, a.g.e., s.xvı.
19
İlk Ruus defteri 1546 tarihli KK 208 ve ilk Tahvil defteri 1553 tarihli Mühimme defteri (MD) 1’dir.
Ruus defteri için bkz. Nejat Göyünç, “XVI. Yüzyılda Ruûs ve Önemi”, Tarih Dergisi (TD), XVII/22,
İstanbul 1968, s.29. Tahvil defteri için bkz. Bilgin Aydın, “Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı
Hümayun Defter Formlarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi (XV-XVI. yy.)”, Yayınlanmamış Doktara
Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2003, s.123.
20
Midhat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955, s.16-17.
21
Göyünç, a.g.m., 1968, s.30.
22
Geza David MD 11’in tamamının, MD 42’nin ise bazı sayfalarının Ruus defterini temsil ettiklerini
belirtmektedir (a.g.m., s.174-177). Ancak MD 42’nin belirtilen sayfaları ve MD 11 ruus değil, tahvil
hükümlerini ihtiva eden defterlerdir.
5
defter aslında bir Ruus defteridir23. Son olarak Kazuaki Sawai 13 ve 65 numaralı
Mühimme defterlerinin tahvil hükümlerini ihtiva eden defterler olduğunu
belirtmiştir24. 41 numaralı Mühimme defterinin Mali ahkam ve 57 numaralı
Mühimme defterinin aslında XVIII. yüzyıla ait bir defter olması ve 20 numaralı
Mühimme defterinin mevcut olmaması25 yukarıda bahsedilen hatalara eklenirse,
XVI. yy. Mühimme defterleri için verilen 74 sayısının gerçeğinden bayağı uzak
olduğu anlaşılır. Özetle belirtmek gerekirse toplamda 17 defter hatalı tasnifin kurbanı
olmuştur. Bu defterler MD 1, MD 2, MD 8, MD 11, MD 13, MD 15, MD 20, MD 25,
MD 37, MD 41, MD 42 (bir kısmı), MD 45, MD 50, MD 54, MD 56, MD 57 ve MD
65’tir. Bu durumda 74 sayısı 57 (58)’e düşer. Topkapı sarayında mevcut daha önce
bahsedilen iki defter, Bab-ı Âsafi tasnifinde yer alan dört defter26, Mühimme Zeyli
defterlerinde yer alan altı defter27 ve yurt dışında bulunan bir defterle28 sayı 70’e
yükselmektedir. Yine de yarım asırlık bir sürede 74 adet gözüken Mühimme
defterlerinin bir yüzyıl boyunca toplamda 35 adet olarak gözüken Mühimme
defterleri ile arasındaki büyük fark bir nebze kapanmış olur. Üstelik tarafımızca
tespit edilen sayı 35 değil, 60’tır29. Bu sayıya A.DVN dosya tasnifinde ve yurt
dışında bulunan Mühimmeler de dahil edilebilir30. Mühimme defterleri tasnifinde
aynı tarihleri taşıyan pek çok defterin olduğu görülmektedir. Bu durum verilen
sayıların kesinliğini şüpheye düşürmektedir31. Gerçi bu çalışmada XVII. yüzyıl
Mühimme defterleri için bu sorun giderilmeye çalışılmıştır. Ancak birçok çalışmaya
23
Aydın, a.g.t., s.130.
24
Kazuaki Sawai, “Issues on the Contents of the Mühimme Defteri in the Başbakanlık Osmanlı Arşivi
in the Republic of Turkey: Focusing on Registers Belonging to the Late 16th Century”, Orient, 49/1,
2006, s.171-172 (Makale, İngilizce özet bölümü hariç aslen Japonca’dır).
25
Sertoğlu, a.g.e., s.16-17.
26
A.DVN.MHM 932, A.DVN.MHM 933, A.DVN.MHM 934 ve A.DVN.MHM 943. Bu son parça
defter, katalogda 1095/1683 olarak tarihlenmiştir. Esasında 995/1587 tarihli olan defter 6 sayfadan
ibarettir.
27
MDZ 2, MDZ 3, MDZ 4, MDZ 5, MDZ 6, MDZ 15. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi,
İstanbul 2000, s.18-19.
28
Claudia Römer, “An Unknown 16th Century Mühimme Defteri at the Austrian National Library”,
Comite Internationale des Etudes Pre-Ottomanes et Ottomanes (CIEPO) XIV, 18-22 Eylül 2000,
Ankara 2004, s. 639-654.
29
XVII. yy. Mühimme defterlerinde tasnif hataları daha azdır. Bu dönem defterlerinde yaşanan
karışıklık Tahvil ve yahut Ruus defterleri ile değil, Şikayet defterleri ile olmuştur. Bkz. Tablo 1 ve 2.
30
A.DVN 26/21. 1045/1635 tarihli dosya içinde bulunan 6 sayfalık bu parça defterin, hiçbir yerinde
tarih kaydına rastlanmamaktadır. Genel özellikleri ise bu defterin XVII. yüzyılın ilk yarısına ait
olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Yurt dışında bulunan Mühimme Defteri için bkz. David, a.g.m.,
s.180.
31
Bkz. Tablo 2.
6
kaynak ve müstakil olarak ele alınan XVI. yy. Mühimme defterleri henüz böyle bir
incelemeye tabi tutulmamıştır32. Oysa ki Mühimme defterlerinin ilk örnekleri
sonrakileri anlamada büyük önem arz etmektedirler. Çünkü Mühimme defterleri,
siyasî, sosyal, askerî, hukukî muhtevaları bir yana dolaylı yollardan sundukları
bilgilerle iyi anlaşılması gereken defterlerdendir.
32
XVI. yy. Mühimmeleri ile ilgili olarak Geza David bu probleme dikkat çekmiş ve hazırladığı
kronojik listede bu durumu gözler önüne sermiştir (a.g.m., s.178-179, 206-207).
7
I. BÖLÜM
A-Muamale Kayıtları:
1. Buyruldu:
Mühimme defterlerinde yer alan bu tür kayıtlardan ilk göze çarpanı,
“buyruldu” anlamına geldiği kabul edilen3 ve çeşitli dönemlerde değişik şekillerde
1
Bu kayıtlar, ağırlık noktası XVI. yy olmak üzere, Mübahat S. Kütükoğlu tarafından incelenmiştir
(“Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine”, Tarih boyunca Paleografya ve
Diplomatik İlmi Semineri : 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s.95-106).
2
Yarım bırakılan hükümlerin üstlerinde genellikle hiçbir muamele kaydına rastlanmaz. Ayrıca birçok
muamele kaydının mürekkebi, hükümlerde böyle bir durum yokken, bir diğer sayfaya bulaşmıştır.
3
Mühimme Defteri 90, haz. Nezihi Aykut v.d., İstanbul 1993, giriş.
8
görülen işarettir. Emir çıkartmada kullanılan bu işaretler bir işin ne şekilde
yapılacağının izahını içerirlerdi4. Buyruldular Mühimme defterlerinde zaman zaman
yazıldı işaretinin yanında olmakla birlikte çoğunlukla hükmün üstünde orta kısımda
yer almaktadırlar. Bu işaretin sol tarafında genelde fermanın ne şekilde emredildiğini
gösteren bazı kayıtlar bulunmaktadır. Bu kayıtlar, talep edilen emrin kabulüyle, arz
üzerinde yer alan “buyrulmuşdur” ifadesinden başka fermanın neye binaen
verileceğini belirtmek için kullanılan kayıtların suretleri olmalıdır. Bunlardan en sık
görüleni “vech-i meşrûh üzre buyrulmuşdur” ibaresidir. Emrin zaten bir buyruldu ile
karara bağlandığı ve defterde de buna yer verildiği göz önüne alındığında bu işaretin
ayrıca kullanılması üzerinde durulması gereken bir konudur5.
4
Buyruldular için bkz. İsmail H. Uzunçarşılı, “Buyruldu”, Belleten, V/19, 1941, s.289-318; İsmail H.
Uzunçarşılı, “Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyruldulara Dair”, Belleten, 5/17-18, 1941, s.101-
157. Ayrıca bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyruldu”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), VI,
İstanbul 1992, s.478-480. XVII. yüzyılda emrin çıkması için vesika üzerine yerleştirilen işaretlerin
buyruldu olduğunu döneminin örneklerinde görmek mümkündür. Mesela; 1010 tarihli A.DVN 9/46
numaralı arzın sonunda “… deyü mufassal emr-i şerîf yazılmak içün buyruldu inâyet buyrula” denmiş
kabul gören arzın arkasına ayrıca tanıtım yazısı olarak “Mustafa Reis’e şarâb husûsunda verilen
buyruldudur” kaydı düşülmüştür. Aynı dosyanın 44 numaralı belgesi bir arzdır. Bu belgenin de
arkasında “Navlun husûsunda vâkı‘ olan buyruldu-yı şerîfdir” kaydı vardır. Bundan başka 1023 tarihli
A.DVN.MHM 940 s.59’da hüküm içinde “… eylemek bâbında buyruldu-yı şerîf verilip …”
denilmiştir. Ayrıca MDZ 10 s.185’de 718 numaralı hüküm içinde “… Âsitâneye havâle oluna deyü
buyruldu vârid olmağla …” şeklinde geçmektedir.
5
Tarafımızca bu işaret, fermanın muhatabına iletilmek üzere bir görevliye verildiğini belirtmek üzere
kullanıldığı yönünde incelenmiştir. Ancak üzeri çizilmiş ve yahut “bu hükm verilmedi” kayıtlarının
bulunduğu hükümler üzerinde de bu işaretin bulunması sözü edilen düşüncenin yanlışlığını ortaya
koymuştur. Bundan başka yukarıda sözü edilen, açıklaması mevcut bir kaydın ayrıca bir işaretle
belirtilmesi gereksizliği bu seçenek içinde geçerli olmaktadır. Çünkü fermanın yerine ulaştırılmak
üzere kime teslim edildiği kaydı, “falan çavuşa verilmişdir” şeklinde hükümlerin üzerinde yer
almaktadır.
6
Geç dönemde de görülen bu şekil zamanla buyruldu olarak nitelenen klasik şekline kavuşmuştur.
9
tarihli hükümleri ihtiva eden KK 71 numaralı Mühimme defterinin, rikab kayıtları
olarak tutulan kısımlarındaki buyruldu işareti Ramazan ayı itibariyle değişikliğe
uğramaktadır. Ordunun Ramazan ayında seferden döndüğü göz önüne alındığında,
bu değişimin nedeni anlaşılmaktadır. Muhtemelen Osmanlı bürokrasisinde asıl
görevlilerin sefere gitmeleri ve İstanbul’da kalanların vekil görevi görmesi sonucu,
böyle bir değişim söz konusu olmaktaydı.
7
İbtida kayıtlarının bir defterde birden fazla sayfada görülmesinin nedeni, muhtemelen katiplerin aynı
zaman zarfında farklı cüzler tutmalarıyla alakalıdır. Bu konu hakkında bkz. s.33-34.
10
görülen en erken tarih 1073/1663’tür ve bu tarihte buyruldu işaretine rastlanmaz.
Ancak sözü edilen seri dışında Eb 387 koduyla Dresden koleksiyonunda bulunan ve
1071-1076/1660-1665 tarihli kayıtları içeren Mühimme defterinde bu işaret
mevcuttur8.
8
Ancak bu husus 1071/1660 yılının ilk ayları için geçerlidir. Yani defter buyruldu işaretinin
görüldüğü son defterdir. Bu defterden bazı örnekleri bana sunarak inceleme fırsatı veren Geza David’e
teşekkürü borç bilirim.
9
Örneğin A.DVN 9 numaralı dosyanın 58. belgesi olan arzın hüküm hali KK 70 numaralı defterin
529. sayfasındadır. Her ikisinin üzerindeki buyruldu kaydı hemen hemen aynıdır.
10
Fermanların dolayısıyla defterlerdeki hükümlerin içerdiği bu kısım açıklamaları için bkz. Jan
Reychman, AAnaniasz Zajaczkowski, Osmanlı-Türk Diplomatikası El Kitabı, çev. Mehmet Fethi
Atay, İstanbul 1993, s. 161-173.
11
MD 82 s.113 h.340. MD 89 s.8 h.24 ve s.10 h.28 ‘de ayrıca, emirlerin defterdar talebiyle yazıldığı
belirtilmektedir.
12
Hüküm üstlerinde “buyruldusu ağa mektûbu üzerindedir” kaydından başka hüküm içinde mevzu
açıklandıktan sonra “…yeniçeri ağası tarafından verilen mühürlü mektûb mûcibince fermân-ı âlişânım
sâdır olmuşdur …” denilmektedir.
11
almaktadır13. Kütükoğlu mektup tabirinin pek çok belge cinsi için kullanıldığını
ancak bunların birer buyruldu olduklarını ve bir işin yapılması için rica manasını
taşıdıklarını ifade etmektedir14. Gerçekten de emrin buyrulması ile devletin çeşitli
birimlerinde yer alan görevlilerden gelen mektuplar arasında sıkı bir ilişki olsa
gerektir. Bir birimin en üst kısmında yer alan görevli, sorumlu olduğu birimin
halledilmesi gereken işlerini ve bu işlerin nasıl halledilebileceğini en iyi bilen kişidir.
Ancak bu görevliler, fermanı gerektiren konularda divana başvurmak
durumundaydılar. Bir emir ricasına ret cevabının hangi durumlarda verildiğini
mühimme defterlerinden çıkarmak mümkün değilse de, amir niteliğindeki
görevlilerin mektuplarının genellikle kabul gördükleri düşünülebilir. Defterlerde
şeyhülislam fetvası, defterdar ilamı ve kadı hüccetine dayanarak birçok kararın
alındığı görülebilmektedir. Bunları kapsayan mektup tabiri bir nevi ilam/rapor
manasında olup emir ricasını teşkil etmekteydi15. Örneğin bir şahıs veya bir
topluluğun divana sunduğu belge için mektup tabiri kullanılmamıştır. Bunun yerine
arz ve yahut mahzar denmiştir. Oysa söz konusu kadı olduğunda “… kadısı südde-yi
saâdetime/ordu-yı hümâyûnuma mektûb gönderip ...” denilmektedir. Bunlar arz
görüntüsüne sahip olmakla birlikte herhangi birinin arzından daha üstün
tutulmaktaydılar16. Ferman çıkarmaya yetkisi olan sadrazamın bile, orduya serdar
sıfatıyla İstanbul dışında olduğu zamanlarda merkezden bir emir çıkartma gerekliliği
doğduğunda İstanbul’a gönderdiği belgeye mektup denildiği görülmektedir17.
13
Bir Rikab Mühimmesi olan MD 85’te birçok hükmün sekbanbaşı mektubuna binaen verildiği
görülmektedir.
14
Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994, s.200-225. Ayrıca bkz. Tayyib
Gökbilgin, Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi: Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi
Çerçevesinde, İstanbul 1979, s.99.
15
Mübahat S. Kütükoğlu bazı vazifelilerin emir ricasını teşkil eden hüküm müsveddeleri
hazırlayabildiklerini belirtmektedir (a.g.m., 1988, s.105).
16
Örneğin A.DVN 9/84 numaralı belge İstanbul zahiresini dışarıya kaçıran bazı kimselerin bununla
ilgili bir ferman olmamasını bahane ederek, kendisine itaat etmeyenleri önlemek amacıyla divandan
ferman isteyen Bozcaada kadısı tarafından gönderilmiş Şevval 1010/Mart 1602 tarihli bir arzdır.
Kadının talebine göre kendisine hitaben yazılan ve KK 70 s.564’te selh-i Şevval 1010/22 Nisan 1602
tarih başlığı altına kaydedilmiş hükümde “mektûb gönderüp ...” denmektedir. Bir başka örnek A.DVN
9/58 olarak tasnif edilmiş evâil-i Receb 1010/26 Aralık 1601-4 Ocak 1602 tarihli bir arzdır. Belgenin
arka üst kısmına “Kul kādısının arzıdır” kaydı vardır. KK 70 s.529’daki 25 Receb 1010/19 Ocak 1602
tarihli hükmünde ise “… sen ki Kul kādısı Mevlânâ Mehmed’sin südde-i saâdetime mektûb gönderüp
…” şeklinde kaydedilmiştir.
17
MD 76 s.78, h.195. Askerlerin maaşlarıyla alakalı hükümde “Serdâr ve Vezîr-i azâm Murad Paşa
mektûb gönderüp” denmiş ve üst kısımda sadrazamın mektubunun rikab-ı hümayuna arz edildiği
kaydedilmiştir.
12
Emirlerin adı geçen belge türlerine binaen verilmesinin yanı sıra bunları
onaylar manada olan buyrulduların yine bu belgeler üzerinde yer aldıklarını
düşündürtecek kayıtlar bulunmaktadır18. Arz veya mahzar söz konusu olduğu zaman
“buyruldusu mahzar/arz üzerindedir” denmektedir19. Diğer belge türlerinde ise
“buyruldusu hüccet üzerinde kalmıştır”, “buyruldusu fetvâsı üzerindedir”,
“buyruldusu tezkiresi üzerindedir”, “ağaları tarafından verilen mühürlü mektûb
üzerinde buyrulmuştur”, “buyruldusu kazasker mektûbu üzerindedir”, “buyruldusu
kazâyâ üzerindedir”, “buyruldusu cebecibaşı kāimmakāmı mektûbu üzerindedir”,
“buyruldusu mîr-i mîrân tarafından verilen temessük üzerindedir” kayıtlarına sık sık
rastlanmaktadır. Yine buyruldunun konulduğu yer olarak “buyruldusu defter
üzerindedir”20 kayıtları, örnekleri az olsa da, ayrıca incelenmesi gereken bir konudur.
Gerek bir görevlinin mektubuna dayanılarak verilmiş gerek buyruldusunun hüccet,
fetva vb. üzerinde bulunduğu hükümlerin içlerinde sözü edilen bilgileri
görebilmekteyiz. Örneğin mektuplarla ilgili olarak hükümlerde “... deyü kapudan
paşa tarafından verilen mektûb mûcibince fermân-ı âlişânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki …” denilmektedir.
Buyruldu işaretine bağlı olarak, hüküm üzerlerinde yer alan notlardan biri
de “bâ-hatt-ı falan efendi” şeklindeki kayıtlardır. Bu ibarenin yanında yer alan
isimler belirli dönemler için sabit kalmışlardır. Yani bir yıla ait kayıtların bulunduğu
bir mühimme defterinde “bâ-hatt-ı” ibaresinin yanında bir iki isim görülür21. Bu
kişilerin tezkireci olduklarını defterlerden tespit etmek mümkündür. Örneğin “bâ-
18
Örneğin MD 79 s.126 h.314’te Galata kadısına hitaben yazılmış emir üzerine “buyruldu sûret-i
sicill üzerindedir” notu kaydedilmiş ve hüküm içinde “dergâh-ı muallâya sûret-i sicill gönderüp …”
denilmiştir.
19
Emirler herhangi bir talebe bağlı olmadan verildiklerinde “beyaz üzerine buyrulmuşdur” şeklinde
belirtilmişlerdir. MD 89 s.109, h.277-278.
20
KK 70 s.282; MD 81 s.77 h.168; MD 82 s.170 h.356. Toprak meselesi ile alakalı olan bu
hükümlerde Defter-i hakani tabiri zikredilmektedir. Ayrıca bkz. MD 89 s.48 h.123. Yine toprak
meselesine dair olan bu hükümde, şikayetçi tarafa sözü edilen toprağın kendisinin ocaklığı olduğuna
dair suret-i defter verildiği belirtilmiş ve hükmün üzerine “bu iki hükmün buyruldusu bir yerdedir
sûret-i defter üzerindedir” kaydı düşülmüştür. (Bu hüküm bir diğer görevliye gönderilen sureti ile
beraber iki hükümdür.)
21
Mühimme defterlerinde fermanın yazıldığına işaret eden “=” yanında birçok farklı katibin adını
veya rumuzunu görmek mümkündür. Ancak “bâ-hatt-ı” ifadesiyle birlikte anılan isimler söz konusu
olduğunda, bu sayı ikiye kadar düşmektedir. Bu durum adı geçen görevlilerin daha üst makamda
olduklarına işaret eder.
13
hatt-ı” ibaresi ile birlikte 78 numaralı mühimme defterinde adına sıkça rastlanan
Osman Efendi için s.264 h.697’de emrin Tezkireci Osman Efendiye verildiği
kaydedilmiştir. Aynı defterin s.486 h.1246 üzerinde ise açıkça “bâ-hatt-ı Osman
Efendi Tezkireci” denilmiştir22. Buradaki sorun bâ-hatt ile neyin kastedildiği, diğer
bir ifadeyle tezkirecilerin hükümlerin yazılması sürecinde defterlere
kaydedilmelerine sebep olacak ne gibi bir görevi üstlendikleridir.
22
Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür. Örneğin bir Rikab mühimmesi olan MDZ 7’de adlarına
sıkça rastlanan Hacı ve Ulya Efendiler için s.17’de Tezkireci Hacı Efendi ve s.34’de Tezkireci Ulya
Efendi denilmektedir. KK 71’in 1022/1613 tarihli hükümleri içerisinde s.328-329’da adı “bâ-hatt-ı”
ibaresi yanında sık sık görülen Avni Efendi, Tezkireci Avni Efendi olarak tanımlanmıştır.
23
Tezkire-i evvel ve Tezkire-i sani olmak üzere iki görevli vardır.
24
Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi’nin teşrifat ile ilgili bölümlerinde tezkirecilere dair
bilgilerin olması bu görevin önemini göstermektedir. “Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”,
MTM, III/1, s.502, 508, 521, 522.
25
Halil İnalcık, “Reisül-küttab”, İA, IX, İstanbul 1964, s.680.
26
Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lûgatı, İstanbul 1986, s.337.
14
sözü edilen görüşü destekler. Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi’nin
Reisülküttab ile alakalı kısmında “… ve tezkirecinin biri dîvânda bulunmasa Re’is
Efendi Büyük Tezkirecinin yerine durup arz-ı hâl okur ve buyurur” denmektedir27.
Buradaki buyurmak tabiri sadrazamın kararını niteliyor olmalıdır. Yani tezkireciler
divanda, sadrazam huzurunda okudukları arzları yine onun kararıyla buyuran
görevlilerdir28. Bu verileri “bâ-hatt” tabiriyle birleştirdiğimizde tezkirecilerin
sadrazam yerine kalem tuttukları ortaya çıkmaktadır29. Başka bir deyişle, sunulan bir
arza ferman çıkması gerektiğinde üzerine konulması gereken “buyruldu” ibaresini
sadrazam yerine yazanlar kendi kalem amirleri olan tezkireciler olmalıdır.
Dolayısıyla birer sicil kaydı olma hüviyeti taşıyan Mühimme defterlerine
tezkirecilerin isimleri bir not olarak düşülmektedir. Bu görüşü destekler nitelikte,
defterlerde “buyruldu-yı Osman Efendi”30, “buyruldu-yı Abdullah Efendi”31 gibi
notlar bulunmaktadır. Ayrıca 1016/1607 yılı Rikab mühimmesi kayıtlarını içeren
MD 76 s.99’da “Serdâr emri mûcibince Sena Efendi hâttıyla buyrulmuşdur” ibaresi
yer almaktadır32. Bu konuya bir diğer örnek Naima Tarihi’nde yer almaktadır.
Burada İstanbul Kaymakamı Sinan Paşa’nın (Receb-Zilhicce 1068/Nisan-Eylül
1658) divanında geçen bir olay anlatılmaktadır. Kayıt şöyledir: “Yedikule’den bir
da‘vacı gelüp şer‘ ile umûru görülmeğe bir fermân talebiyle dîvâna girdükde [Sinan
27
“Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”, s.517.
28
Midhat Sertoğlu, tezkirecilerin, divana yazılı olarak yapılan müracaatları okumak ve verilen
kararları not etmekle vazifeli olduklarını belirterek bu görüşü teyit etmektedir (Muhteva Bakımından
Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955, s.3).
29
Sadrazam yerine kalem tutma dışında bazı durumlarda buyruldu verebildikleri de düşünülmektedir.
Bkz. Recep Ahıshalı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttablık (XVIII. yy), İstanbul 2001,
s.86.
30
MD 79 s.226 h.560. 1018-1020/1609-1611 arası kayıtları ihtiva eden bu defterde “bâ-hatt-ı Osman
Efendi” ve “Osman Efendi hâttıyla buyrulmuştur” ifadeleri sıkça bulunmaktadır. Aynı defterdeki “bâ-
hatt-ı ( ﻦnûn)” kaydı Osman Efendi”nin rumuzu olmalıdır. Aynı durum 1023-1025/1614-1615 yılları
arasındaki defterlerde adına sıkça rastlanan Baş tezkireci Hacı Efedi’nin “( ﺣﺎHa)” rumuzuyla
verilmesinde de görülmektedir.
31
MD 84 s.60 h.122. 1038-1040/1628-1630 arası kayıtları ihtiva eden defterde sözü edilen ibareler
oldukça fazladır.
32
Bu defterin Ordu mühimmesi MDZ 8’dir. Buradaki tezkireci isimleri farklıdır. Sena Efendi bu
görevi İstanbul’da vekaleten yürütüyor olmalıdır. (Sena ismi rumuz olup asıl adının Yusuf olduğu
belirtilmektedir. Bkz. Feridun M. Emecen, “Ali’nin Ayn’ı: XVII. yüzyıl başlarında Osmanlı
Bürokrasisinde Katib Rumuzları”, TD, sayı 35, 1984, s.139,143.) Zira Sadrazam Kuyucu Murat Paşa
bu tarihte celaliler üzerine yapılan sefere başkumandan tayin olmuştur. Sadrazamlar seferde iken
ferman çıkartma hakkına sahip olmalarına rağmen bu konuda bazen engellerle karşılaşmaktaydılar.
Örneğin MD 87 s.18 h.40’da devlet hizmetinde kullanılacak develere arpa ve saman tedarik edilmesi
ile ilgili serdar emrine, Zile halkı emrin İstanbul’dan verilmediği gerekçesiyle itiraz etmiş, bu nedenle
emir “serdar emri mucibince” ibaresiyle İstanbul’dan verilmiştir.
15
Paşa] Yedikule kādısı efendi şer‘ ile görsün deyü buyurmuş tezkireciler İstanbul
kādısına hitâben buyurup mecmû‘-ı erbâb-ı dîvân hande etmişler”33. Naima’nın
Sinan Paşa’nın iş bilmezliğini sergilemek için aktardığı bu örnekte, divan amirinin
şifahen verdiği kararın tezkireciler tarafından yazıya dönüştürüldüğü açıkça ifade
edilmektedir.
Ayrı bir tasnif oluncaya kadar Mühimmeler içinde yer alan name-i
hümayun kayıtları için de aynı durum söz konusudur35. Devletin Mekke-i şerif,
Kırım hanlığı gibi özerk statüye sahip bölgelerle veya dış ülkelerle resmi yazışmaları
33
Mustafa Naima, Ravzatü'l-Hüseyn fî Hulâsati Ahbâri'l-Hafikeyn, V, İstanbul 1281-1283, s.343-
344.
34
MD 75 s.199 h.402.
35
Name-i Hümayun tasnifi 1699 yılından itibaren başlamaktadır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Rehberi, 2. bs., İstanbul 2000, s.44-45).
16
olan nameler söz konusu olduğunda yine bu tezkireci isimlerine rastlanmaz36.
Nameler bir emir olmamaları, dolayısıyla sadrazam buyruldusuna ihtiyaç
duymamaları sebebiyle tezkireci isimlerini barındırmıyor olmalıdırlar.
Defterlerdeki buyruldular konusu ile alakalı bir diğer kayıt ise “buyruldusu
yoktur” ibaresidir. Bu ibarenin defterlerde sürekli yer aldığı söylenemez. Ancak bu
kaydın varlığı, bir fermanın çıkarılması için mutlaka buyruldu gerektiği fikriyle tezat
oluşturduğundan üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu tür kayıtlarda bazen
hiç açıklama yapılmamış ve sadece “buyruldusu yokdur”, “buyruldusu gelmemişdir”
denmiştir38. MD 89’da ise “Ahmet Efendi yazdırıp almışlardır buyruldusu yokdur”39,
“bu emri Tezkire-i evvel Ahmed Efendi yazdırup buyruldu vermemişdir”40 şeklinde
36
Tezkireci isimleri XVII. yüzyılın ortalarından itibaren Mühimme defterlerinde görülmezler.
Dolayısıyla name-i hümayun ve tezkireci kayıtları bir arada yarım asra yakın bir dönem
kullanılmışlardır. İşte bu uzun süreç içerisinde sadece iki name-i hümayun kaydı üstlerinde “bâ-hatt-ı
N” notu barındırmasıyla istisnadır. MD 78 s.277 h.733 ve s.283 h.747.
37
MD 78 s.178 h.427’de ise hüküm üzerinde defterde adına sıkça rastlanan İmani Efendi yazarken
üzeri çizilip Hazret Efendi yazılmıştır. Bu örnek Hazret tabirinin herkes için kullanılmadığını
göstermektedir.
38
MD 78 s.437 h.1124; MD 81 s.91 h.203; KK 71 s.471, s.504; MD 80 s.177 h.444, s.389 h.937,
s.390 h.940, s.553 h.1301; A.DVN.MHM 940 s.30; MD 82 s.147 h.306-307. Bu hükümler
“buyruldu” olarak kabul gören işareti taşımaktadırlar.
39
S.46 h.121. Hüküm içinde kararın hatt-ı hümayun mucibince alındığı görülmektedir.
40
S.69 h.174. Bu defterde birçok emrin Birinci tezkireci Ahmet Efendi tarafından yazdırılıp teslim
alındığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Ayrıca yine bu defterde “bâ-hatt-ı” yerini “bâ-takrîr-i” kaydına
bırakmıştır. Aslında “bâ-hatt-ı” tabirinin kullanımı MD 87 itibariyle sona ermiştir. “Bâ-takrîr-i Ahmed
17
notlar vardır. Yine aynı defterin 35. sayfasında “Bu emirleri İzzetlü Ahmed Efendi
yazdırup kendileri almışdır buyrulduları yokdur takrîri ile yazılmışlardır” ve 39.
sayfasında “Bu dahi Ahmed Efendi takrîri ile yazılmağla kendüye verilmişdir”
kayıtları mevcuttur. Bu ifadelere göre kesin bir yargıya ulaşmak mümkün olmamakla
birlikte, Büyük tezkirecinin emir yazdırmadaki yetkisinin küçümsenemeyecek
derecede olduğu kanaatine varılabilir.
