You are on page 1of 7

Hadis ve Sünnet Terimleri

1- Sözlük Anlamı
- Hadis kelimesi sözlükte haber anlamına gelir çoğulu ise ehadistir. Aynı zamanda kadim
anlamıyla da kullanılır.
- Hadis Kuran’da farklı anlamlarda kullanılır. Kimi yer de haber, olay gibi anlamlarda
kullanılırken kimi yerlerde konuşma ve söz anlamında kullanılır bazı yerlerde ise hadis
kelimesi ile Kuran’ın direk olarak kendisi kast edilir.
2- Terim Anlamı
- Muhaddislere Göre: Hz. Peygambere izafe edilen her rivayet hadistir. Bu, sözleri dışında onun
takrirlerini, hareketlerini, ahlakı ve yaratılış özelliklerini de kapsar. Ayrıca sahabenin ve
tabiunun da söz ve fiillerini kapsar.
- Peygamberimize nispet edilen hadislere merfu hadis, sahabeye izafe edilene mevkuf, tabiuna
ise maktu hadis denir. Genel anlamıyla kullandığımız zaman merfu hadis anlaşılır. Hadis
tanımı tam olarak 5 kategori içerir bunlar;
- 1- Kavli hadis: Peygambere izafe edilen sözlerdir. 2- Fiili Hadis: Peygamberin davranışları ve
uygulamalarıdır. 4- Takriri Hadis: Peygamberin bir olayı gördüğünde veya sahabelerin
uygulamaları hakkında bilgi sahibi olduğunda bunu onaylamasıdır. Bu iki şekilde gerçekleşir
ya Peygamberimiz direk olarak iyi yaptın şeklinde bir tepki verir buna sarih takrir denir,
ikincisi ise olay karşısında sessiz kalmasıdır, buna da zımni takrir denir. (Birincisi imamet olayı,
ikincisi beni Kureyza savaşı). 4- Ahlaki Özellikleri: Peygamberimizin ahlakının anlatıldığı
hadislerdir. 5- Yaratılış Özellikleri: Onun fiziki özellikleri ile alakalı hadislerdir.
- Fıkıh Usulcülerine Göre: Usulcüler Peygamberimizin fıkha konu olan hadislerini hadis olarak
kabul etmişlerdir. Buna sözleri ve fiilleri dahildir, takrirleri de fiillerine dahildir, ancak
Peygamberimizin şahsi tercihlerini veya fiziki özelliklerini, fıkıh ile alakalı olmadığı için hadis
kapsamında değerlendirmemişlerdir.
- Hadislerin sıhhati onları hadis olmaktan çıkarmaz, uydurma hadislere de hadis deriz. Sahte
paraya da para dememiz gibi.
- Hadis kelimesini Peygamberimiz kendisi terim anlamında kullanmıştır. Şefaat ile alakalı hadis
örneğinde geçiyor. (Senin Hadise olan aşırı arzunu gördüğüm için bu soruyu ilk senin
soracağını biliyordum.)

