You are on page 1of 155

T.C.

İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi

XVII. yy. Osmanlı Divan Bürokrasisi’ndeki Değişimlerin


Bir Örneği Olarak Mühimme Defterleri

Emel SOYER
2501040421

Tez Danışmanı:
Prof. Dr. Feridun M. EMECEN

İstanbul 2007
XVII. yy. Osmanlı Divan Bürokrasisindeki Değişimlerin Bir Örneği
Olarak Mühimme Defterleri.

Emel SOYER

ÖZ

Divan-ı hümayun toplantılarının kaydedildiği defterlerden biri olan


Mühimme defterleri siyasi, sosyal ve askeri tarih gibi birçok konuda temel kaynak
olma vasfını taşırlar. Bununla birlikte, bu defterler Osmanlı bürokratik işleyişini
anlamada önemli kaynaklar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu çalışma, Mühimme
defterleri üzerinden Osmanlı bürokrasisinde yaşanan değişimleri incelemeyi
amaçlamaktadır. Tezin ilk bölümünde, ilk örnekleri XVI. yüzyılda görülen
Mühimme defterlerinin XVII. yüzyıldaki durumu ele alınmıştır. XVII. yüzyıl
Mühimme defterlerinin geçirdiği değişimler ise, tezin ikinci bölümünün konusunu
teşkil etmektedir. Son olarak, tezin üçüncü bölümünde, XVII. yüzyılda yaşanan
bürokratik gelişmeler sonucu ortaya çıkan Şikayet defterleri ile Mühimme defterleri
şekil özellikleri ve muhteva bakımından karşılaştırılmaktadır.

ABSTRACT

The Mühimme registers that list among the primary registers in which the
rulings of the imperial council was recorded, serve as a basic source in political,
social, and military matters of the Ottoman Empire. In addition to their importance
for socio-political history, these registers proved to be helpful in understanding the
pattern the Ottoman bureaucracy functioned. This thesis aims to survey the
bureaucratic change in the Ottoman administration through a close investigation of

iii
the 17th century Mühimme registers. In this regard, the first section provides a
general picture of the 17th century Mühimme registers; whereas the second section is
devoted to the transformation that these registers passed through in the midst of the
17th century. In the last section of the thesis, the Şikayet registers that came into
being as a novelty of Ottoman bureaucratic change in the same period is compared
with the Mühimme registers in terms of form and content.

iv
ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti’nin en üst idari birimi olan Divan-ı Hümayun’da alınan


kararların kaydedildiği defterlerin en önemlilerinden biri Mühimme defterleridir.
İhtiva ettikleri konular Osmanlı Devleti’nin bir çok yönünü ortaya koyduklarından,
Mühimme defterleri çeşitli araştırmalara kaynak olmuşlardır. Ayrıca ana kaynak
olma özellikleri Mühimme defterlerinin tertip edilmeleri hakkında bilgi sahibi olmayı
gerektirmiş, bu nedenle Mühimmeler ile ilgili müstakil çalışmalar yapılmıştır. Bu
çalışmaların odak noktasını Mühimme defterlerinin ilk görüldüğü dönem olan XVI.
yy. teşkil etmektedir. Bu yüzyıla has yapılan çalışmalar daha sonraki dönemlerde
görülen Mühimme defterleri hakkında yol gösterici olmakla birlikte kalemlerde
görülen değişimler her yüzyılı kendi içinde değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.

XVII. yüzyıla ait Mühimme defterlerinin büyük çoğunluğu Başbakanlık


Osmanlı Arşivinde yer almaktadır. Tezde inceleme konusu olmuş tüm defter ve
belgelere bu arşiv aracılığıyla ulaşılmıştır1. XVII. yy. Mühimme defterleri
Başbakanlık Osmanlı Arşivinde çeşitli tasniflere dağılmış durumda olduğundan bu
çalışma kapsamında, Mühimme defter serileri taranmış ve tespit edilen defterler
kendi içerisinde kronolojik olarak yeniden düzenlenerek ekler kısmında
verilmişlerdir.

Tezin birinci bölümünde söz konusu yüzyıla ait Mühimme defterlerinin


muamele kayıtlarından, tarihleme usullerine kadar genel özellikleri üzerinde
durulmuş ve defterler diplomatik yönden incelenmişlerdir. Karışıklığa sebebiyet
vermemek amacıyla bu kısımdan başlayarak tezin tamamında muhataba yollanmış
emre “ferman” bunun deftere kaydedilmiş şekline “hüküm” denmiştir. Ayrıca
Mühimmelerin birer defter olma özelliklerine bağlı olarak ciltleme hususuna
değinilmiştir.

1
Bu nedenle defter ve belge künyeleri verilirken BOA kısaltmasına ihtiyaç duyulmamıştır.

v
Mühimme defterlerinde, XVII. yüzyılın ortalarına doğru tertiplerinde
meydana gelen değişime bağlı olarak bir takım şekli değişimler gözlenmektedir.
Tezin ikinci bölümünde bu konu ele alınmıştır. Divan kalemlerinin bir kısmının ordu
ile beraber sefer mahalline gitmesi ve burada toplanan divandan çıkan kararların
Ordu mühimmelerine kaydedilmesi sonucu bu defterler bürokratik işleyişi izlemeye
olanak sağlamaktadırlar. Bu nedenle sözü edilen değişim Ordu mühimmeleri
üzerinden incelenmek üzere bazı defter örnekleri verilerek konu pekiştirilmeye
çalışılmıştır.

Üçüncü bölüm ise genel olarak, Osmanlı bürokrasisindeki ihtisaslaşmaya


işaret eden Şikayet defterleriyle ilgilidir. Bu zamana kadar Şikayet defterleri üzerinde
pek az durulmuştur. Bu nedenle öncelikle bu defterler hakkında yapılan çalışmalara
değinilmiş ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinde mevcut Şikayet defterleri tasnifi ele
alınmıştır. Daha sonra ise bu defterlerin genel özellikleri hakkında bilgi verilmeye
çalışılmıştır. Son olarak muhteva ve şekil özellikleri bakımından Şikayet
defterlerinin -içerisinde bulunan bazı hükümlerin daha önce Mühimmeler içerisinde
yer almasından dolayı- Mühimme defterleri ile karşılaştırılması yapılmıştır.

Tez çalışmamla ilgili olarak bana her konuda yardımcı olan tez danışmanım
Prof. Dr. Feridun Emecen’e teşekkürü borç bilirim. Bunun dışında yurtdışında
bulunan XVII. yy. Mühimme ve Şikayet defterlerinden bazılarını bana temin etme
inceliğini gösteren Prof. Dr. Geza David’e, yabancı kaynakların kullanımında ve
tezin son şeklini almasında emeğini esirgemeyen Özgür Kolçak’a ve Başbakanlık
Osmanlı Arşivi personeline ayrı ayrı teşekkür ederim.

Emel Soyer

vi
İÇİNDEKİLER
ÖZ……………………………………………………………………………. ..........III
ABSTRACT…………………………………………………………………….. .....III
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………........ V
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………......... .. VII
KISALTMALAR…………………………………………………………….…. ....IX
GİRİŞ: ……………………………………………………………………….…. ...... .1

I. BÖLÜM
XVII. yy. MÜHİMME DEFTERLERİ’NİN GENEL ÖZELLİKLERİ

A. Muamele Kayıtları…………………………………………………………… ..... 8


1. Buyruldu…………………………………………………………………...... .8
2. Yazıldı…………………………………………………………………… .... 18
3. Müsvedde: Fermanların Kaydı Meselesi………………………………… ... 19
4. Fermanların Tekrar Yazılması…………………………………………… ... 24
5. Fermanların Teslim Edilmesi…………………………………..................... 26
B. Tarihleme Usulü…………………………………………………………….. ... ..30
1. Tarih Başlıkları…………………………………………………………. ... ..31
C. Ciltleme………………………………………………………………………. ... .37

II. BÖLÜM
MÜHİMME DEFTERLERİ’NİN GEÇİRDİĞİ DEĞİŞİMLER VE
BAZI DEFTER ÖRNEKLERİ

A. Defterlerde Görülen Değişimler……………………………………………….. 42


B. Değişimlere Örnek Olarak Ordu Mühimmeleri……………………………... .52
1. XVII. Yüzyılın İlk Yarısı Ordu Mühimmeleri……………………………. ..53
a- 77 numaralı Mühimme Defteri……………………………………… 55
b- 8 numaralı Mühimme Zeyli Defteri …………………………....... …58
c- 936 numaralı Mühimme Defteri Parçası………………………… .... .59

vii
d- 78 numaralı Mühimme Defteri ………………………………… ... …61
e- 79 numaralı Mühimme Defteri ………………………..………….... ..62
f- 81 numaralı Mühimme ve KK 71 Ahkam Defterleri …………….. ... .63
g- 82 numaralı Mühimme Defteri………………………………….... .. ..64
h- 83 numaralı Mühimme Defteri………………………………........ ... .66
ı- 84 numaralı Mühimme Defteri………………………………… ......... 67
j- 942 numaralı Mühimme Defteri……………………………………. .. 69
k- 9 numaralı Mühimme Zeyli Defteri………………………………..... 69
l- 86, 87 ve 88 numaralı Mühimme Defterleri………………………... .. 70
2. XVII. yüzyılın ikinci yarısı Ordu Mühimmeleri…………………………. .. .73

III. BÖLÜM
ŞİKAYET DEFTERLERİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI
VE MÜHİMME DEFTERLERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI

A. Şikayet Defterleri Hakkında Yapılan Çalışmalar……………………………. 78


B. Şikayet Defterleri Tasnifi………………………………………………………. 79
C. Şikayet Defterlerinin Genel Özellikleri………………………………………. . 88
D. Şikayet Defterleri ile Mühimme Defterleri Arasındaki Farklar……….......... 92
1. Hükümlerde Kullanılan Formüller Açısından………………………............ 93
2. Muhteva Problemi………………………………………………………….. 96
a. Şikayet Defterlerinin İhtiva Ettiği Konular…………………………... 97
b. Mühimme Defterlerinde Yer Alan Şikayet Hükümleri…………….. 100

SONUÇ………………………………………………………………………......... 111
BİBLİYOGRAFYA……………………………………………………………… 114
EKLER………………………………………………………………………........ 121
Tablo I: XVII. yy. Mühimme Defterlerinin Kronolojik Listesi…………………… 123
Tablo II: Tür Özelliklerine Göre XVII. yy. Mühimme Defterleri Listesi…………. 134

viii
KISALTMALAR

a.g.e. Adı Geçen Eser

a.g.m. Adı Geçen Makale

a.g.t. Adı Geçen Tez

A. DVN Bâb-ı Asâfi, Divan Kalemi Evrakı

A. DVN. d Bâb-ı Asâfi, Divan Kalemi Defterleri

A. DVN. MHM Bâb-ı Asâfi, Mühimme Kalemi Defterleri

A. DVN. ŞKT Bâb-ı Asâfi, Şikayet Kalemi Defterleri

A.E Ali Emiri

AO Archivum Ottomanicum

A.RSK Bâb-ı Asâfi, Ruûs Kalemi Defterleri

B Receb

BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

Bkz. Bakınız

bs. Baskı

C. Cilt

C Cemaziyelahır

Ca Cemaziyelevvel

CIEPO Comite Internationale des Etudes Pre-Ottomanes et Ottomanes

D. BŞM Bâb-ı Defteri, Baş Muhasebe Kalemi Defterleri

ix
DİA Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

ed. Editör

EI2 Encylopedia of Islam, 2nd Edition

EJOS Electronic Journal of Oriental Studies

h. Hüküm

haz. Hazırlayan

İA Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi

KK Kamil Kepeci Tasnifi

L Şevval

M Muharrem

MAD Maliyeden Müdevver Defterler Serisi

MD Mühimme Defteri

MDZ Mühimme Zeyli Defteri

MTM Milli Tetebbular Mecmuası

N Ramazan

no. Numara

OA Osmanlı Araştırmaları

R Rebiülahır

Ra Rebiülevvel

s. Sayfa

S Safer

Ş Şaban

ŞKT Atik Şikayet Defterleri

TALİD Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi

TD İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi

x
TED İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü
Dergisi

TSAB The Turkish Studies Association Bulletin

vr. Varak

yay. Yayımlayan

yy. Yüzyıl

Z Zilhicce

Za Zilkade

xi
GİRİŞ

Devlet yönetim mekanizmasının ana merkezi olan Divan-ı Hümayun,


Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren en yüksek karar alma organı olarak
faaliyet göstermiştir1. Devletin en üst mevkilerinde görev yapan idareciler, Divan-ı
Hümayun toplantılarında çeşitli meselelere dair önemli kararlar aldıkları gibi halk
tabanında yaşanan problemleri de bu toplantılarda tartışmışlardır. Bu özelliğiyle
Divan-ı Hümayun en üst mahkeme olma niteliğini de taşımaktadır. Adından da
anlaşılacağı gibi padişah divanı olan bu toplantılarda alınan kararlarda başta
sadrazam olmak üzere ele alınan meselenin türüne göre Kubbealtı vezirleri, Baş
defterdar, nişancı ve kazaskerler önemli rol oynamışlardır2.

Divan-ı Hümayun toplantılarında alınan kararlar konularına göre çeşitli


defterlere kaydedilmiştir. Bu noktada divan kalemleri ön plana çıkmaktadır. Beylikçi
kalemi defterlerinin en önemlisi olan Mühimme defterleri divan toplantıları
sonucunda ortaya çıkan fermanların kayıtlarını içermektedir. Bu defterlerin belirli bir
düzen dahilinde oluşturulması beylikçi, reisülküttab, tezkireciler ve katipler aracılığı
ile gerçekleşmiştir. Muhtevası bakımından Osmanlı Devleti’nin idari yapısını,
yabancı ülkelerle ilişkilerini, ticarî stratejilerini, ekonomi politikalarını, sosyal
yaşamını, iç düzende yaşadığı problemleri, merkez-taşra ilişkisini, sefer lojistiğini ve
daha birçok yönünü ortaya koyan Mühimme defterleri, Osmanlı tarihçileri tarafından
yaygın biçimde kullanılmışlardır3. Genel itibariyle elde edilebilecek bu çalışma
alanları dışında Mühimme defterleri dolaylı olarak birçok konuya ışık tutmaktadırlar.
Bu konuların başında şehir tarihleri gelmektedir. Devletin geniş toprakları içinden

1
Divan-ı Hümayun hakkında bkz. Ahmet Mumcu, Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak
Divan-ı Hümayun, Ankara 1976.
2
Bu görevlilerin divandaki görevlerinden teşrifattaki yerlerine kadar bilgi için bkz. “Tevkiî
Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”, Milli Tetebbular Mecmuası (MTM), III/1, s.498-500,506-510,
515-518, 540.
3
Mühimme defterleri kullanılarak yapılan çalışmalar için bkz. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana
Defter Serileri: Ahkâm-ı Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı Mühimme ve Ahkâm-ı Şikâyet”, Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi (TALİD), c.3, sy. 5, 2005, s.129-130.

1
birçok sivil kişiler ya da resmi görevliler çeşitli konularla alakalı olarak divana
başvurmuş, alınan kararların bu defterlere kaydedilmesi sonucunda şehir tarihi
külliyatını oluşturacak hükümler meydana gelmiştir. Bir diğer konu defterlerde yer
alan emirlerin muhataplarıdır4. Bu kişilerin isimleri bazen görevleri ile birlikte
verilmiştir. Özelikle Ordu Mühimmelerinde birçok konuda görevlendirilen kişiler
hakkında bilgi edinebilmek mümkündür. Bazı hükümler ise bizzat bu görevlilerin
kendileri ile alakalıdır. Buna dayanarak bu kişilerin görev değişimleri dahi takip
edilebilir.

Mühimme defterleri üzerinden yapılacak diğer bir çalışma alanı ise


Osmanlı Devleti’nin bürokratik işleyişidir. Divan-ı hümayuna bağlı olarak tertip
edilen bu defterler, kalemlerde yer alan görevlilerin vaziyetlerini, tercih edilen
sistemi, yaşanan yenilik hareketleri ve değişimleri ortaya koymada yol
göstericidirler. Mühimme defterlerinin sözü edilen yönü bu tez çalışmasının temelini
oluşturmaktadır. Defterlerde görülen yeni uygulamalar bürokraside yaşanan
ihtisaslaşmayı işaret ettiğinden bu tez dahilinde ele alınmışlardır. Bu bağlamda
defterlerde yer alan hüküm formlarından muamele kayıtlarına farklı defter türlerinin
ortaya çıkışından muhteva ayrılıklarına kadar birçok mesele incelenmeye
çalışılmıştır. Özellikle bürokrasideki uzmanlaşmayı gösteren Şikayet defterleri ile
Mühimme defterleri arasındaki farkların belirlenmesinde mevcut problemler tespit
edilerek çözüm yolları aranmıştır. Ancak bu inceleme alanı içinde Mühimme
defterlerini tanımak ve tanımlamak öncelikli meseleyi teşkil etmiştir. Bu nedenle
defterlerde yer alan muamele kayıtlarının ifade ettikleri anlamlar ele alınmıştır.
Ayrıca İstanbul divanının kayıtlarını içeren Asitane Mühimmeleri, sefer esnasında
kaleme alınan Ordu Mühimmeleri ve Kaymakam idaresinde toplanan divan
kararlarının kaydedildiği Rikab mühimmeleri arasındaki farklar belirlenerek
Mühimme türleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu defter türlerinin tertip tarzlarındaki
farklılıklar divan kalemlerinin tutumunu yansıtmaktadırlar.

4
David, hükümlerin muhatapları üzerinden oldukça ilginç çıkarımlar yapmıştır. Geza David, “The
Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth Century”, Archivum
Ottomanicum (AO), 20, 2002, , s.171-173.

2
Mühimme defterleri hakkında yapılan çalışmaların çıkış noktasını yine
defterleri tanımlama gerekliliği teşkil etmiştir. Defterlerde yer alan kararların
muhtevalarına binaen yapılan çalışmalarda öncelikle Mühimme defterlerinin genel
özellikleri üzerinde durulmuştur. Bu çalışmalardan ilki Uriel Heyd tarafından
yapılmıştır. 1552-1615 yılları arası mevcut Mühimme defterlerini kullanarak Filistin
hakkında yaptığı çalışmasında Heyd eserinin giriş bölümünü Mühimme defterlerini
tanımlamaya ve mevcut problemleri ele almaya ayırmıştır5. Berindei ve Veinstein
Romanya tarihini ele alırken Mühimme defterlerini kullanmışlar ve Mühimme
defterleri hakkında bilgiler vermişlerdir6. Yine David Geza, Osmanlı-Habsburg
mücadelesini ele aldığı çalışmasında kaynak olarak Mühimme defterlerini
kullanmıştır. Bu defterlerle ilgili geniş bilgi sunan David, Mühimme defterleri
hakkında yapılan çalışmalardan da bahsetmiştir7. Mühimme defterlerini kaynak
olarak kullanmada öncelikle defterleri tanımlama gerekliliği, müstakil çalışmaların
ortaya çıkmasını sağlamıştır8. Bu çalışmalar arasında Glisa Elezovic’in Mühimme
defterlerindeki başlık kayıtlarını incelediği çalışması baş sırayı almaktadır9.
Defterlerdeki muamele kayıtlarını ele alan Mübahat Kütükoğlu ise defterler hakkında
önemli çıkarımlar yapmıştır. Özellikle Mühimme defterlerinin şekil özellikleri ve
tertip edilişleri üzerinde duran Kütükoğlu, defterlerle alakalı pek çok hususa dikkat
çekmiştir10. Defterlerin tertibi hususunda yapılan çalışmalardan biri de Peachy’e
aittir. Peachy çalışmasında daha çok Mühimme defterlerinin müsvedde kayıtlar olup

5
Uriel Heyd, Ottoman Documents on Palestine 1552-1615: A Study of the Firman According to
the Mühimme Defteri, Oxford 1960.
6
Mihnea Berindei-Gilles Veinstein, L’Empire Ottoman ey les pays Roumains 1544-1545, Études
et documents, Paris 1987. Gilles Veinstein’in Mühimmelerle ilgili bir diğer çalışması için bkz.
“Ahkām Qa’idi Ordres Origianux et Mühimme Defteri”, Mélanges Offerts à Louis Bazin par ses
disciples, collègues et amis, Varia Turcica XIX, ed. Jean-Louis Bacqué-Grammont, Paris 1992,
s.257-274.
7
Geza David, a.g.m., s.167-209.
8
Osmanlı merkez teşkilatı hakkında geniş bilgi veren İ. H. Uzunçarşılı divan defterlerini ele alırken
Mühimmeler hakkında da bilgiler sunmaktadır. (Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı,
2.bs., Ankara 1984, s.79-83). Suraiya Faroqhi ise Mühimmeler hakkında bir ansiklopedi maddesi
yazmıştır (“Mühimme Defterleri”, Encylopedia of Islam, 2nd Edition (EI2),VII, Leiden 1993,
s.470).
9
Glisa Elezovic, Iz Carigradskih Turskih Arhiva Mühimme Defteri, Beograd 1951.
10
Mübahat S. Kütükoğlu, “Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine”, Tarih Boyunca
Paleografya ve Diplomatik İlmi Semineri : 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s.95-
106.

3
olmadığı üzerinde durmuştur11. Son olarak Feridun Emecen ilk örneklerinin XVI.
yüzyılda görüldüğü Mühimme defterleri ile ilgili günümüze değin yapılan
tartışmaları ele alarak önemli sonuçlara ulaşmıştır. Emecen çalışmasında XVII.
yüzyıl Mühimmelerinin değerlendirilmesine de yer vermiştir. Yine bazı Mühimme
defterlerinin, değerlendirme ile birlikte tez ve yahut müstakil olarak yapılmış
transkripsiyon çalışmalarına ait bir liste bu makale içinde yer almaktadır12.

Mühimme defterlerinin ilk örnekleri XVI. yüzyıla aittir. Bu zamana kadar


tespit edilebilmiş en erken tarihli Mühimme defteri 951-952/1544-1545 tarihli olup
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde bulunmaktadır13. Bundan sonraki defter ise
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde bulunmaktadır14. Divan-ı Hümayun
toplantılarının Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren varolduğu düşünülürse bu
defterlerin oldukça geç tarihlere sahip olduğu anlaşılır. Bu durumda 1544 tarihinden
önce Mühimme defterlerinin mevcut olup olmadığı sorusu akla gelmektedir.
Öncelikle bu defterler için yapılan “Mühimme” tanımlamasının döneminde olmadığı
belirmek gerekir. Defterlerin ilk örneklerinde Mühimme defterleri için “ahkam”
tanımlamasının yapıldığı görülmektedir15. Bu durumda sorgulanması gereken ahkam
kelimesiyle neyin ifade edildiğidir. Hüküm kelimesinin çoğulu olan bu kelime
Divan-ı Hümayuna bağlı olarak bu toplantıda alınan kararların kaydedildiği diğer
defter türlerini de kapsamaktadır. Nitekim Divandan çıkan kararların/hükümlerin
kaydedildiği ilk defter olan 1501 tarihli defter bu özelliği göstermektedir16. Bu
defterde mali hükümler, şikayet hükümleri, nişan, berat kayıtları ve önemli devlet
işlerine dair hükümler bir arada bulunmaktadır17. Mali hükümler daha sonra Mali

11
William S. Peachy, “Registers of Copies or Collection of Drafts? The Case of Four Mühime Defteri
from the Archives of the Prime Ministry in İstanbul”, The Turkish Studies Association Bulletin
(TSAB), X/2, 1986, s.79-85.
12
Emecen, a.g.m., s.107-139.
13
Halil Sahillioğlu, Topkapı Sarayı Arşivi H.951-952 Tarihli E-12321 Numaralı Mühimme
Defteri, İstanbul 2002.
14
Koğuşlar 888 koduna sahip defter 959-960/1552 tarihlidir. Bkz. Suraiya Faroqhi, a.g.m., s.470.
15
Feridun M. Emecen, a.g.m., s. 116.
16
İlhan Şahin-Feridun Emecen, II. Beyazıd Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri,
İstanbul 1994. Sancağa çıkan şehzadelerin divanlarında alınan kararları havi defterler için bkz.
Feridun M. Emecen, “Taşra Bürokrasisinin Kaynakları Şehzade Divânı Defterleri”, Tarih Boyunca
Türk Tarihinin Kaynakları Semineri 6-7 Haziran 1996, Bildiriler, İstanbul 1997, s.91-100.
17
Feridun M. Emecen bu defterin daha sonra ortaya çıkacak defter türlerinin prototipini
oluşturduğunu belirtmektedir (a.g.m., s.113-117).

4
ahkamlara18 Şikayet hükümleri önce Mühimme sonra Şikayet defterlerine, nişan,
berat hükümleri daha sonra Ruus ve Tahvil defterlerine19 ve devlet işlerine dair
hükümler daha sonra Mühimme defterlerine kaydedilmiştir. Dolayısıyla Mühimme
defterleri için 1544 tarihi geç görülmekle birlikte 1501 tarihinden önce bir örneği
olmayacağı düşünülebilir. Ayrıca sözü edilen defter türlerinin hepsinin müstakil
olarak ortaya çıkışları Kanuni Sultan Süleyman zamanına denk geldiğinden
ihtisaslaşmanın bu dönemde yaşandığı görülmektedir. Mühimme defterlerini de bu
ihtisaslaşmanın bir parçası sayarsak 1501 tarihini 1520 yılına kaydırmak mümkün
hale gelmektedir. Dolayısıyla Mühimme defterlerinin ilk örneğini teşkil eden
1544/1545 tarihli defter öncesinde 25 yıllık bir boşluğun olabileceği söylenebilir.

İlk Mühimme defteri öncesi olası boşluğun bu örnekle sınırlı olmadığı XVI.
yy. Mühimme defterleri incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Üstelik bu yüzyıla ait
birçok Mühimme defterinin yanlış tasnifleme sonucu bu ad altında toplandıkları
görülmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde sözü edilen yüzyıla ait Mühimme
defterlerinin sayısı 74 olarak verilmiştir. Ancak bu konuda yapılan yanlış
tasniflemenin ilk defterden başladığı görülmektedir. 1 numaralı Mühimme defteri
aslında bir tahvil defteridir. Bu tasnifte yer alan diğer Tahvil defterleri MD 54 ve MD
56 olarak tespit edilmiştir20. Hatalı tasnifleme sonucu Mühimme defterleri serisinde
yer alan bir diğer defter türü ise Ruus Defterleridir. MD 2, MD 4, MD 8, MD 15,
MD 25, MD 37, MD 45 ve MD 50, Nejat Göyünç tarafından Ruus defterleri olarak
tanımlanmışlardır21. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla bu örneklere yenileri
eklenmiştir. Örneğin bu konuda Geza David, MD 11 ve MD 42’ye dikkat
çekmektedir22. Bilgin Aydın ise Nejat Göyünç’ün tespit ettiği ruus defterlerine
yenisini eklemiştir. Buna göre Mühimme Zeyli defterleri tasnifindeki 1 numaralı

18
İlk örneği 1520-1521 tarihli Kamil Kepeci (KK) 61 için bkz. Şahin-Emecen, a.g.e., s.xvı.
19
İlk Ruus defteri 1546 tarihli KK 208 ve ilk Tahvil defteri 1553 tarihli Mühimme defteri (MD) 1’dir.
Ruus defteri için bkz. Nejat Göyünç, “XVI. Yüzyılda Ruûs ve Önemi”, Tarih Dergisi (TD), XVII/22,
İstanbul 1968, s.29. Tahvil defteri için bkz. Bilgin Aydın, “Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı
Hümayun Defter Formlarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi (XV-XVI. yy.)”, Yayınlanmamış Doktara
Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2003, s.123.
20
Midhat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955, s.16-17.
21
Göyünç, a.g.m., 1968, s.30.
22
Geza David MD 11’in tamamının, MD 42’nin ise bazı sayfalarının Ruus defterini temsil ettiklerini
belirtmektedir (a.g.m., s.174-177). Ancak MD 42’nin belirtilen sayfaları ve MD 11 ruus değil, tahvil
hükümlerini ihtiva eden defterlerdir.

5
defter aslında bir Ruus defteridir23. Son olarak Kazuaki Sawai 13 ve 65 numaralı
Mühimme defterlerinin tahvil hükümlerini ihtiva eden defterler olduğunu
belirtmiştir24. 41 numaralı Mühimme defterinin Mali ahkam ve 57 numaralı
Mühimme defterinin aslında XVIII. yüzyıla ait bir defter olması ve 20 numaralı
Mühimme defterinin mevcut olmaması25 yukarıda bahsedilen hatalara eklenirse,
XVI. yy. Mühimme defterleri için verilen 74 sayısının gerçeğinden bayağı uzak
olduğu anlaşılır. Özetle belirtmek gerekirse toplamda 17 defter hatalı tasnifin kurbanı
olmuştur. Bu defterler MD 1, MD 2, MD 8, MD 11, MD 13, MD 15, MD 20, MD 25,
MD 37, MD 41, MD 42 (bir kısmı), MD 45, MD 50, MD 54, MD 56, MD 57 ve MD
65’tir. Bu durumda 74 sayısı 57 (58)’e düşer. Topkapı sarayında mevcut daha önce
bahsedilen iki defter, Bab-ı Âsafi tasnifinde yer alan dört defter26, Mühimme Zeyli
defterlerinde yer alan altı defter27 ve yurt dışında bulunan bir defterle28 sayı 70’e
yükselmektedir. Yine de yarım asırlık bir sürede 74 adet gözüken Mühimme
defterlerinin bir yüzyıl boyunca toplamda 35 adet olarak gözüken Mühimme
defterleri ile arasındaki büyük fark bir nebze kapanmış olur. Üstelik tarafımızca
tespit edilen sayı 35 değil, 60’tır29. Bu sayıya A.DVN dosya tasnifinde ve yurt
dışında bulunan Mühimmeler de dahil edilebilir30. Mühimme defterleri tasnifinde
aynı tarihleri taşıyan pek çok defterin olduğu görülmektedir. Bu durum verilen
sayıların kesinliğini şüpheye düşürmektedir31. Gerçi bu çalışmada XVII. yüzyıl
Mühimme defterleri için bu sorun giderilmeye çalışılmıştır. Ancak birçok çalışmaya

23
Aydın, a.g.t., s.130.
24
Kazuaki Sawai, “Issues on the Contents of the Mühimme Defteri in the Başbakanlık Osmanlı Arşivi
in the Republic of Turkey: Focusing on Registers Belonging to the Late 16th Century”, Orient, 49/1,
2006, s.171-172 (Makale, İngilizce özet bölümü hariç aslen Japonca’dır).
25
Sertoğlu, a.g.e., s.16-17.
26
A.DVN.MHM 932, A.DVN.MHM 933, A.DVN.MHM 934 ve A.DVN.MHM 943. Bu son parça
defter, katalogda 1095/1683 olarak tarihlenmiştir. Esasında 995/1587 tarihli olan defter 6 sayfadan
ibarettir.
27
MDZ 2, MDZ 3, MDZ 4, MDZ 5, MDZ 6, MDZ 15. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi,
İstanbul 2000, s.18-19.
28
Claudia Römer, “An Unknown 16th Century Mühimme Defteri at the Austrian National Library”,
Comite Internationale des Etudes Pre-Ottomanes et Ottomanes (CIEPO) XIV, 18-22 Eylül 2000,
Ankara 2004, s. 639-654.
29
XVII. yy. Mühimme defterlerinde tasnif hataları daha azdır. Bu dönem defterlerinde yaşanan
karışıklık Tahvil ve yahut Ruus defterleri ile değil, Şikayet defterleri ile olmuştur. Bkz. Tablo 1 ve 2.
30
A.DVN 26/21. 1045/1635 tarihli dosya içinde bulunan 6 sayfalık bu parça defterin, hiçbir yerinde
tarih kaydına rastlanmamaktadır. Genel özellikleri ise bu defterin XVII. yüzyılın ilk yarısına ait
olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Yurt dışında bulunan Mühimme Defteri için bkz. David, a.g.m.,
s.180.
31
Bkz. Tablo 2.

6
kaynak ve müstakil olarak ele alınan XVI. yy. Mühimme defterleri henüz böyle bir
incelemeye tabi tutulmamıştır32. Oysa ki Mühimme defterlerinin ilk örnekleri
sonrakileri anlamada büyük önem arz etmektedirler. Çünkü Mühimme defterleri,
siyasî, sosyal, askerî, hukukî muhtevaları bir yana dolaylı yollardan sundukları
bilgilerle iyi anlaşılması gereken defterlerdendir.

32
XVI. yy. Mühimmeleri ile ilgili olarak Geza David bu probleme dikkat çekmiş ve hazırladığı
kronojik listede bu durumu gözler önüne sermiştir (a.g.m., s.178-179, 206-207).

7
I. BÖLÜM

XVII. yy. MÜHİMME DEFTERLERİNİN


GENEL ÖZELLİKLERİ

A-Muamale Kayıtları:

Mühimme defterlerinde yer alan hükümlerin üst kısımlarında birtakım


muamele kayıtları görülmektedir1. Bir emrin ortaya çıkışından ferman olarak
yazılması ve teslimine değin gerçekleşen işlemleri kaydetme amacına hizmet eden bu
kayıtlar, Mühimme defterlerinin gerektiğinde bir başvuru kaynağı olarak kullanılmak
üzere tertip edildiklerini göstermektedirler. Defterlerdeki hükümlerden sonra
yazıldıkları anlaşılan2 bu kayıtların çoğu XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
Mühimme defterlerinde görülen değişimlerle birlikte ortadan kalkmışlardır.

1. Buyruldu:
Mühimme defterlerinde yer alan bu tür kayıtlardan ilk göze çarpanı,
“buyruldu” anlamına geldiği kabul edilen3 ve çeşitli dönemlerde değişik şekillerde

1
Bu kayıtlar, ağırlık noktası XVI. yy olmak üzere, Mübahat S. Kütükoğlu tarafından incelenmiştir
(“Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine”, Tarih boyunca Paleografya ve
Diplomatik İlmi Semineri : 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s.95-106).
2
Yarım bırakılan hükümlerin üstlerinde genellikle hiçbir muamele kaydına rastlanmaz. Ayrıca birçok
muamele kaydının mürekkebi, hükümlerde böyle bir durum yokken, bir diğer sayfaya bulaşmıştır.
3
Mühimme Defteri 90, haz. Nezihi Aykut v.d., İstanbul 1993, giriş.

8
görülen işarettir. Emir çıkartmada kullanılan bu işaretler bir işin ne şekilde
yapılacağının izahını içerirlerdi4. Buyruldular Mühimme defterlerinde zaman zaman
yazıldı işaretinin yanında olmakla birlikte çoğunlukla hükmün üstünde orta kısımda
yer almaktadırlar. Bu işaretin sol tarafında genelde fermanın ne şekilde emredildiğini
gösteren bazı kayıtlar bulunmaktadır. Bu kayıtlar, talep edilen emrin kabulüyle, arz
üzerinde yer alan “buyrulmuşdur” ifadesinden başka fermanın neye binaen
verileceğini belirtmek için kullanılan kayıtların suretleri olmalıdır. Bunlardan en sık
görüleni “vech-i meşrûh üzre buyrulmuşdur” ibaresidir. Emrin zaten bir buyruldu ile
karara bağlandığı ve defterde de buna yer verildiği göz önüne alındığında bu işaretin
ayrıca kullanılması üzerinde durulması gereken bir konudur5.

Mühimme defterlerinde buyruldu işareti XVI. yüzyılın sonlarından itibaren


ortaya çıkmaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi, buyruldu işaretleri birbirlerinden
bir takım farklılıklar arz etmektedirler. Birçoğunun şekli, aslında birbirinden
bozmadır6. Bu farklılıklardan en belirgini Rikab ve Ordu mühimmeleri arasında
görülür. Örneğin aynı tarihlerde tutulan Rikab ve Ordu mühimmelerinde buyruldu
işaretleri birbirleriyle tutarlı değildir. Üstelik ordunun seferden dönmesiyle son bulan
Rikab mühimmesinden sonra başlayan defterlerde, buyruldu şeklinin Ordu
mühimmesinde görülen şekle dönüştüğü dikkati çekmektedir. Bu durum, defteri
tutmakla görevli kalem memurlarının tutumlarını ortaya koyar. Örneğin 1017/1608

4
Buyruldular için bkz. İsmail H. Uzunçarşılı, “Buyruldu”, Belleten, V/19, 1941, s.289-318; İsmail H.
Uzunçarşılı, “Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyruldulara Dair”, Belleten, 5/17-18, 1941, s.101-
157. Ayrıca bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Buyruldu”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), VI,
İstanbul 1992, s.478-480. XVII. yüzyılda emrin çıkması için vesika üzerine yerleştirilen işaretlerin
buyruldu olduğunu döneminin örneklerinde görmek mümkündür. Mesela; 1010 tarihli A.DVN 9/46
numaralı arzın sonunda “… deyü mufassal emr-i şerîf yazılmak içün buyruldu inâyet buyrula” denmiş
kabul gören arzın arkasına ayrıca tanıtım yazısı olarak “Mustafa Reis’e şarâb husûsunda verilen
buyruldudur” kaydı düşülmüştür. Aynı dosyanın 44 numaralı belgesi bir arzdır. Bu belgenin de
arkasında “Navlun husûsunda vâkı‘ olan buyruldu-yı şerîfdir” kaydı vardır. Bundan başka 1023 tarihli
A.DVN.MHM 940 s.59’da hüküm içinde “… eylemek bâbında buyruldu-yı şerîf verilip …”
denilmiştir. Ayrıca MDZ 10 s.185’de 718 numaralı hüküm içinde “… Âsitâneye havâle oluna deyü
buyruldu vârid olmağla …” şeklinde geçmektedir.
5
Tarafımızca bu işaret, fermanın muhatabına iletilmek üzere bir görevliye verildiğini belirtmek üzere
kullanıldığı yönünde incelenmiştir. Ancak üzeri çizilmiş ve yahut “bu hükm verilmedi” kayıtlarının
bulunduğu hükümler üzerinde de bu işaretin bulunması sözü edilen düşüncenin yanlışlığını ortaya
koymuştur. Bundan başka yukarıda sözü edilen, açıklaması mevcut bir kaydın ayrıca bir işaretle
belirtilmesi gereksizliği bu seçenek içinde geçerli olmaktadır. Çünkü fermanın yerine ulaştırılmak
üzere kime teslim edildiği kaydı, “falan çavuşa verilmişdir” şeklinde hükümlerin üzerinde yer
almaktadır.
6
Geç dönemde de görülen bu şekil zamanla buyruldu olarak nitelenen klasik şekline kavuşmuştur.

9
tarihli hükümleri ihtiva eden KK 71 numaralı Mühimme defterinin, rikab kayıtları
olarak tutulan kısımlarındaki buyruldu işareti Ramazan ayı itibariyle değişikliğe
uğramaktadır. Ordunun Ramazan ayında seferden döndüğü göz önüne alındığında,
bu değişimin nedeni anlaşılmaktadır. Muhtemelen Osmanlı bürokrasisinde asıl
görevlilerin sefere gitmeleri ve İstanbul’da kalanların vekil görevi görmesi sonucu,
böyle bir değişim söz konusu olmaktaydı.

Bu konuya dair bir diğer çarpıcı örnek yine KK 71’de görülmektedir. Bu


defterin 340, 398 ve 461 numaralı 5 Cemaziyelahır 1022/23 Temmuz 1613 olarak
tarihlenmiş sayfalarında “İbtidâ-i riyâset-i Hazret-i Hüseyin Efendi” kayıtları yer
almakta ve bu görev değişikliği haberinin ardından buyruldu işaretinde bir farklılık
görülmektedir7. Yine sadrazam değişikliklerinde kalemlerdeki görevlilerde de
değişikliklerin yaşanması olasıdır. Bu durum defteri tutma usulünde bir takım
farklılıklar yaratabilir. Yani bu işaretlerin farklılığı aslında bir değişimi haber veriyor
olabilir. Bu anlamda, özellikle ciltleme hatalarının yoğun olarak görüldüğü
defterlerde iki farklı yıl arasında kalmış bir hükmün tarihlenmesinde bu işaretler, ait
oldukları dönem bilindiği takdirde, yol göstericidirler. Yukarıda izah edilenler
dışında, bu hususta bir diğer farklılaşma defterden sorumlu memurların yine hüküm
üstlerinde yer alan isimlerinde görülür. Bunlar birer değişimi işaret ettikleri için
defterleri kullanmada kolaylık sağlamaktadırlar.

Bazı defterlerde buyruldu işareti bulunmamaktadır. XVII. yüzyılda bu


defterlerin ilki, Kapudan Hasan Paşa idaresinde tutulan ve bir Ordu mühimmesi olan
MD 83’tür. MD 84 ise sadece İstanbul’da tutulduğu zaman dilimi için bu işaretleri
içerir. Ancak defterin Ordu mühimmesi olan kısımlarında bu işaretler yoktur. Bu
tespit MD 88 içinde geçerlidir. Diğer muamele kayıtları gibi, buyruldu işaretleri de
yüzyılın ikinci yarısından itibaren tamamen ortadan kalkmıştır. Mühimme defterleri
serisi içinde MD 92 (1067-1069/1657-1658) ve MD 93 (1069-1071/1658-1660)
şikayet defterleri olmaları sebebiyle konu dışında bırakıldıkları taktirde, buyruldu
işaretinin en son görüldüğü defter 1056/1646-1647 tarihli MD 91’dir. MD 94’te ise

7
İbtida kayıtlarının bir defterde birden fazla sayfada görülmesinin nedeni, muhtemelen katiplerin aynı
zaman zarfında farklı cüzler tutmalarıyla alakalıdır. Bu konu hakkında bkz. s.33-34.

10
görülen en erken tarih 1073/1663’tür ve bu tarihte buyruldu işaretine rastlanmaz.
Ancak sözü edilen seri dışında Eb 387 koduyla Dresden koleksiyonunda bulunan ve
1071-1076/1660-1665 tarihli kayıtları içeren Mühimme defterinde bu işaret
mevcuttur8.

Daha önce sözü edildiği üzere, defterlerdeki buyruldu işaretinin yanında


bulunan bazı açıklamalar, kabul gören arzın üzerinde bulunan buyruldu kaydının
sureti ya da buna yakın bir halini teşkil etmektedirler9. Bunlar “vech-i meşrûh üzre
buyruldu”, “mûcibince buyrulmuşdur”, “kayd u bendle Âsitâneye gönderesiz deyü
buyruldu”, “hakkından geline deyü buyrulmuşdur” şeklinde sıralanabilir. Bir diğer
kayıt, maliye konularına ait emirlerin divan tarafından da verilmesi gerekliliği
sonucu ortaya çıkan ve genellikle “maliye emri mûcibince buyrulmuşdur”, “maliye
tarafından emir verilmekle dîvân tarafından dahi verile deyü buyrulmuşdur” halinde
bulunan kayıtlardır. Bu üst kayıtlar çoğunlukla hükmün içinde nakil ve emir denilen
kısımlar arasında tekrar edilmektedir10. Bu tür hükümlerde buyruldu işaretlerinin
konulduğu yerler “maliye emri üzerinde buyrulmuşdur”, “buyruldusu maliye
tarafından gelen emr üzerindedir” şeklinde belirtilmektedir. Maliye ile alakalı
hükümlerde, hükmün defterdar tarafından geldiği ya da divandan çıkan emrin
kendine teslim edildiği gibi atıflarla beraber defterdar mektubuna/emrine binaen
fermanların verildiği görülmektedir11. Maliye-defterdar ilişkisine bağlı olarak
görülen bu hususa başka durumlarda da rastlanılmaktadır. Örneğin, yeniçerilerle
alakalı hükümlerin çoğunda emrin “yeniçeri ağası mektûbu mûcibince” yazıldığı
kayıtlıdır12. Rikab mühimmelerinde yeniçeri ağasının yerini vekili olan sekbanbaşı

8
Ancak bu husus 1071/1660 yılının ilk ayları için geçerlidir. Yani defter buyruldu işaretinin
görüldüğü son defterdir. Bu defterden bazı örnekleri bana sunarak inceleme fırsatı veren Geza David’e
teşekkürü borç bilirim.
9
Örneğin A.DVN 9 numaralı dosyanın 58. belgesi olan arzın hüküm hali KK 70 numaralı defterin
529. sayfasındadır. Her ikisinin üzerindeki buyruldu kaydı hemen hemen aynıdır.
10
Fermanların dolayısıyla defterlerdeki hükümlerin içerdiği bu kısım açıklamaları için bkz. Jan
Reychman, AAnaniasz Zajaczkowski, Osmanlı-Türk Diplomatikası El Kitabı, çev. Mehmet Fethi
Atay, İstanbul 1993, s. 161-173.
11
MD 82 s.113 h.340. MD 89 s.8 h.24 ve s.10 h.28 ‘de ayrıca, emirlerin defterdar talebiyle yazıldığı
belirtilmektedir.
12
Hüküm üstlerinde “buyruldusu ağa mektûbu üzerindedir” kaydından başka hüküm içinde mevzu
açıklandıktan sonra “…yeniçeri ağası tarafından verilen mühürlü mektûb mûcibince fermân-ı âlişânım
sâdır olmuşdur …” denilmektedir.

11
almaktadır13. Kütükoğlu mektup tabirinin pek çok belge cinsi için kullanıldığını
ancak bunların birer buyruldu olduklarını ve bir işin yapılması için rica manasını
taşıdıklarını ifade etmektedir14. Gerçekten de emrin buyrulması ile devletin çeşitli
birimlerinde yer alan görevlilerden gelen mektuplar arasında sıkı bir ilişki olsa
gerektir. Bir birimin en üst kısmında yer alan görevli, sorumlu olduğu birimin
halledilmesi gereken işlerini ve bu işlerin nasıl halledilebileceğini en iyi bilen kişidir.
Ancak bu görevliler, fermanı gerektiren konularda divana başvurmak
durumundaydılar. Bir emir ricasına ret cevabının hangi durumlarda verildiğini
mühimme defterlerinden çıkarmak mümkün değilse de, amir niteliğindeki
görevlilerin mektuplarının genellikle kabul gördükleri düşünülebilir. Defterlerde
şeyhülislam fetvası, defterdar ilamı ve kadı hüccetine dayanarak birçok kararın
alındığı görülebilmektedir. Bunları kapsayan mektup tabiri bir nevi ilam/rapor
manasında olup emir ricasını teşkil etmekteydi15. Örneğin bir şahıs veya bir
topluluğun divana sunduğu belge için mektup tabiri kullanılmamıştır. Bunun yerine
arz ve yahut mahzar denmiştir. Oysa söz konusu kadı olduğunda “… kadısı südde-yi
saâdetime/ordu-yı hümâyûnuma mektûb gönderip ...” denilmektedir. Bunlar arz
görüntüsüne sahip olmakla birlikte herhangi birinin arzından daha üstün
tutulmaktaydılar16. Ferman çıkarmaya yetkisi olan sadrazamın bile, orduya serdar
sıfatıyla İstanbul dışında olduğu zamanlarda merkezden bir emir çıkartma gerekliliği
doğduğunda İstanbul’a gönderdiği belgeye mektup denildiği görülmektedir17.

13
Bir Rikab Mühimmesi olan MD 85’te birçok hükmün sekbanbaşı mektubuna binaen verildiği
görülmektedir.
14
Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994, s.200-225. Ayrıca bkz. Tayyib
Gökbilgin, Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi: Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi
Çerçevesinde, İstanbul 1979, s.99.
15
Mübahat S. Kütükoğlu bazı vazifelilerin emir ricasını teşkil eden hüküm müsveddeleri
hazırlayabildiklerini belirtmektedir (a.g.m., 1988, s.105).
16
Örneğin A.DVN 9/84 numaralı belge İstanbul zahiresini dışarıya kaçıran bazı kimselerin bununla
ilgili bir ferman olmamasını bahane ederek, kendisine itaat etmeyenleri önlemek amacıyla divandan
ferman isteyen Bozcaada kadısı tarafından gönderilmiş Şevval 1010/Mart 1602 tarihli bir arzdır.
Kadının talebine göre kendisine hitaben yazılan ve KK 70 s.564’te selh-i Şevval 1010/22 Nisan 1602
tarih başlığı altına kaydedilmiş hükümde “mektûb gönderüp ...” denmektedir. Bir başka örnek A.DVN
9/58 olarak tasnif edilmiş evâil-i Receb 1010/26 Aralık 1601-4 Ocak 1602 tarihli bir arzdır. Belgenin
arka üst kısmına “Kul kādısının arzıdır” kaydı vardır. KK 70 s.529’daki 25 Receb 1010/19 Ocak 1602
tarihli hükmünde ise “… sen ki Kul kādısı Mevlânâ Mehmed’sin südde-i saâdetime mektûb gönderüp
…” şeklinde kaydedilmiştir.
17
MD 76 s.78, h.195. Askerlerin maaşlarıyla alakalı hükümde “Serdâr ve Vezîr-i azâm Murad Paşa
mektûb gönderüp” denmiş ve üst kısımda sadrazamın mektubunun rikab-ı hümayuna arz edildiği
kaydedilmiştir.

12
Emirlerin adı geçen belge türlerine binaen verilmesinin yanı sıra bunları
onaylar manada olan buyrulduların yine bu belgeler üzerinde yer aldıklarını
düşündürtecek kayıtlar bulunmaktadır18. Arz veya mahzar söz konusu olduğu zaman
“buyruldusu mahzar/arz üzerindedir” denmektedir19. Diğer belge türlerinde ise
“buyruldusu hüccet üzerinde kalmıştır”, “buyruldusu fetvâsı üzerindedir”,
“buyruldusu tezkiresi üzerindedir”, “ağaları tarafından verilen mühürlü mektûb
üzerinde buyrulmuştur”, “buyruldusu kazasker mektûbu üzerindedir”, “buyruldusu
kazâyâ üzerindedir”, “buyruldusu cebecibaşı kāimmakāmı mektûbu üzerindedir”,
“buyruldusu mîr-i mîrân tarafından verilen temessük üzerindedir” kayıtlarına sık sık
rastlanmaktadır. Yine buyruldunun konulduğu yer olarak “buyruldusu defter
üzerindedir”20 kayıtları, örnekleri az olsa da, ayrıca incelenmesi gereken bir konudur.
Gerek bir görevlinin mektubuna dayanılarak verilmiş gerek buyruldusunun hüccet,
fetva vb. üzerinde bulunduğu hükümlerin içlerinde sözü edilen bilgileri
görebilmekteyiz. Örneğin mektuplarla ilgili olarak hükümlerde “... deyü kapudan
paşa tarafından verilen mektûb mûcibince fermân-ı âlişânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki …” denilmektedir.