2. Yazıldı:
Defterlerde ilk olarak görülen kayıtlardan biri hükmün fermanının
yazıldığına işaret eden “==” şeklidir41. Bu şekil, Mühimme defterlerinin ilk
örneklerini gördüğümüz XVI. yüzyılda açıkça “yazıldı” olarak kaydedilmiştir.
Zamanla bu işaret pratik bir kullanıma kavuşturularak “==” şeklini almıştır. Bu
şekliyle ve yahut erken dönemdeki haliyle bu kayıt hükmün sağ üst köşesindedir.
Yanında genellikle defterdeki hükmün fermanını yazan katibin adı ya da rumuzu
mevcuttur42. Bununla birlikte bu katiplerin defterlerdeki hükmü yazan görevliler
olduğu ihtimal dışıdır. Zira aynı rumuzların bulunduğu hükümlerdeki el yazıları
genellikle farklıdır. Yine farklı rumuzlarda aynı el yazısını görmek mümkündür.
Bazen de karakteristik bir yazı stiline sahip katiplerin olduğu görülmektedir.
Efendi” kaydının bulunduğu MD 89 dışında MD 87’den bu tür kayıtların son olarak görüldüğü MD
91’e kadar sadece Âlim( )ﻋﺎﻟﻴﻢ, Sâ ( )ﺼﺎveya Sad ( )ﺺgibi rumuzların belirtilmesi yeterli görülmüştür.
Bu rumuzların yine tezkirecileri temsil ettiği düşünülebilir. Yukarıda sözü edildiği üzere defterlerde
fermanın padişah emrine göre çıktığını işaret eden “bâ-hatt-ı hümâyûn” tabirleri ile tezkireci isimleri
birlikte kullanılmamaktadır. MD 87’de görülen örneklerde de böyledir. Eğer bir hükmün üzerinde
“bâ-hatt-ı hümâyûn” kaydı var ise bu rumuzlara rastlanmaz. Bu isimler ve sözü edilen durum, bu
defterlerle aynı tarihlerde tutulmuş Ruus defterlerinde de mevcuttur. Bu Ruus defterleri A.RSK 1517,
KK 258, KK 259, KK 260’tır.
41
Tevfik Temelkuran, “Divan-ı Hümayun Mühimme Kalemi”, Tarih Enstitüsü Dergisi (TED), VI,
1975, s.158.
42
Feridun M. Emecen, a.g.m., s.131-149.
18
de geçerli olmuştur. KK 71 s.547’de ise “Derviş Çelebi yazmışdır” kaydından başka
bunun rumuz hali, yazıldı işareti yanında “Der”()دﺮolarak kaydedilmiştir. Bu işaretin
son görüldüğü Mühimme 1637-1638 tarihli kayıtları ihtiva eden 88 numaralı
defterdir.
43
Uriel Heyd, Ottoman Documents on Palestine 1552-1615: A Study of the Firman According to
the Mühimme Defteri, Oxford 1960; William S. Peachy, “Registers of Copies or Collection of
Drafts? The Case of Four Mühime Defteri from the Archives of the Prime Ministry in İstanbul”,
TSAB, X/2, 1986, s.79-85.
19
açıklamalar kaydın üst kısmında bulunmaktadır44. Ayrıca fermanların, defterdeki
kayıtlardan daha önceki bir tarihte gönderilmiş olmalarını da defterdeki kayıtların
fermanların suretleri olamayacakları görüşüne ekler. Yine defterlerde yer alan ve
fermanların yazıldığını işaret eden “==” kaydının, tersi durumda gereksizliği
üzerinde durur. Yani ferman, sureti deftere geçmek üzere daha önce yazılıyor ise,
defterdeki kayıtlara böyle bir notun düşülmesi manasız hale gelir. Ancak defterdeki
kayıt, bir taslaktan yazılıyor ise fermandan bağımsız olacağından, fermanın yazılıp
yazılmadığı hususu notunu almaya değer hale gelir45.
44
Mühimme defterlerinde, fermanı götüren kimsenin adının, metnin içerisinde yer aldığı örnekler yok
denecek kadar azdır. (Mevcut bir örnek için bkz. KK 70 s.159) Bu türden kayıtlar çoğunlukla metnin
üst kısmında yer almaktadır. Bu husus ilk Mühimme defterlerinden beri mevcut olup XVII. yüzyılın
ortalarından itibaren diğer bazı üst kayıtlarda olduğu gibi seyrelerek devam etmiştir. Ancak elde
bulunan ferman örneklerinde de bu isimlerin metin içerisinde pek yer almadığı görülmektedir.
45
Heyd, a.g.e, s.23-24.
46
Peachy, a.g.m, s.79-85.
47
Suraiya Faroqhi, “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, Leiden 1993, s.470-472.
48
Feridun M. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Miri, Ahkam-ı Kuyud-ı
Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”, TALİD, III/5, 2005, s.119-122.
20
geçirilmeden önce müsveddelerinin/taslaklarının hazırlandığı üzerinde durur.49 Son
olarak David, defterlerdeki karalamalar ve yarım kalan hükümlerin varlığı nedeniyle,
müsvedde olarak tanımlanan defterlerin emirlerin nihai formlarına dayanılarak
yazılmadıklarını ifade eder. Ancak sonuç itibariyle, MD’lerdeki hükümlerin
fermanların suretleri olduğunun kabul edilmesi gerektiğini savunur50.
49
Kütükoğlu, a.g.m, s.104-106.
50
Geza David, “The Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth
Century”, AO, 20, 2002, s.169.
51
MD 76 s.52 h.130; MD 87 s.149; MD 89 s.60, h.151.
52
Söz konusu dönemde farklı defterlerde bu kayıt mevcuttur. Örnek olarak MD 86, s.21 h.32, s.52
h.90. “Bâ-müsvedde” dışında “bâ-tashîh Hazret Efendi” şeklinde de görülebilmektedir. Mübahat S.
Kütükoğlu tashih ibaresinin, katiplerce hazırlanan müsveddelerin Reisülküttab tarafından düzeltilmesi
halinde kullanıldığını belirtmektedir (a.g.m, 1988, s.105). Aynı durum yine hüküm üstlerinde görülen
“resîd” kaydı içinde geçerlidir. Örneğin, MD 85 s.30 h.55, s.50 h.94.
21
efendi”53 şeklindedir. Düzeltmeye tabi tutulduğu anlaşılan bu hükümlerde
karalamaya rastlanmaz54. Daha da ilginç olanı müsvedde işlemi görmüş hüküm için
bunu belirtme gerekliliğidir. Yani bu defterler müsveddedirler, ancak bazı hükümler
için yine de taslağa ihtiyaç duyulmuş ve bu durum belirtilmiştir. Eğer hepsi bir taslak
sonucu yazılmış olsalardı, üzerlerindeki karalamalar bir yana, bunu ayrıca belirtme
ihtiyacı olmazdı. Yine “gayri yerde müsvedde olmuşdur”55, “ahere müsvedde
olmuşdur”56, “Efendi hazretleri müsvedde buyurmuşlardır”57, “müsvedde dahi
yazılmışdır”58 kayıtları da aynı ihtiyacın sonucudur.
53
Örnek olarak MD 80 s.429 h.1036. Müsvedde tabirine en sık rastlanan defter MD 78’dir. Ancak bu
defterin 906 sayfa sayısı ile diğer defterlere göre daha hacimli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
54
Üzerinde müsveddesinin olduğuna dair herhangi bir kaydı olmayan bir hükmün de düzeltmeye tabi
tutulmadığı görülebilir. Bunların kontrol edildikten sonra herhangi bir düzeltmeye gerek görülmeyen
hükümler oldukları düşünülebilir.
55
MD 78 s.424 h.1089.
56
KK 70 s.21.
57
KK 70 s.68.
58
MDZ 8 s.185 h.1036.
59
KK 70 s.231.
60
MD 81 s.88 h.195.
61
KK 71 s.276’deki hükmün müsveddesinin Kapudan Paşa tarafından geldiği yazılıdır. Mübahat S.
Kütükoğlu, şehzadeler tarafından da müsvedde geldiğini yazmaktadır (a.g.m, s.105).
62
Heyd, a.g.e, s.17-18.
63
KK 71 s.214 ve s.256; MD 78 s.46 h.123, s.412 h.1059, s.425 h.1091; MD 79 s.145 h.361; MD 85
s.127 h.284, s.192 h.444.
22
defterdeki kaydından önce yazılıyor olması ve bu kayıtların fermanın suretleri şeklini
alması söz konusudur. İnalcık, çalışmasının bir bölümünde Mühimme defterleriyle
Şikayet defterleri arasındaki farklara değinirken, hükümlerin “… yazılmışdır”
şeklinde sonlanması konusunda, bu kullanımın, defterdeki kayıtların fermanların
suretleri olmalarından kaynaklandığını belirtmiştir64. Mühimme defterlerinde
başlangıçtan XVII. yüzyılın ortalarına kadar hüküm sonları “… eyleyesin”, “…
olasın” diye sonlanırken söz konusu dönemden sonra bu kısım için “… yazılmışdır”
tabiri kullanılmıştır. Defterlerdeki bu hususiyet için ve dolayısıyla müsvedde
tabirinin kullanımının son bulmasıyla ilgili kesin bir tarih vermek, bürokrasideki
değişimde belirli bir süreç gözlenmesi nedeniyle, mümkün değildir. Tüm bunlar için
denilebilir ki XVII. yüzyılın ortasına kadar olan dönemdeki Mühimme defterleri
fermanların yazılmasını teşkil eden müsvedde kayıtlardı. Ancak bazı durumlarda -ki
bu durum fermanın yazılma sırasının değişmesiyle alakalı olmalıdır- defterlerdeki
kayıtların da müsveddesi/taslağı yazılabiliyordu65. Müsveddesi/taslağı yapılarak
fermanı yazılmış bir kararın deftere geçmeme keyfiyeti de söz konusu olamazdı.
Çünkü bu kayıtlar salt müsvedde değil, aynı zamanda birer başvuru kaynağı olarak
kaydedilen sicillerdi66. Dolayısıyla bu müsvedde defterlerin temize çekilmiş halleri
yoktu67. XVII. yüzyılın ortasından itibaren ise defterin tutulması ve fermanların
yazılması sırası değiştiğinden, yani defterler fermanların suretleri haline geldiğinden,
defterlerin ferman müsveddesi olma nitelikleri sona ermiştir. Ayrıca sona eren sadece
müsvedde tabiri değil, defterler üzerinde yoğun şekilde görülen karalamalardır.
64
Halil İnalcık, “Şikayet Hakkı: Arz-ı hal ve Arz-ı Mahzarlar”, Osmanlı Araştırmaları (OA), 7-8,
1988, s.33-54. Aslında İnalcık bu yorumu Şikayet defterleri için yapmıştır. Ancak öne sürdüğü görüş
Mühimme defterlerini de içine almaktadır.
65
KK 70 s.159’da bu konuya dair ilginç bir kayıt bulunmaktadır: “yevmü’s-selâse fî 2 Receb 1013
Dîvânda Salı gün Efendi Hazretleri müsveddesi mûcibince yazılup Sâhib-i saâdete verilmişdir fî 2
Receb”. Burada Divan günü yazılıp Sadrazam’a verilen fermandır. Divanda defter
tutulamayacağından ve fermanın da bir sebepten o vakit yazılıp, teslim edilmesi gerektiğinden
müsveddesinin hazırlandığı görülmektedir.
66
Hükümlerin üzerlerinde yer alan fermanların kim tarafından yazıldıklarını ve kime teslim
edildiklerini gösteren kayıtların varlığı bu konuda dikkate değerdir. Bunun yanı sıra, bir fermanın
kaybı veya başka bir sebepten yenilenmesinin ilgili hüküm üzerinde işaret olunması, kalebendlik ya da
hapis hükmü sonrası serbest bırakma kararının ayrı bir yere değil de yine kendi hükmü üzerine not
edilmesi ve bu gibi örnekleri çoğaltılabilecek kayıtların varlığı Mühimme defterlerinin sicil kayıtları
olduğu gerçeğini kanıtlamaktadır.
67
İncelediğim XVII. yüzyıl Mühimmeleri içinde böyle bir durumla karşılaşmadım. Zaten bu şekilde
temize geçmiş defterler olsa idi, müsveddesi daha önceden yapılmış bir hükmün, bizzat defter
üzerinde düzeltme görmüş bir hükümle aynı defter/cüz içinde bulunmaması gerektiğini düşünüyorum.
23
XVII. yüzyıl için yapılan bu yorumları, XVI. yüzyıl için geçerli saymak pek
doğru olmayacaktır. Bu durumda XVII. yüzyıla temel teşkil eden XVI. yy
Mühimmelerini varmış olduğumuz sonuçlar bağlamında ele almak, bu konuya dair
bu güne kadar yapılmış değerlendirmelerin tersten yorumlanmasına yol açar.
Örneğin; Heyd çalışmasının, defterlerdeki kayıtların taslakların suretleri oldukları
düşüncesini örneklediği kısmında 42 numaralı Mühimme defterinde yer alan “Kayda
geçmeyen müsveddelerdir ki bu târîhde geçmişdir” ibaresine atıf yapmıştır68. Oysa
buradaki “müsvedde” ibaresinin pekala taslakları değil, bizzat defterdeki kayıtları
tanımladığı iddia edilebilir. Nitekim bu görüş daha önce Peachy tarafından öne
sürülmüştür69. Burada, defterlerin ilgili kalemin ihtiyacı ve yahut sorumlu
memurunun ön görüsü neticesinde dönemine has değişikliklerle tutulduğu
söylenebilir70. Yani tüm XVI. yy Mühimmelerini kapsayan bir görüş ortaya koymak
çelişkili sonuçlar doğmasına sebep olabilir71. Yine XVI. yy. defterlerinden olup
içerisinde yer alan bazı hükümlerin diğer defterlerde de olması ve yine bu defterde
başka defterlerde rastlanmayan görüldü kaydının bulunması özellikleriyle 14
numaralı MD, Mühimme defterleri serisi içinde bir istisna arz eder.
68
Heyd, a.g.e, s.24.
69
Peachy, a.g.m, s.80-82.
70
Açıklayıcı bir örnek için bkz. Emecen, a.g.m, s.120.
71
En erken tarihli Mühimme Defteri olan E 12321 numaralı defterde dahi çeşitli düzeltmelerin olduğu
bilinmektedir. Halil Sahillioğlu, Topkapı Sarayı Arşivi H.951-952 Tarihli E-12321 Numaralı
Mühimme Defteri, İstanbul 2002, s.VI.
72
KK 70 s.24, s.182-183; MD 75 s.220 h.455; MD 82 s.58 h.126, s.59 h.129; MD 85 s.29 h.52.
73
MD 81 s.16 h.36, s.94 h.209; KK 71 s.216; MD 78 s.450 h.1159; MD 79 s.413 h.1028.
74
KK 70 s.86; MD 79 s.10 h.25-26, s.439 h.1112.
24
mevcuttur. Bunlardan ilkinde “hükmü zâyi‘ olmağla tekrâr buyruldu vârid olmağla
zâyi‘den yazılmışdır”75, diğerinde “zâyi‘ olup tekrâr buyruldusu gelmekle tekrâr
emr-i şerîf yazılmışdır”76 denmektedir. Ayrıca 80 numaralı MD’de “zâyi‘ olmağla
tekrâr buyrulmuşdur” şeklinde bir kayıt mevcuttur77.
75
MD 78 s.185 h.478.
76
MD 78 s.842 h.2196.
77
MD 80 s.159 h.405.
78
A.DVN.MHM 940 s.61 h.139. MD 77 s.153’te tekrar yazıldığı belirtilen hükümde benzer bir
durum gözlenmektedir.
79
KK 70 s.86; MD 78 s.29 h.77, s.842 h.2196; MD 79 s.412 h.1028.
80
Bazı fermanların arkasında “buyruldu” olarak nitelenen işaretler yer almaktadır. (Örneğin; A.DVN
9/38, 64, 86; A.DVN 26/42; A.DVN 27/95) Böyle bir ferman ile defterdeki hükmünü karşılaştırmadan
kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da, üzerinde buyruldu olan fermanların, eski ferman
niteliğinde, bu işleme tabi tutuldukları düşünülebilir. Hatta böyle bir yaklaşım bazı fermanların
muhatabında değil de merkez evrakı arasında kalmış olması çelişkisine bir nebze cevap verebilir.
81
Bu durum emrin İstanbul dışından verilmesi ile alakalı olsa gerektir. Daha önce İstanbul’dan
verilmiş bir emre binaen çıkacak yeni fermanın kaydında bu durum belirtilmek istenmiştir. Örneğin
25
Daha önce verilmiş emre göre çıkan fermanlar dışında ikinci kez arz edilerek
yenilenmiş fermanların olduğu da görülmektedir82.
bir Ordu mühimmesi olan MD 81 s.5 h.11, s.29 h.65 ve s.117 h.268’de “Âsitâne-i saâdetten verilen
emr üzerinde buyrulmuşdur” denmektedir.
82
MDZ 10 s.171’de “Âsitâneye ihzâr oluna deyü tekrâr emrler üzerinde buyrulup emri yazılmışdır”
ve s.176’da “Bu emr-i şerîf tekrâr arz olundukda yüz yirmi akçe resm verile deyü fermân olmağla
emr-i sâbık üzre buyrulmuşdur” kayıtları mevcuttur.
83
Bu durum, daha çok padişahların değişmesi sonucu emirlerin yenilenme zorunlulukları ile
alakalıdır. Bu bağlamda MD 82, 1026 yılı kayıtlarını içerip bu yıl I.Ahmet’in yerine I.Mustafa’nın
padişah olduğu yıl olduğundan bu türden kayıtlara özellikle değişikliği haber veren s.98 ve s.156
sonrasında sık sık rastlanır.
84
Mübahat S. Kütükoğlu, üzerlerinde bu tür kayıtlar bulunan hükümleri, emrin süratle yapılması
esasına dayalı ve emrin tehdid kısmını ihtiva eden “tekīd” rüknüne bağlamaktadır (a.g.e, s.118).
26
durumdur85. Genellikle “buyurdum ki” kısmından sonra fermanı götüreni kasteden
bir boşluk görülmekte ve “… vusûl buldukta/vardukda ...” şeklinde devam
etmektedir86. Bu durum fermanı götürme işinin mühimme kaydı yazılırken henüz
kesinleşmediğini düşündürse de aynı boşluklar fermanın kendinde de mevcuttur87.
Yine de defterlerde bu kayıtların hüküm içerisinde değil de üst kısımlarında yer
almaları, bu kayıtların daha sonra not edildiğini düşündürmektedir. Bu kayıtların
yanlarında bazen tarihleri de mevcuttur. XVII. yy Mühimme defterlerinde fermanın
teslim ediliş tarihinin, başlık tarihinden daha sonra olduğu görülmektedir.
85
Örneğin KK 70 s.159.
86
Heyd, a.g.e, s.10.
87
Ancak bu kayıtlar defterlere nazaran fermanlarda daha sık görülmektedir. Örneğin; A.DVN 27/60,
28/87, 29/31. Uriel Heyd fermanlardaki bu kayıtların da sonradan eklenmiş olduklarını söylemektedir
(a.g.e, s.10).
88
KK 70 s.33, s.173.
89
KK 70 s.290; MDZ 8 s.201 h.1076; MD 78 s.10 h.25.
90
MD 75 s.9 h.24.
91
MD 79 s.237 h.588.
92
MD 81 s.68 h.148.
93
KK 70 s.93; MD 75 s.84 h.143; MDZ 8 s.62 h.287-288; KK 71 s.170, s.329; MD 78 s.10 h.25,
s.475 h.1220; MD 79 s.382 h.973, s.510 h.1301; MD 80 s.164 h.164; MD 89 s.37 h.96, s.38 h.98.
94
KK 70 s.26, s.196; MDZ 8 h.333; MD 79 s.515 h.1312; MD 80 s.460 h.1099; MD 89 s.20 h.55,
s.29 h.75, s.44 h.114. Sadrazam, Nişancı ve Tezkireciler bu yetkililer arasındadır. Ayrıca maliyeye
dair hükümlerin defterdara verilebildiği görülmektedir.
95
Örneğin MD 75 s.103 h.179 ve MD 78 s.872 h.3073’de ferman Kapudan paşaya tabi bir ağaya, MD
76 s.109; KK 71 s.157’de ise Sadrazam kethüdasına verilmiştir.
27
ilettiğini düşündürmektedir. Yani muhtemelen çavuşbaşı teslim aldığı fermanları
emri altındaki görevlilere veriyordu. Fermanın çavuşbaşına verildiğini belirten
notların yanında genellikle “açık” tabirine rastlanmaktadır. Bu ifade birçok farklı
yönden algılanmaya müsaittir. Çünkü ferman herhangi bir kağıt parçası olmadığı ve
bu şekilde muamele görmediği gibi yazılmasından, ilgili muhataba teslimine kadar
birçok aşamadan geçmekteydi. “Açıkdan çavuşbaşına verilmişdir” tabiri bugün tam
olarak bilemediğimiz bu aşamalardan biri için kullanılıyor olabilir. Örneğin bu
tabirin bir kağıt olarak fermanın saklanma şekliyle alakalı olduğu, ilk akla gelecek
seçeneklerden biridir. Ayrıca “açık” tabirinin verilme hususu dışında fermanları
niteler şekilde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin MD 80 s.116 h.298’de “Selam
Çavuş resîde edüp açık almışdır” denmektedir. MD 87 s.98 h.286 ve h.287 de ise
“beş hil‘at ile beş tane açık emr gönderilmişdir” kaydı vardır. Bundan başka fermanı
götürecek memur hakkında bu ifadeye başvurulduğu düşünülebilir. Yani söz konusu
ifadenin çavuşbaşıya teslim edilen fermanı götürecek memurun seçilmesi ile ilgili
olduğu ileri sürülebilir. Bu tabirin özellikle “ortası açık”96 tamlamasıyla kullanılması
bu görüşü destekler gibidir. Burada akla, fermanlarda ve defterlerdeki hükümlerde
görülen “buyurdum ki” ile “vardukda” arasındaki boşluk gelmektedir. Yukarıda da
sözü edildiği üzere bu boşluklar fermanı götüren kimsenin belirtilmesine ayrılmış
boşluklardır. “Ortası açık” ifadesinin buradaki boşluğu kastettiği düşünülebilir97. Bu
varsayımlara dayanarak ister görevli memurun kadrosuyla ilgili olsun, ister bir
görevlinin belirlenmesi olsun bu işin çavuşbaşı kontrolünde gerçekleştirildiği
sonucuna varılabilir. Çavuşbaşılık makamının öneminin XVII. yüzyılda arttığı98 göz
önüne alınırsa çavuşbaşının fermanların dağıtılması sürecinde oynadığı rol ile ulak
hükümlerinin bu yüzyılda ortadan kalkması arasında bir bağ kurulabilir. Ancak
hemen belirtmek gerekir ki bu tabire çavuşbaşı dışında başka görevlilere de fermanın
teslimi ile alakalı olarak rastlanmaktadır99.
96
MD 79 s.431 h.1082; MD 80 s.42 h.113, s.58 h.153; A.DVN.MHM 939 s.19; A.DVN.MHM 940
s.25; MD 93 s.36 h.196; A.DVN.d 796 s.7.
97
MD 89 s.6 h.18’in üzerine “ortası açık yazılmışdır” notu düşülmüştür.
98
Murat Uluskan, “Divan-ı Hümayun Çavuşları”, yayımlanmamış doktora tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004, s.101.
99
KK 71 s.12, s.82, s.103, s.120, s.148, s.316, s.325, s.328, s.341, s.361, s.365, s.376; MD 79 s.467
h.1196; MD 80 s.95 h.247, s.202 h.507, s.211 h.535. Bu görevliler arasında en fazla görülen
kethüdadır.
28
Bu hususa dair bir diğer dikkat çekici ifade “ortası dolmuşdur” şeklinde
alınan notlardır100. Bu ibare fermanın ilgili yere götürülmesi sırasındaki taşınma tarzı
ile alaka kurulmaya çalışılan “ortası açık” tabirinin pek uygun olmadığını
göstermektedir. Fermanı götürecek görevli ile “ortası dolmuşdur” kaydı arasında
bağlantı kurmak için eldeki iki örnek yeterli sayılmazlar. Bu örnekler 79 numaralı
Mühimme defterinde yer alıp s.101 h.255 üzerinde “ortası dolup … verilmişdir” ve
s.510 h.1302’de “ortaları dolup kul yazılmamışdır”’dır. Bu örneklerin doğru bir
şekilde değerlendirilmesi ancak, asılları olan fermanların bulunup incelenmesi
sonucu gerçekleşebilir.
Bundan başka bazı Mühimme defterlerinde yer alan ulak hükümleri ile
fermanların yollanması arasındaki bağıntı tam olarak çözülebilmiş değildir. Ulak
hükümlerinin fermanın ilgili yere götürülmesi işiyle alakalı olduğu
düşünülmektedir101. Ulak hükümlerinin her Mühimme defterinde yer almayışı bu
düşünceyi zayıflatsa da bu kayıtlar defterdeki hükümlerle ilgili olmalıdırlar102. XVII.
yy Mühimme defterlerinde ulak hükümlerine az rastlanmaktadır103. Ancak bazı
teslim kayıtlarının yanında fermanın ulak hükmüyle birlikte teslim edildiği
belirtilmektedir104. Aynı notlar bir olayın halli için gönderilen ve mübaşir olarak
adlandırılan görevli ile ilgili olarak da alınmıştır105.
100
KK 71 s.299; MD 80 s.134 h.348.
101
Uluskan, a.g.t, s.125-127.
102
Heyd, a.g.e, s.22.
103
Bu seri içinde sadece MD 93 ve MD 94’te defterlerin son sayfalarında bu kayıtlara
rastlanmaktadır. Dolayısıyla bu konu hakkında kesin bir şey söylemek zordur.
104
Örneğin KK 70 s.368; MD 75 s.72 h.116, s.191 h.382.
105
MD 75 s.196; A.DVN.MHM 936 h.4, h.21. Ayrıca MD 79 s.470 h.1207’de “çavuşbaşı tezkiresi
mûcibince Mehmed Çavuş mübâşir yazılmışdır” kaydı bulunmakla, mübaşir tayinlerinde
çavuşbaşıların rolü görülmektedir. Bu konuda bkz. M. Uluskan, a.g.t, s.109-110.
106
Örneğin KK 71 s.280, s.283, s.416; MD 76 s.58 h.146, s.106 h.270; MD 77 s.234 h.640; MD 78
s.48 h.129, s.107 h.283, s.113 h.297, s.377 h.970, s.408 h.1048; MD 79 s.30 h.74 s.83 h.211, s.118
h.295; MD 80 s.35 h.96, s.62 h.164, s.471 h.1119; MD 88 s.66 h.182, s.76 h.154. Ayrıca MD 83 s.66
29
tür durumlarda hüküm üzerlerinde yer alan muamele kayıtları düzenlilik arz
etmezler. Örneğin fermanın yazıldığını haber veren “==” işareti iptal edilen
hükümlerde pek görülmez. Zaten iptal edilen bir hükmün fermanın yazılması
beklenemez. Ancak ferman, yazıldıktan sonra da iptal edilmiş olabileceğinden
muamele kaydı deftere işlenmiş olabilir.
B-Tarihleme Usulü:
Mühimme defterlerinde yer alan tarih kayıtları XVII. yüzyılın ilk yarısında
gün başlıkları ile beraber verilmişlerdir. Daha sonra ise bu usul terk edilerek evail-
evasıt-evahir olmak üzere onar günlük dilimler halinde her hükmün sonunda yer
almışlardır.
h.103 üzerinde “bu nâme yazılmışken gönderilmek iktizâ etmemeğin gönderilmeyüp alıkonulmuşdur”
kaydı vardır.
107
Bu konuya s. 43-44’te değinilmiştir.
30
1. Tarih Başlıkları:
Mühimme defterlerinde yer alan tarihlerdeki belirsizlikler, bu tarihlerin
fermanların yazıldıkları günler veya divanın toplanma günleri oldukları şeklinde iki
farklı görüşün ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
108
İsmail H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, 2. bs., Ankara 1984, s.
80-81.
109
Heyd, a.g.e, s.25-27.
31
tarihlerinden daha önceye denk gelmesi durumu örneklerinin az oluşu sebebiyle bir
görüşün parçası olmak için yetersizdirler110.
32
tarihini teşkil ediyorsa ve fermanın teslim tarihi bundan sonraya denk geliyorsa,
defterlerin fermanlardan daha önce yazıldığı sonucu çıkar. Heyd, defterlerdeki
kayıtların fermanlardan önce yazıldıklarını yani bu kayıtların fermanların suretleri
olamayacağı iddia etmektedir. Buna gerekçe olarak defterlerdeki kayıtların üst
kısmında yer alan ve fermanın yazıldığını işaret eden “==” “yazıldı” notunu
göstermektedir. Buna göre ferman, sureti deftere geçmek üzere daha önce yazılıyor
ise, defterlere böyle bir notun düşülmesi manasız hale gelir. Ancak defterdeki kayıt,
bir taslaktan yazılıyor ise fermandan bağımsız olacağından, fermanın yazılıp
yazılmadığı hususu notunu almaya değer hale gelir113. Gerçekten de fermanın
yazıldığını gösteremeye hizmet eden bu işaretin114 defterlerde bulunması ancak
defterlerin önce tutulması ile alakalı olabilir. Ancak defterlerdeki hükümlerin bir
taslağa göre yazıldığı hususu XVII. yy için daha nadir görülen bir durumdur115.
113
Heyd, a.g.e, s. 24.
114
Fermanın verilmediğini belirtmek için üzeri çizilen ve yahut “bu hükm verilmedi” kayıtlarının
bulunduğu hükümlerde “yazıldı” işaretine rastlanmaz. Yani fermanın yazıldığını haber verme
hassasiyeti, tersi durumda hükmü geçersiz kılmak amacıyla da gösterilmiştir. Fermanın çıkması için
ilk yapılan işlemlerden olan ve emrin buyrulduğunu belirten işaret ise bu tür kayıtların bulunduğu
hükümler üzerinde görülmektedir.
115
Bu konuya Fermanların Kaydı Meselesi başlığı altında değinilmiş ve defterlerdeki hükümlerin
çoğunlukla ilk kayıtlar oldukları açıklanmaya çalışılmıştır. Bkz. s.19-24.