Hadisin Yapısı

- Hadis, isnad ve metin olmak üzere iki ana öğeden oluşmaktadır. Peygamberimizden itibaren
isnadda yer alan her bir şahsa ravi denir. İsnaddaki haddesena semitü gibi ifadeler ise rivayet
lafızlarıdır. Metne ulaşılan yıla yani rivayet zincirine sened denirken bunu Peygamberimize
iletmeye isnad adı verilmektedir. Muhaddisler isnad ve senedi aynı manada kullanırlar.
Ravilerin hadisleri nakletmesine ise rivayet etmek denir.
- Haber ve eser anlamları. Haber, bir görüşe göre hadis ile eş anlamlı, bir görüşe göre hadis
dışındaki rivayetler, bir görüşe göre tüm rivayetler. Eser bir görüşe göre hadis ile eş anlamlı,
ikinci görüşe göre sahebe ve tabiun sözleri, üçüncü görüşe göre her ikisini içine alır.
- Hadis- Sünnet İlişkisi: Birinci anlamı, yeni bir yol açma, çığır açma, Hz. Ömer’in giysi
değiştirme olayı ve yapsaydım bu sünnet olurdu demesi. İkinci anlamı, her Müslüman için
bağlayıcı olan Peygamberimize ait olduğu tespit edildikten sonrası uyulması gereken
hareketlerdir. Bir diğer deyişle, sünnet Peygamberimizin hayat tarzı ve yöntemidir.
Peygamberimizin yaptığı her davranış bu anlamda sünnet değildir, yani hadislerde geçen her
şey sünnet değildir. Mesela savaş için hendek açtırmıştır, bu o dönemde gerekli olan bir
şeydi, ancak sağ elle yemek yemek bir sünnettir ve bunun dini boyutu açıklanmıştır. (şeytan
sol eli yer.) Üçüncü kullanımı, Peygamber efendimize atfedilen her şeydir bu anlamla hadis ile
eş anlamlıdır. Peygamberimizin kendi fıtratı gereği sevdiği ve yaptığı şeylere de cibilli sünnet
denir. Bunların bir bağlayıcılığı yoktur.
- Hadisin veya sünnetin önemi: Sünnet olmadan Kuran anlaşılamaz. İbadetlerin nasıl yapılacağı
konusunda bunu çok net görüyoruz. Ayrıca Peygamberimiz bir takım müteşabih ayetleri de
açıklamıştır.
- Kuran ve Hadislere göre Peygamberimizin konumu :
a- Allah, Peygamberimize müstakil hüküm koyma yetkisi vermiştir. ‘’Onlara güzel şeyleri helal,
çirkin şeyleri haram kılar.’’
b- Allah, Peygamberimizde örnek alınacak güzel özelliklerin bulunduğunu söylemiştir.
c- Allah, Müslümanlardan Peygamberimizin verdiği hükümlere karşı gelmemelerini ona itaat
etmelerini istemiştir. Hatta Allah’ın bizi sevmesi Peygamberimize itaat ile şart koşulmuştur.
- Uygulama açısından sünnetin Kuran karşısındaki konumu: Namaz örneği, bunu direk
Peygamberimizden öğreniyoruz, bize kalsa üzerine ihtilaf ederdik.
a- Tekid: Peygamberimiz Kurandaki hükümleri destekleyici ve teşvik edici ifadeler kullanmıştır.
b- Tebyin: Peygamberimizin en önemli görevi Kuranı tebyin etmek yani açıklamaktır. Bu 4
şekilde gerçekleşir.
1- Peygamberimiz Kuranın mücmel ayetlerini beyan eder. Yani tam olarak anlaşılmayan ayetleri
açıklar. İbadet ile ayetler bunlardır. İbadetlerin detaylarını ve nasıl yapılacağını
Peygamberimiz bize açıklar.
2- Amm ifadeleri tahsis eder. Genel ifadeli ayetleri sınırlandırır. Örneğin Kuranda aynı anda iki
kız kardeşin nikah altında tutulamayacağı söylenmiştir bunlar dışındakiler ise helal kılınmıştır.
Ancak Peygamberimiz teyze – yeğen, Hala ve yeğenin de aynı anda nikah altında
tutulamayacağını söyleyerek bu hükmü tahsis etmiştir.
3- Mutlak ifadeleri takyid eder. Herhangi bir kayıt konulmaksızın söylenen ifadeler hadisler ile
sınırlandırılabilir. El kesme meselesinde elin nereden kesileceği.
4- Müşkil ayetleri izah eder. İlk bakışta ne anlama geldiği anlaşılamayan ayetleri açıklar. Mesela
beyaz iplik siyah iplik ayetinde bunlardan kastın gece ve gündüz olduğunu Peygamberimiz
açıklamıştır.
c- Teşri: Peygamberimizin müstakil hüküm koyması. Ehli eşek etinin haram kılınması bunun için
verilen en meşhur örnektir. Bu hüküm Kuranda zikredilmez. Bir grup Alim ise bunların yine de
dolaylı olarak Kuran’da var olduğunu ama tabiki ancak Peygamberimizden öğrenebileceğimizi
söyler.