Buyruldu işaretine bağlı olarak, hüküm üzerlerinde yer alan notlardan biri
de “bâ-hatt-ı falan efendi” şeklindeki kayıtlardır. Bu ibarenin yanında yer alan
isimler belirli dönemler için sabit kalmışlardır. Yani bir yıla ait kayıtların bulunduğu
bir mühimme defterinde “bâ-hatt-ı” ibaresinin yanında bir iki isim görülür21. Bu
kişilerin tezkireci olduklarını defterlerden tespit etmek mümkündür. Örneğin “bâ-
18
Örneğin MD 79 s.126 h.314’te Galata kadısına hitaben yazılmış emir üzerine “buyruldu sûret-i
sicill üzerindedir” notu kaydedilmiş ve hüküm içinde “dergâh-ı muallâya sûret-i sicill gönderüp …”
denilmiştir.
19
Emirler herhangi bir talebe bağlı olmadan verildiklerinde “beyaz üzerine buyrulmuşdur” şeklinde
belirtilmişlerdir. MD 89 s.109, h.277-278.
20
KK 70 s.282; MD 81 s.77 h.168; MD 82 s.170 h.356. Toprak meselesi ile alakalı olan bu
hükümlerde Defter-i hakani tabiri zikredilmektedir. Ayrıca bkz. MD 89 s.48 h.123. Yine toprak
meselesine dair olan bu hükümde, şikayetçi tarafa sözü edilen toprağın kendisinin ocaklığı olduğuna
dair suret-i defter verildiği belirtilmiş ve hükmün üzerine “bu iki hükmün buyruldusu bir yerdedir
sûret-i defter üzerindedir” kaydı düşülmüştür. (Bu hüküm bir diğer görevliye gönderilen sureti ile
beraber iki hükümdür.)
21
Mühimme defterlerinde fermanın yazıldığına işaret eden “=” yanında birçok farklı katibin adını
veya rumuzunu görmek mümkündür. Ancak “bâ-hatt-ı” ifadesiyle birlikte anılan isimler söz konusu
olduğunda, bu sayı ikiye kadar düşmektedir. Bu durum adı geçen görevlilerin daha üst makamda
olduklarına işaret eder.

13
hatt-ı” ibaresi ile birlikte 78 numaralı mühimme defterinde adına sıkça rastlanan
Osman Efendi için s.264 h.697’de emrin Tezkireci Osman Efendiye verildiği
kaydedilmiştir. Aynı defterin s.486 h.1246 üzerinde ise açıkça “bâ-hatt-ı Osman
Efendi Tezkireci” denilmiştir22. Buradaki sorun bâ-hatt ile neyin kastedildiği, diğer
bir ifadeyle tezkirecilerin hükümlerin yazılması sürecinde defterlere
kaydedilmelerine sebep olacak ne gibi bir görevi üstlendikleridir.

Bu soruya cevap ararken öncelikle belirtilmesi gereken tezkirecilik


görevinin ne olduğudur. Bilindiği üzere tezkireciler23 Divan-ı hümayuna bağlı
beylikçi kaleminin görevlilerindendir. Divan-ı hümayun toplantıları esnasında gelen
arzları yüksek sesle okumak bunların vazifeleriydi24. Reisülküttabın divanla alakalı
işlerini görmek üzere sefer gitmesi söz konusu olduğunda İstanbul’daki vekil olarak
Birinci Tezkireci görev yapmaktaydı25. Ayrıca sadrazamın özel kalem müdürleri
olarak hizmet vermekteydiler26. Mühimme defterlerine bakıldığında bu görevlilerin
sadrazam değişiklikleri ile beraber yenilendiği gözlemlenmektedir.

“Bâ-hatt” meselesine dair eldeki verilere dayanarak tezkirecilerin


fermanların defterlere kaydedilmesinde oynadıkları rol hakkında fikir yürütmek
mümkündür. Mühimme defterlerinde “bâ-hatt-ı falan efendi” dışında “falan efendi
hâttıyla buyrulmuşdur” tabirine sıkça rastlanmaktadır. Bu kayıtları yine defterlerde
görülen “bâ-hatt-ı sâhib-i saâdet”, “sadrazam hazretleri hâttıyla buyrulmuşdur”
kayıtları ile karşılaştırdığımızda “bâ-hatt” tabirinin sıradan bir el yazısı için
kullanılmadığı ortaya çıkmaktadır. Yine ferman çıkartmaya yani buyruldu vermeye
yetkisi olan sadaret kaymakamı için “bâ-hatt-ı vezîr-i sânî” ya da defterdar için
“defterdâr efendi hâttıyladır”, “bâ-hatt-ı defterdâr efendi” kayıtlarının bulunması

22
Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür. Örneğin bir Rikab mühimmesi olan MDZ 7’de adlarına
sıkça rastlanan Hacı ve Ulya Efendiler için s.17’de Tezkireci Hacı Efendi ve s.34’de Tezkireci Ulya
Efendi denilmektedir. KK 71’in 1022/1613 tarihli hükümleri içerisinde s.328-329’da adı “bâ-hatt-ı”
ibaresi yanında sık sık görülen Avni Efendi, Tezkireci Avni Efendi olarak tanımlanmıştır.
23
Tezkire-i evvel ve Tezkire-i sani olmak üzere iki görevli vardır.
24
Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi’nin teşrifat ile ilgili bölümlerinde tezkirecilere dair
bilgilerin olması bu görevin önemini göstermektedir. “Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”,
MTM, III/1, s.502, 508, 521, 522.
25
Halil İnalcık, “Reisül-küttab”, İA, IX, İstanbul 1964, s.680.
26
Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lûgatı, İstanbul 1986, s.337.

14
sözü edilen görüşü destekler. Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi’nin
Reisülküttab ile alakalı kısmında “… ve tezkirecinin biri dîvânda bulunmasa Re’is
Efendi Büyük Tezkirecinin yerine durup arz-ı hâl okur ve buyurur” denmektedir27.
Buradaki buyurmak tabiri sadrazamın kararını niteliyor olmalıdır. Yani tezkireciler
divanda, sadrazam huzurunda okudukları arzları yine onun kararıyla buyuran
görevlilerdir28. Bu verileri “bâ-hatt” tabiriyle birleştirdiğimizde tezkirecilerin
sadrazam yerine kalem tuttukları ortaya çıkmaktadır29. Başka bir deyişle, sunulan bir
arza ferman çıkması gerektiğinde üzerine konulması gereken “buyruldu” ibaresini
sadrazam yerine yazanlar kendi kalem amirleri olan tezkireciler olmalıdır.
Dolayısıyla birer sicil kaydı olma hüviyeti taşıyan Mühimme defterlerine
tezkirecilerin isimleri bir not olarak düşülmektedir. Bu görüşü destekler nitelikte,
defterlerde “buyruldu-yı Osman Efendi”30, “buyruldu-yı Abdullah Efendi”31 gibi
notlar bulunmaktadır. Ayrıca 1016/1607 yılı Rikab mühimmesi kayıtlarını içeren
MD 76 s.99’da “Serdâr emri mûcibince Sena Efendi hâttıyla buyrulmuşdur” ibaresi
yer almaktadır32. Bu konuya bir diğer örnek Naima Tarihi’nde yer almaktadır.
Burada İstanbul Kaymakamı Sinan Paşa’nın (Receb-Zilhicce 1068/Nisan-Eylül
1658) divanında geçen bir olay anlatılmaktadır. Kayıt şöyledir: “Yedikule’den bir
da‘vacı gelüp şer‘ ile umûru görülmeğe bir fermân talebiyle dîvâna girdükde [Sinan

27
“Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”, s.517.
28
Midhat Sertoğlu, tezkirecilerin, divana yazılı olarak yapılan müracaatları okumak ve verilen
kararları not etmekle vazifeli olduklarını belirterek bu görüşü teyit etmektedir (Muhteva Bakımından
Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955, s.3).
29
Sadrazam yerine kalem tutma dışında bazı durumlarda buyruldu verebildikleri de düşünülmektedir.
Bkz. Recep Ahıshalı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttablık (XVIII. yy), İstanbul 2001,
s.86.
30
MD 79 s.226 h.560. 1018-1020/1609-1611 arası kayıtları ihtiva eden bu defterde “bâ-hatt-ı Osman
Efendi” ve “Osman Efendi hâttıyla buyrulmuştur” ifadeleri sıkça bulunmaktadır. Aynı defterdeki “bâ-
hatt-ı ‫( ﻦ‬nûn)” kaydı Osman Efendi”nin rumuzu olmalıdır. Aynı durum 1023-1025/1614-1615 yılları
arasındaki defterlerde adına sıkça rastlanan Baş tezkireci Hacı Efedi’nin “‫( ﺣﺎ‬Ha)” rumuzuyla
verilmesinde de görülmektedir.
31
MD 84 s.60 h.122. 1038-1040/1628-1630 arası kayıtları ihtiva eden defterde sözü edilen ibareler
oldukça fazladır.
32
Bu defterin Ordu mühimmesi MDZ 8’dir. Buradaki tezkireci isimleri farklıdır. Sena Efendi bu
görevi İstanbul’da vekaleten yürütüyor olmalıdır. (Sena ismi rumuz olup asıl adının Yusuf olduğu
belirtilmektedir. Bkz. Feridun M. Emecen, “Ali’nin Ayn’ı: XVII. yüzyıl başlarında Osmanlı
Bürokrasisinde Katib Rumuzları”, TD, sayı 35, 1984, s.139,143.) Zira Sadrazam Kuyucu Murat Paşa
bu tarihte celaliler üzerine yapılan sefere başkumandan tayin olmuştur. Sadrazamlar seferde iken
ferman çıkartma hakkına sahip olmalarına rağmen bu konuda bazen engellerle karşılaşmaktaydılar.
Örneğin MD 87 s.18 h.40’da devlet hizmetinde kullanılacak develere arpa ve saman tedarik edilmesi
ile ilgili serdar emrine, Zile halkı emrin İstanbul’dan verilmediği gerekçesiyle itiraz etmiş, bu nedenle
emir “serdar emri mucibince” ibaresiyle İstanbul’dan verilmiştir.

15
Paşa] Yedikule kādısı efendi şer‘ ile görsün deyü buyurmuş tezkireciler İstanbul
kādısına hitâben buyurup mecmû‘-ı erbâb-ı dîvân hande etmişler”33. Naima’nın
Sinan Paşa’nın iş bilmezliğini sergilemek için aktardığı bu örnekte, divan amirinin
şifahen verdiği kararın tezkireciler tarafından yazıya dönüştürüldüğü açıkça ifade
edilmektedir.

Bu hususa dair diğer bir dikkat çekici örnek, defterlerde “bâ-hatt-ı


hümâyûn” ibaresinin kullanımı ile ortaya çıkmaktadır. Mühimme defterlerinde bazı
emirlerin padişaha arz edilerek onun kararı neticesinde yazıldığı görülmektedir. Bu
durum hükümlerin üstlerinde bulunan “bâ-hatt-ı hümâyûn” kaydından
anlaşılmaktadır. “Bâ-hatt-ı hümâyûn” kayıtlarının yanında çoğunlukla “telhis” kaydı
da mevcuttur. Ayrıca hükümlerin içinde “… pâye-yi serîre arz olundukda …deyü
hâtt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnumla fermân-ı âlişânım sâdır olmuşdur buyurdum ki
...” denilmektedir. Hükümlerin üst kısımlarında yer alan “bâ-hatt-ı hümâyûn”
kaydından başka “bâ-hatt-ı falan efendi” gibi bir kayda rastlanmamaktadır. Yani sözü
edilen “bâ-hatt-ı falan efendi” tabirini ferman-defter kaydı ilişkisi içinde başka bir
yere oturtmaya kalktığımızda önümüze yeni bir engel çıkmaktadır. Eğer bu ibare
fermanın yazılması, düzeltilmesi, teslimi ile ilgili bir amaca hizmet ediyor olsaydı
“bâ-hatt-ı hümâyûn” tabirinin yanında kullanılmasının hiçbir sakıncası olmazdı.
Ancak, telhisle birlikte bir padişah emri olduğuna işaret edilen bir hükümde başka bir
buyrulduya ihtiyaç olmayacağından, bu ibarenin kullanılmaması anlam
kazanmaktadır. Hatta bu kanaati doğrudan destekleyen ilginç bir belge mevcuttur.
Buna göre bu belgenin üzerine ilk olarak “bâ-hatt-ı Osman Efendi” yazılmış sonra
bunu iptal manasında üzeri çizilerek yerine “telhîsdir” kaydı düşülmüştür34.

Ayrı bir tasnif oluncaya kadar Mühimmeler içinde yer alan name-i
hümayun kayıtları için de aynı durum söz konusudur35. Devletin Mekke-i şerif,
Kırım hanlığı gibi özerk statüye sahip bölgelerle veya dış ülkelerle resmi yazışmaları

33
Mustafa Naima, Ravzatü'l-Hüseyn fî Hulâsati Ahbâri'l-Hafikeyn, V, İstanbul 1281-1283, s.343-
344.
34
MD 75 s.199 h.402.
35
Name-i Hümayun tasnifi 1699 yılından itibaren başlamaktadır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Rehberi, 2. bs., İstanbul 2000, s.44-45).

16
olan nameler söz konusu olduğunda yine bu tezkireci isimlerine rastlanmaz36.
Nameler bir emir olmamaları, dolayısıyla sadrazam buyruldusuna ihtiyaç
duymamaları sebebiyle tezkireci isimlerini barındırmıyor olmalıdırlar.

“Bâ-hatt-ı” ibareleri sıklıkla “falan çelebi hâttıyla ağa mektûbu üzerinde


buyrulmuşdur”, “falan efendi hâttıyla buyruldu” şeklinde Mühimme defterlerde yer
almaktadır. İsim vermeden rastlanılan bir diğer kayıt türü “bâ-hatt-ı hazret” veya
“bâ-fermân-ı Hazret-i Efendi”dir. “Bâ-hatt-ı Hazret-i Reis Efendi” kayıtlarının
çokluğu sebebiyle bu kişinin Reisülküttab olduğu iddia edilebilir. Ancak “bâ-hatt-ı
Hazret Efendi Tezkire-i evvel” kayıtlarının varlığı bu düşünceyi ortadan
kaldırmaktadır. Ayrıca MD 78 s.28 h.72 üzerinde “bâ-hatt-ı Hazret-i Efendi” denmiş,
hemen sonraki hüküm üzerine ise “bu dahi Osman Efendi hâttıyla buyrulmuşdur”
notu düşülmüştür. Yani ilk örnekteki “bâ-hatt-ı hazret” ile kastedilen yine Tezkireci
Osman Efendidir37. Sonuç olarak “bâ-hatt-ı hazret” kaydının her zaman Reisülküttabı
nitelemediği anlaşılmaktadır.

Defterlerdeki buyruldular konusu ile alakalı bir diğer kayıt ise “buyruldusu
yoktur” ibaresidir. Bu ibarenin defterlerde sürekli yer aldığı söylenemez. Ancak bu
kaydın varlığı, bir fermanın çıkarılması için mutlaka buyruldu gerektiği fikriyle tezat
oluşturduğundan üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu tür kayıtlarda bazen
hiç açıklama yapılmamış ve sadece “buyruldusu yokdur”, “buyruldusu gelmemişdir”
denmiştir38. MD 89’da ise “Ahmet Efendi yazdırıp almışlardır buyruldusu yokdur”39,
“bu emri Tezkire-i evvel Ahmed Efendi yazdırup buyruldu vermemişdir”40 şeklinde

36
Tezkireci isimleri XVII. yüzyılın ortalarından itibaren Mühimme defterlerinde görülmezler.
Dolayısıyla name-i hümayun ve tezkireci kayıtları bir arada yarım asra yakın bir dönem
kullanılmışlardır. İşte bu uzun süreç içerisinde sadece iki name-i hümayun kaydı üstlerinde “bâ-hatt-ı
N” notu barındırmasıyla istisnadır. MD 78 s.277 h.733 ve s.283 h.747.
37
MD 78 s.178 h.427’de ise hüküm üzerinde defterde adına sıkça rastlanan İmani Efendi yazarken
üzeri çizilip Hazret Efendi yazılmıştır. Bu örnek Hazret tabirinin herkes için kullanılmadığını
göstermektedir.
38
MD 78 s.437 h.1124; MD 81 s.91 h.203; KK 71 s.471, s.504; MD 80 s.177 h.444, s.389 h.937,
s.390 h.940, s.553 h.1301; A.DVN.MHM 940 s.30; MD 82 s.147 h.306-307. Bu hükümler
“buyruldu” olarak kabul gören işareti taşımaktadırlar.
39
S.46 h.121. Hüküm içinde kararın hatt-ı hümayun mucibince alındığı görülmektedir.
40
S.69 h.174. Bu defterde birçok emrin Birinci tezkireci Ahmet Efendi tarafından yazdırılıp teslim
alındığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Ayrıca yine bu defterde “bâ-hatt-ı” yerini “bâ-takrîr-i” kaydına
bırakmıştır. Aslında “bâ-hatt-ı” tabirinin kullanımı MD 87 itibariyle sona ermiştir. “Bâ-takrîr-i Ahmed

17
notlar vardır. Yine aynı defterin 35. sayfasında “Bu emirleri İzzetlü Ahmed Efendi
yazdırup kendileri almışdır buyrulduları yokdur takrîri ile yazılmışlardır” ve 39.
sayfasında “Bu dahi Ahmed Efendi takrîri ile yazılmağla kendüye verilmişdir”
kayıtları mevcuttur. Bu ifadelere göre kesin bir yargıya ulaşmak mümkün olmamakla
birlikte, Büyük tezkirecinin emir yazdırmadaki yetkisinin küçümsenemeyecek
derecede olduğu kanaatine varılabilir.

2. Yazıldı:
Defterlerde ilk olarak görülen kayıtlardan biri hükmün fermanının
yazıldığına işaret eden “==” şeklidir41. Bu şekil, Mühimme defterlerinin ilk
örneklerini gördüğümüz XVI. yüzyılda açıkça “yazıldı” olarak kaydedilmiştir.
Zamanla bu işaret pratik bir kullanıma kavuşturularak “==” şeklini almıştır. Bu
şekliyle ve yahut erken dönemdeki haliyle bu kayıt hükmün sağ üst köşesindedir.
Yanında genellikle defterdeki hükmün fermanını yazan katibin adı ya da rumuzu
mevcuttur42. Bununla birlikte bu katiplerin defterlerdeki hükmü yazan görevliler
olduğu ihtimal dışıdır. Zira aynı rumuzların bulunduğu hükümlerdeki el yazıları
genellikle farklıdır. Yine farklı rumuzlarda aynı el yazısını görmek mümkündür.
Bazen de karakteristik bir yazı stiline sahip katiplerin olduğu görülmektedir.

Yazıldı işaretinin yanında görülen katip isimleri nadiren ayrı olarak


belirtilmiştir. Örneğin 7 numaralı Mühimme Zeyli Defterinin 24 sayfasındaki 56.
hüküm üzerinde, yazıldı işaretinin yanında bulunan Hacı adı dışında “Hacı
yazmışdır” ifadesi bulunmaktadır. Aynı durum, rumuzlar halinde MD 78 s.590
h.1518 üzerinde Mim(‫ )ﻣﻴﻢ‬Efendi ve A.DVN.MHM 940 s.24’te Kef(‫ ) ك‬Efendi için

Efendi” kaydının bulunduğu MD 89 dışında MD 87’den bu tür kayıtların son olarak görüldüğü MD
91’e kadar sadece Âlim( ‫)ﻋﺎﻟﻴﻢ‬, Sâ (‫ )ﺼﺎ‬veya Sad (‫ )ﺺ‬gibi rumuzların belirtilmesi yeterli görülmüştür.
Bu rumuzların yine tezkirecileri temsil ettiği düşünülebilir. Yukarıda sözü edildiği üzere defterlerde
fermanın padişah emrine göre çıktığını işaret eden “bâ-hatt-ı hümâyûn” tabirleri ile tezkireci isimleri
birlikte kullanılmamaktadır. MD 87’de görülen örneklerde de böyledir. Eğer bir hükmün üzerinde
“bâ-hatt-ı hümâyûn” kaydı var ise bu rumuzlara rastlanmaz. Bu isimler ve sözü edilen durum, bu
defterlerle aynı tarihlerde tutulmuş Ruus defterlerinde de mevcuttur. Bu Ruus defterleri A.RSK 1517,
KK 258, KK 259, KK 260’tır.
41
Tevfik Temelkuran, “Divan-ı Hümayun Mühimme Kalemi”, Tarih Enstitüsü Dergisi (TED), VI,
1975, s.158.
42
Feridun M. Emecen, a.g.m., s.131-149.

18
de geçerli olmuştur. KK 71 s.547’de ise “Derviş Çelebi yazmışdır” kaydından başka
bunun rumuz hali, yazıldı işareti yanında “Der”(‫)دﺮ‬olarak kaydedilmiştir. Bu işaretin
son görüldüğü Mühimme 1637-1638 tarihli kayıtları ihtiva eden 88 numaralı
defterdir.

3. Müsvedde: Fermanların Defterlere Kaydı Meselesi


Mühimme defterlerinde yer alan hükümlerin, fermanların müsveddeleri mi,
müsveddelerin suretleri mi yoksa fermanların suretleri mi olduğu bu defterler
hakkında çalışan araştırmacılar arasında tartışma konusu olmuştur43.

Heyd, ağırlıklı olarak XVI. yüzyıla ait defterler üzerine yaptığı


araştırmasında 14 ve 70 numaralı defterler gibi bazı defterler haricindeki Mühimme
defterlerinin müsvedde olmadıkları görüşündedir. Tutuluş tarzları oldukça özensiz
olmakla birlikte, 14 numaralı defterde yer alan bazı kayıtlara başka defterlerde de
rastlanılmasını ve yine bu defterde diğerlerinde mevcut olmayan “görüldü” kaydının
bulunmasını, bu defterlerin müsvedde oluşlarıyla açıklamaktadır. Sözü edilen
defterler dışındakiler için ise, fermanların yazılmasını teşkil eden taslakların mevcut
olduğunu ve defterlerdeki kayıtların da yine bu taslaklardan meydana geldiğini
belirtmektedir. Buna kaynak olarak da bazı defterlerin arasına iliştirilmiş hükümlerin
taslaklarını teşkil eden kayıtları gösterir.

Defterdeki kayıtların fermanların suretleri oldukları düşüncesine karşı


oluşunun nedenleri içinse Heyd, dikkate değer açıklamalar yapmaktadır. Öncelikle
fermanlarda bulunan bazı ibarelerin defterlerdeki kayıtlarında bulunmayışına değinir.
Buna göre fermanlarda yer alan, yer adı ve tarihin defterlerde olmadığını, fermanı
yerine ileten kişinin adının, ferman metninin içinde yer alıyorsa defterdeki metinin
de içinde yer alması gerektiğini belirtmektedir. Oysa defterlerde bu türden

43
Uriel Heyd, Ottoman Documents on Palestine 1552-1615: A Study of the Firman According to
the Mühimme Defteri, Oxford 1960; William S. Peachy, “Registers of Copies or Collection of
Drafts? The Case of Four Mühime Defteri from the Archives of the Prime Ministry in İstanbul”,
TSAB, X/2, 1986, s.79-85.

19
açıklamalar kaydın üst kısmında bulunmaktadır44. Ayrıca fermanların, defterdeki
kayıtlardan daha önceki bir tarihte gönderilmiş olmalarını da defterdeki kayıtların
fermanların suretleri olamayacakları görüşüne ekler. Yine defterlerde yer alan ve
fermanların yazıldığını işaret eden “==” kaydının, tersi durumda gereksizliği
üzerinde durur. Yani ferman, sureti deftere geçmek üzere daha önce yazılıyor ise,
defterdeki kayıtlara böyle bir notun düşülmesi manasız hale gelir. Ancak defterdeki
kayıt, bir taslaktan yazılıyor ise fermandan bağımsız olacağından, fermanın yazılıp
yazılmadığı hususu notunu almaya değer hale gelir45.

Peachy, yaptığı çalışmasında, 69, 70, 71 ve 72 numaralı MD’lerin


müsvedde defterler olduğunu ve MD’lerin bir başvuru kaynağı yani sicil kayıtları
olamayacaklarını belirtmektedir. Daha çok defterlerdeki kronoloji ve konu
tasnifsizliği problemine değinen Peachy, aynı dönem ve konuda yazılan fermanların
farklı defterlere dağılmasından da bahseder. Metinlerin dikkatsiz yazımı ve
düzeltmelere sıkça rastlanmasını da görüşünün nedenlerinden biri olarak sayar46.
Faroqhi ise, benzer nedenlerden ötürü 14, 70, 71, 72, 73, 74 ve 75 numaralı MD’leri
müsvedde defterler olarak tanımlamıştır47. Emecen, MD’lerin Divan’dan çıkan
kararların suretlerinin kaydedildiği bir nevi sicil kayıtları olduklarını belirterek,
Peachy’nin yaklaşımına karşı çıkmıştır. Bu serideki defterlerin müsvedde olup
olmayışları, dönemin divanının gereksinimi ve kayıttan sorumlu memurun tutumuyla
alakalıdır. Ayrıca defterlerde yer alan kayıtların, bazen müsvedde bazen ise ferman
sureti şeklinde yer almalarının, bunların sicil olma hüviyetini etkilemeyeceğini
belirtmektedir. XVIII. yy. itibariyle de defterlerin tamamen ferman suretlerinden
meydana geldiğine işaret eder48. Kütükoğlu ise, defterlerde yer alan kayıtların buraya

44
Mühimme defterlerinde, fermanı götüren kimsenin adının, metnin içerisinde yer aldığı örnekler yok
denecek kadar azdır. (Mevcut bir örnek için bkz. KK 70 s.159) Bu türden kayıtlar çoğunlukla metnin
üst kısmında yer almaktadır. Bu husus ilk Mühimme defterlerinden beri mevcut olup XVII. yüzyılın
ortalarından itibaren diğer bazı üst kayıtlarda olduğu gibi seyrelerek devam etmiştir. Ancak elde
bulunan ferman örneklerinde de bu isimlerin metin içerisinde pek yer almadığı görülmektedir.
45
Heyd, a.g.e, s.23-24.
46
Peachy, a.g.m, s.79-85.
47
Suraiya Faroqhi, “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, Leiden 1993, s.470-472.
48
Feridun M. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Miri, Ahkam-ı Kuyud-ı
Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”, TALİD, III/5, 2005, s.119-122.

20
geçirilmeden önce müsveddelerinin/taslaklarının hazırlandığı üzerinde durur.49 Son
olarak David, defterlerdeki karalamalar ve yarım kalan hükümlerin varlığı nedeniyle,
müsvedde olarak tanımlanan defterlerin emirlerin nihai formlarına dayanılarak
yazılmadıklarını ifade eder. Ancak sonuç itibariyle, MD’lerdeki hükümlerin
fermanların suretleri olduğunun kabul edilmesi gerektiğini savunur50.

Tüm bu açıklamalardan yola çıkarak, öncelikle belirtilmesi gereken, bu


veya benzer hususlarda bürokratik işleyişin değişmeden devam etmesinin söz konusu
olamayacağıdır. Bugün de hatta geçmişte diğer devletlerde olduğu üzere, Osmanlı
kalemleri ihtiyaç sebebiyle doğmuş ve geliştikçe yeni ihtiyaçlar neticesinde
değişimlere uğramıştır. Bu nedenle, kesin veriler elde edilmediği sürece ortaya
konacak görüşün, belirli bir zaman dilimini kapsama iddiasında olması daha yararlı
olacaktır.

Mühimme defterlerinin müsvedde olup olmadıkları sorusu bu doğrultuda


değerlendirilmelidir. XVII. yy. Mühimmeleri içinde, yüzyılın ilk yarısına ait olan
defterler, ferman suretlerinin bir araya getirilmesinden meydana geldikleri kabul
edilemez halde karalamalar ve düzeltmelerle doludur. Birçok hükmün gerekli
görülen kısmına ek yapılmış ve yahut ilgili kısım üzeri çizilerek iptal edilmiştir. Bu
durum söz konusu dönemin defterlerinde göz ardı edilemez derecede fazladır. Yani
bunların bir taslağa veya nihai formuna kavuşmuş olan bir fermana göre yazıldığı
pek doğru olmasa gerektir. Ayrıca defterde yer alan kayıtların bizzat kendine
“müsvedde” dendiği de görülmektedir51. Bunun yanında bazı hükümlerin ayrıca
müsveddelerinin/taslaklarının hazırlandığı da olmuştur. Örnekleri az olan bu
hükümlerin açıklamaları “bâ-müsvedde-i Hazret Efendi”52, “bâ-müsvedde-i filan

49
Kütükoğlu, a.g.m, s.104-106.
50
Geza David, “The Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth
Century”, AO, 20, 2002, s.169.
51
MD 76 s.52 h.130; MD 87 s.149; MD 89 s.60, h.151.
52
Söz konusu dönemde farklı defterlerde bu kayıt mevcuttur. Örnek olarak MD 86, s.21 h.32, s.52
h.90. “Bâ-müsvedde” dışında “bâ-tashîh Hazret Efendi” şeklinde de görülebilmektedir. Mübahat S.
Kütükoğlu tashih ibaresinin, katiplerce hazırlanan müsveddelerin Reisülküttab tarafından düzeltilmesi
halinde kullanıldığını belirtmektedir (a.g.m, 1988, s.105). Aynı durum yine hüküm üstlerinde görülen
“resîd” kaydı içinde geçerlidir. Örneğin, MD 85 s.30 h.55, s.50 h.94.

21
efendi”53 şeklindedir. Düzeltmeye tabi tutulduğu anlaşılan bu hükümlerde
karalamaya rastlanmaz54. Daha da ilginç olanı müsvedde işlemi görmüş hüküm için
bunu belirtme gerekliliğidir. Yani bu defterler müsveddedirler, ancak bazı hükümler
için yine de taslağa ihtiyaç duyulmuş ve bu durum belirtilmiştir. Eğer hepsi bir taslak
sonucu yazılmış olsalardı, üzerlerindeki karalamalar bir yana, bunu ayrıca belirtme
ihtiyacı olmazdı. Yine “gayri yerde müsvedde olmuşdur”55, “ahere müsvedde
olmuşdur”56, “Efendi hazretleri müsvedde buyurmuşlardır”57, “müsvedde dahi
yazılmışdır”58 kayıtları da aynı ihtiyacın sonucudur.

Defterlerdeki kayıtların müsveddelerini hazırlayanların başında


Reisülküttab gelmektedir. Reisülküttabdan sonra sırayı Tezkirecilerin aldığı görülür.
Yine hükmün konusuna göre Nişancı Paşanın da müsvedde hazırladığı bilinmektedir.
Büyük ihtimalle konunun önemiyle ilgili olarak sadrazamın da düzeltme yaptığına
dair kayıtlara rastlanmaktadır59. Nadiren de olsa müsvedde yaptığına işaret edilen
kişilerden biri de Kisedardır60. Bunun dışında fermanın çıkmasına vesile olan kişi
tarafından da müsvedde evrakın divana gönderildiği görülmektedir61. Heyd ferman
taslaklarının padişah tarafından da tetkik edildiğini söylemektedir62. Defterlerde,
sözü edilen müsveddelerin saklandığına dair kayıtlar da mevcuttur63.

Defterlerde hükümler üzerinde görülen müsvedde tabiri diğer muamele


kayıtlarıyla beraber yüzyılın ortasına doğru ortadan kalkmıştır. İşte burada bürokratik
işleyişin değişiminin devreye girdiği söylenebilir. Buna göre artık fermanın

53
Örnek olarak MD 80 s.429 h.1036. Müsvedde tabirine en sık rastlanan defter MD 78’dir. Ancak bu
defterin 906 sayfa sayısı ile diğer defterlere göre daha hacimli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
54
Üzerinde müsveddesinin olduğuna dair herhangi bir kaydı olmayan bir hükmün de düzeltmeye tabi
tutulmadığı görülebilir. Bunların kontrol edildikten sonra herhangi bir düzeltmeye gerek görülmeyen
hükümler oldukları düşünülebilir.
55
MD 78 s.424 h.1089.
56
KK 70 s.21.
57
KK 70 s.68.
58
MDZ 8 s.185 h.1036.
59
KK 70 s.231.
60
MD 81 s.88 h.195.
61
KK 71 s.276’deki hükmün müsveddesinin Kapudan Paşa tarafından geldiği yazılıdır. Mübahat S.
Kütükoğlu, şehzadeler tarafından da müsvedde geldiğini yazmaktadır (a.g.m, s.105).
62
Heyd, a.g.e, s.17-18.
63
KK 71 s.214 ve s.256; MD 78 s.46 h.123, s.412 h.1059, s.425 h.1091; MD 79 s.145 h.361; MD 85
s.127 h.284, s.192 h.444.

22
defterdeki kaydından önce yazılıyor olması ve bu kayıtların fermanın suretleri şeklini
alması söz konusudur. İnalcık, çalışmasının bir bölümünde Mühimme defterleriyle
Şikayet defterleri arasındaki farklara değinirken, hükümlerin “… yazılmışdır”
şeklinde sonlanması konusunda, bu kullanımın, defterdeki kayıtların fermanların
suretleri olmalarından kaynaklandığını belirtmiştir64. Mühimme defterlerinde
başlangıçtan XVII. yüzyılın ortalarına kadar hüküm sonları “… eyleyesin”, “…
olasın” diye sonlanırken söz konusu dönemden sonra bu kısım için “… yazılmışdır”
tabiri kullanılmıştır. Defterlerdeki bu hususiyet için ve dolayısıyla müsvedde
tabirinin kullanımının son bulmasıyla ilgili kesin bir tarih vermek, bürokrasideki
değişimde belirli bir süreç gözlenmesi nedeniyle, mümkün değildir. Tüm bunlar için
denilebilir ki XVII. yüzyılın ortasına kadar olan dönemdeki Mühimme defterleri
fermanların yazılmasını teşkil eden müsvedde kayıtlardı. Ancak bazı durumlarda -ki
bu durum fermanın yazılma sırasının değişmesiyle alakalı olmalıdır- defterlerdeki
kayıtların da müsveddesi/taslağı yazılabiliyordu65. Müsveddesi/taslağı yapılarak
fermanı yazılmış bir kararın deftere geçmeme keyfiyeti de söz konusu olamazdı.
Çünkü bu kayıtlar salt müsvedde değil, aynı zamanda birer başvuru kaynağı olarak
kaydedilen sicillerdi66. Dolayısıyla bu müsvedde defterlerin temize çekilmiş halleri
yoktu67. XVII. yüzyılın ortasından itibaren ise defterin tutulması ve fermanların
yazılması sırası değiştiğinden, yani defterler fermanların suretleri haline geldiğinden,
defterlerin ferman müsveddesi olma nitelikleri sona ermiştir. Ayrıca sona eren sadece
müsvedde tabiri değil, defterler üzerinde yoğun şekilde görülen karalamalardır.

64
Halil İnalcık, “Şikayet Hakkı: Arz-ı hal ve Arz-ı Mahzarlar”, Osmanlı Araştırmaları (OA), 7-8,
1988, s.33-54. Aslında İnalcık bu yorumu Şikayet defterleri için yapmıştır. Ancak öne sürdüğü görüş
Mühimme defterlerini de içine almaktadır.
65
KK 70 s.159’da bu konuya dair ilginç bir kayıt bulunmaktadır: “yevmü’s-selâse fî 2 Receb 1013
Dîvânda Salı gün Efendi Hazretleri müsveddesi mûcibince yazılup Sâhib-i saâdete verilmişdir fî 2
Receb”. Burada Divan günü yazılıp Sadrazam’a verilen fermandır. Divanda defter
tutulamayacağından ve fermanın da bir sebepten o vakit yazılıp, teslim edilmesi gerektiğinden
müsveddesinin hazırlandığı görülmektedir.
66
Hükümlerin üzerlerinde yer alan fermanların kim tarafından yazıldıklarını ve kime teslim
edildiklerini gösteren kayıtların varlığı bu konuda dikkate değerdir. Bunun yanı sıra, bir fermanın
kaybı veya başka bir sebepten yenilenmesinin ilgili hüküm üzerinde işaret olunması, kalebendlik ya da
hapis hükmü sonrası serbest bırakma kararının ayrı bir yere değil de yine kendi hükmü üzerine not
edilmesi ve bu gibi örnekleri çoğaltılabilecek kayıtların varlığı Mühimme defterlerinin sicil kayıtları
olduğu gerçeğini kanıtlamaktadır.
67
İncelediğim XVII. yüzyıl Mühimmeleri içinde böyle bir durumla karşılaşmadım. Zaten bu şekilde
temize geçmiş defterler olsa idi, müsveddesi daha önceden yapılmış bir hükmün, bizzat defter
üzerinde düzeltme görmüş bir hükümle aynı defter/cüz içinde bulunmaması gerektiğini düşünüyorum.

23
XVII. yüzyıl için yapılan bu yorumları, XVI. yüzyıl için geçerli saymak pek
doğru olmayacaktır. Bu durumda XVII. yüzyıla temel teşkil eden XVI. yy
Mühimmelerini varmış olduğumuz sonuçlar bağlamında ele almak, bu konuya dair
bu güne kadar yapılmış değerlendirmelerin tersten yorumlanmasına yol açar.
Örneğin; Heyd çalışmasının, defterlerdeki kayıtların taslakların suretleri oldukları
düşüncesini örneklediği kısmında 42 numaralı Mühimme defterinde yer alan “Kayda
geçmeyen müsveddelerdir ki bu târîhde geçmişdir” ibaresine atıf yapmıştır68. Oysa
buradaki “müsvedde” ibaresinin pekala taslakları değil, bizzat defterdeki kayıtları
tanımladığı iddia edilebilir. Nitekim bu görüş daha önce Peachy tarafından öne
sürülmüştür69. Burada, defterlerin ilgili kalemin ihtiyacı ve yahut sorumlu
memurunun ön görüsü neticesinde dönemine has değişikliklerle tutulduğu
söylenebilir70. Yani tüm XVI. yy Mühimmelerini kapsayan bir görüş ortaya koymak
çelişkili sonuçlar doğmasına sebep olabilir71. Yine XVI. yy. defterlerinden olup
içerisinde yer alan bazı hükümlerin diğer defterlerde de olması ve yine bu defterde
başka defterlerde rastlanmayan görüldü kaydının bulunması özellikleriyle 14
numaralı MD, Mühimme defterleri serisi içinde bir istisna arz eder.

4. Fermanların Tekrar Yazılması:


Mühimme defterlerinde, bazı hükümlerin üzerinde, fermanların tekrar
yazıldıklarına dair kayıtlar bulunmaktadır72. Bazı kayıtlar bu duruma açıklık getirir
mahiyettedir. Nitekim bu tür kayıtlarda “zâyi‘ olmağla tekrâr yazılmışdır”73
denilmektedir. Bu tanımlamalardan eksik olup, yanlış anlamaya sebep verebilecek
bir diğer kayıt “buyruldusu gelmekle tekrâr yazılmışdır”74 ibaresidir. Şüphesiz
buradan anlaşılması gereken, “buyruldu”nun kaybolmuş fermanın tekrar yazılması
için kullanıldığıdır. Bu konuya açıklık getirecek iki kayıt 78 numaralı MD’de

68
Heyd, a.g.e, s.24.
69
Peachy, a.g.m, s.80-82.
70
Açıklayıcı bir örnek için bkz. Emecen, a.g.m, s.120.
71
En erken tarihli Mühimme Defteri olan E 12321 numaralı defterde dahi çeşitli düzeltmelerin olduğu
bilinmektedir. Halil Sahillioğlu, Topkapı Sarayı Arşivi H.951-952 Tarihli E-12321 Numaralı
Mühimme Defteri, İstanbul 2002, s.VI.
72
KK 70 s.24, s.182-183; MD 75 s.220 h.455; MD 82 s.58 h.126, s.59 h.129; MD 85 s.29 h.52.
73
MD 81 s.16 h.36, s.94 h.209; KK 71 s.216; MD 78 s.450 h.1159; MD 79 s.413 h.1028.
74
KK 70 s.86; MD 79 s.10 h.25-26, s.439 h.1112.

24
mevcuttur. Bunlardan ilkinde “hükmü zâyi‘ olmağla tekrâr buyruldu vârid olmağla
zâyi‘den yazılmışdır”75, diğerinde “zâyi‘ olup tekrâr buyruldusu gelmekle tekrâr
emr-i şerîf yazılmışdır”76 denmektedir. Ayrıca 80 numaralı MD’de “zâyi‘ olmağla
tekrâr buyrulmuşdur” şeklinde bir kayıt mevcuttur77.

MD’lerde fermanların yazıldığını belirten “==” işaretinin, bu tür zayi


hükümlerinde, ferman ikinci kere yazılmış dahi olsa, iki kere kullanma
gereksiniminin duyulmadığı görülmektedir. Bir istisna olarak A.DVN.MHM 940
numaralı defterde, nişancı beyde zayi olup tekrar yazıldığı belirtilen hükmün
üzerinde, katip rumuzları farklı iki adet “==” işareti bulunup, bunun hemen yanında
“mükerrer yazılmışdır” kaydı mevcuttur78. Ayrıca bu konuda dikkat çekici bir diğer
durum, fermanın ikinci kere yazılma işleminde, deftere denk düşen tarihine yeniden
bir hüküm yazılmamasıdır. Yani kayıp durumdaki ferman, ilk kaydına bakılarak
yazılmakta ve bu ilk kaydın üzerinde ikinci kere yazıldığı tarih belirtilmektedir. Bir
fermanın ilk yazıldığı tarihle kaybolma sebebiyle ikinci defa yazılma tarihi arasında
geçen sürenin bir iki ay olduğu görülmektedir79.

Defterlerde, bir fermanın işlevini yinelemek manasında “hükm-i sâbık


mûcibince tekrârdan yazılmışdır” kayıtları da görülebilmektedir. Eski emre binaen
yazılan bu hükümlerin üzerinde sık sık “buyruldusu emr-i sâbık üzerindedir”
denmektedir. Bundan öte bir Ordu mühimmesi olan MD 81 s.28’de “kethüdâ bey
tarafından yazılıp arz gelmemişdir buyruldusu hükm-i sâbık üzerindedir” kaydı
mevcuttur80. Ordu mühimmelerinde bu türden örnekleri çoğaltmak mümkündür81.

75
MD 78 s.185 h.478.
76
MD 78 s.842 h.2196.
77
MD 80 s.159 h.405.
78
A.DVN.MHM 940 s.61 h.139. MD 77 s.153’te tekrar yazıldığı belirtilen hükümde benzer bir
durum gözlenmektedir.
79
KK 70 s.86; MD 78 s.29 h.77, s.842 h.2196; MD 79 s.412 h.1028.
80
Bazı fermanların arkasında “buyruldu” olarak nitelenen işaretler yer almaktadır. (Örneğin; A.DVN
9/38, 64, 86; A.DVN 26/42; A.DVN 27/95) Böyle bir ferman ile defterdeki hükmünü karşılaştırmadan
kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da, üzerinde buyruldu olan fermanların, eski ferman
niteliğinde, bu işleme tabi tutuldukları düşünülebilir. Hatta böyle bir yaklaşım bazı fermanların
muhatabında değil de merkez evrakı arasında kalmış olması çelişkisine bir nebze cevap verebilir.
81
Bu durum emrin İstanbul dışından verilmesi ile alakalı olsa gerektir. Daha önce İstanbul’dan
verilmiş bir emre binaen çıkacak yeni fermanın kaydında bu durum belirtilmek istenmiştir. Örneğin

25
Daha önce verilmiş emre göre çıkan fermanlar dışında ikinci kez arz edilerek
yenilenmiş fermanların olduğu da görülmektedir82.

Kaybolma dışında fermanların tekrar yazılmalarına bir diğer sebep,


yenilenme gereklilikleridir. Bu bağlamda hükümlerin üzerinde “tecdîd” tabirine
rastlanabilir83. “İsticâline tekrâr emr yazılmışdır” kayıtları ise, belirli bir süre içinde
yapılması gereken bir emrin geciktirilmemek üzere ve uyarı manasında tekrar
verilmesi ile alakalı olmalıdır84. Defterlerde bir emrin acele yapılması gerektiği halde
yerine getirilmediğine dair hükümler mevcut olduğu gibi, işin önemine bağlı olarak
bir emrin farklı aylarda tekrar verildiği görülmektedir.

Sayılan sebeplerden dolayı tekrar yazılan bu tür fermanların defterdeki


kayıtlarında bunun belirtilme gerekliliğinin olması, Mühimme defterlerinin birer sicil
kayıtları olduklarını göstermektedirler.

5. Fermanların Teslim Edilmesi:


Mühimme defterlerinin ilk örneklerinden bu yana, görülen kayıtlardan biri
de fermanların kimlere teslim edildiğine düşülen notlardır. XVII. yy için bu durum
yüzyılın sonuna değin devam etmiştir. Yalnızca defterlerde, yüzyılın ortasından
itibaren görülen bu tür muamele kayıtlarının ortadan kalkması ile azalma
görülmektedir. Sözü edilen kayda Şikayet defterlerinde de rastlanılmaktadır.

Defterlerde fermanların teslim edildiği görevliler hükümlerin üst


kısımlarında yer almaktadırlar. Bunun hüküm içinde zikredilmesi nadir rastlanan bir

bir Ordu mühimmesi olan MD 81 s.5 h.11, s.29 h.65 ve s.117 h.268’de “Âsitâne-i saâdetten verilen
emr üzerinde buyrulmuşdur” denmektedir.
82
MDZ 10 s.171’de “Âsitâneye ihzâr oluna deyü tekrâr emrler üzerinde buyrulup emri yazılmışdır”
ve s.176’da “Bu emr-i şerîf tekrâr arz olundukda yüz yirmi akçe resm verile deyü fermân olmağla
emr-i sâbık üzre buyrulmuşdur” kayıtları mevcuttur.
83
Bu durum, daha çok padişahların değişmesi sonucu emirlerin yenilenme zorunlulukları ile
alakalıdır. Bu bağlamda MD 82, 1026 yılı kayıtlarını içerip bu yıl I.Ahmet’in yerine I.Mustafa’nın
padişah olduğu yıl olduğundan bu türden kayıtlara özellikle değişikliği haber veren s.98 ve s.156
sonrasında sık sık rastlanır.
84
Mübahat S. Kütükoğlu, üzerlerinde bu tür kayıtlar bulunan hükümleri, emrin süratle yapılması
esasına dayalı ve emrin tehdid kısmını ihtiva eden “tekīd” rüknüne bağlamaktadır (a.g.e, s.118).

26
durumdur85. Genellikle “buyurdum ki” kısmından sonra fermanı götüreni kasteden
bir boşluk görülmekte ve “… vusûl buldukta/vardukda ...” şeklinde devam
etmektedir86. Bu durum fermanı götürme işinin mühimme kaydı yazılırken henüz
kesinleşmediğini düşündürse de aynı boşluklar fermanın kendinde de mevcuttur87.
Yine de defterlerde bu kayıtların hüküm içerisinde değil de üst kısımlarında yer
almaları, bu kayıtların daha sonra not edildiğini düşündürmektedir. Bu kayıtların
yanlarında bazen tarihleri de mevcuttur. XVII. yy Mühimme defterlerinde fermanın
teslim ediliş tarihinin, başlık tarihinden daha sonra olduğu görülmektedir.

Fermanların teslim edildiği görevliler arasında baş sırayı çavuşlar


almaktadır. Odabaşı88, kapıcılar89, silahdar90, bostancıbaşı91, cebecibaşı92 diğer
görevliler arasındadır. Bu görevliler daha çok merkez tarafından atananlardır. Bunun
dışında fermanın asıl muhatabı da kendi emri altında bulunan birini bu iş için
görevlendirebilir93. Yukarıda sayılan bu görevliler dışında, yine aynı görevlilere
iletilmek üzere fermanların bazı üst yetkililere teslim edildikleri görülmektedir94.
Ayrıca bu kişilerin emirleri altında bulunan kapı kethüdaları gibi görevliler de
fermanların teslim edildiği kişiler arasındadır95.

Mühimme ve Şikayet defterlerinde fermanları teslim alan görevliler


arasında çavuşbaşına sıklıkla rastlanmaktadır. Bu kayıtların fazlalığı, çavuşbaşının
fermanı muhatabına bizzat ulaştırmak yerine ulaklık hizmetinde bulunacak kişiye

85
Örneğin KK 70 s.159.
86
Heyd, a.g.e, s.10.
87
Ancak bu kayıtlar defterlere nazaran fermanlarda daha sık görülmektedir. Örneğin; A.DVN 27/60,
28/87, 29/31. Uriel Heyd fermanlardaki bu kayıtların da sonradan eklenmiş olduklarını söylemektedir
(a.g.e, s.10).
88
KK 70 s.33, s.173.
89
KK 70 s.290; MDZ 8 s.201 h.1076; MD 78 s.10 h.25.
90
MD 75 s.9 h.24.
91
MD 79 s.237 h.588.
92
MD 81 s.68 h.148.
93
KK 70 s.93; MD 75 s.84 h.143; MDZ 8 s.62 h.287-288; KK 71 s.170, s.329; MD 78 s.10 h.25,
s.475 h.1220; MD 79 s.382 h.973, s.510 h.1301; MD 80 s.164 h.164; MD 89 s.37 h.96, s.38 h.98.
94
KK 70 s.26, s.196; MDZ 8 h.333; MD 79 s.515 h.1312; MD 80 s.460 h.1099; MD 89 s.20 h.55,
s.29 h.75, s.44 h.114. Sadrazam, Nişancı ve Tezkireciler bu yetkililer arasındadır. Ayrıca maliyeye
dair hükümlerin defterdara verilebildiği görülmektedir.
95
Örneğin MD 75 s.103 h.179 ve MD 78 s.872 h.3073’de ferman Kapudan paşaya tabi bir ağaya, MD
76 s.109; KK 71 s.157’de ise Sadrazam kethüdasına verilmiştir.