116
Arz A.DVN 9/82 künyesine sahip olup tarihi evâsıt-ı Ramazan 1010/5-14 Mart 1602’dir. Arzın
hükmü KK 70 s.479’da 22-26 Ramazan 1010/16-20 Mart 1602 tarih başlıkları arasında yer
almaktadır. Fermanın yazılma tarihi ise evâhir-i Şevval 1010/14-22 Nisan 1602’dir. Fermanların
yazıldığı ayın son on günlük dilimi içinde yer aldığı örnekler dikkat çekici derecede fazladır. Arzların
ise karara bağlanma süreçleri, defterlerdeki kayıtlarıyla karşılaştırıldığında, yirmi gün civarındadır.
MDZ 10’da da bu konuya örnek teşkil edecek bir kayıt bulunmaktadır. 6 Rebiülahır 1054/12 Haziran
1644 tarih başlığı altında yer alan bir hükmün üzerinde “buyruldusu Rebiü’l-evveldedir” kaydı vardır.
MDZ 10 s.48 h.148.
117
14-22 Nisan 1602. A.DVN 9/96. Arzda sözü edilen asker talebinin Serdar Hasan Paşa emriyle
olduğu belirtilmiştir. Bu emrin sureti aynı dosyada 75 numaralı vesikadır. Tanıtma yazısı olarak
33
1602” tarih başlığı altında mühimme defterine kaydedilmiştir118. Arzın üzerindeki
yazıldı işaretinin tarihi ise “evâhir-i Zilkade 1010/13-21 Mayıs 1602”dir. Bu örnekler
fermanın defter kaydından sonra yazıldığını düşündürtmektedir. Bu düşünceye bir
diğer örnek defterlerde sıkça rastlanan bazı boşluklardır. Defterlerdeki bazı boşluklar
kasıtlı bırakılmış olabilir. Bu durum hükmü yazma düzeni ile alakalı olmalıdır119.
Özellikle görevi belirtilmiş ama isim kısmı boş bırakılmış hükümler, emri yerine
getirecek olanın kişi değil, makam olduğu gerçeğini ortaya koymaktadırlar120. Ancak
“[boş] kādısına hükm ki ...” gibi başlayan hükümler, fermanın daha önceden yazılmış
olabileceği düşüncesini sarsmaktadır. Yine MD 77 s.219 h.612 üzerinde bulunan
kayıt hayli ilginçtir: “mâliyeden yazıla İbrahim Efendi”121. Eğer ferman defterden
önce yazılıyor olsa idi bir şekilde mühimme defterine işlenmiş bir hükmün
fermanının nereden yazılacağı tayinine gerek olmazdı. MD 85 s.27 h.66’da ise bir
görevle ilgili olarak yolculuk edecek olan Kapıcıbaşı Mustafa ve yanındaki
“Serdar Hasan Paşa tarafından Aydın sancağından yedi yüz nefer tüfenk-endâz ihrâcı için vârid olan
emr-i şerîf sûretidir” kaydı vardır. Suretin sonunda yer alan tarih Şaban 1010/Ocak 1602’dir. Bu emir
KK 70’in 557. sayfasında kayıtlıdır. Ancak defterde yoğun şekilde görülen ciltleme hataları sebebiyle
tarih tespiti yapılamamaktadır. Surete ayrıca “Ref‘ olunmak buyruldu” kaydı da düşülmüştür. Böyle
bir hassasiyet bu evrakların saklanma koşullarının olumluluğuna işaret eder. A.DVN dosyalarında
farklı gömleklere dağılmış olup aynı konuya binaen yazılmış arz, ferman sureti vs. evraklarda
zamanında bir arada olduklarını düşündürecek belirtiler bulunmaktadır. Bunlardan en belirgini daha
önceden birbirlerine bağlanmış oldukları halde sonradan ayrıldıklarını gösteren dikiş izleridir. Bu tür
belgelerin mantarlanma/çürüme izleri bile çoğu zaman aynıdır. (örneğin A.DVN 11/33, 11/50, 11/53,
11/53a, 11/60) Bunlar muhtemelen bir arada tutuluyor ve konu ile yeni bir işlem yapıldığında bu eski
kayıtlarına işleniyordu. Hatta çoğu arz arkasında görülen ve belgenin özetini ihtiva eden tanıtım
yazıları bu amaca hizmet etmekteydi. Bu tanıtım yazıları genellikle yelpaze biçiminde katlandığı
anlaşılan belgenin arkasında ve üst kısmında yer almaktadırlar. Bu sayede aranan bir belgeyi kolayca
bulabilmekteydiler.
118
29 Nisan 1602. KK 70 s.564. Bir arzı Mühimme defterindeki kaydıyla karşılaştırdığımızda büyük
benzerlikler olduğu fark edilmektedir. Hükümlerin nakil kısımları arzlar ile neredeyse kelime kelime
aynıdır. Bu görüş daha önce Uriel Heyd tarafından da ortaya atılmıştır (a.g.e, s.8). Arz ve fermanı söz
konusu olduğunda benzerlik, ihtiva ile sınırlı kalır. Çünkü fermanlar asıl belgeyi ifade ettiklerinden
bazı rükün ve şartlara sahiptirler. Bu konu için bkz. Kütükoğlu, a.g.e, s.99-116. Bu durum dikkate
alındığında sıralamada ilk belge olan arz, fermandan çok defterdeki hükmün yazılmasına temel
alınmış gözükmektedir.
119
MD 89 s.105 h.261’de yazılı hükmün muhatabı boş bırakılmış altta sekiz farklı muhatabına birer
suretleri yazıldığı kaydedilmiştir. Sonrasında “Zikr olunan sekiz sancak nevrûzda Tersâne-i Âmîre’de
mevcûd olmak üzre müstakil ahkâm-ı şerîfe yazılup buyruldusu hıfz olmuşdur” denilmektedir. Bu gibi
hükümlerin diğer örneklerinde hükmün kendisi ve varsa bir sureti kastedilerek “bu iki hükm”
denmektedir. Burada muhatabı boş bırakılmış ve yazılı halde bulunan hüküm diğer yazılacaklara
taslak görevi görüyor olmalıdır.
120
Bu durum dönemin işleyişi ile alakalı olmalıdır. Nasıl ki sadece “Vezîr Mehmed Paşaya hükm ki”
kaydı, içinde bulunduğumuz dönemde anlamlandırılamayıp ait olduğu dönemde gayet iyi bilinen bir
kişi olarak tarafımızdan doğal karşılanabiliyorsa bu durumda aynı tepkiye değerdir.
121
Bu defterde görülen tezkireciler Esad ve Mim Efendilerdir. İbrahim Efendi’ye defterin başka bir
yerinde rastlanılmamaktadır.
34
hizmetlilere yolda yardımcı olunmasına ve engel çıkarılmamasına dair olan bir asıl
ve beş suret olmak üzere altı hüküm üstüne “Bâ-hatt-ı Hazret Efendi, kazâyâ-yı
Kapucıbaşı Mustafa Ağa, bu altı kıt‘a emirleri kapıcıbaşı beğenmemekle gayrı sûret
üzre yazılmışdır, böylece hıfz-şüd” kaydı vardır. Bu kayıttan da anlaşılan yine
fermanın defterdeki bu kayıtlar kullanılarak yani daha sonra yazıldığıdır. MD 89 s.60
h.151 üzerinde “bu müsveddeden sonra … deyü fermân olmağla emîne teslîm
olunmuşdur” denilmektedir. KK 70 s.17’de hükmün üzerine önce “Sâhib-i saâdet
hazretlerine tekrâr arz oluna” notu alınmış122 sonra bunun üstü çizilip yanına “yazıla”
kaydı düşülmüştür. Bu son iki örnek de Mühimme defterlerinin fermanlarla ilişkisini
ortaya koymaktadır.
122
Tekrar arz edilme hususunun başka örnekleri de mevcuttur. MD 78 s.508 h.1202 üzerinde “Bunun
hükmü tekrâr arz olundukda verilmemişdir”; MD 79 s.261 h.654’de “Tekrâr arz olundukda Ulya
Efendi hâttıyla buyrulmuşdur”; MDZ 10 s.176 h.681’de “Bu emr-i şerîf tekrâr arz olundukda yüz
yirmi akçe resm verile deyü fermân olmağla emr-i sâbık üzre buyrulmuşdur”.
123
Mübahat S. Kütükoğlu yukarıda yer verilen Heyd’in bu görüşüne, özellikle XVI. asrın sonları için,
divanda görevli katiplerin nöbet listelerini öne sürerek karşı durmaktaysa da XVII. asır için böyle bir
durumun varlığını kabul etmektedir (agm, s.100).
124
Feridun Emecen, bu muayyen günler dışında divanın toplanabildiğini vurgulamaktadır (a.g.m.,
s.123).
125
Defterlerde yer alan tarih kayıtlarında mevcut problemler için bkz. David, a.g.m, s.178-179.
35
dolayı tarihleme usulü olarak herhangi bir karşılaştırmadan uzaktırlar. Bunun
yanında aynı tür özelliğine ve tarihlere sahip bazı kayıtlar ise hatalı ciltleme
sebebiyle farklı defterlere dağılmış durumdadırlar. Bu durumda aynı yılın farklı
aylarının başka başka defterlere dağılmış olması beklenebilir. Örneğin MD 80’de
1023/1614 yılına ait görülen son tarih 2 Safer/14 Mart’tır. A.DVN.MHM 939 ise
1023/1614 yılının Safer ayıyla başlamaktadır. Ancak bu aya ait ilk tarih kaydı 15
Safer/27 Mart’tır. Bu tespitten, İstanbul’da toplanan divanın kayıtlarını içeren bu iki
defterin birbirlerinin devamı olduğu anlaşılmaktadır. Sözü edilen duruma XVII.
yüzyılın ikinci yarısında sıklıkla rastlanır. Ancak XVII. yüzyılın ilk yarısında bu
türden örnekler daha azdır. Bu dönemde daha çok, aynı zaman dilimine ve aynı tür
(Rikab veya Ordu mühimmesi) özelliklere sahip, farklı defterlere dağılmış kayıtlar
bulunmaktadır. Örneğin MD 76’da 1016/1607-1608 yılının Rebiülahır-Zilhicce
ayları arası Rikab mühimmesi kayıtları mevcuttur. MDZ 8’de ise 1016/1607-1608
yılının Cemaziyelahır-Zilkade ayları arası Rikab mühimmesi kayıtları vardır. Aynı
özelliklere sahip olmalarından dolayı iki farklı deftere dağılmış bu kayıtların bir
defterde toplanması gerekirdi. Bu durumda bir ciltleme hatasının olduğu kesindir.
Ancak kayıtları aynı defterde olsa dahi her iki defterdeki ayların birbirine paralel
gittiği görülmektedir. Bu kayıtlar aynı defterde toplanmaya çalışılsalar dahi, cüzleri
birbirini ardına yerleştirmek düzgün bir tarih sıralamasını ortaya çıkarmaz. Ortaya
çıkacak sonuç Rebiülahır-Zilhicce 1016/Ağustos 1607-Nisan 1608 tarihli kayıtları ve
sonrasında tekrar aynı ayları ihtiva eden Cemaziyelahır-Zilkade 1016/Ekim 1607-
Mart 1608 tarihli cüzleri sıralamak olur. Zilkade 1013/Nisan 1605 tarihli kayıtları
içeren ve İstanbul’da tertip edilmiş olan MD 75, MD 76 ve MD 77 de durumun izahı
için örneklendirilebilir. MD 77 s.69’da tarih 18 Zilkade olarak verilmiştir. Sonraki
tarih MD 75 s.34 ve MD 76 s.151’de yer alan 22 Zilkade’dir. Bu tarihi MD 75
s.39’da bulunan 23 Zilkade ve MD 76 s.150 27 Zilkade tarihleri takip eder. Son
olarak MD 75 s.42’de 28 Zilkade 1013 tarihi kaydedilmiştir. Görüldüğü üzere aynı
ayın günlerini birbiri ardına takip edecek şekilde düzenlemek mümkün değildir.
36
kayıtları Şaban ayı ile başlamış sonrasında Ramazan, Şevval, Zilkade ayları
sıralanmıştır. Bundan sonra Zilhicce ayı gelmesi gerekirken s.40 itibariyle tekrar
sırasıyla Ramazan, Şevval, Zilkade ayları mevcuttur. S.98 itibariyle aynı sıra tekrar
eder. Şekil özellikleri veya muhtevaları bakımından birbirlerinden farkı olmayan bu
kayıtlar için yapılabilecek tek yorum defterdeki cüzlerin aynı zamanda farklı
katiplerce kaleme alındığıdır. Üstelik izah edilmeye çalışılan durum için bu defter tek
örnek değildir. XVII. yüzyılın ilk yarısına ait defterlerin büyük çoğunluğunda bu
özellik göze çarpar. Birbirlerine paralel devam eden bu tarihlerin, divan gününü
temsil ettikleri düşüncesine göre tamamen aynı olmaları beklenir. Oysa defterlerdeki
tarihler çoğu zaman birbirlerinden farklı sırada gitmektedir. Örneği verilen KK 71’de
ilk Şevval ayı tarih kayıtları 8-28 Şevval arasıdır. S.40 sonrası görülen Şevval ayı ise
6-28 Şevval arasıdır. Bu iki cüz karşılaştırıldığında sadece 27 ve 28 Şevval’in her iki
cüzde yer aldığı görülür. Eğer Mühimme defterlerindeki tarih başlıkları divan
gününü temsil ediyor olsa idi farklı katiplerce birden fazla cüz tutulsa dahi tarih
sıralamasının aynı gitmesi gerekirdi126. Ancak tarih kayıtları defterlerin yazılma
günlerini temsil ediyorsa katiplerce farklı günlerde kaleme alındıklarından,
birbirleriyle tutarlılık gösteremeyebilirler.
C-Ciltleme:
126
Ancak bir olayın ilanı söz konusu olduğunda tarih kayıtları doğal olarak aynı gün olmaktadır.
Göreve yeni getirilen Reisülküttab’ın belirtilmesi, sadrazamın orduyla beraber bir kışlağa ulaşması bu
olaylar arasındadır.
37
Osmanlı divan kalemlerinde tutulmuş olan erken tarihli defterlerin
ciltlenmesi ile ilgili elde bulunan bilgiler oldukça yetersizdir. Genel olarak,
cüzler/parçalar halinde tutulmuş olan bu kayıtların, defter haline gelmeleri yani
ciltlenmeleri için, Osmanlı Devletinde XIX. yy’da meydana gelen arşivcilik
çalışmaları dönemi kabul edilmektedir.
127
Mühimme Defterleri serisine sonradan eklenmiş Mahlut Mühimmelerin ve zeyillerin ebru cilt ile
yani aynı şekilde ciltlenmiş olmaları düşündürücü olsa da bunlar sadece tasnifleme hatası sonucu
kendi serilerinden farklı durmaktadırlar.
128
Örneğin KK 71 numaralı 810 sayfalık defterde 1017/1608, 1018/1609, 1022/1613, 1024/1615,
1027/1617, 1028/1618 yılları mevcuttur. Yıl sırasına göre, ancak atlamalı olarak verilen bu tarihlerin
ilk aydan son aya tam oldukları söylenemez. Bunlardan 1028/1618 yılı, Cemaziyelevvel-
Cemaziyelahır-Receb olmak üzere sadece üç aydan ibarettir. 1018 yılının ise sadece Muharrem ayı
mevcuttur. Ayrıca aynı yılı MD 78 ve MD 79 da kapsar. Aynı durum diğer tarihler için de söz
konusudur. Bkz. Tablo 1.
129
Bkz. Tablo 1.
130
MDZ 8 ve MD 79 numaralı defterler bu türden defterlerdendir.
131
Örneğin 81 numaralı MD, Safer 1025/Şubat 1616’dan başlayarak birbirini ardı sıra takip etmeyen
aylarıyla s.99’da Şevval 1024/Ekim 1615 yılına geriler. S.158’de 1017/1608 s.198’de 1022/1613
yıllarına atlamalar olduğu görülen defter s.250 itibariyle tekrar 1024/1615 yılına dönmektedir.
132
KK 70 ve MD 78 içindeki cüzlerde bu tür özellikler görülmektedir. Hatta bazı defterler tümüyle
tersten ciltlenmiştir. Örneğin MD 88 böyle bir defterdir.
38
Cemaziyelevvel ayından Zilhicce ayına geçişin olduğu sayfalardır. İşte bu bloknot
halindeki defterin sayfalarını s.35 ten itibaren geriye doğru çevirdiğimizde tarih
sırasının Zilhicce, Zilkade, Şevval, Ramazan, Şaban, Receb, Cemaziyelahır,
Cemaziyelevvel şekline kavuştuğu görülür. Tabi ki burada bir diğer sorun sayfa
numaralarının tersten verilmiş olmasıdır. Nihayetinde yanlış sayfa katlanımının göz
önünde bulundurulması gerektiği ve aynı türden hataların diğer ciltli defterlerde de
yapılmış olabileceği gerçeği ortaya çıkmaktadır.
133
Konu hakkında geniş bir açıklama için bkz. David, a.g.m, s.177, dipnot 45. Ancak makale yazarı
belirtilen sayfalar arasındaki kayıtları Ruus defteri parçası olarak nitelendirmiştir.
134
KK 212 s.97-100.
135
Ciltleme konusu ile alakalı olmamakla birlikte kendilerinden çok önceki kayıtları değerlendirmek
konusunda, Osmanlı kalemlerindeki memurların durumunu gözler önüne seren bir örnek için bkz.
Emecen, a.g.m, s.112.
39
defterden daha erken tarihli bazı kayıtlar görülmektedir136. Bu deri cildin, defterin
orijinal cildi olup olmadığını kesin bir biçimde bilmek tabi ki mümkün değildir.
Ancak zaten burada önemli olan cildin sağlamlığı için araya konulan kağıtlar
arasında bu gibi arşiv vesikası niteliğindeki sayfaların olmasıdır137. Sivas, Amasya ve
Zile gibi belirli bir bölgeyi içeren toprak meselelerine dair kayıtların bulunduğu bu
sayfalar deri cilt kapaklarına yapışık durumdadırlar. Burada akla gelen soru, geç
dönemde yapılan bir ciltlemede, 954/1547 ve 962/1554 tarihlerinin ne gibi bir fark
gözetilerek birinin, yani 954/1547 tarihli olanın, cilt kapağı olarak kullanıldığıdır.
Oysa dönemi içinde düşünüldüğünde, böyle bir zihniyetin varlığı daha anlaşılabilir
bir hal alır. Öte yandan elde mevcut bir diğer belge XVI. yy’da bazı defterlerin
ciltlendiğine işaret etmektedir.138 Bu defterler arasında Bağdat’tan gelen bir yoklama
defteri, ayak divanında alınan kararları havi bir Ruus defteri sayılmaktadır. Ayrıca
bunların ne gibi malzemelerle ciltlendiğine dair bilgiler de mevcuttur. 954/1547
tarihini taşıyan bu belgede Sadrazamlığı bundan 3 yıl önce sona ermiş Süleyman
Paşa zamanında tutulmuş bir Ruus defterinin de ciltlendiği kaydedilmiştir. Bir diğer
kayıt ise “Yanbolu şikârında olan ahkâm-ı şerîfe sûretine büyük mukavvâ cild
olmuşdur” şeklindedir. Ahkâm-ı şerîfe tabirine Divan kalemlerinden çıkan Mali
ahkam, Mühimme, Tahvil defterlerinden biri yakıştırılabilir. Ancak Ruus defteri
tabiri belgedeki diğer kayıtlarda açık olarak kullanıldığından, buna Ruus olduğu
halde farklı bir ad vermiş oldukları düşünülemez. Aslında bahsi geçen tarihten bir yıl
öncesine ait Yanbolu’da yapılan avlanma esnasında tutulmuş bir ruus defteri
mevcuttur139. Ancak hem söz konusu nedenden hem de ciltleme özelliklerinden aynı
defter olmadıkları söylemek mümkündür. Muhtemelen bu defter de Yanbolu’da iken
tutulmuş bazı kararları havi bir defter idi. Nitekim bu defter ve belgedeki bahsi geçen
diğer defterler gün ışığına çıkarılmayı bekleyen defterlerdir. Bundan sonra yapılacak
iş, ciltleme malzemesi ve tekniği bakımından bir karşılaştırma yapmaktır. Aynı
136
Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bu türden yani orijinal cildinin kesilmiş ya da tam olarak, yerinde
bırakıldığı, ancak yıpranmış olduğu için koruma amaçlı yeni bir ciltlemenin yapıldığı defterlere başka
tasniflerde de rastlanılmaktadır.
137
Bu deftere sayfa numarası verilirken, bu kayıtlarda deftere ait sanılıp s.1 ve s.238 numaraları
verilmiştir. Oysaki bu kayıtlar defterdeki kayıtlardan yedi yıl önceye yani 954/1547 tarihine ait olup,
dikey pozisyondaki deftere yatay şekilde konumlandırılmışlardır.
138
A.DVN 4/35.
139
KK 208.
40
uygulama elde mevcut, tarih sırası gayet düzgün, herhangi bir karışıklığa mahal
vermeyen, XVII. yüzyıl ruus defterleri gibi, deri ciltli defterler içinde yapılabilir.
140
Emecen, a.g.m, s.121.
141
Bkz. Tablo 2.
142
Döneminden geç ciltlenen bir defterin boş sayfaların olduğu cüzlere ciltlenmesi ilginçtir. Bu boş
sayfalar MD 94’de 129, MD 98’de ise 24 sayfa olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
41
II. BÖLÜM
42
almaktadırlar1. Bu iki dönem arasında ise bu kayıtlar pek görülmeyip, emirlerin
padişah onayı ile karara bağlandığı daha çok hüküm içinde geçmektedir.
Kullanılmaya devam eden ancak bazı değişikliklere uğrayan bir diğer kayıt ise
fermanın iptali durumunda alınan notlardır. Erken dönemde hüküm üstlerinde “bu
hüküm verilmedi” gibi kayıtlarla birlikte hükmün üzerinin çizilmiş olduğu
görülmektedir. Daha sonra ise iptal edilen hükümlerin üzerlerinin çizilmesinin yanı
sıra hüküm üstlerinde “fermanı şakk olunup gönderilmemiştir” kaydı düşülmeye
başlanmıştır. Erken dönem kayıtlarında emirleri tanımlamamak amacıyla hüküm
tabiri tercih edilirken daha sonra ferman tabirinin kullanılması dikkat çekicidir.
1
Bu dönemde padişah emirleri, hüküm içerisinde çoğu zaman fetva ile birlikte anılmaktadırlar. Bu
durum Şeyhülislamlık makamının ağırlığının giderek arttığını göstermesi bakımından önemlidir.
2
Bkz. s.7-9. Son olarak görülen tarih olan 1071/1660 yılı Şamizade Mehmet Efendinin
Reîsülküttablığına denk gelmektedir. Bkz. Ahmet Resmi Efendi, Sefinetü’r-Rüesâ, İstanbul 1269,
s.39-40.
3
Yazıldı işaretinin son olarak görüldüğü MD 88, 1048/1638 yılını da içermektedir. Ancak söz konusu
işaret bu yılda mevcut değildir.
4
Hükümlerin “yazılmıştır” şeklinde sonlanmasını değişim öncesi görmek mümkündür. Ancak
örnekleri az olup belirli bir değişime işaret edecek mahiyette değildirler. Bazı fermanların divanda
43
artık defterlerdeki kayıtlarından önce yazıldığından hükümde bu şekilde
belirtilebilmiştir. Yukarıda sözü edildiği üzere XVII. yüzyılın ilk yarısında iptal
edilen fermanlarla ilgili defterlerde “bunun hükmü verilmedi” şeklinde “hüküm”
ibaresi tercih edilirken sonradan “fermanı şakk olunmuştur” şeklinde “ferman”
tabirinin kullanıldığı göze çarpmaktadır. Bu durum yine fermanların yazılma
sırasının değişimi ile alakalıdır. Ayrıca hükümler oldukça kısalmıştır. Erken
dönemde defterdeki hükümler fermanların müsveddelerini ifade ettiklerinden birkaç
diplomatik farklılık dışında fermanlarla benzerdirler. Oysa değişim sonrası hükümler
çok açık bir biçimde kısalmışlardır5. Hükümler, bir nevi fermanların özetleri haline
gelmişlerdir. Daha önceki örneklerde öncelikle fermanların yazılmasına sebep olan
olayın açıklandığı nakil kısmı daha sonra bunun tekrarı ile emir kısmı mevcutken,
değişim sonrası nakil kısmından sonra bunun tekrarı yapılmadan karar kısmı
bulunmaktadır. Ayrıca nakil kısmı ile karar arasında kalan “..buyurdum ki..” tabiri
hemen hemen ortadan kalkmıştır6. Aynı dönem fermanlarında herhangi bir değişiklik
yoktur. Defterlerde görülen bu değişiklikleri tarihleme hususunda da görmek
mümkündür. İlk başlarda tarihler hüküm üzerlerinde, birden fazla hükmü içerecek
şekilde, gün başlıkları ile beraber verilirken daha sonra, aynı fermanlarda olduğu
gibi, evail-evasıt-evahir olarak her hükmün sonunda yer almışlardır.
Sözü edilen durumlar için tam bir tarih vermek değişimin belirli bir sürece
yayılması ve bundan öte defter serisinde görülen tarihsel atlamalar nedeniyle
mümkün gözükmemektedir. Ancak yazıldı işaretinin, müsvedde kaydının ortadan
kalkmaları ve tarihleme usulünde görülen değişikliklerin ilk olarak bir arada
yani deftere geçmeden önce yazıldıkları belirtilmişti. (bkz. s.29) Ancak yukarıda sözü edilen durum
tüm hükümleri kapsayacak şekilde tercih edilmiş bir değişimi işaret etmektedir. “… deyu yazılmıştır”
şeklinde sona eren hükümlerin ilk örneklerinin görüldüğü defter olan MD 89 aynı zamanda “yazıldı”
kayıtlarının ortadan kalktığı ilk defterdir. Bu defterde bir çok hüküm “….babında emr-i şerif
verilmiştir ve hala tahrir olunmuştur”, “…deyu emr-i şerif yazılıp gönderilmiştir” şeklinde
sonlanmaktadır. Örneğin MD 89, s.87, h.216.
5
Bu durumun yüzyılın sonlarına doğru Ordu ve Edirne Rikab mühimmelerinde eski haline döndüğü
söylenebilir.
6
David, bu tabirin MD 92 ile ortadan kalktığını belirtmektedir. Geza David, “The Mühimme Defteri
as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth Century”, AO, 20, 2002, s.181-182.
Hükümlerdeki “..buyurdum ki..” kısmının ortadan kalkmasından sonra hükmün izahını, karar ile
bağlayan “..imdi..” kelimesi karşımıza çıkmaktadır. Bu kelime görülen değişim sonrası daha fazla
tercih edilmekle birlikte “..buyurdumki..” tabirinin tamamen ortadan kalktığı XVII. yy için
söylenemez.
44
görüldüğü defter 1052-1053/1642-1644 yılları arası kayıtları havi MD 89’dur. Bu
defterle birlikte, sözü edilen değişimle alakalı olarak, hükümlerde yoğun şekilde
görülen karalamalar da sona ermiştir. Bundan önceki defterler sözü edilen
değişimleri içermemektedirler. Sadece bir önceki defter olan 1046-1048/1637-1638
yılları kayıtlarını havi MD 88’de nadiren de olsa onar günlük tarihleme usulüne
rastlanır. Ancak hükümler henüz “yazılmıştır” şeklinde sonlanmadığı gibi yazıldı
kayıtları defterde yer almaktadır7. MD 89’da görülen bu bariz değişiklik iki defter
arasındaki 4 yıllık boşluk esnasında gerçekleşmiş olabilir8.
45
taşımayan defterler MD 77, MD 84, MD 86, MDZ 9 ve A.DVN.MHM 942’dir. Bu
defterlerin hepsinin birer Ordu mühimmesi olması dikkat çekicidir. Ancak mühimme
serisinde Ordu mühimmesi olup bloknot cüzler halinde tutulmuş başka defterler
olduğundan bu konuda bir fikir ileri sürülemez. Yukarıda zikredilen defterlerin
formları birbiri ardına bir devamlılık arz etmemiş ve birer örnek olarak kalmışlardır.
Oysa 1054/1644 tarihli MDZ 10 itibariyle tüm Mühimme defterleri klasik defter
formuna kavuşmuşlardır.
10
Emecen, a.g.m., s.116.
11
Defterlerde Reîsülküttab adının zikredilmesi örnekleri çoğaltılabilir. Bu örnekler de MDZ 8’de
olduğu gibi kısadır. Üstelik bir devamlılık arz etmezler. MD 80 s.366; MD 84 s.1; MD 85 s.54, s.102,
s.103, s.246, s.294; MD 86 s.1; MD 88 s.1, s.36.
12
Nejat Göyünç, aynı yeniliğin ruznamçe defterlerinde de yaşandığından bahsetmektedir. XVII. yy
itibariyle bu defterlerin başlangıçlarında dönemin sadrazamı, defterdarı ve ruznamçecisi
belirtilmektedir. Adı geçen yüzyılın ortasından itibaren ise bu tanıtım yazılarında bulunan dua
formüllerinin giderek arttığını yani bu kayıtların geliştirildiğinden bahseder. Bu durum kalemlerde
yaşanan değişimlerin birbirlerinden ayrı olmadıklarına işaret etmektedir. (“Tarih Başlıklı Muhasebe
Defterleri”, OA, X, İstanbul 1990, s.14-16).
46
hükümlerde kullanılan kalemden daha kalın ve daha büyük halde bulunmaktadırlar13.
Bunun ilk örneği MD 89’da görülmektedir. Defterin birinci sayfasında “Der zamân-ı
âlî-kadîr-i âlim-i ilm-i ma‘rifet ve kanûn-ı Hazret-i Hasan Efendi Reîsü’l-küttâb-ı
Divân-ı Hümâyûn…” kaydı vardır. Reîsülküttab isminin bu derece bir tanıtım
yazısıyla birlikte ilk defa görüldüğü defter yine değişim başlangıcını temsil eden
defterdir. Bu anlamda dönemin Reîsülküttabı Hasan Efendi ön plana çıkmaktadır.