- Hadis Tarihinin Birinci Asrı: Erken Dönem Hadis Rivayeti: Tedvin öncesinde hadis: Sahabe
döneminde hadis rivayeti:
- Sahabenin Tanımı: Hadisçilerin tanımı: Lugat anlamından hareketle geniş bir çerçevede
tanımlamışlardır. Ahmed b. Hanbel ‘’ Resulullah (s.a.v) ile bir ay, bir gün, bir saat görüşen
veya sadece onu gören şahıslar’’ şeklinde tanımlamaktadır. Buhari ise ‘’Resullulahı gören
bütün Müslümanlar sahabidir.’’ Demiştir. Bu tanımlamaları da sahabi kelimesinin kök
anlamından almaktadırlar. Sahabe kelimesi arkadaşlık eden demektir, uzun veya kısa sohbet
olsun ona arkadaşlık edenler sahabe sayılmışlardır.
- Usulcülerin Tanımı: Peygamberimiz ile uzun süre birlikte olmayanları sahabe kapsamına
almamışlardır çünkü onlara göre böyle kimselere arkadaş ya da dost denmemektedir.
Amaçlarından dolayı böyle tanımlamışlardır. En çok itibar edilen görüş hadisçilerin görüşü
olmakla birlikte onlar da sürekli Peygamberimizin yanında bulunan sahabelerin daha faziletli
olduklarını, onların görüşlerine ve kararlarına daha çok itibar edilmesi gerektiğini
söylemektedirler.
- Sahabenin Hadis Rivayeti ve Anlayışlar:
- 1- Sahabelerin Hadis Rivayeti :
- Sahabenin hadisleri öğrenme yolları: Burada şunu belirtmekte fayda var, sahabeler hadisleri
günlük yaşantılarını yürütürken öğretiyorlar yani Peygamberimizle hadisleri öğrenmek için
belli bir programa uymuyorlardı. Hepsinin öğrenmez arzusu veya gayreti de farklı idi. Kimisi
günlük işlerini yaparken bir yandan öğrenmeye çalışıyordu, kimisi ise suffede kalıyordu ve
sürekli Peygamberimiz ile vakit geçiriyordu. Sahabeler hadisleri şu yollar ile
Peygamberimizden öğrenmişlerdir;
- Allah Resulü’ne sorulan sorular: Hadisleri elde etme vasıtalarından en önemlilerinden biri
soru sormaktır, soru soran kişi Peygamberimizin bir konuyu açıklığa kavuşturmasına yani bir
hadisin daha ortaya çıkmasına vesile olmaktadır. Sahabelerin bir çok konuda Peygamberimize
soru sorduğunu veya başkaları aracılığı ile sordurttuğunu görmekteyiz. Kadınlarda ona
sorularını sorardı. Mahrem konuları bile sorarlar ve Peygamberimiz açıklardı eğer muhattab
kişi olayı tam anlamazsa Peygamber Efendimizin eşleri ona açıklardı. Bu soruların önemli bir
ilim kaynağı olduğunu sahabenin soru sormaktan sakındırıldığı zamanlarda birinin gelip soru
sormasını istediklerinden anlıyoruz. (niye sakındırılıyor tam bilmiyorum.) Bu durumda en
şanslı olan onun eşleridir çünkü onlar direk olarak her şey Peygamberimize sorabiliyorlar veya
müşkil olarak gördükleri şeyleri açıklamasını isteyebiliyorlardı.
- Peygamberimizin yaşantısı, çeşitli olaylar karşısındaki davranışı ve açıklamaları:
Peygamberimizin en önemli görevi Kuranı insanlara aktarmak ve açıklamaktır. Bu minvalde
Peygamberimiz gerekli gördüğü hususları (ibadetlerin detayları gibi) Müslümanlara hem
yaşayarak hem de anlatarak açıklıyordu. Bu konuda bazı sahabeler diğerlerinden daha
öncededir ( sürekli onla bulunanlar Ebu Hureyre gibi ve onun eşleri.) Bu sahabeler ibadetlerin
detayları ve Peygamberimizin yaşantısı ile ilgili birçok detayı bize aktarmışlardır.
- Peygamberimizin yazdırdıkları: Peygamberimizin yazdırdıkları vesikalardan da birçok detay
öğreniyoruz. Özellikle zekat ve diyet miktarları hakkında fıkhi vesikalar yazdırmıştır. Daha
sonra bu vesikaları ellerinde bulunduran aileler bu vesikalar ile anılmış ve vesikaları
korumuşlardır. Amr b. Hazm, Hz. Ömer, Enes b. Malik gibi sahabeler ve aileleri buna örnektir.
Peygamberimizden duyduklarını sistematik bir şekilde yazanlarda vardır, Abdullah b. Amr
gibi.
- Diğer Sahabeler vasıtası ile öğrenme: Bu iki döneme ayrılır, birincisi Peygamberimiz dönemi,
bunun en meşhur örneği Hz. Ömer ve komşusunun nöbetleşe Peygamber Efendimizin
hadislerini dinlemesidir. Çünkü her sahabe her an Peygamberimizin yanında olamıyordu.
İkinci dönem ise Peygamberimizin vefatı sonrasıdır. Peygamber efendimizin döneminde daha
çocuk olan sahabeler sonradan sahabelerin büyüklerinden bir çok hadisi almışlardır. Abdullah
b. Abbas buna örnektir. O Peygamber Efendimizin vefatında daha 13 yaşında idi. Bir kısım
hadisleri kendi duydu ise de, bir çoğunu da meşhur sahabelerden almıştır.