27
ilettiğini düşündürmektedir. Yani muhtemelen çavuşbaşı teslim aldığı fermanları
emri altındaki görevlilere veriyordu. Fermanın çavuşbaşına verildiğini belirten
notların yanında genellikle “açık” tabirine rastlanmaktadır. Bu ifade birçok farklı
yönden algılanmaya müsaittir. Çünkü ferman herhangi bir kağıt parçası olmadığı ve
bu şekilde muamele görmediği gibi yazılmasından, ilgili muhataba teslimine kadar
birçok aşamadan geçmekteydi. “Açıkdan çavuşbaşına verilmişdir” tabiri bugün tam
olarak bilemediğimiz bu aşamalardan biri için kullanılıyor olabilir. Örneğin bu
tabirin bir kağıt olarak fermanın saklanma şekliyle alakalı olduğu, ilk akla gelecek
seçeneklerden biridir. Ayrıca “açık” tabirinin verilme hususu dışında fermanları
niteler şekilde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin MD 80 s.116 h.298’de “Selam
Çavuş resîde edüp açık almışdır” denmektedir. MD 87 s.98 h.286 ve h.287 de ise
“beş hil‘at ile beş tane açık emr gönderilmişdir” kaydı vardır. Bundan başka fermanı
götürecek memur hakkında bu ifadeye başvurulduğu düşünülebilir. Yani söz konusu
ifadenin çavuşbaşıya teslim edilen fermanı götürecek memurun seçilmesi ile ilgili
olduğu ileri sürülebilir. Bu tabirin özellikle “ortası açık”96 tamlamasıyla kullanılması
bu görüşü destekler gibidir. Burada akla, fermanlarda ve defterlerdeki hükümlerde
görülen “buyurdum ki” ile “vardukda” arasındaki boşluk gelmektedir. Yukarıda da
sözü edildiği üzere bu boşluklar fermanı götüren kimsenin belirtilmesine ayrılmış
boşluklardır. “Ortası açık” ifadesinin buradaki boşluğu kastettiği düşünülebilir97. Bu
varsayımlara dayanarak ister görevli memurun kadrosuyla ilgili olsun, ister bir
görevlinin belirlenmesi olsun bu işin çavuşbaşı kontrolünde gerçekleştirildiği
sonucuna varılabilir. Çavuşbaşılık makamının öneminin XVII. yüzyılda arttığı98 göz
önüne alınırsa çavuşbaşının fermanların dağıtılması sürecinde oynadığı rol ile ulak
hükümlerinin bu yüzyılda ortadan kalkması arasında bir bağ kurulabilir. Ancak
hemen belirtmek gerekir ki bu tabire çavuşbaşı dışında başka görevlilere de fermanın
teslimi ile alakalı olarak rastlanmaktadır99.

96
MD 79 s.431 h.1082; MD 80 s.42 h.113, s.58 h.153; A.DVN.MHM 939 s.19; A.DVN.MHM 940
s.25; MD 93 s.36 h.196; A.DVN.d 796 s.7.
97
MD 89 s.6 h.18’in üzerine “ortası açık yazılmışdır” notu düşülmüştür.
98
Murat Uluskan, “Divan-ı Hümayun Çavuşları”, yayımlanmamış doktora tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004, s.101.
99
KK 71 s.12, s.82, s.103, s.120, s.148, s.316, s.325, s.328, s.341, s.361, s.365, s.376; MD 79 s.467
h.1196; MD 80 s.95 h.247, s.202 h.507, s.211 h.535. Bu görevliler arasında en fazla görülen
kethüdadır.

28
Bu hususa dair bir diğer dikkat çekici ifade “ortası dolmuşdur” şeklinde
alınan notlardır100. Bu ibare fermanın ilgili yere götürülmesi sırasındaki taşınma tarzı
ile alaka kurulmaya çalışılan “ortası açık” tabirinin pek uygun olmadığını
göstermektedir. Fermanı götürecek görevli ile “ortası dolmuşdur” kaydı arasında
bağlantı kurmak için eldeki iki örnek yeterli sayılmazlar. Bu örnekler 79 numaralı
Mühimme defterinde yer alıp s.101 h.255 üzerinde “ortası dolup … verilmişdir” ve
s.510 h.1302’de “ortaları dolup kul yazılmamışdır”’dır. Bu örneklerin doğru bir
şekilde değerlendirilmesi ancak, asılları olan fermanların bulunup incelenmesi
sonucu gerçekleşebilir.

Bundan başka bazı Mühimme defterlerinde yer alan ulak hükümleri ile
fermanların yollanması arasındaki bağıntı tam olarak çözülebilmiş değildir. Ulak
hükümlerinin fermanın ilgili yere götürülmesi işiyle alakalı olduğu
düşünülmektedir101. Ulak hükümlerinin her Mühimme defterinde yer almayışı bu
düşünceyi zayıflatsa da bu kayıtlar defterdeki hükümlerle ilgili olmalıdırlar102. XVII.
yy Mühimme defterlerinde ulak hükümlerine az rastlanmaktadır103. Ancak bazı
teslim kayıtlarının yanında fermanın ulak hükmüyle birlikte teslim edildiği
belirtilmektedir104. Aynı notlar bir olayın halli için gönderilen ve mübaşir olarak
adlandırılan görevli ile ilgili olarak da alınmıştır105.

Fermanın teslimi dışında bir nedenden iptal edilen emirlerin defterlerindeki


kayıtlarında bu durum açıklanmıştır. Çoğunlukla görülen, hükmün üzerinin
çizilmesidir. Ancak bazen “bu hükm verilmedi” gibi notlar da bulunmaktadır106. Bu

100
KK 71 s.299; MD 80 s.134 h.348.
101
Uluskan, a.g.t, s.125-127.
102
Heyd, a.g.e, s.22.
103
Bu seri içinde sadece MD 93 ve MD 94’te defterlerin son sayfalarında bu kayıtlara
rastlanmaktadır. Dolayısıyla bu konu hakkında kesin bir şey söylemek zordur.
104
Örneğin KK 70 s.368; MD 75 s.72 h.116, s.191 h.382.
105
MD 75 s.196; A.DVN.MHM 936 h.4, h.21. Ayrıca MD 79 s.470 h.1207’de “çavuşbaşı tezkiresi
mûcibince Mehmed Çavuş mübâşir yazılmışdır” kaydı bulunmakla, mübaşir tayinlerinde
çavuşbaşıların rolü görülmektedir. Bu konuda bkz. M. Uluskan, a.g.t, s.109-110.
106
Örneğin KK 71 s.280, s.283, s.416; MD 76 s.58 h.146, s.106 h.270; MD 77 s.234 h.640; MD 78
s.48 h.129, s.107 h.283, s.113 h.297, s.377 h.970, s.408 h.1048; MD 79 s.30 h.74 s.83 h.211, s.118
h.295; MD 80 s.35 h.96, s.62 h.164, s.471 h.1119; MD 88 s.66 h.182, s.76 h.154. Ayrıca MD 83 s.66

29
tür durumlarda hüküm üzerlerinde yer alan muamele kayıtları düzenlilik arz
etmezler. Örneğin fermanın yazıldığını haber veren “==” işareti iptal edilen
hükümlerde pek görülmez. Zaten iptal edilen bir hükmün fermanın yazılması
beklenemez. Ancak ferman, yazıldıktan sonra da iptal edilmiş olabileceğinden
muamele kaydı deftere işlenmiş olabilir.

B-Tarihleme Usulü:

Mühimme defterlerinde yer alan tarih kayıtları XVII. yüzyılın ilk yarısında
gün başlıkları ile beraber verilmişlerdir. Daha sonra ise bu usul terk edilerek evail-
evasıt-evahir olmak üzere onar günlük dilimler halinde her hükmün sonunda yer
almışlardır.

Bu değişim defterlerde yer alan hükümlerin ve fermanların yazılması sırası


ile yakından alakalıdır. Bu durum işlemlerin tarihleriyle bağlantılı olduğundan
defterdeki tarih kayıtları, yazıldı işareti ve hükümlerin “eyleyesin” şeklinde
sonlanmaları birlikte ele alınmalıdır. Daha önce de sözü edildiği üzere XVII. yüzyılın
ilk yarısındaki defterlerde yer alan hükümler -bazı özel hususlar dışında- fermanların
müsveddelerini teşkil etmekte yani fermanlardan önce yazılmaktaydılar. Sözü edilen
dönem içerisindeki hükümler “… eyleyesin”, “… olasız” şeklinde sonlanmaktadırlar.
Tarihler başlık halinde bulunmaktadırlar ve yazıldı işaretleri hüküm yanlarında
mevcuttur. Tarihleme usulünde evâil-evâsıt-evâhir şeklinde görülen değişim sonrası
ise hüküm sonları “… deyü yazılmışdır” şeklinde nihayete ermektedir. Ayrıca
fermanların yazıldığını haber veren yazıldı işaretleri ortadan kalkmıştır. Burada artık
defterlerdeki hükümlerin fermanlardan sonra yazılmaları söz konusu olmuştur.
Fermanların yazıldığı hüküm sonlarında açıklığa kavuşturulduğundan yazıldı
kayıtlarına da ihtiyaç kalmamıştır107.

h.103 üzerinde “bu nâme yazılmışken gönderilmek iktizâ etmemeğin gönderilmeyüp alıkonulmuşdur”
kaydı vardır.
107
Bu konuya s. 43-44’te değinilmiştir.

30
1. Tarih Başlıkları:
Mühimme defterlerinde yer alan tarihlerdeki belirsizlikler, bu tarihlerin
fermanların yazıldıkları günler veya divanın toplanma günleri oldukları şeklinde iki
farklı görüşün ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Bu tartışmanın başlangıcını defterlerdeki tarih başlıklarının divan gününü


temsil ettiğini belirten Uzunçarşılı’ya108, Heyd’in karşı çıkması teşkil etmektedir.
Heyd’e göre bu tarihlerin divan günü olması mümkün değildir. Buna gerekçe olarak
defterlerdeki tarih başlıklarının divanın toplanma günleri olarak kabul edilen
cumartesi, pazar, pazartesi, salı günleri dışında diğer günleri de taşımasını, bu tarihler
arasındaki zaman aralığının bazen iki haftayı aştığını bunun bir günde yüzlerce
kararın alındığı gibi anlamsız bir sonuç doğuracağını göstermektedir. Ayrıca
fermanın muhatabına iletmek üzere bir görevliye teslim tarihinin bu başlık
tarihlerinden önceye denk gelen hükümlerin bulunduğunu, fermanın divan gününden
önce yazılmasının imkansız oluşundan bu tarihlerin ancak hükmün yazılması tarihi
olduğunu belirtmektedir109.

Defterlerde verilen gün adları ve rakamlar her zaman birbirleriyle tutarlı


değildir. Yani 5 Ramazan salı günü olarak belirtilmiş bir tarihin, devamında 6
Ramazan çarşamba yerine perşembe olarak kaydedildiği görülebilmektedir. Heyd’in
takvim değişikliğine indirgediği gün adları ve rakamlar arasında görülen tutarsızlık,
Kütükoğlu’nun bu tarihlerin divan gününü işaret ettiği düşüncesinin dayanaklarından
biri olmuştur. Ona göre katiplerin içinde bulundukları günü yanlış bilmeleri düşük
bir ihtimaldir. Oysa hükümler yazılıyor iken daha önce gerçekleşen divan gününü
hatırlamak ve bunu tarihle ile düzgün bir şekilde birleştirmek hata yapmaya daha
müsaittir. Ayrıca Heyd’in temas ettiği fermanların teslim tarihinin defterdeki başlık

108
İsmail H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, 2. bs., Ankara 1984, s.
80-81.
109
Heyd, a.g.e, s.25-27.

31
tarihlerinden daha önceye denk gelmesi durumu örneklerinin az oluşu sebebiyle bir
görüşün parçası olmak için yetersizdirler110.

Sözü edilen durum XVII. yy için de geçerlidir. Fermanların muhataplarına


iletilmek üzere bir görevliye teslim tarihi genellikle başlık tarihinden sonradır. Ancak
fermanın divanda yazılıp ilgili kişinin kendisine veya iletecek kişiye teslim
edildiğine işaret eden bazı kayıtlar mevcuttur. Bu kayıtlar örneklerinin azlığı
nedeniyle bir görüşün parçası olmaktan uzaktırlar. Ancak gene de göz ardı
edilmemeleri gerekir. Örneğin 25 Cemaziyelevvel 1020/5 Ağustos 1611 tarih başlığı
taşıyan sayfada111 yer alan hüküm üzerinde “Bu emr Vezîr-i Defterdâr saâdetlü
Ahmed Paşa hazretlerine teslîm olunmuşdur fî 25 Cemaziyelevvel” kaydı vardır. KK
70 s.93’de hüküm üzerinde “Dîvânda almışlardır”; s.159’da yevmü’s-selâse 3 Receb
1013/25 Kasım 1604 tarihi altındaki hüküm için “Dîvânda Salı gün Efendi hazretleri
müsveddesi mûcibince yazılup Sâhib-i saâdete verilmişdir fî 3 Receb”, MD 75 s.289
h.604 üzerinde “Dîvân-ı hümâyûnumda Sâhib-i saâdete verilmişdir”112; s.301
h.634’de “Dîvânda Baş Tezkireci Mehmed Efendiye verilmişdir”; KK 71 s.4 “Vezîr
Hasan Paşa Hazretleri taraf-ı saâdetlerinden yazılup emri Haydar Çavuşa verilmişdir
târîh-i mezbûr dîvân-ı hümâyûn” gibi örneklerden bazı emirlerin divan günü
yazıldığını öğrenmekteyiz.

Defterlerdeki tarihlerin divan gününü ve yahut hükümlerin yazılış


tarihlerini temsil ettiği ikileminin kesin bir sonuca ulaştırılması, Osmanlı Devleti’nin
defter tertip usulünü göstermesinin yanı sıra fermanın ve bunun deftere
yazılmasındaki önceliğini de ortaya koyması açısından önemlidir. Gerçi fermanların
teslim tarihinin başlık tarihinden sonraya gelmesi bu önceliği göstermede yetersizdir.
Çünkü başlık tarihi divan günü olarak kabul edilirse hükümlerin deftere geçme tarihi
açıklanamayacağından geriye sadece doğal sonuç olarak sonradan yazılan fermanın
gönderilme tarihi kalır. Ancak söz konusu tarihler hükümlerin deftere yazılma
110
Kütükoğlu, a.g.m, s.100-101.
111
A.DVN.MHM 938 s.51.
112
Mühimmelerde yer alan emirler büyük divanın kararlarını temsil etmekle birlikte bunların yazıldığı
ve yahut teslim edildiği yerle ilgili olarak “Sâhib-i saâdet kapusunda yazılmışdır”, “Sâhib-i saâdet
kapusunda Hacı Efendi almışdır” gibi kayıtlara rastlanılmaktadır. KK 70 s.159, s.171, 242, 261; MD
75 s.93 h.158, s.294 h.618.

32
tarihini teşkil ediyorsa ve fermanın teslim tarihi bundan sonraya denk geliyorsa,
defterlerin fermanlardan daha önce yazıldığı sonucu çıkar. Heyd, defterlerdeki
kayıtların fermanlardan önce yazıldıklarını yani bu kayıtların fermanların suretleri
olamayacağı iddia etmektedir. Buna gerekçe olarak defterlerdeki kayıtların üst
kısmında yer alan ve fermanın yazıldığını işaret eden “==” “yazıldı” notunu
göstermektedir. Buna göre ferman, sureti deftere geçmek üzere daha önce yazılıyor
ise, defterlere böyle bir notun düşülmesi manasız hale gelir. Ancak defterdeki kayıt,
bir taslaktan yazılıyor ise fermandan bağımsız olacağından, fermanın yazılıp
yazılmadığı hususu notunu almaya değer hale gelir113. Gerçekten de fermanın
yazıldığını gösteremeye hizmet eden bu işaretin114 defterlerde bulunması ancak
defterlerin önce tutulması ile alakalı olabilir. Ancak defterlerdeki hükümlerin bir
taslağa göre yazıldığı hususu XVII. yy için daha nadir görülen bir durumdur115.

Defterlerdeki yazıldı işaretlerini arzlar üzerinde de görmek mümkündür.


Örneğin, İkinci vezir Halil Paşanın tasarrufunda bulunan Selanik’teki topraklarına
bazı kimselerin müdahale etmesinin önlenmesine dair olan arzın bir aya yakın bir
süre sonra karara bağlandığı görülmektedir. Arz üzerinde yer alan yazıldı kaydına
göre ferman defterdeki tarihten bir ay sonra çıkmıştır 116. Bu tür örnekleri çoğaltmak
mümkündür. Mesela, Celaliler üzerine yapılacak sefer için Aydın civarından asker
talebine halkın cevap verememesi ve bu talebin geri çekilmesi ricasını içeren
“evâhir-i Şevval 1010/13-22 Nisan 1602” tarihli arz117 “selh-i Şevval 1010/25 Mart

113
Heyd, a.g.e, s. 24.
114
Fermanın verilmediğini belirtmek için üzeri çizilen ve yahut “bu hükm verilmedi” kayıtlarının
bulunduğu hükümlerde “yazıldı” işaretine rastlanmaz. Yani fermanın yazıldığını haber verme
hassasiyeti, tersi durumda hükmü geçersiz kılmak amacıyla da gösterilmiştir. Fermanın çıkması için
ilk yapılan işlemlerden olan ve emrin buyrulduğunu belirten işaret ise bu tür kayıtların bulunduğu
hükümler üzerinde görülmektedir.
115
Bu konuya Fermanların Kaydı Meselesi başlığı altında değinilmiş ve defterlerdeki hükümlerin
çoğunlukla ilk kayıtlar oldukları açıklanmaya çalışılmıştır. Bkz. s.19-24.
116
Arz A.DVN 9/82 künyesine sahip olup tarihi evâsıt-ı Ramazan 1010/5-14 Mart 1602’dir. Arzın
hükmü KK 70 s.479’da 22-26 Ramazan 1010/16-20 Mart 1602 tarih başlıkları arasında yer
almaktadır. Fermanın yazılma tarihi ise evâhir-i Şevval 1010/14-22 Nisan 1602’dir. Fermanların
yazıldığı ayın son on günlük dilimi içinde yer aldığı örnekler dikkat çekici derecede fazladır. Arzların
ise karara bağlanma süreçleri, defterlerdeki kayıtlarıyla karşılaştırıldığında, yirmi gün civarındadır.
MDZ 10’da da bu konuya örnek teşkil edecek bir kayıt bulunmaktadır. 6 Rebiülahır 1054/12 Haziran
1644 tarih başlığı altında yer alan bir hükmün üzerinde “buyruldusu Rebiü’l-evveldedir” kaydı vardır.
MDZ 10 s.48 h.148.
117
14-22 Nisan 1602. A.DVN 9/96. Arzda sözü edilen asker talebinin Serdar Hasan Paşa emriyle
olduğu belirtilmiştir. Bu emrin sureti aynı dosyada 75 numaralı vesikadır. Tanıtma yazısı olarak

33
1602” tarih başlığı altında mühimme defterine kaydedilmiştir118. Arzın üzerindeki
yazıldı işaretinin tarihi ise “evâhir-i Zilkade 1010/13-21 Mayıs 1602”dir. Bu örnekler
fermanın defter kaydından sonra yazıldığını düşündürtmektedir. Bu düşünceye bir
diğer örnek defterlerde sıkça rastlanan bazı boşluklardır. Defterlerdeki bazı boşluklar
kasıtlı bırakılmış olabilir. Bu durum hükmü yazma düzeni ile alakalı olmalıdır119.
Özellikle görevi belirtilmiş ama isim kısmı boş bırakılmış hükümler, emri yerine
getirecek olanın kişi değil, makam olduğu gerçeğini ortaya koymaktadırlar120. Ancak
“[boş] kādısına hükm ki ...” gibi başlayan hükümler, fermanın daha önceden yazılmış
olabileceği düşüncesini sarsmaktadır. Yine MD 77 s.219 h.612 üzerinde bulunan
kayıt hayli ilginçtir: “mâliyeden yazıla İbrahim Efendi”121. Eğer ferman defterden
önce yazılıyor olsa idi bir şekilde mühimme defterine işlenmiş bir hükmün
fermanının nereden yazılacağı tayinine gerek olmazdı. MD 85 s.27 h.66’da ise bir
görevle ilgili olarak yolculuk edecek olan Kapıcıbaşı Mustafa ve yanındaki

“Serdar Hasan Paşa tarafından Aydın sancağından yedi yüz nefer tüfenk-endâz ihrâcı için vârid olan
emr-i şerîf sûretidir” kaydı vardır. Suretin sonunda yer alan tarih Şaban 1010/Ocak 1602’dir. Bu emir
KK 70’in 557. sayfasında kayıtlıdır. Ancak defterde yoğun şekilde görülen ciltleme hataları sebebiyle
tarih tespiti yapılamamaktadır. Surete ayrıca “Ref‘ olunmak buyruldu” kaydı da düşülmüştür. Böyle
bir hassasiyet bu evrakların saklanma koşullarının olumluluğuna işaret eder. A.DVN dosyalarında
farklı gömleklere dağılmış olup aynı konuya binaen yazılmış arz, ferman sureti vs. evraklarda
zamanında bir arada olduklarını düşündürecek belirtiler bulunmaktadır. Bunlardan en belirgini daha
önceden birbirlerine bağlanmış oldukları halde sonradan ayrıldıklarını gösteren dikiş izleridir. Bu tür
belgelerin mantarlanma/çürüme izleri bile çoğu zaman aynıdır. (örneğin A.DVN 11/33, 11/50, 11/53,
11/53a, 11/60) Bunlar muhtemelen bir arada tutuluyor ve konu ile yeni bir işlem yapıldığında bu eski
kayıtlarına işleniyordu. Hatta çoğu arz arkasında görülen ve belgenin özetini ihtiva eden tanıtım
yazıları bu amaca hizmet etmekteydi. Bu tanıtım yazıları genellikle yelpaze biçiminde katlandığı
anlaşılan belgenin arkasında ve üst kısmında yer almaktadırlar. Bu sayede aranan bir belgeyi kolayca
bulabilmekteydiler.
118
29 Nisan 1602. KK 70 s.564. Bir arzı Mühimme defterindeki kaydıyla karşılaştırdığımızda büyük
benzerlikler olduğu fark edilmektedir. Hükümlerin nakil kısımları arzlar ile neredeyse kelime kelime
aynıdır. Bu görüş daha önce Uriel Heyd tarafından da ortaya atılmıştır (a.g.e, s.8). Arz ve fermanı söz
konusu olduğunda benzerlik, ihtiva ile sınırlı kalır. Çünkü fermanlar asıl belgeyi ifade ettiklerinden
bazı rükün ve şartlara sahiptirler. Bu konu için bkz. Kütükoğlu, a.g.e, s.99-116. Bu durum dikkate
alındığında sıralamada ilk belge olan arz, fermandan çok defterdeki hükmün yazılmasına temel
alınmış gözükmektedir.
119
MD 89 s.105 h.261’de yazılı hükmün muhatabı boş bırakılmış altta sekiz farklı muhatabına birer
suretleri yazıldığı kaydedilmiştir. Sonrasında “Zikr olunan sekiz sancak nevrûzda Tersâne-i Âmîre’de
mevcûd olmak üzre müstakil ahkâm-ı şerîfe yazılup buyruldusu hıfz olmuşdur” denilmektedir. Bu gibi
hükümlerin diğer örneklerinde hükmün kendisi ve varsa bir sureti kastedilerek “bu iki hükm”
denmektedir. Burada muhatabı boş bırakılmış ve yazılı halde bulunan hüküm diğer yazılacaklara
taslak görevi görüyor olmalıdır.
120
Bu durum dönemin işleyişi ile alakalı olmalıdır. Nasıl ki sadece “Vezîr Mehmed Paşaya hükm ki”
kaydı, içinde bulunduğumuz dönemde anlamlandırılamayıp ait olduğu dönemde gayet iyi bilinen bir
kişi olarak tarafımızdan doğal karşılanabiliyorsa bu durumda aynı tepkiye değerdir.
121
Bu defterde görülen tezkireciler Esad ve Mim Efendilerdir. İbrahim Efendi’ye defterin başka bir
yerinde rastlanılmamaktadır.

34
hizmetlilere yolda yardımcı olunmasına ve engel çıkarılmamasına dair olan bir asıl
ve beş suret olmak üzere altı hüküm üstüne “Bâ-hatt-ı Hazret Efendi, kazâyâ-yı
Kapucıbaşı Mustafa Ağa, bu altı kıt‘a emirleri kapıcıbaşı beğenmemekle gayrı sûret
üzre yazılmışdır, böylece hıfz-şüd” kaydı vardır. Bu kayıttan da anlaşılan yine
fermanın defterdeki bu kayıtlar kullanılarak yani daha sonra yazıldığıdır. MD 89 s.60
h.151 üzerinde “bu müsveddeden sonra … deyü fermân olmağla emîne teslîm
olunmuşdur” denilmektedir. KK 70 s.17’de hükmün üzerine önce “Sâhib-i saâdet
hazretlerine tekrâr arz oluna” notu alınmış122 sonra bunun üstü çizilip yanına “yazıla”
kaydı düşülmüştür. Bu son iki örnek de Mühimme defterlerinin fermanlarla ilişkisini
ortaya koymaktadır.

XVII. yy Mühimme defterlerindeki tarih başlıklarında haftanın her gününü,


bazen aralıksız, görmek mümkündür123. Bu durum divanın cuma, cumartesi, pazar ve
pazartesi toplandığı bilgisiyle uyuşmamaktadır124. Bazen de iki tarih başlığı arasında
uzun boşluklar vardır125. Defterlerdeki ciltleme hatalarını ve eksik birçok parçanın
başka tasniflerden tamamlanabilmesi gerçeğini göz önünde bulundurursak bu
durumun değerlendirmeye alınmaması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ancak bazen
de uzun boşlukların tersine tek bir yaprakta iki tarih başlığı görülebilmekte bu da bir
divan toplantısında bir veya iki kararın alındığı sonucunu doğurmaktadır ki bu, çok
özel durumlar dışında, normal bir durum değildir. Sözü edilen duruma ait örnekler
defterlerde mevcuttur.

Savaş nedeniyle divanın İstanbul dışında toplanması sonucu ortaya çıkan


Ordu mühimmeleri ile İstanbul’daki divan kayıtlarını ihtiva eden Rikab mühimmeleri
aynı zaman diliminde tertip edilmişlerdir. Ancak bahsedilen tür farklılıklarından

122
Tekrar arz edilme hususunun başka örnekleri de mevcuttur. MD 78 s.508 h.1202 üzerinde “Bunun
hükmü tekrâr arz olundukda verilmemişdir”; MD 79 s.261 h.654’de “Tekrâr arz olundukda Ulya
Efendi hâttıyla buyrulmuşdur”; MDZ 10 s.176 h.681’de “Bu emr-i şerîf tekrâr arz olundukda yüz
yirmi akçe resm verile deyü fermân olmağla emr-i sâbık üzre buyrulmuşdur”.
123
Mübahat S. Kütükoğlu yukarıda yer verilen Heyd’in bu görüşüne, özellikle XVI. asrın sonları için,
divanda görevli katiplerin nöbet listelerini öne sürerek karşı durmaktaysa da XVII. asır için böyle bir
durumun varlığını kabul etmektedir (agm, s.100).
124
Feridun Emecen, bu muayyen günler dışında divanın toplanabildiğini vurgulamaktadır (a.g.m.,
s.123).
125
Defterlerde yer alan tarih kayıtlarında mevcut problemler için bkz. David, a.g.m, s.178-179.

35
dolayı tarihleme usulü olarak herhangi bir karşılaştırmadan uzaktırlar. Bunun
yanında aynı tür özelliğine ve tarihlere sahip bazı kayıtlar ise hatalı ciltleme
sebebiyle farklı defterlere dağılmış durumdadırlar. Bu durumda aynı yılın farklı
aylarının başka başka defterlere dağılmış olması beklenebilir. Örneğin MD 80’de
1023/1614 yılına ait görülen son tarih 2 Safer/14 Mart’tır. A.DVN.MHM 939 ise
1023/1614 yılının Safer ayıyla başlamaktadır. Ancak bu aya ait ilk tarih kaydı 15
Safer/27 Mart’tır. Bu tespitten, İstanbul’da toplanan divanın kayıtlarını içeren bu iki
defterin birbirlerinin devamı olduğu anlaşılmaktadır. Sözü edilen duruma XVII.
yüzyılın ikinci yarısında sıklıkla rastlanır. Ancak XVII. yüzyılın ilk yarısında bu
türden örnekler daha azdır. Bu dönemde daha çok, aynı zaman dilimine ve aynı tür
(Rikab veya Ordu mühimmesi) özelliklere sahip, farklı defterlere dağılmış kayıtlar
bulunmaktadır. Örneğin MD 76’da 1016/1607-1608 yılının Rebiülahır-Zilhicce
ayları arası Rikab mühimmesi kayıtları mevcuttur. MDZ 8’de ise 1016/1607-1608
yılının Cemaziyelahır-Zilkade ayları arası Rikab mühimmesi kayıtları vardır. Aynı
özelliklere sahip olmalarından dolayı iki farklı deftere dağılmış bu kayıtların bir
defterde toplanması gerekirdi. Bu durumda bir ciltleme hatasının olduğu kesindir.
Ancak kayıtları aynı defterde olsa dahi her iki defterdeki ayların birbirine paralel
gittiği görülmektedir. Bu kayıtlar aynı defterde toplanmaya çalışılsalar dahi, cüzleri
birbirini ardına yerleştirmek düzgün bir tarih sıralamasını ortaya çıkarmaz. Ortaya
çıkacak sonuç Rebiülahır-Zilhicce 1016/Ağustos 1607-Nisan 1608 tarihli kayıtları ve
sonrasında tekrar aynı ayları ihtiva eden Cemaziyelahır-Zilkade 1016/Ekim 1607-
Mart 1608 tarihli cüzleri sıralamak olur. Zilkade 1013/Nisan 1605 tarihli kayıtları
içeren ve İstanbul’da tertip edilmiş olan MD 75, MD 76 ve MD 77 de durumun izahı
için örneklendirilebilir. MD 77 s.69’da tarih 18 Zilkade olarak verilmiştir. Sonraki
tarih MD 75 s.34 ve MD 76 s.151’de yer alan 22 Zilkade’dir. Bu tarihi MD 75
s.39’da bulunan 23 Zilkade ve MD 76 s.150 27 Zilkade tarihleri takip eder. Son
olarak MD 75 s.42’de 28 Zilkade 1013 tarihi kaydedilmiştir. Görüldüğü üzere aynı
ayın günlerini birbiri ardına takip edecek şekilde düzenlemek mümkün değildir.

Üstelik açıklanmaya çalışılan durum ciltleme hatası sonucu ayrı defterlere


dağılmamış bir yılın kayıtlarını içeren defterlerde de görülmektedir. KK 71 numaralı
Mühimme defterinin 1017/1608 yılı kayıtları bu duruma örnektir. Adı geçen yılın

36
kayıtları Şaban ayı ile başlamış sonrasında Ramazan, Şevval, Zilkade ayları
sıralanmıştır. Bundan sonra Zilhicce ayı gelmesi gerekirken s.40 itibariyle tekrar
sırasıyla Ramazan, Şevval, Zilkade ayları mevcuttur. S.98 itibariyle aynı sıra tekrar
eder. Şekil özellikleri veya muhtevaları bakımından birbirlerinden farkı olmayan bu
kayıtlar için yapılabilecek tek yorum defterdeki cüzlerin aynı zamanda farklı
katiplerce kaleme alındığıdır. Üstelik izah edilmeye çalışılan durum için bu defter tek
örnek değildir. XVII. yüzyılın ilk yarısına ait defterlerin büyük çoğunluğunda bu
özellik göze çarpar. Birbirlerine paralel devam eden bu tarihlerin, divan gününü
temsil ettikleri düşüncesine göre tamamen aynı olmaları beklenir. Oysa defterlerdeki
tarihler çoğu zaman birbirlerinden farklı sırada gitmektedir. Örneği verilen KK 71’de
ilk Şevval ayı tarih kayıtları 8-28 Şevval arasıdır. S.40 sonrası görülen Şevval ayı ise
6-28 Şevval arasıdır. Bu iki cüz karşılaştırıldığında sadece 27 ve 28 Şevval’in her iki
cüzde yer aldığı görülür. Eğer Mühimme defterlerindeki tarih başlıkları divan
gününü temsil ediyor olsa idi farklı katiplerce birden fazla cüz tutulsa dahi tarih
sıralamasının aynı gitmesi gerekirdi126. Ancak tarih kayıtları defterlerin yazılma
günlerini temsil ediyorsa katiplerce farklı günlerde kaleme alındıklarından,
birbirleriyle tutarlılık gösteremeyebilirler.

Mühimme defterlerindeki verilerden elde edilen bu bilgiler ışığında XVII.


yüzyılın ilk yarısında mevcut bu tarih başlıklarının divan gününü değil, hükümlerin
yazılma tarihini temsil ettiğini söylenebilir. Ancak verileri değerlendirerek ulaşılan
bu görüş daha belirgin bilgilerle birleştirildiği takdirde kesin olarak
neticelendirilecektir. Üstelik sözü edilen durumun XVI. yy. için de geçerli olduğu
söylemek hatalı bir yaklaşım olabilir. Bürokratik işlemlerin zaman içerisinde
değişikliğe uğradığı göz önüne alınırsa bu tür konularla ilgili genelleme yapma
kaçınılması gereken bir tutumdur.

C-Ciltleme:

126
Ancak bir olayın ilanı söz konusu olduğunda tarih kayıtları doğal olarak aynı gün olmaktadır.
Göreve yeni getirilen Reisülküttab’ın belirtilmesi, sadrazamın orduyla beraber bir kışlağa ulaşması bu
olaylar arasındadır.

37
Osmanlı divan kalemlerinde tutulmuş olan erken tarihli defterlerin
ciltlenmesi ile ilgili elde bulunan bilgiler oldukça yetersizdir. Genel olarak,
cüzler/parçalar halinde tutulmuş olan bu kayıtların, defter haline gelmeleri yani
ciltlenmeleri için, Osmanlı Devletinde XIX. yy’da meydana gelen arşivcilik
çalışmaları dönemi kabul edilmektedir.

Bu defterler arasında yer alan Mühimme defterlerinin de bahsedilen


dönemde ya da yazıldıkları dönemden daha sonraki bir dönemde ciltlendikleri kabul
edilebilir. Bu düşünceye sebep, Mühimme defterlerinde yoğun şekilde görülen
tarihleme hatalarıdır127. Öyle ki, bir defterde, tarih sırası atlamalı olarak, birçok yılın
bir arada olduğu görülebilir128. Bundan ziyade, bir yılın cüzleri/parçaları farklı
defterlere dağılmış durumdadır129. Aynı defter içinde döneminde farklı yerlerde
tutulmuş yani Rikab mühimmesi olarak İstanbul’da ve Ordu mühimmesi olarak sefer
yerinde veya kışlakta tutulan cüzlerin/parçaların da aynı defter içinde ciltlendikleri
görülmektedir130. Ayrıca defterlerde yer alan tarihlerin düzgün bir sırayla birbirlerini
takip ettikleri de söylenemez131. Aynı defter içindeki cüzlerin/parçaların, olması
gerektiği gibi, her zaman baştan sona değil; döneminde yapılması zor olan bir hata
sonucu, kronolojik olarak sondan başa doğru ciltlendikleri de olmuştur132. Daha da
vahim olanı, bloknot olarak tutulmuş bazı cüzlerin/parçaların kıvrılma yerlerinde
yapılan hatalardır. Örneğin; ADVN.MHM 938 numaralı, 1020/1611-12 tarihli defter,
Receb ayından başlayarak Cemaziyelahır, Cemaziyelevvel, Zilhicce, Zilkade,
Şevval, Ramazan ayları sırasını izlemekte ve Şaban ayında son bulmaktadır. S.35-37

127
Mühimme Defterleri serisine sonradan eklenmiş Mahlut Mühimmelerin ve zeyillerin ebru cilt ile
yani aynı şekilde ciltlenmiş olmaları düşündürücü olsa da bunlar sadece tasnifleme hatası sonucu
kendi serilerinden farklı durmaktadırlar.
128
Örneğin KK 71 numaralı 810 sayfalık defterde 1017/1608, 1018/1609, 1022/1613, 1024/1615,
1027/1617, 1028/1618 yılları mevcuttur. Yıl sırasına göre, ancak atlamalı olarak verilen bu tarihlerin
ilk aydan son aya tam oldukları söylenemez. Bunlardan 1028/1618 yılı, Cemaziyelevvel-
Cemaziyelahır-Receb olmak üzere sadece üç aydan ibarettir. 1018 yılının ise sadece Muharrem ayı
mevcuttur. Ayrıca aynı yılı MD 78 ve MD 79 da kapsar. Aynı durum diğer tarihler için de söz
konusudur. Bkz. Tablo 1.
129
Bkz. Tablo 1.
130
MDZ 8 ve MD 79 numaralı defterler bu türden defterlerdendir.
131
Örneğin 81 numaralı MD, Safer 1025/Şubat 1616’dan başlayarak birbirini ardı sıra takip etmeyen
aylarıyla s.99’da Şevval 1024/Ekim 1615 yılına geriler. S.158’de 1017/1608 s.198’de 1022/1613
yıllarına atlamalar olduğu görülen defter s.250 itibariyle tekrar 1024/1615 yılına dönmektedir.
132
KK 70 ve MD 78 içindeki cüzlerde bu tür özellikler görülmektedir. Hatta bazı defterler tümüyle
tersten ciltlenmiştir. Örneğin MD 88 böyle bir defterdir.

38
Cemaziyelevvel ayından Zilhicce ayına geçişin olduğu sayfalardır. İşte bu bloknot
halindeki defterin sayfalarını s.35 ten itibaren geriye doğru çevirdiğimizde tarih
sırasının Zilhicce, Zilkade, Şevval, Ramazan, Şaban, Receb, Cemaziyelahır,
Cemaziyelevvel şekline kavuştuğu görülür. Tabi ki burada bir diğer sorun sayfa
numaralarının tersten verilmiş olmasıdır. Nihayetinde yanlış sayfa katlanımının göz
önünde bulundurulması gerektiği ve aynı türden hataların diğer ciltli defterlerde de
yapılmış olabileceği gerçeği ortaya çıkmaktadır.

XVI. yy MD’leri arasında yine ciltleme konusunda yapılmış en açık


hatalardan biri de 42 numaralı MD’de görülmektedir. 987-989/1579-1581 tarihleri
Mühimme kayıtlarını içeren defterin, 339-483 arası sayfaları 978/1570 tarihli tahvil
hükümlerini içermektedir133. 962/1554 tarihli bir ruus defterinin son sayfaları ise
993/1585 tarihli Mühimme Defteri kayıtlarından meydana gelmektedir134. Bunlardan
başka, farklı bir tasnifte olup, daha geç tarihleri havi yanlış ciltlenmiş bir diğer defter
209 numaralı Şikayet defteridir. Defter, ilk olarak 1069/1658-59 tarihli mali ahkam
kayıtlarını içerir. Sayfa 17-42 arası ise XVI. yüzyıla ait tahvil hükümleridir. Bundan
sonra son sayfa olan 50’ye kadar XVIII. yüzyıla ait şikayet hüküm kayıtları
bulunmaktadır.

Tüm bu hatalar göz önüne alındığında, defterlerin ait oldukları dönemden


daha ileri bir tarihte ciltlenmiş olduklarını söylemek gerekir. Ciltlenmek için ele
alındıklarında, kaleme alınmaları üzerinden yüzyıllar geçmiş olması muhtemel bu
cüzler halindeki kayıtların, gereği gibi ayırt edilememeleri, kendi dönemlerinde
yapılacak hatalardan, çok daha kabul edilebilir bir durum gibi gözükmektedir135.
Ancak eldeki bazı veriler bu konuda kesin sonuçlara varmayı engeller niteliktedir.
Örneğin Kamil Kepeci tasnifindeki 213 numaralı ve 962/1554 tarihli Ruus defterinin
restore evresinde sonradan yapıldığı belli cildi dışında, iç kapakta bulunan deri ciltte

133
Konu hakkında geniş bir açıklama için bkz. David, a.g.m, s.177, dipnot 45. Ancak makale yazarı
belirtilen sayfalar arasındaki kayıtları Ruus defteri parçası olarak nitelendirmiştir.
134
KK 212 s.97-100.
135
Ciltleme konusu ile alakalı olmamakla birlikte kendilerinden çok önceki kayıtları değerlendirmek
konusunda, Osmanlı kalemlerindeki memurların durumunu gözler önüne seren bir örnek için bkz.
Emecen, a.g.m, s.112.

39
defterden daha erken tarihli bazı kayıtlar görülmektedir136. Bu deri cildin, defterin
orijinal cildi olup olmadığını kesin bir biçimde bilmek tabi ki mümkün değildir.
Ancak zaten burada önemli olan cildin sağlamlığı için araya konulan kağıtlar
arasında bu gibi arşiv vesikası niteliğindeki sayfaların olmasıdır137. Sivas, Amasya ve
Zile gibi belirli bir bölgeyi içeren toprak meselelerine dair kayıtların bulunduğu bu
sayfalar deri cilt kapaklarına yapışık durumdadırlar. Burada akla gelen soru, geç
dönemde yapılan bir ciltlemede, 954/1547 ve 962/1554 tarihlerinin ne gibi bir fark
gözetilerek birinin, yani 954/1547 tarihli olanın, cilt kapağı olarak kullanıldığıdır.
Oysa dönemi içinde düşünüldüğünde, böyle bir zihniyetin varlığı daha anlaşılabilir
bir hal alır. Öte yandan elde mevcut bir diğer belge XVI. yy’da bazı defterlerin
ciltlendiğine işaret etmektedir.138 Bu defterler arasında Bağdat’tan gelen bir yoklama
defteri, ayak divanında alınan kararları havi bir Ruus defteri sayılmaktadır. Ayrıca
bunların ne gibi malzemelerle ciltlendiğine dair bilgiler de mevcuttur. 954/1547
tarihini taşıyan bu belgede Sadrazamlığı bundan 3 yıl önce sona ermiş Süleyman
Paşa zamanında tutulmuş bir Ruus defterinin de ciltlendiği kaydedilmiştir. Bir diğer
kayıt ise “Yanbolu şikârında olan ahkâm-ı şerîfe sûretine büyük mukavvâ cild
olmuşdur” şeklindedir. Ahkâm-ı şerîfe tabirine Divan kalemlerinden çıkan Mali
ahkam, Mühimme, Tahvil defterlerinden biri yakıştırılabilir. Ancak Ruus defteri
tabiri belgedeki diğer kayıtlarda açık olarak kullanıldığından, buna Ruus olduğu
halde farklı bir ad vermiş oldukları düşünülemez. Aslında bahsi geçen tarihten bir yıl
öncesine ait Yanbolu’da yapılan avlanma esnasında tutulmuş bir ruus defteri
mevcuttur139. Ancak hem söz konusu nedenden hem de ciltleme özelliklerinden aynı
defter olmadıkları söylemek mümkündür. Muhtemelen bu defter de Yanbolu’da iken
tutulmuş bazı kararları havi bir defter idi. Nitekim bu defter ve belgedeki bahsi geçen
diğer defterler gün ışığına çıkarılmayı bekleyen defterlerdir. Bundan sonra yapılacak
iş, ciltleme malzemesi ve tekniği bakımından bir karşılaştırma yapmaktır. Aynı

136
Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bu türden yani orijinal cildinin kesilmiş ya da tam olarak, yerinde
bırakıldığı, ancak yıpranmış olduğu için koruma amaçlı yeni bir ciltlemenin yapıldığı defterlere başka
tasniflerde de rastlanılmaktadır.
137
Bu deftere sayfa numarası verilirken, bu kayıtlarda deftere ait sanılıp s.1 ve s.238 numaraları
verilmiştir. Oysaki bu kayıtlar defterdeki kayıtlardan yedi yıl önceye yani 954/1547 tarihine ait olup,
dikey pozisyondaki deftere yatay şekilde konumlandırılmışlardır.
138
A.DVN 4/35.
139
KK 208.

40
uygulama elde mevcut, tarih sırası gayet düzgün, herhangi bir karışıklığa mahal
vermeyen, XVII. yüzyıl ruus defterleri gibi, deri ciltli defterler içinde yapılabilir.

Mühimme defterleri için ise, XVIII. yy’da bunların defter formunda


olduklarına dair kayıtların bulunması nedeniyle XIX. yy’da yapıldığı düşünülen
ciltlemelerden daha önceki bir tarihte ciltlendikleri düşünülmektedir140. Gerçekten
de, daha önce örnekleri verilerek ciltlemenin döneminde olamayacağını belirttiğimiz
erken tarihli defterleri bir kenara bırakırsak, özellikle XVII. yy’ın ortaları itibariyle
Mühimme defterleri ve bu dönemde ortaya çıkan Şikayet defterlerinde dikkate değer
bir düzenlilik göze çarpmaktadır. Bu düzenliliğin ilk örneğini 1046/1036 tarihli MD
86 teşkil etmektedir. MD 86, MD 87 ve MD 88 kapsadıkları tarihler dolayısıyla
birbirleri ile çakışan defterlerdir. Ancak nitelik olarak farklı defterlerdir. Bu durumda
ayrı ayrı ciltlenmiş olmaları isabet olmuştur. Bu defterlerden sonra gelen defterler
incelendiğinde tarih sıralamalarındaki düzgünlük dikkat çekicidir. Hatta 264
numaralı Mahlut mühimme sayılmaz ise ciltleme hatalarının olmadığı söylenebilir.
Defterlerin ciltlenmesi hususunda gösterilen bu özen özellikle Rikab mühimmesi,
Ordu mühimmesi gibi farklı niteliklere sahip defterlerde daha da belirginleşir. Sözü
edilen dönemde hiçbir Edirne Rikab mühimmesi ile İstanbul Rikab mühimmesi
veyahut Ordu mühimmesi birbirlerine karışmamıştır141. Ayrıca bazı defterlerin
sonunda boş bırakılmış sayfaların varlığı dikkat çekicidir142. Buradan çıkacak iki
netice vardır. Birincisi XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait Mühimme defterlerinin
kendi dönemlerinde ciltlendikleridir. İkincisi ise ciltlenmeden önce cüzler halinde
olan bu defterlerin düzgün bir şekilde muhafaza edildikleri ve ciltleme esnasında bu
muhafaza şekline itibar edilerek ciltlendikleridir. Netice itibariyle ise erken dönem
Mühimme defterleri için kesin olmasa bile yukarıda verilen örneklere dayanarak
Divan’a bağlı olarak tutulan bazı defterlerin döneminde ciltlendikleri söylemek
mümkündür.

140
Emecen, a.g.m, s.121.
141
Bkz. Tablo 2.
142
Döneminden geç ciltlenen bir defterin boş sayfaların olduğu cüzlere ciltlenmesi ilginçtir. Bu boş
sayfalar MD 94’de 129, MD 98’de ise 24 sayfa olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

41
II. BÖLÜM

MÜHİMME DEFTERLERİ’NİN GEÇİRDİĞİ


DEĞİŞİMLER VE BAZI DEFTER ÖRNEKLERİ

A-Defterlerde Görülen Değişimler:

XVII. yüzyıl boyunca Mühimme defterlerinde, defterlerin tertip


tarzlarından muamele kayıtlarına, ihtiva ettikleri konulardan şekil özelliklerine kadar
birçok değişim gözlenmektedir.

Bu değişimlerden ilki muamele kayıtlarında göze çarpmaktadır. Sözü edilen


yüzyılın ortasına doğru bu kayıtların hemen hemen hepsi ortadan kalkmıştır.
Kullanılmaya devam eden muamele kayıtları ise bir takım değişikliklere uğramıştır.
Bu kayıtlardan fermanların muhatabına iletilmek üzere teslim edildiği kaydı ilk
dönemde sıklıkla görülürken yüzyılın sonlarına doğru giderek azalmıştır.
Padişahların el yazılarını ihtiva eden kayıtlar da bir takım değişikliklere uğramıştır.
Sözü edilen yüzyılın ilk yarısında “hatt-ı hümayun”ların suretlerinin olduğu örnekler
yok denecek kadar azdır. Hükümlerin üzerine sadece “ba-hatt-ı hümayun” kaydı
düşülmesi yeterli görülmüştür. Oysa yüzyılın sonlarına doğru bu kayıtlar hatt-ı
hümayun suretleri olduklarını belirten bir ifade ile uzun uzadıya hüküm üzerinde yer

42
almaktadırlar1. Bu iki dönem arasında ise bu kayıtlar pek görülmeyip, emirlerin
padişah onayı ile karara bağlandığı daha çok hüküm içinde geçmektedir.
Kullanılmaya devam eden ancak bazı değişikliklere uğrayan bir diğer kayıt ise
fermanın iptali durumunda alınan notlardır. Erken dönemde hüküm üstlerinde “bu
hüküm verilmedi” gibi kayıtlarla birlikte hükmün üzerinin çizilmiş olduğu
görülmektedir. Daha sonra ise iptal edilen hükümlerin üzerlerinin çizilmesinin yanı
sıra hüküm üstlerinde “fermanı şakk olunup gönderilmemiştir” kaydı düşülmeye
başlanmıştır. Erken dönem kayıtlarında emirleri tanımlamamak amacıyla hüküm
tabiri tercih edilirken daha sonra ferman tabirinin kullanılması dikkat çekicidir.