MD 89’da yer alan bu kayıt “Berây-ı tahrîr-i ahkâm-ı mîrî el-vâki fî gûrre-i
Muharrem sene 1052” şeklinde devam etmektedir. Kayıt defterin türünü
tanımlamaya yöneliktir. Bundan önce sadece MD 75 s.1’de “Bazı mahfî mühimmat
vâki olub mevâdd nakl olunmak için tutulmuştur. Fî gurre-i Zi’lhicce sene ihdâ aşer
ve elf”, ve MD 83 s.1’de “Donanma-yı Hümâyûn’da verilen ahkâm-ı şerîfe ve
evâmir-i latîfedir” kayıtları mevcuttur. Bazı defterlerin ara sayfalarında ise defterin
tamamından çok ardı sıran gelen birkaç hükmü niteleyici kayıtlar vardır14. Yine bazı
önemli olayların haberini bu defterlere alınan notlarda görmek mümkündür15. MD
89’dan sonra gelen 1054/1644 tarihli MDZ 10 da bir başlık kaydına sahiptir. Ancak
defterin bu kısmı çürümüş olduğundan kaydı tam okuyabilmek mümkün değildir.
Seriyi takip eden ve Muharrem-Zilhicce 1056/ Şubat 1646-Şubat 1647 tarihli
kayıtları içeren MD 90 ve MD 91’de ise herhangi bir başlık kaydına rastlanmaz.
Ancak gene de Mühimme defterleri için defterleri tanımlayıcı bu başlık kayıtlarının
13
Bu başlık kayıtlarına dair XVI-XVIII yy. Mühimme defterlerini kapsayan bir liste sunulmuştur.
Glisa Elezovic, Iz Carigradskih Turskih Arhiva Mühimme Defteri, Beograd 1951. Feridun M.
Emecen, defterlerde yer alan başlık kayıtlarının, büyük bir yenileşme ya da değişimden çok defterleri
kolayca tanıma amacına yönelik pratik bir kullanım olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Defterler
seferlere götürüldüğünden böylesi bir tercihin haklılığından bahseder (“Osmanlı Divanının Ana Defter
Serileri: Ahkam-ı Miri, Ahkam-ı Kuyud-ı Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”, TALİD, III/5, 2005,
s.117).
14
MD 83 s.35’te “Vezâretle Kapudân olan izzetli Vezîr Hasan Paşa hazretleri Özi tarafına bazı
hidmete memûr olmağın tayîn olunan sancakların askerleri muaccelen kalkıp eşmeleri için Âsitâne-i
Sa‘âdet’den verilen evâmir-i şerîfedir” ve s.41’de Bin otuz yedi senesinde Donanma-yı Hümâyûn’a
Kapudân ve Kırım hânı iclâsına tayîn ve karadan memûr olan asker halkına Serdâr olan Vezîr Hasan
Paşa hazretleri Âsitâne-i Saâdet’den çıkdıklarından sonra verilen ahkâm-ı şerîfedir. Tahrîren fî evâsıt-ı
Şevvâl sene seba ve selâse ve elf” kayıtları vardır. Görüldüğü üzere bu kayıtlar defterleri
tanımlamaktan uzaktır. MDZ 9 s.13, s.14, s.58, s.79; MD 86 s.53; MD 87 s.84 diğer örneklerdir. Bir
Ordu mühimmesi olan MD 77’nin cüzleri tanımlamak için yazılmış başlıklar s.52-55’te verilmiştir.
15
Örneğin MDZ 10 s.78 ve s.96’da Reîsülküttabın Edirne’ye gidişinin ve gelişinin haberi
verilmektedir. XVI. yy örnekleri için bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Mühimme Defterlerindeki
Muamele Kayıtları Üzerine”, Tarih boyunca Paleografya ve Diplomatik İlmi Semineri : 30 Nisan-
2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s.97-98.
47
sürekli hale gelmesinde MD 89’un başlangıç olduğu kabul edilebilir. Burada dikkati
çeken Mühimme defterleri için “mühimme” tabirinin kullanılmamasıdır. Bu
defterlerin XVI. yy örneklerinde de genellikle “Ahkâm-ı mîrî” tabiri tanıtıcı kayıt
olarak tercih edilmiştir16. Defterleri niteler manada “Mühimme” tabirinin ilk defa
kullanılması 1073/1663 tarihi ile başlayan MD 94’te görülmektedir17. Bundan önce
1. sayfasında “Defter-i ahkâm-ı beylik…” ve 67. sayfasında “Suret-i ahkâm-ı
şerife..” başlıklarını taşıyan MD 93’ün 79. sayfasında “Umûr-ı mühimme için verilen
ulak hükümleridir…” kaydı vardır. Ancak buradaki “mühimme” tabirinin defteri
tanımlamadığı açıktır.
16
MD 5, MD 19, MD 62’nin ilk sayfalarında bu kayıt yer almaktadır. Mali ahkamlardaki başlık
kayıtlarının kendi içinde geçirdiği değişim Mühimme defterlerinden pek farklı değildir. XVI. yüzyılda
bu defterlere de “Ahkâm-ı mîrî” başlığı koyulduğu görülmektedir. XVII. yy itibari ile bu kayıtlar
geliştirilerek “Kuyud-ı ahkâm-ı maliye” başlığına dönüşmüş ve bu kayıt defterin ait olduğu
defterdarlığın ve kalemin belirtilmesi ile devam etmiştir. Daha sonra buna dönemin defterdarının ve
vezirinin adı eklenmiştir. Mali kalemlerde görülen ayrılma sonucu, defteri tanımlamada kullanılan
kelimeler bu yönde bir değişim geçirmiştir. Bkz. Rıfat Günalan, “XVI. Yüzyılda Bâb-ı Defterî
Teşkilatı ve Maliye Ahkâm Defterleri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2005, s.97-104. Maliye ahkam defterlerinde görülen bu
farklılaşma Mühimme defterlerine göre daha erken yaşansa da kalemlerin birbirlerine paralel hareket
ettikleri düşünülebilir. Üstelik iki defter türü arasında görülen benzer gelişme bununla sınırlı değildir.
Mühimme defterlerinde yer alan bazı hükümlerin ayrı bir defter serisi oluşturacak şekilde ayrılması
sonucu ortaya çıkan ve “Kuyûd-ı Ahkâm-ı Şikayet” başlığı taşıyan defterler, mali ahkamlardaki
mevcut düzeni etkilemiştir. Bu etkileme ayrı bir defter serisi oluşturacak derecede olmasa da maliye
ahkam defterlerinde görülen başlıklara XVII. yüzyılın ikinci yarısına doğru “Kuyud-ı ahkâm-ı
şikayet” başlığı eklenmiştir. Tabi ki bu başlık altında yer alan kayıtlar mali konular ile alakalıdır.
Ancak kalemlerde yaşanan yenilik hareketlerinin birbirlerini ne derece etkiledikleri gözler önüne
serilmektedir. Bu durum ayrıca Osmanlı bürokrasinin XVII. yüzyılda giderek uzmanlaştığı
düşüncesini ortaya koyar.
17
Geza David, Mühimme adlandırmasını orijinalinde taşımayan defterlerin “Mühimme Defteri”
olarak tanımlanmasını, muhtevalarındaki tutarlılık nedeniyle haklı bulmaktadır. Ancak hatalı tasnif
sonucu Mühimme defterleri serisine girmiş defterleri bu açıklamanın dışında tutmaktadır (a.g.m,
s.168). Feridun Emecen ise “Mühimme” tabirinin defterleri niteleyici şekilde kullanılmaya
başlanmasının Şikayet defterlerinin ortaya çıkışıyla bir ilgisi olabileceğine dikkat çeker (Emecen,
a.g.m, s.116). “Mühimme” tabirinin ve Şikayet defterlerinin ilk olarak ortaya çıkışları esnasında
defter serilerinde görülen tarihsel atlamalar ve sözü edilen tabirin ilk örneğiyle birlikte süreklilik arz
etmemesi, bu görüşün önünde durmaktadır. Ancak “Mühimme” tabirinin Şikayet defterlerine karşı
ayırıcı bir özelliği yansıttığı açıktır. Dolayısıyla ortaya atılan bu görüşün doğruluğu yadsınamaz.
Çünkü bu tabirin görülmesi Şikayet defterlerinin ortaya çıkışından sonradır. Ayrıca şahsi şikayetlere
dair hükümlerin Şikayet defterlerine aktarıldığı göz önünde bulundurulduğunda ağırlıklı olarak askeri
mevzuları ihtiva eden Mühimme defterlerinin, adına uygun bir kimlik kazandığı görülür.
48
kayıtlardır. Sonuç olarak mühimme tabirinin defterleri tanıtıcı manada sürekli olarak
kullanılıyor hale gelmesinin 1100/1688 tarihini bulduğu görülmektedir. Bu tarihleri
içeren MDZ 16, MD 264’te bu tabire rastlanır18.
18
Bu başlık kayıtları defteri tanımlamanın yanında defterlerden sorumlu sadrazam/vekili ve
reîsülküttab/vekili isimlerini de içermektedirler. MDZ 16 İstanbul’da tutulmuş bir Rikab
mühimmesidir. MD 264 içinde yer alan 1100/1688 tarihli kayıtlar ise Edirne Rikab mühimmesini
temsil etmektedirler. Aynı tarihli olup, bir Ordu mühimmesi olan MD 98’in, defteri tanımlamaya
yönelik başlık kaydında “mühimme” tabiri yoktur. Ancak söz konusu dönem itibariyle mühimme
ifadesinin sürekli hale gelmesi bu yokluğu göz ardı etmeyi gerektirir.
19
MD 87 s.58. Bu kayıtta Mehmet Paşa yerine Bayram Paşa’nın sadrazam olduğu ilan edilmiştir.
20
Örneğin, E 12321 numaralı Mühimme defterinin ilk sayfasında Rüstem Paşa’nın sadrazam
olduğunun haberi verilmektedir. Görüldüğü üzere sadrazamdan bir yenilik haberi neticesinde
bahsedilmiştir. Bkz. Sahillioğlu, a.g.e., s.3
21
Defterin ilk sayfası çürümeye maruz kalmış olsa da Sadrazam Mehmet Paşa’nın adı başlık kaydında
okunabilmektedir.
49
başlamaktadır. Daha sonra bu kısımdan sonra bir ya da iki alt satıra geçilmiştir. Bir
başka değişim hükümde muhatabın uyarıldığı tekid kısmında mevcuttur. İlk
örneklerinde bu kısım hükmün ya son cümlesi ya da son cümlesinden bir önceki
cümlesidir. Sonraki örneklerinde “…deyu yazılmıştır” şeklinde sonlanan hükmün alt
satırına geçilmiş ve “tekid” denildikten sonra bu konuya dair cümleler sıralanmıştır.
Sadece Mühimme defterlerine has olmayan bir diğer değişim paleografya ile
alakalıdır. XVII. yüzyılın sonuna doğru hükümlerin daha zor okunur, karmaşık bir
yazıyla kaleme alındığı görülmektedir.
22
MD 103.
23
MD 102.
50
Mühimme defterlerinde XVII. yüzyılda gerçekleşen değişimlerden biri de
bu defterlerde yer alan bazı hükümlerin başka defter serilerini oluşturacak biçimde
Mühimme defterlerinden ayrılmasıdır. Bu defterlerden ilk göze çarpanı daha önce de
değinilen şikayet defterleridir. 1059/1649 yılı itibariyle ortaya çıkan bu defter serisi,
daha önceleri Mühimme defterleri içinde yer alan şahsi meselelere ait ve kararın
mahalli idareciler tarafından icrasının emredildiği hükümlerin aktarılması sonucu
oluşmuşlardır24. Yine önceleri Mühimme defterleri dahilinde olan name-i hümayun
suretleri 1111/1699 tarihiyle birlikte ayrı bir defter serisi olarak ortaya çıkmışlardır25.
XVII. yüzyılın ilk yarısına kıyasla Mühimme defterlerinde kayda değer bir
düzenlilik gözlemlenmektedir. Bir önceki bölümde bahsedildiği üzere yüzyılın ilk
yarısında yer alan Mühimme defterlerinin tarih sıralamasında büyük karışıklıklar
mevcuttur. Bir defterde meydana gelmiş cüz karışıklıklarının yanı sıra aynı yıla ait
kayıtların farklı farklı defterlere dağılmış olduğu görülmektedir. Oysa söz konusu
yüzyılın ortalarına doğru bu türden karışıklıklar ortadan kalkmıştır. Bu durum bir
değişimin sonucu olarak değerlendirilemese bile bürokrasideki gelişimin parçası
sayılmalıdır.
51
temsil eden bir evrakın varlığına gerek duyulması muhakkaktır. Ancak mevzu
merkezdeki bir işin çözümlenmesine geldiğinde farklı uygulamalar kullanılmış
olmalıdır. Dolayısıyla Osmanlı bürokrasisinde görülen yenileşme hareketlerinde payı
bulunan reîsülküttaba bu yönde verilmiş bir emir ya da benzeri bir kaydın
mevcudiyeti, meydana gelen değişimleri tam anlamıyla ortaya koymada yararlı
olabilirdi. Geç dönemde bir kalemin tanımlanmasından işlevine kadar çeşitli
açıklamalar kendi dönemleri içinde kaleme alınmıştır. Erken dönemde ise bu
uygulamalar pek görülmez. Elimizde, XVII. yüzyılda Osmanlı kalemlerinde ortaya
çıkan değişimleri açıkça ortaya koyacak yazılı belgeler bulunmamakla birlikte
defterlerin geneline bakarak varılacak sonuç, yukarıda sözü edilen değişimlerin
bürokraside meydana gelen gelişmeleri temsil ettiğidir. Bu gelişmelerin sonucu
olarak Osmanlı kalemlerinde tertip edilen defterlerde, değişimler ya da yenilikler
meydana gelmiştir. Bu değişim ve yenilikler Osmanlı bürokrasisindeki bir sistem
oluşturma çabasının ürünüdürler.
26
Hans G. Majer, Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet Defteri) vom Jahre
1675, Wien 1984, s.14-16. Seferlere hangi türde defterlerin götürüldüğünü görmek için bkz. Feridun
M. Emecen, “Sefere Götürülen Defterlerin Defteri”, TD Bekir Kütükoğlu Armağanı, 1991, s.241-
268. 1024/1615 yılındaki seferle alakalı olan makale sonunda verilen listeye göre döneminden 40 yıl
öncesine ait defterlerin dahi götürüldüğü görülmektedir.
52
esnasında tutulmuş defterlerdir27. Ancak bu defterlerin ilk olarak ortaya çıkışları,
ordunun İstanbul’dan ayrılışından sonra değil, henüz İstanbul’da iken
gerçekleşmektedir. Buna göre defterlerde yer alan kararların alınmasından sorumlu
olan sadrazam, orduya serdar28 olarak atanmasıyla idaresinde tutulan defteri/cüzü
sefere götürür ve sonrasında gerçekleşen divan sonucunda alınan kararlar bu
defterlere kaydedilmeye devam ederdi. Yani “Ordu Mühimmesi” olarak tanımlanan
bir defterin baştan sona böyle bir özellik göstermesi her zaman beklenecek bir durum
değildir.
27
Elbette bu defterler de, daha sonraki yıllarda sefere götürülen defterler içinde yer alabilmekteydiler.
Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz(Osmanlı Dönemi) I, Ankara 2000, s.97-102. Bu çalışmadaki hüküm
örneklerinde sefere götürülen defterler arasında Mühimmeler de zikredilmektedir.
28
Kesin bir çizgi ile ayrılmamakla birlikte ordunun başkumandanı sadrazam ise serdar, başka bir vezir
ise serasker tabirinin kullanıldığı göze çarpmaktadır.
29
Bürokrasideki hareketlilikleri özellikle Mühimme defterlerindeki muamele kayıtlarından
izleyebilmekteyiz. Bunun yanında Ordu mühimmelerinde yer alan kışlak tayinlerinde Reîsülküttablar
hakkında bilgiler bulunabilmektedir. Tayin hükümleri, Reîsülküttabların sahip oldukları hayvan
miktarları belirtildiğinden sefer esnasında divan kalemlerinde görevli memurların sayıları hakkında
fikir yürütmeyi sağlayabilir. Örneğin MD 86 s.69, Şikayet Defteri (ŞKT) 10 s.97.
30
Midhat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Başvekalet Arşivi, Ankara 1955, s.18.
53
Mühimme defterini Ordu mühimmesi olarak tanımlamışlardır31. Tespitimize göre bu
dönemde ikisi aynı yıla ait fakat farklı defterlere dağılmış kayıtlar dahil 15 adet
defter/cüz Ordu mühimmesi bulunmaktadır.
XVII. yüzyılın ilk yarısına ait olan defterlerde yanlış ciltleme sonucu farklı
yıllar bir arada görülebilmektedir. Bu, Ordu mühimmeleri ile İstanbul’da farklı bir
zamanda tutulmuş kayıtların aynı defter içinde yer almasına sebep olmaktadır. Öte
yandan sefer esnasında tutulan Ordu mühimmesi ve aynı zamana ait İstanbul’da
sadaret kaymakamı idaresinde alınan kararların kayıtlı olduğu Rikab mühimmesi de
bir defter içinde bulunabilmektedir. Bunun ayrımı, bahis edilen arzın sunulduğu yer
ve menzil adları yanında hükümlerin üzerinde bulunan tezkireci isimleri ve buyruldu
olarak nitelenen işaretlere göre de yapılabilir. Seferde görevli kimselerle İstanbul’da
31
Emecen, a.g.m, s.256, dipnot 58. David, a.g.m, s.179, dipnot 53.
32
İstisna olarak MD 84’te menzil adları belirtilmemiştir.
33
İstanbul için kullanılan “asitane-i saadet” tabirinin arzın sunulduğu yer olarak Üsküdar için
kullanılması az olup, daha çok “dergah-ı mualla” tabiri kullanılmıştır.
34
Batı yöne gerçekleşecek seferlerde ise ilk menzilin İstanbul olduğuna bakılacak olursa böylesi bir
ayrıcalık pek şaşırtıcı olmasa gerektir. Menzillerin listesi için bkz. Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Menzil Teşkilatı Hakkında Bazı Mülahazalar”, OA, 2, 1981, s.123, dipnot 1.
35
MD 77.
36
Osmanlı devleti XVII. yy ilk yarısında batı yönüne büyük çapta iki sefer düzenlenmiştir. 1013-
1014/1605-1606 tarihli sefer kayıtları MD 77 de mevcuttur. 1030/1621 Hotin seferi olası divan
kayıtları ise kayıptır.
54
kalan görevliler birbirlerinden farklı olacağından, tezkireci isimlerinin bu yönde bir
işlevi vardır37. Ordu-Rikab ayrımının yanında, görünüşte birbirlerine oldukça
benzeyen Rikab mühimmesi ve İstanbul’da sadrazam idaresindeki divanın kayıtları
olan Asitane mühimmesinin ayrımı oldukça zordur. Rikab mühimmesinin
sonlanması ve Asitane Mühimmesinin ortaya çıkışı arasındaki bağıntıyı da sözü
edilen işaret ve kayıtlardan anlayabilmekteyiz38.
37
Sefere gönderilen divan görevlileri için bkz. Emecen, a.g.m, s.244. Ayrıca MD 77 s.6 ve s.10’da
seferde hazır bulundurulması gereken kalemler sayılmaktadır.
38
KK 71’de 1017/1608 yılına ait kayıtlar bu konuya önemli bir örnektir. Son olarak 1017 Şaban/1608
Kasım ayı kayıtlarında yer alan tezkireci isimleri ramazan ayında ordunun seferden dönmesi sonucu
değişmiştir. Yani asıl görevliler dönmüş ve vekaleten tutulmuş kayıtları havi Rikab mühimmesi sona
ermiştir. Bu değişime bağlı olsa gerek buyruldu işaretinde de bir değişim gözlenmektedir. Siyasi tarih
bilgisinden yoksun bu tür bir değişimi defterin diğer özelliklerinden anlama güçlüğü bu kayıtlara ayrı
bir önem katmaktadır.
39
Miladi takvime göre bu tarih Nisan ayı sonudur ki bu ay bahar sonu da olmakla sefer zamanının
başlangıcını teşkil eder.
55
Paşaçayırı’nda konaklayacaklarından bahseder40. Bundan sonra Edirne’nin ordunun
konaklamasına hazır hale getirilmesi ile ilgili hükümler yer alır. Tarih başlığının
yanında ilk olarak yer alan menzil adı Edirne’dir41. Bundan sonra menzil adlarının
verilmesi devamlılık arz eder. Belgrat’a varışın Safer ayı sonunu bulduğu
görülmektedir42.
40
MD 77 s.21, s.26.
41
MD 77 s.31. Bir defterin sefer esnasında tutulduğunu gösteren önemli emarelerden biri olan
“…ordu-yı hümayunuma mektup gönderip/arz-ı hal sunup” kaydı da Edirne’ye varış olan muharrem
ayı itibariyle kullanılmaya başlanmıştır. Bundan önce “…südde-i saadetime mektup gönderip/arz-ı hal
sunup” şeklindedir.
42
MD 77 s.54’de “23 Safer 1014 Yevm-i mezburda Serdar Hazretleri Belgrat’a nüzul eylemişlerdir”
denilmektedir.
43
Bu hükümler arasında, aynı dönem devletin doğu kesimine de seferler olduğundan, Anadolu
kuvvetlerinin Avusturya cephesine kaydırılma güçlükleri önemli yer tutar. Ayrıca s.15’te Kırım
Hanına ve s.16’da Fransa Kralına hitaben yazılmış name suretleri bulunmaktadır.
56
el-vaki fi şehr-i Şa‘bânü’l-muazzam sene bin on dört ve sonra s.205’te “Bu defa
sefer-i hümâyûnda ehl-i fesad ve eşkıya hakkında ve bazı umûr-ı muhtelife tahrir
olunan miri ahkamın cüzidir el-vaki fî şehr-i Şa‘bânü’l-muazzam sene erba aşer ve
elf” kayıtları bulunmaktadır. S.231’de “Bu defa sefer-i hümâyûnda sefer mühimmatı
için tahrir olan miri ahkâmın cüzüdür el-vaki yevmü’l-hamis ve işrin şehr-i
Şa‘bânü’l-muazzam sene erba aşer ve elf” başlığı vardır. Aynı başlık s.242’de de
mevcuttur44. Görüldüğü üzere defter bazı kısımlara ayrılmıştır. XVII. yy Mühimme
Defterleri içinde bu türden bir özellik başka hiçbir defterde görülmez. Hatta bu
yüzyılın ortalarına kadar defterlere tanıtıcı bir başlık bile verilmesi az görülen bir
durumdur. Bu nedenle defterde görülen bu özel durumun kişiye mahsus olduğu
düşünülebilir.
Buna göre, ikinci sayfada yer alan tarihin yanında “Sahib-i saadet Vezir-i
azam hazretleri bugün gelip vaki olan ulak ve sair mühimmat beyanıdır” kaydı
bulunmaktadır45. Defterin son sayfalarında ise Sadrazam Lala Mehmet Paşa’nın
İstanbul’a döneceğine dair kayıtlar vardır46 ve defterde son tarih “3 Şevval 1013/11
Şubat 1606” tir. Yani Sadrazamın İstanbul’a gelmesiyle ortaya çıkan defter daha
sonra onunla birlikte sefere gitmiş ve yine Sadrazamın dönüşüyle sona ermiştir.
Elimizde 1015/1606-07 yılına ait bir Mühimme defteri olmadığından, bundan
sonraki seyir için bir şey diyebilmek mümkün değildir. Nitekim, Lala Mehmet Paşa
aynı yıl vefat etmiştir47. Ancak yine de 77 numaralı Mühimme defterinin baştan sona
44
Bu iki başlık altındaki kayıtlar aynı tarihlerden oluşmaktadırlar. Defterin özelliği olarak hükümler,
civar bölgede yer alan görevlilere gönderilmiştir. Hükümler birbirlerinden farklıdırlar. Ancak
defterdeki son tarih olan 3 Şevval 1014/11 Şubat 1606 tarihi altında yer alan hükümler aynı olup
ikinci başlık altında olan hüküm yarım bırakılmıştır.
45
25 Ramazan 1013/2 Şubat 1605. O sırada Vezir-i azam Lala Mehmet Paşadır. Lala Mehmet Paşa,
Osmanlı-Avusturya savaşı esnasında ordu kumandanlığı hizmetinde bulunmuş, 27 Safer 1013/25
Temmuz 1604’te emrinde bulunduğu Sadrazam Ali Paşa’nın ölümü sebebiyle bu görev kendisine
verilmiştir. KK 157 s.1/3b. Ali Paşa’nın ölüm tarihini yanlış olarak Topçular Katibi Abdülkadir,
Rebiülevvel 1013/Ağustos 1604 şeklinde vermiştir. Topçular Kâtibi ‘Abdülkādir (Kadrî) Efendi
Tarihi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya Yılmazer, Ankara 2003, s.418. MD 77’de yer alan bu kayıt ise
Sadrazam Lala Mehmet Paşa’nın bu tarihte Avusturya cephesinden İstanbul’a geldiğini haber
vermektedir. Yani defterin başlangıç tarihi Sadrazamın İstanbul’a geliş tarihidir. Aynı tarihlere denk
düşen diğer defterlerde de (MD 75, KK 70) bu kayda rastlanır. Ancak bu defterlerde tarihler 21
Ramazan/10 Şubat 1605 olarak verilmektedir. MD 75 s.299; KK 70 s.249.
46
MD 77 s.200, s.241.
47
Mahmut Ak, “Lala Mehmed Paşa”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s.73. Ayrıca Mehmet Paşanın bu
göreve başlama tarihi olan Safer 1013/Temmuz 1604’ten İstanbul’a geldiği tarih olan Ramazan
1013/Şubat 1605’e kadar herhangi bir ordu mühimmesi de mevcut değildir.
57
bu Sadrazam idaresince tutulduğu göz önüne alınırsa defterdeki başlık özellikleri bir
duruma bağlanabilir. 1013/1605 yılının son aylarının bulunduğu MD 75, MD 76, KK
70 ve MD 77 arasında tezkireci isimlerinden buyruldu işaretlerine kadar bir çok
benzerlik vardır. Ancak MD 77, bloknot olarak şekil arz eden MD 75, MD 76 ve KK
70’in aksine klasik defter formuna sahiptir. Ayrıca MD 77’nin başlangıç tarihinin
sadrazamın geldiği döneme rast gelmesi bu defterin hususi olarak sefer için tertip
edilmiş olabileceği düşüncesini ortaya çıkarmaktadır.
48
Bu defter tez olarak çalışılmıştır. Mehmet Şahin, “Kuyucu Murat Paşa’nın Celali Defteri
Mühimmesi (h. 1-480)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul 2002. Dilek Şahin, “8 numaralı Mühimme Zeyline Göre (h. 481-1121) XVII.
yüzyılda Anadolu’da Celali Hareketleri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2003.
49
Defterdeki Rikab Mühimmesi kayıtları s.186’dan başlayıp son sayfa olan 218’e kadar devam
etmektedir..
50
İbrahim Hakkı Çuhadar, Mustafa Sâfî’nin Zübdetü’t-Tevârîh’i, c.II, Ankara 2003, s.73.
58
Ramazan ayına kadar devam etmediği görülmektedir51. Defterin sona erdiği ay
ordunun kışlama sonrası tekrar sefere çıktıkları döneme rast gelmektedir.
51
Başa dönersek Şaban 1015’te Avusturya seferinde iken idam edilen, Derviş Paşa yerine Sadrazam
olan Kuyucu Murat Paşa’nın Muharrem ayında İstanbul’a gelene kadar ve bu aya dair idaresinde
tutulmuş herhangi bir Mühimme defteri mevcut değildir.
52
Bu tezkireciler Sena ve Mehmet Efendilerdir.
53
Ordu Mühimmesi kısmında yer alanlar Osman ve İmani Efendilerdir.
* A.DVN.MHM 936.
54
Mühimme Defterleri boyutları bir takım farklılıklar sergilemekle birlikte ortalama 21x28 cm’dirler.
59
defterlerden farklıdır. Ayrıca hemen hemen her hükmün yazılmıştır diye sonlanan
kısmının yakınında, fermanlarında da olması kuvvetle muhtemel, “medine-i
İznikmid” kaydı vardır.
55
MDZ 8 s.126, s.187 h.1040; MD 76 s.100 h.255. Ziya Yılmazer, a.g.e, 2003, s.507, dipnot 9.
56
Çuhadar, a.g.e, s.74. Adı geçen Davut Paşa, ileride Sadrazamlık görevine (1622) kadar yükselecek
olan Kara Davut Paşa’dır.
60
d- 78 Numaralı Mühimme Defteri:
Sadrazam Kuyucu Murat Paşa zamanında tutulmuş bir defterdir. Daha önce
sözü edildiği üzere Murat Paşa 1016/1607’de Celaliler üzerine Anadolu’ya sefere
çıkmış ve 1017 Ramazanında (Aralık 1608) geri dönmüştür. Bundan sonra yıl
sonuna değin tutulmuş dört aylık kayıtlar KK 71, A.DVN.MHM 937 ve MD 78
olmak üzere çeşitli defterlere dağılmış durumdadır. Bu defterler gerek tezkireci
isimleri57 ve gerek buyruldu işareti bakımından birbirleri ile tutarlılık göstermektedir.
78 numaralı MD, Zilhicce 1017/Mart 1609’dan başlayarak ayları atlamasız olarak
1018 yılı Zilkade ayının (Şubat 1610) sonuna kadar devam etmektedir. Ciltleme
hatası olarak 1022/1613 yılının ilk üç ayı da mevcuttur. Bu yıla ait hükümler Asitane
kayıtlarıdır. Zilhicce 1017 ve Muharrem, Safer, Rebiülevvel 1018 de (Mart-
Haziran1609) Asitane kayıtlarıdır. 1018 yılının Muharrem ayı kayıtları KK 71’de de
mevcuttur. Safer 1018 itibariyle bu yılın kayıtları Zilkade ayına değin sadece MD
78’te yer almaktadır.
57
Osman Efendi.
58
s.745 h. 1942, 4 Haziran 1609.
59
Buyruldu şekli ve tezkireci isimleri aynen devam etmektedir.
60
Menzil adının Üsküdar olduğu görülmekle beraber, arzların sunulduğu yere daha çok ordu-yı
hümayun denilmektedir.
61
Sadrazam Murat Paşa şark seferine hareket etmeden önce Celali namına olduğunu düşündüğü bazı
görevlilerin ortadan kaldırılmaları için kendilerini orduya katılmak bahanesiyle Üsküdar’a davet
61
aya dair herhangi bir Rikab Mühimmesi kaydı bulunmamaktadır. Topçular
Katibi’nde Divan’ın orduda olduğu ve Sadrazam Murat Paşa’nın ikindi vakti
İstanbul’a geçip sonra tekrar Üsküdar’a döndüğü bilgisi mevcuttur62. Katib Çelebi ise
bununla ilgili daha ilginç bir konuya temas etmiştir. O sırada Üsküdar’da bulunan
Sultan I. Ahmet’in, divanın Üsküdar’da olması kararına karşılık Sadrazamın
“pâdişâhım, ecdâd-ı ‘izâmın zemânlarında olmuş değildir. Dîvân yine Âsitâne’de
olsun. Gürcü Mehemmed Paşa kā’im-makāmdır. Mesâlih-i Müslimîn’i görsün. Ve
Defterdâr Ahmed Paşa mâl husûsuna mukayyed olup ba‘dehû Üsküdar’a gelsinler.