- Sahabelerin hadisleri rivayeti: Burada iki anlayış hakim birincisi, ihtiyaç olmasa da hadis
rivayet edenler, bunun en meşhur örneği Ebu Hureyredir. Buna yarı sistemli hadis rivayeti
diyoruz, yarı sistemli çünkü tedvin döneminden ayırmak için böyle diyoruz. Bir de ihtiyaç
halinde hadis rivayet edenler vardır. Bu iki anlayışın oluşmasının sebebi Peygamber
efendimizin hadisleridir. İlmi yayma, kendi sözlerini yayma ile alakalı uyarılarını dikkate
alanlar, hadis nakletmek hususunda gayret göstermişlerdir, benim adıma yalan uydurmayın
uyarılarını dikkate alanlar ise , Peygamber adına yanlış bir şey söylememek için hadis
rivayetinden kaçınmışlar ancak ihtiyaç halinde rivayet etmişlerdir. Ebu Katadenin kediye su
vermesinden sonra kedilerin necis olmadığı ile alakalı hadisi rivayet etmesi bu minval
üzeredir. Bazıları ise fiilin bu hadisleri nakletmiş ve Peygamberimiz böyle yapardı demiştir.
Ebu Hureyre’nin sistemli olmasının bir sebebi ise onun hadislerini bazı öğrencilerinin
yazmasıdır ve mescidde hadis halkaları oluşturmasıdır. 800 kadar öğrencisinin olduğu
bilinmektedir.

- Rivayet ettikleri hadis sayısına göre sahabeler: Sahabe sayılarında farklı yaklaşımlar mevcut.
Ama genelini göz önüne aldığımız zaman bize hadis rivayet edenler bunların çok az bir kısmı.
Hadis rivayet edenlerde de farklı yaklaşımlar mevcut olmaklar birlikte, genel kanaat bin –
ikibin arasında değişmektedir. Ayrıca sahabelerin bildiği hadisler ile naklettikleri arasında da
elbette sayı farkı vardır. Sayılarına göre ise Muksirun ve Mukıllun olarak iki kısma ayırıyoruz.
Muksirun binden fazla hadis rivayet edenlerdir. Baki b. Mahled’in müsnedine göre bunlar
sırasıyla:

- Ebu Hureyre : 5374

- Abdullah b. Ömer : 2630

- Enes b. Malik : 2286

- Hz. Aişe : 2210

- Abdullah b. Abbas : 1660

- Cabir b. Abdullah : 1540

- Ebu Said el-Hudri : 1170

- Bu hadisler içinde tekrarlar, mükerrer hadislerde bulunmaktadır. Mesela Ebu Hureyre’nin


tekrarsız olarak naklettiği hadis sayısı 1236’dır. Ahmed b. Hanbel’in müsnedine göre
sıralandığında sayı biraz değişmektedir.