Defterlerde tamamen ortadan kalkan muamele kayıtları ise, yazıldı, buyruldu


işaretleri, buyrulduya bağlı olarak hüküm üstlerinde yer alan tezkireci isimleri ve
müsvedde tabirleridir. Bu kayıtlar arasında en son ortadan kalkan buyruldu
işaretidir2. Tezkireci isimleri ise yüzyılın ortalarına doğru seyrelerek 1056/1646
tarihli MD 91’de son olarak görülmektedirler. Fermanın yazıldığını belirtmek üzere
hüküm yanında yer alan yazıldı işareti ise son olarak 1046-1047/1637-1638 tarihleri
dahilinde MD 88’de yer almaktadır3. Gerek bu işaretin gerekse müsvedde tabirinin
ortadan kalkması sadece defterlerin şekil özelliklerine yansısa da aslında bu durum
defterlerin tutulma tarzındaki bir değişimin sonucudur. Bu değişim fermanların ve
defterlerin yazılması sırası ile alakalıdır. Değişimin yaşandığı döneme kadar
defterlerdeki hükümler fermanlardan daha önce yazıldığından bundan sonra kaleme
alınan fermanın notu defterlere “yazıldı(==)” şeklinde düşülmekteydi. Ancak
defterlerin fermandan sonra yazılıyor hale gelmesiyle bu nota gerek kalmamıştır. Bu
sıranın değişmesiyle defterlerde görülen farklılıklar sadece bu kadarla sınırlı değildir.
Fermanların defterlerden sonra yazılmaya başlamasıyla alakalı olarak “..eyleyesin”
diye biten hüküm sonları “..deyu yazılmıştır” şekline dönüşmüştür4. Yani fermanlar

1
Bu dönemde padişah emirleri, hüküm içerisinde çoğu zaman fetva ile birlikte anılmaktadırlar. Bu
durum Şeyhülislamlık makamının ağırlığının giderek arttığını göstermesi bakımından önemlidir.
2
Bkz. s.7-9. Son olarak görülen tarih olan 1071/1660 yılı Şamizade Mehmet Efendinin
Reîsülküttablığına denk gelmektedir. Bkz. Ahmet Resmi Efendi, Sefinetü’r-Rüesâ, İstanbul 1269,
s.39-40.
3
Yazıldı işaretinin son olarak görüldüğü MD 88, 1048/1638 yılını da içermektedir. Ancak söz konusu
işaret bu yılda mevcut değildir.
4
Hükümlerin “yazılmıştır” şeklinde sonlanmasını değişim öncesi görmek mümkündür. Ancak
örnekleri az olup belirli bir değişime işaret edecek mahiyette değildirler. Bazı fermanların divanda

43
artık defterlerdeki kayıtlarından önce yazıldığından hükümde bu şekilde
belirtilebilmiştir. Yukarıda sözü edildiği üzere XVII. yüzyılın ilk yarısında iptal
edilen fermanlarla ilgili defterlerde “bunun hükmü verilmedi” şeklinde “hüküm”
ibaresi tercih edilirken sonradan “fermanı şakk olunmuştur” şeklinde “ferman”
tabirinin kullanıldığı göze çarpmaktadır. Bu durum yine fermanların yazılma
sırasının değişimi ile alakalıdır. Ayrıca hükümler oldukça kısalmıştır. Erken
dönemde defterdeki hükümler fermanların müsveddelerini ifade ettiklerinden birkaç
diplomatik farklılık dışında fermanlarla benzerdirler. Oysa değişim sonrası hükümler
çok açık bir biçimde kısalmışlardır5. Hükümler, bir nevi fermanların özetleri haline
gelmişlerdir. Daha önceki örneklerde öncelikle fermanların yazılmasına sebep olan
olayın açıklandığı nakil kısmı daha sonra bunun tekrarı ile emir kısmı mevcutken,
değişim sonrası nakil kısmından sonra bunun tekrarı yapılmadan karar kısmı
bulunmaktadır. Ayrıca nakil kısmı ile karar arasında kalan “..buyurdum ki..” tabiri
hemen hemen ortadan kalkmıştır6. Aynı dönem fermanlarında herhangi bir değişiklik
yoktur. Defterlerde görülen bu değişiklikleri tarihleme hususunda da görmek
mümkündür. İlk başlarda tarihler hüküm üzerlerinde, birden fazla hükmü içerecek
şekilde, gün başlıkları ile beraber verilirken daha sonra, aynı fermanlarda olduğu
gibi, evail-evasıt-evahir olarak her hükmün sonunda yer almışlardır.

Sözü edilen durumlar için tam bir tarih vermek değişimin belirli bir sürece
yayılması ve bundan öte defter serisinde görülen tarihsel atlamalar nedeniyle
mümkün gözükmemektedir. Ancak yazıldı işaretinin, müsvedde kaydının ortadan
kalkmaları ve tarihleme usulünde görülen değişikliklerin ilk olarak bir arada

yani deftere geçmeden önce yazıldıkları belirtilmişti. (bkz. s.29) Ancak yukarıda sözü edilen durum
tüm hükümleri kapsayacak şekilde tercih edilmiş bir değişimi işaret etmektedir. “… deyu yazılmıştır”
şeklinde sona eren hükümlerin ilk örneklerinin görüldüğü defter olan MD 89 aynı zamanda “yazıldı”
kayıtlarının ortadan kalktığı ilk defterdir. Bu defterde bir çok hüküm “….babında emr-i şerif
verilmiştir ve hala tahrir olunmuştur”, “…deyu emr-i şerif yazılıp gönderilmiştir” şeklinde
sonlanmaktadır. Örneğin MD 89, s.87, h.216.
5
Bu durumun yüzyılın sonlarına doğru Ordu ve Edirne Rikab mühimmelerinde eski haline döndüğü
söylenebilir.
6
David, bu tabirin MD 92 ile ortadan kalktığını belirtmektedir. Geza David, “The Mühimme Defteri
as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth Century”, AO, 20, 2002, s.181-182.
Hükümlerdeki “..buyurdum ki..” kısmının ortadan kalkmasından sonra hükmün izahını, karar ile
bağlayan “..imdi..” kelimesi karşımıza çıkmaktadır. Bu kelime görülen değişim sonrası daha fazla
tercih edilmekle birlikte “..buyurdumki..” tabirinin tamamen ortadan kalktığı XVII. yy için
söylenemez.

44
görüldüğü defter 1052-1053/1642-1644 yılları arası kayıtları havi MD 89’dur. Bu
defterle birlikte, sözü edilen değişimle alakalı olarak, hükümlerde yoğun şekilde
görülen karalamalar da sona ermiştir. Bundan önceki defterler sözü edilen
değişimleri içermemektedirler. Sadece bir önceki defter olan 1046-1048/1637-1638
yılları kayıtlarını havi MD 88’de nadiren de olsa onar günlük tarihleme usulüne
rastlanır. Ancak hükümler henüz “yazılmıştır” şeklinde sonlanmadığı gibi yazıldı
kayıtları defterde yer almaktadır7. MD 89’da görülen bu bariz değişiklik iki defter
arasındaki 4 yıllık boşluk esnasında gerçekleşmiş olabilir8.

Yazıldı kaydı MD 89 ile ortadan kalkmakla beraber gerek hükümlerin


sonlanma biçiminde görülen değişiklik gerekse tarihleme usulünde görülen
değişiklik eski halleriyle birlikte bulunabilmektedir9. Bu durum hüküm sonlarının
tamamıyla “yazılmıştır” şeklinde olduğu bir Rikab Şikayet olan ve 1075-1076/1665-
1666 tarihli hükümleri içeren MD 95’e kadar devam etmektedir. Gün başlıklı
tarihlerin ve hüküm sonlarında yer alan tarihlerin bir arada kullanıldığı son defter ise
1056/1646 tarihli MD 91’dir.

Tarihlerin gün başlıkları halinde verilmesi usulü belirtilen tarihlerde terk


edilmekle birlikte bahis edilen onar günlük tarihleme usulüne geçiş bir takım
farklılıklarla olmuştur. İlk olarak MD 88’de ortaya çıkan evail-evasıt-evahir
şeklindeki tarihleme usulünün yanında yine hüküm sonlarında tarih için “fi 5 Receb
1052” gibi rakamlar kullanılmıştır. Gün başlığı verme usulünün 1646’da terk
edilmesinden sonra rakam kullanımının da bırakılarak sadece onar günlük tarihlerin
kullanılması yani bu konudaki nihai değişim yine MD 95’te gerçekleşmiştir.

Mühimme defterlerinin, defter formu olarak ta bir takım değişimler


yaşadığı göze çarpmaktadır. XVI. yüzyılda bazı defterlerde olduğu gibi XVII.
yüzyılın başından itibaren görülen defter formu bloknottur. Değişim öncesi bu formu
7
Defterin son sayfalarında bu kayıtta ortadan kalmaktadır.
8
1638-1639 yıllarında Safeviler ile savaş nedeniyle Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa ve diğer
görevlilerin İstanbul dışında oldukları düşünülse de 1640 ve 1641 yıllarında aynı sadrazam
İstanbul’da bulunmaktadır. Reîsülküttab ise Kadı Kadri Çelebidir. Bu arada bir değişim kararı vuku
bulmuş olabilir.
9
Bu defterde görülen gün başlıkları sadece ayın ilk gününü belirten kayıtlarda mevcuttur.

45
taşımayan defterler MD 77, MD 84, MD 86, MDZ 9 ve A.DVN.MHM 942’dir. Bu
defterlerin hepsinin birer Ordu mühimmesi olması dikkat çekicidir. Ancak mühimme
serisinde Ordu mühimmesi olup bloknot cüzler halinde tutulmuş başka defterler
olduğundan bu konuda bir fikir ileri sürülemez. Yukarıda zikredilen defterlerin
formları birbiri ardına bir devamlılık arz etmemiş ve birer örnek olarak kalmışlardır.
Oysa 1054/1644 tarihli MDZ 10 itibariyle tüm Mühimme defterleri klasik defter
formuna kavuşmuşlardır.

Bu açıklamalardan sözü edilen değişimlerin kesin bir çizgi birbirinden


ayrılmadıkları ortadadır. Bu nedenle MD 89, MD 90, MD 91 ve MDZ 10’un
değişime zemin hazırlayan birer geçiş mühimmeleri oldukları söylenebilir. 1642
yılında başlayan değişim 1664 yılına kadar kademeli olarak devam etmiştir. Defter
tutma usulünde görülen bu ciddi değişimlere Mühimmeler içinde yer alan bazı
hükümlerin ayrı bir defter serisi olarak ayrılmasıyla ortaya çıkan ve ilk örneğine
1649 yılında rastlanan, Şikayet defterleri de dahil olmaktadır. Osmanlı divan
bürokrasisindeki yenileşmelere işaret eden bu değişimlerin ağırlık noktası
Reîsülküttab Şamizade Mehmed Efendi’de toplanmaktadır10.

Divan defterlerini tertiplerinden sorumlu olan Reîsülküttabların bu anlamda


XVII. yüzyıl Mühimme defterlerinde ilk olarak zikredilmesi 1016-1017/1607-1608
tarihli MDZ 8 s.1’de “Cüz-i evvel der zamân-ı Mecd Mehmed Efendi” gibi kısa bir
başlıkla olmuştur11. Bu tür başlıkların sürekli olarak kullanılmaya başlanması
defterler için bir yenilik olmakla birlikte eski örnekleri ile karşılaştırıldığında bir
değişimdir. Bu değişim defterin türünü, dönemin sadrazamını ve reîsülküttabını
belirtmeye yönelik kayıtlardır12. Bu kayıtlar genellikle defterlerin ilk sayfasında,

10
Emecen, a.g.m., s.116.
11
Defterlerde Reîsülküttab adının zikredilmesi örnekleri çoğaltılabilir. Bu örnekler de MDZ 8’de
olduğu gibi kısadır. Üstelik bir devamlılık arz etmezler. MD 80 s.366; MD 84 s.1; MD 85 s.54, s.102,
s.103, s.246, s.294; MD 86 s.1; MD 88 s.1, s.36.
12
Nejat Göyünç, aynı yeniliğin ruznamçe defterlerinde de yaşandığından bahsetmektedir. XVII. yy
itibariyle bu defterlerin başlangıçlarında dönemin sadrazamı, defterdarı ve ruznamçecisi
belirtilmektedir. Adı geçen yüzyılın ortasından itibaren ise bu tanıtım yazılarında bulunan dua
formüllerinin giderek arttığını yani bu kayıtların geliştirildiğinden bahseder. Bu durum kalemlerde
yaşanan değişimlerin birbirlerinden ayrı olmadıklarına işaret etmektedir. (“Tarih Başlıklı Muhasebe
Defterleri”, OA, X, İstanbul 1990, s.14-16).

46
hükümlerde kullanılan kalemden daha kalın ve daha büyük halde bulunmaktadırlar13.
Bunun ilk örneği MD 89’da görülmektedir. Defterin birinci sayfasında “Der zamân-ı
âlî-kadîr-i âlim-i ilm-i ma‘rifet ve kanûn-ı Hazret-i Hasan Efendi Reîsü’l-küttâb-ı
Divân-ı Hümâyûn…” kaydı vardır. Reîsülküttab isminin bu derece bir tanıtım
yazısıyla birlikte ilk defa görüldüğü defter yine değişim başlangıcını temsil eden
defterdir. Bu anlamda dönemin Reîsülküttabı Hasan Efendi ön plana çıkmaktadır.

MD 89’da yer alan bu kayıt “Berây-ı tahrîr-i ahkâm-ı mîrî el-vâki fî gûrre-i
Muharrem sene 1052” şeklinde devam etmektedir. Kayıt defterin türünü
tanımlamaya yöneliktir. Bundan önce sadece MD 75 s.1’de “Bazı mahfî mühimmat
vâki olub mevâdd nakl olunmak için tutulmuştur. Fî gurre-i Zi’lhicce sene ihdâ aşer
ve elf”, ve MD 83 s.1’de “Donanma-yı Hümâyûn’da verilen ahkâm-ı şerîfe ve
evâmir-i latîfedir” kayıtları mevcuttur. Bazı defterlerin ara sayfalarında ise defterin
tamamından çok ardı sıran gelen birkaç hükmü niteleyici kayıtlar vardır14. Yine bazı
önemli olayların haberini bu defterlere alınan notlarda görmek mümkündür15. MD
89’dan sonra gelen 1054/1644 tarihli MDZ 10 da bir başlık kaydına sahiptir. Ancak
defterin bu kısmı çürümüş olduğundan kaydı tam okuyabilmek mümkün değildir.
Seriyi takip eden ve Muharrem-Zilhicce 1056/ Şubat 1646-Şubat 1647 tarihli
kayıtları içeren MD 90 ve MD 91’de ise herhangi bir başlık kaydına rastlanmaz.
Ancak gene de Mühimme defterleri için defterleri tanımlayıcı bu başlık kayıtlarının

13
Bu başlık kayıtlarına dair XVI-XVIII yy. Mühimme defterlerini kapsayan bir liste sunulmuştur.
Glisa Elezovic, Iz Carigradskih Turskih Arhiva Mühimme Defteri, Beograd 1951. Feridun M.
Emecen, defterlerde yer alan başlık kayıtlarının, büyük bir yenileşme ya da değişimden çok defterleri
kolayca tanıma amacına yönelik pratik bir kullanım olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Defterler
seferlere götürüldüğünden böylesi bir tercihin haklılığından bahseder (“Osmanlı Divanının Ana Defter
Serileri: Ahkam-ı Miri, Ahkam-ı Kuyud-ı Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”, TALİD, III/5, 2005,
s.117).
14
MD 83 s.35’te “Vezâretle Kapudân olan izzetli Vezîr Hasan Paşa hazretleri Özi tarafına bazı
hidmete memûr olmağın tayîn olunan sancakların askerleri muaccelen kalkıp eşmeleri için Âsitâne-i
Sa‘âdet’den verilen evâmir-i şerîfedir” ve s.41’de Bin otuz yedi senesinde Donanma-yı Hümâyûn’a
Kapudân ve Kırım hânı iclâsına tayîn ve karadan memûr olan asker halkına Serdâr olan Vezîr Hasan
Paşa hazretleri Âsitâne-i Saâdet’den çıkdıklarından sonra verilen ahkâm-ı şerîfedir. Tahrîren fî evâsıt-ı
Şevvâl sene seba ve selâse ve elf” kayıtları vardır. Görüldüğü üzere bu kayıtlar defterleri
tanımlamaktan uzaktır. MDZ 9 s.13, s.14, s.58, s.79; MD 86 s.53; MD 87 s.84 diğer örneklerdir. Bir
Ordu mühimmesi olan MD 77’nin cüzleri tanımlamak için yazılmış başlıklar s.52-55’te verilmiştir.
15
Örneğin MDZ 10 s.78 ve s.96’da Reîsülküttabın Edirne’ye gidişinin ve gelişinin haberi
verilmektedir. XVI. yy örnekleri için bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Mühimme Defterlerindeki
Muamele Kayıtları Üzerine”, Tarih boyunca Paleografya ve Diplomatik İlmi Semineri : 30 Nisan-
2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s.97-98.

47
sürekli hale gelmesinde MD 89’un başlangıç olduğu kabul edilebilir. Burada dikkati
çeken Mühimme defterleri için “mühimme” tabirinin kullanılmamasıdır. Bu
defterlerin XVI. yy örneklerinde de genellikle “Ahkâm-ı mîrî” tabiri tanıtıcı kayıt
olarak tercih edilmiştir16. Defterleri niteler manada “Mühimme” tabirinin ilk defa
kullanılması 1073/1663 tarihi ile başlayan MD 94’te görülmektedir17. Bundan önce
1. sayfasında “Defter-i ahkâm-ı beylik…” ve 67. sayfasında “Suret-i ahkâm-ı
şerife..” başlıklarını taşıyan MD 93’ün 79. sayfasında “Umûr-ı mühimme için verilen
ulak hükümleridir…” kaydı vardır. Ancak buradaki “mühimme” tabirinin defteri
tanımlamadığı açıktır.

MD 94 sonrası defterleri tanıtıcı manada “ahkâm” tabirinin kullanıldığı


görülmektedir. MD 96 s.1’de “Âsitane’de Kaimmakam Abdurrahman Paşa
zamânında verilen ahkâmdır..” kaydı mevcuttur. Bundan sonraki defterlerde yer alan
başlık kayıtları sadece dönemin sadrazamının ve reîsülküttabının belirtildiği

16
MD 5, MD 19, MD 62’nin ilk sayfalarında bu kayıt yer almaktadır. Mali ahkamlardaki başlık
kayıtlarının kendi içinde geçirdiği değişim Mühimme defterlerinden pek farklı değildir. XVI. yüzyılda
bu defterlere de “Ahkâm-ı mîrî” başlığı koyulduğu görülmektedir. XVII. yy itibari ile bu kayıtlar
geliştirilerek “Kuyud-ı ahkâm-ı maliye” başlığına dönüşmüş ve bu kayıt defterin ait olduğu
defterdarlığın ve kalemin belirtilmesi ile devam etmiştir. Daha sonra buna dönemin defterdarının ve
vezirinin adı eklenmiştir. Mali kalemlerde görülen ayrılma sonucu, defteri tanımlamada kullanılan
kelimeler bu yönde bir değişim geçirmiştir. Bkz. Rıfat Günalan, “XVI. Yüzyılda Bâb-ı Defterî
Teşkilatı ve Maliye Ahkâm Defterleri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2005, s.97-104. Maliye ahkam defterlerinde görülen bu
farklılaşma Mühimme defterlerine göre daha erken yaşansa da kalemlerin birbirlerine paralel hareket
ettikleri düşünülebilir. Üstelik iki defter türü arasında görülen benzer gelişme bununla sınırlı değildir.
Mühimme defterlerinde yer alan bazı hükümlerin ayrı bir defter serisi oluşturacak şekilde ayrılması
sonucu ortaya çıkan ve “Kuyûd-ı Ahkâm-ı Şikayet” başlığı taşıyan defterler, mali ahkamlardaki
mevcut düzeni etkilemiştir. Bu etkileme ayrı bir defter serisi oluşturacak derecede olmasa da maliye
ahkam defterlerinde görülen başlıklara XVII. yüzyılın ikinci yarısına doğru “Kuyud-ı ahkâm-ı
şikayet” başlığı eklenmiştir. Tabi ki bu başlık altında yer alan kayıtlar mali konular ile alakalıdır.
Ancak kalemlerde yaşanan yenilik hareketlerinin birbirlerini ne derece etkiledikleri gözler önüne
serilmektedir. Bu durum ayrıca Osmanlı bürokrasinin XVII. yüzyılda giderek uzmanlaştığı
düşüncesini ortaya koyar.
17
Geza David, Mühimme adlandırmasını orijinalinde taşımayan defterlerin “Mühimme Defteri”
olarak tanımlanmasını, muhtevalarındaki tutarlılık nedeniyle haklı bulmaktadır. Ancak hatalı tasnif
sonucu Mühimme defterleri serisine girmiş defterleri bu açıklamanın dışında tutmaktadır (a.g.m,
s.168). Feridun Emecen ise “Mühimme” tabirinin defterleri niteleyici şekilde kullanılmaya
başlanmasının Şikayet defterlerinin ortaya çıkışıyla bir ilgisi olabileceğine dikkat çeker (Emecen,
a.g.m, s.116). “Mühimme” tabirinin ve Şikayet defterlerinin ilk olarak ortaya çıkışları esnasında
defter serilerinde görülen tarihsel atlamalar ve sözü edilen tabirin ilk örneğiyle birlikte süreklilik arz
etmemesi, bu görüşün önünde durmaktadır. Ancak “Mühimme” tabirinin Şikayet defterlerine karşı
ayırıcı bir özelliği yansıttığı açıktır. Dolayısıyla ortaya atılan bu görüşün doğruluğu yadsınamaz.
Çünkü bu tabirin görülmesi Şikayet defterlerinin ortaya çıkışından sonradır. Ayrıca şahsi şikayetlere
dair hükümlerin Şikayet defterlerine aktarıldığı göz önünde bulundurulduğunda ağırlıklı olarak askeri
mevzuları ihtiva eden Mühimme defterlerinin, adına uygun bir kimlik kazandığı görülür.

48
kayıtlardır. Sonuç olarak mühimme tabirinin defterleri tanıtıcı manada sürekli olarak
kullanılıyor hale gelmesinin 1100/1688 tarihini bulduğu görülmektedir. Bu tarihleri
içeren MDZ 16, MD 264’te bu tabire rastlanır18.

Defterleri ayırt edici ve tanıtıcı manada kullanılan bu başlık kayıtlarında


reîsülküttabdan başka ismi zikredilen bir diğer görevli defterlerdeki emirlerin ortaya
çıkmasında etkin rol oynayan sadrazamdır. XVII. yy için bu kayıtların
kullanılmasının, reîsülküttabların kayıtlarıyla karşılaştırıldığında, daha seyrek olduğu
görülür. Bu kayıtlardan ilkine MD 87’de rastlanır. Ancak bu kayıt defterde yer alan
kararlardan sorumlu olan görevlinin açıklanmasından daha çok bir görev değişimini
haber vermektedir19. XVI. yy Mühimmelerinde ise sadrazamlara yapılan atıflar bir
olayı haber vermekle sınırlı kalmış olup, tanıtım başlığı niteliği taşımamaktadır20.
Mühimme defter serisi içinde Sadrazamların defterdeki başlık kayıtlarında yer alması
ilk olarak MDZ 10’da görülmektedir21. Bir sonraki başlık kaydı MD 94’te yer alır.
Bu defterin birinci sayfasında yer alan “Ahkâm-ı kuyûd-ı umûr-ı mühimme der
zamân-ı kāimmakâm-ı hazret-i vezîr-i muhterem İsmail Paşa yessera’llâhü
mâyeşâ…” kaydında görüldüğü üzere zikredilen görevli aslında sadrazamın vekilidir.
Ancak, tarihsel atlamalar bir yana bırakılırsa, bu kayıtların sonrasında devamlılık
göstermesi, uygulamanın başladığı anlamına gelir.

Defterlerin bütünüyle ele alınarak açıklanmaya çalışılan bu değişimler


dışında hüküm formlarında da bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Bunlardan en
belirgini emrin muhatabına hitap kısmını teşkil eden bölümde görülmektedir. XVII.
yy ilk yarısı çoğunlukla “...hüküm ki” kısmından sonra boşluk verilmeden hüküm

18
Bu başlık kayıtları defteri tanımlamanın yanında defterlerden sorumlu sadrazam/vekili ve
reîsülküttab/vekili isimlerini de içermektedirler. MDZ 16 İstanbul’da tutulmuş bir Rikab
mühimmesidir. MD 264 içinde yer alan 1100/1688 tarihli kayıtlar ise Edirne Rikab mühimmesini
temsil etmektedirler. Aynı tarihli olup, bir Ordu mühimmesi olan MD 98’in, defteri tanımlamaya
yönelik başlık kaydında “mühimme” tabiri yoktur. Ancak söz konusu dönem itibariyle mühimme
ifadesinin sürekli hale gelmesi bu yokluğu göz ardı etmeyi gerektirir.
19
MD 87 s.58. Bu kayıtta Mehmet Paşa yerine Bayram Paşa’nın sadrazam olduğu ilan edilmiştir.
20
Örneğin, E 12321 numaralı Mühimme defterinin ilk sayfasında Rüstem Paşa’nın sadrazam
olduğunun haberi verilmektedir. Görüldüğü üzere sadrazamdan bir yenilik haberi neticesinde
bahsedilmiştir. Bkz. Sahillioğlu, a.g.e., s.3
21
Defterin ilk sayfası çürümeye maruz kalmış olsa da Sadrazam Mehmet Paşa’nın adı başlık kaydında
okunabilmektedir.

49
başlamaktadır. Daha sonra bu kısımdan sonra bir ya da iki alt satıra geçilmiştir. Bir
başka değişim hükümde muhatabın uyarıldığı tekid kısmında mevcuttur. İlk
örneklerinde bu kısım hükmün ya son cümlesi ya da son cümlesinden bir önceki
cümlesidir. Sonraki örneklerinde “…deyu yazılmıştır” şeklinde sonlanan hükmün alt
satırına geçilmiş ve “tekid” denildikten sonra bu konuya dair cümleler sıralanmıştır.
Sadece Mühimme defterlerine has olmayan bir diğer değişim paleografya ile
alakalıdır. XVII. yüzyılın sonuna doğru hükümlerin daha zor okunur, karmaşık bir
yazıyla kaleme alındığı görülmektedir.

Muhteva bakımından meydana gelen değişimlerden biri de XVII. yüzyılın


ikinci yarısında mevcut mühimme türlerine bir yenisinin eklenmesidir. Savaş zamanı
dışında İstanbul’da tertip edilen Mühimmeler, sefer esnasında tutulmuş mühimmeler
ve bunun sonucu olarak İstanbul’da ortaya çıkan Rikab mühimmeleri dışında bu
dönemde Edirne Rikab mühimmeleri zuhur etmiştir. Edirne Rikab mühimmeleri,
bürokrasideki meydana gelen bir değişimden çok, bir devlet politikasının
ürünüdürler. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren savaşların batı cephelerde
yoğunlaşması sonucu devletin merkezi Edirne olmuştur. Sadrazamın Edirne’den
orduyla beraber ayrılması ve padişahın İstanbul’da değil de Edirne’de kalması
sonucu bu Rikab mühimmeleri ortaya çıkmıştır. Bu gelişme sonrası ordunun kışlama
yeri olarak Belgrat yerine Edirne tercih edilmiş, İstanbul’a dönülmediğinden burada
tutulan Rikab mühimmmesi devam ederken Edirne Rikab mühimmeleri sona
ermiştir. Yani bu iki Rikab mühimmeleri yakın zamanlarda ortaya çıksalar dahi
Edirne Rikab mühimmeleri genellikle daha erken sonlanmıştır. Örneğin Şaban
1102/Mayıs 1691’de sadrazam ordu ile İstanbul’dan hareket etmiş bunun sonucunda
İstanbul Rikab mühimmesi başlamıştır22. Aynı tarihlerde ortaya çıkan Edirne Rikab
mühimmesi tam bir yıl sonra sona erer23. Çünkü bu ayda ordu Edirne’ye geri
dönmüştür. Oysa İstanbul Rikab mühimmesi Rebiülahır 1107/Kasım 1695’e değin
devam eder. Görüldüğü üzere devlet düzeninde meydana gelen değişiklik
bürokrasideki işleyişi doğrudan etkilemektedir.

22
MD 103.
23
MD 102.

50
Mühimme defterlerinde XVII. yüzyılda gerçekleşen değişimlerden biri de
bu defterlerde yer alan bazı hükümlerin başka defter serilerini oluşturacak biçimde
Mühimme defterlerinden ayrılmasıdır. Bu defterlerden ilk göze çarpanı daha önce de
değinilen şikayet defterleridir. 1059/1649 yılı itibariyle ortaya çıkan bu defter serisi,
daha önceleri Mühimme defterleri içinde yer alan şahsi meselelere ait ve kararın
mahalli idareciler tarafından icrasının emredildiği hükümlerin aktarılması sonucu
oluşmuşlardır24. Yine önceleri Mühimme defterleri dahilinde olan name-i hümayun
suretleri 1111/1699 tarihiyle birlikte ayrı bir defter serisi olarak ortaya çıkmışlardır25.

XVII. yüzyılın ilk yarısına kıyasla Mühimme defterlerinde kayda değer bir
düzenlilik gözlemlenmektedir. Bir önceki bölümde bahsedildiği üzere yüzyılın ilk
yarısında yer alan Mühimme defterlerinin tarih sıralamasında büyük karışıklıklar
mevcuttur. Bir defterde meydana gelmiş cüz karışıklıklarının yanı sıra aynı yıla ait
kayıtların farklı farklı defterlere dağılmış olduğu görülmektedir. Oysa söz konusu
yüzyılın ortalarına doğru bu türden karışıklıklar ortadan kalkmıştır. Bu durum bir
değişimin sonucu olarak değerlendirilemese bile bürokrasideki gelişimin parçası
sayılmalıdır.

Mühimme defterlerinde, beylerbeyinden çeribaşına kadar devletin çeşitli


kademelerinde hizmet veren görevlilere emriler gönderildiği görülmektedir. Bu
emirler, devlet yönetimine aykırı yapılan işlerin yoluna koyulması gibi konularla
beraber kale tamiratı, iaşe temini gibi devlet idaresini resmeden konuları
içermektedir. Ancak merkezdeki işlerle alakalı görevliler söz konusu olduğunda
emrin muhatapları askeri düzenle alakalı olarak yeniçeri ağası, mali meselelerle ilgili
olarak defterdar gibi merkez dışı işlere müdahil görevlilerle sınırlı kalmaktadır.
Divanda alınan kararların merkezdeki kayıtlarını temsil eden Mühimme defterlerinin
tertibinden sorumlu reîsülküttabın, bu muhataplar arasında yer aldığı görülmez.
Merkez dışında kalan bölgelerde bir işin olması için ferman gibi devlet onayını
24
1155/1742 itibariyle vilayetlere göre ayrılarak tertip edilmişlerdir.
25
Ecnebi Defterleri ile Mühimmeler arasındaki ilişki için bkz. Hans Theunissen, “Ottoman-Venetian
Diplomatics: The Ahd-names. The Historical Background and the Development of a Category of
Political-Commercial Instruments together with an Annotated Edition of a Corpus of Relevant
Documents”, Electronic Journal of Oriental Studies (EJOS), I, 1998, s.311, s.314-315; 320; 324-
325. http://www2.let.uu.nl/Solis/anpt/ejos/pdf/VG13.pdf (Erişim tarihi 23 Haziran 2007)

51
temsil eden bir evrakın varlığına gerek duyulması muhakkaktır. Ancak mevzu
merkezdeki bir işin çözümlenmesine geldiğinde farklı uygulamalar kullanılmış
olmalıdır. Dolayısıyla Osmanlı bürokrasisinde görülen yenileşme hareketlerinde payı
bulunan reîsülküttaba bu yönde verilmiş bir emir ya da benzeri bir kaydın
mevcudiyeti, meydana gelen değişimleri tam anlamıyla ortaya koymada yararlı
olabilirdi. Geç dönemde bir kalemin tanımlanmasından işlevine kadar çeşitli
açıklamalar kendi dönemleri içinde kaleme alınmıştır. Erken dönemde ise bu
uygulamalar pek görülmez. Elimizde, XVII. yüzyılda Osmanlı kalemlerinde ortaya
çıkan değişimleri açıkça ortaya koyacak yazılı belgeler bulunmamakla birlikte
defterlerin geneline bakarak varılacak sonuç, yukarıda sözü edilen değişimlerin
bürokraside meydana gelen gelişmeleri temsil ettiğidir. Bu gelişmelerin sonucu
olarak Osmanlı kalemlerinde tertip edilen defterlerde, değişimler ya da yenilikler
meydana gelmiştir. Bu değişim ve yenilikler Osmanlı bürokrasisindeki bir sistem
oluşturma çabasının ürünüdürler.

B-Değişimlere Örnek Olarak Ordu Mühimmeleri:

Osmanlı Devletinde, sefer esnasında askeri, idari ve mali işleri görmek


üzere çeşitli büroların ve bu bürolara bağlı bazı defterlerin ordu ile beraber
götürülmeleri uygulamasının olduğu bilinmektedir26. Osmanlı serdarının idaresinde,
gündemde olan askeri meselelerin yanında çeşitli olayları karara bağlamak üzere
ordunun konakladıkları yerlerde, divan toplanmış ve buna bağlı olarak “Ordu
Mühimmeleri” denilen defter serileri ortaya çıkmıştır.

Ordu Mühimmeleri, çeşitli işlerin görülmesi için müracaat niteliği taşıyan


geçmiş tarihli defterlerden farklı olarak kendi dönemlerinde yani bizzat sefer

26
Hans G. Majer, Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet Defteri) vom Jahre
1675, Wien 1984, s.14-16. Seferlere hangi türde defterlerin götürüldüğünü görmek için bkz. Feridun
M. Emecen, “Sefere Götürülen Defterlerin Defteri”, TD Bekir Kütükoğlu Armağanı, 1991, s.241-
268. 1024/1615 yılındaki seferle alakalı olan makale sonunda verilen listeye göre döneminden 40 yıl
öncesine ait defterlerin dahi götürüldüğü görülmektedir.

52
esnasında tutulmuş defterlerdir27. Ancak bu defterlerin ilk olarak ortaya çıkışları,
ordunun İstanbul’dan ayrılışından sonra değil, henüz İstanbul’da iken
gerçekleşmektedir. Buna göre defterlerde yer alan kararların alınmasından sorumlu
olan sadrazam, orduya serdar28 olarak atanmasıyla idaresinde tutulan defteri/cüzü
sefere götürür ve sonrasında gerçekleşen divan sonucunda alınan kararlar bu
defterlere kaydedilmeye devam ederdi. Yani “Ordu Mühimmesi” olarak tanımlanan
bir defterin baştan sona böyle bir özellik göstermesi her zaman beklenecek bir durum
değildir.

Divan-ı Hümayun’un sefer zamanlarında İstanbul dışında toplanması ve


burada alınan kararların kayda geçmesi sonucu ortaya çıkan Ordu mühimmeleri
devletin bürokratik işleyişini açıklığa kavuşturmada ayrı bir öneme sahiptirler. Bu
defterler divanın merkez dışındaki işleyişini temsil ettiklerinden ve kalemlerde
görülen hareketlilikleri gözlemleme olanağı sağladıklarından Osmanlı bürokrasisi
incelemede önemli kaynaklardır29. Bunun yanında XVII. yüzyılın ilk ve ikinci yarısı
arasında Ordu mühimmeleri üzerinden yapılan bir karşılaştırma ile sözü edilen
yüzyılın ortalarına doğru Mühimme defterlerinde görülen değişimleri daha belirgin
bir biçimde ortaya konulabilmektedir.

1. XVII. Yüzyılın İlk Yarısına Ait Ordu Mühimmeleri:


Bu dönem Mühimme defterleri içinde Ordu mühimmesi olarak tespiti
yapılmış defter sayısı, gerçeğiyle karşılaştırıldığında oldukça azdır. Bu tespitlerden
ilki Mithat Sertoğlu tarafından 83 numaraları Mühimme defteri için yapılmıştır30.
Feridun Emecen 81 numaralı Mühimme defterini, David Geza ise 77 numaralı

27
Elbette bu defterler de, daha sonraki yıllarda sefere götürülen defterler içinde yer alabilmekteydiler.
Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz(Osmanlı Dönemi) I, Ankara 2000, s.97-102. Bu çalışmadaki hüküm
örneklerinde sefere götürülen defterler arasında Mühimmeler de zikredilmektedir.
28
Kesin bir çizgi ile ayrılmamakla birlikte ordunun başkumandanı sadrazam ise serdar, başka bir vezir
ise serasker tabirinin kullanıldığı göze çarpmaktadır.
29
Bürokrasideki hareketlilikleri özellikle Mühimme defterlerindeki muamele kayıtlarından
izleyebilmekteyiz. Bunun yanında Ordu mühimmelerinde yer alan kışlak tayinlerinde Reîsülküttablar
hakkında bilgiler bulunabilmektedir. Tayin hükümleri, Reîsülküttabların sahip oldukları hayvan
miktarları belirtildiğinden sefer esnasında divan kalemlerinde görevli memurların sayıları hakkında
fikir yürütmeyi sağlayabilir. Örneğin MD 86 s.69, Şikayet Defteri (ŞKT) 10 s.97.
30
Midhat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Başvekalet Arşivi, Ankara 1955, s.18.

53
Mühimme defterini Ordu mühimmesi olarak tanımlamışlardır31. Tespitimize göre bu
dönemde ikisi aynı yıla ait fakat farklı defterlere dağılmış kayıtlar dahil 15 adet
defter/cüz Ordu mühimmesi bulunmaktadır.

Bir Mühimme Defterinin seferde tutulduğunun tespitine yardımcı


verilerden en belirgin olanı defterlerdeki tarih başlıkları yanında yer alan menzil
adları ve hüküm içerinde arzın sunulduğu yer arasındaki bağıntıdır. Ordu
mühimmelerinde menzil adlarını görmek mümkündür32. Hüküm içerisinde ise arzın
sunulduğu yer için “ordu-yı hümayun” denmektedir. Fakat arzın, divan İstanbul’da
iken “asitane-i saadet”e veya “dergah-ı mualla”ya, seferde iken “ordu-yı hümayun”a
sunulduğu görülürken Üsküdar’da arzın her iki yere hitaben sunulabildiği göze
çarpmaktadır33. Üsküdar, o dönem İstanbul şehrinden sayılmamakla birlikte devletin
doğu yönüne yapacağı seferlerin ilk konağı olduğundan yani bir nevi askeri
hazırlıkların tamamlandığı yer olduğundan ayrı bir önemi haiz olmalıdır34. Gerçi
sözü edilen özellik Davutpaşa ve Paşaçayırı için de geçerli olmuştur35. Ancak bunlar
örneği tekrar etmeyen özellikleriyle genellenemezler36.

XVII. yüzyılın ilk yarısına ait olan defterlerde yanlış ciltleme sonucu farklı
yıllar bir arada görülebilmektedir. Bu, Ordu mühimmeleri ile İstanbul’da farklı bir
zamanda tutulmuş kayıtların aynı defter içinde yer almasına sebep olmaktadır. Öte
yandan sefer esnasında tutulan Ordu mühimmesi ve aynı zamana ait İstanbul’da
sadaret kaymakamı idaresinde alınan kararların kayıtlı olduğu Rikab mühimmesi de
bir defter içinde bulunabilmektedir. Bunun ayrımı, bahis edilen arzın sunulduğu yer
ve menzil adları yanında hükümlerin üzerinde bulunan tezkireci isimleri ve buyruldu
olarak nitelenen işaretlere göre de yapılabilir. Seferde görevli kimselerle İstanbul’da

31
Emecen, a.g.m, s.256, dipnot 58. David, a.g.m, s.179, dipnot 53.
32
İstisna olarak MD 84’te menzil adları belirtilmemiştir.
33
İstanbul için kullanılan “asitane-i saadet” tabirinin arzın sunulduğu yer olarak Üsküdar için
kullanılması az olup, daha çok “dergah-ı mualla” tabiri kullanılmıştır.
34
Batı yöne gerçekleşecek seferlerde ise ilk menzilin İstanbul olduğuna bakılacak olursa böylesi bir
ayrıcalık pek şaşırtıcı olmasa gerektir. Menzillerin listesi için bkz. Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Menzil Teşkilatı Hakkında Bazı Mülahazalar”, OA, 2, 1981, s.123, dipnot 1.
35
MD 77.
36
Osmanlı devleti XVII. yy ilk yarısında batı yönüne büyük çapta iki sefer düzenlenmiştir. 1013-
1014/1605-1606 tarihli sefer kayıtları MD 77 de mevcuttur. 1030/1621 Hotin seferi olası divan
kayıtları ise kayıptır.

54
kalan görevliler birbirlerinden farklı olacağından, tezkireci isimlerinin bu yönde bir
işlevi vardır37. Ordu-Rikab ayrımının yanında, görünüşte birbirlerine oldukça
benzeyen Rikab mühimmesi ve İstanbul’da sadrazam idaresindeki divanın kayıtları
olan Asitane mühimmesinin ayrımı oldukça zordur. Rikab mühimmesinin
sonlanması ve Asitane Mühimmesinin ortaya çıkışı arasındaki bağıntıyı da sözü
edilen işaret ve kayıtlardan anlayabilmekteyiz38.

Ordu mühimmeleri diplomatik açıdan Osmanlı Devleti’nin defter tipolojisi


hakkında önemli veriler sağlayan kaynak olmalarının yanısıra politik, ekonomik,
sosyal birçok konuya dair fikir veren muhtevaları itibariyle büyük öneme sahip
defterlerdir.

a- 77 Numaralı Mühimme Defteri:


XVII. yy. elde mevcut Ordu Mühimmeleri arasında en erken tarihli
olanıdır. Defter Ramazan 1013-Şevval 1014/Şubat 1605-1606 tarihleri arasındadır.
İlk sayfada; “Asitane-i saâdetden sefer mühimmatı için tahrir olunan ahkâmın
suretidir ve bazı dahi sefere çıkıldıktan sonra tahrîr olunanlardır el-vaki fî gurre-i
Muharrem sene erba ve aşer ve elf” kaydı bulunmaktadır. Ancak hemen ikinci
sayfada tarih 25 Ramazan 1013/14 Şubat 1605 olarak verilmiştir. Bundan sonra da
tarihler düzgün bir sıra takip eder. Başlığa uygun olarak Ramazan, Şevval ve Zilkade
ayları Asitane’de, yani İstanbul’da, sefer hazırlıklarına dair tutulmuştur. Zilhicce ayı
itibariyle de defter, ordu mühimmesi haline dönüşmekte yani sefere çıkıldıktan
sonraki kayıtlardan meydana gelmektedir39. Bununla ilgili ilk olarak s.9’da Zilhicce
ayının sonunda İstanbul’dan Belgrat’a doğru yola çıkılacağının haberi verilmektedir.
Bu ayın tarih başlıkları altında yer alan hükümler ordunun, sırasıyla, Halkalı ve

37
Sefere gönderilen divan görevlileri için bkz. Emecen, a.g.m, s.244. Ayrıca MD 77 s.6 ve s.10’da
seferde hazır bulundurulması gereken kalemler sayılmaktadır.
38
KK 71’de 1017/1608 yılına ait kayıtlar bu konuya önemli bir örnektir. Son olarak 1017 Şaban/1608
Kasım ayı kayıtlarında yer alan tezkireci isimleri ramazan ayında ordunun seferden dönmesi sonucu
değişmiştir. Yani asıl görevliler dönmüş ve vekaleten tutulmuş kayıtları havi Rikab mühimmesi sona
ermiştir. Bu değişime bağlı olsa gerek buyruldu işaretinde de bir değişim gözlenmektedir. Siyasi tarih
bilgisinden yoksun bu tür bir değişimi defterin diğer özelliklerinden anlama güçlüğü bu kayıtlara ayrı
bir önem katmaktadır.
39
Miladi takvime göre bu tarih Nisan ayı sonudur ki bu ay bahar sonu da olmakla sefer zamanının
başlangıcını teşkil eder.

55
Paşaçayırı’nda konaklayacaklarından bahseder40. Bundan sonra Edirne’nin ordunun
konaklamasına hazır hale getirilmesi ile ilgili hükümler yer alır. Tarih başlığının
yanında ilk olarak yer alan menzil adı Edirne’dir41. Bundan sonra menzil adlarının
verilmesi devamlılık arz eder. Belgrat’a varışın Safer ayı sonunu bulduğu
görülmektedir42.

Defterin İstanbul’da iken yazılan hükümleri, Avusturya seferine


hazırlanmaları ve Zilhicce ayında Serdar Lala Mehmet Paşa’ya katılmaları hakkında
çeşitli beylerbeyilere gönderilen fermanları ihtiva etmektedir 43. S.21’e “Defter oldur
ki Âsitane-i saâdetden Belgrad’a varınca asâkir-i İslam için sürsat zahiresi ferman
olunan defterdir” başlığı atılmış ve bu başlık altına konuyla ilgili hükümler
sıralanmıştır. Yine hazine, asker tedariki ve bunların sevki diğer konulardandır.
S.44’te ise “İş bu sene-i mübarekede vaki olup yazılan ahkâmın cüzüdür el-vaki fî 15
Muharrem sene erba aşer ve elf” kaydı bulunup daha çok muhafaza hükümleri yer
almaktadır. Rebiülevvel ayından itibaren ordunun kışlaması ile ilgili hükümler
başlar. S.90’da “Sefer-i hümâyûnda ehl-i fesad ve eşkıya hakkında ve bazı umûr-ı
muhtelife için tahrir olunan ahkâmın cüzidir el-vaki fi 18 Muharrem sene 1014”
başlığı vardır. Bu başlık altında daha çok vergi toplamadaki adaletsizlikler, sefere
katılan tımarlı sipahilerin dirliklerine yapılan müdahaleler, eşkıyalık gibi çeşitli
şikayet konuları olmakla birlikte yasak mallar, kışlak tayinlerine dair hükümler de
yer almaktadır. S.138’de “Bu sene-i mübarekede sefer mühimmatı için tahrir olunan
ahkâmın cüzüdür el-vaki fi 19 Muharrem sene 1014” kaydı mevcuttur. Barut, top
tedariki gibi meseleler bu kaydın altında sıralanan hükümlerin başlıca konularından
olup, kale tamiratı, asker sevkine dair hükümler de vardır. Bundan sonra s.190’da
“Bu defa sefer-i hümâyûnda serhadde müteallik tahrir olunan mîrî ahkamın cüzüdür

40
MD 77 s.21, s.26.
41
MD 77 s.31. Bir defterin sefer esnasında tutulduğunu gösteren önemli emarelerden biri olan
“…ordu-yı hümayunuma mektup gönderip/arz-ı hal sunup” kaydı da Edirne’ye varış olan muharrem
ayı itibariyle kullanılmaya başlanmıştır. Bundan önce “…südde-i saadetime mektup gönderip/arz-ı hal
sunup” şeklindedir.
42
MD 77 s.54’de “23 Safer 1014 Yevm-i mezburda Serdar Hazretleri Belgrat’a nüzul eylemişlerdir”
denilmektedir.
43
Bu hükümler arasında, aynı dönem devletin doğu kesimine de seferler olduğundan, Anadolu
kuvvetlerinin Avusturya cephesine kaydırılma güçlükleri önemli yer tutar. Ayrıca s.15’te Kırım
Hanına ve s.16’da Fransa Kralına hitaben yazılmış name suretleri bulunmaktadır.

56
el-vaki fi şehr-i Şa‘bânü’l-muazzam sene bin on dört ve sonra s.205’te “Bu defa
sefer-i hümâyûnda ehl-i fesad ve eşkıya hakkında ve bazı umûr-ı muhtelife tahrir
olunan miri ahkamın cüzidir el-vaki fî şehr-i Şa‘bânü’l-muazzam sene erba aşer ve
elf” kayıtları bulunmaktadır. S.231’de “Bu defa sefer-i hümâyûnda sefer mühimmatı
için tahrir olan miri ahkâmın cüzüdür el-vaki yevmü’l-hamis ve işrin şehr-i
Şa‘bânü’l-muazzam sene erba aşer ve elf” başlığı vardır. Aynı başlık s.242’de de
mevcuttur44. Görüldüğü üzere defter bazı kısımlara ayrılmıştır. XVII. yy Mühimme
Defterleri içinde bu türden bir özellik başka hiçbir defterde görülmez. Hatta bu
yüzyılın ortalarına kadar defterlere tanıtıcı bir başlık bile verilmesi az görülen bir
durumdur. Bu nedenle defterde görülen bu özel durumun kişiye mahsus olduğu
düşünülebilir.

Buna göre, ikinci sayfada yer alan tarihin yanında “Sahib-i saadet Vezir-i
azam hazretleri bugün gelip vaki olan ulak ve sair mühimmat beyanıdır” kaydı
bulunmaktadır45. Defterin son sayfalarında ise Sadrazam Lala Mehmet Paşa’nın
İstanbul’a döneceğine dair kayıtlar vardır46 ve defterde son tarih “3 Şevval 1013/11
Şubat 1606” tir. Yani Sadrazamın İstanbul’a gelmesiyle ortaya çıkan defter daha
sonra onunla birlikte sefere gitmiş ve yine Sadrazamın dönüşüyle sona ermiştir.
Elimizde 1015/1606-07 yılına ait bir Mühimme defteri olmadığından, bundan
sonraki seyir için bir şey diyebilmek mümkün değildir. Nitekim, Lala Mehmet Paşa
aynı yıl vefat etmiştir47. Ancak yine de 77 numaralı Mühimme defterinin baştan sona

44
Bu iki başlık altındaki kayıtlar aynı tarihlerden oluşmaktadırlar. Defterin özelliği olarak hükümler,
civar bölgede yer alan görevlilere gönderilmiştir. Hükümler birbirlerinden farklıdırlar. Ancak
defterdeki son tarih olan 3 Şevval 1014/11 Şubat 1606 tarihi altında yer alan hükümler aynı olup
ikinci başlık altında olan hüküm yarım bırakılmıştır.
45
25 Ramazan 1013/2 Şubat 1605. O sırada Vezir-i azam Lala Mehmet Paşadır. Lala Mehmet Paşa,
Osmanlı-Avusturya savaşı esnasında ordu kumandanlığı hizmetinde bulunmuş, 27 Safer 1013/25
Temmuz 1604’te emrinde bulunduğu Sadrazam Ali Paşa’nın ölümü sebebiyle bu görev kendisine
verilmiştir. KK 157 s.1/3b. Ali Paşa’nın ölüm tarihini yanlış olarak Topçular Katibi Abdülkadir,
Rebiülevvel 1013/Ağustos 1604 şeklinde vermiştir. Topçular Kâtibi ‘Abdülkādir (Kadrî) Efendi
Tarihi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya Yılmazer, Ankara 2003, s.418. MD 77’de yer alan bu kayıt ise
Sadrazam Lala Mehmet Paşa’nın bu tarihte Avusturya cephesinden İstanbul’a geldiğini haber
vermektedir. Yani defterin başlangıç tarihi Sadrazamın İstanbul’a geliş tarihidir. Aynı tarihlere denk
düşen diğer defterlerde de (MD 75, KK 70) bu kayda rastlanır. Ancak bu defterlerde tarihler 21
Ramazan/10 Şubat 1605 olarak verilmektedir. MD 75 s.299; KK 70 s.249.
46
MD 77 s.200, s.241.
47
Mahmut Ak, “Lala Mehmed Paşa”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s.73. Ayrıca Mehmet Paşanın bu
göreve başlama tarihi olan Safer 1013/Temmuz 1604’ten İstanbul’a geldiği tarih olan Ramazan
1013/Şubat 1605’e kadar herhangi bir ordu mühimmesi de mevcut değildir.