Umûru bu kulunuza inhâ eyledikde rikâb-ı humâyununuza telhîs idem” cevabını
vermiş ve kabul görmüştür63. Naima’nın burada sözünü ettiği divan kaymakam
idaresinde yönetilecek, ama kayıtları günümüzde mevcut olmayan, divan olsa
gerektir.
Söz konusu yılın Zilkade ve Zilhicce ayları ise MD 79’da olmak üzere aynı
özelliklerle devam etmektedir.
62
Rebiülahır aylarından meydana gelip, devamı mevcut değildir. MD 79’un Zilkade
1018-Muharrem 1020/Şubat 1610-Mart 1611 tarihleri arasındaki düzeni düşünülürse
bu kısmın hatalı ciltleme sonucu bu defterde yer aldığı anlaşılır. Zilkade 1018/Şubat
1610’dan başlayıp Safer 1019/Nisan 1610’da Ordu Mühimmesine dönüşen kısımda
yer alan tezkireci isimleri değişmeksizin Osman ve İmani’dir. Bu tezkirecilerin
orduyla beraber Üsküdar’a geçmesi itibariyle başlayan Rikab Mühimmesinde yer
alan tezkireciler ise Hamid ve Ulya’dır. Her iki kısımda buyruldu işaretleri
birbirinden farklıdır. Ordu mühimmesi kısmında seferle alakalı hükümleri içeren
defterde menzil adları yer almaktadır.
65
Muharrem 1020/Nisan 1611.
66
MD 80; A.DVN.MHM 940. Her üç defterde Hacı ve Mim Efendi ağırlıklı olmak üzere aynı
tezkireci adlarına ve buyruldu şekline sahiptir. Bunun dışında bu isimlere ilk olarak MD 80’de
Ramazan 1023/Ekim 1614’te tutulmuş kayıtlarda rastlamaktayız. Bu ay, Öküz Mehmet Paşa’nın
katledilen Nasuh Paşa yerine sadrazam olduğu ay olmakla meydana gelen değişimi gözler önüne
sermektedir. Aynı tezkireci adlarına 1023 yılının sonuna kadar 1024 yılı için MD 80, A.DVN.MHM
940, MD 81 ve Rebiülahir ayında ordu mühimmesine dönüşen KK 71’de rastladığımız gibi aynı yılın
bir diğer ordu mühimmesi olan MD 81’de de görmekteyiz. MD 81’deki bu kısım 1025 sonuna değin
yine aynı isimlerle devam etmektedir. Bundan sonra 1026 yılında bazı boşluklar mevcuttur. Elimizde
mevcut 1026 yılına ait ilk kayıt Cemaziyelahır ayındadır. Buradaki tezkireci isimleri farklıdır. Ancak
Muharrem 1026’da Öküz Mehmet Paşa’nın görevinden alındığı gerçeği göz önüne alınırsa böylesi bir
63
(Mayıs 1615) ayına geldiğimizde dönemin Sadrazamı Öküz Mehmet Paşa’nın ordu
ile beraber Safeviler üzerine yapılacak sefer için Üsküdar’a geçtiği görülmektedir67.
Bundan sonra menzil adlarının da yer aldığı kayıtlar atlamasız olarak yılsonunu
bulur.
Her iki defterde bloknot defter usulünde tutulmuş olup, aynı şekil buyruldu
ve tezkireci isimlerine sahiptir. Bunların cüzleri farklı defterlere dağılmış kayıtlar
olduğunu kabul etmek zor gözükmektedir. Böyle bir şey diyebilmek için aynı yılın
aylarının ve yahut aynı ayın farklı günlerinin her iki deftere dağılmış olması
gerekmektedir. Oysa ki böylesi bir paylaşım söz konusu değildir68.
farklılık zaten beklenti dahilindedir. Mehmet Paşa’nın azli tarihi için bkz. İsmail H. Uzunçarşılı,
Osmanlı Tarihi, c. III, 2. kısım, Ankara 1954, s.369.
67
Bu ay MD 80 ve A.DVN.MHM 940’de de mevcuttur. Ancak ordunun Üsküdar’a geçisi ay sonunda
gerçekleştiğinden ve bahsi edilen defterlerde Rebiülahır ayının sadece ilk günleri bulunduğundan
ordunun İstanbul’dan hareket ettiğine dair herhangi bir kayda rastlanmaz.
68
Örneğin KK 71 s.503’te “23 Rebiülahır 1024 yevm-i mezburda Serdar hazretleri taşra otağa
çıkmıştır” ve MD 81 s.253’te “23 Rebiülahır 1024 yevm-i mezburda Serdar hazretleri Üsküdar’da
otağa çıkmışlardır” kayıtları bulunmaktadır. Yine KK 71 s.557’de “12 Şaban 1024 yevm-i mezburda
Haleb’e dahil olundu” ve MD 81 s. 280’de “12 Şaban 1024 Halep, Serdar hazretleri bu günde Halep’e
dahil olmuşlardır” kayıtları vardır. Aynı tarihlerin farklı defterlere dağılması hususu için bkz. s.32-35.
64
Bu defterde sadece Cemaziyelahır 1026/Haziran 1617 tarihli kayıtlar ordu
mühimmeleri dahilinde olup defterde yer alan diğer tarihler Rikab Mühimmesi
kayıtlarıdır69. Dönemin Sadrazamı Halil Paşa bu göreve Muharrem 1026/Ocak
1617’de getirilmiştir. Halil Paşa, Safeviler üzerine sefer düzenleyecek ve
Diyarbakır’da kışlamakta olan orduya kumandan olmak üzere Cemaziyelahır
1026/Haziran 1617’de İstanbul’dan ayrılmıştır. Sözü edilen ayda Üsküdar’a geçen
Sadrazam Şaban/Ağustos ayında Diyarbakır’a ulaşmıştır. Bundan sonra Halil Paşa
Safeviler üzerine sefer düzenlemiş ancak beklenen başarıyı gösteremediği için
1028/Aralık 1618 yılı başlarında görevinden alınmıştır70.
69
Defterde, bu kayıtlar s.125-129 sayfaları arasındadır ve sadece 21-23 Cemaziyelahır 1026/26-28
Haziran 1617 tarihleri vardır. Kayıtlar Ramazan ve Şevval 1026 arasına yerleştirilmiştir. Bu bilgiler,
defterin tersten ciltlenmiş olduğu göz önünde bulundurularak verilmektedir. Bkz. 82 Numaralı
Mühimme Defteri 1026-1027/1616-1617, Özet, Transkripsiyon, İndeks ve Tıpkıbasım, Ankara 2000,
sunuş xxvı.
70
Halil Paşanın görev süresi için bkz. Uzunçarşılı, a.g.e, 1954, s. 371.
71
Katib Çelebi, a.g.e, vr.164b. Ayrıca sözü edilen defterlerde bu hususa bir çok noktada işaret
edilmiştir. MD 82 s.65 h.128, s.95 h.188; KK 71 s.662.
72
S.787.
65
Bunun dışında defterin Ordu mühimmesi olarak tanımladığımız kısa
bölümünde, sefer hazırlıklarından ziyade, genel şikayet konularına dair kararların yer
aldığı görülmektedir. Menzil adı olarak “Üsküdar” kaydına sadece bir kere
rastlanmaktadır73.
Hasan Paşanın defterdeki ilk seferinin kayıtlı olduğu 1036/1627 yılına ait
dönemde Sadrazam Halil Paşa Safeviler üzerine seferdedir75. Dolayısıyla defterin bu
yıla ait kayıtları, döneminde ikinci bir ordu mühimmesini teşkil etmektedirler. Aynı
durum defterin 1037/1628 yılına ait kısmı için de geçerlidir. Cemaziyelahir
1037/Şubat 1628’de Halil Paşanın azli ile sadrazam olan Hüsrev Paşa onun görevini
tamamlamak üzere Üsküdar’dan hareket etmiş ve yıl sonuna kadar doğu bölgelerde
konaklamıştır. Kırım hanlığı ile alakalı ortaya çıkan kargaşayı önlemek üzere Hasan
Paşa Kırım tarafına gönderilmiştir76. Defterde bu konu ile alakalı olarak s.35’te
“Vezaretle Kapudan olan izzetlü Vezîr Hasan Paşa Hazretleri Özi tarafına bazı
hidmete me‘mur olmağın ta‘yin olunan sancakların askerleri muaccelen kalkıp
eşmeleri için Âsitane-i saâdetden verilen evâmir-i şerîfedir” kaydı mevcuttur.
73
s.129. Ordu mühimmelerinde menzil adlarına genellikle tarih yanında rast gelinmektedir. Ancak bu
bölümde sadece iki yerde tarih kaydı vardır. Bundan başka hüküm içerisinde “..ordu-yı hümayunuma
arz gönderip..” kayıtları da mevcuttur.
74
83 numaralı Mühimme Defteri 1036-1037/1626-1628, Özet, Transkripsiyon, İndeks ve
Tıpkıbasım, Ankara 2001.
75
Katib Çelebi, a.g.e.,vr. 208a-b.
76
Katib Çelebi, a.g.e., vr. 210a-b.
66
arasında meydana gelen mücadele ana konulardandır. 83 numaralı Mühimme defteri
de A.DVN.MHM 936 gibi sadrazam dışında bir görevlinin orduya kumandan olması
nedeniyle onun kontrolünde alınan kararları havi bir defterdir. Defterin bu farklı
özelliğine buyruldu işaretlerinin ve tezkireci isimlerinin bulunmayışı eklenebilir.
Tezkireci isimleri A.DVN.MHM 936’da da bulunmamaktadır. Bu bakımdan her iki
defter divan işleyişinin farklı bir özelliğini yansıtmaktadırlar.
77
Bu defter tez olarak çalışılmıştır. Durmuş Kandıra, “84 numaralı Mühimme Defteri (Tahlil-
Metin)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul 1995.
78
Katib Çelebi, a.g.e, vr.211b.
79
Bütün bir defter boyunca sadece h.22’de ordu mühimmatının Şevval ayınının ilk gününde (24 Mayıs
1629) Üsküdar’a geçeceği ve s.45 h.87 de ordunun 7 Safer/6 Ekim’de Halep’te olacağı
belirtilmektedir.
67
göre Ramazan ayı sıralamasından sonra 3 Şevval tarihi ile karşılaşılmakta ve bu
tarihin altında da arzuhallerin İstanbul’da yapılan divana takdim edildiği
görülmektedir. Bundan sonra geriye hamleyle tarih 4 Şaban olmaktadır. Dolayısıyla
defter halen İstanbul’dadır. Sonraki tarih ise 28 Şevval’dir. Ordu tabiri ise bu iki tarih
arasında ortaya çıkmaktadır. Nihayetinde kesin olan Osmanlı ordusunun Şevval ayı
itibariyle İstanbul’dan hareket ettiğidir. Bu konu ile ilgili farklı tasnifte bulunan bir
parça defter görüşümüzü tasdikler niteliktedir80. Buna göre 3 Zilkade tarihli bir
hükmün üzerinde “Vezîr-i a‘zam hazretleri sefer-i hümâyûna tevcîh eylediklerinden
sonra tutulan divan kaydıdır. Der zamân-ı hazret-i Hüseyin Efendi Reîs’ül-küttâb tale
bekāhu” kaydı bulunmaktadır. Defterdeki bir diğer kayıt “Mâh-ı zilkadenin on
yedinci gününde Sadrazam hazretleri Üsküdar’dan kalkıp sefer-i zafer-i rehber tevcîh
buyurduklarından sonra Reîs’ül-küttâb Hüseyin Efendi zamanında vaki olan
kayıtlardır” şeklindedir. Fezleke’de Hüsrev Paşa’nın Şevval ayında Üsküdar’da
olduğu belirtilmiştir81.
80
A.E. IV.Murad 448 v.3b ve 4b.
81
Katib Çelebi, a.g.e, vr.212a.
82
Defterde s.12 h.22 ve s.39 h.75 bu konulara dair emirlerdir. Orduya gönderilecek veya İstanbul
muhafazasında kalacak askerlerle ilgili hükümler olmakla birlikte bunlar daha çok emirlere uymayıp,
problem çıkaranların engellenmesine dair kararları içermektedir. Örneğin s.40 h.77, s.42 h.81.
83
MD 84 s.57 h.118, Yenişehir kadısına, eski Tırhala beyine ve Tırhala kadısına hitaben yazılan
hüküm yine sefer ile ilgili alınabilecek kararlardan uzaktır.
68
bulunmamaktadır. Defterde sadece bir ayı bulunan 1040/1630-31 yılı ordu
mühimmesine ait Rikab mühimmesi kayıtları ise MD 85’dedir84. Sözü edilen yılın
ise Muharrem ve Safer ayları yoktur. Ayrıca 1041 Muharrem ayı/Temmuz 1631
tarihi de defterde mevcuttur.
84
85 Numaralı Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Tıpkıbasım, Ankara 2001. 85 Numaralı
Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Özet, Transkripsiyon, İndeks, Ankara 2002.
* A.DVN.MHM 942.
85
Muhataplara gönderilen emirlerin konusu hemen hemen aynı olup, Safevi devleti ile yapılacak
savaş için, idarelerindeki askerleriyle Diyarbakır’da devlet ordusuna katılmaları ile alakalıdır.
86
Yerine Kenan Paşa İstanbul kaymakamı olmuştur (Katib Çelebi, a.g.e, vr.229a).
69
kayıtlarını ihtiva etmektedir87. Sultan IV. Murat’ın ve Sadrazam Tabanıyassı Mehmet
Paşa’nın önderliğinde, Safevi devleti ile yapılan savaşlar devam etmekte ise de 1045
yılı kayıtları tümüyle kayıptır88. Bu seferle bağıntılı olarak 1046/1636 yılı ve devamı
başka defterlerde karşımıza çıkmaktadır89.
87
Ayrıca defterin yedinci ve sekizinci sayfalarını oluşturan tek yaprak 1037/1627 yılına ait
kayıtlardan meydana gelmektedir. Sözü edilen yılın bu ayı Sadrazam Halil Paşa Safeviler ile savaş
nedeniyle Erzurum’da ve Kırım’daki karışıklıkları önlemek amacıyla Kaptan Hasan Paşa o bölgede
olduklarından bu kayıt Rikab mühimmesi olarak tanımlanmalıdır.
88
Sultan IV. Murat Şevval 1044’te İstanbul’dan ayrılarak yılsonunda Erzurum’daki orduya iştirak
etmiş, bir sonraki yılın Rebiülevvel ayında ise geri yola çıkarak Receb 1045’te İstanbul’a varmıştır.
(Katib Çelebi, a.g.e, vr.234b-235a).
89
MD 86, MD 87, MD 88.
90
s.41
91
Daha önceki örneklerden görüldüğü üzere, ordunun sefere hareketi ile Osmanlı divan kalemlerinde
cereyan eden değişimlerin tam olarak ortaya konmasındaki en büyük engellerden biri tarihsel
boşluklardır. Bu üç defter, ordu ve rikab mühimmeleri arasındaki bağlantıyı ve Osmanlı
bürokrasisinin bu yöndeki işleyişini, eksiksiz tarih sırasıyla ortaya koyan niteliklerinden dolayı bir
arada ele alınmışlardır.
92
Defterdeki en son tarih 12 Ramazan 1046/7 Şubat 1637’dir. Katib Çelebi, Mehmet Paşa’nın azli
için 7 Ramazan/2 Şubat tarihini vermiştir (Katib Çelebi, a.g.e, vr. 238a).
70
87 numaralı MD ise 1046 yılının Receb ayında (Kasım 1636)
başlamaktadır. Sadrazam ve serdar Mehmet Paşa’nın seferde olduğu sırada onun
vekili olarak Divan-ı Hümayun toplantılarını gerçekleştiren İstanbul Kaymakamı
Bayram Paşa’nın idaresinde alınan kararların kayıtlarını havi bu defter, 1046 yılı
Ramazan ayında sefer mühimmesine dönüşmektedir ki, bu tarih Sadrazam Mehmet
Paşa’nın azli ve dolayısıyla ikinci vezir Bayram Paşa’nın vezir-i azamlığa tayini
tarihidir. Yazılı kaynaklara göre verilebilecek bu bilgiyi93, Osmanlı bürokratik
kayıtlarında rastlanan defterlerin sorumluluğu verilmiş Sadrazam ve Reîsülküttab
isimleri zikri ve bu isimlerin değişimlerinin de özellikle belirtilme94 hususuna bağlı
olarak bizzat 87 numaralı MD’de de görebilmekteyiz. Şöyle ki ordu mühimmesi
olması münasebetiyle tamamiyle asker sevki, kale tamiratı, muhafaza, sürsat zahiresi,
kışlak tayinleri ve benzeri konuları içeren 86 numaralı MD karşılık olarak, Receb ayı
itibariyle İstanbul’da tutulmuş ve genel devlet kararlarını içeren 87 numaralı MD’de
yer alan 12 Ramazan 1046/7 Şubat 1637 tarihli, Bayram Paşa’nın sadrazam
olduğunu bildiren bir kayıt mevcuttur.95 Sözü edilen tarih aynı zamanda 86 numaralı
MD’nde yer alan son tarihtir. Bu tarihten sonra 87 numaralı MD; sefere hazırlık,
Halep’e hareket ve Mehmet Paşa’nın azliyle Diyarbekir-Musul civarında kalan
orduya kumandan olmuş Diyarbekir mutasarrıfına96 askerin zaptı için gönderilen
hükümleri içermektedir. Daha sonra ise menzil adlarının da işaret ettiği üzere
Sadrazam ve orduya serdar olan Bayram Paşa’nın idaresindeki şark seferi gidişatı
gözlenmektedir. Ramazan 1046/Ocak 1637 itibariyle sefer mühimmesine dönüşen
defter muntazam tarih sıralamasıyla tüm 1047/1637 aylarını içermekte ve 1048/1638
yılının Muharrem ayında son bulmaktadır.
93
Uzunçarşılı, a.g.e, 1954, s.386.
94
Tevfik Temelkuran, Divân-ı Hümayûn Mühimme Kalemi, TED, VI, 1975, s.158.
95
s.58 “Vezîr-i asaf rey izzetlû ve saadetlû Bayram Paşa yesserallahü mâ-yeşâ hazretleri Vezîr-i
â‘zam olup dest-bûs-ı şehinşahı ile müşerref oldular. Hak sübhânehu ve teâlâ feth u zafer müyesser
etmiş ola…yevmil-ahad 12 Ramazan 1046”
96
Tayyar Mehmet Paşa. O tarihlerde Diyarbakır beylerbeyi olan Mehmet Paşa Rebiülahır-Şaban
1048/Ağustos 1638-Ocak 1639’da sadrazamlık görevinde bulunmuştur (İsmail H. Danişmend, İzahlı
Osmanlı Tarihi kronolojisi , c.V,İstanbul 1971, s.35).
71
Sadaret kaymakamı olan Mustafa Paşa97 idaresinde tutulmuş genel devlet kararlarını
içeren bir defterdir. 87 numaralı MD gibi bu defter de 1047/1637 yılı tüm aylarını
içerir. Bu özelliğiyle 87 numaralı sefer mühimmesinin, Rikab mühimmesi
konumundadır ve 1048/1638 yılı Muharrem ayında sona ermektedir. Ancak bundan
önce defterin Sefer mühimmesine dönüştüğü görülmektedir. Uzunçarşılı’nın verdiği
bilgiye göre, dönemin padişahı IV. Murat yanına Şeyhülislam Yahya Efendi, Vezir
Silahtar Mustafa Paşa, Ruznameci İbrahim Efendi, Musahib Deli Hüseyin Paşa,
kazaskerler ve Sadaret kaymakamı ve Kaptan-ı derya Kemankeş Kara Mustafa
Paşa’yı da alarak 23 Zilhicce 1047/8 Mayıs 1638 tarihinde Üsküdar’dan Bağdat
seferine hareket etmiştir.98 88 numaralı MD’nin seferde tutulduğunu gösteren ilk
kayıt Muharrem ayına aittir. Cüzleri ters olarak ciltlenmiş olan defterin son
sayfalarındaki tarih boşlukları Zilhicce ayı için bir yorum yapılmasını
engellemektedir. Ancak bunun öncesinde defterin gerek şekil özelliklerinde gerek
muhtevasında bir takım değişiklikler göze çarpmaktadır ki99, bunlar Uzunçarşılı’nın
vermiş olduğu bilgiyi destekler. Bundan sonra asıl sorun, bu iki defterin neden
devam etmediği hususu olsa gerektir.
97
Kemankeş Kara Mustafa Paşa. Mustafa Paşanın kaymakam olmasına dair bkz. MD 88 s.9 h.22, KK
179 s.1, Katib Çelebi, a.g.e, vr.238a.
98
Uzunçarşılı, a.g.e, 1954, s.205.
99
s.28’de Şevval ayının başlamasıyla birlikte şark seferi için Rumeli taraflarındaki askerlerin ordu-yı
hümayuna katılmaları ile ilgili hükümler görülmektedir. Ordu mühimmelerinin önemli belirtilerinden
biri olan arzın getirildiği yer olarak “ordu-yı hümayunuma” tabiri Muharrem ayı öncesinde yoktur.
Ancak diğer defterlerde de görüldüğü üzre ordunun ilk konağı olan Üsküdar’ın Asitane’den sayılması
bunun görülmemesinin bir nedeni sayılabilir. Defterde ayrıca menzil adları da yer almamaktadır. Bu
açıklanmaya çalışılan durumu pek tabi zorlaştırmaktadır. Ordunun Muharrem ayından önce
İstanbul’dan ayrılmış olduğuna dair asıl kayıtlar Sadrazam Bayram Paşa’yı komuta etmek üzere
gönderilmiş hükümlerin yer aldığı 87 numaralı MD’de mevcuttur. MD 87, s.166 h.517, s.168 h.519.
72
ve orduya serdar olmasıyla “defterini” yanında götürmüştür. Aynı şekilde Bayram
Paşa yerine İstanbul kaymakamı olan Mustafa Paşa da padişah ile birlikte sefere
dahil olmak üzere İstanbul’dan hareket ettiğinde “defterini” yanına almıştır. Yani
birbiriyle ilişkili tarihleri içeren bu üç defterin ayrı defterler halinde bulunmalarına
sebep ciltleme hatası değil, Osmanlı bürokrasisinin işleyişidir.
100
1090-1092/1679-1681 tarihleri arası kayıtları havi 97 numaralı Mühimme defterinde “ordu-yı
hümayun” tabirlerinin dışında, kişilerin ordunun bulunduğu menzil olan Babadağı’na getirilmeleri ile
ilgili kayıtlara sık sık rastlanmaktadır.
101
102 numaralı Mühimme defterinin ilk sayfasında “Ahkâm-ı Umûr-ı Mühimme der zamân-ı
Kāimakâm-ı Rikab-ı Hümayun Vezîr-i Mükerrem Hazret-i Ali Paşa ve Reîsü’l-küttâb-ı Nazmi Ahmet
Efendi tale bekahû 14 Şevval 1102” şeklinde defterin Edirne’de tutulan bir Rikab mühimmesi
olduğuna dair kayıt bulunmaktadır. Aynı kayıt defterin 195. sayfasında da mevcuttur. Defterin bu
özelliğine daha önce de işaret edilmiştir. Sertoğlu, a.g.e, s.18. Ayrıca arşiv rehberinde, sadece
“Mühimme defterleri” olarak tanımlanmış seriye ilk defa olarak farklı özelliği belirtilerek Rikab
mühimmesi denmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İstanbul 2000, s.13).
73
Tanımlamanın dışında bu kayıtlarda, defterdeki kararlardan sorumlu vezir ve defterin
tertibinden sorumlu reîsülküttabın isimleri yer almaktadır. Eğer defter vekaleten
tutulan bir özelliğe sahip ise bu görevlilerin kaymakam oldukları muhakkak
belirtilmektedir102. Ancak bu kayıtlar her zaman mevcut olmadığı gibi varlıkları da
başka bir problem ortaya çıkarmaktadır. Sözü edilen dönemde Avusturya ile yapılan
savaşlar devletin baş meselelerinden biri hale geldiği için devlet erkanının önemli bir
bölümünü ve padişah, genellikle Edirne’de bulunmaktaydılar. Bu nedenle
İstanbul’da bir kaymakamlık mühimmesinin oluşması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Ordu kumandanın ise sefer için Edirne’den ayrılmasıyla padişah burada kaldığından
bir başka kaymakamlık defteri daha ortaya çıkmaktadır. Yani bahsi edilen görevlilere
her iki durumda da kaymakam tabirinin kullanılması doğal hale gelir. Bazen bu ilk
sayfadaki kayıtların altında “der Edirne” gibi yer belirtici notlar da düşülmüştür103.
Ancak bu kural haline gelmediği için başka özellikler dikkate alınmalıdır. Bu
özelliklerin başında Edirne’de tutulan defterlerde İstanbul’u kasten “Âsitane-i
sa‘âdetim kāimmakâmı”na hitaben yazılmış hükümlerin varlığı gelir. Ayrıca
“Edirne’den …varınca yol üzerindeki kādılara hüküm ki”, “divan-ı Edirne’ye ihzâr
edesin” kayıtlarının karşılığında İstanbul’da tutulmuş mühimlerde “Âsitane-i
sa‘âdetime ihzâr edesin” kayıtları bulunmaktadır. Arzın sunulduğu yer olarak Edirne
için “dergâh-ı mu‘alla” ve İstanbul için “südde-i sa‘âdet” tabirlerinin kullanılması
diğer bir ayırıcı özelliktir. Ordu mühimmelerinde ise doğal olarak hem “Âsitane-i
sa‘âdet kāimmakâmına” hem de “Rikab-ı hümâyûn kāimmakâmına” hitaben yazılmış
hükümleri görmek mümkündür104.
102
Örneğin MD 94 s.2, s.25; MD 96 s.1; MDZ 16 s.1, s.12; MD 103 s.1, s.46, s.100; ŞKT 17 s.510;
MD 107 s.4; A.DVN.MHM 947 s.2; A.DVN.MHM 948 s.12, s.21; MD 109 s.1; MD 264 s.94.
Kaymakamlık Mühimmelerinde vekaleten görevli vezir için “Der zamân-ı kāimakâm-ı vezîr-i …Paşa”
denirken sadrazam söz konusu olduğunda “Der zamân-ı sadr-ı sudûrü’l-vüzerâ …Paşa” dendiği
görülmektedir. Örneğin MD 98 s.1; MD 100 s.1; MD 101 s.1; MD 104 s.1, s.195; MD 105 s.13; MD
106 s.1 s.47; MD 108 s.1, MD 264 s.82; MD 110 s.114, s.127; MD 111 s.8.
103
Mahlut Mühimme olarak tanımlanan 264 numaralı Mühimme defterinin 52. sayfasında “Ahkâm-ı
Umûr-ı Mühimme der zamân-ı Kāimmakâm-ı âli-makām hazret-i Ali Paşa ve der zamân-ı Reîsü’l-
küttâb-ı Kāimmakâm Abdülvahab Efendi tale bekāhu fî 18 Şehr-i Şaban’ül-muazzam sene 1100 der
Edirne” kaydı bulunmaktadır.
104
Majer, özellikle Edirne’de tertip edildiği anlaşılan bir defterin ana bir tür ya da Rikab mühimmesi
olup olmadığının anlaşılmasının defterlerde mevcut başlık kayıtlarına bağlı olduğunu belirtmektedir.
(a.g.e, s.20).
74
Bu dönemde İstanbul’da tutulan mühimme defterlerinin hacimleri
105
Edirne’dekilere kıyasla oldukça zayıftır . Bunda padişahın Edirne olmasının rolü
vardır ve buradan İstanbul’a çeşitli talimatlar verilmeye devam edilmektedir.
Muhteva olarak baktığımızda, Edirne kayıtlarının daha çok sefere yönelik
kararlardan oluştuğunu ve İstanbul’da alınan kararlara göre daha belirleyici nitelikte
olduğunu görmekteyiz.
105
Örneğin Zilkade 1099-Cemaziyelevvel 1100/Eylül 1688-Şubat 1690 arası gibi uzun bir dönemi
havi 16 numaralı Mühimme zeyli toplam 14 sayfadır. Tarih sırası düzgün olan defterin ilk sayfasında
yer alan kayıtta “….Kaymakam-ı Âsitane-i sa‘âdet…” yazılarak defterin nerede tutulduğu
belirtilmektedir. Oysa aynı tarihlerde (Şevval 1100-Zilhicce 1100/Haziran 1689-Eylül 1689)
Edirne’de tutulmuş 5 aylık kayıtları havi MD 264’ün bu bölümü 18 sayfadır. Bundan başka Ramazan
1102-Receb 1107/Haziran 1691-Kasım 1695 tarihleri arası İstanbul kaymakamlık mühimmesi olan
MD 103, 109 sayfa iken, Şevval 1102-Şevval 1103/Mayıs 1691-Nisan 1692 tarihleri arasında
Edirne’de tutulan MD 102, 223 sayfadır.
75
hareket ettiği gibi bilgilere sahip olma zorunluluğu söz konusudur. Ayrıca ana defter
olup sonradan bir ordu mühimmesine dönüşecek olan defter, mayıs-haziran ayı gibi
sefere başlangıç teşkil edecek dönemlerde bu değişimi gösterir. Bu tür defterlerde,
adı geçen aylarda ordu Edirne’den ayrıldığından artık Edirne’ye işaret edecek
ibareler ortadan kalmaktadır106.
106
Genele bakılarak varılan bu neticeye MD 100 bir istisna olarak karşı durmaktadır. Defter s.31’e
gelene kadar Edirne’de tutulduğuna işaret etmektedir. Bu sayfada yer alan h.94’de arzın ordu-yı
hümayuna sunulduğu evâsıt-ı Ramazan 1101/17-26 Haziran 1690 tarihli bir hüküm mevcuttur. Ancak
s.32’ye gelindiğinde aynı tarihli bir başka hükümde Edirne’ye ihzar kararı verildiği görülür. Bundan
sonra ordunun evâil-i Şevval/8-16 Temmuz 1690’da Filibe’de olduğu belirtilse de (s.43 h.145) aynı
tarihlerde diğer hükümlerde (h.153-156) ordunun 5 Şevval/12 Temmuz’da Edirne’den hareket edeceği
bildirilmektedir. Sonrasında ordu mühimmeleri için belirtilen özellikler devamlılık arz eder. Yani
sefere çıkma zamanını ifade eden Haziran ayı itibariyle defterde ordu mühimmesi özellikleri
belirmektedir.