- Mukıllunun birincisi, Abdullah b. Mesuddur. İkincisi Abdullah b. Amr, Üçüncüsü ise Hz.
Ömer’dir. Bunlar sırasıyla, 848, 700 ve 547 hadis rivayet etmişlerdir. Hz. Ali 536 hadis rivayet
etmiştir. Hz. Ebu Bekir 142, Hz. Osman ise 146 hadis rivayet etmiştir.

- Sahabelerin farklı sayıda hadis rivayet etme nedenleri: Bunu anlamak için sahabelerin
biyografilerini detaylı okumak lazım. Bazıları kendi isteklerine bağlı iken bazı sebepler kendi
istekleri dışındadır. Bu sebepler:

- Zaman unsuru: Çok hadis rivayet eden sahabeler, Peygamberimizden sonra uzun hayat
sürenlerdir. Öğreneğin Hz. Ebubekir Peygamberimizden sonra fazla yaşamadı ancak Hz. Ebu
Hureyre ve Aişe Annemiz, Peygamberimizden sonra 48 yıl daha yaşadılar.

- Mekan Unsuru: Peygamber Efendimize yakın olan sahabeler diğerlerine göre daha şanslı
olmuşlardır, bu mekanın birinci etkisi. İkincisi ise hayatlarını nerede sürdürdükleri. Muksirun
sahabelerin çoğu hayatlarını Mekke ve Medine civarında sürdürdüğü için hadisleri aktarmada
bu onlara büyük bir avantaj oldu. Ayrıca bu bölgeler o zamanlarda ilmi faaliyetlerin yoğun
olarak yürütüldüğü yerlerdi. Buralara daha uzak bölgede olup, fazlaca hadis bilenler ise
rivayet etme kısmında buradakiler kadar şanslı olamamışlardır.

- Diğer Unsurlar: Her sahabe halka kurup hadis rivayet edecek fırsatı elde edememiştir çünkü
bir kısmı cihatla, bir kısmı devlet yönetime ile veya başka işlerle meşgul olmuşlardır. Bir kısmı
iş savaşlarda taraf olmuşlardır. Bir kısmından ise kişinin özelliğine bağlı olarak fazla rivayet
alınmamıştır. Abdullah b. Amr burada zikredilebilir çünkü o ehli kitaptan nakiller yapıyordu. (
bunun detayını tam olarak bilmiyorum)