57
bu Sadrazam idaresince tutulduğu göz önüne alınırsa defterdeki başlık özellikleri bir
duruma bağlanabilir. 1013/1605 yılının son aylarının bulunduğu MD 75, MD 76, KK
70 ve MD 77 arasında tezkireci isimlerinden buyruldu işaretlerine kadar bir çok
benzerlik vardır. Ancak MD 77, bloknot olarak şekil arz eden MD 75, MD 76 ve KK
70’in aksine klasik defter formuna sahiptir. Ayrıca MD 77’nin başlangıç tarihinin
sadrazamın geldiği döneme rast gelmesi bu defterin hususi olarak sefer için tertip
edilmiş olabileceği düşüncesini ortaya çıkarmaktadır.

b- 8 Numaralı Mühimme Zeyli Defteri48:


Safer 1016–Safer 1017/Haziran 1607-Mayıs 1608 tarihleri arasında olan
defter, Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın ordu kumandanı olarak Celaliler üzerine
yaptığı seferin kayıtlarını içermektedir. Ancak verilen zaman aralığında Receb,
Şaban ve Zilkade ayları mevcut değildir. Ayrıca ciltleme hatası olarak, aslında Bursa
muhafızı olup İstanbul’da Sadrazamın vekili olarak görev yapan Mustafa Paşa’nın
idaresinde tutulan Rikab Mühimmesi de bu defterde yer almaktadır49. Kaynaklarda
Mustafa Paşa’nın İstanbul’a vardığı tarih olarak 1016 yılı Safer ayı (Mayıs 1607)50
verilmekle beraber defterde yer alan Rikab Mühimmesi kayıtları Cemaziyelahır-
Zilkade ayları arasındadır. Defterin bu kısmıyla ilgili aynı özellikleri gösteren MD
76’da Rebiülahır 1016-Muharrem 1017/Ağustos 1607-Nisan 1608 arası Rikab
Mühimmesi kayıtları bulunmaktadır. Bundan sonra Muharrem-Rebiülevvel
1017/Nisan-Haziran 1608 tarihi MD 81 ve Şaban 1017/Kasım 1608 tarihi KK 71
defterlerinde olmak üzere kayıtlar aynı Kaymakam tarafından tutulmaya devam
etmiştir. Görüldüğü üzere Rebiülahır-Receb 1017/Temmuz-Ekim 1608 tarihli
kayıtlar mevcut değildir. Ramazan ayı ise Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın
İstanbul’a döndüğü tarihtir. Buna göre Murat Paşa idaresinde tutulan ve kayıtları
sadece MDZ 8’de yer alan Ordu Mühimmesinin de kaldığı yerden yani Safer ayından

48
Bu defter tez olarak çalışılmıştır. Mehmet Şahin, “Kuyucu Murat Paşa’nın Celali Defteri
Mühimmesi (h. 1-480)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul 2002. Dilek Şahin, “8 numaralı Mühimme Zeyline Göre (h. 481-1121) XVII.
yüzyılda Anadolu’da Celali Hareketleri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2003.
49
Defterdeki Rikab Mühimmesi kayıtları s.186’dan başlayıp son sayfa olan 218’e kadar devam
etmektedir..
50
İbrahim Hakkı Çuhadar, Mustafa Sâfî’nin Zübdetü’t-Tevârîh’i, c.II, Ankara 2003, s.73.

58
Ramazan ayına kadar devam etmediği görülmektedir51. Defterin sona erdiği ay
ordunun kışlama sonrası tekrar sefere çıktıkları döneme rast gelmektedir.

Bahsi geçen Rikab Mühimmelerinin özelliklerinin aynı olduğu


görülmektedir. Hepsi bloknot şeklindeki defterler olup, “buyruldu” işaretleri ve
hükümlerin üstlerinde sık sık görülen tezkireci isimleri de aynıdır52. Ancak 1017
yılının Ramazan ayına geldiğimizde yani Sadrazamın İstanbul’a vardığı tarihte bir
takım değişlikler göze çarpmaktadır. Şöyle ki bu tarih itibariyle tezkirecilerin isimleri
ordu mühimmesi olarak nitelendirdiğimiz defterde görülenler olarak değişmiştir53.
Buyruldu işaretinde de bir değişim söz konusudur. Ancak bu buyruldu işareti sözü
edilen defterlerde yer alanlardan farklı, yeni bir şekildir. Sonuç itibariyle, sefer
dönüşünde asıl görevliler geldiğinden vekillerin görevi sona ermiş gözükmektedir.

Ordunun İstanbul’dan ayrılmaları itibariyle konakladıkları yerleri defterde


verilen bilgilere bakarak tespit etmek mümkündür. Bunlar tarih başlığının hemen
yanındadırlar. Ayrıca, devlet idaresine bağlı diğer birimlerin orduya katılmaları ile
ilgili hükümlerde, ordunun nerede olduğunu gösteren, yer adları belirtilmektedir.
Ordu mühimmesi olarak nitelendirdiğimiz kısım için, defterde yer alan hükümler
daha çok asker sevki ve mühimmat tedariki üzerinedir. Nadiren de olsa çeşitli
konulara dair şikayet hükümleri de vardır.

c- 936 numaralı Mühimme Defteri Parçası:*


Bu defter XVII. yüzyılın ilk yarısı Mühimme defterleri serisi içinde istisnai
bir durum arz etmektedir. Parça defterlerin yer aldığı bir tasnifte olmakla birlikte,
ebru ciltli bir defterdir. 16,3x27 cm ölçüleriyle diğer MD’lere göre daha küçük bir
boyuttadır54. Bir diğer fark, hükümlerin üzerinde, genellikle yer alan tezkireci
adlarının bu defterde olmamasıdır. Buyruldu işareti de aynı tarihlerdeki diğer

51
Başa dönersek Şaban 1015’te Avusturya seferinde iken idam edilen, Derviş Paşa yerine Sadrazam
olan Kuyucu Murat Paşa’nın Muharrem ayında İstanbul’a gelene kadar ve bu aya dair idaresinde
tutulmuş herhangi bir Mühimme defteri mevcut değildir.
52
Bu tezkireciler Sena ve Mehmet Efendilerdir.
53
Ordu Mühimmesi kısmında yer alanlar Osman ve İmani Efendilerdir.
* A.DVN.MHM 936.
54
Mühimme Defterleri boyutları bir takım farklılıklar sergilemekle birlikte ortalama 21x28 cm’dirler.

59
defterlerden farklıdır. Ayrıca hemen hemen her hükmün yazılmıştır diye sonlanan
kısmının yakınında, fermanlarında da olması kuvvetle muhtemel, “medine-i
İznikmid” kaydı vardır.

16 sayfadan ibaret olup, Ramazan-Şevval 1016/Aralık 1607-Ocak 1608


arası hükümleri içeren defterin ilk sayfasında “İznikmid’de vaki olan beylik ahkam
kaydıdır” şeklinde bir kayıt bulunmaktadır. Hükümlerin muhatabı Kastamonu, Bolu,
İznik ve Karamürsel gibi İznikmid çevresinde bulunan devlet görevlileridir.

1016/1607 yılında, daha önce de belirtildiği gibi, Sadrazam Kuyucu Murat


Paşa orduya başkumandan olarak celaliler üzerine seferdedir. Dönemin padişahı I.
Ahmet ve Sadaret kaymakamı Mustafa Paşa ise İstanbul’dadırlar. Ramazan ve
Şevval ayları olarak 1016 yılına baktığımızda İstanbul’daki konumun muhafaza
edildiği, Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın ise kış olması münasebetiyle Halep’te
kışladığı görülmektedir55. Dolayısıyla bu defterde yer alan kararlar, Padişah veya
Sadrazam dışında başka bir vekil/görevli tarafından alınmıştır. Defterde buna dair
herhangi bir kayda rastlanmaz. Dönemin kaynakları ise, Celalilerden olan
Kalenderoğlu’nun Bursa üzerine harekete geçtiğinden ve Sadrazamın Halep’te
olması sebebiyle çevre muhafazasına merkezden bazı görevlilerin gönderildiğinden
bahsetmektedirler. Buna göre, Vezir Nakkaş Hasan Paşa Bursa’ya tayin olmuş,
Şaban ayı sonunda da muhafaza için Vezir Hızır Paşa Üsküdar’a ve Yeniçeri
kethüdası Davut Paşa İznikmid’e gönderilmiştir56. Gerçekten de defterde yer alan
hükümlerin konuları çoğunlukla, geçitlere asker yerleştirilmesi, köprülerin tutulması
gibi muhafazaya dairdir. Nadiren, çeşitli toprak meseleleri bulunmaktadır. Ayrıca
son sayfada tımar tevcihine dair kayıtların yer alması MD’ler içinde bir farklılık arz
eder. Yani bu defter, XVII. yüzyılın ilk yarısı MD serisi içinde sadrazam ve yahut
onun vekili olarak İstanbul’da bulunan kaymakam tarafından alınan kararların
kaydedildiği defterlerden farklı olarak, başka bir vekil tarafından alınan kararları havi
bir defterdir.

55
MDZ 8 s.126, s.187 h.1040; MD 76 s.100 h.255. Ziya Yılmazer, a.g.e, 2003, s.507, dipnot 9.
56
Çuhadar, a.g.e, s.74. Adı geçen Davut Paşa, ileride Sadrazamlık görevine (1622) kadar yükselecek
olan Kara Davut Paşa’dır.

60
d- 78 Numaralı Mühimme Defteri:
Sadrazam Kuyucu Murat Paşa zamanında tutulmuş bir defterdir. Daha önce
sözü edildiği üzere Murat Paşa 1016/1607’de Celaliler üzerine Anadolu’ya sefere
çıkmış ve 1017 Ramazanında (Aralık 1608) geri dönmüştür. Bundan sonra yıl
sonuna değin tutulmuş dört aylık kayıtlar KK 71, A.DVN.MHM 937 ve MD 78
olmak üzere çeşitli defterlere dağılmış durumdadır. Bu defterler gerek tezkireci
isimleri57 ve gerek buyruldu işareti bakımından birbirleri ile tutarlılık göstermektedir.
78 numaralı MD, Zilhicce 1017/Mart 1609’dan başlayarak ayları atlamasız olarak
1018 yılı Zilkade ayının (Şubat 1610) sonuna kadar devam etmektedir. Ciltleme
hatası olarak 1022/1613 yılının ilk üç ayı da mevcuttur. Bu yıla ait hükümler Asitane
kayıtlarıdır. Zilhicce 1017 ve Muharrem, Safer, Rebiülevvel 1018 de (Mart-
Haziran1609) Asitane kayıtlarıdır. 1018 yılının Muharrem ayı kayıtları KK 71’de de
mevcuttur. Safer 1018 itibariyle bu yılın kayıtları Zilkade ayına değin sadece MD
78’te yer almaktadır.

Defterin ilk sayfalardan itibaren Safevilerle yapılacak savaşın hazırlıklarına


dair hükümler mevcuttur. Rebiülevvel 1018’in ilk günü Sadrazam Kuyucu Murat
Paşanın Üsküdar’a geçeceğinin haberi verilmektedir58. Bundan sonra özellikleri
değişmeden59 defterin, ordu Mühimmesi haline geldiği görülmektedir60. Receb ayına
geldiğimizde ise defterin özellikleri yine değişmez, ancak defterin tekrar Asitane
olduğu göze çarpar. Dönemin kaynaklarına baktığımızda, ordunun gerçekten de bu
ayda geri döndükleri kayıtlıdır. Buna göre Üsküdar’da olup Safeviler üzerine
yapılacak seferde başkumandan olan Sadrazam Murat Paşa, sefer öncesi, devlet
görevlisi olup arkada bırakılması tehlikeli görülen bazı kimselerin icabına bakmış,
hallolan işlerin büyüklüğü ve kaybedilen zaman dolayısıyla geri dönmeye karar
verilmiştir61. Bu arada Kaymakam Gürcü Mehmet Paşadır. Ancak bahsi edilen üç

57
Osman Efendi.
58
s.745 h. 1942, 4 Haziran 1609.
59
Buyruldu şekli ve tezkireci isimleri aynen devam etmektedir.
60
Menzil adının Üsküdar olduğu görülmekle beraber, arzların sunulduğu yere daha çok ordu-yı
hümayun denilmektedir.
61
Sadrazam Murat Paşa şark seferine hareket etmeden önce Celali namına olduğunu düşündüğü bazı
görevlilerin ortadan kaldırılmaları için kendilerini orduya katılmak bahanesiyle Üsküdar’a davet

61
aya dair herhangi bir Rikab Mühimmesi kaydı bulunmamaktadır. Topçular
Katibi’nde Divan’ın orduda olduğu ve Sadrazam Murat Paşa’nın ikindi vakti
İstanbul’a geçip sonra tekrar Üsküdar’a döndüğü bilgisi mevcuttur62. Katib Çelebi ise
bununla ilgili daha ilginç bir konuya temas etmiştir. O sırada Üsküdar’da bulunan
Sultan I. Ahmet’in, divanın Üsküdar’da olması kararına karşılık Sadrazamın
“pâdişâhım, ecdâd-ı ‘izâmın zemânlarında olmuş değildir. Dîvân yine Âsitâne’de
olsun. Gürcü Mehemmed Paşa kā’im-makāmdır. Mesâlih-i Müslimîn’i görsün. Ve
Defterdâr Ahmed Paşa mâl husûsuna mukayyed olup ba‘dehû Üsküdar’a gelsinler.
Umûru bu kulunuza inhâ eyledikde rikâb-ı humâyununuza telhîs idem” cevabını
vermiş ve kabul görmüştür63. Naima’nın burada sözünü ettiği divan kaymakam
idaresinde yönetilecek, ama kayıtları günümüzde mevcut olmayan, divan olsa
gerektir.

Söz konusu yılın Zilkade ve Zilhicce ayları ise MD 79’da olmak üzere aynı
özelliklerle devam etmektedir.

e- 79 Numaralı Mühimme Defteri:


1018 yılının Zilkade ayından başlayan defter 1020 yılı Muharrem ayı
sonuna değin gelmektedir64. Rebiülevvel 1019/Haziran 1610’da Sadrazam Kuyucu
Murat Paşa Safevi üzerine gidecek orduya başkumandan olarak Üsküdar’a geçmiştir.
Tam da bu ay itibariyle İstanbul’da kaymakam olan Gürcü Mehmet Paşa tarafından
tutulmuş Rikab Mühimmesi ortaya çıkmıştır. Bu kısım sadece Safer, Rebiülevvel ve

etmiş, bu Celalilerden Muhassıl Yusuf Cemaziyelevvel ayında Üsküdar’a vardığında katledilmiştir


(Ziya Yılmazer, a.g.e, 2003, s.552-556). Katib Çelebi’de ise Yusuf dışında, Mersin’de bulunan Muslu
Çavuştan da bahsedilmektedir. Buna göre Muslu çavuşun katline Karaman beylerbeyi
görevlendirilmiştir. Yusuf’un öldürülmesi için, kaçmasını önlemek amacıyla önce Muslu çavuşun
öldürülmesi beklenmiş ve bu durum zaman kaybına neden olmuştur. Bunun yanında halledilen işin
büyüklüğü nedeniyle doğu tarafa yapılacak sefer daha sonraya ertelenmiştir Katib Çelebi, Fezleke,
vr.132b-133b. (Katib Çelebinin Fezleke’si Zeynep Aycibin tarafından Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora tezi olarak hazırlanmaktadır. Teze konu olan
yazmayı kullanma fırsatını veren Zeynep Aycibin’e teşekkürü borç bilirim.) Topçular Katibi’nde
(s.557) Sadrazamın ve ordunun 5 ay ve Katib Çelebi’de (vr.135b) 4,5 ay Üsküdar’da kaldıkları
belirtilse de defterde Üsküdar kaydının bulunduğu son tarih s. 103’te yer alan 4 Receb’tir. Bundan öte
s.668’de yer alan 10 Receb tarihinin yanında İstanbul kaydı mevcuttur.
62
s.553-554.
63
Katib Çelebi, a.g.e, vr.132a.
64
Şubat 1610-Mart 1611.

62
Rebiülahır aylarından meydana gelip, devamı mevcut değildir. MD 79’un Zilkade
1018-Muharrem 1020/Şubat 1610-Mart 1611 tarihleri arasındaki düzeni düşünülürse
bu kısmın hatalı ciltleme sonucu bu defterde yer aldığı anlaşılır. Zilkade 1018/Şubat
1610’dan başlayıp Safer 1019/Nisan 1610’da Ordu Mühimmesine dönüşen kısımda
yer alan tezkireci isimleri değişmeksizin Osman ve İmani’dir. Bu tezkirecilerin
orduyla beraber Üsküdar’a geçmesi itibariyle başlayan Rikab Mühimmesinde yer
alan tezkireciler ise Hamid ve Ulya’dır. Her iki kısımda buyruldu işaretleri
birbirinden farklıdır. Ordu mühimmesi kısmında seferle alakalı hükümleri içeren
defterde menzil adları yer almaktadır.

Defterin sonlanması ordunun kışlaktan tekrar harekete geçtiği zamana denk


gelmektedir65. Sadrazam Murat Paşa ise görevini Temmuz 1611’de vefatına değin ifa
etmiştir. Bu zaman zarfına ait kayıtlar mevcut değildir. Ancak yine de bundan önceki
kayıtlar, sefer esnasında vefat eden sadrazamın defteri olarak merkeze ulaştırılmıştır.

f- 81 Numaralı Mühimme ve KK 71 Numaralı Ahkam Defterleri:


MD 81’de 1024-1025/1615-1616 yıllarına ait ordu mühimmesi dışında
1017/1608, 1022/1613 yıllarında İstanbul’da tutulmuş kayıtlar mevcuttur. KK 71’de
ise, ordu mühimmesi olan 1024/1615 yılı hariç 1017/1608, 1018/1609, 1022/1613,
1027/1617 ve 1028/1618 yıllarında yine İstanbul’da tutulmuş kayıtlar yer almaktadır.

KK 71 Rebiülevvel-Zilhicce 1024/Mart-Aralık 1615 kayıtlarını içerip


Rebiülevvel ayı kayıtları İstanbul’da tutulmuş olanlardır. Bu ay ve bundan önceki
Muharrem ve Safer ayları ise başka defterlere dağılmış durumdadır66. Rebiülahır

65
Muharrem 1020/Nisan 1611.
66
MD 80; A.DVN.MHM 940. Her üç defterde Hacı ve Mim Efendi ağırlıklı olmak üzere aynı
tezkireci adlarına ve buyruldu şekline sahiptir. Bunun dışında bu isimlere ilk olarak MD 80’de
Ramazan 1023/Ekim 1614’te tutulmuş kayıtlarda rastlamaktayız. Bu ay, Öküz Mehmet Paşa’nın
katledilen Nasuh Paşa yerine sadrazam olduğu ay olmakla meydana gelen değişimi gözler önüne
sermektedir. Aynı tezkireci adlarına 1023 yılının sonuna kadar 1024 yılı için MD 80, A.DVN.MHM
940, MD 81 ve Rebiülahir ayında ordu mühimmesine dönüşen KK 71’de rastladığımız gibi aynı yılın
bir diğer ordu mühimmesi olan MD 81’de de görmekteyiz. MD 81’deki bu kısım 1025 sonuna değin
yine aynı isimlerle devam etmektedir. Bundan sonra 1026 yılında bazı boşluklar mevcuttur. Elimizde
mevcut 1026 yılına ait ilk kayıt Cemaziyelahır ayındadır. Buradaki tezkireci isimleri farklıdır. Ancak
Muharrem 1026’da Öküz Mehmet Paşa’nın görevinden alındığı gerçeği göz önüne alınırsa böylesi bir

63
(Mayıs 1615) ayına geldiğimizde dönemin Sadrazamı Öküz Mehmet Paşa’nın ordu
ile beraber Safeviler üzerine yapılacak sefer için Üsküdar’a geçtiği görülmektedir67.
Bundan sonra menzil adlarının da yer aldığı kayıtlar atlamasız olarak yılsonunu
bulur.

MD 81 ise ordunun Üsküdar’da bulunduğu sırada yani Rebiülahır


1024/Nisan 1615’den itibaren tutulmaya başlanmıştır. Cemaziyelevvel ayı itibariyle,
menzil adları mevcut, ordu mühimmesine dönüşmüş olan defter, aynı nitelikle 1025
yılının sonuna değin (Ocak 1617) devam etmektedir. Cemaziyelahır 1024 ve Şaban-
Ramazan 1025’e ait kayıtlar mevcut değildir.

Her iki defterde bloknot defter usulünde tutulmuş olup, aynı şekil buyruldu
ve tezkireci isimlerine sahiptir. Bunların cüzleri farklı defterlere dağılmış kayıtlar
olduğunu kabul etmek zor gözükmektedir. Böyle bir şey diyebilmek için aynı yılın
aylarının ve yahut aynı ayın farklı günlerinin her iki deftere dağılmış olması
gerekmektedir. Oysa ki böylesi bir paylaşım söz konusu değildir68.

Bundan başka, 1024/1615 yılında İstanbul’da kaymakamlık görevinde


bulunmuş Gürcü Mehmet Paşa ve daha sonra Ekmekcizade Ahmet Paşa tarafından
alınan kararları havi bir defter mevcut olmadığı gibi 1025/1616 yılında da Sofu
Mehmet Paşa kaymakamlığında İstanbul’da tutulmuş herhangi bir defter
bulunmamaktadır.

g- 82 Numaralı Mühimme Defteri:

farklılık zaten beklenti dahilindedir. Mehmet Paşa’nın azli tarihi için bkz. İsmail H. Uzunçarşılı,
Osmanlı Tarihi, c. III, 2. kısım, Ankara 1954, s.369.
67
Bu ay MD 80 ve A.DVN.MHM 940’de de mevcuttur. Ancak ordunun Üsküdar’a geçisi ay sonunda
gerçekleştiğinden ve bahsi edilen defterlerde Rebiülahır ayının sadece ilk günleri bulunduğundan
ordunun İstanbul’dan hareket ettiğine dair herhangi bir kayda rastlanmaz.
68
Örneğin KK 71 s.503’te “23 Rebiülahır 1024 yevm-i mezburda Serdar hazretleri taşra otağa
çıkmıştır” ve MD 81 s.253’te “23 Rebiülahır 1024 yevm-i mezburda Serdar hazretleri Üsküdar’da
otağa çıkmışlardır” kayıtları bulunmaktadır. Yine KK 71 s.557’de “12 Şaban 1024 yevm-i mezburda
Haleb’e dahil olundu” ve MD 81 s. 280’de “12 Şaban 1024 Halep, Serdar hazretleri bu günde Halep’e
dahil olmuşlardır” kayıtları vardır. Aynı tarihlerin farklı defterlere dağılması hususu için bkz. s.32-35.

64
Bu defterde sadece Cemaziyelahır 1026/Haziran 1617 tarihli kayıtlar ordu
mühimmeleri dahilinde olup defterde yer alan diğer tarihler Rikab Mühimmesi
kayıtlarıdır69. Dönemin Sadrazamı Halil Paşa bu göreve Muharrem 1026/Ocak
1617’de getirilmiştir. Halil Paşa, Safeviler üzerine sefer düzenleyecek ve
Diyarbakır’da kışlamakta olan orduya kumandan olmak üzere Cemaziyelahır
1026/Haziran 1617’de İstanbul’dan ayrılmıştır. Sözü edilen ayda Üsküdar’a geçen
Sadrazam Şaban/Ağustos ayında Diyarbakır’a ulaşmıştır. Bundan sonra Halil Paşa
Safeviler üzerine sefer düzenlemiş ancak beklenen başarıyı gösteremediği için
1028/Aralık 1618 yılı başlarında görevinden alınmıştır70.

Buna göre Halil Paşa’nın Sadrazam oluşundan Üsküdar’a geçene kadarki


dönemde herhangi bir divan kaydı yoktur. Yine Üsküdar’dan yola çıkışı itibariyle
görevinden alınana kadar orduda alınmış kararların kaydedildiği bir defter de mevcut
değildir. Rikab Mühimmeleri ise, sadrazamın Üsküdar’a geçişinden üç ay sonra
başlamaktadır. 1027/1618 yılına ait Rikab mühimmesinde Safer ve Zilhicce ayları
eksik olup, aynı yılın Rebiülahır-Cemaziyelevvel-Cemaziyelahır-Receb ayları KK
71’de bulunmaktadır. Buradaki kayıtlar da Rikab mühimmesi dahilinde olup MD 82
ile aynı özellikleri göstermektedirler. 1028/1629 yılı Rikab kayıtları ise
Cemaziyelevvel-Cemaziyelahır-Receb ayları olmak üzere sadece KK 71’de
mevcuttur. Sadrazam Halil Paşa’nın seferde olduğu esnada onun vekili olarak
İstanbul’da Divan toplantılarını yöneten Sofu Mehmet Paşa olup, bu görevi Receb
1028/Haziran 1619’da sona ermiştir71. Rikab mühimmesi olarak tanımladığımız
İstanbul’daki Divan kayıtlarını havi defterlerden KK 71’de 1028 yılına ait en geç
tarih 18 Receb/1 Temmuz 1619’dur72. Defterdeki bu son tarihle kaymakamın
görevinin sonlanması arasında bir ilişki kurulabilir. Ancak bu yıl itibariyle Mühimme
defterleri serisinde tam sekiz yıllık bir boşluk mevcuttur.

69
Defterde, bu kayıtlar s.125-129 sayfaları arasındadır ve sadece 21-23 Cemaziyelahır 1026/26-28
Haziran 1617 tarihleri vardır. Kayıtlar Ramazan ve Şevval 1026 arasına yerleştirilmiştir. Bu bilgiler,
defterin tersten ciltlenmiş olduğu göz önünde bulundurularak verilmektedir. Bkz. 82 Numaralı
Mühimme Defteri 1026-1027/1616-1617, Özet, Transkripsiyon, İndeks ve Tıpkıbasım, Ankara 2000,
sunuş xxvı.
70
Halil Paşanın görev süresi için bkz. Uzunçarşılı, a.g.e, 1954, s. 371.
71
Katib Çelebi, a.g.e, vr.164b. Ayrıca sözü edilen defterlerde bu hususa bir çok noktada işaret
edilmiştir. MD 82 s.65 h.128, s.95 h.188; KK 71 s.662.
72
S.787.

65
Bunun dışında defterin Ordu mühimmesi olarak tanımladığımız kısa
bölümünde, sefer hazırlıklarından ziyade, genel şikayet konularına dair kararların yer
aldığı görülmektedir. Menzil adı olarak “Üsküdar” kaydına sadece bir kere
rastlanmaktadır73.

h- 83 Numaralı Mühimme Defteri:


Kapudan Hasan Paşa idaresinde Kırım tarafına yapılan faaliyetleri içeren
defter, iki kısımdan oluşmaktadır. Ramazan 1036/Mayıs 1627 defterde görülen en
erken tarih olup Zilkade 1037/Ağustos 1628’e değin gelmektedir74. Ancak
1037/1628 yılına ait Safer-Şaban ayları mevcut değildir. Bu dönem kış vaktine denk
geldiğinden defterde görülen boşluk mantıklı bir zemine oturmaktadır.

Hasan Paşanın defterdeki ilk seferinin kayıtlı olduğu 1036/1627 yılına ait
dönemde Sadrazam Halil Paşa Safeviler üzerine seferdedir75. Dolayısıyla defterin bu
yıla ait kayıtları, döneminde ikinci bir ordu mühimmesini teşkil etmektedirler. Aynı
durum defterin 1037/1628 yılına ait kısmı için de geçerlidir. Cemaziyelahir
1037/Şubat 1628’de Halil Paşanın azli ile sadrazam olan Hüsrev Paşa onun görevini
tamamlamak üzere Üsküdar’dan hareket etmiş ve yıl sonuna kadar doğu bölgelerde
konaklamıştır. Kırım hanlığı ile alakalı ortaya çıkan kargaşayı önlemek üzere Hasan
Paşa Kırım tarafına gönderilmiştir76. Defterde bu konu ile alakalı olarak s.35’te
“Vezaretle Kapudan olan izzetlü Vezîr Hasan Paşa Hazretleri Özi tarafına bazı
hidmete me‘mur olmağın ta‘yin olunan sancakların askerleri muaccelen kalkıp
eşmeleri için Âsitane-i saâdetden verilen evâmir-i şerîfedir” kaydı mevcuttur.

Menzil adlarının yer aldığı defterde hükümlerin muhatabı genellikle Kırım


civarında hizmet veren görevlilerdir. Bu bölgenin muhafazası ve Kırım hanları

73
s.129. Ordu mühimmelerinde menzil adlarına genellikle tarih yanında rast gelinmektedir. Ancak bu
bölümde sadece iki yerde tarih kaydı vardır. Bundan başka hüküm içerisinde “..ordu-yı hümayunuma
arz gönderip..” kayıtları da mevcuttur.
74
83 numaralı Mühimme Defteri 1036-1037/1626-1628, Özet, Transkripsiyon, İndeks ve
Tıpkıbasım, Ankara 2001.
75
Katib Çelebi, a.g.e.,vr. 208a-b.
76
Katib Çelebi, a.g.e., vr. 210a-b.

66
arasında meydana gelen mücadele ana konulardandır. 83 numaralı Mühimme defteri
de A.DVN.MHM 936 gibi sadrazam dışında bir görevlinin orduya kumandan olması
nedeniyle onun kontrolünde alınan kararları havi bir defterdir. Defterin bu farklı
özelliğine buyruldu işaretlerinin ve tezkireci isimlerinin bulunmayışı eklenebilir.
Tezkireci isimleri A.DVN.MHM 936’da da bulunmamaktadır. Bu bakımdan her iki
defter divan işleyişinin farklı bir özelliğini yansıtmaktadırlar.

ı- 84 Numaralı Mühimme Defteri:


Defter, Şevval 1038-Cemaziyelevvel 1040/Mart 1629-Kasım 1630 arası
hükümleri atlamalı olarak ihtiva etmektedir77. Buna göre belirtilen aydan itibaren
1038/1629 yılı tam olup, 1039/1629 yılı Cemaziyelahır-Receb-Şaban-Şevval-Zilkade
ve Zilhicce ayları eksiktir. 1040/1630 yılında ise sadece Cemaziyelevvel ayı kayıtları
mevcuttur.

Dönemin Sadrazamı Hüsrev Paşa’dır. Hüsrev Paşa’nın Osmanlı ordusu ile


Safer 1038/Eylül 1628’de Safeviler üzerine yapılan seferden İstanbul’a döndüğü
bilinmektedir78. Ancak defterin başlangıç tarihi olan Şaban ayına kadar herhangi bir
mühimme kaydı mevcut değildir. Şaban ve Ramazan ayları kayıtları İstanbul’da
tutulmuştur. Defterde ordu tabirine Şevval ayı sonları itibariyle rastlanmaktadır.
Osmanlı ordusunun İstanbul’dan Safeviler ile yapılacak savaş için hareketi ve
sonrasında konakladıkları yerler ile ilgili bilgiler yok denecek kadar azdır79. Ayrıca
bu bilgileri elde etmede önemli veriler olan menzil adları da mevcut değildir. Bundan
sonra defterin ordu mühimmesi olduğunu anlamamızı sağlayan tek emare
arzuhallerin ordu divanına sunulduğudur.

Defterde tarihlemeler oldukça düzgündür. Ancak tam da ordunun


İstanbul’dan ayrılışını tespit noktasında bazı problemler ortaya çıkmaktadır. Buna

77
Bu defter tez olarak çalışılmıştır. Durmuş Kandıra, “84 numaralı Mühimme Defteri (Tahlil-
Metin)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul 1995.
78
Katib Çelebi, a.g.e, vr.211b.
79
Bütün bir defter boyunca sadece h.22’de ordu mühimmatının Şevval ayınının ilk gününde (24 Mayıs
1629) Üsküdar’a geçeceği ve s.45 h.87 de ordunun 7 Safer/6 Ekim’de Halep’te olacağı
belirtilmektedir.

67
göre Ramazan ayı sıralamasından sonra 3 Şevval tarihi ile karşılaşılmakta ve bu
tarihin altında da arzuhallerin İstanbul’da yapılan divana takdim edildiği
görülmektedir. Bundan sonra geriye hamleyle tarih 4 Şaban olmaktadır. Dolayısıyla
defter halen İstanbul’dadır. Sonraki tarih ise 28 Şevval’dir. Ordu tabiri ise bu iki tarih
arasında ortaya çıkmaktadır. Nihayetinde kesin olan Osmanlı ordusunun Şevval ayı
itibariyle İstanbul’dan hareket ettiğidir. Bu konu ile ilgili farklı tasnifte bulunan bir
parça defter görüşümüzü tasdikler niteliktedir80. Buna göre 3 Zilkade tarihli bir
hükmün üzerinde “Vezîr-i a‘zam hazretleri sefer-i hümâyûna tevcîh eylediklerinden
sonra tutulan divan kaydıdır. Der zamân-ı hazret-i Hüseyin Efendi Reîs’ül-küttâb tale
bekāhu” kaydı bulunmaktadır. Defterdeki bir diğer kayıt “Mâh-ı zilkadenin on
yedinci gününde Sadrazam hazretleri Üsküdar’dan kalkıp sefer-i zafer-i rehber tevcîh
buyurduklarından sonra Reîs’ül-küttâb Hüseyin Efendi zamanında vaki olan
kayıtlardır” şeklindedir. Fezleke’de Hüsrev Paşa’nın Şevval ayında Üsküdar’da
olduğu belirtilmiştir81.

Defterde yer alan hükümler çoğunlukla, şikayet üzerine alınan kararları


havidir. Diğer ordu mühimmelerinden büyük farklılıkla, ordunun ana ihtiyaçları olan
asker, iaşe temini gibi emirler yok denecek kadar azdır82. Ayrıca emirlerin daha çok
Anadolu’da bulunan görevlilere gönderildiği göze çarpmaktadır. Hatta defterin ordu
ile beraber İstanbul’dan ayrılışından sonra sadece bir hüküm Rumili tarafına
gönderilmiştir83. Yine İstanbul’dan ayrılıştan itibaren, tezkireci adları değişmemekle
birlikte, buyruldu işaretleri ortadan kalkmıştır. Defterde bir diğer farklılık,
döneminde çoğunluk arz eden bloknot defter şekline karşın klasik defter formuna
sahip olmasıdır.

Sadrazam Hüsrev Paşa’nın vekili olarak İstanbul’da bulunan kaymakam


değişmeksizin Recep Paşa olmakla birlikte bu döneme ait bir Rikab mühimmesi

80
A.E. IV.Murad 448 v.3b ve 4b.
81
Katib Çelebi, a.g.e, vr.212a.
82
Defterde s.12 h.22 ve s.39 h.75 bu konulara dair emirlerdir. Orduya gönderilecek veya İstanbul
muhafazasında kalacak askerlerle ilgili hükümler olmakla birlikte bunlar daha çok emirlere uymayıp,
problem çıkaranların engellenmesine dair kararları içermektedir. Örneğin s.40 h.77, s.42 h.81.
83
MD 84 s.57 h.118, Yenişehir kadısına, eski Tırhala beyine ve Tırhala kadısına hitaben yazılan
hüküm yine sefer ile ilgili alınabilecek kararlardan uzaktır.

68
bulunmamaktadır. Defterde sadece bir ayı bulunan 1040/1630-31 yılı ordu
mühimmesine ait Rikab mühimmesi kayıtları ise MD 85’dedir84. Sözü edilen yılın
ise Muharrem ve Safer ayları yoktur. Ayrıca 1041 Muharrem ayı/Temmuz 1631
tarihi de defterde mevcuttur.

j- 942 numaralı Mühimme Defteri Parçası:*


Bu 10 sayfalık parça defterde sadece Ramazan ve Şevval 1043/Mart-Nisan
1634 yılı mevcuttur. Emirlerin muhatapları Adana, Ankara, Bursa, Diyarbakır,
Halep, Kars, Maraş, Van gibi devletin Anadolu ve güney topraklarındaki idari
görevlilerdir. Parçada menzil adları bulunmamakla birlikte hükümlerin içeriği seferle
alakalı olduğundan defteri bu şekilde nitelemek mümkündür85. Defterde de
belirtildiği üzere ordunun kumandası dönemin sadrazamı olan Tabanıyassı Mehmet
Paşa’dadır. Sadrazam 1043 yılının Rebiülahır ayında (Ekim 1633) ordu ile beraber
İstanbul’dan hareket etmekle birlikte Ramazan ayına gelene kadar herhangi bir
mühimme kaydına rastlanılmamıştır. Yine bu yıla ait Zilkade-Zilhicce ve sonrasında
1044 yılı Muharrem ayı mevcut değildir. Bu tarihten sonra da devam eden seferin,
kayıtları başka defterlere dağılmış durumdadır.

Bunun dışında Sadrazam Mehmet Paşa’nın İstanbul’dan ayrılışından sonra


Bayram Paşa İstanbul’da kaymakam olmuş ve bu görevde iken Şevval ayında Sultan
IV. Murat’la beraber Edirne’ye gidene kadar kalmıştır86. Ancak kendisine ait bir
Rikab mühimmesi kayıtlarına rastlanılmamıştır.

k- 9 Numaralı Mühimme Zeyli Defteri:


A.DVN.MHM 942 numaralı parça defterin devamı niteliğinde olup,
1044/1634 yılı Muharrem, Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayları hariç diğer ayların

84
85 Numaralı Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Tıpkıbasım, Ankara 2001. 85 Numaralı
Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Özet, Transkripsiyon, İndeks, Ankara 2002.
* A.DVN.MHM 942.
85
Muhataplara gönderilen emirlerin konusu hemen hemen aynı olup, Safevi devleti ile yapılacak
savaş için, idarelerindeki askerleriyle Diyarbakır’da devlet ordusuna katılmaları ile alakalıdır.
86
Yerine Kenan Paşa İstanbul kaymakamı olmuştur (Katib Çelebi, a.g.e, vr.229a).

69
kayıtlarını ihtiva etmektedir87. Sultan IV. Murat’ın ve Sadrazam Tabanıyassı Mehmet
Paşa’nın önderliğinde, Safevi devleti ile yapılan savaşlar devam etmekte ise de 1045
yılı kayıtları tümüyle kayıptır88. Bu seferle bağıntılı olarak 1046/1636 yılı ve devamı
başka defterlerde karşımıza çıkmaktadır89.

Defterde menzil adları mevcut olup, hükümler çoğunlukla seferle alakalıdır.


Emirlerin gönderildiği görevliler de genellikle devletin doğu bölgelerinde yer alan
eyalet yöneticileridir. Cemaziyelahır ayı itibariyle başlayan kışlama hükümlerinde
divan üyelerinin Amid’de bulunacağından bahsedilmektedir90.

Bundan başka İstanbul’da kaymakam olarak Muharrem ayında Kenan Paşa,


sonrasında Receb ayına kadar Bayram Paşa, ardından Murtaza Paşa ve Şevval ayında
tekrar Bayram Paşa bulunmakla birlikte bu döneme ait Rikab mühimmesi kayıtları
mevcut değildir.

l- 86, 87 ve 88 Numaralı Mühimme Defterleri:91


86 numaralı MD, MDZ 9’un devamı olarak Sadrazam Mehmet Paşa
serdarlığındaki Osmanlı ordusunun şark seferine mahsus kararlarını içeren bir Ordu
mühimmesi olup, Muharrem 1046-Ramazan 1046/Haziran 1636-Şubat 1637 tarihleri
arasında tutulmuştur. Defterin sonlanma tarihi aynı zamanda Sadrazam Mehmet
Paşa’nın görevinden azli tarihidir92.

87
Ayrıca defterin yedinci ve sekizinci sayfalarını oluşturan tek yaprak 1037/1627 yılına ait
kayıtlardan meydana gelmektedir. Sözü edilen yılın bu ayı Sadrazam Halil Paşa Safeviler ile savaş
nedeniyle Erzurum’da ve Kırım’daki karışıklıkları önlemek amacıyla Kaptan Hasan Paşa o bölgede
olduklarından bu kayıt Rikab mühimmesi olarak tanımlanmalıdır.
88
Sultan IV. Murat Şevval 1044’te İstanbul’dan ayrılarak yılsonunda Erzurum’daki orduya iştirak
etmiş, bir sonraki yılın Rebiülevvel ayında ise geri yola çıkarak Receb 1045’te İstanbul’a varmıştır.
(Katib Çelebi, a.g.e, vr.234b-235a).
89
MD 86, MD 87, MD 88.
90
s.41
91
Daha önceki örneklerden görüldüğü üzere, ordunun sefere hareketi ile Osmanlı divan kalemlerinde
cereyan eden değişimlerin tam olarak ortaya konmasındaki en büyük engellerden biri tarihsel
boşluklardır. Bu üç defter, ordu ve rikab mühimmeleri arasındaki bağlantıyı ve Osmanlı
bürokrasisinin bu yöndeki işleyişini, eksiksiz tarih sırasıyla ortaya koyan niteliklerinden dolayı bir
arada ele alınmışlardır.
92
Defterdeki en son tarih 12 Ramazan 1046/7 Şubat 1637’dir. Katib Çelebi, Mehmet Paşa’nın azli
için 7 Ramazan/2 Şubat tarihini vermiştir (Katib Çelebi, a.g.e, vr. 238a).

70
87 numaralı MD ise 1046 yılının Receb ayında (Kasım 1636)
başlamaktadır. Sadrazam ve serdar Mehmet Paşa’nın seferde olduğu sırada onun
vekili olarak Divan-ı Hümayun toplantılarını gerçekleştiren İstanbul Kaymakamı
Bayram Paşa’nın idaresinde alınan kararların kayıtlarını havi bu defter, 1046 yılı
Ramazan ayında sefer mühimmesine dönüşmektedir ki, bu tarih Sadrazam Mehmet
Paşa’nın azli ve dolayısıyla ikinci vezir Bayram Paşa’nın vezir-i azamlığa tayini
tarihidir. Yazılı kaynaklara göre verilebilecek bu bilgiyi93, Osmanlı bürokratik
kayıtlarında rastlanan defterlerin sorumluluğu verilmiş Sadrazam ve Reîsülküttab
isimleri zikri ve bu isimlerin değişimlerinin de özellikle belirtilme94 hususuna bağlı
olarak bizzat 87 numaralı MD’de de görebilmekteyiz. Şöyle ki ordu mühimmesi
olması münasebetiyle tamamiyle asker sevki, kale tamiratı, muhafaza, sürsat zahiresi,
kışlak tayinleri ve benzeri konuları içeren 86 numaralı MD karşılık olarak, Receb ayı
itibariyle İstanbul’da tutulmuş ve genel devlet kararlarını içeren 87 numaralı MD’de
yer alan 12 Ramazan 1046/7 Şubat 1637 tarihli, Bayram Paşa’nın sadrazam
olduğunu bildiren bir kayıt mevcuttur.95 Sözü edilen tarih aynı zamanda 86 numaralı
MD’nde yer alan son tarihtir. Bu tarihten sonra 87 numaralı MD; sefere hazırlık,
Halep’e hareket ve Mehmet Paşa’nın azliyle Diyarbekir-Musul civarında kalan
orduya kumandan olmuş Diyarbekir mutasarrıfına96 askerin zaptı için gönderilen
hükümleri içermektedir. Daha sonra ise menzil adlarının da işaret ettiği üzere
Sadrazam ve orduya serdar olan Bayram Paşa’nın idaresindeki şark seferi gidişatı
gözlenmektedir. Ramazan 1046/Ocak 1637 itibariyle sefer mühimmesine dönüşen
defter muntazam tarih sıralamasıyla tüm 1047/1637 aylarını içermekte ve 1048/1638
yılının Muharrem ayında son bulmaktadır.

88 numaralı MD ise; 1046 yılı Şevval ayında (Şubat 1637) başlayıp,


Sadrazam Bayram Paşa’nın şark seferine serdar olmasıyla onun yerine vekil, yani

93
Uzunçarşılı, a.g.e, 1954, s.386.
94
Tevfik Temelkuran, Divân-ı Hümayûn Mühimme Kalemi, TED, VI, 1975, s.158.
95
s.58 “Vezîr-i asaf rey izzetlû ve saadetlû Bayram Paşa yesserallahü mâ-yeşâ hazretleri Vezîr-i
â‘zam olup dest-bûs-ı şehinşahı ile müşerref oldular. Hak sübhânehu ve teâlâ feth u zafer müyesser
etmiş ola…yevmil-ahad 12 Ramazan 1046”
96
Tayyar Mehmet Paşa. O tarihlerde Diyarbakır beylerbeyi olan Mehmet Paşa Rebiülahır-Şaban
1048/Ağustos 1638-Ocak 1639’da sadrazamlık görevinde bulunmuştur (İsmail H. Danişmend, İzahlı
Osmanlı Tarihi kronolojisi , c.V,İstanbul 1971, s.35).

71
Sadaret kaymakamı olan Mustafa Paşa97 idaresinde tutulmuş genel devlet kararlarını
içeren bir defterdir. 87 numaralı MD gibi bu defter de 1047/1637 yılı tüm aylarını
içerir. Bu özelliğiyle 87 numaralı sefer mühimmesinin, Rikab mühimmesi
konumundadır ve 1048/1638 yılı Muharrem ayında sona ermektedir. Ancak bundan
önce defterin Sefer mühimmesine dönüştüğü görülmektedir. Uzunçarşılı’nın verdiği
bilgiye göre, dönemin padişahı IV. Murat yanına Şeyhülislam Yahya Efendi, Vezir
Silahtar Mustafa Paşa, Ruznameci İbrahim Efendi, Musahib Deli Hüseyin Paşa,
kazaskerler ve Sadaret kaymakamı ve Kaptan-ı derya Kemankeş Kara Mustafa
Paşa’yı da alarak 23 Zilhicce 1047/8 Mayıs 1638 tarihinde Üsküdar’dan Bağdat
seferine hareket etmiştir.98 88 numaralı MD’nin seferde tutulduğunu gösteren ilk
kayıt Muharrem ayına aittir. Cüzleri ters olarak ciltlenmiş olan defterin son
sayfalarındaki tarih boşlukları Zilhicce ayı için bir yorum yapılmasını
engellemektedir. Ancak bunun öncesinde defterin gerek şekil özelliklerinde gerek
muhtevasında bir takım değişiklikler göze çarpmaktadır ki99, bunlar Uzunçarşılı’nın
vermiş olduğu bilgiyi destekler. Bundan sonra asıl sorun, bu iki defterin neden
devam etmediği hususu olsa gerektir.

Sonuç olarak bu üç defterin bize Osmanlı bürokratik sistemi hakkında


önemli ipuçları verdiğini söylemek mümkündür. Öncelikle bu defterler, defter
cüzlerindeki tarih sıralaması ve içerik değişikliklerinin hatalı ciltlemeye
dayandırılmasının her defter için hatta bundan yola çıkarak birçok defter için geçerli
olmadığını göstermektedirler. Gerek 87 numaralı MD’de ve gerekse 88 numaralı
MD’de görüldüğü üzere defteri tutmakla görevli kimsenin konumunda olan
değişiklik direkt olarak defterin kendinde de gerçekleşmektedir. Buna göre İstanbul
kaymakamı olarak Divan-ı Hümayun toplantılarını yürüten Bayram Paşa, Sadrazam

97
Kemankeş Kara Mustafa Paşa. Mustafa Paşanın kaymakam olmasına dair bkz. MD 88 s.9 h.22, KK
179 s.1, Katib Çelebi, a.g.e, vr.238a.
98
Uzunçarşılı, a.g.e, 1954, s.205.
99
s.28’de Şevval ayının başlamasıyla birlikte şark seferi için Rumeli taraflarındaki askerlerin ordu-yı
hümayuna katılmaları ile ilgili hükümler görülmektedir. Ordu mühimmelerinin önemli belirtilerinden
biri olan arzın getirildiği yer olarak “ordu-yı hümayunuma” tabiri Muharrem ayı öncesinde yoktur.
Ancak diğer defterlerde de görüldüğü üzre ordunun ilk konağı olan Üsküdar’ın Asitane’den sayılması
bunun görülmemesinin bir nedeni sayılabilir. Defterde ayrıca menzil adları da yer almamaktadır. Bu
açıklanmaya çalışılan durumu pek tabi zorlaştırmaktadır. Ordunun Muharrem ayından önce
İstanbul’dan ayrılmış olduğuna dair asıl kayıtlar Sadrazam Bayram Paşa’yı komuta etmek üzere
gönderilmiş hükümlerin yer aldığı 87 numaralı MD’de mevcuttur. MD 87, s.166 h.517, s.168 h.519.

72
ve orduya serdar olmasıyla “defterini” yanında götürmüştür. Aynı şekilde Bayram
Paşa yerine İstanbul kaymakamı olan Mustafa Paşa da padişah ile birlikte sefere
dahil olmak üzere İstanbul’dan hareket ettiğinde “defterini” yanına almıştır. Yani
birbiriyle ilişkili tarihleri içeren bu üç defterin ayrı defterler halinde bulunmalarına
sebep ciltleme hatası değil, Osmanlı bürokrasisinin işleyişidir.

2. XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait Ordu Mühimmeleri:

Bu dönem Ordu mühimmeleri, yüzyılın ortasından itibaren bazı değişimlere


uğramış olan Mühimme defterlerine paralel olarak ilk yarıda yer alan Ordu
Mühimmelerinden farklı özellikler sergilemektedirler.

Göze çarpan en belirgin özelliklerden biri tarih başlıklarının ortadan


kalkmasıyla bunların yanlarında yer alan menzil adlarının bu defterlerde
görülmemesidir. Bu durumda ordunun nerede olduğu daha doğrusu kayıtların nerede
tutulduğu tespiti güçleşmektedir. Bir defterin sefer esnasında tutulduğunu gösteren
en belirgin özellik hükümlerin muhtevaları dışında arzın sunulduğu yer olarak “ordu-
yı hümayun” tabirinin kullanılmasıdır. Ayrıca kararda, ilgili kişilerin huzura
çağrılması durumunda gelmeleri gerektiği yer için aynı tabire rastlamak
mümkündür100. Yine “ordu-yı hümayunumdan …varınca yol üzerinde olan kadılara”
hitaplı hükümler diğer bir ipucudur.

Kaymakamlık mühimmelerinin tespiti ise yine meydana gelen bir değişim


sonucu daha kolay hale gelmiştir. Bu değişim genellikle defterlerin ilk sayfasında
görülen ve defterleri tanımlamaya yönelik kayıtların ortaya çıkmasıdır101.

100
1090-1092/1679-1681 tarihleri arası kayıtları havi 97 numaralı Mühimme defterinde “ordu-yı
hümayun” tabirlerinin dışında, kişilerin ordunun bulunduğu menzil olan Babadağı’na getirilmeleri ile
ilgili kayıtlara sık sık rastlanmaktadır.
101
102 numaralı Mühimme defterinin ilk sayfasında “Ahkâm-ı Umûr-ı Mühimme der zamân-ı
Kāimakâm-ı Rikab-ı Hümayun Vezîr-i Mükerrem Hazret-i Ali Paşa ve Reîsü’l-küttâb-ı Nazmi Ahmet
Efendi tale bekahû 14 Şevval 1102” şeklinde defterin Edirne’de tutulan bir Rikab mühimmesi
olduğuna dair kayıt bulunmaktadır. Aynı kayıt defterin 195. sayfasında da mevcuttur. Defterin bu
özelliğine daha önce de işaret edilmiştir. Sertoğlu, a.g.e, s.18. Ayrıca arşiv rehberinde, sadece
“Mühimme defterleri” olarak tanımlanmış seriye ilk defa olarak farklı özelliği belirtilerek Rikab
mühimmesi denmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İstanbul 2000, s.13).