107
Birer Ordu mühimmeleri olan MD 97 ve ŞKT 10 incelediğinde ordunun kışlak olarak henüz
Edirne’ye dönmediği ortaya çıkmaktadır. Osmanlı ordusunun MD 97’ye göre Babadağı’nda, ŞKT
10’a göre ise Belgrat civarında kışladığı görülmektedir.
108
Bkz. Tablo 1.
109
Söz konusu durum MD 97’nin tümü, ŞKT 10’da s.238-252, MD 101’de s.97-106 arası için
geçerlidir.
76
Sonuç itibariyle XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait on iki adet Ordu
mühimmesi tespit edilmiş olup ilk yarıya ait Ordu mühimmeleri ile
karşılaştırıldıklarında Mühimme defterlerde yaşanan değişimleri gözler önüne
sermektedirler. Söz konusu yüzyılın ilk yarısı Ordu mühimmelerinde önemli bir
olayın haberi ya da menzil adları tarih başlıklarının yanında verilmekteydi. Bu
önemli bilgilerin yanında yine ilk yarıda mevcut muamele kayıtlarının varlığı, Ordu
ve Rikab mühimmeleri karşılaştırılmasıyla, Osmanlı divan kalemlerinin işleyişi
hakkında fikir edinmeye olanak sağlamaktadır. Oysa XVII. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren bu tür özellikler Ordu mühimmelerinde mevcut değildir. Dolayısı ile bu
defterleri tanıtmak dönemin siyasi olayları hakkında bilgi vermenin ötesine geçemez.
Ordu mühimmelerinin Osmanlı Devleti’nin siyasi politikası, savaş stratejisi gibi
önemli konuları ortaya koymada vazgeçilmez kaynaklar olduğu gerçektedir. Üstelik
devletin bu yönde yaşadığı sancıları, özellikle XVII. yüzyılın ikinci yarısı Ordu
mühimmelerinden takip etmek mümkündür. Dolayısıyla muhteva olarak bakıldığında
her Ordu mühimmesi kendi içinde ayrı bir önem taşır ve her biri başlı başına bir
araştırma konusunu teşkil ederler. Ancak mevzu, Osmanlı bürokratik işleyişini
inceleme olduğunda XVII. yüzyılın ilk yarısına ait Ordu mühimmeleri, sözü edilen
nedenlerden ötürü ön plana çıkmaktadırlar. Ancak her iki döneme ait Ordu
mühimmelerinin özelliklerinin karşılaştırılması, kalemlerde meydana gelmiş defter
tertibi hususundaki değişimi gözlemleme fırsatını verdiğinden ayrı bir öneme
sahiptir.
77
III. BÖLÜM
Mühimme defterlerinde yer alan şahsi şikayetlerle ilgili emirlerin ayrı bir
defter serisi meydana getirilerek buraya aktarılması sonucu ortaya çıkan Şikayet
defterleri üzerinde bu zamana kadar pek az durulmuştur. Divan kalemlerinde tertip
edilen defterlerle alakalı olarak meydana gelen bu değişimin, Osmanlı
bürokrasisindeki gelişmeye işaret ettiği şüphe götürmez bir gerçektir.
1
Hans G. Majer, Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet Defteri) vom Jahre
1675, Wien 1984, Giriş.
2
Bu kitabın tanıtımı için bkz. Kemal Beydilli, TED, 13, 1983-1987, s.605-611. Ayrıca bkz. Nejat
Göyünç, OA, V, 1986, s.273-274.
78
Şikayet defterlerinin genel özelliklerine değinilmiş ve bu defterler ile Mühimme
defterleri karşılaştırılmıştır. Halil İnalcık ise Şikayet defterlerinin ihtiva ettiği konular
ve şikayet türlerini açıklamaya çalışmıştır3. Bir diğer çalışma Feridun Emecen
tarafından yapılmıştır4. Mühimme Defterleri ile Şikayet defterleri arasındaki farklar
üzerinde duran Emecen, 1742 yılı itibariyle Şikayet defterlerinin vilayetlere göre
tertibi neticesinde görülmeye başlanan ahkam defterlerinden de bahsetmektedir. Bu
çalışmalar dışında Şikayet defterlerini dolaylı olarak ele alan bazı çalışmalar da
mevcuttur. Geza David, Osmanlı-Habsburg ilişkisi üzerine yaptığı çalışmasına
kaynak olarak kullandığı Mühimme defterleri hakkında bazı bilgiler sunmuş ve bu
defterlerin Şikayet defterleri ile olan bağlantısına temas etmiştir5. Ahidnameler
çerçevesinde Osmanlı-Venedik ilişkileri inceleyen Hans Theunissen de Şikayet
defterlerine kısaca değinmiştir6.
3
Halil İnalcık, “Şikayet Hakkı: Arz-ı Hal ve Arzı Mahzarlar”, OA, 7-8, 1988, s.33-54.
4
Feridun M. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Miri, Ahkam-ı Kuyud-ı
Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”, TALİD, III/5, 2005, s. 124-135.
5
Geza David, “The Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth
Century”, AO, 20, 2002, s. 167-209.
6
Hans Theunissen, “Ottoman-Venetian Diplomatics: The Ahd-names. The Historical Background and
the Development of a Category of Political-Commercial Instruments together with an Annotated
Edition of a Corpus of Relevant Documents”, EJOS, I, 1998, s.326.
http://www.2.let.uu.nl/Solis/anpt/ejos/pdf/VG13.pdf (Erişim tarihi 23 Haziran 2007)
7
Midhat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Başvekalet Arşivi, Ankara 1955, s.23-24.
79
sahiptir. II. Bayezid dönemine ait bu defter daha önce inceleme konusu olmuş ve
defterin çeşitli toprak meseleleri ile ilgili ihtilafları, vergi, tımar ile ilgili problemleri
ihtiva ettiğine değinilmiştir. Ayrıca çeşitli şikayet konularının yanında devletin siyasi
ve mali meselelerini de ihtiva eden hükümlerin varlığına dikkat çekilmiştir8.
Gerçektende birçok şikayet hükmünün varlığına rağmen defterdeki konuların ağırlık
noktasını tımar sistemi yani toprak meseleleri oluşturmaktadır. Hatta şikayetle alakalı
hükümlerindeki konular yine tımarla ilgilidir. Bunların yanında hükümler arasında
görev tayinleri de mevcuttur9. Bir başka çalışmada, çok çeşitli hükümleri içermesi
özelliğine değinilmekle birlikte tımar tevcihlerine dair hükümlerin çokluğu göz
önünde bulundurularak bu defterin tahvil ahkam defterlerinin ilk örneği olduğu
belirtilmektedir10. Ancak bu defterin henüz ayrı seriler haline gelmemiş bir dönemde
tertip edilen ahkam defterleri tipine sahip olması nedeniyle tahvil defteri
tanımlamasına karşı çıkılmıştır11. Nihayetinde bu parçanın bir şikayet defteri
hüviyetine sahip olmadığı anlaşılmaktadır.
Bab-ı Asafi tasnifinde bulunan bir sonraki defter ise 960/1553 tarihli
hükümleri ihtiva etmektedir. Yani Şikayet defteri olarak tasniflenen bu defter de ilk
örnek olarak kabul gören Şikayet defterinden çok önceki bir tarihi taşımaktadır.
Ancak 979 numaralı bu defterin aslında Şikayet defteri olmayıp bir Mali ahkam
örneğini teşkil ettiği açıklanmıştır12. Adı geçen tasnifte bulunan 980 numaralı defter
ise 1016/1607 tarihlidir. Bu defteri de bir Şikayet defteri olarak kabul etmek zordur.
Öncelikle tarih olarak ilk Şikayet defterlerine oldukça uzaktır. Ebatları itibariyle de
Mühimme ve Şikayet defterlerinde mevcut formdan oldukça farklıdır. 39,5x15 cm
ölçüleriyle ince uzun bir görünüme sahip defter, Şikayet defterlerinin enine
genişleyen formuna zıttır. Muhteva olarak incelendiğinde içerisinde şikayet
8
İlhan Şahin-Feridun Emecen, II. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri, İstanbul
1994, s.xv.
9
s.22, s.31. Defterde “şikayet hükmü” niteliği taşımayan diğer örnekler için bkz. Şahin-Emecen, a.g.e,
s.xv.
10
Bilgin Aydın, “Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı Hümayun Defter Formlarının Ortaya Çıkışı
ve Gelişimi, XV-XVI. Yüzyıl”, yayımlanmamış doktora tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2003, s.25-26.
11
Emecen, a.g.m., s.114.
12
Rıfat Günalan, “XVI. Yüzyılda Bâb-ı Defterî Teşkilatı ve Maliye Ahkâm Defterleri”,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2005,
s.95.
80
konularına dair hükümler barındırdığı söylenebilir. Ancak bu defterdeki konuların
ağırlık noktası, A.DVN.ŞKT 978 de olduğu gibi, toprak meseleleridir. Bu durum
borç tahsilinden miras davasına, toprak dahlinden vakıf meselelerine kadar birçok
konuya dair hükümleri içeren Şikayet defterlerine uymamaktadır. Yani bu defteri
tarihi itibariyle Şikayet defterlerinin ilk örneği olarak kabul etmek pek doğru
olmayacaktır. Toplamda 18 sayfa olması bu defteri, bir defter türüne dahil edip,
tanımlamayı güçleştirmektedir. Ancak dirlik sistemine bağlı olarak görev tevcihlerini
ihtiva eden tahvil defterleri bu konulara dair çeşitli şikayet hükümlerini de
içerdiğinden bu defterin tanımlanmasında bir çıkış yolu olarak görülebilir. XVII.
yüzyılın başlarında mühimme, tahvil, ruus gibi beylikçi kalemine ait defterler, XVI.
yüzyılın ilk yarısında görülen ilk örneklerinden farklı olarak kendi içlerinde belirli
bir standartta ölçülere sahiptirler. Bu defterin de ince uzun yapısıyla tahvil defterleri
formuna uyması sözü edilen düşünceyi kuvvetlendirmektedir. Ancak yine de bunu
kesin bir dille ifade etmek eldeki veriler neticesinde zordur. Şikayet defterleri tasnifi
ile alakalı olarak burada belirtilmesi gereken bu defterin yanlış tasnif edildiğidir.
13
Suraiya Faroqhi, “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, Leiden 1993, s.470-472.
81
parçasıdır14. Her iki defterde Divan’ın Edirne’de toplandığı dönemde kaleme alınan
Şikayet defterlerindendir. Aynı deftere MD 264 s.9-10’da yer alan ve aynı özellikleri
gösteren kayıtlar da dahil edilebilir15. A.DVN.ŞKT 984 ise Cemaziyelahir-Receb
1102/Mart-Nisan 1691 tarihli İstanbul’da tertip edilmiş bir Şikayet defteri parçasıdır.
Bu parça Rebiülahir-Recep 1102/Ocak-Nisan 1691 tarihleri arası İstanbul’da alınan
kararları havi 15 numaralı Şikayet defterine ait olmalıdır16.
14
Zilkade 1075-Cemaziyelevvel 1081/Mayıs 1665-Eylül 1670 tarihleri arası kayıtları içeren 4
numaralı Şikayet defterinde arzın sunulduğu yer (ordu-yı hümâyun, dergah-ı mualla) ile ilgili olarak
görülen değişime göre Safer 1081/Haziran 1670’te divan erkanı Edirne’ye dönmüştür. Yani bu
kısımdan sonraki kayıtlar Edirne’de tertip edilmiş Rikab Şikayet olarak değerlendirilmemelidir.
15
Bir Mahlut mühimme olan bu defterin 8. sayfasında Zilhicce 1098/Ekim 1687 tarihli kayıtlar vardır.
11. sayfası ise boş olup, arkasından gelen sayfalar -s.18’e kadar- XVIII. yüzyıla aittir.
16
Bab-ı Asafi tasnifinde yer alan bu parça defterlerin devamında XVII. yüzyıla ait iki defter daha
vardır. A.DVN.ŞKT 985 ve A.DVN.ŞKT 986 olarak kodlanmış bu defterler yıpranmış vaziyette
olduklarından araştırıcılara verilmemektedir.
17
Majer, a.g.e, s.16.
18
Bu defter de Şikayet 4 gibi “ana defter” diyebileceğimiz bir türdür. Yani defterin Edirne’de tertip
edilmiş cüzleri Rikab Şikayet türünü temsil etmez. Defterin, Safer ayından başlayarak sonuna kadar
sefer esnasında tertip edildiği görülmektedir.
19
Bu durumdan daha önce bahsedilmişti. Bkz. s.39.
82
ihracı, çevre bölgelerin muhafazası, ordunun Belgrad civarında kışlaması gibi
konular oluşturmaktadır. Bu özellikleriyle defterin, Şikayet defterleri ile alakası
yoktur. Bu defterin devamı niteliğindeki kayıtlar MD 264 içinde s.7-8’de yer
almaktadır. Şikayet 17 ve 30 ise Edirne’de tertip edilmiş Rikab mühimmeleridir.
Bunlardan 17 numaralı Şikayet defterinde ciltleme hatası görülmektedir. Recep
1105-Rebiülahir 1106/Şubat-Kasım 1694 tarihli defterin, baştan s.487’ye kadar olan
kısmı Edirne Rikab Şikayettir20. Bu sayfa itibariyle defter Mühimme defterlerinde
yer alan konuları içerir. Bu konuların başında Venedik’le Mora üzerine yapılan
mücadeleler gelmektedir. Hükümlerin muhatabı yine çoğunlukla seraskerler,
muhafızlar ve dönemin Kaptan-ı deryası Yusuf Paşadır. Ayrıca s. 486’daki
hükümlerin tarihleri Muharrem 1106/Ağustos 1694 iken, s. 487 itibariyle tarihin
Zilkade 1105/Haziran 1694’e gerilediği görülür. Rikab mühimmesi olan bu kısım
defterin son sayfası olan s.562’ye kadar devam etmektedir. Evasıt-ı Rebiülahir
1106/29 Kasım-7 Aralık 1694 defterde görülen son tarihtir. Bu tarihi MD 264’te yer
alan ve bir Edirne Rikab mühimmesini temsil eden kayıtlar takip etmektedir21.
Evahir-i Rebiülahir 1106/9-17 Aralık 1694 tarihi ile başlayan bu kayıtlar evail-i
Cemaziyelevvel/18-27 Aralık ’a değin devam etmektedir. Bu kısımda yer alan
hükümlerin muhtevasını yine Mora’nın muhafazası ve Venediklilere karşı alınan
tedbirler oluşturmaktadır. 30 numaralı Şikayet defteri ise Safer-Cemaziyelevvel
1110/Ağustos-Kasım 1698 tarihli hükümleri içeren Edirne Rikab Mühimmesidir.
1110/1698 yılı Ordu Mühimmesi kayıtları MD 110, İstanbul Rikab Mühimmesi
kayıtları A.DVN.MHM 949 numaralı defterde yer almaktadır. Bu durumda Şikayet
30 Edirne Rikab Mühimmesi hüviyetiyle bir eksikliği gidermiş gözükmektedir.
Kalebendlik gibi birçok ceza kararının yer aldığı defterde orduya mühimmat nakli
gibi hükümler de önemli yer tutmaktadır. Şikayet 17’nin devamı niteliğinde olan MD
264’de yer alan kısım ile 30 numaralı Şikayet defterinin bitiş tarihleri ordunun
Edirne’ye döndüğü zamana denk gelmektedir22.
20
Bu kısım Receb 1105-Muharrem 1106/ Şubat-Ağustos 1694 tarihlerini kapsamaktadır.
21
MD 264 s. 71-78.
22
MD 264’te mevcut en son tarih evail-i Cemaziyelevvel 1106/18-27 Aralık 1694’tür. Bu tarihe sahip
hüküm sayısı oldukça azdır. Bir ordu mühimmesi olan 105’in Rebiülahir 1106/Kasım 1694 yılı
kayıtlarına göre ordu henüz seferdedir. Ancak s.66 itibariyle arzların sunulduğu yer olarak “dergah-ı
mualla” ibaresi kullanılmaya başlanmıştır. Bu ibarenin görüldüğü ilk tarih yine evail-i
Cemaziyelevveldir. Şikayet defteri 30 ise Cemaziyelevvel ayının sonuna değin devam eder. Yine bir
83
Aslında bir Mühimme defteri olup Şikayet defterleri tasnifine dahil edilmiş
defterlere karşılık olarak Mühimme defterleri tasnifinde yer alan bazı defterlerde
aslen Şikayet defterleridir. Bu defterlerden ilki MD 92’dir23. Defterin ilk sayfasında
“Kuyûd-ı Ahkâm-ı Şikayet-i Mîrî..” kaydı mevcuttur. Muhteva olarak da miras
davalarından, borç tahsiline kadar çeşitli şahsi şikayet konularını içeren Şikayet
defterlerine uyumluluk göstermektedir. İlk sayfasında “Defter-i Ahkâm-ı Beylik….”
kaydı bulunan MD 93 de aslında bir Şikayet defteridir. Rikab Şikayet özelliği
gösteren defterde yer alan hükümler şahsi meselelere dairdir. Mühimme defterleri
serisinde olup aslında Şikayet defteri olan bir diğer defter MD 95’tir. Muharrem
1075-Rebiülevvel 1076/Temmuz 1664-Ocak 1665 tarihleri arası hükümleri içeren
defter İstanbul’da tertip edilmiş bir Rikab Şikayettir. Defterin tanımlamasıyla ilgili
herhangi bir kayda rastlanmamaktadır24. Kaymaklık defteri olduğuna dair s.71’de
“….Der zamân-ı Kâimmakâm-ı Hazret-i Vezîr-i mükerrem ve muhterem Süleyman
Paşa yessera’llâhü mâyeşâ…” şeklinde bir kayıt mevcuttur. Bu dönemde Sadrazam
Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa’nın Avusturya devletine düzenlenen seferde baş
kumandanlık görevinde olduğu bilinmektedir25. Dönemin Mühimme defteri kayıtları
ise MD 95 ile paralel giden tarihleri havi MD 94’tür. Ancak MD 94 evahir-i Şaban
1073/30 Mart-8 Nisan 1663’te başlamaktadır26. Bu defterde görülen, defterleri
tanımlama amaçlı kullanılan başlıklarda da “kaymakam” tabiri geçmektedir27. Bu iki
defteri, biri Rikab Mühime ve biri Rikab Şikayet olarak karşılaştırdığımızda
Ordu mühimmesi olan 110 numaralı Mühimme defteri incelendiğinde s.528 itibariyle bir takım
değişiklikler göze çarpmaktadır. Bu değişiklikler arzın sunulduğu yer olarak “ordu-yı hümayun”
yerine “dergah-ı mualla” denmesi ve hükümlerle ilgili kişilerin “Divan-ı Edirne’ye” getirtilmeleridir.
Bu değişimin görüldüğü tarih evasıt-ı Cemaziyelahir’dir.
23
Faroqhi, a.g.m, s. 470-472.
24
Aslında s.1’de “Mühimme defteridir” kaydı mevcuttur. Ancak bu kaydın rıka yazısıyla yazılmış
olması dolayısıyla sonradan kayıt edilmiş olabileceği düşünülmektedir. XVII. yüzyılın ortaları
itibariyle defterlerde görülen bu tanımlama yazılarına bakıldığında bu kaydın farklı olduğu
anlaşılmaktadır. Defter kelimesinin kullanımı bu dönem Mühimme ve Şikayet defterlerinde pek
görülmez. Bunun yerine “Kuyûd-ı ahkâm-ı Mühimme/Şikayet” ibaresi kullanılmıştır.
25
‘Îsâ-zâde Târîhi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya Yılmazer, İstanbul 1996, s.72-81.
26
Ordunun İstanbul’dan hareketi Şaban ayı sonunda olmuştur (İsmail H. Uzunçarşılı, Osmanlı
Tarihi, c. III, I. kısım, Ankara 1951, s.411).
27
MD 94 s.2, s.25. Bu sayfalardaki kaymakam isimleri İsmail ve İbrahim Paşalar olarak
zikredilmiştir. Ancak s.46’da yer alan tanıtım başlığında, kaymakamın Süleyman Paşa olarak değiştiği
görülür. Bu değişime verilen tarih olan 17 Zilkade 1075/1 Haziran 1665, aynı zamanda MD 95
s.71’de yer alan kaydın tarihidir.
84
Mühimme ve Şikayet defterleri arasındaki farkın anlaşılması kolay hale gelmektedir.
Şikayet defterlerinin ilk ortaya çıktığı 1059/1649 yılından itibaren, bu defterler gibi,
Mühimme-Şikayet defterlerini karşılaştırma olanağı olmadığından tarihleri geç olsa
da MD 94 ve MD 95’in karşılaştırılması önem arz etmektedir28. Rikab mühimmesi
olan MD 94’te mevcut hükümler İstanbul’da meydana gelen yiyecek sıkıntısı, kale
tamiratları, ada muhafazaları, mühimmat tedariki, sefere görevlendirilip
gitmeyenlerin cezalandırılması, orduya para yollanması ve benzeri konularla
alakalıdır. Rikab Şikayet olan MD 95’te ise hükümler borç tahsili, miras paylaşımı,
hırsızlık, halka haksızlık eden görevliler hakkında yapılan şikayetler, birinin
tasarrufunda olan toprağa dışarıdan yapılan müdahalenin önlenmesi gibi konulara
dairdir.
28
MD 92, MD 93, ŞKT 1, ŞKT 2, ŞKT 3, A.DVN.ŞKT 981 ve A.DVN.ŞKT 983 tarih sırası olarak
MD 95’ten önceye denk gelmektedir. Ancak Mühimme defterlerinde tam da bu sırada ortaya çıkan
büyük tarih atlamaları sebebiyle bu defterleri herhangi bir Mühimme defteri ile karşılaştırmak
mümkün değildir.
29
Safer ayında Edirne’den hareket eden IV. Mehmet ve Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Rebiülevvel’in
sonunda Davutpaşa’ya ve 2 Rebiülahir’de İstanbul’a varmışlardır (İsazâde, a.g.e, s.88).
30
Arzların “ordu-yı hümayun”a sunulmasının yanı sıra hükümlerle alakalı olarak bazı kimselerin
sefer mahalline getirilmesi emredilmektedir.
31
Bu değişim s.69 itibariyle başlamaktadır. Rebiülahir ayına geçişle birlikte arzlar “südde-i saâdet”e
sunulmuştur.
85
MD 95’in devamı 4 numaralı Şikayet defterinde yer almaktadır. Ancak bir Mühimme
defteri olan MD 94 için böylesi bir boşluğu dolduracak defter mevcut değildir32.
32
Rikab mühimmesi olan bu deftere paralel olarak seferde tertip edilmiş ve bugün yurtdışında bulunan
Ordu mühimmesi için bkz. David, a.g.m, s.180, dipnot 57. Bu defter de 1076/1665 yılında sona
erdiğinden MD 94’ün devamı sayılamaz.
33
1081/1670 tarihli hükümlerden bahsedilmişti. Bkz. s.82. Bu defter içinde ayrıca XVIII. yüzyıla ait
Şikayet defteri parçaları bulunmaktadır. (s.166, s.296)
86
divanda alınan kararlardır. 5. sayfa itibariyle tarih Şevval 1107/Mayıs 1696’ya
atlamaktadır. Bu tarih itibariyle 1108 yılı Rebiülevvel ayının ortalarına (16 Ekim
1696) kadar mevcut hükümler Ordu şikayet kayıtlarını temsil etmektedirler. Bundan
sonra defterin geri kalan bölümü Edirne’de alınan kararlardan oluşmaktadır34. Bu
özelliğiyle MDZ 11 “ana defter” türündedir. Bir Şikayet defteri olması hasebiyle
Şikayet defterleri tasnifinde yer alan bazı defterlerle benzerlik göstermektedir. MDZ
11’in ilk dört sayfasında mevcut Cemaziyelahir 1107/Ocak 1696 tarihi Şikayet 19 ve
21’de de bulunmaktadır. Şikayet 23, MDZ 11 ile aynı özelliklere sahiptir. Şikayet 22
İstanbul Rikab Şikayet, Rebiülevvel 1108/ Ekim 1696’da son bulan Şikayet 24 ise
Edirne Rikab Şikayet’tir.
87
sadece bir defter bulunmaktadır. Şevval 1091-Rebiülahir 1092/ Kasım 1680-Nisan
1681 tarihleri arası hükümleri içeren 9 numaralı Şikayet defteri İstanbul’da tertip
edilmiş bir Rikab Şikayettir. Defterin ilk sayfasındaki tanıtım kaydında, görevli vezir
ve reisülküttab için “kaymakam” tabirleri kullanılmaktadır. Oysa 372 numaralı
defterde yer alan görevliler dönemin sadrazamı ve reisülküttabıdır38. Ayrıca
Sadrazamı Kara Mustafa Paşa’nın, Şevval 1091/Kasım 1680’de IV. Mehmet ile
beraber Edirne’ye gittiği bilinmektedir39. Bu durum 9 numaralı Şikayet Defterinin
ortaya çıkışını açıklamaktadır. Sonuç itibariyle Dresden koleksiyonundaki defter
“ana defter” türüne dahil olup vekaleten tutulan defterlerden farklılık arz etmektedir.
38
İsmail H. Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.V, İstanbul 1971, s.43, s.334.
39
Defterdar Sarı Mehmed Paşa Zübde-i Vekayiât, Tahlil ve Metin (1066-1116/1656-1704), haz.
Abdülkadir Özcan, Ankara 1995, s.116. ŞKT 9’un bitiş tarihi ise sadrazamın dönüş tarihine denk
gelmektedir.
88
defteri 1’de haftanın günü ile birlikte verilen tarih başlıkları mevcuttur. Ancak bu
durum sadece ay başlarında görülmektedir. Bunun yanında hüküm sonlarında
atlamalı olarak evail-evasıt-evahir veyahut “fî 4 M” şeklinde tarih verilmiştir.
Tarihleme hususundaki bu usul sonradan -Mühimme defterlerinde olduğu gibi-
belirli bir düzene oturtularak sadece hüküm sonlarında evail-evasıt-evahir olarak
Şikayet defterlerinde yer almıştır.
Her iki defter türünde yer alan hükümlerin formlarında da benzerlikler göze
çarpmaktadır. Emrin muhatabına “….hüküm ki” şeklinde hitap edilmesiyle hükmün
başlaması, emir talebinde bulunanların “….arz-ı hal sunup” şeklinde belirtilmesi40,
konunun açıklandığı nakil ve emrin izah edildiği karar kısımları her iki defter
türünde yer alan hükümlerde mevcuttur. Hükümde karar kısmının başlangıcını temsil
eden “buyurdum ki” ibaresi her iki defter türünde zamanla azalarak yerini “imdi”
bağlacına bırakmıştır41. Ayrıca “eylesin” şeklinde sonlanan hükümlerin sonradan
“yazılmıştır” şeklinde sonlanması ile ilgili olarak görülen değişim Şikayet
defterlerinde de gözlenmektedir. Bu tür benzerliklerden dolayı Mühimme ve Şikayet
defterlerini sadece şekil özelliklerine bakarak ayırmak mümkün gözükmemektedir.
40
Arzın sunulduğu yer olarak divanın bulunduğu yerin işaret edilmesi Şikayetlerde de özenle yerine
getirilmiştir. ŞKT 21, ŞKT 23 gibi sefer esnasında tertip edilmiş Şikayet defterlerinde arzın
sunulduğu yer olarak, Mühimme defterlerinde olduğu gibi, “…ordu-yı hümâyûna arz-ı hâl sunup..”
denilmektedir.
41
Bu noktada Geza David, Göyünç’ün “buyurdum ki” ifadesinin mühimmelere has olduğu görüşünü -
haklı olarak- eleştirmektedir. David, a.g.m, s.181.
42
ŞKT 2 s.1, s.161; ŞKT 3 s.1.
89
ahkâm-ı Şikayet…” kaydı bulunmaktadır. Ancak bu kayıt kronolojik bakımdan ilk
örneği teşkil etmez. İlk sayfasında yer alan “Kuyûd-ı ahkâm-ı Şikayet-i mîrî”
kaydıyla 1067/1656 tarihli MD 92 bu hususta ilk örnektir. Bundan sonraki Şikayet
defterlerinde bu kayıt genellikle mevcuttur43. Başka bir ifadeyle Mühimme
defterlerindeki “mühimme” ve “ahkam” tabiri kullanımıyla alakalı bir kararsızlık söz
konusu olmamıştır. Bu nedenle bu kayıtların mevcut olduğu Şikayet defterleri
Mühimme defterlerinden kesin bir çizgiyle ayrılmaktadır. Ancak bazen de bu başlık
kayıtlarında defteri tanımlama kısmı atlanarak sadece dönemin sadrazamı ve
reisülküttabı belirtilmiştir44. Bu tür kayıtlar Mühimme defterlerinde de mevcut
olduğundan bu kayıtlara dayanarak iki defter türü arasında bir ayrım yapmak
mümkün değildir. Öte yandan Şikayet defterlerindeki bu başlık kayıtlarından
defterlerin nerede tertip edildiklerini anlayabilmekteyiz. Örneğin Edirne’de toplanan
divan kararlarını havi bir Rikab Şikayet olan 6 numaralı Şikayet defterinin ilk
sayfasında “Der zamân-ı hazret-i Mustafa Efendi Reîs’ül-küttâb der Edirne sene
1077” kaydı bulunmaktadır. 27 numaralı Şikayet defterinin ilk sayfasında ise “…
Der zamân-ı vezîr-i mükerrem kâimmakâm-ı Âsitane hazret-i İbrahim Paşa…” kaydı
mevcuttur45. Görüldüğü üzere Şikayet defterleri, Mühimme defterlerinde olduğu gibi,
İstanbul, Edirne ve divanın toplandığı diğer yerlerde alınan kararları içermektedir.
Bu kararların bazen bir devlet görevlisinin mektubuna veya fetvaya dayanarak
alındığı da görülmektedir.
43
ŞKT 7 s.1; ŞKT 14 s.1; ŞKT 18 s.1; ŞKT 20 s.1; ŞKT 23-26 s.1; ŞKT 29 s.1; ŞKT 31 s.1.
44
Örneğin ŞKT 1 s.58, s.185, s.292; ŞKT 22 s.90.