- Sahabenin Adaleti: Normalde bir kişi hadis rivayet edeceği zaman onda belli özellikler aranır.
Müslüman olması, buluğ çağına ermiş olması gibi. Ama sahabelerde bu özellikler aranmamış
onlar hadisçiler tarafından komple adil olarak kabul edilmiştir. Adillikten maksat Peygamber
Efendimiz adına yalan söylememeleridir. Bunu da başlangıç olarak sahabeler ile alakalı ayet
ve hadislere dayandırmışlardır. Ayet örneği : ‘’ Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en
hayırlı ümmetisiniz.’’ Ali İmran 3. Ayet. Hadis örneği : ‘’ Ashabıma hakaret etmeyiniz. Allah’a
yemin olsun ki, şayet biriniz Uhud Dağı kadar altın infak etse bu onların bir ‘müd’ (avuç)
sadakasına, hatta onun yarısına ulaşamaz. Başka hadislerde ise Peygamberimiz sahabeyi en
hayırlı neslin ilki olarak saymaktadır ardından tabileri gelmektedir.
- Mutezile gibi gruplar, sahabenin büyük günahlar işleyerek adalet vasfını kaybettiğini ancak
yine de onlardan gelen hadisleri kabul edeceklerini bildirmişlerdir.
- Şiiler daha da ileri giderek hem adaletli olmadıklarını söylemiş hem de bir çok sahabeyi
yalancılıkla suçlamışlardır. Şiilerin sahabeler hakkındaki argümanlarını 3 ana noktada
toplayabiliriz, bunlar: Peygamber efendimiz zamanında sahabelerin arasında bulunan
münafıklar şiddetle tehdit edilmiştir. Onlar İslam toplumunun içinde olduğuna göre
sahabeleri adaletli sayamayız. Ehli sünnetin buna cevabı ise, münafıklar zaten sahabe
döneminde de biliniyor ve tanınıyordu. Ayetler ile kimlerin kastedildiği ise orta idi. Ayrıca bu
münafıklar yalan söyleyerek tek bir uydurma hadis nakletmiş değillerdir. 2- Sahabeler
birbirlerini tenkit ediyorlar, birbirlerinin rivayet ettikleri hadisleri kabul etmiyorlardı. Bu da
yalan söylediklerine bir delildir. El-Cevap, Bu tarz düzeltmeler ve hadis rivayetinde yapılan
temkinli davranışlar o dönemde yalan söylendiği için, hadis rivayetinin titiz bir iş olduğu ve
dikkat edilmesi için yapılan bir iş olarak değerlendirilmiştir. Buradan yalan söylendiğine
varılması sağlıklı bir sonuç değildir. 3- Sahabeler arasında şarap içinde, zina edenler vardır.
Onlar birbirleri ile de savaşmıştır. Dolayısı ile adalet sahibi değillerdir. El-cevap: Sahabelerin
büyük günah işlemeleri onların adaletine zeval getirmez. Adalet derken kimsenin masum
olduğunu zaten kastetmiyoruz. Onların Peygamber adına yalan söylemeyeceğini
kastediyoruz. Ki tarihi olarak da hiçbir sahabenin Peygamber adına yalan söylediği ile alakalı
tek bir rivayet yoktur ki bu bizim için yeterli bir delilidir. Durum böyle olunca Ehli Sünnet
alimleri onları cerh ve tadile tabi tutmamışlardır. Onların yalan söylemesi demek bunun
kesinlikle kaynaklarda geçmesini gerektirir, çünkü Peygamberimize bu kadar bağlı bir grubun
onun hakkında yalan söylemesine karşı çıkmaması, büyük tepkiler vermemesi düşünülemez,
aynı zamanda bu grubun sistematik bir şekilde topyekun Peygamberimiz adına yalan
uydurduğu da düşünülmesi muhal olan şeylerdendir. Ehli sünnet, sahabeyi cerh ve tadile tabi
tutsa bile sonuç pek değişmeyecektir. Bunun anlamlı olacağı kısım Şia içindir, çünkü onlar Hz.
Ali’ye karşı çıkanları büyük günahkar olarak gördükleri hatta bir kısmını da tekfir ettikleri için (
şia’nın bazı kolları) onlar cerh ve tadil işlemi yaptıkları zaman sahabenin büyüklerinden bir
çoğunu devre dışı bırakacak ve onların hadislerini kabul etmeyeceklerdir. Ehli Sünnet alimleri
böyle bir eğilimin ilmi olmadığı ve çok yanlış olduğu kanaatindedirler. (Hz. Ali’nin savaş
zamanı hadis rivayeti ile alakalı söyledikleri de bu noktada önemli, sayfa 59.)

- Sahabenin Hadis rivayetindeki titizlikleri : Sahabeler bu hususta oldukça dikkatli davranmışlar,


hatta bazıları çok iyi bildikleri dışında hadis rivayet etmemişlerdir. Ne kadar büyük bir
sorumluluk yüklendiklerinin farkında idiler. Hadis alan sahabelerinde bu konuda çok dikkatli
olduğunu görüyoruz. Hz. Ebubekir hadis alırken 2 şahit istemiş, Hz. Ömer’de bir yere girmede
izin almak konusundaki Ebu Musa El-Eşari’nin naklettiği hadise şahit istemiş ve aksi taktirde
kötü olacağını söylemiş, Eşari, şahit ile gelince de, onun yalan söylediğini düşünmediğini
ancak Peygamber ait olmayan sözlerin ona isnad edilmesinden korktuğunu ifade etmişti. Hz.
Ali ise kendisine hadis rivayet edenlerden yemin etmesini istemişti. Sahabelerin hadisleri
kabul etmedeki bu titizliklerine ‘’tesebbüt’’ ve ‘’taharri’’ denilmektedir.
- Sahabelerin Hadis Anlayışları: Burada sahabeleri ikiye ayrılmıştır. Bir kısmı direk olarak
hadislerin lafzı ile amel ederken diğer bir kısmı hadislerin anlamını idrak etmeye çalışmıştır.
Mesela Ebu Zer, Peygamberimizin kendisine kölelerine karşı iyi davranmasını, onlara
yedirdiklerinden yedirmesini, giydirdiklerinden giydirmesini tavsiye ettiğini belirterek, kendisi
ne giyiyorsa kölesine de aynısını giydirmiştir. Bu tarz sahabelerin başında, Abdullah b. Ömer,
Ebu Said el-Hudri, Ebu Hureyre, Enes b. Malik ve Ebu Zer gelir. Diğer kısım ise, Hz. Ömer, Hz.
Aişe, Abdullah b Mesud, Abdullah b. Abbas gibi sahabelerdir. Bunlar ise hadislerin anlamlarını
çözmeye ve ona göre amel etmeye yönelmişlerdir.