73
Tanımlamanın dışında bu kayıtlarda, defterdeki kararlardan sorumlu vezir ve defterin
tertibinden sorumlu reîsülküttabın isimleri yer almaktadır. Eğer defter vekaleten
tutulan bir özelliğe sahip ise bu görevlilerin kaymakam oldukları muhakkak
belirtilmektedir102. Ancak bu kayıtlar her zaman mevcut olmadığı gibi varlıkları da
başka bir problem ortaya çıkarmaktadır. Sözü edilen dönemde Avusturya ile yapılan
savaşlar devletin baş meselelerinden biri hale geldiği için devlet erkanının önemli bir
bölümünü ve padişah, genellikle Edirne’de bulunmaktaydılar. Bu nedenle
İstanbul’da bir kaymakamlık mühimmesinin oluşması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Ordu kumandanın ise sefer için Edirne’den ayrılmasıyla padişah burada kaldığından
bir başka kaymakamlık defteri daha ortaya çıkmaktadır. Yani bahsi edilen görevlilere
her iki durumda da kaymakam tabirinin kullanılması doğal hale gelir. Bazen bu ilk
sayfadaki kayıtların altında “der Edirne” gibi yer belirtici notlar da düşülmüştür103.
Ancak bu kural haline gelmediği için başka özellikler dikkate alınmalıdır. Bu
özelliklerin başında Edirne’de tutulan defterlerde İstanbul’u kasten “Âsitane-i
sa‘âdetim kāimmakâmı”na hitaben yazılmış hükümlerin varlığı gelir. Ayrıca
“Edirne’den …varınca yol üzerindeki kādılara hüküm ki”, “divan-ı Edirne’ye ihzâr
edesin” kayıtlarının karşılığında İstanbul’da tutulmuş mühimlerde “Âsitane-i
sa‘âdetime ihzâr edesin” kayıtları bulunmaktadır. Arzın sunulduğu yer olarak Edirne
için “dergâh-ı mu‘alla” ve İstanbul için “südde-i sa‘âdet” tabirlerinin kullanılması
diğer bir ayırıcı özelliktir. Ordu mühimmelerinde ise doğal olarak hem “Âsitane-i
sa‘âdet kāimmakâmına” hem de “Rikab-ı hümâyûn kāimmakâmına” hitaben yazılmış
hükümleri görmek mümkündür104.

102
Örneğin MD 94 s.2, s.25; MD 96 s.1; MDZ 16 s.1, s.12; MD 103 s.1, s.46, s.100; ŞKT 17 s.510;
MD 107 s.4; A.DVN.MHM 947 s.2; A.DVN.MHM 948 s.12, s.21; MD 109 s.1; MD 264 s.94.
Kaymakamlık Mühimmelerinde vekaleten görevli vezir için “Der zamân-ı kāimakâm-ı vezîr-i …Paşa”
denirken sadrazam söz konusu olduğunda “Der zamân-ı sadr-ı sudûrü’l-vüzerâ …Paşa” dendiği
görülmektedir. Örneğin MD 98 s.1; MD 100 s.1; MD 101 s.1; MD 104 s.1, s.195; MD 105 s.13; MD
106 s.1 s.47; MD 108 s.1, MD 264 s.82; MD 110 s.114, s.127; MD 111 s.8.
103
Mahlut Mühimme olarak tanımlanan 264 numaralı Mühimme defterinin 52. sayfasında “Ahkâm-ı
Umûr-ı Mühimme der zamân-ı Kāimmakâm-ı âli-makām hazret-i Ali Paşa ve der zamân-ı Reîsü’l-
küttâb-ı Kāimmakâm Abdülvahab Efendi tale bekāhu fî 18 Şehr-i Şaban’ül-muazzam sene 1100 der
Edirne” kaydı bulunmaktadır.
104
Majer, özellikle Edirne’de tertip edildiği anlaşılan bir defterin ana bir tür ya da Rikab mühimmesi
olup olmadığının anlaşılmasının defterlerde mevcut başlık kayıtlarına bağlı olduğunu belirtmektedir.
(a.g.e, s.20).

74
Bu dönemde İstanbul’da tutulan mühimme defterlerinin hacimleri
105
Edirne’dekilere kıyasla oldukça zayıftır . Bunda padişahın Edirne olmasının rolü
vardır ve buradan İstanbul’a çeşitli talimatlar verilmeye devam edilmektedir.
Muhteva olarak baktığımızda, Edirne kayıtlarının daha çok sefere yönelik
kararlardan oluştuğunu ve İstanbul’da alınan kararlara göre daha belirleyici nitelikte
olduğunu görmekteyiz.

Sayılan özelliklerden dolayı Ordu mühimmelerini İstanbul’da tutulan


kayıtlardan ayırt etmek oldukça kolaydır. Ancak Edirne’de tutulan Rikab mühimmesi
ile ilgili ayırt etme durumu biraz daha karmaşıktır. Elbette ordu mühimmesi
özellikleri gösteren bir defteri diğerleriyle karıştırmak söz konusu olamaz. Fakat
daha önce bahsedildiği gibi defter olarak bir ordu mühimmesinin başlangıcı, ordunun
henüz merkezden ayrılmadan önceki döneme rast gelmektedir. Ordu mühimmeleri,
ordunun sefere çıkmasından sonra alınan kararları havi defterler olmakla ile birlikte
bir bütün olarak, kaymakamlık defterlerinden farklı ana defter olma özelliğine
sahiptir. Padişah ve henüz seferin başlamadığı bir dönemde sadrazam Edirne
bulunabilir. Burada tutulan defterlerde pek tabi “Âsitâne-i sa‘âdetim kāimmakâmına
hüküm ki”, “Edirne’den ….varınca yol üzerindeki kādılara hüküm ki”, “divan-ı
Edirne’ye ihzâr edip”, “dergâh-ı mu‘allaya arz-ı hal edip” ibarelerine rastlanabilir.
Ancak böyle bir durumda burada toplanan divan sonucu alınan kararların
kaydedildiği defter bir kaymakamlık defteri olmayacağından Rikab mühimmesi
olarak adlandırılmamalıdır. Yani defterin Edirne’de tutuluyor olması her zaman
Rikab mühimmesine işaret etmez. Defterleri tanımlamak üzere ilk sayfalarda
bulunan kayıtlarda daha önce sözü edilen görevliler için kaymakam ünvanı ordu
mühimmelerinde doğal olarak görülmez. Ancak bu kayıtlar her zaman mevcut
değildir. Bu hususta siyasi tarih bilgisine, yani ordunun hangi tarihte Edirne’den

105
Örneğin Zilkade 1099-Cemaziyelevvel 1100/Eylül 1688-Şubat 1690 arası gibi uzun bir dönemi
havi 16 numaralı Mühimme zeyli toplam 14 sayfadır. Tarih sırası düzgün olan defterin ilk sayfasında
yer alan kayıtta “….Kaymakam-ı Âsitane-i sa‘âdet…” yazılarak defterin nerede tutulduğu
belirtilmektedir. Oysa aynı tarihlerde (Şevval 1100-Zilhicce 1100/Haziran 1689-Eylül 1689)
Edirne’de tutulmuş 5 aylık kayıtları havi MD 264’ün bu bölümü 18 sayfadır. Bundan başka Ramazan
1102-Receb 1107/Haziran 1691-Kasım 1695 tarihleri arası İstanbul kaymakamlık mühimmesi olan
MD 103, 109 sayfa iken, Şevval 1102-Şevval 1103/Mayıs 1691-Nisan 1692 tarihleri arasında
Edirne’de tutulan MD 102, 223 sayfadır.

75
hareket ettiği gibi bilgilere sahip olma zorunluluğu söz konusudur. Ayrıca ana defter
olup sonradan bir ordu mühimmesine dönüşecek olan defter, mayıs-haziran ayı gibi
sefere başlangıç teşkil edecek dönemlerde bu değişimi gösterir. Bu tür defterlerde,
adı geçen aylarda ordu Edirne’den ayrıldığından artık Edirne’ye işaret edecek
ibareler ortadan kalmaktadır106.

Bu dönemde devlet merkezinin Edirne’ye kaymasından dolayı ve ordunun


kışlamak için seferden buraya dönmesi sonucu bir Ordu mühimmesinin baştan sona
bu özelliği göstermediği görülmektedir107. Bu özellik bir MD 98 ile ortaya
çıkmaktadır. Muharrem 1100-Muharrem 1101/Ekim 1688-Ekim1699 tarihli kayıtları
havi bu defterin sadece Receb 1100-Muharrem 1101/Nisan-Ekim 1689 tarihleri arası
kayıtları sefer esnasında tutulmuş olup geri kalan dönemdeki kayıtlar Edirne’de
tutulmuşlardır. Bundan sonraki Ordu mühimmelerinde bu özellik devam etmektedir.
Bu defterleri sefer esnasında alınmış kararları içeren defterler olarak
tanımladığımızda MD 99, MD 100, MD 104, MD 105, MD 106 ve MD 110’un bu
tanımlamaya uyduğu görülmektedir. MD 101 ve MD 108’de birer Ordu
mühimmeleridir. Ancak sefer için yapılan hareket Edirne’den değil İstanbul’dan
olmuştur. Mahlut mühimme olan 264 numaralı defter içinde başka defterlere
aktarılabilecek sefer esnasında alınan kararları görmek mümkündür108. Bu
defterlerden MD 97, ŞKT 10 ve MD 101 orduya kumandan olarak sadrazamdan
başka, atanmış bir görevlinin idaresindeki divan kayıtlarını içermektedirler109.

106
Genele bakılarak varılan bu neticeye MD 100 bir istisna olarak karşı durmaktadır. Defter s.31’e
gelene kadar Edirne’de tutulduğuna işaret etmektedir. Bu sayfada yer alan h.94’de arzın ordu-yı
hümayuna sunulduğu evâsıt-ı Ramazan 1101/17-26 Haziran 1690 tarihli bir hüküm mevcuttur. Ancak
s.32’ye gelindiğinde aynı tarihli bir başka hükümde Edirne’ye ihzar kararı verildiği görülür. Bundan
sonra ordunun evâil-i Şevval/8-16 Temmuz 1690’da Filibe’de olduğu belirtilse de (s.43 h.145) aynı
tarihlerde diğer hükümlerde (h.153-156) ordunun 5 Şevval/12 Temmuz’da Edirne’den hareket edeceği
bildirilmektedir. Sonrasında ordu mühimmeleri için belirtilen özellikler devamlılık arz eder. Yani
sefere çıkma zamanını ifade eden Haziran ayı itibariyle defterde ordu mühimmesi özellikleri
belirmektedir.
107
Birer Ordu mühimmeleri olan MD 97 ve ŞKT 10 incelediğinde ordunun kışlak olarak henüz
Edirne’ye dönmediği ortaya çıkmaktadır. Osmanlı ordusunun MD 97’ye göre Babadağı’nda, ŞKT
10’a göre ise Belgrat civarında kışladığı görülmektedir.
108
Bkz. Tablo 1.
109
Söz konusu durum MD 97’nin tümü, ŞKT 10’da s.238-252, MD 101’de s.97-106 arası için
geçerlidir.

76
Sonuç itibariyle XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait on iki adet Ordu
mühimmesi tespit edilmiş olup ilk yarıya ait Ordu mühimmeleri ile
karşılaştırıldıklarında Mühimme defterlerde yaşanan değişimleri gözler önüne
sermektedirler. Söz konusu yüzyılın ilk yarısı Ordu mühimmelerinde önemli bir
olayın haberi ya da menzil adları tarih başlıklarının yanında verilmekteydi. Bu
önemli bilgilerin yanında yine ilk yarıda mevcut muamele kayıtlarının varlığı, Ordu
ve Rikab mühimmeleri karşılaştırılmasıyla, Osmanlı divan kalemlerinin işleyişi
hakkında fikir edinmeye olanak sağlamaktadır. Oysa XVII. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren bu tür özellikler Ordu mühimmelerinde mevcut değildir. Dolayısı ile bu
defterleri tanıtmak dönemin siyasi olayları hakkında bilgi vermenin ötesine geçemez.
Ordu mühimmelerinin Osmanlı Devleti’nin siyasi politikası, savaş stratejisi gibi
önemli konuları ortaya koymada vazgeçilmez kaynaklar olduğu gerçektedir. Üstelik
devletin bu yönde yaşadığı sancıları, özellikle XVII. yüzyılın ikinci yarısı Ordu
mühimmelerinden takip etmek mümkündür. Dolayısıyla muhteva olarak bakıldığında
her Ordu mühimmesi kendi içinde ayrı bir önem taşır ve her biri başlı başına bir
araştırma konusunu teşkil ederler. Ancak mevzu, Osmanlı bürokratik işleyişini
inceleme olduğunda XVII. yüzyılın ilk yarısına ait Ordu mühimmeleri, sözü edilen
nedenlerden ötürü ön plana çıkmaktadırlar. Ancak her iki döneme ait Ordu
mühimmelerinin özelliklerinin karşılaştırılması, kalemlerde meydana gelmiş defter
tertibi hususundaki değişimi gözlemleme fırsatını verdiğinden ayrı bir öneme
sahiptir.

77
III. BÖLÜM

ŞİKAYET DEFTERLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE


MÜHİMME DEFTERLERİ İLE KARŞILAŞTIRILMALARI

A-Şikayet Defterleri Hakkında Yapılan Çalışmalar:

Mühimme defterlerinde yer alan şahsi şikayetlerle ilgili emirlerin ayrı bir
defter serisi meydana getirilerek buraya aktarılması sonucu ortaya çıkan Şikayet
defterleri üzerinde bu zamana kadar pek az durulmuştur. Divan kalemlerinde tertip
edilen defterlerle alakalı olarak meydana gelen bu değişimin, Osmanlı
bürokrasisindeki gelişmeye işaret ettiği şüphe götürmez bir gerçektir.

Böyle bir önemi haiz bu konu üzerinde yapılmış en kapsamlı çalışma


George Majer’e aittir1. Viyana Milli kütüphanesinde mevcut bir şikayet defteri
üzerine yaptığı çalışmasında Majer, hem bu defteri tıpkıbasım halinde neşretmiş hem
de bir giriş bölümü düzenleyerek savaş ganimeti olarak ele geçirilen divan defterleri
ve Şikayet defterleri hakkındaki görüşlerini dile getirmiştir2. Sözü edilen bölümde

1
Hans G. Majer, Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet Defteri) vom Jahre
1675, Wien 1984, Giriş.
2
Bu kitabın tanıtımı için bkz. Kemal Beydilli, TED, 13, 1983-1987, s.605-611. Ayrıca bkz. Nejat
Göyünç, OA, V, 1986, s.273-274.

78
Şikayet defterlerinin genel özelliklerine değinilmiş ve bu defterler ile Mühimme
defterleri karşılaştırılmıştır. Halil İnalcık ise Şikayet defterlerinin ihtiva ettiği konular
ve şikayet türlerini açıklamaya çalışmıştır3. Bir diğer çalışma Feridun Emecen
tarafından yapılmıştır4. Mühimme Defterleri ile Şikayet defterleri arasındaki farklar
üzerinde duran Emecen, 1742 yılı itibariyle Şikayet defterlerinin vilayetlere göre
tertibi neticesinde görülmeye başlanan ahkam defterlerinden de bahsetmektedir. Bu
çalışmalar dışında Şikayet defterlerini dolaylı olarak ele alan bazı çalışmalar da
mevcuttur. Geza David, Osmanlı-Habsburg ilişkisi üzerine yaptığı çalışmasına
kaynak olarak kullandığı Mühimme defterleri hakkında bazı bilgiler sunmuş ve bu
defterlerin Şikayet defterleri ile olan bağlantısına temas etmiştir5. Ahidnameler
çerçevesinde Osmanlı-Venedik ilişkileri inceleyen Hans Theunissen de Şikayet
defterlerine kısaca değinmiştir6.

B-Şikayet Defterleri Tasnifi:

Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Atik Şikayet Defterleri olarak adlandırılmış


Şikayet Defterlerinin ilki 1059/1649 tarihli kayıtları havi defter olarak kabul
edilmiştir7. Bu ilk defter 1059/1649 yılının ilk ayından başlayarak 1060/1650 yılının
sonuna kadar devam etmektedir.

Atik Şikayet Defterleri dışında Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan


Bab-ı Asafi tasnifinde yine bazı Şikayet defterleri bulunmaktadır. Ancak bunlar tam
bir defter formuna sahip olmayan parça defterledir. Bu tasnifte yer alan 978 numaralı
ilk parça defterin tarihi ise 910-911/1505’dir. Görüldüğü üzere, bu parça ilk olduğu
kabul edilen 1059-1060/1649-1650 tarihli Şikayet defterinden çok önceki bir tarihe

3
Halil İnalcık, “Şikayet Hakkı: Arz-ı Hal ve Arzı Mahzarlar”, OA, 7-8, 1988, s.33-54.
4
Feridun M. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Miri, Ahkam-ı Kuyud-ı
Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”, TALİD, III/5, 2005, s. 124-135.
5
Geza David, “The Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg Rivalry in the Sixteenth
Century”, AO, 20, 2002, s. 167-209.
6
Hans Theunissen, “Ottoman-Venetian Diplomatics: The Ahd-names. The Historical Background and
the Development of a Category of Political-Commercial Instruments together with an Annotated
Edition of a Corpus of Relevant Documents”, EJOS, I, 1998, s.326.
http://www.2.let.uu.nl/Solis/anpt/ejos/pdf/VG13.pdf (Erişim tarihi 23 Haziran 2007)
7
Midhat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Başvekalet Arşivi, Ankara 1955, s.23-24.

79
sahiptir. II. Bayezid dönemine ait bu defter daha önce inceleme konusu olmuş ve
defterin çeşitli toprak meseleleri ile ilgili ihtilafları, vergi, tımar ile ilgili problemleri
ihtiva ettiğine değinilmiştir. Ayrıca çeşitli şikayet konularının yanında devletin siyasi
ve mali meselelerini de ihtiva eden hükümlerin varlığına dikkat çekilmiştir8.
Gerçektende birçok şikayet hükmünün varlığına rağmen defterdeki konuların ağırlık
noktasını tımar sistemi yani toprak meseleleri oluşturmaktadır. Hatta şikayetle alakalı
hükümlerindeki konular yine tımarla ilgilidir. Bunların yanında hükümler arasında
görev tayinleri de mevcuttur9. Bir başka çalışmada, çok çeşitli hükümleri içermesi
özelliğine değinilmekle birlikte tımar tevcihlerine dair hükümlerin çokluğu göz
önünde bulundurularak bu defterin tahvil ahkam defterlerinin ilk örneği olduğu
belirtilmektedir10. Ancak bu defterin henüz ayrı seriler haline gelmemiş bir dönemde
tertip edilen ahkam defterleri tipine sahip olması nedeniyle tahvil defteri
tanımlamasına karşı çıkılmıştır11. Nihayetinde bu parçanın bir şikayet defteri
hüviyetine sahip olmadığı anlaşılmaktadır.

Bab-ı Asafi tasnifinde bulunan bir sonraki defter ise 960/1553 tarihli
hükümleri ihtiva etmektedir. Yani Şikayet defteri olarak tasniflenen bu defter de ilk
örnek olarak kabul gören Şikayet defterinden çok önceki bir tarihi taşımaktadır.
Ancak 979 numaralı bu defterin aslında Şikayet defteri olmayıp bir Mali ahkam
örneğini teşkil ettiği açıklanmıştır12. Adı geçen tasnifte bulunan 980 numaralı defter
ise 1016/1607 tarihlidir. Bu defteri de bir Şikayet defteri olarak kabul etmek zordur.
Öncelikle tarih olarak ilk Şikayet defterlerine oldukça uzaktır. Ebatları itibariyle de
Mühimme ve Şikayet defterlerinde mevcut formdan oldukça farklıdır. 39,5x15 cm
ölçüleriyle ince uzun bir görünüme sahip defter, Şikayet defterlerinin enine
genişleyen formuna zıttır. Muhteva olarak incelendiğinde içerisinde şikayet

8
İlhan Şahin-Feridun Emecen, II. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri, İstanbul
1994, s.xv.
9
s.22, s.31. Defterde “şikayet hükmü” niteliği taşımayan diğer örnekler için bkz. Şahin-Emecen, a.g.e,
s.xv.
10
Bilgin Aydın, “Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı Hümayun Defter Formlarının Ortaya Çıkışı
ve Gelişimi, XV-XVI. Yüzyıl”, yayımlanmamış doktora tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2003, s.25-26.
11
Emecen, a.g.m., s.114.
12
Rıfat Günalan, “XVI. Yüzyılda Bâb-ı Defterî Teşkilatı ve Maliye Ahkâm Defterleri”,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2005,
s.95.

80
konularına dair hükümler barındırdığı söylenebilir. Ancak bu defterdeki konuların
ağırlık noktası, A.DVN.ŞKT 978 de olduğu gibi, toprak meseleleridir. Bu durum
borç tahsilinden miras davasına, toprak dahlinden vakıf meselelerine kadar birçok
konuya dair hükümleri içeren Şikayet defterlerine uymamaktadır. Yani bu defteri
tarihi itibariyle Şikayet defterlerinin ilk örneği olarak kabul etmek pek doğru
olmayacaktır. Toplamda 18 sayfa olması bu defteri, bir defter türüne dahil edip,
tanımlamayı güçleştirmektedir. Ancak dirlik sistemine bağlı olarak görev tevcihlerini
ihtiva eden tahvil defterleri bu konulara dair çeşitli şikayet hükümlerini de
içerdiğinden bu defterin tanımlanmasında bir çıkış yolu olarak görülebilir. XVII.
yüzyılın başlarında mühimme, tahvil, ruus gibi beylikçi kalemine ait defterler, XVI.
yüzyılın ilk yarısında görülen ilk örneklerinden farklı olarak kendi içlerinde belirli
bir standartta ölçülere sahiptirler. Bu defterin de ince uzun yapısıyla tahvil defterleri
formuna uyması sözü edilen düşünceyi kuvvetlendirmektedir. Ancak yine de bunu
kesin bir dille ifade etmek eldeki veriler neticesinde zordur. Şikayet defterleri tasnifi
ile alakalı olarak burada belirtilmesi gereken bu defterin yanlış tasnif edildiğidir.

Bundan sonraki 981 numaralı parça defter ise Zilkade 1064/Eylül-Ekim


1654 tarihli olup 20 sayfadan ibarettir. İstanbul’da tertip edildiği anlaşılan defter bir
Şikayet defterinin parçası olmalıdır. Muharrem 1064-Rebiülahir 1065/Kasım 1653-
Şubat 1655 tarihli kayıtları havi 3 numaralı Şikayet defteri’nde Zilkade ayı mevcut
değildir ve bu defter, parça 981 gibi İstanbul’da alınan kararları içeren bir defterdir.
Bu durumda parça 981, 3 numaralı Şikayet defterine dahil edilebilir. Yine bu deftere
dahil edilecek bir sayfalık kısım ise Recep 1064/Mayıs 1654 tarihli olup A.DVN
29/18’de bulunmaktadır. Bu duruma benzer bir özellik yine bir şikayet parça olan
A.DVN.ŞKT 982 numaralı defterde görülmektedir. Rebiülevvel-Receb 1068/Aralık
1657–Mayıs 1658 tarihleri arası hükümleri havi 16 sayfalık bu parça defter, aslında
bir Şikayet defteri olup yanlış tasniflenen 92 numaralı Mühimme defterinin13
parçasıdır. Üstelik MD 92’nin tam da bu tarihler arası kayıtları içeren cüzü eksiktir.
Bu tür örnekleri çoğalmak mümkündür. Örneğin Cemaziyelevvel-Cemaziyelahir
1081/Eylül-Kasım 1670 tarihli kayıtları havi A.DVN.ŞKT 983, Şikayet defteri 4’ün

13
Suraiya Faroqhi, “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, Leiden 1993, s.470-472.

81
parçasıdır14. Her iki defterde Divan’ın Edirne’de toplandığı dönemde kaleme alınan
Şikayet defterlerindendir. Aynı deftere MD 264 s.9-10’da yer alan ve aynı özellikleri
gösteren kayıtlar da dahil edilebilir15. A.DVN.ŞKT 984 ise Cemaziyelahir-Receb
1102/Mart-Nisan 1691 tarihli İstanbul’da tertip edilmiş bir Şikayet defteri parçasıdır.
Bu parça Rebiülahir-Recep 1102/Ocak-Nisan 1691 tarihleri arası İstanbul’da alınan
kararları havi 15 numaralı Şikayet defterine ait olmalıdır16.

XVII. yüzyılın ortası itibariyle başlayan Atik şikayet defterleri tasnifinde bu


yüzyıla ait defterler 1-31 numaraları arasındadır. Ancak bu seri numaralarından
başka Şikayet 187 de XVII. yüzyıla aittir. Recep 1086-Rebiülahir 1087/Ocak 1675-
Mayıs 1676 tarihlerini havi defter, katalogda yanlış sıraya yerleştirilmiştir17.
Hükümlerin çoğu Divan’ın Edirne’de toplandığı esnada kaleme alınmıştır18. Şikayet
187 Receb ayının sonundan itibaren başlamaktadır. Receb ayının ortasına ait tek
yapraklık bir parça A.DVN 30/80’de bulunmaktadır. Bu seri içinde yer alan 209
numaralı Şikayet defteri ise Cemaziyelevvel 1069-Şaban 1195/Ocak 1659-Temmuz
1781 tarihlerini taşımaktadır. Yanlış ciltlemenin söz konusu olduğu defterde yer alan
şikayet hükümleri XVIII. yüzyıla aittir19.

Şikayet defterleri serisi içinde bulunan bazı defterler aslında Mühimme


defterleridir. Bunlardan Şikayet defteri 10, Cemaziyelahir 1097-Zilhicce 1098/Nisan
1686-Ekim 1687 tarihli hükümleri havi bir Ordu mühimmesidir. Defterde yer alan
hükümlerin muhatapları, Şikayet defterlerinde sıkça görülen kadı veya naibin yerine,
genellikle seraskerler ve muhafızlardır. Zaten hükümlerin ihtivasını da mühimmat

14
Zilkade 1075-Cemaziyelevvel 1081/Mayıs 1665-Eylül 1670 tarihleri arası kayıtları içeren 4
numaralı Şikayet defterinde arzın sunulduğu yer (ordu-yı hümâyun, dergah-ı mualla) ile ilgili olarak
görülen değişime göre Safer 1081/Haziran 1670’te divan erkanı Edirne’ye dönmüştür. Yani bu
kısımdan sonraki kayıtlar Edirne’de tertip edilmiş Rikab Şikayet olarak değerlendirilmemelidir.
15
Bir Mahlut mühimme olan bu defterin 8. sayfasında Zilhicce 1098/Ekim 1687 tarihli kayıtlar vardır.
11. sayfası ise boş olup, arkasından gelen sayfalar -s.18’e kadar- XVIII. yüzyıla aittir.
16
Bab-ı Asafi tasnifinde yer alan bu parça defterlerin devamında XVII. yüzyıla ait iki defter daha
vardır. A.DVN.ŞKT 985 ve A.DVN.ŞKT 986 olarak kodlanmış bu defterler yıpranmış vaziyette
olduklarından araştırıcılara verilmemektedir.
17
Majer, a.g.e, s.16.
18
Bu defter de Şikayet 4 gibi “ana defter” diyebileceğimiz bir türdür. Yani defterin Edirne’de tertip
edilmiş cüzleri Rikab Şikayet türünü temsil etmez. Defterin, Safer ayından başlayarak sonuna kadar
sefer esnasında tertip edildiği görülmektedir.
19
Bu durumdan daha önce bahsedilmişti. Bkz. s.39.

82
ihracı, çevre bölgelerin muhafazası, ordunun Belgrad civarında kışlaması gibi
konular oluşturmaktadır. Bu özellikleriyle defterin, Şikayet defterleri ile alakası
yoktur. Bu defterin devamı niteliğindeki kayıtlar MD 264 içinde s.7-8’de yer
almaktadır. Şikayet 17 ve 30 ise Edirne’de tertip edilmiş Rikab mühimmeleridir.
Bunlardan 17 numaralı Şikayet defterinde ciltleme hatası görülmektedir. Recep
1105-Rebiülahir 1106/Şubat-Kasım 1694 tarihli defterin, baştan s.487’ye kadar olan
kısmı Edirne Rikab Şikayettir20. Bu sayfa itibariyle defter Mühimme defterlerinde
yer alan konuları içerir. Bu konuların başında Venedik’le Mora üzerine yapılan
mücadeleler gelmektedir. Hükümlerin muhatabı yine çoğunlukla seraskerler,
muhafızlar ve dönemin Kaptan-ı deryası Yusuf Paşadır. Ayrıca s. 486’daki
hükümlerin tarihleri Muharrem 1106/Ağustos 1694 iken, s. 487 itibariyle tarihin
Zilkade 1105/Haziran 1694’e gerilediği görülür. Rikab mühimmesi olan bu kısım
defterin son sayfası olan s.562’ye kadar devam etmektedir. Evasıt-ı Rebiülahir
1106/29 Kasım-7 Aralık 1694 defterde görülen son tarihtir. Bu tarihi MD 264’te yer
alan ve bir Edirne Rikab mühimmesini temsil eden kayıtlar takip etmektedir21.
Evahir-i Rebiülahir 1106/9-17 Aralık 1694 tarihi ile başlayan bu kayıtlar evail-i
Cemaziyelevvel/18-27 Aralık ’a değin devam etmektedir. Bu kısımda yer alan
hükümlerin muhtevasını yine Mora’nın muhafazası ve Venediklilere karşı alınan
tedbirler oluşturmaktadır. 30 numaralı Şikayet defteri ise Safer-Cemaziyelevvel
1110/Ağustos-Kasım 1698 tarihli hükümleri içeren Edirne Rikab Mühimmesidir.
1110/1698 yılı Ordu Mühimmesi kayıtları MD 110, İstanbul Rikab Mühimmesi
kayıtları A.DVN.MHM 949 numaralı defterde yer almaktadır. Bu durumda Şikayet
30 Edirne Rikab Mühimmesi hüviyetiyle bir eksikliği gidermiş gözükmektedir.
Kalebendlik gibi birçok ceza kararının yer aldığı defterde orduya mühimmat nakli
gibi hükümler de önemli yer tutmaktadır. Şikayet 17’nin devamı niteliğinde olan MD
264’de yer alan kısım ile 30 numaralı Şikayet defterinin bitiş tarihleri ordunun
Edirne’ye döndüğü zamana denk gelmektedir22.

20
Bu kısım Receb 1105-Muharrem 1106/ Şubat-Ağustos 1694 tarihlerini kapsamaktadır.
21
MD 264 s. 71-78.
22
MD 264’te mevcut en son tarih evail-i Cemaziyelevvel 1106/18-27 Aralık 1694’tür. Bu tarihe sahip
hüküm sayısı oldukça azdır. Bir ordu mühimmesi olan 105’in Rebiülahir 1106/Kasım 1694 yılı
kayıtlarına göre ordu henüz seferdedir. Ancak s.66 itibariyle arzların sunulduğu yer olarak “dergah-ı
mualla” ibaresi kullanılmaya başlanmıştır. Bu ibarenin görüldüğü ilk tarih yine evail-i
Cemaziyelevveldir. Şikayet defteri 30 ise Cemaziyelevvel ayının sonuna değin devam eder. Yine bir

83
Aslında bir Mühimme defteri olup Şikayet defterleri tasnifine dahil edilmiş
defterlere karşılık olarak Mühimme defterleri tasnifinde yer alan bazı defterlerde
aslen Şikayet defterleridir. Bu defterlerden ilki MD 92’dir23. Defterin ilk sayfasında
“Kuyûd-ı Ahkâm-ı Şikayet-i Mîrî..” kaydı mevcuttur. Muhteva olarak da miras
davalarından, borç tahsiline kadar çeşitli şahsi şikayet konularını içeren Şikayet
defterlerine uyumluluk göstermektedir. İlk sayfasında “Defter-i Ahkâm-ı Beylik….”
kaydı bulunan MD 93 de aslında bir Şikayet defteridir. Rikab Şikayet özelliği
gösteren defterde yer alan hükümler şahsi meselelere dairdir. Mühimme defterleri
serisinde olup aslında Şikayet defteri olan bir diğer defter MD 95’tir. Muharrem
1075-Rebiülevvel 1076/Temmuz 1664-Ocak 1665 tarihleri arası hükümleri içeren
defter İstanbul’da tertip edilmiş bir Rikab Şikayettir. Defterin tanımlamasıyla ilgili
herhangi bir kayda rastlanmamaktadır24. Kaymaklık defteri olduğuna dair s.71’de
“….Der zamân-ı Kâimmakâm-ı Hazret-i Vezîr-i mükerrem ve muhterem Süleyman
Paşa yessera’llâhü mâyeşâ…” şeklinde bir kayıt mevcuttur. Bu dönemde Sadrazam
Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa’nın Avusturya devletine düzenlenen seferde baş
kumandanlık görevinde olduğu bilinmektedir25. Dönemin Mühimme defteri kayıtları
ise MD 95 ile paralel giden tarihleri havi MD 94’tür. Ancak MD 94 evahir-i Şaban
1073/30 Mart-8 Nisan 1663’te başlamaktadır26. Bu defterde görülen, defterleri
tanımlama amaçlı kullanılan başlıklarda da “kaymakam” tabiri geçmektedir27. Bu iki
defteri, biri Rikab Mühime ve biri Rikab Şikayet olarak karşılaştırdığımızda

Ordu mühimmesi olan 110 numaralı Mühimme defteri incelendiğinde s.528 itibariyle bir takım
değişiklikler göze çarpmaktadır. Bu değişiklikler arzın sunulduğu yer olarak “ordu-yı hümayun”
yerine “dergah-ı mualla” denmesi ve hükümlerle ilgili kişilerin “Divan-ı Edirne’ye” getirtilmeleridir.
Bu değişimin görüldüğü tarih evasıt-ı Cemaziyelahir’dir.
23
Faroqhi, a.g.m, s. 470-472.
24
Aslında s.1’de “Mühimme defteridir” kaydı mevcuttur. Ancak bu kaydın rıka yazısıyla yazılmış
olması dolayısıyla sonradan kayıt edilmiş olabileceği düşünülmektedir. XVII. yüzyılın ortaları
itibariyle defterlerde görülen bu tanımlama yazılarına bakıldığında bu kaydın farklı olduğu
anlaşılmaktadır. Defter kelimesinin kullanımı bu dönem Mühimme ve Şikayet defterlerinde pek
görülmez. Bunun yerine “Kuyûd-ı ahkâm-ı Mühimme/Şikayet” ibaresi kullanılmıştır.
25
‘Îsâ-zâde Târîhi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya Yılmazer, İstanbul 1996, s.72-81.
26
Ordunun İstanbul’dan hareketi Şaban ayı sonunda olmuştur (İsmail H. Uzunçarşılı, Osmanlı
Tarihi, c. III, I. kısım, Ankara 1951, s.411).
27
MD 94 s.2, s.25. Bu sayfalardaki kaymakam isimleri İsmail ve İbrahim Paşalar olarak
zikredilmiştir. Ancak s.46’da yer alan tanıtım başlığında, kaymakamın Süleyman Paşa olarak değiştiği
görülür. Bu değişime verilen tarih olan 17 Zilkade 1075/1 Haziran 1665, aynı zamanda MD 95
s.71’de yer alan kaydın tarihidir.

84
Mühimme ve Şikayet defterleri arasındaki farkın anlaşılması kolay hale gelmektedir.
Şikayet defterlerinin ilk ortaya çıktığı 1059/1649 yılından itibaren, bu defterler gibi,
Mühimme-Şikayet defterlerini karşılaştırma olanağı olmadığından tarihleri geç olsa
da MD 94 ve MD 95’in karşılaştırılması önem arz etmektedir28. Rikab mühimmesi
olan MD 94’te mevcut hükümler İstanbul’da meydana gelen yiyecek sıkıntısı, kale
tamiratları, ada muhafazaları, mühimmat tedariki, sefere görevlendirilip
gitmeyenlerin cezalandırılması, orduya para yollanması ve benzeri konularla
alakalıdır. Rikab Şikayet olan MD 95’te ise hükümler borç tahsili, miras paylaşımı,
hırsızlık, halka haksızlık eden görevliler hakkında yapılan şikayetler, birinin
tasarrufunda olan toprağa dışarıdan yapılan müdahalenin önlenmesi gibi konulara
dairdir.

MD 94 ve MD 95’in başlangıç tarihleri farklı olmakla birlikte bu


defterlerde görülen son tarihler aynıdır. Bu durum defterlerin İstanbul’da vekaleten
görev yapan Süleyman Paşa’nın görevinin sonlanması ile alakalıdır. Defterlerin bitiş
tarihi olan evahir-i Rebiülevvel 1076/ 30 Eylül-9 Ekim 1665 aynı zamanda ordunun
Seferden İstanbul’a dönüş tarihidir29. Dolayısıyla 1076/1665 yılının geri kalan ayları
kayıp/eksik olarak değerlendirilmemelidir. Bu kısımda 4 numaralı Şikayet defteri
devreye girmektedir. Zilkade 1076/Mayıs 1665 tarihli hükümlerle başlayan bu
Şikayet defterinin, divanın seferde toplandığı esnada alınan kararları içerdiği
görülmektedir30. Bundan sonra Muharrem, Safer ve Rebiülevvel aylarına ait kayıtlar
aynı özelliği göstermektedir. Ancak Rebiülahir ayına gelindiğinde defterin artık
İstanbul’da tertip edildiği göze çarpmaktadır31. Dolayısıyla bir Şikayet defteri olan

28
MD 92, MD 93, ŞKT 1, ŞKT 2, ŞKT 3, A.DVN.ŞKT 981 ve A.DVN.ŞKT 983 tarih sırası olarak
MD 95’ten önceye denk gelmektedir. Ancak Mühimme defterlerinde tam da bu sırada ortaya çıkan
büyük tarih atlamaları sebebiyle bu defterleri herhangi bir Mühimme defteri ile karşılaştırmak
mümkün değildir.
29
Safer ayında Edirne’den hareket eden IV. Mehmet ve Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Rebiülevvel’in
sonunda Davutpaşa’ya ve 2 Rebiülahir’de İstanbul’a varmışlardır (İsazâde, a.g.e, s.88).
30
Arzların “ordu-yı hümayun”a sunulmasının yanı sıra hükümlerle alakalı olarak bazı kimselerin
sefer mahalline getirilmesi emredilmektedir.
31
Bu değişim s.69 itibariyle başlamaktadır. Rebiülahir ayına geçişle birlikte arzlar “südde-i saâdet”e
sunulmuştur.

85
MD 95’in devamı 4 numaralı Şikayet defterinde yer almaktadır. Ancak bir Mühimme
defteri olan MD 94 için böylesi bir boşluğu dolduracak defter mevcut değildir32.

Farklı defter türlerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen ve


Mühimme defterleri serisinde yer alan MD 264 içinde, Şikayet defterlerindeki bazı
boşlukları dolduracak türden hükümler bulunmaktadır33. Defterde s.35 ile s.50
arasında yer alan hükümlerin Mühimme defterleri ile bir alakası yoktur. Defterin bu
kısmı Zilhicce 1077-Şaban 1078/Haziran 1667-Şubat 1668 tarihlerini kapsamaktadır
ve sefer esnasında toplanan divanın kararlarını temsil etmektedir. Hükümler ise
Mühimme defterlerinde görülen genel devlet kararlarından daha çok şahsi
meselelerle alakalıdır. Sözü edilen sayfaların öncesi ve sonrası ise bu kısımda
mevcut yıllardan oldukça uzaktır. Sonuç itibariyle bu kısım bir Şikayet defterinin
parçası olmalıdır. Ancak hatalı ciltleme sonucu Mühimme defterleri serisi içine dahil
olmuştur. MD 264’ün bu bölümü ile yakın tarihleri içeren Şikayet defterleri de
mevcuttur. Bu defterler Şikayet 4, Şikayet 5 ve Şikayet 6’dır. Şikayet defteri 4’ün
kapağı üzerindeki etikette kapsadığı tarihler için “Z 1075-Ra 1081/Haziran 1665-
Temmuz 1670” kaydı varsa da bu defter 1077/1666 yılını içermediği gibi 1078/1667
yılının sadece Şevval, Zilkade ve Zilhicce kayıtlarını bünyesinde bulundurmaktadır.
Ancak bu aylarda mevcut hükümlerden defterin seferde tertip edildiği
anlaşıldığından MD 264’te mevcut kısmın devamı olarak kabul edilebilir. Şikayet 5
ise İstanbul’da kaleme alınmış Rikab Şikayet özelliği göstermektedir. Dolayısıyla
MD 264’te ele alınan kısım ile bir bağı yoktur. Aynı durum Edirne Rikab Şikayet
olan Şikayet 6 için de geçerlidir.

Mühimme defterleri serisi içinde yer alan Mühimme Zeyli Defterlerinde de


Şikayet defterine rastlanmaktadır. Düzgün bir tarih sıralamasının mevcut olmadığı
MDZ 11 aslında bir Şikayet defteridir. Defterin ilk 4 sayfası Cemaziyelahir
1107/Ocak 1696 tarihli hükümleri içermektedir. Bu hükümler İstanbul’da toplanmış

32
Rikab mühimmesi olan bu deftere paralel olarak seferde tertip edilmiş ve bugün yurtdışında bulunan
Ordu mühimmesi için bkz. David, a.g.m, s.180, dipnot 57. Bu defter de 1076/1665 yılında sona
erdiğinden MD 94’ün devamı sayılamaz.
33
1081/1670 tarihli hükümlerden bahsedilmişti. Bkz. s.82. Bu defter içinde ayrıca XVIII. yüzyıla ait
Şikayet defteri parçaları bulunmaktadır. (s.166, s.296)

86
divanda alınan kararlardır. 5. sayfa itibariyle tarih Şevval 1107/Mayıs 1696’ya
atlamaktadır. Bu tarih itibariyle 1108 yılı Rebiülevvel ayının ortalarına (16 Ekim
1696) kadar mevcut hükümler Ordu şikayet kayıtlarını temsil etmektedirler. Bundan
sonra defterin geri kalan bölümü Edirne’de alınan kararlardan oluşmaktadır34. Bu
özelliğiyle MDZ 11 “ana defter” türündedir. Bir Şikayet defteri olması hasebiyle
Şikayet defterleri tasnifinde yer alan bazı defterlerle benzerlik göstermektedir. MDZ
11’in ilk dört sayfasında mevcut Cemaziyelahir 1107/Ocak 1696 tarihi Şikayet 19 ve
21’de de bulunmaktadır. Şikayet 23, MDZ 11 ile aynı özelliklere sahiptir. Şikayet 22
İstanbul Rikab Şikayet, Rebiülevvel 1108/ Ekim 1696’da son bulan Şikayet 24 ise
Edirne Rikab Şikayet’tir.

Mühimme defterleri tasnifi dışında bazı tasniflerde de Şikayet defterleri


bulunmaktadır. Örneğin Bab-ı Asafi Divan Kalemi tasnifinde 796 numara ile kayıtlı
12 sayfalık Şikayet defteri parçası mevcuttur. Muharrem 1082/Mayıs 1671 tarihli
kayıtlar havi parça, sefer esnasında tertip edilmiştir. Şikayet defterleri serisinde
sadece 7 numaralı Şikayet defteri tarih olarak bu parçayla uyuşmaktadır. Ancak bu
defter İstanbul’da alınan kararları ihtiva etmekle A.DVN.d 796’dan farklı bir türdür.

Başbakanlık Osmanlı Arşivinde mevcut Şikayet defterleri dışında yurt


dışında iki adet Şikayet defteri bulunmaktadır. Bunlardan Avusturya Milli
Kütüphanesinde Cod. mixt. 683 künyeli defter, 1675 tarihli olup Majer tarafından
neşredilmiştir35. Şikayet defterleri serisinde sadece 187 numaralı defter bu yıla ait
kayıtları içermektedir. Ancak ay olarak birbirlerini tutmazlar36. Bir diğer defter Eb
372 koduyla Almanya-Dresden koleksiyonundadır. Muharrem 1091/Şubat 1680
tarihi ile başlayan defterin ilk sayfasında “Ahkâm-ı Şikâyet der zamân-ı Hazret-i
Sadr-ı Âli Mustafa Paşa tâle bekâhû ve der zamân-ı Reîs’ül-küttâb Ahmed Efendi
dâme izzîhû Muharrem sene 1091” kaydı mevcuttur37. Başbakanlık Osmanlı
Arşivinde yer alan Şikayet defterleri serisinde, bu defter ile yakın tarihlere sahip
34
Cemaziyelahir 1108/Aralık 1696 defterde görülen son tarihtir.
35
Hans G. Majer, Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet Defteri) vom Jahre
1675, Wien 1984.
36
Her iki defterin karşılaştırılması Majer tarafından yapılmıştır.
37
Bu defterin bazı sayfalarının görüntülerini bana iletme lütfünde bulunan Geza David’e
teşekkürlerimi sunarım.

87
sadece bir defter bulunmaktadır. Şevval 1091-Rebiülahir 1092/ Kasım 1680-Nisan
1681 tarihleri arası hükümleri içeren 9 numaralı Şikayet defteri İstanbul’da tertip
edilmiş bir Rikab Şikayettir. Defterin ilk sayfasındaki tanıtım kaydında, görevli vezir
ve reisülküttab için “kaymakam” tabirleri kullanılmaktadır. Oysa 372 numaralı
defterde yer alan görevliler dönemin sadrazamı ve reisülküttabıdır38. Ayrıca
Sadrazamı Kara Mustafa Paşa’nın, Şevval 1091/Kasım 1680’de IV. Mehmet ile
beraber Edirne’ye gittiği bilinmektedir39. Bu durum 9 numaralı Şikayet Defterinin
ortaya çıkışını açıklamaktadır. Sonuç itibariyle Dresden koleksiyonundaki defter
“ana defter” türüne dahil olup vekaleten tutulan defterlerden farklılık arz etmektedir.

C- Şikayet Defterlerinin Genel Özellikleri:

Mühimme defterlerinde yer alan bazı hükümlerin, bu defterlerden ayrılarak


ayrı bir defter serisi oluşturulması sonucu Şikayet defterleri ortaya çıkmıştır. Bu
nedenle Şikayet defterleri şekil özellikleri olarak, Divan kalemlerine bağlı olarak
tertip edilen defterler arasında Mühimme defterlerine benzemektedirler.

Daha önce bahsedildiği üzere XVII. yüzyılın ortalarına doğru Mühimme


defterlerinin şekil özelliklerinde bir takım değişiklikler olmuştur. Şikayet
defterlerinin ortaya çıkışı bu değişimlerin sonrasına denk gelmektedir. Bu sebeple
her iki defter türü arasındaki benzerlik, Mühimme defterlerinin değişim sonrasındaki
halleriyle alakalıdır. Dolayısıyla Şikayet defterlerinde -fermanın kime teslim
edildiğini belirten notlar hariç- muamele kayıtlarına rastlanmaz. Ancak Mühimme
Defterlerinde meydana gelen değişim belirli bir süreç dahilinde gerçekleştiği için, bu
süreç içinde ortaya çıkan değişimlerin bir kısmını Şikayet defterlerinde de izlemek
mümkündür. Mühimme defterlerinde görülen tarih başlıklarının ortadan kalkması ve
bunun yerine her hükmün sonuna onar günlük dilimler halinde tarihin atılması
usulünün getirilmesi Şikayet defterlerinde de gözlenmektedir. Örneğin Şikayet

38
İsmail H. Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.V, İstanbul 1971, s.43, s.334.
39
Defterdar Sarı Mehmed Paşa Zübde-i Vekayiât, Tahlil ve Metin (1066-1116/1656-1704), haz.
Abdülkadir Özcan, Ankara 1995, s.116. ŞKT 9’un bitiş tarihi ise sadrazamın dönüş tarihine denk
gelmektedir.

88
defteri 1’de haftanın günü ile birlikte verilen tarih başlıkları mevcuttur. Ancak bu
durum sadece ay başlarında görülmektedir. Bunun yanında hüküm sonlarında
atlamalı olarak evail-evasıt-evahir veyahut “fî 4 M” şeklinde tarih verilmiştir.
Tarihleme hususundaki bu usul sonradan -Mühimme defterlerinde olduğu gibi-
belirli bir düzene oturtularak sadece hüküm sonlarında evail-evasıt-evahir olarak
Şikayet defterlerinde yer almıştır.

Her iki defter türünde yer alan hükümlerin formlarında da benzerlikler göze
çarpmaktadır. Emrin muhatabına “….hüküm ki” şeklinde hitap edilmesiyle hükmün
başlaması, emir talebinde bulunanların “….arz-ı hal sunup” şeklinde belirtilmesi40,
konunun açıklandığı nakil ve emrin izah edildiği karar kısımları her iki defter
türünde yer alan hükümlerde mevcuttur. Hükümde karar kısmının başlangıcını temsil
eden “buyurdum ki” ibaresi her iki defter türünde zamanla azalarak yerini “imdi”
bağlacına bırakmıştır41. Ayrıca “eylesin” şeklinde sonlanan hükümlerin sonradan
“yazılmıştır” şeklinde sonlanması ile ilgili olarak görülen değişim Şikayet
defterlerinde de gözlenmektedir. Bu tür benzerliklerden dolayı Mühimme ve Şikayet
defterlerini sadece şekil özelliklerine bakarak ayırmak mümkün gözükmemektedir.

Mühimme defterlerinde XVII. yüzyılın ortasına doğru defterleri


tanımlamak üzere ilk sayfada bazı kayıtlar bulunmaktadır. Bu kayıtlarda “mühimme”
tabirine ilk rastlanan defter 1073/1662 tarihli MD 94’tür. Ancak bu ilk örneğin
sürekliliği olmamış ve defterlere daha önceki örneklerinde görüldüğü gibi “ahkam”
tanımlaması yapılmıştır. MD 94’ten sonra mühimme tabiri 1099/1687 tarihli kayıtları
havi MDZ 16’da yer almıştır. Bu tarihe kadar gelen Şikayet defterlerinde de aynı
problem göze çarpmaktadır. Şikayet defterleri serisinde yer alan ilk dört defter
“şikayet” tanımlamasına rastlanılmamaktadır. Bunun yerine “Kuyûd-ı ahkâm”
denildiği görülmektedir42. 1075/1664 tarihli Şikayet 5’in ilk sayfasında ise “Kuyûd-ı

40
Arzın sunulduğu yer olarak divanın bulunduğu yerin işaret edilmesi Şikayetlerde de özenle yerine
getirilmiştir. ŞKT 21, ŞKT 23 gibi sefer esnasında tertip edilmiş Şikayet defterlerinde arzın
sunulduğu yer olarak, Mühimme defterlerinde olduğu gibi, “…ordu-yı hümâyûna arz-ı hâl sunup..”
denilmektedir.
41
Bu noktada Geza David, Göyünç’ün “buyurdum ki” ifadesinin mühimmelere has olduğu görüşünü -
haklı olarak- eleştirmektedir. David, a.g.m, s.181.
42
ŞKT 2 s.1, s.161; ŞKT 3 s.1.