45
Diğer örnekler için bkz. ŞKT 7 s.142; ŞKT 9 s.1, s.10.
46
Mühimme ve Şikayet defterleri ölçülerinin birbiriyle hemen hemen aynı olduğunu H. Theunissen
belirtmektedir (Theunissen, a.g.t, s.320 ve 325).
90
ince-uzun bir yapıya kavuşmuşlardır47. Şikayet defterlerinde şeklen görülen bu
değişimle beraber Mühimme defterleriyle Şikayet defterleri arasında belirgin bir
çizgi çizilmiştir.
47
Vilayet ahkamları ölçülerinin şikayet defterleri ile kıyası için bkz. Majer, a.g.e, s.18.
48
Sadece Cezair ahkam defterleri 1159/1746 tarihinde başlamaktadır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Rehberi, s.27). Aynı rehberin 30. sayfasında Mora ahkam defterlerinin başlangıcı 1128/1716 yılı
olarak gösterilmekte ise de yanlış tasniflenen ilk iki defter çıkarıldığında bu defterlerin başlangıç yılı
da 1155/1742 olmaktadır. Vilayet ahkamları hakkında bilgi veren Majer, Mora ahkamında mevcut bu
yanlışlığı ayrıntılarıyla incelemiştir (Majer, a.g.e., s.17-19).
49
İçerisinde Mali ahkam, Tahvil ahkamı gibi defter parçalarının bulunduğu ŞKT 209’un s.49-51 arası
kayıtları 1195/1780 tarihli olup Rumili ahkamını ihtiva etmektedirler.
91
çıkan ahkamlar içinde -Anadolu Rikab gibi- Rikab defterleri mevcuttur. Bu durumda
Şikayet defterleri serisi içinde bunların devamının olmaması gerekmektedir. Şikayet
defterleri tasnifinde yer alan bu defterler, aynı Atik şikayetlerde olduğu gibi yanlış
adlandırmaya maruz kalmış olmalıdırlar. Bu defterler arasından 208 numaralı Rikab
şikayet defterinin, vekaleten alınmış kararları havi olmakla birlikte aslen bir Anadolu
ahkamı olduğu Majer tarafından ortaya konmuştur50. 201 numaralı Rikab Şikayet
defterinde de aynı durum söz konusu olmuştur. Bu defterde bir kaymakamlık defteri
olmakla birlikte aslında Mora ahkam defterleri tasnifine aittir51. Görüldüğü üzere
vilayet ahkamların ortaya çıkışları ile birlikte Atik Şikayet defterleri tasnifinin
devamı, incelenmeye muhtaç bir konuyu ihtiva etmektedir.
Yukarıda sözü edildiği üzere vilayet ahkamlarının ortaya çıkışı ile Şikayet
defterlerinin formlarında bir değişim söz konusu olmuştur. Yanlış tasnifleme ile
birlikte ister Ordu Şikayet olsun, ister Atik Şikayet olsun bu defterlerin de Şikayet
defterlerinin formlarında ortaya çıkan değişime dahil edildikleri gözlemlenmektedir.
Dolayısıyla 1155/1742 tarihi Mühimme ve Şikayet defterleri arasında şekli farklılığın
ortaya çıktığı yıl olma özelliğini korumaktadır.
50
Majer, a.g.e, s.19.
51
Mora ahkam defterleri serisinde 16. ve 17. defterler arasında 1214/1799 yılından 1217/1802 yılına
atlama olduğu görülmektedir. ŞKT 201 1214-1217 yıllarını içerdiğinden bu boşluğu doldurmaktadır.
92
1. Hükümlerde Kullanılan Formüller Açısından:
Şikayet defterleri ve Mühimme defterlerinde yer alan bazı kalıp cümleler
her iki defterin yazımı konusunda bazı farkların gözetildiğini ele vermektedirler. Bu
kalıp cümleler esas olarak defterlerin muhtevalarındaki farklılıktan
kaynaklanmaktadırlar. Öncelikle her iki defter türünde de emirlerin bazı kimselerin
talebi sonucu ortaya çıktığını belirtmek gerekir. Ancak bu durum Mühimme
defterlerinde daha azdır ve Rikab mühimmelerinde daha fazla hissedilmektedir.
Rikab mühimmelerinde savaşta olan Osmanlı ordusunun ihtiyacını karşılamak üzere
alınan kararlara dair birçok hüküm mevcuttur. Bu emirler herhangi birinin talebinden
çok devletin iç işleyişi ile alakalıdır ve Şikayet defterlerinde yer almazlar. Böylece
Mühimme defterlerinde, Şikayet defterlerinde sıkça rastlanan, “…nam kimesne arz-ı
hal sunup…” ibaresi daha az görülmektedir. Şikayet defterleri ise genellikle bu
formülle başlamaktadır. Buna karşılık Mühimme defterlerinde “Hala/Haliya…”
şeklinde bir başlangıç çoğu zaman tercih edilmiştir.
52
Osmanlı idaresine bağlı olarak kazalarda bulunan kadı mahkemelerinde birçok mevzu karara
bağlanabilmekteydi. Kadı mahkemeleri için bkz. İlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak
Osmanlı Devletinde Kadı, Ankara 1994, s.51-62. Şikayet defterlerinde çeşitli kazalarda yaşayan
insanların arzları sonucu birçok konunun “mahallinde şerle görülmek” ifadesiyle kadıya havale
edilmesi bazı konularda divan iznine gerek olduğunu düşündürmektedir.
53
Bu tür ifadeler Şikayet defterlerinin ortaya çıkışından önce şikayet hükümlerinin yer aldığı
Mühimme defterlerinde görülmektedir. Örneğin MD 87 s.8 h.14. “…teâddi ve fesâd eylediklerin
bildirip şerle görülüp icra-yı hakk olunmak babında..”.
93
ulema sınıfına mensup olduğu ve kazalardaki mahkemelerine “meclis-i şer‘”
denildiği düşünülürse kadıya hitaben yazılmış emirlerde “mahallinde şer‘le
görülmek” ifadesinin kullanılma amacı anlaşılabilir. “Marifet-i şerle mahallinde
…olunup” kullanılan bir diğer ibaredir. Emrin kadı kontrolünde yerine getirilmesini
ihtiva eden bu ibarelerden başka konunun Divan-ı hümayunda görüşülmesi için çoğu
zaman ilgili kişilerin İstanbul’a gönderilmeleri istenmiştir. Ancak bu durum daha
çok, şikayet edilen kişinin karara uymaması ihtimaline karşılık olarak ortaya çıkmış
ve “..inad ederse Âsitaneye havale oluna..” “..mahallinde icra-yı hakk olunmaz ise
Âsitane-i saâdetime havale oluna..” “şerle görülmez ise Âsitane-i saâdetime havale
olunmak babında..” kalıpları kullanılmıştır54. Konunun divana aksetmesine neden
olacak durumlardan biri de hakkında şikayet olan kişilerin bulundukları kazalardan
başka yerlere kaçmaları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu kişilerin bulundukları kaza
kadılarına ya da diğer bir görevliye, firar edenlerin İstanbul’a gönderilmesi
emredilmiştir.
Kanuna aykırı bir işe karışan kişilerle ilgili olarak Mühimme defterlerinde
yer alan hükümlerde birinin şikayeti mevcut olmayabilir. Hükümlerde ya hemen
konuya girilmiştir ya da “…mesmu olmağın..” ifadesiyle durum açıklanmaya
çalışılmıştır. Şuç işleyen kişiler için “şaki/eşkıya” veya “haramzade” denmiş ve
yaptıkları işler “fesad u şenaat” olarak adlandırılmıştır. Şikayet defterlerinde ise
genellikle reayadan birinin kendisine haksızlık eden bir diğer kişiyi divana bildirdiği
görülmektedir. Şikayet defterlerinde yapılan haksızlığa dair görülen “zulm u teaddi”
ifadesi iki defter türüne ayırıcı bir nitelik kazandıracak kadar çoktur. Halil inalcık
şikayet ile ilgili arzların, birinin haksızlığa veya zarara uğradığı durumlarda ortaya
çıktığını belirtmektedir. Arzlar zaten bu tür sorunları gidermek üzere sunulmaktadır.
Haksızlığa uğrayan taraf bir şahıs, bir grup veya vakıf gibi bir kurum olabilir. Zarara
sebebiyet verecek durumlar memurların halktan haksız yere para toplaması,
mahkeme kararını tanımama, borcunu ödememe gibi kanuna aykırı hareketlerdir.
Köylünün toprak anlaşmazlıkları, tımar sahibinin köylüden alamadığı vergiler de
yine şikayet konularındandır. Tüm bunların temelinde hususi zararlar vardır. Kamu
54
Örneğin ŞKT 1 s.9 h.30; ŞKT 3 s.5 h.6.
94
zararları söz konusu değildir. Kamuya ait işler Mühimme defterlerinde yer
almaktadır55. Eşkıyalık meselesinden zarar görenler halktan kişiler olmakla birlikte,
işlevsel olarak kamu zararına dair bir problem olduğundan Mühimme defterlerinde
yer aldıkları söylenebilir. Sadece belirli bir gruba yönelik meydana gelen zararlar ise
Şikayet defterlerinde yer almıştır.
55
İnalcık, a.g.m., 1988, s.36.
56
Halil İnalcık hükümlerin “yazılmıştır” ibaresi ile sona ermesini -hatalı olarak- Şikayet defterlerine
has bir özellik olarak belirtmiştir (a.g.m, 1988, s.41).
57
Örneğin ŞKT 12 s.39 h.202.
58
Majer, a.g.e., s.20.
95
sonlanmaktadır59. Hükümlerde tekid kısmı, birinin talebinden çok emrin bizzat
merkez tarafından verildiği durumlarda görülmektedir. Bu tür emirler eşkıya takibi,
mühimmat tedariki, asker sevki gibi konularla alakalı olabilmektedir. Tabi ki
merkezden çıkan her emrin ihmal edilmeden yerine getirilmesi gerekmektedir.
Ancak reayadan bir kimsenin başka bir kimseden şikayeti sonucu konunun
çözümüne dair alınacak kararda, emri yerine getirecek görevliyi tehdit etmek daha az
ihtiyaç duyulan bir durumdur. Dolayısıyla mahalli idare ile alakalı emirlerin yer
aldığı Şikayet defterlerinde tekid rüknüne Mühimme defterlerine nispetle daha az
rastlanmaktadır.
2-Muhteva Problemi:
Divan-ı hümayun, Osmanlı devlet idaresi içinde en yüksek karar organı
olduğundan devletin dışişleri ve yahut iç düzeni ile alakalı önemli meseleler bu
toplantıda görüşülmekteydi. Bu nedenle Divan-ı hümayun toplantılarında ele alınan
konular farklı önem derecesine sahipti. Dolayısıyla bu toplantılarda alınan kararların
kaydedildiği Mühimme defterlerinden dönemin en önemli meselelerinden, reayadan
birinin şahsi meselesine kadar farklı seviyede ve konuda bilgi edinebilmekteyiz.
59
Örneğin MD 94 s.2 h.7-9, s.12 h.52.
96
a-Şikayet Defterlerinin İhtiva Ettiği Konular:
Şikayet defterlerinin ortaya çıkışları XVII. yüzyılın ortalarını bulmakla
birlikte şikayet hükümlerinin daha önce Mühimme defterlerinde yer aldığı
bilinmektedir. Dolayısıyla şikayet ahkamlarının varlığı çok öncelere dayanmaktadır.
1035/1625 tarihli D.BŞM 151 numaralı defterde ferman berat gibi ahkamların
vergilerinden bahsedilmektedir. Burada sayılan belge türlerinden biri de şikayet
ahkamıdır. Bu konuda dikkat çekici diğer bir mevzu ise Maliye ahkamlarında
gözlenmektedir. Maliyeyi ilgilendiren şikayet konuları bu defterde yer almakla
birlikte defterlerde sadece “Ahkâm..”, “Kuyûd-ı ahkâm..” “Ahkâm-ı şerîf-i mâliye..”
gibi başlık kayıtları bulunmaktadır60. Ancak XVII. yüzyılın ortalarından itibaren bazı
mali ahkam defterleri başlıklarında şikayet ibaresine rastlanılmaktadır. Bu ibarenin
yer aldığı ilk defter 1052/1642 tarihli bir mali ahkamdır61. Defterin ilk sayfasında
“Defter-i berevât ve ahkâm-ı şikayet…” kaydı bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı
Arşivinde yer alan Maliyeden müdevver defterleri tasnifine ait katalogda ahkam
defterleri için “kuyud-ı ahkam”, “ahkam ve berevat” tanımlamaları yapılmıştır.
Şikayet ibarelerinin yer aldığı defterler ise genellikle “berat ve şikayet” , “ahkam ve
şikayet” olarak adlandırılmışlardır62. “Berat ve şikayet” olarak adlandırılmış MAD
7437, 1049/1639 tarihli olmakla aslında ilk örneği teşkil etmektedir. Ancak defter
çürüme dolayısıyla araştırıcılara kapalı olduğundan bunun sağlamasını yapmak
mümkün değildir. Dolayısı ile MAD 6415 ilk kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere
mali ahkamların başlık kayıtlarında meydana gelen yeniliğin Şikayet defterlerinin
ortaya çıkması tarihine yakın olduğu görülmektedir. Mühimme defterlerinde büyük
yer kaplayan ve başlı başına bir konuyu teşkil eden şikayet hükümleri ayrı bir defter
serisi oluşturma mecburiyetini doğurmuşken, mali ahkamlarda şikayet hükümlerinin
çokluğu sadece başlıklara yansımakla sınırlı kalmıştır. Nihayetinde Mühimme
defterlerinde ve Mali ahkamlarda böyle bir ihtiyacın gündeme geldiği açıktır.
60
Günalan, a.g.t., s.97-101.
61
MAD 6415.
62
MAD 3774, MAD 6269. Katalogda “ahkam ve berevat” olarak tanımlanmış bazı defterlerin ilk
sayfalarında “ahkâm-ı şikayet” ibareleri bulunabilmektedir. Örneğin MAD 2810, MAD 2825, MAD
2910, MAD 2915, MAD 2931, MAD 9871, MAD 9873.
97
Şikayet defterlerinde yer alan hükümlerin içerikleri Mühimme
defterlerindekiler kadar önemlidir. Emirler, çoğu zaman, iki kişi arasındaki
problemleri çözümlemek üzere alınmış gibi gözükse de aslında devletin iç düzenini
sağlamaya ve korumaya yöneliktir. Bu nedenle konunun çözümü her zaman kadıya
havale edilmemiş ve ilgili kişilerin İstanbul’a gönderilmeleri emredilmiştir. Şikayet
defterlerinde konunun Divan-ı hümayunda ele alınmasını öngören bu tür hükümlere
sık sık rastlanmaktadır.
63
Bazı şikayet konularında, olayın aslı, tarafların durumunu muhakeme etme hakkına sahip kadı
tarafından tespit edileceğinden böyle bir yola gidilmiştir (Feridun M. Emecen, a.g.m., s.135).
64
Örneğin ŞKT 4 h.119. Mustafa Akdağ, padişah fermanlarında birçok hususta kadının kararlarına
başvurulduğunu belirtmektedir (Türkiye’nin İktisadî ve İctimaî Tarihi (1459-1559), İstanbul 1974,
s.96-97).
65
İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965, s.139.
66
Halil İnalcık, kadının verdiği hükmü ya da hücceti tanımayan ve yerine getirmeyenlerin olması,
kişiler arasındaki hak davaları, askerî sınıftan bazı görevlilerin halktan haksız yere para almaları ve bu
konuya dair yapılan şikayetleri, şikayet konuları arasında saymaktadır (a.g.m, 1988, s.36-37).
98
Mutasarrıfların sahip oldukları topraklara dışarıdan yapılan müdahaleler
Şikayet defterlerinde yer alan bir diğer meseledir. Yine vakıf mütevelliliğinde de
aynı sorunların yaşandığı görülmektedir. Bu tür hükümlerde karar, dışarıdan
müdahalenin engellenmesiyle berat sahibinin lehine olup, işin oluru emrin
muhatabına havale edilmiştir. Diğer bir ifadeyle toprak ve yahut görev sahibi kişilere
yapılan haksız müdahalenin önlenmesi kadının gözetimine bırakılmıştır67. Bu tür
hükümlerde olaydan sorumlu kişilerin, itirazları olmadığı sürece, divana
gönderilmeleri gibi bir talep pek görülmez. Ayrıca toprak zabtına dair emirler,
olabilecek bir müdahaleyi önlemek amacıyla tasarrufun onaylanması manasıyla
Şikayet defterlerinde yer almaktadırlar. Dışarıdan gelebilecek bir müdahaleyi
engellemek amacıyla herhangi bir şikayet söz konusu olmadığı halde emir talebinde
bulunulduğu başka örneklerde mevcuttur. Bu tür talepler daha çok yol izniyle
alakalıdır. Özellikle İstanbul’a ulaşmak ve yahut İstanbul’dan kendi ülkelerine
sorunsuz şekilde dönmek isteyen elçiler, deniz yoluyla yolculuk eden gemi reisleri
bu tür emriler talep etmişlerdir68. Yine savaşa katılmamak, vergi vermemek gibi
muafiyetlere sahip kişilerin -herhangi bir müdahaleye maruz kalmadıkları halde-
önlem amacıyla ferman talep ettikleri görülmektedir. İstanbul’a havale olunmadan
kadı ve yahut başka görevlilerin kontrolüne bırakılan bir diğer konu da halktan fazla
para toplanması gibi birden fazla kişinin mağdur olduğu durumlardır. Bu tür
hükümlerde haksız toplanan paraların sahiplerine geri iadesi emredilmiştir. Toprak,
görev tasarrufluğuna müdahale ve halka yapılan haksızlık mevzularında divan
tarafından verilen karar usulsüzlüğün engellenmesidir69.
99
edildiği görülmektedir71. Yine divanda görüşülmüş bir meselenin kendi kazasında
araştırılmasına ihtiyaç duyulmuş bu nedenle kadıdan konuyu teftiş etmesi
istenmiştir72. Teftişle birlikte kadıdan ilam ve yahut konuyla alakalı belgeler talep
edilmiştir73.
71
“..zulm ü teaddisi var ise sicil-i hüccet edip âsitaneye arz ve ilam..”, Örneğin MD 95 s.59 h.376.
72
Kadıların teftiş ve benzeri hususlarda yardımcı olan görevlilerle ilgili olarak bkz. Ortaylı, a.g.e.,
s.34-41.
73
“..teftiş olunup âsitaneye ilam edesin..”, “..beratı ve sâir temessükâtı der-kise olup Âsitane-i
saâdetime ihzâr olunmak..” örneğin MD 93 s.63 h.304; MD 95 s.88 h.616.
74
Majer, a.g.e., s.23.
100
Mühimme defterlerini ve Şikayet defterlerini şekil özelliklerine dayanarak
aralarında bir fark olduğunu belirlemek zordur. Yukarıda değinildiği üzere hüküm
içlerinde kullanılan kalıp cümleler ihtiva ile alakalı olduklarından bu konuda bir
nebze yardımcı olabilmektedirler. İçerdikleri konular açısından her iki defterde bariz
farklılıkların olduğu açıktır. Ancak şikayet içerikli bazı hükümler Mühimme
defterlerinde yer almaya devam etmiştir. Bu durumda göz ardı edilmemesi gereken
divandan çıkan kararın ne olduğudur. Çünkü divana gelen şikayet içerikli arzlar
verilen kararlara göre Şikayet defterlerine ya da Mühimme defterlerine
kaydedilmiştir.
75
Majer, a.g.e., s.20.
76
Örneğin MD 78 s.333 h.865; MD 84 s.18 h.29; MD 87 s.21 h.47.
77
MD 84 s.15 h.26, s.23 h.39, s.s.27 h.49, s.31 h.56, s.50 h.101, s.55 h.110.
78
Örneğin MD 91 s.149 h.472.
101
yer almaya başlamıştır79. Bu defterde hapis cezası dışında kalebendlik cezaları da
mevcuttur80. Hakkında şikayet olunan birinin Bozcaadası’na sürgün edildiği de
görülmektedir81. Bu cezaların, suçluları ıslah etmek82 amacına hizmet ettiği
görülmektedir.
79
MD 94 s.9 h.43, s.12 h.51, s.13 h.57, s.37 h.186.
80
MD 94 s.26 h.115.
81
MD 94 s.32 h.212.
82
Sürgün, hapsetme, kalebenlik ve kürek çekme cezaları ta‘zir cezaları arasındadır. Ta‘zir cezası
arasında bulunan celd ve para cezası dışındaki yukarıda sayılan ta‘zir cezaları siyaset cezalarından
sayılmaktadır. Bkz. Ahmet Akgündüz-Halil Cin, Türk-İslam Hukuk Tarihi, I, İstanbul 1990, s.332-
336.
83
MD 98 s.8 h.25, s.34 h.98, s.85 h.261, s.92 h., s.103 h.341, s.104 h.345, s.109 h.361, s.116 h.381,
s.135 h.445, s.214 h.756. Bu kararlar II. Süleyman dönemine aittir.
84
Akgündüz- Cin, a.g.e., s.322-326.
85
MD 180, s.65 h.268, s.72 h.294, s.139 h.575.
86
Majer, a.g.e., s.20.
102
Itlak hükümlerinin üst kayıt olarak kaydedilmesi değişiminin ilk görüldüğü defter,
1095-1096/1683-1684 tarihli MD 180’dir87. Bu durum muamele kayıtlarının sona
ermesi ile şekli özellik olarak sade bir görüntüye sahip Mühimme defterlerine
hareketlilik kazandırmıştır. Bu dönemde Mühimme defterlerinde sadece hatt-ı
hümayun suretleri, iptal olan fermanlar ve nadiren fermanın kime teslim edildiği gibi
notlar hüküm üzerlerinde yer almıştır. Ceza hükümlerine Mühimme defterlerinde çok
sık rastlanıldığından hüküm üzerlerinde yer alan ıtlak hükümleri hemen göze
çarpmaktadır. Oysa Şikayet defterlerinde XVII. yüzyılın son çeyreğinde bir sicil
kaydı olarak hüküm üstlerinde ıtlak hükümleri olmadığından bu defterler sade
görünmeye devam etmişlerdir88. Bu özellik neticesinde ilk sayfaları Şikayet defteri
olup s.487 itibariyle Mühimme defteri cüzünü içeren ŞKT 17’de bu durum hemen
fark edilmektedir. Diğer hükümler de genellikle ada muhafazasına dairdir. Bu
konuya dair göze çarpan bir diğer farklılık hükümlerin muhataplarıdır. Ceza
hükümleri arasında geniş yer tutan kalebendlik cezasını uygulayacak görevlilerden
biri de kale dizdarlarıdır. Suçlu hangi kaleye hapsedilecek ise o kalenin dizdarına
emir ile haber verilmektedir. Bu durumun varlığı iki defter arasında belirgin bir fark
yaratmaktadır. Aynı özelliklere dayanarak ŞKT 30’un da bir Mühimme defteri
olduğu hemen anlaşılmaktadır.
87
Örneğin s.232 h.986, s.233 h.989-990, s.269 h.1133. MD 180’den sonra sıradaki Mühimme defteri
olan ŞKT 10’da eski usulün kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. Ancak daha sonraki
defterlerde ıtlak hükümleri ceza hükümlerinin üzerindedir.
88
Şikayet defterlerinde hüküm içinde görülen “ıtlak” lafzı haksız yere hapis olanların serbest
bırakılması için kullanılmıştır. Örneğin MD 95 s.66 h.329, s.77 h.520 ,s.80 h.541.
89
Örneğin MDZ 16 s.1 h.2 ve h.4’te kalebendlik cezasına çarptırılan topçularla alakalı hükümde arzı
sunan topçubaşıdır. MD 98 s.21 h.59’da ise hapis edilen yeniçeri ile alakalı divana mektup gönderen
yeniçeri ağasıdır.
90
Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994, s.123.
103
toplama92 yine ceza sebepleridir. MD 109 s.22 ve 23’te kimlerin nasıl bir suç
sebebiyle ve ne kadar süreyle cezaya çarptırıldıklarına dair listeler bulunmaktadır.
91
Örneğin, MDZ 16 s.1 h.3.
92
Örneğin MD 100 s.51 h.176, s.52 h.183; MD 101 s.71 h.221.
93
Örnekler için bkz. Yusuf Oğuzoğlu, “Osmanlı Devletinde Taşra İle Merkez Arasındaki Bürokratik
İşleyiş Hakkında Bazı Bilgiler (XVII. ve XVIII. yüzyıllar)”, Osmanlı-Türk Diplomatiği Semineri,
Bildiriler, 30-31 Mayıs 1994, İstanbul 1995, s.31-42.
94
Örneğin A.DVN.MHM 948 s.11 “teallül ederler ise Âsitane-i saâdetime ihzâr olunmak
….kalebend olunmak üzere… yazılmıştır”. MD 101 s.24 h.75 “şerle görülüp ihkak-ı hakk olunmak
babında hükm-i hümâyûnum rica etmeğin vâkı ise şerle hakkı alınıverildikten sonra ikisin dahi
kalebend edip arz eyleyesin deyu hüküm yazılmıştır”.
104
katibin hatası fark edilmiş ve emrin mühimmeye yazılması için not düşülmüştür. Bir
diğer örnek defterin 188b varağındaki ilk hükümde mevcuttur. Hükmün yarım
olduğunu belirten Majer konunun yine ceza ile alakalı olduğunu belirtmektedir95.
Majer’in bu örneklerini çoğaltmak mümkündür. Örneğin 187 numaralı Şikayet
defterinde kararın kürek cezası olduğu hükmün üzeri karalanmıştır96. Yine aynı
defterin üzeri sehven kaydıyla çizilmiş bir hükmünde eşkıya olarak nitelenen
kişilerle ilgili olarak gerekenin yapılması emredilmiştir97. Bu defter Receb 1086-
Rebiülevvel 1087/Ekim 1675-Mayıs 1676 tarihlerini kapsamakla birlikte aynı
döneme isabet eden bir Mühimme defteri mevcut değildir. Bu sebepten bu hükümler
Mühimme defterleri ile yapılacak bir karşılaştırmadan yoksundurlar. 23 numaralı
Şikayet defterinde yarım bırakılmış ve üzerinde “umûr-ı mühimmeye kayd
olunmuştur” notu bulunan bir hüküm bulunmaktadır98. Hükümde daha önce kanuna
aykırı hareket ettiği için Isparta’dan sürgün edilmiş birinin bulunduğu yerde halka
musallat olmaya devam ettiğinden bahsedilmektedir. Hüküm yarım olmakla birlikte
kararın ceza olacağı beklenebilir99. Hükmün kayıt tarihi evahir Ramazan 1108/24
Nisan-2 Mayıs 1697’dir. Bu tarihlerde mevcut defterler MD 108 ve Rikab
mühimmeleri olan A.DVN.MHM 947100 ve A.DVN.MHM 948’dir. MD 108 ve
Şikayet 23 ana tür diyebileceğimiz yani vekaleten tutulmayan defterlerdendir. Her iki
defter de evahir Ramazan 1108/24 Nisan-2 Mayıs 1697 tarihleri itibariyle ordu
defterlerine dönüşmüşlerdir. İstanbul Rikab mühimmeleri olan A.DVN.MHM 947 ve
A.DVN.MHM 948 ise aynı tarihlerde başlamıştır. Şikayet 23’te yer alan 45 numaralı
hükümde arzın “südde-i saâdet”e sunulduğu görülmektedir. Bu hükümle aynı
sayfada bulunan h.46’da arz “ordu-yı hümâyûn”a h.47’de ise arz “rikâb-ı hümâyûn”a
sunulmuştur. Hükümlerin bulunduğu tarihler ordunun İstanbul’dan hareket edeceği
zamana denk geldiğinden böylesi bir çeşitlilik söz konusu olmuştur101. Dolayısıyla
95
Majer, a.g.e., s.21. Majer aynı tarihe ait bir Mühimme defteri bulunmadığından gerekli kontrolleri
yapamadığını belirtmektedir.
96
ŞKT 187 s.245 h.1538.
97
ŞKT 187 s.97 h.597.
98
ŞKT 23 s.11 h.45.
99
Emrin muhataplarından biri Bozcada kadısıdır. Dolayısıyla cezanın kalebendlik olması
muhtemeldir.
100
Tek yaprak halinde olan bu parça defter aslında A.DVN.MHM 948’in ilk sayfasıdır.
101
İ.H. Uzunçarşılı, ordunun İstanbul’dan hareketinin Ramazan sonu olduğunu teyit etmektedir
(a.g.e., s.576).
105
45 numaralı hükmün atıf yaptığı mühimme defteri MD 108 olabileceği gibi Rikab
mühimmeleri de olabilir. Ancak sözü edilen hükümle ilgili bu defterlerde herhangi
bir kayda rastlanmamıştır. Bu durumun A.DVN.MHM 947 ile A.DVN.MHM 948
arasında olması muhtemel eksiklikten kaynaklandığı düşünülebilir.
106
Şam-ı şerîfde vâkı‘ …medresesi vakfının bi’l-fi‘l berât-ı şerîfimle
mütevellîsi olan Seyyid İsmail zîde kadruhû gelüp tevliyet-i mezbûr bi’l-fi‘l berât-ı
şerîfimle üzerinde olup hizmetinde kusûru yoğiken aherden ba‘zı kimesneler
müdâhaleden hâli olmadıkların bildirüp yedinde olan berât-ı cedîdi mûcibince zabt
ettirilmek bâbında emr-i şerîf ricâ etmeğin üzerinde ise berâtı mûcibince zabt
ettirilmek için hükm yazılmıştır. Fî evahîr-i B sene 105
105
ŞKT 17 s.66 h.315. Defterin bu kısımları Şikayet defteridir. Mühimme defteri olan kısım
s.487’den itibaren başlamaktadır.
106
ŞKT 1 s.50 h.250, s.61 h.309, s.67 h.333; ŞKT 4 s.81 h.343, s.92 h.400.
107
ŞKT 4 s.87 h.377; Kayıt “..tenbih olunup mukayyed olunmaz ise kalede habs oluna deyu
yazılmıştır” şeklindedir.