- Sahabelerin Dağıldığı Başlıca İlim Merkezleri : Hicaz Bölgesi:

- Medine: Önde gelenler, Ebu Hureyre, Abdullah b. Ömer, Cabir b. Abdulah, Abu Said el-Hudri.
Bu kişilerin uzun hayat sürmesi hadis rivayet etmelerinde etkili olmuş, diğer yandan da hac ve
umre için buraya gelenler de onların ilminden istifade etmişler ve bu vesile ile hadisleri daha
çok yayılmıştır.

- Mekke: Abdullah b. Abbas’tan sonra ilmi hareketlilik başlamıştır. Buraya gelen sahabelerinde
bu ilmi hareketlilikte katkısı büyüktür. İkrime, Ata b. Ebi Rebah, Abdullah b. Cüreyc, bu
bölgenin büyük alimlerindendir.

- Irak Bölgesi

- Basra: En önemli muhaddisi Enes b. Malik. Ebu Musa eş-Eşari, İmran b. Husayn gibi
sahabelerde buranın büyüklerindendir. Tabiun dönemi muhaddisleri de bu bölgede oldukça
meşhurdur. Büyük alimler yetişmiştir.

- Kufe: Abdullah b. Mesud buranın öncüsü. Muğire b. Şube ve Cabir b. Semüre gibi sahabilerde
var. Bu bölgede Hz. Ali’den gelen bir ilim damarı var ama çok da uydurma rivayet olduğu için
dikkat edilmesi gerekiyor. Bu bölgenin muhaddisleri arasında, Şabi, Ebu İshak es-sebi,
Süleyman b. Mihran el-ameş ve Süfyan es-Sevri sayılabilir. Bu bölge muhaddisler açısından
zenginliğini sonradan da devam eder. Irak bölgesinin geneli ise hadis uydurmaları ile meşhur
olmuştur. Bu yüzden bu şehirler ilmi açıdan önemlerine binaen en çok rıhle yapılan
şehirlerdir. Buhari, Basraya 4 kez gittim, Kufeye kaç kez gittiğimi saymadım demiştir.

- Suriye Bölgesi:

- Şam: Muaviye Zamanında Hilafetin merkezi haline gelmesi şehirdeki ilmi çalışmaları da
arttırmış, hatta bir dönem hadis Alimleri buraya yerleşmişlerdir. Buradaki başlıca simalar,
Ebud- Derda, Üsame b. Zeyd ve Vasile b. Eska’dır. Alim olarak ise Mekhul eş-şairi ve Evzai
sayılabilir. Bu şehir pek alimin yetişmesine vesile olmuştur.

- Humus : Başlıca sahabiler, Ubade b. Samit, Sevban, Ebu Ümame eş Bahili’dir. Bu şehir
diğerlerine nazaran nispeten kenarda kalmıştır.

- Mısır bölgesi: Bu bölgedeki ilmi faaliyetler, Abdullah b. Amr. B. As tarafından şekillenmiştir, o


birçok öğrenci yetiştirmiştir. Leys b. Sad ve Abdullah b. Vehb sonraki dönemlerde faaliyet
gösteren meşhur sahabelerdendir.

- Genel olarak değerlendirirsek, meşhur alimler Hicaz ve Irak bölgesinde toplanmıştır, bu iki
bölgenin kendisine has anlayışları ile de ehli hadis ve ehli rey ekolleri oluşmuştur. Yani bu iki
bölge iki ana akımı temsil etmektedir, bu da sonradan gelecek olan alimlerin düşüncelerin
metotlarına etkide bulunmuştur.

You might also like