89
ahkâm-ı Şikayet…” kaydı bulunmaktadır. Ancak bu kayıt kronolojik bakımdan ilk
örneği teşkil etmez. İlk sayfasında yer alan “Kuyûd-ı ahkâm-ı Şikayet-i mîrî”
kaydıyla 1067/1656 tarihli MD 92 bu hususta ilk örnektir. Bundan sonraki Şikayet
defterlerinde bu kayıt genellikle mevcuttur43. Başka bir ifadeyle Mühimme
defterlerindeki “mühimme” ve “ahkam” tabiri kullanımıyla alakalı bir kararsızlık söz
konusu olmamıştır. Bu nedenle bu kayıtların mevcut olduğu Şikayet defterleri
Mühimme defterlerinden kesin bir çizgiyle ayrılmaktadır. Ancak bazen de bu başlık
kayıtlarında defteri tanımlama kısmı atlanarak sadece dönemin sadrazamı ve
reisülküttabı belirtilmiştir44. Bu tür kayıtlar Mühimme defterlerinde de mevcut
olduğundan bu kayıtlara dayanarak iki defter türü arasında bir ayrım yapmak
mümkün değildir. Öte yandan Şikayet defterlerindeki bu başlık kayıtlarından
defterlerin nerede tertip edildiklerini anlayabilmekteyiz. Örneğin Edirne’de toplanan
divan kararlarını havi bir Rikab Şikayet olan 6 numaralı Şikayet defterinin ilk
sayfasında “Der zamân-ı hazret-i Mustafa Efendi Reîs’ül-küttâb der Edirne sene
1077” kaydı bulunmaktadır. 27 numaralı Şikayet defterinin ilk sayfasında ise “…
Der zamân-ı vezîr-i mükerrem kâimmakâm-ı Âsitane hazret-i İbrahim Paşa…” kaydı
mevcuttur45. Görüldüğü üzere Şikayet defterleri, Mühimme defterlerinde olduğu gibi,
İstanbul, Edirne ve divanın toplandığı diğer yerlerde alınan kararları içermektedir.
Bu kararların bazen bir devlet görevlisinin mektubuna veya fetvaya dayanarak
alındığı da görülmektedir.

Mühimme ve Şikayet defterleri arasındaki bir diğer şekli benzerlik defter


formlarında gözlenmektedir. Bu defterler form itibariyle dikdörtgene yakın kare
şeklindeki cüzlerden meydana gelmişlerdir46. Bu özellikleriyle iki defter türü
birbirlerine oldukça benzemektedirler. Ancak 1155/1742 tarihi itibariyle Şikayet
defterleri vilayetlere göre ayrılarak tertip edilmeye başlanmış ve getirilen bu yeni
düzenleme sonrası defter formları da değişmiştir. Bundan sonra Şikayet defterleri

43
ŞKT 7 s.1; ŞKT 14 s.1; ŞKT 18 s.1; ŞKT 20 s.1; ŞKT 23-26 s.1; ŞKT 29 s.1; ŞKT 31 s.1.
44
Örneğin ŞKT 1 s.58, s.185, s.292; ŞKT 22 s.90.
45
Diğer örnekler için bkz. ŞKT 7 s.142; ŞKT 9 s.1, s.10.
46
Mühimme ve Şikayet defterleri ölçülerinin birbiriyle hemen hemen aynı olduğunu H. Theunissen
belirtmektedir (Theunissen, a.g.t, s.320 ve 325).

90
ince-uzun bir yapıya kavuşmuşlardır47. Şikayet defterlerinde şeklen görülen bu
değişimle beraber Mühimme defterleriyle Şikayet defterleri arasında belirgin bir
çizgi çizilmiştir.

Sefer esnasında alınan kararları havi Şikayet defterleri vilayetlere göre


ayrılan defterlerden farklı olarak eski usulde tertip edilmeye devam etmişlerdir. Yani
Ordu Şikayet defterleri içinde, devlet merkezine bağlı tüm eyalet yöneticilerine,
kadılara ve benzeri görevlilere emir gönderildiği görülür. Sefer esnasında defter
tertibinin coğrafi bölge ayrımı olmadan yapılması manidardır. Dolayısıyla 1155/1742
tarihiyle birlikte Rumeli ahkamı, Anadolu ahkamı gibi vilayetlere göre ayrılmış
Şikayet defterleri ortaya çıksa da Ordu şikayet gibi türlerde bu ayrım söz konusu
olmamıştır. Bu hususta asıl problem tüm vilayet ahkamları 1155/1742 tarihi itibariyle
kesin olarak ayrılmış olmasına rağmen48 Atik Şikayet tasnifinin 1253/1837 yılına
kadar devam etmesidir. Sözü edilen nedenlerden ötürü Ordu Şikayetlerin devamı
anlaşılır bir durumdur. Ancak 1155/1742 sonrasında Atik Şikayet, Rikab Şikayet
şeklinde adlandırılmış defter türleri bulunmaktadır. Vilayet ahkamlarının ortaya
çıkışını temsil eden 1155/1742 tarihini taşıyan son defter 172 numaralı Şikayet
defteridir. Bu defterle birlikte Şikayet defterleri serisinin -Ordu Şikayetler dışında-
sona ermesi gerekmektedir. Ancak 174, 177, 207, 209-213 numaralı defterler “Atik
Şikayet” adı altında seri içinde de devamlılık arz ederler. Bu defterlerden 207
numaralı Şikayet defterinin ilk sayfasında “Defter-i Şikayet-i Ordu-yı Hümâyûn…”
kaydı bulunmaktadır. Bu kayıt defter için yapılan “Atik Şikayet” adlandırmasının
yanlışlığını ortaya koymaktadır. 209 numaralı Şikayet defteri ise farklı defter
türlerinin bir arada ciltlenmesinden meydana gelmiş karma bir yapıya sahiptir49. Yine
175, 176, 178-181, 208 numaralı defterler gibi bazıları da “Rikab Şikayet” olarak
adlandırılmışlardır. Şikayet defterlerinin vilayetlere göre ayrılması sonucu ortaya

47
Vilayet ahkamları ölçülerinin şikayet defterleri ile kıyası için bkz. Majer, a.g.e, s.18.
48
Sadece Cezair ahkam defterleri 1159/1746 tarihinde başlamaktadır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Rehberi, s.27). Aynı rehberin 30. sayfasında Mora ahkam defterlerinin başlangıcı 1128/1716 yılı
olarak gösterilmekte ise de yanlış tasniflenen ilk iki defter çıkarıldığında bu defterlerin başlangıç yılı
da 1155/1742 olmaktadır. Vilayet ahkamları hakkında bilgi veren Majer, Mora ahkamında mevcut bu
yanlışlığı ayrıntılarıyla incelemiştir (Majer, a.g.e., s.17-19).
49
İçerisinde Mali ahkam, Tahvil ahkamı gibi defter parçalarının bulunduğu ŞKT 209’un s.49-51 arası
kayıtları 1195/1780 tarihli olup Rumili ahkamını ihtiva etmektedirler.

91
çıkan ahkamlar içinde -Anadolu Rikab gibi- Rikab defterleri mevcuttur. Bu durumda
Şikayet defterleri serisi içinde bunların devamının olmaması gerekmektedir. Şikayet
defterleri tasnifinde yer alan bu defterler, aynı Atik şikayetlerde olduğu gibi yanlış
adlandırmaya maruz kalmış olmalıdırlar. Bu defterler arasından 208 numaralı Rikab
şikayet defterinin, vekaleten alınmış kararları havi olmakla birlikte aslen bir Anadolu
ahkamı olduğu Majer tarafından ortaya konmuştur50. 201 numaralı Rikab Şikayet
defterinde de aynı durum söz konusu olmuştur. Bu defterde bir kaymakamlık defteri
olmakla birlikte aslında Mora ahkam defterleri tasnifine aittir51. Görüldüğü üzere
vilayet ahkamların ortaya çıkışları ile birlikte Atik Şikayet defterleri tasnifinin
devamı, incelenmeye muhtaç bir konuyu ihtiva etmektedir.

Yukarıda sözü edildiği üzere vilayet ahkamlarının ortaya çıkışı ile Şikayet
defterlerinin formlarında bir değişim söz konusu olmuştur. Yanlış tasnifleme ile
birlikte ister Ordu Şikayet olsun, ister Atik Şikayet olsun bu defterlerin de Şikayet
defterlerinin formlarında ortaya çıkan değişime dahil edildikleri gözlemlenmektedir.
Dolayısıyla 1155/1742 tarihi Mühimme ve Şikayet defterleri arasında şekli farklılığın
ortaya çıktığı yıl olma özelliğini korumaktadır.

D- Şikayet Defterleri İle Mühimme Defterleri Arasındaki


Farklar:

Şikayet Defterleri ile Mühimme Defterlerini şekil özelliklerine göre ayırt


etmek aralarındaki benzerlikten dolayı mümkün gözükmemektedir. Yine iki defterde
yer alan hükümlerin formları da genellikle aynı özelliklere sahiptir. Ancak içerdikleri
konulara bağlı olarak, emrin yerine getirilmesi hususunda hükümlerde yer alan bazı
ibareler Şikayet defterleri ile Mühimme defterleri arasında bazı farklılıklar
yaratmaktadır. Ancak bu iki defter arasındaki asıl farklılıklar muhtevalarından ileri
gelmektedir.

50
Majer, a.g.e, s.19.
51
Mora ahkam defterleri serisinde 16. ve 17. defterler arasında 1214/1799 yılından 1217/1802 yılına
atlama olduğu görülmektedir. ŞKT 201 1214-1217 yıllarını içerdiğinden bu boşluğu doldurmaktadır.

92
1. Hükümlerde Kullanılan Formüller Açısından:
Şikayet defterleri ve Mühimme defterlerinde yer alan bazı kalıp cümleler
her iki defterin yazımı konusunda bazı farkların gözetildiğini ele vermektedirler. Bu
kalıp cümleler esas olarak defterlerin muhtevalarındaki farklılıktan
kaynaklanmaktadırlar. Öncelikle her iki defter türünde de emirlerin bazı kimselerin
talebi sonucu ortaya çıktığını belirtmek gerekir. Ancak bu durum Mühimme
defterlerinde daha azdır ve Rikab mühimmelerinde daha fazla hissedilmektedir.
Rikab mühimmelerinde savaşta olan Osmanlı ordusunun ihtiyacını karşılamak üzere
alınan kararlara dair birçok hüküm mevcuttur. Bu emirler herhangi birinin talebinden
çok devletin iç işleyişi ile alakalıdır ve Şikayet defterlerinde yer almazlar. Böylece
Mühimme defterlerinde, Şikayet defterlerinde sıkça rastlanan, “…nam kimesne arz-ı
hal sunup…” ibaresi daha az görülmektedir. Şikayet defterleri ise genellikle bu
formülle başlamaktadır. Buna karşılık Mühimme defterlerinde “Hala/Haliya…”
şeklinde bir başlangıç çoğu zaman tercih edilmiştir.

Mühimme defterlerinde hükümlerin muhatapları ordu kumandanından,


defterdara, yeniçeri ağasından, çeribaşına devletin çeşitli birimlerinde hizmet veren
görevlilerdir. Şikayet defterlerindeki görevlilerde çeşitlilik daha azdır. Emrin
muhatabı genellikle molla, kadı veya naiptir. Bu nedene bağlı olsa gerek hükümler
içinde genellikle “..mahallinde şer‘le görülüp..” ibaresi bir kalıp halinde sık sık
kullanılmıştır52. Bu cümle daha çok “..icra-yı hakk olunmak babında emr-i şerifim
rica etmeğin mahallinde şer‘le görülmek için şurûtuyla yazılmıştır” şeklinde
hükümlerde yer almaktadır53. Bu ibare ve kalıp cümlelerin Şikayet defterlerini tespit
etmede önemli ipuçları oldukları söylenebilir. Kadı’nın Osmanlı hiyerarşisinde

52
Osmanlı idaresine bağlı olarak kazalarda bulunan kadı mahkemelerinde birçok mevzu karara
bağlanabilmekteydi. Kadı mahkemeleri için bkz. İlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak
Osmanlı Devletinde Kadı, Ankara 1994, s.51-62. Şikayet defterlerinde çeşitli kazalarda yaşayan
insanların arzları sonucu birçok konunun “mahallinde şerle görülmek” ifadesiyle kadıya havale
edilmesi bazı konularda divan iznine gerek olduğunu düşündürmektedir.
53
Bu tür ifadeler Şikayet defterlerinin ortaya çıkışından önce şikayet hükümlerinin yer aldığı
Mühimme defterlerinde görülmektedir. Örneğin MD 87 s.8 h.14. “…teâddi ve fesâd eylediklerin
bildirip şerle görülüp icra-yı hakk olunmak babında..”.

93
ulema sınıfına mensup olduğu ve kazalardaki mahkemelerine “meclis-i şer‘”
denildiği düşünülürse kadıya hitaben yazılmış emirlerde “mahallinde şer‘le
görülmek” ifadesinin kullanılma amacı anlaşılabilir. “Marifet-i şerle mahallinde
…olunup” kullanılan bir diğer ibaredir. Emrin kadı kontrolünde yerine getirilmesini
ihtiva eden bu ibarelerden başka konunun Divan-ı hümayunda görüşülmesi için çoğu
zaman ilgili kişilerin İstanbul’a gönderilmeleri istenmiştir. Ancak bu durum daha
çok, şikayet edilen kişinin karara uymaması ihtimaline karşılık olarak ortaya çıkmış
ve “..inad ederse Âsitaneye havale oluna..” “..mahallinde icra-yı hakk olunmaz ise
Âsitane-i saâdetime havale oluna..” “şerle görülmez ise Âsitane-i saâdetime havale
olunmak babında..” kalıpları kullanılmıştır54. Konunun divana aksetmesine neden
olacak durumlardan biri de hakkında şikayet olan kişilerin bulundukları kazalardan
başka yerlere kaçmaları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu kişilerin bulundukları kaza
kadılarına ya da diğer bir görevliye, firar edenlerin İstanbul’a gönderilmesi
emredilmiştir.

Kanuna aykırı bir işe karışan kişilerle ilgili olarak Mühimme defterlerinde
yer alan hükümlerde birinin şikayeti mevcut olmayabilir. Hükümlerde ya hemen
konuya girilmiştir ya da “…mesmu olmağın..” ifadesiyle durum açıklanmaya
çalışılmıştır. Şuç işleyen kişiler için “şaki/eşkıya” veya “haramzade” denmiş ve
yaptıkları işler “fesad u şenaat” olarak adlandırılmıştır. Şikayet defterlerinde ise
genellikle reayadan birinin kendisine haksızlık eden bir diğer kişiyi divana bildirdiği
görülmektedir. Şikayet defterlerinde yapılan haksızlığa dair görülen “zulm u teaddi”
ifadesi iki defter türüne ayırıcı bir nitelik kazandıracak kadar çoktur. Halil inalcık
şikayet ile ilgili arzların, birinin haksızlığa veya zarara uğradığı durumlarda ortaya
çıktığını belirtmektedir. Arzlar zaten bu tür sorunları gidermek üzere sunulmaktadır.
Haksızlığa uğrayan taraf bir şahıs, bir grup veya vakıf gibi bir kurum olabilir. Zarara
sebebiyet verecek durumlar memurların halktan haksız yere para toplaması,
mahkeme kararını tanımama, borcunu ödememe gibi kanuna aykırı hareketlerdir.
Köylünün toprak anlaşmazlıkları, tımar sahibinin köylüden alamadığı vergiler de
yine şikayet konularındandır. Tüm bunların temelinde hususi zararlar vardır. Kamu

54
Örneğin ŞKT 1 s.9 h.30; ŞKT 3 s.5 h.6.

94
zararları söz konusu değildir. Kamuya ait işler Mühimme defterlerinde yer
almaktadır55. Eşkıyalık meselesinden zarar görenler halktan kişiler olmakla birlikte,
işlevsel olarak kamu zararına dair bir problem olduğundan Mühimme defterlerinde
yer aldıkları söylenebilir. Sadece belirli bir gruba yönelik meydana gelen zararlar ise
Şikayet defterlerinde yer almıştır.

Mühimme defterlerinde XVII. yüzyılın ortalarına kadar hükümler


“eyleyesin/edesin” şeklinde sonlanmıştır. Sonradan bu hükümler “yazılmıştır”
ifadesiyle sonlanmışlardır. Şikayet defterlerinde ise genel olarak “yazılmıştır” ifadesi
kullanılmıştır. Ancak ilk örneklerinde, Mühimmeler defterlerinde olduğu gibi bir
sonlanma az da olsa görülmektedir56.

Mühimme defterlerinde yer alan hükümlerin içeriğinde, emrin padişah


kararı olduğuna dair “hatt-ı hümayun” ibaresine sık sık rastlanır. Oysa Şikayet
defterlerinde emrin padişah kararı olduğu durumlar daha azdır57. Bu durum
Mühimme defterlerinde mevcut hükümlerin kaydedildikleri defterin adına uygun
nitelikte olmaları ile alakalıdır. Mühimme defterlerinde yer alan hükümlerin çoğu
devletin iç düzenini veyahut dış ilişkilerini alakadar eden konulara dairdir. Şikayet
defterlerinde ise reayanın kendi aralarında ya da devlete bağlı görevlilerle yaşadıkları
problemler söz konusudur. Bu durumda padişaha danışarak onun onayını almak daha
az ihtiyaç duyulan bir şeydir. Majer, Mühimme defterlerinde bulunan birçok
hükmün, Şikayet defterlerinin aksine, birinin arzına gerek duyulmadan devlet
tarafından verilen kararlar olduğunu bu nedenle “hatt-ı hümayun”ların Mühimme
defterlerinde yer alabileceğini belirtmektedir 58. Öte yandan emrin muhatabının söz
konusu emri istenilen şekilde yerine getirmesini sağlamak üzere hükümlerde “tekid”
denilen kısım yer almaktadır. Emrin tehdit bölümü ihtiva eden bu kısımlarda
“…ihmal olunursa siz dahi gazab-ı hümayunuma mazhar olmanız mukarrerdir..”
denildiği gibi hükümler genellikle “..deyu müekked emr-i şerif yazılmıştır” şeklinde

55
İnalcık, a.g.m., 1988, s.36.
56
Halil İnalcık hükümlerin “yazılmıştır” ibaresi ile sona ermesini -hatalı olarak- Şikayet defterlerine
has bir özellik olarak belirtmiştir (a.g.m, 1988, s.41).
57
Örneğin ŞKT 12 s.39 h.202.
58
Majer, a.g.e., s.20.

95
sonlanmaktadır59. Hükümlerde tekid kısmı, birinin talebinden çok emrin bizzat
merkez tarafından verildiği durumlarda görülmektedir. Bu tür emirler eşkıya takibi,
mühimmat tedariki, asker sevki gibi konularla alakalı olabilmektedir. Tabi ki
merkezden çıkan her emrin ihmal edilmeden yerine getirilmesi gerekmektedir.
Ancak reayadan bir kimsenin başka bir kimseden şikayeti sonucu konunun
çözümüne dair alınacak kararda, emri yerine getirecek görevliyi tehdit etmek daha az
ihtiyaç duyulan bir durumdur. Dolayısıyla mahalli idare ile alakalı emirlerin yer
aldığı Şikayet defterlerinde tekid rüknüne Mühimme defterlerine nispetle daha az
rastlanmaktadır.

2-Muhteva Problemi:
Divan-ı hümayun, Osmanlı devlet idaresi içinde en yüksek karar organı
olduğundan devletin dışişleri ve yahut iç düzeni ile alakalı önemli meseleler bu
toplantıda görüşülmekteydi. Bu nedenle Divan-ı hümayun toplantılarında ele alınan
konular farklı önem derecesine sahipti. Dolayısıyla bu toplantılarda alınan kararların
kaydedildiği Mühimme defterlerinden dönemin en önemli meselelerinden, reayadan
birinin şahsi meselesine kadar farklı seviyede ve konuda bilgi edinebilmekteyiz.

Mühimme defterlerinde sözü edilen konu çeşitliliği 1059/1649 tarihinde


ortaya çıkan Şikayet defterlerine kadar devam etmiştir. Bu tarih itibariyle şahsi, aile,
miras hukukuna ait birçok meseleye dair alınan kararların Şikayet defterlerine
kaydedildiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu yenilik hareketinin ardından Mühimme
defterlerinin daha çok askeri mevzulara ait hükümleri ihtiva ettiği görülmektedir.
Ancak bu iki defter türünün kapsadığı konulara dair dile getirilen ayrım belirgin
biçimde uygulanmamış ve belirli kıstaslara bağlanmıştır. Başka bir ifadeyle Şikayet
defterlerinde yer alması beklenen birçok emir Mühimme defterlerine kaydedilmeye
devam etmiştir. Bunun neticesinde ayrı bir defter serisi oluşturularak ortaya çıkan
Şikayet defterlerinin işlevi sorgulanır hale gelmiştir.

59
Örneğin MD 94 s.2 h.7-9, s.12 h.52.

96
a-Şikayet Defterlerinin İhtiva Ettiği Konular:
Şikayet defterlerinin ortaya çıkışları XVII. yüzyılın ortalarını bulmakla
birlikte şikayet hükümlerinin daha önce Mühimme defterlerinde yer aldığı
bilinmektedir. Dolayısıyla şikayet ahkamlarının varlığı çok öncelere dayanmaktadır.
1035/1625 tarihli D.BŞM 151 numaralı defterde ferman berat gibi ahkamların
vergilerinden bahsedilmektedir. Burada sayılan belge türlerinden biri de şikayet
ahkamıdır. Bu konuda dikkat çekici diğer bir mevzu ise Maliye ahkamlarında
gözlenmektedir. Maliyeyi ilgilendiren şikayet konuları bu defterde yer almakla
birlikte defterlerde sadece “Ahkâm..”, “Kuyûd-ı ahkâm..” “Ahkâm-ı şerîf-i mâliye..”
gibi başlık kayıtları bulunmaktadır60. Ancak XVII. yüzyılın ortalarından itibaren bazı
mali ahkam defterleri başlıklarında şikayet ibaresine rastlanılmaktadır. Bu ibarenin
yer aldığı ilk defter 1052/1642 tarihli bir mali ahkamdır61. Defterin ilk sayfasında
“Defter-i berevât ve ahkâm-ı şikayet…” kaydı bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı
Arşivinde yer alan Maliyeden müdevver defterleri tasnifine ait katalogda ahkam
defterleri için “kuyud-ı ahkam”, “ahkam ve berevat” tanımlamaları yapılmıştır.
Şikayet ibarelerinin yer aldığı defterler ise genellikle “berat ve şikayet” , “ahkam ve
şikayet” olarak adlandırılmışlardır62. “Berat ve şikayet” olarak adlandırılmış MAD
7437, 1049/1639 tarihli olmakla aslında ilk örneği teşkil etmektedir. Ancak defter
çürüme dolayısıyla araştırıcılara kapalı olduğundan bunun sağlamasını yapmak
mümkün değildir. Dolayısı ile MAD 6415 ilk kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere
mali ahkamların başlık kayıtlarında meydana gelen yeniliğin Şikayet defterlerinin
ortaya çıkması tarihine yakın olduğu görülmektedir. Mühimme defterlerinde büyük
yer kaplayan ve başlı başına bir konuyu teşkil eden şikayet hükümleri ayrı bir defter
serisi oluşturma mecburiyetini doğurmuşken, mali ahkamlarda şikayet hükümlerinin
çokluğu sadece başlıklara yansımakla sınırlı kalmıştır. Nihayetinde Mühimme
defterlerinde ve Mali ahkamlarda böyle bir ihtiyacın gündeme geldiği açıktır.

60
Günalan, a.g.t., s.97-101.
61
MAD 6415.
62
MAD 3774, MAD 6269. Katalogda “ahkam ve berevat” olarak tanımlanmış bazı defterlerin ilk
sayfalarında “ahkâm-ı şikayet” ibareleri bulunabilmektedir. Örneğin MAD 2810, MAD 2825, MAD
2910, MAD 2915, MAD 2931, MAD 9871, MAD 9873.

97
Şikayet defterlerinde yer alan hükümlerin içerikleri Mühimme
defterlerindekiler kadar önemlidir. Emirler, çoğu zaman, iki kişi arasındaki
problemleri çözümlemek üzere alınmış gibi gözükse de aslında devletin iç düzenini
sağlamaya ve korumaya yöneliktir. Bu nedenle konunun çözümü her zaman kadıya
havale edilmemiş ve ilgili kişilerin İstanbul’a gönderilmeleri emredilmiştir. Şikayet
defterlerinde konunun Divan-ı hümayunda ele alınmasını öngören bu tür hükümlere
sık sık rastlanmaktadır.

İstanbul Divanının kayıtlarını ihtiva eden Şikayet defterlerinde yer alan


kararların Kadı idaresince uygulanması63 için hükümlerde “..mahallinde şer‘le
görülüp…”, konunun İstanbul’a görüşülüp karara bağlanması için hükümlerde
“..Âsitane-i saâdetime havale olunup..” ibareleri kullanılmıştır. Bu tür durumlarda
çoğu zaman kadının yaptıracağı teftişe ihtiyaç duyulmuş ve hükümlerde “..hüccetleri
ile Âsitane-i saâdetime ihzâr olunmak..” şeklinde ifade edilmiştir64. Hakkında
şikayetçi olunan kişinin İstanbul’a gönderilmesi ile alakalı emirlerde, emrin
muhatapları arasında mütesellimler de yer almaktadır. Nafaka tayini, miras, vasi
tayin ve azli, esnaf arasındaki şikayet konuları kadıların idare alanlarında olmakla
birlikte kendi salahiyeti dışında olan veya halledemediği idari ve örfi muameleler
için divandan çıkan fermana gereksinim duyabilmekteydi65. Kadı kontrolüne
bırakılan ya da divanda görüşülmesine karar verilen hükümlerde şikayetçilerin,
parası ve yahut eşyası çalınan, alacağını tahsil edemeyen, miras paylaşımında sıkıntı
yaşayan, evleri basılan kişiler olduğu görülmektedir. Vergi toplamakla
görevlendirdikleri vekillerinden paralarını alamayan dirlik sahipleri de bir diğer
şikayetçi grubunu oluşturmaktadır66.

63
Bazı şikayet konularında, olayın aslı, tarafların durumunu muhakeme etme hakkına sahip kadı
tarafından tespit edileceğinden böyle bir yola gidilmiştir (Feridun M. Emecen, a.g.m., s.135).
64
Örneğin ŞKT 4 h.119. Mustafa Akdağ, padişah fermanlarında birçok hususta kadının kararlarına
başvurulduğunu belirtmektedir (Türkiye’nin İktisadî ve İctimaî Tarihi (1459-1559), İstanbul 1974,
s.96-97).
65
İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965, s.139.
66
Halil İnalcık, kadının verdiği hükmü ya da hücceti tanımayan ve yerine getirmeyenlerin olması,
kişiler arasındaki hak davaları, askerî sınıftan bazı görevlilerin halktan haksız yere para almaları ve bu
konuya dair yapılan şikayetleri, şikayet konuları arasında saymaktadır (a.g.m, 1988, s.36-37).

98
Mutasarrıfların sahip oldukları topraklara dışarıdan yapılan müdahaleler
Şikayet defterlerinde yer alan bir diğer meseledir. Yine vakıf mütevelliliğinde de
aynı sorunların yaşandığı görülmektedir. Bu tür hükümlerde karar, dışarıdan
müdahalenin engellenmesiyle berat sahibinin lehine olup, işin oluru emrin
muhatabına havale edilmiştir. Diğer bir ifadeyle toprak ve yahut görev sahibi kişilere
yapılan haksız müdahalenin önlenmesi kadının gözetimine bırakılmıştır67. Bu tür
hükümlerde olaydan sorumlu kişilerin, itirazları olmadığı sürece, divana
gönderilmeleri gibi bir talep pek görülmez. Ayrıca toprak zabtına dair emirler,
olabilecek bir müdahaleyi önlemek amacıyla tasarrufun onaylanması manasıyla
Şikayet defterlerinde yer almaktadırlar. Dışarıdan gelebilecek bir müdahaleyi
engellemek amacıyla herhangi bir şikayet söz konusu olmadığı halde emir talebinde
bulunulduğu başka örneklerde mevcuttur. Bu tür talepler daha çok yol izniyle
alakalıdır. Özellikle İstanbul’a ulaşmak ve yahut İstanbul’dan kendi ülkelerine
sorunsuz şekilde dönmek isteyen elçiler, deniz yoluyla yolculuk eden gemi reisleri
bu tür emriler talep etmişlerdir68. Yine savaşa katılmamak, vergi vermemek gibi
muafiyetlere sahip kişilerin -herhangi bir müdahaleye maruz kalmadıkları halde-
önlem amacıyla ferman talep ettikleri görülmektedir. İstanbul’a havale olunmadan
kadı ve yahut başka görevlilerin kontrolüne bırakılan bir diğer konu da halktan fazla
para toplanması gibi birden fazla kişinin mağdur olduğu durumlardır. Bu tür
hükümlerde haksız toplanan paraların sahiplerine geri iadesi emredilmiştir. Toprak,
görev tasarrufluğuna müdahale ve halka yapılan haksızlık mevzularında divan
tarafından verilen karar usulsüzlüğün engellenmesidir69.

Şikayet defterlerinde hükümlerin çoğu zaman hüccete dayanarak verildikleri


görülmektedir. Bu durum hükümlerde “..hüccet-i şer‘iye mûcibince şurûtuyla hükm-i
şerîf yazılmıştır”, “hücceti mûcibince hakkı alıverilmek üzere..” şeklinde ifade
edilmiştir70. Burada kadı tarafından verilen hüccetin onaylanması söz konusu
olmalıdır. Nitekim divana havalesi emredilen birçok konuda kadı hüccetinin talep
67
“..zabt u kabz ettiresin..” örneğin ŞKT 1 s.13 h.49.
68
Örneğin MD 93 s.38 h.202.
69
“..rencide olunmayıp men olunmak..” örneğin MD 92 s.39 h.195.
70
Halil İnalcık, kadı hüccetinin gereğini yerine getirmeyenlere karşı yapılan şikayetleri divana arz
edilen konular arasında saymaktadır. Bu tür şikayetlere cevap hüccete uyulmasıdır (a.g.m, 1988,
s.36).

99
edildiği görülmektedir71. Yine divanda görüşülmüş bir meselenin kendi kazasında
araştırılmasına ihtiyaç duyulmuş bu nedenle kadıdan konuyu teftiş etmesi
istenmiştir72. Teftişle birlikte kadıdan ilam ve yahut konuyla alakalı belgeler talep
edilmiştir73.

Majer de Şikayet defterlerinde yer alan konuları sınıflandırmıştır. Ona göre


hükümlerin ortaya çıkışları, birilerinin yasaları ihlal etmesi sonucudur. Şikayetler
reayadan birileri ya da resmi görevliler hakkındadır. Borç ödememe, ahlaka mugayir
davranışlar, ticari anlaşmazlıklar, miras kavgaları, hırsızlık şahsi şikayetlerin
başlıcalarıdır. Kanunsuz yollardan veya belirlenenden fazla vergi talebi ise resmi
görevliler tarafından gerçekleştirilen suçların başında gelmektedir74.

Görüldüğü üzere Şikayet defterlerinde yer alan konuların geneli defterin


adından da anlaşılacağı üzere çeşitli şikayetlerden meydana gelmektedir. Bu nedenle
hukuk tarihi ve sosyal tarih araştırmalarında çok geniş bir çalışma alanını teşkil
etmektedirler. Şehir tarihi üzerine yapılacak çalışmalarda da Şikayet defterlerinin
vazgeçilmez kaynaklar olduğu bir gerçektir.

b- Mühimme Defterlerinde Yer Alan Şikayet Hükümleri:


1059/1649 tarihi itibariyle ortaya çıkan Şikayet defterlerinin ihtiva ettiği
konular bu tarih öncesinde Mühimme defterlerinde yer almaktaydı. Dolayısıyla
Şikayet defterlerinin ortaya çıkışı ile Mühimme defterlerinin geniş konu yelpazesinin
daraldığı gözlenmektedir. Ancak bu daralmaya paralel olarak Mühimme
defterlerinde geriye kalan hükümlerin, devletin en önemli kararlarını temsil ettiği
söylenebilir. Bu nedene bağlı olarak Mühimme defterleri siyasi tarih araştırmaları
için yegane kaynak olma özelliklerini korumuşlardır.

71
“..zulm ü teaddisi var ise sicil-i hüccet edip âsitaneye arz ve ilam..”, Örneğin MD 95 s.59 h.376.
72
Kadıların teftiş ve benzeri hususlarda yardımcı olan görevlilerle ilgili olarak bkz. Ortaylı, a.g.e.,
s.34-41.
73
“..teftiş olunup âsitaneye ilam edesin..”, “..beratı ve sâir temessükâtı der-kise olup Âsitane-i
saâdetime ihzâr olunmak..” örneğin MD 93 s.63 h.304; MD 95 s.88 h.616.
74
Majer, a.g.e., s.23.

100
Mühimme defterlerini ve Şikayet defterlerini şekil özelliklerine dayanarak
aralarında bir fark olduğunu belirlemek zordur. Yukarıda değinildiği üzere hüküm
içlerinde kullanılan kalıp cümleler ihtiva ile alakalı olduklarından bu konuda bir
nebze yardımcı olabilmektedirler. İçerdikleri konular açısından her iki defterde bariz
farklılıkların olduğu açıktır. Ancak şikayet içerikli bazı hükümler Mühimme
defterlerinde yer almaya devam etmiştir. Bu durumda göz ardı edilmemesi gereken
divandan çıkan kararın ne olduğudur. Çünkü divana gelen şikayet içerikli arzlar
verilen kararlara göre Şikayet defterlerine ya da Mühimme defterlerine
kaydedilmiştir.

Yukarıdaki bölümlerde değinilen her iki defter türünü birbirlerinden ayrı


tutmaya yarayacak ihtiva ettikleri konuları bir yana bırakırsak Şikayet ve Mühimme
defterlerinin her ikisinde de yer alabilen şikayet hükümlerinde belirli kıstaslar olduğu
görülmektedir. Bu kıstasların başında ceza hükümleri gelmektedir. Divana gelen
şikayet konuları bir ceza ile neticelendiriliyor ise bu hükümler Mühimme defterlerine
kaydedilmiştir75. XVII. yüzyılın ilk yarısındaki Mühimme defterlerinde ceza
hükümlerinin açık şekilde ifade edildiğine pek rastlanmaz. Bunun yerine “hakkından
gelesin”76 şeklindeki biri ifade tercih edilmiştir. Bu ibarenin cezayı kastettiği kesin
değildir. Kanuna aykırı davranan kimsenin bu faaliyetinin önlemesi amacına yönelik
kullanılmış olabilir. Ancak bu dönem Mühimme defterlerinde idam, hapis,
kalebenlik, nefy gibi ceza türlerine rastlanılmadığından bu ifadenin tercih edilebildiği
düşünülmektedir. Sadece MD 84’te hükümlerin tekid kısımlarında “başın sana gerek
ise” ifadesi kullanılmıştır77. Ancak bu ifade fermanın muhatabına emri istenilen
şekilde yerine getirmesi için kullanılmıştır.

Ceza hükümlerinin ilk örnekleri MDZ 10 ve MD 91’de görülmektedir78.


Ancak hapsetmeyle alakalı olan bu ceza hükümleri oldukça azdır. MD 94 itibari ile
cezalar hükümlerde açık bir biçimde ifade edilmiş ve Mühimme defterlerinde sıkça

75
Majer, a.g.e., s.20.
76
Örneğin MD 78 s.333 h.865; MD 84 s.18 h.29; MD 87 s.21 h.47.
77
MD 84 s.15 h.26, s.23 h.39, s.s.27 h.49, s.31 h.56, s.50 h.101, s.55 h.110.
78
Örneğin MD 91 s.149 h.472.

101
yer almaya başlamıştır79. Bu defterde hapis cezası dışında kalebendlik cezaları da
mevcuttur80. Hakkında şikayet olunan birinin Bozcaadası’na sürgün edildiği de
görülmektedir81. Bu cezaların, suçluları ıslah etmek82 amacına hizmet ettiği
görülmektedir.

İdam cezalarının yoğun şekilde görüldüğü defter ise Muharrem 1100-


Muharrem 1101/Ekim 1688-Ekim 1689 tarihli hükümleri havi MD 98’dir. İlk
örneklerini bu defterde gördüğümüz idam cezalarına diğer Mühimme defterlerinde
bu derece rastlanmaz. Ancak bu defterde idam cezaları oldukça fazladır83. İdam
cezalarına sebep olan suçların başında “siyaseten katl”i gerektiren isyanlar
gelmektedir. Adam öldürmenin cezası da yine idamdır. Her iki suça karşılık verilen
ölüm cezası devlet başkanının kararıyla olmaktadır84. Diğer bir ceza türü olan kürek
mahkumiyetinin ilk örnekleri ise 1095-1096/1683-1684 tarihli MD 180’de
görülmektedir85.

Hapis, sürgün, kürek çekme cezalarından birine çarptırılmış kişilerin


cezalarını çektikten sonra serbest bırakılmasına dair olan ıtlak hükümleri de yine
Mühimme defterlerinde yer almaktadır86. Ceza hükümlerinin ortaya çıkışı ile
görülmeye başlanan ıtlak hükümleri ilk başlarda ceza hükümlerinden bağımsız olarak
defterlere kaydedilmişlerdir. Diğer bir ifade ile cezaya çarptırılan birinin ne kadar
süre sonra serbest bırakıldığını ilk kayıtlarda görmek zordur. Daha sonra ise ıtlak
hükümleri her ceza hükmünün üst kısmına tarihleriyle kaydedilmeye başlanmışlardır.
Örneğin 1090-1092/1679-1681 tarihli MD 97’de önceki Mühimme defterlerinde
olduğu gibi ıtlak hükümleri başlı başına bir hüküm olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

79
MD 94 s.9 h.43, s.12 h.51, s.13 h.57, s.37 h.186.
80
MD 94 s.26 h.115.
81
MD 94 s.32 h.212.
82
Sürgün, hapsetme, kalebenlik ve kürek çekme cezaları ta‘zir cezaları arasındadır. Ta‘zir cezası
arasında bulunan celd ve para cezası dışındaki yukarıda sayılan ta‘zir cezaları siyaset cezalarından
sayılmaktadır. Bkz. Ahmet Akgündüz-Halil Cin, Türk-İslam Hukuk Tarihi, I, İstanbul 1990, s.332-
336.
83
MD 98 s.8 h.25, s.34 h.98, s.85 h.261, s.92 h., s.103 h.341, s.104 h.345, s.109 h.361, s.116 h.381,
s.135 h.445, s.214 h.756. Bu kararlar II. Süleyman dönemine aittir.
84
Akgündüz- Cin, a.g.e., s.322-326.
85
MD 180, s.65 h.268, s.72 h.294, s.139 h.575.
86
Majer, a.g.e., s.20.

102
Itlak hükümlerinin üst kayıt olarak kaydedilmesi değişiminin ilk görüldüğü defter,
1095-1096/1683-1684 tarihli MD 180’dir87. Bu durum muamele kayıtlarının sona
ermesi ile şekli özellik olarak sade bir görüntüye sahip Mühimme defterlerine
hareketlilik kazandırmıştır. Bu dönemde Mühimme defterlerinde sadece hatt-ı
hümayun suretleri, iptal olan fermanlar ve nadiren fermanın kime teslim edildiği gibi
notlar hüküm üzerlerinde yer almıştır. Ceza hükümlerine Mühimme defterlerinde çok
sık rastlanıldığından hüküm üzerlerinde yer alan ıtlak hükümleri hemen göze
çarpmaktadır. Oysa Şikayet defterlerinde XVII. yüzyılın son çeyreğinde bir sicil
kaydı olarak hüküm üstlerinde ıtlak hükümleri olmadığından bu defterler sade
görünmeye devam etmişlerdir88. Bu özellik neticesinde ilk sayfaları Şikayet defteri
olup s.487 itibariyle Mühimme defteri cüzünü içeren ŞKT 17’de bu durum hemen
fark edilmektedir. Diğer hükümler de genellikle ada muhafazasına dairdir. Bu
konuya dair göze çarpan bir diğer farklılık hükümlerin muhataplarıdır. Ceza
hükümleri arasında geniş yer tutan kalebendlik cezasını uygulayacak görevlilerden
biri de kale dizdarlarıdır. Suçlu hangi kaleye hapsedilecek ise o kalenin dizdarına
emir ile haber verilmektedir. Bu durumun varlığı iki defter arasında belirgin bir fark
yaratmaktadır. Aynı özelliklere dayanarak ŞKT 30’un da bir Mühimme defteri
olduğu hemen anlaşılmaktadır.

Mühimme defterlerinde ceza kararı ile neticelenen hükümlerde ceza sebebi


her zaman açıklanmamıştır. Suçlular genellikle “eşkıya” olarak nitelendirilmiştir. Bu
tür suçlular arasında devlet hizmetinde bulunanlarda yer almaktadır. Bu tür kişilerin
cezalandırılması amirlerinin durumu bildirmesi sonucu gerçekleşmiştir89. Bunun
yanında hapis, kürek, kalebendlik, sürgün cezalarından birine çarptırılanların daha
çok cinayet işleyen kişiler olduğu görülmektedir. Sahte belge düzenleyenlerde
cezaya çarptırılanlar arasındadırlar90. Seferden firar etme91 , halktan haksız yere para

87
Örneğin s.232 h.986, s.233 h.989-990, s.269 h.1133. MD 180’den sonra sıradaki Mühimme defteri
olan ŞKT 10’da eski usulün kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. Ancak daha sonraki
defterlerde ıtlak hükümleri ceza hükümlerinin üzerindedir.
88
Şikayet defterlerinde hüküm içinde görülen “ıtlak” lafzı haksız yere hapis olanların serbest
bırakılması için kullanılmıştır. Örneğin MD 95 s.66 h.329, s.77 h.520 ,s.80 h.541.
89
Örneğin MDZ 16 s.1 h.2 ve h.4’te kalebendlik cezasına çarptırılan topçularla alakalı hükümde arzı
sunan topçubaşıdır. MD 98 s.21 h.59’da ise hapis edilen yeniçeri ile alakalı divana mektup gönderen
yeniçeri ağasıdır.
90
Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994, s.123.

103
toplama92 yine ceza sebepleridir. MD 109 s.22 ve 23’te kimlerin nasıl bir suç
sebebiyle ve ne kadar süreyle cezaya çarptırıldıklarına dair listeler bulunmaktadır.

Mühimme defterlerinde ceza kararı ile sonuçlanan suç örneklerine Şikayet


defterlerinde de rastlanılmaktadır. Ancak Şikayet defterlerinde karar genellikle
kadının olayı teftiş etmesi ve suçlanan kişinin İstanbul’a gönderilmesidir. Başka bir
ifade ile Şikayet defterlerinde bulunan hüküm her zaman nihai kararı teşkil
etmemektedir93. Şikayet defterlerinde görülen “mahallinde şerle görülüp” ibaresi de
bunu ifade ediyor olmalıdır. Kadıya akseden bazı konuların ihzar, teftiş gibi
meselelerden dolayı tekrar divanda görüşülmesi olasıdır. Mühimme defterlerinde ise
“şerle cezaları verilmek”, “haklarında lazım geleni/gelen cezayı icra eylemek”
ifadeleri yer almaktadır. Bazı hükümlerde Şikayet defterlerinde kullanılan kalıp
cümleleri tekrarlanmaktadır. Ancak bu hükümler de ceza kararı ile
neticelendirilmişlerdir94. Suçlular reayadan birine zarar vermiş ve o kişi tarafından
divana şikayet edilmiş kişiler olabilir. Ancak bu kişiler çoğunlukla herhangi birinin
şikayette bulunmadığı ve “eşkıya” olarak nitelenen suçlulardır. Dolayısıyla asayişi
sağlamaya bağlı olarak devlet içi düzen ile alakalı bu suçlara karşı alınan tedbirler
Mühimme defterlerinde görülmektedir.

Ceza ve ıtlak hükümlerinin Mühimme defterlerinde yer aldığı görüşünü


ortaya atan Majer bu konuda çarpıcı örnekler sunmaktadır. Avusturya Milli
Kütüphanesi’nde yer alan 1675 tarihli Şikayet defterini inceleyen Majer defterde
iptal edilen hükümler üzerinde durmuştur. İlk örnek defterin 2b varağındaki 6.
hükümdür. Bu hükmün üzeri çizilmiş olup üstüne “umûr-i mühimmeye nakl
olunmuştur” notu düşülmüştür. Şikayetle ilgili olan hükümde karar sürgün cezasıdır.
Ceza hükümleri Mühimme defterlerine kaydedildiğinden, hükmü deftere yazan

91
Örneğin, MDZ 16 s.1 h.3.
92
Örneğin MD 100 s.51 h.176, s.52 h.183; MD 101 s.71 h.221.
93
Örnekler için bkz. Yusuf Oğuzoğlu, “Osmanlı Devletinde Taşra İle Merkez Arasındaki Bürokratik
İşleyiş Hakkında Bazı Bilgiler (XVII. ve XVIII. yüzyıllar)”, Osmanlı-Türk Diplomatiği Semineri,
Bildiriler, 30-31 Mayıs 1994, İstanbul 1995, s.31-42.
94
Örneğin A.DVN.MHM 948 s.11 “teallül ederler ise Âsitane-i saâdetime ihzâr olunmak
….kalebend olunmak üzere… yazılmıştır”. MD 101 s.24 h.75 “şerle görülüp ihkak-ı hakk olunmak
babında hükm-i hümâyûnum rica etmeğin vâkı ise şerle hakkı alınıverildikten sonra ikisin dahi
kalebend edip arz eyleyesin deyu hüküm yazılmıştır”.

104
katibin hatası fark edilmiş ve emrin mühimmeye yazılması için not düşülmüştür. Bir
diğer örnek defterin 188b varağındaki ilk hükümde mevcuttur. Hükmün yarım
olduğunu belirten Majer konunun yine ceza ile alakalı olduğunu belirtmektedir95.
Majer’in bu örneklerini çoğaltmak mümkündür. Örneğin 187 numaralı Şikayet
defterinde kararın kürek cezası olduğu hükmün üzeri karalanmıştır96. Yine aynı
defterin üzeri sehven kaydıyla çizilmiş bir hükmünde eşkıya olarak nitelenen
kişilerle ilgili olarak gerekenin yapılması emredilmiştir97. Bu defter Receb 1086-
Rebiülevvel 1087/Ekim 1675-Mayıs 1676 tarihlerini kapsamakla birlikte aynı
döneme isabet eden bir Mühimme defteri mevcut değildir. Bu sebepten bu hükümler
Mühimme defterleri ile yapılacak bir karşılaştırmadan yoksundurlar. 23 numaralı
Şikayet defterinde yarım bırakılmış ve üzerinde “umûr-ı mühimmeye kayd
olunmuştur” notu bulunan bir hüküm bulunmaktadır98. Hükümde daha önce kanuna
aykırı hareket ettiği için Isparta’dan sürgün edilmiş birinin bulunduğu yerde halka
musallat olmaya devam ettiğinden bahsedilmektedir. Hüküm yarım olmakla birlikte
kararın ceza olacağı beklenebilir99. Hükmün kayıt tarihi evahir Ramazan 1108/24
Nisan-2 Mayıs 1697’dir. Bu tarihlerde mevcut defterler MD 108 ve Rikab
mühimmeleri olan A.DVN.MHM 947100 ve A.DVN.MHM 948’dir. MD 108 ve
Şikayet 23 ana tür diyebileceğimiz yani vekaleten tutulmayan defterlerdendir. Her iki
defter de evahir Ramazan 1108/24 Nisan-2 Mayıs 1697 tarihleri itibariyle ordu
defterlerine dönüşmüşlerdir. İstanbul Rikab mühimmeleri olan A.DVN.MHM 947 ve
A.DVN.MHM 948 ise aynı tarihlerde başlamıştır. Şikayet 23’te yer alan 45 numaralı
hükümde arzın “südde-i saâdet”e sunulduğu görülmektedir. Bu hükümle aynı
sayfada bulunan h.46’da arz “ordu-yı hümâyûn”a h.47’de ise arz “rikâb-ı hümâyûn”a
sunulmuştur. Hükümlerin bulunduğu tarihler ordunun İstanbul’dan hareket edeceği
zamana denk geldiğinden böylesi bir çeşitlilik söz konusu olmuştur101. Dolayısıyla

95
Majer, a.g.e., s.21. Majer aynı tarihe ait bir Mühimme defteri bulunmadığından gerekli kontrolleri
yapamadığını belirtmektedir.
96
ŞKT 187 s.245 h.1538.
97
ŞKT 187 s.97 h.597.
98
ŞKT 23 s.11 h.45.
99
Emrin muhataplarından biri Bozcada kadısıdır. Dolayısıyla cezanın kalebendlik olması
muhtemeldir.
100
Tek yaprak halinde olan bu parça defter aslında A.DVN.MHM 948’in ilk sayfasıdır.
101
İ.H. Uzunçarşılı, ordunun İstanbul’dan hareketinin Ramazan sonu olduğunu teyit etmektedir
(a.g.e., s.576).

105
45 numaralı hükmün atıf yaptığı mühimme defteri MD 108 olabileceği gibi Rikab
mühimmeleri de olabilir. Ancak sözü edilen hükümle ilgili bu defterlerde herhangi
bir kayda rastlanmamıştır. Bu durumun A.DVN.MHM 947 ile A.DVN.MHM 948
arasında olması muhtemel eksiklikten kaynaklandığı düşünülebilir.

Bir diğer örnek 29 numaralı Şikayet defterinde mevcuttur102. Emrin


muhatabı Filibe mollasıdır. Hükmün konusu Filibe’de bulunan bir vakfın mütevvelisi
ile vakfa bağlı han odalarının kiralarını toplamakla görevli Mustafa adlı bir şahıs
arasındaki problemdir. Konuyu divana arz eden Filibe ayanları, açıklaması
yapılmamış problemin Filibe mahkemesinde her iki tarafında hazır bulundurularak
incelenmesini istemektedirler. Ancak taraflardan vakıf mütevvelisinin İstanbul’da
gözaltında olduğu belirtilmektedir. Hükümde karar, davaları Filibe mahkemesinde
görülmek üzere mütevellinin gözetim altında Filibe’ye gönderilmesidir. Ayrıca
mütevellinin ıtlak olunmaması/serbest bırakılmaması tembih edilmiştir. Hükmün
üzerinde “umûr-ı mühimmeye kayd olunmuştur” ibaresi bulunmaktadır. Evail Ra
1110/7-15 Eylül 1698 tarihli hüküm, aslında bir Mühimme defteri olan ŞKT 30’da
bulunmaktadır103. Şikayet 29 ve Şikayet 30 sözü edilen tarihte Edirne’de tertip edilen
defterlerdendir. Bu nedenle hüküm bir Ordu mühimmesi olan MD 110 yerine Edirne
Rikab Mühimmesi olan ŞKT 30’a kaydolunmuştur.