107
başından bir hassasiyet gösterilmiş olmalıdır. Muhtemelen daha sonra diğer cezaların
da Mühimmelere kaydedilmesine karar verilmiştir. Öte yandan ilk dört Şikayet
defterinin, Şikayet defterlerinin genel özelliklerini tüm yönleriyle gösterdikleri pek
söylenemez. Şekil özellikleri bakımından Şikayet defteri 1 biraz daha farklıdır. Bu
defterde tarihler hüküm sonlarında onar günlük dilimler halinde verilen usulde
olabildiği gibi hüküm üstlerinde başlık halinde ve gün adı ile birlikte
bulunabilmektedirler. Ancak bu durum defterin taşıdığı tarihte Mühimme
defterlerinde görülen değişimle alakalı olmalıdır108. Şikayet defterlerinde görülen
kalıp cümleler ise ŞKT 4’ün ortalarından itibaren belirginleşmişlerdir109. Öte yandan
Feridun Emecen bu ilk dört defteri Mühimme defteri olarak tanımlamıştır110. Buna
neden olarak Şikayet defterleri serisinde yer alıp, “ahkâm-ı şikayet” başlığını taşıyan
ilk defterin ŞKT 5 olduğu ve bu ilk dört defterin tarihleme ve şekil özellikleri
açısından Mühimme defteri formunda oluşlarını göstermektedir.
108
Aynı durum tarihleme usulündeki bu değişimin yaşandığı MD 89, MD 90 ve MD 91’de de
görülmektedir.
109
Bu duruma tarih olarak 1080/1669 yılı verilebilir.
110
Emecen, a.g.m., s.127-128.
111
1056/1646.
112
Savaşla ilgili birçok emrin yer aldığı Ordu mühimmeleri dışındaki Mühimme defterlerinde yer alan
şikayet hükümleri çok geniş yer kaplamaktadırlar. MD 84’de yer alan hükümlerin 26’sı devlet
idaresine dair talimat hükmü iken 86 hüküm şikayet konularına dairdir (Durmuş Kandıra, “84
108
hemen öncesinde bulunan MD 89’da birçok şikayet hükmü vardır. Ancak defter iyi
incelendiği taktirde kale muhafazasından kale tamiratına kadar reayadan birinin
talebini içeremeyen hükümlerin mevcudiyeti görülür. Ancak ilk dört Şikayet
defterinde, diğer Şikayet defterlerinde olduğu gibi, bu tür hükümler
bulunmamaktadır. Şikayet hükümlerinin Mühimme defterlerinden ayrılması
bürokratik bir gelişmenin ürünüdür. Bundan sonra Mühimme defterlerinde yer alan
hükümler daha spesifik bir görüntü sergilemektedirler.
109
Mühimme-i mektûme ve Mühimme-i Mısır defterleri de aynı ihtiyacın sonucu
olmalıdır118.
118
XVII. yüzyılın sonuna doğru mevcut Kalebend defterleri ve XIX. yüzyılda bu defterlerden
ayrılarak ayrı bir defter serisi olan Nefy ve Kısas defterleri ile Mühimme defterleri karşılaştırılma
yapılması gereken bir konuyu teşkil etmektedirler.
110
SONUÇ
111
takdirde ilk divanda yeni bir defter ortaya çıkmamış, İstanbul defteri sefere
götürülmüştür. Dolayısı ile bir Ordu mühimmesi başlı başına bu özelliği
göstermeyebilir. Bu defterlerdeki kararlardan genellikle sorumlu olan sadrazamın
İstanbul’da bulunduğu zamanda tertip edilen Asitane defterleri/cüzleri sadrazamın
sefere çıkması ile beraber ordu mühimmelerine dönüşmektedirler. İstanbul’da kalan
kaymakam ise kendisine yeni bir defter/cüz açmakta ve sadrazam döndüğü anda
görevi sonlandığından rikab defterleri sona ermektedir. Buradan çıkan sonuç bir
defterin yıl ortasından başlıyor olması o defterin ilk aylarının kaybına işaret
etmediğidir. Hatta bu durum meydana gelen bir yeniliği haber veriyor olabilir. Yine
bir defterin yıl ortasında sonlanması da benzer bir yaklaşım söz konusu
gözetilmelidir. Ayrıca defterlerin yeni sadrazamla birlikte başlaması ve yahut sefer
sonucu ortaya çıkması defterdeki muamele kayıtlarında farklılıklar yaratmaktadır.
Tablo 1’de kronolojik olarak tüm XVII. yy. Mühimme defterlerinin listesi
verilmiştir. Mühimme tasnifinde yer alıp aslında farklı bir defter türünü temsil eden
defterler açıklamaları ile birlikte bu tabloda yer almışlardır. Defterlerin türlere göre
ayrımının yapılması eldeki veriler dahilinde Tablo 2’de uygulanmıştır. Bu tabloda bir
Mühimme defterinin kapsadığı ayları ve eğer ordu kayıtlarını havi ise defterin seyrini
112
izlemek mümkündür ve Tablo 1’de görülen bir çok tarih çakışmasının nedeni
açıklanmaya çalışılmıştır. Gerçi bir yıla ait kayıtlar farklı farklı defterlere dağılmış
olabilir. Defter türleri ise birbirlerini çoğunlukla takip etmektedir. Örneğin Ordu
mühimmesinin ortaya çıkmasıyla, yeni başlayan bir diğer defter türü Rikab
mühimmesidir. Bu durum özellikle XVII. yüzyılın sonlarına doğru görülemeye
başlanan Edirne Rikab mühimmeleri ile belirginleşmektedir. Ordu’nun İstanbul’dan
ayrılmasından itibaren görülen İstanbul Rikablara paralel olarak ordunun Edirne’den
ayrılmasının hemen ardından Edirne Rikablar ortaya çıkmışdır. Böylece iki tür Rikab
mühimmesi mevcut olmuştur. Ordunun seferden Edirne’ye dönüşü itibariyle Edirne
Rikab mühimmeleri sona ermiş, ancak İstanbul Rikablar, asıl görevliler buraya
dönünceye kadar tutulmaya devam etmişlerdir. Tüm bu sayılanlar devlet idari işleyişi
ile divan kalemlerinin dolayısıyla bürokratik işlemlerin alakalarının derecesini
göstermektedir.
113
BİBLİYOGRAFYA
1. ARŞİV KAYNAKLARI
1.1. A. DVN
4/35, 9/38, 9/44, 9/46, 9/58, 9/64, 9/75, 9/82, 9/84, 9/86, 9/96, 11/33, 11/50, 11/53,
11/53a, 11/60, 26/42, 27/60, 27/95, 28/87, 29/18, 29/31, 30/80
1.2. A. DVN. d
796
1.5. A.E.
IV. Murad 448
1.6. A.RSK
1517
1.7. D.BŞM
151
1.8. KK
70, 71, 157, 179, 208, 212, 213, 258, 259, 260
1.9. MAD
114
2810, 2825, 2910, 2915, 2931, 3774, 6269, 6415, 9871, 9873
1.10. MD
5, 11, 19, 42, 62, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92,
93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111,
180, 264, Eb 387 (Dresden)
1.11. MDZ
7, 8, 9, 10, 11, 16
1.12. ŞKT
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 12, 14, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30, 31,
172, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 187, 201, 207, 208, 209, 210, 211, 212,
213, 187, 209, 372, 796, Eb 372 (Dresden)
115
85 Numaralı Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Özet, Transkripsiyon,
İndeks, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire
Başkanlığı, Ankara 2002.
2. KAYNAK ESERLER
Topçular Kâtibi ‘Abdülkādir (Kadrî) Efendi Tarihi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya
Yılmazer, Ankara 2003.
3. ARAŞTIRMA VE İNCELEMELER
116
Ak M. “Lala Mehmed Paşa”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s.71-73.
Akdağ, M. Türkiye’nin İktisadî ve İctimaî Tarihi (1459-1559),
İstanbul 1974.
Akgündüz, A.-Halil, C. Türk-İslam Hukuk Tarihi, I, İstanbul 1990.
Aydın B. Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı Hümayun Defter
Formlarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi, XV-XVI.
Yüzyıl, yayımlanmamış doktora tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul
2003.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, 2. bs., İstanbul 2000.
Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz(Osmanlı Dönemi) I, Ankara 2000.
Berindei, M.-
Veinstein, G. L’Empire Ottoman et les pays Roumains 1544-1545,
Étude et Documents, Paris 1987.
Beydilli, K. “Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet
Defteri) vom Jahre 1675”, Kitap tanıtımı, TED, 13,
İstanbul 1983-1987, s.605-611.
Danişmend, İ. H. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.V, İstanbul 1971.
David, G. “The Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg
Rivalry in the Sixteenth Century”, AO, 20, 2002, s. 167-
209.
Elezovic, G. Iz Carigradskih Turskih Arhiva Mühimme Defteri,
Beograd 1951.
Emecen, F. “Ali’nin Ayn’ı: XVII. yüzyıl başlarında Osmanlı
Bürokrasisinde Katib Rumuzları”, TD, sayı 35, 1984, s.
131-149.
_________ “Sefere Götürülen Defterlerin Defteri”, TD Bekir
Kütükoğlu Armağanı, 1991, s. 241-268.
_________ “Taşra Bürokrasisinin Kaynakları Şahzade Divânı
Defterleri, Tarih Boyunca Türk Tarihinin Kaynakları
Semineri 6-7- Haziran 1996, Bildiriler, İstanbul 1997,
s.91-100.
117
_________ “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Miri,
Ahkam-ı Kuyud-ı Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”,
TALİD, III/5, 2005, s.107-139.
Faroqhi, S. “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, Leiden 1993, s. 470-472.
Gökbilgin, T. Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi: Osmanlı
İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde, İstanbul
1979.
Göyünç, N. XVI. Yüzyılda Ruûs ve Önemi, TD, XVII/22, İstanbul
1968, s.17-34.
_________ “Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet
Defteri) vom Jahre 1675”, Kitap tanıtımı, OA, V, İstanbul
1986, s.273-274.
_________ “Tarih Başlıklı Muhasebe Defterleri”, OA, X, İstanbul
1990, s. 1-37.
Günalan, R. XVI. Yüzyılda Bâb-ı Defterî Teşkilatı ve Maliye
Ahkâm Defterleri, yayınlanmamış doktora tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul
2005.
Halaçoğlu, Y. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Teşkilatı Hakkında
Bazı Mülahazalar”, OA, 2, 1981, s. 123-132.
Heyd, U. Ottoman Documents on Palestine 1552-1615: A Study
of the Firman According to the Mühimme Defteri,
Oxford 1960.
İnalcık, H. “Reisül-küttab”, İA, IX, İstanbul 1964, s. 671-683.
_________ “Şikayet Hakkı: Arz-ı hal ve Arz-ı Mahzarlar”, OA, 7-8,
1988, s. 33-54.
Kandıra, D. 84 numaralı Mühimme Defteri (Tahlil-Metin),
yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1995.
Kütükoğlu, M. “Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine”,
Tarih boyunca Paleografya ve Diplomatik İlmi
118
Semineri: 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul
1988, s. 95-106.
_________ “Buyruldu”, DİA, VI, İstanbul 1992, s. 478-480.
_________ Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994.
Majer, H. G. Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden
(Şikayet Defteri) vom Jahre 1675, Wien 1984.
Mumcu, A. Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak Divan-ı
Hümayun, Ankara 1976.
Oğuzoğlu, Y. “Osmanlı Devletinde Taşra İle Merkez Arasındaki
Bürokratik İşleyiş Hakkında Bazı Bilgiler (XVII. ve
XVIII. yüzyıllar)”, Osmanlı-Türk Diplomatiği Semineri,
Bildiriler, 30-31 Mayıs 1994, İstanbul 1995, s. 31-42.
Ortaylı, İ. Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde
Kadı, Ankara 1994.
Peachy, W.S. “Registers of Copies or Collection of Drafts? The Case of
Four Mühime Defteri from the Archives of the Prime
Ministry in İstanbul”, TSAB, X/2, 1986, s. 79-85.
Reychman, J.-
A. Zajaczkowski, Osmanlı-Türk Diplomatikası El Kitabı, İstanbul 1993.
Römer, C. “An Unknown 16th Century Mühimme Defteri at the
Austrian National Library”, CIEPO XIV, Bildiriler, 18-22
Eylül 2000, Ankara 2004, s. 639-654.
Sawai, K. “Issues on the Contents of the Mühimme Defteri in the
Başbakanlık Osmanlı Arşivi in the Republic of Turkey:
Focusing on Registers Belonging to the Late 16th
Century”, Orient, 49/1, 2006, s. 165-184 (Japonca).
Sertoğlu, M. Muhteva Bakımından Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955.
_________ Osmanlı Tarih Lûgatı, İstanbul 1986.
Şahin İ.-F. Emecen II. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm
Defteri, İstanbul 1994.
Şahin D. “8 numaralı Mühimme Zeyline Göre (h. 481-1121)
XVII. yüzyılda Anadolu’da Celali Hareketleri”,
119
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2003.
Şahin M. “Kuyucu Murat Paşa’nın Celali Defteri Mühimmesi (h.
1-480)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2002.
Temelkuran, T. “Divan-ı Hümayun Mühimme Kalemi”, TED, VI, İstanbul
1975, s. 129-169.
Theunissen, H. “Ottoman-Venetian Diplomatics: The Ahd-names. The
Historical Background and the Development of a Category
of Political-Commercial Instruments together with an
Annotated Edition of a Corpus of Relevant Documents”,
EJOS, I/2, 1998, s. 1-698.
http://www.2.let.uu.nl/Solis/anpt/ejos/pdf/VG13.pdf
(Erişim tarihi 23 Haziran 2007)
Uluskan, M. Divan-ı Hümayun Çavuşları, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, İstanbul 2004.
Uzunçarşılı, İ.H. “Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyruldulara Dair”,
Belleten, V/17-18, 1941, s. 101-157.
_________ “Buyruldu”, Belleten, V/19, 1941, s. 289-318.
_________ Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, 2. bs.,
Ankara 1984.
_________ Osmanlı Tarihi, c. III, 2. kısım, Ankara 1954.
_________ Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965.
Veinstein, G. “Ahkām Qa’idi Ordres Origianux et Mühimme Defteri”,
Mélanges Offerts à Louis Bazin par ses disciples,
collègues et amis, Varia Turcica XIX, ed. Jean-Louis
Bacqué-Grammont, Paris 1992, s.257-274.
120
EKLER
Açıklamalar:
• Tabloda sadece Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Mühimme
defterleri yer almaktadır.
• Tablonun başlangıcını teşkil eden 1008/1600 ve sonunu teşkil eden
1111/1699 yılları XVII. yy. kapsamındadır.
• Turuncu renkli defterler Mühimme tasnifinde yer alıp aslında
Şikayet defterleri olanlardır.
• Bab-ı Âsafi kataloğunda 1095/1683 olarak tarihlenmiş
A.DVN.MHM 943 aslında 995/1587 tarihli bir Mühimme defteri
parçasıdır.
• Defter karşılığı olmayan yıllar boş bırakılmıştır. Bu kısımlardan
1029-1035/1619-1625, 1057-1072/1647-1661, 1077-1088/1666-
1677 tarihli olanlar uzun yıl aralıkları ile dikkat çekmektedirler.
1029-1032/1619-1622 yılları arasında sadece 1030/1620 yılında
Hotin seferi olup diğer yıllarda padişah ve sadrazam İstanbul’da
bulunmuşlardır. Ancak bu yıllardan 1031/1621, aralarında II.
Osman’ın katli gibi olayların yaşandığı kargaşa dolu bir yılı temsil
etmektedir. Bu kargaşanın uzantıları 1032/1622’de IV. Murat’ın
padişah olmasına kadar devam etmiştir. 1033-1035/1623-1625
yılları arası ise Safevi devleti ile savaşların gündemde olduğu bir
dönemdir. 1057-1072/1647-1661 yıllarını havi ikinci kayıp
121
dönemden 1057-1066/1647-1655 yılları arası yine padişahın ve
sadrazamın İstanbul’da bulunduğu zamana denk gelmektedir.
Geriye kalan yıllar ise Avusturya, Venedik gibi dış güçlerle ve iç
isyanlarla mücadele dönemleridir. Son olarak 1077-1088/1666-1677
tarihlerini kapsayan dönemde iki büyük sefer meydana gelmiştir.
1077-1080/1666-1669 yılları Girit seferi, 1083-1088/1672-1677
yılları ise Lehistan seferlerinin gerçekleştiği tarihlerdir. Dolayısıyla
bu döneme ait kaybolmuş olması muhtemel Mühimme defterleri
Rikab ve Ordu mühimmeleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu
olasılığı sözü edilen diğer dönemler için de kabul ettiğimizde
Mühimme defterlerinin kaybı konusundaki oranın ciddi boyutta
olduğu görülmektedir.
122
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1008
1009
1010 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70
KK 70
KK 70 A.DVN.
ADVN. MHM
1011 KK 70 KK 70 MHM 935 935 KK 70 KK 70 MD 75
1012 MD 75 MD 75
KK 70 KK 70
KK 70 MD 75 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 MD KK 70 MD MD 75 KK 70 MD MD 75 MD KK 70 MD
1013 MDZ 7 MDZ 7 MD 75 MDZ 7 MD 75 75 75 MD 77 75 MD 77 77 MD 76 75 MD 77
1014 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77
1015
MD 76 MD 76
MDZ 8 MDZ 8
MD 76 MD 76 MD 76 MD 76 MD 76 A.DVN. A.DVN. MD 76 MD 76
1016 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MHM 936 MHM 936 MDZ 8 MDZ 8
123
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
MD 76 KK 71 KK 71 MD
MDZ 8 MDZ 8 A.DVN. 78 A.DVN.
1017 MD 81 MD 81 MD 81 KK 71 KK 71 KK 71 MHM 937 MHM 937
KK 71 MD 78 MD
1018 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 79 MD 79
1019 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79
1021
MD 81 MD 81
KK 71 KK 71 MD 81
1022 MD 78 MD 78 MD 78 KK 71 KK 71 KK 71 MD 80 MD 80 MD 80 MD 80 MD 80 MD 80
A.DVN.
MHM 939
A.DVN.
MD 80 MHM 940 A.DVN.
A.DVN. A.DVN. MHM A.DVN.
1023 MD 80 MHM 939 MHM 941 940 MHM 940 MD 80 MD 80 MD 80
124
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
MD 81
KK 71
KK 71 MD 80
MD 80 MD 80 A.DVN.
A.DVN. A.DVN. MHM MD 81 MD 81 KK MD 81 KK MD 81 MD 81 KK MD 81 KK MD 81 KK
1024 MD 80 MHM 940 MHM 940 940 KK 71 KK 71 71 71 KK 71 71 71 71
1025 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81
1026 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82
KK 71 KK 71 KK 71 KK 71
1027 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82
1028 KK 71 KK 71 KK 71
1029
1030
1031
1032
1033
1034
125
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1035
1036 MD 83 MD 83 MD 83 MD 83
1037 MD 83 MD 83 MD 83 MD 83 MD 83
1038 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84
1039 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84
MD 84
1040 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85
1041 MD 85
1042
A.DVN. A.DVN.
1043 MHM 942 MHM 942
1045
MD 86 MD 86 MD 86 MD 87 MD 87
1046 MD 86 MD 86 MD 86 MD 86 MD 86 MD 86 MD 87 MD 87 MD 87 MD 88 MD 87 MD 88
126
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87
1047 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88
MD 87
1048 MD 88
1049
1050
1051
1052 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89
1053 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89
1054 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10
1055
MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90
1056 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91
1057
1058
1059
127
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1060
1061
1062
1063
1064
1065
1066
1067 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92
1068 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92
1069 MD 92 MD 93 MD 93 MD 93
1070 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93
1071 MD 93 MD 93
1072
1073 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94
128
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1074 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94
MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD MD 94
1075 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 95 MD 95
MD 94 MD 94 MD 94
1076 MD 95 MD 95 MD 95
1077 MD 264
1079
1080
1081 MD 264
1082
1083
1084
1085
1086
129
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1087
1088
1089 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96
1090 MD 96 MD 96 MD 96 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97
1091 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97
1092 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97
1093
1094
A.DVN.
MHM
943
1095 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180
1096 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180
A.DVN. A.DVN.
1097 MHM 944 MHM 944 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10
130
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
ŞKT 10
1098 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 MD 264
MD 98 MD 98 MD 98 MD 98
MD 98 MD 98 MD 98 MD 98 MD 98 MD 98 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MD 98 MDZ MDZ 16
1100 MD 98 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MD 264 MD 264 MD 264 16 MD 264 MD 264
MD 98
MD 99 MD 99 MD 99 MD 99 MD 99 MD 99
1101 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MD 99 MD 99 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100
MD 101
MD 100 MD 101 MD 102 MD 101 MD 101 MD 101
1102 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100 MD 101 MD 101 MD 102 MD 103 MD 102 MD 102 MD 102
MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103
1104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 103
131
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
MD 103
MD 103 MD 106
MD 103 MD 105 A.DVN.
MD 103 MD 105 MD 103 MD 103 MD 106 MHM 945 MD 103 MD 103
MD 103 MD 103 MD 105 ŞKT 17 MD 105 MD 103 MD 103 MD 105 A.DVN. A.DVN. MD 106 MD 106
1106 ŞKT 17 ŞKT 17 ŞKT 17 MD 264 MD 264 MD 105 MD 105 MD 106 MHM 945 MHM 946 MD 107 MD 107
MD 108
MD 108 A.DVN.
A.DVN. MHM 947
MD 103 MD 103 MD 103 MHM 947 A.DVN.
MD 106 MD 106 MD 106 MD 103 MD 106 MD 108 A.DVN. MHM 948 MD 108 MD 108
1107 MD 107 MD 107 MD 107 MD 106 MD 108 MDZ 11 MD 108 MD 108 MHM 948 MDZ 11 MDZ 11 MDZ 11
MD 108 MD 108
A.DVN. MD 108 MD 108 A.DVN. A.DVN. A.DVN.
MHM A.DVN. A.DVN. MHM A.DVN. MHM 948 MHM 948
948 MHM 948 MHM 948 948 A.DVN. MHM 948 A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. MD 109 MD 109
1108 MDZ 11 MDZ 11 MDZ 11 MDZ 11 MHM 948 MDZ 11 MHM 948 MHM 948 MHM 948 MHM 948 MD 110 MD 110
132
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
A.DVN.
MHM
948 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110
MD 109 MD 109 MD 109 MD 109 A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN.
1109 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949
MD 110
MD 110 MD 110 MD 110 A.DVN. MD 110 MD 110 MD 110
A.DVN. A.DVN. A.DVN. MHM A.DVN. MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 A.DVN. A.DVN.
MHM MHM 949 MHM 949 949 MHM 949 A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. MHM 949 MHM 949
1110 949 ŞKT 30 ŞKT 30 ŞKT 30 ŞKT 30 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MD 111 MD 111
A.DVN.
MHM A.DVN. A.DVN.
949 MHM 949 MHM 949
1111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111
133
Tablo II: Tür Özelliklerine Göre XVII. yy. Mühimme Defterleri
Listesi
Açıklamalar:
• Defter türleri şu şekildedir:
Asitane: İstanbul kayıtları,
Ordu: Sefer esnasında tertip olunan kayıtlar,
Rikab: Vekil idaresinde alınan kararlar. İkiye ayrılır;
1) İstanbul Rikab
2) Edirne Rikab
• Renklerin kullanımı:
Kırmızı renk: Rikab olsun ya da olmasın İstanbul kayıtlarıdır.
Mavi renk: Edirne Rikab kayıtlarıdır.
Yeşil renk: İki şekilde kullanılmıştır;
1) Ordu: Sefer esnasındaki kayıtları göstermektedirler.
2) Edirne: Sefer mahalline yakın olmak üzere ordunun Edirne
kışladığı zamanki kayıtlardır. Bu defterler Rikab niteliğinde
olmayıp “ana tür” defterlerdir.
Turuncu dolgu: İlk konağı temsil etmektedirler. (1046-1047/1636-
1637 yılları hariç)
• Konaklar belirtilirken sefere çıkılan ilk ay esas alınmıştır. Ordunun
hareket halinde olması sebebiyle sonraki menzil adları verilmemiş
ve sadece “ordu” denmiştir. İlk konaklar çoğunlukla bir ayı
tamamıyla içermezler. Ancak burada, ilk hareketin ağırlık noktasını
oluşturan ay turuncu dolgu içinde gösterilmiştir.
• Bazı defterler içinde yer alan aylarda sadece bir gün mevcuttur.
Örneğin A.DVN.MHM 940 içinde 1023/1614 yılı Rebiülevvel ayı
134
sadece son günü ve 1024/1615 yılı Rebiülevvel ayının sadece
üçüncü günü mevcuttur.
• Birbirleriyle tarih bakımından çakışan defterlerin bir kısmına tezin
ikinci bölümde değinilmiştir.
• 1106/1694 yılına ait Edirne Rikab kayıtları MD 264 ve ŞKT 17’de
yer almaktadır. Her iki defterde Rebiülahir ayı çakışıyor
gözükmektedir. Esasen ŞKT 17 evasıt-ı Rebiülahirde sonlanmakta
ve MD 264 evahir-i Rebiülahirde başlamaktadır. Aynı durum MD
98-MD 99, MD 99-MD 100, MD 100-MD 101, MD 106-MD 108,
1108/1697 tarihi için MD 264-MD 110 arasında da söz konusudur.
• MD 264’te Cemaziyelevvel ayının 1106/Aralık 1694 Edirne Rikab
iken MD 105’te Edirne ana defter olarak görülmektedir. Böylesi bir
durum tabi ki imkansızdır. Ancak aslında Cemaziyelevvel ayının ilk
on günlük dilimine ait kayıtlar MD 264’te ve sonraki günleri MD
105’te yer almaktadır. Benzer durumlar MD 103-MD 106 ve
A.DVN.MHM 949-MD 111 arasında mevcuttur.
• Defterlerde bazen tek parça halinde defterin tarihinden farklı
kayıtlar yer almaktadır. Örneğin MD 102’de 1105 tarihinin
görüldüğü tek hüküm vardır. İptal edilmiş bu hüküm aslında şikayet
kaydıdır. Dolayısıyla MD 102 içinde gösterilmemiştir. Aynı
uygulama MDZ 9 s.7’de yer alan 1037/1626 tarihli hüküm, MD 85
s.1’de yer alan 1042/1632 tarihli ferman sureti; MD 91 s.52’de
mevcut 1057/1647 tarihli ferman sureti için de geçerli olmuştur.
• A.DVN.MHM 947’nin ilk sayfasında Zilkade 1107/Haziran 1696
tarihli bir hüküm vardır. Ancak bu hüküm aslında Ordunun
bulunduğu yerden İstanbul kaymakamına gönderilmiş emrin
suretidir (aynı hüküm MD 108 s.294’te yer almaktadır.) Dolayısıyla
bu ay deftere ait gösterilmemiştir. A.DVN.MHM 948 ile tarih olarak
çakıştığı görülen tek yapraklık parça aslında bu defterin ilk
sayfasıdır.
135
• 100 numaralı Mühimme defteri içinde Şevval-Zilhicce
1101/Temmuz-Eylül 1690 ve Muharrem-Rebiülevvel 1102/Ekim-
Aralık 1690 tarihleri iki kere tekrar etmektedir. S.53-72 arasını
kapsayan cüzün Edirne Rikab mühimmesi olduğu düşünülse de
kesin bir yargıya varılmadığından bu tabloda yer verilmemiştir.
• MD 111’in sadece XVII. yy. ait kayıtları bu tabloda yer almıştır.
136
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1010 1010 1010 1010 1010 1010 1010 1010 1010
KK 70 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1011 1011 1011 1011 1011 1011
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Asitane Asitane Asitane
1011 1011
A.DVN.MHM 935 Rikab Rikab
1011
MD 75 Asitane
1012 1012
Asitane Asitane
1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Asitane Asitane Asitane Asitane
1013
MD 76 Asitane
1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1017
Rikab
1016 1016
A.DVN.MHM 936 İznikmid İznikmid
137
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1017 1017
A.DVN.MHM 937 Asitane Asitane
1017
MD 78 Asitane
1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018
Asitane Asitane Üsküdar Üsküdar Üsküdar Üsküdar Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1022 1022 1022
Asitane Asitane Asitane
1018 1018
MD 79 Asitane Asitane
1019 1019 1019
Rikab Rikab Rikab
1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019
Asitane Üsküdar Üsküdar Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1020
Ordu
1023 1023
A.DVN.MHM 939 Asitane Asitane
1023
A.DVN.MHM 941 Asitane
138
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1017 1017 1017 1017 1017
KK 71 Rikab Asitane Asitane Asitane Asitane
1018
Asitane
1022 1022 1022 1022 1022
Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024
Asitane Üsküdar Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1027 1027 1027 1027
Rikab Rikab Rikab Rikab
1028 1028 1028
Rikab Rikab Rikab
1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040
MD 85 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1041
Rikab
139
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1043 1043
A.DVN.MHM 942 Ordu Ordu
1037
MDZ 9 Rikab
1044 1044 1044 1044 1044 1044 1044 1044
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046
MD 86 Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
MD 87 Rikab Rikab Rikab/Asitane Üsküdar Ordu Ordu
MD 88 Rikab Rikab
1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047
MD 87 Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
MD 88 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Üsküdar Ordu
1048
MD 87 Ordu
MD 88 Ordu
1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052
MD 89 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053
Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Rikab Rikab
1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054
MDZ 10 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056
MD 90 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056
MD 91 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
140
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089
MD 96 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1090 1090 1090
Rikab Rikab Rikab
1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095
MD 180 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1097 1097
A.DVN.MHM 944 Edirne Edirne
1099 1099
MDZ 16 Rikab Rikab
1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1101 1101 1101 1101 1101
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100
MD 98 Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1101
Ordu
141
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1098
MD 264 Ordu
1100 1100 1100 1100 1100
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1106 1106
Rikab Rikab
1108 1108
Ordu Ordu
1109 1109 1109
Edirne Edirne Ordu
1109
Rikab
1102
MD 103 Rikab
1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1107 1107 1107 1107
Rikab Rikab Rikab Rikab
142
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1103 1103 1103 1103 1103
MD 104 Edirne Edirne Ordu Ordu Ordu
1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104
Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Ordu Ordu
1105 1105
MD 105 Edirne Edirne
1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106
Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne
1105 1105
ŞKT 17 Rikab Rikab
1106 1106 1106 1106
Rikab Rikab Rikab Rikab
1106
A.DVN.MHM 946 Edirne
1106 1106
MD 107 Rikab Rikab
1107 1107 1107
Rikab Rikab Rikab
1107 1107
Rikab Rikab????
A.DVN.MHM 947
143
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1108 1108
MD 109 Rikab Rikab
1109 1109 1109 1109
Rikab Rikab Rikab Rikab
1108 1108
MD 110 Ordu Ordu
1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109
Ordu Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Ordu Ordu
1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne
1110 1110
MD 111 Edirne Edirne
1111 1111 1111 1111 1111 1111 1111
Edirne Edirne Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
144