Katipler tarafından yapılan bu hatalar Şikayet defterleri ile Mühimme


defterleri arasındaki farkları anlamamıza olanak sağlamaktadır. Bir diğer hata ise
verilen örneklerin tersine bir şikayet hükmünün Mühimme defterine kaydedilmesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Şikayet defterlerinde sık sık yer alan müdahale
konusuna dair olan hükmün üzeri “sehven” denilerek çizilmiştir104. Hüküm şu
şekildedir:

Şam-ı şerîf kādısına hüküm ki;


102
ŞKT 29 s.202 h.889.
103
ŞKT 30 s.13 h.61. Evâil-i Rebiülevvel 1110/7-15 Eylül 1698 tarihli hüküm ŞKT 29’da yer alan
hükümle birebir aynıdır. Tarih sıralaması olarak defterle uyumludur. Hüküm sayfa sonuna
sıkıştırılarak eğik bir biçimde yazılmıştır. Başka hükümlerde de görülen bu durum kaydı sonradan
yapılan fermanların ait oldukları tarih sıralarına yerleştirilmelerinden kaynaklanıyor olmalıdır.
104
MD 102 s.223 h.855.

106
Şam-ı şerîfde vâkı‘ …medresesi vakfının bi’l-fi‘l berât-ı şerîfimle
mütevellîsi olan Seyyid İsmail zîde kadruhû gelüp tevliyet-i mezbûr bi’l-fi‘l berât-ı
şerîfimle üzerinde olup hizmetinde kusûru yoğiken aherden ba‘zı kimesneler
müdâhaleden hâli olmadıkların bildirüp yedinde olan berât-ı cedîdi mûcibince zabt
ettirilmek bâbında emr-i şerîf ricâ etmeğin üzerinde ise berâtı mûcibince zabt
ettirilmek için hükm yazılmıştır. Fî evahîr-i B sene 105

102 numaralı Mühimme defteri Şaban 1102-Şaban 1103/Nisan 1691-Nisan


1692 arası tarihleri havi hükümlerden meydana gelmiş Edirne Rikab Şikayet’tir. Söz
konusu hüküm defterde 1105/1694 tarihini taşıyan tek hükümdür. Hükmün
yanlışlıkla kaydedildiğini belirten sehven ibaresinin bu nedenle kullanılmış olduğu
düşünülebilir. Ancak bu hüküm aynı tarihte 17 numaralı Şikayet defterine
kaydedilmiştir105. MD 102’de yer alan hükümle ŞKT 17’de yer alan hüküm birebir
aynıdır.

Şikayet defterlerinin ortaya çıkışlarına göre oldukça geç tarihli defterlerde


yapılan bu katip hataları Şikayet defterleri ve Mühimme defterleri ayrımının uzun bir
sürece yayılmış olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Şikayet defterlerinin ilk
örneklerinde bu kararsızlık hali daha fazla gözlenmektedir. Özellikle Mühimme ve
Şikayetler arasındaki ayrımın önemli göstergelerinden olan ceza hükümlerinin ilk
başlarda Şikayet defterlerinde de yer aldığı dikkat çekmektedir. Ancak kürek çekme
ve kalebendliğe dair cezalar Şikayet defterlerinde bulunmaz. Hapis hükümleri ise ilk
Şikayet defterlerinde görülmektedir106. Bazı hükümlerde ise suçlunun uyarılması
istenmiş ve yaptıklarına devam etmesi halinde hapsedilmesi emredilmiştir107. Bu tür
hükümler katip hataları olarak yorumlanabileceği gibi ceza hükümlerinin sadece
Mühimme defterlerinde yer alması kararının ilk örneklerinden daha sonraki bir
tarihte ortaya çıktığı şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca idam cezalarına Şikayet
defterlerinde rastlanmamaktadır. Bu önemli cezanın defterlere kaydı ile ilgili en

105
ŞKT 17 s.66 h.315. Defterin bu kısımları Şikayet defteridir. Mühimme defteri olan kısım
s.487’den itibaren başlamaktadır.
106
ŞKT 1 s.50 h.250, s.61 h.309, s.67 h.333; ŞKT 4 s.81 h.343, s.92 h.400.
107
ŞKT 4 s.87 h.377; Kayıt “..tenbih olunup mukayyed olunmaz ise kalede habs oluna deyu
yazılmıştır” şeklindedir.

107
başından bir hassasiyet gösterilmiş olmalıdır. Muhtemelen daha sonra diğer cezaların
da Mühimmelere kaydedilmesine karar verilmiştir. Öte yandan ilk dört Şikayet
defterinin, Şikayet defterlerinin genel özelliklerini tüm yönleriyle gösterdikleri pek
söylenemez. Şekil özellikleri bakımından Şikayet defteri 1 biraz daha farklıdır. Bu
defterde tarihler hüküm sonlarında onar günlük dilimler halinde verilen usulde
olabildiği gibi hüküm üstlerinde başlık halinde ve gün adı ile birlikte
bulunabilmektedirler. Ancak bu durum defterin taşıdığı tarihte Mühimme
defterlerinde görülen değişimle alakalı olmalıdır108. Şikayet defterlerinde görülen
kalıp cümleler ise ŞKT 4’ün ortalarından itibaren belirginleşmişlerdir109. Öte yandan
Feridun Emecen bu ilk dört defteri Mühimme defteri olarak tanımlamıştır110. Buna
neden olarak Şikayet defterleri serisinde yer alıp, “ahkâm-ı şikayet” başlığını taşıyan
ilk defterin ŞKT 5 olduğu ve bu ilk dört defterin tarihleme ve şekil özellikleri
açısından Mühimme defteri formunda oluşlarını göstermektedir.

Şikayet defterlerinin sadece şahsi meselelere dair konuları ihtiva ettiğini


kabul edersek ilk dört Şikayet defterinin, bulundukları tasnife uygun olduklarını
söylememiz gerekir. Ancak sadece buna dayanarak bir tasnifleme yapılabiliyor ise
içerisinde devlet idaresine dair talimat hükümlerinin (asker ve mühimmat sevki,
muhafaza, zahire nakli gibi) bulunmadığı MD 90 ve MD 91 de Şikayet defteri olarak
kabul edilmelidir. Başka bir ifade ile MD 90 ve MD 91 Mühimme defterleri ise dört
olmasa bile ilk iki Şikayet defterinin de Mühimme defteri olarak kabul edilmesi
gerekir. Öte yandan içerdikleri tarih111 Şikayet defterlerinin ortaya çıkış tarihi kabul
edilen 1059/1649’dan önceye denk geldiği için, MD 90 ve MD 91’in Şikayet
defterleri olduklarını belirtmek oldukça iddialı bir yaklaşım olacaktır. Şikayet
hükümlerinin, önceleri Mühimme defterlerinde yer alması bu konuda karışıklık
çıkmasına sebep olmaktadır112. Örneğin Mühimmeler ve Şikayetlerin ayrılmalarının

108
Aynı durum tarihleme usulündeki bu değişimin yaşandığı MD 89, MD 90 ve MD 91’de de
görülmektedir.
109
Bu duruma tarih olarak 1080/1669 yılı verilebilir.
110
Emecen, a.g.m., s.127-128.
111
1056/1646.
112
Savaşla ilgili birçok emrin yer aldığı Ordu mühimmeleri dışındaki Mühimme defterlerinde yer alan
şikayet hükümleri çok geniş yer kaplamaktadırlar. MD 84’de yer alan hükümlerin 26’sı devlet
idaresine dair talimat hükmü iken 86 hüküm şikayet konularına dairdir (Durmuş Kandıra, “84

108
hemen öncesinde bulunan MD 89’da birçok şikayet hükmü vardır. Ancak defter iyi
incelendiği taktirde kale muhafazasından kale tamiratına kadar reayadan birinin
talebini içeremeyen hükümlerin mevcudiyeti görülür. Ancak ilk dört Şikayet
defterinde, diğer Şikayet defterlerinde olduğu gibi, bu tür hükümler
bulunmamaktadır. Şikayet hükümlerinin Mühimme defterlerinden ayrılması
bürokratik bir gelişmenin ürünüdür. Bundan sonra Mühimme defterlerinde yer alan
hükümler daha spesifik bir görüntü sergilemektedirler.

Şikayet defterlerinin ortaya çıkışları ile birlikte Mühimme defterlerinin


hacimlerinde daralma söz konusu olmuştur. Mühimme defterlerinde geniş yer
kaplayan şikayet hükümlerinin bu defterlerden ayrılarak ayrı bir defter serisi haline
gelmeleri buna sebep olarak gösterilebilir. Şikayet defterleri ise genellikle hacimli
defterlerdir113. Örneğin Edirne tertip edilmiş MD 98 toplamda 296 sayfadır114. Yine
Edirne’de tertip edilmiş ŞKT 12 ise 292 sayfadır115. Ancak MD 98 bir yıllık kayıtları,
ŞKT 12 ise beş aylık kayıtları ihtiva etmektedir. Defter hacimlerinde görülen bu
daralma maliye kalemlerinde de gözlenmektedir. Mali ahkamların XVII. yüzyılda
farklı kalemlere göre tertip edilmesi sonucu XVI. yüzyılda görülen hacimli defterler
ortadan kalkmışlardır116. Şikayet defterleri ise daha sonra vilayetlere göre
ayrılmışlardır. Şikayet defterlerinde yer alan birçok konunun teftiş edilme talebinden
sonra tekrar divanda görüşüldüğü düşünülürse bu defterlerin hacimli oluşları
anlaşılır. Bu defterlerde yer alan hükümler tekrar takip gerektirdiğinden böylesi bir
ayrıma ihtiyaç duyulmuş olmalıdır. Ayrıca mahallinde halledilmeyip merkeze iletilen
problemlerin çoğalmasıyla bürokratik işleri kolaylaştırmak adına böyle bir ayrım
yapılmış olabilir117. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda ortaya çıkan Mühimme-i asâkir,

numaralı Mühimme Defteri (Tahlil-Metin)”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul


Ünivarsitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1995, giriş).
113
Şikayet hükümlerinin çokluğu, bu dönemde halkın merkezi idareye başvurma eğiliminin artması
şeklinde yorumlanabilir (Emecen, a.g.m., s.132).
114
Defterde son 24 sayfa boştur.
115
Her iki defterde ana türdür.
116
Günalan, a.g.t., s.105.
117
Emecen, a.g.m., s.125.

109
Mühimme-i mektûme ve Mühimme-i Mısır defterleri de aynı ihtiyacın sonucu
olmalıdır118.

118
XVII. yüzyılın sonuna doğru mevcut Kalebend defterleri ve XIX. yüzyılda bu defterlerden
ayrılarak ayrı bir defter serisi olan Nefy ve Kısas defterleri ile Mühimme defterleri karşılaştırılma
yapılması gereken bir konuyu teşkil etmektedirler.

110
SONUÇ

Osmanlı bürokrasisinde meydana gelen değişimleri Mühimme defterleri


üzerinden gösterme amacında olan bu çalışmada XVII. yy. Mühimme defterleri faklı
açılardan da ele alınmıştır.

Öncelikle kaynak olarak kullanılan bu defterleri doğru şekilde


değerlendirmek üzere muamele kayıtları üzerinde durulmuştur. Defterlerde değişik
şekillerde görülen muamele kayıtlarının işlevleri açıklanmaya çalışılmıştır. Bu
bağlamda buyruldu işaretleri ile “ba-hatt” ibaresi yanında yer alan isimler arasında
ilişki kurulmuş, fermanların teslim edildiği görevlilerin belirlenmesinde çavuşbaşının
rolüne dikkat çekilmiş ve müsvedde kayıtlarına değinilerek XVII. yüzyılın ilk
yarısına ait Mühimme defterlerinin müsvedde kayıtlardan meydana geldiği sonucuna
varılmıştır. Ayrıca Mühimme defterlerinin tertip edilmesinde kullanılan yöntemler
belirlenerek defterlerin XVII. yüzyılda geçirdiği değişimlere bir zemin aranmıştır.
Buna göre bir çok muamele kaydının ortadan kalması, tarihleme usullerindeki ve
hüküm formlarındaki görülen bir çok değişimin fermanların defterlere kaydı zamanı
ile alakalı bir farklılaşmanın ürünü olduğu tespit edilmiştir. Muamele kayıtlarının
ortadan kalkmaları değişiminden başka, bazı yeni kayıtlar defterlerde görülmeye
başlanmıştır. Bu kayıtların başında defterleri tanımlama görevi gören başlık notları
gelmektedir. Bu notlarda dönemin sadrazamının ve reisülküttabının adının dışında
“mühimme”, “şikayet” tabirleri bulunmaktadır. Bu tür yenilikler Osmanlı
bürokrasisinin ihtisaslaşmasına işaret etmektedir. Sözü edilmeye çalışılan bir diğer
konu ise değişimin yaşandığı XVII. yüzyılın ortası sonrası defterlerde görülen
düzenliliktir. Defterlerin metin kısımlarındaki düzelmelerin yanında tarihsel sırayla
ilgili erken dönemde görülen tüm karmaşıklığın sona erdiği görülmektedir.

Mühimme defterleriyle ilgili tespit edebildiğimiz en önemli verilerden biri


de Ordu mühimmelerinin, defterlerdeki kararların alınmasından sorumlu
sadrazam/serasker yanında hareket halinde olduğudur. Başka bir ifade ile Sadrazam
tarafından İstanbul’da tutulmaya başlanan defter burada bırakılıp sefere çıkıldığı

111
takdirde ilk divanda yeni bir defter ortaya çıkmamış, İstanbul defteri sefere
götürülmüştür. Dolayısı ile bir Ordu mühimmesi başlı başına bu özelliği
göstermeyebilir. Bu defterlerdeki kararlardan genellikle sorumlu olan sadrazamın
İstanbul’da bulunduğu zamanda tertip edilen Asitane defterleri/cüzleri sadrazamın
sefere çıkması ile beraber ordu mühimmelerine dönüşmektedirler. İstanbul’da kalan
kaymakam ise kendisine yeni bir defter/cüz açmakta ve sadrazam döndüğü anda
görevi sonlandığından rikab defterleri sona ermektedir. Buradan çıkan sonuç bir
defterin yıl ortasından başlıyor olması o defterin ilk aylarının kaybına işaret
etmediğidir. Hatta bu durum meydana gelen bir yeniliği haber veriyor olabilir. Yine
bir defterin yıl ortasında sonlanması da benzer bir yaklaşım söz konusu
gözetilmelidir. Ayrıca defterlerin yeni sadrazamla birlikte başlaması ve yahut sefer
sonucu ortaya çıkması defterdeki muamele kayıtlarında farklılıklar yaratmaktadır.

Son olarak bugüne kadar üzerinde çok az durulan Şikayet defterlerine


değinilmiştir. Bu defterlerin ihtiva ettiği konuların bazıları yapılan araştırmalarda
ifade edilmiş ve bunlar kabul görmüştür. Ancak bazı Şikayet hükümlerinin
Mühimme defterlerinde yer almaya devam etmesi bir problem olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu iki defter türünün şekil özelliklerinin de çoğunlukla aynı olması
sözü edilen problemin büyümesine neden olmuştur. Bu tez dahilinde Şikayet
defterleri ile Mühimme defterleri arasındaki farklar üzerinde durulmuştur. Öncelikle
defterlerde yer alan hüküm muhtevalarında bariz ayrımlar görülmektedir. Devlet
idaresine bağlı konular Mühimme defterlerinde yer almaktadır. Şikayet defterlerinde
ise şahsi meselelere ait hükümler bulunmaktadır. Her iki defter türünde yer alabilen
şikayet konularında bazı kıstasların olduğu tespit edilmiştir. Bu kıstaslardan en elde
tutulanı, konusu şikayet dahi olsa ceza kararı ile neticelenen hükümlerin Mühimme
defterlerine kaydedilmesidir.

Tablo 1’de kronolojik olarak tüm XVII. yy. Mühimme defterlerinin listesi
verilmiştir. Mühimme tasnifinde yer alıp aslında farklı bir defter türünü temsil eden
defterler açıklamaları ile birlikte bu tabloda yer almışlardır. Defterlerin türlere göre
ayrımının yapılması eldeki veriler dahilinde Tablo 2’de uygulanmıştır. Bu tabloda bir
Mühimme defterinin kapsadığı ayları ve eğer ordu kayıtlarını havi ise defterin seyrini

112
izlemek mümkündür ve Tablo 1’de görülen bir çok tarih çakışmasının nedeni
açıklanmaya çalışılmıştır. Gerçi bir yıla ait kayıtlar farklı farklı defterlere dağılmış
olabilir. Defter türleri ise birbirlerini çoğunlukla takip etmektedir. Örneğin Ordu
mühimmesinin ortaya çıkmasıyla, yeni başlayan bir diğer defter türü Rikab
mühimmesidir. Bu durum özellikle XVII. yüzyılın sonlarına doğru görülemeye
başlanan Edirne Rikab mühimmeleri ile belirginleşmektedir. Ordu’nun İstanbul’dan
ayrılmasından itibaren görülen İstanbul Rikablara paralel olarak ordunun Edirne’den
ayrılmasının hemen ardından Edirne Rikablar ortaya çıkmışdır. Böylece iki tür Rikab
mühimmesi mevcut olmuştur. Ordunun seferden Edirne’ye dönüşü itibariyle Edirne
Rikab mühimmeleri sona ermiş, ancak İstanbul Rikablar, asıl görevliler buraya
dönünceye kadar tutulmaya devam etmişlerdir. Tüm bu sayılanlar devlet idari işleyişi
ile divan kalemlerinin dolayısıyla bürokratik işlemlerin alakalarının derecesini
göstermektedir.

Görüldüğü üzere Mühimme defterleri, divan kalemlerinin işleyişi ve defter


tertip etmedeki tutumlarını gözler önüne sermektedirler. Osmanlı bürokrasisinde yer
alan görevlilerin, XVII. yüzyılda uzmanlaşma yolunda attığı adımlar bu defterler
üzerinden takip edilebilmektedir.

113
BİBLİYOGRAFYA

1. ARŞİV KAYNAKLARI

1.1. A. DVN
4/35, 9/38, 9/44, 9/46, 9/58, 9/64, 9/75, 9/82, 9/84, 9/86, 9/96, 11/33, 11/50, 11/53,
11/53a, 11/60, 26/42, 27/60, 27/95, 28/87, 29/18, 29/31, 30/80

1.2. A. DVN. d
796

1.3. A. DVN. MHM


932, 933, 934, 935, 936, 937, 938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947, 948,
949

1.4. A. DVN. ŞKT


978, 979, 980, 981, 982, 983, 984

1.5. A.E.
IV. Murad 448

1.6. A.RSK
1517

1.7. D.BŞM
151

1.8. KK
70, 71, 157, 179, 208, 212, 213, 258, 259, 260

1.9. MAD

114
2810, 2825, 2910, 2915, 2931, 3774, 6269, 6415, 9871, 9873

1.10. MD
5, 11, 19, 42, 62, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92,
93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111,
180, 264, Eb 387 (Dresden)

1.11. MDZ
7, 8, 9, 10, 11, 16

1.12. ŞKT
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 12, 14, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30, 31,
172, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 187, 201, 207, 208, 209, 210, 211, 212,
213, 187, 209, 372, 796, Eb 372 (Dresden)

1.13. Yayımlanmış Mühimme Defterleri

Topkapı Sarayı Arşivi H. 951-952 Tarihli E-12321 Numaralı Mühimme Defteri,


yay. H. Sahillioğlu, İstanbul 2002.

82 Numaralı Mühimme Defteri 1026-1027/1616-1617, Özet, Transkripsiyon,


İndeks ve Tıpkıbasım, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı
Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 2000.

83 Numaralı Mühimme Defteri 1036-1037/1626-1628, Özet, Transkripsiyon,


İndeks ve Tıpkıbasım, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı
Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 2001.

85 Numaralı Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Tıpkıbasım, Başbakanlık


Osmanlı Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 2001.

115
85 Numaralı Mühimme Defteri 1040-1041/1630-1631, Özet, Transkripsiyon,
İndeks, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire
Başkanlığı, Ankara 2002.

Mühimme Defteri 90, haz. Nezihi Aykut v.d., İstanbul 1993.

2. KAYNAK ESERLER

Ahmet Resmi Efendi, Sefinetü’r-Rüesâ, İstanbul 1269.

Defterdar Sarı Mehmed Paşa Zübde-i Vekayiât, Tahlil ve Metin (1066-


1116/1656-1704), haz. Abdülkadir Özcan, Ankara 1995.

‘Îsâ-zâde Târîhi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya Yılmazer, İstanbul 1996.

Katib Çelebi, Fezleke, Âtıf Efendi Kütüphanesi, no. 1914.

Mustafa Naima, Ravzatü'l-Hüseyn fî Hulâsati Ahbâri'l-Hafikeyn, I-VI, İstanbul


1281-1283.

İbrahim Hakkı Çuhadar, Mustafa Sâfî’nin Zübdetü’t-Tevârîh’i, c.II, Ankara


2003.

“Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnâmesi”, MTM, III/1, İstanbul 1331, s. 497-544.

Topçular Kâtibi ‘Abdülkādir (Kadrî) Efendi Tarihi (Metin ve Tahlîl), haz. Ziya
Yılmazer, Ankara 2003.

3. ARAŞTIRMA VE İNCELEMELER

Ahıshalı, R. Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttablık (XVIII.


yy), İstanbul 2001.

116
Ak M. “Lala Mehmed Paşa”, DİA, XXVII, Ankara 2003, s.71-73.
Akdağ, M. Türkiye’nin İktisadî ve İctimaî Tarihi (1459-1559),
İstanbul 1974.
Akgündüz, A.-Halil, C. Türk-İslam Hukuk Tarihi, I, İstanbul 1990.
Aydın B. Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı Hümayun Defter
Formlarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi, XV-XVI.
Yüzyıl, yayımlanmamış doktora tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul
2003.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, 2. bs., İstanbul 2000.
Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz(Osmanlı Dönemi) I, Ankara 2000.
Berindei, M.-
Veinstein, G. L’Empire Ottoman et les pays Roumains 1544-1545,
Étude et Documents, Paris 1987.
Beydilli, K. “Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet
Defteri) vom Jahre 1675”, Kitap tanıtımı, TED, 13,
İstanbul 1983-1987, s.605-611.
Danişmend, İ. H. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.V, İstanbul 1971.
David, G. “The Mühimme Defteri as a Source for Otoman-Habsburg
Rivalry in the Sixteenth Century”, AO, 20, 2002, s. 167-
209.
Elezovic, G. Iz Carigradskih Turskih Arhiva Mühimme Defteri,
Beograd 1951.
Emecen, F. “Ali’nin Ayn’ı: XVII. yüzyıl başlarında Osmanlı
Bürokrasisinde Katib Rumuzları”, TD, sayı 35, 1984, s.
131-149.
_________ “Sefere Götürülen Defterlerin Defteri”, TD Bekir
Kütükoğlu Armağanı, 1991, s. 241-268.
_________ “Taşra Bürokrasisinin Kaynakları Şahzade Divânı
Defterleri, Tarih Boyunca Türk Tarihinin Kaynakları
Semineri 6-7- Haziran 1996, Bildiriler, İstanbul 1997,
s.91-100.

117
_________ “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Miri,
Ahkam-ı Kuyud-ı Mühimme ve Ahkam-ı Şikayet”,
TALİD, III/5, 2005, s.107-139.
Faroqhi, S. “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, Leiden 1993, s. 470-472.
Gökbilgin, T. Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi: Osmanlı
İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde, İstanbul
1979.
Göyünç, N. XVI. Yüzyılda Ruûs ve Önemi, TD, XVII/22, İstanbul
1968, s.17-34.
_________ “Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden (Şikayet
Defteri) vom Jahre 1675”, Kitap tanıtımı, OA, V, İstanbul
1986, s.273-274.
_________ “Tarih Başlıklı Muhasebe Defterleri”, OA, X, İstanbul
1990, s. 1-37.
Günalan, R. XVI. Yüzyılda Bâb-ı Defterî Teşkilatı ve Maliye
Ahkâm Defterleri, yayınlanmamış doktora tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul
2005.
Halaçoğlu, Y. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Teşkilatı Hakkında
Bazı Mülahazalar”, OA, 2, 1981, s. 123-132.
Heyd, U. Ottoman Documents on Palestine 1552-1615: A Study
of the Firman According to the Mühimme Defteri,
Oxford 1960.
İnalcık, H. “Reisül-küttab”, İA, IX, İstanbul 1964, s. 671-683.
_________ “Şikayet Hakkı: Arz-ı hal ve Arz-ı Mahzarlar”, OA, 7-8,
1988, s. 33-54.
Kandıra, D. 84 numaralı Mühimme Defteri (Tahlil-Metin),
yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1995.
Kütükoğlu, M. “Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine”,
Tarih boyunca Paleografya ve Diplomatik İlmi

118
Semineri: 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul
1988, s. 95-106.
_________ “Buyruldu”, DİA, VI, İstanbul 1992, s. 478-480.
_________ Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994.
Majer, H. G. Das Osmanische Registerbuch der Beschwerden
(Şikayet Defteri) vom Jahre 1675, Wien 1984.
Mumcu, A. Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak Divan-ı
Hümayun, Ankara 1976.
Oğuzoğlu, Y. “Osmanlı Devletinde Taşra İle Merkez Arasındaki
Bürokratik İşleyiş Hakkında Bazı Bilgiler (XVII. ve
XVIII. yüzyıllar)”, Osmanlı-Türk Diplomatiği Semineri,
Bildiriler, 30-31 Mayıs 1994, İstanbul 1995, s. 31-42.
Ortaylı, İ. Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde
Kadı, Ankara 1994.
Peachy, W.S. “Registers of Copies or Collection of Drafts? The Case of
Four Mühime Defteri from the Archives of the Prime
Ministry in İstanbul”, TSAB, X/2, 1986, s. 79-85.
Reychman, J.-
A. Zajaczkowski, Osmanlı-Türk Diplomatikası El Kitabı, İstanbul 1993.
Römer, C. “An Unknown 16th Century Mühimme Defteri at the
Austrian National Library”, CIEPO XIV, Bildiriler, 18-22
Eylül 2000, Ankara 2004, s. 639-654.
Sawai, K. “Issues on the Contents of the Mühimme Defteri in the
Başbakanlık Osmanlı Arşivi in the Republic of Turkey:
Focusing on Registers Belonging to the Late 16th
Century”, Orient, 49/1, 2006, s. 165-184 (Japonca).
Sertoğlu, M. Muhteva Bakımından Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955.
_________ Osmanlı Tarih Lûgatı, İstanbul 1986.
Şahin İ.-F. Emecen II. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm
Defteri, İstanbul 1994.
Şahin D. “8 numaralı Mühimme Zeyline Göre (h. 481-1121)
XVII. yüzyılda Anadolu’da Celali Hareketleri”,

119
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2003.
Şahin M. “Kuyucu Murat Paşa’nın Celali Defteri Mühimmesi (h.
1-480)”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2002.
Temelkuran, T. “Divan-ı Hümayun Mühimme Kalemi”, TED, VI, İstanbul
1975, s. 129-169.
Theunissen, H. “Ottoman-Venetian Diplomatics: The Ahd-names. The
Historical Background and the Development of a Category
of Political-Commercial Instruments together with an
Annotated Edition of a Corpus of Relevant Documents”,
EJOS, I/2, 1998, s. 1-698.
http://www.2.let.uu.nl/Solis/anpt/ejos/pdf/VG13.pdf
(Erişim tarihi 23 Haziran 2007)
Uluskan, M. Divan-ı Hümayun Çavuşları, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, İstanbul 2004.
Uzunçarşılı, İ.H. “Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyruldulara Dair”,
Belleten, V/17-18, 1941, s. 101-157.
_________ “Buyruldu”, Belleten, V/19, 1941, s. 289-318.
_________ Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, 2. bs.,
Ankara 1984.
_________ Osmanlı Tarihi, c. III, 2. kısım, Ankara 1954.
_________ Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965.
Veinstein, G. “Ahkām Qa’idi Ordres Origianux et Mühimme Defteri”,
Mélanges Offerts à Louis Bazin par ses disciples,
collègues et amis, Varia Turcica XIX, ed. Jean-Louis
Bacqué-Grammont, Paris 1992, s.257-274.

120
EKLER

Tablo I: XVII. yy. Mühimme Defterlerinin Kronolojik Listesi

Açıklamalar:
• Tabloda sadece Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Mühimme
defterleri yer almaktadır.
• Tablonun başlangıcını teşkil eden 1008/1600 ve sonunu teşkil eden
1111/1699 yılları XVII. yy. kapsamındadır.
• Turuncu renkli defterler Mühimme tasnifinde yer alıp aslında
Şikayet defterleri olanlardır.
• Bab-ı Âsafi kataloğunda 1095/1683 olarak tarihlenmiş
A.DVN.MHM 943 aslında 995/1587 tarihli bir Mühimme defteri
parçasıdır.
• Defter karşılığı olmayan yıllar boş bırakılmıştır. Bu kısımlardan
1029-1035/1619-1625, 1057-1072/1647-1661, 1077-1088/1666-
1677 tarihli olanlar uzun yıl aralıkları ile dikkat çekmektedirler.
1029-1032/1619-1622 yılları arasında sadece 1030/1620 yılında
Hotin seferi olup diğer yıllarda padişah ve sadrazam İstanbul’da
bulunmuşlardır. Ancak bu yıllardan 1031/1621, aralarında II.
Osman’ın katli gibi olayların yaşandığı kargaşa dolu bir yılı temsil
etmektedir. Bu kargaşanın uzantıları 1032/1622’de IV. Murat’ın
padişah olmasına kadar devam etmiştir. 1033-1035/1623-1625
yılları arası ise Safevi devleti ile savaşların gündemde olduğu bir
dönemdir. 1057-1072/1647-1661 yıllarını havi ikinci kayıp

121
dönemden 1057-1066/1647-1655 yılları arası yine padişahın ve
sadrazamın İstanbul’da bulunduğu zamana denk gelmektedir.
Geriye kalan yıllar ise Avusturya, Venedik gibi dış güçlerle ve iç
isyanlarla mücadele dönemleridir. Son olarak 1077-1088/1666-1677
tarihlerini kapsayan dönemde iki büyük sefer meydana gelmiştir.
1077-1080/1666-1669 yılları Girit seferi, 1083-1088/1672-1677
yılları ise Lehistan seferlerinin gerçekleştiği tarihlerdir. Dolayısıyla
bu döneme ait kaybolmuş olması muhtemel Mühimme defterleri
Rikab ve Ordu mühimmeleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu
olasılığı sözü edilen diğer dönemler için de kabul ettiğimizde
Mühimme defterlerinin kaybı konusundaki oranın ciddi boyutta
olduğu görülmektedir.

122
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1008

1009

1010 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70

KK 70
KK 70 A.DVN.
ADVN. MHM
1011 KK 70 KK 70 MHM 935 935 KK 70 KK 70 MD 75

1012 MD 75 MD 75

KK 70 KK 70
KK 70 MD 75 KK 70 KK 70 KK 70 KK 70 MD KK 70 MD MD 75 KK 70 MD MD 75 MD KK 70 MD
1013 MDZ 7 MDZ 7 MD 75 MDZ 7 MD 75 75 75 MD 77 75 MD 77 77 MD 76 75 MD 77

1014 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77 MD 77

1015

MD 76 MD 76
MDZ 8 MDZ 8
MD 76 MD 76 MD 76 MD 76 MD 76 A.DVN. A.DVN. MD 76 MD 76
1016 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MDZ 8 MHM 936 MHM 936 MDZ 8 MDZ 8

123
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z

MD 76 KK 71 KK 71 MD
MDZ 8 MDZ 8 A.DVN. 78 A.DVN.
1017 MD 81 MD 81 MD 81 KK 71 KK 71 KK 71 MHM 937 MHM 937

KK 71 MD 78 MD
1018 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 MD 78 79 MD 79

1019 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79 MD 79

A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN.


1020 MD 79 MHM 938 MHM 938 MHM 938 MHM 938 MHM 938 MHM 938 MHM 938 MHM 938

1021

MD 81 MD 81
KK 71 KK 71 MD 81
1022 MD 78 MD 78 MD 78 KK 71 KK 71 KK 71 MD 80 MD 80 MD 80 MD 80 MD 80 MD 80

A.DVN.
MHM 939
A.DVN.
MD 80 MHM 940 A.DVN.
A.DVN. A.DVN. MHM A.DVN.
1023 MD 80 MHM 939 MHM 941 940 MHM 940 MD 80 MD 80 MD 80

124
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
MD 81
KK 71
KK 71 MD 80
MD 80 MD 80 A.DVN.
A.DVN. A.DVN. MHM MD 81 MD 81 KK MD 81 KK MD 81 MD 81 KK MD 81 KK MD 81 KK
1024 MD 80 MHM 940 MHM 940 940 KK 71 KK 71 71 71 KK 71 71 71 71

1025 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81 MD 81

1026 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82

KK 71 KK 71 KK 71 KK 71
1027 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82 MD 82

1028 KK 71 KK 71 KK 71

1029

1030

1031

1032

1033

1034

125
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1035

1036 MD 83 MD 83 MD 83 MD 83

1037 MD 83 MD 83 MD 83 MD 83 MD 83

1038 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84

1039 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84 MD 84

MD 84
1040 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85 MD 85

1041 MD 85

1042

A.DVN. A.DVN.
1043 MHM 942 MHM 942

1044 MDZ 9 MDZ 9 MDZ 9 MDZ 9 MDZ 9 MDZ 9 MDZ 9 MDZ 9

1045

MD 86 MD 86 MD 86 MD 87 MD 87
1046 MD 86 MD 86 MD 86 MD 86 MD 86 MD 86 MD 87 MD 87 MD 87 MD 88 MD 87 MD 88

126
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87 MD 87
1047 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88 MD 88

MD 87
1048 MD 88

1049

1050

1051

1052 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89

1053 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89 MD 89

1054 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10 MDZ 10

1055

MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90 MD 90
1056 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91 MD 91

1057

1058

1059

127
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1060

1061

1062

1063

1064

1065

1066

1067 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92

1068 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92 MD 92

1069 MD 92 MD 93 MD 93 MD 93

1070 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93 MD 93

1071 MD 93 MD 93

1072

1073 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94

128
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1074 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94

MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD 94 MD MD 94
1075 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 MD 95 95 MD 95

MD 94 MD 94 MD 94
1076 MD 95 MD 95 MD 95

1077 MD 264

1078 MD 264 MD 264 MD 264 MD 264 MD 264 MD 264 MD 264 MD 264

1079

1080

1081 MD 264

1082

1083

1084

1085

1086

129
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1087

1088

1089 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96 MD 96

1090 MD 96 MD 96 MD 96 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97

1091 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97

1092 MD 97 MD 97 MD 97 MD 97

1093

1094

A.DVN.
MHM
943
1095 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180

1096 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180 MD 180

A.DVN. A.DVN.
1097 MHM 944 MHM 944 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10

130
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
ŞKT 10
1098 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 ŞKT 10 MD 264

1099 MDZ 16 MDZ 16

MD 98 MD 98 MD 98 MD 98
MD 98 MD 98 MD 98 MD 98 MD 98 MD 98 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MD 98 MDZ MDZ 16
1100 MD 98 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MD 264 MD 264 MD 264 16 MD 264 MD 264

MD 98
MD 99 MD 99 MD 99 MD 99 MD 99 MD 99
1101 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MDZ 16 MD 99 MD 99 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100

MD 101
MD 100 MD 101 MD 102 MD 101 MD 101 MD 101
1102 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100 MD 100 MD 101 MD 101 MD 102 MD 103 MD 102 MD 102 MD 102

MD 101 MD 102 MD 102 MD 102 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103


1103 MD 102 MD 102 MD 102 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104

MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103
1104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 104 MD 103

MD 103 MD 103 MD 103 MD 103


1105 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 103 MD 105 MD 103 MD 103 MD 105 ŞKT 17 ŞKT 17

131
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z

MD 103
MD 103 MD 106
MD 103 MD 105 A.DVN.
MD 103 MD 105 MD 103 MD 103 MD 106 MHM 945 MD 103 MD 103
MD 103 MD 103 MD 105 ŞKT 17 MD 105 MD 103 MD 103 MD 105 A.DVN. A.DVN. MD 106 MD 106
1106 ŞKT 17 ŞKT 17 ŞKT 17 MD 264 MD 264 MD 105 MD 105 MD 106 MHM 945 MHM 946 MD 107 MD 107

MD 108
MD 108 A.DVN.
A.DVN. MHM 947
MD 103 MD 103 MD 103 MHM 947 A.DVN.
MD 106 MD 106 MD 106 MD 103 MD 106 MD 108 A.DVN. MHM 948 MD 108 MD 108
1107 MD 107 MD 107 MD 107 MD 106 MD 108 MDZ 11 MD 108 MD 108 MHM 948 MDZ 11 MDZ 11 MDZ 11

MD 108 MD 108
A.DVN. MD 108 MD 108 A.DVN. A.DVN. A.DVN.
MHM A.DVN. A.DVN. MHM A.DVN. MHM 948 MHM 948
948 MHM 948 MHM 948 948 A.DVN. MHM 948 A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. MD 109 MD 109
1108 MDZ 11 MDZ 11 MDZ 11 MDZ 11 MHM 948 MDZ 11 MHM 948 MHM 948 MHM 948 MHM 948 MD 110 MD 110

132
Yıl Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
A.DVN.
MHM
948 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110
MD 109 MD 109 MD 109 MD 109 A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN.
1109 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949
MD 110
MD 110 MD 110 MD 110 A.DVN. MD 110 MD 110 MD 110
A.DVN. A.DVN. A.DVN. MHM A.DVN. MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 MD 110 A.DVN. A.DVN.
MHM MHM 949 MHM 949 949 MHM 949 A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. A.DVN. MHM 949 MHM 949
1110 949 ŞKT 30 ŞKT 30 ŞKT 30 ŞKT 30 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MHM 949 MD 111 MD 111

A.DVN.
MHM A.DVN. A.DVN.
949 MHM 949 MHM 949
1111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111 MD 111

133
Tablo II: Tür Özelliklerine Göre XVII. yy. Mühimme Defterleri
Listesi

Açıklamalar:
• Defter türleri şu şekildedir:
Asitane: İstanbul kayıtları,
Ordu: Sefer esnasında tertip olunan kayıtlar,
Rikab: Vekil idaresinde alınan kararlar. İkiye ayrılır;
1) İstanbul Rikab
2) Edirne Rikab
• Renklerin kullanımı:
Kırmızı renk: Rikab olsun ya da olmasın İstanbul kayıtlarıdır.
Mavi renk: Edirne Rikab kayıtlarıdır.
Yeşil renk: İki şekilde kullanılmıştır;
1) Ordu: Sefer esnasındaki kayıtları göstermektedirler.
2) Edirne: Sefer mahalline yakın olmak üzere ordunun Edirne
kışladığı zamanki kayıtlardır. Bu defterler Rikab niteliğinde
olmayıp “ana tür” defterlerdir.
Turuncu dolgu: İlk konağı temsil etmektedirler. (1046-1047/1636-
1637 yılları hariç)
• Konaklar belirtilirken sefere çıkılan ilk ay esas alınmıştır. Ordunun
hareket halinde olması sebebiyle sonraki menzil adları verilmemiş
ve sadece “ordu” denmiştir. İlk konaklar çoğunlukla bir ayı
tamamıyla içermezler. Ancak burada, ilk hareketin ağırlık noktasını
oluşturan ay turuncu dolgu içinde gösterilmiştir.
• Bazı defterler içinde yer alan aylarda sadece bir gün mevcuttur.
Örneğin A.DVN.MHM 940 içinde 1023/1614 yılı Rebiülevvel ayı

134
sadece son günü ve 1024/1615 yılı Rebiülevvel ayının sadece
üçüncü günü mevcuttur.
• Birbirleriyle tarih bakımından çakışan defterlerin bir kısmına tezin
ikinci bölümde değinilmiştir.
• 1106/1694 yılına ait Edirne Rikab kayıtları MD 264 ve ŞKT 17’de
yer almaktadır. Her iki defterde Rebiülahir ayı çakışıyor
gözükmektedir. Esasen ŞKT 17 evasıt-ı Rebiülahirde sonlanmakta
ve MD 264 evahir-i Rebiülahirde başlamaktadır. Aynı durum MD
98-MD 99, MD 99-MD 100, MD 100-MD 101, MD 106-MD 108,
1108/1697 tarihi için MD 264-MD 110 arasında da söz konusudur.
• MD 264’te Cemaziyelevvel ayının 1106/Aralık 1694 Edirne Rikab
iken MD 105’te Edirne ana defter olarak görülmektedir. Böylesi bir
durum tabi ki imkansızdır. Ancak aslında Cemaziyelevvel ayının ilk
on günlük dilimine ait kayıtlar MD 264’te ve sonraki günleri MD
105’te yer almaktadır. Benzer durumlar MD 103-MD 106 ve
A.DVN.MHM 949-MD 111 arasında mevcuttur.
• Defterlerde bazen tek parça halinde defterin tarihinden farklı
kayıtlar yer almaktadır. Örneğin MD 102’de 1105 tarihinin
görüldüğü tek hüküm vardır. İptal edilmiş bu hüküm aslında şikayet
kaydıdır. Dolayısıyla MD 102 içinde gösterilmemiştir. Aynı
uygulama MDZ 9 s.7’de yer alan 1037/1626 tarihli hüküm, MD 85
s.1’de yer alan 1042/1632 tarihli ferman sureti; MD 91 s.52’de
mevcut 1057/1647 tarihli ferman sureti için de geçerli olmuştur.
• A.DVN.MHM 947’nin ilk sayfasında Zilkade 1107/Haziran 1696
tarihli bir hüküm vardır. Ancak bu hüküm aslında Ordunun
bulunduğu yerden İstanbul kaymakamına gönderilmiş emrin
suretidir (aynı hüküm MD 108 s.294’te yer almaktadır.) Dolayısıyla
bu ay deftere ait gösterilmemiştir. A.DVN.MHM 948 ile tarih olarak
çakıştığı görülen tek yapraklık parça aslında bu defterin ilk
sayfasıdır.

135
• 100 numaralı Mühimme defteri içinde Şevval-Zilhicce
1101/Temmuz-Eylül 1690 ve Muharrem-Rebiülevvel 1102/Ekim-
Aralık 1690 tarihleri iki kere tekrar etmektedir. S.53-72 arasını
kapsayan cüzün Edirne Rikab mühimmesi olduğu düşünülse de
kesin bir yargıya varılmadığından bu tabloda yer verilmemiştir.
• MD 111’in sadece XVII. yy. ait kayıtları bu tabloda yer almıştır.

136
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1010 1010 1010 1010 1010 1010 1010 1010 1010
KK 70 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1011 1011 1011 1011 1011 1011
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Asitane Asitane Asitane

1011 1011
A.DVN.MHM 935 Rikab Rikab

1011
MD 75 Asitane
1012 1012
Asitane Asitane
1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013 1013
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Asitane Asitane Asitane Asitane

1013 1013 1013


MDZ 7 Rikab Rikab Rikab

1013 1013 1013 1013


MD 77 Asitane Asitane Asitane Halkalı
1014 1014 1014 1014 1014 1014 1014 1014 1014 1014
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu

1013
MD 76 Asitane
1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1017
Rikab

1016 1016 1016 1016 1016 1016


MDZ 8 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016 1016
Üsküdar Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1017 1017
Ordu Ordu

1016 1016
A.DVN.MHM 936 İznikmid İznikmid

137
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1017 1017
A.DVN.MHM 937 Asitane Asitane

1017
MD 78 Asitane
1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018 1018
Asitane Asitane Üsküdar Üsküdar Üsküdar Üsküdar Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1022 1022 1022
Asitane Asitane Asitane

1018 1018
MD 79 Asitane Asitane
1019 1019 1019
Rikab Rikab Rikab
1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019 1019
Asitane Üsküdar Üsküdar Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1020
Ordu

1020 1020 1020 1020 1020 1020 1020 1020 1020


A.DVN.MHM 938 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab

1022 1022 1022 1022 1022 1022


MD 80 Asitane Asitane Asitane Edirne Edirne Edirne
1023 1023 1023 1023 1023
Çorlu Asitane Asitane Asitane Asitane
1024 1024 1024 1024
Asitane Asitane Asitane Asitane

1023 1023
A.DVN.MHM 939 Asitane Asitane

1023 1023 1023


A.DVN.MHM 940 Asitane Asitane Asitane
1024 1024 1024
Asitane Asitane Asitane

1023
A.DVN.MHM 941 Asitane

138
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1017 1017 1017 1017 1017
KK 71 Rikab Asitane Asitane Asitane Asitane
1018
Asitane
1022 1022 1022 1022 1022
Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024
Asitane Üsküdar Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1027 1027 1027 1027
Rikab Rikab Rikab Rikab
1028 1028 1028
Rikab Rikab Rikab

1017 1017 1017


MD 81 Rikab Rikab Rikab
1022 1022 1022
Asitane Asitane Asitane
1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024 1024
Üsküdar Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1025 1025 1025 1025 1025 1025 1025 1025 1025 1025
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu

1026 1026 1026 1026 1026


MD 82 Üsküdar Rikab Rikab Rikab Rikab
1027 1027 1027 1027 1027 1027 1027 1027 1027 1027
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab

1036 1036 1036 1036


MD 83 Ordu Ordu Ordu Ordu
1037 1037 1037 1037 1037
Ordu Asitane Ordu Ordu Ordu

1038 1038 1038 1038 1038


MD 84 Asitane Asitane Üsküdar Ordu Ordu
1039 1039 1039 1039 1039 1039
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1040
Ordu

1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040 1040
MD 85 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1041
Rikab

139
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1043 1043
A.DVN.MHM 942 Ordu Ordu

1037
MDZ 9 Rikab
1044 1044 1044 1044 1044 1044 1044 1044
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu

1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046 1046
MD 86 Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
MD 87 Rikab Rikab Rikab/Asitane Üsküdar Ordu Ordu
MD 88 Rikab Rikab
1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047 1047
MD 87 Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
MD 88 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Üsküdar Ordu
1048
MD 87 Ordu
MD 88 Ordu

1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052 1052
MD 89 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane
1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053 1053
Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Rikab Rikab

1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054 1054
MDZ 10 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane

1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056
MD 90 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane

1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056 1056
MD 91 Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane

1073 1073 1073 1073 1073


MD 94 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1074 1074 1074 1074 1074 1074 1074 1074 1074 1074 1074 1074
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1075 1075 1075 1075 1075 1075 1075 1075 1075 1075 1075
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1076 1076 1076
Rikab Rikab Rikab

140
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089 1089
MD 96 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1090 1090 1090
Rikab Rikab Rikab

1090 1090 1090 1090 1090 1090 1090 1090


MD 97 Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1091 1091 1091 1091 1091 1091 1091 1091 1091 1091 1091
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1092 1092 1092 1092
Ordu Ordu Ordu Ordu

1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095 1095
MD 180 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096 1096
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab

1097 1097
A.DVN.MHM 944 Edirne Edirne

1097 1097 1097 1097 1097 1097 1097


ŞKT 10 Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1098 1098 1098 1098 1098 1098 1098 1098 1098 1098 1098 1098
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu

1099 1099
MDZ 16 Rikab Rikab
1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1101 1101 1101 1101 1101
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab

1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100 1100
MD 98 Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu
1101
Ordu

141
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1098
MD 264 Ordu
1100 1100 1100 1100 1100
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1106 1106
Rikab Rikab
1108 1108
Ordu Ordu
1109 1109 1109
Edirne Edirne Ordu
1109
Rikab

1101 1101 1101 1101 1101 1101 1101 1101


MD 99 Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne

1101 1101 1101 1101 1101


MD 100 Edirne Edirne Ordu Ordu Ordu
1102 1102 1102 1102 1102 1102
Ordu Ordu Ordu Asitane Asitane Asitane

1102 1102 1102 1102 1102 1102 1102


MD 101 Asitane Asitane Davutpaşa Ordu Ordu Ordu Ordu
1103
Ordu

1102 1102 1102 1102 1102


MD 102 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab

1102
MD 103 Rikab
1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103 1103
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105 1105
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1107 1107 1107 1107
Rikab Rikab Rikab Rikab

142
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1103 1103 1103 1103 1103
MD 104 Edirne Edirne Ordu Ordu Ordu
1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104 1104
Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Ordu Ordu

1105 1105
MD 105 Edirne Edirne
1106 1106 1106 1106 1106 1106 1106
Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne

1105 1105
ŞKT 17 Rikab Rikab
1106 1106 1106 1106
Rikab Rikab Rikab Rikab

1106 1106 1106 1106 1106


MD 106 Edirne Edirne Ordu Ordu Ordu
1107 1107 1107 1107 1107
Ordu Ordu Ordu Asitane Asitane
1106 1106
A.DVN.MHM 945 Edirne Edirne

1106
A.DVN.MHM 946 Edirne

1106 1106
MD 107 Rikab Rikab
1107 1107 1107
Rikab Rikab Rikab

1107 1107 1107 1107 1107 1107 1107 1107


MD 108 Asitane Asitane Asitane Asitane Ordu Ordu Ordu Ordu
1108 1108 1108 1108
Ordu Ordu Edrine Edirne

1107 1107
Rikab Rikab????
A.DVN.MHM 947

1107 1107 1107 1107


A.DVN.MHM 948 Rikab Rikab Rikab Rikab
1108 1108 1108 1108 1108 1108 1108 1108 1108 1108 1108 1108
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1109
Rikab

143
Defterler Aylar M S Ra R Ca C B Ş N L Za Z
1108 1108
MD 109 Rikab Rikab
1109 1109 1109 1109
Rikab Rikab Rikab Rikab

1108 1108
MD 110 Ordu Ordu
1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109
Ordu Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Ordu Ordu
1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110
Ordu Ordu Ordu Ordu Ordu Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne Edirne

1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109 1109


A.DVN.MHM 949 Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110 1110
Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab Rikab
1111 1111 1111
Rikab Rikab Rikab

1110 1110 1110 1110


ŞKT 30 Rikab Rikab Rikab Rikab

1110 1110
MD 111 Edirne Edirne
1111 1111 1111 1111 1111 1111 1111
Edirne Edirne Asitane Asitane Asitane Asitane Asitane

144

You might also like